T.C

İstanbul Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

FARS EDEB İYATINDA VE ESERLER İNİN ÇEV İRİLER İ

Haleh ESTEKANCH İ

2501070990

Tez Danı şmanı

Prof. Dr. M. Fatih Andı

İSTANBUL 2009 FARS EDEB İYATINDA ORHAN PAMUK VE ESERLER İNİN ÇEV İRİLER İ

Haleh ESTEKANCH İ

ÖZ

Bu çalı şmada Orhan Pamuk ve eserlerinin bir Türk yazarı olarak İran Fars edebiyatında sahip oldu ğu konumu incelenmi ştir.

Orhan Pamuk 2006 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması sebebiyle di ğer Türk yazarlarına nazaran İran edebiyatında daha farklı bir ilgi ile kar şılanmı ştır. Yazarın yakla şık 58 dile çevrilen eserlerinin bir kısmı da Farsça’ya çevrilmi ştir. İlk çeviri 1998 yılında Beyaz Kale adlı eserinden yapılıp devamında yazarın di ğer eserlerinin de Farsça’ya çevrildi ği görülmektedir.

Fars edebiyatında bu çevirilerin yanı sıra Orhan Pamuk’un edebi kimlik ve eserlerine dair de ğerlendirmeler de yapılmı ştır. Ayrıca yazarın Nobel Ödülü’nü kazanması ile alakalı farklı yakla şımlar bulunmaktadır.

Tezin amacı, Orhan Pamuk’un Farsça’ya çevrilen eserlerini ele alarak, Fars edebiyatında nasıl de ğerlendirildi ğini ortaya koymaktır.

iii

(ORHAN PAMUK AND HIS TRANSLATIONS IN PERSIAN LITERATURE)

Haleh ESTEKANCH İ

ABSTRACT

In this thesis, the place of Orhan Pamuk, as a Turkish writer, and his works in Persian Literature is studied.

Compared with other Turkish writers, Orhan Pamuk has been the focus of interest in Persian Literature after winning the Nobel Prize in 2006. Some of his works, which are translated in 58 languages, have also been translated in Persian. First translation of Orhan Pamuk’s works in Persian was White Castle and translation of other works is either completed or ongoing.

Together with these translations in Persian, there have been critics about literary identity and works of Orhan Pamuk. Furthermore, there are different views related with his winning Nobel Prize.

The purpose of the thesis is to determine and make a view about Orhan Pamuk in Persian Literature by evaluating his works in Persian.

iv

ÖNSÖZ

Farklı milletlerin insanlarını tanımanın yöntemlerinden birisi de onların edebiyatlarını ö ğrenmektir. Çünkü Edebiyat sosiyoloji, tarih, psikoloji gibi insanı konu alan di ğer bilim dallarından yararlanmaktadır. Böylellikle içinde bulunduğu toplumun sosyal ve siyasi yapısından etkilenen Edebiyat, toplumsal ili şkilerin ipuçlarını vermesi bakımından ehemmiyet ta şır. Söyleye biliriz ki, ortak bir kültür, tarih yahut sosyal payda etrafında birle şmi ş insanlardan olu şan ve bu bakımdan da aralarında bir ilgi bulunan toplumlardaki yazarların kendi tarihi ve kültürel zenginliklerine dair görü şlerini ö ğrenmek, di ğer benzer içtimai ve kültürel zemine sahip olan toplumlar için yararlı olmaktadır.

Türkiye ve İran’ın her açıdan bölgenin iki büyük gücü olmaları, bu iki ülke arasında gerçekle şen kültürel alı şveri şin sonucunda meydana gelen toplumlararası geri bildirimin kar şılıklı etkilerinin kaçınılmaz olaca ğını kanıtlar niteliktedir. Söz konusu duruma, çalı şma sahamız olan edebiyattan bir örnek verecek olursak, çeviri çalı şmaları bu etkile şimin önemli bir kanıtı olarak gösterilebilir.

Son yıllarda ça ğda ş Türk Edebiyatı dünya çapında büyük bir ilgi toplamı ştır. İran okurlarının da bu edebiyata kar şı artan ilgisinde Türk romancılarının Avrupa ve Amerika’daki ba şarılarının etkisi oldukça büyüktür. Bu do ğrultuda son dönemlerde Türk Edebiyatı’nın İran’da tanıtılması amacıyla birçok çeviri çalı şmaları gerçekle şmi ştir.

Söz konusu çevirilerin arasında Orhan Pamuk 2006 yılı Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan Türk yazarı olarak İran Edebiyatı’nda daha farklı bir konuma sahip olmu ştur. Biz de bundan hareketle Orhan Pamuk’u Farsça’ya çevrilen bir Türk yazarı olarak ele aldık. Çalı şmamızda Orhan Pamuk’un eserlerinin çeviri seyrini ve nasıl bir ilgi ile kar şılandı ğını ortaya koymaya çalı ştık.

Tezimizin ilk bölümünde Orhan Pamuk’un Farsça’ya çevrilmi ş eserlerinin bibliyografik bilgilerini verdik. Bu noktada yazarın kaleme aldı ğı tüm kitap, makale ve deneme türleri ele alındı. Bundan yola çıkarak Orhan Pamuk’un edebi kimlik ve

v

eserlerine dair yapılan de ğerlendirmeleri inceleyerek İran Edebiyatı’ndaki genel yakla şımın hangi yönde oldu ğunu ikinci bölümde ortaya koymaya çalı ştık.

Çalı şmamızın üçüncü bölümünde ise, İran Edebiyatı’nda Orhan Pamuk ile alakalı yapılan de ğerlendirmelerin bir ba şka boyutuna yer verdik. Bu kısımda yazarın edebiyat dı şındaki bazı ideolojik görü şlerinin de ğerlendirilmesine, ayrıca 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının ardından zuhur eden dünya çapındaki yankılanmaların yanı sıra bu durumun İran ele ştirmenlerince de nasıl kar şılandı ğına de ğindik.

Orhan Pamuk röportaj vermeye açık bir yazar olarak tanınmı ştır. Bundan yola çıkarak çalı şmamızın dördüncü bölümünü yazarın röportajlarına ayırdık. Bu noktada Orhan Pamuk’un İran’da bulundu ğu kısa dönemde kendisiyle yapılan röportajlar ele alındı. Bunun yanı sıra yazarın kendi ülkesindeki bazı röportajlarının Farsça çevirileri de aktarıldı.

“Orhan Pamuk Gecesi” ba şlı ğını ta şıyan be şinci bölüm ise, İran’da Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması üzerine düzenlenen bir merasimin detaylı bilgilerine temas edildi. İran edebiyatçıları tarafından düzenlenip, “Orhan Pamuk Gecesi” diye adlandırılan bu merasim, İran edebi ortamının yazara dair ilgisini gösteren bir örnek olarak sunuldu.

Orhan Pamuk’un kendi kaleme aldı ğı eserlerinin Farsça çevirisinin yanı sıra, yazar hakkında yabancı basında çıkan yazılar da Farsça’ya çevrilmi ştir. Makale, röportaj ve de ğerlendirme yazılarını içeren bu çevirilerin bilgisini çalı şmamızın son bölümünde aktardık.

Tez a şamasında kar şıla ştı ğımız sorunlar daha önce Türk Edebiyatı’nda böyle bir çalı şmanın yapılmamı ş olmasından kaynaklanmı ştır. Konunun niteli ği gere ği çalı şmamızda kullandı ğımız kaynakların büyük bir kısmını İran Millî Kütüphanesinden edinmi ş bulunmaktayız. Ancak bu bilgilerin ilerde yazar hakkında yapılacak tahlilî çalı şmalara da referans olaca ğı kanaatindeyiz.

vi

Çalı şmamız boyunca geçen özel isimler İran Fars edebiyatındaki telaffüz şekillerini koruyarak aktarılmı ştır. Ancak bu isimlerin metinde ilk geçti ği yerde parantez içinde Türkçe okunu şlarını verdik.

Bu çalı şma konusunu bana vererek, çalı şmam esnasında deneyim ve ho şgörüsü ile desteklerini benden esirgemeyen kıymetli hocam Prof. Dr. M. Fatih Andı’ya ve yardımları için sayın hocam Prof. Dr. Mustafa Çiçekler’e ayrıca her aşamada yardımı bulunan arkada şım Pelin Dimdik’e te şekkürü bir borç bilirim.

Bu tez Türkçe’deki ilk akademik çalı şmam olarak bana çok önemli tecrübeler kazandırmı ştır. Çalı şmamın manevî de ğerini korumak için, hayatım boyu yanımda bulunarak bana sabır ve gayreti ö ğreten kıymetli pederime takdim etmek isterim.

Haleh ESTEKANCH İ

2009

vii

İÇİNDEK İLER

ÖZ ...... iii

ABSTRACT ...... iv

ÖNSÖZ ...... v

İÇİNDEK İLER ...... viii

KISALTMALAR ...... xiv

GİRİŞ ...... 1

I. BÖLÜM: FARS EDEB İYATI’NDA ORHAN PAMUK ÇEV İRİLER İ ...... 5

A. YAYIMLANMI Ş ESERLER ...... 5

1. Kitaplar ...... 5

a. Kal’e-i Sefîd ...... 5

b. Dej-i Sefîd ...... 6

c. Zindegî-yi Nov ...... 7

2. Yazılar ...... 6

a. Cây-i An Dûrhâ Vâki’iyyetî Hest ...... 8

b. Rahî Be Şûri ş ...... 8

c. Ademhâ-yi Me şhûr ...... 8

ç. Cum’e Muhakeme Mi-şevem ...... 9

d. Çemedân-i Pederem ...... 9

viii

e. Berây-i Çi Kesî Mînevîsid? ...... 10

f. Derd-i Nivi şten ...... 10

g. Evvelîn Pasport-i Men ...... 10

ğ. Kitâbhâne-i Torkî-yi Men ...... 11

h. Ranghâ-yi Diger ...... 11

B. ÇEVR İLM İŞ FAKAT YAYIMLANMAMI Ş ESERLER ...... 11

1. Berf ...... 11

2. Hâne-i Hâmû ş ...... 12

3. Nâm-ı Men Kırmız ...... 12

4. Çehre-i Pinhân ...... 13

II. BÖLÜM: ORHAN PAMUK’UN EDEB İ K İML İK VE ESERLER İNE DA İR DE ĞERLEND İRMELER ...... 15

A. ORHAN PAMUK’UN EDEB İ K İML İĞİ ÜZER İNE YAPILMI Ş DE ĞERLEND İRMELER ...... 15

B. ORHAN PAMUK’UN ESERLER İNE DA İR YAPILMI Ş DEĞERLEND İRMELER ...... 22

1. Beyaz Kale ...... 22

2. Yeni Hayat ...... 27

3. Benim Adım Kırmızı ...... 36

4. İstanbul: Hatıralar ve Şehir ...... 38

5. Kar ...... 41

ix

III. BÖLÜM: EDEB İYAT DI ŞINDAK İ YORUMLAR,

DE ĞERLEND İRMELER ...... 45

A. İRAN BASININDA ORHAN PAMUK HABERLER İ ...... 45

B. ORHAN PAMUK’UN NOBEL EDEB İYAT ÖDÜLÜ’NÜ ALMASINA DA İR DE ĞERLEND İRMELER ...... 52

1. Orhan Pamuk ve Nobel İli şkisine Olumlu Bakanlar ...... 52

2. Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü Kazanmasıyla İlgili Olumsuz De ğerlendirmelerde Bulunanlar ...... 58

C. ORHAN PAMUK’UN POL İTİK VE İDEOLOJ İK K İML İĞİ NE DA İR DE ĞERLEND İRMELER ...... 63

IV. BÖLÜM: ORHAN PAMUK İLE YAPILAN

RÖPORTAJLAR ...... 66

A. ORHAN PAMUK İLE İRAN’DA YAPILAN RÖPORTAJLAR ...... 66

1. Âkây-i Nevîsende Mi-tersed ...... 66

2. Endî şehâ-yi Mevlânâ Be Azamet-i Homer Est ...... 73

3. Nâm-ı Men Kırmız ...... 78

4. Romannevîs-i Siyâsî Nîstem ...... 81

B. ORHAN PAMUK İLE TÜRK İYE’DE YAPILAN RÖPORTAJLARDAN ÇEV İRİLER ...... 88

1. Pencâh Sâl Ba Estanbol ...... 89

x

2.Musâhebe Ba Orhan Pamuk Der Movrid-i

Cedîd terin Romane ş ...... 89

3. Aşk Ra Aklânî Rivâyet Kerde-em ...... 89

4. Râz-i Kar Tevânâyî-yi Nivi şten ve Pâre Kerden Est ...... 90

V. BÖLÜM: ORHAN PAMUK GECES İ...... 92

VI. BÖLÜM: YABANCI BASINDA ORHAN PAMUK HAKKINDA ÇIKAN RÖPORTAJLAR, DE ĞERLEND İRMELER ve MAKALELER İN FARSÇA ÇEV İRİLER İ ...... 101

A. RÖPORTAJLAR ...... 101

1. Sitâre-yi Cedîdî Der Şerk Dereh şîde Est ...... 101

2. Niyâz Be Renc-i Tenhâ-yi ...... 102

3. Hiçkes Coz Men Cor’et-i Goften Neda şt ...... 103

4. Dâstân Gûy-i Estanbol ...... 103

5. Vaktî Şurû Be Nivi şten Kerdem Siyâsî Nebudem ...... 104

6. Gû ş Be Âvâ-yi Estanbol ...... 104

7. Musâhebe-yi Ser Debîr-i Die Zeit Ba Orhan Pamuk ...... 105

8. Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk ...... 105

9. Bâz Ge şt Be Zindegî-yi Goze şte ...... 106

10. Hîçvakt Be Te’yîd Niyâz Nedarem ...... 106

xi

11. Dûst Darem Hemân Polî Ba şem Ki Be Hîçyek Ez Kârrehâ Te’elluk Nedared ...... 107

12. Hodnevîsem Hemî şe Âmâde-yi Nivi şten Est ...... 107

13. Hâne Ma’men Est, Hâne Ârzû Est ...... 107

14. Ez Dostoyevski Heyli Çizhâ Yâd Giriftem ...... 108

15. Tarih-i Şahsî ...... 108

16. Roman Şekl-i Evvelîye-yi Cihânî Sâzî Bûd ...... 108

17. Futbal Serî’ter Ez Vâjehâ Est ...... 109

18. Behâ-yi Ki Nâçâr Be Perdâht-i Ânem ...... 109

19. Berende Şoden Der Câyize-yi Nobel Zindegî-yi İnsân Ra

Siyâsi Mikoned ...... 110

20. Kurbânî-yi Kodrethâ-yi Beynelmilelî ya Siyâsethâ-yi

Torkkiye Nistem ...... 111

21. İslâm Ba Garb  ştînapezîrî Nedared ...... 111

B. MAKALELER ...... 111

1. Zindegî-yi Men Şebîh-i Karmendan Est ...... 112

2. Pamuk Berdâ şthâ-ye ş Ra Ba Ma’na Şarj Mikoned ...... 112

3. Nâm-i Dohterem Ruya Est ...... 112

4. Donyâ-yi Ka şeng-i Nov Der Orupa ...... 113

C. DE ĞERLEND İRMELER ...... 113

1. Sûfî-yi Revân Gosîhte ...... 113

xii

2. Sergerdânî Beyn-i Sonnet, Mezheb, Modernism ...... 114

3. Bûranî az Tenâkuzât Der Torkiyye-yi Modern ...... 114

SONUÇ ...... 117

KAYNAKÇA ...... 120

EKLER ...... 141

xiii

KISALTMALAR

A.e. : Aynı eser

A.g.e. : Adı geçen eser

A.y. : Aynı yayın

Bkz. : Bakınız bs. : Baskı / basım

C. : Cilt

Çev. : Çeviren

Haz. : Hazırlayan

No: : Numara s. : Sayfa t.y. : Basım tarihi yok

xiv

GİRİŞ

Çeviri kuramı edebiyat alanında her zaman önemli bir rol oynamı ştır. Birçok yazar ve tenkitçi çevirinin muhtelif ülkelerin edebiyatının geli şimi ve olgunla şmasında olumlu bir etkiye sahip oldu ğuna inanır. Bu görü şte olanlara göre çeviri her milletin edebiyatının ayrılmaz bir ögesidir ve bu önemli etken sayesinde her bir milletin seçkin eserleri bir bölgeyle sınırlı kalmayıp, co ğrafi sınırların dı şına ta şmı ştır. Bundan hareketle çeviri yönteminin bir milletin edebiyatının rahatlıkla bir 1 ba şka milletin kültürüne girmesine yol açtı ğını söyleyebiliriz.

Türkiye ve İran konusuna gelince; bu iki kom şu ülkenin eskiden beri iç içe kültür ve edebiyatlara sahip oldu ğu bilinmektedir. İki edebiyat arasındaki münasebet çerçevesinde kurulan ortaklıklar bütününde, aynı yahut yakın co ğrafyalarda ya şamanın ve benzer inanç ve kültürleri payla şmanın etkili oldu ğunu söylemek mümkündür. Bu etkile şimi sa ğlayan en ba şta gelen etkenlerden birisi de çeviri faaliyetleri sayılmaktadır. İki söz konusu edebiyat dikkate alınırsa bugüne kadar iki dilde çok sayıda kar şılıklı olarak çeviri çalı şmalarının gerçekle şti ği görülmektedir.

Türk edebiyatı Osmanlı döneminden 19. yüzyıl’a kadar Fars edebiyatı etkisinde kalıp, İranlı yazar ve şairlerden Türkçe’ye eserler çevrilmi ştir. Hayyam’ın rubaileri, Attar’ın Mantıku’t-tayr ve Pendnâme’si, Sâ’di’nin Gülistan ve Bustan’ı, Hâfız’ın şiirleri, Câmi’nin Nefehatü’l-Üns ve di ğer mesnevileri Türkçe’ye çevrilen eserler arasındadır. Bunun yanı sıra 19. yüzyıl’dan itibaren Türk aydınının içine girdi ği tercüme çabası, Batı edebiyatlarının yanı sıra, onlar kadar olmasa da Do ğu edebiyatlarına da (bu arada Fars edebiyatı’na da) yeni bir gözle yönelmeyi ve onlardan seçme metin çevirileri yapmayı gündeme ta şımı ştır. Bu do ğrultuda , Muallim Feyzi, Hüseyin Dani ş, Ferid Kam ve Mehmed Âkif gibi edebiyatçılarımızın Fars edip ve şairlerinden yaptı ğı şiir ve nesir çevirileri hemen hatırlanmalıdır.

1 Jan Elah Karimi Motahhar, “Berresî-yi Nak ş-i Tercume ve Edebiyat-i Tercume-yi Der Tovse’e-yi Edebiyat-i Rûsiyye”, May 6, 2004, (Çevrimiçi) http://www.sid.ir /, 10 Mart 2009.

1

Bu çalı şmaya paralel olarak Türk edebiyatından bazı eserlerin Farsça’ya çevrildi ği de görülmektedir. Buna örnek olarak Yeni Türk edebiyatının en önemli temsilcilerinden Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Tarık yahut Endülüs Fethi adlı eserinin Sultan Ahmed Han tarafından Farsça’ya yapılan çevirisi verilebilir. 287 sayfalık bu çeviri, Tarık ya Feth-i Endülüs ismi ile 1340/1920–21 tarihinde İstanbul, Cihan Biraderler matbası vasıtasıyla basılmı ştır. 2

Me şrutiyet döneminde birçok İranlı edip, gazeteci ve siyasetçinin İstanbul’a gelerek edebi faaliyetlerini burada sürdürerek Farsça gazete ve dergi çıkarmaları, iki ülke aydını arasındaki etkile şimi güçlendirmi ştir. Rûznâme-i Şems , Hâver , Ahter gibi gazete ve dergiler İranlılar tarafından, Cihân-i İslam Hindistanlılar tarafından, içinde Farsça sayfalar bulunan Hikmet mecmuası ise Filibeli Ahmed Hilmi tarafından ne şredilmi ştir.

Yeni Türk Edebiyatı’ndan Fars Edebiyatı’na yapılan çeviri çalışmalarında, bazı Millî Edebiyat yazarlarına ilgi gösterildi ğine şahit oluruz. Bu ba ğlamda Ali Nihat Tarlan’ın kaleme aldı ğı Mehmet Akif Ersoy’un hayatı ve eserlerini içeren kitabı, Kazem Rajavi (Kâzım Recevî) tarafından Farsça’ya çevrilmi ştir. Publications of the RCD Cultural Institute çalı şmaları kapsamında yapılan bu çeviri 1969 yılında yayımlanmı ştır. 3 Bu çizgide İran mütercimleri tarafından ilgi oda ğı olan bir ba şka sima, Ömer Seyfettin olmu ştur. Efruz Bey ve Zeytin Ekmek adlı eserler, yazarın Farsça’ya çevrilen eserleri arasında yer almaktadır.

Bahsi geçen çevirilerin dı şında Türkçe’den Farsça’ya yapılan çeviri çalı şmaları sayısının sosyalist hareketler döneminde arttı ğı göze çarpmaktadır. Söz konusu dönemlerde, Türk toplumcu-gerçekçi yazarlarının İran’daki öncü yazarlar ile paralel bir dü şünce dünyasına sahip olmaları bakımından, eserleri büyük bir ilgi ile kar şılanmı ştır. Bu çizgide İran edebiyatında tanınmı ş Türk yazarlardan, ,

2 Abdülhak HâmidTarhan, Tarık ya Feth-i Endülüs , Çev. Sultan Ahmed Han, İstanbul, Cihan Biraderler, 1340/1920–21.

3 Ali Nihat Tarlan, Mehmet Âkif Ersoy: Zindegînâme ve Ber-guzîde-yi Âsâre ş, Çev. Kazem Rajavi, Tehran, RCD, 1969.

2

Nazım Hikmet ve Ya şar Kemal’i zikredebiliriz. Türk edebiyatı İran'da, eserlerinin büyük bir kısmı Farsça’ya çevrilmi ş olan bu üç yazar ile anılmaktadır.

Daha sonra ça ğda ş Türk yazar ve şairlere ilginin artması ile Sait Faik, Orhan Veli Kanık, , Yakup Kadri, Zülfü Livaneli, Ahmet Altan, Orhan Pamuk, Latife Tekin gibi edebiyatçıların eserleri de Fars edebiyatında yerini almı ştır. Son yıllarda bu çevirileri destekleyen Teda projesi 4 de önemli bir katkıda bulunmu ştur. Bu proje kapsamında Türk Edebiyatı’ndan Farsça’ya çevrilen eserler arasında Re şat Nuri Gültekin’in Acımak (Terehhum), ’nın Fatih Harbiye (Fâtih Harbiyye) ve Dokuzuncu Hariciye Ko ğuşu (Nohomîn Otâk-i Harici), Necip Fazıl Kısakürek’in Çile (Çele), Mustafa Kutlu’nun Bu Böyledir (İn Çenîn Est) ve Mavi Ku ş (Perende-yi Âbî), Ay şe Kulin’in Bir Gün (Yek Rûz), Yıldız Bekir’in Kara Vagon (Vagon-i Siyâh), Sulhi Dölek’in Kirpi (Cûcetîgî) gibi isimler de bulunmaktadır.

De ğindi ğimiz çevirilerin dı şında bazı çeviri çalı şmalarının da İnternet kapsamında sunuldu ğunu belirtmeliyiz. Bu do ğrultuda Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal ve Cemal Süreyya’nın ismi göze çarpmaktadır. Ayrıca ara ştırma kapsamında yapılan çeviriler arasında birçok Türk yazar ve şairlerin biyografi ve eserlerinden bilgiler aktarılmı ştır. Bu çizgide i şlenen isimlerden , A şık Veysel, Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Behcet Necatigil, , , Atilla İlhan, İlhan Berk, Sezai Karakoç, Gülten Akın, gibi yazar ve şairleri zikredebiliriz.

Eskiden kültür ve edebiyat ba ğlamında birbirine daha yakın olan Türkiye ve İran, yeni hayat, modernite ve siyasetin getirdi ği şartların etkisiyle do ğal olarak birbirinden uzakla şmı şlar. Geçmi ş zamanlarda Klasik Fars edebiyatı örneklerinden birçok eser Türkçe’ye çevrilmi ş olmasına kar şılık günümüzde Türk edebiyatının

4TEDA, Türk Kültür, Sanat ve Edebiyatı ile ilgili eserlerin Türkçe dı şındaki dillerde yayımlanmasına destek Projesidir.

3

seçkin örnekleri daha çok Farsça’ya çevrilmektedir. İranlı ele ştirmenlere göre Orhan Pamuk’un 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmı ş olması, Türk edebiyatına kar şı tekrar bir ilginin do ğmasına ve geli şmesine sebep olmu ştur. Orhan Pamuk’un, Nobel ödülü alan di ğer yazarlara göre İran’da daha çok ra ğbet görmesi, bu fikrin olu şmasında etken olmu ştur.

Biz tezimizde bundan hareketle, Orhan Pamuk’un bugüne kadar Farsça’ya çevrilen eserlerini ele alarak Fars edebiyatındaki asıl konumunu ortaya koymaya çalı şaca ğız.

4

I. BÖLÜM: Fars Edebiyatında Orhan Pamuk Çevirileri

Orhan Pamuk Nobel Ödülü’nü kazanmadan önce Fars edebiyatında Beyaz Kale adlı eseriyle tanınmı ştır. Dilinin zor oldu ğunu söyleyenler, İran’daki Türkçe mütercimlerinin Orhan Pamuk’un eserlerini çevirmeye ra ğbet göstermeyeceklerini dü şünmü şlerdir. 1 Yalnız bu gerçe ğe ra ğmen Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü kazanması mütercimlerin ilgisini onun eserlerine do ğru yöneltmi ş. Böylece ba şka eserleri de çevrilmi ştir. Fakat İran toplumundaki bazı sansür ve yayın sorunlarından dolayı çevrilmi ş eserlerinin bir kısmı yayımlanmamı ştır. Bunu göze alarak çevrilmi ş eserlerini iki gruba ayırıyoruz;

A.Yayımlanmı ş Eserler

1. Kitaplar

Orhan Pamuk Fars edebiyatında daha çok iki yayımlanmı ş eseriyle bilinmektedir; Beyaz Kale ve Yeni Hayat.

a. Kal’e-i Sefîd

İki kez Farsça’ya çevrilen Beyaz Kale , ilk defa Arsalan Fasihi (Arslan Fasihî) tarafından çevrilmi ştir. Kendisi , Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunudur ve daha önce Orhan Kemal’ın 72. Ko ğuş adlı eserini Farsça’ya çevirmi ştir. 1996’da ilk defa Orhan Pamuk’u Beyaz Kale adlı eseriyle tanıyan çevirmen, bu kitabın onu Sadeq Hedayat (Sâdık Hidâyet)’in Kör Bayku ş adlı eseri gibi etkiledi ğini söylüyor. 2 Çevirisini, Kal’e-i Sefîd ismiyle, 1998 yılında, İran’nın en itibarlı yayınevlerinden Ghoghnus (Gognus) yayınevi yayımlamı ştır. İlk baskısı 2200 adetten yapılan bu kitap, tekrar yayın izni alamadı ğı içim daha sonra raflarda bulunmaz hale gelmi ştir. Kitap karton kapaklı, 232 sayfa ve 21×14 Ebattadır. Metnin aslına sadık kalarak tam bir çeviri yapılmı ştır. Aynı Türkçe’sinde oldu ğu gibi on bir bölümden olu şuyor.

1 Arsalan Fasihi, “Tercume-i Âsâr-i Orhan Pamuk Bisyâr Du şvâr est”, İran, October 13, 2006.

2 Arsalan Fasihi, “Orhan Pamuk ve Îrân” , Haz. Nilufar Zehni , Sarmayeh , No:299, October 16, 2006.

5

Kitabın ba şında, yazarın hayatı hakkında kısa bir ek bulunmaktadır. Sonunda ise yine Türkçe’sinde oldu ğu gibi Orhan Pamuk’un Beyaz Kale Üzerine yazısının çevirisine yer verilmi ştir. Arka kapakta tanıtım yazısı olarak kitabın Türkçesi’ndeki yazının özeti ve The Guardian , Londra ’nın, “Pamuk’un ustalı ğı bu kadar kısa ve yalın bir romana bu kadar çok dü şünceyi rahatlıkla sı ğdırabilmesidir.” notu yer almaktadır. 3

b. Dej-i Sefîd

İkinci çeviri ise Farhad Sakha (Ferhat Seha) ve Ali Katebi (Ali Kâtebî) tarafından yapımlı ştır. Dej-i Sefîd adlı bu kitabı, 2001 ve 2002 yıllarında, iki baskıda, Morg-e Amin yayınevi yayımlamı ştır. Her baskıda 3300 adet bulunan kitap daha sonra basılmamı ştır. Şömiz kapaklı, 168 sayfa ve 21×14 ebattadır. Kitabın ba şında Orhan Pamuk’un şöyle bir notu yazılıyor; “Farhad Sakha ve Ali Katebi’ye Beyaz Kale ’yi İran okurlarına tanıttıkları için saygı ve sevgi sunuyorum”. Ardından da Farsça çevirisi için yazdı ğı şöyle bir önsöz yer almı ştır;

“Türkçe okuyan okurları dü şünerek yazdı ğım Beyaz Kale ’ye en çok ilgi Batı’dan geldi. Kitap on üç dile çevrildi. Do ğu’nun Batı’yı, Batı’nın da Do ğu’yu seyretmesi kadar, iki insan, iki dost arasındaki arkada şlı ğın hikâyesi olan bu kitabın aynasına, şimdiye kadar Türk okurundan ba şka yalnızca Batılı okurun ilgi göstermesi beni kederlendiriyordu. Şimdi Farsça okuyan okurun bu küçük kitabımın aynasına bakacak olması beni sevindiriyor, heyecanlandırıyor. Çünkü kimine göre medeniyetleri, kimine göre de hayatlarımızın kırılganlı ğını yansıtan bu kitap, Fars okuruna uzak olmayan bir kültürel iklimde, İstanbul’da yazıldı.” 4

3 Orhan Pamuk, Kal’e-i Sefîd , Çev. Arsalan Fasihi, Tehran, Ghoghnus Yayınları, 1998.

4 Orhan Pamuk, Öteki Renkler , 3.bs., İstanbul, İleti şim Yayınları, 2006, s.136.

6

Ayrıca hikâyeye ba şlamadan önce şöyle bir ba şlıkla, Beyaz Kale Hakkında , The Independent-Londra , New York Times ve Süddeutsche Zeitung-Zurich gazetelerinden romana dair övgüler yazılmı ştır.

Kitabın arka kapakta yer alan tanıtım yazısında ise 'hassas, usta ve alçak gönüllü bir yazar' olarak nitelenen Pamuk için, “Ku şkusuz onu Türk roman yazımında yeni bir ekolün ba şlatıcısı olarak görebiliriz” de ğerlendirmesi yer alırken, Beyaz kale de, insan ruhunun en derin kö şelerine nüfuz eden basit dilli bir roman, olarak tanımlanıyor. Arka kapak ve birinci sayfasında Orhan Pamuk’un, arka planda İstanbul Bo ğazı ve Ayasofya’nın göründü ğü bir foto ğrafı yer almaktadır. 5

c. Zindegî-yi Nov

Yine Arsalan Fasihi’nin çevirdi ği Yeni Hayat , Farsça’da Zindegî-yi Nov ismiyle, Ghoghnus yayınevi tarafından, 2002 yılında yayımlanmı ştır. Orhan Pamuk’un 2006 yılında Nobel Ödülü’nü kazanması İran okurunu da etkilemi ş. Orhan Pamuk’a ait piyasadaki tek çeviri olan bu kitap okuyucu tarafından ra ğbet görmü ştür. Yayın izni devamlı olan bu çeviri her hangi bir sıkıntı ya şamadan tekrar basılmı ştır. Bu kitap 2006 yılında ikinci baskı, 2007 yılında üçüncü baskı ve 2008 yılında dördüncü baskıya geçmi ştir. Kitap şömiz kapaklı, 343 sayfa ve 21×14 ebattadır. Tam bir çeviri olan bu kitap Türkçe’sindeki gibi 17 bölümden olu şuyor. Arka kapakta, tanıtım yazısı olarak, Orhan Pamuk’un kitap hakkında Tempo dergisiyle yaptı ğı röportajdan parçalar yazılmı ştır. Ayrıca kö şede şöyle bir not vardır; “Orhan Pamuk Türkiye’nin en ünlü ça ğda ş yazarlarındandır. Eserleri birçok dile çevrilmi ştir ve defalarca yılın en çok satılan kitapları listesinde yer almı ştır.”6

2. Yazılar

5 Orhan Pamuk, Dej-i Sefid , Çev. Farhad Sakha, Ali Katebi, Tehran, Morgh-Amin Yayınları, 2002.

6 Orhan Pamuk, Zendegî-yi Nov , Çev. Arsalan Fasihi, Tehran, Ghoghnus Yayınları, 2008.

7

Orhan Pamuk’un Farsça çevirileri kitaplarının dı şında bazı makale, deneme ve yazılarından da olu şuyor. Bunların bir kısmı gazetelerde, edebi dergilerde ve ya çevirmenlerin kendi internet sitelerinde çıkmı ştır.

a. Cây-i An Dûrhâ Vâki’iyyetî Hest

Orhan Pamuk’un roman sanatı ile ilgili, Defter dergisinin 1992 kı ş sayısında çıkan, Şirin’in Şaşkınlı ğı ba şlıklı bir yazısı, Arsalan Fasihi tarafından Farsça’ya çevrilmi ştir. 7 Yazının dört sayfasını kapsayan bu çeviri, Cây-i An Dûrhâ Vâki’iyyetî Hest (Uzaklarda Bir Yerde, Bir Gerçek Vardır) ba şlı ğıyla, Khordad (Hordad) gazetesinin 12 Aralık 1998 sayısında çıkmı ştır. 8

b. Rahî Be Şûri ş

Orhan Pamuk 2003 yılı Tahran Uluslararası Kitap Fuarı döneminde İran’da bulunup yolculu ğu esnasında İran’ın üç İsfahan, Kazvin, Kum şehirlerini gezmi ştir. Bu yolculuktan sonra İran’da ya şadıklarına dair yazdı ğı bir makalesi 24 Nisan 2004 tarihinde The Guardian gazetesinde yayımlanmı ştır. Bu makale daha sonra Leila Nasiriha (Leyla Nesîrîhâ) tarafından Farsça’ya çevrilip Rahî Be Şûri ş (İsyana Do ğru) ba şlı ğı ile 5 Mayıs 2004 tarihinde Ketabkhane-ye Shargh (Kitâbhâne-i Şark) dergisinde çıkmı ştır. 9

c. Ademhâ-yi Me şhûr

Orhan Pamuk’un kitaplarından bazı bölümler kısa hikâyeler şeklinde Farsça’ya çevrilmi ştir. Bunlardan birisi Orhan Pamuk’un Öteki Renkler adlı kitabından Bir Hikâye bölümünden alınmı ş, Pencereden Bakmak isimli hikâyesidir. Bu hikâyeyi İngilizce mütercimi Mojdeh Daghighi (Mojde Dakîkî) Âdemhâ-yi

7 Pamuk, Öteki Renkler , s.118.

8 Orhan Pamuk, “Cây-i An Dûrhâ Vâki’iyyetî Hest”, Çev. Arsalan Fasihi, Khordad , December 12, 1998.

9 Orhan Pamuk, “Rahî Be Şûri ş”, Çev. Leila Nasiriha, Ketabkhane-ye Shargh , May 5, 2004.

8

Me şhûr (Me şhur Adamlar) ismiyle Farsça’ya çevirmi ştir. 10 İngilizce’den çevirdiği bu hikâyeyi 2005 yılında, dünyaca ünlü yazarlardan kısa hikâyeleri sansürsüz yayımlayan Dibacheh (Dibaçe) adlı bir internet sitesinde yayımlatmı ştır.11

ç. Cum’e Muhakeme Mi-şevem

Orhan Pamuk’un mahkemesi ile ilgili 12 Aralık 2005 tarihinde Radikal gazetesinde çıkan Bu Hafta Davam Var ba şlıklı yazısı üç farklı mütercim tarafından Farsça’ya çevrilip farklı ba şlıklarla yayımlanmı ştır. İlk çeviri, Aydin Ferangi (Aydin Ferengî) tarafından yapılıp Cum’e Muhakeme Mi-şevem (Cuma Günü Yargılanaca ğım) ismiyle Shargh (Şark) gazetesinin 15 Aralık 2005 sayısında yayımlanmı ştır. 12 İkinci çevirisi ise Farshid Atai (Fer şit Atayî) tarafından yapılmı ştır. Âzâdî-yi Beyan, Durûg-i Bozorg (İfade Özgürlü ğü, Büyük Yalan) ba şlıklı bu çeviri Jamejam (Cam-i Cem) gazetesinin 28 Aralık 2005 sayısında çıkmı ştır. 13 Bu yazının bir ba şka çevirisini, Kamiar Mohsenin (Kamyar Muhsenîn) yapmı ştır. Der Bâb-i Muhakeme (Mahkeme Hakkında) ba şlıklı bu çeviri, Ayande-ye No (Âyende-i Nov) gazetesinin Aralık 2006 tarihinde yayımlanmı ştır. 14

d. Çemedân-i Pederem

Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü alırken yaptı ğı Babamın Bavulu ba şlıklı konu şması Farsça’da Çamedân-i Pederem ismiyle çevrilmi ştir. Birçok gazete, dergi ve elektronik sitelerde çıkan bu konu şmayı yukarıda da bahsetti ğimiz mütercimlerden Arsalan Fasihi ve Amir Ezzati (Emir Ezzetî) Farsça’ya

10 Pamuk, Öteki Renkler , s.21.

11 Orhan Pamuk, “Âdemhâ-yi Me şhûr”, Çev. Mojdeh Daghighi,September 9, 2005, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com/ , 15 Ekim 2008.

12 Orhan Pamuk, “Cum’e Muhakeme Mi-şevem”, Çev. Aydin Ferangi, Shargh , December 15, 2005.

13 Orhan Pamuk, “Âzâdî-yi Beyan, Durûg-i Bozorg”, Çev. Farshid Atayi, Jamejam , December 28, 2005, s.8.

14 Orhan Pamuk, “Der Bâb-i Muhakeme”, Çev. Kamiar Mohsenin, Ayande-ye No, December 12, 2006.

9

çevirmi şlerdir. Onların dı şında bazı gazeteciler de bu konu şmadan parçalar çevirip gazetelerde yayımlamı şlardır.

e. Berây-i Çi Kesî Mînevîsid?

Bu çeviri Orhan Pamuk’un, 28 Temmuz 2006 tarihli İnternational Herald Tribune gazetesinde yayımlanan Kimin İçin Yazıyorsunuz? ba şlıklı yazısından yapılmı ştır. Alireza Majidi (Alirıza Mecîdi) tarafından 2006 yılında Farsça’ya çevrilen bu yazı, ilk kez çevirmenin kendi internet sitesinde ve daha sonra bazı edebi sitelerde Berây-i Çi Kesî Mînevîsid? ba şlı ğıyla çıkmı ştır. 15

f. Derd-i Nivi şten

Orhan Pamuk’un çevrilmi ş olan bir ba şka yazısı da The Gaurdian gazetesinin Ekim 2006 tarihli Review ekinde çıkan, kendini anlattı ğı bir yazı olmu ştur. İran’ın önemli mütercimlerinden sayılan Safdar Taghizadeh (Sefter Takîzâde) bu yazıyı Farsça’ya çevirip aynı yıl Derd-i Nivi şten (Yazmak Derdi) ba şlı ğı ile bir elektronik dergide yayımlatmı ştır. 16

g. Evvelîn Pasport-i Men

Orhan Pamuk’un Öteki Renkler eserinden alınmı ş İlk Pasaportum adlı bölümdür. 17 Bu çeviriyi Tahmineh Zardasht (Tehmine Zarde şt) , 2007 yılında, eserin İngilizce’sinden yapmı ştır. Bu hikâye bahsi geçen Dibache sitesinde çıkmı ştır. 18

ğ. Kitâbhâne-i Torkî-yi Men

15 Orhan Pamuk, “Berây-i Çi Kesî Mînevîsid?”, Çev. Alireza Majidi, October 13, 2006, (Çevrimiçi) http://www.1pezeshk.com/ , 20 Ekim 2008.

16 Orhan Pamuk, “Derd-i Nivi şten”, Çev. Safdar Taghizadeh, December 6, 2006, (Çevrimiçi) http://www.jadidonline.com/story , 15 Ekim 2008.

17 Pamuk, a.g.e. , s. 331 .

18 Orhan Pamuk, “Evvelîn Pasport-i men”, Çev. Tahmineh Zardasht, October 30, 2007, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com/ , 15 Ekim 2008.

10

Orhan Pamuk’un kütüphanesi ile ilgili , The Guardian gazetesinin özel edebi sayısında çıkan, Benim Türk Kütüphanem ba şlıklı bir yazısı Kitâbhâne-i Torkî-yi Men ismiyle Farsça’ya çevrilmi ştir. Bu çeviriyi Nashmil Moshtagh (Ne şmil Mu ştak) yapmı ş ve Etemad (İtimat) gazetesinin 11 Aralık 2008 sayısında yayımlatmı ştır. 19

h. Ranghâ-yi Diger

Orhan Pamuk’un Öteki Renkler adlı kitabından bir ba şka çeviriyi Mohammad Fahimi (Muhammet Fahimî) -Sessiz Ev ’i çeviren ki şi- yapmı ştır. Mütercim Rüya bölümünden seçti ği Manzara ve Köpekler hakkında bildiklerim kısmını Manzare ve Çizhayi Ki der-bare-i Segha mi-danem ismiyle çevirmi ş ve bazı edebi sitelerde çıkartmı ştır. 20

B. Çevrilmi ş Fakat Yayımlanmamı ş Eserler

Orhan Pamuk çevirileri, yayımlanmı ş eserlerle sınırlı kalmayıp bazı çevrilip fakat yayımlanmamı ş eserleri de vardır. Aslında Orhan Pamuk’un 2006 yılında Nobel Ödülü’nü kazanmasıyla, eserleri İran’daki çevirmenler tarafından yeni bir ilgi görüp ba şka çeviriler de yapılmı ştır. Yalnız bunların bir kısmı şanssızlı ğa u ğrayıp sansür seddinden geçemeyen veya yayın izni alamayan eserlerdir. İran Milli Kütüphane’sinde bilgi kayıtlarını tespit etti ğimiz bu çeviriler şöyledir;

1.Berf

Kar romanı, İngilizce’den , Berf ismiyle Farsça’ya çevrilmi ştir. İngilizce- Farsça mütercimi Simin Movahhed (Simin Muvahhit), 2005 yılında Kar romanını İngilizce’sinden okumu ştur. Çok be ğendi ği bu romanı kom şu bir ülkenin toplumunu anlattı ğı için hemen çevirmeye ba şlamı ş. 687 sayfalık bu çeviriyi 2006 yılında

19 Orhan Pamuk, “Kitabhane-i Torki-yi Men”, Çev. Nashmil Moshtagh, Etemad , December 11, 2008.

20 Orhan Pamuk, “Ranghâ-yi Diger”, Çev. Mohammad Fahimi, t.y., (Çevrimiçi) http://www.ramzashoob.com/ , 20 Ekim 2008.

11

Varjavand (Vercavent) yayınevi vasıtasıyla basmak istemi ş, ancak son zamanlarda İran Kültür Bakanlı ğının kitap yayın izni vermesi uzun sürdü ğünden dolayı bu çeviri henüz yayımlanmamı ştır.

Kar romanının bir ba şka çevirisi ise Türkçe’den Farsça’ya yapılmı ştır. Kütüphane kayıtlarına göre 624 sayfalık bu çeviriyi Shahram Dashti ( Şahram De şti) yapmı ştır ve 2007 yılında Alborz yayınevi kitabı basmak istemi ş, fakat yayın izni alamayan bu çeviri de kitap olarak basılmamı ştır.

2. Hâne-i Hâmû ş

Yayın izini bekleyen bir ba şka çeviri ise Sessiz Ev ’in Türkçe’den yapılmı ş Hane-i Hamû ş isimli çevirisidir. Bu çeviri Kendisinin Türk edebiyatına ilgisi olan Mohammad Fahimi tarafından yapılmı ştır. Çevirisi 467 sayfa olan bu kitabı, 2007 yılında Hâne-i Hâmû ş ismi ile Cheshmeh (Çe şme) yayınevi basmak istemi ştir.

3. Nâm-ı Men Kırmız

Birçok İran okurunun Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı adlı eserinin çevirisini beklemesine ra ğmen bu kitap henüz yayımlanmadı. Arsalan Fasihi, Beyaz Kale ve Yeni Hayat çevirilerinden sonra Benim Adım Kırmızı romanını Nâm-ı Men Kırmız ismiyle çevirmi ştir. Bu çevirinin birinci bölümü bir edebi dergide ve birkaç edebi sitede çıkmı ştır. Kitabın yasaklanmasını istemeyen çevirmen, kitabının basılması için daha uygun bir zamanda Kültür Bakanlı ğına ba şvurmayı dü şünüyor. Arsalan Fasihi’ye göre Pamuk’un İran’daki en çok satılan kitabı Benim Adım Kırmızı olacaktır. Mütercim 2009 yılında Ghoghnus yayınevi tarafından çevirisini yayımlamak istiyor. Orhan Pamuk’un eserlerinin hepsini çevirmeyi dü şünen Arsalan Fasihi, Orhan Pamuk İran’a geldi ğinde, kendisine eserlerinin çevirisine dair manevî izin verdi ğini söylüyor. 21

21 Arsalan Fasihi, “Tercume-i Âsâr-i Orhan Pamuk Bisyâr Du şvâr est”, October 13, 2006, (Çevrimiçi) www.farsnews.net/newstext , 18 Kasım , 2008.

12

Bu kitabın ba şka bir çevirisi ise, yine Türkçe’den yapılmı ş, Tahmineh Zardasht’in, Nâm-ı Men Kırmız Est ismili çevirisidir. Kitabı çok be ğenen mütercim yazarının Nobel Ödülü’nün bu çeviride etkisiz olmadı ğını söylüyor. Tahmineh Zardasht bu romanın sadece 15 bölümünü çevirip, basımda ya şayaca ğı sorunları dü şünerek çevirisini yarıda bırakmı ştır. Bu çevirinin ilk iki bölümü elektronik dergi ve edebi sitelerde çıkmı ştır. 22

4.Çehre-i Pinhân

Orhan Pamuk’un Gizli Yüz senaryosu 2003 yılında, Çehre-i Pinhân ismiyle Amir Ezzati tarafından, Türkçe’den Farsça’ya çevrilmi ştir. Ezzati kendisi sinemayla ilgili olan bir mütercimdir. Daha önce Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli adlı eserini çevirmi ştir. Bu senaryoyu ise Gizli Yüz filminin yönetmeni Ömer Kavur’un tavsiyesiyle çevirmi ştir. Yalnız mütercimin İran devletiyle ya şadı ğı siyasi sorunlardan dolayı çevirisinin yayını reddedilmi ştir. Bu senaryonun İran sineması için yararlı olaca ğını dü şünen çevirmen dört bölümden olu şan çevirisini tam metin olarak birkaç elektronik dergide çıkartmıştır. Metnin sonunda ise aynı kitabın sonundaki gibi, Orhan Pamuk’un “Filmin Hikâyesinin Hikâyesi” adlı yazısının çevirisini eklemi ştir. 23

***

Görüldü ğü gibi Orhan Pamuk’un Farsça’ya çevrilmi ş olan kitaplarının ve yazılarının sayısı pek de az de ğildir. Yalnız basım sıkıntısından dolayı kimi eserler okurlarına ula şamamı ştır. Sansür seddi ve telif hakkı, kitap yayınını İran’da zorla ştıran önemli meselelerden sayılmaktadır. Birçok mütercim eserinin telif hakkının İran’da korunamayaca ğından dolayı de ğerini kaybetti ğini dü şünerek bazı eserleri çevirmekten vazgeçiyor. Böylece kimi yazarların çevrilmi ş kitaplarının sayısı

22 Orhan Pamuk, “Nam-ı Men Kırmız Est”, Çev. Tahmineh Zardasht, September 11, 2008, (Çevrimiçi) http://www.rezaghassemi.org/ , 15 Kasım 2008.

23 Orhan Pamuk, “Çehre-i Pinhan”, Çev. Amir Ezzati, November 30, 2006, (Çevrimiçi) http://www.roozonline.com , 10 Ocak 2009.

13

daha da azalıyor. Yukarıda de ğindi ğimiz çeviri yazılar dikkate alınırsa yayın izni alamayıp kitapla şmamı ş çevirilerin yazılar şeklinde elektronik dergi ve edebi sitelerde hatta yurtdı şında yayımlandıkları görülmektedir.

Orhan Pamuk’un eserlerinin Farsça çevirisi hakkında pek yazı ve de ğerlendirme çıkmamı ştır. Ancak kimi de ğerlendirmelerde yapılan çeviriler, uygun konu şma dilini aktarmakta zayıf olarak nitelendirilmi ştir. Bu ba ğlamda Pamuk’un eserlerinin Farsça çevirilerinin yeterince etkileyici olmaması, İran okurlarının dikkatini çekmemesinin nedenleri arasında sayılmı ştır. 24

Bunun dı şında Orhan Pamuk’un eserlerinin Farsça çevirileri incelenerek yazarın edebi kimlik ve eserlerine dair de ğerlendirme yazıları yazılmı ştır. Çalı şmamızın ikinci bölümünde bu de ğerlendirmeler ele alınacaktır.

24 Fariba Haj Dayi, “Berresî-yi Dâstân-i Âdem hây-i Meşhûr, Eser-i Orhan Pamuk”, January 6, 2006, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com/text , 18 Kasım 2008.

14

II. BÖLÜM: Orhan Pamuk’un Edebi Kimlik ve Eserlerine Dair De ğerlendirmeler

Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü kazanması İran basınında de ğişik şekillerde yorumlanmı ş ve hakkında makale, inceleme, tanıtma yazıları kaleme alınmı ştır. İran basınındaki de ğerlendirmeleri inceledi ğimiz zaman Orhan Pamuk’u iki sebebten dolayı Türkiye’nin önemli bir ça ğda ş yazarı olarak ele aldıkları görülmektedir; Bunlardan birisi yazarın toplumsal ve siyasal ki şili ği, di ğeri ise edebi ki şili ği ve eserleridir. 1 Bu bölümde Orhan Pamuk’un edebi kimlik ve eserleri üzerine yapılmı ş de ğerlendirmeler incelenmektedir. Bazı yorumlara göre, buradaki en önemli nokta Orhan Pamuk’un Türk romancılı ğında yarattı ğı yeniliktir. Yazarın bazı eserlerinin mütercimine göre, Batı kaynaklarında Orhan Pamuk’a İnsan haklarını ve özellikle azınlıkları savundu ğu için destek veriliyor, fakat yazarın bir de yazarlık yönü var ve bu yarattı ğı eserlerini ele aldı ğımız zaman ortaya çıkıyor.2

A.Orhan Pamuk’un Edebi Kimli ği Üzerine Yapılmı ş De ğerlendirmeler

Do ğu kültür ve edebiyatını Avrupa’ya yansıtan her hangi bir edebi ve sanatsal olay, İran edebiyatı için yeni bir açılım sayılmaktadır. Bu ba ğlamda 1988 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mısır’lı yazar, Necip Mahfuz’dan sonra, ikinci bir Müslüman olarak Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü kazanması İran toplumu için duygusal açıdan sevindirici bir meseledir ayrıca sınırları geçmek hayalini kuran İran edebiyatı için çarpıcı bir örnek te şkil etmi ştir. 3

1 Javad Eshgian , “Zendegî-yi Nov, Orhan Pamuk ve Nazarye-i Pesa Estemari”, March 19, 2009, (Çevrimiçi) http://www.atiban.com/article , 29 Mart 2009.

2 Arsalan Fasihi, “Çend Kadem Ba Orhan Pamuk”, Ayande-ye No , October 16, 2006.

3 Mohammad Hossein Yahyai, “Orhan Pamuk Nevisande-i Barceste-i Torkiyye Movaffak Be Deryaft- i Cayeze-i Edebi-i Nobel Şod”, October 20, 2006 , (Çevrimiçi) http://durna.eu/Arshiv/orhan , 4 Nisan 2009.

15

Bir Türk yazarı olarak Orhan Pamuk’un konumu ile alakalı yapılan incelemelerde, yazarın ilk eserlerinin Türkiye’de pek ra ğbet görmemesi edebi ortamların farklı dü şünce tarzlarına ba ğlanmı ştır. Bu noktada Türkiye’nin Nazım Hikmet ve Ya şar Kemal gibi öncü ve aydın yazarlarının solcu bir anlayı şın etkisinde kalmalarına dikkat çekilerek Orhan Pamuk gibi ba ğımsız bir yazarın ilgi görmemesinin sebebi olarak solcu edebiyat topluluklarına katılmaması ve dü şünce sisteminin ferdî inançlara dayanması önemli bir unsur olarak gösterilir. 4

Yazarın edebi niteli ğine dikkat çeken İranlı ele ştirmenler arasında, onun edebi geçmi şine atıfta bulunarak Nobel’den önce kazandı ğı ödüller ve ayrıca eserlerinin edebi özelliklerine de ğinenler bulunmaktadır. Bu kesim, yazarın eserlerinin kırktan fazla yabancı dile çevrilmesinin, ba şarısını ispat edecek iyi bir tanık oldu ğu dü şüncesiyle hareket ederek, Pamuk’un bu ba şarısını zeki ve cesur bir sanat adamı olmasına ba ğlamı şlardır. Di ğer taraftan ise kazandı ğı şöhretin romanlarının vasıtasıyla gerçekle şti ğine inanarak, Do ğu-Batı yüzle şmesi, toplumsal ve siyasal boyutlar, gelenek ve modernitenin birle şmesi gibi kullandı ğı mazmunların altını çizmi şlerdir. Orhan Pamuk’un yapıtlarındaki yaratıcılık, yenilik ve sanat yönü ise ele alınıp, Türk edebiyatında incelenmesi gereken bir vakıa oldu ğu belirtilmi ş ve bunun asıl nedeni şöyle izah edilmi ştir;

“Türk edebiyatındaki realizm bir şekilde Ya şar Kemal’le sona ermi ştir ve bu dönemin sonunda Orhan Pamuk, hikâyesinde birden fazla anlatıcı sesi kullanarak yeni bir ekolü ba şlatmı ştır. Anlatıcı kahraman olarak de ğil hikâyedeki seslerin tümünün merkezi olarak i şlevini yapmaktadır. Bu yönde Orhan Pamuk’u etkileyen, Marcel Proust ve James Joyce gibi Batı’nın öncü kurmaca yazarları olmu ştur. Bu da modern ve zor okunan yazarları özümlemek demektir. Bu yeni biçimleme teknikleri yazarın eserlerinin zor okunmasına neden olmu ştur. Aynı zamanda Pamuk, bu zor biçimle çok satılan bir yazar haline gelmi ştir. Hâlbuki bizim bildi ğimiz okur kitlesi genel olarak biçimsel ve zor okunan eserlere pek rağbet göstermez fakat İran

4 Mehdi Yazdani khorram, “Câyize-i Nobel Berây-i Nevisande-yi Nefrîn Şode”, Roozegar-e Vasl , October 16, 2006.

16

okurunun Sadeq Hedayat’in Kör Bayku ş’u, Hushang Golshiri (Hu şeng Gol şiri)’nin Sehzade İhticab’ını ve Mahmud Dolatabadi (Mahmud Devletabâdi) gibi yazarların dilini algıladıktan sonra Orhan Pamuk’u da anlayabilece ğini dü şünüyoruz.”5

İran basınında Orhan Pamuk’un romancılı ğı çe şitli açılardan de ğerlendirilmi ştir. İnceledi ğimiz de ğerlendirmelerin bir kısmında Orhan Pamuk’un postmodern yazar kategorisinde ele alındı ğı görülmektedir. Bu ba ğlamda yazarın eserlerindeki teknik anlayı şına i şaret ederek kullandı ğı edebi teknikler ve yeni biçimlerin herhangi bir okuru hikâyelerini takip etmeye te şvik eden bir çizgide oldu ğu belirtilmi ştir. Di ğer taraftan Postmodernin ö ğelerinden birisi olan, anlamı üreten okurdur, anlayı şından hareketle Pamuk’un da eserlerinde okuru anlam üretmekte özgür bıraktı ğını belirtip postmodern yöntemi yazılarında seçti ği vurgulanmı ştır. 6

Dil kullanımı ça ğda ş romanın yapısı için önemli bir öge sayılmaktadır ancak bir yabancı yazar ve yabancı dil söz konusu olunca tabi ki çeviri meselesi ön plana çıkmaktadır. Orhan Pamuk’un eserlerinde kullandı ğı dil ise yorumların birço ğunun ilgi oda ğı olmu ştur. Yazarın mütercimleri zorlayan dili, ba şka Türk yazarlarının da nesrini bilen kimilere göre İngilizce dü şünüp Türkçe yazmanın bir ürünüdür. Bu yüzden de yazarın nesrini be ğenmeyip Türk edebiyatında Ahmed Hamdi Tanpınar, Orhan Kemal, Elif Şafak gibi yazarların daha güzel nesirleri bulundu ğunu belirtmi şlerdir. Buna ra ğmen Pamuk’un kendine ait özel üslubunun şöhretindeki önemli rölüne şöyle de ğinilmi ştir;

“Orhan Pamuk yaygın nesir türünün ötesine geçmekten korkmadan, kelime oyunları yaparak her eserine özgü bir anlatım biçimi yaratmı ştır. Eserlerindeki uzun

5 Mehdi Yazdani khorram, Nafiseh Koohnavard, Âkây-ı Nevîsende Mi-tersed - Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk”, Hamshahri , May 22, 2003.

6 Fasihi, a.y.

17

cümlelerde dil bilgisine ba ğlı kalmayan yazar özgürce yazmı ştır. Romanlarının gözardı edilmemesi gereken bu özelli ği yazarın okurla farklı biçimde ba ğlantı kurmasını sa ğlamı ştır.” 7

Buna ilaveten Orhan Pamuk’un özgün anlatım biçiminin mütercimlerin işini daha da zorla ştırıp cümlelerinde farklı terimler kullanarak mütercimi uygun kelimelerin kullanımı açısından sıkıntıya soktu ğu dile getirilmi ştir. 8

Orhan Pamuk’un romancı yönünü nitelemek için bu görü şlerin yanı sıra eserlerinin içeri ğine de odaklanılmı ştır. Romanlarındaki etkileyici içerik ve anlamın onu önemli bir yazar konumuna getirdi ğine inanılmı ştır. Türk edebiyatında eserleri yabancı dillere çevrilmi ş olan birçok ünlü isme dikkat çekilerek Orhan Pamuk’un farklılı ğının onlar gibi geçmi şte kalmayıp gündem ve gelece ği göz önüne almı ş bir yazar oldu ğu belirtilmi ştir. Bu farklılı ğa bir ba şka ifade ile şu şekilde de ğinilmi ştir;

“Romanlarını inceledi ğimiz zaman uzak ve tarihî geçmi şleri nasıl güzel bir zarafetle betimledi ğini görürüz. Gelenek ve modernitenin yüzle şmesini öyle anlatır ki okuyucu kendi geçmi şinden uzakla şmadan modern dünyaya girebilir. Eski ve yeninin mücadelesini nasıl becerikli bir şekilde i şledi ğini hissederiz.” 9

Buna ek olarak Orhan Pamuk’un Do ğu’nun güzelliklerini, Batı’nın felsefe ve mantı ğıyla bir araya getirip, ça ğda ş edebiyatta harikalar ortaya koydu ğu da ifade edilmi ştir. 10

7 Khadijeh Zamanian , “Nobel Hakk-i Pamuk bud - Goft-i Gu Ba Arsalan Fasihi” , Quds Daily, November 13, 2006.

8 A.e.

9 Yahyai, a.y.

10 A.e.

18

Bir ba şka yoruma göre Orhan Pamuk Do ğu ve Batı edebiyatına hâkim bir yazardır ve farklı kültürleri ve ya şam biçimlerini bir araya getirerek okuruna Do ğu- Batı kar şıtlığını yansıtmı ştır. Bu noktada İran edebiyatı ve kültürünün bir do ğu simgesi olarak Pamuk’un eserlerinde yer bulması İran ortamı için büyük bir merak nedeni olmu ştur. Bu kültürel özellikler şu şekilde nitelenmi ştir;

“Orhan Pamuk’un romanlarında Kafka, Borges, Eco, Marquez gibi Batı’lı yazarların etkisi, İslam Edebiyatı -ünlü Türk folkloru ve Şehname gibi Fars klasik nazmı- egemenli ğiyle bir araya gelmi ştir. Pamuk, Do ğu edebiyatını özellikle İran Klasik edebiyatını iyi bilir. Firdevsi, Mevlana ve Attar gibi şairleri okumu ş ve kendi iddasına göre Kara Kitap adlı eserini Attar’ın Mantık al-tayr’ından esinlenerek yazmı ştır. Pamuk’un eserlerinin içeri ğindeki bu Do ğu-Batı kültürünün birle şimi, okuyucunun özel bir co ğrafyada sınırlı kalmamasını sa ğlamı ştır.” 11

Orhan Pamuk’un yapıtlarının dikkat çekici ba şka bir yönü ise roman kahramanlarının çizim meselesidir. Bu do ğrultuda ele ştirmenler Pamuk’un kahramanlarının psikolojik özelliklerini öne çıkartarak yazarın kendi rûh hallerine yakın bulduklarını ifade etmi şlerdir. Eserlerinin Mütercimi -Arsalan Fasihi- Pamuk’un kahramanlarının aynı amacın pe şinde olmayıp farklı hedefler için ya şadıklarını hatta sava ştıklarını belirtmi ştir. Ki şilerin ço ğunun tıpkı bir ressam gibi toprak renginde çizildi ğini söyleyerek onun realist yazarların tersine, yarattı ğı karakterlerine dair herhangi bir yorum yapmadı ğına i şaret etmi ştir. Mütercime göre bu anlayı ş Pamuk’un kurguladı ğı dünyaya farklı bir pencere açtı ğı anlamına gelir. 12

Bir ba şka görü şe göre Orhan Pamuk’un romanlarndaki kahramanlar iki önemli ögenin etkisinde hareket ederler; korku ve yolculuk. Orhan Pamuk’un kurgu

11 Arsalan Fasihi, “Orhan Pamuk ve İran - Goft-i Gu Ba Arsalan Fasihi” , Haz. Nilufar Zehni, Sarmayeh , No :299, October 16, 2006

12 Fasihi, a.y.

19

dünyasının özelliklerinden birisi “Korku” sayılıp tarihe giri şle bu korkunun daha da arttı ğına inanılmı ştır. Buna örnek Beyaz Kale romanında geçmi şe gidildikçe nefes kesici bir korku ve vah şetin okuyucuyu sarstı ğına tanık olunmasıdır. Bu yoruma göre Orhan Pamuk’un çizdi ği toplum hep kırıcı ve dert verici bir korkuyu bekler, Kahramanları ise devamlı içten kabuk de ğiştirerek, bu korkuyu ta şıyıp çevredeki gerçeklerle yüzle şmek istemezler. Buna örnek olarak Yeni Hayat romanında insanın klasik anlamda dı ş dünyadan korkarak, bir kaçı ş halinde oldu ğu dile getirilmi ştir. Orhan Pamuk’un eserlerinin bir ba şka özelli ği ise “Yolculuk” kavramını anlatı çizgisinde kullanması ve bu fiziksel yolculukla zihnî bir yolculu ğun birle şimesidir. Bu kaygının ve bu tarz dünya görü şünün Do ğu gelene ğinden alınmı ş oldu ğu dü şünülmektedir. Bu çizgide Orhan Pamuk’un kahramanlarının ruhsal bir yolculu ğa kapıldıklarına dikkat çekilerek bu ruhi co şkunun onları fiziksel bir yolculu ğa do ğru çekti ği ve yol boyu insanların de ğişti ği vurgulanmı ştır. Devamında yazarın kendi söyleyi şine göre co ğrafi yolculu ğun onun için nefsanî bir yolculuk olmasına i şaret edilerek bu yol boyunca kahramanının bir sırrın pe şinde oldu ğu belirtilmi ştir. Bu sır şöyle nitelenmi ştir:

“Bu sırrın ve sorunun türü belli de ğil ancak bu gizem Pamuk’un yazılarında bir tevehhüme dönü şür. Belki de kahramanların şiddetle melankoliye yakalandıklarını söyleyebiliriz. Yazara göre insanlar dünyanın noksana düçar oldu ğunu dü şünürler ve bu eksiklikleri bilmek o sır demektir. Bu sırların yerini melankoli alır fakat önemli olan cinsinin edebiyattan olmasıdır. Gerçek olan bu ki Pamuk’un kahramanları bu sırrı ke şfetme yolunda bir ba şka varlı ğı ararlar.” 13

Orhan Pamu ğun, mimarlık fakültesini istedi ği bir meslek olmamasından dolayı 3. yıl okuduktan sonra bıraktı ğını bilmekteyiz. Bazı yorumlarda yazarın eserlerine bu açıdan yakla şıldı ğı görülmektedir. Bu bakımdan Orhan Pamuk kendi geçmi şinde mimari e ğitime sahip ve eserlerinde sanat tarihi ile mimariye çok sayıda

13 Yazdani khorram, Koohnavard, a.y.

20

atıflarda bulunan bir yazar olarak ele alınıp, eserlerinin büyük bir kısmını sadece tarih de ğil sanat tarihinde de yapmı ş oldu ğu ara ştırmaların bir sonucu olarak meydana getirdi ği dile getirilmi ştir. Bu yönüyle Orhan Pamuk sanat tarihi, resim ve mimariyle içli dı şlı olmanın verdi ği tecrübeyle onların çekici yönlerinden kendi hikâyesini ilerletmek adına yararlanmayı bilen bir yazar olarak nitelendirlimi ştir. Buna örnek olarak yazarın Benim Adım Kırmızı adlı eserinde tarihi, sanatsal metodolojik bilgileri hikâyesi ile birle ştirdi ğine işaret edilip ayrıca okuyucunun bu kitabı okuduktan sonra resme dair çok ilginç bilgilere sahip olaca ğı söylenmi ştir. 14

***

Kısacası şunu söyleyebiliriz ki, yapılan de ğerlendirmelerde Orhan Pamuk Türk ça ğda ş romancılı ğında yenilik ve de ğişiklikler yaratan bir postmodern yazarı olarak ele alınmı ştır. Bu ba ğlamda bahsi geçen de ğişiklik, daha çok yazarın roman anlayı şı, modern teknikler, anlatım biçimi ve i şledi ği temalar olarak nitelendirilebilir. Yazılarında iç içe girmi ş tarihi rivayetler ve geni ş bir co ğrafyanın kültürel zenginliklerinin bir araya gelmesi okuyucuyu etkileyen ba şarılı bir yön olarak görülmektedir. Orhan Pamuk’un sosyal ve toplumsal bir bakı şla hayata yakla şması göz önünde bulundurularak eserlerinin vasıtasıyla Türkiye toplumu ve Türk insanının iç ve dı ş hayatını ö ğrenmenin mümkün olaca ğı dile getirilmi ştir. Bu ba ğlamda yazarın yeni veya günlük ya şamı gelenekle birle ştirerek yaratmı ş oldu ğu insanı, istedi ği bir tarihi de ğer ve konuma yönlendirmeyi ba şardı ğı görülmü ştür. Ayrıca Orhan Pamuk’un eserlerinin zengin bir sanat kültürünü içerdi ğine i şaret edilerek bu çizgide de okurunun elde edebilece ği de ğerli yönlerin bulundu ğuna vurgu yapılmı ştır. Bu do ğrultuda Pamuk’un eserlerindeki anlatımın karı şık sanat şaheseri olup anlatıcı yöntemleri ile tüm bu söylenilenleri yeniden görüp dü şünmemizi sa ğlaması göz önünde bulundurularak eserlerinin ün kazanmasında, anla şılmaz ve derin romanlarının etkisinin yanı sıra farklı anlatım tarzı ile kültür de ğişimlerine,

14 Bijan Rohani, “Pamuk, Mi’mâr-i Ferarî”, April 21, 2007, (Çevrimiçi) http://zamaneh.com/ , 1 Ocak 2009.

21

hüviyet buhranlarına, Do ğu ve Batı’ya, gelenek ve moderniteye yeni bakı şının etkili oldu ğu kanısına varılmı ştır. Bunlarla birlikte Orhan Pamuk’un dil ve kelime oyunlarından yararlanarak her eserine özgü anlatım biçimi yaratması onun yeniliklere açık bir kaleme sahip olmasına önemli bir tanık olarak gösterilmi ş ve bunun yazara özgü bir nitelik oldu ğu telakki edilmi ştir.

Bu konu ile alakalı yapılmı ş olan bazı de ğerlendirmelerde Orhan Pamuk’un edebi kimli ğini ortaya koymak için eserlerinden yola çıkıldı ğı görülmektedir. Çalı şmanın ilerleyen bölümlerinde bu de ğerlendirmeler ele alınacaktır.

B.Orhan Pamuk’un Eserlerine Dair Yapılmı ş De ğerlendirmeler

İran okuyucusu genelde Batı edebiyatına kar şı meraklıdır oysa Do ğu edebiyatına pek ilgi göstermez ancak bir yazarın ismi herhangi bir nedenden dolayı öne çıktı ğı zaman do ğal olarak herkes onu merak edip kitaplarını okumaya ba şlar. Söz konusu durum Orhan Pamuk’un eserleriyle ilgili olarak da ya şanmı ştır. Pamuk’un Nobel Ödülü’nü kazanmasının ardından, onun eserlerini ister Farsça ister Türkçe yahut ba şka dillerden olsun okuyup inceleyenler olur.

Bölümde de eserlerin edebi de ğerini ortaya koymak maksadıyla yapılmı ş olan incelemeler ele alınacaktır.

1.Beyaz Kale

Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı kitabı yazarın ilk Farsça’ya çevrilen eseridir. Bu kitap İran edebiyatının tam da Postmedern kuramı ile u ğra ştı ğı dönemlerde ortaya çıkmı ştır. Aynı dönem İran edebiyatında yayımlanan bu kitabın benzerlerinden Reza Barahani (Rıza Berahenî)’nin Azade Hanım adlı romanına i şaret edebiliriz ki, burada tıpkı Pamuk’un romancılık çizgisinde yazılmış bir eser olarak hem anlatıcının hem anlatının sürekli devrede olması göze çarpar. Ayrıca bu

22

eserlerde 20. yüzyıl son dönem hikâyelerindeki yazarın metne müdahale yönteminin öncüsü Milan kundera’nın ayak izleirini görebiliriz. 15

Bazı görü şlere göre Orhan Pamuk öncü milletlerin edebiyatlarından öğrendikleri ve kendi çıkarlarıyla, tek ba şına ülkesinin romancılı ğına yeni kapılar açmayı planlamı ş bir yazardır.

Ara ştırmacılar, Beyaz Kale romanındaki postmodern unsurlara i şaret ederek bu eseri dünya edebiyatının postmodern örnekleri içerisinde ele alırlar. Romanın isminden hareketle tarihî bir köke dayandı ğını dü şünenler bunu bir de romanın içeri ğini inceleyerek açıklamı şlardır. Bu do ğrultuda postmodern kuramının özelliklerinden biri olan, metin içinde birçok anlatıcı sese imkân verilmesine işaret edilerek iki hâkim ses belirtilmi ştir; birisi bizim gözümüzle duydu ğumuz tarihin derinliklerinden gelen ses, di ğeri ise yazarın bilincinin gizli kö şelerinden gelen kula ğımızla duydu ğumuz sestir. Ancak bu iki sesten birincisi yazarın kendi sesine göre daha çok duyulur. 16

Beyaz Kale romanı bir yoruma göre iki katmandan olu şmu ştur; ilk katman roman olaylarının tümünü ba ştan sona içerir, yani Venedik’li geminin Türkler tarafından esir dü şmesinden ba şlayıp Sultanın Lehistan’da yenilmesiyle sona erer. İkinci katmanda ise yazar sanatsal bir yöntemle dolaysız bir şekilde okuyucunun aklında çizilmi ş sorulara çok yönlü yanıtlar verir. 17

Orhan Pamuk, “Gebze Kaymakamlı ğı’na ba ğlı döküntü ar şiv’de…buldum” tümcesiyle ba şlayan kitabın giri ş bölümünde, metni nerede ve nasıl bulundu ğunu ve eserin yazım öyküsünü anlatır. Kitabın bu bölümüne yönelik ele ştiride, yazarın, asıl metnin dı şında verdi ği bilgilerden meydana gelen kısım pek ba şarılı bulunmamı ş ve okuyucuyu eserden anlam çıkarma hususunda daha özgür bırakması gerekti ği

15 Mohammad Shamkhani, “Kısse-î Cuz Beray-i Handen ve Şeniden - Nigâh-i Be Roman-i Dej-i Sefid” , Ayande-ye No , September 26, 2006.

16 Shamkhani, a.y.

17 Farzam Shirzadi , “Cidâl ve Hemsuyî” , Hamshahri , August 13, 2003.

23

vurgulanarak, eserin yazım yöntemine dair; bu şekilde dolaylı bir anlatımı ye ğlememesinin daha iyi olabilece ği tavsiyesinde bulunulmu ştur. Ayrıca ele ştirmen, bunu yazarın kendi yaratıcılı ğına ba ğlayarak eserin de ğerini eksiltmedi ği de belirtilmi ştir.

Bu ele ştiride dikkat edilmesi gereken bir ba şka yönün, yazarın eski metinlerle kurdu ğu diyalogdan hareketle kar şımıza çıkan bir nokta olarak tarihi olayların kurgusal oldu ğu meselesidir. Bu durum şöyle izah edilmi ştir;

“Orhan Pamuk kitabının giri ş kısmında şöyle bir ifadeye yer vermi ştir; ‘kitabı günümüz Türkçe’sine çevirirken hiçbir üslûp kaygısı gütmedi ğimi okuyanlar göreceklerdir: bir masanın üzerine koydu ğum elyazmasından bir iki cümle okuduktan sonra, kâ ğıtlarımın durdu ğu ba şka bir odadaki masaya geçiyor, aklımda kalan anlamı günümüz kelimeleriyle anlatmaya çalı şıyorum.’ 18 Şimdi Pamuk’un ‘anlatmak’ dedi ği kavramdan hareketle, metne baktı ğımız zaman yazarın hayalleri ile önceki metnin e şzamanlı olmadı ğını görüruz. Önceki metin kendi do ğrultusunda ve belki de yazarın itiraf etti ği gibi sadece günümüz kelimeleriyle yazılmı ştır. E ğer bu kelimeler bir sürü eski terimin açıklanmadan, günümüzdeki dil şekliyle verildiyse o zaman onların orijinal ve müdahale edilmemiş hali nasıldır. Belki bu metnin hedef dil haline gelmesiyle, kaynak dilin yazma olaylarından uzak kaldı ğı için o dil oyunlarından hiçbir iz göremeyiz. Ne herhangi bir tırnak i şareti eksilmi ş ve ne de bir parantez eklenmi ştir. Sanki o eski metni okuyoruz. Bu de ğişime tanık olan tek şey ise yazarın metni tekrar yazdı ğını belirtmesidir. Yoksa biz metinden tarih sesi dı şında bir şey duymamı şızdır.” 19

Romanı anlamlandırmakla alakalı olarak, postmodern roman anlayı şının, anlamı üreten okurdur, düsturuna işaret edilerek her şeyin bir karma şa içinde verilmesi ve anlatı içinde birçok oyunun yapılması dikkatlere sunulmu ştur. Bu

18 Orhan Pamuk, Beyaz Kale , 34.bs., İstanbul, İleti şim Yayınları, 2008, s.10.

19 Shamkhani, a.y.

24

görü şe göre metnin içindeki oyunları çözmek okura kalır, ancak anlam çıkarmak için romandaki herhangi bir olaydan yararlanıp do ğru bir sonuca gelmek imkânsızdır. Postmodern yazarların malzemelerinden sayılan anlam oyunları, okurun kesin bir kapıdan metne girip aynı kapıdan çıkmasına izin vermez. Daha do ğrusu bu labirentin içinde tek bir çıkı ş yolunu dü şünmemek tavsiye edilir, zira o çıkı şında kapalı olma ihtimali vardır.

Romanın konusuna gelince, postmodern yazarların bir ba şka özelli ğine dikkat çekilerek modern ve postmodern anlatılarda yazarın hikâyenin konusuna ki şilerden daha çok özen göstermesi nitekim romanın konusunun her türlü yöntemin açıklayıcısı olabilmesine de ğinilmi ştir. Bu çizgide Beyaz kale romanın asıl konusu, yazar ve hocanın aynı ki şi olması, yani “Ben”, “O”nun şahsında veya “O”, “Ben”in benzeri şeklinde belirtilmi ştir. 20

Bir ba şka görü şe göre hikâyenin ana fikri, insanın kendi ikili yönüyle yüzle şmesi ve tek olmak için görsel ve zihinsel zorlukların halkasından geçmesidir. Bu durum Pamuk’un romanındaki Osman’lı hoca ile anlatanın iki görünü şte aynı cisimlerin kalıbındaki tek ruh oldukları ifadesiyle izah edilmi ştir. Bunun devamında Pamuk’un eserinde methedilecek bir zarafetle insanın Tanrı ile ili şkisinin ve Hakk’ın cömertli ğinin, hoca ve anlatanın ili şkisi çerçevesinde i şlendi ği vurgulanmı ştır. Bunun açıklamasında İtalyan esirin yardımlarıyla kö şkte yükselen hocanın, bu mevkîye geldikten sonra esirin, bu konuma eri şmesindeki katkısını unutması, nitekim kar şıla ştı ğı zorluklardan dolayı tekrar İtalyan esire gitmek zorunda kalması, esirin ise onu cezalandırmak yerine iyi kar şılayıp bir kez daha elinden tutması dikkatlere sunulmu ştur. Romanın bu kesiminde yazarın ustalıkla insanın özündeki merhamet ve cömertli ği, Tanrı’nın şefkat ve büyüklü ğünün pırıltıları olarak ortaya koyması dile getirilmi ştir. 21

20 Shamkhani, a.y.

21 Shirzadi, a.y.

25

Bu de ğerlendirmelerin yanı sıra, Orhan Pamuk’u bir Do ğu yazarı olarak ele alıp İran edebiyatında modernizmin öncüsü Sadeq Hedayat ile kıyaslayan bir incelemeyi görürüz. Bu incelemede Pamuk’un Beyaz Kale adlı romanı ile Sadeq Hedayet’in Kör Bayku ş’unun arasındaki bazı benzerliklerin altı çizilerek şöyle açıklanmı ştır;

“Gerçi Pamuk’un roman dünyası Hedayat’in Kör Bayku ş’u kadar tabiat üstü ve berzah havasında de ğildir fakat İranlı okuyucular yine de bazı benzerlikleri farkederler. Bu benzerlikler yazarın sırlarla dolu dünyanın gerçeklerini söyleme çabalarının yansımasıdır. Roman boyu Osmanlı hoca, çevresindeki “Ahmaklar”dan aynı Kör Bayku ş’taki ressamın “Reccâle” (sefiller) den çekti ği gibi acı çeker ve nihayetinde kendisinden ve toplumdan kaçmaya karar verir. Ayrıca Pamuk’un da hikâyesinde Do ğulu dü şünürün çevresinden usanıp binbir derdini teselli etmek için alkol ve afyona sı ğındı ğını görürüz, ancak onun da sorunu bu merhemin bile aldatıcı oldu ğunu bilmesi ve daha fazla acı çekmesidir.” 22

Görüldü ğü gibi bu incelemeye göre Orhan Pamuk da birçok Do ğu yazarı gibi toplumun de ğerlerden bo şalma korkusunu ta şıyordur ve belki de bu tür toplumların sınırları onu da bu yolu seçmeye mecbur etmi ştir.

Bu incelemenin bir ba şka yerinde ise Beyaz Kale ’nin karı şık ve motiflerle dolu bir roman olmadı ğı ancak kendi türünde okuyucunun dikkatini gizli hususlara çekecek kadar sırlar ve oyunlarla dolu oldu ğu belirtilir ve bu tutum tekrar Do ğu edebiyatının özelliklerine ba ğlanarak Do ğu edebiyatının hikâyenin olaylarını geli ştirmektense yorumlarına çaba sarf etti ğine vurgu yapılmı ştır. Yalnız bu tutum, Do ğu edebiyatını betimsellikten uzak tutmanın yanında onun romancılıkta kendine özgü bir yapıya sahip olmasını da sa ğlamı ştır. Bu noktada Beyaz Kale ’nin de bu özelliklere sahip olması, hikâyede ismi geçmeyen bir anlatan tarafından anlatılması

22 Amir Hossein Rasael, “Tugyân-gerân-i Gelle-yi Reccâleha – Direng-i Ber Dej-i Sefîd”, Hayate No , November 9, 2001.

26

ve bizim onu sadece geçmi şiyle tanımamızla açıklanmı ştır. Ayrıca Romanın ki şilerinin sınırlı olmasına, ço ğunlukla onlara isim yerine sıfatlarıyla hitab edilmesine ve yalnızca bilinmeyen insanlar topluluklarına ait birtakım tarihî dü şünceler ve korkuların yükünü ta şımalarına dikkat çekilmi ştir. Bundan hareketle Do ğu topluluklarının fikrî korkularının tarih boyu millî hatıralara dönü şüp enerji gibi devamlı sabıt kalması ve sadece bir şekilden ba şka bir şekle girmesi ve bu gizli enerjinin bazılarında birden dı şa fı şkırıp onları “Ahmaklar” ve “Reccâle”ler sürüsünün asîleri olmaya itmesi söz konusu olmu ştur. Buna ilaveten Hakîmlerin halka bakı şları o insanların arasında hiç bir fark görmemek şeklinde nitelenip Orhan Pamuk’un romanında şöyle ifade edilmi ştir;

“Pamuk’un da romanında sultanın söyledi ği gibi onlara göre hayatların hepsi birbirine benzer ve kahraman bu fikrin kar şısında devamlı aklında geçen soruyu soramaz; ‘Ben neden benim?’ ” 23

Genel olarak bu de ğerlendirmelere baktı ğımız zaman Orhan pamuk’un dünyanın bugünkü yeni tarz romancılı ğından esinlenerek, Do ğu ve Batının kültür ve uygarlık çeli şkileri ve benzerliklerinden yeni bir anlayı şı ifade etmesine ve bunun nihayetinde insanın yaratılı şının gizemlerini göz önünde bulundurarak, bir uygarlık ve kültürün ba şka bir kültürden üstün olması ile ilgili dönü şü olmayan bir hüküm vermekten uzak durmasına inandıklarını ve bu açıdan da açık ve yorumlanabilecek bir roman yazdı ğını ifade ettiklerini görürüz. Kısacası Orhan Pamuk yeni tarz Türk romancılı ğının öncüsü sayılmı ş, Beyaz Kale de sade diliyle okuyucunun aklında uzun zaman kalabilecek bir roman olarak nitelendirilmi ştir.

2.Yeni Hayat

23 Rasael, a.y.

27

Çalı şmamızın birinci bölümünde de değindi ğimiz gibi Fars edebiyatında Orhan Pamuk’un basımı devam eden tek eseri Yeni hayat ’tır, dolayısıyla bu romanla ilgili çok fazla tanıtım yazısı ve inceleme bulunmaktadır. De ğişik bakı ş açılarının yansıtılmı ş oldu ğu, var olan incelemelerin ço ğunda, eserin konusuna yönelik yorumları içerir.

Orhan pamuk birçok edebiyat ele ştirmenlerinin kanaatine göre şanslı bir yazardır ve bir özel durumdan dolayı yükselme basamaklarını hızlı bir şekilde çıkmı ştır, hâlbuki onun eserleri Nobel’i almak için çok seneler beklemeliydi. Fakat buna kar şın İran’da Pamuk’un Yeni Hayat adlı eserini tenkit edenlerin yakla şımlarının olumlu yönde oldu ğu göze çarpar. Bazılara göre yazar hakkındaki bu tür ele ştirileri kabul etsek de etmesek de eserlerinin estetik yönlerini hiçbir şekilde inkâr edemeyiz. Pamuk’u zatî bir yazar olarak kabul edenler onun yazarlık yeteneklerini Yeni Hayat ’ında görmenin mümkün oldu ğuna inanmı şlardır. 24

Ayrıca bu eseri bir taraftan romanın de ğişik türlerini (destansı roman, polisiye roman, felsefi ve siyasi roman) kapsadı ğı için ve di ğer taraftan yazara özel ve yeni anlatı yöntemlerinden yararlandı ğı için dikkatli okumak gerekti ğini belirtmi şlerdir. 25

Romanın yapısıyla ilgili Orhan Pamuk’un romancılı ğın genel yöntemlerini kullanarak çokkatmanlı bir roman yapısı yarattı ğı bu yüzden de açık ve net bir tema çıkarmanın zor oldu ğu belirtilmi ştir. Romanın anlatanı ise bir açıklamaya göre, hikâyenin ba şından sonuna kadar katmanları birbirine ba ğlayacak ipuçlarını aramaktadır. Ayrıca hikâyenin profesyonel bir uzla şıma sahip olması ve böylece bir tek yorumla çözümlenmemesine i şaret edilerek birbiriyle iç içe giren çokkatmanlı

24 Rasul Abadian, “ Nigâh-i Modern-i Yek Nevîsende-i Realist: Nigâhî Modern Be Roman-i Zendegî- yi Nov” , t.y., (Çevrimiçi ) http://www.qoqnoos.ir/shownaqd. , 18 Kasım , 2008.

25 Javad Eshgian , “Zendegî-yi Nov, Orhan Pamuk ve Nazarye-i Pasa Estemari”, March 19, 2009, (Çevrimiçi) http://www.atiban.com/article , 29 Mart 2009.

28

kurgusu bir yüzeyde bizi felsefeye ve bir ba şka yüzeyde, siyaset, tarih ve sosyolojiye do ğru yöneltti ği açıklanmı ştır. 26

Bu do ğrultuda romanın ba şlıca temaları olarak, varlık, hayat, ölüm, a şk, zaman tesadüfü, din, gelenek, yenilik ve Batı uygarlı ğı, vücut zevki ve ruh mutlulu ğu zikredilmi ştir. Bunların bir kısmı insanın sonsuz ve ebedî sırları olarak di ğer kısmı ise bu bunalımlı asrımızın Do ğu insanına ait meseleleri olarak ele alınmı ş. Yalnız felsefi boyuttan bu meselelere bakıldı ğı zaman Orhan Pamuk’un romanı yeterli bulunmayıp, onun muhatabın beklentilerini kar şılıksız bıraktı ğına inanılmı ş üstelik bazen şiirsel ve lirik bir havaya giren bu romanın felsefeyle ilgili konuları filozoflar yöntemiyle açıklayamayaca ğı da belirtilmi ştir. Di ğer taraftan Orhan Pamuk’un esas olarak ölüm, hayat, a şk, varlık, kaza ve zaman gibi hayat sırlarını açıklama iddiasında bulunmadı ğına de ğinilerek Yeni Hayat ’ta sırların belirsiz ve müphem resimler gibi ki şilerin gözü önünden geçti ğine ve onların eserin asıl mazmunları olarak ele alındı ğına böylece de romanın, bu ki şilerin sırları arasındaki etkilenmeleri anlattı ğına de ğinilmi ştir. Buradan yola çıkarak romanın ana fikri insanın kendi zihniyetindeki esareti ve ondan kurtulu ş çabası, nihayetinde de bu çabanın yenilgisi ve tevehhüm derinli ğine düşmesi olarak görülmü ş ve şöyle izah edilmi ştir;

“Hikâyenin ki şileri vah şi özlerinden kaçı ş için ölüme do ğru giderler. Onlar dünyanın gerçe ğini duymaz, e şyanın hakikatına varamazlar. Onlar ölüm ve hayatın sırrına kavu şamaz ve kendilerine has anlayı şlara dayanırlar. Aslında Yeni Hayat , huzur ve güvenlik anını arama çabasındaki şaşkın insanların hayatını anlatır.” 27

Romandaki alakasız tesadüfler gibi görünen tüm olaylar ve izlenimlerin ise nihayet bir kar şılıklı ba ğlantı ve bütünlük haline gelmesine dikkat çekilir. Bu

26 Hadi Mahmudi, “Rivayet-i Tebâh şoden-i İnsan-i Şarkî - Zendegî-yi Nov”, Hambastegi , June 22, 2003, s.7.

27 A.e.

29

bütünlü ğün ne kadar yapmacık ve ne kadar hakikî oldu ğu konusunun ise romanın dı ş okurları yani bizim yorumumuza ba ğlı oldu ğu vurgulanmı ştır. “Dı ş okurlar” adlandırılmasının sebebi romanın kendi dünyasındaki okurların “Yeni Hayat” isimli bir kitabın okurları olmaları ve onların “ İç okurlar” olarak nitelenmeleridir. 28

Esere dair bir açıklamada, romanın ilk cümlelerinden itibaren bir de ğişmeye, “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım de ğişti” , “Hayatım rayından çıktı”, gibi tekrarlanan cümlelere şahit oldu ğumuz ve bu cümlelerin hiçbirisi açıklanmadı ğı için bizim bu olayların ne kadar kutsal olup olmadı ğını bilemedi ğimiz ifade edilmi ştir. Yalnız açıklamanın devamında kitaptan fı şkıran “ı şık” bir aydınlatıcı öge olarak ele alınmı ştır. Romandaki di ğer ögeler gibi devamlı tekrarlanan “ı şık”ın Do ğu’da özellikle aydınlatma hikmetinde hakiki bir etken sayılması, di ğer taraftan da Batı’nın birçok yazar, şair ve fikir adamı için övmeye layık bir fenomen olmasına i şaret edilerek Yeni Hayat ’ın da alatanının bu ı şık vasıtasıyla romana girmesi ve kitabın hayranı olup yeni hayatı bulmak için yola çıkmasının altı çizilmi ştir. 29

Bir de ğerlendirmeye göre anlatan, anlamdan bahsetmez ve bir tek gerçekle şen olayları rapor eder. O kendi iste ğiyle yeni dünyaya girmesine ra ğmen sanki ne görür ne de görülür. Aslında o görmeyi bilmiyor hatta görülmeyi de bilmiyor yalnız etrafta görünenleri anlatıyor. O kendi ölümünü görmesini bile sanki ba şkasının ölümündn bahseder gibi anlatır. Bu yorumsuz anlatılar ve raporlar bir yandan anlatana verilen rol olarak, di ğer yandan da bakı ş açısı seçimindeki bir sınırlılık olarak ifade edilmi ştir.30 Bu konu ile alakalı kimi Türk ele ştirmenler tarafından romanda ı şık, a şk ve ölümün sık sık ba ğda ştırılmasının roman kahramanının di ğer ki şilerin

28 Mahmudi, a.y.

29 Alireza Seyfoddini, “Rivayet-i Merg-i Muzâ’ef - Nakdî Be Roman-i Zendegî-yi Nov” , Baya , No:6- 8, April-May 2003, s.80-83.

30 A.e.

30

hayatlarında kendisini bulmasında bir yardımcı unsur vazifesi gördü ğüne de ğinilmi ştir. 31

Romanda yazarın yer yer bir sürü görüntü ve e şyalardan bahsetmesi ise dikkatli okurunu onların arasında ba ğlantı kurmaya yöneltmek ve hikâyenin canlandırdı ğı havayı ya şatmak amaçlı yapıldı ğı belirtilmi ştir. Buna örnek olarak, anlatanın Karadeniz yolunda otobüsün penceresinden karanlık köyleri görüp aynı zamanda Canan’la onun orada hiç mi hiç mutlu olmayacaklarını dü şünmesinin ardından şöyle bir görüntü sıralanır; “Karanlık a ğıllar, ölümsüz a ğaçlar, kederli benzinciler, bo ş lokantalar, sessiz da ğlar, tela şlı tav şanlar,...”. 32 Buradaki otobüsün camı, yolcunun seyirci konumu, gözlü ğün camı, kitabın ı şığı ve daha önemlisi birinci tekil konumunda olan perspektif hikâyeyi hayalî bir ayla içine sarar diye ifade edilmi ştir. 33 Hikâyede bahsi geçen kitap ise okurunun geçmi şini kesip uzaklara atan bir diken gibi onu geçmi şsiz bir gelece ğin karanlı ğında bırakıp, bir tür şizofrene düçar edecek vaziyette oldu ğu söylenir. 34

Anlatanın yalnızlığını hissetmemiz konusunda sadece kahramanın yalnızlı ğını dile getirdi ği cümlelerle de ğil, süreklilik arz eden anlatı fillerinin bu yalnızlı ğı vurgulamasıyla gerçekle şti ğine i şaret edilmi ştir. Hatta bu yalnızlı ğın romanın ba şında yer almasıyla, hikâyenin ilerleyen bölümlerinde gurbetin üzüntüsünü şiddetlendirmektense, gülünç bir ortam yaratması nedeniyle daha da ızdırap verici olabilece ği ifade edilir. Bu yüzden de romanın ba şında kitaptan fı şkıran ı şıkla roman

31 Özlem Ö ğüt Yazıcıo ğlu, “Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’si ve Yeni Hayat’ında Ölümü Yazmak, ‘Ben’i Çizmek, Orhan Pamuk’un Edebi Dünyası , Haz. Nüket Esen, Engin Kılıç, İstanbul, İleti şim yayınları, 2008, s.153.

32 Orhan Pamuk, Yeni Hayat , 24.bs., İstanbul, İleti şim Yayınları, t.y., s.188.

33 Mahmudi, a.y.

34 Hadi Mahmudi, “Afsun-zedigi ve Merg-endi şi - Nigâhî Be Zendegî-yi Nov”, Hamshahri , May 12, 2003.

31

boyu sözü edilen ı şık, etkileme açısından farklı olarak nitelenip ölüm ı şığı olarak belirtilmi ştir. 35

Romanda bahsi geçen kitap bir bakıma, yeni bir dünya ve yeni bir hayatın müjdesini veriyor ve eski dünyanın yenisine geçme arzusuyla yola çıkan kahramanlara şahit oluyoruz. Bu yenilik ile ilgili görü şlerde bu yenili ğe do ğru gidi şler, aramalar ve ke şfetmeler kapalı bir daire gibi daha çok tevehhümün olu şmasına yardımcı oldu ğuna inanılmı ştır. Ayrıca Orhan Pamuk’un Yeni Hayat ’ta eserinin genel havasıyla uyum sa ğlayan bir tekrar çemberine dönmeyi ba şlatması, okurun “Yeni”yi anlamamasının bir nedeni olarak görülür. Bu anlayı şa göre roman kahramanları ise yeni bir bakı ş ve konuma gelmek için de ğişik şekillerde sonu olmayan bo ş bir çabayı tecrübe ederler. 36

Bir ba şka açıklama “Yeni Hayat”ın sonuçta ne a şk ne de inanç içeren bir gerçek olarak ortaya çıktı ğını ve her şeyin anlamsız ve yalan oldu ğunu belirtmi ştir. Bu görü şe göre romanda açıklanan tek mesele insano ğlunun nasıl tevehhüm tuza ğına dü ştü ğüdür.37

Yapılan incelemelerde Orhan Pamuk’un “tevehhüm” hissini hikâyenin ki şilerinde göstermekte bazen a şırıya kaçtı ğı dü şünülmü ş, ancak bu kavramın genel bir ortam yaratmak adına ve okurun zihniyetini yazarın kastetti ği olaylara hazırlamakta önemli bir rol oynadı ğına inanılmı ştır. 38

Romanın asıl temalarından biri olarak ele alınan bir ba şka kavram “büyü”dür. İnsanın kendinden kurtulmasının ya bir şeye efsunlanmak ve hayran olmakta ya da ölümde mümkün oldu ğunu belirterek Yeni Hayat ’ta da bir efsunlanma ve büyülenmenin söz konusu oldu ğuna i şaret edilmi ştir. Bu görü şe göre efsunlanma her

35 Seyfoddini, a.y.

36 Abadiyan, a.y.

37 Hadi Mahmudi, “Rivayet-i Tebâh şoden-i İnsan-i Şarkî - Zendegî-yi Nov” , Hambastegi , June 22, 2003, s.7.

38 Abadian, a.y.

32

halükârda büyülenmektir, ister Batı türünden olsun, ister Do ğu türü, ister Nietzche, Dante, Rilke’nin huzurunda olsun, ister demir yolu, televizyon, Coca cola ve video önünde olsun, ister gelenek kar şısında, ister yenilik kar şısında olsun, hangi türünden olursa olsun bu büyülenmede gizli bir diktatörün hüküm sürdürdü ğüne ve insano ğlunun onun kölesi oldu ğuna inanılmı ştır. Yeni Hayat ’ta ise bu büyünün bazen aşığı caiz bir katle yönelten a şk suretinde, bazen de bir kitap halinde veya bir melek olarak kendini gösterdi ği fakat efsunlanmanın sonucu gerçek olmayıp bir efsun olarak ortaya çıktı ğı dile getirilmi ştir. Bu ba ğlamda Madam Bovary , Don Ki şot , Raskolnikov ve Orhan Pamuk’un Yeni Hayat kahramanının sonunun bu açıdan fark etmeyip onların bir hayalî büyünün pe şinde oldukları ve onu en yüce gerçek olarak görüp bu hayalden bir da ğ yaptıkları, ancak kendilerine geldikleri zaman bu da ğı yıkmaktan aciz kalıp bu defa da ğın onların üzerine yıkıldı ğı ve nihayetinde Yeni Hayat ’ta da görüldü ğü gibi gerçe ğin kendi intikamını hayalden alması açıklanmı ştır.” 39

Bu büyüye kaplanmanın a ğır sonuçları yukarıda da anlatıldı ğı gibi kurban olmak ve ölmektir. Bunu Do ğu-Batı kapsamında inceleyenler Do ğu insanının Batı kar şısındaki zayıf tutumuna ba ğlayarak Yeni Hayat ’ın Do ğu insanının mahvolma hikâyesi oldu ğuna inanmı şlardır. Yalnız bu yok olmanın nedenlerini hep saldırgan kültürde aramanın yalnı ş oldu ğuna i şaret edilerek tam aksine kendi topra ğında araması gerekti ği belirtilmi ştir. Bu fikre göre saldırgan kültür bir yumruk atan güç gibidir, en uygunsuz zamanda yumru ğunu kırılgan ve yaralı rakibine atar ve bundan sonra artık onu yıkmak için bir yumruk yeter.40

Bir ba şka de ğerlendirmede Orhan Pamuk’un bu romanda Batı ülkeleri özellikle Birle şik Devletlerin ürünleri ve sermayelerinin Türkiye’ye istilası ve bu ülkelerin Türk millî hüvviyetini imha etme çabalarını inceledi ği belirtilmi ştir. Bu görü şe göre Pamuk ülkesine yapılan bu tür ekonomik ve kültürel istilalara, hâkim

39 Hadi Mahmudi, “Afsun-zedigi ve Merg-endi şi - Nigâhî Be Zendegî-yi Nov”, Hamshahri , May 12, 2003.

40 Hadi Mahmudi, “Rivayet-i Tebâh şoden-i İnsan-i Şarkî - Zendegî-yi Nov”, Hambastegi , June 22, 2003, s.7.

33

devletin müstakil siyasi ve kültürel ki şilikler eksikli ği, millî kimlik buhranı kar şısındaki plansızlı ğı ve ülkenin siyasi ve kültürel olaylarını bir taraftan, ırksal azınlıklar kar şısındaki diktatörlü ğü de di ğer taraftan, zemini sa ğlayan nedenler olarak görmektedir. Bunun yanı sıra bu sömürülerden kurtulmak için romanda bazı yöntemlerin i şlendi ğine de ğinilmi ştir. Bunlardan birisi roman ki şilerinden Dr.Narin’in Batı emperiyalism ve modernismiyle sava ş için aldatıcı kitapların yazarları ve okurlarının terörünü seçti ğine i şaret edilmi ştir. Kitapta da gördü ğümüz gibi Dr.Narin’in adamlarının görevi bu kitabı tesadüfen olsa bile okumu ş suçsuzları tanımlayıp öldürmektir. Batı’nın ekonomik egemenli ğine kar şı bir ba şka mücadele yöntemi roman boyunca geçmi ş de ğerleri savunma adına eski ve yerel tüketim ürünlerinin da ğıtımı ve üretici ve perakendecilerle ba ğlantıyı sıkıla ştırmak olarak belirtilmi ştir. Bu do ğrultuda modern kapitalizm Türkiye tüketim piyasasına saldırırken, tüm kültürel kurumlar, milli ve yerel iktisat yapılarını alt üst edip artık Dr.Narin’in bile sözünü edemedi ği bir durum haline gelmi ştir. Ancak modernism ve modernitenin simgeleri yabancı ürünlerinin en geleneksel mahallelere kadar indi ği dile getirilir. Pamuk’un yorumuyla batılıla şma ve Batı kültürünün simgelerinin, Batı’dan esen bir rüzgâr gibi oldu ğuna de ğinilerek bu rüzgârın sadece ülkenin muhafızları inançsız, köksüz ve güçsüz olup çöp gibi yoklu ğa do ğru gittikleri zaman, oraya ait tarihî, millî ve kültürel de ğerlerin silebilece ği açıklanmı ştır. 41

Romanda ismi sık geçen bir öge olarak “Saat” Pamuk’un farklı kullanı ş biçiminden dolayı incelemelerde ilgi oda ğı olmu ştur. Bu öge Dr.Narin’in saatler örgütüne dikkat çekilerek şöyle açıklanmı ştır;

“Saatin edebiyat ve sinemada zamanın sembölü ve hayatın katili olarak tasvir edilmesi yeni bir olay de ğildir. Örnek olarak Ingmar Bergman’ın Yaban Çilekler adlı eserinde ibresiz saat ya şlı doktorun yakın ölümü, şahsî kıyameti ve sorgulanmasının öncüsüdür. Fakat benim bildi ğim kadarıyla şimdiye kadar kimse saatleri grup grup ve memurlar kıyafetinde sokaklar ve caddelerde

41 Eshagian, a.y.

34

hareketlendirmemi ş. Bu kısım belki de Orhan Pamuk’un romanının en güzel kısımlarındandır. Gördü ğümüz gibi saatler nihayet her kesi hatta Dr.Narin’i bile yokluk diyarına gönderirler.” 42

Romanın sonuna dair bir de ğerlendirmede, yolculu ğun, romanın sonunu arayı ş ayrıca ölümü arayı ş olması ve asıl kahramanın ölüme do ğru gitmesi aslında hikâyenin sonuna gelmenin bir iste ği olarak nitelendirilmi ştir. Bir ba şka yerde çözülmeyen ve okurun aklında kalan sorulara dikkat çekilmi ştir. Mehmet’in ölümünün kesin olup olmadı ğı, Osman’ın yaptıklarıyla ilgili fikir yenilemesi hususunda ümitli olup olmamak gibi hususları vurgulayarak şöyle bir sonuç zikredilmi ştir; “Acaba Mehmet’in ölümüne dair Osman’ın duydu ğu şüphe onun cehaletinden kurtulması için bir i şaret midir? Onun dı şında cehaletle ölmek, daha kötü bir ölüm olacaktır!”.43

Orhan Pamuk’un bu romanda kullandı ğı dil ve üslûp 44 hakkında pek fazla de ğerlendirme yapılmamı ş ve bunun nedenini romanı orijinal dili de ğil çevirisinden okunmu ş olmasıdır. Bir tek incelemede onun ironik tutum ve akıcı dilinin, Borges, Vladimir Nabokov, Kalvino ve Eco gibi yazarların mirasçısı olmasına ba ğlanmı ştır.

Genel olarak bu de ğerlendirmelerde Yeni Hayat, konusundan dolayı bazen polisiye kurguya girmesi ve bazı kehanetlerde bulunması nedeniyle çekici bir roman olarak ele alınmı ştır. Orhan Pamuk’un Do ğu ve Batı’nın sınırında duran zeki bir sanatçı olarak romanında toplumunun modernle şme sürecini özellikle bu do ğrultudaki Türk hüviyetinin tehdidi ve Batı’nın etkilerine de ğinmesi söz konusu olmu ştur.

42 Hadi Mahmudi, “Afsun-zedigi ve Merg-endi şi - Nigâhî Be Zendegî-yi Nov”, Hamshahri , May 12, 2003.

43 Seyfoddini, a.y.

44 Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanının anlatım biçimine dair de ğerlendirmelerin ayrıntılı bilgisi için bkz. Yıldız Ecevit, Orhan Pamuk’u Okumak , 2.bs., İstanbul, İleti şim yayınları, 2008, s.158.

35

3.Benim Adım Kırmızı

Kitabın Farsça çevirisinin basılmamasından dolayı, İngilizce, Almanca ve Fransızca’sından okumu ş olan ara ştırmacılar daha çok romanın içeri ğine yönelik özetler yazmı şlardır. Bu do ğrultuda yazarın yedinci romanı olan Benim Adım Kırmızı’nın okunması, en çok sanatseverlere özellikle İslâm resmi ile ilgilenenlere tavsiye edilmi ş ve roman okurlarının aldıkları zevkin yanında amatör bir minyatür uzmanı haline gelecekleri bunun nedeni olarak görülmü ştür. Ayrıca kitapta ismi geçen Nakka ş Behzat, Nizami Gencevi’nin Hüsrev ve Şirin ve Leyla ile Mecnun ’u, Firdevsi’nin Şehname’sinden Rüstem ve Suhrab, bunlar gibi İran ressamları, yazarları ve onların eserleriyle bu kitabın İran okurları için ba şka bir anlam ifade edece ği dü şünülmü ştür.

Esere dair bir incelemenin ba şında gelen notta kitabın isminin Umberto Eco’nun Gülün Adı isimli romanından esinlenerek seçilmesinin nedeni kitabın bir kilisede i şlenen cinayetlerin hikâyesini anlattı ğına ba ğlanmı ştır. 45

Bu romanın belirli özelliklerinden onun mahiyeti dile getirilmi ştir. Bir de ğerlendirme çerçevesinde, yüzyıllarca Batı ve İran kültürü arasında bir köprü rolünü oynayan Türkiye, Osmanlı, İslam ve İslam hilafeti vurgulanarak romanın mahiyeti, İslamî Do ğu’nun, Hıristiyan Batı ile Rönesans döneminin son kesitindeki ba şlangıçlarının anlatısı olarak belirtilmi ştir. Bu do ğrultuda hikâyenin gerçekle şti ği dönemle ilgili bir arka plan vermek maksadıyla, 1299–1923 arası Osmanlı imparatorlu ğu, 1484–1524 arası İsmail Safevi’nin hükûmeti ve 13–14. yüzyıllarındaki İtalyan Rönesans’ından söz edilmi ştir. 46

Romanın binbir gece hikâyeleri tarzından yararlanarak bir katlin sırrını çözme hikâyesi oldu ğu söylenmi ştir. Pamuk’un romanın ilk bölümünde bir ölüyü konu şturması roman dünyasının olasılıklarını gösterip olabilirliklerin gerçeklerden

45 Shahriar Gudarzi, “Ferheng-i Îran-î ve Minyatûr”, June 17, 2007, (Çevrimiçi) http://shahrbaraz.blogspot.com , 19 Mart, 2009.

46 Ali Siami, “Nam-ı Men Kırmız ve Surhî-yi Men”, January 17, 2008, (Çevrimiçi) http://asar.name/1980/01/rot-ist-mein-name , 20 Ekim, 2008.

36

üstün oldu ğunu ispat etmesi bakımından dikkat çekici bulunmu ştur. Ayrıca ölümünü ve ölümden sonra hissetti ği duygu ve dü şünceleri bir maktülün a ğzından duymamız Pamuk’un hikâyesinin yalnızca canlıların gerçek hayatlarıyla sınırlı kalmadı ğına bir delil olarak gösterilmi ştir. Böylece hikâyenin bu ölünün dilinden anlatılan bir cinayet ve kanın kırmızılı ğıyla ba şlayıp, daha sonra bazen mutlu bazen de keskin kan renginde olan bu kırmızıların farklı yerlerde ve farklı zamanlarda kendilerini gösterdikleri belirtilmi ştir. 47

Romanda i şlenen nakı ş hakkında bir ba şka de ğerlendirmede yazarın hikâye esnasında okurlarına İslam dünyasının nakı ş ve minyatürlerini tanıttı ğına i şaret edip o dönemin siyasi durumunu ele alarak Osman’lı devleti ve Safevî devletlerinin rakip sayıldıklarına dikkat çekilmi ş, ancak buna ra ğmen ister İran ister Türk nakka şları olsun seçtikleri konuların ço ğunlukla Firdevsi’nin Şehname’si (Rüstem ve Suhrab’ın sava şı, Rüstem ve İsfendiyar, İran ve Turan’ın sava şı,...) ve Nizami’nin Be ş Mücevher ’i ( Şirin ve Hüsrev ’in a şk hikâyeleri ve Leyla ile Mecnun )’dan alındı ğının altı çizilmi ştir. 48 Bu ba ğlamda Türk fikir sahipleri ise Benim Adım Kırmızı ’yı Orhan Pamuk’un resim sanatıyla hesapla ştı ğı bir romanı olarak tanımlamı şlardır. 49

Romanın ba şarılı yönleri ise ölüm ve şiddet tasvirlerinin defalarca okunacak kadar güzel betimlenmesi ve her ölüm hikâyesinin bir minyatür zarafetinde çizilip detayları o minyatürün çizgi ve renklerini olu şturması şeklinde belirtilmi ştir. Bir ba şka yerde Pamuk’un, hayat kavramını kendine özgü bir toplumsal kara mizah çe şnisi ile anlatması söz konusu olmu ştur. Üstelik romanın bazen mizahi bir üslûba bürünmesi de ba şarılı bir yön olarak de ğerlendirilmi ştir. 50

Bir ele ştirmenin esere dair yazdı ğı incelemeye göre bu kitapta bazı küçük hatalar bulunmaktadır. Yalnız kendisi kitabı Erda ğ Göknar’ın İngilizce çevirisinden

47 A.e.

48 Gudarzi, a.y.

49 Bkz. Feride Çiçeko ğlu, “Yeni Zamanlar Nakka şı”, Haz. Esen, Kılıç, a.g.e. , s. 209.

50 Siami, a.y.

37

okudu ğundan dolayı bu yalnı şların yazara mı yoksa çevirmene ait oldukları hakkında emin olmadı ğını belirtmi ştir. Bunlardan birisi kitapta İskender’in Rüstem tarafından kör edildi ğinden söz edilmesidir, hâlbuki ele ştirmen bunun İsfendiyar tarafından yapıldı ğının kanaatindedir, bir ba şkası ise kitabın Yusuf’un Züleyha’ya tacizinden bahs etmesidir, fakat münekkit Züleyha’nın ‘Irzıma geçti’ ifadesiyle Yusuf’u suçladı ğı gerçe ğine dikkat çekmi ştir. 51

Genel olarak Benim Adım Kırmızı üzerine yapılmı ş de ğerlendirmeleri gözden geçirdi ğimiz zaman, bu romanın tek ba şına Orhan Pamuk’un yeteneklerini ortaya koyacak kadar güçlü oldu ğuna inanıldı ğı görülmektedir. Bu do ğrultuda Pamuk’un, kendi toplumunun birlik ruhunu tanıması ve bunun da do ğu-batı de ğişimleriyle yakın ilgisini roman tarzına getirebilmesi, onun yeteneklerinden birisi olarak görülmü ş, ayrıca Pamuk’un evrensel boyutlarda yazdı ğını göz önünde bulundurarak İran romancılı ğının millî ve ırksal boyutlara esirken Pamuk’un romancılı ğında Türk ve Osmanlı gelenek ve kültürünü küçümseyen herhangi bir iz bulunmadı ğından dolayı onun için “Seküler” bir yazar ifadesi kullanılmı ştır.

4. İstanbul: Hatıralar ve Şehir

Orhan Pamuk’un İstanbul ’u kendi biyografisi ve anılarını içeren bir kitaptır, yalnız kitap Pamuk’un anılarından çok ba şlı ğının da gösterdi ği gibi İstanbul’u anlatır. Buradan yola çıkarak kitap üzerine bazı açıklamalar ve incelemeler yazılmı ştır.

Bir incelemeye göre bu kitapta Pamuk’un do ğdu ğu yeri anlatırken bir şekilde de kendi kimli ğini ortaya koyma çabası söz konusu olmu ş, daha do ğrusu İstanbul ve Pamuk’un bu hikâyede birbirine karı şmı ş bir halleri oldu ğuna ve bunların iç içe geçerek anlatıldı ğına kanaat getirilmi ştir. Hikâyenin akı şını ele alarak Pamuk’un bu kitapta çocuklu ğundan, üniversite günlerinden ve yazarlık rüyasından bahsetmesi ve bu esnada da İstanbul’da geçen olaylara de ğinmesi dile getirilerek Pamuk’un İstanbul’unun de ğişmekte oldu ğu ifade edilmi ştir. Bunun sebebinin ailesinin devamlı

51 Gudarzi, a.y.

38

bir apartmandan di ğer apartmana geçmesi de ğil, Orhan’ın devamlı bu şehri ke şfetmesi oldu ğu ifade edilir. Orhan aslında bu hayatın merkezinde yer almı ştır ve devamlı de ğişen ailesi hep tartı şan anne ve babasının Orhan’ı ba şkalarına bırakmaları, abisinin ona sanki rakibiymi ş gibi davranması, birçok akraba ve hizmetçiler, kitap boyunca sadece birkaç bölümde ona e şlik eden ki şiler olarak nitelendirilmi ştir. 52

Romanın birçok yerinde geçen “Hüzün” kelimesi ise bazı yorumlara konu olmu ştur. Kitabın ana fikri insanları ve şehrin hüznünü anlatmak ve hüznü dile getirmek şeklinde ifade edilmi ştir. “Hüzün”ün aynı nostalji olması ve Arapça kökenli bir kelime olmasının altını çizerek bu kitapta anahtar bir role sahip olması belirtilmi ştir. Pamuk’un “Hüzün” bölümünde yerli insanların İstanbul’un kaybetti ği eski iktidara kar şı duydukları üzüntüyü anlatmasının ve roman boyu anlattı ğı kendi duygu, zevk, mutluluk ve üzüntüsünün garip bir şekilde İstanbul’un tarih, hüzün ve nostaljisiyle iç içe girdi ği açıklanmı ştır. 53

Pamuk’un kitaptaki konumu ile ilgili ise ele ştirmenler onun bir rehber, tarih öğretmeni veya vakanüvis olarak okuyucuyu İstanbul’un herhangi bir kö şesinde geçen olaylardan bilgilendirdi ğini zikretmi şlerdir. Yalnız Pamuk’un buna ra ğmen şehrin eski tarihine odaklanıp gerçek yüzünü unuttu ğu ifadesi de kullanılmı ştır. 54 Pamuk’un İstanbul’u anlatması bir ifadeye göre de James Joyce’un Dublin’i anlatması gibidir. Bu ba ğlamda Dublin ve İstanbul’un aralarındaki benzerliklerden ikisinin de Avrupa’nın kenarında yer almalarına i şaret ederek her iki yazar da ha şiye anlatıcıları olarak nitelendirilmi ştir. Nitekim İstanbul’un ha şiyelerinin Dublin’e kıyasla daha çok ve ilginç olması Pamuk’un İstanbul hakkında yazdıklarını bir tek kartpostal olarak de ğil, bu antik şehrin üzerine resimler ve kelimelerden olu şan büyük bir kapı olarak de ğerlendirilmi ştir.

52 Hamid Reza Homayunifar, “Bugzarîd Sonnetî Ba şîm - Nigâhî Be Zendegî ve Âsâr-i Berende-i Nobel-î Edebî”, Jamejam , October 28, 2006, s.8.

53 Farhad Heidari Goran, “Be Zeban Averden-i Hozn: Nigâhî Be kitab-i Estanbol Hatırat-i Yek Şehr”, Etemad Melli , October 21, 2006, s.10.

54 Homayunifar, a.y.

39

Bir incelemede Orhan Pamuk’un İstanbul’a bakı şının muhatabını “Yerebatan Sarıncı”nın kapalı ortamına benzer bir havaya soktu ğu ve kitabın yapısının bu şekil simgelerin üzerine bina edildi ği ve onun sırlarla dolu oldu ğu belirtilmi ştir. Bu benzerlik şu şekilde açıklanmı ştır;

“Yerebatan Sarnıç’ında binanın mimarisinin bir kısmını olu şturan Roma ça ğına ait Medusa ba şını görürüz. Pamuk’un kitabında ise bunu dil ve birle şik anlatı üslûbunda görebiliriz. Aslında Pamuk tu ğla ile mimariyi kelime ile mimari ile de ğiştirmi ştir. Onun eserlerinde mimarlık ile ilgili mekân ve ortamlar daha çok göze çarparak anlatı havasının şekillenmesini etkiler. İstanbul Pamuk’un da muhataba hatırlattı ğı gibi geçmi ş ve hâlın avare kaldı ğı bir şehirdir. Avrupa ve Asya, Do ğu ve Batı arasında bölünen bir şehir!” 55

Bu de ğerlendirmelerin yanı sıra romanın bazı ba şarısız yönleri de dikkatlere sunulmu ştur. Bunlardan birisi yazarın şahsi tecrübeleri ile şehir hakkinda Re şat Ekrem Koçu’nun İstanbul ansiklopedisinden alınan bilgilerin birle şimidir, bu birle şimin bazen i şe yaramı ş oldu ğu fakat birçok yerde bu iki unsurun arasında gereken uyumun gözükmedi ği açıklanmı ştır. Şehir manzarası ile Pamuk’un anılarının her birisinin kendi yerinde çekici bir süje olmasına ra ğmen fazlasıyla abartılmı ş bir rüya haline gelmeleri ve ikisinin birle şiminin şöyle iki yönlü bir hikâye yaratmaya pek ba şarılı bulunmadıkları nitelenmi ştir. Bu kitabın İstanbul’un bir ki şinin hayatında ne anlamı oldu ğunu ayrıca bir çocu ğun ilginç sanatçı olma hikâyesini güzel bir şekilde aktarmı ş olabilmesi vurgulanmı ş fakat Orhan ve İstanbul’u bir arada ele almakla romanda birçok çatla ğın olu ştu ğuna de ğinilmi ştir. 56

Genel anlamda, yapılan yorumlarda Orhan Pamuk’un İstanbul adlı kitabını okumanın bu şehrin tarihini daha iyi ö ğrenmemizi sa ğlaması açısından mahiyeti dile

55 Heidari Goran, a.y.

56 Homayunifar, a.y.

40

getirilmi ş, bir yandan da Pamuk’un İstanbul hakkında yazmak için kendi çocukluk ve gençlik tasvirlerini ele alması, şehrin günlük ve tarihî hayatının derin katmanlarına inmesi öne çıkarılıp kitapta kullanılan güzel bina resimleriyle, Pamuk’un aile foto ğraflarının metnin tamamlanması ve güzelli ğini artmasında önemli rol oynadı ğı ifade edilmi ştir.

5.Kar

Orhan Pamuk’un Kar adlı romanı çalı şmamızın birinci bölümde de belirtti ğimiz gibi henüz İran’da basılmamı ş ancak Türkçe’ye vakıf olmayan ara ştırmacılar bu kitabı da İngilizce veya Almanca’sından okuyup hakkında tanıtım ve özetler şeklinde yazılar çıkartarak kısa kıymetlendirmelerde bulunmuşlardır.

Bu yazılardan birisinde Fars okurlarını romanın genel havasına aşina etmek için kitabın bir sayfası Farsça’ya çevrilip dikkatlere sunulmu ştur. Devamında romanın garip havasına i şaret edilerek, onu daha önce okumamı ş olanlara okumaları tavsiye edilmi ştir. Romanın özet kısmında ise “kar” ba şlı ğının hikâye ile alakası olayların üç karlı gün içinde gerçekle şmesine ba ğlanarak roman boyu ister havadaki iri kar tanelerinin izahı olsun ister daha derin ve sembolik anlamda olsun yakla şık her sayfada en az bir defa ismi geçen “kar” kelimesinin üzerinde bazı felsefî ve fikrî oyunların söz konusu oldu ğuna de ğinilmi ştir. 57

Orhan Pamuk’un bazı eserlerinin çevirmeni, Arsalan Fasihi, Kar ’ı siyasi bir roman olarak nitelendirmi ştir. Çevirmenin ifadesine göre yazar bu romanda de ğişik karakterlerin bulundu ğu bir dünya yaratmı ştır. Bu ba ğlamda Solcu olan bir gazeteci, bir şair ve bir tiyatro grubuyla, sa ğcı ve milliyetçi kesimlerin bir araya gelmesine atıfta bulunarak o döneme ait tüm siyasi partileri ve fikir akımlarının romanda ismi geçen “Kars” şehrinde toplandıklarını ve onların söz konusu olan darbeye kar şı tepkileri ve kendi aralarındaki ili şkilerini görmemizin mümkün oldu ğunu izah eder.58

57 Reza Allamehzadeh, “Ez Roman-i Berf ve Halik-eş” March 8, 2007 , (Çevrimiçi) http://reza.malakut.org , 15 Mart, 2009.

58 Arsalan Fasihi, “Pamuk İstihkâk-i Nobel ra Da şt” , Etemad Melli , October 19, 2006.

41

Romanda çok sayıda karakterin yer alması de ğerlendirmelerin ilgi oda ğı olmu ştur. Bunun çekici yanının bu tiplerin her birisinin dikkat ve titizlikle i şlenmesi ve okurun de ğişik tipler ve onların görü şleri ile tanı şması oldu ğu vurgulanmı ştır. Ayrıca romanın kahramanı Ka’nın bir gazeteci olarak Pamuk’un farklı ve çe şitli görü şleri ortaya koymada işini kolayla ştırdı ğına inanılmı ştır. 59

Bir ba şka incelemede romanın ana fikri hüviyet ve kimlik meselesi olarak belirtilmi ş. Bu görü ş bir bireyin ve bir milletin hüviyeti olarak ayrıca yazarın ülkesi, Türkiye’nin batılıla şma ve İslamcılık arasında ya şadı ğı çatı şmalar çizgisinde nitelendirilmi ş ve yazarın bütün bunları bir cinayet romanı çerçevesinde melankolik bir tarzla i şledi ği de ifade edilmi ştir. Bu ba ğlamda kitapta dedektif romanın unsurları ile siyasal temaların güzel bir zarafetle iç içe girmesi söz konusudur.60

Görüldü ğü gibi Orhan Pamuk’un bu romanını da di ğer romanları gibi Türk milletinin ümitli, peri şan ve gizemli ruhlarının içinde derin bir arayı ş olarak ele alınmı ştır.

***

Yapılmı ş olan de ğerlendirmeleri genel manasıyla özetlemeye tabi tutacak olursak yakla şımların olumlu yönde oldu ğunu söyleyebiliriz. Bu de ğerlendirmelerin ortak özelliklerinden biri Orhan Pamuk’u yeni tarz Türk romancılı ğının öncüsü kabul etmek ve bu çizgiden yola çıkmaktır. Bu ba ğlamda Pamuk’un eserleri postmodern kuramına ait ö ğelerini bünyesinde barındırması bakımından dünya roman edebiyatı içine alınmı ştır.

Di ğer taraftan ise Orhan Pamuk’un Do ğulu bir yazar olmasına de ğinilerek romanlarındaki Do ğu edebiyatı unsurlarının altı çizilmi ştir. Ayrıca yazarın Do ğu- Batı arasında bir köprü kurdu ğu, bu iki kültürün etkile şimi, birbirine ba ğımlılı ğını ve Do ğu insanının meselelerini göz önünde bulundurdu ğu da ifade edilmi ştir. Türk

59 Roya Diyanat, “Orhan Pamuk Berende-yi Câyize-yi Sulh-i Na şirân-i Alman Nevîsende-yi Zendegî- yi Nov”, Asia , August 27, 2005.

60 Ali Abdollahi, “Berf Mibared Aga-yi Pamuk!”, Etemad Melli , October 19, 2006.

42

ele ştirmenler ise bu noktada Do ğu-Batı kavramlarını Orhan Pamuk’un romanlarını açmak için önemli anhatar olarak ele almı şlardır. 61

İncelemelerin bir kısmında Orhan Pamuk’un betimleme gücüne dikkat çekerek iyi bir gözlemci oldu ğu belirtilmi ştir. Yazarın eserlerinde Türk toplumu ve bireyinin gerçekçi bir tasvirini sundu ğu dile getirilerek eserlerini okumakla Türkiye’nin co ğrafyası, birkaç yüzyıllık tarihi, gelenek ve görenekleri, toplumu ve politikasına dair verimli bir bilgi edinmenin mümkün oldu ğu söylenmi ştir. Bu yönde Türk toplumunun modernle şme sürecini, Do ğu insanının hayatın kar şıtlarına dalması ile göstermesi ve modern dünyayı bir karma şa şeklinde ortaya koyması eserlerinin önemli temalarından sayılmı ştır. Ayrıca Pamuk’un geleneksel dü şünce ve kültürün dayanıklılı ğını ve modern dü şüncenin cansızlı ğını Türkiye’ye özel bir sorun olarak görmeyip Türklerin hayatını zaman ve tarihin ilerlemesiyle Doğu ve Batı’da görmek için sanki bir minarenin ba şında durup yazdı ğı ifade edilmi ştir.

Orhan pamuk’un eserlerine dair yapılmı ş olan de ğerlendirmelerde de görüldü ğü gibi yazarın eserlerinin genelde çevirilerden okunmu ş olması nedeniyle dil ve üslûbu üzerinde pek fazla durulmamı ş ve bir tek anlatım biçiminin etkisinde romanın genel havası göz önünde bulundurularak bazen ironik bir tutum, bezen de mizahî veya melankolik bir üslûbun hâkim oldu ğu açıklanmı ştır.

Bunların yanı sıra Orhan Pamuk’un eserleri, yapılan bir kıyasla İran’daki bazı yazarların eserlerinden daha ba şarılı bulunmu ştur. Pamuk’un her kitabının yabancı dillere çevrilmesinden sonra uzun zamana kadar kitapçıların vitrininde görünmesi, kendine ait çok sayıda okuyucusu olması ve eserlerinin defalarca basılıp ele ştirilmesi vurgulanmı ş, onun yapıtlarıyla İran yazarlarının romanlarının da aynı zamanda Almanca’ya çevrilip yayılmı ş oldu ğu zikredilmi ş, neticesinde okurlara şöyle bir soru yöneltilmi ştir; “ İran yazarlarının kitaplarından hangisi bir kaç gün o sıkı rekabet

61 Olcay Akyıldız, “ İki Dünya Arasında Kararsız: Orhan Pamuk’un Kitaplarında ‘Do ğu-Batı’ Kavramları/ ‘Ben-Öteki’ Mu ğlâklı ğı”, Haz. Esen, Kılıç, a.g.e. , s.230.

43

piyasasında okurların ve edebi toplulukların dikkatini çekebilmi ştir? Her halde bir tuzak var, de ğil mi? Cevabı bana söyleyin!” 62

Şunu söyleyebiliriz ki ele ştirmenler Orhan Pamuk’un eserlerini genel bir biçimde ba şarılı bulmu şlardır, yalnız yazarın bu ba şarısında kitaplarının edebi niteli ğinin yanı sıra şanslı bir yazar olmasının rolünün oldu ğu da ifade edilmi ştir. Orhan pamuk’un Nobel Ödülü’nü kazanmasında edebi yeteneklerinin önemli rolüne dikkat çekilmesine ra ğmen yazarın son yıllarda ya şadı ğı siyasi olaylar, bu ödülü almasında önemli bir etken sayılmı ştır. Bu konuya dair görü şler çalı şmamızın ilerdeki bölümünde ele alınacaktır.

62 Abdollahi, a.y.

44

III. BÖLÜM: Edebiyat Dı şındaki Yorumlar, De ğerlendirmeler

Orhan Pamuk’un 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödül’ünü kazanmasının ardından, bununla ilgili olarak Türk basınında büyük tartı şmaların ya şandı ğını bilmekteyiz. Bu tartı şmalar nasıl ki dünya basınına yansımı şsa, aynı şekilde İran basınında da ilgi oda ğı olmu ştur. Orhan Pamuk’un 2005 yılı mahkemesi ile ilgili olan olayların büyük bir kısmı haber çerçevesinde sunulmu ş, daha sonra da yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması ile bu ilgi geni şleyip meseleye dair yorumlar yapılmı ştır. Çalı şmamızın bu bölümünde İran basınında Orhan Pamuk davası ve yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması üzerine yazılmı ş yazılar ve de ğerlendirmeleri ayrıca Pamuk’un ideolojik kimli ğine dair görü şleri üç ba şlık altında ele alaca ğız;

A. İran Basınında Orhan Pamuk Haberleri

Orhan Pamuk’la ilgili İran basınındaki haberleri inceledi ğimiz zaman, asıl dikkatlerin yazarın 2005 yılında Alman Yayıncılar Birli ği’nin Barı ş Ödülü’nü kazanmasıyla do ğdu ğu görülmektedir. Asia (Asya) gazetesi, A ğustos 2005 sayısında Orhan Pamuk Alman Yayıncılar Birli ği Barı ş Ödül’ünü Kazandı , ba şlı ğı altında, bu ödülün 1997 yılında Ya şar Kemal’den sonra ikinci defa bir Türk yazara verilmesini vurgulayarak, Pamuk’un Ermeni soykırımı hakkındaki ifadelerine i şaret edip, azınlıklar ve insan haklarını savunmasıyla birlikte her zaman ülkesinin politik meselelerine kar şı bir tutumda bulunmasını ve bu sebepten dolayı bu ödüle layık görülmesini dile getirmi ştir. 1 Bunun ardından Ekim 2005 tarihinde aynı gazetede çıkan, Orhan Pamuk: Kendi Mevzilerime Direniyorum , ba şlıklı bir haberde; yazarın 57. Frankfurt Kitap Fuar’ında, Türkiye Kürtlerinin öldürülmesi ve Ermeni soykırımına dair ifadelerini tekrarladı ğına de ğinilmi ştir. Ayrıca Orhan Pamuk’un Türkiye’nin Avrupa Birli ği’ne girmesini gerçekten arzuladı ğı da bu yazıya ilave edilmiştir. 2

1 “Orhan Pamuk, Berende-yi Câyize-yi Solh-i Na şîrân-i Âlman”, Asia , August 24, 2005.

2 “Orhan Pamuk: Ber Mevâzi-i Hud Pâfe şârî Mikonem”, Asia , October 23, 2005. 45

Daha sonra yapılan haberlerin büyük bir kısmında Orhan Pamuk’un 2005 yılındaki, “Burada 30 bin Kürt öldürüldü. 1 milyon da Ermeni. Ve neredeyse kimse bundan söz etmeye cesaret etmiyor. O halde bunu ben yapıyorum.” sözlerine de ğinildi ği görülmektedir. Orhan Pamuk’un Kar romanı için Frankfurt Tarih Müzesi’nde (Historiches Museum) açılan foto ğraf sergisi ile ilgili çıkan haberde bile asıl konunun arka planda kaldı ğı görülmektedir. Bu yazıda yazarın bir önceki yıl sundu ğu ifadeler ve bu ifadelerden dolayı açılan davanın eski de ğerini halen korudu ğu belirtilerek, Orhan Pamuk “Hakkında Çok Haber Çıkan” bir yazar olarak tanımlanmı ştır. 3 Bunun bir ba şka örne ği, yazarın Fransa Prix Médicis étranger ödülünü kazandı ğı zaman bir elektronik haber ajansında bu ödülün önemine de ğinilerek Orhan Pamuk’un Kar romanına ait oldu ğu açıklandıktan sonra yazarın ülkesinde yarattı ğı tartı şmalara dikkat çekilmi ş ve bir sonraki ay yapılıcak olan mahkemeden bahsedilmi ştir. 4

Orhan Pamuk’un mahkemesi ile ilgili haberlerin hemen hemen hepsinin basına yanısıdı ğı görülmektedir. Davanın 16 Aralık 2005 tarihli ilk duru şmasında ya şanan olaylar aktarılarak Avrupa Birli ği parlamento üyelerinin de bu davada hazır bulunmalarına dikkat çekilmi ştir. Bu davanın “Türklü ğü Alenen A şağılamak” suçunun yasasına uyarak yapılmı ş olmasına ve neticesinde üç yıla kadar hapis cezası ihtimaline özellikle i şaret edilmi ştir. Buna ek olarak, Türkiye’de altı yüzden fazla yazar ve yayınevinin benzer suçlamalarla kar şı kar şıya oldukları da belirtilmi ştir. 5 Ayrıca ilk duru şmanın sonucunda İstanbul Adalet Bakanlı ğı’ndan beklenen karar gelene kadar ertelendi ği bildirilmi ş, devamında ise Orhan Pamuk’un davasına dair Avrupa’dan gelen ele ştiriler ve bu yazarın yargılanmasının Türkiye’nin Avrupa

3 Aydin Ferangi, “Pamuk-i Habersâz”, Shargh , No:614, October 31, 2005.

4 “Câyize Po şt-i Câyize Berây-i Orhan Pamuk”, November 16, 2005, (Çevrimiçi) http://www.chn.ir/news , 7 Ocak, 2009.

5 “Muhakeme-i Nevisande-yi Tork Be Te’hîr Oftâd”, December 16, 2005, (Çevrimiçi) http://www.chn.ir/news , 19 Ekim, 2008.

46

Birli ği üyelik hedefine zarar vermesine yönelik uyarılara dikkat çekilmi ştir. 6 Mahkeme ile ilgili haberlerin ardından edebiyat dünyasının önemli simalarından üç Nobel Edebiyat Ödül’lü yazar; Jose Saramago, Gabriel Garcia Marquez ve Günter Grass’ın yazara destek amaçlı bir beyannamede, Orhan Pamuk’un mahkemesini yasadı şı bulduklarını ilan etmelerine de dikkat çekilmi ştir. 7

Bu konuda Shargh gazetesinde çıkan bir yazıda Orhan Pamuk’un mahkemesinin Türk gazetelerindeki yansımasını vermek amacıyla Yeni Şafak , Milliyet , Hürriyet , Radikal, Zaman , Posta gibi gazetelerden pasajlar aktarılıp bu davanın, Türkiye’nin Avrupa Birli ği kar şısında imajına zarar verdi ği ifade edilmi ştir. 8

Sonrasında ortaya çıkan haberler Orhan Pamuk’un 12 Ekim 2006 tarihinde kazandı ğı Nobel Edebiyat Ödülü ile ilgilidir. Haberlerin büyük bir kısmı 14 Ekim’den itibaren ba şlamı ş, Nobel ödülüne kar şı tepkiler, yorumlar ve Nobel ödülünün neden oldu ğu bir takım sorunlar man şetlere ta şınmı ştır. Orhan Pamuk’un Türk yazarları arasındaki farklı konumunu dile getireren haberlerde, yazarın bir yıl evvel ülkesinde ya şadı ğı mahkûmiyet olayları hatırlatılmı ş ve bu ödülü, Mario Vargas Lıosa, Joyce Carol Oates, Milan Kundera, Amos Oz gibi yazarların yazarların isimleri aday listesinde bulunurken Orhan Pamuk’un kazanmasının şaşırtıcı bir olay sayıldı ğı ifade edilmi ştir. Bu ba ğlamda, Nobel’i kazanacak isimle ilgili olarak tahminlerin büyük oranda Suriyeli şair Adonis’i öne çıkardı ğı belirtilmi ştir. 9

6 “Terdid-i Dâdgah Der Mored-i Muhakeme-i Orhan Pamuk”, December 16, 2005, (Çevrimiçi) http://www.chn.ir/news , 7 Ocak 2009.

7 “Movzi’gîrî-yi Donyâ-yi Edebiyat Der Himâyet Ez Orhan Pamuk”, December 18, 2005, (Çevrimiçi) http://www.chn.ir/news , 7 Ocak, 2009.

8 “Be Vicdân-i Umûmî Bisepârid”, Shargh , December 22, 2005.

9 Alireza Bakhtiari , “Nobel-i Edebiyat-i 2006 Berây-i Orhan Pamuk Be Dalil-i Mubâreze Der Rah-i Âzâdî-yi Akîde ve Beyân İhdâ Şod”, Donya-e-Eqtesad , October 16, 2006.

47

Bir ba şka haberde Orhan Pamuk’un ülkesinde çokça tartı şılan bir yazar olmasına ve bir önceki yıl, Türkiye Adliyesinin kendisini hapis cezasına mahkûm etme durumu söz konusu oldu ğu zaman isminin Nobel Ödülü adayları listesine girmesine de ğinilmi ştir. 10

Bununla birlikte, haberlerde Nobel Ödül’ünün, Fransız parlamentosunun Ermeni soykırımını reddedenlere hapis ve para cezası yasasını onayladı ğı tarihte ilan edilmesine i şaret edilerek meseleye siyasi açıdan bakıldı ğı zaman Nobel’in şaşırtıcı bir günde açıklandı ğı dile getirilmi ştir. 11

Bütün bunların yanı sıra, Nobel Edebiyat Ödül’ünün Orhan Pamuk’a verilmesinin Türk toplumundaki yansımalarından ve buna ba ğlı olarak ortaya çıkan farklı tepkilerden söz edilmi ştir. Dönemin Ba şbakanı Recep Tayyip Erdo ğan ve Dı ş İş leri Bakanı Abdullah Gül’ün bu ba şarıyı tebrik eden az sayıda politikacılardan oldukları belirtilmi ştir. Yine, TBMM Ba şkanı Bülent Arınç’ın Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödül’üne dair bazı ifadeleri sunulmu ştur. Bülent Arınç yaptı ğı açıklamada, Türkiye’de bu olaya kar şı iki bakı ş açısı bulundu ğunu; bir görü şe göre Orhan Pamuk’un dü şünce tarzı ve inançlarının kendisine ödülü getirdi ğine, bir di ğer görü şe göre ise kalemi ve edebi gücünün ödüllendirildi ğine inanıldı ğını ifade etmi ştir. Aynı zamanda, Bülent Arınç bu konudaki görü şünü belirtmeden, Orhan Pamuk’un Fransa’nın dü şünce özgürlü ğünü kısıtlayan soykırım yasasıyla ilgili görü şlerini ö ğrenmek istedi ğini ve Türkiye ve dünya kamuoyunun bunu merak etti ğini vurgulaması de açıklanmı ştır. En sert tepkinin MHP Genel Ba şkan Yardımcısı Mehmet Şandır’a ait oldu ğu belirtilerek, onun “Pamuk ödülü reddetmezse vatanda şlıktan çıkarılmalıdır” ifadesi dile getirilmi ştir. 12

Bu do ğrultuda, Özdemir İnce, Alev Alatlı, Kür şat Ba şar gibi bazı yazarların gösterdi ği tepkilerinden bahsedilmi ş ve en dikkat çeken tepki olarak adı pek çok defa

10 Emili Emrayi, “Rov şenfikr-i hodfurûhte ya Peser-i Torkiyye”, Sarmayeh , No:299, October 16, 2006.

11 Bakhtiari, a.y.

12 A.e.

48

zikredilmesine ra ğmen ödüle bir türlü aday gösterilmeyen Ya şar Kemal’in tebriki nitelendirilmi ştir. Ya şar Kemal’in olay kar şısında sevinçten a ğladı ğı ve Orhan Pamuk’la gurur duydu ğunu dile getirdi ği belirtilmi ştir. 13

Orhan Pamuk’un aldı ğı ödülün yarattı ğı tartı şmalar İran basınında da geniş yankı bulmu ştur. İran’da, bu ödülün siyasi bir ödül olup olmamasına dair de ğerlendirmelerin yapıldı ğı görülmektedir. Bu de ğerlendirmeleri çalı şmamızın bir sonraki kısmında ele alaca ğız, yalnız bu mesele ile alakalı haber çerçevesinde sunulan bir yorum Etemad Melli (Îtimat Millî) gazetesinde çıkmı ştır . Acaba Pamuk’un Nobel’i Siyasi midir? Ba şlı ğı altında sunulan haberde bu ödülün sebep oldu ğu tartı şmalara yer verilerek 2006 Nobel Edebiyat Ödülü’nün birçok ki şinin tepkisini çekti ği, ayrıca ister Orhan Pamuk’un kendi vatanda şları tarafından, ister dünya çapındaki uzmanlar tarafından olsun ele ştirildi ği ifade edilmi ştir. 14

Orhan Pamuk’un Nobel’i kazanmasına kar şı tepkileri veren haberlerde bazen yalnı ş bilgilerin de çıktı ğı görülmektedir. Birçok kaynakta, yazarın 2005 yılında Ermeni soykırımına dair ifadelerinin ardından Türk Devleti’nin Orhan Pamuk’un kitaplarının bir dönem Türkiye’de basılmasının yasakladı ğı veya toplatıldı ğı iddia edilmi ştir. 15 Buna ilaveten, Isparta gibi bazı şehirlerde Pamuk’un kitaplarının yakılmasına da de ğinilmi ştir.16

Orhan Pamuk’la ilgili yapılan di ğer haberlerde, Mayıs 2007 tarihinde İstanbul’da Bo ğaziçi ve Kadir Has Üniversiteleri tarafından düzenlenen iki

13 Emili Emrayi, a.y.

14 Sajjad Saheban Zand, “Aya Nobel-i Pamuk Siyâsî Est?”, Etemad Melli , October 16, 2006, s.1-12.

15 Orhan Pamuk, “Hîç Kes Coz Men Cor’et-i Goften Nedâ şt”, Çev. Saman İrani, October 13, 2006, (Çevrimiçi) http://www.radiozamaneh.com/morenews , 12 Kasım 2008.

16 Bahram Rahmani, Orhan Pamuk ve Tabûha-yi Dovlet-i Torkiyye, Âzâdi-yi Endi şe ve Beyân , İsveç, Kitab-ı Arzan, 2006, s.8.

49

sempozyum ve Bo ğaziçi Üniversitesi tarafından Orhan Pamuk’a verilen Fahri Doktora unvanı man şetlere ta şınmı ştır. 17

Haberlerde ele alınan bir ba şka konu, Orhan Pamuk’a gelen bazı tehditler olmu ştur. Bu ba ğlamda Orhan Pamuk’un Şubat 2007 tarihinde Almanya ve Belçika yolculuklarını iptal etmesine dikkat çekilmi ştir. Bunun nedeni ise Türkiye ve Almanya’da yazara gelen ciddi tehditlerin yazarı böyle bir karar almaya itti ği dile getirilmi ştir. 18 Bununla birlikte Almanya eminiyet kurulu şlarının yetkilileri bu yolculu ğun tehlikesiz olaca ğını ifade ettikleri halde, Orhan Pamuk’un olumsuz kararı üzerinde durulmu ş; yapılan yorumlara göre bu kararın ardında yazarın siyasi sorulardan kaçınmasının yattı ğı ileri sürülmü ştür. Haberin sonunda Orhan Pamuk’un bu tehditler nedeniyle İstanbul’u bir süreli ğine terk etti ği eklenmi ştir. 19

Yazarın ölüm tehditleri alması ve kendini ülkesinde güvende hissetmemesi nedeniyle ABD’ye yerle şti ğine de ğinen haberlerde Orhan Pamuk Sürgünde , ba şlı ğı kullanılmı ştır. Bu ba ğlamda, dönemin Dı ş İş leri Bakanı Abdullah Gül’ün, yazarlar ve gazetecileri yargı kar şısına çıkaran ifade özgürlü ğü ile ilgili yasanın tekrar gözden geçirilmesi gerekti ğini; aynı zamanda, Orhan Pamuk’a gelen ölüm tehditlerinin Türkiye’nin uluslararası imajına zarar verece ğini dile getirdi ği aktarılmı ştır. Buna ek olarak Orhan Pamuk’un New York’ta bir ev satın aldı ğı ve İstanbul’u çok sevmesine ra ğmen terk etmeye mecbur kaldı ğı dile getirilerek “Türk yazar Amerikalı oluyor” ifadesi kullanılmı ştır. 20

Bu do ğrultuda Orhan Pamuk’un Nobel Ödüllü bir yazar olarak ilgileri toplaması ve kendisi ile alakalı haberler çizgisinde, de ğişik yerlerde katıldı ğı her

17 “Gorîhten Ez Mucâdelât-i Şark ve Garb”, Çev. Mohammed Roshan, Tehran-e Emruz , June 13, 2007.

18 “Tehdid-i Orhan Pamuk Be Merg, Sefer-i Âlmân Ra Lagv Kerd”, January 31, 2007, (Çevrimiçi) http://www.ketabnews.ir/ , 20 Ekim 2008.

19 Naser Ghiasi, “Lagv-i Sefer-i Orhan Pamuk Be Âlmân ve Belçik”, February 1, 2007, (Çevrimiçi) http://www.radiozamaneh.org/literature , 20 Ekim 2008.

20 “Bâzi-yi Cedîd-i Resâne-i ya Vâki’iyyet: Orhan Pamuk Tehdîd Be Katl Şod”, January 16, 2007, (Çevrimiçi) http://www.ketabnews.ir/ , 29 Ekim 2008.

50

panelin ve yaptı ğı konu şmaların İran haberlerine yansıması dikkat çekmektedir. Yazarın Ocak 2007 tarihinde, 39.Kahire Uluslararası Kitap Fuarı’na onur konu ğu olarak katılması ve burada gazetecilerle yaptı ğı görü şmelerin bazı İran yayınlarında aktarılmı ş21 olması ve bir ba şka yerde Aralık 2007 tarihinde Madrid, Complutense Üniversitesi tarafından aldı ğı onur unvanı ve o sırada yaptı ğı konu şmanın bazı elektronik haber ajansları vasıtasıyla insanlara duyrulması yukarıda bahsini etti ğimiz duruma birer örnek te şkil etmektedir. 22

Haberlere ilgi oda ğı olan bir ba şka konu Türkiye’nin onur konu ğu olarak katıldı ğı 60. Frankfurt Kitap Fuar’ında Orhan Pamuk’un yaptı ğı açılı ş konu şması olmu ştur. Fuarda iki dünyaca ünlü yazar; Paulo Coelho ve Orhan Pamuk’un bulunması ve fuarın her tarafında Orhan Pamuk’un afi şlerinin asılmasına i şaret edilerek yazara gösterilen büyük ilgiden bahsedilmi ştir. Ayrıca, Pamuk’un Masumiyet Müzesi adlı son romanının da Almancası bu fuarla aynı dönemde basıldı ğı zikredilmi ştir. 23

Konu şmasının içeri ğinden söz eden bir ba şka haberde Orhan Pamuk’un, Türkiye’nin yazar ve kitap cezalandırmaya alı ştı ğını söyleyip 301. maddenin yüzünden yüzlerce yazar ve gazetecinin mahkemelerde yargılanmalarını ele ştirmesine dikkat çekilmi ştir. 24

Görüldü ğü gibi Orhan Pamuk’la ilgili haberlerin büyük bir kısmı İran basını tarafından takip edilmi ştir. Yazarla ilgili çıkan her haberde ya şadı ğı mahkeme olayına yer verilerek bu olayın önemi vurgulanmı ştır. 60. Frankfurt Kitap Fuarı haberlerinde ise yine de Orhan Pamuk’un ismi çok kez göze çarpar. Yazarın fuar açılı şındaki konu şması büyük bir ilgiyle takip edilmi ştir. Nobel Edebiyat Ödülü’ne

21 “Tercume-yi Roman ha-yi Pamuk Be Arabî”, Etemad , No: 1322, February 3, 2007, s.15.

22 “Nigerân-i Berhord-i Temeddun ha ve Ferheng ha Hestem”, Ebtekar , No:1095, December 22, 2007.

23 “Orhan Pamuk, Mîhmân-i Nemâyi şgâh-i Kitab-i Frankfurt”, October 19, 2008, (Çevrimiçi) http://www.ibna.ir , 29Ekim 2008.

24 “Orhan Pamuk Mard-i Evvel-i Frankfurt”, Etemad , October 17, 2008, s.12.

51

gelince, daha çok bu geli şmeyle ilgili tepkilere yer verilerek bu ödülün siyasi mi yoksa edebi bir kararla mı verildi ği sorusu irdelenmi ştir. Bu mesele ile ilgili de ğerlendirmeler ilerdeki kısımda incelenmektedir.

B.Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasına Dair De ğerlendirmeler

Alfred Nobel me şhur İsveç’li kimyager, 20.y.y’ın ilk senesinde vicdanını rahatlatmak için dinamit satı şlarından eline geçen bütün servetin, İsveç Akademisi’nden bilim adamlarına, dü şünürlere ve insano ğlunun daha rahat ya şaması için çabalayan insanlara verilmesini vasiyetinde istemi ştir. Vasiyetine göre bu ödül, Fizik, Kimya, Tıp, Edebiyat ve Milletlerarası barı ş ve karde şlik dallarında en büyük ke şfi yapan ki şiye verilmelidir. 1901 yılından itibaren verilen bu ödülün de ğeri zamanla artmı ş ve bugün dünyanın en itibarlı ödüllerinden biri haline gelmi ştir. 25

İsveç Nobel vakfında Edebiyat dalına gelince, sunulan aday isimlerinin seçiminde, üniversitelerin edebiyat bölümü ö ğretim üyeleri, önceki yıllarda ödülü kazananlar, edebi kurumlar ve yazarlar birli ği önceli ğe sahiptir. Her yıl 350 aday Şubat ayının ba şına kadar Nobel vakfına sunulur. Onların arasından 15 ile 20 arası isim seçilir ve bu sayı yaz boyu be ş ki şiye iner. İsveç Bilim Akademisi kazananın ismini 12 Eylül’de dünya kamuoyuna duyurur. 26

Bu noktada 2006 Nobel Edebiyat Ödülü’nün Orhan Pamuk’a verilmesine dair yapılan de ğerlendirmeleri iki ba şlık altında ele alaca ğız;

1. Orhan Pamuk ve Nobel İli şkisine Olumlu Bakanlar

Bildi ğimiz gibi üçüncü dünya ülkeleri için Nobel konusu daha farklı bir şekilde algılanmaktadır. Do ğal olarak bu ülkelerin Fizik, Kimya ve teknoloji ile ilgili herhangi bir dalda ödül kazanmaları uzak bir hayal olarak görülmektedir. Dolayısıyla

25 Yahyai, a.y.

26 A.e.

52

üçüncü dünya ülkelerinin ancak Edebiyat ve Barı ş dallarında ödül kazanma ümidi ta şıyabileceklerine inanılır. Buna ra ğmen bu gerçek bizler için bu ödüllerin de ğerinden bir şey eksiltmeyip tam tersine ödülün anlamını daha da artırmaktadır. 27

2003 yılı Nobel Bar ş Ödülü’nün İranlı Avukat Shirin Ebadi ( Şirin Ebâdî)’ye, 2006 yılı Edebiyat Nobel Ödülü’nün Türk yazar Orhan Pamuk’a verilmesi bazı yorumlara göre Ortadoğu bölgesinin artan de ğerini göstermesi açısından büyük bir önem ta şımaktadır. Ancak her iki adayın kendi ülkelerinde ya şadı ğı çatı şmaların bütün kamuoyunun malumu oldu ğu ve bu yüzden de kazandıkları Nobel ödüllerinin çokça tartı şıldı ğı dile getirilmi ştir. Bu ba ğlamda, Nobel Ödüllü bu iki ismin kendi ülkelerinde onur ve gurur kayna ğı sayılmak yerine ulusal çıkar dü şmanı ve vatan haini olarak lanse edilip mahkemeye çıkarılmaları, bunun yanında enerji ve zamanlarını birtakım esassız, hatta ırksal ve mezhepsel meselelerden kaynaklanan soruları yanıtlamakla harcamak zorunda kalmaları olumsuz bir yön olarak ele ştirilmi ştir. 28

Orhan Pamuk’un 2005 yılındaki ifadeleri ile ilgili bir de ğerlendirmede, bu sözlerin Türkiye gibi siyasi, millî ve ırksal tabuların yaygın oldu ğu bir ülkede büyük bir kriz yaratmasının do ğal kar şılanması gerekti ği belirtilmi ş ve Pamuk’un ifadelerinin gerçek oldu ğu dile getirilmi ştir. Bu ba ğlamda İranlı ele ştirmen Pamuk’un dü şüncelerini desteklemek amacıyla bir İranlı yazarın makalesini örnek göstermi ştir. Bu makale Mohammad Ali Jamalzadeh (Muhammed Ali Cemalzâde) tarafından I. Dünya Sava şında Gördüklerim ba şlı ğı altında yazılmı ştır. Ara ştırmacı, Ermenilerin öldürülmesiyle ilgili olarak Orhan Pamuk’u savunmu ş, Türk vatanda şlarının Orhan Pamuk’un de ğerini bilmeyip bir Türk yazarın Nobel Ödülü’nü kazanmasına sevinmediklerinden acı bir vaka olarak söz etmi ştir. Buna ra ğmen,

27 Amir Ezzati, “Nûr Ez Şark Est”, December 21, 2006, (Çevrimiçi) http://www.roozonline.com , 4 Kasım 2008.

28 A.e.

53

Türkler arasındaki okumu ş ve kültürlü kesimin bu ödülü Türk kültürünün onuru telakki edip yazarı tebrik etmelerine de ğinilmi ştir. 29

Bu çizgide yapılan bir yoruma göre, Orhan Pamuk tarihi bir gerçeği hatırlatmanın esiri olmu ştur ve bu gerçek Türk milleti ve devlet aydınlarının büyük bir kısmı için inkârın alı şkanlık haline geldi ği bir yaranın de şilmesi olarak nitelendirilmi ştir. 30

Orhan Pamuk’un dü şünce ve ifade özgürlü ğünün önünde hiçbir engel tanımaması ve bölge yazarlarının en önemli kültürel eksikli ğine i şaret etmesi öne çıkartılmı ştır. Bundan hareketle tüm üçüncü dünya ülkelerindeki yazar ve sanatçıların ifade ve fikir özgürlü ğüne getirilen yakla şık bir asırlık apaçık yasaklamalar nedeniyle ifade ve kalem özgürü ğünü kısıtlandı ğı ve bu özgürlük olmadan gerçek edebiyatın ortaya çıkamayaca ğını ifade ettikleri izah edilip gerçek edebiyat olmadan yalanların her gün daha da artaca ğına i şaret edilmi ştir. 31

Nobel Ödülü meselesine edebi yönden yakla şan de ğerlendirmelerde ise, Orhan Pamuk’un seçilmesi do ğru ve yerinde bir karar olarak kabul edilmi ştir. Orhan Pamuk’un güçlü ve etkileyici dili, derin dü şünce ve hayale sahip olması, üstelik romanlarında tarih, sosyoloji, toplum psikolojisi ve Do ğu irfanı ile sevgi ve a şk kültürünün birle şiminin, Batı felsefesi ve akılcılı ğı ile bir araya gelmesi bu seçimin asıl nedenleri olarak zikredilmi ştir. Ayrıca yazarın Nobel’den önce kazandı ğı ödüllerin altı çizilerek bu ödülün haksız olmadı ğı da ortaya konmu ştur. 32

29 Fariba Haj Dayi, “Minyatur ha-yi Orhan Pamuk”, October 25, 2006, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com/text , 12 Ekim 2008.

30 Khorram, a.y.

31 Javad Mojabi, “Çerâg-i Hemsâye-yi Ma Por Nûr-ter Bâd”, Etemad , January 22, 2007, No:1314, s.11.

32 Yahyai, a.y.

54

Bir ba şka incelemede, Nobel Edebiyat Ödülü aday listesinde adı bulunan Mario Vargas Lıos, Orhan Pamuk’a kıyasla daha yetenekli bir romancı olarak nitelendirilmi ştir, yalnız bu görü şün Nobel Akademisi jürisi Knut Ahnlud’a de ğil bir İran ele ştirmenine ait oldu ğuna vurgulanarak jürilerin daha farklı bakı ş ve ölçütlere sahip oldukları ön plana çıkartılmı ştır. Buna ilaveten Gonkur Ödülü, Femina, Médicis ve PEN Ödülü gibi ödüllerin farklı farklı kriterlerine dikkat çekerek Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’ne seçilmesinin pek de şaşırtıcı olmadı ğı sonucuna varılmı ştır. Buna ek olarak bir önceki yılda Nobel Ödülü’nün Harold Pinter’e verilmesinde asıl nedenin yazarın eserleri de ğil, İngiltere Devleti’nin politikalarına kar şı tutumu oldu ğu belirtildi ği gibi, bu defa da Orhan Pamuk’la ilgili olarak aynı durumun söz konusu olmasının do ğal kar şılanması gerekti ği belirtilmi ştir. Bu benzerli ğe i şaretle, Orhan Pamuk edebiyatının siyasi yönü üzerinde durularak onun gibi özgürlük ve adalet için mücadele eden birçok yazar ve şair bulunmasına dikkat çekilip onların neden bu ödülü kazanmadıkları sorusu yöneltilmi ştir. Bununla birlikte, bir taraftan Boris Pasternak ve Aleksandr Soljenitsin, di ğer taraftan Mihail Şolohov ve Neroda ele alınarak aynı ele ştirilerin bu isimlere de yöneltildi ği, ancak geçen zamanın bu dört yazarın yüksek yeteneklerini ortaya çıkarmaya yetti ğine şahit oldu ğumuz ifade edilmi ştir. 33

Bu incelemede de yukarıda bahsi geçti ği gibi Orhan Pamuk’un Nobel’i kazanmasına kar şı Türkiye’de gösterilen tepkiler ele ştiriye konu olmu ştur. Pamuk’un bu ödülü ülkesine kazandırması ve bu ödülün Türk Milleti ve kültürüne ait olduğu belirtilerek bazı Türk yazarların saygısızlı ğının hiç bir şekilde kabul edilemeyece ği ve bu tepkinin aydın ve modern bir kesime yakı şmadı ğına vurgulanmı ştır. 34

Bir ba şka ele ştirmene göre, 2006 Nobel aday listesinde ödülü daha fazla hak eden isimlerin bulundu ğunda her hangi bir şüphe söz konusu de ğildir. Fakat Orhan Pamuk’un yeteneklerini de inkâr etmenin do ğru olmadı ğı dile getirilmi ştir. Buna

33 Fatollah Biniaz, “Cihân Hod Dâdgâh-i Cihân Est: Nukte hay-î Derbâre-yi Ehdâ-yi Câyize-yi Nobel Be Orhan Pamuk”, Kargozaran , October 17, 2006.

34 A.e.

55

ilaveten İsveç’ten bu şekil hareketlere daha önce de şahit oldu ğumuzu Soljenitsin ve Pasternak gibi örneklerle hatırlatarak şöyle bir sonuç alınmı ştır;

“Bu konu, ulusalcıların sahip oldu ğu yakla şımın tersine edebiyatın bütün dünyadaki önemini ve dünya siyasetindeki etkisini gözler önüne seren bir göstergedir. Edebiyat her zaman özgürlük, beraberlik ve açıklık göstergesidir; ifade özgürlü ğü, vatanda şlık haklarının e şitli ği, krizler, dü ğümler ve birle şmelerin ortaya çıkmasındaki açıklık demektir.” 35

Nobel Edebiyat Ödülü’nün sonuçları üzerine yapılan bir açıklamada, Orhan Pamuk’un Nobel’i kazanmasının bazı ilginç sonuçlar do ğurdu ğuna de ğinilmi ştir. Bu sonuçların ba şında İran yazarları ile ilgili bir gerçe ğin açıklı ğa kavu ştu ğu söylenmi ştir. İran yazarlarının, Farsça’nın dünya literatüründen uzak dü şmü ş bir dil olması nedeniyle Fars edebiyatının Nobel Ödülü’nü kazanamadı ğı iddiasında bulunmaları dile getirilmi ştir. Oysa alınan sonuca göre Orhan Pamuk’un Nobel’i kazanmasının tam da bunun tersini ispatladı ğı ifade edilmi ştir. Bunun yanında Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü kazandı ğı açıklandıktan sonra dünya çapındaki haber ajanslarının büyük bir kısmının bu ödülü siyasi bir karar olarak nitelendirmesi ve Türk yazar ve ele ştirmenleri arasındaki bu ödülün Orhan Pamuk’un eserlerine verilmedi ğine ili şkin yaygın kanıya de ğinilerek, birçok ba şka yazarın hümanist sözleri ve insan haklarını koruma amaçlı toplantılarından bahsedilmi ştir. Burada da tekrar aynı soru i şareti ortaya atılıp, neden ödülün bu yazarlara verilmedi ği sorusu sorulmu ştur. Ele ştirmenin kendi yorumuna göre bu gibi meseleler arka planda kalan meselelerdir ve asıl olan her yazarın önce yazarlı ğını ispat edip ve daha sonra kendisini gösterme gere ğinde bulunmasıdır. 36

35 Khaled Rasulpour, “Orhan Pamuk Be Vatan Hiyânet Mikoned Henûz!”, t.y., (Çevrimiçi) http://www.ramzashoob.com/ , 20 Ekim 2008.

36 Sajjad Saheban Zand, “Piyâderovî Ba T’em-i Nobel”, 40cheragh , October 23, 2006, No:220.

56

Nobel Akademisi’nin seçtiği adaylar konusunda ise, dünyanın tüm yazarlarına Nobel Edebiyat Ödülü’nü vermenin imkânsız oldu ğu göz önünde bulundurularak bu seçimlerde insafa dayanan bir adaletin söz konusu olmamasının do ğal oldu ğu zikredilmi ştir. Bu ba ğlamda Tolstoy, Henri James, Rilke, Kafka, Marcel Proust, Virjinia Woolf, Borges, Vladimir Nabokov gibi dünyanın edebiyat devlerinin altı çizilerek, eserlerinin yıllık milyonlarca basıldı ğına ve ancak adlarının bu ödülü kazanmayan yazarlar listesinde bulundu ğuna i şaret edilmi ştir. Buna kar şın, Giorgos Seferis, Erik Axel Karlfeldt, Frans Emil Sillanp gibi Nobel Ödülü’nü kazananların eserlerinin yıllık iki bin ile on bin kopyayı geçemediği belirtilip zaman öğesinin bir edebi eserin gerçek de ğerin ortaya çıkması için iyi ve güvenilir bir kriter oldu ğu ifade edilmi ştir. 37

***

De ğindi ğimiz yazılarda Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının de ğerlendirmesinde eserlerinin edebi niteli ğinin önemli bir etken sayıldı ğını gördük. Meseleye olumlu bir şekilde yakla şan ara ştırmacılar, bu ödülü siyasetten uzak tutmaya çalı şarak Orhan Pamuk’un daha önce de kazandı ğı ödüllere vurgu yapmakta ve bu ödülü Türk kültürü ve edebiyatına bah şedilen bir onur olarak ele almaktadırlar. Bu çizgide ele ştirmenlerin en çok dikkatini çeken nokta, Türk milleti ve özellikle aydın kesimin bu ödüle kar şı gösterdi ği tepki olmu ştur. Nobel Edebiyat Ödülü’nün itibarını göz önünde bulundurarak böyle bir millî onurun daha farklı bir şekilde kar şılanması gerekti ği ve Türkiye’de bazı tanınmı ş simalar tarafından gösterilen tepkilerin bu kesime yakı şmadı ğı dile getirilmi ştir. Orhan Pamuk’un kazandı ğı Nobel Edebiyat Ödülü’ne dair yapılmı ş olan bu tarz de ğerlendirmelerde daha çok duygusal yönün a ğır bastı ğına inanan bazı gerçekçi de ğerlendirmeler de yapılmı ştır. İlerdeki kısımda Orhan Pamuk’un kazandı ğı Nobel’in ba şka boyutlarına de ğinen yorumlar incelenecektir.

37 Biniaz, a.y.

57

2.Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü Kazanmasıyla İlgili Olumsuz De ğerlendirmelerde Bulunanlar

Nobel Edebiyat Ödülü tüm maddi ve manevi de ğerlerine ra ğmen gerek edebiyatçılar arasında olsun gerek halk veya politikacılar arasında her zaman bir hayli tartı şma konusu olmu ştur. Hangi adayın bu önemli ödüle layık görülece ği ödülün ithafından önce ve sonra ortaya atılan sorudur. Ayrıca Edebiyat Nobel’inin etrafındaki tartı şmalarda en gürültülü bahis bu ödülün siyasi olup olmamasıdır. Gerçi birçok fikir adamı, Jean Paul Sartre’nin Nobel Ödülü’nü geri çevirirken “Nobel barut kokuyor!” ifadesini kabul etmez. Ne var ki bu görü şü benimseyenler de görülmektedir. Bu ba ğlamda Orhan Pamuk’un da Nobel’inin bu tür siyasi ithamlardan uzak kalmadı ğı görülmektedir. 38

Avrupa basını 2006 yılında da her zamanki gibi Nobel Ödülü’nü kazananların ismi ilan edilmeden bazı tahminlerde bulunmu ştur. Kimi edebi ele ştirmenler Mario Vargas Lıos ve Adonis’i bu seçimlerin en çok şanslı isimleri olarak dile getirmi şlerdir. Ancak Orhan Pamuk’un 2006 yılı Nobel Ödülü’nü kazandı ğı ilan edildikten sonra dünya basınında İran da dâhil “Neden Orhan Pamuk?” sorusu sorulmu ştur. İranlılar için Orhan Pamuk bilinen bir isimdir. Birkaç eseri Farsçaya çevrilmi ş, kendisi de İran’a gitmi ştir. 39 Bu çizgide, İran’daki bazı kesimlerde bir kom şu ülkenin Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması büyük sevinç uyandırmı ştır. Hatta bunu yakın bir gelecekte İran yazarlarının da bu ödüle sahip olma şansını artırdı ğına inanan ve olumlu bir i şaret sayanlar olmu ştur. Yalnız di ğer taraftan Nobel aday listesindeki önemli isimlerin altını çizerek bu seçimi ele ştirenler de olmu ştur. 40 Bazı yorumlara göre Orhan Pamuk’un zeki ve yetenekli bir yazar olmasının yanında

38 Mostafa Khalaji, “Nobel-i Edebî ve Derd-i Ser ha-yeş”, Hamshahri , t.y. (Çevrimiçi) www.hamshahrionline.ir/News , 21 Ekim 2008.

39 Abdollahi, a.y.

40 Modjtaba Pour Mohsen, “Bâz Hem Yek Nobel-i Siyâsi-yi Dîger”, October 12, 2006, (Çevrimiçi) http://haftha.blogsky.com/ , 6 Şubat 2009.

58

siyasi ve sosyal ele ştiriler yapan bir yazar olmasını da göz ardı etmemek gerekti ğine, daha do ğrusu Nobel’in edebi boyutu kadar siyasi boyutuna da de ğinilmi ştir. 41

Bu görü şlere dayanan yazıların ele ştirel ba şlıkları ise son derece çarpıcı bir biçimde seçilmi ştir; “Bir Siyasi Nobel Daha”, “Edebiyatsever Bir Siyasetçi İçin Nobel”, “Edebiyat Nobeli, Siyaset ve Ha şiye”, “Satılmı ş Bir Aydın Mı Yoksa Türkiye’nin Evladı Mı”, “Her Zamankinden Daha Siyasi Bir Nobel”, “Sıradan Bir Yazar İçin Nobel”, “Acaba Pamuk’un Nobel’i Siyasi midir?”, “Edebiyat Nobeli ve Tartı şmaları” gibi ba şlıklar görülmektedir.

Bu do ğrultuda, Orhan Pamuk’un Alman Yayıncılar Birli ği Barı ş Ödülü’nü kazanmasına da de ğinilerek jürinin bu ödülü 20. y.y’ın çatı şmalar çizgisini zihinlerde uyandıracak bir aydını layık görmesine dikkat çekilmi ştir. Aday listesinde, eserlerinde birinci dünya ve üçüncü dünya ülkeleri arasındaki çatlak, Yahudi Soykırımı, Venedik Sava şı ve diktatör devletleri i şleyip her zaman insanlık onuru ve haklarını savunanların görüldü ğü de öne çıkartılmı ştır. Bu do ğrultuda Orhan Pamuk’un da bu ödülü kazanan bir sima olarak azınlıklar ve insan haklarını savunup ülkesinin politik meselelerine kar şı farklı bir tutumda bulunması söz konusu edilmi ştir. 42

Bir ba şka yerde önceki yılın Nobel Ödülü’nün İngiliz oyun yazarı Harold Pinter’e verilmesine i şaret edilerek Orhan Pamuk’un bu ödüle layık görülmesinin Pinter’ın seçilmesi kadar şaşırtıcı bir olay oldu ğuna ve burada aynı durumun söz konusu oldu ğuna de ğinilmi ştir. Ancak ele ştirmenlerin belirtti ğine göre iki senaryo arasındaki tek fark Orhan Pamuk’un ödülünün sonrasında hiç bir jürinin istifa etmemesi olmu ştur. Bu belirtiden de anla şıldı ğı gibi Nobel Akademisi’nde bu meseleye kar şı çıkan kimselerin bulunmadı ğına i şaret edilmi ştir. Bu noktada Orhan Pamuk’un Ermeni Soykırımı hakkındaki iddiasının bu ödülü kazanmasındaki önemli rolüne dayanarak edebiyatı seven bir siyasetçi olarak de ğil, Türkiye mahkemesi ve

41 Abdollahi, a.y.

42 Diyanat, a.y.

59

kendisini destekleyen dünya ünlü yazarlar sayesinde dünya çapında ün kazanan bir yazar olarak nitelendirilmi ştir. 43

Türklerin uzun yıllar Nazım Hikmet ve Ya şar Kemal ile bekledikleri ödülü Orhan Pamuk’un Türkiye’ye arma ğan etti ği, fakat kitaplarından dolayı sevildi ği kadar muhafazakâr ve milliyetçi kesimin büyük tepkisiyle kar şıla ştı ğı dile getirilmi ştir. Bu tepkinin nedeni olarak Orhan Pamuk’un ele ştirilerden çekinmemesi ve tabuları cesurca dile getirdi ği zikredilmi ştir. 44 Ayrıca ele ştirmenler tarafından bununla ilgili olarak, Orhan Pamuk’un iyi bir yazar oldu ğu, ancak Nobel Ödülü’nü kazanacak kadar iyi olmadı ğı ileri sürülerek bir Türk yazara ödül verilecekse neden Ya şar Kemal gibi önemli bir yazarın göz ardı edildi ği sorusu yöneltilmi ştir. Bu noktada Nobel Edebiyat Ödülü’nün ithafında ba şka etkenlerin de araya girdi ği ifade edilmi ştir. 45

Orhan Pamuk’un eserlerinde bahsi geçen meselelerin edebiyat alanında kendisi için hamiler bulmasında önemli bir role sahip oldu ğu kabul edilmi ştir. Buna örnek olarak, John Updike’ın birçok ünlü simayı Orhan Pamuk’un eserlerini okumaya ve onu korumaya te şvik etmesi, üstelik PEN azasını ona destek vermeye ikna etmesi örnek gösterilmi ştir. Bu çizgide Orhan Pamuk’un Avrupa’da artık bir popüler sima haline gelip kitaplarının çok satanlar listesine girdi ği belirtilmi ştir. 46

Buna ilaveten, Orhan Pamuk’un romancılık alanındaki yeteneklerine ra ğmen koyu siyasi ha şiyeler ve iddialarının etkisiz olmadı ğına de ğinilerek, yazarın ülkesindeki mahkemesi devam etti ği halde Nobel’i kazanmasının dikkate de ğer bir nokta oldu ğu bu şekilde ifade edilmi ştir;

43 Alireza Keivani Nejad, “Nobel Berây-i Yek Siyasîkâr-i Edeb Dûst”, Kargozaran , October 17, 2006.

44 “Orhan Pamuk Berende-yi Nobel-i Edebiyat Şod”, October 12, 2006, (Çevrimiçi) http://www.iran- emrooz.net , 30 Ekim 2008.

45 Asadollah Emrayi, “Nobel Berây-i Nevîsende-yi Mutevessit”, Kargozaran , October 17, 2006.

46 Emili Emrayi, a.y.

60

“Belki de Avrupa Birli ği’nin baskıları olmasaydı Orhan Pamuk bu ödülün haberini hapishane duvarlarının arkasında almı ş olurdu. Orhan Pamuk bu ödülü kazandıktan sonra artık daha özgür ifadeler kullanabilir. Bu mesele, Orhan Pamuk’u tehditlerden koruyan camdan bir mahfazaya sokmu ş gibidir.” 47

Kimi yorumlar Barı ş ve Edebiyat Nobel Ödülleri’nde ba şka dallara nazaran bilimsel bir yargıdan çok siyasi bir gölgenin hâkim oldu ğu ve bu alanlarda ödül kazananların hep siyasetle ilgileri oldu ğundan söz edilmi ştir. Bu ba ğlamda Nobel Edebiyat Ödülü’nde jürinin önceki yıllarda da aynı çizgide hareket etti ğini ortaya koymak için bazı isimlerin altı çizilmi ştir. Eserlerinde Naziler tarafından gerçekle ştirilen Yahudi Soykırımı’nı devamlı şekilde i şleyen ve 2002 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Macar yazar Imre Kertesz’in yazarın ödülü kazanmasından sonra bazı edebi ve siyasi kurumların ele ştirilerine konu olması örnek gösterilmi ştir. Bir ba şka Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan yazar 1999 yılında Günter Grass olmu ştur. Söz konusu yazarın da son yıllarda defalarca siyasi alanlarda görünmesi ve şiddetli ifadelerle ABD’yi ele ştirmesine i şaret edilmi ştir. 2005 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Harold Pinter’in de yazarın kendi ifadesine göre siyasi faaliyetlerinden dolayı Nobel Akademisi tarafından ödüle layık görüldü ğüne temas edilerek George Bush ve Tony Blair’i ele ştiren bir yazar oldu ğu vurgulanmı ştır. Bu örneklerin devamında Mısır’lı yazar Necib Mahfuz’un da ödülünün siyasi etkiler altında kaldı ğı dile getirilip Soka ğımızın Çocukları adlı eserinin Mısır İslami kurullar tarafından İslama ihanet eden bir kitap olarak nitelendirilmesi çizgisinde aldı ğı Nobel ödülünün sorgulandı ğı belirtilmi ştir. 48

Bundan hareketle Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının mantık dı şı olup Nobel Akademisi’nin sınırlarını a şmasına itiraz edilmi ştir.

47 A.e.

48 Alireza Heidari, “Nobel-i Edebî, Siyaset ve Hâ şiye ha”, Khorasan , October 17, 2006.

61

Pamuk’un bu ödüle sahip olmasının asıl sebebini herkesin bildi ğine vurgu yapılarak ortada siyasi bir dopingin söz konusu oldu ğu dile getirilmi ştir. 49

İnceledi ğimiz de ğerlendirmelerin kimisinde İran edebiyatına da de ğinildi ği görülmektedir. Bazı yorumlara göre Necib Mahfuz’un eserlerini okuduğumuz zaman İran romancılı ğının hiç bir şekilde Arap edebiyatına kar şı zayıf kalmadı ğı ve hatta Arapların İran’ın elli yıl önceki yazarları gibi yazdı ğı ifade edilmi ştir. Türk edebiyatına gelince, Arap edebiyatına nazaran daha üstün olmasının kesin oldu ğuna işaret edilerek yine İran yazarlarının Türk yazarlarına kıyasla zayıf kalmadıkları dile getirilmi ştir. Bundan yola çıkarak Nobel Akademisi jürisinin İran yazarlarından farklı beklentilerde bulundukları söz konusu edilmi ştir. Bu noktada Nobel Akademisi’nin politikalarına uyan ve kendini her şeyiyle satmı ş olan bir yazar aradıkları belirtilmi ştir. 50

***

Görüldü ğü gibi bu kısımda ele aldı ğımız incelemelerin de ğindi ği ortak özellik, Nobel Ödülü’nü do ğrudan Orhan Pamuk’un siyasi görü şlerine ba ğlamak ve bu do ğrultuda Nobel Akademisi’nin kriterlerini ele ştirmek olmu ştur. Ele ştirilerin hemen hemen hepsinde Nobel Edebiyat Ödülü aday listesindeki sıralanmı ş dünyaca ünlü ve yetenekli isimlere işaret edilerek Orhan Pamuk gibi bir yazarın bu ödülü kazanmasının beklenmedik bir olay olması ve kafalarda soru i şaretleri yaratması dile getirilmi ştir. Bu noktada Nobel’in her yıl daha da siyasile şti ği dile getirilerek önceki yıllarda ya şanan benzer olaylar üzerinde durulmu ştur. Aynı zamanda, siyasi ifadelere ve politik meselelere kar şı farklı tutumlarda bulunulması bu örneklerin hepsinin benzer yanı olarak zikredilmi ştir. Orhan Pamuk’un Nobel’i kazanması konusunda, Ermeni soykırımı ve Kürtlerin katledilmesine dair ifadeleri öne sürülerek bunların yazara ait edebi niteliklerinin yanında a ğır bastı ğını ve bundan dolayı bu ödülün tartı şmalı bir ödül olması açıklanmı ştır. Şunu söyleyebiliriz ki Orhan Pamuk’un

49 Pour Mohsen, a.y.

50 A.e.

62

Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanma meselesine olumsuz bir açıdan yakla şan ele ştirmenlere göre Pamuk sadece şanslı ve cesaretli bir yazardır ve bu ödülü ülkesinde ya şadı ğı siyasi olaylar, sonrasında açılan dava ve bazı dünya yazarlarının himayesi vasıtasıyla kazanmı ştır.

C.Orhan Pamuk’un Politik ve İdeolojik Kimli ğine Dair

De ğerlendirmeler

Yukarıda bahsi geçen de ğerlendirmelerin dı şında, Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından önce İsviçre’de yaptı ğı devlet kar şıtı siyasal açıklamalara da az da olsa de ğinilmi ştir. Bunların ba şında ifade özgürlü ğü ile ilgili olarak Orhan Pamuk ve Tabûha-yi Dovlet-i Torkiye, Âzâdi-yi Endi şe ve Beyân, (Orhan Pamuk ve Türkiye Devleti’nin Tabuları, Dü şünce ve İfade Özgürlü ğü) isimli kitap zikredilmektedir. Be ş bölümden olu şan bu kitabın birinci bölümünde Orhan Pamuk bir Türk yazar olarak tanıtılıp devamında ya şadı ğı mahkeme sürecinden bahsedilmi ştir. Buna ilaveten Orhan Pamuk’un eserlerinin kronolojik bilgileri yazılıp yazarın kazandı ğı ödüller zikredilmi ştir. İkinci bölüm ise Türkiye’nin üç önemli yazarı diye adlandırılan Nazım Hikmet, Aziz Nesin ve Ya şar Kemal’e ayrılıp bu yazarların kendi ülkelerinde ya şadıkları siyasi olaylar, hapisler ve sürgünler anlatılmı ştır. Üçüncü bölümde Osmanlı İmparatorlu ğu’nun ortaya çıkı şı, Ermeni Soykırımı, Kürtlerin Katledilmesi, 12 Eylül 1980 darbesi ve Kürt Sorunu ba şlıkları ele alınmı ştır. Kitabın dördüncü bölümünde Türkiye’nin ekonomisi ile Avrupa Birli ği üyeli ği ve bu ba ğlamdaki gelece ği söz konusu edilmi ştir. Son bölümde ise ifade özgürlü ğü meselesi üzerinde durulup bu ba ğlamda Selman Rü şdi ve Aziz Nesin örneklerinden bahsedilmi ştir. 51

Görüldü ğü gibi kitabın adına ra ğmen, Orhan Pamuk meselesi arka planda kalıp daha çok Türkiye tarihi ve siyaseti üzerinde durulmu ştur. Orhan Pamuk ile alakalı kısımlarda ise yazarın, Pamuk’un siyasi ifadelerini savundu ğunu söyleyebiliriz. Bu ba ğlamda bazı de ğerlendirmelere a şağıda de ğinece ğiz.

51 Rahmani, a.g.e.

63

Orhan Pamuk’un dünya çapında bir ün kazanmasının asıl nedeni yazarın ülkesindeki bazı gelenekleri a şıp önemli tarihi tabuları kırması olarak zikredilmi ştir. Ancak bunun tam da Türkiye’nin Avrupa Birli ği üyeli ğine hazırlanırken gündeme gelmesinin bu konuyu daha da büyüttü ğüne inanılmı ştır. Bu noktada Avrupa Birli ği meselesi çizgisinde Türkiye devletinin gerçekle ştirdi ği bazı reformlara i şaret edilip yalnız Orhan Pamuk’un da suçlandı ğı “Türklü ğe İhanet” maddesinin Türkiye için halen bir tabu sayılması ele ştirilmi ştir. Ayrıca Avrupa Birli ği’nin Orhan Pamuk davasının kapanmaması halinde Türkiye’nin üyelik şansının azalaca ğı tehditlerine de ğinilerek bu meselenin önemi ortaya koyulmu ştur. 52

Kitabın sonuç kısmında ise dü şünce ve ifade özgürlü ğünün sınırının, di ğer insanların saygı ve özgürlü ğüne zarar vermeyecek kadar uzadı ğı ifade edilerek bu özgürlük insano ğlunun do ğal hakkı olarak kabul edilmi ştir. Ayrıca önemli olan mesele olarak entelektüel kesim ve halk arasındaki kar şılıklı ili şkinin kurulması belirtilmi ştir. Bu görü şe göre öncü entelektüel kesim kendi görevlerini tam anlamıyla yerine getirdi ği takdirde siyasi kültürün ara ştırılması, geni şlemesi ve kalkınması elde edilebilecektir. 53

Bundan hareketle çevre ülkelerde ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel gerçekleri dile getiren öncü, cesur ve yürekli yazarlara gerçekten ihtiyaç duyuldu ğu belirtilmi ştir. Nitekim Orhan Pamuk’un Kürt ve Ermenilerin yıllar boyu içlerinde kalmı ş olan ve söyleyemedikleri sözlerini dile getirmesi onun bu yazarlar sınıfında yer almasına iyi bir neden sayılmı ş ve bu meselenin ona dünya insanları arasında farklı bir konum sa ğladı ğı ve böylece kitaplarının ula ştı ğı satı ş rakamlarının iki milyonu a ştı ğı açıklanmı ştır. Buna ilaveten Orhan Pamuk’un romanlarında tarihi, sosyal ve kültürel gerçekleri güzel bir biçimde i şlemesi ile okuyucuyu dü şündürüp muhatabının bu gerçeklerin ele ştirilerini kabul etme ğe tetikledi ğine de ğinilmi ştir. 54

52 A.e. , s.8,11.

53 A.e. , s.101.

54 A.e. , s.98.

64

Bu kitabın dı şında 4 Ekim Ermeni Soykırımı yıldönümüne dair yazılan makalelerde de Orhan Pamuk’un ifadelerine yer verildi ği görülmektedir. Ermeni Soykırımını anmak amacıyla yazılmı ş olan bu makalelerde 1915 yılında Osmanlı Devleti’nin Ermeni Soykırımını gerçekle ştirdi ği savunulmu ştur. Pamuk’un görü şlerine dayanan bu makalelerin birinde, insanı insan yapan vicdan ve adalettir ifadesini kullanarak yazar gerçekten iyi ve vicdanlı bir Türk olarak nitelendirilmi ştir. Devamında ise onun bütün dünyanın kar şısında cesurca bu soykırımı dile getirmesi övülmü ş ve görü şleri desteklenmi ştir. 55

***

Genel anlamda yapılan de ğerlendirmelere bakacak olursak, bunların ortak özelli ği Orhan Pamuk’un dünyaca kazandı ğı ününün bir kısmını eserlerine di ğer kalan kısmını ise ülkesinde yarattı ğı tartı şmalara borçlu oldu ğuna i şaret edilmesidir. Tabi ki yazarın ifade özgürlü ğünü savunanların yanında, bu yolla Nobel’i kazanmasına itiraz eden ele ştiriler de bulunmaktadır. Yalnız eserlerinin edebi niteliklerine de ğinerek bu ödülü haklı bulanlar da Nobel’in siyasi boyutunu göz ardı etmemi şlerdir. Pamuk’un hangi bir şartlar altında bu Nobel’i aldı ğı tartı şmaların büyük bir kısmını kapsayan bir meseledir. Bazen duygusal yakla şmalar bazen çok sert ve koyu ele ştiriler göze çarpmaktadır. Bir tarafta, Ermeni meselesini savunarak Orhan Pamuk’un haklı bir Nobel kazandı ğını ifade edenler ve di ğer tarafta, Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü kazanmasını Ortadoğu ülkeleri için bir onur kabul ederek bu ödülü İran edebiyatının gelece ği için olumlu bir i şaret olarak nitelendirenler öne çıkmaktadır. Görüldü ğü gibi, Nobel Edebiyat Ödülü’nü do ğrudan Orhan Pamuk’un siyasi görü şlerine ba ğlayan yorumlarla birlikte bu ödülün edebi boyutu kadar siyasi boyutuna da de ğinenler bulunmu ştur. Ne var ki bu de ğerlendirmelerde Nobel’in siyasi boyutunun ağır bastı ğını söyleyebiliriz.

55 Reza Rahimpour, “Adîl Bûden Mi’yâr ve Mezher-i İnsâniyet Est!”, May 5, 2008, (Çevrimiçi) http://www.ourararat.com/ , 6 Şubat 2009.

65

IV. BÖLÜM: Orhan Pamuk ile Yapılan Röportajlar

A.Orhan Pamuk ile İran’da Yapılan Röportajlar

Orhan Pamuk 2003 yılında, Farsça’ya çevrilen kitaplarını yayımlayan Ghoghnus yayınevi tarafından İran’a davet edilmi ş, İran okurları ile görü şmeye hevesli olan yazar, kendi iste ği üzerine Tahran Uluslararası Kitap Fuarı süresince İran’da bulunmu ştur. Bu yolculuk esnasında İsfahan, Kum ve Kazvin şehirlerini gezen yazar İsfahan’ı de ğişik bulup daha çok be ğenmi ştir. Kitap fuarında ise Ghoghnus yayınevinin standında bulunan Pamuk, Mahmud Devletabadî gibi ünlü İran yazarları ile yakından görü şüp bazı edebi konu şmalara katılmı ştır. Çevrilen eserlerinin İran’da gördü ğü ra ğbet üzerine yazarın İran’da bulunmasını fırsat bilerek kendisiyle röportajlar yapan gazeteciler de olmu ştur. Çalı şmamızın bu bölümünde bu röportajları ele alarak yazara sorulan soruların hangi konularla ilgili oldu ğu ayrıca yazarın cevaplarının farklı yönleri incelenmektedir. Bu incelemede röportaj yapan ki şilerin, yazarın kendisi ve soruları yanıtma tarzına dair ilettikleri yorumlara da yer verilmektedir.

1. Âkây-i Nevîsende Mi-tersed

Bu röportaj yazarın Tahran’da bulundu ğu süre kaldı ğı otelde, kendisi Fars Dili ve Edebiyatı mezunu olan yazar, gazeteci ve İran’ın önemli ele ştirmenlerinden Mehdi Yazdani Khorram (Mehdî Yezdânî Horrem) ile gazeteci ve yazar, Ahmad Gholami (Ahmet Golâmî) tarafından yapılmı ştır. Birkaç saat süren bu görü şme Türk edebiyatı ve Orhan Pamuk’un romancılı ğının genel bir imajını ortaya koymak amacıyla yapılmı ştır. Görü şme esnasında yazarın bir korkuya büründü ğüne inanan gazeteci, buradan yola çıkarak röportajı “Yazar Bey Korkuyor” ba şlı ğı ile Hamshahri (Hem şehri) gazetesinin Mayıs 2003 sayısında yayımlatmı ştır. 1

Konuya Türkiye’deki aydın hareketleri ile ba şlayıp bu meselenin millî tanımını göz önünde bulundurarak Türkiye’de de İran’daki kadar çok çeli şki ya şanıp

1 Yazdani Khorram, Koohnavard, a.y.

66

ya şanmadı ğı sorulmu ştur. Orhan Pamuk bu soru ile ilgili Türkiye’deki solcu entelektüel hareketinden bahsedip bunun hükümet ve devlet kar şısında yer alan tek entelektüel hareketi oldu ğunu belirtmi ştir. Yazara göre, Türkiye’deki aydın kesiminin büyük bir kısmı toplumun içinde ya şayanlardır fakat bunların yanı sıra münzevi ve toplumdan tamamen ayrılmı ş entelektüel yazar ve sanatçılar da bulunmaktadır ve bunun asıl nedeni bu uzak kalmı ş grubun herhangi siyasi bir güce sahip olmamalarıdır. Bu ba ğlamda, İran’ın edebi hareketlerinde söz konusu olan bir çe şit liderli ğe i şaret edilerek Ahmad Shamlou (Ahmed Şamlu), Hushang Golshiri ve Reza Barahani gibi İran edebi hareketlerine liderlik yapan kimi şair ve yazarlara dikkat çekilmi ş, Türkiye’de edebi çabaları ve ciddi faaliyetlerine atıfta bulunarak bu rolü Ya şar Kemal’in oynadı ğı ileri sürülmü ştür. Pamuk bu görü şü kabul etmemek üzere, Ya şar Kemal ile kendisinin Kürtleri savunma konusunda devlete kar şı faaliyetlerinde birle ştiklerini, ancak ikisinin romancılık anlayı şı ve yazı biçimlerinin farklı oldu ğunu açıklamı ştır. 2

Bunun devamında, İran’da oldu ğu gibi Türkiye’deki edebiyat çevresinin siyasi inançlar ve unsurların dı şında özel bir sınıflandırmaya sahip olması dü şüncesi iletilmi ştir, ancak yazar bu fikri de şiddetle reddedip Türkiye’de böyle bir sınıflandırmanın kesinlikle söz konusu olmadı ğını dile getirerek kendisinden bir nesil önceki yazarlar arasında sayısız gerçekçi veya toplumsal gerçekçi yazarların bulundu ğunu fakat o nesilden bugün bir tek Ya şar Kamal’in geriye kaldı ğını dile getirmi ştir. Bu çizgide kendi yazılarını modern ve postmodern olarak tanımlayan Pamuk, kendisi için Türkiye’deki yeni yazarlar neslinin temsilcisi ifadesini kullanmı ştır. 3

Bununla birlikte Orhan Pamuk Türk edebiyatında kendi tarzıyla yazan yazarlardan bahsederek Ahmet Hamdi Tanpınar gibi hayatta iken tanınmayan ve Nazım Hikmet gibi dünya çapında tanınan, Türkiye’de bir klasik haline gelmi ş yazarlara i şaret etmi ştir. Ardından Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Fransız edebiyatı,

2 A.e.

3 A.e.

67

Klasik Osmanlı edebiyatı ve Fars edebiyatını iyi bilen bir yazar oldu ğuna vurgu yaparak ya şadı ğı dönemde de ğerinin anla şılmadı ğı, ancak son yirmi yılda solcu ve sa ğcı kesimden yazarların bu de ğeri farkedip onu bir klasik yazar olarak kabul ettiklerini belirtmi ştir. 4

Tartı şmalara konu olan bir ba şka mevzu, Orhan Pamuk’un romanlarının tarih ve farklı zaman birimlerinde kaybolan insanı olmu ştur. Yazarın bir nevi gelenek ile yeni veya günlük hayatı birle ştirerek yaratmı ş oldu ğu insanını, istedi ği bir tarihi de ğer ve konuma yönlendirmesi ve bu tarihe girebilmesi bir çe şit üslup bakı şı olarak ele alınmı ştır. Pamuk bu bakı ş ve tarzın kendisinden önceki ku şak tarafından Baruk’un yazım tarzına benzedi ğini ve görkemli cümleler şeklinde ba şlatıldı ğına inanıp bu neslin geçmi şteki yazarlar gibi dil konusuna ba ğlı kalmaya inanmadıklarını açıklamı ştır. Yazara göre bu ku şak eski Türkçeyi bir kenara bırakarak tasavvuf edebiyatına artık bir korkuyla yakla şmayı ve onu gerici bulmayı bırakmı şlardır. Di ğer taraftan Marcel Proust ve James Joyce gibi Batılı yazarları tanımakla Batının edebi akımlarını ö ğrenmelerini örnek göstererek bunun modern ve müphem yazarları tanımak anlamına geldi ğini ilave etmi ştir. Pamuk genel olarak önceki ku şağın Batılıların edebi yeniliklerini ve tarihi geleneklerini geçmi şe göre daha iyi anladıkları kanısındadır. Bu anlayı şın Orhan Pamuk’u Proust veya Joyce gibi yazarlara yakla ştırdı ğı ve bir nevi biçimselli ği yazılarına aktardı ğı ileri sürülmü ştür. Pamuk, biçimci bir yazar oldu ğu şeklindeki tespiti kabul etse de biçimci yazarlardan farklı olarak kendisinin okunan bir yazar oldu ğunu belirtmi ştir. 5

Bu noktada Orhan Pamuk’un kendisine özgü bir dile sahip olmasına i şaret edilerek eserlerinin bu özelli ği söz konusu edilmi ştir. Yazar bu konuyla ilgili olarak dil bilgisinin kendisi için önem ta şımadı ğını ileri sürmü ş, dilin akıcı, delice ve canlı olmasının önemli bir özellik oldu ğunu zikretmi ştir. Ona göre eserlerinin gizemli

4 A.e.

5 A.e.

68

olması ve yazılarının herhangi bir özel formülü takip etmemesi, eserleri ve dilinin eskimi ş bir hale gelmesini önleyen unsurlar olarak sayılabilmektedir. 6

Üzerinde durulmu ş olan bir ba şka konu Orhan Pamuk’un eserlerinde sık sık görünen “korku” ögesi olmu ştur. Yazar bu korkunun kökünü bir taraftan kendi geçmi şine ba ğlayarak çocukluktan beri ya şamı ş oldu ğu bazı korkulardan söz etmi ş, di ğer taraftan, bunu millî bir korku duygusuna ba ğlayıp Türk milletinin içinde ya şayan bir korku olarak tanımlamı ştır. 7

Röportajın bir ba şka yerinde 20. yüzyılın edebiyatını bilen herkesin Orhan Pamuk’un eserlerinde Calvino ve Borges ve Marcel Proust’un izini kolayca sezebilece ği iletilmi ştir. Yazar bu görü şü kabul ederek Borges’in kendisini Türk edebiyatındaki realizm çıkmazından kurtardı ğını ifade etmi ştir. Batı’nın realizminin Osmanlı, Hint ve İran kültürüne uygun olmadı ğına inanan Pamuk, Türk realizminin bir şekilde Ya şar Kemal ile sona erdi ğini dile getirmi ştir. Ayrıca yazar, Türk realizm sona erdi ği dönemde kendisinin çok sesli hikâye üslubunu ba şlattı ğı şeklindeki görü ş ışığında bakı ş açısına çok önem verdi ğini ve romanlarını kendi bakı ş açısından de ğil kahramanlarının bakı şları açısından yazdı ğını izah etmi ştir. Bu konuda gazeteci Marcel Proust ile Orhan Pamuk’u kıyaslayarak Proust’un kaybedilen zamanın arayı şında, bir zaman kesitini anlamak için geriye dönü şler yaptı ğına i şaret etmi ştir. Di ğer taraftan ise Orhan Pamuk’un bu yapıyı koruyarak zamanla ilerledi ğini veya zihin dönü şünde zamansal düz anlatıya devam etti ğini vurgulamı ştır. Bu görü şe göre Pamuk’un kahramanları zamanla hareket etmek ile geriye dönü ş yapmak arasındaki sınırı belirsiz hale getirmi şlerdir. Pamuk de ğinilen farkla ilgili olarak, kahramanlarının hikâyesinin seyrinde geçmi şe girip dönmelerini sevdi ğini belirtmi ş, romanlarının bu nedenle daha iyi ve güçlü ve daha çekici bir yapıya sahip olduklarını eklemi ştir.

6 A.e.

7 A.e.

69

Üzerinde konu şulan bir ba şka konu, Orhan Pamuk’un yarattı ğı kahramanlar olmu ştur. Kendisine, kahramanlarının devamlı bir hareket ve de ğişim içinde oldukları halde, etraflarındaki gerçekleri kabul edemeyip devamlı kaçı ş halinde olmalarıyla ilgili ne dü şündü ğü sorulmu ştur. Pamuk bu gerçe ği kendi ki şili ğine ba ğlayıp kendisinin de böyle bir insan oldu ğunu ve hikâyelerinin bu tarz insanlarla daha güzel oldu ğuna inandı ğını söylemi ştir. 8

Devamında, Orhan Pamuk’un eserlerinin asıl ögelerinden birisi sayılan mutlak Batı kapitalizm egemenli ğine sahip ve modern bir ülke ile Pamuk’un tamamen geleneksel insanlarının bir araya gelmesine i şaret edilmi ştir. Bu do ğrultuda modernizmi kendi sınırlarında ya şatmayı arzulayan bir ülke olarak tanımlanan Türkiye insanlarının, büyük bir kısmının kendi geleneksel bakı şlarını modern ya şantıya adapte edemedikleri görülmektedir. Kendi ifadesine göre siyasi konulara pek girmek istemeyen Pamuk, bu meseleye dair modernismin Türkiye’yi iki bölüme ayırdı ğını dü şünüp bu ayırımın insanların ruhlarına da sindi ğine inanmı ştır. Yazar batılıla şmanın olumlu yanlarından az bir ki şinin yararlanabildi ğini ve bu sebepten dolayı geriye kalanların içinde bir öfkenin olu ştu ğunu dü şünmü ştür. Bu insanları sevdi ği için hikâyelerine almak istedi ğini belirten Pamuk, bu gibi bahislerin hassas siyasi boyutları oldu ğunu belirterek, bu bakımdan onların ele alınmaması gerekti ğine vurgu yapmı ştır. 9

Görü şme esnasında Orhan Pamuk’un eserleri çerçevesinde temas edilen bir ba şka mevzu, romanlarının önemli özelliklerinden olarak nitelendirilen “yolculuk” kavramı olmu ştur. Yazar kahramanlarının ruhsal ve manevi bir yolculu ğa tutulma fikrini onaylayarak bu yolculu ğun i şlendiği Kara Kitap adlı eserinin yazımında Attar’ın Mantıku’t-tayr’ından esinlendi ğini açıklamı ştır. Bu çizgide Orhan Pamuk’un kahramanlarının bir melankoliye yakalandıkları fikri de iletilmiştir. Yazar bu ba ğlamda roman kahramanlarının kendisi gibi bir şizofrenik olduklarını ifade ederek

8 A.e.

9 A.e.

70

Do ğu ve Batı’ya ayrılmı ş olan bir ya şam ortamında, kendisi ve kahramanı için şizofreniyi akılcılı ğa do ğru bir yol olarak gördü ğünü anlatmı ştır. Pamuk, kahramanlarının dünya öfkesi kar şısında çaresiz kalıp dünya ile birlikte hareket edemedikleri görü şü hakkında, yazılarının amacının dünyayı de ğiştirmek olmadı ğını ifade ederek bu gibi sloganların edebiyatı çok basit bir hale getirdi ğine inanmı ştır. Yazara göre bu şekil dünyayı de ğiştirme hayaline kapılan, slogansal edebiyatları aştı ğımız zaman dilin şiirsel imkânları ortaya çıkacak ve o ha şin gerçekler bu güzel dil ile bir uyuma girecektir. 10

Orhan Pamuk’un eserlerinde kurguladı ğı dünyaların, zihinleri bir şekilde dü şman ve ölüm tehditleri ile teshir edilmi ş insanlardan olu ştu ğundan söz ederek İran edebiyatında da aynı meseleye şahit oldu ğumuz, bir diktatör güce kar şı çaresizlik ifadesi ile belirtilmi ştir. Pamuk bu görü şü kabul ederek insanlarının kendilerini bir baskı ve sınırlılık içinde hissetmelerini üstelik korkak olduklarını zikrederek buna ra ğmen dikkatli ve akıllı olduklarını ilave etmiştir. Bu ba ğlamda kahramanların paranoid olmalarına dair, dü şmanla dolu bir dünya tasavvurunu Türkiye’nin sosyal ve siyasal yapısına ba ğlayıp devamlı vurgulanan bu korkuyu millî bir korku olarak nitelendirmi ştir. Üçüncü dünya ülkeleri insanlarının bu korku etkisinde daha çok içe kapanık ve münzevi olduklarını ve böylece kendi sorunlarını çözmekten bile aciz kaldıklarını izah etmi ştir. Pamuk, tarihten bahsederken roman ki şilerinin ezilip küçümsenme hikâyelerini daha etkili bir biçimde canlandırdı ğına inanarak, Türk toplumunun Batı kar şısında kendi ya şamını küçümsenmi ş hissetti ğini anlatmak istemi ştir.

Konunun siyasete geldi ği noktada ise edebiyata giren siyasi mevzularla ilgili yazar, kitaplarını herhangi bir siyasi veya ahlaki fikri ortaya koymak amacıyla yazmadı ğını açıklayarak insanların savundukları fikirlerde haklı olup olmadığı noktasında fikir beyan etmeyi de reddetmi ştir. Pamuk’un kendi ifadesine göre;

10 A.e.

71

yazarken tüm insanların haklı olduklarını ve dünyayı oldu ğu gibi gösterme çabası içerisine girdi ğini ifade etmi ştir. 11

Röportaj boyu Pamuk’un bir korkuyu ta şıdı ğını anlatan röportajcı, yazarın bazı kavramları dile getirmede bir tereddüt içinde oldu ğunun sezildi ğini aktarmı ştır. Son olarak kendisinin bu korku hakkında görü şü alınmak istenmi ştir ve o gülümseyerek bu korkuyu do ğal bulup bir yazarın sonuçta görü şlerini gizleyemedi ğine i şaret etmi ştir. Pamuk bu noktada siyasi görü şlerin açıkça ortaya konulmasının, edebi eserlerin de ğerleri ve güzelliklerini eksiltti ğine inandı ğını eklemi ştir. 12

Görüldü ğü gibi bu röportaj soru ve cevap şeklinden ziyade bir tartı şma halinde yapılmı ştır. İran ele ştirmenleri iki edebiyat arasında bir kıyasa yer vermeye çalı şarak yazarın fikirlerini almak istemi şlerdir. Buradan hareketle Ya şar Kemal tanınmı ş bir Türk yazarı olarak daha çok ele alınmı ştır, yalnız bu tartı şmada bulunanların yorumuna göre Orhan Pamuk, hiç bir şekilde Ya şar Kemal’in bir baba konumunda yer almasını istemeden kendi fikri ve edebi ba ğımsızlı ğının üzerinde durmu ştur. Pamuk’un görü şlerinden gerçekçi edebiyat döneminin bitmi ş oldu ğu ve bu edebiyatın artık Türk edebiyatının kahramanı olamayaca ğı anla şılmı ştır. Bu çizgide Orhan Pamuk’un açıklamalarından yola çıkarak Türk edebiyatını, Ya şar Kemal’den önce ve Ya şar Kemal’den sonraya ayırmanın mümkün olabilece ği fikri de ileri sürdürülmü ştür. Bu ba ğlamda Orhan Pamuk’un görü şmenin sonunda İran tenkitçilerine Ya şar Kemal’in devrinin bitmi ş oldu ğunu kabullenmeleri gerekti ğini tembih etmesi ve ardından da şakacı bir hava ile “artık Pamuk’un devri ba şlamı ştır” ifadesi yazarın kesin olarak mütevazı olmadı ğına tanık olarak gösterilmi ştir. Buna Pamuk’un, eserlerinin birkaç dile çevrilmesinin onu edebi sonsuzlu ğa yakla ştırması gibi iddialı ifadeleri de ilave edilmi ştir. 13

11 A.e.

12 Yazdani Khorram, a.y.

13 A.e.

72

Konu yazara gelince romancılı ğı ve eserleri üzerinde duruldu ğu görülmektedir. Herhangi bir özel romanına i şaret etmeden genel bir şekilde romanlarında kurdu ğu dünya ve yarattı ğı insanlardan bahsedilip kullandı ğı tekniklerden ve ögelerden hareketle amacı merak edilmi ştir. Bu noktada Pamuk’un romanlarının zor oldu ğu görü şü yazarın kendisinin de hissetti ği bir yön olarak dile getirilmi ştir.14

Bir ba şka yerde yazarın davranı şları ve sözlerinden bir çe şit ho şnutsuzluk ve hatta kızgınlı ğın sezildi ğine de ğinerek bazı soruları yanıtlamaktan kaçması da buna eklenmi ştir. Ayrıca Orhan Pamuk’un ba şkaları ile kıyaslanmaktan ho şlanmadı ğı ifade edilmi ştir. Bu do ğrultuda yazarın kendisiyle görü şme yapan ki şilere kendi edebiyat anlayı şının ve dü şüncelerinin gelmi ş geçmi ş tüm Türk edebiyatçılarından daha üstün oldu ğunu kanıtlama çabası içerisinde oldu ğu belirtilmi ştir. Pamuk’un kendi edebiyat yöntemine güvenmesine dikkat çeken ele ştirmen, onu evrensel bir yazar ve Türkiye’nin yeni edebi neslinin temsilcisi olarak nitelendirmi ştir. 15

2. Endî şehâ-yi Mevlânâ Be Azamet-i Homer Est

Bir ba şka röportaj, Orhan Pamuk’un Tahran’da bulundu ğu sürede, kendisi yazar ve mütercim olan Feride Horremî tarafından yapılmı ştır. Dünya ve Türk romancılı ğından yola çıkarak Orhan Pamuk’un roman dünyasını inceleyen bu röportajda söz daha çok yazara dü şmü ştür. Pamuk röportaj esnasında Mevlana ile Homer’i kıyaslayarak, İslam uygarlı ğının yapıtlarının Odise kadar ulu ve yüce olduklarına de ğinmi ştir. Röportajcı ise bu fikirden esinlenerek bu röportajı Endî şehâ- yi Mevlânâ Be Azamet-i Homer Est (Mevlana’nın Düşünceleri Homer’inki Kadar Büyüktür) ba şlı ğı ile Hambastegi (Hembestegî) gazetesinin Mayıs 2003 sayısında yayımlatmı ştır.

Konuya Türk romancılı ğının dünyadaki konumu ile ba şlayıp yazarın ülkesinin edebiyatını, Avrupa ve Güney Amerika ülkelerine kıyasla nasıl

14 Yazdani Khorram, Koohnavard, a .y.

15 Yazdani Khorram, a.y.

73

de ğerlendirdi ği sorusu yöneltilmi ştir. Sorunun çerçevesine pek ba ğlı kalmayan Pamuk Türk edebiyatındaki Cumhuriyet döneminden sonraki Batılıla şma harektlerine de ğinerek “köy ve köylü romanı”nı o dönem Türklerin ke şfettikleri bir biçim olarak tanımlamı ştır. Yazar bu tarz romancılı ğı basit bir biçim olarak nitelendirip kendisinin yazmaya ba şladı ğı dönemlerde bu tür edebiyatı “telgrafça yazmak” diye ele ştirdi ğini de ilave etmi ştir. Pamuk’a göre o dönemin Türk yazarları, klasik, geleneksel, tarihi ve simgesel Fars edebiyatından uzakla şarak basit ve sınırlı bir edebiyata do ğru yönelmi şlerdir. Bu noktada yazar kendi edebiyatına do ğru yönelip kültürel amacının gelenekten ilham almak oldu ğunu zikrederek Kara Kitap romanını da bu amaçla yazdı ğını açıklamı ştır. Devamında James Joyce’un Ulysses adlı eserinde Odise ’den ilham aldı ğına i şaret ederek kendisinin de Kara Kitap ’ı yazarken Binbir Gece, Mevlana ve Şeyh Galib’den ilham aldı ğını dile getirip bu önemli eserlerin aynı Homer’in dü şüncelerinin ululu ğu ve büyüklü ğü kadar, İslam uygarlı ğının Odise ’leri olarak nitelendirmi ştir. 16

Orhan Pamuk’un bahsi kendi romancılı ğına getirmesi üzerine, röportajın da soruları bu konuya yönelip yazarın kitaplarının Türkiye’de gördü ğü ra ğbet merak edilmi ştir. Pamuk bu ba ğlamda Türkiye’deki kitap okuma eyleminin bazı problemlerle karşı kar şıya oldu ğunu zikrederek kendi kitaplarının en ba ştan itibaren bu meseleden uzak kaldı ğını ve daha farklı bir konuma sahip oldu ğunu ifade etmi ştir. Pamuk, Ya şar Kemal ve Orhan Kemal gibi kendisinden önceki yazarların kitaplarının yirmibin veya hatta onbin adet satıldı ğı zaman mutlu olduklarını aktararak kendi kitaplarının satı ş meselesinin Yeni Hayat ’tan sonra basında bomba gibi açıldı ğını anlatmı ştır. 17 Buna ilaveten son üç kitabının toplam 250 bin adet sattı ğını dile getirerek Yeni Hayat romanın zor ve anla şılmaz bir kitap olmasına ra ğmen çok sattı ğına dair ortaya çıkan tartı şmalardan bahsetmi ştir. Bununla ilgili

16 Farideh Khorrami, “Endî şe ha-yi Mevlânâ Be Azamet-i Homer Est”, Hambastegi , May 15, 2003, s.7.

17 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Mehmet Tekin, Romancı Yönüyle Orhan Pamuk ve Yeni Hayat , İstanbul, Öz E ğitim Yayınları, 1997.

74

kızkanç diye tanımladı ğı bazı tenkitçilerin, kimsenin bu kitabı anlayamadı ğı fakat herkesin aldı ğı, ifadesini de eklemi ştir.

Röportajcı, yazarın açıklamalarından yola çıkıp yazarlar ve okurlar arasındaki mesafeyi vurgulayarak günümüz dünya edebiyatında romanları anlamanın zorlu ğuna ve okumanın sadece özel bir okuyucu kesimiyle sınırlı oldu ğuna de ğinmi ş ve Pamuk’un bu mesele hakkındaki görü şlerini ve buna kar şılık hangi çözüm yollarını önerdi ğini ö ğrenmek istemi ştir. Yazar bu meseleyi sadece İran ve Türkiye’ye ait bir sorun olarak görmeyip dünyanın her bir tarafında modern ve entelektüel yazan yazarların sorunu olarak ele almı ştır. Pamuk’a göre normal okuru özel okurdan ayıran, entelektüel, modern ve deneysel bir eserin karma şık yapısından kaynaklanan bir meseledir. Orhan Pamuk kendisini de içine aldı ğı bu grup yazarların, insanlara bakıp onların anlayamadı ğı şeyleri yazdıklarını bildirmi ştir. Bu meseleyi edebi yaratıcılı ğın esası olarak tanımlayan yazar, bu konuda herhangi bir çözüm yolunu aramanın, sevilen ve halkın içinden bir yazar olmakla birlikte çok yüksek seviyede ve karma şık yazmak için bir yol aramak gibi oldu ğunu belirtip bunun bir çözümü olmadı ğını ifade etmi ştir. 18

Bir ba şka yerde Orhan Pamuk’un en çok be ğendi ği Türk ça ğda ş yazarı sorusu yöneltilmi ştir. Burada yazarın tekrar kendi yazarlı ğından konuya girmesine şahit oluruz. Kendisini kentli bir yazar olarak tanımlayan Pamuk, fikri u ğra şlarının, Batı’da İslam, modernite, Do ğu ve Batı olarak adlandırılan meseleler gibi şehir ve uygarlık konularına dair oldu ğunu belirtmi ştir. Daha sonra Türkiye ve İstanbul kültürünün bir batılıla şma ve de ğişim sürecinde oldu ğunu ve Batı uygarlı ğının eski ve güçlü İslam gelene ğini yok etti ğini ifade ederek kitaplarında bu konuyu i şledi ğini bildirmi ştir. Pamuk bu giri şlerden sonra bahsini etti ği meseleleri i şleyen yazarlara ilgi duydu ğunu belirterek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve O ğuz Atay’ın iki yazar kahraman olduklarını dile getirmi ştir. Ardından da yazarın, Sevgili Arsız Ölüm adlı eseriyle İran’da tanınan Latife Tekin hakkında görü şü alınmı ştır. Latife Tekin’in kendi arkada şı oldu ğunu bildiren yazar, Tekin’in gençli ğinde iki önemli roman

18 Khorrami, a.y.

75

yazdı ğını ve biraz da Gabriel Garcia Marquez’in etkisinde kalmı ş oldu ğunu açıklayarak kendisinin Marquez’in büyücü gerçekçilik tarzına ele ştirel yakla ştı ğını izah etmi ştir. Pamuk’a göre bu tarz edebiyat, insano ğlunun karma şıkları ve ciddi meselelerini bir soytarı hikâye haddine indirir ve bu sebepten dolayı mutavassıt okurların kabul edece ği bir edebiyat sayılmaktadır. 19

Görü şmenin bir ba şka kısmında Orhan Pamuk’un Amerika’da bulundu ğu üç yılın, hayatı ve eserlerindeki etkisi merak edilmi ştir. Yazarın anlattı ğına göre Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı adlı kitaplarını o dönem içerisinde yazmı ştır. Bu noktada Pamuk Benim Adım Kırmızı romanında esas konunun İran kültürü, Nizâmi ve Kemaleddin Behzad oldu ğunu dile getirmi ştir. Kendi ifadesine göre New York, Metropolis sanat müzesini gezdi ği dönemlerde bu kitabı tasarlamaya ba şlamı ştır. Pamuk, orada Türklerin İran’dan kaçak olarak getirip ve daha sonra kaçak olarak New York’a giden minyatürlerini izledi ğini izah etmi ştir. Görü şmenin bu noktasında konu İran’a gelince sorular da Fars edebiyatına yönelip yazarın hangi eski ve modern İran yazar ve şairlerini bildi ği sorulmu ştur. Pamuk kendi şahsi ilgisi ayrıca Benim Adım Kırmızı romanını yazma amacıyla Sâ’di, Firdevsî, Nizâmi ve Mevlana’yı okudu ğunu zikretmi ştir. Ça ğda ş Fars edebiyatından ise Sadeq Hedayat ve Forough Farrokhzad (Furu ğ Ferruhzad)’ı okumu ş oldu ğunu ilave etmi ştir. Ardından kitaplarında hangi kaynaklardan ilham aldı ğı sorusuna, hayat, kitaplar, hayaller, mutluluklar, üzüntüler ve çe şitli ve muhtelif yerleri görmek cevabını vermi ştir. Bu noktada tarihi olaylar konusu sorulunca yazar, tarihe içgüdüsel bir şekilde ilgi duydu ğunu ifade ederek bu ilginin sovyet yazarlarının ilgisinden farklı oldu ğunu ve siyasi sebeplerden kaynaklanmadı ğını açıklamı ştır. 20

Bununla birlikte mevzu tekrar Benim Adım Kırmızı romanına getirilip yazarın İsfahan ve Kazvin’i bu kitapta ele almasının nedeninin Do ğu ve İran tarihini i şlemek oldu ğu dü şünülmü ştür. Orhan Pamuk bu ba ğlamda hikâyenin gerçekle şti ği tarihe işaret ederek o dönem İran nakka şlarının dünya nakka şlarına örnek olduklarını izah

19 A.e.

20 A.e.

76

etmi ştir. Yazara göre İran minyatür sanatı, 1500’de tarihi Herat şehrinde yani Behzad döneminde zirve noktasına ula şmı ş, fakat daha sonra minyatürün merkezi Batı’ya yönelerek Tebriz ve Kazvin’e kadar gelmi ş ve böylece İstanbul’a ula şan minyatürler üzerinde tartı şılmı ştır. 21

Son olarak Pamuk’un Farsça’ya çevrilmi ş ilk eseri, Beyaz Kale üzerinde durulmu ş ve romanda kullanılan biçimin yazarın di ğer eserlerinde de bulunup bulunmamasına dair soru yöneltilmi ştir. Pamuk bu soruyu olumsuz cevapla yanıtlayarak, her romanında kendine özel bir biçimin i şlendi ğini belirtip her yeni eserinde kullandı ğı biçimin di ğer eseri ile farklı olması gere ğine inandı ğını iletmi ştir.

Bu romanın tarihi kaynakları ile ilgili olarak yazar pek çok kaynaktan yararlandı ğını fakat Benim Adım Kırmızı romanında daha çok tarihi kaynakların söz konusu oldu ğunu açıklamı ştır. Bu çizgide romanın sonunda anlatılan “Beyaz Kale”nin rolü ve beyaz olması üzerine, Pamuk kalenin sembolik bir role sahip olmasına vurgu yaparak, Osmanlı imparatorlu ğunun Batılı güçlerin nereden beslendi ğini ö ğrenmekten aciz oldu ğunu, buradaki kale yani bilinmeyen güç sembolü ile göstermeye çalı ştı ğını izah etmi ştir. Kalenin beyaz renkte olması ile ilgili olaraksa yazar bunun içinden gelen bir şey oldu ğunu ifade ederek bu konuyu tenkitçilere bırakmak gerekti ğine inandı ğı için herhangi bir açıklamada bulunmamı ştır. Röportajcı bu noktada Beyaz Kale ve Sadeq Hedayat’in Kör Bayku ş adlı eserinin arasındaki benzerliklerden söz ederek yazarın herhangi bir etkileşim hakkında görü şünü almak istemi ştir. Pamuk, Beyaz Kale kitabının, ilham ve ruh meselelerine dayanılarak yazıldı ğını belirterek bu konu hakkında bir şey söyleyemeyece ğini dile getirmi ştir. 22

Kısacası bu röportaj Orhan Pamuk’un edebi kimlik ve romancılı ğını ortaya koymu ştur. Yazarın Türk edebiyatı ve özellikle kendi edebiyatı üzerinde durdu ğu görülmektedir. Bunun yanı sıra dünya ve Türkiye romancılı ğına dair görü şleri ve

21 A.e.

22 A.e.

77

ele ştirileri söz konusu olmu ştur. Bunlarla birlikte İran’da yayımlanmı ş ilk Farsça kitabı da incelenerek Pamuk’un bu romanda iletmek istedi ği fikirler ele alınmı ştır. Yazarın bu kitap üzerindeki ifadeleri ilerdeki röportajda daha net bir şekilde verilmi ştir.

3. Nâm-ı Men Kırmız

Orhan Pamuk’la yapılan bir ba şka röportaj, Tahran Uluslararası Kitap Fuarı’nda yazar ve gazeteci, Farzam Shirzadi (Ferzam Şirzadi) tarafından gerçekle şmi ştir. Daha önce Men ve Ya şar? Kâmilen Mutefâvetim (Ben ve Ya şar? Tamamen Farklıyız) ba şlı ğı ile İran gazetesinin Haziran 2003 sayısında yayımlanan bu röportajın, Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından sonra bir kez daha okunmasının yararlı olaca ğını dü şünen gazeteci, daha kapsamlı bir şekilde Nâm-ı Men Kırmız (Benim Adım Kırmızı) ismi ile Kargozaran (Kârgozârân) gazetesinin Eylül 2006 sayısında çıkartmı ştır.

Bu görü şmenin de Türk edebiyatı ve romancılı ğı çerçevesinde yapıldı ğı görülmektedir. Sorulara yeniden Ya şar Kemal ile ba şlanmı ştır, bu röportajda ise Ya şar Kemal’i Türkiye edebiyatının en tanınmı ş ve etkileyici romancısı olarak nitelendirip Orhan Pamuk’un bu yazarı ve eserlerini nasıl de ğerlendirdi ği merak edilmi ştir. Yazar ise aynı birinci röportajda bahsini etti ğimiz gibi Ya şar Kemal’i kendisinden önceki ku şağın en büyük ve güçlü yazarı telakki ederek ikisinin hikâyelerinde farklı dünyalar ve hayatları i şlediklerini açıklamı ştır. Pamuk’a göre Ya şar Kemal hikâyelerinde köy ve köylü hayatını ele almı ştır, fakat kendisi batılıla şmı ş İstanbul’un orta sınıf hayatlarını i şlemi ştir. 23

Bu giri şten sonra söz yazarın İran’da çevrilmi ş ilk Farsça eseri, Beyaz Kale romanına gelmi ştir. Röportajcı, çalı şmamızın ikinci bölümünde üzerinde durdu ğumuz bu romana dair kendi de ğerlendirme yazısından yola çıkarak Pamuk’un Do ğu ve Batı bakı şını bir araya getirmesine i şaret edip, Türkiye’nin Do ğulu veya Batılı olması hakkındaki görü şlerini almak istemi ştir. Ayrıca Orhan Pamuk’un Do ğu

23 Farzam Shirzadi, “Men ve Ya şar? Kâmilen Mutefâvetim”, İran , June 27, 2003.

78

ve Batı uygarlıklarını kıyaslaması söz konusu olmu ştur. Pamuk önce Türkiye’nin Do ğulu veya Batılı olmak meselesinin, Do ğu ve Batı arasında yer alan bir ülke oldu ğundan dolayı artık gündem bir soru haline geldi ğini belirtmi ştir. Romanında ise bu iki kültürü kar şıla ştırmadı ğını ifade ederek Do ğu ve Batı’yı, bazen bir tarafın a ğır basıp bazen di ğerine ra ğmen dengeli bir şekilde i şledi ğini anlatmı ştır. Yazarın iddiasına göre romanını, bu iki kültürün üstünlü ğünü göstermek amacıyla de ğil, asıl iki kültürün birbirini tanımadı ğını göstermek için yazmı ştır. Ele ştirmen bu noktada roman boyu akıl ve mantıktan yararlanan tarafın Batı sembolü olarak çizilmesi ancak Do ğu sembolünün daha ilkel bir tavırda sunuldu ğu görü şünü iletmi ştir. Orhan Pamuk bu fikrin sebebini hikâyedeki Osmanlı hocanın kendi ki şili ğine dair bir komplekse girmesini ve bunun da ister istemez Batı temsilcisinin üstü ğünlü ğünü sa ğladı ğını izah etmi ştir. Yazara romanın genel yapısı ile ilgili olarak, romanında Binbir Gece hikâyelerinin tarzının hâkim olması hakkında ne dü şündü ğü sorulmu ştur. Pamuk, romanının yapısında Binbir Gece hikâyelerinden yararlandı ğını onaylayarak bu tarzın modern ve zeki taraflarının romanın yapısında güçlü oldu ğunu dile getirmi ştir. 24

Çalı şmamızın “eserlerine dair” bahsinde de görüldü ğü gibi, birçok de ğerlendirmede Orhan Pamuk’un hikâyelerinde Batılı yazarların etkisinin oldu ğu görülmü ştür. Bu do ğrultuda yazarın kendisine Dino Buzzati ve Franz Kafka’yı ne kadar bildi ği ve eserlerinde onlardan ne kadar esinlendi ği sorusu yöneltildi ği zaman, Beyaz Kale romanına dair Batı’da yapılan incelemelerde aynı konunun üzerinde durulmu ş oldu ğuna de ğinmi ştir. Pamuk’a göre Kafka’nın Kale adlı eseri bu benzerli ğin nedeni sayılabilir. Buzzati konusuna gelince yazar onu pek bilmedi ğini söyleyerek bu konu hakkında herhangi bir yorum yapmamaya karar vermiştir. 25

Görü şmenin bir ba şka kısmında konu tekrar Türk edebiyatına gelip, yazarın önemli Türk yazarları hakkında görü şleri alınmak istenmi ştir. Pamuk bu ba ğlamda

24 Farzam Shirzadi, “Nam-ı Men Kırmız: Goft-i Gu-yi İhtisâsî-yi Kargozaran Ba Orhan Pamuk”, Kargozaran , 18 October 2006.

25 Farzam Shirzadi, “Te’sîr-i Mevlânâ- Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk”, Hamshahri , October 22, 2003.

79

Ahmet Hamdi Tanpınar’ı kendi edebi kahramanı olarak tanımlayıp onun Batı edebiyatı yanında, geleneksel Osmanlı edebiyatı, İran edebiyatı ve musikisini çok iyi bildi ğine i şaret etmi ştir. Yazara göre Ahmet Hamdi Tanpınar eserlerinde, Do ğu uygarlı ğına daha çok önem verip Batıcılı ğın bu kültürü yok etti ğini dü şünmü ştür.26

Röportajın bu kısmında bahis Eski İran edebiyatı ve İran şair ve yazarlarına yönelip yazarın bu konu hakkında ne kadar bilgiye sahip oldu ğu sorulmu ştur. Pamuk ise ba şta Hafız’a de ğinmi ştir, kendi ifadesine göre Hafız’ın eserlerini bildi ği halde şairden pek etkilenmemi ştir. Ardından Mevlana, Nizâmi ve Firdevsî’yi çok iyi bildi ğini ve Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı adlı romanlarında onların tema ve konularından yararlandı ğını ilave etmi ştir. Bu ba ğlamda Türk Klasik edebiyatının önemli ve Mevlana, Hayyam ve Hafız kadar büyük şair ve yazarları sorulmu ştur. Pamuk, Şeyh Galip’in ismini zikrederek onu Attar’ın etkisinde kalmı ş 19. yüzyıl Türk şairi olarak tanımlamı ştır. 27 Yazara göre Osmanlı şiiri büyük bir ölçüde Fars şiirinin etkisinde kalmı ştır. Bu noktada 19. yüzyılın dı şındaki İran şairleri seviyesinde yer alan Eski Türk şairleri sorulunca yazar Türk Dili ve Edebiyatı uzmanı olmadı ğını dile getirerek roman hakkında konu şmayı tercih etmi ştir. 28

Son olarak röportajcı dolaylı bir şekilde iki edebiyatı kıyaslamak amacıyla İran ça ğda ş yazarlarının önemli eserlere sahip olduklarını ileri sürerek bu eserlerin ba şka dillere pek çevrilmedi ğini bildirmi ştir. Buna nazaran Türk eserlerinin birçok yabancı dile çevrilmesinde önemli role sahip olan etkenler ve Türkiye’deki çeviri gelene ğinin hangi noktadan ba şlayıp nasıl ilerledi ği hakkında sual edilmi ştir. Bu meseleyi Türkiye’nin kültürel faaliyetlerinin geni şli ğine ba ğlayan yazar, bu alanda büyük yatırımların yapılması gerekti ğini vurgulamı ştır. Pamuk’un ifadesine göre, çeviri meselesi daha çok yazarların kendi tarafından ayrıca devletin himayeleri

26 A.e.

27 Bu bilgi yalnı ştır. Mühtemelen yazar tarafından karı ştırılmı ş olabilir. Şeyh Galib (1757- 1799) döneminde ya şamı ştır.

28 Farzam Shirzadi, “Nam-ı Men Kırmız: Goft-i Gu-yi İhtisâsî-yi Kargozaran Ba Orhan Pamuk”, Kargozaran , 18 October 2006.

80

vasıtasıyla gerçekle şen bir eylemdir ve önemli olan sanatçının eserine millî boyuttan bakmaktır. Ardından da Türkiye devletinin, yazar veya sanatçılarına kar şı oldu ğu halde yine de Türkiye’nin menfaatini dü şünerek onların eserlerinin korunması gerekti ğini eklemi ştir. Pamuk bu noktada İran’ın geleneksel edebiyatının çok zengin oldu ğuna inandığını söyleyerek bu edebiyat ve kültürün daha çok dünya çapında tanınması gerekti ğine vurgu yapmı ştır. 29

Bu röportajda dikkat çeken noktalardan, röporajcının ele ştirel soruları olmu ştur. Orhan Pamuk’un Beyaz Kale romanında Do ğu ile Batı’nın kar şıla ştırılması meselesi üzerine yapılan tartı şma buna bir örnek sayılmaktadır. Gördü ğümüz gibi yazar kesin ifadelerle bu eserdeki Batı’nın üstünlü ğü fikrini reddedip hikâyesinde herhangi bir üstünlü ğü ispat amacında bulunmadı ğını vurgulamı ştır. Ayrıca Orhan Pamuk’un görü şmenin son kısmında ülkesinin yazarları ve eserlerini koruması hakkında ifade etti ği cümleler, bu röportajın ikinci defa yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından sonra yayımlanmasının bir nedeni olarak kabul edilebilir.

4. Romannevîs-i Siyâsî Nîstem

Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından sonra 2007 yılında, Mehr (Mihr) haber ajansı tarafından gazeteci ve mütercim, Ehsan Lame (İhsan Lami), vasıtasıyla internet ortamında yazarın kendisiyle yapılmı ş olan bir röportajdır. Görü şme esnasında yazarın ülkesinde ya şamı ş oldu ğu siyasi olaylara de ğinildi ğinden dolayı Pamuk’un kendi ifadesine atıfta bulunarak Romannevîs-i Siyâsî Nîstem (Siyasi bir Romancı de ğilim) ba şlı ğı ile Kasım 2007 tarihinde bu haber ajansının kendi elektronik sitesinde çıkmı ştır. 30 Ayrıca röportajda Pamuk’un geleneksel ve modern İran edebiyatına ilgisi söz konusu olmu ştur. Bu çizgide yazarın, Mevlana ve Attar gibi Fars şairlerin Türk modern şiirinde önemli role sahip olması fikrini öne sürerek Mevlana’yı İranlı bir şair telakki etmesine dikkat

29 A.e.

30 Ehsan Lame, “Romannevîs-i Siyâsî Nîstem”, November 2, 2007, (Çevrimiçi) http://www.mehrnews.com , 17 Şubat 2009.

81

çekilmi ştir. Bundan hareketle bu röportaj, Şi’r-i Torkiyye Medyûn-i E ş’ar-i Mevlevî ve Ettâr Est (Türkiye’nin Şiiri Mevlana ve Attar’ın Şiirlerine Borçludur) ba şlı ğı ile Aftab-Yazd (Âftâb-i Yezd) gazetesinin de Kasım 2007 sayısında yayımlanmı ştır. 31

Röportajın ba şında, edebiyatın modern ve sanayile şmi ş dünyaya ait insanın hayatındaki konumu üzerinde durulmu ştur. Edebiyatın modernle şmi ş insanın hayatında bir kurtarıcı ve yardım edici unsur olarak algılanmasına kar şı çıkan yazar, edebiyata bir yardım gözünde de ğil ba şka insanların hayatını anlattı ğı için insanları tanımamıza destek olan bir ö ğe olarak nitelendirmi ştir. Pamuk’a göre edebiyat, bizim hayatın anlamını hissetmemize yardım eden bir unsurdur. Bunun devamında ise dünya edebiyatının bahsi açılmı ştır, dünya edebiyatını bir de ğişim içinde gören yazar, önceden dünya edebiyatının bir tek Avrupa ve Batı edebiyatı anlamına geldiğinden söz ederek bugünkü Do ğulu yazarların bu konumu de ğiştirme çabasında olduklarını dile getirmi ştir. Pamuk’un görüşüne göre Asyalı yazarlar özellikle Çin, Hint ve İran yazarları gittikçe kendilerine dünya edebiyatında yer açarak dünya edebiyatı da artık sadece Avrupa edebiyatı olmaktan çıkmı ştır.

Ardından konu şmanın yönü Orhan Pamuk’un kendi yazarlı ğına dönerek yazara dair bazı yorumların altı çizilmi ştir. Bu çizgide Pamuk’un Benim Adım Kırmızı adlı eserine i şaret ederek yeni bir yazı yöntemini ortaya koydu ğu öne çıkartılıp yazarın bu üslubu hangi kaynaktan ilham aldı ğı sorusu yöneltilmi ştir. Pamuk ise bu yazı tarzının tamamen kendi edebiyat tekniklerine ait oldu ğunu belirterek bir birle şimin sonucu oldu ğunu izah etmi ştir. Orhan Pamuk bu birle şimin postmodern anlatı teknikleri ile geleneksel Türk edebiyatının bir araya gelmesinin neticesi oldu ğunu açıklayarak Benim Adım Kırmızı romanında da bu birle şimi oturtup bir deneysel ve Avrupa tarzı modern roman yazmaya çalı ştı ğını ifade etmi ştir. Ayrıca yazar birbirine hiç bir zaman uymayan ögeleri özel bir teknikle birle ştirmeye çalı ştı ğını eklemi ştir. 32

31 Ehsan Lame, “ Şi’r-i Torkiyye Medyûn-i E ş’ar-i Mevlevî ve Ettâr Est”, Aftab-Yazd , No:2207, November 3, 2007, s.10.

32 A.e.

82

Konu şmayı yazarın ülkesinde ya şadı ğı siyasi olaylara getirmek isteyen röportajcı, kendisinin bir siyasi romancı olarak adlandırılması hakkında ne dü şündü ğü sual edilmi ştir. Pamuk bu görü şü tamamen reddederek “Ben siyasi bir romancı de ğilim” ifadesini kullanmı ştır. Bu ba ğlamda sadece Kar romanının siyasi oldu ğunu belirten yazar, dünya ko şulları ve İslam’ın Batı dünyasındaki konumuna kar şı kendi hissettiklerinin, onu bu romanı yazmaya itti ğini açıklamı ştır. Ayrıca Kar romanının siyasi olmasına ra ğmen ahlak usulü ve çaresizlik döneminde mutlulu ğu aramayı ele aldı ğını ilave etmi ştir. 33

Görü şmenin son kısmında ise Orhan Pamuk’un The Guardian gazetesiyle röportajına atıfta bulunarak Arap ve Fars edebiyatlarından özellikle Kara Kitap romanını yazmakta çok etkilendi ği ifadesini öne sürüp İran edebiyatını ne kadar bildi ği ve Klasik edebiyatın Modern edebiyata etkisini nasıl de ğerlendirdi ği hakkında görü şleri alınmak istenmi ştir. Yazar Klasik Fars edebiyatını daha çok Mevlana ve Sa’di gibi yazarların şiirlerini Türkçe ve İngilizce çevirilerinden okudu ğunu açıklayarak Fars edebiyatının Mevlevi’den, Attar’a kadar Türk modern şiirinde önemli etki bıraktı ğını aktarmı ştır. Devamında ise Klasik edebiyatın Modern edebiyata etkisini de ğerlendirecek özel bir ölçünün bulunmadı ğını zikrederek birçok yazarın -özellikle batılı olmayan yazarlar- her zaman büyük bir çeli şki içinde olduklarına i şaret etmi ştir. Pamuk’a göre Klasik edebiyatın ve o döneme ait olan romanların güçlü olması sayesinde, millî hüviyetin kaybolması ile ilgili herhangi bir kaygı söz konusu de ğildir, ancak bu ba ğlamdaki en büyük kaygı, yazarın milletlerin ruhları ve içsel sorunlarını iyi anlatamamasıyla alakalı olarak tanımlanmı ştır. Bununla birlikte yazar, dünya edebiyatına ilgli duyan yazarların kaygısının birçok zaman, kendi gelenekleri oldu ğunu ve bunun da kendi geleneklerini sevmesinden ve ona alaka duyduklarından kaynaklanan bir gerçek oldu ğunu izah etmi ştir. Pamuk’un fikrine göre onların en büyük kaygısı, dünya halkına ait olan gelenek ve tarihin nasıl aktarılabildi ğidir. Orhan Pamuk, bu noktada modernitenin tüm geleneksel sanatları ve edebi malzemeleri ortadan kaldırdı ğına inanmı ştır. Buna örnek olarak benim adım

33 Orhan Pamuk’un Kar romanına dair söyle şilerinin ayrıntılı bilgisi için bkz. Orhan Pamuk, Kırmızı ve Kar , Haz. Ahmet Hakan, İstanbul, Birey yayıncılık, Mart 2002.

83

kırmızı romanında de ğindi ği İran-Osmanlı resim gelene ğine i şaret ederek, bu tarzın Rönesans’tan sonra batı resim tarzının ortaya çıkmasıyla birlikte mahv oldu ğunu anlatmı ştır. Yazar bunun devamında bu meselenin kendisinin bir kitap yazmasına sebep oldu ğunu açıklayarak bu konuyu yaygınla ştırma ve geleneklerin moderiniteye etkisi veya bunun tam tersini incelemenin çok zor oldu ğunu ifade etmi ştir. 34

Dikkat edildi ği zaman bu röportajda da genel olarak öncekilerde oldu ğu gibi aynı konuların ele alındı ğı görülmektedir. Fakat dikkat çeken nokta Orhan Pamuk’un ülkesinde ya şadı ğı siyasi meselelerle ilgili yazardan bazı açıklamaların istenmesidir. Bu röportajın zaman açısından di ğer röportajlara göre daha sonra gerçekle şmesi bu yönün asıl nedeni sayılmaktadır. Bu röportajla birlikte ardından bazı haber kaynaklarında Mevlana İranlıdır ba şlı ğı ile Orhan Pamuk’un Klasik Fars edebiyatından bahsederek Mevlana’yı İranlı bir şair telakki etmesi dikkatlere sunulmu ştur. 35

***

Genel anlamda yapılan röportajlara bakacak olursak Orhan Pamuk’un edebi kimlik ve romancılı ğına dair genel bir imajı ortaya koymanın söz konusu oldu ğunu söyleyebilriz. İran okurlarının, bir Türk yazar ile yakından tanı şmalarını sa ğlayan bu röportajların amacı, Orhan Pamuk’un roman anlayı şı ve edebiyatının genel hatlarını göstermek olmu ştur. Sorulan soruların ortak özelliklerine baktı ğımız zaman eserlerinin ele alınan biçiminin altını çizebiliriz. Bu do ğrultuda yazarın eserlerine yakla şmak için İran’da çevrilmi ş olan ilk Farsça romanı Beyaz Kale ’den yola çıkılmı ştır. Bu romanda i şlenen temalardan olan Do ğu-Batı ili şkileri en çok üzerinde durulan konu olmu ştur. Bu konu ile alakalı bir kültürün di ğer kültürle kar şıla ştırılması ve bir üstünlü ğün bahis konusu oldu ğunun tartı şmalarına şahit olduk. Bununla birlikte Orhan Pamuk’un anla şılmaz ve zor bir dile sahip oldu ğuna de ğinilerek eserlerinin bazı Batılı yazarların izlerini taşıdı ğı da dile getirilmi ştir.

34 Lame, a.y.

35 “Mevlânâ Îrânî Est”, November 2, 2007, (Çevrimiçi) http://www.news.gooya.com/culture , 17 Şubat 2009.

84

Kimi tartı şmalara göre yazarın romancılık teknikleri de Batılı yazarlardan alınan bir yöndür. Buna örnek olarak verilen roman, Benim Adım Kırmızı adlı romanı olmu ştur. Bu romandaki çok sesli hikâye türü, Pamuk’un Türk romancılı ğına getirdi ği yenilik olarak görülmü ştür.

Soruların dayandı ğı bir ba şka özellik kıyas meselesi olmu ştur. İran ve Türkiye edebiyatlarını dolaylı ve dolaysız şekillerde kıyaslamaya yönelen soruların kimi zamanlarda yazarın canını sıkmı ş oldu ğu da sezilmektedir. Bu kıyaslamalarda İran-Türk edebiyatları çizgisinde entelektüel hareketleri ve edebi toplumların sınıflandırılması bahis konusu olmu ştur. Bununla ilgili iki edebiyatın kar şıla ştırılması çizgisinde Eski İran edebiyatı yazarları ile Klasik Türk edebiyatı yazarlarının kıyaslanmasına ayrıca ça ğda ş İran ve Türkiye yazarlarının da bahis konusu olmasına dikkat çekilmi ştir. Eski İran edebiyatının zenginli ğinin ve modern İran edebiyatındaki bo şlu ğun nedenini bulmak, iletilen bu soruların amacı olarak sayılabilir. Türk yazarlarının i şledi ği temalar ve yararlandı ğı teknikler bu bahis ile ilgili merak edilen yönlerden olmu ştur. Buna ilaveten Orhan Pamuk’un ilham aldı ğı kaynakların da kendisine soruldu ğu görülmektedir. Bu kaynakların arasından İran edebiyatı ve kültürünün izlerini belirtmek de ğinilen bir nokta olmu ştur. Yazarın kendi ifadesiyle Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı eserlerini İran şairlerinden esinlenerek yazmı ştır. Ayrıca Pamuk, Benim Adım Kırmızı romanında İsfahan şehrinden yararlandı ğını ifade ederek bu şehre hayran oldu ğunu da dile getirmi ştir.

Türk edebiyatı çerçevesinde çizilen soruların ortak özelli ği Ya şar Kemal’in ismine de ğinmek olmu ştur. Bunun asıl nedeni, Ya şar Kemal’in İran edebiyatında en çok çeviri eserleri bulunan Türk yazar sayılmasıdır. Türk edebiyatını Ya şar Kemal ile tanıyan İran okurları onu Türk romancılı ğının babası olarak görmü şlerdir. Ancak Orhan Pamuk’un bu görü şlere kar şı tepkisi de dikkat çekmi ştir. Ya şar Kemal’i kendisinden önceki gerçekçi akım yazarlarının en güçlü yazarı telakki eden Pamuk Kemal’in devrinin sona erdi ğini vurgu ile bildirmi ştir. Bu ba ğlamda yazarın, Ahmet Hamdi Tanpınar ve O ğuz Atay gibi isimlerin altını çizmesine şahit olduk. Önemli noktalardan birisi, Orhan Pamuk’un İran okurları ve ele ştirmenlerinden Tanpınar gibi ünlü Türk yazar isimlerini duymaktansa devamlı Ya şar Kemal’in üzerinde 85

durulmasının, onu rahatsız etmesidir. Ancak bu meseleyi Fars edebiyatındaki Türkçe’den yapılmı ş olan çevirilere ba ğlayabiliriz, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi yazarların eserlerinden Farsça’ya pek fazla çeviri yapılmamasının bu bo şlu ğun nedenlerinden biri oldu ğu kanaatindeyiz.

Çeviri meselesine, Fars ve Türk edebiyatlarının kıyaslanmasında önemli bir yön olarak de ğinilmi ştir. Ele ştirmenlerin fikrine göre, Türk eserlerinin birçok yabancı dile çevrilmesi ça ğda ş edebiyatının ba şarısında önemli bir rol oynamı ştır. Pamuk’un bu fikri onaylayarak Türk devletinin kültürel faaliyetler kar şısındaki sorumlulu ğundan bahsetti ği görülmektedir. Bu çizgide yazar, Asyalı yazarların romancılık alanında geli şimlerine i şaret ederek İran edebiyatının da dünya edebiyatında yer almak için gösterdi ği çabalardan bahs etmi ştir. Yalnız bu noktadaki dikkat çeken yön, Pamuk’un Türkiye ve Türk yazarlarını Asyalı yazarlar grubuna almamasıdır. Buna ba şka bir örnek, İranlı bir eleştirmenin, Orhan Pamuk’a dair yazdı ğı de ğerlendirme yazısı olmu ştur. Bu de ğerlendirmenin son kısmında, ele ştirmen kendisinin Orhan Pamuk’la İran’daki görü şmesine atıfta bulunarak şu ifadeleri dile getirmi ştir;

“Orhan Pamuk’dan Asyalı yazarlar toplulu ğu için bir hikâye yazmasını istedi ğim zaman öfkelenip , Ben Avrupalı’yım, ifadesini kullandı.” 36

Yapılan röportajlarda Orhan Pamuk’un verdi ği cevaplar dikkate alınırsa, benze şen taraflarının çok oldu ğu anla şılmaktadır. Bunlardan birisi yazarın, Klasik Fars edebiyatının Türk edebiyatı üzerindeki etkisine inanmasıdır. Eski İran edebiyatının büyük şairlerini bilen yazarın, eserlerinde onlardan ilhamlar alması, İran kültürü ve gelenksel Edebiyatı’nı sevmesine iyi bir tanık sayılmaktadır. Bir ba şka yön, yazarın kendi romancılık yöntemini üstün bulup devamlı bunu vurgulamasıdır. Bu konu en çok Ya şar Kemal bahsinin açıldı ğı yerlerde göze çarpmaktadır. Ayrıca

36 Asadollah Emrayi, a.y.

86

yazarın bazı soruları geçip yanıtlamaması ilgi çekmektedir. Bu soruların kimisi yazarın bilgi alanı dı şında olup kimisi de konuya girmek istemedi ğinden dolayı geri çevrilmi ştir.

Bu röportajlarda benzerlikler ve farklılıklar bir tarafa bırakılıp bir bütün halinde ele alınırsa, Türk romancılı ğının genel hatlarını ortaya koymak asıl amacı sayıldı ğını söyleyebiliriz. Bu soru ve cevaplar esnasında Türk romancılığının, dünyadaki konumunu belirterek İran romancılı ğının eksik yönlerini ortaya koymak soruların takip etti ği çizgi olmu ştur.

Bunlarla birlikte Orhan Pamuk’un İran’da bulundu ğu sürede, ki şili ği ile ilgili bazı yönlerden de bahsedilmi ştir. Bu ba ğlamda bir röportaj sonunda röportajcı, Pamuk’un mütevazı bir yazar olmadı ğını dile getirerek davranı şları ve sözlerinden bir ho şnutsuzluk ve kızgınlı ğı sezmenin mümkün oldu ğunu ifade etmi ştir. 37

Bunun dı şında Orhan Pamuk’un bazı Farsça eserlerinin mütercimi Arsalan Fasihi, yazarın İran’da bulundu ğu sürede devamlı yanında bulunup çeviri konusunda yardımcısı olmu ştur. Pamuk’un karakteri ile ilgili bazı görü şlerini ifade eden mütercim, yazarın uzun süre bir yerde oturmaktan sıkıldı ğını di ğer taraftan da toplumun ve insanların içinde bulunmayı sevdi ğini açıklamı ştır. Ayrıca her yazar gibi çok dikkatli ve hassas oldu ğunu ve devamlı elindeki defterinde notlar aldı ğını belirtmi ştir. Mütercim, Orhan Pamuk’un sosyal meseler ve problemlere dikkat etmesinin yanında, onların nedenini anlayabilmek için bir hassasiyet göstermesini de eklemi ştir. Buna örnek olarak Tahran trafi ğinin onun dikkatini çekti ğini ve bu kuralsızlık ve düzensizli ğin nedenini merak etti ğini ve en sonunda da bunu insanların ho şnutsuzlu ğuna ba ğladı ğını zikretmi ştir. 38

Bunun yanı sıra Orhan Pamuk’un The Guardian gazetesinde İran toplumu ve Tahran trafi ğine dair yazdı ğı Rahî Be Şûri ş (İsyana Do ğru) ba şlıklı bir makalesi çıkmı ştır. Çalı şmamızın birinci bölümünde üzerinde dumu ş oldu ğumuz bu makalede,

37 Yazdani Khorram, a.y.

38 Arsalan Fasihi, “Orhan Pamuk ve Îrân” , Haz. Nilufar Zehni, Sarmayeh, No:299, October 16, 2006.

87

Tahran trafi ğini ele alan yazar, şahit oldu ğu düzensizlikler ve kurallara aykırılı ğı, İstanbul’un ellili yıllarına benzetmi ştir. Yalnız Pamuk’un fikrine göre iki toplumun arasında bir fark söz konusudur ve o da İran toplumu insanlarının bu düzene aykırı gösterdikleri davranı şın bir ho şnutsuzluk ve hırçınlıktan kaynaklanmasıdır. 39

Bazı haber kaynaklarında, Orhan Pamuk’un ikinci kez İran’ı ziyaret edebilme ihtimaline dair yazılar çıkmı ştır. Eserlerinin Mütercimi, Arsalan Fasihi’nin ifadesine göre bir kez daha bu ülkeye gitmek isteyen Pamuk, Benim Adım Kırmızı romanının Farsça çevirisinin İran’da yayımlanması dolayısıyla İran’a tekrar seyahet edebilecektir. 40

B. Orhan Pamuk ile Türkiye’de Yapılan Röportajlardan Çeviriler

Orhan Pamuk ile ilgili yapılan çeviriler arasında yazarla yapılan röportajlar da görülmektedir. Bu çevirilerin büyük bir kısmını yazar ile yabancı basında yapılan röportajlar olu şturmaktadır. Çalı şmamızın son bölümünde bu çeviriler üzerinde durulacaktır. Yabancı basındaki röportajların yanı sıra Türk basını tarafından yazar ile yapılan röportajlardan da çeviriler bulunmaktadır. Söz konusu çeviriler bu kısımda ele alınmaktadır.

1. Pencâh Sâl Ba Estanbol

Orhan Pamuk’un eserlerinde tasvir etti ği İstanbul hakkında, Sky Life (THY) dergisinin 2004 sayısında kendisiyle yaptı ğı bir röportaj çıkmı ştır. Naser Feiz (Naser Feyz) tarafından Farsça’ya çevrilen bu röportaj, Pencâh Sâl Ba Estanbol (Elli Yıl İstanbul’la) ba şlı ğı altında Hamshahri gazetesinin Haziran 2004 sayısında yayımlanmıştır. 41

39 Nesiriha, a.y.

40 Arsalan Fasihi, “Temâyul-i Pamuk Berâyi Sefer Be Îrân”, November 25, 2009, (Çevrimiçi) http://www.aftab.ir/news , 1 Ocak 2009.

41 “Pencâh Sâl Ba Estanbol”, Çev. Naser Feiz, Hamshahri , June 12, 2004, s.8. 88

2. Musâhebe Ba Orhan Pamuk Der Movrid-i Cedîd terin Romane ş

Sabah gazetesi tarafından Şirin Sever vastasyla Eylül 2008 tarihinde Orhan Pamuk ile yapılan bir röportajın çevirisidir. 42 Yazarın Masumiyet Müzesi adlı son romanını konu eden bu röportajda Pamuk’un a şk romanı yazmak hakkındaki fikirleri de alınmı ştır. Bu röportajı Sima Didar (Sima Dîdâr) Farsça’ya çevirip Musâhebe Ba Orhan Pamuk Der Movrid-i Cedîd terin Romanesh (Orhan Pamuk İle En Yeni Romanı Hakkında Röportaj) ba şlı ğı ile Aralık 2008 tarihinde bir elektronik haber sitesinde yayımlatmı ştır. 43

3. A şk Ra Aklânî Rivâyet Kerde-em

Orhan Pamuk’un son romanı, Masumiyet Müzesi hakkında yapılan bir ba şka görü şme Zaman gazetesinin Eylül 2008 sayısında yayımlanan röportaj olmu ştur. Bu röportajda roman çerçevesinde yazarın fikirleri ayrıca kitapta bahsi geçen müzeyi kurmaya dair sorular yöneltilmi ştir. Söz konusu röportajı Modjtaba Veisi (Mücteba Veysî) Farsça’ya çevirmi ştir. Bu çeviri Aşk Ra Aklânî Rivâyet Kerde-em (A şkı Akıl Yöntemi İle Anlattım) ismiyle Farhang Ashti ( Ferheng-i A ştî ) gazetesinin Şubat 2009 sayısında yayımlanmı ştır. 44

4. Râz-i Kar Tevânâyî-yi Nivi şten ve Pâre Kerden Est

Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından önce Milliyet gazetesi ile bir görü şmede, romanlarını nasıl yazdı ğını anlatmı ştır. Can Dündar tarafından yapılan bu röportaj, yazarın Nobel Ödülü’nü almasından sonra Milliyet

42 Şirin Sever, “Masumiyet Müzesi hayal kırıklı ğı yaratmı ş”, Eylül 17, 2008, (Çevrimiçi) http://arsiv.sabah.com.tr , 15 Mart 2009.

43 Şirin Sever, “Musâhebe Ba Orhan Pamuk Der Movrid-i Cedîd terin Romanesh”, Çev. Sima Didar, December 11, 2008, (Çevrimiçi) http://bamdadkhabar.com , 16 Ocak 2009.

44 “A şk Ra Aklânî Rivâyet Kerde-em”, Çev. Modjtaba Veisi, Farhang Ashti , No: 1665, February 11, 2009, s.5.

89

gazetesinin Ekim 2006 sayısında yayımlanmı ştır. 45 Bu röportaj daha sonra Mohammad Fahimi tarafından Farsça’ya çevrilip Râz-i Kar Tevânâyî-yi Nivi şten ve Pâre Kerden Est (İş in Sırrı, Yazdı ğını Yırtıp Atabilmektir) ba şlı ğı altında bazı edebi sitelerde çıkmı ştır. 46

***

Görüldü ğü gibi az sayıda çevrilen bu röportajlarda daha çok yazarın eserleri hakkında yapılan görü şmelere yer verilmi ştir. Bu çevirilerin basım tarihi dikkate alınırsa birinci röportajın dı şında di ğer röportajların Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının ardından Farsça’ya çevrilip yayımlandığı dikkat çekmektedir. Bu ilginin nedenlerinden yazarın dünya çapında kazandı ğı ün olmu ştur. İranlı okuyucuları Orhan Pamuk’un edebi kimlik ve eserleri ile tanıtmak amacıyla yapılan bu çevirilerde, yazarın Farsça’ya çevrilmeyen eserleri etrafındaki söyle şilerine daha çok önem verilmi ştir. Özellikle Pamuk’un Masumiyet Müzesi adlı son romanı hakkındaki röportajların çevrilmesi buna iyi bir tanık olmaktadır.

45 Can Dündar, “ İş in sırrı, yazdı ğını yırtıp atabilmektir”, Ekim 15, 2006, (Çevrimiçi) http://www.milliyet.com.tr , 10 Mart 2009.

46 Can Dündar, “Râz-i Kar Tevânâyî-yi Nivi şten ve Pâre Kerden Est”, Çev. Mohammad Fahimi , t.y., (Çevrimiçi) http://www.ramzashoob.com/ , 20 Ekim 2008.

90

V. BÖLÜM: Orhan Pamuk Gecesi

Bu bölümde Orhan Pamuk onuruna, 6 Ocak 2007 tarihinde İran’da düzenlenen özel gece üzerinde durulacaktır. İran’ın önemli edebi dergilerinden sayılan Bokhara (Buhara) dergisinin düzenledi ği Orhan Pamuk gecesi “Bokhara Geceleri” serisinin ikinci yılında gerçekle şmi ştir. Bokhara dergisi 2006 yılından itibaren normal çıkarttı ğı sayılarının yanında de ğişik münasebetlere özel sayılar da yayımlamaya ve dünya ve İran edebiyatının önemli isimlerini tanıtmak amacıyla özel geceler düzenlemeye ba şlamı ştır. 1 Esas noktası çeviri olan bu özel sayıların ilki 2006 yılında Rabindranath Tagore’ya ayrılmı ştır. Bu sayının yayımlanması dolayısıyla düzenlenen tören, “Rabindranath Tagore Gecesi” ismini almı ştır. Daha sonra bu özel geceleri düzenlemeye devam eden Bokhara dergisi, İran ünlülerinin yanı sıra Umberto Eco, Günter Grass, Virginia Woolf, Osip Mandelstam, Hannah Arendt, Peter Handke gibi ünlü yabancı isimlere de yer vermi ştir. Ancak yabancı isimler bu özel gecelerde, tanıtım amacından dolayı a ğırlı ğa sahip olmu ştur. 2 Bu do ğrultuda Orhan Pamuk’un 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması, onun da bu isimler arasında yer almasını sa ğlamı ştır.

Orhan Pamuk Gecesi’nin duyuruları daha önceden, Pamuk’un yeni Türk neslinin en ünlü siması oldu ğu ifadesi kullanılarak edebi dergi ve sitelerde bildirilmi ştir. Bu yazıların devamında Orhan Pamuk’un eserlerinin karma şık bir yapı, de ğişik anlatı ve yeni bakı şa sahip oldu ğu, kazandı ğı ünün asıl nedenlerinden zikredilmi ştir. Buna ilaveten Pamuk’un eserlerindeki anlatı biçiminin, birçok tenkitçiye göre Kafka, Borges, Calvino ve Garcia Marquez gibi yazarlarla kıyaslancak bir seviyede oldu ğu da dile getirilmi ştir. Ayrıca merasimde, İngiliz ele ştirmen ve yazar Christopher de Bellaigue’in Pamuk’un eserlerinde siyaset ve toplum hakkında, İranlı ünlü yazar ve mütercim Reza Seyed-Hosseini (Rıza Seyyit Hüseyni)’nin Pamuk ve romanlarının yapısı üzerinde ve şair ve yazar Javad Mojabi (Cevat Mucabî)’nin “Pamuk, Yeni Türk Neslin Temsilcisi” başlı ğına dair

1 “Bahram Beizayi ve Orhan Pamuk Der Şeb-i Bokhara”, Etemad , December 20, 2006.

2 Mahyar Zahedi, “Zeindegî Rûy-i Kâ ğez-i Kâh-i”, Kargozaran , No:454, March 12, 2008.

91

konu şacakları belirtilmi ştir. Türkiye Büyükelçisi Gürcan Türko ğlu’nun da bu merasime katılaca ğı eklenm ştir. 3

İran Sanatçılar Evi’nde düzenlenen Orhan Pamuk Gecesi, Bokhara dergisinin çabaları ve Orhan Pamuk’un eserlerinin Farsça çevirisini yayımlayan Ghoghnus yayınevinin destekleri ile organize edilmi ştir. Bu geceye Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Gürcan Türko ğlu, İranlı yazarlar, sanatçılar ve edebiyatseverler katılmı ştır. Programa göre bu oturumda altı konu şmacı, yazarın özgeçmi şi, eserleri, ve Nobel Edebiyat Ödülü’ne farklı yönlerden de ğinerek kendi bildirilerini sunmu şlardır.

Gecenin ba şında Bokhara dergisi editörü Ali Dehbashi (Ali Dehba şi), programı ba şlatarak bu gecenin amacını, ünlü Türk yazarının birçok dile çevrilmi ş romanlarını tanıtmak ve Pamuk’un yazılar ve söylemlerini inceleyerek ba şarısının asıl sebeplerini ortaya koymak olarak bildirmi ştir. Yazarın özgeçmi şini okuyan Ali Dehbashi, Orhan Pamuk’un kazandı ğı ödüllerden de bahsetmi ştir. Konu şması boyu Pamuk’un eserlerinden söz ederek Beyaz Kale adlı eserinin bir tarihi roman olarak ba şarısına i şaret edip bu romanın yayımlanmasının ardından The New York Times gazetesinde çıkan “Do ğu’da Bir Yıldız Yükseldi” man şetine dikkat çekmi ştir. Dehbashi bununla birlikte tenkitçilerin, Orhan Pamuk’u postmodern bir yazar olarak ele aldıklarını ve romanlarının tasvirler, benzetmeler, istiareler, kinayeli sözlerle zenginle şti ğine inandıklarını aktarmı ştır. Bu konu şmanın devamında Pamuk’un dünya çapında ününün Benim Adım Kırmızı kitabının çıkmasıyla arttı ğı açıklanmı ştır. Bu kitabın 16. yüzyıla ait bir türle a şk, gizem ve felsefi karma şaların birle şimi oldu ğu ifade edilerek Pamuk’un 2003 yılında bu romanı vasıtasıyla dünyaca ünlü İmpac-Dublin Ödülü’nü kazandı ğı belirtilmi ştir. Buna ilaveten yazarın Kar adlı eserinin, İslamcılık ve Garpçılık arasındaki çeki şmeleri inceledi ği belirtilerek New

3 “Şeb-i Orhan Pamuk”, January 9, 2007, (Çevrimiçi) http://www.radiozamaaneh.com , 15 Ekim 2008.

92

York Times gazetesinin bu kitabı 2004 yılının en iyi on kitap arasında de ğerlendirmesi iletilmi ştir. 4

Bu konu şmanın ardından Türkiye Büyükelçisi Gürcan Türko ğlu yaptı ğı konu şmada, Türk ve İran halkları arasında çok derin kültürel ba ğların bulundu ğunu öne çıkartarak, bu ba ğların ça ğın şartlarında yeniden canlandırılmasının iki toplumun ve evrensel kültürün yararına olaca ğını dile getirmi ştir. Bu açıdan gecenin oturumunu önemli sayan Gürcan Türko ğlu, Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi olarak de ğil Orhan Pamuk’un eski bir okuru ve kendsiyle aynı dönemlerde, aynı şehirde ya şayan biri olarak konu şaca ğını ifade etmi ştir. Orhan Pamuk’un 1980’lerin ba şında ilk romanının çıkması ile birlikte yazarlık kariyerini dikkatle izledi ğini söyleyen Türko ğlu, Pamuk’un kendisini tamamen edebiyata vakfetmi ş biri olmasına ve edebiyatı son derece ciddiye almasına saygı duydu ğunu söylemi ştir. Türko ğlu’nun görü şüne göre, Orhan Pamuk romanlarını bir kuyumcu gibi sabır ve titizlikle yazan bir yazardır. Ayrıca Pamuk’u bir maharetli simyacıya benzeterek arayı ş pe şinde olan bir yazar oldu ğunu eklemi ştir. Bunun devamında Pamuk’un bir kâ şif gibi meraklı ve cesur oldu ğunu ifade ederek bütün büyük sanatçılar gibi, gerek kendi ulusal kültürünün, gerekse evrensel kültürün çok de ğişik kaynaklarından beslendi ğini eklemi ştir. Bu kaynaklar arasında, İran kültür ve edebiyatının bazı unsurlarının bulundu ğunu da vurgulamı ştır. Konu şmasının devamında, Pamuk’u, çe şitli malzeme ve kaynaklardan yararlanarak insan ruhunun zenginlik ve güçlülüklerini ke şfedip, onu bir kez daha herkese hatırlatan bir yazar olarak anmı ştır. Türko ğlu sözü Orhan Pamuk’un romanlarındaki Doğu-Batı ikili ğine getirince, Pamuk’un Do ğu kültürünün etkisinde kaldı ğına de ğinerek, Do ğu kültüründen beslenen bir yazar olarak ba şarılı bir şekilde Batılı okuyucuların dikkatini çekmi ş oldu ğu, üstelik Batı edebiyatı yöntemlerini kullanarak Do ğulu okuyuculara ba şarıyla hitap etti ğini öne çıkartmı ştır. Türko ğlu’ya göre, insanı temel alan bir edebiyatın ve kültürel geleneğin ve insanı ve edebiyatı meta gibi gören akımların a ğır saldırısı altında oldu ğu bir dönemde Pamuk, tüm milletlerin genç ku şaklar nezdinde edebiyata taze bir soluk, zemin ve saygınlık

4 Yusuf Alikhani, “Sohenrânî-yi Ali Dehba şi Dar Şeb-i Pamuk”, January 10, 2007, (Çevrimiçi) http://www.tadaneh1.blogspot.com , 15 Ekim 2008.

93

kazandırmı ştır. Bu do ğrultuda Pamuk’un bu özelli ğinin, genellikle daha tecrübeli yazarlara ödül veren Nobel komitesinin, 2006 yılında şaşırtıcı bir biçimde henüz yazarlık kariyerinin ortasında olan bir yazarı seçmesinde önemli bir role sahip oldu ğuna inanmı ştır. 5

Bunların dı şında Orhan Pamuk’un pek bilinmeyen taraflarından bahsetmek istedi ğini söyleyerek Pamuk’un yazarlık hariç vaktini ba şka şeylerle harcamayı sevmedi ği halde yapmı ş oldu ğu iki farklı şeyi açıklamı ştır. Bunlardan birisinin Türkiye’nin en önemli yayınevlerinden birine özgü Dostoyovski’nin eserleri mecmuasının editörlük sorumlulu ğunu kabul etmesi olarak zikredilmi ştir. Türko ğlu’ya göre bu sorumluluk Orhan Pamuk’un Dostoyovski’ye verdi ği de ğeri göstermektedir. Pamuk’un yaptı ğı di ğer farklı u ğra şı ise, gazetecilik alanında bir günlük tecrübesi olarak iletilmi ştir. Türkiye’nin en itibarlı gazetelerinden sayılan Radikal gazetesinin ba şyazarının bir günlü ğüne, kendi sorumlulu ğunu Pamuk’a verdi ği ve o sayıyı Orhan Pamuk’un hazırlattı ğını ifade eden Gürcan Türko ğlu, Radikal gazetesinin o sayısında çıkan man şetlerin siyaset ve diplomasiden ziyade toplum, kültür ve çevre ile ilgili oldu ğunu aktarmı ştır. 6

Konu şmasının bir ba şka bölümünde Nobel Edebiyat Ödülü’ne de ğinmi ştir. Ortado ğu’nun eski ve zengin gelenek ve kültürünü ileri süren Türko ğlu, Türkler, Farslar, Araplar, Kürtler, Ermeniler ve Gürcülerin ait oldu ğu de ğerli edebi eserlere işaret edip bölgenin manzum edebiyatının de ğer ve gücünün kimsenin inkâr edemeyece ği kadar eski oldu ğunu dile getirmi ştir. Bu çizgide kaç yüzyıllık Nobel Edebiyat Ödüllerinin tarihinde bölgeden sadece iki ki şiyi bu ödüle layık görmelerini eksik bir yön olarak nitelendirmi ştir. Türkiye Büyükelçisi konu şmasının sonunda Shahriyar ( Şehriyar), Hedayet, Shamlou, Sepehri (Sepehrî), Forough Farrokhzad,

5 Yusuf Alikhani, “Metn-i Sohenrânî-yi Gürcan Türko ğlu Sefîr-i Muhterem-i Torkiyye Der Tehrân Şeb-i Orhan Pamuk”, January 10, 2007, (Çevrimiçi) http://www.tadaneh1.blogspot.com , 15 Ekim 2008.

6 “Çîzî Evez Ne şodi Est”, Kargozaran , January 15, 2007.

94

Nima Yushij (Nima Yu şij) gibi Nobel Ödülü’nü almadan hayata veda eden birçok İran yazar ve şairlerini saygı ile anmı ştır. 7

Programın devamında İngiliz ele ştirmen Christopher de Bellaigue de, Türkiye ve İstanbul’un tarihine de ğinerek Orhan Pamuk’un romancılı ğında İstanbul hakkında konu şmu ştur. Ele ştirmene göre, nasıl ki Charles Dickens Londra’yı ve James Joyce Dublin’i yaratmı şsa, Orhan Pamuk da eserlerinde kendi İstanbul’unu yaratmı ştır. Pamuk’un çizdi ği İstanbul tasvirinin bizim gördü ğümüz İstanbul şehrinden tamamen farklı oldu ğuna inanan de Bellaigue, Pamuk’un İstanbul’unda canlı, kalabalık ve kültürel mekânlarla dolu şehir yerine, karanlık, yalnızlık, gizem ve tarih dolu bir İstanbul’a şahit oldu ğumuzu ileri sürmü ştür. Ardından Orhan Pamuk’un kitaplarında iki ki şi arasında geçen herhangi bir konu şmaya tanık olmadı ğımızı ve kitaptaki herkesin bir tek kendisiyle konu şmasıyla yalnızlı ğı vurgulamasını, Pamuk’un eserlerinin özelli ği olarak zikretmi ştir. De Bellaigue’in ifadesine göre Orhan Pamuk’un kitaplarını okumak, insanın neyi gördü ğü belli olmayan kırık bir aynaya bakması gibidir. Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’ne dair Türkiye’deki de ğişik tepkilere temas ederek bazı gazeteciler ve ele ştirmenlerin bu ödülü yazarın Ermeni ve Kürt katliami hakkındaki ifadelerine ba ğlamalarını ve onu korumamalarını bir nevi insafsızlık ve saygısızlık olarak algıladı ğını belirtmi ştir. Buna ilaveten Orhan Pamuk’un kitaplarındaki az sayıda azınlı ğı ele almasına i şaret edip Nobel komitesinin bir cümleden dolayı böyle büyük bir ödülün de ğerini dü şürmeyece ğine inandı ğını iletmi ştir. De Bellaigue konu şmasının sonunda, Orhan Pamuk’u bir siyasi şahıs olarak de ğil bir yazar olarak görmek gerekti ğini dile getirmi ştir. 8

Bu gecenin dördüncü konu şmacısı, Mayıs 2009’da vefat eden ünlü İran yazar ve mütercim, Reza Seyed-Hosseini olmu ştur. Türk ve Fransız yazarlarından çeviriler yapan mütercim, Türk edebiyatını yakından izleyip en çok Nazım Hikmet ve Ya şar Kemal’in eserlerinden Farsça’ya çeviriler yapmı ştır. Konu şmasının ba şında, İran ve Türkiye edebiyatlarının ortak özelliklerine de ğinen Hosseini, İran ça ğda ş

7 “Pamuk Ra Bâyet Yek Nevîsende Dîd Ne Yek Şehs-i Siyâsî”, Seda-ye Edalat , January 13, 2007.

8 A.e.

95

edebiyatının pek tanınmadı ğını ileri sürerek, İranlıların Türk edebiyatını daha çok tanıdıklarını dü şündü ğünü ifade etmi ştir. Hosseini konu şmasında dünya romancılı ğının 17. yüzyıldan günümüze kadar takip etti ği çizgiden kısaca bahsedip Umberto Eco’nun Gülün Adı isimli eseri ile yeni bir roman türünü ortaya koydu ğu fikrini aktarmı ştır. Bu de ğişimlerin ara sıra gerçekle şti ğine inanan Hosseini, son yıllarda Da Vinci Şifresi kitabı ile tekrarlandı ğını açıklayarak Orhan Pamuk’un bu yöntemi zirveye çıkarttı ğı kanaatinde oldu ğunu dile getirmi ştir. 9

Reza Seyed-Hosseini konu şmasının bir kısmında Nobel Edebiyat Ödülü ile alakalı, bu ödülü Ya şar Kemal’in almasını çok istediğini ifade ederek Orhan Pamuk’un da Nobel Ödülü’nü hak etti ğine inandı ğını söylemi ştir. Burada Türk edebiyatını öven mütercim, Orhan Pamuk’un edebi ki şili ğinden bahsederek Benim Adım Kırmızı kitabını ola ğanüstü buldu ğunu da eklemi ştir. 10

Gecenin devamında şair ve yazar Javad Mojabi’nin rahatsızlı ğı yüzünden katılamadı ğından, e şi konu şma metnini okumu ştur. Kom şumuzun Lambası Daha Da Işık Versin ba şlıklı bu bildiride daha çok Orhan Pamuk’un ideolojik kimli ğine yakla şan Mojabi, yazarın kazandı ğı Nobel Edebiyat Ödülü’nü haklı bulmu ştur. Konu şmanın ba şında Orhan Pamuk’un, “Tüm ülkelerde dü şünce ve ifade özgürlü ğünün insanların evrensel hakkı olması” ifadesine de ğinerek Pamuk’un bölge yazarlarının en önemli kültürel eksikli ğine i şaret etti ği öne çıkartılmı ştır. İfade ve kalem özgürü ğü olmadan gerçek edebiyatın ortaya çıkamayaca ğından bahseden Mojabi, gerçek edebiyat olmadan yalanların her gün daha da artacağını dile getirmi ştir. Ardından Orhan Pamuk’un edebi kimli ğini öne çıkartarak, eserlerinde güzel edebiyattan tam ve eksiksiz bir edebiyata do ğru gidi şin söz konusu oldu ğunu ve kitaplarının bireysel çeli şkiler ve toplumsal de ğişimleri içerdi ğini açıklamı ştır. 11

9 “Pamuk Ra Bâyet Yek Nevîsende Dîd Ne Yek Şehs-i Siyâsî”, Seda-ye Edalat , January 13, 2007.

10 A.e.

11 Yusuf Alikhani, “Gozâri ş-i Revâbit-i Umûmî-yi Şeb ha-yi Bokhara Ez Şeb-i Orhan Pamuk”, January 10, 2007, (Çevrimiçi) http://www.tadaneh1.blogspot.com , 15 Ekim 2008.

96

Javad Mojabi’nin konu şma metninin okunmasından sonra, Orhan Pamuk’un Beyaz Kale , Yeni Hayat ve bazı yazılarını Farsça’ya çeviren Arsalan Fasihi, yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü alırken yaptı ğı Babamın Bavulu ba şlıklı konu şmasının, kendisinin Farsça’ya çevirisinden bir kısmını okumu ştur. 12

Gecenin bu kısmında Naser Zeraati (Naser Zira’etî), İsveç’te ya şayan bir İran yazarı, Nobel Ödülü verilmesi hakkında bazı açıklamalar yapmı ştır. Bu ba ğlamda Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı ğı zaman bazı ele ştirmenlerin, neden İran yazarlarının Nobel’i alamadıkları sorusunu yöneltmelerine de ğinerek bu ödülün İranlılar için artık bir sorun haline geldi ğine dikkat çekmi ştir. Zeraati bu Ödülü kazanmak için önce edebi eserlerin çevrilip okunması ve daha sonra yazar veya şairin eserlerinin edebi de ğerinin belirtilmesi gerekti ğini ifade etmi ştir. Zeraati’ye göre İran yazar ve şairlerinin Nobel Edebiyat Ödülü’nü almalarını engelleyen nedenlerden birisi, eserlerinin Batılı dillere çevrilmemesi ve bu nedenle Nobel jürisinin İran edebiyatı hakkında tam ve do ğru bir bilgiye sahip olamamalarıdır. 13

Çalı şmamızın birinci bölümünde de de ğindi ğimiz gibi Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı adlı kitabı Arsalan Fasihi tarafından Farsçaya çevrilmi ştir. Bu çevirinin küçük bir kısmı bu programda konu şmaların ardından davetlilere okunmu ştur. Ayrıca gecenin sonunda Orhan Pamuk’un ödül alırken çekilen görüntüleri izlenmi ştir. 14

***

Görüldü ğü gibi Orhan Pamuk’un onuruna düzenlenen bu programda edebi kimlik ve eserleri hakkında övgü dolu konu şmalar yapılmı ştır. Yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından üç ay sonra yapılan bu gecede, Türkiye ve dünyada Nobel’e dair çıkan tartı şmalar da söz konusu olmu ştur. Bu özel gecenin

12 “Çîzî Evez Ne şodi Est”, Kargozaran , January 15, 2007.

13 A.e.

14 Alikhani, a.y.

97

katılımcıları arasında bulunan Christopher de Bellaigue’in bir İngiliz ele ştirmeni olarak Orhan Pamuk’un eserlerinin edebi de ğeri ile ilgili Farsça konu şması ilgi oda ğı olmu ştur. Bellaigue konu şmasında Pamuk’un ödülüne edebi açıdan yakla şıp bu ödülün edebiyat dı şında herhangi bir amaçla verilmedi ğine inandı ğını aktarmı ştır. Bunun yanı sıra Türkiye Büyükelçisi’nin bir diplomat olarak de ğil bir eski Orhan Pamuk okuru olarak konu şması ilgi çekmi ştir. Türko ğlu ise Pamuk’u kendini edebiyata vakfetmi ş bir yazar olarak nitelendirip onun Nobel’i hak etti ğine inanmı ştır. Di ğer taraftan Reza Seyed-Hosseini’nin Türkçe eserlerin mütercimi olarak Türk edebiyatı hakkında bilgi vermesi ve Orhan Pamuk’un eserlerini de ğerlendirmesi programa farklı bir zenginlik katmı ştır. Son olarak da Naser Zeraati’nin Nobel Ödülü’nün seçim prosedürünü anlatması bir şekilde İran ele ştirmenlerinin bazı sorularını yanıtlamı ştır. Zeraati cesretle dolu bir üslupla konu şarak İran edebiyatının iyi bir kalitede Batılıların diline çevrilmedi ği sürece Nobel Ödülü’nü kazanmasını imkânsız buldu ğunu dile getirmi ştir.

İran’da yapılan Orhan Pamuk Gecesi’nin haberleri daha sonra Türkiye basınına da yansımı ştır. Örnek olarak 12 Ocak 2007 tarihli Star gazetesinde “ İran Türkiye’nin Ayıbını Örttü” man şeti çıkmı ştır. Bu haberde, Orhan Pamuk’un 2006 Nobel Edebiyat Ödülü`nü aldı ğı günden beri Türkiye`de onuruna özel bir etkinli ğin organize edilmemesine dikkat çekerek İran’da edebiyat çevrelerinin yazarın onuruna özel bir gece düzenledikleri bildirilmi ştir. Programın detayları hakkında bilgi veren bu haberde katılımcılar ve konu şmalardan söz ederek Orhan Pamuk için “Ünü Türkiye sınırlarını a şan Türk yazar” denilmesi aktarılıp bu konu şmalar için “Tahran’dan Övgüler” ifadesi kullanılmı ştır. 15

Bu ba ğlamda bu geceyi organize eden Bokhara dergisi’nin ba şyazarı, Ali Dehbashi Orhan Pamuk Gecesi’ne dair Türk gazetelerinde çıkan manşetlere dikkat çekerek Orhan Pamuk’un kendisinin de daha sonra eserlerinin mütercimini arayıp bu gece için te şekkür etti ğini iletmi ştir. Dehbashi, Bokhara dergisi’nin özel bir kurum

15 Anıl Çırpan, “ İran Türkiye’nin ayıbını örttü”, Star , Ocak 12, 2007, (Çevrimiçi) http://www.tumgazeteler.com , 16 Şubat 2009.

98

olarak dünya çapında önemli ça ğda ş yazarlara dair yayımladı ğı özel sayılar ve düzenledi ği panelleri ileri sürerek kimi yazarların iddialarına göre kendi ülkelerinde böyle bir programların yapılmadı ğını açıklamı ştır. 16

Orhan Pamuk Gecesi, İran edebi toplumu için bir kom şu ülkenin Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının sevindirici bir gerçek olarak kabul etti ğini gösteren iyi bir tanık sayılmaktadır. Bir Türk yazarını bu program kapsamında tanıtmak ve edebiyatseverlerin onun edebi kimlik ve eserlerini tanımalarını sa ğlamanın, iki ülkenin kültürel ili şkilerini geli ştirmek için de önemli bir adım oldu ğu kanaatindeyiz. Bu çabaların bir ba şka boyutunun da İran edebiyat ortamını dünya çapında bilinen simalarla tanıtarak, onların ba şarılı yönlerinden örnek alınması ve böylece geli şmesini sa ğlayaca ğına inanıyoruz.

16 Zahedi, a.y.

99

VI. BÖLÜM: Yabancı Basında Orhan Pamuk Hakkında Çıkan Röportajlar, De ğerlendirmeler ve Makalelerin Farsça Çevirileri

Çalı şmamızın birinci bölümünde Fars edebiyatında Orhan Pamuk çevirilerinin üzerinde durmu ştuk. Bu çeviriler yazarın kendi kalemiyle yazılmı ş kitap, makale ve harhangi bir yazıyı içeriyordu. Bahsini etti ğimiz çevirilerin dı şında, Orhan Pamuk ile ilgili çeviriler de bulunmaktadır. Farklı amaçlarda yapılan bu çevirilerin kayna ğı yabancı basın olmu ştur. İran okurlarının yazarla daha çok tanı şmalarını sa ğlayan bu yazıların içinde, makale, röportaj ve de ğerlendirme yazıları bulunmaktadır. Yazar ile alakalı çıkan bu yazılarda de ğişik konular görülmektedir. Türlerine göre sıraladı ğımız söz konusu yazılar bu kısımda ele alınmaktadır.

A) Röportajlar

Orhan Pamuk ile ilgili yabancı basında çıkan yazıların Farsça çevirileri arasında, en çok göze çarpan tür, yazarın yabancı basındaki söyle şileridir. Farklı yabancı gazete ve dergiler tarafından yapılmı ş olan bu röportajların ele aldı ğı konularda benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır. Sunulan sorular ve yanıtlara göre farklı de ğerler kazanan bu röportajlar İran basını tarafından büyük bir ilgiyle kar şılanmı ştır. Bu kısımda bahis konusu röportajların basım tarihlerine göre sıraladı ğımız Farsça çevirileri incelenmektedir.

1. Sitâre-yi Cedîdî Der Şerk Dereh şîde Est

İnceledi ğimiz röportaj çevirileri arasında, ilk çeviri Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı adlı eserine dair yapılan bir röportajdır. Bu röportaj 2002 yılında NewsHour muhabiri, Elizabeth Fransworth tarafından yazarın İstanbul’daki çalı şma odasında yapılmı ştır. 1 Röportajda yazarın Türkiye’nin politik meseleleri hakkındaki görü şleri de söz konusu olmu ştur. İngilizce’sinden Asgar Ghahremanpour (Esker Kahramanpur) tarafından Farsça’ya çevrilen bu röportaj, Sitâre-yi Cedîdî Der Şerk

1 Elizabeth Fransworth, “Bridging Two Worlds”, November 20, 2002, (Çevrimiçi) http://www.pbs.org/newshour/ , 25 Mart 2009.

100

Dereh şîde Est (Do ğu’da Yeni Bir Yıldız Yükseldi) ba şlı ğı ile Jamejam gazetesinin Şubat 2004 sayısında, yayımlanmı ştır. 2

2. Niyâz Be Renc-i Tenhâ-yi

Bu röportaj The Paris Review ’nun röportajcısı Ángel Gurría-Quintana tarafından Orhan Pamuk’un 2005 yılındaki mahkemesinden önce yapılmı ştır. İki görü şmede yapılan bu röportaj yazarın Londra’ya gitti ği dönemlerde gerçekle şmi ştir. Röportajın ilk görü şmesi Mayıs 2004, Orhan Pamuk’un Kar romanının İngilizce çevirisinin basımı sebebiyle, ikinci görü şmesi ise Nisan 2005, İstanbul adlı kitabının basımı için İngiltere’ye gitti ği tarihlerde yapılmı ştır. Orhan Pamuk’un edebi kimlik ve eserlerini ele alan bu röportajda, Kar ve İstanbul adlı kitaplarının üzerinde durulup yazarın görü şleri alınmı ştır. Ayrıca yazarın siyasi görü şleri ve ülkesinin politik meselelerine kar ş görü şlerine de yer verilmi ştir. Söz konusu röportajın Farsça’sı, Mojdeh Daghighi tarafından İngilizce’sinden çevrilip Niyâz Be Renc-i Tenhâ-yi (Yalnızlık Acısına İstek) ismi ile Jahan-e Ketab aylık edebi dergisinin Şubat 2006 sayısında çıkmı ştır. 3

Bu röportajdan iki farklı çeviri daha yapılmı ştır. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının ardından yayımlanan bu çevirilerde röportajın sadece ilk kısmı ele alınmı ştır. Sholeh Azar ( Şu’le Azer) tarafından yapılan ilk çeviri, Vâki’gera Nistem (Gerçekçi De ğilim) ba şlı ğı ile Ayande-ye No gazetesinin Ekim 2006 sayısında yayımlanmı ştır. 4 Yazarın röportaj esnasında kendisinden önceki yazarlar neslini gerçekçi telakki etmesi mütercimin bu ba şlı ğı seçmesinin nedenlerinden sayılabilir. Di ğer çeviri ise Seyed İman Ziabari (Seyyit Îmân Ziyaberî) tarafından Zeban-i Mâderi-em Ra Naresâ Sohbet Mikonem (Anadilimi Akıcı Konu şamıyorum) ba şlı ğı ile Hamshahri gazetesinin Mart 2007 sayısında çıkmı ştır.

2 Elizabeth Fransworth, “Sitâre-yi Cedîdî Der Şerk Dereh şîde Est”, Çev. Asgar Ghahremanpour, Jamejam , No: 1085, February 16, 2004, s.8.

3 Ángel Gurría-Quintana, “Niyâz Be Renc-i Tenhâ-yi”, Çev. Mojdeh Daghighi, Jajan-e ketab , No:203–204, February 2006, s.56-61.

4Ángel Gurría-Quintana, “Vâki’gera Nistem”, Çev. Sholeh Azar, Ayande-ye No , October 19, 2006.

101

Yazarın röportajları hakkındaki ifadelerinde Türkçe’sinin iyi olmadığına i şaret etmesi mütercimin bu ba şlı ğı seçmesine yol açmı ştır. 5

3. Hiçkes Coz Men Cor’et-i Goften Neda şt

Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından sonra ortaya çıkan tartı şmalar, yazarla yapılan röportajlara İran basınında farklı bir de ğer kazandırmı ştır. Bu ba ğlamda Fransız gazetesi, Le Monde tarafından Mayıs 2006 tarihinde yazarla yapılan bir röportajın Farsça çevirisinin, yazarın Nobel Ödülü’nü almasının hemen ertesi günü yayımlanması dikkat çekmektedir. Bu röportajda Orhan Pamuk’un siyasi bir yazar olması hakkındaki fikirleri alınıp Kar adlı kitabı yazarın siyasi romanı olarak bahis konusu olmu ştur. Siyasi meselelerin söz konusu olması ve yazarın Nobel Ödülü’nün siyasi boyutlarının tartı şılması, bu röportajın önem kazanmasına yol açmı ş ve Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının ardından ilgileri üzerine toplayarak Farsça’ya çevrilmesini sa ğlamı ştır. 6 Sözü edilen röportaj, Saman İrani (Sâmân İranî) tarafından Farsça’ya çevrilip Hiçkes Coz Men Cor’et-i Goften Neda şt (Benden Ba şka Kimsenin Söylemeye Cesareti Yoktu) ba şlı ğı ile Ekim 2006 tarihinde bir elektronik haber sitesinde çıkmı ştır. 7

4. Dâstân Gûy-i Estanbol

Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından sonra çıkan çeviri röportajlar arasından yer alan bu çeviri daha farklı bir şekilde yapılmı ştır. Bu çeviri, yazarla 2005 ve 2006 yıllarında üç Spiegel , Guardian ve Art Of Fiction yayınları tarafından yapılan röportajlardan, Pamuk’un ifadelerinin bazı kısımlarını içermektedir. Bu çeviride Orhan Pamuk’un kendi romancılı ğı ve Beyaz Kale adlı romanına dair ifadeleri ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birli ği’ne girmesi hakkındaki

5 Ángel Gurría-Quintana, “ Zeban-i Mâderi-em Ra Naresâ Sohbet Mikonem”, Çev. Seyed İman Ziabari, Hamshahri , March 5, 2007, s.20.

6 Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nün siyasi boyutlardan incelenmesi çalı şmamızın üçüncü bölümünde ele alınmı ştır.

7 “Hiçkes Coz Men Cor’et-i Goften Neda şt”, Çev. Saman İrani, October 13, 2006, (Çevrimiçi) http://www.radiozamaneh.com , 12 Kasım 2008.

102

görü şleri ele alınmı ştır. Farhad Farjad (Ferhat Fercat) tarafından yapılan bu çeviri, Dâstân Gûy-i Estanbol (İstanbul Hikâyecisi) ba şlı ğı ile Kargozaran gazetesinin Ekim 2006 sayısında yayımlanmı ştır. 8

5. Vaktî Şurû Be Nivi şten Kerdem Siyâsî Nebudem

Bu röportaj The New York Times gazetesinde yayımlanan bir röportajdan Farsça’ya çevrilmi ştir. Alexander Star tarafından telefon görü şmesi ile gerçekle şen bu röportaj A ğustos 2004 tarihinde yayımlanmı ştır. 9 Orhan Pamuk’un Kar adlı eserinin siyasi romanı olarak konu edilen bu röportajda yazarın ülkesinde bu kitaba kar şı gösterilen tepkiler söz konusu olmu ştur. Ayrıca Pamuk’un romancılık hakkındaki fikirleri de alınmı ştır. Farsça çevirisi ise Alireza Gholami (Alirıza Golâmî) tarafından yapılıp Vaktî Şurû Be Nivi şten Kerdem Siyâsî Nebudem (Yazmaya Ba şladı ğım Zaman Siyasi De ğildim) ba şlı ğı ile Etemad gazetesinin Ekim 2006 sayısında yayımlanmı ştır. 10

İki defa Fasrça’ya çevrilen bu röportajın bir ba şka çevirisi ise, Khojasteh Keihan (Hoceste Keyhan) tarafından yapılmı ştır. Haftalık Shargh dergisinde çıkan bu çeviri, Donyâ-yi Berfî-yi Pamuk (Pamuk’un Karlı Dünyası) ismiyle Haziran 2007 tarihinde yayımlanmı ştır. 11

6. Gû ş Be Âvâ-yi Estanbol

Orhan Pamuk’un Türkiye’de tartı şmaya sebep olan sözleri, İsviçre’de yayımlanan Tages-Anzeiger gazetesinin haftalık kültür eki Das Magazin dergisinin 6 Şubat 2005 tarihli sayısında yayımlanmı ştır. Yazarın mahkemede yargılanmasına ve

8 “Dâstân Gûy-i Estanbol”, Çev. Farhad Farjad, Kargozaran , October 17, 2006.

9 Alexander Star, “Orhan Pamuk: 'I Was Not A Political Person' ”, The New York Times , August 15, 2004, (Çevrimiçi) http://www.nytimes.com , 25 Mart 2009.

10 Alexander Star, “Vaktî Şurû Be Nivi şten Kerdem Siyâsî Nebudem”, Çev. Alireza Gholami, Etemad , October 21, 2006.

11 Alexander Star, “Donyâ-yi Berfî-yi Pamuk”, Çev. Khojasteh Keihan, Shargh , No:26, June 8, 2007, s.26.

103

ayrıca aldı ğı Nobel Ödülü’nün sert tepki ve ele ştirilerle kar şılanmasına sebep olan bu sözleri içeren söyle şi Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından sonra önem kazanmı ştır. Söz konusu röportaj, Amir Ezzati tarafından Farsça’ya çevrilip mütercimin, Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasına dair Gû ş Be Âvâ-yi Estanbol (İstanbul’u Dinlemek) adlı yazısının bir kısmında dile getirilmi ştir. Bu yazı Kasım 2006 tarihinde bir elektronik haber sitesinde çıkmı ştır. 12

7. Musâhebe-yi Ser Debîr-i Die Zeit Ba Orhan Pamuk

Bu röportaj Alman haftalık gazetesi Die Zeit ba şyazarı Jörg Lau’nun Orhan Pamuk’la New York’ta yaptı ğı görü şmesinin çevirisidir. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından sekiz ay önce yapılan bu röportajda Kar romanı yazarın tek siyasi romanı olarak bahis konusu olmu ştur ve bu do ğrultuda Türkiye’deki özgürlük hakkında Pamuk’un görü şleri alınmı ştır. Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü kazanmasının ardından Farsça’ya çevrilen bu röportaj, iki farklı mütercimler tarafından çevrilmi ştir. İlk kez Ali Mohammad Tabatabaei (Ali Muhammed Tabatabaî) tarafından Farsça’ya çevrilip, Musâhebe-yi Ser Debîr-i Die Zeit Ba Orhan Pamuk (Die Zeit Ba şyazarının Orhan Pamuk İle Röportajı) ba şlı ğı ile Kasım 2006 tarihinde İran-e Emrooz isimli elektronik haber sitesinde çıkmı ştır. 13 İkinci çeviri ise Men Berâyi Teblîg-i Yek Hett-i Me şy-i Siyâsî Roman Neminevîsem (Ben Bir Siyasi Yolu Tanıtmak İçin Roman Yazmıyorum) ba şlı ğı altında Seyed İman Ziabari tarafından yapılıp bir edebi internet sitesinde çıkmı ştır. 14

8. Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk

12 Amir Ezzati, “Gû ş Be Âvâ-yi Estanbol”, December 16, 2006, (Çevrimiçi) http://www.roozonline.com , 10 Ocak 2009.

13 Jörg Lau, “Musâhebe-yi Ser Debîr-i Die Zeit Ba Orhan Pamuk”, Çev. Ali Mohammad Tabatabaei, November 10, 2006, (Çevrimiçi) http://farhang.iran-emrooz.net , 18 Ekim 2008.

14 Jörg Lau, “Men Berâyi Teblîg-i Yek Hett-i Me şy-i Siyâsî Roman Neminevîsem”, Çev. Seyed İman Ziabari, February 15, 2007, (Çevrimiçi) http://www.pendar.net , 15 Ekim 2008.

104

Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının ilanından sonra Adam Smith, Nobel komitesi adına yazar ile bir telefon röportajı yapmı ştır. 15 Yazarın bu haberi aldı ğı andaki duygularını açıklayan bu röportajda, İstanbul ve kültür kavramları üzerinde de durulmu ştur. Röportajın bir kısmı, Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk (Orhan Pamuk İle Görü şme) ba şlı ğı altında Farsça’ya çevrilmi ştir. Mütercimi belirtilmeyen bu çeviri Aralık 2006 tarihinde bir elektronik dergide yayımlanmı ştır. 16

9. Bâz Ge şt Be Zindegî-yi Goze şte

Bu röportaj Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından be ş ay önce Le Monde gazetesi tarafından kendisiyle yapılmı ş ve yazarın Nobel’i kazanmasından sonra tekrar aynı gazetede çıkmı ştır. Bu görü şmede yazarın ünü ve siyasi görü şlerinin üzerinde durulmu ş, bunların yanı sıra romancılık anlayı şı da söz konusu olmu ştur. Saeed Kamali Dehghani (Sait Kemâlî-yi Dihkân-i) tarafından Farsça’ya çevrilen bu röportaj, Bâz Ge şt Be Zindegî-yi Goze şte (Geçmi ş Hayata Dönü ş) ba şlı ğı ile Etemad gazetesinin Aralık 2006 sayısında yayımlanmı ştır. 17

10. Hîçvakt Be Te’yîd Niyâz Nedarem

Orhan Pamuk ile Die Zeit gazetesi tarafından Colombia Üniversitesindeki çalı şma odasında yapılan bir röportajın çevirisidir. Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının ilanından sonra yapılan bu röportajda, yazarın İstanbul adlı kitabı üzerinde durulup ve romancılı ğı hakkında sorular yöneltilmi ştir. Katayun Bahremand (Ketayûn Behremend) tarafından Farsça’ya çevrilen bu röportaj, Hîçvakt Be Te’yîd Niyâz Nedarem (Hiçbir Zaman Onaylanmaya İhtiyacım Yok) ba şlı ğı ile Etemad gazetesinin Aralık 2006 sayısında yayımlanmı ştır. 18

15 Adam Smith, “Culture means a mix of things from other sources”, October, 2006, (Çevrimiçi) http://nobelprize.org/nobel , 28 Mart 2009.

16 “Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk”, December 7, 2006, (Çevrimiçi) http://www.jadidonline.com , 4 Ekim 2008.

17 “Bâz Ge şt Be Zindegî-yi Goze şte”, Çev. Saeed Kamali Dehghani, Etemad , 9 December 2006.

18 “Hîçvakt Be Te’yîd Niyâz Nedarem”, Çev. Katayun Bahremand, Etemad , 27 December 2006. 105

11. Dûst Darem Hemân Polî Ba şem Ki Be Hîçyek Ez Kârrehâ Te’elluk Nedared

Bu röportaj Elizabeth Fransworth ve Jörg Lau, iki Batılı röportajcı tarafından Orhan Pamuk ile yapılan röportajlardan çevrilmi ştir. Yazarın Kar ve Benim Adım Kırmızı adlı romanlarını ele alan bu iki röportajdan bazı kısımları seçilmi ştir. Kamran Parsi Nejad (Kâmrân Parsî Nijat) tarafından yapılan bu çeviri yazarın röportaj boyu bir ifadesinden yola çıkarak Dûst Darem Hemân Polî Ba şem Ki Be Hîçyek Ez Kârrehâ Te’elluk Nedared (Kıtaların Hiçbirisine Ait Olmayan Köprü Olmak İstiyorum) ba şlı ğı altında Edabiat-e Dastani (Edebiyat-i Dâstânî) dergisinin Nisan 2007 sayısında yayımlanmı ştır. 19

12. Hodnevîsem Hemî şe Âmâde-yi Nivi şten Est

Spiegel dergisinin Orhan Pamuk ile kazandı ğı Nobel Edebiyat Ödülü ve İstanbul adlı kitabı üzerine yaptı ğı bir röportajdır. Bu röportaj 5 Şubat 2007 tarihinde No One Drives Me into Exile ba şlı ğı ile yayımlanmı ştır. 20 Farsça çevirisi ise Hodnevîsem Hemî şe Âmâde-yi Nivi şten Est (Kalemim Her Zaman Yazmaya Hazırdır) ismiyle Hambastegi gazetesinde çıkmı ştır. Mütercimi belirlenmeyen bu çeviri Mayıs 2007 tarihinde yayımlanmı ştır. 21

13. Hâne Ma’men Est, Hâne Ârzû Est

Fransız Le Puin dergisinin Orhan Pamuk ile yaptı ğı bir röportajdır. Yazarın İstanbul adlı kitabına dair yapılan bu röportaj, Samira Gharaee (Samira Karayi) tarafından Farsça’ya çevrilmi ştir. Bu çeviri Hâne Ma’men Est, Hâne Ârzû Est (Ev

19 Elizabeth Fransworth, Jörg Lau, “Dûst Darem Hemân Polî Ba şem Ki Be Hîçyek Ez Kârrehâ Te’elluk Nedared”, Çev. Kamran Parsi Nejad, Adabiat-eDastani , No:107, April-May 2006, s.48-51.

20 Dieter Bednarz, Annette Grossbongardt, “No One Drives Me into Exile”, Spiegel , February 5, 2007, (Çevrimiçi) http://www.spiegel.de/ , 10 Mart 2009.

21 Dieter Bednarz, Annette Grossbongardt, “Hodnevîsem Hemî şe Âmâde-yi Nivi şten Est”, Hambastegi , May 7, 2007, s.12.

106

sı ğınaktır, ev arzudur) ba şlığı ile Shargh gazetesinin Temmuz 2007 sayısında yayımlanmı ştır. 22

14. Ez Dostoyevski Heyli Çizhâ Yâd Giriftem

New York millî kütüphanesi tarafından yapılan bir röportajdır. Orhan Pamuk’un Dostoyevski hakkındaki görü şleri alınmı ştır. Ayrıca yazarın Kar romanından yola çıkarak bazı siyasi fikirleri bahis konusu olmu ştur. Ehsan Lame tarafından yapılan bu röportaj, Ez Dostoyevski Heyli Çizhâ Yâd Giriftem (Dostoyevski’den Çok Şey Ö ğrendim ba şlı ğı ile Aftab-Yazd gazetesinin Ekim 2007 sayısında yayımlanmı ştır. 23

15.Tarih-i Şahsî

Bu çeviride The Guardian gazetesinin Aralık 2002 sayısında çıkan Sara Smith’in Orhan Pamuk ile yaptı ğı röportajın bir kısmı alınmı ştır. Bu röportajda yazarın tarihi roman biçiminde kendi ailesinin hikâyesini ele almasının amacı söz konusu olmu ştur. Ayrıca tarihi roman yazmasının sebepleri hakkında da fikirleri alınmı ştır. Dena Farhang (Dena Ferheng) tarafından yapılan bu çeviri Tarih-i Şahsî (Şahsi Bir Tarih) ba şlı ğı altında Aralık 2007 tarihinde bir edebi internet sitesinde çıkm ştır. 24

16. Roman Şekl-i Evvelîye-yi Cihânî Sâzî Bûd

Orhan Pamuk’un çalı ştı ğı Colombia Üniversitesinde Aralık 2007 tarihinde bir açık oturum düzenlenmiştir. Bu oturumda ö ğretim üyelerinden Carroll Baker ile Pamuk arasında bir konu şma gerçekle şmi ştir. Bu görü şmede romanın aslı ve siyasi roman bahis konusu olup yazı teknikleri de ele alınmı ştır. Ehsan Lame tarafından

22 “Hâne Ma’men Est, Hâne Ârzû Est”, Çev. Samira Gharaee, Shargh , July 8, 2007. s.18.

23 “Ez Dostoyevski Heyli Çizhâ Yâd Giriftem”, Çev. Ehsan Lame, Aftab-Yazd , October 20, 2007.

24 Sara Smith, “Tarih-i Şahsî”, Çev. Dena Farhang, December 25, 2007, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com , 15 Ocak 2009.

107

Farsça’ya çevrilen bu görü şme, Roman Şekl-i Evvelîye-yi Cihânî Sâzî Bûd (Roman Küreselle şmenin ilkel Tasarımı idi) ba şlı ğı ile Etemad gazetesinin Şubat 2008 sayısında yayımlanmı ştır. 25

17. Futbal Serî’ter Ez Vâjehâ Est

Bu çeviri Spiegel dergisinin Euro 2008 turnuvası oyunları üzerine Orhan Pamuk ile yaptı ğı bir röportaja aittir. 26 Bu röportajda yazarın futbol ile ili şkisi ayrıca oyunlar hakkındaki görü şleri alınmı ştır. Türkiye futbolunu ele alan bu görü şmede oyun ile yazarlık arasında bir ba ğa de ğinilmi ştir. İki kez Farsça’ya çevrilen bu röportaj, ilk defa bir elektronik haber sitesinde yayımlanmı ştır. Kaveh Esfandiari (Kâve İsfendiyari) tarafından yapılan bu çeviri, Orhan Pamuk: Der Rûya hayem Kahremân-i Futbal Bûdem (Orhan Pamuk: Rüyalarımda Futbol Khramanı idim) ba şlı ğı altında Haziran 2008 tarihinde çıkmı ştır. 27 İkinci çeviri ise Ali Mohammad Tabatabaei tarafından yapılıp, Futbal Serî’ter Ez Vâjehâ Est (Futbol Sözcüklerden Daha Hızlıdır) ba şlı ğı ile bir elektronik spor dergisinin Kasım 2008 sayısında yayımlanmı ştır. 28

18. Behâ-yi Ki Nâçâr Be Perdâht-i Ânem

Spiegel dergisinin Orhan Pamuk’la, Masumiyet Müzesi romanı üzerinde yaptı ğı bir röportajın çevirisidir. Kitabın ele aldı ğı a şk teması ve yazarın bu ba ğlamdaki dü şüncelerini bahis konusu eden bu röportaj Ekim 2008 tarihinde

25 Carroll Baker, “Roman Şekl-i Evvelîye-yi Cihânî Sâzî Bûd”, Çev. Ehsan Lame, Etemad , February 26, 2008.

26 Christoph Biermann, Lothar Gorris, “Football is Faster than Words”, Spiegel , April 6, 2008, (Çevrimiçi) http://www.spiegel.de/ , 10 Mart 2009.

27 Christoph Biermann, Lothar Gorris, “Orhan Pamuk: Der Rûya hayem Kahremân-i Futbal Bûdem”, Çev. Kaveh Esfandiari, June 11, 2008, (Çevrimiçi) http://www.radiozamaneh.com , 15 Ekim 2008.

28 Christoph Biermann, Lothar Gorris, “Futbal Serî’ter Ez Vâjehâ Est”, Çev. Ali Mohammad Tabatabaei , November 4, 2008, (Çevrimiçi) http://www.jehanevarzesh.com , 12 Kasım 2008.

108

yapılmı ştır. 29 Farsça çevirisi ise Golnaz Ghebraei (Golnâz Gebrayi) tarafından yapılıp Behâ-yi Ki Nâçâr Be Perdâht-i Ân-em (Ödemeye Mecbur Kaldı ğım Bir De ğer) ba şlı ğı ile Eylül 2008 tarihinde bir edebi sitede çıkmı ştır. 30

19. Berende Şoden Der Câyize-yi Nobel Zindegî-yi İnsân Ra Siyâsi Mikoned

Bu çeviri Qantara elektronik dergisi tarafından, Rainer Traube vasıtasıyla yapılan bir röportaja aittir. 31 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nda gerçekle şen bu röportajda, yazarın son romanı ve ülkesinde ya şadı ğı siyasi olayları hakkında görü şleri alınmı ştır. Iki kez Farsça’ya çevrilen bu röportajın ilk çevirisi, Ali Mohammad Tabatabaei tarafından yapılmı ştır. Bu çeviri, Berende Şoden Der Câyize- yi Nobel Zindegî-yi İnsân Ra Siyâsi Mikoned (Nobel Ödülü’nü Kazanmak İnsanın Hayatını Siyasi Yapıyor) ba şlığı altında Eylül 2008 tarihinde mütercimin kendi internet sitesinde çıkmı ştır. 32 Daha az sayıda sorular içeren ikinci çeviri ise, Toofan Rah Chamani (Tûfan Rah Çemeni) tarafından yapılıp Men Teb’îdî Nîstem (Ben Sürgünde De ğilim) ba şlı ğı ile Etemad gazetesinin Ekim 2008 sayısında yayımlanmı ştır. 33

29 Dieter Bednarz, Dietmar Pieper, “I’m for Europe, Democracy and Freedom of Opinion”, Spiegel , October 16, 2008, (Çevrimiçi) http://www.spiegel.de/ , 10 Mart 2009.

30 Dieter Bednarz, Dietmar Pieper , “ Behâ-yi Ki Nâçâr Be Perdâht-i Ânem”, Çev. Golnaz Ghebraei , September 15, 2008, (Çevrimiçi) http://asre-nou.net, 6 Şubat 2009.

31 Rainer Traube, “Winning the Nobel Prize Made Everything Political”, September 8, 2008, (Çevrimiçi) http://www.qantara.de , 10 Mart 2009.

32 Rainer Traube, “Berende Şoden Der Câyize-yi Nobel Zindegî-yi İnsân Ra Siyâsi Mikoned”, Çev. Ali Mohammad Tabatabaei , September 27, 2008, (Çevrimiçi) http://goftman.wordpress.com , 6 Aralık 2008.

33 Rainer Traube, “Men Teb’îdî Nîstem”, Çev. Toofan Rah Chamani, Etemad , No:1789, October 8, 2008.

109

20. Kurbânî-yi Kodrethâ-yi Beynelmilelî ya Siyâsethâ-yi Torkkiye Nistem

Orhan Pamuk, Deutsche Welle ile Türkiye’nin Avrupa Birli ği kar şısındaki durumu hakkında Eylül 2008 tarihinde bir görü şme yapmı ştır. Bu görü şmede yazarın sanatçılı ğı ile siyasi ki şili ği arasında kurdu ğu dengeye de de ğinilmi ştir. 34 Aydin Ferangi tarafından Farsça’ya çevrilen bu röportaj, Kurbânî-yi Kodrethâ-yi Beynelmilelî ya Siyâsethâ-yi Torkkiye Nistem (Uluslararası Güçlerin ya da Türk Devleti Politikalarının Kurbanı De ğilim) ba şlı ğı ile Ekim 2008 tarihinde bir elektronik haber sitesinde çıkmı ştır. 35

21. İslâm Ba Garb  ştînapezîrî Nedared

Orhan Pamuk’un Japon, Yomiuri Shimbun gazetesine verdi ği röportajının çevirisidir. Ocak 2009 tarihinde yapılan bu röportajda İslam ve Batı çatı şmaları söz konusu olmu ş ve Türk devletinin bu ba ğlamdaki durumu ele alınmı ştır. Bir elektronik haber sitesi tarafından İslâm Ba Garb  ştînapezîrî Nedared (İslam’ın Batı İle Barı şık Olmaması Diye Bir şey Yok) ba şlı ğı ile Ocak 2009 tarihinde yayımlanan bu çevirinin, mütercimi belirlenmemi ştir. 36

B) Makaleler

Orhan Pamuk’a dair yabancı basında çıkan yazılar arasında bazı makaleler de Farsça’ya çevrilmi ştir. Çevrilen makaleler daha çok Orhan Pamuk’u tanıtmak ve yazarlık kariyerini ortaya koymak amacıyla yapılmı ştır. Basım tarihlerine göre sırladı ğımız bu makaleler bu kısımda ele alınmaktadır.

34 “Orhan Pamuk: Türkiye’nin AB yolu bloke ediliyor”, 8 Eylül, 2008, (Çevrimiçi) http://www.dw- world.de , 20 Mart 2009.

35 “Kurbânî-yi Kodrethâ-yi Beynelmilelî ya Siyâsethâ-yi Torkkiye Nistem”, Çev. Aydin Ferangi, October 4, 2008, (Çevrimiçi) http://www.omidnews.ir/ , 14 Ekim 2008.

36 “İslâm Ba Garb  ştînapezîrî Nedared”, January 19, 2009, (Çevrimiçi) http://www.ibna.ir , 16 Şubat 2009.

110

1. Zindegî-yi Men Şebîh-i Karmendan Est

Orhan Pamuk’un hayatından bahseden Pamuk enfin livré ba şlıklı bir Fransızca makalenin çevirisidir. 37 Pamuk’un kısaca biyografisini sunan bu makalede, yazarın hayatına dair kendi ifadelerine de de ğinilmi ştir. Ahmad Parhizi (Ahmet Perhizî) tarafından Farsça’ya çevrilen bu makale Zindegî-yi Men Şebîh-i Karmendan Est (Benim Hayatım Memuralara Benziyor) ba şlı ğı ile Jamejam gazetesinin Haziran 2005 sayısında yayımlanmı ştır. 38

2. Pamuk Berdâ şthâ-ye ş Ra Ba Ma’na Şarj Mikoned

Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının ardından, Stockholm Svenska Dagbladet gazetesinin 13 Ekim 2006 sayısında yazarla ilgili bir makale yayımlanmı ştır. Edebiyat ele ştirmeni Magnus Ericson’un yazdı ğı bu makalede, Pamuk bir modern ve seküler yazar olarak ele alınmıştır. Ayrıca Pamuk’un yazarlık kariyerinden söz ederek romanlarında i şledi ği temalardan da bahsetmi ştir. Bu makale Robab Moheb (Rubab Muhib) tarafından Farsça’ya çevrilip Pamuk Berdâ şthâ-ye ş Ra Ba Ma’na Şarj Mikoned (Pamuk Birikimlerine Mana Yükliyor) ismiyle Ekim 2006 tarihinde bir elektronik haber sitesinde ayrıca mütercimin kendi internet sitesinde çıkmı ştır. 39

3. Nâm-i Dohterem Ruya Est

Orhan Pamuk hakkında bir İngilizce Vikipedi’den indirilerek çevrilen makaledir. Birebir çeviri olmayan bu makale Siamak Moheddin Bonab (Siyamek Muhiddin-i Bunab) tarafından Farsça’ya çevrilmi ştir. Yazarın biyografisini sunmak

37 Jean-Baptiste Harang, “Pamuk enfin livré”, October 13, 2006, (Çevrimiçi) http://www.institutkurde.org , 15 Şubat 2009.

38 Jean-Baptiste Harang, “Zindegî-yi Men Şebîh-i Karmendan Est”, Çev. Ahmad Parhizi , Jamejam , June 29, 2005, s.6.

39 Magnus Ericson, “Pamuk Berdâ şthâ-ye ş Ra Ba Ma’na Şarj Mikoned”, Çev. Robab Moheb, October 15, 2006, (Çevrimiçi) http://www.akhbar-rooz.com , 12 Kasım 2008.

111

amacıyla çevrilen bu makale Nâm-i Dohterem Ruya Est (Kızımın İsmi Rüya’dır) ba şlı ğı altında bir aylık elektronik edebi dergi ve bazı edebi sitelerde yayımlanmı ştır. 40

4. Donyâ-yi Ka şeng-i Nov Der Orupa

The Guardian gazetesinin 19 Ekim 2006 sayısında This is the moment for Europe to dismantle taboos, not erect them ba şlı ğı ile çıkan makalenin çevirisidir. İngiliz The Guardian gazetesi yazarı Timothy Garton Ash’ın kaleme aldı ğı bu yazıda, Fransa Meclisinin, Ermeni soykırımı’nın inkârını cezaya ba ğlayan yasasına ili şkin yorumlarını açıklamı ştır. Ayrıca yazar Orhan Pamuk’un Ermeni soykırımı’na dair ifadeleri ve mahkemesinden de söz etmi ştir. 41 Söz konusu makalenin Farsça çevirisi ise Farzaneh Salemi (Ferzane Sâlimî) tarafından yapılmı ştır. Bu çeviri Donyâ-yi Ka şeng-i Nov Der Orupa (Avrupa’da Yeni Güzel Dünya) ba şlı ğı ile Etemad gazetesinin Ekim 2006 sayısında yayımlanmı ştır. 42

C) De ğerlendirmeler

Bahsi geçen çeviriler arasında bazı de ğerlendirme yazıları da bulunmaktadır. Bu kısımda yabancı basında Orhan Pamuk’un edebi kimlik ve eserlerine dair yazılan bu de ğerlendirmelerden yapılan çeviriler üzerinde durulmaktadır.

1. Sûfî-yi Revân Gosîhte

The New York Review of Books dergisinin Mayıs 2005 sayısında, The Schizophrenic Sufi adlı bir de ğerlendirme yazısı yayımlanmı ştır. Christian Caryl

40 Siamak Moheddin Bonab , “ Nâm-i Dohterem Ruya Est”, October 2006, (Çevrimiçi) http://www.mandegar.info , 18 Kasım 2008.

41 Timothy Garton Ash, “This is the moment for Europe to dismantle taboos, not erect them”, The Guardian , October 19, 2006, (Çevrimiçi) http://www.guardian.co.uk , 15 Mart 2009.

42 Timothy Garton Ash, “Donyâ-yi Ka şeng-i Nov Der Orupa”, Çev. Farzaneh Salemi, Etemad , October 2006.

112

tarafından yazılan bu makalede Orhan Pamuk’un Kar adlı romanı incelenmi ştir. 43 Farsça çevirisi ise Ali Laleh Jini (Ali Lâle Cîni) tarafından yapılmı ştır. Bu çeviri Sûfî-yi Revân Gosîhte (Şizofrenik Sûfî) ismiyle bir elektronik edebiyat dergisinde yayımlanmı ştır. 44

2. Sergerdânî Beyn-i Sonnet, Mezheb, Modernism

The Complete Review ’da çıkan bir de ğerlendirme yazısıdır. Orhan Pamuk’un Kar adlı romanı üzerine yazılan bu de ğerlendirme bir edebi dergi tarafından Farsça’ya çevrilmi ştir. Bu çeviri bire bir yapılmayıp Sergerdânî Beyn-i Sonnet, Mezheb, Modernism (Gelenek, Mezheb, Modernizm Arasındaki Derberlik) ba şlı ğı ile Golestaneh (Golistâne) aylık edebi dergisinin Ekim 2004 sayısında yayımlanmı ştır. 45

3. Bûranî az Tenâkuzât Der Torkiyye-yi Modern

Orhan Pamuk’un Kar romanının İngilizce baskısı için yazılan bir de ğerlendirmedir. Richard Eder tarafından kaleme alınan bu de ğerlendirme yazısı A Blizzard of Contradictions in Modern Turkey ba şlı ğı ile The New York Times ’ın Ağustos 2004 sayısında yayımlanmı ştır. 46 Bu yazı da Golestaneh dergisi tarafından Farsça’ya çevrilip Bûranî az Tenâkuzât Der Torkiyye-yi Modern (Modern Türkiye’de Bir Çeli şkiler Fırtınası) ismiyle yayımlanmı ştır. 47

***

43 Christian Caryl, “The Schizophrenic Sufi”, The New York Review of Books , C. 52, May 12, 2005, (Çevrimiçi) http://www.nybooks.com/ , 20 Ocak 2009.

44 Christian Caryl , “Sûfî-yi Revân Gosîhte”, Çev. Ali Laleh Jini, t.y., (Çevrimiçi) http://www.rezaghassemi.org/ , 12 Kasım 2008.

45 “Sergerdânî Beyn-i Sonnet, Mezheb, Modernism”, Golestaneh , No:60, October, 2004.

46 Richard Eder, “A Blizzard of Contradictions in Modern Turkey”, The New York Times , August 10, 2004, (Çevrimiçi) http://www.nytimes.com , 23 Mart 2009.

47 “Bûranî az Tenâkuzât Der Torkiyye-yi Modern”, Golestaneh , No:60, t.y.

113

Yukarıda bahsetti ğimiz çevirileri genel anlamda bir özetlemeye tabi tutacak olursak, çevrilen yazıların 2004 yılından itibaren belli bir çizgiyi takip etti ğini söyleyebiliriz. Orhan Pamuk’u ça ğda ş Türk edebiyatı temsilcilerinden biri olarak ele alan bu çevirilerde bazı ortak özellikler söz konusu olmu ştur. Yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması ona İran basınında daha farklı bir ilgi kazandırmı ştır. Bu konu Orhan Pamuk’la ilgili yayımlanan çevirilerin 2006 yılında arttı ğından anla şılmaktadır.

Orhan Pamuk ile ilgili yabancı basında çıkan yazıların büyük bir kısmı İngilizce ve Almanca’dan çevrilmi ştir. The New York Times , The Guardian ve Spiegel yayınları bu çevirilerin seçildi ği kaynaklar arasında daha çok göze çarpmaktadır. Ortak bir amacı ta şıyan bu çeviriler genel olarak, Orhan Pamuk’un yazarlık kariyerini, eserlerini ve ülkesinde ya şadı ğı siyasi tartı şmaları ele alan yazılardan yapılmı ştır. Görüldü ğü gibi çevrilen makalelerde i şlenen asıl konu Orhan Pamuk’un edebi imajını ortaya koymak olmu ştur. Bu do ğrultuda yazarın hayatı ve kaleme aldı ğı eserleri tanıtılmı ştır. Ancak söz konusu yazılarda röportaj türü di ğer türlere göre daha farklı bir ilgiyle kar şılanmı ştır. Bu ba ğlamda bazı röportajların birkaç defa çevrilip farklı yerlerde yayımlanmaları da dikkat çekmektedir. Bu ilginin asıl nedenlerinden Orhan Pamuk’un bu röportajlarda izledi ği romancılık çizgisini belirtmesi ayrıca siyasi görü şlerini dile getirmesi oldu ğu kanaatindeyiz. Bu çizgide yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının ardından siyasi görü şlerini ortaya koyan röportajlara a ğırlık verildi ğine de şahit oluruz. De ğerlendirme yazılarının çevirilerine bakacak olursak, yapılan çevirilerin Orhan Pamuk’un Kar romanı etrafında yapılan incelemelerden seçildi ği görülmektedir. Çalı şmamızın birinci bölümünde de de ğindi ğimiz gibi bu roman çevrilip fakat hala yayımlanmamı ş eserlerin arasındadır. Bunu göz önünde bulundurarak seçilen de ğerlendirmelerin yazarın tek siyasi romanı olarak tanınan Kar adlı eserini İran okuruna daha çok tanıtmanın buradaki asıl gaye oldu ğunu ifade edebiliriz. Buna ba şka bir örnek olarak Orhan Pamuk’un henüz Farsça’ya çevrilmeyen Masumiyet Müzesi adlı son romanına dair yapılan röportaj ve çevirilerini verebiliriz.

114

Kısacası şunu söyleyebiliriz ki yabancı basında Orhan Pamuk ile ilgili yazıların Farsça çevirileri İran okurunun yazarı daha çok tanıması adına yapılmı ştır. Pamuk’un edebi kimlik ve eserlerine dair yorumlar ve görü şleri, bir de Batılı yazar ve ele ştirmenler gözünden tasvire çekmenin, bu çevirilerin asıl amacı oldu ğunun kanaatindeyiz.

115

SONUÇ

Genel kanı olarak söyleyebiliriz ki, Do ğu ülkeleri edebiyat alanında Batı edebiyatlarına daha çok önem vermi şlerdir. İran edebi ortamları da bu çizginin dı şında kalmayıp her zaman Batı edebiyatını öncü saymı şlardır ve bu do ğrultuda yeni nesilleri de Batılı fikir akımları ve edebiyatlarını takip etmeye te şvik etmi şlerdir. Kimi ele ştirmenler de Türk edebiyatının İran’da kar şıla ştı ğı şanssızlı ğı bu gerçe ğe ba ğlamı şlardır. Ancak son yıllarda Araplar ve Türklerin Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmaları bu gidi şatta bazı de ğişiklikler yaratmı ştır.

Orhan Pamuk’un 2006 yılında bir Türk yazarı olarak Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanması bu de ğişikliklere iyi bir tanık sayılmaktadır. Kom şu bir ülkeden bir yazarın Nobel’i kazanması, Pamuk’un çevrilen eserlerinin farklı bir ilgi ve ra ğbetle kar şılanmasını sa ğlamı ştır.

Orhan Pamuk’un eserlerinin Farsça’ya çevrilmesi 1998 yılında Beyaz Kale adlı kitabının çevrilmesi ile ba şlamı ştır. Daha sonra çevrilen eserleri arasında makale ve deneme türleri de ele alınmı ştır. Bu çevirilerin arasında bazı çevrilip fakat yayımlanmayan eserler de söz konusu olmu ştur. İran devletindeki kitap basımı sıkıntıları bu meselenin asıl nedeni sayılmaktadır.

İran okuruna ula şmı ş eserler çerçevesinde ayrıca yabancı dillerden okunan romanlarından yola çıkarak, Orhan Pamuk’un edebi kimli ği ve romanlarına dair de ğerlendirmeler yapılmı ştır. Söz konusu de ğerlendirmelerde Orhan Pamuk Türk ça ğda ş romancılı ğında yenilik ve de ğişiklikler yaratan bir postmodern yazar olarak ele alınmı ştır. Yazılarında iç içe girmi ş tarihi rivayetler ve geni ş co ğrafyanın kültürel zenginlikleriyle bir araya gelmesi okuyucuyu etkileyen ba şarılı bir yön olarak bulunmu ştur. Di ğer taraftan Orhan Pamuk’un sosyal ve toplumsal bir bakı şla hayata yakla şmasına i şaret ederek, eserlerinin vasıtasıyla Türkiye toplumu ve Türk insanının iç ve dı ş hayatını ö ğrenmenin mümkün olaca ğı dile getirilmi ştir. Bu ba ğlamda yazarın eserlerinde yeni veya günlük ya şamı gelenekle birle ştirerek yaratmı ş oldu ğu insanı, istedi ği bir tarihi de ğer ve konuma yönlendirmeyi ba şardı ğı görülmü ştür. Ayrıca Orhan Pamuk’un eserlerinin zengin bir sanat kültürünü içerdi ğini ifade 116

ederek bu çizgide de okurunun elde edebilece ği de ğerli yönlerin bulundu ğuna vurgu yapılmı ştır.

Bu do ğrultuda Pamuk’un eserlerindeki anlatımın karı şık sanat şaheseri olup anlatıcı yöntemleri ile tüm bu söylenilenleri yeniden görüp dü şünmemizi sa ğlamasını göz önünde bulundurarak ün kazanmasında, anla şılmaz ve derin romanlarının etkisinin yanı sıra farklı anlatım biçimi ile kültür de ğişimlerine, hüviyet buhranlarına, Do ğu ve Batı’ya, gelenek ve moderniteye yeni bakı şının etkili oldu ğu kanısına varılmı ştır. Orhan Pamuk’un eserlerine dair de ğerlendirmelerde ise olumlu bir yakla şım hâkim olmu ştur. Bu noktada Pamuk’un eserleri postmodern kuramına ait ö ğelerini bünyesinde barındırması bakımından dünya roman edebiyatı içine alınmı ştır. Di ğer taraftan ise Orhan Pamuk’un Do ğulu bir yazar olmasına de ğinilerek romanlarındaki Do ğu edebiyatı unsurlarının altı çizilmi ştir. Ayrıca yazarın Do ğu-Batı arasında bir köprü kurması ve iki kültürün etkile şimi, birbirine ba ğımlılı ğını ve Do ğu insanının meselelerini göz önünde bulundurdu ğu da ifade edilmi ştir. Orhan Pamuk’un eserlerinin genelde çevirilerden okunmu ş olması nedeniyle dil ve üslûbu üzerinde pek fazla durulmamı ş ve bir tek anlatım biçiminin etkisinde romanın genel havası göz önünde bulundurularak bazen ironik bir tutum, bezen de mizahî veya melankolik bir üslûbun hâkim oldu ğu açıklanmı ştır.

İran basınında ise Orhan Pamuk’la ilgili yazılar, makaleler, röportajlar ve haberlere önemli bir yer verilmi ştir. Yazarla ilgili çıkan haberlerin takip edildi ği üzere ülkesinde ya şadı ğı siyasi tartı şmalar ve bazı ifadeleri yüzünden mahkemeye alınması büyük bir meraka neden olmu ştur. Bunun ardından Orhan Pamuk’un 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasıyla asıl ilgiler bu noktada do ğmu ştur.

Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasının yansıması ile İran’da da bu konuya dair de ğerlendirmeler ortaya çıkmı ştır. Bu do ğrultuda sunulan yorumlar iki gruba ayrılmaktadır; meseleye edebi açıdan yakla şanlar ve siyasi açıdan bakanlar. Orhan Pamuk’un kazandı ğı Nobel’i eserlerinin edebi niteliklerine ba ğlayarak haklı bulanlar bir taraftan ve olumsuz bir yönden bu meseleye yakla şarak

117

Pamuk’un sadece şanslı ve cesaretli bir yazar oldu ğuna ve bu ödülü ülkesinde ya şadı ğı siyasi olaylar, sonrasında açılan dava ve bazı dünya yazarlarının himayesi vasıtasıyla kazandı ğına inananlar da di ğer taraftan görülmektedir. Ancak bu de ğerlendirmelerin ortak özelli ği Orhan Pamuk’un dünyaca kazandı ğı ününün bir kısmını eserlerine di ğer kalan kısmını ise ülkesinde yarattı ğı tartı şmalara borçlu oldu ğuna i şaret edilmesidir.

Genel olarak Orhan Pamuk ile ilgili yapılan de ğerlendirmelerin büyük bir kısmının bir kıyas ekseninde hareket etti ği göze çarpmaktadır. Bu çizgide İran edebiyatı ve İran yazarlarına nazaran yorumlar ve ele ştiriler yapılmı ştır. İran yazarlarını haksızlı ğa uğramı ş sayan yorumların yanında İran eserlerinin evrensel temaları içermedi ğinden dolayı ba şarısız bulanlar olmu ştur. Bu noktada çeviri meselesi de dikkat edilmesi gereken bir etken olarak ele alınmı ştır.

Bu de ğerlendirmeler ı şığında, kültürler arasındaki etkile şimi sa ğlayan çeviri eserlerin, iki kom şu ülkenin edebiyat ve kültürleri arasındaki köprünün kuvvetlendirilmesi ile Do ğu edebiyat ve kültürünün zenginle ştirilmesine katkıda bulunaca ğı kanaatindeyiz.

118

KAYNAKÇA

I. Orhan Pamuk’un Farsça’ya Çevrilmi ş Eserleri

A. Kitaplar

Pamuk, Orhan: Dej-i Sefid , Çev. Farhad Sakha, Ali Katebi, Tehran, Morgh-Âmin Yayınları, 2002.

Pamuk, Orhan: Kal’e-i Sefîd , Çev. Arsalan Fasihi, Tehran, Ghoghnus Yayınları, 1998.

Pamuk, Orhan: Zendegî-yi Nov , Çev. Arsalan Fasihi, Tehran, Ghoghnus Yayınları, 2008.

B. Yazılar

Pamuk, Orhan: “Âdemhâ-yi Me şhûr”, Çev. Mojdeh Daghighi,September 9, 2005, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com/ , 15 Ekim 2008.

Pamuk, Orhan: “Âzâdî-yi Beyan, Durûg-i Bozorg”, Çev. Farshid Atayi, Jamejam , December 28, 2005, s.8.

Pamuk, Orhan: “Berây-i Çi Kesî Mînevîsid?”, Çev. Alireza Majidi, October 13, 2006, (Çevrimiçi) http://www.1pezeshk.com/ , 20 Ekim 2008.

Pamuk, Orhan: “Cây-i An Dûrhâ Vâki’iyyetî Hest”, Çev. Arsalan Fasihi, Khordad , December 12, 1998.

119

Pamuk, Orhan: “Cum’e Muhakeme Mi-şevem”, Çev. Aydin Ferangi, Shargh , December 15, 2005.

Pamuk, Orhan: “Çehre-i Pinhan”, Çev. Amir Ezzati, November 30, 2006, (Çevrimiçi) http://www.roozonline.com , 10 Ocak 2009.

Pamuk, Orhan: “Der Bâb-i Muhakeme”, Çev. Kamiar Mohsenin, Ayande-ye No, December 12, 2006.

Pamuk, Orhan: “Derd-i Nivi şten”, Çev. Safdar Taghizadeh, December 6, 2006, (Çevrimiçi) http://www.jadidonline.com/story , 15 Ekim 2008.

Pamuk, Orhan: “Evvelîn Pasport-i men”, Çev. Tahmineh Zardasht, October 30, 2007, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com/ , 15 Ekim 2008.

Pamuk, Orhan: “Kitabhane-i Torki-yi Men”, Çev. Nashmil Moshtagh, Etemad , December 11, 2008.

Pamuk, Orhan: “Nam-ı Men Kırmız Est”, Çev. Tahmineh Zardasht, September 11, 2008, (Çevrimiçi) http://www.rezaghassemi.org/ , 15 Kasım 2008.

120

Pamuk, Orhan: “Rahî Be Şûri ş”, Çev. Leila Nasiriha, Ketabkhane-ye Shargh , May 5, 2004.

Pamuk, Orhan: “Ranghâ-yi Diger”, Çev. Mohammad Fahimi, t.y. (Çevrimiçi) http://www.ramzashoob.com/ , 20 Ekim 2008.

II. Konuyla İlgili Di ğer Kaynaklar

Abadian, Rasul : “Nigâh-i Modern-i Yek Nevîsende-i Realist: Nigâhî Modern Be Roman-i Zendegî-yi Nov”, t.y., (Çevrimiçi) http://www.qoqnoos.ir/shownaqd. , 18 Kasım, 2008.

Abdollahi, Ali : “Berf Mibared Aga-yi Pamuk!”, Etemad Melli , October 19, 2006.

Akyıldız, Olcay: “İki Dünya Arasında Kararsız: Orhan Pamuk’un Kitaplarında ‘Do ğu-Batı’ Kavramları/ ‘Ben-Öteki’ Mu ğlaklı ğı”, Orhan Pamuk’un Edebi Dünyası , Haz. Nüket Esen, Engin Kılıç, İstanbul, İleti şim yayınları, 2008.

Alikhani, Yusuf : “Gozâri ş-i Revâbit-i Umûmî-yi Şeb ha- yi Bokhara Ez Şeb-i Orhan Pamuk”, January 10, 2007, (Çevrimiçi) http://www.tadaneh1.blogspot.com , 15 Ekim 2008.

Alikhani, Yusuf : “Metn-i Sohenrânî-yi Gürcan Türko ğlu Sefîr-i Muhterem-i Torkiyye Der Tehrân

121

Şeb-i Orhan Pamuk”, January 10, 2007, (Çevrimiçi) http://www.tadaneh1.blogspot.com , 15 Ekim 2008.

Allamehzadeh, Reza: “Ez Roman-i Berf ve Halik-eş” March 8, 2007 , (Çevrimiçi) http://reza.malakut.org , 15 Mart , 2009.

Bahremand, Katayun (Çev.): “Hîçvakt Be Te’yîd Niyâz Nedarem”, Çev., Etemad , 27 December 2006.

Baker, Carroll: “Roman Şekl-i Evvelîye-yi Cihânî Sâzî Bûd”, Çev. Ehsan Lame, Etemad , February 26, 2008.

Bakhtiari , Alireza: “Nobel-i Edebiyat-i 2006 Berây-i Orhan Pamuk Be Dalil-i Mubâreze Der Rah-i Âzâdî-yi Akîde ve Beyân İhdâ Şod”, Donya-e-Eqtesad , October 16, 2006.

Bednarz, Dieter, Grossbongardt, Annette: “Hodnevîsem Hemî şe Âmâde-yi Nivi şten Est”, Hambastegi , May 7, 2007, s.12.

Bednarz, Dieter, Grossbongardt, Annette: “No One Drives Me into Exile”, Spiegel , February 5, 2007, (Çevrimiçi) http://www.spiegel.de/ , 10 Mart 2009.

Bednarz, Dieter, Pieper, Dietmar: “Behâ-yi Ki Nâçâr Be Perdâht-i Ânem”, Çev. Golnaz Ghebraei, September 15, 2008, (Çevrimiçi) http://asre-nou.net , 6 Şubat 2009.

122

Bednarz, Dieter, Pieper, Dietmar: “I’m for Europe, Democracy and Freedom of Opinion”, Spiegel , October 16, 2008, (Çevrimiçi) http://www.spiegel.de/ , 10 Mart 2009.

Biermann, Christoph, Gorris, Lothar: “Football is Faster than Words”, Spiegel , April 6, 2008, (Çevrimiçi) http://www.spiegel.de/ , 10 Mart 2009.

Biermann, Christoph, Gorris, Lothar: “Futbal Serî’ter Ez Vâjehâ Est”, Çev. Ali Mohammad Tabatabaei, November 4, 2008, (Çevrimiçi) http://www.jehanevarzesh.com , 12 Kasım 2008.

Biermann, Christoph, Gorris, Lothar: “Orhan Pamuk: Der Rûya hayem Kahremân-i Futbal Bûdem”, Çev. Kaveh Esfandiari, June 11, 2008, (Çevrimiçi) http://www.radiozamaneh.com , 15 Ekim 2008.

Biniaz, Fatollah: “Cihân Hod Dâdgâh-i Cihân Est: Nukte hay-î Derbâre-yi Ehdâ-yi Câyize-yi Nobel Be Orhan Pamuk”, Kargozaran , October 17, 2006.

Caryl, Christian: “Sûfî-yi Revân Gosîhte”, Çev. Ali Laleh Jini, t.y., (Çevrimiçi) http://www.rezaghassemi.org/, 12 Kasım 2008.

Caryl, Christian: “The Schizophrenic Sufi”, The New York Review of Books , C.52, May 12, 2005, (Çevrimiçi)

123

http://www.nybooks.com/, 20 Ocak 2009.

Çırpan, Anıl: “İran Türkiye’nin ayıbını örttü”, Star , Ocak 12, 2007, (Çevrimiçi) http://www.tumgazeteler.com , 16 Şubat 2009.

Çiçeko ğlu, Feride: “Yeni Zamanlar Nakka şı”, Haz. Nüket Esen, Engin Kılıç, Orhan Pamuk’un Edebi Dünyası , Haz. Nüket Esen, Engin Kılıç, İstanbul, İleti şim yayınları, 2008.

Diyanat, Roya: “Orhan Pamuk Berende-yi Câyize-yi Sulh-i Na şirân-i Alman Nevîsende-yi Zendegî-yi Nov”, Asia , August 27, 2005.

Dündar, Can: “İş in sırrı, yazdı ğını yırtıp atabilmektir”, Ekim 15, 2006, (Çevrimiçi) http://www.milliyet.com.tr , 10 Mart 2009.

Dündar, Can: “Râz-i Kar Tevânâyî-yi Nivi şten ve Pâre Kerden Est” Çev. Mohammad Fahimi, t.y., (Çevrimiçi) http://www.ramzashoob.com / , 20 Ekim 2008.

Ecevit, Yıldız : Orhan Pamuk’u Okumak , 2.bs., İstanbul, İleti şim yayınları, 2008.

Eder, Richard: “A Blizzard of Contradictions in Modern Turkey”, The New York Times , August

124

10, 2004, (Çevrimiçi) http://www.nytimes.com , 23 Mart 2009.

Emrayi, Asadollah: “Nobel Berây-i Nevîsende-yi Mutevessit”, Kargozaran , October 17, 2006.

Emrayi, Emili: “Rov şenfikr-i hodfurûhte ya Peser-i Torkiyye”, Sarmayeh , No:299, October 16, 2006.

Ericson, Magnus: “Pamuk Berdâ şthâ-ye ş Ra Ba Ma’na Şarj Mikoned”, Çev. Robab Moheb, October 15, 2006, (Çevrimiçi) http://www.akhbar-rooz.com , 12 Kasım 2008.

Eshgian, Javad: “Zendegî-yi Nov, Orhan Pamuk ve Nazarye-i Pesa Estemari”, March 19, 2009, (Çevrimiçi) http://www.atiban.com/article , 29 Mart, 2009.

Ezzati, Amir: “Gû ş Be Âvâ-yi Estanbol”, December 16, 2006, (Çevrimiçi) http://www.roozonline.com , 10 Ocak 2009.

Ezzati, Amir: “Nûr Ez Şark Est” , December 21, 2006, (Çevrimiçi) http://www.roozonline.com , 4 Kasım 2008.

Farjad, Farhad (Çev.): “Dâstân Gûy-i Estanbol”, Kargozaran , October 17, 2006.

125

Fasihi, Arsalan: “Çend Kadem Ba Orhan Pamuk” , Ayande-ye No , October 16, 2006.

Fasihi, Arsalan: “Orhan Pamuk ve İran - Goft-i Gu Ba Arsalan Fasihi”, Haz. Nilufar Zehni, Sarmayeh , No:299, October 16, 2006.

Fasihi, Arsalan: “Pamuk İstihkâk-i Nobel ra Da şt” , Etemad Melli , October 19, 2006.

Fasihi, Arsalan: “Temâyul-i Pamuk Berâyi Sefer Be Îrân”, November 25, 2009, (Çevrimiçi) http://www.aftab.ir/news , 1 Ocak 2009.

Fasihi, Arsalan: “Tercume-i Âsâr-i Orhan Pamuk Bisyâr Du şvâr est”, İran, October 13, 2006.

Ferangi, Aydin (Çev.): “Kurbânî-yi Kodrethâ-yi Beynelmilelî ya Siyâsethâ-yi Torkkiye Nistem”, October 4, 2008, (Çevrimiçi) http://www.omidnews.ir/ , 14 Ekim 2008.

Ferangi, Aydin: “Pamuk-i Habersâz”, Shargh , No:614, October 31, 2005.

Feiz, Naser (Çev.): “Pencâh Sâl Ba Estanbol”, Hamshahri , June 12, 2004, s.8.

Fransworth, Elizabeth: “Bridging Two Worlds”, November 20, 2002, (Çevrimiçi) http://www.pbs.org/newshour/ , 25 Mart 2009.

Fransworth, Elizabeth: “Sitâre-yi Cedîdî Der Şerk Dereh şîde Est”, Çev. Asgar Ghahremanpour,

126

Jamejam , No: 1085, February 16, 2004, s.8.

Fransworth, Elizabeth, Lau, Jörg: “Dûst Darem Hemân Polî Ba şem Ki Be Hîçyek Ez Kârrehâ Te’elluk Nedared”, Çev. Kamran Parsi Nejad, Adabiat-e Dastani , No:107, April-May 2006, s.48– 51.

Garton Ash, Timothy: “Donyâ-yi Ka şeng-i Nov Der Orupa”, Çev. Farzaneh Salemi, Etemad , October

2006.

Garton Ash, Timothy: “This is the moment for Europe to dismantle taboos, not erect them”, The Guardian , October 19, 2006, (Çevrimiçi) http://www.guardian.co.uk , 15 Mart 2009.

Gharaee, Samira (Çev.): “Hâne Ma’men Est, Hâne Ârzû Est”, Shargh , July 8, 2007. s.18.

Ghiasi, Naser: “Lagv-i Sefer-i Orhan Pamuk Be Âlmân ve Belçik”, February 1, 2007, (Çevrimiçi) http://www.radiozamaneh.org/literature , 20 Ekim 2008.

Gudarzi, Shahriar: “Ferheng-i Îran-î ve Minyatûr”, June 17, 2007, (Çevrimiçi) http://shahrbaraz.blogspot.com , 19 Mart, 2009.

127

Gurría-Quintana, Ángel: “Niyâz Be Renc-i Tenhâ-yi”, Çev. Mojdeh Daghighi, Jajan-e ketab , No:203–204, February 2006, s.56–61.

Gurría-Quintana, Ángel: “Vâki’gera Nistem”, Çev. Sholeh Azar, Ayande-ye No , October 19, 2006.

Gurría-Quintana, Ángel: “ Zeban-i Mâderi-em Ra Naresâ Sohbet Mikonem”, Çev. Seyed İman Ziabari, Hamshahri , March 5, 2007, s.20.

Haj Dayi, Fariba: “Berresî-yi Dâstân-i Âdem hây-i Me şhûr, Eser-i Orhan Pamuk”, January 6, 2006, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com/text , 18 Kasım 2008.

Haj Dayi, Fariba: “Minyatur ha-yi Orhan Pamuk”, October 25, 2006 , (Çevrimiçi) http://www.dibache.com/text , 12 Ekim 2008.

Harang, Jean-Baptiste: “Pamuk enfin livré”, October 13, 2006, (Çevrimiçi) http://www.institutkurde.org , 15 Şubat 2009.

Harang, Jean-Baptiste: “Zindegî-yi Men Şebîh-i Karmendan Est”, Çev. Ahmad Parhizi, Jamejam , June 29, 2005, s.6.

Heidari, Alireza: “Nobel-i Edebî, Siyaset ve Hâ şiye ha”, Khorasan , October 17, 2006.

128

Heidari Goran, Farhad: “Be Zeban Averden-i Hozn: Nigâhî Be kitab-i Estanbol Hatırat-i Yek Şehr”, Etemad Melli , October 21, 2006, s.10.

Homayunifar, Hamid Reza: “Bugzarîd Sonnetî Ba şîm - Nigâhî Be Zendegî ve Âsâr-i Berende-i Nobel-î Edebî”, Jamejam , October 28, 2006, s.8.

Kamali Dehghani, Saeed (Çev.): “Bâz Ge şt Be Zindegî-yi Goze şte”, Etemad , 9 December 2006.

Karimi Motahhar, Jan Elah: “Berresî-yi Nak ş-i Tercume ve Edebiyat- i Tercume-yi Der Tovse’e-yi Edebiyat-i Rûsiyye”, May 6, 2004, (Çevrimiçi) http://www.sid.ir /, 10 Mart 2009.

Keivani Nejad, Alireza: “Nobel Berây-i Yek Siyasîkâr-i Edeb Dûst”, Kargozaran , October 17, 2006.

Khalaji, Mostafa: “Nobel-i Edebî ve Derd-i Ser ha-ye ş”, Hamshahri , t.y. (Çevrimiçi) www.hamshahrionline.ir/News , 21 Ekim 2008.

Khorrami, Farideh: “Endî şe ha-yi Mevlânâ Be Azamet-i Homer Est”, Hambastegi , May 15, 2003, s.7.

Lau, Jörg: “Men Berâyi Teblîg-i Yek Hett-i Me şy-i Siyâsî Roman Neminevîsem”, Çev. Seyed İman Ziabari, February 15, 2007, (Çevrimiçi) http://www.pendar.net , 15

Ekim 2008.

129

Lau, Jörg: “Musâhebe-yi Ser Debîr-i Die Zeit Ba Orhan Pamuk”, Çev. Ali Mohammad Tabatabaei, November 10, 2006, (Çevrimiçi) http://farhang.iran- emrooz.net , 18 Ekim 2008.

Lame, Ehsan ( Çev.) : “Ez Dostoyevski Heyli Çizhâ Yâd Giriftem”, Aftab-Yazd , October 20, 2007.

Lame, Ehsan: “Romannevîs-i Siyâsî Nîstem”, November 2, 2007, (Çevrimiçi) http://www.mehrnews.com , 17 Şubat 2009.

Lame, Ehsan: “Şi’r-i Torkiyye Medyûn-i E ş’ar-i Mevlevî ve Ettâr Est”, Aftab-Yazd , No:2207, November 3, 2007, s.10.

Mahmudi, Hadi: “Rivayet-i Tebâh şoden-i İnsan-i Şarkî - Zendegî-yi Nov”, Hambastegi , June 22, 2003, s.7.

Mahmudi, Hadi: “Afsun-zedigi ve Merg-endi şi - Nigâhî Be Zendegî-yi Nov”, Hamshahri , May 12, 2003.

Moheddin Bonab,Siamak: “Nâm-i Dohterem Ruya Est”, October 2006, (Çevrimiçi) http://www.mandegar.info , 18 Kasım 2008.

130

Mojabi, Javad: “Çerâg-i Hemsâye-yi Ma Por Nûr-ter Bâd”, Etemad , January 22, 2007, No:1314, s.11.

Öğüt Yazıcıo ğlu,Özlem: “Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’si ve Yeni Hayat’ında Ölümü Yazmak, ‘Ben’i Çizmek, Orhan Pamuk’un Edebi Dünyası , Haz. Nüket Esen, Engin Kılıç, İstanbul, İleti şim yayınları, 2008.

Pamuk, Orhan: Kırmızı ve Kar , Haz. Ahmet Hakan, İstanbul, Birey yayıncılık, Mart 2002.

Pamuk, Orhan: Öteki Renkler , 3.bs., İstanbul, İleti şim Yayınları, 2006.

Pamuk, Orhan: Beyaz Kale , 34.bs., İstanbul, İleti şim Yayınları, 2008.

Pamuk, Orhan: Yeni Hayat , 24.bs., İstanbul, İleti şim Yayınları, t.y.

Parhizi, Ahmad: “Zindegî-yi Men Şebîh-i Karmendan Est”, Jamejam , June 29, 2005, s.6.

Pour Mohsen, Modjtaba: “Bâz Hem Yek Nobel-i Siyâsi-yi Dîger”, October 12, 2006, (Çevrimiçi) http://haftha.blogsky.com/ , 6 Şubat 2009.

Rahimpour, Reza: “Adîl Bûden Mi’yâr ve Mezher-i İnsâniyet Est!”, May 5, 2008, (Çevrimiçi) http://www.ourararat.com/ , 6 Şubat 2009.

131

Rahmani, Bahram: Orhan Pamuk ve Tabûha-yi Dovlet-i Torkiyye, Âzâdi-yi Endi şe ve Beyân , İsveç, Kitab-ı Arzan, 2006.

Rasael, Amir Hossein: “Tugyân-gerân-i Gelle-yi Ricâleha – Direng-i Ber Dej-i Sefîd” , Hayate No , November 9, 2001.

Rasulpour, Khaled: “Orhan Pamuk Be Vatan Hiyânet Mikoned Henûz!”, t.y., (Çevrimiçi) http://www.ramzashoob.com/ , 20 Ekim 2008.

Rohani, Bijan: “Pamuk, Mi’mâr-i Ferarî”, April 21, 2007, (Çevrimiçi) http://zamaneh.com/ , 1 Ocak 2009.

Roshan, Mohammed (Çev. ): “Gorîhten Ez Mucâdelât-i Şark ve Garb”, Tehran-e Emruz , June 13, 2007.

Saheban Zand, Sajjad: “Aya Nobel-i Pamuk Siyâsî Est?”, Etemad Melli , October 16, 2006, s.1– 12.

Saheban Zand, Sajjad: “Piyâderovî Ba T’em-i Nobel”, 40cheragh , October 23, 2006, No:220.

Sever, Şirin: “Masumiyet Müzesi hayal kırıklı ğı yaratmı ş”, Eylül 17, 2008, (Çevrimiçi) http://arsiv.sabah.com.tr , 15 Mart 2009.

Sever, Şirin: “Musâhebe Ba Orhan Pamuk Der Movrid-i Cedîd terin Romanesh”, Çev. Sima Didar, December 11, 2008,

132

(Çevrimiçi) http://bamdadkhabar.com , 16 Ocak 2009.

Seyfoddini, Alireza: “Rivayet-i Merg-i Muzâ’ef - Nakdî Be Roman-i Zendegî-yi Nov” , Baya , No:6– 8, April-May 2003, s.80–83.

Shamkhani, Mohammad: “Kısse-î Cuz Beray-i Handen ve Şeniden - Nigâh-i Be Roman-i Dej-i Sefid”,

Ayande-ye No , September 26, 2006 .

Shirzadi, Farzam: “Cidâl ve Hemsuyî”, Hamshahri , August 13, 2003.

Shirzadi, Farzam: “Men ve Ya şar? Kâmilen Mutefâvetim”, İran , June 27, 2003.

Shirzadi, Farzam: “Nam-ı Men Kırmız: Goft-i Gu-yi İhtisâsî-yi Kargozaran Ba Orhan Pamuk”, Kargozaran , 18 October 2006.

Shirzadi, Farzam: “Te’sîr-i Mevlânâ- Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk”, Hamshahri , October 22, 2003.

Siami, Ali: “Nam-ı Men Kırmız ve Surhî-yi Men”, January 17, 2008, (Çevrimiçi) http://asar.name/1980/01/rot-ist-mein- name , 20 Ekim, 2008.

Smith, Adam: “Culture means a mix of things from other sources”, October, 2006, (Çevrimiçi) http://nobelprize.org/nobel , 28 Mart 2009.

133

Smith, Sara: “Tarih-i Şahsî”, Çev. Dena Farhang, December 25, 2007, (Çevrimiçi) http://www.dibache.com , 15 Ocak 2009.

Star, Alexander: “Donyâ-yi Berfî-yi Pamuk”, Çev. Khojasteh Keihan, Shargh , No:26, June 8, 2007, s.26.

Star, Alexander: “Orhan Pamuk: 'I Was Not A Political Person' ”, The New York Times , August 15, 2004, (Çevrimiçi) http://www.nytimes.com , 25 Mart 2009.

Star, Alexander: “Vaktî Şurû Be Nivi şten Kerdem Siyâsî Nebudem”, Çev. Alireza Gholami, Etemad , October 21, 2006.

Tarhan, Abdülhak Hâmid: Tarık ya Feth-i Endülüs , Çev. Sultan Ahmed Han, İstanbul, Cihan Biraderler, 1340/1920–21.

Tarlan, Ali Nihat: Mehmet Âkif Ersoy: Zindegînâme ve Berguzîde-yi Âsâre ş, Çev. Kazem Rajavi, Tehran, RCD, 1969.

Tekin, Mehmet: Romancı Yönüyle Orhan Pamuk ve Yeni Hayat, İstanbul, Öz E ğitim Yayınları, 1997.

Traube, Rainer: “Berende Şoden Der Câyize-yi Nobel Zindegî-yi İnsân Ra Siyâsi Mikoned”, Çev. Ali Mohammad Tabatabaei, September 27, 2008, (Çevrimiçi)

134

http://goftman.wordpress.com , 6 Aralık 2008.

Traube, Rainer: “Men Teb’îdî Nîstem”, Çev. Toofan Rah Chamani, Etemad , No:1789, October 8, 2008.

Traube, Rainer: “Winning the Nobel Prize Made Everything Political”, September 8, 2008, (Çevrimiçi) http://www.qantara.de , 10 Mart 2009.

Veysi, Modjtaba (Çev.): “A şk Ra Aklânî Rivâyet Kerdem”, Ferheng-i A şti , No: 1665, February 11, 2009, s.5.

Yahyai, Mohammad Hossein: “Orhan Pamuk Nevisande-i Barceste-i Torkiyye Movaffak Be Deryaft-i Cayeze-i Edebi-i Nobel Şod”, October 20, 2006 , (Çevrimiçi) http://durna.eu/Arshiv/orhan , 4 Nisan, 2009.

Yazdani khorram, Mehdi: “Câyize-i Nobel Berây-i Nevisande-yi Nefrîn Şode”, Roozegar-e Vasl , October

16, 2006.

Yazdani khorram, Mehdi,

Koohnavard, Nafiseh: “Âkây-ı Nevîsende Mi-tersed - Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk”, Hamshahri , May 22, 2003.

Zahedi, Mahyar: “Zeindegî Rûy-i Kâ ğez-i Kâh-i”, Kargozaran , No:454, March 12, 2008.

135

Zamanian, Khadijeh: “Nobel Hakk-i Pamuk bud - Goft-i Gu Ba Arsalan Fasihi” , Quds Daily , November 13, 2006.

Haber Kaynakları:

“Bahram Beizayi ve Orhan Pamuk Der Şeb-i Bokhara”, Etemad , December 20, 2006.

“Bâzi-yi Cedîd-i Resâne-i ya Vâki’iyyet: Orhan Pamuk Tehdîd Be Katl Şod”, January 16, 2007, (Çevrimiçi) http://www.ketabnews.ir/ , 29 Ekim 2008.

“Be Vicdân-i Umûmî Bisepârid”, Shargh , December 22, 2005.

“Bûranî az Tenâkuzât Der Torkiyye-yi Modern”, Golestaneh , No:60, t.y.

“Câyize Po şt-i Câyize Berây-i Orhan Pamuk”, November 16, 2005, (Çevrimiçi) http://www.chn.ir/news , 7 Ocak, 2009.

“Çîzî Evez Ne şodi Est”, Kargozaran , January 15, 2007.

“Goft-i Gu Ba Orhan Pamuk”, December 7, 2006, (Çevrimiçi) http://www.jadidonline.com , 4 Ekim 2008.

136

“İslâm Ba Garb  ştînapezîrî Nedared”, January 19, 2009, (Çevrimiçi) http://www.ibna.ir , 16 Şubat 2009.

“Mevlânâ Îrânî Est”, November 2, 2007, (Çevrimiçi) http://www.news.gooya.com/culture , 17 Şubat 2009.

“Movzi’gîrî-yi Donyâ-yi Edebiyat Der Himâyet Ez Orhan Pamuk”, December 18, 2005, (Çevrimiçi) http://www.chn.ir/news , 7 Ocak, 2009.

“Muhakeme-i Nevisande-yi Tork Be Te’hîr Oftâd” , December 16, 2005, (Çevrimiçi) http://www.chn.ir/news , 19 Ekim, 2008.

“Nigerân-i Berhord-i Temeddun ha ve Ferheng ha Hestem”, Ebtekar , No:1095, December 22, 2007.

“Orhan Pamuk, Berende-yi Câyize-yi Solh-i Na şîrân-i Âlman”, Asia , August 24, 2005.

“Orhan Pamuk Berende-yi Nobel-i Edebiyat Şod”, October 12, 2006, (Çevrimiçi) http://www.iran-emrooz.net , 30 Ekim 2008.

137

“Orhan Pamuk: Ber Mevâzi-i Hud Pâfe şârî Mikonem”, Asia , October 23, 2005.

“Orhan Pamuk Mard-i Evvel-i Frankfurt”, Etemad , October 17, 2008, s.12.

“Orhan Pamuk, Mîhmân-i Nemâyi şgâh-i Kitab-i Frankfurt”, October 19, 2008, (Çevrimiçi) http://www.ibna.ir , 29Ekim 2008.

“Orhan Pamuk: Türkiye’nin AB yolu bloke ediliyor”, 8 Eylül, 2008, (Çevrimiçi) http://www.dw-world.de , 20 Mart 2009.

“Pamuk Ra Bâyet Yek Nevîsende Dîd Ne Yek Şehs-i Siyâsî”, Seda-ye Edalat , January 13, 2007.

“Sergerdânî Beyn-i Sonnet, Mezheb, Modernism”, Golestaneh , No:60, October, 2004.

“Şeb-i Orhan Pamuk”, January 9, 2007, (Çevrimiçi) http://www.radiozamaaneh.com , 15 Ekim 2008.

“Tehdid-i Orhan Pamuk Be Merg, Sefer- i Âlmân Ra Lagv Kerd”, January 31, 2007, (Çevrimiçi)

138

http://www.ketabnews.ir/ , 20 Ekim 2008.

“Tercume-yi Roman ha-yi Pamuk Be Arabî”, Etemad , No: 1322, February 3, 2007, s.15.

“Terdid-i Dâdgah Der Mored-i Muhakeme-i Orhan Pamuk”, December 16, 2005, (Çevrimiçi) http://www.chn.ir/news , 7 Ocak 2009.

139

EKLER

Ek 1. Resimler

1. Kal’e-i Sefîd; Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı romanının ilk Farsça çevirisi. (1998)

2. Dej-i Sefîd; Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı romanının ikinci Farsça çevirisi. (2001-2002)

3. Zendegî-yi Nov; Orhan Pamuk’un Yeni Hayat adlı romanının Farsça çevirisi. (2002)

4. İran’da düzenlenen “Orhan Pamuk Gecesi”nin ilânı. (2007)

5. İngiliz ele ştirmen Christopher de Bellaigue, Orhan Pamuk Gecesi’nde. (2007)

140

(1)

141

(2)

142

(3)

143

(4)

144

(5)

145

Ek 2. Yazılar

1. Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı romanı üzerine Amir Hossein Rasael tarafınan yazılan bir de ğerlendirmedir. Tugyân-gerân-i Gelle-yi Reccâleha-Direng-i Ber Dej-i Sefîd ba şlıklı bu de ğerlendirme Hayate No (Heyat-i Nov) gazetesinin Kasım 2001 sayısında çıkmı ştır.

2. Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı romanı üzerine yazılan bir de ğerlendirmedir. Mohammad Shamkhani’nin kaleme aldı ğı bu de ğerlendirme, Kısse-î Cuz Beray-i Handen ve Şeniden - Nigâh-i Be Roman-i Dej-i Sefid ba şlı ğı altında, Ayande-ye No gazetesinin Eylül 2006 sayısında çıkmı ştır.

3. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasına dair yazılan bir ele ştiridir. Alireza Keivani Nejad tarafından yazılan bu ele ştiri, Nobel Berây-i Yek Siyasîkâr-i Edeb Dûst ismi ile Kargozaran gazetesinin Ekim 2006 sayısında çıkmı ştır.

4. Orhan Pamuk’un İran’da bulundu ğu sürede kendisiyle yapılan bir röportajdır. Farzam Shirzadi tarafından yapılan bu röportaj, Nam-ı Men Kırmız: Goft-i Gu-yi İhtisâsî-yi Kargozaran Ba Orhan Pamuk ba şlı ğı ile Kargozaran gazetesinin Ekim 2006 sayısında yayımlanmı ştır.

5. Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi adlı romanı hakkında Zaman gazetesi tarafından yapılan bir röportajın çevirisidir. Mücteba Veysî tarafından Farsça’ya çevrilen bu röportaj, Aşk Ra Aklânî Rivâyet Kerde-em ismiyle Ferheng-i A ştî gazetesinin Şubat 2009 sayısında yayımlanmı ştır.

6. NewsHour muhabiri, Elizabeth Fransworth’un Orhan Pamuk ile yaptı ğı röportajın Farsça çevirisidir. Asgar Ghahremanpour tarafından Farsça’ya çevrilen bu röportaj, Sitâre-yi Cedîdî Der Şerk Dereh şîde Est (Do ğu’da Yeni Bir Yıldız Yükseldi) ba şlı ğı ile Jamejam gazetesinin Şubat 2004 sayısında, yayımlanmı ştır. Ayrıca yazarın bazı eserlerinin mütercimi Arsalan Fasihi ile yapılan bir röportaj da bu sayıda yer almı ştır.

146

(1)

147

(2)

148

(3) 149

(4)

150

(5) 151

(6) 152