ALTINCI BASKININ SÖZ BAI

“Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançları’nın İzleri” (DAETİİ) isimli bu kitap çalımasının 6. baskısı münasebeti ile evvelce baskısı yapılan nüshaların Söz Baı bölümlerinde olduğu gibi bazı genel ve özel açıklamalar yapmak istiyo ruz. Bu açıklamalarda, alandaki çalımalarımızın geçirdiği evrelere, bu alanda ve anılan coğrafya ile ilgili olarak yapı lan çalımalara, bu çalımaların yapılı amacı itibariyle böl gesel gelimelerin halk kültürü, bu arada doğal olarak halk inançları kültürü çalımalarına olan yansımalarına dair bazı değerlendirmeler yapmayı düünüyoruz. DAETİİ isimli çalımanın yapılmasında bizi yola düü ren etken, Anadolu’da halk arasında yaayan kitabî dinle muhakkak örtütüğü söylenemeyen bazı inançların anadili farklılığına rağmen büyük ölçüde aynılıklar içermesi idi. 1 Buradan yola çıkınca çalımalarımızda kitabın her yeni bas

1 Aratırmacı, düünür, yazar Nevzat Kösoğlu, resmi dinin yanı sıra oluan yapıya “İnanç Sistemi” demektedir. ( Nevzat Kösoğlu, “İs lam Medeniyeti ve Temel Unsurları: Türkiye’ye Günümüze Yan sımaları”, Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sempozyumu, 0202––––0303 Kasım 2009, Ankara.) Yaar Kalafat kısına, genileyen coğrafyadan yeni örnekler eklememiz çalımayı yatay ve dikey anlamda zenginletiriyordu. DAETİİ’nin 5. baskısından sonra 5 yıl geçmiti. Tür kiye Cumhuriyeti’nin kurulu felsefesindeki halk, halk millet ilikisi anlayıı halk kültürümillî kimlik ilikileri yaklaımı, içerden ve dıardan birtakım baskılar yaamı daha sağlıklı bir ifade ile balangıçtan beri var olan bu baskı lar yoğunlaarak etkisini artırır olmutur. Bu baskılar kültü rel kimlikten yola çıkarak üniter yapıyı hedef olarak yürü tülürken, kültürel hayattın millilik vasfını tahribe odaklan mılardır. Bu tespit üzerinde durmak istediklerimizden biri sidir ve biz bu görüü de irdelemeği düünüyoruz. Küresel gücün orta doğuda Türkiye’ye komu oluu, Türkiye’nin bir dönem için de olsa bu gücün bölge politi kasına ”hayır” demi olması, Bu gücün Irak halkının bir bölümünü özel koruması altına almasına ve milletletirme sürecine sokmasına yol açmıtır. 2 Özel koruma altına alı

2 Süper güç bölgeye geliinin gerekçesini terör karıtı olmakla açıkla mıtır. Aynı güç 20–25 yıllık bir geçmii olan tekrarlamalarında PKK’nın bir terör örgütü olduğunu kabullenmitir. Ancak terör örgü tü listesindeki Taliban gibi örgütler karısında aldığı tavrı almamıtır. Obana ile balayan süreçte Türkiye, ABD ve Bölgesel Yönetim PKK terörüne karı ibirliği kararı almılardır. Bu mücadelede ABD, PKK kamplarının bulunduğu ve özel koruması altına aldığı Kuzey Irak’taki kamplara müdahale etmemi ve Türkiye’nin sınır ötesi hareketini de önlemitir. ABD’nin bu konudaki desteği kamp koordinatlarını ver diği eklinde açıklanmıtır. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi PKK terörünü onaylamadığını, mevcut silahlı gücü ile bu örgütü tesirsiz hale getiremeyeceğini, esasen PKK ile aynı halk tabanını paylatıkla rını açıklamıtır 10 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri nan Irak halkının bu bölümü Türkiye’de yaayan ve Türk milletini oluturan halklardan bir bölümünün uzantısı idi. Böylece Türkiye Cumhuriyetini kuran halk esaslandırma sından hareketle kimliği “Türk” olarak belirlenen ve ana dili Türkçe olmayan bu halk bölgede iki ayrı kimlikle ta nınır duruma getirilmitir. Bununla da kalınmayıp Türki ye, İran, Irak ve Suriye’de dağınık demografik yapı arz ederek içiçe yaayan halkların ihtilaflı halklar haline so kulmasına gidilmitir. Türkiye’de etnik kimlik farklılığından temellenen bir siyasî ideolojik hareketin oluması için AB ve ABD farklı platformlarda ve değien dozda ve üslupla onlarca yıldan beri hedef belirlemi ve bu istikamette etkinlik gösteriyorlardı. AB, kapılarını zorlayan Türkiye’nin bu cesametli gövdesi ile kendisine muhatap edilmesini iste miyor, kilo vermesini ve gövdeden atılacak kısmın elinin altında olmasını istiyordu. ABD ise gerektiğinde direnme temayülleri de gösterebilen, Türkiye’nin direnç gücünü kırabilecek olan, Türkiye’den yitirtilen bu gücün farklı formatta da kendi saffında yer almasını istiyordu. Etnik zeminli bu mücadele içerden de destek bularak Türkiye’de dayanılmaz noktalara getirildi. Bu gelimelerin sonucu, Türkiye’de siyasî iktidar bazı tanımlara yeni içerik kazan dırmanın kapılarını araladı. Böylece halkların demokratik kültür paylaımı, söz konusu etnik kesime sözcülük ya panların, ulus kimliği ina arayılarına girmesine yol açtı ki, bu hal halklar arasında ciddi bir yol ayırımı tablosu çiziyordu. Emperyalizm bölge halklarının ortak kültür

11 Yaar Kalafat değerlerini Irak’ta ateli silahlarla yıkmıtır. 3 Bu yıkım, yakın çevresinde de igal artlarına uygun zemin hazırla mı ve bu enkazdan doğacak yeni yapılanmaların fitilini atelemiti. Bu gelimenin halk kültürüne yansımaması beklenemezdi. Emperyalizm hep vardı ve olacaktı. Demokrasilerde farklı arayılar ve çıkı noktalarının olması da doğaldı. Halk kültüründeki yapılanmayı etkilememesi de bekle nemezdi. O halk kültürü ki, antiemperyalist kültürel yapı lanmanın en güçlü kalesi idi. Yeni dönemde halkların ortak kültürel hayattan pay almaları safhası ve onun de mokratik mücadelesi yok sayılmı Irak halkından üretilen çok milletli toplum modeli mücadelesi komularına sıçra tılmıtı. Bu gelimenin seyri ve arkasına aldığı güçlerle birlikte amaçladığı hedef Sevr’i hatırlatıyordu. 4 Yerel dillerden esaslandırılan kimlik, yerel dillerle millî eğitim yapılması ve kültür dili statüsü tanınması, bu dillerden resmi yayın ve resmi yüksek eğitim yapılabilirli

3 Irak bombalanırken sadece insanlar canlarından ve maddi imkân larından yoksun bırakılmamı, bu insanların ruhu öldürülmü veya öldürülmek istenilmitir. Bu ruh Irak’ın ruhu idi. Bu ruh bölgesel bir ruhtu. Iraktaki ana dilleri ve doğma dinleri farklı da olsa varisi ve yapıcısı oldukları aynı kültürü soluyorlardı. Yıkılan tarihi eserler, yağmalanan müzeler ve kütüphaneler Irak halkının hatta bölge halklarının ortak geçmii ortak hafızası idi. 4 Sevr’de de Kürt etnik kimliğinden yola çıkılarak Anadolu’nun belirli bölgesinde bir siyasi yapılanma planlanıyor. Bu yönetime Osman Devletinin parçalandırılmasında olduğu gibi tedrici haklar veriliyor, etnik milliyet merkezli yapılanma ileride Irak, Suriye ve İran’ı da kapsaması planlanıyordu. 12 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ğin kabul ve uygulama imkânı bulması, halkların kültür zenginliği adına sürdürdükleri yarıta, yerini milliyetler savaına bırakma temayülünee sokulmutur. 5 Farklı eğitim ve kültür dilinin olduğu kabul edilmi, kabul ettirilmi, kabul edilme durumunda bırakılmı bir toplumda halk kültürü ortaklılığından bahisle, birlikteliği sürdürme umudu oldukça zayıflamıtır. Türkiye “İki devlet tek millet” çizgisinden “İki mil let tek devlet” yapılanmasına meyillendirilmitir. Üzerinde durula gelen, “halkların kültürlerini eit yaamalarını engelleyen mevzuatın kaldırılması, halkların kültürlerinin inkârı ve asimile edilmeleri” politikasından vazgeçilmesi, Cumhuriyeti kuran halkın kültürünün Türk kültürü olarak kabullenilmesi ve benzerleri arayılar yeri ni, etnik merkezli siyasi partilerin etkinliklerine, bırak mıtır. Bu partilerin ABD ile sorunlarının çözümü için temsilcilik kurabileceklerine bırakmı, süper güç müttefiki olan bir devletin bir siyasi partisine bağımsız devlet mua melesi yapmıtır. AB, Türkiye’den beklentileri arasına bu halkla ilgili taleplerini de eklemitir. Bu talepler halkların birlikteliklerini değil ihtilaflarını hedefliyordu. Esasen Hıristiyan emperyalizmin Türkiye’den bek lentisi bin yılı akın geçmii olan “Müslüman toplumların

5 Halkların farklı ana dilleri var ise bu dillere yaama ansının tanınması istemek, bu dillerle de halkların kendilerini anlatabil me haklarının olduğunu savunmak, saygın, demokratik ve karı lıklı saygının bir sonucudur. Ancak anlayıın yerini ortak halk kültürünü emperyalizmden güç alarak zoraki doğumlara sokmak annenin ve yavrunun sağlığını tehlikeye atan insanlık suçudur. 13 Yaar Kalafat

ıslaha muhtaç vahiler olduğu” zihniyet dönemi ile bala mıtır. Emperyalizmoryantalizm bağlantılı etkinliklerin uygulama yöntemleri bilinirken “İç ve dı dinamikler” yapay yapılanmasından da bahsedilirken sağlıklı bir ifade kullanılmı olmayacaktır. İç dinamikler emperyalizmin yerli ibirlikçilerinden bakası değillerdir. u nokta göz den kaçmamalıdır ki, yerli ibirlikçileri muhakkak anadili Türkçe olmayanların arasında aramamak gerekir. Anadili Türkçe, Kürtçe veya baka bir Anadolu dili olan öylesine ibirlikçiler vardır ki, bunların muhakkak dağda aranma ları gerekmediği gibi muhakkak “bölücü” safta oldukları tehisi de bir yanıltmacadır. Yerli ibirlikçiler, her dönem her kesim ve her meslekten kimseler olmulardır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucu iradesi, Türk mil letini Türkiye Cumhuriyetini kuran halk olarak ve Türk kültürünü de Türk milletinin kültürü olarak tanımlarken, anadili veya yerel diller farklılığını Türk olmak için ölçü almamı, farklı anadilli Türklerin kültürünü de milli kül türün dıında tutmamıtır. Buradan hareketle Türkiye’de ana dili farklılığından doğan tanımlar, Türklüğün alterna tifi değildir. Bu algılamayı çarpıtmak ve çarpık zihniyetini resmi veya değil icraatına yansıtmak, ana dili Türkçe olan ları da, bir ekilde, yerli ibirlikçi olmaktan kurtarmaz. Kurucu irade bu anlayıı temsil ettiği için tarama sözlükleri çalımaları yapılırken ortak yazılı ürünleri ve derleme sözlükleri de yapılırken halkta yaayan ortak dil esas alınmıtır. Bu zihniyetten sapıldığı nispette ve dö nemlerde, Ortak Anadolu Türkçesi hedefi, yerini yerel dillerin millî ortak dile alternatif olma hedefine bırakmı

14 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri tır. 6 Azmin/Dağ Çiçeği gibi güzel isimler “Türkçe” olma dıkları gerekçesi ile dılanılmı Tv. Dizileri ile halka batı dillerinden insan ve firma ismi telkin edilmitir. Türk tarihi, öncelikle Türk milletini kuran halkın tarihidir. Bu tarihte yaanan her iyi ve kötü an, kazanılan her baarı, üretilen her eser bu halkın ortak malıdır, Türk kültür tarihi bu gerçeğin ahididir. Anadili Türkçe ve Kürtçe olan halkların paylamadıkları bir Türk devleti yoktur.7 Bu anlayıın bir ürünüdür ki, Selçuklular kadar Eyyubileri’n de Türk olduğu gerçeği ihmal edilmemi, Cumhuriyetin kurulu yıllarındaki eğitim müfredatlarına Eyyubiler ile Selçuklular aynı önemle ele alınmıtır. Bu hedeften sapıldığı içindir ki Anadolu’da Selçuklu kalıntısı beyliklerin mirasına sahip çıkılırken ihmal edilmi Eyyübi Türk Devleti uzantısıntısı olan beyliklere alternatif etnik kimlik adına sahip çıkılır olunmutur. Oryantalizmin ba

6 Antiemperyalizm tutum takınma adına ortak Türk kültüründen yola çıkarak bölgesel bir güç oluturmak ve buradan hareketle de Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve diğerleri arasında ortak Türkçe yapma giriiminde bulunan arayıın bu ül kelerin içerisinde ortak dil oluturma sürecinin yaanması gerek tiğini anlamamalarını, anlamak oldukça zordur. Millî sınırlar içe risinde birlikte yaadığınız halkların dillerindeki ortak kullanım alanı bulan kelimeleri atacak, kelime ihtiyacınızı emperyalist ül kelerin dillerinden aldığınız kelimelerle karılayacak ve daha son ra da antiemperyalist kültü politikası izlemi olacaksınız. Bununla da yetinmeyip dıladığınız ecdat yadigârı ortak kelimeleri sahip lenenleri kültür bölücülüğü ile suçlayacaksınız. 7 Yaar Kalafat, Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançla rı VIII, Berikan Yayınevi, Ankara, 2007 15 Yaar Kalafat tıdaki kaleleri olan ve etnik kimlikten millî kimlik olu turmayı amaçlayan Enstitülerden personel ve program alarak Türkiye’de etnik kimliği aratıracak Enstitüler kurmayı amaçlamak veya benzeri giriimlerde bulunmayı “Atatürk Devrimlerinin devamı” olarak göstermek de bize göre aynı kapsama girer. 8 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu felsefesi bazı ku rulularla hayat buldurulmak istenilmitir. Millet için tarih ve dil gibi bazı zaruri dayanaklar gerekiyordu Türk Tarih Kurumu (1931), Türk Dil Kurumu (1932) Ankara Etnografya Müzesi’nin açılması (1930) Halk Evleri (1932) bu amaçla kurulmulardı 9. Bu kurumlara daha sonra iki yeni kurum daha aynı amaçla eklenmi ve Atatürk Kül tür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Bakanlığı oluturul mutur.. Tarih ve Dil Kurumları’na eğitim alanında paralel çalıma sürdürmek üzere Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (1935–1936), Gazi Terbiye Enstitüsü (1932) kurulmutur. Türkiye’de millî devletin oluumundaki zihniyete dair

8 Paris ve Moskova Kürdoloji Enstitüleri Sevr’i hayata geçirmek gerekli kültürel dökümleri ayrı bir milliyet inası için kullanmak amaçlı kurulmu yapılanmalardır. Bu maksatla yıllarca süren çalı malar bir hayli ariv birikimin olumasını ve yayının yapılabilme sini sağlamıtır. üphesin Anadolu geçmii ve mevcut durumu iti bariyle incelenmelidir. Ancak bu incelenme emperyalizm patentli ve muhakkak halk kesimlerinden birisi için yapılmamalıdır. Ana dolu’da yaayan ve tek bir fertle de temsil ediliyor olan kültürler de aratırıp onlara da ortak miras adına sahip çıkabilmelidir. 9 Nail Tan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 80. Yılında CumhuriyetCumhuriyet DDöööö nemi Kültür Çalımalarının Dünü, Bugünü, Yarını, (Bir Kültür PolitPolitiiiikasıkası Oluumu), Ankara, 2003, s. 13–16 16 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ilmî bir görü alınacak ise bize göre bunu arayıın muha tabı bu kurumlardır.. Resmi eğitim dilinin millî devletteki oluum biçimi, resmi devlet yayıncılığının yayın dili, yer ve insan isimleri anlayıına dair açılımların ilmî referans larının bu kurumlardan alınması gerekir. 10 Atatürk, “Türkiye Cumhuriyetinin Temeli Kültür dür” diyordu. Bu kültürün içerisinde halk kültürünün yerine iaret ederken de, “….u gördüğünüz sazın bağrın da bir milletin kültürü dile geliyor. Bu milletin kültür hareketlerini ve seviyesini, millî geleneklerine bağlı kala rak, medenî dünyanın kendisine ayak uydurmaya mecbur olduğumuzu unutmamalıyız. Bu küçük sazın bağrından kopan nağmeleri bu istikametle gelitirmeye ehemmiyet ve kıymet verilmelidir.” 11 Açıklamasını yapıyordu.

10 Millî yayın dilinin yanı sıra halkların farklı ana dillerinden de yayın yapılırken bu yayın dili ortak dili konuan diğer halk kesim leri tarafından anlaılması, birlikte yaayan halkların ortak hakkı dır. Zira farklı yerel dillerden yapılmı yayınlardan beslenmi halk lar için bu yayın birletirici bir kültürel besindir. Bu asimilasyona kapalı çağda bütünlemeğe açık bir uygulama biçimidir. Ortak dille verilmi yer isimlerini bir evvelki isimlerle değitir mek, yer isimi arayıında biteviye geriye gidii gerektirir. İsim arayıında ulaılan nokta halkların dillerinden seçilmi kelimeler sınırını aar, halklara da yabancı olan kelimelerin tercihi ve buna bağlı olarak da halkların kültürel hak isteme amaçlarını aan so nuçlara götürebilir. Bize göre bu sorunun salim çözüm yolu mev cudu muhafaza ederken yeni isim seçiminde birlikte yaayan halkların dillerinde yaayan kelimeleri seçmektir. 11 Nail Tan, Folklor (Halk Bilimi) Genel BilgilerBilgiler, İstanbul, 2008 17 Yaar Kalafat

Anadolu’nun farklı ev dilli halklarından derlenilen ez giler yok sayılıp sadece Türkçe olanlarda ısrar edilmesi ha linde, Anadolu Türk kültür gövdemiz bazen kör, bazen topal bazen da çolak kalır. Atatürk zamanında yapılmı bu nağme derlemeleri cumhuriyetimizin gerçek hazineleridirler. Anadolu halkları arasında gerekli dil sentezi yapı lamamı ve ortak Türkçeye gidilememi olduğu için, Türk halk ozanın dolaım coğrafyası ve buna bağlı olarak kültür taıyıcılığı vasfı ve etkinliği sınırlı kalmıtır. Gelecekte Türkiye’de yapılacak olan halk inançları çalımaları, halk inançları malzemesine ulama ve onu anlamlandırmak bakımından bazı yöntem ve nazari farklı lıkları da birliğinde getirecektir. Türkiye’de yapılan alan çalımalarının derleme dili Türkçe idi. Gelimeler Kürtçe öncelikli olmak üzere diğer halkların ana dillerinden de derlemelerin yapılabileceğini göstermektedir. Bu gelime halk inançları çalımalarında ham bilgiye sağlıklı ulaıl ması ve bilginin anlamlandırılması safhasında ciddi bir imkândır. Özellikle inanç etimolojisinde bulgunun dilini bilmek onu anlamakta fevkalade önemlidir. Ancak bu imkân kapısı kendisi ile birlikte etnik milliyetçiliği de getirebilecektir. Gelimenin seyrini halkların seçecekleri kültür stratejileri belirleyecektir. Zaman halkların inkârcı lığa geçit vermeyen birlikteliğine de, aralarında çıkacak paylaım kavgasına sürüklenmelerine de yol açabilir. Bu arada AB ve ABD ana dili farklı olan Türk halklarının strateji seçiminde Türkiye’yi yok sayarak çıkarlarını ihmal etmeyecektir.

18 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Türkiye’deki ana dili Kürtçe olan halk adına siyaset yaptığını açıklayan siyasi parti, yaptığı açıklamalarda te mel çelikiyi Türk ve Kürt dilli halklar arasında koymak tadır. PKK’nın siyasi evriliminden sonra temel çeliki iki halk arasında olduğu eklinde konulmutur ki, bu hal ge lecekte ciddi bir kültürel paylaım ihtilafı yaanacağına iaret etmektedir. Bilhassa Osmanlı Türkçesi ile üretilen Divan Edebiyatı ürünlerini sanırız beyit beyit paylamak da yetmeyecektir. Emperyalizm bağlantılı bu etnik milliyetçilik ayrı ımı, mezhepsel yapılanmaya da yansıyacak, Anadolu Aleviliği kendi içerisinde muhtemelen ev dilleri/ana dille rine göre ayrımaya uğratılacak buradan hareketle inanç yapısı da yeni bölünmelere yol açabilirken, bölgesel düü nülünce, emperyalizmin eline yeni istismar vasatları geç mi olacaktır. Emperyalizmin Anadolu Türk coğrafyasına komu olmaya balaması ile bölgede etnik milliyetcilik arayı ve uygulamaları giderek artmıtır. Etnik kimliği öne çıkaran bu gelime karısında Türklüğü etnik anlamda algılama yan anlamı daha da artmıtır. Kültür milliyetçiliğimizin, etnik milliyetcilik ve kültür övenizmi anlamına gelmedi ğinin altını tekrar gerekecektir. Bu çizginin güç kaynağı halk kültürü çalımalarnını sayısal ve değersel artıcı belir leyecektir. Halk bilimi bunun için daha önem kazanmıtır. Bu çizgide inkârcı değil paylaımcı, eriterek yok edici olma değil, birlikte eriyerek millet olma vardır. Bu çizgide bizim olmayan, millî olmayan ninni ile uyuyan, uyutulan

19 Yaar Kalafat bebek, uyanınca bizim olan millî marı söyleyemez, bizim millî marımızla uyanamaz, anlayıı vardır. Bu dönemde Türkiye’de anadili farklılığından hare ketle oluturulmaya çalıılan yerel kültürel coğrafya, bu dilden hareketle kendi kültür coğrafyasını oluturmaya balayacak ve çıkı noktası büyük ölçüde “halk kültüründe farklılıklar” aranması olacaktır. Halen Türkiye’nin büyük kültür merkezlerinde bu kimliğin edebiyat tarihi, dil tari hi, dinler tarihi gibi eserleri yayınlanmaya balamıtır. Keke bu yayınlar siyasî amaç gütmeden ve ana dili farklı lığından esaslanmadan balangıçtan beri yapılabilse idi. Bu fırsat büyük ölçüde kaçırılmı farkların kültür sentezi dönemi Türkiye içerisinde tarihi mirasa rağmen pek yapı lamamıtır. Muhtemeldir ki, yeni dönemde ana dil aynılı ğı esas alınarak Irak, İran, Anadolu ve Suriye halkları ya pılandırılmaya çalıılacaktır. Mitolojinin millet ina dönemindeki önemi bilinir ken, Anadolu halk inançları irdelemelerinde mitolojik döneme yönelite uzun yıllar Yunan mitolojisi kaçınılmaz ıık kaynağı olarak algılanmıtır. 1990’lı yıllarla birlikte bu yolculuğa İslamiyet’ten evvelki Türk inanç sistemleri a manizm, Kaminiz alternatif olmaya yüz tutmutur. Anadi li Türkçe olmayan Doğu Anadolu’lu Türkler İslamiyet’ten evvelki inançların izlerini ararlarken mevcut emarelere bakılır ise muhtemelen Zerdütilik üzerinde duracaklar dır. Bize göre, diğer verilere kapıları kapatmaksızın, bir letirici kod Sümerler ve onların inanç yapısı olabilir.

20 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Bizim DAETİ isimli çalımamızın 5. baskısından sonraki zaman zarfında yaptığımız çalımaların büyük bir bölümü “Türk Kültürlü Halklarda Karılatırmalı Halk İnançları” ve Türk Kültür Coğrafyasında Karılatırmalı Halk İnançları” isimli setlerde toplandılar. Halen Suriye, Türkmenistan, İran, Azerbaycan, Irak ve Anadolu Türk kültür coğrafyası alanından derlemi olduğumuz halk inançları bilgilerini bildiri ve makaleye dönütürüp gide rek kitaplarda toplama eklinde çalımalarımızı sürdürme ğe devam ediyoruz. DAETİİ kitap çalıması bu peryotta da bildiri, maka le ve diğer kitap çalımaları ile ihate edilmeğe çalııldı. İnancı derlenilen bölge halkının tarihî arkaplanı Türk Devletleri Kültür Tarihi” 12 isimli kitap çalıması ile ele alınmıtı. Bu dönemde ise incelenilen coğrafî bölgenin tarihine dair bilgi vermi olmak adına, bölgede Türk kül türünü temsil etmi devletelere dair bilgi içeren çalımalar yapıldı. Bunların adları kitap isimlerinde canlı tutulmaya çalııldı. Ayrıca bölge halkını oluturan Beydili, 13 Pinyani 14 , Halaç, Dadalı gibi toplumların halk inançları da özel çalıma balıklar altında ele alındı. Bu çalımaların

12 Yaar Kalafat, Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a TürkTürk Halk İnançlİnançlaaaa rı VIIIVIII, Berikan, Ankara, 2006, 13 Yaar Kalafat, Harezm’den Hakkâri’ye Hakkâri’denHakkâri’den Golan’a Türk KültüKültürrrrlülü Halklarda halk İnançları, Berikan, Ankara, 2009 14 Yaar Kalafat, Ahlatahlar’dan Günümüze Bitlis ve Çevresinde Halk İnanİnanççççları,ları, Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançlarıİnançları, Berikan, 2009 21 Yaar Kalafat hâsılaları da bir ekilde DAETİİ isimli kitap çalımasına yansıtıldı Bu dönemdeki halk inançları çalımalarımız; Atatük Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden Doç Dr.Tahsin Parlak tarafından yönetilen İbrahim Musta fa Vuslat Güven’in master tezi ile KarsIğdır Ardahan bağ lamında irdelenmesi balatılmıtır. Ayrıca Gaziantep Üni versitesi Fen edebiyat fakültesi öğretim üyesi Doç Dr. Ruhi Ersoy tarafından yönetilen Cevdet Avcı’nın master çalıma sı ile de çalımanın genel fenomenolojik geliim seyri aka demik aratırma konusu olarak projelendirilmitir. Bu çalımalar kapsamında 16 ciltle toplamaya çalı tığımız yeni seride kültlerkodlar 15 , mitoloji 16 ağırlıklı derlemeler, halk kültürü etnik kültür millî kültür bağ lamında kimlik belirlemeleri içerikli strateji kitapları 17 yer almaktadır. 17 ubat 2010 Yaar Kalafat

15 Yaar Kalafat, KodlarKodlarKültlerKültler 1 Türk Kültürlü Halklarda KarılaKarıla tırmalı Halk İnançları, Berikan Yayınlar, Ankara, 2009 16 Yaar Kalafat, Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançlarındanİnançlarından MitMitoooo lojiye 1, Berikan yayınları, Ankara, 2009 17 Yaar Kalafat, Türk Kültür Coğrafyasında Halk İnançlarındanİnançlarından Millî StratejiyeStratejiye, Berikan Yayınları, Ankara, 2009; Türk Kültür Coğrafyasında Halk İnançlarımdan Kültürel Kimliğe, Berikan ya yınları, Ankara, 2009 22

BEİNCİ BASKININ SÖZ BAI

Beinci baskının önsözünde de, diğer baskıların ön sözünde olduğu gibi zaman içerisinde konu ile olan geli melere dair bir değerlendirme yapmayı düündük. Bu münasebetle halk kültürühalk inançları kültürü kimlik bağlantısı ile bu kültürün etnik ulusal ve ulus üstü kültürel kimlikteki yeri üzerinde durduk. Son iki yıl zarfında alan la ilgili yapılmı olan bilgi öleni türü toplu kültürel faali yetlerdeki bildirilerimizin içeriğine kısaca yer verdik. Kitap ve makale çalımalarımızla, konuya dair edindiğimiz yeni bulguların özetini yapmaya çalıtık. Bu arada 2006 ve müteakip yıllarda yapılması planlanan benzeri çalımalara kısaca değindik. Çalımalarımızı merkeze alan genç ara tırmacıların aratırmalarını tanıtmaya çalıtık. Halk kültü rü çalımalarının uluslararası ilikilerde, Türkiye'nin dı politikasında bir meta olabileceğine dair gelitirdiğimiz teoriye yer verdik. Diğer çalımalarımızda olduğu gibi, kitabımıza inanç ağırlıklı indeks koyma geleneğimizi sür dürdük. Nihayet çalımamızın resim bölümüne, bu defa sadece halk inancı içerikli resimleri değil, halk inancı ça lıması yapan alanın diğer aratırmacılarının da resimlerini koymayı seçtik Evvelce derlemelerimize bir ekilde kay Yaar Kalafat naklık yapmı kimselerin resimlerini koyarken; bu defa halk kültürü alanını da kapsayan değerlendirmecilerden bir kısmına ait resimleri de aldık. Böylece konu ile ilgili oluturulacak arive çalımaların bu yönü itibariyle de kat kımız olsun istedik. Halk kültürü çalımalarının ürünleri, bir dönem "gösterimlik" veriler olarak algılanmıtı. Çok kere merak uyandıran, geçmie duygusal yolculuklar yapımcı, müzeleri zenginletiren, sergilenmesi ile yabancılar karısında övünç vesilesi olan verilerdi. Bu dönemi, bu değerlere fonksiyon kazandırılması dönemi izlemiti. Tarihe karıan el sanatla rının örneklerine turistik eya fonksiyonu kazandırılması istenilmi veya daha ziyade kırsal kesimdeki halkın arasın da yaamakta olan bir kısım maddi kültür değerlerine ulus çapında daha yaygın bir yaam alanı aranılmıtı. Günü müzde halk kültürü çok daha farklı bir fonksiyon kazan mıtır. O, sadece ehirli kültür ortamlarında temsil edilen kültürel bozulmaya ve kültürel bölünmeye çare olmakla kalmamı; aynı zamanda, ulusal kimliğin; yeniden inaasında, ulusüstü güçlerin ulusaltı güçler ile birlikte ha reketlerine karı korunmasında da önemli etken olabilmek tedir. Yani, demokratik özlü antiemperyalist politik arayı ların mayası da halk kültürü olmaya balamıtır. Halkların kültürleri, ulusal sınırlar içinde olduğu gibi, halk kültürü aratırmaları ile bölgesel siyasi yapılanmalar için üretilebi

24 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri lecek stratejilere de bazen zemin oluturmakta ve bazen de bu stratejilerin harcını tekil etmektedirler. 18 Dönem içinde halk kültürü çalımalarının ilmi ara tırmalarla yapılması sürdürülmütür. Bir kısmına bizim de katıldığımız bu çalımalara, doğal olarak daha ziyade üni versiteler öncülük yapmıtır. 19 Atatürk Kültür Dil ve Tarih

18 Yaar Kalafat, "Bölgesel Siyasi Yapılanmada Halk Kültürünün Önemi" Kars, Ardahan, Iğdır İllerinde Tarih, Kültür ve Ekonomi Sempozyumu (27(272828 Kasım 2004, Ankara) Ankara, 2004, Sh. 173 176 ;"Bölgesel İstikrarda Türk Halk Kültürünün yeri ve Önemi" Ortak Türk Geçmiinden Ortak Türk Geleceğine Meterialleri, Baku, 2005 Sh. 462;"Atatürk Halk Kültürü Milli Kimlik" BalBalTamTam Türklük Bilgisi 1, Eylül 2004, Sh. 111115; "Karadeniz ve Kafkasyada Gelien DiniSiyasi Olaylar İtibariyle Türkiye'nin Güvenliği" Türkiye'nin Güvenliği Sempozyumu TarihtenTarihten GünGünüüüü müze İç ve Dı TehTehditleditleditlerr (Elazığ, 17171919 Ekim 2001) Elazığ, 2002 Sh. 429437; "Kafkasya Anadolu Bağlamında Erzurum Kongresi ve Türk Kimliği" 23 Temmuz Erzurum Kongresi ve KurtuKurtulutanKurtu lutan Günümüze Erzurum UluslUluslaaaararasırarası Sempozyumu, ( 2325 Temmuz 2002, Erzurum Sh.93103 ); "Sınır Ötesi Bölgesel Siyasi Dayanı madan Bölgesel Siyasi Yapılanmaya" Ermeni Aratırmaları,Aratırmaları, Son bahar, 2004/1, Sh. 1415, Sh. 2228; "EtnoSosyal Yapı Ulus Dev let İlikilerinde Stratejik Boyut" Güneyde Kültür, MartNisan 2005, S. 158 Sh. 2427; "Ortadoğu Etnisitesindeki Son Gelimele rin Türkiye'nin Güvenliğine Etkileri" IV. Türkiyenin Güvenliği Sempozyumu (16(161717 Ekim 2003, Elazığ, 2004) Sh. 407414; "Tür kiye 'nin Kafkasya Politikasında Bölge Türklüğünün Yeri ve Önemi" Ölümünün 50, yıl dönümünde general İsmail BerkokBerkok'aBerkok 'a Armağan (1889(18891954)1954) , Ankara, 2004, Sh. 285316;"Balkanlarda Türk Halk İnançları" , Balkan Türk Gençlik Önderleri,Önderleri, 26 Mart 2004 Ankara, (Bildiri) Sh. 316328 19 Yaar Kalafat "Halk Bilimi Müzeciliği ve Halk İnançları", Türkiye de Halk Bilim MüzeciMüzeciliğiliği ve Sorunları, Türk Halk Bilimi MüzesMüzesiiii 25 Yaar Kalafat

Yüksek Kurumu, bağlı kuruluları ile doğal olarak bu aka demik arayıın içindedirler. 20 Bu sahadaki diğer çalımala rın bir kısmı valilikler 21 ve mahalli idarilerce yürütü lürken 22 bir kısmı da, konuya ilgi duyan bazı derneklerce sürdürülmektedirler. 23 Bunlar, yurtiçinde ve yurt dıında

ne Doğru Sergisi, Ankara, 2003, Sh. 214 218; "Türk Halk İnançla rında Eik" II. Uluslar Arası Türk Tarih ve Edebiyat KongreKongresi,si, (11(11(11(11 1313 Kasım 2005, Manisa) ; "Türkiye'nin Kafkasya Politikası" Editör, Hacali Necefoğlu, TüTüTürkTü rk Dı Politikası Sempozyumu, (T(Tuuuu tanak ve Bildiriler), Kars, 2005, Sh. 95101, " GüneyKuzey Azer baycan Siyasi Olayları ve Türkiye'nin Güvenliği", IV.IV. TürTürkiye'ninkiye'nin Güvenliği Sempozyumu, (Elazığ, 16161818 Ekim 2003) 20 Yaar Kalafat "Türk Halk İnanç Kültürü ve Taıyıcı Özelliği" Uluslararası 6. Türk Kültürü Kongresi (21(212626 Kasım 2005, AnkAnkaaaa ra); "Suriye Türklerinde Yenigün Bayramı" Türk DünyasıDünyası Nevruz Ansiklopedisi, Ankara, 2004,Sh.363369 21 Yaar KalafatA. Güzel "Vatan Duygusunun Türk Mitolojisindeki Yeri ve Türk Halk İnançlarıdaki İzleri" Türk Halk KültüründeKültüründe MiMiMilMi llllili Mücadele I. Uluslararası Halk KülKültürütürü Sempozyumu, (19(192323 Temmuz 2005, Erzurum) 22 Yaar Kalafat "Halk Kültüründen Milli Kimliye", OrtaOrta Karadeniz KültüKültürü, Ankara,2005,Sh. 199202; "Süper ve Bölgesel Güçler Ge nelinde Türkiye Kafkasya EtnoSosyal Yapısal Özellikleri, Jeokültürel Boyut" , II. Kars Kent Kurultayı, (Kars 2424 26 Eylül 2004); "Sarıkamı ve Yöresi Örnekleri İle Türk Halk İnançları Zihniyeti" Bütün Yönleri ile Sarıkamı SempoSempozzzzyumu,yumu, (Sarıkamı 444466 Ekim 2004) 23 Yaar Kalafat "Mitoloji Tasavvuf Güzergahında Türk Halk Tefek kürü" Uluslar arası Bursa Tasavvuf Kültürü Sempozyumu 4, Bur sa, 2005, Sh. 193208; "ahseven Türklerinde Karılatırmalı Halk İnançları" ah İsmail Hatai Uluslararası SempozyumSempozyumu,u, Ankara, 2004, Sh. 167177 , "ABDRF Kıskacında Türkiye'nin Kafkasya Politikası", 2003 Dergisi, 15 Mayıs 2004, S. 17, Sh. 6468 ; 26 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ulusal ve uluslararası olabilmektedirler. 24 Bu münasebetle, bize göre altı çizilebilecek iki husus vardır. Bunlardan birisi, bilgi öleni türü faaliyetlerde davetli katılımcılar itibariyle aratırmacılar "öteki" durumuna düürülmekten iddetle kaçınılmaktadır. Halk kültürü merkezli ulusal değerler dizisi oluturulmasında, muhakkak farklı etnopolitik görüler taıyan uzmanlar da bir araya gele bilmeli, bütün halk isimlerinin farklı görüten temsilcileri, birlikte ulusal kültür paradigmasını/değerler dizisini ina edebilmelidir. Bu nokta; kültürel kimlik konusunda asgari mütereklerle birlemeyi sağlayacağı için, bize göre çok önemlidir. Önemsediğimiz bu konu ile ilgili diğer husus, bilgi öleni türünden bu nev'iden arayılarda amaç ile aracın yerleri karıtırılmamalıdır. Bu tür faaliyetlerde amaç, bilgi öleni vasıtasıyla aratırmaları tevik etmek, aratırma sonuçlarını paylamak, verilerden hareketle

"Kafkasyadaki Son Gelimeler ve Türkiye Üzerine Etkileri" , Polis Dergisi, OcakubatMart 2004, S. 39, Sh. 432435 24 Yaar Kalafat "Türkiye de Türkmen Kültür Envanteri, Teorik Bibliyografya Denemesi (19952005)" International ConferenceConference On Türkmen History, İranGolestanGurgan (11 September 2005); "Bölgesel İstikrarda Türk Halk Kültürünün Yeri ve Önemi" Ortak Türk GeçmiindGeçmiindenen Ortak Türk Geleceğine Uluslararası SempoSempozzzzyumu,yumu, 1315 Kasım 2005, BaküAzerbeycan, Sh. 462; "Sözlü Kültür Geleneğinde Folklorik İslam" Üçüncü Bin Yılın Balarında Türk Medeniyeti UluslaraUluslararasırası Sempozyumu, (2(233 Ekim 20032003) BikekKırgızistan, 2003, Sh. 531534; "Kafkasya Anadolu Bağlamında Erzurum Kongresi ve Türk Kimliği" 23 TemmuzTemmuz EErrrr zurum Kongresi ve Kurtulutan Günümüze ErzuErzurum,rum, 1. UluslarUluslaraaaa rası Sempozyumu, (23(232525 Temmuz 2002, Erzurum) Ankara, 2003, Sh. 93103 27 Yaar Kalafat nihai hedef istikametinde mesafe alabilmektir. Amaç, çok bilgi öleni yapmak veya bilgi öleni yarıında geride kal mamak değildir. Türkiye'de hala bilgi öleni verileri, bilgi ölenleri arası veri değerlendirmesine tabii tutulamamak tadır. Bu eksiklik geçmi yılların hasılası itibariyle gelinen nokta bakımından da yapılamamaktadır. Birçok sahada alan çalımaları doyum noktasına gelmi, genel değerlen dirmelerle yeni kültür teorileri, stratejiler üretebilecek ustalarını beklemektedir. Bu tespite bağlı diğer hayati öneme haiz husus ise, ilmi disiplinler arası dayanımanın halk kültürü çalımala rı itibariyle balatılmı olmasına rağmen, halk kültürü verileri henüz toplumun yöneticilerinin, valiliklerin veya belediye bakanlıklarının, diplomatların mesailerinde ye terince uygulama alanı bulamamıtır. Bununla; üphesiz ödenek ayırma veya salon tahsis etme, protokol konuma larına katılmı olmak suretiyle katkıda bulunmayı kastet miyoruz. Konunun incelenmesinde bu noktaya gelinmi iken, Tv kanalarımızın bir kısmı tarafından yapılan yerel bes lenme, hasat, eğlence, el sanatları gibi sahalardan kültürel verilerin daha geni kitlelerce paylaılmalarını sağlamak, geçmiteki ulu zatların menkibevi hayatlarını Tv programı konusu yapmak, türkülerimizin oluum hikâyelerini se naryolu çalımalarla vatandaa taımak, halk kültürümüzü yerellikten ve geçmite kalmılıktan kurtarma adına alkı lanacak hususlardır.

28 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Üniversitelerin öğrenci lisans çalımaları düzeyinde balattıkları, giderek sosyal bilimler enstitüleri ile sosyolo ji, Türk DiliEdebiyatı ve dinler tarihi gibi ana bilim dalla rında sürdürülmekte olan, halk kültürünü de kapsayan çalımalara yönelik değerlendirmeler itibariyle amaçaraç, sebepsonuç ilikilerinin ortak bir stratejiye kavuturulma larına ihtiyaç vardır. Yapılan bu türden çalımalar, bütün ülke sathını kapsayacak vushatta olmalı ve Türk Dünyası halk kültürü ile bağlandırılabilmelidir. Çalımalarda ortak ilkeler aranılabilmeli, sağlanılmı olan verilerden harekede yeni kültürel sentezlere gidilebilmelidir. Türk halk kültürü çalımaları, halk inançları boyutu ile, doğal olarak Türklerin tanı oldukları dinlerle yakın iliki içindedirler. Bu itibarla Zerdüizim aratırmaları Türkmenistan, bilhassa Özbekistan ve Azerbaycanda daha ziyade ilmi bildiriler bazında ele alınabilmektedir. Zaman zaman akademi muhitinin dıında kitap çalımaları da olmaktadır. Türkiye de bir dönem, birlikte yaanılan halk lardan bir bölümünün etnik kimliğinin belirlenmesi adı na, bazı kitap çalımaları yapılmıtır. Dinler tarihi kürsü leri ise, balangıçta konuyu master düzeyinde, giderek doktora seviyesinde incelemeye almılardır. Ancak, halen yaayan halk kültürümüzde Zerdüizimin izleri yeterince tespit edilememitir. Biz çalımalarımızdan bir türlü bası lamayan birinde Zerdüizime, aratırmacı Hayri Babuğ' dan geni yararlanmalarla yer vermeye çalıtık. Türk halk inanç kültüründe Zerdüizimden daha derin izler bırak mı olan TengricilikamanizimKamizim, eski Türk inanç sistemi çalımaları da sürmektedir. F. Bayat'ın mito

29 Yaar Kalafat loji çalımaları, alanla ilgili alt yapı karakterli ciddi ince lemelerden birisidir. 25 İsmini anmak istediğimiz diğer ça lıma, merhum hocamız Yörükhan'ın eseridir ki, Anadolu halk inançları amanizim ilikilerini anlatması itibariyle, alandaki diğer çalımalar arasında bize göre en mükemme lidir. 26 Biz, Altaylar'dan Anadolu'ya Kamizimamanizim isimli çalımamıza yeni ilaveler yaparak tekrar basıma hazırladık. 27 Bu çalımamızdan sonra Buryat amanizmi konusunda Dr. Bair Dashibalov ile bir çalımamız oldu. 28 Bu karakterdeki diğer iki çalımamızdan birisi, Kazan ve Kırım TatarTürk halk inançları karılatırması konusunda G. TuymovaA. Yasyba ile birlikte ve Urum Türkleri kar ılatırmak halk inançları isimli çalımamız da İryna Dyrga ile birlikte yapıldı. Türk halk inançlarında Muhammediyet dıı izleri de takip adına, evvelce çıkarmı bulunduğumuz İslamiyet ve Türk Halk İnançları 29 isimli kitaptan sonra, Diyanet İleri Bakanlığı ariv kayıtlarını esas aldığımız Anadolu türbeleri çalımalarımız devam etmektedir. Dönem içerisinde bu konuda 8 adet çalıma

25 Fuzuli Bayat, Mitolojiye GiriGiri, Ankara, 2005–1205 26 Yusuf Ziya Yörükkan, Müslümanlıktan Evvel Türk DinleriDinleri amamaaaa nizm, Notlandıran ve Yayına Hazırlayan Turhan Yörükkan, An kara, 20051205 27 Yaar Kalafat, Alatyalar'dan Anadolu'ya KamizimKamizimamanizim,amanizim, İstanbul, 2004 28 Bair Dashibolov Yaar Kalafat, Karılatırmalı Buryat Türk Halk İnançları, Ankara, 2005, (Yayın Safhasında) 29 Yaar Kalafat, İslamiyet ve Türk Halk İnançları, Ankara, 1996 30 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri mız oldu. 30 Rodos, Tacikistan, Romanya, Bosna, İran Türkmenistan'ı (Gülistan) ve tekrar Azerbaycan'dan der lenilen halk inancı bilgileri çeitli makalelerimizde yer almıtır. Kültürün stratejik bir obje olabileceği ve halk kültü rünün bu oluumundaki yeri konusundaki çalımamız baskı aamasındadır. Balkanlardan Uluğ Türkistan'a Türk Halk İnançları serisinin 3. 4. 5. 6. ciltleri de baskıya hazır duruma getirilmitir. Halk inancı çalımalarında, benzeri diğer çalımalarda olduğu gibi, birlikte çalıılan bir ekip, dokümanlarla yakın temas kurulabilecek bir çalıma me kânı, bu türden etkinlikleri takip edebilmek için gereken imkânların sağlanılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Amatör imkânlarla profesyonel sonuç alınmasının beklenilemeye

30 Yaar Kalafat "Kahramanmara Yöresi Türbelerinde Halk İnançla rı" I. Kahramanmara Sempozyumu C. 2. (6(688 MayıMayıss 2004, KaKahhhh ramanmara), İstanbul, 2005, Sh. 100108; "Trakya da Türk İslam Uluları, Diyanet İleri Ariv Kayıtlarına Göre" 1. Edirne Kültür Aratırmaları Sempozyum BildBildiiiirileri,rileri, (23(232525 Ekim 2003) Edirne, 2005, Sh. 725732; "Sinop Yöresi Ziyaret Yerleri ve Geleneksel İs lam" Erciyes, Kasım 2005, S.335, Sh. 2021; "Ahi Türbeleri Etra fında Oluan Halk İnançları" Türklük Bilimi AraAratırmaları,tırmaları, Niğde, 2003, Güz, S. 14, Sh. 177186 ; "Develi ve Yöresi Yatırları (Hak Aıkları)" Bütün Yönleri İle Develi 1. Bilgi öleölenini (26(262828 Ekim 2002)2002), Develi, 2003, Sh. 471477; "Kastamonu ve Yakın Çevresin deki İslam Azizleri", Birinci Kastamonu KülKültürtür Sempozyumu BiBillll dirileri (21(212323 Mayıs 2000)2000), Kastamonu, 2001, Sh. 379385; Yaar KalafatSerap Tademir "Sivas Yöresi Türk Halk Kültüründe Tür beler Etrafında Olumu İnançlarDiyanet İleri Bakanlığı Ariv Kayıtlarına Göre" Cumhuriyetin 80. YYıııılındalında Sivas Sempozyumu, 15151515 1717 Mayıs Bildirileri, Sivas, 2004, Sh. 493505 31 Yaar Kalafat ceği açıktır. Bu dönem zarfında lisansüstü aratırma konu larını, çalımalarımızdan seçtiren enol Kantarcı ve Doğan Kaya'ya teekkür ediyorum. Bunlardan ilki, Türk Halk kültürünün Türk dünyası kesimleri arasında bir köprü oluturabileceğinin tespit ve tasnifi ile ilgilidir. İkincisi ise, halk inançları, inanç indekslerinden hareketle Türk yazı dilinin zenginletirebileceği mahiyetindedir. Çalımalarımı sabır ve özveri ile daima desteklemi olan eim Ayten Kalafat'a da ayrıca ükranlarımı belirtme liyim. 17 ubat 20020066 Dr. Yaar KALAFAT

32

DÖRDÜNCÜ BASKININ SÖZ BAI

"Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri" isimli kitap çalımamızın geniletilmi dördüncü baskısı münasebe ti ile, kitabın içeriği konusunda gelimeleri özetlemek okur ile paylamak yararlı olur diye düünüyoruz. Bu münasebetle Türkiye ve Türk dünyasının sair bölgelerinden bazı malutmatlar vermek istiyorum. Daha sonra halk kültürü ve ulusal kimlik konularında kısa açıklamalar yapıp iç ve dı dinamikler ile halk kültürü ilikilerine kısaca değineceğiz. Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri isim li kitap da izlenen, inanç sistemini oluturan kültler ve hayatın safhalarına göre inançların izlenilmesi metodu, bu alanda yapılan akademik çalımalarda oldukça kabul gör mü bazı farklı uygulamalarla çeitlendirilerek bir model oluturma yolunu açmıtır. Ancak hala ortak bir metodun uygulanılması yeterince sağlanılamamıtır. Bu metot Türkmenistan ve bilhassa Azerbaycan'da yapılan akade mik çalımalarda kendisini kısmen hissettirmi ancak bu etkileim giderek hızını yitirmitir. Azerbaycan'da halk kültür değerlerinin kanunla ko ruma altına alınmı olması, Azerbaycan folklor Aratırma Yaar Kalafat

Enstitüsüne geni aratırmacı kadrosu verilmi olması, Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor Merkezinin folklor Aratırma Enstitüsünün çalımalarına destek verme si, batı Türklüğü folklor aratırmaları adına ciddi ümidler vaad etmitir. Azerbaycan'dan bir yetkilinin ifade ettiği gibi "Karabağ sorunu da güney sorunu da halk kültürü çalıma ları ile çözümlenebilecektir. Atatürk yarım asır evvel Türk kesimleri arasında bağlantının sağlanılması münasebeti ile "Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür" derken bu gerçeğe iaret ediyordu. Batı Oğuz Türklüğünün folklor merkezli güç kazanabilmesi adına İran Türk Folklo runun zenginliğinden istifade edebilmek için ortak tekno loji kullanabilmeğe bu itibarla da ilkin folklor lügatinin çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Türklüğün destani büyüklüğü Türk folklorunda saklıdır. Folklor etno genetimizde bağlan tımız, hümanist, beeri yaddaımızdır. En büyük siyasi mil liyetçilik, kültür milliyetçiliği, onun da kaynağı folklor olup ona dönülmelidir. Ortak Türk geçmiinden ortak Türk ge leceğine giden yolu folklor aydınlatır. Bizim bu konudaki çalımalarımız, Türk dünyasının kesimleri arasında halk inançlarının karılatırılmasının yapılması eklinde sürmütür. Türkiye içerisindeki çalı malarımız ise, bazan "Hz. Ali", "elma" "kurt" gibi kültler etrafında olmu çok kere de "Pir Kültü" ile ilgili Anadolu yatırlarını tanıtma eklinde gelimitir. KırımKuzey Kaf

34 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kasya 31 BaküCeyhan Kültür Hattı 32 , Güney Kafkasya 33 gibi sosyal antropoloji çalımalarımız mahiyet itibariyle halk inançları içerikli bölgeden yapılmı tespitlerden olumu tur. Aynı seriden Türk Dünyası Karılatırmalı Türkmen Halk İnançları isimli çalımamız 34 ; isminden de anlaılaca ğı üzere Türkmen coğrafyası çalımalarımızdan meydana gelmitir. Benzeri çalımalar diğer Türk kesimler için de planlanmı ancak gerçekletirilememitir. Sadece; Roman ya, Kırım, Kazan ve Kafkasya Türk Tatar halk inançları makaleler bazında ele alınabilmitir. 35 Balkanlar'dan Uluğ Türkistan'a Türk Halk İnançları I,36 isimli çalımamızda Hazara, Karakalpak, Karapapağ, Dağıstan, Nogay, Kabartay, Karaçay, Karay, Ahıska, Bulgar, Gagauz, Ba kurt, Çuva, Altay, Kazak, Tatar Türklerinde halk inançla rı incelenmeye çalıılmıtır. Bu çalıma yedi ciltlik bir seri

31 Yaar Kalafat "Türk Halk İnançlarında Hz. Ali Kültü”.”. ehriyar HayHayatıatı Edebiyatı, Kiiliği ve Eserlerine Bir Bakı (151616 Mayıs 2003 AAnnnnkara)kara) Ankara, 2003, sh. 3335. 32 Yaar Kalafat "Mefkure Halk Tasavvufu Kavağında Türklerde EIma" II. Lokman Hekim Tıp Tarihi Folklorik Tıp Günleri SeSemSe mmm pozyumu, Urfa, 2224 Ekim 2003. 33 Yaar Kalafat "Göktürklerden Günümüze Türk Halk İnançlarında Kurt" Türk Tarih Kurumu XIV. Tarih Kongresi (913 Eylül 2002). 34 Yaar Kalafat, Kırım Kuzey Kafkasya, Sosyal AntropolojiAntropoloji AratıAratırrrr maları, Ankara, 1999. 35 Yaar Kalafat, BaküBaküCeyhanCeyhan Kültür Hattı, ssosyalosyal Antropoloji AraAra tırmaları, Ankara, 2000 36 Yaar Kalafat, Balkanlar'dan Uluğ Türkistan Türk Halk İnançları I Hazara, Karakalpak, Karapapağ, Dağıstan, Nogay, Kabartay, KarKaraKar aaa çay, KKaaaaray,ray, Ahıska, BulBulgar,gar, Gagauz, Bakurt, Çuva, Altay, Kazak, Tatar TürkleTürkleri,ri, Ankara, 2002. 35 Yaar Kalafat olarak planlanmı iken henüz yayınlanmayan ikinci cilt de; Anadolu, Azerbaycan, İran ve Irak'da meskûn parça lanmı Türk kesimlerin halk inançları daha ziyade heterodoks Türkler ele alınmı ve Kakayiler, Terekemeler, Elsevenler, Karakoyunlular, Kiresunlular, Avarlar, İsmaili Hazaralar, Kengerliler, Caferiler, Kara manlılar, / Nigariler, Ayrımlılar, Kekailer, ebekler, Navıllılar, Sarulular üzerinde durulmutur. Doğu Anado lu'da Eski Türk İnançlarının izleri isimli çalımaya yapılan yeni ilaveler, daha ziyade bu türden çalımalardan süzül mü tespitlerden olumutur. Pir kültü içerikli çalımalarımızın miktarı bildiri ve makale olarak otuzu geçmi olmasına rağmen, konunun inilebilmesi halinde bir anlam ifade edebilecek olan derin liklerine, maalesef yeterince inilememi yakalanamayan gerçek doğal olarak çalımalara da yansıtılamamıtır. Bu alandaki çalımalardan alınabilen hasıla, sadece halde çok yüzeyde kalındığının tesbiti olmutur. İlgili malzemenin kısmen derlenilmi olması itibariyle, yapılan çalımaların alana katkısından bir anlamda bahsedilebilir. * * * Eski Türk halk inançları denilirken sistemin tepe sinde ve sistemde yer alan, insan hayatını olumlu ve olumsuz etkileyen iyeleri görüyoruz. Bu arada bünye sinde özel kuvve bulunan bir kısım canlılar, hayvan ve bitkiler ile keza kuvve sahibi Talar, Kayalar, tepeler, sular, ate, toprak görüyoruz. Bu meanda insanoğlu da kuvve sahibidir. Ölümle herey bitmemekte alem değitirilmi

36 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri olunmaktadır. Buradan hareketle öteki aleme göçenlerle göçmeyenler arasında irtibat devam etmekte bu durumda karımıza ata ruhları olarak çıkmaktadırlar ve bunlarda da kaza bir kuvvet saklıdır. Pir kültü ise, büyük ölçüde bura da karımıza çıkmaktadır. Denilebilir ki tabiatta demirden günee, aydan ağaca enerji yüklüdür. Sistemin tepesinde Tengri olmakla birlik te, tabiattaki gücü verenin Tengri olduğuna dair bir tesbit yoktur, diyemeyiz. Zira Kiioğlu'na Kut'u Tengri vermek tedir. Tengri, semavi dinlerin kadiri mutlakının bazı sefatlarını taımakta olmasına rağmen yaradan yaradılan ilikisi itibariyle henüz yapılmı bir tesbit yoktur. Ayrıca bizzat kendileri görünmeyen ancak fonksiyonları, etkile meleri ile izlenebilen ak ve kara iyeler vardır. Eski Türk İnançlarının İzlerini incelerken, bu fonksiyonerlerin ha yatın çeitli safhaları ve farklı alanlarındaki etkileri ile ilgili inançları incelemi oluyoruz. Açıklamamızın bu bölümünde Eski Türk İnanç siste minin mahiyeti ile tasavvuf düüncesinin mahiyeti arasında ki bazı ortaklıkların olabileceğine dair bizde gelien kanaati açıklamak istiyoruz. Tasavvuf "..Allah'ın dı yüzünü, dı veç hesini veya tezahür eden mahallerini her eyde ve her yerde görebilmekdir 37 . Niyazi Misri bu hususu açıklarken "Arife eyadan esma görünür Cümle esmada musemmâ görünür Bu Niyaziden de mevla görünür

37 Âmiran Kurtkan, Sosyolojik Açıdan Tasavvuf ve Laiklik,Laiklik, İstanbul, 1977 sh.3334. 37 Yaar Kalafat

Âdem isen sevme vechullahi bul Kande baksan ol güzel Allah'ı bul" Demektedir.38 İslam mutasavvuflarına göre, bütün Kâinat sevme vechullah'tır. Yani Allah dediğimiz kuvve' nin fiile geçmesi ile halk olunmu Allah'a ait tezahürler âlemidir. Kuvveden fiile geçmezden evvelki hal, Allah'ın görünmezlik durumundaki noktaiKübra halidir. Allah iradesi ile kısmen fiile geçmi ve böylece görünen kâinat halk olunmutur. O halde bütün tezahürler o tek olan kaynağın dı yüzüdür. Kaynak birdir. Dı görüntülerde çokluk varsa da hepsinin asılları tektir. 39 Nitekim Niyazi Mısri bu konuda "Noktai Kübrâ Göremez âmâ Gizlidir Zirâ Cümleden Zâtı" demektedir. 40 Buradan hareketle tabiat hazinelerinin israfı kendi vücudunun israfı gibi iç sızlatan bir husus olmalıdır. Niyazinin mısralarında bu husus öyle dile gelecektir. "Gel ey sofi çıkar sofu kıl insaf Ko sûret düzmeği kıl içini sâf Riyâ ile bu ömrü nâzenini Nice bir sarf edip edersin israf" 41

38 Niyazi Divan, sh. 117 (Zikreden Amiran Kurtkan a.g.e. sh. 33). 39 Amiran Kurtkan, a.g.e. sh 33 40 a.g.e. a.g.y. 41 Niyazi Divanı sh. 12 (Zikreden Amiran Kurtkan, a.g.e. sh. 35) 38 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri isim li çalımayı geniletirken halk inançlarımızın bu boyutuna da yer vermeğe çalıtık Tasavvufi yansıma halk kültürün de daha ziyade sözlü kültürde yoğunlamıtır. Bunda halk kültürümüzün sözlü kültür özelliğini taımı olmasının da payı çoktur. Bu bakımdan bu baskıda sık sık bir kısmı tekerleme eklinde özlü söze yer verdik. Bunlar, bazen alku bazan kargı ve bazan da bereket içerikli sözlerdi. *** Türk halk inançları çalımalarımızda önemsenecek baka gelimeler de çalımalarımıza yansımıtır. Gagauzyeri, Azerbaycan, İran, Irak'dan Türkiye'de halk bilimi konularında lisans ve lisanüstü eğitim gören genç aratırmacılar ASAM (Avrasya Stratejik Aratırmalar Mer kezi) halk kültürü arivi arasında bir dayanıma balamı, bu dayanıma Türkiye üniversitelerinden Türk dünyası halk kültürünü aratıran gençlerin de katılımı ile oldukça gelimi ve dayanımanın ürünleri akademik çalımalara yansımıtır. Bu çalımalar münasebeti ile bizim halk inançları çalımalarımızda ilmi mercek altına alınıp çalı malarınızın tesbit ve tasnifi büyük ölçüde yapılmıtır. Bu vesile ile Orhan Fatih Kudemir'e 42 Aytaç Ayaz'a 43 Tez yö

42 Orhan Fatih Kudemir, Türk Dünyası Halk İnançlarındaİnançlarında KarılaKarıla tırmalı Doğum Motifi ve Dr. Yaar Kalafat'ın Halk Bilimi ÇalıÇalı maları, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale, 2004 43 Aytaç Ayaz Dr. Yaar Kalafat'ın Hayatı, ÇalımalarıÇalımaları ve Eserleriii nin Bibliyografisi, Fırat Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Türk Bilim ve Edebiyatı Bölümü, Lisans Tezi, Elazığ, 2003 39 Yaar Kalafat neticileri Prof. Dr. Ahmet Buran ve Yrd. Doç. Dr. Bilge han Adsız Gökdağ meslektalarıma teekkür ediyorum. Hocam Prof. Dr. Dursun Yıldırım'ın açtığı yolda ilerleme ğe gayret ediyoruz. Halk inançları çalımaları ASAM’lı yıllarda uluslar arası ilikiler disiplin alanına doğru bir eğilim de göster mitir. Ulusal kimliklerin oluumunda tayin edici faktör lerden birisinin de kültür olduğu bu olgunun merkezinde ise halk kültürünün bulunduğu bir gerçektir. ASAM'lı yıllarda; halk kültürümilli kültürmilli kimlik hattında ilmi tarafsızlıktan sapmadan yönelme ihtiyacı da doğmu küresel kültür politikaları karısında, bölgesel antiemperya list kültür stratejisinin oluturulmasında halk kültürünün önemi belirmitir. Bu yöneliin gelecekle öneminin daha da artacağı düünülmektedir. Bu itibarla gelinilen nokta nın kısaca özetlenmesi gerekir ise, denilebilir ki, halk kül türlerinin doğal gelime seyri emperyal müdahalede saptı rılmaktadır. Birlikte yaayan halkların ortak gelitirdikleri değer ölçüleri yok edilme adına parçalanmakta ihtilaf ha linde kesimler durumuna sokulmaktadırlar. Bu gelime halk kültürü bu arada halk inançları kültürü alanında bir tehdit oluturmaktadır. Doğal olarak alanın bölgedeki aratırmacılarını karı arayılara sevketmektedir. Bizce bölgedeki mevcut bütün kültürler yaayabilmeli, öyle ki kültürler arası ortaklıkların varlığı da bir kültürel değer olarak algılanıp korunabilmelidir. Kültürlerin özüne doku nulmadan ayrılıkların azaltıp aynılıklarının artırılmaları, onların antiemperyalist potansiyelini güçlendirecektir. Bölge dıı emperyal güçler karısında güçlü olabilmek böl

40 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ge halkları arasındaki emperyal kültür politikaları ile de mücadele edilmesi ile balayacaktır. Doğu Anadolu'da eski Türk inançlarının izlerini aramaya bizi sevkeden asıl husus ulusal sınırlar içerisinde birlikte yaama gücünü artırabilmek ihtiyacı idi. Acaba, Anadolu'da bizleri birarada tutan inanç faktörü sadece İslamiyet mi idi? Bu topraklara geldiğimiz yerlerdeki İslam evveli inançlarımızdan da taımalar yapmı mı idik? Bun lar nelerdi? Anadolu'da da yaamakta olan halkların da inanç içerikli kültürel değerleri vardı. Bunlar nelerdi? Böylece olumu inanç yumağının karııklığının gideril mesi, konuup kaynamamızı giderebilir ve bizlere ait olanın birlikte paylaılmasını sağlayabilir mi idi? Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançları 4. baskını yaparken, artık bölgemizde Kafkasya'da Uluğ Türkistan'da ve Ortadoğu'da yeni bir komumuz var ki bu; gadim komulukları isteği istikamette ekillendirebilecek güçtü. Buna paralel bir diğer gelime ise AB'ne gelin gitme giriimlerimizdir. Oğlan evinin beklentileri de üphesiz bölge halk kültürüne daha "söz kesimi" yapılmadan yansıyacaktı ve yansımaktadır. Bütün bu ve benzeri gelimelerdir ki, halk kültürü bilhas sa halk inançları kültürü stratejik bir obje olma itibariyle daha fazla önem kazanmı ve halk bilimcilerin de bu geli imcilere ilgisiz kalmamasını gerektirmitir. Bir halkın kültürü, onu sömürme adına incelenilip, köklerinden koparılıyor ise, halk kültürel bakalaıma sevkedilerek benliğinden uzaklatırılıyor ise, kendisini unutması sağlanıyor ise, milli fikriyatı çarptırılıyor ise, bununla amaç milli ruhun kaynaklarını kuatmak ve ku

41 Yaar Kalafat rutmak ise, bu amaçlı politikalara karı, mukabil stratejiler üretmek o halkın hakkıdır. Bunun içindir ki Atatürk halk ların emperyal oyunlarla iç ihtilafa dümemeleri konu sunda uyarı ve uygulamalarda bulunmutur. Çözümün de keza halkın sağduyusunda ve değer ölçülerinde bulmu tur. Bu itibarladır ki, mazlum" milletler milli stratejileri nin olumasında geçmi tecrübelerinden yararlanırken diğer bilim dalları gibi halk biliminin ürünlerini kulla narak savunmalarını sağlamaları halk bilimi çalımalarına siyaset sokma anlamına gelmez. Anadolu halkı kurtuluunu maddi olduğu kadar fik ri topyekun seferberlikte bulmutur. Bu inancı taıyan bütün mazlum milletlerin hakları da kurtuluu bu strateji ile sağlayabilirlerdi. Atatürk, "efendiler, bir millet mevcu diyeti ve hukuku için bütün kuvvetiyle, bütün kuvvai fikriye ve maddiyetiyle alakadar olmazsa, bir millet kendi kuvvet kudretine istinaden mevcudiyet ve istikbalini te min etmezse, unun bunun baziçesi olmaktan kurtula maz" 44 derken bize göre milli fikriyatı oluturan halkın inanç kültürünü de kastediyordu hatanın kendimizi unutmak olduğuna parmak basıyor ve çözümü milli benli ğe dönmekte buluyordu ki, bize göre milli benliğin belirleyi değerlerinin üretildiği ve saklandığı kaynak depo, halk kültürüdür. "Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmı. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvelki bizim kendi benliğimize ve milletimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen bütün ef'al ve harekatı

44 Söylev ve Demeçler, C. 2 S.11. 42 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri mızla gösterelim; bilelim ki, milli benliğini, bulamayan milletler baka milletlerin ikarıdır." 45 Bugünün küresel gücü veya güçleri itibariyle de öze dönülmesini çözüm ve çare olarak görüyordu ve Türkiye'nin hangi bakımdan Amerikalılaacağının sorulması üzerine "Türkiye bir maymun değildir ve hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerika olacak ne de batılılaacaktır. O sadece özleecektir." 46 Türk milletini Türkiye cumhuriyeti kuran halk, kültürünü de bu halkın kültürü olarak algılayan Atatürk "yurttalarım, az zamanda çok ve büyük iler yap tık. Bu ilerin en büyüğü, Temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Tük Kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir" 47 de mekte milliyetçiliği, vatanını, insanını milli kültürel de ğerlerini korumak yüceltmek olarak anlıyordu. Türk mil liyetçiliği, sövenizme, komünizme, faizme ve kozmopolitiğe dümandır. 48 Bunlar ayrı ayrı halka ve onun kültürüne karıdırlar. Yaar Kalafat 15 Aralık 2004

45 AtatürAtatürk'ün k'ün Kültür ve Medeniyet Konusundaki Sözleri, Ankara, 1990, sh. 6162 46 Prof. Dr. Ercüment Kuran, Atatürkçülük Üzerine DenemelerDenemeler,Denemeler Ankara, 1981, s. 1920. 47 Söylev ve Demeçler, c. 2 sh. 276. 48 Mehmet Atay, "Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Milliyetçiliği Üzerine" Türk Yurdu, Aralık 2000, c. 20, s. 160 sh 711 43

ÜÇÜNCÜ BASKININ SÖZ BAI

Yöresel ve bölgesel aratırmalarla Türklerin ilk inanç sistemlerine ulamak, günümüzde yaayan örnekle rinden hareketle ilk inançlarımıza doğru uzanmak ve bu çalımayı bir yönteme bağlı sürdürmek, Türkiye'de Ho cam Prof. Dr. Dursun Yıldırım'a aittir. Onun gelitirdiği metotla yaayan inanç tespitleri, Türk Kültürünün yazılı kaynaklarından hareketle inanç tarihimizde yerine konu larak sistem tesis edilmeye balanmıtır. Bu tespitler, Türk mistik dünyasının uzak Ve uluslarındaki benzerleri ile teyit edilme cihetine gidilmitir. Yapılan bu genel karı latırmalarla incelenilen bölgenin yakın çevresinden edi nilmi tesbitlerle mistik sistemin iç donatımının yapılması cihetine gidilmitir. Bu metodun ilk örneği onun disipli nindeki bizim denediğimiz “Doğu Anadolu'da Eski Türk İzleri” isimli çalıma olmutur. Bu okulun, “Harpuî'ta Eski Türk İnançları ve Halk Hekimliği”, “Sivas ve Divriği Yöre sinde Eski Türk İnançlarına Bağlı Adak Yerleri” isimli çalımalar diğer neredilmi ürünleridirler. Biz “Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri” isimli çalımanın ilk baskısını yayına hazırlarken, Anado lu'da bilhassa Doğu Anadolu'da bulunmadığımız il ve ilçe hemen hemen yoktu. Kitabımızın ikinci baskısını hazırlar Yaar Kalafat ken alanımızla ilgili monografik bilgi içeren yayın miktarı, mevcutların üç katına çıkmıtı. Çalımamız üçüncü defa basılırken, Türk Dünyasından Uluğ Türkistan (Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Afganistan), Rusya Federasyonu (Çuvaistan, Tataristan, Bakurtistan), Kafkas ya (Azerbaycan, Nahcıvan), Orta Doğu, Uzak İran, Avrupa (Makedonya)nın büyük bölümünü görebilme, oralardaki meslekdalanm ile tanııp çalımalarını inceleme imkânı elde etmi bulunuyorum. Bu imkânı mümkün mertebe çalımama yansıtmaya çalıtım. Çalımamızın birinci baskısında Tunceli, Elâzığ, Er zurum, Erzincan, Sivas, Mu, Malatya, Gaziantep, Bitlis, Mu, Van, Diyarbakır, Kars, Ağrı, Hakkâri, Siirt, Mardin, Adıyaman, Urfa'da inceleme yapmı iken üçüncü baskı safhasında, Erbil, Süleymaniye, Nahcıvan, Bakû, Lenkeron, Tebriz, Tahran, Kum, Niabur, İsfahan, Meed, Tu, Akabat, Mezarı erif, ıbergaz, Tirmiz, Takent, Semerkant, Buhara, Almatı, Bikek, Belh, Çallı, Çubuksan, Kozan, Ufa gibi ehirler de eklenmi oldu. Üçüncü baskı döneminde Doğu Anadolu halk inançları itibariyle fevkalâde önemli yer tutan tarikatları halk inançları açısından yeterince inceleyemedik. Tahtacı lar, Zazalar, Bektaîler, Alevîler, Kekciler, Navıllılar, Çe lebiler üzerinde irdelemelerimiz oldu. Nakibendîler, Ka diriler ve Nigarîler üzerinde sadece seyahatlerimiz müna sebeti ile bulunabildik. Bu tür çalımalarımızı ilmî tebliğ ve makaleler hâlinde yayınlayıp bu çalımamızın sonuçla rım yansıtmaya çalıtık. Anadolu'daki ekibi ile birlikte çalımakta olan Prof. Dr. aban Kuzgun, Anadolu'nun

46 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri inanç haritasını çıkarıp dinî tabakalamayı belirleyince, halk inancı çalımaları da kolaylamı olacaktır. Eski Anadolu dinleri üzerinde yapılmı bazı çalı maları izledik. 49 Ancak onların yaayan halk inançları itibariyle izlerini yeterince tesbit edemedik. İncelediğimiz bölgeyi de içine alan “Eski Türk Dinî İzleri Kuzey Azer baycan, Doğu Anadolu ve Kuzey hak'da, Dinî Folklorik Tabakalama” isimli çalımada İsevî ve Musevî Türklerin inanç izlerinin yanısıra Sakaİskit ve Kimmerlerin inanç larına yer vermeye çalıtık. Bu safhada yeterli olduğu ka naatinde değiliz. Anadolu Türk halk inançları itibariyle, üphe yok ki, Sümer dini izlerinin tesbiti hayatî öneme sahiptir. Sü merlerle ilgili yapılan dil, tarih, arkeoloji çalımaları, onla rın Türk olabilecekleri ihtimali üzerinde önemli sonuçlar verdiği için, bu çalımalar Kafkasya, İdilUral, Uluğ Tür kistan ve Orta Doğu Türklüğü itibariyle yakından izleni yor. Sümer yerleim bölgelerinden birisi olan Anadolu ve onun doğusu ile ilgili halk inancı çalımalarında Sumerlerin dinini gözardı etmek mümkün değildir. Henüz bu konuda da yeterli varlık gösterdiğimi söyleyemem. Zerdüizm konusuna gelince, Kelâmı Kadîm'de Zer düt'ün dininin Mecusîlik olarak 22. sûrenin 17. âyetinde

49 Ömer Çapar, “Yerli Bir Anadolu Tanrıçası MA”, XI. TürkTürk Tarih KongresiKongresi, 8.9.1990, Ankara; Veysel Danbaz, “Tanrı Assur'un GİR Görevleri (Sa/G/GİR) sa AsSur”, XI. Türk Tarih Kongresi,Kongresi, 7.9.1990, Ankara; Metin Özbek, “Anadolu'da İnsan Irklarının Ta rihsel Geliimi”, XI. Türk Tarih Kongresi, 5.9.1990, Ankara. 47 Yaar Kalafat geçtiğini biliyoruz. Zerdüt'ün ilahî bir inancın elçisi olup olmadığı konusu henüz kesinlik kazanmamıtır. Esasen bi zim için Zerdüîlerin kitap ehli olup olmadıkları çalımamı zın mâhiyeti itibariyle önem arzetmemektedir. Bizi, bu ça lımamız bakımından ilgilendirmesi; anılan inancın, ona ait olan izlerinin aratırdığımız bölgede ve tesbitini yaptığımız inanç malzemesindeki yerlerinin belirlenmesidir. Anadolu'da her seviyede inanç sahibi halk, Zerdüizm'den iddetle kaçınmıtır. Bilhassa halk Zerdüizm'e “Ateperestlik”, “Ategedelik”, “Atee tapıcı lık” olarak bakmı, onu İran kültürünün dılanması gere ken bir uzvu olarak görmütür. 1994 yılında Özbekistan'da tanıtığımız bir Tacik halk bilimci aratırmacı, Zerdüt'ün Tacik olduğunu, Tacikistan' da dinini tebliğ ettiğini, Türklerin 1000 yıl kadar sonra Uluğ Türkistan'ın merkezî bölgesine gelince Zerdüizm'in kültür varisleri ile bu bölgede tanıtıklarını söylüyordu. 1996'da Ankara'da yapılan Nevruz/Yenigün Kültür enlikleri münasebeti ile yapılan tartımalarda, bugünün getirdiği dinî mevzular çok kere Zerdüt'ün etnik kimliği ni ve tebliğinin semavî boyutunu da gündeme getiriyordu. Azerbaycan Kültür enliği'ne katılan bir bilim adamı, Zerdüizm'in Gök Tengri İnanç Sistemi'nin, çok sonra Farslar tarafından İran medeniyetine adapte edildiğini, bu inancın ilk sahibinin Türkler olduğunu anlattı. 1997 yılında gittiğimiz İran'da İsfahan ehrinde Zerdüt tapınağının bulunduğu dağa çıkıp mabedin kalın tılarını resimledik. İran'da Zerdüîler vardı, ancak ziyaret

48 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ettiğimiz mabet faal değildi. İran İslâmı'nda Zerdüizm yanlı bir tavır tesbit edemedik. Aynı yıl Karakalpakistan'a gittik. Hârezm bölgesindeki yüzlerce tarihî kaleden be altı kaleyi ziyaret etmek imkânı bulduk. Buralarda Zerdüt mabetlerini gördük. Zerdüt yö netimin saray efsanelerini dinledik. Hârezm Türklerinin bölgedeki hâkimiyetlerinin bir döneminde bölgenin dini Zerdüizm idi. Hârezm bölgesi il tarihçiliğinde Zerdüizm, Türk yönetimi döneminde de bölgenin dini olmutu. Kasım 1997 içerisinde Azerbaycan'da Bakü'ye 20 km kadar mesafedeki “Ategah” mabedine gittik. Burada edin diğimiz bilgiye göre, Bakû Zerdüizm'in ilk merkezi olmu tur. Uzun süre dünya Zerdüizmine merkezlik yapmıtır. Azerbaycan'da hâlâ az sayıda Zerdüt inançlı insan var iken, Ategah daha ziyade Hindistan gibi Uzak Doğu'dan gelen az sayıda Zerdüist tarafından ziyaret edilmektedir. Bütün bunlardan sonra incelediğimiz bölge coğrafî alan olarak Zerdüizm ile ilgili iken, Türk halklarının mis tik dünyası ile de ayrıca ilgilidir. Ancak Türk halk inanç larında Manihizm, Lamaizm ve Budizm'in izleri münhası ran incelenmediği gibi, Zerdüizm izleri de inceleneme mitir. Bu hizmeti biz de bölgemiz için yapamadık. Ancak, bu tür bir çalımayı bizden sonra yapabilecekler için bir hayli malzeme tesbiti yapıp, çalımamızın metnine aldık. Kapısını yardım talebi ile hayatta oldukları dönemde çalabilme imkânını bulamadığım konunun ustalarından biri si de, merhum Hocam Hikmet Tanyu'dur. Hocamın Yeni Düünce gazetesinde bu çalımamızla ilgili tavsiyelerini dik

49 Yaar Kalafat kate alıp, Hocamın adakla, tala, dağlarla ilgili kitaplarını, ağaçla, atele ilgili makalelerini tekrar inceledik. Türk Ansik lopedisi'nin Samanlık, Totemizm, Tanrı; İslâm Ansiklopedi sinin atele, ağaçla ilgili maddelerini yeniden inceledik. Hocamın, Ankara İlahiyat Fakültesi'ndeki kürsü sünde Prof. Dr. Abdurrahman Küçük yönetiminde Zerdüizm'in incelenmekte oluu, bu alandaki çalımalar itibariyle sevindiricidir. Halk inançlarının bir kısmı, telkin yoluyla, bir kıs mı tebliğ yoluyla ve bir kısmı da anonim olarak ortaya çıkmılardır. Bu itibarla halk inancı çalımalarında din sosyolojisi, din psikolojisi, din felsefesi giderek önemini artırmaktadır. Üçüncü baskıyı yayına hazırlarken bu bilim dalları ile ilgili yayınları da tekrar incelemeye çalıtık. Çalımalarımız ilerledikçe, Gök Tanrı İnanç Sistemi ile tasavvufî muhteva arasında önemli yakınlıklar müahade ettik. Gök Tanrı İnancı döneminden itibaren Türklerin göksel bir inancın mensubu olduklarına dair görülerimiz giderek güç kazandı. Bu kanaatimizi münfe rit çalımalarımıza yansıttık. “Folklor ürünleri sayesinde, toplumsal kurucular bütünlüğünü kurarlar, bütünlüğünü korurlar ve çözül mekten kurtulurlar. Folklor ürünlerinin yapılması esna sında, insanlar arası ilikiler daha kuvvetli olup toplumsal dayanıına daha fazla artar...” 50 Buradan hareketle dinî folklor aratırmalarımızın artırılması hâlinde, istenildiğin

50 Mübeccel Kıray, “İstihlâk Normaları”, PlânlamaPlânlama, Sayı 3, 1992, s. 144. 50 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri de bu aratırma sonuçlarının toplumsal dayanımayı, dinî zeminde de güçlendirebileceğini söyleyebiliriz. Herhangi bir toplumun tarihin derinliklerinden geti rip nesilden nesile intikal ettirdiği folklor ürünleri toplumun kökünü açıklayabildiği gibi; hukuk, suç, ceza, aile, eğitim, öğretim, din gibi sosyal müesseselerinin gelimesini de göste rebilmektedir. 51 Folklor aratırmalarından hareketle dinî hayatın yakın ve uzak geçmii tayin edilebilirken, halk inançları, halk sufizmi arayıları, Anadolu'nun dinî coğrafya sındaki tabakalamanın tayininde yardımcı olabilirler. Özümüze dönebilmenin en kestirme yolu da, yava yava kaybolmaya yüz tutan gelenek ve göreneklerimizi yeniden canlandırmadan geçiyor, diyebiliriz. “Toplum tarafından kabul edilmi ilahî bir dinin bili nen hükümleri dıında kalan, fakat halk arasında yaygın bir ekilde yaayan ve tesbiti yapılan bu itikadlara folklorik bir terim olarak Halk İnançları denilmektedir” tanımına tama men katılmak pek kolay değildir. İlkin “ilahî din” ne demek? İlahî olmayan dinler, ehil dinler midir? Onlan ilkel sayan kıstas nedir? Kitap ehli olmayan dinler mi kastediliyor? Kitap ehli olabilmek, kitabı olan din mi demek? Kitap ve suhuf gelmeyen hak dinleri yok mu? Var. Din Âdem ile balamı tır. Halk inançlarının kaynağı, gelmi geçmi bütün dinlerin halkla yaayan kalıntılarıdır. İslâmî dönemde İslâmiyet kö kenli inançlardan da “halk inancı” olabilir.

51 İ. Beikçi, Doğu Anadolu'da Değiim ve Yapısal SorunlarSorunlar (Göçebe Alikân AAireti)ireti)ireti), Ankara. 1969, s. 176. 51 Yaar Kalafat

Vahiy ve semavî hükümlerin sükûn bulduğu, iki peygamber devri arasındaki Peygamberimizden önceki zamanda, Peygamber Efendimizin ecdadı bir din ile mü tedeyyin idiler. Bu nurlu nesil, din bakiyesi ile mütedey yin iken, hak dinine ilgisiz değillerdi. Müslümanlıktan evvel Araplar da Allah'ı biliyor ve O'na inanıyorlardı. Ancak, putlar meleklerin yapılmı heykelleri iken, onları araç kılıyorlardı. Bunun irk oldu ğunu, gerçek duanın sadece Allah'a yapılacağını gerektiği gibi bilmemi olsalar da, halkda Allah inancı vardı. 52 Halk inançları tesbitinin bir üst basamağı olan halk sufizmini günümüzde yaayan ekli ile tesbit etmek, yüz yıllardan muhtelif tarikatların mahsulü olarak süzülüp gelen ve bugün bir sentez olan inanç yapısını tesbit itiba riyle çok önemlidir. Bu yapı geçmiteki tarikatların sadece birisinin malı değildir ve günümüze zaman boyutunun tesiri ile yeni karakterde çıkmaktadır. Bu âdeta anonim sufizm, günümüzde tezahürüne rastladığımız yeni tarikat isimleri altındaki sufizmden de bağımsızdır. Ziya Gökalp'deki güzide'nin hars'tan hareketle yapacağı yeni kültür gibi, bu vasatta aynı amaç için bir kaynaktır. Örf, irfanla ilgilidir ve arif olanların koyduğu bir esastır. Kur'ânı Kerim’de bu manada “örf ile emret” (A'raf, 199) buyurulmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) dev rinde örf ve âdet bu açıdan dikkate alınmıtır. İslâm hu

52 Hüseyin Atay, “İslâm Toplumunun Bozulmasında Kur'an'ın Terkedilmesinin Menfi Rolü”. III. Kur'an Haftası SempozyumuSempozyumu,Sempozyumu 1319 Ocak 1997, Ankara. 52 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kukunda, kitap, sünnet, icma ve kıyas'ta bir hüküm bu lunmadığı zaman örf ve âdete bavurulur. “Cahiliye örfü nün güzel âdetleriyle İslâm'da amel edilir” mealindeki hadise dayanarak Arap örfüne ve âdetine itiraz edilmitir. Mecelle'nin 45. maddesinde “örf ile tayin nass ile tayin gibidir” denilmitir. Törenin dayandığı temel felsefe, Tanrı töre münase betleri, törehikmet ilikileri, törede akıl, gönül ve nefs anla yıı, törenin insanahlâkkâinat görüü itibariyle, halk inanç ları çalımalarına teori kazandırabileceği kanaatindeyim. 53 Eski Türkler etnik bakımdan homojen değillerdi. Bunların arasında Altay Türkleri, Yenisey Kırkızları, Uy gur, Kıpçak, Kurıkan, Kanglı, Peçenekler de vb. vardı. 54 Etnik kelimesinin hangi anlamda kullanıldığı bir tarafa, etnik bakımdan homojen olmayan Türkleri, Türk ortak paydasında toplayan amaç ne idi? Ne olmutu da, bu farklı olduğu ifade edilen etnik unsurlara ortak isim olarak “Türk” denilmiti? Türk isminin, Türklüğe ortak isim olu u, dilden, yani Türk dilinden geliyor ise, bu dilin kaynağı ne idi? İlâhî bir menei mi vardı? Bir tür Rabca gibi mi idi? Veya yaygınlamasını sağlayan, baka bir ilâhî misyonu mu vardı? ilâhî buyruk, Türk etnik kesimine indiği için, dinî mevzuatla akaitle birlikte, Türkçenin kural ve keli meleri de yayılmı, böylece çeitli etnik kesimlerin genel

53 S. Baer, Türk Münevveri'nin Müterek Fikir ve İnançİnanç Zemini NNNeNeeedir,dir, 20.12.1986, İstanbul. 54 T .F Pedotoviç ( S. Gone), “Saha Yeri ve Saha Türkleri”, Türk KültKültüüüürürürürü, Sayı 356, s. 742752. 53 Yaar Kalafat adı Türk mü olmutu? Türklüğe girmek, Türk inancına girmek mi idi? Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği dini ve dinî kuralla rının özünü hurafelerle, batıl inançlarla doldurmaktan ve İslâm'dan baka bir dine yönelmekten dinin sahibine sığı nırız. “Dinlerin ilahî ve beerî kaynaklı olmak üzere ikiye ayrıldığı” görüünü biz pek içimize sindiremiyoruz. “İn sanlığın kendisine hak dinin ulaamadığı durumlarda” ibaresini de algılamakta zorluk çekiyoruz. Bütün dinler kendilerinden evvelki dinlere karı, kendilerine yer açabilmek için, yasaklar koymulardır. Bu uygulama bizim de eski ve yeni dinlerimiz itibariyle ya anmıtır. Dinlerde ibadet türünden uygulamalar, görünen uygulamalar oldukları için, önlenmeleri oldukça baarılı olmutur. İmana dayalı inanç muhtevalı cihetleri itibariy le eski inançların izleri daha derin olmutur. İslâmiyet'ten evvelki inançlarımızın bütün tarikatlarda izleri olmutur. Alevî, Bektaî, Tahtacı, Zaza gibi Türk kesimlerde bu izler daha derin olmutur. İncelediğimiz alanın merkezine sa dece bu kesimlerden tamamen birisini almak, müstakil bir kitap yapmayı gerektirir. Halkın kitaptan okumadan, sözlü ve görsel yöntem le, benimseyip yaattığı acaba nice Mevlevi, Bektaî veya Yesevî zihniyet vardır? Kulaktan doğma nice manevî inanç yaar ki, bunlardan hareketle geçmiin izleri tesbit ve tasnif edilebilir. Ancak, halk arasındaki sufistik bilgi lerden hareketle geçmiin tayini yapılabilmeli. Sözlü kül tür anlayıını gelitirip gelen toplumumuzun sözlü kültü

54 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri rünün yazılı hâle getirilebilme yöntemleri üzerinde duru lurken halk inançları bir kültür vasatıdır. Doğu insanının bir kültür ürünü olan hikmet'in halk inançlarındaki izleri ve hikmet'i halk inançlarında arama nın yöntemi belirlenebilmelidir. Hikmet'i nesilden nesile taıyan kadim zamanlarda sözlü (ifahî) gelenekti. Halk inanç lan büyük payı ile sözlü geleneğin ürünüdürler. İncelediğimiz alan, öncelikle Doğu Anadolu olmak la beraber, karılatırma alanımız, eski inançların tesbiti itibariyle, âdeta bütün Türk Dünyasıdır. Hâl bu olunca, tesbiti yapılan malzemenin resimlenmesi gerekince, kita bımızın resim kesiminin de mâhiyeti giderek değiiyor. Bu konuya girdikçe önümüzdeki kat edilmesi gereken mesafe artmaktadır. Öyle sanıyoruz ki, Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri'nin geniletilmi yeni baskılarının yapılması gerekebilecektir. Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri'nin bi rinci baskısında yakın ilgisini gördüğüm hocam ve dostum Prof. Dr. Dursun Yıldırım'in yakın ilgisini kitabın ikinci ve üçüncü baskılarında da gördüm. İkinci baskının basılmasında Atatürk Kültür Merkezi Bakanı Sayın Prof. Dr. Sadık Kemal Tural imkân sağlamılardı. Üçüncü baskı için tevik ve deste ği Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurum Bakanı Sayın Prof. Dr. Reat Genç ve Atatürk Kültür Merkezi Bakanı Sayın Prof. Dr. Sadık Tural sağladılar. Hocalarıma ükranlarımı sunuyorum. Dr. Yaar KALAFAT

55

İKİNCİ BASKININ SÖZ BAI

Yaptığımız bu açıklamayı kitabımızın ikinci baskı sına eklemek istedik. Böylece kitabımızı okuyanlara, bakı açımızı yansıtmayı arzuladık. Kitabın her satırına yeterin ce aksettirme fırsatı bulamadığımız gerçeğimizi açıklama ihtiyacı duyduk. İnançlar çok kere bir alıkanlıktır. Bunları öğreniriz ve yaparken de zevk alırız. Yapılmalarını ihmal edersek, huzur suz oluruz. Bu arada “aklın baliğ olması” kavramı da izafîdir. Dinde, “teklif” bir aama sayılmakta olup, önemlidir. Binlerce yıldan beri sürdürülegelen bir âdet alıkan lık yapar ve kutsallık adına saygı görmelidir. Eskiyi anlatan tarih de ibret alınacak bir kaynaktır. Kelâmı Kadim 'de de tarihî kıssalar anlatılır. Onlar için “ibret alınacak ey”, “içinde ibretler vardır” tarzında ifade ler kullanılmıtır. üphesiz, Kelâmı Kadim tarih kitabı ve içerisindeki kıssalar da kıssalıklanndan dolayı ibret alına cak hususlar değillerdir. Metinde mitoloji ile efsanenin e anlamda kullanıl dığı hâller olmutur. Ayette mealen, “Sizden önce daha güçlü toplumlar vardı. Biz onları efsane hâline getirdik” denilirken, efsanelerin yaanmı gerçekler oldukları anla Yaar Kalafat tılıyor. Ve yine “Esâtirül Evveleyn” denmitir ki, bu ev velkilerin sadrları ve evvelkilerden sadır olmu olanlar, diye algılanılmahdır. Efsanede ise bir fen olunmuluk an latılır. Mit ise, içinde cinperi v.s.'nin rol aldığı anlatıdır. Yunan mitosları veya Yunan esatirleri denir. Ancak Yu nan efsaneleri denilmez. Din, dünyada aldanmı ve kirlenmi olan nefsin arındığı takdirde ve arınabildiği nispetle gayb âlemine yük selebilmesi olayıdır. Çok kere kalıplara dökme özlemimiz, dinin tanımını gerçeğine uygun yapamayıımıza yol aç maktadır. Çıkı noktası bu olunca, Türklerin de bir dini olduğunu savunma tutkumuz, bilmeyerek ve istemeyerek, Türk'ü aağılamaya yol açmaktadır. Türklerde dinî hayatı incelediğimizde, değiik Türk coğrafyalarında aynı ihtiyacı karılamak için farklı uygulamalar getirildiğini görürüz. Bu değiik uygulamaların mâhiyet itibariyle ayniliklerinin tespiti, bu iin eksiksiz biçimde bilinmesiyle mümkündür. İslâmiyet, Türklerde görülen uygulamaların daha kap samlı bir hâle getirilip, daha kolay uygulanabilir bir duruma sokulmasıdır. Allah (C.C.) daha iyisini bilir ve en doğrusunu söyler. Allah birdir. Öğrettiği din de birdir. Kur'ânı Kerim'At 28 peygamberin ismi geçerken, 124.000 nebî belir tilmektedir. Bu miktarın 315'i resuldür. 55 Bizi isimler yanılt mamalı. Esas olan, sebebini bile bile yapılan uygulamalardır. Meseleye, tek din olan İslâm'ın Türkler arasında uygulanıı diye bakılmalıdır. Türklerdeki, bugünkü dinî uygulama, binlerce yıl evvelinin aynısı olarak sürmektedir. Masiva ne

55 M. Asım Köksal, Peygamberler TarihiTarihi, Ankara 1993, s. 89. 58 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri deniyle tutulan yollar ve Paganizm denilen tatbikatlar, teme li cincilik olan birtakım ilkelliklerdir. Musevîlik ve Hıristi yanlık da, İslâm'ın aamalarının birer dönemdeki isimleridir. Buna göre, Türkler de aama yapmı oluyorlar. Dinin, insan hayatının her yönüyle ilgilenmesi ka çınılmazdır. Gerçeğine uygun tarzda yaklaıldığında, din, yol gösterici, ilâhî bir açıklama olup, insan hayatını dü zenleyen bir program değildir. Dinde, insanın bizzat ken disinin kendi hayatını düzenleyen genel prensipler vardır. O, insan hayatının bu yönüyle ilgili umumî ilkeler verir. Zamana ve mekâna uydurulmasını ve bazı problemlerin çözümünü insana bırakır. Vahiyle gelen din ve dinin yer aldığı toplum, sürekli bir geliim gösterir. Zamanla, top lum içinde gelien ve değien tavırlarla dinin vahiyle ge len özünün etrafında insan aklının dini yorumlaması ile yeni beerî bir bölüm oluur. Böylece zamanla din tahrif olmutur. Esasen, yorumlar dini tahrif eden bir uygulama değildir. Yorumlamanın yöntemi bilinemeyince, böylesi bir sonuç kaçınılmaz olmaktadır. Bu gelime dini ilk ek linden çıkarıp “hurafe ve beerî” bir yapıya dönütürür. Allah'ın gönderdiği dinler arasında hiçbir zaman çeliki yoktur. Dinler, insanların bilgi ve seviyesine göre gönderi len ve bir evvelki dini içeren bir yapıya haizdirler. Kendi zamanındaki toplumun ihtiyaçlarına cevap verecekleri için, yeni ilkeler içerirler. Türk topluluklarının “çeitli dinlere mensup oldukları” ifadesi; “kendilerine indirilen”

59 Yaar Kalafat dinlerin özü etrafında, kendi yöntemlerinden kaynakla nan beerî bir bilgi bölümü olutuğu gerçeğini de içerir. 56 Bu çalımanın birinci baskısından sonra ciddî ekil de eksikliğini hissettiğimiz hususların farkına vardık. Türklerin girdikleri farklı aamalı inançları yeterince in celeyememitik. Keza, Anadolu hangi inançlara 57 evvelce ve Türklerle birlikte mekân olmutu? Bu iki husus yete rince incelenemedi. Ancak Türklerin Anadolu coğrafya sında mensubu oldukları; Karaimlik, Ortodoksluk ve Gre goryenlik inançlarına dair çalımalar yapılabildi. Bunlar ayrıntılı olarak ikinci baskıya yansımamı olsalar da halk inançları zemininde ele alınıp ayrıca yayımlandılar. Doğu Anadolu sınırlaması ile halk inançlarımızı ir delemek, sağlıklı bir faaliyet alanı seçimini önlüyordu. Coğrafî sınırların boyutları ile inanç alanı sınırlarının boyutları çok farklı idi. Anadolu'nun doğusunda tespit edilen bir inanç veya dinî uygulama Batı Anadolu'dakin den farklı değildi. Çalımayı “Anadolu'da Eski Türk İnançlan” eklinde yürütmek ise, kitabı geniletmek değil, yeni bir kitap yazmak olacaktı. Biz bu ihtiyacı, kitabımı zın ikinci baskısına almadığımız farklı bir metotla karı lamaya çalıtık. Halk inançlarımızda “Ayna”, “Iık”, “Göğe

56 “Türk Tarihinin Sistematiği Meselesi Seksiyonu Genel Raporu”, Türk Dünyası AratıAratırrrrmalmalmalarıarı KongresiKongresi, 59 Eylül 1994, Ankara. 57 Ö. Çapar, “Yerli Bir Anadolu Tanrıçası MA”, OnbirinciOnbirinci Tarih KonKongggg resiresi, 8 Eylül 1990 Ankara; V. Danbaz, “Tanrı Assur'un GİR Görevleri (Sa/G/GİR) Sa Assu”, Onbirinci Türk Tarih KongresiKongresi, 7 Eylül 1990, Ankara; M. Özberk “Anadolu'da İnsan Irklarının Tarihsel Geliimi”, Onbirinci Türk Tarih KongresiKongresi, 5 Eylül 1990, Ankara. 60 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Kaldırma”, “Kiioğlu”, “Kırklama”, “Horasan Eri” inanç kodlarını müstakil makaleler hâlinde incelemeye çalııp, kitabımızın ikinci baskısına ise, bu çalımaların sonuçları nı yansıttık. Birinci baskıda, bölgeden tespitini yaptığımız birtakım “malzemenin, eski inançlarımızla benzerliklerini gösterirken, Türkiye dıı Türklerden de misâller vermi ve bu konuda daha ziyâde evvelce yapılmı ilgili yayınlara atıfta bulunmutuk. İkinci baskı için geçen 5 yıllık zaman zarfında. Kuzey Irak, Makedonya, Azerbaycan ve Güney Türkistan'da Türk halk inançların: aratırma imkânı bul duk. Yayımlanan bu çalımaların, kitabın ikinci baskısına özet de olsa, yansımasını sağladık. Kitabın birinci baskısından sonra Türkiye'de neredi len ilgili bilgiler “Türk Halk İnançları Bibliyografyası” isimli bir kitap oluturacak kadar zengindir Ayrıca halk inançlan lügati yapılmaya kalkılsa, çok hacimli bir eserin ortaya çı kaçağı da görülecektir. Bu sahada derlediğimiz malzeme kullanabildiğimizin on katından daha fazladır. Sadece halk inançlan ile ilgili yaptığımız tespitlerle olu turduğumuz 6 yeni resim albümüne sahip olduk. Buradan hareketle ikinci baskı daki resimleri değitirip zenginletirdik. Birinci baskının her safhasında yakın desteğini gör düğüm hocam ve dostum Prof. Dr. Dursun Yıldırım'a ve ikinci baskının basılabilme imkânını sağlayaı keza hocam ve dostum Prof. Dr. Sadık Tural'a ükranlarımı sunuyo rum. Dr. Yaar KALAFAT

61

BİRİNCİ BASKININ SÖZ BAI

Balangıçtan bu yana, insan topluluklarının hayat tarzını, yaayı biçimini, kurumlarını etkisi altına alan, onları yönlendiren dinler ve bunlara bağlı inançlar aratı rıcıların sürekli ilgi alanı olmutur. Bu ilgi günümüzde de devam etmektedir. Böyle olma sebebinin, onun, insan topluluklarına ahsiyet ve kimlik kazandıran birinci dere ceden faktörler arasında yer aldığının anlaılmı olmasın dan kaynaklandığı açıktır. Türk kültür tarihi ile veya din tarihi ile uğraan bi lim adamları, tarih boyunca atalarımızın hayat tarzı üze rine etki eden inançlar üzerinde durmu ve bunların rolle rini açıklamaya çalımılardır. Kaynakların bize taıdığı bilgiler ıığında yapılan değerlendirmeler, günümüz ara tırıcılarına yeni çalıma ufukları kazandırmıtır. Elinizde ki bu aratırma da, sözkonusu çalımaların yarattığı teces süs sonucu ortaya çıkmıtır. Çünkü tarihî kaynakların bize ulatırdığı inançlar, incelendiğinde, bunların bir kısmının günümüzde bile hayatımızı etkilediği görülecektir. Semavî dinleri kabul eden Türklerin hayatında Mu sevîlik, Hristiyanlık ve İslâmlık ve balangıçta var olduğu tespit edilen birtakım inançların, hâlâ etkisini sürdürmesi aırtıcı değil mi? Türkler, yüzyıllar önce İslâmlığa geç Yaar Kalafat mitir. Bugün, Türk Dünyasının büyük çoğunluğu müslümandır. Buna rağmen, balangıçtaki Türk inançlan da, İslâmiyet içinde, hayatımızdaki etkinliğini korumak tadır. Tabiatiyle, bunların bir kısmı fonksiyonları değiime uğrayarak, ama bir kısmı da aynen yaayarak devam et mektedir. Neden? Devam eden ve etkinliğini sürdürenler hangileri ve hayatımızın hangi safhalarında bizi, yani ah siyetimizi yoğuruyorlar? Öğrencilik yıllarında zihnimi sürekli megul eden bu gibi sorular, konuya karı ilgimi arttırıyordu. Balangıçta var olan inançlarımızdan hangi leri bugün yaamaktaydı? Bu sorunun cevabını ararken elinizdeki çalıma da olumaya baladı. Öğrencilik yıllarından sonra, i hayatına atıldım. İim icabı Doğu Anadolu illerini, ilçe ve köylerini gezip görmek, insanlarla konumak ve sohbet etmek fırsatı bu luyordum. İnançlarla ilgili bir bilgi ile karılaınca, öğren diklerimle iliki kurmaya, aralarında bir bağ olup olmadı ğını aratırmaya giriiyordum. Anladım ki, tecessüstecessüs, öğ rencilik yıllarından sonra, i hayatımda da beni rahat bı rakmayacaktı. O zaman, karar verdim; mademki, o beni bırakmıyor, ben de onu bırakmayayım. Böylece, her gitti ğim yerde, bir tutku hâlinde, rastladığım, sorup sorutura rak tespit ettiğim, yöre ile ilgili yazılıp basılan yayınlardan edindiğim bilgileri kaydetmeye baladım... Yıllar geçti... Benim, dağ bayır gezip dolatığım yerlerden topladığım bilgiler de, yükünü aldı. Bu arada, i yerim değiti; Anka ra'ya geldim. Ankara'ya gelince, bir süre topladığım onca bilginin ne olacağını düündüm. Yıllarca peimi bırakmayan teces

64 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri süs, bana bunları niçin toplatmıtı, diye düündüm ve onları bir tarafa bırakamadım. Büyük bir sabırla tasnif edip, malzememi ilemeye karar verdim. Ve çalımama, “Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının izleri” adını verdim. üphesiz, bu inançlar Türk Dünyasının her yerin de mevcuttu. Ama, çalımama, ben bu adı verdim. Çünkü, yıllarca bu yörede yaamı ve malzememi orada yaayan dost ve arkadalarımdan, yahut onların yardımlarıyla ba kalarından toplamıtım. Doğu Anadolu, öğrencilik yılla rımdan itibaren konuya duyduğum tecessüs için, bana âdeta gönüllü bir laboratuvar olmutu. Belki de, ilk Türk yerleme yeri olan bu yöre, beni, bu tecessüsümü gider mek için kendine bilerek çekmiti. Bu da bir Türk inancı ite... Demek payıma burası çıkmı! Öyleyse üstüme düe ni yapmalıydım. “Varsın, tüm Türk Dünyası içindeki ben zer örnekleri de, diğer aratırıcılar ortaya çıkarsın”, derim. Çalımaya baladığım zaman, malzememi sınıflama iine giritim, çok yorucu bir safha imi. Oysa onları top lamak, kaynak kiileri dinlemek ne hotu ve rahattı. Sınıf lama sonunda, kimi konularda tekrar yöreye gitmem, kimi bilgileri kontrol etmem veya yeni taramalar yapmam ge rektiğini anladım. Tatillerimden fedakârlık yapmam ge rekti; yaptım. Eski dost ve arkadalarım ve konuksever yöre insanları bana her türlü kolaylığı ve yakınlığı göster diler. Topladığım malzeme, bana öyle geldi ki, yıllar önce topladıklarıma denkti. Derlediğim bunca malzemenin içindeki inançlar, âdeta bir yumak gibiydi. Aslında, balangıçtan bu yana, kaynaklarda yer alan inançlar ile ilgili bilgiler de, benim

65 Yaar Kalafat için aynı durumdaydı. Bu yüzden ben onlara, “Türk inanç yumağı” adını vererek ie giritim. Problemim, bu yumakyumak idi. Bunu çözmeğe ve her inancı yerine oturtmaya çalıa caktım. Hemen belirtelim ki, burada, eski sözü ile, sadece balangıçtan beri varlığı bilinen Türk inançları kastedil mitir. Yoksa yaayan inanca eski demek ne derece doğru olur, takdirinize bırakıyorum. Ve yine unu vurgulamak ihtiyacı duyuyorum: Bu çalıma, sadece Doğu Anadolu yöresinden topladığım ve tespit ettiğim örneklere dayan dığı için, diğer yöre örneklerine veya benzer pratiklere yer vermedik. Bu sınırlama ihtiyacı, bir noktada tabiî ola rak ortaya çıkmıtır ama aynı zamanda çalımanın tamam lanması açısından da, isabet olmu diyebiliriz. Aksi hâlde, bu aratırma daha sürecek yahut hiçbir zaman tamamla namayacaktı. Bu aratırmanın pek çok eksiğinin olduğunu biliyo ruz. Tenkit edilecek tarafları da olacaktır. Sanırım, çalı mamızın orijinal bir yönü inkâr edilemez. O da, Türk inançlarının, bir yumak oluturduğu Doğu Anadolu yöre sinde bu boyutta çalıılmasıdır. Alanında bir deneme olu u ve saha çalımasına dayanması ile, Türk inanç yuma ğındaki unsurların aratırılmasında bir öncü olarak, bir boluğu dolduracağı inancındayız. Eksik ve kusurlarına rağmen, bu tür çalımalara yardımcı olur düüncesiyle kurulan inanç sistematiğinin, yapılacak tenkit ve tekliflerle daha da gelieceğini düünüyoruz. Elinizdeki aratırmanın ortaya çıkmasında, bana yardımcı olan dost ve arkadalarıma, özellikle yörenin konuksever insanlarına teekkürü bir borç bilirim. Niha

66 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri yet, yorucu ve yıpratıcı çalımam sırasında, hem Türk inanç yumağını çözecek sistematiği kurmamda, hem de inançların yapılarıyla ilgili karılatığım problemlerin hallinde, yol gösteren, beni tevik eden Hocam Dursun Yıldırım'a ve çalımamı büyük bir sabır ile destekleyen aileme içtenlikle teekkür ederim. Dr. Yaar KALAFAT

67

GİRİ

I TÜRK ĐNANÇLARINA GENEL BAKI Türk kültürü unsurları arasında, hayatımız ve yaa yıımız üzerinde tarih boyunca dinî inançlar ve bunlara dayalı uygulamalar etkili olmutur ve hâlen de olmaktadır. Dinî inançların insan hayatı ve yaayıı üzerindeki mües siriyeti, bütün cemiyetler için söz konusudur ve sadece Türklere mahsus bir hâl değildir. Eski dinlerin ve inançla rın tesiri ve kısmî de olsa hayatiyeti, semavî dinler içinde ki her cemiyette devam etmitir. 58

58 . Mardin, Din ve İdeolojiİdeoloji, Ankara, 1969; İ.A. Çubukçu, MezheMezhepppp ler ve İslâm FelsefesiFelsefesi, Ankara, 1964; W. Barthold, İslâm MedenMedeniiii yeti Tarihi, İstanbul, 1940; Godfrey, R. Lienhordt, “Religion, Man”, Culture and SocietySociety, (Ed. Harry L. Shapiro), New York, Galox Books, 1960; Reuben Levry, The Social StructureStructure of İslamİslam, Cambridge University Press, 1962; Charles Leslie, Anthropology Anthropology of Folk ReligionReligion, New York, Vintage Books, 1960; G. Grinebaum, E. Van, Modern İslam, The Search for Cultural IdentityIdentity,Identity Los Angeles University of California Presss, 1963; E. Gerhard Lenski, The Religious FactorFactor, A Sociological Study of Religion's Inıpacton Politics, Economics, and FamFamilyily Life, Garden City, New York, Doubleday, 1963; H.A.R. Gibb, MuhammedanismMuhammedanism, New York, Yaar Kalafat

İslâmiyet öncesi Türk hayatı üzerinde aratırma ya pan bilim adamları, Türk inançları ve dinleri üzerinde de durmulardır. 59 Tarihî kaynaklardan, etnografik malzeme den gelen bilgilerin ıığı altında yapılan değerlendirme lerde, Türklerin, hayat tarzlarına bağlı olarak tarihî süreç boyunca muhtelif dinî inançlar içinde yaayılarını sür dürdükleri anlaılmaktadır. 60 Farklı zamanlarda oluan ve hayata karıan bu inançları, yaandıkları ve hayata geçiril dikleri biçimleriyle ifade etmek, yazıya alınmamı olmala rından dolayı, mümkün değildir. Bundan dolayı, biz onla rı, ancak elimize geçen bilgiler çerçevesinde, sadece tarif ve tasvir etmeye çalıabiliriz. Semavî dinlerden önceki devreye ait Türk inançlarını, bugünkü görüntülerine ba karak, biz, bir “inanç yumağı” eklinde ifade etmek istiyo

Books, 1962; A. Adıvar, Tarih Boyunca İlim ve Din, İstanbul, 1982; Hans Freyer, Din Sosyolojisi (Çev.T.Kalpsuz), Ankara, 1964; E.Fromm, PsikoPsiko AnalizAnaliz ve Din (Çev.Y. Salman), İstanbul, 1982; A. Kurtkan Bilgiseven, Din SosyolojisiSosyolojisi, İstanbul, 1985; Türkiye'de Sosyal Çözülme TehlikeleriTehlikeleri, İstanbul, 1990; Ekrem Sankcıoğlu Balangıçtan Günümüze, Dinler TarihiTarihi, İstanbul, 1983; G.Tümer, A.Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, 1993. 59 H. Tanyu, Türklerin Dinî TarihçesiTarihçesi, İstanbul, 1978; Tarih BoyuBoyunBoyu nnn ca Türkler ve YahudilerYahudiler, İstanbul, 1976; İslâmlıktanİslâmlıktan Önce TürTürkkkk lerde Tek Tanrı İnancıİnancı, İstanbul, 1986; “Eski Türklerin Dini To temcilik ve amancılık Değildir”, V. Millî TürkolojiTürkoloji Kongresi, İs tanbul, 1985. 60 Türklerin bugün yeryüzünde, çoğunluğu İslama mensuptur. Ancak, bunun dıında Hristiyan, Musevî, .Budist, Lamaist ve Kamlık inançlarına bağlı olarak yaayan Türkler de mevcuttur. Geni bilgi için bkz., Ü Günay, H. Güngör, Balangıçtan Balangıçtan GünGünüüüü müze TüTürrrrkkkklerinlerin Dinî TarihiTarihi, Ankara, 1997. 70 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ruz. Farklı zamanların farklı inançlarından oluan bu inanç yumağı, tarihin bilinmeyen devrelerinden itibaren Orta Asya Türklerinin, atalarımızın, hayatında örülmeye, olumaya balamıtır. Bu inançların kimi öylesine güçlü ve dinamik bir karaktere sahip olmalıdır ki, günümüze kadar ve günümüzde, semavî dinlere rağmen, varlıklarını koru maktadırlar. Türk Dünyasının bütününe baktığımız zaman, se mavî dinler içinde çoğunluğun İslâm dinine intisap ettiği ni görürüz. 61 Ancak, tarihî seyri içinde Musevîliğe ve Hı ristiyanlığa intisap eden ve bugün de hayatlarını bu dinle re bağlı olarak sürdüren Türk toplulukları mevcuttur. 62 Yine semavî olmayan dinler arasında Budizm'e, Lama izm'e intisap etmi Türk kitleleri mevcut olmutur.63 An cak, günümüzde, bu dinlere mensup Türkler, çok küçük grupları oluturmaktadır. Ayrıca, Türk inançlarını günü müze ulaan biçimleri ile devam ettiren ve yaayan Orta

61 E. Esin. İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi veve İslama GiGiri,ri, İİİsİssstanbultanbultanbul, 1978, s. 143167: Z. Kitapçı, Türkistan'da Müslüman Olan İlk Türk Hükümdarı Hükümdarı, İstanbul, 1988; Yeni İslâm Tarihi ve TürkistanTürkistan, Cilt l, Elazığ 1985; N. Devlet, “İslâmiyeti Resmen Ka bul Eden İlk Türk Devleti”, Türk Dünyası Tarih Dergisi,Dergisi, Sayı 32, Ağustos 1989, s. 4246. 62 Hristiyan dinine mensup Türkler; Gagavuzlar, Çuvalar, Yakutlar (bir kısmı), Volgaİdil Türkleri. Kazan Türkleri (bir kısmı), Kıımanlarm bakiyyesi Polovestler. Musevi Türkler; Karaylar (Po lonya ve SSCB), Taraflar (İdilYayık ve Kazan). 63 Kansu yöresi Türkleri Budisttir, Sarı Uygurlar Lamaisttir. 71 Yaar Kalafat

Asya ve Sibirya Türk kavimlerine çağımız tanıktır. 64 üp hesiz, bu inançların çeitli faktörlere rağmen kendilerini korumaları, ancak, yeni dinlerin inanç sistemiyle imtizaç etmi olmaları ve bu yeni hayat içinde kendilerine yaama alanı bulmalarıyla açıklanabilir. Bu yüzden, aslî vasıflarını korusalar bile, değiikliklere uğradıklarını da kabul etme miz gerekir. 65 Orta Asya ve Sibirya Türkleri arasında tesbit edilen ve kısmen tarihî kaynaklarla desteklenen Türk dinî inanç larını, Batılı aratırıcılar onları bu topluluklar içinde tem sil eden din adamlarına nisbetle ifade etmeyi tercih etmi lerdir. Avrupalı etnograflar, Tunguz kavimlerinde benzer inançları temsil eden aman'ı dikkate alarak, Türk inanç

64 Balangıçtaki Türk inançlarını devam ettiren Türkler arasında Yakut Türkleri, Sibirya ve Altay Türkleri görülmektedir. 65 M.C. Özönder, “Türk ve Kore Halk İnançları Arasındaki Benzer likler”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiril(Bildiriler),er), An kara, 1987, Cilt IV, s. 241256; A. Kelemen, “Macar amanizminin Psikolojik Aratırmaları Hakkında”, XVI.XVI. MilletlMilletleeee rarası Altaistik KongresiKongresi, Ankara, 1979, s.183193; M.A. Kagarlı, “Uygur Nasturî Hıristiyanlığı Hakkında”, Doğu Türkistan'ınTürkistan'ın Sesi, Aralık 1988, Cilt 5, Sayı 20, s. 4346; A. İnan, “Müslüman Türk lerde amanizm Kalıntıları”, İlahiyat Fakültesi MecmuasıMecmuası, 1954, Sayı 4, s.19,30. B. Noyan,” Bekdailikte Dokunulmayan Hayvan lar”, Türk FolkloruFolkloru, Sayı 274, Ekim 1972, s. 6437; U.Tavkul, “Ka raçay Balkar Kültüründe amanizmin İzleri”, Türk DünyasıDünyası AraAra tırmaları Prof.Dr. B.Ögel'e ArmağanArmağan, Sayı 65, Nisan 1990, s. 303 310; A. Doruk, “Eski Türk Dini amanizm mi idi”, TürkTürk Dünyası Tarih Dergisi, 1988, Sayı 15, s. 712. Ali Öztürk, “Türk Efsanele rinde amanizmin İzleri”, 1. Milletlerarası Türk HalkHalk Edebiyatı ve FolFolkkkklorlor Kongresi, 1988. Konya. 72 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri larını da bu ad altında incelemeyi âdet hâline getirmiler dir. 66 Ve bu kavram, Shamanism biçimine dönütürülerek, sadece Orta Asya ve Sibirya Türklerinin semavî dinlere gelinceye kadarki dinî inançlarım değil, yeryüzünde görü len benzerlerini de ifâde eden umûmî bir muhteva ka zanmıtır. Türkler ise, kendi dinî inançlarını temsil eden tipleri Kam, Baksı, Ozan, Oyun gibi adlarla çağırmıtır. 67 Dolayısiyle, eski Türk inançlarını amanizm adı altında toplayıp incelemenin doğru olmayacağı düüncesindeyiz. Dinleri kendi sistematikleri içerisinde inceleyenler, tek tanrılı dinlerdeki sistematiğin tepesinde tek ve her ba kımdan güçlü olan, hâkim bir kuvvetin varlığını görürler. Türklerin, geni anlamda Anadolu'da girdikleri 68 Musevîlik ve İsevîlik'te Tanrı kavramı büyük ölçüde İslâmiyet' teki Allah inancına tekabül ederken, Gök Tanrı inancındaki Tengri de birçok vasfı itibariyle Allah'ı düündürmektedir. Gök Tanrı Dini'nin, inanç sistemleri içerisinde yeri çok tartıılmıtır. 69 Lazslo Rasonyi, 70 Özkan İzgi, 71 Nihat

66 M. Eliade, Shamanism, PrincetonPrinceton, 1974, s. 35; Traite'd Histoire de Religions, Editions Gallimard, 1971. 67 M.F. Köprülü, Edebiyat AratırmalarıAratırmaları, Ankara, 1966, s. 57, 58. 68 Yaar Kalafat, “Doğuanadolu Çevresinde Karaim, Hazar Türklerinin Dinî İzleri”, AnadAnadoooolu'dalu'da Türk Mührü AhlatAhlat, Ankara, 1983, s. 67125; Yaar Kalafat, “Doğu Anadolu Çevresinde Gregoryen Türklerin Dinî İzleri”, GAP ve DAP Projeleri Çerçevesinde Van Gölü HavzasınHavzasınının Yeri SempozyumuSempozyumu, Ahlat, s. 91110. Aleksandr Dubmskı, “Ka ray(Karaim) Türklerinin Halk İnançları Hakkında”, UluslararasıUluslararası OOssss manlı öncesi Türk Kültürü KonKonggggresi,resi, 7 Eylül 1989, Ankara. 69 Turgut Akpınar, “Eski Türklerin Dini Tek Tanrı İnancı mıydı?”, Tarih ve ToplumToplum, Mart 1986, Sayı 27, s. 1721; Necdet Sevinç; 73 Yaar Kalafat

Nirun, 72 Osman Turan, 73 M. Altay Köymen, 74 S. Hayri Bolay, 75 Ziya Gökalp konuyu incelemilerken; O. Turan, Nihat Nirun, L. Rasonyi, S.H. Bolay, Ö. İzgi, Türklerde totemciliğin varlığını ileri sürmülerdir. O. Turan, M.A. Köymen ve balangıçta A. İnan 76 es ki Türk dininin amanizm olduğunu belirtrnitir. Ziya Gökalp, amanizm'in din değil büyücülük olduğunu belir tirken; H. Tanyu, İ. Kafesoğlu, B. Ögel, M. Eröz, D. Yıldı rım, İ.H. Danimend gibi aratırmacılar, 77 eski Türk dini

“Türklerin İslâmiyete Geçilerini Kolaylatıran Sebebler”, Türk Dünyası AraAratırmatırma DergisiDergisi, Sayı 4, s. 530. 70 L. Rasonyi, Tarihte TürklükTürklük, s. 22. 71 Özkan İzgi, “İsâmiyetten Önce Orta Asya Türk Kültürü,” Millî KüKüKülKü llltürtür DergisiDergisi, ubat 1977, Sayı 2. 72 Nihat Nirun, Sistematik Sosyoloji AçısAçısındanından Ziya GökalpGökalp, İstan bul, 1981, s. 3148. 73 Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti,Medeniyeti, İstanbul, 1969, s. 318319. 74 M. Altay Köymen, Selçuklular Devri Türk Tarihi, Ankara 1963, s. 6. 75 S. Hayri Bolay O. Karmı. Din Bilgisi Lise l, Ankara, 1976, s. 14. 76 A. İnan, “Müslüman Türklerde amanizm Kalıntıları”, İlahiyat Fakültesi MeMeccccmuası,muası, 1954. Sayı 4, s. 19,30. 77 Ziya Gökalp, Türk Medeniyet Tarihi, s. 116; Hikmet Tanyu, İslâmlıİslâmlıkkkktantan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancıİnancı; İbrahim Kafesoğlu, EskEskEskiEsk i Türk DiniDini, Ankara, 1980; Bahaddin Ögel, Türk Mitolojisi,Mitolojisi, Cilt ll, s. 115; Mehmet Eröz, Eski Türk Dini (Gök TanrıTanrı İnancı) ve Alevilik BektailikBektailik, İstanbul, 1992; Dursun Yıldırım, “Kök Türk Çağında Tanrı mı, Tanrılar mı vardı?”, IV. UluslararasıUluslararası Türk FolFolkkkk lololorlo r KonKonggggresiresi Bildirileri, Antalya, 1991, Cilt 2, s. 351 363. İ. Hami Danimend, Türk Irkı Niçin Müslüman OlduOldu, Konya, 1978; Tarihî Hakikatlar, İstanbul, 1979. 74 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri nin tek tanrılı olduğunu açıklamıtır. V. Ecer 78 bu konu daki iddiaları karılatırmı; Osman Turan daha sonra ta mamen H. Tanyu'nun fikirleri doğrultusunda Türklerin semavî bir dinlerinin olduğunu açıklamıtır. 79 E. Kaydu ise tehisini “Eski Türk dini Monoteizm değil, Henoteizm idi. Ulu ve Ezelî Tanrı 'nın kendi dıında pek çok tanrılar yarattığına, kısmen ulûhiyet cevheri taıyan tanrısal var lıkların mevcudiyetine inanırdı” 80 eklinde koymaktadır. Biz eski Türk dininin tek tanrılı olduğu kanaatini taıyor ve E. Kaydu'ya katılıyoruz. amanizm meselesi konusunda, İ. Kafesoğlu “... Türk lerin kendi düünce mahsûlü olmayıp çeitli dinlerden gelen tesirlerin birbirine karımasından meydana çıkmı bir tasav vurlar örgüsüdür. (....) dinden ziyâde bir sihir karakteri orta ya koyan ve esasen bir BozkırTürk inanç sistemi olmayan Samanlığın tarihî Türk topluluklarındaki Tanrı ve YerSu inançları ile de bir ilgisi mevcut değildir” 81 demektedir. üphesiz, incelediğimiz bölgede Gök Tanrı inancının olduğu gibi amanizm'in de izleri vardır. Karakocan kazası Çan nahiyesinde bir köyün isminin aman oluu manidardır. Geni alanlara yayılmı olmasına ve Türkler arasında ortam bulabilmi olmasına rağmen, amanizm'in bir din

78 Vehbi Ecer, “Türklerin Eski Dini Hakkında Söylenenler”, Töre; Aylık Fikir ve Sanat Dergisi, Aralık 1982, Sayı 139, s. 3336. 79 O. Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi Tarihi, İstanbul, 1978. 80 E. Kaydu, “Türklerde Kutsal Hükümdarlık”, Prof. Dr.Dr. Tayyib Okiç Armağanı, Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Ya yını, 1978, s. 97103. 81 İ. Kafesoğlu, Türk Bozkır KültürüKültürü, Ankara, 1987, s. 85, 8990. 75 Yaar Kalafat olmadığı kesinlik kazanmıtır. Saha Türklerinin “Kut Sür” olarak isimlendirdiği ve Türkçe edebiyatta Gök Tanrı Dini olarak geçen inancın sistematiğini Saha Türkleri bölgesinde amanizm'in bozamadığını görüyoruz. Gök Tanrı Dini'ni ve amanizm'i ayrı ayrı hâllerde yaatmakta olan Saha Türkle rinin birçok dinî tören ve âdetlerinde aman'a i düme mektedir. amanizm Tanrı öğretisinin gücünü istismar edip, bütün ruh âlemini belirli bir kudro (oyun ve udagan) almayı baararak âdeta bir din sağlamlığını kazanmıtır. 82 Kök Türk inanç sisteminde yaratıcı, kılıcı, kut, kü çük, ülük ve bilik verici yüce varlık TengriTengri, her eyin üs tündedir. Kök (gökyüzü, yahut mavi gök) ve yağız yir (kara yer veya toprak, yahut yeraltı), yiryiryiryir subsubsubsub (yer ve sular, yani yeryüzü) Tengri tarafından kılındığı/yaratıldığı için ıduk kabul edilir ve kutsaldır. Kagarlı Mahmud'u esas alarak XI. yüzyılda Türk Dünyasına dair bilgi verirken Reat Genç, bu Dünya'daki İslâmî sınırlan da belirtmektedir. Müslüman Türklerin Allah'a Tengri; bazıları, her eye gücü yeten ve kadir an lamında Ugan sıfatı ile birlikte Ugan Tengri; Argular ise Bayat diyorlardı. Peygambere savcı ve Hakanlı Türkleri nin de yalavaç dediklerini açıklıyor. Nom, din demekti. Tengri nomu; Allah'ın dini, eriatı anlamında idi. Mukad des kitapların her birine biti diyorlardı. Diğer taraftan Allah’a Efendi anlamında izi, Allah'ın emrine de izi yarlığı denildiği ifade edilmektedir. İbadet, tapınmak ve

82 Jelobtsovv F. Fedotoviç, “Saha Yeri ve Saha Türkleri”, (Çev. S.Gömeç), Türk Kültürü DergisiDergisi, Sayı 356, Aralık 1992, s. 742, 752. 76 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri yinçgelenmek kelimeleri ile karılanıyordu. Kirtginmek ve bütmek deyimleri Kelimei ahadet anlamında idi. Dua karılığında ise alkı kullanılıyordu. Yükünç, namaz kıl mak abdest almak, yunmak, cennet, uçmak ve cehennem tamu kelimesi ile karılanıyordu. 83 Bu tabirler incelediği miz bölgede, çeitli dinî ifade kalıplarında geçmektedirler. İslâmiyet'e girmeden evvel de Türklerde Tanrı; Kadim (Bayat), Baki (Mengül), Vahit (Bir) kendi kendine mevcut ve sıkıntılardan uzak (Müngsuz), Hayy (Diri), iradesi (erk) ve kudreti (ogan) olan, Halik (Törütgen) ve yarattıklarına hitap eden (Deyici), Vâcibü'lVucûd bir varlık idi. 84 Çin kaynaklarına göre, Asya Hun İmparatorluğu hakanının bilinen en eski unvanı anYü ya da TanHu dur. 85 Tan, Tanrı'ya, Hu ise, Huda'ya çağrım yapmaktadır. Bu çağrım Hunlar'da Hakan'ın Tanrı ile e anlamda kabul edildiği anlamına gelmez. Allah'ın adlarından dolayı Allah adamlarının bazı lâkaplar aldığı bilinmektedir. Meselâ, hastalık iyiletirici hocalar için “çok afî” (ifalı/ifa verici)

83 Reat Genç, Kagarlı Mahmut'a Göre XI.Yüzyılda TürkTürk DünyasıDünyası, Ankara, 1977, s. 125128. 84 Sait Baer, Esmâü'lHüsna'yaHüsna'ya göre Eski Türk Dinindeki TaTannnnrı'nınrı'nın VasıflarıVasıfları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Basılmamı Mezuniyet Tezi, İstanbul, 1982; Gök Tanrı'nınTanrı'nın SıfaSıfatttt larına Esmâü'lEsmâü'lHüsnâHüsnâ Açısından Bakı, İstanbul, 1991. 85 Mahmut Arslan, “Eski Türk Devlet Anlayıı ve Çift Hükümdarlık Meselesi”, Türk MMeeeetodolojisitodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri KollokyumuKollokyumu, 1990, s. 223245. 77 Yaar Kalafat denildiği gibi. Bu o hocanın Allah olduğunu göstermez. Allah'ın Safî adının tecellisine mazhar olduğunu gösterir. 86 Tanrı ile tanrısal veya kutsal olanın karıtırılmı ol ması çeitli Türk boylarındaki kutsal isimlerin veya kutsal varlıkların çeitli ekilde isimlendirilmelerinin bir sonucu olarak yanlı anlamlar doğmutur. Tek tanrılı olan Gök Tanrı Dini'nde birden fazla Tanrı ismi zikredilmitir. Türk lerin farklı boylarında, çeitli coğrafî bölgelerde ve farklı devirlerde zikredilen kutsal veya tanrısal isimler unlardır: Adad, Adakutay, Adar, Ağaç Han, Ağada, Ağalim, Ak Han, Ak Toyun, Alasbatır, Ammun, Ank, Anar, Anu, Arunas, Ayata, Ay Han, Dağ Han, Demir Han, Deniz Han, Kumbarbi, Lirgal, Manyas, Mumnu, Narada, Nergal, Oğan, amas; dii ruhlar: Ana Maykıl, Anatu, Andarkon, Anunnı, Arinna, Aryna, Aruru, Gatümtüğ, Hepat, Istar, Kadi, Kamurusaba, Kıriria, Lilil, Mezulla, Nalboyay, Nina, Nin, Harsağ, Nisabka, Siduri, Targın Neme, Tramat, Tiran, 'dır. 87 Bunlar, muhtemelen tek olan Tanrı'nın muhte lif isimleri veya bir kısmı büyük meleklerdi. Bilge Kağan, Tanrı'da Tanrı olmutur. OOOrhun Orhun ÂbÂbÂbiÂb iiideleridelerideleri''''nde Bilge Kağan' in, “Tengri teg Tengri 'de Kut bölmü Türk Bilge Kağan “ ifadesi hatırlanmalıdır. 88 Bu aynı zamanda “Ene'lHak “ ve “Bir ben vardır bende, ben den içeri“nun farklı bir izahı mı?

86 Sabahattin Güngör, Tasavvuf Notları, Gayri Matbu, 1991, İzmit. 87 aban Gökovalı, MytMythologia hologia (Söylence Bilim) ve Anadolu SöSöyyyy lencelerilenceleri, İzmir, 1990,s. 1517. 88 Sait Baer, Kutadgu Bilig'de Kut ve TöreTöre, s. 125. 78 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

aban Kuzgun, Eski Türk inancındaki Allah'ın “Tengri teg Tenri” tanımından hareketle, Allah'ın “Vâcibu'lVucûd” oluu hususunun, eskiden Türkler tara fından bilindiği, Türklerde var olan inancın zamanla din leyenlerin kavrayamayıı sonucu bozulmu olabileceği üzerinde durmutur. 89 Hun hükümdarları bilinmeyen Tanrı önünde yere kapanarak kokular yakarlarken, 90 tasavvuf, Allah'ı “kâina tın bütünü” olarak 91 tanımlıyor. Hun hükümdarlarının yaptığı secdedir. Mevlevî istiğrakı yaar, eylemi âyete ve hadise daya lıdır. aman ise, cinleri toplayıp onların etkisiyle kendi sinden geçer. Her ikisi çok farklı eylerdir. Cinci velîler de vardır. Bazı amanlar da hem cinci hem de velî olabilirler. Ancak cinlere karı din daveti aynı eydir. Cinler münasebeti ile Kagarlı, “Çıwı, cinlerden bir bölüğünün adıdır. Türkler una inanırlar ki, iki bölük (birlik) birbiriyle “çarpıtığı zaman bu iki birliğin vilayet lerinde oturan cinler de kendi vilayetlerinin halkını kol lamak için çarpıırlar. Cinlerden hangi taraf yenerse, on lardan yana çıktığı vilayet halkı da yener. Geceleyin bu cinlerden hangisi kaçarsa, onların bulunduğu vilayetin halkı da kaçar. Türk askerleri geceleyin cinlerin attığı oktan korunmak için çadırlara saklanır. Bu, Türkler ara

89 . Kuzgun, Türklerde Yahudilik ve Doğu Avrupa YahudiliğininYahudiliğinin Menei MesMeseeeelesi.lesi. Hazar ve Karay TürkleriTürkleri, Ankara, 1985, s. 90. 90 Marcel Brian, Hunların HayatıHayatı, İstanbul. 1981, s. 44. 91 eyh Bedreddin, VaridatVaridat, (Ter.Ketene) Ankara, 1990, s. 3. 79 Yaar Kalafat sında yaygındır, görenektir”der. Türkler cine, yel veya yek diyorlardı. Kovuc ise cin çarpması anlamında idi. 92 ahısların, hanelerin, köylerin cini veya cinleri oldu ğu inancını gösteren tesbitleri, incelediğimiz bölgeden de yapabiliyoruz. Eski ve yeni Türk inançlarında cin faktörünü incelerken, varsa, cin ilmine vâkıf olmak gerekiyor. Samanlık diye bir din yoktur. Kam din adamıdır. Tek din vardı; Türkler de onun zaten bir tâbisiydiler. Sa manlık din değil koruyucu cinciliktir. Kamlar Tanrı'dan mesaj getirirlerken, amanlar bunu yapamazlar. Kam ve aman'la ilgili aktarılan uygulamalar iki gruba alınmalı: Yüceltici uygulamalar ve koruyucu uygulamalar. Yağmur duasını yapan kam’dır. aman'ın yağmur duası yaptığı söyleniyor ise, Kamaman isim karıtırması olmutur. Balangıçtan bu yana, Türk hayatına ait inançlar, ta rihî kaynakların ve günümüz etnografik malzemesinin verdiği bilgiler çerçevesinde incelendiğinde, onların, mer kezinde Tanrı olan bir inanç yumağı hâlinde karımıza çıktığını görürüz. Türklerin yaadığı bugünkü coğrafî sa hanın vasatı dikkate alınırsa, yumağın çok geni bir sahaya yayıldığını ve hatta dağıldığını söyleyebiliriz. Türklerin inanç yumağım gözden geçirir ve ana hat larıyla ifade etmek istersek, merkezinde Tengri vardır. Bunu, yardımcı ve koruyucu iyeler, gök ve yer iyeleri, kara iyeler ve ata ruhu / arvak'lar ile tamamlamak müm

92 Muallim Rıfat Kilisli, “Divânı Lügâtit Türk Tercümesi Münase betiyle”, Yeni SabahSabah, 910 Eylül 1940; zikreden R. Genç, Kagarlı Mahmut'a Göre XI. YüYüzzzzyıldayılda Türk Dünyası, Ankara, s. 133. 80 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kündür. Türk hayatında bu olağanüstü güç sahibi varlık larla insan hayatı arasında aracılık yapan din adamına Kam adı verilmektedir. Türk hayatında pek çok fonksiyo nu üstlenen Kam, dinî otoriteyi temsil eder. Türkler, iyi liklerin ve kötülüklerin iyelerden ve arvaklardan geldiğine inanırlardı. Onları kızdırmamaya, onların yardımlarını kazanmaya, onları memnun etmeye çalıırlardı. Bu yüz den, atalarımız Türkler, yılın belirli zamanlarında Tengri, iyeler ve arvaklar için ayinler düzenler ve bu âyinlerde kurbanlar kesip ükranlarını onlara sunarlardı. Her varlı ğın bir iyesi olduğuna inanan Türkler, onları kurban ve saçı ile kazanmaya çalıırdı. 93 Hun Türkleri, yılın ilk ayı içinde Kağan'ın sarayında ve Haziran ayında mukaddes ırmak yöresinde, TengriTengri,, iyeler ve arvaklaraarvaklara, âyinle, at ve koyun kurban ederlerdi. Hunlarda görülen bu ayin, aynı ekilde Kök Türk ve Uygurlar zamanında da, Tamir Irmağı'nın kaynağında sürdü rülmütür. Bu ayinlerde Kağan, saygı ve baeğme iareti ola rak gündüz günee, gece dolunaya yüzünü dönerdi. 94

93 H. Tanyu, “Eski Türklerin Dini Totemcilik veya Samanlık Değil dir”, V. Millî Türkoloji Kongresi, İstanbul. 1985; A. İnan, MakalMakaleeeelerler ve İncelemelerİncelemeler, Ankara, 1968, s. 245415, 418; M. Eröz, “Türk Top lumlarındaki Ölüm Âdetleri Üzerine Bir Deneme”, Türk Türk Dünyası Aratırmaları, 1985, Sayı 35, s. 5657; “Türk Boylarında Kansız Kurban Geleneği”, Türk KültürüKültürü, 1980, Sayı 211, s. 211216. 94 İ. Kafesoğlu, Türk Bozkır Kültürü, Ankara, 1987, s. 255256; N. Diyarbekirli, “Türk Sanatının Kaynaklarına Doğru”, Türkürk Sanatı Tarihi Aratırma ve İncelemeleriİncelemeleri, II, İstanbul, 1966, s.112204. 81 Yaar Kalafat

Türkler, herhangi bir ie karar vermeden önce, du rumlarını ayın ve yıldızların hareketlerine bakarak tayin etmeye çalıırlardı. 95 Hun, Kök Türk ve Uygur Türkleri ara sında rastlanılan kurban sunma merasimlerini diğer Türk kavimlerinde de görmekteyiz. Meselâ, Tabgaç Türkleri ara sında ilkbahar ve sonbahar aylarında ata ruhlarına kurbanlar kesilirdi. Kurban sunaklarında at ve koyunların kesiminden sonra, çevreye kutlu sayılan kayın ağaçları dikilirdi. 96 Köktürk çağında odaoda/ateeateeatee, ocakocaka karı da saygı gös terildiğini görüyoruz. Oda ve ocaka karı Türklerin gös terdiği saygı ve inancın köklerini tespit etmek güç olmakla beraber, İ. Kafesoğlu, bunun Zerdüt dini tesiriyle Batı Türklüğüne geçmi olacağı ihtimali üzerinde durur. 97 Bu na delil olarak, bu inancın Doğu Türkleri arasında bulun mamasını gösterir. Ancak, biz, Ergenekon efsanesini dik kate alarak, 98 bu inancın Türkler arasında daha eski za manlara uzandığı ve kendilerine mahsus olduğu ihtimali nin de yabana atılmayacağı kanaatindeyiz. 99 Kök Türk çağı Bengü Ta yazıtlarında Tanrı adına TengriTengri,, Türk TengrisiTengrisi,,,, koruyucu iyelere ise Umay ve YirYirYirYir SubSubSubSub

95 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, İstanbul, 1976, s. 3. 96 İ. Kafesoğlu, a.g.e.a.g.e., s. 254. 97 İ. Kafesoğlu, a.g.ea.g.e., s. 145. 98 A. İnan, “Türk Destanları”, Türk Dünyası El KitabıKitabı,Kitabı Ankara, 1976, s. 37789; . Elçin,, Halk Edebiyatına Giri, Ankara, 1988, s.7778; B. Ögel, Türk MitolojMitolojiiiisisisisi, Ankara, 1971,Cilt, l,s.5877. 99 Atei bulan ve kağan sülâlesi kurucusu ilk atanın adı Türk kon mutur (bk. S. Divitçioğlu, Kök TürklerTürkler, İstanbul, 1987, s. 73). 82 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

eklinde iaret edilmektedir. 100 Uygur Türkleri de dağ iyesi ne/ruhuna bereket ve huzur verici iye diye inanmıtır. 101 Kutlu Dağ efsanesinde bu husus açıkça görülmektedir. 102

II TÜRK ĐNANÇ YUMAĞI ÇALIMALARI VE ARATIRMAMIZ Eski Türk inançları üzerinde birçok aratırıcımız durmutur. İbrahim Kafesoğlu, 103 Bahaeddin Ögel, 104 Emel Esin, 105 Ziya Gökalp, 106 Abdülkadir İnan, 107 M. Fuat Köp rülü, 108 Hikmet Tanyu, 109 Mehmet Eröz, 110 S.

100 A. İnan. Eski Türk Dini TarihiTarihi, s.1519. Abdulkadir Doruk, “Gök Türk Kitabeleri’nin Dini Açıdan Değerlendirilmesi” Göktürk DevlDevleeeeti’ninti’nin 1450. Kurulu Yıldönümü Sempozyum BildirilerBildirilerii (Yayına Hazırlayan Y. Hacaloğlu), Ankara 2001, sh. 105112) 101 B.Ögel,a.g.ea.g.ea.g.e., s.5971. 102 B. Ögel, a.g.e.a.g.e., s. 1519: A.B. Ercilasun, “Türk Destanı”, Büyük Büyük Türk KlasikleriKlasikleri, İstanbul. 1985, Cilt I. s. 5455. 103 İ. Kafesoğlu, Türk Bozkır KültürüKültürü, Ankara, 1987; Eski Türk DiniDini, Ankara. 1980. 104 B. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt 2; Türk MitolojisiMitolojisi,Mitolojisi Ankara, 1971, Cilt I. 105 E. Esin, Türk KosmolojisiKosmolojisi, İstanbul, 1979;; İslâmiyetten ÖncekiÖnceki Türk Kültür Tarihi, İstanbul, 1978. 106 Z. Gökalp, Türk Devletinin TekamülüTekamülü, Ankara, 1962; A. İnan. Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, Ankara, 1972; Makaleler ve İncelİnceleeee melermeler, Ankara, 1968; Eski Türk Dini TarihiTarihi, İstanbul, 1976. 107 A. İnan, Hurafeler ve MeneleriMeneleri, Ankara, 1962; Tarihte ve BugünBugün amamamaam aaanizmnizmnizm, Ankara, 1972; Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, Ankara, 1968; Eski Türk Dini Tarihi, İstanbul, 1976. 108 M.F. Köprülü, Türk Edebiyatında İlk MutasavvuflarMutasavvuflar, Ankara, 1966. 83 Yaar Kalafat

Divitçioğlu, 111 . Kuzgun, 112 O. Turan, 113 F. Sümer, 114 R. Fığlalı, 115 S. Buluç, 116 D. Yıldırım, 117 N. Kösoğlu, 118 tarafın dan yayımlanan eserler, bu tür çalımalar yapan yerli ara tırıcılarımıza öncülük etmitir. Eski Türk inançlarının Anadolu ve Rumeli Türkleri arasında yaayan ekillerini tespit edip dergilerde yayımlayan aratırıcıların sayısı bir hayli fazladır. Burada adlarını sıralamamız imkânsızdır. Ancak burada Türk AmacıAmacı,119 Türk YurdYurduuuu,120 Halkbilgisi HaberleriHaberleri,121 Folklor PostasıPostası,122 Türk Folklor AratırmalAratırmalaaaa

109 H. Tanyu, Türklerin Dinî TarihçesiTarihçesi, İstanbul, 1978; İslâmlıktan İslâmlıktan Önce TürkleTürklerrrrdede Tek Tanrı İnancı, İstanbul, 1986. 110 M. Eröz, Türkiye'de Alevilik ve BektailikBektailik, İstanbul, 1977. 111 S. Divitçioğlu, Kök TürklerTürkler, İstanbul, 1987. 112 . Kuzgun, Türkler'de Yahudilik ve Doğu Avrupa YahudiliğininYahudiliğinin Menei Meselesi, Hazar ve Karay TürkleriTürkleri, Ankara, 1985. 113 O. Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi TarihiTarihi, İstanbul, 1978. 114 F. Sümer, “Eski Türklerde İsim Koyma Geleneğinden Adsız”, Türk Halk EdEdeeeebiyatıbiyatı ve Folklorunda Yeni Görüler, Ankara, 1985, Cilt II, s. 2327. 115 R. Fığlalı, “Tarih ve Din”, Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin MMMeMeeeseleleriseleleri KollekyumuKollekyumu, Elazığ, 1990, s. 6770. 116 S. Buluç, “amanizm”, Türk AmaçAmaç, 1942, s. 19. 117 D. Yıldırım, “Gök Türk Çağında Tanrı mı Tanrılar mı Vardı”, IV. UluslarUluslaraaaarasırası Türk Folklor Kongresi, Antalya, 1991, s. 351363. 118 N. Kösoğlu, Türk Dünyası Tarih ve Türk MedeniyetleriMedeniyetleri ÜzeriÜzerinene DüüncDüünceeeeler,ler, İstanbul, 1990,s.3238. 119 Türk Amacı (19421942), 9 sayı çıkmıtır; Azerbaycan Yurt Bilgi si (19321954), 37 sayı çıkmıtır. 120 Türk Yurdu (911), farklı zamanlarda ve farklı diziler içinde yayın hayatına devam etmektedir. 121 Halk Bilgisi HaHaberleriberleri (19291947). 125 nci say ıda kapanmıtır. 122 Folklor Postası (19441946), 19 sayı çıkmıtır. 84 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri rırırı,rı 123 Türk FolkloruFolkloru,124 Folklora DoDoğğğğrurururu,125 Halkbilimi, 126 Sivas FolkloruFolkloru,127 Erciyes, 128 Türk Dünyası AratırmalAratırmalaaaarırırırı,129 Türk Dünyası Tarih DergisiDergisi,130 Türk Kültürü, 131 Yeni FormForm,132 İçel KültKültürüürüürüürü 133 Güüüüneydeneyde Kültür 134 Milli Folklor 135 Atayurttan Anayurda Türk Kültürü 136 Türksoy 137 YYYü Yüüücece Erek 138 Yörtürk 139 Türk Dünyası Tarih ve Kültür Dergisi 140 ve eski Halkevi dergilerinde yayımlanan yazıları hatırlat makla yetineceğiz. Bunlara, diğer dergi ve gazetelerde çıkan malzeme ve inceleme yazılarını, kongre ve seminer lerde verilip yayımlanan tebliğleri de ilâve edebiliriz. 141

123 Türk Folkloru (19791984), 64 ncü sayıda kapanmıtır. 124 Türk Folklor Aratırmaları (19491980), 366 sayı çıkmıtır. En uzun ömürlü folklor dergisidir. 125 Folklora Doğru (1969 ), yayın hayatına devam etmektedir. 126 Halk Bilimi (19731979), 52 sayı çıkmıtır. 127 Sivas Folkloru (19731979),78 sayı çıkmıtır. 128 Erciyes (l967 ). 129 Türk Dünyası Aratırmaları (l979 ). 130 Türk Dünyası Tarih Dergisi (1978 ). 131 Türk Kültürü (1961 ). 132 Yeni Form (1974 ). 133 İçel Kültürü (1993) 134 Güneyde Kültür (1988) 135 Milli folklor (1989) 136 Atayurttan Anayurda Tük Kültürü (1992) 137 Türksoy (1999) 138 Yüce Erek (1999) 139 Yörtürk (1995) 140 Türk Dünyası Tarih ve KülKültürtür Dergisi (1986) 141 Sözkonusu seminer ve kongreler Türk kültürünün çeitli boyutla rını inceleyen niteliktedir. Türkoloji, folklor, halk edebiyatı, Türk yemekleri, yer adları ve benzeri konuları içine almaktadır. Kong 85 Yaar Kalafat

Sözkonusu çalımalarda da, Türk inançlarına ait pek çok kıymetli bilgi, yorum ve malzeme yer almıtır. Çalıma mızda, elden geldiğince bunlardan da istifade edilmeye çalıılmıtır. 142 Doğu Anadolu yöresi üzerinde yaayan Türk inanç ları ile ilgili aratırmamızda, eski ekillerle karılatığımız yeni biçimleri tespit ve tasvir etmeye, onları bir sistematik içinde incelemeye çalıtık. Türklerin yaadığı, vatan tut tuğu topraklar üstünde onların inançlarına rastlamaktan, yaadıklarını tespit etmekten daha tabiî ne olabilir, diye hüküm verilebilir. Ancak, asırlarca, İslâmiyet'le yoğrul mu milletimizin hâlâ balangıçta var olan inançlarını yaatması, bizce aırtıcıdır. Bu aynı zamanda, Türk insanının karakterinde de değimeyen yönlerinin ortaya koyucu bir göstergesi olarak da sevindiricidir. Çok zengin ve çeitlilik arz eden bir malzeme derleyip tespit ettiğimizi, onları tasnif etmeye

relerde ve seminerlerde verilen tebliğlerin bir kısmı yayımlan mıtır. İncelememiz sırasında istifade ettiklerimize yeri geldiğin de atıfta bulunulmutur. 142 Günümüz itibariyle, Türkiye’de özel üniversitelerinde eklenmesi ile üviversite sayısı 150’yi amıtır. Soğuk savaın sona erii ile ak tif hale gelerek bütünlemeye yüz tutanTürklük bilimi çalımaları Türkiyedeki çalımalarla doğal olarak ilikilendirilmeğe balamı tır. Bu ilmi birikimin bereketi her alanda olduğu gibi internet bil gi ortamının eklenmesi ile halk inançları alanında da bilgi artımı na sağlamıtır. Türklük bilimi sitesi olmayan akademik kurulu kalmamı iken akademik çalımaların takibi de yeni artlara göre ekillenmitir. Bu gelime çalımamızın kaynak inceleme bölü müne de yansımıtır. 86 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri baladığımız zaman anladık. Tasnif bir hayli yorucu oldu. Kurduğum sistematiğe göre, malzemenin bir kısmını dıa rıda bıraktım. Zira baka türlü aratırmayı tamamlamam çok uzayacaktı. Amaç bir deneme olduğuna göre, eksikleri sonra da tamamlanabilir, diye düündüm ve ie giritim. Türk inanç yumağını çözmeye balayınca, aratır mamı da ikiye ayırdım. Birinci bölümde; Tanrı, yardımcı ve koruyucu iyeler, ata ruhları, kam, ev, ocak, od/ate, ağıl, yer ve gök iyelerini inceledim. İkinci kısımda; insan hayatında yer alan törenlerde görülen inançları ele aldım. Ve aratırma boyunca, Türk İnanç YumYumaaaağığığığı adını verdiğim bu problemi yöre bazında çözme denemesine koyuldum. Aratırmamızda, inanç yumağı adını verdiğimiz problemi yöre örnekleri ile çözmeye ve değerlendirmeye çalıtık. Okuyucunun, inançların eski ve yeni ekillerini birarada görme imkânı bulacağı bu aratırma ile balangıç taki inançlarımızın Doğu Anadolu'da yaayan ekilleri hakkında bir fikir sahibi olacağı düüncesindeyiz. Eskile rin güzel bir sözü vardır: “Türkmen göçü, gide gide düze lir.” Aratırmamızın eksikleri olduğunu biliyoruz. Ancak, onların da, okuyucuların yardımı ile ortadan kalkacağına, gide gide düzeleceğine inancımız vardır.

87

BİRİNCİ BÖLÜM

TENGRİ, İYELER VE KAM

I TENGRĐ / TÜRK TENGRĐSĐ / BĐR TENGRĐ / TANRI Türk inançları ile ilgili en eski bilgilere Çin yıllıkla rında, Bengü Ta yazıtlarında ve muhtelif yazılı kaynak larda rastlamaktayız. Türk inanç sistemini oluturan un surları, bunların ve günümüzde yaayan biçimlerinin ver diği imkânlar çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Bu konudaki ilk bilgiler milâd öncesi Hun Türkleri ile ilgili olanlardır. Bu bilgilere göre, eski atalarımız Hun Türkleri, Tengri'ye, YirSub iyelerine, Yağız Yir iyelerine, Kök Tengri (mavi gök) iyelerine ve Ata arvaklarına kur ban keserlerdi. Yılın beinci ayında, Hun Türkleri kağanı halkı biraraya toplar, kurban merasimi yaparlardı. Sonba harda tekrarlanan ayinden sonra ise, kağan ile beraber orman etrafında dolatıkları ifade edilmektedir. 143

143 İ. Kafesoğlu, Türk Bozkır KültürüKültürü, Ankara, 1987, s. 90 91; DAV. Eberhard, Çin'in imal Komuları, Ankara, 1942, s. 80. Yaar Kalafat

Hun çağından sonra Türk devletleri hakkında bilgi veren aynı kaynaklar, onların da dininden söz ederken, Tengri'ye, Kök Tengri'ye, Yağız Yir'e, YirSub'a, güne ve aya, ata ruhlarına kurban kestiklerinden söz eder. 144 Türkler, kendilerinden sonra gelecek nesillere öğüt vermek amacıyla yazıp bıraktıkları Bengü Ta yazıtlarında inançlarla ilgili bilgiler de vermilerdir. Yazıtlardan anla ıldığına göre, Kök Türk inanç sisteminde yaratıcı, kılıcı, kut, küç, ülük ve bilik verici yüce varlık Tengri, her eyin üstündedir. KökTengri (gökyüzü yahut mavi gök), Yağız Yir (kara yer, veya toprak yahut yeraltı) ve YirSub (yer ve sular, yani yeryüzü)'un Tengri tarafından kılındı ğı/yaratıldığı bir ıduk kabul edilir ve kutsanır. Bu düünce tarzı, “yaradılanı severiz, Yaradan'dan ötürü” mısrasıyla günümüzde bile yaamaktadır. 145 Tengri, bağılayıcı ve mükâfatlandırıcı olduğu kadar, cezalandırıcı vasfıyla da Türk hayatında görülür. Kağanları nı terkeden halkı, baka inançlara kapılanları, kötü kağanla

144 Kaynaklar açısından S. Divitçioğlu, Kök TürklerTürkler, İstanbul, 1987; E. Esin, Türk KosmolojisiKosmolojisi, İstanbul, 1979; B. Ögel, Türk KültürKültürüKültür üüü nün Gelime ÇağlarıÇağları, İstanbul, 1988, Büyük Hun İmparatorluğu TarihiTarihi, Ankara 1981, Cilt 2; J.P. Roux, Türklerin Tarihi,Tarihi, Büyük OkyOkyaaaanus'tannus'tan Akdeniz'e İkibin YılYıl, İstanbul, 1989, s. 110119; Lev Nukolayeviç Gumilev, “Eski Türk Dini” (Aktaran H. Güngör), Türk KültürüKültürü, Sayı 377, Eylül 1994, s.8 19. adlı eserler, bizi bu rada bir sıralamadan kurtaracak ölçüde zengindir. Dolayısiyle ar zu edenler, bu eserlerden istifade edebilir. 145 Bu söz, Yunus Emre'ye atfedilir. Ancak, tespit edebildiğimiz ekli biraz farklıdır. Belki anlam bakımından yukardaki ekle sokulmu olabilir. Bk. Faruk K. Timurta, Yunus EmreEmre, İstanbul, 1972, s. 33. 90 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri rı cezalandırır. Kiioğlunu yaratan Tengri, topu (te pe)'sünden tutup göğe kaldırdığı kiileri insanoğlu üzerine kağan tayin etme gücüne ve kudretine sahiptir. O, yani seçi len kağan, Tengri'nin kendisine verdiği buyruk çevresinde halka hükmetmekle görevlidir. Kağan seçildikten sonra, töreyi yürütmek, açları doyurmak, çıplakları giydirmek, az milleti çok etmek mecburiyetindedir. Bu açıdan kağan, Kök Türk hayatında bir resul görevi içinde karımıza çıkar. 146 Ata, baba anlamındaki kang ile kam arasındaki iliki ve ka ğanların kurban sunma ayinlerini yönetmesi bize, onların da aynı özelliklere sahip olduklarını gösteriyor. Belki ilk ka ğanlar, kang / kam gibi bir ad taıyordu. Bilge Tonyukuk yazıtında öyle bir ibare var: “Tengri anca timi eriç”: “Kan binim, kamngın kodup içikding. İçikdük üçün Tengri ölütmi erinç.” (Tonyukuk, B2, 3). 147 Bu mesajı kim almı? Bizce bu açık; kağanlık için göğe töpüsünden tutulup çeki len kii ağzı ile bu söz kiioğluna, buduna iletilmitir. Halk tasavvufunda “at”, nefs olarak geçmektedir. “Kültigin”in yalın bir devlet adamı olmadan öteye Tanrı adına bir misyon üstlenen uyarıcılık görevi olduğu da ifade edilmektedir. Miraç'a atla çıkan ulu kii nefsine binmi, yenmi olmaktadır. Kültigin (abidesinde) savaa giderken 8 defa ak ata, 3 defa boz ata, 2 defa konur ata ve l

146 Kağanın resul mevkiinde bir fonksiyona sahip olduğunu S. Divitçioğlu da vurgulamaktadır. Bk. a.g.e., s. 124. 147 M. Ergin, Orhun ÂbideleriÂbideleri, İstanbul, 1973, s. 91. 91 Yaar Kalafat defa keher ata binmitir. 148 Kültigin'in seferleri, amaçları ve sonuçları ile atların don renklerinin ilgisi olmalı. Bengü Ta yazıtlarında Tengri'nin bir kez Türk sıfatı ile “Türk Tengrisi” eklinde geçtiğini görüyoruz. Bu da, onun diğer milletlerin inandığı tanrılardan veya Tanrı'dan farklılığını göstermek için yapılmıtır. Kök Türkler için ikincil bir Tanrı kavramı yoktur. “ÖdÖd TengriTengri” kavramı, bizce ibarenin yanlı okunup anlaılmasından kaynaklan maktadır. Bu ibare bilim adamlarınca farklı okunmutur. Kimi, “zamanı Tanrı yaar, kiioğlu hep ölümlü yaratılmı” eklinde manalandırmı; kimi, “ebedî olan Tanrıdır, kii oğlu hep ölümlü yaratılmıtır” diye anlamıtır. Fiilin yaar mı, aysar mı olduğu üzerinde tartıılmıtır. 149 Oysa Divânü Lügati 'tTürk' de yas fiili mevcuttur. 150 Dolayisiyle, cüm lenin anlamı, “zamanı Tanrı çözüp dağıtır, kiioğlu hep ölümlü yaratılmı”, olmalı. Çünkü zamanı yaratan ve dağı tan da O'dur. Bugün bile, “yazan da O, bozan da O” demi yor muyuz? Anlam aynıdır. Prof. Dr. Dursun Yıldırım'a ait olan bu tahlile biz de katılmaktayız.

148 K. N. Veliyev.'Türk Dünya Bakıında Renk”, Nevruz ve RenklerRenkler, Ankara, 1996; M.T. Küyel, “Bilge Kağan Bir FilozofArhont mu dur?”, XI. T.T KongresiKongresi, 5.9.1990, Ankara. 149 Bu konudaki yapılan münakaa ve farklı görüler için bk: E. Esin, Türk Kosmolojisi, İstanbul, 1979, s.19 22; S. Divitçioğlu, Kök TürklerTürkler, İstanbul, 1987; s. 6265; T. Tekin, Orhun YazıtlarıYazıtları, An kara, 1988, s. 87. 150 Divânü LügâtLügâtitit TürkTürk, (bkz. B. Atalay), Ankara, 1985, 2. basım, Cilt 3, s. 5960. 92 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Bengü Ta yazıtlarında çocukların koruyucu iyesi ola rak “Umay” adı geçmektedir. “Umay teg anam” tabirinde de, Umay iyesinin tıpkı İlbilge'nin çocuklarını koruması gibi bir vasfa sahip olduğu anlaılıyor. Onun da bir tanrılık/tanrıçalık fonksiyonuna sahip olmadığı açıkça görülüyor. 151 Tengri, dediğimiz gibi, sadece yeri ve yeryüzünü, yeryüzünde yaayan canlıları, insanları yaratmakla iktifa etmez. Yarattığı yeryüzünde, Iduk Ötüken Yı, ıduk yir sub sahipsiz kalmasın, Türk budunu yok olmasın diye de kağan seçip gönderme, yardım etme vasıflarına sahip bir Tengri'dir. Daha sonra Tengri'nin yanı sıra yüce yaratıcı, Bayat, Oğan ve Bir Tengri eklinde de ifade edilecektir. 152 İslâm olmayan Türkleri anlatan bir Arap seyyahı, X. yüz yılda Oğuz Türkleri ile karılaır. O, seyahatnamesinde bu Oğuzların “bir Tanrı'ya inandıklarını” kaydeder. 153 Çuva Tengriciliği'nde dua Allah'a yapılır. İbadet dili Çuva Türkçesidir. Dinî merasimlerden, baharın uyanıı duası, yağmur duası, hastalara ifa duası, kurbanların kesil mesi, Adak Çamı'na bez bağlanılması Adak Tepesi'nde ya pılmakla beraber, ibadet ve dua her yerde ve her saatte yapı lır. Gece balayan ibadetler daha ziyade gün doğuncaya ka

151 A. İnan, Eski Türk Dini Tarihi, İstanbul, 1976, s. 2426. 152 Türklerde Tanrı için kullanılan adlar için bk. H. Tanyu, TürkleTürklerrrr de Tek Tanrı İnancı, İstanbul, 1986; A. Küçük “İslâmiyetten Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı”, Boğaziçi Dergisi Ankara 1954,I II,s.5980. 153 İbn Fazlan SeyahatnamesiSeyahatnamesi, (Hz. R. esen), İstanbul, 1975, s. 31. 93 Yaar Kalafat dar devam eder. 154 Altay kiinin Akdin/Gök Tanrı inancında da mescit yoktur. Bir ağaç, bir kaya ibadet için yeterlidir. Türk hayatında eriilmez kabul edilen kök/gök ta savvurundan ulu varlığa doğru gidii, Kafesoğlu, dikkati çekici kabul eder. 155 Burada hemen ifade edelim ki, Hun çağından itibaren Türk hayatında görülen Tanrı, Tengri veya Türk Tengrisi, Bir Tengri kavramlarıyla İslâmiyet'e kadar gelmitir. İslâmî devrede Tanrı, Allah olmu ekli ile hayatına devam etmitir. Türk Tengrisi etrafında da, se mavî dinlerde olduğu gibi, yaratılan çevre/etraf vardır. 156 İye/ige/ısı/tös gibi muhtelif adlarla Tengri etrafında yer alan veya inanç sistemi içinde görülen bu unsurları semavî dinlerdeki meleklere benzetmek abartı olmaz. Hun çağın dan itibaren sistem içinde varlığı görülen güne, ay, yıl dızlar, gök ve yer, yer ve su ile Umay bu çerçevede değer lendirilebilir. 157 Bizce, Kök Tengri ile Tengri kavramları birbirine karıtırıldığı için, Türk inanç sisteminde maddî varlıktan ulu varlığa doğru bir gelime olduğu varsayımı ihtiyatla karılanacak bir görütür. Çünkü Kök Tengri kavramı, tıpkı yağız yir (kara yer) gibi Tengri tarafından

154 Yaar Kalafat, “ÇuvaistanBakurdistan Tataristan Gezi Anıları ve Çuvaistan'da Tengricilik”, Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları Dergi si, s. 113, Ankara, 1998. 155 İ. Kafesoğlu, Eski Türk DiniDini, Ankara, 1980, s. 57, 58; D. Yıldırım, “KökTürk Çağında Tanrı mı Tanrılar mı Vardı?”, IV. Uluslararası Türk Folklor KongresiKongresi, Antalya, 1991, Cilt 2, s. 351363; “Kök Türkler'de Kağanlık Süreci Yağı (kaldırma, kötürme ve oturma)”, IX. Türk Tarih Kongresi (Bildirileri)(Bildirileri), Ankara, 1991. 156 B. Ögel, Türk MMitolojisiitolojisiitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt I, s. 117. 157 İ.Kafesoğlu, a.g.e.a.g.e., s. 253254. 94 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri yaratılmı/kılınmı maddî göğü ifade eder. Nitekim B. Ögel de bu düüncededir. Hıristiyan Ruslara bir tepki olarak, eski inanca dö nü eklinde gelien Çuva Tengriciliği'nde, hafif alkollü içki içilebilmekte, domuz eti yenilebilmekte, belirli dö nemi ve süresi olmamakla beraber oruç tutulabilmekte, ayinlerden ve toplu olarak yenilmi yemeklerden sonra Çuva Millî Marı ayakta okunmaktadır. 158 Türkler, Ögel'e göre, yaratıcı güce, varlığa karı İs lâmiyet öncesinde ve sonrasında pek farklı bir inanca sa hip olmamıtır. Semavî dinlerde olduğu gibi, Türkler de kağanlarını, yeryüzünde Tanrı'nın elçisi/resulü/gölgesi eklinde tasavvur etmekteydiler ve inanmaktaydılar. Tan rı'nın yukarda, gökyüzünde olması inancı, Türkler arasın da, balangıçtan günümüze kadar devam etmitir. 159 Tanrı'nın gökte, yukarda bulunduğu inancı Dede Korkut boylarında da görülmektedir. O zamanlar alkı'ı alkı olan Türk beyleri, ellerini açıp, yüzlerini göğe doğru tutup, Tanrı'ya yakarırlardı. 160 İslâmî devrede de, Türklerin avuçlarım açıp göğe yüz tutarak dua etmeleri acaba bu inancın izleri midir? Veya öfkelendiğimiz, haksızlığa karı çıktığımız zaman, “yukarda Allah var” dediğimizde, biz bu inancı mı sürdürüyoruz? Doğu Anadolu yöresinde, bu an

158 Yaar Kalafat “Çuvaistan Bakurdistan, Tataristan Gezi Anılan ve Çuvaistan'da Tengricilik”,TürkTürk Dünyası AratırmalarıAratırmaları DergisiDergisi, s.113, Ankara, 1998. 159 B.Ögel, a.g.e.a.g.e., s. 115. 160 M. Ergin, Dede Korkut KitabıKitabı, İstanbul, 1964, s. 26. 95 Yaar Kalafat lamdaki Türk inancının izlerine her tarafta rastlayabiliriz. Kars'ta, “tavuk bile su içerken Allah'a bakar” tabiri, Allah'ın yukarda, gökyüzünde olduğu inancının bir yansımasıdır. Doğu Anadolu'da, gök gürleyince niyet tutulur, die demir vurulur, Kelimei ahadet getirilir. Azerî Türkleri'nde, gök, Allanın bir nimeti olarak kabul edilir. “Gökyüzü ile yeryüzü Tanrı'nın iki meyvesidir.” 161 Eski bir Türk efsanesine göre, Türk, gökyüzünden yeryüzüne atla inmitir. 162 Doğu Anadolu'nun birçok yerinde imek ça kınca yapılan duaların kabul edileceğine inanılır.

II. ĐYELER

1. Yardımcı Đyeler Türk inanç yumağım açtıkça, Tengri merkez olmak üzere, çevreyi O'nun yarattığı yardımcı ve koruyucu iyelerin aldığı görülmektedir. Bu konuda yazılı kaynakların verdiği bilgileri, XIX. ve XX. yüzyıllarda, Orta Asya ve Sibirya Türk lerinden derlenen etnografik bilgi ve malzemeyle birletirin ce, Tengri etrafında var olan etraf veya çevrenin tablosunu çıkarmak ve unsurlarını görmek nisbeten mümkün olmakta dır. Bu malzemeler gözden geçirildiğinde, Tengri'nin yeni adlar ve sıfatlar kazandığı da görülmektedir: Bay ÜlgenÜlgen,Ülgen , Tengere KanKan,, Kayra Kan gibi. Fakat bu yüce varlık da yine Tengri gibi bütün iyelerin ve varlıkların üzerindedir ve

161 M. Süleymanlı, GöçGöç, İstanbul, 1990, s. 112. 162 U. Günay, “Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın Türk Halk Edebiyatına Bakıı”, Millî Folklor, Sayı 9, Bahar 1992, s. 46. 96 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri herey onun idaresine tâbidir. Bütün iyeler onun hizmetin dedir ve onun verdiği emirler çerçevesinde görevlerini yürü türler. Kamların dualarından da, Ülgen'in esas yaratıcı kud ret olduğu açıkça anlaılmaktadır. 163 Kırgızistan'da yaamakta olan Tengricilik inancına göre, canlı ve cansız, bilinen hereyin bir sahibi, bir iyesi vardır. Kutsal suların, kutsal ağaçların, kutsal taların, kut sal tepelerin etrafında ibadet yapılırken mescit yoktur. Kut sal tepelerden birisi de Koçkar AtaAta''''dır. Koçkar Ata'nın piri olduğuna inanılır. Anadolu'da Varto'da Koçkar BabaBaba, KoKoKoçKo ççç kar Tepesi ve Koçkar ziyareti vardır. Kırgızistan'daki Say malı Ta'a dua için gidilirken, buraya yürünülerek çıkılır; Sarıkamı'daki Ağbaba Tepesi ve ziyaretine de yaya olarak çıkılır. Tengricilik'te; od/ate at yiğitin de iyesi vardır. 164 Orta Asya ve Sibirya Türkleri arasından derlenen bilgi ve etnografik malzemeye göre, günümüz Türk inanç sistemi içinde yardımcı iyeler, Tengri Ülgen'in oğullan, kızları ve diğer büyük iyeler eklinde tasavvur edilmitir. Yaayan Türk inançlarına göre, Bay Ülgen'in yedi oğlu ve dokuz kızı vardır. Oğulları KarıtKarıt, , Buura KanKan,, Yaıl KanKan,, Burca KanKan,, KarakuKaraku,, Baktı Kan ve Er Kan adlarını taır. Kızları ise, sadece Ak Kızlar veya Kıyan diye anılır. Oğul iyeler, aruu tös/ıyı iyeler'dir. İnsanların iyiliği için çalıır lar. Bunlardan baka, Bay Ülgen'e yardım eden büyük

163 A. İnan, Tarihte ve Bugün amaamanizmnizmnizm, Ankara, 1972, 2. basım, s. 2641. 164 Yaar Kalafat, “Tengricilik”, Kök Aratırma DergisiDergisi,Dergisi Sayı l, Anka ra, 1998 97 Yaar Kalafat iyeler de vardır: YayıkYayık,, SuylaSuyla,, Karlık ve Utkuçı gibi.. Bun lardan Yayık, Bay Ülgen ile insanlar arasında elçilik yapar ve insanlan kötü/kara iyelerin errinden korumağa çalı ır. 165 Kam, sunduğu kurbanı, Bay Ülgen'in yanına Yayık gözetiminde çıkarır. Ak Kızlar'm esas görevi, kurban âyini sırasında kamların kulağına güzel ilâhiler fısıldamak ve onlara bu yolda ilham vermektir. İslâmî devrede bu iyele rin bir kısmı tamamen ortadan kalkmıtır. Bunlar, yerleri ni meleklere bırakmıtır. İsrafil, Azrail, Cebrail ve Mikail gibi... Yayık'ın yerini ve rolünü Cebrail yüklenmitir.

2. Koruyucu Đyeler a. UmayUmay:::: Kök Türk çağı Bengü Ta yazıtlarında da adı geçen bu iye, çocukların koruyucusudur. Umay, bu koruyuculuk görevini, doğum sırasında, doğumdan sonra, çocuklar erginlik çağına ulaıncaya, er adını kazanıncaya kadar sürdürür. Nitekim bu görevini er adının alınmasına kadar sürdürdüğüne dair kayıt, Bengü Ta yazıtlarıyla açıkça anlaılmaktadır. 166 Umay iyesinin varlığı. Avrupa sahasında yaayan Türkler arasında da görülmektedir. 167 Günümüz Orta Asya ve Sibirya Türk kavimleri ara sında çocukların ve lohusa kadınların koruyucu iyesi ola rak fonksiyonunu sürdüren Umay, bu yörelerde de aynı

165 A.g.eA.g.e., s.2641. 166 “... umay teg ögüm katun kutmga inim kül Tigin er at buldı” (KT, D31). Alıntı M. Ergin'in adı geçen eserindendir. 167 J. Harmatta, Ayarların Dili Sorununa DairDair, Ankara, 1988, s. 27. 98 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri adla anılmaktadır. 168 Yakut Türkleri, onu, Ayısıt diye ça ğırmaktadır. 169 Umay iyesinin koruyuculuğu, sadece insan yavru suna yönelik bir davranı değildir. O, aynı zamanda bütün canlıların yavrularını büyüyünceye kadar korumak ve kollamakla da yükümlüdür. 170 Umay iyesi hakkında Mahmud Kagarî u malûmatı vermektedir. “Umay, kadın doğurduktan sonra çıkan son' dur. Kadınlar, Umay ile tefeül ederler, Umay'a taparlarsa oğul olur, derlermi.” 171 Buradaki tapmayı biz mukaddes kabul edip saygı gösterme, kutsama anlamında düünüyo ruz. Yazıtların verdiği anlam da, onun bir koruyucu iye olduğunu ortaya koymaktadır. Doğu Anadolu yöresinde, özellikle Erzurum'da, do ğumdan sonra e veya son adı verilen kısım, insan ayağı basmayacak ıssız, temiz bir yere gömülür. Belki de bu inanç, Türklerin Umay iyesine karı gösterdikleri saygının, bu yörede yaayan son kalıntısıdır. 172 Doğumla beraber yemek verilmesi /doğum aı dökülmesi de, yine Umay iye sini memnun etmek için yapılan kanlı/kansız kurban mera

168 A. İnan, a.g.e.a.g.e., s. 166175. 169 A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 37. 170 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, İstanbul, 1976, s. 26. 171 B. Atalay, a.g.ea.g.e.,Cilt I, s. 123. 172 Z. Baar, Erzurum'da Tıbbî ve MistMistikik Folklor AratırmalarıAratırmaları, An kara, 1972, s. 6768. 99 Yaar Kalafat simlerinin bir bakiyesi olsa gerek. Günümüzde, buna ben zer merasimlere Yakut Türkleri arasında rastlanmaktadır. 173 Aratırma yöresinde, çocukları korkutmak için kul lanılan Umacı, Umay iyesinin, İslâmî devredeki izi olamaz mı? Bu tabiri, çocuklar yemek yemediği, tehlikeli iler yap tığı zamanda, yatmadığı durumlarda kullanan analar, uu raltı Umay'ı mı yardıma çağırıyor? Umay, bu ekli ile de bir koruyucu gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu yöresinde yaamaktadır. Ancak, o bu fonksiyonunu korkutucu bir vasıf kazanarak sürdürmektedir. Kayseri köylerinde çocuk ları korkutmak için “Hommu Hommucuk geliyor” denir. Osman Turan, Umay ve diğer iyelerin Tanrı değil, her dinde mevcut bulunan melek ve mukaddes varlıklar olduğunu. “Umay gibi anam Hatun” veya “Umayteg Ögem Hatun” ibarelerinin Umay'ın Tanrı yerine konulmadığını açıkça göstermektedir. 174 Umay Törk mitolojisinin kaynağı olan ülkelerin hepsinde bilinmektedir. 175 VII. yüzyılda. Avrupa ve Balkanlara yerleen Avar Türkleri arasında da Umay iye inancının yaadığı ve Kök Türk harfli kitabelerinde varlığının kayıtlara geçtiği bi linmektedir. A varlarda, Umay, bir ku biçiminde tasavvur edilir ve kimin baına gölgesi düerse, onun kağan olaca

173 A. İnan, “Umay İlahesi”. Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, Ankara, 1968. s. 3844; H. Yıldırım, “Kırgız Türklerinde (Umay Ana) inanıı”. Türk Kültürü DergisiDergisi, Sayı 356. Aralık 1992, s.758764. 174 Osman Turan. TüTüTürkTü rk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi TarihiTarihi, s. 111. 175 S. Gömeç. “Umay Meselesi”. Türk Dünyası Tarih DergisiDergisi,Dergisi Kasım 1985, Sayı 35, s. 3844; H. Yıldırım, “Kırgız Türklerinde (Umay Ana) İnanıı”, Türk KültKültüüüürürü DergisiDergisi, Sayı 356, Aralık 1992, s.758764. 100 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ğına inanılırdı. 176 Avar yazıtlarında Umay iyesi u ekilde geçer: “Edik Umay ii küt torgu.” 177 Yörede, baa ku kon ması veya ku pislemesi uğur sayılır ve bu durumla karıla an kiinin zengin yahut yüksek mevki sahibi olacağına ina nılır. Umay iyesi ile ilgili bu tür inanç kalıntılarına yörenin hemen her yerinde rastlanır. Türklerde vatan sevgisi ve millet duygusu Fransız İhtilali ve baka bir batı tesiri sonucu oluup gelimemi tir. Türklerde toprağın kutsallığı ve toprak için ölebilme duygusu Türk Mitolojik dönemine kadar eskiye uzanıyor du. Türkler toprağın altı, üstü ve gökyüzünü kutsal bili yorlar ve onun için sadece çoluk çocuk savamıyorlar, geçmi ecdatları ve ervahları ile de birlikte savaıyorlardı. Yerin ve suyun sahipleri, iyeleri vardı. Onlar da emsalleri ile savaıyorlardı. Kahraman dümanın bahadırı ile sava ırken kahraman atı da süvarisi ile hem ruh olup savaa katılıyorlardı. İslamiyet’e girmeden evvel de Türkler ken di inanç sistemlerinde ehir ve gazi oluyor ve ruhun de vamlılığına inanıyorlardı. Türklerin katıldıkları öylesine bir yurt müdafaası yoktur ki o savata memleketin evladı

176 S. Bilhan. Eğitim Bilim SanatSanat, Ankara, 1988, s. 9. 177 J. Harmatta'nın yukarda değinilen eseri. Burada verilen anlamın doğrudan Umay ile ilgisi yok görünüyor. Ancak cümle. “Iduk Umay iikkü torgu” biçiminde okunursa, o zaman anlam çıkıyor: Mukaddes Umay'ın ilediği / dokuduğu ipek. Emin değiliz, ama bir ihtimaldir. Umay konusunda bkz. S. Gömeç. “Umay Meselesi”, Türk Kültürü DergisiDergisi, Sayı 318. Ankara, 1989, s. 630634; H. Yıl dırım. “Kırgız Türklerinde (Umay Ana) İnanıı”. Türk Türk Kültürü DergisiDergisi, Sayı 356, Aralık 1992, s. 758764. 101 Yaar Kalafat na derinliklerinde ana maygıl inancı olan yeil sarıklılar yardım etmemi olsunlar. Öylesine bir vatan parçası yok tur ki orada dümanla savaan Türk’e savata yardımcı olmu bir ulu zatın mezarı ve o yardımcı ile ilgili bir anla tım bir inanç yaamıyor olsun. Türklerde her dönemde toprak kutsaldır. Kutsal için ölen, kutsalın uğrunda ölen, kutlu bir i yapmı oluyordu. Allah yolunda öldürülenlerin ölüler olduğunu sanmak nasıl bir yanılgı ise kutsal olanın uğrunda ölmek de ilahî bir muhteva içeriyordu. 178 Bu inanç Türkiye Türklerinde olduğu gibi 179 Azerbaycan Türklerinde debütün canlılığı ile yaamaktadır. 180

178 Yaar KalafatAbdurrahman Güzel, “Vatan Duygusunun Türk Mitolojisindeki Yeri ve Türk Halk İnançlarındaki İzleri”. Türk Halk Kültüründe Millî Mücadele 1. Uluslar arası Türk Halk KüKüllll türü Sempozyumu 1919––––2222 Temmuz 2005 Erzurum. 179 Büyük ruhu vatan toprağına karıtıranlar, milletleri ebedi yapan mezarlarda ebediyetle kucak kucağa yatanlar, peygamberler, veli ler, hâkimler, filozoflar, ahlakçılar ve sanatkârlardır. Anadolu toprağının bize bin yıllık maziden emanet olan büyük mezarlar, ebedi olan ruhlarını bizim varlığımıza karıtırdıkça, ruhlarımıza düman olan sefillerin zehirli tesirleri bizi imha edemez. Gerçek büyüklerimizin mezarlarında ebedilik bayrağı dalgalanıyor, bizi yaatan ve ebedi yapan ebediliğe götüren büyük kervanın baında Mevlanaları, Yunusları görürüz. Ankara’yı bizim Ankaramız ya pan unsurların arasında Hacı Bayram Veli’nin Atatürk’ün kabirle rinin Ankara’da olması vardır. (Nurettin Topcu, Mevlana Mevlana ve TTaaaa savvufsavvuf, İstanbul 1974,s.9) 180 “Büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır. Büyük ölüleri olmayan milletler ebedi olamazlar. Üzerinde büyük ruhların serpil diği topraklarda ebedi hayat ağacı yeeriyor, gerçek hayat, gerçek 102 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Türklerde yukarıda da belirtildiği gibi toprağın iye si, sahibi vardır. İyesi olan toprak kutsaldır. Vatan kutsal olan topraktır. Toprağın kutsallığını onun uğrunda ölüne bilmesi belirler. Toprak için sadece toprağın üstündeki ve altındaki savamaz, toprağın bizzat ruhu savaır. Toprağın üzerindekilerin savaları esnasında toprağın altındakiler de yer alırlar. Bunlar aynı toprak için evvelce ölerek, yeni savalardaki mevzilerini almılardır. Böylece toprak iyesi onun safh ında onun için savaan yerin altındaki ve üs tündekilerle aynı safta aynı cephede savaırlar. b. Ana MaygılMaygıl:::: Etnografik bilgi ve malzemeler, bize, Türkler arasında bir baka koruyucu iyenin varlığını gös termektedir. Bu iyenin varlığına, biz Kök Türk çağından itibaren rastlamaktayız. Bu, kâinatın merkezi ve Tengri'ye uzanan kosmik ağacın veya ıık yolunun var olduğuna inanılan Iduk Ötüken Yı'da mevcut bir iye idi. Ötüken'in batısında bulunan bir dağda olduğuna, ili ve halkı her türlü kötülükten koruduğuna inanılan bu iye, “Bodun inli” diye anılırmı. 181 Altay Türkleri arasında, günümüzde, bu iye Ana Maygıl adıyla yaamaktadır ve fonksiyonları Bodun inli ile aynıdır. 182 Koruyuculuğu, Umay iyesinin

saadet tadılıyor. Onlarsız yeryüzünde yetim yaıyoruz. Yaadığımız bu yeryüzünde toprağın ruhu yoksa bizde de hayat olamıyor. ehit mezarlarıyla milletin varlık mührü toprağa vurulur. ehidi olan toprağın sahibi vardır. Vatan için ölen yoksa vatanın kendisi ölür (Bahtiyar Vahapzade, yayına haz. Y.Akpınar ehitehit Mezarları’ İstanbul, 1979) 181 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, s. 6. 182 A. inan, Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, s. 274. 103 Yaar Kalafat kinden farklı. Bodun inli veya Ana Maygıl, tüm yurdu ve halkı korumak ile görevliydi. Dolayısiyle, onun yaadığı yer ıduk/mukaddes idi ve daima sahipli, kağanlı bir yer olması icab ediyordu. Acaba, günümüzde yaayan Ana yurt, Ana vatan inancı ve bu inanca bağlı olarak teekkül eden değerler bu iye ile bağlı değil midir? Bu soruya, ihti yatla da olsa, biz “evet” diyebiliriz. Belki de hem bu iyenin fonksiyonları, hem de yirsub iyelerinin birleimi bir ko ruyucu Ana iye telakkû edilmi ve böylece bir ıduk Ana yurt kavramı doğmutur. Her iki ihtimalin varlığı mantık tan uzak değildir, kabul edilebilir durumdadır. İncelediğimiz bölgede biz bu iyeyi yatırlarla ilgili anlatılmalarda ve efsanelerde izleyebiliyoruz. Daha ziyade darda kalan bölge insanına, savata ve benzeri felâketlerde sadece bir tür veliler yardımcı olmaktadırlar. Balıkesir'in Pamukan köyündeki Dede BalıklarıBalıkları''''nın İstiklâl Harbi'ne katılıp bir kısmının yaralı geri döndüğü inancı vardır. 183 Eski Malatya'da Somuncu Baba Camii önündeki Balıklı Göl'ün KKKut Kutututsalsal BBalıklaralıklaralıklar’’’’ının Kıbrıs Savaı günlerinde kay bolup sonradan tekrar görünmeleri; Bergama'daki Gazi Gazi BalıBalıkkkklarlarlarlar''''ın keza Kıbrıs Savaı'nda Türk askerine yardım etmi olmaları; 184 Ağrı'da Üç ehitlerehitler’’’’in Rus igalinde tek rar Mehmetçikle birlikte savaa katılmı oldukları 185 gibi inançlar yaamaktadır.

183 C. Kavcar M. Yardımcı, EfsanelerimizEfsanelerimiz, Malatya, 1988, s. 2729. 184 A.B. Alptekin, Fırat Havzası EfsaneleriEfsaneleri, s. 32. 185 A.g .e.e., s. 36. 104 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Ana Maygıl inancı, kanaatimize göre Veli Kültü Kam bağlantısı ile karıtırılmamalıdır. Aynı sistemin un surları oluları itibariyle üphesiz ortak taraflar vardır. Ancak aynılıklarını söylemek kolay değildir. 186 c. (Ak Ene) Ene):::: Altay Türkleri arasında yaa yan bu iye, inanca göre. Tengri Ülgen'e yaratma kudreti ve ilhamı vermitir. 187 Balangıçta, yaradılıı Türklerin nasıl değerlendirdiği hakkında hüküm vermemize imkân verecek yeterli bilgiye sahip değiliz. Bengü Ta yazıtların da, kâinatın ve kiioğlunun yaradılıı hakkında tek bir ibare vardır. Burada, Kök Tengri (mavi gök) ve Yağız Yir (kara toprak) yaratıldıktan sonra, ikisi arasın da/yeryüzünde insanoğlu yaratılmı, denmektedir. Bu bilgi, Altay Türklerinin inançlarında da hâlâ yaamakta dır: “Yer ve gök yaratılmadan önce her ey sudan ibaretti, yer yoktu, gök yoktu, güne ile ay da henüz yoktular. O zaman, Tanrıların en yükseği, bütün varlıkların balangıcı, insanoğullarımn ata ve anası lengere Kayra Kan vardı.” 188 Balangıçtan günümüze gelinceye kadar, inanç sisteminin unsurlarında, yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen değiimleri bir yana tutacak olursak, Bengü Ta yazıtların da yoğun biçimde ifade edilen yaratılı inancı ile Altay Türkleri'nin bugünkü inançları arasında pek fazla fark yoktur. “Her eyin balangıcı”, yaratıcısı Tengri olduğu

186 Velî Kültü için bk. A.Y. Ocak, Türk Halkı İnançlaİnançlarındarında ve EdebEdebiiii yatında Evliya Menkıbeleri, Ankara, 1984. 187 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s. 39. 188 W. Radloff, Sibirya'danSibirya'dan, (Terc.A.Temir), İstanbul, 1956, Cilt 2, kısım: I, 67. 105 Yaar Kalafat fikri, varlığım korumaktaydı. Belki de bu Ak Ana/Ak Ene iyesi, Su'nün bir yansıtıcı olduğu düünülürse, ayna fonk siyonundaydı. Bektaî/Alevî inancında yer alan, “Aynaya baktım, Ali'yi gördüm” inancının altında yine bu yansıtı cılıktan kaynaklanan sembollerin görülmesi anlatılmak isteniyor. Tengri, yarattığı su/ayna ile varlıkları kılmı olabilir. Türk inançlarında ayna önemlidir. Ve belki de bunlara Ana/Ene/Ayna ilikisi de bağlıdır. 189 Bununla be raber, günümüzde, Ak Ana/Ak Ene iyesi, yahut onun fonksiyonlarında bir iyenin varlığına yörede ve İslâmiyet'i kabul etmi Türk çevresinde rastlanmamıtır.

3. Kara Đyeler a. ErlikErlik: Kök Türk çağı yazıtlarında bu iye hakkında açık bir ifade mevcut değildir. Çin kaynaklarının verdiği bilgiler arasında da bu iyeye rastlanmamıtır. Ancak, bazı bilim adamları arasında erklig kavramının 'e iaret ettiği konusunda tartıma mevcuttur. 190 Bizce, Erlik, Yağız Yir ile ilikilidir. Çünkü. Yağız Yir kavramı, Türklerde yeryüzünü değil, yeraltını göstermektedir. Kara toprak alttadır, kara sular yeraltındadır. Türklerin onu, yirlig/irlig/erlik, yani yer altında olan, oraya ait olan ek linde tasavvur etmeleri daha mantıklı ve yerinde bir yak laım olur düüncesindeyiz. 191 Yaratıcıya karı geldiği için,

189 W. Radloff. a.g.e.a.g.e., s. 6; A. İnan, a.g.e., s.19. 190 S. Divitçioğlu, Kök TürklerTürkler, s. 5556; A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 39; E. Esin, a.g.ea.g.e., s. 533. 191 Manas Destanı'nda yer alan Ertötük, bu adı yer altında da gezip dolama gücüne sahip olduğu için aldığı düüncesindeyiz. Erlik 106 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri oraya sürülmütür. Bu inanç, günümüzde, Altay Türkleri arasında yaamaktadır. Türk inançları ile ilgili aratırmala rıyla ün yapmı rahmetli A. İnan, Erlik iyesini u ekilde tasvir etmektedir: “Erlik, insanlara her türlü kötülükleri yapar; insanla ra ve hayvanlara türlü türlü hastalıklar göndermek suretiyle kurbanlar ister. İstediği kurban verilmezse, musallat olduğu obaya veya aileye ölüm ve felâket ruhlarını (iyelerini) gön derir. Öldürdüğü insanların canlarını yakalıyarak yer altın daki karanlık dünyasına götürür, kendisine uak yapar.” 192 A. İnan'in bu tasvirinden, Erlik'in aynı zamanda, semavî dinlerde yer alan Azrail'in fonksiyonunu da yük lenmi olduğunu görürüz. Ölüm Meleği diye bilinen Azra il'e, insanoğlu, inançlarına rağmen, günümüzde de biraz soğuk bakar. Ancak o, yaratıcının emrini yerine getiren durumundadır. Ancak, Erlik, insanları kötü yola sevk et me, onlara fenalık etme, hastalık gönderme, canlılara mu sallat olma fonsiyonları ile Ölüm Meleği'nden de ayrıl maktadır. Erlik, emrinde kötülükleri ifa edecek kendi karakterinde iyelere sahiptir. Bunların da yaadığı yer, karanlık dünyası olan yeraltıdır, kara yerdir. Nitekim Al tay Türklerinin inancına göre, her insanın sağında Yayuçı adı verilen iyilik iyesi, sol omuzunda Erlik'in gönderdiği kötülük iyesi Kara iye vardır. Doğumdan itibaren, doğan kiinin yaptığı iyi ve kötü ileri kaydederler; Ak iye, kiiyi

veya E/irlig Han da aynı anlamda bir unvandır. Yerin altına ait han anlamı taımaktadır. 192 A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 4041. 107 Yaar Kalafat iyi yola, Kara iye ise kötülüklere sürüklemek ister. Ölün ce, önce Erlik önünde yaptıklarının hesabı görülür. Yani, yeraltına indirilir. Tıpkı gömülme ve sual melekleri inancı gibi. Burada, iyilikler ağır basarsa, Erlik ona dokunamaz ve Yayuçı denen ak iye onu alıp göğe çıkarır. Aksi halde, orada kalır ve cezasına uygun yere Erlik tarafından gönde rilir. Bu inanç, uçmak/cennet veya cehennem/tamuğ inancının bir tezahüründen baka bir ey değildir, düün cesindeyiz. 193 Yörede ve günümüzde çok yaygın olan, “ye re giresice, yerin altına batasıca” 194 ,”toprak aldı gizledi” ve “tora toprak gizledi” tabirleri ile Erlik iyesi inancının ka lıntıları arasında bir bağ olması uzak bir ihtimal değildir. Altay Türklerinin inançlarına göre, Erlik, tabiatı icabı kendisine arık, sakat ve hasta hayvanlardan kurban sunulmasını istermi ve bundan holanırmı. Onun, ayrıca Ülgen gibi çocukları olduğuna inanılır. Erkek çocuklarının adları KaraKara,, MattırMattır,, ıngayıngay,, Kömür KanKan,, Badis BiyBiy,, YabaYaba,, Temir KanKan,, Uçar KanKan,, Kerey KanKan'dır'dır'dır. Dokuz kızının sade ce sekiz gözlüsü Kitey Ana ile Erke Solton'un adları bi linmektedir. Görevleri oyun oynamak, insanları batan çıkarmak, ayin sırasında kamları aırtmak ve görevlerini yerine getirmez hâle sokmaktır. 195 Balangıçta görülmeyen bu oğul ve kız iyelerin Türk inançlarına çevre halkların tesiriyle girmi olabileceği ihtimali akla en uygun olanı

193 W.Radloff, a.g.ea.g.e.,s. 67. 194 M. Yardımcı, “Manas Destanında Geçen Halk Kültür Değerleri nin Günümüzdeki izleri” ErciyesErciyes, Sayı 225, Eylül 1996, s. 811. 195 A. İnan,a.g.ea.g.ea.g.e., s. 41. 108 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri dır. 196 Uygurlar senede iki defa yere kurban verirlerdi. Kı mevsimini de törenle kutlarlardı. Kötü ruhları uzaklatır mak için altın ve gümü kaplar içine koydukları suları birbirlerine serperlerdi. 197 Erlik iyesinin hizmetinde olan iyelere, Kara iye ve Yek adı da verilir. Yek'in anlamı eytan demektir. Bu an lamda, bütün kötülüklerin kaynağı olan Yek, yani eytan, semavî dinlerde de mevcuttur. Yakut Türkleri bu iyelere, Abaası adını verir. 198 Tatar Türk Mitolojisinden gelen ve bir kısmı halen yaamakta olan bir takım iyeler vardır. Bunlar daha ziyade Karagüçler, Sıhrı ZatlZatlarararar olarak bilinirler. Bun lar;; AlbastıAlbastı,, Ubır (Vampir)(Vampir),, Ubırlı Karcık (Kadın/Dii vavammmm pirpirpir)pir ) Yalvavız (Ubırlı Karcık’ın 7 balı 1 gözlü kkızız kardeikardei)) Meckey (Ormanın ruhu), Mistan veya Mustan (Meckey’in karındaı olup dii bir ruhtur) Piçen (O(O(Or (O rrrman’ınman’ın ruhu Meckey’in kız kardeikardei)dir. Dii Orman ruhlarının hocasıdır, insanların ormanda kaybolmasına yolaçtığına inanılır). Sureli (Bu da bir diğer orman ruhudur.) 199

196 Semavî dinlerin dıında kalan Budizm Lamaizm gibi dinlerde diğer dinlerin tesiri olmalı. Bu konuda bkz. Mangu Marina, “Tuvalarda Tabiata ibadet”, Türk Dünyasının Sosyal Kültürel ve EkEkoooonomiknomik İlikileri KurultayıKurultayı, 20 Ekim 1991 Kayseri; H. Güngör. “Orta Asya' da Mani Dininin Yayılması ve Türk Kültürüne Etkisi”, Türk DüDünnnn yası AraAratırmalarıtırmalarıtırmaları, İstanbul, Ekim 1989, Sayı 62, s.199213. 197 B. Ögel, Türk Kültürünün Gelime ÇağlarıÇağları, İstanbul. 1971, s.125. 198 A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 41. 199 Galimcan Gıluranov, Tatar Milleti (İyeler(İyeler,, İanular, Irımlar, FaFallll lar, İmİmTomnan,Tomnan, Sinanılar, Yılalar)Yılalar), Kazan, 1999. 109 Yaar Kalafat

Türk yön bilgisinde Kara renk, kuzeydir. Halkımı zın coğrafyayı adlandırıında bunu görebiliyoruz. Karade niz örneğinde olduğu gibi kara deniz kuzeydeki denizdir. Kuzey, soğuğun, kıın, titretenin, istenilmeyen bir gerçe ğin rengidir. Kara, kuvvetli, kaba kuvveti olan, kuvveti ile yıldırabilen anlamına da gelmektedir. Bir ii kara düzen yapmak, kara kucakla halletmek gibi. Karanın bu anla mında sanıldığı gibi farklılık yoktur. Bektaî Babası Kara Donlu Can Baba örneği, Kara'nın siyahtan farklı, tasavvuf yüklü bir kelime olduğunu göstermektedir. “Karaçalı gibi araya girdi” denildiğinde, çalıya istenilmeyen ve fakat etkinliği kabul edilen bir sıfat yüklenilmektedir. Ak Ko yunlu adının Ak'ında olduğu gibi, Kara Koyunlu adında da etkinliği kabul edilmi bir güç saklıdır. Halk inançlarında Kara, çok kere varlığı kabul edi len ve fakat makbulden sayılmayan bir sıfattır. İslâmiyet'e karı geldiği için Oğuz Han'ın babası, Kara Han olarak nitelendirilmiti. Kara sıfatına rağmen, o bir Han'dı. Ka ra'daki kuvvet, daha ziyade toleranssız, amansız, belki de gaddar bir kuvvetti. Dede Korkut'daki “Kara Donlu Kâfir”, “Kara Tunguz Damı” tanımlarında olduğu gibi. Kara, aynı zamanda kararlı, sabit, değiken olmayan anlamını da karılıyordu. Kara Samsun, Kara Mara tanım lamalarındaki Kara, esas, değimeyen anlamındadır. Bu içeriği ile de Kara kelimesinin anlamı diğer anlamlarını tamamlar mahiyettedir. Kara, çok kere yer rengi iken, Semerkant gibi Türk ehirlerinde Ak ve Gök renklerinin yas rengi oluu ayrı bir

110 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri irdeleme konusudur. Halk edebiyatımızda “Ak çuha ağlı kalsın”, “Akımız göze geler”, “Donun ağdı üzerlik”, “Kalmıam karayerde”, “ Dümesin kara yazı”, “ Bayramı kara gelmesin”, “ İndi geyin kara gel”, mısralarında, Kara gün, Kara yer, Kara bayrak, ölümün, yasın, istenilmeyenin ifadesi olmutur. Ölüm yaamın bitii, Ak'ın kararması, Kara yerin üstünden altına geçitir. Bengü Ta yazıtlarında Mavi Gök ve Yağız Yer yaratıldığında, Yağız Yer, Kara topraktır. Erliğin Yağız yer ile ilikisini anlatmıtık. Ebulfeyz Elçibey, Kara ile Ak'ın Boz'da senteze ula tığı, Bozkır ve Alaca'nın Türk cihan hâkimiyeti mefkûre sinin rengi olduğu kanaatindedir. O, Boz kurt, Kır at ve Alageyikteki renk sıfatlarının, Ak ve Kara'nın birarada mütalâa edilmesinin bir tezahürü olduğu düüncesindedir. Kars’da Karakoncalas diye bilinen bir kara iye’nin varlığına inanılır. Kıın çıkması ve yazın gelmesi için yapı lan tekerleme türü dualarda ismi geçen bu iye soğugu tem sil eder. Bu inanç ve iye batı Anadolu’da da bilinir. Bu arada “YerYer berdelacüz gök de aciz” denilir. Halk seyirlik oyunla rında kara giysi soğugu kıı ve ak sıcağı yazı temsil eder. Anadolu'da ve Türkmenistan'da siyah ve beyaz yün iplikten örülmü kordonun insanları, hayvanları ve halı gibi kıymetli eyayı nazardan koruduğuna inanıldığını biliyoruz. Artvin yöresindeki bir efsaneye göre, birisi Ak diğeri Kara olan iki koçu bulunan bir kahraman, Kara koçun kılını Ak koçun kılına sürünce yedi kat yerin altına inebilmektedir. Ak koçun kılını Kara koçun kılına sürün ce de yerin yedi kat üstüne çıkabilmektedir. Halk inançla

111 Yaar Kalafat rında siyah ve beyaz iplik gözdeki siyah ve beyaz kısımları sembolize etmektedir. Böylece göz değmesini önleyen bir güç olumaktadır. Kara'nın halk inançları ile bağlantısı, Ak iye'nin konturu olan Kara iye'de bir kuvve olduğunu biliyorduk. Bütün bu tanım ve tabirler de Kara'nın bir kuvve içerdiği ni, bir güce karı duyulan saygı yüklü çekingenliği halkın kabullenip mistik dünyasına yansıttığını söyleyebiliriz. 200 b. AlkarısıAlkarısı: Türk Dünyasının hemen her yerinde gö rülen ve günümüzde de tüm etkinliğini sürdüren bu iye, adeta Umay koruyucu iyesinin zıddıdır. Üremenin ve ço ğalmanın dümanı gibidir. Daha çok yeni doğum yapan loğusa kadınlara ve yeni doğan çocuklara musallat oldu ğuna inanılır. 201 Türk Dünyasında bu iye, muhtelif adlarla anılır: Albastı,, Alkarısı, Al, Albıs, Almı gibi. 202 Kimi Türk

200 Türklerde renk konusunda bkz; B. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi,Mitolojisi İstanbul, 1991, Cilt l, s. 168; A.İnan, Makaleler ve İncelemeler,İncelemeler, Ankara, 1968, Cilt l, s. 259267; E. Esin, Türk KosmolojKosmolojisi,isi, (İlk Devir Üzerine AraAratırmalar)tırmalar)tırmalar), İstanbul, 1979, s. 35; M. Seyidov, a.g.ea.g.e.; a.g.e P.A. Boodberg (Ter. E. B. Özbilen), “T'UCHUEN Türkler Hakkında Üç Not” Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, Sayı 102, Haziran 1996, s. 177 180; A.V. Gabain, RenklRenkleeeerinrin Sembolik AnlamAnlamlarıları (Çev. S. Tezcan), Ankara, 1968; M. Kafalı, “Türk Kültüründe Renkler”, Nevruz ve RenklerRenkler, Ankara, 1996, s. 4953. C. Heyet, “Türklerin Tarihinde Renklerin Yeri”, Nevruz ve RenklerRenkler, Ankara, 1996, s. 4961; Reat Genç, “Türk Düüncesi, Davranıı ve Hayatında Renkler ve Sarı Kırmızı Yeil” Nevruz ve RenklerRenkler, Ankara, 1996, s. 4149. 201 A. inan, “Al Ruhu Hakkında”, Makaleler ve İncelemelerİncelemeler,İncelemeler Ankara, 1968, s. 259267. 202 A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 259. 112 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri boylarında ise, bu iye, Kara Albastı ve Sarı Albastı eklin de, farklı iki iye olarak tasavvur edilir. Bu inanca göre, yeni doğum yapan kadınların ciğerlerini söküp, suya götü rüp atan Sarı Albastı imi. Doğum yapan kadının veya yeni doğan çocuğun ciğerlerinin sökülüp suya atılmasını önlemeyi ve yeni yerine takılmasını sadece kamlar ve ocaklılar baarabilirmi. Kamlar ve ocaklılar, bunu. Sarı Albastı'yı korkutarak veya kandırarak gerçekletirirlermi. Kırgız ve Kazak Türkleri, Sarı Albastf nın ise, hoppa tabi atlı bir iye olduğuna inanırlar. Bunlar, tüfek sesinden, demircilerden, kamlardan ve ocaklılardan baka, hiç kim seden korkmazlarmı. Kamlar, onları, afsun okuyup koyun ciğeri ile aldatırmı ve ellerinden lohusanın veya yeni doğan çocuğun ciğerini alıp dönerlermi. 203 Doğu Anadolu yöresinde de Alkarısı ile ilgili inançlar çok yaygındır. Kimi yerlerde Alkarısı, Karakura diye ayrıır. Meselâ, Erzurum ve Erzincan çevresinde Alkarısı lohusa kadınlara değil, ahırda yatan atlara musallat olurmu. 204 Gece ahıra girip atların yelelerini örmekten holanırmı. 205 Hakkâri'de, Al basmasın diye, yorgana iğne batınhr. Ayrıca, lohusa yatağı yanına, kırkı çıkıncaya kadar süpüsüpürrrr gegege bırakılır. Böyle yapılırsa, o kiiyi Alkarısı'mn basmıyacağına inanılır. Anadilleri kürtce olan Pinyani ve Ertui Türk airetlerinde anneyi al basmasın diye baucu

203 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s.171. 204 N. Sarı, “Erzurum'da Alkarısı”, Halkbilgisi HaberleriHaberleri,Haberleri İstanbul, 1930, Sayı 8, s. 1113. 205 C. Öztelli, “Albastı, Alkarısı Koruma ve Tedavisi”, Türk Folklor AratırmalAratırmalaaaarırırırı, 1966, Sayı 209,s.4261. 113 Yaar Kalafat na üzerine iğne batırılmı soğan konur. Annenin yanına makas bırakıldığı olur. Bebeğin baucuna ise Kur’anı Ke rim veya Yasin suresi koyulur. 206 Bitlis'te, Alkarısı'nm eli bereketli kabul edilir ve buna inanılır. Alkarısı'nı yanında tutmak isteyen, onun yakasına demir iğne takar. Eğer iğne çıkarılırsa, Al karısı kaçıp kurtulurmu. Alkarısı, Bitlis çevresinde su perisi eklinde tasavvur edilir ve akarsu kenarlarında yaadığına inanılır. 207 Alkarısı'ndan korunmak için yapılan muhtelif i lemlere Elâzığ 208 ve Ağrı 209 çevresinde de rastlanır. Alkarısı ile ilgili bir tesbite göre, o, erkek at, çelik ve mavi boncuk gibi üç unsurdan korkup kaçarmı. 210 Yörede bu üç unsur yaygın koruyucu olarak kullanılır. Yöredeki yaygın inanca göre Alkarısı, gözle görül mez. Sadece basacağı kadının gözüne görünürmü. Metruk ve viran yerde, ıssız yerlerde, su ırmak kenarlarında yaa

206 Yaar Kalafat, Harezm’den Hakkâri’ye Hakkâri’den Golan’a, Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançları, Ankara 2009, Berikan yayın ları s.86 207 M. Yılmaz, “Elazığ'da Alkarısı İnanması”, Türk FolklorFolklor AratıAratırrrr mmmamaaalarılarıları, 1967, Sayı 215, s. 6381. 208 N. Taner, “Ağrı Bölgesinde Alkarısı ve Alkarısı İle İlgili İnanma lar”, Türk Folklor AratAratırmalarıırmalarıırmaları, 1983, Sayı 52, s. 2829. 209 . Elçin, “AlKan”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1964, Sayı 185, s. 36057. 210 M. Köse, “Alkarısı Hakkında”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları 1964, Sayı 185, s. 36057. 114 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri dıklarına inanılır. Ağrı ve Kars çevresinde bu inançlara rastlanmaktadır. 211 Ağrı, Van, Hakkâri, Mu ve Malatya çevresinde (Alkarısı, Al) Alkızı'nın ağıl, samanlık, su kenarları ve ıssız yerleri kendine mesken tuttuğuna inanılır ve halk gece buralara destursuz girmeye korkar. “Kadınlara göre her adamın bir perisi vardır. Bu peri evlenme, doğum, ölüm zamanlarında azgınladır. Bu azgın lık kırk gün sürer. Bundan dolayıdır ki, evlenme zama nında gelin ve güveyi, doğum zamanında ana, baba ile yeni doğacak çocuk, vefat zamanında ölen kiinin yakın akrabaları “kırklı” olurlar; kırklı olanlar için birtakım ted bir kurallarına uymak gereklidir.” 212 Eik Türklerde kut saldır. Eikte oturulmaz ve gelin eiğe bastırılmaz. 213 Eski Türklerde yabancı adam bir evin eiğinden atlayamaz. 214 Samsun yöresinde geceleri saçak altları cinlerden korunma itibariyle tekin değildir. 215 Ahlat’ta yaamakta olan anadili kürtce olan Türk ai retlerinden Heloyı airetinde Kırk çıkarmada kırk arpa alınır bunlara kırk ihlas okunur bunlar kırk suyuna bir beze bağlanmı olarak karıtırılır. Kırk çıkarılırken diğer canlı

211 A. İnan, “Al Ruhu Hakkında”, Makaleler ve İncelemeleİncelemelerİncelemele rrr, s. 259266. 212 Ziya Gökalp, Türk TöresiTöresi. İstanbul, 1990. s. 48. 213 Bahaddin Ögel, Türk Kültürünün Gelime ÇağlarıÇağları, İstanbul. 1988, s. 268. 214 Ziya Gökalp, a.g.ea.g.e., s. 40. 215 Bekir ahin, “İslâmiyet Öncesi Türk İnancı ve Ritüellerinin Sam sun Yöresindeki İzleri”. Türk Kültürü DergisiDergisi, Eylül 1996, Sayı 401, s. 563574. 115 Yaar Kalafat ların kırkı ile kırkı çıkarılan bebeğin kırkının karımaması için “Kurdun kırkı, kuun kırkı……..” diye isimleri sayılır. Kırk Kürtçe çile olarak bilinir. Emi iro çilevi derhin, bugün onun kırkı çıkacak, demektir. Yarı kırk doğumun 15. günü dökülür. Bu defa da arpa ve su ile yarı kırk dökülür. Kırk dökülürken kırk suyundan artan su evin dört köesine ve yeil temiz alana dökülür. Bu su temiz yere dökülür çiğ nenmesi istenilmez günahtır inancı vardır. 216 Behranlı airetinde kırk arpaya 40 ihlâs suresi oku nurken ve bu arpalar abdestli beze sarılır. Abdestli Abdestli bez tanımlaması ile temiz bez kastedilir. Kırk suyuna ayrıca aynaayna, tarak, demir kaık ve çatal da arpa ile birlikte konur. Bunlardan ayna, çocuk aydan olması diye konulur. Çocuk sevilirken yukarıya doğru atılır ve böyle hallerde aydan olabilir. Kırk suyuna ayna konulmakla bu gibi durumlarda aydan olmaması amaçlanır. Bıçak, kaık ve çatal demir oldukları için bunların kırk suyuna konulmaları ile bebe ğin sağlam bünyeli olacaklarına inanılır. Kırk suyuna ko nulan bu gibi eyler için bu iin “tılsımıtılsımıtılsımı” denir. Kırk suyu bebek kırklandıktan sonra temiz bir yere dökülmelidir. Behranlı airetinde Yarı Kırk uygulaması yoktur. Bebek dünyaya geldiği gün tuzlanır ve bir gün tuztuztuzda tuz kalır. Her sabah banyosu yapılır. 217 Baka bir izaha göre de 40 arpa alınır iki uçları kesi lir bunlar banyo suyuna atılırlar. Bu su loğusanın baından dökülür da sonra abdest alır. Aynı su ile bebek de yıkanır.

216 Kaynak Kii; Sevgi Baykar 217 Kaynak Kii; Aye Akçınar 116 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Bu su kesinlikle lağım ayağına dökülmez. Orada cinlerin bekleyebileceklerine ihtimal verilir. CinCinCinlerCin hastalanmalara yol açabilir. Cinlerden korunmak için Bismillah denilme lidir. Bismillah’ın koruyucusu olduğu varlıklar ile cinler kastedilir. 218 Al karısının yakalanması için iğneden istifade edilir. Yakalanan al karısı’nın yakasına iğne batırılır bu suretle o esir alınmı olunur. Esir alınan al karısı çeitli ilerde ça lıtırılır. Al karısının iğneden korktuğu inancı vardır. 219 Alkarısının kötü karakterli iye eklinde Orta Asya, Sibirya ve Anadolu Türkleri arasında yaamasına rağmen, onun daha önceleri iyi karakterli bir iye/ruh olduğuna dair bazı emareler vardır. Meselâ, UranhaTuva Türkle rinde, kamların, kayalıklarda yaayan bir iyeye/ruha, “Altı San Albastının” diye hitap edip yardım istemeleri; Kazak ve Kırgız Türkleri 220 kamlarının/baksılarının da, “Tuu dediği yerde derman olan ey San kız gel” diye, bu iyeye / ruha yardım çağrıları yapmaları, akla böyle bir ihtimali getirmektedir. Acaba, Alkarısı, eski zamanlarda gücendi rilmi ve koruyuculuktan ayrılmı bir iye midir? 221

218 Kaynak Kii; Aye Akçınar 219 Yaar Kalafat, Ahlatahlardan Günümüze Bitlis ve Çevresinde Halk İnançları, Türk kültürlü halhalklardaklarda Halk İnançları,İnançları, Anka ra, 2009 Berikan yayınları, s. 2122 220 Yörede de, nazar değmemesi için, kiiler herhangi bir eye (canlı veya cansız) baktıklarında “tuu, tuu, tuu” diyerek karı tarafı bu belâdan kurtardıklarına inanmaktadır. Y. Kalafat. 221 L. Altınmakas, “Albastı, Alkarısı Koruma ve Tedavisi”, Türk FolFolkkkk lor AratıAratırrrrmalarımalarımaları, 1966, Sayı 209, s. 4261. 117 Yaar Kalafat

Od/ate iyesi ile Alkarısı arasında bir irtibat görenler, bu iyenin eski çağlardan beri bir od/ocak iyesi olduğunu ileri sürerler. 222 Yakut Türkleri, bu gün de ailenin od/ate ocağına Al ot adını verir. Acaba, bu ad ile Alkarısı arasında bir iliki var mı ve iye eskiden bir ocak iyesi miydi? Kars'ta, dikimi gece biten elbise üzerine iğne bırakı lır. Böylece onu, gece sessizliğinde cinlerin basmasına mani olunurmu. Eğer böyle yapılmazsa, o elbiseyi giyen ler felâkete uğrar, diye inanılır. Alkarısı inancının izleri burada da cin eklinde ifade edilmektedir. Müsibyan, Kandıra Çevresinde Manav Türkmenlerinde bebekleri boğduğuna inanılan bir kara iyedir. 223 Alkarısı ile ilgili bir diğer inancı da, Diyarbakır, Mu, Ağrı, Bingöl ve Bitlis çevresinde tespit ettik. Bu tespite göre, kâhin (yani kam), bir dağ baında, çocuklara ve lohusalara zarar vermemesi için Alkarısı ile mücadeleye girimitir. Lohusa kadın, Alkarısı ile mücadele eden kâhinin üzerinde bulunan ku, çivi veya diğer eya ve sembollere benzer bir nesneyi taırsa, kendini onun errinden korurmu. 224 c. KamosKamos:::: Kamos, Harput ve yöresinde görülen kara iyelerden bir erir ruhdur. Bu ruh evde ve dıarda yalnız

222 B. Nikitin, bu inancı, zorlama ile, maksatlı biçimde bir yapay etnik ad yaratıp Türk inançları dıında tutmaya çalımıtır. Der lediği tüm malzemenin göçebe Türkmenlerden alındığı ve yöreye ait olduğu açıktır (Bk. B. Nikitin, Kürtler, SosyolojikSosyolojik ve Tarihî İİnnnn celeme, 1976, İstanbul, Cilt II, s. 126). 223 Iıl Altun, Kandıra Türkmenlerinde Doğum, Evlenme ve ÖlümÖlüm, İzmit 2004 sh. 110. 224 S. Divitçioğlu, Kök TürklerTürkler, s. 65. 118 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri baına uyuyanların üzerine ağırlığı ile çöker insanların çar pılmalarına ve ölmelerine yol açabilir. Kamos daha ziyâde geceleri etkili olur. Bazan iri, bazan cüce ve börkjüdür. Bastı ğı kimselerden börkünü kapan kimsenin elinde börk büyük lüğünde altın kaldığına inanılır. Kamos bazan da bir kara kedi gibi görünür. Ayak sesi ve çıkardığı ses kedi mırıltısını andırır. Kamos'un bastığı kii kanının çekildiğini, damarları nın kuruduğunu sanır. 225 Kiiye verdiği manevî ağırlıkla Kamos, eski Türk inançlarından ve bastığı insanların ruhunu yeraltının karanlık dünyasına götüren Körmös'ü hatırlatı yor. 226 Yeraltının “Ötkerler”, “Yaman üzültler” ve “Aynalar” gibi güçleri ile benzemektedir. 227 Ayrıca kâbus kelimesi ile de mahiyet itibariyle ortaklıkları vardır. Bekdik/Beydili Türmenlerinde “davara” diye bilinen bir cin türü ve “enkebit” basması” diye bilinen bir basma türü vardır. İnanca göre davara’nın avucunun içi deliktir ve beher elinde yirmi parmağı vardır. Ayrıca her ayağında 7 parmağı vardır.228

225 Kamos'un teshilini Rıfat Ara yapmıtır. R. Ara, Harput'da Eski Türk İnanİnanççççlarıları ve Halk HekimliğiHekimliği, Ankara. 1995, s. 3637. 226 A. İnan, amanizmamanizm, s. 39. 227 Z. Gökalp, Türk Medeniyet TarihiTarihi, İstanbul, 1976, s. 8485. 228 Ali Sayar, TürkmeTürkmenistan nistan ve Horasan’dan Anadolu’ya BeBekkkktiktik Türkmenleri’nin Kültürü ve KökleriKökleri, Konya, 2008, s. 77; Yaar Kalafat, Ahlatahlar’dan Günümüze Bitlis ve ÇevresindeÇevresinde halk İnançları, Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançları, Ankara, 2009, Berikan yayınları 119 Yaar Kalafat

III. GÖK VE YER ĐYELERĐ

1. Gök Đyeleri a. GökGök/Kök/Kök TengriTengri:::: Türk inanç sisteminde Gök veya Kök Tengri (mavi gök) mühim bir yer tutar. Kiioğlu, Gök'ün örttüğü, Yağız yir (kara yer)in taıdığı ve yir subların bulunduğu yeryüzünde kılınmıtır. Kök Türk çağından önce ve sonra, gök bu koruyucu vasfı ile kut sanmı, ıduk kabul edilmitir. Ayrıca, Tengri'nin yukarda, göğün en üst katında olduğuna inanılmıtır. Kötülüklerin anası karanlığı kovan, yeryüzünü aydınlatan güne, ay ve yıldızlar, onun çadırı içindedir. Türk inanç sistemindeki her varlık gibi onun da koruyuculuk vasfından dolayı bir ıduk tasavvur edilmesi, kendisinde bir koruyucu iye oldu ğunu düündürmütür. Nitekim VII. yüzyılda, Kök Türk ülkesinden haber veren Bizans'lı Theophylacte Simocatta da bunu bir bakıma teyit etmektedir: 229 “Türkler olağanüs tü bir biçimde atee saygı gösterirler; suyu ve havayı (bize göre bunlar, kökten gri ve yir sub iyeleri Y. Kalafat)

229 Bengü Ta yazıtlarında Kök Tengri, Yağız Yir'in karıtıdır. Yani maddî birer kavramdır. Tengri adı tek baına kullanılır. Sıfat ol ması pek nadirdir. Sadece Türk sıfatı ile görülür. Bu da Türk'ün Tanrısı anlamındadır. Gök, aynı zamanda, yukarıyı da göstermek te olan bir kelimedir. Tengri, topu'den tutup yukarı çektiği za man, aynı zamanda göğe yükseltti anlamını da beraberinde taı maktadır. Bu sebeple yazıtlarda Tanrı için sadece Tengri sözünün kullanıldığı anlaılmaktadır. Çin kaynaklarında da Gök Tanrı bi çiminde görülen ve tercüme edilen ibarelerden de Göğün tanrısı, yukarda bulunan, yeri ve göğü kılan, insanı üstünde yaratan Tengri anlaılmalı, düüncesindeyiz. Y. Kalafat. 120 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ulularlar, toprağı (bize göre, yağız yir'i Y. Kalafat) kutlar lar. Fakat yalnızca göğü ve yeri yaratan Tanrı derler ve ona taparlar” Burada, aratırmamızın baından beri vurgu ladığımız Tanrı kavramı ile Gök arasında veya Kök Tengri (mavi gök) arasında bir bağ olmadığı açıktır. 230 Bölgeden de yaptığımız tesbitlerde; özel hâllerde bebeklerin, gerdekten önce damatların, düğün bitmeden kaynananın, defnedilmeden önce meftanın Gök'e doğru hoplatılması, eski inançlarımızın halk arkasındaki izleri itibariyle Gök'ün kutsallığı inancının hâlâ devam ettiği anlamında olabilir. Manas'da; “Üstü biizdö töröbüz Obodo köktö teııridey” “Üzerimizdeki beyimiz Gökteki Tanrı gibi” deni lirken, beye tanrısal bir paye veriliyor. 231 İslâmiyet'te gök için “Gökyüzünü ise, kendi kudretimizle onu biz kurduk ve muhakkak biz, (onu) genileticiyiz” 232 , “Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter” 233 denilmektedir. İncelediğimiz bölgede yatıra ait her türlü ta, toprak, su, ağaçların “sahipli” olarak bilindiğini gördük. Bunların sahibi kutsal mekândaki zattır. Buralardan sadece ifa niye tine icazet kapsamında herhangi bir ey alınabilir. Hatta mezarlıklardan dahi herhangi bir çöp veya çakıl alınmaz ve

230 A. Donuk, “Eski Türk Dini amanizm mi idi?”, Türk Dünyası Tarih DergisiDergisi, 1988, Sayı 15, s. 712. 231 M. Yardımcı, a.g.e. 232 “EzZâriyat, 47” 233 “ElMü'minûn, 18” 121 Yaar Kalafat bilhassa eve getirilmez, eikten içeri sokulmaz. Karakalpakistan'da mezarları onarmak için gabristana götü rülen çimento, boya türünden artan malzeme dahi geriye getirilmez, orada bırakılır, “O'na niyet edilmiti” denilir. Türkmenistan'da ulu mezarlar “kale”olarak tabir ediliyor, “mübareğin kalesi” olarak bu mekânlar tanımla nıyor. İncelediğimiz bölgede yatırın yakın çevresi, önü, arkası kutsal mekân kabul edilir. Yoldan geçen kendisini toparlar, fatiha okur. Kafkasya'da atlı kii atından iner, atını terkiyine alır. Yatırların birçoğunda bayrak vardır. İslâmiyet'ten sonra yapılan türbelerde bayrak sancak hâkimiyet alâmeti olarak, ilenmi ayetlerle süslenmitir. İran yöresi Türkle rinde bayrakların üzerine tekbir türünden ilâhî mesajlar yazılmaktadır. Kars'da Celâl BabaBaba'nın türbesinde, kıble tarafına asılı bayrağın üzerinde ok ve yay da asılıdır. Ok ve yayın Türklerde hâkimiyet sembolü olduklarını merhum hocalarım B. Ögel ve A. Taneri incelemilerdi. Yatırların ağaç, çalı ve parmaklıklarına bağlanan ip ve çaputlar o yatı ra sığınmak, onun hâkimiyetini kabul etmek, âdeta onun bayrağı altına flama ile katılmak anlamınadır. Bu inancın ilk çıkı yeri Altay bölgesi ve Tengricilik olmalı. Zira bu bölgeden derlediğimiz Gök Tengri inancı uygulamalarında adak ipinin bağlanı özelliklerini tesbit etmi bulunuyoruz. Semerkant'da, Buhara'da, Akabat'da ulu kiilerin türbelerinde gördüğümüz koç, geyik türünden hayvanların boynuzları yatırın menkıbesi ile ilgilidir. Bu tür boynuzlar incelediğimiz bölgede koruyucu olarak istihdam edilmek

122 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri tedir. Bakû kalesindeki tarihî handa bu neviden bir çift boynuz vardır. Böylece ulu kiinin kalesi, bayrağı, egemen lik sahası ve egemenlik dalı ile karı karıyayız. Bu alan, çocuk dileme, tedavi, bereket ve benzeri olabilmektedir. Anadolu'nun doğu, orta ve batısında yaayan ve ha yatın; doğum, evlilik ile ölüm gibi üç önemli safhasında uygulanabilen “GöğeGöğe KaldırmaKaldırma” pratiği, bize, Anadolu mitolojisinin derinliklerindeki ortak inanç yapısını dü ündürüyor. Bu inancın uzantılarının, Türkistan'a kadar varması ise, inancın yayıldığı alana dair fikir veriyor. 234 Samsun yöresinde “GökGök kuağıkuağı”nın altından geçebi lenin ömrünün uzun olacağı inancı vardır. 235 Gök kuağı gökde oluuyordu. Bu inanç gökte yaptırımcı, tayin edici bir gücün olduğunu gösteriyor. TürkMoğol halk inançla rında yıldırımın bir insan veya hayvanı çarpmasıyla, Al lah'ın o kiiye kızgınlığını gösterdiğine inanılır.236 Samsun yöresindeki yıldırım dümesi ile ilgili inançlara göre, yıl dırım kötü ve günahkâr insanlara düer. 237 Ancak Doğu Anadolu'da yıldırım düüp yanmasına ve kurumasına yol açmı ağaçların ziyaret edildiklerini biliyoruz. Yıldırım dütüğü için kutsal kabul edilen ocaklar vardır. Belki de

234 Yaar Kaya Kalafat, “Halk İnançlarımızda Göğe Kaldırma Dinî Pratiği”, Yeni Form, Sayı 305. Ekim 1994, s. 4648. 235 Bekir iman, “islamiyet Öncesi Türk inanç ve Ritüellerinin Samsun Yöresindeki İzleri”, Türk Kültürü DegisiDegisi, Sayı 401, Eylül 1996, s. 563574. 236 JeanPoul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski DiniDini, İstanbul, 1994, s. 100. 237 B. iman, a.g.e.a.g.e., s. 571. 123 Yaar Kalafat buradaki incelik, Tanrı, bazı kullarına bu dünyada ceza vererek onları öteki dünyada azaptan kurtarıyordu veya insanlığa ibret olmak üzere, seçtiği kulu makbul olanı idi. Bizim konumuz halkın gökte bir ceza da verebilen gücün olduğuna inanmasıdır. Nitekim yıldırım bir gök olayıdır. Gökte olan bu gücü Çuva Türk halk inançlarından hareketle anlatırken H. Güngör; günümüzde resmî olarak hıristiyan olmalarına rağmen Çuva Tanrı Penteonu'nun merkezinde Tura yer almaktadır. Kutsal kitap ve İncil çevrilince Tanrı'yı ifade etmek için Tura kelimesi kulla nılmaktadır. 1873 yılından itibaren yayımlanmı olan dinî edebiyatta bunu görmek mümkündür. Tura da önceleri Tanrı gibi hem Tenri=Tanrı, hem de gökyüzünü ifade etmekteydi, demektedir. 238 Türkler; zevk, düünce ve inanılarına göre bazan bir renge ilahî bir boya da vermiler ve onu Tann'nın rengi gibi görmülerdir. Uygurca Oğuz Kağan Destanı'nda “Ufukta gök bir kurt (böri) görünür. Oğuz Hakan'ın ordusu kurdu izler, kurtbir yerde kayıp olur. Oğuz Hakan, Tanrı bizim buraya gelmemizi buyurdu, deyip orada durur.” Gök kurt Tanrı'nın alâmeti ve habercisi gibi Türklere yol göstermi tir. 239 Tasavvuf bilginlerinin ifadesi ile yol gösterici güç muhtemelen kurt donuna girmiti. 240 Mavi renge karı saygı bütün Türk halklarında vardır. Eski inançlara göre bu renk

238 Harun Güngör, “KamaUral Çuvalarının Yeni Yıl Bayramı Nartukan”, NeNeNevNe vvvruzruz ve Renkler, Ankara, 1996, s. 160166. 239 Cevat Heyet, “Türklerin Tarihinde Renklerin Yeri”, Nevruz ve Renkler (Haz. S. Tural E. Kılıç), Ankara, 1996, s. 5561. 240 Sebahattin Güngör, Tasavvuf Notları, Burhaniye, 1997. 124 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Tanrı rengidir. “Gök” kelimesi genel olarak yaamak, yeni lenmek, gençlemek anlamını verir. 241 Gök renk yalnızca maviyi ifade eden bir renk değildir. “Yeillenmek”, “yeer mek” manasında “göğermek” kelimesini de kullanıyoruz. 242 AltınOrda Hanlığı'nın batı kanadı Ak Orda, doğu kanadı ise GökOrda idi. Orkun Kitabeler i'ndeki Kök Türk ibaresi, Türk Kağanlığı'nın doğu kanadı anlamında idi. Gökçe göl, Anadolu Türklerinin doğusunu gösteriyordu. 243 Doğunun Türklerde kutsal olduğunu, ulu olduğunu biliyoruz. Gök de ulu idi. Gök Tengri ulu Tanrı anlamında idi. Göğün ıduk/kutsal düünülmesi, koruyucu iyelik gücüne sahip olduğuna inanılması pek tabiîdir. Dediğimiz gibi, Tengri, göğün en üstündedir. Kağan olacak kiiyi Tengri, önce töpüsünden tutup oraya çekmekte, orada kut, küç ülük ve bilik verip geri göndermekte ve kağan da, onun buyruklarınca halkı yönetmektedir. 244 Ayrıca, Türk lerin ilk atası sayılan Oğuz'un gökten yere ıık içinde inen kızla evlendiği ve ondan çocukları türediği inancı da, gö ğün ululanmasını pekitiren bir baka husustur. 245 Nitekim göğün, Bengü Ta yazıtlarında sadece maddî biçimde ifade

241 Karlıga Kadaeva, “Kazak Medeniyetlerindeki Semboller”, NeNeNev Ne vvv ruz ve RenRenkkkklerlerlerler (Haz. S. Tural E. Kılıç), Ankara, 1996, s. 9597. 242 Reat Genç, “Türk Düüncesi, Davranıı ve Hayatında Renkler ve Sarı Kırmızı Yeil”, Nevruz ve RenklerRenkler, (Haz. S. Tural E. Kılıç), Ankara, 1996, s. 4148. 243 Mustafa Kafalı, “Türk Kültüründe Renkler”, Nevruz ve RenklerRenkler, (S. Tural E Kılıç) Ankara 1996, s. 4953. 244 B. Ögel, Türk Mitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt l, s. 34, 9395. 245 S. Divitçioğlu, a.g.ea.g.e., s. 65. 125 Yaar Kalafat edilmesi ve hatta ıduk sıfatı ile anılmaması bile, Tengri gibi tasavvur edilmediğini açıkça göstermektedir. “Üze kösre yağız yir kılındıkta..” (KT, Di), “Üze tengri basmasar asra yir telinmeser...” (KT, D22). Aslında, göğün Tanrı gibi düünüldüğü tercüme hatalarından kaynaklanmı olmalı. Çünkü Türklerin sadece yaratıcı olana, yeri göğü yaratana Tanrı dedikleri, yukarıda zikredilen belgelerden de açıkça anlaılmaktadır. 246 Ancak, onun, yaratılmı bir koruyucu vasfı olduğu nun tasavvur edildiği de açıktır. Gök ve çadır özdeliği de bunun bir sonucudur. 247 Ayrıca, Türk tasavvurunda Tengri'nin yukarda, göğün en üstünde bulunması, göğün bütün kâinatı kucaklaması, kötülüğün kaynağı karanlığı kovan güne, ay ve yıldızları katlarında bulundurmasını, onun ululanması için kâfi sebepler, kabul edilebiliriz. Bu tasavvur ve düünü, Türk inanç sisteminde göğü kutsana cak, ululanacak bir iye mertebesine yükseltmi olabilir. Doğu Anadolu yöresinde gök ile ilgili bir iye varlığı inancına rastlanmamıtır. Bununla beraber Kars yöresinde meleklerin bulutlara at gibi bindikleri, istedikleri gibi dola tırdıkları, Tann'dan aldıkları buyruk üzerine imekleri kamçı gibi kullanıp, bulutlan denize indirip, suyu emdir dikleri, sonra gökyüzüne çıkarak yağmur yağdırdıkları

246 “...kün tuğ balgıl, kök kunkan”. Oğuz Kağan Destan'ında yer alan bu ifadede, göğün Türk tasavvurunda çadır/ kunkan gibi yer ettiği açıktır. Bk. Oğuz Kağan DestanıDestanı, (Hz. R. R Arat W. Rant). İstan bul, 1936, s. 16. 247 M. Ergin, Orhun ÂbideleriÂbideleri, s. 123. 126 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri inancı vardır. 248 Ancak, “Rahmetin gökten” beklenmesi, el açıp göğe yüz tutup ilenilmesi veya dua edilmesi, sadece Tann'nın yukarıda bulunduğu inananın kalıntıları mıdır; yoksa göğün kutsanmasından kalan izler midir? Ağrı'da gök gürleyip imek çaktığı zaman, insanlar duvara sırtını daya yıp, ağızlarına demirden bir nesne alıp dileri arasında sı karsa, sırtının pek ve dilerinin sağlam olacağına inanırlar. Bu tür inançların İslâmiyet'le ilgisi olabilir mi? Sanırız, bu noktada, Türk inançlarının bir kısmı İslâmiyet'le u veya bu ekilde imtizaç ederek yörede yaamaktadır. 249 b. GüneGüne:::: Türk inanç sisteminde güne, koruyucu vasfı itibariyle gök, ay ve yıldızlar gibi bir iye mevkiindedir. Hun çağından itibaren atalarımızın günei, kün diye adlan dırdığı bilinmektedir. 250 Bugün gün anlamında kullandığı mız kelimenin eski eklidir. Künün kutsanmasına dair, Çin kaynakları, Hun çağında, Türk kağanlarının günee hür metlerinden dolayı otağlarının doğuya, günein doğduğu yöne açıldıklarını kaydetmektedir. 251 Bu bilgi, Kök Türk çağı Bizans elçisi Simoccatta'ryn daha önce zikredilen habe

248 M. Fahrettin Kırzıoğlu, “Gök Bulut Ejderha”, Türk Folklor AraAra tırmalarıtırmaları, Ağustos 1964 Sayı 181,s.3486. 249 Yuriy Vasilyev, “Saha Yakut Türklerinin Gök Cisimleri Hakkın daki Bilgileri”, Uluğ Bey ve Çevresi Uluslararası SempozyumuSempozyumu (30.5.19941.6.1994), Ankara; Tuncer Baykara, “Türklerde Gök yüzü İnceleme Merakı ve Uluğ Bey”, Uluğ Bey ve ÇevresiÇevresi UluslUluslaaaa rarası SempozyumuSempozyumu, (30.5.1994 1.6.1994), Ankara. 250 B. Ögel, Türk Kültürünün Gelime ÇağlarıÇağları,İstanbul, 1988, s. 90; B. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt II, s. 169. 251 Bk. Divitçioğlu, a.g.ea.g.e., s. 65. 127 Yaar Kalafat ri ile de doğrulanmaktadır. 252 Bizans'lı elçi, günee hürmet gösterildiğini, ancak Tanrı gibi görülmediğini vurgulamak tadır. Zaten, Kök Türk yazıtlarında da Tek Tengri kavramı dıında ıduk ötesi, koruyucu iye olarak Umay adı geçer. Umay için de hiçbir yerde tanrı veya tanrıça sıfatı kulIanılmaz. Oysa güne yanlı bir biçimde Türk inanç sistemi içinde bunun ötesinde görülmek isteniyor ki, bu yanlıtır. Çünkü Türkler, onun koruyucu vasfını dikkate alarak, aynı vasfın kendisine Tengri tarafından verildiğine inandıkları kağanlarını günee nisbet etmilerdir. Yani ko ruyuculukta, kağan, güne gibidir inancıyla her ikisine de hürmet edilmitir. Kağan da, güne de, Türk hayatında kö tülüklerle mücadele eden, bereketi sağlayan, huzuru temin eden unsurlardır. Kağanın günee ve aya nisbeti de aynı koruyuculuk vasfını taımasından kaynaklanıyor. Güne ve ay gibi kötülüklerden koruyan fonksiyona sahiptir. Günü müzde, “Güne girmeyen eve doktor girer” inancı, balan gıçtaki inancın yaayan biçiminden baka bir ey değildir. O gün ona kurban sunulması, kendisine tapıldığı anlamını taımaz. 253 Bunu yaayan kurban âyinlerinde, kurbanın daima yaratıcı Tek Tengri Kayran Kan, veya diğer adıyla Bay Ülgen huzuruna kam tarafından çıkarılması da esas ükran gösterilen, kurban sunulan varlığın Tengri olduğunu açıkça göstermektedir. Bundaki düünce, tıpkı “Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü” inancından baka bir ey değil dir. Türkler'in, günee veya diğer nesnelere hürmet gös

252 Bk. 181 nolu dipnotu. 253 İ. Kafesoğlu, a.g.ea.g.e., s. 96. 128 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri termesi, ululaması, Tengri'nin onlara verdiğine inanlan olağanüstü niteliklerden kaynaklanmaktadır. Bunları, baka toplumlarda görülen formalist ablonlara zorlayarak oturt mak doğru olmadığı gibi, bilimden uzak yanıltıcı yaklaım lardır. Hele birtakım fal kitaplarından yararlanarak bir top luluğun inanç sistemi üzerinde hüküm yürütmek hangi bilimsel ölçülerle uyum kurabilir diye düünmek bile ger çeğe uzanan yolu bulmada aratırıcıya ıık tutabilir. Ancak, bu noktada “dedidedi” kolaycılığının ve hazır ablon alı kanlığının dıına çıkacak aratırıcıya ihtiyaç olduğu açıktır. Türk inanç sisteminde koruyucu bir iye mevkiinde görülen güne ile ilgili pratiklerin değiik biçimlerde de olsa, günümüze kadar devam ettiğini görüyoruz. 254 Meselâ, aratırma yaptığımız yörede, güne ıınları yeryüzüne değ meden önce kalkmak inancı yaygındır. Güne ııkları, Tan rı'nın yeryüzüne inen nuru, ıığı kabul edilir ve inanılır. Bu inanç, Türkler arasında Hun çağından beri sürmektedir. Tunceli yöresinde, günein ilk ııklarının değdiği ta ve kayaların övülmesi, bu yerlere karı saygı gösterilmesi de aynı inancın yaayan biçimidir. 255 Aynı inancın yaadığı Midyat, Savur ve Nusaybin çevresinde, sabahın ilk ııkları nın değdiği yerlere birer ta dikilir ve buralara saygı gereği basılmaz. 256 Güne ile ilgili tespit edilen diğer pratikler de aynı inançtan kaynaklanır. Kars çevresinde, günein batma

254 A. Buran, “Eski Türk Gelenek ve Göreneklerimizin Fırat Havza sındaki İzleri”. Belgelerle Türk Tarihi DergisiDergisi, 1986, Sayı 12, s. 43. 255 H. Babuğ, Yezidîlik İnancıİnancı, İstanbul, 1987, s. 101102. 256 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s. 29. 129 Yaar Kalafat saatlerinde uyumak iyi sayılmaz. Bu saatlerde “Güneine kavuuyor” denir. Uyuyan varsa, uyandırılır. Uyandırıla mayanların veya kalkmayanların öleceğine inanılır. Erzu rum, Sarıkamı ve Malatya çevresinde, günein ilk ııkları ile evin veya dükkânın kapısı açılırsa, uğur ve bereket ola cağı inancı yaamaktadır. Vaktin çok geç olduğunu gecikil diğini anlatmak için “güne kılıcı geçti mızrak oldu” denilir. Günein sabahleyin yükselme seviyesince zaman geçmi olur, sabah namaz vakti günein yükselme seviyesi ile ölçü lür. Sabah ezanını duyan kii namaz kılmasa dahi uykuya ara verip yatağından çıkmalıdır. Güne kiinin üzerine do ğar ise, kiinin enerjisini alır, inancı vardır. Güne tutulması sırasında göğe doğru tüfek, tabanca atılması, davul veya teneke çalınması, gürültü çıkartılması Türk inanç sisteminde görülen kara ve ak iyeler ile ilgili inançtan kaynaklanır. 257 Günein yüzünü kara iyelerin kapattığına ve ıığın yeryüzüne inmesine engel oldukları na inanılır. Bu yüzden onları korkutup kaçırtmak için adı geçen yollara bavurulurdu.258 Yörede bu pratiklere sıkça rastlanmaktadır. Bunu neden yaptıklarını sorduğumda, verdikleri cevap, genellikle, “ Onu tutulmaktan kurtar mak için...” eklinde olmutur. Yine Tunceli'nde, günein ilk ııklarına karı, Hun Türklerinde olduğu gibi, hürmet gösterme anlamında yükünüldüğü tespit edilmitir. 259 Ba

257 Eski Türk inançlarında renkler konusunda bk. M. Seyidov, “Gök, Ak ve Kara Renklerinin Eski İnançlarla Alâkası”, (Çev. O. Yavuz), Türk Dünyası AratırmAratırmaaaalarıları Dergisi, ubat 1988 Sayı 52,s.3355. 258 H. Babuğ, İki Türk Boyu Zaza ve KurmançlarKurmançlar, Ankara, 1984, s. 22. 259 B. Ögel, Türk Mitolojisi..., Cilt IIII, s. 168. 130 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri langıçtan beri Türk hayatında yer alan ve kayıtlara geçen inançlarımızın yörede bunca zaman sonra varlığını sür dürmesi dikkat çekicidir. Bu da, Türklerin intisap ettikleri muhtelif dinlere, hususiyle İslâmiyet'e rağmen, balangıç tan beri sahip oldukları inançları devam ettirmekte olduk larını göstermektedir. Tunceli'li sabahleyin erkenden, daha ilk ııklar ufku aydınlatmadan, elbiselerini giyinmeden evvel yüzünü günee doğru döner, güne ıınlarının dütüğü ta ve top rağın üzerine kapanırcasına oraya hürmet gösterirdi. Elle rini semaya kaldırarak dualar ederdi. Bu itikadın kaldığı efsane ise, Hz. Ali ehit edilince güne kalp olmutur. Göklere çıkmıtır. Bu merasim yapılarak o mübarek zat incitilmemi olmaktadır, 260 eklindedir. Tunceli’de yıkanmak üzere getirilen cenazeyi salatsalat ü selamlarla üç kere havaya kaldırmak, yere indirmek dördüncü de teneir tahtasına koyma ilemi yapılır. Bu uygulama UrfaHilvan’da da vardır. 261 HaymanaAnkara’da cenaze, namaz için musalla ttaaaa ına konulduğunda, üç defa cenaze Salı yukarı doğru kal dırılır. G. Antep’te cenaze, namaz taında üç kere yere konulup kaldırılır. 262

260 M. Z. Yolga, Dersim (Tunceli) TarihiTarihi, (Yayına Hazırlayanlar: A. Halaçoğlu, İ. Yılmazçelik), Ankara, 1994, s. 97. 261 350 Müftüden 3000 Bidat 1994–1995” Diyanet İleri Bakanlık Arivi 262 A.g.e. 131 Yaar Kalafat

Muğla’da cenaze namazı kılarken baın her tekbirde yukarı, gökyüzüne doğru kaldırılmasının lüzumuna inanı lır. 263 Ordu’da kırkı çıkmamı bebeği loğusa kadın ziyaret ederse, loğusanın bebeği “basma”ma sı için bebek yukarı kaldırılır. Sinop’ta cemaat cenazeden gelince, evdekiler ayağa kalkarlar. Ayrıca cenaze çıkan evdeki beikler yuka rı kaldırılır. 264 Bilecik’te, günahlarının affı ümidiyle ip atlanır her atlanıta günahlardan arınılacağı inancı vardır. Anado lu’nun birçok yerinde yapılan cenaze kaldırma uygulaması ile de, üstü açılan mezarın “yukarı” kaldırıldığında kefare tinin azaldığına inanılır. 265 Erzurum'un enkaya ve İspir kazalarında gelime mi, cılız ve'hastalıklı çocuklar, anaları tarafından aya gösterilerek “Ya al, ya ver” diye yakardır. Bunun sonu cunda, çocuğun ya iyileeceği yahut öleceği sanılır. Burada ayın koruyucu gibi düünülmesi, Umay iyesi ile ana gibi düünülen ay arasında bir iliki olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. İnançta, bu iliki kaybolmu ve pratiğin yapısında sadece izini muhafaza etmitir. Tunceli, Kars ve Bingöl'de, hamile kadınlar da, yu karıdaki ilikiye dayalı bir inançla olsa gerek, aya bakarlar.

263 A.g.e. 264 A.g.e. 265 Yaar Kalafat, İslamiyet ve Türk Halk İnançları,.Türk Kültürlü HalHalkkkklardalarda Halk İnançlarıİnançları, Ankara, 2009, Berikan yayınları, s.117 118 132 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Bu sırada karınlarında çocuk oynarsa, erkeğin kahraman olacağına; kızın ise bereket getireceğine inanılır. Umay'ın çocuklar er adı alıncaya kadar, bir koruyucu iye vazifesi gördüğü ve bunun Bengü Ta yazıtlarına da geçtiği bilin mektedir. Umay'ın zamanda dölün koruyucusu olmak itibariyle, bereket iyesi rolü ve fonksiyonunu da yüklen mi olması pek tabiîdir. Zira o bütün canlıların çocuklarını korur, tabiattaki üremeyi, çoğalmayı sağlar. 266 Dadalı Türkmenlerinde güneten sonra, kuların yuvaya dönü vakti geçtikten sonra defin yapılmaz ertesi güne bırakılır definin yapılmaması gerektiği inancı vardır. Sair iler de yapılmaz mesela diki dikilmez, diki diken kimse ölü eti yemi olur. AynaAynaya kesinlikle bakılmaz. Halk inançlarında “ölü eti yemi olmak” ceza ve uyarısı vardır. Gıyap yapan ölü eti yemi olur. Ayrıca gece sakız çiğneyen ölü eti çiğnemi olur. Dadali Türkleri dua ederlerken “Ali ba, Hızır yol daın olsun” Ali kanatının altında olsun” Kırklar yoldaın olsun” denir. c. Ay ve YıldızlarYıldızlar:::: Ay ve yıldızlar da kün gibi birer koruyucu iye idi. Onlar da, künün çekildiği anda, yeryü züne Tanrı'nın insanoğluna gönderdiği ıığı indirmektey di. 267 O yüzden çadırın ortasında, tepe noktasında delik bırakılır ve karanlıkların içinden iyiliği taıyan ıık, Tün dük adı verilen bu yerden içeri dolardı. Ay gibi, yıldızlar da kiioğlu için aynı rolü oynayan varlıklardı. Bu koruyu

266 İ. Kafesoğlu, Eski Türk DiniDini, Ankara, 1980, s. 41. 267 B.Ögel,a.g.ea.g.ea.g.e., s. 180. 133 Yaar Kalafat cu iyeleri memnun etmek, onların rızasını sağlamak için kendilerine, Hun çağından itibaren kurban kesildiğini ve bunun tabiatın en canlı olduğu olduğu yılın beinci ayında bir merasim ile ifa edildiğini, Çin kaynaklarından öğren mekteyiz. 268 Türk inancında, mevsimlerin nasıl olacağı, değiim, yıldızların hareketine göre tayin edilirdi. Yıldızların hare ketine bakarak havanın sıcak mı, soğuk mu olacağını ön ceden kestirirlerdi. 269 Bunlar bir ie balamadan önce ayın ve yıldızların durumunu dikkate alırlardı. 270 Ay tutulması esnasında göğe ok atarak, davul çala rak, silâhlan, birbirine vurarak, bağırarak gürültü çıkaran eski Türkler, böylece, ayın yüzünü örten karanlığı, kara iyeleri kovmaya çalıırlardı. 271 Aratırdığımız yörede, yukarda ifade ettiğimiz inanç ve pratiklerin devam ettiğini tespit ettik. Özellikle, ay tutul ması sırasında gürültü çıkarma, yıldızlara göre hava tahmi ninde bulunma yaygın bir pratik olarak karımıza çıkar. Bitlis ve Hakkâri çevresinde, ay tutulması sırasında havaya silâhla ate edilir. Teneke çalıp gürültü çıkarılır. Buna benzer bir pratiği Darende'de görmekteyiz. Orada

268 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s. 3. 269 N. Taner, “Ağrı'da Tarla ve Ekin Biçmeye İlikin inanmalar ve Büyüsel İlemler”, Halk KültürüKültürü, 1984, Sayı 3, s. 123, 36. 270 M. Çini, “Urfa'ya Özgü İnanı ve Vesveseler”, HarranHarran Kültür ve Folklor DergisiDergisi, 1980 Sayı 17,8.1317. 271 N. Tan, “Türk Folklorunda Ay Tutulması”, Türk KültürüKültürü DergisiDergisi, Aralık 1974. 134 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri da, ay tutulduğu zaman teneke çalınır. Çıkarılan bu gürül tü ile ayın kendisini tutanlardan kurtulacağına inanılır. Kars'ta, ayın ilk hilâlini gören kii, hemen toprağa ve altına bakar. Eğer, ilk hilâli gören kii böyle yaparsa, sonraki günlerinin güzel ve bereketli geçeceğine inanır. Ağrı'da, ayın ıığında bekletilmi ve uğruna inanıl mı dere ve göllerden alınmı sular mahsul bol olması için tarla sulayan suya katılır. 272 Urfa'da, ellerinde siğil bulunanlar yeni doğmu aya bakarak “Ayı gördüm ho gördüm, siğilimin yerini bo gördüm” diyerek elini ovar ve tedavi olacağına inanır. 273 Kars'ta, Tunceli'de, Adıyaman'da günee ve aya kar ı kirli su, çöp, kül, dökülmez, ienmez, tükürülmez. Sarıkamı'ta, elinde “siğil” veya gözünde “arpacık” çıkan bir kimse, yeni doğmu aya bakar ve “Aya baktım, yay gibi siğilim, arpacığım erisin yağ gibi” der. İç Anadolu'da, yeni doğmu aya bakılınca “Ay gör düm Allah, Amentübillâh, ay uğurlu olsun ya Resulullah” denir. Halk arasında eski hesap ayın 13. 14. 15. ve 29. 30. günleri hilal, dolunay ve karanlık gecede zifaf yapmaktan kaçınmalı cinler çiftlere zarar verebilir inancı vardır. Kırgızistan'da, Tengricilik / Gök Tanrı inancında ay kutsaldır. Yeni ay doğunca Kırgız Türkleri ona döner. “Huda, Tengri, Allah, bu ay ne güzel çıkmı. Tengri bize

272 B.Ögel, a.g.ea.g.e., s. 199. 273 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s. 37. 135 Yaar Kalafat kısmet bağıla, bize sağlık bağıla, bize bala bağıla...” der. Alkollü içkiden uzak durur ve kurban keser. 274 Altay Türklerindeki Gök Tanrı inancına göre, ya yık/cayık günee saygılı olmak maksadıyla pencerenin önüne asılır. Ay, dolunay oluncaya kadar bunlara el sü rülmez. Yayık/cayıklar; Kıpcaklarda tavan, İrkitlerde Merkut/Bürküt, Todalarda keza tavan, Töloslarda deve, Mundurlarda öküz / gök boğadır. Tanrı ya bunların donu na girmi veya bunlardan tanrısal güç tecelli etmitir. Al tay Kutay'da “Arjan Su”ya dolunaydan evvel gidilir ve “Kutay bana bala ver” diye dua edilir. 275 Dadali Türkmenleri tavan eti yemezler zira tavan çift tırnaklıdır, adet görür, yavrusunu çıplak doğurur, gö zü eek gözüne benzer, balık avcılığı yaparlar ancak diğer avcılıkların doğru olmadığına inanırlar. KargaKargayıyıyıyı sevmezler Onun Hz. AliAli’nin mezarını kirlettiğine inanırlar GüvercinGüvercin sevilir zira bu pisliği güvercin ağzı ile taıyıp kanadı ile sildiği inancı vardır. Turna semahı, semada yolunu aıran turnayı anlatır. Turna, Güvercin ve Keklik ötmezler. Irk larına ihanet etmezler inancı vardır. Azerbaycan Türklerinde, ay üç günlük olunca niyet tutan kimsenin herkes uyuduktan sonra aya bakıp yalnız

274 Yaar Kalafat, “Tengricilik”, Pertev Naili BaBaratov’aratov’a ArmağanArmağan, Ankara, 1998, sh. 299305. 275 Y. Kalafat, “Ufa Uluslararası Türkiyat Kurultayı ve ÎdilUral, Altay Türk Halk İnançları” Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları Dergisi, Sayı 110, Ankara, 1988. 136 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ve bunu üç gün tekrarlaması hâlinde evleneceği kimseyi rüyasında göreceği inancı vardır. 276 Türkler, gökte her insanın bir yıldızı olduğuna ina nır. Gökte yıldız kayması olduğunda birinin öleceği düü nülür. 277 Kars'ta, Mara'ta ve Sivas'ta bir yıldızın kaydığını gören kimsenin öleceğine dair bu inanç yaamaktır. Samsun yöresinde, “yıldızı akan” kiinin cennetlik olduğuna inanılır. “Yeni ay”da, ay hilâl iken mayalanmayı, döllenmeyi gerektiren iler yapılmaz. Meselâ, turu ku rulmaz, ekin ekilmez, fasulye dikilmez, ağaç kesilmez. Yeni ayda ekilen ve dikilenin çürüdüğüne inanılır. 278 Anadolu'da güne battıktan sonra, hamur ve yoğurt maya sı verilmez, bazı evlerde de sirke verilmez. Ağaç da dikil mez, yerin bağlanıldığına inanılır. Türklerin geçmi kültürlerinde, gök cisimlerinin durumlarına bakarak, sava gibi önemli kararlarında bun lardan yararlandıklarını biliyoruz. Samsun yöresinde, ay ve günein tutulması sava alâmeti olarak kabul edilirdi. Ayrıca yeni doğmu ayın iki ucu aağıya doğru ise, hava nın kurak olacağına, ayın uçları yana veya yukarı doğru ise, havanın yağılı olacağına inanılır. 279 Doğu Anadolu'da ayın ve günein tutulması, Allah'ın uyarısı ve felâket ema resi olarak algılanırdı.

276 Azad Nebiyev, Nağmeler, İnanlar, AlkılarAlkılar, Baku, 1988, s. 12. 277 İ. Kafesoğlu, a.g.ea.g.e., s. 92; B. Ögel, a.g.ea.g.e., s. 2845. 278 B. iman, a.g.e. s. 563574. 279 B. iman, a.g.e.a.g.e., s. 563574. 137 Yaar Kalafat

2. Yer Đyeleri a. Dağ İyesiİyesi: Ululuğu, eriilmezliği ile dikkati çeken ve Orta Asya coğrafyasında, hayat tarzı üzerinde mühim rol oynayan dağlar, Türklerin büyük saygı gösterdiği tabi at unsurlarından biridir. 280 Dağ, yüksekliği itibariyle, Türkler tarafından, yeryüzünde Tanrı'ya en yakın nokta lar olarak tasavvur edilmitir. Dağın zirvesinde insan, kendini Tanrı'ya daha yakın hisseder ve öyle olduğuna inanır. Çünkü Türkler, Tann'yı yukarda tasavvur etmek teydi. Dağ da, ona yeryüzünde en yakın yükseklik idi. Böyle tasavvur edilmesi ve orada kendini Tanrı'ya daha yakın hissetmesi pek tabiî bir hâl idi. Bu inancın izlerini taıyan Kaoçı Türklerinin bir efsanesine göre, kağan, kızını Tanrı ile evlendirmek isteyince, onu yüksek bir dağa teslim eder. Kızın, bu dağda erkek kurt donuna gir mi olan Tanrı ile evlenip ondan çocukları türediğine ina nılır. 281 Töles Türklerinin yaradılıı ile ilgili olan bu efsa nenin bir benzeri de Kök Türklere aittir. 282 Kök Türklerin yaradılı efsanesinde, erkek kurt ye rini dii kurda “bırakîf. Efsaneye göre, dümanla yapılan savata sağ kalan bir erkek çocuk, bir dii boz kurt tarafın dan kurtarılır. Kurt, çocuğu, Turfan'ın kuzeyinde bir dağa götürüp büyütür ve ondan çocukları olur. Boz kurt dağın içindeki vadiye küçük bir mağara kapısından girip çocuğu

280 B. Ögel, a.g.ea.g.e., s. 285; D.W. Eberhard, a.g.e., s. 67. 281 B.Ögel, a.g.e.a.g.e., s.285. 282 Kurttan türeme efsaneleri için bk. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi,Mitolojisi Ankara, 1971, Cilt I, s. 1329. 138 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kurtarmı. Atalarını korumu olduğu için Kök Türklerin hayatında dağa ve mağaraya karı gösterilen saygı, onları mukaddes görme mertebesine yükseltmi olabilir. 283 Türkler, sözkonusu yerde çoğalıp yeryüzüne çıkmak isteyince yine bu mağara önüne gelip demir dağı eritmi ler, ate yakmılar, odun yığmılar. Bu yüzden, Türkler arasında ata mağarasına, dağa, atee, demire ve ağaca karı duyulan saygının kökünde, onların kurtarıcı rolü oynama ları yatıyor olabilir. Efsanedeki atein Türk hayatındaki rolü düünüldüğünde, Kafesoğlu'nun ileri sürdüğü farazi yenin kabul edilmesi zorlama olacaktır inancındayız. 284 Ayrıca, Ebulgazi Bahadır Han'ın verdiği malûmattan, Türk kağanlarının yılda bir kez örste demiri çekiçle döv düğü ve bunun atalardan gelen bir âdet olduğu anlaıl maktadır. 285

283 Atein Türklerde kağanlık sülâlesi kurucusu tarafından bulundu ğuna dair, Çin kaynaklan u bil ileri aktarmaktadır: “Ordularının baının adı Apangpu idi. Bunun 17 kardei vardı. Dii bönden doğmu olan bir kardein adı IChinishitu idi... O bir ruhanî nefes ile hareket etmekte idi. Bu sebebten yel ve yağmur tevlid edebilirdi. İki hatunu vardı. Rivayete göre, biri yaz ve biri kı mabudunun kızı idi. Bunlardan birinin oğlu... Kuğu ekline girdi. Onun en büyük oğlu Tsienssech'u cheshi dağında yaıyordu. APangpu'nun diğer bazı ahfadı da bu dağda yaıyordu. Orası çok soğuk olduğundan, büyük oğlu onlara ate yakdı. Onlar böy lece ısınıp ölümden kurtuldular ve en büyük oğlu ba seçerek ona Türk unvanım verdiler” (Bk. E. Esin, a.g.ea.g.e., s. 24). 284 . Elçin, Anadolu'da Köy OrtaoyunlarıOrtaoyunları, Ankara, 1977, s.3234. 285 İ. H. Çelik, “Hilvan'daki Ziyaretler”, Harran Kültürü Kültürü ve Folklor DergisiDergisi, 1978, Sayı 17, s. 147 139 Yaar Kalafat

Demirin insanları hastalık ve kötülüklerden korudu ğuna inanılırdı. 286 Hakan, kam aynı zamanda demirci tipini temsil etmekteydi. Demiri bu vasfından dolayı ıduk kabul eder ve ondan yapılan kılıç üzerine yemin ederlerdi. 287 Urfa'daki Bekir Dikme Ziyareti 288 ile Mu'taki Kızıl Ziyaret ve Efsânesi 289 yörede halkın kutsal olduğuna ina nıp ziyaret ettikleri mağara yerleridir. Bir Uygur efsânesine göre, Uygurlar, gökten dağ üzeri ne inen bir ııktan soylarının türediğine inanırlar. Bu inanç, üphesiz, soylarının ululuğunu göstermek ve izah etmek için bavurulan bir tasavvur olarak kabul edilmelidir. 290 Kök Türkler, dünyanın dayağı diye tasavvur ettikleri ulu dağlara Kadir Kan adını verirlerdi. Bu dağlar, dünyayı ayakta tutan direkler gibi düünülürdü. 291 Kimi dağlar ise, boylar tarafından kendilerine hususi bir iye veya ata olarak seçilirdi. Anadolu'nun birçok yerinde kutsallığına inanılan “Baba”lı dağlar vardır. 292

286 P. Oktan, “Atlı Göçebe Devleti ve Japon İmparatorları Üzerine Bir Tez”, (yayın tanıtma), Erdem, Atatürk Kültür MerkeziMerkezi DergDergiiii si,si,si, Mayıs 1986, Cilt 2, Sayı 5, s. 61522. 287 C. Öztelli, “Türklerde And Yemin”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları Temmuz 1959, s.1929. 288 Cumhuriyetin 50. Yılında MuMu, 1973 Yıllığı, Elazığ, 1973, s. 417. 289 B. Ögel, Türk Mitolojisi, Cilt I, s. 81. 290 B. Ögel, Türk Mitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt II, s. 286. 291 B. Ögel, a.g.e.a.g.e., s. 923; A. İnan, Türk Dini TarihiTarihi, s. 3138. 292 Z. Baar, İçtimai Âdetlerimiz İnançlarımız ve Erzurum İlinİlindekideki Ziyaret YerlerYerleriiiimiz,miz, Ankara, 1972. Ayrıca, Babalar için bk. M. 140 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Günümüzde, Altay Dağlarında yaayan Beltir Türk leri, dağ tepelerinde yaptıkları ayinlerde dağ iyesi ne/ruhuna ve ata ruhlarına kurban kesmektedirler. 293 Dumlu Baba, Hasan Baba, Ak Baba, Çoban Dede, Parmaksız Sarı Baba, Güzel Baba, Kuzucan Baba, Sarı Ba ba, Ankara'daki Hüseyin Gazi, İstanbul'daki Yua, İznik' teki Sancaklar Baba, dağ ve tepeler üzerinde bulunan ya tırlar ve ziyaret yerlerine isimlerini vermilerdir. Erzurum yöresindeki bu özelliği Anadolu'nun birçok yerinde oldu ğu gibi Doğu Anadolu'nun hemen her yerinde görmek mümkündür. Eski Türklerin ölen büyüklerini yüksek dağ tepelerine gömmelerinin, Altay dağlarında rastlanılan kurganların çoğunun yüksek dağlarda bulunu sebebinin bu olduğunu biliyoruz. 294 Türkler arasında göğün direği kabul edilen ve dün yanın merkezinde bulunan Demir Dağ'ın yedi kat olduğu na inanılır. Ayrıca, Altay Türkleri arasında, Altay dağları na “kayın babamız” denmesi de, soylarının ana itibariyle bu dağdan türediğine dair bir inancın yaadığını gösterir. Altay Türkleri, dağ iyeleri / ruhları için dağ tepelerinde düzenledikleri törenlerde, Tanrı'ya daha yakın olduklarını düünür ve burada O'na tapınmayı üstün tutarlardı. 295

Fuad Köprülü, “Baba” maddesi, İslâm AnsiklopedisiAnsiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, 1961. 293 B.Ögel,a.g.e.a.g.e.a.g.e., s.2901. 294 B.Ögel,a.g.e.,a.g.e.,a.g.e.,s. 296. 295 S. Divitçioğlu, a.g.ea.g.e., s.106. 141 Yaar Kalafat

Türklerin dinî inançları ile ilgili tüm aratırmalarda, dağın bir ıduk, yani bir mukaddes yer olduğu hususuna temas edilmitir. 296 Radloff, Sibirya Türkleri arasında yap tığı seyahat sırasında dağ iyesi ile ilgili bazı tespitlerde bulunmutur. Bunlardan tipik gördüğümüz iki tanesini zikretmek istiyoruz. Hâdisenin ilki, Zaysan yurdundan ayrıldıktan sonra oluyor. Teletsk gölünün etrafında Bolca dağını kayık ile atıktan sonra, öteki sahile varmak için epey zaman vardı. Her an fırtına çıkabilir ve kayık batabi lirdi. Radloff burada, Türk kayıkçıların günee doğru eği lerek havaya bir avuç su serptiklerini ve yava sesle bir dua okuduklarını kaydeder. Sorduğunda, Altın Tag atasın dan gölü geçmek için uğur niyaz ettiklerini, rüzgâr gön derdiği takdirde mahvolabilecekleri cevabını alır. 297 Gölün doğu sahili boyunca uzanan dağlara ise, Artal Dağları de nir. Ondan sonra da orman ve dağ zirveleri balar. Çalımanan ırmağı mensabında Akta ve Altın Tag zirve leri bunları en yücesidir. Yörede yaayan Türkler, Altın Tag'a, dağ ve göllerin atası diye inanırmı. 298 Bu dağa hu susi bir saygı gösterirlermi. Dağa imdiye kadar çıkan olmamı ve teebbüs edenler ölmü. Orada yaayan Türk ler, “Tanrı, Altın Tag'a çıkılmasını istemiyor” diye inanır lar. Gerek yatay ve gerekse dikey bilgiler, Türklerde Kut Dağ fikrinin Hun çağından itibaren varlığını ortaya koy maktadır.

296 M. Radloff, Sibirya'danSibirya'dan, İstanbul, 1954, Cilt I, kısım: I, s. 96. 297 W. Radloff, a.g.e.a.g.e., s. 97. 298 A. İnan, Eski Türk Dini Tarihi, s. 32. 142 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Hunlardan itibaren Türklerin Tann'ya kurbanlarını yüksek dağ tepelerinde sunduğunu biliyoruz. 299 Yörede, tepelerinde yatır olduğuna inanılan dağlara ziyaretçilerin çıkıp kurban kestiği bilinmektedir. Bu pratiklere Erzurum, Tunceli, Adıyaman ve Bingöl çevresinde tanık olduk. Türklerin yaadığı Orta Asya ve Sibirya coğrafya sında, dağlara mübarek, mukaddes, ata, büyük ata, büyük kağan anlamlarına gelen adlar verilmesi de, onlara gösteri len saygının sonucudur. Her boyun ve oymağın kendisine ait bir ıduk dağı vardır. Kurbanlarını burada sunar, burada âyin yaparlardı. 300 Yörede dağların sahiplenilmesi, oraların belli ailelerce korunması da bu inancın bir devamıdır. Sarıkamı yöresinde, dağın sahiplenilmesiyle ilgili bir pra tiğe rastladık. Ağbaba Dağı'nı sahiplenen köylüler, sene nin muayyen bir günü burayı ziyaret edip topluca aağı inerlermi. Otsuz, tatopraktan ibaret bu dağ, bize, otsuz, ağaçsız, ıduk Ötüken Dağı'nı hatırlattı. Anlatıldığına göre, yöre dıında olanlar da, Ağbaba'yı ziyaret günü gelip köy lülerle beraber dağa çıkarlarmı. Buna benzer bir inanç da Sivas'da yaanmaktadır. Batı Anadolu'da yaayan Tahtacı lar yedi yılda bir Kazdağı denen mevkiye çıkar ve bu dağı ziyaret ederler. 301 Tunceli'de halkın bir kısmı belirli dağlara özel ilgi gösterir, saygılı davranır. Alnını talarına koyup huu

299 A. İnan, a.g.e.a.g.e., s. 32; Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, s. 6178. 300 H. Tanyu, Türklerde Tala İlgili İnançlarİnançlar, Ankara, 1968, s. 107. 301 Bu ta, A. İnan'ın verdiği malumata göre, büyük Türk Tanrısı tarafından Türklerin ceddi âlâ'sına (Ulu ata'sına) verilmitir. Bk. A. İnan, Tarihte ve Bugün amamaaaanizm,nizm, s. 160. 143 Yaar Kalafat içinde eğilir, tozlu talarını öperler. Tunceli'nin Kuzey köylüleri de, Düzgün DağıDağı'na'na'na'na karı kurulan ta yığınlarına bir ta koyarlar. Nazmiye tarafında insanlar Düzgün'e dua ederler. Keza birisine beddua edilecek ise “Düzgün Baba seni çarpsın” derler. 302 Bir kısım tasavvuf ehli açıklamala rını yaparlarken “HızırHızır Dağı hürmetine” Tur Dağı hürme tine” türünden ifaler de kullanırlar. ElazığHarput'un güneybatısındaki Dua Dağı'nda eskiden hacı adayları toplu dua ederlerdi. 303 Ovacık'daki Haydar Baba ve Bel Baba bulundukları tepelere kendi isimlerini vermilerdir. Gardizî'nin verdiği bilgiye göre, Tugi ve Çığıl Türkleri bir dağı Tanrı'nın makamı sayarlar, onunla ye min ederlerdi. Mani ve Buda dinlerindeki Dokuz Oğuzlar da büyük dağlara kurban keserlerdi. 304 Sivrice yöresinde Hazar Dağı ve Çile Dağı yakın zamana kadar kutsal kabul edilirdi. 305 Varto'daki Gümgüm Baba ile Düzgün Baba'dan top seslerini andıran sesler ge lince bu seslerin hayır ve selâmet iareti olduğu kabul edilir. 306 Bölgenin Alevî inançlı vatandalarına göre, “Dağ” yükünülen, dua edilip dilek dilenilen bir güçtür. 307 Anka

302 H. Iık,, Dersimli Memik AğaAğa, İstanbul, 1990, s. 44 303 İ. Sungurluoğlu, HarpHarputut YollarındaYollarında, İstanbul. 1968, s. 104. 304 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, İstanbul. 1976, s. 184 305 K. Özen, “Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançları İsimli Esere Dair”, Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, Sayı 74, Ekim 1991, s. 919. 306 M.. Fırat, Doğu İlleri ve VarVartoto TarihiTarihi, Ankara, 1991, s. 41. 307 Ali H. Dedekurban, Zaza Halk İnançlarında KültlerKültler, Ankara, 1994, s. 13. 144 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ra’nın akyurt ilçesi Bağlı Elecik köyünde “Dağ Yüzü kutlu olur, niyet Allah’ından nesip dağdan gelir” inancı vardır. Bu ifadede adeta “Takdir Allah’ın ve görevlendirildiği ise dağlardır” anlamı saklıdır. “Kurt yüzü kutlu olur” da da bu anlam saklıdır. 308 Divriği yöresi halk inançlarına göre, Topçam EreErennnn leri ile Tatlıcak Erenleri arasında top atıı olur. Buralardan top sesleri gelir. Ziyarete gelenler “Ey Topçam sen yeti” derler. Bu toplara “KudretKudret ToplarıTopları” denir. 309 Erbil'de anla tılan bir menkıbeye göre, Hoca Asaf ile Seyyid Abdullah arasında geçen bir “uçma” iddialamasında, Hoca Âsaf “nagehan gafletten bir mara vurur.” Seyyid Abdullah'ın dütüğü yerde, bir top dümücesine çukur açılır. 310 Ta savvuf bilginlerine göre, top sesleri dağlardaki evliyalar dan gelmektedir. 311 Ağrı dağının insan gibi tasavvur olunması efsane sinde Ağrı ve Karnıyarık Dağları iki kardemiler ve Kar nıyarık Dağı Ağrı Dağının küçük kardeidir. Büyük karde küçük kardein akına ihanet eder ve gösterdiği mertliğe rağmen onu düman karısında yalnız bırakınca küçük

308 Zübeyde Erdoğan “Ankara’nın Akyurt ilçesine bağlı Elecik Kö yünde Doğumla İlgili Adet ve İnançlar” I. Türk Halk Kültürü Aratırma Sonuçları SempozySempozyumum BildirileriBildirileri, Ankara 1996; Zikre den I. Altun a.g.e. sh. 143. 309 K. Özen, “Divriği Efsaneleri”, Tuncer Gülensoy ArmağanıArmağanı,Armağanı Kayse ri, 1995. s. 276284. 310 Y. Kalafat, “Türkmeneli / Erbil ve Halk Sufizmi”, Türk Dünyası AratırmalAratırmalaaaarırırırı, Sayı 107. Nisan 1977,s.960. 311 S. Güngör, a.g.e. 145 Yaar Kalafat kardein kahrından karnı yarılır. 312 , Ağrı Dağı Efsanele rinden konumuzla en fazla ilgisi olan efsanede dağların da ordularının olduğunu, aralarında savatıkları ve yarıtıkla rı, padiahlarının bulunduğu, âık oldukları, aklarına ihanet edebildikleri ve zafiyet gösterebildikleri gibi husus lar vardır. 313 Nitekim bir efsanede de Küçük Ağrı Dağı, Ağrı Dağının kız kardeidir. Kaf Dağı ile Küçük Ağrı Dağı arasında gönül ilikileri olabilmektedir. 314 Erbil’deki, geç mite yaamı bir kısım ulu zatların aralarındaki yarıma yı, semaya doğru giderek yükselip birbirlerine top atarak gösterdiklerini dinlemitik. 315 b. Kaya Ta İyesiİyesi: Tabiatta mevcut ekiller arasında ta ve kayalar da, Türklerin muhtelif fonksiyonlar kazan dırmak suretiyle inanç yumağına kattığı unsurlardır. Bun lar arasında, “YadaYada TaıTaı”””” diye adlandırılan bir cins ta, Türk hayatında uzun asırlar olağanüstü nitelikleri ile ya

312 Remil Eliyev, “Efsenelerde Dağ Kultunün StruktüSemantık Fonksiyonlarına Dair”, Azerbaycan ifahi Xalq EdebiyatınaEdebiyatına Dair Tedqiqler XXI, Bakı 2006, sf. 15–38 313 Yaar Kalafat, “Ağrı Dağının Mitolojik Boyutu ve Türk Kültürlü Halklarda Dağ Kültü”, Türk Kültüründe AğrıAğrı, Atatürk Kültür Merkezi, Yayına Hazırlayan Prof. Dr. Oktay Belli, Ankara, 2009, s. 119–131 314 Ali Püsküllüoğlu, EfsanelerEfsaneler, Türk Dil Kurumu yayınları Ankara, 1971, sf.50–58 315 Yaar Kalafat, “ I. Türkmen Kurultayı ve Kerkük Yöresi Türk Halk İnançları”, Türk KültürüKültürü, Ocak 1998. Sf. 27–52; “Kerkük Yöresi Türkmenleri ve Türkmen Halk İnançları” Türk Dünyası AratıAratırrrrmalarımalarımaları, ubat 2001 S. 130 sf. 171–185

146 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

amıtır. Yada Taı ile ilgili olarak Kagarlı Mahmut, daha XI. yüzyılda u malûmatı vermektedir: “Ben, bunu, Yağma ülkesinde gördüm. Orada bir yangın olmutu. Mevsim yazdı. O sıcakta kar yağdırıldı ve Ulu Tanrının izniyle yangın söndürüldü.” 316 Eski Türkler, bu ta ile birçok i yaparlardı. Yağmur, kar yağdırmak, havayı değitirmek gibi çeitli iler için bu ta kullanıl maktaydı. Yağmur yağdırma ile ilgil birçok uygulamada talar çeitli ekillerde ta kullanırlır. Bunlar muayyen sayıda ilgili ayetler okunduktan sonra akarsuya atılırlar 317 Ağrı'nın köylerinde, “ÇÇÇÇocukocuk BoncuğuBoncuğu” denen bir ta vardır. Bu ta, kayısı büyüklüğünde, effaf, rengârenktir. Bu taın, çocukların öldürülmesinde kullanıldığına inanı lır. Ta sahibinin, o taı bir çocuğun üstünde sıkması hâ linde, o çocuk ölürmü. Eğer çocuğun evinde de o tatan varsa, bir tesiri olmazmı. Taın bu olağanüstü gücü, çocu ğa kırkı çıkıncaya kadar tesir edermi. Kırkı çıkınca tesiri kalmazmı. Bu yüzden, Ağrı'da kimse kırkı çıkmamı ço cuğu konu/komuya göstermezmi. Sivas'ın Zara kazasında, ölen kiiyi yıkarken yatağı nı da toplayıp yerine ta koyarlar. 318 Bunun koruyucu bir

316 Divânü LûgatLûgatitit TürkTürk, (Ter. B. Atalay), Ankara, 1986. 2. basım. Cilt III, s. 3. 317 Yaar Kalafat “Türk Kültür Coğrafyasında Yağmur Duası” Yağmur Duası KitabıKitabı, Hazırlayan M. Sabri Koz, Kitabevi, İstanbul 2007, sf. 195–225 318 K. Özen, “Divriği Yöresindeki AleviBektai Türk Toplumunda Toprak Kültü”, Halk KültürüKültürü, 1985 , Sayı 2, s. 18. 147 Yaar Kalafat tedbir olarak yapıldığı anlaılmaktadır. Amaç, kötü ruhla rın/cinlerin yapacağı herhangi bir kötülüğü engellemek, ruhun tekrar yatağına dönerek, evdekileri korkutmasını veya taciz etmesini önlemektir. Ata kültürüne bağlı eski inançlarımızın kalıntısıdır. Elazığ'da, çakmak taı ile yüzdeki yaraların tedavi edildiğine inanılır. Yüzünde yara olan kiinin ilgili yerine üç kez çakmak taı çakılır ve taı çakan kiinin üç kez, “Ben Karadenizi görmüüm” demesi gerekir. Bu ii yapa cak kiinin deniz görmü olması arttır. Eğer böyle biri çakmak taını yaralı yüze çakar ve o sözleri söylerse, yara nın iyi olacağına inanılır. Erbil'deki Türkmen ve Kurmançlar, Sultan Muzaffer ve Muhammed Çuli'nin mezartalarına niyet tutup tatata yapıtırırlar. Gaziantep'de, Seyhan Camii'ndeki Kara Ta kadınlar tarafından ba ağrısı tedavisi için ziyaret edilmektedir. Bu yöredeki kadınlar çıkınlarında taıdıkları ve korku taı olarak bilinen kırmızı taı beyaz bir taa sürerek suyunu içmek suretiyle korkularının geçeceğine inanırlar. Öksü rüklü çocukların tedavisi için ise, hasta çocuk Cunûdünün Dağı'ndaki delikli tatatantantantan geçirilir. Delikli Ta inancı ve Öksürük Ocakları Erzurum ve Türk kültür coğrafyasının daha birçok yerlerinde vardır. Erbil’deki Öksürük BabaBaba’’’’nın ismi Kokkok BabaBaba’’’’dır. İnanca göre taın bir tarafından diğer tarafına 3 defa geçen hasta kimse, hastalığa veya sorununa yol açan kara iyeyi aldat mıtır. Burayı ziyaret edenler arasında evliliği gecikmi olan

148 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kızlar da vardır. Delikli TaTa’’’’ın deliğinden geçemeyen kim senin muradının olmayacağına inanılır. Kızlar daha ziyade buraya, ziyareti rüyalarında gördükleri için gelirler. Taın öteki tarafına geçilmekle adeta yatırın koruması alanına girmi olmaktadır. 319 Ahlat Seyit Sultan’daki delikli ta sadece öksürüğün tedavisi için değildir. Onun kısmet bek leyen genç kızların kısmetlerinin açılmasında daha birçok konuda ifa ve yardım edici olduğuna inanılır. Buradaki yeraltı mağarasında cami de vardır. Buradaki kayanın üze rinde bulunan at nalı izlerinden sular çıkmaktadır. Sıtmalı çocukların tedavisi için pınar ziyaretindeki ağacın altına ta atılır. Sivas Yıldızeli'nde sarılık tedavisi için hastanın boynuna sarılık taı olarak bilinen sarı bir ta asılır. 320 İbn Fazlan, Türkistan'da sancıyı kesen ta, kanamayı durduran ta, etrafı aydınlatan ta ve Yada Taı olmak üzere farklı özellikte taların varlığını tesbit etmitir. 321 Elazığ'da eskiden “sabırsabır taıtaı”””” denen bir ta, belirli kiilerin elinde bu lunurdu. Bu ta yumurta büyüklüğündeymi. Bir kii, birine derdini, sırrını anlatmak yerine, ona anlatırmı. Bu taa içini

319 Yaar Kalafat “Kayseri ve Çevresi Örnekleri İle Halk İnançları mızda Korunma ve Kurtulma Yöntemleri” Kayseri ve YöresiYöresi KüKüllll tür Sanat ve Edebiyat Bilgi öleni Kayseri (13 Nisan 2001) Kayseri 2001 sh.397–401 ErciyesErciyes, Aralık 2001, S. 24, sh. 11–12 Orkun 288/11 320 Hikmet Tanyu, a.g.ea.g.e., s . 171172. 321 İbn Fazlan SeyahatnamesiSeyahatnamesi, (Hz. R. een), İstanbul, 1975 (Sözkonusu bilgiler, değiik bahisler içinde yer almıtır. Y. Kalafat). Hoca Ahmed Yesevî sandukası, Yeim Yada taından yapılmıtır. 149 Yaar Kalafat döken kiiler sabır ve direnç kazandıklarına inamrmı. “Sabır taı çatlar” tabiri de, bu inancın pratiğinden kaynaklanmıtır. Yumurta büyüklüğündeki bu sabır talarına, tahammül edilmez derecedeki dert ve sırlar anatılınca, onlar bile daya namaz çatlarmı. Bugün, “SabırSabır taı olsa çatlar” eklindeki ifadelerle, acının veya derdin dayanılmaz, katlanılmaz derece ağır olduğu söylenmek istenir. 322 Dadalı Türkmenlerinde Cem ibadeti “Allah’ın, pey gamberlerin sefahatından mahrum olmamak için yapılır” Hz. Muhammed’in peygamber olduğuna inanılır ancak Hz. Ali’nin hakkının yenildiğine de inanılır. Bölgede canlı bir Hz. Ali kültürü vardır. Halkın Ehli beyt sevgili talara kayalara yansımı isim olmutur. Hz. Ali, Hz. Fatima, Hz. Hüseyin, Hz. Hasan ve diğer imamlarla Düdül’e Zülfikarla ilgili yoğun anlatılar vardır. Burada halk sufizminde, eği timöğretimde incitmemeye özel önlem gösterilir. Doğru dan doğruya ikazdan ziyade her defasında uygun bir uslup bulunur Kii gönlü yıkılmamalıdır. Anlatıya göre Hz. Ha san ve Hz. Hüseyin bir gün abdest alırken abdesti yanlı alan birine rastlarlar. Bunun üzerine o ahsın yanında abdest alır ve ahsa, hangi abdest alı doğru derler. ahıs doğru olanı öğrendiğini ifade eder. Halk inançları adeta sosyal hayatı kontrol altına almıtır. Halk inançlarına göre, çil keklik makbul iken kınalı keklik makbul değildir. Çil keklik çıkardığı ses ile Yezid’in askerlerinden Hz. Hüseyin’i saklar, korumu olur. Bu ara da kavak ağacı yakılır, Hz. Hüseyin’i içine alır. Bunu için

322 “... ıduk yirsub... ıduk Kögmen” gibi. 150 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

çil keklik avlanılmaz. Kınalı keklik ise Hz. Hüseyin’in kanının üzerinde einerek Yezide yardımcı olmu olur. Bunun için gagası ve tırnakları kırmızıdır. NazmiyeTunceli arasında, yol kenarında Ali Kaya diye bilinen ve Hz. Ali'nin bu taa belini dayadığına inanı lan kutsal bir mekân vardır. Gençler dilek dilemek için bu taa gelirler. 323 Divriği yöresinde, Hüseyin Gazi'nin atının izini ve Battal Gazi'nin kılıcının izini taıdığına inanılan kayalar vardır. Halk bu tür kayalara kutsiyet atfetmekte dir. 324 Ceylanpınar’da Eyup (a.s.) türbesindeki yuvarlar ta ağrıyan yerlerde gezdirilerek ifa umulur. Adıyaman'da, gelinin eve gelmesi uğurlu ve bereketli olsun, diye eikten içeri girmeden önce, oğlan tarafı gelinin baının üstünden ta duvara gelecek ekilde yumurta fırlatıp atar. Batı Anadolu’da bazı bazı yörelerde ere gidecek gelinin cebine yeni evinde ağır olsun yerli yersiz baba evine koma sın diye ta konulduğu olur. Anadolu kırsal kesiminde aynı niyetle cenazenin kaldırıldığı yere ta konur. Saçı cinsinden kuyulara dilek için ta atmakatmak, kuyu ve su birikintilerine/göl vesâir yerlere ta, para atıp dilek dileme, Kars'ta da mevcuttur. Burada su iyesine saçı sun ma inancı vardır. Bu inanç günümüzde, havuzlara para atmak eklinde, ehirlerimizde devam etmektedir. Sarıkamı'ta, genç kızlar, kısmetleri açılır inancı ile ehitliğe bir tatata bırakırlar.

323 A.B. Alptekin, Fırat Havzası EfsaneleriEfsaneleri, Elazığ, 1990, s. 49. 324 K. Özen, a.g.m. 151 Yaar Kalafat

Kagarlı, Ka denilen temiz ta hakkında bize, kimin yanında ta bulunur ise ona imek dokunmaz anlamında açıklama yapmaktadır. Ka, lekesiz, saf beyaz bir tatır, yüzüklere konur. 325 Biz Caferi inançlı Türkler arasında İslâm büyüklerinin farklı hikmet sahibi yüzük taları kul landıklarına dair inançların olduğunu tesbit etmitik. Yörede ta ile ilgili daha pek çok pratiğe rastlanmı tır. Ancak, hepsinin fonksiyonu yukarda sıraladıklarımız dan farklı değildir. Ayrıca yörede Hacı Bekta taı adı ve rilen 12 köeli Teslim Taı da saygıyla taınmaktadır. 326 c. Yer İyesiİyesi:::: Türk inanç yapısında yer/yir, yani yer yüzü mühim bir mevkii igal eder. Tengri'nin yarattığı kök tengri (mavi gök) ile yağız yir (kara yer) arasındadır. Üzerinde, “kiioğlu” yaratılmıtır. Gök gibi, o da, insanı koruyucu, besleyici bir karakter taır. Aslında, Türk inan cında, tüm yeryüzü ıduk değildir; fakat yeryüzünde ıduk olan ve onlara hayat verdiğine, onlan kurduğuna inanılan ıduk yir ve sub'lar vardır. Koruyucu iye/ige/ıs kabul edilen sadece bunlardır. Kök Türk yazıtlarındaki ifadelerden de bu durum açıkça anlaılmaktadır. 327 Bu ıduk yerler ve su

325 Reat Genç, Kagarlı Mahmut'a Göre XI. Yüzyılda TürkTürk Dünyası, Ankara, 1977, s. 134. 326 H. Tanyu, “Hacı Bekta'da (Suluca Karahöyük Bazı İnançlar ve Âdetler), III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi,Kongresi, Ankara, 1986, Cilt IV, s. 381395. 327 Ötüken'i tanıyan iyenin adı kaynaklarda açık değildir. Varlığı üzerinde görüler için bk. S. Divitçioğlu, a.g.e.a.g.e., s. 106; E. Esin, Türk Kosmolojisi , s. 34; “Ötüken Yı Türk Sanatında Ağaçlı Dağ Hakkında Notlar'. Atsız ArmağanıArmağanı, İstanbul, 1976, s. 147187. 152 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri lar, Türk'ün elinden çıkmasın, sahipsiz kalmasın diye, çoğu zaman Türk Tengrisi'nin müdahalede bulunduğu, kağan tayin ettiği, yine yazıtlarda vurgulanır. Iduk Iduk Ötüken Yı da, bütün ili ve halkı koruyan iğe/iyenin bu lunduğu ve kağanın oturması gerektiği mevki olarak mu kaddestir; bunlara saygı gösterilmesi, dümana karı savu nulması esastır. 328 Yoksa besleyici ve koruyucu bir tanrı anlamında kendisine ne kurban sunulmaktadır, ne de hürmet gösterilmektedir. Türk inanç hayatında, bunun böyle cereyan ettiğini yine bir Çin kaydından açıkça anla yabiliriz: “Hun askerleri General Li Kuangli'nin Yeri'nin koruyucu ruhlarına (Bize göre, bunlar iye/iğe'lerdir. Y. Kalafat) kurban verilmesi için and içmi ve söz vermiler di. 329 Bu ifade, yerin sadece bir iyeiyeiye mevkiinde olduğunu teyid etmektedir. İnsan kurbanı ise, and ile ilgili artın yerine getirilmesidir. Çünkü Türklerin yer, gök iyelerine ve diğerlerine sunulan kurbanlar at ve koyun cinsi hay vanlardır. Kaldı ki, bu kurbanlar için de, etnografik bilgi lerden de anlaıldığına göre, kamlar tarafından Tengri katına çıkarılıp önce onun kabulü sağlanıyordu. 330 Bundan da, sunulan ükran kurbanları ile önce Tengri'nin rızası kazanılmaya, onun vasıtası ile de, birer koruyucu oldukla rına inanılan iye/igelerin yardımlarının temini sağlanmağa

328 S. Divitçioğlu, a.g.e.a.g.e., s. 83. 329 W. Radloff, a.g.ea.g.e., Cilt II, kısım: I, s. 1975. 330 İslâm'a göre bu uygulamanın kalkması için, Tanrı, Hz. İsmail'e gökten bir koç indirmi ve bunu kurban etmesini buyurmutur. 153 Yaar Kalafat

çalıılıyordu. And ile insan kurban etme, İslâm'a göre, Tanrı buyruğu ile sonradan yasak edilmitir. 331 Tunceli yöresi halkı, büyük gövdeli ağaçları kutsal ka bul ederlerken, bu ağaçların dibinde kurban keser, buraları zaman zaman ziyaret ederlerdi. Buralar aynı zamanda and içme yerleri idi. Buralarda verilen sözlerden vazgeçilmez, çocuklar bu mübarek kabul edilen yerlerde sünnet ettirilir ve buraların toprağı, suyu, ifa niyetine kullanılırdı. 332 Karakalpakistan'da kötü göze gelmekten korunmak ve onun zararlarından kurtulmak için sadaka verilir ve üzerlik yakılır. Hârezm bölgesi Türklerinde nazar kültüne toprak kültü de karımıtır. Karakalpak Türklerinde üzer lik “Edraspan” olarak biliniyor. Edraspan, soğan, sarımsak, tuz, yemek yağı, yedi evin önünden alman toprak, üzerlik otu ve gözgöz çimdiklenilerek delinmi kâğıttan koparıl mı parçalara karıtırılıp atee atılır. Bu esnada gözü deyip nazar ettiğinden üphe edilen kimsenin ismi söylenir. Daha sonra kâğıdın geriye kalan kısmı da atee atılır. Halk inançlarına göre sadece insanlar veya onlara ait eyalar nazar alamazlar. Hayvanlar ve bitkiler de nazar alırlar. Çiçeklerin nazar almamaları için saksıya bir sopa sokulur üzerine bir yumurta kabuğu takılır. Böylece nazarın önle nebileceği inanılır. Karakalpakistan'ın Hocaylı bölgesindeki Mızdehan tarihî mezarlığında, “Cömert Kasap” diye bilinen, halkın

331 B.Ögel,a.g.ea.g.ea.g.e., s. 318327. 332 M.Z. Yolga, Dersim (Tunceli) Tarihi, (Yayına Haz. A. Halaçoğlu, İ. Yılmaz Çelik), Ankara, 1994,s.97. 154 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ulu bir kii olduğuna inandığı bir makberi ziyaret ettik. Anlatıma göre, cömert kasap hayatta iken ihtiyaçlı herke se et verir ve parası olmayanlara da “Ben öldükten'sonra mezarımın üzerine bir avuç toprak dökün” dermi. imdi bu kabir büyücek bir tümsek durumundadır. Bu tümseğin sırtına çıkan çocuksuz anne adayları buradan aağıya doğ ru çocukları olacağı inancıyla yuvarlanmaktadırlar.333 Eski Türk soylularının tümülüs oluturan tümsek mezarlarının toprak kültü ile ilgisi olabilir. Orta Asya ve Sibirya Türkleri arasında, balangıçtan beri devam eden Türk inançları içinde yer alan gök, yer ve yeraltı ile ilgili pek çok bilgi gün ıığına kavumutur. Bu bilgiler bile, Türklerin bu kavramları nasıl algıladığını açıkça göstermektedir. 334 Türk inanç sisteminde dağ, ta, kaya ağaç/orman ve su ile ilgili ıduk ve iye'lik kavramının, varlığı nasıl tasav vur edilmise, yer de bütün bunları bağanda tuttuğu için, aynı ey onun için de düünülmütür. Yer ile ilgili gizli güçlere sahip iyeler, yeryüzünü kontrolleri altında tutma ya çalıırlardı ve bu i onların görevleriydi. 335 Türk inanç ve tasavvuruna göre, yeri kontrolleri altında tutan iyeler, daha çok geçilmesi güç olan sarp yollarda, dağ bellerinde

333 Y. Kalafat, “Nokus (Kırk Kız Destanı) Sempozyumu ve Karakal pak Türk Halk inançları”, Türk Tarihciliği ve Prof.Dr.Prof.Dr. Aydın Taneri ArmArmaaaağanı,ğanı, 1998, sh. 315337 334 A. İnan, Makaleler ve İncelemeler, s. 21. 335 S. Buluç, “amanizm”, Türk AmacıAmacı, İstanbul, 1942, s. 129; B. Ögel, a.g.e.a.g.e., s. 137. 155 Yaar Kalafat ve dağ geçitlerinde yaardı. 336 Yakut Türkleri, bunlar aul iççite (yol iyesi) ve attuk iççite (geçit iyesi) gibi adlarla çağırır. Onlara göre, bu iyeler, yolları ve geçitleri dene timleri altında tutardı. Dağ geçitlerinden ve dağ bellerin den geçen yolcular, buralarda bir kazaya, bir felâkete uğ ramamak için, yol veya geçit iyelerinin gönüllerini ho etmek amacıyla bir ta parçasını oraya bırakıp giderlerdi. Sibirya'da bu tür talardan oluan kümeciklere rastlamak olağandır. 337 Bu ta parçaları, oralardan geçenlerin iyeler için bıraktıkları saçılardan baka birey değildir. Yolcu, bu saçıyı sunmakla yoldan veya geçitten, bir kazaya uğrama dan, bir uğursuzlukla karılamadan geçip gideceğine ina nır. 338 Hakkâri'de, oför esnafının sefere çıkarken muhak kak bir odun kütüğünü sadaka olarak attığı “Gülerek Ba ba'.' diye bilinen bir yatır vardır; buraya bir parça odun bırakmadan yola çıkan nakliyecilerin ilerinin rast gitme yeceğine inanılır. Erbil ve Kerkük'de Kırmanç ve Türkmenler, yedi yol ağzına “ta atmak” suretiyle, dileklerinin olup olmaya cağını anlayabileceklerine inanırlar; perembe günü, gü

336 A. İnan, Eski Türk DDiniini TarihiTarihi, s. 6684. 337 S.Buluç,a.g.e.a.g.e.a.g.e., s. 337. 338 Eski Türklerde yol iyesi ile ilgili kayıtlara rastlanmaktadır. Bu bilgilere göre, Türk inancında bir “alagatlı yol tengin” ile “kara yol tengri” varlığı Irk Bitig adlı fal kitabında geçmektedir, îlki ge ceden tan vaktine kadar at sürermi, insanlara kut ve güven veri ci; diğeri ise kırılıp dökülenleri sarıp sağaltan, yurt kurdurma gü cüne sahip birer iye olarak ifade edilmektedir. Ancak, bu iki iye nin gerçekten yol iyeleri olup olmadıkları tam belirgin değildir. 156 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ne battıktan sonra atılan talar, cumadan çıkan cemaatın konumaları dinlenilerek yorumlanır. 339 Yolun, ıssız yerlerin tekin olmadığı inancı, günümüz de de yaamaktadır. Bu tür yerlerden “tuu, destur” deyip geçmek, eski inançların bir kalıntısıdır. Büyü ve benzeri maksatlarla yazdırılan ve tılsım gücüne inanılan bazı nüs ha/muska'ların yol kavaklarına gömülmesi ve böyle yapılır sa tesir gücünü göstereceğine inanılması da yine aynı inancın bir parçasıdır. Amaç, yine yol iyesini bir muska ile memnun etmek suretiyle onun yardımını sağlamakdır. Müslümanlar arasında, hac zamanı, Mina Dağı'nda, “eytan talama”“ ek linde görülen hareketler, kötülüklerden korunmak için yapı lır. Haccı yerine getirirken, bir kazaya uğramamak inancı bu hareketin ardında mevcuttur. Dolayısiyle, farklı bir muhte vada da olsa, ekil yönünden bir benzerliğin İslamiyet'te yaadığı görülmektedir. Issız yerlerde yatmak zorunda kalan kiiler, Mardin, Hakkâri ve Diyarbakır'da, etraflarını bir daire çizerek sı nırlarlar. Bu sınırın kendilerini gece kötülüklerden koru yacağına inanılır. Türk inançlarında yer alan Boz atlı yol Tengrisi/ yol iyesi, yolda sıkıntıya düen, darda kalanların yardımına koan bir varlıktır. 340 Bu varlık, İslâmî yörede karımıza

339 Y. Kalafat, “Kuzey Irak'ta Eski Türk İnançları”, İçel KültürüKültürü, Sayı 19, Ocak 1992. 340 Sibirya Türklerinin inancında Yo Kan ve Yayık Kan adlan geçer. Bunlardan ilki karalardaki tehlikelerden, ikincisi su ve denizler deki tehlikelerden insanları korurmu. Bunların, Islamî devrede Hızırİlyas inancı ile birlemi olması ihtimal dahilindedir. Hızır 157 Yaar Kalafat

çıkar. 341 Darda kalanlara, sıkıntıda olanlara imdada kotu ğuna inanılan Hıdır İlyas/Hıdırellez, dileklerin sunulduğu bir bahar bayramı hâline dönümütür. Hayatın, tabiatın âdeta bayram ettiği, renklere büründüğü zamanda yapılan adakların dilendiği, dileklerin sunulduğu, gülü nüp/eğlenilen bu günler içinde, bütün arzuların gerçekle eceğine inanılır. İncelediğimiz yörede, Hıdırellez inancı oldukça yaygındır. Hemen her ilde, bu inancın kalıntıla rına, onunla ilgili pratiklere rastlamamız mümkündür. Dede Korkut’un ölmediği hakkında halk arasında bir inanç vardır. Kazak Türklerinin ilâhilerinden birinde; “Ölü disem ölü imes Tiri disem tiri imes Ata Korkut Evliya” denilmektedir. Korkut Ata, müslüman mitolojisinin Hızır’ına benzetilmitir. “Evvel sağlığa çalalım Sağlık gelsin Esenliğe çalalım Esenlik gelsin Hızır Peygamber silisin versin Korkut Ata bilisin versin.”

İlyas için bk. A. Y. Ocak, İslâm Türk İnançlarındaİnançlarında Hazır Yahut HızırHızırİlyasİlyas KültüKültü, Ankara, 1985. 341 A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 132134. 158 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Salur Türkmenleri, Kırgızlar ve Kazaklardan tesbiti yapılan bir atasözüne göre, “Korkut'a mezar kazına” de nilmektedir. 342 Hıdırellez'de Iğdır ve Ağrı'da, gül ağacının dibine testi koyarlar, içine kadın ve kızlar alyanslarını atar, bun ları tek tek mâni söyleyerek çıkarırlar ve söylenen mâniye göre, kısmetlerinin açılacağına inanırlar. Altay Türkleri arasında tespit edilen yaradılı efsa nelerine göre, yeryüzü Tann Karahan'ın buyruğu üzere meydana gelmitir. 343 Karahan'ın buyruğu üzere suya top rak çıkarmak üzere dalan Er Kii, bunun bir kısmını ağ zında kendisi için saklamı. Tanrı, onun yaptığı ii anlamı ve o toprağı Er Kii'nin ağzında büyütmeğe balamı. Er Kii, boğulmaktan kurtulmak için bu toprağı kusunca, yeryüzünün üzerinde dağlar, tepeler meydana gelmitir. Yeryüzünün Tanrı buyruğu ile kılınmı olması inancı, Altay Türklerinin efsanelerinde yaamaktadır. 344 Kök Türk çağında ise, bu inancın kitabelere kaydedildiğini bilmek teyiz. 345 Bu inanç, İslâmiyet ile çakıan inançlardan biridir. Türklerin toprağı ıduk kabul etmeleri, ölülerini top rağa bırakmalan, üzerinde yaadıkları alanı dümandan, yabancılardan korumaya çalımaları, bu çevreyi koruyan ve onlara yardım ettiğine inandıkları iyeleri kızdırmamak,

342 Orhan Saik Gökyay, a.g.e.; Fuat Kızıltuğ, “Bayburt Dede Korkut 2. Kültür Sanat öleni” Türk EdebiyatıEdebiyatı, Eylül 1996, Sayı 275, s. 3536. 343 A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 168170, 223. 344 A. İnan, a.g.e.a.g.e., s. 224. 345 M. Ergin, Orkun ÂbideleriÂbideleri, s. 67. 159 Yaar Kalafat onların gazabını üzerlerine çekmemek inancından kay naklanıyor olmalı. Vatan, yurt, ana yurt kavramlarının olumasında bu inancın rolü düünülebilir. Günümüzde vatan inancının ve kavramının gelimesinde, Türk inanç larının rolü olmadığını söyleyemeyiz. 346 Türk inançlarında yeryüzü iyelerinin, “yiryir ve subsub” kavramı altında toplandığını iaret etmitik. Yeryüzünde yaayan insanlara yardım eden bu iyelerin 17 ulu han olduğuna inanılır. Bunların, karların kaplı olduğu yüksek dağ doruklarında bulunan kaynaklarda, gözelerde yaadığı tasavvur edilir. Köroğlu Destanı'nda, kahramanın, Kalaylı Dağ'daki gözede kırklarla bulutuğu inancı, 347 bu tasavvu run Anadolu Türkleri arasında devam eden bir bakiyyesi mi, diye akla gelmektedir. 348 Yeryüzünde yaadığı tasavvur edilen koruyucu iye hanların en büyüğü Yo Kan adını taır. Yerin ortası onun mekânıdır. Türk düüncesinde yer ortası Ötüken Yı kabul edilirse, Yo Kan'in burada yaaması icap eder. Bura da bulunan ulu çam ağacı, Tanrı Ülgen'in katına uzanır. Yo Kan'm iki oğlu vardır. Bunlar, yeryüzünde yaayan hanlara tâbidir. Bunlar, So Kan ve Talay Kan'dır. Denizle rin hâkimi ve ölülerin koruyucusu Talay Kan'ın diğer bir

346 D. Yıldırım, “Coğrafyadan Vatan'a Geçi ve Vatan ile Göç Edi Prob lemi”, Türk Yer Adları Semineri (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1984, s. 157. 347 S. Buluç, a.g.ma.g.m., s. 47. 348 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, s. 7088. 160 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri adı YayıkYayık'tır. Yayık KanKan/Talay/Talay KanKan, 17 denizin birletiği yerde oturur ve bütün sulara hükmeder. 349 Kırgız Türkleri, İslâmiyet'ten sonra, bu hanlar ara sına Adanı Kan'ı dâhil etmilerdir. Hanlardan bir diğeri Merde Kan'dır. Abakan ırmağının kaynağı olan Altın Göl'ün doğusunda oturur. Ona bu yüzden Abakan Kan da denir. Abakan Türkleri, onun, yağmur yağdırdığına ina nırlar. Altay Kan adlı han iye, Altay Türklerinin koruyu cusudur. Katun ırmağının kaynağında, Altay dağlarının en yüksek tepesi olan Baluka'da oturur. 350 Kırgız Türklerinin koruyucusu Kırgız Kan, Yenisey ırmağının kaynağında, Kemçik'te oturur. Güçlü bir iye dir. 351 Yeryüzünde yaadığına ve insanlara yardım ettiğine inanılan diğer iye hanlar unlardır. Yaba Kan, Eder Kan, Yabır Kan, Kayra Kan, Puysan Kan, Perbi Kan, Mansar Kan, Pınçu Kan ve Oktu Kan.352 Yerüstü ile ilgili koruyucu iyelerin varlığı inancı yanısıra, eski Türkler, yerin/toprağın altını da kötülükle rin yaratıcısı, sebebi olan iyelerin yaadığı bir yer olarak tasavvur etmitir. Altay Türkleri yeraltının dokuz kat ol duğuna inanır. Beltir, Soyot ve Karagas Türkleri ise, yeral tını üç kat kabul eder. Yeryüzü gibi, buranın da günei vardır. Ancak, bu güne korkunç yakıcı ııklar saçar. İn

349 B. Ögel, Türk Mitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt II, s. 314318. 350 B. Ögel, a.g.ea.g.e., s. 307308. 351 S.Buluç,a.g.m.a.g.m.a.g.m., s.266. 352 B. Ögel, a.g.ea.g.e, s. 337338; S. Buluç, a.g.ma.g.m., s. 2, 7172. 161 Yaar Kalafat sanlara kötülük eden iyeler, burada, Erlik Han idaresinde yaar. 353 Eski Türklerde bir de, Yir Ana iyesinin varlığından sözedilmektedir. Bu iye yerin ve toprağın sahibi olarak tasavvur edilir. 354 Acaba, ana vatan, ana yurt inancı ile bunun bir bağı olabilir mi? Yakut Türkleri, “Dipsiz dünya” tabiri ile yerin derinliğini ifade ederlerdi. Onlara göre yir/yer iyeleri, dii idi. Kırgız dini menkıbelerine göre Buhara ehrinin koruyucu ruhunun ismi Baabeddin idi. Kars'ta, ıssız ve belli yerlerde bir hareket yapılacak, bir i görülecekse, “Destur” diye seslenilir. Böylece oranın iyesi kim ise, ondan izin istenmi, onun gönlü ho edilmi, yanlı bir durumla karılanması önlenmi olurdu. Hususiyle akam karanlığından sonra buna çok dikkat edilir. Kars'ta, küçükken dütüğümüz yeri büyüklerimiz bizden sorup gider görürdü ve oraya, ya su dökerlerdi veya üç kere “Tü destur” diyerek tükürürlerdi. Hususiyle bu, gece dütüğü müz yerler için yapılırdı. Böylece, ora iyesi tarafından daha büyük bir kötülükten, çarpılmaktan korunmu olduğumuza inanırlardı. Kimi zaman da geçirdiğimiz kaza büyükse, ka zanın geçtiği yere, ya tuz, ya eker ya da bir kaç kuru atı lırdı. Böylece geçirilen kazanın belâsını aldıklarına inanır lardı. Bu da bir cins saçı ile kazanın geçtiği yerin iyesini memnun etmeye, belâsından korunmaya karı alınan bir

353 B.Ögel, a.g.ea.g.e.,s. 334. 354 Bengü ta yazılarında geçen yirçi tabiri, belki bu tipe bir iaret kabul edilebilir. 162 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri tedbir idi. Saçı niyetiyle yerlere atılan bu tür kuruları kim se alamaz, evine götürmez ve onlara dokunmazdı. Yer ile ilgili yaayan inançlardan biri de “Yerin kula ğı var” eklinde ifade edilir. Söylenmemesi, konuulmaması istenen eylerin, kimse olmasa bile, konuulduğunda yerin kulağı vasıtasıyla etraftan duyulabileceğine dair inanç Kars, Erzurum ve Van çevrelerinde yaamaktadır. Türk hayatın da yeri dinlemek suretiyle, uzaklardan hareket eden ordu ları veya gelenleri yolcu adı verilen kiilerin tespit ettiğini, kamların her türlü canlı ve cansız varlıkla haber aldığını bilmekteyiz. Balangıçtan beri yerin bir haber taıyıcısı olduğu inancı, Türkler arasında varlığını sürdürmektedir. 355 Ölenlerle ilgili konumalar yapıldığı zaman, “Toprağı haber götürmesin ama..” eklinde söze balanır. Bu inanç da yöre de sıkça görülür. Yine, Kars ve İğdır çevresinde kaybolan eyleri toprağın saklayabileceği inancı da tesbit edilmitir. Bu inanç, Kars'ta, “Yer yarıldı içine girdi”; İğdır'da ise, “Yer apardı” eklinde ortaya çıkar. Halk inançlarında “toprağı çekti”diye bilinen bir inanç vardır. Kiiyi öleceği yere toprağı çağırırmı, çeker mi. Sakıp Sabancı’nın doğduğu evin toprağından alıp öldüğü yerdeki mezarına konulmutur. Turgut Özal’ın mezarına Ahmet Yesevi’nin türbesinden getirdiği toprağın da konulduğu ifade edilmitir. Yunus Emre’nin “Toprağın onda çoğıra bana seni gerek seni” deyii halk arasında da yaanmaktadır.

355 A. İnan, a.g.ea.g.e, s. 3031. 163 Yaar Kalafat

Halk inançlarında suda olduğu gibi toprakta da sı nırsız hikmetlerin bulunduğu kabul edilir. Âık Veysel’in “Benim sadık yarım kara topraktır” deyii bu inancın bir ifadesidir. Türküde de dile getirildiği gibi, “Ben sana do yamadım doysun kara topraklar” denilirken toprak hem sadık yar ve hem de doyum bekleyen adeta canlı bir var lıktır. üphesiz toprağın bu kimliği onda da akın yansıma bulduğu ile izah edilebilecek bir durumdur. Türk kültürlü halkların tefekküründe toprak geni yer tutar. Bu coğrafyasının Azerbaycan kesiminden ya pılmı bir tespite göre 2 karde toprağın sahibi oldukları konusunda tartıırlar. Her ikisi de kara toprağın kendisi nin olduğunu söylemektedir. 356 Gidip kara toprağın ha kemliğine bavurmaya karar verirler. Kara toprak onlara “her ikiniz de yanılıyorsunuz toprak senin veya senin değil her ikiniz de toprağınsınız” der. İnancın merkezinde topraktan gelindiği toprağa gidileceği vardır.

“Ezizim gara bağı Gence’nin garabağ’ı İtirdim Terlan’ımı Boynunda gara bağı” S.Altaylı

Bir aktarma da ak destanı kahramanımız Ke rem’den yapıp kara toprağı bırakıp asıl konumuza geçelim,

356 endik Paa Pirsultanlı, EldenEldenobadanobadan Eitdiklerim, Ağah 2005 164 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

“Garalar geymiem yaslıdır baım, Qüdretden çekilmi, qalemdir kaın. Ölen atandır mı yoksa gardaın? Ahu gözlüm ne ararsın mezarı”

d. Su İyesiİyesi:::: Eski Türk inançlarında yir gibi, su da bir ıduk/mukaddes idi. Ancak, bu kavramın içine, “çağnam çağnam akan” ve “akıntılı” olan bütün sular, ırmaklar, dereler ve pınarlar dâhil idi. Kök Türk çağı kitabelerinde “yirsub” sahipsiz kalmasın diye, Türk Tengrisi kağan gön derdi denirken, kastedilen, ıduk Türk yurdu ve bütün ıduk sularıdır. 357 Su onların hayat kaynağı ve yaama gü cüdür. Hayvancılıkla uğraan bir topluluk için bu son de rece tabiîdir. Onların olmadığı ve korunmadığı yerde açlık ve kıtlık olması mukadderdir. Kıpçak ve Kimek Türkleri İrti ırmağının cennetten çıktığına inanır. 358 Agtıyan (ag=kutsal, tıyan=inanç) veya Akdin, Kutsal Altay İnancı'nda bütün sular ve göller birbirine bağlıdır lar. Su topraktan itibarlıdır. Suların toprağı tuttuğuna ina nılır. 359 İslâm'da kutsal mekân itibariyle Kâbe nevinden

357 B. Ögel,a.g.ea.g.ea.g.e., s. 306. 358 Su iyesine Türkler yirsuv igesi, yer ve su sahibi, “su issı” adlarını vermekteydi. E. Esin'in anlattığına göre, Z. V. Togan ilk evlendi ğinde Etil kıyısında gerdek kurmu ve ei, “su igesine” deyip ipek mendilini ırmağa salmıtı (Bk. E. Esin, a.g.e.a.g.e., s. 38). 359 Y. Kalafat, “Ufa Uluslararası Türkiyat Kurultayı ve İdilUral, Altay Türk Halk İnançları”. Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları Ağustos 1998 s.115, sh. 2156 165 Yaar Kalafat mekânlar üzerinde durulur. Burası, vahyin, çağrının izle rini taıyan ulvî bir mekândır. Türkler, her suyun bir iyesi olduğuna inanırdı. 360 Eski Türklerde, çocuksuz kadınlar, kurumu ırmaklara süci/arap salmak suretiyle, o ırmakların iyelerini mem nun etmeye çalıır, onların yardımıyle çocuk sahibi ola caklarına inanırlardı. 361 Suyun hayat bahedici, yaratıcı bir mukaddes gibi telâkki edilmesi inancı, günümüzde “zem zem suyu” ile devam etmektedir. Ayrıca eski hayatımızı anlatan destanlarda görülen, sudan çıkan atlar inancı da, bugün Doğu Anadolu efsanelerinde yaamaktadır. 362 Günümüz Yakut Türklerinin de, her ırmağın, gölün, pınarın ayrı bir iyesi olduğuna inandıkları bilinmektedir. Karagas Türkleri su iyesine, sug ezi adını verirler. Bol balık avlamak isteyen bir balıkçı, balığa çıkmadan önce bir kayın ağacına onun adına renkli kuma parçalan bağlamak suretiy le kendisini memnun etmeye çalıır. Bu kuma parçalarına coloma adı verilir. 363 Ayrıca, kayın ağacının yanında yakılan atein üstüne de çay ve süt dökmek yoluyla ümitler pekiti rilmeye, bereketli bir av olmasına uğraılır. Bu av öncesi

360 Bu inanca Dede Korkut boylarında rastlamaktayız. Analar, çocuk sahibi olmak için kuru ırmaklara süci salar. 361 H. Babuğ, Airetlerimizde At Kültürü, İstanbul, 1986 (Burada sudan çıkan atlar hakkında geni bilgi ve bibliyografya mevcuttur). 362 D. W. Eberhard, a.g.ea.g.e., s. 68; S. Buluç, a.g.ma.g.m., s. 130. 363 Yörede bu tür ziyaretlerin sayısı bir hayli çoktur. Çeitli yayınlarda, il ve ilçe bazında hazırlanan monografyalarda ve inançlarla ilgili yazıl mı makalelerde bu konuda zengin malzeme mevcuttur. Zeki Baar 'ın daha önce adı geçen eserinde bir kısmına temas edilmitir. 166 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ayinde de, ağaç, su ve atein biraraya geldiğini görmekte yiz. 364 Bunların bir kısmı biraz değimi olmakla beraber, günümüz Anadolu'sunda saçı olarak yaamaktadır. Tek man'daki Üryan Baba, Karayazı'daki Horasan Baba, Hora san'daki Hurî BabaBaba,,,, Hasankale'deki Baldızı gibi birçok yatıra bölgede ziyaretçiler çeitli dilekleri ile çapıt bağlarlar. Yakut Türkleri, ilkbaharda balık avına çıkmadan önce, doğurmamı bir ineği U İççite adlı su iyesine kurban ederler, içki ve balık sunarlar. Su iyesinin bir diğeri ise, Ukula Toyon'dur. Ukulo ToyonToyon, suların kirletilmesine kızar, sular temiz tutulmaz, kirletilirse kaynaklan kurutur, o insanları susuz bırakır. 365 Zara'da, kısmetlerinin açılmasını isteyen genç kız lar, Ütükyurdu bölgesindeki “BahtiyazıBahtiyazı KKuuuuyusuyusuyusu”na gider, bu kuyunun” suyundan içerler ve içerken de “Bahtım açıl sın” diye üç defa tekrarlarlar. Divriği'de ise, kısmet açıl ması, çocuk sahibi olmak ve kırklanmak için “AlimAlim PınarPınar”,Pınar ”, “Çamlı ÇemeÇeme”,”, “Değnekli HavuzHavuz”””” gibi kutsal bilinen su lardan istifade edilir. 366 Dua nitelikli ninnilerde; “Uzun kavak boyun olsun Dedim ucadan Selvi söğüt dalın olsun Sesin çıkmaz bacadan Akan sular ömrün olsun

364 S.Buluç, a.gjn., s. 130. 365 Kuru derelere süci salmak hakkında söz edildi. 366 K. Özen, a.g.m. 167 Yaar Kalafat

Allah seni kurtarsın Nenni yavrum nenni Çiçekten kızılcadan” 367 denilirken bize “su gibi öm rün uzun olsun alkıını hatırlattı. Su, halk inançlarında uzun ömrün de simgesidir. Pülümür'ün Doğanpınar köyündeki “Büklü ZiyZiyaaaa retretret”ret ”””in suyundan saralı hastalar; 368 Divriği'deki “GözGöz PınPınaaaa rırırı”rı ””” ziyaretinden de aı çocuklar için ifa vereceği inancı ile yararlanılır. 369 Bingöl ve Tunceli çevrelerinde de, gelin eve getirilir ken mutlaka ırmak veya dere üstüne kurulu köprüden geçi rilir. Dere veya ırmak kurumu olsa da, bu hareket yerine getirilir. Böylece, eve gelen gelinin, kötülüklerden koruna cağına ve eve bereket getireceğine inanılır. Ayrıca, Diyar bakır ve Urfa çevresinde kuruyan veya kurumaya yüz tutan su kuyularına ve ırmaklara kurban kanı akıtılır. Böylece, onların kurumasının teminine çalıılır. Bu pratiklerin izle rine Dede Korkut boylarında da rastlanmıtır. 370 Bir nevi saçı olan sücinin yerini burada kurban kanı almıtır. Su iyesine sunulan bu saçı ile onun rızasını kazanıp, kuruyan derenin veya kuyunun canlanması istendiği anlaılıyor.

367 A. Duymaz “Sihir iirlerinin bir türü olarak Alkılar”, Milli folfolkkkk lorlorlor c. 1. Y. 2. s. 7 1990; Zikreden: I. Altun a.ga.ga.g.e.a.g .e..e..e. sh. 213. 368 A.B. Alptekin, a.g.e., s. 105. 369 K. Özen, a.g.m. 370 M. Ergin, Dede Korkut KitabıKitabı, İstanbul, 1986. 168 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Buryatlar, su iyesine Uhun ecen adını verir ve bu nun o suda boğulmu insanın ruhu olduğuna inanırlar. 371 Yaratılı efsanelerimizin çoğunda yeryüzü, balangıçta sonsuz bir sudan ibarettir. Dünyayı yaratan Tanrı Ülgen, bu suyu seyrederken, yeryüzünü onun üstüne yerletir mitir, diye inanılır. “..Azerbaycan’dan derlenilmi bir efsaneye göre Korkut’un babasının Nuh peygamberin oğlu Yasef’in oğlu Türk olduğu kaydının bulunmasıdır. Korkut’un Nuh’un torunu olması, bu mitolojik tipi ecdal kültü ile bağlar. Efsanede korkut Türk ile su perisinin ilikisinden doğmu tur. Su perisi ayrıca Yersu hamsinin sembolüdür. O’nun annesi bir vaziyette peri kızıyken, diğer bir vaziyette ela gözlü dev kızıdır. Bazı vaziyetlere göre parlak gözlü dev kızıdır. Bu variyant “Elâ gözlü dev kızından doğdum, men Dede Korkut” demesinde de görülmektedir. 372 Anadolu Türkleri arasında suyun temiz tutulması inancı hâlâ mevcuttur. Hava karardıktan sonra evin dıına su dökülmemesi, suyun akıp geçtiği yerlere tükürülmeme si ve ienmemesi, bu tür kirletmeler yapıldığında çarpıla cağı inancı ve cezalandırılma korkusu, Türk inançlarının yaayan son biçimleridir. Aratırdığımız Doğu Anadolu yöresinde su ile ilgili bu türden inançlara ve su ile ilgili muhtelif pratiklere sıkça rastlanmaktadır. 373

371 A. İnan, Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, s. 398450. 372 Fuzuli Boyat, Korkut Ata Mitolojiden Gerçekliğe DedeDede Korkut Ankara 2003. 373 Cumhuriyetin 50. Yılında ElazığElazığ, 1973 Yıllığı, Elazığ, 1973. 169 Yaar Kalafat

Ağrı ve Kars'ta, ilkbaharda, yıkanmak için akarsuya ilk defa girilirken, “Ağırlığım, kirliliğim, kelliğim, keçelliğim bu suya” diye söylenirse ve bu üç kez tekrarla nırsa, o yılın sağlık ve huzur içinde geçeceğine inanılır. Kars'ta, yedi ayrı çemeden su toplayıp, sabah eza nından sonra, bu su ile banyo yapan genç kızın kısmetinin açılacağına inanılır. Bitlis'te, cenaze çıkan evin bütün suları o gün dıarı dökülür. Bu uygulamanın ölü evinin hayırına olacağına inanılır. Malazgirt'in “KaraKara PınarPınar” suyu, inanca göre Çoban Baha'nın susuz kalan hayvanlarına su vermek için asasını üç defa yere vurması üzerine çıkmıtır. Burasını ziyaret etmek ve buranın suyu kutsal kabul edilir. 374 Ayrıca Malazgirt'in “Merku” diye bilinen suyunu da halk kutsal bilir. 375 Diyarbakır'ın “Kara Cehennem Suyu”, “Hervelat Suyu”, “Akibir Çemesi”, “Vahit Baba”, “Kızlar Çemesi”, “Kırk Pınar”, “Çıplak Pınar” efsanesi su ile ilgilidir. 376 Elâzığ'ın Gülmez Tepesi'nde Sarılık Pınarı'nın suyu nun sarılık hastalığına iyi geldiğine inanılır. “YeYell pınpınaaaarırırırı” olarak bilinen bir diğer su da, Elâzığ'ın Değirmenönü kö yündedir. Felçli ve romatizmalılar yıkanmak suretiyle, ifa

374 M. Önder, Efsane, Destan Öyküleriyle Anadolu KentleriKentleri,Kentleri istanbul, 1988, s. 488. 375 Mustafa Polat, Malazgirt ve YöresiYöresi, (Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi), Elazığ, 1988, s. 50. 376 M.H. Yavuz, Diyarbakır EfsaneleriEfsaneleri, Cilt l, Ankara, 1989, Cilt 2, Ankara, 1990. 170 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ummaktadır. 377 Kars'ta, büyü yapıldığına inanan kii deniz yolculuğu yapar. Erzurum'da, Kars'ta, Mu'ta, Ağrı'da, Bit lis'te muska ile büyü yapılmasında ve büyü bozulmasında muskanın suyu ile yıkanılır ve muska okunup suya atılır. Kars'ta ve Mu'da rüyada su, akarsu ve deniz görülmesi baarıya, berekete, ilerin iyi gideceğine delâlet eder. Malatya'da, doğuran kadının sonu suya atılırsa, ço cuğunun kısmetini bulunduğu yerden uzaklarda arayaca ğına ve huyunun su gibi temiz olacağına inanılır. Su ile ilgili, Kars'ta ve Arpaçay'daki bir pratiğe göre, birbirini seven kız ve delikanlı, aynı anda ırmağa ta atar larsa evleneceklerine veya dileklerinin gerçekleeceğine inanırlar. Sarıkamı'ta rastlanan bir pratik, geceleri su kaplarının açık tutulmasıdır. İnanca göre, cinler geceleri rastladıkları her suya girip yıkanırlarmı. Suyun kirlen memesi için kapların ağızlarını bu yörede kaparlar. Yörede tespit edilen su ile ilgili birkaç örnek pratik daha sunarak konuyu bağlamak istiyoruz. Meselâ, Urfa yöresinde, sabah erken eiğin önüne su dökülürse, evin rızkının artacağına inanılır. Erzurum ve Bingöl çevresin de, çocuk yürüyemiyorsa, baına su dökülür ve sıkça yıka nır. İnanca göre, çocuğun yürüyemeyii, ananın zamanın da bu ii yapmadığına bağlanır. Kars ve çevresinde rüya, akan suya anlatılır. İnanca göre, su sıkıntıları alıp götü rürmü. Tunceli'de de, su kutsanır ve aziz telâkki edilir. Munzur Çayı, Hercil suyuna kadar çevrede yaayanlar tarafından kutsal sayılır. Suyun çıktığı göze baında halk

377 E. Yavuz, Tarih Boyunca Türk KavimleriKavimleri, Ankara, 1968, s. 417. 171 Yaar Kalafat toplanıp kurban keser. Bu yörede, Zel Dağı'nın altından geçen Kutu Deresi de mukaddes ırmaklar arasında sayı lır. 378 Bütün bu örnekler, bize, su ile ilgili balangıçtaki Türk inanç ve pratiklerinin çeitli biçimlerde, günümüzde de halkımız arasında yaadığını göstermektedir. Muhammedî İslam’da su niyettir, berekettir, hayat kaynağıdır. Onu veren her eyin iradesini elinde tutan Allah’dır. Su bir vasıtadır. O’nu vasıta kılan da keza Al lah’tır. Allah’a rağmen suda bir kuvve aramak emsallerin de olduğu gibi Allah’a ortak komaktır ki affı olmayan günah olarak bilinen irktir. Aminizmde ise, var olan her ey canlı gibi tasavvur edilmitir. Tasavvuf ise yaratılmı her eyin yaradanın bir yansıması olduğu inancı vardır. Gök Tanrı İnanç Siste minde yer ile su ruh sahibi idiler. Gök Tanrı’nın Türkler için koruma altına alınmılardı. Türk kültürlü halkların halk inançlarında eski inanç sistemleri İslamî bir giysi altında yaarlarken, kısmen ta savvufi bir mahiyet de kazanmılardır. Bu noktada üzerinde durulması gereken çok önemli noktalar cin ve melek ikilemindeki bağlantı, cinlerin imanlı olan veya olmayanlarının bu izahlardaki komudur. Ayrıca iye/sahip olarak tanımlayıp ak ve kara olarak ayır dığımız varlıkların mahiyetlerinin açıklanmasıdır. ama nizm inceleyicilerinin izahına göre Ak iyeler hayırlara vesile olan güçlerdir. Dileklerin tahakkuku için ve kabu lünden sonra da ükran için bunlara saçı yapılır. Kara iye

378 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, s. 3840. 172 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ler adeta erlerin temsilcisidirler. Bunlara yapılacak saçı türü adamalar ise korunma veya zararlarından kurtulmak içindir. 379 e. Ağaç / Orman / Bitki İyesiİyesi: Eski Türk hayatında ağaç ve orman insan hayatı üzerinde tesiri olan mukaddes varlıklardır. 380 Onları, yani onların iyelerini memnun et tikçe saadetin artacağına, bolluk ve bereket olacağına ve huzurlu yaayacaklarına inanırlardı. Türklerin bu inancı Kök Türk çağı kitabelerine kazınmıtır. Bu kitabelerde, Türklerin, Ötüken Yı'dan uzaklamaları hâlinde balarına türlü belâların geldiğine ve geleceğine; burada yaarlarsa, huzur içinde ömür süreceklerine, sıkıntıya dümeyecekle rine iaret edilir. Ve öyle denir: “Ötüken yir olurup arkı tirki ısa neng bungu yok. Ötüken yı olursar benggü ile tuta olurtaçı sen. 381 Orman iyesinin varlığına ve gücüne inanan Türkler, bu iyeyi muhtelif adlarla çağırırlar. Kazan Türkleri, Orman öyesi / orman iyesi: Yakut Türkleri, TTTıa Tıaıaıa iççite der. Buryat ve Karagas Türkleri arasında da orman iyesi inancı mevcuttur. Sibirya Türkleri bu iyeyi aksakallı koca bir ihtiyar eklinde tasavvur eder. 382 Altay kii (Altaylarda yaayan Kıpçak, Tölös, May man, Toda ve İrkit gibi Türk unsurlar) Sarp dağ yolların dan aarken, bir tersliğe uğramamak için kayın ağacına

379 Yaar Kalafat, “Ağrı Yöresi Örnekleri İle Türk Kültürlü Halklarda Su Kültü”, Türk Kültüründe AğrıAğrı, Atatürk Kültür Merkezi, Yayı na Hazırlayan Prof. Dr. Oktay Belli, Ankara, 2009, s. 131 145 380 M. Ergin, Orhun ÂbideleriÂbideleri, s. 66. 381 S.Buluç,a.g.e.a.g.e.a.g.e., s. 129. 382 A. İnan, Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, s. 3840. 173 Yaar Kalafat bez bağlar. Böylece Gök Tann'yı memnun edeceğine ina nır. Gök Tanrı/Altay Kutay'a yönelince “Senin hereyin iyi olsun, senin iyi olman bizim iyi olmamızdır” der. Yakut Türkleri, güz avına çıkmadan önce, orman iyesine sundukları yağı ve eti atee atarlar. Onu, çeitli hediyelerle memnun etmeye çalıırlar. Böyle yaparlarsa, avlarının bereketli geçeceğine inanırlar. Bu yüzden, ağaç lara renkli çaputlar, bezler ve kıymetli kürkleri bağlayıp, ilk avın eklini de ağaç gövdelerine çizerlerdi. Avcıların, koruyucu diye inanılan orman iyesine Yakut Türkleri, BoyaBoyanaynaynaynay adını vermilerdir. Bu iye, ormanda avcılıkla yaayan ve orada ölen dokuz erkek ve iki kız kardein ruhlarından olumu bir iye, diye inanılır. 383 Altay kii, Akdin/Gök Tanrı inancında artı/arcın ağacı sabahleyin yakılır, tütsüsü doğudan batıya evin içe risinde gezdirilir. 384 Anadolu Türklerinde ağaç Halk Ede biyatı 385 ve süsleme sanatında da inaç içerikli hatları ile önemli bir yer tutar. 386

383 E. Esin, a.g.e., s. 18; B. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt II, s. 148150. 384 Y. Kalafat, “Ufa Uluslararası Türkiyat Kurultayı ve İdilUral Altay Türk İnançları” Türk Dünyası Aratırmaları Ağustos, 1998, s. 115, sh. 2156 385 A.R. Gönüllü, “Alanya Halk Ağzında Ağaç Motifi”, II. Alanya Tarih ve Kültür SemSemiiiinerinerineri, 25.4.1992, Alanya. 386 A. Sürer, “Hayat Ağacı Motifi ve Türk Tekstil Sanatlarında Uygu lamalar”, IV. Milletlerarası Türk Kültür Kongresi, 7.5.1991, An talya . 174 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Artvin ve çevresinde hatta Doğu Karadeniz bölgesi nin birçok yerinde Mee Adamı tiplemesi ve onunla ilgili inançlar vardır. Mee Adam’nın belden yukarısı insan ve aağısı mhtelif hayvanlar eklinde olabilir. Mee Adamı ormanda yaadığı için doğal olarak en fazla avcılar tara fından görüldüğüne inanılır. Sadece ateten korktuğuna inanılan mee adamının ismi çocukların korkutularak uslu olmalarında yararlanılır. Çok kuvvetli ve çevik olarak düünülen mee adamı insan taklidi de yapabilmektedir. Orman iyesi inancı anadili Lazca olan Türk kültürlü halk larda da aynı anlamda GGGermakoci Germakoci yaamaktadır. 387 Or man’da yaayan ve ağaçla ilgilendirilmi MeckeyMeckey,, MıstanMıstan,, PiçenPiçen,, Sureli gibi çok sayıda iye Tatar Türk halk inançla rında da yaamaktadır. 388 Belirli ağaçlık bölgeleri Kırım Türkleri’nin “Balta Tıymez” kabul edip kutsal saymaları, ulu çınarçınarlara yü künmeleri, yağmur duasını buralarda yapmaları ağaç kül tünün bu yörede yaadığını göstermektedir. Divriği'de Gazi Mansur köyü yakınlarındaki Ardıç AğacıAğacı'nın meyvesi ve Koca Haydar türbesinin yanındaki Söğüt Ağacı'nın yaprağının yenilmesi hâlinde “döl tutma yan” kadınların hamile kalabileceklerine inanılır. Keza, yörede yağmur duası için gidilen, tedavi için ziyaret edi

387 Taner Artvinli, Doğu’nınoğu’nın Kırkpınar’ı Çalıkan DürüstDürüst ve Mert İnsanlİnsanlaaaarınrın Diyarı YusufeliYusufeli, Ankara, 2000 s. 187 388 Yaar Kalafat –İlyas kamalov,“Tatar Efsaneleri” Karadeniz Karadeniz AraAra tırmaları, Balkan, Kafkas, Doğu Avrupa ve Anadolu İncelemeleri DeDeDerDe rrrgisigisigisi, S. 6 Yaz 2005. S. 5278 175 Yaar Kalafat len kutsal ağaçlar da vardır. 389 “Halk kültüründe ağaç; evlerin eiği, çocukların keiği, sofraların kaığıdır.” Makedonya.Türkleri’nde, kaynana, gelinin baını damat adayının akrabası ile erkek çocuğa gül dalı ile açtı rır. Buna “duvakduvak aaççççmamamama”””” denir. Bu esnada geline hediyeler verilir. 390 Türk hayatında ağaç, orman ile bağlı inançlar, Ana yurt'tan Anadolu'ya gelen atalarımız tarafından burada, her yerleim alanına kadar yayılmı görünüyor. Yayılmanın varlığını, onların günümüzde de kendilerini yaatmaların dan anlıyoruz. Meselâ, Siirt'te, kayın ağaçlarının kutsal sayı lıp çaput bağlandığı Kız Evliya tepesinde, dilek sahipleri bu ağaçları sık sık ziyaret eder. Diyarbakır'da, Sin ve Sida (Sinda) adlı iki kardein türbesi çevresinde bulunan ağaçla ra dokunulmaz. Dallarından kıranların öküz gibi böğürerek öleceğine inanılır. Keban çevresinde bulunan Takesen kö yünde, tek ağacın bulunduğu bir tepe vardır. Köylüler, bu ağaca mukaddes gözüyle bakar. Siirt, Elazığ, Tunceli ve Adı yaman illerinde, uraya buraya serpilmi, tek tuk görülen ardıç ve mee ağaçları kutsanır, onlara dokunulması kınanır. Ho karılanmaz. Türk inanı sisteminde tek ağaçlar Tanrı nın birliğini, vahtaniyetini temsil ediyorlardı.391

389 K. Özen, a.g.e.a.g.e.; A. Buran, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Üzerine Aratırmalar; (Ağı(Ağızzzzlar)lar)lar), Cilt II, Ankara, 1992, s. 270. 390 Y. Kalafat, Makedonya Türkleri (Özbekler(ÖzbeklerTürkmenlerTürkmenlerTürkmenlerHazarlarHazarlarHazarlar AfarlarAfarlarKazaklar)Kazaklar) Arasında Yaayan Halk İnançları, İstanbul, 1994, s. 33. 391 Pervin Ergun, Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Ankara, 2004, Ata türk Kültür Merkezi, s. 346 176 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Tahtacı, Ağaçeri, Terekeme gibi Türk boy isimleri nin mitolojik boyutu olmalı, kanaatindeyiz. Ağacın piri olduğu bilinmektedir. Ayrıca kutsal ağaçların da özel ko numlu ağaç ruhları da vardır. Bu arada ormanın ruhu inancı da vardır. Terek bilindiği gibi ağaç anlamında bir kelimedir. Terekeme kelimesinin bilinen etinolojisinin yanı sıra anlamının Tahtacı ve Ağaçeri’nde olduğu gibi düünülmesi de mümkündür. Bu noktada tahta; kaz’da olduğu gibi kurtta olduğu gibi mistik bir temsiliyet üst lenmi olmaktadır. Nitekim “Tahtakuları” Turna gibi kutsal kular inanç içerikli hususlardır. Tahtacı olarak bilinen Türk kesimlerin pirlerinden YaYaYanyatırYa nyatır SultanSultan, Hacı Emirler de bu bütünün parçalarıdırlar. Dadadi Türkmen Semalıları arasında; “Turnalar Semahı” “Kırklar Semahı” “Ağır Semahı” “Akam Semahı” vardır. Türk kültüründe Kayın, Çam, Kavak, Ardıç, Çınar, Sedir, Selvi, Mee, Dut Söğüt, Elma ağaçlarının kutsallığı bilinirken “Boy Ağaçları” gerçeği de bilinmektedir.392 Sibirya Türkleri arasında, arzın tam ortasından göğe doğru uzanan ulu bir ağaç vardı. Bu ulu çam ağacı, Tengri Ülgen'in bulunduğu yere kadar uzanır. Türk inancında, dünyanın merkezi Ötüken Yı olduğuna göre, atalarımızın tasavvurunda da bu ağaç orada idi. 393 Ulu ağaçların (çamçamçamçam,,,, ardıç, kayın gibi) bu ağaca nisbetle ıduk sayılıp hürmet

392 Pervin Ergun, Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Ankara, 2004, Ata türk Kültür Merkezi, s 196–242, 242–244 393 N. Taner, “Ağrı Folkloru Halk İnanmalarında Cin ve Cin Tutma”, Türk FolklFolklooooru,ru,ru,ru, 1985, Sayı 43, s. 1315. 177 Yaar Kalafat görmesi, aynı zamanda Tengri'ye gösterilen hürmetin de bir iareti sayılsa gerek. Ulu ağaçlara karı Anadolu'da duyulan hürmet, örmeklerde görüleceği üzere, devam etmektedir. Sivas yöresinde de, dağ tepelerinde olan ulu ağaçlar, diğer örneklerde olduğu gibi, ziyaret edilip çaput bağlanmaktadır. Yaprağını dökmeyen ağaçlara yüklenen mistik değer Tanrının ebediliği inancından kaynaklanıyordu 394 Gök Tan rının sıfatlarını sembolize eden ve Tanrı Kutu’nu taıyan bu ağaçlar 395 yeryüzünden Tanrı katına yükselirkendokuz dal dokuz gök katını temsil eder. 396 Karapah Türk düğünlerin deki Bey ahı 7 ve çok kere de 9 dallıdır. 397 Malatya'nın Onan köyünde, Onar Dede ve Sakız Dede türbelerinde kuru koca bir ağaç vardır. Bu ağacın gövdesinden kuru yonga çıkarılıp kaynatılır ve içilirse, ifa bulurlarmı. Çuva Türkleri arasında da, ormanda yaayan Obıda adlı bir iyenin yaadığına inanılır. Uzun saçlı ve iri meme li ve çıplak dolaan bir iye (ruh) olarak tasavvur edilir. 398 Ayakları arkaya çevirir, hayvanlara ters binip yürütür,

394 Pervin Ergun, Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Ankara, 2004, Ata türk Kültür Merkezi, s 368 395 A.g.e. s. 367 396 A.g.e. s 146 397 Yaar Kalafat, “Alâeddin Keykubat’tan Günümüze Türk Halk Kültüründe Bayrak” I. Alâeddin Keykubat ve Dönemi SempoSempozSempo zzz yumu 66––––77 Kasım 2008 Konya 398 S.Buluç,a.g.ea.g.ea.g.e., s. 129. 178 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ormana giren insanların yollarını aırtır, onları yere yı kıncaya kadar gıdıklayıp oynaırmı. 399 Ağrı ve çevresinde meralarda, kırlarda, Sureli adlı koca memeli bir iyenin yaadığına inanılır. Bu iye yörenin sahibi tarafından memnun edilmezse, çok kızar ve öfkele nirmi. Böyle durumlarda insanların nefes almasını önleye rek onları boğarmı ve atları ters binip koturmak suretiyle takatten düürürmü. Bu iyenin saldırısına uğrayan kii veya canlı, kendini, ancak suya atmak suretiyle kurtulabi lirmi. Çünkü bu iye, sadece sudan korkarmı. 400 Sûreli Ta tar Türkleri’nde Orman İyesidir. 401 Kötülük amacıyla yapı lan büyülerin sadece su vasıtasıyle çözüleceği inancına yö rede rastlanmaktadır. Yöredeki, özellikle Kars'taki, tespitle rimize göre, kii, hasımların yaptığı büyüden kurtulmak için, ya sudan geçmeli, ya denizde seyahat etmelidir. Türk inanç kültüründe ağaç mitolojik bir sembol ola rak birçok mucizeyi gerçekletirir. O canlıların üç âlemdeki ilerini düzenler. Hayat ağacının temel vasfı ebedi canlılık tır. Hayat ağacı dünya dağı, hayat suyu gibi bütünlüğü tem sil eden mitolojik sembollerin esasını eder eder 402

399 L. Altınmakas, a.g.ma.g.m. 400 S.Buluç, a.g.ma.g.m., s. 127. 401 G. Gılmanob, Tatar Mifleri (…) Kazan 1999. sh. 6677. 402 Pervin Ergun, Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Ankara, 2004, Ata türk Kültür Merkezi, s 145 179 Yaar Kalafat

IV. EV, OCAK, OD / ATE, AĞIL ĐYELERĐ

1. Ev Đyesi Türkler arasında, içinde yaadıkları, yatıp kalktıkla rı “kiyiz üy”ün/çadırın da bir iyesi olduğuna inanıldığı tespit edilmitir. Bu iyenin, orada yaayanları, dı tehlike lere karı koruduğuna inanılır. Volga Türkleri bu iyeye, Oy öyesi adını verir. Tesir gücü, evin veya çadırın hudut ları dâhilindedir.403 Yakut Türkleri, çadır iyesi için kurban keserek onu memnun etmeye çalıırlarmı. Kurbanın ka nım, çadır direklerine sürmek suretiyle, iyeyi bundan haberdar ederlermi. 404 Anadolu'nun muhtelif yerlerinde de, buna benzer pratikler göze çarpar. Adına dıarda kur ban kesilen çocuk veya hastanın alnına kurban kanı sürü lür, kokusu eve sinsin diye kurban eti getirilir. Diyarbakır ve Sarıkamı çevresinde, tas içindeki su ile fala bakılır ve bu su evin muhtelif yerlerine saçı eklinde serpilir. Amaç, yine ev iyesini memnun etmek ve yardımını sağlamaktır. Rize çevresinde, ev iyesi bir karayılan eklinde tasavvur edilir. Evin temelinde yaar. Baka yılanların eve girmesi ni önlediğine inanılır. Mardin yöresinde çok çocuklu aile makbuldur. Ço cuk yapamayan annenin üzerine ikinci evlilik yapılır. Bilhassa erkek çocuk önemsenir. Oğlu olmayan aileye

403 Türklerde çadır kültü için bk. Ula Johansen, “Türklerde Çadır Kültürü, Alacık”, Türk Dünyası Aratırmaları Dergisi, Ekim 1979, Sayı 3, s. 2944; “Güney Anadolu'nun Göçebe Çadırları”, Türk Dünyası AratıAratırrrrmalarımaları DergisiDergisi, Aralık 1979, Sayı 3, s. 4655. 404 A. İnan, EsEsEskiEs ki Türk Dini TarihiTarihi, s. 4146. 180 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

“Kördünde” denilir. Bu ocağı sönük demektir. Çocuk ve daha ziyade erkek çocuk edinebilmek için için kadınlar bellerine sıra sıra muska bağlarlar. Çocuk edinebilmek için kutsal sulara bilhassa Çaramba günleri gidilir. Bu suların genel adı çelkânı////kırık çeme’dir. 405 Erkek çocuk Türk dünyasının genelinde çok istenir. Kırsal kesimde erkek çocuğu olmayan aileye Kör Ocak denilirken aileyi erkek evladın sürdüreceği inancı vardır. Ev iyesinin yılan eklinde olduğu inancına Kars ilinde de rastladık. İnanca göre, bu yılan, evin zemininde bir yerde yaarmı ve ev halkına dokunmazmı. Ev halkı, onun evde olduğunu bilir ve ona iyi davranırmı. Bu iye, evin her ferdine görünmezmi. 406 Bayburt'un Kırkpınar köyü deresinde her yıl Mayıs ayında boyları 50–100 cm su yılanları çıkar ve 10 gün son ra kaybolurlar. Bu yılanların ekzama ve yılancık hastalık larını tedavi ettiklerine inanılır. Diyarbakır'da, bağ ve bahçeleri koruduğuna inanı lan bir yılan nevî vardır. Her ailenin bağını koruyan yılan ise, farklıdır. Bu yılan kimseye dokunmaz. Halk onu ra hatsız etmeyi doğru bulmaz, ona iyi davranır. Bu yılana iyi davranmanın bağdaki mahsulün ve bağ sahibinin hayırına olacağına inanılır. Topkapı Sarayı'nda bulunan bir OğuzName parça sına göre, “yer evreni” Yılan'dır. Altay efsanelerine göre,

405 A. Güler, a.g.e. sh. 53 406 E. Esin, a.g.ea.g.e., s. 36. 181 Yaar Kalafat yeraltının hakanı yedi kat yerin altında yaayan Çılan Çılan Monguz idi. Altay Türkçesinde çılan, yılan demektir. 407 Bizim Iğdır yöresinde yaptığımız bir tesbite göre, Ağrı Dağı'nın yılanları ile Eleyiz Dağı'nın yılanları savaa giriirler. Yılanların kralı bir çobanın huzuruna çıkarılma sını sağlar, kendisinden yardım ister, buna karılık, çoban ve aile “ocakocakocak” olurlar. Onlara yılanlar zarar veremezler ve yılan sokmalarına karı ifa sağlarlar. 408 Samsun'da ise, Beyazıt zamanında bir yılanlar savaı olur. Engerekler ve diğer yılanlar ovayı kuatırlar. Bir kısım yılanlar ormanlık bölgeden bir kısmı da denizden gelirler. Savatan evvel 9 gün toplantı yaparlar. Yılanlar halka dokunmazlar. Tan rı'nın takdiri olduğu inancından hareketle ehrin hâkimi yılanlara müdahale etmez. Atlı olarak yılanların savaını seyreder. Sudan gelen yılanların yenmeleri, Beyazıt'ın denizlere de hâkim olacağı eklinde yorumlanır. 409 Tunceli'de, eski inançlarımıza bağlı olarak ev iyesi ile ilgili inançlar yaamaktadır. Eikte oturmak, eiğe bas mak iyi karılanmaz, uğursuzluk getireceğine inanılır. Çünkü eik, evin içine giri izni veren ve aynı zamanda giri sırasında gelene bir eve girmekte olduğunu hatırlatan ilk duraktır. Ev iyesi eikte olabilir. Onu incitmeden içeri

407 B. Ögel, Türk Mitolojisi, Cilt IIII, İstanbul, 1971, s. 336337. 408 Y. Kalafat, “VatanİranTuran Hattı ve Caferî Türklerinde Halk inançları”, Türk Dünyası AratırmalaAratırmalarırırırı Haziran 1997, s. 108, sh. 33101 s. 47. 409 J. Schiltberger'in Türkler ve Tatarlar Azerbaycan (13941427) adlı eserinde “Âdet ve İnanmalar”; A. O. Öztürk, T.D.T.DT.D.T.D., Nisan 1997, Sayı 129, s. 5458. 182 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri girmek gerekir. Aksi halde onun hısımına uğranır. Eve gelin girerken, onun eiğe basmamasına çok dikkat edilir. Tunceli'de, gelin oğlan evine girerken eikten atlatılır ve öyle içeri alınır. Bu inanç, Kazak ve Kırgız Türkleri ara sında yaamaktadır. Onlar da, gelini eiğe basmadan içeri almak için, onu bir keçe/kilim üstüne oturtup çadıra so karlar. 410 Dadali Türkmenlerindeki inanç içerikli özlü sözlere göre; “Allah ocağını karartsın” “Evin yıkıla” “Ali’nin kılı cına gelesin” “Babanın goruna pislesinler” “Seni ayı sıksın” “Közeyin (köz odunu) güyersin (yeersin)” ölüm içerikli bu Gargılar birçok yerde görülebilmektedir. Ocağın yı kılması ölüm temennisi anlamına gelir. Erlik oğullarından, Karu Kerey, Kaan, Padis Piy ve Pay Mottir kapı bekçiliği yaparlar, onlara saygı göstermek ve gazaplarından korunmak gerekir. 411 Mu çevresinde, gelin kapıdan içeri gireceği zaman kaynana içi su dolu bir küpü yere atarak kırar, su yere dökülür. Su aydınlığı tem sil eder. Gürültü ise, gelinin korkuluğunu kaldırır. Suyun yere dökülmesi ile evlilerin hayatının saadet içinde geçe ceğine inanılır. Gelin kapıdan sağ ayağını atarken kurban kesilir. Bu hareket, gelinin baına bir kötülük gelmesini önlemek, eve uğur getirmesini sağlamak için yapılır. Bu hareketlerin arkasında da ev iyesini memnun etme fikri nin ve inancının yattığı açıktır.

410 A. İnan, a.g.e, s. 73. 411 A. İnan, Tarihte ve Bugün aamanizmmanizmmanizm, s. 40. 183 Yaar Kalafat

Gaziantep çevresinde de, gelinin eve girerken eiğe basması iyi sayılmaz. Geline eik atlatılır. Eğer gelin eiğe basarak içeri girerse, cinlerin hücumuna uğrarmı ve bu da gelinin bağlanmasına sebep olurmu. Elâzığ'da, yeni yapılan evin temeline kurban kanı, eski ayakkabı, tuz, boncuktaı, nal atılırmı. Tuz, ocakta aın eksik olmaması, para bolluk olması; nal ve pabuç, boncuk ise, nazara karı korunmak inancı ile atılırmı. Erzurum'da, akamdan sonra komuya maya veril mesi uğursuzluk sayılır. Evin bereketinin kaçacağına ina nılır. Sarıkamı'ta, gece evden dıarıya çöp atılmasının, sofra bezi silkelenmesinin uğursuzluk getireceğine inanılır. Ağrı, Bayburt ve Kars çevresinde, kız evinden haber vermeden, gizlice bir eya alıp götürmek uğurla ilgili bir inançtır. Oğlan tarafı bu eyayı uğur getirir inancı ile kız evinden çalar. Bu kızın evindeki bereketin, oğlan tarafına gizlice taınması ile ilgili bir inancın izleridir. Nian ve erbet günlerinde, ayrılırken kız evinden bir ey alıp çıkmak (erkek tarafı için) Mu çevresinde, kız evinin uğurunun oğlan evine taınması inancı ile ilikilidir. Ağrı'da, komular birbirine eki hamur, anahtar, ate, tuz, ipliksiz iğne gibi nesneleri ödünç vermezler. Bunun, uğursuzluk getireceğine inanırlar. Bereket ile ilgili inancın kalıntıları, Elâzığ'da bu ekilde devam etmektedir. Aynı inanca bağlı olarak, Diyarbakır'da da, akamdan son ra, evden dıarı tuz, tencere ve ate çıkarılmaz, komuya verilmez.

184 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Mu'ta, gelin kapıdan girerken kapının üstünde yu murta kırılır ve kapı eiğine yağ sürülür. Böylece eve yeni bir bereket getirilmi olur. Urfa'da, sabah erkenden sokak kapısı önüne bir ko va su dökülmesinin evin rızkını artıracağına inanılır. Ay rıca yolcunun arkasından kova ile su dökülüp, ayna tutulmas.1 yolunun açık olacağına yorumlanır. Kars'ta, definden sonra mezara sususu dökülür. Eskiden, Kars'ta kabir ziyaretine gidilince kaplarla mezara dökülmek için su taınırdı. Ayrıca, istek vakti olmadan su ikramının da sevap olduğuna inanılırdı. Evi yuva yapan sıradan bir bina olmaktan çıkaran, döemesinin tahta arasına sokuturulan saçsaçsaç,saç çatısına atılan ilkilkilk dididi, di direğine bağlanan göbek bağıbağı, köelerinde tütsülenen üzerlik gibi birtakım uygulamalar dır. Anadolu ev sahibi bo olan evine girince de selam verir selamın aleyküm, der. Kii kendi ruhu ile de selamla ır. “Selamın aleyküm ey ruhum” der.

2. Ocak, Od / Ate Đyesi Od, ocak iye veya iyeleri, Türk hayatında mevki i gal eder. Ergenekon'dan çıkmak için Demir Dağ'ı ate yakıp eriterek yeryüzüne çıkan Türkler 412 , bu hâtırayı günümüze kadar yaatagelmilerdir. Eski zamanlarda, âyin yaparak ate etrafında toplanan eski Türkler, demir parça sını ocaktaki atete kızdırıp örs üzerinde döverlerdi. Türk ler, bu hareketleri ile, kendilerini tekrar yeryüzüne kavu turan atee, ükranlarını sunarlardı. Ocaktaki atei sön

412 B. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi, Ankara, 1971, Cilt I, s. 5971. 185 Yaar Kalafat dürmeyerek, bu tazimi ömür boyu sürdürürlerdi. Ate, ocak içinde küle gömülerek uyutulurdu. Kül, atein koru yucusu, belki de koruyucu iyesi kabul ediliyordu. Külde saklanan, yeniden ate yakmağa hazır halde saklanan kor lara nisbetle, ailede son çocuğa “Kül” adının verildiği sa nılmaktadır. “KülKül TiginTigin”””” ve “OdOd ÇiğinÇiğin”””” adlarının da son çocuk oldukları inancı ile ad olarak verildikleri ileri sü rülmektedir. 413 Türkler, od ve ocak iyesine bir saygı iareti olarak üstüne, pis ve kötü eyler atmaz, bundan sakınırlardı. Söndürmez ve üstüne su dökmezlerdi. Bir bereket ve ha yat kaynağı olarak inanılan atei Türkler ocaktan dıarı vermeyi uğursuzluk kabul ederlerdi ve baka boydan kii lere asla ate vermezlerdi. 414 Çuva Tengriciliği'nde dinî merasimlerde ate yakı lır. 415 Altay kii misafirin getirdiği yiyeceği iki ve onun katla rına böler. Od Ene'ye, atein ruhuna yiyecek sunar. Yemeğin üzerinden geçmek, atlamak yemeğe saygısızlıktır. 416 MakedonyaDebre yöresi Türklerinde, damat kapa nacağı (gerdeğe gireceği) zaman kız ve oğlan tarafı “çıra”

413 A. Temir, “Türkçe Kül Tigin ve Moğolca Od Çiğin Adları ile İlgili Tartımalar Üzerine”, ükrü Elçin ArmağanıArmağanı, Ankara, 1983, s. 29399. 414 S.Buluç,a.gjn., s. 127. 415 Y. Kalafat, “Çuvaistan, Bakurdistan Tataristan” Türk Dünyası AratırmalAratırmalaaaarırırırı, Nisan 1998 S. 113 sh. 6988 416 Y. Kalafat, “Ufa Uluslararası Türkiyat Kurultayı ve İdilUral Altay Türk İnançları” Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, Ağustos 1198 s. 115 sh. 2156 186 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri yakarlar. Damadın sırtına arkadaları vururlar. Hoca çift ler için de dua okur. Gelini attan oğlanın babası indirir ve yeni ocağın bereketli olması için sofra örtüsüne bastırır. Gelinin baının üzerine renk renk takkeler giydirilir ve yüzü renkli tülbentle örtülür. Gelinin baına bir at yuları takılır. Böylece koca ocağında kumanda altına gireceğine inanılır. Bu esnada bir erkek çocuğu gelinin atının altın dan üç defa geçirilir, bu uygulama ile gelinin ilk çocuğu nun erkek olacağına inanılır. At yularlı (gemli) haliyle gelin gerdek odasına götürülür. 417 Kırgız Türkleri, ate iyesinin sınırsız bir kudrete sa hip olduğuna inanır ve ona saygısızlık etmekten kaçınır lardı. Onlar, çıkan yangınların sebebini, ate iyesinin kız mı olmasına bağlardı. Kırgızlar lâmbanın gazının bitmesini bekler, onu söndürmezlerdi. Ölünün yakılması hâlinde temizlenece ğine inanırlardı. 418 Türk ve Moğol kavimlerinde od iyesi kutsanır. Al tay Türklerinin, Öt ezi adını verdikleri ate iyesi, Yakut Türklerinin inancına göre, gökten inen od/ ate içinde oturur. Bu ate, Tanrı Ülgen tarafından yeryüzüne gönde rilmitir. 419 Bizans kaynaklarına göre, Türk kağanını ziyarete gelen elçi, huzura çıkmadan önce, İrti'in baında iki ate arasından geçirilmi ve temizlenmitir. Çünkü Türkler,

417 Y. Kalafat, Makedonya Türkleri, (…) ErciyesErciyes, Haziran 1998 s. 39. 418 İbn Fazlan, İbn Fazlan SeyahatnamesiSeyahatnamesi, s. 8889. 419 A. İnan, a.g.ea.g.e, s. 42. 187 Yaar Kalafat atee bir koruyucu iye olarak itibar ederlerdi. Elçinin ver diği bilgilerden, Türklerin atee bakarak geleceği öğren meye çalıtıklarını, ate ile fal baktıklarını öğreniyoruz. 420 Fala bakılırken kağan adına yakılan ate önünde kurbanlar kesilir, çıkan alevlerin ekillerine bakarak gelecek yorum lanırdı. Arap kaynaklarına göre, bu atete, alevin yeil renkte olması, yağmur yağacağına, kırmızı alev çıkarması harbe, sarı alev çıkarması hastalığa, kağanın öleceğine, yolculuğa çıkacağına iaret saydırmı. 421 Orta Asya, Altay ve Sibirya Türkleri arasında, yeni evlenen çiftlerin mesut bir hayat sürmek için atee yağ döktükleri görülür. Altay ve Yakut Türkleri yemekten ve içkiden, yerken veya içerken, pay verirler. Altay Türkleri atee koyun kurban eder. Her kurbanın kemikleri ve deri sini atete yakarlar. Yakut Türklerinin inancına göre, ate, tanrıların kurbanları kabul ettikleri bir kapıdır. Altay Türkleri ate iyesinin/ruhunun dii ve otuz ayaklı bir var lık olduğuna inanır. Teleüt Türkleri, ate iyesine “Ot ene”, Ate ana adını verirler. Çuvalarda ate iyesi, erkek ve dii olarak iki tane tasavvur edilir ve inanılır. Birine Ate ana, diğerine Ate baba denir. 422 Eski Türk hayatında cesetler, atele yakılıp kül hâli ne getirilirdi. Bunda atein hereyi temizleyeceği inancı

420 . Elçin, “Türklerde Aık Oyunu ve Bu Oyunla İlgili Âdet ve Ananeler”, Türk Kültürü DergisiDergisi, 1986, Sayı 280, s. 497 500; IIIIIII.II I. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildir(Bildiriiiileri)leri)leri), Cilt III Ankara, 1987,5.95103. 421 A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 4243. 422 A. İnan, a.g.e. 188 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri rol oynamaktaydı. Böyle bir hareketle, ölenlerin ruhları nın kötülüklerden kurtulacağına, kötü ruhların ondan uzaklaıp kaçacağına inanılırdı. Bu inanç, Kök Türk, Ha zar, Kırgız, Kuman ve Tuna Bulgar Türkleri arasında mev cut olmutur. 423 Türkler, atei kötülüklerden koruyucu, temizleyici gibi gördükleri için, ona karı saygısızlık gösterenleri ceza landırmılardır. 424 Bıçağı atee koymak, sönmü oduna abdest çözmek, atein yanında odun bekletmek yasaktı. Bu suçları ileyenlerin ağır cezaları vardı. Yasağı bilerek veya bilmeyerek ihlâl edenler, kirli ve suç ilemi oldukla rı için temizlenmeleri gerekirdi. Önceki durumlarına dönmeleri için, böyle insanların çadırları, çocukları ve bütün eyaları iki ate arasından geçirilirdi. 425 Beltir Türk leri, ölen kiinin mezarı baına toplanıp sağ yanına büyük bir ate yakarlardı. Getirdikleri yemeklerden ve içkiden birer miktar bu atein üzerine dökerlerdi. 426 Bu ölenin ruhu göğe çıkarken, ıığın ona yol göstermesi, yolunu aydınlatması için atee attıkları saçılardı. Türklerde kağanlık sülâle kurucusu ilk atanın, atei bulduğuna inanılır. 427 Mutasavvıflar arasında da buna ben zer bir kanaat, yine Türklerin ilk atalarından olduğu bili

423 Türkler, ölüler için gece ate yakarlardı. Bunu, ruhlar göğe yükse lirken yollarını bulsunlar, diye yaparlardı. E. Esin, bu konuda mum yakıldığından söz eder. Bk. E. Esin, a.g.ea.g.e., s. 20. 424 İbn Fazlan, a.g.ea.g.e., s. 117127. 425 S.Buluç,a.g.ea.g.ea.g.e., s.127. 426 İbn Fazlan, a.g.e.a.g.e., s. 127. 427 S. Divitçioğlu, a.g.e.a.g.e., s. 127. 189 Yaar Kalafat nen Oğuz Kağan ile ilgilidir. Bu görüe göre, ilk atei ya kan ve ilk yemeği piiren Hz. İbrahim Peygamber, esasen Oğuz Kağan'ın kendisidir. 428 Tanrı, her kavme elçi gön derdi buyruğu çerçevesinde meseleye yaklaılırsa, gerek bu yaklaım; gerekse, Kök Türk çağından önceleri Türk hayatında var olduğu anlaılan göğe çekilip, kut, ülük, buyruk alma inancı farklı biçimlerde ortaya çıkan bir ben zerliği karımıza getirmektedir. Tek Tanrı uuruna erken zamanlarda ulaan Türk hayatında Tengri'nin elçisi Yalavaç'lar, daha doğrusu resul vasfındaki kağanlar bu lunmu olamaz mı? Eğer yok ise, bu uurun ve idrakin erken zamanlarda Türk hayatında yer alması da, o günkü cemiyetin mantık seviyesini gösteren mükemmel bir öl çüttür. Oğuz Kağan'ın ağzının atee benzetilmesinin bir sebebini, ate bulmasına yoran görülere bugün de rast lanmaktadır. 429 Ocak'ın mukaddesliği, ocağın tüttürülmesi ve ocağı koruma görevinin küçük kardee verilmesi Türk hayatın da önemli rol oynar. Bengü Ta yazıtlarında, tehlike anın da, eb'in korunması görevi Kül Tigin'e verilmitir.430 De mek ki, ocak küçük çocuğa bırakılan en mukaddes ata mirası sayılmaktadır. Onu korumak, sürdürmek küçük çocuğa aittir. Savata Bilge Kağan'a ölüm değseydi, eb'i koruyan Kül Tigin, ocağın tütmesini de sağlayacaktı.

428 S. U. Çavuoğlu, Tasavvuf NotlarıNotları, İzmit, 1988, s. 1150 (Teksirdir). 429 B.Ögel, a.g.e.a.g.e., s. 51. 430 M. Ergin, Orhun AbideleriAbideleri, s. 75. 190 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Od/Ate'le ilgili halk inançlarının büyük bir bölümü aynı zamanda Odperest/Ateperestlikle ilgilidir. Atepe restliğin İslâmiyet'le örtüen ve örtümeyen uzantılarını Hârezm, Azerbaycan, Afganistan, İran ve merkezî Uluğ Türkistan'da gördüğümüz gibi, Anadolu'da da görmekte yiz. İslâmiyet Uluğ Türkistan'a gelince Zerdüizm bölge nin büyük ölçüde hâkim inancı idi. Anadolu insanının bir kısmı bu dini tanıyarak göç edip gelmi iken, bir kısmı da Anadolu'da tanımıtı. Türkmenistan'da olduğu gibi Ana dolu'da halk tababeti, Anadolu halk edebiyatı, bazı halk inançları ve mevsimlik bereket törenleri, İslâmiyet'e rağ men, bu eski dinin izleri ile varlığını sürdürdüğünü gös termektedir. Bununla birlikte, Gök Tanrı inanç sisteminin ritüelleri ile Zerdüizm'e ait olanlar pek içiçedirler. Zerduîler, tekerlemelerinde âdeta Huda ile yüzleircesine “aman Od/aman Atei”nden atlamakta ve fakat Za'zlar'a sığınmaktadırlar. 431 Her iki inançda Od'un fonksiyonu farklıdır. ZerdüizmAtaperestlik’te Ate adeta tapınılan dır. OdAte somuttur. Madde olarak cisim olarak vardır. Daha ziyade “bereketbereketbereket” içeriklidir. Atlı göçebe bozkır me deniyetinde Gök Tengri inanç sisteminde, Kamizm’de Od Ate soyuttur. Paklayıcı bir külttür. Her iki inanç sistemi nin coğrafyası büyük ölçüde örtütükleri için Türk halk inançlarında her ikisinin izleri vardır. Türk İnanç kültü ründe, mitolojik muhtevalı ate, tanrı veya tanrıça değil dir. Daha ziyade kendine mahsusu bir ruhtur veya atein

431 İlyasova Kurbancemal, “aman OdOldum ad”, Türk Dünyası Tarih ve Kültür DeDerrrrgisi,gisi, Ağustos 1998, s.140. sh. 3941. 191 Yaar Kalafat de ruhu vardır. “Eski Türklerde gökten inen ate Göktanrının oğlu idi. Altay efsanelerine göre atei Tanrı Ülgen’in gökteki üç kızı bulmutur. Dualarında atein güne ve aydan ayrılmı olduğunu söylerler. 432 Aratırma yaptığımız yörede, ocağa, oda/atee bağlı pek çok pratik vardır. Bunlar, çoğunlukla ya yukarıda zikrettiklerimizin yaayan benzerleri yahut değierek de vam eden ekilleridir. Biz, burada, bazılarını örnek olarak vermek istiyoruz. Meselâ, Tunceli çevresinde ocağa karı and içilir, kurban kesilir ve nezir edilir. Diyarbakır'da, ate, ocağa su dökülerek söndürül mez. Erzincan'daki bir pratik temizlik ve koruyuculukla ilgilidir. Ayrıca göz değmesine uğradığına inanılan kii için atee tuz atılır. Yedi kez tekrarlanan bu olayda gözü o kiiye dokunanların adları sayılır ve yedincisinde tüm kötü gözler kargınır. Hakkâri'de, evin herhangi bir tarafına kül dökmek iyi karılanmaz: o eve uğursuzluk geleceğine ve evin felâ kete uğrayacağına inanılır. Gaziantep'te, atee atılan kâğıt ve paçavralar ile bazı hastalara tütsü yapıldığı söylenmek tedir. Burada da atein bir temizleyici, kötülüklerden ko ruyucu olduğu inancı varlığını sürdürmektedir. Erzurum ve enkaya çevresinde, ocağın üzerinde duran sacayağının ayaklarından yukarı kıvılcımlar yükse lirse, ertesi gün havanın güzel olacağına inanılır. Ayrıca, buralarda, ocağın üzerinde sacayağı bo bekletilemez.

432 Ufuk Takvul “Türk Kültüründe Ate Kültü”, Kırım DergisiDergisi,Dergisi Ekim KasımAralık,1993 s. 5 sh. 3437. 192 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Çünkü bo kalırsa, ocağın ölü suyu kaynatmak için bekle diğini söylerler. Bir baka inanç da, ilk gelen gelinle ilgili dir. Eve ilk defa ayak basan gelin, o an ocağa doğru bakar sa, kaynanası ölürmü. Kars ve enkaya çevresinde, ocağın üzerinde kayna yan sütü gelinler taırıp atee dökünce, kaynanaları, onla ra üzülmenjelerini söyler. Çünkü, dökülen kısmın “me leklerin” hakkı olduğuna inanılır. Burada ocak ve od iye sinin, melek ile değitiğini görmekteyiz. Ancak, inanç devam etmektedir. Ocakta yemek piirmeden önce atee saçı olarak tuz ve eker atılması gerektiği inancı, Kars ve çevresinde yaamaktadır. Od Ocak ilikisi, Ocak Ev ilikileri ve Ocakifa ilikileri, tamamen aynı ey olmamakla beraber, kendi içlerinde bir bütün oluturur. Halktaki inanca göre Hacı bekta Veli Kasabasındaki Beyaz Dut ağacı Ahmet Yesevi Ocağından fırlatılmı cırağdan olumutur. Ayrıca bilhassa Balkanlarda Türk soylu olmayan halk kesimlerinin Türk İslam Kültürü ile tanı olmaları ocaklar vasıtasiyle olmutur. Misyon taıma ve misyon yenileme itibariyle ocakların beheri adeta zamanın halk üniversiteleri ve beher görevlisi de profesörü idiler. Tercan'da, çocuk sahibi olabilmek için Karayakup ve Divriği'de Hasan Paa, Tortum'da Güvit Ocaklarına gidilir. Bayburt'ta, 1930'lu yıllarda vefat eden Alay Müftüsü Mehmet Hulusi Efendi, “Sarılık Ocağı” olarak bilinir. Kerkük'deki Pa savan ailesi de Sarılık Ocağı'dır. Zara'da, ocağın külü ocağın dıına taarsa, yağmur yağacağına inanılır. Sarıkamı'ta, genç

193 Yaar Kalafat kızlar kısmetlerini belirlemek için fal bakarlarken, su ve nian yüzüğünün yanı sıra ocaktan henüz alınmı kül kullanılır. Dereköy düğünlerinde, düğünün disiplinini sağla yan seçkin kimseye “Ocak Baı” denir. Ocaklar, Karıncalık ve Kumru Ocağı, Dağlama ve Alazlama Ocağı, Uçuk Ocağı, Sarılık Ocağı, Ahsun (Efsun / Afsun) Ocağı, Sehil / Sihir, Büyü, Tılsım Ocağı, Nazar Değmesi ve Kurun Dökme Ocağı gibi sıralanabilirken; nazar, gözle, sözle ve nefesle değebilmektedir. Nazardan korunabilmek için tehdit oluturan kiilerden uzak dur mak, nazarlık taımak, tütsülemek, muskahamail taımak gerekirken; nazarın tedavisi için tütsüleme ve kurun dökme yöntemleri seçilir. Ayrıca, Sıtma Ocağı, Dalak Ocağı, İnme/ Fela / Yel Ocağı gibi ocakların varlığı da bilinmektedir. 433 Kurun döktdöktürmeürme günümüzde ehir mer kezlerinde de yaygın durumdadır. 1994–95 yıllarının Fir devs Bacı’sı ünlülerin kurun dökücüsü idi. 434 Akkılada hastalar “tuztuz çevirmeçevirme” ile tedavi edilirler. Bu ii bilen bir kadın avucuna bir miktar tuz alır hastanın baında dolandırarak okur. Bu esnada esner ise çok veya az hasta olduğuna inanılır. 435 Tuz Türk kültürlü halklarda diğer benzeri bazı kült lerde olduğu gibi ana dili farklılığına bakmaksızın bu coğ rafyanın ortak inançlarındandır. Çok kere nazar ve bere

433 Rıfat Ara, a.g.e. N 434 “Ünlülerin Kurun Dökücüsü Firdevs Bacı” AktüelAktüel, 27 Ocak 02 ubat 1994, S: 134, s. 4446 435 A. Uğur, a.g.ea.g.e. sh. 37 194 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ket inanç motifleri ile birlikte gündeme gelir. Etrafında kült olumu, ate, güne, ekmek, üzerlik ve benzerleri ile birlikte anılır. Bu süreç Muhammediyattan önce balamı İslamî dönemde bu dinin renklerine de bürünmütür 436 Yediuyurlar’a ait olduklarına inanırlar Anadolu ve Azerbaycan Türk coğrafyasında birçok kutsal mekan var dır. Halk bu mağaralardaki kaya kavuğundan geçmek, duvarına çivi çakmak, sızan suyundan istifade etmek, etra fındaki ağaç ve çalılara adak bezi bağlamak, duvarlarına adak taı yapıtırmak suretiyle; ifa, kısmet, rızık gibi di leklerin olmasını umar. Ocak ile ilgili inançları sözlü kültürün her alanın dan örneklemek mümkündür Değiebilen ana dillerine rağmen Ate Türk kültürlü halklarda da dütüğü yakıyor. Türk kültür coğrafyasının her kesiminde de erkeği ölen aile için sönük ocak veya ailenin erkeyi için ocağın direği deniliyor. Anadolu’nun her yöresinde çocuksuz aile için kör ocak tanımı yapılıyor. Buralarda da egzama için, siğil için, bayılmalı hastalıklar için ocaklara gidiliyor. Buralar da da yalvaran kimse tarafından yalvardığı kimseye “oca ğına dümüüm” deniyor. Bu kültürün yapıcısı ve sahibi olanların tümünde de yanan ocak ateine pislik atılmıyor veya gece komuya ocaktan çıkarılmı ate verilmiyor.437

436 Yaar Kalafat, “Van Gölü Havzası Örnekleri İle Türk Kültürlü Halklarda Tuz İnancı” V. Van Gölü SempozyumuSempozyumu, Van 2009 437 Yaar Kalafat, “Akehir Örnekleri İle Türk Kültürlü Halklarda Od/ate/Ocak İyesi” Uluslararası Selçuklu’dan GünümüzeGünümüze AkAkeeeehirhir Kongresi 2020––––2121 Kasım 20082008; http:Kanal Kültür.com 01.12.2008 195 Yaar Kalafat

3. Ağıl / Ahır Đyesi Eski Türk hayatında hayvancılık, koyun ve at bes leme önemli bir yer tutardı. Çobanların ve sürülerin ko ruyucuları olduğuna inanılırdı. Koruyucu iyeler inancı Türkler arasında günümüze kadar ulamıtır. Türklerin yaadığı hemen her yerde bu inancın izlerine rastlamak mümkündür. Volga Türkleri arasında bu iyeye, Abzar Öyesi adı verilir. Bu iye, ağılın koruyucusudur. Her ağılın bir koruyucusu vardır. Evin sahipleri veya ağılın sahipleri, onu memnun etmezlerse, hayvan sürülerinin baına her türlü felâket gelebilir, diye inanılır. Anadolu yöresinde ve aratırma sahamızda da buna benzer inanç pratiklerine rastlanmıtır. Bu iyelere benzer kurban kesildiği, süt sacı edildiği tespit edilmitir. Anadolu'da, bu iye memnun edilmezse, ahırda bulunan hayvanları rahatsız edeceğine, zarar vereceğine inanılır. 438 Rize çevresinde, ahır iyesinin bir taçlı karayılan ol duğuna inanılır ve bir tas içinde onun için ahır duvarına süt bırakılır. Böylece, onun, ne kendisinin ve ne de baka yılanların hayvanları rahatsız etmiyeceğine inanılır. Çün kü memnun kalan yılan, yabancı yılanların girmesine mâni olurmu. Yakut Türkleri, ağıl iyesini memnun etmek için kurban keserlermi. Onu memnun etmek için kurban kesildiğini bildirmek amacıyla, kesilen hayvanın postu, ağılın/ahırın içine gömülürmü. Kars'ta özel hallerde kesi len kurbanın postu, ahırın kapısına içten gerilerek çivile

438 S.Buluç,a.g.ma.g.ma.g.m., s. 125126. 196 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri nir. 439 Doğu Anadolu'da halk inançlarında kuvvetli bir ahmaran miti vardır. 440 Türk halk inançlarında atın özel bir konumu vardır. Doğum esnasında hamile kadım kara iyelerden erkek atın kinemesi, erkek atın kırk çıkıncaya kadar Alkarısı'na karı koruyucu olması, kırk baskını olmu çocuklar için at nalından yardım almaları, at nalının nazarlık olarak insan ve anbarlarda kullanılması, at kafasından aynı amaçla tar lalarda istifade edilmesi, at kılında da bu tür koruyucu gücün olduğuna inanılması, atda görünmeyenlere karı koruyucu bir evsafın olduğunu düündürüyor. Bu özellik leri ile at halk inançlarımızda bizi mitolojimize götüren bir kültür kodu olmaktadır. Biz bu kodu doğumun evve linde, esnasında ve sonrasında da gözleyebiliriz. Nitekim atlar için dahi kitabeli mezarlar yapılmakta, çocuk hastala rının tedavisinde bu mezarlardan ifa umulmaktadır. Ta savvuf bilginlerine göre, atların da kendi aralarında yüce ruhlu olanları vardır ve onlar da kendi âlemlerinde keif sahibidirler. Eski Türklerde olduğu gibi, günümüzde de at, evlili ğin her safhasında inanç muhtevalı değerlerle yüklüdür. Genç kızların kısmetlerinin açılması için yaptıkları at ile ilgili bazı uygulamaları, gelinin ayağının uğurlu olması, zifaf gecesi büyülenmemesi için at ile ilgili yapılan tatbikat lar, Hızır'ın atlı düünülmü olması, at sürülerini koruyan

439 S.Buluç, a.g.m. s. 126. 440 Esma imek, “Bir Olağan Üstü Varlığın Yaratılı Miti ahmaran”, Tuncer Gülensoy ArmağanıArmağanı, Kayseri 1995, s. 333 338. 197 Yaar Kalafat

Abzar Öyesi (iyesi)nin varlığına inanılması, atla miraca çıkılmı oluu, Kam'ın atının oluu ve benzeri hususlar, evlilik döneminde de atın halk inançlarında mistik, sufistik, mitolojik bir öğe olduğu kanaatini kuvvetlendiriyor. At, Türklerin hayatında, ölüm safhasında da inanç yüklü bir faktördür. Sahibi ölen at yemekten içmekten kesilir. At, sahibinin öleceğini acı acı kineyerek haber verebilir. Attan kurban kesilir. Atın kemiğinden fala bakı lır. Etinden büyü yapılabilir. Sahibi, ölümünden sonra ihtiyaçları arasında atını da yanında ister ve onunla birlik te aynı mezara gömülür. Yas anında insanların saç ve atla rın kuyruk örüyü kesilir. Efsanevî atlar, sudan sır alarak çıkar ve sırra karııp kaybolabilirler. Atların, halk inançla rında kökü derinliklere varan mahiyetleri vardır. 441 Atla rın asaletine inanılır. Diğer hayvanlardan Atların farklılığı kabul edilir. “At, attır olamaz, bunda asla ek, katır çifte atar, zira babası eek” denir. Er sahiptir. O, ocağın sahibidir, Ocağın, odun, kutsal toprağın sahibidir. Kutsal yurdun sahibidir. Sahibi olduğu için toprak kutsaldır. Bu sahiplik göçülüp gidildikten son ra kalanlarla birlikte devam eder. Er İslamiyetten sonra, Muhammedcik/Mehmetçiktir. Erlik mutlak olanın nazarında, hak edilmekle elde edilir ve kaybedilebilir. Bu bir nevi kut bulmaktır. Kii gay reti ve törenin vecibelerine uygunluğu nispetinde er olur, olabilir ancak er olarak ölebilmek ve er olarak kalabilmek

441 Y. Kalafat, “Orta Toroslarda Türk Halk İnançlarında AT”, Alanya Tarih ve Kültür SeminerleriSeminerleri, 1996 Alanya. 198 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri erliğini muhafaza edebilmek de ceht ister, cehti gerektirir. Mutlak olan ki, Alan da O’dur veren de O’dur. Kut’un edi nilmesinde ve yitirilmesinde uyulması gereken belirlenmi kuralları vardır. Bu kurallar arasında cinsiyet, dil, din ve benzeri farklılıklar yoktur, bunlar ölçü değillerdir. Er tiplemesinin geçmiten gelen ve halen yaamakta olan birikimi mevcuttur. Bu hali ile erin çözümleyici özel likleri itibariyle irdelenip, onun, oluturulacak görevde kaynak oluturması sağlanabilir. 442

V. KĐĐOĞLU, APA / ATA, ARVAK / ARBAK (RUH)

1. Kiioğlu Türk inanç sisteminde Türkler, Bozkurt'tan türemi olarak gösterilir. 443 Çin yıllıkları Türk kavimlerini, Türkle ri kurttan türemi diye kaydeder. Bu inancın, Türk mito lojisindeki izleri mevcuttur. Ancak, bu ikinci kez bir ço ğalmanın iaretidir. Ergenekon efsanesinde olduğu gibi, Türkler bir savata yok edilmek istenirken, bir dii kurdun kurtardığı bir Türk genci ile birlemesinden çoğalmılar dır. Bu üreme ve dii kurt motifi, tabiatiyle semboliktir. Buradaki dii kurt, Bozkurt donuna / kılığına girmi ve

442 Yaar Kalafat, “Türk Mistik Kültüründe ‘Er’ veya Halk Kültürü müzde ‘Er Tiplemesi’, VII. Milletlerarası Türk Halk Kültürü KongrKongreeeesi,si, 2626––––3030 Haziran 2006, Gaziantep. 443 Kurt'tan türeyi efsaneleri için bk. B. Ögel, TürkTürk MitolojisiMitolojisi, Anka ra, 1971, Cilt I, s. 1357. 199 Yaar Kalafat dümanlardan böylece kendini ve yaralı Türk gencini ko rumu bir Türk kızı, kadın kam olabilir. 444 En eski Türk yazılı vesikaları olan Kök Türk çağı Bengü Ta yazıtlarında, kiioğlunun yaradılıı ile ilgili kayıt mevcuttur. Burada, kastedilen kiioğlu, insandır. Çünkü, ifade öyledir: “Üze kök tengri aka yağız bir kılındukda ikin ara kii oglı kılınmı. Kii oglmda üze eçüm apam Bumın Kağan İstemi Kağan olıırmı” (Kül Tiğin, Doğu cephesi). Bu ifadede, yer ve gök kılındıktan sonra kiioğlu yaradıldığı 445 inancı açıkça vurgulanmakta dır. Türk de, kiioğlu Tengri tarafından yaradıldığında yaradılmıtır. Türk'e göre bu Tanrı yukardadır ve Türk'ü koruyucudur. Bu yüzden bir sıfatı da Türk Tengrisi'dir. Çünkü o Türk milleti yok olmasın, millet olsun diye; ıduk “yirsub”, Ötüken Yı, Kögmen sahipsiz kalmasın diye onlara kağan göndermitir. Kağanlara, halkı nasıl yönet meleri gerektiği konusunda göğe çekip buyruk,, kut, ülük, küç ve bilik verip geri göndermi ve onları korumutur. Ancak koruyan Tengri, azan milleti ve beyleri de gerekti ğinde cezalandırmıtır. 446 Beceriksiz kağanlardan verdiği kutu geri almıtır. Kiioğlunun yaradılıı ile ilgjli yaradılı efsaneleri nin taıdığı inançlar bir yana, insanın Tanrı tarafından yaradıldığı, gücün ve talihin onun tarafından verildiği

444 E. Esin, a.g.ea.g.e, s. 44. 445 M. Ergin, a.g.e.a.g.e., s. 67. 446 M. Ergin, a.g.e.a.g.e., s. 91. 200 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri inancı. İslâmiyet'le uyum içinde görünmektedir. 447 Hatta Küç ve Kut ile ÜIü çevresinde beliren Türk kader kavra mı da İslâmî kader inancı ile bir anlamda bulumaktadır. Tabiatiyle, gerek Çin kaynaklarında ve gerekse Türk mitolojisinde yer alan kurt'tan türeme hangi anlama gire bilir veya gelebilir diye muhakeme yürüttüğümüzde, ya ayan kamlık hayatına bakmamız gerektiğini gördük. 448 Kamlar, kötü ruh ya da kara iyeler ile mücadele ederken çeitli hayvan donlarına girdiğini, onlarla konutuğunu, onları korkutmağa çalıtığını söyler. Her kam'ın bir iekyla'sı, yardımcı ana ruhu vardır. Onlar vasıtasıyla du yar, iitir ve görürler. Bunlar at, öküz, kartal ve kurt gibi hayvanlar olabilir. Ancak, kamlar, hem dii ve hem de kadınlardan olabiliyor. Balangıçta, çocukların koruyucu su Umay'a nisbetle kadın kamlar da bu ilerle uğraıyor olabilir. Nitekim kurttan türeme, dii kurttan türeme ek linde görülür. Dolayısıyle, olayı, kadın kamın kurt donuna girmesi biçiminde yorumlamamız ve Ana Kam'ın bu sıfat la dümanlarını korkutup, türeyenleri koruduğu ve böyle ce çoğalmayı sağladığı anlaılmalıdır. İslâmî devrede de, velî, eren ve evliya mertebesinde kabul edilen insanların don değitirerek seyahat ettikleri, zaman ve mekânı atık

447 A.Y. Ocak, Türk Halk İnançlarında ve Edebiyatında Evliya MeMennnn kıbelerikıbeleri, Ankara, 1984, s. 11. 448 Dorlusz Cihchocki, “Türk Mitolojisinde KurtAna Sembolüne Dair”, Türk Dünyası Aratırmaları Dergisi, 1985, Sayı 37, s. 117 130. Baybars Gülensoy, “Türklerde Kurt Amblemi”, Tuncer Tuncer Gülensoy ArmağanıArmağanı, Kayseri, 1995, s. 22728. 201 Yaar Kalafat ları inancı yaamıtır. Bugün bu inançların bir kısmı de vam etmektedir. 449 İnsanın can / tın ve etöz'den olduğuinancı, onun aynı zamanda iye gibi bir bedene, bir dona girdiği inancını da beraberinde getirmektedir. Ata ruhu inancı da bunun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak, bu iye, ba zen eytana uyuyor ve kara iyelerin buyruğuna giriyor. Bu durumda, her türlü kötülüğü yapabiliyor. Kii, kimi za man tın'ının Erlik tarafından buyruk altına alındığını farketmez; kimi zaman farkeder. Göz dokunması, göz değmesi, uğur ve uğursuzluk gibi inançların kaynağında balangıçtaki bu tür inanç rol oynamaktadır. Bu yüzden koruyucu tedbirler alınır. Göz değmesinden Tanrı'ya sığı nıldığını sembolize eden mavi boncuk, kamların koruyucu iyelerini sembolize eden kurt dii, derisi vesâir kullanılır. Kimi insanlar, gözlerinin insanlara dokunduğunun farkın dadırlar. Bu yüzden, beğendikleri canlı veya cansız bir eye baktıkları zaman, “tu,tu, tu, tutu.”.”.”.” diye üç kez o yöne doğ ru tükürür gibi yaparlar. Hareket, içinde varlığım bildiği kara iyeyi aırtmaya yönelik bir davranıtır. “Tu, tu, tu” denilerek korunma tarzı, dikkati çekme se de, halk inançlarımızda yaygın bir uygulamadır. Koar ken düen çocuğun dütüğü yere bilhassa olay güne bat tıktan sonra olmusa bu uygulama yapılır. Nazar almı bir kimseyi okuyan nefesi kuvvetli kimse efsunlarken ve cin çarpmasına uğramı birisi parpılanırken “tu, tu”lama yapı

449 A.Y. Ocak, Bektai Menakıbnâmelerinde İslam ÖncesiÖncesi İnanç MotiMotifffflerilerileri, Ankara 1983 s. 6972. 202 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri lır. Keza kötü iyelerden korunmak maksadıyla güne battıkdan sonra evin eiğinden dıarı bilhassa sıcak su döken kimse “Destur bismillah” derken “tu, tu, tu”lama da yapar. Bu uygulamada âdeta gayp âlemine karı bir ko runma vardır. 450 Akkıla’da kimin nazar ettiğini öğrenmek için sağsağsağ veya ebebeb denilen ey atee atılır. eb eridikten sonra bir ekle benzer, eb’i döken eriyiyi okuyarak nazar edeni tesbit edebilir 451 inancı vardır. Bu uygulamayı Kurun Dökme ve Mum DökmeDökme’de de görüyoruz. Kara iyelerden biri olarak kabul edilen nazar, kiioğ lunun bizzat kendinden kaynaklanır. Gözler vasıtası ile, bakılarla nazar edildiği kanaati hâkim ise de, kiioğlu gör meden de, duyarak ve tadarak da nazar edebilir. Hatta mu hayyilesini kullanarak da nazara sebeb olabilir. Çok kaliteli bir gıda maddesi veya ambarı doldurduğu duyulan bir mah sul nazar olabilir. Nazar canlı ve cansız varlıklara yönelik olabilirken, nazara karı en fazla bebeklerin korunmaya ihtiyacı olduğuna inanılır. Anadolu eskiler nazar değmesine isabet ül aynayn, göz deymesi derler ve gidermek için tuz ya karlardı. Buna “tuztuz patlapatlattttmamamama” denirdi. “Bin yiyenin olsun, bir diyenin olmasın” denirdi. “dillemedillemedilleme” nazara yol açar inancı vardı. “Aç mezarı yoktur. Genç mezarı çoktur” de nir. Gençler daha çok nazar alırlar. Bazı yörelerde de kara

450 Yaar Kalafat, “Gök Tanrı İnancından Günümüze Kadar Efsunla ma (tu, tu, tu) Uygulamaları”, Türk Dünyası Tarih DergisiDergisi,Dergisi Sayı 69, s. 5057. 451 A. Uğur, a.g.ea.g.e. sh. 37. 203 Yaar Kalafat iyeye “çirkinçirkinçirkin” denir. Efsaneye göre; hünerli çoban öylesine bir kaval çalar ki tuztuztuz verilmi davarkoyun sudan su içme den geçer. Etkili olabilmek, tesir altına alabilmenin derece sini belirtmek için söylenilir. Tuz yalamı koyunun sudan alıkonulması çok zordur. Suyu çok arzular. Yörede göz değmesi ile ilgili pratikler, nazar değme si eklinde yaygındır. Özellikle çocukları korumak için pek çok nazarlık uygulaması yörede gözlenmitir. Çalı mamızın doğum ile ilgili kısmında bu konuda gerekli ör nekler verilmitir. Burada, insanın uğurlu veya uğursuz olduğu inancıyla ilgili, yörede gördüğümüz birkaç pratiği sunmak istiyoruz. Çukurova’da “eknazareknazareknazar” inancı vardır. eknazarlar uğursuz ve nazar tehlikesi olan kimselerdir.. Böyle kimseler geldiğinde besmele çekilip dua okunur. 452 Manas Destanı'nda Kökütey Han evlâtlığına sünnet düğünü yaptırınca, çocuğun baına nazardan korumak için puhu kuunun tüyünü taktırır. Çocuğun “BaBa SadakasıSadakası” ola rak her gün altı teke, dört oğlak kurban kestirir. Anadolu'da bazı sünnet keplerine tüy takılır. Ayrıca tüy düğünlerde kız ve gelinlerin kofik ve taçlarına takılır. Kanaatimizce, gelin ve kızların ba süslerinin yukarıya doğru uzaması, yukarıda varlığına inanılan ilâhî güce ulama arzusundan olabilir. Sünnetlerde kurban kesilerek kazanın belânın defedilmesi inancı inceleme yaptığımız bölgede de yaamaktadır. Aratırma yaptığımız yörede yaygın olan bu örnek lerden Kars çevresinde cereyan edenlerine bizzat tanık olmuumdur. Burada, kadınlar bir ie balayacakları zaman

452 Halil Atılgan, Murta FolkloruFolkloru, Ankara, 2002 sh. 23. 204 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

üzerlerine dıardan gelenler olursa, o gün ilerinin gidiine göre. gelen kimseleri uğurlu veya uğursuz eklinde sınarlar. Kadınlar, el örgüsü örerken, oda kapısından içeri giren ka dının ayağı uğurlu ise, ilemin veya örgünün çabuk bitece ğine inanırlar. Erzurum'da ise, ayağı yeğin kimselerin ie baladıklarında eve uğramaları temenni edilir. Böyle birinin eve uğraması ile iin çabuk biteceği sanılır. Mu'ta, eve koarak gelen ve içeri giren, balanan bir i üstüne misafir olmusa, o iin tez biteceğine inanılır. Aksi halde, o kiinin ayağı uğursuz sayılırmı. Kars'ta, tesadüfen eve giren erkeklerin ayağının, kadınlardan daha uğurlu geldiğine inanılır. Erzincan ve Van çevresinde bir ie balayacak kii, eğer bir çocuğu üç kere koturup ken disine her defasında “kolay gelsin” dedirtirse, meselâ, ör güsünü tez bitireceğine veya açtığı hamurun çabuk maya lanacağına inanılır. Bu tür kadın ve erkeğe dayalı uğur inancı hayatın her safhasında yer alan faaliyetler için ay nıdır. Ticaret, tarım ve benzeri iler gibi... İmece yoluyla hazırlanan ilerde de insanlar, uğur veya bereket getirdi ğine inanılan kimseleri, balanan iin içine katmak veya en azından onların da ellerinin ie değmesini sağlamak isterler. Bu inanca Iğdır, Kars, Ağrı, Sivas, Van ve Erzu rum çevrelerinde sıkça tesadüf edilir. Kiioğlunda olduğuna inanılan bu kuvveyi Türk destanlarında da görebilmekteyiz. Manas'da, Semetey ka rısı Ayçörek'e unları söyler: “Eski akıllı adamlar derlerdi ki, Alpların önüne kadın çıksa uğursuzluk iaretidir... Yo lumu kesme” Anadolu'da “erkeğin uğuru kesilmez ', “iki kadın arasından geçilmez”, “iki adaın arasında farkına

205 Yaar Kalafat varmadan oturan kimse niyet tutar” inançları vardır. Manas'da Kanıkey'in gözkapağının seyirmesi uğursuz, kötü bir olayın habercisi olarak algılanır. Anadolu'da sağ göz seyirir ise uğuuğurrrr, sol göz seyirir ise uğursuzluk alâmeti sayılır. Kiinin kirpikirpiğiğiğiğininninninnin birey tutması ona hediye gele ceği eklinde yorumlanır. Yüzün sağsağsağ tarafı yanar ise veya sağ kulak çınlar ise, kiinin lehinde konuulduğuna, yüzün solsolsol yanı atelenir veya sol kulak çınlar ise, kiinin aley hinde konuulduğuna inanılır. Manas'da “Ayak bastığı yerde ot bitmez Zalim... Tanrı belasını versin”, Anadolu'da “Cünüp kimsenin, zalimin, uğursuzun bastığı yerde ot bitmez” inancı vardır. Abdestli olmak Türk kültüründe önemli bir yer tutar. Ciddi ie abdestli balanır, abdestli olarak evden çıkılır. Önemli kararların alınacağı toplantı ya abdestli katılınır. Yatağa abdestli girilir. Hasta ziyareti abdestli yapılır. Bazı anneler abdestli bebeklerine süt em zirtir veya abdest alarak yemek yaparlar. Karanlık adam, çekinilen adamdır. Onda çekinilme ye yol açan bir güç vardır. Ancak, bu hayra delâlet eden bir güç değildir. Ama güçtür. Karanın Dağıstan Türkleri arasındaki bir karılığı da temiz, hamarat, tertipli, iini bilir, engel tanımaz, yılmaz, zorluklan yenendir. “Benim kara kızım” diyen bir anne, kızının güçlü, kuvvetli, acar olduğundan bahsetmi olur. Irak Türkmenlerinde kara gözlü kuzu tanımı, hem sevimliliği ve hem de cesareti anlatır. Kara gözlü yiğit, kara gözlü yavrucuğum örneklerinde olduğu gibi. Nitekim Türkiye'de yaman çocuk, yaman adam, acar, i bitirici,

206 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri mücadeleci; Özbekistan'da, tehlikeli, beter, tutarsız anla mındadır. Kontur gibi görünen bu anlamların derinliğinde ortaklık vardır. Ozan Edip Kerküklü, “Kara bahtım Dağlarda kara bahtım , Ya senin om talihin Ya benim kara bahtım” Derken, kiioğlunun kendisi ile birlikte varlığı sür dürülen bir kuvve veya o kuvvenin tezahürünü anlatıyor du. Anadolu’da “Esselamunaleyküm ya ruhum Ey ruhum sana selam olsun” denir. Türk halk inançları itibariyle kiioğlunda özel bir “kuvve” vardır. Veya “kuvve” içeren varlıklar arasında kiioğluna da kuvve verilmitir. Diğer kuvve merkezleri itibariyle kiioğlunun sıralaması nedir, bunu sağlıklı bile miyoruz. Ancak kiioğlunun bu gücü ile çevresini farklı dozlarda olumlu ve olumsuz etkileyebildiğini biliyoruz. Ayrıca diğer kuvve muhtevalı varlıklardan etkilenebildi ğim de biliyoruz. Bu arada kiioğlunda bu kuvvenin cinsi yete, yaa, sağlık durumuna göre artıp eksildiğini, bilhassa lohusalık dönemi gibi hallerde özel hassasiyet arz ettiğini de halk inançlarında gözleyebiliyoruz. 453 Üç cins insan vardır. Bunlardan bir kısmı ekmek gi bidir, her gün aranır. Bir kısmı ilaç gibidir, ihtiyaç olunca

453 Y. Kalafat, “Türk Halk İnançlarında Giresun Yöresi Örnekleri ile Kiioğlu”, I. Giresun Sempozyumu, 1819 Haziran 1994, Giresun. 207 Yaar Kalafat aranılır. Bir kısmı mikrop gibidir, o gelir sizi bulur ondan kaçarsınız. Halk inançlarında, kii her organı ile günah ileyip yanlı yapabilir. Mesela harama bakan göz “gözgöz zinasızinası”zinası i lemi olur. Töbe edilip af dilenince “herhangi organımla her ne günah iledim ise” diye belirtilir. Keza organların ayrı ayrı kii üzerinde hakları vardır. Onlarla hayır hayır da ererer de ilenebilir. Bu arada “DilinDilin zekâtı ise hayır söz söyleme sidir” inancı vardır. Bu inancın derinliklerinde Hz. Mu hammed’in u hadisi vardır. “Her sabah bütün uzuvlar yal vararak derler ki: Bizim hakkımızı gözetmekte, Allah’tan kork, kötüt söz söyleme, bizi atete yakma! Bizim dine uyup uymamamız senin sebebinledir. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğri oluruz.”

2. Apa / Ata ve Arvak / Arbak Eski Türklerde, atalara karı saygı duyulur, sözlerine kulak verilir ve tecrübelerine güvenilirdi. Aile düzeninde ata / baba, otoritesi, gücü ve koruyuculuğu ile soyun ço ğalmasını ve büyümesini sa'ğlardı. 454 Devlet hayatında babanın rolünü Kağan yüklenirdi. Nitekim Bengü Ta kitabelerinde bunu açıkça görmekteyiz. Orada, kağanların aç milleti tok etmek için nasıl gece gündüz durmadan çalııp uğratıkları sıkça vurgulanır. 455

454 İ. Kafesoğlu, a.g.e.a.g.e., s. 93. 455 M. Ergin, a.g.ea.g.e., s. 71; M. And, “Anadolu Halk Ağıt Kültürü ve Günümüzde Ağıt”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi,Kongresi, An kara, 1981; A.B. Alptekin, “Fırat Havzasında Tesbit Edilen Ağıtla 208 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Kars'ta, ataya hürmetin ve ona bağlı dilenen bir di leğin yerine getirilmesi gereğine inanılır. Meselâ, ata sağ ise, “Atanın baı hakkı için”; ölmüse, “Atanın ruhu için” eklinde, insanlar birbirinden bir eyin yapılmasını veya yerine getirilmesini isteyince, buna uyarlar. Bu pratiklerde de, ata ruhuna olan inancın etkinliği açıkça görülmekte dir. Yörede de bu inancın yaygın olduğu gözlenmitir. Ata ruhlarına Türkler muhtelif adlar vermitir: Arvak, Arbak, Tös bunlardan bir kaçıdır. 456 Ata ruhlarını bu alt adlardan biri ile anarak, tazim gösterirlerdi. 457 İslâmiyet'te, anne ve babaya iyilik Allah'a imandan sonra en önemli bir emir olarak bildirilmitir. Altay Türkleri'ne göre, insanın bir “tın“tın“tın”ı “tın vardır. Bu tın/ruh, ölüm sırasında ağızdan çıkıp gider. Kimi zaman bu tının, insan vücudundan, bedeni yırtarak çıkıp gittiğine ve bunu yaparken çıkardığı seslerin iitildiğine inanılır. 458 Kimi aratırıcılar, Türk inancında tın ile canın farklı kavramları ifade ettiğini ileri sürer. Onlara göre bu iki kavram, daha sonraki zamanlarda birlemitir. 459 Buryat Türkleri, sağaltılan hastanın titremelerini, bedenden daha önce ayrılmı olan ruhun geriye dönüüne bağlarlar. Ruh, bedene tekrar girdiği zaman, kii bu cins

rın Türk Kültürü İçindeki Yeri”, Fırat Havzası II. Folklor ve EdEdeeee biybiybiyabiy aaatıtı Sempozyumu Bildirileri 1987, Elazığ, 1989, s. 723. 456 İ. Kafesoğlu, a.g.ea.g.e., s. 97. 457 A. İnan, Makaleler ve İncelemeİncelemelerlerlerler, s. 26873. 458 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s. 17677. 459 B. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi, Cilt II, İstanbul, 1971, s. 116136. 209 Yaar Kalafat titremelere uğrarmı. Ruhu bedenden ayırma veya ayrıl ması sırasında da vücut yine bu tür titremeler geçirir mi. 460 Erzurum'da, tedavi için yatırın yanında yatırılan sa ralı hasta titreyerek kendine gelir. Kars'ta, trans hâlindeki büyü bozucular bayılarak büyüyü bozarlar. Titreyerek kendilerine gelirler. Altay Türkleri uyuyan insanları uyandırmaz. Uyur ken uyandırmayı da tehlikeli sayarlar. Uyuyan kii, kendi si uyanmalıdır. Çünkü uyku sırasında bedenden ayrılan ruh, dıardan uyandırma sırasında, tekrar bedene girebil me fırsatı bulamayabilir. Böyle bir durum, o kii için teh likeli olabilir, ölebilir. Onun için, ruha rahatça bedene geri dönme fırsatı sağlamak amacıyla, uyuyanın uyanma sını beklemek en doğru davranı diye inanılır. Kars yöresinde mezar, mezarlık ve türbe türünden mekânlar, parmak uzatarak gösterilmez. Bunu yapanın çarpılacağına inanılır. Çocuklara, parmak ile bu tür yerleri göstermeleri hâlinde, parmaklarını ısırıp, ayaklan ile hafif ezmek suretiyle acı çekmeleri telkin edilirdi. Ruh'/tın yeryüzüne don değitirerek dönebilirdi. Bu inanç, Türklerin soylarını muhtelif canlılara bağlamaları na yol açmıtır. Daha önce de temas ettiğimiz gibi, Türkle rin, kurttan türemesi inancı bunun bir tezahürüdür.461 Bu yüzden kurda karı Türkler, tarih boyunca büyük hürmet

460 S.Buluç, a.g.m.a.g.m., s. 130. 461 B. Ögel, a.g.e.a.g.e., s. 1238; D.W. Eberhard, a.g.e.a.g.e., s. 67; E. Esin, “Böri”, I. Millî Türkoloji Kongresi (Tebliğler)(Tebliğler), İstanbul, 1989. 210 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri göstermilerdir. Bu hürmet, son zamanlara kadar, Anadolu Türkleri arasında da devam etmitir. 462 Kars'ta, uyuyan veya dalgın insanın aniden uyarılması hâlinde bir eye uğrayacağına, çarpılacağına inanılır. Aynı ekilde, kayın ağacından türediklerine inanan Uygur Türkleri de, bu ağaca karı büyük hürmet beslemilerdir. 463 Ata ruhlarını temsil eden canlılar, ağaç (veya bitki) ve hayvanlar, par makla gösterilmez. Böyle yapılırsa, ata ruhlarının incine ceği, öfkeleneceği düünülür ve bundan korkulur. 464 Bu yüzden, onları memnun etmek için varlıklarını sürdür dükleri canlılara kimse dokunmaz, kurban kesmez ve etinden yemez. Yakut Türkleri, kartalı yaralamayı ve öldürmeyi büyük günâh kabul ederler. Eğer bir kartal tesadüfen bir av tuzağına dümüse, ona ataları gibi hürmet ederler. Ölmüse, ölülerine yaptıkları gibi, onun kayın ağacının kabuğuna sarıp bir ağaca asarlardı. Böylece, cesedinin aya kaltında kalmamasını sağlayarak ruhunun rahat etmesini

462 K. Yund, “Türklerin Kutlu Ağacı Kayın (Hu) Adı Üzerine”, Türk Kültürü Dergisi, Sayı 120, s. 12601264. 463 B. Ögel, Türk Mitolojisi, Ankara, 1971, Cilt I, s. 8897. 464 Ruhlardan sakınmak için kaçınılan hayvan isimleri hakkında bk. T. Akpınar, “Ağza Alınması Yasak Sözcükler”, İ, TürkiyeTürkiye İ BaBannnn kası İç Yayın OrganıOrganı, 1979, Sayı 153, s. 1318; ruhlardan aile fert lerini korumak için aile fertlerine uygulanan hitap ekli için bk. K. Toygar. “Elerin Birbirlerine Hitap, Birbirlerinden Bahsetme (Gıyap) Sözleri”, Türk FolkloruFolkloru, 1984, Sayı 55. s. 35; N. Taner, «Anadolu'da Kadınların Erkeklerine Taktıkları Adlar”, Türk FolFolkkkk loruloru, 1984. S. 60, s. 1821. 211 Yaar Kalafat sağlarlardı. Ata ruhunun gazabından bu ekilde koruna caklarına inanırlardı. 465 Kars'ta, Angut diye bilinen Karabatak'ı andıran bir ku vardır. Bu kuun etinin yenilmesinin ve avlanmasının felâket getireceğine inanılırdı. Türkler arasında, kimi boylar, Kuğu kuundan indikle rine inanır ve bu yüzden ona hürmet gösterirler. 466 Altay Türkleri arasında bu Türklere Kuğu kii denmektedir. 467 Siirt, Tunceli, Adıyaman ve Elâzığ gibi vilayetlerde, yılın Temmuz ve Ağustos aylarında bayramlık elbiselerini giyip topluca ormana giderek mee ve ardıç ağaçlan arasında dolaırlar, gruplar hâlinde ilâhiler ve dualar okurlar, adaklar ve kurbanlar sunarak ağaç dallarına çaput bağlarlar. 468 İslâmı devrede de ata mezarlarını ziyaret, onlara hürmet gösterme, mezarları koruma devam ediyor. Ayrı ca, güçlükler karısında onlardan medet olacağı inancı da sürmektedir. Evliya, ermi, velî ve benzeri adlar altında ziyaret edilen ata mezarları, türbeler, çaresiz kalmı insan larımızın bir ümit kapısı olarak eski fonksiyonunu koru maktadır. Doğu Anadolu yöresinde, bu türden sayısız zi yaret yeri mevcuttur. Adıyaman'da; Çıplak, Hacı Yusuf, Zeynel Abidin, Sofraz, Erzurum'da; Güvit, Bacı Karde,

465 Türklerin inancına göre, Tengri tarafından yeryüzüne gönderilen ilk kam, kartal biçimindedir. Kartal ile ilgili bk. B. Ögel, a.g.e. s. 585595. 466 E. Esin, a.g.e.a.g.e., s. 24. Buradaki kayıtta, Türklerin atalarından Ichi nishitu'nun bir oğlu kuğu ekline girmitir. 467 S. Çağada, “Türk Halk Edebiyatında Kuğu Kuu”, I. Milletlerarası TürkolTürkoloooojiji Kongresi (Tebliğler)(Tebliğler), istanbul, 1979, s. 311321. 468 A.Y. Ocak, a.g.e.a.g.e., s. 81. 212 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Güzelbaba, Büyük Tabaktepe, Gökbaba, Arapdede, Huribaba, Köse Hasan, Güreken Baba, Horasan Baba, Ardıç, Cilligöl, Kavaktepe, Korsor, Üryan Baba, enyurt, Dumlu Baba, Kancıyan, Sarıkamı'ta; Ağbaba, Akale'de; Huykesen, Ulus Hatun, Elazığ'da; Fethi Ahmet Baba, Da rende'de; Somuncu Baba, Hakkâri’de; Gülerek Baba, Ağ rı'da alveren, Tutak'ta; Kızkapan, Diyarbakır'da; Veysel Gani, Mardin'de; Sultan eyhrnuz bunlardan bazılarıdır. 469 Samsun yöresinde; İsa Baba, Kılıç Dede, eyh Seyyid Kutbiddin, Uzun Gelin, Alibey Dede, Kutsal AğaçAğaçlar,lar, Temre Dedesi, Derviin Pınarı, Türbe Deresi de bunlar dandır. 470 Damal Dadali Türkmenlerinde “YatırYatırYatır” yoktur. “ZZZZiiii yaretleryaretler” vardır. Bunlardan Ziyaret Tepesi Eski kılıcı yol ayrımındadır. Halk buradan geçerken talarını öper ve buraya para bırakır çaput bağlarlar. Diğer bir Ziyaret Te pe’de Damal’ın karısındadır. Ulukutlu gecelerde Cuma akamları buradan “ııkııkııkıık” geldiğine inanılır. Delikli Ta Ziyareti de keza kutsal bir mekândır. Kıtlık olmasın yağ mur yağsın diye burada kurban kesilir. Türk inancına göre, çiftbalı Kartal göğün direği üze rinde tünemekteydi. 471 Kartal, daha önce de ifade edildiği gibi, Türk inanç sisteminde hem ilk kam'ı hem de ulu yara tıcıyı sembolize etmektedir. Anadolu Selçuklu Türkleri

469 Z. Baar, a.g.e. (Bu eserin muhtelif sahifelerinde). N. Kakoğlu, “Seyyit Garip Musa Ocağı”, Tarih ve ToplumToplum, 1989, Sayı 61, s. 2229. 470 B. iman. a.g.e. 471 B. Ögel, Türk Mitolojisi, İstanbul 1971, Cilt II, s. 15860. 213 Yaar Kalafat zamanında pek çok mimarî esere bu motif ilenmitir. 472 Ayrıca, kam'ın yaptığı âyin sırasında kartala bağlı hareket lerin, yörede rastlanan kartal oyunu ile yaadığı görülmek tedir. Kartal oyunu veya dansı, Siirt'te, “Harahuta”, anlı urfa, Adıyaman ve Bingöl çevresinde, “Karakutane” ek linde ifade edilir. Uygur Türkleri kartala Hara Hu, yani Kara Ku demektedir. KarakuKaraku, kartalın bir diğer adıdır. 473 Kara Ku oyununa Hınıs'da “Yarkuta” oyunu denir. Hayvan benzetmeli halk oyunları ile eski dinî mera simler arasındaki müterekliği gösteren tesbitlerimiz, ara tırma plânımızın dıında tutulmutur. Biz bu çalımamız da bazı kaynakların zikredilmesi ile yetineceğiz. 474 Ata ruhlarına gösterilen saygının bir nianesi de, onla ra muayyen zamanlarda kurbanlar sunmak, onların yaadı ğına inanılan ata mağaralarını ziyaret etmek eklinde görü lür. Bu tür hareketlerle onların ruhları memnun edilmeye, rızaları kazanılmaya çalıılır. 475 Bu davranıların, Türkler arasında, değiik kalıplar ve renkler içinde görünseler bile, İslâmiyet'ten sonra devam ettiğini görmekteyiz.

472 O. Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm MedeniyetiMedeniyeti,Medeniyeti 3. baskı, İstanbul, 1980, s. 390. İ. Kafesoğlu, Eski Türk Dini,Dini, Ankara, 1980, s. 2021. Ali Sürür, “Türk Süsleme Sanatlarında Ku Motifi ve Tekstil Sanatlarımızdaki Yeri”, V. Milletlerarası TürkTürk Halk KültKültüüüü rürürü Kongresi, 7 Mayıs 1991, Antalya. 473 C. Caferoğlu. Eski Uygur Türkçesi SözlüğüSözlüğü, İstanbul. 1968, s. 81. 474 C. Demirsipahı, Türk Halk OyunlarıOyunları, Ankara, 1975; S. Y. Ataman, Türk Halk OyuOyunnnnları,ları, İstanbul, 1977; A. Çakır, “Halk Oyunlarında Hayvan Motifleri Üzerinde Bir Atlas Denemesi”, Milletlerarası Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildir(Bildiriiiiler),ler), Ankara, 1987, Cilt III, s. 8193. 475 İ. Kafesoğlu, a.g.e.a.g.e., s. 9091. 214 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Bazı Türk boylarında, ölülerin kızma, kıskanma hâ linde veya baka bir sebeple, dostlarını ve hayattayken sev diklerini beraberinde götürmek istediklerine inanılır. Bu nun dıında da ölülerin ruhlarının birtakım iler yaptığına inanılır. Meselâ, Teleütler, ölünün, ölümü sırasında çevre sinde olup biteni iittiğine, gördüğüne inanır. Dolayısıyle, ölenin yakınları, onu memnun etmek için, kendisinden övgü ile söz eder ve bu ekilde onu memnun etmeye çalıır. Sibirya Türkleri ölü görmesin diye, gözlerine veya yüzüne bir post veya balık derisi yahut bez parçası örterlermi. Yörede de bu pratiğe rastlanır. Kars ve Ağrı çevresinde ölünün gözleri açıksa, elle kapatılır. Erzurum'da ise, bu durumda bir bez örtülür. Göz açık ölmenin sebebi, bu çev rede, ölünün görmek istediği birine hasret gittiğine yorulur. Kazak Kırgızlar, ölü ruhunun takibinden kurtul mak ve ondan korunmak için, onu aırtmaya çalıırlar. Bunun için, bir cenaze görür görmez hemen atlarına binip kotururlar ve süratle geri dönü hareketleri yaparlar ve bu yolla onu aırttıklarını sanırlar. 476 Kars'ta ve Mu'ta, bir ölünün aleyhinde konuulun ca “Toprak haber götürmesin” denilmesine ihtiyaç duyu lur. Genç bir kimse kaybettiği bir yakınından bahsedince onu dinleyen büyükleri “Toprakları kadar yaasın” derler. Erzurum, Kars ve Malatya'da, bir ölüden bahsederken “Rahmetli sağ iken beni çok severdi, artık sevmesin” de

476 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s. 176200; S. Buluç, a.g.m.a.g.m., s. 36571. 215 Yaar Kalafat nir. Ölünün sevgisinin devam ettiği kiinin de öleceğine inanılır. Böyle söylenilerek korunmu olunur. Ölü ruhlarından korunmak isteyen Yakut Türkleri, mezardan dönerken yol üstünde ate yakıp üzerinden atlarlar. Atei, ölü ruhuna karı bir koruyucu kabul eden Yakut Türkleri, böylece onun takibinden kurtulabilecek lerine inanırlar. 477 Türkler, ayrıca, mezara ölüyü götürdükleri vasıtala rın kullanılması hususunda da, muhtelif davranılar göste rirler. Meselâ, Teleütler ve Yakutlar, ölüyü taıdıkları aracı (kayık, araba, kızak) mezarlıkta hemen yakarlar. Beltir ve Sagay Türkleri, aracı üç gün yaadıkları mahallin dıında tutarlar. Ayrıca, ölünün yanına konan silâhlar, Yakut Türklerinde parçalanır. Böylece, onun bu silâhlarla geri gelip zarar vermesi önlenmi olur. 478 Trabzon'da, cenazeyi definden dönen cemaat, evle rine, mezarlığa gittikleri yoldan değil, baka yollan takip ederek dönerler. Sarıkamı'ta ise, cenaze defininden dö nen kimse evine girmeden ellerine muhakkak su döker.

VI. KAM / AMAN / OYUN / OZAN Türk inanç sisteminde Tanrı, yardımcı iyeler, yer ve gök ile yeraltı iyeleri, arbak/ruhlar insanların hayatı üze rinde, yaayılarında mühim rol oynarlar, insanlarla bu olağanüstü varlıklar arasında köprü görevi yapan, onlar dan haber getiren ve insanların onlarla arasını iyiletiren

477 S. Buluç, a.g.m. 478 S. Buluç, a.g.m. 216 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kiilere, eski Türkler muhtelif adlar vermitir. Kam, ozan, oyun, baksı gibi adlar, bunların bir kısmıdır. 479 Kam / aman kavramlarının ihtiva ettiği fonksiyon lar aratırıldığında, bunların birden çok olduğu dikkati çekmitir. Büyücü, dinî pratiklerin uygulayıcısı, doktor / hekim, arabulucu, âir ve müzisyen gibi çeitli fonksiyon ları kiiliğinde birletiren bu tip, iyeler vasıtasıyla gizli ve olağanüstü güçlerle irtibat kuracak bir kapasiteye sahip, diye kabul edilirdi. 480 Tengri ile temasa geçebilecek dere cede güçlü kiiler olduklarına inanılan kamlar, kimi za man Tanrı'dan insanlara mesajlar da getirirlerdi. A. Ocak, onların bu tornası gerçekletirirken inzivaya çekilme hâl leri ile, İslâm velîlerinin riyazâta çekilirken yaptıkları arasında görülen benzerliğe dikkati çeker. 481 Eski Türk İnanç Sistemine amanizm demek hem eksik hem de yan lı olur. Kamizme gelince din adına ilev yapandan hare ket edilecek ise Kamizm denilmesi daha ekvel olur ancak, bu hocaizm, mollaizm gibi bir anlam taır ki Tengricilik sadece Kam etrafında olumamıtır. Kam belki din görev lisi iken, aman daha ziyade ruhlar merkezli bir ilev ya pıyordu. Kamlık gücü ve kabiliyeti soydan gelme mistik bir karakter taır. Kamlık, öğrenme yolu ile elde edilemez. Aday, kamlık geleneğine mahsus gizli bilgileri edinmek

479 A. İnan, a.g.e.a.g.e., s. 168169; W. Radloff, Sibirya'danSibirya'dan, İstanbul, 1956, Cilt II, Kısım I, s. 375. 480 İ. Kafesoğlu, a.g.e.a.g.e., s. 8890. 481 A.Y. Ocak, Türk Halk İnançlİnançlarındaarında ve Edebiyatında Evliya MeMennnn kıbelerikıbeleri, Ankara, 1984, s. 714. 217 Yaar Kalafat mecburiyetindedir. Kam olması mukadder olan kimse, bunu hissettiği andan itibaren insan içinden çıkıp gider, ıssız ormanlara çekilir. Çılgınlık belirtileri gösterir, atee ve suya dalıp çıkar, çok uzun bir azap/acı çekme devresi yaar. Sembolik ölümler içinde görünür. Bu devreyi aan kam adayı, geri dönüp gelir. Orta Asya ve Sibirya Türkleri arasında kamın elbiseleri, giyim (kisve), tu (külah) (veya börk), kuka ve kuaktan ibarettir. Aday geri döndükten sonra, bunları giyinince, kam olma ilemlerini tamamla mı olur. Bunları, bir sembolik at ile davul tamamlar. Kam, çoğu zaman bu at ile uçar. Tengri'nin huzuruna yük selir. Göklerde ve yeraltında dolaır, seyahat eder. 482 Elin de kutu, eya cinsinden bir asa veya alaca değnek bulunur. Ayrıca davulları da beraberindedir. Genç kamlar, davul yerine yanlarına küçük bir yay, ya da kayın ağacından bir sopa alırlar. Kam, vecd hâlinde bir kii için alkı (dua) kılarsa da Tanrı'nın hükmüyle, iradesiyle seçilir. 483 Çuva Tengricilik inancında, din adamlığını temsi len ayinleri idare eden kimseye “MacaverMacaverMacaver”””” denir. Macaver, en bilgili kiidir. Ekin zamanı bereket ayinlerini idare eder, evliliklerde merasime nezaret eder, gelecekten haber alabilir, gök bilimi için ona bavurulur. Macaver'in mutlaka Çuva olması gerekir. Macaver adayı, İdil Nehri boylarına iner ve orada haç yapar, su kutsal ve kıble doğu

482 A. İnan, a.g.ea.g.e., s. 79. 483 A. Donuk, “Türk Devletlerinde Kutsiyetin Kaynakları”; S. Baer, Türk Münevverinin Müterek Fikir ve İnanç ZeminiZemini, İstanbul, 1988, s. 137154. 218 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri dur. 484 Agtıyan (Akdin)de kam ölünce toprağa gömülmez. Kamın türbesi toprağın üzerinde olmalı. Cesedi sapa bir yerdeki ulu bir ağaca sarılır. Ölmü kamın atmosferi in sanları hasta edebileceği için kamtit (Kam Ağacı) denilen bu ağaçlardan uzak durulmalıdır. 485 Kağanların tahta çıkıı ile ilgili bini töreni hakkın da Emel Esin, dikkati çekici bilgiler vermektedir. Bilgilere göre, tören ıduk sayılan bir ırmak boyunda (yaılyaıl oğuzoğuz)oğuz ))) hazırlanır. Yeni seçilecek kağana, ancak en büyük merte belik KökTürk kağanlarının hakkı olan böri balı bayrak, davul ve borularla iki tekerlekli hükümdarlık kağnısı tes lim edilirdi. Kağan, beyler tarafından bir keçe kilim üze rinde havaya kaldırılıyor ve kâinatı sembolize eden kağan lık otağı etrafında dokuz kez döndürülüyordu. Her dönü tamamlandıkça, merasimde yer alanlar, kağanın önünde eğiliyorlardı. Dokuzuncu dönü tamamlanınca, kağan bini törenine ata binerek balar ve otağ etrafını döner ve dokuzuncu dönüten sonra bir ipek örtü ile kağanın boğa zı sıkılır ve cezbe hâline getirilirdi. Kendisine kaç yıl hü küm süreceği sorulurdu. 486 Kök Türk yazıtlarında Tengri, kağan tensip ettiklerini töpüsünden tutup yukarı kaldırır, kut, küç, ülük ve yarlık verip kiioğlu üzre tayin eder. Bilge Tonyukuk yazıtında da Tengri'nin ağzından aktarı

484 Yaar Kalafat, “ÇuvaitanBakurdistanTataristan Gezi Notları ve Çuvaitan'da Tengricilik”, Türk Dünyası AraAratırmalarıtırmaları Nisan 1998 s.113. sh.6988 Ankara. 1998. 485 Y. Kalafat ,”Ufa Uluslararası Türkiyat” Türk DünyasıDünyası AratırmalAratırmalaaaa rırırı,rı s.115,sh.2156 486 E. Esin, a.g.e.a.g.e., s. 79. 219 Yaar Kalafat lan bir mesaj vardır. 487 Bu mesajın kiioğluna töpüsünden tutulup yukarı, göğe çekilen kağana Tengri tarafından iletilmi olacağı son derece tabiîdir. Bu bağlamda gelecek ten söz etmesi açısından kağanların hem resul, hem de din adamı kam vasıflarım taıdığını düünmek yanlı olmaz. Kamların sembolik atlarla göğe yükselileri, kağanların cezbeye girerek atla otağ etrafında dolamaları, töpü lerinden tutulup göğe kaldırılmaları, sembolik boğma ha reketi ile kiioğullarına has haletlerinin öldürülmesi ve Tengri'nin verdiği kut, ülük, küç ve yarlık ile geri dönmesi ve hükmetmesi, Tengri'nin kendisine verdiği görev çerçe vesinde hareket etmesi, onun olağanüstü bir mâhiyete sahip olduğunu göstermeye yeter. Bu vasıfta bir kağanda kamlara mahsus gücün de olması tabiîdir. Kağanlık iaret lerini almak için Tengri tarafından töpüsünden tutulup yukan çekilen aday. aynı zamanda huzura da kabul edil mi olmalıdır. Kam, sembolik atlarıyla göğe çıkarak, yan larında getirdikleri kurbanı da Tengri'ye sunarlardı. İs lâm'da da, Miraç, Burak adlı at ile gerçeklemedi mi? Kök Türkler'in kağanlarını bir peygamber gibi olmasa bile, bir resul gibi düünmü olabilecekleri mantık dıı değildir. Tek Tanrı inancına eritikleri hakkında birçok bilim ada mı birbirine benzer ifadelerde birlemektedir. 488

487 M. Ergin, a.g.e.a.g.e., s. 91. Mesaj öyle: “Tengri anca timi: erinç: Kan birlim kanmgın kodup biçikding. İçikdük üçün Tengri ölütmi erinç..” (ET, B2, 3)3). 488 S. Divitçioğlu. a.g.e.; E. Esin. ag.e.ag.e.; B. Ögel. Türk Kültürünün Gelime ÇağlarÇağlarıııı, İstanbul. 1988; Mübahat Türker Küyel, “Bilge Kağan (Bir Filozof Arhont) mudur” ?OnbirinciOnbirinci Türk TarihTarih KonKongggg 220 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Kam tipinin davul ile tuttuğu tempoya bağlı dans ederek cezbeye girmesi hâli ile İslâmî tarikatlarda görülen ayinlerdeki cezbeye giri ve vecd hâli aynı ekilde tezahür etmektedir. 489 Çile çekme ve kisve kuanmalar arasında da bir benzerlik göze çarpmaktadır. Musiki ile cezbeye gir me, vecd hâline geçme, bir kam için, iyilerle temas kurma anının en uç noktasıdır. Tarikatlarda da. eyhin def, davul veya ayakla verdiği tempo ve ritm içinde, “Hû” deyip hal kaya giren, dönen, dans eden canların / dervilerin cezbe ye girmeleri ve vecd hâlinde dönmeleri ile ruhların birliği kurması da. en uç nokfaya eriildiğinde gerçekleir. 490 Dünyaya dönü de. Yine eyhin vereceği tempo ile sağla

resiresi; 56 Eylül 1990. Ankara; Harun Güngör, “Uygur Kağan Un vanlarında Kün ve Ay Kavramlarının Kullanıı”. Onbirinci Onbirinci Türk Tarih KonKonggggresi,resi, 56 Eylül 1990. 489 R.O. Güvenç, “Arlık Alanında Türk insanı ve Türk Musikisi”, Türk Dünyası Aratırmaları, 1985, Sayı 34. s. 216/221; R. Kalen der, “Ruh Hastalıkları Tedavisinde Musiki” Beinci Milletlerarası Türkbirliği KongresiKongresi, 24.9.1985, İstanbul. B. Ögel. “Halk Müziği Aratırmaları”. III. Milletlerarası Türk Folklor KongrKongreKongr eeesisisisi, Ankara. 1987, Cilt III, s. 201205; M. Özbek, “Urfa Yöresinde Dinî Halk Musikisi Yapısı ve Özellikleri”. Birinci Millî TürkolojiTürkoloji KongrKongreeee sisisi,İstanbul.si 490 B. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt II, s. 108110; A. Yaar Ocak, Bektai Menakıbnâmelerinde İslâm Öncesi İnanç Motifleri, İstanbul, 1983. s. 200201; Türk Halk İnançlarındaİnançlarında ve Edebiyatında Evliya MenkabeleriMenkabeleri, Ankara. 1984. s. 2735; N. Gö zaydın, “Ölü ve Ölüm Efsanelerinde Yeniden Dünyaya Dönü Motifi Üzerine”. V. Millî Türkoloji KongresiKongresi, İstanbul, 1985. 221 Yaar Kalafat nır ve ruhlar, tekrar yeryüzüne dönüp bedenleri ile bü tünleir. Kam da, yeryüzüne dönüünde aynı yolu izler. 491 Yakut Türkleri arasında erkek kamlar için OyunOyun, kadın kamlar için ise, ÖdeÖdegen gengengen adları kullanılır. Moğol kavimleri erkek kam yerine hem aman, hem de Böge sözlerini kullanır. Buryatlar ve Kalmuklar BöBöBö adını tercih eder. 492 Bö sözünün, bugün Anadolu Türkleri arasında, korkutmak amacıyla kullanılması dikkati çekicidir. Bö, böcü ekillerinde rastlanan ve kullanılan korkutma sözle ri, acaba bu tipin Anadolu'da Moğollardan kalma izleri midir? İslâmî devrede, kılığı ve kıyafeti, görünümü ile korkutucu ve ürkütücü bir tip tasavvur edilmesi, onu, zamanımıza kadar bu ekilde yaatmı olabilir. Sibirya Türkleri arasındaki inanca göre, Tanrı, insanla rı kötülüklerden korumak üzere, onlara kartalkartalı gönderir. Ancak, insanlar, kartalın dilinden anlamazlar. Bunun üzerine kartal, dil meselesini çözmesi için Tanrı'dan yardım ister. Tanrı, ilk rastlayacağı insana kamlık, yani oyun kudretini devretmesini buyurur. Kartal, ağaç altında uyuyan bir kadına rastlar ve onunla iliki kurar. Kadın, kartaldan hamile kalır. Ondan doğan çocuk ise, ilk kam / oyun olur. 493 Yakut Türkleri arasında da, ilk kamın dünyaya ini iyle ilgili kartal motifine rastlanmaktadır. Onlara göre ilk kam / oyun, yeryüzüne kartallar tarafından indirilmitir.

491 M. Fuad Köprülü, Edebiyat AratırmalarıAratırmaları, Ankara, 1961, s. 196; M. Eröz, Türkiye'de Alevilik BektailikBektailik, İstanbul, 1977, s. 27883. 492 S. Buluç, a.g.y.a.g.y., s. 43. 493 S. Buluç, “amanizm”, a.g.ma.g.m.. S. l, s. 44. 222 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

İnanıa göre, kam veya oyun olması mukadder olan bir çocuğun ruhunu bir kartal yer ve sonra güneydoğuya doğ ru uçar. Ortasında bir kayın ağacı ve bir karaçam bulunan bir dağ ormanına ulaır. Kartal, bu iki ağaçtan birine ko nar, yumurtalar ve yavruyu atar. Yumurtadan bir çocuk çıkar ve onu ağacın altındaki çayıra / otların üstüne bıra kır. Çocuğu, burada yabanî hayvanlar korur ve büyütür. İlk kamı / oyunu doğuranın ve yeryüzüne getirenin kartal olduğuna inanan Yakut Türkleri, bu hayvanı mukaddes kabul eder ve hürmet gösterirler. 494 Sibirya Türkleri, Kaz, Karabatak adlı kuların kam ların ruhunu taıdığına inanır. 495 Onların inancına göre, kam, bu ku ile sembolik yeraltı ve gökyüzü seyahatlerini yaparmı. Bugün de bazı tarikatlarda belirli hayvanların özel yeri vardır. 496 Doğan, Sungur, Lâçin, Baykara gibi hayvan türleri ne ait Dede Korkut'ta geçen insan isimlerinin bölgede de yaadığını görmekteyiz. 497 Eski Türklerde yaygın olan Töz arasındaki kartal, sincap gibi hayvanlar 498 bölgedeki hay van taklitli köy oyunlarında fonksiyon değiimine uğraya

494 S. Buluç, a.g.y.a.g.y., s. 44. 495 S. Buluç, a.g.m.a.g.m., s. 173. 496 B. Noyan, “Bektailikte Dokunulmayan Hayvanlar”, Türk Folklor AratırmAratırmaaaalarılarıları, 1972, Sayı 279,s.6439. 497 F. Sümer, “Dede Korkut Destanlarmdaki Bazı Kular Hakkında”, I. UUUluslararasıUluslararası Türk Folklor Semineri (Bildiriler), Ankara, 1974, s. 155. 498 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s. 45. 223 Yaar Kalafat rak yaamaktadırlar. 499 Oniki Hayvanlı Türk Takvimi'nde ismi geçen hayvanlar 500 Kars'ta yaamaktadırlar. 501 Bunlar eski inançlarımızın hatıralarıdır.502 Kamların tın/ruhu, kendi soyuna mensuplara ölüm den sonra da yardım etme gücüne ve kudretine sahiptir. Bu kudret, sadece kam soyuna aittir. Bu kudret, babadan oğula intikal edermi. Kam bu kudreti temsil eden bir davul ve ata ruhu yardımiyle, YirSub iyelerini çağırıp yapacağı ii için yardımlarını istermi ve bazen onları, bunu yapmaya zorlarmı. 503 Kamlık ve kamlarla ilgili yaayan inanç ve pratikler, günümüzde Sibirya Türkleri ve Kore halkı içinde varlığını sürdürmektedir. 504 Biz Eski inanç Sisteminde ruhlar âlemi hiyerarisin de görevlendirilmi veya görev edinmi bazı ruhların gö

499 M.R. Gazimihal, “Hayvan Taklit Edici Oyunlar”, Türk Türk Folklor AratırmalAratırmalaaaarırırırı, 1961, Sayı 147,s.252324. 500 T. Temelkuran, “Türklerin Kullandıkları Takvimler ve Batı Mila dî Takvimin Kabulü”, Belgelerle Türk Tarihi DergisiDergisi, 1971, Sayı 50, s. 1923. 501 M. Kırzıoğlu, “Kars İlinde Yerli Halk Takvimi Deyimleri Üzeri ne”, FolFolkkkklorlorlorlor PostasıPostası, 1945, Sayı 9, s. 9. 502 C. Öztelli, “Eski İnançların Bugünkü İzleri”, I. Uluslararası, Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), Ankara, 1961, s. 196; M. Eröz, TüTüTürTü rrr kiye'de AlevilikAlevilikBektailik,Bektailik, İstanbul, 1977. s. 27883. 503 S. Buluç, a.g.y.a.g.y., Sayı 2, s. 6667. 504 C. Özönder, “Türk ve Kore Halk İnançları Arasındaki Benzerlik”, IIII.II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler(Bildiriler))), Ankara, 1987, Cilt IV s. 245256 224 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri mül bulundukları toprakların müdafaasında da hizmet verdikleri fikrine özel artlarda itibar edeiyoruz 505

505 Yaar Kalafat, “XIII. YüzyıldanXXI. Yüzyıla Türkmen Fikir Hayatında ‘emeddin Zahabi Muhammed Gaymaz Türkmen” Tiplemesinin Düündürdükleri” Shamsuddin Sammseddin ZaZahabihabi MMMuMuuuhammedhammed Gzmaz Türkmen Famaus Scientist of East, NatiNationalonal Cultural Centre of TürkmenistanZahabı 25–27 ubat 2009 ( Türk halk kültüründe Türk kültür coğrafyasının diğer halklarında ol duğu gibi “ataata ruhuruhu” kültü vardır. Buna göre bu dünyadan göçmü ecdat ile yaayan nesiller arasında süren bir bağ vardır. Muham medî İslâm’da fazla yeri olmadığı görülerinin hâkim olduğu bu inanç zamanla İslamilemitir. Ölmü anne veya babasını rüyasını gören kimse onların rahmet istediklerine inanır, görülen rüyalar anlamlandırılır. Geçmilerin ruhu için Kur’anı Kerim okunur veya sadaka verilir. Bu inanç baka bir formatta devlet felsefesin de de göze çarpar. Savata dümanla çatıan Türk kültürlü halk, tanımadığı ulu bir zatın bir ağsakalın kendisine yardım ettiğini görür. Bu inanç Eski Türk İnanç Sistemi’ndeki kutsal YerYerSu’Su’Su’nun iyesi ve Anamaygıl bağlantılıdır. Esasen sılayı rahim inancı ile de bu inancın bağlantısı üzerinde durulabilir. Ata mezarlarına karı gösterilen saygısızlığın sava sebebi sayıldığı, Oğuz Kağan ile ilgili efsanevî anlatılarda da yer almı ve inanç günümüze kadar devam etmi, 1926 yılında Hz. Muhammed (s.a.v.s.) in kabrine yapılabi lecek bir saygısızlık Atatürk tarafından sava sebebi olarak algı lanmıtır. Nitekim Türk Milleti’nin Gazi Mustafa Kemal’e “Ata türk” demesi de ata kültü ile ilgidir. Buradan hareketle İslamiyet’teki sadakasadakaıı cariye olarak bilinen ve kiioğlu bu dünyadan göçtükten sonra devam eden 3 hayır türün den biri olarak kabul edilen hayr inancının Türklerde, Türkler İs lam’a girmeden evvel de var olduğunu söyleyebileceğiz. Zira Göktürk hakanı, Tanrı huzurunda hesap verirken halkı için yap mı olduğu hizmetler anlatılırken; açları doyurduğu çıplakları giydirdiğini de belirtir. Milliyetini kutsal bilen kimselerin hiz metleri ölümleri ile hayır defterlerini açık tutarlar ) 225 Yaar Kalafat

Kam tipi, zaman içinde ve İslâmiyet'le birlikte fonk siyon dağılımına uğradı ve yeni çevrede aslî karakterini muhafaza edemedi. Fonksiyonların dağılımı ile onun gö revlerini yüklenen yeni tipler ortaya çıktı. Dinî fonksiyo nunu dervi, âık, eyh, veli gibi İslâmî karakterli tipler temsil etti. Hekimlik, doktorluk fonksiyonunu ocaklılar, 506 emçi kadınlar, kırık/çıkıkçılar aldı. 507 Gelecekten ve geç miten söz etme fonksiyonunu falcılar, büyücüler ve cinci veya cinli tipler paylatı. 508 Bu dağılımdan ortaya çıkan yeni tipler, İslâmî inançların hâkim olduğu Doğu Anadolu yöresinde bütün canlılığı ve etkinliği ile yaamaktadır. 509 Sarıkamı'ta yaamı bir âık hakkındaki rivayet, eski kam tipinin bir fonksiyonunu taıması bakımından ilgi çekici dir. Rivayete göre, Durmu Hoca adlı âık, saz çalarak kaybolmu eyaları bulup ortaya çıkarırmı. Buna inan mayan bazı delikanlılar, onu aırtmak için mendillerinin yerlerini değitirmiler ve âığa bulmasını söylemiler. Âık Durmu Hoca, sazını eline alıp delikanlıların gizledi

506 N. Birdoğan, “Anadolu Aleviliğinde Kadın Bacılar, Bacıyanı Rum”, Folklor, Halk Bilim DergisiDergisi, 1988, Cilt 4, Sayı 36, s. 912; M. Bayram, “Anadolu Selçukluları Devrinde Anadolu Bacıları (Bacıyanı Rum) Tekilatının Kurucusu Fatma Bacı Kimdir?”, SeSeSelSe lll çuk ÜniveÜniverrrrsitesisitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1981, Sayı l, s.5772. Nejat Gövünç, “Ocaklık Deyimi Hakkında”, Onbirinci Türk Tarih Kongresi, 6 Eylül 1990. Ankara. 507 A. İnan, “Bakurt Türklerinde amanizm Kalıntıları”, Türk FolFolkkkk lololorlo r AratırmAratırmaaaaları,ları, 1965, Sayı 141, s. 1760. 508 M. And, Oyun ve Buğu Türk Kültüründe Oyun KavramıKavramı, İstan bul, 1974. 509 C. Öztelli, a.g.ya.g.y., s. 24046. 226 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ği yeri dosdoğru bulup söyleyince, onlar da, onun bu yö nüne inanmılardır. Biz, bu rivayeti Sarıkamı'ın Hamamlı köyünde tespit ettik. İnsanlarımız, İslâmiyet'e rağmen inançlarını sürdürmekte, farkında olmadan balangıçtaki Türk inançlarının yok olup gitmesini önlemektedirler. Halk âıkları kayıp eya bulur, muamma çözer ve benzeri kerametler gösterirler. “Herkes sever böyle usta aığı Gönüllerde vardır onun ıığı Sorulan soruyu her dolaığı Çözer gider sefil Selimi Baba” 510 Türk Dünyasının birçok yerinde olduğu gibi, Ana dolu'da birçok zenaatın piri vardır. Türkmenistan'da; Veyis Baba, Düge'nin piridir. Sarsgın Baba, Di'in piridir. Pir Musa, koyuncuların piridir. Burkul Ata, Yağmur'un piridir. 511 Kırgızistan'da; Kamber AtaAta, atların hamisi olarak kabul edilir. 512 Özbekistan'da; “BabaBaba NevruzNevruz” bazan da “BabaBaba DekkanDekkan”””” çiftçilerin piridir. 513 Hz. Davut ise, demir cilerin pîri olarak bilinmektedir. Anadolu’da Pir Kültü halk âıklarının iirlerinde de doğal olarak yer alırlar.

510 air Ömer Tombul, Sır Kapısı, Hayatı ve iirleriiirleri, Sivas, 2003 sh. 197198 511 Y. Kalafat, Avrasya Türk Halk Sufîzmi 1, KırgızistanKırgızistanÖzbekistanÖzbekistanÖzbekistan TürkmenistanTürkmenistan, Ankara 1997 s. 117135 512 Ö. Oğuz, “Kırgızların Kutladığı Bayramlar ve Nevruz Pratikleri”, NeNeNevNe vvvruzruz ve Renkler, Ankara, 1996,8.303308. 513 A. Güzel, “Türk Kültüründe Nevruz ve Millî Birlik Beraberlik”. NeNeNevNe vvvruzruzruzruz ve Renkler, Ankara, 1996, s. 167181. 227 Yaar Kalafat

“Kaı güzel gözü güzel Güzel yüzlü güzel pirim Eli güzel dili güzel Güzel sözlü güzel pirim Güzel çalar divan sazı Güzel çıkar hak avazı Güzel kaı güzel gözü Güzel yüzlü güzel pirim” 514 Sık rastlanan Türkçe sofra suaları da Sözlü Kültü rümüzün canlı örnekleridirler. Bu sofra Nur Sahibi Piri Nur Gaza bela geri dur Artsın eksilmesin Tasın dökülmesin Yiyenlere afiyet olsun Kalanlara sağlık selamet Ölenler rahmet El Fatiha Bölgede yaayan ve hayvan motifi ile ilgili olan di ğer teshillerimiz çalımamızın kapsamını geniletmemek bakımından metine alınmamıtır. 515

514 İsmail Metin, Çamık Tarihi ve Hüseyin Abdal, Ankara, 2002. sh. 3 515 E. Esin, İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi veve İslama GiGiri,ri, İstanbul, 1978; İ. Çeneli, “Divanü Lûgatit Türk'te Hayvan Adla rı”, Türk Kültürü AraAra tırmalarıtırmaları DergisiDergisi, 197375, s. 99130; 228 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Kars çevresinde, dudaklarda kimi zaman meydana gelen uçukların, eytanın o ağzı yalaması sonunda ortaya çıklığına inanılır. Bunun yok edilmesi için Emçi kadın veya Ocaklı kadınlar bir paçavrayı tututurur ve hastanın baı üzerinde dolandırıp tekrar onu ocağa atar. Ardından ekmek parçalarını uçuk üzerine dokundurup köpeğe yedi rir, böylece, dudakta meydana gelen uçuğun yok olacağına inanılır. Söz konusu inanç Orta Asya Türkleri arasında mevcut eski bir inancın aynen günümüzde devamıdır. Hastalıkların kolu ruhların insan vücuduna girmesi ile meydana geldiğine inanılan kamlık pratiklerine göre, bu ilemler / tütsüler vasıtasıyla onların bedeni terk etmesine, hastanın iyi olmasına çalıılır. 516 Ağrı ve Hakkâri çevresinde, korkan çocuğun korku sunun kaldırılması için, ocaktan olduğu bilinen biri avu cuna bir tatata alıp yumruğunu sıkar ve çocuğun kasıklarını ovar. Böylece, çocuğun korkuluğunun kalkmı olacağına inanılır.

Z.Teoman, “Bozkurt Efsanesinin Anadolu'daki İzleri”, Türk FolFolkkkk lor AratırmalarıAratırmaları, 1952, Sayı 44, s. 525. 516 B. Ögel, a.g.e.a.g.e., s. 108119; “Urfa'da Göz Değmesi, Nazar İle İlgili İnanılar”, Harran Kültür ve Folklor DergisiDergisi, Sayı 1112, s. 2526; C.C. Güzelbey, a.g.m.a.g.m., s. 56; M.K. Özergin, “Kurun Dökme”, Türk Folklor Aratırmaları, 1967, Sayı 212, s. 3461; M. Aydın, “Kurun Dökme Âdetinin Sosyo Kültürel Kökeni”, II. Millî Halk Edebiyatı ve Folklor Kongresi, Konya; Orhan Türkdoğan, “Doğu Anadolu'da AnaÇocuk Bakımı ile İlgili Kültür Kalıpları”, Türk Kültürü DergDergiiiisi,si,si,si, 1982, Sayı 223, s. 659670. 229 Yaar Kalafat

“ İstemez hâkim, bir ahidi baydan Koyun kurda, eyer ata har değildir. Yahi balık tuttum ben kuru çaydan Yerden göğe doğru, yağar kar dese” Âık Seyranî 517 Bozulmayan ulu cesetler kapsamında giren ölülerin mistik statüleri üzerinde durulabilir Bu tür kimseler etra fında gelitirilmi efsane, menkıbe, müzice ve benzeri inançları konu ile bağlantısı aranabilir.518 . Bozulmayan cesetlerin bu mukavemet süresi ne ka dardır? Daha üst manevi bir statü var mıdır? Nefes üflen mi olması hali, bu oluumda nasıl tezahür eder? Gibi ko nular üzerinde durmayı planlamıtık. Ancak gördük ki pozitif ilimlertasavvufi düünce bağlamında halk inançla rından hareketle ‘BozulmayanBozulmayan CesetlerCesetler’’’’ konusunda yeteri

517 Hayrettin Rayman, “Âık Seyrani’de Atasözleri ve Deyimler” Bütün Yönleri İle Develi (…) Develi 2003. s.432–439 518 Bedenen bozulmamanın insan hücresi ve toprak yapısı itibariyle sebeplerine dair üretilmi görüleri, arkeolojik verilerin tarihlen dirilmelerinde kullanılan ‘Karbon 24’ metodu ile konunun izahı nın nasıl olabileceğini irdeleyecektik. Ulucanların genel hiyerar isinde bu veli kiilerin yerinin ne olabileceği, tasavvufun ceset bozulmamasını nasıl izah ettiği, bu tür manevi bozulmama ile ce set mumyalama uygulaması arasındaki bağıntı gibi konular üze rinde tartıma açmaya çalıacaktık. (Yaar Kalafat, Türk Halk TTeeee fekküründfekküründee Kurt 2, Türk Kültürlü HalHalkkkklardalarda Karılatırmalı Halk İnanİnanççççları,ları, Berikan yayınları, Ankara, 2009, s.83–97) 230 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri yorumu getirebilmek için ‘UluUlu ZatlarZatlar’’’’ konusunda halk inançları davarcılığımızda daha çok bo yer var. 519 Lonca hayatında her mesleğin bir pirinin olması, pir kavramının bu dönemin çok eskilerine uzanan bir inancın zamana uyarlanmı bir devamı olduğunu düündürmekte dir. Eski Türk İnanç Sisteminden Yağmur’un piri Burgut Burgut olduğu gibi DutarDutar’ın veya koyunların piri olduğu inancının mevcudiyetini de biliyoruz. Bu inanç Anadolu Güney Kaf kasya inanç coğrafyasına bilhassa Lezgilere ulaınca Hz. DavutDavut’’’’un demirciliğin piri olduğu eklinde yaadığını da

519 Pir dilimize Farsçadan geçmi olan bir kelimedir. Türk Dil Kurumu sözlüğünün bu kelime için verdiği açıklamada; yalı koca ihtiyar kimse, bir tarikat veya sanatın kurucusu, adamakıllı iyice, herhangi bir konuda bir mesleki deneğim kazanmı eskimi kimse, karılık beklemeden veya karılık görmeden tam inançla gerçek bir sevgi ile yardımı olan gibi karılıklar vermektedir. 519 Bu açıklamalar daha ziyade kelimenin zahiri anlamı mahiyetindedirler ve bu anlamları da esasen kelimenin mistik muhtevanın yansımasıdırlar. Pirler ak sakallıdırlar ve ‘sırra kadem basar’ lar. Pirler bir sanatın kurucusu olurlarken onun kalıcı esaslarını koymu olurlar. Bu noktada tari katı kurmu olmakla bütün incelikleri ile bir sanat dalını kurabil mi olmakta, ortak payda adeta alanda yetkili olup sahada doğura çıkabilmeği anlatır. Pir bihakkın ve eksiksiz düünen ve söyleyebi lendir. Sergilediği her tutumunun karılığını beklemez, yardımda bulunduğu kimseden beklemez, bu dünyada beklemez, O yaptığı yardımı Hak için yapmıtır. Bu noktada Hak adamıdır. Çok yaanı lacak ise, pir olunabilmelidir. Pir olunmak için çok yaamak isteni lir, öneridir (Yaar Kalafat, Türk Halk TefekküründeTefekküründe Kurt 2, Türk Kültürlü Halklarda Karılatırmalı Halk İnançları, Berikan yayınla rı, Ankara, 2009, s.83–97) 231 Yaar Kalafat tespit edilmitir 520 . Türkmenistan’ın Kızılsu vilayeti Gargıgala yerleim merkezi yakınındaki Öre EvliyaEvliya’’’’ya fırtı nanın dinmesi için duaya gidilir. 521 Türk kültürlü halklar arasında yağmur duası için gidilecek yer olarak bilinen pir mertebesinde yüzlerce ulu mezar vardır. “MirMir Haydar Ye lin,, Baba Dehkan Ekincilerin, PirPirPir Musa koyuncuların (Çavradarlar) piri olarak bilinirler. Âık Aydın Dutar’ın piridir. Bagı veya sazende olmayı arzulayanlar onu ziyaret ederler. Kamber AtaAta’’’’nın da durumu aynıdır. Hoca AlavAlav’’’’ın mezarına Al Karısı’ndan korunmak ve kurtulmak için gidi lir. 522 Hal bu olunca, pirlik yağmur örneğinde olduğu gibi tabiat olaylarında görülebildiği, koyunculuk gibi ziraat ve demircilik gibi zanaat alanlarında görüle gelmi mistisizm yüklü bir tiplemedir. Itri’nin Türk musikisinin piri olarak algılanması da bu algılayıın bir ürünü olmalıdır. Tarikatla rın yüz yıl evvel sanat, ticaret ve ziraat hayatının dıında olmadığı düünülünce pir anlayıındaki devamlılık da net lemektedir. Halk arasında ebediyen yaadıklarına inanılan veliler inancı ile bozulmayan bedenler arasındaki bağlantıyı kurmak zor olmamalı. Bunlar çok kere gelecekten haber verebilen, rüya tabir edebilen, hikmet sahibi, bazı hallerde bir müzik aleti çalabilen, makamları etrafında tavaf edilircesine dönülen,

520 Yaar Kalafat, Dedem Korkut Yukarı EllerEller, Lalezar, Ankara, 2008, s. 127–143 521 İsa Özkan, “Türkmenistan’daki Adak Yerleri ve Bu Yerlerle İlgili İnançlar”, Türk KültürüKültürü, Aralık 1993, s.730–741 522 İsa Özkan, a.g.e 232 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri destanımsı anlatımlarda kahramanın yanında olan yol gösteren kimseler olarak bilinirler. Tamamen örtümeseler de her türlü piri ve pirlerin hepsini kapsıyor olmasalar da tasavvuf ehlinin bu konuda bu konuyu da kapsayan açıklamaları konunun anlaılma sına ıık tutar mahiyettedir. Bütün mükevvenatın asl’ı ilahi ııktır. Iık kelimesinin doğru yazılmı ekli ık’tır. Zaman içinde ıık kelimesi, ak eklinde söylenir olmu tur. Eskiden dervilere yani Rabbine ulamı veya ulama yolunda olanlara “Bize ııklar geldi..” mısrasından da anla ılacağı gibi, “ıık” derlerdi. Günümüzde “Âıklı Sultan” adiyle anılan Kastamonu’da metfun yatırın asıl adı; kab rinden zaman zaman ıık çıktığı için, “IıklıIıklı SuSulllltantantantan” idi. “Divânıı Kemâlî’de “Ik’ın beni rüsvâyı cihân eyledi gitti.” (Rüsvâyı cihân; cihanın esizi) ve yine M.Fuzûl “Ik imi her ne vâr âlemde, İlm bir kıyl ü kâl imi ancak.” diye belirtmitir. 523 Iıklı ulu kabirler inancı Türk kültür coğrafyasının diğer kesimlerinde de vardır. KerkiTürkmenistan’daki Asitane Baba bunlardan birisidir. Türbenin yanındaki su kuyusundan zaman zaman ıık parladığı ifade edilir.524 Esasen Veli türbelerinden ıığın parlaması olayı hemen hemen her velide görülebilir. Hepsinde rastlanmayıı her zaman rastlanmamı oluunun izahı yapılabilmektedir. Bu nokta da konumuzun tamamen dıında olmamalıdır. Ye

523 Rabbî, Göklerin SultânıSultânı, Mayıs 2008 Basılı değil 524 İsa Özkan, a.g.ma.g.m. 233 Yaar Kalafat rinin bilinmesini isteyen, ıığının görünmesini isteyen, yerinin değitirilmesini isteyen veya istemeyen veli anla yıı bozulmayan veli bedeni inancı ile bağlantılı olmalı. Pirler fonksiyonlarını sadece hayatta iken göstermi yorlardı. Onlardan bazıları bazı hallerde kerametlerini onlar bu âlemden göçtükten sonra da sürdürebiliyorlardı. Sır olup kaybolabilirken, bazen gerçek hayatta darda olanların yanında olabiliyor ve bazen da rüyasına girdikle ri kimseye bir ekilde yol gösterdikleri de oluyorlardı. Savata savaan Mehmetçik’e yardımcı olabiliyor veya dümana görünerek onları yıldırabiliyorlardı. Bu noktada Pirlik Azerbaycan Türk kültür coğrafya sında, Anadolu’daki yatır, türbe ve ziyaret karılığında da kullanılabiliyordu. Pirlere gitmek, pirlere adak adamak denilince Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında hatıra ulu mezarlara veya ulu zatların kabirlerine gitmek anla mındadır. Pir muhakkak içerisinde ölmü bir kimsenin bulun duğu mezar anlamında değildir. Bazen kutsal kabul edilen bir kaya, mistik anlam yüklenilmi olan ulu bir ağaç ve bazen da bir su kaynağı veya elale olabilir. Dağ balarında ve sapa yol kenarlarında yığılmı talardan oluan ve pir diye bilinen ziyaret edilen kendisine adak adanan, bazen da bir ekilde efsanesi anlatılan pirler de vardır. Mesela ismini olan Gij GijGij’ı Horasan eri olan Gaj Gaj BabaBaba’’’’dan alan pir bunlardan biridir. 525 Bunlara Anadolu Türk kültür

525 Duran Timur, “Horasan Dervilerinden Gaj Gaj Dede” Kümbet AAAlAllltındatındatında, NisanMayısHaziran 2008, S. 2 s.22 234 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri coğrafyasında da rastlarız. Çok kere bu ululuk atfedilen ağaçların yıllarca evvel kurumu gövdeleri de kendisinden yardım beklenilen ve kendisine saygı gösterilen kutsallar dır. Biz bunun örneklerini Özbekistan’da Buhara’da ve Afganistan’da Mezarı erife’de gördük. İslam halk inançla rında yıldırım çarpmı kimsenin ehit olduğu inancı var ken, Tunceli’nde Alevi inançlı Müslüman Zaza halkın inancında yıldırım çarparak yanmı alan ağacın ziyaret olarak algılandığı bilinmektedir. 526 Pirler çok kere isimleri ile anılmazlar. Mesela “MeMeMeMessss cidin PiriPiri”, “MezarlığınMezarlığın PPiriiriiriiri” veya “KöyünKöyün PiriPiri” gibi anılır lar. İsmin anılmaması “ben” duygusuna yol açmamak, nefsi, kibri öldürmek için olabildiği gibi saygı amaçlı olarak da olur. Aynı inanç zihniyetinin bir sonucu olarak “eeyhyh EfendiEfendi”,”, “Hazret“Hazret”” “Hoca EfendiEfendi”,”, “Efendi“Efendi” denir. Hatta Efendi kelimesi kısaltılıp “EfeEfeEfeEfe” olarak da söylendiği olur. Pirlere ait olan mesela tespih, asa ve benzeri eya larda hikmet aranır. Pirlerin makam ve mekânlarından çeitli istekler için yardım talep edilecek ise bu pirin ica zeti ile olmalıdır, inancı vardır. Türkmenistan da bu tür mekânlara kala denir. Mesela Çoban BabaBaba’’’’nın galası/kalesi denilince çaban baba’nın yakın çevresi anlaılır. Bu çevre nin toprağı taı suyu ağacının dalı yaprağı çoban Baba tarafından sahiplidirler. Pirin suyunun toprağının taının ifa vermesi için onun icazeti gerekir. Pirden usulünce onay almadan onun ağacının yere dümü ek bir yaprağı

526 Yaar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarınınİnançlarının İzleriİzleri, 5. baskı, Ebabil, Ankara, 2006, s. 37–51 235 Yaar Kalafat nın dahi götürülmesi onun tarafından cezalandırmasına yol açabilir. Nitekim türbelerden bir eyler çalmak iste yenlerin çarpıldıkları ile ilgili anlatılar vardır. Azerbaycan’ın Aporon yarımadası Pirağı köyünde Pir ahin diye ün salmı bir pir vardı. Pir ahin XVII. Yy. yaamı bir tıp doktorudur. Kasaba adını bu tabipten al mıtır. Totaz veya Sövde diye de bilinen egzama hastalığı Pir ahin’in yaadığı yıllarda çok yaygınmı. Birçok hasta yı kasabasının toprağını balçık yapıp yaranın üzerine koymak suretiyle tedavi etmi olan Pir ahin bu dünyadan göçünce mezarından alınan toprak ile hastalar tedavi ol maya çalımı aynı randımanı alamamılardır. Zamanla bir kısım topraklarda egzama hastalığına iyi gelebilen bir ya pının bulunduğu anlaılır. Bu çevrenin topraklarının ro matizma gibi hastalıklara iyi geldiği inancından hareketle istifade edildiği de bilinmektedir. 527 Tarihi Azerbaycan pirlerinin arasında Kotur PiriPiri’’’’nin olduğu bilinirken, Ana dolu’da da çeitli kaıntılı hastalıklar için ifa verdiğine inanılan Ocaklar, ziyaretler ve suyuna ve çamuruna kutsi yet atfedilen çermikler/kaplıcalar vardır. İncelememizin bu bölümünde genel olarak piri bil dirimiz bağlantılı olarak ele aldık. Pir’in inanç dünyamız da tuttuğu yerin eski Türk inançları bağlantılı ayrıntısı açıklamaya çalıtık. Özetlemek gerekir ise Pir; Allah tara fından insanlara bazen direkt ve bazen de kahraman vası

527 Naile Süleymanova, “Azerbaycan Halk Tıbbında Egzama Tedavi si” 1. Uluslar arası Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildiri KitabıKitabı,Kitabı Anka ra, 2008, s. 220–225 236 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri tasıyla hizmet için özel güçlerle donatılmılardı. Onlar, çok kere ihtisas alanları farklılık gösterebilen, hiçbir za man gerçek anlamda ölmeyen, her iki âlemin her ikisinde de olmaları halinde hikmet gösterebilen ve bu hikmetleri kendilerine ait olan eya veya benzeri türden aksamda da devam edebilen kayıp olup çıkabilen seçilmi donatılmı kimselerdir. Börü tanımlamamaya çalıtığımız inanç sisteminin neresindedir? Yeri var mıdır? İnsanlardan bir kısmı farlı donanımlı veya farklı nasipli iken, Mutlak olanın lütfün den diğer canlılardan nebatat veya hayvanattan nasipli olanların da olabilecekleri düünülemez mi? Böylesi bir düünceyi esaslandırabilecek veriler var mıdır? Âdem evladının erefi mahlûkat olduğu bilinirken, fetih ruhu sadece insana mı mahsustur. Mutlak olanın rızası adına güzele ulamak, güzelle tanı kılmak batılı amak sadece âdem evladına mı verilidir. Cinlerin bir kısmı iman etmi lerken, Hz. Muhammet aynı zaman da bu taifenin de pey gamberi idi. Hz. Süleyman bütün hayvanların dilini bildi ğine ve Hz. Lokman’ın bitkilerle konutuğuna inanılır. Bu genellemeden sonra özele geçilip Gülbaba türbesi ve börü ile pir börü bağlantısına geçilebilir. Kırıkkale’nin Yahihan Günbettin Baba diye bilinen bir ulu zat yapmaktadır. Yatmakta olduğu mezarda gövde sinin yarısı toprağın üstünde ve diğer yarısı toprağın al tında gömülü vaziyettedir. Yerini değitirmek gövdenin tümünü defnetmek için sandukasını bir merkebe yükler ler. Sanduka bir türlü dengelemez muhakkak bir yana devrilmektedir. Durum bir din adamına sorulur. Yapılan

237 Yaar Kalafat açıklamada, “gömüleceği yere topraktan çıkarıldığı gibi yarı beline kadar gömülerek defnedilmesi” belirtilir. Eski Türk İnanç Sisteminde amanlar meskûn yerle rin dıına, sapa yol kenarlarına, dağ etek veya tepelerin üzerine defnediliyor ve buralara insanların sokulması sa kıncalı bulunuyordu. aman cesetleri ağaçların dalları üze rine uzatılarak tabiata terk edilmemilerse, yarı bellerine kadar toprağa gömülüyorlardı. Bazı aman vücutları kurtlar tarafından yeniliyorlar ve vücudun yenilen kısımları tekrar kendiliğinden onarılıyor vücut etleniyor inancı vardı. Böylece sıradan olmayan kimselerin vücutlarının dıa rıda bozulmadan kaldıkları inancının eski Türk inançlarında da yer aldığını söyleyebiliyoruz. Bu devamlılığı Günbettin Baba örneğinde olduğu gibi yarım gömülmede de görüyoruz. Tespitin konumuzla olan daha yakın ilgisi ise, börü ile ilgili olan boyuttur. Bozulmayan vücuda hiçbir canlı dokunamaz iken börü tarafından yenildiği oluyor ve kurt tarafından yenilen kısmını vücut onarabiliyor. 528 (Kaynak Kii; Ali a mil Hüseyinoğlu) Biz daha evvel Türk kültürlü halkların kurtla ilgili inançları arasında, baka hayvanlar tarafından parçalanmı Bismil hayvanın artan kısmının yenilemeyece ğini ve fakat kurdun avından artanın yenilebileceğini zira kurdun avını parçalamadan evvel boğazlayarak kanını akıttı ğı için bu etin Bismil olacağı inancı vardır. Kurt/Börü, yılan ve ayı da olduğu gibi ismi geçeceği zaman rahatlıkla kurt/börü denilmez. Adeta cin veya ey tandan bahsedildiğinde “bizden uzak olsunlar” “kulağına

528 Kaynak Kii; Ali amil Hüseyinoğlu 238 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kurun”, “adı lazım değil” denildiği gibi ismi örtülerek anılır. Bunlar için dik kulak, yerde sürünen”, “koca ayak” gibi isimler kullanılır. Bu arada Cin kurt adına da rastlanı labilmektedir. Bu uygulama kendisinden korku veya saygı ile çekinilen varlıklar için geçerlidir. Adeta pirin açık is minin yerli yersiz söylenilmesinin doğru bulunmadığı gibi bir uygulamadır. Bu uygulamalarda ortak olan özellik perdeleme özelliğidir. Türk kültür coğrafyasının Anadolu kesiminde BoBoBoz Bo zzz kurt BabaBaba,, Kurt BabaBaba,, Kurt AtaAta, Kurt PirPir,, Kurtların PiriPiri,, Kurt Dede gibi yatır ismi de olabilen tanımlamalarının üzerinde durulmalıdır. Baba, dede, ata da pir türünden ulu kabul edilen statüler için kullanılmaktadırlar. Ayı Baba, Çakal Dede, Tavan Ata ismine rastlanamazken Ge yik/Geyikli, Koyun, Aslan babalar da olduğu gibi daha ziyade kurt babalar vardır. Her hacetin farklı bir piri var iken, ululuklarına inanılan bu baba ve dedelerin adeta farklı ihtisas sahaları vardır. Bazı ocaklar pirleri ile bağlantılandırılmılarken, kaynağını kurttan alan ocaklar vardır. Azerbaycan’daki Bostan Kurdu PiriPiri, muhtemelen ekili sebzeleri haereden koruma ve kurtarma sahasında etkili olduğuna inanılan bir pirdir. Pirler zaman zaman sahneye çıkıp lüzum gördükleri zaman kaybolabilirken Kurtla ilgili bilhassa Kurt Ana ile ilgili efsanelerde de Kurt Ana istemediği zaman kaybola bilmektedir. 529

529 Yaar Kalafat, Türk Kültürlü Haklarda Halk İnançlarıİnançları –––I –III,, Türk Halk İrfanında Kurt, Lalezar, Ankara 2008 239 Yaar Kalafat

Pirlerin mutlak olan nazarında itibarlı olduğuna da ir inançlar varken, kurtta ve daha ziyade belirli kurtların da bu türden itibarları vardır. Mesela uludukları zaman gökten onlar için Kudret helvası yağabilmektedir. Pirlerin yukarıda da belirtildiği gibi asa, tespih ve benzeri eyalarından hikmet beklenirken kurdun da di inden, kılından, postundan, kemiğinden, tırnağından, kanından, etinden gözünden ifa, bereket, uğur gibi eyler umulur. Pirin toprağından gözlere sürülerek ifa umulurken kurdun kurutulmu gözleri bebeklerin kırk suyuna kurban gözü niyetine atılır. Keza aile içi gerginliği gidermek için ahıslar arasında kurt gözü gezdirilir. Kurdun kurutulup toz haline getirilmi gözleri hasta insan gözüne sürülerek ifa umulur. Pirler parpusu budur diyerek okur efsunlar bazen bıçağın tersi ile bazen asaları ile parpılamak suretiyle ifa verirlerken, pençesi ile muhafaza edilmi kurdun arka ayağı çıplak sırta usulünce sürülüp ve aniden vurulmak suretiyle bazı hastalıkların tedavi edildiğine inanılır. 530

530 Yaar Kalafat, Türk Halk Tefekküründe Kurt 2, TürkTürk Kültürlü Halklarda Karılatırmalı Halk İnançları, Berikan yayınları, An kara, 2009, s.83–97 240

İKİNCİ BÖLÜM

İNSAN HAYATINDA TÖRENLER VE İNANÇLAR

I. DOĞUM Doğum, üreme yeteneğine sahip insan hayatının balangıcıdır. Türkler, mitolojilerine ait bilgilere bakılacak olursa, Çin kaynaklarına göre kurttan türemilerdir. 531 Oysa Kök Türk yazıtlarına ve devrin diğer kaynaklarına bakıldığında, Türklerin, bu çağda, göğü ve yeri yaratan Tengri'nin, yeryüzünde insanoğlunu yarattığına inandık ları 532 açıkça anlaılır. Ancak, atalarımızın kurdu mübarek görmeleri, ona hürmet etmeleri ana ve ata ruhu ile bağlı bir inançtan kaynaklanıyor olmalıydı. Erkek ve kadın kamların vecd hâlinde iken her çeit hayvan donuna gir diklerini biliyoruz. Umay gibi, ananın da çocuğu korumak rolü olduğu düünülürse, çocuğu kurtaran kadın kamın dii bozkurt gibi tasavvur edilmesi akla gelebilir. Böri veya

531 D.W. Eberhard, Çin'in imal KomularıKomuları, Ankara, 1942, s. 8788; B. Ögel, Türk MitMitoooolojisilojisilojisi, Ankara, 1971, Cilt I, s. 1356. 532 M. Ergin, Orhun ÂbideleriÂbideleri, s. 67. Yaar Kalafat kurda karı, günümüze kadar, Türklerin hürmet gösterdiği bir gerçektir. 533 Türk hayatında üreme, doğum ve çoğalma ile ilgili muhtelif inançlar görülmektedir. 534 Bunları, çalımamızda, doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası olmak üzere üç öbek altında toplayıp incelemeye çalıtık. Hemen ifade ede lim ki, ele alacağımız örnekler, yörede tesbit edebildiklerimi zin tamamı olmayacaktır. Aslında çoğu birbirine benzeyen ve farklılık taımayan bu pratiklerin sadece tipik olanlarını gös termenin de, okuyucuya bir fikir vereceği kanısındayız.

1. Doğum Öncesi Balangıçta, Türkler, çocukları koruma görevinin ve üremeyi sağlama iinin Umay'a verildiğine inanmılar dır. 535 Bu inanç, “Umayka tapınsa oğul bolur” atasözünde de yer almıtır. 536 Anlamı, birisi ona hizmet eder, hürmet gösterirse, oğul evlât edinir, eklindedir. Bu inanç yörede yaamakla beraber, İslâmîlemitir. Umay'ın yerini Fadime Ana almıtır. 537 Umay'ın koruyuculuğu yörede bu ekilde

533 H. Fehmi, “Anadolu'da Bozkurt Efsanesi”, Halkbilgisi Halkbilgisi HaberleriHaberleri, 1930, Sayı 12, s. 1214; A. Rıza Yalgın, Cenupta TürkmenTürkmen OOyyyy mamamakma kkklarılarıları, Adana, 193139, Cilt 2. 534 O. Acıpayamlı, Türklerde Doğumla İlgili Âdet ve İnanmalarınİnanmaların Etnografık EtüdüEtüdü, Erzurum 1961. 535 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, İstanbul, 1968, s. 2427. 536 Divânü LügatLügatitititit Türk (B. Atalay), Ankara, 1988, 2. basım, Cilt l, s. 123. 537 H. Tanyu, “Fatma Anamız (Fadime Anamız) ve El ile İlgili İnanç lar Üzerine Bir Aratırma”, II. Milletlerarası Türk Folklor KonKongggg resi (Bildiriler), Ankara, 1976, Cilt IV, s. 479479. 242 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri devam ediyor. Anadolu'da, Nevruz'da “Fadima Ana Pek mezi” diye bilinen bir tatlı yapılır. 538 Tatar kabilelerinde gök kuağına “Fatma Ana'nın kuağı” denir. 539 emeni de Fadima ana Pekmezi olarak bilinir. Çocuk sahibi olmak isteyen analar, ata mezarlarını, evliya türbelerini ziyaret edip, onlara adak adar, dilek diler ve kendilerinden himmet beklenirdi. Eskiden de, mukaddes kabul edilen ağaçlara, ata mezarlarına, kam mezarlarına çaput bağlayarak, saçı ve kurban sunarak ço cuk dilemek ve yardım istemek Türkler arasında yaygın bir inançtı. 540 Türklerin hayatında, çocuk sahibi olmak isteyenler, Tanrı'nm rızasını kazanmak için açları doyurur, çıplakları giydirir ve ağzı kutlu kiilerin alkıını / duasını dilerlerdi. Dede Korkut boylarında da bu inancın örnekleri vardır. O zamanda, Oğuz beyleri, göğe el açıp yüz tutarak alkı tut tuklarında, Tanrı dilediklerini geri çevirmezmi ve çocuğu olmayanların bu ekilde dilekleri yerine gelirmi. Yine bu boylarda, çocuk sahibi olmak isteyen anaların saçı olarak, “kurukuru çayçaylarlarlarlar”a su saldığını görmekteyiz. 541 Kimi destanla rımızda, çocuk sahibi olmak isteyenlerin elmalı yerlerde,

538 A. Bulut, A. Duvarcı, “Gelin Canlar Bir Olalım”, Tercüman 27.4.1992/28.5.1992. 539 İ. Çetin, “Nevruz ve Nevruz Kutlamasına Bir Örnek”, Nevruz ve RenRenkkkklerlerlerler, Ankara, 1996, s. 325330. 540 M. Eröz, Türkiye'de AlevilikAlevilikBektailik,Bektailik, İstanbul, 1977, s. 27980. 541 M. Ergin, Dede Korkut KitabıKitabı, Ankara, 1964, s.9 243 Yaar Kalafat kutlu pınar balarında, ata mezarlarında yatması gerektiği vurgulanır. 542 Gelin yeni evinin eiğieiğinden içeri girmeden damadın geline attığı elma baına isabet eder ise, damadın evinde sözünün geçeceği inancı vardır. Düğün bayrağındaki el mayı nian alıp baarılı olan damattan ödül alır. Bey Da lı’ndan çalınmı elmayı bey çalandan satın alır. Siğilden kurtulmak için siğil sayısınca toprağa elma gömülür, elma çürüdükçe siğiller dökülürler. Kız mendiline 5 elma koyar oğlana gönderirken el malardan birisini ısırmı olur. Böylece adeta elmanın yarı sını kendisi yerken, yarısını da yavuklusuna yedirmi olur. Bazı yörelerimizde AzrailAzrail’in can alırken canı yak mamak için ilgiliye elma uzattığı inancı vardır. Bilhassa çocuk canı alırken bunu yaptığına inanılır ve bu elmaya “CennetCennet ElmasıElması” denir. 543 Kırgız Türklerinin ünlü destanı Manas, elmalı yerle rin erkek çocuk sahibi olmadaki önemini belirtirken; “……….. Allah 'a tövbe deyip hiç iime bakmadı Belini sıkı boğmadı Cıyrıçı bana oğul doğurmadı Yazı kıı oldu tam on dört yıl, Evliya mezarına gitmedi,

542 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, s. 160. 543 Tahir Kutsi Makal, “Halk Edebiyatında Azrail Motifi” II. UluslUluslaaaararasırarası Türk Halk Edebiyatı SemineriSemineri, (79 Mayıs 1985) Eskiehir 1987. 244 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Elmalıkda yuvarlanmadı, Kaplıcalarda gece yatmadı! Ey Hûda Teâlâ bana yar olsun! Cıyrıçı 'nın karnında Bir oğlan vücut bulsun” demektedir. Konya'da “Ya tır Baba”, Nızip'de “Yedi Sandıklı Türbesi”, İstanbul'da “Çifte Gelinler Türbesi”, Balıkesir'de “Çırpılı Dede”, Si vas'da “Ahmet Turan”, “Çeltik Baba”, “Karacalar”, “Kurt Baba”, “Teke” ziyaretlerine çocuk sahibi olmak için gidi lir. 544 Anadolu'da çocuk ve erkek çocukla ilgili ifadelerde “Kısır kadın meyvesiz ağaç gibi odun olmaya mahkûm dur”, “Eteyine erkek çocuk sidiği deymesin”, “Çocuksuz aile meyvesiz ağaç gibidir” denir. 545 Koçkiri İsyam'ın tasvip etmeyip M. Kemal Atatürk 'ün saflarında yer alan airet reislerine seslenirken Alian Efendi; “Yemin edenler Elmaya Zülfikârı Mürtaza 'ya Geriden teller çektiler Biz uymayız ekıyaya “ 546

544 S. Sakaoğlu, “Manas Destanı ve Anadolu Geleneğinde Kısır Kadı nın Doğum Yapması” ErciyesErciyes, Sayı 226, 1996, s. 57. 545 M. Yardımcı, “Manas Destanında Geçen Halk Kültürü Değerleri nin Günümüzdeki İzleri” Erciyes Sayı 225, Eylül 1996, s. 811. 546 M.A. Çay Y. Kalafat, Doğu ve Güneydoğu Anadolu KuKuvayvayvayvayıı Milliye HarHareeeeketleri,ketleri, Ankara 1990,s.38. 245 Yaar Kalafat

demekle AlevîBektaî inancında elmanın Hz. Ali' nin kılıcı ile e tutulduğunu, kılıcın üzerine bu bölgede de yemin edildiğini açıklamı olmaktadır. Elma, halk kültürümüzde, üremenin, çoğalmanın, yayılarak büyümenin simgesidir. Elmalı yer, döl tutmaya müsait, hikmetli yerdir. Bu tür kut bulmu yerlerde Tan rı'ya çocuk sahibi olmak için yakardır ve buralarda yatılır. Elma, çoğalmadaki bereketi anlatır. Elmalı yerler muhte melen elülke malı anlamına da geliyordu. Yalılık veya bir baka sebeple çocuğu olmayanların, elmalı yerlerde çocuğu olabiliyordu. Elmalı yerlerde yaka rarak çocuk sahibi olma isteği, orada çocuk sahibi olabilme ihsanı ve adaknezir yoluyla ükran duygularını dile ge tirme vardı. Kızıl elma, daha derin içerikli idi. Kızıl, altın, mak bul olan, az olan, ulaılması arzulanan elma idi. KızılelmaKızılelma,Kızılelma ,,, bir hedefi, bir menzili gösteriyordu. Ona ulamak ilâhî cehti gerektiriyordu. Kızıl elmanın manevî kaynağında Türklerin tek tan rılı inanç dönemlerinin Kağan anlayıları vardır. Bu inan ca göre, Gök Tanrı Türklere dünyaya hâkim olmayı ihsan etmiti. Bilge Kağan “Tanrı irade ettiği için tahta oturdum; dört yandaki milletleri nizama soktum” diyordu. Türk Kağanı'nı Tanrı ta}tin ediyordu. Bu konuyu Bilge Kağan “Türk Tanrısı milleti yok olmasın diye babam İlteri Ka ğan'ı ve anam İlBilge Hat un'u gökten tutup yükseltmi tir” eklinde ifade ediyordu. Bilge Kağan Tanrı tarafından kutsandığını “Ben, Tanrı gibi, gökte yaratılmı Türk Bilge

246 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Kağan” tarzında açıklıyordu. Oğuz Han'ın doğumundan itibaren ilâhî bir kudret tarafından beslendiğini Oğuz Des tanı anlatmaktadır. Oğuz'un yol göstericisi Gök Böri gökten indirilmitir. Oğuz Han “Ey oğullarım! Çok sava tım; artık çok yalandım. Dümanları ağlattım; dostları sevindirdim. Gök Tanrı 'ya borcumu ödedim” derken âde ta üstlendiği ilâhî görevi yapmı olmasının huzurunu ya ar. Balkanlarda Tuna Bulgarları devletini kuran Bulgar Türk Hanı Melemir “Tanrı tarafından gönderilmi, Tanrı' ya benzer, Melemir Han” ifadelerini kullanmaktadır.547 Dünya malının geçici insan hayatının fani olduğu inancı tekerlemelerde de yerini bulmutur. “Yedik içtik gönül ho Geldik geçtik herey bo” denilmitir. Mülkün sahi bi Hz. Allah’dır. Çok kere bu zihniyet ile Türk cihan hâ kimiyeti mefküresi arasında çeliki olduğu sanılmıtır. Hâlbuki Fatih Sultan Mehmet “Bizim Davamız cihangirlik davası değildir. Bizim davamız ilayı kelimetüllah davası dır” diyerek, bu dünya görüünün devlet yönetimi seviye sindeki maiyetine açıklık getirmitir. Türk cihan hakimiyeti mefküresi Allah’ın verdiği yetki ile, Allah’ın adına dünyayı yönetmektir. Allah’ın hakana kut vermesi budur. Allah her hakana kut vermi yor. Kut’u veren Allah, hakan o Hakk vergisini iyi kul lanmaz ise kutu geri de alıyor. Allah Türk olmayan Ha kan’a da kut verebilir, vermitir de. O sadece Türk’ün Al lah’ı değildir. Kut’a talip olma ona layık olmayı gerektirir.

547 İsmet Çetin, Kızıl ElmaElma, Ankara, 1997. 247 Yaar Kalafat

Kut bulmu Hakan için Allah’ın bütün kulları emanettir ler. Kızıl Elma dünya egemenliğini elegeçirmek değildir. Allah’ın nizamının yeryüzüne açmaktır… Ergenokon’un kutsal oluu, Yersu’nun kutsal oluu Allah’ın hereyin sahibi oluu veya hereyin Allah’ın bir yansıması oluu inancından kaynaklanır, hakan O’nun emanetine saygılı olmalıdır. Türk Tengri, Türkleri bu inançta olanların Tengrisidir. Yöremizde çocuğu olmayanların gittiği adak, dilek ve ziyaret yerleri vardır. İslâmî renge bürünmü olan “ha yır duası” kazanmak da, çocuk sahibi olmak için mühim bir unsurdur. Malatya ilinde, çocuğu olmayan kadınlar, Battal Gazi'nin türbesini ziyaret edip dilek diler. Türbe baındaki fanusa earbını bağlayan kadın, eğer o, orada durursa, çocuğu olacağına inanır. 548 Diyarbakır ilinde de buna benzer ziyaretler arasında Sultan eymus, Sultan Süleyman, gibi yatırlar sayılır. 549 Samsun yöresinde çocuk sahibi olmak için; İsa Baba, Kılıç Dede, eyh Seyyid Kutbiddin, Uzun Gelin, Alibey Dede, Türbe Dede'ye gidilir. 550 Tercan'ın Gökçe köyünde, Karayakup adlı yatırı ço cuğu olmayan veya yaamayanlar ziyaret edip dilekte bu lunur. Dileklerinin olması için, horoz keser, mum yakar

548 İ.A. Sara, “Seyit Battalgazi ve Anadolu'da Süre Gelen Battal Gele nekleri ve Görenekleri”, I. Battalgazi ve Malatya ÇevresiÇevresi Halk KültKültüüüürürü Sempozyumu (Bildiriler), Malatya, 1986, s. 11019. 549 . Beysanoğlu, “Diyarbakır ve Çevresinde Halk Hekimliğinde Yatır lar”, Türk Folkloru Aratırmaları, 1981/2, Ankara, 1982, s. 117. 550 Bekir iman, a.g.e. 248 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ve lokma dağıtırlar. Oğul isteyenler burada bulunan Oğlan Veren yatırı ziyaret ederler. Tercan'ın Elatı köyünde, Emiroğlu türbesi de, çocuksuzlar tarafından ziyaret edilir. Iıkpınar köyünde Üzeyir Baha'ya kurban kesilip çocuk dilenir ve ağaçlara elbise parçaları bağlanır. 551 Divriği'de hiç çocuğu olmayan kadınlar Seyit Baba, Hasan Paa Ocağı, Koca Haydar, Garip Musa, Fadıl Baba ve Ocağı, Değnekli Dağı eteğinde bulunan Değnekli Havuzu. Hz. Ali'nin kılıcıyla kestiğine inanılan Ali Ta, ağaçları mukaddes kabul edilen Dört Ardıç gibi yerleri ziyaret ede rek, dileklerinin gerçeklemesi için dua eder, 552 adakta bu lunurlar. Bingöl'ün Karlıova yöresinde Kartal Dağlarının en yüksek tepesi Kartal Tepesi'dir. Burada, Kartalık ehidi diye bilinen yatıra çocuk sahibi olmak isteyen anneler de gider ler. 553 Burada, Değnekli HavuzHavuz,, Ali Ta ve Dört Ardıç ziya retleri ile. Eski su. Ağaç ve dağ inançlarının yaadığını açık ça görmekteyiz. Bu inançların yanı sıra, Arbak veya Ata ruhu adı verilen ced mezarlarının ziyaretinin de yatır, evli ya mezarı ziyaretine dönütüğünü görüyoruz. Tortum'da, çocuğu olmayanlar Güvit ziyareti mev kiinde dilek dilerler. Tortum'un Uzundere bucağı Dikyer köyünde Bacı Karde ziyareti denen ve Kılı Dağı'nın ya

551 A. Küçük, “Tercan ve Çevresindeki Adak Yerleri ile İlgili İnanç lar”, II. MiMilletlerarasılletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler),(Bildiriler), Ankara 1982, Cilt I, s. 31528. 552 K. Özen, “Divriği Yöresinde Ziyaretler Yoluyla Çocuk Sahibi Olma İnancı ve Diğer Uygulamalar”, Türk Folkloru, 1981, Sayı 18, s. 2227. 553 E. Yavuz, Tarih Boyunca Türk KavimKavimlerileri TarihiTarihi, Ankara, 1968, s. 411. 249 Yaar Kalafat macında bulunan bir kaya vardır. Bu kayanın ortasından su çıkmaktadır. Kayanın yanında bulunan ceviz ağacının gövdesindeki delikten geçen kadınların, hamile kalacakla rına inanırlar. Ziyaret yerinde, dilek sahipleri kurban ke sip, etini dağıtırlar. 554 Karayazı'nın Yücelik köyü mevkiinde, köyün koru luğunun yükseldiği tepede bulunan Güzel Baba ziyaretine, çocuğu olmayan ve erkek çocuk isteyenler gider ve adak adayıp kurban keserler. 555 Manav Türkmenleri’nde doğum esnasında ölen anne adayının ehit olduğuna cennete gi deceğine inanılır. Esasen bu inanç çok yaygındır. 556 Kars yöresinde 9 ay 10 günden erken doğan çocuğa “çabukçabukçabuk” ve 9 ay 10 günden geç doğan çocuğa da “ArtıkArtıkArtık” denir. Erzurum'un Tekman ilçesinde Ziyaret Tepe mevki inde bulunan Gökbeler'i, çocuksuz kadınlar ziyaret edip, iki rekât namaz kılıp, dilekleri için dua ederler ve kurban keserler. Sonra da Gökbeler'in toprağından alıp, hem bunu içer, hem de yıkanırlar. Böylece çocuk sahibi olacaklarına inanırlar. 557 Narman'da ise kadınların ziyaret ettiği Arap Dede'yi çocuksuzlar da ziyaret eder. Ancak hamile kadın ların ziyaret sırasında ellerini yüzlerine sürmemeleri ge rekir. Aksi halde, doğacak çocukların yüzlerinin benekli olacağı sanılır. Ziyaretçiler, dileklerinin olacağını, oradaki kaya üstüne sürdükleri taın tutmasından anlarlarmı.

554 Z. Baar, İçtimai Âdetlerimiz, İnançlarımız ve ErzurumErzurum İlinde ZiyZiyZiyaZiy aaaretret YerleriYerleri, Ankara, 1972,s.215. 555 Z. Baar, a.g.e.a.g.e., s. 189. 556 I. Altun, a.g.e. sh. 110 557 Z. Baar, a.g.e.a.g.e., s. 209. 250 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Su, dağ, kaya, ta ile ilgili Türk inançlarının İslâmî renge bürünerek yaadığını gösteren yukarıdaki örneklere daha niceleri ilâve edilebilir. Çocuk sahibi olmayan kadın lar ile ana adayı yeni gelinlerin ziyarette bulunduğu yerler arasında. Narman'da, Arap Dede; Tekman'da, Huri Baba; Horasan'da, Güreken Baba sayılabilir. Güreken Baba ziyaretinde mezar yoktur. Tepe üstündeki ta yığını yatırı temsil eder. Buraya gelen ve çqcuk isteyenler, uzunca ta parçalarını çocuk gibi kundaklayıp yığının üstüne bırakır lar. 558 Sözkonusu ta yığını, bize, Orta Asya dağ yamaçla rında ve sarp yolların uğradığı dağ bellerinde rastlanan benzerlerini hatırlatmaktadır. 559 Aynı amaçlı ve aynı e kildeki bir uygulamanın Horasan ilçesinde Horasan Baba ziyaretinde yapıldığını Zeki Baer kaydetmektedir. 560 Erzurum'un Babaderesi köyünde, Öğle Tepesi denen mevkiide, ulu bir ardıç ağacı vardır. Gölgesinde 400 koyu nun yatabileceği büyüklükteki bu ardıç, kurumu olması na rağmen hâlâ bir ziyaretgâh olarak, çocuk sahibi olmak isteyenler tarafından ziyaret edilir. 561 Erzurum ve çevresinde, çocuk isteyen ve çocuk sa hibi olmayan kadınların ziyaret ettiği nice yerler vardır. Bunlar arasında, Kavaktepe, Karsar, Üryan Baba, enyurt, Dumlu, Konciyon, Ebu İshak Türbesi, eyh Kubbeli ziya

558 Z. Baar, a.g.e.a.g.e., s. 147. 559 Orta Asya bozkırlarında ve dağ yamaçlarında rastlanan bu ta yığın larına oba denir. Bu obalar mukaddes dağ ve tepe yerini tutar. Bu tur ibadet yeri gibi düünülür (Bk. A. İnan, amanizmamanizm, s. 59). 560 Bk. Z. Baar, a.g.e. 561 Z. Baar, a.g.ea.g.e., s. 135. 251 Yaar Kalafat retleri tespit edilebilenleridir. Bu arada “çıplak”lık “ür yan”lık halk tasavvufun da nefsi yenebilme kibiri altedebilmenin bir simgesidir. Anadolu ve Azerbaycan Türk Dünyasında Birçok “ÜryanÜryan BabaBaba” “ÜryanÜryan DedeDede” “ÇıÇıÇıÇıpppplaklak PirPir” isimli ulu kabir vardır. Kısırlıktan kurtulma, çocuk sahibi olmak maksadıy la yapılan bu tür ziyaretler ile, suya süci salmak, ulu ağaçlara çaput asmak, aç yedirmek, çıplak giydirmek, ağzı dualının alkıını almak, 562 Umay iyesinin yardımını ka zanmak aynı paraleldeki manevî telkin ve inançlardır. Doğacak çocuğun mavi gözlü olmasını isteyen ka dınlar, Urfa yöresinde gökyüzüne bakarlar. 563 Ardahan'da gelinin kucağına erkek çocuk verilmesi ile ilk çocuğunun erkek olacağına inanılır. 564 Doğum öncesi çocuğun cinsiyetini tayin etmede rü yaların rolü olduğuna inanılır. Erzurum'da tespit edilen inanca göre, meselâ, kadın rüyasında pahalı elbiseler, takı lar takmı olarak kendini görürse, erkek çocuk; ucuz ey ler giymi görürse, kız çocuk doğuracağına inanırmı. Cin siyeti tayin konusunda, yeni ayı gören anne erkek, eski ayı gören ise kız çocuk doğururmu. Yine rüyarüyasında armut gören kadının erkek, elma gören kadının ise, kız çocuk

562 Dede Korkut metinlerinin muhtelif kısımlarında bu pratiklere sık sık temas edilir Bk M Ergin Dede Korkut Kitabı, İstanbul, 1986. 563 Z. Nahya, “Urfa'da Doğum Gelenek ve Görenekleri”, Türk FolklFolkloooo ru AratıAratırrrrmalarımaları 1983 Ankara, 1984, s. 7381. 564 N. Baltacıoğlu, “Doğu Anadolu’da Yaayan Gelenekler”, Türk Folklor AraAratırmaları,tırmaları, 1959, Sayı 118, s. 1911 252 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri doğuracağı hükmüne varılırmı. 565 Çocuğu olmayan anne adayının beli bağlanır. Buna “belibeli bağlıbağlı” gelin denir. Bağın çözülmesinde çözen kız ise, gelinin kızı, oğlan ise, oğlu olur inancı vardır. Anadolu'da kötü rüya görülünce hayıra yorumlanır. Kimseye anlatılmaz Hayıra yorumlanacağı inancıyla akar suya anlatılır. Ayrıca Ayetelkürsü okunur üç defa “tu, tu, tututu”tu denilip soldan sağa dönülür, “Hayırdır inallah” denir Manas'da kötü rüya gören Karagula gördüğü rüyayı anla tan çocuğa “Bu düünü kimseye anlatma” diye kızar. 566 Rüya dinlenirken hayıra yorulur. Rüyayı dinleyen om om ağızlı ise bu tür kimseler için “rüyamı yılan soktu” denir. Bunları tanımlarken “ağzını açtımı ciğeri görünüyor” de nilir. Sözünü yersiz ve ekilsiz anlatan kimse için de bu ifade kullanılır. Bunlar om ağızlı olarak bilinirler. Kars yöresinde, rüyasında, bıçak, kama veya kılıç gören baba veya annenin erkek çocuk; gül görenlerin ise kız çocuk sahibi olacağı düünülürmü Bu tür bir baka sınama da, yörede, öyle yapılır: Hamile kadına haber vermeden bir oturacak yere bıçak, diğer birine makas ko nur. Anne adayı, bıçak üstüne oturursa erkek; makas üs tüne oturursa, kız çocuk doğacak, diye inanılır. Bu inanç ve sınama Erzurum yöresinde mevcuttur. Kılıç, kama ve bıçak gibi âletler demirden imal edilir. Demir madeni, kam tarafından büyü ve tedavi usullerinde yemin mera

565 Cumhuriyetin 50. Yılında ErzurumErzurum, 1973 İl Yıllığı, İstanbul, 1976, s. 176 566 Mehmet Yardımcı. a.g.e. 253 Yaar Kalafat simlerinde kullanılan bir mukaddestir. Türkler, Demir Dağı eriterek yeryüzüne çıkmılar ve dünyaya yayılmı lardır. 567 Bu inançla ona atfedilen kutsiyet, yöre insanları arasında görülen biçimiyle devam etmektedir. Manas'da, “Akbuğday ekmeğini ısırıp, kılıcın yüzünü yalayıp” ant içiliyordu. Anadolu'da' “Bu nimet hakkı”, “Bu çörek bana ganim olsun”, “Bıçağa gelesin”, “Zülfıkâra gele sin” eklinde yemin ve andlarda ekmeğin yanı sıra bıçak ve kılıca and içmek vardır. Ancak halk inançlarında yemin and yasaktır, “sah” vardır. “Essah mı essah” denilmelidir. Kagarlı bir kadın doğurduğu zaman, ondan “Tilki mi yoksa kurt mu” diye sorulduğunda, tilki ile kız ve kurt ile de erkek çocuğun kastedildiğini açıklıyor. 568 İnceledi ğimiz bölgede bu anlamda “Toplu tüfekli mi topsuz tü feksiz mi?” sorgulaması yapılır. Bunlardan toplu tüfekli ile erkek kastedilmekte Kuzey Kafkasya Türklerinde ise “Atlı mı yaya mı?” denilmekte, atlı ile erkek çocuk kastedil mektedir. Erzurum'da, Tıpkı Taı, Yad Taı veya sadece BoBoBon Bo nnn cukcukcuk denen bir cins ta vardır. Bu boncuk ta, doğacak ço cukların yaaması için kullanılır. Bunu taıyan anne, ço cuğunu kaybetmez. 569

567 B.Ögel,a.g.e.a.g.e.a.g.e., s. 5971. 568 Reat Genç, Kagarlı Mahmut'a Göre XI. Yüzyılda Türk DünyasıDünyası, Ankara, 1997, s. 135. 569 S. Numan, “Erzurum'da Tıpkı Taı', Halkbilgisi HaberleriHaberleri,Haberleri 1930, Sayı 3. s. 5869. 254 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Tunceli'de, Munzur Dağı'ndan çıkan Munzur Çayı suyunun, çocuğu olmayan analar üzerinde olumlu tesir gösterdiği inancı vardır. Munzur'un gözelerinden çıkan köpüklü sular mukaddes sayılır. Bu yüzden balıkları yen mez ve içine girip kirletilmez. Erzurum'un Dumlu kaza sından çıkan Fırat'ın kaynağı olan göze suyunun gökten indiğine ve çocuk sahibi olmak isteyen kadınlara yardımcı olduğuna inanılır. Buraya gelen kadınlar, gözenin çevre sinde 7 defa döner ve üzerine gözenin suları serpilir. 570 Türk inançlarında mühim bir yer igal eden su ile ilgili örnekler çoktur. Onun sihri, olağanüstü nitelikleri ile ilgili bir kayıt Kurum Han'la bağlıdır. Kurum Han, İstanbul'u kuatmadan önce, sihri bir temizlik için, deniz suyu ile yüzünü, ayaklarını yıkar ve askeri üzerine su serper. Böy lece Kurum Han, askerlerini ve kendini dümana karı fenalıklardan korumaya çalıır. 571 Türk inançlarının yaayan izlerinden biri de, akam hava karardıktan sonra kapı önüne sıcak su dökülmemesi dir. Bunun sebebi olarak, kapı önünde bulunan cinlerin yanıp sakat kalabileceği ve sonra da, bunların, o evde do ğacak çocuklara intikam almak için musallat olacağı kor kusu gösterilir. Ayrıca, bu çevrede çocuksuz veya erkek çocuğu olmayanların, hamile kadınlara nazarlarının değe

570 T. Akpınar, “Eski ve Bugünkü Türklerde Su Kültü ve Âdetleri”, Tariharih ve ToplumToplum, 1988, Sayı 49, s. 3040. G. Dönmez, “Anadolu Efsanele rinde Su Motifi”, Millî KültürKültür, Eylül 1988, Sayı 62, s. 1417. 571 T. Akpınar, a.g.m. 255 Yaar Kalafat ceğine inanıldığı için nazarlık, üzerlik taınmasına dikkat edilir ve göz değmesinden korunmaya çalıılır. 572 Erzurum ve Tunceli'de, nazar boncuklarının arasına kuzunun aık kemiği de eklenerek çocuklara kolye diye takılır. Çocuğun yastığının altına, Mu'ta, ekmek konur; beiğinin baına Kur'ân veya hamayil asılır. Bunların, ço cuğu, kötülüklerden koruyacağına inanılır. Böylece, nazar, kötü cinler çocuğa dokunamazmı. Elazığ'da konumayan çocukların, dili çözülsün, “ağzı açılsın” diye, kilit açtırılır. Kilit, minarede selâ verilirken, temsili ekilde açılır. Bu yapılırsa, inanca göre, dil çözülür. Hakkâri'de, “köstek kesme” diye bir inanç vardır. Bu inanca göre, emeklemeye balayan çocuğun, biraz ilerisine altın, Kur'ân, ayna gibi nesneler konur. Çocuğun, eline aldığı nesneye göre, ilerde meslek seçeceğine inanılır. Kars'ta, nazara uğrayan çocuk okunur. Çocuğu okuyan kii, elini, bir nazara uğrayan çocuğa: bir de yere, toprağa sürerek ve bunu üç kez tekrar ederek, her keresinde “Nazarı yere” der ise, o çocuğun nazardan kurtulacağına inanılır. Ağrı ilinde, genç kız ve gelinler, nazardan/göz değ mesinden korunmak için, ayak bileklerine göz boncuğu bağlarlar. Göz boncuğu, onları tehlikelerden korurmu, diye inanırlar. 573

572 O. Türkdoğan, “Doğu Anadolu'da Ana Çocuk Bakımı ile İlgili Kültür Kalıpları”, Türk KültürüKültürü, 1982, Sayı 233, s. 65970. 573 Z. Çıkman, “Nazar Değmesi ve Tedavi Usulleri”, KozKoz,Koz 1980, Sayı 3. s. 1929. 256 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Hakkâri'de, genç kızlar ve kız çocukları, nazardan korunmak için, saç örüklerinin içine / arasına mavi bon cuk takarlar. Böyle yapınca nazar / göz değmesi tehlikele rinden korunulurmu. Göz değmesi ile ilgili inançta, mavi renk mühim bir mevki igal eder. Göz değmesine karı, mavi göz boncuk bir tedbir olarak taınır. Mavi gözlü insanların gözü bak tıkları kimseye dokunurmu. Aynı renkte boncuk taı makla, bu göz değmesine karı korunmu olacağına inanı lır. Kars yöresinde, bu renk gözlü insanlara, göy gözlü denir. Yani, o tür göze sahip olanlardan çekinilir, tekin olmadıkları kabul edilir. Güney Fırat ve Hakkâri çevresinde, nazardan ko runmak için, cepte demir taınır. Bağlanma hâlinde ise, sap geçmemi yeni balta deliğinden çi yapılırsa, bunun çözüleceğine, Gaziantep'te inanılmaktadır. Bitlis ve yöresinde, çocukların nazardan korunması için, göz boncuklarının arasına aık kemiği de konur. Bu cins nazarlık çocuğun omuzuna konur veya beiğe asılır. Malatya'nın Darende kasabasında, nazara uğrayan ların baında ekmek kırılır. Böylece nazarın kalkacağına, bozulacağına inanılır. Elâzığ'da, kiler, ambar ve ahır gibi yerlere asılan ge yik boynuzu, koçboynuzu ve nal gibi nesnelerin buraları göz değmesinden koruyacağına inanılır. Elâzığ'da, nazar dan korunmak, göz değmesini önlemek için, ocak isi alıp kulak arkasına sürülür. Bu ilem, gelecek kötülükleri ön lermi.

257 Yaar Kalafat

Mu'ta, evin içine girip yerine oturan gelinin kuca ğına, hemen bir erkek çocuk oturturlar. İnanca göre böyle yapılırsa, gelinin ilk çocuğu erkek olurmu. Gelin de, dile ğinin kabul edilmesi anlamında, oturan çocuğa hediye verir. Erkek çocuk sahibi olması ile ilgili olarak, gerdeğe gireceği yatakta da bir erkek çocuğa üç takla attırılır. Böy lece, evlenenlerin ilk çocuğunun erkek olacağına inanılır. Ağrı'da, çocukla ilgili tespit ettiğimiz bir pratiğin balangıçtaki Türk inançları ile ilgisi açıktır. Bu çevrede, kız çocuk istenmediği zaman, ağaca ta atılır ve öyle de nir: “Kızı taladım, oğlana baladım. “Bu inanç, ağacın eskiden beri kız'ı temsil etmesinden kaynaklanıyor. Bilin diği üzere, Türklerin ilk atası Oğuz, ağaçtan çıkan bir kız ile evlenmitir. 574

2. Doğum Sırası Ananın kolay doğum yapması, doğum sırasında teh likeli durumlarda karılamaması için, önceden bazı yerle rin, yatır ve evliyaların, ziyaret yerlerinin gezildiği, dua edildiği hususlarına iaret edilmiti. Diyarbakır'da, doğan çocuğun yaaması için analar, Zülküflül Peygamber'in türbesini ziyaret eder. Çocuğu yaayan analar, Tercan'da Karayakup adlı yatırı ziyarete gider. 575 Doğum sırasında, doğumun kolay olması ve çocu ğun kötü ruhların errinden korunması için, evdeki yük lüğün üstüne bir bez serilir ve ate üstüne bir parça yağ

574 B. Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi, İstanbul, 1971, s. 115207. 575 . Beysanoğlu, a.g.m. 258 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri atılır. Bu inanç, Kazak Türkleri arasında görülmektedir. Ate iyesinin izlerini taıyan bu inançlar ve yatır ziyareti ekline dönüen Ata ruhlarını memnun etme inancı gü nümüzde varlıklarını sürdürmektedir. 576 Doğu Anadolu'da, doğum sırasında, anayı kötü ruh olan Al, Alkarısı, Albasması'na karı daima korumak, onu böyle bir durumla karı karıya bırakmamak için geceleri yanında bulunmaya çalıırlar. Erzurum, Kars, Ağrı ve Mu illeri çevresinde doğum yapan kadınlar, geceleri, albasması tehlikesine karı yalnız bırakılmazlar. Doğum için gelen kadınlar ve evde bulunanlar, gece, doğum ya panı beklerler. Doğum sırasında eve giren hiçbir eya dıa rı çıkarılmaz. Ayrılmak zorunda kalan kadınlar, gündüz dıarı çıkabilir ama güne batmadan yine geri dönmek mecburiyetindedirler. Aksi yapılırsa, doğum yapan kadını al basması tehlikesi vardır. Buna dikkat edilmeyen yöre lerde, doğumdan sonra, Alkarısı, bebeği ve anayı öldü rürmü. Alkarısından korunmak için, yine bu çevrede, doğum yapan kadının yanında, gece ocak yeya ıık söndü rülmez, sabah gün ııyıncaya kadar yanık tutulur. Türk inançları arasında yaayan Al ve Alkarısından hamile ka dınları, doğum öncesi ve doğum sırasında ve hattâ sonra sında korumak yolunda muhtelif tedbirler alınır. 577

576 A. Küçük, “Erzincan ve Çevresinde Halk İnançlarına Toplu Ba kı”, III. MilleMillettttlerarasılerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), Ankara, 1987, Cilt IV, s. 241257. 577 C. Özönder, “Türkiye'deki Kazak Göçmenlerinin Dinî Yapıları ve amanizm Bakıyyeleri”, II. Milletlerarası Türk FolklorFolklor Kongresi 259 Yaar Kalafat

Doğu Anadolu'da, annenin gargıı çocuğu tutmaz, annenin sütü mani olur. Anada süt vardır, babanın beddu ası çok tehlikelidir. Tutar inancı vardır. Babanın çocuğuna hatta insanın kendi kendisine bile nazarı geçebilir, inancı vardır. Manas'ın karısı Kanıkey çocuğunu babası Manas'a, hazırlıksız ve aniden göstermez. Babasının nazarı değme sin diye bazı tedbirler alır. 578 Erzurum ve çevresinde, doğum sırasında kadını al basmasın diye yastığının altına bir parça kurt derisi konur. Kadını ve çocuğu koruyacağına inanılan bu pratiğin 579 izleri, Ata ruhu inancına dayanır. Türk inançları arasında kurttan üremi olmak, kurdu bir ata gibi görme inancı, onu bir koruyucu kabul etme ve inanma yaygındır. Yoz gat'da kırsal kesimin yalı kadınları arasında “Bozkurtla kıyamete kadar düz yaamak “ diye bir tabir vardır. Hakkâri'de, kadın doğum zorluğu çekiyorsa, müez zine ezan okutturulur. Buna, EzânEzân ıı FerahFerah, yani doğum yapan kadının feraha, rahata kavuması için okutulan ezan denir. 580 Buna bağlı olarak, cami damında bulunan yuvar lak ta, dik konur. Bununla, camiye gelen cematten zor doğum yapmakta olan kadın için, dua edilmesi istenir. Bu

(Bildiriler(Bildiriler), Ankara, 1982, Cilt IV, s. 41928; Z. Oral, “Dinimiz aman Diyen Altaylılar”, MillMilliiiiyeyeyeyett Gazetesi, 20 Ekim, 1988. 578 Mehmet Yardımcı, a.g.e. 579 Z. Baar, Erzurum'da Tıbbî ve Mistik Folklor AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları An kara, 1972, s. 95. 580 A. afak, “Hakkari ve Civarında Dinî ve Ahlâkî Yaayı Üzerine Bir Deneme”, Ankara Üniversitesi XX. Yıl ArmağanıArmağanı, Ankara, 1978, s. 127170. 260 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri inanca, Dede Korkut boylarında beylerin, çocuğu olma yanlar için el açıp dua etmesi uyar. Bir ağzı dualının alkıı, Tanrı katında kabul görürse, ya da alkıı alkı olan beyler Tanrı'dan dilerse, istek yerini bulurdu. Burada da, aynı inanç yatmaktadır. Urfa'da, çocuğun idrarı üzerinden geçmenin, iyilik getirmeyeceğine inanılır. 581 Kars ve Gaziantep çevrelerin de, ate ile oynayan çocukların altını ıslattığı sanılır. 582 Gaziantep'te, bir yaından önce çocukların saçı ve tırnakları kesilmez. Aksi yapılırsa, çocukların ömrünün kısa olacağı zannedilir. Halk inançlarında tırnak kesilmesi ile birçok husus vardır. Tırnak gece kesilmeyeceği gibi haftanın her günü de kesilmemesi gerektiğine inanılır. Salı günü tırnak kese nin cennete gidemiyeceğine, Perembe günü kesenin ser vetini, Cuma günü kesenin ise imanının artacağı inancı vardır. Mardin ve yakın çevresinde çocukları yaamayan ai leler yeni doğan çocukları için “HaftekHaftekHaftek”uygulaması yapar lar. Bunun için doğumdan birkaç gün sonra bebek büyü cek bir kalbura alınır. Yanına bir yemek bıçağı konulur. Kalburun etrafı kalın kara bir iple dolanır. Çocuk yedi gece bu özel hazırlanmı kalburda kalır ancak geceli gün

581 M. Çini, “Urfa'ya Özgü İnanı ve Vesveseler”, HarranHarran Kültürü ve Folklor Dergisi, 1980, Sayı 16,s.l317. 582 C.C. Güzelbey, “Gaziantep'de Doğum ve Çocuğa İlikin Eski Türk İnançları”, Türk Folkloru AratırmalarıAratırmaları, 1982, Ankara, 1983, s. 1836. 261 Yaar Kalafat düzlü hiç yalnız bırakılmaz böylece çocuğun cin çarpmçarpmaçarpm aaa sısısındansı korunacağına inanılır. 7. gecede bir mevlüt okutu lur, sabaha karı gün doğmadan bir yemek verilir, çocuk kalburdan çıkarılıp beiğe konur ve yastığına onu cin ve periden korumak için bir diki iğnesi geçirilir. Bu uygula maya “HaftekHaftekHaftek” denilir. 40. gün, çocuk tekrar kalbura ko nur, ikinci gece çocuğun baı bir tabakla korumaya alına rak mum eritilip, baından dökülür, mum soğuyunca kedi, insan, öküze benzer, çocuğa zarar vermek isteyen cin veya peri bu ekle girerek çocuğu korkutmutur. Bundan sonra çocuğa cinlerin hiç zarar vermeyecekleri inancı vardır. Haflet uygulaması ismini farsça yedi heftden almı olmalı. Kalburla ilgili Türk halk inançlarında baka uygu lamalar da vardır. Bıçak ve iğne gibi demir aynı zamanda kesici batıcı nesnelerin koruyuculuğu inancı vardır. Na zarlıklarda büyülerde de kullanılırlar. Keza ak ve Kara nında mistik içerikleri vardır. Birtakım uygulamaların yapılmasında günein doğması bir dönüm noktasıdır. Be iğe koyma uygulaması ile çeitli tesbitler yapılmıtır. Özellikle Özbek Türklerinde beiğin sağında ve solunda duran yalı iki hanım tekerlemelrini söyleyerek bebeğin devirini yaparlar bebek bu temsili satıtan sonra beiğine konulur. Bo beiğin sallanmaması gerektiği inancı da aynı mahiyettedir. Erzurum’da nazara uğramı kimseye kurun döküldüğü, gibi mum da dökülür. Mum kalburdan veya teiğin deliğinden dökülür. Mum soğuyunca kime benzi yor ise, nazarı onu yaptığına inanılır. Kars yöresinde çocuk, kız doğarsa, “bereket”, oğlan doğarsa, “devlet” olduğu inancı ile karılanır. Bu çevrede

262 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri doğan çocuk, eğer ilk erkek çocuk ise; duyanlar, o evin bacasına çıkıp bacayı bozmak isterler. Bunu önlemek için, ev sahibi, onlara bahi / peke verir ve gönüllerini ede rek oradan indirir, bacayı bozdurmaz. Buna “baca sök mek” denir. Böyle yapılmazsa, baca sökülürse, ocağın sö neceğine, doğan çocuğun öleceğine, ocağın dağılacağına, soyun sürmeyeceğine inanılır. Burada, koruyucu ruhun, ocak iyesinin memnun edilmesi için, saçı verilmesi inancı açıktır. Yaayan erkek çocukların bir âhısa veya yatıra sa tılmalarını, “HaydarHaydarHaydar” diye bilinen ve yedi yıl uzatıldıktan sonra yedinci yıl yatıra gidip kurban kesmek ve Haydar'ı da yatırın taına bağlayıp “Haydar sana, çocuk bana “ de nildiğini biliyoruz. Bu yöntemle ve erkek çocuğa kız elbi sesi giydirilerek ve sağ kulakları delinerek kulaklarına küpe takılmak suretiyle kara iyelerin yanıltıldığı inancı Tengricilik'de de vardır. Böylece erkek çocuğun ölümü nün önlenileceğine inanılır. 583 Altay Türklerinde, çocuk dünyaya gelince, büyük karde ona isim koyar. Dayısı çocuğua sağlı sollu saç örük lerinin ucundan keser. Bunlar sandıkta saklanırlar. Kii ölünce saçları onunla mezara konur. 584 Doğumdan yedi gün sonra yine Kars ilinde doğan çocuk için kurban kesilir. Kurban etinden yapılan yemek

583 Yaar Kalafat, “Tengricilik” Pertev Naili Baratov’aBaratov’a ArmağanArmağan, Ankara 1998 sh. 299305 584 Y. Kalafat, “Ufa Uluslararası Türkiyat” Türk DünyasıDünyası AratırmalAratırmalaaaa rırırı Ankara, 1978, s. 115, sh. 2156 263 Yaar Kalafat lerle, komulara ziyafet çekilir. Onların, çocuk için dua etmeleri dilenir. Ve bu toplantıda, bu toyda, çocuğa ad da verilir. Çocukları doğup ölenler yeni doğan çocuklarına, bu tür toplantılarda, Yaar, Dursun, Duran, Durdağı, Du rak gibi adlar verirler ve bu adlar ile onların yaacaklarına inanırlar. Ad verme ile ilgili bu toy, Dede Korkut boyla rında gördüğümüz toy ve toya katılanların duasının Tanrı katında kabul edileceği inancının izlerini yaatmaktadır. 585 Kars, Ağrı, Bitlis ve Bingöl çevresinde tespit ettiği miz bir inanca göre, ebe kadın, çocuğun göbek bağı dü ünce, onu alıp bir tarafa fırlatıp atarmı. Göbek bağının üzerine dütüğü eyaya nisbetle çocuğun büyüyünce ya pacağı i alacağı karakter ortaya çıkarmı, diye inanılır. Urfa ve Diyarbakır çevresinde ise, çocuk büyüyünce ne olması isteniyorsa, son'un / ein oraya gömülmesi istenir. Okula gitmesi istenirse, son, okul duvarına gömülür. İnanca göre, böyle yapılırsa, dilek gerçek olurmu. Samsun yöresinde, bebeğin ei bir süre evde saklanır ise, çocuk büyüyünce evci olacağına inanılır. 586 Mardin ve çevresinde de çocuğun göbeğinin atılacağı yerin ileride çocuğun gele ceğini belirleyeceği inancı vardır. Kızın göbeği evin gizli bir yerinde saklanır ise iyi bir ev hanımı olacağı, erkeğin göbeği hükümet konağı tarafına atılır ise çocuğun gelecek te büyük bir devlet adamı olacağına inanılır. 587

585 O. . Gökyay, Dede Korkut HikâyeleriHikâyeleri, İstanbul, 1976. 586 Bekir iman, a.g.e. 587 A. Güleç. a.g.e. sh. 54 264 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Çocuğun göbek bağı Kars ilinde çakı ile kesilir. Bu çakı, yıkanmadan, doğum yapan ananın yastığına konur. Çocuğun göbeği kuruyunca, o çakı açılır ve yıkanır. Bu inancın altında da, koruyucu ruhu memnun etme sözkonusudur. Demir çakı, hem çocuk, hem de doğum yapan ana için, Alkarısı basmasına karı alınan bir tedbir dir. Onları, kötü ruhun fenalık yapmasından koruyacağı inancı ile çakı, yastık altına konur. Kars ve Erzurum çevresinde, çocuğun çıkan ilk diini ilk defa kim görürse; o, çocuğun gömleğini yırtar ve böylece acısının geçeceğine inanılır. O kii, aileye demir veya bir madenî nesne hediye verirse, çocuğun dilerinin demir gibi sağlam olacağı sanılır. Mu'ta, çocuğu doğup da yaamıyanlar, çocuklarının yaaması için, yedi yaını alıncaya kadar, her yıl kurban keserler. Yedi yaına kadar çocuğa yeni elbise giydirmez ler. Yedi evden toplanan bez parçalarından elbise yapıp çocuğa giydirirler. Çocukların elbiselerine yedi delikli mavi boncuk, hamayil, nazarlık takarlar. Bu inançlara göre, çocuk ölümden, kem gözlerden, cinlerden korunmu olur. Sarıkamı ve Ardahan'da, çocuğu doğumda yaama yanlar, yedi yıl üst üste kurban keserler ve etini eve sok mazlar, konu komuya dağıtılır. Kurbanın kemiklerini eksiksiz biraraya getirip gömerler.” Yedinci yılsonunda dilekleri gerçekleirmi. Bu inanç, kamlık ayinlerde kur banla ilgili görülmektedir. Burada da, kemikler biraraya

265 Yaar Kalafat getirilir ve o hayvanın yeniden dirileceğine inanılır. Bu nunla ilgili efsaneler, Türkler arasında yaygındır.588 Kagarlı “yarın” (yoğrun) kelimesini kürek kemiği ola rak izah ettikten sonra, “Kürek kemiği karıırsa, vilayet karı ır” anlamındaki ibareyi vermektedir. 589 Fal kendi artlarında disiplini olan bir aratırma alanıdır. Türk inançlarında falı irdelerken, falın mahiyetine hulul edilmi olması gerekmek tedir. Bizim bunu yaptığımız söylenemez. Mu'ta, bir çocuktan sonra doğanlar yaamıyorsa, il kinin ayaklan yeni doğanın ei üzerine bastırılır. Buradaki inançta da, ilkini koruyan iyi ruhun, onu da koruması dileği inancı saklıdır. Doğan çocuk ilk defa beiğe konur ken, beiğe çerez ve meyva konur. O gün kız ve erkek

588 Kemiklerin eksiksiz biraraya getirilmesi ve bunların yeniden dirile ceği inancı Sibirya ve Altay Türkleri arasında mevcuttur (M. Eliade, ShamanismShamanism, Princeton, 1974, s. 160161). Ayrıca, Nasreddin Hoca hakkında anlatılan bir efsaneye göre, hocaları tarafından üç öğrenci sine ziyafet için kullandığı bir kuzu varmı. Yemekten sonra, kuzu nun bütün kemikleri biraraya getirilir ve hocaları el açıp dua edince, yine dirilirmi. Hocalarının olmadığı bir gün, üç arkada kuzuyu giz lice dere kenarına getirip kesip yemi. Kemikleri toplamılar ve dua etmiler, kuzu dirilmi. Ancak, muzip Nasreddin bir kemiği saklamı ve bu yüzden de kuzu aksayarak yürümeye balamı. Derler ki, Hoca, kendisine, “Dünya durdukça insanlar da sana hep böyle gülsün” diye beddua etmi. Bk. A.Y. Ocak, Bektai MenakıbnâmelerindeMenakıbnâmelerinde İslâm Öncesi İnanç MotifleriMotifleri, İstanbul, 1983,5.200201. 589 Reat Genç, Kagarlı Mahmut'a Göre XI. Yüzyılda TürkTürk DünyasıDünyası, Ankara, 1977, s. 133. 266 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri tarafı toplanıp eğlence yapar. Bu âdet, çocuğun hayatının bereketli ve güzel geçmesi inancı ile yapılır. 590 Çocuk, Mu'ta kırkı çıkmadan dıarı çıkarılmaz. Kırkı dolunca, ebesi gelir ve onu usulünce yıkar. Ondan sonra sokağa çıkarır. Aksi hâlde, çocuğun baına bir felâ ket geleceğine inanılır. Kırkı çıkmamı bir çocukla kırklı bir çocuk karılaırsa, “kırk bastı” diye inanılır. Böyle ço cukları, kırk bastıdan hemen kurtarmak için, iki ana birbi rine iğne verir. Böylece, çocukların kötü akibetlerden kurtarıldığına inanırlar. 591 Bu uygulamalar Türkiye'nin diğer kesimlerinde de vardır. Samsun civarında, çocukları kara iyelerden korumak için, onların yanında def veya tastabak gibi ses çıkaran nesnelere vurulur. Kırkı çıkmamı çocuğun çamaırları gece dıarda bırakılır ise, çocuk “ayayayay gördügördü” veya “ayay uağıuağı” hastası olur. Böyle çocuklar uçuk benizli ve İssal olurlar. Tedavi yapmak için çocuğun yüzüne güve sürülür. Kırkı çıkmamı kadın misafir olarak gittiği evde yedirilip içilir ve ona yumurta hediye edilir. Nazardan korumak için yüzüne un veya tencere karası sürülür. Bu uygulama yapılmaz ise, eve fare ve haerelerin musallat olacağına inanılır. Basık olmu çocuğu tedavi etmek için, tartılmı et alınır, bu et bebeğin üzerinde yıkanır. Bebek çaraflanır, yeni bir meza rın üzerinde yıkanır. Bebek, göbeğinin suyu ile yıkanır

590 Mu il YıllığıYıllığı, İstanbul, 1973, s. 8088. 591 A.g.eA.g.e., s.8088. 267 Yaar Kalafat veya bebeğe üç yol ağzında mum dökülür. Çocuğun iki ayağı bağlanıp, ipleri camiden ilk çıkana kestirilir. 592 Türk halk inançlarında gürültülü ses çıkarılması ile kara iyelerin kovulduğunu, diğer dinî uygulamalardan bili yoruz. Ay ve günele ilgili inançlarda da özel bir iliki var dır. Bazan güne battıktan sonra kaçınılan bir takım güçler le, bazan da ayın çıkıı ile iltisaklandırılmıtır. Kara iyeler den korunmak için daha çok maden türünden iletkenler den ate, klor türünden arınık edicilerden veya soğan, sarmısak gibi antibiyotik karakterli etkenlerden yararlanıl dığı bilinirken, güveden istifade edilmesi, haare ile bağlan tılı olabilir. Güveden kastedilen naftalin olabilir. Un ve is sürülmesi oldukça sık görülen uygulamalardır. Çiğ etin basık yapıcı faktörü bilinirken, tartılmı olması, ondaki bazı kuvvelerin kontrol altına alınmasını sağlamı olmalı. Kırk, yarı kırk, kırklı olmak, kırkı çıkmak, kırkla mak, kırkını çıkarmak, halk inançlarımızda çok geni bir coğrafî alana yayılmıtır. akulî boyutu da Muhammedîlik döneminin çok evvellerine ulamaktadır. Kırk kavramı, dili Farsçanın tesirinde kalmı Türk kesimlerinde de aynı mâhiyeti ile yaamaktadır “Çili” tabiri, yaamakta olan “KırkKırkKırk” ile ilgili Anadolu'nun batısında yapılan dinî uygu lamalar ve bunların kökenindeki inanç doğrultusundakiler ile aynıdır. “Kırk”, “Kırklar” tarikatlarımızda özellikle de tasavvufda muhtevalı bir yere sahiptir. Bilhassa Bektaî inançlı Müslüman Türklerde “kırk” derinliği çok olan,

592 B. iman, a.g.e. 268 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri nefeslere, semahlara, meclislere yansımı bir olgudur. 593 Kanaatimize göre, Kurgan / Korugan ile de Kırk'in bir münasebeti vardır. Kurganlar sıradan insanların basit me zarları olmayıp muhtemelen Kırk + an = Kırklar'a ait bir dönemin geçkinlerinin kutsal mekânlarıdır. İlk tırnağı kesilecek çocuğun parmakları un çuvalı na sokulur ve böylece hırsız olması önlenirmi. Çocuğun ilk saçı fakire kestirilir. Mu'.ta, ilk kesilen saç altınla tartılır ve karılığı para, fakirlere dağıtılır. Böy lece çocuğun baına ağrı saplanması önlenilir, diye inanı lır. 594 Mersin ve yöresinde oğlu sünnet olur iken, sünneti kolay olması için annesi, eline aldığı oklavayı çevirir. Ok lavayı kısmeti açılması için minarede at gibi binen veya aynı amaçla güne doğmadan evvel kıbleye bakan çeme nin borusuna sokup ilgili tekerlemeyi dua gibi okuyan böylece kısmetlerinin açılacağına inananlar da vardır. Hayatın çocukluk döneminde baka birçok mersim de yapılır. Bunlar Beiğe Salma ToyuToyu,, İlk Di ToyuToyu,, İlkadım ToyuToyu,, Ad ToyuToyu,, Sünnet Toyu ve benzerleridir. Bunların hepsinde saçı vardır. Bihassa Saç ToyuToyu’nda fakir ler diğerleirnde ise daha ziyade çocuklar sevindirilir. Sün net Toyu’nda kirve, çocuğa ve ailesine her türlü yardımı yapar bu akrabalık bir ömür boyu sürer, özel kanunları

593 Yaar Kalafat, “Türk Halk İnançları itibariyle Doğu Anadolu ve Ata Tanrılarda (Kırk) Motifi”, Millî FolklorFolklor, Yaz, Sayı 22, 1994, s. 1521. 594 C. Öztelli, “Baa Hazır Yakmak”, Türk Folklor ArAratırmalarıatırmalarıatırmaları, 1953, Sayı 50, s. 7879. 269 Yaar Kalafat vardır. Bu arada Ermenilerin sağdıça Kirve dedikleri ifade edilmektedir. Bir kısım Gregayon ve daha önce de Orto doks Türklerin gregayon Ermeniler arasında eridikleri, gregayon inançlı halklar arasında halk kültürü itibariyle doğal ortaklıkların varlığı bilinirken Kirvelik kültürü iti bariyle bu tesbit bizim için ilginç olmutur.

3. Doğum Sonrası Çocuğun doğumundan kırkı çıkıncaya kadar geçen zaman, hem anne ve hem de çocuk için çok mühimdir. Doğumdan sonra, ana karnından çıkan e, kimi yerde ayak basmayacak bir yere gömülür. Gaziantep çevresinde e, akıntılı bir suya atılır. Burada suyun temizleyici, arındırıcı ve koruyucu vasfı eski inançlarla bütünleir. Gaziantep yöresinde, doğumdan sonra anaya musal lat olan Alkarısı'nın, gür kızıl saçlı, iriyarı bir kadın oldu ğuna inanılır. Gafleten bastığı yeni ananın ciğerini, bu kadın alıp götürürmü. 595 Çocuk ve anasının gözdeğmesine karı korunmaları için, onlara çeitli nazarlık ve üzerlikler takarlar. Urfa'da nazar için hamayıl, göz boncuğu, takılır. Göz boncuğu, çocuğun kundağına ve beiğine ilitirilir. 596 Nazar için kullanılan yedi delikli gök boncuğu, bize gök ile ilgili ko ruyucu iyeleri; ve yedi sayısı ile, koruyucu üyelerin bul

595 C.C. Güzelbey, “Gaziantep Tıbbî Folklorundan Yapraklar”, HaHaHar Ha rrr ran Kültürü ve Folklor DergisiDergisi, 1984, Sayı 4, s. 1936. 596 M. Çini, a.g.e.a.g.e., s. 111. 270 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri duğu semavî mertebeleri hatırlatmaktadır. 597 Kam ayinle rinde, üzerlik, kullanılan mukaddes eyalar arasındadır. 598 Urfa'da, altını ıslatan çocuklar için, süpürge uçları, üzerlik olarak yakılır ve onlara her sabah karatavuk yu murtası içilir. Böylece çocuğun, o ii tekrarlamayacağına inanılır. Kekeme çocuklara, Kurban Bayramı sırasında yedi inek memesi yedirilirse, dillerinin çözüleceğine ina nılır. 599 Akkıla’da Ak süpürge otundan süpürge yapılırsa evden ölü çıkacağı inancı vardır. 600 Anadolu’da yolcunun ardından süpürge yapılmaz ev süpürülmez. Sivas'ta kekeme ve dilsiz çocuklar, Semmas Pir de nen yatıra götürülür. Bu yatırı Türkler ve Hristiyanlar ziyaret eder. Yatır yanında yatıp görülecek rüyaya göre bir tedavi yolu bulunur. 601 Çocuk doğduktan sonra, olur olmaz eylerle veya uygun dümeyen nesnelerle altı temizlenmez. Bu i için, bazı yerlerde, höllük denen bir cins toprak hazırlanır ve o kullanılır. 602 Rivayete göre, Diyarbakır'dan geçip giden bir

597 S. Kocatürk, “Bazı Din ve Kavimlerde, Özellikle İslâmiyet'te Yedi Sayısı”, II. Millî Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler),(Bildiriler) Ankara, 1982, Cilt. IV, s. 27997. 598 A. İnan, a.g.e.a.g.e., s. 111. 599 M. Çini, “Urfa'da Göz Değmesi, Nazar ile İlgili İnançlar”, Harran KültKültüüüürürü ve Folklor DergisiDergisi, 1980; Sayı 17, s. 68. 600 A. Uğur a.g.e.a.g.e.sh. 37 601 K. Özen, “Sivas Yöresinde Battalgazi ve Onun Silâh Arkadaları İle ilgili İnançlar”, I. Battalgazi ve Malatya ÇevresiÇevresi Halk Kültürü Sempozyumu (Bildir(Bildiriiiiler),ler), Malatya, 1987, s. 602 C.C. Güzelbey. “Gaziantep'de Doğum ve Çocuğa ilikin Eski Türk İnançları”, Türk Folkloru AratırmalarıAratırmaları, 1982. Ankara, 1983, s.1936. 271 Yaar Kalafat gelin alayında, bir anne, çocuğunun altını temizlemek için birey bulamamı ve bu ii yufka ile yapmı. Onun bu hareketi, Tanrı'yı gazaba getirmi ve düğün alayını orada taa çevirmi. “GelincikGelincik DağıDağı”””” adı bundan kalmıtır, der ler. 603 Ta / kaya inancı ile ilgili bu husus, edebiyatımızda görülen sayısız ta kesilme motiflerinden biridir. 604 Yasağı ihlâl ve ora iyesini kızdırma sonunda karılaılan tipik bir cezalanmadır. Hakkâri'de, çocuğu dünyaya gelen aile, fakir fuka raya sadaka dağıtır, hediye verir. Tebrike gelenlere, çocuk sahibi aile, hediye verir. Buna, Bakut adı verilmektedir, 605 Bu Dede Korkut boylarında, ad verme toyuna katılanlara bir nevi di kirası,606 ho tutma bedeli gibi dağıtılan payla ra benzer bir ileme benziyor. 607 Söz konusu bu kelime beg kuti veya bağ kuti gibi iki kelimenin bozulmu ekli olabi lir. Türkmenistan halk sufizminde Burkul Ata yağmurun pîri olarak bilinir. 608 Ağrı ve çevresinde çocukları yaamayan aileler, do ğan çocukları yaasın diye özellikle erkek çocuğu yaa mayanlar onlara erkekse kız elbisesi; kız ise, erkek elbi sesi giydirip büyütürler. Erkek çocukların saçları uzatılır,

603 Cumhuriyetin 50. Yılında DiyarbakırDiyarbakır, 1973 Yıllığı, İstanbul, 1973, s. 394407. 604 S. Sakaoğlu, Anadolu Türk Efsanelerinde TakesilmeTakesilme Motifi ve Bazı EfsanEfsaneeeelerinlerin Tip Katalogu, Ankara, 1980. 605 HHHakkari Hakkari 1967 İl Yıllığı, Ankara, 1978. 606 A. İnan, Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, s. 28191. 607 M. Ergin, Dede Korkut KitabıKitabı, Ankara, 1964, s. 1011. 608 Y. Kalafat, Avrasya Türk Sufizmi. 1(…) Ankara, 1997 272 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri entari giydirilir. Amaç yine, çocuğu kötü veya kara iyeler den korumak, ona dokunmamasını, onu aldatarak erkek çocuğun hayatta kalmasını sağlamaktır. Mardin’de erbik denilen bir bayram uygulamsı vardır. Ölen çocuk sayısı kadar özel testi yaptırılır. Çocu ğu ölen annelere dağıtılır. İnanca göre kıyamet günü bu sular çocukları tarafından annelerine verilecektir.609 Anadolu'nun birçok yerinde erkek çocuğuna kız in tibası bırakması için kulağına küpe takılır. Amaç keza, kara iyeleri aldatmak, erkek çocuğun ölümünü önlemek tir. Küpe bir mensubiyet, bir aidiyet iaretidir. Eski Ana dolu tarikatlarına mensup birçok ünlü kimsenin tek ku laklarına küpe taktıkları bilinmektedir. Hakas (Hoorây'lar Karaylar)ın inanıına göre, kadın kulakları bo durma malıdır. Karaylarda kulağı kupesiz kadınları bazı ruhlar kendilerine çekerlermi. Türk halk inançlarında küpe sahiplilik ilikisi eskilere dayanmaktadır. Malatya'da, çocuk doğan evde kurban kesilir, eti da ğıtılır. Bu ilem, Doğu Anadolu'da yaygındır. Türk inançla rında, bunun koruyucu iyeleri memnun etmek maksadıyla yapıldığını biliyoruz. Kars yöresinde, erkek çocuğu olma yan veya doğup yaamayan ailelerde, çocuk sahibi olmak yahut doğanlarının yaaması için kurban keserler. 610 Hakkâri'de, iki komunun çocuğu, aynı 40 gün için de doğarsa, erkek çocuk doğurana çuvaldız, kız çocuk

609 A. Güler, a.g.e.a.g.e., sh. 45 610 M.Ö. Ara, “Ad Koyma”, SelSelSelçuk Sel çuk Üniversitesi İlahiyat DergisiDergisi, 1985, s. 99122. 273 Yaar Kalafat doğurana diki iğnesi hediye edilmezse, birbirlerini gör meleri mümkün değilmi. Çünkü kırkların karıması ço cuklar için felâket getirirmi. 611 Bitlis'te, ortası delik bir beze. nusha (muska) yazılır ve erkek çocuğu yaamayan kimseler, çocuklarını bundan geçirir, böylece yaayacaklarına inanırlar. Kagarlı. nusha'ya eserinde yer veriyor ve onu “bbbbiiii tiktiktik”tik diye tanımlıyordu. Cin çarpmasına karı nüsha yapılı yordu. Bir kısım Türkler, cin çarpmasına “kkkkovuçovuçovuç” ve “kkkkoooo vuzvuz” diyorlardı. Hastalar okunup üflenilerek de ifa bulu yorlardı. Büyü ve sihir inancı da vardı. Büyüye “yayahvıyahvı”,hvı büyücüye “yalwıcıyalwıcıyalwıcı” deniyordu. 612 Bize göre, büyücü ve sihirbazın yerini daha netletirmek gerekir. Dinden yarar lanılarak okunmasıüflenmesi ile büyü ve sihiri farklı mü talaa etmek yerinde olur. Din içerdiği kuvve ile ifa vere bilir. Büyücünün bazı dinî malzemeler ile nüsha yapmı olması, onları ayniletirmez. Hakkâri yöresinde, doğum yapan kadın, 40 gün ev den dıarı çıkmaz. Bunun sebebi, yine Alkarısı ile karı lamamak amacıyla bağlıdır. emdinli kasabasında lohusa kadın, okunmu bir bardak su içerse, onu, Alkarısı bas mazmı. Kars yöresinde, kırklı kadını, Alkarısı'ndan koru mak için yemeğini komuları yaparlar. Bu ilimizde, erkek çocuğu kırkının kız çocuğununkini bastığına inanırlar.

611 A. afak, a.g.m. 612 Reat Genç, Kagarlı Mahmut'a Göre XI. Yüzyılda TürkTürk Dünyası, Ankara, 1977, s. 129. 274 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Kars'ta, kırk basmı çocuğun tedavisi için İslâmlara ait olmayan mezarlıklarda çocuk yıkanır. Kırk basan çocuğun üzerine, üç defa bıçak bastırılır. Anne ve babasının elbise sinden bir parça, kırk basan çocuğun altında yakılır ise, çocuğun sağlığına kavuacağına inanırlar. 613 G. Antep'de, Elâzığ'da, Sivas'da, Güney Anadolu yö relerinde, Maden'de kırkı içindeki iki lohusa, aynı gün içinde doğan iki çocuk, kırklı lohusa ile bir hayvan karı lamamalıdır. Lohusa veya çocuğu kırk basacak olur ise, G. Antep'de, çocuk çıplak olarak terazi kefesine konarak te zekle tartılır. Değirmen çarkından alınan su ile yıkanır. 614 Mardin’de çocuk doğduktan sonra namaz vaktinde kulağına tam ezan zamanında ezan okunurken tekrarlana rak okunur. Daha evvel çocuğa meme verilmez. Çocuk yağ ve pekmez ile beslenir. Anne kirli iken kesinlikle çocuğu besleyemez. Göbeği düen bebek büyük bir leğende tuztuztuzlanır.tuz Böylece cildinin yumuak olacağına ve terlemeye ceğine inanılır. Doğumdan 15 gün sonra anne hamama götürülür. İnanca göre yıkanmayan annenin sütü daha çok olur. 615 Samsun yöresinde iki kırklı (lohusa) kadın karılaır ise, çocuklarının “basıkbasıkbasık” olacağına inanılır. Böyle çocuklar yürümeye geç balarlar. Basıktan korunmak için oğlu olan

613 Kars İl Yıllığı 19671967, Ankara, 1967, s. 185204. 614 O. Acıpayamlı, Türkiye'de Doğumla İlgili ÂdÂdetetetet.., s. 8689. Ayrıca Bk. H.A. Yüksel, “Türk Folklorunda Kırk Sayısı”, Millî Millî KültürKültür, 1982, Cilt 3, Sayı 9, s. 4346. 615 A. Güler, a.g.e. sh. 54 275 Yaar Kalafat kadın, ekmek ve tuztuztuzu,tuz kızı olan anneye verir. Kırk basma sından korunmak için ise, hamile kadınlar birbirlerini kucaklar, yukarıya / göğe doğru kaldırırlar. İki kırklı ço cuktan kız çocuk, erkek çocuğu basar (basık) olurlar. Ay rıca eve tartılmamı et gelir ise, veya cenazeden dönen direk çocukların yanına gelir ise, kırk basar. Kırkı çıkma mı çocuğun çamaırı akamdan sonra dıarıda bırakılır ise, çocuk “ağlangaç” olur. Böyle çocuklar çok ağlarlar. Hayızlı kadın, kırklı çocuğu ellerse, çocukta “lohulohusasa dendendeneden eee sisisi”si (sivilce) çıkar ve saçları dökülür. Korunmak için yastı ğın altına süpürge konur. Alkarısı'na “AlmıAlmıAlmı” da denir. 616 Gece uyumayan çocuk, anneyi, gündüz uyumayan çocuk babayı severmi. Ekmek tuz hakkı, Türk kültüründe köklü bir yere sahiptir. Biz Bakurdistan, Çuvaistan, Tataristan ve Karakalpakistan'da ehrin eiğinde birçok yerde tuz ve ekmekle karılandık. Kırk basmasından korunmak göğe doğru kaldırılmakla, gökte koruyucu ve kurtarıcı bir gü cün varlığı inancından kaynaklanmaktadır. Özbekistan'da etin kırklı çocuğu basmaması için, çocuk evin üst baına çıkarılır veya yukarıya doğru kaldırılır. Pülümür ve Ovacık çevresinde yaayan Baluakları aireti mensuplarının Karaku adı verilen bir cins kartala hürmet besledikleri tespit edilmitir. Erzincan ve Erzu rum'da bu kua Hel denir. Baluağı airetinden bir kii askere gittiğinde anası ona, “Seyyit ocağının kartalı, baı nın üstünde kanatlarını gersin, seni korusun” diye dua

616 B. iman, a.g.e. 276 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri edermi. 617 Türk inançlarından kartal, hem ilk kam'ı, hem en yüce koruyucu ve yaratıcıyı temsil eder. Türkler bu kuun uğuruna, koruyuculuğuna inanır. 618 Sütkardeliği, incelediğimiz bölgede çok yaygındır. Sütkardeleri birbirleri ile evlenmezler. Sütanneleri, öz annelerden ayırt edilmez. Bayramlarda sütanneleri de ziyaret edilir. Manas'ta, “Cıyırtı Hatun Almembet'i yav rum diye kucakladığı vakit, kurumu memelerinden süt çıkıverdi. Almambet ile oğlu Manas'a memelerimi emip karde olunuz, diyerek ikisine de memelerini emdirdi. Manas'la Almambet öz karde oldular”, denilmektedir. 619 Mardin yöresi halk inançlarında çocuğu olmayan veya yaamayan aile, dünyaya gelen ilk ve tek cocuğunun 7 yaına gelinceye kadar saçsaçsaçlarını saç hiç kestirmez. Çocuğu kesinlikle yıkamaz. Çocuğun banyosunu ailenin yakınları yaptırırlar. Ailesi çocuk 7 yaına gelinceye kadar ona giye cek de almazlar. Çocuğun giyeceklerini de komuları te min ederler. Aile zengin olmasına rağmen çocuğun giye ceklerinin dilenilmek suretiyle alınmasının da hayrına ve uğuruna inanılır. Çocuk 7 yaına gelince özel bir merasim yapılır, bayram havası estirilir. Davul zurna eliğinde ye nilir içilir ve saç traı yaptırılır. Kesilen saçlar tartılıp ağrı lığınca fakire para verilir. 620

617 E.Yavuz, Tarih Boyunca Türk KavimleriKavimleri, Ankara, 1968, s. 411. 618 B. Ögel, Türk MitolojisMitolojisiiii, Ankara, 1971, Cilt I, s. 585945. 619 Mehmet Yardımcı, a.g.e. 620 Abdülkadir Güler, Mardin Folkloru Gelenekler GöreneklerGörenekler,Görenekler An kara, 1998 sh. 39 277 Yaar Kalafat

Türk halk inançlarında 3.5.9.40 gibi 7 de bir kült oluturmu rakamlardandır. Bazı yörelerde ölünün 7. gü nü yapılırken birçok ulu zat grubu da 7 kiiden oluur. Halk inançlarımızda saçda bir kuvve’nin olduğuna inanı lır. Bilhassa kadın saçına özel önem gösterilir. Hakasya Türkleri’nde kiioğluna verilmi kutun saç diplerinde ol duğuna inanılır. 621 Mardin’den tesbiti yapılmı bu bilginin önemi kara iyelerle olan ilikisinden gelmektedir. Kara iyeler, zarar verecekleri kimseyi isminden, kokusundan, giysisinden tanıdıkları inancı vardır. Yapılan bu uygulama ile kara iye kandırılmı atlatılmı olmaktadır. Yapılan enlik, ölen bir ükranın ifadesidir. Saçın ağırlığınca fakire para verilmesi ise sacıdır. Böylece hayır ilenilmi olmaktadır. Türkme nistan, Özbekistan ve Güney Türkistan’da bu saç kesme merasimine “saç toyu” denilmektedir. Ayrıca İlk Di Toyu, İlk Adım Toyu, Ya Toyu, Ad Alma Toyu gibi toylar da vardır. 622 Dilenmek suretiyle para veya giyecek toplanmasının da değiik yöntemleri vardır. Bazan çok çocuklu çocukları yaayan aileler seçilir. Bazan “9 veya 40 kapıdan kırk ya ma” toplanır. Muhtemelen bu uygulamanın derinliklerin de nefis terbiyesi de vardır. Dilenmek suretiyle kii kibirini yenmi olmaktadır.

621 Y. Kalafat, Altaylar’dan Anadolu’ya Kamizm amanizm,amanizm, İstanbul, 2004, sh. 89, 91, 126. 622 Y. Kalafat, Türk DünDünyasıyası Karılatırmalı Türkmen Halk İnançları Sosyal AntropAntropoooolojiloji Aratırmaları, Ankara, 2000, sh. 17184791104. 278 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

İsim konulur iken kulağa ezan okunduğu halk ozan larının iirlerine de yansımıtır. “İsmim konur iken ezan okundu Sesi kulağıma pek ho dokundu Kalbim gül misali oldu, sokundu Bağlandım Allah’a bir de Kur’an’a” 623

II. AD VERME Türk hayatının hemen bütün safhalarında / tarihi miz boyunca, ad alma, ad kazanma, ad verme ilemleri mühim bir mevki igal eder. Kaynağında, (yaayı) tarzın dan ortaya çıkan anlayıların, inançların, davranı biçim lerinin yattığı bu ilemlerin büyük bir kısmı, yakın za manlara kadar hayatımızı yönlendirmitir. Eski Türk hayatında, çocuklar ad alıncaya kadar “ad sız” yaarlardı. Ad alıncaya kadar '“AdsızAdsızAdsız” diye çağırılan çocuk, 13/14 yalarına gelince, eğer ad verilmeye uygun bir i baaramamısa, ömür boyu “'Adsız” diye anılırdı.624 An cak, tarihimizde sık sık rastladığımız Atsız, Adsız Big'gibi isim sahiplerinin tamamını bu ekilde değerlendirmek mümkün değildir. 625 Bu, doğrudan doğruya kötü ruhlardan, kıskanç gözlerden oğulu korumak maksadıyla konmu bir

623 air Ömer Tombul, Sır Kapısı, Hayatı ve iirleriiirleri, Sivas, 2003, sh. 11. 624 M. Ergin, Dede Korkut KitabıKitabı, İstanbul, 1969, s. 9798, 5455; M.Köksal, Battalnâmelerde Tip ve Motif YapısıYapısı, Ankara, 1984, s. 133. 625 F. Sümer, “Eski Türklerde İsim Koyma Geleneğinden Adsız”, Türk Edebiyat ve Folklorunda Yeni GörülerGörüler, Ankara, 1985, Cilt I, s. 2327. 279 Yaar Kalafat ad olmalıdır. Yani, bu oğul, adsız, ie yaramaz, ruhunu alıp götürmeye değmez eklindeki davranıla, kötü ruh veya arvak'ın çocuğa yaklatırmayacağına inanılır. Türk inançla rında, çocukları kötü ruhlardan korumak amacıyla verilen bu tür adlar arasında Satuk, Satılmı, Duran, Dursun, Yaar, Durmu, Durdu gibi isimler sayılabilir. Tamamen Türk inançlarına dayalı olarak verilen bu isimlerin, İslâmiyet'le imtizaç ettirilerek günümüzde yaadığı da bir vakıadır. Kazak ve Kırgız Türkleri arasında, çocukları kötü ruhlardan, nazar değmesinden korumak için, onlara Öde mi, Satılmı, Satılgan gibi adlar yanı sıra, İt, Köpek gibi hayvan; Bokbay ve Tezekbay gibi pislik adları da veril mektedir. 626 Bunların yanı sıra, Karga, Çakal, Tilki, Kurt, Kurtcebe gibi geçici ve koruyucu isimlerin de çocuklara ad verilmesi Türkler arasında görülür. 627 Dede Korkut boylarında, çocuğun ad kazanması için ya bir olağanüstü i baarması yahut dümana karı ba kesip kan dökmesi, yani bir kahramanlık göstermesi gerekir. 628

626 S. Çağatay, “Türklerde Batıl İnançlar Arasında Tabu”, I. UluslarUluslaraaaa rası Türk Folklor Semineri (Bildiriler), Ankara, 1974, s. 37. 627 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, Ankara, 1972, s. 174175; Z.F. Fındıkoğlu, “Türk Folklorunda İsim Meselesi”, Türk Folklor AraAratırmalarıtırmalarıtırmaları, 1952, Sayı 39, s. 609610; M.. Ülkütaır, “Türkiye Türklerinde Ad Verme ile İlgili Gelenek ve İnançlar”, I. Uluslar arası Türk Folklor Kongresi BildirileriBildirileri, Ankara 1976, s. 369385; Y.Z. Öksüz, “Türklerde Ad Verme Geleneği, İslâmiyetten Sonra”, Millî KültürKültür, 1982, Cilt 3, Sayı 9, s. 2331. 628 A. İnan, “Dede Korkut Kitabında Eski İnançlar ve Gelenekler”, Türk Kültürü AratıAratırrrrmalarımalarımaları, 196669,s. 145159. 280 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

İsimle ilgili bölge halk inançlarında yer etmi iki Hadisi erif den birisi, kıyamet günü müslümanların kendi ve babalarının isimleri ile çağrılacakları, bunun için güzel isimler konması gerektiğidir. Diğeri ise; evlâdın, güzel isim koyması itibarıyla babasında hakkı olduğu, eklindedir. Halk, insan ismi olarak hayvanların ismini kullanmayı pek istemez. Bununla beraber, Güney Türkmenistan'da; Börü Han, Börü Nisa, Börü Nian, Börücan gibi kız isimleri ve Börü, Börübey, Börcübek, Cinbörü gibi erkek isimlerine rastladık. Bu bölgenin Türkleri yaamayan çocuklarını esnetilmi kurt derisiderisinin ağız kısmından geçiriyorlar. 629 Böylece yaayan bu çocuğa Boru ismi veriliyor. Börü ve KurtKurt, insan ismi olarak Anadolu'da da bulunmaktadır. 630 Kimi isimler, doğan çocuğun rengine göre de verilir. Karaoğlan, Karacaoğlan, Sarı Saltık Sarı Efe gibi isimler bunlardandır. Doğu Anadolu'da da, bu tür adlara rastlanır. Kars, Erzurum, Ağrı, Mu, Malatya çevresinde Karakız, Akkız, Karaoğlan, Yağız, Sarı Kız, Pembe gibi adlara rast lanmıtır. Yine bu verilen isimlerin de, kötü ruhlarla, Alkarısı ile (ki Alkarısı iki tanedir; biri kara, diğeri sandır) ilgisi vardır. Yani bu adlar, çocuklara geliigüzel takılmı sanılmamalıdır. Güne, ay yıldız, dağ, deniz, yıldırım, im ek, çınar, gök gibi isimlerin de yine balangıçtaki Türk

629 Yaar Kalafat, Kuzey Afganistan Türkleri (Özbekler(Özbekler(Özbekler TürkmenlerTürkmenlerTürkmenler HazarlarHazarlarAfarlarAfarlarAfarlarKazaklar)Kazaklar) ve Karılatırmalı Halk İnançlarıİnançları, İs tanbul, 1994, s. 34. 630 Aydil Emel, arkılarla iirlerle Türkülerle ve TarihîTarihî ÖrneklerlÖrneklerlee AdlarAdlarıııımız,mız, Ankara, 1989, s. 48. 281 Yaar Kalafat inançlarını aksettirdiklerini ve bunların koruyucu iyeleri temsil eden unsurlar olduklarını unutmamak gerekir.631 Aratırma yaptığımız Doğu Anadolu sahasında, yu karda belirtilen isimlere sıkça rastlandığı gibi, Bahar, Yağmur, Tufan, Bora, Yaprak, Çiçek, Gülçiçek, Gülbeden, Gülseren 632 gibi adlara da tesadüf edilmitir. Bütün bu isimlere baktığımızda, sahamızda çocuklara verilen bu tür adların ya yer, ya ata, ya gök ile ilgili inançların izlerini taıdığını görürüz. Gül'lü isimlerin halkımız tarafından çok kullanılmı olması, gülün Hz. Muhammed'i temsil ettiğine inanılmı olmasındandır. Yunus Emre'ye cevap verirken san çiçek, “Çiçek eydür iy dervi gül Muhammed teridir” der. Sü leyman Çelebi de; “Terlese güller olurdu her teri. Ho direrlerdi terinden gülleri” diyerek Y. Emre'yi teyit edi yordu. Halk arasında yaygın olan “Gül koklamak sevaptır” düüncesi, mevlidlerde gülsuyu ikramı, gülün Hz. Mu hammed'in sembolü olması ile ilgilidir. Gülem, Gülbeden, Gül, Gülsüm, Gülkız, Aygül, Gülümser, Gülfidan, Güldalı gibi isimler bu türdendir. Alican ismindeki “can” son eki ve Âlim ismindeki “m” harfi Ali ismine ve Hz. Ali'ye duyulan saygı ve sevgi den kaynaklanmaktadır. Kiilere isimle hitap etmek, saygının bir iaretidir. Kars'ta buna dikkat edilir. Ancak, muhatap aağılanmak

631 M.A. Seyidov, “Bazı Âbidelerde Ad Koyma Âdetinin Kalıntıları Hakkında Mülâhazalar”, KozKoz, 1980, Sayı 3, s. 6570. 632 S. Bulut, Kuaktan Kuağa ErErzurumzurum FolkloruFolkloru, Ankara, 1987, s. 117. 282 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri istenirse, o zaman, ad kullanılmaz ve “hey, ula, bana bak sana.” diye istihza edilir. Hitap edilen kii, çoğu zaman, “Benim adım var” diye, buna tepki gösterir. Bunun yanısıra, tıpkı eskilerde veya günümüz Kazak ve Kırgızla rında olduğu gibi, çocuklara kel diye hitap edilir. Aslında aağılamak için kullanılan bu ad ile aynı zamanda çocuk, kötü ruhlardan ve göz değmesinden korunmak istenir.633 Erzincan ve Erzurum'da çocuğu olup da yaamayan kimseler, çocuklarına, ölmesin, yaasın anlamında, Yaar, Dursun, Durak, Durdu gibi adlar verir. Sürekli kız doğu ran, erkek çocuk arayan kiiler, son doğan kızlarına Döne, Döndü adını verir. Bununla, erkek çocuğa dönüleceğine inanılır. Çok çocuktan bıkanlar, Yeter, Tamam adını verir. Adak ve dilek sonucu, yatır ziyareti ile dünyaya gelen çocuklara ise, Satı, Satılmı adları verilir. 634 Tabiatiyle, bu adlar ile çocuk sahibi kiiler, çocuklarının kendilerine ait olmadığını, dolayısiyle kötü ruhun gelip canlarını almaya cağına, onlara dokunmayacağına inanırlar. KızıltepeEsenli köyünde “köstekköstek kesmekesme”uygulaması yapılan çocuk renkli elbiseleri ile hazırlanır diğer çocuklar da davet edilir. Çeitli çerezlerin arasında kulpaklı/halkalı eker de vardır. Merasim uğur sesi ile balar Ezan Sesi’nin uğur getireceği inancı vardır. Hep birlikte İstiklal Marı

633 W. Radloff, “Kazak Türklerinde Koyunculuk Hakkında Notlar”, (Ter. A.Temir), Türk Kültürü DergisiDergisi, 1983, Sayı 240, s. 293296. 634 A. Küçük, a.g.m.a.g.m.; A.R. Önder, “Hınısta İnsan İsimleri”, Türk Folklor AraAratırmaları,tırmaları, 1954, Sayı 69, s. 10991100. 283 Yaar Kalafat dinlenilir. Köyün en iyi koan iki çocuğu koup köstek’i keserler. Zilget/lilili çekilir, havaya ate edilir. Bu arada; Hey köstekli köstekli Bir ayağa kalk bebekli Ya Allah maallah Çocuk yürü inallah Kösteyin hayırlı olsun Maaallah İnaallah Ya Allah, denilir. Getirilen çerezler çocuklara dağı tılır. Tören’den sonra köy halkından toplanılmı olan bul gur, yağ vs ile köy halkına yemek verilir. Çocuğa yürüme si için dua edilir. Törenler için Perembe ve Cuma günleri tercih edilir. 635 Manav Türklerinde yürüyemeyen çocuklar kolla rından tutularak pencereden sarkıtılır ve “Saldım selaya Yalvardım Mevlaya Benim çocuğum yürüsün Gelen cumaya” denir. 636 Kars çevresinde, isimler arasında Tamam, Yeter, Kıztamam tespit edilmitir. Bu isimler de, erkek çocuğa dönülür inancı ile kızlara verilir. Amaç, yukarıdakilerle aynıdır. Ataya hürmeten verilen isimlere, ata adıyla anılan

635 A. Güler a.g.ea.g.e. sh. 5556 636 Iıl Altun, a.g.e. sh. 200 284 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri aile lâkaplarına sahada sıkça rastlanılmıtır. 637 Ata ruhuna saygı inancının bariz bir izi olan bu tür ad verme ile büyük lerin ruhları ad edilir. Onları, çocuğa verilen ad vesile edi lerek anma fırsatı doğar ve çocuk kötülüklerden, onun ruhu ile böylece korunmu olur. Yörede yaayan ve eski Türk boylarından kalma bir airet olan Miranlar'da / Beyler'de, dede ve torun arasında, 24 defa tekrarlana tekrarlana bugü ne gelen, 24 Oğuz adı tespit edilmitir. Atalara saygı gös terme inancını, tam 48 nesilden ben yaatan Beyler aireti, geçmiin hatıralarını günümüze kadar taımıtır. 638 Gaziantep çevresinde, çocuğu olmayanlar, Dermanlı Değirmenli Ali Dede, Memik Dede, Ökke gibi yatırları ziyaret eder ve çocukları doğarsa, bunların' adlarını adak ederler. Çocuk doğunca, ona, hangi yatıra gidilmi ve adanmısa, onun adı verilir ve çocuk bir ve yedi yalarına girdiğinde ziyarete götürülür.' ükran ifadesi olarak kur ban kesilir. Bu yüzden Gaziantep'te, Ökke ve Memik adları yaygındır. Hakkâri'de, çocuğun yakınları, doğum sırasında biraraya toplanır ve ona isim bulmaya çalıırlar. Verilecek adı, ailenin en yalısı tespit edilenler arasından seçer. Bitlis ve Erzurum çevresinde, çocuklara bazı isimle rin verilmesinden çekinilir. O isimlerin çocuklara ağır geleceğine, o isimleri taırlarsa, balarına olmadık iler

637 H. Ersoylu, “Oğuz Hanın Koyduğu Adlar”, Türk DünyasıDünyası AraAra tırmalarıtırmaları, 1984, Sayı 33, s. 6876; A.R. Önder, “Gölede'de İnsan İsimleri”, Türk Folklor AratırmAratırmaaaaları,ları, 1975, Sayı 74, s. 11801881. 638 İ. Arvisi, HatıratımHatıratım, Ankara, 1960. s. 15. 285 Yaar Kalafat açılacağına inanılır. Bu iler değitirilmezse, çocuklar ölüme, delirmeye varan felâketlerle karılaabilirler. Böyle bir durumla karı karıya gelen çocuğun adının baına yeni ad ilâvesi veya tamamen yeni ad konması ile kurtula cağına inanılır. Burada da yine, ata adının uygun görül meyen veya uygun olmayan bir çocuğa verilmesiyle onları incitme söz konusudur. Onların öfkesini ve gazabını ön lemek için, çocuğun adı değitirilir. Bu inanç, yörede İs lâmî renkler de taır. Meselâ, Muhammed adı verilen ço cuk, böyle bir olay ile karılaırsa, adını Mehmet’e veya Ahmet Ali'ye çevirirler. Ağrı'da, eskiden yaaması ümitsiz olan çocuklara büyüyünceye kadar İslâmî isimleri vermezlerdi. İslâmî olmayan isimler takarlardı ve bunların kısaltılmı ekille rini lâkap gibi kullanırlardı. Çocukların bu ekilde koru nacağına inanılırdı. Bu inanç da, tipik bir Türk inancıdır. Amaç, çocuğa fenalık eden kötü ruhu aırtmak, yalancı ad ile onu aldatıp çocuğu fenalıktan gizlemektir. Kars, Mu ve Bitlis'de, yaamayan çocuklara ailedeki sosyal statüden isimler verilir. Meselâ, yaamayan kız ço cuklarına, Anakız, Anakadın, Anahanım, Anahatun, Ana, Karaana isimleri ve yaamayan erkek çocuklarına da; Ağa bey, Ağa, Baba, Ata, Dede gibi isimler konulur. Böylece, bu isimli çocukların, sözkonusu statülere uygun görülen o yalara kadar yaayabileceklerine inanılır. Çok kere bu tür isimler, çocuklara verilen ikinci ad durumundadırlar. Aile efradı dedeleri Memi’e demiler, torununa bir isim koy, o da Memi demi. O’na, ama Memi senin adın demiler, bunun üzerine dede, bu yatan sonra bana isim ne lazım

286 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri demi. Halk inançlarında eski nesillerin, isimlerini verdik leri yeni nesillerde yaayacakları eklinde bir inanç vardır. Doğu Anadolu bölgesinde, çocuklara gök ve gökyü zü ile ilgili isimler verilir. Nazardan korumak için verilen bu isimler arasında Ayhan, Yıldızhan, Güne, Yıldız, Se her, Gündüz, Gün, Güne, Güner, Aykız, Aybala, Ayça, Gökçen gibileri sayılabilir. Sarıkamı, Mu, Ahlat ve Bitlis çevresinde, çocuklara içinde demir ve çelik geçen isimler verilirse (Demir, Özdemir, Kandemir, Kurtdemir, Özçelik, Çelik, Gökdemir, Demirdağ, Demiral, Demirci gibi) uzun ömürlü ve sağlam olacaklarına inanılır. Aynı amaçla Kars, Ağrı, Bulanık, Talıçay, Ahlat, Patnos ve Tatvan çevresin de, çocuklara içinde dağ adı geçen isimler verilir: Dağ^ Dağlı, Dağdan, Dağdelen, Dağda, Durdağı, Karadağlı, Bozdağ gibi... Kars ve Erzurum çevresinde, adda olan iki kii ara sında, biri, tesadüfen oturmu ve bunu öğrenmise, o anda tutacağı dileğin gerçekleeceğine inanılır. Doğum günü veya dönemine rastlayan önemli olay ların çocuklara verilen isimlere yansıdığını Manas Desta nı'nda da görüyoruz. A Töreni'nde doğana Abergen, konuk geldiğinde doğana Konak Keldi, deniliyor, bazan da çocuklar doğdukları yerlerden hareketle ad alabiliyorlardı. Külçora'ya “Kül tutup doğmu çocuğa Külçora deyip ad verdi”, Kanora'ya “Kan tutup doğmu çocuğa Kançora deyip ad verdi”, “Adın Yaar olsun, beik bağın berk olsun, arkanda küçük, önünde büyük kardelerin olsun” deni yordu.

287 Yaar Kalafat

Anadolu'da, Ramazan, Kurban, aban, Arife, Kadir, Cuma, Yolcu, Yılgör, Barı, Sava, Bahar, Yağmur bu tür adlardandır. cuğu dünyaya gelince O’na ‘Kırk davarın hayırlı olsun’ denirdi. Bu ifade evlilik yaı gelince kızlar için 40 davar kalın istenil Kafkasya’da Nogay Türklerinde bir ailenin kız ço mesinden ileri geliyordu. Kız ve erkek çocuğun önem senmeleri bakımından ‘erkek uak daha yahidir’ denirdi. Dedem Korkut coğrafyasında, Nogaylarda erkek bala do ğanda ‘Çatanın çatanın tüpü/dibi berk olsun/soyunuz de vam etsin’ denir. Soyun devamlılığı ve törenin sürmesi çok önemsenir. Nogay Türklerinde doğan balaya, ad ko yan, onu görmeye gelen hayır söz söyler ve dua eder. Dua lar çocukla daima birlikte olsun diye, mollaya onun için koruyucu dua yazdırılır. Güney Türkistan’da durmayan/yaamayan çocuğun yaması için çocuğu özel esnetilmi kurtağzı postundan bü yükbabası veya büyükannesi geçirirse o çocuğun yaayacağı na inanılır. Özbek Türklerinde ad verme genelde doğumdan 7 gün sonra olur. Çocuğa adı ‘Ad Koyma ToyuToyu’’’’ ile verilir. Kuzey Afganistan Türkleri çocuklarına Allah’ın bin bir adından/sıfatından birini koyabilirler. Allah’ın ismi kültür coğrafyamızın bu kesiminde de yalnız baına ad olarak konulmaz. Çok kere Peygamberin ismi ile birlikte isim tamlaması yapılarak konur. Baka bir vesileyle diğer boyutları üzerinde durulduğu gibi, Mesela Cebbar değil de Abdül Cebbar veya Kulam Cebbar eklinde konulur. Ana dolu Dedem Korkut coğrafyasında bu neviden isimlerin

288 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri zamanla bir Cebbar gibi bir bölümü kullanılır. Kutsiyeti nedeniyle çocukların kaldıramayacağı isimler arasında nur gibi isimler de vardır. Bu tür isimler de Nur Baki gibi ikin ci bir isim tarafından ikmal edilir. Bu coğrafyada diğer peygamberlerin Nuh, Ham, Âdem, İshak gibi isimler kul lanılabilmektedir. Babası İbrahim olan çocuğa İsmail ismi konulur. Hz. Muhammed’in ismi de yalın halde kullanıl mak istenilmeğince eyh Muhammed, Pir Muhammed, Sofi Muhammed, Muhammed Nezir gibi isimler verilir. Dedem Korkut kültür coğrafyasında ad merkezli ve riler fevkalade çoktur. Mesela sünnetli doğan çocuğa, avu cunun içi kanlı olarak doğan çocuğa veya altıparmaklı veya perdeli parmaklı çocuğa yorumlar yapılır isimler konur. Bazen de esmerlik sarıınlık gibi ten renklerinden hareketle üretilmi isimler konulur. am yöresi Türkmenlerinde çocuğun ismini babası koymu olur. Konulacak isim mollaya kelamı kadim açtırı larak seçtirilir. İsim belirlendikten sonra, burada da sağ kulağına ezan sol kulağına gamet okunarak isim söylenilir. Sonra çocuğa hayır duası eder ve orada bulunanlar el açıp âmin derler. Dedem Korkut’un bu coğrafyasında çocuğa ismi, geçmi büyüklerinden isim seçilerek ‘ad vurulur’ Ad vurmak bu yörede ad vermek anlamında kullanılmaktadır. ‘Ad’,Türk kültürlü halklar arasında yaayan çok uzak Türk geçmiinden günümüze ulaan bir kültür kotu dur. Bu kotu Türk kültür coğrafyasında Uluğ Türkistan, UralAltay, Kafkasya, Ortadoğu ve Balkanlarda tüm zen ginliği ile görebiliyoruz.

289 Yaar Kalafat

III. EVLENME / DÜĞÜN

1. Düğün Evveli Türk hayatında ev ve evlilik, çocuk sahibi olmak en mühim kaidelerden biridir. İnsan, evbark sahibi olunca, bulunduğu toplulukta itibar kazanır. Çocuk sahibi olunca da itibarı yükselir. Türk hayatının her safhasında yaayıı mıza, hareketlerimize yön veren inançlarımızın burada, rolü devam etmektedir. İyi ve kötü karakterli iyeler, ev iyeleri, ata ruhlarının, e bulmada, iyi bir yuva kurmada, çocuk sahibi olmada, doğan çocukların hayatta kalmasında etkili olduğu inancı, günümüzde de varlığını korumaktadır. “Men aiqen sınama, Sınasan da qınama, Senin de toyun olar, Elin salsan xınama. 639

Halk inançlarında uğur kavramı önemli yer tutar. Uğurlu zaman, uğurlu yer gibi uğurlu kii anlayı ve inancı da vardır. Evlilik esnasında gelin uğurludur. Dua etmesin den tutun da elini süreceği nesneye bereket kazandıracağı na varıncaya kadar bu inancı örneklemek mümkündür. BayırBucak ve kolan Türkmenlerinde de damada ve geline düğün gecesinden evvel kına gecesi yapılır, Gü veyin sağ elinin küçük parmağına kına yakılır. Daha sonra

639 Behlul Abdulla, “Bayatı Ermeğanı”, Folklor ve EtnoqrafiyaEtnoqrafiya, 2005/4, s. 87–88 290 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri dalatın gönderdiği kına geline de ayrı odada yakılır. Bu gece için “kutlu gece” denir. Gelinlerin uğurundan istifade etme alanlarından biri si de kısmet açılmasıdır. Genç kızlar gelinin kutundan pay alabilmek böylece bahtlarının açılabilmesi için birçok uy gulamaya bavururlar. “gelenekli olmak bir servettir”, “ge leneği olmayanın geleceği de olmaz” denir” Bunlar arasında gelin telinden alıp saklamak, gelinin baına yapılan saçıdan bozuk para edinip saklamak, gelinin pabucunun altına kıs met bekleyen genç kızların ismini yazmak, gelinin arkası sıra atacağı çiçeğini kapmak, gelinin döktüğü pirinç tanele rini toplayıp saklamak gibi olanlar sayılabilir. Bunlardan birisi de gelinin kınasından kınalanmaktır. Bu kınadan sü rünenlerin bilhassa bekârların muradının olacağına inanı lır. 640 Gelin TeliTeli,, Gelin ÇiçeğiÇiçeği,, Gelin PabucuPabucu,, Gelin AtıAtı,, Gelin KınasıKınası,,,,641 Gelin SaçıSaçı’’’’nda kut olduğu inancı vardır. 642 Birçok yöremizde olduğu gibi bolu ve çevresinde gelin ve damadın ilk gecelerinde odalarına konulmu olan seccadede

640 Tahtacı Türkmenlerinde gelinin kınasına katılmak üzere davetli ler de ayrı ayır kına getirirler. 641 Kına, sadece evlilikte, hac farizasında kurbanlıklarda sünnetler değil yarı atının yelesi ve örüldükten sonra kuyruğuna da yakılır. 642 Törenin olduğu yerde kut da vardır. Töreyi tanzim ve icra etmek le mükellef olan hakanlar ancak tanrıdan kut aldıkları için kendi lerinde bu salahiyeti görmülerdir. (Orhun Abideleri Haz. M.Ergin, Köl Tigin Kitabesi Doğu C. Str. 29 İstanbul, 1970; Sait Baer, Kutadgu Bilig’de Kut ve TöreTöre, Ankara, 1990 s.VIII) 291 Yaar Kalafat namaz kılmaları halinde o gece yapacakları bütün duaların kabul göreceğine dileklerinin olacağına inanılır. 643 İncelediğimiz bölgede, kız bakmaya giden aileler görücülüğe çıkarken bazı uygulamalar yaparlar. Damat adayı kız evine giderken çoraplarını tenke (farklı renk lerdeki iki ayrı çorap) giyer. Manas Destanı'nda Manas da oğluna uygun bir kız bulabilmek için çeitli arayılara girer. Bu maksatla Çin ülkesini, San ilini. Kalmak ilini dolaır, oğlu için kız bakar, bulamaz. Temir Han'ın kızı Kanıkey'i bulur. Tekman'da İnektepeİnektepe, Karayazı'da ÇarpiÇarpi, Erzurum'da Recep BabaBaba, Tortum'da allıallı, Oltu'da GüllübağdatGüllübağdat, enkenkaaaa yayaya'daya AllahuekberAllahuekber, ,,, Hınıs'da GüzelbabaGüzelbaba, Baskil'de Hasan BabaBaba,, Arif BabaBaba,,,,644 Palu'da Çeit BeyBey,645 Adıyaman'da Abuzer GaffariGaffari,, Mahmut El Ensarî gibi ziyaret yerleri bahtlarının açılması için, evlenmek isteyen kızlar tarafın dan ziyaret edilir. 646 Azerbaycan’da kısmet için dilekte bulunan genç türbelerde; “Dağ qalxdı, qaa geldi, Kesek yoh, daa geldi,

643 Erhan Yeilyurt, “Evlilik adetleri Yönünden Bolu ve Çıvarındaki 2 Köyün Karılatırılması”, Uluslararası Köroğlu ve,ve, Bolu tarihi ve Kültürü sempozysempozyuuuumu,mu, Bolu, 1818––––2121 Ekim 2009 644 N. Çetin, “Baskil Çevresinde Yatırlar ve İnançlar”, Türk Folkloru AratırmAratırmaaaaları,ları, 1970, Sayı 273,s.5790. 645 Cumhuriyetin 50. Yılında ElazığElazığ, İstanbul, 1973, s. 100. 646 Cumhuriyetin 50. Yılında AdıyamanAdıyaman, İstanbul, 1973, s. 6972. 292 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Bir ocağa mıh çax çaldım, Niyetim baa geldi.” derler.

Kırgızistan'da Tengricilik inançlı Türkler genç kız ların kısmetlerinin açılması için Kaçkar Tepesi'ndeki Kaç kar Ata'ya gidip Kaçkar'ın pirinden Allah'a yalvarırken yardımcı olmalarını isterler. 647 Doğu Anadolu'da evlenmek isteyen ve fakat buna bir türlü eremeyen genç kız ve erkekler, kısmetlerinin kapalı veya bağlı olmasına inanır ve bunu çözmek, kısmet lerini açmak için birtakım yollara bavururlar: kilit açma, Hıdırellez'de niyet ve dilek ile kısmetini açmak bunlar arasında sayılabilir. Bu gençler, bu yollardan biri ile kıs metlerinin açılacağına, sevdiklerine kavuabileceklerine inanırlar. Ayrıca, yeni evlenen gelinin ayağının altına isim yazmak, gelinin arkasına süpürge bağlamak, saçından bir parça kesip almak, kına gecesi duvağı gelinden kapıp baa takmak gibi birçok benzeri yol ile de bahtlarının açılaca ğına, evleneceklerine inanırlar. 648 Bir kısım Mardinliler arasında ilginç bir inanç var dır. Kadın doğum yaptıktan sonra kadının rahim kanı ile kadının yüzü sıvazlanır. İnanca göre bu uygulama kadını kocası tarafından çok sevilmesini sağlayacaktır. Böylece

647 Yaar Kalafat, “Tengricilik”, Pertev Naili Bartov’aBartov’a ArmağanArmağan, An kara, 1998, sh. 299305. 648 N. Tan, “Kızların Kısmetlerini Açma Pratikleri”, Türk Folklor AraAratırmalarıtırmaları YıllığYıllığı,ı,ı,ı, 1976, s. 216228,479. 293 Yaar Kalafat kadının evde sözü daha çok geçecektir. Bu kan bir gün sonra yıkanılır. 649 Hıdırellez'de, evlenmek isteyenlerin, kısmetlerinin açılması için dileklerini ifade edip bu maksatla çektikleri veya niyet tutarak söyledikleri mânilere, Erci civarında, “çiçek ölçen”, Erzurum'da ise “mâni çıkma” denir. 650 Mu'ta, evlenme çağı geçen kız, kısmetinin bağlı ol duğuna inanır. Eğer bu kız, arka arkaya üç çarambaçaramba,,,, bir oklava alıp, oklavayı ata biner gibi iki bacağı arasına alarak minareye çıkar ve orada erefeden, üç kere “Kırnavınız ve âdetiniz batsın, it babaliler” diye devir yaparsa, o kızın kısmeti hemen açılır ve istemeye gelirler, diye inanılır. Bu pratikte genç kızların oklavaya at gibi binmeleri kamların ayin sırasında kullandıkları sembolik tahta ata benzemek tedir. Her iki harekette de göğe doğru bir çıkı olması da dikkati çekicidir. Gelin eve, Malatya ve Kahramanmara'ta, kaynana nın kolu altından geçerek girer. Diyarbakır'da, gelin ve güvey kaynananın bacağı altından birlikte geçer. Bu inanç, evlât edinme ile ilgilidir. Gelin, evin diğer fertleri gibi, kaynana için bir evlâttır. Ona, o gözle bakılacağı, kaynana gözünde, diğer evlâtlarından bir farkı olmadığı ifade edilmi olur. Bu ekilde evlât edinme inancı, Türk

649 A. Güler, a.g.e. sh. 53 650 Z. Erk, “Anadolu'da Gelinin Oğlan Evine Getirildiği Anda Yapı lan Gelenek ve Pratikler”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları YıllığıYıllığı, 1976, s. 81. 294 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri lerde çok eski bir inançtır. Köroğlu Destanı'nda, Nigar Hanım, Ayvaz'ı bu ekilde evlâtlığa alır. 651 Azerbaycan’da eikte manilerle karılanan geline; “Gelin gelin kız gelin Eli yüzü düz gelin Yeddi oğlan isteriz Bir de cene kız gelin” denir.

Oğlan çocuğu gelinler israrla istenilir bunun gerçek lemesi için birçok inanç içerikli uygulama yapılır ve oğ lan doğuran gelinin itibarı farklı olur Koyu olması gerekmez “Havaların bulutu Heybelerin kilidi Benim sevdiğim oğlan Bir ocağın umudu” 652 Malatya'da, kısmeti kapalı kızların bahtlarının açıl ması, hiç kullanılmamı bir kilidin, cuma namazından ilk çıkan kiiye açtırılması ile gerçekletirilir. Böylece kısme tinin açıldığına inanılır. Türbelerde kilit açtırmak suretiyle kısmetin açılaca ğı inancı, ÜsküpMakedonya Türklerinde de vardır.

651 Köroğlu Destanı, (Behçet Mahir anlatması), Ankara, 1973; A.B. Alptekin, “Köroğlu'nun Zuhuru ve Onun Bingöl ile Olan Müna sebeti”, Sultan Baba ve Köroğlu, Elazığ, 1987, s. 5561. 652 Mehmet Özbek, Türkülerin DiliDili, Ötügen, İstanbul 2009 s.412 295 Yaar Kalafat

Mezârı erif de Güney Türkistan Müslüman Türkleri Hz. Ali'nin türbesindeki kilitlere niyet tutarlar. Hz. Ali Kültü, Türkçe duaların da hemen hepsinde bir ekilde yer alır. “Melikli mülklü Bindim aslana Kuandım zülfikarını Omuzundan omman kitabı Baında tebarek cüzü Düman gider heybete Sen gönder rahmete Düman sözü Bedir’e Benim sözüm Hakk’a Allah’ımdır arkam Ben kimden korkam Allah ba Muhammed yolda Kapısı Elham Kilidi Kur’an” 653 kilit ve manevi kilitlemek Türk halk inançlarında oldukça yaygındır. 654 Birçok yerde oldu ğu gibi Zonguldak’ın Devrek ilçesinde Hz. AliAli’nin atı Dül dül’ün ayak izi olduğuna inanılan bir kaya vardır ve halk buraya saygı duyar.

653 Abdurrahman Odabaı, Saçı Kara Aireti Ağası, “Atabey Duası” 654 Yaar Kalafat “Alanya Yöresinde KilitBağ, KilitlemekBağlamak” Alanya Tarih ve Kültür Semineri III AlanyaAlanya, 2004 sh. 330344 296 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Hakkâri'de, kısmeti kapalı bir genç kızın kısmetini açmak için, kendisine baka bir gelinlik kızın yorganı çar aflattırılır. Yorganın dört köesine eker konur. Kız, her köeye gelince ekerleri yer. Bunu yapan kızın kısmeti açılır ve evlenirmi. Ağrı'da, Hıdırellez'de, gül ağacına testi koyarlar. Bunun içine gelinler yüzüklerini atarlar. Mâni söylerler ve kısmeti kapalı olanların kısmetlerinin böylece açılacağına inanırlar. Evlenme yaı geldiği halde kısmeti çıkmamı yuva kuramamı kızların gönlünü almak için; “bazan gü lün koncada kalması açmasından iyidir” denir. Bu ifade hayırsız evlilikten ise evlenmemi olmak daha yeydir an lamında da söylenir. Karacuha – baht – talif – Tanrı – ruh bağlamında Karacuhalı adamadam, baht iyesi, kapalı baht çarkını açan adam olarak düünülür. Kızlarının tahtını babalar bahtını Allah yapar inancı vardır. “Düğün el ile harman yel ile” deyimindeki el, üp hesiz, yurt ülke anlamındadır. Düğün yakın uzak konu komu hısım akraba ile olur ise o düğün düğündür. Har manın savrulabilmesi için de yel gereklidir. Geleceğin ne getireceği pek de bilinmez, kii gerekli gayreti gösterir ötesini Allah’a bırakır. Genç kızlara dua edilirken; “inaallah yazgın ak olur, bir günün düğün bir günü bayram olur” denilir. Halk tefekkünde er koruyan kollayandır. Eri olmak, sahip olanı, koruyanı, kurtaranı olmaktır. Erli olmak, ko caya varmak, evlenmektir. Ersiz kalmak, eri ölmek, sahip

297 Yaar Kalafat siz kalmaktır. Evlenmek ev edinmek baını sokacak yuva edinmek evlenmek o yuvayı koruyucu edinmektir. Er, einin bayraktarıdır. “Ersiz avrat yularsız at gibidir” de miler veya “döven söven erim yok. Yel götüren denim yok” denilmitir. “Tel“Tel”””” halk inançlarında gelin almayı temsil eder. Duvak da öyledir. Telli duvaklı gelin yüz akı ile bekleni len günü hak eden, elde eden gelindir. Telli Baba yatırın dan gelin teli alınır kutsiyet atfedilen turnalardan telli turnanın özel konumu vardır. Bu itibarla; Ne alım al oldu Ne yeilim soldu Telli duvaklı Gelin olamadım Yakarmasında muradın gözünde kaldığı anlatılmı tır. Bu arada bazı alevi dedelerine göre “söz telli Kur’anı Kerim’dir” Diyarbakır'da, Sultan eyhmuz'u, cuma günleri zi yaret eden evlenmeye niyetli gençler, dua edip dilek diler ler. Daha sonra, türbe yanındaki çubuğa, fuar ve eğlence yerlerinde gördüğümüz ekilde, halka atarlar. Aday, türbe dıındaki çubuğa attığı halkayı geçirirse, dileğinin gerçek leeceğine inanır. Gaziantep'de, Karbaba türbesini evlenmek maksa dıyla ziyaret eden adaylar, mezar yanındaki incir ağacına çaput bağlayıp dilekte bulunur. Sonra, oradaki pınardan üç yudum su içip, yüzlerini Kâbe’ye dönerek, dileklerinin gerçeklemesi için dua ederler.

298 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Sivas'da, Abdülvahap Gazi'yi evlenmek isteyen kız lar ziyaret eder. Gece karanlığında olan bu ziyaret sırasın da evlenmek isteyen dilek sahibi kızlar, türbe yanında öyle seslenir: “Ey, talihim! Dağda mısın, tata mısın, suda mısın, çölde misin? Nerede isen, bu gece gelesin, beni burada bulasın!” Aynı maksat ile Urfa'da Zeve ziyaretine varan evlenme adayları da, “Dede sana mum adadım; be nim u mükülümü hallet!” diye dilekte bulunurlardı. 655 Yukarıda örneklerini sıraladığımız pratiklerle ev lenme ansının artacağına inanan aday, balangıçtaki inançlarımızı yaatmaya devam etmekte ve onlarla geçmi ve günümüz arasında bir manevî köprü, bir organik bü tünlük bağı kurmaktadır. Demir, ağaç çubuk veya halka lar, incir ağacına çaput bağlamak,, dağdan, tatan, sudan, çölden, kırdan gelecek yardımla dertlerin biteceği umudu, balangıçtaki inançlarımızın geride kalan izlerinden baka birey değildir. 656 Ata mezarlarının ve ruhlarının yerini alan evliyalar, günein doğduğu istikamete yüz dönmenin yerini alan Kabe gibi örnekler, İslâmiyet ile inançların imtizacını sağlayan köprü davranılardır.

655 N. Tan, a.g.m. İslâmiyet'te evlenme bir sünnettir. Evlenme müna sebeti ile verilen düğün yemeğine (velîme) denilmektedir. Bir hadîsi erifte “Sizden biriniz; kardei düğün yemeğine davet edince icabet etsin” buyurulmutur. Semavî dinlerde nikah aileyi korumak için yapılmı bir akittir. Canı, malı, nesli, aklı, ve dini korumak amaçtır. Bunlara zarar verilmesi haram kabul edilmitir. 656 TürkTürkiye'de iye'de Beldeler, Bitlis, İstanbul, 1983, s. 75; Türkiye'de Türkiye'de BeBellll delerdeler, Siverek, İstanbul, 1983, s. 76; A. entürk, Malatya, Malatya, Malatya, 1984, s. 99. 299 Yaar Kalafat

Ağaca çaput bağlamak, dilek dilemek, ilgili ruhları memnun etmek, ya da onların yapacağını önlemek pratiği, Türk inançları içinde en eskilerden biridir. Bu pratiğin yeni biçimi, türbe kapı veya çevre çitine bez bağlamaya dönümütür. Ağaç iyesini memnun etme yerini, yatır evliya, ulu kii almıtır. Meselâ, Sivas'ın Divriği kazasın daki İğimbat Dağı üstünde bulunan Battal Gazi ziyaretine gelen genç kızlar, dilekleri için, türbe kapısına bez bağla maktadır. 657 Bölgede ev hanımı veya adayı övülürken, temizliği, açılık ve terzilik yeteneği dikkate alınır ve “Pi irdiği yenir, diktiği giyilir” denir. Yatır ve evliya türbeleri ile iliki içinde görülen Türk inançlarının İslâmî kalıplara dökülmesinde, üphesiz tekke ve tarikat çevresinde yetien ve memleketin muhte lif yerlerini dolaan ve hattâ gittikleri çevrede yerleip kalma görevi alan dervilerin, dede ve babaların rolü üp hesiz büyüktür. 658 Meselâ, Zileli emseddin Sivasî / Kara emseddin, hocası Abdülmecid irvanî'yi rüyasında görüp Tokat'a gelir. Tokat'a gelip hocasından aldığı talimat üze rine Sivas'a yerleir ve orada görev yapar. 659 Yatır ve türbe kapılarına, çevrelerindeki ağaçlara, genç kızlar tarafından evlenmek dileğiyle çaput bağlama inancına, yörenin hemen her tarafında rastlanır. Ayrıca, bez yerine, kimi yerlerde mezartalarına sürtülen taın

657 K. Özen, a.g.m. 658 A. Güzel S .K. Seferoğlu, “Türk Millî Kültüründe Babalar”, Erol Güngör İçinİçin, Ankara, 1988, s. 5179. 659 N. Gözaydm, “Tarihî Bir ahsiyet, İki Efsane ve Bazı Düünceler”, Türk KültKültüüüürürürürü, 1983, Sayı 243,s.48287. 300 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri tutması hâlinde dileğin kabul edildiğine inanıldığına da rastlanmaktadır ki. 660 Bu davranıın altında da, dağ yolla rını bekleyen dağ / kaya iyesini memnun etme ve böylece yardımını kazanma inancının izleri yatmaktadır. İslâmiyet ile bu dağ / kaya / ta iyesi inancı Kâbe’deki Karata / Hâcerü'lEsved ile bütünlemi ise de bakiyeleri hâlâ gö rülmektedir. Alanya’da Hıdırellezde bazen de düğünlerde Pilavinna çöreği yapılır. Bu bir göçaıgöçaıdır.dır. Yayladan dönen diğer Türkmen komulara da ikram edilir. Ağrı çevresin de, evlenme çağına giren kızlar, Hıdırellez'de gillik / tuzlu ekmek yapıp görebilecekleri bir bacanın üstüne bir parça sını bırakırlar. Bir karga tarafından ekmeğin alınmasını bekleyen kızlar, karganın gidi istikametine göre, evlene cekleri kiinin belli olacağına inanırlar. 661 Kız, hazırladığı tuzlu ekmeğin bir parçasını kendisi yiyip, su içmeden ve kimseyle konumadan yatarsa, rüyasında evleneceği erke ği göreceğine inanır. Kız, gördüğü rüyayı sadece annesine anlatırmı. Burada, rüya görme veya rüyarüyada evleneceği kiiyi görme inancının, eski inançlarımızın bir kalıntısı olarak karımıza çıktığını görüyoruz. Özellikle, bu inan cın, kaç göçün toplumumuza yerlemeye baladığı bir devrede ekillendiğini, halk hikâyelerimizdeki örnekleriy

660 A. Güzel .K. Seferoğlu, a.g,.e.a.g,.e.; M. Cunbur, “Evliya Çelebi'ye Göre Tunceli'nin Bazı İlçeleri ve Anadolu Babalan”, Sultan Baba ve KKööööroğluroğluroğlu, Elazığ, 1987, s. 1319. 661 N. Tan, a.g.ma.g.m.; Ali Haydar Dede Kurban, Zazalar'da ölenler ve TörenlerTörenler, Ankara, 1994, s.17; B. Kocadağ, Lolan OymağıOymağı ve Yakın Çevre TarihiTarihi, Yalova, 1987, s. 10. 301 Yaar Kalafat le söylememiz bir abartma olmaz. Bir baka yönden, kam tarafından vecd hâlinde iken yaptığı seyahatleri ve karı latığı canlı ve cansız varlıkları tasvir etme inancı ile de eklî bir bağı olduğu açıktır. Rüya görerek yorulmada evlilik konusunda da gele ceğin okunmasında istifade edilmek istenilen bir uygula madır. “Yuhuda at görmüem, Göyü qatqat görmüem, Yarımın otağında Bezekli taht görmüem” Nevruza rastlamayan dönemlerde de çeitli fal yön temlerine birçok ihtiyaç için bavurulur. Rüya yorumları da bunlardan birisidir. Rüyada atatat, at Türk kültür coğrafya sında yücelmek ve murat olarak yorumlanır. 662 . Rüyada kara görme, tez anlamına gelir. Ancak genç kızların ak at görmeleri “beyaz atlı prens” olarak yorumlanır. Bolu ve etrafında “Gelin Almacı” olarak bilinen gelini almaya gi denler tamamen ağ giyinirler sadece gelinin baına al örtü örtülür. Kına gecesi gelin kızın baına büyük ağ bir örtü örtülür. 663 Gök ehli olan atların varlığını mitolojik veriler

662 Yaar Kalafat, Dedem Korkut Akkoyunlu CoğrafyaCoğrafyası,sı, Türk KüKüllll türlü HalklaHalklarrrrdada Türk Halk İnançlarıİnançları, Berikan, 2008 s. 183–195 663 Erhan Yeilyurt, “Evlilik adetleri Yönünden Bolu ve Çıvarındaki 2 Köyün Karılatırılması”, Uluslararası Köroğlu ve,ve, Bolu tarihi ve Kültürü sempozysempozyuuuumu,mu, Bolu, 1818––––2121 Ekim 2009 663 Yaar Kalafat, “Van Gölü Havzası Merkezli Türk Kültür Coğrafya sında Renkler” IV. Uluslar arası Van Gölü Havzası SempozyumuSempozyumu 121212–12 –––1414 HazHaziiiiranran 2008 302 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri den ve tasavvuf bilimcilerinin açıklamalarından biliyo ruz. 664 Göğün katlarının olduğu inancı da Türk kültürlü halklarda çok yoğundur. Rüyada taht baarı, galibiyet, terfi ve gençler bilhassa genç kızlar için mutlu bir evlilik olarak yorumlanır. “Anası babası tahtını yaptı bahtını Allah yapsın” denir. Türk halk inançlarında Hıdırellez ve nevruz bekâr ların kısmetlerinin açıldığı, yavukluların bulutukları, balarını sokacak yuvaları olmayanların yuva dileğinde bulundukları bir dönemdir. Anadolu'nun birçok yerinde gül ağacına çeitli dilekleri anlatan semboller bağlanılır veya gül ağacının dibine niyet nianları konulur. Hızır'ın bu mesajları alıp dilekleri karılayacağına inanılır. Hızır'ın boz atı ile 665 onlara da uğraması için dua edilir. Kazak Türkleri halk inançlarına göre, Hızır Ata (Kizir Ata)Ata) her insanı hayatında üçdefa yoklar. Ancak O'nü tanımak kolay değildir. Hızır'ın Nevruz'un üç gününde muhakkak dolatığına inanılır. İnanca göre Hızır kamasını kaldırınca karlar erir ve toprak yeerirmi. Bu günlerde, mal sürüsü nün önünden ve koyun sürüsünün arkasından geçilmez.

664 “Ağboz at ilahî kuvvelere mahsustur. O, güne ile Simurg kuu nun evladıdır. Humaya’a mahsus olup göklerde yaamaktadır. Kanatlı olan bu at, annesi güne tarafından Humay’a hediye edil mitir…Röven acele etmeyip 40 günü bekleyebilse idi onun atı da kanatl olacaktı..”Doç.Dr.Nezaket Hüseyin kızı, “Ural Batir ve Köroğlu Destanlarında keçen At ve Kılıncın Mifik Seciyesi””””,, UluUluUlusUlu ssslarlarlarlararasıarası Köroğlu, Bolu Tarihi ve Kültürü Sempozyumu,Sempozyumu, Bo lu/1718 Ekim 2009) 665 K.N. Veliyev “Türk Dünya Bakırnda Renk”, Nevruz ve RenRenkkkklerlerlerler, (Haz. S.TuralE.Kılıç) Ankara, 1996, s. 6274. 303 Yaar Kalafat

İnanca göre, maldavar yayılınca Hızır/Kızır Ata bunların arasında dolaır. 666 Hızır Aleyhisselâm'ın halkın arasında tebdili kıyafette dolatığı inancı Anadolu'da da vardır. Hızır olabileceği ihtimaline binaen fakirler kapıdan bo çevrilmezler. “ans insana hayatta üç defa güler” inancı vardır. Adilcevaz ve çevresinde Hızır MescitMescit,, Kırklar ZZaaaa viyesi (Ahlat)(Ahlat),, Kırklar MezarlığıMezarlığı,, Kırklar MahallesiMahallesi,, KırKırkkkk lar Köyü vardır. 667 Hızır'ın atının boz olmasına gelince, boz, aynı zamanda kır ve aynı zamanda alacadır. Ak dü mü siyah saçı kırlamıtır. Alacadaki küçülüp sıklatığı nisbette kırlamı olur. Bu anlamda Bozkurt, Boz At, Ala Geyik, Kır At aynı tanımın ifadeleridirler. Asker Kadimov, “Hızır” kelimesinin etimolojik tah silini yaparken; “Hız”ın, ate, ısı ve “ır”ın, “er”in de yiğit, kahraman anlamına geldiğini, Hızır'ın atei, sıcaklığı geti ren güç, kahraman olduğunu açıklıyor. Nahcıvan'da, Hızır Nebi Hızır İlyas merasimleri yapılırken yılın bereketli geçmesi için buğday kavrulmaktan, Hızır elinin veya atı nın nalının dokunması umulmaktadır. Kapı kapı dolaan çocuklar “Hızır Hızır od getir” diye bağırırlar. 668 Nahcıvan'da ubat'da kutlanan Hıdırellez, Gök Tanrı Dini geleneklerinin hâkim olduğu Sibirya Türklerinden Sakhalarda “Isıakh”, Nevruz'un bir variyasyonu olarak,

666 akir İbrayev, “Kazak Folklorunda Nevruz”, Nevruz ve RenklerRenkler, (Haz. S.TuralE.Kılıç) Ankara, 1996, s. 189194. 667 Orhan Kılıç, XVI. Yüzyılda Adilcevaz ve Ahlat (15334(15334 1605),1605), Ankara, 1999. 668 Asker Kadimov, “Nahcıvan'da Nevruz Gelenekleri”, Nevruz ve RenRenkkkklerlerlerler, (Haz. S.TuralE.Kılıç) Ankara, 1996, s. 231238. 304 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri baharın geliiyle yılın bereketli geçmesi için Tanrı'ya bir ükran bayramı olarak kutlanır. 669 Gagauz Türklerinde Mart ayının ilk gününde “MartaMartaMarta”””” veya “Martacık” yapılır. Marta, beyaz ve kırmızı yün ipliğinden yapılır. Marta'yı büyüye ve nazara karı korunmak için çocuklar kollarına ve yakalarına, kadınlar baörtülerine bağlarlar. Marta, kuzulara ve meyve ağaçlarına da bağlanır. 670 Marta Anado lu'da “AlacaAlacaAlaca”””” olarak bilinir. Aynı amaçla aynı yerlerde kullanılır. Bazan da halının uygun yerine bağlanır. Biz Alaca'yı Türkistan'da da tesbit ettik. Daha ziyade kara ve ak yün iplikle yapılır. Beyaz gözdeki ak'ı, siyah ise kara'yı temsil eder. İp bükme, ipe düğüm atma, kolları ve parmakları bağlama, kilit kapama Türk halk inançlarında büyü yön temleridirler. Samsun yöresinde damadı genelde baarısız kılmak için iple ve kilitle büyü yapılır. 671 Budist Uygurlar Sihir'e “tılsımtılsımtılsım”””” derler. Kurun dökmek amanizm'den kalma olup Bakurtlar kurun dökmeye “KutKut KuyuvKuyuv”””” der ler. 672 Samsun ve çevresinde “Gelin alayı” kapıdan geçer ken suya demir para atar ise, muhtemel uğursuzlukların

669 Yakup Deliömeroğlu, “Saha Türklerinde Isıakh Bayramı”, Nevruz ve RenklerRenkler, (Haz. S.TuralE.Kılıç) Ankara, 1996,5.131136. 670 Stepan Kuroğlu, “Gagauzlarda İlk Yaz Bayramı”, NevruzNevruz ve RenRenkkkk lerlerler,ler Ankara, 1996, s. 261273. 671 Bekir iman, a.g.e.a.g.e.; C. Ayenur Çavdar, “Türk Halk Hekimliğin de Bağlama”, Türk Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri,Bildirileri, An kara, 1989 s. 8485. 672 Abdulkadir İnan, Eski Türk DiniDini, s. 163. 305 Yaar Kalafat dağılacağına inanılır. 673 amanist Türkler gelin geldiği gün onun baına saçı saçılır. Saçı; av kanıkanı, süt, et, buğday, mı sır, çerez olabilir. 674 Anadolu ve Türk Dünyasının birçok yerinde geline saçı saçılması çok yaygındır. Saçıda çerez, eker, para ve buğday olabilir. Saçının uğursuzluğu defe deceği ve bereketi cezbedeceğine inanılır. Karadeniz böl gesinde, kız istenilen evden gizlice tuz çalınır ise, kızın alınmasının kolay olacağına inanılır. Bazan da aynı amaçla oğlan evi beline “atat yularıyuları” bağlar. Kızın uğurunun anla ılması için bir kilo tuztuztuz alınır. Tuz tükeninceye kadar evde bir terslik olmaz ise, gelinin hayırlı olduğuna inanılır. 675 Mu'da evlenme çağına gelen oğul anaları, çocukla rından “Artık evde uyuyamıyorum” sözünü iittiklerinde, anlar ki, evlâtları evlenmek istiyor. Bunun üzerine kız bak maya çıkarlar. Oğlan anası bir yakını ile kız bakmaya, görü cülüğe çıkar. Mu yöresinde pazartesi ve perembe günleri, öğleden önce bu ii yaparlar. Görücülük bu zamanlarda olursa, uğurlu olacağına inanılır. Kapıdan içeri sağ ayakla girilir. Aksi yapılırsa, görücülük içinde aksilikler çıkacağı inancı vardır. Mu çevresinde, nian ve erbet günü de, yine bu günler seçilerek yapılır ve inanç yine aynıdır. Kızı veya kız evini ikna etmeye gelenler veya evlen mek istemeyen erkeği ikna etmek için de maniler söylenir, “Yalnızlık Allah’a mahsustu(r) Her canlı bir e arar

673 Bekir iman, a.g.e. 674 Abdulkadir İnan, amanizmamanizm, s. 167. 675 Bekir iman, a.g.e. 306 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

TaTaın kalbi yoktu(r) O da yosun sarar” 676 Kız evime kendini naza çekerken görücülere; “Kızım kızım kız kii Kızıma geler yüz kii Yüz kiinin içinde” Kızım beyener bir kii” deeler. 677

Ara vadisinin bazı köylerinde 21 Mart'a en yakın olan çaramba günü (Karaçaramba) Tuzlu Gillik yapılır. Bu gece kızların kısmetleri ile ilgili daha birçok pratik yapılır. “İğne OyOyuuuununununu”,”, “Gece Ayna Bekleme OyunuOyunu”,”, “Gökte Açılan KapıKapı”,”, “Kapı DinlemekDinlemek”,”, “Konumadan Yayık YaymaYayma”,”, “Mavi Boncuklu ÇörekÇörek” gibi. 678 Kına yakmak, Türk inançlarında seçilmi, adak edilmi olanı gösterir. 679 İnanca göre, o iareti taıyan canlı ve cansız varlıkların mukaddesliğine inanılır ve onlara dokunulmaz. Bu niteliği taıyan nesne ve eylere dokun

676 Aslı Büyük Okutan, “Muğla Yöresi Alevi Türkmenlerinde Mani Söyleme Geleneği”, Türk Kültürü ve Hacı Bekta Veli Dergisi,Dergisi,, Bahar 2007, S.41, s.255267 676 Yaar Kalafat, KodlarKodlar Kültler,Kültler, Türk kültürlü Halklarda KarılaKarıla tırmalı Halk İnançlarıİnançları, Berikan yayınları, Ankara, 2009, s. 16–17 677 Yaar Kalafat, “Halk İnançlarından Geleneklere karılatırmalı BoluBakü Düğün Uygulamaları”, Uluslar arası Köroğlu,Köroğlu, Bolu TTaaaa rihi ve KüKülllltürütürü sempozyumu, Bolu 1718 Ekim 2009 678 İ. Alpaslan, “Kara Çaramba veya Çile Çıkarma”, TürkTürk FolkloruFolkloru, s. 74, Eylül 1985, s. 1619. 679 M. Ergin, Dede Korkut KitabıKitabı, İstanbul, 1971, s. 2496. 307 Yaar Kalafat mak, onlara saygısızlık göstermek, uğursuzluk ve felâket getirir inancı ile adanmılar koruma altına alınmı olur du. 680 Düğünlerde, nianlarda kına yakma âdeti bu inancın bölgede yaayan kalıntıları olarak devam etmektedir. 681

2. Düğün Esnası Ovabağ köyünde, gelin adayının kınasını oğlan evi gönderir. Kına yakmaya perembe günü gidilir. Erzu rum'da, özel kına türküleri vardır. Ağrı'da, kız kına gecesi el öpmeğe çıkar. Bingöl'de, kına gecesi oğlan evinden 7 veya 9 kii kınaya çıkarırlar. Erzincan ve Erzurum'da, kı gecesi salonda ayna bulundurmanın baht açıklığı sağlaya cağına inanılır. Kınayı geline kaynanası yakar ise, kısmetli olacağına inanılır. Kınanın gelinin avucuna koyduğu pa rayı gelin damadın kesesine koyar, bunda bereketin arta cağı inancı vardır. Malatya'da, kına yanmakta olan mum ların arasında getirilir. Mu'da, kız evinde kınanın ii bi

680 Fikret Memioğlu, “Harput'ta Oğlan Evinde Erkekler İçin Kına Gecesi”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1956, Sayı 75, s. 75. “Har put'ta Gına Geceleri”, Türk Folklor AratırmalAratırmalaaaarı,rı,rı,rı, 1952, Sayı 32, s. 500502, Sayı 38, s. 603605; İ.Sunguroğlu, “Harputta Kına Gece leri”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları. 1965, Sayı 194, s. 38593861. O.Türkdoğan, “Evlenmede Balık Geleneğinin Sosyolojik Açıkla ması”, I.Uluslararası Türk Folklor Kongresi (Bildiril(Bildiriler),(Bildiril er), Ankara, 1977, Cilt IV, s.315362; İ.Hınçer, “Türkiye'de Yüz Görümlüğü ve Ağırlık”, Türk FolFolkkkklorlor Aratırmaları.Aratırmaları., 1970, Sayı 246, s.37; A.İnan, Makaleler ve İncelemİncelemeeeeler,ler, s. 348. 681 Beik kertme nian halk hikâyelerinde, destanlarda da rastlanan eski âdetlerimizdendir. Bk. “Beik Kertiği Nian”, Eskiehir HaHallll kevi DergisiDergisi, 1943, Sayı 62, s. 18. 308 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri tince aynı kınanın artanı oğlan evine gönderilir. Kuzey Irak'da kınayı kısmeti bol olan birisine yaktırırlar. Kına gecesi gelinin baına serpilen para, bolluk nianesi olarak saklanır. Esasen serpilen bu para “saçı“saçı” ve kınanın bizzat kendisi ise “koruyucu”dur. Anadolu'daki “kınakına gecesigecesi”gecesi ve “kkkkısırısır gecesigecesi” uygulamaları birer ölen olup, Bulgaristan Türkleri arasında da yaamaktadır. Türk halk inançlarında ayna hayatın her safhasında vardır. Aynalı Kaya efsanesine göre, denize avlanmaya giden bir balıkçı geriye dönmez, ei her akam onu bekler ve einin yolu aydın olsun diye ona “aynaaynaayna” tutar. Zamanla acısı dinsin diye dua eder ve tatata kesilir. Niyet tutan insan lar buraya gelirler ve ayna tutarlar, niyeti olmayanın ay nasının parçalanacağına inanılır. “Ayna tutmak” halk inançlarımızda bir tabirdir. Dadali Türkmenlerinde de “tata kesilmekesilme” motifi var dır. Efsaneye göre birisi koyun kırkarken, bir pir gelip yün ister, yün vermek istemeyen mal sahibi ağa, sahibinin orada olmadığını yalan söyleyerek açıklar. Bunu üzerine pir “davarınla ta kesil” der ve ta olurlar. Burası halen ziyaret yeri olup etrafına duvarlar yapılmıtır. Dar olan bir geçidi vardır. Buradan insanlar geçerken günahkârların sıkıacağına inanılır. Türk halk inançlarında Pirlerin ceza landırabileceği inancı vardır. Ancak türk tefekküründe ulu zatlar beddua etmezler, “Allah haklasın” derler. Dadali Alevi Türkmenlerinde küfür edilmez. Bed duaya da pek rastlanılmaz çok bunaltılmı kii “ulu mevlaya saldım ben seni” der. İnanca göre beddua eden

309 Yaar Kalafat

“Allah’ın çarkına bulamı olur” Bunu anlamı Allah’ın iine karıılmaz, o ne yaparsa iyi yapar. O’nun yaptığının bilinmeyen hikmeti vardır demektir. Buradan Allah’a havele et sözü ve inancı doğmutur. Kına Türk inanç sisteminde adanmı olmanın iare tidir. Bunun içindir ki, asker adayına, kurban edilecek hayvana, evliliğe aday olan gençlere, sünnet olacak çocuğa kına yakılır. Belki de yalıların saç kınası bu manada âhiret aday lığı anlamındadır. Türklerde kına etrafında bir kültür olumutur. 682 Beik kertme nianlı olma veya çocukları beik kertme nian etme âdeti de yine, aynı inanca dayalıdır. Artık, o insanlar birbirleri için önceden seçilmi olur. Bu nun iareti olarak, beiklerine bir kertik konur. Onları ayırmak, biraraya gelmelerine engel olmak Türk inancına göre uğursuzluk, felâket getirir. Bölgede beik kertme nian yapılır. Bu inanç da oldukça yoğun biçimde yaa maktadır. Beik kertme nianlı / adaklı tabiri, Ağrı, Kars, Gazi antep çevrelerinde “beik kertem”, Tunceli ve Malatya'da “beik kerti” veya “beikbeik kertlekertlememememe” ve Elâzığ'da “beikbeik niannianı”ı”ı”ı” eklinde kullanılır ve hepsi aynı inancı ifade eder.

682 Nebi Belekoğlu, Erzurum Türkleri, Adana, 1971, s. 122; O. Muhtaroğlu, Doğu Anadolu DüğünleriDüğünleri, s. 18; İ. Sunguroğlu, HaHaHarHa rrr put YollarındaYollarında, Cilt 4, İstanbul, 1968. s. 26; N. Erdentuğ, Hal KKöööö yünün EtimEtimoooolojiklojik TetkikiTetkiki, Ankara, 1975, s.102. 310 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Beik kertme, kırklanma, kurun dökme ve benzeri birta kım halk inançları yazılı edebiyatımıza da geçmitir. “Sevdadan söz alalım gel Özden de öz bulalım gel Artık bagöz olalım gel Beik kertme sözlüm benim” 683 Evlenme bavurulan yöntemlerden birisi de kız ka çırma veya kocaya kaçarak evlenme eklindir. Bir manide; “Dağ baında bir erkek Süt çıkmaz utma bakreç Kızın bana sevdalandı Kaçırırım elbet er geç” 684 Bölgede bilhassa kırsal kesimde, ölen erkek kardein dul ei diğer erkek kardei tarafından alınabilir. Bu uygu lamanın Manas Destanı'nda yapıldığını biliyoruz. Hakkâri'de, kızın baına bağladığı baörtüsü / dazmal, biri tarafından çeme baında veya yolda giderken zorla veya bir baka ekilde alınır ve götürülürse, o kızın gerçekten kaçırılmı olduğuna inanılır ve tepkiler de ona

683 M.Z. Akdağ, “Bebek Yüzlüm” Türk EdebiyatıEdebiyatı, Eylül 1998. s.299. sh.45 684 Aslı Büyük Okutan, “Muğla Yöresi Alevi Türkmenlerinde Mani Söyleme Geleneği”, Türk Kültürü ve Hacı Bekta Veli Dergisi,Dergisi,, Bahar 2007, S.41, s.255267 684 Yaar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarınınİnançlarının İzleriİzleri, Ankara, 2006, s. 156–178 311 Yaar Kalafat göre olur. Eğer kız tarafı, o gün içinde kaçırılan baörtü sünü geri alamazsa, kız kaçırılmı kabul edilir. 685 Mu'ta, düğün öncesi hazırlıklar tamamlanıp kızın elbiseleri kesilip biçildikten sonra, oğlan evi gelinin yatak yüzlerini alıp evine gider. O gün kız kendini oğlan evine göstermez. Bunun uğursuzluk getireceğine inanılır. Gelen yatak yüzleri yorganlara dikilirken içine eker konur. İnanca göre, bununla evliliğin iyi, ho ve huzur içinde, tatlı geçmesi sağlanmı olur. Malatya'da, gelinin eve uğur getirmesi için eline kı na yakılır ve kına yakma sırasında oğlan tarafı da gelinin avucuna madenî para koyar. Bu para sonradan fakirlere verilir. Bir nevi saçı gibi görünen bu paranın gelini ve güveyi ömür boyu kötülüklerden koruyacağına inanılır. Erzurum'da gelinin el ve ayak kınaları yıkanır ve evin dört tarafına bu kınalı su dökülür. Bu tür evlerde ev hayatı bolluk/bereket içinde geçermi. 686 Diyarbakır'da, sünnet olan çocuğa, gelin ve güveye, askere giden gençlere kına yakılır. Bu ilde, kınanın koru yuculuğuna inanılır. 687 Mu'ta, kına önce evlenecek kıza yakılır. Artan kına dağıtılır. Evlenecek oğlana da kına yakılır. Bu kına bazen kız evinden gelir. Aynı anlamda, o kına yakar. Böylece, ikisi de birbirine adanmı, kurban edilmi olur. Bu inancın

685 U. Barlas, Hakkâri’de Evlenme Töre ve TörenleriTörenleri, Karabük, 1975, s. 64. 686 Erzurum İl YıllığıYıllığı, istanbul, 1973, s. 193200 687 Diyarbakır İl YıllığıYıllığı, İstanbul, 1973, s. 394407. 312 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kökleri, “Ey kötü ruh, onlar artık kendilerine ait değildir, onlara dokunma, onlardan uzak dur” anlamını da taır. 688 Sivas'ta, kına gecesi, kına yakma sırasında gelin göz yaı döker ve bu arttır. Gelinin çok çocuğunun olması, zürriyetinin devamı için ağlaması gerektiğine inanılır. 689 Elazığ'da, gelin kapıdan içeri girerken eiğe konan kaığı basıp kırarsa, eve bolluk getirir. Gelin aynaayna eliğin de karılanır. 690 Mucur’da düğünden evvel yemek için yufka açılır. Yufka açacak kimseye gönderilecek hediye paketi içinde mutlaka ayna bulunur. Akkıla’da askere giden genç için toplu merasim yapılır, hoca Kur’an okur dua eder, köy halkı toplu halde “âmin” derler. Askere gi den gencin ailesi simit eklinde bir kete, kekikotu ve ay nayı duvara asar genç izinli gelinceye kadar bunlar duvar da kalırlar. 691 Aynanın Türk halk inançlarında özel bir yeri vardır. Ayna etrafında inanç muhtevalı bir kültür gelimitir. Çocuk aynaya baktırılmaz, “iyi sayılmaz, aklına bir hâl gelir.” Aynaya gece bakılmaz, “günahtır.” Aynaya bakıl mak suretiyle gelecekten haber alınır. Aynaya hamile kadının bakması doğru olmadığı gibi, Kur'ânı Kerim okunan salonda aynanın üzerine bir bez örtülür. Aynanın cinleri toplayıcı bir hassasının olduğu gibi inançlar da

688 S. San, Dün ve Bugün MuMu, Kayseri, 1947, s. 7282. 689 Z. Abut, “Sivas'ta Düğün Âdetleri”, Folklor DergisiDergisi,Dergisi 1970, Sayı 13 15, s. 76674; H. Dumluca, “Divriği'de Düğün Âdetleri”, Dört EEyyyy lüllüllül,lül 1966, Sayı 4, 5,7, s. 1719, 2425, 31. 690 İ. Sunguroğlu, Harput YollarındaYollarında, 4. Cilt, İstanbul, 1958. 691 A. Uğur, a.g.e. sh. 41 313 Yaar Kalafat vardır. Gelin babasının evinden ayna eliğinde çıkarılır ve çehiz sandığına mutlaka ayna konulur. Ölüm ayna ilikile rine dair de inanç ve uygulamalar vardır. Anlam olarak ayna, aydınlık gelecek, baht açıklığı olarak kabul edilir. 692 Ayna ile ilgili inançlar tasavvufta ve çeitli tarikatlarda da vardır. Makedonya Türklerinde gelin arabasından veya atından inerken yüzüne ayna tutulur, iki koltuğunun altı na birer ekmek konur ve önüsıra su dökülür. 693 Ağrı'da, gelin eve girerken, elini eiğin üstüne sürer. Bu hareket ile yeni evin geline; gelinin de, geldiği yeni eve hayır getireceğine inanılmaktadır. Diyarbakır ve Ağrı'da, gelin eve girerken ayağına su dökülür. İnanca göre, bu hareket hem geline, hem de yeni geldiği eve uğur getirir. Elazığ'da, gerdek gecesi, kız tarafı tatlı erbet yapıp geline getirir, ikram eder. Gelin damadın erbetine üç kere sezdirmeden tükürür gibi (tututu) yapar. Gelin bunu ya parsa, evliliğin daha muhabbetli geçeceğine inanılır. Mu'ta, gerdek gecesi, kim kimin ayağına basarsa, evde onun söz sahibi olacağı inancı vardır. Güvey de, o gece, tabiatça sert ve güçlü olduğunu göstermek için gelini bir yol bulup korkutmaya çalıır. İlk gün nasıl balarsa, hep öyle devam edeceğine inanılır.

692 Yaar Kalafat, “Halk İnançlarında Hususiyle Tahtacılarda Ayna”, I.. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo Kültürel YYapısıapısı (Tah(Ta hhh tactactacıtac ııılar)lar) SemSempozyum,pozyum, (2627 Kasım 1993 Antalya). 693 Yaar Kalafat, Makedonya Türkleri (...), s. 38. 314 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Akkıla’da çiftlerin doğacak çocuklarını analı bablı büyümesi için düğün bayrağının analı babalı birisi tara fından çekilmesi gerektiğine inanılır. 694 Iğdır, Tuzluca, Kars, Ardahan ve Ağrı'nın Tutak kasabasında “ah BezBezeBez eee mememe”me âdeti vardır. “ah Bezeme” gelin ve güvey için yapılır ve onlara mutluluk getireceğine inanılır. “ah Bezeme”, bir ağaç dalını meyva ve çerezlerle süsleyip bağlamaktan ibarettir. 695 Bu gelin odasına konur, bu ağaç yedi veya do kuz dallıdır ve üç gün gerdek odasında kalır. Türklerde yedi ve dokdokuzuzuzuz sayıları dinî inançlarla ilgi lidir. 696 Yaradılıa dair bilgilerde; Tanrı dalsız budaksız biten ağaca dokuz dalın bitmesini emreder, dokuz dalın kökünden dokuz kii türer. Bunlardan dokuz ulus olur. 697 Yaradılı inançları ile ilgili bilgilerde rastlanılan ağaç ve dal ilikisi ve sayısı ile ah Bezeme'deki durum arasında bir paralellik görülmektedir. Bu paralellik türeme inancı ile bağlantı olabilir. Beytüabab'da, gelin kuağının güveyi tarafından üç kere çözülüp bağlanması halinde, gelen gelinin, eve,

694 A. Uğur, a.g.e. sh.39 695 H. Çetinkaya, “Kars Yöresi Terekeme Köy Düğünlerinde ah Bezeme ve Kaldırma Geleneği”, II. Milletlerarası TürkTürk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1982, Cilt IV, s. 8393; Kars İl YılYılıııı ğığığı,ğı 1967, Ankara, 1967, s. 200; M.A. Özder, “Düğünlerde Süsleme Ağaçları”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1975, Sayı 356, s. 3131; G.Artan, “Göle İlçesinde Düğün”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları 1956, Sayı 116, s. 1147. 696 B.Ögel, Türk MitolojisiMitolojisi, İstanbul, 1971, Cilt 2, s. 269272. 697 A. İnan, Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, Ankara, 1972, s. 15. 315 Yaar Kalafat uğur, bereket getireceğine inanılır. Çevrede söz konusu inanca bağlı bu harekete, kuak çözme adı verilir. Kamlann ve alpların kuandığı kuak ile kutsiyet ifade eden üç sayısının kuak çözmeye bağlı biçimde birletiğini görüyoruz. 698 Kam aksesuvarı olan kuağın daha sonraki zamanlarda / İslâmî devrede / devam ettiğini, tarikatlarda ve bir esnaf tekilâtı olan Ahilik içinde de yer aldığını görüyoruz. 699

3. Düğün Sonrası İki bayram arasında düğün yapılmaz, gelin getiril mez. Bunun aksi yapılırsa, Mu, Kars ve Erzurum'da, o eve uğursuzluk geleceğine inanılır. Hakkâri ve Bitlis'te, gelin nikâhının bozulmaması için, bunun korunması gerektiğine inanılır. Bunun için, bir kibrit kutusu boaltılıp veya benzeri bir âlet, eya okunarak kapatılırsa, nikâhın korunması sağlanmı olur, diye inanılmaktadır. G. Antep'in Nizip çevresinde Barak, avak ve Savcı gibi Türkmen airetlerinde, erkek bağlanmı ise, gelin, kocası çözülene kadar, güveyin ve akrabaların adını söy lemez ve kaynanası ile doğrudan konumaz. Konuur ve ad söylerse, “bağlanma”, “düğümlenme”ye dönüür ve i karıır. O zaman, gelinin diilik organına kımız sürülür ve oğlan/güveye kısrak sütü içirilmek suretiyle cinsel ilikide

698 E. Esin, Türk KosmolojisiKosmolojisi, İstanbul, 1979, s. 55,71. 699 Türk Kurumu Olan AhilikAhilik, Konya, 1981, s. 13845. 316 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri bulunabilme gücüne eritirilir. 700 Manas Destanı'nda da evlilik döneminde fal bakılıp büyü yapılmaktadır. Akkı la’da zifaftaki gençlerin “bağlanma”larını önlemek için kız ve oğlan tarafı “kurunkurun yontmayontma” denilen bir önlem alırlar. Kurun yontularak erkeğin cinsel gücü büyüden korunulmu olunur. 701 Ağrı ve Hakkâri'de, genç kızların zülüf bırakması iyi görülmez. Uğursuzluk sayarlar. Zülüf bırakmak, sadece gelinin hakkı olduğu kabul edilir. Gelinler, Kars çevresinde ve Doğu Anadolu'nun bir çok yerinde, çocuklarının yanında elerine isimleri ile hitap etmezler; “babası” veya “babaları” diye, seslenirler. Aynı ekilde, kaynanaların yanında, “oğlun”, bakaları ile konu urken, “bizimki”, “bizim herif” veya “kii” sıfatlarını kulla nırlar. Anadolu'da bu uygulamaya “sesses saklamasaklama” veya “ses sakınma” denir. Bu tür hitaplar, bugün bir tevazu ve bir terbiye ifadesi gibi kullanılıyorsa da, aslında hepsi balan gıçtaki inançlarımızın bakiyeleridir. Sevginin, muhabbetin, ruhlar / ata ruhları ve kötü ruhlar tarafından kıskanılması halinde, hitap edilene fenalığı dokunmasın, diye yapılır. Amaç, hitap edileni fenalıktan koruma inancına dayanır. Düğünün ilk gecesi Mu çevresinde, kızın arkada ları, “kızkız gecesigecesi”ne çağrılır. Bu eğlence bir kaç gün devam eder. Kaynana, eline ekmek alıp oyuna kalkar ve oynar.

700 U. Barlas, AnadolAnadolu u Düğünlerinde Büyüsel İnanmalarİnanmalar, Karabük, 1974, s. 44. 701 Aç Uğur, sh. 40 317 Yaar Kalafat

İnanca göre, kaynana bu ekilde oyuna kalkarsa, o yıl be reketli ve ucuz olurmu. 702 Hakkâri'de, gelinin bol kısmetli olması için dolu kaza na doğru getirilmesi gerektiğine inanılır. Eğer gelin eve gel diğinde, leğende kirli çamaır kalmısa, bolluk olurmu. 703 Hakkâri, Bitlis ve Malatya'da, gelinin avucuna kına yakılırken para konur. Bu para, ertesi gün eli açıldığında alınır ve gelinin sağ ayakkabısının içine konur. İnanca göre, güveyi bu parayı oradan alıp para kesesine koyar ise, evlilikleri bereket içinde geçer, diye inanılır. Bunun da yine, kurban kesme ile alâkası açıktır. Hareket, burada, sembolik bir hâl almıtır. 704

702 Mu İl Yıllığı, İstanbul, 1973, s. 41. 703 Doğu Anadolu yöresinde düğün ve evlenme ile ilgili diğer âdet ve bilgiler için bk. O.H. Uğurol Barlas, Mara Düğün ÂdetleriÂdetleri,Âdetleri İstan bul, (t.y.); Y .Z. Demircioğlu, Anadolu'da Eski DüğünDüğün ve Evlenme ÂdetleriÂdetleri, İstanbul, 1938; R. Doğutan, “Gürün ve Civarında Gelin Götürme”, Halkbilgisi HaberleriHaberleri, 1934. Sayı 35, s. 31719; H. Dumluca. “Divriği'de Düğün Âdetleri”, Dört EylülEylül, 1966, Sayı 4, s. 1719; N. Eğin, “Sivas'ta Evlenme Töreleri”, Türk FolklorFolklor AraAra tırmalarıtırmaları, 1968, Sayı 225, s. 471517; K. Güngör, “Van ve Havali sinde Evlenme Âdetleri”, Konumalar, Ankara, 1941, s. 158177; Halis, “Malatya'da Düğün Âdetleri”, Halkbilgisi HaberleriHaberleri,Haberleri 1933, Sayı 26, s. 2932; M. İnan, “Urfa'da Düğün Âdetleri”, HalkBilgisi HaberleriHaberleri, 1934, Sayı 42, s. 12123; “Urfa'da Evlenme Âdetleri”, Halk Bilgisi HaberleriHaberleri, 1938, Sayı 78, s. 126130; R. İskenderoğlu, “Eski Diyarbekir Düğünleri”, KaracadağKaracadağ, 1945, Sayı 76823, s. 9 11 (her sayı için aynı sahifeler arasında); .S. Yenerk, “Gazian tep'te Evlenme”, BapınarBapınar, 1947, Sayı 87, s. 1516. 704 Evlenme ile ilgili balık, ağırlık, yüz görümlüğü ve benzeri pratikler için bk. O. Türkdoğan, “Evlenmede Balık Geleneğinin Sosyolojik 318 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Hakkâri'de, büyü ile bağlanmı çiftler, erkeğin bü yüden kurtulabilmesi için, kurt postu üzerinde birleirler. Hakkâri, Siirt, G. Antep, Mardin'de kız erkeğin, erkek de kızın donunu aynı anda giyerlerse, büyünün bozulacağına inanırlar. 705 Anadolu'da kırda kalan hayvanlara kurtlar tarafın dan parçalanacakları için KurtaKurtağzı ğzığzığzı bağlanırken, Ballıyan Türkmenleri’nde kötü kiinin de ağzı okunarak bağlanabi lir. “Ağız Bağlama” ii için bilen kii iki nuska yazar, bun lardan birisi “uluulu ağaçağaç” altına gömülür, diğeri eiğin altına konur. 706 Halk inançlarımızda bağlanmak ile kilitlenmek veya bağlanılmak ile kilitlenilmek muhtemelen aynı eylerdir. Bağlanılmanın anlamlarından bağ ile irtibat kurmak ko numuz dıındadır. Üzerinde durulan bağlanılmak engel lenmek, engellenilmek anlamında olmalı, bağı kurulmak değil de bağlanılmak suretiyle temasın, ilikinin, münase betin bağıntısı kesilmesi anlamında olduğunu düünüyo

Açıklaması”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), An kara, 1977, Cilt IV, s. 31562; 1. Hınçer, “Türkiye'de Yüz Görümlü ğü ve Ağırlık”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1970, Sayı 246, s. 37; A. İnan, Makeleler ve İncelemelerİncelemeler..., s. 348; U. Apaydı, 'Gaziantep'te Çehiz (cihaz) Töreni”. Gaziantep KültürKültür, 1960, Sayı 27, s. 10; N. Birdoğan, “Iğdır'da Balık ve Mehir”, Türk Folklor Aratırmaları, 1973, Sayı 293, s. 2827; F. Cumalıoğlu, “Güneydoğu ve Orta Anado lu'da Evlenmelerde Verilen BalıkKalın ve Bunun Dejenere Edil mi Hali”, OrkunOrkun, 1951, Sayı 43, s. 1011. 705 U. Barlas, a.g.e.a.g.e., s. 87. 706 Hasan Nedim ehhüseyinoğlu, Malatya Balyon AiretiAireti,Aireti Malatya 1991. 319 Yaar Kalafat ruz. Kilitlenmi olmak ile kitlenmi olmak farklı iki an lamda olduğu gibi kilitlenmilikte kilitlenenlerin dıında bir kilitleyen vardır. Azerbaycan Türklerinde, kapı kilitlemek anlamında kapı bağlanır. Bu sadece kapının iki yakasını bir araya getirip bir vasıta ile açılmasını önlemek değildir. Aynı zamanda iki yaka arasında bir vasıta ile temasın kurulma sıdır. Bağlanan gönüller birlemi olurlar. Büyü yapılan çiftlerin ise birbirlerine bağlanmaları engellenmi olur. Yürüyemeyen çocuğun “köstekköstek kesmekesme” yöntemi ile üçyol ağzında bağlı olan ayağının bağı kesilmek suretiyle yürümesi sağlanılmı olur. Bağı sabah namazından ilk çıkan ahıs 3 yol ağzında keser. İmtihana giren öğrenci imtihan salonunun kapısına bir toplu iğne sancar, böylece öğretmenlerinin ağzını bağ lamı olacağını düünerek zor soru sorulmasına mani ol duğuna inanır. Konuamayan çocuğun dil bağını çözmek için Ocağa götürülür. Ocaklı bir takım uygulamalarla dil bağını çözer ve çocuğun dilinin açılacağına inanılır. Genç kızların ev lenme ve i adamlarının da ticarette kısmetlerinin bağlı veya kesik olduğuna inanılarak kısmetleri ve rızkları açılır. İlk gecelerinde baarısız olan çiftlerin bağlanmı / bağlanılmı olacağı düünülerek birçok uygulama ile bağ larının çözülmesine çalıırlar böylece vuslat alacaklarına inanılır.

320 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

İnsanların kollarını göğüslerinde bağlamaları iste nilmez. Bu halin uğursuzluk getireceğine inanılır. Hemen kollarının çözülmesi istenir. Kuran’ı Kerim okunurken parmakların açık tutul ması istenir, bağlı parmaklarla iyi olan bireylerin bağlanı lıp, ondan yararlanmasının önlenileceğine inanılır. Bu tutumun büyü yapmak anlamına geldiğine inanırlar. Büyücüler bir ey okuyup üflerlerken bir ipe düğüm atarlar böylece iyi olan bir fonksiyoneri önlemi olurlar. Büyü bozulunca da yine bir ey okuyup üflerken ipteki düğümleri açarlar. Türkmenistan’da kara ve ak ip ile örülmü bir tür kol bağları ve bel bağları vardır. Bunlar araba direksiyonuna bağlanarak kötülüklerin bağlanılmı olduğuna inanılır. Bazı alevi inançlı Türk Ocaklarında ocaklı sıtma tü ründen rahatsızlıkları önlemek için hastanın koluna bir ip bağlar. Kız istemeye gidince kız evinin sorun çıkarmasını önlemek için çorap türünden giysiler ters giyilinir ise, karı tarafın ağzının bağlanacağına inanılır. Yeni gelin gelinlik adabı, adama dilini bağlar, yüzü nü örter, ona dil açma hediyesi ve uygulaması yapılarak dili açılır ondan sonra konumaya balar. Kurdun ağzı bıçak kapatılarak bağlanır böylece, ya banda kalan evcil hayvana zarar vermesi önlenilmi olu nur. Hayvanlar ahırlarına dönünce açtan ölmesin diye kurdun ağzı açılır.

321 Yaar Kalafat

Gün battıktan sonra “topraktoprak bağlandıbağlandı” inancı vardır. Bağlanan toprağa, gün çıkıp bağ kalkıncaya kadar defin yapılmaz, fide ekilmez. Genç kızların kapalı olan bahtlarının açılması için balarında kilit açılır. Bazı türbelerde Makedonya Türkle ri’nde olduğu gibi bu nev’iden kilitler vardır. Dağıstan’da Kırklar Türk mezarlığında bu ilem için özel yatırlar veya mekânlar vardır. Özetle halk inançlarında hayatın her safhasında kö tü/kara olanı bağlayarak korunulduğuna bazan da iyi/ak olanı yararını engellemek için bağlama uygulaması yapılır. Bu uygulama ters ilemle bozulur. Her defasında bağlanı lan, kilitlenen ve bu ilemi yapan bir etken vardır. Çok kere etken görünmeyendir. Ve her defasında bu bağla mak/kilitlemek için ve onu bozmak için bir araç kullanılır. İp ve kilit bunların baında gelenlerdendirler.

IV. KURBAN, ADAK, SAÇI VE BEREKET TÖRENLERĐ

l Kurban, Adak ve Saçı Türkler, ata ruhlarını, muhtelif fonksiyonlan yükle nen iyeleri, Tengri'yi memnun etmek, onun rızasını ka zanmak, yardımını sağlamak, istediklerini ona kabul et tirmek için kurban keserler ve saçı yaparlardı. 707 Bu inanç

707 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, s. 4654; B. Ögel, Türk KültürKültürüKültür üüü nün Gelime Çağları, s. 125; E. Esin, a.g.ea.g.e., S. Divitçioğlu, a.g.e.a.g.e., s. 322 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ların izlerine ve yeni renklere boyanmı ekillerine Doğu Anadolu yöresinde, hemen her yerde rastlanır. Kurban ve adak için seçilen hayvanlara Türk haya tında ıduk denirdi. Adak için seçilen ıduk hayvanın yünü kırkılmaz, yüke koulmaz, sütü sağılmaz, baıbo bırakı lırdı. Iduk olarak / seçilen hayvan / ve bu ekilde, kurban edileceği ana kadar muhafaza edilirdi. 708 Yörede, kurban için seçilen hayvanların beslenmesine, incinmemesine itina gösterilmesi, süslenip, bezek vurulup gezdirilmesi, sevilmesi, ekine girerse bile ho karılanması, balangıçta ki inançların bir devamından baka bir ey değildir. Dün olduğu gibi bugün de Tanrı'ya bir “ükran” niteliğinde kesilen kurbanların yanı sıra, dilek ve adak için de kurban kesmek, yörede yaygındır. 709 Doğu Anadolu'da “Erkek kuzu bıçak içindir” diye bir deyi vardır. Bu ifade ile, yiğitlik, erkeklik ölmeyi de gerektirir. Büyüdüğünde erkeğim diyebilmek istiyor isen, ölmeyi de göze alabilmelisin. Ölebilmek senin erkek ola rak dünyaya geldiğin zamanki alın yazında vardır. Bu inancın altında kurbanlık hayvanın koç seçilmi olması vardır. Manas'da ise: “Erkek kuzu büyüdükten sonra Tanrı kurbanı olur” ibaresi vardır.

7783; H. Güngör, “Gagavuzlarda Kurban Kültü”, Türk KültürüKültürü, 1980, S.211,14, s. 211216. 708 A. İnan, a.g.e.a.g.e., s. 61718. 709 Ömer Uyuklu. “Bitlis Yöresinde Adaklar, Âdetler ve İnançlar, Deri”, Folklora Doğru, 1973. Sayı 27, s. 1014; Turan Keser, “Kö tek ve Çevresinde Gelenekler”, KarseliKarseli, 1972, Sayı 81, s. 67 ve Sayı 12, s. 56. 323 Yaar Kalafat

Lokma KKurbanıurbanıurbanı’’’’nın kesimine dede nezaret eder. Lokma kurbanı kesene dede kurban olur. Sonra ölünceye kadar, canlardan birinin malı diğerinin, diğerininki de ötekinindir. Ölünceye kadar bu sözden dönülmez. Can kardeten yakındır. Canlar ölür de ikrar vermezler. Saçı da, eskiden muhtelif olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan iye ve ruhlara sunulan ve onlar adına, onların rızasını ve yardımını kazanmak için dağıtılan can sız nesnelere / yiyecek, içecek, bez gibi 710 verilen addır. Saçılar, öz itibariyle bir cins kurban niteliği taır. Türk düğünlerinin her safhasında “saçı” vardır. Dü ğün veya evlenmenin diğer adı “hayırhayır ii” veya “hayırlı i”tir. Taraflar ellerinden geldiği kadar hayır ilemeğe çalı ırlar. Herkes memnun edilmeğe ve herkesin rızası alın maya çalıılır. Dumrul'da, gelin ata binmeden önce kız tarafı “kapıkapı bağıbağı” adı altında erkek tarafından hediye alır. Bu hediye at, tabanca veya benzeri bir ey olabilir. Hediye alınmadan kız eikten dıarı çıkarılmaz, verilmez. Sor gun'da, bu hediyeye “töretöretöre”””” denir. 711 Iğdır'da ve Azerî Türklerinde, “kapıkapı pulupulu”””” veya “kapıkapı basmasıbasması” adı altında benzeri bir uygulama vardır. 712 Saçı sadece, düğünlerde değil, hayatın her safhasın da görülür. Çocuk dünyaya gelince, ilk dii çıkınca, ilk defa saç traı olunca ailesi “saçı” yapar.

710 A. İnan, a.g.e. s. 345415, 418; M. Eröz, a.g.m.a.g.m., s. 21116. 711 D. Doğan, Bütün Yönleri ile Sorgun, Ankara, 1990, s. 130. 712 Z.A. MakasY. Kalafat. Karılatırmalı Türk Halk İnançları, AzeAzerrrr baycan Doğu Anadolu, Samsun, 1993, s. 8081. 324 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Ayrıca ölen kiinin de ailesi ruhu için saçılar yapar lar. Saçı giderek “sadakasadakasadaka” ile aynilemitir. Halk inançlarında, hayırlı iin insanı ya bir faydaya ulatırdığı veya bir zararı defettiği zihniyeti vardır. Güzel söz bile sadaka olarak kabul edilmitir. Çocuğu olmayanlar, çoğunlukla adak kurbanlar ke serler. Bu tür adak kurbanlar, ziyaret edilen bir yatır için, yardımcı olması inancı ile kesilir. Tunceli'de Üryan Hızır, Malatya'da Abdülvahap Gazi bu maksatla ziyaret edilir, hayır ilenir ve kurban adanır. Tunceli'de, grup vaktinden sonra, Allah'ın emri ile yerin mühürlendiğine, dolayısiyle artık kurban kesilme yeceğine inanırlar. Kesenlere iyi gözle bakmazlar, günaha girmi kii olarak görürler. 713 Hakkâri'de, Bitlis'te, hususi bir ekmek yapılır ve içine para konur. Konu komu, akrabalar eve çağrılır. Ekmek dilimlenir ve yemek sofrasına konur. Paralı hisse kime çı karsa, tepeden tırnağa, o evin çocuğunu giydirir. Bunun uğruna çok inanılır. Bu uygulama da bir noktada saçıdır. Cizre'de, Hıdırellez'de tuzlu gıdık diye bilinen bir ekmek yenir ve böylece sağlığa, berekete kavuulacağına, kısmetin açılacağına inanılır. Mardin halk kültüründe Miladi 14 Ocak gecesi Köse veya Berköse eğlenceleri yapılır. Biri kadın diğeri erkek kıyafetli gençler kavalcının eliği ile 56 da istirakcıyla bir

713 N. Sevgen, “Yaayıları Gizli Kalmı Bir Cemiyet: Zazalar,” Türk Kültürü DergisiDergisi, 1982, Sayı 229, s. 222234. 325 Yaar Kalafat kervan olutururlar yanlarındakilerden ikisi torbacı ve birisi de yağcıdır. Torbalarına ip bağlayıp bacalardan sar kıtıp ev sahiplerinden yemi toplarlar. 714 Bu uygulama Kars, Iğdır, Ardahan’da da vardır. Azerbaycan Türkle ri’nde daha yoğundur, daha ziyade Yeni Gün bayramla rında yapılır. Sevindirmeğe yönelik olduğu için saçı kap samına girebilir. Gelinin eve girii sırasında, yörede erkek tarafı onun için muhtelif saçılar dağıtır. Bunlar, kurban kesmek, çerez dağıtmak ve benzeri gibi uygulamalardır. Amaç, eve giren gelin ile güveyin birlemesine mani olma ihtimali olan iyeler / cinler / arvaklar için bir tedbir almak, onları memnun ederek uzaklatırmaktır. Bu saçılar sayesinde gelin ile güveyin birlemelerinin kazasız sağlanmı olaca ğına inanılır. Orada, saçı dağıtılırken her ikisi de, kaptığı saçıyı uğur ve bereket getireceği inancı ile saklar. Dolayısiyle, saçının buradaki ikinci fonksiyonu uğur, be reket temin edici oluudur. En mühim fonksiyonu da ge lin ile güveyin nesillerini sürdürücü, çocuk sahibi olmala rını sağlayıcılığına inanılmasıdır. Türk inançları içinde saçının bu fonksiyonu çok eskidir. Dede Korkut boyların da bunun sık sık örneklerine rastlanmaktadır. 715 Elazığ'da, kesilen kurbanın gözleri, göz çıbanı / aaararrr pacık tedavisinde kullanılır. Kurbanın kesiminden sonra

714 A. Güler, a.g.e. sh. 481 715 M. Ergin, Dede Korkut KitabıKitabı, İstanbul, 1971, s. 7, 71; R. Genç, “Eski Türk Ziyafetleri ve Di Kirası Âdeti”, II. MilletlerarasıMilletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bild(Bildiiiiriler)riler)riler), Ankara, 1982 Cilt IV s 175183. 326 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri gözleri çıkarılıp kurutulur. Göz çıbanı olanın yıkanacağı suya bunlar üç kez sokulup çıkarılırsa, o suda yıkanan hastanın gövdesindeki çıbanlar yok olur, diye inanılır. Bu gözler her evde bulunmaya bilir hayır ileme adına bunlar ihtiyaçlılarda dolatırılırlar. Güney Türkistan’ın Mezarı erif ehrinde bebeği olmayan gelinin bebeğinin olması için bir koyun soyu lur/kesilir, derisine gelin sarılır eti hayır ilemi olma adı na fakir fukaraya da dağıtılır. Bu coğrafyada çocuksuz kadınlar için ‘dua vermek’ onlar için hayır ilemek anla mındadır. Türkistan’da çocuk için nezirde bulunulmu ise, çocuk dünyaya geldikten sonra çocukla birlikte tekrar ilgili ziyarete gidilir, burada kesilen nezir kurbanın eti dağıtılır, çocuğa erkek ise, Nezir kız ise Nezire ismi konur. Nezir ve Nezire isimlerine Çorum’da da rastlayabiliyoruz. Bu uygulama adak adanmamı olsa da çocuğu yaamayan lar veya erkek çocukları yaamayanlar tarafından da yapı lır. Bu uygulama saçı olmayıp kanlı kurban kapsamına girer. Ancak bazı hallerde bu tür adamalarda hayvan kes mek değil de bir kutu eker dağıtmak, türbenin türbedarı na aynı veya nakdi yardımda bulunmak, gibi hayırlar da aynı maksatla yapılır. Bu noktada bir saçma ii vardır. Türbedeki kiinin ‘Pak’lığından hareketle aracı kılınma uygulaması yaanmaktadır. İslam’da aracı var mıdır? Bu tespitteki aracı ile irk kabul edilen aracı aynı kapsama mı girerler? Bu konuya tekrar döneceğiz. Saniyen Allah rızası için okunulan Kuran’ın ölülerin ruhuna gönderilmeleri bir hayır iidir. Canlılara hayır ilenilerek saçı yapılabilirken, ölüler için yapılmı hayır da saçı kapsamına alınmalı mı?

327 Yaar Kalafat

Bu noktada ölü için kurban kesmek, ölünün kurban bor cunu ödemek, hayvan kesip etini fakir fukaraya dağıtıp ölü için hayır ilemi olmak kavramları karılatırılarak saçının yeri belirlenilebilir mi? Kurban ölü bağlantılı bir konu da insandan kurban konusudur. Türklerde insan kurbanın tartıılması Tengriciliğin Hak dini veya semavi bir din veya Gök Tanrı inancının tek olan dinin adaı olup olmadığını belirlemek itibariyle çok önemlidir. Bu konu, tıpkı Tengricilik de Totemin olup olmadığının belirlenilmesi gibi bir prob lemdir. Bu konu tartıılırken tek Tanrılı bir inanç olduğu savunulan Tengricilik ile eski Türk Dini İnanç sistemin deki kültlerin uyuumunun izahı gerekiyordu.. 716 Türklerde insan kurbanı olamazdı. Zira insanı kur ban kılmak dinin genel mahiyetine aykırı idi. İsmini dini inancından alan ve bu inanç semavi yani Allah’ın tek olan dininin bir döneme mahsus adı olan Türklük bu çelikiyi kaldıramaz. Türk dini için Kamizm demek de tam doğru olmamaktadır. “Türklük” demek en doğru olur. Türklük maddeletirilmi kevnin eklidir. Türklerde insan kurbanı yoktur. Türklerde insan kurbanı olduğunu savunan kaynaklar, orijinal Türk inanç ları ile bu inanca Moğol ve Çin inançlarından girmi olan

716 Bu çalımayı bizim gündemimize taıyan, bir arkeolog bilim adamı dostumun Kazı kitabı oldu. Fevkalade geni bir edebiyat çalımasının ürünü olan eserde, kaynaklar Türklerde insan kur banı olduğunu gösterecek mahiyette idi. Bu çalımadan çok ya rarlandık (O. Belli “Kırgızistan’daKırgızistan’da Ta Balbal ve İnsan Biçimli Heykeller” İstanbul, 2003). 328 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri inançları karıtırmılardır. Türklerde insan kurbanı ol mamıtır. Ancak komu dinlerin ürünü olan insan kurbanı inancının tesirinde kalan Türkler olabilmi Türk dininden sapılmasına yol açabilmitir. Bu tabloya gerçekte Türk olmayan toplumların Türk olarak yansıtılmaları ve bu arada inançlarında yansıtılması sonucunu doğurmutur. Türk kültürlü halklarda doğum toyundan ziyade ad günü ve ad toyu yapılır. OmskSibirya Kazaklarında çocu ğun ismi verilip, anlamı açıklanıp ismi ile mütenasip bir hayat temenni edildikten sonra, atein, suyun, dağın, ağa cın, göğün, yerin ruhlarına saçı yapılır. 717 Türkmenistan’da Doğum ToyuToyu, bala dünyaya gelin ce yapılır. Daha ziyade erkek çocuk doğumlarında yapılan bu toyda özel ikramlarda bulunulur. İkram sofrasına toy nanı/ekmeğinanı/ekmeği, küncü/çörek otu, patlak/mısır patlağı, ha lanmı mısır sulu yemekler konulup bunlar ikram edilir ken, yiyenler çocuğun ekmeği bol olsun, sofrası bereketli olsun, naharı/yemeği yavan olmasın, yolu mısır gibi ağ olsun der, yiyeceklerle ilikili dualar yaparlar. Türkmen lerde ayrıca Saç ToyuToyu,, Ak Toy gibi daha birçok toy vardır. Bunlar sadece Türkmenlere mahsus toylar da değillerdir. Azçok farklarla bu coğrafyanın diğer aynı kültürlü halk larında da vardırlar. Böylece toy ikramlarının hayırla anılmaya vesile olan birer saçı oldukları söylenebilir. Beik Toyu doğumdan sonra yapılan belki de ikinci toydur. Bebek beiğe konulurken özel merasimler yapılır.

717 Kaynak kii, Julutan Altunay 329 Yaar Kalafat

Özellikle Özbeklerde korunma içerikli uygulamalarda muhakkak fakir sevindirilir. Tuva Türklerinde balanın saçı, bala 3 yaına gelince kesilir ve bir tören yapılır. Bu merasime Ças KırgıırKırgıır Toy= Çocuk Saç Kesme Töreni denir. Saçı çocuğun büyükbabası keser. Kesilen saçlar bir yerde saklanırlar. Bu törene bütün akrabalar davet edilir öğütler verilir ve iyi temennilerde bulunulur. Yapılan ikramlar geni anlamda saçı kapsamına girerler. 718 Bu dualarda “oğlun büyüsün sağlıklı olsun varlıklı ve mutlu olsun” denir. Bu merasimde aman veya ailenin büyüğü od/atee yemek saçısaçısısısısı yapar. Bu uygulamada her yemekten az az alınıp atee atılır. Aynı ekilde ateinatein rruuuu huhuhunahu olduğu gibi yerin ruhuruhuna da yemek saçısı yapılır. Yere yapılan saçı doğudan balanılarak dağlara ve ayrıca gökyüzüne doğru yapılır. Saçılardan en makbul olanı süt saçısısaçısıdır. Ayrıca sütlü çayın da saçısı olur. Süt saçısısaçısı tos karak ile yapılır. Saçının doğudan batıya doğru yapılıı, amanın bereket merasimlerindeki dönme istikameti, tür be tavaflarının yönü ve sema ve semah dönü istikameti arasındaki aynilik bir anlam içermeli. TosToskarakkarak çamaır tokacını andırır. Ancak tahtası onun kadar kalın ve sap kısmı da o kadar kısa ve kalın değildir. Gövdesinin üzerinde 3 sıra halinde dokuz deliğin bulunduğu bu dikdörtgen biçimindeki tahtanın kenarları oymalarla süslü olur. Toskarak’ın sapında Kodak denilen

718 Kaynak kii, Choygana Mongush, Tuva Türkî, 23 yalarında, TürkManas Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Öğrencisi) 330 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri mavi ve beyaz renkli kurdelemsi iki saçak bulunur. Saçak eklindeki bu bezlerden mavi olan gökyüzünün kutsallığı nı ak/beyaz olan da parlak geleceği simgeler. Toskarakla saçıyı kii günein dönü istikametinde ve kendi etrafında 1 veya 3 defa dönerek yapar. Tuva Türklerinde de 3 ve 9 sayıları kutsal kabul edi len sayılardır. Saçılı veya saçısız dua edilirken, “ 9 dağlar beni koruyun bana bereket verin” denir. Tuva Türklerindeki “Su Kutlama MerasimleriMerasimleri”””” de saçı içerirler. Buradaki saçılar su ruhlarıruhlarına yapılır. Od/ate de olduğu gibi suyun çıktığı yere de yemek saçısı yapılır. Su saçısı yapılırken saçılırken bizzat suya değil suyun ya kın çevresine saçılır. Tuva Türklerinde saçı amaçlı da olsa kadınların akarsulara ve göllere girmeleri inanç itibariyle engellenil mitir. Girmeleri gerekir ise ancak ayak topuklarına kadar girebilirler. Kadın kii çocuk yata da olsa, suyun ruhu ra hatsız olacağı inancından hareketle sulara giremezler. Tuva Türklerinde ayrıca saçı amacıyla dağlara çıkı lır, dağlar kutsanır ve onlara yemek saçı edilir. Kadınlar dağların tepelerine saçı amaçlı da olsa çıkamazlar etekle rinde kalırlar. Kadınlar dağlara çıkarlar. Kadınlar dağlara saçı yaparlar. Ancak kadınlar dağlara saçı amaçlı dağları kutsamak için çıkamazlar. Bununla beraber biz Hakasya Tuva arasında bölge den Bayan Türkologların da katıldıkları dağlık kesimdeki bir piknikte hep birlikte dağlara, tabiata kutsal kayaya yemek saçısı yapmıtık. Saçı inancındaki bazı uygulamalar

331 Yaar Kalafat yerel farklılıklar gösterebilir olmalı. Biz bu seyahatimizde Yenisey’e su saçısı yapmıtık. Tuva Türklerinde kadak ağaca bağlanan bez, adak bezidir. Bunlar kutsanacak yerdeki her ağaca bağlanırlar. Kadak’ı kadın da erkek de bağlayabilir ve bağlarken dilek te bulunulur. Bize göre kadak da saçı kapsamında mülaala edilebilir. Kadakların çeitli renkleri vardır ve bu renkleri kiinin genel ruh hali belirler. Genelde ilkbaharda dünya ya gelmi olanlar yeil kadak, sonbaharda dünyaya gelmi olanlar sarı kadak bağlamı olurlar. Böylece Türk kültür coğrafyasının batı kesiminde adak bezibezi,, nezir bezibezi,, ziyarziyaretet çapuçapututututu ve benzeri isimlerle adlandırılan bez bağlamanın da derinliklerine, saçıdan yola çıkılarak ulaılabildiği söy lenilebilir. (Kaynak Kii, Julutan Altunay) Türkmenlerde saç toyutoyunda traı sağdan keserek dayı yapar. Dayıdan alınıp saklanan saç, çocuk delikanlı olunca ona verilir. Bu esnada hediyeleme olur ve çocuğa hayır dua yapılır. Bunlar da saçı kapsamına girerler. Çorum’da Saç Toyu bu isimle anılmasa dahi ilk saç münasebeti ile bir ikramda bulunulur. Berber sevindirilir. Saç para veya al tınla tartılıp ağırlığınca fakir sevindirilir. Bu uygulama da saçın satın alınması, saça sahip çıkılması, saçın saklanılma sı, aynı zaman da saçın kara iyelerden korunması içindir. Bu coğrafyadaki toylardan birisi de Di ToyuToyu’dur. Türkmenler ilk çıkan di münasebetiyle yaptıkları toyu Çaramba veya Cuma günü yaparlar. Türkmenler bu dii atın nalının bastığı yere gömerler. AtAtAt’ınAt ve nalnalın koruyucu olduğu inancı vardır. Geçmite bu toyda bir fakir tepeden

332 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri tırnağa giydirilirdi. Çorum ve Anadolu’nun diğer birçok yerinde diin ilk patladığını gören çocuğa hediye alınır. Çıkan di ya fare deliğine sokulmaya çalıılır veya dama atılır. Bu esnada “Kurtlar kular benim çürük diimi alın bana çelik di verin” gibi ahenkli ve kafiyeli sözler söyle nir, hedik yapılır. Hedik Türk külür coğrafyasının ortak enlik ikramlarındandır. Esasen di için yapılan hediğin ismi Di Hediği iken hedik birçok kutlamalar için de yapı lır. Hedik yapılınca konu komu aile fertleri bilhassa ço cukları ile davet edilir. Bazı yörelerde bu ziyaretlerde ço cuğa hediye alındığı olur. Davetliler çocuk için hayır dua da bulunurlar, Çocuklar sevindirildikleri için hayır ile nilmi olunur. İran Türkleri Hediğe yemi katarlar. Hedi ğe katılacak yemii yörenin bol olan ürün türü belirler. Kum’da di hediği yapılmaz yemek ikram edilir. am Yöresi Türkmenleri de ilk di için çocuğa hedik yaparlar. Komulara ikram edilen hedik tabağı bo gönde rilmez, çocuk için tabağa hediye konur. Hedikten tadanlar çocuğa, yavruya sağlık diler hayır dua ederler. Bu yörede ayağını ilk defa yere kendi gayreti ile basabilen çocuğun ailesi, bu mutlu olayı dostlarına un ve buğday dağıtarak duyurur. Un ve buğdayı alanlar çocuğa sağlık ve mutluluk duası yaparlar. Pek aaalı olmasa da ilk tırnağın kesilmesinde de bir takım inanç ve uygulamalar yaanır. İlk tırnak muhak kak bir kâğıda sarılarak gömülür. Tırnağı kesene aile he diye alır. Yakınlara ikramda bulunulur. Bazı yörelerde kesilen ilk tırnaktan sonra çocuğun elinin paraya bazı yörelerde de ekmeğe dokunması istenir. Babasının cebine

333 Yaar Kalafat

çocuğun elinin sokulduğu da olur. Her ikisinde de ‘Eli bereketli’ olsun, ‘Ekmeğini kendi kazansın’ ‘Helâlından kazanıp helâlından yesin’ gibi dualar yapılır. Sünnet Toyu her safhası ile saçı içerir sünnetten ön ce hayır ilenir, fakir sevindirilir, sadaka verilir, sünnet sofrası açılır. Varlıklı aileler çocukları ile birlikte yoksul çocuklarını da sünnet ettirerek hayır ilemi olurlar. Köstek Kesme olarak da bilinen ayağını basmada veya adım atmada zorluk çeken çocuklar için özel bir eeekekkk mek olan kete yaptırılıp dağıtılır. Bu kete veya simidin yörelere göre değien isimleri olur. Çocukların bunları yiyip sevinmek suretiyle dua etmi oldukları söylenilebi lir. Antakya’da yürümesi gecikmi çocuklar için bir kulak lıyı alan çocuklar kapı kapı dolaır hep bir ağızdan; “ Ayaksızım ayak ver, İki kıçına dayak ver Allah’tan ayak, Demirden dayak” derler Askere uğurlama merasimlerinde de sofra açılır. Sofrayı, Asker AğaAğa’nın ailesi ayrı açar, arkadaları ayrı açar, iyeri çalıanları ise ayrı açarlar. Asker uğurlanır iken dua alınmı olunur. Hayır, için ikram sadece fakire yapılmaz, fenalıklardan korunmak hayırlara talip olmak için Allah’ın adı ile yapılan her ikram bu anlamda saçının bir tezahür biçimidir. Gelin toyutoyunun saçısız bir anı bile yoktur. Kapı Hak kı, Süt Hakkı, Baba Hakkı, Karde Hakkı, köyün delikan lılarına verilen Yol HakkıHakkı,, Sandık HakkıHakkı,, Kına HakkıHakkı,

334 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Usturası kesmeyen berber ve davulu seslenmeyen çalkıcı hakkı ve benzeri daha birçok hak vardır. Farklı isimlerle de anılsa bu coğrafya da bu arada Çorum’da da bu türden haklar merudur ve canlılığını korumaktadır. Alınan veya verilen bu hediyeler bazen at, bazen tabanca ve bazen de tarla bile olabilir. Sorgun’da bu hediyelere Töre denir. Iğdır’da Kapı Pulu ve Çorum’da ise kapı harcı denir. Bü tün bunlar rızklamak, razılamak, haklamak helâlamak, husumeti engellemek kıskançlığın yerine sevgiyi sevin meği yerletirmek içindir. Damadın papağı kaçırılıp sağ dıçtan para alınması, Gelin Alayının önünün kesilmesi, gelin bohçasından akrabalara hediye çıkması veya beher akraba için ayrı bohça hazırlanması ve hepsinden daha açık ve net olan damadın gelinin baına evin eiğinden girmeden evvel ismi saçı olan para eker meyve karıı mından oluan eyleri saçmasıdır. Saçılan bu nesnelerin alınıp saklanmalarının, uğur, bereket ve kısmet unsuru olarak bilinmesidir. Çuva Türklerinde canlı cansız her ey kurban olabilmektedir. Mesela ekmek, horoz kurban olabilirler. Çorum halk tefekküründe de tespiti yapılan bir husus da ‘dağlar talar kurbanın olsun’ denir. Trafik kaza sında arabası zarar gören oför için, gadasını alsın kurbanı olsun’ denir. Veya dükkânı yanan bir esnaf için ‘Ona kur ban olsun çoluğunun çocuğunun kadasını alsın’ denir. Yeni evine giren gelin ile birlikte çerez saçmadaki amaç, çiftlerin birlemesine mani olma ihtimali olan iyele re, cinlere, ervahlara karı tedbir almak onları memnun ederek uzaklatırmaktır da. Dede Korkut boylarında nesil lerin devamı ve sağlıklılığı için bu tür uygulamaların de

335 Yaar Kalafat vamlı yapıldığı görülmektedir. Çorum’da da evlenmenin yani ev edinmi olmanın diğer adı ‘Hayır İİ’’’’ veya ‘Hayırlı İ’tir. Hayır, ii olan Çorumluya e dostu hayırlamak için, ‘hayırlı olsun’a gelir. Bu noktada Allah rızası için yapılan saçılar ile Al lah’ın tecellisi olarak beliren kuvvenin bir takım kuvve tezahürleri için yapılan saçının tefriki gerekecektir. Ak ToyToy’un toylar içerisinde özel konumu vardır ve saçı konusu itibariyle Ak Toy özel konuma sahiptir. Bu to yun diğer adı 63 Ya ToyuToyu’dur. Bu yaa erienler, Hz. Mu hammed’in (s.a.v.) in yaına gelebilmi olmak kendilerine nasip olduğu için bu günü toyla kutlarlar. Biz bu konuda Anadolu’da yaygın bir uygulama olduğuna ahit olmadık. Uluğ Türkistan’da bu toyu idrak edenler hayır ilerler ki, sevindirmek paylamak maksatlı ve içeriklidir. “Ne verir sen elinle o gelir seninle” veya “Yediğin pis kokar verdiğin mis kokar” gibi sözler Çorum sözlü kültüründe de yaa makta ve halk bu sözlerin hikmetine halk sofizminin bir ürünü olarak burada da inanmaktadır. Halk inançlarında hayırlı olan iin insanı ya bir fay daya ulatırdığı veya bir zararı, musibeti defettiği zihniyeti vardır. Halk tasavvufunda, güler yüz, selamlama, güzel söz bile sadaka olarak kabul eldir. Saçı inanç ve uygulamalarına sadece insan hayatının dönüm noktalarında rastlanılmaz. Ekinden evvel, biçim den sonra ilk mahsulde, koç katımında saya gezdirmede, yağmur ve güne dualarında, balık mevsiminin ilk günle rinde, binaya temel atılırken, binanın çatısı çatılırken de

336 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri yaanır. Halk bu uygulamalarda kendince format gelitir mi, uygulamayı bazen bir takvime bağlamı ve çok kere de yörelere göre de değiebilen isimler koymu ve bunları bazen ibadet ile ve bazen de eğlence ile birletirmitir. ‘Getir getir hay getir Kızıl kaya dibinde Bir kırmızı gül getir Gün gedip su içmeye’

‘Gala Dağının bulutu Yetimlerin umudu Allah bir yağı getir Dağ tarlamız kurudu’

‘Çömçe gelin ne ister ır ha ır ne ister Eli kolu hamurda Bir kaık su ister’

‘Köse gelin ne ister Tanrıdan yağı ister Allah yağı vereydi Nezirimi kabul edeydi’

Çocukların ev ev dolaıp, yiyecek bir eyler topla yıp, Allah’a dua ederek yağı veya güne dilemeleri saçı

337 Yaar Kalafat için nemli bir örnektir. İran, Azerbaycan ve İç Anado lu’dan seçtiğimiz bu örnekleri üphesiz çoğaltabiliriz. Bi raz farkla da olsa Çorum için de benzerleri açıklanabilir. Keza Ramazan İlahisi veya kutlu gecelerde çocukların oluturdukları İlahi Alayları’nın mahiyet ve amacı farklı değildir. Yakut/ Saha Türklerinde 21 Haziran’ı 22 Haziran’a bağlayan gece, Yaz Güneinin Dönümü Günü olarak kut lanır. O gün Ihıak BayramıBayramı,, Saha Bayramı enlikleri yapı lır ve çeitli gösteriler sergilenir. O gün amanlar bayram yerine Ak/beyaz elbiseleri ile çıkarlar. ÇoranlarÇoranlar/Saçı ko nulan kaplar Al/kırmızı olur. Buradan alınan saçı, yere saçılır ve Saha halkı yerden toplu halde dilekte bulunur lar. Özel günlerde oda/atee kımız saçısı yapılır. Ayrıca kaymaklı ekmek de saçılır. Bu saçı döneminde sağlık, mutluluk ve benzeri eyler istenir. 719 Gökyüzüne yapılan saçıdan, gökten, Ürün Ayıı Tanara, Göğün ruhundan talepte bulunur. Bu inanç siste minde göğün, ormanın/tabiatın, od/atein, toprağın, su yun, havanın ruhları eit güçte ve denk statüdedirler. 720 Bu saçılı bayramda merasim alayının önünde aman bulunur. O’nu 7 bekâr kız takip ederler ve arkalarından 9 bekâr erkek günei karılarlar ve güneten güç alırlar. Onları takip eden Yakut/Saha halkı da aynı eyleri tekrar

719 Kaynak kii, Sorgulana Alekseevna, Yakut Türkü 23 yaında, üniversite öğrencisi, Tercüme Mahpurat Resulova, 23 yaında, Kırgızistan’da üniversite öğrencisi. 720 A.g.k 338 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri larlar. Bayram münasebeti ile yapılacak sportif faaliyetler danslar saçıdan sonra yapılırlar. 721 Yakut/Saha Türklerinin bu gecesinde yapılan en ünlü dansları Osohay DansıDansı’dır. Dini günlerde yapılan ve sabaha kadar devam eden, 24 saat süren bu dans günee bakılarak günein dönü istikametinde daireler çizilerek yapılır. Arda han yallılarında olduğu gibi katılımcılardan birisi arkı söyler diğerleri onun söylediklerini tekrar ederler. 722 Bu danslar ile biz Anadolu semahları arasında bağ kurarken kapalı ve açık halka dansları ile bize büyü bağlantısını hatırlattı. Halka oluturularak yapılan ve ismini de buradan alan Halka Dans ları, dıa kapalı toplumların simgelerindedir. 723 Bu toplumda ölünün ardından 9’u, 40’ı senesi 2. se nesi ve 3. senesi yapılır. Yakut/Saha Türklerinde bereketi celp etmek için ruhlara fert bazında da daima saçılar yapılır. Muhakkak toplu hareket edilmesi gerekmeyebilir. Avcı bir kimse ava çıkınca avının bereketli olması için ormanın ruhuruhuna saçı yapabilir. Avcı balık avlamaya gidiyorsa suyun ruhuruhuna saçı yapar. Saçılarda bolluk ve bereket için dua edilir. Bu arada Yakut/Sahalar yola çıkınca iyi bir yolculuk için ate in ruhuna dua eder saçılar yaparlar. 724 Anadolu’nun bir

721 A.g.k. 722 A.g.k. 723 Joan Lawson, ter. Kürat Korkmaz, “Avrupa Halk Dansları Milli ve Müzikal Karakterleri” yayına Hazırlayanlar, M..Öcal Oğuz Selcan Gülçayır, Halkbiliminde KuramlKuramlarar ve YaklaımlarYaklaımlar, Gele neksel Yayıncılık, Ankara 2005, Sf. 466–486 724 a.g.k 339 Yaar Kalafat

çok yerinde bu arada Yoluculuktan evvel ‘yola çıkıyorsun kazanı belanı alsın’ denilip sadaka verildiği hep hatırlarız. Yakut/Saha Türklerinde toprakların kutsiyeti adeta yaanılan alanın sınır ile belirlenir. Burada bulanan ağaç lar adeta kasabanın kutsal sınır ağaçlarıdırlar. Buradan girilirken ağaçlara para bırakmak ve çaput bağlamak, on lardan izin almak maksadıyla, onların ruhu için yapılan bir nevi saçıdırlar. 725 OmskSibirya Kazak Türklerinde ailede bir hasta var ise Ak Kayın ağacının kabuğundan tütsü yapılır ve bu tütsüye bazı kökler konulur. Tütsü yapılırken; Alas alas Pale/bela jolalardan tohta/kazalardan sakla, denir. Bu uygulama bize göre hastalığı yapan kara iyenin ruhu için yapılmı bir saçıdır. 726 Ova/obo/oba/ava’lar Tuva Türklerinde ova olarak bilinirler. Bunlar yüksek dağların yamaçlarında bu dağlar dan geçen yolların kenarlarında bulunan kutsal ta yığın larıdırlar. Buralardan geçen yolcular arabalarını veya atla rını durdururlar. Bazen ata yakarak veya farklı saçılarda bulunurlar. Ovalara konulmak üzere 1,3 veya 9 ta bulu nur. Talar konulurken dilekte bulunulur. Dilek sahipleri ovaların etrafında günein dönü yönü istikametinde dö

725 Kaynak kii, a.g.. 726 Kaynak kii, Julutan Altunay, Omsk Kazağı 23 yalarında üniver site öğrencisi, Tercüme ahnuza Burhadinova, Kırgızistan, 23 ya larında Üniversite öğrencisi. 340 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri nerler. 727 Biz Hakasya’da ve Gorno Altay’da bu tür iki saçı uygulamasına bizzat katılma imkânı bulduk. Yakut/Saha Türk halk inançlarında Obo/oba/ovo veya ava diye bilinen inanç ve uygulama yoktur. Hakkâri ve Bitlis’te yapılan özel ekmeğin içerisine para konur ve konukomu bu ekmeği yemeğe davet edi lir. Paralı ekmek kime rastlar ise o kimse evi çocuğunu tepeden tırnağa giydirir. Hayatın safhaların birisi de üphesiz ölümdür. Bu safhada da çeitli kanlı ve kansız kurban uygulamaları yapılır. Mürdeire verilen paradan, ölünün giysilerin dağı tılmasından defin esnasında hizmeti olanlara, mezarı een ler ve diğerleri için yapılan pazarlıksız, gönülden kopan kadarı ile miktarı belirlenmeyen her ayni ve nakdi ödeme bir saçıdır. 3, 9. 40. 52.ve senei devriyede yapılan yedir meler içermeler, çeitli isimlerle dağıtılan lokmalar, oku nan Kuran’ın yanı sıra çocukların, fakirlerin, hizmeti ge çenlerin, konu komunun ağırlanmaları da geni anlamda bir saçıdır. Bazen kii bunlardan bir kısmını vasiyeti ile belirlemi olabilir. Hatta bu anlamda vakıflar da ölünden sonra devam eden hayırlar anlamında bir saçıdır. Omsk ilinin kazalarında defnedilen ölünün mezarı nın üzerine çay veya süt konularak saçı yapılır. Bazen buğday serpildiği de olur. Anadolu’da bazı mezarlara su ve sık görülmese de yemek bırakıldığı olur ki, bunlar da saçı kapsamında algılanabilirler. Saçı sadece insandan insana

727 Kaynak kii, Choygana Mongush 341 Yaar Kalafat olmayabilir. İnsanların hayvanlar hatta bitkiler için yap tıkları hayır ilenmenin bir parçasıdırlar. Kars, Erzurum, Erzincan, Van ve Malatya illerinde, ölenler için kurban kesileceği gibi, kurban bayramı zama nı kesilenden de, yedi hisseden biri onun için ayrılabilir ve onun ruhu için dağıtılır. Ölenlerin ruhu için kurban kesme, balangıçtaki Türk inançlarının bir devamından baka bir ey değildir. Amaç, ata ruhlarını memnun et mek, onların rızasını kazanmak inancına dayanır. Kars, Ağrı ve Bitlis illerinde, adak sahipleri, adak etinden yemezler. Adak kurbanın kanı, adak sahibinin ve hane mensuplarının alnına sürülür. 728 Böylece seçilmi ile seçen arasında irtibat kurulmu olur. Eğer kurban gelin için kesilmise, kanı sadece onun alnına sürülür. Ata ruhu inançları ile ilgili pratiklerin bir kalıntısıdır. Bu yörede insan ismi olarak “Kurban” vardır. Kurbanın bilhassa adak kurbanının kanı hane halkının ve ilgilinin anlına sürülür. Bu uygulamada sürülen kanın ba ağrısını gidereceğine ve baı beladan koruyacağı inancı vardır. Sıladaki sevgili, teskeresi beklenilen asker için adak adanır; Çaya yendim ağlarım Gülü deste bağlarım Dediler yarin geldi Koçu kurban bağlarım 729

728 S. Buluç'un verdiği bilgiye göre, Yakutlar kurban kanını çadır kazıklarına sürerler (Bk. S. Buluç., a.g.m.a.g.m., s. 126). 729 Mustafa Gökçekoğlu, ManilerimizManilerimiz, Lefkoa, 2002, s.58 342 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Akkıla halk inançlarında da adak kurbanı inancı vardır. “Ergen benim oğlum ergen Özenip dökmedim yorgan Eğer oğlum sağ gelirse Celebin keserim kurban” denilir. 730 İslâmiyet'te, talep Allah'tan yapılır ve sadece onun rı zası için hayır ilenir. Her türlü kurban, adak ve saçı hayrın genel kapsamına girer. İslâmiyet evveli inançlarda kutsal kabul edilen ağaç gibi bazı kültlerden yardım istenilmi ve onlara da birtakım adak ve saçı türü armağanlar verilmitir. İslâmî dönemde, ulu kiiler hayatta oldukları ve öldükten sonra Allah indinde de itibarlı kabul edildikleri için, tavas sutlarını celbetmek üzere onlara ihtiram edilmitir. Halk inançlarındaki bazı örneklere göre, bu tür ulu kiiler ölmü olmalarına rağmen, gerçek ölüler değillerdir. Hayattaki in sanlara yardımcı olabilirler. Bazı halk inançlarına göre, “Bunların türbe türünden makamlarında Allah'dan bir ey istemek, bu ulu kiileri aracı yapmak anlamına gelmez. Bu ahıslar mübarek zatlardır. Ruhlarına Fatiha okunması ye rinde olur. Bunları aracı yapmadan, bunların makamlarında Allah'dan talepde bulunmak uygundur.” Bazı kültlerde çaput bağlamak türünden adakta bu lunulmasının geçmiteki mahiyeti anlatılırken, “Allah her zaman Kadiri Mutlak'dır. Takdir O'nundur. O, istediği kuluna bazı melekeler ve özel kuvveler verebilir. Canlıları

730 A. Uğur, a.g.e. sh. 91 343 Yaar Kalafat farklı evsafla yaratma gücünde olan Allah, istemesi halin de, insanların cansız veya hikmetsiz saydığı varlıklara, bir takım kuvveler verebilir, vermi olabilir” demektedirler. Bu noktada; adak ile saçı ilikisi ve Allah için saçılar ile Allah'ın tecellisi olarak beliren kuvve için yapılan saçının tefriki gerekecektir. 731 Eğirdir’de küçük çocuklar arefe ve kandil günleri cami arkasında toplanır önlerine birer çanak koyar ve “Adak, adak, am budak Yanımıza bo geldin Çanaklarımıza kon adak Amin…..” derler evlerden börek, çörek, çerez alır lar. 732 Çuva Tengriciliğinde, akam güne battıktan sonra da kurban kesilebilmektedir. Kurban kesmeden evvel kur ban edilecek hayvanın üzerine su ve un dökülür. Hayvan titrer ise, Tanrı'nın kurbanı kabul ettiğine inanılır. Çuva Türklerinde, canlı cansız her eyden kurban olabilmek tedir. Horoz, ekmek, vs. kurban olabilirler. Kurbandan sonra hayvanın kanına parmak bastırılıp alnına dokundu rulur. Daha sonra üç defa kutsal çamın etrafında dönülüp, adak beyleri anılır ve ibadete geçilir. 733

731 Y. Kalafat, “Orta Toroslar ve Türk Halk İnançlarında Adak”, Alanya Tarih ve Kültür Semineri, Alanya, 1997. 732 Aye Akkaya, a.g.e. sh. 174 733 Y. Kalafat, “ÇuvaitanBakurdistanTataristan Gezi Notlan ve Çuvaitan'da Tengricilik”, Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları Nisan, 1988 s.113 sh. 6988 Ankara, 1998. 344 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

2. Yağmur Duası Doğu Anadolu yöresinde rastlanan balangıçtaki inançların izlerinden bir tanesi de, yağmur duası ile bağlı dır. 734 Orta Asya ve Sibirya'dan Anadolu yaylalarına, köy ve kasaba gibi yerleme alanlarına taınan bu inanç, varlığını göçebe ve yerleik Türk hayatında hâlâ korumaktadır. 735 Türk hayatında su ve yağmur, hayatın ve bereketin kaynağıdır. Bu yüzden, su mukaddesler anasında kabul edilir. Bunun bir ifadesi de, onun bugün de Türk hayatın da “rahmet” sıfatı ile anılmasıdır. İncelediğimiz yörede olduğu gibi, Türk Dünyasının hemen her yerinde yağmur

734 . Yaltkaya, “Yat Yahut Yağmur Taı”. GündüzGündüz, 1936, Sayı 3, s. 6771; M.Fuad Köprülü, 'Eski Türklerde DinîSihrî bir An'ane; Yat veya Yağmurtaı”, İstanbul Dârü'lDârü'lFünûnFünûn Edebiyat Fakültesi MecmuasıMecmuası, 1925, Cilt IV, Sayı l, s. 111; F. Sümer, “Eski Türklerde Yağmur ve Kar Yağdırma Âdeti”, Resimli Tarih Mecmuası,Mecmuası, 1953, Cilt IV, Sayı 44, s. 25332535. 735 O. Acıpayamlı, “Türkiye'de Yağmur Duası”, Ankara, 1964, AnkAnkaaaa ra ÜniversitÜniversiteeeesisi Dil ve TarihTarihCoğrafyaCoğrafya Fakültesi Dergisi, 1963, Sayı 12'den ayrı basım; “Türk Folklor Ürünü Yağmur Duası, ilgili Ya pı ve Fonksiyon Sorunları”, I. Milletlerarası Türk Folklor KongrKongreeee si (Bildiriler), Ankara, 1977, Cilt IV, s. 117; S.V. Örnek, Sivas ve Çevresinde Hayatın Çeitli Safhaları ile İlgili Batıl İnançların ve Büyüsel İlemlerin Etnolojik TetkikiTetkiki, Ankara, 1966; O.A. Balkır, “Balıkesir Köylerinde Yağmur Duası”, KaynakKaynak, 1936, Sayı 2, s. 93637; S.S. İçiler, “Tekirdağ'da Yağmur Duası”, Türk Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1961, Sayı 145, s. 2479; Karamuk, “Çorum'da Yağ mursuzluk, Halktaki Ananeler”, ÇorumluÇorumlu, 1941, Sayı 28, s. 57; R.Turgay, “Ankara'da Yağmur Duası”, Türk Folklor AraAraAra tırmaları,tırmaları, 1961, Sayı 143, s. 241. 345 Yaar Kalafat yağıyor, yerine, “rahmet yağıyor” denir. Böylece, onun, Tanrı'nın bir iyilik bağııolduğu vurgulanır. Eskiden yağmurun yağmadığı zamanlarda, Kam adı verilen 736 kimseler, Yada Taı adı verilen bir ta vasıtasıyla istedikleri zaman yağmur yağdırırlar, bulutları hareket ettirirler ve gökten kar sağarlarmı. Kagarlı Mahmut, ünlü eserinde yaz günü böyle bir olaya tanık olduğunu kaydetmitir. 737 Manas'da büyük cin seferi rivayetinde Almambet'in yağmur yağdırmak için Yada Taı kullanarak bulutları efsunladığı anlatılır. Bu inanç, Türkler arasında son derece yaygın bir biçimde günümüze kadar yaamıtır. Yörede, muhtelif zamanlarda yağan yağmur suyu nun da, kutsiyetine dair ayrıca bir inanç vardır. Meselâ, ilk Nisan yağmurları ile yıkanmak, bundan içmek, yoğurt mayalamak, yemek piirmek, çamaır yıkamak, sirke ya pımında kullanmak, yiyeceklerin üzerine serpmek, uğur ve bereket getireceği inancına bağlıdır. Bugün bu inançla ra; Elazığ, Sivas, Kilis, Tortum ve yörenin birçok yerlerin de rastlanmıtır. 738 Trabzon, Rize ve Bayburt illerinde de Nisanın ilk yağmuru ile yoğurt mayalarlar. Bereketi, canlı lığı, hayatı taıdığına inanılan bu ilk yağmurun bir saçı

736 Türklerde efsanevî kağan (sülâle kurucusu) tarafından, yad taı ile kosmik büyü yapan kam gibi, yağmur ve yel tevlid ediyormu (Bk. E. Esin, a.g.e.a.g.e., s. 29). 737 B. Atalay, Divânü LûgatLûgatitit Türk TercümesiTercümesi, Ankara, 1985, 2. basım, Cilt II, s. 314, 1598. 738 N. Tan, “Türk Folklorunda Nisan Yağmuru”, II.. MilletlerarasıMilletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiril(Bildiriler),er), Ankara, 1982; Cilt IV, s. 46979. 346 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri niteliğinde yiyeceklerin üzerine serpilmesi de, su iyesi olan ruhu memnun etme amacını taır. Urfa ilinde, kuraklık olduğu zamanlarda kırk küçük ta okunup Halil İbrahim Gölüne atılırsa, yağmur yağacağına inanılır. Urfa'da, bu tür bir pratikle yağmur yağdırıldığı söy lenir. 739 Akkıla’da yağmur yağarken bacadan aağıya kaık atılır. Eğer kaığın ağzı yukarı gelirse o yıl bolluk olacağı, aağı gelir ise ters düer ise kıtlık olacağı inancı vardır. 740 Mardin'de yine, taın Tanrı'ya saçı kılınması ile, yağmur yağacağı inancı mevcuttur. Burada halk, yağmur duasına imam ile çıkar. Önce kabristanı ziyaret ederler. Bu ziyarette, ata ruhlarından yardım gelmesi inancı, onla rın da kendileriyle olması dileği saklıdır. Burada, kırk ta yerine, saçı olarak yedibin küçük ta toplanır ve imam bunların üzerine, Tanrı'ya, yağmur yağdırması için dua eder ve yağmurun yağacağına inanılır. 741 Samsun'da bu uygulama altı köyden toplanan tala yapılır, bu talar suya bir torba ile konulur. Yağmurun durması için torba sudan çıkarılır. İlemi harama uçkur çözmemi birisi yapmalı. 742 Yağmur yağdırma inancı için Yada Taı kadar dik kati çeken bir diğer unsur da, Çömçe Gelin çıkarıp kapı kapı gezdirmektir. Yörede, hususiyetle Kars ilinde, yağ

739 M. Çini, a.g.m. 740 A. Uğur, a.g.e. sh.38 741 O.S. Adal, “Savurda Yağmur Duası”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları 1961, Sayı 151, s. 2367. 742 B. iman, a.g.e. 347 Yaar Kalafat mur yağmadığı zamanlar, Çömçe Gelin gezdirilir. 743 Yağ mur yağmasını sağladığına inanılan Çömçe Gelin, bugün bir çocuk oyununa dönümü olarak yörede varlığını sür dürmektedir. 744 Çuva Türklerinde de yağmur duasına çıkan çocukların un, darı, tereyağı ve yumurta toplayıp daha sonra piirip yedikleri bilinmektedir. 745 Kars çevresinde çocuklar, bezden yapılmı ve kolları sopadan bir bebeği Çömçe Gelin'in sıfatına sokup ev ev dolatırıp yiyecek isterler. Yiyecek verecekler, “Godi” adının da verildiği bu bebeği ıslattıktan sonra, çocukların dilediğini yerine getirirdi. Çocuklar, isteklerini öyle bir tekerleme ile ifade ederlerdi: “Godi Godi’yi gördün mü? Godi'ye selâm verdin mi? Godi hurdan geçerken, Bir tas suyun verdin mi? Ver Allah'ım ver, bir sürü yağmur...” Buna benzer bir tekerlemeyi yine aynı oyun sıra sında Mardin'de söylenirken tespit etmekteyiz. 746 Burada,

743 . Elçin, “Çömçe Gelin”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları 1968, Sayı 225, s. 4718. 744 M. Köse, “Godu Godu”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1965, Sayı 187, s. 3650, 52. 745 N. Gözaydın, “Çuvalarda Yağmur Duası”, UluslararasıUluslararası Folklor ve Halk Edebiyatı Semineri (Bildiriler), Ankara, 1976, s. 4449. 746 H. Selvi, “Suruç Köyünde Yağmur Duası”. Türk FolklorFolklor AratıAratırrrr malarımaları, 1969, Sayı 254, s 5291. 348 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Çömçe Gelin, Kars'taki, “GodiGodiGodi”nin bir varyantı olan “DoduDoduDodu” eklinde ifade edilir: “Dodu Dodu neden oldu? Bir kaıkçık sudan oldu. Verin Dodu'nün hakkım, Gitsin ardına bakını.” Akkılarda dolu yağdığında kesilmesi için ailenin ilk çocuğuna “Ben annemin ilkiyem, derelerde tilkiyem” de dirtilir. Kars’da ise “Ben anamın ilkiyem ağzı kara tilkiyem” dedirtilir. Böylece dolunun kesileceğine inanılır. 747 Adıyaman ye Urfa ilimizde de, çocuklar yağmur yağmadığı, kuraklık olduğu zamanlar, Çömçe Gelin dola tırırlar. Elazığ, Keban, Baskil ve Ağın çevresinde Çömçe Gelin dolatırma sırasında, Çömçe Gelin için “Dodi Dodi”; “MullaMullaMulla” ve “PotikPotikPotik” gibi ifadeler kullanılır. Bu ilde, evler den toplanılan yiyecekler, daha sonra bir yatır veya ben zeri kutlu bir ağaç altına toplanmak suretiyle piirilip top luca yenir. Yemeğin ardından, küçük büyük herkes birbi rini ıslatır. Bunun, yağmur yağmasına sebep olacağına inanırlar. 748 Yağmur duası için gezdirilen “Çömçe Gelin” veya “Çömçe Hatun” yağmur suyunun biriktiği kâse, su konulan kap anlamına da gelmektedir.

747 A. Uğur, a.g.e. sh. 39 748 A. Duran, “Fırat Havzasında Yağmur Duası ve Yada Taı”, BelgBelgeeee lerle Türk Tarihi Dergisi, 1988, Sayı 19, s. 7476. 349 Yaar Kalafat

Halk; yağmur, ekin mevsimin dönemleri arasında bir bağ kurup bunu iirletirmitir. Sözlü kültürün takvi mini oluturmutur. Martta sıçan siymese Nisanda yağmur dinmese Öğünürse silli salyalı Mayıs öğünsün (övünsün) Bitlis ili içinde, çocuklar, yağmur yağması için Çömçe Gelin dolatırırken, evlerden yağ, un ve benzeri yiyecek maddeleri toplarlar. Burada, çocuklar “Çömçe Gelin”i “Cemce Gelin” eklinde ifade ederler ki, “Kepçe “Kepçe GelinGelin”””” anlamına gelirmi. Çocuklar, onunla ev ev dolaır ken u tekerlemeyi söylerler: “Cemce gelin cem ister, Allah'tan yağmur ister. Verene oğlan ister, Vermeyene kız ister...” Hediyeleri verilmeden önce ev sahibi üstlerine su döker ve sonra çocukların isteğini yerine getirir. Bitlis'te, bu hareketle yağmur yağacağına inanılır. “ÂminÂmin alaylarıalayları” “DuaDua alaylarıalayları” halk kültüründe önemli bir yer tutar. Bu inancın bir tezahür ekli de “kalın Oğuz beylerinin el açıp alkı tutması”dır. Halk arasında “dua ordusu olmasa kılıç ordusu baarılı olamaz” sözü var dır. Dua ile ilgili bir hadisi erifde “dua müminin silahıdır” buyurulmutur. “Dualar kabul olmasa da dua edilmelidir, sevaptır” inancı vardır. “Dua etmeyen son nefesinde Keli

350 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri meyi ahadet getiremez” inancı da yaygındır. Birçok halde dua ettirebilmek için çocuklar seçilir. Günahsız olanların duasının daha etkili olduğu inancı vardır. Azerbaycan’da çocuklar Ramazan ayında “paypay tatapppp makmak”a çıkınca bazı parçalar okurlar: “Yukarı da bir ay var Ucu Kızıl yay var Peygamberin socağında Bize düen bir pay var Az verenin kızı olsun Çok verenin oğlu olsun Kapımızda toy olsun Âmin, Âmin, Âmin…” diyerek Ramazan bayramını kutlar hediyeler alırlar. Bir halk alkıına göre; “Sıcaksa gölge ver Soğuksa sıcak et Koyunun kuzun Var olsun Ana bacın Sağ olsun” denilirken, hem bereket hem rahmet di lenilmi olunmaktadır. Sarıkamı'ta, kuraklık olduğu zaman, halk Ağbaba Dağı'na çıkar, orada yatan Ağbaba'ya dilekte bulunurlar.

351 Yaar Kalafat

Ağbaba'nın, böylece onlara yağmur yağması için yardım ettiğine inanırlar. 749 Fırat yöresinde çocuklar suyla çok oynarsa, yağmurun yağacağına inanırlar. Bu yüzden, büyükler, suyla oynayan ve çeme altında ıslanan çocuklara, “yağmur mu yağdıracaksı nız!” diye çıkıırlar. Aynı inanç Kars ilinde de mevcuttur. Tunceli, Bingöl ve Adıyaman çevresinde yağmur yağması için köyün kadınları, köyün çobanını, akarsuya atarlar. Bazı yerlerde de çobanın sadece sopası suya atılır. Yağmur yağma sı için kimi köyde muhtarı çemede ıslatırlar. 750 Erzurum ve çevresinde ayın gökte donuk gözükmesi halinde o gece yağmur yağacağına inanılır. Güneli havada yağmur yağarsa, o sırada kurdun doğurduğuna inanılır. Bu çevrede, yağı çok olur ve zarar verirse, onun o yağmurdan, doludan, çamurdan yapılacak bir kurbağa ile duracağına inanılır. KurbağaKurbağa, Kıble'ye bakan bir duvar deliğine konur sa, yağmur kesilir, yağmazmı. 751 Urfa'da, böyle durumlarda emsiyeyi açıp kapamak suretiyle yağmurun kesileceğine inanılır. 752 Samsun yöresinde dolu yağarken saç ayağı dıa rıya ters atılır ise, dolunun duracağına inanırlar. Elâzığ'da, yağmur yağması için “Godi Godi” dolatı rıldıktan sonra, gençler ate yakar ve atein etrafında hal ka olurlar. Yağmur duasını bir kii yapar. Bunun komik

749 M. Köse, a .g .m. 750 A. Duran, a.g.m. 751 Cumhuriyetin 50. Yılında ErzurumErzurum, 1973 İl Yıllığı, İstanbul, 1974, s. 193200. 752 M. Çini, a.g.m. 352 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri bir cübbesi vardır. Diğerleri toplu halde onun dediklerini tekrar ederler. Elâzığ'da yağmur duasına, Harput Kalesi'ne giderler ve oradan yaparlar. 753 Erzurum, Mardin ve Sivas'da çobanlar, sürülerini de, yağmur duasına çıkarırlar. Dua esnasında eller toprağa döndürülür. Koyunların melemeleri sağlanarak merhamet celbedilmeye çalıılır. Böylece yağmurun yağacağına ina nırlar. Türkmenistan'da yağmurun pîri Ata'dır. Yağmur duası için yapılan dinî uygulamalar Burkut AtAtaAt aaa efsanesi ile izah edilmektedir. 754 Özbekistan'da rüzgârın pîri olarak Haydar bilinir. Haydar rüzgârı yönlendirme gücü olan bir pirdir. Haydar Pir’in yardımını celbetmek için Özbek çiftçisi harmanından ona pay verir. Haydar saçın kâhkül kısmı ile temsil edilir. Rüzgâr çağırmada kötü ruhları kovmak için talar birbirine vurularak “ses” çıkarı lır. Kurbağa yağmur ve su sembolü olarak bilinir. Haydar kültünün evvelinde de rüzgârın piri uzun saçlı olarak ta hayyül edilir ve “Vota” olarak bilinir. 755 Yağmurun yağma sı ve durması ile ilgili Anadolu uygulamalarında da kurba ğanın yeri vardır. Sivas yöresinde ise “KarayelKarayel DüekleriDüekleri”Düekleri ””” vardır. Bunlar kutsal mekânlardır. Güneyden gelen ve

753 H. Tanyu, Türklerde Tala İlgili İnançlarİnançlar, Ankara, 1968, s. 179 180; V.Tanyıldız, “Millo Potik Ne İster”, Elazığ KültürKültür ve Tanıtma Vakfı DergisiDergisi, 1989, Sayı l, s. 27. 754 Y. Kalafat, “Avrasya Türk Halk Sufizmi I” (…) Ankara, 1997 755 Mehmetkulu Garayev, “Özbeklerin Rüzgâr ile Alâkalı Mitolojik İnançları”, Dördüncü Türk Kültürü Kongresi (4.7. KasımKasım 1997), Ankara. 353 Yaar Kalafat karları eriteceği için “hayırlıhayırlı yelyel” olarak kabul edilen yelin esmesi için, bu mekânlara ekmek, çörek gibi yiyecekler bırakılarak yapılır. 756 Tokat'ın kuzey köylerinde, kuraklık afet noktasına gelince, bir kalbur (gözer)un üzerine kurbağa koyulur ve ev ev dolatırılır. Evlerden kurbağanın üzerine su serper ler. Ayrıca köyün hocası bir ata bindirilir. Hoca atın üze rinde iken bir hatim indirilir ve daire çevrilir. Köyün sı nırları dolaılır. Seyit Yahya Velî'nin türbesinde veya ca mide kurban kesilerek uygulama bitirilir. Halk irfanında yağmurun tanımı, Allah’ın gökten indirmi oluğu, ölümünden sonra toprağı onunla dirilttiği bir rızktır. Yağmur duası, evveli, esnası ve sonrası ile bir bü tündür. Bu bütüne yağıın; yağmur, kar, dolu, fırtına ve benzeri tezahür ekilleri, güne tutulması, yıldırım, im ek, gök gürlemesi ve bulut hareketleri ile ilgili inançlar da dâhildir. Bu inançları, yağmur dileği ile ilgili olarak yapılan uygulama ve sarf edilen ifadelerden izleyebiliyo ruz. Bunlar sosyolojik bir kural olarak eski inancın yeni olanın içinde erimesi veya ekil değitirerek varlığını sür dürmesi eklinde yaamaktadırlar. Bu özelliği ile yağmur duası, ana dilleri ve doğma dinleri farklı olsa da Türk kül türlü halklar arasında yaamaktadır. Bu özelliği ile yağmur duası bu kültür için bir kod’dur.

756 K. Özen, Sivas ve Divriği Yöresinde Eski Türk İnanİnanç çççlarınalarına Bağlı Adak Yerleri, Sivas, I996,s.50. 354 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Hz. Muhammed (sav), kendisinden önceki eriatları tamamlamı ve düzeltmitir. Halk inançlarında Hz. Mu hammed’in eriatını ölçü alarak bulguları; bid’at, hurafe ve irk itibariyle tartıp yargılamak yeterli olabilir. Rahmeti nin/yağmurunun önünde rüzgârlarını müjdeci kılan Al lah(cc) çok yücedir münezzehtir. Halk sofizminde yağmurun tek tanesinin bile bir melekle gönderildiğine, bitiik iki tarladan birine rahmet indiren, yağıın ekli dozu ve zamanı ile rahmeti ile kah redebilen Allah, emrindeki göklerin ve yerin ordularını hizmete sevk edebilir, veren de alan da odur ve hikmetin den sual olmaz. Her yaptığında bir hayır vardır. Sabırla ükredilmelidir. Yağmur yağdıracağı sanılan bulutlar, bulutlar ek linde görülen yağmur, kasırga Rabbül âleminin emri ile hareket eder. Suç ileyen bir toplum için uyarıcı felaket de getirebilirler. Bu Allah’ın takdiridir. 757

3. Saya Saya, koyunların döllenmesi günü yapılan enliğe ve rilen addır. O gün, kuzular ana karnında canlanır, hayat bulmu kabul edilir. 758 Bereket ile ilgili bu enlikler bayram

757 Yaar Kalafat “Türk Kültür Coğrafyasında Yağmur Duası” Yağmur Duası KitabıKitabı, Hazırlayan M. Sabri Koz, Kitabevi, İstanbul 2007, sf. 195–225 758 P.N. Boratav, “Saya”, Folklora DoğruDoğru, 1975, Sayı 42, s. 3.10; A. Özcan, “Saya”, Folklor PostasıPostası, 1945, Sayı 5, s. II; M.F. Kırzıoğlu, “Koyuncu T urklerde Saya enliği ve Kars'ta Derlenen Sayacı Türküler”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1959, Sayı 115, s. 84647. 355 Yaar Kalafat niteliği taır. Bu bayram, Kars ve civarında “SayaSaya KuKuttttluğuluğuluğu” adıyla da kutlanır. 759 Doğu Anadolu yöresinde, hayvancılık la uğraan hemen her ilde döl almayla ilgili enliklerin ya pıldığı, o günün kutlandığı görülmektedir. Döl almanın bereketli olması için yapılan enlikler, üphesiz balangıç taki inançlarda görülen iyeleri memnun etmek için yapılan merasimlerin kalıntılarıdır. 760 Onları memnun etmek sure tiyle, döl almanın bereketli geçeceğine inanılırdı.761 Kars'ta, koç katımından önce, koçlara, kız ve gelin ler “koçkoç bezeğibezeği” adı verilen süslü balıklar takar. Akkı la’da “SSSSaaaayılyıl ÇıkarmaÇıkarma” enlikleri yapılır. ubat ayının ilk haftasında bu maksatla Köe Oyunu oynanır, temsili gelin yapılır evden yiyecek toplanır. Bu esnada; “Aağıdan gelen urumlu Çocuğunun burnu sırımlı Ayran içmi köpek karınlı Kalk geldim köseciğim” diye parçalar okunur. Ayrı ca “kuzukuzu yıkamayıkama” ve “koçkoç katımıkatımı” enlikleri yapılır. Bütün bunlar bolluk bereket dilemek veya bereketi kutlamak içindir. 762

759 Kars İl YıllığıYıllığı, 1967, Ankara, s. 185204; M.Turan, “Kars'ta Kockatımı”, Türk Folklor Aratırmaları, 1967, Sayı 214, s. 4103. N. Onk. “Iğdır Folklorundan Sayacı Sözleri”, Kars EliEli,Eli 1296667, Cilt 3, Sayı 28, s. 916. 760 H. Çay, Türk Ergenekon BayramıBayramı, Ankara, 1988, s. 56. 761 M.Turan,a.g.m.; B. eker. “Erzincan'da Saya Gezme Geleneği”, Türk Folklor AratıAratırrrrmaları,maları, 1967, Sayı 213, s. 4883. 762 A. Uğur, a.g.e. sh 67 356 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Bu çevrede, sürüye katılan ilk koç, kara koyun ile ilgilenirse, o yılın hafif geçeceğine, ak koyun ile ilgilenir se, karın erken yağacağına ve kıın ağır geçeceğine inanı lır. Ayrıca, bu ilde koç katımı sırasında yürüyen sürüyü ikiye ayırıp geçmek veya sürü içinden bo bir kapla geç mek, doğum günleri içinde evden tuz ve ate çıkarmak, dıarı vermek uğursuzluk ve günah sayılır. Bu hareketler le, dölün bereketinin kaçacağına inanan Kars ili insanları, o günlerde dikkatli davranırlar. Kars ve Mu illerinde, sağımdan sonra süt kabına nazar değmesin diye, içine sönmü kömür atılır. Böylece, sağılan sütün nazardan korunacağına, göz değmesinin önleneceğine inanılır. Kars ve çevresinde, koç katımı sırasında, eve gelen ilk gelin koça bindirilir ise, doğacak çocuğunun erkek olacağına inanırlar. 763 Saya, koçkatımı veya baka adlar altında, döl ve dö lün bereketi ile ilgili yörede pekçok pratiğe raslanır. Bun lar, birbirinden ince ayrım ile farklanır ama altlarında yatan inanç aynıdır. Erzurum'un Bardız ilçesinde, koyunların sütten kesil meden önceki son alınan sütleri tarlalara saçı olarak serpilir. Bu süt tarlalara serpildiğinde, o yıl ekin bol ve bereketli olurmu, diye inanılır. Yine bu ilde, enkaya çevresinde, koç katımından sonra, büyük bir kap içine doldurulan su, koyun sürüsünün üzerine dökülür. Bunun adına, “çiçekçiçek suyusuyu” de nir. Çiçek suyu koyunların üzerine döküldüğü zaman dölün

763 Kars İl YıllığıYıllığı, 1967. Ankara, s. 185204. 357 Yaar Kalafat bol ve bereketli olacağı inancı yaygındır. Güzün, koç katımı sırasında da, boynuzlar boyanır ve dölün bereketli geçmesi için her birine birer kırmızı elma bağlanır. M. Kutlu'nun bir tespitine göre; Savak Türkmenleri arasında koç katımıkatımı, mevsimlerin balangıcına iaret eder. “Koçtur, kıtır; döldür, yazdır” denirmi ve bununla, döl dökülünce yazın baladığını, koç katılınca da, kıın bala dığını vurgularlarmı. 764 Koç katımı ile ilgili yörede pekçok tespit yapılmı ve yayınlanmıtır. Dolayısiyle bü tün örnekleri sıralamak yerine, tipik örnekleri ve tespitle rimizi sunmakla yetiniyoruz. 765 “Ak” ve “Kara” nın en fazla yoğunlatıkları alan ko yunkoçtur. AkkoyunluKarakoyunlu örneğinde olduğu gibi. Efsaneye göre kara koyunun kılı ile yerin 7 kat altına inilir. Ak koyunun kılı ile yerin 7 kat üstüne çıkılır. Ak ve kara koyun ipliği örülerek nnna naaazarlıkzarlık veya nazarlık bağı yapılır. Gelin koça bindirilir ise ilk çocuğu erkek olur. Erkek çocuğu koça bindirilir ise soyu’da koç gibi iyi döl tutar. Mezarlarda koçlu koyunlu heykeller olur. Bütün bunlar bir arada düü nülünce Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmen devletlerinin bu ismi alılarında mitolojik bir derinlik aranılabilir.

764 M. Kutlu, avaklı Türkmenlerinde Göçer HayvancılıkHayvancılık,Hayvancılık Ankara, 1978, s. 115117. 765 T. Koçer, “Malatya'da Koçkatımı”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları,Aratırmaları 1968, Sayı 225, s. 4714; A. entürk, “Koç Koyurma”, Türk Folklor AraAratırmalarıtırmalarıtırmaları, 1972, Sayı 280, s. 6470; N.Taner, “Ağrı Bölgesinde Koç Katımı”, Türk FolkloruFolkloru, 1980, Sayı 10, s. 2528; E.Kuzucular, “Gelenekler, Koçkatımı”, Sivas FolkloruFolkloru, 1973, Sayı 7, s. 1617. 358 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Mardin havalisinde “SağımSağım GünüGünü” enlikleri yapar lar. Kırlarda büyük ziyafetler hazırlanır. Bütün köy halkı çok sık giyinir. Özellikle çobanlar çok süslenirler koyun ve koçların sırtına kırmızı boya sürülür. Silahlar atılınca müzik balar ve kadın erkek halay çekerler. O gün sağılan hayvanların bütün sütleri hayvanı olmayandan balanıla rak halka dağıtılır. O gün HedikHedik’te yapılır ve böylece sa ğım balamı olur. Sağımı yapacak olan kafileye BerivanlarBerivanlar denilir. Sağımlar kova, helke ve iyarik (tulum)a yapılır. Sağım günleri boyunca her gün bir kap süt, yoksul bir aileye verilir veya kafileye katılan fakir bir kız sağıma yardım eder ve sonunda 34 koyun da kendisi için sağar. 766

V. ÖLÜMMEZAR, YAS VE YUĞ TÖRENĐ Ölüm, Türk kültürlü halklarda doğumla hatta do ğumdan evvel balayan ve safhaları ile devam eden bir olgudur. Uzun sürecek dostluklar anlatılırken de “Pazara kadar değil mezara kadar” denir. “Altay ve Yakut Türkleri ruhcan kavramlarını tın, sü ne (ya da sür) ve kut kelimeleri ile ifade etmilerdir. Tın, bü tün canlılarda, sine süne, sadece insanlarda; kut ise, canlı can sız her eyde bulunur ve bulunduğu eye kutsallık verir.” 767 Kiioğlunun dünyaya gelmeden evvel ölü veya diri ge leceğine dair inançlar vardır. Cinsiyet belirlemesini de kapsa yan bu süreçle ilgili inançlar ana rahmine düülmeden evvel balatılır. Bu tür inançlarda bazı ailelerin ‘ölü doğum’ yapa

766 A. Güler, a.g.ea.g.e. sh.5859 767 Ruhi Ersoy, “Türklerde ölüm ve ölü ile ilgili Rit ve Ritueller” Millî FolklorFolklor, 2000, S.54, SS. 86101. 359 Yaar Kalafat geldikleri veya erkek evlatlarının olmayacağı veya erkek ço cuklarının dünyaya canlı gelemeyecekleri inancı vardır. Çocuğun veya erkek çocuğunun yaamama hali çok kere kara iyelerin tasallutu ile izah edilir. Bunlardan ko runmak veya kurtulmak suretiyle bu tür ölümün önüne geçilebileceği inancı ile bazı uygulamalar yapılır. Esasen ölüme sebep olabilen ve eski inançların tortuları ile ekil lenen, görünmeyen öldürücü gücün hayatın her döne minde ve farklı ekillerdeki ölümlerde etkin olduğuna dair inanç içerikli genel bir kanaat vardır. Ölümün inanç boyutu irdelenirken hayatın muay yen geçi dönemleri özel önem kazanırlar. Bilhassa bebe ğin ve annenin “KırklıKırklıKırklı” dönemleri ölümün yoğun olduğu dönemlerdir. Bu dönemlerde yapılması gereken bazı inanç içerikli uygulamaların ihmal edilmeleri halinde, bu ih mallerin ölümün beklenilmesini gerektirdiği inancı vardır. Ölüm emaresi olarak görülen hususların balıcalarından birisi de görülen rüyalardaki simge olarak algılanan bazı hususlardır. Esasen gelecekten haber alma ya yönelik tüm inanç içerikli uygulamaların içerisinde “ölümölüm habercisihabercisi”””” olarak kabul edilen ipuçları vardır. Baka bir ifade ile ölüm haberi falla da alınabilir. Çeitli fal türle rinde ölüme iaret eden bulguların olduğuna inanılır. Halk inançlarımızda ölümü haber verdiğine inanı lan tespitler arasında, bıçağın sofrada ters dönüp kın kıs mının yukarıya gelmesi de vardır. 768

768 İsmail Doğan, “Günümüz Türkiye’sinde Mezar Talarının Dili”, GeçmitGeçmitenen Günümüze Mezarlık Kültürü ve İnsan HayatınaHayatına EtkEtkiiii 360 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Ölüm, halk inançlarında bir takım simgelerle tanım lanmı ve edebiyatımızın çeitli alanlarına, bu arada halk edebiyatımıza da yansımıtır. Bu edebiyatta “elleri koynun da kalmak” ilahi takdir karısında boyun eğmeği, “SSaçaç yoyollll makmak”” “kara giymekgiymek”””” çaresizliğin, “ocağıocağı sönmeksönmek” veya “eveveveviiii nin direğinin çökmesiçökmesi”, “rüyada aynası kırılmakkırılmak”,”, “rüyada ekmeğini yanar görmekgörmek”” ölümü, temsil eder. Onun simge sidir. Kolların göğüste çapraz bağlanması yetim kalınacağı eklinde yorumlanır, doğru bulunmaz. Acının dıarıya vu rulmasında aırıya gitmek isyan sayılır, günah olarak kabul edilir. Kiiyi rüyada ölmü görmek ise, onun uzun ömürlü lüğü olarak yorumlanır. Saç yonmadık abartılı ağıt yoktur ve saç Türk halk kültüründe bir koddur. 769 Ölünün tarafından yaayan bir kimsenin özlenilmi olması istenilmez. Özlediği kimseyi yanına alacağı inancı vardır. Yaayan birisi ölen kimse için “beni çok severdi” di yecek olsa uyarılır “Toprağını sevsin” denir. Ayrıca evinin yıkıldığını veya evin direğinin yıkıldığını rüyada görmek de büyük felaket olarak algılanır. Zaman belirlenmesinde de birtakım inanç içerikli ifrelerin olduğuna inanılır. Mesela rüyada kara görmek, tez vakitde dalalet eder. Bir bulgu için “sınanmaya bağlı” denir. Bir kimse için veya bir kültür için

leri Sempozyumu (18(18––––2020 Aralık 1998 İstanbul) İstanbul 19981998, İs tanbul, 1999, Mezarlıklar Vakfı, s.160–193 769 Yaar Kalafat, “Balkan Türklerinden Örneklerle Halk İnançları mızda Saç”, I.Uluslar arası Balkan Türkleri Sempozyumu ((28–29 Eylül 2001 Prizren,) Balkan Türkoloji Sempozyumu Bildirileri, Yayına hazırlayanlar, Prof. Dr. N. Hafız, Prof. Dr. T. Hafız BAL TAM Prizren 2006 sf. 308–314. 361 Yaar Kalafat felaket mesajı içeren rüya bir baka kesimde farklı anlam içerebilir. Rüyaların göründüğü mevsim, gecenin farklı saat lerinde görülmü oluu içerilen anlama farklılık verir. Ayrıca ölüm gibi karamsar anlam içeren rüyalarda kan gibi baka eyler de görülür ise “kan rüyayı bozar” denir. Esasen “ecelinecelin üstü örtülüdürörtülüdür” diye bir özlü söze göre kimin ne zaman öle ceği hiç bilinmez. “ÖlümÖlüm haktırhaktır” “HerHer canlı ölümü tadacatadacakkkk tırtırtır”tır ””” gibi özlü sözler ve “ölümden kaçı olmazolmaz”””” gibi benzerleri ölümün karısında teslimiyet inancını gösterir. Bu inançtan hareketle “Allah sıralı ölüm versinversin”” “Allah gençlerimizi sasakkkk lasınlasın”””” denir. Sıralı ölümün önemine deyinen Azerbaycan Türk kültür coğrafyasından bir bedduada; “Men hamayıl deyilem Ağzı zayil deyilem Goy ölsün ölmeliler Sene gayıl deyilem” 770 denilmektedir. “““Ölümün“Ölümün de hayırlısıhayırlısı”””” olduğu gibi “Ölüme davet çı karma” inancı da vardır. “““Göz “Göz göre göre ölüme gitmekgitmek”” ölüm getirebilecek uygulamalara atılmak, tedbirsiz tehli keyi göze almak anlamında kullanılır. Sılada ölmek, hasret çekerek ölmek, sahipsiz ölmek, bakıma muhtaç kimseler bırakarak ölmek, kan davası gibi sorunlar bırakarak ölmek, intihar sonucu ölmek, boğula rak ölmek gibi ölüm türleri istenilmeyen ölüm ekilleridir. Eski Türk inançlarında bir erkek için bilhassa asker için

770 T.Ferzeliyev, T.Abbasov, İ.Hacıyeva, N, Türk Dilinde DuDuaaaalarlar BedduaBeddualala Yeminler, Yayına haz. C. Alyılmaz, 1996, Atatürk Üni versitesi Türkiyat Aratırmaları Enstitüsü, Erzurum, s. 84 362 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri en itibarlı ölüm sava zamanında savaırken ölmektir. Kahraman savata ölümcül yara almı ise ölümünü kolaylatıcı yollar arayabilir. Sılada veya hasret olarak ölen ahsın gözlerinin açık öldüğüne inanılır. Bunlar için “gözü açık gitti” veya “Beklediği varmı gelince gözlerini kapadı” gibi sözler söylenir. Bazen da doyumsuz, tamah kâr kimseler için “Gözü arkada kaldı” denir. Bu tür kimse lerin öldükten sonra da ruhlarının farklı ekillerde döndü ğüne inanılır. 771 Birçok yerde mutsuz ruhların kii öldük ten sonra evleri, eyaları vesaire eyleri özledikleri için ev halkının rahatsız olabileceğine inanılır ki bu “horhorhorttttlamalamalama” olarak tanımlanır. Bunun önlenilmesi için bazı uygulama lar yapıldığı gibi bu tür hallere yol açmamak için de bazı tedbirler alınır. Mesela cenazenin kapıdan değil pencere den çıkarılarak götürüldüğü veya mezarlığına gidi ve dönüte farklı yollar izlediği olur. Cenazenin ölümün meydana geldiği evin kapısından değil de penceresinden çıkarılma tercihi, evin içindeki korumakla görevli olan ve evin eiğinin altında yaadığına inanılan ev iyesi ile ilgili olabilir mi? Pencereden ölü çıkarma gibi uygulamalar çok nadir görünen uygulama biçimleridir. Anadolu’da ve Borçalı’da sık olmayan bir uygulamaya göre, gelin baba evinden einin evine götürülürken, kız evi oğlan evine gittiği yoldan geri dönmez. Baka bir güzergâh izleyerek geri döner. Ayrıca cenaze defin edilmeye götürülürken de

771 Yaar Kalafat, “Türk Halkları Arasında Yaayan Hayat Sonrası İle İlgili İnançlar”, 60. Yılında İlim ve Fikir Adamı Prof. Dr. Kazım Yaar KKoproman’aoproman’a Armağan Elektronik Basım Yayın Sanayi, Ya yına Haz. E.Semih Yalçın, Ankara, 2003 s. 412–419. 363 Yaar Kalafat doğrudan doğruya mezarlığa götürülmez sokaklarda gez dirilir. Bununla amaç ölünün veya gelinin tekrar evini, ilk hayatını özlemesini önlemektir. Ayrıca cenazeden dönenler yıkık harabeli güzergâh ları dönü yolu olarak seçerler, cemaat definden dönerken kendi evlerinden önce cenaze evine giderler. Böylece ru hun dönmesi istenilmeyen evine tekrar gelmesinin önle nildiğine inanılır. Bazen de ölüme yol açan güce aırtma verme amaçlı uygulamalar yapılır. Azerbaycan Türk kül tür coğrafyasındaki bir duada “Ezrail/AzrailEzrail/Azrail kapını tantanıııı masınmasın” denilirken bir bedduada da “Genimin Ezrail/AzrailEzrail/Azrail olsunolsun”””” denir. 772 Din görevlileri böyle haller için söz konu su kimsenin ruhuna Kuranı Kerim okunmasını önerirler. Ölüm belirtileri ile ilgili inançlar, ölecek kiinin ba zı davranıları, bir takım uğursuzluk olarak kabul edilmi olan belirtiler, bir kısım hayvanların bazı tutumları, ev ve eyalarla ilgili bazı mesajlar, görülen rüyalar, tabut, cena ze, su kazanı gibi ölü ile ilgili eyler etrafında toplanmıtır. Ayrıca psikolojik metaforlar/mecaz /eyretileme denilebi lecek bazı inanç içerikli bulgularla da ölüm arasında bağ lar kurulmutur. İnanç içerikli ölüm belirtilerinden birisi uzun uzun dalgın dalgın bir noktaya bakmak ve bilhassa toprağa bakmakla izah edilir. Böyle haller için “Burnuna toprak kokusu geliyor” denir. Halk inançlarında ileri yalar ile

772 T.Ferzeliyev, T.Abbasov, İ.Hacıyeva, N, Türk Dilinde DuDuaaaalarlar Bedduala Yeminler, Erzurum, 1996 Yayına haz. C. Alyılmaz, Ata türk Üniversitesi Türkiyat Aratırmaları Enstitüsü, Erzurum, s. 84 364 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ölüm arasında bağ kuran tekerlemeler vardır. “ya gitmi elliye iler dönmü geriye”, “ya varmı elliye ne kalmıki geriye” “ya yetmi i bitmi” bunlardandır. Bitlis ve Mu’ta öleceğine ihtimal verilen kimse için “Onun gözüne Azrail göründü artık” denir. Veya belirli bir kuaktan veya bir aileden üst üste ölümler olunca “Az rail buralarda dolaıyor” denilir. Ölüm habercisi olarak hayvanlara da bazı anlamlar yüklenmitir. Kedi ve köpe ğin yanı sıra kümes hayvanları küçük ve büyükba hay vanlar ve yabanıl hayvanların da davranıları anlamlandı rılmıtır. 773 Halk inançlarında çok kere bayku’un ölüm habercisi olduğuna inanılır. Onun konduğu damdan cena ze çıkabileceğine inanılır. Esasen “gelin çıkmayan ev olur ama cenaze çıkmayan ev olmaz” veya “Ölüm meleği eik ten yalnız girer ve fakat yalnız çıkmaz” gibi özlü sözler ölümün önlenilemez olduğu göstermesine rağmen Türk kültür coğrafyasının büyük çoğunluğunun halk inançla rında bayku için böyle bir hüküm vardır. “BaykuBayku VirViraVir aaa neleri yurt tutartutar.”.”.”.” İnancı çok yaygındır. “YurdunuYurdunu babayyyy kular yurt tutsuntutsun” kargıı ile ölüm dilenilmi olunur. Baykuun batı Türklüğüne ölümün simgesi olarak yansımı olması bize göre tekrar incelenmelidir. Tatar veya Kıpçak Türk kültür coğrafyasında, BaykuBaykuun ölüm süzlüğü simgelediği eklinde tespitlerimiz olmutu. Doğu Anadolu ve yakın çevresinde, halk inançlarında bayku’a

773 Örnek, Sedat Veyis, Anadolu folklorunda ölümölüm, Ankara Üniversi tesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Ankara 1991 s.1534. 365 Yaar Kalafat

ölüm simgesi yakıtırılmı iken, bu yaklaım üphesiz ağıt larımıza da yansımıtır. 774 Anadolu ve Güney Azerbaycan Türk kültür coğraf yasında köpeğin kurt gibi uluması ölüm haberi olarak algı lanır. Tavuğun horoz gibi ötmesi de böyledir. 775 Kıbrıs Türk kültür coğrafyasında “Uluyan bir köpeğin yedi ma halleye erri dokunur” eklinde bir söz vardır. 776 Ayrıca karatavuk ve kara kedi ile ilgili uğursuzluk içerikli inanç lar da vardır. Makasın ağzının açık bırakılması gibi uğursuzluk olarak kabul edilen inançlar da vardır. Ancak bunlar mu hakkak ölüm haberi olarak algılanmaz. Yıldız kaymasının da ölümle ilgili izahları yapılır. İnanca göre her insanın bir yıldızı vardır. Yıldızı kayan kimse ölecek olan kimsedir. Bu nedenle yıldızın kaydığını gören kimse “yıldızım ye rinde” der. 777 de ölüm emaresidir olarak kabul edilir. Türkmenistan’ın Göklen Türkmenlerinde ölümden sonra definden evvel ölüden bir ses gelir ise, bu sesin ka

774 Yaar Kalafat,“Van Gölü Havzası Örnekleri İle Halk İnançları mızda Ölüm Meleği”, II. Van Gölü Havzası SempozyumuSempozyumu, Editör Oktay Belli, Ankara, 2007, İstanbul, s. 332–342 775 Kalafat, Yaar, a.g.ea.g.e. 776 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda Doğum, EvlenmeEvlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992, S. 74 777 Yaar Kalafat “Balkan Türklerinden Örneklerle Halk İnançları mızda Saç”, I.Uluslar arası Balkan Türkleri SempozyumuSempozyumu ((28282828––––2929 Eylül 2001 Prizren,) Balkan Türkoloji Sempozyumu Bildirileri, 20062006,Yayına hazırlayanlar, Prof. Dr. N. Hafız, Prof. Dr. T. Hafız BALTAM Prizren 2006 sf. 308–314, S. 50 366 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri mıın deliğinden geldiği eklinde açıklanır. 778 Türkiye ve Kıbrıs Türk halk inançlarında cesedin evde uzun süre ka lırsa, ölü için su ısıtılan kazan devrilirse, define gidilirken tabut veya tabutta ceset yerinde oynarsa, ters dönerse veya gıcırdarsa, kazma ve kürek mezarın yanında üst üste ko nulursa, mezarda kullanılan kürek elden ele verilir ise ve mezar açık bırakılır ise yeni kimselerin de ölebileceğine inanılır. 779 Türk kültür coğrafyasının bazı kesimlerinde ölü için su kaynatılan kazanın ii bitince ters çevrilmesi istenir. Bununla ölümün yönünü değitirip yaamı bırak ması amaçlandığı gibi bir inanç yaanır. Mezara toprak atarken 3 veya 7 kürek atımı ile sınırlama yapıldığı ek linde inançlar da vardır. Küreğin elden ele değil de yere konulup yerden alınması ise, yere saygı, toprağa kültü ile izah edilmektedir. Türkmenistan’da kürek yere dik konulmaz, bu tür konu ölüm haberi olacağına inanılır. Definden getirilen küreğin ağzı dıa bakmalı ve dikili haldeki kürek yere yatırılmalıdır. Aksi halde yeni ölümlerin olacağına inanı lır. Ayrıca Türk kültür coğrafyasının bu kesiminde ölü yıkanırken vücudu yumuak ise yakında onun ardı sıra bir kimsenin daha öleceğine inanılır. 780

778 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat 779 Hüray Meray, Kıbrıs Türk Toplumunda Doğum, EvlenmeEvlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılaİnanılarrrr, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992 ,S. 79 780 İlyasova, K. Cemal, Türkmen Halk Urum ve İnançları İnançları,İnançları Akabat, 2005,s. 192 367 Yaar Kalafat

Hayvanların bazı özel sezilerinin olduğu bazı duyu organlarının farklı gelitiği mesela deprem, fırtına ve benzeri felaketleri erken hissettikleri kanaati çok yaygındır. Bu tespi te bazı insan gözü ile görünemeyen varlıkların, bazı hayvan larca görülebildiği inancı da oldukça yaygındır. 781 Doğu Anadolu’da Kuzey Irak’ta ve Nahcivan Azer baycan’da, sahibi tarafından çok sevilen köpeklerin sahibi ölünce kısa bir süre sonra kendilerinin de yemekten iç mekten kesilip öldüklerine dair olaylar anlatılır. Bu tür, atlarla ilgili anlatılar da vardır. Anadolu’da, Toroslar ve kuzeydoğu bölgelerinde 50–60 yıl evveline kadar, kırsal kesimde, mevtanın atının da defin esnasında mezarlığına götürüldüğü tespitleri ya pılmıtır. Eğerinin ters bağlandığı bu uygulamada atın cenaze alayının baında mezara kadar gittiğini biliyoruz. Bu tertibatlardan adeta, bazı özel hayvanların ruhu ile sahiplerinin ruhu arasında bir ilikinin olduğu inancı doğmaktadır. Yeni ölümlerin olmasını önleyeceği inancı ile ya pılmasından kaçınılan baka uygulamalarda vardır. Bunlar daha ziyade su ve ölüm meleği (a.s.) ile ilgilidirler. Bunlar bir mahallede ölü var ise mahalledeki veya 7 evde kaplar daki sular boaltılır. Ölü yıkanır iken uyuyan kimseler ölünün ağırlığı basmasın diye uyandırılır. Cenazenin ardı sıra ve kapıların önünden geçerken su dökülür. Cenaze

781 Yaar Kalafat,TürkTürk Kültürlü Halklarda Halk İnançlarıİnançları I, Türk Halk İrfanında Kurt Lalezar Kitabevi, Ankara, 2007 s. 6970, 113– 129 368 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri dönüü eller yıkanır veya banyo yapılır. Banyo sabunu sair zamanlarda elin dıı ile verilirken bu defa elin tersi tersi ile verilir. Bu banyosunda kii, 3 ba yıkanmalıdır. Zira ölü banyosu da 3 ba yıkanılarak yapılır. 782 Suların boaltılması ölüm meleğinin kılıcından sıç ramı olduğuna inanılan kanları akıtmak inancı ile yapılır. Bir inanca ölüm meleği dökülmeyen bu sularda kılıcını yıkayarak yeni ölümler için orada kılıcını kullanmak iste yebilir. Bir inanca göre de ağzı açık kapların suları dökü lür veya evin duvarları belirli bir seviyeden itibaren silinir badana edilerek sıçrayan kanlar temizlenmi olunur. Bu arada cenaze kalkmadan evvel cenaze evinde süpürge ya pılmaz ev süpürülmez. Evin süpürülme zamanı, ekli, sü pürgeçöp ve süpürge kiioğlu ilikileri bir inanç demeti oluturmutur. 783 Misafir varken ve onun hemen ardınca da ev süpürülmez. Biran evvel git veya git de, kirlettiğin evimizi paklayalım anlamına geldiğine inanılır. 7 kapı inancı, ölümde olduğu gibi doğumda, evlilikte ve diğer ilikilerde önemli bir sayısal formeldir. Basmak basılmak inancı ölümde olduğu gibi doğumda ve evlilikte de vardır ve adeta bir kod oluturmutur. Kırklı bebekler veya kırklı

782 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda Doğum, EvlenmeEvlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992, s.79 783 Yaar Kalafat (2008a) “Antalya Yöresi Örnekleri İle Türk Kültür Coğrafyasında Süpürge İnancı”, 20. Yüzyılda Antalya SempozySempozyuuuu mu, 22–23 Kasım 2007, Akdeniz Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Aratırma ve Uygulama Merkezi, Yayına Haz. Doç. Dr. Mustafa Oral, Antalya, 2008 s.259–266 369 Yaar Kalafat anneler arasında basma basılma yaanır ve önlenmesi ve giderilmesi için bazı inanç içerikli uygulamalar yapılır. Bu arada ay da bebekleri basabilir ve bunun için “AydaAydanAydan”n olan çocuklara, aylık kesilir. Günün geceye döndüğü saat ler için dar vakit denir. Bu saatlerde birçok i yapılmaz iken uyuyanlar uyandırılır. Bilhassa ezan saatlerinde iftar vakitleri uyumanın doğru olmadığı inancı cenaze basma sında olduğu gibi basmayı önlemek inancından kaynakla nır. Cenazeden dönen kimse kırklı bebek ve annesinin bulunduğu odaya sokulmak istenilmez maksat basılmak tan korunmaktır. Bu tür basılmalar ölümle sonuçlanabile cek hastalıklara yol açabilirler, inancı vardır. Cenazenin ardı sıra su dökülmesi suyun aydınlık ol duğu inancı ile bağlantılı olmalı. Yolcunun, mutlu gitmesi istenilenin ardından, yolu aydınlık olsun diye su dökülüp ayna tutulur, iyi yollar veya ak yol denir. Cenaze sahipleri giderlerken arkalarına bakmazlar. Arkaya bakmanın memnu oluu inancına dair de birçok tespit vardır. Bilhassa peygamber menkıbelerinde büyük felaketlerden kaçılırken arkaya bakılması istenilmez. Di ğer bazı dini içerikli uygulamalarda da arkaya bakılmama sının gerektiği inancı vardır. Halk inançlarında ön, arka dan yukarı, aağıdan, sağ, soldan itibarlı kabul edilir. Türkmenistan’da Toy evine götürülen çift nesneler mesela ekmek yas evine tek götürülür, böylece ölüm ola yında bereket dilenilmemi olunur. Ekmek götürülmekle ölüm atei soğusun ate sönsün istenilmi olur. Ölü evine götürülecek pidenin hamuru tırnaklanırken mutadın ter

370 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri sine tırnaklama ortadan değil kenardan balatılıp ortada bitirilir. Komudan yas evine bazen 3 bazen 7 gün getiri len yemeğin kabı iade edilirken o kap, ölüm o eve de bu lamasın diye iyice paklanır. Ölü evinde hayattakilerin elbiseleri ters asılırlarken ölünün giysileri ters asılırlar. Dirilere ait giysiler de ters asılırlar ise ölen kimsenin ruhu bunların sahipleri de ölmü diye düünebilirler, inancı vardır. Bu kurala uymayanlara öteki âlemde azap çektiri leceği inanılır. 784 Ölüm habercisi olduklarına dair psikolojik bulgular da vardır. Ağır hasta bir yerlere gitmek için yerinden kalkmaya kalkıırsa, sık sık ölümden söz etmeğe balarsa, çok sevdiği kimseleri görmeyi ister ve uzaktaki yakınlarını arzularsa, bir takım hayali sesler duymaya baladığını söy lerse, borçlarını ödemek, vasiyetini yazmak isterse ölece ğine inanılır. 785 Ayrıca ifahi gelenekten kitabî geleneğe pek yansı mamı bulgularda vardır ki, bunlar da ölüm habercisi ola rak algılanır. Saatine rastlamak” bunlardan birisidir. Saati ne rastlanınca muhakkak olumsuz ve muhakkak ölüm anlatılmı olmayabilir. Mesela çocuklar sevilirken efkatle de olsa “seni ölesin” denmez. “seni ölmeyesin”, “seni yer yemesin” denir. “Annelerin sütü nazarı, kargıı keser” inancı vardır. Ancak baka birisi tarafından ölüm içeren

784 K. Cemal İlyasova, Türkmen Halk Urum ve İnançlarıİnançları, Akabat, 2005 s. 182192 785 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda Doğum, EvlenmeEvlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992 s. 79 371 Yaar Kalafat temennilerin yapılması istenilmezken, saatine, eraf saati ne rastlar inancı önemsenir. Benzeri bir inanç da “ölümü yakıtırmak” kotunda saklıdır. Kötü sonuç beklemek, hatıra kötü eyler getir mek, üstü kapalı beklentileri olumsuz etkileyeceği eklin de bir inanç vardır. Böyle haller için “iyi düün iyi olsun” denir. Yine “““Ağzından“Ağzından yel alalsınsınsınsın”” “Ağzını hayra aç” ifadele ri böyle anlar için bu inançtan hareketle kullanılır. Adeta “““yerin“yerin kulağı vardırvardır”””” ifadesinde olduğu gibi hangi donla geleceği bilinmeyen ve “““tabu “tabutabu”””” olarak da kabul edilebilen ölüme yol açan güçten belki ölüm meleğinden uzak duru lur. Bu bulgu ile bağlantılı olarak çok uzun yaamı kimse lerden bahsedilirken onu Azrail unuttu denir. Bazen de bir aileden üst üste ölümler oluyor ise “Azrail onların def terini karıtırıyor” denir. Beni unuttunuz mu serzeniine karılık “Azrail unutsun seni”, denilerek uzun ömür dile nilmi olunur. Böylece güncelletirilmi halk inamlarının halk kültürü katında bir dili olumutur. Dinîkitabî kod lar dönüüme uğramı henüz yeterince irdelenememi bir alan olarak kalmılardır. Bu arada yaını saklamak, yalı larda çocukluğunun özlemini ısrarla duymak, “inie geç me”, ölüme yaklama olarak algılanır. Halk inançlarında cemadatın bir parçası, unsuru olarak yelyelyelde yel rüzgârda da bir iyenin olduğu kabul edilir. Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında, rüzgârın üzüne/yüzüne gülsün”, “Gapında/Kapında gara/karayel esmesin”, “Bereketini Gara/Karayel alsın”, “KızılKızıl yel azarı

372 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri na tutulasan/tutulasın” 786 gibi dua ve beddualar vardır. Yelin de ölüm getiriciliği veya gidericili inancı yaatılır. Bu inançlar Kitabî İslam inançlarından da pek uzak değil lerdir. Karalığın, yağmurun, fırtınanın getirdiğinden gö türdüğünden yaratana sığınılır. Ölümü yaklaan hastanın yakınları onu ölünceye kadar yalnız bırakmaz 787 helâllamayı, hasret gidermeyi tamamlamak isterler. Bu dakikalarda yalnız bırakılan has tanın su ihtiyacı sık sık karılanmazsa susayan hastanın eytan tarafından aldatıp su verirmi gibi yapıp ruhunun eytan tarafından alınacağına inanılır. İnsan öldükten sonra da defin yapılıncaya kadar bu lunduğu yerde yalnız bırakılmaz, yalnız kalması halinde kapısının kapatılmı olmasına özen gösterilir. 788 Bilhassa kedinin o yere girmemesi gerektiği inancı vardır. İnanca göre üzerinden kedi atlamı ölü hortlayabilir. 789 Halk inançlarında ölümle nikâhın dütüğüne inanı lır. Bunun içindir ki, iiCaferî İslam inançlı Türklerde

786 Ferzeliyev vd, a.g.e., s. 60. 787 Yaar Kalafat, “Türk Halkları Arasında Yaayan Hayat Sonrası İle İlgili İnançlar”, 60. Yılında İlim ve Fikir Adamı Prof. Dr. Kazım Yaar Koproman’a Armağan Elektronik Basım Yayın Sanayi, Ya yına Haz. E.Semih Yalçın, Ankara, 2003 s. 412–419. 788 Yaar Kalafat, “Türk Halkları Arasında Yaayan Hayat Sonrası İle İlgili İnançlar”, 60. Yılında İlim ve Fikir Adamı Prof. Dr. Kazım Yaar Koproman’a Armağan Elektronik Basım Yayın Sanayi, Ya yına Haz. E.Semih Yalçın, Ankara, 2003,s. 412–419 789 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda Doğum, EvlenEvlenmeme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992, s 84 373 Yaar Kalafat muta nikâhı yapılır. Eini kayıp etmi kadının ikinci evli liğine kadar imamla nikâhlanması istenir. Zira onun ru hu/nefsi gasp edilebilir inancı vardır. Ölmü bir kimsenin cesedi yalnız bırakılmaz. Zira ondan bu âlemde ayrılan ruh öteki âlemde cesetlenmemidir. O ceset ruh itibariyle botur, sahipsiz dir. İstenilmeyen bir güç tarafından sahiplenilebilir. Bu halin önlenilmesi için toprağa teslim edilinceye kadar, sürekli yanında birisi bulundurulur ve ıık yakılır. Ölüm olayı Türk kültür coğrafyasında çeitli ekilde duyurulur. Ölen kiinin pabuçları, uçları dıarıya gelecek ekilde kapının eiğinin önüne konur. Bunları ihtiyaçlı kimseler ölünün hayrına alıp götürür. Türkmenli Türk kültür coğrafyasında caminin hemen yanındaki taziye mekânlarına siyah bez pano üzerine beyaz boya ile ölüm duyurulur. Kim ne zaman öldü ne zaman nereden cenaze sinin kaldırılacağını halk buradan öğrenir. Anadolu Türk kültür coğrafyasında daha ziyade ölüm salası verilerek duyurulur. Ayrıca bu amaçla basından da istifade edilir. Azerbaycan’ın Ağdam bölgesinde düğün evi kapısına kır mızı ölü evi kapısına kara bez asılır. Balkan Türk kültür coğrafyasında mesela Bulgaristan’da ölüm ölünün evi ve yakın çevresi duvarlarına resimli ufak afiler asılarak du yurulur. Güney Azerbaycan’da Türk kültürlü halkın ölüm duyurusu taziye çadırlarından hoparlörlerle Kuranı Ke rim de okunarak duyurulur. Kafkasya Türk kültür coğraf yasın Acı evinin bizzat ölümü duyuracak kimseler ve tazi yeye gelenler, yas evinin kapısına kadar atla gelmez, atın dan iner, atını terkine alır, baı önünde evin eiğinin önü

374 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ne gelir. Bu arada ayrıca telefon türü imkânlardan da ya rarlanılır. Evin fertleri değil yakın akraba ve dostları bu duyuruyu yaparlar. Hasret içerisinde ruhunu teslim etmek durumunda kalan kimsenin üzerine yeil yaprak konulduğu olur. Ka ray Türklerinde en büyük hasret vatan ttoprağıoprağı olarak bili nir. Gurbette ölen her Karay imkânı var ise Kırım’a getiri lip Palta Tiğmez/Balta Değmez kutsal Karay mezarlığında defnedilmek veya oraya nakledilmek ister. Mümkün ol madığı hallerde oradan getirilmi toprağın mezarına ser pilmesini ister. 790 Kutsal mekândan toprağına toprak ka tılmasının hayrına olacağı inancı Anadolu Türk kültürlü halklarında da çok yaygındır. İmkânı olanlar ulu zatların haziresine gömülmek ister veya onların mezarlarından mezarları için toprak getirir veya getirtirler. İnsanın ölümünün ruhunun bedenden ayrılması ile gerçekletiği inancı vardır. Ağızdan çıkarak bedenden ayrıldığına inanılan ruhun bazı yörelerde sinek eklini aldığına inanılır. 791 Kiinin can veriinin de onun geçmi hayatındaki tutumu ile ilgili olduğuna inanılır. İncelediğimiz bölgede de yaadığını tespit ettiğimiz bir inanca göre iyi olmayan insanlar canlarını Ölüm meleğine teslim ederlerken zorla

790 Yaar Kalafat, Kırım Kuzey KafkKafkasyaasya / Sosyal Antropoloji AraAra tırmaları (Kırım ——— DağıDağıs ssstantantantanKuzeyKuzey Kafkasya Gezi Notları ve Türk Halk İnançları) Ankara 1999 s. 8388 791 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda DDooooğum,ğum, Evlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992 S, 79 375 Yaar Kalafat nırlar, nefesleri hırıltılı çıkar, çırpınırlar ve bunun gibi. İyi insanlarda durumun farklı olduğuna inanılır. Onlar adeta gülümseyerek ölürler yüzlerine bir güzellik gelir ve çok sakindirler. Küçük bebeklerin iyi insanların bir ku gibi uçup gittikleri inancı vardır. Bedenden ayrılan ruhun bir kelebek gibi uçup gittiği Ahlat yöresinde yaamaktadır ki, bu inanç Bulgaristan Türklerinde de vardır. Ölüm Me leği’nin girdiği donlar arasında Güvercin donuna girdiği de vardır. Bu inanç da Doğu Anadolu’da yaamaktadır. 792 Ölen kimsenin gözleri kapatılır göz açık gitmesi is tenilmez. Bazı yörelerde gözü açık gitme “Bu dünyada gözü kaldı” eklinde bir inanca yol açar. Bazı yörelerde de gözü arkada kalan kimsenin ileride çirkin görülebileceğine inanılır. Ağzı kapatılarak bağlanan ölünün ağzının kapa tılması “Ağzına eytan girmesin” inancı ile de açıklanır. Ölü baı kıble yönüne gelecek ekilde çevrildikten sonra bazı kesimlerce mezara sergi serilir ve buna izah getirilir. Elleri yanlarına sarkıtılır ve göğsünün üzerine getirilir. Ayakları yanlarına getirilir ve baparmakları bir bezle bağlanır. Üzerine örtülmü beyaz bezin üstüne ölü bayan ise imesin diye makas erkek ise aynı maksatla bıçak konur. Makasla bıçaktan ilki Türk kültürlü halklar da bayanları ikincisi ise erkekleri simgeler. Azerbaycan ve Anadolu’nun bazı kesimlerinde anne adayının bebeğine cinsiyet tahminleri yapılır iki minderden birisinin altına

792 Yaar Kalafat,“Van Gölü Havzası Örnekleri İle Halk İnançları mızda Ölüm Meleği”, II. Van Gölü Havzası SempozyumuSempozyumu, Editör Oktay Belli, Ankara, 2007, İstanbul, s. 332–342 376 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri makas diğerininkine bıçak konur. Makaslı mindere oturan hamile hanımın kızı olacağına inanılır. Hamile kadının yakınları onunla ilgili rüyalarında makas görürlerde bek lenen bebeğin kız olacağına hükmedilir. Dağıstan’ın KırKırKırkKır kkk lar MezarlığıMezarlığı’’’’nda pir diye bilinen iki mermerden birisi makas diğeri anahtardır. 793 Kız çocuğu dünyaya gelince çeyiz sandığına makas konur çocuk erkek ise ona açılır kapanır bir bıçak, çakı alınır. Bıçakta olduğu gibi makas da Türk halk inançları kültüründe bir figür oluturmutur. Caferi inançlı Müslüman Türk kesimde mevtanın kol larını bağlarken birer ağaç parçası konulur ve bezlerin üzeri ne Kerbela’dan getirilmi kutsal toprakla salâvat yazılır 794 Ölen kimse mümkün olduğu kadar çabuk defnedil mek istenir. Bu tutumla ilgili imesin, kokmasın çilesi uzamasın gibi birçok izah vardır. En anlamlısı bize göre “Bir an evvel toprağına kavusun” eklinde olandır. İnanca göre herkesin bir toprağı vardır. Bu inancı anlatmak için “toprağı çekti” denir. Kiinin ölüp defnedildiği yer onun toprağının olduğu onu çeken yerdir. Böyle haller için “Toprağı oradan alınmı” denir. Bazen de karakter uyum luluğunu anlatabilme adına “Karı ile kocanın toprağı bir yerden alınmıtır” denir. Esasen “Toprağı bol olsunolsun”,”, “Toprağı derin olsunolsun”” “toprağınca yaasınyaasın”” “Toprağı haber

793 Yaar Kalafat 2009, Kırım Kuzey Kafkasya / Sosyal AntrAntroooopolojipoloji Aratırmaları (Kırım ——— DağıstanDağıstanKuzeyKuzey Kafkasya Gezi NoNottttlarıları ve Türk Halk İnançları) Ankara 1999, s.118121 794 Yaar Kalafat,“Vatan–İranTuran Hattı ve Caferi Türklerde Halk İnançları” Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, Haziran 1997, S. 108 s. 33–101 377 Yaar Kalafat götürmesingötürmesin”” “Toprak da kabul etmeetmedidididi”””” türünden inanç içerikli sözler bununla ilgilidir. Ölen kimsenin toprağının bol olması istenir. Acaba Tümülüs türü mezarların bol topraklı oluu bununla izah edilebilir mi. Ölen kimse için uzak yakın tanıdıkları “Bir avuç toprak” da olsun mezarına atmak isterler. “Toprak atanın çok olsun” duası da adeta helalleenin hayır dua edenin çok olsun anlamında olmalı. Toprağın derin olması dileği daha ziyade hayatta iken iyi bilinmeyen kimseler yapılır. Adeta çıkıp gelip tekrar yeni fenalıklar yapmasın dercesine bir temennidir. Toprağınca yaasın daha ziyade genç ölen iyi kimse lerin geride bıraktıkları ufak çocuklarını teselli için söyle nir. İyi insan toprağı bol olan kimsedir. Çocuklarına böy lece uzun ömür dilenildiği inancı anlatılmı olunur. Toprağın diğer cemadat gibi canlı olduğu inancı vardır. Toprak emaneti alır. Alevi inançlı Müslüman Türk kültüründe ölen bir kimsenin defnedilmesi “ToprağaToprağa sısısır sı rrr landılandı” eklinde ifade edilir. Toprağın sırrı vardır. Toprağa sır verilir. Toprakla sırlanılır. Bu inanç “ Toprağa teslim edildi”, “toprağatoprağa veriverilllldidididi” eklinde de ifadesini bulur. Ölen kimsenin defnedildiği toprak onun toprağıdır. Ölen bir kimsenin gıyabında konuulması halinde toprağının haber götürebileceği inancından hareketle adeta, toprağa ‘destur’ denilmi olunur. Ölen kimsenin hakkının geçmemesi iste nilmi olunur. 795

795 Yaar Kalafat, “Türk Halkları Arasında Yaayan Hayat Sonrası İle İlgili İnançlar”, 60. Yılında İlim ve Fikir Adamı Prof. Dr. KazKazımım 378 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Orta Anadolu’nun bazı yörelerde, ei öldükten bir süre sonra ikinci evliliğini yapacak erkek, zifaf gecesinden 3 gün evvel ölmü einin mezarını ziyaret eder. Böylece adeta “birinci einin kabirkabirde ruhunun rahat etmesi için ondan icazet aldığı” inancı vardır. Toprağın kabul etmediği kimse toprağı derin olsun açıklamasında olduğu gibi iyi olmadığına inanılan kimse ler için söylenilir. Bu inanç içerikli özlü sözle, “Onu ancak toprak paklar” sözü bir arada düünülünce toprağın aynı zamanda kaplayıcı özelliğine inanıldığını anlamı oluyo ruz ki halk inançlarında toprağa verilen kutsiyet cemadat inancının bir tezahürüdür. Denilebilir. “Bağ bansızın bağını Yel atar yaprağını Garip yerde ölenin Kim atar toprağını” 796 Toprağı atılmamı olmak, sadece yalın anlamda me zarın kapatılmamı olma anlamına gelmemektedir. Sahipsiz ölünün toprağını atacak kimsesi yoktur. Bu tür ölü, bir an lamda toprağa bihakkın “teslim edilmemi” sayılır. Topra ğını atan kimsesi çok olan, üzerine atılan toprağın miktarı fazla olan ölü, sahipli itibarlı ölüdür. Muteber ölülerin me zarında topraktan tümsek yapılması bu ekilde izah edile

Yaar Koproman’a Armağan Elektronik Basım Yayın Sanayi, Ya yına Haz. E.Semih Yalçın, Ankara, s. 412–419. 796 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek Görenek ve İnanİnançççç lar, IV. CC. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557.... 379 Yaar Kalafat bilmektedir. Türkmenistan halk inançlarında “KimKim garipgarip,garip , ölen garipgarip”” “olan ölene oldu” anlamında bir söz vardır. Ga rip ölen kimse tanınmasa da onun yası tutulmalı, inancı vardır. Bir özlü söze göre “YasYas tutmayanın yasını tutarlartutarlar.”tutarlar Derinliklerinde Türk kültürlü halkların ölüm karısındaki tavrını açıklayan bir mesaj vardır. Bir dörtlüğe göre, “Dünyasından Dünya benim diyenin Dün geldik Dün yasından” Ölüm karısında gadir bilir olmak gerekir anlayıı vardır. Merhumların özel eyaları gariplere, yetimlere yok sullara verilir. Aksi halde yakınlarının rüyasına merhu mun çıplak gireceğine inanılır. 797 Türkmenistan’ın Göklen Türkmenlerinde ölen ah sın mezarına ilk toprağı atma bir hak ve vazifedir. Bu hak ölen ahsın varsa oğluna verilmitir. Sonra ölenin ağabeyi toprak atar. Yakınları olmayan kimseler için “Bir kürek toprağı atanı yoktu” denir. 798 Halk inançlarında mezar, toprak ve mezar toprağı adeta kutsaldır. Yakını olan birisinin mezar toprağına ye min etmek en büyük yeminlerden birisidir. Ata mezarla rının çiğnenmesinin sava sebebi sayılması da bu inançla

797 K. Cemal İlyasova, Türkmen Halk Urum ve İnanİnanççççlarılarıları, Akabat, 2005 s.182–192 798 K. Cemal İlyasova, Türkmen Halk Urum ve İnanİnanççççlarılarıları, Akabat, 2005 s.182–192 380 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri bağlantılı olmalı. Bu inanç “ata ruhu” inancı ile bağlantılı idi. Âlem değitirmi ata ile geride bıraktıklarının ilikileri kopmuyordu. Göçenler geride kalanların sava hali önce likli bütün müküllerinde yanlarında oluyorlardı. Bunun için savata ölebilmek baka bir itibara sahipti ve sava gereçleri ile gömülmek isteniyordu. Bu inanı incelediğimiz bölgede olduğu gibi sair bölgelerde de vardır. Ölüm meleği ile ilgili direk veya dolaylı olarak üretilmi birçok tabir vardır. Ölüm için; “yolunyolun sonusonu”, mezarlık için; “TahtalTahtalTahtalııııköyköyköy”, “ÖtekiÖteki taraftaraf”, “““Herkesin“Herkesin gideceği yeryer”,”, Tabut için “Azrail’inAzrail’in kayığıkayığı” de nir. 799 Kimin vadesi yetmi ise Ölüm Meleği onun kapısını çalar. Mu’ta da çok söylenen bir söz vardır, “YYYYaaaatantan ölmez, yeten ölürölür” yalı veya hasta ölmez iken sapasağlam ve genç birisi ölebilir. Bir kazada bir aradaki bir grup insan dan vadesi dolanlar ölürler. Bununla ilgili Van’dan tespiti ni yaptığımız bir anlatıda; Ölüm ile onun duyurucusu, uygulayıcısı doğal ola rak özletirilmitir. Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Van Gölü çevresinde de Ölüm Meleği’nin ölecek kii ye gözüktüğü inancı vardır. Bu noktada iyi kiiye onu korkutmayacak ekilde ve makbul olmayanlara da daha farklı gözüktüğüne inanılır. Ayrıca ölümün hemen evve linde ölecek kiinin öteki âlemdeki yerine diaar de görün tülerin yaatıldığı inancı vardır.

799 Yaar Klafat, “Van Gölü Havzası Örnekleri İle Halk İnançlarımız da Ölüm Meleği”, II. Van Gölü Havzası SempozyumuSempozyumu, Editör Ok tay Belli, Ankara, 2007, İstanbul, s. 332–342. 381 Yaar Kalafat

Bazı yörelerimizde ve bu arada Van Gölü Havzası nın batı yakasında cenaze defnedildikten veya evi terk ettikten sonra evin bütün suları dökülür, bazen da belirli bir seviyenin altında duvarlar su ile silinirler. Bununla amaç “Azrail’in kılıcı”ndan sıçrayan kanların silinmesidir. Bu noktada belirtilmesi gereken husus halk inançlarının oluum mahiyetidir. Diğer alanlarda olduğu gibi halk inanç kültürü bu alanda da ve doğal olarak bu bölgede de bir katmanlama yaamı, bölgenin mevcut dini olan İsla miyet’ten evvelki inançlardan da etkilenmitir. Öldürücü güç veya ölüme sebep olan güç ondan korunmak veya kurtulmak için halkın inançlarında bazı uygulamalar yer alabilmitir. Mesela mezarlığa gidilen yol ile oradan dönü len yol aynı değildir. Bazılarına göre bu uygulama ölenin yolu bellememesi bazılarına göre de yeni ölümler olama ması içindir. Aynı inancın bir parçası olarak düğün ye meklerinde ikram çift tabakla yapılır mesaj yeni düğünle rin olması iken, yas yemeklerinde ikram tek tabak olur amaç yeni ölüm temennisi mesajı vermemektir. 800 Ölünün defnedilmesinden sakınılan saatler çok kere “DarDar vakitvakit”vakit olarak bilinen havanın kararma saatleridir. Ölünün son banyosunu “ölüölü yuyucular/yıkayıcılaryuyucular/yıkayıcılar” yaparlar. Çok kere gusülhanelerde yapılan yıkama ile minde erkekler ve kadınlar e cinsleri olan yıkayıcılar tarafından yıkanırlar. Sair banyolar yapılırken kii, ayağı

800 Yaar Kalafat, “Van Gölü Havzası Örnekleri İle Halk İnançları mızda Ölüm Meleği”, II. Van Gölü Havzası SempozyumuSempozyumu, Editör Oktay Belli, Ankara, 2007, İstanbul, s. 332–342. 382 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri nın altına sabun sürmez, inancı vardır. İnanca göre ölü nün ayağının altına sabun sürüldüğü için diri kimseninki ne sürülmesinin doğru olmadığı ifade edilir ve tersi yapı lır. Teneirde ayakları kıbleye gelecek ekilde ilkin sol tarafından balanılarak 3 ba yıkanılan ölünün temizlen memi yeri bırakılmaz. Sağların abdesti sağdan balatılır ken ölü abdesti dirilerinkinin tersine soldan balatılır. Sonra kefenden alınmı bir parça ile ölüye altından tarat verdirilir. Daha sonra kelimeyi ahadet getirerek ölüye abdest aldırılır. Yıkanılan ölünün yanında mum yakılması “yıkandığı yeri bulması inancı” ile ilikilendirilmitir. Ölünün yıkanmadan evvel ve sonra yanında ıık yakılması gerektiği inancı çok yaygındır. Bazı yörelerde ölünün de fin için kaldırıldığı yere bir ta konur. Bununla yerinde ağır olsun mesajı verildiğine inanılır. Böylece hortlamaya cağına inanılır. Nitekim gelin kızın cebine de yeni evine giderken tatata konulduğu olur. İnanca göre, böylece yeni evini benimseyecek yerli yersiz kaçıp baba evine gelmeği düünmeyecektir. Hortlama etrafında da olumu bir hayli inanç var dır. Türkmenistan’ın Göklen Türkmenlerinde merhum rüyalara fazla giriyor ise, giri eklinden rahatsızlık duyu luyor ise kii soğan yiyerek ve ayetler okuyarak yatmalı dır. 801 Türk kültür coğrafyasındaki yaygın uygulama ise rüyaya giren ölünün hayır istediği ruhuna sadaka verip veya fatiha okunması gerektiği eklindedir. Diğer tarafta

801 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat 383 Yaar Kalafat soğan ve sarımsağın görünmeyenleri rahatsız ettiği, kaçır dığı gibi bir inanç da vardır. Anadolu’da soğan ve sarımsağın rüyada görülmesi ölüm iareti olarak algılanır. 802 Diğer taraftan bu iki bitki kara iyelere karı koruyucu olarak da bilinirler. Ayrıca kem göz ve nazara karı önleyici güçleri olduğu inancı vardır. Türkmenistan’da merhum yıkanılırken onun hak kında hiçbir ey söylenilmez. Cenaze namazı kılındıktan sonra ve definden evvel hoca ölmü kimsenin nasıl bilin diği sorulunca sair yerlerde olduğu gibi “iyi insandı”, “iyi biliriz” denilmesi gerektiğine inanılır. Ölen kimse arka sından ağlanıp ağlanmadığını kimlerin üzüldüğünü anla dığı inancı vardır. “Gözüm kapılarda kulaklarım yüksek tepelerde duyar ve görürüm” dermi. İnanca göre ölen kimse son deminde yakınlarını yanında görürse sorgu sualinin kolay geçeceğine inanılır. 803 Bu yörede bilhassa Göklen Türkmenlerinde cenaze namazında yapılan dua nın Allah tarafından kabul edileceği inancı vardır. Ölen birisinin cenazesinde dua eden kimse kendisine dua etmi olur inancı vardır. 804 Tarat aldırmada kefenden bir parça kullanılması da bazı inançlar içermektedir. Ölünün el ve ayaklarının bağ

802 Sedat Veyis Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniver sitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Ankara, 1991 803 K. Cemal İlyasova, a.g.e. 804 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat. 384 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri lanılmasında da keza kefenden bir parça kullanılır. Kefen den parça artırılmaz ve bu parça baka yerde kullanılmaz. Bu uygulama “sahipliliksahiplilik inancıinancı” ile ilgilidir. Ölüye niyet alınan kefen, mezarlıkta yakılan ateten artan odun, me zar yapımında kullanılan çimento türü malzemenin artanı geri getirilmez alınmaz. Bakürdistan’da ölüyü mezarlığa getiren sedyenin de alınmayacağı orada bırakılması gerek tiği inancı vardır. Bütün bunlar ölüye niyetlenilerek alın mı onun tarafından sahiplenilmitir. İnancı vardır. Me zarlıktaki çakıl taından ağaç yaprağına kadar orada ya panlara aittir. Oradan alınıp getirilmeleri uygun olmaz inancı vardır. Bu inanç ulu kabirlerden yatırların yakın çevresinden izinsiz bir ey alınmayacağı inancında daha net görünür. Sahiplilik inancının varlığını Türkmenistan’ın Göklen Türkmenlerinde de görmekteyiz. Yas yerinden bir ey alınır ise, yıldız görününceye kadar o alınan eye kii kendi evine getirmemelidir. Geçmite mezarlığa cenazeyi götürenlere para verilirken imdilerde bütün hizmetlilere verilmektedir. 805 Göklen Türkmenlerinde ölünün tabutu götürülürken tabutun altına girmede veya cemaatin önünde en büyük erkek evlada, erkek evladı bunlar yoksa yakınlarına öncelik tanınır. 806

805 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat 806 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat 385 Yaar Kalafat

Hz. Âdem’den beri hayvan kesme yoktu. Hayvanın boynuna, boynuzuna kırmızı bez bağlayıp; “Allah rızası na” anlamında, yola dıarı bırakılırdı. O kırmızı bezli hay vanı, ancak bir yoksul alabilirdi. Ona, “Allahlık (yani, Allah’ın rızasını elde etmeye vesile olan) denilirdi. Gü nümüzdeki “Allahlık Ali Bey” sözü (ki Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olan yoksul Ali Bey demektir.) buradan kinayedir”. 807 Türkler arasında tatbik edilen kurbanlardan biri de “Idık“Idık”””” lardı. Bunlar, ruhlara bağılanarak, baıbo salıveri len hayvanlardır. Idık’lara yani tanrı için serbest bırakıl mı bu hayvanlara yük vurulmaz, sütü sağılmaz, yünü kırkılmaz, sahibinin yaptığı bir adak için saklanırdı. Kur banlık Iduk hayvan, hiçbir zaman dövülmez kuyruk ve yeleleri kesilmez. Batı Anadolu’da kırsal kesimde kumaı daha genç kızken dokunan bazı örtüler ölü örtüsü olması için niyet lenilir. Bu örtü kesinlikle o an gelinceye kadar baka bir yerde ve baka bir kimse tarafından kullanılmaz. Bu örtü niyetlenilerek sahiplenilmitir. Yıkanan ölüye “Yakasız Gömleği” giydirilir. YakYakaaaasızsız gömlek tanımlaması da evvelce hazırlanmamı o ahsız tarafından da olsa hiç kullanılmamı ve gömlekliğe hiç niyet edilmemi anlamındadır. Onun yakası ilk defa bu ölü için bu maksatla açılmıtır. Yakası açılmamılığın inanç derinliği bize göre buradan gelmektedir. Kadınlarda

807 Sebahattin Güngör, Tasavvuf MektuplarıMektupları, Burhaniye, 2004 386 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri yedi defa katlanmı bir bez “SatırSatır BeziBezi” olarak bilinir ve ahirette gözükmesin diye edep yerine konulur Kına definden evvel ölüler için de gündeme gelir. Kıbrıs’ta ölen erkeğin baına kına yakılmaz ancak erkek ve kadınların ayak parmaklarının arasına, avuçlarının içine kulaklarını arkasına kına 808 yakılır. Kına halk inançlarında adanmılığın simgesi olarak bi linir. Sünnet olan çocuğa, kurbanlık koça, gelin ve damada, askere gidecek gence, hacca gidecek adaya kına yakılır. Kına bir nianlama, adaklama, sahiplenilme simgesidir. Kıbrıs’tan yapılmı bir tespite göre küçük yata ölen çocukların anneleri her bayram avuçlarının içine para büyüklüğünde kına yakarmı. Anlatıdaki inanca göre ço cuklar her bayram sabahı cennette çemeden su almaya giderlermi. Annesi eline kına yakmayan çocuğun mara pası delik olur veya cennet suyu parmaklarının arasından akar bir türlü su içemez ve arkadaları onula alay edermi böylece çocuk üzülürmü. Çocuğunun üzülmesini isteme yen anneler bu nedenle bayramlarda ellerine kına yakma ları gerektiği inancı vardır. 809 Bebekken ölen çocuklar ile ebeveynleri arasındaki bir iliki anlatılırken de, Bu tür bebekler cennetin kapı

808 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda DDoğum,oğum, Evlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992, s,86 809 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda Doğum, EvlenmeEvlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992 s,91 387 Yaar Kalafat sında anne ve babasını bekler onların cennete girmelerini sağlar eklinde teselli içerikli bir inançtan bahsedilir. Bebek ve ölüm bağlantılı bir inanç da “ölü toprağıtoprağı”” ile ilgidir. Yakınlarına çok ağlayıp bir türlü sakileemeyen acılı kimseler bilhassa küçük çocuklar için ölmü kimse nin mezarından toprak getirilir. Bu toprağın matemli kim selerin yüzüne sürülür gibi yapıldığı olur. Böylece hasret lerinin giderileceğine acılarının dileceğine inanılır. “ÖlÖlÖlÖlüüüü nün yüzü soğuk oolurlurlurlur” diye bir deyim vardır ki, bu soğuk luğun acıyı azalttığına inanılır. Ölü toprağının sakinletir diği uyuturduğu uyuttuğu uyuyanların uyanmasını zor latırdığı inancı masallara da yansımıtır. Ölüm döneminde çocuklara özel özen gösterilir. Ölüm yerine çocukların götürülmeleri pek istenilmez. Ölümün zahiri olduğu ve bu anlamda ölümden son ra da hayatın devam ettiği inancı, bazı yörelerdeki ölü defin geleceğinde de yaamaktadır. Bu tür yörelerde ölü geri gelmesin, gözü geride kalmasın diye, çok sevdiği eya ları defin esnasında mezara konur veya rahat edebilmesi için mezarına yorgan yastık konulur. Bazı ulu zatların türbelerine, abdest almaları için ibrikle su konulduğu olur. Bazı yörelerde mezara sergi türünden bir kısım e yanın konulduğu olur. Birçok yerde de herhangi bir eyin konulması kesinlikle “haramharamharam”””” olarak kabul edilir. 810

810 Yaar Kalafat, “Türk Halkları Arasında Yaayan Hayat Sonrası İle İlgili İnançlar”, 60. Yılında İlim ve Fikir Adamı Prof. Dr. Kazım Yaar Koproman’a Armağan Elektronik Basım Yayın Sanayi, Ya yına Haz. E.Semih Yalçın, Ankara, 2003, s. 412–419 388 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Ölünün ağzına kâfur konulması eytanın gelmemesi inancı ile izah edilir. Ölünün baı oyasız bir tülbentle bağla nır ve ölü bebek beler gibi belenir. Geçmite kefenin üzerine Nur Suresi ve kelimeyi ahadet gibi eyler yazılırdı.811 Cenaze namazından sonra hoca cemaatten ölü için “hhhheeeelalliklalliklallik”””” alır. Cenaze namazı kılınırken her tekbirde cemaa tin baını gökyüzüne doğru kaldırması dine aykırı bulunmu tur. Allah’ı gökte düünme inancın bir kalıntısı olarak kabul edilmi, onun her yerde hazır ve nazır olduğu inancından hareketle men edilmitir eklinde izahlar getirilmitir. 812 Bayan ölüyü mezara herkes indiremez, nikâh dü meyecek birisinin olması aranır. Ölü mezarına kefeninde ki bütün bağlar çözülmü olarak gömülür. Eğer arkasında hasret gittiği birisi olursa kefeni açılır yüzüne bir kürek toprak serpilir. “GözünüGözünü toprak doyursundoyursun” deyimi bu uy gulama ile bağlantılı olmalı. Mezar kapatılmadan evvel bazı yerlerde kurban kesilir ve kurbanın kanı mezarın içine akıtılır. İnanca göre eytan bu kanla uğraacak ölü hesap verinceye kadar megul olduğu için ona musallat olamayacaktır. 813 Kurban ile ölüm arasında inanç içerikli

811 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda Doğum, EEvvvvlenmelenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara , 1992 S, 87 812 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda Doğum, EvlenmeEvlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992, S. 86 87 813 Yaar Kalafat, (25252525––––2626 Kasım 2004) “Kurban, İnsandan Kurban ve Türklerde Kurban İnancı” Uluslar arası Türk KültüründeKültüründe Ölüm Sempozyumu, (25252525––––2626 Kasım 2004) İsssstanbul,tanbul, 389 Yaar Kalafat yoğun iliki vardır. Ölü kurbanı, ölü için kurban, cansız kurban, adak kurbanı, insandan kurban, nasip kurbanı ve benzerleri kurban kültünü oluturmutur. Kurban insanlık tarihi ile balamıtır. Gayeleri farklı olsa da bütün toplulukların inançlarında kurban da yer almıtır. Kurban Allah’ı Teala’ya yakınlık veren bir nesne iken, Allah’a yaklatıran kesilen ve kesilmeyen her ey kurbandır. İslam’da müminin kurbanla yaklatığı tek var lık, Allah Teala’dır. Hac süresinde “Kurbanların ne etleri, ne kanları Allah’a erimez” buyrulmutur. Çeitli inanç larda; ilahlara, azizlere ve velilere, ölü ruhlara /ölülerin ruhuna, meleklere kurban kesilerek onlara yaklaılmak istenildiği ifade edilmitir. 814 Eski Türk İnançları’nda kurbanın yeri konusu ay rıntılı irdelenmitir. 815 Bu irdelemeye bizi sözlü halk ede biyatında yaamakta olan “uğrunda ölmekölmek”””” veya “baına dönmekdönmek”””” yöntemi ile ölümü celp etmek gibi tespitler sevk ederken bu arayıımıza baka tespitlerimiz hız verdi. Me sela ölü ile birlikte bazı eyalarını bu arada atını, seyisini, aççısını gömmek ne anlama geliyordu. Türklerdeki “öteki“öteki âlemâlem”””” inancının mahiyetinde birlikte götürdüklerinin rolü ne idi? Bu türden irdeleme amilleri artırmak mümkündür.

814 Feziyli, 1998: 63–125 T.Ferzeliyev, T.Abbasov, İ.Hacıyeva, N, Türk Dilinde Dualar Beddualar, Yeminler, Yayına haz. C. Alyılmaz, Atatürk Üniversi tesi Türkiyat Aratırmaları Enstitüsü, (1996) Erzurum, s. 84 815 Dursun Yıldırım, a.g.e.a.g.e.: 531–535 390 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Eski Türk inançlarında, asla insan kurbanı yoktu. Kurban öncelikle bir mazhariyetin halka belirtilmesi ola yıdır. Yani; belirli bir mertebeye ulamı kiinin o merte beye geliinin herkesçe bilinmesi için; daha önceden sap tanmı bir uygulamayı, herkesin içinde uygulamasıdır. 816 (Bir de “arz etmeetme”” diyebileceğimiz ve “saçısaçısaçı” uygulamasının belki de eski hali olan; bazılarınca, yanlılıkla kurban de nen bir uygulama var. Bu uygulama Hz. Âdem’den, Hz. Musa’ya kadar var olmutur. Kurbanın etimolojisi; kurb (yakınlık), ön (en kısa süre), Kurban; an içinde beraberliktir. Bunun için 1,5 met reye kadar çapı olabilen kazılmı bir hendeğin içine su doldurulur. Hendeğin içine ta yığılır ve onun üzerine bir tatata tabla konulur. Bu ta tablanın üzerine bağı olan, salkım salkım üzüm, buğday eken, buğday, kereviz eken, kereviz vb. vs. koyar. Gökten (ki yaz günü ve bulutsuz bir hava da olsa) bir yıldırım gelip, o arz edilen eyi yakar. Bu kabul gördü, demektir. Bu “arz etme” olayı, Rabbin verdiği ni metlere karı bir ükran minnet göstergesidir. Tasavvuf bilginlerine göre kurban ile saçının içeriği tamamen aynıdır. 817 Bizim bu konudaki vardığımız nokta da farklı değildir. 818

816 Sebahattin Güngör, Tasavvuf MektuplarMektuplarıııı, Burhaniye, 2004 817 Güngör, Sebahattin, Tasavvuf MektuplarıMektupları, Burhaniye,2004 818 Yaar Kalafat, “Diyarbakır ve Çevresi Örnekleri İle Halk İnançla rında Tavaf/Dönme” Osmanlı’dan Cumhuriyete DiyarbDiyarba aaakırkırkırkır, 2008,Editörler Bahaeddin YıldızKerstin Tomenendal, Diyarbakır Valiliği, Ankara, s. 453–463 391 Yaar Kalafat

Türk ayinlerinde kurban önemli yer tutmaktadır. Her ayinde kanlı veya kansız bir tane kurbanın bulunması icap eder. Kansız kurbanlarkurbanlar, süt, yağ, kımız, darı ve para dır. Kanlı kurbanların baında at gelir. Koyun ve sığırın devenin de kurban edildiği bilinmektedir. Bunların erkek leri daha makbuldür. 819 Eski Türkler, Tengri ve Ata ruhları için At kurban ediyorlardı. Kanaatimizce koç ve sığır kurban edilmesi de sonradan olmaya baladı. Bu kanlı kurban olarak tanımla nıyor. Bir de sacı var, kansız kurban olarak tanımlanan bu kurban ekli, su saçmaksaçmak,,,, atee yağ parçası atıp koku ççıııı karmak veya tabiata yiyeceklerden bırakmak eklinde oluyor. Ayrıca belirli yerlere ta atmak veya ta koymak veya bezbezbez bağlamak da bazen adak eklinde ve bazen de kurban niyetine yapılmı saçılardı. Bugün rastladığımız benzeri uygulamalar bu eski inançların uzantısı olarak kabul edilir “Saçıya kansız kurban denilmeli mi? Su saçma ifacı lıkta vardır. Suda çok büyük ve sakin duran bir enerji var. O enerji birdenbire çıkartılıyor ve hasta, yayılan dalgalarla muhatap oluyor. Kurun dökme ii biraz buna benzer. Atee yağ atmak, helva döndürme uygulaması, ölmü, sevilen bir kiiyi davet eden bir tazim uygulamasıdır. Ta biata yiyeceklerin bırakılması iine gelince, Muhammedi likte, sadece soğan ––– sarımsak kabukları mümin / MüslMüslüüüü man cincinlerelere bırakılır. Zeytinyağı denize atılır. Bu, deniz deki büyük güçten, Sübhan adından yararlanmak için

819 Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ankara 1997 392 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri dir.... Beyhude veya Beyhüd DedeDede’ye bir fincan zeytinyağı adanır, dilek olunca zeytinyağı denize dökülür. Dilek tut ma ve zeytinyağını denize dökme ii hicri aylarda Per embe gününe rastlatılır. Bazı çalımalarda türbede ta yapıtırma, bez bağlama iinin mahiyeti budur.” 820 Eski Türk Devletlerinde, ölen hakanın bayrağı ken di türbesinde saklanırdı. 821 Aynı gelenek Timur’un meza rında da görülmekte ve bu bayrak bugün bile yerinde durmaktadır. Bu bayraklar buranın fethi ve hâkimiyetinin en anlamlı ifadesi idi. 822 Eski Türklerin mezarlarına bayrak asmaları özellikle evliya ve büyük ahısların mezarlarına bayrak asmaları, bunun Anadolu’da da görülmesinin, bayrağın yerinin ba zen bezin olması, ProtoTürklerde mezara at perçemliperçemli tuğlartuğlarınınının asılması bazen de bayrağın sadece yas evine asıl masının bize göre bu durumun açıklanması, mezar olan yerin sahiplenilmi olması ile izah edilebilir. Mezarlıkların sahibi ölüler iken mezarın sahibi orada yatan ahıstır. Me zarda yatan ahsa ulûhiyet atfedildiği nispette ki, kahra manlar ve komutanlar kutlu kimseler olarak kabul edili yorlardı. Onların türbeleri “kale“kale” ””” olarak anılıyordu. Yatı rın ismi ile kale kelimesi birlikte zikrediliyordu. Bazen bu kale yatıra ait tepe hatta dağ ve o dağın üzerindeki ağaçla rı, oradan çıkan suyu da kapsıyordu. Bunların hepsi o ulu zata aitti. Onun bayrak direğine bağlanılacak her bez ile

820 Kafesoğlu, 1997 821 Köprülü, 1991: 4008 822 Çam, 1999: 63–71 393 Yaar Kalafat adeta onun buyruğu ve koruması altına giriliyordu. O bölgeden, toprak, su almak hatta ağacından yaprak almak icazete bağlı idi. Bütün bunlar bir anlamda “tabu“tabu” dır. Bugün yatırlara yaamayan çocukların satılmaları, yaa maları halinde onlara Satı, Satılmı gibi yatırın isminin verilmesi, bu inançla izah edilebilir ve öteki âleme göç edilmesine rağmen yatırın gücünün mezarında devam ettiği inancını gösterir. Kurban olarak seçilen hayvanların dizgini, halk ara sında seçilen birinin eline verilir ki bu adama “ba “ba tutan kiikii”””” denir. Bu adamın, Tanrı huzuruna kurbanın canını götürecek olan ruhu temsil ettiğine inanılır. Kurbanlık at, boğmak ve bel kemiklerini kırmak suretiyle öldürülürdü. Hayvanı canı çıkmak üzere iken, kam elinde tuttuğu hay vanın yanına getirerek “op kuruy, op kuruy” der ki, kur bandan çıkan kutkut’’’’u (talih ve saadet ruhunu) ekmeğe karı tırmaktır. Bu ekmeği kurban sahibi ve aile efradı, yerler, baka kimseye vermezlerdi. 823 M. Eliade’nin açıklamasına göre yas adetlerinden bi risi de, ölenin bindiği atın kuyruğukuyruğunun nun kesilmesi idi. Bu âlemdeki hayatın ölüme rağmen öteki âlemde de devam edeceği inancının bir sonucu olarak, ahsın kabrine o âlemde lüzumlu olabilecek ölen giyecekleri, çeitli eyaları silahlar ve atları da konuyor. Onlarla birlikte gömülü yor. 824 Rus arkeolog Rudenko Pazırık’da yaptığı kazı ile M.Ö. IV. ve III. Yüzyılda, kurganlarda ölü ile birlikte gö

823 İnan, 1976: 78 824 Nejat Diyarbekirli, Hun Sanatı 1993 İstanbul S. 2 394 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri mülen atların yeleleriyelelerinin, nin, kuyruklarıkuyruklarının nınnınnın ve tırnaktırnaklarının larının kesilir olduğunu tespit etmitir. 825 Kanaatimize göre bu kesilmelerle adanılmı olduğu gösteriliyordu. Türkler, yasyasyaslarında yas yüzleri bıçakla çiziyorlardı. Ölenin geride kalan yakınları bilhassa eleri saçlarınısaçlarını kese rek cesetle birlikte mezara koyuyorlardı. Ölenin atının kuyruğu kesiliyordu. Ölenin mezarına bayrak asıyor, defin esnasında elbise ve balıklarını ters giyiyorlardı. Karalar giyiniyor, ata ters biniyor, yas günlerinde a döküyorlardı. Hun Türklerinde bu uygulamayı kurganlardaki bulgular dan hareketle tespit edebiliyoruz. Aydınoğullarından Umur Bey, hem babasının hem de kardeinin ölümü üze rine saçlarını kesmiti. 826 Eski Türklerde kurbanın eti, kemikleri kırılmadan ay rılır ve “Kazancı“Kazancı”””” denilen iki uzman adam tarafından piiri lirdi. Bu törenin bitiminde ayine itirak eden kimselere, kur ban etiyle ziyafet verilirdi. 827 Halk inançlarımızda her iki âlem arasında sürekli bir iletiim vardır. Bu iletiimi insan hayatından izleyebiliyoruz. Bir takım remizler, emareler bunların yorumlanması ruhun bedenden ayrılması ile her eyin bitmediği inancının varlığını göstermektedir. Bu dün yada iken insanlar kendileri ve öteki âleme göçmü yakınları için bazı dini yatırımlar yapmakta ve öteki âlemde devam

825 Aslanapa,, Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, 1993, İstanbul, s.2 826 Gazanfer, İltar Koca SSiiiinannannannan, 1998 s.177 827 A. İnan Tarihte ve Bugün amanizm Ankara, 1995, s. 50), T.Ferzeliyev, T.Abbasov, İ.Hacıyeva, N Türk Dilinde Dualar Bedduala Yeminler, Yayına haz. C. Alyılmaz, Atatürk Üniversite si Türkiyat Aratırmaları Enstitüsü, Erzurum, 1996 s. 84 395 Yaar Kalafat edecek olan hayatları için adeta Allah indinde güvence al maya çalımaktadırlar. Kurban bu yatırımlardan birisi iken, bu sürekliliği gösteren çok sayıda emare vardır. Yas döneminde ölü gömme törenlerinde, eski Türk ler elbise ve balıklarını ters çevrilmi hali ile giyiyor, eyerleri ters çeviriyor, ata ters biniyorlardı. Kırgız ve Ka zak Türkleri yas esnasında ağıt söylerken ters oturuyorlar dı. 828 Anadolu Türklerinden Candaroğulları’ndan Süley man Paa’nın ei ölünce, beyler, saray görevlileri hatip ve hoca efendiler, kaftanlarını ters giymilerdi. 829 Rasonyi’nin “öteki dünyadaki ilerin bu dünyanın tersi olduğu görüü nün bize göre sağlıklı bir yanı pek yoktur. Bize göre, öteki âleme mesaj vererek ölümün gitmesi” onun tersi olan ya amın gelmesi istenilmitir. Verilmek istenilen mesaj ba ka acı yaanmamasıdır. 830 Kars’ın bazı yörelerinde erkek ölülerin sosyal du rumlarına göre atı eyerlenip üzerine elbiseleri konur, heybesi bağlanır atı tabutun önünde mezara indirilir. 831 Bir ağıtta;

828 Güney ÜGüngör H Türk Dini TarihiTarihi, 1998 İstanbul, 1998, S. 73 829 Gazanfer İltar, Eski Türklerde Miras Kltüürü ve Günümüzde Yansı maları”, Hacı Bekta Veli Aratırma DergisiDergisi, Güz 2003 S. 27, s.1119 830 Yaar kalafat, “Türklerin Dini Tarihi Türk Halk İnançlarında (Ters Motifi)”, Prof. Dr. Abdurrahman Çaycı’ya ArmağanArmağan,Armağan Hacet tepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, An kara, 1995, s. 297–307 831 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”,”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek Görenek ve İnanİnançççç lar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 396 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

“Sesim sesine gider Döner tersine gider Orda bir garip ölmü Kular yasına gider” 832 denir Ölüm, hayatın normal seyrinin tabii bir süreci olarak kabul edilmi olmasına rağmen, aynı zamanda gidiatın ters dönmesidir. Halk inançlarında “ters“ters”””” motifinin sadece zahiri değil aynı zamanda batını anlamı da vardır. 833 Kars’ın bazı yörelerinde ölünün tabutu mezarlığa götürülmeden evvel üç defa yere değdirilip yukarı kaldırı lır. Bu arada birisi ölüyü getirenlere “daha getirmeyin burada yer yoktur” der. Daha sonra bu topluluk “ Hadi bu sonucu olsun” der. Ölüyü olduğu gibi, tahta çıkmadan evvel kağanı da üç veya yedi defa otağının ölünde komutanlar havaya atarlar. Bazı yörelerimizde damat gerdek odasının kapı sında gerdekten evvel üç defa havaya atılır. Zeki Velide Togan hocamızın hatıratından öğrendiğimize göre her mevsim eğitim balamadan evvel Türkistan’da öğrenciler medrese kapısı önünde bu uygulamayı yaparlardı. Bundan amaç, Tanrı’nın yukarıda olduğuna ve yukarıya atılan

832 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor Kongresi BildirileBildirileri,ri, Gelenek GörenekGörenek ve İnanİnançççç lar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 833 Yaar Kalafat, “Türklerin Dini Tarihi Türk Halk İnançlarında (Ters Motifi)”, Prof. Dr. Abdurrahman Çaycı’ya ArmağanArmağan,Armağan Hacet tepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, An kara, 1995 s. 297–307 397 Yaar Kalafat

ahsın kut bulacağı inancından hareketle kutlamaktır. Gaip âlemine bazı söz ve uygulamalarla mesajlar vermek halk inançlarımızda hayatın diğer safhalarında da vardır. Mezarlıkta yerin olmadığı mesajını vermek ölümden sonra hayatın devam ettiğinin bir göstergesidir. “Oğuz ve Kıpçak defin törenlerinde görülen, kurban olarak kesilen atların derilerini sırıklara asma âdeti, bu günkü Altayların ve Yakutların at kurban ederek yaptıkla rı törenlerde de ayinin en önemli unsurlarını tekil eder... AtAtAt Altay toplumları tarafından ve özellikle göğe yapılan kurbanlar sırasında en fazla değer verilen hayvandır.” 834 At kurbanı ile ilgili yapılan açıklamalar tasavvufa uygundur. Muhammedilikte at, kiinin nefsidir. Konumuz bu tespit ile ilikilendirilebilir. Ancak bu iliki öyle kuru lur ise daha doğru olabilecektir. Arınmı ruhlar, at üstün de uçarlar ve kimi cennetleri ve gök katlarını öyle gezer ler, melek diye bilinen, gök ehlinin bir bölümü atlı ve kılıçlıdırlar. Bunlar müminlere yardım ederler. 835 Tasavvuf mektuplarında Bilge Kağan’ın at üstünde ve oklu geldiği, Atatürk’ün O’nun dizginlerini tuttuğu anlatılmıtır. Dolayısıyla, at kurbanı, atın bu ilevi yüzün den, o ölüye bir statü veya yarar sağlamak içindir. Bu atlar 360 derece uçarlar ve üzerlerindeki asla dümez. Gerekin

834 Tuğba Eray, “Türklerde At” Türk Dünyası TTaaaarihrih Kültür Dergisi”Dergisi”, Nisan 2004, S. 208 s. 24–30;Yaar Kalafat,(2004), “Orta Toroslar ve Türk Halk İnançlarında At” Alanya Tarih ve KültürKültür Semineri III. Alanya Belediyesi, Alanya, 2004 s. 74–82 835 Sebahattin Güngör, Tasavvuf MektuplarıMektupları, 2004, Burhaniye 398 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ce ııktan 500 kat hız yaparlar. Uçarlar ama kanatları yok tur. Ancak bir dönem kanatlı atlar da vardı. Tasavvuf ehli Atatürk’e de bir at kurban kesilmesini isterdi. Eski Türkler bu dünyadan göç etmekle, hayatın bit mediğine, ruhun diğer âlemde vardığını sürdüreceğine ina nıyorlardı. Ölü ile birlikte gömülen kıymetli eyaları mesela kılıcı atı ne anlama geliyordu? Ölü, öteki âleme göçmü kim se, tekrar dirilince bunlara ihtiyaç duyulacağı için mi mezara konuluyorlardı? Yoksa ruh bu kıymetli eyalarını geride bırakır ise, gözü arkada kalır, ıstırap duyar, onları kullananla rı rahatsız edebilir diye düünüp bu rahatsızlıktan korunmak için mi, bu eyalar mezara konuluyorlardı? Esasen bu iki yaklaım tarzı arasında da mesaj müterekliği var. Ruh göç ten sonraki döneminde, kendisi için gerekli olan kıymetli eyalarını bakalarına bırakmak istememi de olabilir. O. Aslanapa’nın tespit etmi oldukları mezarlardaki geyik dileri kılıç gibi unsurları bugün Anadolu’da değiik formatlarda bazı ulu mezarlarda görmekteyiz. Geyikli Geyikli BabaBaba’’’’da geyik boynuzunun ve Celal BabaBaba’da ok ve yayının olması gibi... “Ölü ile birlikte kılıcınınatının gömülmesi, onun statüsünün devamı içindir. Türkler, dirilmeye inanmıyor lar. Tekrar dirilme ifadesi Türk inançlarının anlatımında yanlıtır. Hayatın bir baka yerde, aynı artlarda devam ettiğini biliyorlardı. Çünkü eski atalarıyla zaman zaman irtibat kurabilen kamlar vardı. Kam, Sirce “gaibi zevk ve ilim alan kii” demektir. 836

836 Sebahattin Güngör, Tasavvuf MektuplarıMektupları, 2004, Burhaniye 399 Yaar Kalafat

Ruh, zaten ölümsüzdür ve asla ve asla hiçbir eye ihtiyaç duymaz. Ölmek, “ÖlimekÖlimekÖlimek” eklindedir ve “suya dönümekdönümek”””” demektir. Beden ölür ve suya dönüür. Nefs, kılıf değitirir. Bu değiime ölüm demek yanlı olur. Kimi dünya canlısı nefislerin gözü arkada kalanların ıstırap duydukları doğru olabilir. 837 Bir kısım Alevi inançlı Müslüman Türkler, defin es nasında mezarın içerisine kilim serer, mezara yorgan yas tık koyarlar. Bu uygulama “yerinde rahat uyu” anlamında mıdır? Bir kısım Alevi inançlı Müslüman Türklerde sene de bir defa yapılan ve “mezar kaldırmakaldırma”””” denilen uygula mada mezarlıklarda toplu yemek yenilir. Her aile kendi mevtasını ziyaret eder. Daha ziyade ölünün sevdiği ye mekler hazırlanır, mezarlar onarılır ve bir kısım yemekler ve ekmekler mezar balarında bırakılır. Ulu zatların türbelerine ibrikle su ve havlu bırakılır. Onların namaza kalktıkların da abdest alıp korunacakları na inanılır. Bu tespit ile diğer tespitlerin mahiyetinde bağ lantı var mı dır? Bu tespitleri, ruhun devamlılığı inancının bir sonucu olduğu, ruhun da bir eylere ihtiyaç duyabile ceği, yapılan bu uygulamaların duyulan bu ihtiyacı karı lamak için olduğu, eklinde algılamak mümkün müdür? Amucalar Bektai Müslüman Türk oymağında ölü mezara indirildiğinde, bazen baının altına yastık da ko yulmaktadır. Mezarın baına “gönder“gönder” ””” adı verilen bağla nan tahtalar çakılır. Mezarın ba ve ayakuçlarına birer tahta dikilir. Bunların uçlarına birer çivi çakılır. Ölenin

837 Sebahattin Güngör, Tasavvuf MektuplarıMektupları, Burhaniye, 2004 400 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kullanılmamı örtülerinden, mendillerinden ve kefenin den kesilen uzun parçalar bir yün ipi dizilir ve tahtalar arasına bağlanır. 838 Amucalar Bektai Türk airetinde ölen kii için oda nın orta yerine yatak veya battaniye serilir. Buna “rahat yatağıyatağı”””” veya “rahat döeğidöeği”””” denilmektedir. Kii tarikata girmi Bektai olmu ise baına harekesi, tarikat külahıkülahı,külahı beline “tıgbendi“tıgbendi””””, “tarikat kemerikemeri”””” bağlanır. 839 Müslüman Türk Bektai inançlı Amucalar airetin deki tarikat külahı ve tarikat kemeri inancı Muhammedi liğin değil, derinliklerinde tarihin izleri bulunan eski Türk kültürünün ürünleri olup ölümden sonra hayatın devam edeceği inancından kaynaklanmaktadır. Müslüman Alevi inançlı Türklerin mevtanın altına kilim sererek defnetmeleri Hz. Muhammed’in (s.a.v) de altına bir kilim serildiği ve elbiseleri ile gömülmü olduğu inancından geliyor olabilir. 840 “Yerinde rahat uyu” temennisi büyükler ve görevli veliler için yanlıtır. Ama genel anlamda müminler için ölüm bir uykudur. Azap çekenler için ise tam tersidir. Mezarlıklarında mezar balarında yemek yeme i lemi eski bir Türk âdetidir. Daha sonraki dönemlerde İncil sahibi birkaç havari ve daha önceki birkaç nebi, bu uygu

838 Ali Akta,“Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklFolkloror ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat Sonbahar 1999, S 7480 839 Ali Akta,“Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat Sonbahar 1999, S 7480 840 Sebahattin Güngör, Tasavvuf MektuplarıMektupları, Burhaniye, 2004 401 Yaar Kalafat lamayı yapmılar. Türklerde ev ve bark, o dönemde de çok yakındılar. Barka gidip, un çorbası, çörek gibi kokulu ye mekler yerlerdi. Ulu zatların âlem değitirdikten sonra ibadetlerine devam ettikleri tespiti çok kabul gören bir husustur.. Fatih Sultan Mehmet hala namaz kılmaktadır. Ruhun ihtiyaç duyduğunu söylemek yanlı olmaktadır. İhtiyaç duyan ruh değil, nefistir. 841 “Yağmur yağar deneler Baıma geldi neler Ölürsem ben öleyim Ölmesin bir taneler” 842 Birisi ölecekse, ölüm muhakkak gelecekse o ölen ben olurum, annenin babanın bir tanesi olanları ölüm meleği alacaksa, onları değil beni alsın, bu ifadeden “kur ban alma” anlamı çıkmaz. Anadolu Türkleri halk inançlarında “kurbanın ola yım”, “kulun kurbanın olayım”, “kurban olduğum”, “uğrunda ölürüm”, “yolunda ölürüm”, “önünde öleyim”, “bu canım sana kurban”, Azerbaycan Türklerinde “baına döneyim”, “Baına döndüğüm”, “Baına fırlanayım” 843 türünden sevgi,

841 Sebahattin Güngör, Tasavvuf MektuplarıMektupları, Burhaniye, 2004 842 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek Görenek ve İnanİnançççç lar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 843 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek GörenekGörenek ve İnanİnançççç lar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 402 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri fedakârlık ve vefa ifadeleri vardır. Bu ifadelerdeki “kurban olma”, “uğrunda ölme” gibi mesajların derinliklerinde insan kurbanı inancı var mıdır? Yoksa ifade edilen “kurban” özve rinin büyüklüğünü göstermek için midir? Bu sözcükler tanımlanan anlamda kurbanı karıla mazlar. Bunlar sevgi arzı sözleridir. Bu eyleme, ise kurban denilemez. Fedakârlık denilebilir. Bunlara fedai denir. Tasavvufta fedai olmu veliler çoktur. Bunlardan en ünlü olanı Revanici BabaBaba’dır. Erzurum yöresinin uzun havalarında “Saç yonmayonma”,”, “Saç sökmesökme”””” olarak da geçer. Esasen saç sökme, saç yon mayı tam karılamaz. Saç sökme, perianlık halidir. Saçını baını dağıtmak kendinden geçme karılığında kullanılır. “Anam yok ki gözünden ya döke, Bacım yok ki saçından saç söke Kardaım yok ki mezarıma ta dike Halı yaman olur sılada garibin” Anadolu’da olduğu gibi, Türk Dünyasının birçok yerinde, yas merasimlerinde Eski Türk İnançları’nda gö rüldüğü gibi “sine dövmedövme”” uygulaması vardır. Ölünün ağlayan yakınları “topraktoprak baımabaıma”””” der, saçlarını yolar yüz lerini yırtarlar. Bunun anlamı “Sen ölmeseydin ben öley dim” midir? Yoksa “senden sonra ben yaayamam beni yanına al” mıdır? Anlam yakınlıklarına rağmen mesaj farklıdır. Birinci ifadedeki fedakârlık “ben de seninle gele yim” anlamındadır. Bu uygulamalardaki ölüm arzusu bir kurban niteli ğinde ise, bu kurban, mutlak olana adanmı olmuyoruz

403 Yaar Kalafat gibi bir görünüm veriyor. Daha ziyade ölenin ruhuna hi tap edilmi olunuyor. Atalar kültü veya Ruh kültü görü nümü vermiyor mu? Nitekim din mesela İslamiyet mezara defin esnasında bir eyler konulmasını yasaklarken, ölü mün ardından takınlıklar içeren acı belirtilerini hatta sesli ağlamayı bile uygun görmemektedir. Kars çevresinde Can aıaı, ölü yemeğiyemeğidir. Farklı isim lerle ve değiik uygulama biçimleri yaatılan bu inanç ölünün üçüncüüçüncü, yedinci ve elli ikinci günlerinde tekrarla nır. Üçüncü günde mezara hizmet edenlere verilen yeme ğe “kazma ekmeğiekmeği”””” denir. Ölü gömüldükten sonra mezara su dökülür. 844 Bu uygulamalar Anadolu 845 ve Türkmenis tan Türk dünyasında 846 olduğu gibi diğer Türk kültürlü halklar arasında da yaamaktadır. Türkmenistan’da ölü nün 3, 7 40 ve 52 si yapılır, Kur’an okutur bol sadaka veri lir ise, hayırları ileyenin rüyasına ölünün iyi gireceğine inanılır. Türkmenler kel bir kimsenin bol sadaka verilmesi halinde öteki dünyada bu sadakaların saç olarak karısına çıkacağına inanılır. Ölünün muayyen zamanlarda dini bir uygulama olarak yemekle anılması, onun öldükten sonra da, ruhu için bir ey yapılması gerektiği, yani onun bir yerlerde hayır hasenat beklediği inancının bir sonucudur. Bunun çeitli örneklerine rastlayabiliyoruz.

844 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek Görenek ve İnanİnançççç lar, IV. CC. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 845 S.V. Örnek , a.g.e.,.s. 65–75 846 İlyasova, K. Cemal, Türkmen Halk Urum ve İnançları İnançları,İnançları Akabat, 2005, S. 182–192 404 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Amucalar Bektai Türk airetinde mezar kazımında çalıanlara irmirmirmik irm ik helvasıhelvası,,,, söğü piirilmi bir horoz, pey nir, ekmek gönderilir, buna “mezarlık ekmeğiekmeği”””” denir. 847 Amucalar, can aı olarak, mezarlıkta iler bitince toplu halde cenaze evine gidilince eker, bisküvi gibi eyler dağıtı lır. Ölü evinde kurban helva, pilav, hoaf ve diğer yiyecekler hazırlanıp taziyeye gelenlere dağıtılır. Buna “ölü aıaı”””” denir. Bektai tarikatına girmi kii “Nasip KurbanıKurbanı”””” nı sağlığında kesememi ise, kurbanı kırkı çıkana kadar kesilir. 848 Ölümüne rağmen kendisi için kurban hayrının ya pılmasına lüzum görülmü olması, hayatta iken eksik bı rakılmı vecibenin ikmal edilmek istenilmi olması, ölüm den sonra hayatın devam ettiği inancını gösterirken, Mu hammedî İslam’da bu tür bir uygulama olmadığı düünü lünce bu inançta İslamiyet’ten evvelki Türk inançlarının izleri aranılabilir. Amucalar oymağında can aına gelenlerin elleri 2–3 kabın içinde yıkanılır. Bu kaplar mezarlığa gidenlerin dönecekleri yola ters kapatılarak konulur. Mezarlıktan dönenler için bu kaplar tekrar yıkanmada kullanılır. 849 Birçok Anadolu kasabasında mezarlığa giden cemaat evle rine aynı yoldan dönmez. Bununla ölenin ruhunun yolu aırması cemaate zarar vermemesi amaçlanır. Kazan da el

847 Ali Akta, “Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat Sonbahar 1999, 7484 848 Ali Akta,“Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat Sonbahar 1999, s.74–84 849 Ali Akta,“Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat Sonbahar 1999, s.74–84 405 Yaar Kalafat yıkanması da cemaatin kokusunu gidermek amaçlı olabi lir. Buna göre ölümle her ey bitmemi ruhun koku alarak iz sürmesi ihtimaline inanılmaktadır, denilebilir. Ters motifi, eski Türk inançlarının günümüze kadar süren bir devamıdır. Kara iyeler arasında ters mesaj alan ve ondan kurtulabilmek için gitmesi istenince “kal” diye rek gitmesi sağlanılan bir ruh vardır. Amucalar oynağında, ölünün fakirlere verilecek giysilerinin yıkanması sırasında 41 adet küçük tatata toplanıp sayma ilemi 41 den balanıla rak tersten sayım yapılır. Bize göre, Nasrettin Hocanın eeğini ters biniinin izahı da bu ekilde yapılabilir 850 “Üzerine okumaokuma”” ölümcül hastanın üzerine yapılan oku ma ekli olup, ölümden sonra bu okuma durdurulur. Böy lece ölümden evvel okunulur ve ölümden sonra da ölü yıkanıldıktan veya toprağa verildikten sonra okunur. Bu arada okunulmamı olması önemlidir. Gömülünceye kadar ölünün yalnız bırakılmaması da aynı inançla bağlantılı olabilir. Gelip görecek kimsesi yok ise toprağa verilmesin de acele edilir. Böylece adeta ruhunu teslim etmi beden bu dünyadan ayrılıp öteki dünyaya dâhil olma döneminde yeni âlemine geçme sürecinde refakatçisiz ve ııksız bıra kılmayarak korunmaya alınır. Güne battıktan sonra defin yapılmamasının sebebi de burada aranılabilir. Ölünün gömülmeden evvel ııksız bırakılmamı oluu güne bat tıktan sonra ve doğmadan evvel defin yapılmayıı arasında da bir bağıntı olmalıdır. Adeta yalnız ve karanlıkta bıra

850 Yaar Kalafat,“Eski Türk İnançları İtibariyle Nasrettin Hoca”,”, Uluslar arası Nasrettin Hoca Sempozyumu, 2424––––2525 Ekim 2008, İİsssstanbultanbul 406 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kılmı mevtaya zarar vermesi istenilmemitir. Muhteme len ölümü gerçekletiren güç karanlığı seçmektedir. Türkmenistan’ın Göklen Türkmenlerinde ölen kimse nin biran evvel defnedilmesi gerektiğine inanılır. Aksi halde ölen ahıs kendisini tandırın içerisinde yanıyorcasına azap çektiğine inanılır. 851 Cenazenin fazla bekletilmesinin doğru olmadığı inancı çok yaygındır. Kars’ın bazı yörelerinde ölüye ağlayan kadınlar yüz lerine vurur, saçlarından bir parça keser, elbiselerini ters çevirerek giyer ve kara bağlarlar. “Sabah oldu kalk da gel Kara yerden çık da gel Ağ giyinmi gelinsin Kına verim yak da gel” 852 Kına inancı aynı özelliği ile ağıta girmitirgirmitir. Karayer, kara bağlama, kara bayram, kara çadır, karalara gelme, kara gün, kara yol, kara baht, yasın, ölümün, felaketin üzüntünün anlatım eklidirler. 853 Amucalar Müslüman Bektai Türk airetinde ebe anaanaların özel önemi vardır. Ebe vefat edince ellerine kına yakılır ve iki eline beyaz

851 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat) 852 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı TürTürkk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek GörenekGörenek ve İnançİnan ççç lar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 853 Yaar Kalafat,“Türk Halk inançlarında Kara” UluUluUlusUlu ssslarlar arası 4. Türk Kültür Kongresi Bildirileri (4(4––––77 Kasım 1977)1977), 2000, Atatürk Kül tür Merkezi, Ankara s. 274–284 407 Yaar Kalafat eldiven geçirilir. Bu ilemleri ebenin son doğum yaptırdığı kadınların yapması gerekir. Eldiveni de son doğum yap tırdığı iki kadın örmeli veya dikmelidir. 854 Ebenin Türk halk tasavvufundaki yeri diğer kesimlerde de önemlidir. BibiBibi, bazı bölgelerde hala veya teyze karılığında kullanı lır. Bibi, İran Türklerinde ebe karılığında kullanılır. Bibi ler canlı doğum yaptırdıkları nispette itibar kazanırlar. Birçok Bibi’nin mezarı yatır muamelesi görür. Orta Anadolu Halaçlı Türkmenlerinde Ebe nene’ye doğumdan sonra verilen en makbul hediye kınadır. Ebe ana ya dünyaya gelmelerinde yardımcı olduğu gençlerin bayram ziyaretlerinde kına hediye edilmesi güney batı Türkmenis tan’da ve Göklen Türkmenlerinde de yaamaktadır. Kars’ın bazı yörelerinde genç ölülerin ellerine kına yakılır. Genç ölülerin eyaları ile tabutu süslenir. 855 Ölümden sonra haya tın devam etmeyeceği inancı olsa idi kına yakılmasına gerek görülmemesi gerekirdi. “Gelin ki neler olmu Ta bağrım deler olmu Yavrusunu yer yemi Anası meler olmu” 856

854 Ali Akta 1999: 74–84) Sonbahar 1999),“Amucalar da Ölüm Olgu su Üzerine” Folklor ve EdebiyatEdebiyat, Sonbahar 1999, s.7484 855 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek GörGörenenekek ve İnanİnançççç lar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 856 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek Görenek ve İnanİnançççç lar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 408 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Toprağı atılmamı olmak, sadece yalın anlamda me zarın kapatılmamı olma anlamına gelmemektedir. Sahip siz ölünün toprağını atacak kimsesi yoktur. Bu tür ölü, bir anlamda toprağa bihakkın “teslim edilmemi” sayılır. Top rağını atan kimsesi çok olan, üzerine atılan toprağın mik tarı fazla olan ölü, sahipli itibarlı ölüdür. Muteber ölülerin mezarında topraktan tümsek yapılması bu ekilde izah edilebilmektedir. Kars’ta ölünün definden evvel göğsüne ve karısına ayna konulur. 857 Ayna bazı Alevi inançlı Tahtacı Türk menlerinin mezarına konulduğu da olur ki, bize göre bu tespit, ölümle hayatın bitmediği inancının bir örneğidir. Ayna, Türk halk inançlarında aydın bir geleceğin temen nisini remiz eder. 858 Tasavvuf bilginlerine göre; “ölümün ardından, ha yırlı olacağı inancından hareketle yemek vermek bir yere kadar doğrudur. Ancak, Muhammedilikte Kelamı Kadim okumak daha uygundur. “Toprak baıma keke ben ölsey dim” ve “sen ölmedin aslında ben öldüm” demektir. Sine dövme, saç yolma gibi uygulamalar dine aykırıdır. Bu tür ölüm arzusu, tam olarak kurban niteliğinde değildir. Fazla ağlamak bile dine aykırıdır. 859

857 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”,Gelenekler”, IIII. Milletlerara sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenek Görenek ve İnançlar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 858 “Türklerin Dini Tarihi Türk Halk İnançlarında (Ters Motifi)”, PrPrProf.Pr of. Dr. Abdurrahman Çaycı’ya Armağan, Hacettepe Üniversite si Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara, s. 297–307 859 Sebahattin Güngör, Tasavvuf MektuplarıMektupları, Burhaniye, 2004 409 Yaar Kalafat

Mezarları, bilhassa ulu ahısların mezarlarını dağ tepelerine ve tümsek gibi yapmalarının amacı Tanrıya yakın olma isteği olduğu eklinde izahlar yapılmaktadır. Hunlar da tepeler üzerinde Hanın otağı önünde kurban kesildiği ifade edilmektedir. Buna göre öteki âlemde rahat etmesi için bir takım uygulamalar yapılarak ölünün Tan rıya yakın olması da istenilmektedir. İnanca göre TaTaTan Ta nnn rı/rı/rı/Gökrı/ Gök Tanrı en yukarıda ve en ulu olandır. Sistemin en baındadır. Türkler ölülerini yakma, ağaca asmak, küp içinde ana rahmindeki pozisyonda gömüyorlardı. Hunlar döne minde tabut kullanılmaya balanmıtır. Kurganların üze rine toprak yığarak mezarın üzerinde adeta tepecik yap mak, zengin adamların mezarları üzerine ehram gibi evimsi binalar yapmak Tengri’nin yukarda olduğu düün cesinin bir sonucudur. A.İnan, Dağ Ayini’ne Kaç ve Beltır boylarında “Tigir –––Tayı –TayıTayı”””” yani “Gök KurbanıKurbanı”””” Sagaylar’da “Tak TayTayaaaa nınını”nı ””” yani “Dağ KurbanıKurbanı” ””” adını verdiklerini belirtiyor. Sagaylar, her üç yılda bir dağ tepesinde ayin yapıyorlar ve üç yaını doldurmamı beyaz koçları veya iki yaını dol durmu bir öküz veya beyaz bir oğlağı kurban ediyorlardı. Bu ayine, kadınlar itirak ettirilmez, dua yerine kısrakla gelinmezdi. Kurbanın karnı yarılarak, yüreği çıkarılır, deri ve kemikleri atete yakılırdı. Bunlar, hiçbir kadın ayağı basmamı dağın tepesinde Tanrıya kurban keserlerdi. Kü çük atete kurban piirilip, Beltırlar içki ve yemekten son ra, kalan artık kemik vs. “““Büyük “Büyük AteAte––––UlugodUlugodUlugod”””” da yakı yorlardı. Bunlar yakılırken saygıyla eğilip dua ediyor ve

410 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

“AlAl Ağ koyununu ver bize bolluğu” diyorlardı. Bu ayin “TanrıGök Kurban” “YakutYakut KurbanıKurbanı” denilen ayindir. 860 İskitlere Kimmer’lere kadar uzanan Türk ölü gömme inancındaki bir takım eyaların mezara ölü ile birlikte konulması ile komu kültürlerde yaamakta olan ölünün e ve yakın sevdikleri ile birlikte gömülmeleri inancı etkileime girmi karımı mıdır? Hun mezarlarına konulan silah, altın ve gümü gibi değerli metaller, armağan olarak da konulabiliyordu. Ar mağan kavramı ile kurban kavramı hangi noktada e anla ma gelirler. Bu mezarların tahribi soyulmaları sava sebebi sayılıyordu. Bu eylemin saygısızlık sayılmasının temelinde hangi inanç vardı. Ataların ünlü komutanların kutsiyeti mi? Bu kutsiyet nereden geliyordu? Anamaykıl inancına göre, dümanla sava anında ulu atalar da savaa mezarla rından kalkıp katılıyorlardı. İncitilmesine seyirci kalınmı ata, muhtemelen yeni nesillerin saffında savamayacaktır. Zira kıymetli eyalarının bu arada sava aracı olan silahları nın yağmalanmasına seyirci kalınmıtır. Olay, sadece sıra dan bir hakaret değil yaayan Hunlar’ın ölüp öteki âleme göçmü ataları ile bağlarının kesilmesi olayıdır. Hanedan gömütlerinin, komutan gömütlerinin iti barı günümüzde hala devam etmektedir. Basağlığına gi den ahıs yas evinin kapısına kadar at sırtında gitmez. Bu da Bulgar Türklerinden günümüze kadar devam eden ölü ye saygının göstergesidir. Türbelerin yanından geçilirken saygılı davranılması inancı mesela sarhoken geçilmesin

860 Hikmet Tanyu, Dinler Tarihi AratırmalarıAratırmaları, Ankara, 1973 s. 43–45 411 Yaar Kalafat den kaçınılması çarpılma, korku ve inancı geçmite hane dan mezarlarına duyulan saygıdan tamamen bağımsız bir inanç değildir. Hazar Hakanlarının mezarlarını Etil ırmağının yatağı na gömülmeleri mezarın gerek yerini saklamak adına mezarı bölümlerden yapmı olmaları, Ceyhun yatağına gömülen cesedin üzerinden kırk gün suyun akıtılması vücuttan ayrı lan ruhun aziz haline geleceği inancı göstermektedir ki, alı nan bu tedbirler sadece mezarın soyulmasını önlemeye yö nelik değildir. Sapa yerlere gömülen aman mezarları ile sade insanlar aman ruhundan gelebilecek bir zarar onun rahatsız edilmesi halinde cezalandırılmadan korunurken, üzerinden su geçirilecek izi kaybedilen ulu zatın mezarında da ruhunun rahatsız edilmemesi sağlanılmıtır. Ölüye iki tür kurban sunulmaktadır. Bunlardan bir kısmı normal kurban iken, bazı kurbanlarda ölünün özel eyaları ile birlikte yakılmaktadır. Her iki geleneği de Hunlarda görmek olasıdır 861 Böylece ölünün ruhunun gözü arkada kalmamı mı oluyordu? Gazanfer Iltar’ın aratırmasına göre, ölünün definden önce yıkanması, kefenlenmesi, tabutlanması ve ölü yakınla rının ölü evinde kapıya yakın toplanmaları Türklerde İsla miyet’ten evvel de vardı. 862 Biz Erzurum’da bir Kafkasya

861 Julien,, Documnts Historiques Sur Les TouToukiouekioue Julien 1877’ zikreden Oktay Belli, kırgıızıstan’da Ta Balbal ve İnsan Heykel leri, İstanbul, 2003 ) 862 Iltar, Gazanfer İltar, Eski Türklerde Miras Kültürü ve Günümüzde Yan sımaları”, Hacı Bekta Veli Aratırma DergisiDergisi, Güz 2003 S. 27, s.1119 412 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Türkünün yas evinde ve Erbil’de bir Türkmen yas evinde genç erkeklerin yas evinin kapısında toplatığına veya salo nun alt baında ayakta durduklarına ahit olduk. Türkmenistan’ın Göklen Türkmenlerinde ölü yas evinden çıkarıldıktan sonra taziyeye gelenlerin oturdukla rı keçe, taziyeye gelenlerin ter çıkılarında yeni gelenler oturmadan evvel, çok kere eikten dıarı çıkarılıp silkele nip tekrar serilir ve bu keçenin köesi terstersine kıvrılır. Ke çe silkeleme iinin izahı yapılırken, ölen kii yas evinden çıkarıldıktan sonra taziyeye gelenlerden yakınlarının da olduğun, ölümden üzülmelerini istemediklerinden keçeler sıkı sıkı silkelenir denilmektedir.863 Sergilerin bilhassa seccadelerin namaz kılındıktan sonra köesinin kıvrılması Anadolu ve yakın çevresi kültür coğrafyasında da yaa maktadır. Bu kıvırma “bo kalan secdede eytan namaz kılmasın” eklinde izah edilir. Kars’ın bazı yörelerinde, ölü ılık su ile yıkandıktan sonra sonunda “Ahiret SuyuSuyu”” denilen bol bir su dökülür. Beyaz kefen ölünün ailesinin mali durumuna göre 2 kat tan 7 kata kadar sarılır. “Ahiret GömlGömleeeeğiğiğiği”””” ne ölen genç kadın ise eyalarından uygun parçalar kefene sarılır, baı na renkli valalar bağlanır. 864 Türkmenistan’ın Göklen Türkmenlerinde ölen ahsı yıkayacak olan kimsenin giysi si ve bedeni gibi kalbinin pak olması aranır. Ayrıca

863 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat. 864 Mustafa Turan, “Kars’ta Ölü İle İlgili Gelenekler”, II. MilletlerarMilletleraraaaa sı Türk Folklor KongresKongresii Bildirileri, Gelenek GörenekGörenek ve İnanİnançççç lar, IV. C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1982, s.547–557 413 Yaar Kalafat

Göklen Türkmenlerinde son banyosu yaptırıldıktan sonra ölünün üzerine yatırıldığı sergi, bez yakılır. 865 Türk kültürlü diğer halklarda olduğu gibi Göklen Türkmenlerinde de ölünün son banyosunda kullanılan cencencenacen aaa ze suyu ulu orta çiğnenebilecek kirli ortamlara akıtılmaz. El ayak deymeyecek uygun bir yere dökülür. Bu suyun üzerin den atlanması istenilmez 866 üzerinde atlama konusu da halk inançlarında izah gerektiren ayrıntı içeriri. Uyuyan insanın, küçük bebeğin, ölünün üzerinden atlanılmaz. Yanlılıkla atlanılmı ise bu defa ters istikamette atlanılması istenir. Böyle hallerde bebeklerin büyümeyip hastalanacaklarına uyuyanların ölebileceklerine inanılır. Muhtemelen bu inan cın derinliklerinde basmakbasılmak inancı olmalı. Amucalar’da testi veya ibrikle getirilen su, mezarın ba kısmından balayarak ayakucunda bitirmek üzere dö külür. Su, ölünün ya yakın akrabası olan bir çocuk veya yetim / öksüz bir çocuk yapar. Bu ilem üç gün sürer, su dökülmesi güne doğmadan sabahleyin yapılır. 867 Suyun dökülmesinden murat öbür âlemde yaanacak azabın azal tılmasıdır. Zira su âlem değitirmede yolu kısaltan bir faktördür. Suyun dökülmesinde çocuk veya yetim çocuk seçilmesi, çocukların yetim olmaları Allah merhametini

865 K. Cemal İlyasova Türkmen Halk Urum ve İnançlarıİnançları, Akabat, 2005 s.182–192) 866 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat 867 Ali Akta, “Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat S. Sonbahar 1999,74–84 414 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri celp etmek içindir. Afganistan ve Bolu yöresi Türklerinde yağmur duası için yetim kız kepçe gelin olarak dolatırılır. Batı Türkistan’da Balangar’daki ulu bir zata ait ol duğuna inanılan bir kabir Türkler tarafından yağmur yağ dırmakta kullanılıyordu. Türkler öldürdükleri yabancı serdarların cesedini araç edinerek yağmur diliyorlardı. Kırzıoğlu’nun Tabari’den naklettiği bu bilgi, Türklerin yabancı cesediyle yağmur diledikleri eklinde geçerken, Kars’ta eski ve bilhassa Ermeni masatlığından çıkarılmı kelle ile yağmur duasına çıkıldığını Diyarbakır da Yahudi masatlığından çıkarılmı kellenin yağmur dileği ile Dic le’ye atıldığını belirtmektedir. 868 Ölü kafasının yağmur merasiminde rol aydığını biz de tespitlerimizden biliyo ruz. Ancak farklı bir dinden bir ölünün kafatasının yağ mur duasındaki hikmeti ne olabilir. Anadolu’da yağmur duası için İslam uluların türbesi mekân olarak seçilir. Halk inançlarında kurban; tanrının merhametini celp etmek, musibetleri def etmek, hamt ve ükür bildir mek gibi hallerin simgesidir. Kurban, Kadiri Mutlak için ve onun rızasıyla kesilir. 869

868 Fahrettin Kırzıoğlu, “Köktürklerin En Batı Kolu Khazarlarda Yabancı Cesediyle Yağmur Yağdırma Geleneği (Dağıstan /Balangar’da 643 veya 663 yılı,) II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildiriler IV. C. Gelenek ––– Görenek ve İnançlar, Ankara, 1982, s.263 –277; Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda DDooooğum,ğum, Evlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992, S.263–277. 869 Yaar Kalafat, “Kurban, İnsandan Kurban ve Türklerde Kurban İnancı” Uluslararası Türk Kültüründe Ölüm Sempozyumu,Sempozyumu, İstaİstannnn bulbul, (25–26 Kasım 2004) 415 Yaar Kalafat

Cenaze gömülüp cemaat gidip hoca yalnız kalınca hoca ölünün isminden bahisle ilgili ayetleri okur. Bazı yörelerde hocanın, ölüye, sorgu meleklerimeleklerine hesap verme sinde yardımcı olduğu bu uygulama ile ilgili bazı inançlar vardır. Bu esnada hocanın ayağının altında toprağın sar sılması ölünün hesabını verdiği eklinde açıklanır.870 Basağlığı, geride kalanlara sabır ve sağlık, baka acı görmeme, ölene rahmet, af, dileme sözleri ile anlatılır. Ölümün mukadder olduğu, emrin Allah’tan geldiği, ölenle ölünmeyeceği, Allah’ın genç ölüsü vermemesi gibi ifadeler le anlatılır. Bu arada “““Topr“ToprToprağıağı bol olsunolsun”””” denildiği de olur. Halk tefekküründe sarsılmaz yeri olan bir husus ki imandır. Alan da veren de Allah’tır. Yaptığı her ite bir hikmet vardır ve kulları anlamakta zorluk çekseler dahi, ölümler ve toplu ölümlerde de onlar için hayırlar vardır. Yapılacak i Mevla’dan Himmet dilemektir Kıbrıs Türk kültür coğrafyasında cenazeden sonra, cenazeden dönen halka ölünün sevdiği yemekler ikram edilir. Anadolu Türk kültür coğrafyasında bu uygulama nın ölünün yılında yapıldığı olur. Yemek masasına ölü için de bir servis açıldığı da bilinir. Halk inançlarındaki yaygın bir kanaate göre ölen ki i öldüğünü gömüldükten sonra kalkmaya çalıınca baı nın yukarıya çarpmasından öğrenirmi. Daha sonra soluna yatarsa cehenneme sağına yatarsa cennet gideceğine ina

870 Yaar Kalafat, “Kurban, İnsandan Kurban ve Türklerde Kurban İnancı” Uluslararası Türk Kültüründe Ölüm Sempozyumu,Sempozyumu, İstaİstannnn bulbul, (25–26 Kasım 2004) 416 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri nılır. Cenazede ölenin kendisi olduğunu anlayan kimse “meğer ölen benmiim” dermi. Bazı çevrelerde de ölünün ilk gece mezarında namaz kıldığına inanılır. Ölen kimsenin ruhunun ilk 40 gün evini odasını her akam ziyaret ettiğine inanılır. Daha sonra bu ziyaretler Cuma gecelerinde olur. Bu itibarla ölünün odası kırk gün aydınlatılır, odasında tütsü yapılır. 871 Türkmenistan’ın Göklen Türkmenlerinde ölümü takip eden ünlerde Per embe günü ikinci namazından sonda yemek ve ekmek kokusu çıkarılması gerektiğine inanılır. Ölen ahısın bu kokuya geldiği inancı vardır. Bu günlerde özellikle Kur’an okunmasını beklediklerine inanılır. 872 Türkmenistan’da tütsü yaparak fenalıklardan korunmak hayatın her döne mine girmitir. Türkmenistan Türkmenlerinden Göklen Türkmen lerinde ölünün ardından Perembe günleri diki yapılmaz, çamaır yıkanmaz. Bu günler merhumun ruhuna Kur’an okuma günleridir. Bu günlerde ölen ahıs gelebilir diye düünülüp kapılar açık bırakılır. Kıbrıs Türk kültür coğrafyasında ölünün gömülmesin den sonra 3 sabah namazı ailesi tarafından ellerindeki nur

871 Yaar Kalafat, “Türk Halkları Arasında Yaayan Hayat Sonrası İle İlgili İnançlar”, 60. Yılında İlim ve Fikir Adamı Prof.Prof. Dr. Kazım Yaar Koproman’a Armağan Elektronik Basım Yayın Sanayi, Ya yına Haz. E.Semih Yalçın, Ankara, 2003 s. 412–419 872 İlyasova, K. Cemal, (2005), Türkmen Halk Urum ve İnançlarıİnançları, Akabat, 2005, S.182–192) 417 Yaar Kalafat suresi okunmu su ile birlikte ziyaret edilir. Bu su dökülünce ölen kimsenin ziyaretçileri gördüğüne inanılır. 873 Kırım, Dağıstan, Azerbaycan Anadolu, İran ve Irak Türklerindeki bir inanca göre ölülerin ruhları Cuma ak amları evlerine gelir evin fertlerini adeta kontrol eder, onlar iyi ve güzel iler yapıyorlarsa mesela Kur’anKur’anıı Kı KeK eeerimrimrimrim okutup, helva kavurup aile ve çevre fertleri ile iyi geçini yorlarsa, mutlu olarak dönerler. Sarho, kavgacı, geçimsiz, haksızlık yapan bir yaam içerisinde iseler mutsuz döner ler. Bazı yörelerde çocuklara, “Güzel otur, dedenin ruhu ziyarete geldi bak, imdi pencerede” denildiği de olur. Adeta bu dünyadan göçenlerle bu dünyada kalanların ruhları arasında süreklilik arz eden bir iletiim vardır. Doğum yapmı anne ve bebeğinde olduğu ölen kii ye de kırkı yapılır. Buna “KırklamaKırklamaKırklama” denir. Kıbrıs’ta her cumartesi günü güne doğmadan ölen kiinin mezarı ailesi tarafından ziyaret edilir. Ayrıca pazartesi, Perembe arife ve bayram ve diğer özel günlerde de ziyaret yapılır. 39 uncu gününde “KırkKırk MevlidiMevlidi”””” okutulur. 874 Ruhların koku aldıkları inancı vardır. Bunun içindir ki, kandilkandillerde simit, arife ve cuma günlerinde lokma ve helva yapılır. Bunlardan ev halkının yanı sıra konukomu ve herkese ikram edilir. Böylece ölülerin ruhunun ad

873 Hüray Meyar, Kıbrıs Türk Toplumunda DDooooğum,ğum, Evlenme ve Ölüm İle İlgili Adet ve İnanılarİnanılar, K.K.T.K. Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Ankara, 1992, S. 86–87 874 Ali Akta, Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat Sonbahar 1999, s.8494 418 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri olduklarına inanılır. Ayrıca meleklerin güzel kokudan zevk aldıkları çirkin kokudan rahatsız oldukları inancı da vardır. Buradan hareketle iyi olduğuna inanılan yağ ve un kokusu mübarek olduğu kabul edilen gecelerde kokutula rak melekler vasıtasıyla ölülere efaat dilenilmi olması da düünülebilinir Göklen Türkmenlerinde ölen erkeğin kırkı dolma dan hanımı erkek misafirlerin önünden geçerse, ölünün kırkı açılır, bozulur. İnancı vardır. 875 Kadın kiinin er kii nin önünden geçmesi, bilhassa sabahleyin erkeğin iine ilk çıkıında bu durumun yaanması Anadolu ve Kuzey Kaf kasya halk inançlarında da uygun bulunmaz, yasaklanmı tır. İnanca göre 52. gecesinde et kemikten ayrılır. Bu gece ölünün acısının azalacağı inancıyla mevlit okutulup “Elli İkisiİkisi”””” yapılır. Geçmite “YasYas SüresiSüresi” 2 yıl iken giderek bu süre kısalmıtır. Bu zaman zarfında ık giyilmemesine ve fazla eğlenilmemesine dikkat edilir. 876 Türkmenistan Türk kültür coğrafyasında diğer aynı kültürlü halklarda olduğu gibi ölen kimsenin evine yeni giysilerle gidilmez. Göklen Türkmenlerinde ölü evinde yas 40 gün bazen da ı yıl sürüdüğü olur. Bu süre zarfında yaslı aile yeni giysiler giymez eski giysilerini giymekle yetinir. Yas giysisi çok kere kara bazı yörelerde de aktır. Yasta ak giyinme kefen bağlantılı veya ölen ahsı ak bir

875 Ali Akta, Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat Sonbahar 1999, s.8494 876 Ali Akta, Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiii yatyatyat,yat Sonbahar 1999, s.8494. 419 Yaar Kalafat

âleme gönderme inançları ile ilgili olabilir. Ölü evinde yas zamanı tatlı yapılmazsa evinden çıkıp toy evine ve toy evinden çıkıp yas evine gidilmez. Yas evinden gelince bakasının değil kii kendi evine gelmelidir. Yas evinden gelenlerin ardına ervahlar düer bazı yörelerde meyveli ağacın etrafında 3 defa tavaf edercesine dönülür ise ruhla rın takip etmekten vazgeçtiklerine inanılır. Ölen kiinin ruhunu kızdırmamak için yas evine taziyeye gelenlerin karılanma ve yola koyulmalarını ev sahipleri yapmamalı, inancı vardır. Yas evinde oturmanın da adabı vardır. Bura larda kasılarak ayak ayaküstüne atılarak ayaklar uzatılarak oturulmaz. Böyle kimselerin eytan kucağında oturur, denir. Yas evinde uzun sürede oturulmayıp ziyaret kısa tutulur. Yas evinde ikramı yapılan yemeğin eti kemirile rek yenilmez, uymayanın ömrünün kesileceğine inanılır. Yas evinde ekmek paçalara ayrılarak değil de büyük par çanın ucundan koparılarak yenilmeli inancı da vardır. 877 Türkmenistan’ın Göklen ve diğer Türkmenlerinde evli çiftlerden birisi ölmü ise evlenmeye karar veren di ğer çift 9 ay 9 gün bekledikten sonra evlenebilir. 878 Ana dolu ve yakın çevresinde bu süre hamileliğin belirlenmesi süresi ile sınırlanmıtır. Göklen Türkmenlerinde de ölümün 40’ı 52 si ve yılı yapılır. Ölümün ilk 3 gününde merhum geçmii ile ilgili

877 İlyasova, K. Cemal, (2005), Türkmen Halk Urum ve İnançlarıİnançları, Akabat, 2005 s. 182–192 878 Hıdır Nuriyev, 20 Aralık 2009 Ankara, ahmurat Saibov, 20 Ara lık 2009 Ankara, Kakacan Bayram, 25–27 ubat 2009 Akabat 420 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri her eyi gözleri görebilir. “Ölüye ayan diriye kuman” de nir. İlgili ayetler okunarak üç sadakası verilir. 7 sinde 7 sadakası verilir “YedisiYedisi yapılıryapılır” verilir ve ilgili ayeti oku nur. İnanca göre kadar ölünün tırnakları, saç ve sakalları uzar. Ölü için zor bir dönemdir. 40 günden sonra ölünün ödü yarılır, patlar. O an da ölü için zor bir andır. 40 sadsadaaaa kası verilerek ilgili ayetleri okunur. Okunan ayetler ve verilen sadakalarla ölünün acısının azaltılacağına inanılır. 52 sinden ziyade yılı yapılır ve ayetleri okunup sadakası verilir. Buradaki inanca göre etin kemikten ayrılması yı lında olur. 879

1. Ölüm ve Mezar Orta Asya Hun Türkleri, ölen atalarını, boy beyleri ni mezara gömerken, altın sırmalı elbiseler giydirip tabuta koyarlardı. 880 Tabut daha sonra bir sanduka içine yerleti rildikten sonra mezara konulurdu. İki katlı olan Hun me zarlarında, bir oda bulunurdu. Ve bu odada tabut / sandu ka güneykuzey istikametine göre yerletirilirdi. 881 Bu mezar tipleri yöremizde de tespit edilmitir. 882 Sözkonusu mezarlardan anlaıldığına göre, Türkler Hun çağından

879 Y.Kalafat K.İlyasova “Türkmenistan ve Türkiye’de DüğünÖlüm Gelenek ve İnançları”, Eylül 207 TÜRKSOYTÜRKSOY, s.40–44 880 Y. Akpınar, “Altın Elbiseli Adam”, KaynaklarKaynaklar, 1983. Sayı l, s. 2831. 881 S.Buluç, a.g.m.a.g.m., s. 369. 882 M. Eröz, “Türk Topluluklarının Ölüm Âdetleri Üzerine Bir De neme”, Atatürk, Milliyetçilik, Doğu Anadolu, İstanbul, 1987, s. 281296. 421 Yaar Kalafat itibaren görülen bu mezar ekillerini Anadolu'ya geldikten sonra da kullanmaya devam etmilerdir. Batı Hun Türklerinin efsanevî kağanı Atilla, ölü münden sonra, altın, gümü ve demirden bir tabut ve san duka içine yerletirildikten sonra, geceleyin gizlice bir yere gömülmütür. Bu gizlilik, ata ruhunun düman eline geçmemesi, ona bir fenalık edilmemesi endiesi ve inan cından kaynaklanmaktaydı. Atilla’nın mezarına düman dan aldığı silâhlar, kıymetli talarla süslü at takımları konmutur. Gömüldüğü yeri kimse bilmesin diye, onu gömen köleler de, hemen öldürülmütür. 883 Damal yöresi alevi inançlı Dadali Türkmenlerinde geçmite cenaze me zara saz eliğinde indirdikleri meftanın çok sevdiği eya lardan atının eyeri, silahları, hatun ise kuağı takıları da konulurdu. Kars'ta, ölenler mezara götürülürken atları varsa, bu atlar süslenir, ölenin giydiği elbiseler üstüne bağlanır ve heybesi boynuna asılır. Onlar da, mezara götürülür. At, cenazenin önünde gider. 884 Bu inancın, ata ruhu ile bağlı olduğu anlaılmaktadır. 885 Manas Destanı'nda, Kökötay ölürken elbiseleri yok sullara dağıtılır. Yayalara at, yoksullara giyecek verilir. Etli pilav ve ayrandan oluan ölü aına kâfir müslüman

883 S. Buluç, a.g.m. 884 M. Turan, “Kars'ta Ölüm ile İlgili Gelenekler”, II. II. Milletlerarası Türk Folklor KongrKongreeeesisi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1983, Cilt IV, s. 54757. 885 D.W. Eberhard, a.g.ea.g.e., s. 85. 422 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri demeden herkes çağrılır. 886 İncelediğimiz bölgede, ölenin giysileri var ise, aileden muhtaçlara verilir. Fakirler ara sından hâlis insanların seçilmesine çalıılır. Haramdan uzak duran, ibadetini yapanlar caminin imamı, müezzini tercih edilir. Muhtaçlardan meftanın cami arkadalarına öncelik verilir. Mu, Iğdır, Kars ve Bulanık çevresi ile Arpaçay köy lerinde rastlanılan ata mezarları ile ilgili inanç, Hun çağın dan beri sürüp gelmektedir. Bu çevrede, ata mezarlarının düman elinde olması, yahut çiğnenmesi ho karılanmaz ve böyle haller, hakaret kabul edilir ve kavga sebebi olur. Bu sebepten, düman toprağında kalan mezarları alıp gö türmek ve emin bir yere taımak yörede yaygın bir pratik tir. Kimi insanlar, mezarları sahipsiz kalmasın diye, bulun dukları yeri terkedip gidemezler ve gidenleri ayıplarlar. 887 Atillâ ile ilgili bir baka rivayete göre, o bir ırmağa gömülmütür. Bu âdetin Hazar ve Oğuz Türklerinde de görüldüğü söylenir. Bu tür mezarlar için, önce ırmak yatağı değitirilir. Sonra ölü, bu ırmak yatağında açılan mezara defnedilirdi. Bilahare, ırmak yine eski yatağına çevrilir ve mezar sular altına bırakılırdı. 888 Asya Hunları, öleni ve atı nı, eyaları ile beraber yakarlardı. Bu hareket, atein temiz leyici olma inancından ileri geliyordu. Ünlü kiiler, alplar ölünce, anısını yaatmak için adına bir bark yapılır ve bir

886 Mehmet Yardımcı, a.g.e. 887 Hunlar, M.Ö. 78 yılında, ata mezarlarını bozan Wuhuanları 20 bin kiilik bir ordu göndererek iddetle cezalandırırlar. Bk. B. Ögel, Büyük Hun İmparatorlİmparatorluuuuğuğu TaTarihirihirihi, Ankara, 1981, s.124. 888 S. BuIuç. a.g.ma.g.m., Sayı 8, s. 368. 423 Yaar Kalafat heykeli dikilirdi. Kök Türk kitabelerinde olduğu gibi, adına bir kitabe yazmak ve yaptığı ileri anlatmak bir gelenek idi. Ayrıca, onun savalarda öldürdüğü düman sayısı, mezarına dikilen “balbal” denilen sembolik talarla ifade edilirdi. Altay ve Sibirya Türk mezarlarının kiminde bu taların kilometreye varan uzunlukta sıralandığına rastlanmıtır. 889 Orta Asya Türklerinin ölen büyükleri, ataları için yaptıkları mezarlar, Anadolu Türk mimarisinde kümbet adı verilen bir tarz ile gelime sürecini tamamlamıtır. Kurban edilen hayvanların balan da bir sırığa veya kapı üstüne ilitirilirdi. 890 Erzurum ve Kars köylerinde atın kafa kemiği am barların kapı baına çakılır. Değirmen ve ambarların üze rine, sırığa geçirilmi olarak dikilir. Evlerin ve ahırların kapı balarına koç kafası çakılır. Uygur Türkleri, ölen kiiyi silâhları ile teçhiz ettik ten sonra, mezarın ortasına yerletirirlerdi. Bu ölenin öbür dünyada da onlara ihtiyacı olacağı, gerektiğinde yapacak ları savalara onların da bir koruyucu olarak katılacağı inancından kaynaklanıyordu. 891 Bu mezarların yapısı, ta

889 İ. Kafesoğlu, Türk Bozkır KültürüKültürü, Ankara, 1987, s. 96 İbn Fazlan, a.g.e.a.g.e., s. 80. 890 C.O. Tuncer, “Anadolu Selçuklu Kümbetlerinin Geliimi ve Özel likleri, Tesiri”, Türk Dünyası AratırmalarAratırmalarıııı, 1980, Sayı 9, s. 524. Nejat Diyarbekirli, “Türklerde Mezar Yapısı ve Cenaze Törenle ri”, Dünyada Türkler SempozyumuSempozyumu, 29.4.1987, Ankara; “Türkler de Çifte Mezar”, II. Milletlerarası Türkoloji Kongresi,Kongresi, 49 Ekim 1976, İstanbul. 891 S.Buluç, a.g.m.a.g.m., s. 370. 424 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ların dik dizilii Ahlat mezarlarında rastladığımız üslûpla benzerlik gösterir. 892 Bey veya daha yüksek dereceli kiiler ölünce, onlar çadırda oturup buyruk verdikleri pozisyonda mezara yer letirilip gömülürlerdi. Mezarın üstüne “baydara” denilen içi doldurulmu at dikerlerdi. Türkler, mezara konan diğer eyalar gibi, ölenin gerektiğinde, bu ata binip istediği yere gideceğine inanırlardı. 893 Ata mağaraları, ata mezarları, yani ölenlerin defne dildiği yerler, Türkler için mukaddestir, oralar kirletilmez, yabancıların ayak basmasına izin verilmez. Ata mezarları muayyen zamanlarda ziyaret edilir ve bu mezarlarda ata ların ruhlarını memnun edecek ekilde ayinler yapılır, kurbanlar kesilirdi. 894 Damal’ın Dadali Türkmenlerinde ölen ebeveynin ardından çocuklar kurban kesmezler “KardalıKardalıKardalıkkkk” olarak ölenin kardei “DarDar KurbanıKurbanı” keser. Bu yapılmaz ise, kardei ölünceye kadar ilk ölen kardeinin onu ayakta beklediği inancı vardır. Kardeliği ölen kimse ancak kardeliği ölmü baka birisi ile kardelik kurabilir. Ölmü bir kimse için onun adına oruç tutulmaz.

892 B. Karamağralı, “Türk Damgalarının Devamlılığı Hakkında”, Türk Dünyası AratırmAratırmaaaaları,ları, 1980, Sayı 9, s. 524. 893 S.Buluç,a.g.y.a.g.y.a.g.y., Sayı 8, s. 370. 894 Kaynakların verdiği bilgilere göre Kök Türk çağında, Ötüken dağında oturan kağan, her yıl atalar mağarasına kurban sunmak üzere beyleri gönderilmi. Batı Köktürkleri de bu ii yüksek dere celi bir beyi göndermek suretiyle yaparlarmı (Bk. S. Divitçioğlu, a.g.ea.g.e., s. 44; İ. Kafesoğlu, a .g .e.e., s. 92). 425 Yaar Kalafat

Doğu Anadolu yöresinde, mezarlık olan yerlere kar ı da büyük saygı gösterilir. Buraların kirletilmemesine dikkat edilir. Yukarıda da belirtildiği gibi, Türkler mezar lara ölenin savalarda öldürdüğü veya öbür dünyada hiz metinde olmasını istediği insanları sembolize eden, “bal bal” adı verilen talar dikerlerdi. 895 O insanların, bu ekil de ölünün ruhuna, öbür dünyada da hizmet edeceklerine inanırlardı. Bugün Elâzığ yöresinde Kocaköy'de “““balbal “balbalbalbal”””” talarının mevcudiyeti tesbit edilmitir. 896 Yine inançlara göre koruyucu ruhları temsil eden kutlu hayvan heykelle ri de mezar etrafına dikilirdi. Bunlardan bir tanesi de koç / koyun heykelleridir. Bu heykellerin Doğu Anadolu sahası mezarlarında yaygın biçimde kullanılmı olduğunu gör mekteyiz. Bingöl, Bitlis, Erzincan, Erzurum, Diyarbakır, Kars, Van, Tunceli ve Malatya illerinde koç ve koyun heykelli mezarlara sık sık rastlanır. 897 Balangıçtaki Türk inançlarının yörede, İslâmî bir renkle imtizaç etmi bir biçimde hâlâ yaadığı tespit edilmitir. Koyunun yanı sıra, at heykellerine de hem Orta Asya Türk mezarlarında, hem

895 M.F. Köprülü, Edebiyat AratırmalarıAratırmaları, Ankara, 1966, s. 88; İbn Fazlan, a.g.e.a.g.e., s. 123130; S. Buluç, a.g.y.a.g.y., s. 369. A. İnan, amamama am aaa nizmnizm, s. 231. 896 A. Çay, “Tunceli Mezartaları ve Türk Kültüründeki Yeri”, Doğu Anadolu'nun Sosyal, Kültürel ve İktisadi Meseleleri Sempozyumu (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1986, s. 381397; Naci Eren, “Hece Tahtaları”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi, 20 Haziran 1981, Ankara. 897 N. Akdemir, “Kocaköyde Balbal Taları”, Türk FolkloruFolkloru,Folkloru 1986, Sayı 68, s. 88 426 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri de Doğu Anadolu'da rastlanır. 898 Doğu Anadolu'da ara tırma yapan B. Nikitin, bu mezarlardan söz e,derken, bu anıtların bir, iki ay veya bir yılsonunda dikildiğine iaret le, bunların, Bozlu, Dölü, Karakılağ ve Seyyidler köyün de rastlanan Kürt mezarları olduğuna dikkati çeker. Orta Asya Türklerinin inançlarını taıyan ve bu inançlarla ya pılan mezarların çok eski bir maziye sahip olduğunu dü ünürsek, yöre halkının ve bu mezar sahiplerinin de gele neği oradan buraya taıyanların torunları olduğu açıkça anlaılır. Burada, sanırız Nikitin'in Kürt sözü ile bir etnik grubu değil, Doğu Anadolu'da yaayan göçebe veya yarı göçebe Türkleri kastetmi olması icab eder. Koç / koyun, at heykellerinin Türk inanç sisteminin ve ata ruhu inan cının en bariz göstergelerinden biri olduğunu Nikitin'in bilmemesi düünülemez. 899

898 A. Çay, Anadolu'da Türk Damgası, Koç Heykel MezartalarıMezartaları ve Türklerde Koç KKooooyunyun Meselesi, Ankara, 1983, s. 3436; H .Z. Koay, “Kültür Tarihimiz Bakımından İki Önemli Mezar Taı”, Türk Kültürü Aratırmaları, Dr. Emel Esin'e Armağan, Ankara, 1986, s. 8184; N. Sevgen, “Anadolu'da Koyun ve At Motifli Mezartaları”, Türk DünyasıDünyası, Ağustos 1950, s. 8183; T. Gülensoy, “Pülümür'ün Sağlamta Köyü Mezarlığı Üzerine Notlar”, Fırat HaHavvvv zası Folklor ve Etnografya Sempozyumu Bildirileri, Elazığ, 1985, s. 105108; “Orhun'dan Anadolu'ya Türk Damgaları ve Folklorumuz daki İzleri”, II. Uluslararası TürTürkk Halk Edebiyatı Semineri, Eskie hir, 1987, s. 105128; T. Baykara, “Mirseyit (Tanır) Köyü Mezarlı ğı”, Atatürk Üniversitesi Edebiyat FFaaaakültesikültesi DergisiDergisi, Erzurum, 1972, Sayı 4, s. 53; H. Eroğlu, “Suehri'ndeki Oğuz Damgaları ve Türk Boyları”, Türk Kültürü DeDergisirgisirgisi, 1973, Sayı 123, s. 141147. 899 B. Nikitin, Kürtler, Sosyolojik ve Tarihî İnceleme, İstanbul, 1975; A. İnan, Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, s. 49799. 427 Yaar Kalafat

Narlıdere Tahtacıları'mn mezar talarında, ba, bo yun ve omuzlar belirtilmi belde kemer veya Fatma Ana'yı temsil eden bir kuak ilenmitir. Türklerin Anadolu'ya gelmeden evvelki defin merasimleri ile ölünün hatırası için heykel veya ta dikme âdeti devam ettirilmitir. Tah tacıların bir bölümü de Malatya ve Harput civarında ya amaktadırlar. 900 Tunceli yöresinde, definle birlikte mezara yatak yorgan gibi eyaların konulması meftanın gittiği yerlerde de bu eyalara ihtiyaç duyacağı inancından kaynaklan maktadır. İncelediğimiz bölgede, ölümün de güzel olduğu, yeni bir hayatın balangıcı olduğu, bunun ebedî hayatın balangıcı olduğu inancı vardır. İyilik yapanlar cennet bahçelerine giderlerken, diğerleri “cehennemin çukurla rından bir çukura” gireceklerdir. Cehennemin yerin altın da düünülmü olması ilginçtir. Orta Asya Türkleri’nde olduğu gibi, oradan Anado lu'ya akıp gelen ve buraları yurt tutan atalarımız, inançla rını, 901 geleneklerini törelerini, göreneklerini, 902 sanatları nı 903 müzik 904 ve türkülerini, yer adlarını 905 da beraberinde

900 Beyhan Karamağaralı, “Narlıdere'deki Bazı Figürlü Mezarları”, İslâm EnstEnstiiiitüsütüsü DergisiDergisi, Ankara, 1997, Sayı 3, s. 115147. 901 B. Oğuz. “Anadolu Alevilerinin Kökenleri”. Folklor Folklor ve Edebiyat AratırmalarıAratırmaları, İstanbul, 1984. s. 365392. 902 O. Türkdoğan. “Doğu Anadolu'nun Sosyal Yapısı”. DoğuDoğu AnadAnadoooo lu'nun MesMeseeeelelerileleri Sempozyumu, Tunceli, 1985, s. 4769. 903 B. Karamağralı, “Türk Halk Sanatında Kurt Motifi”, III. MilletlMilletleeee rarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1986. Cilt IV. s. 428 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri götürmülerdir. Mezar ve mezar taları ile mezarlara diki len heykeller de inançların taındığını gösteren en sağlam belgelerdir. 906 Bu belgeler ve onlara bağlı inançlar, 907 hâlâ insanlarımız arasında hayat buluyorsa, Türklüğün ayrıl maz parçaları hâline dönümü olmalarından kaynaklanı yor, demektir. Onlar, Türklüğün hafızası gibidir. Yahudi milletini de yeniden dirilten bu uurları değil mi? Hafıza ve uur kaybına uğramamak için, Doğu Anadolu insanı mızın yaattığı eski Türk hafızasını ve uurunu çok iyi değerlendirmek gerekir. Dili kaybolan Türk'ün hafızası ve uuru da kaybolunca, eriyeceği ve baka kimliklerde yok olacağı tarihten sabittir. Çin örneğinde ve Orta Avrupa ve Rusya'da / Urallar'ın batısı eriyip yok olan Türkler gibi... Bengü Ta kitabelerinde de uur kaybı sırasında uğranılan felâketler hatırlatılır. 908

161164: H. Önkal, “Anadolu Selçuklu Türbeleri”, Türk Türk Kültürü DergisiDergisi, 1985, Sayı 281, s. 2934. 904 S.Y. Ataman, Yüz Türk Halk OyunOyunuuuu, Ankara, 1975; M.G. Gazimihal, arkî Anadolu Türkü ve OyunlarıOyunları, İstanbul, 1928. 905 Türk Yer Adları Sempozyumu BildirileriBildirileri, Ankara, 1984. 906 E. Öcal, “İstanbul Müzelerinde Börklü Mezartaları”, Türk DüDünnnn yası AratıAratırrrrmaları,maları, 1981, Sayı ll,s.5175. 907 M.F. Kırzıoğlu, “Dede Korkut Kitabında Harput Bölgesi İlbeyle ri”, YeniYeni FıratFırat Dergisi, 1963, Sayı 16, s. 34; S. Sakaoğlu, “Doğu Anadolu Folklorunda Millî Kalıplar”, Doğu Anadolu'nunAnadolu'nun MeselMeseleeee leri SempozyumuSempozyumu, Tunceli, 1985, s. 8391; A. Buran, “Dede Kor kut Hikâyelerinin Doğu Anadolu Varyantları”, Sultan Baba ve KöroKöroğğğğlu,lu,lu,lu, Elazığ, 1987, s. 3540. 908 H.N. Orkun, Eski Türk YazıtlarıYazıtları, İstanbul, 1936, 4 Cilt, s. 41. 429 Yaar Kalafat

Doğu Anadolu'da rastlanan koç / koyun heykelli mezar talarına ayna da konmutur. Gök ile bağlı inanç larda ayna, günü ve ayı sembolize eder. 909 Orta Asya Hun Türklerinin mezarlarında ayna bulunması da bunun bir neticesidir. Aynı inanç, yörede de yaamaktadır. 910 Dadali Türkmen mezar talarında; at, silah, demlik, ibrik ilenirdi artık ustası olmadığı için terk edilmitir. Bunlardan at, koç, silah mertliği temsil eder. Sofrası açık, misafirperver insanların mezar talarına ilenirler. İbrik, ibadetin sem bolüdür, temizliği simgeler. Bu motifler halıya ve kilime de aynen yansımıtır. Tunceli'de gece ayna ile ilgili hiçbir ilem yapılmaz. Aynaya bakılmaz, tra olunmaz, saç ve sakal kesilmez. Gece aynaya bakmak, Kars yöresinde de yalılar tarafın dan uygun bulunmazdı. Ayrıca “ayna karısında gerinenin kısmeti kapanı” denir. Tunceli'de, ata mezarlarında, Orta Asya'da olduğu gibi, büyük saygı gösterilir. Mezarlar, ya orman içinde, ya dağ tepelerindedir. Halk, bu mezarları ziyaret edip kur banlar keser ve saz çalıp ağıt yakarlar. Bu da, eski Türk hayatında ruhları memnun etme inancının, Tunceli'de görülen izleridir. Mu'ta, özellikle Varto yöresinde, buna benzer inançlar mevcuttur. Burada bir de, “mezar kaldır ma” adı altında ata mezarı ziyaret edilmektedir. Bu gün Rumî takvime göre, Haziran'ın üçüne isabet eden gün, köy ve civar köy halkı, mezar baına davet edilir. Gelen

909 A. Çay, Anadolu'da Türk DamgasıDamgası, Ankara, 1983. 910 A. Çay, a.g.e.a.g.e., s. 26. 430 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ler, beraberinde söğü kapama, helva, peynir getirir. Deli kanlı ve kızlar en güzel elbiselerini giyip gelir, mezarın baına çiçek bırakırlar. Sonra, hazin bir hava ile mezarın üstü sökülür, mezar düzeltilir ve talarla etrafı tanzim edilir, daha önce hazırlanmı mezartaları dikilir. Dua edilir. Kurulan sofralarda yemekler yenir ve Fatiha ile tören bitmi olur. 911 Bu âdet, atalarımızın definden bir yıl sonra düzenledikleri Orta Asya yuğ törenlerinin 912 bir bakiyesi görünümündedir. 913 Doğu Anadolu'da mezar ta larına yapılan hayvan, ku, silâh, bitki ve benzeri resimler ve hayat sahnelerini gösteren kabartmalar, yine eski Türk inançlarının uuraltı devamından baka bir ey değildir. 914 Bunların bir kısmı, asıl anlamlan ve fonksiyonları unutu larak yapılmı olsa bile, onlar, ata ruhlarını memnun et mek, yardıma çağırmak, dümanla mücadeleye giderken silâhlarını yanında bulundurmak inancından kaynaklanan semboller olarak yapılmılardır. Ata ruhu inancının izleri bu yörede güçlü bir biçimde yaamakta ve Türk inanç sisteminin bir kısmını bu ekilde diri tutmaktadır.915 Ak

911 M.. Fırat, Doğu İlleri ve VartVartoo TarihiTarihi, Ankara, 1985, s. 241. 912 A. İnan, Eski Türk Dini TarihiTarihi, Ankara, 1976, s. 61; İ.Kafesoğlu, Türk Bozkır KültKültüüüürürürürü, Ankara, 1987, s. 91; E. Esin, a.g.ea.g.e., s. 8089; S. Divitçioğlu, a.g.e.a.g.e., s. 94; S.V. Örnek, “Anadolu Folklorunda Yas”,”, I. Uluslararası Türk Folklor Semineri (Bildiriler),(Bildiriler), Ankara, 1974, s. 399409. 913 S.V. Örnek, a.g.m.a.g.m., s. 399409. 914 E. Esin, İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi veve İslama GiGiri,ri, İstanbul, 1978, s. 3142; Türk KosmolojisiKosmolojisi, s. 125146. 915 M.B. Aan, “Tabanbükü eyh Hasanköyü Mezarlıkları”, Fırat HavzHavzaaaasısı Yazma Eserler Sempozyumu, Elâzığ, 1986; s. 147169; A. 431 Yaar Kalafat kıla’da birkaç gün ocağı yanmayacak olan ölü evine kom uların götürdüğü yemeğe “itaitaitaita” denir. Komusunda cenaze olan düğün evi ölü için Kur’an okutup ölü evinden düğün için müsaade alır. 916 Varto yöresindeki “Mezar KaldırmaKaldırma”””” farklı isimlerle Anadolu'da uygulanmaktadır. Orta Karadeniz'de, toprağı nın seviyesi inen mezara “Mezarı kaynayan kii” denir. Böyle mezarlarda yatan meftaların cehenneme gideceğine inanılır. 917 Eski Türklerde mezarın üstünün bir höyük, tümsek veya ta yığını ile kaplandığını biliyoruz. 918 Bu uygulama muhtemel bir hastalanmaya karı alınmı tedbir olamaz. Toprağın bolluğunun meftaların ruhunu rahatla tacağına dair biz Karakalpakistan'dan tesbitler yaptık. Anadolu'da bo tabut ters çevrilmez ise bir kiinin daha öleceğine inanılırken; aynı inancı bir tezahürü olarak ce nazenin ardından ta atılır. Meftanın ayakkabıları akam dan eiğin dıına ters konulmaz ise, dönüp geleceğine ina nılır. Ayakkabılar bir an evvel fakire verilir. Göktürklerin ölü mezarlarının üzerinde yemek dök tüklerini biliyoruz. Çadırların etrafında yedi defa dönüp, yüzlerini bıçakla kesip, ağladıklarını biliyoruz. 919 Ölü me

Çay, a.g.e.: İ.Görkem, “Harput Mezartaları ve Kitabeleri”, Fıratrat Havzası Yazma Eserler SempozySempozyuuuumu,mu, Elazığ, 1986, s. 191211; 1. Kaygusuz, Bir Doğu Anadolu Köyünün KülKülttttüüüürelrel Geçmii Üzerine AratırmaAratırma, İstanbul, 1983. 916 A. Uğur, a.g.e. sh. 38 917 Bekir iman, a.g.e. 918 J.P. Roux, Türklerin ve Moğolların Eski DiniDini, İstanbul, 1994, s. 215. 919 A. İnan, Eski Türk DiniDini, s. 183. 432 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri zarlarının üzerine a dökmek, mezar kaldırmanın bir nev'i olmalı. Iğdır'da Nevruz Bayramı'nın idrakinden önce “K“K“Ka“K aaa bir ÜstüÜstü”” veya “Ölü BayramBayramıııı” diye adlandırılan bir uygu lama vardır. Bayramdan önceki salı ve perembe günleri yöre sakinleri mezarlıklara giderek, ölülerine fatihalar okur, tahrip olmu mezarları onarıp, yeni ölülerin mezar larını onarırlar. 920 Nahcıvan'daki halk inancına göre, geç mite hakkın rahmetine gitmilerin ruhları kendi vârisle rinin yaayılarını kontrol etmek için Mart'ın son günle rinde gelip evlerin üzerlerinde gezerler. Bu kutsal kabul edilen günlere “Ata Baba Günü” denir. 921 Bir çocuk çok ağlarsa, Gaziantep'te, bu, uluma sayı lır ve ulumaya ölüm haberi, diye inanılır. Uluma'nın so nunda, bu haber gelmesin, diye çocuğun / uluyanın göm leği loğ taına gerilir. Böylece, ölüm, uluyana isabet edip, ölümü çağırmasının cezasını çekermi. 922 Ulumanın bu özelliği dolayısiyle, köpek ulumasını durdurmak için, onu, ya kovalarlar veya öldürmek mecburiyetinde kalırlar. Kars ve çevresinde, ölenin karnının üstüne bıçak, makas gibi demir cinsinden âletler konur. Böylece, ölünün imeyeceğine inanılır. Urfa'da ise, ölünün üzerinden kedi atlamasını uğursuzluk sayarlar. Eğer ölünün üstünden kedi atlarsa, onun hortlayacağına inanılır. Ayrıca bu ili mizde, yeni gelinler, ziynet eyaları ile beraber defnedilir.

920 İbrahim Bozyel, “Iğdır, Nahcıvan ve Tebriz üçgeninde Nevruz Gelenekleri”, Nevruz ve RenklerRenkler, Ankara, 1996, s. 4961. 921 Asker Kadimov, “Nahcıvan'da Nevruz Gelenekleri”, Nevruz ve RenklerRenkler, Ankara, 1996, s. 230238. 922 C.C. Güzelbey, a.g.m.a.g.m., Sayı 4, s. 1936. 433 Yaar Kalafat

Sivas'ın bazı köylerinde de, ölüyü sevdiği eyalarla gömdükleri, zaman kı ise, buna yatak yorgan ilâve edildi ği tespit edilmitir. 923 Gaziantep havalisinde, evden ölü çıkarsa, ev süpü rülmez ve yemek piirilmez. Aksi yapılırsa, günah olaca ğına sayılır. 924 Anadolu’da misafirin ardından ev süpürül mez akamdan sonra da süpürülmez. Bitlis'te, bir evden cenaze çıktıktan sonra, o evde bulunan bütün sular dıarı dökülür. Bunun, ölü evi için iyi olacağına inanılır. Malatya'nın Darende kasabasında, bir içi gurbette ölür ve oraya defnedilirse, sıladaki evinde, aile mensupları ölüye ait eyaları ve diğer ahsî varidatını toplayıp yığar. Bunların etrafında oturup ağıt yakılır. Ba sağlığına gelen ler de bu ağıt yakmaya katılırlar. Ayrıca, burada, bir de ağlayıcı kadınlar vardır. Buna ''keyneni baı” denir. 925 Kayseri'de ise, “keyveni” denir ve daha ziyade açı kadın anlamına gelir. Ölünün eyalarına karı gösterilen saygı ve yakınma semboliktir. Arkada kalanlar, ölenin ruhuna, burada ölmü olsaydın ağıtın yine böyle yakılacaktı, mesa jını iletmek isterler. Böylece, onun rızası alınmı olur.

923 M. Eröz, a.g.m.a.g.m., s. 345355. 924 C.C. Güzelbey, a.g.m.a.g.m., s. 1936. 925 T. Kutsi Makal, “Anadolu'da Ağıtçı Kadınlar”, III. III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), Ankara, 1986, Cilt II, s. 245 51; M. Eröz, “Türk Topluluklarının Ölüm Âdetleri Üzerine Bir Deneme”, Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları,,,, 1985, Sayı 35, s. 5657; Aydın Oy, “AlpEr Tunga Sagusu ve Ağıt Geleneği”, IV.IV. MilletlMilletleeee rarası Türk Halk KültKültüüüürürü KongresiKongresi, 9 Mayıs 1991, Ankara. 434 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Türk inançlarında, ata ruhları için yapılan ilemlerin bir kalıntısı olan bu hareketler aynı inançtan kaynaklanır. Hakkâri'de, kabristanda, defin sırasında çocuklara eker dağıtılır, ölülerin ruhları için dağıtılan bu eker de, yine bir saçıdır. Turgutreis'de kadın kocasını mezarlığa ziyarete giderse, mezarlıkdaki diğer erkek ölüler onu çıp lak görürmü. Elâzığ'da, evden cenaze çıkınca, evin içinde su kayna tılır ve buhar dumanının (buğusunun) bütün evi kaplaması sağlanır. Su, cenazenin ardından dökülerek ters hareket yapı lır. Bu hareketle ölenin ruhunun dönüp sevdiklerini berabe rinde götürmesine engel olunmak istenir. Bu inanç, ata ru huna bağlı inançlardan kalmadır. Ancak, inancın asıl anlamı kaybolmu ve böylece bir iz olarak kalmıtır. Kars'ta, çok ağlayan çocuğun, babasının ölümüne sebep olacağına inanılır. Bu yüzden, ağlayan çocuklara analar, “yaın baını yesin” diyerek, babaların ölmelerini önlediklerine inanırlar. Kırk basan çocuğu Kars'ta, tedavi için baka dinden olanların mezarlığında yıkarlar ve üç kere mezara bastırır lar. Ayrıca, çocuğun ana babasına ait eyalardan birer parça yakılıp tütsüsüne tutulmasıyla ilk kırk basmasından kurtulacağına inanılır. 926

926 Türkler her ayın 12 nci günü bir mum yakarak gece ıık ile göğü aydınlatırdı. Bununla ölenlerin ruhlarını, güçlük çekmemelerini sağlarlardı. Iık ve ate, kiileri karanlığın temsil ettiği kötülük lerden korumakta, temizlemekteydi. Mum yakma için bk. E. Esin, a.g.e., s. 14. 435 Yaar Kalafat

Ağrı'da, çok ağlayan çocuğu, anası üç yol ağzına gö türür. İlk geçen atlının önüne çıkarır ve onun tavsiyesine uygun hareket eder. Böylece, çocuğun ağlamasının kesile ceğine inanılır ve evde bir ölüm tehlikesi önlenmi olur. Yörede, ölümle ilgili inançlardan çeitli örnekler sunmutuk. Bunlara bir kaç tane daha ilâve edebiliriz. Me selâ, Sivas ve Mara'ta ağır hasta ayağa kalkmak isteyip git mesi gerektiğini söylerse; Erzurum, Erzincan, Mara ve Sivas'ta hasta sevdiği veya güvendiği birini görmek isterse; Mara ve Sivas çevresinde gayibden ses duyduğunu söyledi ği zaman; yine Mara ve Sivas'ta hasta evine veya doğduğu yere gitmek arzusu çektiğini söylerse öleceğine inanılır. Ölümle ilgili bir baka inanç da, mezar ile bağlı dır.'Sivas, Divriği ve Mara'ta mezar kazılan kazmakürek eve getirilirse; Erzurum, Erzincan ve Sivas'ta, kazma kürek üstüste gelecek biçimde mezar üzerine bırakılırsa ve evde kaynayan kazan devrilirse, baka ölülerin de çıkaca ğına inanılır. Yine bu yörede, evden gece kazanın çıkarıl ması da, aynı biçimde yorumlanır. Sarıkamı, Kars, Van, Ağrı, Erzurum, Malatya ve da ha pek çok yerleim biriminde, ölünün çıktığı yere, odaya, ertesi sabaha kadar yanan bir mum veya gaz lâmbası yakılır. Cenaze, gece evde kalma zorunda ise, bu ilem yine yapılır ve ölü karanlıkta bekletilmez. Ölü, hastahanede beklemek zorunda olsa, orada da karanlıkta bırakılmaz. Bu inanç, ölümden sonra ruhun gezmesi, dolaması ile ilgilidir. Iık onun gezip görmek istediği eyleri bulmasında, yol alma sında yardımcı olur. Türk hayatında balangıçtan itibaren,

436 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ölünün bulunduğu veya gömüldüğü yerde mum yakma, aynı inanca bağlı olarak sürüp gelmektedir.

2. Yas ve Yuğ Törenleri Türklerin ölülerin defni sırasında yaptıkları mera simlere, yuğ töreni adı verilirdi. Bu törenlere, yuğcı, sığıtçı adı verilen hususi kiiler katılırdı. Bunların ilki, ölenin maceralarını hikâye edip anlatır, ikincisi ağlayıcılık görevini yerine getirirdi. 927 Kırgız Türkleri, biri ölünce, ölünün etrafında üç kere dolaıp tavaf ederler, ağlar ve sonra ölüyü yakarlardı. Kalan kemiklerini biraraya getirip toplar ve bir yıl geçtikten sonra, bu kemikleri mezara gömerlerdi. Ölü ardından ağlama, gerçek anlamda, bu sırada cereyan ederdi. 928 Atilla'nın ölümü sırasında yapılan yuğ töreninde, onun macerasını anlatan ağıtlar çalınıp söylenirken, din leyenlerin yüzlerini yırtıp kanattıkları, atlarıyla ölünün etrafında dolatıkları, düdüklerin, davulların, çalıp söyleyen ozanların ağıtları ile, acılarını ve gözyalarını içlerine akıttıkları söylenmektedir. 929

927 A. İnan, a.g.e.a.g.e., s. 1 18,120; K. Reinhard, “Güney Türk Ağıtlarının Biçimleri”, I.. UluslUluslarar arası Türk Folklor Semineri Bildirileri, An kara, 1975, s. 192216; W. Radloff, SibiryaSibirya' '''dandandandan, İstanbul, 1954 1957, Cilt 2, s. 132. 928 Buna benzer daha eski defin âdetlerinin H'yungnu kavimleri arasın da yer aldığı tespit edilmitir (Bk. D.W. Eberhard, a.ga.ga.g.e.a.g .e..e..e., s. 69). 929 S.Buluç, a.g.m.a.g.m., Sayı 8, s. 367. 437 Yaar Kalafat

Türklerle ilgili bir yuğ törenini anlatan Stanislas Julien, bize gördüğü tören hakkında u malûmatı vermek tedir: “...Bir adam ölünce cesedini çadırına koyarlar. Oğul lan, yeğenleri, ana, baba cihetinden akrabası hepsi birer koyun, yahut çok sayıda sığırlar ve atlar öldürerek ona kurban ettiklerini göstermek üzere çadırın önüne uzatır lar. Sonra onun etrafında acıklı feryatlar kopararak atla yedi defa dönerler ve çadırın kapısına gelince bıçakla yüz lerini çizerler: O çiziklerden çıkan kanın gözyalarıyla karıarak aktığı görülür. Bu yedi defa dönmek bitince ar tık dururlar ve uğurlu bir gün intihap ederek ölünün bin diği atı, kullandığı bütün eyayı yakarlar. Bunların külleri toplanır ve ölü muayyen zamanlarda gömülür. Meselâ, bir adam ilkbaharda veya yaz mevsiminde ölürse, yaprakların çıkması ve ağaçların çiçeklenmesi zamanına kadar bekleti lir. Muayyen zaman gelince bir çukur açılarak ceset oraya gömülür. Cenaze merasiminin icrası gününde, ölünün ilk vefat gününde olduğu gibi, ana, baba ve akrabası bir kur ban keserek atla koarlar ve yüzlerini çizerler. Gömülme merasiminden sonra mezarın yakınına talar konulur ve bir kitabe dikilir. Dikilen taların adedi, ölünün hayatı boyunca öldürdüğü düman sayısına eittir. Eğer bir kii öldürmüse, bir ta dikilir. Kendilerine yüz veya bin ta dikilenler dahi yok değildir. Bir babanın, bir büyük karde in, yahut bir amcanın vefatından sonra, oğul küçük bü yük kardein, yahut bir amcanın vefatından sonra, oğul

438 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri küçük karde ve yeğenler, ölenin dulları, veya kız karde len ile evlenirler.” 930 Bunların hayatında görülen bu yuğ merasimlerinin daha sonra, Köktürklerde de görüldüğü ve devam ettiği bilinmektedir. Kitabelerde, Kül Tigin öldüğünde, bu yuğ töreni için geçen ifadelerde,, yuğçıyuğçı,, sığıtçısığıtçı,, barak ediciedici,, bitig ölümünden uzun bir süre sonra yapıldığı anlaılmak tadır. Yani ilk törenden sonra, asıl yuğ töreni yapılmıtır ki, bu da eski törenin devam ettiğini göstermektedir. 931 Yuğ törenlerinde yüksek sesle ağlanıldığını İdilBulgar Türkleri 932 ile Hazar ötesi Türklerinde de görmekteyiz. 933 Kazaklar'da ölünün gömüldüğü zaman, arkada bırak tığı dul zevcesinin kızlarının saçlarını kesmesi âdettir. Bun lar (kesilen saçlar), ölü ile beraber ve diğer eyaları ile bir likte mezara gömülür. 934 İnsan saçı gibi, ölenin atının kuy ruğunu kesmek de, bir matem alâmeti idi. Matemde, yasda olmanın bir iareti olarak Türkler, yas sırasında AğlakAğlak renk li elbise giyinirdi. Kırgız ve Kazak Türkleri arasında, ölenin karısı bir yıl boyunca karalar giyinirdi. Buna mukabil kız lar, ak giyinir, kırmızı baörtüsü sarınırlardı. 935 Türklerin ölüleri ardından yaptıkları yuğ merasim leri muhtelif asırlar içinde birtakım değimelere uğramak

930 M.F. Köprülü, Edebiyat AratırmalarıAratırmaları, Ankara, 1966, s. 8889. 931 S. Divitçioğlu, a.g.ea.g.e., s. 96. 932 İbn Fazlan, a.g.e.a.g.e., s. 286. 933 İsmail Aka, “Hazarötesi Türklerde Din ve Dinî İnanılar”, Türk KültürüKültürü, 1980, s. 215126, s. 307311. 934 S. Buluç, a.g.m.a.g.m.. Sayı 8, s. 367. 935 S. Buluç, a.g.m.a.g.m., Sayı 8, s. 368. 439 Yaar Kalafat la beraber, balangıçtan itibaren var olan âdetlerin esasla rını muhafaza etmilerdir. 936 Ölünün ardından a vermek, mezarı ev/oda eklinde tertip etmek, tabut kullanmak, atı varsa kuyruğunu bağlamak gibi... Ağlamak, ağıt düzmek de devam eden unsurlar arasındadır. 937 Ölen için yapılan ve asıl tören olan bir sene sonraki yuğ töreni ile bugün yapılan ölüm merasimi ve ondan sonra ölünün kırkında yapılan ikinci tören arasında bir paralellik mevcuttur. Manas'in ölümü üzerine karalar giyip yas tutma, ge ride kalanlara ba sağlığı dileme geleneği vardır. Kara ko nusuna tekrar kısaca değinmek istiyoruz. Zira, ak ve kara, iyi ve kötü, üzerinde durduğumuz sistemde önemli bir yer tutuyor. Meftanın tabutunun üzerinden kedinin atlaması iyi sayılmazken, rüyada kedi görmek halk arasında “cin gör mek” olarak yorumlanır. “Kara kedi tekin değildir” diye yaygın bir inanç vardır. Onu görmek, onun önümüzden geçmesi hayra yorumlanmaz. Dargınlar için “Aranızdan su sızmıyordu; imdi kara kedi mi geçti?” denir. Bazı kara kedilerin ağızlarının mühürlü olduğuna inanılır. Bu tür kedilerin dillerinde Hz. Süleyman'ın mühürü olduğu inancından hareketle, bunların evlerde bulunması istenir. “Kara çalmak”, siyah renge boyamak değildir. Gö rünmeyen bir fenalık yapmaktır. İftira ederek gıyapta konuursanız, kara çalmı olursunuz. Çalınan kara görü

936 S.V. Örnek, “Anadolu Folklorunda Yas”,”, I.UluslararasıI.Uluslararası Türk FolFolkkkk lor Semineri BildBildiiiirileri,rileri, Ankara, 1974, s. 399409. 937 M. Ergin, Dede Korkut KitabıKitabı, İstanbul, 1969, s. 108 ve 236. 440 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri nen bir fenalık değildir, onun izleri görünür ve o hissedi lir. Kara çalınan kiiye birtakım manevî güçleri musallat etmi olursunuz. Kara, görünmeyen ancak hayırlara da vesile olmayan bir kuvve taır. Türklerde ata ruhlarına, ata mezarlarına karı büyük saygı beslenir ve onları kızdıracak hareketlerin yapılma sından kaçındırdı. Kendilerine yardımcı olmalarını sağla mak, hiddetlerini üzerlerine çekmemek, sevdiklerini be raberlerinde alıp götürmelerini önlemek için, onları memnun edecek hareketler yapmaya dikkat ederlerdi. Ölüm sırasında, bunu, üzüntülerini göstermek yolu ile ortaya koyarlardı. Yüz yırtmak, yaka yırtmak, saç yolmak, ağlamak ve dövünmek gibi hareketler, bu üzüntünün de rinliğini ve ondan ayrılmanın verdiği ızdırabı ölene an latmak, onu buna inandırmak için yapılırdı. 938 Onların da, kalanların kendileri için büyük üzüntü duyduklarına ina nacaklarına ve kalanlara yardım edici ata ruhu olacakları na inanırlardı. Aratırma yaptığımız yörede buna benzer bir pratik tespit edilmitir. Buna göre, Midyat, Savur ve Nusaybin çevresinde ölenin kıymetli eyaları bir ağaç par çasına giydirilip süslenir. Etrafında dönülür; davul, zurna çalınır; ölünün yaptığı ilerden söz edilir ve üst balarını yırtarak üzüntülerini ifade ederler. 939 Orta Asya Türkleri arasında, ata ruhlarının, mensup oldukları aile fertlerini, boy ve kabile mensuplarını kötü

938 A. İnan, a.g.e.a.g.e., s. 387. 939 H. Babuğ, Yezidilik İnancıİnancı, İstanbul, 1987, s. 113; A.R.Yalgın, CCCeCeeenuptanupta Türkmen Oymakları, Ankara, 1977, Cilt I, s. 61. 441 Yaar Kalafat lüklere, dümanlara karı koruduklarına inanırlardı. Bu inanca göre, ata ruhları dümana karı, bir güç olarak sa valara itirak eder, düman ordusunun yenilmesine yar dımcı olurlardı. 940 Türkler arasında bu inanç İslâmî devre de de, yeni bir renk kazanarak devam etmitir. ehitlerin, yeil sarıklı gazilerin, evliyaların, gayb erenlerinin, tıpkı ata ruhları gibi dümanla savaan orduya yardım ettiğine inanılırdı. 941 Kagarlı'nın açıklamalarından öğrendiğimize göre; Türkler mezara karanlık yer anlamında tünerik ve bazıları da sin diyorlardı. Mezara “Kara orun” dedikleri de oluyor du. Ölmü kimseyi anlatırken de “O gerçek yerdedir” an lamında bir ifade kullanıyorlardı. Bu ifade incelediğimiz bölgede “Dar yerdedir. Aleyhinde konuma” eklinde ya amaktadır. Türklerde ölü tabutuna “kabırcak” veya “ükek” deniliyordu. 942 Kagarlı geceleri iitilen bir sesden bahisle, Türklerin, ruhlar sağ iken yaadıkları ehirlerde her sene bir gece topla nıp halkı ziyaret ettiklerine, geceleyin bu sesi iitenin ölece

940 Ata ruhları ile ilgili inançların halkımızın arasında hâlâ yaadığını gösterir efsanelerimiz vardır. Bunlardan bir örnek E. Andiç, “Üç ehitler Efsanesi” ve “Kennir Baba Efsanesi”. Efsanelerimiz,Efsanelerimiz, İnönü Üniversitesi Efsane Derleme YarımasıYarıması, (Yayına Haz. C. Kavcar, M.Yardımcı), Malatya, 1988, s. 3839: M. Önder. AnadoluAnadolu EfsanEfsaneeee lllerilerierieri, Ankara, 1966. 941 Bu sebeple ölüleri silâhları ile mezara gömmek âdettir. Bk. S. Buluç, a.g.ma.g.m., s. 365371. 942 Reat Genç, Kagarlı Mahmut'a Göre XI. Yüzyılda TürkTürk DünyasıDünyası, Ankara, 1977 s. 135. 442 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ğine inandıklarını belirtir. 943 İncelediğimiz bölgede ve Dağıs tan'da, bu sesi duyan kimsenin, sesin geldiği yöne dönmeden “Deyirmene gitti tuz getirecek” denilmesine inanılır. Türkler, ölenin sağlığında nice iyi insan olduğunu, nice kahramanlıklar, iyilikler yaptığını terennüm ederek ifade ederlerdi. Bu tür yakınmaları ifade etmeye ağıt yak ma denirdi. Mu çevresinde bu yakılan ağıtlara sabu de nilmektedir. 944 Söz konusu kelime Sagu'dan bozulmadır. Ölü için yakılan ağıtlara eskiden verilen addır. Amaç, yine bu ağıt yolu ile, ölenin ruhuna üzüntülerin derinliğini anlatmak ve buna onu inandırmaktır. Bu inançlar, Doğu Anadolu yöresinde de, muhtelif ekillerde izlerini sür dürmektedir. Kars ilinde, Azeri ve Karapapaklar, Ağrı'nın Tutak, Talıçay kasabalarında, Mu'un Bulanık, Van'ın Bahçesaray çevrelerinde olduğu kadar, Bitlis, Hakkâri, Malatya, Adıyaman, Tunceli, Urfa, Gaziantep, Elâzığ, Si vas ve Mara illerinde de, aynı inancın illerini taıyan ağıt yakma mevcuttur. 945 Kimi yörelerde ölenin ardından aile fertleri arasında ağıt yakma kabiliyetine sahip kimse çıkmazsa, bunu, onlar adına yapacak kimseler bulunur. Para ile tutulan bu ağla yıcı ve ağıt yakıcılar, geri kalanların adına duyulan acıyı, ayrılıktan çekilen üzüntüyü, ağıt yakarak terennüm eder

943 Reat Genç, a.g.e. 944 Cumhuriyetin 50. Yılında MuMu, Ankara, 1974, s. 4. 945 R D. Özbek, “Azerî Türklerinde Niyet ve Fal ile Ölüm ve Ağıt”, Türk Kültürü AraAratırmaları,tırmaları, 1962; M. Çini, a.g.m.a.g.m., M.Eröz, “Tuncelinin Sosyal ve Kültürel Yapısına Dair Düünceler”, a.g.e.a.g.e., s. 345355; S.V. Örnek, a.g.m. 443 Yaar Kalafat ler ve aralarında “oy oy, vay vay, ah ah” gibi çığlıklar ata rak ortalığı gözyaına boğarlar. Geride kalanlara ba sağlığı dilemeye gelenler için de, bu çığlıklar devam eder. Fırat/Elazığ çevresinde, ölenin ardından kırk gün yas tutarlar. Ölenin ardından daha çok kadınlar ağlar. Kadınlar ve kızlar, acılarını ifade etmek için saçları nı/balarını yolar, balarını talara vururlar. Ölen kimse, çok sevilen biri ise, ardından ağıt da yakılır. 946 Ölenin ardından, definden sonra unutulmadığını ve hatırlandığını, öbür dünyada rahat etmesi için arandığını, anıldığını göstermek için, ölümün üçünde, yedisinde, do kuzunda, kırkında ve ölümlerinin yıl dönümlerinde mera sim yapılır ve ziyafetler verilir. 947 Ölü aı dökülür. Ölü aına yörede çeitli isimler verilir. Bunlar arasında kırk ekmeği, kazma takırtısı, kırk yemeği, can aı, kazma kürek hakkı, hayat yemeği gibi isimler sayılabilir.948 Bu aa çokça insan çağrılır. Kars ilinde ölü aı için hayvan kesilir. Bunu yapamayacak derecede imkânları kıt olan ölü sahi bine, akrabaları ve komuları yardım eder; veya koç/koyun verir. Böylece, ölenin memnuniyet duyacağına, ruhunun rahat edeceğine inanılır.

946 A. Gerçek, “Fırat Havzasında Ölüm ve Cenaze Merasimleri”, Fırat Havzası Folklor ve Etnografya Semineri, Elazığ, 1985, s. 8394; Mehmet Aydın, “Toplu Yemek Törenlerinin Gerisindeki Dinî ve Folklorik Unsurlar”, II. Milletlerarası Türk Halk EdebiyatıEdebiyatı ve FolFolkkkkloruloru Kongresi, 20 Ekim 1992, Konya. 947 A. İnan, a.g.e., s. 61. 948 S.V. Örnek, HalkbilimiHalkbilimi, Ankara, 1977, s. 221. 444 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Kars çevresinde, ölenin yakınları ardından ağlarken, dövünürler, üstlerini, balarını yırtarlar. Göğüslerini döverler ve elbisenin bu kısmını yırtmaya çalıırlar. Ağlayanlar ara sında yüzünü tırmalayan, baını duvara vuran da olur. Yas, Mardin’de ölümden sonra balamaz hastanın ağırlaması ile yas da balamı olur. Ağır hasta, vasiyetini yapar, bu bir kâğıda yazılır ve mutlaka yerine getirilir. Bu arada kayyum da tayin edilir. Ölünün tahmiti (yıkanılma sı) ile erkekler dıarıda megul iken, kadınlar evde etra fında otururlar, odanın içerisinde yukarı aağı dolaır, dövünürler, zülüfzülüflerini keser, ağıtağıtlar yakar, ağlar ve ağla tırlar. Ölünün yıkanacağı su akarsuakarsu’dan alınmalıdır. Su evin içinden alınmı odunların yakılması ile sıstılmaz. Bu kurala uyulmayınca evden ikinci bir ölünün çıkacağına inanılır. Telkin’den sonra hocanın bir süre daha orada durması sorgu sual melekleri gelince yardımcı olmak için dir. 3 akam erkek Devr ToplantıToplantısısısısı yapılır Mırra içilir. Ağ kesme eker dağıtılır. 4. gece Mevlütü erif okutulur. 3 gün süren basağlığı merasiminin adı HatırHatır’dır. Ölümden sonraki ilk Cuma yastan çıkılır. Basağlığına gıda maddele ri getirip hediye edilir. Basağlığına gelenler mutlaka ye mek yerler. 949 Kars ilinde, yaslı yani evinden ölü çıkan ailelerin er kekleri, yapılacak ilk toya/düğüne, yakın akrabaları tarafın dan götürülür. 950 Aynı ekilde, yaslı evin hanımları da, ilk hamama, yakın hanım akrabaları tarafından götürülür.

949 A. Güler, a.g.ea.g.e. sh.443 950 Kars İl YıllığıYıllığı, 1967, İstanbul, s. 185204. 445 Yaar Kalafat

Aslında bu hareketlerin altında da, koruyucu ruhların veya ölenin ruhunun hiddetini üstüne çekmeme inancı yatar. Bu sebeple, düğüne veya hamama kendi istekleri ile değil, ak rabalarının ısrarı ile gittiklerini göstermek isterler. 951 Van'ın Karahan köyünde, ölü çıkan evin kadınları, kızları elbiselerini ters giyinirler. Bu, ölenin ruhunun, geride kalanları beraberinde alıp götürmemesi için alınan bir tedbirdir. Türk inancına göre, ölen, kimi zaman çok sevdiği 952 veya kötülük etmek istediği kiileri de berabe rinde alıp götürür. Söz konusu inancın bir neticesi olarak, ölenin ruhu aırtılmak amacıyla, elbise ters çevrilir. Van'da bu yas süresi, üç ile yedi gün arasında sürer. Yas tutma bitince, köyün ileri gelenlerinden biri, yas evi men suplarını yemeğe çağırır. Yemeğe balanmadan önce, elbi selerini ters giyen kadın ve kızlar, bunları düzeltirler. Ba larından kara yazmaları çıkarıp, al ve ak renkli yazmaları bağlarlar. O ana kadar tra olmayan yas evi erkekleri de, tra olur. Buna “yas kaldırma” adı verilir. Yemeğin yen mesi ile, ilgili aile, yas'tan çıkmı olur. Bu sanırım, “ölü aı”, “a dökmek” gibi, ölenin ruhunu memnun etmek için verilen ziyafetler zincirini tamamlayan ve “yas kaldırma” adıyla anılan, üzüntülerin sonsuza kadar devam etmemesi gerektiğini, hayatın sürdüğünü vurgulayan yemektir. An

951 M. Turan, “Karsta Ölüm ile ilgili Gelenekler”, II.II. Milletlerarası Türk FolFolFolkFol kkklorlor KKongresiongresi (Bildiriler), Ankara. 1983, Cilt IV, s. 54757. 952 N. Tan, “Karahan'da Ölü Gömme ve Yas Tutma”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1965, Sayı 189, s. 377273; Abdülkerim Rahman, “Uygurların Uğurlu Sayı Hakkındaki Görüü”, I. Milletlerarası Milletlerarası Türk Halk EdebiEdebiyatıyatı ve Folklor KonKonggggresi,resi, 12 Ekim 1988. Konya. 446 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri cak, yine burada da, tıpkı düğüne ve hamama gitmede olduğu gibi, ölünün ruhuna da, “Bize kalsaydı, yasımız devam edecekti, ama büyükler bundan fazlasına müsaade etmiyor, bizi yanlı anlama” denmek istendiği, onun hid detini önleme inancından kaynaklandığı açıktır. Siverek kasabasında, ölü çıkan evin mensupları ve akrabaları ile yakın komuları da, yas alâmeti olara*k kara giyinirler. Üç gün süren yas sonunda akraba ve komular, kara elbiseleri çıkarıp renkli giyinirler ve yas evine de renkli elbiseler götürüp, oradakilere giydirirler. Böylece ölü çıkan evde “yas kaldırma” yapılmı olur ve hane halkı normal hayatına dönmek imkânı bulur. Erzincan civarında, yas evinin kadın ve kızları, ya sın yedinci günü hamama çağrılır. Komular, burada onla ra a döker. Yemek yenir. Birlikte yıkanılır. Böylece, yas bitmi olur. Aynı ilem, Erzurum'da üçüncü veya yedinci günde yapılır. Ancak, burada hamama, komu kadınları, ölenin sahipleri tarafından davet edilir ve a verilir. Doğu Anadolu'da, cenaze töreninin üçüncü günü semini denilen özel bir ekmek piirilir ve ikram edilir. Kırgız bilim adamı S. Kayıpoğlu “amanizm ve Akımlar” konulu tebliğinde; “Kara cin” “Kara ruh” tanım larını “Kara kura” karılığında kullanmıtır. 953 Altay Kutay inancında kiinin ölümünün, 3., 7., 9., 40. günleri ve senei devriyesi yapılır. Akamları çok konuul maz ve akamları ölmek muteber sayılmaz. Akam saatleri ay

953 S. Kayıpoğlu, “amanizm ve Akımlar”, Dördüncü UluslararasıUluslararası Türk Kültürü KonKonggggresi,resi, (47 Kasım 1997), Ankara. 447 Yaar Kalafat

çıkmı ise Burkut /kut olmaz, denilir. 954 Anadolu'da ölünün, 3., 7., 9.,40. günlerine ilâveten 52 si de yapılır. Bu günlerde hayır ilenir, lokma dağıtılır, helva kavrulur. Ölüler için kümbet yapmak, ölü aı dökmek, ölüle rin ruhları için kesilen kurbanlar arasına at.ı da almak, ölenin bütün eyalarını dağıtmak, kesilen kurbanların etini el ile yemek, ölünün 3., 7., 9. günlerinde, malın aık kemiği ve kurban etinden atın bütün kemikleri Tengi Gök Ku ve ölülerin ruhunun dumanlan gitsin diye yakılması gibi uygulamaların,” Kırgızların Tengricilik Gök Tanrı inancında yaadığı bilinmektedir. 955 Altay Kutay / Gök Tanrı inancında ölen kimselerin ruhu geriye gelebilir. Bu tür dönen ruhlar için “eeytaneytan”ytan denilir. Bu istenilmeyen bir haldir. Altaylarda ölen kii yaman (kötü kii) ise, Yerlek beg'e (yerin altında) gider. İyi kii ise, göye yerin üstüne çıkar. Bazan ölen iyi insanın ruhu yeryüzünde kalıp iyi niyetli insanlara yardım eder. 956 Urfa ve yöresinde, hamama ölü evi mensupları gi der. Kadınlar tarafından düzenlenen hamamda a verme ye, entarilik, mendil, kına ve çörek gibi eyler gönderil mek suretiyle bütjün akrabalar davet edilir. Yemekler yenir, temizlenilip hamamdan çıkılır ve böylece yastan

954 Y. Kalafat, “UfaUfa Uluslar arası (…)'' Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, s.15, sh. 2156 955 Yaar Kalafat, “Tengricilik”, Pertev Naili Baratov’aBaratov’a Armağan, Ankara, 1998. sh. 299305. 956 Y. Kalafat, “Ufa Uluslararası Türkoloji Kurultayı (...)” Türk DüDünnnn yası AratıAratırrrrmalarımalarımaları, s.15, sh. 2156 448 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

çıkılmı olunur. Sivas'ta, ölümün onbeinci günü, ölü evi mensupları hamama götürülür. Doğu Anadolu'nun hemen her tarafında, karalar gi yilmesi yas tutulduğunu gösterir. “YastanYastan çıkmakçıkmak” karaları çıkarmak, demektir. Mu ilinde, ölenin evinde yas tutma haftalarca sü rer. Bu zaman içinde, ağlayıcılar, ağıtçılar, ölenin ardın dan acılarını dile getirir, terennüm eder. Yas sırasında ölü evi badana edilmez. Hamama gidilmez, kına yakılmaz, takı takılmaz. Ba sağlığına gelenler de buna uyarlar. Ay rıca, bu süre içinde ne düğüne gidilir ve ne de evde ocak yakıp yemek piirilir. Yas'tan sonraki bayrama “KarKaraa BaBayyyy ramramram”ram adı verilir. Yasdan çıkma, ancak bu bayram geçince olur. Bütün bu hareket ve davranıların altında da, yine ölenin ruhunu memnun etme, onun gazabına uğramama inancı ve korkusu vardır. Mahiyeti itibariyle bütün bu pratikler Türklerdeki yas tutma inancının zengin izlerini taımaktadır. Türk inançlarında ıduk aynı zamanda ölenin ardın dan dökülen aı, onun adına dağıtılan yiyecekleri ifade eder. 957 Yani, ölenin ruhu için adanmı, onun ruhunu memnun etmek için verilen yiyeceklerdir. Bu inanç Doğu Anadolu'da yaamaktadır. Urfa yöresinde, ölü çıkan evin mensupları, onun adına komu ve akrabaları helva ve tuz dağıtırlar. Tuz ve ekmek /tatlıda un olması/ hakkı inancı, Türklerde çok eski bir inançtır ve buna büyük saygı duyu

957 A. İnan, a.g.e., s. 61718. 449 Yaar Kalafat lur. 958 Bu hareket ile, ölen ile dargın olanlar barıtırılmı, dostlukları kuvvetlendirilmi olur. Bu yolla, ölen kiinin ruhu huzuruna kavuturulmu olur. Tatlı yenince tatlı konuulacağı, ölenin ardından kötü söz söylenmemesi gerektiği inancı, burada açıkça görülmektedir. Ayrıca, Doğu Anadolu'nun hemen her yerinde, aynı inançtan kaynaklanan bir âdet vardır. Her cuma akamı helva ka vurmak suretiyle, helva kavurma sırasında çıkan tatlı ko ku ile ruhların memnun olacağına, kokuyu duyanların helvadan yemesi hâlinde sevaba gireceğine inanılır.959 Halk inançlarında gıda ve yiyeceklerle ilgili olan nimetler 'rızık' olarak bilinir. Halk rızkı Allah'ın verdiğine baka rızk vericinin olmadığı inancındadır. Rızk, ükrü gerektirir. Rızkına ükür etmeyen nankör olarak bilinir. “Tuz hakkı” “ekmek hakkı” ile birlikte anılır. “Ekmek ve tuz hakkı” deyimi bu inançtan kaynaklanmaktadır. Halk inançlarında ekmek, Kuran’la birlikte anılır. Yemin edi lirken “Ekmek Kuran çarpsın” veya “Kelâını Kadim çörek hakkı” denir. Türk inanç kültüründe tuz'un Muhammediyad ev veline ulatığı muhakkaktır. Manas'da, Bokmuru'nun göçü esnasında Karıkar Bozkırı'nda buranın halkı ile “Tuz yala yıp dost oldular.”

958 . Elçin, “TuzEkmek Deyimi Üzerine”, HaHaHalk Ha lk Edebiyatı AratıAratırrrr malarımaları, Ankara, 1977, s. 7481. 959 I. Melikoff, “Helva Töreni”. (Çev. C. Uğur), Tarih Tarih ve ToplumToplum, 1985, Sayı 13: H. Tanyu, “Türkler'de Helva ile İlgili İnanç ve Âdetler”, IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi,Kongresi, II. 9 Mayıs 1991, Antalya. 450 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Anadolu'da; Âık Paa, “Ne düz ekmek bilür ol ne karılık. Tamamında yokdurıır hiç dogrılık.” Kan Kal'ası adlı hikâyede Hz. Ali için “Zira ol Ali dedikleri kii tuz ekmek hakkı sayar. Tuz ekmek yidüği yere kıymaz.” Bat tal Gazi ihtiyarlığında, tuz ekmek yediği kimselerle helâllaır. Âık Kerem, “Tuz ekmek yediğim kavim kardalar, nedir bu feleğin ettiği iler” demektedir. Günü müzde, “Tut ekmek hakkını bilmeyeni akıbet gözden çı kar” eklinde yaamaktadır. 960 Van'ın Karahan köyünde, bir ölen varsa yapılan eğ lenceler o an kesilir, düğünler türküsüz, davulsuz yapılır, oyun oynanmaz. Yas aylarca sürer. 961 Erkekler sakallarını yas bitinceye kadar kesmez ve kadınlar yas boyunca elbi selerini ters giyer, balarına kara yazma bağlarlar. Kadın ve kızlar yüzlerini tırmalayıp kanatır, yanaklarına kömür karası çalarlar. 962 Ters giyinme çeitli dinî törenlerde, Al tay ve Oğuz Türklerinde de görülmektedir. 963 Radloff, Altay ve Türk boylarında ölüm münasebetiyle yakılan ağıtları anlatırken, genç ölülerin ellerine kına yakıl dığını belirtmektedir. 964 Orhun Abideleri’nde; yasdaki mille tin saçını, kulağını kestiği belirtilmektedir. Diyarbakır'da, ölenin ardından kırk gün yas tutulur. Ölenin, öldüğü günün yıl dönümünde, ruhunun evini

960 Mehmet Yardımcı, a.g.e. 961 N. Tan, a.g.m. 962 N. Tan, a.g.m. 963 A. İnan, a.g.m.a.g.m., s. 387. 964 W. Radloff, Sibirya'danSibirya'dan, İstanbul, 1954, Cilt l, kısım l, s. 132. 268 451 Yaar Kalafat ziyarete geldiğine inanılır. Diyarbakır'da, cuma günleri, ikindi namazından sonra mezarlığa gidilip, su ve sadaka dağıtılır, def çalınarak ilâhi okunur. Böylece mezarlıktaki ruhların, bundan memnun kalacağına inanılır. Bu inanç da yine ata ruhlarını memnun etme inancının devamıdır. Hakkâri'de, ba sağlığına gidenler, ölü evine değil, ya kın komulara gider ve yedi kapı dolaırlar. Bunun altında, kötü ruhu aırtmak, insanların ruhunu alıp götüren iyeyi atlatmak, aynı durumla karılamamak inancı yatar. Orta Asya Türk inançlarında yer alan bu hareket de, mâhiyeti unutulmu olmakla beraber devam etmektedir. Cizre'de, ba sağlığı camide kabul edilir, eve gidilmez, evde bas sağlığına gidilmesi uğursuzluk ve daha büyük felâket getireceği inancı ile, ho karılanmaz. Amaç, önceki pratiğe benzer. İlahi kaderin önüne geçilmeyeceği inancı ile toprak inancı arasında da bir bağ kurulmutur. Anlatıya göre am’da yaayan bir kimsenin canını almak için Azrail gelir. Kii Allah’a kendisini Çin Seddinin dibine atacak bir rüzgâr estirmesi için dua eder, rüzgar eser ve kii kendisini Çin Seddinde bulur. Ancak Azrail oraya da gelmitir. Bu nun üzerine Azrail, Yarabbim bu kulunun toprağı am’da kendisi Çin’de ben bu ikisini nasıl bir araya getireyim, der. Azrail’in elinden kurtulmanın mümkünü yoktur. Ancak, o bu gücü Allah’tan alan bir melektir. Allah’ın O’na verdiği görevi yapmaktır. Onun diğer adı bunun için ölüm meleğidir. Halk arasında anlatılan muzip bir kii ile ilgili fıkra da canını almaya gelen Azrail’e kii iki rekat namaz kılabilmesi için müddet ister ve sonra ruhunu

452 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri gazbedersin, der. Kii birinci rekâtı kılar ve “ikinci rekatı canım isteyince kılacağım” der. Kurban olayım geline Benzer yaylanın gülüne Seçmiyor gelini kızı Darılıyorum ben ölüme 965 denilmitir. Ölüme karar veren Allah görevlendirdiği melek Azrail’dir. Yaslı aileyi teselli ederken, “Allah sevdiği kulunu yanına alır” denir. Ölüm haktır. İlahi takdirin önüne geçilemez. Yapı labilecek ey o ana hazırlıklı olmak, yapılamayan vecibe ler için boyun kırmaktır. “Üryan geldim üryan giderim Ölmemeğe elde fermanın mı var? Azrail gelmi can talep eyler Benim can vermeğe dermanım mı var?” Kurban, kendisiyle Allah'a yaklamaya ve O'nun rı zasını kazanmaya vesile olan “ey” demektir. Allah'a ya kınlamak niyetiyle arz ve takdim edilen “her hangi bir ey”i ifade eder. Kansız kurban belirli eyleri (tütsü, yiye cek gibi) sunma tarzındadır. 966 Ağrı, Bitlis ve Hakkâri çevresinde yas, cuma gününe kadar sürer. Buna, “Cumaya teslim etmek” denir. Bundan sonra, yas tutanların yas tutmaması, yastan çıkması gerekir. Aksi halde, günaha gireceğine inanılır. Bu inanç ve pratikte,

965 Avcı, H.A. “Anadolu’dan Ağıtlar” Pertev Naili Baratov’aBaratov’a ArmArmaaaa ğanğanğan,ğan Haz. Mç Turan, Ankara, 1998. sh. 517. 966 A. Küçük, “Kurban ve Bayram”, Yeni DüünceDüünce, 6 Temmuz 1990. 453 Yaar Kalafat

Türk inançları arasında yer alan küçük a'ın izi görülmekte dir. Cuma namazı, burada merasimin yerini alır. Ağrı köylerinde, yasta olan kadın kara renkli elbise giyer. Zülüflerini toplayıp kimseye göstermez. Yüzünü yırtar, kanatır. Elbiselerini ters giyer. Kırk gün yas tutar. Bunu yapmayanlar hem ayıplanır ve hem de o kiinin baına felâketlerin geleceğine inanılır. Ayrıca, ölenin ru hunun da eziyet çekeceği, huzursuz olacağı düünülür. Bitlis'te, ağıtçı kadınlar ağlayıp acınır ve ölen için methiye niteliğinde sözler söylerken yaslı ailenin kadınla rı da, saçlarını keserler. Bu ekilde, ölene saygı gösterildi ğinde, duyulan acıyı ifade ettiklerine inanırlar. Malatya'nın Darende kasabasında, ölenin ardından tutulan yas kırk gün sürer. Bununla beraber, aile ilk bay rama kadar da yaslı sayılır. İlk kırk gün içinde, erkekler tra olmaz. Ölü aı, ölenin evinde yenir. Komular, bu eve yedi gün yemek taır. Yedi gün sonra, ocak yakılır ve ölü evinin ocağında helva pier. Helva kokusunun etrafı sar ması sağlanır. Helva konu/komuya dağıtılır. Yas'ın kır kıncı günü, yine a verilir, mevlût okunur ve fakirlere para dağıtılır. İlk bayram ile, yastan tamamen çıkılmı olur. Balangıçtaki inançlarımızın kalıntısı olan bu ilem ler, Darende'de hâlâ yaamaktadır. Damal Dadali Türkmenleri’nin halk inancına göre “Cuma bütün canlıların cinlerin ibadete durduğu gündür” Anadolu’da namaz kılındıktan sonra seccadenin köesi katlanır. Aksi halde aynı seccadede cinlerin namaz kılaca ğı inancı vardır.

454 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Dadali Türkmenleri’nde Cumaya has baka inançlar da vardır. Bu inançlar batı Türklüğünde çok yaygındır. Buna göre helva piirilir, pii kızartılır, fakir evlere “cumcumcumcumaaaa lıklıklık”lık gönderilir. Cumalık, süt, yoğurt, yemek gibi eylerden oluur. Ruhların evlerini kontrol ettikleri inancı vardır. Bu itibarla hazırlıklı olunur. Tunceli'de, ölenin mezara defnedilmesinden bir yıl sonra mezarlıkta ziyafet verilir. Bu ziyafete akrabalar ve bütün komular çağrılır. Ölenin ruhunun bundan mem nun kalacağına inanılır. Bu bir cins, a dökme, ölü aı dökme veya büyük yoğ diye bilinen, atalardan kalma inancın devamıdır. Amaç, ata ruhlarını memnun etme, onların rızasını kazanma inancına dayanır. Bitlis'te, yas eviyle ilgilenen komu sıralamasında, ye dinci günde sıra kime gelmise, o kii yaslı aile erkeklerini alıp traa götürür. Böylece, o ailenin acısının paylaılmı olduğuna inanılır. Bu bir nevi “yasyas kaldırmakaldırma”dır. Yedinci günde bu hareket ile yastan çıkılmı olur. Sakalın kesilmesi de yeni bir günün baladığına, yeniden doğulmu olduğuna iaret eder. Yeniden dirilmek, sembolik biçimde de olsa bir inanç olarak bu ekilde kendini göstermektedir. Elâzığ, Kars, Ağrı ve Hakkâri'de, Malatya ve Si vas'ta, ölen kardein eini alma veya ölen gelinin kız kar deiyle evlenme ile ölenin ruhunun rahat edeceğine, hu zur bulacağına inanılır. Bu eski bir Türk inancıdır. 967

967 Eski Türk hayatında evlenme âdetleri hakkında bk. S. Divitçioğlu, a.g.e.a.g.e., s. 158160; İ. Kafesoğlu, Türk Bozkır Kültürü,Kültürü, Ankara, 1987, s. 1517. 455 Yaar Kalafat

Malatya'nın Darende kasabasında, ölünün defne dilmesinden itibaren üç gün mezarı baında ate yakılır. Bunun bir dinî vecibe olduğuna inanılır. Altay Türkleri’nin inancı olan Altay Kutay / Gök Tanrı inancında, kadınlar ölünün ardından ağlamazlar. İnanca göre, ölen kimseyi Kutay almıtır. O, ne yapacağını bilir. 968 Anadolu'da mütedeyyin bazı aileler, ölüm müna sebeti ile yapılan toplantıda saçsaçsaç yolmakyolmak, yüz yırtmak, ağ larken takınlık göstermeyi, “isyan” olarak nitelendirir ve doğru bulmazlar. Bu itibarla “Harput yolu ıraktır, ağlama yın günahtır” tekerlemesi söylenir. Türk halk inançlarında ölüm motifine ölüm safhası hayatın diğer dönemlerinden daha yoğun mesajlar içerir. Adeta ölüm felsefesi, doğum ve evlilik ile ilgili alanlardan daha derindir. Halk inançlarında nadim olamnın pimanlık duy manın, tövbekar olmanın zamanı ve sınırı yoktur. Bir de öyle bir söz vardır “Ölürken getirilen ahadet iman kur tarmaz” denir. Son nefesinde salavat getirmenin kurtuluu sağlayacağı inancı vardır. Bunula buna güvenip her türlü melaneti yapmamak gerektiği, vecibelerin ihmal edilme mesi icap ettiği anlatılmaktadır. Halk tefekküründe gelitirilmi ölümü örtülü anla tan sözler vardır. Azerbaycan Türkleri’nde “Salına yapı mak” ölüm anında yalnız bırakmamak veya “tabib el

968 Y. Kalafat, “Ufa Uluslar arası (...)” Türk DünyasıDünyası AratırmalarıAratırmaları, s. 15, sh. 2156 456 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri yudu” doktor tedavide ümitsizliğe dütü, tedaviden el çekti vazgeçti, bunlardandır. Düğün bayrağı mutluluğun da süngeri olup damadın damına dikilirken, Yas bayrağı ise gabire dikilir. Akkı la’dan bir ağıtda; Anayın evi yıkıldı Babayın beli büküldü Seymen oynayı oynayı Bayrak mezara dikldi, denilir. 969 Ecel konusunda “yatan ölmez, yeten ölür” inancı vardır. Ecel gence yalıya bakmaz sırası gelen gider. Bu itibarla kimse gençliğine fazla güvenmemelidir. Ocağın kutsallığı, yıkılmasının felaket olduğu inancı halk iirine de yansımıtır. Hükümetten çıktı atlı Benim oğlum bana tatlı Kınamayın komularım Ev yıkıldı battı, eklinde ağıtlar yakılır. 970

969 A. Uğur, a.g.ea.g.e. sh. 112 970 A. Uğur, a.g.e. sh. 91 457

SÖZSONU

Doğu Anadolu sahasında, balangıçtan beri var olan Türk inançlarının izlerini tespit ve tasvir etme i1e ilgili bu aratırmamızda, kaydettiğimiz örnekleri çeitli balıklar altında ifade etmeye çalıtık. Vardığımız sonuçların en çarpıcısı, denilebilir ki, balangıçtan beri var olan inançla rımızın ilk Türk yerlemesi olan bu sahada, hala bütün canlılığı ve etkinliğiyle yaıyor olması. Tabiatiyle, Türk inanç yumağı içinde yer alan bütün unsurların, eski yapı larını ve fonksiyonlarını koruyarak yaadıklarını söylemek zordur. Bunların bir kısmı, asli fonksiyonları unutularak ekli harekete ve davranılara dönümütür. Kimi inançlar yeni dinin renkleri altında saklanarak hayatiyetini koru mutur. Bir kısmı ise, eğlence karakteri kazanmıtır. Me sela, yağmur duası için gezdirilen Çömçe Gelin ve Godi Godi, Di Toyu, Saç Toyu, Beik Toyu gibi.. Tanrı inancı, kanaatimizce balangıçtan beri deği memitir. Ancak bulunduğu yer üeılgıl, inanç, göğe el açıp yakarmak, yüzünü göğe doğru tutup “Ey Allah un diye hitap etmek, yukandakinden korkmak eklinde yaıyor denilebilir Yardımcı ve koruyucu iyeler, islâmiyet içinde yerlerim dört büyük meleğe / Azrail, İsrafil Mikail ve Ceb rail / bırakmıtır. Umay'ın yerini Fadima Ana almıtır Yaar Kalafat

Kara iyelerden Erlik, yerini eytan'a bakmıtır. Bununla beraber, iyelerin/ ruhların cin eklinde tasavvur edilmesi ile bölgede yaadığını söyleyebiliriz. Kam tipi yörede yaamamaktadır. Ancak, onun bir çok fonksiyonunu yürüten tipler mevcuttur. OcakcOcakcılar ılarılar,, emçi kadınlarkadınlar,, cincilercinciler,, falcılar ve büyücbüyücüüüülerlerlerler bu tiplere örnek sayılabilir. Issız yerlerden geçerken veya akam karanlığında dıarı çıkarken “des tur istenmesi, düülen yere saç, su nulması, yer bağlandıktan sonra fide dikilmemesi, defin yapılmaması yer iyeleri ile ilgili inançların devam ettiğini göstermektedir. İnsan hayatında mühim merhaleleri tekil eden ve yaayı tarzımızda mühim yeri olan törenlerde de, inanç ların rolü vardır. Eski Türk hayatında yer alan törenlerde etkinliği olan inançlarımızın, asırlar sonra Doğu Anadolu sahasında varlıklarını devam ettirdikleri görülmektedir. Bunları doğum, ad verme, bereket, kurban, adak, saçı, ölüm, mezar, yas, yuğ törenleri gibi balıklar altında ince lemeye çalıtık. Sonuç olarak, Doğu Anadolu'da bu inanç ların kimilerinin aynen, kimilerinin kısmen, kimilerinin ise değierek kendilerini hâlâ korudukları ve yaadıkları anlaılmaktadır, diyebiliriz. Aratırmamızı sınırlama ihtiyacından dolayı burada ele alamadığımız bahisleri ve bunlarla ilgili zengin mal zemeyi dikkate alarak, diyebilirim ki, yöre bu konuda aratırma yapacak bilim adamları için hâlâ zengin ve canlı bir laboratuvar olma vasfını korumaktadır. Burada he

460 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri men unu da belirtelim ki, yörede tespit ettiğimiz örnekle ri, Anadolu'nun her yerinde, Uluğ Türkistan'da, Kafkasya, Ortadoğu, İdilUral, Altay ve Balkanlar'da bulmak pek tabiîdir. Ancak biz, bu ölçüde geni bir taramayı yeterince yapacak zaman imdilik bulamadık. Bununla beraber, bu baskı Anadolu'da incelediğimiz doğu bölgesinin alanını geniletirken, Türk inanç coğrafyası geneli itibariyle yeni karılatırma çevreleri ilâve edebildik. Daha geni zamanlı bir çalıma ile, kültür hayatımızda ihtiyaç duyulan bu boluğu dolduracağımız düüncesindeyiz. İlerde yapılacak aratırmalarla, Türk inanç yumağının karanlıkta bekleyen birçok unsurunun gün ıığına kavuacağına inanıyorum. Türk İnanç Sistemi'nin tekilinde muhtemelen en müphem nokta, Türk adının mistik mitolojik muhteva sıdır. Milletine isim olan Türk kelimesinin ilk gerçek ma hiyeti ne idi? Türk, Türk Ata ile birlikte sahneye çıktı ise, Türk Ata'nın mahiyeti ne idi? O, ifade edildiği gibi, ilâhî bir tebligatçı mı idi? Eğer öyle ise, Türk Töre ilikisi ve Türk Ata'nın akaidinin ismi mi Türk idi? Türk Ata'nın muhtemel çağı veya ilahî uyarıcılar hiyerarisindeki yeri bilinmeliydi. Semavî olma veya kitap ehli olma itibariyle mâhiyeti aratırılmalı idi. Bu arayı, teoloji, arkeoloji, etimoloji gibi disiplinlerle ihate edile bilmeliydi. Kendisinden evvelki ilâhî buyrukları da içeren Ke lâmı Kadim; uyarıcı, tebligatçı gönderilmedik toplum bırakılmadığını, her topluma kendi dilinden duyuruda bulunulduğunu buyuruyor. Dünya tarihinin her çağında

461 Yaar Kalafat ve yer kürenin bete üçünde var olagelen Türklüğün, ilâhî kattaki yeri belirlenebilmeli; Türklüğün gerçeğinde, ma yasında olan, olması gereken, Türklerde veya Türk bili nenlerde bulunmasa dahi, ilâhî buyrukta tanımı ve muh tevası olan bir Türklük olmalı; baka bir ifade ile, Türk'ün, Türklüğünün akaidi, vecibeleri nelerdi, bilinmeliydi. Gök Tanrı İnanç Sistemi diye mevcut bilgilerden hareketle sistematize etmeye çalıtığımız inanç yumağı, konuyu ikinci ve üçüncü kez ele alırken ikmal etmeye uğramı olmamıza rağmen henüz yeterli hâle getirilme mitir. Bu tehisi koyabilmek için çalımanın içerisine daha fazla girmemiz gerekmiti. Bu arada konunun Altay lardaki uzmanından Grigori Dimitriyev ve Karakız Dadina'dan u ilginç açıklamayı dinledim: Gök Tanrı İnanç Sistemi'ne dair ciddî çalımalar yapan bilim adamla rı dahi birçok farklılığı benzetirerek, âdeta ayrılıkları ortadan kaldırarak, inanç kesimleri arasındaki değiiklik leri gidermeye çalıtılar. Gerçeğe rağmen onların eserle rinde birçok farklılık giderilmiti. Son yüzyılın edebiyatı na yansıyan Gök Tanrı inancı yaanılan gerçekten ziyade uzman arındır inançların tertiplerini yansıtıyordu. Bu açıklamadan bir süre sonra eski dinleri olan Gök Tanrı inancına dönmeye balayan Hristiyan Çuvaların din otoriteleri ile görütüm. Aldığım bilgi âdeta farklı Türk kesimlerinde yaayan Gök Tanrı inancına ait uygu lamalardan yapılmı seçmelerdi. Uzun süre Hristiyanlığı yaamı bir topluma adapte edilmiti. Bütün bunlardan sonra Lev Nikolayeviç Gumilev gibi itibarlı çalımalar üretmi otoriteleri inceledikçe anladım ki “Eski Türk Di

462 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri ni” konu balığının altını doldurabilmek için daha nice çalımalar yapılmalıdır. Türklerin eski dinleri hakkında asıl bilgi veren “Veyu“Veyu”” ve “Suyu“Suyu” ””” adlı Çince kaynaklar arasındaki bilgi zıtlığının sebebi nedir? Veysu'ya göre; Doğu'ya hükmeden Han'ın otağına doğudan girilir. Her yıl seçkinler ecdâdlarının mağarasına kurban getirirler. Beinci ayın 1020. günleri arasında ırmak kenarlarında toplu halde Gök RuhuRuhu'na kurban keserler. Dugin'den 500'm mesafe deki zirvesi çıplak dağ “Bodin İnliİnli” ””” (Ülkenin himayeci ruhu) olarak bilinir. Veysu'dan 50 yıl sonra VII. yüzyılın 30. yılında tertip edilen Suyu ise, eytanlara ve ruhlara hürmet beslenildiğinden, sihirbazlara inanıldığından söz etmektedir. Bize göre, iki kaynak arasındaki çeliki, bunlardan birincisi üzerinde durulan dinin mahiyetini, ikincisi ise aynı çağ ve coğrafyayı paylaan büyücülüğü anlatıyordu. Çince olduğu ve hekim, peri ve sihirbaz anlamına geldiği belirtilen “TluTluTluTlu”””” ise, balangıçtan günümüze kadar Allah anlamında bir zamirdir. Veysu'da ise; Sema, Güne, Dağ, Ecdâd (Korno), Tabiat (Tos) kültleri vardır. Gumilev'in “Türkler V VII. asırlarda çeitli kabile lerin birlemesi neticesinde ortaya çıkmıtır,” eklindeki tehisi ve bu tehisin dine yansıyıı bizim eski Türk dini nin karakterine dair alandan yaptığımız tesbitleri teyit eder mahiyettedir. Ayrıca çeitli kabileleri Türklük üst balığı altında toplayan faktör de muhtemelen eski inan cın “Türk” ismi ile sahneye çıkmı olabileceği ile ilgilidir.

463 Yaar Kalafat

Gumilev, kabilelerin öz dini sistemlerini de birlikte getirdiklerini, bunların itikadî unsurlarının birbirlerine benzediklerini ancak karakter çeitliliği sebebiyle uyumda zorluk çektiklerini belirtiyor. Halkın ve seçkinlerin kime ibadet ettiklerini, “Eğer yüksek ruh Han'ın kendisi sayılı yorsa, sihibazlar kimdi?” diye soruyor. Aynı soruyu biz de kendimize soruyoruz. Biz Türklüğün, Aina'nın 500 ailesi ile tanııp yayıldığını düünüyoruz. Yazar Ordos'dan gö çüp Altay'ın güney eteklerindeki Türk dilli halklar arasına yayıldığı kanaatindedir. Acaba, ak kemik hak'ı, kara ke mik bir dönem batıl'ı mı temsil ediyordu? Veya ak ke mik’e mensup olanlar bir anlamda seyitler mi idi? Gök ruhuna kurbanın kesildiği âyin (TıgırTıgır TaihTaih))))'e kadınların ve samanların katılmayıını biz eski Türk dini nin Altay'da yaamakta olan örneklerinde de görmekteyiz. Bu kurbanlardan murat, ıığın hayır duasını kazanmaktı ki, halk inançlarındaki ııkııkıık’ınıık kutsiyetinin dayanağı olabi lir. Gumılev'in eski bir inancın devamı olarak tanımladığı “günein ulu ııkları dağların zirvelerinden görününce günee ıığa kurban getirirlerdi,” eklindeki tehisini, biz Tunceli yöresinde tesbit ettik. Bu uygulama “TemizTemiz ÇumÇum” merasiminin uzantısı idi. Tıgır Taih ayinlerinde kımız, süt, ayran ve et suyunun yere dökülmesi, incelediğimiz bölge de kırsal kesimde su içilmeden evvel bir parçasının yere serpilmesini hatırlatıyor. Gumilev'in “Türklerin kime; ecdâd vahi hayvana mı, yoksa ecdâd insana mı tapındıkları belli değildir” ek lindeki ifadesi bize incelediğimiz bölgede karılatığımız “AslanAslan BabaBaba”, “KoyunKoyun AbdalAbdal”,”,”,”, “GeyikliGeyikli BabaBaba” gibi halk 464 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri inançlarında ulu yerleri olan zatları hatırlattı. İnanç yu mağını açtıkça açasımız geliyor. Altıcı baskısını hazırladığımız çalımamızda gelini len nokta itibariyle, alınabilen mesafenin alınması gere kenin daha balarında olduğumu göstermektedir. Doğu Anadolu çıkıı ile balattığımız çalıma bu bölgeyi aıp Anadolu coğrafyası ile de kalmayıp Uluğ Türkistan Kafksaya, Ortadoğu ve Balkanlar’ı kapsamıtır. Benzerlik ler arzeden coğrafyanın geniletilmi olması, örneklemele rin yoğunlatırılması fazla bir anlam içermemekte veya yetmemektedir. Sorun eski ve yeni Türk inançlarının ay nılığı ve ayrılığı noktasında ortak bir senteze gidilebilme sinde yatmaktadır. Her iki dönemin inanç sistemlerinin karılatırılmı olmaları, duyulan tefekkür ihtiyacını karı layamamaktadır. Buna rağmen lüzumludur ve yapılması gerekmektedir. İslamiyet evveli Türk inanç tefekkürü ile Türk ta savvufu arasındaki bağın mevcudiyetini giderek daha ya kından gözleyebilme imkânı bulduk. Bu baskıya tesbitlerimizi yeterince yansıtamamı olsak da, çalımalar ilerledikçe bu kanaatimiz güç kazanmaya baladı. Bu mü nasebetle de gördük ki Türklük aynı zamanda bir muamalat meselesi idi ve merkezinde inanç vardı. Meh met Emin Resulzade, Genceli Nizami’nin; güzel ile büyüğe Türk, Güzellik ve büyüklüğe Türklük, Güzel ve büyük söze Türkçe, güzellik ve büyüklük diyarına Türkistan de diğini belirtiyor. Büyük milletlerin dönemlere dair kadiri mutlak anlayıı farklı olamaz. Eksikliğin çalımaların ye tersizliğinde aranılması gerekir, kanaatindeyiz.

465

KAYNAKLAR

KAYNAK KĐĐLER 1. Osman Sadi Adal. Yaı 47, sanatkâr. Okuma ve yazması var. Bingöl’lü ve orada yaıyor. 2. Emin Akalın. Doğmabüyüme Darande'li. 35 ya ında, lise mezunu, Darende'de yaıyor, memur. 3. Yakup Arpatlı. Sarıkamılı, 40 yaında, lise öğ retmeni ve Sarıkamı'ta yaıyor. 4. Beyhan Bayındır. Ağrı ilinden, 58 yaında, ev ha nımı, ilkokul mezunu ve Ağrı'da yaıyor. 5. Akku Bilâloğlu. Trabzonlu, 50 yaında, memur ve orada yaıyor. 6. Cuma Celalli. Diyarbakırlı, 70 yaında, çiftçi ve Tunceli ilinde yaıyor. İlkokul mezunu. 7. Fikri Çelikli. Kağızmanlı. 55 yaında, Kars'ta es naflık yapıyor. İlkokul mezunu. 8. Beste Durgun. Kars'ın Çamçavu köyünden, 60 yaında, okuma yazması var, ev hanımı. 9. Birgül Günarslan. Kars' lı, uzun zaman Diyarbakır' da oturmu. 38 yaında, ortaokul mezunu, ev hanımı. Yaar Kalafat

10. Lemi Güneyli. Kars'lı, 55 yaında, Ziraat Yüksek Mühendisi, orada yaıyor. 11. İsmail Gürcan. Tunceli ilinden, 60 yaında, ilko kul mezunu, çiftçi. 12. Nahit Hacıoğulları. Ağrı'nın Diyadin ilçesinden, 60 yaında, çiftçi, okuma yazması yok, orada yaıyor. 13. Kadir Hani. Adıyaman'lı, 75 yaında, çiftçi, okuma ve yazması yok, Adıyaman'da yaıyor. 14. Avni Harun. Van'h, 50 yaında, uzun süre Ağrı' da oturmu ve Mu'ta yaıyor. Okuma yazması var, oför. 15. İsmail Kara. Malatya'h, 45 yaında, orada oturu yor. İlkokul mezunu, çiftçi. 16. Bilâl Karaca. Erzurum'lu, 45 yaında, esnaf, okuma ve yazması var, Erzurum'da yaıyor. 17. Bengi Karsh. Kars'lı, 60 yaında, okumayazması yok, ev hanımı ve Kars'ta yaıyor. 18. Kâzım Kırpan. Mu'lu, 65 yaında, esnaf, okuma yazması yok. Mu'ta yaıyor. 19. Celil Koç. Kars'ın Çıldır ilçesinden, 45 yaında, ortaokul mezunu, esnaf ve Çıldır'da yaıyor. 20. Bükle Kökerden. Mardin'li, 60 yaında, ortaokul mezunu, memur, Mardin'de yaıyor. 21. Bahriye Öğünlü. Kars'lı, 40 y.aında, lise mezu nu, ev hanımı ve Kars'ta yaıyor. 22. Bahriye Öğünlü. Sankamı'lı, 45 yaında, lise mezunu, ev hanımı ve Kars'ta yaıyor.

468 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

23. Aydın alvardı. Erzurum'lu, 50 yaında, okuma yazması yok, esnaf, Hasankale ilçesinde yaıyor. 24. Ali Osman ahinli. Elazığ'lı, 65 yaında, lise me zunu, Elazığ'da yaıyor. 25. Binnaz Turanlı. Bitlis'li, 50 yaında, uzun süre Hakkâri ilinde oturmu. Ev hanımı, okumayazması var. Bitlis'te yaıyor. 26. Binnaz Turgut. Kars'ın Çamçavu köyünden, 60 yaında, okumayazması var. Ev hanımı, Kars'ta yaıyor. 27. Ali Rıza Us. Erzincan'lı 40 yaında. Mu, Bitlis ve Hakkâri'de oturmu. Fakülte mezunu. 28. Ismihan Yasin. Kars'lı, 47 yaında ev hanımı, okuma ve yazması var, bu ilde yaıyor. 29. Dursun Ali Yıldırım. Rize'li, 45 yaında, okuma ve yazması var, memur. 30. İhsan Uçar. 47 yaında, Hizan ilçesi Sırmaçek köyünden, okur yazar. 31. Atilla Fırat. Varto'lu, 55 yaında, yüksek tahsilli. 32. Ersin Kavaklı. 45 yaında, Doğu Karadeniz'li, uzun süre Van'da çalımı. Yüksek tahsilli. 33. Bülent Durgun. 40 yaında, Erzurum doğumlu, yüksek tahsilli. 34. Selçuk Çelik. 35 yaında, Kars doğumlu, orta tahsilli. 35. Nuriye Kalafat. 65 yaında, Sürmene doğumlu, ev hanımı.

469 Yaar Kalafat

36. Senem Yardımcı. 1993 yılında 90 yaında, ev hanımı, Amasya'nın Uzunoba köyünden, kendisi ve iki gelini Ahıska muhaciri. 37. Sedriye Ana (Ahmetov). 1993 yılında 68 yaın da, Kırgızistan'da yaıyor. Ahıska Türkü bir hanım. 38. Maria Koycumamova. 1993 yılında 5055 yala rında, Kırgızistan'da yaayan “Emci Ene” 39. Gülbara Cumanazorova 1993 yılında 2025 ya larında, Kırgızistan'da bayan baksi. 40. Garip Aliyev Beiroğlu. 1951 Bikek doğumlu, Fizik Fakültesi mezunu, Bikek'de Baksi. Halk hekimi olarak çalııyor. 41. Kanatbek Asıbekoğlu. 5055 yalarında, Alotog, Karaçkoğı köyünde baksi olarak çalıan bir Kırgız. 42. Cumakul Teğin. 70 yalarında, emekli öğretmen, halk bilimi derleyicisi Kırgız hanım. 43. Hocabey Ataverdiyev. 6065 yalarında, emekli arivist, halk bilimci, yazar. 44. Nurettin Veyseloğlu. 1993 yılında 73 yaında, Bikek'te yaıyor, bir Ahıska Türkü. 45. Abdurrahman Odabaı. Saçıkara aireti lideri, orta yata, orta tahsilli. 46. Hıdır Nuriyev, Türkmenistan vatandaı Gazi Üniversitesi TÖMER öğrencisi. 47. ahmurat Saibev, Türkmenistan vatandaı Gazi Üniversitesi TÖMER öğrencisi. 48. Kakacan Bayram, Akademisyen, Türkmenistan.

470 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

49. Choygana Mongush, Yakut Türkü, Üniversite öğrencisi. 50. Julutan Altunay, Omsk Kazak Türklerinden, Üniversite öğrencisi. 51. Sorgulana Alekseevana, Yakut Türkü, Üniversite Öğrencisi. 52. Ali amil Hüseyinoğlu, Azerbaycan Türkü Kül tür Antropoloğu. 53. Sevgi Baykar, evhanımı. 54. Aye Akçınar, öğretmen Ahlatlı halkbilimci.

KAYNAK KĐTAP VE MAKALELER

ABBASOĞLU, Agit, “Ahıska Türklerinin İnançlarında Ağaç ve Su Kültü”, ErciyesErciyes, Sayı 157, Ocak 1991, s. 1011. ABDULLA, B., “Bayatı Ermeğanı”, Folklor ve EtnoqrafiyaEtnoqrafiya, 2005/4. ABUT, Z., “Sivas'ta Düğün Âdetleri”, Folklor DergDergiiiisi,si,si,si, 1970, Sayı: 1315, s. 7476. ACAROĞLU, M. T., “Gagauzcada Takma Adlar, Soyadları, Yeradları”, Türk Dünyası Aratırmaları, Sayı 72, Hazi ran 1991, s. 111129. ACIPAYAMLI, O., “Türk Folklor Ürünü Yağmur Duası ile İlgili Yapı ve Fonksiyon Sorunları”, I.. MilletlerarasıMilletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildir(Bildiriiiiler),ler), Ankara, 1977, Cilt: IV., s. 17. ADAL, O. S., “Savurda Yağmur Duası”, Türk Folklor AraAraAra tırmalarıtırmaları, 1961, Sayı: 151, s. 2367.

471 Yaar Kalafat

, Türkiye'de Doğumla İlgili Âdet ve İnanmİnanmaaaalarınların Etnolojik EtüdüEtüdü, Erzurum, 1961. , “Türkiye'de Yağmur Duası”, Ankara, 1964, AAAnAnnnkarakara Üniversitesi Dil ve TarihTarihCoğrafyaCoğrafya Fakültesi Dergisi, 1963, Sayı: 12'den ayrı basım. , ”Türkiye'de Yürümeyen Çocukları Yürütme Gele nekleri”, I. Uluslararası Türk Folklor Semineri Bildiri leri, Ankara, 1974, s. 357364. ADASAL, O. S., “Türk Halk Bilgisi Derneği Anketine Cevap lar: Savur'da Yağmur Duası”, Türk Folklor AratırmAratırmaaaa larıları, 1961, Cilt: IV., Sayı: 141. ADIVAR, A., Tarih Boyunca İlim ve DinDin, İstanbul, 1982. AKA, İ., “Hazar Ötesi Türkmenlerinde Din ve Dinî İnançlar”, Türk KültürüKültürü, Sayı 215216 1980, s. 307311. AKDAĞ, M. Z., “Bebek Yüzlüm”, Türk EdebiyatıEdebiyatı, Eylül 1998, Sayı: 299. AKDEMİR, B. N., “Kocaköydeki Balbal Taları”, Türk FolklFolkloooo rururu,ru Sayı: 58, s. 811. AKKAYA, A., Eğirdir’de Kültür Değimesi, Eskiehir, 1997. AKPINAR, T., “Ağza Alınması Yasak Sözler”, İ BaBannnnkasıkası İç Yayın Organı, 1979, Sayı: 53, 1318. Geniletilmi ekli için bk. Folklor ve Etnografya ArAratırmaları,atırmaları, İstanbul, 1985, s. 1327. , “Domuz Eti Yeme Yasağı ve Türkler”, TTTa Taaarihrih ve ToplumToplum, Sayı: 12, 1984, s. 365368. , “Eski ve Bugünkü Türklerde Su Kültü ve Âdetle ri”, Tarih ve ToplumToplum, 1988, s. 4954. , “Eski Türklerin Dini Tek Tanrı İnancı Mıydı?” TTTaTaaarihrih ve ToplumToplum, 1984, Sayı: 27, s. 1721.

472 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

AKPINAR, Y., “Altın Elbiseli Adam”, KaynaklarKaynaklar, 1983, Sayı: l, s. 2831. AKTA, Ali,“Amucalar da Ölüm Olgusu Üzerine” FolklorFolklor ve EdebEdebiiiiyatyatyatyat, Sonbahar 1999, s. 7480. AKTARAN, E., “Nurlu Kabirler” Kırım DergisiDergisi, Nisan Mayıs Haziran 1993, Sayı: 3, s. 3537. ALPASLAN, İ., “Kara Çaramba veya Çile Çıkarma”, Türk Türk FolkloruFolkloru, Sayı: 74, Eylül 1985, s. 1619. ALPTEKİN, A. B., “Fırat Havzasında Tesbit Edilen Ağıtların Türk Kültürü İçindeki Yeri”, FFFıratFırat Havzası II. Folklor ve Edebiyatı Sempozyumu BildBildiiiirileri,rileri, Elazığ, 1987, s. 723. , Fırat Havzası Efsaneleri, Antakya, 1993. “Köroğlu'nun Zuhuru ve Onun Bingöl ile Olan Münasebeti”, Sultan Baba ve Köroğlu, ElElaaaazığ,zığ, 1987, s. 5561. ALTINMAKAS, L., “Albastı, Alkarısı Koruma ve Tedavisi”, Türk Folklor AratıAratırrrrmalarımalarımaları, 1966, Sayı: 209. , “Kazak Türklerinin Gelenekleri ve İslâmiyet’in Etkisi”, Türk Kültürü DergisiDergisi, 1984, Sayı: 250, s. 118 130. ALTUN, I., Kandıra Türkmenlerinde Doğum, Evlenme ve ÖÖÖlüm,Ölüm, İzmit, 2004. ANADOL, C., Tarihten Günümüze Kadar Doğu Ve Batı KüKüllll türlerinde Halk İnançları, Büyü (Sihir, TıTıllllsım,sım, Cin Çarpması), İstanbul, 1997. AND, M., “Anadolu Halk Dansları ve Halk Tiyatrosunun Özellikle Hayvan Benzetmeleri Bakımından Asya Kö kenleri”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bi(Billll dirdirdiridir iiiler),ler), Ankara, 1983.

473 Yaar Kalafat

, “Anadolu Halk Ağıt Kültürü ve Günümüzde Ağıt”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi, Ankara, 1981. , Oyun ve Büyü, Türk Kültüründe Oyun KavrKavraaaamı,mı, İstanbul, 1974. ANDİÇ, E., “Üç ehitler Efsanesi” ve “Kennir Baba Efsanesi”. Efsanelerimiz, İnönü Üniversitesi Efsane Derleme YYaaaa rımasırıması, (Yayına Haz. C. Kavcar, M.Yardımcı), Malat ya, 1988, s. 3839: ANZERLİOĞLU, Y., Karamanlı Ortodoks Türkler, Ankara, 2003. APAYDIN, U., “Gaziantep'te Cehiz (Cihaz) Törenleri”, GazGaziiii antep KültürüKültürü, 1960, Sayı: 27, s. 10. ARA, M. Ö., “Ad Koyma”, Selçuk Üniversitesi İlahiyatİlahiyat FFaaaa kültesi DergisiDergisi, 1985, Sayı: l, s. 99122. ARA, R., Harput'da Eski Türk İnançları ve Halk HekiHekimHeki mmmliğiliğiliği, Ankara, 1996. ARGUNAH, M., Kırdeci Ali Kesikba DestanıDestanı, Ankara, 2002. ARSLAN, M., “Eski Türk Devlet Anlayıı ve Çifte Hüküm darlık Meselesi”, T.M.T.T.M.K., Elazığ, 1990, s.4223 4245. ARTAN, G., “Kars'ın Göle Düğünleri”, Türk Folklor AratıAratırAratı rrr malarımaları, 1956, Cilt: V., Sayı: 116, s. 18701871. ARTVİNLİ, T., Doğu’nunoğu’nun Kırkpınar’ı Çalıkan DDüüüürüstrüst ve Mert İnsanların Diyarı YusufeliYusufeli, Ankara, 2000. ARVASİ, İ., HatıratımHatıratım, Ankara, 1960. AAN, M. B., “Tabanbükü eyh Hasanköyü Mezarlıkları”, Fırat Havzası Yazma Eserler SempozyumuSempozyumu,,,, Elazığ, 1986, s. 147169.

474 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ATALAY, B., Divânü LügatLügatitit Türk TercümesiTercümesi, 2. Basım, Ankara, 1985. ATAMAN, S. Y., “Folklor Aratırmaları Açısından Halk Oyunlarımıza Genel Bir Bakı ve Ate Kültü ile İlgili Oyunlar”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (((Bi(BiBiBilllldiriler),diriler), Ankara, 1987, Cilt: III., s. 3949. , Türk Halk OyuOyunnnnları,ları, İstanbul, 1977. , Yüz Türk Halk OyunuOyunu, Ankara, 1975. Atatürk'ün Kültür ve Medeniyet Konusundaki Sözleri, Anka ra, 1990. ATAY, H., “İslâm Toplumunun Bozulmasında Kur'an'ın Terkedilmesinin Menfi Rolü”. III. Kur'an Haftası SeSemmmm pozyumupozyumu, 1319 Ocak 1997, Ankara. , "Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Milliyetçiliği Üzerine" Türk Yurdu, Aralık 2000, C: 20, s. 160 s. 711. ATILGAN, H., Murta FolkloruFolkloru, Ankara, 2002. AVCI, H. A., “Anadolu’dan Ağıtlar,” Beratov’a ArmArmaaaağanğanğanğan, (Hz. M. Turan), Ankara, 1998. AVRAMOĞLU, Ç. B., “İstanbul Karai Türklerinde Nian ve Dü ğün Merasimleri”, Türk YurduYurdu, Ankara, 1961, Sayı: 11. AYAZ, A., Dr. Yaar Kalafat'ın Hayatı, Çalımaları ve EserlEserleeee rinin BBibliyografisi,ibliyografisi, Fırat Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Türk Bilim ve Edebiyatı Bölümü, Lisans Tezi, Elazığ, 2003. AYDIN, M., “Ayakta Alkıladı”, Tarih ve Düünce DergisiDergisi, Mart 2000, Sayı: 3, (Söylei). , Din FelsefesiFelsefesi, İzmir, 1987. , “Kurun Dökme Âdetinin SosyoKültürel Kökeni”, 2. Millî Halk Edebiyatı ve Folkloru Kongresi, Konya, 11 Ekim 1988.

475 Yaar Kalafat

, “amanizmin Eski Türk Dini Hayatı ile İlikileri” XI. Türk Tarih KonKonggggresi,resi, C: II. , “Toplu Yemek Törenlerinin Gerisindeki Dinî Folk lorik Unsurlar”, II. Milletlerarası Türk Halk EdebiyatıEdebiyatı ve Folkloru Kongresi, 20 .X. 1992, Konya. BALAMAN, A. R., “Halkbiliminde Özgün Konu: At Kültü rü”. 1985 Folklor ve Etnografya Aratırmaları, İstan bul, 1985, s. 5562. BALKIR, O. A., “Balıkesir Köylerinde Yağmur Duası”, KaKaKay Ka yyy naknak, 1936, Sayı: 2, s. 93637. BALTACIOĞLU, N., “Doğu Anadolu'da Yaayan Gelenek ler”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1959, Cilt: V., Sayı: 111, s. 19111912. BARLAS, U., Anadolu Düğünlerinde Büyüsel İnaİnannnnmalarmalarmalar, Karabük, 1974. , Hakkari Evlenme Töre ve TörenleriTörenleri, Karabük, 1975. , Mara Düğün ÂdetleriÂdetleri, İstanbul. BARTHOLD, W., İslâm Medeniyet TarihiTarihi, İstanbul, 1940. BAAR, Z., Erzurum'da Tıbbî ve Mistik Folklor AratırmalAratırmalaAratırmal aaa rırırı,rı Ankara, 1972. , İçtimaî AdeAdetlerimiztlerimiztlerimizİnançlarımızİnançlarımız ve ErzErzuuuurumrum İlindeki Ziyaret YerleriYerleri, Ankara, 1972. BABUĞ, H., Airetlerimizde At KültürüKültürü, İstanbul, 1986. , İki Türk Boyu: Zaza ve KurmançlarKurmançlar, Ankara, 1984. , Yezidilik İnancıİnancı, İstanbul, 1987. BAER, S., Esmâü'lEsmâü'lHHHHüsna'yaüsna'ya Göre Eski Türk Dinindeki TaTannnn rı'nın VasıflarıVasıfları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakülte si, Tarih Bölümü Basılmamı Mezuniyet Tezi, İstanbul, 1982.

476 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, Gök Tanrı'nın Sıfatlarına EsmâülEsmâülHüsnâHüsnâ AçAçıııısındansından BakıBakı, İstanbul, 1991. , Kutadgu Bilig'de Kut ve TöreTöre, Ankara, 1990. , Kutadgu Bilig'de Kut ve Töre'den Sevgi ToplumToplumuuuu nanana,na İstanbul, 1995. , “Medya’da Töre; Kutadgu Bilig’de Töre” Halk Kül türlerinin Medya Açısından Değerlendirilmesi UluslUluslaaaa rarası Sempozyumu Bildirileri (1214 Aralık 2002), İs tanbul, 2005, s. 5087. , Türk Münevveri'nin Müterek Fikir ve İnançİnanç ZZeeee mini NNeeeedir,dir, 20.12.1986, İstanbul. BAYAT, F., Korkut Ata, Mitolojiden Gerçekliğe Dede KoKorrrr kutkut, Ankara, 2003, , Mitolojiye GiriGiri, Çorum, 2005. BAYKARA, T., “Mirseyit (Tanır) Köyü Mezarlığı”, AtAtAta At aaatürktürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi DergisiDergisi, Erzurum, 1972, Sayı: 4, s. 5356. , “Türklerde Gökyüzü İnceleme Merakı ve Uluğ Bey”, Uluğ Bey ve Çevresi Uluslararası Sempozyumu, (30.5.1994 1.6.1994) Ankara. BAYRAM, M., “Anadolu Selçukluları Devrinde Anadolu Bacıları (Bacıyanı Rum) Tekilâtının Kurucusu Fatma Bacı Kimdir?”, Selçuk Üniversitesi Edebiyat FaküFakülllltesitesi Dergisi, 1981, Sayı: l, s.5772. BELEKOĞLU, N., Erzurum Türkleri, Adana, 1971. BELLİ, M., “Tarihi Doğru Okumak” TeoriTeori, Ağustos 1992, s. 32, s. 5257. BELLİ, O., “Kırgızistan’daKırgızistan’da Ta Balbal ve İnsan BiçimliBiçimli HeHeyyyy keller” İstanbul, 2003.

477 Yaar Kalafat

“Beik Kertiği Nian”, Eskiehir HaHallllkevikevi DergisiDergisi, 1943, Sayı: 62, s. 18. BEİKÇİ, İ., Doğu Anadolu'da Değiim ve Yapısal SoruSorunnnnlarlar (Göçebe Alikân Aireti)Aireti), Ankara. 1969. BEYSANOĞLU, ., Diyarbakır ve Çevresinde Halk HekimlHekimliHekiml iii ğinde YatırlarYatırlar, Ankara, 1984. BİLHAN, S., Eğitim Bilim SanatSanat, Ankara, 1988. BİLGESEVEN, A.K., Din SosyolojisiSosyolojisi, İstanbul, 1985. BİRDOĞAN, N., “Anadolu Aleviliğinde Kadın Bacılar, Bacıyanı Rum”, Folklor, Halk Bilim DeDerrrrgisigisigisi, 1988, Cilt: 4, Sayı: 36, s. 912. , “Iğdır'da Balık ve Mihir”, Türk FolklorFolklor AratırmAratırmaaaa larıları, 1973, Sayı: 293, s. 2873. , “Samahlar”, 1984 Folklor ve EtnografEtnografyaya AratırmAratırmaaaa ları, İstanbul, 1984, s. 3146. BOODBERG, P. A., “T'UCHUEN Türkler Hakkında Üç Not” (Ter. E. B. Özbilen), Türk Dünyası AratıAratırrrrmalarımalarımaları, Sayı: 102, Haziran 1996, s. 177180. BOLAY, S. H., KARMI, O., Din Bilgisi Lise l, Ankara, 1976. BORATAV, P. N., “Saya”, Folklora DoğruDoğru, 1975, Sayı: 42, s. 310. BOZYEL, İ., “Iğdır, Nahcıvan ve Tebriz Üçgeninde Nevruz Gelenekleri”, Nevruz ve Renkler, (Haz. S. TuralE. Kı lıç), Ankara, 1996, s. 4961. BRİAN, M., Hunların HayatıHayatı, İstanbul. 1981. BULUÇ, S., KuaktKuaktanan Kuağa Erzurum FolkloruFolkloru, Ankara, 1987. , “aman” Maddesi, İslâm AnsiklopedAnsiklopediiiisisisisi, Cilt: XI., s. 330. , “amanizm”, Türk AmacıAmacı, 1942, Sayı: 18.

478 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

BULUT, A., DUVARCI, A., “Gelin Canlar Bir Olalım”, TeTeTerTe rrr cüman 27.4.1992/28.5.1992. BULUT, S., Kuaktan Kuağa Erzurum FolkloruFolkloru, Ankara, 1984. BURAN, A., “Dede Korkut Hikâyelerinin Doğu Anadolu Varyantları”, Sultan Baba ve Köroğlu, Elazığ, 1987, s. 3540. , Doğu ve Güneydoğu Anadolu Üzerine AratırmAratırmaAratırm aaa lar; (Ağı(Ağızzzzlar)lar)lar), Cilt: II., Ankara, 1992. , “Eski Türk Gelenek ve Göreneklerinin Fırat Hav zasındaki İzleri”, Fırat Havzası Folklor ve EtnografyaEtnografya Sempozyumu (Bildiriler), Elazığ, 1985. , “Fırat Havzasında Yağmur Duası ve Yada Taı”, Belgelerleelgelerle Türk Tarihi Dergisi, 1988, Sayı: 19, s. 7476. , “Keban ve Baskil Yörelerinden Derlenen Efsane ler”, Türk Folklorundan Derlemeler, (1986/1)(1986/1), Ankara. CAFEROĞLU, A., Eski Uygur Türkçesi SözlüğüSözlüğü, İstanbul, 1968. CANDAN, E., Türklerin Kültür KökenleriKökenleri, İstanbul, 2002. , “Türk Teamül Hukukuna Ait Notlar”, AtsızAtsız ArmArmaaaa ğanığanı, İstanbul, 1976, s. 6773. CEMAL, A., “aman Geleneğinden İslamiyet’e Simgecilik” VarlıkVarlık, Eylül 2004. CEMİLOĞLU, M., “Ahmet Yesevi'de İslâmiyet Öncesi Türk Kültür Unsurları”, ErciyesErciyes, Sayı: 195, Mart 1994, s.11 13. CHANG K. C., “amanizm ve Siyaset” Çev.: (M. Özarslan), Milli FolklorFolklor, Yaz, 1997, s. 99102. CICHOCKI, D., “Türk Mitolojisinde Kurt – Ana Sembolüne Dair”, Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, 1985, s. 17130.

479 Yaar Kalafat

CORAYEV, M., “Özbeklerin Rüzgâr ile Alâkalı Mitolojik İnançları”, Dördüncü Türk Kültürü Kongresi (4(477 K7 KaK aaa sım 1997), Ankara. CUMALIOĞLU, F., “Güneydoğu ve Orta Anadolu'da Evlen melerde Verilen Balık Kalın ve Bunun Dejenere Edilmi Hali”, OrkunOrkun, 1951, Sayı: 43, s. 1011. Cumhuriyetin 50. Yılında AdıyamanAdıyaman, İstanbul, 1973. Cumhuriyetin 50. Yılında DiyarbakırDiyarbakır, 1973 Yıllığı, İstanbul, 1973. Cumhuriyetin 50. Yılında ElazığElazığ, 1973 Yıllığı, Elazığ, 1973. Cumhuriyetin 50. Yılında ErzurumErzurum, 1973 İl Yıllığı, İstanbul, 1976. Cumhuriyetin 50. Yılında MuMu, 1973 Yıllığı, Elazığ, 1973. CUNBUR, M., “Evliya Çelebi'ye Göre Tunceli'nin Bazı İlçe leri ve Anadolu Babaları”, Sultan Baba ve KöroKöroğğğğlu,lu, Elazığ, 1987, s. 1319. ÇAĞADA, S., “Türk Halk Edebiyatında Kuğu Kuu”, I.. MiMillll letlerarası Türkoloji Kongresi (Tebliğler)(Tebliğler), İstanbul, 1979, s. 311321. ÇAĞATAY, N., “Esnafın Gelenek, Töre ve Törenleri”, Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Konya, 1981, s. 138145. ÇAĞATAY, S., “Türklerde Batıl İnançlar Arasında Tabu”, I. Uluslararası Türk Folklor Semineri BildirilBildirileeeeriririri, Ankara, 1974, s. 364372. , “Türk Halk Edebiyatında Kuğu Kuu”, I. MilletlMilletleeee rarası Türkoloji Kongresi (Tebliğler), İstanbul, 1979, s. 311321. , “Türkçe Dinî Tabirler”, Necati Lugal ArmArmaArm aaağanı,ğanı, Ankara, 1968, s. 191197.

480 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ÇAKIR, A., “Türk Halkoyunlarında Hayvan Motifleri Üzeri ne Bir Atlas Denemesi”, II. MilletlMilletleeeerarasırarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), Ankara, 1987, Cilt: III., s.7587. ÇAPAR, Ö., “Yerli Bir Anadolu Tanrıçası MA”, OnbirinciOnbirinci Tarih KonKonggggresiresiresi, 8 Eylül 1990, Ankara. ÇAVADOV, K., Azerbaycan'da Ekincilik TakvimTakvimii Ve Halk MeteorMeteoroooolojisi,lojisi, Bakü, 1984. ÇAVDAR, C. A., “Türk Halk Hekimliğinde Bağlama”, Türk Türk Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1989 s. 8485. ÇAVUOĞLU, S. U., Tasavvuf NotlarıNotları, İzmit, 1988, (Teksir dir). ÇAY, A., Anadolu'da Türk Damgası, Koç HeyHeykelkel Mezar TaTa ları ve Türkler'de KoçKoç––––KoyunKoyun Meselesi, Ankara. 1983. , “Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Kültürel Yapı sı”, Belgelerle Türk, Tarihi Dergisi, 1986, Sayı 17, s. 3742. , “Tunceli Mezartaları ve Türk Kültüründeki Yeri”, Doğu AnadAnadolu'nunolu'nun Sosyal, Kültürel ve İktİktiiiisadisadi Meseleleri Sempozyumu (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1986, s. 381397. ÇAY, M. A., KALAFAT, Y., Doğu ve Güneydoğu Anadolu KuvaKuvayıyı Milliye HarHareeeeketleri,ketleri, Ankara 1990. , “Tunceli Mezartaları ve Türk Kültüründeki Yeri” DoğDoğuu Anadolu'nun Meseleleri Sempozyumu (Tebli(Tebliğğğğ ler), Tunceli, 1985, s.381397. , Türk Ergenekon Bayramı: Nevruz, 2. Basım, Anka ra, 1988. ÇELİK, İ. H., “Hilvan'daki Ziyaretler”, Harran KültürKültür ve FolFolkkkklorlor Dergisi, 1978, Sayı: 17, s. 1417.

481 Yaar Kalafat

ÇELİK, H., “Gaziantep ve Yöresinde Cinsiyet Belirlemek İçin Yapılan Uygulamalar,” Türk Halk Kültüründen DeDerrrr lemelerlemeler, 1994, Ankara, 1996, s. 2935. ÇENELİ, İ., “Divan ü Lügatit Türk'te Hayvan Adları”, Türk Kültürü AratırmalarıAratırmaları, Ankara, 197375, Sayı: XIXIV., s. 99123. ÇETİN, N., “Baskil Çevresinde Yatırlar ve İnançlar”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1970, Cilt: XIII., Sayı: 253. ÇETİN, İ., “Göktürk Kitabelerinde İsimleri Geçen Hayvan lar” Türk Folkloru Aratırmaları, 1986, Cilt: l, Ankara, s. 123143. , KızılelKızılelma,ma, Ankara, 1997. , “Nevruz ve Nevruz Kutlamalarına Bir Örnek”, (Haz. S. TuralE.Kılıç) Nevruz Ve Renkler, Ankara, 1996, s. 325330. ÇETİNKAYA, H., “Kars Yöresi Terekeme Köy Düğünlerinde ah Bezeme ve Kaldırma Geleneği”, II. MilletlerarasıMilletlerarası Türk FFolklorolklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1982, Cilt: IV., s. 8392. ÇIKMAN, Z., “Nazar Değmesi ve Tedavi Usulleri”, KozKoz, 1980, Sayı: 3, s. 1929. ÇİNİ, M., “Urfa'da Göz Değmesi, Nazar ile İlgili İnançlar”, Harran Kültür ve Folklor Dergisi, 1980, s.68. , “Urfa'ya Özgü İnanılar ve Vesveseler”, HaHaHar Ha rrrranran Kültür ve Folklor DergisiDergisi, 1980, Sayı: 17, s.l317. ÇUBUKÇU, İ. A., Mezhepler ve İslâm Felsefesi, Ankara, 1964. ÇUVAOĞLU, S. U., Tasavvuf NotlarıNotları, İzmit, 1988.

482 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

DAMACI, R., “Azeri Türklerinde Niyet ve Fal ile Ölüm ve Ağıt”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1952, Cilt: II., Sayı: 32, s. 509510. DANBAZ, V., “Tanrı Assur'un GİR Görevleri (Sa/G/GİR) Sa As su”, Onbirinci Türk Tarih KongresiKongresi, 7 Eylül 1990, Anka ra. DANİMEND, İ. H., Türk Irkı Niçin Müslüman OlduOldu, Kon ya, 1978. DASHİBOLOV, Bair KALAFAT, Yaar, KarılatıKarılatır rrrmalımalı Buryat Türk Halk İnançları, Ankara, 2005, DAVLETOV, T. B., “Hakas Türklerinde Pazı (Yılbaı) Bay ramı” Anayurttan Atayurda Türk DünyasıDünyası, Sayı: 21, s. 4259. , Tarihî Hakikatlar, İstanbul, 1979. DEDE, A., “Batı Trakya Türklerinde Eski Türk Dini amanizmden Kalıntılar”, II. Milletlerarası Türk FolFolkFol kkk lor Kongresi BildirileriBildirileri, Ankara, 1982. DEDEKURBAN, A. H., Zaza Halk İnançlarında KültlerKültler, An kara, 1994. , Zazalar'da ölenler ve TörenTörenlerlerlerler, Ankara, 1994. DELİÖMEROĞLU, Y., “Saha Türklerinde Isıakh Bayramı”, Nevruz ve RenklerRenkler, (Haz. S. TuralE. Kılıç) Ankara, 1996, s. 131136. DEMİRCİOĞLU, Y. Z., Anadolu'daki Eski Düğün ve EvleEvlennnn me ÂdeÂdettttlerilerileri, İstanbul, 1938. DEMİRSİPAHİ, C., Türk Halk OyunlaOyunlarırırırı, Ankara, 1975. DEVLET, N., “İslâmiyet’i Resmen Kabul Eden İlk Türk Dev leti”, Türk Dünyası Tarih DergisiDergisi, Sayı 32, Ağustos 1989, s. 4246. DİVİTÇİOĞLU, S., Kök TürklerTürkler, İstanbul, 1987.

483 Yaar Kalafat

DİYARBEKİRLİ, N., Hun Sanatı, İstanbul, 1993. , “Türk Sanatının Kaynaklarına Doğru”, TürkTürk Sanat Tarihi Aratırma ve İncelemeleri, Cilt: II., 1966, İstan bul, s. 112204. , “Türklerde Çifte Mezar”, II. MilletlerarasıMilletlerarası TürkTürkoooo lllolooojiji Kongresi, 49 Ekim 1976, İstanbul. , “Türklerde Mezar Yapısı ve Cenaze Törenleri”, Dünyada Türkler SempozyumuSempozyumu, 29.4.1987, Ankara. DOĞAN, D., Bütün Yönleri ile Sorgun, Ankara, 1990. DOĞAN, İ., “Günümüz Türkiye’sinde Mezar Talarının Dili”, Geçmiten Günümüze Mezarlık Kültürü ve İnsan HHaaaa yatına Etkileri Sempozyumu (18(18––––2020 AralAralıkık 1998 İİssss tanbul) İstanbul, 1998, İstanbul, 1999. DOĞRU, A. M., “OrtaAsya, OnAsya Kültür Birliğinde Ya ayan Örnekler”, I. Milli Halk Edebiyatı ve FolkloruFolkloru KongresiKongresi, Konya. DOĞUTAN, R., “Gürün ve Civarında Gelin Götürme”, HalkHalk Bilgisi HaberleriHaberleri, 1943, Sayı: 35, s. 31719. DONUK, A., “Eski Türk Dini amanizm mi idi”, Türk DüDünDü nnn yası Tarih DergisiDergisi, 1988, Sayı: 14, s. 712. , “Göktürk Kitabelerinin Dini Açıdan Değerlendi rilmesi” Göktürk Devletinin 1450. Kurulu Yıldönümü Sempozyum BiBilllldirileridirileri (Yayına Hazırlayan: V. Hocaoğlu), Ankara, 2001, s. 105112. , “Türk Devletinde Kutsiyetin Kaynakları”, Türk Münevverinin Müterek Fikir ve İnanç Zemini, İstan bul, 1988, s. 137154. , “Türklerde (İl) Devlet Deyimi Hakkında”, Türk Dünyası AratırmAratırmaları,aları, Nisan 1985, Sayı: 35, s. 143.

484 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

DÖNMEZ, G., “Anadolu Efsanelerinde Su Motifi”, MillîMillî KüKüllll türtürtür,tür Sayı: 62, 1988, s. 1417. DUBINSKI, A., “Karay (Karaim) Türklerinin Halk İnançları Hakkında”, Uluslar arası Osmanlı Öncesi Türk KültürüKültürü KongresiKongresi, 7 Eylül 1989, Ankara. DUMLUCA, H., “Divriği'de Düğün Âdetleri”, Türk FolFolkkkklorlor AraAratırmaları,tırmaları, 1966, Cilt: 4, s. 57. DURAN, A., “Fırat Havzasında Yağmur Duası ve Yada Taı”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 1988, Sayı: 19, s. 7476. DUVARCI, A., “Halk Hekimliğinde Ocaklar”, Millî FolFolkkkklor,lor, Eylül 1990, Sayı:7, s. 3438. DUYMAZ, A., “Sihir iirlerinin Bir Türü Olarak Alkılar”, Milli FolklorFolklor, C: 1, Y: 2 , Sayı: 7. EBERHARD, D.W., Çin'in imal KomularıKomuları, Ankara, 1942. ECER,V., “Türklerin Eski Dini Hakkında Söylenenler”, Töre Aylık Fikir ve Sanat Dergisi, Aralık 1982, Sayı: 139, s. 3336. EĞİN, N., “Sivas'ta Evlenme Töreleri”, Türk Folklor AratıAratırrrr malarımaları, 1968, Sayı: 225, s. 471517. ELÇİN, ., “AlKan”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1964, Sayı: 185, s. 36057. , “Alkarası”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1965, Cilt: I., Sayı: 93, s. 381314. , Anadolu'da Köy OrtaoyunlarıOrtaoyunları, Ankara, 1977. , “Atların Doğuları ile İlgili Efsaneler”.HalkHalk EdebEdebiiii yatı Aratırmaları, Ankara, 1977. , “Çömçeli Gelin”. TürTürkk Folklor AraAratırmalarıtırmalarıtırmaları, 1968. Cilt: 11, Sayı: 225. , Halk Edebiyatına GiriGiri, Ankara, 1988.

485 Yaar Kalafat

, “Tuz Ekmek Hakkı Üzerine”, Halk EdebiyatıEdebiyatı AraAra tırmaları, Ankara, 1977, s. 7481. , “Türklerde Aık Oyunu ve Bu Oyunla İlgili Âdet ve An'aneler”, Türk Kültürü Dergisi, 1986, Sayı: 280, s. 491500. ELIADE, M., Dinin Anlam ve Sosyal FonksiyonuFonksiyonu, (Çev.: M. Aydın), Ankara, 1990. , ShamanismShamanism, USA, 1974. , Traite'd Histoire de Religions, EditionsEditions GallimardGallimard, 1971. ELİYEV, R., “Efsenelerde Dağ Kultunün StruktüSemantık Fonksiyonlarına Dair”, Azerbaycan ifahi Xalq EdebEdebiiii yatına Dair Tedqiqler XXI, Bakı 2006, sf. 15–38. EMEL, A., arkılarla iirlerle Türkülerle ve Tarihî ÖrnekleÖrneklerrrr le AdlarAdlarıııımız,mız, Ankara, 1989, s. 48. ER, P., “Türklerdeki Ağaç Kültü ve Bunun Anadolu Alevî İnancındaki İzleri”, Türk Halk Kültürü AraAratırmalarıtırmalarıtırmaları, 1944, Ankara, 1996,8.6165. ERAY, T., “Türklerde At” Türk Dünyası Tarih Kültür DergDergiiii si”si”si”,si” Nisan 2004, Sayı: 208, s. 24–30; ERCİLASUN, A.B., “Türk Destanı”, Büyük TTürkürk KlâsiklKlâsikleeeeri,ri,ri,ri, İstanbul, 1985, Cilt: I., s. 5455. ERDENTUĞ, N., Hal Köyü'nün Etnolojik TetkikiTetkiki, Ankara, 1975. ERDOĞAN, Z., “Ankara’nın Akyurt İlçesine Bağlı Elecik Köyünde Doğumla İlgili Adet ve İnanmalar” I. Türk Halk Kültürü Aratırma Sonuçları SempozySempozyumum BildirBildiriiii lerileri, Ankara, 1996. EREN, N., “Hece Tahtaları”, II. Milletlerarası Türk Folklor KongresiKongresi, 2 Haziran 1981, Ankara.

486 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

ERGİN, M., Dede Korkut KitabıKitabı, İstanbul, 19691972. , Orhun ÂbideleriÂbideleri, İstanbul, 19701972. ERGUN P., Türk Kültüründe Ağaç Kültü, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 2004. ERK, Z., “Anadolu'da Gelinin Oğlan Evine Getirildiği Anda Yapılan Gelenek ve Pratikler”, Türk Folklor AratıAratırrrr maları Yıllığı, Ankara, 1976, s. 7792. EROĞLU, H., “Suehri'nde Oğuz Damgaları ve Türk Boyla rı”, TürTürkk Kültürü DergisiDergisi, 1973, Sayı: 123, s. 141147. ERÖZ, M., “Doğu Anadolu Köy Adları Üzerine Sosyolojik Bir Aratırma”, Cumhuriyetin 50. Yılında TüTürrrrkiye'ninkiye'nin Sosyal ve Ekonomik Sorunları Semineri, Ankara, 1974, s. 271317. , Eski Türk Dini (Gök TanTanrırı İnancı) ve AlevAleviiiiliklik BektailikBektailik, İstanbul, 1992. , Hıristiyanlaan TürklerTürkler, Ankara, 1983. , “Tunceli'nin Sosyal ve Kültürel Yapısına Dair Dü ünceler”, Doğu Anadolu'nun Meselesi SeSemmmmpozyumupozyumu Tebliğleri, Tunceli, 1985, s. 345352. , “Türk Boylarında Kansız Kurban Geleneği”, Doğu AnadoluAnadoluMilliyetçilikMilliyetçilik AtatürkAtatürk, İstanbul, 1987, s. 292 296. , “Türk İçtimaî Hayatında Totemizmin İzleri”, İİİs İsss tanbul Üniversitesi İslâm Tetkikleri Enstitüsü DeDerrrrgisigisigisi, 1973. , “Türk Topluluklarının Ölüm Âdetleri Üzerine Bir Deneme”, Türk Dünyası AratırmAratırmaaaaları,ları, 1985, Sayı: 35, s. 5657. , Türkiye'de AlevilikAlevilikBektailikBektailikBektailik, İstanbul, 1977. ERSEVEN, I. C., Alevilerde SemahSemah, Ankara, 1990.

487 Yaar Kalafat

ERSOY, R. “Türklerde Ölüm ve Ölü ile ilgili Rit ve Ritüeller” Milli FolklorFolklor, 2000, S. 54. ss. 86101. ERSOYLU H., “Oğuz Han'ın Koyduğu Adlar”, Türk DüDünnnnyasıyası Aratırmaları DergisiDergisi, 1984, Sayı: 33, s. 6876. , “Türk Dünyasının İnanç ve Yaayıındaki Bazı Kular”, Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, Sayı: 17, Nisan 1982, s. 167192. ESİN, E., “Böri”, I. Millî Türkoloji Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler),(Bildiriler) İs tanbul, 1980. , İslâmiyet’ten Önceki Türk Kültür Tarihi ve İslam’a GiriGiri, İstanbul, 1978. , “Ötüken Yı Türk Sanatında Ağaçlı Dağ Hakkında Notlar”, Atsız ArmağanıArmağanı, İstanbul, 1976, s. 147187. , Türk KosmolojisiKosmolojisi, İstanbul, 1979. , Türk Kozmolojisine GiriGiri, İstanbul, 2001. FAZLAN, İbn, İbn Fazlan SeyahatnamesiSeyahatnamesi, (Hz.: R. een), İstanbul, 1975. FEDOTOVİÇ, J. F., “Saha Yeri ve Saha Türkleri” Türk KültKültüüüü rü DergDergiiiisisisisi, Aralık 1992, Sayı: 356, s. 742752. FEHMİ, H., “Anadolu'da Bozkurt Efsanesi”, Halk BilgisiBilgisi HHaaaa berleriberleri, 1929, Sayı: l, s. 23. FERZELİYEV, T., ABBASOV, T., HACIYEVA, İ. N., Türk Dilinde Dualar Bedduala Yeminler, Yayına Haz.: C. Alyılmaz, 1996, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Ara tırmaları Enstitüsü, Erzurum, 1996. FIĞLALI, E. R., “Tarih ve Din”, Tarih Mitolojisi ve Türk TarihTarihiiii nin Meseleleri KollekyumuKollekyumu, Elazığ, 1990, s.6770. FIRAT, M. ., Doğu İlleri ve Varto TarihiTarihi, Ankara, 1985. FINDIKOĞLU, F. Z., “Türk Folklorunda İsim Meselesi”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1957, Sayı: 39, s. 609610.

488 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

FREYER, H., Din SosyolojisiSosyolojisi, (Çev. T. Kalpsuz), Ankara, 1964. FROMM, E., PsikoPsiko AnalizAnaliz ve DinDin, (Çev. Y. Salman), İstan bul, 1982. GABAİN, A.V., RenkRenkl llleeeerinrin Sembolik Anlamları (Çev. S. Tezcan), Ankara, 1968. GARAYEV, M., “Özbeklerin Rüzgâr ile Alâkalı Mitolojik İnançları”, Dördüncü Türk Kültürü Kongresi (4.7. KKaaaa sım 1997), Ankara. GASIMLI, M., Aıg Seneti, Baki, 1996. GAZİMİHAL, M.G., arkî Anadolu Türkü ve OyunlarıOyunları, İs tanbul, 1928. GAZİMİHAL, M. R., “Hayvan Taklit Edici Oyunlar”, Türk Türk Folklor Aratırmaları, 1961, Sayı: 147, s. 2325. GENÇ, R., “Eski Türk Ziyafetleri ve Di Kirası Âdetleri”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), An kara, 1982, Cilt: IV., s. 175182. , Kagarlı Mahmud'a Göre XI. Yüzyılda TürkTürk DüDünnnn yasıyası, Ankara, 1977. , “XI. Yüzyılda Türklerde Evlenme”, Türk YuYurrrrdudududu, Sayı: 40, Aralık 1990, s. 1921. , Türk İnanıları ile Millî GeleneklerindeGeleneklerinde RenRenkkkklerler ve SarıSarıKırmızıKırmızıKırmızıYeilYeilYeil, Ankara, 1997. GERÇEK, A., “Fırat Havzasında Ölüm ve Cenaze Merasimle ri”, Fırat Havzası Folklor ve Etnografya Semineri, Ela zığ, 1985, s. 8394; GERÇEL, A., “Fırat Havzasında Ölüm ve Cenaze Merasimle ri, Ölüm Üzerine Deyiler, Mezarlar”, Fırat Havzası Folklor ve Etnografya Sempozyumu (Bildiriler), Ela zığ, 1985, s. 8394.

489 Yaar Kalafat

GIBB, H. A. R., MohammadanismMohammadanism, New York, Galaxy Books, 1962. GICMANOV, G., Tatar Mifleri (İyeler, İsanılar, FaFalllllar,lar, İmİm Tamnar, ınanılar, Yılalılar), Kazan, 1999 GILMANOV, G.TatarTatar Mifleri, (iyeler, İsanular, FaFalllllar,lar, İmİm Tamnar, ınanılar, Yılalılar)Yılalılar), Kazan, 1999 GRUNEBAUM, G., Modern İslam, The Search for VAN, E. Cultural dentitydentity, Los Angeles, University of California Press, 1963. GODFREY, R. L., Religion, Man, Culture and SocietySociety, (Ed. Harry, L. Shapiro), New York, Galaxy Books, 1960. GÖKALP, Z., Makaleler III.III., Ankara, 1977. , Türk AhlâkıAhlâkı, İstanbul, 1973. , Türk Devletinin TekâmülüTekâmülü, Ankara, 1981. , Türk Medeniyet TarihiTarihi, İstanbul, 1924. , Türk TöresiTöresi, Ankara, 1976. GÖKÇEOĞLU, M., Manilerimiz, Lefkoe, 2002. GÖKOVALI, ., Mythologia (Söylence Bilim) ve AnadoluAnadolu SöSöSöySö yyylencelerilencelerilenceleri, İzmir, 1990. GÖKYAY, O. ., “At Üzerine”, I. Uluslararası Türk FolklorFolklor Semineri BildirileriBildirileri, Ankara, 1974, s. 7478. , Dedem Korkut KitabıKitabı, İstanbul, 1973. GÖMEÇ, S., “Umay Meselesi”, Türk Kültürü DergisiDergisi, Ankara, 1989, Sayı: 318, s. 630634. GÖNÜLLÜ, A. R., “Alanya Halk Ağzında Ağaç Motifi”, II. Alanya Tarih ve Kültür Semineri 25.4.1992, Alanya. GÖRGÜNAY, N., “avak Airetlerinde Geleneksel Evlenme”, Fırat Havzası Folklor ve Etnografya SeSemmmmpozyumupozyumu (Bildiriler), Elazığ, 1985, s. 95104.

490 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

GÖRKEM, İ., “Harput Mezartaları ve Kitabeleri”, FıratFırat HaHavvvv zası Yazma Eserleri Sempozyumu, Elazığ, 1986. GÖVÜNÇ, N., “Ocaklık Deyimi Hakkında”, Onbirinci TürkTürk Tarih Kongresi, 6 Eylül 1990. Ankara. GÖZAYDIN. N., “Çuvalarda Yağmur Duası”, UluslUlusla aaararasırarası Folklor ve Halk Edebiyatı Semineri Bildirileri, Ankara, 1976, s. 4449. , “Dağıstan, İran ve Türkiye'de Yağmur Duasındaki Bazı Ortak Motifler Üzerine”, III. Milletlerarası TürkTürk Folklor Kongresi (Bildiriler), Ankara, 1987, Cilt: IV., s. 165172. , “Ölü ve Ölüm Efsanelerinde Yeniden Dünyaya Dönü Motifi Üzerine”, V. Millî Türkoloji Kongresi, İstanbul, 1985. , “Tarihî Bir ahsiyet, İki Efsane ve Bazı Düünce ler”, Türk Kültürü DergisiDergisi, 1983, Sayı: 243, s. 482487. GUMILEV, L. N., Qedim Türkler (Çev. Vilayet Guliyev, Veli Habiboğlu) Baku, 1993. , “Eski Türk Dini”, (Akt. H. Güngör), TürkTürk KültKültüüüürürürürü,,,, Eylül 1994, Sayı 377, s.819. GÜLENSOY, B., “Türklerde Kurt Amblemi”, Tuncer Gülensoy ArmağanıArmağanı, (Hz. A. Buran) Kayseri, 1995, s. 22728. GÜLENSOY, T., “Orhun'dan Anadolu'ya Türk Damgaları Ve Folklorumuzdaki İzler”, II. UluUlusssslararasılararası Türk Halk Edebiyatı SeSemineriminerimineri, Eskiehir, 1987, s. 105128. , “Pülümür'ün Sağlamta Köyü Mezarlığı Üzerine Notlar”, Fırat Havzası Folklor ve Etnografya SempoSempozzzz yumu Bildirileri, Elazığ, 1985, s. 105108.

491 Yaar Kalafat

, “Tunceli'nin Pülümür İlçesi Sağlamta Köyü Me zarlığı Üzerine Notlar”, Fırat Havzası Folklor ve EEtttt nografya Sempozyumu BildirileriBildirileri, Elazığ, 1985, s. 105 107. GÜLER, A., Mardin Folkloru GeleneklerGeleneklerGörenekler,Görenekler, Anka ra, 1998. GÜNAL, Z., İslam Öncesi Türk Tarihi ve KültürüKültürü, Ankara, 2004. GÜNAY, U., Aık Tarzı iir GeGeleneğileneği ve Rüya MotifiMotifi, Anka ra, 1986. , “Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın Türk Halk Edebiya tına Bakıı”, Millî FolklorFolklor, Sayı: 9, Bahar, s. 46. GÜNAY, U., GÜNGÖR, H., Balangıçtan Günümüze TürTürkkkk lerin Dinî TarihiTarihi, Ankara, 1997. GÜNGÖR, E. R., “Türk Davulu”, I. Uluslararası Türk FolFolkkkklorlor Semineri Bildirileri, Ankara, 1974, s.216245. GÜNGÖR, H., Dinî TarihiTarihi, Ankara, 1997. , “Gagauzlarda Kurban Kültü”, Türk DünyDünyaaaasısı Tarih ve Kültür Dergisi, 1988, s. 4548. , “Orta Asya'da Mani Dininin Yayılması ve Türk Kültürüne Etkileri”, Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, İs tanbul, Ekim 1989, Sayı: 62, s. 199213. , “KamaUral Çuvalarının Yeni Yıl Bayramı Nartukan”, Nevruz ve Renkler, (Haz. S. TuralE. Kı lıç), Ankara, 1996, s. 161167. , “Uygur Kağan Unvanlarında Kün ve Ay Kavramla rının Kullanıı”, Onbirinci Türk Tarih Kongresi, 56 Eylül 1990. GÜNGÖR, K., “Van ve Havalisinde Evlenme Adetleri”. KKKoKooo numnumaaaalarlarlarlar, Ankara, 1941, s.158177.

492 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

GÜNGÖR, S., Tasavvuf NotlarıNotları, Burhaniye, 1997. GÜVENÇ, R. O., “Varlık Alanında Türk İnsanı ve Türk Mu sikisi”, Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, 1985, Sayı: 34, s. 216221. GÜZEL, A., “Türk Kültüründe Nevruz ve Millî Birlik Beraberlik”, Nevruz ve Renkler (Hz. S. TuralE. Kılıç) Ankara, 1996, s. 167181. , “Türk Millî Kültüründe Babalar”, Erol GüGünGü nnngörgör İçinİçin, Ankara, 1988, s. 5179. GÜZEL, A., SEFEROĞLU, S. K., “Türk Millî Kültüründe Babalar”, Erol Güngör İçin, Ankara, 1988, s. 5179. GÜZELBEY, C. C., “Gaziantep'te Doğum ve Çocuğa İlikin Eski Töre ve İnançlar”, Türk Folkloru AratırmalarıAratırmaları, 1981, Cilt: D., Ankara, 1982, s. 1936. , “Gaziantep'te Tıbbî Folklorundan Yapraklar”, Halk KültürüKültürü, 1984, Sayı: 4, İstanbul, 1984, s.4958. HAFIZ, N., “Arnavutluk'ta Bektailik”, I. MilletlerarasıMilletlerarası HacHacıııı bekta Velî'yi Anma Törenleri (1618 Ağustos 1990 Hacıbekta), Ankara, 1991, s.2131. HAFIZ, T., “Kosova'da Yağmur Duaları”, II. MilletlMilletleeeerarasırarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Ankara, 1982, Cilt: I., s. 4851. Hakkâri 1967 İl Yıllığı, Ankara, 1978. HALİS, “Malatya'da Düğün Âdetleri”, Halkbilgisi HabeHaberHabe rrrleri,leri, 1933, Sayı 26, s. 2932. HARMATTA, J., Avarların Dili Sorununa DairDair, Ankara, 1988, s.27. HASSAN, U., Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemelerİncelemeler, An kara, 1985.

493 Yaar Kalafat

HEKİMOĞLU, M.Y., Diyarbakır Efsaneleri, Cilt IIIIIIIIII, Ankara, 1989. HENZE, M. L., 19. Yüzyıl Seyyahlarına Göre Orta KafkasyaKafkasya'Kafkasya ''' da DinDin, (Çev. A. E. Uysal), Ankara, 1984. HEYET, C., “Türklerin Tarihinde Renklerin Yeri”, NevruzNevruz ve RenklerRenkler, (Haz. S. TuralE. Kılıç), Ankara, 1996, s. 55 61 HINÇER, İ., “İnançlarımız Açısından Yatırlar Ve Ziyaretle rin Müspet Yönleri”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1976; Cilt: IV., s. 133. , “Türkiye'de Yüz Görümlüğü ve Ağırlık”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1970, Sayı: 246, s. 37. IIK, H.,, Dersimli Memik AğaAğa, İstanbul, 1990. İBRAYEV, ., “Kazak Folklorunda Nevruz”, Nevruz ve RenRenkkkk lerlerler,ler (Haz. S. TuralE. Kılıç), Ankara, 1996, s.189194. İLTAR, G., “Eski Türklerde Miras Kültürü ve Günümüzde Yansımaları”, Hacı Bekta Veli Aratırma DergisiDergisi, Güz 2003 S. 27, s.1119. , Koca SSiiiinannannannan, 1998. İLYASOVA, K. C., “aman OdOldum ad” Türk DünyDünyaaaasısısısı Tarih ve Kültür DergisiDergisi, Ağustos 1998, Sayı: 140, s. 39 41. , Türkmen Halk Urum ve İnançlarıİnançları, Akabat, 2005. İNAN, A., “Al Ruhu Hakkında”, Makaleler ve İncelemİncelemeeeelelelelerrrr, Ankara, 1968, s. 259267. , “Bakurt Türklerinde amanizm Kalıntıları”, Türk Folklor Aratırmaları, 1965, Sayı 141, s. 1760. , “Dede Korkut Kitabında Eski İnançlar ve Gelenek ler”, Türk Kültürü AratıAratırrrrmalarımalarımaları, 196669, s. 145159. , Eski Türk Dini TarihiTarihi, İstanbul, 1976.

494 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, Hurafeler ve MeneleriMeneleri, Ankara, 1962. , Makaleler ve İncelemelerİncelemeler, Ankara, 1988. , “Müslüman Türklerde amanizm Kalıntıları”, İlİlİla İl aaa hiyat Fakültesi Mecmuası, 1954, Sayı: 4, s. 19,30. , “Umay İlahesi”, Makaleler ve İncelemelerİncelemeler,İncelemeler Ankara, 1968. s. 3844. , “Urfa'da Düğün Âdetleri”, Halkbilgisi HHaaaaberleri,berleri, 1934, Sayı: 42, s. 121123. , “Urfa'da Evlenme Âdetleri”, Halkbilgisi HabeHaberrrrleri,leri, 1938, Sayı: 78, s. 126130. , Tarihte ve Bugün amanizmamanizm, Ankara, 1972. , “Türk Destanları”, Türk Dünyası El KitabıKitabı,Kitabı Ankara, 1976. , “Türk Rivayetlerinde Bozkurd”, Türkiyat MecmMecmuuuu asıasıası,ası 192628, Cilt: II. İNAN, M., “Urfa'da Düğün Âdetleri”, HalkBilgisi HaberlHaberle eeeriririri, 1934, Sayı: 42, s. 12123; , “Urfa'da Evlenme Âdetleri”, Halk BilgisiBilgisi HabeHaberrrrlerilerileri, 1938, Sayı: 78, s. 126130; İSKENDEROĞLU, R., “Eski Diyarbakır Düğünleri”, KaracadağKaracadağ, 1945, s.7682. İÇİLER, S. S., “Tekirdağ'da Yağmur Duası”, Türk FoFolklorlklor AraAratırmalarıtırmalarıtırmaları, 1961, Sayı: 145, s. 2479. İZGİ, Ö., “İslâmiyet’ten Önce Orta Asya Türk Kültürü,” Millî Kültür DergisiDergisi, ubat 1977, Sayı 2. , “Uygur Vesikalarında Kullanılan Nian Ve Tamgalar Hakkında Bazı Düünceler”, III. MilletlerMilletleraaaa rası TürTürkk Folklor Kongresi (Bildiriler), Ankara, 1987, Cilt: IV., s. 203209.

495 Yaar Kalafat

JOHANSEN, U., “Güney Anadolu'nun Göçebe Çadırları”, Türk Dünyası Aratırmaları Dergisi, 1979, Sayı: 3, s. 4655. , “Türklerde Çadır Kültü: Alacık”, Türk DüDünDü nnnyasıyası Aratırmaları DDergisiergisiergisi, 1979, Sayı: 2, s. 2944. JULİEN,, Documnts Historiques Sur Les TouToukiouekioue Julien 1877, Zikreden: Oktay Belli, Kırgızistan’da Ta Balbal ve İnsan Heykelleri, İstanbul, 2003. ) KADAEVA, K., “Kazak Medeniyetlerindeki Semboller”, Nevruz ve Renkler (Haz. S. Tural E. Kılıç), Ankara, 1996, s. 9597. KADİMOV, A., “Nahcıvan'da Nevruz Gelenekleri”, NeNeNev Ne vvvruzruz ve RenklerRenkler, (Haz. S. TuralE.Kılıç), Ankara, 1966, s.230238. KAFALI, M., “Türk Kültüründe Renkler”, Nevruz ve RenRenkRen kkk lerlerler,ler (Haz. S. TuralE. Kılıç), Ankara, 1996, s.4953. KAFESOĞLU, İ., Eski Türk DiniDini, Ankara, 1980. , Türk Bozkır KültürüKültürü, Ankara, 1987. , Türk Millî KültürKültür, Ankara, 1977. KAKOĞLU, N., “Seyyit Garib Musa Ocağı”, Tarih ve ToTopppplumlum Dergisi. KALAFAT, Y., Abay'ın 150. Yılında İpek Yolu GüzergâGüzergâhhhhları,ları, BayırBayırBucakBucak / Nahcıvan / Türkmenistan / Kazakistan Kırgızistan / Özbekistan / Kuzey Afganistan (Güney Türkistan)Türkistan), Ankara, 1997. , "ABDRF Kıskacında Türkiye'nin Kafkasya Politi kası", 2003 Dergisi, 15 Mayıs 2004, Sayı: 17, s. 6468. , “Ağrı Dağının Mitolojik Boyutu ve Türk Kültürlü Halklarda Dağ Kültü”, Türk Kültüründe AAğğğğrırırırı, Atatürk Kültür Merkezi, Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Oktay Belli, Ankara, 2009, s. 119–131.

496 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, “Ağrı Yöresi Örnekleri İle Türk Kültürlü Halklarda Su Kültü”, Türk Kültüründe AğrıAğrı, Atatürk Kültür Merkezi, Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Oktay Belli, Ankara, 2009, s. 131 145. , "Ahi Türbeleri Etrafında Oluan Halk İnançları" Türklük Bilimi AraAratırmaları,tırmaları, Niğde, 2003, Güz, Sayı: 14, s. 177186. , Ahlatahlar’dan Günümüze Bitlis ve ÇevrÇevreeeesindesinde Halk İnançları, Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançlaaa rırırı,rı Berikan, 2009. , “Akehir Örnekleri İle Türk Kültürlü Halklarda Od/ate/Ocak İyesi” Uluslar arası Selçuklu’dan Günü müze Akehir Kongresi 20–21 Kasım 2008;http:Kanal Kültür.com 01 12 2008 , “Alâeddin Keykubat’tan Günümüze Türk Halk Kültüründe Bayrak” I. Alâeddin Keykubat ve Dönemi Sempozyumu, 6–7 Kasım 2008 Konya. , “Alanya Yöresinde KilitBağ, Kilitlemek Bağlamak”, Alanya Tarih ve Kültür SemSemiiiinerineri IIIIII., Alanya, 2004, s. 330344. , Altaylardan Anadolu’ya Kamizm, amanizm,amanizm, İs tanbul, 2004. , Anadolu Türk Halk Sufizmi Zazalar KırmançlarKırmançlar ve Türkmenler (Erzurum Ziyaret Yerlerinin Tasnifi ve HaHaHalkHa lk Bölümü İtibariyle Önemi, İstanbul, 1997 , “Antalya Yöresi Örnekleri İle Türk Kültür Coğrafyasında Süpürge İnancı”, 20. Yüzyılda Antalya SempozySempozyuuuumu,mu, 22–23 Kasım 2007, Akdeniz Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkı lâp Tarihi Aratırma ve Uygulama Merkezi, Yayına Haz. Doç. Dr. Mustafa Oral, Antalya, 2008 s.259–266

497 Yaar Kalafat

, "Atatürk Halk Kültürü Milli Kimlik" BalBal TamTam Türklük Bilgisi 1, Eylül 2004, s. 111115. , Avrasya Türk Halk Sufizmi I. (Kırgızistan(Kırgızistan ÖzbekiÖzbekissss tantantantan Türkmenistan),Türkmenistan), Ankara, 1997. , “Balkan Türklerinden Örneklerle Halk İnançları mızda Saç”, I.Uluslar arası Balkan Türkleri SempoSempozzzz yumu ((28–29 Eylül 2001 Prizren,) Balkan Türkoloji Sempozyumu Bildirileri, Yayına hazırlayanlar, Prof. Dr. N. Hafız, Prof. Dr. T. Hafız BALTAM Prizren 2006 sf. 308–314. , "Balkanlarda Türk Halk İnançları" , (Bildiri), BaBaBal Ba lll kan Türk Gençlik Önderleri, 26 Mart 2004, Ankara, s. 316328. , Balkanlardan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançlİnançlaaaa rı I., Hazara, Karakalpak, Karapapağ, DağıDağısssstatatatan,n, Nogay, Kabartay, Karaçay, Ahıska, Bulgar, Gagauz, Bakurt, Çuva, Altay, Kazak, Tatar, Türkleri, Ankara, 2002. , Balkanlardan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançlİnançlaaaarırı II., Kakayiler, Terekemeler, Elsevenler, KarakoyuKarakoyunnnnlular,lular, Kiresunlular, AvarlarAvarlar,, İsmaili Hazaralar, Kevgerliler,Kevgerliler, CCaaaa feriler, Karamanlılar, Neganiler, Ayrımlılar, Kekailer, e eee bekler, Naviller, Sarulalar, Ankara, 2005. , Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk HalkHalk İnanİnançççç ları VIII.VIII., Berikan Yayınevi, Ankara, 2007. , BaküBakü CeyhanCeyhan Kültür Hattı, Sosyal Antropoloji AraAratırmaları,tırmaları, Ankara, 2000. , “Bakurt Adının Türk Halk İnançlarındaki Yeri” FolklorFolklorEdebiyat,Edebiyat, Halkbilim, İletiim, Antropoloji, Müzik, Tarih, EdEdeeeebiyatbiyatbiyat, 2004/1 C: X., Sayı:X XXVII., s. 231238.

498 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, “ I. Türkmen Kurultayı ve Kerkük Yöresi Türk Halk İnançları”, Türk KültürüKültürü, Ocak 1998, s. 27–52. , "Bölgesel İstikrarda Türk Halk Kültürünün Yeri ve Önemi", Ortak Türk Geçmiinden Ortak Türk GelecGeleceeee ğine Uluslararası SempoSempozzzzyumu,yumu, 1315 Kasım 2005, Bakü, Azerbaycan. , "Bölgesel Siyasi Yapılanmada Halk Kültürünün Önemi", Kars, Ardahan, Iğdır İllerinde Tarih, Kültür ve Ekonomi SeSemmmmpozyumupozyumu (27(272828 Kasım 2004, Ankara) Ankara, 2004, s. 173176. , “Çuvaistan Bakurdistan Tataristan Gezi Anıla rı ve Çuvaistan'da Tengricilik”, Türk Dünyası AraAra tırmaları Dergisi, Sayı: 113, Ankara, 1998. , Dedem Korkut Akkoyunlu Coğrafyası, Türk KüKüllll türlü Halklarda Türk Halk İnançlarıİnançları, Berikan, 2008. , Dedem Korkut Yukarı EllerEller, Lalezar, Ankara, 2008, s. 127–143. , "Develi ve Yöresi Yatırları (Hak Aıkları)" BBBü Büüütüntün Yönleri İle Develi 1. Bilgi öleni (26(262828 Ekim 2002)2002), Develi, 2003, s. 471477. , “Diyarbakır ve Çevresi Örnekleri İle Halk İnançla rında Tavaf/Dönme” Osmanlı’dan Cumhuriyete DDDi Diii yarbakıryarbakır, 2008,Editörler Bahaeddin YıldızKerstin Tomenendal, Diyarbakır Valiliği, Ankara, s. 453–463. , “Doğu Anadolu Çevresinde Gregoryen Türklerin Dinî İzleri”, GAP ve DAP Projeleri Çerçevesinde Van Gölü Havzasının YeYeriri SempozyumuSempozyumu, Ahlat, s. 91110. , “Doğu Anadolu Çevresinde Karaim, Hazar Türkleri nin Dinî İzleri”, Anadolu'da Türk Mührü AAhhhhlatlatlatlat, Ankara, 1983, s. 67125.

499 Yaar Kalafat

, Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlİnançlaaaarınınrının İzleriİzleri, Ankara, 1999. , "EtnoSosyal Yapı Ulus Devlet İlikilerinde Strate jik Boyut" Güneyde Kültür, MartNisan 2005, Sayı: 158, s. 2427. , “Eski Türk İnançları İtibariyle Nasrettin Hoca”,”, Uluslar arası Nasrettin Hoca Sempozyumu, 2424––––2525 Ekim 2008, İİsssstanbultanbul , “Farklı Dini İnançlara Mensubiyet İtibariyle Türk Halk İnançları Çalımalarında Metot ve Teori” Türksoy, Eylül 2003. , “Gök Tanrı İnancından Günümüze Kadar Efsun lama (tu, tu, tu) Uygulamaları”, Türk Dünyası Tarih DergisiDergisi, Sayı: 69, s. 5057. , "Göktürklerden Günümüze Türk Halk İnançların da Kurt" Türk Tarih Kurumu XIV. Tarih Kongresi (9 13 Eylül 2002). , "GüneyKuzey Azerbaycan Siyasi Olayları ve Tür kiye'nin Güvenliği", IV. TürTürkiye'ninkiye'nin Güvenliği SeSemmmm pozyumu, (Elazığ, 1618 Ekim 2003). , Güney Kafkasya, Sosyal Antropoloji AratırmAratırmaAratırm aaalarılarıları, Ankara, 2000. , Güney Türkistan'dan Türkiye'ye MeselelerMeseleler ve Türk Kültür KiKimmmmliğiliğiliği, İstanbul, 1995. , "Halk Bilimi Müzeciliği ve Halk İnançları", TüTüTür Tü rrrkiyekiye de Halk Bilim MüzeciMüzecililililiğiği ve Sorunları, Türk Halk BBiiiilimilimi Müzesine Doğru Sergisi, Ankara, 2003, s. 214 218. , “Halk İnançlarımızda Göğe Kaldırma Dinî Pratiği”, Yeni Form, Sayı: 305, Ekim 1994, s. 4648.

500 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, “Halk İnançlarında Hususiyle Tahtacılarda Ayna”, I.. AkAkAkdenizAk deniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo Kültürel YapısYapısıı (Tahtacılar) Sempozyum, (2627 Kasım 1993 Antalya). , “Halk İnançlarından Geleneklere karılatırmalı BoluBakü Düğün Uygulamaları”, Uluslar arası KöroKöroğğğğ lu, Bolu Tarihi ve Kültürü sempozyumu, Bolu 1718 Ekim 2009 , "Halk Kültüründen Milli Kimliye", Orta KarKaraaaadenizdeniz KültüKültürü, Ankara, 2005, s. 199202. , Harezm’den Hakkâri’ye Hakkâri’den Golan’aGolan’a,Golan’a Berikan Yayınları, Ankara, 2009. , İran Türklüğü, Jeokültürel Boyut, İstanbul, 2005. , İslamiyet ve Türk Halk İnançları, Türk KüKülllltürlütürlü Halklarda Halk İnançlarıİnançları, Berikan Yayınları, Ankara, 2009. , "Kafkasya Anadolu Bağlamında Erzurum Kongresi ve Türk Kimliği", 23 Temmuz Erzurum Kongresi ve KurtuKurtulutanlutan GünümGünümüzeüze Erzurum Uluslararası SeSemmmm pozyumu, ( 2325 Temmuz 2002), Erzurum, s.93103. , "Kafkasya’daki Son Gelimeler ve Türkiye Üze rine Etkileri" , Polis Dergisi, OcakubatMart 2004, Sayı: 39, s. 432435. , "Kahramanmara Yöresi Türbelerinde Halk İnanç ları", I. Kahramanmara Sempozyumu C: 2 (6(688 Mayıs 2004, KahramanmKahramanmaaaara),ra), İstanbul, 2005, s. 100108. , "Karadeniz ve Kafkasya’da Gelien DiniSiyasi Olaylar İtibariyle Türkiye'nin Güvenliği" Türkiye'nin Türkiye'nin Güvenliği Sempozyumu TarTariiiihhhhtenten Günümüze İç ve Dı TehTehditlerditler (Elazığ, 1719 Ekim 2001) Elazığ, 2002, s. 429437.

501 Yaar Kalafat

, Karılatırmalı BayırBayırBucakBucak Türkmen Halk İnanİnançççç larıları, Ankara, 1996, , "Kastamonu ve Yakın Çevresindeki İslam Azizle ri", Birinci Kastamonu KülKültürtür SSempoempoempozzzzyumuyumu Bildirileri (21(21(21(21 2323 Mayıs 2000)2000), Kastamonu, 2001, s. 379385. , “Kayseri ve Çevresi Örnekleri İle Halk İnançları mızda Korunma ve Kurtulma Yöntemleri” Kayseri ve Yöresi Kültür Sanat ve Edebiyat Bilgi öleni Kayseri (13 Nisan 2001) Kayseri 2001, s.397–401 ErciyesErciyes, Ara lık 2001, Sayı: 24, s. 11–12 OOOrOrrrkunkun 288/11. , “Kerkük Yöresi Türkmenleri ve Türkmen Halk İnançları” Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, ubat 2001, Sayı: 130, s. 171–185. , Kırım Kuzey Kafkasya, Sosyal Antropoloji ArAraaaa tırmalarıtırmaları, Ankara, 1999. , KodlarKodlar KültlerKültler 1 Türk Kültürlü Halklarda KarılatıKarılatırrrr malı Halk İnançları, Berikan Yayınlar, Ankara, 2009. , “Kurban, İnsandan Kurban ve Türklerde Kurban İnancı” Uluslar arası Türk Kültüründe Ölüm SempoSempozzzz yumu, (25252525––––2626 Kasım 2004) İstanbul,stanbul, , Kuzey Afganistan Türkleri (Özbekler(ÖzbeklerTürkmenlerTürkmenlerTürkmenler HazarlarHazarlarAfarlarAfarlarAfarlarKazaklar)Kazaklar) ve Karılatırmalı Halk İnanİnanççççlarılarıları, İstanbul, 1994. , “Kuzey Irak'ta Eski Türk İnançları”, İçelİçel KültKültüüüürürürürü, Sayı: 19, Ocak 1992. , Makedonya Türkleri (Türkmenler, TorbelerTorbeler / Türkbe, Çenkeriler ve Yörükler) Arasında Yaayan Halk İnançlarıİnançları, İstanbul, 1994. , Manas'ın 1000. Yılında Uluğ Türkistan NotlarıNotları (Özb(Özbeeee kistan Türkmenistan Kırgızistan)Kırgızistan), Ankara, 1995.

502 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, "Mefkure Halk Tasavvufu Kavağında Türklerde EIma",, II. Lokman Hekim Tıp Tarihi FolklFolkloooorikrik Tıp Günleri Sempozyumu, Urfa, 2224 Ekim 2003. , "Mitoloji Tasavvuf Güzergahında Türk Halk Te fekkürü" Uluslar arası Bursa Tasavvuf Kültürü SeSemmmm pozyumu 4, Bursa, 2005, s.193208. , “Nokus (Kırk Kız Destanı) Sempozyumu ve Kara kalpak Türk Halk İnançları”, Prof. Dr. Aydın Tanesi Anı Kitabı, Ankara, 1998. , “XIII. YüzyıldanXXI. Yüzyıla Türkmen Fikir Hayatın da ‘emeddin Zahabi Muhammed Gaymaz Türkmen” Tiplemesinin Düündürdükleri” Shamsuddin Sammseddin Zahabi Muhammed Gzmaz Türkmen Famaus Scientist of East, National Cultural Centre of Türkmenistan Zahabı, 25–27 ubat 2009. , “Orta Toroslar ve Türk Halk İnançlarında Adak”, Alanya TaTarihrih ve Kültür Semineri, Alanya, 1997. , “Orta Toroslar ve Türk Halk İnançlarında At” Alanya Tarih ve Kültür Semineri III. Alanya Belediye si, Alanya, 2004, s. 74–82 , "Ortadoğu Etnisitesindeki Son Gelimelerin Türkiye' nin Güvenliğine Etkileri" IV. Türkiye’nin Güvenliği SeSemmmm pozyumu (1617 Ekim 2003, Elazığ, 2004), s. 407414. , "Sarıkamı ve Yöresi Örnekleri İle Türk Halk İnançları Zihniyeti", Bütün Yönleri ile Sarıkamı SeSemmmm pozyumu, (Sarıkamı 4466 Ekim 2004). , "Sınır Ötesi Bölgesel Siyasi Dayanımadan Bölgesel Siyasi Yapılanmaya" Ermeni Aratırmaları, Sonbahar, 2004/1, Sayı: 1415, s. 2228.

503 Yaar Kalafat

, "Sinop Yöresi Ziyaret Yerleri ve Geleneksel İslam" Erciyes, Kasım 2005, Sayı: 335, s. 2021. , "Sözlü Kültür Geleneğinde Folklorik İslam" ÜçüÜçünnnn cü Bin Yılın Balarında Türk Medeniyeti Uluslararası Sempozyumu, (2(233 Ekim 20032003) BikekKırgızistan, 2003, s. 531534. , "Suriye Türklerinde Yenigün Bayramı" TürkTürk DüDünnnn yası Nevruz Ansiklopedisi, Ankara, 2004, s.363369. , "Süper ve Bölgesel Güçler Genelinde Türkiye Kaf kasya EtnoSosyal Yapısal Özellikleri, Jeokültürel Bo yut" , II. Kars Kent KurultKurultaaaayı,yı, (Kars 2424 26 Eylül 2004). , "ahseven Türklerinde Karılatırmalı Halk İnanç ları", ah İsmail Hatai Uluslararası SempoSempozzzzyumu,yumu, An kara, 2004, s.167177. , “Tengricilik”, Kök Aratırma DergisiDergisi, Sayı l, Anka ra, 1998. , "Trakya’da Türk İslam Uluları, Diyanet İleri Ariv Ka yıtlarına Göre" 1. Edirne Kültür Aratırmaları SempoSempozSempo zzzyumyum BilBilBildirBil dirdirdiriiiileri,leri, (23(232525 Ekim 2003), Edirne, 2005, s. 725732. , “Türk Dünyası Karılatırmalı Türkmen Halk İnançla rı”, Sosyal Antropoloji Aratırmaları, Ankara, 2002. , "Türk Halk İnanç Kültürü ve Taıyıcı Özelliği", Uluslararası 6. Türk KültKültürü ürü Kongresi (21(212626 Kasım 2005, AnkAnkaaaara).ra). , “Türk Halk İnançları İtibariyle Doğu Anadolu ve Ata Tanrılarda (Kırk) Motifi”, Millî FolklorFolklor, Yaz, Sayı: 22, 1994, s. 1521. , "Türk Halk İnançlarında Eik", II. UluslarUluslar Arası Türk Tarih ve EdeEdebiyatbiyat KongreKongresi,si, (11(111313 KKaaaasımsım 2005, Manisa).

504 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, "Türk Halk İnançlarında Hz. Ali Kültü”,”, ehrehriiiiyaryar Hayatı Edebiyatı, Kiiliği ve Eserlerine Bir Bakı (15(15 16 Mayıs 2003 Ankara) Ankara, 2003, s. 3335. , “Türk Halk İnançlarında Giresun Yöresi Örnekle ri ile Kiioğlu”, I. Giresun Sempozyumu, 1819 Hazi ran 1994, Giresun. , “Türk Halk İnançlarında Kara” UluUluUlus Ulu ssslarlar arası 4. Türk Kültür Kongresi Bildirileri (4(4––––77 KKaaaasımsım 1977)1977), 2000, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, s. 274–284. , TürTürk k Halk Tefekküründe Kurt 2, Türk KüKülllltürlütürlü Halklarda Karılatırmalı Halk İnançları, Berikan Ya yınları, Ankara, 2009, s.83–97. , “Türk Halkları Arasında Yaayan Hayat Sonrası İle İlgili İnançlar”, 60. Yılında İlim ve Fikir AdamıAdamı Prof. Dr. Kazım Yaar Koproman’a Armağan Elektro nik Basım Yayın Sanayi, Yayına Haz.: E. Semih Yalçın, Ankara, 2003, s. 412–419. , Türk Kültür Coğrafyasında Halk İnançlİnançlaaaarımdanrımdan Kültürel Kimliğe, Berikan Yayınları, Ankara, 2009. , Türk Kültür CoğrafyasındCoğrafyasındaa Halk İnançlarıİnançlarınnnndandan Millî StratejiyeStratejiye, Berikan Yayınları, Ankara, 2009. , “Türk Kültür Coğrafyasında Yağmur Duası”, YaYaYağ Ya ğğğ mur Duası KitabıKitabı, Hazırlayan M. Sabri Koz, Kitabevi, İstanbul, 2007, s. 195–225. , “Türk Mistik Kültüründe ‘Er’ veya Halk Kültürü müzde ‘Er Tiplemesi’, VII. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, 2626––––3030 HazHaziiiiranran 2006, Gaziantep. , Türk Kültürlü Haklarda Halk İnançları I.,I., Türk Halk İrfanında Kurt, Lalezar, Ankara, 2008.

505 Yaar Kalafat

, Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançlarından MitMitoooo lojiye I., Berikan Yayınları, Ankara, 2009. , "Türkiye’de Türkmen Kültür Envanteri, Teorik Bibliyografya Denemesi (19952005)" International Conference On Türkmen History, İranGolestan Gurgan (11 September 2005). , "Türkiye'nin Kafkasya Politikası" Editör, Hacali Necefoğlu, Türk Dı Politikası Sempozyumu, (T(Tuuuutanaktanak ve Bildiriler), Kars, 2005, s. 95101. , "Türkiye'nin Kafkasya Politikasında Bölge Türklü ğünün Yeri ve Önemi" Ölümünün 50, Yıl Dönümünde General İsmail Berkok'a Armağan (1889(18891954)1954) , Anka ra, 2004, s. 285316. , “Türklerin Dini Tarihi Türk Halk İnançlarında (Ters Motifi)”, Prof. Dr. Abdurrahman Çaycı’ya ArmArmaaaa ğanğanğan,ğan Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara, 1995 s. 297–307 , “Türkmeneli / Erbil ve Halk Sufizmi” TürkTürk DünyDünyaaaa sı Aratırmaları, Sayı: 107, Nisan 1977, s. 960. , “Ufa Uluslararası Türkiyat Kurultayı ve İdilUral, Altay Türk Halk İnançları” Türk Dünyası AratırmalAratırmalaaaa rı Dergisi, Sayı: 110, Ankara, 1988. , “Van Gölü Havzası Örnekleri İle Halk İnançlarımızda Ölüm Meleği”, II. Van Gölü Havzası SempoSempozzzzyumuyumuyumu, Editör Oktay Belli, Ankara, 2007, İstanbul, s. 332–342 , “Van Gölü Havzası Örnekleri İle Türk Kültürlü Halklarda Tuz İnancı” V. Van Gölü Sempozyumu, Van, 2009.

506 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, “VatanİranTuran Hattı ve Caferî Türklerinde Halk inançları”, Türk Dünyası AratırmAratırmaaaaları,ları, Haziran 1997, Sayı: 108, s. 33101. KALAFAT, Y., GÜZEL, A., "Vatan Duygusunun Türk Mitoloji sindeki Yeri ve Türk Halk İnançlarındaki İzleri", Türk Türk Halk Kültüründe Milli Mücadele I. Uluslararası Halk KüKüllll türü Sempozyumu, (19(192323 Temmuz 2005, ErzErzuuuurum).rum). KALAFAT, Y., İLYASOVA, K. C., “Türkmenistan ve Türki ye Halk İnançlarında Doğum”, Folkloristik Prof. Dr. Dursun YYıldırımıldırım Anı KitabıKitabı, Ankara, 1998, s. 323331. , “Türkmenistan ve Türkiye’de DüğünÖlüm Gele nek ve İnançları”, Eylül 207 TÜRKSOYTÜRKSOY, s.40–44 KALAFAT, Y., MAKAS, Z., Karılatırmalı Türk Halk İnanİnançİnan ççç larıları, AzerbaycanAzerbaycanDoğuDoğu AnadoluAnadolu, Samsun, 1994. KALAFAT, Y., TADEMİR, S., "Sivas Yöresi Türk Halk Kül türünde Türbeler Etrafında Olumu İnançlar Diyanet İleri Bakanlığı Ariv Kayıtlarına Göre" Cumhuriyetin 80. YYıııılındalında Sivas Sempozyumu, 15151717 Mayıs Bildirileri, Sivas, 2004, s. 493505. KALAFAT, Y., TAVKUL, U, KaraçayKaraçayBalkarlardaBalkarlarda Tanık ToTopppp lum ve KültürKültür, Ankara, 2003. KALAFAT, Y., TÜRKEROĞLU, C., MURATOĞLU, M, ÖÖÖz Özzz bekistanbekistanAnadoluAnadolu Karılatırmalı Türk Halk İnanİnanççççları,ları, Ankara, 1995. KALENDER, R., “Ruh Hastalıkları Tedavisinde Musiki”, Beinci Milletlerarası TürkoloTürkolojiji Kongresi 24.9.1985, İs tanbul. KALKANOĞLU, M., “arkıla Düğünlerinde Gelenek ve Görenekler”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1955, Sayı: 66, s. 105455.

507 Yaar Kalafat

KARAMAĞRALI, B., “Narlıdere'deki Bazı Figürlü Mezar Taları”, İslam Enstitüsü DergisiDergisi, Ankara, 1977, Cilt: 3, s. 115147. , “Türk Damgalarının Devamlılığı Hakkında”, Türk Dünyası Aratırmaları, 1980, Cilt: III., Sayı: 9, s. 524. , “Türk Halk Sanatında Kurt Motifi”, III. Millî Türk Folklor Kongresi (2329 Haziran 1986 İzmir), Ankara, 1986. KARAMAĞRALI, H., “Ahlat'ta Bulunan Tümülüs Tarzındaki Türk Mezarları”, ÖnasyaÖnasya, Cilt: 5, s.5960. KARAMUK, H., “Çorum'da Yağmursuzluk, Halktaki Anane ler”, ÇorumluÇorumlu, 1941, Sayı: 28, s.57. KAGARLI, M. A., “Hıristiyan Uygurlar” I.. MilletlMilletleeeerarasırarası Türkistan KKültürültür ve Tarih Semineri, 7 Nisan 1988, İs tanbul. , “Uygur Nasturi Hıristiyanlığı Hakkında Düünce ler”, Doğu Türkistan'ın SesiSesi, 1988, Cilt: 5, Sayı: 20, s. 4346. KATANOV, N. F., Türk Kabileleri Arasında, Konya, 2004. KAVCAR, C., EfsanelerimizEfsanelerimiz, Malatya, 1988, s. 3839. KAYDU, E., “Türklerde Kutsal Hükümdarlık”, Prof. Dr.Dr. TaTayyyy yip Okiç ArmağanıArmağanı, Erzurum, 1978, s. 97103. KAYGUSUZ, İ., Bir Doğu Anadolu Köyünün Kültürel GeGeçççç mii Üzerine Aratırma. Onar Dede Mezarlığı ve Adı Bilinmeyen Bir Türk KolonizatöKolonizatörürü eyh Hasan OnarOnar, İstanbul, 1983. KAYIPOĞLU, S., “amanizm ve Akımlar”, Dördüncü UluslUluslaUlusl aaa rarası Türk Kültürü Kongresi, (4 Temmuz 1977), An kara.

508 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

KELEMEN, A., “Macar amanizminin Psikolojik Aratırma ları Hakkında”, XVI. MilletlerarMilletleraraaaasısı Altaistik KongresiKongresi, Ankara, 1979, s. 183193. KENİN M. R., “Tuva amanlarının Cenaze Törenleri” (çev. M. Sever) Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, Mart 1996, Sayı: 10, s. 3538 KESER, T., “Kötek ve Çevresinde Gelenekler”, Kars Eli,Eli, 1972, Sayı: 8, s. 5657 ve Sayı: 12, s. 183193. KILIÇ, O., XVI. Yüzyılda Adilcevaz ve Ahlat (1534(15341605)1605) Ankara, 1999. KIRAY, M., “İstihlâk Normaları”, PlânlamaPlânlama, Sayı: 3, 1992. KIRZIOĞLU, M. F., “Dede Korkut Kitabında Harput Bölgesi İlbeyleri”, Yeni Fırat DergisiDergisi, 1963, Sayı: 16, s. 34. , “Gök Bulut Ejderha”, Türk Folklor AratırmalAratırmalaAratırmal aaarırırırı, 1964, Sayı: 181, s.3486. , “Kars İlinde Yerli Halk Takvimi Deyimleri Üzeri ne”, Folklor Postası Dergisi, 1945, Sayı: 9, s.19. , “Koyuncu Türklerde Saya enliği ve Kars'ta Derle nen Sayacı Türküleri”, Türk Folklor AraAratırmaları,tırmaları, 1959, Sayı: 115, s. 84647. , “Köktürklerin En Batı Kolu Khazarlarda Yabancı Cesediyle Yağmur Yağdırma Geleneği (Dağıstan /Balangar’da 643 veya 663 yılı,) II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildiriler IV. C. Gelenek ––– Görenek ve İnançlar, Ankara, 1982, s.263 –277. KIZILTUĞ, F., “Bayburt Dede Korkut 2. Kültür Sanat öle ni”, Türk EdebiyatıEdebiyatı, Eylül 1996, Sayı: 275, s. 3536. KİLİSLİ, M. R., “Divânı Lügâtit Türk Tercümesi Münasebe tiyle”, Yeni SabahSabah, 910 Eylül 1940.

509 Yaar Kalafat

KİTAPÇI, Z., Türkistan'da Müslüman Olan İlk Türk HHüüüü kümdarıkümdarı, İstanbul, 1988. , Yeni İslâm Tarihi ve TürkistanTürkistan, Cilt: I., Elazığ, 1985. KOCADAĞ, B., Lolan Oymağı ve Yakın Çevre TarihiTarihi, Yalo va, 1987. KOCATÜRK, S., “Bazı Din ve Kavimlerde Özellikle İslâmi yet’te Yedi Sayısı”, II. Millî Türk Folklor KongresiKongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1982, Cilt: IV., s. 27997. KOÇER, T., “Malatya'da Koç Katılımı”, Türk Folklor AraAra tırmalarıtırmaları, 1968, Sayı: 225, s. 4714. KOAY, H. Z., “Kültür Tarihimiz Bakımından İki Önemli Mezar Taı”, Türk Kültürü Aratırmaları, Dr. Emel Esin'e ArmArmaaaağanğanğanğan, Ankara, 1986, s. 8184. KÖKSAL, M., Battalnâmelerde Tip ve Motif YapısıYapısı, Ankara, 1984. KÖKSAL, M. A., Peygamberler TarihiTarihi, Ankara, 1993. KÖPRÜLÜ, M. F., “Baba” Maddesi, İslâm AnsiklAnsiklopedisi,opedisi, İİssss tanbultanbul, 1961, Cilt: 2, s. 165166. , Edebiyat AratırmalarıAratırmaları, Ankara, 1966. , “Eski Türklerde DinîSihrî Bir Anane; Yat veya Yağmur Taı”, İstanbul DarülDarülFünunFünun Edebiyatı FaküFaküllll tesi MecmuasıMecmuası, 1925, Cilt: IV., Sayı: l, s. 111. , “İslâm Sufi Tarikatlarında TürkMoğol amanlığı nın Tesiri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat FFaaaakültesikültesi Dergisi, 1970, Sayı: 18. , Türk Edebiyatında İlk MutasavvıflarMutasavvıflar, Ankara, 1966. Köroğlu Destanı, (Behçet Mahir anlatması), Ankara, 1973. KÖSE, M., “Alkarısı Hakkında”, Türk Folklor AratırmalAratırmalaAratırmal aaarı,rı, 1964, Sayı: 185, s. 36053608.

510 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, “GodiGodi, Kepçe Gelin”, Türk Folklor AratıAratırrrr maları Dergisi, 1965, Sayı: 187, s. 36503652. KÖSOĞLU, N., Türk Dünyası, Tarih ve Türk MedMedeeeeniyetiniyeti Üzerine DüDüünceler,ünceler, İstanbul, 1990. KÖYMEN, M. A., Selçuklular Devri Türk Tarihi, Ankara 1963. KURAN, E., Atatürkçülük Üzerine Denemeler, Ankara, 1981. KURBANCEMAL, İ., “aman OdOldum ad”, Türk DüDünnnnyasıyası Tarih ve Kültür Dergisi, Ağustos 1998, Sayı:140. s. 3941. KUROĞLU, S., “Gagauzlarda İlk Yaz Bayramı”, NeNeNev Ne vvvruzruz ve RenRenkkkklerlerlerler, Ankara, 1996, s. 261273. KUDEMİR, O. F., Türk Dünyası Halk İnançlarında KarılaKarılaKarıla tırmalı Doğum Motifi ve Dr. Yaar Kalafat'ın Halk Biii limi Çalımaları, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yük sek Lisans Tezi, Kırıkkale, 2004. KUTLU, M., “Doğu Anadolu Göçer Topluluklarında Karaca dır”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildir(Bildiri(Bildir iii ler)ler), Ankara, 1987, Cilt: V., s. 239254. , avaklı TürkTürklerindelerinde Göçer Hayvancılık, Ankara, 1978. , “Yarı Göçebe Savak Airetinde Geleneksel Hay vancılık”,”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bi(Billll diriler)diriler), Ankara, 1982, Cilt: IV., s. 297314. KUZGUN, ., “İslam Öncesi Dönemde Türklerde Din, Atala rımız amanist Değildi”, Tarih ve Düünce, Mart 2000, s. 3, s. 2235. , Türklerde Yahudilik ve Doğu Avrupa YahudilerYahudileriYahudiler iii nin Menei Meselesi Hazar Ve Koray TürkleriTürkleri, Anka ra, 1981.

511 Yaar Kalafat

KUZUCULAR, E., “Gelenekler, Koç Katımı”, Sivas FolklFolkloFolkl ooorurururu, 1973, Sayı: 7, s. 1617. KÜÇÜK, A., “Erzincan ve Çevresinde Halk İnançlarına Toplu Bakı”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bild(Bildi(Bild iii riler), Ankara, 1987, Cilt: IV., s. 241257. , “Tercan ve Çevresindeki Adak Yerleri ve İlgili İnançlar”, II. MilletlerarasMilletlerarasıı Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Cilt: IV., Ankara, 1987, s. 315329. KÜÇÜKYILDIZ, A., “Altay Türklerinde aman Nadya Yuguseva ile Sohbet Bizim Yurdumuz Öksüz Kalmı” (Röportaj) Yesevi Dergisi, Mayıs 2000, Sayı: 77 s. 2021. , “İslâmiyet’ten Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı”, Boğaziçi DergisiDergisi, Ankara, 1994, Sayı: XI., s. 5980. LAWSON, J., “Avrupa Halk Dansları Milli ve Müzikal Karak terleri”, Ter.: Kürat Korkmaz, Halkbiliminde KuraKurammmm lar ve Yaklaımlar, Yayına Hazırlayanlar: M. Öcal Oğuz, Selcan Gülçayır, Geleneksel Yayıncılık, Ankara, 2005, s. 466–486. LENSKI, E. G., The Religious Factor; A Sociological Study of Religious Impact on PoliticsPolitics, Economics and Family LifeLife, Garden City, New York, Doubleday, 1963. LESLIE, C., Anthropology of Folk RelReligionigionigion, New York, Vintage Books, 1960. LEVRY, B., The Social Structure of İslamİslam, Cambridge University Press, 1962. MAHİR, B., Köroğlu DestanıDestanı, (Deri. M. Kaplan, M. Akalın, M. Balil), Ankara, 1973. MAHMUT, Kagarlı, Divânü LügatLügatitit TürkTürk, (Hz. B. Atalay), Ankara, 1985, 2. baskı, 4 Cilt.

512 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

MAKAL, T. K., “Anadolu'da Ağıtçı Kadınlar”, II. MilletlerMilletleraMilletler aaa rası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Cilt: II., Anka ra, 1986, s. 245251. , “Halk Edebiyatımızda Azrail Motifi”, II.II. UluslarUluslaraaaa rası Türk Halk Edebiyatı SeminSeminerieri (Bildiriler)(Bildiriler), (79 Mayıs 1985) Eskiehir, 1987, s. 231235. MAKAS, Z. A., KALAFAT, Y., Karılatırmalı Türk HalkHalk İnançları, Azerbaycan Doğu Anadolu, Samsun, 1993. MELİKOFF, İ., “Helva Töreni”. (Çev. C. Uğur), Tarih ve ToTopppp lumlumlum,lum 1985, Sayı: 13. MALİONOVSKİ, B., Magic, Science and Social ChangeChange, Penguin Books, 1967. MARDİN, ., Din ve İdeolojiİdeoloji, Ankara, 1969. MARİNA, M., “Tuvalarda Tabiata İbadet”, Türk DünyasDünyasıııınınnın Sosyal Kültürel ve Ekonomik İlikileri Kurultayı, Kay seri, 20 Ekim 1991. MEMİOĞLU, F., “Harput'ta Kına Geceleri”, Türk FolklorFolklor AraAra tırmaları, 1952, Sayı 32, s. 500502, Sayı: 38, s. 603605; , “Harput'ta Oğlan Evinde Erkekler İçin Kına Gece si”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1956, Sayı: 75, s. 75. METEHAN, O., Ziya Gökalp ve DinDin, İstanbul, 1994. METİN, İ., Çamık Tarihi ve Hüseyin AbdalAbdal, Ankara, 2002.. MUHTAROĞLU, O., Doğu Anadolu DüğünleriDüğünleri. Mu il YıllığıYıllığı, İstanbul, 1973. NAHYA, Z., “Urfa Doğum Gelenek ve Görenekleri”, Türk Türk Folkloru Aratırmaları 1983, Ankara, 1984, s. 7381. NARMAN, N., “Balık Parası Geleneği ve Elazığ eker Fabri kasında Çalıanların Bu Geleneğe Karı Tutumları”, III. Miletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), Sayı: IV., Ankara, 1987, s. 241256.

513 Yaar Kalafat

NEBİYEV, A., Nağmeler, İnanlar, AlkılarAlkılar, Baku, 1988. NİKİTİN, B., Kürtler, Sosyolojik ve Tarihî İnceleme,İnceleme, İstan bul, 1976, 1978, 2 cilt. NİRUN, N., Sistematik Sosyoloji Açısından Ziya GökalpGökalp,Gökalp İstanbul, 1981, s. 3148. NOYAN, B., “Bektailikte Dokunulmayan Hayvanlar”, Türk Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1961, Sayı: 147, s.25232525. , “Bektai ve Alevilerde Muharrem Âyini, Aure ve Matem Erkânı”, Halk Kültürü Derleme, AratırmaAratırma, Sa yı 14, İstanbul, 1984, s.81102. NUMAN, S., “Erzurum'da Tıpkı Taı', Halkbilgisi HaberlHaberleHaberl eeeriririri, 1930, Sayı: 3, s. 5869. NURMUHAMMEDOV, M., “Karakalpaklarda Aık (Kemik) Oyunları”, III. Milletlerarası Türk Folklor KongresiKongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Cilt: II., Ankara, 1987, s. 173183. , “Türk Aık Oyunları”, 5.. Milletlerarası TürkolTürkoloooojiji KongresiKongresi. 27.9. 1985, İstanbul. OCAK, A.Y., Bektai MenâkıbnameleMenâkıbnamelerinderinde İslâm Öncesi İnanç MotifleriMotifleri, Ankara, 1983. , Türk Halk İnançlarında ve Edebiyatında EEvvvvliyaliya MenkıbeleriMenkıbeleri, Ankara, 1984. , Türk İslâm İnançlarında Hızır yahut HızırHızırHızır İlyasİlyas KültüKültü, Ankara, 1985. OĞUZ, B., “Anadolu'da Aleviliğin Kökenleri”, 1984 FolFolk Fol kkklorlor ve Etnografya AratırmalarıAratırmaları, 1984, s.325339. OĞUZ, Ö., “Kırgızların Kutladığı Bayramlar ve Nevruz Pra tikleri”, Nevruz ve RenklerRenkler, (Haz. S. TuralE.Kılıç), Ankara, 1996, s. 303308.

514 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

OKUTAN, A. B., “Muğla Yöresi Alevi Türkmenlerinde Mani Söyleme Geleneği”, Türk Kültürü ve Hacı Bekta Veli Dergisi,Dergisi,, Bahar 2007, Sayı: 41, s.255267. ONK, N., “Iğdır Folklorunda, Sayacı Sözler”, KarseliKarseli, Karseli 1966 67, Cilt: III., Sayı: 28, s. 916. ORAL, Z., “Dinimiz aman Diyen Altaylılar”, MilliyetMilliyet GazGazeeee tesitesi, 20 Ekim, 1988. ORKUN, H. N., Eski Türk YazıtlarıYazıtları, İstanbul, 19831942, 4 cilt. , “İsmin Kutsiyeti”, Türk YurduYurdu, 1954, Sayı: 234, s. 120. ORTA, N., “Van'da Doğum Geleneği”, Türk Folklor AratıAratırAratı rrr maları, 1977, Cilt: 17, Sayı: 336, s. 80518053. OTKAN, P., “Atlı Göçebe Devleti ve Japon İmparatorluğu Üzerine Bir Tez”, Erdem, Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, 1986, Cilt: 2, Sayı: 7. OY, A., “AlpEr Tunga Sagusu ve Ağıt Geleneği”, IV. MilleMilletttt lerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, 9 Mayıs 1991, Ankara. ÖCAL, E., “İstanbul Müzelerindeki Börklü Mezar Taları”, Türk Dünyası Aratırmaları, 1981, Cilt: II., Sayı: 11, s. 5175. ÖGEL, B., Büyük Hun İmparatorluğu TarihiTarihi, Ankara, 1981, 2 cilt. , “Halk Müziği Aratırmaları”, III. MilletlerMilletleraMilletler aaarasırası Türk Folklor Kongresi, Cilt IIIIII, Ankara, 1987, s. 201 205. , Türk Kültürünün Gelime ÇağlarıÇağları, İstanbul, 1988. , Türk MitolojisiMitolojisi, İstanbul, 1971, 2 Cilt.

515 Yaar Kalafat

, “Türklerde Ad Verme Geleneği, İslâmiyet’ten Son ra”, Millî KültürKültür, 1982, Sayı: 4, s.9. , “Türklerde Kalın ve Balık”, II. MiMillllletlerarasıletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1982, Cilt: IV., s. 393397. ÖKSÜZ, Y. Z., “Türklerde Ad Verme Geleneği, İslâmiyet’ten Sonra”, Millî KültürKültür, 1982, Cilt: 3, Sayı: 9, s. 2331. ÖNDER, M., AnadoAnadolulu EfsaneleriEfsaneleri, Ankara, 1966. , “Balık Deyip Geçmeyelim”, HisarHisar, 1969, Cilt: 9, 63, 128, Sayı: 3, s. 13. , Efsane, Destan Öyküleriyle Anadolu KentlKentleKentl eeeriririri, İstanbul, 1988. , ehirden ehireehire, İstanbul, 19721973. ÖNDER, A. R., “Gölede'de İnsan İsimleri”, Türk FolFolkkkklorlor AratırmAratırmaaaaları,ları, 1975, Sayı 74. , “Mezar Talarında Halk Kültürü”, III. MilletlerarMilletleraraMilletlerar aaa sı Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), Ankara, 1987, Cilt: V., s. 239254. , “Yağmur Duasından Ana Tanrıçaya”, Türk FFolklolklolkloooo ru AratırmalarıAratırmaları, 1981 (2), Ankara, 1982, s. 4965. ÖNEY, G., “Anadolu Selçuklu Geleneğinde Kulu, Çift Balı Kartal, ahinli ve Arslanlı Mezartaları”, Vakıf DeDerrrrgisigisigisi, 1969, Sayı: 8, s.293301. ÖNGE, Y., “Türk Halk Mimarisinde Aynalı Tezyinat”, III. MMMilletlerarasıMilletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), An kara, 1987, Cilt: V., s. 239254. ÖNKAL, H., “Anadolu Selçuklu Türbeleri”, Türk KültürüKültürü DeDeDerDe rrrgisi,gisi, 1985, Sayı: 281, s. 2934. ÖRNEK, S. V., Anadolu Folklorunda Ölüm, YasYas, Ankara, 1971.

516 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, “Anadolu Folklorunda Yas”, I. UluslararasıUluslararası Türk Folklor Semineri BildirileriBildirileri, Ankara, 1974, s. 399410. , Sivas ve Çevresinde Hayatın Çeitli SafhalSafhalaSafhal aaarırı İle İlgili Batıl İnançların ve Büyüsel İlemlİlemleeeerinrin Etnolojik TetkikiTetkiki, Ankara, 1966. ÖZBEK, M., “Urfa Yöresinde Dinî Halk Musikisi Yapı ve Özellikleri”, I. Millî Türkoloji Kongresi, İstanbul, 1981. , Türkülerin Dili, Ötüken, İstanbul, 2009. ÖZBEK, R D., “Azerî Türklerinde Niyet ve Fal ile Ölüm ve Ağıt”, Türk Kültürü AratıAratırrrrmaları,maları, 1962. ÖZBERK, M., “Anadolu'da İnsan Irklarının Tarihsel Geliimi”, Onbirinci Türk Tarih KongresiKongresi, 5 Eylül 1990, Ankara. ÖZCAN, A., “Saya”, Folklor PostasıPostası, 1945, Sayı: 5, s. 11. ÖZDER, M. A., “Düğünlerde Süsleme Ağaçları”, Türk FolFolkFol kkk lor Aratırmaları DergisiDergisi, 1975, Sayı: 313, s.73867386. ÖZDEMİR, H., “Yalıların Öldürülmesi ile İlgili Türkçe Halk Anlatılan”, IV. Milletlerarası Türk Halk KüKülllltürütürü Kongresi, 7. V.1991, Antalya. ÖZEN, K., “Divriği Efsaneleri” Tuncer Gülensoy ArmağArmağaArmağ aaanınınını, Kayseri, 1995, s. 276284. , DivriDivriğiği EvliyalarıEvliyaları, Sivas, 1977. , “Divriği İğimbat Dağındaki Hüseyin Battal Gazi Yatırı ile İlgili Rivayetler ve İnanılar”, Türk FolklFolkloFolkl ooo runda DerlemelerDerlemeler, 1987, s. 145155. , “Divriği Köylerinde Kirvelik Geleneği Peygamber Dostluğu”, FolkloFolklorr ve EtnografyaEtnografya, İstanbul, 1985, Sayı: 239254.

517 Yaar Kalafat

, “Divriği Yöresinde Ziyaretler Yoluyla Çocuk Sahi bi Olma İnancı ve Diğer Uygulamalar”, Türk Folkloru,Folkloru, 1981, Sayı 18, s. 2227. , “Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri İsimli Esere Dair”; Türk Dünyası AratırmalarıAratırmaları, Ekim 1991, Sayı: 74, s. 920. , Sivas EfsaneleriEfsaneleri, Sivas, 2001. , Sivas ve Divriği Yöresinde Eski Türk İnançlarİnançlarıİnançlar ııınana Bağlı Adak Yerleri, Sivas, 1996. , “Sivas Yöresinde Battal Gazi ve Onun Silah Arka daları ile İlgili İnançlar”, I. Battal Gazi ve MalatyaMalatya Çevresi Hal Kültürü Sempozyumu (Bildiriler), Malat ya, 1987, s. 5659. , “Sivas Yöresinde Geleneksel Türk Çadırcılığı”, Türk Folkloru Aratırmaları 1988 (1), Ankara, 1988, s. 2025. , “Yakut/Saha Türklerine Ait Bazı Tesbitler” GGGü Güüü neyde KültürKültür, MayısHaziran 1996, s. 1621 ÖZGERGİN, M. K., “Kurun Dökme”, Türk Folklor AratıAratırAratı rrr maları, Mart 1967, Sayı: 212, s. 3461. ÖZKAN, İ., “Türkmenistan’daki Adak Yerleri ve Bu Yerlerle İlgili İnançlar”, Türk KültürüKültürü, Aralık 1993, s.730–741. ÖZÖNDER, M. C., “Türkiye'deki Kazak Göçmenlerin Dinî Yapılar ve Samanlık Bakiyeleri”, II. MilletlMilletleeeerarasırarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1982, Cilt: IV., s. 419428. , “Türk ve Kore Halk İnançları Arasında Benzerlik ler”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildir(Bildiri(Bildir iii ler)ler), Ankara, 1987, Cilt: IV., s. 241256.

518 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, “Türkiye'deki Kazak Göçmenlerinin Dinî Yapıları ve amanizm Bakıyyeleri”, II. Milletlerarası Türk FolFolkkkklorlor Kongresi ((BildirilerBildirilerBildiriler), Ankara, 1982, Cilt: IV., s. 41928; ÖZTELLİ, C., “Albastı, Alkarısı Koruma ve Tedavisi” Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1966, Cilt: X, Sayı: 209, s. 4261 4264. , “Baa Hasır Yakmak”, Türk Folklor AratırmalAratırmalaAratırmal aaarırırırı, 1953, Sayı: 56, s. 7879. , “Eski İnançların Bugünkü İzleri” I. UluslarUluslaraUluslar aaarasırası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1976, Cilt: IV., s. 241246. , “Türklerde And, Yemin” Türk Folklor AratırmAratırmaAratırm aaa larıları, Cilt: 5, Sayı: l, 20 Temmuz 1959, s. 19381939. ÖZTÜRK A., Çağları İçinde Türk DestanlarıDestanları, Erzurum, 1980. , ''Türk Efsanelerinde amanizmin İzleri”, I. MilleMilletttt lerarası Türk Halk Edebiyatı Ve Folklor KongresiKongresi, 11.X.1988, Konya. PEDOTOVİÇ, T . F., “Saha Yeri ve Saha Türkleri”, (S. Gü ne),TürkTürk KültKültüüüürürürürü, Sayı: 356, s. 742752. PETRİ, Z., “Gagauzlar Arasında Kullanılan Halk İnançları”, Halk Bilgisi HaberleriHaberleri, Sayı: 8990,1939, s. 111112. POLAT, M., Malazgirt ve YöresiYöresi, Fırat Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Lisans Tezi, Elazığ, 1988. PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali, EfsanelEfsanelerererer, Türk Dil Kurumu yayınla rı Ankara, 1971. RABBÎ, Göklerin SultânıSultânı, Mayıs 2008, bsılı değil. RADLOFF, W., “Kazak Türklerinde Koyunculuk Hakkında Notlar” (Çev. A. Temir), Türk Kültürü DergisiDergisi. 1983, Sayı: 240, s. 23841.

519 Yaar Kalafat

, Sibirya'danSibirya'dan, İstanbul, 19541957. RAHMAN, A., “Divanü Lügatit Türk’ten aman Dini’ne Bakı” (Çev. A. ÇelikbayE. Emet) AnayurAnayurt ttttantan Atayurda Türk Dünyası, Mart 1996, Sayı: 10, s. 6671. , “Uygurların Defin Âdetleri”, III. MilletlerarMilletlerara Milletlerar aaasısı Türk Folklor Kongresi (Bildiriler(Bildiriler)))), Ankara, 1987, Cilt: IV., s. 241256. , “Uygurların Uğurlu Sayı Hakkındaki Görüü”, I. Milletlerarası Türk Halk Edebiyatı ve Folklor Kongreee sisisi,si 12 Ekim 1988, Konya. REINHARD, K., “Güney Türk Ağıtlarının Biçimleri” I.I.I. UluUluUlusUlu sss lararası Türk Folklor SeSeminerimineri (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1974, s. 241256. RIZA, A., “Anadolu'da Bozkurt”, Halkbilgisi HabeHaberrrrleri,leri, 1930, Sayı: 12, s. 1214. ROUX, J. P., Aksak Timur, İslâmın Kutsal SavaçısıSavaçısı, İstanbul, 1994. , La mart chez le peuples altaiques anciensanciens et MeMeMedievauxMe dievauxdievaux, Paris, 1963. , Orta Asya Tarih ve UygaUygarrrrlıklıklıklık, İstanbul, 2001. , “Türk Göçebe Sanatının Dinî Bakımından Anla mı”, Türk Kültürü El Kitabı, İstanbul, 1992, Cilt: III., s. 7580. , Türklerin ve Moğolların Eski DiniDini, İstanbul, 1994. , Türklerin Tarihi, Büyük Okyanus'tan AkdAkdeeeeniz'eniz'e İkibin YılYıl, (Çev. G. Üstün), İstanbul, 1989. SAATÇİ, S., “Kerkük Folklorunda Düğün Geleneği”, III.III. MiMillll letlerarası Türk Folklor Kongresi BildirileriBildirileri, Ankara, 1987, Cilt: IV., s. 4658.

520 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

SAKAOĞLU, S., Anadolu Türk Efsanelerinde Ta KesilmeKesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip KataloguKatalogu, Ankara, 1980. , “Anadolu Folklorunda Göktürk Efsanelerinin İzle ri”, V. Milletlerarası Türkoloji Kongreleri/Bildirileri,Kongreleri/Bildirileri, İstanbul 1985, Cilt: II., s. 255262. , “Doğu Anadolu Folklorunda Millî Kalıplar”, Doğu Anadolu'nun Meseleleri Sempozyumu (Bi(Billlldiriler)diriler)diriler), Tunceli, 1985, s. 18394. , “Manas Destanı ve Anadolu Geleneğinde Kısır Kadının Doğum Yapması” ErciyesErciyes, Ekim 1996, Sayı: 226, s. 57. SAN, S., Dün ve Bugün MuMu, Kayseri, 1947. SANCUGAEVYA, İ., “Hakas amanizminin Kökenleri Üze rine” (Çev. T. Devletov), Yüce Erek, s. 5357. SARA, İ. A., “Seyit Battalgazi ve Anadolu'da Süre Gelen Bat tal Gelenekleri ve Görenekleri”, I. Battalgazi ve MalaMalatMala ttt ya ÇevreÇevresisi Halk Kültürü Sempozyumu (Bildiriler), Malatya, 1986, s. 11019. SARAÇOĞLU, E., “Kıbrıs'ta Doğumla İlgili Gelenek ve İnançlar”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi,Kongresi, II., 24.6.1986, İzmir. SARI, N., “Erzurum'da Alkarısı”, Halk Bilgisi Haberleri,Haberleri, İs tanbul, 1930; Sayı: 8, s. 1113. SARIKCIOĞLU, E., Balangıçtan Günümüze Dinler TarTariiiihihihihi, İstanbul, 1983. SAYAR, A., Türkmenistan ve Horasan’dan Anadolu’ya BeBekBe kkk tik Türkmenlerinin Kültürü ve KöklKökleeeeriririri, Konya, 2008. SCHİLTBERGER'İN, J., Türkler ve Tatarlar Azerbaycan (13941427) adlı eserinde “Âdet ve İnanmalar”; A. O. Öztürk, T.D.T.DT.D.T.D., Nisan 1997, Sayı: 129, s. 5458.

521 Yaar Kalafat

SELVİ, H., “Suruç Köylerinde Yağmur Duası”, Türk FolFolkFol kkklorlor AratırmalarıAratırmaları, 1969, Cilt: 12, Sayı: 238, s.5291. , “Suruç Köylerinde Yağmur Duası”, Türk FolklorFolklor AratırmalarıAratırmaları, 1969, Sayı: 254, s. 5291. SEVGEN, N., “Anadolu'da Koyun ve At Motifli Mezar talar”, Türk DünyasıDünyası, 1950, Sayı: 8. , “Yaayıları imdiye Kadar Gizli Kalmı Bir Airet: Zazalar”, Türk Kültürü DergisiDergisi, 1982, Sayı 22930, s. 22234. , Zazalar ve KızılbalarKızılbalar, İstanbul, 1946. SEVİNÇ, N., “Türklerin İslâmiyet’e Geçilerini Kolaylatıran Sebepler”, Türk Dünyası Aratırma DergisiDergisi, Sayı 4, s. 530. SEYİDOĞLU, B., Erzurum Efsaneleri (Erzurum'da Belli YeYerrrr lere Bağlı Olarak Derlenmi Efsaneler Üzerinde Bir İnceleme)İnceleme), Ankara, 1985. SEYİDOV, M., Azerbaycan Mistik Tefekkürü KaKayyyynaklarınaklarınakları, Baku, 1983. , “Bazı Âbidelerde Ad Koyma Âdetinin Kalıntıları Hakkında Mülâhazalar”, Koz Dergisi, 1980, Sayı: 3, s. 6570. , “Gök, Ak ve Kara Renklerinin Eski İnançlarla Alâ kası”, (Çev. O. Yavuz), Türk Dünyası Aratırmaları Dergisi, 1988, Sayı: 52, s. 3352. SUNGUROĞLU, İ., Harput YollarındaYollarında, 4 Cilt, İstanbul, 1958. , “Harput'ta Kına Geceleri”, Türk Folklor AratAratırmırmırmırmaaaa ları, 1965, Cilt: 9, Sayı: 194, s. 38593861. SÜLEYMANLI, M., GöçGöç, İstanbul, 1990.

522 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

SÜLEYMANOVA, N., “Azerbaycan Halk Tıbbında Egzama Tedavisi” 1. Uluslar arası Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildiri KitabıKitabı, Ankara, 2008, s. 220–225 SÜMER, F., “Dede Korkut Destanlarındaki Bazı Kular Hak kında”,”, I. Uluslararası Türk Folklor Semineri (Bildir(Bildiri(Bildir iii ler)ler), Ankara, 1974, s. 155158. , “Eski Türklerde İsim Koyma Geleneğinden Atsız”, Türk Edebiyat ve Folklorunda Yeni GörüGörülerlerlerler, Ankara, 1985, Cilt: I, s. 2327. , “Eski Türklerde Yağmur ve Kar Yağdırma Âdeti”, Resimli Tarih MecmuasıMecmuası, 1953, Cilt: IV., Sayı: 44, s. 253335. SÜRER, A., “Hayat Ağacı Motifi ve Türk Tekstil Sanatlarında Uygulamalar”, IV. MilletlerarMilletleraraaaasısı Türk Kültür KongresiKongresi, 7.5.1991, Antalya. SÜRÜR, A., “Türk Süsleme Sanatlarında Ku Motifi ve Teks til Sanatlarımızdaki Yeri”, V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, 7 Mayıs 1991, Antalya. AFAK, A., “Hakkari ve Civarında Dinî ve Ahlâkî Yaayı Üzerine Bir Deneme”, Atatürk Üniversitesi XX. Yıl ArmArmaaaağanı,ğanı, Ankara, 1978, s. 127170. AHİN, A., Güney Anadolu'da Beydili Türkmenleri ve BBaaaa raklarırakları, Ankara, 1962. AHİN, B., “İslâmiyet Öncesi Türk İnancı ve Ritüellerinin Samsun Yöresindeki İzleri”, Türk Kültürü DergisiDergisi, Ey lül 1996, Sayı: 401, s. 563574. AHHÜSEYİNOĞLU, H. N., Malatya Balyan AiretiAireti, Malat ya, 1991. EKER, B., “Erzincan'da Saya Gezme Geleneği”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, 1967, Cilt: X., Sayı: 231, s.48834885.

523 Yaar Kalafat

ENTÜRK, A., “Koç Koyurma”, Türk Folklor AratırmalAratırmalaaaarırırırı, 1972, Sayı: 280, s. 6470; , Malatya, MalatyaMalatya, Malatya, 1984. EYH BEDREDDİN, VaridatVaridat, (Ter. Ketene), Ankara, 1990. İMEK, E., “Bir Olağanüstü Varlığın Yaratılı Miti ahmaran” Tuncer Gülensoy ArmağanıArmağanı, Kayseri, 1995, s.333338. İMAN, B., “İslâmiyet Öncesi Türk İnanç ve Ritüellerinin Samsun Yöresindeki İzleri”, Türk Kültürü DergisiDergisi, Ey lül 1996, Sayı: 401, s. 563574. TABALDİYEV, K., “Koçkar Ovası Kadim Türk Yazıtları” Türksoy, Ocak 2002, s. 5, s. 2934. TACEMEN, A., Bulgaristan Türkleri, Mevsim TörenlerTörenleriiiininnin SilsilesiSilsilesi, Kayseri, 1992. TAKVUL, U., “Türk Kültüründe Ate Kültü”, Kırım DergDergiDerg iiisisisisi, EkimKasımAralık, 1993, Sayı: 5, s. 3437. TAN, N., Folklor (Halk Bilimi) Genel BilgilerBilgiler, İstanbul, 2008. , “Karahan'da Ölü Gömme ve Yas Tutma”, Türk Türk FolFolkkkklorlor AratırmalarıAratırmaları, 1965, Sayı: 189, s.37123713. , “Kızların Kısmetlerini Açma Pratikleri”, Türk Folklor Aratırmaları Yıllığı, 1976, s. 216228. , “Türk Folklorunda Ay Tutulması”, Türk KültKültüKült üüürürü Dergisi, Sayı: 146, Aralık 1974, s. 8184. , “Türk Folklorunda Nisan Yağmuru Motifi”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler), An kara, 1982, Cilt IV, s. 469496. , Türkiye Cumhuriyeti’nin 80. Yılında CumhurCumhuriCumhur iiiyetyet Dönemi Kültür Çalımalarının Dünü, Bugünü, Yarını, (Bir Kültür PolitikaPolitikasısı OlOluuuuumu),umu), Ankara, 2003, s. 13–16

524 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

, “Türkiye'de Evlenemeyen Kızların Kısmetlerini Açma Pratikleri”, Türk Folklor Aratırmaları YıllığıYıllığı 1976, Ankara, 1976, s. 213247. TANER, N., “Ağrı Bölgesinde Alkarısı ve Alkarısı ile İlgili İnanmalar”, Türk FolkloruFolkloru, 1983, Sayı: 52, s.2829. , “Ağrı Folkloru Halk İnanmalarında Cin ve Cin Tutma”, Türk FolkloruFolkloru, 1983, Sayı: 43, s. 1215. , “Ağrı Bölgesinde Koç Katımı”, Türk FolkloruFolkloru,Folkloru 1980, Sayı: 10, s. 2528. , “Ağrı'da Tarla ve Ekin Biçmeye İlikin İnanmalar ve Büyüsel İlemler”, Halk KültürüKültürü, 1984, Sayı: 3, s. 123136. , “Anadolu'da Kadınların Erkeklerine Taktıkları Adlar”, Türk FolkloruFolkloru, 1984, Sayı: 60, s. 1821. , “Ağrı Bölgesinde Koç Katımı”, Türk FolkloruFolkloru,Folkloru 1980, Sayı: 10, s. 2528. TANYILDIZI, V., “Molla Potik Ne İster?”, Elazığ KüKülllltürtür ve Tanıtma Vakfı DergisiDergisi, 1989, Sayı: l, s. 27. TANYU, H., Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak YerleriYerleri,Yerleri Ankara, 1967. , Bulgaristan Türkleri İnanıları veya TürkTürk KiKimmmmlilililiğiğiğiği, Ankara, 1995. , “Doğu Anadolu'da Eski Türk İnançlarının İzleri”, Yeni DüünceDüünce, 1990. , “Eski Türklerin Dini Totemcilik ve amancılık Değildi”, V. Millî Türkoloji KongresiKongresi, İstanbul, 1985. , “Fatma Anamız (Fadime Anamız) ve El İle İlgili İnançla Üzerine Bir Aratırma”, II. MilletlMilletleeeerarasırarası Türk Folklor Kongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1976, Cilt: IV., s. 479497.

525 Yaar Kalafat

, “Hacı Bekta'da (Suluca Karaca Höyük) Bazı İnanç lar ve Âdetler”, III. Milletlerarası Türk Folklor KonKongKon ggg resresresires iii, Ankara, 1986, Cilt: IV., s. 381395. , İslâmlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancıİnancı,İnancı İstanbul, 1986. , “Türklerde Tala İlgili İnançlar”, I. UluslarUluslaraUluslar aaarasırası Türk Folklor Semineri BildirileriBildirileri, Ankara, 1974, s. 414416. , TürklerTürklerinin Dinî TarihiTarihi, İstanbul, 1978. , “Türklerde Helva ile İlgili İnanç ve Âdetler”, IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü KongresiKongresi, 9 Mayıs 1991, Antalya. , “Türklerde Atele İlgili İnançlar”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi BildirilBildirileri,eri, Ankara, 1976, s. 129 142. TARHAN, T., “'İskitlerin Dinî İnanç ve Âdetleri', TarihTarih DeDerrrr gisi, İstanbul, 1969, Sayı: 2, s.145169. TAVKUL, U., “Karaçay Malkar Türklerinde Eski İnançlar”, Türk Kültürü DergisiDergisi, Sayı: 313319. , Kafkasya Dağlarında Hayat ve KültürKültür, İstanbul, 1993. , “Karaçay Balkar Kültüründe amanizmin İzleri”, Türk Dünyası Aratırmaları Prof. Dr. B. Ögel’e ArmArmaaaa ğanğanğan,ğan Sayı: 65, Nisan 1990, s. 303310. , “Türk Kültüründe Ate Kültü”, Kırım DergDergiDerg iiisi,si,si,si, EkimKasımAralık, 1993, Sayı: 5, s. 3437 TEKİN, T., Orhun YazıtlarıYazıtları, Ankara, 1988. TEMELKURAN, T., “Türklerin Kullandığı Takvimler ve Batı Takviminin Kabulü”, Belgelerle Türk Tarihi DergisiDergisi, 1971, Sayı: 50, s. 1923.

526 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

TEMİR, A., “Türkçe KülTigin ve Moğolca Otçiğin Adları ile İlgili Tartımalar Üzerine”, ükrü Elçin ArmağanıArmağanı, Ankara, 1983, s. 293296. TEOMAN, Z., “Bozkurt Efsanesinin Anadolu'daki İzleri”, Türk Folklor AratırmalarıAratırmaları, Nisan 1952, Sayı: 33, s.525. TİMUR, D., “Horasan Dervilerinden Gaj Gaj Dede” KüKüKümKümmmbetbet AltındaAltında, NisanMayısHaziran 2008, Sayı: 2. TİMURTA, F. K., Yunus EmreEmre, İstanbul, 1972.. TOGAN, A. Z. V., Oğuz DestanıDestanı, İstanbul, 1982.. TOKDEMİR, H., Artvin Yöresi FolkloruFolkloru, Ankara, 1992. TONBUL, Ö., Sır Kapısı Hayatı ve iirleriiirleri, Sivas, 2003. TOPÇU N., Mevlana ve TasavvufTasavvuf, İstanbul 1974, TOYGAR, K., “Elerin Birbirlerine Hitap ve Birbirlerinden Bahsetme (Gıyap) Sözleri”, Türk FolkloruFolkloru, 1984, Sayı: 55, s. 35. TUNCER, C. O., “Anadolu Selçuklu Kümbetlerinin Geliimi ve Özellikleri”, X. MilMilletlerarasıletlerarası Türk Kongresi, Anka ra, 1986 (metin, teksir halindedir). TURAL, S., Nevruz, (Bildiriler Kitabı)Kitabı), Atatürk Kültür Mer kezi Yayını, Ankara, 1995. , Nevruz ve RenklerRenkler, (Bildiriler Kitabı), Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1996. TURAN, A., Türk Kültürü Aratırmaları, Doğu ve GüneydGüneydoGüneyd ooo ğu Anadolu II, Ankara, 1991. TURAN, M., “Kars'ta Koç Katımı”, Türk Folklor AratırmalAratırmalaAratırmal aaa rırırı,rı 1967, Cilt: X., Sayı: 214 s.4103. , “Kars'ta Ölüm ile İlgili Gelenekler”, III.III. MilletlerMilletleraaaa rası Türk Folklor KKongresiongresi (Bildiriler)(Bildiriler), Ankara, 1982, Cilt: IV., s. 547558.

527 Yaar Kalafat

TURAN, M., “Halk Biliminde Yılan Motifi”, FolFolk kkk lor/Edebiyatlor/Edebiyat, KasımAralık 1997, s. 133137. TURAN, O., Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm MedMedeeeeniyeti,niyeti, İstanbul, 1969. , Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, İstanbul, 1978. TURGAY, R., “Ankara'da Yağmur Duası”, Türk Folklor AraAra tırmaları, 1961, Sayı 143, s. 241. TÜMER, G., KÜÇÜK, A., Dinler TarihiTarihi, Ankara, 1993. “Türk Tarihinin Sistematiği Meselesi Seksiyonu Genel Rapo ru”, Türk Dünyası AratıAratırmalarırmaları KongresiKongresi, 59 Eylül 1994, Ankara. Türk Yer Adları Sempozyumu BildirileriBildirileri, Ankara, 1984. TÜRKDOĞAN, O., “Doğu Anadolu'da AnaÇocuk Bakımı ile İlgili Kültür Kalıpları”, Türk Kültürü Dergisi, 1982, Sayı: 223, s. 659670. , “Doğu Anadolu'nun Sosyal Yapısı”. Doğu AnadoluAnadolu'''' nun Meseleleri Sempozyumu, Tunceli, 1985, s. 4769. , “Evlenmede Balık Geleneğinin Sosyolojik Açık laması”, I.Uluslararası Türk Folklor Kongresi (Bildir(Bildiri(Bildir iii ler), Ankara, 1977, Cilt: IV., s.315362. TÜRKER KÜYEL, M., “Bilge Kağan Bir FilozofArkont mu dur?” XI. Türk Tarih KongresiKongresi, 5.9.1990, Ankara. Türkiye'de Beldeler, Bitlis, İstanbul, 1983. Türkiye'de BeBelllldeler,deler, Siverek, İstanbul, 1983. UĞUR, A., “Türkmen ve Avarlarda Ad Verme veya Adlan dırma Âdetleri”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı: 55, s. 1216. UĞUR, A., AkkılaAkkıla, Ankara, 1980.

528 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

UYUKLU, Ö., “Bitlis Yöresinde Adaklar, Âdetler ve İnançlar, Deri”, Folklora Doğru, 1973, Sayı: 27, s. 1014; ÜÇER, M., “Anadolu Folklorunda Fadime Ana”, Türk FolklorFolklor Aratırmaları YıllığYıllığıııı, 1975, Ankara, s. 147. , “Anadolu Folklorunda Fadime Ana”, Türk FolklFolkloooo ru Aratırmaları 1981/1, Ankara, 1981, s.113120. ÜLKER, H., “Karaçay Malkar Türklerinde Ağaç Kültü”, Türk Kültürü DergisiDergisi, Aralık, 1991, Sayı: 344, s. 735 742. ÜLKÜTAIR, M. ., “Türkiye Türklerinde Ad Verme ile İlgili Gelenek ve İnançlar”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Ankara, 1976, s.369385. ÜYÜKLU, O., “Bitlis Yöresinde Adaklar, Âdetler ve İnanç lar”, Folklora DoğruDoğru, 1973, Sayı: 27, s. 1014. VAHAPZADE, B., ehit Mezarları, Yayına Haz.: Y.Akpınar, İstanbul, 1979. , “Vaydır Ettiğiniz”, Türk Edebiyatı, Temmuz 1997, Sayı: 285, s.21. VASİLYEV, Y., “Saha Yakut Türklerinin Gök Cisimleri Hakkındaki Bilgiler”, Uluğ Bey ve Çevresi UluslUluslaaaararasırarası SemSemSempozyumuSem pozyumupozyumu, (30.5.19941.6.1.1994), Ankara. VELİYEV, K. N., “Türk Dünya Bakıında Renk”, NeNeNevNe vvvruzruz ve RenklerRenkler, Ankara, 1996. VELİYEV, V. Azerbaycan FolkloruFolkloru, Baku, 1985. YALGIN, A. R., Cenup'ta Türkmen OymaklarıOymakları, 2 Cilt, Anka ra, 1977. YALTKAYA, ., “Yat yahut Yağmur Taı”, GündüzGündüz, 1936, Sayı: 3, s. 6771.

529 Yaar Kalafat

YARDIMCI, M., “Manas Destanında Geçen Halk Kültür Değerlerinin Günümüzdeki İzleri” ErciyesErciyes, Eylül 1996, Sayı: 225, s. 811. YARDIMCI, M., KOKSAL, H., Battalnâmelerde Tip ve MotifMotif YapısıYapısı, Ankara, 1984. YAVUZ, E., Tarih Boyunca Türk KavimleriKavimleri, Ankara, 1968. YAVUZ, M. H., Diyarbakır EfsaneleriEfsaneleri, Cilt: l, Ankara, 1989, Cilt 2: Ankara, 1990. YAVUZER, H., “amanizm’de Evren ve Dünya Tasvirleri” Milli Folklor, Güz 1997, s. 35, s. 5055. YENER . S., “Gaziantep'te Evlenme”, BapınarBapınar, 1947, Sayı: 87, s. 1516. YESBAYEV, K. C., Kazak İsimleriİsimleri, AlmaAta, 1981. YEİLYURT, E., “Evlilik Adetleri Yönünden Bolu ve Çıva rındaki 2 Köyün Karılatırılması”, Uluslararası KöroKöroğKöro ğğğ lu ve, Bolu tarihi ve Kültürü sempozysempozyuuuumu,mu, Bolu, 1818–––– 21 Ekim 2009. YILDIRIM, D., “Coğrafya'dan Vatana Geçi ve Vatan İle Göç Edi Problemi”, Türk Yer Adları Sempozyumu BildirBildiriiii leri, Ankara, 1984, s. 157168. , “KökTürk Çağında Tanrı mı, Tanrılar mı Vardı?”, IV. Uluslararası Türk Folklor Kongresi BildirilerBildirileriiii, Ankara. , “KökTürkler'de Kağanlık Süreci Yağı (Kaldırma, Kötürme ve Oturma)”, IX. UluUlusssslararasılararası Türk Tarih Kongresi BildirileriBildirileri, Ankara, 1991. , “Köktürk Yazıtlarında Öd Tenri Aymaz; Yağ (g)ıl 'Katıl' Olmaz”, Uluslararası Türk DilDilii KongresiKongresi, 1.10. 1992, Ankara. , “Türklerde Maniama ve Han Koterme”, OnbirinciOnbirinci Türk Tarih Kongresi 6.9.1990, Ankara.

530 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

YILDIRIM, H., “Kırgız Türklerinde (Umay Ana) İnanıı”, Türk Kültürü DergisiDergisi, Ankara, 1992, Sayı: 356, s. 758 764. YILDIRIM, R., “Elazığ Yöresinde Halkın Eski Eserler Hak kındaki İnançları”, Fırat Havzası FolFolkkkklorlor ve Etnografya Sempozyumu, Elazığ, 1985, s. 38388. YILMAZ, M., “Elazığ Alkarısı İnanması”, Türk FolklorFolklor AraAra tırmaları, 1967, Cilt: X., Sayı 205, s. 41324133. , “Kırgız Mitolojisindeki Manas Destanında Yardım cı Ruhlar” ErciyesErciyes, ubat 2000, Sayı: 266, s. 67 YILMAZ, S., “KaraçayırTöresini Üsünden” Birleik KaKaffffkasyakasya Üç Aylık Dergi, NisanMayısHaziran, 2000, Sayı: 22, s. 3236. YOLGA, M. Z., Dersim (Tunceli) TarihiTarihi, Yayına Hazırlayan lar: A. Halaçoğlu, İ. Yılmazçelik, Ankara, 1994. YOLOĞLU, G., “Sibirya Türk Halklarını Edebiyatı (Tıva, Hakis ve Edebiyatları)”, Aktaran: A. Seferoğlu), KardeKarde EdebiyatlarEdebiyatlar, Sayı: 38, s. 4350. , “amanlar ve amanizm Hakkında”, MMMilliMilli FolFolkkkklor.lor. YÖRÜKHAN, Y. Z., Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri amanizm, Notlandıran ve Yayına Hazırlayan: T. Yörükân, Ankara, 2005. YUND, K., “Türklerin Kutlu Ağacı Kayın (Hu) Adı Üzeri ne”, Türk Kültürü DergisiDergisi, Sayı: 120, s. 12601264. YÜCE, Ç. K., KaKaKazan’ınKa zan’ın Beeri ve İktisadi CoğrafyasıCoğrafyası, Ankara, 2002. YÜKSEL, H. A., “Türk Folklorunda Kırk Sayısı, Millî KüKülllltürtürtürtür, 1982, Cilt: 3, Sayı: 9, s. 4346.

531

DİZİN

Ağaç Han, 76 4 Ağaçevi, 175 40 sadakası, 419 Ağada, 76 Ağalim, 76 6 Ağbaba, 211 Ağbaba Dağı, 141, 349 63 Ya Toyu, 334 Ağbaba Tepesi, 95 ağıl iyesi, 194 7 Ağıl/Ahır Đyesi, 194 7 sadakası, 419 Ağır Semalı, 175 ağıt , 443 A ağıt düzmek, 438 ağıt yakma, 441 Abaası, 107 Ağlak , 437 Abdestli bez, 114 ağlangaç, 274 Abdülvahap Gazi, 297, 323 Ağrı, 102, 112, 116, 125, 133, 145, Abuzer Gaffari, 290 157, 168, 169, 177, 180, 182, Abzar Öyesi, 194, 196 203, 211, 213, 227, 254, 256, ad alma, 277 257, 262, 270, 279, 284, 285, ad kazanma, 277, 278 295, 299, 306, 308, 312, 313, Ad Koyma Toyu, 286 315, 340, 434, 441, 451, 452, 453 Ad Toyu, 267 Ağrı Dağı, 180 ad verme, 270, 277, 283, 458 Ağzından yel alsın, 370 Ad vurmak, 287 Ahiret Gömleği, 411 Adad, 76 Ahiret Suyu, 411 Adak, 321, 342 Ak, 319, 356 adak bezi, 193, 330 Ak Ana (Ak Ene), 102 adak taı, 193 Ak Baba, 139 Adakutay, 76 Ak Han, 76 Adar, 76 Ak iye, 105, 128 Adsız , 277 Ak Kızlar, 95 Adsız Big, 277 Ak koçun kılı, 109 Agtıyan, 163 Ak Koyunlu, 108 Agtıyan (Akdin), 217 Ak Orda, 123 Ağ kesme eker, 443 Ak süpürge, 269 Ağaç , 171 Yaar Kalafat

Ak Toy , 327, 334 Ana Maygıl, 101 Ak Toyun, 76 ana ruhu, 199 akarsu, 443 Anadolu, 71, 82, 84, 85, 93, 95, 109, Akibir Çemesi, 168 111, 115, 121, 123, 124, 133, Akam Semalı, 175 135, 138, 139, 158, 164, 165, Al, 110 167, 172, 174, 176, 178, 183, Al Ağ , 409 189, 193, 194, 195, 201, 202, Al ot, 116 203, 205, 209, 210, 211, 220, Ala Geyik, 109, 302 224, 225, 241, 243, 250, 251, Alaca, 109, 303 252, 257, 258, 266, 269, 271, Alasbatır, 76 273, 279, 280, 285, 286, 291, Alazlama Ocağı, 192 301, 303, 304, 307, 315, 317, Albasması, 257 321, 343, 351, 354, 420, 422, Albastı , 107, 110 424, 425, 426, 428, 429, 430, Albıs, 110 432, 441, 445, 446, 447, 449, Ali Kaya, 149 452, 454, 457, 458, 459, 463 Ali Ta, 247 anahtar, 182 Alibey Dede, 211, 246 Anamaykıl, 409 Alim Pınar, 165 and, 151 Alkarısı, 110 Andarkon, 76 alkı, 93 Angut, 210 Alkızı, 112 Ank, 76 Allah, 71, 74, 75, 76, 77, 91, 92, 93, Anar, 76 121, 133, 135, 143, 148, 166, Anu, 76 181, 206, 207, 242, 245, 277, Anunnı, 76 282, 291, 294, 295, 307, 308, Ardıç, 174, 210, 211 323, 341, 346, 348, 448, 450, Ardıç Ağacı, 173 451, 457, 461 Arif Baba, 290 Allah gençlerimizi saklasın, 360 Arinna, 76 Allah sıralı ölüm versin, 360 Arjan Su, 134 Allahlık, 384 armut , 250 Allahuekber, 290 Arpaçay, 169, 421 Almı, 110, 274 Artal Dağları, 140 Altay Kan, 159 Artık , 248 Altay Kutay, 134, 172, 445, 446, 454 artı/arcın ağacı, 172 Altın Göl, 159 Arunas, 76 Altın Tag, 140 Aruru, 76 Amin alayları, 348 arvaklara, 79 Ammun, 76 Aryna, 76 Ana iye, 102 arz etme, 389 Ana Kam, 199 Asitane Baba, 231 534 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Asker Ağa, 332 Ayata, 76 Aslan Baba, 462 Ayçörek, 203 a dökmek, 431, 444 aydan , 114 A Töreni, 285 Aydan , 368 Âık Aydın, 230 Ayısıt, 96 Akabat, 120 ayna , 114, 311, 312, 407 at , 300 Ayna , 131, 307, 311, 407, 428 At, 89, 195, 196, 330, 396, 420, 428 Aynalar, 117 at heykelleri, 424, 425 Aynalı Kaya, 307 at kurban, 396 Azrail, 96, 242, 451 at nalı, 147 Azrail’in kayığı, 379 at perçemli tuğlar, 391 At yuları, 304 B At yularlı, 185 Baabeddin, 160 Ata, 87, 89, 95, 146, 156, 200, 207, Baba, 138 209, 210, 212, 225, 247, 257, Baba Dehkan, 230 258, 270, 283, 284, 291, 297, Baba Dekkan, 225 340, 351, 423, 429, 431, 459 Baba Nevruz, 225 Ata Baba Günü, 431 Badis Biy, 106 Ata mezarları, 297, 423 bağ kuti, 270 Ata ruhları, 207 bağlanma, 314, 315 Atalar kültü, 402 baht iyesi, 295 ate, 355 Bahtiyazı Kuyusu, 165 Ate ana, 186 Baktı Kan, 95 Ate baba, 186 Bakut, 270 atein ruhu, 328 balbal, 422, 424 atın kafa kemiği, 422 Baldızı, 165 atın kuyruğu, 392 Balıklı Göl, 102 Atsız, 277 Balta Tıymez, 173 av kanı, 304 Baluka, 159 Avrupa, 96, 98, 427 barak edici, 437 ay, 92, 103, 118, 124, 125, 130, 132, basık , 273 133, 134, 135, 159, 248, 265, Basık, 265 279, 349, 425, 430, 445 baskı, 459 ay gördü, 265 Ba Sadakası, 202 Ay Han, 76 ba tutan kii, 392 ay tutulması, 132 baına dönmek, 388 ay uağı, 265 Bakurdistan, 274 Ay ve Yıldızlar, 131 Batı Anadolu, 141 ayak kına, 310 Battal Gazi, 149, 246, 298, 449 ayakkabı, 182 535 Yaar Kalafat

Bay Ülgen , 94, 95, 126 Bodun inli, 101 Bayburt, 179, 182, 191, 344 Bolca, 140 baydara, 423 boncuk, 112, 182, 200, 252, 255, 263 Bayku, 363 Boncuk, 252 Bayku Viraneleri yurt tutar, 363 Bostan Kurdu Piri, 237 bayrak, 120, 393 Boyanay, 172 beg kuti, 270 boz, 89, 136, 301 Bekir Dikme Ziyareti, 138 Boz At, 302 Bel Baba, 142 Boz kurt, 109, 136 beli bağlı, 251 Bozkır, 73, 109 Bengü Ta , 80, 87, 88, 90, 96, 103 Bozkurt, 197, 302 bereket, 189 Bozkurt Baba, 237 Berivanlar, 357 Bozulmayan Cesetler, 228 Berköse, 323 böcü, 220 Beiğe Salma Toyu, 267 böri balı bayrak, 217 beik, 130 Börü , 279 beik kertem, 308 Budizm, 69 beik kerti, 308 Burak, 218 beik kertleme, 308 Burca Kan, 95 beik nian, 308 Burgut, 229 Beik Toyu , 327, 457 Burkul Ata, 225 Beyazıt, 180 Burkut Ata, 351 Beyhüd Dede, 391 Buura Kan, 95 bez bağlama, 298, 391 buyruk, 198 bez bağlamak, 390 Büklü Ziyaret, 166 Bıçağı, 187 bütmek, 74 Bıçak, 273, 431 büyü, 169, 196, 208, 251, 272, 303, Bibi , 406 315, 317, 319 Bilge Kağan, 188 büyücüler, 458 Bilge Tonyukuk, 89 Büyük Tabaktepe, 211 bilik, 198 Bir Tengri, 91, 92 C biti, 74 can aı, 442 bitig , 437 Can aı, 402 bitik , 272 Cebrail, 96 Bitki Đyesi, 171 Celal Baba, 397 Bitlis, 112, 116, 132, 168, 169, 255, Celâl Baba, 120 262, 272, 283, 284, 285, 314, Cem ibadeti, 148 316, 323, 340, 348, 424, 432, cenaze, 129, 130 441, 451, 452, 453 cenaze suyu, 412 Bodin Đnli, 461 536 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Cennet Elması, 242 çirkin, 202 Cin , 114 çivi , 398 cin çarpması, 77, 200, 260, 272 Çoban Baba, 233 cin görmek, 438 Çoban Dede, 139 Cin kurt, 237 Çocuk Boncuğu, 145 cinci, 77, 224 Çoranlar, 336 cinciler, 458 Çömçe Gelin, 347 Cizre, 323, 450 Çuvaistan, 274 coloma, 164 Cömert Kasap, 152 D cumalık, 453 Dağ, 142 Cunûdünün Dağı, 146 Dağ Han, 76 Cünüp, 204 Dağ Đyesi, 136 Ç Dağ Kurbanı, 408 Dağ Yüzü, 143 çabuk , 248 Dağlama ve Alazlama Ocağı, 192 çadır, 124, 178, 187 Dalak Ocağı, 192 çakmak taı, 146 Dar Kurbanı, 423 çam , 175 Dar vakit, 380 Çamlı Çeme, 165 Darende, 132, 211, 255, 432, 452, Çan, 73 454 çaput , 211 Debre, 184 çaput bağlama, 298 dede, 284 Çarpi, 290 Dede Balıkları, 102 Çaramba, 179 Dede Korkut, 93, 108, 156, 166, 167, Ças Kırgıır Toy= Çocuk Saç Kesme 221, 241, 259, 262, 270, 278, 324 Töreni, 328 def, 450 çelkânı, 179 Değnekli Dağı, 247 Çeltik Baba, 243 Değnekli Havuz, 165, 247 Çeit Bey, 290 delikli ta, 146 Çılan Monguz, 180 Delikli Ta, 147 Çıplak, 210 Delikli Ta Ziyareti, 211 Çıplak Pınar, 168 demir, 93, 112, 137, 183, 255, 260, Çıplak Pir, 250 263, 285, 303, 431 çıra, 184 Demir Dağ, 183 Çırpılı Dede, 243 Demir Dağı, 252 çiçek ölçen, 292 Demir Han, 76 çiçek suyu, 355 Deniz Han, 76 Çil keklik, 148 dervi, 224, 280 Çile Dağı, 142 Derviin Pınarı, 211

537 Yaar Kalafat

Destur, 160 Düzgün Baba, 142 deve, 134 Düzgün Dağı, 142 Devre Toplantı, 443 diki iğnesi, 260 E dilek, 142, 149, 174, 241, 246, 247, eb, 188 262, 281, 291, 296, 297, 298, 321 ebe ana, 405 Dilin zekâtı, 206 Ebu Đshak Türbesi, 249 dilleme, 201 ecelin üstü örtülüdür, 360 di kirası, 270 Eder Kan, 159 Di Toyu, 330 Edraspan, 152 dii, 160 Efe , 233 dii kurt, 197, 199 Efendi, 233 Divriği, 143, 149, 165, 166, 173, ekmek, 254, 274, 323, 332 191, 247, 298, 434 Ekmek , 368 Diyarbakır, 116, 155, 166, 168, 174, ekmek hakkı, 448 178, 179, 182, 190, 211, 246, Elâzığ, 112, 168, 182, 210, 255, 273, 256, 262, 269, 292, 296, 310, 308, 350, 424, 433, 441, 453 312, 424, 449 Eleyiz Dağı, 180 Dodu, 347 elli ikinci, 402 doğum, 96, 110, 113, 121, 202, 240, Elli Đkisi, 417 248, 256, 257, 258, 263, 272, elma , 242, 250 283, 291, 355, 454, 458 Elma, 243 Doğum Toyu, 327 Elmalı yer, 244 dokuz , 313 elmalı yerlerde, 241 dolu , 347 Elmalık, 243 döl açma, 319 Emçi kadın, 227 Dört Ardıç, 247 emçi kadınlar, 458 dua, 91, 93, 95, 125, 131, 134, 140, Ene, 76, 184 142, 185, 202, 216, 247, 248, Er Kan, 95 256, 258, 262, 267, 274, 282, Ergenekon, 80 295, 296, 301, 307, 311, 345, Erke Solton, 106 348, 450 erkek at, 112 Dua alayları, 348 erkek kam, 220 Dua Dağı, 142 erkek kurt, 136 Dumlu, 139, 211, 249, 253 erklig, 104 Dumlu Baba, 139 Erlik, 104 Dutar , 229 Erlik oğulları, 181 duvak açma, 174 Erzincan, 111, 190, 203, 274, 281, düğümlenme, 314 306, 340, 424, 434, 445 Düğün bayrağı, 313, 455 düğün evi, 372 538 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Erzurum, 111, 128, 130, 139, 141, Gara/Karayel, 370 161, 169, 182, 190, 203, 208, Garip Musa, 247 210, 213, 248, 249, 250, 251, Gatümtüğ, 76 252, 253, 254, 257, 258, 260, gayb erenleri, 440 263, 274, 279, 281, 283, 285, Gazi Balıklar, 102 290, 292, 306, 310, 314, 340, Gece Ayna Bekleme Oyunu, 305 350, 351, 355, 422, 424, 434, 445 Gelin alayı, 303 eski , 64 Gelin Atı, 289 Eski Türk Dini, 461 Gelin Çiçeği, 289 e, 268 Gelin Kınası, 289 eiğe , 311 Gelin Pabucu, 289 eiğe basmak, 180 Gelin Saçı, 289 eiği , 242 gelin teli, 296 eiğine, 183 Gelin Teli, 289 eik, 180, 182 Gelin toyu, 332 et, 129, 138, 153, 186, 199, 256, 265, Gelincik Dağı, 270 274, 304, 308, 349, 453, 462 Genimin Ezrail/Azrail olsun, 362 etöz, 200 Germakoci, 173 ev, 85, 146, 178, 179, 180, 181, 183, geyik boynuzu, 255 186, 261, 262, 269, 288, 291, Geyikli Baba , 397, 462 296, 298, 310, 324, 346, 348, Gij Gij, 232 352, 432, 438 gillik, 299 Ev Đyesi, 178 Godi , 347 evinin direğinin çökmesi, 359 Godi Godi, 350 Ezan Sesi, 281 göbek bağı, 183, 262, 263 Ezânı Ferah, 258 göçaı, 299 Ezrail/Azrail kapını tanımasın, 362 Göğe Kaldırma, 121 göğermek, 123 F Gök, 71, 73, 76, 91, 108, 117, 119, Fadıl Baba, 247 120, 121, 122, 124, 133, 134, Fadima Ana Pekmezi, 241 150, 172, 189, 244, 302, 428, Fadime Ana, 240 446, 454, 460, 462 Fal, 264 gök boğa, 134 falcılar, 458 Gök Kurbanı, 408 Fatma Ana'nın kuağı, 241 Gök kuağı, 121 Fethi Ahmet Baba, 211 Gök Ruhu, 461 Fırat, 253, 255, 350, 442 Gök/Kök Tengri, 117 Gökbaba, 211 G Gökbeler, 248 Gökte Açılan Kapı, 305 Gaj Gaj Baba, 232 gökyüzü, 130 539 Yaar Kalafat gönder, 398 Hasan Paa Ocağı, 247 Göz çıbanı, 325 Hatır, 443 göz çıbanı / arpacık, 324 hayat yemeği, 442 Göz göre göre ölüme gitmek, 360 Haydar, 142, 261, 351 Göz Pınarı, 166 Haydar Baba, 142 göz zinası, 206 hayır , 206 Gözünü toprak doyursun, 387 hayır i, 322 gül ağacı, 295 Hayır Đ, 334 Gülerek Baba, 154, 211 hayırlı i, 322, 323 Güllübağdat, 290 hayırlı yel, 352 Gülmez Tepesi, 168 Hazar Dağı, 142 Gümgüm Baba, 142 Hazret, 233 Günbettin Baba, 235 Hedik , 331, 357 Güne , 125 Hel, 274 Güney Türkistan, 276, 294 helallik, 387 Güreken Baba, 249 helva , 390, 416, 452, 453 güve, 134, 265 Helva, 447, 452 Güvercin , 134, 374 Hepat, 76 Güvit, 191, 210, 247 Her canlı ölümü tadacaktır, 360 Güzel Baba, 139 Herkesin gideceği yer, 379 Güzelbaba, 290 Hervelat Suyu, 168 Hıdır Đlyas, 156 H Hıdırellez, 291, 292 Hacı Bekta taı, 150 Hızır, 195, 302 Hacı Yusuf, 210 Hızır Ata (Kizir Ata), 301 Haftek , 259, 260 Hızır Dağı, 142 hakan, 245 Hızır Đlyas, 302 Hakkâri, 111, 112, 132, 154, 155, Hızır Mescit, 302 190, 227, 254, 255, 258, 270, Hızır Nebi, 302 271, 272, 283, 295, 309, 314, Hızır/Kızır Ata, 302 315, 316, 317, 323, 433, 441, hikmet, 150 450, 451, 453 Hoca Alav, 230 Halil Đbrahim Gölü, 345 Hoca Âsaf, 143 halk sufizmi, 148, 270 Hoca Efendi, 233 hamayil, 254, 263 Hocaylı, 152 Hara Hu, 212 Horasan Baba, 165, 211 haram , 386 hortlama, 361 Harput, 116, 142, 351, 426, 454 Hortlama, 381 Harsağ, 76 höllük, 269 Hasan Baba, 139, 290 Hû, 219 Huda, 75, 133, 189 540 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

Huri Baba, 249 Đnektepe, 290 Hurî Baba, 165 Đnsan kurbanı, 151 Huykesen, 211 ipe düğüm atma, 303 Hüseyin Gazi, 139, 149 Đran, 120, 189 Hz. Ali, 129, 134, 149, 247, 280, irlig, 104 294, 449 irmik helvası, 403 Hz. Davut, 225, 229 Đrti, 163 Hz. Hasan, 148 Đsa Baba, 211, 246 Hz. Hüseyin, 148 isabet ül ayn, 201 Hz. Đbrahim Peygamber, 188 Đspir, 130 Hz. Süleyman, 438 Đsrafil, 96 ita, 430 I iye/ige/ıs, 150 Idık , 384 iyeler, 79 ıduk, 140 izi, 74, 283, 294, 452 ıduk hayvan, 321 izi yarlığı, 74 Iduk Ötüken Yı, 101, 151 K ıduk yir, 150 Iğdır, 157, 180, 203, 313, 322, 324, Kaan, 181 421, 431 kabırcak, 440 Ihıak Bayramı, 336 kabir , 377 ısı, 92, 302 Kabir Üstü, 431 Istar, 76 kabir ziyareti, 183 ıık , 211, 462 Kaçkar Ata, 291 Iık, 434 Kadın/Dii vampir, 107 Iıklı Sultan, 231 kadının sonu, 169 Kadi, 76 Đ Kadir Kan, 138 ige, 92, 150 Kafkasya, 120, 252, 459, 524 Đğimbat Dağı, 298 kâfur , 387 iğne, 111, 112, 116, 182, 260, 265, Kağan, 76, 79, 89, 122, 123, 126, 318 188, 198, 206, 217, 244 Đğne Oyunu, 305 kâhin, 116 Đlbilge, 90 Kalaylı Dağ, 158 ilk di, 183, 263, 322 kale, 120, 391 Đlk Di Toyu, 267 kam, 85, 89, 116, 126, 138, 198, 199, ilk saç, 267 211, 216, 217, 218, 219, 220, Đlkadım Toyu, 267 221, 222, 224, 241, 251, 275, 300 inanç yumağı, 78 Kam , 78 incir ağacı, 297 Kam Ağacı, 217

541 Yaar Kalafat

Kamber Ata, 225, 230 Karaçaramba, 305 Kamos , 116 Karagüçler, 107 kandil, 416 Karakoncalas, 109 kang, 89 Karaku , 95, 212 Kanıkey, 204, 258, 290 Karakutane, 212 Kansız kurbanlar, 390 Kara , 106 kapı bağı, 322 Karata / Hâcerü'lEsved, 299 kapı basması, 322 Karayakup, 191, 246, 256 Kapı Dinlemek, 305 Karayel Düekleri, 351 kapı harcı, 333 Kardalık, 423 kapı pulu, 322 Karga , 134 Kapı Pulu, 333 Karıncalık ve Kumru Ocağı, 192 kara, 128, 319, 452 Karlık, 95 Kara, 356 Karnıyarık Dağları, 143 Kara Albastı, 110 Kars, 93, 109, 112, 116, 120, 124, Kara Bayram, 447 127, 130, 133, 135, 149, 160, Kara Cehennem Suyu, 168 161, 168, 169, 177, 179, 182, Kara cin, 445 183, 191, 194, 202, 203, 207, Kara çalı, 108, 439 208, 209, 210, 213, 222, 227, Kara çalmak, 438 248, 251, 254, 255, 257, 259, Kara Donlu Can Baba, 108 260, 261, 262, 263, 271, 272, Kara Donlu Kâfir, 108 279, 280, 282, 284, 285, 308, kara giymek, 359 313, 314, 315, 324, 340, 345, Kara gün, 108 346, 347, 350, 354, 355, 420, Kara Han, 108 421, 422, 424, 428, 431, 433, Kara iye, 105, 107 434, 441, 442, 443, 453 kara kedi, 364 Karsar, 249 Kara koç, 109 Karıt, 95 Kara koçun kılı, 109 kartal, 220 Kara kura, 445 Kartal , 211, 221 Kara Mara, 108 Kartal Tepesi, 247 Kara Pınar, 168 Kartalık ehidi, 247 Kara ruh, 445 Karu Kerey, 181 Kara Samsun, 108 Ka, 150 Kara Ta, 146 Kagarlı Mahmud, 74 Kara Tunguz Damı, 108 kaık , 345 Kara yer, 108 Kavaktepe, 211, 249 kara yılan, 178 Kaya Ta Đyesi, 144 Karabatak, 210, 221 kayın , 174, 209 Karacalar, 243 kayın ağacı, 221 Karacuhalı adam, 295 Kayra Kan , 94, 103, 159 542 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kaz, 175 Kırklar Köyü, 302 kazan , 365 Kırklar Mahallesi, 302 Kazancı, 393 Kırklar Mezarlığı, 302, 375 Kazdağı, 141 Kırklar Semalı, 175 kazma ekmeği, 402 Kırklar Zaviyesi (Ahlat), 302 kazma takırtısı, 442 kırklı, 113, 265, 266, 272, 273, 274 kazmakürek hakkı, 442 Kırklı, 358 kedi, 438 kırklı bebek, 368 Kemçik, 159 kırklı kadın, 272 Kepçe Gelin, 348 kısır gecesi, 307 Kerey Kan, 106 Kıyan, 95 Kerkük, 154, 191 Kız Evliya, 174 keyneni baı, 432 kız gecesi, 315 keyveni, 432 Kızıl, 138, 244, 349 Kıble, 350 Kızıl elma, 244 Kılı Dağı, 247 Kızıl Elma, 246 Kılıç Dede, 211, 246 Kızıl yel, 370 kımız saçısı, 336 Kızkapan, 211 kına , 316, 385, 405, 406 Kızlar Çemesi, 168 Kına, 306, 310, 405, 449 Kilit, 254, 293 kına gecesi, 307 kilit kapama, 303 Kına gecesi, 307 Kim garip, 378 Kına Hakkı, 332 kirpiği, 204 kına türküleri, 306 Kirve , 268 kınalı keklik, 148 kiioğlu, 131, 150, 198, 201, 217 Kır At, 109, 302 Kitey Ana, 106 Kırgız Kan, 159 klor, 266 kırık çeme, 179 Koca Haydar, 173, 247 kırık/çıkıkçılar, 224 koç, 428 kırk, 130 koç / koyun, 424 Kırk, 168, 266, 273, 274, 433, 452 koç bezeği, 354 kırk ekmeği, 442 koç katımı, 354, 355, 356 kırk gün, 410 Koçkar Ata, 95 Kırk Mevlidi, 416 Koçkar Baba, 95 Kırk Pınar, 168 Koçkar Tepesi, 95 kırk ta, 345 Koçkar ziyareti, 95 kırk yemeği, 442 Kodak , 328 kırkı çıkmak, 266 Kokkok Baba, 146 Kırklama, 416 koku , 416 kırklamak, 266 koku çıkarmak, 390 Kırklar, 131, 175, 266, 320 Konciyon, 249 543 Yaar Kalafat

Konumadan Yayık Yayma, 305 Kurun döktürme, 192 Korsor, 211 kurun yontma, 315 Kotur Piri, 234 kurt, 208, 364 Kovuc, 77 Kurt , 279 kovuç , 272 Kurt Ana, 237 kovuz , 272 Kurt Ata, 237 koyun, 79, 111, 151, 186, 194, 202, Kurt Baba , 237, 243 301, 307, 355, 356, 357, 424, Kurt Dede, 237 425, 428, 436, 442 kurt derisi, 258, 279 Koyun Abdal, 462 kurt dii, 200 Kögmen, 198 kurt motifi, 197 Kök , 74 Kurt Pir, 237 Kök Tengri, 119, 150 Kurt yüzü, 143 Kök Türk, 150 Kurtların Piri, 237 KökTengri, 88 kuru çay, 241 kömür , 355 Kurum Han, 253 Kömür Kan, 106 kuak çözme, 314 Kör Ocak, 179 kut , 392 Kördünde, 179 Kut, 198, 199 Körmös, 117 Kut Dağ, 140 Köroğlu Destanı, 158, 293 Kut Kuyuv, 303 Köse , 323 Kut Sür, 73 Köse Hasan, 211 Kutay, 134, 454 köstek, 282 Kutlu Dağ, 81 köstek kesme, 254, 281, 318 Kutsal Ağaç, 211 Köstek Kesme, 332 Kutsal Altay Đnancı, 163 Köe Oyunu, 354 Kutsal Balıklar, 102 Köyün Piri, 233 kutta, 175 Kudret Topları, 143 Kutu Deresi, 170 kudro (oyun ve udagan), 74 kuyruk, 384 Kumbarbi, 76 kuyrukları, 393 Kumru Ocağı, 192 Kuzey Irak, 307 Kur’anı Kerim, 416 kuzu yıkama, 354 Kurbağa , 350, 351 Kuzucan Baba, 139 kurban, 387 Küç, 198, 199 Kurban, 261, 271, 340 Kül, 184 kurban kanı, 166, 178, 182 kül dökmek, 190 kurd, 350 Kül Tigin , 184, 188 Kurun dökme, 390 kün, 125 Kurun Dökme, 201 küpe, 261, 271 Kurun Dökme Ocağı, 192 Küpe , 271 544 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri kürek hakkı, 442 Memik Dede, 283 Merde Kan, 159 L Merku, 168 Lamaizm, 69 Mescidin Piri, 233 Lilil, 76 mee, 210 Lirgal, 76 mee ağaçları, 174 loğ taı, 431 mezar, 130, 157, 208, 249, 296, 419, loğusa, 130 421, 424, 425, 426, 428, 431, lohusa denesi, 274 434, 458 lokma , 416 mezar kaldırma, 398 Lokma Kurbanı, 322 Mezar Kaldırma, 428, 430 Mezârı erif, 294 M Mezarlığın Piri, 233 mezarlık ekmeği, 403 Macaver, 216 Mezulla, 76 maden, 266 Mırra, 443 Mahmut El Ensarî, 290 Mıstan, 173 makas , 111 Mızdehan, 152 Makedonya, 174, 184, 293, 312, 320 Midyat, 127, 439 Malatya, 102, 112, 128, 169, 176, Mikail, 96 213, 246, 255, 271, 279, 292, Mina Dağı, 155 293, 306, 308, 310, 316, 323, Mir Haydar, 230 340, 424, 426, 432, 434, 441, Miraç, 218 452, 453, 454 Mistan, 107 Malazgirt, 168 Mulla, 347 Manas Destanı, 202, 285, 290, 309, mum , 260, 435 315, 420 Mum Dökme, 201 mâni çıkma, 292 Mumnu, 76 Mansar Kan, 159 Munzur Çayı, 169 Manyas, 76 musalla taına, 129 Mardin, 155, 178, 211, 259, 262, Mu, 112, 116, 138, 169, 181, 182, 271, 273, 275, 276, 317, 323, 183, 203, 213, 254, 256, 257, 345, 346, 351, 357, 443 263, 264, 265, 267, 279, 284, Marta , 303 285, 292, 304, 306, 310, 312, Martacık, 303 314, 315, 355, 421, 428, 441, 447 Mattır, 106 Müslüman cin, 390 mavi boncuk, 112 Mavi Boncuklu Çörek, 305 N Mavi Gök, 109 Meckey, 107, 173 Nahcıvan, 302, 431 melek, 191 nal, 182, 255, 330

545 Yaar Kalafat

Nalboyay, 76 Oktu Kan, 159 namaz, 129, 130 Onar Dede, 176 namaz taında, 129 Orhun Âbideleri, 76 Narada, 76 Orman , 171 Nasip Kurbanı, 403 ormanın ruhu, 337 nazar, 201 Orta Asya, 69, 70, 94, 95, 96, 115, nazar değmesi, 201, 202, 278, 355 136, 141, 153, 186, 216, 227, nazarlık, 192, 195, 202, 254, 255, 249, 343, 419, 422, 424, 425, 263, 268, 356 426, 428, 439, 450 nazarlık bağı, 356 Osohay Dansı, 337 nefs, 89 Ot ene, 186 Nergal, 76 Oyun, 71, 220 Nevruz, 225, 241, 301, 302 Ozan, 71, 205 nezir bezi, 330 Nin, 76 Ö Nina, 76 Öd Tengri, 90 Nisabka, 76 Ödegen, 220 nian, 192, 242, 304, 308 Öğle Tepesi, 249 Nusaybin, 127, 439 Ökke, 283 nusha, 272 Öksürük Baba, 146 O öküz, 134 ölen garip, 378 Obıda , 176 Ölimek, 398 ocağı , 430 ölü aı, 403 ocağı sönmek, 359 Ölü Bayramı, 431 ocağı sönük, 179 ölü evi, 372 ocak , 80, 180 ölü toprağı, 386 Ocak Baı, 192 ölü yemeği, 402 Ocakcılar, 458 ölü yuyucular/yıkayıcılar, 380 Ocaklı kadın, 227 ölüm, 105, 113, 121, 181, 188, 196, Od Çiğin, 184 207, 431, 434, 438, 449, 450, Od Ene, 184 454, 458 od/ate, 85, 95, 115 ölüm habercisi, 358 oda/atee, 80 Ölüm haktır, 360 Oğan, 76, 91 ölüm meleği, 450 Oğuz, 91, 108, 122, 123, 179, 188, ölüm salası, 372 241, 245, 256, 283, 348, 421, 449 ölümden kaçı olmaz, 360 Oğuz Kağan, 188 Ölümün de hayırlısı, 360 Oğuz Kağan Destanı, 122 Ölünün yüzü soğuk olur, 386 oklava, 267 Öre Evliya, 230

546 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

örs, 183 S Öt ezi, 185 öteki âlem, 388 sabır taı, 147 Öteki taraf, 379 Sabır taı, 148 Ötkerler, 117 sabu, 441 Ötüken Dağı, 141 saç , 183, 267, 270 Ötüken Yı, 198 saç kınası, 308 Özbekistan, 205, 225, 274, 276, 351 Saç sökme, 401 saç toyu, 330 P Saç Toyu, 267, 327, 457 saç traı, 275 Padis Piy, 181 saç yolmak, 439, 454 Para, 441 Saç yolmak, 359 Parmaksız Sarı Baba, 139 Saç yonma, 401 Pay Mottir, 181 saçı, 259, 307, 322, 344, 389 pay tapmak, 349 Saçı , 322 Perbi Kan, 159 saçlarını, 393 Pınçu Kan, 159 sadaka, 152, 154, 270, 323, 450 Piçen , 107, 173 Sagu, 441 Pilavinna çöreği, 299 sağ , 201, 204 Pir Musa, 230 Sağım Günü, 357 Pîr Musa, 225 Saha Bayramı, 336 Pir ahin, 234 sahiplilik inancı, 383 Potik, 347 Sakız Dede, 176 Puysan Kan, 159 salatü selamlarla, 129 Pülümür, 166, 274 Samsun, 113, 121, 135, 180, 211, R 246, 262, 265, 273, 303, 345, 350 Sancaklar Baba, 139 rahat döeği, 399 Sandık Hakkı, 332 rahat yatağı, 399 Sarı Baba, 139 Recep Baba, 290 Sarıkamı, 95, 128, 133, 141, 149, resul, 89, 188, 218 169, 178, 182, 191, 211, 214, Revanici Baba, 401 224, 263, 285, 349, 434 rızık, 193, 448 Sarılık Ocağı, 191 ruh, 74, 115, 116, 176, 199, 207, Sarılık Pınarı, 168 208, 257, 278, 295, 311, 462 sarılık taı, 147 Ruh kültü, 402 sarımsak, 152 Rusya, 427 Sarsgın Baba, 225 rüya, 169, 250, 251, 299 Satır Bezi, 385 rüyada aynası kırılmak, 359 savcı, 74 rüyada ekmeğini yanar görmek, 359 Savur, 127, 439

547 Yaar Kalafat

Saya, 353, 355 Su Đyesi, 163 Saya Kutluğu, 354 Su Kutlama Merasimleri, 329 Sayıl Çıkarma, 354 su perisi, 112, 167 Saymalı Ta, 95 su ruhları, 329 selâ, 254 Su saçma, 390 Semerkant, 108, 120 su saçmak, 390 Semetey, 203 sub, 150 semini, 445 sug ezi, 164 Semmas Pir, 269 Sultan Süleyman, 246 ses sakınma, 315 Sultan eymus, 246 ses saklama, 315 Sureli, 107, 173, 177 Seyit Baba, 247 suya dönümek, 398 Seyit Yahya, 352 Suyla, 95 Seyit Yahya Velî, 352 Suyu , 461 Seyyid Abdullah, 143 suyun ruhu, 337 sığıtçı, 435, 437 Sübhan, 390 Sıhhı Zatlar, 107 Sünnet, 202, 267 Sıtma Ocağı, 192 sünnet sofrası, 332 Sibirya, 69, 70, 94, 95, 96, 115, 140, Sünnet Toyu, 267, 332 141, 153, 154, 171, 175, 186, süpürge , 111, 269, 274, 367 213, 216, 220, 221, 222, 302, süpürge uçları, 269 343, 422 Süt kardeliği, 275 Sida (Sinda), 174 süt saçısı, 328 Siduri, 76 Süt saçısı, 328 Siirt, 174, 210, 212, 317 Sin, 174 sine dövme, 401 ah Bezeme, 313 sinek , 373 ahmaran miti, 195 Sivas, 83, 135, 141, 145, 147, 176, allı, 290 203, 243, 269, 273, 297, 298, alveren, 211 311, 344, 351, 432, 434, 441, aman, 70, 73, 74, 77, 78, 189, 215, 447, 453 220 Sivrice, 142 amanizm, 71, 72, 73, 215, 303, 445 So Kan, 158 anYü, 75 Sofraz, 210 eb , 201 soğan , 111, 152, 266, 382 ehit , 248 soğan – sarımsak, 390 eker, 160 Somuncu Baba, 102, 211 eknazar, 202 sorgu melekleri, 414 enkaya, 130, 190, 191, 290, 355 Sorgun, 322 enyurt, 211, 249 su, 168, 183 548 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

er , 206 Tataristan, 274 erbik, 271 Tatlıcak Erenleri, 143 eyh Efendi, 233 tavaf, 435 eyh Kubbeli, 249 tavan, 134 eyh Seyyid Kutbiddin, 211, 246 tecessüs, 62 eytan, 446 Teke, 243 ıngay, 106 Tel , 296 om ağızlı, 251 Temir Kan, 106 Temiz Çum, 462 T Tengere Kayra Kan, 94 tabu , 370, 392 Tengri , 34, 35, 46, 71, 74, 76, 78, taçlı kara yılan, 194 79, 80, 87, 88, 90, 91, 92, 94, 95, tahta, 175 101, 102, 117, 118, 120, 123, Tahtacılar, 141 124, 126, 133, 150, 175, 188, Tahtakuları, 175 189, 198, 210, 215, 216, 217, Tahtalıköy, 379 218, 239, 246, 320, 390, 408 Tak Tayanı, 408 Tengri Ülgen, 102 Talay Kan, 158, 159 Tengricilik, 95, 120, 133, 215, 216, Tamir Irmağı, 79 291, 446 tamuğ, 105 Terek, 175 TanHu, 75 Terekeme, 175 Tanrı, 71, 73, 75, 76, 77, 78, 80, 85, ters , 177, 319, 365, 366, 369, 393, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 118, 119, 394, 395, 403, 404, 433 121, 122, 124, 126, 127, 131, Ters giyinme, 449 133, 134, 136, 139, 140, 142, tersine, 395 152, 157, 158, 167, 172, 180, Teslim Taı, 150 185, 188, 189, 198, 200, 204, Tıa iççite, 171 214, 215, 216, 218, 220, 241, tıgbendi, 399 244, 259, 262, 270, 295, 302, Tıgır Taih, 462 313, 321, 342, 344, 345, 446, tılsım, 303 454, 457, 460 Tılsım Ocağı, 192 Tanrı/Gök Tanrı, 408 tılsımı, 114 Targın Neme, 76 tın, 200 tarikat kemeri, 399 Tıpkı Taı, 252 tarikat külahı, 399 tırnak, 259, 331, 393 tasavvuf, 77, 108, 142 Tigir –Tayı, 408 ta , 149, 307, 381, 389, 404, 436 Tlu , 461 Ta , 305 Toktacı, 175 ta atmak, 149, 154, 390 Topçam Erenleri, 143 ta kesilme, 270, 307 Toprağa sırlandı, 376 toprağa veridi, 376 549 Yaar Kalafat

Toprağı bol olsun, 375, 414 tütsü, 227, 415, 433 toprağı çekti, 161 Toprağı derin olsun, 375 U Toprağı haber götürmesin, 376 U Đççite, 165 toprağınca yaasın, 375 Ubır (Vampir), 107 toprak bağlandı, 320 Ubırlı Karcık, 107 toprak baıma, 401 Ubırlı Karcık’ın 7 balı 1 gözlü kız Toprak da kabul etmedi, 376 kardei, 107 Toskarak, 328 Uçar Kan, 106 toy nanı/ekmeği, 327 uçmak, 105 töre , 322 Uçuk Ocağı, 192 Töre , 333 Ugan, 74 Tös, 207 uğrunda ölmek, 388 Töz , 221 uğur, 203, 204, 310 Tramat, 76 uğurlu, 202 tu, tu, tu , 200, 201, 251 uğursuz, 202 Tunceli, 127, 128, 129, 130, 133, uğursuzluk, 204 141, 149, 152, 166, 169, 174, Uhun ecen, 167 180, 190, 210, 253, 254, 308, Ukula Toyon, 165 323, 350, 424, 426, 428, 441, Ukulo Toyon, 165 453, 462 ulu ağaç, 176, 250, 317 Tur Dağı, 142 ulu ağaçlar, 176, 250 Turna, 175 ulu çınar, 173 Turnalar Semalı, 175 Ulu Zatlar, 229 tututu, 312 Ulugod, 408 tuz , 114, 160, 182, 190, 202, 273, Uluğ Türkistan, 189, 459, 463 274, 304, 355, 447 Ulum, 431 tuz çevirme, 192 uluma, 431 Tuz hakkı, 448 Ulus Hatun, 211 tuz patlatma, 201 Umay , 80, 90, 96, 131, 199, 240, tuzlu gıdık, 323 250 Tuzlu Gillik, 305 un, 267 Tü destur, 160 Urfa, 133, 138, 166, 169, 183, 250, tünerik, 440 259, 262, 268, 269, 297, 345, Türbe Dede, 246 347, 350, 431, 441, 446, 447 Türbe Deresi, 211 Utkuçı, 95 Türk, 90 Uzun Gelin, 211 Türk Đnanç Yumağı, 85 Türk Tengrisi, 80, 151 Ü Türkmenistan, 109, 120, 189, 225, 270, 276, 279, 319, 351 üç, 129 550 Doğu Anadolu’da Eski Türk Đnançlarının Đzleri

üç çaramba, 292 yağmur duası, 78, 91, 173, 343, 345, üç kere , 292, 313 346, 351, 457 üç sadakası, 419 yahvı , 272 Üç ehitler, 102 yaka yırtmak, 439 üçüncü, yedinci, 402 Yakasız gömlek, 384 ÜIü , 199 Yakut Kurbanı, 409 ükek, 440 Yalavaç, 188 Ülgen, 94 Yalvavız, 107 ülük, 198 yalwıcı, 272 Üryan Baba, 165, 211, 249, 250 Yaman üzültler, 117 Üryan Dede, 250 Yanyatır Sultan Hacı Emirler, 175 Üryan Hızır, 323 yarı kırk, 266 Üzerine okuma, 404 Yarı Kırk, 114 üzerlik , 183, 269 yarın, 264 üzerlik otu, 152 yas, 90, 108, 393, 437, 438, 442, 443, 444, 445, 447, 449, 451, V 452, 453, 458 Vahit Baba, 168 yas kaldırma, 444, 453 Van, 112, 161, 203, 340, 424, 434, Yas Süresi, 417 441, 444, 449 Yas tutmayanın yasını tutarlar, 378 vatan, 84, 101, 158, 160 Yastan çıkmak, 447 vatan toprağı, 373 Yaıl Kan, 95 Veyis Baba, 225 yaıl oğuz, 217 Veysel Gani, 211 Yatan ölmez, yeten ölür, 379 Veysu, 461 Yatır , 211 Veyu , 461 Yatır Baba, 243 Vota, 351 Yayık , 95, 159 Yayık Kan, 159 Y Yayuçı, 105 yedi , 313 Yaba , 106 Yedi Sandıklı Türbesi, 243 Yaba Kan, 159 Yedisi yapılır, 419 Yabır Kan, 159 Yediuyurlar, 193 Yad Taı, 252 Yek, 107 Yada Taı , 144, 344 yel , 370 yağ, 133, 152, 172, 183, 186, 256, Yel Ocağı, 192 273, 282, 348 Yel pınarı, 168 yağız yir, 74 yeleleri , 384, 393 Yağız Yir, 88, 104 yemek saçısı, 328 Yağız Yir (kara yer), 150 yemin, 138, 142, 244, 251, 252

551 Yaar Kalafat yer, 74, 78, 83, 85, 88, 92, 101, 103, yufka, 270, 311 104, 105, 108, 117, 122, 129, yuğ, 429, 435, 436, 437, 458 140, 150, 153, 155, 158, 159, yuğcı, 435 160, 172, 179, 188, 194, 198, yuğçı , 437 199, 203, 204, 214, 217, 221, yumak , 63, 64 225, 240, 243, 244, 253, 272, yumurta, 152 279, 280, 294, 295, 314, 348, Yurdunu baykular yurt tutsun, 363 426, 438, 440, 450, 452, 457, Yua, 139 458, 459 Yükünç, 74 Yer berdelacüz, 109 yüz yırtmak, 454 yer evreni, 179 Yer Đyesi, 150 Z yerin kulağı vardır, 370 Zara, 145, 165, 191 yerin ruhu, 328 Zel Dağı, 170 Yerlek beg, 446 Zerdüizm, 189 yeermek, 123 Zerdüt, 80 yetim , 412 Zeve, 297 yılan, 178, 179, 180, 194, 251 Zeynel Abidin, 210 Yılanların kralı, 180 Zilget/lilili, 282 yıldız, 383 ziyaret, 121, 138, 139, 141, 146, 152, yıldızlar, 92, 118, 125, 131 153, 168, 173, 174, 176, 210, yinçgelenmek, 74 212, 241, 246, 247, 248, 249, Yir Ana, 160 256, 269, 275, 283, 290, 296, yirlig, 104 297, 307, 323, 345, 423, 428, 440 yirsub, 74 ziyaret çaputu, 330 YirSub , 80, 88, 198, 222 Ziyaret Tepesi, 211 Yo Kan, 158 Ziyaretler, 211 yoğrun, 264 Zülküflül Peygamber, 256 Yol Hakkı, 332 zülüf, 315, 443 yolun sonu, 379 Yozgat, 258

552