<<

OKUL DERGİSİ 2012-2013 TEMA:TEMA: SSİİNNEEMMAA « Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir ve Dünya benim yaşadığım ülkeden ibaret değil. » Charlie Chaplin İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! OKUL DERGİSİ OKUMA KÜLTÜRÜ VE YAYIN KULÜBÜ ÖĞRENCİLERİ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

İÇİNDEKİLER...... Sinemada İlkler...... 2 YAYIN KURULU: Türk Sinema Tarihi...... 3 Ali Berk PERÇİNER Sinema Sözlüğü...... 4 Ada Gülce CANIGÜZ Film Tanıtımları...... 5 Bihter ÇÖPLÜ Tiyatro...... 7 Burak MİRZANLI Serbest Kürsü...... 8 Ceren BAYRAKÇI İlk İnsanların Yaşamları...... 9 Çağla SEZER Google'ın Tarihçesi...... 10 Defne AYRANCI Haytımız Kısa...... 11 Ebru Mayra ALBAYRAK Okumak...... 12 Emre YÜKSEL Kitap Tanıtım...... 13 Kerem YÜKSEL Farklı Kültürler...... 15 Melike İclal AYKAÇ Cahit Sıtkı Tarancı...... 16 Melis DİREK Seher Naz ŞAHİN Müzik...... 17 Zeynep NAz ADIYAMAN Londra Olimpiyatları...... 19

ÖZEL NESLİN DEĞİŞEN SESİ İLKÖĞRETİM OKULU Fırın Sokak No:20 Bomonti

1 İlk senaryo yazarı: İlk bilimkurgu filmi ve Gazeteci Roy McCardell diyaloglu film: Aya Seyahat (1900). (1902, Georges Melies).

İlk film stüdyosunu kuranlar: Thomas Edison ve İlk değişik çekim ölçekleri yönetmen Georges Melies. (uzak ve yakın çekim vb.) ve kamera araçlarını (kameranın sağa veya sola hareket ettirilmesi vb.) kullanan yönetmen: Edwin S. Porter.

İlk western filmi: The İlk sinemayı anlatım arcına Great Train Robbery dönüştürerek bugün klasikleşen (1903, Büyük Tren teknikleri kullanan (flashback, Soygunu, Edwin S. geniş çekim tekniği vb.), ilk Hollywood’da film çeken Porter). yönetmen: D. W. Griffith.

İlk sesli film: The İlk renkli film: The Black Jazz Singer (1927, Pirate (1926, Douglas Caz Şarkıcısı, Alan Fairbanks). Crosland).

İlk önemli korku filmleri: Der student von Prag İlk gangster filmi: (1913, Praglı Öğrenci, Stellan Rye & Paul Musketeers of Pig Alley Wegener) ve Der Golem (Henrik Galeen & Paul (1912, Domuz Sokağı Wegener). Silahşörleri, David W. Griffith)

Stellan Rye Ali Berk PERÇİNER Melis DİREK

2 TÜRK SİNEMA TARİHİ Tarih 29 Aralık 1895, Lumiere Kardeşler'in “La Ciotat Garı'na Trenin Varışı” nı anlatan filmi ilk kez Paris'te seyirciye sunuldu. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra ise Osmanlı sinemayla buluştu. Batı’dan gelen birçok yeniliğin öncüsü gibi sinema da ülkemize çok az kişi tarafından getirildi. Bir Alman Yahudisi olan Sigmund Weinberg Galatasaray'daki bir birahanede ilk film gösterimini (Lumiere Kardeşler’in film ile) gerçekleştirmesiyle beraber Türk insanının sinemayla olan ayrılmaz birlikteliği başladı. Sinema, 1908 yılında sinema sanatının getirilmesinin planlanmasıyla başlar ancak, hayata geçirildiği yıl olan 1914 ilk dönem olarak anılır. Aynı dönemde Fuat Uzkınay'ın çektiği "Ayast Efanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" adlı belgesel Türkiye Sineması'nın ilk eseri olarak gösterilmektedir. 150 metrelik bir belgesel olarak çekilen filmin günümüze hiçbir kopyası ulaşmamıştır.

1931-1950 yılları arasında Türk Sinemaları'nın ilk ortak filmi çekildi :’’İstanbul Sokaklarında ‘’. Ayrıca ilk kısa metraj filmler ve dönem filmleri de oluşturuldu. 1931-1950 yılları arasındaki en önemli gelişme ise Türk Sineması Cemiyeti tarafından düzenlenen yarışma oldu. Seçilen en güzel film de Şakir Sırmalı'nın ‘’Unutulan Sır’’ çalışması oldu. Bu arada kapalı sinemaların hayata geçirilme fikri de iyice ağırlık kazanıyordu. Bunun yanında renkli film uygulamasına hız verilerek tarihimizdeki en büyük aşama kaydedilmiş oldu. Bu yıllar arasında Yeşilçam yani Türk sinemasında gelişimler başladı. Her yıl Yeşilçam ödülleri verilmeye başlandı ve Türk oyuncu 1971-1980 yılında siyah-beyaz sayısı arttı. Hülya Avşar, Türkan Şoray gibi filmlerin sayısal verilerine bakıldığında isimler ortaya çıktı. renkli filmlerin gerisinde kaldığı görüldü. Ayrıca bu çalışmalar iyice ilerletilerek çizgi filmlere ortaya çıktı. Başarılı sinema tarihimiz ile yabancı film festivallerinde de bir çok başarı elde ettik. Özellikle 1980 senesinde çıkan Dallas dizisi büyük ilgi topladı. 1981-1990 yılları arasında Yabancı romanlar ve yapıtlar Türkçe'ye çevrildi ve filme dönüştürüldü. Ayrıca Toronto Sinema Vakfı ve Ottowa Elçiliği'nin desteğiyle ilk toplu film gösterimiz düzenlendi. Böylece sinemamız yöreselleşme, küreselleşme gibi tehlikelerini atlatmış oldu, bugüne de bir çok başarı ile geldi. Emre YÜKSEL 3

●Yönetmen: Bir kuruluşu yönetme yetkisi olan kimse, müdür, direktör. Filmi yöneten kişi. ●Yapımcı: Bir filmin çevrilişiyle ilgili bütün yönetim işlerini üzerine alan, sermayesini veren kimse, prodüktör. ●Eleştirmen: E leştiri yazan kimse, bir yapıtı kendi değerlendirmesi ile ele alan yazar. ●Kurgu: Görüntülerin ve seslerin çeşitli kurallara ve yollara uygun olarak arka arkaya belli bir anlayışa uygun olarak sıralanması. ●Karakter oyuncusu: Belli bir kalıpta rol yapan oyuncu. ●Kostüm tasarımcısı: Tiyatro, opera, sinema gibi gösterilerde rol alan sanatçıların giysilerini tasarlayan kişidir. ●Görüntü yönetmeni: Görüntü yönetmeni kamera hareketleri ve açıları,kadraj,ışık,renk, gibi görüntü ögelerinden sorumludur. Bunların yanında makyaj,kostüm,dekor,efekt, ve kurgu da onların kontrolu altındadır. ●Çekim tahtası: Hareketli resim ve video kaset üretiminde çekim tahtası resimleri ve sesleri sekronize etmek için kullanılan bir alettir, ek olarak çekim tahtası özel sahneleri ve üretim süresinde alınan kayıtları işaretlemek ve belirtmek için kullanılır. ●Sanat Yönetmeni: Sanat yönetmeni ana kompozisyonda konuya esas olan ana karakter oyuncu ve diğer oyuncularla ilgili tüm çevresel faktörlerin seçimi, yönetilmesi işiyle sorumlu kişidir. ●Stop Motion: Aralarında küçük hareket farkları olan fotoğrafların birleşimiyle yapılmış bir animasyon tekniğidir. ●Kamereman: Kameraman, sinemada veya televizyonda kamera ile görüntü çeken kişidir.

●Casting: Senaryodaki karakterlere uygun oyuncuları seçme işi. ●Cast: Bir filmde yer alan oyuncuların tamamı. ●Makyaj sanatçısı: Oyunculara makyaj yapan kişi. ●Aktris: Oyunlardaki kahramanları sahnede canlandıran kadın oyuncu. ●Aktör: Dramatik bir yapımda rol alan erkek oyuncu. ●Dublaj:Bir dilde seslendirilmiş filmi başka bir dilde seslendirme. ●Dublör : Çekimlerde tehlikeli olabilecek sahnelerde başrol oyuncusunun yerine oynayan kişi 4 FILM YENİLMEZLERYENİLMEZLER The Avengers Marvel’in yaratıcıları tarafından yapılmış fantastik bir filmdir. Filmde bildiğimiz bütün fantastik kahramanlar dünyayı yok etmeye çalışan kötü kahramanlara karşı savaşmaktadırlar. S.H.I.E.L.D. adlı örgütün küresel enerji kaynağı "Teseract’’tır. Thor'un kardeşi Loki bu enerji kaynağını kaçırıp bir delik açar. Bu nedenle New York şehri istilacı yaratıklarla dolar. Böylece Iron Man, Captain America, Thor, Black CESURCESUR Widow, Hulk ve Hawkeye, Avengers Söz dinlemez bir prenses ve iyi bir (Yenilmezler) adıyla bir grup kurarlar. okçu olan Merida, babası kral Fergus ve Baş rolleri Robert Downey Jr., Chris annesi kraliçe Elinor’un yönetimindeki Evans, Mark Ruffalo, Chris Hemsworth, krallıkta yaşamaktadır. Fakat Merida bir Scarlett Johansson, Jeremy Renner ve gün, krallığın kutsal sayılan bir Tom Hiddleston üstlenmiştir. Joss geleneğine karşı çıkar ve bu hareketi Whedon eşilğinde yönetilen bu film yaşadığı topraklarda büyük bir dünya çapında ilgi gördü. IMBD’ de 8.5 karışıklığa yol açar. Bu kargaşa, krallığı puan alan Avengers bütün neredeyse felaketin eşiğine sürükler. eleştirmenler tarafından iyi yorumlar Merida’ nın bundan sonraki görevi hem aldı. ülksesine tekrar huzur getirmek hem Benim fikrim filmin çok güzel olduğu de anne babasının kalbini geri yönünde. 9 ay süren çekimler çok çaba kazanmaktadır. Merida üzrindeki lanetle gerektirdi. Filmin kalitesi de gösterilen savaşırken gerçek cesareti ve çabanın kanıtıdır. doğruluğuda keşfeder. Bence bu çok güzel bir film. Merida da gerçekten çok cesur bir kız. Filmdeki komik sahneler beni çok etkiledi. Bir kızın bu kadar cesur olması ve her şeye bir umutla bakması filmin mutlu sonla biteceğinin göstergesiydi. Öyle de oldu. Film, Merdia’nın kaçırılan annesine kavuşup, ülkenin kurtulmasıyla son buldu. Merida’yı seslendiren Beren Saat işinin hakkını verebilmek için dublaj yaparken gerçek bir yay kullanmıştır. Bu da filmin neden bu kadar ilgi çekici, hareketli ve heyecan verici olduğunu açıklıyor. Emre ve Kerem YÜKSEL 5 BULUTBULUT ATLASIATLASI

Wachowski kardeşlerin yonettiği film, bağlantılı altı farklı hikayeyi kapsıyor. Filmde oyuncular başarılı makyajlarıyla rolden rôle koşuyorlardı. 1850 yılında Pasifik seyahatine çıkan Amerikalı noter Adam Ewing'in yolculuğu, 1931 yılında Robert Frobisher isimli niteliksiz biar müzisyenin Belçika'daki yaşam mücadelesi, 1975 yılında Kaliforniya'da nükleer bir santraldeki cinayetleri ve yolsuzlukları araştıran gazeteci Luisa Rey’i, 21. yüzyıl İngiltere'sinde huzurevinde yaşayan Timothy Cavendish isimli yayıncının dramı, geleceğin Kore'sinde kapitalist totaliter topluma isyan etmesi sonrası idama mahkum edilen klon Sonmi ~451'in hayatı ve kıyamet sonrası uzak gelecekteki Hawai'de ilkel kabile hayatı yaşayan bir topluluğun bağlantasını ele alan filmin bilim-kurgu yanı ağır basıyordu. Film gerçekten yaratıcı bir dehanın ürünüydü. Filmin senaristi David Mitchell gerçekten iyi bir iş çıkarmıştı. Ben şimdiden gelecek senenin en iyi orjinal senaryo, en iyi makyaj ve en iyi efekt ödülünün sahibini görebiliyorum. Ayrıca IMBd’den de 8.4 puan aldığını unutmamak lazım.Filmi izlemenizi tavsiye eder; iyi seyirler dilerim.

THE ARTIST Sinemanın büyülü zamanlarını o devrin teknik özellikleriyle anlatan bir film var karşımızda. Gerçekten ama gerçekten saygıya değer bir film. 1920’lerde ünlü bir film yıldızının despot eşiyle süren hayatı aniden bir kadınla tanışmasıyla altüst olur. Ayrıca yaşadığı bazı problemler nedeniyle şöhretini kaybeder. Bu başarılı film IMBd’den aldığı 8.1 puan’ la yetinmeyip, 2012 yılında: En İyi Film, En iyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kostüm Tasarımı ve En İyi Müzik dallarında olmak üzere 5 Oscar ödülü aldı. Başroldeki Jean Dujardin’ın performansı da gerçekten görülmeye değerdi. Bu performansıyla Altın Küre ödülüne layık görüldü. Omar Von Muller yani filmdeki köpek, günümüzdeki pek çok oyuncudan daha iyi rol yapıyordu. Film sessiz ve siyah-beyaz olmasına rağmen insanın ilgisini çekmeyi başarıyordu. Ali Berk PERÇİNER

6 Uğrak Yeri En sevdiğin en tanıdığın mıdır? Bilmem. Ya bir gün ardında "eski ve kullanılmayan" sırlar bırakarak kaybolursa? Olabilir. İki yabancıyı ne birleştirir? Sevmenin veya yaşadığın "şey"in yasak olduğunu hissetmek mi? Sanmam. Uğrak yeri; "mahalle baskısının" bireylerdeki psikolojik ve fizyolojik sonuçlarını sorguluyor. Bu baskıyı yaşatan bizler için, yaşayanların hayatına bir pencere açıyor. Pal Sokağı Çocukları Nemecsek, Boka, Csonakos, Gereb, Feri Ats, Pasztor Kardeşler ve diğerleri… Binalarla kuşatılmış arsa için birbirleriyle amansız bir mücadeleye giren iki çocuk çetesi: Pal Sokağı Çocukları ve Kırmızı Gömlekliler. Tek istedikleri arsada özgürce oyun oynayabilmek! O arsa sadece bir arsa değil, Pal Sokağı Çocukları’nın vatanı ve onlar vatanlarını tüm güçleriyle savunuyorlar. Savaşırken dostluğu, gururu, adil olmayı herşeyin önünde tutan bu cesur çocuklar, bizlere kazanan ve kaybedenin dost olabileceğini öğretiyorlar. Dostluk, vatan sevgisi ve bağlılık üzerine kurulan bir hikaye. Macaristan’dan çıkıp tüm dünya çocuklarına ulaşan, hayal etmeyi unutmayan özgür ruhların hikayesi. PAŞA ANAM Savaş zamanında askeri birliğe oğlunu görmeye giden bir annenin serüvenini anlatırken izleyiciyi kahkahalara boğan bir oyundur. Oğluna çok düşkün olan tipik bir anne, yanına oğlunun en sevdiği yemekleri alarak türlü zorluklarla cepheye kadar gider; birliğin içine girmeyi başarır; fakat kocasının da oğlunun yanına gizlice gönüllü aşçı olarak sızdığından habersizdir. Annenin de askeriyenin içine girmesiyle çılgın komedi başlamış olur. Burak MİRZANLI

7 SERBEST KURSU SAĞ BEYNİMİZ İLE SOL BEYNİMİZ Aslında ilk duyulduğunda kulağa garip geliyor. Sağ beyin ile sol beyin! Bu iki kısım farklı duyguları hissetmemizi ve farklı düşünmemizi sağlıyor. Bilim adamlarının deyişine göre sağ el ile yazanların sol, sol el ile yazanların sağ beyni daha fazla çalşıyor. Ama iki beyni eşit derecede çalışanlar da var. Bunu öğrenmek için bilgisayarda birtakım testler var. Sol beyni daha çok çalışanlar mantıksal hareket ederler. İşitsel ve görsel olarak öğrenirler, planlılardır, zihinsel ağırlıklıdırlar, matemtiksellerdir, yazmayı ve konuşmayı tercih edertler. Sağ beyni daha çok çalışanlar duygusaldır, müzik kulakları ve sanata dair yetenekleri vardır, renk ve görme özellikleri gelişmiştir, olayları bir bütün olarak görürler, hayal güçleri fazla gelişmiştir ve üretkenlerdir. Kolayca hangi beyninizin daha çok çalıştığını öğrenebilmek için, ellerinizi birleştirin ve sol elinizdeki baş parmağınızın mı yoksa sağ elinizdeki parmağınızın mı üstte olduğuna bakın. Hangi yöndeki parmağınız daha üstteyse o yöndeki beyniniz daha çok çalışıyor. Emre YÜKSEL ENGEL « SİZ »SİNİZ Pek çok insanın duygularıyla ilgili zorlukları vardır. Bunlardan bazılarının problemi sadece ne hissettiklerini bilememektir. Bazıları ise duygularını tanırlar fakat onları ifade edemezler. Duyguları tanımak, ifade etmek ve duyguşarla iletişim kurmak için üç aşamalı bir süreç söz konusudur. Birinci adım duyguların nasıl tanımlanacağını öğrenmektir. Farkındalık ve duyguları tanımlama yeteneği geliştikten sonra ikinci adım onları ifade etmeyi öğrenmektir. Genellikle bu süreç duyguları başka biriyle paylaşmaya gönüllü olmayı içermektedir. Bunun alternatifi duyguları yazarak dışa vurmak ya da fiziksel olarak boşaltmaktır (örn. ağlamak ya da kızgınlığı yastık yumruklayarak boşaltmak) Duyguların nasıl tanımlanacağı konusunda aşağıdaki üç adım yardımcı olacaktır: 1- Bastırılmış duygulardan kaynaklanan belirtileri tanımlamak 2-Bedene dönmek 3-Duyguları kesin bir şekilde ayırt edebilmek İnsanın kendini ifade edip doğru yola gitmemesinin sebebi kendi içindeki duyguları çözememesidir. Zeynep Naz ADIYAMAN 8 İlk insanlar yerleşik olarak değil, göç ederek yaşıyorlardı. Soğuktan korunmak için kıyafetleri bile yoktu. Tarım, toplamacılık ve avcılık yapmıyorlardı. Kendiliğnden büyümüş bitkilerin meyvelerini yiyorlar, yaptıkları aletlerle hayvanları avlayıp yiyorlardı. Soğuktan korunmak için mağaralarda bütün kışı geçiriyorlardı. Sıkıldıklarında mağaralara yaşam biçimleri hakkında resim çiziyorlardı. Hatta bu resimlerin bazıları Güney Fransa ‘da bir arkeolog tarafından bulundu. Tabii yıllar, günler, aylar geçtikçe insanların yaşadıkları ev tipi de değişiyordu. Yaz geldiğinde dışarı çıkıyor, nehir kenarlarına yakın olan kulübeler inşa ediyor ve oralarda yaşıyorlardı. Burada bir süre sonra kavgalar başladı. İnsanlar suyu, nehir kenarlarında olan tarlaları paylaşamıyorlardı. Bunun sonucunda birbirlerini öldürüyorlardı. Ardından onların hayat dengesini bozacak buzul çağı geldi. Mağaraların çevresinden on dakika anca çıkabiliyorlardı. Sürekli kar yağıyor ve her yer buzla kaplanıyordu. Bunun sonucunda soğuğa dayanıklı olan mamut, bizon ve rengeyiği gibi hayvanlar ortaya çıktı. Sonuçta da insanlar bu tip hayvanlarla beslenmeye, avcılık yapmaya başladılar. İlk insanlar bu hayvanlarla beslenirken bir şey farkettiler. Hayvanların postunu! Bunlarla ne yapabileceklerini düşündüler ve ardından kıyafet yapmaya karar verdiler. Zaman geçtikçe ateşi de bulamaları gerekti. Tesadüfen iki tahta parçasını sürtüştürdüklerinde ateşi buldular. Bu da dünyanın ilk ısı kaynağı oldu. İlk insanların yaşamı böyleydi. Bu olaylar yaklaşık on bin yıl önce oldu. Bundan sonra küçük medeniyet, uygarlıklar kurulmaya ve şatolar yapılmaya başlandı. Genellikle yaşadıkları evler taşlardandı. Şatoların etrafına surlar yapıyorlardı. Aynı zamanda bu sur yapma düşüncesi en az beş bin yıl daha devam etti. Örnek olarak, Fatih Sultan Mehmet döneminde İstanbul’u fethetmek amacıyla surlar yapıldı. Ardından o küçük uygarlıklar Hititler gibi büyük medeniyetlere dönüşmeye başladılar. Bu kurulan büyük medeniyetlerin farklı kuralları vardı ve hepsi birbirleriyle toprak kavgasından dolayı savaşıyordu. Bu uygarlıklar zamanla yıkılmaya başladılar. Yıllar geçtikçe de yeni uygarlıklar kuruldu ve yıkıldı. Ardından Orta Çağ başladı. Avrupa’da insanlar kandırılıyor ve korkutuluyorlardı. Arap Yarım Adası’nda Müslümanlık yaygınlaştı ve savaşlar meydana geldi. Yeni çağ’ın başlarında Amerika bulundu ve icatlar yapılmaya başlandı. Biz de bu eşyaların bazılarını günlük hayatta kullanıyoruz. 9 Emre YÜKSEL RadyasyonRadyasyon nedir?nedir? Radyasyon, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı ya da aktarımıdır. Radyoaktif maddelerin alfa, beta, gama gibi ışınları yaymasına veya uzayda yayılan herhangi bir elektromanyetik ışını meydana getiren unsurların tamamına da radyasyon denir.Çevresine bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere radyoaktif madde denir. Radyoaktif kirleticiler özellikle insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca radyasyon, canlılarda genetik değişikliklere de yol açmaktadır. Radyasyonun etkisi; cins, yaş ve organa göre değişmektedir. Çocuklar ve büyüme çağındaki gençler ile özellikle göz en fazla etkilenen organ olup; görme zayıflığı, katarakt ve göz uyumunun yavaşlamasına sebep olmaktadır. Deri ise, radyasyona karşı daha dayanıklıdır. Radyasyonun zararları genellikle zamanla ortaya çıkan bir etki olup, ani etki ancak atom bombalarının yol açtığı ölümler ve yüksek radyasyondaki yanmalar şeklinde kendini göstermektedir. Radyasyon kelimesini duymak bile çoğu insanın içinde endişe uyandırır. Bu endişede kuşkusuz radyasyonun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ile ilgili yayınlar, filmler ve medya haberleri önemli rol oynar. ’’ININ

Bunu Biliyor Muydunuz ? TARİHÇESİ:TARİHÇESİ: Google’ın kurucuları bilgisayara uygun kasa Google Inc, internet araması, bulamazlar. Mavi, sarı, kırmızı ve yeşil çevrimiçi bilgi dağıtımı, reklam renklerdeki legolarla bir kasa yaratırlar ve teknolojileri ve arama motorları için Google’ın renkleri hep aynı kalır. yatırımlar yapan çok uluslu Amerikan

anonim şirketidir. Google'nin kuruluş süreci, 1996 Ocak ayında Kaliforniya'daki Stanford Üniversitesi'nde doktora öğrencileri olan Larry Page ve Sergey Brin'in araştırma projesiyle başladı. Geleneksel arama motorlarıyla yapılan aramalarda, sonuçlar; aranan terimlerin sayfada kaç kez görüldüğü mantığıyla sıralanıyordu, ancak Google siteler arası ilişkilerin analizi konusunda çok daha elverişli iki sistem kuramı ortaya koydu. Bu yeni teknolojiye PageRank adı veriliyordu, bu sisteme göre sayfa dizinlerinin orijinal site ile olan bağlantı dönüşümleri belirlenerek; siteler, gösterilen ilgiye göre sıralanıyordu. Başlangıçta Google; Stanford Üniversitesi'nin alt-alan adı olarak google.stanford.edu alan adını kullandı. Bugün kullandığı alan adını 15 Eylül 1997'de etkinleştirdi ve 4 Eylül 1998'de Google şirketi resmen kuruldu.

Zeynep Naz ADIYAMAN 10 HAYATIMIZ KISA

Başta da söyledeğim gibi hayatımız kısa. Akan bi su gibi, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir zaman dilimi hayatımız. Hepimiz her geçen sene bir yaş yaşlanıyoruz. Dünya, güneş, evren...Her şey yaşlanıyor. Yıllar film şeridi gibi gözümüzün önünden geçerken zaman da aynı hızla geçiyor, yaşlanıyoruz, büyüyoruz ve zaman kısalıyor. Zaman kısaldıkça, hayatımız da kısalıyor. Bunun için bence hayatımızın her anınını değerlendirmeliyiz. Büyüklerimiz sürekli ’’ Ah o seneler, gençlik ne güzeldi... ’’ diyor. Tabii ki, gençlik, daha önümüzde uzun bir hayatın olması çok güzel bir şey. Ancak biz istemesek de hayat ve zaman geçiyor. Büyüklerimiz de bir zaman gençti, çocuktu. Onlar bizim yaptıklarımızı yaptılar. Ama onlar için zaman geçti ve büyüyüp bir yetişkin oldular. Hayatımız işte böyle göz açıp kapayıncaya kadar geçtiği için ve büyüyünce ’’Keşke zamanımı iyi değerlendirseydim, istediklerimi de yapabilseydim’’ dememek için zamanımızı iyi değerlendirmeliyiz. Bana göre zamanı iyi değerlendirmek, isteklerimizi ve hayallerimizi yaşadığımız zaman içresinide gerçekleştirmektir. Bu hayallerimizi de sevdiğimiz insanlarla ve planlı bir şekilde gerçekleştirmeliyiz. Hayatı dolu dolu geçirmenin bir yolu da, bir çok kültürel ve tarihsel aktivite yapmaktır. Müzeleri, tarihi binaları ve doğal güzellikleri gezmek, görmek ve öğrenmek hayıtımızdan bir şey götürmez, aksine bize çok şey kazandırır. Bu dediklerimi yapabilmek ve hayatımızı dolu dolu yaşabilmek için zaman çok diye düşünmemeliyiz. Çünkü hayatımız kısa. Ve kimse ne zaman öleceğimizi bilmiyor. Ya yirmi yaşında ölmek var ya da seksen beş yaşında. Bu yüzden hayat kısa diyorum size. Nerde, ne zaman ne olacağını bilmiyoruz. Hayat bundan dolayı değerli ve kıymetli. Her yaptığımız kendimizi ya da geleceği ilgilendiriyor. Anı yaşamalı aynı zamanda geleceği de düşünmeliyiz. Gelecek her zaman yakınımızda. Geleceği düşünerek hayatımızı biçimlendirir, kariyerimizi belirleriz. Böylece hayatımızı mutlu ve huzurlu geçiririz. Anı yaşamalı ama hayatımızın kısa olduğunu unutmamalı ve geleceğin de bir gün geleceğini unutmamalıyız. Emre YÜKSEL

11 OKUMAK Çarşamba günüydü.Okuma ödevim dışında bütün ödevlerimi bitirmiştim. Okuma ödevimi yapmayı da düşünmüyordum. Çünkü kitap okumayı sevmiyordum. Yalan söylemek zorunda kaldım.Salı günü öğretmen « Dört hafta sonra sınav var.Herkes kitabını bitir- sin. Bitirdiyseniz de tekrar okuyun ! »demişti.Ama ben daha kitaba başlamamıştım bile. Sonuçta daha dört hafta vardı. Zamanım olduğu için de kitabı çantamdan bile çıkarmadan oyun oynamaya başladım. Oyunumun ortasındayken annem bana seslendi «Hadi başla artık kitabına sadece dört hafta kaldı ». Ama annemi dikkate almadım çünkü dört hafta bana çok uzun bir süre gibi geldi,bu yüzden de çalışma gereği duymadım Bu dört hafta içine bisiklete bindim, oyun oyna- dım, arkadaşlarımla buluştum ama kitabı hiç okumadım. Uzun dediğim dört hafta çabucak geçti. Ve bir baktım ki, o gün sınav vardı.Ben daha çok var zannederken kendimi sınavın içnde buldum .Herkes kitabını okumuş ve bitirmişti .Sınav bitince tüm arkadaşlarım soruların kolaylığını ve cevapların ne kadar kolay olduğunu anlatıyordu. Bana sorular sormaya başladıkları zaman çok üzüldüm. Çünkü soruların cevaplarını bilmiyordum. Eve geldiğimde annem: « Sınavın nasıl geçti ? »diye sordu . Ben: « İyi geçti »dedim. İki gün sonra anneme sınav sonuçları geldi ve bana çok kızdı .Annem: « Sana çalış demiştim ! » dedi . Annem bana kitabı gösterdiğinde aslında içinde en sevdiğim konuların yer aldığını fark ettim .Okumadığıma çok üzüldüm ve yeni kitap verilene kadar o kitabı okumaya çalıştım. Bitirdiğimde, yeni kitap için çok heyecanlıydım. O gün kitap okumanın ne kadar güzel olduğunu anladım.

Soğuk bir kış gecesi Oturmuş düşünüyorum kendi kendime SEVGİ Hayat yaşadığımız büyük mucize, İçinde vardır birçok bilmece, Acaba çözebilecek miyim diyordum içten içe. Dünyadaki yedi milyar insanın çoğunun, Düşündüklerim doğru değil miydi ? Hayatın para olduğunu düşündüğünü biliyordum, Hayat aslında sırlarla dolu bir kutu Fakat biraz daha düşününce, muydu, Hayatın sevgiyle ilerleyebileceğini anlıyordum Yoksa herkesin çözebileceği sorularla Sevgisiz bir dünyada,buralara bile gelemezdik dolu bir kitap mıydı ? diyordum. Şu kısacık hayatta yaşadıklarımız, Sadece basit sorulardan mı ibaretti ? Sonra indim hayatın derinliklerine, Sevgi olmadan, Olabilir miydi oyun oynayan mutlu çocuklar, Ada Gülce CANIGÜZ Sarılan çiftler. 6/B 265 Sadece boş oturan yetişkinler, Ve amaçları dahi olmayan ümitsiz çocuklar olurdu sokaklarda. 12 Açlık Oyunları, ünlü yazar Suzanne Collins tarafından yazılmış bir aksiyon-bilim kurgu romanıdır. İlk kitap 14 Eylül 2008’de yayınlanmıştır. İkinci kitap Ateşi Yakalamak 2009 yılında, üçüncü kitap Alaycı Kuş ise 2010 yılında basılmıştır. Seri, mıntıkalar arasında geçen ‘‘Açlık Oyunları’’ adlı yarışmayı anlatmaktadır. Oyunlar, çocukların birbirini öldürmesi üzerinedir. Her yıl on iki ilâ on sekiz yaşlarındaki bir kız ve bir erkek çocuk kurâyla oyunlara katılmak zorundadır. Kitap 12. Mıntıka’dan Katniss Everdeen’in ağzından anlatılmaktadır. Katniss’in kız kardeşi olan Primrose kurada seçilir. Katniss de onun yerine gönüllü olur. Oyun özel tasarımcılar tarafından tasarlanmış, her türlü doğa olayının yaratılabildiği arenada geçer. Birinci kitap çok sürükleyici, iyi kurgulanmış ve anlatımı düzgündü. Yarışmacıların saklandıkları, silah yaptıkları ve tek bir galip çıkana kadar birbirleriyle ölümüne savaştıkları bu kitap elimden düşmedi. ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK Çizgili Pijamalı Çocuk, John Boyne tarafından yazılmış, insanlığın dramını anlatan bir romandır. Kitap 208 sayfadır. 2007 yılında basılmıştır. Türkiye’de sadece Tudem yayınları tarafından yayımlanmıştır. II. Dünya Savaşı’nı anlatmaktadır. Kitabın baş kahramanı olan dokuz yaşındaki Bruno, ailesiyle Berlin’deki evlerinden Out-With adında bir yere, toplama kamplarının yakınına taşınır. Bu evi sevmemiştir, babasına Berlin’e dönmek istediğini söyler fakat babası işi gereğiyle burayı hoşgörüyle karşılamaktadır, kabul etmez. kabul etmez.

Bruno, odasının manzarasından bir tel örgünün arkasında yüzlerce insan bulunduğunu

görür. Hepsi çizgili pijamalar giymektedir. Bruno keşfetmeyi çok sever ve bu garip insanları keşfe çıkar. Keşifte Shmuel adında bir arkadaş edinir, neden orada olduklarını, babasının burada ne yaptığını, neden askerlerin hazır ol duruşunda « Heil Hitler » dediğini ve bunun anlamını öğrenmeye çalışır. « Kesinlikle çok iyi yazılmış, dokunaklı bir öykü.. Okuduklarım çok çok uzun süre aklımdan çıkmayacak! » The Star « Okumaya başladığım andan beri aklımdan çıkmıyor. Oldukça yalın ve hiçbir zorlama olmadan anlatıldığı için neredeyse kusursuz. İşte bu, çok ender karşılaşılan bir şey. Yanaklarımdan süzülen yaşlarla öylece kalakaldım! » The Irish Independent Hüzün dolu ve insanları göz yaşlarına boğan bu kitabı çok beğeneceğinize eminim.

13 Melis DİREK ARKANAARKANA B ARKAARKA A SOKAKTAKİSOKAKTAKİ K CİNAYETCİNAYET M A Günışığı Kitaplığı’ndan Kirsten Boie’nin yazdığı Arkana Bakma, yedi ve sekizinci sınıflara yönelik bir romandır. Ayrımcılık, sığınmacılık, önyargı, aşk gibi konular kitapta işlenmiştir. Lisa’nın babasının terfi etmesiyle ailecek büyük bir villaya taşınırlar. Lisa erkek arkadaşından ve alıştığı eski çevresinden ayrıldığı için üzgündür. Ağabeyi Theo ise babasıyla sınıf atlama konusunda problem yaşamaktadır. Okulunda derslerine ayak Çiğdem Öztekin’in çevirmenliğinde, uyduramayan ve arkadaşları tarafından dışlanan Lisa, erkek arkadaşının onu unuttuğunu 285 sayfalık kitap, 1966 yılında Ölünün anlamasıyla hem aşk acısı, hem de okul Aynası adıyla basılmış, sonradan Arka problemleri yaşamaktadır. Mahallesinde ise, Sokaktaki Cinayet ismiyle 2011 yılında villada yaşayanların kapattırmak istediği yayınlanmıştır. Dört öyküden oluşmaktadır. sığınmacı yurdunda kalan Jasim adında, zor Öyküler sırasıyla Arka Sokaktaki Cinayet, koşullarda yaşayan, başka bir ülkeye gitme İnanılmaz Hırsızlık, Ölünün Aynası ve talebinin onaylanmasını bekleyen bir çocuk Rodos Üçgeni’dir. vardır. Lisa, o sığınağın uyuşturucu bağımlılarıyla Kitabın ismi Arka Sokaktaki Cinayet dolu olduğunu, o yurt olmasa o mahallenin çok olmasına rağmen Ölünün Aynası en dikkat daha değerli olacağını düşünmektedir. Sadece çeken öykülerdir. Bu iki hikaye intihar- bir kol çarpışmasıyla geçip giderler. Theo ise cinayet gibi konulardan bahsederken, sığınağı kapattırmaya çalışanlara karşı bir birlik İnanılmaz Hırsızlık nedeni pek inandırıcı oluşturur. olmayan bir evrak çalınma olayını İki zıt hayatın anlatıldığı kitapta Boie, anlatmaktadır. Rodos Üçgeni ise « Hiçbir gerçekçi bir yaklaşımla kaleme aldığı romanda, şey göründüğü gibi değildir. » sözünü “arkaya bakmadan” karar vermeyi gerektiren savunmaktadır. Dört öyküde de Hercule anları okuyucuya bazen sarsıcı, bazen Poirot karakteri baş roldedir. düşündürücü bir dille anlatıyor. Gerilim dolu Agatha Christie kitabını Kitap toplam 176 sayfa sürüyor. İlk olarak hepinizin seveceğine eminim. 2010 yılında basıldı. Kirsten Boie’nin Türkçeye Melis DİREK çevrilmiş ilk romanıdır. Kitap, Lisa’nın ağzından anlatılmaktadır. 14 Fransız Kültürü : Fransızlar, misafirperverdirler. Misafirlerini ilk defa ağırlıyorlarsa genellikle gösterişli bir hava vermek için özen gösterirler. Selamlaşmak için genelde el sıkışmayı tercih ederler. Masada yemeğe başlamadan önce yemeğin herkese servis edilmesini mutlaka beklerler. Sigara içmek için önce müsaade isterler. « Siz » sözcüğü ise, birisiyle konuşurken saygıyı ifade eder. Az tanıdığımız veya kendimizden daha yaşlı kişilere seslenirken bu sözcüğü sürekli kullanırlar. « Sen » de sözcüğü sevgiyi ve yakın arkadaşlığı ifade eder. Fransa' da iş günleri sabah sekiz ilâ dokuz arasında başlar ve saat on yedi ilâ on sekiz arasında biter. Fransız çalışanların geneli saat on üçte öğle iznine çıkarlar ve çalıştıkları şirketin kafeteryası ya da o saatlerde çok kalabalık olan kafelerde yemek yemeği tercih ederler. Kent merkezinde veya kırsalda yaşayan Fransızlar da hafta sonu cumartesi veya pazar sabahları pazara gitmekten hoşlanırlar.

AMERİKAN KÜLTÜRÜ : Avrupa ve Asya'ya göre çok genç bir ülke olup, uzun bir geçmişe ve tarihe sahip değildir. Ancak bu durum Amerikalılar için geçmişin önemsiz olduğu anlamına gelmemektedir tabii. Bu ülkede gelecek geçmişten daha fazla önem taşımaktadır. Amerika hâlâ ABD dışındaki insanlar için fırsatlar sunmaktadır. Amerikalılar da genelde bu ülkede yaşamaktan mutludurlar.

Edward Countryman Amerika'yı, ırk ve sınıf, özgürlük ve esaret, din ve kültür, erkek ve kadın açısından insanlar arasında çok büyük farklılıkların bulunduğu bir ülke olarak tanımlamaktadır. Amerikalıların büyük birçoğunluğu da bir zamanlar diğer kara parçalarından bu ülkeye gelmişlerdir. Bu yüzden "Americans" sözcüğü birçok kültürü içinde barındırmaktadır. Amerikan iç savaşı eyaletlerin haklarının, ulusal haklara göre ikinci sıraya alınmasına neden olmuş ve Federal bir sistemi ortaya çıkarmıştır. Amerikan Federal Sistemi her ne kadar elli eyaletten meydana gelse tam bağımsız bir devlet olarak düşünülür. İTALYAN KÜLTÜRÜ : İtalya, 1861 yılında ulusal birliğini sağlayana dek tek bir ülke değildi. İtalya topraklarındaki küçük devlet ve krallıklar birbirleri arasında farklılık gösterebilen kendi kültürlerini geliştiriyorlardı. Bu nedenle günümüzde İtalyan geleneği bölge ve kökenlerine göre ayrılabilir. Roma İmparatorluğu gibi dünyanın köklü devletlerine ev sahipliği yapmış olması ve Hıristiyanlığın en önemli merkezi Vatikan'ı içinde bulundurması nedeniyle de kültürel mirası son derece zengindir. İtalya, günümüzde UNESCO'nun 44 Dünya Kültür Mirası alanına ev sahipliği yaparak birinciliği de elinde bulundurmaktadır. İtalya’nın önemli spor dallarından biri Kriket’dir. İtalya'da yeniden önem kazanmaya başlamıştır ve hızla popülerlik kazanan bir spor dalıdır. İtalya'da kriket sporu İtalya Kriket Federasyonu tarafından düzenlenmektedir ve İtalyan Millî Kiriket Takımı dünya sıralamasında 27. sırada yer almaktadır. Ada Gülce Canıgüz

15 CAHİT SITKI TARANCI Cahit Sıtkı Tarancı 2 Ekim 1910 tarihinde, Diyarbakır’da dünyaya gelmiştir. 13 Ekim 1956 tarihinde Viyana’da hayata veda etmiştir. Şairlik ve yazarlık yapmıştır. En ünlü şiirleri « Memleket İsterim » ve « Otuz Beş Yaş » tır. Aile geleneği olduğundan dolayı ortaokulu Kadıköy Fransız Saint-Joseph Lisesi’ne gitmiştir. Liseyi de Galatasaray’da okuyarak Fransızca konusunda iyice ilerlemiştir. Böylece Baudelaire, Rimbaud ve Mallerme’yi örnek almıştır. İlk şiirleri Galatasaray’ın « Akademi » adlı dergisinde yer almıştır. Daha sonra girdiği sınavı kazanarak Sümerbank’ta çalışmaya başlamıştır. Daha sonra buradan da ayrılarak Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmıştır. Nadir Nadi ve Doğan Nadi’nin desteğiyle Paris’e yükseköğrenimini tamamlamak için gitmiştir. Burada Sciences Politiques’e devam etmiş, Türkçe yayınlar spikerliği yapmış ve gazeteye öyküler göndermeye devam etmiştir. Ancak Fransa Almanya’ yı bombalayınca eğitimini tamamlayamadan Türkiye’ ye geri dönmüştür. Yazdığı bütün şiirler « Düşten Güzel » isimli bir kitapta toplandı. 1953 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucunda felç oldu ve bundan yaklaşık 3 yıl sonra öldü. Öldükten sonra arkadaşı Rıza’ya yazdığı mektuplar « Rıza’ya Mektuplar » adlı bir kitapta toplandı.

OTUZ BEŞ YAŞ Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Dante gibi ortasındayız ömrün. Gittikçe artıyor yalnızlığımız Delikanlı çağımızdaki cevher, Gökyüzünün başka rengi de varmış! Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Geç farkettim taşın sert olduğunu. Gözünün yaşına bakmadan gider. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Şakaklarıma kar mı yağdı ne? Her doğan günün bir dert olduğunu, Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz? İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ya gözler altındaki mor halkalar? Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Neden böyle düşman görünüyorsunuz; Her yıl biraz daha benimsediğim. Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Hangi resmime baksam ben değilim: Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? N'eylesin ölüm herkesin başında. Bu güler yüzlü adam ben değilim Uyudun uyanamadın olacak Yalandır kaygısız olduğum yalan. Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Bir namazlık saltanatın olacak. Hatırası bile yabancı gelir. Taht misali o musalla tasında. Hayata beraber başladığımız CAHİT SITKI TARANCI

16 Defne AYRANCI Müzik... İngiltere’ye birçok yeni sanatçı kazandıran yarışma The X-Factor, İngiltere ve tüm dünyaya yeni bir sanatçı grup daha kazandırdı : ! « Wings » şarkısıyla çıkış yapan grup, büyük beğeni topladı. The X- Factor’deki ismleri olan Little Mix ile müzik hayatlarına devam ediyorlar. İlk zamanlarda isimleri Rythmix’ti. Ancak sonra değiştirdiler. Grup, , , Jesy Nelson ve Leigh-Anne Pinnock’tan oluşuyor. Albümlerinin ismi DNA’dır. Perrie Louise Edwards : 10 Temmuz 1993 tarihinde doğmuştur. South Shields, Tyne and Wear’lıdır. Yarışmaya Alanis Morissette'ten "You Oughta Know" parçasıyla katılmıştır. Jade Amelia Thirlwall : 26 Aralık 1992 tarihinde doğmuştur. South Shields, Tyne and Wear’lıdır. İdolü Beyonce’dir. Jessica Louise Nelson : 14 Haziran 1991tarihinde doğmuştur. , Londra’lıdır. Yarışmaya 'in "Bust Your Windows" şarkısıyla katılmıştır. Leigh-Anne Pinnock : 4 Ekim 1991’de doğmuştur. High Wycombe, Buckinghamshire'lidir.Yarışmaya Rihanna'nın Only Girl şarkısı ile katılmıştır. LMFAO KONSERI 6 Ekim 2012, saat altı... İstanbul için büyük gün! Dünyaca tanınan Amerikalı grup LMFAO İstanbul’da konser veriyor ! Herkes heyecanlı, mutlu ve neşeli... Saat altıda kapılar açıldı. Ben de konsere gidenler arasındaydım. Saat altıdan sekize kadar girişte inanılmaz bir kuyruk vardı. Konser salonuna girmek yaklaşık yarım saatimizi almıştı. Konser salonuna girdiğimde kendimi başka bir dünyada gibi hissettim. Çok farklı bir konsepti vardı. Kendini eğlenmeye hazırlamış pek çok insan vardı. Onların arasında ben de havaya girdim. Herkes bağıra bağıra şarkılar söylüyordu. Yaklaşık dört saat boyunca DJ performansları vardı. Saat onda grubun çıkması gerekiyordu. Zaten öyle de oldu. Hep aynı şarkıların çaldığı, artık bıktığımız DJ performanslarından sonra, saat on gibi LMFAO grubu sahneye çıktı. Ancak gruptan sadece RedFoo ve dans ekibi Party Rock Crew gelmişti. Buna rağmen herkes halinden memnun görünüyordu. RedFoo ve Party Rock Crew sahne performansıyla Küçükçiftlik Park’ı büyüledi. Hatta bir ara RedFoo aşağıya, gelenlerin yanına indi ve onlarla fotoğraf çektirdi. RedFoo sahneden ayrıldığında Party Rock Crew gelenlere bütün balonları attı. Bir ara konfeti yağmuru olmuştu. Konfetiler bütün Küçükçiftlik Park’ı kaplamıştı. Konser bittiğinde herkes hayal kırıklığına uğradı. Konserden alanından ayrılırken bile söyledikleri şarkılar hâlâ kulağımda çınlıyordu... 17 Çağla SEZER

MTV EMA ÖDÜLLERÝ Bu yıl 18.’si yapılan MTV Avrupa Müzik Ödülleri’ne (EMA) 3 ödül alan Justin Bieber ve Taylor Swift 3 ödül alarak damgasını vurdu. Tören Almanya’nın Frankfurt şehrinde yapıldı ve sunuculuğu manken Heidi Klum üstlendi. 11 Kasım günü yapılan törende sahneye çıkanlar arasında , Fun. , Carly Rae Jepsen, Alicia Keys, No Doubt, PSY, Muse, Pitbull, Taylor Swift gibi isimler vardı. Törenden Taylor Swift en iyi bayan şarkıcı, en iyi canlı performans, en iyi görünüm ödülleriyle, Justin Bieber en iyi pop sanatçısı, en iyi dünya sahnesi, en iyi erkek sanatçı ödülleriyle, One Direction en iyi hayranlar, en iyi yeni sanatçı ödülleriyle, Carly Rae Jepsen Call Me Maybe ile yılın şarkısı ve yılın en iyi çıkış yapan sanatçısı ödülleriyle ayrıldı. Ayrıca Nicki Minaj, David Guetta, Lana Del Ray, PSY de birer ödül aldı. BBC Radyo1/Gençlik Ödülleri 2012 Ýngiliz BBC Radyosu’nun yaptýðý BBC Radyo1 Gençlik Ödülleri geçtiðimiz ay yine sahiplerini buldu. Törene damgasýný vuran grup One Direction oldu. Katýlanlar arasýnda Amerikan yýldýz Taylor Swift, Ýngiliz grup Little Mix ve Youtube üzerinden ünlü olan Conor Maynard’da vardý. Ayrýca bu sanatçýlar törende performanslar da sergiledi. One Direction En Ýyi Ýngiliz Sanatçý Þarkýsý (One Thing), En Ýyi Ýngiliz Sanatçý Albümü (Up All Night) ve En Ýyi Ýngiliz Þarkýcý Hareketi ödüllerini kucaklayarak yine bir rekora imza attý.

YENÝ ALBÜMLER GELÝYOR! Bu ay Bridgit Mendler, One Direction ve Taylor Swift’in yeni albümleri geliyor! Bridgit Mendler: Bridgit’in þarkýcý yönünü daha keþfetmediyseniz bu albüm sayesinde ona bayýlacaksýnýz. Bridgit’i çoðu kiþi Disney Channel’daki dizisi Ýyi Þanslar Charlie’den ve Lemonade Mouth filminden tanýyor. Þimdi de ilk albümü «Hello My Name Is...» ile sesini duyacaðýz. Albüm 22 Ekim’de çýkacak. Yayýnlanan ilk single Ready Or Not þimdiden çok sevildi. Ayrýca albümde bulunan Hurricane ve Forget To Laugh þarkýlarý Bridgit’in resmi Youtube hesabýnda da yayýnlandý. Eðer dinlemediyseniz hemen dinlemelisiniz. Taylor Swift: Yazdýðý intikam þarkýlarýyla tanýnan Taylor Swift’in dördüncü stüdyo albümü « Red » 22 Ekim’de satýþa sunuldu. Albümde on altı yeni þarký bulunuyor. Aðustosta yayýnlanan ilk single We Are Never Ever Getting Back Together birçok ülkede liste baþý oldu. Ayrýca yeni single Begin Again’in klibi kýsa zaman önce yayýnlandý. One Direction: Son dönemlerde tam bir fenomene dönüþen One Direction grubu ikinci stüdyo albümlerini 12 Kasým günü yayýnladı. Türkiye’de dahil olmak üzere dünyanýn birçok yerinde ayný anda satýþa çýkan albümün ilk single’ý « Live While We’re Young » çok sevildi ve Amerika listelerinde üç numaraya kadar yükseldi. Klip Youtube’a koyulduðu ilk günden altı milyon izleme ile rekor kýrdý. Ýkinci single Little Things kýsa zaman önce yayýnlandý. Grubun birinci albümü Up All Night Amerika’da bir numara, What Makes You Beautiful þarkýsý ise dört numara oldu. Yeni albümleri Take Me Home’da on yedi şarkı var. Ceren BAYRAKÇI

18 LONDRA OLİMPİYATLARI Londra Olimpiyatları çok güzel bir gösteriyle açıldı. Geçen zamanda biz; atletizim de bir altın bir gümüş , tekvando da bir gümüş bir altın ve güreşte bir bronz madalya aldık ve bu sene rekor bir katılıma imza attık. 1500 m de Aslı Çakır Alptekin altın madalya Gamze Bulut ise gümüş madalya kazandı. Yarış bittikten sonra yarışı anlatan spiker ağladı. Bu yarış Türkiye için bir ilk oldu. Usein Bolt olimpiyatlarda 100 m erkeklerde olimpiyat rekoru kırdı ve altın madalyanın sahibi oldu. Olimpiyatlarda bu seneki madalya sırlamsın- da 1. Amerika 2. Çin ve 3. ise Büyük Britanya oldu. Biz ise 30. olduk. Londra Paralimpik Oyunları ‘ nda tarihinin en kalabalık kafilesiyle mücadele eden Türkiye, madalya sayısını da önceki oyunlara göre 5'e katladı ve 5 farklı katagoride 10 madalya sahibi olduk. 1 altın 5 gümüş ve 4 bronz madalya kazanarak 43. sırada yer aldık. Nazmiye Paralimpik Oyunları’nın ilk tohumları Muslu halterde dünya rekoru kırdı.. 1948’de Ayelesbury, İngilteredeki Stoke-Mandeville Hastanesinde bulunan . bazıları yarı felçli engelli askerler sebebiyle gerçekleştirilen ufak bir spor etkinliği ile birlikte atıldı. Hastanenin sinir cerrahı Ludwig Guttman tarafından organize edilen bu faaliyet 1948 Londra Olimpiyatı ile birlikte gerçekleştirilmişti. Paralimpik Oyunlar, özellikle 1992 Barcelona Olimpiyatında da dikkat çekici bir biçimde, bütün sene büyük bir gelişim sergilemiştir. 1994 yılındaki Commonwealth Oyunları ve Kış Olimpiyatlarını da gölgede bırakarak dünyanın en büyük etkinliklerinden biri haline gelmiştir.

Kerem Yüksel

19 Selam, Biz Okuma Kültürü ve Yayın Kulübü öğrencileri olarak bir kompozisyon yarışması düzenliyoruz. Yarışmaya katılmak için ‘’Yılbaşı’’ konulu kompozisyon, öykü veya şiir yazıp Türkçe öğretmenimiz Engin İspir’e teslim etmeniz yeterli. Yazılarınızı en geç 28 Aralık 2012 tarihinde teslim ederek ödülün sahibi olabilirsiniz. KATILIM ŞARTLARI : ●Yazdığınız yazının boyutu 12 punto, ●Yazı tipi ‘’Comic Sans’’, ●Konu : ‘’Yılbaşı’’, ●Katılımcılar 4. 5. 6. 7. 8. sınıf öğrencisi olmalıdır. Okuma Kültürü ve Yayın Kulübü üyelerinin belirlediği üç öğrenci 5 okul durum puanı alacaklar ve yazdıkları öykü, şiir veya kompozisyon Okul Dergisi'nde yayınlanacaktır. Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksıız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her yaratık için tabii bir durumdur, fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir güç vardır ki, işte bu güç yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni Türkiye'nin gençleri, yorulsanız dahi beni izleyeceksiniz.