KOYULHİSAR’IN COĞRAFİ ETÜDÜ

Vedat KARADENİZ

Doktora Tezi ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI Prof. Dr. Hayati DOĞANAY 2010 Her Hakkı Saklıdır ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ORTAÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

Vedat KARADENİZ

KOYULHİSAR’IN COĞRAFİ ETÜDÜ

DOKTORA TEZİ

TEZ YÖNETİCİSİ Prof. Dr. Hayati DOĞANAY

ERZURUM- 2010 II III

İÇİNDEKİLER ÖZET…...... VII ABSTRACT ...... VIII TABLOLAR LİSTESİ ...... IX ŞEKİLLER LİSTESİ ...... XIV FOTOĞRAFLAR LİSTESİ ...... XVII HARİTALAR LİSTESİ...... XXI KISALTMALAR LİSTESİ ...... XXII ÖN SÖZ...... XXIII GİRİŞ……………………………………………………………………………………1 BİRİNCİ BÖLÜM KOYULHİSAR’IN DOĞAL ÇEVRE ÖZELLİKLERİ 1.1. JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER ...... 11 1.2. İKLİM ÖZELLİKLERİ ...... 22 1.2.1. Giriş ...... 22 1.2.2. İklim Elemanları ...... 26 1.2.2.1. Sıcaklık ...... 26 1.2.2.2. Basınç ve Rüzgârlar ...... 31 1.2.2.3. Nemlilik ve Yağış ...... 35 1.2.2.4. Yağış Etkinliği ...... 40 1.3. BİTKİ ÖRTÜSÜ ÖZELLİKLERİ ...... 43 1.3.1. Orman Alanları ...... 46 1.3.2. Psödomaki ...... 48 1.3.3. Antropojen Stepler ...... 49 1.3.4. Alpin Çayırlar ...... 50 1.4. TOPRAK ÖZELLİKLERİ ...... 50 1.5. HİDROGRAFİK ÖZELLİKLER ...... 57 1.5.1. Yer altı Suyu ve Kaynaklar ...... 57 1.5.2. Akarsular ...... 59 İKİNCİ BÖLÜM BEŞERİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ 2.1. NÜFUS ...... 67 2.1.1. Nüfusun Tarihsel Gelişimi ...... 68 2.1.2. Nüfus Hareketleri ...... 79 IV

2.1.2.1. Doğumlar ve Ölümler ...... 79 2.1.2.2. Göçler ...... 81 2.1.2.2.a. Dış Göçler ...... 83 2.1.2.2.b. İç Göçler ...... 86 2.1.3. Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Özellikleri ...... 92 2.1.3.1. Nüfusun Cins ve Yaş Yapısı ...... 92 2.1.3.2. Nüfusun Eğitim ve Kültür Durumu ...... 104 2.1.3.3. Aile Büyüklüğü ...... 113 2.1.3.4. Nüfusun Beslenme ve Sağlık Durumu ...... 115 2.1.4. Nüfusun Dağılışı ve Yoğunluğu ...... 118 2.2. YERLEŞME ÖZELLİKLERİ ...... 129 2.2.1. Genel Bakış ...... 129 2.2.2. Yerleşmenin Tarihsel Gelişimi ...... 129 2.2.3. Yerleşme Şekilleri...... 132 2.2.3.1. Devamlı Kır Yerleşmeleri ...... 134 2.2.3.1.1. Köy Yerleşmeleri ...... 134 2.2.3.1.1.a. Yer Adlarına Göre Köyler ...... 135 2.2.3.1.1.b. Kuruluş Yerlerine Göre Köyler ...... 139 2.2.3.1.1.c. Yükselti Basamaklarına Göre Köyler ...... 143 2.2.3.1.1.d. Yerleşme Dokularına Göre Köyler...... 145 2.2.3.1.1.e. Ormana Göre Köyler ...... 152 2.2.3.1.1.f. Yüzölçümü Büyüklüklerine Göre Köyler ...... 155 2.2.3.1.1.g. Nüfus Büyüklüklerine Göre Köyler ...... 157 2.2.3.1.1.h. Ekonomik Faaliyetlerine Göre Köyler ...... 159 2.2.3.1.1.i. Yeri Değiştirilen Köyler...... 161 2.2.3.1.2. Mahalle Yerleşmeleri ...... 165 2.2.3.2. Geçici Kır Yerleşmeleri ...... 169 2.2.3.2.1. Yayla Yerleşmeleri ve Yaylacılık ...... 169 2.2.3.2.2. Mezraa Yerleşmeleri ...... 181 2.2.3.2.3. Ağıl Yerleşmeleri ...... 186 2.2.3.2.4. Çiftlik Yerleşmeleri ...... 189 2.2.3.2.5. Bağ Evleri ve Alaçıklar ...... 192 2.2.3.3. Kentsel Yerleşmeler ...... 195 2.2.3.3.1. Koyulhisar Kasabası ...... 197 V

2.2.4. Meskenler ...... 207 2.2.4.1. Doğal Çevre Özellikleri ve Meskenler ...... 208 2.2.4.2. Beşeri Çevre Özellikleri ve Meskenler ...... 219 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM EKONOMİK COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ 3.1. TARIM ...... 227 3.1.1. Genel Bakış ...... 227 3.1.2. Araziden Yararlanma Durumu ...... 228 3.1.3. Parsel Büyüklüğü ve Mülkiyet Durumu ...... 232 3.1.4. Koyulhisar’da Tarımın Doğal Çevre Özellikleri ...... 234 3.1.5. Yetiştirilen Başlıca Tarım Ürünleri ...... 236 3.1.5.1. Tahıl Tarımı ...... 236 3.1.5.2. Yem Bitkileri ...... 241 3.1.5.3. Meyvecilik ...... 242 3.1.5.4. Sebzecilik ...... 245 3.1.5.5. Endüstri Bitkileri ...... 248 3.1.6. Tarımın Başlıca Sorunları ...... 250 3.2. HAYVANCILIK ...... 253 3.2.1. Genel Bakış ...... 253 3.2.2. Yetiştirilen Başlıca Hayvan Türleri ...... 255 3.2.2.1. Küçükbaş Hayvancılık ...... 255 3.2.2.2. Büyükbaş Hayvancılık ...... 258 3.2.2.3. Yük ve Çeki Hayvanları ...... 261 3.2.2.4. Kümes Hayvancılığı ...... 262 3.2.2.5. Arıcılık ...... 262 3.2.3. Hayvancılığın Temel Sorunları ...... 265 3.3. ORMANCILIK ...... 267 3.4. SANAYİ ...... 271 3.5. TİCARET ...... 276 3.6. ULAŞIM ...... 278 3.7. MADENCİLİK VE ENERJİ ...... 283 3.8. TURİZM ...... 290 SONUÇ VE ÖNERİLER ...... 296 KAYNAKÇA ...... 306 VI

İnternet Adresleri ...... 318 Plân, Rapor, Harita ve İstatistikler ...... 319 ÖZGEÇMİŞ ...... 321

VII

ÖZET DOKTORA TEZİ KOYULHİSAR’IN COĞRAFİ ETÜDÜ Vedat KARADENİZ Danışman: Prof. Dr. Hayati DOĞANAY 2010-Sayfa:321+XXIV Jüri: Prof. Dr. Hayati DOĞANAY Prof. Dr. Halil KOCA Doç. Dr. Ramazan SEVER Doç. Dr. Erdal AKPINAR Doç. Dr. Serhat ZAMAN Araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesi Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde yer almaktadır. İdari olarak iline bağlı olan ilçenin yüzölçümü yaklaşık 946 km2 olup, doğudan Suşehri (Sivas), kuzeydoğudan Şebinkarahisar, Dereli ve Kabadüz (Giresun), kuzeyden Mesudiye (Ordu), batıdan Reşadiye (Tokat), güneybatıdan Doğanşar (Sivas) ve güneyden Zara (Sivas) ilçeleri ile çevrilidir. Tektonik ve sismik açıdan ülkemizin en aktif kuşaklarından Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde bulunan Koyulhisar’da ana reliefi dağlar, tepeler, aşınım yüzeyleri ve vadiler oluşturmaktadır. Yüksek eğim değerleri, litolojik yapı, yağış etkisi ve yer hareketinin tetiklemesiyle zaman zaman meydana gelen kütle hareketleri ilçenin adının heyelanlar ile anılmasına neden olmaktadır. Karadeniz iklimi ile karasal iklim koşullarının egemen olduğu saha bir geçiş sahası özelliğine sahiptir. Yıllık sıcaklık ortalaması 10.6 ˚C ve yıllık yağış miktarı 384 mm kadar olan sahanın doğal bitki örtüsünü ormanlar, antropojen stepler, alpin çayırlar ve Kelkit vadisi tabanında yer tutmuş psödomakiler meydana getirmektedir. Araştırma sahasında bir kasaba ve 44 köy yerleşmesinde 2009 yılı itibariyle 12943 nüfus yaşamaktaydı. Km2’ye yaklaşık 14 kişinin düştüğü sahada, tarımsal faaliyetlere uygun arazilerin sınırlı olması 1950’li yıllardan itibaren göç hareketleriyle nüfusun sürekli azalmasına neden olmuştur. Bu bakımdan ilçe, sınırları içerisinde bulunduğu ve ülkemizin en fazla göç veren bölgelerinden biri olan Karadeniz Bölgesi’nin tipik özelliklerini yansıtmaktadır. Ekip-biçme, ekip-dikme ve hayvancılığın hakim ekonomik faaliyetler olduğu yörede, Sisorta yöresinde işletilen bakır-kurşun-çinko madenleri ve Yenice köyü yakınlarında bulunan altın madeninin fizibilite çalışmalarının tamamlanarak işletmeye açılması ile ilçe ekonomisi önemli katkılar sağlayacağı kanaatindeyiz. VIII

ABSTRACT PhD THESIS THE GEOGRAPHICAL SURVEY OF KOYULHİSAR Vedat KARADENİZ Advisor: Prof. Dr. Hayati DOĞANAY 2010-Pages :321+XXIV Jury: Prof. Dr. Hayati DOĞANAY Prof. Dr. Halil KOCA Assoc Prof. Dr. Ramazan SEVER Assoc Prof. Dr Erdal AKPINAR Assoc Prof. Dr Serhat ZAMAN

The field of the current study, the town of Koyulhisar is located on the Eastern Black Sea Region. The area of Koyulhisar, which is a town of Sivas in terms of administration, is about 946 square kilometers and surrounded by the towns of Suşehri (Sivas) in the east, Şebinkarahisar, Dereli and Kabadüz (Giresun) in the northeast, Mesudiye (Ordu) in the north, Reşadiye (Tokat) in the west, Doğanşar (Sivas) in the southwest and Zara (Sivas) in the south. The main relief in Koyulhisar which is located on the most active earthquake zones in terms of tectonic and seismic features called North Anatolia Fault Zone consists of mountains, cliffs, erosion surface and valleys. The mass movement that the high gradient, lithological structure, precipitation effect and ground motion induce causes the town to be remembered by the landslips Here is a transition zone in which the Black Sea climate and continental climate are prevailing. The annual heat temperature is 10.6 ˚C and the precipitation is about 384 mm, and the vegetation of the area consists of forests, anthropogenic steppes, alpine meadows, and the pseudo scrubs located upon the Kelkit Valley. At the study area, in 2009, the population was 12943 in 1 town and 44 villages. In this area where 14 people lived on per square kilometer, due to inadequate land appropriate for farming, the number of the population constantly decreased through migrations from 1950s on. That is why, the town in the Black Sea Region reflects one of the typical characteristics of the Black Sea Region as one of the immigrated areas in . That cropping, planting and stockbreeding seem to prevail as the economic activities in the town that the copper, lead and zinc mines proceeded in Sisorta area and after the feasibility procedure of the gold mine near Yenice village is completed and gets started is considered to contribute to the town’s economy. IX

TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1.1. Seçilmiş istasyonlardaki aylık ortalama sıcaklık değerleri (˚C)...... 27

Tablo 1.2. Seçilmiş istasyonlarda ortalama yüksek ve düşük sıcaklıkların aylara göre dağılımı (˚C)...... 29

Tablo 1.3. Koyulhisar’da mutlak ekstrem sıcaklıklar (1984-1994)...... 30

Tablo 1.4. Koyulhisar’da sayılı günler ve aylara göre dağılışı (1984–1994)...... 30

Tablo 1.5. Seçilmiş istasyonlarda ortalama donlu günlerin aylara göre dağılışı...... 31

Tablo 1.6. Seçilmiş istasyona (Suşehri) ait basınç değerleri (1975-2007)...... 32

Tablo 1.7. Koyulhisar’da yıllık rüzgârların esme yönlerine ve mevsimlere dağılımı ile % frekansları (1984–1994)...... 32

Tablo 1.8. Koyulhisar’da yıllık ortalama rüzgâr hızı ve aylara göre durumu (1984– 1994)...... 34

Tablo 1.9. Koyulhisar’da ortalama sıcaklık, ortalama nisbi nem ve en düşük nisbi nem miktarının aylara göre durumu (1984–1994)...... 35

Tablo 1.10. Koyulhisar’da ortalama bulutluluğun aylara göre dağılımı...... 36

Tablo 1.11. Koyulhisar’da ortalama açık, bulutlu ve kapalı günlerin aylara dağılımı (1984-1994)...... 36

Tablo 1.12. Seçilmiş istasyonlarda aylık ve yıllık ortalama yağış değerleri (mm)...... 37

Tablo 1.13. Seçilmiş istasyonlarda yağışlı günlerin aylara dağılımı...... 39

Tablo 1.14. Koyulhisar’da yağışlı gün sayısı ve yağış şiddetinin aylara göre dağılımı (mm/gün)...... 39

Tablo 1.15. Seçilmiş istasyonlarda ortalama kar yağışlı gün sayısı...... 40

Tablo 1.16. Koyulhisar’ın Erinç formülüne göre aylık indis değerleri...... 40

Tablo 1.17. Koyulhisar’ın De Martonne formülüne göre yıllık ve aylık indis değerleri...... 41

Tablo 1.18. Thornthwaite formülüne göre Koyulhisar’ın su bilançosu ...... 42

Tablo 1.19. Koyulhisar’da toprak sınıflarının dağılımı ve % oranları...... 51 X

Tablo 1.20. Koyulhisar’da toprak erozyonu sınıflandırması...... 57

Tablo 1.21. Yemişli köprüsü istasyonunda aylara göre sıcaklık, yağış ve akım değerleri (1981-2006)...... 62

Tablo 1.22.Yemişli köprüsü istasyonunda Kelkit Çayı’nın mevsimlik akım değerleri (m3/sn, 1981-2006)...... 63

Tablo 1.23. Yemişli istasyonunda Kelkit Çayı’nın ortalama akım değerlerinin yıllara göre değişimi ...... 64

Tablo 2.1. Koyulhisar kazasının muhtelif tarihlerdeki tahmini nüfusu...... 68

Tablo 2.2. Koyulhisar kazasının 1903 yılına ait nüfus değerleri...... 69

Tablo 2.3. Koyulhisar’da sayım yıllarına göre nüfusun gelişimi (1927–2009)...... 70

Tablo 2.4. Koyulhisar’da kırsal ve kasaba nüfusunun gelişimi (1935–2009)...... 76

Tablo 2.5. Koyulhisar’daki yerleşmelerin sayım dönemlerine göre nüfusları (1940- 2009)...... 78

Tablo 2.6. Koyulhisar’dan yurt dışına olan göçler (2005)...... 84

Tablo 2.7. Koyulhisar’dan yurt içine göç (2005)...... 89

Tablo 2.8. Koyulhisar ilçesine daimi ve mevsimlik tersine göç (2005)...... 90

Tablo 2.9. Koyulhisar’da sayım dönemlerine nüfusun cins durumu...... 93

Tablo 2.10. Koyulhisar ilçe merkezinde sayım dönemlerine göre cins durumu...... 94

Tablo 2.11. Koyulhisar ilçesinde sayım dönemlerine göre kırsal nüfusun cins durumu...... 96

Tablo 2.12. Araştırma sahasının cins ve yaş bileşimi (2007)...... 98

Tablo 2.13. Koyulhisar ilçe merkezinin cins ve yaş yapısı (2007)...... 100

Tablo 2.14. Koyulhisar ilçesinde kırsal nüfusun cins ve yaş durumu (2007)...... 101

Tablo 2.15. Koyulhisar ilçesinde nüfusun geniş aralıklı yaş gruplarına göre dağılımı (2007)...... 103

Tablo 2.16. Koyulhisar ilçesi nüfusunun okuryazarlık ve eğitim durumu (2007)...... 106 XI

Tablo 2.17. Koyulhisar’da okul öncesi faaliyetlerinin genel durumu (2007–2008 öğretim yılı)...... 107

Tablo 2.18. Koyulhisar ilçesinde 1. kademe (5 sınıflı) ilköğretim okulları ve bu okullara devam eden öğrencilerin dağılımı (2007–2008 öğretim yılı)...... 108

Tablo 2.19. Koyulhisar’da II. kademe ilköğretim okulları ve bu okullara devam eden öğrencilerin dağılımı (2007–2008 öğretim yılı)...... 108

Tablo 2.20. Koyulhisar ilçesinde ortaöğrenim okulları ve bu okullara devam eden öğrencilerin dağılımı (2007–2008 öğretim yılı)...... 111

Tablo 2.21. Araştırma sahasında yerleşmelere göre aile nüfus büyüklüğü (2007)...... 115

Tablo 2.22. Koyulhisar ilçesinde sayım yıllarına göre aritmetik nüfus yoğunluğu (1927-2009)...... 120

Tablo 2.23. Koyulhisar’da idari birimlere göre (kasaba-köy) nüfus büyüklüklerinin sınıflandırılması (2007)...... 121

Tablo 2.24. Koyulhisar ilçesinde kasaba ve köy nüfusunun yükselti basamaklarına göre dağılımı (2007)...... 122

Tablo 2.25. Koyulhisar ‘da idari birimlere göre (kasaba-köy) aritmetik nüfus yoğunluklarının dağılımı (2007, kişi/km2)...... 124

Tablo 2.26. Koyulhisar ilçesinde nüfus, yüzölçümü, aritmetik nüfus yoğunluğu, tarım arazisi ve tarımsal nüfus yoğunluğu (2007)...... 127

Tablo 2.27. Koyulhisar ilçesinde köy yerleşmelerinin yükseklikleri ve kuruluş yerleri...... 139

Tablo 2.28. Koyulhisar ilçesinde köy yerleşmelerinin kuruluş yerlerine göre dağılışı.140

Tablo 2.29. Koyulhisar ilçesinde köylerin yükselti basamaklarına göre dağılımı (2007)...... 144

Tablo 2.30. Koyulhisar’da köylerin yerleşme dokularına göre dağılımı...... 147

Tablo 2.31. Koyulhisar ilçesinde köy yerleşmelerinin ormana göre konumları...... 153

Tablo 2.32. Koyulhisar ilçesinde köylerin yüzölçümü büyüklüklerine göre dağılışı... 156 XII

Tablo 2.33. Koyulhisar ilçesinde köylerin nüfus büyüklüklerine göre dağılımı (2007)...... 158

Tablo 2.34. Koyulhisar ilçesinde köylerin temel ekonomik faaliyetlerine göre durumu...... 160

Tablo 2.35. Koyulhisar ilçesinde mahalle yerleşmelerinin köylere göre dağılımı...... 167

Tablo 2.36. Koyulhisar ilçesinde yayla yerleşmelerinin ve yaylacı ailelerin köylere göre sayısal dağılımı...... 175

Tablo 2.37. Koyulhisar kasabasının sayım dönemlerine göre nüfusu (1935-2009) ..... 200

Tablo 2.38. Koyulhisar kasabasında faal nüfusun ekonomik faaliyet kollarına dağılımı...... 201

Tablo 2.39. Koyulhisar kasabasındaki kamu kurumlarında çalışanların kurumlara göre dağılımı (2009)...... 202

Tablo 2.40. Koyulhisar ilçesinde taşıyıcı sistem ve yapı gerecine göre köy konutları. 209

Tablo 2.41. Koyulhisar’da köy konutlarının çatı malzemesine göre durumu...... 217

Tablo 2.42. İlçede köy konutlarının kat sayılarına göre durumu...... 220

Tablo 3.1. Koyulhisar’da tarım alanlarının verimlilik sınıflarına göre dağılımı (2007)...... 228

Tablo 3.2. Koyulhisar ilçesi arazilerinin kullanılış durumu (2008) ...... 230

Tablo 3.3. Koyulhisar ve çevresinde tarım alanlarının kullanım durumu (2008)...... 232

Tablo 3.4. Araştırma sahasındaki yerleşmelerde parsel sayısı ve ortalama parsel büyüklüğü (da, 2009)...... 233

Tablo 3.5. Araştırma sahasında tahıl ekim alanlarının dağılımı (2008)...... 237

Tablo 3.6. Koyulhisar’da buğday tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı ...... 238

Tablo 3.7. Koyulhisar’da arpa tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı (1991-2008)...... 240 XIII

Tablo 3.8. Koyulhisar’da mısır tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı (2004-2008)...... 241

Tablo 3.9. Koyulhisar’da yem bitkileri ekiliş alanları ve üretimi (2008)...... 242

Tablo 3.10. Koyulhisar’da meyve türlerine göre ağaç sayıları ve üretimi (2008)...... 243

Tablo 3.11. Koyulhisar’da sebze gruplarına göre ekiliş alanları (2008)...... 245

Tablo 3.12. Araştırma sahasında en fazla ekimi yapılan sebzeler ve üretimi (2008). .. 246

Tablo 3.13. Koyulhisar’da şekerpancarı tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre durumu (1997-2008)...... 249

Tablo 3.14. Koyulhisar’da tarım alet ve makinelerinin durumu (2008) ...... 252

Tablo 3.15. Koyulhisar ilçesinde hayvan varlığının türlere göre dağılımı (2008)...... 254

Tablo 3.16. Koyulhisar ilçesinde sığırların ırklarına göre dağılımı (2008)...... 258

Tablo 3.17. Koyulhisar’da yük ve çeki hayvanlarının tür bileşimi (2008)...... 261

Tablo 3.18. Koyulhisar’da ormanların işletme şekillerine göre durumu (2008)...... 268

Tablo 3.19. Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü’ne bağlı şeflikler ve toplam orman alanları (2008)...... 269

Tablo 3.20. Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü 2007 yılı üretim durumu...... 270

Tablo 3.21. Koyulhisar’daki atölye tipi işletme sayıları ve çalışan işgücü sayısı (2008)...... 272

Tablo 3.22. Koyulhisar’da ticari işyerlerinin dağlımı (2008)...... 277

XIV

ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1.1. Güneş ışınlarının Koyulhisar’a düşüş açıları...... 25

Şekil 1.2. Koyulhisar ve çevre istasyonların aylık ortalama sıcaklık ortalamaları...... 27

Şekil 1.3. Koyulhisar’da ortalama yüksek ve düşük sıcaklıkların aylara göre dağılışı. . 29

Şekil 1.4. Koyulhisar’da mutlak ekstrem sıcaklıkların aylara dağılımı...... 30

Şekil 1.5. Koyulhisar’ın rüzgârgülü diyagramları...... 33

Şekil 1.6. Koyulhisar’da rüzgâr hızının aylara göre durumu...... 34

Şekil 1.7. Koyulhisar’da ortalama sıcaklık ve ortalama bağıl nemin aylara göre durumu...... 36

Şekil 1.8. Seçilmiş istasyonlarda aylık ortalama yağış değerleri...... 38

Şekil 1.9. Thornthwaite formülüne göre Koyulhisar’ın su bilançosu diyagramı...... 42

Şekil 1.10. Yemişli köprüsü istasyonunda aylara göre sıcaklık, yağış ve akım değerleri...... 62

Şekil 1.11. Yemişli köprüsü istasyonunda Kelkit Çayı’nın mevsimlik akım değerleri. . 63

Şekil 2.1. Koyulhisar’da sayım yıllarına göre nüfus artışı...... 71

Şekil 2.2. Koyulhisar’da kırsal nüfus ve kasaba nüfusunun gelişimi...... 77

Şekil 2.3. Koyulhisar ilçesinde nüfusun sayım yıllarına göre cins durumu...... 93

Şekil 2.4. Koyulhisar kasabasında nüfusun sayım dönemlerine göre cins durumu...... 95

Şekil 2.5. Koyulhisar ilçesinde kırsal nüfusun sayım dönemlerine göre cins durumu. .. 96

Şekil 2.6. Koyulhisar ilçesinin dar aralıklı nüfus piramidi (2007)...... 99

Şekil 2.7. Koyulhisar ilçe merkezinin dar aralıklı nüfus piramidi (2007)...... 101

Şekil 2.8. Koyulhisar ilçesinde kırsal nüfusun dar aralıklı nüfus piramidi (2007)...... 102

Şekil 2.9. Koyulhisar ilçesinin geniş aralıklı nüfus piramidi (2007)...... 103

Şekil 2.10. Koyulhisar ilçesinde sayım yıllarına göre aritmetik nüfus yoğunluğu...... 120

Şekil 2.11. Koyulhisar ilçesindeki köylerin nüfus büyüklüklerine göre sınıflandırılması...... 121 XV

Şekil 2.12. Koyulhisar ilçesinde nüfusun yükselti basamaklarına göre dağılımı...... 122

Şekil 2.13. Koyulhisar ilçesinde yerleşmelerin aritmetik nüfus yoğunluklarına göre dağılımı...... 124

Şekil 2.14. Koyulhisar ilçesinde kuruluş yerlerine göre köyler...... 140

Şekil 2.15. Koyulhisar ilçesinde köylerin yükselti basamaklarına göre dağılışı...... 144

Şekil 2.16. Koyulhisar ilçesinde köylerin dokularına göre dağılışı...... 147

Şekil 2.17. Koyulhisar ilçesinde köy yerleşmelerinin ormana göre konumları...... 153

Şekil 2.18. Koyulhisar ilçesinde köylerin yüzölçümü büyüklüklerine göre dağılımı. .. 156

Şekil 2.19. Koyulhisar ilçesinde köylerin nüfus büyüklüklerine göre dağılımı...... 159

Şekil 2.20. Koyulhisar ilçesinde köylerin temel ekonomik faaliyetlerine göre durumu...... 160

Şekil 2.21. Eğriçimen yaylasında altı hayvan barınağı olarak kullanılan bir konut planı...... 178

Şekil 2.22. Koyulhisar kasabasının sayım dönemlerine göre nüfusu ...... 200

Şekil 2.23. Koyulhisar kasabasında faal nüfusun ekonomik faaliyet kollarına dağılımı...... 201

Şekil 2.24. Koyulhisar ilçesinde taşıyıcı sistem ve yapı gerecine göre köy konutları. . 209

Şekil 2.25. Koyulhisar’da köy konutlarının çatı malzemesine göre durumu...... 218

Şekil 2.26. İlçede köy konutlarının kat sayılarına göre durumu...... 220

Şekil 2.27. Kadife köyünde tek katlı bir konut planı...... 222

Şekil 3.1. Koyulhisar ilçesi arazilerinin kullanılış durumu...... 230

Şekil 3.2. Koyulhisar’da buğday tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı...... 239

Şekil 3.3. Koyulhisar’da arpa tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı 240

Şekil 3.4. Koyulhisar’da mısır tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı...... 241 XVI

Şekil 3.5. Koyulhisar’da şekerpancarı tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre durumu...... 250

Şekil 3.6. Koyulhisar ilçesinde hayvan varlığının türlere göre dağılımı...... 255

Şekil 3.7. Koyulhisar ilçesinde sığırların ırklarına göre dağılımı...... 259

Şekil 3.8. Koyulhisar’da yük ve çeki hayvanlarının tür bileşimi...... 261

Şekil 3.9. Koyulhisar’da ormanların işletme şekillerine göre durumu...... 268

XVII

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ Fotoğraf 1.1. Sahada yaygın olarak görülen Alacalı Jipsli Seri (Fotoğraf Kelkit vadisinden alınmıştır)...... 14

Fotoğraf 1.2. Kösedağ kütlesinin saha içinde kalan zirvelerinden Burnakkırı tepe (1800 m.)...... 19

Fotoğraf 1.3. Kelkit Çayı vadisi araştırma sahasında boğaz vadi özelliği göstermektedir...... 21

Fotoğraf 1.4. İğdir Dağının kuzey yamaçlarındaki nemli ormanlardan bir görünüm. ... 47

Fotoğraf 1.5. İğdir dağı çevresinde sarıçam ormanları yer yer saf kümeler oluştururlar...... 47

Fotoğraf 1.6. Kelkit vadisi tabanında yer yer psödomakilere rastlanmaktadır (Sugözü köyü)...... 48

Fotoğraf 1.7. Sahanın güneyinde yaygın olan step formasyonu içerisinde hakim tür gevendir...... 50

Fotoğraf 1.8. Sahada step formasyonu altında gelişmiş kahverengi topraklarda daha çok tahıl tarımı yapılmaktadır...... 54

Fotoğraf 1.9. Kelkit Çayı’ndan bir görünüm ( Aşağıkale mahallesi yakınlarından alınmıştır)...... 61

Fotoğraf 2.1. Koyulhisar Mehmet Kavala Çok Programlı Lisesi...... 110

Fotoğraf 2.2. 2009 yılında faaliyete geçen 25 yatak kapasiteli Koyulhisar Devlet Hastanesi...... 117

Fotoğraf 2.3. Kösedağ kütlesinin Kelkit Çayı’na bakan yamacında sırt üzerinde kurulmuş Boyalı Köyü ...... 141

Fotoğraf 2.4. İğdir dağının kuzey yamaçlarında kurulmuş Kavacık köyü...... 142

Fotoğraf 2.5. Gökdere vadisinde kurulmuş Gökdere Köyü...... 143

Fotoğraf 2.6. Gevşek dokulu köy yerleşmelerinden Çaylı köyü...... 148

Fotoğraf 2.7. Toplu dokulu köylerden İkizyaka köyü...... 149

Fotoğraf 2.8. Mahalle tipli köylerden Akseki köyü...... 150 XVIII

Fotoğraf 2.9. Ormanın yerleşime açılmasıyla kurulmuş bir orman içi köyü: Ortaköy.154

Fotoğraf 2.10. Orman kenarı köylerden Sugözü köyü...... 154

Fotoğraf 2.11. 1992’de meydana gelen heyelandan sonra yeri değiştirilen Gölcük köyü...... 163

Fotoğraf 2.12. Kuzulu mahallesinde 2005 yılında meydana gelen heyelandan sonra yapılmış bir afet konutu...... 165

Fotoğraf 2.13. Dağınık dokuya sahip Yalnıztepe köyüne bağlı Yağmurlu mahallesi. 168

Fotoğraf 2.14. Akseki köyüne bağlı toplu dokulu bir mahalle: Soğanlı mahallesi...... 169

Fotoğraf 2.15. Son yıllarda rekreasyonel faaliyetlerin yoğunluk kazandığı Boyalı ve Ortaseki köylerine ait Sarıçiçek yaylası ...... 171

Fotoğraf 2.16. Eğriçimen deresi boyunca kurulmuş Eğriçimen yaylası...... 172

Fotoğraf 2.17. İğdir dağında alpin çayır katında yer alan Kalınpınar yaylası...... 173

Fotoğraf 2.18. Eğriçimen yaylasında sayıları azalmakta olan altı hayvan barınağı üstü konut olarak kullanılan geleneksel bir yayla konutu...... 177

Fotoğraf 2.19. Kavacık köyüne bağlı Yakadibi yaylasında modern bir yayla konutu . 179

Fotoğraf 2.20. Sarıçiçek yaylasında son yıllarda sayıları artmakta olan çağdaş yayla konutlarından biri...... 180

Fotoğraf 2.21. Çukuroba köyüne bağlı Yunus (Yanos) mezrası...... 184

Fotoğraf 2.22. Argıt mezrasının kuzeybatıdan görünüşü...... 184

Fotoğraf 2.23. Argıt mezrasında ahşaptan yapılmış mesken olarak kullanılan bir baraka...... 185

Fotoğraf 2.24. Kayaören köyüne ait Tavşanpazarı ağılından bir görünüm...... 187

Fotoğraf 2.25. Yalnıztepe köyü yakınlarında ilkbahar aylarında kullanılan ağıllardan bir görünüm...... 188

Fotoğraf 2.26. Karacaali çiftliğinden bir görünüm...... 190

Fotoğraf 2.27. Kavacık çiftliğinden bir görünüm...... 191 XIX

Fotoğraf 2.28. Akseki köyüne bağlı Düzpelit mahallesi sınırlarında yer alan geleneksel tarzda inşa edilmiş bir bağ evi...... 193

Fotoğraf 2.29. Sayıları son yıllarda artmakta olan çağdaş bir bağ evi...... 194

Fotoğraf 2.30. Kösedağ kütlesi çevresindeki parçalı tarım arazilerinin olduğu sahalardaki alaçıklardan biri...... 195

Fotoğraf 2.31. Derindere’nin doğu yamacında kurulmuş Koyulhisar kasabasından bir görünüm (Fotoğraf doğudan alınmıştır)...... 199

Fotoğraf 2.32. Koyulhisar’da yönetim hizmetleri hükümet binasında yürütülmektedir...... 205

Fotoğraf 2.33. Yerel hizmetlerin yürütüldüğü belediye binasından bir görünüm...... 205

Fotoğraf 2.34. E–80 karayolu kenarına inşa edilen Koyulhisar Küçük Sanayi Sitesi. 206

Fotoğraf 2.35. Akseki köyünde yapımında taş malzemenin kullanıldığı bir mesken. . 210

Fotoğraf 2.36. Çandır köyünde taş dolgu malzemesi olarak yaygın bir şekilde kullanılmıştır...... 211

Fotoğraf 2.37. Kerpiç malzeme ile yapılmış bir bağ evi konutu (Fotoğraf Akseki köyü yakınlarından alınmıştır...... 212

Fotoğraf 2.38. Ortaköy’de toprağın sıva olarak kullanıldığı meskenlere bir örnek. .... 213

Fotoğraf 2.39. Ortaseki köyünde geçmişte mesken olarak kullanılan bir köy konutu. 214

Fotoğraf 2.40. Çandır köyünde alt katı tomruk-çantı üst katı çakatura dolma tarzda inşa edilmiş bir köy meskeni...... 216

Fotoğraf 2.41. Sahada çatı örtü malzemesi olarak en fazla kullanılan örtü sac- eternittir...... 219

Fotoğraf 2.42. Bölgede iki katlı olarak inşa edilen meskenlerin alt katları genellikle hayvan barınağı olarak kullanılmaktadır (Fotoğraf Kavacık köyünden alınmıştır)...... 223

Fotoğraf 2.43. Ahşap malzemenin yaygın olarak kullanıldığı meskenlerde samanlık yangın tehlikesi nedeniyle evin uzağına yapılmıştır (Fotoğraf Ballıca köyünden alınmıştır)...... 224 XX

Fotoğraf 2.44. Kavacık köyü yakınlarında kış aylarında arı kovanlarının saklandığı ahşap kulübe...... 225

Fotoğraf 2.45. Sugözü köyünde çağdaş bir mesken...... 226

Fotoğraf 3.1. Boyalı Köyü yakınlarında buğday tarlasından bir görünüm...... 237

Fotoğraf 3.2. Sahada “zavzu” adı verilen bahçelerde çeşitli sebzeler yetiştirilmektedir...... 247

Fotoğraf 3.3. Eğriçimen yaylasında otlatılan küçükbaş hayvan sürüsü...... 256

Fotoğraf 3.4. Ardıçalan yaylasında otlayan inek sürüsünden bir görünüş...... 260

Fotoğraf 3.5. Kadife köyünde arı kovanlarından bir görünüm...... 263

Fotoğraf 3.6. Sahada hemen her yerleşmede arı kovanlarını görmek mümkündür (Fotoğraf Temi mezrasından alınmıştır)...... 264

Fotoğraf 3.7. Araştırma sahasında tomrukların taşınmasında traktörler kullanılmaktadır...... 270

Fotoğraf 3.8. E-80 karayolu kenarında yer alan Fırtına Orman Ürünleri atölyesi...... 273

Fotoğraf 3.9. Sisorta yöresindeki bakır-kurşun-çinko konsantre tesisi...... 274

Fotoğraf 3.10. Koyulhisar Çağdaş Fırat Un Fabrikası...... 275

Fotoğraf 3.11. Pazartesi günleri kurulan kasaba pazarından bir görünüm...... 278

Fotoğraf 3.12. Kelkit vadisini takip eden E-80 karayolu ve tünel inşaatından bir görünüm...... 279

Fotoğraf 3.13. Sisorta yöresindeki kurşun-çinko-bakır madeninden bir görünüm...... 285

Fotoğraf 3.14. Koyulhisar HES...... 288

Fotoğraf 3.15. Koyulhisar HES’e su taşınması için inşa edilmiş göletten bir görünüm...... 289

Fotoğraf 3.16. Eğriçimen yaylasında belediye tarafından işletilen konaklama tesisinden biri...... 292

Fotoğraf 3.17. Kalınpınar yayla şenliklerinden bir görünüm...... 293

Fotoğraf 3.18. Aşağıkale yakınlarındaki tarihi kalenin kalıntılarından bir görünüm. . 295 XXI

HARİTALAR LİSTESİ Harita 1. Araştırma sahasının konum haritası……..…………………….……………...2 Harita 2. Araştırma sahası ve yakın çevresinin topoğrafya haritası...…………………..4 Harita 1.1. Araştırma sahası ve yakın çevresinin jeoloji haritası ...... 13

Harita 1.2. Araştırma sahası ve yakın çevresinin jeomorfoloji haritası...... 18

Harita 1.3. Araştırma sahası ve yakın çevresinin bitki örtüsü haritası...... 45

Harita 1.4. Araştırma sahası ve yakın çevresinin toprak örtüsü haritası...... 52

Harita 1.5. Araştırma sahası ve yakın çevresinin hidrografya haritası...... 60

Harita 2.1. Araştırma sahasından yurt dışına yönelik göçlerin ülkelere göre dağılımı...... 85

Harita 2.2. Araştırma sahasından göç eden nüfusun illere göre dağılımı (2005)...... 89

Harita 2.3. Araştırma sahasında nüfusun dağılışı (2009)...... 119

Harita 2.4. Araştırma sahasında yerleşmelerin dağılışı...... 133

Harita 2.5. Araştırma sahasında topoğrafya-köy yerleşmeleri arasındaki ilgi...... 151

Harita 2.6. Koyulhisar kasabasında fonksiyonel arazi kullanılışı ...... 204

Harita 3.1. Araştırma sahası ve yakın çevresinin ulaşım haritası...... 281

XXII

KISALTMALAR LİSTESİ ADNKS: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Age: Adı geçen eser Agm: Adı geçen makale Agr: Adı geçen rapor Agt: Adı geçen tez Çev: Çeviren da: Dekar DMİGM: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü DPT: Devlet Plânlama Teşkilatı DSİ: Devlet Su İşleri EİEİ: Elektrik İşleri Etüt İdaresi ETF: Ev halkı (hane halkı) tespit fişleri ha: Hektar HES: Hidroelektrik Santral HGK: Harita Genel Komutanlığı KAF: Kuzey Anadolu Fayı KHGM: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü km: Kilometre km2: Kilometrekare m: Metre m2: Metrekare mb: Milibar mm: Milimetre MTA: Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü s: Sayfa TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu

XXIII

ÖN SÖZ Koyulhisar’ın Coğrafi Etüdü konulu bu araştırma, bir doktora tezi konusudur. Çalışmada esas amaç, doğal çevre etmenleri ile nüfus ve ekonomik etkinliklerin etkileşimini, elden geldiğince analiz ederek Koyulhisar’dan göçün nedenleri ve az da olsa bu sorunun çözüm yolları üzerinde durmaktır. Karadeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında bir geçiş sahası içinde yer alan Koyulhisar ve yakın çevresi, insan hayatı ve dolayısıyla da gelişmesini güçleştiren doğal çevre etmenleri ve bunların güçleştirici etkilerini azaltacak birtakım beşeri önlemlerin alınmamış olması nedeniyle, Türkiye’nin az gelişmiş yöreleri arasında bulunmaktadır. Bu tür yörelerin, sosyal ve ekonomik açıdan geliştirilmesi; öncelikle bu sahaların ayrıntılı etütleri yapılarak, ekonomik potansiyelin saptanması ve işletilmeye açılması ile mümkün olabilir. Geri kalmış yörelere dönük ekonomik ve sosyal planlamalar ile kırsal planlama kararlarının isabetli saptanıp saptanmayışı; hatta, yapılacak yatırımların verimlilik düzeyi, öncelikle coğrafi etütlerin ayrıntılı ve doğru yapılmış olup olmayışına bağlıdır. Araştırmanın, bu yönüyle de Koyulhisar’la ilgili sosyal ve ekonomik planlama kararlarına katkı yapacağı kesindir. Çalışmamızın eldeki duruma gelmesinde, yerinde yapılan uzun süreli coğrafi gözlemler ve sonuçları, ortaya çıkan eserin fikir yapısının temellerini oluşturmaktadır. Ancak, bu konuda yararlandığım öğretim üyesi hocalarım ile değişik kurum ve kuruluşların da önemli katkıları olmuştur. Bu bağlamda, hem lisans ve hem de lisansüstü eğitim ve öğretimimde ders hocam olan; lisans öğrenciliğimde bizlere coğrafya ilmini sevdiren, doktora tez konumu seçen; çalışmamın fikir yapısına sık aralıklarla müdahale ederek, karşılaştığım bilimsel coğrafi sorunlarda bana ufuk açan Prof. Dr. Hayati DOĞANAY’a, öncelikle teşekkür ve şükranlarımı sunmak istiyorum. Hem coğrafya eğitim ve öğretimi gördüğüm yıllarda ve hem de lisansüstü çalışmalarımda, Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi hocalarımın, her zaman destek ve yardımlarını gördüm. Bunlardan, özellikle Prof. Dr. Halil KOCA, Doç. Dr. Serhat ZAMAN, Yrd. Doç. Dr. Yaşar GÖK ile diğer emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum. Araştırma sahamda yaptığım coğrafya gezileri ve etüt çalışmalarımda, hemen her arazi gözlemime katılan, samimi görüş belirten ve sürekli katkı yapmaktan XXIV

kaçınmayan, Erzincan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim elemanı meslektaşım Arş. Gör. Şaban ÇELİKOĞLU ile yine Üniversitemizin Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Anabilim Dalı öğretim üyelerinden, görüşlerini aldığım Doç. Dr. Erdal AKPINAR, Doç. Dr. Adem BAŞIBÜYÜK ve Yrd. Doç. Dr. M. Samet ALTINBİLEK ile diğer emeği geçenlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sabırlı ve teşvik edici tutumundan dolayı, eşim Arş. Gör. Sibel KARADENİZ’e; arazi etütleri ve gerek duyulan dokümanı elde etmekte kolaylık sağlayan; Kaymakam Mehmet KURT ve Belediye başkanı İlhan EREN başta olmak üzere, Koyulhisar mülki ve yerel yönetim amirleri ile diğer emeği geçenlere de ayrı ayrı teşekkür etmeyi bir görev sayarım. Koyulhisar’a yönelik yapılması gereken sosyal ve ekonomik içerikli kalkınma planlamalar ile kırsal kalkınma planlaması çalışmalarında, ortaya çıkan bu eserin fikir yapısı ve dokümanının, alınacak kararlarda baz oluşturacağı düşüncesindeyiz. Eserin, umulan ve beklenen yararları sağlaması dileklerimle.

Erzincan– 2010 Vedat KARADENİZ

GİRİŞ

1. ARAŞTIRMA SAHASININ YERİ, SINIRLARI VE ÖZELLİKLERİ Araştırmamıza konu olan Koyulhisar ve yakın çevresi, Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde yer almakta olup, idari olarak Sivas iline bağlıdır. Sivas’a 168 km uzaklıkta olan ilçe merkezinin yükseltisi yaklaşık 850 metre kadardır. Yüzölçümü yaklaşık 946 km2 kadar olan araştırma sahası doğuda Suşehri (Sivas), kuzeydoğuda Şebinkarahisar, Dereli ve Kabadüz (Giresun), kuzeyde Mesudiye (Ordu), batıda Reşadiye (Tokat), güneybatıda Doğanşar (Sivas) ve güneyde Zara (Sivas) ilçeleri ile komşudur (Harita 1). Sahanın güney sınırı genellikle Kösedağ kütlesinin ilçe sınırları içinde kalan tepelik kısımlarından geçmektedir. Beşikli tepe (2301 m), Büyükkıran tepe (2350 m), Sivritepe (1954 m), Oyuktepe (2139), Küçükdikmen tepe (1700 m), Sarısadık tepe (1729 m) ve Burnakkırı tepe (1800 m) sahanın güneyindeki önemli yükseltilerdir. Araştırma bölgesinin kuzey sınırı batıda İğdir dağının doruk kısımlarını (Kömürkuyu T. 1638 m ve Dumanlıca T. 2030 m) takip ederek kuzeye yönelmektedir. Melet vadisini aşan sınır, doğuya doğru Karagöl dağlarının (en yüksek yeri 3107 m) Melet havzasına bakan güney yamaçlarından geçmektedir (önemli yükseltiler Kartmuç T. 1823 m Eşitepe 1819 m, Sivri T. 2028 m). Bu sınır aynı zamanda ilçenin bağlı olduğu Sivas ile Ordu ve Giresun illeri arasındaki idari sınırı da oluşturmaktadır. Doğu sınırını Suşehri, batı sınırını ise Reşadiye ilçelerinin yönetim sınırı ayırmaktadır (Harita 2). Araştırma sahası farklı zamanlarda meydana gelmiş jeolojik formasyonlardan oluşmaktadır. Biraz sonra da ayrıntılı inceleneceği üzere temelini Üst Kretase yaşlı volkano-sediment kayaçların meydana getirdiği saha, dağlık alanlar ve bunlar arasına gömülmüş akarsu vadileri tarafından şekillenmiştir. Eğim değerlerinin yüksek, akarsu aşındırmasının güçlü, killi arazilerin yaygın olduğu bölgede zaman zaman kütle hareketleri görülmektedir. Koyulhisar’da Karadeniz iklimi ile İç Anadolu iklimi arasında bir geçiş iklimi yaşanmakla birlikte, kuzeydeki Melet havzasında daha çok bozulmuş Karadeniz iklimi güneydeki Kelkit havzasında ise karasal ikliminin etkileri görülmektedir. Yıllık ortalama sıcaklığın 10.6 ˚C olduğu sahada yıllık ortalama yağış miktarı 384 mm kadardır. Kuzeydeki Melet havzasında daha çok göknar, gürgen ve sarıçamların hakim

2

olduğu ormanlar yaygın durumdayken, güneyde alçak kesimlerde antropojen stepler, yükseklere doğru ise ardıç, sarıçam ve meşelerden oluşan iğne yapraklı kuru ormanlar ön plana geçmektedir.

Harita 1. Araştırma sahasının konum haritası. Araştırma sahasındaki en önemli akarsu şebekesi Yeşilırmak’ın kolu olan Kelkit Çayı ve kollarıdır. Bunun dışında ilçe arazisinin kuzey bölümünü drene eden Melet Çayı’nın yukarı çığırı da saha sınırları içinde yer almaktadır. Koyulhisar ilçesinde en yaygın toprak türü kireçsiz kahverengi orman topraklarıdır. Bunun dışında kahverengi orman toprakları, kahverengi topraklar, kestane renkli topraklar, yüksek dağ çayırı ve alüvyal topraklar da diğer önemli toprak tipleridir.

3

Koyulhisar ve yakın çevresi tektonik bakımdan ülkemizin en aktif faylarından Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde yer almaktadır. Bu nedenle zaman zaman meydana gelen depremler ilçeyi büyük ölçüde etkilemektedir. Bunun yanında kütle hareketleri, erozyon ve kaya düşmeleri de bölgede sıklıkla görülen doğal afetlerdendir. Koyulhisar’ın 2009 yılı ADNKS’ göre nüfusu 12943 olup, bunun 8517’si köylerde, 4426’sı ise aynı zamanda ilçe merkezi olan kasabada yaşamaktaydı. Bu durumda ilçe nüfusunun % 58.1’i kırsal kesimde, % 42.9’u ise ilçe merkezinde bulunuyordu. Nüfus yoğunluğu km2’ye yaklaşık 14 kişi kadardır. Sahada 2009 yılı itibariyle 1 kasaba, 44 köy ve 82 mahalle yerleşmesi bulunmaktaydı. Ayrıca 59 yayla, 10 mezraa, 8 ağıl ve 6 çiftlik olmak üzere 83 adet geçici yerleşme vardı. Geçmişte geçici olarak kullanılan bazı yerleşmeler günümüzde devamlı oturulan mahalle ya da köylere dönüşmüştür. Temel ekonomik faaliyetler ekip-biçme, ekip-dikme ve hayvancılıktır. Engebeli arazi koşulları tarım yapabilecek arazileri sınırlandırmıştır. Bu nedenle ekip-biçme ve ekip-dikme faaliyetleri vadi tabanları ya da Kelkit vadisi yamaçlarındaki aşınım yüzeyleri üzerinde yapılmaktadır. Hayvancılık ilçe genelindeki köylerin büyük bir kısmının temel geçim kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca Sisorta yöresindeki madencilik faaliyetleri ile ormancılık da önemli gelir kaynakları arasındadır. Artan nüfusun ihtiyaçlarına cevap veremeyen birkaç küçük atölye tipi işletmenin olduğu ilçede göç hareketleri yaşanmaktadır.

4

Harita 2. Araştırma sahası ve yakın çevresinin topoğrafya haritası.

5

2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEMİ Bu araştırmada, Koyulhisar ilçesi coğrafya ilminin araştırma yöntem ve ilkeleri ile ifade tekniklerine bağlı kalınarak incelenmeye çalışılmıştır. Yörenin doğal çevre koşullarının analiz ve sentez edilerek, ekonomik ve sosyal bakımdan geri kalmasında etkili olan etmenlerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bunun yanında ilçedeki potansiyel kaynakların saptanması ve değerlendirilmesinin önerilmesi ile yöre insanının sosyal, kültürel ve ekonomik olarak geliştirilmesinde yapacağı katkıların coğrafi bakış açısıyla ortaya konulmasına özel bir çaba harcanmıştır. Ülkemizde geri kalmış yörelerin kalkındırılması, öncelikle bu bölgelerin potansiyelinin yeterince tanınması, onlara uygun planların uygulanması ve ihtiyaçlarının bilimsel temellere dayandırılmasına bağlıdır. Aksi halde hizmet ve yatırım yapılacak sahada coğrafi düşüncenin göz ardı edildiği planlamaların amacına ulaşması büyük ölçüde başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bu nedenle planlama yapılırken o bölgenin fiziki, beşeri ve ekonomik coğrafya özellikleri ayrıntılı bir şekilde analiz edilmeli ve ona uygun stratejiler geliştirilmelidir. Koyulhisar ülkemizde doğal çevre özelliklerinden dolayı fazla göç veren yörelerden biridir. Kaynakları yeterince değerlendirilememiş bu yöreye kalkınmada öncelik verilmesi ve gerekli yatırımların yapılması göç sürecini yavaşlatacaktır. Bu araştırmada öncelikli olarak sahanın mevcut görünümünü ortaya koymak, fiziki özelliklerin beşeri ve ekonomik faaliyetler üzerindeki etkilerini belirlemek ve neden- sonuç ikileminde sorunlara bilimsel çözüm önerileri getirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma birkaç aşamada gerçekleştirilmiştir. Öncelikle yöreyle ilgili yazılı kaynaklar sağlanarak ayrıntılı bir şekilde gözden geçirilmiş ve dokümanter veriler derlenmiştir. Daha sonra 2007-2009 yılları arasında coğrafi düşüncenin temel araştırma yöntemlerinden olan yerinde gözlem yapılmıştır. Bunun yanında sahayla ilgili kaynakların olmadığı ya da sınırlı olduğu alanlarda coğrafyanın araştırma yöntemlerinden anket ve mülakat yöntemleri kullanılarak veriler sağlanmaya çalışılmıştır. Arazi çalışmaları sırasında HGK 1/100000 ölçekli Türkiye Topoğrafya Haritası Giresun H 39, H 40, G 39, G 40, 1/25000 ölçekli Türkiye Topoğrafya Haritası Giresun H 39-b1-b2-b3-b4-c1-c2-c3-c4, H40- a1-a2-a3-a4-d1-d2-d3-d4 paftalarından ve 1/500000 ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası Samsun paftası ve İzahnamesinden büyük

6

ölçüde yararlanılmıştır. Bunun yanında İl Özel İdaresi, Toprak Su Genel Müdürlüğü, DSİ, DMİGM, EİEİ ve TÜİK gibi kuruluşların istatistik ve yayınları da yararlandığımız diğer kaynaklardır. Dokümanter veri ve kaynakların toplandığına kanaat getirildikten sonra son aşama olarak coğrafya ilminin esas olan temel düşünce ve ilkelerinden bağlantı, dağılış ve sebep-sonuç ilkeleri göz önünde tutularak eldeki çalışma ortaya çıkarılmıştır. Bununla beraber sahayla ilgili fiziki, beşeri ve ekonomik coğrafya özelliklerinin açıklanmasında grafikler, haritalar, tablolar ve fotoğraflar vs. ifade teknikleri kullanılarak konuların daha görsel olması ve öne sürülen fikirlerin güçlendirilmesine ayrı bir önem verilmiştir.

7

3. ARAŞTIRMA SAHASIYLA İLGİLİ DAHA ÖNCE YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR Araştırmamızın literatür tarama aşamasında, sahayla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili olan kaynaklar irdelenerek çalışmanın kuramsal yapısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla sahayla ilgili makale, yüksek lisans ve doktora tezleri başta olmak üzere çeşitli kaynaklar taranarak eserin bilimsel temellere dayandırılmasında bizden önce yapılan bu tür çalışmalardan da geniş ölçüde yararlanılma yoluna gidilmiştir. Değişik bilim alanlarında yapılmış bu çalışmaların bir kısmı ve içerikleri kronolojik sıraya göre kısaca aşağıda belirtilmiştir. Ekrem GÖKSU (1974)1 1/500000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası Samsun Paftası: MTA Enstitüsü tarafından yayımlanan eser, araştırma sahamızın da içinde bulunduğu geniş bir sahanın jeolojik yapısı ve jeolojik haritasını kapsamaktadır. Jeomorfolojik özellikler kısmında sözü geçen eserden yararlanılmıştır. Mehmet Ali DÜNDAR (1987)2, Koyulhisar Tarihi: Eser, 1973-1980 ve 1984- 1989 yılları arasında Koyulhisar belediye başkanlığı yapmış olan söz konusu kişinin ilçenin doğal yapısı, tarihi, folklor özellikleri ve ekonomik faaliyetlerini içeren bir kitaptır. Yerleşme tarihi konusunda eserden yararlanılmıştır. Vedat TOPRAK (1989)3, Tectonic and Stratigraphic Charecteristich Of The Koyulhisar Segment Of The North Anatolian Fault Zone (Sivas-Turkey): Eser, doktora tez çalışmasıdır. O.D.T.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nde Prof. Dr. Ali Koçyiğit danışmanlığında hazırlanmıştır. Altı bölümden oluşan eserde, Kuzey Anadolu Fay Kuşağı’nın Koyulhisar kesiminde yüzeylenen kaya birimleri jeolojik zamanlara göre ele alınmış olup, KAF’ın Koyulhisar kesimindeki fay takımları ve sismik özellikleri incelenerek morfotektonik yapılar bakımından durumu ortaya konulmuştur. Araştırma sahasının jeolik ve tektonik özellikleri hakkında bilgi verilirken eserden yararlanılmıştır.

1 Ekrem Göksu., 1/500000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası Samsun Paftası Açıklaması, MTA Yayınları, Ankara 1974. 2 Mehmet Ali Dündar., Koyulhisar Tarihi, Temel Matbaacılık, Koyulhisar 1987. 3 Vedat Toprak., Tectonic and Stratigraphic Charecteristich Of The Koyulhisar Segment Of The North Anatolian Fault Zone (Sivas-Turkey), (Yayımlanmamış Doktora Tezi) O.D.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Jeoloji Mühendisliği Bölümü Ankara 1989.

8

Ahmet GÖKÇE (1990)4, Kurşunlu (Ortakent-Koyulhisar-Sivas) Damar Tipi Pb-Zn-Cu Yataklarında Kükürt İzotopları İncelemesi: MTA Dergisi 111. sayısında yayınlanan bir makale çalışmasıdır. Eserde, Sisorta yöresindeki kurşun-çinko- bakır madenlerinin bulunduğu jeolojik formasyonlar ve yataklanma biçimleriyle ilgili bilgiler yer almaktadır. Madencilik bölümünde sözü edilen madenlerin açıklanmasında yararlanılmıştır. Hasan AKTAŞ (1992)5, Orta Karadeniz Bölümü’nün (Yeşilırmak-Melet Suyu-Kelkit Vadisi Arası) Bitki Coğrafyası: Eser bir doktora tez çalışmasıdır. Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Prof. Dr. Yusuf Dönmez danışmanlığında hazırlanmıştır. İki bölümden oluşan araştırma, Orta Karadeniz Bölümü’nde Yeşilırmak-Melet suyu-Kelkit çayı arasındaki sahanın bitki örtüsünün incelenmesi ve bu sahanın bitki örtüsü haritasının meydana getirilmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırma sahasının bitki örtüsü özellikleri açıklanırken eserden geniş ölçüde yararlanılmıştır. Yavuz BEDİ (1998)6, Mesudiye(Ordu)-Ortakent (Koyulhisar-Sivas) Arasının Jeolojisi ve Mağmatik Kayaçların Petrografik-Jeokimyasal İncelenmesi: Eser, Doktora tezi olup, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Prof. Dr. Halil Baş danışmanlığında hazırlanmıştır. Pontidler’in evrimine yönelik çalışmaların sürdürüldüğü ve Pontidler kuşağında yer alan Koyulhisar-Mesudiye çevresinin detaylı jeolojik incelemesi yapılarak, stratigrafik özellikleri ortaya konulmuştur. Üst Kretase, Eosen ve pliyosen yaşlı volkanitlerin petrografik-jeokimyasal özelliklerinin ve oluşum kökenlerinin saptandığı tezde, bölgenin jeolojik evriminin çözümüne katkı sağlanmaya çalışılmıştır. Araştırma sahasının jeolojik-jeomorfolojik özellikleri kısmında eserden yararlanılmıştır. Ramazan KAYA (1999)7, XVI. Asırda Koyulhisar Kazası’nın Sosyo- Ekonomik Yapısı: Eser, Yüksek Lisans Tez çalışması olup, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yrd.

4 Ahmet Gökçe., “Kurşunlu (Ortakent-Koyulhisar-Sivas) Damar Tipi Pb-Zn-Cu Yataklarında Kükürt İzotopları İncelemesi”, MTA Dergisi, Sayı:111, Ankara 1990. 5 Hasan Aktaş., Orta Karadeniz Bölümü’nün (Yeşilırmak-Melet Suyu-Kelkit Vadisi Arası) Bitki Coğrafyası, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1992. 6 Yavuz Bedi., Mesudiye(Ordu)-Ortakent (Koyulhisar-Sivas) Arasının Jeolojisi ve Mağmatik Kayaçların Petrografik- Jeokimyasal İncelenmesi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya 1998. 7 Ramazan Kaya., XVI. Asırda Koyulhisar Kazası’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı, Erzurum 1999.

9

Doç. Dr. Ersin Gülsoy danışmanlığında hazırlanmıştır. Çalışma üç bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümde Koyulhisar kazasının Osmanlı idari teşkilatındaki yeri ele alınmaktadır. İkinci bölümde, Koyulhisar kazasının kırsal yerleşmeleri ve nüfusu incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, kazadaki ziraat hayatı, işletmeler ve toprak idaresi ile ilgili bilgilerden yararlanılarak kazanın o dönemdeki sosyal ve ekonomik yapısı ortaya konmuştur. Eserden çalışmanın nüfus ve yerleşme özelliklerinin ortaya konulmasında yararlanılmıştır. Hüseyin SENDİR (2001)8, Koyulhisar (Sivas) Heyelanlarının İncelenmesi:

Araştırma bir Yüksek Lisans tez çalışması olup, Cumhuriyet Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı’nda Yrd. Doç. Dr. Işık Yılmaz danışmanlığında hazırlanmıştır. Çalışmada Koyulhisar’da heyelanlara neden olan jeolojik formasyonlar incelenerek kaya ve şev kütlesi özellikleri ile faylanma ve eklem özelliklerine bağlı olarak bozunma, dik topografya, suyun kırıklar içerisine girmesi, tektonik hareketler ve ağır yağış koşullarının heyelanların oluşmasındaki etmenler olduğu saptanmıştır. Eserden jeomorfolojik özellikleri ve kütle hareketlerinin beşeri faaliyetlere etkileri dile getirilirken istifade edilmiştir. Memduh Ahmet MAHİROĞULLARI (2003)9, İlkçağlardan Günümüze Sivas İli: Sivas ve ilçelerinin tarihi, sosyal, ekonomik ve idari yapısıyla ilgili geçmişten günümüze bilgilerin yer aldığı eser, yerleşme tarihinin irdelendiği ikinci bölümde yararlı olmuştur. Tamer Y. DUMAN vd. (2005)10, Kuzulu (Sivas-Koyulhisar) Heyelanı: MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesi ve Hacettepe Üniversitesi tarafından hazırlanan bir değerlendirme raporudur. Çalışmada, 17 Mart 2005 yılında Sugözü köyü Kuzulu mahallesinde meydana gelen heyelanın jeolojik etüdü yapılmıştır. Araştırmamızın jeomorfolojik özellikleri bölümünde kütle hareketlerinden söz edilirken yararlanılmıştır. Candan GÖKÇEOĞLU vd. (2005)11, 17 Mart 2005 Kuzulu (Koyulhisar, Sivas ) Heyelanı: Mühendislik Jeolojisi Bülteni yirminci sayısında yayınlanan bir

8 Hüseyin Sendir., Koyulhisar (Sivas) Heyelanlarının İncelenmesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Cumhuriyet Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı, Sivas 2001. 9 Memduh Ahmet Mahiroğulları., İlkçağlardan Günümüze Sivas İli, Kitap Matbaacılık, Sivas 2003. 10 Tamer Y. Duman, vd., Kuzulu (Sivas-Koyulhisar) Heyelanı, MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Değerlendirme Raporu, Ankara 2005. 11 Candan Gökçeoğlu, vd., “17 Mart 2005 Kuzulu (Koyulhisar, Sivas ) Heyelanı”, Mühendislik Jeolojisi Bülteni, sayı:20, Ankara 2005.

10

makale çalışmasıdır. Eserde, Kuzulu Heyelanı detaylı bir şekilde analiz edilerek doğal çevre özellikleri ile heyelan arasında ilgi kurulmaya çalışılmıştır. Eserden jeomorfolojik özellikler kısmında yararlanılmıştır. Fatma ACUN (2006)12, Karahisar-ı Şarki ve Koyulhisar Kazaları Örneğinde Osmanlı Taşra İdaresi (1485-1569): Eserde Koyulhisar kazasının idari taksimatı ve kazada Osmanlı idaresinin işleyişi Tahrir Defterleri’ne dayalı olarak incelenmektedir. Dönemin global ve mahalli koşullarının, vergi toplama ve gelir dağıtımında izlenen politikaların değerlendirilmesi yoluyla Osmanlı karar alma mekanizması irdelenmektedir. Çalışmanın yerleşme bölümünde yerleşmenin tarihsel gelişimi konusunda eserin katkısı olmuştur. Eren YÜRÜDÜR (2008)13, Koyulhisar İlçesinde (Sivas) Göç Hareketleri: Doğu Coğrafya Dergisi yirminci sayısında yayınlanan bir makale çalışmasıdır. Koyulhisar’dan ülke içine ve ülke dışına olan göçlerle ilgili bilgilerin incelendiği çalışmadan araştırmamızın nüfus hareketleri bölümünde yararlanılmıştır.

12 Fatma Acun., Karahisar-ı Şarki ve Koyulhisar Kazaları Örneğinde Osmanlı Taşra İdaresi (1485-1569), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları XXVII. Dizi-Sayı:7, Ankara 2006. 13 Eren Yürüdür., “Koyulhisar İlçesinde (Sivas) Göç Hareketleri”, Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:20, Erzurum 2008.

11

BİRİNCİ BÖLÜM 1. KOYULHİSAR’IN DOĞAL ÇEVRE ÖZELLİKLERİ

1.1. JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER Çalışma sahamızın da içinde bulunduğu Kelkit havzası, Paleozoik, Mezozoik ve Eosen kayaçlarından oluşan Kuzey Anadolu Alp kıvrımları içinde yer almaktadır (Harita 1. 1). Sahanın güney kısmı, yeşil kayaçlar ve radiyolaritlerin çok yaygın olduğu İç Anatolitlere; kuzey kısmı ise, bu çeşit kayaçların hemen hemen hiç bulunmadığı Dış Anatolitlere bağlıdır. Bu iki birlik arasındaki sınır, yaklaşık olarak Kelkit vadisinden geçer.14 Sahadaki en yaşlı kayaçları şist, mermer ve fillit gibi Paleozoik yaşlı (Permiyen) ve Mezozoik serilerinden Üst Kretase’ye ait volkano-sediment kayaçları oluşturur. Bu dizi Paleosen ürünleriyle istiflenmiştir. Eosen, Kretase-Paleosen kayaçları üzerine düzensiz bir şekilde uzanan volkano-sediment kayaları ile temsil edilir. Hem Üst Kretase hem de Eosen volkano-sediment serilerin, Miyosen-Pliyosen yaşlı karasal volkanikler tarafından örtüldüğü kabul edilir. Kelkit vadisinin güneyinde kalan güney blok ise, Permiyen ve Miyosen arasında çeşitli zamanlarda aralıklarla oluşmuş daha karışık serileri içerir. Burada temeli Jura-Alt Kretase karbonatları ve Permiyen metamorfikleri oluşturur. Bu eski kayaçlar sırasıyla Eosen çökelleri ve volkanik kayaçlar tarafından örtülüdür. Miyosen denizel karbonatları daha eski kayaçları düzensiz bir şekilde örtmektedir.15 Sahada en geniş yayılış alanına sahip arazileri Üst Kretase volkanik formasyonu oluşturur. Bu formasyonlar daha çok Kelkit vadisinin kuzey ve güneyindeki sahalarda yer almaktadır. Başta İğdir dağı olmak üzere kuzeydeki dağlık saha Üst Kretase volkanitlerinin yaygın olduğu alanlardır. Araştırma sahası genelinde geniş yayılım gösteren İğdir formasyonu Üst Kretase yaşlı olup, genellikle kumlu kireçtaşı ve yer yer kumtaşı ve kiltaşı ardalanmasından oluşmuştur.16 İğdir formasyonu üzerine uyumsuz olarak yüzeylenen Yeşilce formasyonuna Kuruseki mahallesi, Koyulhisar kent yerleşim alanında, Taşpınar

14 E. Lahn., “Yeşilırmak-Kelkit Amenajman Projesi Sahasının Tektonik ve Sismik Durumu”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:13-14, İstanbul 1955, s.45. 15 Vedat Toprak., Tectonic and Stratigraphic Charecteristich Of The Koyulhisar Segment Of The North Anatolian Fault Zone (Sivas-Turkey), (Yayımlanmamış Doktora Tezi) O.D.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Ankara 1989, s.11. 16 Şükrü Uysal, vd., 1995, Koyulhisar (Sivas) Yöresinin Jeolojisi, MTA Raporu, No:9838, Ankara s.2.

12

mahallesi ve Çakıl çiftliği mevkilerinde rastlanmaktadır. Bu formasyon oldukça gevşek dokulu aglomera-tüf ve gri-yeşil renkli, eklemli, breşik görünümlü andezitik lav akıntıları ile temsil edilir.17 Paleosen formasyonu, Koyulhisar çevresinde yeşilimsi boz flişe tekabül etmektedir. Bu fliş fosilsiz olup, andezit ve serpantin gibi kayaçlardan meydana gelmektedir. Sivas ve Erzincan dolaylarındaki antiklinal sahalarında olduğu gibi bu flişte linyit kömürleri de içerir.18 Sahada Yalnıztepe formasyonu olarak adlandırılan seri, Orta-Üst Paleosen yaşlıdır. Bu seri, kumtaşı katmanları arasına sokulmuş konglomeralardan oluşmaktadır.19 Eosen, çalışma sahasında transgresif olarak ve daha yaşlı tabakalar üstüne uyumsuz bir biçimde oturmuştur. Özellikle fliş fasiyesi şeklinde göze çarpar. İçinde bazı linyit damarları bulunan, fakat fosilsiz olan fliş serilerinin, Paleosen-Daniyen yaşlı olmaları gerektiği ileri sürülmüş ise de, sahadaki başka Eosen flişlerinden pek farklı olmayışları nedeniyle bunlar da Eosen olarak kabul edilmiştir. Bu flişler Karabayır ile Koyulhisar arasında büyük bir saha kaplamaktadır. Kumtaşlarının egemen olduğu bu fliş, ince tabakalar halinde, kumtaşı, konglomera, marn, kalker ve yer yer tüflerle aralıdır. Bunların aralarında geniş alanlar kaplayan andezitler dikkat çeker. Eosen tabakaları, çoğu zaman andezit, bazalt dayklarıyla kesilmişlerdir. Eosen volkanikleri magmatizma ile birlikte ya da sonradan değişiklikler göstermişlerdir. Andezit püskürmeleri, Üst Kretase’de başlamış, Eosende büyük bir gelişme göstermiş ve sonra yavaşlamıştır.20 Araştırma sahasında Eosen volkanitlerine Kelkit vadisinin güneyinde, İğdir dağında ve Sisorta bölgesinde sıklıkla rastlanmaktadır. Kelkit vadisi içinde Koyulhisar kent yerleşim alanı civarında görülen Oligosen kütlesi, Mezozoik yeşil kayaçları arasına sıkıştırılmış ve kıvrılmıştır.21 Renginin kırmızı, yeşilimsi gri olması ve içerdiği jipsten dolayı literatürde Alacalı Seri olarak bilinen birim, sahada yaygın olup eski kütleler üzerine uyumsuz olarak istiflenmiştir. Bu seri İğdir dağının güney yamacı ile Kösedağ’ın kuzey yamaçlarında yer almaktadır (Fotoğraf 1.1).

17 Hüseyin Sendir., Koyulhisar (Sivas) Heyelanlarının İncelenmesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Cumhuriyet Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı, Sivas 2001, s.12. 18 V. Stchepinsky., “Yukarı Kelkit Çayı Havzasının Stratigrafisi”, M.T.A. Mecmuası, No:1, Ankara 1945, s.136-137. 19 Toprak, 1989, Agt., s.45. 20 Ekrem Göksu., 1/500000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası Samsun Paftası Açıklaması, MTA Yayınları, Ankara 1974, s.17-18. 21 Lahn, 1955, Agm., s.46.

13

Harita 1.1. Araştırma sahası ve yakın çevresinin jeoloji haritası*

* Ekrem Göksu tarafından hazırlanan 1/500000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası Samsun Paftasından yararlanılarak hazırlanmıştır.

14

Fotoğraf 1.1. Sahada yaygın olarak görülen Alacalı Jipsli Seri (Fotoğraf Kelkit vadisinden alınmıştır). Alt Miyosen döneminde ülkemizin genelinde olduğu gibi Koyulhisar ve çevresinde de nemli yağışlı bir iklimin hüküm sürdüğü araştırmacıların ortak kanaatidir. Bu dönemde çalışma sahası denizel tortullaşmaya maruz kalmıştır. Alt Miyosen aflörmanları Koyulhisar kuzeyinde oldukça kalın, beyaz ve tebeşir oluşuklarıyla temsil edilir.22 Koyulhisar’daki Neojen formasyonu andezitler içinde oluşmuş, araştırma sahasının kuzeyindeki beyaz ve tebeşirli tabakaların yaşı Alt Miyosen olarak belirlenmiştir.23 Miyosen arazileri üzerine Pliyosen yaşlı Erdembaba volkanitleri istiflenmektedir. Bu formasyon ekseriya açık pembe-kahverengi, beyaz-gri andezit ve daha az oranda bazaltik lavlardan oluşmaktadır.24 Erdembaba volkanitlerine sahanın kuzeybatısında Reşadiye ve Mesudiye sınırında rastlanmaktadır. Kuvaterner’de ise birikinti konileri, etek döküntüleri, akarsu sekileri oluşmuştur. TOPRAK (1989) tarafından Koyulhisar formasyonu olarak adlandırılan seri, Koyulhisar kasabası çevresinde ve Eğriçimen yaylasının doğusunda görülür. Bununla beraber Kesikkaş ve Kayaören köyleri arasında da gözlenmektedir. Kuvaterner oluşukları, Kelkit Çayı ve ona karışan derelerin yatakları ile taraçaları boyunca izlenir. Holosen’de

22 Stchepinsky, 1945, Agm., s.138. 23 Göksu, 1974, Age., s.21. 24 Toprak, 1989, Agt., s.57-58.

15

meydana gelen fay taraça depolarına, fay hattına yerleşmiş Kelkit Çayı vadisinin kuzey ve güney kıyılarında rastlanmaktadır. Bu taraça depoları aktif fay hareketlerine maruz kaldıkları için Kelkit vadisinin günümüzdeki yatağından yükseklerde bulunmaktadırlar. Örneğin; Yukarıkale mahallesi yakınlarında taraça deposu Kelkit Çayı’nın bugünkü yatağından yaklaşık olarak 60 metre yukarıda yer almaktadır. Birikinti yelpazeleri de yine Kelkit Çayı’na dökülen kuzey-güney yönlü dereler tarafından oluşturulmuştur. Bu sahalar meyve ve sebze tarım alanı olarak değerlendirilmektedir. Çalışma sahası tektonik bakımdan Kuzey Anadolu Tektonik Birliği’nin güney zonunda yer almaktadır.25 Kuzey Anadolu Fay Zonu, Doğu Akdeniz’de Arabistan levhasının kuzeye hareketi sonucunda, Miyosen’de Avrasya levhasıyla çarpışması ile başlayan ve neotektonik dönemde gelişen en aktif fay kuşaklarından birisidir.26 Miyosen’de belirmeye başlamış olan fay kuşağı tam gelişimini Pliyosen ve Kuvaterner’de tamamlamıştır.27 Bu fay zonu ana fayın yanı sıra birçok tali faydan oluşan bir kuşak halindedir. Genişliği Karlıova’da 20-25 km., Reşadiye-Niksar arasında 15-20 km., Gerede-Ilgaz arasında 15-17 km., araştırma sahasında ise yaklaşık 6-8 km. genişliğinde kabul edilmektedir.28 Hatırlanacağı üzere, Saros körfezinden başlayan Kuzey Anadolu Fay hattı Karlıova yakınlarında Doğu Anadolu Fay hattıyla birleşmektedir. Uzunluğu yaklaşık 1100 km. olan bu fay doğrultu atımlı ve sağ yönlü, 500-1000 m. genişliğinde birçok parçadan oluşan aktif bir fay zonu niteliğindedir. Bu fay zonu boyunca ezilmiş- parçalanmış arazi üzerinde, sıcak ve soğuk su kaynakları, traverten oluşumları, gölcükleri ve yer yer genç volkan konileri, heyelanlar, toprak akmaları yer alır.29 Fayın bütün parçalarında sağ yönlü yatay kayma hareketleri hakim olmuş, aynı zamanda fakat daha küçük ölçüde, düşey hareketler de kendini göstermiştir. Her defasında, fayın kuzeyinde kalan arazi, güneydekilere göre, izafi olarak sağa ve aşağı doğru kaymıştır (doğrultu atımlı sağ yönlü fay). Depremler esnasında yatay miktarları 1.5-4.3 m, düşey kaymalar ise 0.4-1 m arasında değerler göstermiştir.30 Kuzey Anadolu Tektonik Kuşağı depremler bakımından oldukça hareketli olup,

25 İhsan Ketin., “Anadolu’nun Tektonik Birlikleri”, MTA Dergisi, No:66, Ankara 1966, s.22-23. 26 Sami Över., “Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Orta ve Batı Kesiminde bölgesel Gerilme Durumunun İncelenmesi”, Türkiye Jeoloji Bülteni, Cilt:42, Sayı:1, Ankara 1999, s.86-87. 27 Oğuz Erol., “Türkiye’nin Genç Tektonik ve Jeomorfolojik Gelişimi”, Jeomorfoloji Dergisi, Sayı:11, Ankara 1983, s.6. 28 Sendir, 2001, Agt., s.13. 29 İhsan Ketin., “Kuzey Anadolu Fayı Hakkında”, MTA Enstitüsü Dergisi, Sayı:72, Ankara 1969, s.1. 30 Ketin, 1969, Agm., s.5.

16

ülkemizdeki depremlerin önemli bir kısmı bu fay zonu üzerinde meydana gelmektedir. Bunlardan en büyüğü ve şiddetlisi 27 Aralık 1939 tarihinde meydana gelen Büyük Erzincan Depremi olarak adlandırılan depremdir. Büyük Erzincan depremini, doğuda Sansa boğazından başlayarak Amasya’ya kadar uzanan yaklaşık 300 km. uzunluğunda merkezi bir fay hattı ile bunun kuzey ve güneyinde ve ona paralel durumda daha kısa ve yerel hatlar oluşturmuştu. Bu deprem hatları arazi üzerinde bazen 1-2 m. yarıklar meydana getirmiştir.31 Çalışma sahası da bu deprem sırasında etkilenmiş ve Koyulhisar’da da önemli bir tahribata yol açmıştır. İlçenin fay kuşağında olmasının yanı sıra tektonik hareketler sonucunda arazide meydana gelen heyelanlar da çoğu defa can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır. Gerçekten de çalışma sahasında yamaç eğimlerinin fazla olması tarih boyunca ilçenin adının heyelanlarla anılmasına neden olmuştur. Kelkit vadisi boyunca Kuzey Anadolu Fay Zonu’nda geniş ölçekli krip olaylarını yansıtan morfolojik yapılar gözlenmiştir.32 Koyulhisar ilçesi sınırları içerisinde Kelkit ırmağına karışan derelerin sağ yönlü dirsekler yaparak akmaları fayın sağ yönlü kaymalarını gösterir. Çalışma sahasında Kuzey Anadolu Fayı yanı sıra Koyulhisar fayı, Kızılçukur, Kelkit, Kuruçay, Şıhlar, Çamlıyaka, Kesikkaş, Arpacı, Akçaağıl ve Ekenek fayları gibi tali faylardan oluşmaktadır. Bunlardan ana fay, çalışma sahasına batıda Akçaasar köyü yakınlarında girer ve Suşehri’ne bağlı Akçaağıl köyü yakınlarında çalışma sahası dışında devam eder. Bu iki yerleşme arasındaki uzunluğu yaklaşık 32 km.’dir.33 Diğer faylar ana faya değişik yönlerde uzanmaktadırlar. Tali faylar boyunca çeşitli derecelerden birikinti koni ve yelpazeleri bulunmaktadır. Söz konusu faylarda meydana gelen hareketler bu birikintileri deforme etmiştir. Kelkit havzasından geçen kırıklar boyunca görülen kayaçlar milonitleşmiştir. Bilhassa Kelkit çukurluğunda bu olay çok yüksek bir dereceye varmıştır. Burada rastlanan kütleler tektonik bir breş haline gelmiş olup ilk bakışta Paleozoik, Mezozoik ve Tersiyer kütlelerinin birbirinden ayrılması güç olmaktadır.34 Jeologların kanaatine göre; Anadolu Oligosen sonlarındaki tektonizma

31 İhsan Ketin., “Son On Yılda Türkiye’de Meydana Gelen Büyük Depremlerin Tektonik ve Mekanik Neticeleri Hakkında”, Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, Cilt:2, Sayı:1, Ankara 1948, s.3. 32 İhsan Seymen., Kelkit Vadisi Kesiminde Kuzey Anadolu Fay Zonunun Tektonik Özelliği, (Yayımlanmış Doktora Tezi) İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 1975, s.175. 33 Toprak, 1989, Agt., s.62. 34 Lahn, 1955, Agm., s.47.

17

hareketleriyle oluşmaya başlamış, Miyosen ve Pliyosen’de oluşum devam etmiş ve Kuvaterner’deki kıtasal hareketlerin yanı sıra iklimin de etkisiyle bugünkü jeomorfolojik görünümünü almıştır.35 Tektonizmanın yanı sıra başta Kelkit Çayı olmak üzere bu akarsuya kuzey ve güneydeki dağlık sahalardan karışan derelerin de bu görünümde etkileri büyüktür. Bu akarsuların oluşturduğu taşkın alüvyal sahalar, çevredeki bazı yerleşmelerin de kuruluş yerini tayin eden başlıca etkenlerden birisidir. Gerek tektonizma ve gerekse morfodinamik süreçlerin müşterek etkisiyle ortaya çıkan başlıca jeomorfolojik birimleri; dağlar, tepeler, platolar, vadiler ve akarsu boyu alüvyal düzlükler olarak sıralamak mümkündür (Harita 1.2). Çalışma sahası son derece engebeli bir yapıya sahip olup, dağlık ve tepelik alanlar ilçe genelinde geniş yer kaplamaktadır. Saha arazisini Kelkit Çayı kuzey ve güney olmak üzere iki kısma ayırmaktadır. İlçenin kuzeyinde Karadeniz kenar dağlarının Ordu-Giresun kesimi36 içerisinde yer alan İğdir Dağı yer almaktadır. Temelini Üst Kretase yaşlı kumlu kireçtaşı, kumtaşı ve kiltaşının oluşturduğu dağın, kuzey kesiminde tüf ve Eosen volkanik malzemenin yaygın olmasından dolayı tepelik sahalar, güneyinde ise killi jipsli kütlelerin az dirençli yüzeylerinde sık bir akarsu ağı nedeniyle engebeli bir relief meydana gelmiştir. Bu dağın yüksekliği yer yer 2000 m’nin üstüne çıkmaktadır. İğdir dağı üzerindeki en yüksek zirve Saçlık tepe (2617 m.) olup, Kirişlik tepe (2163 m.), Dumanlıca tepe (2030 m.), Tufantepe (2189 m.), Kırtıllıarkaç tepe (2157 m.), Sivrihöbek tepe (2053 m.), Kumru tepe (1786 m.), Kömürkuyu tepe (1638 m.), Çaltepe (1840 m.) diğer önemli yükseltilerdir. Bu dağ Sivas ile Ordu ve Giresun il yönetim sınırlarını birbirinden ayırmakta ve aynı zamanda Kelkit Çayı ile Melet Çayı havzaları arasında su bölümü çizgisini oluşturmaktadır. Nitekim dağın kuzey yamaçlarından kaynağını alan dereler Melet Çayı’nı oluştururken, güney yamacından kaynağını alanlar Kelkit Çayı’na karışmaktadır. Volkanik kökenli bir dağ olan İğdir Dağı, irili ufaklı birçok akarsu tarafından yarılmış olup akarsu aşındırmasıyla beraber üst kısımları yer yer aşınıma uğrayıp düzleştirilmiştir. Bu aşınım düzlükleri sahada yaylacılık faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı yerlerdir.

35 Mustafa Keçer-Kenan Tüfekçi., “Kuzey Anadolu Fayına Bağlı Olarak Neotektonik Dönemde Oluşan Suşehri Havzasının Evrimi”, Jeomorfoloji Dergisi, Sayı:14, Ankara 1986, s.58. 36 Sırrı Erinç., “Kuzey Anadolu Kenar Dağlarının Ordu-Giresun Kesiminde Landşaft Şeritleri”, Türk Coğrafya Dergisi, Yıl:3, Sayı: 7-8, Ankara 1945, s.119.

18

Harita 1.2. Araştırma sahası ve yakın çevresinin jeomorfoloji haritası.

19

Sahanın Kelkit vadisinin güneyinde kalan kısmında Köse dağı ve onun uzantıları yer almaktadır. Araştırma sahası içerisinde kalan en yüksek yeri Kümbet tepe 1900 m. yüksekliğe sahiptir. Höylük tepe (1859 m.), Sarısanık tepe (1729 m.), Sivri tepe (1689 m.), Burnakkırı tepe (1800 m.), Kayabaşı tepe (1477 m.), Karakesici tepe (1138 m.) ve Çobangerekmez tepe (998 m.) diğer önemli yükseltilerdir (Fotoğraf 1.2). Kelkit vadisinin güneyindeki bu dağlık sahanın kuzeydeki İğdir kütlesine göre yükseltisi daha az olup, kuzey yamaçları irili ufaklı birçok akarsu tarafından parçalanmıştır. Arazinin parçalı olması yerleşmelerin birbirinden uzakta ve dağınık olmasına da etki etmiştir.

Fotoğraf 1.2. Kösedağ kütlesinin saha içinde kalan zirvelerinden Burnakkırı tepe (1800 m.). Plato ve aşınım yüzeylerinin akarsular tarafından parçalanması ile oluşan tepeler genellikle akarsu vadileri arasında yer alırlar. Tektonik hareketler reliefin farklılaşmasına ve başta heyelanlar olmak üzere kütle hareketlerine neden olmaktadır. Sahanın Kuzey Anadolu Fayı üzerinde yer alması ve buna bağlı olarak meydana gelen depremler heyelan hareketlerini de kolaylaştırmaktadır. Eğim değerlerinin yüksek olduğu sahalar litolojik yapının da etkisiyle sık sık heyelanlara sahne olmaktadır. Nitekim çeşitli tarihlerde meydana gelmiş heyelanlar çevrede can ve mal kaybına neden olmuştur. Örneğin; 17 Mart 2005 tarihinde Sugözü köyüne bağlı Kuzulu mahallesinin doğu yamacının üst kotlarında meydana gelen heyelan sonucunda kayan kütle doğu-batı doğrultulu dar ve dik bir vadi içerisinde hareketine devam etmiş ve alt kotlardaki kuzey-güney doğrultulu Agnus deresi boyunca yaklaşık 1 km daha hareketini

20

sürdürdükten sonra hareket sonlanmıştır. Agnus deresi çevresinde kurulu olan Kuzulu mahallesinde 15 kişi bu heyelan sonucunda hayatını kaybetmiştir.37 Heyelan öncesinde etkili bir yağışın kaydedilmemiş olması, sahada kütle hareketlerinin yağışlardan ziyade relief (eğim) ve litolojik yapıyla (kırıntılı volkano-sedimantler) ilgili olduğunu göstermektedir.38 Kuzey ve güneydeki dağlık sahalardaki akarsu aşındırması sonucu özellikle volkanik araziler yer yer düzleşmiş ya da aşınıma uğramış ve yayla yerleşim yerlerinin seçiminde önemli rol oynamıştır.39 Miyosen Anadolu’da genellikle tropikal, yani nemli- sürekli sıcak iklim koşulları altında ve deniz yüzeyine oldukça yakın ve hemen hemen tüm Anadolu ölçüsünde geniş aşınım düzlüklerinin geliştiği bir dönemdir.40 Bu dönemde Anadolu’nun iç kısımları deniz istilasına uğramış, Pliyosen’de Arap platformunun Anadolu karasını sıkıştırmasıyla başta Doğu Anadolu olmak üzere çalışma sahası da tektonizmaya maruz kalmıştır.41 Toptan yükselmeye uğrayan sahada Miyosen çanakları akarsuların da etkisiyle kısmen düzleştirilmiş ve yaylacılık faaliyetlerinin yapıldığı bugünkü aşınım yüzeyleri ortaya çıkmıştır. Araştırma sahasındaki bir diğer morfolojik birimi akarsu vadi tabanlarında oluşan ve bir şerit halinde uzanan dar alüvyal düzlükler teşkil eder. Başta Kelkit vadisi olmak üzere Kelkit Çayı’na karışan derelerin taşkın sahalarında biriken alüvyal malzemeler, sahadaki en önemli tarım alanlarıdır. Bu alanlardaki malzemeler oldukça yeni olup Kuvaterner çökelleriyle temsil edilirler. Akarsuların derine doğru aşındırmasıyla günümüzde yükseklerde kalmış alüvyal taraçalarda ise, bağcılık faaliyetleri yoğunluk kazanmıştır. Kelkit Çayı vadisi araştırma sahasının en önemli relief ünitelerinden biridir. İlçe sınırları içerisindeki uzunluğu yaklaşık 42 km kadardır. Neotektonik dönemde Anadolu’nun yükselmesiyle beraber Kelkit Çayı ve kolları topoğrafya içerisine gömülmüş ve derin vadiler oluşturmuşlardır. Erbaa’dan Kelkit’e kadar uzanan bu depresyon, bir dislokasyon zonu karakterindedir. Kelkit Çayı vadisi aşağı yukarı bu zon

37 Tamer Y. Duman, vd., Kuzulu (Sivas-Koyulhisar) Heyelanı, MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Değerlendirme Raporu, Ankara 2005. 38 Candan Gökçeoğlu vd., “17 Mart 2005 Kuzulu (Koyulhisar, Sivas ) Heyelanı”, Mühendislik Jeolojisi Bülteni, sayı:20, Ankara 2005, s.20. 39 Adem Başıbüyük-Hakkı Yazıcı-Mustafa Ertürk., “Eğriçimen Yaylasında (Koyulhisar-Sivas) Rekreatif Yaylacılık”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:36, İstanbul 2001, s.35-36. 40 Oğuz Erol., “Türkiye’de Neojen ve Kuvaterner Aşınım Dönemleri, Bu Dönemlerin Aşınım Yüzeyleri İle Yaşıt (Korelan) Tortullara Göre Belirlenmesi”, Jeomorfoloji Dergisi, Yıl:9, Sayı:8, Ankara 1979, s.8. 41 İbrahim Atalay., Türkiye Jeomorfolojisi’ne Giriş, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:9, İzmir 1987, s.383-405.

21

boyunca açılmıştır.42 Suşehri’ne bağlı Kesikkaş köyünün güneyinden itibaren dar boğaz görünümünü alan bu vadinin araştırma sahamız içinde kalan kısmı Koyulhisar boğazı43 olarak da bilinmektedir (Fotoğraf 1.3). Vadinin saha içinde kalan kısmında altta Üst Kretase fliş serisi onun üzerinde ise Oligo-Miyosen yaşlı jipsli seri yer almaktadır. Kenarları faylarla kesilmiş vadinin yamaç eğimleri oldukça fazla olup, özellikle kuzey yamacı aktif bir heyelan sahasıdır. Nitekim Koyulhisar kasabası, Sugözü ve Çaylı köyleri zaman zaman meydana gelen heyelanlardan en çok etkilenen yerleşmeler durumundadır.

Fotoğraf 1.3. Kelkit Çayı vadisi araştırma sahasında boğaz vadi özelliği göstermektedir. İğdir dağının güney yamaçlarından kaynağını alan Değirmen dere, Arpasekisi, Çaydere, Çatak, Derin, Çorak, Agnus ve Çağlan derelerinin açmış oldukları vadiler de morfolojinin şekillenmesinde önemlidir. Neotektonik dönemde Anadolu karasının toptan yükselmesine bağlı olarak açılmış bu vadiler ile çevresindeki dağlık sahalar arasında nisbi bir yükselti farkı (1000-1500 m) ortaya çıkmıştır. Söz konusu akarsular litolojik yapı, tektonik hareketler ve sahanın eğimine bağlı olarak farklılıklar gösterirler. Kaynağını aldıkları sahalarda dar ve derin vadiler oluşturan bu dereler, eğimin azaldığı yerlerde yer yer küçük alüvyal düzlükler ve birikinti konileri oluşturmuşlardır. Topoğrafyayı oldukça parçalamış olan bu dereler Kelkit Çayı’na enine uzanan

42 Atalay, 1987, Age., s.95. 43 Hüseyin Saraçoğlu., Bitki Örtüsü Akarsular ve Göller, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Öğretmen Kitapları Dizisi, İstanbul 1990, s.121.

22

konsekant vadi şebekesi ile bağlanmışlardır. Kaynağını Saçlık tepeden alan Değirmendere, kaynak kısmında derin bir vadi oluşturmuştur. Çukuroba köyü yakınlarında eğimin azalmasıyla genişleyen vadide küçük alüvyal birikimler ortaya çıkmıştır. Buradan itibaren akarsu dar bir vadi şebekesi meydana getirerek bazı kesimlerde yarma vadi özelliği göstermektedir. Oluşumu devam eden bu vadi, genel olarak yeşil kayaçların yarılması ile açılmıştır. Kireçtaşı formasyonu ile yeşil kayaç ardalanmasına bağlı olarak asimetrik bir görünüm kazanmıştır. İğdir dağının kuzey yamaçlarından kaynağını alarak Melet Çayı’na karışan Tekke, Saçkaya, Arpacık ve Eğriçimen derelerinin kaynak kısımları, derine doğru aşındırma nedeniyle V şekilli vadi görünümündedirler. Kireçtaşı ve kiltaşı ardalanmasına bağlı olarak yer yer kanyon vadi özelliği de göstermektedirler. Büyükdere, Cindere, Büyüksu deresi, Karaçay deresi, Hamzaçayırı deresi, Karaorman deresi, Bulanık dere, Kozlu (Çakırca) deresi, Almansuyu deresi, Beyderesi, Kanlıdere ve Soğanlı deresi Kelkit Çayı’na güneyden karışan başlıca kollardır. Bu dereler iç ve dış süreçlerin ortak etkisiyle Kelkit Çayı’na kancalı akarsu ağıyla bağlanmışlardır. Yamaç eğimleri kuzeydeki akarsulara göre daha az olmakla birlikte yataklarını derine doğru kazmışlardır. Güneyden karışan önemli kol olan Kanlı dere, Turhu yaylasından kaynağını alarak batıdan gelen Karakaş ve Balıklı derelerini aldıktan sonra kuzeye doğru yönelmektedir. İskenderşeyh köyünden gelen Karaçay deresini aldıktan sonra doğuya doğru bir dirsek yaparak Kelkit Çayı’na ulaşmaktadır. Kaynağını aldığı yerde dar profilli bir vadi özelliği gösteren Kanlıdere, yer yer küçük alüvyal düzlükler de oluşturmuştur. Akarsu kumtaşlarının hakim olduğu Eosen flişleri, konglomera, marn ve yer yer volkanik tüfler içerisine gömülmüş durumdadır.

1.2. İKLİM ÖZELLİKLERİ 1.2.1. Giriş İklim olayları coğrafi yeryüzünün şekillenmesinin yanı sıra insan yaşamını da etkileyen önemli bir etmendir. Yaşadığı çevre ile bir bütün oluşturan insanın birçok faaliyeti hatta kişilik özellikleri bile çevrenin iklim özelliklerinden etkilenmektedir. Bu bakımdan insan hayatını doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren iklim, bir yöreyle

23

ilgili fiziki, beşeri ve ekonomik planlamalarda son derece önemlidir. Bu nedenle ülkemizde özellikle az gelişmiş yörelerin kalkındırılmasında iklim koşulları göz önünde tutularak yapılacak yatırımlar daha yararlı olacaktır. Bir yörenin iklim özelliklerini tespit ve analiz etmede o yöreye ait uzun süreli meteorolojik rasatlara ihtiyaç olduğu bilinmektedir. Koyulhisar ilçesinin iklim özelliklerini tanımada Koyulhisar Meteoroloji İstasyonu’nun (800 m) 1984-1994 dönemine ait meteorolojik verileri kullanılmıştır. Rasat süresi kısa olduğundan dolayı sağlıklı sonuçlar vermeyeceği dikkate alınarak çevre istasyonların verilerinden yararlanma yoluna gidilmiştir. Orta kuşakta yer alan ülkemiz yıl boyunca farklı basınç merkezlerinin etkisi altında kalmaktadır. Bu anlamda bir geçiş bölgesi olan ülkemizde kışın kutupsal, yazın ise tropikal kökenli hava kütleleri etkili olmaktadır.44 Bunun doğal bir sonucu olarak yazın 20 ˚C’yi bulan sıcaklıklar, kış aylarında 1 ˚C’ye kadar düşer. Ülkemiz kışın Akdeniz havzasına ulaşan farklı karakterdeki hava kütlelerinin etkisinde kalmaktadır. Özellikle kuzeyden gelen soğuk hava kütleleri güneyden gelen tropikal hava kütlelerinin karşılaşması ile oluşan depresyonlar batıdan doğuya doğru hareket ederek ülkemizi etkiler. Sık sık etkili olan bu hava koşullarında cephe yağışları meydana gelir.45 Yine Doğu Avrupa üzerinden gelen soğuk hava kütleleri ülkemize sokularak Akdeniz havzasına girer ve cephe yağışlarına neden olurlar.46 Nitekim Akdeniz havzasında en yağışlı devrenin kış mevsimi olmasında bu cephe sistemlerinin rolü çok büyüktür. Kıyılarda yoğun yağışlara sebep olan cephe hareketleri iç kısımlarda Anadolu üzerine yerleşmiş olan yüksek basıncın etkisiyle yağışın azalmasına neden olmaktadır. Araştırma sahamızda kış mevsiminde kara ve denizlerin farklı ısınma özelliklerinden dolayı Karadeniz alçak basınç kuzeyindeki Doğu Avrupa ve Anadolu yarımadası ise soğumadan dolayı kutupsal hava kütlelerinin etkisi altındadır. Bunun bir sonucu olarak Doğu Avrupa’dan kuzey sektörlü Anadolu’dan ise güney sektörlü rüzgârların etkili olduğu görülür. Araştırma sahamızın da yer aldığı Kelkit vadisi ve çevresinden Karadeniz’e doğru yönelen hava kütleleri Kuzey Anadolu dağlarını aşıp Karadeniz’e doğru alçalma ve sürtünmeden dolayı fön etkisi yapar ve kıyıda sıcaklığı

44 Sırrı Erinç., Klimatoloji ve Metotları, Alfa Basın Yayın Dağıtım, İstanbul 1996, s.295. 45 Asaf Koçman., Türkiye İklimi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No:72, İzmir 1993, s.2 46 Koçman, 1993, Age., s.3.

24

artırırlar.47 Yaz mevsiminde ise, kutupsal havanın kuzeye çekilmesiyle beraber ülkemiz özellikle subtropikal kökenli hava kütlelerinin etkisinde kalır. Asor adaları üzerinde oluşan Subtropikal yüksek basınç sahasından Basra Körfezi çevresinde oluşan alçak basınç alanına doğru bir hava akımı meydana gelir. Bu nedenle ülkemizde özellikle kuzey sektörlü rüzgârlar egemen duruma geçer. Bu rüzgarlar ülkemizde Karadeniz kıyılarının özellikle hava kütlelerine dik istikamette olan (Doğu Karadeniz, Zonguldak çevresi) kıyılarında ve Anadolu’nun kuzeydoğusunda yaz yağışlarına neden olurken diğer bölgelerimizde şiddetli kuraklığa yol açmaktadır.48 İlkbahar mevsiminde Koyulhisar ve çevresi Anadolu’nun genelinde olduğu gibi, birkaç günlük dönemler şeklinde Anadolu’nun genelinde olduğu gibi kutupsal hava kütleleri ile tropikal hava kütlelerinin etkisinde kalmaktadır. Kış aylarında ülkemizin özellikle kuzeydoğusunda etkili olan Sibirya yüksek basınç merkezi ısınmadan dolayı kuzeye çekilmekte ve onun yerini Asor yüksek basınç alanı ve Basra alçak basınç sahası almaktadır. Bu sirkülasyon neticesinde Anadolu’nun iç kısımlarında konveksiyonel hareketler önem kazanmakta ve iç kısımlarda yağışlara neden olmaktadır. Bu dikey akımlara bağlı olarak çalışma sahasında da yağış maksimumunun İlkbahar’da olduğunu görmekteyiz. Sonbahar aylarında hava sıcaklıklarındaki düşüşe bağlı olarak Asor yüksek basıncı ve Basra alçak basıncı ülkemizden uzaklaşır ve onun yerine Sibirya yüksek basıncı tekrar etkili olmaya başlar. Koyulhisar’da Kasım ayından itibaren kış koşulları belirmeye başlar.49 İklim özelliklerini belirleyen diğer bir faktör de bir yerin güneşten aldığı ısı miktarı olan radyasyondur. Coğrafi enleme göre değişen radyasyon güneş ışınlarının geliş açısına göre belirlenmektedir. Güneş ışınlarının dik geldiği dönemlerde radyasyon oranı yüksek, buna karşılık eğik geldiği dönemlerde ise bu oran azalmaktadır. Buna göre ülkemizde yaz aylarında alınan enerji miktarı yüksek olup, kış dönemine göre neredeyse iki katına yakındır. Araştırma sahamız yaklaşık 40.18 kuzey enlemi üzerinde yer almaktadır. Buna göre Koyulhisar’ın güneş ışınlarını 21 Haziran’da (73° 09′) en büyük açı ile 21 Aralık’ta (26° 15′) en küçük açı ile aldığı hesaplanabilir (Şekil 1.1). Ekinoks tarihlerinde ise, 49°

47 Erinç, 1996, Age., s.298-299. 48 Erinç, 1996, Age., s.296-298. 49 Koçman, 1993, Age., s.4.

25

42′ ile alır. Diğer taraftan güneş ışınlarının gelme açıları arasındaki fark 46° 54′ kadardır. Bu değerlere bakarak araştırma sahamız güneş ışınlarını yazın daha dik, kışın ise eğik açıyla almaktadır. Bu arada topoğrafik özelliklerden dolayı güneşlenmenin her yerde eşit olduğunu söyleyemeyiz. Duldada kalan yerlerde güneşlenme kuşkusuz daha az olacaktır. Diğer taraftan kapalı hava koşullarında güneşten alınan enerji de azalır. Buna göre, Koyulhisar’ın maksimum gündüz süresi, 21 Haziran tarihinde yaklaşık 15 saat, 21 Aralık tarihinde ise yaklaşık 9 saat arasında değişmektedir. Bu durumda gün boyunca güneşlenme süresi arasında yaklaşık 6 saat fark bulunmaktadır. Kuşkusuz yörede görülen yaz ve kış mevsimleri arasındaki sıcaklık farkının önemli nedenlerinden biridir. Öte yandan yaz aylarında gündüz süresinin uzun olması güneşten gelen enerjiyi artırmaktadır. Bu durum tarım ürünlerinin vejetasyon süresi için oldukça önemlidir.

Şekil 1.1. Güneş ışınlarının Koyulhisar’a düşüş açıları. Ülkemizde genel hava dolaşımına bağlı olarak değişen etmenler yer yer coğrafi elemanlar tarafından değişikliğe uğrar. Bu fiziki coğrafya etmenlerinin başında yükselti, oroğrafya, karasallık derecesi ve denize uzaklık gelmektedir.50 Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin tektonik yapısına uygun olarak dağlar genelde doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Kuzey Anadolu dağları kuzeyden Karadeniz’in Toroslar ise güneyden Akdeniz’in nemli hava kütlelerinin iç kısımlara sokulmasını kısmen engeller.51 Çalışma sahamız Kuzey Anadolu dağlarının gerisinde yer almakta olup, bu durum yağış ve sıcaklık koşulları bakımından Karadeniz kıyı

50 Erinç, 1996, Age., s. 301. 51 Koçman, 1993, Age., s.8-9.

26

kuşağına göre farklılaşmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan ülkemiz genelinde bakı etmeninin de sıcaklık ve yağış koşulları üzerinde önemli etkisinin olduğu yadsınamaz. Şöyle ki; Kuzey Anadolu ve Toros dağlarının denize dönük yamaçlarıyla iç kısımlara dönük yamaçları arasında gerek sıcaklık gerekse yağış bakımından önemli farklılıkların olduğu bilinmektedir. Örneğin, kıyı kesiminde Ordu’da yıllık sıcaklık 14.2 ˚C ve yağış 1043 mm olduğu halde hemen gerisindeki Koyulhisar’da sıcaklık 10.6 ˚C ve yağış 384 mm’ye düşmektedir. Kuşkusuz bu durum Kuzey Anadolu dağlarıyla ilgilidir. Bir duvar gibi uzanan bu dağ sırası nem yüklü hava kütlelerinin iç kısımlara girmesini büyük ölçüde engellemektedir. Araştırma sahası Karadeniz bölgesi sınırları içerisinde yer almasına rağmen Kuzey Anadolu Dağlarının gerisinde Kelkit vadisinde biraz önce zikrettiğimiz topoğrafik unsurlara bağlı olarak daha çok karasal iklim özelliklerini yansıtmaktadır.

1.2.2. İklim Elemanları 1.2.2.1. Sıcaklık Araştırma sahamızda meteorolojik ölçümler Koyulhisar Meteoroloji İstasyonu’nda (800 m) 1984–1994 yılları arasında yapılmıştır.* 1994 tarihinden sonra Koyulhisar Meteoroloji İstasyonu’nda ölçümlerin yapılmadığını görmekteyiz. Sözü edilen yıllar arasında yapılan ölçümlerin de düzenli yapılmadığı ve bazı meteorolojik verilerin tutulmadığı saptanmıştır. Bu nedenle bu veriler için en yakın istasyon olan Suşehri İstasyonu’nun verilerinden yararlanılma yoluna gidilmiştir. Bunun yanında sahadaki iklim koşullarını daha iyi analiz etmek için Karadeniz kıyısındaki Ordu (4 m) ile Koyulhisar ile aynı depresyon içinde olan Suşehri (1163 m) ve Reşadiye (450 m) istasyonlarının verileri karşılaştırma yapmak için kullanılmıştır. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, Koyulhisar’ın yıllık sıcaklık ortalaması 10.6 ˚C’dir (Tablo 1.1 ve Şekil 1.2). Bu oran Suşehri’nde 10.2 ˚C ile Koyulhisar’a yakın bir değerde olduğunu görmekteyiz. Suşehri ile Koyulhisar arasında yaklaşık 350 m’nin biraz üzerinde (363 m) yükselti farkı bulunmaktadır. Buna rağmen sıcaklık değerleri birbirine oldukça yakındır. On yıl gibi kısa süreyi kapsayan verilerin yetersiz olması bir tarafa bırakılırsa, bu durum Suşehri’nin kapalı ve çukur bir

* Koyulhisar Meteoroloji İstasyonu’nda 1984-1994 yılları arasında 7 yıl rasat yapılmıştır. 1994 yılında meteoroloji istasyonu kapatılmıştır. Rasat süresi yeterli olmamakla birlikte yine de fikir vermesi açısından bu veriler esas alınmıştır.

27

sahada52 yer alması ve Kelkit vadisinde rüzgârların kanalize olarak Koyulhisar’da sıcaklığı düşürmesiyle açıklanabilir. Yükseltisi Koyulhisar’dan daha düşük olan Reşadiye’de 12.6 ˚C olan yıllık ortalama sıcaklık, Ordu’da denizel etkilerden dolayı 14.2 ˚C’ ye çıkmaktadır. Tablo 1.1. Seçilmiş istasyonlardaki aylık ortalama sıcaklık değerleri (˚C). Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Koyulhisar 0.8 0.6 4.8 10.6 14.2 17.6 19.7 20.5 18.1 12.8 5.7 1.7 10.6 Suşehri -1.3 -0.5 3.9 9.8 14.3 17.8 20.8 21.0 17.5 12.3 6.0 0.8 10.2 Reşadiye 2.4 3.6 7.6 12.7 15.9 19.7 22.2 22.1 19.0 13.3 8.6 4.5 12.6 Ordu 6.9 6.5 7.9 11.4 15.6 20.2 23.0 23.3 19.9 15.8 11.5 8.6 14.2 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir.

˚C Koyulhisar Suşehri Reşadiye Ordu 25

20

15

10

5

0 O Ş MNMHT A E E KA -5

Şekil 1.2. Koyulhisar ve çevre istasyonların aylık ortalama sıcaklık ortalamaları. Koyulhisar’ın deniz seviyesine indirgenmiş yıllık ortalama sıcaklığı 14.6 ˚C’dir. Bu değer Ocak ayında 4.8 ˚C, Temmuz ayında ise 23.7 ˚C olmaktadır. Araştırma sahamızdan geçen 40˚ enleminin deniz seviyesine indirgenmiş yıllık ortalama sıcaklığı 14.1 ˚C kadardır. Ocak ayı ortalaması 5.5 ˚C, Temmuz ayı sıcaklık ortalaması ise 24.0 ˚C’dir.53 İndirgenmiş sıcaklık değerleri ile 40˚ enleminin değerleri arasındaki fark (termik anomali) dikkate alındığı zaman birbirine yakın olduğu görülmektedir. Termik anomali azda olsa (0.5 ˚C) pozitif yönde seyretmektedir. Ocak ayında bu oran karasallığın etkisiyle biraz düşer (-0.7 ˚C), Temmuz anomalisi ise sadece 0.3 ˚C negatif yöndedir. Bu değerlerin Koyulhisar’ın bulunduğu enlemin deniz seviyesine indirgenmiş

52 Adem Başıbüyük., Suşehri Havzasının Coğrafi Etüdü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı, Erzurum 1999, s.43. 53 Ahmet Ardel., Klimatoloji, (Genişletilmiş Üçüncü Baskı), İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:146-7, İstanbul 1973, s.99.

28

sıcaklıklarını da yansıttığını söyleyebiliriz. Kelkit havzasında doğudan batıya doğru gidildikçe, denizel etkinin artması nedeniyle yıllık sıcaklık farkı azalmaktadır. Nitekim Koyulhisar’da yıllık sıcaklık genliği 21.1 ˚C’dir. Bu değer Suşehri’nde 22.3 ˚C, Reşadiye’de 19.8 ˚C, Ordu’da 16.8 ˚C’dir. Bu yönüyle Koyulhisar’da yıllık sıcaklık genliği Suşehri’ne göre daha düşük, Reşadiye ve Ordu’ya göre daha yüksektir. Koyulhisar Meteoroloji İstasyonu verilerine göre aylık ortalama sıcaklıklar yılın hiçbir ayında 0˚C’nin altına düşmemektedir. En soğuk ay olan Şubat ortalaması 0.6 ˚C’dir. Çevre istasyonlardan sadece Suşehri’nde yükseltiden dolayı sıcaklık ortalaması kış aylarında 0 ˚C‘nin altına inmektedir. Karasallığın etkisiyle ilkbahar aylarında sıcaklıklar çok hızlı bir şekilde yükselir (Şekil 1.2). Mart ayında 4.8 ˚C olan ortalama sıcaklık Nisan ayından (10.6 ˚C) itibaren yükselmeye başlamaktadır. Nisan’dan sonra sıcaklık değerleri sürekli artarak Ağustos ayında 20.5 ˚C’ yi bulmaktadır. Bu aydan itibaren azalmaya başlayan sıcaklıklar, Eylül ayı ile birlikte hızla azalmakta ve Kasım’dan sonra yıllık ortalama sıcaklığın altına düşmektedir. Yılın hemen hemen yedi ayında sıcaklık değerlerinin ortalama sıcaklığın üzerinde seyrettiği dikkati çeker. Geriye kalan beş ayda ise değerler, ortalamanın altında gerçekleşmektedir. Koyulhisar’da ortalama yüksek sıcaklık 16.0 ˚C’dir (Tablo 1.2 ve Şekil 1.3). Bu değer yılın en sıcak ayı olan Ağustos ayında 27.6 ˚C, Ocak ayında ise 4.1 ˚C’dir. Seçilmiş istasyonlarda Temmuz’da Suşehri’nde 28.8 ˚C, Reşadiye’de 29.4 ˚C, Ordu’da ise 27.6 ˚C’dir. Bu istasyonlardan Suşehri ve Reşadiye’nin ortalama yüksek sıcaklık değerlerinin Koyulhisar’dan daha yüksek, Ordu’nun ise aynı olduğu dikkati çekmektedir. Suşehri’nin etrafının yüksek dağlarla çevrili bir havza olmasından dolayı yazın artan yüksek sıcaklık ortalaması Reşadiye’de yükseltinin azalmasına bağlı olarak daha da artmaktadır. Ordu’da ise denizellik sıcaklığı dengeleyici bir rol oynamaktadır. Ortalama yüksek sıcaklığın en düşük olduğu Ocak ayında ise, Koyulhisar’da 4.1 ˚C, Suşehri’nde 2.1 ˚C, Reşadiye’de 6.6 ˚C ve Ordu’da 3.5 ˚C olmaktadır. Araştırma sahasında ortalama düşük sıcaklık 5.8 ˚C’dir. Bu oran Ağustos ayında 14.3 ˚C, Şubat’ta ise -2.8 ˚C olarak gerçekleşmektedir. Diğer istasyonlara baktığımız zaman Suşehri’nde (5.4 ˚C) daha düşük Reşadiye (7.6 ˚C) ve Ordu’da (10.9 ˚C) daha yüksektir. Ortalama düşük sıcaklığın en yüksek olduğu Ağustos’ta Suşehri’nde 14.5 ˚C, Reşadiye’de 16.2 ˚C ve Ordu’da 19.8 ˚C ile Koyulhisar’dan daha yüksek olduğu

29

görülmektedir. Ortalama düşük sıcaklıkların en düşük olduğu ay Suşehri ( -4.3 ˚C) ve Reşadiye’de (-0.8 ˚C) karasallıktan dolayı Ocak ayı, Ordu’da ise (3.5 ˚C) Şubat ayına tekabül etmektedir. Tablo 1.2. Seçilmiş istasyonlarda ortalama yüksek ve düşük sıcaklıkların aylara göre dağılımı (˚C). İstasyon Met.Unsur O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Ort. Yük. 4.1 4.3 9.5 16.5 20.6 24.1 26.3 27.6 25.6 19.1 9.6 4.8 16.0 Sıc. Koyulhisar Ort. Düş. -2.4 -2.8 0.2 5.7 9.2 12.1 13.9 14.3 11.3 7.5 2.2 1.1 5.8 Sıc. Ort. Yük. 2.1 3.5 8.7 15.4 20.4 24.6 28.1 28.8 24.9 18.0 10.2 4.2 15.7 Sıc. Suşehri Ort. Düş. -4.3 -4.0 -0.3 5.0 8.8 11.8 14.3 14.5 11.4 7.6 2.4 -2.0 5.4 Sıc. Ort. Yük. 6.6 8.3 13.4 19.6 22.9 26.7 28.9 29.4 27.1 20.7 14.4 8.8 18.9 Sıc. Reşadiye Ort. Düş. -0.8 0.0 3.0 7.1 10.1 13.4 16.2 15.7 12.4 8.2 4.5 1.3 7.6 Sıc. Ort. Yük. 10.9 10.6 11.8 15.2 19.1 24.0 26.9 27.6 24.5 20.3 16.0 12.7 18.3 Sıc. Ordu Ort. Düş. 3.9 3.5 4.9 8.2 12.2 16.3 19.4 19.8 16.5 12.8 8.3 5.5 10.9 Sıc. Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir.

˚C Koyulhisar Ort. Yük. Sıc. Koyulhisar Ort. Düş. Sıc. 30

25

20

15

10

5

0 O Ş MNMHTA E EKA -5

Şekil 1.3. Koyulhisar’da ortalama yüksek ve düşük sıcaklıkların aylara göre dağılışı. Koyulhisar’da mutlak ekstrem sıcaklıkları incelendiğinde en yüksek sıcaklık 22 Temmuz 1993 tarihinde 39.6 ˚C gerçekleşmiştir (Tablo 1.3 ve Şekil 1.4). Suşehri’nde 31 Temmuz 2000 tarihinde 39.5 ˚C, Reşadiye’de 28 Temmuz 1981’de 44 ˚C ve Ordu’da 6 Haziran 1994 günü 37.3 ˚C olarak ölçülmüştür. Görüldüğü gibi Koyulhisar’dan daha yüksek olan Suşehri’nde karasallığın etkisiyle yüksek ekstrem sıcaklık değerleri Koyulhisar’a yakınken, Reşadiye’de yine yükseltinin daha az olması sonucu nispeten yüksek sıcaklıklar görülmektedir. Deniz kıyısındaki Ordu’da ise nemin dengeleyici etkisinden dolayı Koyulhisar’dan daha düşük bir değer dikkati çekmektedir. Koyulhisar’da mutlak en düşük sıcaklık 23 Şubat 1985 tarihinde -20.8 ˚C olarak

30

ölçülmüştür. Suşehri’nde -21.6 ˚C ile 22 Şubat 1985 tarihinde, Reşadiye’de 23 Şubat 1985 günü -19.4 ˚C olarak kaydedilmiştir. Mutlak en düşük sıcaklık Karadeniz kıyısındaki Ordu’da ise 9 Şubat 1976 tarihinde -6.7 ˚C’dir. Tablo 1.3. Koyulhisar’da mutlak ekstrem sıcaklıklar (1984-1994). Met. Unsur O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

En Yüks. Sıc. 13.8 16.6 24.2 29.4 30.2 32.8 39.6 38.0 36.0 28.8 22.0 15.0 39.6 En Düş. Sıc. -14.0 -20.8 -17.8 -4.0 -1.8 4.6 8.0 7.6 3.8 -1.0 -7.6 -15.4 -20.8 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir.

˚C En Yüks. Sıc. En Düş. Sıc. 50

40

30

20

10

0 O Ş MNMHT A E EKA -10

-20

-30

Şekil 1.4. Koyulhisar’da mutlak ekstrem sıcaklıkların aylara dağılımı. Canlılar ve iklim özelliklerini etkilemesi bakımından sıcaklık özelliklerine göre gruplandırılan sayılı günler de büyük önem taşır.54 Koyulhisar’da tropik gün (sıcaklığın 30 ˚C’ nin üstüne çıktığı günler) sayısı 21.9 gündür (Tablo 1.4). Bu günler Mayıs ile Eylül arasındaki yaklaşık beş aylık sürede etkili olur. Aylara göre dağılımını ele alacak olursak en az Mayıs ayında (0.3 gün) en fazla ise Ağustos ayında (9.5 gün) olduğu görülür. Bu değerler çevre istasyonlardan Suşehri’nde 28.3, Reşadiye’de 50.3 ve Ordu’da 9.3 gündür. Tablo 1.4. Koyulhisar’da sayılı günler ve aylara göre dağılışı (1984–1994). Sayılı Gün O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Tropik g. - - - - 0.3 2.3 4.5 9.5 5.3 - - - 21.9 Yaz günü - - - 1.0 6.5 13.5 20.3 22.8 18.0 5.9 - - 88.0 Ilıman g. ------0.2 0.2 - - - - 0.4 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Koyulhisar’da yaz günleri (günlük en yüksek sıcaklığın 25 ˚C ve üzerine çıktığı günler) 88.0 gündür. Bu değer Suşehri (93.6 gün) ve Reşadiye’de (122.1 gün) ile

54 Oğuz Erol., Genel Klimatoloji, Gazi Büro Basımevi, Ankara 1993, s.64.

31

Koyulhisar’dan daha yüksek iken, Ordu’da 84.7 gün olup, daha düşüktür. En düşük sıcaklık derecesinin 20 ˚C ve yukarı olduğu günleri ifade eden ılıman günlerin sayısı sadece 0.4 gün olup Temmuz ve Ağustos aylarında yaşanmaktadır. Çalışma sahasında yıllık ortalama donlu günler sayısı 80.6 gündür (Tablo1.5). Bu oran Suşehri’nde yükselti ve karasallığın etkisiyle 94.5 güne yükselmektedir. Yükseltinin azaldığı Reşadiye’de 55.1 gün, Ordu’da ise denizel etkilerden dolayı sadece 9.7 gün olarak gerçekleşmektedir. En fazla donlu gün Ocak ayında (20.1 gün) onu Şubat (18.2 gün) ve Aralık (16.4 gün) ayları izlemektedir. Yılın dört ayında (Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül) don olayına rastlanılmamaktadır. Donlu günlerin mevsimlere göre dağılımını incelediğimiz zaman kış mevsimi 54.7 (% 67.9) gün ile en fazla don olayının yaşandığı mevsimdir. İlkbahar mevsimi 15.0 gün (% 18.6) ile kışı izlemekte, sonbahar’da ise 10.9 gün (% 13.5) ile üçüncü sırada gelmektedir. Tablo 1.5. Seçilmiş istasyonlarda ortalama donlu günlerin aylara göre dağılışı. İstasyon O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Koyulhisar 20.1 18.2 14.0 0.8 0.2 - - - - 0.3 10.6 16.4 80.6 Suşehri 25.1 21.7 15.2 3.0 0.3 - - - - 0.6 9.0 19.6 94.5 Reşadiye 16.8 13.9 7.9 0.4 0.1 - - - - 0.4 3.5 12.1 55.1 Ordu 3.1 3.7 1.5 0.1 ------0.1 1.2 9.7 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Don olayı bildiğimiz gibi özellikle ilkbahar’da bitkilerin ekim döneminde çok önemlidir. Çalışma sahamızda Nisan (0.8 gün) ve Mayıs (0.2 gün) aylarında her ne kadar düşük oranda olsa da bitkiler açısından oldukça önemli aylardır. Çünkü bu dönemde görülecek beklenmedik bir don olayı bitkilere büyük zarar verebilir. Yörede özellikle akarsu boylarında geçim tipinde sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılmakta olup, bu tip don olayları ürünün zarar görmesine ve böylece verimin düşmesine neden olmaktadır.

1.2.2.2. Basınç ve Rüzgârlar Koyulhisar Meteoroloji İstasyonu’nda rasat yıllarında (1984–1994) basınçla ilgili ölçümler yapılmamıştır. Bununla beraber 1163 m. yükseklikte yer alan Suşehri istasyonunda ölçülen basınç değerlerinin incelenmesinin sahaya ilişkin basınç durumu konusunda bir fikir vermesi bakımından önemli olacağı kanısındayız. Suşehri istasyonunda 28 yıllık (1975–2007) basınç ortalaması 883.5 mb’dır (Tablo 1.6). Suşehri istasyonunda yapılan basınç rasatlarına göre Eylül, Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak

32

aylarında basınç yıllık ortalama basıncın üzerindedir Diğer aylarda ise bu değerin altındadır. En yüksek mutlak ekstrem basınç 900.0 mb ile Aralık ayında en düşük mutlak ekstrem basınç ise 860.1 mb ile Mart ayında ölçülmüştür. Tablo 1.6. Seçilmiş istasyona (Suşehri) ait basınç değerleri (1975-2007). Met. Unsur O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Ort. bas. 884.3 882.5 881.7 881.8 882.9 882.4 881.5 882.3 884.7 886.3 885.8 885.5 883.5 En yük. b. 896.3 898.4 899.3 893.2 892.2 891.6 889.4 889.3 893.1 894.9 897.4 900.0 900.0 En düş. b. 863.3 861.0 860.1 866.2 869.6 867.3 870.0 870.2 875.4 868.9 865.2 869.4 860.1 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Koyulhisar’da rüzgârların yönü ve frekans değerleri üzerinde ülkemizi etkileyen hava koşullarının yanı sıra topoğrafik unsurların da etkili olduğu söylenebilir. Nitekim hakim rüzgâr yönünün batı olmasında büyük ölçüde Kelkit vadisinin E-W doğrultusunda uzanmasının payı vardır. Öte yandan esiş frekansının kış mevsiminde maksimuma ulaşması ise ülkemizi etkileyen basınç merkezleriyle ilgilidir. Nitekim kış mevsiminde özellikle Kuzeydoğu Anadolu üzerine yerleşen antisiklon alanı bu devrede etkili olmakta ve esme sayısını artırmaktadır. Koyulhisar’da yıllık hakim rüzgâr yönü 1112 (% 20.1) esme sayısıyla batıdır. İkinci sırada 1029 (% 18.6) ile güney sektörlü rüzgârlar gelmektedir (Tablo 1.7 ve Şekil 1.5). Tablo 1.7. Koyulhisar’da yıllık rüzgârların esme yönlerine ve mevsimlere dağılımı ile % frekansları (1984–1994). Yönler N NE E SE S SW W NW Toplam %Frekansı

İlkbahar 180 131 85 166 265 170 277 83 1357 24.5 Yaz 176 79 60 119 243 150 219 101 1147 20.8 Sonbahar 208 136 88 154 289 183 308 112 1478 26.7 Kış 160 178 143 202 232 216 308 110 1549 28.0 Toplam 724 524 376 641 1029 719 1112 406 5531 100.0 %’si 13.1 9.5 6.8 11.6 18.6 13.0 20.1 7.3 100.0 100.0 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Yıllık esme sayısı 5531 kadar olan Koyulhisar’da rüzgâr esme sayıları çevresindeki istasyonlara göre düşüktür. Örneğin; Reşadiye’de esme sayısı 8433, Ordu’da 12158’dir. Koyulhisar’ın yeryüzü şekillerine bağlı olarak dulda da kalmasının bir sonucudur.

33

Şekil 1.5. Koyulhisar’ın rüzgârgülü diyagramları.

34

Rüzgâr esme sayılarının mevsimlere göre dağılımı incelendiğinde, en yüksek esme sayısı kış mevsiminde (% 28.0) olup, onu sonbahar (% 26.7) izlemektedir. Esme sayısının en az olduğu yaz mevsiminde ise bu oran % 20.8’dir. Bununla beraber frekans yüzdeleri birbirine yakın değerler göstermektedir. En yüksek frekansa sahip kış mevsiminde (% 28.0) hakim rüzgâr yönü bütün yıl olduğu gibi batıdır. Çalışma sahamızda Kelkit vadisine kanalize olan rüzgârlar hakim rüzgâr yönünü belirleyen en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Rüzgâr esme frekansının en az olduğu yaz mevsiminde hakim rüzgâr yönü 243 esme sayısıyla güneydir. Bunu ortaya çıkaran yaz mevsiminde ülkemizin iç kısımlarını etkisi altına alan Basra kökenli hava kütleleridir. Özellikle bu rüzgârlar kuru oldukları için kültür bitkilerinin tohum ve meyvelerinin daha kısa sürede olgunlaşmasına neden olmaktadır. Rüzgârların esme yönlerinin yanı sıra, hızları da hava koşulları bakımından önemlidir. Koyulhisar’da rüzgâr hızı 1.2 m/sn olarak tespit edilmiş olup yıl içinde bu değere yakın rakamların olduğunu görmekteyiz (Tablo 1.8 ve Şekil 1.6). Yine bu değer rüzgâr hızının 1.5 m/sn ile 3.0 m/sn arasında değiştiği Türkiye ortalamasının55 altındadır. Bu durumu ortaya çıkaran daha önce de ifade ettiğimiz gibi Koyulhisar’ın kuytu bir alanda yer almasıdır. Tablo 1.8. Koyulhisar’da yıllık ortalama rüzgâr hızı ve aylara göre durumu (1984–1994). Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Rüzgâr Hızı 1.3 1.4 1.4 1.3 1.0 1.1 1.0 1.0 1.1 1.2 1.3 1.3 1.2 (m/sn) Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir.

m/s n Rüzgar Hızı 1.6

1.4 1.2

1

0.8

0.6

0.4

0.2 0 O Ş MNMHT A E EKA

Şekil 1.6. Koyulhisar’da rüzgâr hızının aylara göre durumu.

55 Koçman, 1993, Age., s.16.

35

İlçede günlük devirli rüzgârlar da görülmektedir. Kelkit vadisi ile çevresindeki yüksek dağlar arasındaki ısınma farkından dolayı ortaya çıkan meltem rüzgârları özellikle güney sektörlü rüzgârlara neden olmaktadır. Gerçekten de kuzeydeki İğdir dağı ve güneydeki Kösedağ kütlesinden Kelkit vadisine doğru esen bu rüzgârlar batı sektörlü rüzgârlardan sonra en yüksek frekansın güney ve kuzey olmasında büyük etkiye sahiptir. Çevredeki dağlardan Kelkit vadisine doğru esen rüzgârlar özellikle yaz aylarında serinletici etki yapmaktadır.

1.2.2.3. Nemlilik ve Yağış Bilindiği gibi havadaki nem sıcaklığı dengeleyici bir etkiye sahiptir. Nem oranının yüksek olduğu denize komşu sahalarda günlük ve yıllık sıcaklıklar arasında fazla bir fark olmamakta, buna karşılık nemin az olduğu sahalarda sıcaklık farklarının fazla olduğu görülmektedir. Araştırma sahasındaki ortalama bağıl nem % 48 kadardır (Tablo 1.9 ve Şekil 1.7). Bağıl nem oranı sıcaklıkla ters orantılı olduğundan dolayı yaz mevsiminde azalmakta kış mevsiminde ise artmaktadır. Bu oranın en yüksek olduğu ay % 67 ile Ocak ayı iken, en düşük olduğu ay % 32 ile Ağustos ayıdır. Bağıl nem oranının kış aylarında artıp yaz aylarında azalması sıcaklık ve cephelerle ilgilidir. Sıcaklığın yüksek, zeminin kuru ve bulutluluğun az olduğu yaz aylarında bağıl nem oranı düşük, sıcaklığın düşük olduğu kış aylarında ise yüksektir.56 Tablo 1.9. Koyulhisar’da ortalama sıcaklık, ortalama nisbi nem ve en düşük nisbi nem miktarının aylara göre durumu (1984–1994). Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Ort. Sıc. ˚C 0.8 0.6 4.8 10.6 14.2 17.6 19.7 20.5 18.1 12.8 5.7 1.7 10.6 Ort. Bağıl Nem % 67 61 51 44 44 38 33 32 34 46 63 65 48 En Düş. Bağ. N. % 17 14 7 1 1 4 1 1 1 2 5 16 5.8 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Sahadaki en düşük bağıl nem oranı kış aylarında yaz aylarına göre daha yüksek değerler görülür. Nitekim Ocak ayında % 17 seviyesindeki ulaşan ortalama en düşük nem oranı bu aydan sonra hızla azalarak Şubat’ta % 14, Mart ayında % 7, Nisan ve Mayıs aylarında % 1, Haziran’da (% 4), Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında (% 1) Ekim ayında % 2, Kasım ayında % 5 olmakta ve Aralık ayında ise % 16’ya yükselmektedir. Hem ortalama bağıl nem oranı hem de en düşük bağıl nem oranı sahada

56 Koçman, 1993, Age., s.41.

36

karasallığın etkili olduğunu göstermektedir. Nitekim kıyı istasyonu olan Ordu’da ortalama bağıl nem oranı % 71 ve en düşük bağıl nem oranı da % 12 kadardır.

˚C Ort. Sıc. ˚C Ort. Bağıl Nem % % 25 80

70 20 60

15 50 40

10 30

20 5 10

0 0 O Ş MNMHTAEEKA

Şekil 1.7. Koyulhisar’da ortalama sıcaklık ve ortalama bağıl nemin aylara göre durumu. Koyulhisar’da ortalama bulutluluk oranı 5.2’dir (Tablo 1.10). Sahada bağıl nemin dağılışı ile ortalama bulutluluk arasında bir paralellik vardır. Bu bakımdan ülke genelinde olduğu gibi Koyulhisar’da da bulutluluğun en fazla olduğu dönem kış, en az olduğu dönem ise yaz aylarıdır. Sahada bulutluk oranının en yüksek olduğu ay Şubat ayı (7.0), en az olduğu ay ise Eylül ayı (2.5)’dır. Tablo 1.10. Koyulhisar’da ortalama bulutluluğun aylara göre dağılımı. Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Bulutluluk 6.7 7.0 6.1 6.2 5.9 4.4 3.1 2.9 2.5 4.7 6.5 6.6 5.2 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Koyulhisar’da ortalama açık gün sayısı 77.4’dür (Tablo 1.11). Ortalama bulutlu gün sayısı 192.1 ve ortalama kapalı gün sayısı ise 91.6 gündür. Yüzdelik olarak ele alacak olursak % 21.5 açık gün, % 53.0 bulutlu gün ve % 25.5 kapalı günlerden meydana gelmektedir. Mevsimlere göre incelendiğinde; ortalama açık günlerin en fazla olduğu dönem güneşlenmenin de fazla olduğu yaz aylarıdır. Onu sonbahar mevsimi izlemektedir. Açık günlerin en az olduğu mevsim ülkemizin genelinde olduğu gibi kış mevsimidir. Tablo 1.11. Koyulhisar’da ortalama açık, bulutlu ve kapalı günlerin aylara dağılımı (1984-1994). Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Ort. Aç. Gün (0-2) 2.7 0.8 3.5 1.7 3.2 6.5 13.3 14.7 15.0 9.4 3.9 2.7 77.4 Ort. Bul. Gün (2-8) 15.4 14.7 16.3 20.7 17.7 19.2 15.8 14.5 13.7 14.1 14.0 16.0 192.1 Ort. Kap.Gün (8-10) 12.9 10.5 11.2 7.7 8.3 4.3 1.8 1.8 1.3 7.4 12.1 12.3 91.6 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir.

37

Araştırma sahamızda ortalama bulutlu gün sayısı yüksektir. Yılın 192.1 gününün bulutlu olduğunu görmekteyiz. Aylara göre ele alacak olursak birbirine yakın olduğu dikkati çekmektedir. Nisan ayı 20.7 oranıyla bulutluluğun en fazla olduğu ay, Eylül ayı ise 13.7 oranıyla ortalama bulutlu günler sayısının en az olduğu aydır. Koyulhisar’da ortalama kapalı gün 91.6’dır. Ekim-Nisan arasında kalan dönem toplam bulutlu günlerin yaklaşık ¾’ünü oluşturmaktadır. Yaz ayları kapalı gün sayısının en az buna karşılık kış ayları ise en fazla olduğu aylardır. Koyulhisar Karadeniz Bölgesi’nin sınırları içerisinde yer almasına rağmen diğer iklim elemanlarında olduğu gibi yağış miktarında da büyük farklılıkların olduğu görülmektedir. Koyulhisar istasyonunda yapılan ölçümler neticesinde 10 yıllık rasat süresi içerinde kaydedilen ortalama yağış miktarı 384.0 mm’dir (Tablo 1.12 ve Şekil 1.8). Ancak rasat süresinin kısa oluşu sağlıklı bilgiler edinmemizi güçleştirmektedir. Çevre istasyonların yağış miktarına baktığımızda Suşehri’nde 421.7 mm. olan ortalama yağış Reşadiye’de 449.8 mm. ve Karadeniz kıyı kuşağında yer alan Ordu istasyonunda ise 1043.1 mm olarak gerçekleşmektedir. Bu durum Koyulhisar meteoroloji istasyonunun yüksekliği (800 m) ve kuytu bir sahada yer alması ile rasat süresinin çok kısa olması ile açıklanabilir. Kuşkusuz Kelkit vadisinden yükseklere çıkıldıkça yağış miktarının artması gerekir. Nitekim yağışın her 100 metrede 54 mm arttığını kabul eden Schreiber formülünü57 araştırma sahamıza uyguladığımız zaman yağış değerlerinin farlılıklar gösterdiği dikkati çeker. Bu formülden yola çıkarak yaptığımız hesaplamalara göre, sahanın kuzeyindeki İğdir dağının yüksek kısımlarında yıllık yağış miktarı 1032 mm’ye, güneyindeki Kösedağ’ın yüksek kesimlerinde ise 924 mm civarında yağış düştüğünü söyleyebiliriz. Tablo 1.12. Seçilmiş istasyonlarda aylık ve yıllık ortalama yağış değerleri (mm). İstasyon O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Koyulhisar 38.7 28.8 30.2 38.4 64.8 34.2 7.4 2.0 5.5 50.0 44.4 39.6 384.0 Suşehri 37.1 34.5 35.9 59.6 61.4 35.3 8.9 7.9 16.4 41.2 46.5 37.0 421.7 Reşadiye 36.3 30.8 37.5 62.7 76.9 40.8 8.8 7.2 18.0 46.2 46.0 38.6 449.8 Ordu 97.5 86.2 77.7 77.4 55.4 74.0 59.5 61.2 79.5 138.9 132.4 103.4 1043.1 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir.

57 Yusuf Dönmez., Umumi Klimatoloji ve İklim Çalışmaları, İstanbul Üniv. Yay. No:2506, Coğrafya Enst. Yay. No:102, İstanbul 1984, s.248.

38

Araştırma sahasındaki yağışın dağılışına bakılacak olursa Kelkit vadisi en az yağış alan yer olurken çevresindeki dağlık sahalar yağışın en fazla olduğu yerlerdir. Özellikle Kelkit vadisinin kuzeyinde kalan İğdir dağı ve çevresindeki sahalar bol miktarda yağış almaktadır. Araştırma sahasının kuzeyinde Karadeniz ikliminin etkileri daha çok hissedilirken güneyine doğru karasal etkiler hakim duruma geçmektedir.

mm Koyulhisar Suşehri Reşadiye Ordu 160

140

120 100

80 60

40

20 0 O Ş MNMHTAEEKA

Şekil 1.8. Seçilmiş istasyonlarda aylık ortalama yağış değerleri. Araştırma sahasında en yağışlı dönem ilkbahar (% 34.7) aylarıdır. Bu durum Koyulhisar’da karasal etkilerin daha fazla olduğunu göstermektedir. İlkbahardan sonra en fazla yağış kış (% 27.9) mevsiminde düşmektedir. Yağış miktarının en az olduğu yaz mevsiminde ise bu oran % 11.6’dır. Bununla beraber yağış maksimumunun İlkbahar sonu yaz başına rastlamasını kutupsal cephenin kuzeye çekilirken saha üzerine bu mevsimde denk gelmesiyle ilgilidir.58 Araştırma sahamızda Kelkit çayı vadisi Karadeniz ardı bölgede kaldığı için hem Karadeniz yağış rejiminin hem de karasal rejimin etkileri değişikliğe uğrayarak İç Anadolu karasal geçiş tipi rejimine dahil edilebilir.59 Günlük yağış miktarının 0.1 mm den fazla olduğu günlere yağışlı gün denilmektedir.60 Koyulhisar meteoroloji istasyonu verilerine göre sahada 85.6 gün yağışlı geçmektedir (Tablo 1.13). Ortalama yağışlı günlerin aylara göre dağılımı ile ortalama yağışın aylara dağılımını karşılaştırdığımız zaman paralellik gösterdiğini görmekteyiz. Gerçekten de yağışın en fazla düştüğü Mayıs ayı aynı zamanda yağışlı

58 Sırrı Erinç., Doğu Anadolu Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi, Yay. No:572, Edebiyat Fak. Coğrafya Enst. Yay. No:15, İstanbul 1953, s.26 59 Koçman, 1993, Age., s.58-59 60 Ardel, 1973, Age., s.270.

39

günler sayısının da en yüksek olduğu aydır. Yağışların en az olduğu ay ise sadece 1 gün yağışlı olan Temmuz ayıdır. Tablo 1.13. Seçilmiş istasyonlarda yağışlı günlerin aylara dağılımı. İstasyon O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Koyulhisar 9.6 9.2 7.5 10.3 12.0 7.3 1.0 1.5 1.3 5.9 8.7 11.3 85.6 Suşehri 10.2 9.9 10.7 12.8 13.6 7.7 2.7 2.2 4.4 8.1 9.2 10.6 102.1 Reşadiye 8.7 8.2 8.6 10.9 11.7 7.3 2.2 1.7 3.2 6.9 7.9 8.8 86.1 Ordu 14.8 14.4 15.4 14.8 13.1 11.4 9.6 9.4 11.5 14.5 13.7 14.5 157.1 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Yağışla ilgili diğer bir değişken ise yıllık yağış miktarının yağışlı gün sayısına bölünmesiyle elde edilen yağış şiddetidir. Aylara göre dağılımına bakıldığında yağış şiddetinin en fazla olduğu ay Ekim ayı, onu Temmuz ayı izlemektedir (Tablo 1.14). Temmuz ayında sağanak yağışların etkisiyle yağış şiddeti de yüksek değerde (7.4) seyretmektedir. Yağış şiddeti başta taşkınlar olmak üzere, zeminin litolojik yapısı, yeraltı suyunun beslenmesi, toprak erozyonu üzerinde etkilidir. Yağış şiddetinin fazla olduğu dönemlerde yukarıda saydığımız faktörlere bağlı olarak çeşitli doğal çevre sorunları yaşanabilmektedir. Bu doğal afetler hem maddi kayıplara, hem de can kayıplarına yol açmaktadır. Bu dönemlerde meydana gelen taşkınlar vadi içlerindeki yerleşmelere büyük zarar vermekte ve küçük alüvyal sahalarda bulunan tarım alanları sular altında kalarak büyük zarar görmektedir. Tablo 1.14. Koyulhisar’da yağışlı gün sayısı ve yağış şiddetinin aylara göre dağılımı (mm/gün). Met. Unsur O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Yağış 38.7 28.8 30.2 38.4 64.8 34.2 7.4 2.0 5.5 50.0 44.4 39.6 384.0 Yağışlı gün s. 9.6 9.2 7.5 10.3 12.0 7.3 1.0 1.5 1.3 5.9 8.7 11.3 85.6 Yağış şiddeti 4.0 3.1 4.0 3.7 5.4 4.7 7.4 1.3 4.2 8.5 5.1 3.5 4.5 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Koyulhisar’da ortalama kar yağışlı günler sayısı 28.3 gündür (Tablo 1.15). Bu oran çevre istasyonlardan Reşadiye ve Ordu’da daha düşük, Suşehri’nde ise yüksektir. Ortalama kar yağışlı günler sayısı Suşehri’nde 27.6, Reşadiye’de 16.1, Ordu’da ise 12.6 gündür. Kar yağışlı günlerin aylara dağılımına bakıldığında doğal olarak kış ayları ilk sırada gelmektedir. Mesela: Ocak ayında 7.1 gün, Şubat ayında 7.2 gün ve Aralık ayında da 7.0 gün olduğunu görmekteyiz. Yılın ortalama sekiz ayında kar yağışlı günlere rastlanır. Bu durum karasal etkilerin sahada hakim olduğunu göstermektedir. Bazı yıllar görülen aşırı yağışlar ve kar yağışları düz damlı toprak meskenlerin çatı kısmının çökmesine neden olmaktadır.

40

Bununla beraber yörede dolu, kırağı ve orajlı günler de özellikle tarımsal faaliyetler açısından önem taşımaktadır. Bu tür yağışlar zaman zaman tarım alanlarına zarar vermekte ve maddi kayıplara yol açmaktadır. Çalışma sahasında gök gürültülü, şimşekli ve sağanak (orajlı) günlerin sayısı 15.0 gün olup, ilkbahar ve yaz aylarında görülmektedir. Dolu ve kırağılı günlerle ilgili Koyulhisar istasyonunda rasat yapılmamıştır. Tablo 1.15. Seçilmiş istasyonlarda ortalama kar yağışlı gün sayısı. İstasyon O Ş M N M H T A E E K A Yıllık

Koyulhisar 7.1 7.2 3.3 1.2 0.2 - - - - 0.4 3.6 7.0 28.3 Suşehri 7.5 6.4 4.7 1.1 0.1 - - - - 0.3 2.6 5.6 27.6 Reşadiye 4.8 4.4 2.4 0.4 0.1 - - - - 0.1 1.4 3.0 16.1 Ordu 3.3 4.6 2.2 0.3 ------0.5 1.6 12.6 Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir.

1.2.2.4. Yağış Etkinliği Koyulhisar İlçesi’nin yağış-sıcaklık, yağış-buharlaşma, buharlaşma-yağış, yağış- doyma noktası ilişkisine dayanan yağış etkinliğini belirlemek için bazı formüller yardımıyla sahanın su bilançosu incelenebilir. Bunlardan Erinç tarafından düzenlenen yağış formülüne göre; herhangi bir yerin yağış etkinliği yıllık ortalama yağış miktarının yıllık ortalama maksimum sıcaklığa bölünmesiyle elde edilmektedir.61 Bu formülü Koyulhisar istasyonuna uyguladığımız zaman yağış etkinliği indisi 24.0 olarak çıkmaktadır (Tablo 1.16). Bu indis değeri 23-40 aralığında yer alır ve saha park görünümlü kuru ormanla ifade edilen bitki örtüsüne sahiptir.62 Tablo 1.16. Koyulhisar’ın Erinç formülüne göre aylık indis değerleri. Aylar O Ş M N M H T A E E K A Ort.

Ort.Yük.Sıc. 4.1 4.3 9.5 16.5 20.6 24.1 26.3 27.6 25.6 19.1 9.6 4.8 16.0 Ort. Yağış 38.7 28.8 30.2 38.4 64.8 34.2 7.4 2.0 5.5 50.0 44.4 39.6 384.0 Kuraklık İn. 113.3 80.4 38.1 27.9 37.8 17.0 3.4 0.9 2.6 31.4 55.5 99 24.0 Yağış Yarı Yarı Çok Yarı Çok Nemli Yarı Nemli Tam Kurak Etkinliği Kur. Nemli Nemli Nemli Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. Tablodan yağış indis değerlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat aylarında nemli koşulların hüküm sürdüğü görülmektedir. Buna karşılık Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında ise tam kurak bir durum söz konusudur.

61 Erinç, 1996, Age., s.485. 62 Erinç, 1996, Age., s.486.

41

De Martonne formülüne göre bir yerin yağış etkinliği; yıllık ortalama yağışın yıllık ortalama sıcaklığın 10 sayısı ile toplamına bölünmesiyle elde edilmektedir.63 Bu formülü çalışma sahasına uyguladığımız zaman yıllık kuraklık indis değeri 18.7 kadardır (Tablo 1.17). Tablo 1.17. Koyulhisar’ın De Martonne formülüne göre yıllık ve aylık indis değerleri. Aylar O Ş M N M H T A E E K A Ort.

Ort. Sıc. 0.8 0.6 4.8 10.6 14.2 17.6 19.7 20.5 18.1 12.8 5.7 1.7 10.6 Ort. Yağış 38.7 28.8 30.2 38.4 64.8 34.2 7.4 2 5.5 50 44.4 39.6 384 Kur. İndisi 43 32.6 24.5 22.4 32.1 14.9 3 0.8 2.3 26.3 34 40.7 18.7 Yağ. Etk. Nemli Y. Nemli Nemli Y.Kur. Kurak Y.N. Nemli Y.Kur. Kaynak: DMİGM verilerinden derlenmiştir. De Martonne formülüne göre Koyulhisar Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında kuraklık indis değeri 10’un altında olup, bu aylarda kurak bir karakterdedir. Kuraklık indisi 10-20 arasında olan Haziran ayında yarı kurak, indis değerlerinin 20-30 arasında olduğu Ekim, Mart ve Nisan aylarında yarı nemli, indis değerinin 30’un üzerinde olduğu Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat aylarında ise yağış etkinliği nemlidir. Kış aylarında sıcaklığın 0 ˚C’nin altında olduğu zamanlarda topraktaki nem bitkiler tarafından kullanılamamakta ve fizyolojik kuraklık yaşanmaktadır. Yukarıdaki yağış-sıcaklık ilişkisine dayanan formüllerden Erinç formülü Koyulhisar’ın yarı nemli olduğunu göstermektedir. Buna karşılık De Martonne formülüne göre çalışma sahası yarı kuraktır. Erinç ortaya attığı formülün Türkiye koşullarını diğer formüllerden daha iyi yansıttığını ifade etmekte ve Türkiye’den örneklerle bunu ortaya koymaktadır.64 Yağış-sıcaklık ilişkisine dayanan formüllerin yanı sıra yağış-buharlaşma ilişkisine dayanan yağış etkinliği formüllerinden Thorntwaite formülünün de araştırma sahasındaki meteorolojik verilere uygulanmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz. Thorntwaite iklim sınıflamasına göre bir yerin ikliminin belirlenmesinde öncelikle o yerin su bilançosuna ait tabloyu hazırlamak gerekir.65 Hazırladığımız tabloya göre araştırma sahasında Kasım ayında yağışlar potansiyel buharlaşmadan (PE) fazladır. Bu aydan itibaren toprakta su birikmeye başlar. Aralık ayında da toprakta su birikmeye devam etmekte ve Ocak ayında toprak artık suya doygun hale gelmektedir. Nisan ayına

63 Dönmez, 1984, Age., s.249. 64 Erinç, 1996, Age., s.486. 65 Ahmet Ardel-Ajun Kurter-Yusuf Dönmez., Klimatoloji Tatbikatı, İstanbul Üniv. Yay. No:1123, İstanbul 1969, s.294.

42

kadar devam eden su fazlalığı bu aydan itibaren yağış PE’yi karşılayamaz duruma gelmektedir. Nisan, Mayıs ve Haziran aylarındaki yağış azlığı, toprakta birikmiş sudan karşılanmaktadır. Bu üç ay birikmiş suyun tüketildiği aylar olarak karşımıza çıkmaktadır. Temmuz ayından itibaren Kasım ayına kadar yağışın azlığı, toprakta birikmiş suyun kalmaması ve PE’nin yüksek olmasından dolayı kurak bir devre yaşanmaktadır (Tablo 1.18). Tablo 1.18. Thornthwaite formülüne göre Koyulhisar’ın su bilançosu Aylar O Ş M N M H T A E Ek K A Yıllık

Sıcaklık 0.8 0.6 4.8 10.6 14.2 17.6 19.7 20.5 18.1 12.8 5.7 1.7 10.6 Sıcaklık İnd. 0.1 0.0 0.9 3.1 4.9 6.7 8.0 8.5 7.0 4.2 1.2 0.2 44.8 D.memiş PE 2.0 1.4 17.4 45.1 64.0 82.8 94.8 99.5 85.7 56.5 21.4 5.0 575.6 D.miş PE 1.7 1.2 17.9 50.0 79.4 103.9 119.7 117.7 88.8 54.2 17.7 4.0 656.3 Yağış 38.7 28.8 30.2 38.4 64.8 34.2 7.4 2 5.5 50 44.4 39.6 384.0 Bir. Su Değ. 37.0 0.8 -- -11.6 -14.6 -69.7 -4.1 ------26.7 35.6 -- Birikmiş Su 99.2 100 100 88.4 73.8 4.1 ------26.7 62.2 100 Gerçek Evp. 1.7 1.2 17.9 50.0 79.4 103.9 11.5 2.0 5.5 50.0 17.7 4.0 344.9 Su Noksanı ------108.1 115.7 83.3 4.2 -- -- 311.4 Su Fazlası -- 26.8 12.3 ------39.1 Akış -- 13.4 19.5 6.1 ------39.1 Nemlilik 21.8 23.1 0.7 -0.2 -0.2 -0.7 -0.9 -1.0 -0.9 -0.1 1.5 8.8 -- Koyulhisar meteoroloji istasyonuna ait verileri kullanarak hazırladığımız su bilançosu tablosuna göre D, B’1, d, b’3 harfleri ile gösterilen yarı kurak, birinci dereceden mezotermal (orta sıcaklıktaki iklimler), su fazlası olmayan veya pek az olan tali iklim tipi, denizel iklime yakın olarak ortaya çıkmıştır (Şekil 1.9).

Şekil 1.9. Thornthwaite formülüne göre Koyulhisar’ın su bilançosu diyagramı.

43

Yukarıda değişik tasnif sistemlerinden yola çıkarak elde ettiğimiz sonuçlara göre; Karadeniz Bölgesi’nde yer alan ilçede, yaz ve kış sıcaklık farklarının belirgin olduğu, yağışların ilkbahar’da yoğunlaştığı, kış ayları sıcaklık ortalamalarının 0 ˚C’nin üzerinde olduğu, yaz kuraklığının belirgin olarak hissedildiği Karadeniz iklimi ile İç Anadolu karasal iklimi arasında bir geçiş iklim tipinin görüldüğünü söyleyebiliriz. Ancak bu açıklamalar ölçüm istasyonunun yer aldığı Koyulhisar kasabası için geçerlidir. Bu nedenle bakı, yükselti, dağların uzanış doğrultusu, hava akımlarının sahayı etkileme şekli-yönü dikkate alındığında kısa mesafelerde iklim elemanlarında değişiklik olacaktır.

1.3. BİTKİ ÖRTÜSÜ ÖZELLİKLERİ Ülkemizde doğal bitki örtüsünün dağılışını, çeşitli tür ve topluluklarının, daha geniş anlamda vejetasyon formasyonlarının yayılışını belirleyen en önemli etmen kuşkusuz iklim elemanlarıdır.66 Güneşlenme, sıcaklık, yağış, havadaki bağıl nem ve rüzgârlar bu dağılışta etkili olan başlıca etmenlerdir.67 İklim elemanları içerisinde özellikle yağış ve sıcaklık koşulları bitkilerin yetişmesi için başta gelen temel unsurlardır. Herhangi bir sahada bitkinin yetişebilmesi için sıcaklık ve yağışın yeterli olması gerekir. Bunların yetersiz olduğu sahalarda bitki örtüsünün yetişmesi güçleşmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi çalışma sahasında mevsimler arasında sıcaklık ve yağış farklarının belirgin, en fazla yağışın ilkbahar’da düştüğü karasal iklim ile Karadeniz iklimi arasında bir geçiş iklimi hüküm sürmektedir. Diğer taraftan, kısa mesafede yükseltinin önemli ölçüde değiştiği sahamızda, çevre dağlık alanlarda nemlilik koşulları önemli ölçüde artmaktadır. Ayrıca İğdir ve Kösadağ’ın Kelkit havzasına dönük kısımları bakı koşulları açısından farklılık gösterir. Bu durum bitki örtüsünün de çeşitlenmesine neden olmaktadır. Hem bozulmuş Karadeniz ikliminin bitki örtüsünü hem de karasal iklime ait türleri görmek mümkündür. Bu özellikleriyle çalışma sahası, İran-Turan Fitocoğrafya bölgesine ait step formasyonu ve iğne yapraklı kuru ormanlar ile Karadeniz Fitocoğrafya bölgesine ait nemli-yarı nemli orman bölgelerini bünyesinde barındırmaktadır.68 Araştırma sahasında relief özellikleri de bitki örtüsü üzerinde etkilidir. Kelkit

66 İbrahim Atalay., Türkiye Vejetasyon Coğrafyası, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir 1994, s.12. 67 İbrahim Atalay., Vejetasyon Coğrafyasının Esasları, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir 1990, s.28. 68 Atalay, 1994, Age., s.13.

44

vadisi kuzeyinde bir duvar gibi uzanan İğdir dağı, Karadeniz’den gelen nemli hava kütlelerinin iç kısımlara geçişini güçleştirmektedir. Bu nedenle Kelkit vadisinde iklim kuraklaşmakta ve buna bağlı olarak tür sayısı da azalmaktadır. Ancak bu dağın kuzey yamaçları Melet vadisi yoluyla iç kısımlara sokulan nemli hava kütleleri nedeniyle nispeten fazla yağış almaktadır. Bu durum aynı dağın yamaçları arasında bitki örtüsünün farklı olmasına neden olmaktadır. 69 İğdir dağının kuzeye bakan yamaçlarında nemli-yarı nemli ormanlar yer alırken, güneye bakan yamaçların alt kesimlerinde psödomaki, yükseklere doğru ise iğne yapraklı kuru ormanlar görülmektedir.70 Yerleşme tarihi çok eskilere dayanan Koyulhisar ve çevresinde orman örtüsünün tahrip edilmesi antropojen steplerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. İnsanlar başta tarla açma, otlak kazanma, yapacak ve yakacak odun ihtiyacını karşılamak amacıyla orman alanlarını ortadan kaldırarak doğal bitki örtüsü üzerinde değiştirici bir rol oynamışlardır. Nitekim bu sahalarda zamanla step formasyonunun ormanın yerini aldığı görülmektedir. Araştırma sahasında görülen geçiş iklimi bitki örtüsünün de çeşitlenmesine neden olmaktadır. Kuzey kesimlerinde Karadeniz’e ait nemli-yarı nemli ormanların hakim olduğu sahanın güneyinde iğne yapraklı kuru ormanlara ve İç Anadolu’nun step vejetasyonuna geçilmektedir. Çalışma sahasındaki bitki örtüsü formasyonu genel hatlarıyla nemli-yarı nemli ormanlar, iğne yapraklı kuru orman kuşağı, psödomakiler, antropojen stepler, alpin çayırlar ve akarsu boyu bitkilerinden oluşmaktadır (Harita 1.3).

69 Atalay, 1994, Age., s.56. 70 Erinç, 1945, Age., s.135.

45

Harita 1.3. Araştırma sahası ve yakın çevresinin bitki örtüsü haritası.*

* Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü, İğdirdağı, Sisorta ve Karaçam orman işletme şeflikleri ile yerinde yapılan gözlemlere göre hazırlanmıştır.

46

1.3.1. Orman Alanları Araştırma sahasında ormanlık alanları, İğdir dağının kuzeye dönük yamaçlarındaki nemli-yarı nemli ormanlar ile bu dağın güney yamaçlarındaki ve Kösedağ’ın yüksek kesimlerindeki kuru ormanlar olarak ele alabiliriz. Nemli dağ ormanları Karadeniz Bölgesi’nde yaklaşık 700-1250 m. arasında yayvan yapraklı, 1250- 1600 m. arasında karışık yapraklı ve 1600-2000 m. arasında ise iğne yapraklı orman katlarından meydana gelmektedir.71 Kuzeydeki İğdir dağının kuzeye bakan yamaçlarındaki nemli ormanlar yaklaşık olarak 1800 m’ye kadar çıkmakta ve güney yamaçlarda yerini iğne yapraklı kuru ormanlara bırakmaktadır (Fotoğraf 1.4). İğdir dağının kuzeye bakan yamaçlarındaki nemli ormanlar kuşağındaki başlıca ağaç türleri başta kayın (fagus orientalis), sarıçam (Pinus silvestris), doğu gürgeni (Carpinus orientalis), mazı meşesi (Qercus infectoria), kestane (Castenea sativa), kızılağaç (Alnus glutinosa) gibi Öksin flora bölgesine ait olan ağaç ve ağaççıklardır.72 İğdir dağının kuzeye bakan yamaçlarının alt kesimlerinde Yenice köyü civarında yaklaşık olarak 1100-1400 m’ler arasında sarıçam ormanları bütün sahayı kapsamaktadır. Sarıçamlar (Pinus silvestris) arasında yer yer mazı meşesi (Qercus infectoria) birliklerine rastlanmaktadır. Orman altı florası tür bakımından oldukça seyrek ve fakir olan bu kesimde 1400 metreden 1600 m’ye kadar kayın ormanları görülmektedir.73 İğdir dağının güney yamaçlarında ise iğne yapraklı kuru ormanlar sahası uzanmaktadır. Bu kuşak yaklaşık 1750-1800 m’lerden başlar ve 1200 m’lere kadar iner (Fotoğraf 1.5). Bu kuşağın yaygın elemanlarını sarıçam (Pinus silvestris), mazı meşesi (Qercus infectoria) ve doğu gürgeni temsil eder.74 Koyulhisar ilçe merkezi civarında sarıçam ormanlarının antropojen etkilerden dolayı büyük ölçüde ortadan kalktığı görülmektedir. Bu sahada kuru ormanlar, Kelkit çayının kuzeyinde kalan bölgede Yeniaslan, Sugözü, Çaylı köyleri civarında çoğu yerde sarıçamlarla temsil edilirler. Bununla beraber bu ormanlar Kelkit vadisinde yer yer psödomakilerle iç içedir. Kösedağ kütlesinin araştırma sahası içinde kalan kuzey yamaçlarında iğne yapraklı ormanlar yaklaşık 1500-1600 metrelerden alpin çayır katına kadar olan sahalarda sarıçam, meşe ve karaçam ve ardıçlarla temsil edilirler. Daha aşağı kesimlerde

71 Erinç, 1945, Agm., s.131. 72 Hasan Aktaş., Orta Karadeniz Bölümü’nün (Yeşilırmak-Melet Suyu-Kelkit Vadisi Arası) Bitki Coğrafyası, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) İstanbul Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1992, s.124-129. 73 Aktaş, 1992, Agt., s.208-209. 74 Aktaş, 1992, Agt., s.226.

47

ise antropojen etkilerle büyük çoğunluğu ortadan kalkmış seyrek orman kümeleri ve step formasyonu yer almaktadır. Bu sahalar aynı zamanda ilçede tahıl tarımının yoğunluk kazandığı zonu oluşturmaktadır.

Fotoğraf 1.4. İğdir Dağının kuzey yamaçlarındaki nemli ormanlardan bir görünüm.

Fotoğraf 1.5. İğdir dağı çevresinde sarıçam ormanları yer yer saf kümeler oluştururlar. Kelkit vadisinin kuzey yamaçlarının 800-1000 m. arasında kalan kesiminde sarıçam ormanlarının ortadan kaldırıldığı alanlarda kısmen kültürel bitkiler kısmen de

48

antropojen stepler gelişmiştir. Yörede dere içlerinde nadir olarak dişbudaklara (Fraxinus angustifolia) rastlanmaktadır.

1.3.2. Psödomaki Çalışma sahasında Kelkit vadisi yamaçlarında seyrek de olsa psödomakilere rastlanmaktadır (Fotoğraf 1.6). Burada psodömakiler kuzeydeki nemli iklimin etkisinden korunmuş olup, daha çok İğdir dağının güney eteklerinde yayılış göstermektedir. Ancak sahadaki psödomaki türleri Orta Karadeniz’in batısındaki sahalar kadar türce zengin değildir. Yayılış sahası hemen hemen Suşehri’ne kadar devam eder. Koyulhisar çevresinde özellikle kızılçam (pinus brutia) ormanlarının tahrip edildiği yerlerde ortaya çıkarlar. Koyulhisar civarındaki psödomaki sahası kuzeydoğuda kesintiye uğrar. Burada psödomakiler menengiç (Pistacia terebinthus) ve katran ardıcı (Juniperus oxycedrus)75 ile temsil edilmektedir.

Fotoğraf 1.6. Kelkit vadisi tabanında yer yer psödomakilere rastlanmaktadır (Sugözü köyü). Sugözü köyü civarında vadi tabanından itibaren başlayan psödomaki elemanları 700-800 m’lere kadar kuru meşe ormanlarının tahrip edildiği yerlerde menengiç ve katran ardıçları birlikler halinde bulunurlar. Kelkit vadi tabanı ile Kalebaşı köyü arasında kesintiye uğrayan bu formasyon, Çorak ve Çaylı köyleri arasındaki tepelik alanın eteklerinde yeniden ortaya çıkmaktadır. Büyük ölçüde kızılçam ve kurakçıl meşe

75 Aktaş, 1992, Agt., s.233.

49

ormanlarının alt katını oluşturan psödomakiler, bu kesimde vadi tabanından yaklaşık 850 m’ye kadar yükselmektedir.76

1.3.3. Antropojen Stepler Ilıman kuşağın orman vejetasyonuna imkân verecek kadar yağış almayan kurak kontinental iklim bölgelerinde genel olarak step terimi ile ifade edilen ot toplulukları meydana gelmiştir.77 Step formasyonunu ortaya çıkaran sahadaki nemlilik, başka bir ifadeyle yağış koşullarıdır. Ortamdaki yağış miktarının ağacın yetişmesine yetmeyen sahalarda kısa boylu otlardan oluşan steplerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. İlkbahar yağışlarıyla yeşeren yaz kuraklığıyla sararıp kuruyan bu kısa boylu ot toplulukları, araştırma sahamızın alçak kesimlerinde yağışın az olduğu yerlerde veya kuru ormanların tahrip edildiği sahalarda ortaya çıkmaktadır (Fotoğraf 1.7). Steplerin ortaya çıkmasında etkili olabilecek bir diğer neden olarak da geçmişte kuru orman sahalarının tahrip edilmesi olup, bunlara antropojen stepler diyebiliriz. Yörenin eskiden beri yerleşmeye açık olması, insanların doğal bitki örtüsü üzerindeki değiştirici etkilerine yol açmıştır. Yerleşme çevresinde tarım alanları açma ihtiyacı, yangınlar, aşırı otlatma, yakacak ve yapacak odun ihtiyacını karşılama gibi nedenlerle orman örtüsünün yok edildiği yerlerde onun yerine çevre koşullarına kolay adapte olabilen daha cılız ot toplulukları ortaya çıkmıştır. Çalışma sahasındaki step vejetasyonu içerisinde yabani kimyon (Zygophyllum fabago), kırmızı ıhlamur (Tilia rubra), ebe gümeci (Malva neglecta), üzerlik (Peganum harmala), geven (Astragalus), sığır kuyruğu (Verbascum orientale), ısırgan (Urtica dioica) gibi türler en yaygın olanlarıdır.

76 Aktaş, 1992, Agt., s.233-234. 77 Sırrı Erinç., Vejetasyon Coğrafyası, Sermet Matbaası, İstanbul, 1967, s.168.

50

Fotoğraf 1.7. Sahanın güneyinde yaygın olan step formasyonu içerisinde hakim tür gevendir.

1.3.4. Alpin Çayırlar Araştırma sahasında ormanın üst sınırı 2000-2100 metreye kadar çıkmaktadır. Bu yükseltiden sonra alpin çayırlar katına geçilmektedir. Yaz boyunca yeşil kalabilen bu çayırlar özellikle hayvancılık açısından son derece önemlidir. Kelkit vadisi ve çevresindeki step sahaları yaz kuraklığının etkisiyle kuruyan otlaklar durumuna gelmekte, insanlar sürülerini beslemek amacıyla bu alpin çayırlar katındaki yaylacılık faaliyet alanlarına çıkmaktadırlar. Yaylacılık faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı bu sahalardan İğdir dağının kuzey yamaçlarında nemcil Rhododendron öbekleri yer alır. Bunlar arasında veronika (Veronica), kekik (Thymus fallax), çayır üçgülü (Trifolium spadiceum), Lycopodium alpinium, Hypericum78 gibi türler yaygındır.

1.4. TOPRAK ÖZELLİKLERİ Toprak; volkanik, tortul, metamorfik kayalardan oluşan yer kabuğunun fiziksel ve kimyasal ayrışma süreçleri sonucunda meydana gelen ve yapısında flora ve fauna barındıran, sürekli olarak kimyasal olaylara sahne olan, bitkilere durak vazifesi gören, bitkilerin beslenmesini sağlayan ve yer yüzeyini birkaç mm ile birkaç metre arasında

78 Erinç, 1945, Agm., s.133.

51

saran bir örtü olarak tarif edilebilir.79 Toprak oluşumu üzerinde en önemli faktör kuşkusuz iklimdir. Bununla beraber anakaya, bitki örtüsü, topografya, canlılar ve zaman toprağın oluşumunda etkili olmaktadır. Çalışma sahasındaki toprakları; kahverengi orman toprakları, kireçsiz kahverengi orman toprakları, yüksek dağ çayırı toprakları, kireçsiz kahverengi topraklar, kahverengi topraklar, kestane rengi topraklar, alüvyal topraklar ve kolüvyal topraklar ile hidromorfik topraklar olarak ayırmak mümkündür (Tablo 1.19). Tablo 1.19. Koyulhisar’da toprak sınıflarının dağılımı ve % oranları. Kuşak Büyük Toprakların Grubu Dağılım(ha) Yüzölçümüne Oranı (%)

Kurak Kahverengi 14752 15.6 Ot-Çayır Kuşağı Kestane Rengi 13210 14.0 Geçit Kuşağı Kireçsiz Kahverengi 9507 10.0 Kahverengi Orman 14056 14.9 Nemli Orman Kuşağı Kireçsiz Kahverengi Orman 18922 20.0 Yüksek Dağ Çayır 4758 5.0 Alüvyal ve Kolüvyallar 11308 12.0 Kuşak Dışı Çıplak Kayalıklar 6659 7.0 Hidromorfik Topraklar 1428 1.5 Toplam 946000 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Bunlardan kireçsiz kahverengi orman toprakları araştırma sahasında en fazla yer kaplayan topraklardır (Harita 1.4). Sahada 18922 hektarlık (% 20.0) bir alan kaplayan bu topraklar, değişik ana kayalardan oluşmuştur. A(B)C profilli topraklardır. Bu topraklarda B horizonunu gözle ayırt etmek zordur. B horizonu bazen silikat kil mineralleri ile hafifçe zenginleşmiş yapı elemanlarına sahip durumda olabilir. Bu horizon birçok kısımlarda yoktur ve A1’in hemen altında C horizonu bulunmaktadır.80 İğne yapraklı ormanların yaygın olduğu İğdir dağının kuzey ve güney yamaçlarıyla Kösedağ’ın yüksek kesimlerindeki kuru orman sahalarında bu topraklar geniş alanlar kaplar.

79 İbrahim Atalay., Genel Fiziki Coğrafya, META Basım Matbaacılık Hizmetleri, İzmir 2005, s.330. 80 Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü., Sivas İli Verimlilik Envanteri ve Gübre İhtiyaç Raporu, Tovep Yayınları No:38, Genel Yayın No:780, Ankara 1985, s.4.

52

Harita 1.4. Araştırma sahası ve yakın çevresinin toprak örtüsü haritası.*

* Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yeşilırmak havzası büyük toprak grupları haritası ve yerinde yapılan arazi gözlemlerine dayanılarak hazırlanmıştır.

53

Kahverengi orman toprakları Yeşilırmak havzasının genelinde en geniş yer tutan topraklar olmasına rağmen, çalışma sahasında üçüncü sırada yer almaktadır. Yağış miktarının 500-800 mm civarında81 olduğu yerlerde oluşmuş bu topraklar, doğal bitki örtüsünün gür olmasından dolayı organik maddece zengindirler. Bu tip toprakların yaygın olduğu yerler genellikle dağlık sahalardır. Bu nedenle toprağın derinliği fazla değildir. Özellikle yamaçlarda yerçekimi ve dış süreçlere bağlı olarak toprak kalınlığının az olduğu gözlenmektedir. Bu topraklar, çalışma sahasında yaklaşık olarak 14056 hektar olup ilçe arazisinin % 14,9’luk kısmını teşkil etmektedir. Bu topraklar yüksek kireç içeriğine bağlı olarak oluşmuşlardır. A horizonu koyu kahverengi, dağılgan ve granüler yapıdadır. Tepkime genellikle alkali ya da nötrdür.82 Bu topraklar her ne kadar ABC horizonuna sahip olsalar da her zaman tam ve belirgin bir profile rastlanmaz. A horizonunun kalınlığı ortalama olarak 30-40 cm. arasında olup, nemli iken genellikle çok koyu grimsi kahverengi ile koyu sarımsı kahverengi, kuru iken koyu grimsi kahverengi ile koyu kahverengi arasındadır. A horizonunun pH derecesi 7.0 ile 7.4 arasında değişiklik gösterir. B horizonu ortalama 15-50 cm. kalınlığa sahip olup, Bu horizonda kalınlık erozyon sahalarında çok az hatta bazı sahalarda yoktur. B horizonunda serbest kalsiyum karbonat fazla olduğundan kireç oranı yüksektir. Bu horizonun pH derecesi 6.8 ile 7.3 civarındadır. C horizonu 30-60 cm. derinliktedir. Bu horizonda renk ana maddenin kireç olması sebebiyle açıktır. Kuvvetli kalkerli olup pH derecesi 7.3-7.5 arasındadır.83 Bu topraklara çalışma sahasında karışık orman kuşağında rastlanmaktadır. Kahverengi topraklar, araştırma sahasında daha çok step formasyonunun olduğu sahalarda gelişmiştir. Özellikle Kelkit oluğu ve çevresindeki sahalar bu toprak türünün geliştiği başlıca alanlardır (Fotoğraf 1.8). Araştırma sahasında kahverengi topraklar yaklaşık 14752 hektar (% 15.6) sahada yayılış göstermektedir. Bu topraklar ABC profili olan A horizonu kahverengi veya grimsi kahverengi, 10-25 cm. kalınlıkta ve granüler yapıdadır. Organik madde içeriği orta, reaksiyon nötr veya alkalidir. B horizonu açık kahverengiden koyu kahverengiye kadar değişen renklerde ve blok yapıdadır. B horizonunun altında beyazımsı ve çoğunlukla sertleşmiş

81 Topraksu Genel Müdürlüğü., Yeşilırmak Havzası Toprakları Raporu, Topraksu Genel Müdürlüğü Yayınları, No:241, Ankara 1970, s.40. 82 Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1985, Agr., s.4. 83 Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1985, Agr., s.40-41.

54

kireç birikme katmanı yer alır. Bunun altında bir jips birikme katmanına rastlanabilir. Bu toprakların verimliliği sınırlıdır. Sulanan topraklarda çeşitli ürünler yetiştirilebilir.84

Fotoğraf 1.8. Sahada step formasyonu altında gelişmiş kahverengi topraklarda daha çok tahıl tarımı yapılmaktadır. Araştırma sahasında 13210 hektar (% 14.0) alan kapsayan kestane renkli topraklar ot-çayır kuşağında görülmektedir. Bu topraklar genellikle humifikasyona uğramış organik madde birikmesi, eriyebilir tuz ve karbonatların yıkanması, nötre yakın reaksiyon, iyi yapı teşekkülü, toprağın toprak içi mikroorganizmalar tarafından karıştırılması, alt toprağın üst taraflarında kuvvetli kahverengiliğin meydana gelmesi gibi özelliklere sahiptir.85 Ana madde, kireç taşından kireççe zengin volkanik materyale kadar değişir. Toprak profili ABC veya A(B)C şeklindedir.86 Çalışma sahasındaki kireçsiz kahverengi topraklar geçit kuşağında yer alır. Yaklaşık 9507 hektar (% 10.0) alan kaplayan bu toprakların oluşumunda zayıf podzollaşma ve birazda kalsifikasyon etkili olmuştur. A horizonu kahverengi, kırmızımsı kahverengi, grimsi kahverengi, sarımsı kahverengi veya kırmızıdır. B horizonu daha ağır bünyeli, daha sert kıvamlı, kahverengi veya kırmızımsı kahverengidir. Ana maddeleri değişik olup, asit ana madde üzerinde olduğu kadar,

84 Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1985, Agr., s.6. 85 Topraksu Genel Müdürlüğü, 1970, Agr., s.54. 86 Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1985, Agr., s.5.

55

kireçtaşı üzerinde de oluşabilir.87 Kireçsiz kahverengi topraklar çalışma sahamızda kuru ormanlar altında gelişme göstermiştir. Yıllık yağış miktarının 400-600 mm arasında olduğu sahalarda yaygın olan bu toprakların kireçsiz oluşu ana maddenin serbest karbonatlar yönünden eksikliğinden ileri gelmektedir.88 Yüksek dağ çayırı toprakları, çalışma sahasında orman sınırının üzerindeki çayır alanlarında yaygındır. Bu sahalar bildiğimiz gibi yaylacılık faaliyetlerinin yoğun olduğu yerlerdir. Bu toprakların oluşum dönemi 3-4 aylık bir dönemi kapsaması toprak oluşumunun yavaş olmasına neden olmaktadır.89 Diğer taraftan sıcaklığın yetersiz olmasından dolayı topraktaki organik madde yeterince ayrışamaz ve organik maddece zengin topraklar ortaya çıkar. Bu tip topraklar İğdir dağının kuzey ve güney yamaçları ile Kelkit vadisinin güneyindeki orman sınırının üstünde kalan sahalarda görülmektedir. Bu topraklar yaklaşık olarak 4758 hektar (% 5.0) kadardır. Alüvyal topraklar akarsuların vadilerinde ya da delta sahalarında akarsular tarafından taşınan malzemelerin biriktirmesiyle oluşmuşlardır. Ana materyal genellikle akarsuyun taşıdığı malzemenin boyutuna göre değişik katmanlardan oluşmaktadır.90 Bu toprakların özellikleri bir taraftan bunları meydana getiren maddelerin özelliklerine, ebadına, kimyasal bileşimine diğer taraftan da çökelme koşulları ve onunla ilgili olan jeomorfolojik özelliklere bağlıdır.91 Bu topraklar belli bir iklim ve bitki örtüsüne sahip değildir. Bir başka ifadeyle bulunduğu yerin iklim özelliklerini yansıtmazlar. Sahada görülen alüvyal topraklar Kelkit Çayı ve ona karışan derelerin eğimlerinin azaldığı taşkın sahalarında görülmektedir. Ekip-biçme ve ekip-dikme faaliyetleri açısından son derece elverişli olan bu topraklar, çalışma sahasında fazla bir yer kaplamamakta olup, genellikle sebze tarımına ayrılmıştır. Alüvyal toprakların karşılaştığı en önemli sorun; taban arazilerinin zaman zaman taşkınlara maruz kalmasıdır. Alüvyal ve kolüvyal topraklar 11308 hektar (% 12.0) sahada yayılış gösterir. Sahada görülen bir başka toprak türü ise kolüvyal topraklardır. Bu topraklar eğimli arazilerin eteklerinde yerçekimi, toprak kayması, yüzey akışı veya yan dereler ile kısa mesafelerden taşınarak biriktirilmiş ve kolüvyum denen materyal üzerinde

87 Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1985, Agr., s.4-5. 88 İbrahim Atalay., Türkiye Coğrafyası, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir 1997, s.245. 89 İbrahim Atalay., Toprak Coğrafyası, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:8, İzmir 1989, s.408. 90 Abdulselam Ergene., Toprak Biliminin Esasları, Öz Eğitim Yayınları, İstanbul 1997, s. 452. 91 Sırrı Erinç., “Türkiye’de Toprak Çalışmaları ve Türkiye Toprak Coğrafyasının Ana Çizgileri”, İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Sayı 15, İstanbul 1965, s.37.

56

oluşmuşlardır.92 Bu toprakların ana materyali çevresindeki yüksek arazilerden taşındığı için daha çok bu sahaların topraklarına benzemektedir. Farklı büyüklükteki malzemelerden oluşan bu topraklarda horizonlaşma düzgün değildir. Yamaç eğiminden dolayı derinliği fazla olmayıp, drenajları yeterlidir. Yörede kolüvyal topraklara Koyulhisar merkez ilçe yakınlarında ve Kelkit vadisi ile ana akarsuya karışan vadilerin yamaçlarındaki küçük birikinti konileri üzerinde rastlanmaktadır. Bu tip topraklar genellikle bağ ve bahçe tarımına elverişlidir. Dağlık sahaların yüksek kesimlerinde yer alan ve herhangi bir toprak grubuna dahil olmayan çıplak kayalık ve molozlara araştırma sahasında da rastlanılmaktadır. Yaklaşık olarak 6659 hektar (% 7.0) kadar olan çıplak kayalıkları, İğdir dağının yüksek kesimleri ile Kelkit vadisinin güneyinde kalan dağlık sahalarda görmek mümkündür. Bu sahalardaki kayaçlar bloklar halinde olup parçalanmamış veya çok az parçalanmış haldedir. Toprak oluşumu gelişmemiş veya az gelişmiş olan sahalarda da süpürülme sonucunda ortadan kaldırılmıştır. Sahada eğim değerlerinin fazla olması bu durumun oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bu alanlar VII. sınıf araziler olup, üzerinde toprak olmadığı için bitki örtüsü bulunmaz. İlçe toprakları içerisinde en az yeri 1428 hektar (% 1.5) ile hidromorfik topraklar işgal etmektedir. Taban suyu yüksek, drenajı zayıf; senenin önemli kısmında su altında bulunan ve gür bir vejetasyonun oluşumuna elverişli, düz topograflı arazilerde oluşmuş olan ve özellikleri ve yerel koşullara bağlı topraklardır.93 Bu tip topraklara Melet havzasında rastlanmaktadır. Araştırma sahası topraklarında karşılaşılan en köklü sorun; ülkemizin genelinde olduğu gibi erozyon sürecidir. İlçe toprakları çeşitli derecelerde erozyona uğramaktadır. Toprak erozyonu sadece % 20’lik bir bölümünde görülmemektedir (Tablo 1.20). Bir başka deyişle; ilçe topraklarının % 80’i erozyon tehdidiyle karşı karşıyadır. Yamaç eğiminin fazla olduğu sahalardaki topraklar ani sağanak yağışlar sırasında taşınmaktadır. Eğimli sahalarda tarla açma, aşırı hayvan otlatma, yol yapım çalışmaları gibi beşeri müdahaleler sonucunda bitki örtüsünün ortadan kaldırılması toprakları erozyona karşı dirençsiz hale getirmektedir. Bu nedenle toprağın en verimli kısmı olan A horizonu büyük ölçüde ortadan kalkmaktadır. Ayrıca alüvyal ve kolüvyal

92 Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1985, Agr., s.3. 93 Ergene, 1997, Age., s.454.

57

toprak depolarının olduğu sahalarda meydana gelen taşkınlar bu topraklara zarar vermektedir. Sahada görülen erozyon olayının en büyük sebebi topografik yapıdan kaynaklanmaktadır. Toprak özelliklerinin aşınmaya karşı dirençsiz olması ve diğer doğal nedenler erozyonun şiddetini artırmaktadır. Bununla beraber toprak ve arazi amenajman etkileri ile sosyo-ekonomik etkiler diğer nedenlerinde etkisi büyüktür. Tablo 1.20. Koyulhisar’da toprak erozyonu sınıflandırması. Toprak Erozyonu Genişlik (ha) %

Yok 19007 20.1 Hafif 9468 10.0 Orta 10406 11.0 Şiddetli 14190 15.0 Çok Şiddetli 4730 5.0 Rüzgâr Aşındırması 36799 38.9 Toplam 946000 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Sahada görülen kütle hareketleri de bir diğer olumsuz durumdur. Yamaç dengesinin bozulduğu sahalar heyelan riskinin en fazla olduğu alanlardır. Koyulhisar ve çevresi heyelan olaylarına sıkça sahne olmaktadır. Alışma sahasının tektonik olarak aktif faylar üzerinde yer alması, İğdir kireçtaşı, Erdembaba volkanikleri ve Yeşilce formasyonlarının heyelan olaylarını kolaylaştırıcı jeolojik özellikte olmaları, topografya eğiminin fazla olması, yağışlarla beraber suyun zemine sızması ve kayaçların ağırlığını artırması heyelan olaylarına neden olmaktadır.

1.5. HİDROGRAFİK ÖZELLİKLER 1.5.1. Yer altı Suyu ve Kaynaklar Araştırma sahasında belirleyebildiğimiz kadarıyla yeraltı su potansiyeli ile ilgili hidrojeolojik etüt mevcut değildir. Ancak yeraltı sularının yeryüzünde görülen engebeliliğe uyma eğiliminde olduğu söylenebilir. Yeraltı suyu yüzeyine karşılık gelen su tablası yeryüzünün tepe, sırt gibi yüksek kısımlarının altında yükselmekte, buna karşılık vadi, depresyon ve ova tabanı gibi alçak kısımlarda ise alçalmaktadır.94 Bununla birlikte yeraltı su seviyesi alçak kesimlerde yüzeye daha yakın, yüksek kesimlerde ise daha derinlerde yer alabileceği bilinmektedir. Nitekim sahada eğim değerlerinin

94 Mehmet Yıldız Hoşgören., Hidrografya’nın Ana Çizgileri I, Çantay Kitabevi, İstanbul 2004, s.5-6.

58

nispeten fazla olması yeraltı sularının vadi tabanlarına doğru hareket etmesine neden olmaktadır. Gerçekten de vadi tabanında ve dağların etek kısımlarındaki çok sayıdaki kaynak bu görüşü doğrulamaktadır. Sahanın kuzeyinde yer alan İğdir dağı, Üst Kretase yaşlı kumlu kireçtaşı, kumtaşı ve kiltaşı gibi geçirimli formasyonlardan oluştuğundan yeraltı suyu bakımından oldukça zengin sayılır. Ayrıca bu kesimde bitki örtüsünün gür olması, suyun yüzeysel akışa geçmesini engellemekte ve yeraltına sızmayı kolaylaştırmaktadır. Kaynaklar şeklinde yeryüzüne çıkan bu sular, kaynağını bu sahadan alan dereleri beslemektedir. Nitekim Koyulhisar kasabasının içme suyu Dumanbaba tepesinin eteklerindeki yeraltı kaynaklardan sağlanmaktadır. Granit, kuvarslı diyorit ve granodiorit gibi geçirimsiz kayaçların oluşturduğu Kösedağ kütlesi çevresinde yeraltı suyu geçirimsiz serpantin serileri üzerinde birikmektedir. Ancak Kösedağ çevresinde yer altı suyu potansiyeli kuzeydeki İğdir dağı kadar yüksek değildir. Burada litolojik yapının yanı sıra gerek iklim koşulları ve gerekse antropojen faktörlerin etkisiyle bitki örtüsü İğdir dağı ve çevresi kadar fazla gelişememiştir. Bu nedenle yağışın büyük kısmı akışa geçmekte, zemine sızma daha az olmaktadır. Araştırma sahasındaki yeraltı suları çeşitli türden kaynaklar şeklinde yeryüzüne çıkmaktadırlar. Yörenin litolojik ve yapısal özellikleri kaynakların özelliklerini belirlemiştir. Başta içme ve kullanma suyu olarak yararlanılan bu kaynaklardan sahada en fazla görüleni vadi ve yamaç kaynaklarıdır. Topoğrafyanın akarsular tarafından parçalandığı su tablasının yeryüzüyle kesiştiği yerlerde ortaya çıkan vadi ve yamaç kaynakları, yeraltına sızan ve yüksek kesimlerden aşağıya doğru süzülen suların geçirimsiz bir tabaka üzerinde birikmesi ve eğim yönünde hareket etmesi ile oluşurlar.95 Kelkit Çayı’na kuzey ve güneyden karışan derelerin vadileri ile İğdir ve Kösedağ’ın Kelkit vadisine bakan yamaçlarında bu tip kaynaklara sıklıkla rastlanmaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerinde bulunan çalışma sahamızda, başta Kelkit Çayı olmak üzere bazı derelerin de içine yerleşmiş olduğu fay hatları boyunca ortaya çıkmış birçok kaynak vardır. Bu tür kaynaklarda tutuklu halde bulunan yeraltı suyu kendisine ulaşan bir kırık ve fay düzlemi boyunca yol bularak yeryüzüne çıkabilmektedir.96

95 Reşat İzbırak., Sular Coğrafyası, Öğretmen Kitapları Dizisi, İstanbul 1990, s.76. 96 Hoşgören, 2004, Age., s.42.

59

1.5.2. Akarsular Ülkemizde akarsu sistemlerinin oluşumunda jeolojik dönemlerde meydana gelen orojenik hareketler, tektonik hareketler, litolojik özellikler ve iklim değişmelerinin etkisi çok büyüktür. Bilindiği gibi ülkemiz Oligosen döneminde büyük bir kısmı peneplenleşmeye maruz kalmış ve düzleşmiştir. Miyosen’de ise güney, doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinin büyük kısmı deniz tabanı durumundaydı. Akarsu şebekesine bu bölgelerin dışındaki masif kütlelerinde kurulmuş olmalıdır. Pliyosen’deki akarsu şebekesi ise, Miyosen’dekine nazaran, şimdikine daha yakındır. Ancak kurulan akarsu şebekesinin büyük kısmı daha sonraki dönemlerde Neo-tektonik hareketlerle büyük değişikliklere uğramıştır. Bu dönem yüksek kısımlarda şiddetli aşınım, alçak sahalarda ise alçak sahalarda ise birikim şeklinde belirlenmektedir. Kuvaterner de ise, bir taraftan genç tektonik hareketlerin zaman zaman yeniden etkin duruma gelmesi, diğer taraftan iklim değişiklikleri akarsu şebekesi üzerinde yeniden değişiklikler meydana getirmiş ve günümüzdeki durum ortaya çıkmıştır97 (Harita 1.5). Koyulhisar İlçesi’ndeki ana akarsu şebekesini Karadeniz Havzası akarsularından Yeşilırmak’ın en büyük kolu olan Kelkit Çayı meydana getirmektedir (Fotoğraf 1.9). Ayrıca Melet Çayı’nın da yukarı çığırı araştırma sahasında kalır. Kelkit Çayı, Erzincan’ın kuzeyindeki Spikör, Pülür, Otlukbeli, Sahran ve Balaban dağlarından doğan derelerin Kelkit ovasında birleşmeleri ile oluşmaktadır. Kaynak kısmından sonra Şiran ovasının sularını drene eden Şiran çayını alır. Daha sonra Ağvanis ırmağını alarak Suşehri havzasına ulaşır. Burada güneydeki Kösedağ kütlesinden kaynağını alan Çobanlı deresini aldıktan sonra Kılıçkaya barajına ulaşır. Buradan itibaren Kuzey Anadolu Fay Hattına yerleşen ırmak, Niksar depresyonuna kadar tekrar dar ve derin bir vadiden geçer. Kaynak kısmında yüksekliği yaklaşık 1460 m. olan Kelkit Çayı’nın Erbaa ovasının kuzeyinde Yeşilırmak ile kavuşum noktasındaki yüksekliği 188 m. kadardır. Kaynağını aldığı yerden Yeşilırmak ile birleştiği yere kadar uzunluğu 245.5 km olup, akaçlama sahası 11455 km² kadardır.98

97 Mehmet Ardos., “Türkiye’deki Akarsu Şebekesinin Kuaterner’deki Oluşumu ve Gelişimi”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Coğrafya Dergisi, Sayı:4, İstanbul 1993-1996, s.1-2. 98 Topraksu Genel Müdürlüğü, 1970, Age., s.23.

60

Harita 1.5. Araştırma sahası ve yakın çevresinin hidrografya haritası.

61

Fotoğraf 1.9. Kelkit Çayı’ndan bir görünüm ( Aşağıkale mahallesi yakınlarından alınmıştır). Kabaca E-W doğrultusunda uzanan Kelkit Çayı tektonik hareketler sonucunda meydana gelmiş olan Kuzey Anadolu dislokasyon (kırık ve çatlak) hattına yerleşmiş boyuna akarsu özelliği göstermektedir.99 Araştırma sahası içerisinde yaklaşık olarak 42 km uzunluğuna sahiptir. Akarsu burada dar bir vadi oluşturmuş olup, kabaca güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda akışını sürdürmektedir. Akarsuyun herhangi bir yerdeki enine kesitinden bir saniyede geçen suyun m3/sn cinsinden değerine akım (debi) denir.100 Kelkit Çayı’nın Koyulhisar-Suşehri karayolunun 17. km’sindeki Ağılyazı mahallesine ayrılan yolun Kelkit Çayı üzerinde yer alan Yemişli köprüsünde 26 yıllık (1981-2006) gözlem sonuçlarına göre yıllık ortalama debisi 52.85 m3/sn’dir. Bu istasyonda akarsuyun yüksekliği 690 m. olup, su toplama havzası 8572.8 km2’dir.101 Ancak ırmak üzerindeki 3 barajın (Kılıçkaya, Çamlıgöze ve Gölova barajları) faaliyete geçmesiyle birlikte akım değerlerinde düşüşler görülmektedir. Kelkit Çayı’nın aylara göre debisi incelendiğinde; yöre ikliminin başlıca özelliklerini yansıttığı söylenebilir. Nitekim akım değerlerinin aylara göre dağılımı ele alındığında; Şubat ayında 25.1 m3/sn ile en düşük seviyede, gerçekleşen akım, Mayıs

99 İbrahim Hakkı Akyol., “Türkiye Akarsu Sistemleri ve Rejimleri”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:9-10, Ankara 1947, s.7. 100 Hoşgören, 2004, Age., s.70. İzbırak, 1990, Age., s.133. 101 E.İ.E.İ. verilerinden derlenmiştir.

62

ayında 130 m3/sn ile maksimum seviyeye ulaşmaktadır. Kış aylarında görülen düşük sıcaklıklar ve kar yağışları akım değerlerini de düşürmektedir. Örneğin Aralık ayında 34.8 m3/sn olan akım, Ocak ayında 29.3 m3/sn ve Şubat ayında 25.1 m3/sn ile minimum seviyeye inmektedir. Mart ayından itibaren sıcaklık ve yağışların artmasıyla akım değerleri yükselmeye başlamaktadır. Söz konusu ayda akımın 43.9 m3/sn’ye yükselmesi, yağışların yanı sıra yüksek kesimlerdeki karların erimeye başlaması ve yüzeysel akışa geçmesiyle açıklanabilir. Nitekim akarsuyun en fazla su taşıdığı Nisan (120 m3/sn) ve Mayıs (130 m3/sn) ayları bölgede aynı zamanda en yağışlı aylardır. Yörede Haziran ayından sonra sıcaklık değerlerinin artması ve yağışların azalmasıyla beraber akım değerleri düşmeye başlamaktadır. Akarsuyun debisi Haziran ayında 72.9 m3/sn, Temmuzda 44.0 m3/sn ve Ağustos ayında 38.3 m3/sn’ye düşmektedir. Bilindiği gibi yaz mevsiminde buharlaşmanın fazla olması ve başta Kelkit Çayı olmak üzere ona karışan derelerin sulamada kullanılması akım değerlerinin düşük olmasına neden olmaktadır. Eylül ayında 33.0 m3/sn olan akım değerleri, Ekim ayında 27.5 m3/sn ve Kasım ayında ise 35.4 m3/sn olarak gerçekleşmektedir (Tablo 1.21 ve Şekil 1.10). Tablo 1.21. Yemişli köprüsü istasyonunda aylara göre sıcaklık, yağış ve akım değerleri (1981-2006). Aylar Ek K A O Ş M N M H T A E Yıllık

Ort. Akım (m3/sn) 27.5 35.4 34.8 29.3 25.1 43.9 120.0 130.0 72.9 44.0 38.3 33.0 52.85 Ort. Sıcaklık (˚C) 12.8 5.7 1.7 0.8 0.6 4.8 10.6 14.2 17.6 19.7 20.5 18.1 10.6 Ort. Yağış (mm) 50.0 44.4 39.6 38.7 28.8 30.2 38.4 64.8 34.2 7.4 2.0 5.5 384.0 Kaynak: DMİGM ve EİEİ verilerinden derlenmiştir.

mm Ort. Yağış (mm) Ort. Akım (m3/s n) m3/s n 70 140

60 120

50 100

40 80

30 60

20 40

10 20

0 0 Ek K A O Ş MNMHT A E

Şekil 1.10. Yemişli köprüsü istasyonunda aylara göre sıcaklık, yağış ve akım değerleri. Yemişli köprüsü istasyonunda yapılan ölçümlere göre ortalama akımların yıl içerisindeki sıcaklık ve yağış değerlerine bağlı olarak değişiklikler gösterdiği dikkati

63

çekmektedir. Şöyle ki; kış ayları içerisinde Şubat ayında akımın en düşük seviyeye inmesi yörede en soğuk ayın Şubat olmasıyla açıklanabilir. Bu ayda genel olarak kış mevsiminde özellikle yüksek kesimlerde yağışların kar şeklinde düşmesi akımın da azalmasına neden olmuştur. Mart ayından itibaren sıcaklık ve yağış koşulları ile akım değerleri arasında bir paralellik söz konusudur. Bilindiği gibi, karasal iklimin en dikkat çekici özelliklerinden biri maksimum yağışların ilkbahar mevsiminde düşmesidir. Bunun yanında Mart ayından itibaren yükselmeye başlayan sıcaklık değerleri, beraberinde karların erimesine ve dolayısıyla ilkbahar boyunca akım değerlerinin yüksek seviyede gerçekleşmesine neden olmaktadır Akım değerlerinin mevsimlere göre durumu ele alındığında; İlkbahar mevsimi 293.9 (% 46.1) m3/sn ilk sırada yer almaktadır (Tablo 1.22 ve Şekil 1.11). Yaz mevsiminde akım değerleri 155.2 m3/sn (% 24.3) olarak gerçekleşmiştir. Yaz mevsimini sonbahar (% 15.0) ve kış mevsimi (% 14.6) takip etmektedir. Kuşkusuz ilkbaharda akımın maksimum olmasında yağışlar ve eriyen kar örtüsü etkili olurken, kış mevsiminde yağış azlığı ve soğuk hava koşulları akım değerlerini düşürmektedir. Tablo 1.22.Yemişli köprüsü istasyonunda Kelkit Çayı’nın mevsimlik akım değerleri (m3/sn, 1981-2006). İlkbahar Yaz Sonbahar Kış

M N M H T A E Ek K A O Ş 43.9 120.0 130.0 72.9 44.0 38.3 33.0 27.5 35.4 34.8 29.3 25.1 293.9 %46.1 155.2 %24.3 95.9 %15.0 92.8 %14.6 Kaynak: EİEİ verilerinden derlenmiştir.

Şekil 1.11. Yemişli köprüsü istasyonunda Kelkit Çayı’nın mevsimlik akım değerleri. Ortalama akım değerlerinin yıllara göre değişimi irdelendiğinde; yıldan yıla farklılıklar görülmekle beraber Kelkit çayı üzerine inşa edilen barajlar nedeniyle doğal

64

akışta sapmaların olduğu dikkati çeker (Tablo 1.23). 1989’da Kılıçkaya ve 1999’da tamamlanan Çamlıgöze barajları ile 1990’da Çobanlı deresinden tahliye edilen su ile kurulan Gölova barajında su tutulmaya başlanması akım değerlerinin düşmesine neden olmuştur. Nitekim 1989 yılında akım değerlerinin bir önceki yıla göre oldukça düşük seviyede olması Kılıçkaya barajında su tutulmaya başlanmasıyla ilgilidir.102 Gerçekten de yıllar itibariyle akım değerleri incelendiğinde; 1989 yılı nisan ayında Kılıçkaya barajında su tutulmaya başlanmış ve yaklaşık bir yıl süreyle bu durum devam etmiştir. Bu nedenle 1988 yılında 94.0 m3/sn olan akım değeri 1989 yılında 40.5 m3/sn’ye düşmüştür. Ayrıca söz konusu bu barajlardan yaz aylarında tarım arazilerini sulamada yararlanılması da ortalama akım değerlerini düşürmektedir. Barajlarda su tutulmaya başlanmasından sonraki yıllarda akım değerlerinin su kullanım durumuna göre değiştiği dikkati çekmektedir. Yukarıda incelemeye çalıştığımız akım değerlerine bakarak Kelkit Çayı’nın rejimi hakkında bir fikir yürütecek olursak; akarsu rejim tiplerinden hiç birine tam olarak uymadığını görürüz. Bununla beraber ilkbahar mevsiminde maksimum seviyede su taşıması ve kış mevsimine kadar sürekli olarak akımının azalması nedeniyle Kelkit Çayı, rejiminin yağmurlu-karlı karmaşık rejim tipine103 benzediğini söyleyebiliriz. Tablo 1.23. Yemişli istasyonunda Kelkit Çayı’nın ortalama akım değerlerinin yıllara göre değişimi (1981-2006). Yıllar Akım (m3/sn) Yıllar Akım (m3/sn)

1981 58.9 1994 24.5 1982 64.3 1995 45.5 1983 44.5 1996 47.5 1984 65.7 1997 60.1 1985 43.4 1998 66.9 1986 61.7 1999 56.6 1987 78.5 2000 50.7 1988 94.0 2001 28.7 1989 40.5 2002 24.4 1990 70.8 2003 35.1 1991 48.8 2004 53.1 1992 37.9 2005 53.8 1993 65.7 2006 59.5 Kaynak: EİEİ verilerinden derlenmiştir.

102 Başıbüyük, 1999, Agt., s.91. 103 Hoşgören, 2004, Age., s.88.

65

Araştırma sahasının kuzey kesiminde yer alan Melet Çayı bir diğer önemli akarsudur. Doğu Karadeniz ile Orta Karadeniz bölümleri arasında doğal bir sınır oluşturmaktadır. Yüksek kotlarda doğu-batı doğrultusunda akan akarsu, Mesudiye ilçe merkezinin de içinde yer aldığı çöküntü alanının batısında kuzeye yönelir. Bu kesimde ormanlarla kaplı dağlık alandan geçerek dar ve derin bir vadide akışını sürdürerek Ordu ilinin doğusunda küçük bir delta oluşturarak Karadeniz'e dökülür. Kaynağını Giresun, Karagöl ve İğdir dağlarından alan derelerin birleşmeleriyle meydana gelen Meley Çayı, çalışma sahasında Kurşunlu, Devrent, Kale, Tekke ve Eğriçimen gibi derelerle beslenmektedir. Genellikle kısa boylu olan bu dereler gür kaynaklarla beslendikleri için rejimleri daha düzenlidir. Nitekim Melet havzasında Karadeniz’den gelen nemli hava kütleleri buralara kadar sokulabildiği için Karadeniz ikliminin etkileri görülmektedir. Akarsu ağlarının oluşum ve gelişimlerinde çeşitli etmenler rol oynamaktadır. Bu etmenlerden en önemlileri topoğrafya ile litolojik ve tektonik yapı özellikleridir.104 Gerçekten de farklı morfolojik yapılar üzerinde değişik akarsu ağları meydana gelebilmektedir. Bu bakımdan çalışma sahasında akarsu şebekesini öncelikle Kuzey Anadolu Fay Hattına bağlı olarak tektonik yapının belirlediğini söyleyebiliriz. Kelkit çayı araştırma sahasında Kuzey Anadolu Fay hattını takip etmektedir. Kabaca güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda kırık hattına yerleşmiş ana akarsu ile kuzey ve güneyden karışan dereler paralel-subparalel bir drenaj şebekesi meydana getirmektedir. Akarsuyun bu kesimde dar ve derin bir vadi içinde akışını sürdürmesi ve yamaç eğimlerinin yüksek olması bu drenaj şeklinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kuzey Anadolu Fay hattına bağlı olarak meydana gelen tektonik hareketler sonucunda özellikle ana akarsuya karışan büyük kollar kancalı bir drenaj şebekesiyle bağlanmışlardır. Bu hareketler sonucunda akarsuların yönleri değişebilmektedir. Bu sahalarda derelerin akış yönünün belirlenmesinde tali fayların etkisinin olduğu söylenebilir. Kelkit Çayı’na güneyden karışan Soğanlı, Cindere, Büyükdere ile kuzeyden karışan Değirmendere, Arpasekisi deresi, Derindere ve Agnus dereleri kancalı akarsu ağıyla bağlanmışlardır. Sahanın kuzeyindeki Melet havzasında çeşitli drenaj tipleri görülmektedir. Giresun dağları ile İğdir dağı arasına yerleşmiş bu akarsu, yukarı çığırında dandritik akarsu ağı oluşturmuştur. Bu akarsu şebekenin görüldüğü sahalar, yüksek kesimlerdeki

104 Hoşgören, 2004, Age., s.108.

66

aşınım düzlükleri üzerinde yer alan kaynak sularının toplanarak akarsuyu meydana getirdikleri kesimlerdir. Nitekim Kurşunlu, Sulupara, Kale ve Devrent dereleri ile bunlara karışan dereler Melet Çayı’na dandritik bir ağla bağlanmışlardır. Ancak bu dereler aynı zamanda birbirine paralel uzanan subsekant akarsulardır. İğdir dağı ve Kösedağ’dan kaynağını alarak Kelkit Çayı’na dökülen akarsuların yukarı yataklarında da dandritik drenaj özelliği dikkati çekmektedir. Araştırma sahasında önemli doğal ve beşeri bir göl bulunmamaktadır. Kızılelma köyü yakınlarında Akgöl ve Dipsiz göl olarak bilinen gölcükler yer almaktadır. Bu göller sahadaki çukur alanlarda biriken suların oluşturduğu bataklık görünümündedirler. Ayrıca Sarıçiçek yaylasında hayvanların sulanması amacıyla yapılmış küçük gölet yaz aylarında mesire yeri olarak ta değerlendirilmektedir. Alanı yaklaşık 5000 m2 kadardır.

İKİNCİ BÖLÜM 2. BEŞERİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ 2.1. NÜFUS Farklı tanımlar yapılırsa da herhangi bir yerdeki toplam insan sayısı nüfus diye tanımlanır.105 Tanımı sınırları belirlenmiş bir sahada bulunan insan sayısı şeklinde de yapabiliriz. Bu saha en küçük yerleşme birimi olabileceği gibi dünya geneli de olabilir. Koyulhisar ve çevresine tahminen M.Ö. 2000’li yıllardan beri yerleşildiği ve bölgenin nüfuslanmış bir sahada olduğu söylenebilir. Geçmişten günümüze nüfusunda doğal olarak önemli değişikliklerin olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Nüfusla ilgili tarih öncesi yazılı kaynakların bulunmayışı, tarihi devirler içerisinde de nüfusla ilgili çalışmaların çok sınırlı ve günümüze kadar ulaşamamış olması yerleşmenin geçmişi ile bugünkü nüfus durumunu karşılaştırmayı güçleştirmektedir. Diğer taraftan günümüzde dahi dünya genelinde nüfus verilerinin elde edilebilirliği konusunda zorlukların olması nüfus bilimcilerin karşı karşıya oldukları önemli bir sorundur. Nüfusla ilgili bilgileri toplamak için birinci derecede başvurulan yöntem nüfus sayımlarıdır. Devlet yönetimleri çok eski tarihlerden beri nüfus sayımı yapma girişimlerinde bulunmuşlarsa da çağdaş sayımlar oldukça yenidir.106 Bununla beraber geçmişi çok eskilere dayanan Çin ve Mısır Medeniyetleri’nde vergi almak ve asker nüfusu tespit etmek için çeşitli sayımlar yapılmış olsa da bu sayımlarla ilgili bilgiler günümüze kadar ulaşamamıştır. Cumhuriyet döneminden önceki nüfusla ilgili bilgilerimiz ise, gerek Selçuklu ve gerekse Osmanlı-Türk Devletleri döneminde, tarihçilerin bazı genel tahminlerine kaynaklık eden tahrir defterleri, mühimme defterleri, seyahatnameler, vakfiyeler ve benzerlerine dayanır.107 Osmanlı Devleti tarafından, büyük kısmı XIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XVI. yüzyıl ve XVII. yüzyılın ilk yarısında tutulan Mufassal defterler (Tapu Tahrir Defterleri) sahada bulunan bütün yerleşmeler ve bu merkezlerde yaşayan vergi nüfusu ile ilgili bilgiler içermektedir.108 Ancak bu kaynaklardan yararlanarak geçmiş

105 Hayati Doğanay, Türkiye Beşeri Coğrafyası, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları:2982, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi:877, Eğitim Dizisi:10, İstanbul 1997, s.149.  2007 yılından itibaren ADNKS ile ülke nüfusunu artık her yıl öğrenmek mümkündür. 106 Erol Tümertekin-Nazmiye Özgüç., Beşeri Coğrafya, Çantay Kitabevi, İstanbul 2005, s.233. 107 Doğanay, 1997, Age., s.151. 108 Mesut Elibüyük., “Türkiye’nin Tarihi Coğrafyası Bakımından Önemli Bir Kaynak, Mufassal Defterler”, A.Ü. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu Coğrafya Araştırmaları Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, Ankara 1990, s.14.

68

dönemlere ilişkin nüfus özelliklerine ulaşmak hemen hemen mümkün değildir. Sadece asker ve vergi verecek nüfusun dikkate alınması nüfusun özelliklerini belirlemede sınırlayıcı özelliklerdendir. Ancak yine de bir fikir vermesi bakımından oldukça önemli yazılı kaynaklar arasında yer alırlar.

2.1.1. Nüfusun Tarihsel Gelişimi 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına dahil edilen Koyulhisar’la ilgili yazılı ilk nüfus bilgilerine XV. yüzyılın son çeyreğinde tutulmuş tahrir defterinde rastlamaktayız. 1485 yılında tamamlanmış olan tahrir defterine göre Koyulhisar, Rum Beylerbeyliği’nin Karahisar-ı Şarki Sancağına bağlı bir kaza merkezi olup, 490 hane, 54 mücerred (bekar) ve 185 asker nüfus bulunmaktadır. Tarihçilerin ortalama bir değer olarak kabul ettikleri hane sayısının 5 ile çarpılması ve bu nüfusa asker nüfusun da katılmasıyla beraber Koyulhisar ilçesinde (kazasında) tahmini olarak 2700’e yakın (2689) nüfusun yaşadığı kabul edilir. Bu nüfusun 2095’i Müslüman ve 594’i gayri Müslim nüfustan oluşur. Yine 1520 yılında 3425’i Müslüman 109’u gayri Müslim olmak üzere toplam 3534 kişiye yükselen nüfus, 1569 yılında 10962’si Müslüman 4235’i gayri Müslim olmak üzere toplam 15197 kişiye ulaşmıştır (Tablo 2.1). Bu dönemde Koyulhisar kazasında 6 nahiye merkezi mevcuttu. Bunlar Hasangeriş, Yemlü, Firuz, Naiblü (Gökçekent), Sis-Orta (Ortaköy), Şahneçimeni (Çiçeközü)’dir.109 Tablo 2.1. Koyulhisar kazasının muhtelif tarihlerdeki tahmini nüfusu. Zümreler 1485 % 1520 % 1569 %

Müslüman 2095 78 3425 97 10962 72 Gayri Müslim 594 22 109 3 4235 28 Toplam 2689 100 3534 100 15197 100

Kaynak: Kaya, 1999’dan alınmıştır. Koyulhisar’da 1485–1520 yılları arasında nüfus normal bir artış hızı göstermiştir. Bu dönemi takip eden 1520–1569 yılları arasında ise kaza nüfusunda büyük bir artış yaşanmıştır. Bunda doğurganlık oranının yüksek oluşunun yanı sıra bölgede Yavuz Sultan Selim döneminde Anadolu’nun orta ve kuzey kesimlerinin siyasi istikrara kavuşmasının da etkili olduğu kabul edilmektedir.110 Yöre ile ilgili daha ayrıntılı nüfus bilgilerine XIX. yüzyılın son çeyreğinde

109 Ramazan Kaya., XVI. Asırda Koyulhisar Kazası’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı, (Yayımlanmamış Yüksel Lisans Tezi) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1999, s.78. 110 Kaya, 1999, Agt., s.79-80.

69

yazılmış olan salnamelerde rastlanmaktadır. Karahisar-ı Şarki sancağına bağlı olan Koyulhisar kazasının 1870 vilayet salnamesinde 6410 olan toplam erkek nüfusunun 5817’si Müslüman ve 323’ü hristiyan nüfus teşkil etmekteydi. Yine 1888 yılındaki Salnamesine göre, 7820’si müslüman, 290’ı hristiyan olmak üzere toplam 8110 nüfus bulunmaktaydı.111 1881–1893 yılları arasında ise 17009 olan kaza nüfusunun 303’ü gayri müslim olmak üzere toplam 8094’ü kadın, 339’u gayri müslim olmak üzere 8915’i de erkek nüfustan oluşmaktaydı.112 1903 Sivas Vilayet Salnamesi’nde Koyulhisar kazasında 9470 Müslüman erkek, 9059 Müslüman kadın, 364 Rum erkek, 289 Rum kadın, 31 Ermeni erkek, 32 Ermeni kadın olmak üzere 19245 nüfus yaşamaktaydı.113 Bu dönemde de Koyulhisar Karahisar- ı Şarki sancağının bir kazası durumunda idi (Tablo 2.2). Tablo 2.2. Koyulhisar kazasının 1903 yılına ait nüfus değerleri. Nüfus Miktarı Erkek Kadın Toplam %

Müslüman 9470 9059 18529 96.3 Rum 364 289 653 3.4 Ermeni 31 32 63 0.3 İlçe Nüfusu 9865 9380 19245 100.0 Kaynak: 1903 Tarihli Sivas Vilayet Salnamesi’nden derlenmiştir. Koyulhisar Osmanlı Devleti döneminde Karahisar-ı Şarki sancağının önemli kaza merkezlerinden biri durumundaydı. XIX. yüzyıl ortalarına doğru bir ara önemini kaybedip nahiyeliğe düşürülmüşse de, 1864 yılından itibaren tekrar kaza statüsüne getirilmiştir.114 Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Osmanlı topraklarına katılan kaza, Yavuz Sultan Selim’in İran seferinden sonra kesin olarak istikrara kavuşmuş ve nüfus da özellikle bu dönemden itibaren artmaya başlamıştır. Nitekim 1485 yılında tahmini 2689 olan nüfus, 1520’de 3534’e yükselmiş ve 1569 yılında ise 15197’ye ulaşmıştır. Ancak XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin çöküş sürecine girmesi, ülkede Fransız ihtilalinin getirmiş olduğu milliyetçilik akımıyla ortaya çıkan huzursuzluklar, ülke genelinde olduğu gibi bölgede de, toplumsal değişme ve gelişmeler başta istikrar olmak üzere nüfusu da olumsuz yönde etkilemiştir. Bununla beraber nüfus sayımlarının sürekli olarak yapılmaması, yapılan sayımların da hem nüfusun miktarını hem de niteliklerini

111 Yurt Ansiklopedisi., Anadolu Yayıncılık, Cilt:9, İstanbul 1993, s.6858. 112 Yurt Ansiklopedisi., 1993, Age., s.6858. 113 Yurt Ansiklopedisi., 1993, Age., s.6860. 114 Kaya, 1999, Agt., s.12-13.

70

ortaya koyamamış olması, sahayla ilgili coğrafi manada değerlendirme yapabilmemizi sınırlandırmaktadır. Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasından sonra periyodik sayımlar yapılmaya başlanmıştır. İlki 28 Ekim 1927’de yapılan Genel Nüfus Sayımları, 1935’ten itibaren sonu 0 ve 5 ile biten yıllarda periyodik olarak yapılmaya başlanmıştır. 1990 yılından itibaren 10 yılda bir yapılması planlanan nüfus sayımlarına 1997 yılında gereksinim duyulmuştur. Son olarak 2007 yılında yapılmaya başlanan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ile nüfusun miktarını ve özelliklerini artık yıldan yıla izlemek mümkün olabilmektedir. İlk sayımın yapıldığı 1927’den son sayımın yapıldığı 2009 yılına kadar geçen 82 yıllık süre içerisinde Koyulhisar nüfusunda değişmelerin olduğu görülmektedir (Tablo 2.3 ve Şekil 2.1). Nitekim 1965 sayımına kadar artan nüfus, bu dönemden sonra azalmaya başlamıştır. Kuşkusuz bunda ülkede meydana gelen ekonomik, toplumsal, siyasi gelişmeler ile uluslar arası ilişkilerin rolünün olduğu söylenebilir. Öte yandan çalışma sahasında bir takım idari sınır değişikliklerinin yapılmış olması da nüfus üzerinde etkili olan bir diğer etkendir. Koyulhisar’a bağlı bazı köylerin Suşehri ilçesine bağlanması nüfus miktarını düşürmüştür. Tablo 2.3. Koyulhisar’da sayım yıllarına göre nüfusun gelişimi (1927–2009). Sayım Yılı Toplam Nüfus Artan Nüfus Miktarı Yıllık Artış (%)

1927 19370 ------1935 21733 2363 1.4 1940 22595 862 0.8 1945 24593 1998 1.7 1950 28586 3993 3.0 1955 25863 -2723 -2.0 1960 27997 2134 1.6 1965 29342 1345 0.9 1970 28887 -455 -0.3 1975 28968 81 0.1 1980 26670 -2298 -1.7 1985 24218 -2452 -1.8 1990 21894 -2324 -1.9 1997 20646 -1248 -0.8 2000 21644 998 1.6 2009 12943 -8701 -5.7 Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir. Sayım devrelerini gösteren 2.3. tablo incelendiğinde; 1955 yılı hariç nüfus 1965

71

yılına kadar sürekli olarak artmıştır. İlk sayımda 19370 olan ilçe nüfusu 1965 yılında 29342 ile en yüksek değere ulaşmıştır. Bu tarihten itibaren sürekli olarak bir düşüşün olduğu görülmektedir. Bunda ilçeden 1960’lı yıllardan itibaren yurt dışına olan işçi göçleri ile ülke içindeki büyük kentlere olan göçler etkili olmuştur. İlk sayımdan 1965 yılına kadar geçen sürede nüfus miktarı % 51.5 oranında artmıştır. Bu oran Türkiye ortalamasının (% 124) altındadır. Bu sayım döneminden itibaren ülkemiz genelinde nüfusun artmasına karşın Koyulhisar’da giderek azaldığı dikkati çekmektedir. Nitekim 2009 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 12943 kişi ile Cumhuriyet tarihindeki en düşük seviyeye gerilemiştir.

Kişi 35000

30000

25000

20000

15000

10000

5000

0 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 2009

Şekil 2.1. Koyulhisar’da sayım yıllarına göre nüfus artışı. Koyulhisar Osmanlı Devleti döneminde Karahisar-ı Şarki sancağına bağlıydı. Cumhuriyet döneminde 1933 yılına kadar Şebinkarahisar iline bağlı olan ilçe, bu tarihten itibaren Şebinkarahisar’ın ilçe statüsüne getirilip Giresun’a bağlanmasından sonra Sivas iline bağlanmıştır. 1927 yılındaki sayımda 19370 olan ilçe nüfusu 2363 kişi artarak bir sonraki sayımda 21733’e yükselmiştir. Bu sekiz yıllık dönemde doğal artış hızı % 1.4 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran % 1.2 olan Sivas ilinden daha yüksek, Türkiye ortalamasından (% 1.9) ise daha düşüktür. 1935–1940 devresinde 862 kişi (% 0.8) artan nüfus 22595’e ulaşmıştır. Bu dönemde nüfus artışının az olmasında 1939 yılında meydana gelen ve tarihe Büyük Erzincan Depremi olarak geçen depremin etkileri büyüktür. Bu depremde Koyulhisar ve köylerinde 2713 can kaybı115 yaşanmıştır. Deprem sonrası evleri yıkılan insanların korku ve endişeye kapılması

115 Koyulhisar İlçe Nüfus Müdürlüğü kayıtlarından elde edilmiştir.

72

ülkemizin büyük kentlere göçü hızlandırmıştır. Türkiye genelinde bu dönemdeki artış oranı % 2.0 olarak gerçekleşmiştir. 1940–1945 devresinde Cumhuriyet tarihinin en düşük doğal artış hızı (% 1.0) ortaya çıkmıştır. 1929 dünya ekonomik buhranı ve İkinci dünya savaşının etkileri bu oranın düşmesinde başlıca etkenlerdir. Bu dönemde çalışma sahasında nüfus 1998 kişi artarak 24593’e yükselmiştir. Nüfus artış oranı % 1.7 ile Türkiye ortalamasının üzerinde gerçekleşmiştir. Bununla beraber yetişkin erkeklerin silah altına alınmasından dolayı bu dönemde kadın nüfus fazlalığının olduğu göze çarpmaktadır. Nitekim bu beş yıllık dönemde erkek nüfus 858 kişi artarken, kadın nüfus 1140 kişilik bir artış göstermiştir. Koyulhisar’da 1945-1950 devresi 2000 sayımını dikkate almazsak en yüksek yıllık artışın olduğu dönemdir. Yıllık artış hızı % 3.0 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde 3993 kişi artan ilçe nüfusu 28586’e yükselmiştir. Bu yüksek nüfus artışında Büyük Erzincan depreminin etkilerinin ortadan kaybolması, ekonomik ve sosyal koşulların giderek düzelmeye başlaması ve ülke genelindeki seferberlik halinin kaldırılmasının etkili olduğunu söyleyebiliriz. Çalışma sahasının nüfusu, 1950–1955 devresinde bir önceki döneme göre 2723 kişi azalarak 25863’e gerilemiştir. Bu dönemdeki yıllık artış hızı % -2.0 olarak gerçekleşmiştir. Nüfusun bu kadar düşük olmasının nedeni; idari yapıda meydana gelen değişikliklerdir. Koyulhisar’a bağlı Naipli (Gökçekent) bucağı ve bağlı 13 köyün Suşehri ilçesine bağlanması bu durumu ortaya çıkarmıştır. Nitekim 1950 yılındaki DİE verilerine göre 1195 km2 olan Koyulhisar ilçesinin alanı 1955 sayımında 1013 km2 olarak gösterilmiştir. Ayrıca Suşehri ilçesinin 1950 yılında 4994 olan şehir nüfusunun 1955 yılında 5086’ya yükselmesi116, buna karşılık ilçe toplam nüfusunun 39540’dan 43358’e ulaşması doğal artıştan ziyade mülki yönetim sınırı değişikliğinden kaynaklanmaktadır. İlçenin toplam nüfusu 1955–1960 devresinde bir önceki devreye göre 2134 kişi artarak 27997’ye yükselmiştir. Bir önceki dönemde Naipli (Gökçekent) nahiyesi ve bağlı 13 köyün ilçe idari sınırlarından ayrılmasıyla azalış gösteren nüfus artış oranı, bu dönemde % 1.6 artmıştır. Aynı devrede Sivas ili genelinde artış oranı (% 2.7) Türkiye ortalamasına (% 2.9) yakın olduğu halde, ilçedeki artış oranı bu değerin altında seyretmiştir. Bu devre Cumhuriyet Türkiye’sinin o zamana kadarki en hızlı gelişme

116 DİE nüfus verilerinden yararlanılmıştır.

73

dönemi117 olduğundan yöreden ülkenin batısına ve yurt dışına işçi göçlerinin başladığı döneme denk gelmektedir. Özellikle ulaşım sistemlerinde meydana gelen gelişmeler büyük kentlere ulaşımı kolaylaştırmıştır. Bu durum beraberinde buralara göçü teşvik etmiştir. Diğer taraftan ilçede tarım arazilerinin kısıtlı ve eğitim hizmetlerinin de yetersiz olması diğer önemli nedenler olarak sıralanabilir. 1960–1965 devresi ülkemizde iç ve dış göçlerin yoğun olduğu bir dönemdir. İlçe nüfusu bu dönemde bir önceki sayım dönemine göre 1345 kişi artarak 29342 ile en yüksek toplam nüfusa ulaşmıştır. Yıllık nüfus artış hızı % 0.9 ile Sivas il geneline (% 1.1) yakın olup, Türkiye ortalamasının (% 2.3) altında gerçekleşmiştir. Bu durumu hem il genelinden hem de ilçeden gerçekleşen iç ve dış göçlerle açıklayabiliriz. Nitekim bu dönem ülkemizde özellikle yurt dışına göçlerin çok yoğun olduğu bir devredir. Ekonomik nedenlerden kaynaklanan göçler sonucunda Koyulhisar’dan çok sayıda insan yurt dışına göç etmiştir. 1965’ten sonra ilçe nüfusu giderek azalmaya başlamıştır. 1965 yılında 29342 olan nüfus 1970 yılında 455 kişi azalarak 28887’ye gerilemiştir. Bu dönemde kasaba nüfusunda Şeyhler köyünün belediye sınırlarına dahil edilmesiyle küçük bir artış (886 kişi), kırsal nüfusta ise bir azalmanın (1441 kişi) olduğu dikkat çekmektedir. Buradan köylerden kasaba merkezindeki idari birimlerde çalışmak üzere az da olsa nüfusun göç ettiğini söyleyebiliriz. Bu dönemde çalışma sahasında % -0.3 olan doğal nüfus artış hızı, Sivas ilinde % -0.8 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye ortalamasının % 2.5 olduğu dikkate alınırsa sahadan göçlerin önemi ortaya çıkar. 1970–1975 döneminde nüfusta çok az bir artış (% 0.1) meydana gelmiştir. Bir önceki dönemde 28887 olan nüfus 28968’a yükselmiştir. Kasaba nüfusunda çok az bir yükselmenin (337 kişi), kırsal nüfusta ise az bir düşüşün (260 kişi) olduğu görülmektedir. 1975 döneminden itibaren nüfus artış oranı negatif değerlerde seyretmektedir. Bu dönemde 1970–1975 devresine göre 2298 kişi azalan ilçe nüfusu 28968’den 26670’e düşmüştür. Yıllık nüfus artış hızı % -1.7 olarak gerçekleşmiştir. Yine bu dönemde Aşağıkale köyünün belediye sınırlarına dahil edilmesi kasaba nüfusunu 3524’ten 3861’e yükseltmiştir. İlçede doğumların ölümlerden fazla olmasına rağmen nüfusun azalmasını göçlerle açıklayabiliriz. Nitekim 1980 yılında ilçede 1883

117 Doğanay, 1997, Age., s.158.

74

çocuk dünyaya gelmiş, 377118 kişi ölmüştür. İki değer arasında fark yaklaşık 1506 kişi olmasına rağmen ilçe genelinde nüfus azalmıştır. Araştırma sahasının nüfusu 1980–1985 devresinde azalmaya devam etmiştir. 1975–1980 döneminde 26670 olan nüfus 24218’e gerilemiştir. Bu dönemin artış oranı % -1.8 olarak gerçekleşmiştir. Kırsal nüfus azalmasına rağmen kasaba nüfusunda artış olmuştur. Nitekim 1980 sayımında 3486 olan kasaba nüfusu 1985 döneminde % 6.2 artarak 4558’e yükselmiştir. Buna karşılık kırsal nüfus 23184’ten 19660’a gerilemiştir. Bu durum 1980’lerden günümüze ülkemizde kırsal kesimden kentlere göçün kademeli ilerlediğini göstermesi açısından dikkat çekici bir örnektir. İlçe merkezinde az da olsa kamu yatırımlarının olması nüfusun artışına neden olmuştur. Diğer taraftan kentsel işlevlerinin fazla gelişmemiş olması Koyulhisar’da göçün yönünü başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere yöneltmiştir. Özellikle halk arasında dereyolu olarak bilinen E–80 karayolunun Kelkit vadisinden İstanbul bağlantısını sağlaması bu göç hareketinin yönüne önemli katkı sağladığını söyleyebiliriz. 1985–1990 devresinde de çalışma sahasında nüfusun azaldığı gözlenmektedir. 1985 sayımında 24218 olan nüfus % -1.9 azalarak 21894’e gerilemiştir. Bu dönemde ülkemiz artış hızının % 2.4 olduğu dikkate alındığında, çalışma sahasındaki artış hızının bu değerin çok altında olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde dikkati çeken en önemli husus kasaba nüfusunun artmasıdır. 1985 sayımında 4558 olan kasaba nüfusu 1990 sayımında 6042 ile sayım dönemleri içinde en yüksek düzeye ulaşmıştır. Kasaba nüfusunun yıllık % 5.6 oranında artışında başta orman işletmelerine bağlı birimlerin kurulması olmak üzere, çeşitli kamu kuruluşlarına alınan kamu görevlileri ve eğitim için köylerden buraya göç eden aileler önemli rol oynamaktadır. Ülkemizde 1990–1997 devresinde % 1.5 nüfus artış oranı görülmektedir. Bu dönem 1945 ve 2007 sayım dönemlerinden sonra ülkede nüfus artışının en az olduğu dönemdir. Bu dönemde araştırma sahasında nüfus artış hızı % -0.8 olarak gerçekleşmiştir. 1990 sayımında 21894 olan nüfus 20646’ya gerilemiştir. Bu sayım döneminde, Koyulhisar’ın idari olarak bağlı olduğu Sivas ilinde artış oranı % -1.3 olmuştur. Sivas ili genelinde özellikle kırsal nüfusta azalma olduğu dikkati çeker. Bilindiği gibi ülkemizde makineli tarımın giderek yaygınlaşması köylerden kentlere olan göçün nedenlerinden biridir. Nitekim ülkemiz genelinde 1985 sayımından sonra

118 Koyulhisar Nüfus Müdürlüğü Kayıtlarından alınmıştır.

75

kentsel nüfus kırsal nüfustan fazla olmaya başlamıştır. Ancak çalışma sahasının engebeli bir yapıya sahip olması tarım alanlarını kısıtlamıştır. Koyulhisar kasabasının kentsel işlevlerinin gelişmemiş olması da yöreden nüfusun göçüne zemin hazırlamıştır. Çalışma sahasında 2000 yılında yapılan sayıma göre nüfus 21644’dür. 1997 sayımına göre % 1.6’lık bir artışın (998 kişi) olduğu görülmektedir. Ancak, 2000 sayımında gerçek dışı beyan edilen nüfusun yazılması bu oranı ortaya çıkarmıştır. Bunda İller Bankası yoluyla hazineden daha fazla pay alma düşüncesi etkili olmaktadır. Bu üç yıllık dönemde Sivas ili genelinde de % 3.3 gibi yüksek bir artışın ortaya çıktığı dikkati çekmektedir. Ülke genelinde yıllık nüfus artış hızı da % 2.9 gibi yüksek bir değerdedir. Nitekim 2000 nüfus sayımıyla ilgili Erzincan üzerine çalışma yapan AKPINAR’ın tespitleri de görüşümüzü doğrulamaktadır.119 Çünkü gelişen hayat koşulları, eğitim düzeyinin yükselmesi, kadının iş hayatına atılması gibi nedenlerle ülkemizde nüfus artış hızı giderek azalmaktadır. Ülkemizde 2009 yılında yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre Koyulhisar’ın nüfusu 12943’dür. 1997–2009 yılları arasındaki on iki yıllık dönemde nüfus artış oranı % -3.9 olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde Sivas ili nüfusu artış oranı % -0.9 olarak gerçekleşmiştir. Ülke geneli nüfus artış oranı ise % 1.2’dir. Ülke genelinde nüfus artmasına rağmen Sivas ilinde ve çalışma sahasında nüfusun azalması, ülke genelinde giderek kentli nüfus oranının artması ve buna paralel olarak bölgeden devam eden göç hareketleri ile açıklanabilir. Bu bakımdan Koyulhisar’ın coğrafi olarak içinde bulunduğu Karadeniz Bölgesi ile benzer özellikler gösterdiğini söyleyebiliriz. Araştırma sahasında kent yerleşmesi olarak nitelendirebileceğimiz yerleşme yoktur. İlçe merkezini hem nüfus hem de işlevsel özelliklerinin sınırlı olmasından dolayı kasaba olarak nitelendirmenin daha gerçekçi olacağı kanısındayız. 1990 yılına kadar bazı dönemler dışında (1950–1970) sürekli artan kasaba nüfusu bu tarihten itibaren tekrar azalmaya başlamıştır. 1927 sayımında 2136 olan kasaba nüfusunda 1970 yılına kadar ciddi bir artışın olmadığı görülmektedir. Bu dönemler arasında kasabada, yönetim işlevinin yanında diğer işlevlerin gelişmemiş olması da nüfusun az olmasının başlıca nedeni olarak gösterilebilir. Daha sonraki dönemlerde yönetim işlevinin yanı sıra hizmetler ve ekonomik işlevlere bağlı olarak nüfus giderek artmaya başlamıştır. Nitekim bu

119 Erdal Akpınar., “2000 Genel Nüfus Sayımına Eleştirel Bir Bakış: Erzincan Örneği”, Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:14, Erzurum 2005, s.31-46.

76

dönemden sonra kasabadaki kamu kuruluşlarına memur alınmasına bağlı olarak nüfusun bir miktar arttığı gözlenmektedir. 1990 döneminde en yüksek seviyeye (6042 kişi) ulaşan kasaba nüfusu bu dönemden sonra azalmış ve 2009 yılında 4426’ya gerilemiştir. Kuşkusuz bu azalışta kasabanın büyümesine katkı sağlayacak yatay gelişme sahasının yetersiz kalması, ticari, ekonomik ve sosyal imkânların kısıtlı olması gibi nedenlerin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu ve benzeri sınırlılıklar ilçe genelinde olduğu gibi kasabada da göç hareketlerinin yoğun bir şekilde yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Koyulhisar ilçesindeki kır nüfusu 1965 dönemine kadar sürekli olarak artmıştır. Bu döneme kadar toplam nüfus içerisindeki kır nüfusu % 90’nın üzerinde gerçekleşmiştir. 1965 döneminden sonra ülkemiz genelinde olduğu gibi saha genelinde de kırsal nüfusun yoğun bir şekilde göç hareketlerine katıldığı dönem olarak dikkati çeker. Nitekim ilçedeki köylerin nüfusları bu dönemden itibaren sürekli olarak azalmaya başlamıştır (Tablo 2.4 ve Şekil 2.2). Tablo 2.4. Koyulhisar’da kırsal ve kasaba nüfusunun gelişimi (1935–2009). Yıllar Kasaba nüfusu Oranı (%) Yıllık Artış (%) Kırsal nüfus Oranı (%) Yıllık Artış (%)

1935 2136 9.8 - 19597 90.2 - 1940 1955 10.1 -1.8 20640 89.9 1.0 1945 2116 8.6 1.6 22477 91.4 1.7 1950 2720 9.5 5.0 25866 90.5 2.8 1955 2542 9.8 -1.4 23321 90.2 -2.0 1960 2610 9.3 0.5 25387 90.7 1.7 1965 2538 8.6 -0.6 26804 91.4 1.0 1970 3524 12.2 6.6 25363 87.8 -1.1 1975 3861 13.3 1.8 25107 86.7 -0.2 1980 3486 13.1 -2.0 23184 86.9 -1.6 1985 4558 18.8 5.4 19660 81.2 -3.3 1990 6042 27.8 5.6 15852 72.2 -4.3 1997 5481 26.5 -1.9 15887 73.5 0.1 2000 5706 26.4 1.3 19228 73.6 6.4 2009 4426 34.2 -2.8 8517 65.8 -9.0 Kaynak: D.İ.E. Genel Nüfus Sayımı verilerinden derlenmiştir.

77

Kişi Kasaba nüfusu Kırsal nüfus 30000

25000

20000

15000

10000

5000

0

1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 2009 Şekil 2.2. Koyulhisar’da kırsal nüfus ve kasaba nüfusunun gelişimi. Araştırma sahası sınırları içerisinde 2009 yılı itibariyle 44 köy ve 1 kasaba yer almaktadır (Tablo 2.5). Tablo 2.5’in incelenmesi ile anlaşılacağı gibi, yerleşmelerin nüfusları 1940 sayımından 1965 sayımına kadar sürekli artmış, 1965’ten sonra ise sürekli olarak azalmıştır. Bu iki sayım devresi arasında sadece 5 köyün (Çiçeközü, Günışık, Sütlüce, Taşpınar, Yenice) nüfusu azalmıştır. Bu durumu göç hareketinin bu köylerde daha erken başlamasıyla açıklayabiliriz. 1965 devresinden 1990 devresine kadar olan dönemde, köylerden sadece 4’ünün (Gökdere, Aksu, Çandır, Kurşunlu) nüfusu artmıştır. Bu köylerden Gökdere dışındakiler Sisorta bölgesinde yer almaktadır. Burada bulunan kurşun madeni işletmelerinden dolayı bu köyler nispeten nüfuslanmıştır. Bölgedeki 39 köyün nüfusu çeşitli oranlarda azalmıştır. Bu dönem ülkemizde hem iç göç hem de dış göç hareketlerinin yaşandığı dönemdir. Çalışma sahasında arazi koşullarının engebeli olması tarımsal faaliyetleri güçleştirmektedir. Bu durum sahada sürekli göçe neden olmaktadır. 1990–2000 sayım döneminde çalışma sahasında 13 köyün (Bahçeköy, Bozkuş, Değirmentaş, Gökdere, Sarıharman, Sarıkaya, Sugözü, Yolüstü, Ortaköy, Aksu, Ballıca, Kavacık, Kızılelma) nüfusu artmış, diğerleri ise azalmaya devam etmiştir. Bu köylerden bazıları (Aksu, Ortaköy, Ballıca) Sisorta bölgesindeki kurşun madeninden dolayı nüfuslanmışlardır. Bazılarında (Sugözü, Bahçeköy, Gökdere) elverişli ulaşım şartlarına bağlı olarak artış olmuştur. Değirmentaş köyünde Jandarma karakolunda bulunan asker nüfus artıştaki önemli etkendir. Bu dönemde 31 köyün nüfusu azalmıştır. Nitekim 1970 sayımından itibaren bölgedeki kır nüfusu sürekli olarak azalmıştır.

78

Tablo 2.5. Koyulhisar’daki yerleşmelerin sayım dönemlerine göre nüfusları (1940-2009). Yerleşme 1940 1950 1960 1970 1980 1990 1997 2000 2009 Koyulhisar 1955 2720 2610 3524 3486 6042 5481 5706 4426 Akseki 823 1074 1090 1218 970 491 273 380 290 Aşağıkale 433 568 628 430 ------Aydınlar (Allar) 623 768 939 916 732 480 293 356 244 Bahçeköy (Bahça) 506 600 751 788 885 613 284 1783 251 Boyalı 530 614 705 732 618 326 380 285 198 Bozkuş -- 159 191 228 191 124 104 153 51 Çaylı (Evkerek) ------443 354 331 261 273 224 Çiçeközü (Şahnaçimen) 264 415 240 220 170 116 112 77 70 Çukuroba (Eksala) 499 602 686 658 560 327 153 205 120 Değirmentaş 100 145 346 216 227 157 105 179 61 Dilekli (Cifeniz) 347 451 586 489 446 266 180 186 133 Ekinciler (Arzuman) -- 113 128 157 228 126 ------Ekinözü -- -- 189 180 165 100 75 95 51 Gökdere (Mudasun) 528 690 503 631 718 586 746 1639 381 Gölcük 345 412 555 538 456 315 219 270 171 Günışık (Ortakpara) 296 378 205 211 218 118 78 151 64 Hacıilyas ------152 39 40 29 İkizyaka (Fitense) -- -- 262 259 242 184 78 100 110 İskenderşeyh 305 355 429 377 221 106 132 69 64 Kadife 572 731 823 903 734 562 384 346 360 Kalebaşı (Zuham) 259 359 448 474 430 275 196 134 184 Karaçam (Turhu) 506 563 541 474 302 161 155 146 88 Karkın -- 210 241 232 201 124 ------Kayaören (Kesirosun) 246 312 385 420 398 308 214 195 189 Kılıçpınarı (Geley) 370 480 560 556 385 228 166 161 102 Ortaseki 683 929 1158 1162 1070 730 441 498 383 Sarıharman (Musaferiz) 308 443 447 371 297 139 121 146 117 Sarıkaya (Çorak) ------487 429 176 219 180 112 Sugözü (Eksi) 569 730 862 874 1076 528 1058 1638 243 Sütlüce (Hais) 516 602 433 452 434 290 168 196 129 Şeyhler ------200 ------Taşpınar (Cüne) 449 485 311 278 321 218 114 81 99 Yağcılar (Pünk) -- -- 324 321 400 253 117 105 84 Yalnıztepe (Cörgü) 494 619 730 641 591 424 264 273 211 Yeniarslan 179 231 386 270 352 141 128 76 85 Yeşilyurt -- -- 372 257 192 106 98 75 108 Yolüstü (Harun) -- -- 247 227 280 180 156 191 137 Y.kale (Kale-i Bala) 1185 1403 1637 1492 1248 814 459 468 -- Ortaköy (Yılanlıca) -- 421 638 608 743 489 402 635 274 Aksu 429 529 703 923 1053 914 1532 1731 809 Ballıca (Zunar) 500 619 768 835 795 807 1962 1797 479 Çandır 261 351 546 668 808 615 408 444 330 Gümüşlü (Kan) 340 373 521 452 583 422 341 353 273 Güzelyurt (Hüsünlü) 679 812 835 715 750 664 373 591 408 Kale**** 424 512 711 ------Kavacık -- 517 707 721 458 301 127 310 158 Kızılelma 931 1077 1154 965 784 497 2074 1827 376 Kurşunlu (Muradun) ------185 216 218 135 149 109 Küplüce ------192 167 119 69 70 39 Yenice 314 220 294 317 286 231 138 171 119 Kaynak: D.İ.E. Genel Nüfus Sayımı verilerinden derlenmiştir.

 1957 yılında hazırlanan Ad Değiştirme İhtisas Kurulu ile ülkemizde birçok yerleşmenin adı değiştirilmiştir. Koyulhisar’da da bu kurul tarafından bazı köylerin adları değiştirilmiştir. 1960 sayımından önceki nüfus çizelgelerinde köylerin eski daları yer alırken, bu dönemden sonra yeni adları kullanılmıştır. Bu açıdan köylerin eski isimleriyle beraber verilmesi uygun görülmüştür.  Aşağıkale köyü 1977 yılında kasabanın bir mahallesi durumuna getirilmiştir.  Bu köyler 1990 yılında ilçe statüsüne getirilen Doğanşar’a bağlanmıştır.  Şeyhler köyü 1972’de Yukarıkale köyü ise 2008 yılında Koyulhisar belediyesi sınırlarına dahil edilerek bugün kasabanın birer mahallesi durumundadırlar. Kale köyü 1967’de idari olarak Suşehri’ne bağlanmıştır.

79

Araştırma sahasında yapmış olduğumuz mülakatlara göre, ilçe dışına göç etmiş olan ailelerin bir kısmının emekli olduktan sonra geriye döndükleri tespit edilmiştir. İlkbahar aylarında sahaya gelen bu nüfus kitlesi havaların soğumaya başladığı güz aylarında tekrar ayrılmaktadırlar. Zaten yaz aylarında nüfusun önemli derecede artması bu gurbetçi nüfustan kaynaklanmaktadır. Bu insanların Koyulhisar kasabası ve köylerinde çağdaş konutlar inşa ettikleri görülmektedir. Bu geriye dönüşte kent hayatının sıkıcı ortamından uzaklaşmak, sıla özlemi gidermek ve akraba ziyaretleri etkili olmaktadır. 2000 sayımında nüfusu artan köylerin nüfus artışına neden olan etkenlerden biri de, ikametgahı ilçe dışında olmasına karşılık sayım döneminde köyde kayıt altına alınan nüfustan ileri gelmektedir. Devlet hizmetlerinden daha fazla pay alma düşüncesi bu durumu ortaya çıkarmaktadır.

2.1.2. Nüfus Hareketleri Hemen her ülkede toplam nüfus miktarları üzerinde doğumlarla ölümler arasındaki fark en büyük etkiye sahiptir. Göçler ise, yalnızca ülke içi nüfus miktarlarında büyük değişimlere yol açabilmektedir.120 Bilindiği gibi sanayi devrimiyle beraber kırsal kesimden kentlere doğru bir göç hareketi başlamış, hatta göçün boyutları ülkelerin sınırları ötesine geçmiştir. Bu dönemde gelişen hayat koşulları beraberinde doğum oranının artmasına, ölümlerin azalmasına neden olmuştur. Dünya nüfusunun 1825 yılında bir milyara ulaşması için iki milyon yıl geçmesi gerekmiştir. Ancak sanayi devrimiyle birlikte ikinci milyarı bulması 1925 yılında yani yüz yıllık bir dönemde gerçekleşmiştir. Bir sonraki milyara otuz beş yılda ulaşan nüfus, dört milyara on beş yıl sonra ulaşmıştır.121 Bütün bu bilgiler ışığında dinamik bir yapıya sahip olan nüfusun bu özellikleri çalışma sahasında da ele alınacaktır.

2.1.2.1. Doğumlar ve Ölümler Herhangi bir yerdeki nüfus kitlesinin en önemli değişkenlerinden biri de doğumlar ve ölümlerdir.122 Doğumlar ve ölümler arasındaki fark bilindiği gibi nüfus artışının en önemli göstergesidir. Gerek ülkemiz genelinde ve gerekse araştırma sahasında gelişen hayat koşullarına bağlı olarak doğal nüfus artış hızı giderek

120 Tümertekin-Özgüç, 2005, Age., s.249. 121 Clive Ponting., Dünyanın Yeşil Tarihi (Çev. Ayşe Başcı-Sander), Sabancı Üniversitesi, Detay Basım Ltd., İstanbul 2000, s.211. 122 Doğanay, 1997, Age., s.160.

80

düşmektedir. Toplumsal değişmeler, kadının iş hayatına atılması, milli gelirin artması, eğitim düzeyinin yükselmesi, çocuk ölümlerinin azalması gibi nedenlere bağlı olarak nüfus artışında önemli değişmeler olmuştur. Bununla beraber ülkemizde bölgeler arası gelişmişlik farkının olması, bazı bölgelerimizde doğum oranının hala yüksek olmasına neden olmaktadır. 1960 sayımında % 2.9 olan ile en yüksek seviyeye ulaşan yıllık nüfus artış hızı bundan sonraki dönemlerde azalmaya başlamıştır. Nitekim 2009 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 1997 ile 2009 sayım dönemi arasında ülkemiz genelinde yıllık artış oranı % 1.2’ye gerilemiştir. Araştırma sahasından uzun yıllardan beri göç hareketleri yaşanmaktadır. Yöreden göç eden aileler başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlere göç etmektedir. Buralara yerleşen bu ailelerin hayat koşullarının gelişmesine bağlı olarak çocuk sayısının düştüğü görülmektedir. Yine E–80 karayolunun ilçeden geçmesi gerek yakın çevredeki ve gerekse büyük kentlerdeki hastanelerde tedavi imkanını sağlamaktadır. Son yıllarda ülkemiz genelinde yaygınlaştırılan aile hekimliği yöredeki insanların bilinçlenmesine ve doğum oranının düşmesine neden olmaktadır. Koyulhisar’da 2007 yılı sağlık ocakları verilerine göre canlı doğan bebek sayısı 138’dir. Bir bölgedeki 15–49 yaş dilimlerindeki toplam kadın nüfustan 1000 kadın başına düşen yıllık doğum sayısı genel doğum oranı olarak bilinmektedir.123 Çalışma sahasındaki doğan çocuk sayısını 15–49 yaş arasındaki nüfusa oranladığımızda (2687 kişi) doğum oranı ‰ 65.0 olarak gerçekleşmiştir. Bir yıl içindeki canlı doğum sayısının aynı yıl içindeki genel nüfusa bölünüp binle çarpılması sonucu elde edilen ham doğum oranına124 göre çalışma sahasının ham doğum oranı ‰ 11.6 olarak hesaplanmıştır. Bu değer 2000 yılı ‰ 25.3 olan Türkiye oranının altındadır.125 Çalışma sahasında doğurganlık çağındaki nüfusun az olması, aile planlaması çalışmalarının köylere kadar yaygınlaşması ve basın yayın kuruluşlarının aileler üzerindeki etkilerinin yıllık doğum oranı üzerinde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Sağlık ocağı kayıtlarına göre çalışma sahasında 2007 yılı itibariyle 53 ölüm olayı yaşanmıştır. Bir bölgedeki ölüm sayısının toplam nüfusa bölünüp, binle çarpılması olarak tanımlanan ham ya da genel ölüm oranına126 göre araştırma sahasında ölüm oranı ‰ 4.5 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran ülkemiz ortalaması (‰ 4.5) ile paralellik

123 Doğanay, 1997, Age., s.160. 124 Tümertekin-Özgüç, 2005, Age., s.251. 125 http://www.tuik.gov.tr 126 Doğanay, 1997, Age., s.160. Tümertekin-Özgüç, 2005, Age., s.255.

81

göstermektedir. Ölümler içerisinde genel olarak yaşlı nüfus diye nitelendirilen 65 yaş üstü nüfus ağırlıktadır. Sahada az olmakla birlikte bebek ölümleri ve değişik hastalıklardan ölen genç nüfus da vardır. Doğum oranının ‰ 11.6 ve genel ölüm oranının ‰ 4.5 olduğu ilçede, yıllık nüfus artış hızı ‰ 7.1‘dir. Bu değer, ülkemiz ortalamasının üzerinde olmasına rağmen, bölge aşırı göç verdiğinden gerçekte sahada artış daha azdır.

2.1.2.2. Göçler Göç olgusu nüfus ile kaynaklar arasındaki denge arayışının bir sonucu olarak değerlendirilmekle birlikte, aynı zamanda çağdaş dünyanın en önemli sorunlarından birini oluşturur.127 Bugün ekonomik olarak geri kalmış ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde nüfus değişik nedenlerle yer değiştirmektedir. Farklı bilimlerin araştırma konuları arasında yer alan göç olgusu, sonuçları itibariyle coğrafyanın da yakından ilgilendiği konular arasında yer almaktadır. Bu nedenle çalışma sahasındaki göç hareketinin boyutlarını ortaya koymadan önce göçün tanımını yapmak gerekir. Göç, bireylerin coğrafi olarak bulunduğu yerden ayrılarak yerleşmek amacıyla başka bir yere gitmesi şeklinde tanımlanabilir.128 İnsanların oturduğu yeri devamlı ya da uzun süreli olarak değiştirme olayını ifade etmektedir.129 Nüfusun aileleriyle beraber yaşadıkları yeri terk edip, kısa süreli ya da devamlı yaşamak amacıyla başka bir yere gitmesi olarak tarif edilebilir.130 Sosyologlar ise göçü, insanların içinde yaşadıkları coğrafi ve sosyo- kültürel çevreden ayrılarak başka bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreye girmesi olarak tanımlamaktadır.131 Göç hareketlerinin geçmişten günümüze en önemli nedeni maddi güçlükler olmakla birlikte eğitim, sağlık, kan davası, toprak yetersizliği ve doğal afetler diğer faktörler de etkilidir. Araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesi, ülkemizin en fazla göç veren bölgelerinden biri olan Karadeniz Bölgesi’nde yer almaktadır. Ülkemizde yaşam koşullarının giderek iyileşmesi nüfusun artmasını teşvik etmiştir. Bilindiği gibi sahada tarım arazilerinin sınırlı olması, artan nüfusun ihtiyaçlarına cevap verememektedir.

127 Erdal Akpınar., Şiran İlçesinin Coğrafyası, Pegema Yayıncılık, Ankara 2007, s.72. 128 Fatih Çelik., “Türkiye’de İç Göçler”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:22/1, Adana 2007, s.88. 129 Tümertekin-Özgüç, 2005, Age., s.307. 130 Doğanay, 1997, Age., s.172. 131 Esma Durugöl., II. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Toplum ve Göç, Kasım 1996 Mersin, DİE Yayın No:2046, Ankara 1997, s.95.

82

Diğer taraftan sosyal olayların da buna eklenmesiyle beraber sahada yoğun bir göç hareketi yaşanmaktadır. Nitekim eğitim, sosyal, ticari ve sağlık kuruluşlarının sınırlı olması özellikle büyük kentlere doğru nüfus akımına neden olmaktadır. İlçede göç hareketlerinin bu kadar fazla oluşunda bazı nedenler ön plana çıkmaktadır. Köy-Mahalle Muhtarlıkları Bilgi Formlarından edindiğimiz bilgilere göre; ilçeden gerek yurt içine ve gerekse yurt dışına olan göçün en önemli nedeni toprak yetersizliğidir (% 29.4). Onu geçim sıkıntısı (% 24.2), iş bulma (% 21.3), eğitim (% 14.1), sağlık (% 5.2), doğal afet, kan davası ve diğer nedenler (% 5.8) takip etmektedir. İlçede göç hareketlerinin tarihi oldukça eskilere dayanmaktadır. Tarih boyunca çok sayıda devletin egemenliğine giren yörede, doğal, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı olarak nüfusun da değiştiğini söyleyebiliriz. Bilindiği kadarıyla bölgeye yönelik en önemli göç hareketi Türk boyları tarafından gerçekleştirilen tarihi Türk akınlarıdır. İlk olarak 1018 yılında Çağrı Bey ile başlayan Anadolu akınları Selçuklu Devleti’nin kurulmasına kadar (1040) keşif amaçlı yapılmış, bu tarihten sonra hızlı bir şekilde bölgeye göç hareketleri başlamıştır. Malazgirt savaşından sonra Anadolu’nun kapılarının Türklere açılması Orta Asya’dan gelen Türkmen boylarının bölgeye yerleşmesini kolaylaştırmıştır.132 Selçuklu sultanı Alparslan’ın komutanlarından Artuk Bey 1074 yılında Kelkit havzasında Niksar, Koyulhisar ve Şebinkarahisar’ı alarak Türk topraklarına katmıştır.133 Bu tarihten sonra bölgeye çok sayıda Oğuz boyu yerleşmeye başlamıştır. Koyulhisar çevresine yerleşen Oğuz boyları tarihi kaynaklara göre Yazır, Karkın, Ala-Yundlu, Yüreğir, Kınık ve İğdir boylarına mensup olanlardır.134 Araştırma sahasındaki bazı köy, mahalle ve mezraların bu boy isimlerini aldığı görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerdeki genel özelliklerden biri, değişik nedenlere ve olaylara bağlı olarak gelişen göç olgusudur. Bu süreç, sınırlar itibariyle iki kısımda ele alınmaktadır. Bir ülkenin kendi sınırları içerisinde meydana gelen göçler, iç göçler olarak adlandırılır. Bu olay kırdan-kıra, kırdan-kente, kentten-kıra ve kentten-kente şeklinde olmaktadır. Ülke sınırları dışına yapılan göçler ise, dış göçler olarak adlandırılır. Bu kıta içerisinde olabileceği gibi, kıtalar arası da olabilmektedir. Çalışma sahasındaki göç hareketlerini iç ve dış göçler şeklinde ele alacağız.

132 Osman Turan., Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, İlaveli 3. Baskı, Dergah Yay. No:73, Tarih Dizisi:5, İstanbul, 1971, s.281-303. Osman Turan., Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul Matbaası, No:5, İstanbul 1980, s.1-44. 133 Yılmaz Öztuna., Büyük Türkiye Tarihi, Cilt:1, s.421. 134 Faruk Sümer., Oğuzlar (Türkmenler), İlaveli 3. Baskı, Ana Yayıncılık, No:1, İstanbul 1980, s.423-460.

83

2.1.2.2.a. Dış Göçler Ülkemizde dış göç hareketlerini; biri dış ülkelerden yurdumuza, diğeri de ülkemizden yurt dışına olmak üzere, iki şekilde ele alabiliriz.135 Kurtuluş Savaşından sonra yapılan Lozan Barış Antlaşması ile nüfus mübadelesi yapılmış ve ülkemizdeki Rumlar ile Yunanistan’daki Türkler yer değiştirmiştir. 1903 Sivas Vilayet Salnamesi’ne göre, 653 Rum ve 63 Ermeni kökenli insanın yaşadığı araştırma sahamızda, nüfus mübadelesi sonucunda 1927 sayımında iki Yunanistan, iki de Rusya doğumlu olmak üzere toplam dört kişi bulunmaktadır.136 Nüfus mübadelesiyle bölgeye gelen muhacir sayısı bu dört kişiyle sınırlı kalmıştır. Bunun dışında sahada siyasi nedenlere bağlı olarak önemli değişiklikler olmamıştır. Nitekim 1903 Sivas Vilayet Salnamesi’nde ilçenin nüfusu 19245 olarak kaydedilmiş, 1927 sayımında ise 19370 olarak gerçekleşmiştir. Savaşta ölenleri bir tarafa bırakacak olursak, bu iki değerin birbirine çok yakın olduğu dikkati çekmektedir. Sahadaki göç hareketlerinin diğerini ise, ülke dışına olan göçler oluşturmaktadır. Sahanın tarımsal potansiyelinin yer şekillerinden dolayı sınırlı olması, arazinin miras yoluyla bölünmesi, başta eğitim olmak üzere sosyal olanakların kısıtlı olması, daha iyi bir yaşam sürme isteği, çalışma sahasından yurt dışına olan göçler üzerinde etkilidir. Ülkemizde 1950’li yıllardan itibaren başlayan dış göç hareketleri 1960–1975 yılları arasında en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Göçler sonucunda göçmen işçilerinin birikimleri ile ülke kalkınmasında kaynak oluşturacakları, yurt dışına giden işçilerin hemen tümü işsiz olduğundan ülkelerindeki verim düşmesine neden olmayacakları, çoğu niteliksiz olan göçmen işçilerin gelişmiş sanayi ülkelerinde öğrenecekleri nitelikler sayesinde ülkelerine geri döndüklerinde nitelikli oldukları alanlarda çalışmalarını sürdürecekleri düşünülmüştür.137 Ancak dış göç olgusunun olumlu etkilerinin beklendiği bu konular, batı teknolojik ve toplumsal değerlerinin ülkeye aktarılması yoluyla toplumsal gelişme ve değişmeye katkıda bulunacağı beklentisi gerçekleşmemiş, aksine ülkesine geri dönen gurbetçilerimiz yeni sorunlara kaynaklık etmiştir.138 Bugün emekli olan bazı işçilerin ilçelerine geri döndükleri tarafımızdan tespit edilmiştir. Ancak büyük çoğunluğu geri döndükten sonra büyük kentlere yerleşmişlerdir.

135 Doğanay., 1997, Age., s.176. 136 D.İ.E. 1927 Genel Nüfus Sayımı Sonuçları. 137 Nermin Abadan Unat-Neşe Kemiksiz., Türk Dış Göçü 1960-1984, Ankara Üniv. Siyasal Bil. Fak. Yay:555, Gelişme ve Toplum Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Yay:1, Türkiye Araştırmaları Merkezi, Ankara 1986, s.1-57. 138 M. Gönüllü., “Dış Göç”, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı:1, Denizli 1996, s.100.

84

YÜRÜDÜR tarafından yapılan bir çalışmada, Koyulhisar’dan yurt dışına yaklaşık 406 aile göç etmiştir.139 Her ailenin ortalama olarak beş kişiden oluştuğunu kabul edilirse, yaklaşık 2030 kişinin yurt dışına göç ettiği tahmin edilmektedir (Tablo 2.6). Araştırma sahasından yurt dışına olan göçlerde ülkemiz genelinde olduğu gibi Almanya başta gelmektedir. Bunda Almanya’nın işçi talebinde bulunan ilk ülke olması etkili olmuştur.140 Tablo 2.6. Koyulhisar’dan yurt dışına olan göçler (2005). Ülke Almanya Avusturya Hollanda Fransa ABD İsviçre Diğ. Toplam

Aile Sayısı 326 20 16 14 10 8 12 406 Nüfus 1630 100 80 70 50 40 60 2030 % 80.3 4.9 3.9 3.4 2.5 2.0 3.0 100.0 Kaynak: Yürüdür 2008’den değiştirilerek hazırlanmıştır. Göç eden nüfusun % 80.3 gibi büyük bir bölümü Almanya’ya, % 4.9’u Avusturya’ya, % 3.9’u Hollanda’ya, % 3.4’ü Fransa’ya, % 2.5’i ABD’ye, % 2.0 İsviçre’ye ve % 3.0’ı ise diğer ülkelere göç etmiştir (Harita 2.1). Son yıllarda Batı Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelere başta ABD ve Rusya olmak üzere göçün yönelmesi, buralarda iş yapan Türk şirketlerinin Türkiye’den işçi götürmesinden kaynaklanmıştır.141 Sahada 1950’lerde başlayıp, 1960 sonrasında hız kazanan Batı Avrupa ülkelerine olan dış göçlere, önceleri yalnız erkek nüfus katılmış, zamanla da eş ve çocuklarını yanlarına almışlardır. Buna karşılık Arap ülkeleri, Rusya ve diğer ülkelere katılan işçi nüfusun bireysel olarak katıldıkları ve daha kısa süreli kaldıkları görülmektedir. Bununla beraber göç eden nüfusun yabancı ülkelerde birtakım sorunlarla karşılaştıkları araştırmacılar tarafından birçok kez ele alınmıştır. Başta kendi dilinde eğitim sorunu olmak üzere, kültürel baskı, hem gidilen yerde hem de ülkemize dönüşte uyum sorunu yaşamaları, kültürel etkileşim sonucu iki kültür arasında kimlik arayışı, siyasal katılımda belirsizliğin olması önemli sorunlar arasındadır.142

139 Eren Yürüdür., “Koyulhisar İlçesinde (Sivas) Göç Hareketleri”, Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:20, Erzurum 2008, s.28. 140 Doğanay, 1997, Age., s.203. 141 Yürüdür, 2008, Agm., s.28. 142 Abadan Unat Kemiksiz, 1986, Age., s. 10-34.

85

Harita 2.1. Araştırma sahasından yurt dışına yönelik göçlerin ülkelere göre dağılımı. Yurt dışında çalışan işçilerden bir kısmının memleketleriyle bağlarını sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Koyulhisar ilçesine 2005 yılında yurt dışından daimi dönüş yapan 13, mevsimlik dönüş yapan* 88 aile bulunmaktadır.143 Yaptığımız mülakatlardan Koyulhisarlı işçilerin büyük çoğunluğunun ülkemize döndüklerinde özellikle başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere yerleşerek, buralara yatırım yaptıkları saptanmıştır. Bununla beraber gerek ilçe merkezinde, gerekse yayla ve köylerde modern konutlar inşa ettikleri görülmektedir. Geleneksel yapı kültüründen çok farklı olan meskenlerini çağdaş tarzda inşa ettikleri dikkati çekmektedir. Ancak devamlı yerleşen aileler hariç, diğerleri yazın birkaç ay kaldıktan sonra sonbaharla beraber tekrar büyük kentlere yönelmektedir.

* Mevsimlik dönüş yapanlar yaz aylarında ilçeye gelmekte ve sonbaharla beraber tekrar dönmektedirler. 143 Yürüdür, 2008, Agm., s.30.

86

2.1.2.2.b. İç Göçler İç göçleri köyden kente göç ve kentten kente göç144 şeklinde sınıflandırabileceğimiz gibi, bir ülkenin kendi siyasal sınırları içerisinde gerçekleşen geçici ya da devamlı göç hareketleri olan ritmik göçler (yayla, mezra, bağ evi, ikinci evler, damlar, komlara olan göçler), mevsimlik göçler ve sürekli göçler şeklinde de sınıflandırılabiliriz.145 Ülkemiz genelinde olduğu gibi araştırma sahasında da kırdan kentlere olan göçlerin en önemli nedenlerini; zaten çok sınırlı olan tarım arazilerinin miras yoluyla bölünüp ailelere yetmemesi, artan nüfus karşısında yeni istihdam alanlarının yetersiz kalması, daha önce de değindiğimiz gibi kırsal kesimde başta eğitim olmak üzere sosyo-kültürel imkânların çok sınırlı olması şeklinde sıralamak mümkündür. Çalışma sahasında önceleri işçi göçleri şeklinde bireysel olarak gerçekleşen göçler, zamanla ailelerin katılımıyla kitlesel göçlere dönüşmüştür. Önceleri çalışmak üzere büyük kentlere göç eden aile fertlerinin erkek üyeleri, zamanla çalıştıkları yerlere yerleşerek ailelerini de götürmüşlerdir. Göç eden insanların nispeten daha iyi hayat standardına erişmeleri sahada göçe olan ilginin artmasına neden olmuştur. Zaman içerisinde aynı köydeki insanların ve akrabaların da göç hareketlerine katılmışlardır. Ülkemiz genelinde olduğu gibi Koyulhisar’da da iç göç hareketlerine katılan nüfus büyük kentleri tercih etmektedir. Araştırma sahasında geçmiş asırlara ait elimizde yeterli kaynak olmadığından ülke içine yönelik göçlerle ilgili 1800’lü yılların ikinci yarısından günümüze kadar olan dönemde daha sağlıklı bilgiler edinme şansına sahibiz. Cumhuriyetten önceki dönemde önemli bir göç hareketinin yaşanmadığı tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır. Nitekim 1903 Sivas Vilayet Salnamesi’nde 19245 olan ilçe nüfusunun 1927 sayımında 19370 olduğu görülmektedir. Koyulhisar ilçesi, Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde yer aldığı için depremsellik bakımından aktif bir bölgededir. Tarihi çağlarda defalarca depreme maruz kalmış sahada yakın tarihimizde büyük depremler olmuştur. Bunlardan tarihe Büyük Erzincan depremi diye geçen depremde çok sayıda ev yıkılmış ve 2713 can kaybı yaşanmıştır. Öte yandan bölgede eğimin fazla olmasından dolayı sık sık meydana gelen

144 Ahmet Apan., Türkiye’de İç Göç Olgusu: Nedenler ve Sonuçlar, Yerel Yönetim ve Denetim Dergisi, Cilt:11, Sayı:5, Ankara 2006, s.26. 145 Hayati Doğanay., “Türkiye’de İç Göçler ve Başlıca Sonuçları”, Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı:2, Erzurum 1991, s.135.

87

heyelan kütle hareketlerinin de göçü etkilediğini söyleyebiliriz. Bilindiği gibi doğal afetler insanlar üzerinde çeşitli derecelerden psikolojik etkiler yaparlar. Ülkemizde 1950’lerde kentleşmeyle beraber kırdan kente doğru başlayan iç göç hareketleri, 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren küçük ve orta büyüklükteki kentlerden büyük kentlere doğru aile göçüne dönüşerek özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç büyük kentimizde yoğunlaşmıştır.146 Bilindiği gibi bu dönem ülkemizde toptan kalkınma hamlelerinin yapıldığı ve Marshall planı doğrultusunda ülkemize yardımların yapıldığı bir dönemdir. Bu yardımlar sonucunda tarımda makineleşmenin yaygınlaşmaya başlaması ve yeni sanayi tesislerinin kurulması fabrikalarda çalışmak üzere işgücü ihtiyacını doğurmuştur. Buna kentin çekici özellikleri de eklenince ülkemizde kırdan kentlere doğru yoğun bir göç hareketi yaşanmaya başlanmıştır. Zaten bölgede göç hareketleri de 1950 sayımını takip eden devrede açıkça görülmektedir. Nitekim araştırma sahasının da içinde yer aldığı Karadeniz Bölgesi 1950 ve 1955 dönemlerinde bölgeler bazında ele alındığı zaman en fazla göç veren bölge durumundadır. Söz konusu bu dönemlerden ilkinde 455 bin kişi, ikincisinde ise 665 bin kişi bölge dışına göç vermiştir.147 Çalışma sahasındaki göç hareketleri sayım dönemleri itibariyle ele alındığı zaman, 1950’li yıllarda başlayan iç göç hareketleri 1975’ten sonra daha da artmıştır. Nitekim ilçenin nüfusunu sayım dönemleri itibariyle incelediğimizde 1975 döneminden sonra sürekli bir azalışın olduğu görülmektedir. Özelikle kırsal kesimde önceleri bireysel olarak gerçekleşen iç göç hareketleri, zamanla ailelerin katılmasıyla daha büyük boyutlara ulaşmıştır. Bununla beraber ilçe merkezinin nüfusunun sürekli arttığı görülmektedir. Bu durum çok az da olsa ilçe merkezinin yerel çekim merkezi olduğunu göstermektedir.148 Ancak ilçe merkezinin arazi koşullarından dolayı kentsel işlevlerinin yeterince gelişmemiş olması göçü sınırlamıştır. Nitekim ilçe merkezi nüfusunun 4426 (2009 yılı) olduğu dikkate alınırsa kentsel işlevlerinin çok sınırlı olduğu kanaatine varabiliriz. Koyulhisar’dan ülke içine ne kadar nüfusun göç ettiğini tespit etmek oldukça güçtür. Dinamik bir yapıya sahip olan göç hareketlerinin sahada ne zaman başladığı konusunda kesin bilgilere ulaşmak çok zordur. Göç eden ailelerin zaman içerisinde

146 Apan, 2006, Agm., s.27. 147 Sami Öngör., “1950-1955 Devresinde Türkiye’de İç Göçler”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:21, Ankara 1961, s.69. 148 Erol Tümertekin., “Türkiye’de İç Göçler Üzerine”, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Sayı:22, İstanbul 1977, s.36.

88

memleketleriyle bağlarını koparmaları ve nüfus kayıtlarını yerleştikleri yere nakletmeleri, yine yerleştikleri yerlerde ne kadar nüfusa ulaştıkları bilinmemektedir.149 Ancak anketler ve mülakatlar aracılığıyla konu hakkında rakamlarla analiz yoluna gidilmiştir. Şüphesiz ki yapılan anket ve mülakatların bire bir gerçeği yansıtması beklenemez. Yine de sahadaki göçün yönünü ve boyutlarını belirlemesi açısından oldukça önemlidir. Bilindiği gibi ülkemiz gelişmekte olan bir ülke olması nedeniyle yoğun bir göç hareketine sahne olmaktadır. Bu nedenle ülke dışına yapılan göçlerde olduğu gibi iç göçlerde de göç edilen yerlerde birtakım sosyal, kültürel ve ekonomik sıkıntıların yaşandığı bir gerçektir. Göç eden nüfusun özellikle belirli kentlerde toplanması bu kentlerde altyapı, çevre, konut, ulaşım vb. gibi sorunları beraberinde getirmektedir. Bunun sonucunda kentlerin çevrelerinde çok sağlıksız yaşam koşullarının sürdürüldüğü gecekondular oluşmaktadır. Nitekim çalışma sahasından başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere göç eden bazı insanlar önceleri bu gibi semtlerde barınma ihtiyacını karşılamışlar, daha sonra maddi durumlarının düzelmesiyle çağdaş konutlar inşa etmişlerdir. Göç edilen yerde karşılaşılan sorunlardan bir diğeri kent hayatına adaptasyon sorunudur. Sahada yapılan anket sonuçlarına göre, Koyulhisar ilçesinden ülke içine yaklaşık 16810 kadar aile göç etmiştir (Tablo 2.7). Bu göçün yönü ülkemiz genelinde olduğu gibi başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere doğrudur. İstanbul’a yaklaşık 14725 (% 87.6) ailenin göç ettiği görülmektedir. Zaten 1975–1980 döneminde İstanbul’a göç eden 559326 nüfusun 35023 (% 6.3)’ü Koyulhisar ilçesinin de bağlı olduğu Sivas ilinden gerçekleşmiştir.150 İç göçlerde İstanbul’u sırasıyla Ankara, İzmir, çevre il ve ilçeler, Bursa, Antalya takip etmektedir. Ailelerden 77’si Sivas’a, 62’si Ordu’ya ve geriye kalan 49’u ise Tokat, Suşehri, Şebinkarahisar, Reşadiye, Niksar, Erbaa gibi çevre il ve ilçelere göç etmişlerdir (Harita 2.2). Öte yandan Koyulhisar köylerinden kasabasına göç eden aile sayısı ise sadece 56’dır.151 Ancak sahada yaptığımız tespitlere göre kasabaya köylerden yönelimin artmaya başladığı dikkat çekmektedir. Bununla beraber kasabanın kentsel işlevlerinin yeterince gelişmemiş olmasına bağlı olarak nüfusun gelecekte belirli bir sayıda kalacağını söyleyebiliriz.

149 Başıbüyük, 1999, Agt., 147-148. 150 Alaattin Tandoğan., Türkiye’de 1975-1980 Döneminde İller Arası Göçler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Genel Yayın No:141, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayın No:5, Trabzon 1989, s.76. 151 Yürüdür, 2008, Agm., s.26.

89

Tablo 2.7. Koyulhisar’dan yurt içine göç (2005). Göçülen İstanbul Ankara İzmir Bursa Antalya Çevre İl ve İlçeler Diğer Toplam Yer Köyler 13385 901 174 13 69 162 96 14800 İlçe Merk. 1340 538 6 70 30 26 - 2010 Toplam 14725 1439 180 83 99 188 96 16810 Kaynak: Yürüdür 2008’den alınmıştır.

Harita 2.2. Araştırma sahasından göç eden nüfusun illere göre dağılımı (2005). İstanbul özellikle 1950’den sonra hızlanan iç nüfus hareketlerinin odak noktasını teşkil etmiştir. Bir iki istisna dışında genelleme yapmak gerekirse İzmir-Van hattının kuzeyinde yer alan illerden ayrılan nüfus için İstanbul, yerleşmek üzere birinci derecede tercih edilen il olarak kabul edilmektedir.152 İstanbul’un bu kadar çok göç almasında kuşkusuz özel konumunun etkisi büyüktür. Bilindiği gibi 2007 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ülkemizdeki nüfusun % 17.8 gibi yüksek bir oranını barındıran İstanbul çok önemli bir sanayi ve ticaret şehridir. Ayrıca bütün bölgelerimizde olduğu gibi bu bölgeden göç edenlerde akrabalık ve hemşerilik bağından dolayı aynı ili hatta aynı mahalleyi tercih etmişlerdir. Araştırma sahasından geçen E–80 karayolunun halk arasındaki diğer bir adının da İstanbul yolu olarak adlandırılması ilçeden dışarıya göçün yönünü belirlemesi açısından önemlidir. Sahada başta eğitim ve sağlık olmak üzere sosyal imkânların çok sınırlı olması, İstanbul gibi büyük kentlere göçü zorunlu hale getirmiştir.

152 Alaattin Tandoğan., “Türkiye’de Nüfus Hareketlerinde İstanbul’un Yeri”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu Coğrafya Araştırmaları Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Ankara 1989, s.135-136.

90

İdari olarak Sivas iline bağlı olan Koyulhisar ilçesinden Sivas şehrine göç eden aile sayısının sadece 77 olmasını; ilçenin Sivas’a çok uzak oluşuyla (168 km) açıklayabiliriz. Diğer taraftan Sivas da aynı zamanda önemli ölçüde göç veren bir ildir. Öte yandan dağların doğu-batı istikametinde uzanması il merkeziyle olan ulaşımı zorlaştırmaktadır. Resmi işlerin dışında Sivas’a pek gidilmediği, bunun yerine eğitim, sağlık, ticaret ve diğer ihtiyaçlar için Suşehri (40 km), Tokat (140 km) ve hatta Erzincan’a (140 km) gidildiği yöre sakinleri tarafından ifade edilmektedir. Araştırma sahasından ülke içine gerçekleşen başka bir göç hareketi ise, sezonluk veya mevsimlik göçlerdir. Yazın tarımsal faaliyetlerle uğraşan ailelerin genç erkek bireyleri, tarımda ölü devre olarak bilinen kış aylarında özellikle büyük kentlere birkaç aylığına çalışmaya gitmekte, tarımsal faaliyetlerin başladığı dönemde ise memleketlerine geri dönmektedirler. Sahada edindiğimiz bilgiler doğrultusunda başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere çalışmaya gidenler akrabalarının yanında veya çalıştıkları iş yerlerinde barınmaktadırlar. İlçede mevsimlik tersine göç hareketine yaklaşık 2755 aile katılmaktadır (Tablo 2.8). Tabloda da görüldüğü gibi bunun % 89.5 gibi yüksek kısmı İstanbul’dan olmaktadır. Mevsimlik tersine göçe katılanlar okulların tatile girmesiyle beraber ilçeye dönmekte ve genellikle okulların açıldığı Eylül ayı ortalarına kadar burada kalmaktadırlar. Yaz mevsiminde dinlenmek, eğlence ve festivallere katılmak, bağ-bahçe işleriyle uğraşmak ve eş-dost ziyaretlerinde bulunmak üzere gelen bu nüfus kitlesi, ilçe nüfusunu artırmaktadır. Yörede esnafla yaptığımız görüşmelerde bu dönemde işlerinin tavan yaptığını ve ticari faaliyetlerin canlandığını ifade etmektedirler. Bu dönemde özellikle çalışma çağı dışındaki yaşlı ve öğrenci nüfus gelmektedir. Tablo 2.8. Koyulhisar ilçesine daimi ve mevsimlik tersine göç (2005). Daimi Tersine Göç Mevsimlik Tersine Göç

İstanbul İzmir Yurt Dışı İstanbul Ankara İzmir Diğer Yurt Dışı 194 2 13 2467 124 65 11 88 Toplam:209 Toplam:2755 Kaynak: Yürüdür, 2008’den alınmıştır. Yerinde yapılan mülakat sonuçlarına göre; 2008 yılı yaz sezonunda ilçede yaz aylarında Ordu’ya fındık toplamak üzere yaklaşık 18 kişi gitmiştir. Yine inşaat işçiliği yapmak üzere yaklaşık 120 kişinin İstanbul’a gittiği anlaşılmaktadır. İnşaatlarda çalışmaya giden işçiler özellikle hemşerilerinin işyerlerinde çalışmakta ve kış

91

mevsiminden önce köylerine dönmektedirler. Ülkemiz genelinde olduğu gibi çalışma sahasında da özellikle kırsal kesimden göç edenlerin hizmetler sektöründe yoğunlaştığı görülmektedir.153 Nitekim başta İstanbul olmak üzere, büyük kentlere göç edenlerin büyük bir kısmı lokanta, pastane, minibüs ve taksi işletmeciliği yapmaktadırlar. Araştırma sahasında eğitim amaçlı göçler de vardır. Lisenin kasabada olmasından dolayı çocuklarını okula gönderen aileler, okulların açılmasıyla beraber ev kiralayarak okul sezonu boyunca burada kalmaktadırlar. Ev kiralama imkânı olmayan aileler ise, çocuklarını kasabadaki yurda vermektedirler. Bunun dışında kasabada üniversiteye yönelik dershanenin olmaması, Suşehri gibi yakın merkezlere öğrenci göçüne neden olmaktadır. Çocuklarına daha iyi ve kaliteli bir eğitim vermek isteyen bazı aileler, başta İstanbul olmak üzere eğitim-öğretim faaliyetlerinin daha ileri düzeyde olduğu illere okul sezonunda gidip, yaz tatiliyle beraber ilçeye dönmektedirler. Yine yüksek öğrenimde okuyan öğrenciler de, ilçe dışına olan mevsimlik göçler içerisinde yer almaktadır. Sahada geçici göçler içerisinde yer alan diğer bir grubu, Koyulhisar kasabasına tayin olan memurlar oluşturmaktadır. Kamu hizmetinde çalışmak üzere saha dışından veya köylerden gelen memurlar kasabaya yerleşmektedir. Özellikle dışarıdan gelenler belirli bir süre görev yaptıktan sonra başka yerlere gitmektedirler. Kasabanın kentsel işlevlerinin yeterince gelişmemiş olması gelen memurların ihtiyacına cevap verememekte ve kısa süre içerisinde ayrılmalarına neden olmaktadır. Bunlar içerisinde eğitim kurumlarına atanan öğretmenlerin zorunlu görev sürelerini tamamladıktan sonra ayrıldıkları dikkati çekmektedir. Sahadaki mevsimlik göçlerden bir diğer türü ilerde daha ayrıntılı ele alacağımız periyodik olarak yapılan yayla göçleridir. Sahada hemen hemen bütün köy ve mahalleler bu faaliyete katılmaktadır. İlçe toprakları Karadeniz Bölgesi içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle Karadeniz yaylacılığının bütün özelliklerini sahada görmek mümkün olmaktadır. Yörede 2005 yılı itibariyle yaylacılık faaliyetlerine katılan aile sayısı 2932 olup, 2082 aile geleneksel, 830 aile ise rekreatif amaçlı katılanlardan oluşmaktadır.154

153 Nuriye Garipağaoğlu., “Türkiye’de Göç Eden Nüfusun Ekonomik Faaliyet Kollarına Dağılımı”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:34, İstanbul 1999, s.66. 154 Yürüdür, 2008, Agm., s.32.

92

2.1.3. Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Özellikleri 2.1.3.1. Nüfusun Cins ve Yaş Yapısı Bir ülkedeki 100 veya 1000 kadın başına düşen erkek sayısı olarak bilinen nüfusun cins yapısını155 bilmek o sahadaki kadın-erkek oranını vermesi bakımından önemlidir. Bir yerdeki nüfusun cins yapısını etkileyen en önemli etmenler doğumlar, ölümler, savaşlar ve göçlerdir. Nedeni bilinmemekle beraber belli bir süre içindeki genel doğum toplamında daha çok erkek çocuk dünyaya gelmektedir. Diğer taraftan savaşlarda daha çok erkek nüfus ölmekte ve bu durum cins oranının düşmesine neden olmaktadır. Göç eden yerlerde cins oranı düşerken, göç alan yerlerde yükselmektedir.156 Ülkemizde kırsal kesimde kadın, kentlerde ise sanayi faaliyetlerinin yoğunluğuna bağlı olarak erkek nüfusun daha fazla olduğu dikkati çeker.157 Bilindiği gibi dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de ortalama yaşam süresi kadınlarda daha fazladır. Bu nedenle 65 yaş ve üzeri nüfus içerisinde cins oranı erkekler aleyhine bir görünüm kazanmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusumuzun cins yapısı, I. Dünya ve Kurtuluş savaşlarının olumsuz izleri, erkeklerin cephede yitirilmesinden dolayı kadın nüfus lehine artışa neden olmuştur.158 1927 sayım döneminde bunun izlerini görmek mümkündür. Bu dönemde, çalışma sahasında 1911 dul kadının olması 20–45 yaş arasındaki kadın nüfusun 4199 ve erkek nüfusun 1806 olması erkek nüfusun cephedeki kaybını doğrulamaktadır.159 Araştırma sahasında 1927 sayım döneminde bugüne kadarki en düşük cinsellik oranı gerçekleşmiştir. Bu dönemde ortalama 100 kadına 84 erkek düşmüştür. 1940 sayımına kadar ülke nüfusunda kadın fazlalığı varken bu dönemden sonra erkek nüfusun daha fazla artmasından dolayı cins oranı negatif yönde seyretmiştir. Ancak araştırma sahasında 2000 sayım dönemine kadar kadın nüfusta fazlalık göze çarpmaktadır. 1940 döneminde % 98‘e yükselen cins oranı 1945 döneminde % 96’ya gerilemiştir (Tablo 2.9 ve Şekil 2.3).

155 Doğanay, 1997, Age., s.164. Tümertekin-Özgüç, 2005, Age., s.289. 156 Doğanay, 1997, Age., s.165. 157 Erol Tümertekin., Beşeri Coğrafya’ya Giriş, İstanbul Üniv.Yay. No:3819, Edebiyat Fak. Yay. No:246, İstanbul 1994, s.185. 158 Ertuğrul Murat Özgür., Türkiye Nüfus Coğrafyası, GMC Basın Yayın, Ankara 1998, s.68. 159 D.İ.E. 1927 Genel Nüfus Sayımı Sonuçları.

93

Tablo 2.9. Koyulhisar’da sayım dönemlerine nüfusun cins durumu. Yıllar Toplam Nüfus Erkek Kadın Fark Cinsellik %

1927 19370 8870 10500 1630 84 1935 21733 10191 11542 1351 88 1940 22595 11182 11413 231 98 1945 24593 12040 12553 513 96 1950* 28586 13966 14620 654 96 1955 25863 12579 13248 669 95 1960 27997 13712 14285 573 96 1965 29342 14194 15148 954 94 1970 28887 14042 14845 803 95 1975 28968 14463 14505 42 100 1980 26670 12779 13891 1112 92 1985 24218 11636 12582 946 92 1990 21894 10452 11442 990 91 1997* 20646 9856 10790 934 91 2000 21644 12695 12239 -456 104 2009 12943 6302 6641 339 97 Kaynak: TÜİK istatistiklerinden derlenmiştir.

Kişi Er k e k Kadın 16000

14000 12000 10000

8000 6000 4000

2000 0

1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 2009 Şekil 2.3. Koyulhisar ilçesinde nüfusun sayım yıllarına göre cins durumu. 1950 döneminden sonra sahadan göçlerin başlamasıyla beraber kadın nüfusun tekrar düşmeye başladığı dikkati çekmektedir. 1975 döneminden sonra tekrar düşen cins oranı nihayet 2000 sayım döneminde erkek nüfusun fazlalığı kadın nüfusun azlığı ile kendini göstermektedir. Bilindiği gibi önceleri gurbetçilik şeklinde başlayan göç hareketi yerini zamanla devamlı göçlere bırakmıştır. Göç eden erkeklerin zaman

* Bir önceki sayım dönemindeki artış oranı göz önüne alınarak hesaplanmıştır.

94

içerisinde aile bireylerini de götürmeleri erkek-kadın nüfus oranını dengelemiştir. Son zamanlarda Koyulhisar kasabasının az da olsa gelişen kentsel işlevlerine bağlı olarak çalışmak üzere gelen memurların genelde erkek olması cins oranını yükseltmiştir. Koyulhisar’da erkek-kadın oranını kırsal yerleşmeler ve kasaba parametresine göre irdelediğimiz zaman ilçe genelinden farklı bir yapıda olduğunu görmekteyiz. Şöyle ki ilçe merkezinde 1970 sayım dönemine kadar (1955 yılı hariç) kadın nüfusun, bu sayım döneminden günümüze kadar ise erkek nüfusun daha fazla olduğu görülmektedir (Tablo 2.10 ve Şekil 2.4). Kasaba işlevleri itibariyle çok gelişmemiştir. Ancak 1970 döneminden sonra eğitim başta olmak üzere, hizmetler sektöründe istihdam edilen nüfustan dolayı giderek erkek nüfus oranı artmıştır. Nitekim 1970 sayım döneminde 100 kadın başına düşen erkek sayısı 127 gibi yüksek bir orana yükselmiştir. Son yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre (2009) kasabada 2201 erkek ve 2225 kadın yaşamaktadır. Ticari aktivitesi bağlı kırsal yerleşmelerden ibaret olan kasaba fazla gelişememiştir. Bu nedenle nüfus hareketliliği fazla olmayan yerleşmede, bazı dönemler hariç tutulursa memur nüfustan dolayı genellikle erkek nüfus daha fazladır. Tablo 2.10. Koyulhisar ilçe merkezinde sayım dönemlerine göre cins durumu. Yıllar Toplam Erkek Kadın Fark Cinsellik %

1935 2136 1041 1095 54 95 1940 1955 963 992 29 97 1945 2116 978 1138 160 86 1950* 2720 1313 1407 94 93 1955 2542 1302 1240 -62 105 1960 2610 1259 1351 92 93 1965 2538 1220 1318 98 93 1970 3524 1970 1554 -416 127 1975 3861 2091 1770 -321 118 1980 3486 1744 1742 -2 100 1985 4558 2479 2079 -400 119 1990 6042 3299 2743 -556 120 1997* 5481 2992 2489 -503 120 2000 5706 3159 2547 -612 124 2009 4426 2201 2225 24 98

Kaynak: TÜİK istatistiklerinden derlenmiştir.

* Bir önceki sayım dönemlerindeki artış oranı göz önüne alınarak hesaplanmıştır.

95

Kişi Er k e k Kadın 3500

3000

2500

2000

1500

1000

500

0

1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 2009 Şekil 2.4. Koyulhisar kasabasında nüfusun sayım dönemlerine göre cins durumu. Koyulhisar’da sayım dönemleri itibariyle kırsal nüfusun cins yapısında kadın nüfus oranının fazlalığı dikkat çekmektedir (Tablo 2.11 ve Şekil 2.5). Sayım dönemlerini incelediğimizde en düşük cins oranının Cumhuriyetin ilk yıllarında ve 1985–1997 sayım dönemlerinde olduğu görülmektedir. Savaştan yeni çıkılmış olması cephede erkek nüfusun kaybedilmesi 1935 sayım döneminde cins oranını düşürmüştür. Diğer taraftan ilçede göç hareketleri de sonraki dönemlerde kadın nüfusun fazlalılığına neden olmuştur. Göç hareketlerine daha çok erkek nüfusun katılması kırsal kesimdeki bu durumu ortaya çıkarmıştır. Sahada cins oranının en yüksek olduğu dönemler, % 98 oranıyla 1940 ve 2000 sayım yıllarıdır. Diğer dönemlerde ise, değişik oranlarda artmış ya da azalmıştır. Araştırma sahasındaki köy yerleşmelerinin 2009 sayım dönemindeki cins yapısını ele alındığında 44 köyün 26’sınde kadın nüfus fazla iken, 14 köyde çok az bir erkek nüfus fazlalığı vardır. Cins oranının eşit olduğu köy sayısı ise, 4 olarak karşımıza çıkmaktadır. Köy yerleşmelerinin büyük çoğunluğunda kadın nüfusun fazla olması, ilçe genelindeki kırsal nüfus içerisindeki kadın fazlalığını doğrulamaktadır. Köylerde özellikle eğitim çağındaki çocukların eğitim olanaklarının olduğu merkezlere yönelmesi, söz konusu yerleşmelerde erkek nüfus oranını düşürmektedir.

96

Tablo 2.11. Koyulhisar ilçesinde sayım dönemlerine göre kırsal nüfusun cins durumu. Yıllar Toplam Erkek Kadın Fark Cinsellik %

1935 19597 9150 10447 1297 88 1940 20640 10219 10421 202 98 1945 22477 11062 11415 353 97 1950 25866 12720 13146 426 97 1955 23321 11277 12044 767 94 1960 25387 12453 12934 481 96 1965 26804 12974 13830 856 94 1970 25363 12072 13291 1219 91 1975 25107 12372 12735 363 97 1980 23184 11035 12149 1114 91 1985 19660 9157 10503 1346 87 1990 15852 7381 8471 1090 87 1997* 15887 7397 8490 1093 87 2000 19228 9536 9692 156 98 2009 8517 4101 4416 315 97 Kaynak: TÜİK istatistiklerinden derlenmiştir.

Er k e k Kadın Kişi 16000

14000

12000 10000

8000

6000

4000 2000

0

1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 2009 Şekil 2.5. Koyulhisar ilçesinde kırsal nüfusun sayım dönemlerine göre cins durumu. Herhangi bir yerde özellikle sosyal ve ekonomik amaçlı planlamalarda, isabetli stratejilerin geliştirilmesinde, sahaya yönelik başta eğitim olmak üzere gerek kamu gerekse özel yatırımların yapılmasında nüfusun miktarı kadar yaş yapısının da bilinmesi gerekir.160 Bu nedenle nüfusun yaş yapısı insanların gereksinimlerinin, eğilimlerinin ve sosyal özelliklerinin belirlenmesi ve bu yönde uygulanacak politikaların oluşturulması

 Bir önceki sayım dönemindeki artış oranı göz önüne alınarak hesaplanmıştır. 160 Doğanay, 1997, Age., s.165.

97

açısından önem taşır.161 Herhangi bir yerdeki nüfusun yaş yapısının bilinmesi çeşitli nüfus değişkenleri bakımından oldukça önemlidir. Yaş yapısı demografik, askeri, siyasi, sosyal ve ekonomik bakımlardan büyük önem arz eder. Örneğin bir yerdeki doğumlar, ölümler, insan gücü kaynakları, faal ya da faal olmayan nüfusun yaş yapısıyla yakından ilgilidir.162 Diğer yandan çocuk sayısına bakarak, bu çocuklara sağlıklı büyüme ve iyi beslenme, yetişkin nüfusa meslek ve mesleki eğitim kazandırma, istihdam olanağı sağlama, fiziksel ve ruhsal gerileme dönemini yaşayan yaşlıların sağlık ve bakım sorunlarını çözümlemede nüfusun yaş yapısının bilinmesi planlamada kolaylıklar sağlayacaktır.163 Yaş gruplarına göre nüfusu, 0–14, 15–64 ve 65+ şeklinde geniş aralıklı gruplandırma olabileceği gibi, 0–4, 5–9, 10–14, 15–19, 20–24, … 80–84, 85+ şeklinde dar aralıklı gruplandırma da yapılabilir.164 Nüfusun yaş yapısının bilinmesi herhangi bir yerdeki çalışma çağındaki faal nüfus ile bağımlı nüfusun belirlenmesi açısından önemlidir. Ayrıca gelecekteki eğitim çağındaki nüfus ile istihdam koşullarının belirlenmesi açısından da önem taşır. Araştırma sahasındaki nüfusun yaş yapısının tespitinde Koyulhisar, Akseki, Sugözü ve Ortaköy sağlık ocaklarının verilerinden yararlanılmıştır. Her üç ayda bir tutulan Ev Tespit Fişleri (E.T.F.) ile aileler yerinde kayıt altına alınarak tutulduğu için oldukça güvenilir kaynaklardır. Çünkü Genel Nüfus Sayımlarında devletten daha fazla pay alma adına yapılan gerçek dışı beyan edilen nüfus gerçeği yansıtmaktan oldukça uzaktır. 2007 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sayımı sonuçları (13190 kişi) ile E.T.F. kayıtları (11878 kişi) arasında fazla bir fark olmadığı görülmektedir. Toplam 11878 olan nüfusun 6174’ü kadın, 5704’ü ise erkek nüfustan oluşmaktadır (Tablo 2.12 ve Şekil 2.6). Koyulhisar ilçesine ait nüfus piramidini incelediğimiz zaman nüfusun yaklaşık % 44.9’luk bir kısmının 30 yaşın altında olduğu dikkati çekmektedir. En fazla nüfusun 10–14 yaş arasında 1077 kişi (% 9.1), ikinci en fazla nüfusun olduğu yaş dilimi ise 5–9 yaş (1012 kişi) arasındadır. İlçede doğum oranlarının son yıllarda oldukça azaldığı gözlenmektedir. Bu durum ülkemiz genelinde olduğu gibi araştırma sahasında

161 Şevket Işık., “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Nüfusun Miktarı ve Yapısal Özellikleri”, Ege Üniversitesi, Ege Coğrafya Dergisi, Sayı:9, İzmir 1997, s.287. 162 Alaattin Tandoğan., Türkiye Nüfusu, Eser Ofset Matbaası, Trabzon 1998, s.115. 163 Özgür, 1998, Age., s.76. 164 Doğanay, 1997, Age., s.166.

98

da ailelerin kültürel ve ekonomik gelişmelerine bağlı olarak az çocuk sahibi olma eğiliminin olduğunu göstermektedir. Eğitim seviyesi, koruyucu hekimlik önlemleri, kitle iletişim araçları doğum oranını düşüren diğer nedenler olarak sıralanabilir. Diğer taraftan doğurganlık çağındaki kadın nüfusun göçler yoluyla ilçe dışına çıkması bir başka etkendir. Tablo 2.12. Araştırma sahasının cins ve yaş bileşimi (2007). Yaş Grubu Erkek %’si Kadın %’si Toplam Toplam Nüfus %’si

0–4 415 3.5 356 3.0 771 6.5 5–9 472 4.0 540 4.5 1012 8.6 10–14 528 4.4 550 4.6 1078 9.1 15–19 481 4.1 521 4.4 1002 8.5 20–24 363 3.0 371 3.1 734 6.2 25–29 362 3.0 332 2.8 694 5.8 30–34 299 2.5 321 2.7 620 5.3 35–39 282 2.4 235 2.0 517 4.3 40–44 302 2.5 340 2.9 642 5.4 45–49 248 2.1 249 2.0 497 4.2 50–54 261 2.2 315 2.7 576 4.8 55–59 256 2.2 361 3.0 617 5.2 60–64 322 2.7 428 3.6 750 6.3 65–69 325 2.7 415 3.5 740 6.2 70–74 341 2.9 355 3.0 696 5.8 75–79 290 2.5 304 2.6 594 5.0 80–84 133 1.1 145 1.2 278 2.3 85+ 24 0.2 36 0.3 60 0.5 Toplam 5704 48.0 6174 52.0 11878 100.0 Kaynak: Koyulhisar, Akseki, Sugözü ve Ortaköy sağlık ocağı kayıtlarından derlenmiştir. Araştırma sahasının nüfus yaş piramidinde kadın ve erkek nüfuslarının birbirine yakın olduğu görülmektedir. Özellikle 60 yaş üzerindeki piramitte kadınlar lehine bir fazlalığın olduğu dikkati çekmektedir. İlçe nüfusunun yaş yapısına bakıldığı zaman 0–4 yaş arasında tabanı dar olan piramidin 5–19 yaş gruplarında kadar sürekli genişlediği, 20–24 yaş grubunda özellikle erkek nüfusta keskin bir düşüşün olduğu görülmektedir. Bu durum bu yaş grubundaki erkek nüfusun askerlik ve çalışma gibi amaçlarla ilçe dışına göç ettiğini göstermesi bakımından önemlidir. Yine 25–29 yaş grubunda erkek nüfus az da olsa fazladır (kadın % 47.8, erkek % 52.2). Bunun nedeni olarak evlenme çağındaki kadın nüfusun bir kısmının evliliğini ilçe dışına yapmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz.

99

Şekil 2.6. Koyulhisar ilçesinin dar aralıklı nüfus piramidi (2007). Sahada 20–24 yaş grubundan sonra nüfus piramidinin 60–64 yaş aralığına kadar daralmaktadır. Bu aralıkta kadın nüfusun 25–29 ve 35–39 yaş grupları hariç erkek nüfustan daha fazla olduğu görülmektedir. Bu durum göç hareketinin bir sonucudur. Bilindiği gibi ülkemizde özellikle 1960’lı yıllarda hız kazanan iç ve dış göç hareketlerinde çalışma çağındaki erkeklerin öncelikli olarak katılması bu durumu ortaya çıkarmıştır. Bunun yanında ülkemiz hatta dünya genelinde olduğu gibi araştırma sahasında da, kadınların daha uzun süre yaşamaları bir başka neden olarak sayılabilir. Yaşlı nüfus olarak ta bilinen 65 yaş ve üzeri nüfusun yörede % 20 gibi yüksek oranda olması genç nüfusun göç hareketlerine katılması ve emekli olan bir kısım nüfusun geri dönmesinden kaynaklanmaktadır. Araştırma sahasında mülakat yaptığımız emekli nüfusun büyük kentlerin sıkıcı ve bunaltıcı havasından uzaklaşma, sıla özlemi, emeklilik sonrası bağ ve bahçe işleriyle uğraşma, memleket havasını teneffüs etme gibi istek ve arzularının emeklilik sonrası geri dönüşte etkili olduğu söylenebilir. Bu nüfus kitlesi (yaşlı nüfusun) daha çok köylerde ikamet etmektedir. Nüfus piramidinde ilçe merkezindeki 65 yaş üstü nüfus % 11.2 olmasına rağmen, kırsal kesimde bu oran % 23.1’e yükselmektedir. Koyulhisar ilçe merkezinin yaş piramidi ile genel nüfus yaş piramidi ve kırsal nüfus yaş piramidi arasında belirgin olan en önemli farklılık; ilçe merkezi piramidinin

100

65 yaş grubuna kadar daralan bir üçgene benzemesidir (Tablo 2.13 ve Şekil 2.7). Çocuk nüfus oranı nispeten kırsal kesime göre fazladır. Bunun nedeni kırsal kesimdeki doğurgan çağdaki nüfusun göç etmesine bağlıdır. İlçe merkezi nüfusunun % 51.3’ü 30 yaşın altında yer almaktadır. Bu durum kırsal kesimde % 42.2’ye düşmektedir. Buradan ilçe merkezinde daha fazla dinamik nüfusun olduğu sonucunu çıkarabiliriz. İlçe merkezinde en fazla nüfusun olduğu yaş dilimi % 10.6 ile 5–9 yaş grubudur. Bu yaş grubundan sonra daralmaya başlayan piramit 65 yaş grubuna kadar sürekli azalmaktadır. Genel nüfus piramidinde olduğu gibi 20–24 yaş aralığında erkek nüfusundaki azalma askere giden nüfustan kaynaklanmaktadır. Tablo 2.13. Koyulhisar ilçe merkezinin cins ve yaş yapısı (2007). Yaş Grubu Erkek %’si Kadın %’si Toplam Toplam Nüfus %’si

0–4 198 3.6 177 3.3 375 6.9 5–9 211 3.9 217 4.0 428 7.8 10–14 235 4.3 227 4.2 462 8.5 15–19 216 4.0 227 4.2 443 8.1 20–24 160 2.9 202 3.7 362 6.7 25–29 179 3.3 176 3.2 355 6.5 30–34 148 2.7 160 2.9 308 5.7 35–39 150 2.8 121 2.2 271 5.0 40–44 144 2.6 169 3.1 313 5.8 45–49 121 2.2 123 2.3 244 4.5 50–54 130 2.4 140 2.6 270 5.0 55–59 119 2.2 150 2.8 269 4.9 60–64 130 2.4 185 3.4 315 5.8 65-69 133 2.5 176 3.2 309 5.7 70-74 134 2.5 164 3.0 298 5.5 75-79 126 2.3 137 2.5 263 4.8 80-84 61 1.1 57 1.0 118 2.2 85+ 14 0.3 21 0.4 35 0.6 Toplam 2609 48.0 3829 52.0 5438 100.0 Kaynak: Koyulhisar, Akseki, Sugözü ve Ortaköy sağlık ocağı kayıtlarından derlenmiştir. İlçe merkezi nüfus piramidinde birbirine yakın olmakla birlikte genel piramitte olduğu gibi kadın nüfusun fazla olduğu dikkati çeker. 40–44 yaş grubu hariç bırakılırsa, 35–60 yaş arasında erkeklerin oranı daha fazladır. Bu durum ilçe merkezinde çalışan memur nüfusun daha çok erkek nüfustan meydana gelmesine bağlıdır. 60 yaş üzeri nüfusta ilçe genelinde olduğu gibi bariz bir şekilde kadın fazlalığı göze çarpar.

101

Şekil 2.7. Koyulhisar ilçe merkezinin dar aralıklı nüfus piramidi (2007). Araştırma sahasında kırsal nüfusun cinsiyet ve yaş piramidi genel nüfus piramidiyle paralellik gösterir (Tablo 2.14 ve Şekil 2.8). Tabanı dar, 5–19 yaş arası geniş olan piramidin, genel nüfus piramidin de olduğu gibi kenarları iç bükey bir görünüm almıştır. Burada kırsal nüfus piramidiyle ilçe merkezi piramidi arasında belirgin olan farklardan biri, yaşlı nüfus oranının kırsal kesimde daha fazla olmasıdır. Bir diğer özellik ise, doğurganlık çağındaki nüfusun göçlere bağlı olarak azalması ve doğum oranının giderek düşmesinden dolayı genç nüfus oranının düşük seviyede olmasıdır. Tablo 2.14. Koyulhisar ilçesinde kırsal nüfusun cins ve yaş durumu (2007). Yaş Grubu Erkek %’si Kadın %’si Toplam Toplam Nüfus %’si

0–4 217 3.4 180 2.8 397 6.2 5–9 261 4.1 323 5.0 584 9.1 10–14 293 4.5 323 5.0 616 9.6 15–19 265 4.1 294 4.6 559 8.7 20–24 203 3.2 169 2.6 372 5.8 25–29 183 2.8 156 2.4 339 5.3 30–34 151 2.3 161 2.5 312 4.8 35–39 132 2.0 114 1.8 246 3.8 40–44 158 2.5 171 2.6 329 5.1 45–49 127 2.0 126 2.0 253 3.9

102

50–54 131 2.0 175 2.7 306 4.8 55–59 137 2.1 211 3.3 348 5.4 60–64 192 3.0 243 3.8 435 6.8 65-69 192 3.0 239 3.7 431 6.7 70-74 207 3.3 191 3.0 398 6.2 75-79 164 2.5 166 2.6 330 5.1 80-84 72 1.1 88 1.3 160 2.5 85+ 10 0.2 15 0.2 25 0.2 Toplam 3095 48.1 3345 51.9 6440 100.0 Kaynak: Koyulhisar, Akseki, Sugözü ve Ortaköy sağlık ocağı kayıtlarından derlenmiştir.

Şekil 2.8. Koyulhisar ilçesinde kırsal nüfusun dar aralıklı nüfus piramidi (2007). İlçe nüfusu geniş aralıklı gruplandırmaya göre ele alındığında; 0–15 yaş arasındaki nüfus yaklaşık olarak % 24.1 (2861 kişi), 15–64 yaş arasındaki nüfus % 56.0 (6649 kişi) ve 65 yaş üzeri nüfusun ise % 19.9 (2368 kişi)’dir (Tablo 2.15 ve Şekil 2.9). Çalışma sahasının da içinde bulunduğu Karadeniz Bölgesi nüfusunun 1990 sayımındaki yaş yapısına göre, bölgedeki nüfusun % 35.1’i 0–14 yaş diliminde, % 59.7’si 15–64 yaş arasında ve % 5.2’si ise 65 yaş ve yukarı nüfustan oluşmaktadır.165 2000 sayımına göre ülkemiz genelinde nüfusun % 29.8’i 0–14 yaş arası, % 64.5’i 15–64 yaş arası ve % 5.7’si 65 yaş ve yukarısı nüfustan oluşmaktadır.166 Sahada 0–14 yaş grubunun ülkemiz

165 Ertuğrul Murat Özgür., “Türkiye Nüfusunun Yaş Yapısı”, Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:7, Ankara 1999, s.165. 166 2000 Genel Sayımı-Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, D.İ.E. Yayınları, Ankara.

103

ortalamasından düşük, 65 ve yukarı nüfusun fazla olması, hiç kuşkusuz Karadeniz Bölgesi’nin ülkemizin en fazla göç veren bölgesi olmasından kaynaklanmaktadır. Tablo 2.15. Koyulhisar ilçesinde nüfusun geniş aralıklı yaş gruplarına göre dağılımı (2007). Yaş Grubu Erkek %’si Kadın %’si Toplam Toplam Nüfus %’si

0–14 1415 49.5 1446 50.5 2861 24.1 15–64 3176 47.8 3473 52.2 6649 56.0 65+ 1113 47.0 1255 53.0 2368 19.9 Toplam 5704 48.0 6174 52.0 11878 100 Kaynak: Koyulhisar, Akseki, Sugözü ve Ortaköy sağlık ocağı kayıtlarından derlenmiştir.

Şekil 2.9. Koyulhisar ilçesinin geniş aralıklı nüfus piramidi (2007). Nüfusun yaş yapısının yanı sıra bağımlılık oranını ve çalışma çağındaki nüfusun belirlenmesi bakımından geniş aralıklı gruplandırma yapılması birtakım yararlar sağlar. Özellikle bazı kuruluşların işgücü istatistiklerini hazırlamasında bu gruplandırma yaygın olarak kullanılmaktadır. Çalışmayan başka bir ifadeyle 0-14 ve 65+ üzerindeki nüfusun aktif nüfusa (15-64 yaş arası nüfus) oranı olarak da bilinen bağımlılık oranı,167 araştırma sahasında 78.6 gibi yüksek bir değerdedir. Sahanın bağımlılık oranı aynı yıl 55.1 olan Türkiye ve 61.0 olan Sivas ili genelinin168 çok üstünde yer almaktadır. Yaşlı nüfusun sahada fazla olması bu sonucu ortaya çıkarmıştır. Çalışma sahasında bağımlı nüfus oranının çok yüksek olması kuşkusuz göç hareketlerinin bir sonucudur. Bununla beraber ülkemiz genelinde olduğu gibi yörede de çalışma çağı nüfusunu 15–64 yaş arasında kabul etmenin sağlıklı olmayacağı bir gerçektir. Çünkü ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde çocuk yaştaki bireylerin üretime katıldığı, 65 yaş üzerindeki nüfusun da emeklilik sonrası başka işler yaptığı

167 Doğanay, 1997, Age., s.166. 168 TÜİK 2007 ADNKS sonuçlarından derlenmiştir.

104

düşünülürse, aktif nüfusu belirli yaş dilimlerine sıkıştırmanın yanıltıcı olacağı kanaatindeyiz. Diğer taraftan çalışma çağı nüfusu içerisinde yer alıp, çeşitli nedenlerden (eğitim, askerlik, erken emeklilik, işsizlik vs.) dolayı çalışmayan nüfusu da faal göstermek yanlış olacaktır. Sahada geniş aralıklı yaş gruplarını kır-kasaba olarak irdelediğimizde, 0–14 yaş grubu kırsal kesimde % 24.1 iken, kasabada % 27.1’dir. Çalışma çağındaki nüfusta kasaba nüfusunda fazlalık dikkati çeker. Kasabada bazı kentsel işlevlerin gelişmesi faal nüfus oranını kırsal nüfusa göre artırmıştır. 65 yaş ve üzeri nüfus ise, kırsal kesimde daha fazladır (kırsal kesimde % 23.1, kasabada % 11.2). Sonuç olarak, nüfusun yaş ve cins yapısından da anlaşılacağı gibi, çalışma sahası dışarıya sürekli göç vermekte ve doğum oranları da giderek düşmektedir. Bu nedenle yerleşmelerde yaşlı ve kadın nüfus daha fazladır. İlçe, sınırları içinde bulunan Karadeniz Bölgesi’nin özelliklerini yansıtmaktadır. Özellikle yaşlı nüfusun ülkemiz ortalamasından yüksek olması en belirgin özelliğidir.

2.1.3.2. Nüfusun Eğitim ve Kültür Durumu Herhangi bir ülkenin ekonomik ve toplumsal anlamda gelişmişliği, o ülke nüfusunun eğitim seviyesiyle doğrudan ilgilidir. Eğitim alanında ilerlemiş, bireylerine beceri kazandırmış ve bunu üretime dönüştürmüş toplumlar, diğer toplumlara göre oldukça ileri seviyelere ulaşmışlardır.169 Eğitim düzeyi yüksek kaliteli bir nüfus, bir ülkenin kalkınmasında önemlidir. Nitekim iktisatçılar toplumların gelişip büyümesinde sermaye, teknoloji, örgütleme, doğal kaynaklar ve nüfusu önemli parametreler olarak göstermektedirler.170 Bununla beraber bir nüfus kitlesinde eğitim düzeyi sadece okuma yazma oranıyla ölçülemez. Ülkedeki okullaşma oranı, okul çağı nüfusun eğitim kademeleri arası öğrenci akışı, okul-öğretmen-öğrenci sayısı dengesi, ülke nüfusunun ilk, orta ve yüksek öğretim bitirenlerinin, birbirine ve ülke nüfusuna oranlarının dikkate alınması gerekir.171 Herhangi bir yerde eğitimin şekillenmesinde doğal ve beşeri çevre koşulları önemli derecede etkili olmaktadır.172 Koyulhisar ilçesinde okuma ve yazma düzeyinin

169 Özgür, 1998, Age., s.92. 170 Tandoğan, 1998, Age., s.138. 171 Doğanay, 1997, Age., s.171. 172 Erdal Akpınar., “Kelkit İlçesinde Coğrafi Faktörlerin Örgün Eğitim Üzerindeki Etkileri”, Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:10, Erzurum 2003 s.171-188.

105

ülkemizin ekonomik bakımdan geri kalmış birçok yöresine göre nispeten yüksek olmasında bu bağlamda ilçenin coğrafi yapısının da etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizin doğu-batı doğrultusundaki önemli ulaşım hatlarından biri olan E-80 karayolu, büyük merkezlerle ulaşım bağlantısını güçlendirmiştir. Ulaşım imkânları, dışa açılmayı ve bu arada eğitimin önemini kavramayı kolaylaştırmaktadır. Ekilebilir arazilerin sınırlı olması, bölgenin gelişmesine katkı sağlayacak sanayi tesislerinin olmaması insanları ya göç etmeye ya da okumaya iten başlıca etken olmuştur. Diğer yandan gurbete giden insanların iş bulabilmesi için okuryazarlık mecburiyet halini aldığından ilçede öteden beri eğitim-öğretim faaliyetlerine ayrı bir önem verilmektedir. Çalışma sahasının bugünkü eğitim-öğretim faaliyetlerini ele almadan önce geçmiş dönemlerdeki eğitim-öğretim faaliyetlerinden söz etmek yararlı olacaktır. Koyulhisar ilçesinin eğitim durumuna ilişkin bilgilere ilk olarak XIX. yüzyılın ikinci yarısındaki salnamelerde rastlanmaktadır. Bu dönemdeki 1884 tarihli Sivas Vilayet Salnamesinde Koyulhisar kazasında 65’i müslüman olmak üzere toplam 72 okul vardır. Bu okullarda okuyan 1160 müslüman erkek öğrenci, 400 müslüman kız öğrenci, 65 gayri müslim erkek öğrenci, 32 gayri müslim kız öğrenci olmak üzere, toplam 1657 öğrencinin öğrenim gördüğünü öğrenmekteyiz. Yine 1888 Salnamesine göre Koyulhisar Rüştiyesi’nde 49 öğrenci vardı.173 Bunun yanında hristiyan mektepleri, tekke ve zaviyelerin de sahada olduğu tarihi kayıtlarda mevcuttur. Osmanlı eğitim sisteminden gelen bu eğitim kurumları 3 Mart 1924 Tevhidi Tedrisat Kanunu ile tek bir çatı altında toplanmıştır. Koyulhisar ilçesi sağlık ocakları E.T.F. kayıtlarından derlediğimiz bilgiler doğrultusunda ilçede okuma-yazma oranı % 77.1 olup, bu oran ülkemiz ortalamasının (2000 sayımında % 87.3) altındadır (Tablo 2.16). Tabloda da görüldüğü gibi ülkemiz genelinde olduğu gibi en yüksek oranı (% 52.0) ilköğretim mezunları oluşturmaktadır. Osmanlı Devleti’nin duraklama ve gerileme döneminden itibaren kadının toplumdaki özgürlükleri kısıtlanmış, Tanzimat dönemine kadar kadınları kısıtlayıcı birçok ferman yayınlanmıştır. Tanzimatla birlikte Batı tarzı eğitim kurumları açılmış, kadınların da eğitim koşulları iyileştirilmeye başlanmıştır.174 Ülkemizde kadınların eğitimi halen daha başlıca sorunlar arasında yer almaktadır. Cumhuriyetle birlikte

173 Yurt Ansiklopedisi, 1992, Age., s.6864. 174 Okan Yaşar., Türkiye’de Kadın Eğitimi, Kadınlara Ait Diğer Göstergeler ve Çanakkale İli Örneği, Uluslar arası İnsan Bilimleri Dergisi,Cilt:4, Sayı:1, Ankara 2007, s.2-5.

106

kadınların eğitimi konusunda ciddi gelişmeler olsa da, bazı bölgeler için halen istenilen seviyeye ulaştığını ifade etmek oldukça güçtür. Bilindiği gibi, kadının toplum içerisindeki konumu ve istihdam olanakları üzerinde eğitimin önemi büyüktür. Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için kadının eğitilmesi gerekliliği konusundaki artan bilinçlenme, özellikle okumaz-yazmaz kadın guruplarına yönelik eğitim programlarındaki artışa rağmen, günümüz Türkiye’sinde kadının eğitimi yeterli değildir. Ülkemizde kadının eğitiminde başta siyasi irade eksikliği olmak üzere kaynak yetersizliği, altyapı sorunları gibi nedenlerle hedeflere ulaşılması henüz mümkün olamamıştır.175 Nitekim araştırma sahasında okur-yazar olmayan nüfus (2451 kişi) içerisinde kadın nüfusun fazla (% 73.2) olması bu durumun bir sonucudur. Dikkat çeken bir başka özellik de, okuma-yazma bilmeyen kadın nüfusun büyük bir kısmının kırsal kesimde yer almasıdır. Tablo 2.16. Koyulhisar ilçesi nüfusunun okuryazarlık ve eğitim durumu (2007).* Eğitim Durumu Kasaba nüfusu Kırsal nüfus İlçe nüfusu E K Top % E K Top % E K Top % Ok. yazar olm. 24 231 255 9.2 634 1562 2196 27.7 658 1793 2451 22.9 Okur-yazar 167 177 344 12.5 781 704 1485 18.7 948 881 1829 17.1 İlköğretim 681 814 1495 54.1 2227 1826 4053 51.2 2908 2640 5548 52.0 Ortaöğretim 304 156 460 16.6 114 39 153 1.9 418 195 613 5.7 Üniversite 136 75 211 7.6 32 6 38 0.5 168 81 249 2.3 Toplam 1312 1453 2765 100.0 3788 4137 7925 100.0 5100 5590 10690 100.0 Kaynak: Koyulhisar, Akseki, Sugözü ve Ortaköy sağlık ocağı kayıtlarından derlenmiştir. Araştırma sahasındaki eğitim durumu kır ve kasaba şeklinde ele alındığında; Koyulhisar ilçe merkezinde okur-yazar olmayan nüfus oranı % 9.2 iken, kırsal kesimde bu oran % 27.7’ye yükselmektedir. Kuşkusuz bu durum köylerdeki genç nüfusun göç etmesine bağlı olarak yaşlı nüfus miktarının fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Kırsal kesimde ortaöğretim mezun sayısının azalmasında çoğu yerleşmede ortaöğretim kurumunun olmaması ve göç hareketinin en büyük etken olduğunu söyleyebiliriz. Okul öncesi eğitimin yeni yeni gelişmeye başladığı Koyulhisar ilçesinde 2007– 2008 öğretim yılında 4 ana sınıfında 64 öğrenci öğrenim görmekteydi (Tablo 2.17). Bu sınıflardan biri Mehmet Kavala Çok Programlı Lisesi bünyesinde, biri Cumhuriyet İlköğretim Okulu bünyesinde, biri Aksu İlköğretim Okulu bünyesinde, diğeri ise Çaylı

175 Figen Ereş., “Türkiye’de Kadının Statüsü ve Yansımaları”, Gazi Üniversitesi, Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı:19, Ankara 2006, s.43. * Okuma çağındaki nüfus, 2007 sağlık ocakları kayıtlarına göre, okuma çağında olmayan 1188 kişinin 2007 yılı toplam nüfusu olan 11878’den düşülerek elde edilmiştir.

107

B.S.İ.Ö.O. bünyesinde hizmet vermektedir. Bu okullardan Cumhuriyet İlköğretim Okulu bünyesinde hizmet veren ana sınıfında kadrolu anaokulu öğretmeni görev yaparken diğer okullarda ise öğretmen açığı usta öğretici ya da vekil öğretmen yoluyla karşılanmaktaydı. Tablo 2.17. Koyulhisar’da okul öncesi faaliyetlerinin genel durumu (2007–2008 öğretim yılı). Okul Adı Kız Erkek Toplam %’si

Mehmet Kavala Çok Programlı Lisesi 5 7 12 19 Cumhuriyet İlköğretim Okulu 11 11 22 35 Aksu İlköğretim Okulu 10 5 15 23 Çaylı B.S.İ.Ö.O. 7 8 15 23 Toplam 33 31 64 100 Kaynak: Koyulhisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kayıtlarından derlenmiştir. İlçede ilköğretim I. kademe (5 yıllık) eğitimi veren 20 okulda 2007–2008 eğitim-öğretim yılında 320 öğrenci bulunmaktaydı (Tablo 2.18). Bununla beraber 37 öğrenci Suşehri Karşıyaka İlköğretim Okulu’nda, 2 öğrenci ise Doğanşar YİBO’da öğrenimine devam etmekteydi. Söz konusu okullarda öğrenciler, taşımalı sistemle taşınmaktaydı. Bu öğrencilerin 168’i (% 52.5) kız, 152’si (% 47.5) ise erkek öğrencilerden meydana gelmekteydi. İlköğretim I. kademe okullarının tamamı köylerde olup, birleştirilmiş sınıflardan oluşmaktaydı. Bu okullarda toplam 34 derslik bulunmakta ve hemen hepsinde 5 sınıf bir arada öğrenim görmekteydi (sadece Karaçam BSİÖO’nda 3 sınıf, Kurşunlu BSİÖO’nda ise 4 sınıf birlikte). Aynı eğitim-öğretim yılında I. kademe okullarında ortalama olarak bir dersliğe 9.4 öğrenci, bir öğretmene ise 16.0 öğrenci düşmekteydi. Bununla birlikte öğretmen başına 43 öğrenci (Aksu Kabaoğlu BSİÖO) düşebildiği gibi, bir öğretmene 8 öğrencinin düştüğü (Dilekli Ağılyazı BSİÖO) okullar da vardır. I. kademe okullarında öğrenim gören öğrencilerin dağılımı göz öüne alındığında; kız öğrencilerin oranı % 52.5, erkek öğrencilerin oranı ise % 47.5’dir. Bu durum sahada erkek çocuklarının eğitim imkânlarının daha iyi olduğu başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde öğrenim görmesinden kaynaklanmaktadır.

108

Tablo 2.18. Koyulhisar ilçesinde 1. kademe (5 sınıflı) ilköğretim okulları ve bu okullara devam eden öğrencilerin dağılımı (2007–2008 öğretim yılı). Okullar Kız %’si Erkek %’si Toplam %’si

Aksu Eskiköy BSİÖ 7 50.0 7 50.0 14 4.4 Aksu Kabaoğlu BSİÖ 23 53.5 20 46.5 43 13.4 Aydınlar BSİÖ 6 40 9 60 15 4.7 Ballıca Yanıkağıl BSİÖ 13 54.2 11 45.8 24 7.5 Çandır Leykün BSİÖ 11 47.8 12 52.2 23 7.2 Çandır Torunlar BSİÖ 8 66.7 4 33.3 12 3.8 Çaylı BSİÖ 9 47.4 10 52.8 19 5.9 Dilekli Ağılyazı BSİÖ 3 37.5 5 62.5 8 2.5 Gümüşlü Danışmanlı BSİÖ 4 44.4 5 55.6 9 2.8 Gümüşlü BSİÖ 7 46.7 8 53.3 15 4.7 Güzelyurt BSİÖ 12 63.2 7 36.8 19 5.9 Güzelyurt Acıdere BSİÖ 11 73.3 4 26.7 15 4.7 Gökdere BSİÖ 12 57.1 9 42.9 21 6.6 Karaçam BSİÖ 4 40 6 60 10 3.1 Kurşunlu BSİÖ 7 53.8 6 46.2 13 4.1 Kızılelma BSİÖ 11 52.4 10 47.6 21 6.6 Ortaköy BSİÖ 5 45.5 6 54.5 11 3.4 Sugözü BSİÖ 4 44.4 5 55.6 9 2.8 Sütlüce BSİÖ 5 55.6 4 44.4 9 2.8 Yenice BSİÖ 6 60 4 40 10 3.1 Toplam 168 52.5 152 47.5 320 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kayıtlarından derlenmiştir. İlköğretim II kademeli (8 yıllık) okul sayısı 7 olup, bunlardan 5’i ( Atatürk, Cumhuriyet, M.M. Aydoğdu YİBO, Çamlıyaka, Yukarıkale İÖO) ilçe merkezinde, diğer ikisi (Ballıca İ.Ö.O. ve Aksu İ.Ö.O.) ise köylerde yer almaktaydı (Tablo 2.19). Tablo 2.19. Koyulhisar’da II. kademe ilköğretim okulları ve bu okullara devam eden öğrencilerin dağılımı (2007–2008 öğretim yılı). Okullar Kız %’si Erkek %’si Toplam %’si

M.M. Aydoğdu YİBO 99 48.1 107 51.9 206 17.5 Cumhuriyet İ.Ö.O. 189 51.6 177 48.4 366 31.1 Atatürk İ.Ö.O. 103 59.2 71 40.8 174 14.8 Çamlıyaka İ.Ö.O. 53 45.7 63 54.3 116 9.9 Yukarıkale İ.Ö.O. 65 48.5 69 51.5 134 11.4 Ballıca İ.Ö.O. 31 44.9 38 55.1 69 5.9 Aksu İ.Ö.O. 63 57.3 47 42.7 110 9.4 Toplam 603 51.3 572 48.7 1175 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kayıtlarından derlenmiştir.

109

Koyulhisar ilçesi genelinde 2007-2008 öğretim yılında ilköğretim okullarına (8 yıllık) devam eden öğrenci sayısı 1175’dir. Bu öğrencilerin 603’ü (% 51.3) kız, 572’si (% 48.7) erkek öğrencilerden oluşmaktaydı. Diğer taraftan 29 öğrenci Suşehri Karşıyaka İlköğretim okulunda, 4 öğrenci ise Doğanşar YİBO’nda öğrenim görmekteydi. Koyulhisar ilçesindeki ilköğretim II. kademe okullarında 2007–2008 öğretim yılında 77 derslik mevcut olup, bu okullarda toplam 79 öğretmen görev yapmaktaydı. Toplam 1175 öğrencinin öğrenim gördüğü okullarda, derslik başına 15.3 öğrenci düşmektedir. Bu oran köy okullarında düşerken, ilçe merkezindeki okullarda yükselmektedir. 2007–2008 öğretim yılında II. kademe okullarında görev yapan 79 öğretmenden öğretmen başına 14.9 öğrenci düşmekteydi. Sahada yapmış olduğumuz mülakat ve gözlem sonuçlarına göre, ilköğretim okullarında bazı sorunların olduğu dikkati çekmektedir. Branş öğretmen yetersizliği, atanan öğretmenlerin ya stajyer olması ya da deneyim eksikliği, çok kısa süre görev yapıp ayrılmaları başlıca sorunlar arasında yer almaktadır. Nitekim yörede Anadolu Liseleri ve dengi okulları kazanan öğrenci sayısının az olması bu durumu desteklemektedir. Branş öğretmeni eksikliği, ya askerlik görevini öğretmen olarak yapan öğretmenlerle ya da vekil öğretmenlerle giderilmektedir. Ülkemizde 1960’dan sonra başlayan göç hareketleriyle yöre insanı, başta İstanbul olmak üzere batı illerine göç etmişlerdir. Bu nedenle geçmişte açık olan okulların bir kısmı, öğrenci yetersizliğinden dolayı günümüzde kapanmıştır. Bu yerleşmelerde bulunan öğrenci nüfus, ya yatılı bölge okullarında ya da taşımalı eğitimle Koyulhisar, Doğanşar ve Suşehri’ndeki okullarda öğrenim görmektedirler. Bu amaçla, ilçede 2006 yılında tamamlanan M.M. Aydoğdu YİBO faaliyete geçerek, özellikle köylerden gelen öğrencilere hizmet vermektedir. Koyulhisar ilçesine bağlı 44 köyün 22’sinde (bunlardan 8 kadarı köye bağlı mahallelerde yer almaktadır) eğitim-öğretim faaliyetleri sürdürülmektedir. Diğer yerleşmelerde okullar kapalı olup, ilçe merkezine yakın olanlarda öğrenciler taşımalı sistemle Atatürk İÖO, Çamlıyaka İÖO ve Yukarıkale İlköğretim okullarında, diğerleri de yatılı olarak Doğanşar YİBO ve Suşehri Karşıyaka İlköğretim okulunda öğrenim görmektedirler. Nitekim 2007–2008 öğretim yılında toplam 328 öğrenci taşımalı eğitimle okullara devam etmekteydi. Doğanşar YİBO’da 6 öğrenci (Bozkuş köyündeki öğrenciler), Suşehri Karşıyaka İlköğretim

110

okulunda ise 66 öğrenci (Aydınlar, Ekinözü, Günışık, Değirmentaş, Çiçeközü, Yolüstü köylerindeki öğrenciler) yatılı olarak barınmaktaydı. Taşımalı eğitimde, engebeli arazi ve yüksek eğim değerleri, özellikle kış aylarında kar ve don olaylarına bağlı olarak ulaşım güçlüklerine neden olmaktadır. Diğer yandan öğrencilerin küçük yaşlarda yatılı okullara verilmesi, öğrenciler açısından oldukça zor olmaktadır. Bu nedenle birkaç aile bir araya gelerek ilçe merkezinde ev kiralamakta, evin ihtiyaçları bu aileler tarafından karşılanmaktadır. Koyulhisar ilçesinde ilk ortaokul 1949 yılında halk tarafından yapılan ahşap bir binada faaliyet göstermeye başlamıştır. 1974 yılından sonra ortaokul bünyesinde açılan lise ile adı Koyulhisar Lisesi olmuştur. Bugüne kadar birçok mezun veren Koyulhisar Lisesi, 1994 yılında Sisorta bölgesinde maden işleten Kavala şirketler grubu tarafından yaptırılan bugünkü binasına taşınmış ve Mehmet Kavala Çok Programlı Lisesi adını almıştır (Fotoğraf 2.1). İlçedeki iki ortaöğretim kurumundan biri olan lisede 2007–2008 öğretim yılında 107 erkek ve 57 kız olmak üzere toplam 164 öğrenci öğrenim görmekteydi (Tablo 2.20). Okulda erkek öğrenci oranının fazlalığı dikkat çekmektedir. Okul bünyesinde yatılı imkânların olmaması ve ilçede kız öğrencilere yönelik bir yurdun olmaması köylerden gelen öğrenciler için bir problem teşkil etmektedir.

Fotoğraf 2.1. Koyulhisar Mehmet Kavala Çok Programlı Lisesi.

111

Tablo 2.20. Koyulhisar ilçesinde ortaöğrenim okulları ve bu okullara devam eden öğrencilerin dağılımı (2007–2008 öğretim yılı). Okullar Kız %’si Erkek %’si Toplam %’si

Mehmet Kavala Çok Programlı Lisesi 57 34.8 107 65.2 164 61.2 İmam Hatip Lisesi 68 65.4 36 34.6 104 38.8 Toplam 125 46.6 143 53.7 268 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kayıtlarından derlenmiştir. İlçedeki diğer bir lise ise, 1980 yılında yine halk tarafından yaptırılan ve ilk olarak ortaokul kısmı, 1985 yılında da lise kısmı açılan Koyulhisar İmam Hatip Lisesi’dir. Bünyesinde kız öğrencilere yönelik pansiyonu olan okul, özellikle köylerden gelen kız öğrencilere hizmet vermektedir. 2007–2008 öğretim yılında 36 erkek ve 68 kız olmak üzere toplam 104 öğrenci öğrenim görmekteydi. İlçede 2007-2008 eğitim- öğretim yılında ilköğretimden mezun olan 1495 öğrenci olduğu dikkate alınırsa, orta öğrenime devam eden öğrenci sayısının (268 kişi) çok az olduğu görülür. Ortaöğrenim çağındaki nüfusun 757 kişi olduğu göz önüne alındığında, bu nüfusun sadece % 35.4’ünün ilçede okuduğu anlaşılmaktadır. Çocuklarına daha nitelikli eğitim hizmetleri sunmak isteyen bazı aileler, bu amaçla başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerdeki okulları tercih etmektedirler. Bir diğer etken ise, çok az da olsa bazı ailelerin kız çocuklarını geleneksel ahlak anlayışından dolayı göndermeme eğiliminden kaynaklanmaktadır. Ayrıca mezun öğrencilerin üniversiteye giriş sınavlarında kayda değer bir başarı elde edememiş olması, ortaöğrenime yönelik talebi azaltan etkenlerden biridir. Bu nedenle özellikle maddi imkânları kısıtlı olan aileler, çocuklarının daha çok bir sanata yönelik olarak büyük kentlerde çalışmasını tercih etmektedirler. İlçedeki iki ortaöğretim kurumunda 2007-2008 eğitim döneminde 21 derslik bulunmakta olup, bu okullarda yöneticiler de dahil olmak üzere toplam 22 öğretmen görev yapıyordu. Derslik başına düşen öğrenci sayısı 12.8, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ise 12.2’dir. Eğitim kadrosu ve fiziki imkânlar açısından nispeten ideal koşullara sahip olan bu okullarda, öğretmenlerin kısa süre içerisinde ilçeden ayrılmaları eğitim-öğretim faaliyetlerinin devamlılığı açısından (deneyimli öğretmen eksikliği) önemli bir sorundur. Koyulhisar’da Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ne bağlı Koyulhisar Meslek Yüksekokulu 2006 yılında eğitim-öğretime başlamıştır. Muhasebe, Mobilya Dekorasyon, Sondaj ve Bilgisayar bölümlerinden oluşan yüksekokulda, 2007–2008 öğretim yılında her bölüme 40 öğrenci alınmış olup, toplam 160 öğrenci öğrenim

112

görmekteydi. Bu öğrencilere 2’si dışarıdan olmak üzere toplam 9 öğretim görevlisi ile 4 idari personel hizmet vermektedir. Yine bu öğrencilere yönelik olarak ilçede geçmişte Cumhuriyet İlköğretim Okulu olarak hizmet veren bina, bugün yurt olarak kullanılmaktadır. Koyulhisar’da yaygın eğitim faaliyetlerinin de halkın eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesinde önemli katkıları olduğunu söyleyebiliriz. Bu amaçla, 2007- 2008 öğretim yılında Halk Eğitimi bünyesinde ahşap boyama (el sanatları), arıcılık, bilgisayar işletmenliği operatörlüğü, biçki-dikiş, İngilizce ilk kademe, üniversiteye hazırlanan öğrencilere yönelik ÖSS, jimnastik capoeira,* kalorifercilik, ve okuma- yazma birinci kademe kursları açılmıştır. Bu amaçla 8’i merkezde 4’ü de köylerde toplam 12 kurs açılmış, bu kurslara 188 kursiyer devam ederek bunlardan 108’i belge almıştır. Bu kursların yöre halkının sosyalleşmesine önemli katkıları olup, yetenekleri ölçüsünde kendilerini geliştirme olanağına kavuşmaktadırlar. Bunlara ilaveten halı saha turnuvaları, voleybol müsabakaları da Halk Eğitim bünyesinde organize edilmektedir. Koyulhisar ilçesinde 2008 yılında öğrencilerin barınmasına yönelik, biri özel diğer ikisi de okul bünyelerinde olmak üzere toplam 3 adet yurt ve pansiyon bulunmaktaydı. Bunlardan, İmam Hatip Lisesi bünyesinde hizmet veren pansiyonda tamamı kız öğrencilerinden oluşan 45 öğrenci barınıyordu. M.M. Aydoğdu YİBO bünyesindeki pansiyonda ise, aynı yıl 207 öğrenci yatılı olarak eğitim görmekteydi. İlçede tek özel yurt olan Çamlıca Erkek Yurdu, lise öğrencilerine hizmet vermektedir. Yurdun öğrenci sayısı 60 kadar olup, hem İmam Hatip Lisesi hem de Mehmet Kavala ÇPL öğrencilerine hizmet vermektedir. İlçede yurt ve pansiyonların dışında Koyulhisar Geleceğin Çocuklarını Yetiştirme Derneği tarafından öğrenciler için kiralanan evler de vardır. Bu öğrencilerin bütün ihtiyaçları hayırseverler ve bu dernek tarafından karşılanmaktadır. Araştırma sahasında halk kütüphanesi mevcut olup, özellikle öğrenciler tarafından ödev yapmak ve kitap okumak amacıyla kullanılmaktadır. Kütüphanede yaklaşık 12160 kitap bulunmaktadır.* İki personelin hizmet verdiği kütüphaneden 2007 yılında toplam 11592 okuyucu yararlanmıştır. İlçede günlük gazete satışı yaklaşık 180

* Capoeira: Brezilyalı kölelerin kendilerini savunmak için geliştirdikleri bir dövüş sanatıdır. Dansa benzemesinin tek sebebi de köle oldukları için sahiplerine dövüş sanatını belli etmemek için dans süsü vermelerindendir. * Bu kitapların 1586’sı genel konular, 620’si din, 200’ü felsefe-psikoloji, 1423’ü toplum bilim, 446’sı doğa bilimleri ve mantık, 541’i bilimler ve teknoloji, 667’si sanat, 4875’i edebiyat ve 1408’i tarih-coğrafya kitaplarından oluşmaktadır.

113

kadardır. Aylık çıkarılan Sivas Koyulhisar Haber gazetesi ile İstanbul’da çıkarılan Kelkit Vadisinin Sesi gazetelerinde, sahayla ilgili haberler yayınlanmaktadır. Yörede henüz sinema, tiyatro salonları gibi hizmetler mevcut değildir. Ancak yaz döneminde yapılan şenlik ve festivaller sırasında bu kültürel ihtiyaçlar az da olsa karşılanmaktadır. Bu dönemlerde ilçe, özellikle dışarıdan gelen gurbetçilerin akınına uğramaktadır. İnsanların bir araya gelerek kaynaştığı bu faaliyetler, yörede yerel kültüre katkı sağlaması açısından oldukça önemlidir. Kaymakamlık başta olmak üzere belediye ve İstanbul’daki Koyulhisarlı dernekler tarafından organize edilen şenlikler sırasında yerel ve ulusal sanatçılar da konser vermektedir. Bunlar arasında en tanınmış olanları her yıl Ağustos ayının ilk haftasında yapılan Eğriçimen yayla şenlikleridir. Bu faaliyetlere her yıl yaklaşık 30 bin kişi katılmakta ve tam bir karnaval havası içinde geçmektedir. Yerel kıyafetler giyen oyuncular, yöreye özgü oyunlarla halkın hoş vakit geçirmesini sağlamaktadırlar. Yine bu şenlikler sırasında yarışmalar düzenlenmekte ve dereceye girenlere çeşitli ödüller verilmektedir. Ağustos ayının ikinci haftasında yapılan Duman Baba* anma etkinlikleri sırasında ise, kurbanlar kesilerek gelen misafirlere yemekler ikram edilmektedir.

2.1.3.3. Aile Büyüklüğü Toplam nüfusun toplam hane halkı sayısına oranı olan aile nüfus büyüklüğü176 çeşitli nedenlerle yöreden yöreye değişiklikler göstermektedir. Sosyal ve ekonomik amaçlı araştırmalarda, aile büyüklüğü olarak 5.5 sabit sayısı kabul edilmiş olsa da bu pratikte fazla bir anlam ifade etmez.177 Çünkü ülkemizde gerek bölgeler gerekse kır- kent arasındaki gelişmişlik farklarından dolayı aile nüfus büyüklüğü değişiklik göstermektedir. Öte yandan günümüzde kentlerde yaşayan aileler arasında bile bileşik aile yapısını koruyan kalabalık aileler bulunmaktadır. Bilindiği gibi, ülkemizde kırsal kesimde geleneklere bağlı olarak aile bireylerinin bir arada yaşama eğilimi vardır. Evlenen erkek çocuklar ya baba ocağında yaşamakta ya da ayrı bir evde oturmaya başlamış olsa bile, ekonomik anlamda baba evine bağlı kalmaktadır. Baba ve anne, evin ya en büyük ya da en küçük erkek çocuğunun yanında kalmakta, diğer çocuklar

* Moğolların Anadolu’yu işgal ettiği 13. yüzyılda Anadolu’yu korumak için savaştığı ve şehit düştüğü rivayet edilen bir evliyadır. 176 Yaşar Gök., Horasan İlçesi’nin Coğrafyası, Atatürk Üniversitesi Yay. No:965, K.K.E.F. Yay. No:124, Araştırmalar Serisi No:49, Erzurum 2007, s. 97. 177 Doğanay, 1997, Age., s.164.

114

ayrılmaktadır.178 Koyulhisar, Sugözü, Ortaköy ve Akseki sağlık ocakları kayıtlarına göre 2007 yılı itibariyle ilçe genelinde 3458 hanede 11878 nüfus yaşamakta olup, ortalama hane nüfus büyüklüğü 3.4 olarak hesaplanmıştır. Bu oran, ilçe merkezinde 3.2, kırsal yerleşmelerde ise 3.5’dir. 2000 sayımına göre hane başına düşen kişi sayısının ilçenin bağlı olduğu Sivas ilinde 5.3 ve ülkemiz genelinde 4.5 kişi179 olduğu dikkate alınırsa araştırma sahasında hane başına düşen nüfusun bu değerin altında olduğu görülür. Kuşkusuz yörede aile nüfus büyüklüğünün ülkemiz ortalamasından düşük olmasında göçler en büyük etkendir. Ailenin genç bireyleri başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere göç etmişlerdir. Göç eden genç nüfus, kentlerde büyük ölçüde anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile yapısı özelliği göstermektedir. Nüfusun artmasını sağlayacak olan bu genç nüfusun ilçe dışına göçü, doğum oranlarının da düşmesine neden olmaktadır. Nitekim sahada yaptığımız gözlemler sonucunda çoğu hanede sadece yaşlı bireylerin yaşadığı tespit edilmiştir. Çalışma sahasında hane halkı büyüklüğü yerleşmelerin çoğunluğunda ilçe ortalamasının altındadır (Tablo 2.21). Hane halkı sayısının en yüksek olduğu köyler kuzeydeki Sisorta maden yöresinde yer almaktadır. Kurşun, çinko ve bakır madenlerinden dolayı sahadaki nüfusun bir kısmı, burada istihdam edilmekte ve ailelerin parçalanmasını bir ölçüde azaltmaktadır. Bir diğer neden ise, bir kısmı mevsimlik bir kısmı da devamlı olmak üzere devlet ormanlarında işgücü olarak çalışan ve ormancılık faaliyetleriyle geçimini sağlayan bir nüfus kitlesinin varlığıdır. Hane halkı sayısının az olduğu yerleşmeler genellikle Kelkit vadisinin güney kesimindeki sahada yer almaktadır. Burada tarım topraklarının yetersizliğinden dolayı aile bireylerinin büyük bir kısmı göç etmiştir. Dolayısıyla yaşlı anne ve babadan oluşan aile sayısı çoğunluktadır. Araştırma sahasında çekirdek aile yapısı yaygındır. Anne, baba ve çocuklardan oluşan bu aile yapısının ortaya çıkmasında kuşkusuz sosyo-kültürel etmenlerin rolü büyüktür. Eğitim olanaklarının gelişmesi ve 1950’li yıllarda başlayan göç hareketleri sonucunda yöre halkı şehir kültürüyle tanışmıştır.

178 Nephan Saran., Köylerimiz, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No:3222, İstanbul 1984, s. 20. * 2008 yılında ilçe merkezinin bir mahallesi durumuna getirilen Yukarıkale köyünün nüfusu dahil edilmiştir. 179 D.İ.E. 2000 sayım bülteninden hesaplanmıştır.

115

Tablo 2.21. Araştırma sahasında yerleşmelere göre aile nüfus büyüklüğü (2007). Yerleşim Birimi Hane Nüfus Aile Büy. Yerleşim Birimi Hane Nüfus Aile Büy.

Koyulhisar 1118 3594 3.2 Ortaseki 88 259 2.9 Akseki 120 289 2.4 Sarıharman 28 92 3.3 Aydınlar 74 284 3.8 Sarıkaya 32 92 2.9 Bahçeköy 64 205 3.2 Sugözü 73 163 2.2 Boyalı 56 163 2.9 Sütlüce 40 137 3.4 Bozkuş 40 153 3.8 Taşpınar 37 94 2.5 Çaylı 69 218 3.2 Yağcılar 30 80 2.7 Çiçeközü 26 74 2.8 Yalnıztepe 80 245 3.1 Çukuroba 53 117 2.2 Yeniaslan 18 75 4.2 Değirmentaş 23 59 2.6 Yeşilyurt 29 76 2.6 Dilekli 41 156 3.8 Yolüstü 51 170 3.3 Ekinözü 23 83 3.6 Ortaköy 70 183 2.6 Gökdere 142 369 2.6 Aksu 149 794 5.3 Gölcük 60 189 3.2 Ballıca 125 512 4.1 Günışık 26 69 2.7 Çandır 82 298 3.6 Hacıilyas 14 29 2.1 Gümüşlü 50 293 5.9 İkizyaka 28 104 3.7 Güzelyurt 69 346 5.0 İskenderşeyh 28 50 1.9 Kavacık 24 75 3.1 Kadife 109 396 3.6 Kızılelma 57 270 4.7 Kalebaşı 56 151 2.7 Kurşunlu 23 96 4.2 Karaçam 29 80 2.8 Küplüce 7 23 3.3 Kayaören 45 178 4.0 Yenice 17 74 4.4 Kılıçpınarı 35 99 2.8 Kaynak: Koyulhisar, Akseki, Sugözü ve Ortaköy Sağlık Ocağı kayıtlarından derlenmiştir.

2.1.3.4. Nüfusun Beslenme ve Sağlık Durumu Ekonominin temelini tarımsal faaliyetlerin oluşturduğu sahada, beslenme kültürü üzerinde kültürel yaşantılar ve halkın gelir seviyesinin belirleyici etmenler olduğu söylenebilir. Bununla birlikte sahanın fiziki özellikleri de beslenme için gerekli olan gıda maddelerinin üretimini belirlemesi bakımından önemlidir. Nitekim yörenin engebeli bir yapıya sahip olması tarım arazilerini sınırlamış ve ekip-biçme, ekip-dikme faaliyetlerinin çoğunlukla dar vadi şeritlerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Kelkit vadisinin güneyinde kalan alanlarda buğday yetiştiriciliği ön plana çıkmaktadır. Temel tüketim maddelerinden birini oluşturan ekmek, yörede yetiştirilen buğdaydan elde edilmektedir.* Bu amaçla mahalle fırınlarında yapılan ekmeğe yörede bazlama denilmektedir. Bununla birlikte daha uzun süre saklanabilme özelliğine sahip olan ve halk arasında fırın kurusu denen peksimet de yörede çok sık tüketilen bir ekmek çeşididir. Yöre yemekleri daha çok unlu hayvansal gıdalara dayanmaktadır. Harman sonunda kışlık yiyecek hazırlıkları başlar. Buğday öğütme, bulgur, erişte, kadayıf,

* Son zamanlarda ilçedeki un fabrikasına çoğunlukla buğday verilip, yerine un alınmaktadır.

116

kuskus, makarna, yufka, kışlık kavurma, konserve ve salça bunların başlıcalarıdır. Peskutan, çökelek, teleme ve peynir süt ürünlerinden hazırlanan yiyeceklerdir. Yöre yemekleri yazları; ayranlı çorba (katıklı çorba), gendüme çorbası, sütlaç, madımak ve boranlı gibi yemeklerdir. Kışları ise; tarhana, peskutanlı aşlık, sulu köfte, hıngel, pırasa, kabak tatlısı, turşu mıhlaması, madımak kurusu, lahana (kelem) sarması, yaprak sarması ve hamur işi yemeklerden oluşmaktadır. Ayrıca yayla çorbası, katıklı çorba, umaç çorbası, aşlık süzmesi, erişte süzmesi, madımak, bulgur pilavı, sarıhurma tatlısı, kelem turşusu, karadut ekşisi yörede tüketilmektedir. Alçak vadi kesimleri halkın önemli sebze ve meyve yetiştirme sahalarıdır. Buralarda başta domates (Yukarıkale domatesi yörede meşhurdur) olmak üzere, patates, soğan, lahana, fasulye, nohut, elma, kayısı gibi ürünler gerek taze olarak gerekse kurutularak veya salamura yapılarak tüketilmektedir. Sahada üretilmeyen gıda maddeleri yakın çevredeki il ve ilçelerden temin edilmektedir. Getirilen bu ürünler pazar günü Ortaköy’de, pazartesi günü de kasabada kurulan pazarlarda halkın hizmetine sunulmaktadır. Diğer taraftan yaz aylarında okulların kapanmasıyla beraber ilçeye gelen aileler, bağ-bahçe işleriyle uğraşmakta ve buradan elde ettikleri ürünleri beraberinde götürerek tüketmektedirler. Araştırma sahasında yüksek kesimlerdeki dağlık alanlarda, gür bitki örtüsüne bağlı olarak hayvancılık faaliyetleri yoğunluk kazanmakta ve beslenmede hayvansal gıdalar ön plana çıkmaktadır. Yörede üretimi yapılan hayvansal ürünler (et, süt, tereyağı, peynir, bal) genellikle ailelerin ihtiyaçlarına yönelik olup, ticari olarak fazla bir değer taşımaz. İhtiyaç fazlası ürünler büyük kentlerde yaşayan eş, dost ve akrabalara gönderilmektedir. Diğer taraftan bölgede yetiştirilen hayvanlar Kurban Bayramı’nda çoğunlukla İstanbul’a götürülerek burada pazarlanmaktadır. Çalışma sahasında sağlık hizmeti veren 1 hastane, 4 sağlık ocağı, 13 sağlık evi bulunmaktadır. Koyulhisar Devlet Hastanesi 25 yatak kapasiteli olup, 2007 yılında bir genel cerrahi uzmanı (geçici görevle Sivas’ta), yedi pratisyen doktor (ikisi askerde), bir diş hekimi, bir aile hekimi, sekiz hemşire, üç ebe olmak üzere 47 personel görev yapmaktaydı. Hastaneye ait iki adet (bir tanesi 112 ambulansı olmak üzere) hasta nakil ambulansı sağlık hizmeti sunmaktadır. İnşaat halindeki 25 yatak kapasiteli yeni hastane binası 2009 yılında tamamlanmıştır (Fotoğraf 2.2). Hastane bünyesinde Koyulhisar Merkez Sağlık Ocağı da hizmet vermektedir.

117

Fotoğraf 2.2. 2009 yılında faaliyete geçen 25 yatak kapasiteli Koyulhisar Devlet Hastanesi. İlçede sağlık hizmeti veren diğer sağlık kuruluşları ise; Koyulhisar, Akseki, Sugözü ve Ortaköy sağlık ocakları ile bunlara bağlı sağlık evleridir. Bunlardan Koyulhisar merkez sağlık ocağında, 2007 yılında bir adet pratisyen hekim ve üç adet ebeden oluşan yedi personel görev yapmaktaydı. Bu sağlık ocağına bağlı Taşpınar, Sütlüce, İkizyaka, Ortaseki, Yalnıztepe ve Yukarıkale sağlık evleri faal olup, bunlardan sadece Yukarıkale’deki sağlık evinin binası yoktur. Ortaköy sağlık ocağı Sisorta yöresinde yer almakta ve bünyesindeki Aksu, Ballıca ve Kızılelma sağlık evleriyle beraber çevresine hizmet vermektedir. Bu sağlık ocağında aynı yıl bir sağlık memuru ve iki ebe (birisi Kızılelma sağlık evinde) görev yapmaktaydı. Sugözü Sağlık ocağı ile bu sağlık ocağına bağlı Gökdere ile Sarıkaya sağlık evlerinde bir sağlık memuru ve iki ebeden oluşan (birisi Gökdere sağlık evinde) bir ekip çalışmaktaydı. Bir diğer sağlık kuruluşu Akseki sağlık ocağı ile ona bağlı Aydınlar ve Yolüstü sağlık evleridir. Bu sağlık ocağı bünyesinde 2007 yılında bir sağlık memuru ve bir vekil ebe (Aydınlar sağlık evi) hizmet vermekteydi. Koyulhisar’da sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde karşılaşılan birtakım sorunlar bulunmaktadır. Bunların başında uzman hekim başta olmak üzere yetişmiş eleman eksikliğidir (kadrolu 1 adet uzman hekim var ancak Sivas’ta görevlendirilmiş). İlçede 2007 yılı itibariyle 7 pratisyen hekim görev yapmaktaydı. Hekim başına düşen hasta sayısının 1697 olduğu dikkate alınırsa, sağlık hizmetlerinin beklentileri karşılayamadığı

118

rahatlıkla anlaşılabilir. Koyulhisar Devlet Hastanesi 25 yatak kapasitesine sahip olup, bunu ilçenin nüfusuna (11878 kişi) oranladığımız zaman yatak başına 475 kişi düşmektedir. Bazı tahliller (otuz iki parametreli tam biyogram tahlilleri, hemogram, özellikle evlilik ve raporlar için kan grubu tahlilleri, küçük operasyonlar) dışında daha ileri tetkikler için teknik donanımın olmayışı, diğer bir sorundur. Bu nedenle hastalar genellikle Suşehri, Sivas veya çevre illerdeki hastanelere sevk edilmektedir. Bölgedeki sağlık ocakları başta aşı olmak üzere, sağlık taramaları, enjeksiyon, koruyucu hekimlik önlemlerine yönelik olarak doğum kontrolü gibi konularda halka hizmet sunmaktadır. İlçedeki iki eczane gerekli olan ilaç ihtiyacını karşılamaktadır.

2.1.4. Nüfusun Dağılışı ve Yoğunluğu İklim, rölyef, deniz ve okyanuslar, su kaynakları, bitki örtüsü, toprak verimliliği, tarihi olaylar ve ekonomik faaliyetlerin nüfusun dağılışı üzerinde etki yapmış olduğu bilinmektedir.180 Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan ülkemizde nüfusun dağılışında tarım ve tarım dışı faaliyetler belirleyici olmaktadır.181 Nitekim ülkemizde nüfus başta Çukurova ve Ege ovaları olmak üzere, tarım arazilerinin geniş olduğu bölgeler ile sanayi faaliyetlerinin gelişmiş olduğu sahalarda toplanmıştır. Bunun yanında yeryüzü şekillerinin engebeli, iklim koşullarının olumsuz, su kaynaklarının yetersiz olduğu sahalarda ise, nüfus yoğunluğu azalmaktadır. Herhangi bir yerdeki nüfusun o bölgenin alanına bölünmesiyle nüfus yoğunluğu elde edilir.182 Araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesi, sınırları içerisinde yer aldığı Karadeniz Bölgesi’nin topoğrafik yapısına uygun olarak engebeli bir yapıya sahiptir. Bu olumsuz durum sahada nüfusun dağılışını belirleyen en önemli etken durumundadır (Harita 2.3). Arazi varlığının artan nüfusun ihtiyaçlarına cevap verememesi göçler yoluyla sahanın nüfus kaybına neden olmuştur. Diğer taraftan mülki idari sınırlarda yapılan değişiklikler de ilçe nüfusunun değişiminde önemli derecede rol oynamıştır.

180 Ali Tanoğlu., Beşeri Coğrafya (Nüfus ve Yerleşme), İstanbul Üniversitesi Yayınları, No:1183, Edebiyat Fakültesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:45, İstanbul 1966, s.69-71. 181 Tümertekin, 1994, Age., s.243. 182 Doğanay, 1997, Age., s.210.

119

Harita 2.3. Araştırma sahasında nüfusun dağılışı (2009).

120

Araştırma sahasının alanı 946 km2 olup, 2009 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre nüfusu 12943’dür. Nüfusu alana oranladığımız zaman km2’ye yaklaşık 14 kişi düşmektedir (Tablo 2.22 ve Şekil 2.10). Bu değer yüzölçümü 28488 km2 ve nüfusu 633347 olan Sivas ilinde 22.2 kişi, ülkemiz genelinde ise 94 kişidir. Bu durumda ilçedeki nüfus yoğunluğu, hem bağlı olduğu Sivas ilinden hem de ülkemiz ortalamasından düşüktür. Sahada nüfus yoğunluğunun bu kadar düşük olmasında, başta tarım topraklarının yetersizliği olmak üzere, çeşitli nedenlerden dolayı ilçe dışına yapılan göçler etkilidir. Tablo 2.22. Koyulhisar ilçesinde sayım yıllarına göre aritmetik nüfus yoğunluğu (1927-2009). Yıllar Nüfus Yüzölçümü (km2) Aritmetik Nüfus Yoğ. (kişi/km2)

1927 19370 1050 18 1935 21733 1050 21 1940 22595 1050 22 1945 24593 1195 21 1950 28586 1195 24 1955 25863 1013 25 1960 27997 968 29 1965 29342 946 31 1970 28887 946 30 1975 28968 946 31 1980 26670 946 28 1985 24218 946 26 1990 21894 946 23 1997 20646 946 22 2000 21644 946 24 2009 12943 946 14 Kaynak: D.İ.E. Genel Sayım yıllıklarından hesaplanmıştır.

Kişi/km2 35

30

25

20

15

10

5

0 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 2009

Şekil 2.10. Koyulhisar ilçesinde sayım yıllarına göre aritmetik nüfus yoğunluğu. Koyulhisar’daki kasaba ve köy yerleşmeleri nüfus büyüklüğüne göre ele

121

alındığında, dört köyde nüfus 50 kişinin altındadır (Tablo 2.23 ve Şekil 2.11). Bu yerleşmeler Hacıilyas (37 kişi), Günışık (49 kişi), İskenderşeyh (27 kişi) ve Küplüce (31 kişi) köyleridir. Bu dört yerleşmede toplam 144 kişi (köy nüfusunun % 1.1’i) yaşamakta olup, nüfusun az olmasının nedeni; tarım arazilerinin (hepsinde 10 ha’dan az) çok kısıtlı olmasıdır. Tablo 2.23. Koyulhisar’da idari birimlere göre (kasaba-köy) nüfus büyüklüklerinin sınıflandırılması (2007). Nüfus büyüklüğü Yerleşme Sayısı %’si Toplam Nüfus %’si

50’den az 4 9.1 144 1.1 51–200 27 61.4 3032 23.0 201–400 11 25.0 3190 24.2 400’den fazla 3 4.5 6824 51.7 Toplam 45 100.0 13190 100.0 Kaynak: TÜİK 2007 ADNKS sonuçlarından yararlanılarak hazırlanmıştır.

Şekil 2.11. Koyulhisar ilçesindeki köylerin nüfus büyüklüklerine göre sınıflandırılması. Nüfus büyüklüğü 51–200 arasında olan yerleşmeler (27 yerleşme) en büyük dilimi meydana getirmektedir. İlçenin geneline dağılmış olan bu yerleşmelerde 2007 yılında toplam 3032 (köy nüfusunun % 23’ü) yaşamaktaydı. Kırsal nüfusun en fazla olduğu 201–400 arasındaki dilimde 11 yerleşme bulunmaktadır. Bu köylerden dördü (Güzelyurt, Gümüşlü, Çandır, Kızılelma) ilçenin kuzeyindeki Sisorta yöresinde yer almaktadır. İlçe genelinde sadece üç yerleşmede nüfusun 400 kişinin üzerinde olduğu görülmektedir. Bunlar Sisorta yöresinde yer alan Aksu (807) ve Ballıca (488) köyleri ile Koyulhisar kasabasıdır. Bu köyler yöredeki madencilik ve ormancılık faaliyetlerine

122

bağlı olarak diğer köylere göre nispeten nüfuslanmışlardır. Bu nüfus diliminde 2007 yılında toplam nüfusun %51.7’si yaşamaktaydı. Araştırma sahasında vadi tabanı ile 750 metre izohipsi arasında Sugözü köyünün merkez mahallesi ile heyelan nedeniyle Kelkit vadisi kenarına kurulan Kuzulu mahallesi, Gökdere köyü ile ilçe merkezine bağlı iki mahalle (Aşağıkale ve Şeyhler mahalleleri) yer almaktadır (Tablo 2.24 ve Şekil 2.12). Bu yerleşmeler Kelkit Çayı’nın yatağının genişlediği ve akarsuya karışan küçük derelerin birikinti konileri ya da yelpazeleri üzerinde kurulmuş olup, nüfusun % 7.1’i yaşamaktadır. Tablo 2.24. Koyulhisar ilçesinde kasaba ve köy nüfusunun yükselti basamaklarına göre dağılımı (2007). Yükselti Basamağı Yerleşme Sayısı %’si Nüfus %’si

700–750 2 4.4 946 7.1 750–1000 9 20.0 6546 49.8 1000–1250 5 11.1 1212 9.2 1250–1500 14 31.1 1395 10.6 1500–1750 15 33.3 3091 23.3 Toplam 45 100.0 13190 100.0 Kaynak: TÜİK 2007 ADNKS nüfus sayım istatistikleri ve 1/100000 ölçekli topoğrafya haritalarının ilgili paftalarına göre düzenlenmiştir.

Şekil 2.12. Koyulhisar ilçesinde nüfusun yükselti basamaklarına göre dağılımı. 750–1000 m. kuşağında yer alan 9 yerleşmede ilçe nüfusunun % 49.8’i yaşamaktadır. Bu kuşakta Koyulhisar kasabasının yer alması nüfusu artırmıştır. Kelkit vadisi çevresinde uzanan bu yerleşmeler, aynı zamanda ilçedeki sebze ve meyve bahçelerinin yoğunlaştığı alanlardır. Öte yandan sahadan geçen E–80 karayolunun ulaşım üzerindeki etkisi ile bu yerleşmeler nispeten nüfuslanmışlardır. 1000–1250 m. kuşağında yer alan toplam 5 yerleşmede nüfusun % 9.2’si

123

barınmaktadır. Bu yerleşmelerin büyük bir kısmı Kösedağ kütlesi çevresinde yer almakta olup, tarım ve hayvancılık faaliyetleri birlikte yürütülmektedir. Ancak tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesi göçlerle beraber nüfusun azalmasına neden olmuştur. 1250-1500 m. kuşağında yer alan 14 yerleşmede ise, nüfusun % 10.6’sı yer almaktadır. Araştırma sahasının kuzeyindeki Sisorta yöresi Doğu Karadeniz dağlık kütlesinin bir devamı durumundadır. Bu durum bu bölgedeki yerleşmelerin yükseklerde kurulmasında etkili olmuştur. Nitekim ilçe genelindeki 45 yerleşmenin 15’i (10’u Sisorta yöresinde) 1500-1750 m. arasında yer almaktadır. Sahanın önemli bir maden çıkarım bölgesi olması ve ormancılık faaliyetleri ile iklim koşullarının beşeri-ekonomik faaliyetleri sınırlandırmasına rağmen, nüfus yoğunluğundaki artış dikkat çekicidir. Zaten ilçede nüfusu fazla olan köylerin (Aksu, Ballıca, Kızılelma, Güzelyurt) bir kısmı bu kuşakta yer almaktadır. Bilindiği gibi yükselti bir bölgedeki iklim, bitki örtüsü ve toprak özelliklerini etkileyerek nüfusun dağılışında önemli bir rol oynamaktadır.183 Yükseltiye bağlı olarak sıcaklığın düşmesi, tarımsal faaliyetleri olumsuz etkilemekte ve belli bir yükseltiden sonra ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle çalışma sahasında 1750 metreden yükseklerde daimi yerleşmelere rastlanmamaktadır. Bu kuşakta yaz aylarında gerek hayvancılık faaliyetleri gerekse rekreasyon amaçlı yaylacılık faaliyetleri yapılmakta, kış aylarında ise tamamen boşalmaktadır. Yükselti kuşakları itibariyle ele alındığında, nüfusun dağılışı kuşkusuz araştırma sahasının her yerine aynı oranda dağılmamıştır. Yerleşmelerin yer şekilleri, su kaynakları, ulaşım kolaylığı, tarım arazilerinin varlığı, gür bitki örtüsü, orman bölgelerine yakınlık gibi nedenlerle belirli sahalarda toplandığı görülmektedir. Bu nedenlerle yerleşmeler ve nüfus daha çok aşınım yüzeyleri ve maden çıkarım bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Koyulhisar’da aritmetik nüfus yoğunluğu kasaba ve köyler itibariyle irdelendiğinde, 45 devamlı yerleşmenin 16’sında nüfus yoğunluğunun 5 ve daha az olduğu görülmektedir (Tablo 2.25 ve Şekil 2.13). Bu yerleşmelerde tarım arazilerinin kısıtlı olması ve miras yoluyla bölünmesi sonucunda göç hareketleri yaşanmıştır. Göçlere bağlı olarak yerleşmeler aşırı derecede nüfus kaybetmişlerdir (16 yerleşmeden

183 Ümit Sergün., “Türkiye’de Kır Nüfusunun Yükselti Kademelerine Göre Dağılışı”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Coğrafya Dergisi, Sayı:4, İstanbul 1993-1996, s.7.

124

8’inde nüfus 100 kişiden azdır). Nüfusları nispeten fazla olan Akseki, Ortaseki, Sugözü, Sütlüce ve Güzelyurt köylerinde nüfus yoğunluğunun az olması, bu yerleşmelerin yüzölçümlerinin büyük olmasından dolayıdır. Tablo 2.25. Koyulhisar ‘da idari birimlere göre (kasaba-köy) aritmetik nüfus yoğunluklarının dağılımı (2007, kişi/km2). Nüfus Yoğunluğu Grupları Kasaba ve Köy Sayısı %’si

5 ve daha az 16 35.6 6–25 24 53.3 26–50 2 4.4 51–100 3 6.7 Toplam 45 100.0 Kaynak: TÜİK 2007 ADNKS sayım sonuçlarından yararlanılarak hazırlanmıştır.

Şekil 2.13. Koyulhisar ilçesinde yerleşmelerin aritmetik nüfus yoğunluklarına göre dağılımı. Aritmetik nüfus yoğunluğu 6–25 arasında olan yerleşmeler % 53.3 ile sahadaki en yüksek oranı oluşturmaktadır. Sahada aritmetik nüfus yoğunluğunun 6–25 arasında olduğu yerleşme sayısı 24 kadardır. Bu yerleşmelerde yüzölçümü ile nüfus büyüklüğü arasındaki paralellik dikkat çekmektedir. Başka bir ifadeyle yüzölçümü büyük olan yerleşmelerin nüfusları fazla, yüzölçümü küçük olan yerleşmelerin ise nüfusları azdır. Bunlar arasında nüfusu ve yüzölçümü fazla olan köylere Gökdere, Bahçeköy, Çandır, Yalnıztepe, nüfusu ve yüzölçümü az olan köylere ise Ekinözü, Değirmentaş, Yağcılar, Sarıkaya ve Sarıharman örnek verilebilir. Nüfus yoğunluğunun 26–50 arasında olduğu yerleşme sayısı 2’dir. Bu yerleşmelerden biri Koyulhisar kasabası, diğeri ise Sisorta yöresindeki Gümüşlü köyüdür. Aritmetik nüfus yoğunluğunun kasabada bu kadar düşük olmasındaki en

125

büyük etken, nüfusun az olmasının yanı sıra çok dağınık bir görünüme sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim kasabaya bağlı mahallelerden Şeyhler mahallesi merkeze 5 km, Yukarıkale mahallesi 9 km ve Aşağıkale mahallesi ise 8 km uzaklıkta yer almaktadır. Gümüşlü köyü ilçe genelindeki köylere göre sahadaki madencilik faaliyetlerine bağlı olarak nispeten nüfuslanmış (267 kişi), olup, yüzölçümünün de küçük olmasından dolayı km2’ye 41.1 kişi düşmektedir. Sahadaki aritmetik nüfus yoğunluğunun 51–100 arasında olduğu 3 yerleşme ilçenin kuzeyindeki Sisorta yöresinde yer almaktadır. Bu yerleşmelerin ortak özellikleri; yüzölçümlerinin küçük, buna karşılık nüfuslarının fazla olmasıdır. Nitekim bu üç yerleşme (Aksu, Kızılelma, Ballıca), aynı zamanda ilçenin de en fazla nüfusa sahip köyleridir. Sahadaki yerleşmeler ormancılık faaliyetleri ve madenciliğe bağlı olarak gelişme göstermişlerdir. Ancak kasabaya uzak olmaları (yaklaşık 50–60 km) nüfuslarının artmasını engellemektedir. Koyulhisar coğrafi olarak Karadeniz Bölgesi’nin sınırları içerisinde yer almaktadır. Karadeniz kıyı sıradağları arkasındaki Kelkit vadisi bölgede nüfus yoğunluğunun az olduğu sahalar arasındadır.184 Sahada yerleşmelere göre aritmetik nüfus yoğunluğunun dağılışında hiç kuşkusuz tarım arazileri ve geçim kaynaklarının belirleyici olduğu dikkati çekmektedir. İlçenin nüfus yoğunluğu en fazla olan köyleri kasabaya olmasına rağmen Sisorta yöresindeki köylerdir. Sahada Kelkit vadisi yamaçlarındaki aşınım yüzeyleri ile Melet Çayı havzasındaki maden çıkarım sahası önemli nüfuslanma bölgeleridir. Buna karşılık orman sahaları ve yükseltinin arttığı dağlık yöreler, nüfus yoğunluğunun azaldığı ve ortadan kalktığı alanlardır. Aritmetik nüfus yoğunluğu herhangi bir yerdeki nüfusun arazi büyüklüğüne bölünmesi sonucu elde edildiği için bazı sınırlılıkları vardır. Bu hesaplamada, sahada var olan nüfusun araziye eşit dağıldığı varsayılmakta ve her yer aynı derecede nüfuslanmış kabul edilmektedir. Yani insanların yaşamadığı dağlık alanlar, ormanlık sahalar, akarsular, göller vs. gibi alanlarda da insanların yaşadığı kabul edilmektedir. Aritmetik nüfus yoğunluğu sayısı, bir alandaki en düşük ve en yüksek, yani ekstrem, değerler hakkında bilgi vermekten uzaktır. Ülkeler ve bölgeler ölçeğinde karşılaştırma yapmada pek yararlı olmamakta, küçük üniteler (mahalle, sokak gibi) için bir anlam

184 Ali Tanoğlu., “Türkiye’de Nüfusun Dağılışı”, İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Cilt:5, Sayı:10, İstanbul 1959, s.10.

126

ifade etmektedir.185 İşte bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için ekilebilir veya ekilen toprakların yüzölçümü ülke ya da bölge nüfusuna oranlanarak fizyolojik nüfus yoğunluğu elde edilmiştir. Bu da tam güvenilir sonuçlar vermemesine rağmen, aritmetik nüfus yoğunluğuna göre daha gerçekçi sonuçlar vermektedir.186 Daha önce ifade edildiği üzere, Koyulhisar ilçesinin alanı 946 km2 olup, İlçe Tarım Müdürlüğü verilerine göre bunun 16850 ha’ı tarım arazisi olarak kullanılmaktadır. İlçe nüfusu 2007 ADNKS sonuçlarına göre 13190 olduğuna göre, fizyolojik nüfus yoğunluğu hektara 78.3 kişidir. Aynı yıl Sivas ili genelinde fizyolojik nüfus yoğunluğu 100.9 olarak gerçekleşmiştir.187 Bu durumda sahadaki fizyolojik nüfus yoğunluğunun il genelinden düşük olduğu anlaşılmaktadır. Fizyolojik nüfus yoğunluğu hesaplanırken çayır ve otlak arazisi hesaplamaya katılmamaktadır.188 Diğer taraftan sahadaki diğer ekonomik sektörlerde çalışanların tarım alanlarının tümüne eşit olarak dağıtılması, yerleşme birimindeki öteki ekonomik faaliyetlerin genel ya da bölgesel olarak var olan nüfus ile oranları ve de tarımın, yine genel ya da bölgesel özellikleri bilinmeden bu tür bir yoğunluk değerinin tarım alanı- nüfus-ekonomik durum hakkında dahi yeterli bilgi veremeyeceği açıktır.189 Oysa sahada çayır ve otlak alanları ile orman sahaları geniş yer kaplamakta, geçimini ormancılık, hayvancılık, bağ ve bahçe işlerinden sağlayan nüfus kitlesinin olduğu dikkate alınırsa fizyolojik nüfus yoğunluğu daha düşük olacaktır. Özellikle ilçe merkezinde (tarım dışı sektörlerde çalışan nüfus hesaba katılırsa) fizyolojik nüfus yoğunluğunun bu bağlamda bir anlam ifade etmediğini söyleyebiliriz. Fizyolojik nüfus yoğunluğu, aritmetik nüfus yoğunluğuna göre daha az yanıltıcı sonuçlar vermesine karşın, kuşkusuz bazı sakıncaları vardır. En önemli sakıncası ise, bir sahadaki nüfusun sanki tümü tarımla uğraşıyormuş gibi varsayarak hesaplama yapılmasıdır.190 Fizyolojik nüfus yoğunluğunun yukarıda sayılan sakıncalarını ortadan kaldırmak için çalışma sahasında tarımsal nüfus yoğunluğunun kullanılması daha gerçekçi değerler vermesi bakımından önemlidir. Tarımda çalışan nüfus ile tarım arazisi arasındaki ilgiyi ortaya koyması bakımından önemli olan tarımsal nüfus yoğunluğu, kentte yaşayanların tümünü değerlendirme dışı tuttuğundan bilhassa kırsal alanlardaki

185 Tümertekin, 1994, Age., s.204. 186 Doğanay, 1997, Age., s.215. 187 TÜİK 2007 Sayımı ve İl Tarım Müdürlüğü verilerine göre hesaplanmıştır. 188 Doğanay, 1997, Age., s.215. 189 Tümertekin, 1994, Age., s.204. 190 Doğanay, 1997, Age., s.216.

127

nüfus yoğunluğunu ifade etmekte oldukça doğru sonuçlar vermektedir.191 Koyulhisar’da ortalama tarımsal nüfus yoğunluğu 45.5 kişi/km2’dır (Tablo 2.26). Tarımsal nüfus yoğunluğu 113.5 kişi/ km2 (Ballıca) ile 10.0 kişi/ km2 (İskenderşeyh) arasında değişmektedir. Tablo 2.26. Koyulhisar ilçesinde nüfus, yüzölçümü, aritmetik nüfus yoğunluğu, tarım arazisi ve tarımsal nüfus yoğunluğu (2007). Yerleşme Nüfus (Kişi) Alan (km2) Aritmetik nüfus yoğ. Tarım alanı Tarımsal nüfus yoğ. (kişi/km2) (ha) (kişi/km2) Koyulhisar 5529 182.3 32.7 -- -- Akseki 186 51.2 3.6 4.3 43.2 Aydınlar 213 11.5 18.5 5.0 42.6 Bahçeköy 205 25.8 7.9 4.4 46.6 Boyalı 157 26.6 5.9 3.8 41.3 Bozkuş 66 11.7 5.6 2.9 34.7 Çaylı 218 9.1 24.0 4.1 53.2 Çiçeközü 76 7.3 10.4 3.4 22.4 Çukuroba 102 27.0 3.8 3.2 32.2 Değirmentaş 59 6.9 8.6 3.2 18.4 Dilekli 108 10.2 10.6 6.1 17.7 Ekinözü 67 3.7 18.1 2.9 23.1 Gökdere 369 33.3 11.1 4.2 87.9 Gölcük 139 20.3 6.8 3.4 40.9 Günışık 49 11.2 4.4 2.8 17.5 Hacıilyas 37 2.6 14.2 2.9 12.8 İkizyaka 97 12.1 8.0 3.2 30.3 İskenderşeyh 27 22.7 1.2 2.7 10.0 Kadife 314 24.4 12.9 7.9 39.7 Kalebaşı 147 14.3 10.3 2.6 56.5 Karaçam 59 12.5 4.7 2.9 20.3 Kayaören 166 8.2 20.2 3.4 48.8 Kılıçpınarı 61 13.1 4.7 2.8 21.8 Ortaseki 234 45.7 5.1 4.3 54.4 Sarıharman 92 7.9 11.6 3.6 25.6 Sarıkaya 92 5.2 17.7 2.9 31.7 Sugözü 163 37.5 4.3 4.6 35.4 Sütlüce 135 30.3 4.5 3.3 40.9 Taşpınar 72 22.4 3.2 3.1 23.2 Yağcılar 72 4.3 16.7 2.7 26.7 Yalnıztepe 218 30.1 7.2 3.4 64.1 Yeniaslan 68 21.6 3.1 2.7 25.2 Yeşilyurt 76 19.5 3.9 2.8 27.1 Yolüstü 128 11.7 10.9 3.4 37.6 Ortaköy 148 15.0 9.9 3.0 49.3 Aksu 807 11.3 71.4 7.9 102.2 Ballıca 488 6.5 75.1 4.3 113.5 Çandır 289 24.2 11.9 4.4 65.7 Gümüşlü 267 6.5 41.1 3.9 68.5 Güzelyurt 328 55.8 5.9 4.9 66.9 Kavacık 92 6.6 13.9 4.3 21.4 Kızılelma 307 3.8 80.8 5.2 59.0 Kurşunlu 114 7.3 15.6 3.1 36.8 Küplüce 31 5.1 6.1 1.5 20.7 Yenice 86 19.7 4.4 7.1 12.1 Toplam 13190 946.0 13.7 168.5 45.5 Kaynak: TÜİK 2007 ADNKS sayım istatistikleri ve ilçe tarım müdürlüğü kayıtlarından derlenmiştir.

191 Ed. Kürşat Koca-Hakkı Yazıcı., Genel Coğrafya, Pegema Yayıncılık, Ankara 2007, s.216.

128

Koyulhisar’da genç nüfusun göçüyle birlikte kırsal yerleşmelerin büyük bir kısmında günümüzde emekli durumdaki yaşlı nüfus yaşamaktadır. Tarımsal nüfus içerisinde kabul edilen ancak tarımsal faaliyetlerle ilgisi olmayan bu nüfus kitlesini de burada ifade etmekte yarar vardır. Yine Sisorta yöresinde kırsal yerleşmelerde oturup, madencilik ve ormancılıkla geçinen nüfusun tarımsal nüfus yoğunluğunu yükseltmesi de yanıltıcı sonuçlar verebilmektedir. Yerleşme tarihi çok eskilere dayanan Koyulhisar’da, geçmişten günümüze nüfusun dağılışı ve yoğunluğu üzerinde çeşitli doğal, beşeri ve ekonomik faktörlerin etkili olduğu ifade edilebilir. Sahadaki yerleşmelerdeki nüfus yoğunluğunu belirleyen en önemli faktör kuşkusuz tarım arazileridir. Yeryüzü şekillerinin engebeli olduğu sahada nüfus genellikle ekilebilir arazilerin olduğu alanlarda toplanmıştır.

129

2.2. YERLEŞME ÖZELLİKLERİ 2.2.1. Genel Bakış Araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesinde, 2009 yılı itibariyle 1 kasaba, 44 köy ile bunlara bağlı 82 mahalle yerleşmesi bulunmaktadır. Ayrıca, 59 yayla, 10 mezra, 8 ağıl ve 6 çiftlik olmak üzere 83 adet geçici yerleşme vardır. İlçenin yönetim merkezini oluşturan Koyulhisar kasabası, 7 mahalleden oluşmaktadır. Gevşek bir yerleşme dokusuna sahip olan kasabada bazı mahalleler* geçmişte birer köy yerleşmesiyken zamanla belediye sınırlarına dahil edilerek, kasabaya bağlı mahalle statüsüne kavuşmuşlardır. Bu nedenle bu mahalleler kasabanın ticaret ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait binalarına nispeten uzak konumlarda yer alırlar. Nitekim kasabanın merkezi ile Şeyhler mahallesi arası yaklaşık olarak 3 km, Aşağıkale mahallesi ile 5 km ve Yukarıkale mahallesi ile ise 9 km’lik mesafe bulunmaktadır. İğdir dağının güney eteklerinde kurulmuş olan Koyulhisar kasabası E-80 karayoluna 3 km’lik bir yolla bağlanmaktadır. Bu durum ilçenin ulaşımına büyük kolaylıklar sağlamış olup, çevresindeki yerleşmelerle bağlantısını güçlendirmiştir. Ancak arazinin engebeli oluşu ve zaman zaman sahada meydana gelen kütle hareketleri yerleşmenin yatay büyümesini sınırlandırmaktadır. Bu nedenle kentsel işlevlerin son derece sınırlı olduğu yerleşme, küçük bir kasaba görünümünde kalmıştır. Sahanın akarsular tarafından işlenmiş olması, tarım yapılabilecek alanları sınırlamış ve yerleşmelerin dağınık dokulu olmasına neden olmuştur. Nitekim birbirinden uzakta kurulmuş mahalle yerleşmelerinin sayıca fazla olması kuşkusuz bu arazi yapısından kaynaklanmaktadır.

2.2.2. Yerleşmenin Tarihsel Gelişimi Tarihin ilk çağlarından itibaren bir yerleşim merkezi olarak kurulduğu düşünülen Koyulhisar’ın kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Ancak Eğriçimen yaylasında, Yeniaslan köyünde bulunan Kalecik höyüğü ve Çandır köyü civarındaki kazılar sonucunda ilçenin ve çevresinin M.Ö. 3000-2000’den itibaren Tunç çağında yerleşmeye açıldığını kanıtlayan eşyalara rastlanmıştır.192 Koyulhisar’ın bilinen ilk sakinleri, M.Ö. 2000 yılları ile M.Ö. 1000 yılları arasında Anadolu’da hüküm sürmüş olan Hititler’dir. Bu dönemde Kolonya adını

* Şeyhler, Yukarıkale, Aşağıkale köyleri sonradan kasabaya dahil edilmişlerdir. 192 Tuba Ökse., “Sivas’ta Arkeolojik Araştırmaların Tarihçesi”, Revak Dergisi, Sivas 1993, s.30.

130

taşıyan şehir, bugünkü Koyulhisar ile Suşehri arasındaki Hanlar (Yemişli) mevkiinde yer alıyordu. O döneme ait Hanların kuzeyinde bir kale yer almakta olup, Aydınlar köyünün batısında da bir höyük bulunmaktadır.193 Karadeniz Bölgesi’ne yakın olması nedeniyle Hitit tablet metinlerinde Kaşka Ülkesi olarak adlandırılan bölgenin sınırları içerisinde kalan Koyulhisar, sahada meydana gelen heyelanlar sonucunda yer değiştirmiş ve bugünkü ilçe merkezine 3 km mesafedeki Akpınar mevkiinde bugün halk tarafından Sarayiçi olarak bilinen yerde kurulmuştur.194 Nitekim bugün Akpınar mevkiinde kesme taştan yapılmış saray kalıntısı ve Akpınar’ın kuzey kesiminde Kayalar mevki ile Mezarlık deresi bölgelerinde Müslümanlara ait olmayan mezarlar bulunmaktadır. Akpınar’ın doğusunda ise, Müslümanlara ait mezarlar yer alır ki buraya Ağ mezarlık denilmektedir.195 Hitit ve onu takip eden Frig, Kimmer ve Medlerin yıkılmasıyla saha Pers istilasına uğramıştır. Üç asır Pers egemenliğinde kalan bölgede, Makedonya kralı Büyük İskender Persleri Anadolu’dan sürerek Hindistan’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuştur.196 İskender’in ölümünden sonra generallerinden Selevkos Anadolu’nun tamamına hakim olarak Selevkoslar Devleti’ni kurmuştur.197 Selevkoslar Devletine son veren Romalılar Koyulhisar’ın da içinde olduğu bölgeyi topraklarına katmışlardır. M.Ö. 280 yılında Trabzon’da Pontus Krallığı kurulmuş, Pontus kralı 8. Mitridates Dionizos M.Ö. 120 ve M.Ö. 63 yılları arasında Niksar, Koyulhisar ve Şebinkarahisar’ı işgal etmiştir. Bu dönemde Koyulhisar ve çevresi Pontus egemenliğinde kalmıştır. Dionizos’un ölümünden sonra Pontuslar’a ait bütün topraklar Romalıların eline geçmiştir.198 Roma İmparatorluğu’nun kavimler göçüyle ikiye ayrılmasından sonra Koyulhisar ve çevresi Doğu Roma (Bizans) hakimiyetine girmiştir. Bizans İmparatorluğu, Heraklius zamanında idari olarak Tema adı verilen birimlere ayrılmıştır. Bu dönemde Koyulhisar Sivas teması içinde yer almaktadır. Sivas teması X. yüzyılda oluşturulan yeni idari yapılanma çerçevesinde ikiye ayrılmış ve tema topraklarının kuzeydoğu kısmında Koyulhisar, Suşehri ve Şebinkarahisar’ı da içine alan Koloneia

193 Mehmet Ali Dündar., Koyulhisar Tarihi, Temel Matbaacılık, Koyulhisar 1987, s.38-39. 194 Ahmet Gökbel., İnanç Tarihi Açısından Sivas, Kitabevi, İstanbul 2004, s.250-251. 195 Kelkit Vadisinin İncisi Koyulhisar, Koyulhisar Kaymakamlığı, 2004, s.8. 196 Kelkit Vadisinin İncisi Koyulhisar, Age., s.8. 197 Yılmaz Öztuna., Büyük Türkiye Tarihi I, Ötüken Yayınevi, İstanbul 1983, s.294. 198 Dündar, 1987, Age., s.39.

131

teması kurulmuştur.199 Selçukluların 1071 yılında Malazgirt savaşında Bizans ordusunu yenilgiye uğratmasıyla Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış ve böylece Anadolu’nun fethine zemin hazırlanmıştır. Alparslan’ın komutanlarından Artuk Bey, 1074 yılında Kelkit havzasındaki Niksar, Koyulhisar ve Şebinkarahisar’ı alarak Türk topraklarına katmıştır.200 Koyulhisar ve çevresi 1075 yılından itibaren Danişmentlilerin, daha sonra da Anadolu Selçuklu Devleti’nin egemenliğine girmiştir.201 Anadolu Selçukluları döneminde II. Kılıç Arslan tarafından oğlu Nasreddin Berkyarukşah Niksar ve Koyulhisar çevresine melik olarak tayin edildi.202 Koyulhisar ve çevresi, 1243 yılındaki Kösedağ Muharebesiyle bozguna uğrayan Selçukluların elinden çıkmış ve Moğolların eline geçmiştir.203 Anadolu’da Moğol-İlhanlı hakimiyetinin sona ermesiyle Sivas ve Kayseri çevresinde Eratna Beyliği kurulmuş ve bu bölge içinde kalan Koyulhisar da böylece bu beyliğin egemenliğine girmiştir.204 Koyulhisar 1410 yılından itibaren Osmanlı Devleti sınırlarına dahil edilmekle beraber 1461’de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından ele geçirilmiştir. Bir süre Akkoyunlular ile Osmanlı Devleti arasında el değiştiren yöre, 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet ile Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan arasında yapılan Otlukbeli savaşından sonra Osmanlı topraklarına kesin olarak katılmıştır.205 Koyulhisar Osmanlı idari teşkilatında 1485 tarihli defterde Rum eyaletine bağlı bir nahiye olarak geçmekte ve kendisine bağlı 6 nahiye bulunmaktadır. Bunlar: Hasangeriş, Firuz, Şahnaçimeni (bugün bu nahiye Çiçeközü adıyla ve köy olarak Koyulhisar’a bağlıdır), Sisorta (bugünkü Ortaköy), Naiblü (bugün bu nahiye Gökçekent adıyla Suşehri’ne bağlıdır) ve Yemlü’dür.206 İlçenin 1530 yılında kaza statüsüne kavuştuğu ve Rum Eyaletinin Karahisar-ı Şarki sancağına bağlı olduğu görülmektedir.207 1562’den sonra Koyulhisar’ın bağlı olduğu Şarki Karahisar sancağı Rum beylerbeyliğinden ayrılarak Erzurum

199 Memduh Ahmet Mahiroğulları., İlkçağlardan Günümüze Sivas İli, Kitap Matbaacılık, Sivas 2003, s.16. 200 Öztuna, Age., s.421. 201 Yurt Ansiklopedisi, Age., s.6874. 202 Osman Turan., Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat, İstanbul 1971, s.217. 203 Turan, 1971, Age., s.427-457. 204 Kaya, 1999, Agt., s.1. 205 Dündar, 1987, Age., s.42. 206 Fatma Acun., Karahisar-ı Şarki ve Koyulhisar Kazaları Örneğinde Osmanlı Taşra İdaresi (1485-1569), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları XXVII. Dizi-Sayı:7, Ankara 2006, 50-51. 207 Tahir Sezen., Osmanlı Yer Adları (Alfabetik Sırayla), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayın No:21, Ankara 2006, s.330.

132

beylerbeyliğine bağlanmıştır.208 XVII. ve XVIII. Asırlarda Erzurum beylerbeyliğine bağlı Koyulhisar kazası, 1856 tarihinde Trabzon eyaletine, 1863 yılında ise Sivas vilayetine bağlanmıştır.209 1924 yılında Şebinkarahisar’a bağlanan Koyulhisar, 1933 yılında Şebinkarahisar’ın il statüsünden çıkarılıp Giresun’a bağlı bir ilçe haline getirilmesiyle idari olarak Sivas’a bağlanmıştır.210

2.2.3. Yerleşme Şekilleri En dar anlamıyla içinde oturulan ev, çardak, kulübe vs. gibi yerler olarak tanımlanan yerleşme, en geniş anlamıyla insanların oturduğu ve yararlandığı bölge olarak tanımlanabilir.211 Başta nüfus kriteri olmak üzere, idari, kültürel ve ekonomik işlevlerine göre yerleşmeler, kır ve kent yerleşmeleri olmak üzere iki grupta ele alınabilir. Bu etmenlere bakarak gerek nüfus miktarı ve gerekse diğer işlevler bakımından çalışma sahasında kent olarak nitelendirebileceğimiz yerleşme bulunmamaktadır. Bilindiği gibi coğrafya ilmindeki birçok araştırıcı 10000 nüfus ve üzerindeki yerleşmeleri kent olarak kabul etmektedir. Her ne kadar TÜİK nüfus sayısına bakmaksızın bütün il ve ilçe merkezlerini kent olarak kabul etse de Koyulhisar ilçe merkezini hem nüfus miktarı hem de işlevleri itibariyle kır yerleşmeleri ile kent yerleşmeleri arasında yer alan bir kasaba yerleşmesi olarak ele almak daha doğru olacaktır. Çalışma sahasında topoğrafik yapının engebeli oluşu, mülkiyet sistemi ile arazilerin küçük parsellere bölünmesi ve su kaynaklarının yeterli olması gibi etmenlere bağlı olarak yerleşmeler genellikle dağınık yerleşme sisteminden oluşmaktadır (Harita 2.4). Birçok köyün birden fazla mahallesi bulunmaktadır (Ballıca 7, Kadife 6, Akseki köyünün 5 mahallesi vardır). Bu durum mahalle yerleşmelerinde başta altyapı olmak üzere birtakım hizmetlerin götürülmesini güçleştirmektedir.

208 Kaya, 1999, Agt., s.12. 209 Ali Sinan Bilgili., XVI. Asırda Karahisar-ı Şarki Kazası, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1989, s.44. 210 Sezen, 2006, Age., s.330. 211 Reşat İzbırak., Coğrafya Terimleri Sözlüğü, Öğretmen Kitapları Dizisi:157, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1992, s.352.

133

Harita 2.4. Araştırma sahasında yerleşmelerin dağılışı.

134

Koyulhisar’da kır yerleşmelerinde çeşitlilik göze çarpmaktadır. Saha genelinde köyler çoğunlukla mahallelerden oluşmaktadır. Bu mahallelerin bir kısmı geçmişte köye bağlı ve geçici olarak kullanılan mezralar durumunda iken, günümüzde büyük çoğunluğu mahalle yerleşmelerine dönüşmüş ve hatta bazı mezra yerleşmeleri önce mahalle sonra da köy muhtarlığı statüsüne kavuşmuştur. Araştırma sahasının devamlı kır yerleşmelerini köyler (44 köy yerleşmesi) ve bu köylere bağlı mahalleler (82 yerleşme) oluşturmaktadır. Bunun dışında mezra, ağıl, çiftlik, yayla gibi geçici yerleşmeler de bulunmaktadır.

2.2.3.1. Devamlı Kır Yerleşmeleri 2.2.3.1.1. Köy Yerleşmeleri Ülkemizdeki kır yerleşmelerinin temelini oluşturan köyler, yasalarla tanımlanmış ve tüzel kişiliği olan yerleşmelerdir.212 Nitekim 1924’te çıkarılan 442 sayılı Köy Kanunu’nda* cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta malları bulunan ve toplu ya da dağınık evlerde oturan insanlar, bağ-bahçe ve tarlalarıyla birlikte, bir köy teşkil eder213 hükmü yer almaktadır. Bir başka tanımda köy, tarımsal faaliyetlerin hakim olduğu, nüfusu az olan, sadece evlerden ibaret olmayıp, evlerle birlikte çevresindeki geçinme alanlarıyla beraber bir yaşam sahası214 olarak ifade edilmektedir. Doğanay vd.’e göre ise, meskenleri toplu veya dağınık olan, mesken sayısı 20’yi aşan ve 250’yi geçmeyen, ailelerin burada devamlı oturdukları yerleşmeler köy terimiyle tanımlanır.215 Araştırma sahasında 2009 yılı itibariyle 44 köy muhtarlığı yerleşmesi bulunuyordu. Tarihi kayıtlara göre geçmişte köy sayısında değişiklikler olmuştur. Nitekim 1485 yılında Koyulhisar ve bağlı nahiyelerinde 98, 1520 yılında 105, 1569 yılında ise 136 köy yerleşmesi mevcuttu.216 Cumhuriyetin ilk yıllarında ilçe genelinde idari sınırlarda yapılan değişikliklere bağlı olarak köy sayısının azaldığı görülmektedir. Örneğin; 1940 sayımında 47 köy yerleşmesi bulunmaktaydı. Bu tarihten sonra bazı mezra yerleşmelerine muhtarlık statüsü verilmiş ve 1950 sayımında köy sayısı 53’e

212 Doğanay, 1997, Age., s.252. * Nüfusu iki binden aşağı yurtlara (köy) ve nüfusu iki bin ile yirmi bin arasında olanlara (kasaba) ve yirmi binden çok nüfusu olanlara (şehir) denir. Nüfusu iki binden aşağı olsa dahi belediye teşkilatı mevcut olan nahiye, kaza ve vilayet merkezleri kasaba itibar olunur. ve Belediye Kanununa tabidir. 213 1924 Tarih ve 442 Sayılı Köy Kanunu, Madde:1 ve 2. 214 İzbırak, 1992, Age., 215-216. 215 Hayati Doğanay-Ünal Özdemir-İbrahim Fevzi Şahin., Coğrafya’ya Giriş 2: Genel Beşeri ve Ekonomik Coğrafya, Aktif Yayınevi, İstanbul 2003, s.211. 216 Kaya, 1999, Agt., s.19.

135

yükselmişti. Koyulhisar’a bağlı Naipli (Gökçekent) nahiyesi ve bağlı 13 köyün 1953 yılında Suşehri’ne bağlanması ve bazı yerleşmelere muhtarlık statüsü verilmesiyle ilçe genelinde köy sayısı 46’ya düşmüştür. Aşağıkale ve Yukarıkale köyleri kasabaya bağlı mahalle statüsüne getirilince köy sayısı 44’e gerilemiştir. Sahadaki köy yerleşmelerinin 14’ü tek bir üniteden meydana gelirken, 30 köy mahallelerin birleşmesiyle oluşmuştur. Tarım arazilerinin parçalı olması, su kaynaklarının yeterli olması, sosyal ve ekonomik nedenler birbirinden uzakta mahalle yerleşmelerini ortaya çıkarmıştır. İlçe genelinde 1935 yılında 19597 olan köylerin nüfusu 1965 yılında 26804 ile en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Ancak daha öncede ifade ettiğimiz gibi, bu dönemden itibaren ülke genelinde olduğu gibi çalışma sahasından da gerek ülke içerisine gerekse ülke dışına olan göçlerle köy nüfuslarının azaldığı görülmektedir. Nitekim 2009 yılındaki Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre köylerin toplam nüfusu 8517’ye gerilemiştir. Dolayısıyla 1965 yılından 2009 yılına kadar geçen 44 yıllık sürede % 30’dan fazla (% 31.8) bir azalma olmuştur.

2.2.3.1.1.a. Yer Adlarına Göre Köyler İnsan topluluklarının tarihi süreç içerisinde arazi üzerine yerleşip orayı mekan tutmasında coğrafi etmenlerin etkisi vardır. Göçebe, yarı göçebe ve yerleşik Türk toplulukları en eski çağlardan beri yerleştikleri arazi parçalarını adlandırıp belirtmede adeta bir coğrafyacı dikkati göstermişlerdir. Çevrelerindeki dağlara, göllere, yaylalara, geçitlere, ırmaklara, küçük arazi parçalarına, köy ve kentlere coğrafi, askeri, siyasi, sosyal ve kültürel yapılarla ilgili isimler vermişlerdir.217 Bu bakımdan bir yerin coğrafi, tarihi ve genel özelliklerini tanımada, tarihi gelişimini ve etnik yapısını analiz etmede yer adlarının önemi oldukça büyüktür.218 Yerleşme tarihi çok eskilere dayanan çalışma sahası çeşitli medeniyetlerin yönetimi altına girmiş ve farklı dillerde değişik yerleşme adları ortaya çıkmıştır. Malazgirt savaşından sonra Anadolu’ya yerleşen Türk topluluklarıyla beraber yerleşmelerin eski adları ya birtakım ekler alarak değiştirilmiş ya da unutulup yerine

217 Mehmet Eröz., Sosyolojik Yönden Türk Yer Adları, Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri (11-13 Eylül 1984), Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:60, Seminer Kongre Bildirileri Dizisi:17, Ankara 1984, s.43. 218 Cemal Arif Alagöz., Türkiye Yer Adları Üzerine Bazı Düşünceler, Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri (11- 13 Eylül 1984), Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:60, Seminer Kongre Bildirileri Dizisi:17, Ankara 1984, s.11-23.

136

yeni Türkçe adlar konulmuştur. Osmanlı Devleti döneminde özellikle azınlıkların yaşadığı bölgelerdeki Türkçe olmayan köylerin adları Cumhuriyet dönemiyle beraber değiştirilmeye başlanmıştır. Bu amaçla 1940 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 8589 sayılı genelge ile ad değiştirme işlemleri resmileştirilmiştir. Ancak II. Dünya Savaşı sebebiyle gerekli çalışmalar yapılamamıştır. 1949 yılında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile ad değiştirme işlemleri yasal bir dayanağa kavuşmuş ve 1957 yılında oluşturulan Ad Değiştirme İhtisas Kurulu ile bu alandaki çalışmalar tekrar başlamıştır.219 Kurul tarafından ülkemiz genelinde olduğu gibi araştırma sahasında da köylerin adları incelenmiş ve sahadaki 44 köyden 21’inin ismi 1957 yılında değiştirilmiştir. Bununla beraber Türkçe olmayan köy adları değiştirilirken, Türkçe olmadığı ileri sürülen birçok adında değiştirildiği görülmektedir.220 Örneğin, Türkçe bir ad olan ve şahane çimen anlamına gelen Şahnaçimen değiştirilerek yerine Çiçeközü adı verilmiştir. Yerleşme tarihi çok eskilere dayanan ve kuruluş tarihi kesin olmayan Koyulhisar’ın günümüzdeki adı kullanılmadan önce değişik adlarla anıldığı bilinmektedir. M.Ö. 2000-1000 yılları arasında Anadolu’da hüküm sürmüş olan Etiler döneminde Koyulhisar’ın adı Kolonya olup, bu yerleşme yeri bugünkü Yemişli mevkiinde yer almaktadır.221 Bizans İmparatorluğu döneminde adı Kolonienler’in başkenti ve korunaklı bir şehir olan Kolonea’dır. Türkler tarafından Koyluhisar olarak çevrilen Kolonea adı, bu yerleşmeye sarp ve yüksek görünümü nedeniyle verildiği kabul edilmektedir. Çünkü Rumların yüksek ve sarp yerlere kolonea adı verdikleri bilinmektedir.222 İlçenin adının Kapadokya sınırları içinde kaldığı dönemde Kelkit Çayı’nın sağ kenarında yer aldığı ve Kolonya olarak geçtiği ileri sürülmektedir.223 Koloneia, Kule- Hisar, Koyulu-Hisar gibi isimlerin yanı sıra batılı kaynaklarda da Kaili-Hisar, Kuili- Hisar şeklinde geçmektedir.224 Selçuklular ve Osmanlılar döneminde ise, Koyulhisar’ın adı Mişaz olarak geçer.225 Koyulhisar adının, Türkmen oymaklarından Koylahisarlu

219 Harun Tunçel., “Türkiye’de İsmi Değiştirilen Köyler”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:10, Sayı:2, Elazığ 2000, s.27. 220 Eröz, 1984, Age., s.43. 221 Dündar, 1988, Age., s.39-40. 222 Adnan Mahiroğulları., Seyyahların Gözüyle Sivas, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2001, s.161. 223 Şemseddin Sami., Kamusu’l-A’lam V, Kaşgar Neşriyat (Tıpkı basım), Ankara 1893, s.3787. 224 Kelkit Vadisi’nin İncisi Koyulhisar, Age., s.10. 225 Şemseddin Sami., 1893, Age., s.3787.

137

oymağından gelmiş olabileceği de sanılmaktadır.226 Daha sonraları bir ara Koyunlu Hisar ve Koyulu Hisar şeklinde adlandırılan bu yerleşme, XIII. yüzyıldan itibaren Koyulhisar olarak anılmaktadır.227 Ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi araştırma sahasında da kırsal yerleşmelerden bazıları adlarını bulundukları dağ kenarı, yamaç, tepe ya da boyun gibi topoğrafik unsurlardan almışlardır.228 Nitekim sahanın engebeli bir yapıya sahip olması kırsal yerleşmeleri adlandırmada topoğrafyanın etkisini ön plana çıkarmıştır. Akseki, Çukuroba, Ortaseki, Yalnıztepe, İkizyaka, Bahçe köylerinin adları topoğrafya özellikleriyle ilgili köy adlarından birkaçıdır. Aynı şekilde Yokuşdibi, Deretarla, Güneygeçe, Dağönü, Kuruseki, Tarlabaşı mahalleleri de bulundukları topografyayı yansıtmaktadırlar. Topoğrafya gibi insanların yerleştikleri sahaların litolojik özellikleri de insan topluluklarının ilgisini çekmiş ve yerleşmelere ad verilmesinde yardımcı olmuştur.229 Sahada eğim değerlerinin yüksek oluşu yer yer ana kayanın yüzeylenmesine yol açmıştır. Bu nedenle bazı yerleşmelerin adlandırılmasında çevredeki kayaçların özelliklerini görmek mümkündür. Değirmentaşı, Kayaören ve Sarıkaya yerleşmeleri adını litolojik özelliklerden almışlardır. Yerleşmelerin ortaya çıkmasındaki etkili etmenlerden biri olan su kaynakları da adlandırmada önemli rol oynamaktadır. Sugözü, Kılıçpınarı, Taşpınar, Aksu köylerinin adlandırılmasında çevrenin su özellikleri ilham kaynağı olmuştur. Bunun yanında Gökdere, Gölcük, Çaylı köylerinde olduğu gibi adını dere, ırmak ve göllerden alan köy adlarına rastlamak da mümkündür. Bitki örtüsü bakımından zengin olan sahada kırsal yerleşmelerin bir kısmı da hayvan ve bitki adlarını taşımaktadır. Örneğin, Boyalı köyü adını köyün sınırları içinde yer alan Çatak adlı mevkide boya yapımında kullanılan ot köklerinden almıştır. Bitki adı taşıyan diğer yerleşmeler Karaçam, Çiçeközü, Ekinözü, Kızılelma, Yeşilyurt köyleridir. Bozkuş ve Otaköy’ün eski adı olan Yılanlıca ise, hayvanlarla ilgili verilen adlara örnek olarak verilebilir.

226 Hasan Yüksel., “Tarihte Koyulhisar”, Revak Dergisi, Sivas 2000, s.31. 227 Dursun Karaca., Koyulhisar’ın Sosyo-Kültürel ve Dini Yapısı Üzerine Bir İnceleme, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sivas 2007, s.14. 228 Hilmi Karaboran., Türkiye’de Mevkii Adları Üzerine Bir Araştırma, Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri (11- 13 Eylül 1984), Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:60, Seminer Kongre Bildirileri Dizisi:17, Ankara 1984, s.108. 229 Karaboran, 1984, Age., s.108.

138

Sisorta yöresi gümüş, bakır ve kurşun madenleri bakımından oldukça zengin olup, bu madenler çıkarıldıkları köylere de adını vermiştir. Gümüşlü, Kurşunlu köyleri adını sözü edilen bu madenlerden almışlardır. Köylerin bazıları kurucularının adını taşımaktadır. Aydınlar köyünün eski adı Aliler zamanla Allar’a dönüşmüş olup, köye ilk defa gelip yerleşen üç Ali kardeşin adından dolayı verilmiştir. Allar adı değiştirilerek günümüzde Aydınlar olarak kullanılmaya başlanmıştır. Geçmişte İlyas adındaki birinin çiftlik olarak kullandığı yerleşme zamanla (bugün Koyulhisar’ın bir mahallesi olan Yukarıkale’den gelen Hatipoğlu sülalesi mensuplarının çiftliğe temelli yerleşmesiyle) köye dönüşmüştür. Yeni kurulan bu köye ad olarak ilk yerleşen kişinin adı (Hacıilyas) verilmiştir. İskenderşeyh köyünün adı ise, köyde yaşamış İskenderşeyh babadan gelmektedir. Ayrıca yöreye yerleşen Türkmen boylarının adları da bazı yerleşmelere ve dağlara ad olarak verilmiştir (İğdir dağı, geçmişte ilçeye bağlı olan Karkın köyü gibi). Köy yerleşmelerinden bazılarının adı sosyal ve dini yaşantı, insan tabiatı, duygu, düşünce, estetik ve huy gibi özellikleriyle ilgilidir. Bunlara; Dilekli, Yağcılar, Güzelyurt köyleri örnek olarak verilebilir. Bazı yerleşme adlarında da renk isimlerine rastlanılmaktadır. Kadife, Sarıharman, Yeşilyurt köyleri bu gruba dahil edilebilir. Koyulhisar arazi yapısı itibariyle savunmaya müsait bir konumda olduğundan tarihi devrelerde her zaman önemli bir yerleşme merkezi olmuştur. Bu amaçla bugün kalıntılarına rastladığımız kale yerleşmeleri kurulmuştur. Geçmişte birer köy olan sonradan Koyulhisar belediyesi sınırlarına dahil edilen Aşağıkale ve Yukarıkale köyleri bugün birer mahalle olup, adlarını buradaki kalelerden almışlardır. Kalebaşı köyü Aşağıkale’ye yakınlığı nedeniyle bu adı almıştır. Sisorta yöresindeki zengin doğal bitki çeşitliliğine bağlı olarak yürütülen arıcılık faaliyetleri sahanın önemli gelir kaynakları arasındadır. Hatta Ballıca köyü adını yörenin ünlü balından almaktadır. Bahçe köyü ise, yürütülen ekonomik faaliyete göre adlandırılmıştır. Gerçekten de bu köyde bahçe tarımı yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Yolüstü köyü ulaşımla ilgili, Günışık köyü ise, gökyüzü ve iklim özellikleri göz önüne alınarak adlandırılmış köylere örnek olarak verilebilir.

139

2.2.3.1.1.b. Kuruluş Yerlerine Göre Köyler Ülkemizde kır yerleşmelerinin kuruluş ve gelişmelerinde iklim ve toprak özellikleri, su kaynakları ve jeolojik yapı gibi doğal koşulların yanı sıra tarihi ve sosyal süreçlerin de geniş ölçüde rol oynadığı bilinmektedir.230 Bu durum Koyulhisar ilçesinde de köylerin kuruluş yerlerinin seçiminde etkili olmuştur. Yerleşmelerin kuruluş yerinin belirlenmesinde özellikle topoğrafik yapı, otlak alanları, su kaynakları, ulaşım koşulları, yapılan tarımsal faaliyetin türü ve güvenlik gibi nedenlerin ön plana çıktığı dikkati çekmektedir (Tablo 2.27). Tablo 2.27. Koyulhisar ilçesinde köy yerleşmelerinin yükseklikleri ve kuruluş yerleri. Köy Yükseklik Kuruluş yeri Köy Yükseklik Kuruluş yeri

Akseki 1200 Sırt Ortaseki 1185 Sırt Aydınlar 985 Yamaç Sarıharman 1100 Etek Bahçeköy 900 Yamaç Sarıkaya 950 Etek Boyalı 995 Sırt Sugözü 750 Etek Bozkuş 1480 Etek Sütlüce 1420 Sırt Çaylı 950 Sırt Taşpınar 1350 Sırt Çiçeközü 1320 Etek Yağcılar 1450 Yamaç Çukuroba 1600 Sırt Yalnıztepe 1300 Yamaç Değirmentaş 1365 Etek Yeniaslan 1520 Sırt Dilekli 980 Etek Yeşilyurt 800 Vadi Ekinözü 1550 Yamaç Yolüstü 1585 Etek Gökdere 650 Vadi Ortaköy 1595 Sırt Gölcük 1350 Sırt Aksu 1730 Sırt Günışık 1450 Etek Ballıca 1635 Sırt Hacıilyas 1260 Yamaç Çandır 1590 Yamaç İkizyaka 1500 Yamaç Gümüşlü 1655 Yamaç İskenderşeyh 1190 Etek Güzelyurt 1615 Etek Kadife 1150 Sırt Kavacık 1680 Yamaç Kalebaşı 850 Yamaç Kızılelma 1490 Etek Karaçam 1320 Yamaç Kurşunlu 1570 Sırt Kayaören 1250 Sırt Küplüce 1680 Etek Kılıçpınarı 1325 Yamaç Yenice 1675 Vadi Kaynak: 1/25000 ve 1/100000 ölçekli topoğrafya haritalarının ilgili paftaları ve arazi gözlemlerine göre düzenlenmiştir. Araştırma sahasındaki köyleri kuruluş yerlerine göre sırt, etek, vadi ve dağ köyleri olarak sınıflandırmak mümkündür (Tablo 2.28 ve Şekil 2.14). Engebeli rölyef

230 İsmail Yalçınlar., “Türkiye’deki Bazı Şehirlerin Kuruluş ve Gelişmesinde Jeomorfolojik Temeller”, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Sayı:16, İstanbul 1967, s.53.

140

yapısına bağlı olarak köylerin 15’i (% 34.2) sırtta, 13’ü (% 29.5) etekte, 13’ü (% 29.5) yamaçlarda, 3’ü (% 6.8) vadide kurulmuştur. Yörede köylerin toplam alanlarının % 2’si düz (% 2 eğimli), % 4.2’si hafif eğimli (% 2–6), % 31.8’i orta derecede eğimli (% 6– 12), % 35.3’ü dik eğimli (% 12–20), % 26.8’i ise çok dik eğimli arazilerden oluşmaktadır.231 Eğim değerlerinden de anlaşıldığı gibi sahada köy yerleşmelerinin kuruluş yerinin belirlenmesinde engebeli rölyefin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Tablo 2.28. Koyulhisar ilçesinde köy yerleşmelerinin kuruluş yerlerine göre dağılışı. Kuruluş Yeri Sayısı %’si

Sırt 15 34.2 Etek 13 29.5 Yamaç 13 29.5 Vadi 3 6.8 Toplam 44 100.0 Kaynak: Sivas Köy Envanter Etüdü (1981) ve arazi gözlemlerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Şekil 2.14. Koyulhisar ilçesinde kuruluş yerlerine göre köyler. Çalışma sahasında vadiler arasındaki sırt bölgelerinde kurulmuş olan köyler ilçe genelinde ilk sırada yer almaktadır. Bu sahaların tarihi devirlerde dışarıdan gelecek saldırılara karşı korunaklı bir konumda yer alması, sel tehlikesinden uzak, havadar ve manzara avantajlarının olması232 gibi nedenlerden dolayı köylerin kuruluşunda önemli rol oynadığı söylenebilir. Nitekim Kösedağ kütlesi ile İğdir dağının yamaçlarındaki sırt bölgeleri köy yerleşmelerinin yoğun olduğu sahalardır. Buradaki eğimli araziler genellikle yerleşmeler için ayrılmış, çevresindeki nispeten düz sahalar ise tarım arazisi

231 Köy Envanter Etüdü (Sivas), 1981, s.1. 232 Doğanay, 1997, Age., s.261.

141

olarak kullanılmaktadır. Bu sahalar birden fazla ekonomik faaliyetin yapılmasına müsait olup ekip-biçme, ekip-dikme, hayvancılık ve ormancılık faaliyetleri bir arada sürdürülmektedir. Öte yandan sahadaki sırt köylerinin birtakım dezavantajları da vardır. Bunlar arasında sahanın jeolojik ve morfolojik yapısından kaynaklanan ve zaman zaman can ve mal kayıplarına yol açan kütle hareketleri başta gelmektedir. Daha önce de değinildiği üzere, arazinin eğimli oluşu yol yapımını güçleştirmekte ve yapım maliyetlerini yükseltmektedir. Sahada ailelerle yaptığımız mülakat sonuçları ve arazi gözlemlerimize göre, köy yollarının büyük bir kısmı son yıllarda yapılmış standardı düşük olan yollardan meydana gelmektedir. Yol yapımı sırasında arazi eğimini azaltmak için yapılan virajlar yamacın dengesini bozmakta, bu durum erozyon ve heyelan hareketlerini kolaylaştırmaktadır. Akseki, Boyalı, Ortaseki, Karaçam, Gölcük köyleri Kösedağ kütlesinde yer alan sırt köylerine örnek olarak verilebilir (Fotoğraf 2.3). İğdir dağı üzerinde yer alan sırt köylerinin başlıcaları ise, Taşpınar, Sütlüce, Yalnıztepe, Kayaören, Kadife köyleridir. Melet Çayı havzasındaki Çandır, Ballıca, Aksu, Kurşunlu ve Ortaköy de sırt köyleridir.

Fotoğraf 2.3. Kösedağ kütlesinin Kelkit Çayı’na bakan yamacında sırt üzerinde kurulmuş Boyalı Köyü Çalışma sahasında yamaç köyleri dağlık kütlelerin yamaçlarında yer alırlar. Özellikle kuzeye dönük yamaçlarda kurulmuş olan köylerde gür otlaklara bağlı olarak hayvancılık faaliyetlerinin yoğun olduğu görülmektedir. Su kaynakları zengin olan bu

142

köylerde evlerin çevresindeki sahalar bağ ve bahçe tarımı alanı olarak kullanılmaktadır. Yamaç köylerine örnek olarak Gümüşlü, Kavacık, Yağcılar, Yeşilyurt, Kılıçpınarı, Hacıilyas ve İkizyaka köyleri verilebilir (Fotoğraf 2.4).

Fotoğraf 2.4. İğdir dağının kuzey yamaçlarında kurulmuş Kavacık köyü. Koyulhisar’da etek köyleri olarak nitelendirdiğimiz köyler, genellikle geçim kaynağının hayvancılık faaliyetlerine dayandığı, Kösedağ ve İğdir dağı yamaçlarındaki küçük düzlüklerde kurulmuşlardır. Bu köylerin dağların yüksek kısımlarında yer alan yaylalarla sıkı bir bağı olup, buralar adeta birer kışlak durumundadır. Bununla beraber tarımsal faaliyetlerin de bu köylerin geçiminde az da olsa payı vardır. Sarıkaya, Sugözü, İskenderşeyh, Günışık, Çiçeközü, Değirmentaş etek köyleri arasında yer alır. Akarsu ağının nispeten sık olduğu yörede, vadi köyleri çok azdır. Eğime bağlı olarak Kelkit çayının sahada dar ve derin bir vadi yatağında akışını sürdürmesi, ana akarsuya karışan derelerin vadilerinin V profilli olmasına neden olmuştur. Derine doğru aşındırmanın etkili olduğu bu sahalar, yerleşmeler için uygun değildir. Özellikle ilkbahar aylarında yağışlar ve kar örtüsünün erimesine bağlı olarak akarsuların yataklarından taşması, buralarda yerleşmeleri sınırlandıran diğer bir etmendir. Bununla beraber ulaşım kolaylığı, olumsuz iklim koşullarına karşı vadilerin daha korunaklı olması, sulama imkânlarından dolayı bağ ve bahçe tarımına çok uygun olması bu köylerin avantajları arasında yer almaktadır. İlçe genelinde vadi içerisinde yer alan köy yerleşmeleri bu vadilerin tabanının genişlediği sahalarda kurulmuş olup, genellikle

143

dağınık yerleşme dokusuna sahiptir. Vadi içerisinde yer alan köy yerleşmelerine Gökdere, Yeşilyurt, Yenice örnek verilebilir (Fotoğraf 2.5). Bazı köylerin mahalle veya mezralarının bir kısmı da akarsu vadilerinde kurulmuştur.

Fotoğraf 2.5. Gökdere vadisinde kurulmuş Gökdere Köyü. Sahadaki köy yerleşmelerini akarsu havzalarına göre Kelkit ve Melet havzasındaki köyler olarak da gruplandırabiliriz. Buna göre köy yerleşmelerinin % 73’ü (32 köy) Kelkit, % 27’si (12 köy) ise Melet havzasında yer almaktadır. Kelkit havzasında yer alan köylerin % 56’’sı (18 köy) Kösedağ’ın kuzeye bakan yamaç ve eteklerinde % 44’ü (14 köy) ise İğdir dağının güneye bakan yamaç ve eteklerinde kurulmuştur.

2.2.3.1.1.c. Yükselti Basamaklarına Göre Köyler Bilindiği gibi yükseltiye bağlı olarak ülkemizde iklim, bitki örtüsü ve ekonomik faaliyetler kısa mesafelerde değişmektedir. Buna bağlı olarak nüfus ve yerleşmelerin dağılışı büyük ölçüde yükseltinin etkisi altındadır.233 Yükseltiye bağlı olarak sıcaklığın azalması başta yapılan tarımsal faaliyetler olmak üzere yerleşmeyi de etkilemektedir. Alçak sahaların sıcaklığı seven tarım ürünleri yerine yüksek bölgelerde sıcaklık ihtiyacı daha az ve yetişme süresi daha kısa olan ürünler yetişebilmektedir. Tarımsal faaliyetlerde görülen bu durum yerleşme için de geçerlidir. Gerçekten de ülkemizde

233 Ali Tanoğlu., “Türkiye’nin İrtifa Kuşakları”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:9-10, İstanbul 1947, s.37-38.

144

yükseltiye bağlı olarak yerleşmelerin seyrekleştiği ve nihayet belli bir yükseltiden sonra ortadan kalktığı görülmektedir. Koyulhisar’da köy yerleşmelerinin büyük bir kısmının 1000 metrenin üzerindeki kuşaklarda yoğunlaştığı dikkati çeker (Tablo 2.29 ve Şekil 2.15). Bu durum araştırma sahasının ortalama yükseltisinin fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Kelkit Çayı’nın dar ve derin bir vadiden akışını sürdürmesi, vadi tabanında yerleşmeye uygun alanları sınırlandırmıştır. Bu nedenle yerleşmeler genellikle bu vadi yamacının yüksek kesimlerindeki eski vadi taraçalarında kurulmuştur. Nitekim 1000 metrenin altındaki köy sayısı 10 iken, 34 köy bu yükseltinin üzerinde yer almaktadır. Bu kuşak ilçe toplam alanının yaklaşık % 59.1’lik kısmını oluşturmakta ve 2007 yılı itibariyle kır nüfusunun % 74.4’lük kısmını barındırmaktadır. Buradan ilçedeki kırsal nüfusun dörtte üçünün 1000 metrenin üzerinde yaşadığı sonucunu çıkarabiliriz. Tablo 2.29. Koyulhisar ilçesinde köylerin yükselti basamaklarına göre dağılımı (2007). Yükselti Basamağı Yerleşme Sayısı %’si Nüfus %’si

500–750 2 4.5 946 12.3 750–1000 8 18.2 1017 13.3 1000–1250 5 11.4 1212 15.8 1250–1500 14 31.8 1395 18.2 1500–1750 15 34.1 3091 40.4 Toplam 44 100.0 7661 100.0 Kaynak: TÜİK 2007 ADNKS nüfus sayım istatistikleri ile 1/25000 ve 1/100000 ölçekli topoğrafya haritalarının ilgili paftalarına göre düzenlenmiştir.

Şekil 2.15. Koyulhisar ilçesinde köylerin yükselti basamaklarına göre dağılışı. Köy yerleşmelerinin en yoğun olduğu kuşak, 1000–1500 metre arasında yer

145

almaktadır. Bu yerleşmeler, genel olarak Kelkit vadisinin her iki tarafındaki dağlık kütlelerin engebeli düzlüklerinde kurulmuştur. Bu dağlık sahaların sırt ve etek alanları yerleşmelerin yoğun olduğu yerlerdir. Bu kuşakta yer alan köylerin ortak bir özelliği, nüfuslarının az oluşudur. Nitekim ilçe genelindeki köy yerleşmelerinin % 43.2’si bu kuşakta yer almasına rağmen, kırsal nüfusun sadece % 34’üne sahiptir. Koyulhisar’da 1500–1750 metre arasındaki kuşak, köy yerleşmelerinin en yoğun olduğu ikinci kuşağı oluşturmaktadır. Bu kuşaktaki köyler, genellikle sırt, etek ve yamaçlarda kurulmuşlardır. Bu yükselti basamağındaki köy yerleşmelerinin çoğunluğu ilçenin kuzeyindeki Sisorta yöresi ile Kösedağ’ın yüksek kesimlerinde yer almaktadır. Bu kuşak, hayvancılık faaliyetlerinin sahada en yoğun yapıldığı alanlardır. Çevredeki gür otlak alanları, yaylalara daha yakın olması ve ormancılık faaliyetleri buralara yerleşmeyi kolaylaştırmıştır. Bu nedenle ilçenin kalabalık köyleri de bu kuşak içerisinde toplanmıştır. Diğer taraftan Sisorta yöresindeki madencilik faaliyetlerinin de bu yerleşmelerin nüfuslanmasında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu kuşak içerisinde yer alan köylerden bazıları; Kavacık, Aksu, Ballıca, Yenice, Gümüşlü, Kurşunlu ve Güzelyurt’tur. İlçedeki köy yerleşmelerinin en az olduğu 700–1000 metre kuşağında, 10 köy yerleşmesi bulunmaktadır. Bu yerleşmeler, genellikle Kelkit Çayı’nın açmış olduğu vadinin yamaçlarında veya sırtlarda yer alırlar. Bunlar tahıl tarımının yanı sıra bağ ve bahçeciliğin birlikte yapıldığı köylerdir. Bu kuşak içerisindeki köyler; Aydınlar, Bahçeköy, Boyalı, Çaylı, Dilekli, Gökdere, Kalebaşı, Sarıkaya, Sugözü ve Yeşilyurt’tur.

2.2.3.1.1.d. Yerleşme Dokularına Göre Köyler Araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesi, Karadeniz Bölgesi sınırları içerisinde yer almasına rağmen, gerek fiziki özellikler, gerekse beşeri ve iktisadi özellikler bakımından farklılıklar göstermektedir. Karadeniz ile İç Anadolu arasında bir geçiş bölgesi olan sahada, köy yerleşmelerinin dokusu da bu özelliklerin etkisi altında şekillenmiştir.. Arazinin parçalı ve engebeli olması, su kaynaklarının yeterli olması yerleşmelerin genellikle dağınık dokulu olmasına neden olmuştur. Yerleşmelerin dokusu üzerinde çeşitli faktörler etkili olmaktadır. Bunların başında yeryüzü şekilleri ve su kaynakları gelmektedir. Bunun yanında arazinin verimi, izlenen tarımsal üretim yöntemleri, nüfusun az veya çok olması, mülkiyet sorunları,

146

ekonomik faaliyetin şekli ve gelişmesi de yerleşme dokusu üzerinde etkili olur.234 Yüzey şekilleri parçalanmış ve fazla eğimli yamaçların olduğu bölgelerde, tarım arazilerinin ancak belirli bir çiftçi nüfusu besleyebilecek büyüklükte olması konutların bu küçük tarım alanlarının hemen yanında yer almasına neden olmuştur.235 Çalışma sahamızın da içinde yer aldığı Karadeniz Bölgesi’nde büyük çoğunluğuyla arazi çok engebeli olduğundan tarım alanları parçalanmıştır. Bu parçalı arazilere ulaşım kolay olmadığından, günlük gidiş-gelişler yerine meskenler tarım arazisinin yanında inşa edilmiştir. Bu nedenle birkaç ailenin (genellikle akraba aileler) bir arada olduğu mahalle yerleşmeleri ortaya çıkmaktadır. Yerleşmelerin dokusunu etkileyen diğer bir unsur ise, su kaynaklarıdır. Fazla yağış alan ve geçirgenliği az olan kayaçların olduğu sahalar, su kaynakları bakımından zengin olduğundan yerleşmelerin belirli bir yerde toplanma zorunluluğu ortadan kalkar. Bu durumda yerleşmeler birbirinden uzakta yer alabilir ve dağınık yerleşme dokusu ortaya çıkabilir. Bununla beraber yıllık yağış miktarının az, yağış rejiminin düzensiz olduğu yerlerde su kaynakları sınırlı olduğundan evlerin birbirine yakın inşa edilme zorunluluğu ortaya çıkar. Bunun sonucunda İç Anadolu Bölgesi’nde olduğu gibi su kaynakları etrafında bir toplanma veya kümelenme dikkati çeker. Arazinin mülkiyet durumuna bağlı olarak tarım alanlarının miras yoluyla bölündüğü sahalarda, yerleşmeler dağınık dokulu olabilmektedir. Aileden ayrılan birey çok defa kendine tahsis edilen arazinin yanı başına evini yapmakta ve böylece yerleşmede bir dağılma ortaya çıkmaktadır. Verimsiz, tarım teknikleri basit ve nüfusu az olan bölgelerde, genel bir kural olmasa da yerleşmeler dağınık dokulu ve nüfusları azdır. Buna karşılık verimi yüksek, tarım teknikleri ileri ve yoğun nüfuslu bölgelerde yerleşmeler, hem toplu dokulu hem de fazla nüfus barındırır.236 Diğer yandan yürütülen ekonomik faaliyetin türü de yerleşme dokusu üzerinde etkilidir. Örneğin; göçebe hayvancılığın yerleşmelerin dağılmasında rolü büyüktür. Bununla beraber tarımsal faaliyetlerin yoğun olarak yapıldığı verimli ovalarda ise, yerleşmeler toplu dokuludur.237 Araştırma sahasındaki köy yerleşmelerinin dokuları çok karmaşık bir durum göstermekte, birbirinden ayırmak oldukça güçleşmektedir. Sahanın bir geçiş bölgesinde

234 Bedriye Tolun-Denker., Yerleşme Coğrafyası-Kır Yerleşmeleri, İstanbul Üniversitesi Yayın No:2275, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:93, İstanbul 1977, s.158-163. 235 Tümertekin-Özgüç, 1998, Age., s.381. 236 Doğanay, 1997, Age., s.267. 237 Tolun-Denker, 1977, Age., s.160-161.

147

yer alması, diğer coğrafi özelliklerinde olduğu gibi yerleşme dokusunda da kısa mesafelerde değişikliklere neden olmuştur. İlçe genelinde köy yerleşmelerinin çoğunluğu birden fazla mahallenin tek muhtarlık altında olduğu dağınık yerleşme dokusuna sahiptir. Ancak bazı köylerde gerek muhtarlık merkezinde, gerekse mahallelerde toplu dokulu yerleşmeler de göze çarpmaktadır. (Tablo 2.30 ve Şekil 2.16). Tablo 2.30. Koyulhisar’da köylerin yerleşme dokularına göre dağılımı. Yerleşme Dokusu Köy Sayısı %’si Toplu 9 20.5 Dağınık 5 11.3 Gevşek 4 9.1 Mahalle tipli köy 14 31.9 Köy tipli mahalle 12 27.2 Toplam 44 100.0 Kaynak: Sivas Köy Envanter Etüdü (1997) ve yerinde yapılan gözlem sonuçlarından derlenmiştir.

Şekil 2.16. Koyulhisar ilçesinde köylerin dokularına göre dağılışı. Yerleşme dokusu bakımından köy yerleşmelerini toplu, gevşek ve dağınık yerleşilmiş köyler olarak sınıflandırmak mümkündür.238 Bunlardan toplu yerleşmeler, evlerin köyden daha küçük yerleşme çekirdeklerini oluşturmak üzere veya daha büyük olan köyleri meydana getirmek üzere bir araya toplanması sonucu ortaya çıkmış yerleşmelerdir.239 Dağınık yerleşmeler ise, tek aileli meskenlerin birbirine uzak olarak adeta araziye serpildiği, yerleşme çekirdeklerinin birbirinden uzakta yer aldığı yerleşme

238 Doğanay, 1997, Age., s.262. 239 Erol Tümertekin-Nazmiye Özgüç., Beşeri Coğrafya, Çantay Kitabevi, İstanbul 1998, s.384.

148

şekilleridir.240 Toplu ve dağınık dokulu yerleşmeler arasında yer alan gevşek dokulu yerleşmelerde, yerleşme çekirdekleri arasındaki mesafe toplu dokulu yerleşmelere göre daha fazla, dağınık yerleşmelere göre ise daha az olup, mahalleler arasındaki mesafe azalmış, ev ve eklentileri bahçeler içerisinde inşa edildiklerinden gevşek bir doku ortaya çıkmıştır.241 Sivas Köy Envanter Etüdü (1997) ve arazi gözlemlerimiz sırasında tespit edebildiğimiz kadarıyla sahada dağınık ve gevşek dokulu yerleşme tipine sahip köy sayısı 9’dur. Bu köylerde topoğrafik koşullar yerleşme çekirdeklerinin dağılımını belirlemekte ve köyün dokusu bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Dağınık köyler ya bir akarsu vadisini takip etmekte (Ekinözü), ya bir vadinin yamacı boyunca gelişme göstermekte (Kavacık) ya da dağlık kütlelerin etek bölgelerinde (Küplüce, Sarıkaya, İskenderşeyh) yer almaktadırlar. Diğer taraftan Boyalı, Dilekli, Gölcük ve Günışık ve Çaylı köylerinde dağınık köylere göre evler birbirine yaklaşmakta ve gevşek bir yerleşme dokusu ortaya çıkmaktadır (Fotoğraf 2.6).

Fotoğraf 2.6. Gevşek dokulu köy yerleşmelerinden Çaylı köyü. Köy yerleşmelerinin 9’u toplu yerleşme dokusuna sahiptir. Ancak bu yerleşmelerde küme köylerde242 olduğu gibi evlerin birbirine çok yakın inşa edilmediği

240 Tolun-Denker, 1977, Age., s. 149-151. 241 Necdet Tunçdilek., Türkiye İskan Coğrafyası-Kır İskanı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları:1283, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:49, İstanbul 1967, s.114. 242 Doğanay, 1997, Age., s.271.

149

görülmektedir. Köyün merkezi kısmında toplulaşma eğilimi varken, kenarlara doğru yerleşmenin gevşediği ve evlerin birbirinden uzaklaştığı bir yerleşme dokusu ortaya çıkmaktadır. Bu köylerden bazılarında evlerin arasına giren ve yerel ismiyle Zavzu denen bahçeler yerleşme dokusunun gevşemesine neden olmaktadır. Çaylı, Değirmentaş, Hacıilyas, İkizyaka, Kurşunlu, Taşpınar, Yağcılar, Yeniaslan ve Yenice köyleri sahadaki başlıca toplu dokulu köylerdir (Fotoğraf 2.7).

Fotoğraf 2.7. Toplu dokulu köylerden İkizyaka köyü. Araştırma sahasındaki köylerden 14’ü çoğunluğu toplu dokulu olan mahallelerin bir muhtarlık altında birleşmesinden meydana gelen mahalle tipli köylerdir243 diyebiliriz. Dağlık sahaların aşınım yüzeylerindeki parçalı küçük düzlük sahalar bu mahalle yerleşmelerinin birbirinden uzakta kurulmasına neden olmuştur. Bunlara Aydınlar, Bahçeköy, Kadife, Ortaseki, Akseki örnek olarak verilebilir (Fotoğraf 2.8). Mahallelerin her birinin ayrı ayrı dokulardan oluştuğu ve bunların bir muhtarlık etrafında toplandığı köy tipli mahalleler de sahada yaygındır.244 Nitekim yaptığımız gözlem sonuçlarına göre sahadaki 12 köyün bu özelliklere sahip olduğu dikkati çekmektedir. Bu tip köylerde mahalleler arasındaki mesafe fazla, her bir mahalle köy görünümüne sahip olup, çoğu defa birbirinden kopuk görünümdedir. Hatta bazı mahallelerin komşu köyle olan bağları bağlı bulundukları muhtarlık merkezinden daha

243 Doğanay, 1997, Age., s.271. 244 Tunçdilek, 1967, Age., s.117-120.

150

fazladır. Bu köylerin en tipik örneklerine kuzeydeki Sisorta yöresinde rastlamaktadır. Kızılelma, Çandır, Aksu, Gümüşlü, Güzelyurt, Ballıca köy tipli mahalle yerleşmelerinden bazılarıdır.

Fotoğraf 2.8. Mahalle tipli köylerden Akseki köyü. Doğal afetler neticesinde yeri değiştirilen köyler bir tarafa bırakılırsa, köylerin şekillenmesinde herhangi bir planın olmadığı tamamen doğal gelişme sürecinde ortaya çıktıkları gözlenmektedir. Bununla beraber doğal ve beşeri nedenlerle, köy yerleşmelerinin görünümü çoğu kez bir formu temsil ederler.245 Araştırma sahasında köy yerleşmelerinin fizyonomisinde topoğrafik etmenler etkili olmuştur (Harita 2.5). Parçalı arazi çoğu yerde yerleşmenin kesintiye uğramasına ve şekilsiz bir planın ortaya çıkmasına ortam hazırlamıştır. Bundan dolayı yerleşmelerin formlarını kesin hatlarla belirlemek mümkün olmamaktadır. Diğer taraftan yerleşmeler çeşitli nedenlerden dolayı şekil değiştirme sürecine girmiş olabilmektedir.246 Karadeniz Bölgesi’nin tipik form özelliği gösteren yol boyu köylerine sahada da rastlanmaktadır. Yalnıztepe, Çandır ve Yenice köyleri yol boyu köylerinin en tipik örnekleridir. Ancak bu köylerde yola tamamen paralel bir şekil değil, dağınık bir form ortaya çıkmıştır. Örneğin Yenice köyü, Suludere vadisinin yamacında yer almakta ve kuzey-güney doğrultusunda uzanan yolun her iki tarafında sıralanmaktadır.

245 Doğanay, 1997, Age., s.267. 246 Eren Yürüdür., Şebinkarahisar ve Çevresinin Coğrafi Etüdü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı, Erzurum 1998, s.239.

151

Çalışma sahasında değişik doğrultulardan gelen akarsu ve yolların kesişme noktasında ortaya çıkmış köyler sahada sıkça görülmektedir. Örneğin Gökdere köyünde çevreden gelen akarsular yerleşmenin ışınsal bir doku kazanmasına neden olurken, İkizyaka, Bahçe, Kalebaşı ve Boyalı gibi köylerde ise, yerleşme formu değişik doğrultulardan köye ulaşan yollara bağlı olarak gelişme göstermiş ve bu şekli almıştır.

Harita 2.5. Araştırma sahasında topoğrafya-köy yerleşmeleri arasındaki ilgi. Köylerde görülen yerleşme formlarını sahada çok yaygın olan mahalle yerleşmelerinde de görmek mümkündür. Genelde düzensiz bir forma sahip olan bu mahalleler, köylerde olduğu gibi çeşitli formlarda olabilmektedir. Örneğin; Akseki köyüne bağlı Merkez, Yukarı mahalle ve Soğanlı mahalleleri toplu dokulu ışınsal bir yapıya sahip iken, Düzpelit ve Yukarıağıl mahalleleri yol boyunca uzanmaktadır. Köylerde görülen farklı yerleşme dokuları mahalleler içinde geçerli olup, bir köyü

152

oluşturan mahalleler farklı dokularda olabilmektedir. Ortaseki köyünü oluşturan mahallelerden Bağlıyurt ve Direkli mahalleleri toplu dokulu, merkez ve Bostanderesi mahalleleri gevşek dokulu, Koçali, Mekan, Çimenli ve Köleli mahalleleri dağınık yerleşme dokusuna sahiptir.

2.2.3.1.1.e. Ormana Göre Köyler Ormanlık sahalar köylerin kuruluş yerleri, konut tipleri ve geçim kaynakları üzerinde etkili olmaktadır. Yerleşme coğrafyası açısından köylerin ormanlara göre konumu büyük önem taşımaktadır.247 Bunun sonucunda ahşap malzeme yörede başta yapı gereci, yakacak ve kereste olmak üzere, yaşamın her alanında hakim duruma geçmektedir. Çalışma sahasında yaklaşık 37500 hektar248 ormanlık ve fundalık alan yer almaktadır. İlçenin kuzeyinde yer alan İğdir dağı ve Sisorta yöresi ile Kösedağ kütlesinin nispeten yüksek kesimleri ormanların yoğun olduğu sahalardır. Geçmişte muhtemelen daha yoğun bir orman örtüsüne sahip olan bu sahalarda, antropojen nedenlerden dolayı ormanların bazı alanlarda seyrekleşmekte ve hatta ortadan kalkmaktadır. Sahadaki köylerin çoğunluğunun yakacak tercihi olarak odun kullanmaları ormanlara yönelik tahribatın boyutlarını göstermesi bakımından önemlidir. Özellikle Kelkit vadisinin güneyinde kalan Kösedağ’ın alçak kesimlerinde orman örtüsünün ortadan kaldırıldığı açıkça görülmektedir. Nitekim burada yamaçlarda görülen artık meşeler ve çalılıklar ile step formasyonları ormanın antropojen etkenlerle ortadan kaldırıldığına işaret etmektedir. Ormana göre köyler; orman içi, orman kenarı, orman dışı ve orman uzağı yerleşmeler olmak üzere dört grupta incelenebilir.249 Araştırma sahasındaki köyleri ormanla olan ilgileri açısından ele alındığında, 44 köyün 22’si orman içi, 15’i orman kenarı ve 7’si ise orman dışında yer almaktadır (Tablo 2.31 ve Şekil 2.17). Orman uzağı köylerin bulunmadığı sahada, bütün köylerin çeşitli derecelerde ormanla ilgilerinin olduğunu söyleyebiliriz. Araştırma sahasındaki orman içi köylerinin büyük çoğunluğu Kelkit vadisinin kuzeyindeki sahada yer almaktadır. Özellikle Sisorta yöresindeki köyler tipik orman içi

247 Akpınar, 2007, Age., s.119. 248 İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. 249 Mecdi Emiroğlu., “Türkiye’de Orman İçi Yerleşmeler ve Bolu Örneği”, A.Ü., D.T.C.F., Coğrafya Araştırmaları Dergisi, Sayı:5-6, Ankara 1972, s.139-174.

153

köyleridir. Ormanların yasalarla koruma altına alınması ve sıkı bir şekilde korunması, tarım alanları çok kısıtlı ve temel geçim kaynağı ormancılık ve orman ürünleri olan bu köylerde, bir takım sorunları beraberinde getirmektedir. Yaz döneminde geçici olarak orman işlerinde çalışan az sayıdaki köylü, yılın diğer aylarında işsiz kalmaktadır. Bunun sonucunda bu gibi köylerde göç hareketi yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Ballıca, Gümüşlü, Çandır, Kurşunlu, Kavacık, Bozkuş, Yeniaslan ve Ortaköy orman içi köylere örnek olarak verilebilir (Fotoğraf 2.9). Tablo 2.31. Koyulhisar ilçesinde köy yerleşmelerinin ormana göre konumları. Kuruluş Yeri Köy Sayısı %’si Nüfus %’si

Orman İçi 22 50.0 4900 64.0 Orman Kenarı 15 34.1 1851 24.1 Orman Dışı 7 15.9 910 11.9 Toplam 44 100.0 7661 100.0 Kaynak: Orman İşletme Müdürlüğü, İlçe Tarım Müdürlüğü, Köy Bilgi Fişleri ve arazi gözlemlerinden derlenmiştir.

Şekil 2.17. Koyulhisar ilçesinde köy yerleşmelerinin ormana göre konumları. Geçmişte orman içinde yer alan ancak yoğun tahribat sonucunda bugün asıl orman alanlarına uzak olan orman kenarı köylerin sayısı 15’dir. Bugün bu köylerin çevresindeki sahalarda orman kalıntısı niteliğindeki meşe ve ardıçlardan oluşan öbekler halindeki bozuk koruluklar, geçmişte buraların orman sahası olduğunu göstermektedir. Nitekim buralarda orman alanlarının ortadan kaldırıldığı ve yerine küçük tarım alanlarının açıldığı görülmektedir. Orman kenarı köyler genellikle çalışma sahasının güneyindeki Kösedağ kütlesi çevresinde yer almaktadır. Akseki, Boyalı, Yeşilyurt, Sugözü, Sarıharman, Gölcük köyleri tipik orman kenarı köyleridir (Fotoğraf 2.10).

154

Fotoğraf 2.9. Ormanın yerleşime açılmasıyla kurulmuş bir orman içi köyü: Ortaköy.

Fotoğraf 2.10. Orman kenarı köylerden Sugözü köyü. Çalışma sahasındaki 7 köy yerleşmesi orman dışı konumda yer almaktadır. Antropojen bozkırların yaygın olduğu bu köylerde, orman diye nitelendirilebilecek alan yoktur. Ormanla yakından bağları olmayan orman dışı köylerde, ormandan yararlanma durumları çok zayıftır. Arazi çalışmalarımız sırasında yaptığımız gözlemlere göre, bu köylerde geçmişte ahşap malzeme yaygın iken, günümüzde taş malzeme ön plana

155

çıkmıştır. Bu köylerin bazılarında yörede pek kullanılmayan tezek yakacak olarak kullanılmaktadır. Çiçeközü, Değirmentaş, Aydınlar, Dilekli ve Yolüstü köyleri orman dışı köylerine örnek olarak verilebilir.

2.2.3.1.1.f. Yüzölçümü Büyüklüklerine Göre Köyler İnsan toplulukları ister geçici, ister devamlı halde yerleşmiş olsun, yiyecek, içecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak için yerleştikleri yere veya çevresine az çok bağlıdırlar. Yerleştikleri mesken şekillerinde olduğu kadar, yerleşme yerinin seçilmesinde, yerleşmenin ortaya çıkmasında, şeklinde ve gelişmesinde bu yer ve çevreyle sıkı sıkıya bağlılık gösterirler.250 Bir başka ifadeyle; her yerleşmenin sadece ev ve eklentilerinden oluşan bir yerleşme çekirdeğinden ibaret olmadığı, aynı zamanda ekonomik olarak yararlandığı sahalara da ihtiyaç vardır. Yerleşmelerin kuruluşu, gelişmesi ve büyümesinde ekonomik olarak yararlandığı bu sahaların önemi kuşkusuz çok büyüktür. Köy yerleşmelerinde, köyün sahip olduğu toprak kaynakları, toprağın verimliliği, su kaynaklarının varlığı ve kullanılma durumu, yerleşmenin yoğunluk kazanmasına veya seyrekleşmesine neden olmaktadır.251 Başka bir deyişle, toprağın verimli olduğu sahalarda yerleşmelerin yoğunluk kazandığı ve köy arazisinin daraldığı, buna karşılık toprak veriminin düşük olduğu alanlarda arazinin genişleme zorunluluğuna bağlı olarak köyün genişlemesi ve yerleşme çekirdeklerinin birbirinden uzaklaşması bu etmenlere bağlıdır. Araştırma sahamızda olduğu gibi arazisi parçalı, tarım toprakları sınırlı ve verimsiz, hayvancılık faaliyetlerine yönelik ritmik yayla göçlerinin yapıldığı ve ormanlardan yararlanmanın ön planda olduğu yörelerde yerleşme çekirdeklerinin mesafesi değişebilmektedir. Zaten yörede yüzey şekillerinden dolayı köylerin büyük bir kısmının mahalle yerleşmelerinden oluşması, köyler arasındaki mesafenin uzaklaşmasına neden olmuştur. Nitekim mahalle sayıları fazla olan köyler aynı zamanda ilçenin yüzölçümü de büyük olan köyleridir. Araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesine bağlı 44 köyün toplam alanı yaklaşık 76300 hektardır. Köy başına düşen arazi miktarı 1730 hektar kadar olup, köylerin yüzölçümleri 260 ha (Hacıilyas) ile 5580 ha (Güzelyurt) arasında

250 Tanoğlu, 1966, Age., s.200. 251 Ümit Sergün., Beşeri ve İktisadi Coğrafya Açısından Bir İnceleme:Uluova, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No:2029, Coğrafya Enstitüsü Yayını No:82, İstanbul 1975, s.75.

156

değişmektedir. Sahadaki 27 köyün (% 61.4) yüzölçümü ortalamanın altında, 17 köyün (% 38.6) yüzölçümü ise ortalamanın üzerindedir. Koyulhisar’da 500 ha’ın altında yüzölçümüne sahip dört köy (% 9.1) vardır. Yüzölçümleri 500–1000 ha arasında olan 11 köy (% 25.0) yer almaktadır. 1000–2000 ha arasında olan köyler 13 (% 29.5) olup, en fazla köy bu grup içerisinde bulunmaktadır. Son olarak 9 köy (% 20.5) 2100-3000 ha aralığında ve 7 köyün yüzölçümü ise 3000 ha’dan fazladır (Tablo 2.32 ve Şekil 2.18). Tablo 2.32. Koyulhisar ilçesinde köylerin yüzölçümü büyüklüklerine göre dağılışı. Yüzölçümü Büyüklüğü (km2) Köy Sayısı %’si

500 ha’dan az 4 9.1 500–1000 11 25.0 1100–2000 13 29.5 2100–3000 9 20.5 3000 ha’dan fazla 7 15.9 Toplam 44 100.0 Kaynak: İlçe Tarım Müdürlüğü Köy Bilgi formlarından derlenmiştir.

Şekil 2.18. Koyulhisar ilçesinde köylerin yüzölçümü büyüklüklerine göre dağılımı. Araştırma sahasında yüzölçümü 500 ha’dan az olan köylerden Kızılelma dışındakiler aynı zamanda nüfusu da az olan köylerdir. Bunlardan Hacıilyas ve Ekinözü köylerinin yüzölçümlerinin küçük olması geçmişte bir mahalle yerleşmesi iken, sonradan köy statüsüne kavuşmuş olmalarıyla ilgilidir. Yine Kızılelma dışındakiler aynı zamanda toplu dokulu yerleşmelerdir. Bu köylerin diğer bir özelliği de Hacıilyas dışındakilerin komşu ilçelerle sınırlarının olmasıdır. İlçenin yüzölçümü en geniş köyleri, Güzelyurt (5580 ha), Akseki (5120 ha), Ortaseki (4570 ha), Sugözü (3750 ha), Sütlüce (3030 ha), Gökdere (3330 ha) ve

157

Yalnıztepe (3010 ha) köyleridir. Bu köylerin ortak özelliği; yukarıda açıkladığımız gibi mahalle sayılarının çok olmasından kaynaklanmaktadır. Mesela; Güzelyurt köyünün merkezle beraber yedi, Ortaseki köyünün merkezle beraber sekiz ve Akseki’nin merkezle beraber altı mahallesi vardır. Görüldüğü gibi engebeli arazi koşullarından dolayı ulaşımın ve ulaşmanın sınırlı olduğu alanlarda mahalle yerleşmeleri kurulmuş ve bunlar bir muhtarlık altında toplandığı için köylerin yüzölçümleri genişlemiştir. Bu genişlemenin diğer bir nedeni olarak da sahadaki tarımsal faaliyetlerle beraber hayvancılık ve orman alanlarından faydalanma isteğinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle yayla alanlarındaki meraların köyün ortak malı olması ve buralara ulaşma isteği köy sınırlarını belirlemede etkili olmuştur. Farklı ekonomik faaliyetlerin bir arada yapılmasından dolayı bu köylerin nüfusları diğer köylere göre nispeten fazladır.

2.2.3.1.1.g. Nüfus Büyüklüklerine Göre Köyler Yerleşmeler sadece kuruluş aşamasında değil, daha sonraki gelişme aşamalarında da coğrafi çevreyle yakın bir ilgi içinde bulunmaktadır. Gerçekten, bazı yerleşmeler kurulduğu coğrafi mekânın olumlu koşullarına bağlı olarak hızla gelişirken, bazı yerleşmeler de ortamın olumsuz koşulları nedeniyle gelişme imkânı bulamamakta ve zamanla yok olmaktadır.252 Bu nedenle köy yerleşmelerinin nüfus miktarı her şeyden önce sahip olduğu toprakların büyüklüğü ve niteliğine bağlıdır. Verimli tarım alanlarına sahip, birden fazla ekonomik faaliyetin bir arada yapıldığı ve sulama imkânlarının gelişmiş olduğu köyler, daha fazla nüfus kitlesini geçindirme özelliğine sahiptir. Nitekim ülkemizde verimli tarım topraklarının yer aldığı ovalar yoğun nüfus barındırırken, dağlık ve tarım alanları sınırlı alanlar seyrek nüfuslanmıştır. Çalışma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesi de, arazinin engebeli, tarım alanlarının kısıtlı olduğu az nüfuslanmış bir yöredir. İlçede bulunan 44 köyde, 2007 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre 7661 kişi yaşamaktaydı. Ortalama köy nüfusu büyüklüğü 174.1 kadardı. Aynı yıl ülkemiz genelinde bu oran 513.8253 olup, çalışma sahasındaki köylerin ortalama nüfus büyüklüğünden çok fazladır. En düşük nüfuslu köy İskenderşeyh (27 kişi), en yüksek nüfuslu köy ise Aksu (807 kişi)’dur.

252 Mustafa Mutluer., “Edremit Yöresinde Kırsal Yerleşmelerin Coğrafi Dağılışını ve Nüfus Büyüklüğünü Etkileyen Faktörler”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Ege Coğrafya Dergisi, Sayı:8, İzmir 1996, s.208. 253 TÜİK 2007 verilerinden derlenmiştir.

158

Köy yerleşmelerine verilmesi gereken fiziki planlama hizmetlerinin rantabl olabilmesi bakımından köylerin nüfusunun 500 ve üzerinde olması gerektiği kabul edilir.254 Bu görüşe göre; çalışma sahasındaki köylerin büyük kısmı bu rakamın altında yer almakta ve fiziki planlama hizmetlerinin götürülmesinde sorunlar yaşanmaktadır. Köylerin büyük bir kısmının engebeli arazi koşullarından dolayı mahallelerden oluşması, fiziki planlama yapmayı güçleştirmektedir. Diğer yandan sahanın sürekli olarak göç vermesi, köylerin aşırı şekilde nüfus kaybına neden olmaktadır. Çalışma sahasındaki köyler nüfus büyüklüğüne göre ele alındığında, % 34.1 (15 köy) ile en yüksek oranı nüfusu 51–100 arasında olan yerleşmeler oluşturmaktadır. Nüfus büyüklüğü 101–150 arasındaki köyler % 18.2 (8 köy) ile ikinci büyük grubu meydana getirmektedir. Köylerden 2’si (% 4.5) ise 251–300 arasındaki grupta yer almaktadır. Sahadaki 3 köyün nüfusu 350’den yukarı olup, bu köyler ilçenin en kalabalık köyleridir (Tablo 2.33 ve Şekil 2.19). En yüksek oranı oluşturan 51–100 nüfus aralığındaki köyler genellikle Kelkit vadisinin güneyindeki Kösedağ kütlesi çevresinde yer alır. İlçenin bu kesimi karasal etkilerin arttığı, tarım alanlarının dar ve sulama probleminin olduğu bir sahadır. Bu nedenle en fazla göç hareketi bu köylerden olmuştur. Yine bu köylerden bazıları geçmişte mahalle yerleşmesi iken, sonradan muhtarlık statüsüne kavuşmuş az nüfuslu köylerdir. Çiçeközü, Değirmentaş, Ekinözü, Karaçam, Sarıharman, Yeşilyurt bunlardan birkaçıdır. Tablo 2.33. Koyulhisar ilçesinde köylerin nüfus büyüklüklerine göre dağılımı (2007). Nüfus Büyüklüğü Yerleşme Sayısı %’si Nüfus %’si

0–50 4 9.1 144 2.0 51–100 15 34.1 1135 15.7 101–150 8 18.2 1021 14.1 151–200 4 9.1 672 9.3 201–250 5 11.4 1088 15.1 251–300 2 4.5 556 7.7 301–350 3 6.8 949 13.1 351+ 3 6.8 1664 23.0 Toplam 44 100.0 7229 100.0 Kaynak: TÜİK 2007 ADNKS nüfus sayımı istatistiklerinden derlenmiştir. İlçe genelinde ikinci büyük grubu oluşturan 101–150 arasındaki 8 köy genelde

254 Doğanay, 1997, Age., s.255.

159

İğdir ve Kösedağ kütlelerini parçalayan akarsu vadileri arasındaki sırt bölgelerinde yer almaktadır. Bu yerleşmelerden Çukuroba, Gölcük, Sütlüce ve Kurşunlu bu sırt düzlükleri üzerinde, Dilekli ve Yolüstü Kösedağ eteklerinde, Kalebaşı İğdir dağının güney, Ortaköy ise kuzey yamaçlarında kurulmuşlardır. Geçim kaynakları sınırlı olan bu köyler de, ilçenin diğer köyleri gibi dışarıya göç vermektedir.

Şekil 2.19. Koyulhisar ilçesinde köylerin nüfus büyüklüklerine göre dağılımı. Koyulhisar’da nüfus büyüklüğü 350’nin üzerinde olan 3 köy yerleşmesi bulunmaktadır. Bu köyler ilçe nüfus büyüklüğü ortalamasının üzerinde olan Aksu (807 kişi), Ballıca (488 kişi) ve Gökdere’dir (369 kişi). Bunlardan Aksu ve Ballıca kuzeydeki Sisorta yöresinde yer almakta olup, Aksu 5 mahalle, Ballıca ise 8 mahalleden oluşmaktadır. İlçe merkezine uzak bir konumda yer almalarına rağmen, bu sahada çıkarılan kurşun madeni bu köylerin nüfuslanmalarında etkili olmuştur. Madende çalıştırılmak üzere ihtiyaç duyulan işgücünün bir kısmı bu köylerden karşılanmaktadır. Ayrıca bu köylerde aile işletmeciliği şeklinde yapılan ipek halı dokumacılığı ve arıcılık faaliyetleri diğer köylere göre nispeten kalabalık olmasını sağlamıştır. Gökdere köyünde ise, son yıllarda gelişmekte olan seracılık faaliyetleri, köyden dışarıya olan göçü az da olsa yavaşlatmıştır.

2.2.3.1.1.h. Ekonomik Faaliyetlerine Göre Köyler Köy yerleşmelerinde geçim kaynağı temelde ekip-biçme, ekip-dikme ve hayvan yetiştiriciliğine dayanmakla beraber geçimi tarıma dayanmayan yerleşmelere de

160

rastlanmaktadır.255 Bununla birlikte çalışma sahasındaki köy yerleşmelerinin temel ekonomik faaliyeti tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Sisorta yöresinde buna ek olarak bazı ailelerin geçimlerini madencilik, arıcılık ve ipek halı dokumacılığından sağladıkları köylere de rastlanmaktadır. Ülkemiz genelinde olduğu gibi çalışma sahasında da köy yerleşmelerini tek bir ürün ya da ekonomik faaliyet alanıyla sınırlandırmak son derece güçtür. Her şeyden önce kırsal alanda kendine yetebilme düşüncesi, ailelerin birden fazla ekonomik faaliyetle uğraşmalarına neden olmuştur. Bu nedenle köyleri ekonomik işlevlerine göre sınıflandırmak oldukça zorlaşmaktadır. Ancak köyün ekonomisinde ağırlıklı olan faaliyet türüne göre sınıflandırmanın, bir fikir vermesi açısından önemli olduğu da bir gerçektir. Bu nedenle köyleri ekonomik işlevlerine göre; ekip-biçme, hayvancılık, ekip-biçme ve hayvancılıkla geçinen köyler diye 3 şekilde sınıflandırma yoluna gidilmiştir (Tablo 2.34 ve Şekil 2.20). Tablo 2.34. Koyulhisar ilçesinde köylerin temel ekonomik faaliyetlerine göre durumu. Faaliyet Türü Köy Sayısı %’si

Ekip- Biçme ve Hayvancılık 36 81.8 Ekip- Biçme 3 6.8 Hayvancılık 5 11.4 Toplam 44 100.0 Kaynak: İlçe Tarım Müdürlüğü kayıtlarından derlenmiştir.

Şekil 2.20. Koyulhisar ilçesinde köylerin temel ekonomik faaliyetlerine göre durumu. İlçenin arazisinin engebeli bir topoğrafyaya sahip olması ekip-biçme ve ekip- dikme faaliyetleri için olumsuz bir durum oluşturmaktadır. Böyle olmakla birlikte, kuşkusuz dağlık engebeli sahaların akarsularla parçalanmış vadilerindeki akarsu

255 Doğanay-Özdemir-Şahin, 2003, Age., s.211-212.

161

taraçaları, zirai faaliyetler açısından elverişli bir ortam hazırlamaktadır.256 Bu akarsu taraçaları tahıl tarımının yanı sıra, sebze ve meyvecilik faaliyetlerinin yapıldığı önemli tarım alanlarıdır. Diğer taraftan olumsuz iklim koşullarına karşı korunaklı vadi tabanları, özellikle meyve ve sebzecilik açısından son derece önemlidir. Nitekim korunaklı bir vadi tabanında yer alan Gökdere köyünde 2000 yılından sonra gelişen seracılık faaliyetleri önemli bir geçim kaynağı haline dönüşmüştür. Hayvancılık faaliyetleri gür otlaklara bağlı olarak yaygın bir şekilde sürdürülmektedir. İlçedeki 44 köyün 25’inde hayvancılık ilk sırada gelmektedir. Yine 19 köyde de en fazla uğraşılan ikinci faaliyettir. Hayvancılık köyleri genellikle ekip- biçme ve ekip-dikme faaliyetlerinin azaldığı, iklim koşullarının elverişsiz olduğu sahalarda yer almaktadır. Bu köylerin önemli özelliklerinden biri de; geleneksel yaylacılık faaliyetlerinin yapılmasıdır. Bu sayede yaz döneminde sürüler yaylalara çıkarılmakta ve buradaki otlak alanlarından yararlanılmaktadır. Araştırma sahasında ekip-biçme, ekip-dikme ve hayvancılığa ek olarak madencilik, ormancılık, ipek halı dokumacılığı ve arıcılık faaliyetlerinin yapıldığı köyler de vardır. İlçenin kuzeyindeki sahalar orman bakımından zengin olup, bu bölgelerde yaz aylarında orman işçiliğiyle geçinen ailelere de rastlanır. Özellikle Sisorta bölgesindeki köylerin geçiminde ormancılık da önemli bir yer tutmaktadır. Aynı bölgede çıkarılan kurşun madeninden geçimini sağlayan aileler genellikle Aksu, Kurşunlu ve Ballıca köylerinde ikamet etmektedirler. Sisorta yöresinde zengin bitki örtüsü, arıcılık için uygun bir ortam hazırlamakta ve yöre sakinlerinin bir kısmı için ek bir gelir kaynağını oluşturmaktadır. Yine Sisorta yöresindeki köylerin bir kısmının geçiminde ev işletmeciliği şeklinde yapılan ipek halı dokumacılığı da, turizme yönelik olarak Hereke ve İstanbul’da pazarlanmaktadır.

2.2.3.1.1.i. Yeri Değiştirilen Köyler Yerleşmelerin kurulması, gelişmesi, büyümesi ve yok olmasında olduğu gibi yer değiştirmesinde de çeşitli doğal ve beşeri faktörler etkili olmaktadır. Bunların başında korunma endişesiyle yüksekte kurulmuş yerleşmelerin zamanla bu endişenin ortadan kalkmasıyla alçak alanlara inmesi, değişen ekonomik koşullar, askeri nedenlerin ortaya çıkardığı değişiklik ve deprem, heyelan, akarsu seviye değişiklikleri gibi doğal afetlerin

256 Başıbüyük, 1999, Agt., s.230.

162

sonucunda yer değiştirme gelmektedir.257 Daha önce de belirttiğimiz gibi, kütle hareketlerinin çok etkili olduğu Koyulhisar ilçesinde, jeolojik veya jeolojik-jeomorfolojik afetler258 başlığı altında toplanan heyelanlar sıklıkla meydana gelmektedir. Sahanın iklim koşulları, killi arazilerin geniş yer kaplaması ve eğimin de fazla olmasına bağlı olarak özellikle vadi yamaçlarında kurulmuş yerleşmeler sürekli tehdit altındadır. Öte yandan sahada tarımsal faaliyetler, kanal inşaatları, tünel açma ve ağaçların kesilmesine bağlı olarak yamaçların dengesinin bozulması yamaçların direncini azaltmaktadır. Bu ve benzeri nedenlerle meydana gelen heyelanlar zaman zaman can ve mal kayıplarını beraberinde getirmektedir.259 Nitekim son olarak 2005 yılında Sugözü köyü Kuzulu mahallesinde meydana gelen heyelan sonucunda mahalle tamamen toprak altında kalmış ve 15 kişi hayatını kaybetmiştir. Araştırma sahasında 2 köy ve bir köyün de mahallesi heyelan hareketleri sonucunda yer değiştirmiştir. Bunlar Gölcük köyü, Gökdere köyü ile Sugözü köyünün Kuzulu mahallesidir. Bunlardan Gölcük köyü 1992 yılında heyelana maruz kaldığından devlet tarafından eski köy yerleşmesinin yaklaşık 4 km kuzeyine bir sırt üzerine kurulmuştur (Fotoğraf 2.11). Heyelandan sonra devlet desteğiyle köyde 51 adet afet konutu yapılmış ve ailelere teslim edilmiştir. Evini kendi yapmak isteyen ailelere ise para desteği sağlanmıştır. Ayrıca köye bağlı Sazak mahallesi de aynı nedenden dolayı yeni yerine (köyün yaklaşık 8 km güneyinde yer alan mahalle eski bir mezra yerleşmesinin sürekli ikamet edilen bir mahalleye dönüşmesi sonucu ortaya çıkmıştır.) taşınmıştır. Köydeki konutlarla aynı planda yapılan 34 konutun 2008 yılı itibariyle inşaatı bitmiş ve elektrik, su başta olmak üzere alt yapı hizmetleri çalışmaları yapılmaktaydı. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra konutlar mahalle sakinlerine teslim edilecektir. Gölcük köyünde yapılan afet konutları fabrikasyon yapı malzemesiyle inşa edilmiştir. Duvarları tuğla ile inşa edilen evlerin üstü galvanize sac ile kaplanmıştır. Evlerin yapılışında sabit bir planlama yapılmış olup, boyu 11 metre eni ise 8 metre (yaklaşık 88 metrekare) olarak belirlenmiştir. İki katlı inşa edilen evlerin alt katı depo

257 Metin Tuncel., “Türkiye’de Yer Değiştiren Şehirler Hakkında Bir İlk Not”, İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Sayı:20-21, İstanbul 1977, s.119-128. 258 Ramazan Özey., Afetler Coğrafyası, Aktif Yayınevi, İstanbul 2007, s.53-57. Cemalettin Şahin., Doğal Afetler ve Türkiye, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara 2006, s.92-97. 259 Mustafa Girgin., “Kütle Hareketleri Nedeniyle Yeri Değiştirilen Yerleşmelere Bir Örnek: Gördes (Manisa)”, Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:1, Erzurum 1995, s.155.

163

ya da hayvan barınağı, üst kat ise aile bireylerinin ikamet etmesi için konut olarak planlanmıştır. Ancak sahada yapmış olduğumuz gözlemlere göre konutların bazı ailelerin ihtiyacına cevap vermediği ve bazılarının alt katlarının da konut olarak kullanıldığı görülmüştür. Öte yandan alt katı hayvan barınağı olarak kullanılan binalarda, tabanda ve duvarlarda nemlenme ve koku meydana gelmektedir. Konutlarda samanlık, yakacak damı, tarımsal araçların muhafaza edildiği garaj gibi eklentiler olmayıp, sonradan ailelerin kendi imkânlarıyla yapılmıştır. Konutların bazılarında bakı etkisi gözetilmiş olup, pencereler güney cepheye açılmıştır.

Fotoğraf 2.11. 1992’de meydana gelen heyelandan sonra yeri değiştirilen Gölcük köyü. Heyelan sonucunda yeri değiştirilen köylerden bir diğeri ise Gökdere köyüdür. Gökdere’nin vadi yamacındaki bir sırt üzerinde kurulmuş olan köy, 2000 yılında meydana gelen heyelan sonucunda hasara uğramış yapılan yeni bir planlama ile eski yerinden vadi içine ve E–80 karayolu kenarına doğru çekilmiştir. Ancak bir kısım köylüler heyelan tehlikesine rağmen, burada yaşamaya devam etmektedirler. Yeni yerleşim yerindeki meskenler köylülerin kendileri tarafından yapılmış olup, herhangi bir yerleşme planı gözetilmemiştir. Eski köyde meskenler ve eklentileri birbirine daha yakın inşa edilmişken, yeni yerleşim bölgesinde aralarındaki mesafe artmış ve gevşek bir yerleşme dokusu ortaya çıkmıştır. Bunda vadi tabanındaki küçük parseller şeklindeki tarım arazilerine yakın olma isteği etkili olmuştur. Yeni meskenlerde çağdaş yapı gereci kullanılmakla beraber eklentilerde (ahır, samanlık vs) çevredeki geleneksel yapı

164

malzemeleri kullanılmıştır. Eski yerleşmedeki meskenlere göre daha büyük ve rahat olan bu konutlarda, her türlü alt yapı hizmeti mevcuttur. Çalışma sahasındaki Sugözü köyü Kuzulu mahallesinin doğu yamacının üst kısmında 17 Mart 2005 yılında meydana gelen heyelan sonucunda hareket eden malzeme Agnus vadisi boyunca yaklaşık 1 km kaydıktan sonra sona ermiştir. Heyelanda 65 haneli yerleşmede 15 kişi ile birlikte 21 ev, okul, cami ve 375 büyük ve küçükbaş hayvan toprak altında kalmıştır.260 Heyelandan sonra yeri değiştirilen Kuzulu mahallesi, Sugözü köyü merkez mahallesinin güneyinden geçen (bu kesimde Kelkit vadisinin güneyinden geçen yol 2000 yılındaki heyelandan sonra Kelkit vadisinin kuzey tarafındaki Sugözü köyünün güneyinden geçirilmiştir) E–80 karayolu ile Kelkit ırmağı arasındaki bir sırt üzerine kurulmuştur. 2007 yılında tamamlanan 44 adet afet konutunun her türlü alt yapı hizmeti tamamlanarak, mahalle sakinlerine teslim edilmiştir (Fotoğraf 2.12). Ancak yeni yerleşim yerinin eski mahalleye uzak olması (yaklaşık 7 km) tarımsal faaliyetler için çeşitli olumsuzluklar ortaya çıkarmıştır. Günlük gidiş- gelişlerin yapıldığı ve bağ ve bahçe alanları, zaman kaybına neden olmaktadır. Yeni yerleşmede hayvan barınağı ve samanlık gibi eklentiler ilearsa sıkıntısı diğer bir sorundur. Meskenler güneydoğu-kuzeybatı istikametinde ve üç sıra halinde belli bir plana bağlı olarak inşa edilmiştir.

260 Ahmet Yıldırım, “Koyulhisar-Kuzulu (Sivas) Heyelanının Jeomorfolojik Etüdü”, Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:15, Erzurum 2006, 323-338.

165

Fotoğraf 2.12. Kuzulu mahallesinde 2005 yılında meydana gelen heyelandan sonra yapılmış bir afet konutu. Devletçe yapılan afet konutları bölgenin klimatik, sosyal ve ekonomik yapısı dikkate alınmadan yapıldığından, ihtiyaçlara cevap vermekten son derece uzaktır. Burada yaşayan insanların temel geçim kaynağı hayvancılık olup, öncelikle hayatlarını devam ettirmek için bu tip bir faaliyeti yapabilecekleri özellikle hayvan barınağı ve samanlık gibi eklentilerin olması gerekmektedir. Tek katlı ve bahçeli evlere alışmış olan aileler, kendi ifadelerine göre yeni yapılan iki katlı betonarme binalara adapte olmakta güçlük çekmektedirler. İlçe arazisinin fazla eğimli olması Kelkit vadisinden geçen E–80 karayolunun heyelan ve kaya düşmesi gibi doğal faktörlere bağlı olarak sık sık değiştirilmesini zorunlu hale getirmiştir. Ayrıca Aşağıkale mahallesinin batısında kurulmuş olan hidroelektrik santrali ve santrale su taşıyacak olan kanalının yapımı sırasında yamaçların alt kısımları dirençsiz hale getirilmekte ve yamaç dengesi bozulmaktadır. Bu durum zaten heyelan konusunda hassas olan sahanın risk oranını daha da artırmaktadır.

2.2.3.1.2. Mahalle Yerleşmeleri Araştırma sahasında kırsal yerleşmelerin temelini oluşturan mahalle yerleşmeleri, dış görünüşü ile yerleşme çekirdekleri ve grupları gibi bir takım yerleşme ünitelerinin birbirine bağlanmasından doğar. Genellikle bulunduğu sahanın topografik özellikleri köylerde olduğu gibi mahalle yerleşmelerinde de yerleşme dokusunu belirlemektedir. Diğer taraftan mahalleyi meydana getiren aileler arasında akrabalık bağı olsun ya da olmasın sosyo-ekonomik bağlar mevcuttur.261 Kırsal alandaki bu yerleşmeler bir idari sınıra bağlı kalmadan tek başına ele alındığında, köy yerleşmelerinden hiçbir farklarının olmadığı görülmektedir.262 Yörede arazinin engebeli ve parçalı bir yapıya sahip olması, yerleşmeye müsait alanların kesintiye uğramasına neden olmuştur. Bu nedenle birbirinden uzakta ekip- biçmeye ve yerleşmeye elverişli araziler, küçük parçalar halinde dağılmış ve buralarda zamanla mahalle yerleşmeleri ortaya çıkmıştır. Bu parçalı yapı; mahalle yerleşmelerinin dağılışında, birbirlerine olan uzaklığında, değişik doku ve şekiller almasında etkili olmuştur. Nitekim araştırma sahasındaki mahalle yerleşmelerinin çok yaygın olması bu

261 Tunçdilek, 1967, Age., s.108. 262 Ali Özçağlar., “Türkiye’de Mülki İdare Bölümlerinin İdari Coğrafya Analizi”, Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi, Coğrafi Bilimler Dergisi, Cilt:3, Sayı:1, Ankara 2005, s.7.

166

arazi yapısından kaynaklanmaktadır. Bununla beraber çeşitli beşeri ve ekonomik etmenlerin de mahalle yerleşmelerinin ortaya çıkmasında rolü büyüktür. Aileler arasındaki karşılıklı dayanışma, müşterek çalışma, bir arada yaşama isteğinin263 yanı sıra ekonomik olarak faydalanılabilecek arazilerin bir kısmının köyün dışında olması insanları köyden uzaktaki bu yerleşmelere doğru çekmektedir. Çalışma sahasında mahalle yerleşmelerinin bu kadar fazla olmasında geçici yerleşmelerin zamanla devamlı yerleşmelere dönüşmesinin de payı büyüktür. Merkez köydeki arazilerin ihtiyaca cevap veremez duruma gelmesi ve güvenlik problemlerinin ortadan kalkmasıyla köyden uzak olan bu geçici yerleşmeler, zamanla sürekli oturulan mahalle yerleşmelerine dönüşmüştür. Başta elektrik, içme suyu, yol olmak üzere çeşitli altyapı hizmetlerinin götürülmesi yerleşmelerin büyümesine ve zamanla gelişmesine neden olmuştur. Örneğin, Akseki köyüne bağlı Yukarıağıl Mahallesi geçmişte bir ağıl yerleşmesiyken, zamanla sürekli oturulan bir mahalleye dönüşmüştür. Aynı şekilde Kızılelma köyüne bağlı Güneygeçe mezrası zamanla devamlı yerleşme haline gelmiş olup, bugün köyün bir mahallesini oluşturmaktadır. Bunların dışında Dilekli köyüne bağlı Ağılyazı mahallesi eski bir ağıl, Aksu köyüne bağlı Sulupara ve Gölcük köyüne bağlı Sazak eski bir mezra yerleşmesinin devamlı oturulmaya başlanmasıyla mahalle durumuna gelmişlerdir. Araştırma sahasında 2009 yılı itibariyle kasabaya ait mahalleler ve köylerin merkez mahalleleri bir tarafa bırakılırsa, 30 köye bağlı toplam 82 mahalle yerleşmesi bulunuyordu (Tablo 2.35). Bu yerleşmeler köyün merkez mahalleleri ve diğer mahallelerinden bazen oldukça uzakta olabilmekte (10-15 km) ve çoğu zaman sadece yönetim açısından bağlılık bulunmaktadır.264 Bu durumda muhtarlıkla ilgili işlemler genellikle kasaba pazarının kurulduğu Pazartesi günü burada yapılmaktadır. Bunun yanında muhtarlık her zaman merkez mahallede yer almamakta seçimle değişebilmektedir.

263 Tunçdilek, 1967, Age., s.114-115. 264 Yürüdür, 1998, Agt., s.256.

167

Tablo 2.35. Koyulhisar ilçesinde mahalle yerleşmelerinin köylere göre dağılımı. Köyün Adı Mahallesi Köyün Adı Mahallesi Akseki Karakum Sarıharman Terekeme Düzpelit Sütlüce Ulupınar Soğanlı Yalnıztepe Yemişli Yukarıağıl Yağmurlu Yk. Mahalle Yeşilyurt Aş. Yeşilyurt Aydınlar Körcetuzla Yolüstü Yapı Bahçeköy Göldamı Sugözü Dağönü Kozağılı Kuzulu Üçmelek Sorkun Bozkuş Tekiralan Ortakent Damatlar Çiçeközü Aş. Harun Eskiköy Lafcılar Yetimler Çukuroba Bayramca Aksu Yeşilce Dilekli Ağılyazı Eskiköy Bulanık Kabaoğlu Yokuşdibi Sulupara Hapan Ballıca Gesteriş Gölcük Sazak Gümüşcek Günışık Sultanyazısı Bermiş Kadife Akbulut Karşı Çalışkan Cılgasamanlığı Derekıyısı Yanıkağıl Elmacık Deretarla Yazı Çandır İlyaslı Tarlabaşı Kuşlu Kalebaşı Akçaşar Torunlar Karaçam Beyderesi Gümüşlü Danışmalı Aş. Fındıklı Derekıyısı Kayaören Cevizli Eskiköy Kılıçpınarı Aş. Kılıçpınarı Güzelyurt Acıdere Ortaseki Bağlıyurt Bağlıca Bostanderesi Budama Çimenli Keçini Direkli Suludere Köleli Seyderesi Koçali Kızılelma Asarcık Mekan Güneygeçe Kaynak: 1/25000 ölçekli topoğrafya haritası ile Sivas İl Özel İdaresi köylere ilişkin genel bilgiler ve yerinde yapılan gözlemlerden derlenmiştir. İlçenin kuzeyinde yer alan Sisorta yöresindeki mahalle yerleşmeleri daha çok dağınık bir karakter kazanmıştır. Yörenin orman alanları bakımından zengin olması, eğim değerlerinin yüksek ve arazinin parçalı olması, buradaki mahalle dokularının dağınık olmasında etkili olmuştur. Sahada köy başına düşen mahalle sayısının fazla olması bununla ilgilidir. Güzelyurt köyüne bağlı Acıdere, Bağlıca, Budama, Keçiini, Suludere, Seyderesi ve Elmaalan mahalleleri kuruldukları yerin morfolojik yapısına uyum göstermektedir. Sahada yamaçlar ve dağlık alanlar orman örtüsüyle kaplı

168

olduğundan yerleşmeler genellikle akarsuların taşkın sahalarında gelişme gösterebilmiştir. Acıdere ve Suludere aynı isimle anılan küçük akarsuların vadi tabanında, Seyderesi ise çevreden gelen derelerin kavşak noktasında kurulmuştur. Aynı durum Aksu, Ballıca, Çandır, Ortaköy ve Kızılelma köylerinin mahallelerinde de dikkati çekmektedir. Ayrıca İğdir dağının Kelkit vadisine bakan yamaçlarında akarsu vadilerinin açmış olduğu taban alanlarında dağınık dokulu mahalle yerleşmeleri ortaya çıkmıştır. Yalnıztepe köyüne bağlı Yemişli mahallesi, aynı adı taşıyan derenin alüvyal sahalarında, Yağmurlu mahallesi ise vadinin yamacında kurulmuş dağınık dokulu mahallelerdir (Fotoğraf 2.13). İğdir dağının Kelkit vadisine bakan güney yamacı üzerinde kurulmuş Kadife köyü mahallelerinin kuruluşunda arazi koşullarının yanı sıra mülkiyet durumu da etkili olmuştur. Köye bağlı Akbulut mahallesine Mesudiye’den gelen Akbulut ailesi yerleşmiş olup, zamanla büyüyen mahallede 2009 yılında 30 hanede 80 kişi yaşamaktaydı. Mahallenin Kadife köyü merkez mahallesine uzaklığı yaklaşık 2 km’dir.

Fotoğraf 2.13. Dağınık dokuya sahip Yalnıztepe köyüne bağlı Yağmurlu mahallesi. Kelkit vadisinin güneyinde kalan mahallelerde toplulaşmanın olduğu dikkati çeker. Kösedağ kütlesi çevresindeki sırt bölgeleri arasında kalan düzlükler ve akarsularca parçalanmış tarım yapmaya müsait sırt alanlarının kuruluş yeri olarak seçilmesi, köylerde olduğu gibi buradaki mahallelerde de toplulaşmaya neden olmuştur. Akseki köyüne bağlı Karakum, Düzpelit, Yukarıağıl, Yukarımahalle ve Soğanlı

169

mahalleleri toplu dokulu mahalle yerleşmelerine örnek olarak verilebilir. (Fotoğraf 2.14) Aslında bu mahalleler köy görünümüne sahip yerleşmelerdir. Ancak aralarındaki mesafenin az olması hepsinin bir muhtarlık altında toplanmasına neden olmuştur. Bununla birlikte tarıma elverişli bağ ve bahçe alanlarının olduğu Kelkit Çayı’na güneyden karışan derelerin açmış olduğu vadiler de yerleşmeler için kuruluş yeri olmuştur. Bu durumda meskenler arasındaki mesafe artmakta ve mahallenin dokusu gevşemektedir. Ortaseki köyüne bağlı Mekan, Koçali, Bağlıyurt ve Bostanderesi mahalleleri vadi boyunca uzanan gevşek dokulu yerleşmelerdir. Sonuç olarak sahanın engebeli ve eğimli yapısından dolayı tarım toprakları parçalanmıştır. Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamayan köylerde köyden uzakta yeni yerleşme çekirdekleri ortaya çıkmaktadır. Bir başka ifadeyle, topoğrafyanın olumsuz etkisi ve ekonomik faaliyetler mahallelerin ortaya çıkışındaki başlıca etmenlerdir.

Fotoğraf 2.14. Akseki köyüne bağlı toplu dokulu bir mahalle: Soğanlı mahallesi.

2.2.3.2. Geçici Kır Yerleşmeleri 2.2.3.2.1. Yayla Yerleşmeleri ve Yaylacılık Yayla sözcüğünün; eski Türkçede yaz mevsimi anlamına gelen yay kökü ile hayvanları açıkta ve dağınık olarak otlatmak anlamını da ifade eden yaymak

170

mastarından çıktığı kabul edilir.265 Yayla, yazın çıkılıp ikamet edilen serin yer, dağların üzerindeki yazlık ikametgâh alanlarıdır.266 Yayla hem fiziki coğrafya, hem de beşeri coğrafya terimi olarak kullanılmaktadır. Fiziki coğrafya terimi olarak yayla plato anlamında olup, akarsularla derince yarılmış, parçalanmış, fakat üzerinde düzlüklerin belirgin olarak bulunduğu yeryüzü şeklidir.267 Beşeri coğrafya terimi olarak yayla; yılın belirli bir süresi içinde hayvan otlatmak, ziraat yapmak ve geçimin temin edilmesinde her türlü işte çalışmak, hatta dinlenmek için çıkılan ve gidilen, köyün hayat sahasının dışında kalan, çok defa köyün müşterek mülkü olan, köyden ayrı ve çok zaman pek uzak olmakla beraber sosyo-ekonomik bağlarla tamamen veya kısmen köye bağlı bir saha veya köyün esas geçim sahasına bağlı ikinci bir bölümü olarak tanımlanabilir.268 Köy ailelerinin devamlı yaşama bölgesi dışında kalmalarına rağmen, onların ortaklaşa mülkiyetinde bulunan veya hazineye ait olan yaylalar, sosyal ve ekonomik bağlarla köye bağlı, köy ekonomisinin tamamlayıcısı durumundaki ekonomik faaliyet bölgeleridir.269 Yaylacılık faaliyetleri ise; step bölgelerinde yükselti farkının yol açtığı iklim değişikliğinin bir sonucu, farklı dönemlerde olgunlaşan bitki örtüsüne bağlı olarak sürülerin yer değiştirmesi ile ilişkili bir faaliyet şeklidir.270 Aslında yaylacılık faaliyetlerini ortaya çıkaran da bu yükselti farkıdır. Alt zon genel olarak zirai faaliyetler ile yerleşmeye ayrılırken, üst zon diye tabir edilen gür otlak alanlarının oluşturduğu yaylalar ise hemen bütünüyle hayvancılık faaliyetlerine ayrılmaktadır. Yılın hemen hemen 4–5 hatta 6 ayının geçirildiği bu sahaları, köy ekonomisini tamamlamanın ötesinde ayrı bir geçim sahası olarak değerlendirmek daha gerçekçi olacaktır.271 Yukarıdaki tanımlardan hareketle yaylacılık faaliyetlerin ortaya çıkmasında temelde yayla alanlarındaki otlaklardan faydalanma isteği yatmaktadır. Yazın alt zonlarda hayvanları besleyecek geniş mera ve çayırlar yok denecek kadar az olduğundan, Mayıs ayından itibaren kırsal ekonominin tamamlayıcısı olan hayvancılık faaliyetleri ormanın üst sınırındaki alpin çayırlar sahasına çıkarılmaktadır.272 Bununla

265 Cemal Arif Alagöz., “Türkiye’de Yaylacılık Araştırmaları, Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:2, Ankara 1993, s.1. 266 Cemal Arif Alagöz, Yayla Tabiri Hakkında Rapor, Birinci Coğrafya Kongresi Raporu, Ankara 1941, s.150-157. 267 İzbırak, 1992, Age., s.339. 268 Necdet Tunçdilek., “Türkiye’de Yaylalar ve Yaylacılık”, İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Cilt:7, Sayı:14, İstanbul 1964, s.16. 269 Doğanay, 1997, Age., s.274. 270 Mecdi Emiroğlu., Bolu’da Yaylalar ve Yaylacılık, Ankara Üniversitesi, D.T.C.F. Yayınları No:272, Ankara 1977, s.11. 271 Tunçdilek, 1967, Age., s.140-141. 272 Tunçdilek, 1964, Age., s.21.

171

beraber ülkemiz genelinde ve araştırma sahasında yaylacılık faaliyetlerinde son dönemlerde işlevsel değişiklik ile turistik faaliyetler273 ön plana çıkmaya başlamış olsa da, hayvancılık halen ekonomik işlev olma özelliğini korumaktadır. Koyulhisar ilçesinde en yaygın geçici yerleşme şekli yayla yerleşmeleridir. Yaylacılığın ilçede yaygın olmasında arazinin dağlık ve engebeli bir morfolojik yapıya sahip olmasının büyük payı vardır. İlçe arazisinin yükseltisi genel olarak 1000 metrenin üzerinde olup, çayır örtüsü bakımından oldukça zengindir. Diğer yandan hayvancılığın ilçe ekonomisinde önemli bir yere sahip olması bu faaliyeti önemli kılmaktadır. Bilindiği gibi, geleneksel hayvancılık faaliyetleri gür otlak alanlarının olduğu sahalarda yoğunlaşmıştır. Ancak 1950’li yıllarda başlayan göçlerle beraber yaylacılık faaliyetleri giderek eski önemini yitirmeye başlamış ve zaman içerisinde fonksiyonel değişim sürecine girmiştir. Bu sahalar son yıllarda hayvancılığın yanı sıra rekreasyonel faaliyetlerin yapıldığı birer dinlenme merkezi olma sürecindedir (Fotoğraf 2.15).

Fotoğraf 2.15. Son yıllarda rekreasyonel faaliyetlerin yoğunluk kazandığı Boyalı ve Ortaseki köylerine ait Sarıçiçek yaylası Çalışma sahasındaki yaylalardan Kelkit vadisinin güneyinde kalan Kösedağ kütlesi üzerinde yer alanlar, kuzeye dönük yamaçlarda iğne yapraklı ormanların zayıfladığı alanlar ile orman üst sınırında akarsular tarafından aşındırılmış tekne biçimli

273 Serhat Zaman., Fonksiyonel Değişim Sürecinde Antalya Beydağları Yaylaları, Atatürk Üniversitesi Yayınları No: 967, Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Yayınları No: 125, Araştırmalar Serisi No: 50, Eser Ofset Matbaacılık, Erzurum 2007, s.5-12.

172

vadi çanakları ve korunaklı yamaçlarda, 1250–2000 metre arasındaki kuşakta yer almaktadırlar. Vadi içlerindeki aşınıma uğramış alanlarda kurulan bu yayla yerleşmelerinde öncelikli amaç, su kaynaklarına yakın olma ve olumsuz iklim şartlarından korunma isteğidir. Nitekim içme suyu başta olmak üzere, hayvanlar ve evlerin önündeki ekili bahçelerin sulanmasında buralardaki kaynaklardan yararlanılmaktadır. Ormanların geniş yer kapladığı İğdir dağı üzerinde yer alan yaylalar ise, genellikle 1500 metrenin üzerinde yer almaktadır. Bu kesimdeki yaylaların bir kısmı, orman içindeki vadi düzlüklerinde veya yamaçlarda orman örtüsünün ortadan kaldırılması sonucunda oluşan otlak alanlarında yer alırken, diğer bir kısmı ise ormanın üst sınırında yer alan alpin çayır katındaki düz sırt alanlarında kurulmuşlardır (Fotoğraf 2.16 ve 2.17). Bitki örtüsü ve su kaynakları bakımından zengin olan bu sahalar yaylaların kuruluş yerini belirlemiştir.

Fotoğraf 2.16. Eğriçimen deresi boyunca kurulmuş Eğriçimen yaylası. Yaylalar ile bağlı oldukları yerleşmeler arasındaki mesafe genelde yakın olup, kısa sürede ulaşabilmek mümkündür. Genel olarak dağlık sahaların yamaçlarında kurulan köyler yayla alanlarına daha yakın konumda yer alırlar. Köyler ile yaylalar arasındaki mesafe genelde 5–10 km. arasında değişmektedir. Bununla beraber bazı yaylalara ulaşmak için uzun bir mesafeyi kat etmek gerekmektedir. Örneğin; Sarıkaya köyü ile köyün kuzeyindeki İlafolu yaylası arasındaki mesafe yaklaşık 45 km kadardır.

173

Aynı şekilde Yağcılar köyü ile Kalınpınar yaylası arası 30 km, Kızılelma köyü ile Çalova ve Yenioba yaylaları arası 32 km, Sugözü köyü ile Gökçepınar yaylası arasındaki mesafe 25 km’dir. Akarsuların açmış oldukları vadi tabanları yol yapımına elverişli olup, yaylalara iniş-çıkışlarda buralardaki yollardan yararlanılmaktadır. Özellikle son yıllarda Köy Hizmetleri tarafından köy yollarının, Orman İşletme Teşkilatı tarafından orman içi yolların ve kurşun madeni çıkaran şirket tarafından açılan dağ yollarının açılması ve standardının yükseltilmesi, yörede köylere ve aynı zamanda yaylalara ulaşımı büyük ölçüde kolaylaştırmıştır.

Fotoğraf 2.17. İğdir dağında alpin çayır katında yer alan Kalınpınar yaylası. 1/25000 ve 1/100000 ölçekli topoğrafya haritalarına göre; Koyulhisar ve köylerine ait 79 yayla yerleşmesi bulunmaktadır. Ancak arazi gözlemlerimiz ve sahada yapmış olduğumuz mülakatlar sonucu faal olan 59 yayla yerleşmesinin olduğu saptanmıştır. İlçede 1950’lerde başlayan göçlerle birlikte yaylacılık faaliyetleri giderek önemini kaybetmiş ve bazı yayla yerleşmeleri terk edilmiştir. Diğer taraftan özellikle bazı yaylalarda köyler arasında yayla mülkiyeti sorunu yaşanmaktadır. Nitekim Ortaseki ve Boyalı köyleri tarafından kullanılan Sarıçiçek yaylasında sık sık bu tür anlaşmazlıklar meydana gelmektedir. Hatta aynı sahada bu köylere ait meskenler arasında bir sınır mevcut olup, zaman zaman gerginlikler yaşandığı sahada yaptığımız mülakatlar neticesinden anlaşılmaktadır. Günümüzde 59 yayladan 8’inde işgücü ihtiyacını karşılayacak genç nüfusun göç

174

etmesi ve hayvan sayısının azalmasıyla yaylacılık faaliyetlerine katılan aile yoktur. Bu yayla yerleşmelerinin 25’i Kösedağ kütlesi üzerinde, 33’ü ise İğdir dağının kuzey ve güneyinde yer almaktadır. 2008 yılı itibariyle 51 yayla yerleşmesine çıkan 2920 aileden 2063’ü hayvancılık, 857’si ise dinlenme ve turistik amaçlı yaylacılık faaliyetlerine katılmaktaydı (Tablo 2.36). Böyle olmakla beraber özellikle gelecek yıllarda yaylalara dinlenme amaçlı çıkan ailelerin sayısında artış olacağı kanaatindeyiz. Çünkü temiz hava ve eşsiz doğaya sahip bu yaylalara son yıllarda başta elektrik ve su olmak üzere birçok alt yapı hizmetinin götürülmeye başlanması rekreasyon amaçlı yaylacılık faaliyetleri için önemli bir avantaj oluşturmaktadır. Koyulhisar’da yaylacılık faaliyetlerinin takvimini ülkemiz genelinde olduğu gibi iklim koşulları belirlemektedir. Yıldan yıla değişiklik göstermekle beraber yaylalara genellikle Mayıs sonu ya da Haziran başında çıkılmakta, havaların soğumaya başladığı Eylül sonu ya da Ekim başlarında dönülmektedir. Sahada yapmış olduğumuz görüşmelerde ailelerin bir kısmı bu tarihlerde dönerken, bir kısmı yayladaki bazı tarım ürünlerinin (patates, fasulye, soğan vs.) hasat işleri dolayısıyla mevsimin ilk karının düştüğü Ekim sonu ya da Kasım başına kadar burada kalmaktadırlar. Yöremizde köyler ile yaylalar arasında dikey yükselti farkının az olmasından dolayı yaylaya çıkışlar bir defada gerçekleşmekte, ülkemizin bazı bölgelerinde274 olduğu gibi kademeli bir çıkış söz konusu değildir. Ancak Gökdere köylüleri tarafından kullanılan Karabel yaylasına kademeli olarak çıkılmaktadır. Gökdere köyünden bu yaylaya çıkan yaylacılar, önce Nisan ayı ortalarında daha alçakta yer alan Tozluyurt güzlesine, Haziran ayı ortalarından itibaren ise asıl yaylaya çıkarlar. Öte yandan dinlenme amacıyla yaylacılık faaliyetlerine katılan ailelerin yaylaya iniş-çıkışlarında farklı etmenler etkili olabilmektedir. Genellikle ilçe dışında veya kasabada yaşayan bu ailelerin yaylacılık takvimi okulların eğitim-öğretim faaliyetleriyle yakından ilgilidir. Haziran ortalarında okulların kapanmasıyla beraber yaylaya çıkan aileler Eylül ayı ortalarında okulların açılmasıyla beraber yayladan inmektedirler.

274 İbrahim Güner., “Iğdır Ovası ve Çevresinde Yaylacılık”, Atatürk Üniversitesi, K.K.E.F. Coğrafya Eğitimi Bölümü Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:1, Erzurum 1995, s.238.

175

Tablo 2.36. Koyulhisar ilçesinde yayla yerleşmelerinin ve yaylacı ailelerin köylere göre sayısal dağılımı. Köy Adı Yayla Adı Yaylacı Aile Köy Adı Yayla Adı Yaylacı Aile Koyulhisar Eğriçimen 1020 Ortaseki Sarıçiçek 120 Kavacık 15 Zorguna 40 Topalan 120 Koncaalan 20 Akseki Yarlıca 10 Sarıharman Sarıharman 30 Kıryayla Aydınlar Öküzuçuran 30 Sarıkaya İlafolu 11 Bahçeköy Kuruseki 30 Sugözü Gökçepınar 40 Boyalı Sarıçiçek 120 Sütlüce Zeyfa - Oyukbaba 5 Bozkuş Bozkuş 40 Taşpınar Arpalan -- Koşoluk 80 Çaylı İlafolu -- Yağcılar Kalınpınar -30

Çiçeközü Dipsiz göl 15 Yalnıztepe Kalınpınar 40 Çukuroba Akpınar 60 Yeniaslan Yeniaslan --

Değirmentaş Kösedağı -- Yeşilyurt -- -- Dilekli Dilekli -- Yolüstü Tümsekli 10 Ekiz 25 Ekinözü Pöşürük 7 Ortaköy (B.M.) Demirasar 15 Çiseli 5 Sarıdam 15 Gökdere Karabel 30 Aksu Everikli 60 Yağlıca 60 Başyayla 60 Gölcük Hamdüzü 100 Ballıca Everikli 90 Büyükdüz 60 Günışık Kavaklı 20 Çandır Karagöl 15 Karanlıca 30 Hacıilyas Arpacık 5 Gümüşlü Çakmaklı 30 İkizyaka İkizyaka 35 Güzelyurt Başalan 20 Ağcabel 40 İskenderşeyh Elmalı -- Kavacık Yakadibi 10 Sırganlı -- Kadife Arpacık 15 Kızılelma Yayladüzü 7 Hoşkadem 17 Yenioba 11 Çalova 16 Yeniyayla 9 Kalebaşı Ardıçalan 62 Kurşunlu Çakmaklı 25 Karaçam Ağcataş 28 Küplüce Asasini 8 Turhu 39 Kayaören Kalınpınar 30 Yenice Yazoba 15 Kılıçpınarı Çinselek 20 Toplam 59 2920 Kaynak: İlçe Tarım Müdürlüğü köy bilgi fişleri ve yerinde yapılan anket ve mülakat sonuçlarından çıkarılmıştır. Yaylada yapılacak işler aile bireyleri arasında işbölümü esasına dayanmaktadır. Köyde başta tahıllar olmak üzere meyve ve sebzecilik işleriyle uğraşacak bir nüfus kitlesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bundan dolayı aile fertlerinden tarla işlerinde çalışabileceklerin bir kısmı köyde kalmakta diğerleri ise yaylaya çıkmaktadırlar. Köye yakın bazı yaylalarda ise, bütün aile yaylaya çıkmakta ve erkekler köydeki işler için günübirlik köye gidiş gelişler yapmaktadırlar. Yaylada hayvanların otlatma işleri erkekler tarafından yapılmaktadır. Otlatma işi aileler arasında keçik (sıra) usulüne göre

176

olmaktadır. Şöyle ki, yaylada her aile kendi hayvanlarını otlatma yerine bütün ailelerin hayvanları bir araya toplanıp, sıraya göre her gün bir ailenin bir ya da iki ferdi bu işle uğraşmaktadır. Otlatma sahası olarak çevredeki otlakların yanında ormanlık sahadaki otlaklardan da yararlanılmaktadır. Son yıllarda sahadaki genç nüfusun büyük kısmının büyük şehirlere göç etmesi yaylacılık faaliyetleri için olumsuz bir durum ortaya çıkarmıştır. Nitekim genç nüfusun az olduğu köylerde bazı aileler yaylaya çıkmak yerine köyde kalmakta ve otlatma işleri köy çevresindeki sahalarda gerçekleştirilmektedir. Günümüzde ulaşım koşullarının gelişmesine bağlı olarak ev ihtiyaçlarının karşılanması erkekler tarafından kasabadan karşılanmaktadır. Ancak bazı kalabalık yaylalarda haftada bir gün gelen seyyar satıcılar ihtiyaçların giderilmesinde kolaylık sağlamaktadırlar. Erkekler aynı zamanda kış için kuru ot kesim işlerinde çalışmaktadırlar. Yaylalarda kadınlar daha çok sağım işleri, süt ve süt ürünleri üretimi ile fırınlarda ekmek pişirme işlerinin yanı sıra günlük ev işleriyle meşgul olmaktadırlar. Yaylada kışa yönelik olarak ekilen fasulye, patates, lahana ve soğan gibi ürünlerin yetiştirilmesi ve hasat işlerinde ise erkeklerle kadınlar beraber çalışmaktadırlar. Çalışma sahasındaki yayla meskenlerinde genellikle temel yapı gereci olarak çevreden kolayca temin edilen malzemeler kullanılmıştır. Meskenler genellikle yörede yaygın olan taş ve ahşap malzemeden yapılmıştır. Taş meskenlerin bir kısmında bağlayıcı madde olarak çamur harcı kullanılmış, bir kısmında ise hiçbir bağlayıcı malzeme olmaksızın taşlar düzgün bir şekilde üst üste yığılarak yapılmıştır. Geleneksel yayla meskenlerinin yanı sıra son yıllarda modern konutların artışı dikkat çekmektedir. İğdir dağı üzerindeki yaylalarda çevrede zengin orman örtüsünden dolayı geleneksel yayla meskenlerinde genellikle ahşap malzemenin yaygın olarak kullanıldığı dikkati çeker. Bu meskenlerin büyük çoğunluğu iki katlı olup, alt kat hayvan barınağı, üst kat ise konut olarak kullanılmaktadır. İki katlı olan meskenlerin alt katlarının inşasında meskeni nemden korumak için taş malzeme kullanılmıştır. Temelden itibaren yaklaşık 150–200 cm yüksekliğe kadar 50–60 cm kalınlığında taş duvarlar meskenlerin iskeletini oluşturmaktadır. Bağlayıcı madde olarak çamur harcı kullanılmıştır. Alt katlar hayvancılık faaliyetlerine göre düzenlenmiş ve iç bölmeler bu şekilde inşa edilmiştir. Ahırın bir tarafında danalık veya küçükbaş hayvanlar için kullanılıyorsa kuzuluk kısmı yer alır. Ahır önünde çoğu defa ahşap malzemeden yapılmış ağıllar yer almaktadır. Yörede eyrek adı verilen bu ağıllarda, hayvanların sağım işleri yapılmakta ve sıcak yaz

177

akşamlarında hayvanlar burada gecelemektedir (Fotoğraf 2.18).

Fotoğraf 2.18. Eğriçimen yaylasında sayıları azalmakta olan altı hayvan barınağı üstü konut olarak kullanılan geleneksel bir yayla konutu. Meskenlerin üst katları aile bireylerinin barınması için düzenlenmiş ve yapımında ahşap malzeme kullanılmıştır. Genellikle ya tomruk-çantı şeklinde ya da ahşap tahtaların düzgün bir şekilde üst üste birbirine geçirilmesiyle yapılmıştır. Bazı meskenler ise bağdadi tarzda yapılmıştır. Bu tür meskenlerde köşelerde odun direkler yer almakta, bu odun direkler arasına aralıklı bir şekilde birbirine paralel uzanan tahtalar çakılmaktadır. Daha sonra iki taraftan çakılan bu tahtalar arasına çamur harcı konulmaktadır. Bu şekilde yapılmasındaki amaç evin kış şartlarında yalıtımını sağlamaktır. Meskenlerde çatı malzemesi olarak İğdir dağı ve çevresinin fazla yağış almasından dolayı galvanize sac kullanılmıştır. Ahşap bir merdivenle çıkılan ikinci katta konutun ön tarafında ahşap malzemeden yapılmış genişçe bir balkon yer alır. Burası aile bireylerinin oturup sohbet ettiği, çoğu zaman yemek yiyip çay içtiği bir dinlenme yeridir. Balkonun bir köşesinde tuvalet bulunmaktadır. Üst katın iç bölmeleri ailenin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. Konutun hemen girişinde sol tarafta mutfak ya da hayvansal ürünlerin üretildiği süt damı yer alır. Yarım metre kare şeklinde bir veya iki pencereye sahip olan süt damında ihtiyaçlara göre raflar yapılmıştır. Aile bireylerinin ihtiyaçlarına göre birkaç oda yer almaktadır. Odalardan birinde yaklaşık 2 metre genişliğinde banyo olarak kullanılan ve

178

yörede çağ denen bölme yer alır (Şekil 2.21).

Şekil 2.21. Eğriçimen yaylasında altı hayvan barınağı olarak kullanılan bir konut planı. İğdir dağı çevresindeki yaylalarda son yıllarda betonarme konutların sayısı her geçen gün artmaktadır (Fotoğraf 2.19). Geleneksel yapı malzemesi yerine tuğla ve çimentonun kullanıldığı fabrikasyon yapı gereçleri kullanılmaktadır. Bu konutlar çoğunlukla iki katlı olup, çoğunluğunda teras katı da bulunmaktadır. Konutlarda çatı malzemesi olarak galvanize sac kullanımı çok yaygındır. Konutların alt katları çoğunlukla depo olarak kullanılmakla beraber, alt katların ahır ya da konut olarak kullanıldığı meskenler de vardır. Modern meskenlerin önünde ahşap, taş veya dikenli çelik tel ile çevrilmiş bir bahçe yer almakta ve burada bazı sebzeler yetiştirilmektedir. Bu meskenlerin iç bölmeleri geleneksel yayla meskenlerine göre daha büyük olup, oda sayıları daha fazladır. Kent meskenlerinden hiçbir farkı olmayan bu konutların büyük çoğunluğunda alt yapı hizmetleri (elektrik, su, telefon) mevcuttur. Modern meskenlerin bir diğer özelliği de geniş balkonlara sahip olmalarıdır. Yörede balkon günlük sohbetlerin yapıldığı, temiz havanın solunduğu ve manzara güzelliği ile konutların ayrılmaz bir parçası durumundadır. Çalışma sahasındaki diğer bir yaylacılık sahası olan Kösedağ kütlesi çevresindeki yaylalarda, geleneksel meskenlerde ahşap malzemenin yanı sıra taş malzemeden yapılmış meskenler de geniş yer tutar. Sarıçiçek

179

yaylasında taş meskenler çevreden kolayca temin edilen volkanik taşların çamur harcı veya harç olmaksızın üst üste konulmasıyla yapılmıştır. Bu tip meskenlerin yükseklikleri fazla olmayıp, 120–130 cm arasında değişmektedir. Çatı malzemesi olarak bir baştan diğer başa uzatılan odunlar arasına çevreden kolayca temin edilen çalı türü ağaççıklar konulmuş ve üzeri toprak harcı ile kapatılmıştır. Derme çatma yapılan geçmişte aile bireylerinin konakladıkları bu meskenlerin çoğu günümüzde hayvanların geceleri barındığı yer olarak kullanılmaktadır.

Fotoğraf 2.19. Kavacık köyüne bağlı Yakadibi yaylasında çağdaş bir yayla konutu İki katlı meskenlerde alt kat taş malzemenin kullanıldığı hayvan barınağı, üst kat ise bağdadi tarzda yapılmış ve çamur harcı ile sıvanmıştır. Alt katın duvarları yaklaşık 180–200 cm yüksekliğinde ve 50–60 cm kalınlığa sahip olup, bazılarında toprak harcı bazılarında çimento harcı kullanılmıştır. Alt katın önünde hayvanların sağım işlerinin yapıldığı ahşap malzeme ile çevrilmiş ağıl yer alır. Hayvan barınağının bir köşesinde danalık ya da buzağılık veya küçükbaş hayvan yetiştiriliyorsa kuzuluk yer alır. Geçmişte Kösedağ çevresindeki yaylalarda küçükbaş hayvan sayısı çok olmasına rağmen, günümüzde hem hayvan sayısı büyük oranda azalmış hem de büyükbaş hayvan yetiştirme daha çok ön plana çıkmıştır. Üst kat ise, aile bireylerinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. Burada bir ya da iki oda ile hayvansal ürünlerin konulduğu sütlük ya da mutfak yer alır. Meskenin birkaç metre uzağında seyyar tuvalet bulunmaktadır. Ahşap meskenler ise, genellikle tomruk-çantı şeklinde tomrukların üst üste konulması ve

180

çentikli kısımlarından birbirine geçirilmesiyle yapılmıştır. İskeletini ahşap malzemenin oluşturduğu üzeri galvanize sacla kapatılmış beşik çatı sistemi örtü gereci olarak kullanılmıştır. Bu tip meskenler de taş meskenlerde olduğu gibi günümüzde genellikle hayvanların gece barınması için kullanılıyor. Sarıçiçek yaylasında son yıllarda çağdaş konutların sayısı hızla artmaktadır (Fotoğraf 2.20). Yörenin doğal ve kültürel ortamına uygun olmayan bu konutlar fabrikasyon malzemesiyle inşa edilmiştir. Bu tip konutları genellikle dinlenme amacıyla İstanbul’dan gelen aileler kullanmaktadır. Genellikle dubleks ya da tripleks şeklinde inşa edilen bu meskenler modern inşaat malzemesi kullanılarak yapılmıştır. Evlerin su ihtiyacı yaylanın doğu kesimine yapılmış su deposundan karşılanmakta olup, yaylada kanalizasyon şebekesi mevcuttur. Bazı evlerin önünde yapılmış olan çevirmelerde genellikle fasulye ve patates yetiştirilmektedir. Ancak yaylanın yaklaşık 200–300 metre uzağında bulunan asıl sebzecilik yapılan yer, kuzeyindeki bahçe olarak kullanılan sahadır. Burada yayla sakinlerinin parselleri birbirinden çitlerle ayrılmıştır. Başta fasulye, patates, lahana olmak üzere ihtiyaca göre çeşitli sebzeler yetiştirilmektedir. Bahçelerin sulanmasında yaylanın güneyinde yer alan suni göletten yararlanılmaktadır. Yaylada bir kısım ihtiyaçlar yaylaya haftada bir gün gelen seyyar satıcılardan veya özel olarak kasabadan karşılanmaktadır.

Fotoğraf 2.20. Sarıçiçek yaylasında son yıllarda sayıları artmakta olan çağdaş yayla konutlarından biri.

181

Koyulhisar ilçesi yaylalarında ailelerin günlük ekmek ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılmış fırınlar yer alır. Taş malzeme kullanılarak yapılan fırınların iç dizaynı köy fırınları gibidir. Fırının bir köşesinde taş malzeme kullanılarak yapılmış ocaklık yer alır. Hayvancılığın hakim işlev olduğu Koyulhisar yaylalarında çeşitli hayvansal ürünler üretilmektedir. Yaylalarda üretilen süt; tereyağı, peynir ve çökelek olarak değerlendirilmektedir. Üretilen bu ürünler Pazar günü Ortaköy pazarında Pazartesi günü ise kasaba pazarında satışa sunulmaktadır. Yine üretilen ürünlerin bir kısmı başta İstanbul olmak üzere kentlerde yaşayan akraba ve yakınlara gönderilmektedir. Ancak son yıllarda bazı yaylalarda üretilen süt, kasabaya taşınmakta ve burada değerlendirilmektedir. Ayrıca Karabel yaylacıları ürettikleri sütün bir kısmını Reşadiye’deki Re-Süt fabrikasına göndermektedirler.

2.2.3.2.2. Mezraa Yerleşmeleri Araştırma sahasında görülen geçici yerleşmelerden biri de sahada mezere adı verilen mezra yerleşmeleridir. Arapça mezru teriminin Türkçeye adapte olmuş şekli olan mezra yerleşmeleri konusunda birbirinden değişik tanımlar yapılmıştır. TANOĞLU’na göre, ziraat yapılan, ekilip biçilen yer anlamına gelmektedir.275 Aynı tanıma paralel olarak DOĞANAY’a göre mezraa ise; ekilmiş, çift sürülüp tohum atılmış, tarım yapılan arazi anlamına geldiği gibi, en küçük yerleşme şekli anlamına da gelir.276 ERİNÇ’e göre, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yapıldığı, ekonomik açıdan köye bağlı ve köyün çevresinde yer alan, köyün tarım hayatını destekleyen geçici yerleşmeler mezra olarak adlandırılmaktadır.277 TUNÇDİLEK’e göre mezra, relief şartlarının bir sonucu olarak köyün müşterek geçim sahasının dışında köyden ayrı bir geçim sahasında kurulmuş yerleşmelerdir.278 Mezra konusunda, bu tanımların dışında birçok tanım daha yapılmış olup, bu konuda gerek devlet kurumlarının tanımlamalarında gerekse coğrafyacılar arasında bir birliğin olmadığı görülmektedir.279 Mezraların ortaya çıkış nedenlerinin, işlevlerinin, mülkiyet durumlarının yöreden yöreye farklılıklar göstermesi kuşkusuz bu yerleşme şeklinin tanımlanmasındaki en

275 Tanoğlu, 1966, Age., s.254. 276 Doğanay, 1997, Age., s.287. 277 Erinç, 1953, Age., s.38. 278 Tunçdilek, 1967, Age., s.125. 279 Harun Tunçel., “Mezraa Kavramı ve Türkiye’de Mezralar”, Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:5, Ankara 1996, s.73.

182

büyük güçlük olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesinde arazi gözlemlerimize göre mezraların ortaya çıkışı ile hayvancılık faaliyetleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Nitekim hayvanların köy yerleşmeleri çevresindeki tarım arazilerine zarar vermemesi için köy dışında yayla mevsimine kadar tutulması, yaylacılık faaliyetleri bittikten sonra da hayvanları köyden uzakta tutmak sahadaki mezraların ortaya çıkışında da başlıca etken olmuştur.280 İlçe topraklarının engebeli olmasından dolayı köy içinde yer sıkıntısı olması, köyün merkezinde özellikle yaz aylarında hayvan gübresinin koku yapması gibi etkenler, hayvan barınaklarının köyün yanı başındaki bu yerleşmelere taşınmasını gerektirmiş ve bu durum mezraların kurulmasında etkili olmuştur. Sahadaki mezralar geçici yerleşmeler olup, bazıları adeta kışla yerleşmelerinin işlevine281 sahiptir. Kalebaşı köyüne ait Ardıçalan mezrası buna örnek verilebilir. Ardıçalan mezrası sakinleri Mart ortalarında mezraya gelmekte ve yayla mevsimine kadar burada hayvancılık faaliyetlerini sürdürmektedirler. Haziran ayı ortalarından itibaren asıl yayla faaliyet alanına göç etmektedirler. Yaz boyunca hayvanlar bu yayla alanlarında otlatıldıktan sonra Eylül ayı ortalarından itibaren tekrar bu mezralara getirilmekte ve mevsimin ilk kar yağışıyla beraber hayvanlar burada muhafaza edilmektedir. Bu dönemlerde mezra sakinleri genellikle köyden sabah gelmekte ve akşam tekrar köye dönmektedirler. Bununla beraber bazı geceler mezrada kalınması durumunda derme-çatma şekilde yapılmış barakalar mesken olarak kullanılmaktadır. Öte yandan mezralarda hayvancılık faaliyetleriyle beraber az da olsa çavdar, fiğ, arpa ve buğday ile kışlık kuru ot üretimi de yapılmaktadır. Çalışma sahasında 2009 yılı itibariyle tespitlerimize göre 10 mezra yerleşmesi bulunuyordu. Ancak sahadaki bazı mezra yerleşmeleri geçmişte mezra iken hayvancılık faaliyetinin yanı sıra ekip biçmeye de uygun olduklarından dolayı zamanla ya köyün bir mahallesi ya da az nüfuslu bir köy durumuna gelmişlerdir.282 Geçmişte Koyulhisar kasabasına bağlı geçici oturulan Hacıilyas mezrası bugün 37 nüfuslu bir köy durumuna gelmiştir. Aynı şekilde Gölcük köyü Sazak mezrası, bugün sürekli oturulan 34 haneli bir mahalle yerleşmesine dönüşmüştür. Kızılelma köyüne bağlı Güneygeçe, Aksu

280 Tunçel, 1996, Agm., s.82-83. 281 Tunçel, 1996, Agm., s.83. 282 Doğanay, 1997, Age., s.288.

183

köyüne bağlı Sulupara mahalleleri de geçmişte mezra yerleşmesiyken günümüzde sürekli oturulan mahalle durumundadırlar. Sahadaki mezra yerleşmelerinden Çukuroba köyüne bağlı Yunus (Yanos) mezrası bugün 4 ailenin yazın sürekli oturduğu, kışın ise köyden gidiş-geliş yaparak hayvancılık faaliyetleriyle uğraştığı bir yerleşmedir (Fotoğraf 2.21). Çukuroba köyüne yaklaşık 2 km mesafede yer alan mezranın köy ile düzgün bir yolu ve elektriği mevcuttur. Mezranın ortaya çıkışında yukarıda ifade ettiğimiz gibi köyde yer sıkıntısı olduğu için hayvanları köyden uzakta tutma etkili olmuştur. Mezrada 19 hayvan barınağı yer almakta olup, bunlardan 9’u yaz-kış kullanılmakta diğerleri ise günümüzde göçlere bağlı olarak terk edilmiştir. Mezrada 2008 yılında 23 büyükbaş ve yaklaşık 150 küçükbaş hayvan beslenmekteydi. Hayvanlar her gün bir ailenin otlatma işini yaptırdığı yörede keçik usulü olarak bilinen yöntemle yakın çevredeki sahalarda otlatılmaktadır. Mezranın mülkiyeti birkaç aileye ait olup, bugün mezrada sürekli kalan 4 ailenin 3’ü akrabadır. Mezrada hayvancılığın yanı sıra kışın hayvanları beslemek için ihtiyaca göre çavdar, arpa ve fiğ üretimi yapılmaktadır. Bunun yanında yörede zavzuluk denen sebze yetiştirmek için ayrılmış bahçelerde de fasulye, beyaz lahana gibi sebzeler yetiştirilmektedir. Ancak sulama suyu probleminin olması bu ürünlerin yetiştirilmesini sınırlandırmaktadır. Mezrada bu faaliyetlere ek olarak arıcılık da ayrı bir uğraş olarak sürdürülmektedir. Yaklaşık 30–35 kovandan oluşan bu faaliyetten elde edilen bal genellikle köylülere satılmaktadır. Mezradaki meskenler ilçe genelindeki diğer kırsal yerleşmelerde olduğu gibi yakın çevreden temini sağlanan malzemelerden yapılmıştır. Mezrada köy ile arasındaki mesafenin kısa olmasından dolayı konut olarak kullanılan mesken sayısı azdır. Buna karşılık hayvan barınağı ve eklentileri hayvancılık faaliyetlerinden dolayı mezra yerleşmesinin asıl unsurlarını oluşturmaktadır. Mesken yapımında taş ve ahşap malzeme kullanılmış olup, beşik çatı sistemi ve örtü gereci olarak galvanize sac tercih edilmiştir. Çukuroba köyüne bağlı diğer bir mezra yerleşmesi de Argıt’tır (Fotoğraf 2.22). Mülkiyeti 3 aileye (Barak, Ordu, Aslan) ait olan mezra bugün sadece Barak ailesi tarafından kullanılmaktadır. Mezra ile köy arası yaklaşık 5–6 km olup, yolun 2 km’lik bir kısmının standartları çok düşüktür. Geçmiş yıllara göre hayvan sayısının azaldığı (2008 yılında sadece 9 büyükbaş hayvan bulunmaktaydı) yerleşmede hayvanları ailelerin kendileri otlatıyorlar. Elektriğin olmadığı, suyun ise kaynaklardan sağlandığı

184

mezrada yaşayanlar köye günlük gidiş-geliş yapmaktadırlar. Dolayısıyla gece kimse kalmamaktadır. Ancak bazı durumlarda mezra sakinlerinden bir veya birkaçı geceyi burada geçirmektedirler. Bu durumda gündüzleri de kalınan derme-çatma yapılmış kulübe şeklinde küçük bir meskende kalırlar (Fotoğraf 2.23). Hayvancılığa ek olarak Yunus mezrasında olduğu gibi fiğ, arpa, çavdar yetiştiriciliğinin yanı sıra ailelerin kendi ihtiyaçlarına yönelik başta elma olmak üzere bazı meyve ağaçları da vardır.

Fotoğraf 2.21. Çukuroba köyüne bağlı Yunus (Yanos) mezrası.

Fotoğraf 2.22. Argıt mezrasının kuzeybatıdan görünüşü.

185

Fotoğraf 2.23. Argıt mezrasında ahşaptan yapılmış mesken olarak kullanılan bir baraka. Çalışma sahasındaki diğer mezralar ilçenin kuzeyindeki Sisorta yöresinde yer almaktadır. Bu bölgedeki mezraların ortaya çıkışında köy nüfusunun çoğalmasına bağlı olarak yakın çevredeki orman ya da boş arazinin açılması suretiyle yeni tarım alanlarının yakınına yerleşmek amacı etkili olmuştur.283 Örneğin; Aksu köyüne bağlı Aksu ve Gürgenlipara mezraları, Ballıca köyüne ait Ballıca mezrası ile Ortaköy’e ait Hacıağıl ve Kızıltaş mezraları bu şekilde ortaya çıkmıştır. Hatta bugün köyün bir mahallesini oluşturan Sulupara eski bir mezra yerleşmesiyken zamanla sürekli bir mahalleye dönüşmüştür. Buradaki mezralar birkaç ailenin mülkiyetinde olup, çevredeki sahalarda ekip-biçme faaliyetleri ön plandadır. Ancak bu sahada yer alan Eskiköy ve Seki mezraları hayvancılık faaliyetlerinin hakim işlev olması yönüyle Sisorta yöresindeki diğer mezralardan ayrılmaktadırlar.

Koyulhisar ilçesindeki mezra yerleşmeleri Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki mezralarda olduğu gibi sürekli oturulan yerleşmeler olmayıp, içinde bulunduğu Karadeniz Bölgesi’ndeki mezralarda olduğu gibi mevsimlik olarak kullanılan yerleşmelerdir. Bu yönüyle sürekli oturuluyorsa mahalle, geçici kullanılıyorsa mezra şeklinde düşünülebilir.

283 Tunçel, 1996, Agm., s.81.

186

2.2.3.2.3. Ağıl Yerleşmeleri Çalışma sahasındaki geçici yerleşmelerden biri de ağıllardır. Ağıl dilimize Orta Asya Türkçesi’nden geçmiş olup, Orta Asya’da köy anlamında kullanılıyordu.284 ALAGÖZ ağılı, davarın konulup geceleri barındırıldığı, etrafı çit veya duvarlarla çevrili bir mekândır diye tanımlamaktadır. TUNÇDİLEK’e göre ise ağıl, hayvanların barınması için yapılmış, çoğunlukla çok basit bir şekilde inşa edilmiş ve özellikle küçükbaş hayvan üretiminin yapıldığı sahalardaki eğreti yerleşmelerdir.285 Öte yandan ağılları kışın sürünün yayıldığı ve otlatıldığı birer kışlak yeri olarak tanımlamak da mümkündür.286 Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi ağılların ortaya çıkmasında hayvancılık ekonomisi etkili olmuştur. Sahadaki mezra yerleşmelerinde olduğu gibi ağıl yerleşmelerinin ortaya çıkışında da hayvanların köy içine sokulmak istenmemesi birinci derecede rol oynamıştır.287 Bu yönüyle ağıl yerleşmeleri ülkemizin bazı bölgelerindeki saya yerleşmelerine benzemekle birlikte doğal çevre koşulları, mesken şekli, planı ve kalış süreleri bakımından farklılıklara sahiptir.288 Sahada doğal çevre koşullarına bağlı olarak ağıllar iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım; üstü kapalı, hayvanları olumsuz hava koşullarından, yırtıcı hayvanların tehlikesinden ve hırsızlık olaylarından korumak için yapılmış ve malzemesi çevreden sağlanmış üzeri kapalı bölümdür. Bu bölümün önünde ise, öğlen küçükbaş hayvanların sağım yapıldığı üstü açık çevresi çitle çevrili kısım yer almaktadır (Fotoğraf 2.24). Akşamları hayvanlar kapalı ya da duruma göre açık alanda muhafaza edilmekte, sabah erken saatlerde ise çevredeki otlak sahalarına salınmaktadır. Geceleri beklemek üzere ağılın yanı başında yapılmış küçük bir çoban kulübesi yer almaktadır. Araştırma sahasında 2008 yılında yapmış olduğumuz gözlemler sonucunda 8 ağıl yerleşmesi tespit edilmiştir. Bunlar; Körpınar (Akseki köyü Düzpelit mahallesi), Çadırçukuru (Akseki köyü), Yanıkağıl (Gölcük köyü), Gevercik (Bozkuş köyü Tekiralan mahallesi), Köseağılı (Kılıçpınarı Köyü), Yukarıağıllar (Yalnıztepe köyü), Tavşanpazarı ve Çayırbaşı (Kayaören köyü) ağıllarıdır. Bu yerleşmeler genellikle orman örtüsünün antropojen nedenlerle zayıfladığı, köye yakın küçükbaş hayvan

284 Tanoğlu, 1966, Age., s.246. 285 Tunçdilek, 1967, Age., s.155. 286 Doğanay, 1997, Age., s.298. 287 Tunçdilek, 1967, Age., s.155. 288 Abdullah Köse., “İvrindi Çevresinde Saya Yerleşmeleri”, Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:1, Erzurum 1995, s.314- 335.

187

yetiştiriciliğine uygun otlakların olduğu Kösedağ ve İğdir dağlık kütlelerinin sırt bölgelerinde kurulmuşlardır. Bu ağıl yerleşmeleri yazın kullanılmakta olup, hayvan sahibi ailelerin meskenlerinin köyde yer alması, hava koşulları, ağıl ile köy arası günlük gidiş-geliş mesafesinin uzak olması gibi nedenlerden dolayı kışın terk edilmektedir. Daha önce de ifade edildiği üzere, sahada kış aylarında kar yağışları nedeniyle köy yolları bile sık sık kapanmaktadır. Yazın ağıllarda barınan hayvanlar kışın köye götürülmekte ve burada muhafaza edilmektedir.

Fotoğraf 2.24. Kayaören köyüne ait Tavşanpazarı ağılından bir görünüm. Çalışma sahasında özellikle ilkbahar aylarında hayvanlar köyün hemen yanındaki ağıllarda barındırılmaktadır (Fotoğraf 2.25). Karların erimeye başladığı dönemden (Mart ayı) yayla sezonuna kadar (Haziran ortaları) geçen sürede bazı aileler, hayvanlarını köyün hemen yanı başına inşa ettikleri ağıllara saklamaktadır. Bu durum özellikle küçükbaş hayvanlar için kuzu verme dönemi olması nedeniyle hayvanlara yakın olma isteğinden kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi mart ayı kuzu verme ayı olarak da bilinmektedir ve bu dönemde hayvanların bakımı daha hassas olduğundan ağılın köye yakın olması önemlidir. Başlangıçta sürülerin barındırıldığı bir ağıl yerleşmesi zamanla nüfusun artmasına bağlı olarak devamlı bir yerleşmeye dönüşüp o yerleşmenin adı olabilir.289 Akseki köyü Yukarıağıl, Bahçeköy Kozağılı, Dilekli köyü Ağılyazı ve Ballıca köyü

289 Doğanay, 1997, Age., s.298.

188

Yanıkağıl mahalleleri eski ağıl yerleşmelerinin mahalleye dönüşmesi sonucunda bugün sürekli oturulan yerleşmelerdir. Hatta Ortaköy’e bağlı Hacıağıl mezrası eski bir ağılın zamanla mezraya dönüşmesi ile ortaya çıkmıştır.

Fotoğraf 2.25. Yalnıztepe köyü yakınlarında ilkbahar aylarında kullanılan ağıllardan bir görünüm. Akseki köyü Yukarıağıl mahallesi 25–30 yıl öncesine kadar yine aynı köye ait Yukarı mahallesine bağlı bir ağıl yerleşmesi durumundayken zamanla elektrik ve ulaşım imkanlarının buraya ulaşmasıyla sürekli oturulan bir yerleşme durumuna gelmiştir. Yukarı mahalleye yaklaşık 3 km mesafede olan Yukarıağıl geçmişte yaz aylarında hayvanların konulduğu, sağım işlerinin yapıldığı, yapağının kırkıldığı basit tarzda inşa edilmiş ağılların olduğu bir yerleşme durumundaydı. Özellikle çevrede küçükbaş hayvancılık faaliyetleri için gerekli otlakların varlığı kısa sürede nüfusun artmasına neden olmuştur. Ağıl yerleşmelerinde meskenler diğer kır yerleşmelerinde olduğu gibi çevreden sağlanan malzemeyle basit bir şekilde inşa edilmiştir. Sahada ahşap malzemenin yaygın olduğu yerlerde hayvanların geceleri kaldıkları bölüm tomrukların üst üste dizilmesiyle çantı şeklinde yapılmıştır. Çatısı beşik çatı türünde olup, üzeri sac ile örtülmüştür. Taş malzemenin bol olduğu Kösedağ kütlesindeki ağıllarda ise, taş malzeme derme çatma bir şekilde çamur harcı ile bağlanmıştır. Ağılın yanı başında çoban kulübesi yer almaktadır. Kapalı ağılın önündeki açık olan bölüm ise, ya ahşap çitle ya taş malzeme

189

ya da madeni tel ile çevrilmiştir. Ağıllarda plan bakımından bir standart olmayıp, büyüklüğü beslenen hayvan sayısına göre değişebilmektedir.

2.2.3.2.4. Çiftlik Yerleşmeleri Ekip biçmeye yarayan, hayvan da yetiştirilen, çalışanların oturduğu evleri, hayvanları barındıran ahır ve ağıl ile yağ ve peynir yapma yerleri de bulunabilen geniş toprak parçası çiftlik olarak adlandırılır.290 Çiftlik, genişçe bir toprak parçası içinde ortaya çıkmış bir veya birkaç ev ya da eklentilerinden oluşan yerleşme şeklidir.291 DOĞANAY’a göre çiftlik; ekilmeye ve her türlü evcil hayvan yetiştirmeye müsait, çiftlik sahibi ve orada çalışanların oturmaları için evleri bulunan geniş tarım işletmeleridir.292 Çiftlik yerleşmeleri ekonomik faaliyetin türüne göre kalıcı ya da mevsimlik olabilmektedir.293 Yerleşme çekirdeği birkaç ev ve eklentisinden oluşmakta, ekonomik işlevi eğer ekip-biçmeye dayalı ise ona uygun eklentiler, hayvancılığa dayanıyorsa hayvan barınağı ve samanlık gibi eklentiler mevcuttur. Eğer her iki faaliyet birlikte yapılıyorsa, hem ekip-biçmeye hem de hayvancılık faaliyetlerine yönelik eklentiler bulunmaktadır. Çalışma sahasında 6 çiftlik yerleşmesi bulunmaktadır. Bunlar; Miseri, Çakıl, Kavacık, Gücere, Kocabahçe ve Karacalı (Karacaali) çiftlikleridir. Koyulhisar’da tarım yapılabilecek arazilerin sınırlı olması çiftlik yerleşmelerinin ortaya çıkışında hayvancılık faaliyetlerinin ön plana çıkmasına neden olmuştur. Bununla beraber bazılarında hayvancılık ve ekip-biçme faaliyetleri birlikte yürütülmektedir. Çiftlik yerleşmelerinin bir diğer özelliği de, arazilerinin fazla geniş olmaması ve anayollara yakın olmasıdır. Kelkit Çayı’nın taşkın yatağında kurulmuş, Boyalı köyü sınırları içerisinde yer alan Karacaali çiftliği hem tarımsal faaliyetlerin hem de hayvancılığın bir arada yapıldığı bir yerleşmedir (Fotoğraf 2.26). Adını kurucusundan (Karaca Ali) alan yerleşmede, günümüzde Boyalı köyünden aynı soyadı taşıyan (Kaya) üç aile yaşamaktadır. Çiftlik, Boyalı köyüne stabilize bir yolla bağlanmakta ve ulaşım burada yaşayanların kendi imkanlarıyla sağlanmaktadır. Çiftlikte hayvancılık faaliyetlerinin

290 İzbırak, 1992, Age., s.72. 291 Tunçdilek, 1967, Age., s.121. 292 Doğanay, 1997, Age., s.310. 293 Tunçdilek, 1967, Age., s.121.

190

yanı sıra ekip-biçmeye yönelik yem bitkileri üretimi de yapılmaktadır. Geçmiş yıllarda kurbanlık için besiciliğin yapıldığı ve hayvan sayısının daha fazla olduğu Karacaali çiftliğinde, son yıllarda hayvan sayısı azalmıştır. Bugün (2008 yılı) itibariyle bu üç ailenin geçime yönelik sadece 25 büyükbaş hayvanı bulunmaktadır. Hayvanlar Mart ayından itibaren çiftlik çevresindeki otlak alanlarında otlatılmaktadır. Hayvancılık faaliyetlerine ek olarak buğday, arpa, kuru ot üretimiyle patates, lahana ve domates yetiştiriciliği de ailenin ihtiyaçlarına yönelik olarak sürdürülmektedir. Çiftlik sakinleri eskiden ticari olarak kavun, karpuz gibi ürünler yetiştirmekle beraber artık bu ürünlerin üretimini yapmadıklarını ifade etmektedirler.

Fotoğraf 2.26. Karacaali çiftliğinden bir görünüm. Çiftlikte birisi iki katlı olmak üzere 3 ev ve hayvan barınakları, samanlık, buğday ambarı gibi eklentiler yer almaktadır. Aile bireylerinin artmasına paralel olarak konut sayısında artış olabilmektedir. Ancak ilçe genelinde olduğu gibi bu çiftlikte de ailenin genç bireyleri büyük kentlere göç etmektedir. Çiftlik binalarının eklentileri çevreden temin edilen geleneksel yapı malzemesi ile inşa edilmişken, aile konutlarında modern yapı gereçleri kullanılmıştır. Hayvan barınaklarında taş malzeme çimento harcı ile birleştirilmiş ve oldukça modern bir görünüm kazanmıştır. Samanlıklar, buğday ve arpa ambarları ise daha eğreti bir tarzda yapılmıştır. Öte yandan samanlık önünde harman işlerinin yapıldığı harman yeri mevcuttur. Koyulhisar-Mesudiye yolu yakınında ilçenin kuzeyinde bulunan ve yörede

191

yüksek, kuşbakışı manasına gelen Kavacık çiftliği, hayvancılık faaliyetlerine bağlı olarak ortaya çıkmıştır (Fotoğraf 2.27). Çiftliğin ortaya çıkışında hayvanlar için kasabada uygun alanların olmaması ve hayvanların buradan uzakta tutulma isteği etkili olmuştur. Hayvancılık faaliyetlerinin ticari amaçlı yapıldığı çiftlikte, sürekli oturan üç ailenin yanında yaz aylarında aile sayısında artış olmaktadır. Bununla birlikte sahada ormancılık faaliyetleri de yapılmaktadır. Çiftlikte geçmiş yıllarda ekip-biçme faaliyetlerinin yapıldığı tarımsal arazilerde bugün ekim yapılmamaktadır. Alanı yaklaşık 300 dekar kadar olup, 30 civarında büyükbaş hayvan çevredeki mera alanlarında otlatılmaktadır. Bazı aileler yaz aylarında buraya sadece dinlenme amacıyla gelmektedirler. Çiftlikte sürekli yaşayan üç ailenin bireyleri hemen hemen her gün kasabaya gitmekte ve günlük ihtiyaçların bir kısmını buradan temin etmektedirler. Çiftlik arazisi içerisindeki ağaçlardan bazıları devlet izniyle ailelere yakacak odun ihtiyacı için verilmiştir. Meskenlerde yapı gereci olarak ahşap ve taş malzeme kullanılmakla beraber, son yıllarda betonarme binalar da inşa edilmiştir.

Fotoğraf 2.27. Kavacık çiftliğinden bir görünüm. Kavacık çiftliğinin kuzeyinde yer alan bir diğer çiftlik Çakıl çiftliğidir. Hayvancılık ve az da olsa ormancılık faaliyetlerinin yapıldığı çiftlik geçici olarak kullanılmaktadır. Yayla amaçlı kullanılan bu yerleşmede yazın altı aile (yaklaşık 20 kişi) burada kalmakta ve hayvancılık faaliyetleri genellikle geçime yönelik yapılmaktadır.

192

2.2.3.2.5. Bağ Evleri ve Alaçıklar Çalışma sahasında Kelkit vadisinin taşkın alanlarındaki verimli tarımsal topraklar üzerinde ve Kösedağ kütlesi ile İğdir dağının korunaklı kuytu vadilerinde çeşitli sebze ve meyveler yetiştirilmektedir. Yaz aylarında genellikle köye uzak olan bu sahalarda, periyodik bazı işlerin yapılma zorunluluğu (toprağın sürülmesi, ürünün ekilmesi, çapalama, gübreleme, ilaçlama, meyvenin olgunlaştığı dönemde bağın beklenmesi, kurutulması, bağ bozumu ve budama işleri ve pazarlanması)294 çok defa insanların bağ ve bahçe alanlarında bulunmalarını gerektirmektedir. Bağcılık sezonunda bağların sürekli bakıma ihtiyaç duyulmasından dolayı ortaya çıkmış olan bu yerleşme şekli, bağcıları ve aileleri zorunlu olarak bu sahalarda yaşamaya itmektedir.295 Bu durum geçmişte göçebe hayvancılık faaliyetlerine bağlı olarak yayla ile kışlak arasında periyodik göç faaliyetlerine katılan insanların benzer şekilde köy ile ziraat alanları arasında hareket etme ihtiyacından da kaynaklanmış olabilir.296 Ancak gelişen tarımsal yeniliklerle birlikte önemli hale gelen ticari tarım faaliyetlerine daha fazla zaman ve emek ayırma ihtiyacı hissedilmiştir. Bu nedenle köy ile ziraat sahaları arasındaki zaman kaybını azaltmak, ihtiyaç duyulan işgücünden tam verim alabilmek amacıyla tarım alanlarına yakın olma isteği, bağ evlerinin ortaya çıkmasını hazırlayan etmenlerden en önemlisidir.297 Günlük yeme-içme, dinlenme, geceleme, soğuk ve sıcak hava koşullarından korunma gibi etkenlerle, bahçe veya bağın bir kısmında ihtiyaca göre genellikle tek bir evden meydana gelen bağ evleri ortaya çıkmıştır. Koyulhisar ilçesinde arazinin engebeli ve eğim olmasından dolayı bağ alanı olarak kullanılan sahaların parsel büyüklüğü genelde 5–10 dekar arasında değişmektedir. Çok defa bu alanın etrafı çit ile çevrilmiş olup, bağcılığın yanında çeşitli sebzelerin üretimi de (salatalık, domates, kavun, lahana, fasulye, patates gibi) yapılmaktadır. Bu bağ alanları geçmişte bazı köylerin ticari olarak üretim yaptıkları temel geçim sahası iken, günümüzde ülkemiz genelinde olduğu gibi çalışma sahasında da göçlerle birlikte genellikle evin ihtiyacı ile sınırlı kalmıştır. Az sayıdaki aile tarafından üzüm, kayısı, şeftali, elma, armut, zerdali, erik, kızılcık, ayva, vişne, çilek gibi bağ ürünlerinin ticareti kasaba pazarında yapılmaktadır. Bu ürünlerin üretimi için

294 Doğanay, 1997, Age., s.316. 295 Tunçdilek, 1967, Age., s.154. 296 Süha Göney., “Türkiye’deki Bir Eğreti Kır Yerleşme Şekli Hakkında Bazı Yeni Müşahedeler”, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Sayı:20-21, İstanbul 1977, s.132. 297 Mustafa Girgin., “Alaşehir Çayı Vadisinde Bağ Evleri”, Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, Erzurum 1991, s.153.

193

gerekli olan araç-gereçler ve kimyasal ilaçlar bağ evi eklentilerinde, böyle bir eklentinin olmadığı yerlerde ise evin önündeki açık alanda muhafaza edilmektedir (Fotoğraf 2.28). Bağ evleri önceleri çevreden sağlanan ve basit bir şekilde yapılmış eğreti bir yerleşme iken, günümüzde bunun yerini modern meskenlerin aldığı bağ evlerine de rastlanmaktadır. Nitekim GİRGİN tarafından yapılan bir çalışmada, Ege bölgesi bağ evlerinde günümüzde çağdaş yapı malzemelerinin kullanıldığı, elektrik ve içme suyu gibi alt yapı hizmetleriyle çağdaş köy konutlarından hiçbir farkının olmadığı, bağcılık faaliyetlerinin yanı sıra dinlenme amaçlı kullanılmaya başlandığı görülmektedir.298 Nitekim çalışma sahasında özellikle E–80 karayolu yakınında kurulmuş bağ alanlarında son yıllarda çağdaş bağ evleri inşa edilmektedir. Bağcılığın yanı sıra dinlenme amacıyla da kullanılan bu evler yaz aylarında adeta birer yazlık evi işlevi görürler299 (Fotoğraf 2.29).

Fotoğraf 2.28. Akseki köyüne bağlı Düzpelit mahallesi sınırlarında yer alan geleneksel tarzda inşa edilmiş bir bağ evi.

298 Girgin, 1991, Agm., s.154. 299 Doğanay, 1997, Age., s.316.

194

Fotoğraf 2.29. Sayıları son yıllarda artmakta olan çağdaş bir bağ evi. Çardak ya da alaçık çalışma sahasındaki diğer bir geçici yerleşme şeklidir. Ahşap direklerin birbirine monte edilmesi suretiyle arada kalan boşlukların arasına ve üstüne sarmaşıklı ağaç ya da çiçek sarılarak yapılmış bir çeşit gölgelik olarak tanımlanabilir.300 Tarla ya da bahçenin bir köşesinde yazın bunaltıcı sıcağından korunmak için yapılmış, üstü kapalı kenarları açık eğreti bir mesken olarak kabul edilebilir. Bu yerleşme şekline özellikle ağaç formasyonunun zayıfladığı ya da ortadan kalktığı, antropojen steplerin yaygın olduğu Kösedağ kütlesi çevresindeki tarım alanlarında rastlanmaktadır (Fotoğraf 2.30). Özellikle öğlen sıcağında gölgelik yapma, yeme-içme ve dinlenme ihtiyaçlarının giderildiği bu meskenlerde, geceleri ürünü yabani hayvanlara karşı korumak da temel işlevler arasındadır. Bununla beraber köye götürüp getirmesi zahmetli olan bazı tarımsal aletler de geceleri burada korunmaktadır. Çardak ya da alaçıklar çapalama işlerinin başladığı Mayıs sonunda kurulmakta ve hasat bittikten sonra ya sökülmekte ya da öylece bırakılmaktadır. Ertesi yıl eğer ahşap direkler deforme olmamışsa üzeri aynı şekilde örtülerek kullanılmaktadır.

300 İzbırak, 1992, Age., s.66.

195

Fotoğraf 2.30. Kösedağ kütlesi çevresindeki parçalı tarım arazilerinin olduğu sahalardaki alaçıklardan biri.

2.2.3.3. Kentsel Yerleşmeler Kent; sanayi, ticaret, sanat ve ulaşım koşulları bakımından çevresindeki yerleşmelerin merkezi işlevini üstlenmiş olan büyücek bir yerleşme yeridir.301 Başka bir tanımda ise; çevresindeki kır yerleşmelerine göre daha fazla nüfusa sahip, kendine özgü bir hayat tarzı olan, tarım dışı ekonomik faaliyetlerin geliştiği, belli bir plan dahilinde inşa edilmiş çevresindeki kır yerleşmelerinin merkezinde bulunan yerleşme kent olarak adlandırılmaktadır.302 Kentler çok çeşitli sosyal, kültürel ve ekonomik işlevleri bakımından kır yerleşmelerinden ayrılmış yeryüzünün en görkemli beşeri tesisleri arasında yer alırlar. Bu nedenle coğrafya ilminin önemli araştırma konularından birini teşkil etmektedirler. Ancak yerleşmelerin kır ya da kent olarak sınıflandırılmasında, kentin tanımlanmasında bütün araştırmacıların görüş birliğine vardıklarını söylemek güçtür.303 Kuşkusuz bu durum bütün dünyayı kapsayacak tek bir sayısal değerin olmayışından ileri gelmektedir.304 Bu nedenle çeşitli bilimlere mensup ilim adamları kenti farklı unsurları öne çıkararak tanımlamaya çalışmışlardır.

301 İzbırak, 1992, Age., s.293. 302 Süha Göney., Yerleşme Coğrafyası Cilt 1. Şehir Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayın No: 2274, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:91, İstanbul 1995, s.5-14. 303 Doğanay, 1997, Age., s.418. 304 Akpınar, 2007, Age., s.159.

196

Kır ile kent yerleşmelerini birbirinden ayırmada kullanılan kriterlerden biri, nüfus kriteridir. 1924 yılında çıkarılan 442 sayılı Köy Kanununa göre; nüfusu 2000’den az olan yerleşmeler köy, 2000 ile 20000 arasında olanlar kasaba, 20000’den fazla olanlar ise şehir olarak kabul edilmektedir. Ancak TÜİK nüfusuna bakılmaksızın bütün il ve ilçe merkezlerini kent olarak kabul etmektedir. Oysa bu durumda nüfusu 2000’nin altında kalan bazı ilçe merkezleri kent, nüfusu 10000’i geçtiği halde bazı yerleşmeler de idari olarak köy sayılmaktadır.305 Bundan dolayı coğrafyacılar arasında kır ile kent ayrımında çeşitli nüfus kriterlerinin kullanıldığı görülmektedir. Kır kent ayrımında sınırın 3000 olması gerektiğini savunan Darkot 3000’den az nüfuslu yerleşmelerin köy, 3000-10000 arasındaki yerleşmelerin kasaba ve 10000’den fazla nüfusa sahip olan yerleşmelerin ise kent olarak kabul edilmesini uygun bulmaktadır.306 Bazı araştırmacılar 5000 nüfusun alınmasının daha uygun olacağını ifade etmişlerdir.307 Öte yandan Tümertekin, kent yerleşmesinin 10000 ve daha üzerinde bir nüfusa sahip olmasının ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağı kanısındadır.308 Aynı şekilde Emiroğlu da Tümertekin gibi 10000 nüfus kriterinin kent ile kır yerleşmeleri arasındaki ayrımda yanılma payını en aza indirdiği için esas alınması gerektiğini vurgulamıştır.309 Doğanay310, Gözenç ve Günal311 10000 nüfus kriterini benimseyen diğer coğrafyacılardır. Nüfus kriteri kır ve kent yerleşmelerini ayırmada tek başına yeterli değildir. Bunun yanında km2’ye düşen bina ve nüfus yoğunluğu, kente has bir hayat tarzı, çeşitli işlevlerinin gelişmesi ve belli bir planının olması gerekmektedir.312 Kuşkusuz coğrafyacılar arasında en fazla kabul göreni yerleşmenin işlevidir.313 Ancak bir yerleşmenin kentsel işlevlerinin gelişebilmesi için de belirli bir nüfusa sahip olması

305 Besim Darkot., “Şehir Ayırımında Nüfus Sayısı ve Fonksiyon Kriteri”, İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Cilt:8, Sayı:16, İstanbul 1967, s. 3. 306 Besim Darkot., Türkiye İktisadi Coğrafyası, İstanbul üniversitesi Yayınları No:1307, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:51, İstanbul 1972, s.60. 307 Necdet Tunçdilek-Erol Tümertekin., Türkiye Nüfusu (Nüfus Kesafeti, Nüfus Artışı, İç Göçler ve Şehirleşme), İstanbul Üniv. Yay. No:1840, Coğrafya Enst. Monog. 2, İstanbul 1959, s.37. 308 Erol Tümertekin., Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar, İstanbul Üniv. Yay. No:1840, Coğrafya Enst. Yay. No:72, İstanbul 1973, s.23. 309 Mecdi Emiroğlu., “Türkiye Coğrafi Bölgelerine Göre Şehir Yerleşmeleri ve Şehirli Nüfus”, Ankara Üniv. D.T.C.F. Coğrafya Araştırmaları Dergisi, Sayı:7, Ankara 1975, s.127-128. 310 Doğanay, 1997, Age., s.421. 311 Selami Gözenç-Nurten Günal., “Türkiye’nin Coğrafi Bölgelerinde Kır-Şehir Nüfus Ayrımı İle Şehir Nüfusunun 1/200000 Ölçekli Haritada Yükselti Kademelerine Göre Tespiti”, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülteni, Cilt:3, Sayı:4, İstanbul 1987, s.30. 312 Göney, 1995, Age., s.9-15. 313 Talip Yücel., “Türkiye’de Şehirleşme Hareketleri ve Şehirler”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:20, Ankara 1961, s.23-36. Hilmi Karaboran., “Şehir Coğrafyası ve Şehirsel Fonksiyonlar”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:3, Sayı:1, Elazığ 1989, s.87-94.

197

gerekmektedir. Bundan dolayı kır-kent ayrımında nüfus miktarı ile yerleşmenin işlevlerinin birlikte alınması daha gerçekçi olacaktır.314 O halde bir yerleşmenin kent olabilmesi için faal nüfusunun hiç olmazsa yarıdan fazlasının topraktan kopmuş olması, yani tarım dışındaki sektörlerden geçimini temin etmesi gerekmektedir.315 Kır ve kent yerleşmelerini belirlemede üzerinde durulması gereken bir diğer özellik de kent olarak adlandırılan yerleşmenin merkezi bir özelliğinin olmasıdır.316 Kentler her şeyden önce çevresiyle sıkı münasebetler içindedirler. Bu bakımdan çevresindeki kırsal sahalara sosyal, kamu, kültürel, turistik, askeri vb. hizmetler sunan, onları etki bölgesinde bulunduran yerleşmelerdir.317 Yukarıda açıklamaya çalıştığımız özellikler doğrultusunda araştırma sahamızda kent yerleşmesi bulunmamaktadır. İlçenin yönetim merkezi olan Koyulhisar, hem nüfus (2007 yılında 5526 kişi) hem de işlevleri itibariyle bir kasaba yerleşmesidir. Bilindiği gibi kasaba yerleşmeleri, köyler ile kentler arasında bir köprü oluşturan, işlevleri itibariyle kentler kadar gelişmemiş, ancak köy yerleşmelerine oranla da nispeten gelişmiş, köyler ile kentler arasında bir ara yerleşme türüdür.318

2.2.3.3.1. Koyulhisar Kasabası Kuruluşu çok eskilere dayanan Koyulhisar kasabasının, ilk olarak Hititler döneminde Kolonya adıyla bugünkü Yemişli mevkiinde kurulduğu ifade edilmektedir. Doğal afetler sonucunda yeri değiştirilen kasaba, daha önce de değinildiği gibi bugün bulunduğu sahanın yaklaşık üç kilometre kuzeyindeki Akpınar denilen mevkiye taşınmıştır.319 Koyulhisar Osmanlı Devleti döneminde 1485-1569 yılları arasında kale surları içinde sadece kaleden oluşan bir yerleşmeydi.320 Şimdiki Koyulhisar Kelkit ırmağının burada genişlemiş vadisine kuzeyden hakim bir yamaç üzerinde ve bu vadiye dökülen Derindere’nin doğu yamacında eğimli bir yüzeyde kurulmuştur. Fakat asıl Koyulhisar burası olmayıp, geçen asrın ikinci yarısında, kasaba merkezi şimdiki yerine (eski Muşaz köyü) nakledilmiştir. Bu yer değiştirme muhtemelen Kelkit vadisinde sık sık meydana

314 Tümertekin, 1973, Age., s.42-43. 315 Doğanay, 1997, Age., s.424. 316 Göney, 1995, Age., s.12-15. 317 Karaboran, 1989, Agm., s.93-98. 318 Ali Özçağlar., Türkiye’de Belediye Örgütlü Yerleşmeler, Ekol Yayınevi, Ankara 1996, s.7-8. 319 Dündar, 1987, Age., s.38-39. 320 Kaya, 1999, Agt., s.15.

198

gelen ve buradaki kasabaların geri kalmasına neden olan depremlerden ileri gelmektedir. Nitekim 1939’da meydana gelen deprem, kasabaya büyük zarar vermiş, kasabanın taş duvarlı, üstü toprak ile örtülü evlerinden birçoğunu ve iki camiinden birini yıkmıştır. Eski Koyulhisar, muhtemel olarak, şimdiki Yukarıkale mahallesinin olduğu yerde, yani bugünkü kasaba merkezinin güneydoğusunda, Boğazlık çayının Kelkit’e karıştığı yerin yakınında bulunuyordu ki, eski kalenin kalıntıları da mahallenin gerisindeki çıplak tepe üzerinde yükselmektedir. Buna nazaran birkaç kilometre aşağıda, Kelkit vadisinin kuzey yakasında ve kasaba merkezinin birkaç kilometre batısında, Aşağıkale mahallesi ve burada bir kale kalıntısı bulunmaktadır. 1858 yılında Kelkit’in sol kıyısını takip ederek, buradan geçmiş olan A.D. Mordtmann ve H.Barth, Aşağıkale’nin biraz ötesinde Muşaz adlı bir başka yerleşme ve onun yanında orta çağdan kalma bazı harabeler mevcut olduğunu zikretmektedirler.321 Bugün Yukarıkale ve Aşağıkale mahallesi yakınlarında bu kalelerin harabelerine rastlanmaktadır. XVII. yüzyılda bölgeyi gezen Evliya Çelebi Koyulhisar’dan Erzurum eyaleti dahilinde Şebinkarahisar sancağına bağlı, kalesi yalçın kayalar üzerine yapılmış, içinde yüz evi, ambarları, cephanesi, su sarnıçları ile yüz evli bir varoş, bir cami ve birkaç dükkanı olan bir yerleşmeden söz etmektedir.322 Kelkit vadisini kuzeyden dikine kesen Derindere’nin doğu yamacı boyunca yaklaşık dört kilometre kadar uzanan kasaba geçmişte iki mahalleden (Cami kebir ve Orta mahalle) oluşmaktaydı (Fotoğraf 2.31). Daha sonra Kelkit vadisi boyunca uzanan Şeyhler, Aşağıkale köyleri ve Yukarıkale köylerinin belediye sınırları içerisine alınması ve yeni oluşturulan Tuğladağı ve Subaşı mahalleleriyle birlikte kasaba bugün (2009 yılı) yedi mahalleden oluşmaktadır. Kasabanın deniz seviyesinden yükseltisi ortalama 800 m kadardır.

321 Besim Darkot., İslam Ansiklopedisi Koyulhisar Maddesi, Milli Eğitim Basımevi, Cilt:6, İstanbul 1993, s.880. 322 Evliya Çelebi Seyahatnamesi I-II., Üçdal Neşriyat Yay., İstanbul 1986, s.538-539.

199

Fotoğraf 2.31. Derindere’nin doğu yamacında kurulmuş Koyulhisar kasabasından bir görünüm (Fotoğraf doğudan alınmıştır). Buraya kadar kısaca kuruluş yeri ve tarihinden bahsettiğimiz kasabanın yerleşme şekilleri bakımından özelliklerini ortaya koymak için nüfus ve işlevlerinin ele alınmasının yararlı olacağı kanısındayız. Nüfusun tarihsel gelişim süreci bölümünde de değindiğimiz kasaba nüfusu sayım dönemlerine göre birtakım artış veya azalışlar göstermektedir (Tablo 2.37 ve Şekil 2.22). Kasaba nüfusu sayım dönemlerinden sadece 1940 sayımında 2000 nüfusun altına düşmüş, diğer dönemlerde sürekli bu değerin üzerinde kalmıştır. Bu durum kuşkusuz dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de 1929 ekonomik buhranı ve II. Dünya savaşı yıllarına tekabül etmektedir. Tablo 2.38’i incelendiğinde kasaba nüfusu 1935 döneminden 1955, 1965 ve 1980 dönemleri hariç 1990 devresine kadar sürekli artmıştır. Nitekim 1990 döneminde Cumhuriyet tarihindeki en yüksek değere (6042 kişi) ulaşmıştır. Aradan geçen 55 yıllık dönemde kasaba nüfusunda yaklaşık % 64.6 oranında teorik bir artış meydana gelmiştir. Bu dönemden sonra sırasıyla 1997 sayımında 5481’e, 2009 ADNKS sonuçlarına göre de 4426’ya düşmüştür. Kuşkusuz bu durum daha önce de ifade ettiğimiz gibi göç hareketleri ve kasabanın kurulduğu yerin topoğrafik koşullarından kaynaklanmaktadır.

200

Tablo 2.37. Koyulhisar kasabasının sayım dönemlerine göre nüfusu (1935-2009) Yıllar Nüfus Artış/azalış Yıllık artış (%) 1935 2136 - - 1940 1955 -181 -1.8 1945 2116 161 1.6 1950 2720 604 5.0 1955 2542 -178 -1.4 1960 2610 68 0.5 1965 2538 -72 -0.6 1970 3524 986 6.6 1975 3861 337 1.8 1980 3486 -1371 -2.0 1985 4558 1072 5.4 1990 6042 1484 5.6 1997 5481 -561 -1.9 2000 5706 225 0.8 2009 4426 -1280 -2.8 Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir.

Kişi 7000

6000

5000

4000

3000

2000

1000

0

1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1997 2000 2009 Şekil 2.22. Koyulhisar kasabasının sayım dönemlerine göre nüfusu Koyulhisar kasabasında çalışan nüfusun ekonomik faaliyetlere göre dağılımına bakıldığında yaklaşık % 89.3’ünün (1030 kişi) hizmetler sektöründe yoğunluk kazandığı görülmektedir. Faal nüfusun % 5.4’ü (62 kişi) sanayi sektöründe, % 5.3’ü (61 kişi) de tarım sektöründe istihdam edilmektedir (Tablo 2.38 ve Şekil 2.23). Tablodan da anlaşılacağı gibi kasabanın hakim işlevi % 90’a yakın oranda hizmetler sektörüne dayanmaktadır. Bu durumda ülkemizdeki 858 il ve ilçe merkezinin yarısından fazlasında hizmetler sektörünün birinci derecede hakim işlev olduğu dikkate alınırsa, Koyulhisar kasabasının da ülke geneliyle paralellik gösterdiği anlaşılır.323

323 Ertuğrul Murat Özgür., “İl ve İlçe Merkezlerimizin Faal Nüfusun Ekonomik Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı Hakkında Sınıflandırılması”, Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı:5, Ankara 1996, s.69.

201

Tablo 2.38. Koyulhisar kasabasında faal nüfusun ekonomik faaliyet kollarına dağılımı. Ekonomik Faaliyet Türü Çalışan Sayısı Yüzdesi (%)

Hizmetler 1030 89.3 Tarım 61 5.3 Sanayi 62 5.4 Toplam 1153 100.0 Kaynak: TÜİK Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri Sivas (2000) kayıtlarından derlenmiştir.

Şekil 2.23. Koyulhisar kasabasında faal nüfusun ekonomik faaliyet kollarına dağılımı. Koyulhisar kasabasında hizmetler sektöründe çalışanların oranının yüksek oluşu, kuşkusuz daha önce de ifade edildiği gibi yüzey şekillerinden dolayı tarım yapabilecek alanların sınırlılığı ve sanayi faaliyetlerinin yeterince gelişmemiş olmasıyla ilgilidir. Bu açıdan Koyulhisar’ı merkezi yönetime sahip olması nedeniyle küçük çaplı bazı atölye tipi sanayi faaliyetlerinin geliştiği, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının yer aldığı, çevresindeki kırsal yerleşmelerle ticari faaliyetleri bulunan ve bazı kentsel işlevleri gelişmekte olan bir hizmet kasabası olarak nitelendirebiliriz. Koyulhisar’da hizmetler sektörü içinde yer alan ve çalışanlarının çoğunluğu ilçe dışından gelen memurlardan oluşan kamu kurum ve kuruluşlarında 2009 yılı itibariyle 458 kişi istihdam edilmekteydi (Tablo 2.39). Bu kuruluşlarda çalışanları gösteren tabloyu incelediğimizde Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 116 personel ile toplam çalışanların % 25.3’ünü oluşturduğu görülmektedir. Müftülük % 15.7 ile ikinci sırada gelmektedir. Bu durum şüphesiz eğitim ve din hizmetlerine olan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Nitekim ilçe genelindeki ilk ve orta dereceli okullarda yaklaşık 1900’e yakın öğrencinin öğrenim görmesi diğer kurumlara göre Milli Eğitim

 İnşaat sektöründe çalışanlar hizmetler sektörüne dahil edilmiştir.

202

Müdürlüğü’nün personel sayısının fazla olmasına neden olmuştur. Eğitim hizmetlerine 2006 yılında öğrenime başlayan Koyulhisar Meslek Yüksekokulu’nda çalışan 13 personeli de dahil edecek olursak bu oran % 28.1 olacaktır. Yine genellikle dağınık yerleşme dokusuna sahip olan sahada köylerin büyük çoğunluğunun birden fazla mahalleden oluşması bu gibi yerlerde birden fazla din görevlisinin istihdam edilmesini adeta zorunlu kılmıştır. Tablo 2.39. Koyulhisar kasabasındaki kamu kurumlarında çalışanların kurumlara göre dağılımı (2009). Kurum Adı Çalışan Sayısı Yüzdesi Kurum Adı Çalışan Sayısı Yüzdesi

Belediye 25 5.5 Özel İdare 1 0.2 Müftülük 72 15.7 PTT 11 2.3 Adliye 14 3.1 Ziraat Bankası 10 2.2 Kaymakamlık 3 0.7 Orman İşletme Müd. 52 11.3 İlçe Nüfus Müdürlüğü 5 1.1 Sağlık Personeli 58 12.7 İlçe Emniyet Müd. 30 6.6 Milli Eğitim Müd. 116 25.3 Mal Müdürlüğü 8 1.7 Meslek Yüksekokulu 13 2.8 İlçe Seçim Kurulu 1 0.2 İlçe Halk Kütüphanesi 2 0.4 Tapu-Sicil Müdürlüğü 3 0.7 İlçe Tarım Müdürlüğü 10 2.2 Sos. Yard. Day. Vak. 3 0.7 ÇEDAŞ 20 4.4 Dernekler Büro Şefliği 1 0.2 Toplam 458 100.0 Kaynak: Koyulhisar Mal Müdürlüğü ve ilgili kurumların kayıtlarından derlenmiştir. Koyulhisar’da sağlık grup başkanlığı bünyesinde 58 kişi istihdam edilmektedir. Sağlık hizmetlerinde çalışanlar kamu kurumlarında çalışanların % 12.7’lik kısmını oluşturmaktadır. Kasabada 2009 yılında faaliyete geçen yeni devlet hastanesi 25 yatak kapasiteli olup aynı zamanda bağlı köylerin de birinci derecede sağlık hizmetlerinin yürütüldüğü bir kurumdur. Dolayısıyla kasaba bazı hastalıkların teşhis ve tedavisinde ilçe halkının geneline hizmet sunmaktadır. Mesudiye yolu kenarında inşa edilen hastanenin kasaba merkezi ile ulaşımı minibüslerle sağlanmaktadır. Ormancılığın önemli gelir kaynaklarından biri olduğu Koyulhisar’da Orman İşletme Müdürlüğü bünyesinde 52 personel hizmet vermektedir. Söz konusu kurumda çalışanların oranı % 11.3 olup, yaz aylarında geçici işçi statüsünde çalıştırılanlar da düşünüldüğünde kasaba için önemli bir istihdam alanı oluşturduğu rahatlıkla anlaşılır. Bu dört kurum dışında başta İlçe Emniyet Müdürlüğü (% 6.6) ve Koyulhisar belediyesi (% 5.5) olmak üzere diğer kurumlarda çalışanların oranı % 32.2’dir. Bilindiği gibi kent içinde farklı yerleşim alanlarının ortaya çıkması öncelikle sahip olduğu merkezi işlevlere bağlıdır. Bu bakımdan kentsel işlevlerin mekân

203

içerisinde farklı bir şekilde toplanması veya başka bir ifadeyle kentsel işlevlerin mekâna bağlı olarak ortaya çıkışı ve düzenleniş şekli kentlerin strüktürünü belirlemektedir.324 Bu açıdan Koyulhisar kasabasının fonksiyonel arazi kullanımını irdelediğimiz zaman ülkemizdeki çoğu kasaba ve küçük kent merkezinde olduğu gibi ticaret, hizmetler ve sanayi faaliyetlerine ait işyerlerinin karmaşık bir doku ortaya çıkardığı ve meskenlerle bir arada olduğu dikkati çeker (Harita 2.6). Ancak yine de kasabaya kentsel bir görünüm kazandırabilecek merkezi işlev sahaları genellikle merkezdeki meydan ile Cumhuriyet Caddesi boyunca gelişme göstermiştir. Bu merkezi alanı çevreleyen konut alanları, topoğrafik koşullardan dolayı merkezden çevreye doğru gevşek bir yerleşme dokusu özelliği göstermektedir. TOKİ tarafından 2010 yılı içinde yapılması planlanan 124 konutun da kasabanın doğusundaki Mesudiye yolu kenarına inşa edileceği düşünülürse, kasabanın gelecekteki gelişim alanının bu yöne doğru olacağını söyleyebiliriz. Kır ve kent ilişkilerini geliştiren, kente merkeziyet gücünü kazandıran kuşkusuz yönetim işlevidir.325 Bu yönüyle Koyulhisar kasabası, çevresindeki kırsal yerleşmelerin yönetimle ilgili hizmetlerinin yürütüldüğü bir yerleşmedir. Koyulhisar’da kamu hizmetlerinin yürütüldüğü binalar genellikle kasabanın merkezinde toplanmıştır. Kaymakamlığa bağlı birimlerden Adliye, Nüfus Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, Mal Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü, Özel İdare Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı iki katlı Hükümet Binası’nda hizmet vermektedir. PTT, ÇEDAŞ, Emniyet Müdürlüğü, Koyulhisar Belediyesi gibi kuruluşlar Cumhuriyet caddesinde, Orman İşletme Müdürlüğü Sakarya caddesi üzerinde diğer kurumlar ise, kasabanın çeşitli yerlerine dağılmış durumdadırlar (Fotoğraf 2.32 ve 2.33).

324 Bedriye Tolun-Denker., Şehir İçi Arazi Kullanılışı, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Yayın No:2054, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:83, İstanbul 1976, s.23. 325 Şahin, 1997, Agt., s.204.

204

Harita 2.6. Koyulhisar kasabasında fonksiyonel arazi kullanılışı*

* Koyulhisar Belediyesi Fen-İşleri Müdürlüğü İmar Planı’ndan yararlanılarak hazırlanmıştır.

205

Fotoğraf 2.32. Koyulhisar’da yönetim hizmetleri hükümet binasında yürütülmektedir.

Fotoğraf 2.33. Yerel hizmetlerin yürütüldüğü belediye binasından bir görünüm. Kasabada hizmetler sektöründen sonra % 5.4 ile sanayi sektörü ikinci sırada gelmektedir. Un fabrikası dışında küçük ölçekli atölye tipi sanayi faaliyetlerinin nispeten geliştiği kasada, bu alanda hizmet veren 62 kişinin büyük bir kısmı ormancılık faaliyetlerine bağlı olarak kereste atölyelerinde çalışmaktadır. Bunun dışındaki atölye tipi sanayi tesisleri birkaç oto tamircisi ve soğuk demirciden oluşmaktadır. Ticari

206

faaliyetlerin de ekonomik potansiyeli düşük olan yörede fazla gelişemediği kasabada, sanayi atölyeleri ve ticari işyerlerinin belirli bir yerde toplanma yerine kasaba içine dağıldıkları görülür. Ancak E–80 karayolu kenarına yapılan Koyulhisar Küçük Sanayi Sitesi faaliyete geçtiğinde kasabadaki başta oto tamir atölyeleri olmak üzere atölye tipi tesisler buraya taşınacaktır. Kaba inşaatı bitmiş olan 44 adet işyerinin 2010 yılı içinde bitirilerek hizmete gireceği ifade edilmektedir (Fotoğraf 2.34).

Fotoğraf 2.34. E–80 karayolu kenarına inşa edilen Koyulhisar Küçük Sanayi Sitesi. Tarım sektöründe 61 kişinin istihdam edildiği kasabada, tarımsal faaliyetler genellikle geçmişte birer köy yerleşmesiyken sonradan belediye sınırlarına dahil edilen Yukarıkale ve Aşağıkale gibi mahallelerde toplanmıştır. Nitekim kasaba merkezindeki evlerin bahçelerinde ek iş olarak yapılan bahçe tarımı merkeze uzak bu mahallelerde ailenin temel geçim kaynağını oluşturmaktadır. Gerçekten de domatesi ile tanınmış Yukarıkale’de bahçe tarımı oldukça önemlidir. Bununla birlikte kasaba merkezine nispeten uzak olan bu mahallelerde hayvancılık faaliyetleri ekip-dikme faaliyetlerini destekler nitelikte yapılmaktadır. Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki saha gözlemlerimiz sırasında yapmış olduğumuz mülakatlara göre, hizmetler ve sanayi sektöründe çalışan bazı kişilerin de ek gelir elde etmek amacıyla küçük çapta tarımsal faaliyetlerle uğraştıkları saptanmıştır. Sonuç olarak, Koyulhisar faal nüfusunun % 90’a yakın kısmının hizmetler sektöründe yoğunlaştığı ve işlevleri sınırlı olan bir hizmet kasabasıdır. Kentsel işlev

207

sahalarının gelişebilmesi için öncelikle E–80 karayolu kenarına yapılan sanayi sitesinin bir an önce bitirilmesi ve kasaba içindeki atölye tipi sanayi tesislerinin burada toplanması gerekmektedir. Topoğrafik koşulların gelişmesini engellediği yerleşmenin nüfusunda gelecekte ciddi bir artışın olması beklenmemektedir. Bu nedenle yerleşmeyi hem görünüm olarak hem de nüfus olarak bir kasaba yerleşmesi olarak nitelendirmenin daha gerçekçi olacağı kanısındayız.

2.2.4. Meskenler İnsanoğlu geçmişten günümüze kadar geçen sürede, farklı bölgelerde gelecek tehlikelerden korunmak, tabiat koşullarının olumsuz etkilerinden sakınmak, uyumak, dinlenmek, yiyecek ve içeceklerini muhafaza etmek, soyunu devam ettirmek için bir mesken kurmaya ihtiyaç duymuştur.326 Bunun için yaşadığı coğrafi çevrenin ona sunmuş olduğu imkânlar ölçüsünde çevrede kolayca bulunabilen yapı gereçlerini, meskenleri inşa etmede kullanmıştır. İşte bu manada meskenler yapı malzemesi, planı, eklentilerinin yapılış tarzı ile çevre koşullarını yansıttıkları oranda coğrafi bir karakter taşır ve coğrafyanın incelemeye değer gördüğü konulardan birini oluştururlar.327 Bir başka ifadeyle; çevreden sağlanan malzemenin çevre koşullarına uyma endişesi ile meskene ve eklentilerine verilen şekiller coğrafyayı ilgilendirmektedir.328 Geçmişin ve çevrenin özelliklerini yansıtan bu beşeri tesisler, zaman içerisinde çeşitli nedenlerle (savaş, doğal afetler vs) ortadan kalkabilir ve yerine yenisi inşa edilebilir. Ancak bu durumda bile içinde bulundukları coğrafi çevrenin değişmeyen birtakım unsurlarını bünyesinde barındırırlar.329 Kuşkusuz meskenlerin yapılış tarzı ve işlevleri sadece çevreden temin edilen fiziki yapı gereci temini ile ilgili olmayıp, tarihi nedenler, ekonomik faaliyet türü, ailenin sosyal, ekonomik ve kültürel düzeyi ile içinde yaşadığı yörenin gelenek-görenekleriyle de yakından ilgilidir.330 Gerçekten de meskenlerin temel şekillerinde etnik, tarihi ve psikolojik faktörlerin yanı sıra o yörenin coğrafi özelliklerinin de etkisi çok büyüktür.331 Bütün faaliyetlerinde olduğu gibi insanoğlu, beşeri tesislerin inşasında da doğal

326 Tunçdilek, 1967, Age., s.34. 327 Tanoğlu, 1966, Age., s.202. 328 Tolun-Denker, 1977, Age., s.60. 329 Süha Göney., “Mengen Havzası’nda Köy Meskenleri”, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Cilt:8, Sayı:16, İstanbul 1967, s.113. 330 Doğanay, 1997, Age., s.320-321. 331 Tolun-Denker, 1977, a.g.e., s.60.

208

çevresi ile sıkı bir ilişki içerisindedir. Nitekim nemli bölgelerde orman varlığına bağlı olarak ahşap malzeme, kurak bölgelerde kerpiç, kayaçların yaygın olduğu alanlarda ise taş malzemenin değişik oranlarda kullanıldığı meskenler, çevrenin etkisini ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir.332 Ancak son yıllarda gelişen koşullara bağlı olarak artık yayla alanlarında bile, fabrikasyon yapı gereçlerinin kullanılmaya başlandığı dikkat çekmektedir. Gelişen ulaşım koşulları, ekonomik yönden ailelerin alım gücünün artmasına bağlı olarak çağdaş yapı gereçleri artık kolaylıkla temin edilebilmektedir. Bunun yanında başta televizyon gibi kitle iletişim araçları ve büyük kentlerle olan kültürel etkileşim sonucunda kentlerdeki gibi yaşama isteğinin de kırsal yerleşmelerdeki çağdaş betonarme binaların yapımında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesinde meskenlerde kolay ve ucuz temin edilmesi nedeniyle daha çok yakın çevreden sağlanan malzemenin kullanıldığı görülmektedir. Şimdi çevrenin fiziki, sosyal ve ekonomik etkenlerinin meskenlerin yapı gereci ve şekli üzerindeki etkilerini coğrafyanın araştırma yöntemlerinden anket, mülakat ve gözlem sonuçlarına göre ele almaya çalışacağız.

2.2.4.1. Doğal Çevre Özellikleri ve Meskenler Bilindiği gibi doğal çevre koşullarını en iyi yansıtan kırsal meskenlerdir. Ülkemizin değişik bölgelerinde farklı yapı malzemesinin kullanılması her şeyden önce birtakım doğal özelliklere bağlıdır. Bu durumu ortaya çıkaran kısa mesafelerde değişen jeolojik ve litolojik yapı, relief, yükselti, bitki örtüsü ve iklim elemanları333 gibi doğal çevre etmenleridir. Sahadaki kırsal konutlarda çeşitli taşıyıcı sistem ve yapı gereç türleri kullanılmıştır. Toplam 9486 konuttan 7747’si yığma, 712’si ahşap kâgir, 858’i betonarme ve 1602’sinde ise diğer taşıyıcı sitemler kullanılmıştır. Temel yapı gereci olarak 4124’ü kerpiç, 3423’ü taş, 982’si tuğla, 188’i briket ve 769’u da diğer malzemelerden inşa edilmiştir (Tablo 2.40 ve Şekil 2.24). Bu durumda sahada mesken yapımında en yaygın kullanılan yapı gereçleri doğal koşulların bir sonucu olarak taş ve topraktır.

332 Ümit Sergün., Kocaeli Yarımadasında Kırsal Yerleşme, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:3370, İstanbul 1986, s.81. 333 Tunçdilek, 1967, Age., s.51.

209

Tablo 2.40. Koyulhisar ilçesinde taşıyıcı sistem ve yapı gerecine göre köy konutları. Yapı taşıyıcı sistem Konut sayısı Yüzdesi (%) Yapı gereci Konut sayısı Yüzdesi(%)

Ahşap kâgir 712 7.5 Kerpiç 4124 43.5 Yığma 7747 81.7 Taş 3423 36.1 Betonarme 858 9.0 Tuğla 982 10.3 Diğer 169 1.8 Briket 188 2.0 Toplam 9486 100.0 Diğer 769 8.1 Toplam 9486 100.0 Kaynak: Sivas Köy Envanter Etüdü (1997).

Şekil 2.24. Koyulhisar ilçesinde taşıyıcı sistem ve yapı gerecine göre köy konutları. Yer yüzeyinin temelini teşkil eden kayaçlar tortul, volkanik ve metamorfik faaliyetler sonucunda meydana gelmiş olup, dağlık sahalarda mesken yapımında oldukça önemlidir. Bununla birlikte sahada bulunan her taş yapı malzemesi yönünden uygun olmayabilir. Özellikle kolay işlenebilen ve şekil verilebilen kayaçlar eski çağlardan beri yapı malzemesi olarak tercih edilmektedir. Çalışma sahamızda da yaygın olarak bulunan volkanik kayaçlar, çeşitli sertlikteki kalkerler ve metamorfik şistler mesken yapımında sıkça kullanılmıştır. Kalkerlerin kolayca işlenmesi, metamorfik şistlerin ise tabakalar şeklinde oluşmuş olması daha fazla tercih edilmelerine neden olmuştur. İşlenmesi daha zor olmasına rağmen volkanik malzemenin de sahada yaygın bir şekilde kullanıldığı dikkati çekmektedir. Sahada hemen bütün meskenlerin temelinde taş malzeme kullanılmıştır. Yaklaşık bir metre derinliğinde açılan temel, 50–60 cm kalınlığında taş malzemenin çamur harcı ile bağlanmasıyla yapılmaktadır. Bu durum öncelikle meskenin toprak içerisinde kalan kısmını nemden korumak için düşünülmüştür. Bunun yanında iki katlı olarak inşa edilmiş olanlarda çoğunlukla hayvan barınağı olarak kullanılan alt kat, taşıyıcı sistemi oluşturduğundan genellikle taş malzemeden yapılmıştır. Aynı şekilde

210

eklentilerin bir kısmında da (özellikle samanlıklar) taş malzeme gelişigüzel bir şekilde kullanılmıştır. Bu meskenlerin duvarlarının bir kısmı toprak içerisinde kaldığından yüksekliği fazla değildir. Bu nedenle bağlayıcı bir malzeme ihtiyacı çok defa aranmamıştır. Sadece taş malzemenin kullanıldığı konut olarak kullanılan meskenlerde, öncelikle him açılmakta ve su basmanı yapılmaktadır. Bu meskenlerde taşları birbirine bağlamak için yine yakın çevreden temin edilen toprak malzemenin içerisine samanın katılmasıyla elde edilen çamur harcı kullanılmıştır. Duvarların dış yüzeyi de yine çamur harcı ile sıvanmış olup, sıcaklık yalıtımı da göz önünde tutulmuştur. Bilindiği gibi, çamur harcı ile yapılan taş meskenler yazın daha serin, kışın ise daha sıcak olmaktadır. Ancak son yıllarda ailelerin gelir seviyesinin yükselmesi ve ulaşım koşullarının gelişmesiyle beraber çamur harcı yerine çimento harcı kullanılmaktadır (Fotoğraf 2.35).

Fotoğraf 2.35. Akseki köyünde yapımında taş malzemenin kullanıldığı bir mesken. Araştırma sahasında taş malzemenin yaygın kullanım şekillerinden biri de, dikey yönde birbirine paralel olarak uzanan ahşap direkler arasına çevreden toplanan taşların dolgu malzemesi olarak kullanılmasıdır (Fotoğraf 2.36). Bu duruma özellikle iki katlı geleneksel konutların üst katlarında rastlanılmaktadır. Aile meskenlerinde genellikle bu dolgu duvarlar çamur harcı ile sıvanmış iken, eklentilerde olduğu gibi bırakılmıştır. Sahada yapmış olduğumuz gözlemler sonucunda yan bileşenlerde dolgu malzemesi olarak en fazla taşın kullanıldığı dikkati çeker.

211

Fotoğraf 2.36. Çandır köyünde taş dolgu malzemesi olarak yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Yöre meskenlerinin inşasında kullanılan yapı malzemelerinden biri de topraktır. Çalışma sahasının dağlık bir arazi yapısına sahip olmasından dolayı toprak malzeme özellikle akarsularla parçalanmış yağışın nispeten az olduğu vadi tabanlarında kurulan yerleşmelerin eklentilerinde göze çarpmaktadır. Bilindiği gibi bu sahalarda akarsular tarafından taşınan alüvyonlar mesken yapımında kullanılan başlıca jeolojik formasyonu oluşturmaktadır. Ancak alüvyal malzemenin mesken inşasına uygun özellikler göstermesi için kil, kireç ve alçı karışımının ideal oranda olması gerekmektedir.334 Bu nedenle kerpiç yapımına uygun toprağı her yerde bulmak kolay değildir. Kerpiç malzeme ile yapılmış meskenlere çalışma sahasında az yağış alan Kösedağ kütlesinin eteklerinde bulunan yerleşmelerdeki meskenlerde ve eklentilerinde ya da basit bağ evlerinde rastlanmaktadır (Fotoğraf 2.37). Kerpiç yapımına uygun çevreden getirilen toprak önce elenir, içerisine saman katılarak su ile çamur harcı haline getirilip daha önceden hazırlanan kalıplara dökülerek güneşte kurumaya bırakılır. Kerpiç malzeme kuruduktan sonra çamur harcı ile duvarlar inşa edilmekte ve üzeri ahşap malzeme ile kapatılmaktadır. Sahada yapmış olduğumuz gözlemlere göre son yıllarda bu meskenlerin yerini çağdaş yapı gereciyle yapılmış olanlar almaktadır.

334 Tunçdilek, 1967, Age., s.54.

212

Fotoğraf 2.37. Kerpiç malzeme ile yapılmış bir bağ evi konutu (Fotoğraf Akseki köyü yakınlarından alınmıştır. Çalışma sahasında yapılan meskenlerde, yüksekliğin ve yağışın arttığı alanlara doğru toprak malzeme yerini ahşap ya da taş malzemeye bırakmakla beraber geleneksel meskenlerde dolgu ya da bağlayıcı malzeme olarak önemini korumaktadır. Bunun nedeni geçmişten günümüze kadar harç, sıva ya da dolgu malzemesi olarak toprağın önemli bir yalıtım maddesi olmasıdır.335 Toprağın dolgu malzemesi olarak kullanıldığı meskenlerde önce temel açılır. Bu bölüm taş malzeme ve arasına çamur harcı kullanılarak yüzeyden duruma göre yarım ya da bir metre yükseğe kadar yükseltilir. Sonra bu duvarın üzerine yatay yönde yaklaşık 10 cm kalınlığında bir hatıl uzatılır. Üzerine köşelerde daha kalın olmak üzere yaklaşık bir buçuk ya da iki metrede bir düzgün odunlardan direkler uzatılmakta ve bunların arasına da kalınlığı daha ince 10–15 cm aralıklı direkler yerleştirilmektedir. Bunlara dikine bir biçimde uzatılan ve arasına konacak çamur harcının dökülmesini önleyecek şekilde çıtalar çakılmaktadır. Öte yandan kalın direkler arasında dört köşeden birbirine çapraz uzatılan direkler de duvarların sağlamlığını artırmak için yapılmaktadır. Duvarın her iki tarafından çakılan çıtaların arası yakın çevreden getirilen toprağın elenip içine saman katılmasıyla yapılan çamur harcı ile doldurulur. Çamur harcı aynı zamanda sıcaklık yalıtımı için sıva olarak da kullanılmakta ve iç duvarlar kireçle badana yapılmaktadır (Fotoğraf 2.38). Dış

335 Başıbüyük, 1999, Agt., s.319.

213

cepheler ise evlerde genellikle badana yapılırken, eklentilerde yapılmamaktadır. Bu şekilde oluşan duvarların kalınlığı yaklaşık 25–30 cm’dir. Ancak iç duvarların kalınlığı dış duvarlara göre daha ince olup, yaklaşık 20–25 cm kadardır. İki katlı inşa edilen toprak dolgu meskenlerde ise alt kat genelde taş, üst kat ise ahşap dolgu malzemesiyle inşa edilmektedir.

Fotoğraf 2.38. Ortaköy’de toprağın sıva olarak kullanıldığı meskenlere bir örnek. Toprak malzemenin meskenlerde kullanıldığı diğer bir alan çatı sistemidir (Fotoğraf 2.39). Yörenin jeolojik yapısından dolayı kolayca bulunabilen özellikle kil gibi su geçirgenliği az olan toprak türleri düz damlı meskenlerde örtü gereci olarak ta kullanılmaktadır. Düz damlı meskenlerde taştan yapılmış duvarların üstüne ahşap kalaslar uzatılarak üzerine otlar serilir. Daha sonra üzerine çamur harcı atılarak birkaç gün bu şekilde bırakılır. Kuruyan çamur harcının çatlamasıyla ortaya çıkabilecek boşlukların üzeri toprak örtüsü serilerek silindirik bir taşla sertleştirilir. Ancak bu tür meskenlerin sayısı günümüzde yok denecek kadar azdır. Ülkemizin diğer bölgelerinde olduğu gibi çalışma sahasında da, relief ve yükseltinin meskenler üzerindeki etkisini görmek mümkündür. Eğim değerlerinin sahada yüksek olmasından dolayı vadilerde ve eğimli yüzeylerde inşa edilen meskenlerin arka tarafı taştan yapılmış olup, toprağa gömülü haldedir. Bunun en önemli nedeni; meskenin nemden korunması ve sıcaklıktan tasarruf edilmesidir. Yükseltiye bağlı olarak meskenlerde kullanılan yapı malzemesinin ve meskenlerin şeklinin

214

değiştiği görülmektedir. Şöyle ki; alçak vadi tabanları ile orman örtüsünden yoksun alanlarda taş ve toprak temel yapı gerecini oluşturmaktadır. Meskenler genellikle tek katlı inşa edilmiş olup, hayvan barınağı, samanlık ve ambar olarak kullanılan eklentiler oturulan meskenden ayrılmıştır. Buna karşılık yükseltinin arttığı orman alanlarıyla kaplı sahalarda temel yapı gereci çevreden kolayca temin edilen ahşaptır. Ahşap malzemeye daha kolay şekil verilebilmesi kat sayısının artmasına neden olmuştur. Sahada yapmış olduğumuz gözlemlerde yüksek orman köylerinde ahşaptan yapılmış iki hatta bazen üç katlı meskenlerin yaygın olduğu görülmüştür.

Fotoğraf 2.39. Ortaseki köyünde geçmişte mesken olarak kullanılan bir köy konutu. Meskenlerin yapımında orman örtüsü ve bitkiler de taş ve toprak gibi jeolojik unsurlar kadar önemli bir yere sahiptir.336 Çalışma sahasında orman alanlarının geniş yer kaplaması birçok konutun yapımında ahşap malzemenin ön planda olmasına neden olmuştur. Özellikle kuzeydeki İğdir dağı orman alanları bakımından oldukça zengin olup, meskenlerde yoğun bir şekilde ahşap malzemenin kullanıldığı dikkati çeker. Öte yandan ahşap malzemenin zevk ve isteğe göre kolay işlenebilmesi, nem ve sıcaklığa karşı yalıtkanlık özelliğinin olması, esneklik özelliğinin olması sahada yaygın bir şekilde tercih edilmesinde etkili olmuştur.337 Ancak günümüzde ormanları korumaya yönelik olarak çıkarılan yasaların ağır cezalar içermesi ve ormanlardan yararlanmanın

336 Tunçdilek, 1967, Age., s.54-55. 337 İbrahim Fevzi Şahin., Refahiye’nin Coğrafi Etüdü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı, Erzurum 1997, s.212-213.

215

kısıtlanmasıyla ahşap malzeme kullanımı da azalmış ve yerini fabrikasyon yapı gereçlerine bırakmaya başlamıştır. Ahşap malzeme sahada mesken yapımında kullanılan diğer bir yapı gerecidir. Kalın ahşap direklerin birbirine geçirilmesiyle oluşturulan karkas iskelette, aradaki boşluklar taş veya yine ahşap malzemeyle doldurulmaktadır. Alt katları ahşap direkler arasına taş duvarlarla örülen konutların, üst katları çıtalar arasına dolgu malzemesi (çamur, taş, tuğla) kullanılarak oluşturulmuş dolma evlerden oluşmaktadır. Genellikle çalışma sahasının güneyinde kalan Kösedağ kütlesi üzerindeki yerleşmelerde yaygın olan taş ve toprak duvarlarda ahşap malzeme duvarın dayanıklılığını ve ilerde oluşabilecek bozulmalarda tamiratı kolaylaştırmak amacıyla hatıl olarak kullanılmaktadır. Sisorta yöresindeki meskenlerin büyük kısmında evin karkas iskeletinde ahşap malzemenin kullanıldığı dikkati çekmektedir. Bu durum yörenin Karadeniz iklim koşullarının etkisinde kalmasıyla açıklanabilir. İğdir dağı ve çevresinde kayın, göknar, sarıçam, gürgen ve karaçam gibi inşa malzemesine uygun olan ağaç türlerinin geniş yer kaplaması, ahşap malzemenin yaygın bir şekilde kullanılmasını teşvik etmiştir. Bu kesimde orman örtüsünün gür olması alternatif yapı gereçlerinin (taş, toprak gibi) temin edilmesini güçleştirmekte ve ahşabın temel yapı gereci olarak ön plana çıkmasına neden olmaktadır. İki katlı olarak inşa edilen meskenlerde genellikle hayvan barınağı olarak kullanılan alt katlar tomruk-çantı şeklinde inşa edilmişken, konut olarak kullanılan üst katlar ise tahtaların birbirine geçirilmesi suretiyle çakatura dolma tarzda inşa edilmişlerdir. Bunun yanında meskenin yanında yer alan samanlık gibi eklentiler de genellikle tomruk-çantı şeklinde yapılmıştır. Burada yer alan Çandır, Ortaköy, Kızılelma, Küplüce, Yenice ve Ballıca köylerinde meskenlerin büyük bir kısmı bu şekilde inşa edilmiştir (Fotoğraf 2.40). Çalışma sahasında ahşap malzeme meskenin iskeleti ve duvarlarının yanı sıra döşeme, çatı iskeleti, kapı ve pencere gibi kısımların yapımında da oldukça geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bunun yanında orman içi ve orman kenarı köylerde iki katlı konutların balkon ve merdiven gibi bölümleri ile eklentilerdeki un ve buğday ambarları da tamamen ahşaptan yapılmıştır. Mesken yapımında bitkiler de son derece önemlidir. Nitekim özellikle çamur harcına karıştırılan saman, düz çatılı konutlarda tahtaların arasını kapatacak çalı, ot,

216

kamış ve benzeri malzemeler mesken yapımında oldukça önemlidir.338 Bu tip meskenlere Kösedağ kütlesi üzerindeki yerleşmelerde rastlanmaktadır.

Fotoğraf 2.40. Çandır köyünde alt katı tomruk-çantı üst katı çakatura dolma tarzda inşa edilmiş bir köy meskeni. Koyulhisar’da Karadeniz iklimi ile karasal iklim arasında bir geçiş iklimine sahip olmasından dolayı iklimin meskenler üzerindeki etkisini açık bir şekilde görmek mümkündür. İlçede yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Yıllık ortalama sıcaklık 10.6 ˚C, yıllık yağış miktarı ise 384 mm’dir. Ancak bu değerler 800 m. rakımlı Koyulhisar meteoroloji istasyonunun kurulduğu saha için geçerlidir. Şüphesiz yükselti ve yer şekillerine bağlı olarak bu oran artmakta ya da azalmaktadır. Nitekim ilçenin kuzeyinde Karadeniz ikliminin etkileri kendini göstermekte ve yağışın artmasıyla orman alanları geniş yer kaplamaktadır. Bunun sonucunda ahşap malzeme meskenlerin temel yapı gerecini oluşturmaktadır. Güneyde yer alan Kösedağ kütlesi ve çevresinde ise karasal iklimin etkileri ön plana çıkmakta, taş ve toprak malzeme hakim duruma geçmektedir. İklim koşulları insanları mesken yapımında belli tedbirler almaya zorlamıştır. Sahada kış aylarının soğuk geçmesi duvarların kalın olmasını ve yalıtıma uygun inşa edilmesini zorunlu kılmıştır. Bu amaçla özellikle dış duvarlarda kalınlık artmış (50-60 cm.), iç duvarlarda ise biraz daha az (35-40 cm.) tutulmuştur. Ayrıca gerek duvarlarda

338 Tunçdilek, 1967, Age., s.55.

217

bağlayıcı madde olarak gerekse sıva harcı olarak çamur harcı kullanılmıştır. Bu amaçla iç duvarların çoğunluğu çamur harcı kullanılarak bağdadi tarzda yapılmıştır. Mesken duvarlarında göze çarpan özelliklerden biri de; güneşlenmenin de etkisi göz önüne alınarak kuzey duvarların daha kalın inşa edilmiş olmasıdır. Benzer bir durumu evlerin pencerelerinde de görmek mümkündür. Kış koşullarından dolayı pencereler küçülmüş ve genellikle güney yöne bakmasına özen gösterilmiştir. Güney yöne genellikle günlük oturulan hayat ve odaların pencereleri bakarken, kuzey yöne doğru çoğunlukla mutfak ve banyo pencereleri açılmıştır. İki katlı olarak inşa edilmiş meskenlerde alt katın hayvan barınağı olarak kullanılması kuşkusuz ısı faktöründen kaynaklanmaktadır. Nemlilik ve yağış koşulları da meskenler üzerinde etkili olan bir başka iklim etmenidir. Yağış miktarının, şeklinin ve rejiminin meskenlerin inşasında kullanılacak malzemeden mimari tarzına kadar çok çeşitli alanlarda ve oranlarda etkisi vardır.339 Yağışın az olduğu kesimlerde toprak malzeme önem kazanırken, yüksek kesimlere doğru yağışın artmasıyla yerini taş ya da ahşap yapı gereçlerine bırakır. Yine yağışlı dönemlerde kerpiçten yapılmış evlerin zarar görmemesi için çoğunlukla taştan su basmanı yapılarak duvarlar nemden bu sayede korunmuş olur. Araştırma sahasında meskenlerin büyük kısmında örtü gereci olarak sac-eternit kullanılmıştır. Nitekim 9486 meskenden 7301’inde sac-eternit, 727’sinde kiremit, 865’inde toprak diğerlerinde ise tahta ve teraslı çatı sistemleri kullanılmıştır (Tablo 2.41 ve Şekil 2.25). Tablo 2.41. Koyulhisar’da köy konutlarının çatı malzemesine göre durumu. Çatı örtü malzemesi Konut sayısı Yüzdesi (%)

Sac-eternit 7301 77.0 Kiremit 727 7.7 Tahta 512 5.4 Teras 81 0.8 Toprak 865 9.1 Toplam 9486 100.0 Kaynak: Köy Envanter Etüdü (1997).

339 Tunçdilek, 1967, Age., s.62.

218

Şekil 2.25. Koyulhisar’da köy konutlarının çatı malzemesine göre durumu. Yağış koşullarının meskenlerde kullanılan örtü gereçlerini de yakından etkilediği bir gerçektir. Nitekim yağışın az olduğu sahalarda meskenler genellikle düz damlı olup toprakla örtülmüşken, yağışın fazla ve karın yerde kalma süresi fazla olan daha yüksek kesimlerde ise genellikle beşik çatı sistemi ve galvanize sac ile örtülmüştür (Fotoğraf 2.41). Bununla birlikte meskenlerin toprakla örtülmesi, yağış koşullarının yanı sıra aslında örtü gereci olarak kullanılabilecek diğer malzemelerin yokluğu ve ailenin ekonomik gücüyle ilgilidir.340 Sahada yapmış olduğumuz gözlemlere göre, günümüzde çoğunluğu terk edilmiş düz toprak çatılı meskenlere orman sahası dışında kalan köylerde rastlanması bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Şüphesiz bu tür meskenlerin en büyük problemi; şiddetli yağmurlar ve fazla yağan karla birlikte kısa sürede çökebilmeleridir.341 Ancak son yıllarda modern örtü gereçlerinin kolayca temin edilmeye başlanmasıyla, bu tür meskenler yerini daha dayanıklı olan galvanize sac ile örtülmüş meskenlere bırakmaktadır.

340 Tunçdilek, 1967, Age., s.63. 341 Tanoğlu, 1966, Age., s.216.

219

Fotoğraf 2.41. Sahada çatı örtü malzemesi olarak en fazla kullanılan örtü sac-eternittir.

2.2.4.2. Beşeri Çevre Özellikleri ve Meskenler Meskenlerin yapılışında çevreden temin edilen malzeme ve iklimin yanında evin şeklini ortaya çıkaran diğer bir etken de evden yararlanma şeklidir.342 Başka bir ifadeyle; meskenlerin ortaya çıkışında, şekil ve çeşitli özellikler kazanmasında sadece doğal çevre koşulları değil, aynı zamanda kendisini meydana getiren insanın faaliyetleri, kültürü, sosyal ve ekonomik özellikleri de çeşitli derecelerde etkilidir.343 Yani insanların alışkanlıkları, eğilimleri, istekleri ve kaprisleri çevresinde bulduğu malzemeyi değişik şekillerde işlemesinde önemli rol oynamaktadır.344 Bu bakımdan Koyulhisar ilçesinde meskenlerin kuruluş yerleri, planları ve eklentilerinde beşeri çevre özellikleri ve ekonomik seviyeleri ile tarihi etkenlerin etkilerini görmek mümkündür. Gelişen ekonomik koşullarla birlikte meskenlerin iç dizaynından dış görünüşüne kadar birçok değişiklik yapıldığı görülmektedir. Araştırma sahasında konut olarak kullanılan meskenlerin büyük çoğunluğu tek katlı olarak inşa edilmiştir. Nitekim tablo 2.43 incelendiğinde; 4517 konuttan % 82.2’si tek katlı, % 16.4’ü iki katlı ve % 0.8’i de üç katlı konutlardan oluştuğu görülür (Tablo 2.42 ve Şekil 2.26).

342 Tanoğlu, 1966, Age., s.221. 343 Sergün, 1986, Age., s.95. 344 Tolun-Denker, 1977, Age., s.62.

220

Tablo 2.42. İlçede köy konutlarının kat sayılarına göre durumu. Kat sayısı Konut sayısı Yüzdesi (%)

Tek katlı 3738 82.8 İki katlı 740 16.4 Üç katlı 36 0.8 Toplam 4514 100.0 Kaynak: Köy Envanter Etüdü (1997).

Şekil 2.26. İlçede köy konutlarının kat sayılarına göre durumu. Yörede birleşik aile yapısının bir gereği olarak evlenen erkek çocuğa evin bir odası verilmektedir. Oda sayısının yeterli olmadığı durumlarda eve eklenti tarzında bir oda yapılmakta ve oda sayısı artırılmaktadır. Ahşap karkas şeklinde yapılan evlerde ise, genellikle evin üstüne ikinci kat çıkılarak ev genişletilmeye çalışılmaktadır. Erkek çocuklarının fazla olduğu geniş ailelerde ise, oda sayısının yeterli olmadığı durumlarda bazen evin bitişiğinde aynı bahçe içinde, bazen de evden uzakta yeni bir ev yapılmaktadır. Bu durumda TUNÇDİLEK’in deyimiyle baba evi oğul vermekte ve kır içinde yeni ve bağımsız evler meydana gelmektedir.345 Ancak bu evler çoğu zaman gecelemek için kullanılmakta ve günlük işler baba ocağında görülmektedir. 1960’lı yıllardan itibaren ülkemiz genelinde olduğu gibi, araştırma sahasında da gelişen yaşam koşullarıyla birlikte aile bireylerinin sayısı artmıştır. Ancak bu dönemden itibaren genç nüfusun göçler yoluyla ilçe dışına çıkmasıyla yeni mesken yapma gereği duyulmamıştır. Bununla birlikte ilçe dışına göç eden ailelerin bir kısmı, günümüzde köylerine çağdaş yapı gereçleri kullanarak çağın gereklerine uygun konutlar inşa etmişlerdir. Yaz

 Eklentiler bu sayıya dahil değildir. 345 Tunçdilek, 1967, Age., s.67.

221

aylarında ülkenin değişik yörelerine göç eden bu aileler, tatillerini çocuklarıyla beraber baba ocağında geçirdiklerinden yeni inşa edilen konutlarda oda sayısı da fazla olmaktadır. Çalışma sahasında geleneksel meskenlerin iç dizaynı ailenin büyüklüğü ve geleneksel bileşik aile yapısına göre düzenlenmiştir. İki ve daha fazla odaya sahip evlerde girişte hayat adı verilen bölüm yer almakta olup, evin odaları ve mutfak buraya açılmaktadır. Bu kısım yaz aylarında genellikle günlük yeme-içme faaliyetlerinin yapıldığı ve aile bireylerinin sohbet ettiği yerdir. Kış aylarında ise, ısınma koşullarından dolayı evin bir odası oturma yeri olarak kullanılmaktadır. Mutfak olarak kullanılan kısım genellikle girişte bulunmakta ve bir köşesinde yörede böhrük adı verilen yemeklerin yapıldığı ocaklık yer almaktadır. Ayrıca hayvansal ürünler genellikle burada imal edilmektedir. Mutfağın bir köşesinde gıda maddelerinin saklandığı kiler meskenlerin ayrılmaz bir parçasıdır. Bazı evlerde kiler mutfaktan ayrı olarak inşa edilmiştir. Bu tip meskenlerin odalarının donanımı da geleneksel aile yapısına bağlı olarak birçok ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. Kış koşullarının bir gereği olarak pencereler küçük açılmıştır. Bu meskenlerde tuvalet evin dışında bahçenin bir köşesinde yer almaktadır. Ancak son yıllarda içme ve kullanma suyunun konutlara girmesiyle beraber banyo ve tuvalet gibi bölümler sonradan eklenmiştir. Son yıllarda ülkemiz genelinde olduğu gibi yöre meskenlerinde de ulaşım koşullarının gelişmesi, ailelerin ekonomik düzeylerinin yükselmesi ve saha dışındaki merkezlerle olan ilişkilerin artması sonucunda önemli değişikliklerin olduğu görülmektedir. Bu konudaki gelişmelerin temelinde 1970’li yıllarda başta ulaşım koşulları ve iletişim olmak üzere birçok alandaki gelişmelerin etkili olduğu söylenebilir. Nitekim bu sayede demir, çimento, tuğla, galvanize sac başta olmak üzere birçok yapı malzemesine ulaşmak mümkün olmuş ve bunlar uzak çevrelerden temin edilmeye başlanmıştır. Konutlarda çağın gerektirdiği tuvalet, banyo, mutfak gibi kısımlar evin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve oda sayısı da ailenin ihtiyaçlarına cevap verecek sayıda tutulmuştur (Şekil 2.27). Bu tip meskenlerde kötü koku nedeniyle başta hayvan barınağı olmak üzere eklentiler mümkün olduğu kadar evin uzağında inşa edilmiştir. Sahada son zamanlarda betonarme konutların sayısının artışında kütle hareketlerine maruz kalan yerleşmelerin yer değiştirmesinin de önemli etkisi olmuştur. Heyelan olayları sonucu yer değiştiren Gölcük köyü ve Sugözü köyü Kuzulu

222

mahallesinde devlet tarafından yaptırılan modern konutlar tamamen çağdaş malzemeyle inşa edilmişlerdir. Çoğunluğu iki katlı olarak yapılan bu meskenlerin alt katları depo, üst katları da konut olarak tasarlanmıştır. Hayvancılık ekonomisinin bir gereği olarak alt katlar genellikle hayvan barınağı ya da samanlık olarak kullanılmaktadır. Ancak nüfusu fazla olan ailelerden bazıları alt katı da ihtiyaca uygun bir şekilde bölmelere ayırıp konut olarak kullanmaktadır. Üst katlar ise standart olarak inşa edilmiş olup, üç oda, mutfak, banyo, tuvalet ve salondan oluşmakta ve geleneksel meskenlere göre hem daha dayanıklı hem de daha ferah bir ortam sunmaktadır.

Şekil 2.27. Kadife köyünde tek katlı bir konut planı. Köylerin ekonomik yönden tamamlayıcısı durumundaki yaylalarda son yıllarda modern konutların inşa edildiği görülmektedir. Geleneksel yayla evlerinin yanında rekreasyon amacıyla yaz tatilini ilçede geçirmek için gelen gurbetçi aileler kendi zevklerine uygun evler yapmakta ve iç düzenini de çağın gereklerine uygun bir şekilde düzenlemektedirler. Koyulhisar kasabasına bağlı Eğriçimen yaylasıyla Boyalı ve

223

Ortaseki köylerine ait Sarıçiçek yaylasında son yıllarda başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde yaşayan ailelerin bir kısmı, yazın birkaç ayını buradaki çağdaş konutlarda geçirmektedirler. Yörede kır ekonomisinin bir gereği olarak konutun bitişiğine veya biraz uzağına yürütülen ekonomik faaliyetin çeşidine göre çeşitli eklentiler yapılmıştır. Hayvan barınağı, samanlık, odunluk, tezeklik, depo ve kümes başlıca eklentileri meydana getirmektedir (Fotoğraf 2.42).

Fotoğraf 2.42. Bölgede iki katlı olarak inşa edilen meskenlerin alt katları genellikle hayvan barınağı olarak kullanılmaktadır (Fotoğraf Kavacık köyünden alınmıştır). Daha önce de ifade edildiği gibi; topoğrafyanın engebeli bir yapıya sahip olması tarım alanlarının sınırlı olmasına ve hayvancılık faaliyetlerinin ön plana çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenle hayvan barınağı ve samanlık gibi eklentiler hemen bütün meskenlerin ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayvan barınağının içinde buzağıların ya da kuzuların konulduğu bölüm genellikle ahşap malzeme ile ayrılmıştır. Özellikle kış aylarında hayvanların su içtikleri taştan kurunlar genellikle kapıya yakın bir yerde duvarın kenarında yer almaktadır. Yine hayvan barınağının bir köşesinde kümes hayvanlarının konulduğu kısım bulunur. Ancak bazı yerleşmelerde bu bölüm hayvan barınağının dışında yer almaktadır. Kış aylarında hayvanların don ve buzlanmadan dolayı düşme tehlikesinin olması ahırlarda sulanmasını adeta bir zorunluluk haline getirmektedir. Samanlıklar kış koşulları da düşünülerek hayvan

224

barınaklarına bitişik veya yakınında inşa edilmektedir. Ancak iki katlı ahşap meskenlerde alt kat hayvan barınağı olarak kullanılırken samanlık yangın tehlikesi de dikkate alınarak uzakta inşa edilmiştir (Fotoğraf 2.43). Sahadaki bazı köylerde köy içerisinde arsa bulma sorunu ve kötü kokudan dolayı hayvan barınağı ve samanlıklar köyün dışında uygun bir yerde inşa edilmiştir.

Fotoğraf 2.43. Ahşap malzemenin yaygın olarak kullanıldığı meskenlerde samanlık yangın tehlikesi nedeniyle evin uzağına yapılmıştır (Fotoğraf Ballıca köyünden alınmıştır). Hayvancılık faaliyetleri ile ekip-biçme ve ekip-dikme faaliyetlerinin bir arada sürdürüldüğü yerleşmelerde, tarım aletlerine yönelik yapılan garaj, tarımsal ürünlerin konduğu depo ve ambarlar meskenlerin diğer eklentileridir. Buğday, arpa gibi tahıl ürünlerinin depolandığı ambarların büyüklüğü, ailenin tarımsal üretimine göre değişebilmektedir. İğdir dağı çevresindeki orman sahalarına yakın olan köylerde kışlık yakacak odun ihtiyacı, kontrollü olarak çevredeki orman alanlarından karşılanmaktadır. Kesilen odunun saklanması için evin yanı başına üstü kapalı çoğunlukla eğreti tarzda bir odunluk yapılmıştır. Yakacak odun temininin güç olduğu Kösedağ eteklerinde yer alan orman alanlarına uzak orman dışı köylerde ise, yakacak olarak hayvan gübresinin kurutulmasıyla elde edilen tezek kullanılmaktadır. Bu yerleşmelerde tezeklik veya tezek damı evin bir eklentisi olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak son yıllarda köylerde de artık kömür kullanılmaya başlanması ile tezeklik ve odunluk gibi eklentilerde kömürler

225

muhafaza edilmektedir. Orman alanlarının geniş yer kapladığı İğdir dağı çevresindeki yerleşmelerde zengin floraya bağlı olarak arıcılık faaliyetleri yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Arı kovanları için ahşap tahtaların üst üste birleştirilmesiyle oluşturulmuş arı damları bu yerleşmelerde evin eklentileri arasına katılmaktadır. Üzeri galvanize sac ile örtülmüş bu yapılar kış aylarında arı kovanlarını muhafaza etmek üzere inşa edilmiş olup, muhtelif bir yönünde küçük bir pencere yer almaktadır (Fotoğraf 2.44).

Fotoğraf 2.44. Kavacık köyü yakınlarında kış aylarında arı kovanlarının saklandığı ahşap kulübe. Araştırma sahasında yapmış olduğumuz gözlemlere göre, son yıllarda yapılan meskenlerde çağdaş yapı gereçlerinin kullanım oranının arttığı görülmektedir. Gerek yurt içine gerekse yurt dışına göç eden nüfusun gelir seviyesiyle beraber bilgi ve görgüsü de artmış, yeni yapılan konutlara göç ettiği bölgedeki mesken kültürünü de katarak hem yapı teknikleri konusunda hem de mesken planlarında önemli değişiklikler olmuştur. Bunun sonucunda en uzak yerleşmelerde bile çağın koşullarına uygun meskenler ortaya çıkmıştır. Gerçekten de ilçe dışına göç eden nüfusun bir kısmı yaz aylarında tatilini memleketinde geçirmek için köyüne, mahallesine veya yaylasına çağdaş konutlar inşa etmektedirler. Yazlık konut olarak tasarlanan bu meskenlerde eklentiler olmayıp, konutlar genellikle bir bahçe içerisinde yer almaktadır. Çağdaş yaşamın gerektirdiği donanıma sahip olan bu konutların iç dizaynı da ailelerin

226

zevklerine göre tasarlanmıştır (Fotoğraf 2.45).

Fotoğraf 2.45. Sugözü köyünde çağdaş bir mesken

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. EKONOMİK COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ 3.1. TARIM 3.1.1. Genel Bakış Ülkemiz bir orta kuşak memleketi olup, uygun iklim ve tarımsal koşullar sayesinde geçmişten günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu eski yerleşim ve tarım bölgesi, aynı zamanda birçok tarım ürününün beşiğidir. Bazı meyve ağaçları ve tahıl türlerinin Anadolu’dan dünyanın diğer kısımlarına yayıldığı yapılan çalışmalarla ortaya çıkarılmıştır.346 Yerleşme tarihi çok eskilere dayanan Koyulhisar’ın eskiden beri temel ekonomik faaliyetleri ekip-biçme, ekip-dikme ve hayvancılıktır. Bölgeyi gezen Şemseddin Sami, Koyulhisar’dan buğday, arpa vs. hububat ürünleri dut, elma, üzüm, armut, vişne, kiraz, zerdali, erik vs. meyveler ve çeşitli sebzeler ile koyun, keçi, sığır vs. hayvanların yetiştirildiği arazisi dağlık ve yüksek, ormanları çok ve meraları güzel bir yer olarak söz etmektedir.347 Kuşkusuz bu durumun ortaya çıkmasında doğal çevre koşulları büyük rol oynamıştır. Sahada eğim değerleri yüksek ve ekip biçilebilecek topraklar sınırlı olduğu halde; tarım dışı faaliyetlerin gelişmemiş olması yine de bu faaliyetlerin ön planda olmasına neden olmuştur. Bununla beraber özellikle Sisorta yöresindeki köylerin geçiminde ormancılık önemli bir yer tutmaktadır. Araştırma sahamızda tarımsal faaliyetlerin çeşitliliği topoğrafya, iklim, su kaynakları ve toprak özelliklerinin etkisindedir. Dağlık alanların geniş yer kaplaması tarım yapabilecek toprakları sınırlamıştır. Bu nedenle tarımsal faaliyetler akarsu vadileri ve sırt kesimlerdeki sınırlı düzlüklerde gelişebilmiştir. Topoğrafyanın parçalı ve eğim değerlerinin yüksek oluşu, aynı zamanda çağdaş tarım aletlerinin kullanılmasını da güçleştirmektedir. Nitekim 2008 yılı itibariyle araştırma sahasında sadece 275 adet traktör bulunmaktaydı. Traktör sayısı ile ekilebilir arazi miktarlarını oranladığımız zaman 1000 ha. tarım arazisine 16.3 traktörün düştüğü görülmektedir. Oysa aynı yıl ilçenin bağlı bulunduğu Sivas ili genelinde 1000 ha tarım arazisine 32.5, ülkemiz genelinde ise 43.7 traktör düşmekteydi.348 Karadeniz iklimi ile karasal iklim arasında kalan saha bir geçiş bölgesidir.

346 Süha Göney., Türkiye Ziraatının Coğrafi Esasları, İstanbul Üniv. Yayın No:2600, Coğrafya Bölümü Yayın No:110, İstanbul 1987,, s.11. 347 Şemseddin Sami, 1893, Age., s.3787. 348 TÜİK 2008 yılı verilerinden hesaplanmıştır.

228

Alçak kesimlerinde yıllık yağış miktarının 380 mm’yi ancak bulduğu ilçede, genellikle tahıl tarımı hakimdir. İlçe genelindeki toplam tarım arazilerinin sadece 1700 hektarında (% 10.1) geleneksel yöntemlerle sulama yapılabilmektedir. Geriye kalan 12500 hektarında ise kuru tarım yapılmaktadır. Her yıl yaklaşık 6000 hektar (kuru tarım alanlarının % 48’i) arazinin nadasa bırakıldığı dikkat çekmektedir. Ayrıca kumlu, killi, beyaz ve kırmızı renkteki topraklara sahip bu tarım alanlarında toprağın derinliği az, su tutma kapasitesi zayıf, su geçirgenliği fazla ve bitki besin maddeleri oranının zayıf oluşu tarımda sulama ve gübrelemeyi zorunlu hale getirmektedir. Bununla beraber vadi içlerindeki verimli alüvyal topraklar tarım yönünden oldukça zengindir. Buralarda bağ, bahçe ve sebzecilik öncelikli tarımsal faaliyetler olarak ön plana geçmektedir. Bu bağlamda Kelkit vadisinde yer alan köyler meyve ve sebzeciliğe uygun tarım alanlarına sahiptir.

3.1.2. Araziden Yararlanma Durumu Toprağın yararlanılma sınıflaması; onun fiziksel, kimyasal, biyolojik ve morfolojik özellikleri dikkate alınarak yapılmaktadır.349 Bunun yanında toprağın bulunduğu yerdeki kalınlığı, eğimi, drenaj koşulları ve sulama durumu da tarımsal değerini belirlemesi bakımından önemli kriterlerdir. Bu koşullar altında gelişen sahadaki tarım alanları verimlilik durumu esasına göre sekiz sınıfa ayrılmaktadır (Tablo 3.1). Tablo 3.1. Koyulhisar’da tarım alanlarının verimlilik sınıflarına göre dağılımı (2007). Arazi Kabiliyet Sınıfı Yüzölçümü (Ha) %’si

I. Sınıf Arazi 95 0.1 II. Sınıf Arazi 3.122 3.3 III. Sınıf Arazi 4.541 4.8 IV. Sınıf Arazi 5.487 5.8 V. Sınıf Arazi - - VI. Sınıf Arazi 18.447 19.5 VII. Sınıf Arazi 62.152 65.7 VIII. Sınıf Arazi 756 0.8 Toplam 94.600 100.0 Kaynak: Köy Hizmetleri Sivas İl Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Araştırma sahasında tarımsal değeri en yüksek olan I. ve II. sınıf arazilerin toplamı 3217 ha. kadardır. Bu grupta bulunan araziler, ilçe yüzölçümünün sadece %

349 Toprak Su Genel Müdürlüğü, 1985, Agr., s.107.

229

3.4’ünü oluşturmaktadır. Tarımsal üretim bakımından oldukça elverişli, kolay işlenebilen, organik maddece zengin ve eğim değerleri az olan bu topraklar üzerinde sebze-meyve ve tahıl tarımı yapılmaktadır. Bu arazilere Kelkit Çayı ve ona karışan derelerin taşkın sahaları ile sırt bölgelerdeki hafif eğimli alanlarda rastlanmaktadır. Tarımsal faaliyetler için nispeten elverişli olan III. ve IV. sınıf araziler, sahada 13245 ha (% 10.6) kadardır. Toprak derinliğinin az, eğim değerlerinin % 6-20 arasında olduğu bu alanlar yer yer erozyon tehdidi altındadır. Erozyonun etkisini en aza indirmek için toprağın eğime dik sürülmesi ve teraslama yapılması gerekmektedir. Nem isteği daha az olan arpa ve çavdar gibi tarım ürünlerinin yetiştirildiği bu tarımsal alanlarda kuru tarım yöntemleri uygulanmaktadır. Bu tür araziler Kelkit Çayı’na bakan dağlık sahaların az eğimli yamaçları ile aşınım yüzeyleri üzerinde yer almaktadır. VI. sınıf araziler, saha yüzölçümünün % 19.5’lik bir kısmını (18447 ha) oluşturmaktadır. Eğim değerlerinin nispeten arttığı (% 12’nin üzerinde olduğu) bu araziler tarımsal faaliyetler açısından elverişli değildir. Yörede bu arazilerin yaklaşık 1500 ha.’lık kısmında tahıl tarımı yapılmaktadır. Bu tür arazilerin en büyük sorunu; toprağın sığ ve taşlık bir yapıya sahip olmasıdır. Bitki örtüsünün cılız olduğu bu topraklarda mevcut yapı korunmalı, orman ve çayır örtüsünün tahribi önlenmelidir. Bu araziler, sahada Kösedağ ve İğdir dağının Kelkit vadisine bakan yamaçlarında görülmektedir. Araştırma sahası arazilerinin % 65.7’sini oluşturan VII. sınıf araziler, 62.152 ha.’lık bir alan kaplamaktadır. Eğim değerlerinin yüksek olduğu (yer yer % 30’un üzerine çıkmaktadır), şiddetli erozyona bağlı olarak ana kayanın çoğu yerde yüzeye çıktığı ve taşlılık oranının arttığı bu araziler, sahada geniş bir yayılış alanına sahiptir. İğdir ve Kösedağ kütleleri üzerindeki bu sahalar, yörede daha çok mera alanı olarak değerlendirilmektedir. Hayvancılık faaliyetlerine bağlı olarak bilinçsiz ve aşırı otlatmanın yapıldığı bu alanlarda toprak direncini kaybederek erozyonu hızlandırmaktadır. Erozyonun etkisini en aza indirmek için doğal dengenin korunması ve dönüşümlü olarak otlatma yapılması gerekmektedir. Ayrıca çeşitli nedenlerle yok edilen orman örtüsünün yerine ağaçlandırma yapılmalıdır. I. sınıf arazilerden sonra en az yer kaplayan VIII. sınıf araziler, sadece % 0.8’lik (756 ha) bir kısmı oluşturmaktadır. Kayalık ve çıplak alanlardan oluşan bu sahalar tarımsal açıdan hiçbir anlam ifade etmemektedir.

230

Genel arazi kullanılışı ele alındığında; yaklaşık 94600 hektar olan çalışma sahamızda ekilebilir arazi miktarı 16850 (% 17.8) hektardır. Ekili-dikili arazilerin 12500 hektarında kuru tarım, 1700 hektarında sulamalı tarım, 2650 hektarında da bağ-bahçe tarımı yapılmaktadır. İlçe arazisinin geriye kalan kısmı 10327 (% 10.9) hektar çayır ve otlak, 29574 (% 31.3) hektar orman, 11100 (% 11.7) hektar çalı-funda, 3526 (% 3.7) hektar yerleşim yeri, 550 (% 0.6) hektar sazlık-bataklık, 6100 (% 6.4) hektar ırmak yatakları ve kıyı kumulları, 16573 (% 17.6) hektar çıplak kayalıklardan oluşmaktadır350 (Tablo 3.2 ve Şekil 3.1). Tablo 3.2. Koyulhisar ilçesi arazilerinin kullanılış durumu (2008) Yararlanma Şekli Yüzölçümü (ha) %’si

Ekili-Dikili Alanlar 16850 17.8 Sulu Tarım 1700 1.8 Kuru Tarım 12500 13.2 Bağ-bahçe Tarımı 2650 2.8 Çayır ve Mera Alanları 10327 10.9 Yerleşim Alanları 3526 3.7 Orman-Fundalık 40674 42.9 Tarım Dışı Alanlar 23223 24.6 Toplam 94600 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü ve Sivas Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir.

Şekil 3.1. Koyulhisar ilçesi arazilerinin kullanılış durumu. Koyulhisar ilçesinde en fazla kullanım alanına sahip orman ve fundalık arazilerin toplamı 40674 ha.’dır. İlçe yüzölçümünün yaklaşık % 43’ünü oluşturan bu

350 Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden hesaplanmıştır (2008).

231

araziler, İğdir dağı çevresinde ve Kösedağ üzerinde yer almaktadır. Ormanlık arazilerin yaklaşık % 65’lik (26367 ha.) bir kısmını barındıran İğdir dağının kuzey yamaçları nemli Karadeniz ormanlarıyla kaplıdır. Başta sarıçam, meşe, göknar, gürgen, kestane ve kayın gibi türlerin olduğu bu ormanlar ilçenin en geniş ve gür orman örtüsünü oluşturmaktadır. Sahada yoğun olarak sürdürülen ormancılık faaliyetleri sonucunda bazı kesimlerde antropojen faktörlerin etkisi hissedilir derecede görülmektedir. Nitekim Kösedağ çevresindeki ormanlar, başta tarım arazisi açma ve yakacak-yapacak odun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla geçmişten günümüze kadar yoğun tahrip sonucu azalmış, bazı yerlerde ise ortadan kalkmıştır. Araştırma sahasında çayır ve mera arazileri 10327 ha. olup, toplam arazilerin % 10.9’unu meydana getirmektedir. Kösedağ ve İğdir dağı üzerindeki orman üst sınırından sonra başlayan çayırlar, bütün yaz yeşil kalabilen ot topluluklarını barındırmaktadır. Hayvancılık faaliyetleri için büyük önem taşıyan bu sahalar, yaz aylarında yaylacılık faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı alanlardır. Yörede İğdir dağı üzerinde orman içindeki vadi düzlüklerinde veya yamaçlarda orman örtüsünün ortadan kaldırılması sonucunda oluşan çayır alanlarına da rastlanmaktadır. Hatta bu kesimdeki yaylaların bazıları (Eğriçimen yaylası gibi) bu şekilde ortaya çıkmıştır. Kösedağ’ın etek kısımları ile orman örtüsünün tahrip edildiği kesimlerdeki step toplulukları mera alanı olarak değerlendirilmektedir. Çayır örtüsüne göre daha cılız bitki topluluklarından oluşan meralar genellikle köy yerleşmelerine daha yakın olup, özellikle bahar aylarında otlatma faaliyeti yapılmaktadır. Ancak yaylaya çıkmayan bazı aileler hayvanlarını bütün yaz boyunca bu mera alanlarında otlatmaktadırlar. Yörede ürün getirmeyen tarım dışı araziler 23223 ha. kadardır. Eğim değerlerinin yüksek olduğu yerlerde görülen çıplak kayalıklar, 16573 (% 71.4) ha. ile bu grup içerisinde en fazla alanı kaplamaktadır. Bunun dışında 6100 ha. dere yatakları ve kıyı kumulları, 550 ha. sazlık-bataklık alanlar ve 3526 ha arazi de yollar ve yerleşim alanı olarak kullanılmaktadır. Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü verilerine göre araştırma sahasında ekili- dikili alanlar toplam yüzölçümünün % 17.8’lik (16850 ha.) bir kısmını oluşturmaktadır (Tablo 3.3). Bu oran 2008 yılında ilçenin bağlı bulunduğu Sivas ilinde % 19.4, ülkemiz genelinde ise 30.1 kadardı.351 Bu arazilerin 12500 hektarında kuru tarım, 2650

351 TÜİK, 2008 yılı tarım alanları istatistiklerinden derlenmiştir.

232

hektarında bağ-bahçe tarımı yapılmaktadır. Sulanabilen araziler ise sadece 1700 ha. olup, toplam arazilerin % 1.8’lik kısmı meydana getirmektedir. Sahanın su kaynakları bakımından zengin olmasına rağmen sulanabilen arazilerin azlığı, akarsuların derin vadiler içinde akmaları, tarım alanlarının parçalı ve genellikle sırt yüzeyleri üzerinde yer almasıyla açıklanabilir. Tarım alanlarının % 57.6’sında (9700 ha.) tahıl tarımı yapılırken, % 28.9’u (4833 ha.) nadas alanı, geriye kalan % 13.5’lik (2317 ha.) kısmı ise başta yem bitkileri olmak üzere, çeşitli meyve ve sebze türleri, baklagiller ve endüstri bitkileri için ayrılmıştır. Tablo 3.3. Koyulhisar ve çevresinde tarım alanlarının kullanım durumu (2008). Kullanım Durumu Yüzölçümü (ha) %’si

Tahıllar 9700 57.6 Endüstriyel Bitkiler 35 0.2 Yem Bitkileri 1104 6.4 Baklagiller 50 0.3 Bağ, Meyve ve Sebzeler 1128 6.6 Nadas Alanları 4833 28.9 Toplam 16850 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Nadas arazileri dışındaki toplam 12017 ha. alanda tarımı en fazla yapılan ürünler içinde buğday ve arpa başta gelmektedir. Yörenin yağış rejimine uygun olan (ilkbahar yağışları) bu ürünlerin genellikle kuru tarım alanlarında ekimi yapılmaktadır. Bu sahaların büyük bir kısmı, Kösedağ’ın Kelkit ırmağına bakan kuzey yamacı üzerindeki aşınım yüzeyleri üzerinde yer almaktadır. Yükseklere doğru sıcaklığın azalmasına bağlı olarak bitkilerin yetişme devresi kısalmaktadır. Bu nedenle yükseltinin az olduğu yerlerde yoğunluk kazanan buğday tarımı, yükseklere doğru yerini sıcaklık isteği daha az olan arpaya bırakmaktadır. Ayrıca dağlık kesimlerde arpa tarımının ön planda olmasında, kuşkusuz bu alanlarda yapılan hayvancılık faaliyetlerinin de rolü büyüktür. Çünkü ilçe genelinde yetiştirilen arpanın büyük bir kısmı hayvan yemi olarak tüketilmektedir. Sahada sulanabilen arazilerin az olması su ihtiyacı fazla olan kültür bitkilerinin alanını sınırlamıştır. Sulanabilen arazilerde 2008’de şekerpancarı (35 ha.), baklagiller (50 ha.) ve çeşitli sebzelerin (260 ha.) ve yem bitkileri yetiştirilmektedir. Bu araziler başta Kelkit vadisi olmak üzere sahadaki akarsuların vadi tabanlarında yer almaktadır.

3.1.3. Parsel Büyüklüğü ve Mülkiyet Durumu Araştırma sahasındaki tarım alanları yeryüzü şekilleri ve miras yoluyla

233

bölünmeden dolayı çok küçük parsellere ayrılmıştır. Bu bölünmede şüphesiz çevrede eğim değerlerinin yüksek oluşu ve parçalı topoğrafyanın da etkisi büyüktür. Gerçektende doğal çevre koşullarının bu olumsuz durumu tarım aletlerinin kullanımını da sınırlandırmıştır. Bu nedenle tarım arazilerinin yapısı modern tarım yöntemlerinin uygulanmasını engellemektedir. Sahada 2005 yılında başlayan ihale sistemli kadastro çalışmaları 2008 yılında tamamlanmıştır. Kadastro sonucu oluşturulan tapular Suşehri Kadastro Müdürlüğü tarafından ilgililerine verilmeye başlanmıştır. Kadastro verilerine dayanarak yapmış olduğumuz hesaplamalara göre; ortalama parsel büyüklüğü 4 dekar kadardır. Parsel büyüklükleri yerleşmelere göre farklılık göstermektedir. Nitekim eğimli arazilerde kurulmuş köylerde parsel büyüklüğü azalırken, aşınım yüzeyleri üzerindeki düz alanlarda kurulmuş köylerde artmaktadır. Örneğin Kösedağ’ın kuzey yamaçlarındaki düzlüklerde kurulmuş Akseki köyünde parsel büyüklüğü 19.4 iken, İğdir dağının güney yamacında eğimli bir alanda kurulmuş Kalebaşı köyünde 1.6’ya düşmektedir (Tablo 3.4). Tablo 3.4. Araştırma sahasındaki yerleşmelerde parsel sayısı ve ortalama parsel büyüklüğü (da, 2009). Yerleşme Tar. Arz. Par. Say. Par. Büy. Yerleşme Tar. Arz. Par. Say. Par. Büy. Koyulhisar 23241 9311 2.5 Ortaseki 9256 3355 2.8 Akseki 22373 1151 19.4 Sarıharman 8629 1274 6.8 Aydınlar 13747 2669 5.2 Sarıkaya 3010 1787 1.7 Bahçeköy 6713 3435 2.0 Sugözü 7163 3669 2.0 Boyalı 6017 3271 1.8 Sütlüce 5286 1055 5.0 Bozkuş 1592 534 3.0 Taşpınar 5211 771 6.8 Çaylı 3984 1827 2.2 Yağcılar 2467 794 3.1 Çiçeközü 7160 750 9.5 Yalnıztepe 6111 2432 2.5 Çukuroba 8159 1652 4.9 Yeniaslan 4492 874 5.1 Değirmentaş 2517 561 4.5 Yeşilyurt 2932 1177 2.5 Dilekli 10770 1603 6.7 Yolüstü 8239 609 13.5 Ekinözü 4510 399 11.3 Ortaköy 8715 1667 5.2 Gökdere 7188 1951 3.7 Aksu 28401 2041 13.9 Gölcük 6039 1805 3.3 Ballıca 4509 2749 1.6 Günışık 4696 438 10.7 Çandır 6969 3107 2.2 Hacıilyas 1585 514 3.0 Gümüşlü 2376 1136 2.0 İkizyaka 11019 668 16.5 Güzelyurt 9919 1652 6.0 İskenderşeyh 2772 680 4.0 Kavacık 3182 680 4.7 Kadife 5295 2269 2.3 Kızılelma 17667 3015 5.9 Kalebaşı 3056 1856 1.6 Kurşunlu 1503 453 3.3 Karaçam 5867 1395 4.2 Küplüce 1193 382 3.1 Kayaören 2723 1353 2.0 Yenice 10124 1094 9.3 Kılıçpınarı 4737 1541 3.0 Toplam 315954 77406 4.0 Kaynak: Koyulhisar Kadastro Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Tarım arazileri, parsel sayıları ve parsel büyüklüğünü gösteren tablo

234

incelendiğinde; ortalama parsel büyüklüğü fazla olan yerleşmelerin aynı zamanda tarım arazisinin de fazla olduğu dikkati çeker. Tarım arazileri fazla olan Akseki (22373 da), Aksu (28401 da), İkizyaka (11019 da) ve Yenice (10124 da) gibi köyleri diğer köylere göre nispeten geniş arazilere sahiptirler. Bununla beraber tarım arazisi az olan Günışık (4696 da), Ekinözü (4510 da), Çiçeközü (7160 da) ve Yolüstü (8239 da) gibi bazı köylerde parsel sayısı da az olduğundan ortalama parsel büyüklüğü artmıştır. Kayaören (2.0 da), Kalebaşı (1.6), Hacıilyas (3.0 da), Çaylı (2.2 da), Sarıkaya (1.7 da), Yağcılar (3.1 da), Küplüce (3.1 da), Kurşunlu (3.3 da) Gümüşlü (2.0 da), Yeşilyurt (2.5 da) gibi köylerde parsel sayısı az olmasına rağmen tarım arazilerinin azlığı ortalama parsel büyüklüğünü düşürmüştür.

3.1.4. Koyulhisar’da Tarımın Doğal Çevre Özellikleri Herhangi bir bölgedeki tarımsal faaliyetlerle doğal ve beşeri çevre özellikleri arasında paralellik vardır. Tarımda uygulanan çağdaş yöntemler verimsiz ve az ürün alınan tarım bölgelerini, çok daha verimli ve fazla ürün alınan sahalar durumuna getirebilir.352 Ancak ülkemizde tarımsal faaliyetlerin büyük bir kısmı teknolojik gelişmelere rağmen halen daha doğal çevre koşullarının etkisi altındadır. Çalışma sahasında tarımsal hayatı şekillendiren doğal çevre unsurları; iklim, yeryüzü şekilleri, toprak ve hidrografik özelliklerdir. Bunlardan iklim özellikleri ilçe genelindeki tarımsal faaliyetlerin karakterini belirleyen en önemli etmendir. Sahada yıllık sıcaklık ortalamasının 3-11 ˚C arasında olması sıcaklık isteği fazla olan kültür bitkilerinin yetişmesini engellemektedir. Çünkü sıcaklık koşulları kültür bitkilerinin vejetasyon süresi içerisinde almaları gereken toplam enerji olan toplam sıcaklık ya da toplam kaloriyi353 karşılamaya yetmez. Bu nedenle toplam kalori isteği daha az olan ürünler zorunlu olarak tercih edilmektedir. Yörede yağış miktarı ve rejim özellikleri de yetiştirilen ürünlerin çeşitliliğini sınırlandırmaktadır. Maksimum yağışların ilkbaharda düşmesi ve yaz aylarında belirgin bir kuraklığının görülmesi tarımda sulama ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bütün bu iklim özellikleri sahaya en iyi uyum sağlamış, yetişme döneminde bol su isteyen hasat döneminde ise sıcaklık isteği fazla tahılların yaygın olmasına neden olmuştur. Ayrıca iklim elemanlarında görülen ekstrem koşullar zaman

352 Hayati Doğanay., Türkiye Ekonomik Coğrafyası, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya, 1998, s.71. 353 İhsan Bulut., Genel Tarım Bilgileri ve Tarımın Coğrafi Esasları (Ziraat Coğrafyası), Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara 2006, s.8.

235

zaman tarım hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun yanında geleneksel hayvancılık faaliyetleri de iklim koşullarından bağımsız olarak düşünülemez. Sıcaklık ve yağışlar mera ve otlakların verimini belirlemektedir. Nitekim yağışların bol olduğu dönemlerde gür otlaklar hayvancılık için ideal bir ortam oluştururken, buna karşılık kurak dönemlerde otların erken kurumasına neden olarak verimi düşürmektedir. Tarımsal faaliyetler ile yeryüzü şekilleri arasında yakın bir ilgi vardır. Yeryüzü şekilleri yükselti, eğim, bakı ve depresyon alanları olmak üzere çeşitli özellikleriyle tarım için olumlu ya da olumsuz etkide bulunmaktadır.354 Ülkemizdeki her çeşit ekonomik faaliyetler, bilhassa tarımsal faaliyetler, her şeyden önce mutlak yükseltinin etkisi altındadır.355 Gerçekten de yükseltiye bağlı olarak tarımsal faaliyetler giderek güçleşmekte, belli bir yükseltiden sonra ise ekip-biçme faaliyeti ortadan kalkmaktadır. Eğim değerleri çalışma sahamızda tarım arazilerinin parçalı ve dağınık olmasının yanı sıra arazi yetersizliğini de beraberinde getirmiştir. Bu nedenle tarıma uygun olmayan eğimli yamaçlardaki mera alanlarının işlenmesi tarım topraklarının dış süreçler tarafından taşınmasına neden olmaktadır. Ayrıca daha öncede ifade edildiği üzere, yörenin litolojik yapısı da göz önüne alındığında yamaç dengesinin bozulması ile sahada zaman zaman heyelanlar meydana gelmektedir. Bu sahaların doğal dengesi mümkün olduğu kadar korunmalı ve teraslama yoluyla tarım yapılmalıdır. Tarımsal etkinliklerin en temel ekonomik kaynağı ve taşınmaz sermayesi olan toprağın; yapısı, eleman boyutları, reaksiyonu ve humus oranı oldukça önemlidir.356 Bir bölgedeki toprak özellikleri de tarımsal faaliyetlerin şeklini ve verimini önemli ölçüde değiştirmektedir. Nitekim tarımsal açıdan en verimli toprakları oluşturan taşınmış topraklar, çalışma bölgesinde akarsu vadilerindeki taşkın sahalarında yer almaktadır. Humus bakımından zengin olan bu topraklar üzerinde sebze ve meyvecilik yapılmaktadır. Dağlık sahalarda ve eğimli yamaçlarda ise toprak örtüsü oldukça zayıf olup, toprağın tarımsal değeri daha düşüktür. Sahada, toprağın işlenmeye başladığı dönemlerden günümüze kadar insanın kültürel değişim ve gelişimiyle beraber tarımsal faaliyetlerin de önemli ölçüde değiştiği dikkati çekmektedir. Ancak bu durumun doğal peyzajın korunmasında bir takım sorunları da beraberinde getirdiği görülmektedir. Nitekim sahadaki bazı tarım arazileri

354 Bulut, 2006, Age., s.4. 355 Tanoğlu, 1947, Agm., s.37-42. Göney, 1987, Age., s.40-42. 356 Hayati Doğanay., Ekonomik Coğrafya 3: Ziraat Coğrafyası, Aktif Yayınevi, Erzurum 2007, s.34.

236

orman ya da mera alanlarının ortadan kaldırılmasıyla oluşturulmuştur. Bu durumu ortaya çıkaran kuşkusuz nüfus artışıdır. Tarım arazilerinin artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmesi, yer yer eğim değerleri yüksek ve erozyon tehdidi altındaki yamaçların bile tarıma açılmasına neden olmuştur.

3.1.5. Yetiştirilen Başlıca Tarım Ürünleri 3.1.5.1. Tahıl Tarımı Nüfusunun beslenmesinde temel gıda maddesini oluşturan tahıllar dünyada ve ülkemizde geniş ekim alanlarına sahiptir. Tarım kültürüne en erken kazandırılmış olan tahılların bu kadar yaygın olmasında çeşitli faktörler etkilidir. Zengin tür çeşitliliği sayesinde farklı iklim özelliklerine kolaylıkla uyumu, insanın günlük kalori ihtiyacının yarıdan fazlasını sağlamaları, makineli tarımın en kolay uygulandığı tarım etkinliği olmasının yanı sıra aynı zamanda sanayide önemli birer hammadde olmaları diğer kültür bitkilerine göre tahıllara birtakım üstünlükler kazandırmıştır.357 Ayrıca bu ürünlerin hayvan yemi olarak kullanılmasının da bu tarıma ayrılan sahaların genişlemesinde önemli bir rolü vardır. Bu nedenle ülkemiz genelinde olduğu gibi araştırma sahamızda da kültür bitkileri içerisinde en fazla ekimi yapılan tahıllardır. Nitekim az önce de ifade edildiği üzere, 16850 ha.’lık tarım alanlarının % 57.6’ı (9700 ha.) tahıl tarımına ayrılmıştır. Yörede Kösedağ kütlesi ile İğdir dağının Kelkit vadisine bakan yamaçları üzerindeki aşınım yüzeyleri başlıca üretim sahalarını oluşturmaktadır. Çalışma sahasının iklim koşullarında en kolay yetiştirilen tahılların gerek ekim alanlarında gerekse üretiminde yıldan yıla farklılıklar görüldüğü dikkati çekmektedir. Bilindiği gibi, bu bitkiler yetişme döneminde bol yağış, hasat döneminde ise sıcaklık isterler. Bu nedenle ilkbahar yağışlarının yeterli olduğu yıllarda üretim artmakta, buna karşılık kurak geçen yıllarda ise azalmaktadır. Tahıllar içerisinde en fazla üretimi yapılan bitki buğdaydır (Fotoğraf 3.1). Toplam tahıl üretim alanlarının % 40.9’u (5950 ha.) buğday tarımına ayrılmıştır. Buğdaydan sonra en fazla üretimi yapılan ürün arpadır. Sahadaki tahıla ayrılmış arazilerin % 25.7’sinde (3740 ha.) arpa yetiştirilmektedir. Mısır üretimine ayrılmış alan ise sadece 10 ha. (% 0.1) kadar olup, hayvan yemi olarak tüketilmektedir. Tahıl ekim alanlarının yaklaşık üçte birlik kısmı ise (4833 ha.) her yıl nadasa bırakılmaktadır

357 Doğanay, 2007, Age., s.96.

237

(Tablo 3.5).

Fotoğraf 3.1. Boyalı Köyü yakınlarında buğday tarlasından bir görünüm. Tablo 3.5. Araştırma sahasında tahıl ekim alanlarının dağılımı (2008). Ekilen Ürün Ekiliş Alanı (ha.) %’si

Buğday 5950 40.9 Arpa 3740 25.7 Mısır 10 0.1 Nadas Alanları 4833 33.3 Toplam 14533 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Yörede, hem kışlık hem de yazlık buğday ekilmektedir. Sıcaklık değerlerinin daha yüksek olduğu alçak kesimlerde yetiştirilen kışlık buğdayın ekimi eylül ya da ekim ayında yapılmaktadır. Sonbaharda ekimi yapılan buğday tanelerinin üstü kar örtüsüyle kaplanmaktadır. İlkbaharla beraber sıcaklık ve yağışın artmasıyla çimlenen buğday, genellikle temmuz ayında hasat edilmektedir. Kışlık buğdayın yanında don olayları ile kar yağışlarının erken başladığı yüksek kesimlerde az da olsa yazlık buğday da ekilmektedir. Yörede yazlık buğday Nisan ayında ekilir. Bu ayda ekilen buğday ilkbahar yağışlarıyla çimlenmekte ve genellikle Ağustos ayında hasat edilmektedir. Buğday tarlalarının ekilmesi, hasat edilmesi ve harman işlerinde traktörlerden yararlanılmaktadır. Eğim değerlerinin fazla olmadığı alanlarda biçer makinesi ile yapılan biçme işi, eğimli sahalarda tırpan ve orak ile yapılmaktadır. Hasat işlerinde ise

238

genellikle patozlar kullanılmaktadır. Ülkemiz genelinde olduğu gibi çalışma sahasında da buğday üretimi klimatik etmenlerin etkisindedir. Ekstansif koşullarda çoğunlukla kuru tarım şeklinde yapılan buğday tarımı, sulamanın olduğu sahalarda sebze ve meyvelerin tercih edilmesi nedeniyle yerini bu ürünlere bırakır. Sahada sulanabilen arazilerin az ve genellikle sebze tarımına ayrılmış olması, buğday tarımının kuru tarım arazilerinde yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle bazı yıllar görülen yağış oynaklığı ve beklenmedik kuraklıklar üretimde değişikliklere neden olmaktadır. Sahada 2008 yılında buğday üretimi 7233 ton kadardı (Tablo 3.6 ve Şekil 3.2). Dekara verim 175 kg. olup, aynı yıl Sivas ilinde 171 kg. ve ülkemiz genelinde ise 233358 kg. olarak gerçekleşmiştir. Bu verilere göre sahada dekar başına düşen üretim il geneline yakınken, ülkemiz ortalamasının altındadır. Ancak üretim miktarının yıldan yıla değişmesinde sadece klimatik koşullar etkili değildir. Bunun yanında nadas alanlarının değişmesi, başta gübreleme, tohum ıslahı ve zirai mücadele ilaçları gibi çağdaş tarım yöntemlerinin kullanımının da etkisi büyüktür. Tablo 3.6. Koyulhisar’da buğday tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı (1991-2008). Yıllar Ekilen alan (da.) Üretim (ton) Verim (kg/da.)

1991 52.770 7.038 134 1992 53210 7339 138 1993 53740 6495 121 1994 57000 5522 97 1995 56710 8197 145 1996 59710 9086 152 1997 58810 8934 152 1998 62170 8009 129 1999 55810 8776 157 2000 52580 9255 176 2001 52050 8752 168 2002 58230 9172 158 2003 55530 9414 170 2004 57710 9310 161 2005 58280 9303 160 2006 56160 8801 157 2007 48847 6307 129 2008 41349 7233 175 Kaynak: TÜİK bitkisel üretim istatistiklerinden derlenmiştir.

358 TÜİK verilerinden yararlanılmıştır.

239

Ton 10000 9000 8000 7000 6000 5000 4000 3000 2000 1000 0

1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Şekil 3.2. Koyulhisar’da buğday tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı. Araştırma sahasında buğday üretimi hemen bütün köylerde gerçekleşmektedir. Bu ürünün bu kadar yaygın olmasının en önemli nedeni; temel besin maddesi olmasından ileri gelmektedir. Nitekim daha çok geçim tipi tarımsal faaliyetlerin sürdürüldüğü sahada üretimin büyük bir kısmı, ailelerin ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak yapılmaktadır. İhtiyaç fazlası üretim başta kasabadaki un fabrikası olmak üzere yöre içinde pazarlanmaktadır. Yörede buğdaydan sonra ekim alanı ve üretim miktarı en fazla olan tahıl arpadır. Toplam tahıl alanlarının % 25.7’sini oluşturan arpanın, birim alandan elde edilen verimi buğdaya göre daha yüksektir. Nitekim tablolar karşılaştırıldığında arpanın birim alana veriminin 1991-2008 döneminde buğdaydan her zaman daha yüksek olduğu görülmektedir (Tablo 3.7 ve Şekil 3.3). Toprak ve iklim isteklerinin buğdaya göre fazla olmayışı, yetişme döneminin kısalığı, bu ürünün daha yüksek kesimlere kadar yetişme alanını genişletmiştir. Ayrıca yüksek kesimlerde nem ve sıcaklık koşullarının diğer ekip-biçme faaliyetlerini kısıtlaması kadar, bu bölgelerde hakim ekonomik faaliyetin hayvancılık olması ve arpanın hayvan yemi olarak tüketilmesinin de büyük rolü vardır. Bu sahalarda hasat edilen arpanın bir kısmı değirmenlerde öğütüldükten sonra (yörede buna kırma denmektedir) büyükbaş, geriye kalan kısmı ise herhangi bir işleme tabi tutulmadan küçükbaş hayvanların beslenmesinde kullanılmaktadır.

240

Tablo 3.7. Koyulhisar’da arpa tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı (1991-2008). Yıllar Ekilen alan (da.) Üretim (ton) Verim (kg/da.)

1991 30620 5536 181 1992 30000 5700 190 1993 30000 5084 169 1994 29820 3270 110 1995 29940 5283 176 1996 30230 5648 187 1997 28800 5219 181 1998 30460 4558 150 1999 28660 6338 221 2000 31500 6867 218 2001 29430 6053 206 2002 34760 6605 190 2003 35950 7764 216 2004 37710 8098 215 2005 37990 8242 217 2006 39000 7978 205 2007 17700 3009 170 2008 13480 2224 190 Kaynak: TÜİK bitkisel üretim istatistiklerinden derlenmiştir.

Ton 9000 8000 7000 6000 5000 4000 3000 2000 1000 0

1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Şekil 3.3. Koyulhisar’da arpa tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı Özellikle son yıllarda besi hayvancılığına bağlı olarak çalışma sahasında az da olsa silajlık mısır ekilmektedir. Aydınlar köyünde yaklaşık 10 ha. kadar alanda yıllık yaklaşık 400 ton mısır üretimi gerçekleşmektedir (Tablo 3.8 ve Şekil 3.4). Mısır tarımı sulama imkânlarının olduğu vadi tabanlarında yapılmaktadır. Ancak bu sahalarda mısır yerine genellikle sebze tarımı tercih edilmektedir. Bundan dolayı ekilen alanda ve

241

üretimde belirgin bir artış kaydedilmemiştir. Tablo 3.8. Koyulhisar’da mısır tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı (2004-2008). Yıllar Ekilen alan (da.) Üretim (ton) Verim (kg/da.) 2004 40 215 5375 2005 110 511 4645 2006 125 600 4800 2007 150 600 4000 2008 100 400 4000 Kaynak: TÜİK bitkisel üretim istatistiklerinden derlenmiştir.

Ton 700

600

500

400

300

200

100

0 2004 2005 2006 2007 2008

Şekil 3.4. Koyulhisar’da mısır tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre dağılımı.

3.1.5.2. Yem Bitkileri Araştırma sahamızda 2008 yılı itibariyle ekili-dikili arazilerin yaklaşık % 6.4’ünde (1104 ha.) yem bitkileri tarımı yapılmaktaydı. Ancak hayvancılık faaliyetleri için önemli olan çayır-mera arazilerini de ekleyecek olursak 11431 ha. arazinin yem bitkilerine ayrıldığı görülmektedir. Bu oran araştırma sahasının toplam yüzölçümünün % 12.1’ini oluşturmaktadır. Genellikle hayvancılığın temel ekonomik faaliyet olduğu köylerde ekimi yapılan başlıca yem bitkileri yonca, fiğ ve korungadır. Kaba yem359 olarak da adlandırılan bu bitkiler, hayvancılık faaliyetleri için oldukça önemlidir. Ancak çayır ve mera alanlarının geniş alan kapladığı ve kaba yem ihtiyacının bu doğal alanlardan karşılandığı özellikle dağ köylerinde bu bitkilerin üretimi ortadan kalkmaktadır. Hem yaş ot hem de kuru ot üretimi yapılan bu bitkilerden fiğin aynı zamanda dane üretimi de söz konusudur. Bölgede yıllık kaba yem üretimi kuru ve yaş olarak toplam 2990 ton kadardır (Tablo 3.9).

359 Doğanay, 1998, Age., s.168.

242

Tablo 3.9. Koyulhisar’da yem bitkileri ekiliş alanları ve üretimi (2008). Yem Bitkileri Ekiliş Alanı (ha) %’si Üretim (ton) %’si

Çayır 10327 90.3 - - Yonca 705 6.2 2485 83.1 Korunga 133 1.2 93 3.1 Fiğ 266 2.3 412 13.8 Toplam 11431 100.0 2990 100.0 Kaynak: İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Gerek ekiliş alanı ve gerekse üretim bakımından ilk sırayı yonca almaktadır. Yem bitkilerine ayrılan toplam 1104 ha. arazinin 705 hektarında (% 63.9’u) yoncanın yıllık üretimi 2485 tondur. Sahada yonca tarımı daha çok sulanabilen arazilerde sürdürülmektedir. Vejetasyon süresinin uzun gerçekleşmesi ve sulamaya bağlı olarak yılda iki ya da üç defa biçilebilmektedir. Yörede yılda iki defa biçilecek yoncanın ilki Temmuz ayı başında ikincisi ise Ağustos sonu ya da Eylül başında gerçekleşmektedir. Uzun yıllık bitkilerden olan yoncadan yerine göre 6-7 yıl arasında ürün alınabilmektedir. Yem bitkileri içerisinde verimi en yüksek olan bitkiden birim alana 3500 kg/ha ürün alınmaktadır. Yem bitkileri içerisinde yoncadan sonra ekiliş sahası en fazla olan fiğdir. Yılda bir defa biçim yapılan fiğ, sahada yonca da olduğu gibi sulanabilen arazilerde yetiştirilmektedir. Yaklaşık 266 ha. ekimi yapılan bu bitkiden yılda 412 ton ot elde edilmektedir. Birim alana verim yaklaşık 1550 kg olan fiğ, iyi bir münavebe bitkisidir. Yörede yem bitkileri ekiliş sahası içerisinde en az yer kaplayan korunga, 133 ha. (% 1.2) arazi üzerinde ekilmektedir. Sulamanın mümkün olmadığı kıraç sahalarda üretimi yapılan bu bitkinin verimi yonca ve fiğden oldukça düşüktür. Hektar başına 700 kg olarak gerçekleşen korunganın önemi yok denecek kadar azdır.

3.1.5.3. Meyvecilik Araştırma sahamızda uygun iklim koşulları ve topoğrafik yapı çeşitli meyvelerin yetişmesine imkân vermektedir. Yıllık sıcaklık ortalamasının 10.6 °C olduğu yörede, Kelkit Çayı ile ona kuzey ve güneyden karışan derelerin açmış oldukları korunaklı vadiler boyunca meyve bahçeleri yer almaktadır. Büyükdere, Gökdere, Cindere, Bulanıkdere, Değirmendere, Arpasekisi deresi ve Melet çayı ile Kelkit Çayı vadileri başlıca meyvecilik sahalarıdır. Kuytu bir alan oluşturan bu vadiler boyunca sulama imkânlarının da kolaylıkla sağlanmasıyla yaklaşık 20’ye yakın meyvenin üretimi

243

yapılmaktadır. Ancak diğer tarımsal faaliyetlerde olduğu gibi meyve tarımında da bazı yıllar özellikle meyve ağaçlarının çiçeklenme dönemi olan Nisan ve Mayıs aylarında görülen beklenmedik don olayları verimi düşürmektedir. Toplam tarım arazilerinin yaklaşık % 5.2’sini oluşturan meyve bahçeleri 868 ha. kadardır. Çoğunlukla toplu ağaçlıklar şeklinde bulunan meyvelikler, yer yer araziye yayılmış durumdadırlar. Yetiştirilen başlıca meyveler; elma, erik, ceviz, kayısı, şeftali, kızılcık, kiraz, vişne, armut, ayva, dut, üzüm, iğde, zerdali ve fındıktır. Sahada yaklaşık 49150 ağaçtan 25360’ı meyve veren ağaçlardan oluşmaktadır. Bu ağaçlardan 2008 yılı itibari ile 2463 ton meyve üretilmiştir (Tablo 3.10). Tablo 3.10. Koyulhisar’da meyve türlerine göre ağaç sayıları ve üretimi (2008). Meyve türü Arazi miktarı (da) Ağaç sayısı %’si Meyve veren ağaç %’si Üretim (ton) %’si

Elma 2050 10010 20.6 4950 19.5 970 39.4 Armut 1590 1830 3.7 840 3.3 209 8.5 Ayva 100 1500 3.1 750 3.0 34 1.4 Şeftali 300 1100 2.2 550 2.2 36 1.5 Erik 460 1860 3.8 880 3.5 90 3.7 Kayısı 400 5350 10.8 1950 7.7 108 4.4 Kiraz 260 3820 7.8 1620 6.4 85 3.5 Vişne 230 4100 8.3 2000 7.9 133 5.4 Kızılcık 15 1100 2.2 500 2.0 7 0.3 İğde 20 1500 3.1 750 3.0 11 0.4 Dut 10 1250 2.5 900 3.5 9 0.4 Üzüm 7 70 0.1 70 0.3 62 2.5 Ceviz 2260 7900 16.1 4300 16.9 478 19.3 Diğerleri 978 7760 15.7 5300 20.8 231 9.3 Toplam 8680 49150 100.0 25360 100.0 2463 100.0 Kaynak: TÜİK bitkisel üretim istatistikleri ve İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Araştırma sahası genelinde en yaygın olarak yetiştirilen meyve türü elmadır. Elmanın bu kadar yaygın olmasında diğer meyvelere göre sıcaklık isteklerinin az olmasının payı büyüktür. Sahadaki toplam ağaç sayısının % 20.6’sını oluşturan 10010 elma ağacından 4950’sinden ürün alınmakta olup, yıllık üretim 970 ton civarındadır. Yıllık meyve üretiminin % 39.4’ünü meydana getiren elmadan birim alana elde edilen verim yaklaşık 18 kg.’dır. Üretilen elmanın bir kısmı aileler tarafından tüketilmekle birlikte önemli bir kısmı da ya çevre ilçelere ya da Tokat’taki meyve suyu fabrikalarına pazarlanmaktadır. Diğer taraftan bir kısmı da kurutularak tüketilmekte ya da satışa sunulmaktadır.

244

Araştırma sahasında önemli geçim kaynaklarından biri olan ceviz; yerli çeşitler ve kültür çeşitleri olmak üzere karma bir yapıdadır. İlçenin birçok köyünde yetiştiriciliği yapılan bu meyve, genelde vadi içi ve vadiye yakın köylerde üretilmektedir. Ağaç sayısı ve üretim bakımından elmadan sonra ikinci sırayı almaktadır. Nitekim 2008 yılı itibariyle bölgedeki toplam ağaçların % 16.1’i (7900) ceviz ağaçlarından oluşmaktadır. Bu ağaçların 4300’ünden ürün alınmakta olup, yıllık üretim 478 ton kadardır. Yöredeki meyve üretiminin % 19.3’ünü oluşturan cevizin önemli bir ticari değeri vardır. Büyük bir kısmı ilçe dışına pazarlanmaktadır. Birim alana ortalama verim 35 kg.’dır. Çalışma sahamızdaki önemli meyvelerden biri de kayısıdır. Toplam ağaç sayısının % 10.8’ini (5350) kayısı oluşturmaktadır. Ancak meyve elde edilen kayısı ağacı sayısı 1950 kadar olup, bunlardan yıllık 108 ton elde edilmektedir. Özellikle ilkbahar donlarına karşı duyarlı olan bu bitkinin bazı yıllar görülen beklenmedik soğuk hava koşullarından büyük oranda etkilendiği ve veriminin düştüğü ifade edilmektedir. Sahada kayısı yaş olarak tüketilmekle birlikte daha çok kurutularak tüketilmektedir. Bununla birlikte kurutulan kayısının bir kısmı ya kasaba merkezinde pazartesi günleri kurulan pazarda ya da ilçe dışında pazarlanmaktadır. Elma ve cevizden sonra üretimi en fazla olan meyve armuttur. Toplam 1830 armut ağacından 830’undan meyve alınabilmektedir. Yıllık 209 ton olan armut üretimi toplam meyve üretiminin % 8.5’ine tekabül etmektedir. Genellikle yaş olarak tüketilen armudun bir kısmı da kurutularak değerlendirilmektedir. Araştırma sahasındaki diğer meyveler şeftali, erik, kızılcık, iğde, dut, zerdali, vişne, kiraz, ayvadır. Bu meyvelerden ağaç sayısı (4100 ağaç) en fazla olan vişnenin yıllık üretimi 133 tondur. Yörede erik (1860 ağaç) üretimi 90 ton, şeftali (110 ağaç) 36 ton, kiraz (3820 ağaç) 85 ton olarak gerçekleşmiştir. Bunlardan başka dut, iğde, kızılcık, üzüm başta olmak üzere diğer meyvelerden (11680 ağaç) ise yıllık 321 ton ürün elde edilmiştir. Bu meyvelerin bir kısmından marmelât ve şurup yapılarak kış aylarında tüketilmektedir. Ayrıca üzüm ve dut gibi meyvelerden eskisi kadar pekmez ve pestil gibi yiyeceklerin yapılmaması bunların üretiminin azalmasına neden olmuştur. Sahanın kuzeyindeki Melet vadisinde 5 ton kadar üretilen fındığın ticari bir değeri yoktur. Koyulhisar’da yaklaşık 49150 meyve ağacı olmasına rağmen bunların yaklaşık yarısından biraz fazlasından (25360) meyve alınabilmektedir. Ayrıca meyve alınan ağaçların da verimi oldukça düşüktür. Bu nedenle sahada öncelikle meyve ağaçlarının

245

aşılanması, ıslah edilmesi, yörenin iklim ve toprak koşullarına uygun yüksek verimde kaliteli fidanların temin edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan yetiştirilen meyvelerin pazarlanması halen daha en önemli sorunlardan biridir. Bu amaçla ya soğuk hava deposu ya da bir meyve suyu fabrikası kurulması uygun olacaktır. İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından 2007 yılında 36 aileye 100 adet şeftali fidanı, 2120 ceviz fidanı, 150 adet elma fidanı, 40 ayva fidanı, 250 kiraz fidanı, 75 armut fidanı, 1000 kayısı fidanı, 70 dut fidanı, 50 vişne, 75 erik fidanı verilmiştir. Meyveciliğin geliştirilmesine yönelik olarak yapılan bu çalışmaların yaygınlaştırılması kuşkusuz üretimi artıracaktır.

3.1.5.4. Sebzecilik Araştırma sahasında 2008 yılı itibariyle sulanabilen 310 ha. (baklagiller dahil) arazi çeşitli sebzelerin ekilişine ayrılmıştı. Genellikle küçük parsellerde aile işletmeciliği şeklinde yapılan sebzecilik faaliyetlerine ayrılan araziler, toplam tarım arazilerinin sadece % 1.5’lik kısmını oluşturmaktadır. Kelkit Çayı vadisi ve ona karışan derelerin vadi tabanları sahadaki başlıca sebze üretim alanlarıdır. Dolayısıyla buralarda kurulmuş olan köyler ve mahallelerin geçiminde sebzecilik faaliyetleri de önemlidir. Bahçeköy, Yeşilyurt, Gökdere, kasaba merkezine bağlı Yukarıkale ve Aşağıkale mahalleleri sebzecilik tarımının öne çıktığı yerleşmelerdir. Yörede sebzeler birden fazla çeşitlilik göstermektedir. Patates, soğan, sarımsak (yumrusu yenenler), domates, biber, patlıcan, hıyar, kabak, kavun, karpuz (meyvesi yenenler), beyaz lahana, marul, ıspanak, pırasa, maydanoz (yaprağı yenenler), havuç ve turp (kökü yenenler) ile fasulye ve nohut (baklagiller) gibi sebze türlerinin üretimi yapılmaktadır (Tablo 3.11). Tablo 3.11. Koyulhisar’da sebze gruplarına göre ekiliş alanları (2008). Sebze Çeşidi Ekiliş Alanı (ha) %

Yumrusu Yenen 54 17.4 Meyvesi Yenen 181 58.4 Yaprağı Yenen 17 5.5 Kökü Yenen 8 2.6 Baklagiller 50 16.1 Toplam 310 100.0 Kaynak: İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir.

246

Ekiliş alanı en fazla olan sebze grubu meyvesi yenen sebzelerdir (Tablo 3.12). Bu grup sebzeler toplam sebze alanlarının % 58.4’ünü oluşturmaktadır. Bunlar içerisinde domates 99 hektarlık (sera alanları da dahil) ekim alanıyla ilk sırada gelmektedir. İlçenin tanıtımı açısından da büyük öneme sahip olan domates; kasaba merkezine bağlı Yukarıkale mahallesinin adıyla özdeşleşerek Kale domatesi veya Koyulhisar Domatesi olarak ülkemizin birçok yerinde bilinmektedir. Domatesin esas özelliği, şekli, tadı, kokusu ve aromasıyla ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple sofralık olarak bilinen bir çeşit olup, salça yapımında da kullanılmaktadır. Bu domates çeşidinin Dilekli, Yalnıztepe, Bahçe ve Gökdere köylerinde de kayda değer bir üretimi yapılmaya başlanmıştır. Saha genelinde yıllık domates üretimi 1 450 tondur. Bu üretimin yaklaşık 70 ha. yöresel Kale Domatesi olarak yetiştirilmekte olup, 900 ton civarında ürün alınmaktadır. Bunun 450 tonu sadece Yukarıkale mahallesinden temin edilmektedir. Ayrıca Kale domatesi dışında sera domatesi ve açıkta yetiştiricilik olarak 29 ha. alanda dayanıklı ve salçalık domates tipi yetiştirilmekte ve 550 ton üretim yapılmaktadır. Tablo 3.12. Araştırma sahasında en fazla ekimi yapılan sebzeler ve üretimi (2008). Sebze Türü Ekim Alanı (ha) %’si Yıllık Üretim (ton) %’si

Domates 99 31.9 1450 43.1 Patates 45 14.5 693 20.6 Patlıcan 35 11.3 37 1.1 Nohut 30 9.7 32 1.0 K.Fasulye 20 6.5 40 1.2 Biber 18 5.8 116 3.4 Lahana 17 5.5 298 8.9 Salatalık 14 4.5 245 7.3 T.Fasulye 12 3.9 175 5.2 Kabak 10 3.2 200 5.9 Diğerleri 10 3.2 79 2.3 Toplam 310 100.0 3365 100.0 Kaynak: Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Meyvesi yenen sebzelerden sahada üretimi yapılan diğer türler biber, patlıcan, hıyar, kabak, kavun, karpuzdur. Bunların ekiliş alanı domates kadar geniş değildir. Bunlardan patlıcan domatesten sonra 35 ha. ile ikinci sırada gelmektedir. Yıllık üretimi 37 ton civarındadır. Geriye kalan 47 ha.’lık alanda da diğer sebzeler yetiştirilmektedir. Bunların yıllık üretimi dolmalık ve sivri biber 116 ton, hıyar 245 ton, sakız ve balkabağı

247

200 ton, kavun 30 ton, karpuz 48 ton olmak üzere 639 tondur. Bu sebzelerin çoğu saha genelinde ya yaş olarak ya da turşu ve salamura kurularak tüketilmektedir. Yumrusu yenen sebzelerden patatesin 45 ha. alanda tarımı yapılmaktadır (Fotoğraf 3.2). Sıcaklığın düşük olduğu sahalara da kolaylıkla uyum sağlayabilen patates, yaylalar da bile ekim alanı bulabilmiştir. Nitekim sahada yapmış olduğumuz gözlemler sırasında bazı yaylacı ailelerin bahçelerinde patates yetiştirdikleri görülmektedir. Saha genelinde yıllık 693 ton patates üretilmektedir. Geçime yönelik olarak yapılan üretimin büyük bir kısmı yöre içinde tüketilmektedir. Diğer bir yumrulu bitki olan soğan yıllık 14 ton üretime sahip olup, ticari bir değeri söz konusu değildir.

Fotoğraf 3.2. Sahada “zavzu” adı verilen bahçelerde çeşitli sebzeler yetiştirilmektedir. Çalışma sahasında yaprağı yenen başlıca sebzeler lahana, marul, ıspanak, maydanoz ve pırasadır. Sebze ekiliş alanlarının % 5.5’ini oluşturan bu grup sebzelerden sahada en fazla üretileni lahanadır. Sahada sadece beyaz lahana ekimi yapılmaktadır. Bir kısmı da ilçe dışına satılan lahananın yıllık üretimi 298 tondur. Ekim alanları az olan ıspanak (7 ton) ve maydanoz (3 ton) genellikle ailelerin kendi ihtiyacı için evlerinin bahçelerinde üretilmektedir. Kıvırcık ve göbekli marul türlerinin yetiştirildiği sahamızda yıllık marul üretimi 5 tonu kıvırcık olmak üzere 18 tondur. Yörede yetiştirilen bir diğer sebze türü de baklagillerdir. Sebze üretim alanlarının % 16.1’i (50 ha) baklagillere ayrılmıştır. Bu grup içerisinde üretimi yapılanlar fasulye ve nohuttur. İklim ve toprak istekleri diğer sebzelere göre daha az

248

olan bu sebzeler sulama imkânının olduğu kıraç arazilerde bile yetiştirilebilmektedir. Nitekim yörede su kaynaklarına sahip aşınım yüzeyleri üzerindeki bazı arazilerde bu bitkilerin tarımı yapılmaktadır. Üretim yıllara göre değişmekle birlikte, fasulyede ortalama 40 ton, nohutta ise 32 tondur. Ekimi yapılan sebzeler içerisinde en az ekiliş alanına sahip kökü yenen sebzeler havuç ve turp olup, toplam sebze alanlarının % 2.6’sını (7 ha) oluşturmaktadır. Bölgede yaklaşık 16 ton havuç, 13 ton kırmızı turp ve 8 ton da bayır turpu üretilmektedir. İlçede son yıllarda çok dar bir alanda da olsa seracılık faaliyetlerinin yapıldığı görülmektedir. Yaklaşık 4576 m2’lik bir alanda kurulu seraların ortalama büyüklüğü 140 m2’dir. Örtü malzemesi plastiktir. Bölgede cam sera bulunmamaktadır. Ancak plastik seraların örtü malzemesinin her yıl değiştirilmesi, hem masrafı artırmakta hem de işgücü kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle üretim maliyeti yükselmektedir.360 Bölgedeki seralar yüksekliği 120-150 cm arasında değişen ve geniş olan yüksek tünel şeklindedir. Kelkit vadisinde kurulu seralarda marul, salatalık ve domates gibi sebzelerin üretimi yapılmaktadır. 2008 yılı itibariyle bu seralarda 4.2 ton marul, 90 ton hıyar, 96 ton da domates üretilmişti.

3.1.5.5. Endüstri Bitkileri Araştırma sahasında endüstri bitkilerinden sadece şekerpancarı tarımı yapılmaktadır. Bu bitkinin ekonomik anlamda gelir getiren bir ürün olmasına rağmen yörede tarımının sınırlı oluşu; yeryüzü şekilleri, yüksek eğim değerleri, toprak ve su koşullarıyla ilgilidir. Yörenin tarım topraklarının az ve parçalanmış olması, sınırlı olan tarım alanlarında nüfusun beslenme ihtiyaçlarına yönelik tahıl, sebze ve meyve tarımı ile yem bitkilerinin ön planda olmasına neden olmuştur. Bu nedenle şekerpancarına ayrılan alanlar sınırlı düzeyde kalmıştır. Şekerpancarı ılıman iklim bölgelerinin önemli endüstri bitkilerinden biridir. Ancak sulama yapılmak suretiyle kurak ve yarı-kurak bölgelerde de yetiştirilebilmektedir. Yetişme devresi yaklaşık 150-180 gün olup, pancar tohumunun çimlenme döneminde günlük sıcaklık ortalamalarının 7 ila 8 ˚C’den az ve 18 ila 20 ˚C’den fazla ve toprak sıcaklığının da 2-3 ˚C olması gerekir. Yağış koşullarının yetersiz

360 Halil Koca., Erdemli İlçesinin Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1994, s.333.

249

olduğu sahalarda yetişme devresi boyunca 3 ila 6 kez sulanması gerekir.361 Nitekim yörede şekerpancarı tarımı sulama imkânlarının olduğu Kelkit vadisinde yapılmaktadır. Pancar tarımı başta sulama olmak üzere gübreleme, bakım, tohum türlerinin seçimi ve dönüşümlü ekim gerektiren bir bitkidir. Bu nedenle diğer bazı kültür bitkilerine göre daha fazla emek isteyen bir tarım etkinliğidir.362 Gerçekten de yetişme döneminden söküm dönemine kadar öncelikle pancar tarlasının yabani otlardan temizlenmesi, seyreltme, çapalama, gübreleme ve sulama gibi işlerin yapılması gerekmektedir. Koyulhisar’da şekerpancarı ekimi toplam tarım alanlarının sadece % 0.2’inde (35 da.) yapılmaktadır. Yıllık üretim (2008 yılı) 140 ton olup, dekar başına verim yaklaşık 4000 kg.’dır. Ekim alanlarının ve üretimin yıllara göre dağılımı ele alındığında sürekli bir düşüşün olduğu dikkati çekmektedir. Nitekim 1997 yılında 665 ton şekerpancarı üretimi yapılırken 2008 yılında 140 tona gerilemiştir (Tablo 3.13 ve Şekil 3.5) Tablo 3.13. Koyulhisar’da şekerpancarı tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre durumu (1997-2008). Yıllar Alan (da) Üretim (ton)

1997 190 665 1998 100 344 1999 130 541 2000 70 269 2001 40 199 2002 40 180 2003 40 141 2004 20 134 2005 20 145 2007 30 138 2008 35 140 Kaynak: TÜİK bitkisel üretim istatistiklerinden derlenmiştir. Araştırma sahasında sökülen şeker pancarı Suşehri ilçesine bağlı Karaağaç köyünde bulunan kantara götürülmektedir. Burada tartım işlemleri yapıldıktan sonra ise genellikle Erzincan Şeker Fabrikası’na gönderilmektedir. Ancak bazı yıllar ihtiyaç fazlası nedeniyle Turhal Şeker Fabrikası’na nakledilmektedir.

361 Doğanay, 2007, Age., s.149-151. 362 Doğanay, 2007, Age., s.151.

250

Ton 700

600

500

400

300

200

100

0 19971998199920002001200220032004200520072008

Şekil 3.5. Koyulhisar’da şekerpancarı tarım alanı ve üretim durumunun yıllara göre durumu.

3.1.6. Tarımın Başlıca Sorunları Bilindiği gibi ülkemiz genelinde yeryüzü şekilleri, iklim özellikleri ve yükselti tarımsal faaliyetleri etkileyen başlıca doğal etmenlerdir.363 Gerçekten de araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar’da, engebeli ve parçalı topoğrafya tarım alanlarını sınırlandırmış, modern tarım tekniklerini uygulamak zorlaştığı için ekstansif yöntemler hakim duruma geçmiştir. Bu olumsuz duruma rağmen topraktan daha verimli bir şekilde yararlanmak için başta sulama olmak üzere gübreleme, makineleşme, pazarlama, ilaçlama ve toprak bakımı yapılması gerekmektedir. Araştırma sahasındaki arazilerin büyük kısmında eğime bağlı olarak ortaya çıkan erozyon en önemli sorundur. Eğimli yamaçlardaki tarım arazileri bu süreçle karşı karşıyadır. Tarım arazileri genellikle geleneksel yöntemlerle işlendiği için toprakla ilgili hiçbir koruyucu önlem alınmamıştır. Bu gibi alanlarda tarlaların eğime dik sürülmesi ya da teraslama yapılması toprağın taşınma riskini azaltacaktır. Daha öncede ifade edildiği gibi sahada karasal iklimin etkilerinden dolayı yaz ayları kurak geçmektedir. Bu nedenle birçok tarım ürünü bu dönemde sulanmaya ihtiyaç duymaktadır. Su kaynakları yeterli olduğu halde akarsuların derin vadiler içerisinden akmaları, aşınım yüzeylerindeki tarım arazilerini sulamayı büyük ölçüde güçleştirmiştir. Dolayısıyla yörede sulamalı tarım sadece akarsu boylarındaki dar taşkın sahalarında yapılabilmektedir. Nitekim sulanabilen toplam 1700 ha’lık tarım arazisinin tamamı bu alanlarda yer almaktadır. Bu oran tarım topraklarının yaklaşık % 10’unu

363 Doğanay, 1998, Age., s.71.

251

oluşturmaktadır. Sahada sulama suyu yetersizliğinden dolayı ortaya çıkan nadas önemli bir sorun teşkil etmektedir. Yıldan yıla değişmekle birlikte nadas arazilerinin toplamı 2008 yılı itibariyle 4833 ha kadardı. Ekili dikili alanların % 28.9’unu oluşturan bu araziler, her yıl tarım alanlarının dörtte birinden biraz fazlasının boş kalması anlamına gelmektedir. Bu durum tarımsal faaliyetler açısından hem ürün sınırlamasına hem de verim düşüklüğüne neden olmaktadır. Nitekim bu alanlarda sadece kuraklık koşullarına dayanıklı tahıllar yetiştirilebilmektedir. Tarımda verimi artıran tekniklerden biri de sulama ile birlikte gübrelemedir. Yörede daha çok yapay gübre kullanımı yaygın olmakla beraber çiftlik gübresi de kullanılmaktadır. Ancak gübre kullanımı yetersiz olup, 2008 yılı itibariyle 12017 ha tarım arazisine 298.6 ton yapay gübre atılmıştı. Bu gübrelerden 163.6 tonu azotlu, 135 tonu fosfatlı ve 20 tonu ise bileşik gübrelerden oluşmaktaydı.364 Buna göre hektara yaklaşık 24.8 kg olan yapay gübre kullanımı, ülkemiz genelinde 1980 yılında 298 kg, 1990’da ise 336 kg’ı bulduğu düşünülürse365 yörede önemli miktarda gübre açığının olduğu ortaya çıkmaktadır. Toprağın ihtiyacı olan gübrenin yeterli miktarda atılması durumunda tarım ürünlerinin veriminin büyük ölçüde artacağını söyleyebiliriz. Bilindiği gibi tarımsal faaliyetlerde kullanılan traktör ve diğer araçlar üretimi artırmakla beraber işgücü ve zamandan da tasarruf imkânı sağlamaktadır. İnsan ya da hayvan gücüyle yapılan işler, motorlu araçlarla daha kısa sürede yapılabilmektedir. Ancak araştırma sahasının engebeli ve eğimli bir yapıya sahip olması, arazinin parçalanmasına ve çağdaş tarım aletlerinin kullanılmasında güçlüklere neden olmaktadır. Ayrıca tarım topraklarının miras yoluyla bölünmesi de zaten küçük parsellerden oluşan ünitelere traktörün girmesini büyük ölçüde engellemektedir. Araştırma sahasında 2008 yılı itibariyle ekili-dikili araziler toplamı (nadas alanları hariç) 12017 ha, traktör sayısı 275 olduğuna göre, bin hektara düşen traktör sayısı 22.9’dur. Ülkemiz genelinde bu oranın daha 1995 yılında 40.2 olduğu dikkate alınırsa, sahada makineleşmenin yeterli seviyede olmadığı görülür. Eğimin fazla olduğu küçük parçalı tarım arazilerinde az da olsa karasaban kullanılmaktadır. Bu küçük parsellerde traktör kullanımının ekonomik olmaması çiftçi ailelerinin karasaban ile toprağı işlemesine neden olmuştur. Günümüzde bu eski tarım aracının kullanımı hemen

364 Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü Verilerinden Derlenmiştir. 365 Doğanay, 1998, Age., s.81.

252

hemen ortadan kalkmış durumdadır. Tarımsal faaliyetlerde toprak işleme aletlerinden, sulama, bakım ve hasat makinelerine kadar çeşitli tarım araçlarından yararlanılmaktadır (Tablo 3.14). Bu araçlar içerisinde çayır ve yem bitkileriyle ilgili olanların fazla olması yörede hayvancılık faaliyetlerinin önemini göstermektedir. Araştırma sahasında verimi yüksek sertifikalı tohumluk kullanımı fazla değildir. Bu doğrultuda İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından çeşitli sebze ve meyvelerden (nohut, fasulye, biber, domates vb.) üstün verim alabilmek için bazı köylerde uygulamalı olarak yetiştirilmesi sağlanmakta ve çiftçiye birim alandan daha fazla verim alma yolları öğretilmektedir. Bunun yanında yöreye uygun tür ve çeşitlerin yeterince araştırılmaması, ürün planlamasının yapılamaması gibi nedenlerle üretim geleneksel yöntemlerle yapılan tahıl tarımını zorunlu hale getirmektedir. Tablo 3.14. Koyulhisar’da tarım alet ve makinelerinin durumu (2008) Ürün Adı Adet Adet Traktör 275 Selektör (Sabit veya Seyyar) 1 Karasaban 35 Yem Hazırlama Makinesi 22 Hayvan Pulluğu 12 Sırt Pülverizatörü 46 Kulaklı Traktör Pulluğu 160 Kuyruk Milinden Hareketli Pülverizatör 2 Diskli Traktör Pulluğu 40 Atomizör 4 Diskli Anız Pulluğu (Vanvey) 5 Santrifüj Pompa 7 Kulaklı Anız Pulluğu 2 Elektropomp 8 Toprak Frezesi (Rotovatör) 3 Motopomp(Termik) 1 Kültivatör 130 Krema Makinesi 45 Merdane 10 Süt Sağım Tesisi 1 Diskli Tırmık (Diskarolar) 192 Seyyar Süt Sağım Makinesi 25 Dişli Tırmık 190 Tarım Arabası (Römork) 260 Ot Tırmığı 1.610 Su Tankeri (Tarımda Kullanılan) 4 Kombine Hububat Ekim 1 Taş Toplama Makinesi 1 Makinesi Tınaz Makinesi 281 Toprak Burgusu 1 Döven 485 Üniversal Ekim Makinesi (Mekanik) 1 (Pancar Mibzeri dahil) Pancar Sökme Makinesi 1 Sap Döver ve Harman Makinesi (Batöz) 128 Traktörle Çekilen Çayır 30 Damla Sulama Tesisi 1 Biçme Makinesi Mısır Silaj Makinesi 1 Yayık 400 Kaynak: TÜİK tarımsal alet ve makine istatistikleri ve İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. İlçede bitki koruma çalışmaları ile ilgili olarak yönetimli çiftçi mücadelesi şeklinde hemen bütün köylerde zirai mücadele yapılmaktadır. İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından özellikle sebze ve meyve ağaçlarında zararlı olan midliyö, antraknoz, ateş

253

yanıklığı, karaleke, monilya, yaprakdelen hastalıklarına karşı ilaçlama yapılarak, çiftçilere bu konuda teknik bilgiler verilmektedir. Bunların dışında tarlalara zarar veren gelengi, tarla faresi ve yeşilçekirge gibi zararlılarla da mücadele yapılmaktadır. Araştırma sahasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan çiftçi kayıt sistemi adı altında çeşitli destekleme ve teşvik primleri verilmektedir. Doğrudan gelir desteği, yem bitkileri desteği, yazlık ekim-dikimler için sertifikalı tohum ve fidan desteği, tarım alet ve makine desteği bunlardan bazılarıdır. Bunun dışında özellikle yörede hayvancılığın geliştirilmesi ve hayvansal üretimin artırılması amacıyla kaba yem açığının kapatılması için yem bitkileri ekilişleri teşvik edilmektedir. Nitekim 2000’li yıllara kadar ülkemiz ortalamasının çok altında olan yem bitkileri ekiliş alanları, bu projenin uygulamaya geçtiği 2000 yılından sonra teşvik primleriyle genişlemiştir. Tarımdaki önemli sorunlardan biri de kuşkusuz pazarlamadır. Yörede başta meyve ve sebze olmak üzere bozulabilecek ürünlerin saklanabileceği soğuk hava depolarının olmayışı kısa sürede elden çıkarılmalarını zorunlu hale getirmektedir. Bu durum ürünlerin değerinin altında bir fiyattan satılmasına neden olmaktadır. Tarımsal ürünlerin pazarlanması, daha ziyade pazartesi günleri kasabada, salı günleri ise Ortaköy’deki haftalık pazarlarda gerçekleşmektedir. Bu konuda üreticiyi bilinçlendirecek ve ürünlerini pazarlayacak kooperatifleşmenin olmaması zararı artırmaktadır.

3.2. HAYVANCILIK 3.2.1. Genel Bakış Araştırma sahasında doğal çevre özellikleri hayvancılığın temel ekonomik faaliyet olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sahadaki 44 köyden 25’inin birincil geçim kaynağı hayvancılık faaliyetlerine dayanmaktadır. Yörenin dağlık bir yapıya sahip olması ve yüksek eğim değerleri tarım yapabilecek alanları sınırlandırmıştır. Bu nedenle bu sahaların büyük bir kısmı otlak alanı olarak değerlendirilmektedir. İlçe arazisinin % 10.9’unu (10327 ha) meydana getiren çayır ve mera alanları hayvancılık faaliyetleri için oldukça elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Ayrıca orman arazileri içindeki çayır ve otlak alanları da dikkate alındığında bu oranın daha fazla olacağı şüphesizdir. Nitekim sahadaki bazı yaylalar orman içinde ormanın ortadan

254

kaldırılmasıyla ortaya çıkmış otlak alanlarında kurulmuştur. İlçedeki köylerin hemen tamamında coğrafi özellikler nedeniyle hayvancılık ekip-biçme faaliyetleriyle beraber sürdürülmektedir. Burada önceliği belirleyen doğal çevre koşullarıdır. Şöyle ki; tarım arazilerinin geniş alan kapladığı kırsal yerleşmelerde tarımsal faaliyetler, tarım arazilerinin az otlakların yaygın olduğu yerleşmelerde ise hayvancılık ön plana çıkmaktadır. Her iki faaliyetin bir arada yürütülmesi kuşkusuz geleneksel tarım faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Ülkemiz genelinde olduğu gibi yörede de tarımın iklim koşullarına bağlı olması, hayvancılığın güvensiz tarımın bir nevi destekleyicisi olmasından ileri gelmektedir.366 Yörede büyük çoğunluğu geleneksel olarak sürdürülen hayvancılık faaliyetlerinde doğal otlaklar yanında kuru yem bitkilerinin de önemi büyüktür. Yaz aylarında mera ve yaylalarda beslenen hayvanlar, kış aylarında yaklaşık 3-4 aylık kış dönemini (aralık ayı başlarından mart ayı ortalarına kadar) ahırlarda geçirirler. Bu dönemde başta saman olmak üzere, yonca, fiğ, arpa gibi kaba yem bitkileriyle beslenirler. Saman içerisine arpa kırması ve yapay yemler katılarak hayvanların et ve süt verimi artırılmaya çalışılmaktadır. Çağdaş hayvan barınaklarında yapılan entansif hayvancılık pek fazla gelişmemiştir. Bu tip hayvancılık daha çok ticarete yönelik olarak yapılmaktadır. Bu faaliyet türünde yetiştirilen hayvanlar özellikle kurban mevsiminde başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde pazarlanmaktadır. Ancak sermaye yetersizliği, hayvansal ürünleri pazarlamada karşılaşılan güçlükler, yapay yem temini ve yem fiyatlarındaki artışlar bu hayvancılığın gelişmesindeki en büyük engeller arasında gösterilebilir. Koyulhisar ilçesi genelinde 2008 yılı itibariyle İlçe Tarım Müdürlüğü verilerine göre 12177’si büyükbaş, 18960’ı küçükbaş, 24850’si kümes ve 376’sı yük ve çeki hayvanı bulunmaktaydı (Tablo 3.15 ve Şekil 3.6). Tablo 3.15. Koyulhisar ilçesinde hayvan varlığının türlere göre dağılımı (2008). Hayvan Türü Hayvan Sayısı %’si

Büyükbaş 12177 38.6 Küçükbaş 18960 60.2 Yük ve Çeki Hayvanları 376 1.2 Toplam 31513 100.0 Kaynak:TÜİK hayvancılık istatistikleri ve Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir.

366 Necdet Tunçdilek., Türkiye’nin Kır Potansiyeli ve Sorunları İstanbul Üniversitesi Yayınları No:2364, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:96, İstanbul 1978, s.57.

255

Şekil 3.6. Koyulhisar ilçesinde hayvan varlığının türlere göre dağılımı. Araştırma sahasında doğal çevre özelliklerinden dolayı hayvancılık sürdürülebilecek en önemli ekonomik faaliyet olmasına rağmen hayvan sayılarının giderek azaldığı görülmektedir. Örneğin; 1998 yılında 80120 olan hayvan sayısı, 2008 yılında 56353’e gerilemiştir. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri kuşkusuz göç hareketleridir. Hayvancılık faaliyetlerinde ihtiyaç duyulan genç nüfusun göç etmesinin yanı sıra zaman zaman canlı hayvan ve et ithalatı da hayvan varlığının azalmasındaki başlıca nedenler arasında sayılabilir. Hayvan sayısı-otlak arazisi genişliği incelendiğinde, hayvan sayısının otlak alanlarına göre çok fazla olduğu görülmektedir. Toplam 10327 ha kadar olan çayır ve mera alanlarına, 12553 adet büyükbaş ve 18960 adet küçükbaş hayvan sayılarını oranladığımızda, 1000 ha’lık otlak alanına 1216 büyükbaş ve 1836 küçükbaş hayvan düşmektedir. Ancak verimli otlaklarda 1000 ha araziye düşmesi gereken büyükbaş hayvan sayısı 150-200’ü, küçükbaş sayısı ise 1500’ü aşmamalıdır.367 Bu durumda hem büyükbaş hem de küçükbaş hayvan sayısının ideal sayıdan çok fazla olduğu dikkati çekmektedir. Hayvan sayısı karşısında yetersiz kalan otlak alanlarının ıslah edilmesi ve veriminin artırılması sağlanmalıdır. Bunun için de mevcut hayvan sayısı azaltılıp, verimi yüksek hayvanlar beslenmelidir.

3.2.2. Yetiştirilen Başlıca Hayvan Türleri 3.2.2.1. Küçükbaş Hayvancılık Koyulhisar’da küçükbaş hayvanlardan koyun ve kıl keçisi yetiştirilmektedir

367 Doğanay, 1998, Age., s.234.

256

(Fotoğraf 3.3). 2008 yılı itibariyle 18960 olan küçükbaş hayvan varlığının % 71.5’ini (13550 baş) koyun, % 28.5’ini (5410 baş) ise kıl keçisi oluşturmaktaydı.

Fotoğraf 3.3. Eğriçimen yaylasında otlatılan küçükbaş hayvan sürüsü. Araştırma sahasındaki küçükbaş hayvan varlığının giderek azaldığı görülmektedir. Gerçekten de, 1991 yılında 21297 olan küçükbaş hayvan sayısı 2008 yılında 18960’a düşmüştür. Bu dönem içerisinde koyun sayısı 20990’dan 13550’ye gerilemesine rağmen keçi sayında artış yaşanmıştır. Nitekim 1991 yılında sahada sadece 307 baş keçi yetiştirilirken 2008 yılında 5410’a yükselmiştir. Bu durumu yörenin dağlık ve engebeli yapısının yanında kolay ve ucuz beslenme koşullarıyla açıklayabiliriz. Çünkü keçi, hareketli ve çevik bir hayvan olduğundan, engebeli, kıraç ve kayalık-taşlık bölgelere diğer küçük ve büyükbaş hayvanlardan çok daha kolay adapte olabilmektedir.368 Koyun sayısındaki azalma yaylacılık faaliyetleriyle ilgilidir. Yörede küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin tamamen yaylacılık faaliyetlerine bağlı olması daha fazla işgücüne ihtiyaç duyulmasına neden olmuştur. Göç hareketleriyle beraber nüfusu azalan yerleşmelerde küçükbaş hayvancılık da giderek önemini kaybetmeye başlamıştır. Yörede yörenin arazi ve iklim koşullarına iyi uyum sağlayabilen karaman ve karayaka cinsi koyunlar beslenmektedir. Bunlardan karaman türü koyunların canlı ağırlığı yaklaşık 45-50 kg, yıllık yapağı üretimi 1-1.5 kg ve süt verimi günlük yarım kg ile 1 kg arasında değişmektedir. Genellikle Haziran ayı başlarında başlayan sağım

368 Doğanay, 1998, Age., s.242.

257

dönemi 3-4 ay kadar sürmektedir. Bu süre içerisinde bir koyundan yılda yaklaşık 80- 150 kg arasında süt elde edilmektedir. Karayaka türü ise et, süt ve yün verimi ve kalitesi açısından karaman türüne göre daha yüksek verime sahiptir. Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğindeki en önemli sorun; yılın yaklaşık 3-4 aylık bir döneminde kış koşullarından dolayı hayvan sürülerinin ağıl veya komlarda kaba yemlerle beslenmesidir. Bu durum söz konusu hayvancılık faaliyetinin maliyetini artırmaktadır. Bu nedenle hayvan yetiştiricileri kış mevsimine girmeden hayvanlarını satarak yem harcamalarından kurtulma yolunu seçmektedirler. Koyundan sonra en fazla yetiştirilen diğer bir küçükbaş hayvan türü de kıl keçisidir. Toplam küçükbaş hayvan sayısının yaklaşık % 28.5’ini oluşturan keçi, özellikle arazinin eğimli ve engebeli olduğu sahalara kolaylıkla uyum sağlayabilmektedir. Ancak kıl keçilerinin orman alanlarına verdikleri zarar sebebiyle orman içi ve ormana yakın yerleşmelerde yetiştirilmesine izin verilmemektedir. Bu nedenle keçi yetiştiriciliği orman alanlarının ortadan kaldırıldığı ve yerini step formasyonunun aldığı Kösedağ kütlesi eteklerindeki yerleşmelerde yapılmaktadır. Kuzeydeki İğdir dağı ve çevresi orman bakımından zengin olduğu için buralarda yerini koyuna bırakmaktadır. Yörede keçi daha çok et ve sütü için yetiştirilmekte olup, kılından pek yararlanılmaz. Küçükbaş hayvancılık faaliyetleri ile mera alanlarının genişliği ve yaylalara yakınlık arasında bir ilgi olduğu dikkati çeker. Gerçekten de Aksu, Ballıca, Çandır, Kızılelma, Güzelyurt, Çukuroba, Kadife, Kalebaşı, Kayaören, Yağcılar gibi köylerin arazilerinin bittiği yerde mera ve yayla alanları başlamaktadır. Bu nedenle bu köylerden doğrudan yayla alanlarına ulaşmak mümkündür. Tarım alanları kısıtlı olan bu köyler, küçükbaş hayvancılık için uygun ortam oluşturan yayla alanlarından yaz boyunca geniş ölçüde yararlanabilmektedir. Hatta bazı köyler birden fazla yayla alanına sahiptir. Zaten sahada 59 yayla yerleşmesinin varlığı da bunu göstermektedir. Yörede küçükbaş hayvancılık ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi ekstansif metotlarla ailenin ihtiyaçlarına yönelik olarak et, süt ve yün elde etmek amacıyla yapılmaktadır. Bununla birlikte ihtiyaç fazlası hayvanların ticareti de söz konusudur. Daha çok hayvan sahipleri ve ilçedeki tüccarlar tarafından pazarlanan hayvanlar, dışarıdan gelen tüccarlara da pazarlanmaktadır. Özellikle kurban bayramı döneminde başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde satılan hayvanlardan önemli miktarda gelir

258

elde edilmektedir. Bu kentlerdeki akrabalar aracılığıyla sadece kurbanlık hayvanların satışı değil, aynı zamanda bazı hayvansal ürünlerin de ticareti söz konusudur. Nitekim yayla mevsimi boyunca üretilen yağ, peynir gibi ürünlerin bir kısmı yöre içinde geriye kalan kısmı da bu şekilde satışa sunulmaktadır.

3.2.2.2. Büyükbaş Hayvancılık Araştırma sahasında 2008 yılı verilerine göre toplam hayvan varlığının 21.6’sını meydana getiren büyükbaş hayvanlardan oluşmaktadır. Büyükbaş hayvan türleri içerisinde en fazla yetiştirileni sığırdır. Toplam 12177 büyükbaş hayvandan % 98.6’sını (12002 baş) sığır % 1.4’ünü de (175 baş) manda meydana getirmektedir. Yakın zamana kadar yörede karasığır ve doğu kırmızısı denilen yerli ırklar yaygın durumdaydı. Et ve süt verimleri düşük olan yerli ırkların sayısı her geçen gün azalmaktadır. Bu türdeki hayvanların sayısı 3480 (% 29) kadardır. Bunun yerine günümüzde özellikle İlçe Tarım Müdürlüğü’nün çalışmaları ile kültür ırkı ve yörenin coğrafi koşullarına daha iyi uyum sağlayan melez ırka ait sığır sayısı giderek artmaktadır. Sahada suni tohumlama uygulaması ile melez ırk sayısı artmış ve yöredeki en yaygın tür durumuna geçmiştir. Bu konuda son yıllarda devlet tarafından buzağı başına ödenen teşvik primlerinin bu türün yaygınlaşmasında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim sahadaki toplam sığır sayısının % 56.3’ü melez ırktan meydana gelmektedir. Simental, holstein ve montofonlardan oluşan kültür sığırlarının her geçen yıl arttığı dikkati çekmektedir (Tablo 3.16 ve Şekil 3.7). Devlet tarafından verilen ucuz krediler çiftçilere uzun vadeli olarak kullandırılmaktadır. Ayrıca 2005 yılında hayvancılığın desteklenmesi hakkında çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı gereği süt teşvik primleri 2006 yılından itibaren verilmeye başlanmıştır. Hayvancılığı geliştirmek için yapılan bu uygulamalar bölgede kültür ırklarının sayısını artırmaktadır. Tablo 3.16. Koyulhisar ilçesinde sığırların ırklarına göre dağılımı (2008). Hayvan Türü Sayısı %’si Melez 6759 56.3 Yerli 3480 29.0 Kültür 1763 14.7 Toplam 12002 100.0 Kaynak: İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir.

 24 Şubat 2005 tarihli resmi gazetede yayınlanan karara göre; Çift cidarlı kazana, pastörizatör veya UHT sistemine sahip süt ürünleri imal eden işleme tesislerine süt satan üreticilere, hastalıktan ari işletmelere, soy kütüğüne kayıtlı olanlara, tarımsal amaçlı kooperatiflere üye olanlara ve küçükbaş hayvancılık işletmelerine farklı olmak üzere beher litre süt için destekleme ödemesi yapılır.

259

Şekil 3.7. Koyulhisar ilçesinde sığırların ırklarına göre dağılımı. Büyükbaş hayvan ırklarının et ve süt verimi türe göre değişmektedir. Nitekim yerli ırklarda süt verimi yıllık yaklaşık 600-700 kg. kadarken, melezlerde 3.5-4 ton, kültür ırklarında ise 5-6 tona kadar yükselmektedir. Bununla beraber yerli ırklarda et verimi 150-200 kg. arasında değişirken, kültür ırkı hayvanlarda 250-300 kg. kadardır. Araştırma sahasında yetiştirilen sığırlar içerisinde en fazla inek beslenmektedir (Fotoğraf 3.4). Ailenin ihtiyaçlarına yönelik olarak süt ve süt ürünlerinin üretimi ineğin fazla olmasındaki en büyük nedendir. Gerçekten de hemen her ailenin bir ya da birkaç baş ineği bulunmaktadır. Bakımı diğer hayvanlara göre daha kolay olan inekten elde edilen peynir ve tereyağı gibi ürünlerin ihtiyaç fazlası ilçe dışındaki akrabalara verilmekte veya yöre içinde ticarete konu olmaktadır. Sığır yetiştiriciliği büyük ölçüde geleneksel yöntemlerle yapılmaktadır. Kar örtüsünün erimesi ve çevrede otlakların yeşermesiyle beraber köyün yakın çevresinde otlatılmaya başlanan sığırlar Haziran ayıyla beraber yaylaya çıkarılmaktadır. Yaylacılık faaliyetlerine katılmayan aileler ise hayvanlarını köyün yakın çevresindeki meralarda otlatmaktadırlar. Bu aileler genellikle göç nedeniyle yaylacılık faaliyetlerine katılacak genç nüfusu olmayan ailelerden oluşmaktadır. Yaklaşık 3-4 ay buralarda beslenen hayvanlar, havaların soğumasıyla beraber önce köy yakınındaki meralarda otlatılmakta sonra da hayvan barınaklarına alınmaktadır. Yılın hemen hemen 5-6 ayında buralarda kaba yemlerle beslenen sığırların et ve süt verimi düşmektedir. Hayvanların daha iyi beslenmesi için kaba yemler yanında ince yemlerin de verilmesi gerekmektedir. Ancak bu durum sığır yetiştiriciliğinde maliyetleri yükseltmektedir. Bu nedenle bir kısım hayvanlar yem yetersizliğinden dolayı kışa girmeden satılmaktadır.

260

Fotoğraf 3.4. Ardıçalan yaylasında otlayan inek sürüsünden bir görünüş. Araştırma sahasında genellikle süt sığırcılığı şeklinde sürdürülen büyükbaş hayvancılık faaliyeti son yıllarda ticari amaçlarla da yapılmaktadır. Daha çok erkek sığır yetiştirmeye dayanan bu hayvancılık türünün geleneksel hayvancılıktan ayrılan yönü, kışın ahırlarda ince yemler kullanılarak yapılmasıdır. Yazın yaylalarda otlatılan sığırların kış aylarında et verimini yükseltmek amacıyla daha çok ince yemler kullanılmaktadır. Başta fabrika yemleri olmak üzere küspe, melas, silajlık mısır ve arpa kırması samanla karıştırılarak hayvanlara verilmektedir. Beslenen bu hayvanlar özellikle kurban bayramında büyük kentlerdeki pazarlarda satılmaktadır. Bunun dışında ya doğrudan hayvan tüccarlarına ya da çevredeki kesim merkezlerine de pazarlanmaktadır. Yörede sığırlarda en sık rastlanan hastalıklar; şap, şarbon, çiçek, brucella, anthrax ve yanıkaradır. Bu konuda İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından bu hastalıklara karşı düzenli olarak aşılar yapılmakta ve hastalıklardan korunmada aşılamanın önemi hayvan sahiplerine anlatılmaktadır. Ancak gerek ilçede ilaç ve veteriner teknisyeni yetersizliği, gerekse çiftçilerin hastalıklar konusundaki bilgisizliği zaman zaman hayvanların telef olmasına neden olmaktadır. Çalışma sahasındaki diğer bir büyükbaş hayvan türü de mandadır. Toplam manda sayısı 2008 yılı itibariyle 175 kadardı. Eti, sütü, derisi ve gücü için yetiştirilen bu hayvanlar, özellikle akarsu, göl veya bataklık gibi sulak arazilere sahip köylerde

261

yetiştirilmektedir. Sığır ineğine göre daha uzun süre sağılması ve yağlı süt vermesi bu tür alanlarda mandanın yetiştirilmesini kolaylaştırmıştır. Yıllık süt verimleri 2200-2300 kg olan bu hayvanların canlı ağırlıkları yaklaşık 350-400 kg kadardır.

3.2.2.3. Yük ve Çeki Hayvanları Son yıllarda sayıları azalmakla birlikte sahada yük ve çeki hayvanlarının gücünden de yararlanılmaktadır. Eğim değerlerinin yüksek olduğu, motorlu araçların ulaşamadığı bölgelere yük ve yolcu taşımada bu hayvanlar oldukça önemlidir. Ancak son yıllarda yaylalara kadar uzanan yolların açılmasıyla bu hayvanlara duyulan ihtiyaç azalmış durumdadır. Araştırma sahamızdaki yük ve çeki hayvanları at, eşek ve katırdır. Toplam hayvan varlığının sadece % 0.7’sini oluşturan bu hayvanların 2008 yılı itibariyle toplam sayısı 376’dır. Bunun % 40.7’si (153 baş) at, % 36.7’si (138 baş) eşek ve % 22.6’sı (85 baş) ise katırdan oluşmaktaydı (Tablo 3.17 ve Şekil 3.8). Tablo 3.17. Koyulhisar’da yük ve çeki hayvanlarının tür bileşimi (2008). Türü Sayısı %’si

At 153 40.7 Eşek 138 36.7 Katır 85 22.6 Toplam 376 100.0 Kaynak: İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir

Şekil 3.8. Koyulhisar’da yük ve çeki hayvanlarının tür bileşimi. Yük ve çeki hayvanları yörede daha çok orman köyleri ile yüksek kesimlerdeki engebeli arazilerin olduğu köylerde artmaktadır. Orman köylerinde özellikle yakacak

262

odun taşımada kullanılan bu hayvanlar, dağlık sahalarda özellikle yaylalara gidiş- gelişlerde motorlu araç ulaşımına elverişli olmayan yerlerde ulaşımda yararlanılmaktadır. Binek ve yük hayvanı olarak kullanılan at, eğim değerlerinin azaldığı yerleşmelerde daha fazla iken, dağlık sahalara doğru yerini eşek ve katıra bırakmaktadır. Yük taşımacılığının yanında binek hayvanı olarak da kullanılan eşekler, engebeli arazi koşullarında daha kolay hareket imkânına sahiptir. Katırlar ise, özellikle yük taşımacılığında tercih edilmektedir.

3.2.2.4. Kümes Hayvancılığı Ticari anlamda herhangi bir üretimin olmadığı yöredeki başlıca kümes hayvanlarını tavuk, hindi, ördek ve kaz oluşturmaktadır. Daha çok ailelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ekstansif metotlarla yapılan bu faaliyet tarzında hemen her ailenin genellikle 5-10 adet kanatlı hayvanı bulunmaktadır. Ancak et ve yumurta verimi düşük bu hayvanlar yazın genellikle açıkta, kışın ise ahırlardaki pin adı verilen yerlerde beslenmektedir. Kümes hayvancılığı için uygun ortam oluşturmayan bu durum, zaman zaman salgın hastalıklara bağlı olarak hayvan ölümlerine neden olmaktadır. Araştırma sahasında 2008 yılı itibariyle beslenen toplam kümes hayvanı 24850 kadardı. Bu hayvanların % 95.8’i (23800) tavuk, % 1.6’sı (400) hindi, % 1.4’ü (350) kaz, % 1.2’si ise ördekten oluşmaktaydı. En fazla yetiştirilen kümes hayvanı tavuktur. Son yıllarda devlet üretme çiftliklerinden getirilen kültür ırkı civcivler halk tarafından fazla bir talep görmemiştir. Bu nedenle geleneksel olarak sürdürülen tavukçulukta daha çok yerli ırk türleri yetiştirilmektedir. Yetiştirilen tavukların % 84’ü (20000) yumurta tavuğu, % 16’sı (3800) ise broiler denilen et tavuklarından oluşmaktadır.

3.2.2.5. Arıcılık Araştırma sahasında doğal çevre özelliklerine bağlı olarak arıcılık önemli ekonomik faaliyetlerden biri durumundadır (Fotoğraf 3.5). Yörenin iklim özellikleri bakımından geçiş bölgesinde yer alması zengin bir floristik özellik kazandırmıştır. Bir taraftan Karadeniz ikliminin zengin bitki örtüsü diğer taraftan karasal iklimin step formasyonu arıcılık faaliyetleri için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Nitekim

 Broiler eti için yetiştirilen bir tavuk türüdür. Orijini A.B.D. olup, büyük ölçekli üretim esasına dayanır.

263

ilkbaharla birlikte açan step türleri yaz mevsiminde kurumasına rağmen, yüksek kesimlerdeki bitkiler sonbahara kadar yeşil kalabilmektedir. Bu nedenle bitki örtüsünün sürekli yeşil kalabildiği dağlık sahalardaki yerleşmeler, arıcılık potansiyeli yüksek alanlardır. Bu kesimlerdeki bitki türlerinin yanı sıra yaz mevsiminin buralarda serin geçmesi de arıcılık için kolaylaştırıcı bir diğer etmendir.

Fotoğraf 3.5. Kadife köyünde arı kovanlarından bir görünüm. Koyulhisar’da arıcılık faaliyeti önemli bir yer tutmaktadır. İlçeye gerek diğer ilçelerden ve gerekse il dışından gezginci arıcılar gelmektedir. Arıcılara konaklamak istediği bölgenin güvenliği açısından İlçe Jandarma Komutanlığının kontrolünden sonra Konaklama İzin Belgesi verilmektedir. Arıcılık yapmak isteyen vatandaşlar, İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından bal üreticileri kayıt defterine ve Veteriner Kayıt Sistemine kaydedilmek suretiyle kayıt altına alınmakta ve kendilerine yapılan kontrollerden sonra Bal Üretici Ruhsatı verilmektedir. Her bal üreticisi Bal Üreticisi Ruhsatı ve İşletme Kayıt Defteri almakla yükümlüdür. Araştırma sahasında birçok köyde arıcılık aile ekonomisi şeklinde sürdürülmektedir (Fotoğraf 3.6). Ticari anlamda üretim çok azdır. Arıcılıkla ilgili eğitim yetersizliği ve arıcılığın bir meslek olarak benimsenmemesinin ticari olmasını engellediğini söyleyebiliriz. Bununla beraber diğer tarımsal faaliyetlere göre daha riskli oluşu nedeniyle genellikle aile bütçesine katkı sağlayan ek bir iş şeklinde yapılmaktadır.

 Bu bilgiler İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir.

264

Bu konuyla ilgili olarak yöre halkını bilinçlendirmek amacıyla İlçe Tarım Müdürlüğü ve Halk Eğitim Müdürlüğü işbirliği çerçevesinde teknik elemanlar tarafından kurslar düzenlenmekte ve kurs sonunda belge verilmektedir. Yine 2005 yılından itibaren arıcılığı geliştirmek amacıyla Karniyol cinsi ana arıya istinaden ana arı desteklemesinden sadece birkaç ailenin faydalanması arıcılığa gereken ilginin olmadığını göstermektedir. Ancak ilçe ekonomisine katkı sağlayan ticari anlamdaki arıcılık, bölgeye yakın olması nedeniyle genellikle ülkemiz arıcılığında önemli yere sahip Ordu’lu göçer arıcılar tarafından yapılmaktadır. Arı yetiştiriciliği konusunda uzmanlaşmış bu gezgin arıcılar, genellikle Mayıs ayı ortalarında bölgeye gelmekte, Ağustos ayı sonu ya da Eylül ayı başında geri dönmektedirler.

Fotoğraf 3.6. Sahada hemen her yerleşmede arı kovanlarını görmek mümkündür (Fotoğraf Temi mezrasından alınmıştır). Arıcılık faaliyeti hemen her köyde yapılmasına rağmen, kuzeydeki Melet havzasında orman altı floranın zengin oluşu, bu sahadaki yerleşmelerin diğerlerine göre gelişmesine neden olmuştur. Nitekim Aksu, Ballıca, Yenice, Kavacık köylerinde arıcılık önemli ekonomik faaliyetlerden biri durumundadır.

 Karniyol arısının anavatanı Slovenya’dır. Şu anda bütün kıtalara yayılmış durumdadır.Aynı zamanda dünya üzerinde İtalyan arısından sonra en yaygın ikinci arı ırkıdır.Slovenya başta olmak üzere Hırvatistan, Avusturya, Bosna Hersek ve Sırbistan’da yaygın olarak bulunmaktadır. Ancak iyi özellikleri, verimliliği ve sakinliği nedeni ile dünyanın değişik bölgelerine götürülmüştür. Arı ırkları içerisinde en uysalıdır. Yavru üretme yeteneği çok iyi olup ilk baharda 16-22 bin mevcutlu bir koloni %450’lik bir artışla ana nektar akımı öncesi Haziran ayında yaklaşık 80 binlik mevcutlara kadar ulaşabilmektedir. Bu nedenle ilkbahar mevsiminde gelişmesi iyi ve hızlı olmaktadır.

265

Koyulhisar arı koloni sayısı ve bal üretimi bakımından Sivas ili genelinde Zara İlçesi’nden sonra ikinci sırada gelmektedir. İlçede, 15100 adet fenni kovan bulunmaktadır. Her yıl yaklaşık 500 ton bal, 15 ton civarında da balmumu üretimi gerçekleşmektedir. Kovan başına düşen bal üretim miktarı yaklaşık 30-35 kg arasında değişmektedir. Üretilen balın yaklaşık % 70’lik kısmı ilçedeki tüccarlar yardımıyla ya da ailelerin kendi imkânlarıyla ilçe dışında pazarlamakta (özellikle İstanbul’da), geriye kalan % 30’luk kısmı da aile içinde tüketilmektedir. Çalışma sahasında arıcılıkla ilgili en büyük sorun; kuşkusuz bal ve balmumu pazarlamada yaşanan güçlüklerdir. Bu ürünlerin yetiştirilmesinden daha çok ilçede pazarlanmasının sıkıntı oluşturduğu, kooperatifleşme veya sivil diğer birliklerin olmaması sebebiyle esas değerinin altında değer bulduğu ve bu nedenle de üretimin beklenenin altında gerçekleştiği dikkati çekmektedir.

3.2.3. Hayvancılığın Temel Sorunları Araştırma sahasında hayvancılık genel olarak aile işletmesi şeklinde ek bir iş olarak sürdürülmektedir. Bu nedenle daha fazla gelir getiren entansif hayvancılık yerine mera hayvancılığı yapılmaktadır. Bu nedenle hayvan varlığı ile çayır ve otlak alanları arasında sıkı bir bağ söz konusudur. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi sahadaki çayır ve mera arazileri yaklaşık 10327 ha kadar olup, bu sahalardan yararlanan büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı toplam 31513’tür. Buna göre 1000 ha’lık otlak alanına 1216 büyükbaş ve 1836 küçükbaş hayvan düşmektedir. Ancak verimli otlaklarda 1000 ha araziye düşmesi gereken küçükbaş sayısı 1500, büyükbaş hayvan sayısı ise 150-200’ü aşmamalıdır. Bu durumda hayvan başına düşmesi gereken mera alanı ideal seviyenin altındadır. Mera alanlarına oranla hayvan sayısının fazla olması erken ve aşırı otlatmayla beraber otlakların verimliliğini düşürmektedir. Bunun için öncelikle mera yönetimindeki aksaklıkların giderilmesi ve ıslah çalışmalarının tamamlanması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili olarak 2008 yılında tamamlanan kadastro işlemleri bitki örtüsünün kalitesini artırmada kolaylık sağlaması açısından oldukça önemlidir. Hayvanların beslenmesinde önemli sorunlardan biri de, yem bitkileri üretiminin yetersiz olmasıdır. Nitekim 2008 yılında ilçe genelinde yaklaşık 2990 ton kaba yem elde edilmişti. Kuşkusuz üretim azlığı nedeniyle hayvanlar yeteri kadar beslenememektedir.

266

Bu nedenle hayvansal ürünler üretimi düşük gerçekleşmektedir. Yörede ilkbaharla birlikte meralara çıkarılan hayvanlar yaz aylarında yüksek kesimlerdeki yayla alanlarına çıkarılmaktadır. Yaz kuraklığına bağlı olarak çevredeki mera alanlarının verimsizleşmesi hayvanların Haziran ayından Eylül ayına kadar yayla alanlarında otlatılmasını adeta zorunlu hale getirmektedir. Ancak son zamanlarda yaylacılık faaliyetlerine katılmayan aileler, meraların verimsizleşmesi nedeniyle sürülerine otlak bulabilmek için uzun mesafeler kat etmektedirler. Bu nedenle günlük yaklaşık 8-10 km’yi bulan bu mesafe özellikle büyükbaş hayvanlarda et ve süt verimini düşürmektedir. Ayrıca genç nüfusun göç etmesiyle beraber özellikle küçükbaş hayvancılıkta hayvanları otlatmak için çoban temininde güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Sahadaki hayvanlar kış aylarında ise yaklaşık 4-5 ay ahırlarda geçirirler. Kışı buralarda geçiren hayvanlar saman, kuru ot, fiğ ve yonca gibi kaba yemlerle beslenmektedirler. Yapay yem fiyatlarının yüksek oluşu nedeniyle tüketiminin az olması hayvanların beslenmesindeki olumsuz durumlardan bir diğeridir. Araştırma sahasındaki hayvancılık faaliyetlerinde karşılaşılan sorunlardan biri de, hayvanların kış döneminde uygun olmayan hayvan barınaklarında beslenmesidir. Sağlık koşullarına uygun modern barınaklar çok azdır. Bu nedenle zaman zaman salgın hayvan hastalıkları görülebilmektedir. Başta şap ve şarbon gibi hastalıklara bağlı olarak hayvan ölümleri olabilmektedir. Bu konuda İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından aşılama çalışmaları yapılmaktadır. Yörede besi ve süt hayvancılığına uygun olmayan ırkların yetiştirilmesi nedeniyle verimin düşük olması, çiftçilerin suni tohumlama uygulamasını benimsememesi ve kaliteli damızlık hayvan sayısının yetersiz olması hayvan soylarının ıslahını güçleştirmektedir. Bu amaçla yerli ırklarla melezleştirme yoluna gidilmiş olup, son yıllarda kültür ırkı hayvanların sayısı giderek artmaktadır. Ancak çok iyi bakım gerektiren bu tür aileler arasında fazla tercih edilmemektedir. Hayvansal ürünler genellikle aile ihtiyaçlarına yönelik olarak üretilmektedir. İhtiyaç fazlası ürünlerin bir kısmı kasabada kurulan pazarda, geriye kalanı da akrabalara satılmaktadır. Hayvansal ürünleri değerlendirecek tesislerin olmayışı hayvancılığın ticari olmasını engelleyen önemli faktörlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırma sahasında tarım ve hayvancılığı geliştirmeye yönelik köyler bünyesinde kooperatifler kurulmuştur. Bunlar; Çandır, Taşpınar, Ortaseki, Gökdere ve

267

çevre köyleri, Ballıca, Kızılelma, Ortaköy, İkizyaka, Kadife ve çevre köyleri, Orta mahalle ve çevre köyleri tarımsal kalkındırma kooperatifleridir. Ancak bunlardan büyük kısmında şimdiye kadar herhangi bir proje uygulanmamıştır. Kadife ve çevre köyleri tarımsal kalkındırma kooperatifi süt inekçiliği (200 baş) projesini, İkizyaka köyü tarımsal kalkındırma kooperatifi 35 üyesine 10’ar baş besi sığırı projesini, Gökdere ve yakın köyleri tarımsal kalkındırma kooperatifi ise süt inekçiliği (200 baş) projesini uygulamaya koymuşlardır.

3.3. ORMANCILIK Araştırma sahasında orman alanları, geniş bir alana yayılmış durumdadır. Fundalıklarla beraber yaklaşık 40674 ha alan kaplayan ormanlar, toplam alanın yaklaşık % 43’ünü oluşturmaktadır. Ancak geçmişten günümüze başta yapacak ve yakacak odun ihtiyacını karşılama, tarla açma, aşırı otlatma ve yangınlar sonucunda bu doğal kaynak tahrip edilmektedir. Nitekim orman örtüsünün kendini yenileyemediği sahalarda çalı ve step türleri ortaya çıkmaktadır. Yöredeki ormanlar yükselti, topoğrafya ve iklim özelliklerine bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Nitekim kuzeydeki İğdir dağı ve Melet havzasında göknar, gürgen, sarıçam, fındık ve meşe başlıca ağaç türlerini oluştururken, güneydeki Kösedağ’da yüksek kesimlerde sarıçam, alçak yamaçlarda meşe ve ardıç gibi kuru ormanlar yaygın duruma geçer. Bunların dışında Kelkit vadisi tabanında psödomakiler ile akarsu boylarında kavak ve söğüt gibi suyu seven türlere de rastlanmaktadır. Koyulhisar’daki orman alanları verimlilik açısından değerlendirildiğinde, önemli bir kısmının iyi derecede korunmuş koru ve bozuk korulardan meydana geldiği görülmektedir. Verim değeri yüksek sarıçam, gürgen ve göknarlardan oluşan bu koru ormanlarından daha çok kaliteli tomruk üretiminde yararlanılmaktadır. Nitekim yöre ormanlarının % 36.4’ü (14805.3 ha) verimli koru, % 39.7’si (16147.6) bozuk koru, % 1.1’i (447.4 ha) prodüktif baltalık ve % 22.8’i (9273.7 ha) ise bozuk baltalıklardan oluşmaktadır (Tablo 3.18 ve Şekil 3.9).

268

Tablo 3.18. Koyulhisar’da ormanların işletme şekillerine göre durumu (2008). Niteliği Alanı (ha) %’si

İyi Koru 14805.3 36.4 Bozuk Koru 16147.6 39.7 Prodüktif Baltalık 447.4 1.1 Bozuk Baltalık 9273.7 22.8 Toplam 40674.0 100.0 Kaynak: Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü amenajman raporlarından derlenmiştir.

Şekil 3.9. Koyulhisar’da ormanların işletme şekillerine göre durumu. Çalışma sahasındaki ormanların kullanımı ve korunması ile ağaçlandırma ilgili bütün çalışmalar, Amasya Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Bu müdürlüğe bağlı beş işletme şefliği olup, bunlar İğdirdağ, Karaçam, Sisorta, Suşehri ve Tatar Orman İşletme Şeflikleridir (Tablo 3.19). Ancak bunlardan üçü (İğdirdağ, Karaçam, Sisorta) araştırma sahası sınırları içerisinde yer almaktadır. İğdir dağı üzerindeki ormanlar İğdir dağı, Sisorta yöresindekiler Sisorta, Kösedağ kütlesi üzerindeki ormanlar ise Karaçam Orman İşletme Şefliği’ne bağlıdırlar. Bu kurumlarda 2008 yılı itibariyle toplam 52 kişi hizmet vermekteydi. Bunlardan 37’si memur, 13’ü daimi işçi ve 2’si de bekçiden oluşmaktadır. Bununla beraber kesim dönemlerinde işçi açığı genellikle köylerden temin edilmektedir.

269

Tablo 3.19. Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü’ne bağlı şeflikler ve toplam orman alanları (2008). Verimli Bozuk Toplam Şefliği Açıklık alan Genel toplam orman orman orman alanı Iğdır dağı 6394,0 8559,5 14953,5 14298,0 29251,5 Karaçam 3536,5 10670,0 14206,5 36750,0 50956,5 Sisorta 5798,5 5615,5 12414,0 15360,0 26874,0 Suşehri 5934,5 14270,5 20205,0 127582,0 147787,0 Tatar 4455,5 4534,5 8990,0 17370,0 26360,0 Toplam 26119,0 43650,0 69769,0 21136,0 281229,0 Kaynak: http://amasyaobm.ogm.gov.tr Koyulhisar’daki ormanlardan yapacak ve yakacak odun üretimi şeklinde faydalanılmaktadır. İlçe genelinde 2007 yılında 20918 m3 dikili kabuklu gövde hacmi kesimi yapılmıştır. Bunun yaklaşık % 77’si endüstriyel odun (tomruk, maden direği, tel direk, sanayi odunu, kağıt odunu, lif yonga, sırık) olarak kullanılmış olup, geriye kalan % 23’lük kısmı ise yakacak odun olarak değerlendirilmektedir (Tablo 3.20). Aynı yıl Koyulhisar İşletme Müdürlüğü dahilinde orman kanununun 31, 32 ve 33. maddeleri* kapsamındaki köylere 175 m3 zati yapacak odun, 51m3 afetzede ihtiyacı, 10111 ster zati yakacak odun, kooperatiflere ise 1183 m3 34. madde** hakkı olarak verilmiştir. İşletme Müdürlüğünün 2007 yılı satış geliri 2826402 TL olup, 2007 yılı kar bilançosuna göre 1011236 TL kar elde edilmiştir. Araştırma sahasında kesim işleri motorlu testere ile yapılmaktadır. Baltalarla budanan tomruklar birkaç parçaya bölünmekte ve traktörlerle depolara taşınmaktadır (Fotoğraf 3.7). Kesilen ağaçların büyük bir kısmı depolarda tomruk şeklinde biriktirilerek ihale yoluyla satışa sunulmaktadır. Yapacak odunların az bir kısmı ilçe merkezindeki kereste atölyelerinde, geriye kalanı ilçe dışındaki kâğıt fabrikalarına ve kereste atölyelerine gönderilmektedir. Kesilen ağaçların dalları ve kabukları ise köylerde kışlık yakacak olarak değerlendirilmektedir. Bu arada uzak kesimlerdeki ormanlarda kontrollü kesimlerin dışında az da olsa kaçak ağaç kesimlerin yapıldığı da

* Mülki hudutları içinde verimli Devlet ormanı bulunan köylerde köy nüfusuna kayıtlı ve köyde devamlı oturan ihtiyaç sahibi hane reislerine, köyde barınmaları için yapacakları ev, ahır, samanlık, ambar ve kümes ile köy halkının müşterek ihtiyacı olan okul, cami, sağlık evi, köy yolu köprüsü ve köy konağı ihtiyaçları için yapacak emval bu ormanlar civarındaki istif veya satış istif yerlerinden tarife bedeli ile kesme, taşıma ve istif masrafları alınmak suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere verilir. ** Üretimin Orman İdaresi tarafından yapılması halinde, sınırları içinde Devlet ormanı bulunan köy ve kasabalarda o yer nüfusuna kayıtlı olarak ikamet eden gerçek kişilerin veya sınırları içinde Devlet ormanı bulunan köy ve kasabaların her birinde hane adedinin çoğunluğu tarafından kurulan orman köylerini kalkındırma kooperatiflerinin baltalık ormanlarından birim fiyat (vahidi fiyat) usulü ile kesip, satış istif yerlerine taşıdıkları yakacak odunların yüzde yüzüne kadarı idarece tayin edilecek süre içinde, istedikleri takdirde kendilerine maliyet bedeli üzerinden verilir.

270

bilinmektedir. Tablo 3.20. Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü 2007 yılı üretim durumu. Ürün Çeşidi Üretim

DKGH(m3) 20.918 m³ Tomruk 7.055 m³ Tel Direk 1.255 m³ Maden Direği 2.752 m³ Sanayi Odunu 92 m³ Kâğıt Odunu 3.183 m³ Lif Yonga 1.650 m³ Sırık 230 m³ Genel Toplam 16.217 m³ Yakacak Odun 2.310 m3 Kaynak: Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir.

Fotoğraf 3.7. Araştırma sahasında tomrukların taşınmasında traktörler kullanılmaktadır. Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü tarafından silvikültür* programı çerçevesinde sürdürülen suni gençleştirme, gençlik bakımı, kültür bakımı, sıklık bakımı, budama, ormanların rehabilitesi, koruya tahvil gibi faaliyetler sürdürülebilir bir ormancılık açısından oldukça önemlidir. Bu amaçla, 2007 yılında yaklaşık 1341 ha ormanın bakımı ve rehabilitasyonu gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 350 ha alanda orman

* Silvikültür: Yeni ormanların planlı olarak kurulması ve bunların doğal olarak kurulmuş ve varlığını sürdüren ormanlarla birlikte yetiştirilmesi (bakımı), gençleştirilmesi ve varlıklarının en iyi şekilde devam ettirilmesi ile uğraşan bir bilim dalı.

271

zararlıları ile mücadele çalışmaları yapılmıştır.

3.4. SANAYİ Değişik hammaddeler ve yarı işlenmiş maddelerin atölyeler ya da fabrikalarda işlenerek mamul madde haline getirilmesi sanayi olarak tanımlanmaktadır.369 Sanayi faaliyetlerinin gerek yerleşmiş oldukları gerekse diğer bölgelerle ilişkilerinde çeşitli unsurlar etkilidir. Bunların başında hammadde, enerji kaynakları, yeryüzü şekilleri, iklim gibi doğal unsurlar ile pazar, işgücü, ulaşım, sermaye gibi beşeri etkenler gelmektedir.370 Araştırma sahasında hammadde kaynaklarının ve tarımsal üretimin sınırlı olması, sermaye yetersizliği, pazar koşullarının elverişsizliği gibi nedenlerle sanayi faaliyetleri fazla gelişememiştir. Bu nedenle yöredeki sanayi faaliyetleri Sisorta yöresindeki maden işletmesi ve un fabrikası dışında küçük çaplı ihtiyaçların giderildiği atölyeler ve ev tipi basit işletmeler şeklindedir. Bu işletmelerde 2008 yılı itibariyle 236 kişi çalışıyordu. Araştırma sahasında ev tipi sanayi faaliyeti olarak özellikle Sisorta yöresindeki köylerde yapılan ipek halı dokumacılığı önemli bir yere sahiptir. Bu bölgede ipek halıcılığın başlaması yaklaşık otuz yıl öncesine dayanır. O yıllarda Ballıca Köyü İlkokulunda görevli bir öğretmen’in eşi yün halı dokumaktadır. Öğretmen hem eşine yardımcı olsunlar hem de öğrensinler diye birkaç kişiden çocuklarını boş zamanlarında göndermelerini ister. Bu isteğe ancak bir-iki çocuğun ailesi razı olur. Halı dokumasını öğrenen çocuklara öğretmen tezgah ve malzeme temininde yardımcı olur. Ekonomik bakımdan çok zayıf olan köyde halıcılık iki üç yıl içinde yayılır. Beş altı yıl yün halı dokunur. Daha sonraki yıllarda dokunan halıların ticaretini yapan kişiler ipek halının daha karlı bir iş olduğunu öğrenirler. Köyde yün halıcılık ipek halıcılığa dönüşür. Kısa zamanda Sisorta yöresindeki köylere, hatta Suşehri’nin bu bölgeye yakın köylerine yayılan ipek halıcılık yöre halkı için geçim kaynağı haline gelmiştir. Sisorta yöresi ve çevresinde dokunan ipek halıda genellikle çeşni bülbül, bin bir çiçek, dağ çiçeği, hayat ağacı ve diğer motif ve desenler kullanılır. Ağaç tezgahlarda 80-100 ve 120 cm²’lik ebatlarda dokunan ipek halının tek sırasında 800-850 ilmek

369 Doğanay, 1998, Age., s.409. 370 Erol Tümertekin., Sanayi Coğrafyası, İstanbul üniversitesi Yayınları No:751, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:22, İstanbul 1969, s.39.

272

bulunmaktadır. Genelde halılar iyi bir usta tarafından 4 aylık bir zaman içerisinde dokunabilmektedir. Dokunan halılar Hereke Halısı ismi altında dokunur ve pazarlanır. Her köyde köylüye ipek ve diğer malzemeleri temin eden ve bu işin ticaretini yapan en az iki üç kişi mevcuttur. İpek halıcılık sayesinde yöre insanı ekonomik olarak kazanımlar elde etmiştir. Ancak son yıllarda ipek halıcılık piyasasındaki durgunluk bazı köylerde halı sayısının azalmasına neden olmuştur. Günümüzde ipek halıcılığın en fazla yapıldığı köyler; Ballıca ve Aksu köyleridir. Ballıca Köyünde 50 tezgah, Aksu Köyünde 100 tezgahta faal olarak dokuma yapılmaktadır. İpek halıcılığı yöre insanının alın teri olup, turizm açısından da ekonomik getirisi olan bir sektör haline gelmektedir. Araştırma sahasındaki sanayi faaliyetlerinden bir diğerini de küçük çaplı imalat ve bakım-onarım işlerinin yapıldığı atölye tipi işletmeler oluşturmaktadır (Tablo 3.21). Genel olarak sahibi dışında birkaç kişinin çalıştığı bu işletmelerin başında yöredeki zengin orman örtüsünün doğal bir sonucu olarak marangozhaneler ve kereste atölyeleri gelmektedir (Fotoğraf 3.8). Bu faaliyet alanında hizmet veren 25 marangoz atölyesi bulunmaktadır. Genellikle çevrede yaygın olan çam, göknar ve gürgen ağaçlarının hammadde olarak kullanıldığı bu atölyelerde hammadde ya ilçedeki Orman İşletme Şefliklerinden ya da Mesudiye’den temin edilmektedir. Tomruk şeklinde gelen hammaddeler genellikle kereste haline dönüştürülmektedir. Bunun yanında yerel ihtiyaçlara yönelik üretim de yapılmakla birlikte çoğunlukla kereste olarak üretim yapılmaktadır. Tablo 3.21. Koyulhisar’daki atölye tipi işletme sayıları ve çalışan işgücü sayısı (2008). İşyeri Adı İşyeri Sayısı (Adet) İşgücü Sayısı (Kişi)

Mobilya-Doğrama Atölyesi 25 80 Ekmek Fırını 3 13 Oto Tamir Atölyesi 6 10 Elektrik-Elektronik 5 7 Demirci-Hırdavatçı 3 5 Camcı 2 3 Terzi 4 4 Diğerleri 5 7 Toplam 53 129 Kaynak: Esnaf ve Sanatkârlar Odası verileri ve yerinde yapılan gözlem sonuçlarından derlenmiştir.

273

Fotoğraf 3.8. E-80 karayolu kenarında yer alan Fırtına Orman Ürünleri atölyesi. Orman işçiliği ile orman ürünlerine dayalı aile işletmeciliği şeklinde hızar ve marangoz atölyelerinde kapı, pencere, bazı mobilyalar, mutfak aletleri, kereste, arı kovanı, bal çerçeveleri, konutlarda taban ve tavan ahşap döşemeleri üretilmekte ve ihtiyaca göre çevre ilçelere de pazarlanmaktadır. Ancak ilçe ekonomisine katkı sağlayan kayda değer asıl girdi başta Sivas, Erzincan, Erzurum ve Tokat olmak üzere çeşitli illere pazarlanan keresteden sağlanmaktadır. Atölye tipi sanayi faaliyetlerinin bir diğer türünü demir-doğrama atölyeleri oluşturmaktadır. Bu işletmelerde profil demirden kapı, pencere, kaynak, torna, soba, orak, keser ve çeşitli zirai aletleri imal edilmekte ve tamiri yapılmaktadır. Bu alanda ilçede 3 adet demirci-hırdavatçı atölyesi hizmet vermekte olup, daha büyük işler için genellikle Suşehri ve çevredeki iller tercih edilmektedir. Motorlu araçların bakım ve onarımının yapıldığı oto elektrikçisi, oto tamircisi ve oto boyacısı 6 atölye bulunmaktadır. Buralarda motorlu araçların küçük çaptaki arızaları tamir edilmektedir. Daha büyük çaptaki arızalar ise, başta Suşehri olmak üzere Erzincan, Tokat ve Sivas gibi büyük merkezlerdeki onarım atölyelerinde giderilmektedir. Bunların dışında ilçede elektrik ve ev aletleriyle ilgili arızaların tamirciliğinin yapıldığı 5 atölye hizmet vermektedir. Koyulhisar’daki diğer bir atölye işletmesi ekmek fırınlarıdır. Hamurun hazırlanmasında elektrik enerjisinden yararlanılan bu tesislerde, ekmek çevreden temin

274

edilen odun ile pişirilmektedir. İlçe merkezine hizmet vermesinin yanında bazı yakın köylerin de ekmek ihtiyacı kasabadaki bu fırınlardan karşılanmaktadır. Bunun yanında sahada kırsal yerleşmelerdeki mahalle ya da köy fırınlarında aileler evde hazırladıkları hamuru mahalle fırınlarına getirerek günlük ekmek ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Araştırma sahasında modern sanayi tesisi olarak sayılabilecek tesis, Sisorta yöresinde MENKA şirketi tarafından işletilen ve 1970’li yıllarda üretime başlayan kurşun işleme tesisidir (Fotoğraf 3.9). Melet vadisinde Çandır köyü yakınlarında kurulan bu tesis, çevreden çıkarılan ham cevheri işleyerek kurşun, bakır ve çinko konsantresi elde etmektedir. Kuruluş alanı yaklaşık 10-12 dekar kadardır. Tesisin hammaddesi yaklaşık 6 km uzaklıktaki ocaklardan kamyonlarla getirilmektedir. Günlük ham cevher işleme kapasitesi 150 tondur. Yıldan yıla değişmekle birlikte tesiste yıllık 4000 ton konsantre üretimi yapılmaktadır. Üretilen cevherin tamamına yakını Ordu limanına kamyonlarla taşınmakta ve buradan Bulgaristan’a ihraç edilmektedir. Cevherin bir kısmı da ihtiyaca göre Samsun’daki tesislere gönderilmektedir. Flotasyon sonrasında ortaya çıkan atıklar kuruduktan sonra ocaklara aktarılmaktadır.

Fotoğraf 3.9. Sisorta yöresindeki bakır-kurşun-çinko konsantre tesisi. Kurşun konsantre fabrikasında çalışan sayısı 40’dır. Bunlardan 2’si mühendis, 1’i tekniker, diğerleri ise teknik personel ve işçilerden oluşmaktadır. Gerek maden ocağında gerekse fabrikada çalışan işçiler yakın çevredeki köylerden servisle günlük gidiş-geliş yapmaktadır. İdari personel ise fabrikadaki sosyal tesiste kalmaktadır.

275

İlçedeki diğer önemli sanayi tesisi E-80 karayolu kenarında kurulmuş olan Çağdaş Fırat Un fabrikasıdır (Fotoğraf 3.10). 1980’li yıllarda değirmen olarak kullanılan fabrika, 2000 yılında un fabrikasına dönüştürülmüştür. Yaklaşık 700 m2 alan üzerinde kurulu ve aile şirketi şeklinde işletilen fabrika, temizleme, paketleme, buğday siloları ve un siloları olmak üzere 4 üniteden oluşmaktadır. Ayrıca buğday stoku yapmak için planlanan 2 adet sac ambarın yapımı devam etmektedir.

Fotoğraf 3.10. Koyulhisar Çağdaş Fırat Un Fabrikası. Fabrikanın hammaddesi genellikle yakın çevreden temin edilmektedir. Ancak hammaddenin yetersiz kaldığı durumlarda bu açık Samsun, Amasya ve Çorum gibi illerden karşılanmaktadır. Daha çok un üretimi ağırlıklı olarak çalışan tesiste, yem üretimi de yapılmaktadır. Hasat mevsiminin olduğu Temmuz ve Ağustos aylarında üretim artmakta kış aylarında ise düşmektedir. Yıllık yaklaşık 2500-3000 ton un, 500- 1000 ton kepek ve 500 ton civarında da yem üretimi söz konusudur. Bununla beraber üretim her yıl aynı miktarda olmayıp yıllara göre değişebilmektedir. Üretilen mamul maddeler çevredeki kırsal yerleşmelere, Suşehri, Alucra, Sivas, Zara, Şebinkarahisar ve Mesudiye gibi çevre ilçelere pazarlanmaktadır. Fabrikada 2009 yılında biri kadın olmak üzere 7 işçi çalışıyordu. Bunlardan gıda mühendisi ve ustabaşı dışındakiler genellikle yakın çevreden gelen işçilerden oluşmaktadır. Genellikle kasabada ikamet eden işçiler aynı zamanda fabrika sahiplerine ait olan fırının servisiyle gidiş-geliş yapmaktadırlar.

276

3.5. TİCARET Araştırma sahasında nüfusun büyük bir kısmının geçimini geleneksel tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden sağlaması nedeniyle ailelerin gelirleri sınırlı olup, ticaret hayatı fazla gelişmemiştir. İlçenin idari merkezi olan Koyulhisar kasabasında günübirlik temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik ticari faaliyetler söz konusudur. Nitekim kasaba, kırsal kesimden getirilen tarımsal ve hayvansal ürünlerin pazarlandığı ve ilçe dışından gelen malların yine kır yerleşmelerine dağıtıldığı toplanma ve dağıtma merkezi özelliğine sahiptir. Ancak ülkemizdeki en işlek yol güzergahlarından biri olan E-80 karayolunun ilçeden geçmesi, sahanın ticari potansiyeli daha gelişmiş Suşehri, Tokat ve Erzincan gibi merkezlere yakın olması ticari faaliyetlerin yerel ölçekte kalmasına neden olmuştur. Nitekim temel gıda maddeleri dışındaki ihtiyaçların büyük çoğunluğu çevredeki büyük merkezlerden ve hatta İstanbul’dan karşılanmaktadır. Ticari faaliyetlerde daha çok perakende satışların yapıldığı Koyulhisar’da 2008 yılı itibariyle 191 ticarethane bulunmaktaydı (Tablo 3.22). Aynı yıl bu ticarethanelerde yaklaşık 318 kişi çalışmaktaydı. Değişik alanlarda faaliyet gösteren bu işyerlerinin önemli bir kısmı düşük sermayeli aile işletmelerinden meydana gelmekte olup, ana cadde kenarlarında sıralanmaktadır. Bunların başında gıda maddesi satan dükkanlar, kahvehaneler, manavlar, lokantalar, manifatura-tuhafiye, nalbur, marangoz atölyeleri başta gelmektedir. Tüketim mallarına yönelik olarak ortaya çıkan bu durum, kasabadaki kamu kurum ve kuruluşları ile ekonomik açıdan zayıf durumdaki yöre insanının temel ihtiyaç maddelerini talep etmesiyle ilgilidir. Koyulhisar’da ticari faaliyetlerde özellikle kasaba pazarının kurulduğu Pazartesi günleri büyük bir hareketlilik yaşanmaktadır (Fotoğraf 3.11). Gerek idari işler gerekse haftalık ihtiyaçların karşılanması amacıyla köylerden çok sayıda aile kasaba merkezine gelmektedir. Ayrıca köy yerleşmelerinden bu pazara çeşitli sebze, meyve ve hayvansal ürünler getirilerek pazarlanmaktadır. İlçede Pazar günleri Ortaköy’de kurulan pazar ise daha küçük ölçekte olup, kasabaya uzak olan Sisorta yöresindeki köyler ihtiyaçlarını genellikle buradan karşılamaktadırlar. Araştırma sahasında dikkat çekici durumlardan biri de yıl içerisinde ticari faaliyetlerde görülen farklılıklardır. Bu bakımdan özellikle yaz ayları ticari aktivitenin arttığı dönemdir. Nitekim yurt içi ve yurt dışında çalışan ya da yaşayan ailelerin izinlerini geçirmek için bu dönemde kasaba ve köylerine dönmeleri, nüfus artışıyla

277

beraber ticari faaliyetlerin de canlanmasına neden olmaktadır. Genel olarak gelir düzeyi yüksek olan bu insanların taleplerini karşılamaya yönelik ürün çeşitliliği artmakta ve ticaret hacmi büyümektedir. Özellikle yayla şenliklerinin yapıldığı Temmuz ve Ağustos ayları bu açıdan ilçenin en hareketli devresi durumundadır. Kış ayları ise, nüfusun azalması ve kasabayla ulaşım bağlantısının standardı düşük yollarla sağlandığı köylerden gidiş-gelişlerin azalmasıyla ticari aktivitenin zayıfladığı bir dönem olarak dikkat çekmektedir. Tablo 3.22. Koyulhisar’da ticari işyerlerinin dağlımı (2008). İşyeri Adet İşyeri Adet

Kahve hane 13 Beyaz eşya 3 Berber 6 Arzuhalci 3 Manifatura ve Konfeksiyon 4 Trafik sigortacı 4 Kavafiye 3 Veteriner kliniği 1 Eczane 2 Güneş enerjisi satıcısı 2 Manav 6 Fotoğrafçı 1 Kasap 5 Kırtasiyeci 4 İnternet cafe 4 Kuyumcu 1 Pastane 4 Terzi 4 Benzinlik 4 Otel 1 Züccaciye 3 Kamyoncu tesisi 4 Bakkal 20 Tekel bayii 3 Lokanta 5 Cep telefonu bayi 2 Yem-Zahireci 3 Rent a car 1 Minibüsçü 40 Tüp bayii 3 Ticari taksi 4 Düğün salonu 1 Kamyoncu 15 Oto yedek parça 2 Nalbur 10 Toplam 191 Kaynak: Esnaf ve Sanatkarlar Odası verilerinden derlenmiştir. Koyulhisar’dan başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere çeşitli ürünler pazarlanmaktadır. Bunların başında yağ, peynir gibi hayvansal gıdalar ve canlı hayvan ile bal, ceviz, domates gibi tarımsal ürünler ve orman ürünleri başta gelmektedir. Canlı hayvan satışları özellikle kurban bayramı döneminde artmaktadır. Dışarıdan satın alınan mallar arasında ise; konfeksiyon ürünleri, ev eşyaları, çeşitli temizlik ürünleri ve ilçede üretilmeyen gıda maddeleri oldukça önemlidir. Bu mallar genellikle Suşehri, Tokat, Erzincan ve İstanbul gibi ticari aktivitesi yüksek merkezlerden temin edilmektedir. İlçe dışına göç eden ailelerin büyük bir kısmının İstanbul’a yerleşmiş olması Koyulhisar- İstanbul arasında güçlü bir ticari bağın oluşmasına neden olmuştur.

278

Fotoğraf 3.11. Pazartesi günleri kurulan kasaba pazarından bir görünüm. Ticari faaliyetler için önemli olan bankacılık hizmetleri ilçe merkezinde bulunan Ziraat Bankası şubesi tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu şube aracılığıyla isteyenlere düşük faizli esnaf kredileri kullandırılmakta ve ticaret için sermaye sağlanmaktadır.

3.6. ULAŞIM Diğer beşeri tesislerde olduğu gibi yollar da insan yaşayışının bir sonucudur. Bu nedenle onu sadece bir ekonomik olay olarak değil, aynı zamanda ticari ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesinde, özellikle ülke savunmasında önemli bir araç olarak düşünmek gerekir.371 Yol sistemlerine bağlı olarak ortaya çıkan ulaşım faaliyeti ise, mal, insan ve fikirlerin bir yerden başka bir yere taşınması olarak tanımlanmaktadır.372 Ulaşım malların değer kazanmasında ve yerleşmelerin gelişmesinde önemli bir yere sahiptir. Coğrafi özellikleri bakımından birbirinden farklı ve karşılıklı ihtiyaçların giderilmesi bakımından birbirinin tamamlayıcısı olan bölge veya ülkeler arasındaki münasebetlerde çok eski çağlardan günümüze kadar belli güzergâhlar takip edilmiştir. Gerçekten de yollar genellikle fiziki coğrafya koşullarının müsait olduğu çukur sahaların kenarları, dağ sıralarının fazla engebeli olmayan doruk çizgileri, dağ geçitleri,

371 Hamit Sadi Selen., “Türkiye’nin Yol Sistemi”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:3-4, Ankara 1943, s.352. 372 Erol Tümertekin., Ulaşım Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları No:2053, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:85, İstanbul 1987, s.1.

279

plato yüzeyleri, çukur düz sahaların su tehdidi altında olmayan kesimleri ile vadi kenarlarından geçirilmiştir.373 Yerleşme tarihi eskilere dayanan Koyulhisar, Anadolu’nun kuzeyinden geçen ve doğu-batı doğrultusunda uzanan, Kelkit vadisini takip eden tarihi kervan yolu üzerinde yer almaktadır. Nitekim bugün halk arasında dereyolu olarak bilinen E-80 karayolu önemli ölçüde geçmişteki bu kervan yolunu takip etmektedir (Fotoğraf 3.12).

Fotoğraf 3.12. Kelkit vadisini takip eden E-80 karayolu ve tünel inşaatından bir görünüm. Anadolu’da doğu-batı doğrultusunda uzanan dağlar ve bunlar arasına yerleşmiş birbirinden boğaz ya da ovalarla ayrılan havzalar genel karakteristik yapıyı yansıtmaktadır. Bu durum kara ve demiryollarının doğu-batı doğrultusunda gelişmesini sağlamıştır. Araştırma sahasındaki ulaşım şebekesi de ülkemiz genelinde olduğu gibi topoğrafik koşullara uyma eğilimindedir (Harita 3.1). Kuzey Anadolu dağlarının güney uzantıları ile Kösedağ arasındaki Kuzey Anadolu Fay Hattı’na yerleşmiş olan Kelkit Çayı depresyonu aynı zamanda yol şebekesini de belirlemiştir. Sahayı kabaca güneydoğu-kuzeybatı doğrultuda takip eden Kelkit Çayı ve ona karışan derelerin vadileri ulaşımı kolaylaştırmıştır. Bu vadiyi takip eden E-80 karayolu aynı zamanda uluslar arası transit bir yol olup, başta doğu illeri olmak üzere İran ve Asya ülkelerinden gelen araçların İstanbul ve Avrupa’ya geçişlerinde önemli bir güzergahtır. Koyulhisar kasabası bu yola 3 km’lik bir yolla bağlanmıştır. Bu yol, hem sahanın hem de ülkemizin

373 Cevat Gürsoy., “Türkiye’nin Tabii Yolları”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:26, İstanbul 1974, s..25.

280

araç trafiğinin en yoğun olduğu yollardan biri olup, Refahiye’ye bağlı Altköy yakınlarında yine ülkemizin en yoğun araç trafiğine sahip D-100 karayoluna bağlanmaktadır. Karayolları Sivas 16. Bölge Müdürlüğü’nden aldığımız 2008 yılı verilerine göre E-80 karayolu Mesudiye yol ayrımındaki günlük karşılıklı geçiş yapan araç sayısı 2389’dur. Bu araçların 1262’si (% 52.8) otomobillerden, 152’si (% 6.4) orta yüklü ticari taşıtlardan, 133’ü (% 5.6) otobüslerden, 540’ı (% 22.6) kamyonlardan, 302’si (% 12.6) ise kamyon+römork ve çekici+yarı römorktan oluşmaktaydı. Son yıllarda ülkemiz genelindeki yollarda olduğu gibi E-80 karayolunda da genişletme çalışmaları devam etmekte olup, standardının yükseltilmesiyle yük ve yolcu taşımacığında daha da önemli hale geleceğini söyleyebiliriz. Koyulhisar’dan geçen doğu-batı ve kuzey-güney yönlü ulaşım ağları ilçeye bir kavşak görünümü kazandırmıştır. Kuzey-güney yönünde bölgeyi aşan ve Doğanşar üzerinden doğusunda D-100 karayoluna bağlanan yol ile Zara’dan Suşehri’ne oradan da Koyulhisar’a uzanan karayolları kasaba merkezinden geçerek Mesudiye üzerinden D-855 karayolu ile Ordu’ya bağlanmaktadır. Bu yolda Karayolları 16. Bölge Müdürlüğü 2008 yılı verilerine göre günlük geçiş yapan araç sayısı 438’dir. Bunların 274’ü otomobil, 40’ı orta yüklü ticari taşıt, 11’i otobüs, 107’si kamyon, 6’sı ise kamyon+römork ve çekici+yarı römorktan meydana gelmekteydi Ayrıca ilçeyi Şebinkarahisar üzerinden Giresun’a bağlayan D-865 karayolu da Karadeniz kıyısına açılan diğer bir yoldur. Bu yolda da yine 2008 yılında 340’ı kamyon, 44’ü orta yüklü ticari taşıt, 14’ü otobüs, 108’i kamyon, 17’si ise kamyon+römork ve çekici+yarı römorktan oluşan toplam 523 araç geçiş yapmıştır. Bu yollar da genellikle akarsular tarafından açılmış kuzey-güney yönlü vadi yataklarını takip etmektedir.

281

Harita 3.1. Araştırma sahası ve yakın çevresinin ulaşım haritası.

282

Koyulhisar’ın idari olarak bağlı olduğu Sivas ile ulaşımında önemli sorunlar yaşanmaktadır. İlçenin güneyinde doğu-batı doğrultusunda uzanan Kösedağ kütlesi ulaşımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Nitekim 1997 yılına kadar bölgenin Sivas ile bağlantısı Şerefiye üzerinden Zara’ya bağlanan yol ile sağlanmaktaydı. Bu yol D-100 karayoluna kadar tamamen stabilize olup, özellikle kış aylarında ulaşım güçlükle sağlanmaktaydı. Suşehri üzerinden Gemin Deresi vadisini takip eden yeni yolun 1997 yılında ulaşıma açılması nispeten kolaylık sağlamıştır.374 Ancak kış aylarında zaman zaman sorunlar yaşanmakla birlikte günümüzde ilçeyi Sivas’a bağlayan en önemli yol durumundadır. Bu yolda 2008 yılında günlük 685 araç (404 otomobil, 64 orta yüklü ticari taşıt, 190 kamyon, 27 kamyon+römork ve çekici+yarı römork) geçiş yapmıştır. Koyulhisar’da, ilçe yönetim sınırları içerisindeki bütün köy, mahalle ve geçici yerleşmelerle ulaşım bağlantısı mevcuttur. Ancak köy yolları genellikle standardı düşük toprak ya da stabilize yollardan oluşmaktadır. Bu nedenle özellikle yağışlı havalarda meydana gelen selinti suları ve yamaç akmaları yolların tahrip olmasına neden olmaktadır. Yörenin engebeli yapısı ve eğim değerlerinin olumsuz etkisini ortadan kaldırmak amacıyla virajlarla aşılmak zorunda kalınması sahada yol yapım çalışmalarında maliyetleri yükseltmektedir. Koyulhisar’ı çevre il ve ilçelere bağlayan asfalt yol üzerinde bulunan köyler ulaşım bakımından elverişli konuma sahiptirler. Ana yollara göre iç kısımlarda kalan köyler ise genellikle stabilize yollarla asfalt yola bağlanmıştır. Mesudiye yol ayrımından Ortaköy’e kadar olan yolun bazı kesimleri asfalt olmakla beraber büyük ölçüde bozulmuş durumdadır. Koyulhisar’dan idari olarak bağlı olduğu Sivas’a günlük 3 minibüs gidiş-dönüş yapmaktadır. Ayrıca ilçeden kentsel işlevleri daha gelişmiş olan Suşehri’ne haftada 2 sefer düzenlenmektedir. Sefer yapan araçlar genellikle sabah gidip, akşam dönmektedirler. İlçe genelindeki yaklaşık 40’a yakın minibüs köylerle kasaba merkezi arasında yolcu götürüp getirmektedir. Köyler ile Koyulhisar arasındaki yük ve yolcu taşımacılığında daha çok minibüs, kamyonet, taksi ve traktörler kullanılmaktadır. Kasabadaki idari işlerin takibi ve kasaba pazarının kurulduğu Pazartesi günü trafik yoğunluğunun artış gösterdiği dikkati çekmektedir. Ortaköy’den Pazartesi ve Perşembe günleri 10’a yakın minibüs gelip gitmektedir. Ayrıca Koyulhisar’da çalışıp, yakın köylerde ikamet eden memurlar genellikle kendi özel arabaları ya da minibüslerle gidip

374 Başıbüyük, 1999, Agt., s.409.

283

dönmektedirler. Araştırma sahasından geçen E-80 karayolu doğu ile batıdaki iller arasında sefer yapan araçların geçtiği işlek bir yoldur. Başta İstanbul olmak üzere batıdaki illere ve doğuya gidecek olan yolcular yol kenarındaki akaryakıt istasyonlarında bekleme yapan bu araçlarla seyahat edebilmektedirler. Ayrıca ilçe dışına göç eden nüfusun yoğunluk kazandığı İstanbul’a Koyulhisar’dan günde 3 sefer düzenlenmektedir. Doğuş, Tozcan ve Hisar firmalarına ait otobüsler daha çok sabah saatlerinde hareket etmektedirler. Koyulhisar-Ankara arasında ise haftada bir gün yolcu taşımacılığı yapılmaktadır. Özellikle okulların kapandığı haziran ayı ve yaz aylarında festivallere katılmak ve yaz tatilini ilçede geçirmek isteyen gurbetçilerin geliş-gidiş yaptığı dönemlerde sefer sayılarında artış olmaktadır. Sahanın idare merkezi olan Koyulhisar kasabasına uzak mahallelerin bazılarıyla (Yukarıkale, Aşağıkale, Şeyhler) ulaşım günlük minibüs, özel araç, taksi ya da yaya olarak sürdürülmektedir. Söz konusu bu mahalleler geçmişte birer köy yerleşmesiyken belediye sınırlarına dahil edilerek mahalle statüsüne getirilmiştir. Kasabanın merkezine Yukarıkale 9 km, Aşağıkale 5 km ve Şeyhler mahallesi ise yaklaşık 3 km mesafede bulunmaktadır. Koyulhisar’da haberleşme hizmetleri P.T.T. ve Telekom Müdürlüğü tarafından verilmektedir. P.T.T. şubesinde mektup postası gönderileri, APS, tebligat, koli, havale kabul ve ödeme, banka, kredi kartları tahsilatı, elektrik-su parası, telefon tahsilatı hizmetleri gerçekleştirilmektedir. Telekom Müdürlüğü bünyesinde 2009 yılı itibariyle 5828 hat kapasiteli 16 santral sahasında % 73.4 kullanım kapasitesine sahip olup, 4279 telefon kullanıcısına hizmet verilmektedir. Ayrıca aynı yıl 744 port kapasiteli ADSL hizmetinden 362 aboneye internet erişimi sağlanmaktadır. Bunun yanında kasaba ve köylerinde çeşitli şirketlere ait GSM ve baz istasyonları vasıtasıyla mobil iletişim olanağı bulunmaktadır.

3.7. MADENCİLİK VE ENERJİ Çalışma sahasının çeşitli madenlerin bulunması açısından oldukça zengin bir potansiyele sahip olduğunu söyleyebiliriz. Sahanın kuzeyinde yer alan Sisorta yöresinde çok zengin simli kurşun maden yatakları mevcuttur. Bu kesimde kurşunun yanı sıra çinko, gümüş, altın ve barit madenleri de bulunmaktadır. Yine Sisorta yöresi ve Gölcük

284

köyü yaylası ile Gökdere köyü arasında kalan sahada bakır madeni yatakları da yer almaktadır. Ayrıca sahanın çeşitli yörelerinde kömür madenleri de vardır. Taşpınar köyünün kuzeydoğusunda Koşoluk mevkiindeki mevcut kömür yatakları işletmeye açılamamıştır. Damatlar mahallesi civarında diyatomit yataklarından geçmişte üretim yapılmasına rağmen, düşük kalitede olduğu için günümüzde bu maden işletilmektedir. İlçenin kuzeyindeki Sisorta yöresinde bulunan kurşun-bakır-çinko yatakları, Doğu Karadeniz Bölümü’nün güney ve batı kesimlerinde yaygın olarak gözlenen damar tipi sülfit yataklarının tipik örnekleri arasında yer alırlar. Üst Kretase yaşlı genellikle andezitik yer yer dasitik bileşimli volkanik ve volkano-tortul kayaçları kesen faylar boyunca yataklanmışlardır. Başlıca cevher damarları; Kurşunlu köyü ile Melet Çayı arasında, Aksu köyü yakınlarında, Taşhane sırtında ve Acıdere mahallesi kuzeyinde gözlenmektedir. Yer yer çatallanan veya birbirleri ile kesişen kalın cevher damarlarının devamlılıkları 250 m ile 1000 m arasında, kalınlıkları ise 10 cm ile 2.5 m arasında değişmektedir.375 Kurşun-çinko-bakır madenleri birlikte çıkarılmakta olup, çeşitli teknikler (çinko sülfat ve bakır sülfat gibi kimyasallar kullanılır) kullanılarak ayrıştırılmaktadır. Öncelikle karışık halde çıkarılan madenler maden kırıcı noktasında 14 mm’nin altında parçalara ayrılarak ince cevher silolarında depolanmaktadır. Buradan ham maden biri ince diğeri de kaba değirmenlere girmektedir. Daha sonra selül adı verilen makinelere gönderilmektedir. Burada önce kurşunla bakır çinkodan ayrıştırılır. Daha sonra çinko ile kurşun-bakır tekrar ayrıma tabi tutularak ayrı ayrı alınır. Alınan bu konsantreler çöktürme havuzu veya kurutma filtrelerine verilerek % 10 rutubet altına düştüğünde Ordu limanına sevk edilmektedir. Sadece yüzey kimyası (flotasyon işlemi) ile ayrıştırılan madenler bundan sonra yurt içi ve yurt dışına (özellikle Bulgaristan’a) gönderilmektedir. Yaklaşık 360 bin ton görünür, 350 bin ton muhtemel ve 350 bin ton mümkün rezerv bulunmaktadır. Tenör oranı kurşunda % 3, çinkoda % 4 ve bakırda % 1 civarında olup, 85-90 randıman vardır. Ayrıştırma işleminden arta kalan atıklar kuruduktan sonra ocaklara gönderilmektedir. Kurşun-çinko-bakır madenleri Kavala Şirketler Grubuna bağlı MENKA isimli şirket tarafından işletilmektedir. Maden

375 Ahmet Gökçe., “Kurşunlu (Ortakent-Koyulhisar-Sivas) Damar Tipi Pb-Zn-Cu Yataklarında Kükürt İzotopları İncelemesi”, MTA Dergisi, Sayı:111, Ankara 1990, s.111-118. İ. Şahin-A.Gökçe-G.Bozkaya., “Aksu Köyü Koyulhisar-Sivas) Çevresinde Derekumu Örnekleri Jeokimyası İncelemeleri ve Olasıl Pb-Zn-Cu Anomali Sahaları”, Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Seri-A Yerbilimleri C.16, s.1, Sivas 1999, s.19-28.

285

ocağında 2008 yılı itibariyle yaklaşık 150 kişi çalışmaktaydı* (Fotoğraf 3.13).

Fotoğraf 3.13. Sisorta yöresindeki kurşun-çinko-bakır madeninden bir görünüm. Araştırma sahasında Sisorta yöresi başta olmak üzere maden arama çalışmaları devam etmektedir. Özellikle Güzelyurt köyü Evliyatepe yakınlarında 7-8 seneden beri gerek Maden Tetkik Arama Enstitüsü ve özel şirketlerin maden arama ve sondaj çalışmaları sonucunda köy sınırları içerisinde ekonomik ve dünya standartları ölçeğinde altın madeni yatakları bulunmuştur. Sahada altın cevherleşmesi, Üst Kretase yaşlı andezitik lavlar içerisinde KB-GD uzanımlı tektonik hat üzerinde gelişen breşlerde saçınımlı bir şekilde oluşmuştur. Cevherleşmenin gelişimi ve oluşumu yörenin jeo- tektonik evrimiyle yakın ilgilidir. Evliya tepe, Alıcorumlu tepe ve Dikdağ tepeyi içine alan, yaklaşık uzun ekseni 2 km kadar uzunlukta KB-GD uzanımlı, kısa ekseni 800 m kadar uzunlukta KD-GB uzanımlı, olarak gelişen bir elipsoidal dom içerisindeki yoğun kırık zonlarına bağlı olarak cevherleşme gelişmiştir. MTA tarafından yapılan rezerv hesaplamalarına göre; sahada 235685 ton görünür, 202625 ton muhtemel olmak üzere toplam 438310 ton, 1.608 gr/ton altın tenörlü görünür+muhtemel rezerv tespit edilmiştir. Sahada görünür+muhtemel rezervle birlikte toplam 1,5 gr/ton altın tenörlü 1431000 ton görünür+muhtemel+mümkün rezerv hesaplanmıştır. Hesap edilen rezervin 1,5 gr/ton altın tenörüne göre sahanın 2146,5 kg altın içerdiği düşünülmektedir. Bulunan altın madeninin fizibilite çalışmaları son

* Bu bilgiler cevher hazırlama teknikeri Aytekin BİNİCİ’den alınmıştır.

286

aşamaya gelmiş durumdadır. Yörede yapılan 600 m’lik sondaj çalışmaları sonuçlanmak üzeredir. Şu ana kadar ki veriler beklenenin üzerinde çıkmış ve Koyulhisar’ın ekonomik geleceğini büyük ölçüde değiştirmesi beklenmektedir. İlçenin çeşitli yörelerinde kömür madenleri de vardır. Taşpınar köyü Koşoluk mevkiinde bulunan kömür yatakları işletmeye açılamamıştır. Koyulhisar’ın Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer alması ve tarih boyunca bu fay üzerinde çeşitli tektonik hareketlere bağlı olarak kırılmaların olması kömür yataklarında devamlılığın ortadan kaybolmasına neden olmaktadır. Çünkü kömür damarı yaklaşık 40-50 m devam ettikten sonra kaybolmaktadır. Bu durum madenin çalıştırılmasının ekonomik oluşunu engellemektedir. Ortaköy’ü Çandır köyüne bağlayan yolun kuzey kısmı ile İskenderşeyh köyünün güneybatısındaki Düzdağ mevkiinde de kömür numunelerine rastlanmıştır.376 Ortaköy çevresindeki bakır yatakları işletmeye açılmamıştır. Gölcük köyü yaylası ile Gökdere köyü arasında kalan sahada bakır madeni yatakları da yer almaktadır. Gölcük yaylası güney kısmındaki bakır yatakları 19. yüzyılda işletilmiş olup, artıkları günümüzde o mevkide bulunmaktadır. Gökdere köyünün doğu kısmında da bakır madeni çalıştırılmış olup, ocak ağızları halen açık durumdadır.377 Sisorta yöresindeki Yenice köyü sınırları içerisinde önemli barit yatakları bulunmaktadır. Sahadaki barit yatakları, tektonik hareketler sonucunda faylar boyunca çatlak boşluklarında ya da breş formasyonları içinde filonlar ve damarlar şeklinde oluşmuşlardır. Rezervi yaklaşık 1 milyon ton kadardır. Geçmiş yıllarda üretimi yapılmakla birlikte günümüzde işletilmeyen bentonit yatakları Ortaköy Damatlar mahallesi yakınlarında bulunmaktadır. Düşük kalitede olan madenin yaklaşık 1000 ton muhtemel rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Araştırma sahasında yukarıda bahsettiğimiz madenler dışında Ortaseki köyü Topalağan yaylasında bulunan krom madeni işletilmemektedir. Aydınlar köyü Tuzla mahallesinde geçmişte Tekelce çalıştırılan ancak günümüzde kapalı olan tuzla mevcuttur. Aşağıkale-Kalebaşı köyleri ile Müseri çiftliği arasında kalan alanda kayatuzu numunelerine rastlanmıştır. Sugözü köyü Seki mezrası ile Kalebaşı köyü Ardıçalan yaylasında halk arasında baş kili adı verilen zengin kaolen yatakları bulunmaktadır. Tekke Deresi (Hordonos Suyu) mevkiindeki perlit madeni ise işletmeye

376 Dündar, 1987, Age., s.37. 377 Dündar, 1987, Age., s.36.

287

açılamamıştır.378 Dünyada enerji ihtiyacı her yıl yaklaşık % 4-5 oranında artmaktadır. Sürekli artan elektrik enerjisi talebi, dünyayı hem çevreye olumsuz etkileri hem de tükenebilir enerji kaynağı olması nedeniyle fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneltmiştir. Ayrıca fosil yakıtların ve nükleer enerjinin ekonomik açıdan maliyetli olması ülkelerin kendi öz kaynaklarını daha etkin bir biçimde kullanımının önemini artırmıştır.379 Temiz enerji kaynakları olarak da nitelendirilen yenilenebilir enerji kaynaklarından en önemlisi kuşkusuz hidrolik kaynaklardır. XIX yüzyıla kadar yüzyıllar boyunca değirmenlerin işletilmesinde yararlanılan bu enerji kaynağı, dinamonun icadıyla beraber elektrik enerjisine dönüştürülerek kullanılmaya başlanmıştır.380 Sudan kaynaklanan zararları önlemek veya suyu yararlı bir şekilde kullanmak amacıyla suyun kontrolünü sağlayan barajlar, birkaç bin yıldır hidroloji ve hidromekanik konularında mevcut bilgilerin edinilmesinden çok önceleri inşa edilmeye başlanmıştır.381 Hidroelektrik enerjisi üretiminde baraj tipi santrallerin ön planda olduğu ülkemizde nehir tipi santrallere daha az önem verildiği görülmektedir.382Oysa güç başına ilk yatırım bedellerinin yüksek olmasına rağmen, toplam finansman ihtiyacının küçük olması, daha kısa sürede yapılabilmesi ve işletme giderlerinin çok düşük olması bunları baraj tipi santrallere göre daha avantajlı kılmaktadır.383 Ülkemizde yeryüzü şekilleri ve yağış koşulları bakımından birçok akarsu havzası nehir tipi santraller yapımına oldukça elverişlidir. Özellikle 2001 yılında çıkarılan 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle beraber özel teşebbüsler tarafından bu tip santrallerin yapımına büyük ilgi olmuştur.384

378 Dündar, 1987, Age., s.37. 379 Adem Akpınar, vd., Çoruh Havzasındaki Küçük Hidroelektrik Santrallerin Durumu, V. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu, 19-20-21 Haziran, Diyarbakır 2009, s.249. 380 Hayati Doğanay., Ekonomik Coğrafya 2 Enerji Kaynakları, (Genişletilmiş 2. Baskı) Şafak Yayınevi, Erzurum 1998, s.371-372. 381 http://www.emo.org.tr 382 Erdal Akpınar., “Nehir Tipi Santrallerin Türkiye’nin Hidroelektrik Üretimindeki Yeri”, Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt:7, Sayı:2, Erzincan 2005, s.3. 383 http://www.emo.org.tr  Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır. 384 Ergun Uzlu, vd., Doğu Karadeniz Havzasındaki Küçük Hidroelektrik Santrallerin Durumu, VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, 17-19 Aralık, İstanbul 2008, s. 459.

288

Eğime bağlı olarak birçok yerde dar ve derin bir vadiden akan ve yağış koşulları bakımından da son derece elverişli olan Kelkit Çayı üzerinde 1990’lı yıllarda Kılıçkaya ve Çamlıgöze ve Gölova gibi barajlar inşa edilerek elektrik üretilmeye başlanmışsa da akarsuyun su gücü potansiyeli tam manasıyla değerlendirilememiştir. Bu nedenle yukarıda sözü edilen kanunla ırmak üzerinde nehir tipi santrallerin yapımına başlanmıştır. Bu santrallerden biri de araştırma sahamız içinde kalan ve Haziran 2009’dan itibaren enerji üretimine başlayan Koyulhisar Hidroelektrik Santrali’dir (Fotoğraf 3.14).

Fotoğraf 3.14. Koyulhisar HES. Küçük hidrolik santraller grubuna giren Koyulhisar HES, daha önce kaynak tarafı bir baraj ile su regülasyonu sağlanmış kontrollü akan bir nehir yatağı üzerine seviye kontrolü yapan savaklama ve santral binası tesislerini inşa etmek sureti ile yapılan tesisler385 sınıfında yer almaktadır. Sahanın doğusunda yer alan Kılıçkaya barajı Kelkit Çayı’nda bu anlamda kontrollü bir akışın oluşmasını sağlamaktadır. Bu tür santrallerin belli başlı üniteleri; akım dengesini oluşturmak, taşkın debisini santrale zarar vermeden kontrol edebilmek, sediment ve yatak malzemesini tutma ve sonra temizleme amacıyla kabartma, düzenleme ve depolama yapıları, su alma

 Birleşmiş Milletler Sanayi ve Kalkınma Organizasyonu (UNIDO) sınıflamasına göre 1 MW ile 10 MW arası kurulu güçlere sahip santraller küçük HES’leri kapsamaktadır. 1 MW ‘dan daha küçük kapasiteli HES‘lere mini HES, 10 MW-100 MW kapasiteli HES‘lere ise orta büyüklükte HES denilmektedir. 385 http://www.emo.org.tr

289

yapısı, galeri, tünel veya iletim kanalı, yükleme havuzu veya denge bacası, cebri boru, santral binası, santral çıkış suyu tesisleri ile boşaltma tesislerinden oluşmaktadır.386 Nehir tipi santrallerin en büyük özelliklerinden biri; su depolama imkanı kısıtlı olduğundan enerji üretim miktarının nehirdeki su akışına göre şekillenmesidir. Küçük bir setle tutulan su kanal vasıtasıyla regülatörlere alınmakta ve üretim sonrasında tekrar nehire salınmaktadır. Koyulhisar HES’e su taşımak amacıyla doğuda bir gölet inşa edilmiş olup yaklaşık 30 km uzunluğunda bir kanal ile santrale su taşınmaktadır (Fotoğraf 3.15). Gölet ile yükleme havuzu arasında kanal eğimin ‰ 3 olduğu dikkate alınırsa 30 km’lik mesafede kot farkı yaklaşık 9 metreye tekabül etmektedir. Sifon girişlerinde ise basıncı artırmak amacıyla eğim ‰ 7’ye çıkarılmıştır.

Fotoğraf 3.15. Koyulhisar HES’e su taşınması için inşa edilmiş göletten bir görünüm. Üç üniteden oluşan Koyulhisar HES’de su 87 metreden düşürülmektedir. Bu mesafeden düşürülen suyun akış hızı 27 m3/sn olarak gerçekleşmektedir. Bir ünite için saniyede kullanılan su miktarı yaklaşık 30 m3 olup, 3. ünitenin de faaliyete geçmesiyle bu oran 90 m3 olacaktır. Üçüncü ünitenin de üretime başlamasıyla beraber günlük 1.5 milyon kwh elektrik üretilen tesisin yıllık üretim kapasitesi yaklaşık 500-550 milyon kwh kadardır. Ancak bu durum optimum koşullar için geçerlidir. Bilindiği gibi bu tür tesislerdeki

386 İbrahim Gürer-Koray Törk., Küçük Kapasiteli Hidroelektrik Santrallerinin Hidrolojik Planlaması, Elektrik Mühendisliği Dergisi, Sayı:372, 1990, s.32.  Yapımı devam eden 3. ünitenin Haziran 2010’da devreye girmesi öngörülmektedir.

290

üretim, yağış ve ırmağın akım koşullarına göre sapmalar gösterebilmektedir. Bir başka ifadeyle, yağış rejimi elektrik üretimi üzerinde önemli derecede etkilidir. Kar erimeleri ve yağışların arttığı dönemde akarsuyun debisi artış meydana gelmektedir. Bu durum enerji üretimine olumlu yönde katkı sağlayarak üretim miktarını artırmaktadır. Buna karşılık kurak geçen dönemlerde akım düştüğünden üretim de doğal olarak azalmaktadır. Öte yandan suyun Kılıçkaya ve Çamlıgöze ve Gölova barajlarında tutulması ve yaz aylarında sulamada kullanılması zaten yaz kuraklığıyla düşen akımı daha da azaltmaktadır. Bu nedenle akım değerlerinin düşük olduğu dönemlerde elektrik üretimi sözü edilen barajlardan bırakılan su miktarına göre değişebilmektedir. Bereket Enerji Üretim A.Ş. tarafından işletilen Koyulhisar HES yap-işlet-devret modeliyle inşa edilmiştir. Üretilen elektriğin tamamının enterkonnekte sisteme katıldığı tesisin işletim hakkı 49 yıllığına bu şirkete aittir. Tesiste 2009 yılı itibariyle çalışan personel sayısı 35 kişi kadardır. Bunlardan biri mühendis, 4’ü güvenlik görevlisi, 30’u da işçilerden oluşmaktadır. HES bünyesinde bir işletme binası ile kasaba merkezinde bir adet lojman ve işçiler için kiralanan evler bulunmaktadır.

3.8. TURİZM Araştırma sahası, doğal ve beşeri turistik kaynaklar açısından zengin bir potansiyele sahiptir. Kuşkusuz tarım alanlarının yetersiz olduğu yörede turizm faaliyetlerine gereken ilginin gösterilmesi, hem göçlere bağlı olarak nüfus kaybını önleyecek hem de ilçe ekonomisine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Ancak ilçede geçmişten günümüze var olan potansiyel turistik kaynaklara hizmet edebilecek tesislerin olmayışı (sadece Eğriçimen yaylasında belediyeye ait 66 yatak kapasiteli 4 adet konaklama tesisi vardır), tanıma, tanıtma ve değerlendirme imkânlarının yetersizliği turizmden hak ettiği payı almasını engellemiştir. Bu nedenle öncelikle başta ulaşım ve konaklama tesisleri gibi gerekli alt yapı hizmetlerinin hazırlanması ve ülke genelinde yörenin eko turizm değerlerinin tanıtılması gerekmektedir. İlçenin kuzey ve güneyindeki dağlık alanlar, doğal kaynaklarıyla ve zengin orman örtüsü çeşitliliğiyle turistik faaliyetler için dikkate değer bir görünüm oluşturmaktadır. Özellikle yörenin kuzeyindeki İğdir dağının yamaçları boyunca sarıçam, gürgen, meşe ve köknar ağaçları ile orman altı florasından oluşan bitki örtüsü önemli bir doğal cazibe unsurudur. Bu doğal kaynaklar, sadece görünüm açısından

291

değil, aynı zamanda temiz havanın solunduğu alanlar olması nedeniyle sağlık turizmi açısından da büyük öneme sahiptir. Soğuk kaynak sularınca zengin olan bu dağlık sahalar önemli birer mesire ve avlanma bölgesidir. Koyulhisar’daki dağlık alanlar, zengin bitki örtüsünün yanı sıra temiz hava, yürüyüş, tırmanma, yamaç paraşütü ve kayak turizmi için oldukça elverişli bir konumdadır. Özellikle yayla ve orman içindeki yollar yürüyüş sporu, Kelkit vadisi ise yamaç paraşütü için son derece uygun koşullara sahiptir. Koyulhisar’da dağlık sahalardaki yaylalar da turistik açıdan önemli birer doğal kaynaktır. Nitekim son yıllarda ülkemiz genelinde olduğu gibi araştırma sahasında da rekreasyonel faaliyetlere yönelik yaylacılık büyük gelişme göstermektedir. Yaylalar yaz aylarında geleneksel hayvancılık faaliyetlerinin yanında, turistik amaçlar için de kullanılmaktadır. Ancak doğal güzellikleri ile dikkat çeken bu sahalarda organize bir turizm faaliyeti bulunmamakla beraber yayla turizmine yönelik büyük bir potansiyele sahiptir. Başta Eğriçimen ve Sarıçiçek yaylaları olmak üzere son yıllarda birçok yaylada geleneksel meskenlerin yanında turistik amaçlı yaylacıların inşa ettiği çağdaş konutların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu tür konutların büyük bir kısmı ilçe dışındaki (özellikle İstanbul ve diğer büyük kentlerdeki) Koyulhisarlılara ait olup, yaz aylarında tatillerini geçirmek amacıyla buralara gelmektedirler. Bu yaylalardan rekreasyonel potansiyele sahip olanlar arasında Eğriçimen, Sarıçiçek, Kengercik, Arpacık, Kalınpınar, Ardıçalan yaylaları sayılabilir. Eğriçimen yaylası kasabaya 17 km. uzaklıkta olup, ormanlar arasında güneybatı- kuzeybatı doğrultusunda uzanan Eğriçimen vadisi içerisinde yer almaktadır. Vadinin yamaçları zengin çam ormanları ile kaplıdır. Şaşalağan Boğazı ile Yedi gözelerden çıkan kaynaklar yayla içerisindeki kaynaklarla birleşerek Eğriçimen deresini oluşturmaktadır. Bu derenin yayla içerisinde büklümler çizerek akması ve derenin etrafının çayırlık olmasından dolayı yaylaya Eğriçimen adı verilmiştir. Eğriçimen yaylası, Koyulhisar kasabasına ait olup yaklaşık beş yüz yıldan beri faal olduğu ifade edilmektedir. 1980’li yılların başından itibaren yaylada turizm fonksiyonu önem kazanmaya başlamış ve ilçe dışında yaşamakla birlikte, Koyulhisar kasaba nüfusuna kayıtlı olan çok sayıda aile yaylada çağdaş konut yaptırarak rekreasyon hareketine katılmıştır. Soğuk suları, oksijeni bol havası ve alt yapısının büyük bir bölümünün tamamlanmış olması, buraya çağdaş yayla görünümü kazandırmaktadır.

292

Yaylada 1990 yılına kadar yaklaşık 250 olan geleneksel meskenlerden çok azı günümüze kadar kalabilmiştir. Bu meskenlerin yerini sayıları 400’den fazla çağdaş meskenler almış durumdadır. Belediye tarafından yaptırılan 66 yatak kapasiteli 4 adet konaklama tesisi bulunmaktadır (Fotoğraf 3.16). Fabrikasyon yapı malzemelerinin kullanıldığı bu konutlar, genellikle iki katlı yapılmıştır. Yaylanın Yedigözeler tepesinde yükselti 1800 metre olup, bu tepeden bakıldığında Kelkit vadisi manzarası ile muhteşem bir görüntü sunmaktadır. Yaylada turizm faaliyetinin önem kazanmasında öncelikle nostaljik duyguların etkili olduğu söylenebilir.

Fotoğraf 3.16. Eğriçimen yaylasında belediye tarafından işletilen konaklama tesisinden biri. Rekreasyonel yaylacılığın geliştiği diğer önemli yayla Sarıçiçek yaylasıdır. Araştırma sahasının güneyindeki Kösedağ kütlesi üzerinde yer alan bu yayla, kasabaya yaklaşık 17 km. uzaklıkta olup, Boyalı ve Ortaseki köylerinin ortak mülkiyetindedir. Yayla, adını bahar aylarında açan sarı çiçeklerden almıştır. Yaylanın içerisinde renkli balıkların bulunduğu küçük bir gölü ve soğuk su pınarları bulunmaktadır. Sarıçam ormanlarının hakim olduğu bu bölgenin temiz havası ve manzarası turistik açıdan önemlidir. Yaylaların tanıtımında bazılarında geleneksel olarak sürdürülen bazılarında ise son yıllarda düzenlenmeye başlanan yayla şenliklerinin payı kuşkusuz çok büyüktür.387

387 Mehmet Zaman., “Geleneksel Yayla Şenliklerinin Doğu Karadeniz Bölümü Yayla Turizminin Geliştirilmesindeki Rolü”, Doğu Coğrafya Dergisi, Sayı:6, Erzurum 2001, s.189-214.

293

Geçmişte geleneksel olarak yapılan şenliklere, son yıllarda çeşitli dernekler ve yerel yönetimlerin desteğiyle afiş ve broşürlerle tanıtılarak çok sayıda insanın katılımı sağlanmaktadır. Özellikle ilçe dışındaki insanların ilgisini artırmak için Koyulhisarlı yerel sanatçılar hatta ünlü sanatçılar davet edilerek konserler verilmektedir. Başta Eğriçimen olmak üzere yaylalarda son yıllarda festival ve şenliklere İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Sivas illeri olmak üzere ilçe dışındaki ve hatta Almanya ve diğer ülkelerden çok sayıda Koyulhisarlı gelmektedir. Bu şenlikler sırasında yöresel yemekler yapılmakta ve gelen konuklara ikram edilmektedir. Yöreye özgü çok sayıda oyun gösterisi ve sportif faaliyetin düzenlendiği şenliklerde dereceye girenlere çeşitli armağanlar verilmektedir. Ağustos’un ilk haftasında 1998 yılından beri geleneksel olarak sürdürülen Eğriçimen Yayla Şenlikleri, ikinci haftasında ise Dumantepe’de Dumanbaba Anma Etkinlikleri düzenlenmektedir. Bunun dışında Kalınpınar, Sarıçiçek, Ardıçalan, Yakadibi Şenlikleri Temmuz’un ikinci haftasında yapılmaktadır (Fotoğraf 3.17). Bu şenlikler sırasında memleket özlemi giderilmekte ve aileler bir araya gelerek geçmiş günlerin özlemini gidermektedir.

Fotoğraf 3.17. Kalınpınar yayla şenliklerinden bir görünüm. Yörede Tekke Deresi, Ayran Pınar, Ağyol, Çakıl, Bedreşin Göze, Çığrık Kapı, Yedi Gözeler, Başalan Ayşem Çeşmesi, Başalan Boğaz, Millet Bahçesi, Zapçıoğlu Pınar, Kebap Gözesi, Kengercik Çevresi, Tekke Deresi Soğuk Su, Uzun Çayır, Baldıran, Çatal Çam, Örencük, Osman Fırat Çeşmesi, Yağlı Göze, Koşoluk, Ekincik,

294

Elmalı Dere, Koyun Deresi, Erikliyurt önemli mesire yerleri arasındadır. Bu mesire yerleri içerisinde Tekke deresi kasabaya yaklaşık 25 km. mesafede yer almaktadır. Sisorta yolu üzerinde olan bu derede doğal alabalık mevcut olup, ormanlarla kaplı soğuk içme suları ve piknik yerleri ile önemli bir yere sahiptir. Yerleşme tarihi M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanan Koyulhisar’ın çeşitli kültürlerin etkisinde kaldığı höyüklerden anlaşılmaktadır. Nitekim Etiler dönemine ait bazı kalıntılar Eğriçimen yaylası ve Yeniaslan köyü yakınlarındaki höyüklerde bulunmuş ve Müzeler Müdürlüğü’ne intikal ettirilmiştir. Ayrıca Sugözü köyüne ait Başyayla ile Dağ Eksi mezrası arasında ve Aydınlar köyünde de birer höyük bulunmaktadır. Ancak sahanın gerek tektonik hareketler gerekse kütle hareketleri bakımından aktif bir sahada yer almasından dolayı gerekli kazı çalışmaları yapılamamıştır. Araştırma sahasındaki tarihi yapıtların büyük kısmı günümüze kadar ulaşamamıştır. Geçmişte kasabanın kurulmuş olduğu Akpınar mevkiinde kesme taştan yapılmış bir saray kalıntısı bulunmaktaydı. Hatta halk arasında Sarayiçi olarak bilinen bu sahadaki saray kalıntısının taşları yöre sakinleri tarafından taşınarak meskenlerde inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır. Yine bu bölgede Müslüman ve gayrı müslimlere ait mezar kalıntılarının olduğu ve define arayıcıları tarafından söküldüğü ifade edilmektedir. Kale-i Zir olarak bilinen Aşağıkale mahallesi yakınlarındaki kalenin bazı kısımlarındaki sur kalıntıları günümüze kadar ulaşabilmiştir (Fotoğraf 3.18). Bugün kale üzerinde bina yerleri mevcut olup, bu kaleden Kelkit ırmağına merdivenlerle inen bir yol bulunmaktadır. Kalenin dışında bulunan hamamın üzeri toprakla örtülmüş, sadece kubbesi ve batı cephesinin bir duvarı görülmektedir. Kalenin eteklerindeki cami ise, 1939 depreminde yıkılmıştır. Cami etrafındaki mezarlıklar define arayıcıları tarafından sökülüp ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca Aşağıkale’nin güneyinde Kelkit Çayı’nın güney yakasındaki Hacı Murat Hanı da 1939 depreminde yıkılmıştır. Tamamı kesme taştan yapılmış Suşehri-Niksar yolu üzerindeki bu hanın günümüzde sadece iç duvarlarından bir bölümü kalmıştır. Kale-i Bala olarak bilinen Yukarıkale’nin kalıntılarına ise, bugün kasaba merkezine bağlı olan Yukarıkale mahallesinin doğusundaki sarp yamaçlar üzerinde rastlanmaktadır. Kaleleri Fatih Sultan Mehmet han’a karşı Uzun Hasan yaptırmıştır.

295

Fotoğraf 3.18. Aşağıkale yakınlarındaki tarihi kalenin kalıntılarından bir görünüm. Araştırma sahasındaki diğer önemli beşeri turistik tesis, Türk ordusunun Koyulhisar halkına şükran borcu olarak 1333 ve 1334 senelerinde Ordulu Ahmet Rıfat Beyin Kaymakamlığı zamanında Koyulhisar kazası erkek ve kadınının nakliyatı askeriyede geçen kıymetli hizmetlerine ordunun şükran borcu olarak yaptırdığı Anıt Çeşme’dir. Bu çeşmenin hemen arkasında yer alan Kütük Ev ise, ilçede ormancılığın önemini göstermesi bakımından önemlidir.

296

SONUÇ VE ÖNERİLER Araştırma sahamızı oluşturan Koyulhisar ilçesi, Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde idari bakımından Sivas ili sınırları içinde yer alır. Kelkit ve Melet çayları ile kolları tarafından derince yarılmış ana reliefi; dağlık alanlar (kuzeyde İğdir dağı güneyde Kösedağ) ve bu kütleler arasında akarsularca yer yer yarılmış olan alçak ve yüksek platolar ile vadiler meydana getirmektedir. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan ve yükseltisi yer yer 2000 metre’yi aşan söz konusu bu dağlar ve aralarındaki vadiler, başta iklim ve bitki örtüsü olmak üzere çeşitli doğal farklılıklar ortaya çıkarmıştır. Sahanın kuzeyindeki Melet havzasında Karadeniz iklimi ve nemli ormanlar, İğdir dağının kuzeyden bir duvar gibi engel teşkil ettiği Kelkit havzasında yerini karasal iklim ve step formasyonuna bırakmaktadır. Topoğrafik koşullar aynı zamanda sahada tarım arazilerini de sınırlandırmış ve tarımsal faaliyetleri olumsuz yönde etkilemiştir. Çalışma sahası tektonik bakımdan Kuzey Anadolu Tektonik Birliği’nin güney zonunda yer almaktadır. Kuzey Anadolu Fay Zonu, Doğu Akdeniz’de Arabistan Levhasının kuzeye hareketi sonucunda, Miyosen’de Avrasya Levhasıyla çarpışması ile başlayan ve neotektonik dönemde gelişen en aktif fay kuşaklarından birisi olarak kabul edilir. Bu nedenle tarihi devirlerden günümüze kadar bu fay kuşağı üzerinde bulunan bölgede can ve mal kayıplarının yaşandığı depremler meydana gelmiştir. Nitekim M.S. 127 yılından günümüze kadar geçen sürede Kelkit vadisinde 4 şiddetinin üzerinde yaklaşık 150 kadar deprem olduğu saptanmıştır. Bu depremlerden en önemlisi kuşkusuz 27 Aralık 1939 tarihinde meydana gelen Erzincan depremidir. Bu deprem doğuda Sansa boğazından başlayarak yaklaşık 300 km uzunluğundaki bir fay boyunca etkili olmuştur. Bu fay üzerinde yer alan Koyulhisar ve köylerinde 2713 kişi hayatını kaybetmiş, birçoğu yaralanmış ve çok sayıda bina yıkılmıştır. İlçe, tektonik açıdan hareketli bir kuşak üzerinde bulunmasına rağmen, kırsal meskenler çevreden sağlanan karataş ve toprak ve samanın karıştırılmasıyla elde edilen kerpiç gibi malzemelerle basit tarzda inşa edilmiş olup depreme karşı dayanıklı değildir. Yerleşmelerde iki katlı olarak inşa edilmiş meskenlerin alt katı çamur harcının bağlayıcı malzeme olarak kullanıldığı karataştan yapılmıştır. Üst kat ise, arasına çamur harcı ve kırıktaş dolgu malzemenin kullanıldığı daha hafif malzeme ile dolma ev şeklinde inşa edilmiştir. Depreme karşı nispeten dayanıklı olduğu düşünülen bu meskenlerin özellikle alt katlarında bağlayıcı malzeme olarak çamur harcının

297

kullanılması duvarların dayanıklılığını azaltmaktadır. Bu nedenle depremlerin tahribatını, can ve mal kaybını en aza indirmek için, meskenlerde demir, tuğla, çimento gibi depreme daha dayanıklı fabrikasyon yapı gereçleri veya bağlayıcı harç olarak çimento ya da kireç harcı kullanılması kaydıyla meskenlerin tek katlı inşa edilmesi bu riski büyük oranda azaltacaktır. Koyulhisar kasabası başta olmak üzere bütün yerleşmelerde bu tür bir önlemin alınması gerekir. Kuzey Anadolu Alp orojenezi içinde yer alan yörenin de içinde bulunduğu Kelkit havzası, Paleozoik, Mezozoik ve Eosen formasyonlarından oluşmaktadır. Temelini Mezozoik serilerinden Üst Kretase’ye ait volkano-sediment kayaçlarının meydana getirdiği yörede, geniş yayılım gösteren İğdir formasyonu Üst Kretase yaşlı olup, genellikle kumlu kireçtaşı ve yer yer kumtaşı ve kiltaşı ardalanmasıyla temsil edilir. Bu jeolojik yapı, killi arazilerin ve yamaç eğimlerinin fazla olması tarih boyunca ilçenin adının heyelanlarla anılmasına yol açmıştır. Kil oranı yüksek Alacalı Jipsli Seri’nin geniş yayılış gösterdiği İğdir dağı ve ofiyolitik serilerin yaygın olduğu Kösedağ’ın Kelkit vadisine bakan yamaçlarında sık sık heyelan kütle hareketleri yaşanmaktadır. Tektonik hareketler sonucunda tabaka eğimlerinin artması, kar ve yağmur sularının özellikle volkanik kayaçların çatlak ve yarıklarından sızarak killi arazileri doygun hale getirmesi heyelan riskini artırmaktadır. Bu nedenle Pliyosen yaşlı volkanitler tipik paleoheyelan morfolojisi sunmaktadır. Nitekim 17 Mart 2005 yılında Sugözü köyü Kuzulu heyelanı bu paleoheyelan bölgesinin doğu kesimlerinde ve Pliyosen yaşlı volkanitler içerisinde meydana gelmiştir. Heyelan sonucunda 21 ev ve bir cami tamamen toprak altında kalmış, 15 kişi hayatını kaybetmiştir. Koyulhisar kasabası çevresinde Eosen yaşlı kaya birimlerindeki killi seriler, Alt Miyosen yaşlı killi-jipsli seviyeler ile Pliyo-Kuvaterner yaşlı teras çökellerinin bulunduğu alanlarda eski heyelan yerleri saptanmıştır. Bu bölgede 1998 yılında meydana gelen heyelandan sonra biriken malzeme, kasabanın kuzeyinde bulunan Aklan mahallesinin doğusunda Gönenli deresi içerisinde yer almaktadır. Bu akan kütlenin genişliği 2 km’ye kadar ulaşmaktadır. Yer altı su seviyesi oldukça yüksek olup, heyelanlı kütle içerisinde küçük gölcükler oluşmuştur. Koyulhisar’ın üzerinde bulunduğu eski heyelan kütlesinin önü açık olup, yağışlı bir mevsimde malzemenin tekrar su ile temasının artması ve suya doygun hale gelmesi sonucu heyelanlı kütlenin tekrar hareket etme olasılığı yüksektir. Bununla birlikte Kelkit vadisinde başta yol

298

yapım çalışmaları olmak üzere yamaç dengesinin bozulması ve bitki örtüsünün tahribatı da heyelan hareketlerini kolaylaştırmaktadır. Başta kasaba merkezi olmak üzere vadi yamaçlarındaki birçok yerleşme heyelan riski altındadır. Kelkit vadisini takip eden E-80 karayolu da yer yer heyelana maruz kalmakta ve zaman zaman güzergahı değiştirilmektedir. Sahanın litolojik ve tektonik yapısıyla ilgili çeşitli bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Nitekim 2007 yaz dönemindeki arazi gözlemlerimiz sırasında Kuzey Anadolu Fayı üzerinde çalışmalarına şahit olduğumuz bir grup yerli ve yabancı bilim adamı 2005 yılındaki Kuzulu heyelanı üzerinde bölgeden geçen fay hattının etkisiyle ilgili bir çalışma yürütmektedirler. Bu tür araştırmaların sonuçları ve önerileri yöredeki beşeri ve ekonomik faaliyetlerin organizasyonu ile fiziki planlamalarda resmi kurumlarca dikkate alınması ve planlamaların bu doğrultuda yapılması yaralı olacaktır. Koyulhisar’da temelde sahanın tektonik-litolojik yapısı ve klimatik etmenlerden kaynaklanan heyelanlarda beşeri çevrenin de etkileri vardır. Bu nedenle heyelanlardan korunmada alınabilecek öncelikli önlem; beşeri çevrenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve yamaçların doğal dengesini korumaktır. Bununla birlikte heyelan riski altındaki yamaçlarda yağmur suları ve kar erimeleriyle killi katmanlara sızan sular drenaj kanallarıyla yüzeysel akışa geçirilmeli, ağaçlandırma yapılmalı, bu sahalar tarımsal faaliyetler ve yerleşmeye açılmamalıdır. Risk altındaki yerleşmelerin yerlerinin değiştirilmesi de bir diğer etkili önlem olabilir. Araştırma sahasındaki doğal çevre koşullarından kaynaklanan diğer önemli bir çevre sorunu da; ani ve şiddetli yağışlarla ortaya çıkan seller ve taşkınlardır. Eğim değerlerinin yüksek olduğu sahada doğal bitki örtüsünün de tahrip edilmesi bazı yerleşmelerde su baskınlarına neden olmaktadır. Bu amaçla sel tehdidi altındaki yerleşmeler daha korunaklı yerlere kurulmalı, doğal bitki örtüsü korunmalı ve derelerin yatakları ıslah edilmelidir. Yörenin yüksek eğim değerleri en önemli zenginlik kaynağı olan toprağın erozyonla taşınmasına neden olmaktadır. İlçe arazisinin yaklaşık % 80’lik kısmında çeşitli derecelerde erozyon süreci yaşanmaktadır. İklim özellikleri, topoğrafik yapı, toprak özellikleri gibi doğal faktörlerin yanı sıra toprak ve arazi amenajman etkileri ile sosyo-ekonomik etkiler de erozyon üzerinde etkili olmaktadır. Bu amaçla erozyonu önlemek için bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Erozyon tehdidi altındaki eğim

299

değeri yüksek arazilerde sürdürülen ekip-biçme faaliyetine son verilerek bu koşullara uygun ekonomik faaliyetlere yer verilebilir ve ağaçlandırma ya da mera alanı haline dönüştürülebilir. Ayrıca mera alanı olarak kullanılan sahalarda aşırı otlatmanın önüne geçilerek ve dönüşümlü otlatma yapılmalıdır. Hafif eğimli yamaçlardaki tarım arazilerinde teraslama ve eğime dik sürüm yapılması da bir çözüm yoludur. Yörede eğimli yamaçlarda görülen önemli doğal çevre sorunlarından biri de kaya düşmeleridir. Kaya düşme ihtimali olan yerlerde öncelikle kaya bloklarının yerleşmeye zarar vermesini engelleyecek perdeler yapılmalı, kaya düşme ihtimali olan yerlerin risk haritası çıkarılmalı ya da risk oranı yüksek yerlerdeki meskenler daha uygun alanlara taşınmalıdır. Araştırma sahasında klimatik etkenlerle ilgili en önemli sorunlar arasında yaz aylarında etkili olan kuraklık, ilkbaharda bitkilerin çimlenme döneminde görülen don olayları ve kış aylarında görülen kar yağışları gösterilebilir. Karasal iklimin bir özelliği olarak yaz devresinde bitkilerin fizyolojik faaliyet devresinde kuraklığın etkili olması tarımda sulamayı zorunlu hale getirmiştir. Akarsuların derin vadilere yerleşmiş olması özellikle sırt düzlüklerindeki tarım arazilerinde sulama suyu sağlanmasını engellemektedir. Bu nedenle her yıl ilçe tarım arazilerinin yaklaşık % 30’a yakını nadas amacıyla boş bırakılmaktadır. Bu amaçla Kösedağ ve İğdir dağından kaynağını alan derelerin suları kanallarla bu sahalardaki tarım arazilerine taşınıp sulama yapılabilir. Özellikle ilkbaharda meyvelerin çiçek açma döneminde görülen don olayı ise, tarımsal verimin düşmesine ve çiftçinin önemli ölçüde zarar görmesine neden olmaktadır. Yöre nüfusu için halen birincil ekonomik faaliyet olan tarım sektöründe zaman zaman görülebilecek bu klimatik olumsuzların önüne geçmek elbette ki çok zordur. Ancak gelir düzeyi düşük olan çiftçinin bu tür durumlar karşısında devlet tarafından yapılacak belirli bir destekle zararın etkileri en aza indirilebilir. Bölgede kış aylarında görülen kar yağışları, zaman zaman köy yolların kapanması ve buzlanması ile ulaşımda kesintilere yol açmaktadır. Bu konuda ilgili kurumlarca yol standartlarının yükseltilmesi ve karla mücadelenin daha etkin duruma getirilmesi uygun olacaktır. Koyulhisar’da engebeli ve eğimli topografyanın beşeri çevre özellikleriyle ilgili etkilerinden en önemlisi kuşkusuz ülkemizin birçok bölgesinde de olduğu gibi göç hareketleridir. İlgili kısımda da değinildiği üzere yörede 1965 yılına kadar sürekli artan nüfus bu dönemden sonra ise sürekli bir düşüş göstermektedir. Nitekim İlçe Nüfus

300

Müdürlüğü verilerine göre ilçe nüfusuna kayıtlı toplam 170 021 kişiden 81 634’ü değişik nedenlerle kaydını göç ettiği yerlere aldırmıştır. Halen ilçe nüfusuna kayıtlı nüfus 88 387 olup, 2009 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre ilçe nüfusunun 12 943 olduğu dikkate alınırsa, araştırma sahasından göçün boyutları daha iyi anlaşılacaktır. Tarım arazilerinin parçalı ve küçük parsellerden oluşması ve artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma gelmesi bu göçleri teşvik etmiştir. Temelde işsizlik, geçim sıkıntısı, tarım toprağı yetersizliği, doğal afetler v.b. gibi nedenlerle ortaya çıkan göç hareketleriyle çalışma çağındaki aktif ve genç nüfus önemli ölçüde azalmaktadır. Bu nedenle bu süreci azaltıcı birtakım önlemlerin alınması gerekmektedir. Bunun için öncelikle yörenin temel ekonomik faaliyetleri olan ekip- biçme, ekip-dikme ve hayvancılık faaliyetlerinde entansif yöntemlere geçilebilir. Örneğin, tarımdan elde edilecek bazı hammaddelerin değerlendirilmesi için yöredeki tarımsal ve hayvansal ürünleri işleyebilecek tarıma dayalı sanayi tesisleri kurulmalıdır. Bu amaçla ilçede üretilen meyveleri değerlendirilebilecek bir meyve suyu fabrikasının kurulması hem ürünlerin değerlendirilmesi hem de istihdam oluşturması bakımından oldukça önemlidir. Geleneksel olarak sürdürülen hayvancılık faaliyetlerinde bilindiği gibi hayvan başına verim düşük olmaktadır. Hayvancılığın birçok yerleşmenin temel geçim kaynağı olduğu sahada öncelikle yerli ırkların ıslah edilmesi ve fenni yemlerle beslenmesi kuşkusuz verimi artıracaktır. İlçede hayvancılığa yönelik olarak kurulacak bir yem fabrikası bu sorunu büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır. Ayrıca alanının % 40’ından fazlası ormanlarla kaplı olan yörede kesilen ağaçların büyük bir kısmı ilçe dışına tomruk halinde pazarlanmaktadır. Bu ürünleri değerlendirebilecek tesislerin sayısı ve kapasiteleri çoğaltılabilir. Araştırma sahasında ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi eğitim-öğretimle ilgili çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Nitekim ilçe genelindeki 44 köyden sadece 16’sındaki okullar eğitim-öğretime açıktır. Dolayısıyla okulların kapalı olduğu ilçe merkezine yakın köylerdeki öğrenciler taşımalı eğitimle kasabadaki okullara taşınmaktadır. Yörenin iklim koşullarına bağlı olarak özellikle kış aylarında ve yağışlı dönemlerde standardı düşük köy yollarından dolayı ulaşımda aksamalara ve güçlüklere neden olmaktadır. Kasaba merkezine uzak olan köylerdeki öğrenciler ise, M.M. Aydoğdu Yatılı Bölge okulu ve Suşehri Karşıyaka İlköğretim Bölge okullarında yatılı olarak örenim görmektedir. Bu konuda yatılı bölge ilköğretim okulunun kapasitesi

301

artırılarak, taşımalı eğitimle öğrenim gören öğrencilerin bir kısmı buraya yerleştirilebilir. Ayrıca kasaba merkezine uzak olan Sisorta yöresi köylerindeki öğrenciler için Ortaköy’de yapılacak bir YİBO bu sorunu büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır. Eğitim ve öğretim faaliyetleri ile ilgili diğer bir sorun ise, branş öğretmeni eksikliğidir. Ayrıca ilçeye atanan branş öğretmenlerinin deneyim eksikliği ve ilk fırsatta tayinlerini başka yerlere aldırma düşünceleri eğitimde sürekliliği ve dolayısıyla başarıyı düşürmektedir. Bu durumu ortaya çıkaran etkenlerden biri kuşkusuz barınma sorunudur. Bu sorun öğretmenlere yönelik olarak yapılacak lojmanlarla çözülebilir. Yörede okuma yazma oranı yüksek olmasına rağmen yüksek öğretime devam edenlerin oranı sadece % 2.3 kadardır. Ortaöğretimden mezun öğrencilerin üniversiteye giriş sınavlarında kayda değer bir başarı elde edememiş oldukları görülmektedir. Bu nedenle özellikle maddi imkânları kısıtlı olan aileler çocuklarının daha çok bir sanata yönelik olarak büyük şehirlerde çalışmasını tercih etmektedirler. Bu sorun, kasabada Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde açılacak tamamlama kurslarıyla belli oranda çözümlenebilir. Ayrıca çok az da olsa bazı aileler kız çocuklarını geleneksel anlayıştan dolayı ortaöğretime göndermek istememektedirler. Aileler bu düşüncenin yanlışlığı konusunda bilinçlendirilebilir. Koyulhisar’da sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde karşılaşılan birtakım sorunlar vardır. Bunların başında uzman hekim başta olmak üzere yetişmiş eleman eksikliği gelmektedir. İlçede 2007 yılı itibariyle 7 pratisyen hekim görev yapmaktaydı. Hekim başına düşen hasta sayısının 1697 olduğu dikkate alınırsa sağlık hizmetlerinin beklentileri karşılayamayacağı rahatlıkla anlaşılabilir. Bazı tahliller (otuz iki parametreli tam biyogram tahlilleri, hemogram, özellikle evlilik ve raporlar için kan grubu tahlilleri, küçük operasyonlar) dışında daha ileri tetkikler için teknik donanımın olmayışı diğer bir sorundur. Bu nedenle hastalar genellikle Suşehri, Sivas veya çevre illerdeki hastanelere sevk edilmektedir. Bu problemlerin en kısa zamanda çözümlenerek en azından basit bazı hastalıkları teşhis ve tedavi edebilecek personel ve teknik donanım sağlanmalıdır. Ayrıca yöre insanına hastalıkların erken teşhis ve tedavisiyle ilgili bilincin kazandırılması birtakım sağlık sorunlarının çözümünü kolaylaştıracaktır. Araştırma sahasında yerleşmelerle ilgili en büyük sorun; kuşkusuz alt yapının yetersiz olmasıdır. İçme suyu şebekesi birkaç mahalle dışında hemen her yerleşmede

302

mevcuttur. Ancak 2007 yılı itibariyle 44 köyden sadece 24’ünün kanalizasyon şebekesi veya foseptik çukuru bulunmaktaydı. Çağdaş yaşamın bir gereği olarak kanalizasyon şebekesi olmayan yerleşmelerin bu sorunu olanaklar ölçüsünde bir an önce çözülmelidir. Eğim değerleri yüksek ve engebenin fazla olduğu yörede yol yapım ve onarım çalışmaları güç olduğundan kırsal yerleşmelerin yolları genellikle standardı düşük yollardan meydana gelmektedir. Kütle hareketleri ve olumsuz hava koşullarında sık sık bozulan yolların standardı yükseltilmelidir. Araştırma sahasında ekonomik faaliyetler doğal çevre koşullarının etkisi altındadır. Engebeli arazi koşulları ve yüksek eğim değerlerinden dolayı tarım arazileri küçük ve dağınık parsellerden oluşmaktadır. Zaten yeterli olmayan tarım arazileri miras yoluyla bölünerek daha da parçalanmaktadır. Bu durum başta makine kullanımını olmak üzere tarımda verimi artıracak uygulamaların yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bu sorunu ortadan kaldırmak için arazi reformu yapılarak toplulaştırma yoluna gidilebilir veya yöre arazileri rantabl olarak kullanılabilecek parsel büyüklüğüne göre yeniden düzenlenebilir. Ayrıca çeşitli nedenlerle ilçe dışına göç etmiş ailelere ait işlenmeyen arazilerin tarıma kazandırılması da alınacak önlemler arasında yer alabilir. Tarımda karşılaşılan diğer sorunlar arasında makineleşme, sulama, gübreleme, ilaçlama ve toprak bakımı sıralanabilir. İlçede 2008 yılı itibariyle sadece 275 traktör bulunmakta olup, hektar başına düşen traktör sayısı bakımından ülkemiz ortalamasının oldukça altında kalmaktadır. Çağdaş tarımsal işletmelerin en önemli tarım aracı olan traktörün, yöre insanına düşük faizli ve uzun vadeli krediler sağlanarak temin edilmesi gerekmektedir. Araştırma sahasında ekili-dikili arazilerin sadece % 10’luk bir kısmında sulamalı tarım yapılabilmektedir. Bu nedenle geriye kalan % 90’lık kısmında kuru tarım yöntemi uygulanmaktadır. Verimi düşüren temel etkenlerden biri de budur. Bu amaçla sulama sitemleri geliştirilmeli ve toprağın nadasa bırakılmasının önüne geçilmelidir. Tarımsal verimi artırmak için gübreleme ve ilaçlama yörede pek yaygın değildir. Bunun en önemli nedeni kuşkusuz gübre maliyetlerinin yüksek oluşu ve çiftçi ailelerin gübre kullanımı konusundaki bilgi eksikliğidir. Çiftlik gübresinin tarlalarda kullanılması özendirilmelidir. Çiftlik gübresinin yetersiz kaldığı durumlarda ise tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla gübre fiyatları sübvanse edilerek çiftçiye verilmelidir.

303

Toprak analizleri yapılarak uygun gübre çeşidi ve miktarı ile ilgili ailelere bilgi verilmelidir. Ayrıca gübre kullanımının yanı sıra toprak bakımı, tarımsal zararlılarla mücadelede ve ilaçlama konusunda gerekli bilgi ve donanımın sağlanması yöre insanına tarım arazilerinden yüksek verim elde etmede yardımcı olacaktır. Ekip-biçme faaliyetlerinin yanında yöre hayvancılığının da önemli sorunları bulunmaktadır. Mera hayvancılığı şeklinde sürdürülen bu faaliyette çevredeki otlak alanları hayvan beslemede oldukça önemlidir. Ancak meraların bilinçsiz kullanımı verimliliği azaltmaktadır. Bu amaçla öncelikle mera ıslahı ve dönüşümlü otlatma yapılmalı ve aileler bu konuda bilinçlendirilmelidir. Özellikle hayvancılığı geliştirmek ve verimi artırmak için yöre koşullarına uyum sağlayabilecek kültür ırkı hayvan sayısı artırılarak çiftlik hayvancılığı da teşvik edilmelidir. Bunun için öncelikle basit tarzda inşa edilmiş hayvan barınaklarının ihtiyaca göre yeniden düzenlenmesi, bol ve ucuz ince yem temini, hayvan ve hayvan ürünlerinin pazarlanması gibi sorunların giderilmesi gerekmektedir. İlçede kurulacak bir mandıra hayvansal ürünlerin değerlendirilmesinde oldukça önemlidir. Hayvan sahiplerine verilecek düşük faizli ve uzun vadeli hayvancılık kredileri sermaye eksikliğini büyük oranda giderebilir. Araştırma sahası doğal bitki örtüsü çeşitliliği bakımından oldukça zengin olup, yaklaşık % 43’lük bir kısmı ormanlarla kaplıdır. Özellikle İğdir dağı ve çevresinde gür bir seri oluşturan ormanlar, ilçe ekonomisi için oldukça önemlidir. Verimlilik açısından önemli bir kısmının iyi derecede korunmuş sarıçam, gürgen ve göknarlardan oluşan bu ormanlardan daha çok kaliteli tomruk üretiminde yararlanılmaktadır. Ancak yoğun tahribat sonucunda yer yer orman örtüsünün ortadan kalktığı sahalar giderek genişlemektedir. Hatta orman örtüsünün kendini yenileyebildiği Melet havzasında bile bu durumu görmek mümkündür. Bu bölgedeki köylerin geçiminde önemli bir gelir kaynağı olan ormancılık faaliyetleriyle ilgili birtakım önlemler alınmalıdır. Öncelikle orman köylüsünün ormana bağımlılığını azaltacak olanakların sunulması, kaçak kesimlerin önlenmesi, kesim yapılan yerlere ağaçlandırma yapılması, yasaların yaptırım gücünün uygulanması ve her şeyden önce yöre ailelerine ağaç ve çevre sevgisi aşılanmalıdır. Doğal bitki örtüsü özellikleri bakımından zengin olan Koyulhisar’da arıcılık potansiyeli henüz yeteri kadar değerlendirilmiş değildir. Aile ekonomisi şeklinde sürdürülen bu faaliyette ticari anlamda üretim yöreye gelen gezici arıcılar tarafından

304

sürdürülmekle birlikte yeterince değerlendirildiği söylenemez. Sahadaki arıcılık potansiyelinin değerlendirilmesi için gerekli teknik bilgi ve donanım ile krediler sağlanmalıdır. İlçe Tarım Müdürlüğü ve Halk Eğitim Müdürlüğü işbirliği çerçevesinde teknik elemanlar tarafından düzenlenen kurslar yaygınlaştırılmalı ve bu konuda ailelere arıcılıkla ilgili bilgiler verilmelidir. Ayrıca üretilen balın pazarlanmasında birtakım güçlükler yaşanmaktadır. Bu sorunu gidermek için kooperatif türü organizasyonlar kurularak Koyulhisar balının daha yüksek fiyattan satışa sunulması sağlanabilir. Koyulhisar HES 2009 yılında elektrik üretimine başlamış olup, üçüncü tribünün 2010 Haziran ayında tamamlanmasıyla yılda yaklaşık 500 milyon kwh’dan fazla enerji üretimi gerçekleşecektir. Göç hareketlerinin yoğun olduğu ilçede böyle bir tesisin olması istihdam olanakları açısından oldukça önemlidir. Bu sayede ilçede kurulacak küçük ölçekteki sanayi tesislerine ucuz elektrik sağlanabilir ve istihdam olanakları artırılabilir. Yer altı kaynakları bakımından zengin sayılabilecek sahada madenlerin yeterince değerlendirildiği söylenemez. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren işletilen Sisorta yöresindeki bakır-kuşun-çinko madenlerin günümüzde de hammadde olarak pazarlandığı dikkate alınırsa, madencilik sektöründen ilçenin gerekli payı alamadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Mevcut işleme tesisi sadece bu üç madenin ayrıştırılmasına yönelik olarak faaliyetini sürdürmektedir. Bu maden rezervlerinin yüksek olduğu ve geliştirilmesinin mümkün olabileceği düşünüldüğünde mevcut tesisin kapasitesinin artırılarak izabe tesislerinin kurulması sağlanabilir. Bu durumda bakır-kurşun-çinko madenleri hammadde olarak ihraç edilmek yerine mamul madde durumuna getirilerek ihraç edilmesi hem daha fazla işgücü istihdamı hem de daha çok kazanç getirmesini sağlayacaktır. Bu sayede maden sahasını Ordu limanına bağlayan yolun standardı yükseltilerek ilçenin Karadeniz kıyısı ile olan bağı güçlenecektir. Yine bu yörede Yenice köyü yakınlarında sürdürülmekte olan altın madeni arama çalışmalarında sona gelinmiş olup, zengin altın yatakları tespit edilmiştir. Gerekli altyapı çalışmaları tamamlandıktan sonra işletmeye açılacak olan rezervler kuşkusuz yöre ekonomisine önemli oranda katkı sağlayacaktır. Kurulabilecek işleme tesisleri tarımsal faaliyetlerin kısıtlı olduğu sahada önemli bir istihdam oluşturabilir. Tarihi ve doğal güzellikleri bakımından zengin olan araştırma sahamızda bu kaynakların yeterince değerlendirildiği söylenemez. Olumsuz topoğrafik koşulların

305

tarımsal faaliyetleri sınırlandırdığı yöre eko turizm açısından değerlendirilebilir. İğdir ve Kösedağ kütleleri fiziki özellikleri bakımından dağcılık, yürüyüş, yamaç paraşütü, dağ bisikleti, trekking ve kış sporları için son derece uygundur. Ayrıca sahip olduğu doğal bitki örtüsü ve manzara avantajları önemli bir potansiyel taşımaktadır. Bu gibi sporlar için uygun parkurlar belirlenmeli ve çeşitli organizasyonlarla tanıtımı yapılmalıdır. Rekreasyonel faaliyetlere bağlı olarak 1980 sonrasında gelişmeye başlayan yayla turizmi henüz istenilen düzeyde değildir. Bu amaçla öncelikle başta ulaşım ve elektrik gibi bazı alt yapı sorunları çözümlenmelidir. Son yıllarda çağdaş yapı malzemelerinin yayla yerleşmelerine kadar ulaşması çevreyle iç içe olan bu değerlerin doğal görünümü olumsuz yönde etkilediği dikkat çekmektedir. Her geçen gün artan bu durumun önüne geçilmesi için yetkili kurumlarca doğal çevreye ve yayla mimarisine uygun ahşap evlerin yapılması teşvik edilmelidir. Bu eşsiz doğal güzelliklerin tanıtımının yapılmasıyla yörede yayla turizminin gelecekte ilçenin turizminde önemli olabileceğini söyleyebiliriz. Sisorta yöresi köylerinde sürdürülen ipek halı dokumacılığı da ilçenin turistik tanıtımı açısından önem arz etmektedir. Ancak bu faaliyetin yeterli tanıtımı gerçekleşmediğinden birkaç tüccar dışında ticareti yapılmamaktadır. Oysa yöre ekonomisi için önemli olan halıcılığın teşvik edilmesi, tanıtılması ve bir marka haline getirilerek turistik halı satışları şekline dönüştürülmesiyle turistik bir değer kazanacağı kanısındayız.

306

KAYNAKÇA Abadan-Unat, N.,-Kemiksiz, N., Türk Dış Göçü 1960-1984. Ankara Üniv. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları:555, Gelişme ve Toplum Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Yayınları:1, Türkiye Araştırmaları Merkezi, Ankara 1986. Acun, F., Karahisar-ı Şarki ve Koyulhisar Kazaları Örneğinde Osmanlı Taşra İdaresi (1485-1569). Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları XXVII. Dizi-sayı:7, Ankara 2006. Akpınar, A., vd., Çoruh Havzasındaki Küçük Hidroelektrik Santrallerin Durumu, V. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu, 19-20-21 Haziran, Diyarbakır 2009. Akpınar, E., “Kelkit İlçesinde Coğrafi Faktörlerin Örgün Eğitim Üzerindeki Etkileri”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:10, Erzurum 2003. “Nehir Tipi Santrallerin Türkiye’nin Hidroelektrik Üretimindeki Yeri”. Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, cilt:7, sayı:2, Erzincan 2005. “2000 Genel Nüfus Sayımına Eleştirel Bir Bakış: Erzincan Örneği”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:14, Erzurum 2005. Şiran İlçesinin Coğrafyası. Pegema Yayıncılık, Ankara 2007. Aktaş, H., Orta Karadeniz Bölümü’nün (Yeşilırmak-Melet Suyu-Kelkit Vadisi Arası) Bitki Coğrafyası, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1992. Akyol, İ. H., “Türkiye Akarsu Sistemleri ve Rejimleri”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:9-10, Ankara 1947. Alagöz, A. C., Yayla Tabiri Hakkında Rapor, Birinci Coğrafya Kongresi Raporu, Ankara 1941. Türkiye Yer Adları Üzerine Bazı Düşünceler, Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri (11-13 Eylül 1984), Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:60, Seminer Kongre Bildirileri Dizisi:17, Ankara 1984. “Türkiye’de Yaylacılık Araştırmaları”. Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, sayı:2, Ankara 1993. Apan, A., “Türkiye’de İç Göç Olgusu: Nedenler ve Sonuçlar”. Yerel Yönetim ve Denetim Dergisi, cilt:11, sayı:5, Ankara 2006.

307

Ardel, A., Klimatoloji. Genişletilmiş Üçüncü Baskı, İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Yayınları, No:146-7, İstanbul 1973. Ardel, A.,-Kurter, A.,-Dönmez, Y., Klimatoloji Tatbikatı. İstanbul Üniversitesi Yayınları, No:1123, İstanbul 1969. Ardos, M., “Türkiye’deki Akarsu Şebekesinin Kuaterner’deki Oluşumu ve Gelişimi”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Coğrafya Dergisi, sayı:4, İstanbul 1993-1996. Atalay, İ., Türkiye Jeomorfolojisi’ne Giriş. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:9, İzmir 1987. Toprak Coğrafyası. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:8, İzmir 1989. Vejetasyon Coğrafyasının Esasları. Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir 1990. Türkiye Vejetasyon Coğrafyası. Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir 1994. Türkiye Coğrafyası. Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir 1997. Genel Fiziki Coğrafya. Meta Basım Matbaacılık Hizmetleri, İzmir 2005. Başıbüyük, A., Suşehri Havzasının Coğrafi Etüdü. (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1999. Kemah İlçesi’nin Coğrafyası. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 2004. “Coğrafi Açıdan Türkiye’de Kırsal Kalkınma Sorunu”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:12, Erzurum 2004. Başıbüyük, A.,-Yazıcı, H.,-Ertürk, M., “Eğriçimen Yaylasında (Koyulhisar- Sivas) Rekreatif Yaylacılık”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:36, İstanbul 2001. Bilgili, A. S., XVI. Asırda Karahisar-ı Şarki Kazası. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1989. Bulut, İ., Genel Tarım Bilgileri ve Tarımın Coğrafi Esasları (Ziraat Coğrafyası). Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara 2006. Torul’un Coğrafi Etüdü. Atatürk Üniversitesi Yayın No: 876, KKEF Yayın No: 95, Araştırma Serisi No: 35, Erzurum 1998.

308

Bulut, İ.,-Zaman, M., “Erzurum’da Arıcılığın Coğrafi Esasları ve Türkiye Arıcılığındaki Yeri”. Atatürk Üniv. Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, sayı:31, Erzurum 2003. Coşkun, O., İkizdere İlçesinin Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2009. Çelik, F., “Türkiye’de İç Göçler”. Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı:22/1, Adana 2007. ., “Şehir Ayırımında Nüfus Sayısı ve Fonksiyon Kriteri”. İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, cilt:8, sayı:16, İstanbul 1967. Türkiye İktisadi Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Yayınları No:1307, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:51, İstanbul 1972. İslam Ansiklopedisi Koyulhisar Maddesi. Milli Eğitim Basımevi, cilt:6, İstanbul 1993. Doğanay, H.,-Özdemir, Ü.,-Şahin, İ. F., Coğrafya’ya Giriş 2: Genel Beşeri ve Ekonomik Coğrafya. Aktif Yayınevi, İstanbul 2003. Doğanay, H.,-Zaman, S., “Oba Yayla Yerleşmelerine Tipik İki Örnek:Çambaşı ve Turnalık Obaları (Ordu İli)”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:43, İstanbul 2004. Doğanay, H., Bölge Plânlamasının Coğrafi Esasları. Atatürk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi, Edebiyat Bölümleri Ders Notları, No: 64, Coğrafya Bölümü Ders Notları: 8, Erzurum 1984. “Turistik Potansiyeli Yönünden Gürlevik Çağlayanı”. Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi, sayı:18, Erzurum 1990. “Türkiye’de İç Göçler ve Baslıca Sonuçları”. Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, sayı:2, Erzurum 1991. Demografya (Nüfus Bilimi). Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Ofset Tesisleri, Erzurum 1991. Türkiye Beşeri Coğrafyası. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Yayın no: 2982, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 877, Eğitim Dizisi: 10, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1997. Türkiye Ekonomik Coğrafyası. 3. Baskı, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya 1998.

309

Ekonomik Coğrafya 2- Enerji Kaynakları. Genişletilmiş 2. Baskı, Şafak Yayınevi, Erzurum 1998. Türkiye Turizm Coğrafyası. Çizgi Kitabevi Yayınları, Üçüncü Baskı, Konya 2001. Coğrafya Öğretim Yöntemleri. Aktif Yayınevi, İstanbul 2002. Coğrafya’ya Giriş 1-Genel ve Fiziki Coğrafya. 9. Baskı, Aktif Yayınevi, İstanbul 2005. Ekonomik Coğrafya 3-Ziraat Coğrafyası. Aktif Yayınevi, İstanbul 2007. Dönmez, Y., Umumi Klimatoloji ve İklim Çalışmaları. İstanbul Üniv. Yay. No:2506, Coğrafya Enst. Yay. No:102, İstanbul 1984. Duman, T. Y., vd., Kuzulu (Sivas-Koyulhisar) Heyelanı, MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Değerlendirme Raporu, Ankara 2005. Durugöl, E., Toplum ve Göç. II. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Kasım 1996 Mersin, DİE Yayın No:2046, Ankara 1997. Dündar, M. A., Koyulhisar Tarihi. Temel Matbaacılık, Koyulhisar 1987. Elibüyük, M., “Türkiye’nin Tarihi Coğrafyası Bakımından Önemli Bir Kaynak, Mufassal Defterler”. A.Ü. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu, Coğrafya Araştırmaları Dergisi, cilt:1, sayı:2, Ankara 1990. Emiroğlu, M., “Türkiye’de Orman İçi Yerleşmeler ve Bolu Örneği”. A.Ü. D.T.C.F. Coğrafya Araştırmaları Dergisi, sayı:5-6, Ankara 1972. Bolu’da Yaylalar ve Yaylacılık. Ankara Üniversitesi, D.T.C.F. Yayınları No:272, Ankara 1977. “Türkiye Coğrafi Bölgelerine Göre Şehir Yerleşmeleri ve Şehirli Nüfus”. Ankara Üniv. D.T.C.F. Coğrafya Araştırmaları Dergisi, sayı:7, Ankara 1975. Ereş, F., “Türkiye’de Kadının Statüsü ve Yansımaları”. Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi, sayı:19, Ankara 2006. Ergene, A., Toprak Biliminin Esasları. Öz Eğitim Yayınları, İstanbul 1997. Erinç, S., “Kuzey Anadolu Kenar Dağlarının Ordu-Giresun Kesiminde Landşaft Şeritleri”. Türk Coğrafya Dergisi, Yıl:3, sayı: 7-8, Ankara 1945. Doğu Anadolu Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Yayınları No:572, Edebiyat Fakültesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:15, İstanbul 1953.

310

“Türkiye’de Toprak Çalışmaları ve Türkiye Toprak Coğrafyasının Ana Çizgileri”. İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, sayı 15, İstanbul 1965. Vejetasyon Coğrafyası. Sermet Matbaası, İstanbul 1967. Klimatoloji ve Metotları. Alfa Basın Yayın Dağıtım, İstanbul 1996. Erol, O., “Türkiye’de Neojen ve Kuvaterner Aşınım Dönemleri, Bu Dönemlerin Aşınım Yüzeyleri İle Yaşıt (Korelan) Tortullara Göre Belirlenmesi”. Jeomorfoloji Dergisi, Yıl:9, sayı:8, Ankara 1979. “Türkiye’nin Genç Tektonik ve Jeomorfolojik Gelişimi”. Jeomorfoloji Dergisi, sayı:11, Ankara 1983. Genel Klimatoloji. Gazi Büro Basımevi, Ankara 1993. Eröz, M., Sosyolojik Yönden Türk Yer Adları, Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri (11-13 Eylül 1984), Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:60, Seminer Kongre Bildirileri Dizisi:17, Ankara 1984. Evliya Çelebi Seyahatnamesi I-II., Üçdal Neşriyat Yay. İstanbul 1986. Ezen, T., Osmanlı Yer Adları (Alfabetik Sırayla), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayın No:21, Ankara 2006. Garipağaoğlu, N., “Türkiye’de Göç Eden Nüfusun Ekonomik Faaliyet Kollarına Dağılımı”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:34, İstanbul 1999. Girgin, M., “Alaşehir Çayı Vadisinde Bağ Evleri”. Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, cilt:2, sayı:2, Erzurum 1991. “Kütle Hareketleri Nedeniyle Yeri Değiştirilen Yerleşmelere Bir Örnek: Gördes (Manisa)”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:1, Erzurum 1995. Gök, Y., Erzurum-Kars Depreminin (30 Ekim 1983) Ekonomik ve Sosyal Sonuçları. (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Erzurum 1996. Horasan İlçesi’nin Coğrafyası. Atatürk Üniversitesi Yayınları No:965, K.K.E.F. Yayınları No:124, Araştırmalar Serisi No:49, Erzurum 2007. Gök, Y.,-Zaman, S.,-Altaş, T. N., “Aşkale Depremlerinden Sonra İnşa Edilen Konutların Sosyal ve Ekonomik Yönden İncelenmesi”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:18, Erzurum 2007. Gökbel, A., İnanç Tarihi Açısından Sivas. Kitabevi, İstanbul 2004.

311

Gökçe, A., “Kurşunlu (Ortakent-Koyulhisar-Sivas) Damar Tipi Pb-Zn-Cu Yataklarında Kükürt İzotopları İncelemesi”. MTA Dergisi, sayı:111, Ankara 1990. Gökçeoğlu, C, vd., “17 Mart 2005 Kuzulu (Koyulhisar, Sivas ) Heyelanı”. Mühendislik Jeolojisi Bülteni, sayı:20, Ankara 2005. Göksu, E., 1/500000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası Samsun Paftası Açıklaması. MTA Yayınları, Ankara 1974. Göney, S., “Mengen Havzası’nda Köy Meskenleri”. İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi, cilt:8, sayı:16, İstanbul 1967. “Türkiye’deki Bir Eğreti Kır Yerleşme Şekli Hakkında Bazı Yeni Müşahedeler”. İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi, sayı:20-21, İstanbul 1977. Türkiye Ziraatinin Coğrafi Esasları. İstanbul Üniversitesi Yayın No:2600, Coğrafya Bölümü Yayın No:110, İstanbul 1987. Yerleşme Coğrafyası Cilt 1. Şehir Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayın No: 2274, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:91, İstanbul 1995. Gönüllü, M., “Dış Göç”. Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, sayı:1, Denizli 1996. Gözenç, S.,-Günal, N., “Türkiye’nin Coğrafi Bölgelerinde Kır-Şehir Nüfus Ayrımı İle Şehir Nüfusunun 1/200000 Ölçekli Haritada Yükselti Kademelerine Göre Tespiti”. İstanbul Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülteni, cilt:3, sayı:4, İstanbul 1987. Güner, İ., İlimiz Iğdır. İl Milli Eğitim Müdürlüğü Koruma ve Yaşatma Derneği Yayınları No:1, Iğdır 1993. “Iğdır Ovası ve Çevresinde Yaylacılık”. Atatürk Üniversitesi, K.K.E.F. Coğrafya Eğitimi Bölümü, Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:1, Erzurum 1995. Bodrum ve Milas Yörelerinin Coğrafi Etüdü. Atatürk Üniversitesi Yayın No:838, Erzurum 1997. Gürer, İ.,-Törk, K., “Küçük Kapasiteli Hidroelektrik Santrallerinin Hidrolojik Planlaması”. Elektrik Mühendisliği Dergisi, sayı:372, Ankara 1990. Gürsoy, C., “Türkiye’nin Tabii Yolları”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:26, İstanbul 1974.

312

Hoşgören, M, Y., Hidrografya’nın Ana Çizgileri I. Çantay Kitabevi, İstanbul 2004. Işık, Ş., “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Nüfusun Miktarı ve Yapısal Özellikleri”. Ege Üniversitesi, Ege Coğrafya Dergisi, sayı:9, İzmir 1997. İzbırak, R., Sular Coğrafyası. Öğretmen Kitapları Dizisi, İstanbul 1990. Coğrafya Terimleri Sözlüğü. Öğretmen Kitapları Dizisi:157, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1992. Karaboran, H. H., Türkiye’de Mevkii Adları Üzerine Bir Araştırma. Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri (11-13 Eylül 1984), Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:60, Seminer Kongre Bildirileri Dizisi:17, Ankara 1984. “Şehir Coğrafyası ve Şehirsel Fonksiyonlar”. Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, cilt:3, sayı:1, Elazığ 1989. Kaya, R., XVI. Asırda Koyulhisar Kazası’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı. (Yayımlanmamış Yüksel Lisans Tezi) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1999. Keçer, M.,-Tüfekçi, K., “Kuzey Anadolu Fayına Bağlı Olarak Neotektonik Dönemde Oluşan Suşehri Havzasının Evrimi”. Jeomorfoloji Dergisi, sayı:14, Ankara 1986. Ketin, İ., “Anadolu’nun Tektonik Birlikleri”. MTA Dergisi, No:66, Ankara 1966. “Kuzey Anadolu Fayı Hakkında”. MTA Enstitüsü Dergisi, sayı:72, Ankara 1969. “Son On Yılda Türkiye’de Meydana Gelen Büyük Depremlerin Tektonik ve Mekanik Neticeleri Hakkında”. Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, cilt:2, sayı:1, Ankara 1948. Koca, H., Erdemli İlçesinin Beşeri ve İktisadi Coğrafyası. (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1994. Koca, H.,-Girgin, M., “Alaşehir İlçesine Mevsimlik İşgücü Göçü”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:4, Erzurum 2000. Koca, H.,-Özdemir, Ü.,-Şahin, F. İ., “Ulaşım Coğrafyası Açısından Gülek Boğazı”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:14, Erzurum 2005.

313

Koca, H.,-Sever, R., “Karlıova’da (Yukarı Göynük Çayı Havzası) Büyük ve Küçükbaş Hayvancılık”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:16, Erzurum 2006. Koçman, A., Türkiye İklimi. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No:72, İzmir 1993. Koday, S., Doğu Anadolu Bölgesinde Hayvancılık. Atatürk Üniversitesi Yayınları:949, Fen Edebiyat Fakültesi Yayınları:104, Araştırma Serisi No:74, Erzurum 2005. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü., Sivas İli Verimlilik Envanteri ve Gübre İhtiyaç Raporu, Tovep Yayınları No:38, Genel Yayın No:780, Ankara 1985. Köse, A., “İvrindi Çevresinde Saya Yerleşmeleri”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:1, Erzurum 1995. “Balıkesir Örneğinde Geleneksel Kırsal Avlu Duvarı”. Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, cilt:8, sayı 2, Afyon 2006. Lahn, E., “Yeşilırmak-Kelkit Amenajman Projesi Sahasının Tektonik ve Sismik Durumu”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:13-14, İstanbul 1955. Mahiroğulları, A., Seyyahların Gözüyle Sivas. Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2001. Mahiroğulları, A. M., İlkçağlardan Günümüze Sivas İli. Kitap Matbaacılık, Sivas 2003. Mutluer, M., “Edremit Yöresinde Kırsal Yerleşmelerin Coğrafi Dağılışını ve Nüfus Büyüklüğünü Etkileyen Faktörler”. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Ege Coğrafya Dergisi, sayı:8, İzmir 1996. Ökse, T., “Sivas’ta Arkeolojik Araştırmaların Tarihçesi” Revak, Sivas 1993. Öngör, S., “1950-1955 Devresinde Türkiye’de İç Göçler”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:21, Ankara 1961. Över, S., “Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Orta ve Batı Kesiminde Bölgesel Gerilme Durumunun İncelenmesi”. Türkiye Jeoloji Bülteni, cilt:42, sayı:1, Ankara 1999. Özçağlar, A., “Türkiye’nin İdari Coğrafya Bakımından Köy, Bucak, İlçe, İl ve Belde Kavramları Üzerine Düşünceler”. Ankara Üniversitesi, DTCF Coğrafya Araştırmaları Dergisi, sayı:12, Ankara 1996.

314

Türkiye’de Belediye Örgütlü Yerleşmeler, Ekol Yayınevi, Ankara 1997. “Türkiye’de Mülki İdare Bölümlerinin İdari Coğrafya Analizi”. Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi, Coğrafi Bilimler Dergisi, cilt:3, sayı:1, Ankara 2005. Özey, R., Afetler Coğrafyası. Aktif Yayınevi, İstanbul 2006. Özgür, E, M., Türkiye Nüfus Coğrafyası. Gmc Basın Yayın, Ankara 1998. “Türkiye Nüfusunun Yaş Yapısı, Ankara Üniversitesi”. Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, sayı:7, Ankara 1999 Öztuna, Y., Büyük Türkiye Tarihi, Cilt:1, 1998. Ponting, C., Dünyanın Yeşil Tarihi (Çev. Ayşe Başcı-Sander). Sabancı Üniversitesi, Detay Basım Ltd., İstanbul 2000. Saraçoğlu, H., Bitki Örtüsü Akarsular ve Göller. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Öğretmen Kitapları Dizisi, İstanbul 1990. Saran, N., Köylerimiz. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No:3222, İstanbul 1984. Selen, S. H., “Türkiye’nin Yol Sistemi”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:3-4, Ankara 1943. Sendir, H., Koyulhisar (Sivas) Heyelanlarının İncelenmesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Cumhuriyet Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı, Sivas 2001. Sever, R., Koca, H., “Karlıova’nın Arıcılık Potansiyeli ve Değerlendirme Durumu”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:19, Erzurum 2008. Seymen, İ., Kelkit Vadisi Kesiminde Kuzey Anadolu Fay Zonunun Tektonik Özelliği. (Yayımlanmış Doktora Tezi) İTÜ Maden Fakültesi, İstanbul 1975. Sergün, Ü., Beşeri ve İktisadi Coğrafya Açısından Bir İnceleme:Uluova. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No:2029, Coğrafya Enstitüsü Yayını No:82, İstanbul 1975. Kocaeli Yarımadasında Kırsal Yerleşme. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:3370, İstanbul 1986 “Türkiye’de Kır Nüfusunun Yükselti Kademelerine Göre Dağılışı”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Coğrafya Dergisi, sayı:4,

315

İstanbul 1993-1996. Soykan, F., “Kırsal Turizm ve Türkiye Turizmi İçin Önemi”. Ege Coğrafya Dergisi, cilt:12, sayı:1, İzmir 2003. Stchepinsky, V., “Yukarı Kelkit Çayı Havzasının Stratigrafisi”. M.T.A. Mecmuası, No:1, Ankara 1945. Sümer, F., Oğuzlar (Türkmenler). İlaveli 3. Baskı, Ana Yayıncılık, No:1, İstanbul 1980. Şahin, C., Doğal Afetler ve Türkiye. Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara 2007. Şahin, İ. F., Refahiye’nin Coğrafi Etüdü. (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı, Erzurum,1997. “Hayvancılıkta Önemli Bir Yem Kaynağı: Silaj”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:23, Erzurum 2010. Şahin, F. İ.,-Gök, Y., “Erzincan İlinde Arıcılık”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:11, Erzurum 2004. Şahin, İ.,-Gökçe, A.,-Bozkaya, G., “Aksu Köyü (Koyulhisar-Sivas) Çevresinde Derekumu Örnekleri Jeokimyası İncelemeleri ve Olasıl Pb-Zn-Cu Anomali Sahaları” .Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Seri-A Yerbilimleri cilt:16, sayı:1, Sivas 1999. Şemseddin Sami., Kamusu’l-A’lam V, Kaşgar Neşriyat (Tıpkı Basım). Ankara 1893. Tandoğan, A., Türkiye’de 1975-1980 Döneminde İller Arası Göçler. Karadeniz Teknik Üniversitesi Genel Yayın No:141, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayın No:5, Trabzon 1989. “Türkiye’de Nüfus Hareketlerinde İstanbul’un Yeri”. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu, Coğrafya Araştırmaları Dergisi, cilt:1, sayı:1, Ankara 1989. Türkiye Nüfusu. Eser Ofset Matbaası, Trabzon 1998. “Türkiye’nin İrtifa Kuşakları”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:9-10, İstanbul 1947. Tanoğlu, A., “Türkiye’de Nüfusun Dağılışı”. İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, cilt:5, sayı:10, İstanbul 1959.

316

Beşeri Coğrafya (Nüfus ve Yerleşme). İstanbul Üniversitesi Yayınları, No:1183, Edebiyat Fakültesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:45, İstanbul 1966. Tolun-Denker, B., Yerleşme Coğrafyası-Kır Yerleşmeleri. İstanbul Üniversitesi Yayın No:2275, Coğrafya Enstitüsü Yayın No:93, İstanbul 1977. Toprak, V., Tectonic And Stratigraphic Charecteristich Of The Koyulhisar Segment Of The North Anatolian Fault Zone (Sivas-Turkey). (Yayımlanmamış Doktora Tezi) O.D.T.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Ankara 1989. Tuncel, M., “Türkiye’de Yer Değiştiren Şehirler Hakkında Bir İlk Not”. İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, sayı:20-21, İstanbul 1977. Tunçel, H., “Türkiye’de (1966-1986 yılları arasında) Arıcılığa Genel Bir Bakış”. Türkiye Coğrafyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Dergisi, sayı:1, Ankara 1992. ., “Mezraa Kavramı ve Türkiye’de Mezralar”. Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, sayı:5, Ankara 1996. ., “Türkiye’de İsmi Değiştirilen Köyler”. Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, cilt:10, sayı:2, Elazığ 2000. Tunçdilek, N., Tümertekin, E., Türkiye Nüfusu (Nüfus Kesafeti, Nüfus Artışı, İç Göçler ve Şehirleşme). İstanbul Üniversitesi Yayın No:1840, Coğrafya Enstitüsü, Monog. 2, İstanbul 1959. Tunçdilek, N., “Türkiye’de Yaylalar ve Yaylacılık”. İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, cilt:7, sayı:14, İstanbul 1964. Türkiye İskan Coğrafyası-Kır İskanı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları:1283, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:49, İstanbul 1967. Türkiye’nin Kır Potansiyeli ve Sorunları, İstanbul Üniversitesi Yayınları No:2364, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:96, İstanbul 1978. Turan, O., Selçuklular Zamanında Türkiye. İstanbul Matbaası, No:5, İstanbul 1971. Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, İlaveli 3. Baskı, Dergah Yayınları No:73, Tarih Dizisi:5, İstanbul 1980. Tümertekin, E., Türkiye’de Şehirleşme ve Şehirsel Fonksiyonlar, İstanbul Üniversitesi Yayınları, No: 1840, Coğrafya Enstitüsü Yayınları, No: 72, İstanbul 1973.

317

“Türkiye’de İç Göçler Üzerine”. İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, sayı:22, İstanbul 1977. Beşeri Coğrafya’ya Giriş. İstanbul Üniversitesi Yayın No:3819, Edebiyat Fakültesi Yayın No:246, İstanbul 1994. Sanayi Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Yayınları No:751, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:22, İstanbul 1969. Ulaşım Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Yayınları No:2053, Coğrafya Enstitüsü Yayınları No:85, İstanbul 1987. Tümertekin, E.,-Özgüç, N., Beşeri Coğrafya. Çantay Kitabevi, İstanbul 1998. ., Ekonomik Coğrafya: Küreselleşme ve Kalkınma. Çantay Kitabevi, İstanbul, 2005. Uysal, Ş., vd., Koyulhisar (Sivas) Yöresinin Jeolojisi, MTA Raporu, No:9838, Ankara 1995. Uzlu, E, vd., Doğu Karadeniz Havzasındaki Küçük Hidroelektrik Santrallerin Durumu, VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, 17-19 Aralık, İstanbul 2008. Uzun, A.,-Uzun, S., Doğu Karadeniz Kıyı Kuşağındaki Dağınık Yerleşme Dokusu ve Arazi Kullanımındaki Köklü Değişmelerin Heyelan Oluşumuna Etkileri. Doğu Karadeniz Bölgesinde Kırsal Alanda Ulaşım, Yerleşim Sorunları ve Çözümleri Sempozyumu (18-20 Aralık 2003) Bildiriler Kitabı, Trabzon 2003. Ünal, Ç., “Erzurum’un Hayvancılık Potansiyeli”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:12, Konya 2004. Yalçınlar, İ., “Türkiye’deki Bazı Şehirlerin Kuruluş ve Gelişmesinde Jeomorfolojik Temeller”. İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, sayı:16, İstanbul 1967. Yaşar, O., Aşağı Kelkit Havzası ve Çevresinin Beşeri Coğrafya Açısından Tetkiki. (Yayımlanmamış Doktora Tezi) İstanbul üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, İstanbul 1997. , “Türkiye’de Kadın Eğitimi, Kadınlara Ait Diğer Göstergeler ve Çanakkale İli Örneği”. Uluslar Arası İnsan Bilimleri Dergisi, cilt:4, sayı:1, İstanbul 2007. Yazıcı, H., “Laçin Köyü'ne bağlı Geçici Yerleşme Şekilleri”. Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Araştırma Dergisi, sayı:1,

318

Erzurum 1991. “Tercan Ovası ve Çevresinde Kırsal Yerleşmeler-Geçici Yerleşme Şekilleri”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:29, İstanbul 1995. “Sansa Boğazı'nın (Erzincan) Kara ve Demiryolu Ulaşımındaki Önemi”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:1, Erzurum 1995. Orta Sakarya Vadisinin Coğrafi Etüdü –Yenice-Alpagut Arası. Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1040, Eskişehir 1998. Ed. Yazıcı, H.,-Koca, K., Genel Coğrafya. Pegema Yayıncılık, Ankara 2007. Yıldırım, A., “Koyulhisar-Kuzulu (Sivas) Heyelanının Jeomorfolojik Etüdü”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:15, Erzurum 2006. Yücel, T., “Türkiye’de Şehirleşme Hareketleri ve Şehirler”. Türk Coğrafya Dergisi, sayı:20, Ankara 1961. Yüksel, H., Tarihte Koyulhisar. Revak Dergisi, Sivas 2000. Yürüdür, E., Şebinkarahisar ve Çevresinin Coğrafi Etüdü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı, Erzurum 1998. “Koyulhisar İlçesinde (Sivas) Göç Hareketleri”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:20, Erzurum 2008. Zaman, M., “Geleneksel Yayla Şenliklerinin Doğu Karadeniz Bölümü Yayla Turizminin Geliştirilmesindeki Rolü”. Doğu Coğrafya Dergisi, sayı:6, Erzurum 2001. Doğu Karadeniz Kıyı Dağları’nda Yaylalar ve Yaylacılık. Atatürk Üniversitesi Yayınları No: 960, Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 105, Araştırmalar serisi No: 75, Eser Ofset Matbaacılık, Erzurum 2007. Zaman, S., Kemer’in Turizm Coğrafyası. (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2005. Fonksiyonel Değişim Sürecinde Antalya Beydağları Yaylaları. Atatürk Üniversitesi Yayınları No: 967, Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Yayınları No: 125, Araştırmalar Serisi No: 50, Eser Ofset Matbaacılık, Erzurum 2007. İnternet Adresleri www.koyulhisar.gov.tr www.dpt.gov.tr www.koyulhisar.bel.tr. www.koyulhisargazetesi.com www.khgm.gov.tr www.tüik.gov.tr

319

www.dsi.gov.tr www.eiei.gov.tr www.mta.gov.tr www.sivas.gov.tr www.emo.org.tr

Plân, Rapor, Harita ve İstatistikler DİE (TÜİK), 1997 Köy Envanteri, 58-Koyulhisar, Yayın No: 2675, Ankara. DİE (TÜİK), 2000 Genel Nüfus Sayımı Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, 58- Sivas, Yayın No: 2593, Ankara. DİE (TÜİK), Genel Nüfus Sayımları (1935–1940–1945–1950–1955–1960–1965–1970– 1975–1980–1985–1990–2000, 2007)- İdari Bölünüş, Ankara. 1903 Sivas Vilayet Salnamesi. DMİGM Koyulhisar, Suşehri, Reşadiye ve Ordu Döküm Cetvelleri. Koyulhisar HES İşletmesi Raporları. Koyulhisar Belediyesi Kayıtları. HGK 1/25 000 ve 1/100 000 Ölçekli Topoğrafya Haritaları. Koyulhisar Esnaf ve Sanatkârlar Odası Kayıtları, 2007. Koyulhisar İlçe Halk Eğitim Müdürlüğü Kayıtları, 2007. Koyulhisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Kayıtları, 2007. Koyulhisar İlçe Müftülüğü Kayıtları, 2007. Koyulhisar İlçe Nüfus Müdürlüğü Kayıtları, 2007. Koyulhisar İlçe Özel İdare Müdürlüğü Kayıtları, 2007. Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü Çalışma Raporları, 2007, 2008. Koyulhisar İlçe Tarım Müdürlüğü Köy Bilgi Fişleri, 2007. Koyulhisar Kaymakamlığı Brifing Raporları, 2007. Koyulhisar Mal Müdürlüğü Kayıtları, 2007. Koyulhisar Orman İşletme Müdürlüğü ve İğdir dağı, Karaçam ve Sisorta Orman İsletme Şeflikleri Raporları, 2008. MTA Jeoloji ve Hidrojeoloji Etüt Daireleri Raporları. MTA 1/500 000 Ölçekli Jeoloji Haritası Sivas İl Sağlık Müdürlüğü (Koyulhisar, Ortakent ve Sugözü Sağlık Ocakları) Yıl Ortası Nüfus Tespitleri, 2007. Sivas İl Tarım Master Plânı, 2007.

320

Sivas İl Tarım Müdürlüğü Raporları Sivas İl Özel İdaresi 2007 Yılı Faaliyet Raporu. Koyulhisar Kaymakamlığı İlçe Kadastro Müdürlüğü Rapor ve Kayıtları. Koyulhisar Kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğü Rapor ve Kayıtları. TÜİK, 2006, Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. TÜİK, 2007, Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. Kelkit Vadisinin İncisi Koyulhisar, 2004, Koyulhisar Kaymakamlığı. Topraksu Genel Müdürlüğü,1970, Yeşilırmak Havzası Toprakları Raporu, Topraksu Genel Müdürlüğü Yayınları, No:241, Ankara. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü., 1985, Sivas İli Verimlilik Envanteri ve Gübre İhtiyaç Raporu, Tovep Yay. No:38, Genel Yayın No:780, Ankara. Yurt Ansiklopedisi,1993, Anadolu Yayıncılık, Cilt:9, İstanbul.

321

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler

Adı Soyadı Vedat KARADENİZ

Doğum Yeri ve Tarihi Pasinler-25.01.1981

Eğitim Durumu

Atatürk Üniversitesi Kazım Lisans Öğrenimi Karabekir Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği Y. Lisans Öğrenimi --

Bildiği Yabancı Diller İngilizce

Bilimsel Faaliyetleri --

İş Deneyimi

Stajlar --

Projeler --

MEB ve Erzincan Üniversitesi Çalıştığı Kurumlar Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler ABD

İletişim

E-Posta Adresi [email protected]

Tarih 08.07.2010