Geçen. hafta 65.070 okura ulaştık Aydınlık 3 Mayıs 2013 Cuma Yıl: 2 Sayı: 62 Ve nihayet Céline KITA PAydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir geldi!...

Sıradanlığı yüceltenlerin büyük yozlaşması

Android ve insan

Sol liberalizm ve Erendiz Atasü’yle ‘Hayat ve Roman’ üzerine Cumhuriyet Devrimi’yle nefes alan feminizm İşçilerin kurtarılacak vatanı

Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 3

İÇİNDEKİLER

Ve nihayet Céline geldi!... s. 4 İzmir’den Baştan çıkarma “oyunu” s. 5 esen rüzgar...

Sıradanlığı yüceltenlerin büyük yozlaşması s. 6-7 Geçtiğimiz Cumartesi İzmir Kitap Fuarı’nın başlangıcıydı. Biz de Aydınlık Kitap olarak fuarda yerimizi aldık. Okurlarımızla standımızda buluşmak, üre- tilen ürünün karşılığını bulması bakımından oldukça önemliydi bizim için. Fu- arda pek çok yayıncı ile konuşma ve kitap dünyasının havasını koklama fırsa- Çiçek dürbününden Arap baharı s. 8 tına eriştik. Çok çabuk yenilenen bir mecra olmasına rağmen “kalıcılık” temelinde yaşamımıza, ruhumuza, kişiliğimize kökler salan yazarlar, kitaplar sunar bize bu dünya. Elimize matbaadan yeni çıkan, henüz kokusu üstünden uzaklaşma- Sol Liberalizm ve Taraf s. 9 mış, sayfaları ilk defa bizler tarafından açılan kitapları elimizde tutmak elbet- teki muazzam bir şeydir. Basit ama kendine has bir his. Elimizdeki bu “ürün” -ki kitabın ürün olmasını tartışmak bize güzel bir alan açmakta- elbetteki eli- mizde başka zaman tuttuğumuz su şişesi kadar aşamalardan geçiyor ancak el- Android ve insan s. 10-11 bette çok büyük farklarla. Bir insanın yaratımının, duygusunun, düşüncesinin matbaa makinelerinden geçmesine rağmen, üzerine boyalar kondurmasına rağ- men hala aynı canlılıkla bize ulaşıyor olması ve daha da ötesi belki de hayatı- Kapak: “Cumhuriyet Devrimi’ne sahip s. 12-13 mızı değiştiriyor olması bu “ürün”ü farklı kılıyor diğerlerinden. Yazarı, çevir- çıkmadan feminist olunmaz” meni, editörü, baskısı, dağıtımı, satımı derken koskoca bir alan da doğmuş olu- yor haliyle. Okurlar elbette fuarlar da dahil olmak üzere bu dişlinin işleyişin- den, mekanizmadaki sorunlardan çok da haberdar değil. Tezgahımda şiirler s. 14

Fuarlar maalesef ki yayınevlerinin kitap sunumlarını, gelecek projelerini gös- terme alanı, güçlü panellerin yapılma alanı olmak yerine daha çok “satış” odak- TSK’yı doğru anlayabilme krizi! s. 15 lı alanlar haline mi geliyor? Bu soruyu sorduğumuzda yayınevlerinin gider tab- lolarına bakmadan bir yargıya varmak elbette anlamlı olmaz. Fuar alanlarına Bizim neden bir “Germinal”imiz, ödenen kiralar, kurulan standlar, personel ve taşınma giderleri gibi pek çok un- sur yayıncıları satışa odaklıyor. Eğer bir İzmir Fuarı gözlemi sunacaksak insanların “Bitmeyen Kavgamız” yok? s. 16 aldığı verim penceresinden bakmak ya da yayınevlerinin giderlerini karşılaya- bildikleri satış rakamları penceresinden bakmak bizi ayrı noktalara sürüklüyor. 12 Eylül darbesine giden yolda son kilometre Bütün bu problem silsilesine bakıp İzmir Fuarı’nın lezzetini baltaladığımız dü- şünülmesin, çünkü şehrin merkezinde insanlara sunulan fuar güzel havanın des- taşı; “Maraş katliamı” s. 17 teğiyle oldukça canlı geçti. Kitap meraklılarının buluştuğu bir ortamın sevilmemesi tarafımızca reddedilmiştir zaten. Yeni çıkanlar s. 18-19 Haftaiçi İzmir Kitap Fuarı devam ederken fuarda görüştüğümüz ülkemiz- de kadın yazar deyince akla ilk gelen isimlerden Erendiz Atasü’yle yaptığımız Çocuk-Genç : Doğayı seven çocuklara s. 20 söyleşiyi kapağımıza taşıdık. Ankaralı bir yazarla İzmir’de yapılan hayata, ede- biyata ve siyasete dair bu dopdolu söyleşiyi sizlere sunar ve tarihe bir not dü- şeriz. Hicvin üstadı s. 21 Haftaya görüşmek dileğiyle...

Bulmaca s. 22 AYDINLIK KİTAP . Aydınlık Sahibi Reklam Servisi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı KITA P Saynur Okuroğlu Genel Müdür Yalçın Büyükdağlı [email protected] Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir Genel Yayın Yönetmeni Reklam Müdürü Yayın Yönetmeni Haldun Çubukçu Mustafa İlker Yücel Kamile Karakadılar Sorumlu Müdür [email protected] Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı [email protected] Mehmet Bozkurt Tüzel Kişi Temsilcisi [email protected] Editör Pınar Akkoç Metin Aktaş [email protected] Baskı: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. Şti. Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu Yazıişleri İrem Halıç, Cenk Özdağ Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 / İstanbul Tel: 0212 251 21 14 / 251 21 15 / 251 55 04 Bahçelievler / İstanbul Tel: 0212 655 44 34 Sayfa Sekreteri Ebru Baysan Faks: 0212 252 51 22 4 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Ve nihayet Céline geldi!... Céline’in kitapta sinemaya, edebiyata, yazarla, özgünlüe, yaratma, yayncla, okurlua ve edebiyat ödüllerine dair yapt yorumlar, sunduu görüler bize, genelde sunulann aksine bambaka bir tablo çiziyor ve birçok eyi yeniden yorumlamamza sebep oluyor

DAMLA YAZICI çok eleştiriyi soru olarak kendine soruyor [email protected] ve her birini yanıtlıyor. “Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz za- Y BR ZEKA ÖRNE man, bunu yazan keşke çok yakın bir ar- Céline’in büyük isyanını görüyoruz kadaşım olsaydı da, canım her istediğin- aslında kitapta. “...bir zahmet hatırlasın ar- de onu telefonla arayıp konuşabilsey- tık! Yeryüzündeki tek gerçek dehanın dim diyorsanız, o kitap bence gerçekten ben olduğumu hatırlasın! Asrın tek ger- iyidir,” demişti Holden “Çavdar Tarla- çek yazarı! Kanıt mı lazım, alın size kanıt: sında Çocuklar”da. Aklımdan çıkmadı bu adımı anan yok!” Bu satırlar onun küçük hiç. Kitapları elime aldığımda yeni bir dağları ben yarattım söyleminden çok, bü- arakadaşım olacak mı acaba merakıyla yük bir sistem eleştirisidir. Kitap boyun- okudum hep. Louis Ferdinand ile tanış- ca Céline’in alçakgönüllülüğünü alaycılıkla tığımdaysa hayatımın tam da bu manyak sunmasının onu ne kadar da okurun gö- herife (ki o tam da ona böyle söylememi zünde yükseğe çıkardığını göreceksiniz, isterdi) ihtiyacı olduğu bir yerinde debe- eleştirinin gücünü arttırmayı bilen iyi bir lenip duruyordum. Çantanın içindeki zeka örneğidir Céline. Ve yazarın hay- bütün kıyafetleri atmak zorundaydım en ranlarının onu iyi tanıması için edebiya- dipte beni bekleyen “Gecenin Sonuna tımıza kazandırılan önemli bir kitap “Pro- Yolculuk”a ulaşmak için. Benden iyi bi- fesör Y ile Konuşmalar”. Céline’in ede- lirsiniz; kitaplara başlanır, kitaplar bitirilir, biyat dünyasına bakışını onun çekincesiz bitirilmek istenmez, yarıda bırakılır, he- dilinden okuyoruz. Aslına bakılırsa dün- diye edilir, hediye alınır, sevilir, atılır, sak- ya düzeni içerisinde meslek lanır, ezberlenir, sürünür, süründürür, gruplarının bir de yazar sürüklenir... Louis Ferdinand Céline’le ta- ayağını ele almak gibi. Bir nıştığım andan itibaren “Gecenin Sonu- fabrikadaki işçinin derdini na Yolculuk” adlı kitap, işte bütün bu sü- dinlemek gibi Celine’i din- reçleri bir bir geçirdi ve tıpkı yüzü kırış- lemek bu kitapta. Büyük mış bir bilge gibi kütüphanemin en üst ra- yayıncı Gaston Gallimard, fında durmakta. kitabını basması için Gas- “Gecenin Sonuna Yolculuk”ta “savaş” ton’a giden yolu arayan kavramına en doğal yolla yani “insan ol- Prefesör Y ve edebiyat ca- makla” büyük bir karşı geliş sergilemişti miasına veryansın eden Cé- Céline. Kitabın kahramanı Bardamu unu- line. Aslında hepimizin gör- tulmaz kitap kahramanlarından biri ol- düğü -ve bazen de göre- muştu. Karakterin yazardan önemli par- ca Fransız edebiyatının içine etmiş biri, ki- “CLALANMI” mediği- ama söylemediği çalar taşıması Céline’e olan merakı da art- milerine göre çağdaş edebiyatın yaratıcısı, EDEBYAT şeyleri Céline’nden duya- tırmıştı. Daha sonraları 2. Dünya Savaşı kimilerine göre bir anarşist, kimilerine biliyor olmak onun belki sırasında Nazi Almanyası’na verdiği des- göre faşist, kimilerine göre nihilist, ki- Elbette argo demiş- de en güzel özelliği. “...kim- tek yazarın şaşırtıcı bir tutarsızlığıydı. milerine göre bir dil kırıcı, kural yıkıcı... ken altını çizmekte fay- Profesör Y ile se ‘ötekinin beni’ni sevmez!... Céline’in bu büyük kafa karışıklığı onun “Profesör Y ile Konuşmalar”da bütün bu da var, konuşma dilinin Konuşmalar, Çinliler de sevmez, Ulahlar faşist damgası yemesine sebep olmuştu. ithamlar Céline’in kendisince, kendi ya- “coşkun doku”sunun kı- Louis Ferdinand Celi- da sevmez, Saksonlar da sev- Ve yıllar sonra Céline “Profesör Y ile Ko- rattığı bir Profesör’e, kendi röportajını vamını tutturabilmek sa- ne, Yapı Kredi Yayınları, mez, Berberiler de sevmez!... nuşmalar” adlı kitabı ile ikinci kez Türk- vermesinde cevap buluyor. Yazarı kendi nıldığı kadar kolay de- Çev: Ayberk Erkay, 104 s. her yerde aynı bok!... aynı çede. Yapı Kredi Yayınları’nın Ayberk Er- üslubunca kendisine yaptığı bir röportajda ğildir Céline’e göre. Bir bok derken bildiğimiz bok!... kay çevirisiyle dilimize kazandırdığı kitap okuyoruz. Céline bu, uslu bir çocuk ol- kez daha, bir kez daha ve bir kez daha yani herkes kendi bokunun kokusuna Céline’in kendi yazarlığına ve daha pek mayı başaramamış sanki, edebiyat ve okumak gerekir doğru ayarı oturtmak için. katlanabilir ama misal Estelle’in bokunun çok şeye bakışının kendi kaleminden dö- akademi alanına klişeleşmiş bütün dü- Ama Céline’i tebrik etmek gerekir ki ken- kokusu, ki hadi diyelim ölüp bitiyoruz Es- külmesi bir bakıma. şüncelere isyan ediyor ve her birine sö- di yarattığı bu yapının yıllar sonra ayar- telle’e, gene de çekilmez!... bağırtır ada- vüyor. Piyasanın nasıl bir canavar oldu- sız ve “cilalanmış” bir biçime dönüşece- mı ‘cam açın! cam açın!’ diye...” KONUMANIN ÇOSKUN ğunu ve eserlerin gerçek değerlerinin ğini öngörmüştür. Belki de yeraltı edebi- Céline’in kitapta sinemaya, edebiya- DOKUSU üstünü örtmek için kullanılan “cilanın” yatının en önemli temel taşını atmış olan ta, yazarlığa, özgünlüğe, yaratıma, ya- Céline, bugün her küfredenin büyük ede- Fransız danteli gibi örülen, ince, na- nasıl da edebiyatı ele geçirdiğini, edebi- yıncılığa, okurluğa ve edebiyat ödülleri- biyatçı konumuna getirilmesinin eleştiri- zik, naif ve klasik müzik gibi biraz burju- yatın paralı yayıncılarının nasıl bu sahte ne dair yaptığı yorumlar, sunduğu gö- sini bu kurgu röportajda yapmakta. Ken- va akış sergileyen Fransız edebiyatında bir eserlerin sunumlarının peşinde koştuk- rüşler bize, genelde sunulanın aksine di ürettiği üslubun da bir gün bu “cila” gün bir anarşist -ya da bir “faşist”- çıktı ve larını, okurların nasıl da kör kütük bu sah- bambaşka bir tablo çiziyor ve birçok edebiyatının kuşatması altında kalacağı ve bütün bu “klasik” yapıyı alt üst etti. Bu- te, hiçbir özgün üretim barındırmayan şeyi yeniden yorumlamamıza sebep olu- cilanın tam da kendisi olacağını söyle- gün -yazarın kendi deyişi ile- “konuşma- eserlerle sarhoş edildiklerini bütün acı- yor. Bugün bu görüşlerin birçoğunun is- mekte. Céline kitap boyunca kendisine nın coşkun dili”ni yazıya dökmenin ya- masızlığıyla ve bütün argosuyla yüzümü- patlandığına tanık olmaksa Céline’in yapılan veya yapılacağını öngördüğü pek ratıcısı Celine; kimi klasik edebiyatçılar- ze vuruyor. değerini arttırıyor. Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 5 Baştan çıkarma “oyunu” “Son Oyun” Altan’n önceki romanlarndan alk olduumuz “Bak imdi ne oldu, biliyor musunuz?” tarzndaki dedikoducu anlatm dilinden öteye gidemiyor. Ha bir de merak ediyoruz; acaba Ahmet Altan gerçek bir yazarn dilinden çok bu “fsr fsr” sürdürdüü anlatm dilinden vazgeçip romanlarna gerçek bir cinsellii ne zaman katacak?

PINAR AKKOÇ anlatım ve soruların sıklıkla yanıtlandığı bir dan Dilara’nın, isyan günleri- [email protected] dil! Ahmet Altan bu “yeni okur”u iyi anla- nin o kaotik ortamında döne- mış olacak ki tam da bunu yapıyor roma- minin cinselliğe bakışının katı Ahmet Altan’ın “Son Oyun”u çıktığından nında. Üşenmiyor, her şeyi en ince ayrıntısına süzgecinden geçmeden yaşa- beri hakkında çokça yazılıp çizildi. En çok ko- kadar anlatıyor. Bize de sormak düşüyor: dıkları ne kadar inandırıcıydı? nuşulan şey belki de 100 bin basan kitabın pi- Edebiyat bu mu? yasaya çıkar çıkmaz tükenmesi oldu. İçeriğe Geri dönelim “cinayet” meselesine. De- GERÇEK M? dair değerlendirmeler yapılıyor. Derin an- diğimiz gibi hikaye cinayet işleyen bir yazar Burada yazarın gerçekçi olup lamlar yükleniyor kitaba. Kitaba ilişkin ger- etrafında dönüyor. Daha en başından bu ki- olmadığı değil söz ettiğimiz, ger- çeği yansıtan analizler de yapılmadı değil. şinin cinayet işlemesi akıl almaz bir olay ola- çek bir romancı olup olmadığı! “Son Oyun” nedir, ne değildir, bunun yanı- rak yansıtılıyor. Bir yazar, son derece vakur José Saramago’nun tını aramaya çalıştık bu ya- ve makul, büyüleyici gü- “Körlük”ünü okurken, tüm dün- zıda. zellikte bir kasabaya gelir. ya beyaz bir körlükten kaça- Kitabın daha başlarında Aklı başındadır. Kasaba- mazken vicdanını kaybetmeyen ana karakterin yazar olma- daki diğer insanlardan “üs- kadının nasıl görebilen tek insan sı vesilesiyle bir cümle ge- tün”dür. Peki ne olur da ya- olarak kalabildiğine ve karanti- çiyor. “Edebiyat olaylardan zar cinayet işleyecek hadde nadaki kadınların bir parça ek- ziyade insanla ilgili olmalı gelir? İşte bu sorunun yanıtı mek için kendi bedenlerini top- diye düşünüyorum.” Ki- derin bir “içsel yolculuk”ta luca nasıl sunabildiklerine ina- taptaki karakterin bu bakış olabilirdi ama gelin görün ki nırsınız. açısı elbette kurgunun bir anlatımda böyle bir serü- Sa- parçası. Yazarın, yani Ah- vene tanıklık edemiyoruz. met Altan’ın görüşü oldu- Karakterin yaşadıklarının Boluksuz, hayal ğunu iddia edemeyiz. Yine onu cinayet işlemek gibi gücüne pek fazla frsat de anahtar bir cümle. Gelin travmatik bir olaya sü- tanmayan bir anlatm ve görün ki “Son Oyun” bu rüklemiş olmasını anla- sorularn sklkla yantland Altan, kadın okuru nasıl baştan çıkaracağını cümledeki hassasiyete hiç mak zor. Karşımızda du- bir dil! Ahmet Altan bu iyi biliyor. Okuru baştan çıkarma işini, bu kez ama hiç itibar etmiyor. Son Oyun, ran son derece güçlü, so- tek bir farkla, bir erkek karakter üzerinden Kitap, ana karakterin bir Ahmet Altan, ğukkanlı bir erkek; olaylar “yeni okur”u iyi anlam olacak ki deniyor. Bu yüzden “Son Oyun”daki “yazar” cinayet işlediği bilgisiyle açı- Everest Yayınları, 416 s. karşısında son ana kadar tam da bunu yapyor romannda. karakterinin cinselliği de, Altan’ın önceki ro- lıyor. Tüm 5n1k soruları ya- dengesini kaybetmeyen bir Bize de sormak düüyor: manlarından alışık olduğumuz “Bak şimdi ne nıtsız bırakılarak cinayetten öncesini anlatan kişilik. Anlaşılan Ahmet Altan’ın böyle bir ge- Edebiyat bu mu? oldu, biliyor musunuz?” tarzındaki dediko- bir hikaye başlıyor. 400 sayfanın sonuna ge- lişime işaret etmemesinin sebebi yine me- ducu anlatım dilinden öteye gidemiyor. Aca- lindiğinde soruların yanıtını almış oluyoruz. tindeki heyecanı korumak. Fakat bu çaba bir rama- ba erkek okurlar, Altan’ın “erkek ruhu” Böylelikle okur, 400 sayfa boyunca “acaba ne eseri asıl değerli kılacak olan karakterin ge- go o dün- hakkında anlattıklarına ne diyecek? Ha bir oldu, nasıl oldu bu cinayet” sorusunun pe- lişimini ve dönüşümünü resmetmeyi ortadan yayı öyle çizer ki, okurunu bu hem gerçek de merak ediyoruz; acaba Ahmet Altan şinden gitmiş oluyor. kaldırarak romanın sığ kalmasının başlıca se- hem gerçeküstü olguya inandırır. Gabriel gerçek bir yazarın dilinden çok bu “fısır fısır” Peki kurmaca türünde merak unsuru ve beplerinden oluyor. Garcia Marquez; “Kolera Günlerinde Aşk”ta sürdürdüğü anlatım dilinden vazgeçip ro- olay örgüsünde gizlilikler bu işin bir parça- kadın karakteri Fermina Daza’nın ilk aşkı manlarına gerçek bir cinselliği ne zaman ka- sı değil midir zaten? Öyledir elbette ama KADINDAN ANLAYAN YAZAR Florentino Ariza’ya yıllarca büyük bir aşk bes- tacak? bunu çıkardığınızda elde kalan yalnızca sığ Ahmet Altan bu kitabında da kadınlara ledikten sonra nasıl bir anda sırt çevirdiğini “Son Oyun”a dönmek gerekirse; hikaye karakterler ve yüzeysel göndermeler ise işte dair “bilgisini” konuşturuyor. Kadınlara öyle gösterir ki; bir daha o kadının o erkeğe deniz kenarında bir kasabada geçiyor. Okur- o zaman “edebiyat nedir” sorusu kaçınılmaz mahsus birtakım klişeler roman boyunca sı- asla aynı şekilde bakmayacağına bahse gi- ken kasaba hayatına dair bilgi ediniyor olsak oluyor. Zira kitaptaki karakterimizin de de- ralanıyor. Yetmezmiş gibi çok derin analiz- rersiniz ve yanılmazsınız da. Çünkü onlar Al- da Altan’ın mekan seçimindeki sebebinin sos- diği gibi edebiyatın derdi sadece bir olay ör- ler gibi pazarlanıyor. Bir yerde şöyle geçiyor: tan’ın yaptığı gibi “anlatmazlar”, kendi ses- yolojik bir olguya dikkat çekmek olmadığı- güsü kurmak olmamalı. “Kadınlara bayılıyorum, birbirlerine ne ka- leriyle okuru etkilemeye çalışmazlar. Gerçek nı anlamak zor değil. Tipik bir kasaba hayatı dar benzediklerini bilmemelerine”. Böylece romancılar kadın ya da erkeklerini “göste- ANLATMAK MI, ve bu hayatın bireyin üzerindeki etkilerini an- Altan; “Son Oyun”la “kadın ruhundan an- rirler”; onlara sevinç, hırs, kıskançlık, vur- latmaktan çok olay örgüsündeki tesadüfle- GÖSTERMEK M? layan yazar” imajına da yeni bir cila yap- dumduymazlık, fedakarlık, yıllar yılı üst üste re vesile olacak ortamı ve mekanı yaratmış Son dönemde dünya çapında ilgi gören maktan geri durmuyor. Ancak 2002’de yine biriken keder, duyumsanan mutluluk ve Ahmet Altan. Anlatılan hikaye içindeki en- romanlara baktığımızda dikkat çekici bir tab- büyük bir sansasyonla piyasaya sürülen “Al- daha bir sürü sahici duyguyla kuşanmış bir trikalar ancak bu dar kasaba hayatı içinde loyla karşılaşıyoruz. Günümüz okuru tartış- datmak”ın verdiği “yapmacık” izlenimden dünya çizerler. O karakterler o dünyaların- mümkün olabilirdi. “Son Oyun”da geçen ma götürmeyecek netlikte olaylar, ilişkiler ve öteye gidemiyor. “Aldatmak”taki Aydan da yaşarlar ve biz okurlar bu yüzden onlara olaylar aslında günümüz dünyasında kasaba diyaloglar peşinde. Mümkün olduğunca an- adlı kadın karakterin sevinçleriyle, kederle- inanırız. Onların yaşam tarzlarını hiç tat- hayatının bireyi ne yönde etkilediği olgusu- laşılır metinler, açık ve net bir kurgu çok sat- riyle, hayal kırıklıklarıyla, hırslarıyla ve daha mamış olsak bile, onlarda kendimizden bir nu irdelemiyor. Ne yalan söyleyelim, irdele- mayı da beraberinde getiriyor. Tıpkı bir dizi bir sürü insani özellikle sahici bir yaşamı var parça bulabiliriz. mese de bir fikir veriyor… izleyicisi gibi roman okuru da olayların ta- mıydı? Aydan’ın yine kendi gibi tepeden inen Peki Altan; “kadın ruhunu anladığı” ya- Özetle “Son Oyun” bir edebiyat eserin- mamına hakim olmak hatta karakterlerin his- erkek karakterle yaşadığı hazlar bile kaçımıza nılsamasını yaratmayı nasıl başarıyor? Sadece den çok boşluksuz bir anlatım, kusursuz bir lerinden haberdar edilmek istiyor. Boşluksuz, gerçekten sahici gelmişti? Ya da “İsyan cinsellik ve kadınlara hitap eden kitaplar yaz- olay örgüsü olarak akıllarda kalıyor. Bu bir hayal gücüne pek fazla fırsat tanımayacak bir Günlerinde Aşk” adlı kitabındaki kadınlar- masıyla mı? Bizce bunun tek bir temeli var. övgü değil! 6 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Sıradanlığı yüceltenlerin büyük yozlaşması Kitapta AKP’nin yükselii, Siyasal slam’n, slam ad altnda nasl dönütürülerek, AKP’nin türedi slamist düünür ve zenginlerinin nasl yeni bir karakter olarak ortaya çktn anlatyor. Bu yükseli gerekçeleri de “Türk Hümanizmi”nin yitirilmesi ile açklanyor

HALİT PAYZA tı’nda kıdemli ekonomist olarak görev al- mış. California Üniversitesi ile ortak psi- Bazı yazarlar var ki, onlarla ilgili kesin kodilbilim çalışmaları yapmayı da ihmal et- yargıya varmanız oldukça güçtür. Kendile- memiş. Cumhuriyet gazetesinde “Bizim En- rini kolaylıkla anlamanız için yalnızca yaz- glish” dergisinin çıkarılmasına katkıda bu- dıklarıyla değil; eylemleri, düşünceleri, lunmuş. YAZKO’da başkan yardımcısı sözcükleri seçerken çağrıştırdıkları; giderek görevini de üstlenmiş. Felsefeden, psiko- o sözcüklerle, kurduğu tümcelere yeni an- lojiye, dilbilimden ekonomiye, medeniyet- lamlar katarak başka neler anlatmak iste- ler tarihinden ilahiyata kadar farklı onto- diğini de düşünmeniz gerekir. Bir yazarı tek lojik bilimlerde var olmayı başarmış. Filis- bir kitapla tanımak olası olduğu kadar, bü- tin davasına ilişkin yaptıklarından ve yaz- tün kitapları okunmadan, söyleyip, ettikleri dıklarından, 1986’da Yaser Arafat Tu- bilinmeden yargıya varmak olanaksızdır. nus’ta sürgündeyken “Özgürlük Madalya- Yazdıklarının zor yapıtlar olması gerekmez, sı” ile onurlandırılmış. kolaylıkla anlaşılabilecek yapıtlarda da du- rum, en karmaşık olanlar kadar karmaşık- ÖLÜMÜ KUTSAMAYA TRAZ tır. Alev Alatlı bu tür yazarlardan. Alatlı ile ilgili kesin bir yargıya varabil- Alatlı, 1944 İzmir doğumlu, Egeli bir ya- mek için bütün disiplinlerdeki çalışmaları zar. Eğitim süreci uluslararası. hakkında yeterli bilgiye sahip ol- İlköğrenimini Türkiye’de al- mak, ontolojik yöntemlerle mış, liseyi Japonya, Tok- Alatl, sa ya da sol, analojik saptamalarda bu- yo’da. Ekonomi ve lunabilmek o kadar ko- istatistik lisansı OD- ölüm üzerinden lay değil. Bir yazar ola- TÜ’den. Ekonomi siyaset yapmann Türk rak da bütün bu bi- ve Ekonometri aydnlarnca da nasl limlerin bileşimin- yüksek lisansını den, yaslandığı ideo- Fulbright bursu ile kutsand temeli üzerinde lojik düşünsel yapıya ABD’nin Tennes- ölümün deil yaamn kadar karmaşık bir in- see eyaletinde Van- sevilmesi san tipolojisi var önü- derbilt Üniversite- gerekliliinden nüzde. Yine de her söy- si’nden. Doktora çalış- söz etti lediğinde keramet aranma- masını New Hampshi- malı, her söylediği ideolojik du- re’daki Dartmouth College’de yapmış. Felsefe öğrenmiş, medeniyet tari- ruşu nedeniyle övülmemeli ya da eleş- Alev Alatl hi okumuş, üstüne üstlük bir de ilahiyat oku- tirilmemeli. Sezar’ın hakkı Sezar’a, Alev muş. 1974’te Türkiye’ye döndüğünde İs- Alatlı’nın hakkı Alev Alatlı’ya. Alatlı 1992’de, tanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde öğ- yukarıdaki disiplinlere yaslanarak yazın- dı. Bu nehir romanlar “Or’da Kimse Var başladı. Alatlı, Falanjistlerin Cumhuriyet’i retim görevlisi, Devlet Planlama Teşkila- sallaştırılmış bir dizi nehir roman yayımla- Mı?” dizi başlığı ile okura ulaştı. Dizinin ilk yıkmak ve devrimi bastırmak için kullan- kitabı “Viva La Muerte!” (Yaşasın Ölüm!) dıkları sloganı, sola da uyarladı. Sağ ya da başlığıyla yayımlandı. Adını İspanya İç sol, ölüm üzerinden siyaset yapmanın Türk Savaşında İspanyol faşistlerinin sloga- aydınlarınca da nasıl kutsandığı temeli üze- nından alan romanda, Alatlı, sol bir rinde ölümün değil yaşamın sevilmesi ge- partiden belediye başkan adayı olan Şa- rekliliğinden söz etti. “Bu toplumda ‘biliyor fak Özden ve kendini vatansız kabul olmak’ mutlak surette bir haksızlığa maruz eden Günay Rodoplu karakterleri kalmak demektir. Çünkü bilgi borçlandırır, üzerinden Türk soluna, sosyal de- ‘anlamak’ zorunda bırakır. Cahil, acıma mokrasiye, solun siyasal sloganların- duygusu uyandırır. Yıkıcılığı bağışlanır. Bu, dan biri olan “Devrimciler ölmez”e onların lüksüdür. Oysa aydın, bilgilenmek ölü sevicilik üzerinden, sloganın çı- gibi bağışlanmaz bir suçtan müebbeden kışını tersine bükerek hesaplaşmaya mahkûm edilmiştir. Bastığı yerde ot bırak- Aydınlık KİTAP 7 mayan cahili vicdanının tafa Kemal’in ölü- demir parmaklıkları münden sonra 1940’lı arasından seyreder.” yıllarda laik/hüma- İkinci kitap “Nuke’ nist/çağdaş bir eği- Türkiye”. Nuke, “nük- limle yetişenler olarak leer”den geliyor, atom adlandırıyor. Orijinal bombası olarak da olanları yanlış çağ- okunabilir. Kitap adını daşlaşma ile sakat- İran Rehine Krizi sı- landıkları üzerinden rasında, sıradan Ame- eleştiriyor. Çağdaş- rikan vatandaşlarının laşma adı altında Yu- protestoları sırasında nan-Roman kökenli kullandıkları slogan- Batıcılıkla eğitildik- dan alır. lerini anlatıyor. Alat- lı günümüzdeki be- AYDIN yaz Türklerin karşısı- ÖNYARGISI na düzeni temsilen, “Derler ki Türkiye kendi deyimi ile “ar- sız, densiz, ilkesiz, ikiye ayrılır; Türkiyeli- Beyaz Türkler Küstüler, haddini bilmez, küs- ler, mülkiyeliler; mül- Alev Alatlı, kiyeliler ikiye ayrılır; tah, mürai, tufeyli, halk çocukları, orospu Everest Yayınları, zevzek, müptezel, çocukları; orospu ço- 460 s. basmakalıp, palavra- cukları ikiye ayrılır; cı, korkak, kalleş, ah- Robert Kolejliler, Galatasaraylılar...” Alat- laksız, içtenliksiz, sevgisiz, pespayeve pa- lı, serinin ikinci kitabında; Amerikalı Dia- çoz”ları koyuyor. na Pavloviç ile Hasidi Yahudisi olan koca- Kitapta AKP’nin yükselişi, Siyasal İs- sı David Pavloviç’in Türkiye’ye araştırma lam’ın, İslam adı altında nasıl dönüştürü- yapmaya gelmesiyle, Günay Rodoplu ile iliş- lerek, erkin nasıl emperyalizme evrildiği- kileri üzerinden önyargılı Türk aydın ile ön- ni, AKP’nin türedi İslamist düşünür ve yargılı Batılı aydının aslında önyargılarında zenginlerinin nasıl yeni bir karakter ola- ortak olduklarına ilişkin eleştirilerini oku- rak ortaya çıktığını anlatıyor. Bu yükseliş yoruz. Hasidik öğreti dinsel dogmaları ve ri- gerekçelerini de “Türk Hümanizmi”nin yi- tüeller yerine Protestan inancını ön plana tirilmesi ile açıklıyor. Yitirilen değerlerin çıkarır. Dini bir yaşam biçimi olarak kabul günümüzde de yerine konulamadığı için, eder. Siyonizm’e karşıdır ve Müslümanlar- çarpık gelişmenin, kendi çarpık siyasal la Yahudilerin barışçıl bir biçimde yaşaya- uzantıları ile nasıl geliştiğini ve devamını bileceklerini ileri sürer, İsrail devletini ta- anlatıyor. Alatlı’ya göre AKP iktidarı, nımazlar. Dinlerarası diyalogcuları ne ka- Yeni Dünya Düzeni ve liberalizmin diğer dar temsil ederler tartışılabilir. siyasal sistemlere baskın olduğu bir süre- Alatlı benzeri eleştirileri, zaman di- ce denk düşüyor. Bu anlayış, sıradanlığı yü- zimsel bir biçimde farklılaştırarak serinin di- celtme üzerine kurulu. Şimdi iki anlayış ça- ğer kitapları olan 1993’te yayımlanan “Val- la Kurda Yedirdin Beni”, 1994’te yayımla- tışma halinde. Bir yanda toplumsal de- nan “O.K. Musti Türkiye Tamamdır” ile sür- ğerler; laik hukuk devleti, vatanseverlik, di- dürdü. Alatlı, “Valla Kurda Yedirdin ğer yanda Alatlı’nın paçozlaşma olarak ta- Beni”de Şivan karakteri üzerinden bu kez nımladığı oportünizme varan yozlaşma. aynı eleştirel bakışı etnik milliyetçiliğe, Alatlı, kitapta Mehmet Sedes, Mübeccel Kürt sorununa çevirir. Kitap adını, Erzurum Atıye, İkitelli’nin cam-çelik yığışımlı pla- yöresinin “Giderim Van’a Doğru” adlı zaları, İtalyan mobilyalarla döşeli ofisle- uzun havadaki son dizesinden alır. “Hu beni ri, toplantı salonlu, VIP restoranlı, saunalı, hurda beni / Vallah koydun çukurda beni / yüzme havuzlu, Bowling oyunlarının oy- Beni beni havar zalım yar / Oğul sadıklığın nandığı Dolce Vita -tatlı hayat, lüks hayat- bu muydu / Vallah yedirdin kurda beni.” bir yoz yaşam sürdüren günümüz insanı- “O.K. Musti Türkiye Tamamdır” Türk- nı ve bu duruma gelinmesinde yenilen sol- çü Milliyetçilik üzerine. Ülkücü Selahattin’in cuları anlatıyor. Sistemin siyaset, tarikat, aşkı ekseninde anlatılan roman Günay ticaret anlayışı, mücahitlikten müteah- Rodoplu’nun ölümü ile bitmiş gibidir. hitliğe, solculuktan dönekliğe değin bir dizi Ancak öyle olmadığı görülüyor. Alatlı, kurgu ya da gerçek karakteri romanına ek- seriye bir “hâlâ” eklemesi ile bu kez, Günay lemliyor. Hem kapitalist hem Müslüman Rodoplu’nun ölüm yıldönümü sonrasını an- olunamayacağını, kapitalizmin artı de- lattığı “Beyaz Türkler Küstüler”le devam ğeri ile İslam’ın kul hakkının bir arada ola- ediyor. Serinin son romanı olabilir mi, bu ön- mayacağını, çatışmanın kaçınılmazlığını or- ceden kestirilemez. Bildiğimiz, Alatlı’nın ilk taya koyuyor. Dizi romanlar hem bir bü- dört kitapta sesini duyuramadığı için ora- tündür, hem de bütünden ayrı romanlar- da hâlâ kimselerin olup olmadığını sorma- dır. “Beyaz Türkler Küstüler”de Alat- ya devam ettiği. lı’ya hak verirken, verdiğinizi geri aldığı- nız düşünceleri de var. Alatlı’yı değerlen- ALATLI’NIN GÖZÜNDEN dirirken hep şu söz usumda: Hocanın BUGÜNLER dediğini yap, gittiği yoldan gitme! Galiba Alatlı, beyaz “orijinal” Türkleri, Mus- en iyi tanım bu! 8 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Çiçek dürbününden Arap baharı Kuzey Afrika ve Ortadou’daki halk ayaklanmalarndaki asl hedefin teokrasi düzenine geçi mi olduunu sorgulayan kitap, güncelin tam içinde

ERDEM GEZGİNCİ daşının hayalleri ve bastırılmış duyguları ki- [email protected] tabın ateşleyicileri. Aşkın şiirlerle cinselli- ğin utançla kol kola ilerlediği bölümlerde “Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat On- soruların artması tesadüf değil. Çünkü lara” romanı ile ülkemizde adını duyuran yüzünü batıya dönmüş olan kahramanımız Mathias Enard, Ortadoğu kültürünü ve nereden geldiğini bilemediğimiz “reform” halklarını merak etmekten öte anlamaya ışığıyla karşı- çalışan bir yazar. Esrarların, efsanelerin, laştırmalar masalların ve oryantalist tanımların göl- yapmaktan çe- gesinde sosyolojik ve psikolojik bir kur- kinmiyor. Gü- guyla yazılmış olan “Hırsızlar Sokağı” nah ekseninde devrimleri ve devrimlerin ortaya çıkardı- geçmişine tu- ğı önü alınamaz yanılgıları konu edinmiş. tunması, yaşa- dığı topluma DEVRMLER VE ÇELKLER yabancılaşma- Arap baharının içindeki roman kahra- sı çağdaş ro- manı aynı zamanda anlatıcı. Çiçek dürbü- manın gerekli- nünden bakar gibi bazen din renkleniyor, likleri gibi kar- bazen aşk, bazen isyan, bazen ise sorular. şımızda. Fas’ın Tanca kentinin boğaza nazır manz- Fas’taki çe- arasıyla sakinlik vaat eden tasvirlerden çok lişkili hayatın yönlü gerginliklere geçiş yapan okuyucu ki- dini kuralların tabın sonundan ziyade bir sonraki sayfayı hüküm sürdü- merak ederken bulabilir kendini. ğü bütün coğ- Mathias Enard Demokrasi, özgürlük ve devrim üçge- rafyalarda aynı Hırsızlar Sokağı, ninde kahramanın ve ülkelerin uyanışı olduğunu anla- Mathias Enard, Sırasıyla gerçekleşen devrimlerin, ya açık kapılar bırakıyor. Ülkemizdeki al- paralel ilerliyor. Kuzey Afrika ve Ortado- mak zor olmasa Can Yayınları, süren Suriye karmaşasının, Türki- gının batılı okuyucudan farklı olacağını ğu’daki halk ayaklanmalarındaki asıl he- da, gelenin gi- Çev: Aysel Bora, ye’nin rolü ile ilgili soru işaretleri- hissetmek pek de zor değil. defin teokrasi düzenine geçiş mi olduğunu deni aratacağı- 312 s. nin ve Avrupa’daki krizin izleri ro- Paranoyanın pençesinde sona doğru sorgulayan kitap güncelin tam içinde. nı anlamak da man okuyucusunu süreç hakkında sürüklenen kitap sürekli umut vaat eden “Şeyh Nureddin’in bana anlattığına bir o kadar kolay. Yazarın bu konuda uya- bilgilendirip tatmin edebilir. Yine de bir anlatıma sahip aslında. Her an her şey göre plan, serbest ve demokratik seçimlerle rılarda bulunmadan, ders vermeden sade- bunun bir roman olduğu unutulmamalı. güzelleşecekmiş gibi ilerleyen sayfalar mümkün olduğu kadar çok oy kazanıp ik- ce kahramanın gözünden olanları anlatma melankoliden uzak. En karamsar anla- tidarı ele geçirmek ve daha sonra içeriden çabası oradaymışız hissini veriyor. Mem- DÖNÜÜM tımlarda bile dinin, aşkın, arkadaşlığın yasamanın, dışarıdan sokağın birleşen güç- leket hakkında kaygılananların bu çelişki- İspanya’ya geçişin ardından dertler, veya sadece salt hayatın her şeyi yoluna leriyle kurumları ve yasaları İslam’a uygun li “düzen”lerin yansımalarını okurken kaygılar, idealler ve kaderler dönüşüyor. koyacağına dair bir inanç insanı sarıyor. hale getirmekti.” daha da tedirgin olacağı aşikâr. “Devrim” Arada kalmışlık ve macera tutkusu va- Alt metindeki bu hareketlilik karak- kelimesinin ise tam tersi anlamlarda orta- roluşun kollarına salıyor kendini. KURGU VE OKUNABLRLK terlerin macera tutkusuyla yolculukları ya çıkması “Peki nereye tutunacağız?” so- Barcelona’nın canlılığı çiçek dürbü- Kendine has tarzıyla Mathias Enard beraberinde getiriyor. İki çocukluk arka- rusunu sorduruyor. Öyle ya, devrim umut- nünün başka bir sihri gibi karşımıza çık- kurgunun temellerini derine atıyor. Oku- lu ve cesaretli bir kavramken tığında coğrafyanın değiştirdiği ve de- nabilirliğin kirişlerini ise ahenkli ve eğ- Arap baharı sürecinde oyun- ğiştirmediği sosyolojiyi görme imkânına lenceli yerlerinden bu temele sabitliyor. ları, hesapları ve köhneliği sahip oluyoruz. Anlatıcının geri dönüşleri Riskli olan kitaplarındaki bu görünümün çağrıştırır oldu. karşılaştırma yapmamızı kolaylaştırıyor. tüketimi kolay “çok satanlar”la benzer- Kısa bölümler halinde olayların ve liği. Bundan dolayı Ortadoğu’yu anlatan ALMANAK mekanın değişmesi Enard’ın önceki ki- batılı yazarlardan bir adım geride. Belki ÖZELL tabında da gördüğümüz okunabilirlik de ağır ve yoğun metinlerin değerli ol- Son iki yıl içindeki gün- düzeyini arttırıyor. Dönüşümün gerçek- duğu yanılgısı yüzünden böyle düşündü- cel olayları barındırması ve leştiği bölümlerde geçişin ustalığı insanın rüyor. Belki de okunabilirlik ve derinli- henüz sonuçları belli olma- içindeki “küreselleşmiş dünya” algısını ğin buluşması mümkün. Mathias yan Arap baharı ile ilgili ilk güçlendiriyor. Enard’ın romanlarını kategorize etmemiz roman olması kitabı kay- Radikal İslam’ın parayla ve emper- için daha çok romanını okumamız gere- nak kitaplar arasına soka- yalizmle dirsek teması havada kalmış olsa kebilir belki de. Hem tadı damağımızda bilir. Bu konudaki üstün kö- da militana dönüşen çocukluk arkadaşı- kalan serüven düşüncesinin her geçen ki- rülüğü onu ilk yapmaktan nı gözlemleyen kahramanımızın sorduğu tapta daha da dallanıp budaklanması alıkoymuyor. sorular ve alamadığı cevaplar okuyucu- ayrı bir doyum sağlıyor. Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 9 Sol liberalizm ve Taraf Türkiye 2000’li yllardan itibaren derin bir dönüme sürecine girmitir. Kapitalizm hem siyasi hem ekonomik olarak Türkiye’de tekrardan ve çok güçlü bir ekilde kendini göstermektedir, Taraf gazetesi de bu duruma çanak tutan araçlardan biridir

ŞAHİN YALDIZ Tarih, yazılmaya devam eden bir ti- yatro oyunudur. Oyunu yazanlar hep de- ğişir. İnsanlar bu oyunun hem izleyicileri hem de yazarlarıdır. Çevreye uyum özel- liğini (bukalemunlar gibi) son derece ilerletmiş bazı insanlar, oyunu kim ya- zarsa yazsın binlerce övgü düzmeye ve yazılan oyunda yerlerini almaya alış- mıştır. Onlar için sahneler arası muhte- şem çelişkiler ya da sahnelerin kötü oy- nanması hiç önemli değildir, önemli olan oyun yazarının beğenisini almak ve bilet paralarından yüzde bir de olsa pay alabilmektir. İşte içinde bulundu- ğumuz tarih oyununda da değişen erk- ler içinde medya, bu değişen in- sanların başını çektiği bir sek- tördür. Ülkemizde de ikti- darı elinde bulunduran Kitap “sol”un kimi kuvvete yamanma ustalı- savunucularnn, ğı yapan medya araçları muhafazakâr akma çoktur, bunlardan biri rüşün ek- iktidarlığını ve liberal solun ona ek- değişimini de görmek mümkün. Murat de Taraf gazetesidir. nasl eklemlendiini lemlenme lemlenme çabalarını “Yeşil Elma Koa- Belge’nin Althussercilikten Sivil Top- Yaptığı haberlerle ege- gösterdii gibi, ülkenin sürecine lisyonu” olarak nitelendiriyor ve Taraf’ın lumculuğa, Halil Berktay’ın Proleter menlerin oynadığı oyuna ideolojisi olan Kemalizm’e Şerif Mar- bu koalisyonu hâkim kılmak sürecinde Devrimci Aydınlıkçılıktan liberal sol çanak tutan Taraf gaze- nasl sava açtn da din’in ve İd- yaptığı işleri gazetenin içeriği ve söyle- saflarına, Nabi Yağcı’nın TKP’den ka- tesi ilk defa Aras Aladağ gösteriyor ris Küçükö- mi üzerinden değerlendiriyor. Taraf’ın pitalizmin makyajlı hallerine geçişini tarafından “Hegemonya Ye- mer’in katkıla- eklemlenme stra- güzelce anlatmış niden Kurulurken Sol Libe- rından da ayrı bir tejisinin kuramsal Aladağ. ralizm ve Taraf” kitabında etraf- bölümde bahsedil- yönü Weberci ta- “Hegemonya lıca incelenmiştir. Kitabın girişinde de miştir. Liberal solun sık sık rih yorumu, Asya Yeniden Kurulur- belirtildiği gibi Türkiye 2000’li yıllardan kullandığı “sivil toplum” terimini Hegel, üretim tarzı tar- ken sol liberalizm itibaren derin bir dönüşüm sürecine Marx, Gramsci ağzından anlatmıştır. tışması, İdris Kü- ve Taraf” kitabı Ta- girmiştir, kapitalizm hem siyasi hem Bu yöntemle kitabın zeminini sağlam- çükömer ve Şerif raf çevresinin ve li- ekonomik olarak Türkiye’de tekrardan laştıran sol liberalizmi tüm ayrıntılarıy- Mardin’in katkı- beral solcuların mu- ve çok güçlü bir şekilde kendini göster- la incelemiş ve Taraf gazetesinin yaptı- ları ve en sonunda hafazakâr akıma mektedir, Taraf gazetesi de bu duruma ğı haberlerle neye hizmet ettiğini ve sol da “sivil toplum” nasıl eklemlendiği- çanak tutan araçlardan biridir. liberal görüşle ilişkisinin ne olduğunu tartışmaları ince- ni yalın bir dille an- İçinde çelişkiler yumağı barındıran, göstermiştir. Türkiye’de sol liberalizmi lenerek açıklanı- latan güzel bir ki- TKP geçmişinden kapitalist düzende yaratan sürecin 12 Eylül olduğunu dü- yor. Aladağ; Taraf tap. Yayınevinin de kapı arayışlarına başlayan, Aydınlık gibi şünerek, sol liberalizm 12 Eylül süreciyle gazetesinin tirajı- belirttiği gibi kom- solun bayrağını taşıyan bir hareketten ay- birlikte ele alınmıştır. nın az olmasına plocu, velveleci bir rılıp ‘’1 Mayıs ‘77 solcuların eseridir” di- Kitapta “postmodernizm” sol liberal rağmen ülke gün- kitap bekleyenler yebilen yazar kadrolarına sahip olan Ta- ideolojinin gelişmesine uygun bir zemi- demini değiştire- hayal kırıklığına uğ- ni tarif ettiği için önemle üstünde du- bildiğini söylüyor rayabilir. Aladağ’ın raf gazetesinin fırsatçı değişimleri bu ki- Hegemonya Yeniden Kurulurken tapta güzelce anlatılmıştır. rulmuştur. ve Ergenekon Da- söylediği gibi “gaze- vası, Balyoz Darbe Sol Liberalizm ve Taraf, te, AKP’nin tarihsel “SVL TOPLUM” YEL ELMA KOALSYONU Planı, Referandum Aras Aladağ, düşmanlarını hedef YENDEN DRLD Kitap “sol”un kimi savunucularının, Dönemi gibi süreç- Patika Kitap, alan yayınlar yapa- İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi muhafazakâr akıma nasıl eklemlendiğini lerde Taraf’ın yap- 296 s. rak yeni bir hege- ve Uluslararası İlişkiler doktora öğren- gösterdiği gibi, ülkenin ideolojisi olan tığı haberlerin in- monya kurma süre- cisi olan Aras Aladağ kitabını dört ana Kemalizm’e nasıl savaş açtığını da gös- celemesine önem veriyor. Bu incele- cine eşlik ediyor’’. İşte bu yüzden AKP- temelde yazmıştır. İlk bölümde değişim, teriyor. Bu nedenle önsözde de belirtil- melerle Aladağ, Taraf gazetesinin 2008- ABD çalışmalarının yayın organı vazifesi vesayet, muhafazakârlık, demokratik- diği gibi bu kitap sıradan bir gazete in- 2012 yılları arasında AKP-Kemalistler gören Taraf’ı anlamak gereklidir. Söz ko- leşme gibi kavramların birbiriyle ilişki- celemesi değil bir eklemlenmenin ana- arasındaki mücadelede AKP lehine nusu kitap Taraf gazetesinin ülke siya- sini incelemiş ikinci bölümde ise sol li- lizidir. Taraf’ın sosyalist solu liberalleş- önemli işlevler gördüğünü söylüyor. setini nasıl etkilediğini ve kim oldukla- beralizminin tarihsel arka planını an- tirme çabasıyla haberler yapması ve ek- rını yalın bir biçimde anlamak isteyen- latmıştır. Kitapta Taraf’ın kökeni Yeni lemlenme çabaları Aras Aladağ’ın da SAVRULAN YAZARLAR lere iyi bir çalışma olarak karşımıza çı- Gündem dergisinden ve liberal sol gö- dikkatini çekiyor. Aras Aladağ AKP Kitapta Taraf yazarlarının düşünsel kıyor. 10 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP BABİL BALIĞI Android ve insan M. SALİH KURT kışı ve oluşumu sonrasında yükselttiği yeni [email protected] Philip K. Dick felsefi sorunların etrafında bir tur atıyoruz. LeGuin’in “The Lathe of Heaven” (Rü- “Bana yeni bir fikir vermek, tıpkı bir geri yanın Öte Yakası, Metis Yayınları) roma- zekâlıya dolu bir silahı vermek gibi ama yine nı etrafında yarattığı dekonstrüktif (yapı- de teşekkürler, dışın dışın.” sökümcü) metot da ilgi çekici. Aynı şekil- Philip K. Dick’in de makalelerde “distopya” yazınına karşı Patricia Warrick’e mektubundan (1978) düştüğü, yazdığı zamanın karanlığına uygun Altıkırkbeş Yayınları, başlattığı bez cilt- karamsarlık (-burada kısaca araya girerek li kitaplar serisine bir yenisi daha ekledi. Ön- belirtmeliyim ki Dick’in, dönemin distop- celikle bir okur olarak bu bez ciltli baskı- yalarının havada kalan yönlerine yönelik kıs- lardan ve seri için tercih edilen eserlerden mi eleştiri ve karamsarlığını içeren pasajları son derece memnuniyet duyduğumu be- okurken, dikkat edilmelidir ki Orwell’in kur- lirtmem gerekir. Özellikle, tarumar halde, gusu etrafında, distopyaların gerçekliğe bir dönem tercümelerin yayıncılığını üst- yakınsaması, yazarın yaşadığı dönemde lenen yayınevleri kapandığı ve fazla da sa- gözetleme teknolojilerinin henüz çok pahalı tış rakamına ulaşmadığı için, belki yayı- ve pratikten uzak olmasıyla da ilgilidir ve giz- nevlerinin uzak durduğu veya geniş zama- li bir alaycılığın izlerini de taşır) ve dönemin na yaydığı, rafta bulursanız zehirli sarma- kuşağına karşı oluşturduğu analiz çarpıcı- şık görmüş lemur gibi kendinizi şanslı sa- dır. Ne kadar sevgiyle kaleme almış alırsa yacağınız ve afiyetle mideye indireceğiniz olsun, karamsar bir tabloya göz atıyormuş Philip K. Dick romanlarının durumuna dik- gibi görünür. Fakat gerçeklik, bir başka pa- kat çekmeliyiz (not: yazıda hiçbir lemura za- sajda belirteceği üzere her zaman kurgudan rar verilmemiştir, lemurlar zehirli sarma- daha vahimdir. Günümüzün kuşağının, şıklardan zehirlenmezler). Bilim kurgu- android metaforunu anlamak için dahi ör- nun ve kurgu içinde insani özü arayışın ol- neklemeye ve açıklamaya ihtiyaç duyması- mazsa olmazı Philip K. Dick’in dünyasının, nı görseydi, acaba ne düşünürdü? her kitabına raflarda ulaşılamıyor olması, ECCE HOMO günümüz yayıncılığının en büyük ayıpla- rından biridir. Neyse ki hala değerinin far- Benim teorime göre, Philip Dick, “in- kında yayınevleriyle, az da olsa kitapçı raf- li olarak yine tercümesini yayınladığı 1965 yasında da takip alanı bulmuştur. Gizemli san nedir?” sorusu etrafında, geleceğe larına tutunabilme şansına sahiptir. Bez cilt- tarihli “Şizofreni ve Değişimler Kitabı” yönü yadsınamayan bu metin üzerine in- duyduğu merakın yanında özlemle de kul- li kitaplar serisinde de belki de bu yüzden makalesine bu köşeden değinmiştik. Dick’in celeme ve araştırmalar günümüzde de sür- landığı android metaforunun farklı versi- olmakla beraber, daha çok bencilce bir dür- şizofreni anlayışı göz önüne alındığında (ge- mektedir. İnsanın evrende kendini ko- yonlarının da farkındaydı. Aynı sorular, bir tüyle beni en çok memnun eden şey, Phi- nel olarak ise birincil anlayışı “We Can Bu- numlandırması üzerine ilk denemelerden- post-modern izleğin içerisinde, bir yazarın lip Dick’in makalelerinin kitap halinde ya- ild You”, -yazım tarihi 1962 yayınlanma ta- dir, Tao’yu anlatan ilk metindir ve en sık kul- yarattığı karakterin, bir başka yazarın ya- yınlanmasıdır. Bilim kurgunun peygam- rihi 1972- romanının temelindedir), ilk kez lanım alanı, tüm yaşamı yöneten değişim sü- rattığı karakterle, üçüncü bir yazarın zih- beri sayılan bu eşsiz aklın, kurgu dehasının şizofreniyi, erken dönem çocukluk çağıyla recini anlamak üzerinedir. Makalede Pin ninde karşılaşmasını ve gerçek olmadıkla- ve modern feylesofun, bir gün bütün ki- ilişkilendirdiği yazısıdır. Şizofreniyi, “gerçek Yin üzerine Philip Dick’in yaklaşımı oldukça rını anlamasıyla da sonuçlanabilirdi. Ancak taplarının tercümesini aynı tarihte, herhangi dünyadan fanteziye doğru bir kaçış” olarak çarpıcıydı ve kurguculuğunun sınırları hak- üçüncü kişinin kurgusunda, karakterlerin bir kitapçıda bir arada bulunabileceğine dair tanımlar, psikoseksüel olgunluğa erişmede kında ipuçlarını taşıyordu. yeni bir yapıya ve var oluşa dönüşümleri, naif ve nahif bir umudu hala taşıyorum. ve koinos kosmos’a (idios kosmos’un ter- farklı katmanlarda daha ilginç olmayan ama sidir, “ortak dünya” anlamına gelir) doğuşta ‘ANDROD VE NSAN’A “öz”ü bulandırıcı sorular açığa çıkaraca- PN YN’DEN başarısızlıkla ilişkilendirir. Bahis edilen Yeni yayınlanan bez ciltli kitabı “An- ğından, soruyu temel haliyle tutabileceği en Philip K. Dick’in makaleleri, yazdığı ro- “Değişimler Kitabı” (asıl adı Çince “I droid ve İnsan”da ise Philip Dick’in 1972 ve doğru tercihe yönelmiş olabileceğini dü- manların kurgusuna anlaşılabilir etki yap- Ching”, Yi Çing –Pin Yin-) Fu Xi tarafın- 1976 tarihli iki makalesi bulunuyor. Her iki şünüyorum. Henüz tercüme edilmeyen ve masının yanı sıra, edebi eleştiri ve bilim kur- dan yazılan, bilinen en eski Çin metinle- makalede de Dick’in romanlarında sıklık- büyük olasılıkla Altıkırkbeş’in programına gu edebiyatı tarihi bakımından da oldukça rinden biridir. 3000 yılı kapsayan sürede Çin la ziyaret ettiği android metaforunun açı- dâhil ettiğini umut ettiğim 1978 tarihli değerlidir. Altıkırkbeş’in daha önce bez cilt- üzerinde etkisini sürdürmüş ve Batı dün- lımlarına rastlıyoruz. Metaforun ortaya çı- “How to Build a Universe That Doesn’t Apart Two Days Later” isimli makalesin- de Dick’in bilim kurguya geçişiyle ilgili oto- biyografik ve kısmen teorimi onayan ilginç bir bilgi vardır. Şöyle der Dick: “1951 yılında, ilk hikâyemi sattığımda, bu tip felsefi so- runların bilim kurgu alanında takip edildi- ğine dair hiçbir fikrim yoktu. Onları bil- meden takip etmeye başladım.” Dick’in yaz- dığı bu ilk öyküde, bir köpek konu edilir. Kö- peğin bakış açısına göre, bir evin önünde- ki metal bir kutuya (çöp kutusu elbette) bir aile kendileri için çok değerli olan yiye- cekleri torbalarla saklamakta ve muhafaza etmektedir. Korkunç görünüşlü bir takım adamlar (gerçekte çöpçüler) ise her Cuma günü gelerek, ailenin sakladığı bu değerli Aydınlık KİTAP 11

gıdaları çalıp götürmekte, sadece metal ku- Critical Interpretations” kitabını da deva- tuyu bırakmaktadır. Köpeğin korkusu, bir mını merak eden, gün bu adamların geleceği ve kutu- ilgili okura tekrar da yiyecek bulamayınca ai- tavsiye ederim. Da- lenin evini basarak vid Edelstein’ın aileyi yiye- söylediği, Dick’i cekleridir. sadece bir bilim Dick’in kü- kurgu yazarı ola- çük bir öyküy- rak adlandır- le bize ulaştığı mak yerine, noktalar çarpıcı- “onu 20. yüzyı- dır. Köpeğin elin- lın en cesur deki bilgilere daya- psikoloji kâ- narak bu gerçekliği şiflerinden oluşturması ve kor- biri olarak kusu, köpeğin açısın- adlandır- dan düzgün bir mantık mak daha doğru ola- zincirinin ürünüdür. O caktır,” cümlesini de hatırlayalım. Aynı halde, eldeki bilgilere ve şekilde, ek okumalar için önereceğim ter- çevreyi algılayış şeklimize cümesi maalesef bulunmayan diğer kitap- göre gerçeklik, bireyden bireye bu kadar lar şunlardır: Patricia Warrick’in “Robots, farklılık gösterebiliyorsa, “gerçeklik ne- Androids and Mechanical Oddities” (1986) dir?” Belki de şizofrenler, kendi gerçeklik- ve “Mind in Motion” (1987) kitapları, Kim lerini bizlere aktarabilecek bir lisana sahip Stanley Robinson’dan “The Novels of Phi- değillerdir, tıpkı bizim kendi gerçekliğimi- lip K. Dick” (1989) ve Francesca Rispoli’den zi onlara anlatamayışımız gibi. Bu onların “Universi che cadono a pezzi” (2001) kitabı. gerçekliğini hatalı veya bizim gerçekliğimizi Altıkırkbeş Yayınları’na başlattıkları ve daha doğru kılar mı? Şöyle devam eder ma- devamını getirdikleri bu değerli seri için te- kalesinde Dick ve vurucu noktanın altını çi- şekkürlerimi sunuyorum. Son olarak Mu- zer: “Öyleyse sorun şudur; mademki süb- rat Karlıdağ’ın da oldukça iyi bir tercüme- jektif dünyalar bu kadar farklı deneyim edi- ye imza attığını, “Şizofreni ve Değişimler Ki- lebiliyor, orada bir iletişim bozukluğu da tabı”nda eleştirdiğimiz baskı ve yazım yan- meydana gelecektir… ve gerçek hastalık da lışlıklarının “Android ve İnsan”da tekrar- buradadır.” lanmadığını (sadece 83. sayfada göz ardı edi- lebilecek iki küçük yazım hatası mevcut) ve VE KEFLER eklenen çevirmen notlarının oldukça değerli Kısaca örneklediğim bu alıntıların, me- olduğunu da teşekkürlerimizle belirtelim. tafor seçimini biraz daha açtığını ve ilgiyi “Android ve İnsan” makalesinden küçük bir üzerine çektiğini umut ediyorum. Dick’in alıntıyla vedalaşalım: “Ad astra; ama per ho- bütün yazının altında yatan meselelerle il- minem,” yani “yıldızlara doğru ama insa- gili daha önce de tavsiye ettiğim, Samuel J. noğlu olarak.” Umland’ın “Philip K. Dick: Contemporary Haftaya görüşmek dileğiyle… 12 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP KAPAK “Cumhuriyet Devrimi’ne sahip çıkmadan feminist olunmaz” ELİF SEDEF ÇELİK ra Cumhuriyetin başkenti olması nedeniyle bir kültür ve sanat şehriydi. Pek çok şair bu- radaydı, pek çok yazar buradaydı, müthiş Yılların öykü ve romancısı, ülkemizin bir tiyatro aktivitesi vardı... Gerçekten en önemli çağdaş kadın yazarlarından kültür açısından var olan, yaşayan, etkin bir Erendiz Atasü’yle İzmir Kitap Fuarı’nda şehirdi . Bu güzelliğini yitirdi. An- görüştük. “Hayat ve Roman” başlıklı de- kara’daki bozulmalar sanıyorum çarpık neme kitabı geçtiğimiz günlerde Everest kentleşme ile Demokrat Parti zamanında Yayınları tarafından basıldı. Atasü’yle ya- başladı. Nüfus artıyordu, elbette büyüye- zarlığı, ailesi, Ankara ve bugünlerde konuyu cekti. Fakat o sırada bizim insanlarımız ara- oraya getirmekten kendini alıkoyamadığı sında müteahhit olanlar kolay para ka- ülke meselelerini konuştuk... zanmayı seçti. Bizler de şehirliler olarak - Mesleğiniz eczacılık ama siz yazarlığa kendimize de eleştiri getiriyorum sadece yöneldiniz. Sizi buna yönelten neydi? müteahhitlere değil - onların değirmenine Yazmak aslında doğa vergisi bir şey, yani su taşıdık ve böylece bozuk ve çarpık bir dile duyulan müthiş bir ilgi ve yatkınlık. kentleşme meydana geldi Ankara’da. Ye- İkincisi insanlara duyulan bir ilgi. Üçüncüsü tersiz altyapı, yetersiz kanalizasyon, yeter- yüzeysellikle tatmin olmayıp, yüzeyselin al- siz su tesisatları, yetersiz yolla beraber ze- tında gerçekte ne olduğunu kavramaya yö- hirli kalorifer dumanları saçan binalar ya- nelik bir ilgi. Bu gibi karakter özellikleri in- pıldı. Bir defa şehrin havası zehirlendi. Bu sanı yazmaya itiyor. Beni de bunlar yazmaya 60’larda başladı ve 80’lere kadar sürdü. itti diye düşünüyorum. Ayrıca kadın olmak 80’lerde polis arabalarının sokaklarda do- önemli bir faktör benim yazarlığımda. Ne- laşarak “Sokağa çıkmayın havadaki kar- den? Çünkü kadınlık durumu üzerine çok bondioksit, kükürt oranı fazla ve zehirlidir” düşündüm. Çok çelişkili bir durum kadın- anonsları yaptığı dönemleri yaşadık. Ondan lık. Modernleşen bir ülkede kadın olmak sonra şehrin bu atmosferini fiziksel olarak geleneksel değerlerle çağdaş hayatın ara- temizleyebilmek için niteliksiz kömürden sında sıkışmak demektir. Bu çelişkili bir du- vazgeçildi. Binalar zorunlu tutularak doğal rum ve çelişkili durumlar her zaman in- gaza geçirildi. Sonra ne oldu? Sonra Me- sanları düşünmeye itiyor. Kendi kadınlık lih Gökçek geldi şehrin başına diktatör oldu durumum da benim genel olarak kadınlık nızın dönemini anlatırken. Etnik köken- zacılık Fakültesi’nde profesörlük de yap- ve o zehirli kömürleri şehri çevreleyen ge- üzerinde düşünmeye itti. Bunların sonu- leri farklı insanların aynı amaç için ça- tınız. cekondu mahallelerine oy almak için da- cunda da bir fışkırma şeklinde yazmaya baş- balayacak kadar birleşmesini neye bağlı- Evet, 30 sene çalıştım. Asistan olarak ğıttı. Dolayısıyla şehirliler hem zorunlu ola- ladım. Edebiyat yazarlığı, araştırmacı ya- yorsunuz? başladım işe. Profesör olarak 11 yıl kadar rak doğal gaza geçerek yüksek paralar öde- zarlık, makale yazmak ya da bilimsel araş- İşgale, Kurtululuş Savaşı’na ve Cum- çalıştım. meye mecbur oldu hem de şehri çevrele- tırma yapmak gibi bir şey değil. İçinizden, huriyet coşkusuna bağlıyorum. Osmanlı yı- Edebiyatçı annenizle, sayısal zekasını yen zehirli kömür gazını solumaya devam biraz da bilinçaltınızdan fışkıran bir şey. Bu- kıldığı zaman ülkemizi istila eden ordular şiirle besleyen matematikçi babanızın bir ediyorlar. Koşullar neredeyse 80’lerdeki ka- nunla şunu demek istemiyorum elbette; etnik köken ayrımı yapmadılar. Onlara göre sentezisiniz adeta. Çok yönlü ve her alan- dar kötü. Bu belediyenin taşeron sistemi edebiyat yazarlığının araştırmayla hiç ilgi- Anadolu’da ya da Doğu Trakya’da yaşayan da söz sahibi bireyler yetiştirilmesinde si- bizi mahvediyor. Taşeronlaşmayla o şirket, si yoktur, mantıki düşünceyle ilgisi yoktur... herkes Türktü ve bütün o insanlar canla- zin ve bir önceki kuşağınızdaki bireylerde öbür şirkete, öbür şirket bir diğerine iha- Böyle şeyler demek istemiyorum kesinlik- rını kurtarmak için birlikte Kurtuluş Sa- Cumhuriyet döneminin rolü nedir? le ediyor ve hiçbir denetim yok. Dolayısıyla le. Ama bilinçaltınızdan gelen etkilerle, bi- vaşı’nı gerçekleştirdiler. Bu müthiş bir bir- Cumhuriyet Devriminin rolü yüzde şehir tam bir inşaat çukuru halinde. Her ta- lincinizdeki bilgilerin, düşüncelerin sen- leştirici unsurdu. Ondan sonra Cumhuri- yüzdür diye düşünüyorum. Sonra dediğim rafta çukurlar taşlar, 10 günde bir sökülen tezlenmesiyle olan bir şey edebiyat. Böyle yetin kurulması için birlikte mücadele et- gibi o Cumhuriyet ruhunu geliştiremedi- kaldırımlar... Şehir denecek hali yok. Ta- düşünerek yazmaya başladım Aslında yaz- tiler. Pek tabii birbirleriyle evlendiler. Yani ğimiz için ve har vurup harman savurdu- bii bunlar işin fiziksel tarafı. Kültürel tarafa mak beni seçti diyorum. “Yazmazsam de- Çerkez Kürtle evlenmez, Gürcü Tatarla bir- ğumuz için ne yazık ki bizler o kadar başarılı gelince; 12 Eylül ile birlikte bütün kültür in- lirecektim” demiş Sait Faik. Galiba yazar- leşmez diye bir şey yoktu. Mehzep ayrılı- kuşaklar yetiştiremedik. Umarım sizin gibi sanları Ankara’yı birer birer terk etti. Bir- ların çoğu yazmasalar delirecek oldukla- ğı belki evliliklerde rol oynardı ama ırksal örnekler yeni kuşaklar yetiştirmede başa- kaç tane bizim gibi Ankara’dan vazgeçe- rından, yazıp akıl sağlıklarını korumaya ça- köken hiçbir şekilde rol oynamazdı. Bu in- rılı ve gerçekten örnek olur. Umarım o ku- meyen insan kaldı sadece. Bütün kültür in- lışan insanlar. Tabii bunlar gerçek yazarlar; sanlar birbirleriyle evlendiler ve böylece bir şakları doğru yola çekebilirsiniz. sanları gittiler. Gitmelerinin bir nedeni de, piyasada para kazanmak için ünlenen ya- ulus ortaya çıktı ama bugün görüyoruz ki Son kitabınızda “Tanıklıklar” adlı bir edebiyatın ve sanatın tamamen parasal zarlar değil. Onların formülleri var. O for- bu ulus bilincinde bir takım yarılmalar var. bölüm var. Bilhassa Cumhuriyet devri- odakların dümenine girmesi. İstanbul pa- müllere koyup yazıyorlar. Bu edebiyat de- Bunu da görmek gerek. Demek ki biz Cum- minin başkenti Ankara’nın değişimine ranın merkezi, dolayısıyla edebiyatın ve sa- ğil ama günümüzde edebiyat zannediliyor. huriyetin harcı olan - biz derken Türkiye ettiğiniz tanıklık var bu bölümde. Çeşitli natın ticari tarafını yönlendiren de orası. Kendi söyleminizle “Osmanlı’nın bün- Cumhuriyeti’nin vatandaşlarını kastedi- ve kritik dönüm noktalarında Ankara’da Ankara’da oturmak bir yazarın ticari ba- yesindeki neredeyse tüm Müslüman top- yorum - o birleştirici ruhu geliştiremedik, bulunmuş bir yazar olarak, her siyasi er- şarısı için hiç iyi bir şey değil ama ben buna lumlardan köken almış” bir yazarsınız. koruyamadık, har vurup harman savurduk. kin farklı bir Ankara’sına tanıksınız ade- rağmen Ankara’da oturuyorum. Çünkü İs- Evet. Fevkalade Türküm o yüzden. Tıpkı doğamızı har vurup harman savur- ta. Bu değişimleri nasıl değerlendiriyor- tanbul’un sosyal atmosferine tahammül Bir yandan da Cumhuriyet ülküsünü duğumuz gibi. sunuz? edemiyorum. Şunu da söyleyeyim; beledi- daha üst seviyelere taşımak için çabalayan Başarılı yazarlık hayatınızın dışında Ankara’daki değişimler maalesef son yelerin köktendincilerin eline geçmesiyle bir nesil tanımlıyorsunuz, anne ve baba- yaklaşık 30 sene Ankara Üniversitesi Ec- derece kötüye doğru değişimlerdir. Anka- KAPAK Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 13

Erendiz Atasü ile son kitab üzerine konutuk

birlikte belediyelerin kültürel faaliyetlere lım. Daha doğru olur. Bu durumu çok gü- şündüm. Niye biz bu hale geldik diye dü- ayakta kalabilmek için neoliberalizmin et- verdiği destek hemen hemen sona erdi. Her zel özetleyecek bir cümle var. Bu cümle be- şündüm. Bu düşünceler, benim karınca ka- kisinde kalıyor. Sistemin işine gelecek çe- şeyin ticarileştiği bu dönemde belediyeden nim değil. Almanya’da yaşayan Türk kö- rarınca Türkiye üzerine yaptığım tahliller viriler yapıp basıyorlar. destek almaksızın kültürel faaliyet yapmak kenli bir kadın arkadaşımızın. “Türkiye’de kitaba yansıdı tabii. Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı? çok zor. Ankara’nın kültürsüzleşmesine bu üniversite kürsüsünde kadın ve erkek eşit- Sahte ürünler dediniz. Bunlara aslın- Şunu söylemek isterim. Sadece bizim ül- da çok büyük bir nedendir ne yazık ki... tir. Almanya’da yüzme havuzunda kadın ve da neoliberalizmin ürünü de diyebiliriz. Bir kemiz değil; yaşadığımız dünya teknoloji- Roman ve öyküleriniz çoğunlukla ka- erkek eşittir”. Son derece yoğun anlamlı bir ideoloji olarak düşünecek olursak neoli- ye ve neoliberalizme kul köle oluyor. Bu dın kahramanlar çevresinde şekilleniyor. cümle. Her şeyi ifade ediyor bence. Kadı- beralizm ve yarattığı sistem doğal olarak dünyada edebiyatın değeri bilinmiyor. Bu Ayakları yere basan güçlü kadın profille- nın bedeninin orada dokunulmazlığı var de- yazarını, çizerini, sözümona aydınını da dünyada sahte olan şeyler değerli diye riyle karşılaşıyoruz yapıtlarınızda. Ken- mek bu. Bugün geldiğimiz noktada AKP oluşturuyor. Bu yazarlar nasıl oluşuyor. İti- geçiyor. Gençleri bu gidişe karşı uyanık ol- dinizi feminist bir yazar olarak iktidarı altında üniversite kürsü- ci güç nedir? maya davet ederim. Edebiyattan tanımlıyor musunuz? sünde kadın ve erkeğin eşit ol- Sosyal bilimlerden başlayalım kopmasınlar derim. Sahte Bu aslında yanlış bir Yaadmz duğundan artık herhalde işe. Neoliberalizmin getirdiği Bütün edebiyata meyletmesin- algı. Bir laf vardır; dünya teknolojiye bahsedemeyeceğiz. Üni- ortamda müthiş bir ticari- kültür insanlar ler derim. Her gün “adım çıkmış sekize ve neoliberalizme kul versite kürsüsünde ka- leşme var. Devlet destek- Ankara’dan gittiler. reklamlarda gör- inmez dokuza”. Be- köle oluyor. Bu dünyada dın ve erkeğin eşitliği- li kültür kurumlarının stanbul parann merkezi. dükleri kitapları nimki de o misal. edebiyatn deeri ni sağlayan işte tam çöküşü söz konusu. Bu Dolaysyla edebiyatn ve çok fazla ciddiye İlk yazdığım hikaye da Cumhuriyet Devri- sadece bizde değil bü- sanatn ticari tarafn almasınlar derim. kitapları için bu de- bilinmiyor. Bu dünyada midir. O yüzden femi- tün dünyada böyle. Kendileri araştı- diğiniz doğru. Son- sahte olan eyler deerli nist arkadaşların da Üniversitelerden, kül- yönlendiren de oras. rıp bulsunlar de- raki öykü ve ro- diye geçiyor. Gençler bu buna sahip çıkması ge- türle iligili organizas- Ankara’da oturmak bir ğerli olanı ve oku- manlar tam olarak gidie kar uyank rekir. yonlardan devletler des- yazarn ticari baars sunlar. Edebiyat in- öyle değil. Ama böyle olsunlar Yaşam deneyimlerini- teklerini çekiyorlar. Ne- için hiç iyi bir ey sana ne verir uzun bir algı var. Böyle bir iz- zi de aktardığınız, gerçekçi reye gidiyor bu destek. Bir- vadede? Müthiş bir lenim var demek. Kendimi eserleriniz aynı zamanda birer takım insan zenginleşiyor. Üni- deil duygusal olgunlaşma verir. feminist olarak tanımlıyorum, toplumsal eleştiri. Özellikle “Dağın versite yoksullaşıyor. Kültür ku- Kendi duygularınız ve başka- evet. Öteki Yüzü” adlı romanınız, bu nitelikte. rumları yoksullaşıyor. Yoksullaşınca ve larının duygularını anlayabilmenizi Kendisini feminist olarak nitelendiren Bu kitabı kaleme alma amacınız nedir? devletten destek alamayınca ne yapacak- sağlar. Ama bunu akşamdan sabaha yap- ve çağdaşınız olan pek çok kadın yazarın Dediğim gibi edebiyat eseri bir araş- lar? O zaman özel sektörden destek ala- maz. Sürekli bir edebiyat okuru bu olgun- Cumhuriyet devrimlerinin kadını özgür- tırma gibi, bir makale gibi belli bir amaç- caklar. Özel sektör dediğimiz şeyin bir kıs- luğu kazanır. Bu da galiba insan olmakta- leştirmeye yönelik atılımlarını sığ bul- la yola çıkılarak yapılan, hazırlanan bir şey mı kültürel fonlar halinde. Mesela Avrupa ki temel amaçlardan biridir. Kendini tanı- masından dem vurmuşsunuz kitabınızda. değil. Bu kitabı yazmamdaki en büyük duy- Birliği fonları... İşte özel sektör diyor ki “sen mak ve başkalarını tanımak! Onlarla ileti- Bir sene İngiltere’de öğrenim görmüş ol- gusal etki herhalde annemi ve ailemin filanca ülkenin mikromilliyetçiliğini araş- şim kurabilmek; kendinle iletişim kurabil- manızı göz önünde bulundurarak, “uygar” büyüklerini peş peşe kaybetmem oldu. tıracaksan al sana bu kadar fon.” E, o sa- mek. Bizim toplumumzda benim görebil- toplumlar ile bizim toplumumuzun o dö- Bir ölüm acısı, o acının ben de yarattığı hada varlık göstermek isteyen o fona talip diğim kadarıyla nedenleri çok çeşitli olan nemlerde kadına bakış açısı nasıl farklı- etki... Belki bir şeyler yazarak hayattan et- oluyor ve onun yönlendirmesiyle aslında müthiş bir yabancılaşma var. Ne kendimi- lık göstermektedir? kilenmemi biraz olsun telafi etmeye çalış- neoliberalizmin amaçlarına hizmet eder du- zi tanıyoruz, ne yakınımızı, aile ecdadımı- Evet, böyle bir görüş var. Ben katıl- tım. Beni harekete geçiren dürtü buydu. Ki- ruma geliyor. Sosyal bilimler bunu göste- zı doğru düzgün, ne de ülkemizi tanıyoruz. mıyorum bu görüşe tabii. İstersen ona tabı yazarken 90’ların ortasıydı, irticacı ha- riyor. Böylece kültür hayatı yönlendirilmiş Böyle bir sıkıntının içindeyiz. İyi bir edebiyat uygar toplum demeyelim. Onları uygar- reketler yükseliyordu, ayrılıkçı milliyetçi ha- oluyor. Şu dönemde çok reklam yapabil- okuru bu hale düşmez. Düşmüşse de bu laştırmış olmayalım şimdi bir de... “İleri tek- reketler yükseliyordu ve Türkiye o zaman meniz için öncelikle arkanızda sermaye ola- halden çıkar. noloji toplumu”yla daha “geleneksel” olan da çatırdıyordu. Yazarken oturup memle- cak. Ya tesadüfen zengin olacaksınız - var bizim toplumumuz gibi bir ifade kullana- ketimin üzerine hem okudum hem dü- öyle yazarlarımız - o ayrı. Yayınevleri de Teşekkür ederiz. 14 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Tezgahımda şiirler brahim Öksüz, Kolektif Kitap’tan çkan “Evvel Sevda çinde” adl iir kitabyla, farkl bir pencere aralyor okurun belleine. Kydan yazyor iirlerini, sessiz sedasz… Anlam önceleyerek, yer yer argo diyebileceimiz, sokak diline yakn, bçkn bir üslupla yazyor

DAĞHAN DÖNMEZ [email protected] Çağımızda Türk şiirindeki temel so- runun, toplumsal hayatın izdüşümü ola- rak; “farklılaşma” çabası olduğunu dü- şünürüm. Elbette ki, kendi şiirini kur- mak, üslup sahibi olmak şairin aşması ge- reken ilk eşiktir. Gelgelelim, mevzuba- his farklı olma gayreti başkadır. Nüfus ar- tışına paralel, daralan imkanların ve bozulan arz/talep dengesinin nihayetin- de, kişiler düzen muhalifi olamamakta, Evvel Sevda İçinde, mamafih –moda tabirle- “fark yarat- İbrahim Öksüz, mak” suretiyle düzenin pastasından bü- Kolektif Kitap, 96 s. yük pay alma sevdasına düşmektedir. Sosyal hayatın bu matematiğinin, şiire de yansımadığını düşünmek; en hafif de- yimle safdillik olacaktır. Keza, şiir de ha- yata doğar. KAPTALZMN RDEK ZLER Elbette ki, toplumun her uğraşı gibi sanat ve şiir bahsinde de gelişimi he- deflemek, söylenmeyeni söylemeyi iste- mek doğaldır. Ancak bunu yaparken, an- lam ve sesin önemini indirgeyerek; işi “kelime kazıcılığına” dayandırmak, işte bu farklı olma gayretinin, zevahiri kur- tarma arzusunun bir sonucudur. Şiirin, toprağı eşeleyen akarsular gibi dile yeni mecralar açma hassasiyeti, yanlış bir al- gıyla; şiire olmadık kelime tertiplerini da- hil etmek suretiyle fiiliyata dökülmüştür. Bireyci şiir ile, bireysel şiir birbirine ka- rıştırılmış ve şiirsel metin yalnızca şairi- GÜÇLÜ RLERN KÖTÜ Bunların arasında. nin anlayabileceği bir hal almıştır. Ka- BRLKTEL Veya yirmi sekizinci say- fada: pitalist düzenin, hayatlarımıza aşıladığı Dünya yazınında dahi, şiire dair aynı “Gitmeliyim. bencillik, şaire ve onun şiirine de bulaş- meseleler tartışılagelirken; İbrahim Ök- adresler insanları pay- mıştır. süz, Kolektif Kitap’tan çıkan “Evvel laşacak birazdan.” Ne gam, şiirdeki anlam ve bireycilik Sevda İçinde” adlı şiir kitabıyla, farklı bir Yine beni çarpan iki yalnızca bize özgü bir tartışma konusu pencere aralıyor okurun belleğine. Kı- dize. değildir. “Şiir Nasıl Okunur?” adıyla yıdan yazıyor şiirlerini, sessiz sedasız… Kitabın bütünlüğü Türkçeye çevrilen, İngiliz Edebiyatı Pro- Anlamı önceleyerek, yer yer argo diye- kın kolay hazmedilir bir anlamdan iba- ise, böyle sızısı deriye sonradan nüfuz fesörü Terry Eagleton’un kitabından bileceğimiz, sokak diline yakın bıçkın bir ret şiirler için de; aynı eleştiri yapılabi- eden; güçlü dizeler yazabilen bir şairin bir alıntı: “…Bazı teorisyenlere göre, şi- üslupla yazıyor. Okurla, samimi bir iliş- lir. Zannımca şiir, bir “kıvam” işidir. Kı- çizgisinin altında gibi geliyor bana. Şiir irler bir sayfanın üzerinde anlamsız siyah ki kuruluyor. “Evvel Sevda İçinde” şai- vamı tutturabilene aşk olsun! için aşınmış kelimelerin sıklıkla seçimi, işaretlerdir yalnızca, onların içinde an- rin ilk kitabı. Kitapta güçlü şiirler, güç- Şairler, hayal tüccarlarıdır biraz da… zaman zaman popülizme kayan bir ifa- lam inşa eden kişi de yalnızca okurun lü dizeler bulmak mümkün. On birinci Tezgahları sislidir! Raflara, kelimeleri- de tarzı eleştiriye konu olacak cinsten… kendisidir. Bu bir anlamda doğru, bir an- sayfadaki: ni dizerler şafak sökerken. Nefesi yelken lamda yanlış bir önermedir. Öncelikle an- Bazı şiirler ise, aceleye getirilmiş izleni- misali şişkin, soluğu güçlü şairler vardır. mi yaratıyor bende. Şairin, yazarken lamsız siyah işaretlerden bahsetmemizin “A canım! Kelime satıcıları! Denizaşırıdır bunların kağıda sarı bir sıkıntı bıraktığı şiirler… kendisinin halihazırda anlamla uğraşmak Koynundaki yılan için dizeleri… olduğunu belirtebiliriz. Bütünüyle an- Denizi yanında taşıyanım NE TATLI NE TUZLU İbrahim Öksüz, “Evvel Sevda İçinde” lamın arkasına geçmek zordur. Bunun se- Hatırla ninenin ile güzel bir dükkan açmış. Esnaflığı sı- Söze başlarken vurguladığım ve “ke- bebi de, kendimizi ölü olarak hayal et- Her masal sonu illa ki indirdiği cak, çayı demli! Lakin, bir hayli tozu alın- lime kazıcılığı” olarak nitelediğim, bireyci menin imkansızlığıyla aynıdır.” (Şiir Na- Üç elmadan birini. malı rafların (fikrimce)! ve anlamı kendinden menkul şiirlerin ak- sıl Okunur, Terry Eagleton, Agora Ki- Suçları ısınmış çocuklardık hatırla. Çünkü kitap, karanlığa gönderilmiş sine; aşınmış kelimeler ve düzyazıya ya- taplığı, s.172) Öfkene elma şekeri ver artık.” mektuptur! Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 15 TSK’yı doğru anlayabilme krizi! Çakmak, kitabnda Türkiye’nin hiçbir uluslararas krizin planlaycs, tetikleyicisi olmadn, hiçbir ülkede istikrar bozucu faaliyetlerde bulunmadn, katld tüm uluslararas krizlere Batl müttefiklerle birlikte katldn belirtiyor

BARIŞ DOSTER mesele olmasına karşın, Arapların ne Kıb- rıs’ta, ne de Dağlık Karabağ’da Türklerin, Uluslararası ilişkiler, çelişkilerin, çatış- Türkiye’nin, Türk dünyasının yanında yer al- maların, bunalımların, uyuşmazlıkların, it- madıklarının altını çiziyor. tifakların en yoğun incelendiği disiplindir. Devletlerin ulusal çıkarlarını (ulusal çıkar “AYDINLANMA OCAI” VE kavramı hayli tartışmalı bir kavramdır) aza- PSKOLOJK HARP mi kılmak, güvenceye almak, ulusal bağım- TSK’nın son yıllarda yaşadıkları, Mülkiye sızlıklarını ve güvenliklerini pekiştirmek ve Tıbbiye’yle birlikte ülkemizde çok önem- için verdikleri mücadeleleri konu edinir. Kar- li bir aydınlanma ocağı olan Harbiye’nin han- şılıklı etkileşim içinde olan iç ve dış geliş- gi yollarla yıpratıldığı biliniyor. Halkın göz- melerin doğurduğu krizleri ele alır, bunların bebeği olan, “halk ordusu”, “peygamber oca- çözüm yollarını araştırır. O nedenle doğası ğı” olarak nitelenen ve her şeye rağmen en gereği krizleri işler. Pek çok alanda ulusal so- güvenilir kurumlar arasında ilk sıralarda bu- runların uluslararası hale gelmesinin, dola- lunan TSK’nın, kendisine karşı psikolojik yısıyla da çözümün iyice zorlaş- harp yapıldığını en üst düzeydeki komuta- masının, çözümsüzlüğün çözüm olarak sunulmasının veya öyle al- gılanmasının nedenleri üzerinde durur. Dinsel, etnik, mezhepsel minde, askerlikte, ği kararlar özetleniyor. anlaşmazlıklardan kaynaklanan stratejide değil, iş Ayrıca Kore Savaşı’ndan ve emperyalist güçler tarafın- dünyası ve yönetim başlayarak en son Lib- dan kaşınıp, kışkırtılıp, kullanılan bilimi başta olmak ya’ya yönelik müdahaleye krizler, sınır anlaşmazlıkları, top- üzere hemen her değin, TSK’nın çeşitli bo- rak ihtilafları, terör ihracı, rejim alanda çok sık kulla- yutlarda katıldığı uluslar- ihracı, uyuşturucu, insan, silah, nılan bir kavram arası krizler anımsatılı- nükleer madde kaçakçılığı, ca- olan “kriz yönetimi” yor. susluk başta olmak üzere çeşit- üzerinde duruluyor. Çakmak, kitabının so- li kriz nedenlerini araştırır. Yine bu bölümde nunda Türkiye’nin hiçbir krizler ve Birleşmiş uluslararası krizin plan- KRZ ONLARIN, ORDU Milletler (BM) işle- layıcısı, tetikleyicisi ol- BZM! niyor. BM adına si- madığını, hiçbir ülkede nının ağzından saptamada hayli gecikmesi, Ulusal krizlerin, bölgesel ve gi- Kriz Yönetimi ve TSK, lahlı kuvvet kullanıl- istikrarı bozucu faaliyetlerde bulunmadığı- gerekli önlemleri almadaysa gecikmenin derek küresel krizlere dönüştüğü/ Haydar Çakmak, ması, BM’nin izniyle nı, katıldığı tüm uluslararası krizlere Batılı ötesinde başarısız olması, orduyu gözü gibi dönüştürüldüğü bir dünyada ulu- silahlı kuvvet kullanıl- müttefiklerle birlikte katıldığını belirtiyor. Bu Kaynak Yayınları, koruyan çevrelerde de eleştiriliyor. Ordunun, sal güç unsurları arasında önem- ması, BM Barış Gücü katılımların da NATO üyesi olarak ve BM 288 s. savaşmadan yenilmeyi kabul ettiği, emper- li bir konumu olan ordular, tarih ele alınıyor. Ayrıca gü- misyonları çerçevesinde gerçekleştiğini vur- yalist merkezlerin Türkiye’yi parçalarken, re- biliminin ve uluslararası ilişkiler disiplininin nümüzde emperyalist müdahale ve işgalle- gulayarak, sonuç bölümünde çok önemli ve jimini değiştirirken, tasfiye ederken, içini bo- en temel inceleme konularından birini oluş- rin perdelenmesinde oldukça fazla kullanı- gerçekçi saptamalar yapıyor. Çakmak şöy- tururlar. Prof. Dr. Haydar Çakmak’ın yazdığı lan “çatışmaların önlenmesi”, “barış yapma”, le diyor: “ABD, tabiri caizse, müdahil olduğu şaltarak dolaşıma soktukları “hukuk devle- ve kısa süre önce okurla buluşan “Kriz Yö- “barışı koruma”, “barışa zorlama”, “barışın birçok krize Türkiye’yi de bulaştırmıştır. ti”, “insan hakları”, “özgürlükler”, “sivil netimi ve TSK” adlı kitap da böyle bir ça- tesisi”, “insani yardım harekâtı”, “insani yar- ABD ve İngiltere, müdahil oldukları birçok toplum”, “demokrasi” gibi kavramların bü- lışma. Ülkemizde ilgili külliyatın çok zengin dım görevi” gibi kavramlar açıklanıyor. krizde önemli kazanımlar elde etmiştir; an- yüsüne kapıldığı belirtiliyor. Algı yönetimi- olmadığı dikkate alındığında, önemi daha da İkinci bölümde ise TSK’nın görev aldı- cak, bu iki ülkeyle birlikte Türkiye’nin kazanç ne, psikolojik harbe, toplum mühendisliği- anlaşılıyor. Kitap, iki bölümden oluşuyor. İlk ğı uluslararası krizler anlatılıyor. Uluslararası elde etmek bir yana, Körfez Savaşı’nda ol- ne, beşinci kol faaliyetine, asimetrik savaş bölümde, krizler kuramsal açıdan ele alını- krizlerde Türkiye adına görev yapan TSK’nın duğu gibi, kimi zaman önemli kayıpları ol- yöntemlerine, karanlık savaş faaliyetlerine yor. “Kriz” kelimesinin etimolojisinden baş- kısa tarihi ve kurum hakkında özet bir tanıtım muştur. Bu düşünceyi destekleyecek önem- karşı en üst düzeyde hazırlıklı olmak ge- layarak, tanımı, nasıl oluştuğu, çeşitleri, bilgisi yer alıyor. TSK’nın yapısı, kurumları, li iki örnek olarak, yaşanan son krizleri, Af- rektiğinin acı derslerle ortaya çıktığı görü- yöntemleri üzerinde duruluyor. Kriz önce- işleyişi, ikili ve çok taraflı ilişkileri inceleni- ganistan ve Irak krizlerini göstermek müm- lüyor. O bağlamda Çakmak’ın kitabı, sade- si durum, krizin tırmanışı, yumuşaması, yor. Güvenliğe ilişkin olarak Türkiye’nin ta- kündür”. Çakmak, Türkiye’nin sadece Ba- ce konuyla mesleki açıdan ilgilenenlerin, uz- patlaması yalın, akıcı bir ifadeyle anlatılıyor. raf olduğu antlaşmalar, sözleşmeler ve bel- tılı büyük güçlerle ilişkilerinde değil, Arap- man çevrelerin değil, Türkiye’nin bağım- Krizin evreleri, nedenleri sıralanıyor. Kriz or- geler sıralanıyor. Yurt dışına silahlı kuvvet larla ilişkilerinde de tüm iyi niyetine ve öz- sızlığı, bütünlüğü, egemenliği ve Cumhuri- tamında karar alma koşulları ve süreçleri üze- gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetlerin verisine karşın bir kazanım elde edemediğini yet Devrimi’nden yana olan tüm yurttaşla- rinde duruluyor. Aktörlerin tutumu incele- Türkiye’de bulunmasına veya Türkiye’den ifade ediyor. Filistin sorunu başta olmak üze- rın dikkatle okuyacakları bir kitap olarak öne niyor. Günümüzde sadece devlet yöneti- geçmesine ilişkin olarak TBMM’nin verdi- re Türkiye’nin Arapları desteklediği onca çıkıyor. 16 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP GÜLDEN TERAZİ

İŞÇİLERİN KURTARILACAK VATANI Bizim neden bir ‘Germinal’imiz, ‘Bitmeyen Kavgamız’ yok? Günümüz edebiyatnda yeni bir “Grev”, yeni bir “Bereketli Topraklar Üzerinde”, yeni bir “Ölümün Az”, yeni bir “Türkiye çi snfna Selam” yazlamamas, sinemamzda yeni bir “Karanlkta Uyananlar”, “Gelin-Düün-Diyet”, çekilememesinde edebiyatçlarmz ve sinemaclarmzn içi ve emekçilere ilgisizlii kadar, içi ve emekçilerin kendilerine ilgisizliinin de pay var

MECİT ÜNAL sızlık, devrim ve cumhuriyet karşıtı Türkiye, [email protected] ki bugün Türk adından imtina eden, resmi tabelalardan TC’nin kaldırılmasına sessiz ka- Söz, “işçi sınıfı edebiyatımızın neresinde”, lan bu kesim pek yakın bir gelecekte Türkiye dahası “bugün bir işçi edebiyatı var mı, var- adından vazgeçmeyi de kabul edecektir; sa ne durumda” sorusundan çıkmıştı. Böy- diğeri, Türkiye’nin bütünlüğünden yana le bir soruya doğru yanıt verebilmek için ede- olanların oluşturduğu bağımsızlıkçı, devrimci biyatımızın dünü ve bugünü yanında, ayrıca ve cumhuriyetçi Türkiye… Türkiye’de işçi sınıfının ve sendikaların du- Türkiye’nin bu hale gelişinde hiç kuş- rumuna da bakmak gerekti. kusuz işçi sınıfı ve onun sendikal örgütleri- Geçerli ve gerçek bir denkleştirme ya- nin de çok büyük bir payı var! Hükümetin pabilmek için bu şarttır. Bir şey, onu oluştu- ve işverenlerin işçiler üzerindeki somut uy- ran bileşenler varsa, ancak, o bileşenlerin ni- gulamalarına, işsizleştirme/taşeronlaştırma- telikleri, özellikleri ve durumları ölçüsünde sendikasızlaştırma karşı aldıkları somut ta- var olabilirler. vırlara bakarak; sendikaların, yöneticilerinin Bu konuda geçen yılın Ekim ayında Ay- işçiler üzerinden her türlü geçimi ve zen- dınlık’ın kültür sanat sayfasında üç yazı yaz- ginleşmesini sağlayan birer şirket, işçilerin dım. Daha devam edecektim ki araya başka hak ve özgürlük mücadelesinin önündeki en konular girdi, söz yarım kaldı. büyük engel haline geldiğini saptamak zo- rundayız. Tümü böyle değil kuşkusuz, ancak, ÇLERN KURTARILACAK yolsuzluklarının kokusu dünyayı sarmış sen- VATANI dika patronlarının sahip oldukları zengin- likleri bırakıp üyelerinin haklarının peşine Özetleme yapmam gerekirse; işçi ede- düşmeyecekleri açıktır. Bunlardan, Türki- biyatı üzerine çalışırken, bugünün işçisinin ye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu daha gözden ırak tutulması elbette düşünülemez. kapsamlı ve hayati önemdeki ülke sorunla- 50’lerin, 60’ların, 70’lerin, hatta 80’lerin ve rına karşı bir tutum almalarını ummak da ha- 90’ların işçisiyle bugünün işçisi aynı değil çün- yaldir. kü. 70’lerde bir ayağıyla köyünde olan, kö- yünden getirdiği bulgur ve fasulyeyle tence- pek yoktur; olması da kolay değildir. Onun ve tartışmalar bırakarak geçip gitmiş olacak. HKÂYENN YATMA YER ‘kurtarılacak vatan’ı, ödenecek borcudur.” Bu 1 Mayıs’la birlikte artık kesin olarak an- re kaynatan işçi bugün yok; o işçi, kendisi gibi Sözün başına dönersek, ülke sorunları bir layacağız ki, iki yıldır, ulusal bayramları eş- bir emekçi olan bakkaldan veresiye alırdı. Bu- yana, özelleştirme-işsizleştirme/taşeronlaş- TESLMYETN YOLUNU başkanlık ve halk olarak iki ayrı törenle kut- günkü işçi, büyük alışveriş merkezlerinden tırma-sendikasızlaştırma gibi kendi sınıfsal AÇMAK layan Türkiye’de, bu durum, 1 Mayıs gibi kredi kartıyla borç aldığı yapay gıdalarla bes- sorunlarına sahip çıkamayan, susmuş/sus- daha uluslar arası ve daha sol ve sınıfsal bir leniyor. O işçi, çocukları ya doktor, ya mü- Bu konuda çok haklı olarak, susan, işçi turulmuş, pısmış/pıstırılmış bir işçi sınıfının hendis olsun isterdi, bu işçi oğlu futbolcu ol- sınıfını uyarıp bilgilendirmeyen sendikaları alanda pekiştirilmiştir. kendisine ait bir edebiyata sahip olması bir sun, kızı zengin bir koca bulsun istiyor. O işçi da eleştiren Yıldırım Koç’un vardığı somut 1 Mayıs Türkiye’de zaman zaman fark- yana, bu haliyle edebiyatımızda yer alabile- kendi sorunları yanında ülke sorunlarıyla da sonuç da şu: lı siyasi gruplanmalar çerçevesinde ayrı mi- ceği bile kuşkuludur. yakından ilgilenirdi, bu işçinin böyle dertle- “İşçilerin ve memurların çok büyük bö- tinglerle kutlanmış olsa da, bu, hiçbir zaman Nitekim, ancak pek az eserden söz ede- ri yok. lümü günümüzde gelecekteki gelirini yemiş bu yıl ki gibi çok temel bir konuda, ülkenin biliriz. Bugünün edebiyatında yeni bir O yüzden, emek, işçi sınıfı ve sendikacı- durumda. Gelecekteki gelirini yemek, gele- hayat memat meselesinde bir ayrılık ortaya “Grev”, yeni bir “Bereketli Topraklar Üze- lık konusunda Türkiye’nin en yetkin birkaç ceğini yemektir; teslimiyetin yolunu açmak- çıkaracak şekilde bir fay, derin bir kırık, bir rinde”, yeni bir “Ölümün Ağzı”, yeni bir kaleminden biri olan Yıldırım Koç, 13 Ekim tır.” yarılma yaratmamıştı. “Eşbaşkanlığın” safı- “Türkiye İşçi sınıfına Selam” yazılamaması, 2012 tarihli Aydınlık’taki “İşçi Sınıfı Gele- Tüm çalışan sınıflar gibi işçi sınıfının da na geçen emperyalizm karşıtı ruhunu yitir- sinemamızda yeni bir “Karanlıkta Uyanan- ceğini Yiyor” başlıklı yazısında, işçi sınıfının geleceği, Türkiye’nin geleceğidir. Türki- miş, her alanda “yetmez ama evet”çi olmuş lar”, “Gelin-Düğün-Diyet”, çekilememe- hükümet politikaları konusunda açık tavır- ye’nin geleceği ise, en çok da işçi sınıfının ge- bir AKP-PKK kuyrukçusu “sol” ve işçi sen- sinde edebiyatçılarımız ve sinemacılarımızın lar alamamasının nedenlerini rakamlarla leceği demektir. Geleceğin sınıfı, kendi ge- dikalarının marifetiyle bu yıl olan budur ve işçi ve emekçilere ilgisizliği kadar, işçi ve ortaya koyarken, çok doğru olarak şu sonu- leceğini yiyerek değil kendisi için, kendili- rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: emekçilerin kendilerine ilgisizliğinin de payı ca varıyor: ğinden de olsa bir sınıf oluşturamaz. Şimdi artık iki Türkiye var! var. Bizim neden bir “Germinal”imiz, “Bit- “Kredi kartı ve tüketici kredisi borcu bi- K TÜRKYE meyen Kavgamız” olmadığının açıklaması da riken bir işçi veya memur, işyerinde ücreti- K 1 MAYIS burada. ni artırma ve çalışma koşullarını düzeltme Siz bu yazıyı okuduğunuzda Türkiye’nin Bunlardan biri, bilerek veya bilmeyerek O zaman burası hikâyenin yatma yer ol- mücadelesinde ürkek davranır. Bu durum- hemen her yerinde iki ayrı yürüyüş ve mitingle ABD’nin planlarına uygun olarak parçalan- sun; haftaya, dünden bugüne Türkiye’de bir daki kişinin, ‘vatan elden gidiyor’ kaygısı da kutlanan bir 1 Mayıs daha arkasında olaylar madan yana olanların oluşturduğu bağım- işçi edebiyatı var mı, ona bakalım. Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 17 Okuru koşturan şizofren EMİNE SUPÇİN için, bilinçaltına nüfuz edememiştir! arasından dolandıran zorlamalar değil “Her şeyi yaşamaya değer kılan; [email protected] İnsan ömrü ne kadar uzun olursa olsun, hiçbiri. Sarih. her şey sarpa sarmadan önce, ‘Ahhhh, öğrenilecek bilgiler de o Bu bir korku/gerilim ro- demek bunun için uğraşıyormuşum. “Bir iki, Freddy geldiiii… denli uzun. Yoksa bildiği tek manı. S. King ya da D.R Bütün mesele buymuş demek,’ dedir- Üç dört, Kapını sıkı ört… Beş altı…” diye şey, neden hiçbir şey bil- Kontz tarzına benzemiyor. tecek bir kısım olmalı hayatta. Yoksa in- devam eder gider o kabus dizinin, ka- mediği olsun Sokrates’in? Gerilim romanlarının usta- sanlar ne diye bu zahmete girsinler? Ne- bus şarkısı. Ama korku seven biri ola- Sokrates de kabus görmüş ları olarak bilinen bu iki is- den insanlar bu sıkıntıya girerler?” rak, üstüne aldığın battaniyeye sımsıkı müdür? Görmüş olsa bile, o min eserlerini okurken, siz “Güç sessizlikte saklıdır.” sarılmış, gözlerini ekrana dikmişsin- kesin Freddy değildir ben- olayları seyredersiniz. Oysa “Zihnim makineli bir tüfek gibi, dir. Kabus başladığında, ellerinin ke- ce. Olsa olsa gudubet karı- Gemma Malley, doğrudan bir sürü düşünce ve görüntüyle dolu mikli kısımları bembeyaz olmuştur bat- sı ile ilgilidir. Karısı mı? sizi de kitabın içine çekiyor. ama hepsi birbiriyle alakasız, hiç birinin taniyeyi sıkmaktan. Farkında değilsin- Karısına nereden geldik ki? Kahramanla birlikte kaçı- bir yere vardığı yok. Rastgele beliren, ya- dir. Ürkünç sahnelerde gözlerini ka- Şu ikinci paragraftaki, yor, peşinizden gelenlerden nıp sönen ışıklar gibi. Belki de olay bu- patmak için ellerin, göz kapakların- hafif şizofrenik (ne demek- Geri Gelenler, tırsıyorsunuz. Tırsmak mı? dur. Belki her şey rastgeledir.” dan daha hızlı davranır. Ve sahnenin bi- se hafifi?) anlatımın ötesin- Gemma Malley, Hayır hayır! Ödünüz, bağır- GERİYE KALAN: Okudukça, yazarı tip bitmediğini parmaklarını araladığın de, hakiki şizofrenik bir an- Deli Dolu, saklara komşu oluyor. Kısaca, merak ediyorsunuz. Acaba kendisi de o kısıklıktan kontrol edersin. Yine de latımla karşılaştım, “Geri Çev: Saliha fena geriyor. şizofren midir, ya da şizofreninin ayak vazgeçmezsin izlemekten. Gelenler”de. Kahraman, bi- seslerini olsun duymuş mudur? Bildiği Sanem Erdem, ALTINI ÇİZDİKLE- Eski bir diziden söz ediyorum. Di- rinci tekil şahıs. Yani, “ben” RİM:”Ama tam da o gece, kesin. Ama yaşayarak, ama gözlemle- 240 s. zinin kahramanı Freddy denen hazret, öznesiyle anlatılıyor. Henüz lambasını yanıp söndürdüğü- yerek. Ve yazar hakkında bulduğum bil- önce rüyanda musallat oluyor, ardından lise öğrencisi bir gencin ağ- nü gördüğümde yüreğim hop gilere göre kendisi gayet halim selim bir gerçekte karşına çıkıyordu. Benim kar- zından dinliyoruz hikayeyi. Evet evet, etti. Gitmek zorunda olduğumu anla- hayat yaşıyor Londra’da. Üstelik iki tane şıma hiç çıkmış mıydı? Sanırım hayır. “dinliyoruz” denebilecek kadar sahici dım. Sanki bir şeye çok sert bir şekilde de kız annesi. Kitabın kahramanı erkek Fakat çıksa çıkardı. Nitekim parmak- bir anlatımı var. Ve cümleler birbirile- çarpmak üzereydim de, Claire’in oda- çocuk. Gerilim seviyor musunuz, siz larındaki sustalı mantığına epey bir rini, peşlerinden atlı kovalıyormuş gibi sı da deniz feneriydi; orada kendimi bu- onu söyleyin bana? Yanıt, evetse, Gem- takmışlığım da olmuştu o dönem. Bel- takip ediyor. Kısa, açık, net ifadeler. labilirsem her şey nihayet yoluna gire- ma Malley bu işi biliyor, benden söyle- ki de bilinç düzeyimde fazla tuttuğum Öyle kulağını göstermek için elini bacak cekti.” mesi. 12 Eylül darbesine giden yolda son kilometre taşı; “Maraş katliamı” O dönem Ankara’daki ABD Büyükelçilii kinci Kâtibi Alexander Pack, ne tesadüftür ki 19 Aralk 1978’de balayan Katliam öncesi bölgede bir süre kalmt. Çorum Katliam öncesi gene bölgede bulunmas, “oralarda sadece mezhep çatmas yaand” diyenlere bir cevap niteliinde DENİZ TOPRAK vilerle Sünniler Maraş’ın İngiliz ve Fran- uyandırıp, tartışma yarat- sanların katledildiği, 60 ya- [email protected] sızlar tarafından işgaline karşı hep birlikte mamıştı. Pack, ne tesadüftür şında kör bir kadının göz- mücadele etmişlerdi. ki 19 Aralık 1978’de başla- lerinin tornavidayla oyul- 60’lı yıllar, birçok açıdan hak ve öz- Araştırmacı-yazar Orhan Tüleylioğ- yan Katliam öncesi bölgede duğu, erkeklerin ölene ka- gürlükler getiren 1961 Anayasasının yü- lu da Uğur Mumcu Araştırmacı Gaze- bir süre kalmıştı. Sonrasın- dar dövüldüğü bölümleri rürlüğe girmesiyle birlikte işçilerin, köy- tecilik Vakfı (um:ag) Yayınları’ndan çı- da Çorum Katliamı öncesi okurken insanın gözleri do- lülerin ve emekçilerin uyanmaya, daha kan “Kahramanmaraş Katliamı” kita- gene bölgede bulunması, luyor, tüyleri diken diken özgür yaşama koşullarını öğrenmeye bıyla 35 yıl önce yaşanan katliamın per- halkın dini ve siyasi yapısını oluyor. başladığı yıllar olmuştur. Öte yandan ken- de arkasını aralıyor. Kitapta, katliam ön- incelemesi ve kısa zamanda di sömürü ve egemenliklerini sürdürmeye cesinde yaşanan provokasyonlar ve gün- Çorum’da katliamın başla- KTAPTAN çalışan güçler, uyanan işçi ve köylüleri lerce devam eden vahşetin, tüyler ür- ması “oralarda sadece mez- “(…) 23 Aralık günü sindirmek, baskı altında tutmak için perten ayrıntıları yer alıyor. Güvenlik hep çatışması yaşandı” di- Maraşlılar belediye hopar- yeni yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yön- güçlerinin adeta seyirci kaldığı, siyasile- yenlere bir cevap niteliğinde. Kahramanmaraş löründen ve Ulu Cami mi- temlerin başında ise 1970’li yıllarda sa- rin üstünü örtmek için yarıştığı katliamı, Katliamı, narelerinden yapılan anons- yılarının binleri bulduğu söylenen CIA görgü tanıklarının anlatımlarıyla irdele- NSANLIK DII Orhan larla uyandılar: ‘Alevi komü- ajanının Türk topraklarına sokulması ge- yen Orhan Tüleylioğlu, katliamı tüm OLAYLAR… Tüleylioğlu, um:ag nistler suya zehir kattı’, ‘Al- liyordu. Bazı çıkar odaklarının destek- yönleriyle ortaya koyuyor. Yazar “Kahramanmaraş Yayınları, 219 s. eviler Yörükselim’de din kar- leriyle yerleştirilen bu ajanlar Türki- Katliamı” kitabında birçok deşlerimizi katlediyor, Al- ye’nin yakın tarihini şekillendirmede ESRARENGZ ABD’L vahşeti de gözler önüne seriyor. Özellikle lah’ını seven Müslümanlar hazır olsunlar’, rol aldığını söylemek abartı olmaz. Çün- O dönem Ankara’daki ABD Büyük- Ocak 1979’da Aydınlık’ta yayımladığı ‘Bütün milliyetçi Müslüman kardeşleri- kü özellikle Kahramanmaraş’ta 1978 yı- elçiliği İkinci Kâtibi Alexander Pack’in yazı dizilerinden alıntılı aktardığı bilgi- miz hat boyuna…’ Maskeli kişilerin yö- lına değin hiç mezhep tartışması, kavgası Türkiye’de gerçekleştirdiği geziler diğer lerle, katliamda ne çocuklara ne hamile nettiği katliam bu çağrıyla başladı ve üç olmamıştı. Hatta Türkler, Kürtler, Ale- hiçbir diplomatlardan daha çok ilgi kadınlara ne de yaşlılara acımadan in- gün sürdü (…)” 18 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP YENİ ÇIKANLAR

Alevi Olmak Eve Dönmenin Yollar Atatürk ve Tekilatçlk 21. Yüzyl Feminizmine Doru

Alejandro Zambra, Hasan Harmanc, Notos Kitap, Tugay en, Kolektif, Destek Yaynlar, 384 s. Çev: Çidem Öztürk, 146 s. Kaynak Yaynlar, 192 s. Nota Bene Yaynlar, 279 s.

Bu çalışmada, Alevi düşüncesine te- 2010 yılında Granta’nın İspanyolca Bu kitapta, yakın tarihsel süreç ve Yaşanan küresel kriz 21. yüzyıla mel olan siyasal ruha ve bunun köke- yazan en iyi yirmi iki romancı arasında Atatürk’ün bugüne kadar işlenmemiş damga vurmakta. Tüm siyasal ve top- nine önem verildi. Bu kapsamda sorun gösterdiği Şilili genç yazar Alejandro teşkilatçılığı / particiliği incelenmiş ve gü- lumsal hareketler önemli değişimler ge- Aleviliğin mayalanma, kurumsallaşma Zambra, üçüncü romanı “Eve Dön- nümüze ışık tutan sonuçlar çıkarılmıştır. çirerek varlıklarını sürdürebiliyorlar. ve değişim dönemleri olarak ele alındı. menin Yolları”nda belleğimizdeki le- Atatürk’ün hayatı, teşkilat hayatıdır. Feminizm de 21. yüzyılın gerçekleri et- Aleviliğe dair bilinen yalanları yıkmak, keleri kazırken geçmiş ve şimdiki zaman “Hürriyet” için, ilk gizli teşkilatını kur- rafında dinamik bir yenilenme tartış- kayıp hakikatin izini sürmek, Alevilik- arasında bocalayan insana kendine dö- du. İstibdata karşı Vatan ve Hürriyet Ce- ması yaşarken, kadın mücadeleleri bir te çelişki diye sunulan talan ile gerçe- nüş yolunu gösteriyor. miyeti’ni kurdu. Emperyalizme karşı çok ülkede önemli bir yer işgal ediyor. ği ayırmak güç değildir. Aleviliği var “Eve Dönmenin Yolları”ndaki yazar bağımsızlık savaşını kazanmak için Ana- Kitap bu konudaki tartışmalara bir gi- eden ilkeleri ve yarattığı etkilerini ele al- adayı anlatıcı tek başına yaşıyor, bolca si- dolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Ce- riş yapma amacını taşıyor. Makalelerin mak, Aleviliği anlamamızı kolaylaştı- gara içiyor, kadınlarla birlikte oluyor, ro- miyeti’ni kurdu. Devrimi devamlı kılmak, her biri, kadın hareketinin Kanada’dan racaktır. Bu amaçla Aleviliği oluşturan manını yazmaya çalışıyor. Bu sırada da Cumhuriyet’i korumak için Cumhuriyet Hindistan’a, Amerika’dan Ortadoğu’ya, süreci gözeten veriler kullanıldı. Bu ça- geçmişin izini sürüyor. Anlatıcıyla bir- Halk Partisi’ni kurdu ve ölmeden önce Türkiye’den Latin Amerika’ya uzanan lışma hazırlanırken Aleviliği kendi di- likte okur da Pinochet diktatörlüğünde her şeyini partisine bağışladı. deneyim çeşitliliğini içerecek biçimde, liyle anlamak, okumak için Aleviliğin et- yaşanan zor zamanlara, büyük 1985 neoliberalizmin geçmiş 30 yılında fe- nosantrik yönüyle ortaya konulmasına depreminin acı kayıplarına, çocukluk aşk- minizmin yerini sorguluyor. önem verildi. larına, hayal kırıklıklarına dönüyor.

Decameron Hikayeleri Yeryüzünün Lanetlileri Namelerin Öyküleri Binbir Gece Polisiyeleri - 2

Giovanni Boccaccio, Mitra Frantz Fanon, Robert Louis Stevenson, Yaynlar, Çev: Taflan Gürsoy, Versus Kitap Yaynlar, Metin Atamer, Yeni nsan Labirent Yaynlar, 416 s. Çev: R. en Süer, 314 s. Yaynlar, 144 s. Çev: Feyza Göçer, 238 s.

Boccaccio (1313-1375) nikâhsız Frantz Fanon’un sömürgeciliğin sö- Metin Atamer dördüncü kitabında “Bir adaletsizlik düşmanı olarak bir birleşmeden sonra dünyaya geldi. mürge halkları üzerindeki psikolojik Türk Sanat Musikisi dünyasına ve onun doğdum. En körpe yıllarımdan itibaren Babası, on üç yaşlarındayken onu sonuçlarını analiz etmeye çalıştığı en çok az bilinen şarkı ve güftelerinin hi- ne zaman hasta birini görsem, Tanrı’ya Floransa’ya getirtti. Tüccar olarak ünlü eseri olan “Yeryüzünün Lanetlileri” kâyelerine götürüyor okuyucusunu. karşı deliye dönerdim ve ne zaman yok- yetiştirmek istiyordu. Fakat genç Boc- sömürgecilik-karşıtı mücadelenin ve Zeki Müren ve saz arkadaşı Klarnet sulların acılarını görsem de, insanlara caccio yirmi bir yaşına kadar babası- Üçüncü Dünya’nın özgürlüğünün ma- ustası Şükrü Tunar’ın aynı kaderi pay- karşı. Fakirin kuru ekmeği, leziz ye- nın bu arzusunu gerçekleştiremedi. nifestosu olarak bilinmektedir. Afri- laşarak sanat hayatlarının sahnede son- meklerimi yemek için oturduğumda bo- Bunun üzerine babası, onun başka bir ka’daki ulusal kurtuluş hareketlerinin ve lanmasının hazin hikâyesi... ğazıma takılırdı ve sakat çocuklar beni meslek seçmesine izin verdi. Ama bu ABD’deki Kara Panterler örgütünün Nikoğos ağası, bestekâr Giriftsen ağlatırdı. Tüm bunlarda soylu olmayan meslek şiir ve edebiyat olmayacaktı. esin kaynağı olmuştur. Avrupalılar, bu Asım Bey’i, Lâvtacı Hristo Ağa’sı, San- ne vardı ki? Yine de bakın görün, bu dü- İşte bir aşk mahsulü olarak dün- kitabı açın, içine bakın. Karanlıkta bir- turi Ethem Efendi ve Sanat Musikisi- şünceler beni nasıl çöküşe götürdü! Yıl- yaya gelen ve babasının arzu ettiği gibi kaç adım attıktan sonra bir ateş çevre- nin nice parlak dehası... lar geçtikçe, kaybedenlere karşı bu tut- para kazanacak işlerde başarı göste- sinde toplanmış yabancıları göreceksi- Metin Atamer’in o alışıldık dili ile ku beni daha da sıkıca kuşattı. Krallarda remeyen Boccaccio sonraları İtalyan niz; yaklaşın ve onları dinleyin. Sizin gönlünüz bir kez daha musiki ile dola- nasıl bir umut vardı ki? Şimdi para için- edebiyatının üç büyüklerinden biri acentelerinize ve buraları koruyan pa- cak ve hikâyeleri okurken tavsiye etti- de yüzen o iyice küpünü doldurmuş sı- oldu: Dante - Petroka - Boccaccio. ralı askerlere layık gördükleri yazgıyı tar- ği şarkıları dinleyerek adeta mest ola- nıflarda nasıl bir umut?...” tışıyorlar. caksınız. YENİ ÇIKANLAR Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 19

Genom Zaman Akp Giderken Savaçnn Kameras Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan

Matt Ridley, Chris Freeman, Francisco Louça, Stephen Prince, Demet Altnyelekliolu, Boaziçi Üniversitesi Yaynevi, thaki Yaynlar, Kabalc Yaynevi, Remzi Kitabevi, 688 s. Çev: Mehmet Doan, Nivart Taç, Çev: Osman S. Binatl, 552 s. Çev: Ahmet Ergenç, 322 s. 407 s. Devrimci teknolojilerin, ticaret Akira Kurosawa tüm zamanların Aylarca çok satan listelerinin üst sı- İnsan genomu, 23 çift kromozom- çevrimi, ekonomi ve toplum üzerindeki en büyük yönetmeni sayılır. Ona Ja- rasında kalan yazardan bir mübadele dan oluşan bir pakettir. Matt Ridley bu etkisini en iyi hangi şekilde kavraya- pon sinemasının kralı demek abart- romanı. Anadolu ve Rumeli’de sev- paketi açıyor ve ortaya dökülen ama biliriz? İktisat, niçin tarih olmadan, ku- ma olmaz. dalarıyla vatan aşkları arasında sıkı- genetik dilinde yazılmış pek çok sırrı bi- rumsal ve teknik değişmenin bir idra- Uzun yıllar Amerikan sinema- şanların büyük dramı. Balkan ve Dün- zim anlayacağımız bir dile tercüme edi- ki olmadan anlamsızdır? “Yeni Eko- sındaki şiddet öğeleri üzerinde araş- ya Savaşı, Türk-Yunan kapışması ve yor. Genetik mirasımız kaderimiz mi? nomi” tarihin sonu mu demektir? tırmalar yapan Stephen Prince bir dö- sonrasında yaşanan sıradan insanların Yoksa genetik determinizm bir mitten Bunlar, Sanayi Devrimi’nden bu- nem de Japon sineması ve onun yazılmamış tarihi. İzmir’de Rum kızı mi ibaret? Bir katilin işlediği cinayetin güne kadar modern ekonomik büyü- dünya sineması üzerini etkilerini Eleni ile Türk delikanlısı Enver’in, Se- sorumluluğu ailesindeki genlere yük- meyi yetkin bir biçimde analiz eden bu araştırdı ve bu konuda Pensilvanya lanik’te Fidan ile Mehmet’in düş- lenebilir mi? çalışmada ele alınan sorulardan bazı- Üniversitesi, Sinema ve Tiyatro Bö- manlıklara, bağnazlığa meydan okuyan “Genom”da merak ettiğiniz bu ve larıdır. Freeman ve Louça, ekonomik lümü’nde dersler verdi. “Savaşçının büyük aşkları. Her şeyden habersiz benzeri pek çok soruya yanıt bulacak- büyümenin analizinde, bilimle tekno- Kamerası - Akira Kurosawa”, Prin- olan halkların sırtında kurulan kurtlar sınız. “Genom”u okudukça şempan- lojinin yanı sıra, siyasetin, kültürün, ör- ce’in bu araştırmalarının bir sonucu sofrasında oynanan oyunlar, entrika- zelerle genetik benzerliğimizin %98 ol- gütsel değişmenin ve girişimciliğin de olarak basılan ve büyük ilgi toplayan lar. Dayanılmaz acıların, adsız şehit- ması en azından bazılarımızın onuru- hesaba katılması gerektiğini tanıtla- kitaplarından en önemlisidir. lerin, gazilerin, yiğitlerin ve Ege’nin iki na daha az dokunacak gibi görünüyor. maktadırlar. kıyısındaki gönül erlerinin hikâyesi...

çimizdeki Karanlk Yan Bir’le Bir Olmak O Asla Geri Gelmeyecek Hayat Bir Macera

Henry Corbin, Pinhan Hans Koppel, Elisabeth Roudinesco, Samet Aaolu, Yap Kredi Yaynclk, Çev: Zeynep Ayrnt Yaynlar, Say Yaynlar, Yaynlar, 184 s. Oktay, 320 s. Çev: Nuray Önolu, 288 s Çev: Nami Beer, 232 s. “Bir’le Bir Olmak” adlı eserinde Hans Koppel, “O Asla Geri Gel- Samet Ağaoğlu çocukluk ve genç- Yirmi yıl arayla 1890 ve 1914 yılları Henry Corbin, İbn Arabî’nin vahdet- meyecek” adlı romanında büyük bir lik anılarını anlatıyor. I. Dünya Savaşı arasında Avrupa edebiyatının iki kah- i vücut tasavvurunu, aşk ve muhayyi- aile dramına tanık ediyor okuru... ve Mütareke yıllarında İstanbul... Si- ramanı, Dorian Gray ve Gregor Sam- le kavramları üzerinden yeniden yo- Mike ve Ylva Zetterberg, kızları San- yasetle iç içe bir babanın başına ge- sa, ilki iktidardan çok sanata hizmet et- rumlar. Bu yorumun başlıca unsurla- na’yla birlikte, İsveç’in bir sayfiye ka- lenler... Önce tutuklanış, ardından meyi tercih eden işsiz güçsüz bir aris- rı; Allah’ın rahmet nefesinin ürünü ola- sabasında mutlu mesut yaşamakta- Malta adasına sürgün ediliş... Geride bı- tokrasinin bağrındaki sapık arzunun rak Rab-kul irtibatı, aşkın bu irtibattaki dır. Arada bir uç veren, Ylva’nın zor raktığı beş çocuklu ailenin yaşadıkları... büyüklüğünü zamanın tıbbına karşı bü- rolü ve bu irtibata bağlı vahdet ve ya- geçmiş çocukluğundan kaynaklandığı Nihayet sürgünden dönüş ve Ankara... tün parıltısıyla ortaya sunarken; diğe- ratılış tanımları, kalbin ve himmetin ya- düşünülen kimi sorunlar dışında mut- Yalnızca kişisel anılar değil, baba- ri burjuva normalliğinin bağrındaki iğ- ratıcı gücü ve bir tecelli olarak na- luluklarını gölgeleyecek hiçbir şey yok- sının geniş çevresinde tanıdığı insanlar renç çıplaklığın maskelerini kaldırarak mazdır. Yaratılanı var eden aşkla ben- tur. Ancak Ylva günün birinde koca- hakkındaki izlenimleri, değerlendir- bu alana kendilerini adamışlardır. liğine ulaşan arif, himmetinin gücüy- sına o akşam iş arkadaşlarıyla birlikte meleri, yaşamının sonraki yıllarındaki le, muhayyilesinde yarattığı hayali, dışarı çıkacağını, iş arkadaşlarına ise karşılaşmaları üstüne yorumları kitabı hayallerin dünyasından hislerin dün- eve gideceğini söyleyerek ortadan kay- daha da zenginleştiriyor, yeni anlamlar yasına indirerek gözle görünür hale ge- bolur... katıyor. tirebilir. 20 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP ÇOCUK - GENÇ Doğayı seven çocuklara Dilimize pek çok sözcük, terim ve deyim kazandrm olan mizah ustas Cihan Demirci, son yllarda çocuklar için yazd kitaplara arlk vermi gözüküyor. Hem yazar hem de çizer olarak 35 yl geride brakan mizah ustasnn son kahraman Hnzr Can, ilk kitabnda çevre dostu olarak karmzda…

DİLEK KESKİN 1978 yılın- şı Kuple ile gü- dek pek çok çevre sorununa kendince dik- [email protected] dan beri yazar- nümüzün yerin- kat çeken Hınzır Can, su tasarrufu için çizer olarak üre- de duramayan bize su-per öneriler sunuyor. Ağaçların ya- 80’li yıllarda mizah yazınımıza yepyeni timini sürdüren, bir enerjiye sa- kın dostu olan bu hiperaktif çocuk çev- bir tarz getiren birkaç mizah ustasından 2013’te mesleki hip çocukların- remizi saran çirkin yapılara, rant aracı biridir Cihan Demirci. Hem yazar hem de anlamda 35 yılı dan biri. Açık- AVM’lere de gıcık mı gıcık doğrusu. Kü- çizer olarak karşımıza komple bir mi- geride bırakan çası “O bir resel ısınmaya kafa yorarken, çevremizi zahçılıkla çıkan usta kendine özgü bir üs- Cihan Demirci, Can’lı yayın”… saran çirkinlikleri de es geçmiyor. Bir so- lup yaratarak 80’li yıllarda dilimize “Ge- dilimize ve mi- O bir hazır ce- lukta okunan bu keyifli ve duyarlı kitap yik Muhab- zahımıza pek vap fabrikası!.. Hınzır Can’ın “Dünya Çevre Günü” bil- betleri” deyi- çok deyim, te- O bir zamane dirisiyle sona eriyor. şini bir mizah rim, sözcük ka- fırlaması!.. tarzı olarak zandırmış bir “Hınzır Can” bu ÇOCUKLARLA Ç ÇE BR sokmuş, du- mizahçı olarak kitapla çocukla- YAZAR-ÇZER var yazısı-öz- son yıllarda ra ilk kez “mer- Cihan Demirci 20 yılı aşkın bir süredir deyiş arası özellikle ardı ar- haba” derken, söyleşi, atölye çalışması ve imza günleri için kısa ve vu- dına çocuk ki- karşımıza çevre gittiği okullarda “Hınzır Can” benzeri; du- rucu espri- tapları yayımlı- dostu bir çocuk yarlı, hazır cevap ve hiperaktif güç kaynağı leriyle özel- yor ve çocuklara olarak çıkıyor. çocuklarla bir araya geldi. “Hınzır Can” da likle genç ayrı bir önem Çevremizi saran zaten yıllar süren bu gözlemlerin sonu- okurdan veriyor. Tabii ço- sorunlara ken- cunda oluştu. Kitabın iç resimlemelerine büyük bir cuk kitapların- dince çözümler, ve kapak resmine de imzasını atan Cihan ilgi görm- da da kendine öneriler üreti- Demirci, 35 yılı bulan yazar-çizerlik ma- üştü. Ya- özgü mizahçılığını elden bırakmıyor. yor, kendince tepkiler veriyor… Hınzır cerasında bugüne dek, 310 bini aşan bir zarın yıl- 2013’ün Şubat ayında Kırmızı Kedi Ya- Can, bu kitapta, ülkemizde bir türlü okura ulaşan 42 kitap yayımladı, bu ki- lardır yınevi’nden çıkan “Hınzır Can Çevre oluşmayan çevre bilincine, küçük bir kat- taplardan 19’u ise çocuk kitabı. Hınzır Can baskısı ol- Dostu” adlı yeni çocuk kitabı bize onun kı için yakın çevrenizde dolanıp duruyor… Cihan Demirci, bu keyifli kitapta ince Çevre Dostu, mayan ki- yeni bir çocuk kahramanını müjdeliyor. Çevresinde olup bitenlere farklı göz- gözlem gücüne dayalı coşkulu, duyarlı ve Cihan Demirci, tabı “Ge- lerle bakmaya başlayan Hınzır Can, fık- günümüz çocuklarını yakalayan mizah yik Mu- ÇEVREMZ SARAN Kırmızı Kedi Yayınevi, 128 s. ra tadında kolay okunan maceralarında an anlayışıyla bugünün çocuğunun çevre ile habbetle- SORUNLAR geliyor GDO’lu konuşan bir patlıcanla rö- dostluk kurabilme çabalarından renkli, eğ- ri” 24. basımını tüketeli sanırım 10 yıldan Cihan Demirci’nin yeni çocuk kahra- portaja kalkışıyor, an geliyor korsan kitap lenceli ve düşündüren kesitler sunuyor biz- fazla bir süre oldu. Cihan Demirci’nin manı Hınzır Can, annesi Erişim Hanım, sorununa değiniyor. Küresel ısınmadan, lere… farklı mizahı daha sonra gene kendi Babası Sözel bey ve ilginç köpeği Zibidi, çölleşmeye, fıstık çamlarına verilen za- Öğrendiğimize göre Hınzır Can’ın se- üretimi sözcükler olan “Espirin” ve “La- yakın arkadaşları; Demohan, Tarçın, Tık- rardan, su sorununa, Kazdağlarının altın rüvenleri başka kitaplarda da devam ede- forizmalar”la devam etmişti. nefes, Dobracan ve uzatmalı kız arkada- aramayla yok edilmesinden fay kırığına cek.

Binbir Gece Masallar Küçük Ejderha ve Çplak Ayakl Futbolcu Çevreci Dede Yaklaan Çocukların dünyasını zenginleşti- Zalim Korsanlar Tehlike recek renkli resimlerle süslenmiş ve Muzaffer İzgü okumayı yeni öğ- akıcı bir dille yeniden anlatılmış bu ma- renen çocuklar için beş kitap yazdı. Küçük ejderha Kokosnuss ve ar- Tuna, Deniz ve Yasemin, her yaz sallar, her aile kütüphanesinin vazge- Okumaya hangisinden başlarsanız kadaşı Matilda, Kaplumbağa Adası’na tatil yaptıkları Güzelçamlı’ya gittik- çilmezi olacak. Öfkeli padişahın ver- başlayın, diğerleri için sabırsızlana- gitmek üzere salları ile yola çıktılar. An- lerinde, çevrelerinde garip olaylar diği idam kararını ertelemek için Şeh- caksınız. Üstelik cak aniden ortaya yaşandığını fark razad binbir gece Serap Deliorman çıkan bir korsan ge- ederler. Eğer bu boyunca ona hikâ- öyle güzel resim- misi onları yakala- gidiş önlenemezse, yeler anlatır. De- ledi ki onları, ki- dı ve ünlü Korsan dünyayı büyük bir nizci Sinbad’ın ve taplığınızın en gü- Reisi Berbat Jim, felaket beklemek- Aladdin’in mace- zel kitapları ola- Kokosnuss ve Ma- tedir. Kalkıştıkları ralarından, cinle- cak “Sarı Civciv”, tilda’yı zincire vur- bu zorlu mücade- rin ve sihirli diyar- “Şeker Kız”, “Uy- durdu. Fakat son- lede en büyük yar- ların hikâyelerine kucu Sibel”, “An- ra gemideki kor- dımcıları da Çev- kadar, anlattıkları neciğim Acıktım” sanlar isyan edin- reci Dede olacak- o kadar büyüleyi- ve “Çıplak Ayak- ce, bu sefer Berbat tır. Yardımcı Ça- Anonim, cidir ki, sonunda Ingo Siegner lı Futbolcu”. Hikmet Temel Jim, Küçük Ejder- Muzaffer zgü lışma dosyası ile Remzi Kitabevi padişah Şehra- Abm Yaynevi ha’nın yardımına Bilgi Yaynevi Akarsu, “Çevreci Dede”yi Çev: Seda zad’ın hayatını ba- Çev: Sadettin muhtaç kaldı... 24 s. Doan Egmont, okumak çok daha Çngay, 280 s. ğışlar. Frat, 72 s. 152 s. eğlenceli! Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 21 Hicvin üstadı Neyzen Tevfik Sansürsüz düünmenin, özgürlük aknn bu kadar özgün ve cesur ifade ediliini belki sadece Bat düüncesinde, bir Hegel’de, bir Schopenhauer’da bulabiliriz. Ne yazk ki biz Neyzen’i sadece küfürbaz olarak belledik

İzmir Kitap Fuarı’nda yazar Seyyit irlerinde bazen ona sığınıyor, bazen öf- Nezir ve Mecit Ünal, Neyzen Tevfik üze- kelenip sitem ediyor. Alkoliklik derece- rine bir panel gerçekleştirdiler. Kitap eki- sinde içkiye düşkün. Esrar kullanıyor. Ha- mizde de yayınladığımız ve oldukça ilgi yatının büyük bir kısmı tekkelerde, mevl- gören Neyzen Tevfik yazısının ardından evihanelerde, akıl hastanelerinde geçiyor, paneldeki konuşmaları da sizlerle pay- ama öte yandan son derece açık bir di- laşıyoruz. mağa sahip. Seyyit Nezir: Neyzen Tevfik, şiirimi- Neyzen Tevfik bir hayvansever. O zin nev’i şahsına münhasır ustalarından dönemin aydınları hayvanları seviyorlar. biri. Gerçekten hem yaşam olarak hem Dağlardayken Resneli Niyazi’nin yanın- de şiirle dünyaya bakış olarak son dere- da gezdirdiği bir geyik var. İzmir suikas- ce özgün, Batı ile Doğu arasında yaşamı ti suçundan idam edilen Albay Arif Bey’in ve felsefesiyle köprü kurabilmiş bir kişi- yanında hep bir ayı yavrusu olur, onunla liğimiz. Onda bir bakıyorsunuz Nasred- güreş tutuyor. Neyzen Tevfik de yaşamı- din Hoca’nın kendini ve halkı yerden yere nı uzun süre bir köpekle paylaşıyor. Adı vurabilecek cesarette özeleştirisini bu- Mernuş... Öldüğünde şu şiiri yazıyor: luyorsunuz, bir bakıyorsunuz Batı’daki en ileri düzeyde biçimlenen felsefi mesele- Bu engin ayrılık canıma yetti, leri şiirlerinde yansıttığını görüyorsu- Başımdan aşıyor kederim Mernuş, nuz. Bir bakıyorsunuz Nef’i’den, Kazak Bu yolda yazılmış fermanı kaza, Abdal’dan çok güçlü yergi ve toplumsal Bunu da gösterdi kaderim Mernuş. eleştiri duyarlılığı yansıtıyor, bir bakı- yorsunuz çağdaşı ve üstadı kabul ettiği Bağlanmıştım bütün kalbimle sana, Eşref’ten felsefi bakımdan daha derin ve Şu fani cihanı okuttun bana. ileri düşüncelerle karşımıza çıkıyor. Ken- Sen göçtükten sonra ben yana yana disini en iyi şu dörtlükte anlatıyor: Hicranla gözyaşı dökerim Mernuş.

Felsefemdir kitab-ı imanım Bu yolda cahilim, bildiğim kısa, Taparım kendi ruhumun sesine Sen girdin toprağa ben düştüm yasa. Secde eyler hakikatim her an Haklı haksız hatırını kırdımsa Kalbimin ateş-i mukaddesine Affet günahımı beşerim Mernuş. Neyzen’in en çok uğraştığı, diline do- Sansürsüz düşünmenin, özgürlük aş- ladığı meselelerinden biri de yobazlık: kının bu kadar özgün ve cesur ifade edi- Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık ye- lişini belki sadece Batı düşüncesinde, bir muştu, hemen bir yıla varmadan 13 Ni- var. Neyzen Tevfik, Bodrum’da doğ- niden, Hegel’de, bir Schopenhauer’da bulabi- san 1909’da, eski takvime göre 31 Mart muş, İzmir’de büyümüş, İstanbul’da ya- Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü. liriz. Ne yazık ki biz Neyzen’i sadece kü- 1325’te karşıdevrim, şeriatçı ayaklan- şamış, Mısır’a gitmiş, Kahire’de bulun- Kara bir kinle taassub pusudan çıktı fürbaz olarak belledik. Peki, niye öyle bel- ma olunca bu kez, o özgürlüklerin kötüye muş… yine, ledik? Çünkü Neyzen, söze hiçbir san- kullanıldığı yorumlarıyla beraber gelen Neyzen Tevfik doğduğunda Bodrum Yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bü- sürü kabul etmeyen bir kişiliğe sahip... birtakım yasalarla, meclis ve İttihat Te- çok küçük bir yer. Babası Bodrum Rüş- rüdü. Ayrıca onun yaşam anlayışına göre kü- rakki devrimi güvenceye almak adına bir- tiyesi’nin başöğretmeni... Böyle bir or- Sözcükleri keskin ve sivri: für bir müsekkin, yatıştırıcıdır. “Ben takım sınırlamalar getirmeye başladı. tamda doğuyor. Onu değiştiren etken- Kime sordumsa seni doğru cevap ver- küfrü böyle kullandığım için kime küfür Fakat o on aylık dönem Türkiye’de daha lerden biri de, Bodrum’da Tepecik kah- mediler; etsem güler, küfrettiğim kişi de teskin önce yaşanmamış tam bir devrimci dal- vesinde ney dinlemesi. Bir kaval sesi du- Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus de- olur,” diyor. Çünkü gerçekten o, küfür- galanma dönemidir. İşte o sırada, gerek yuyor ama onun ney olduğunu bilmiyor. diler... de herhangi bir kimseyi, olayı, durumu, Abdülhamit’e, gerek her türlü gericiliğe, Sonra yakalandığı sara hastalığı da onu Künyeni almak için, partiye ettim te- ruhen ya da fiziksel olarak taciz etmez. yobazlığa, yolsuzluğa yönelik eleştirisini neye yönlendiriyor. Şiire başlamasına bir lefon: Zaten Kazak Abdal’da, Nef’i’de de öy- de Neyzen özgürce yapabilmiştir. Küf- bakıma sara yol açıyor. Sonra İzmir’e Ur- Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus de- ledir. Ama en başta özgür düşünceye kar- retmesi gerektiğinde küfretmiştir, ama la’ya geliyorlar. Burada, şair Eşref’le, İz- diler!.. şı çıkanlar, Neyzen’e haydi haydi karşı çı- aşağılamak için değil, karşısındakini ya- mir’de sürgün bulunan Abdülhalim kacaklardı. Neyzen’in en büyük şansı, tıştırmak için; kötü ve yıkıcı eyleme, Memduh ile tanışıyor. İlk şiirini 19 ya- Neyzen’in yaşadığı tüm devirler için güçlü şiirlerini büyük eleştirisini 1908 şiddete, saldırganlığa yönelmenin önü- şında İzmir’de yayımlıyor. Mehmet Akif geçerli olan bu dörtlüğü bugün için de Devrimi sonrasında ortaya çıkarmasıdır. nü almak için küfre başvurmuştur. en yakın arkadaşı. ’le, Hü- söylenmiş kabul edebilirsiniz. 1908 Devrimi ve sonrası, sosyal tarihçi- Mecit Ünal: Bir şairi var eden şey seyin Cahit Yalçın’la dost. Ney’den do- Neyzen Tevfik’in şiiri eski mi yeni mi? ler ve o dönemi merakla incelemiş olan eserleri olduğu kadar, yaşadığı hayattır. layı Mevlevi, mey’den dolayı Bektaşi. Bel- Bilinmesi gereken bu bence. Neyzen okurlar bilirler ki, Türkiye’de düşünce ve Neyzen Tevfik’in macera dolu bir haya- ki de bu yüzden, dilinin ayarı olmayan Tevfik’in yaşadığı olaylar, eleştirdiği du- eylem özgürlüğünün en güçlü olduğu dö- tı var. Ama o dönemin birçok aydını son nevi şahsına münhasır bir şair Neyzen rumlar bugün de varsa, Neyzen Tevfik nemlerden biridir. Belki ona yakın di- derece maceralı hayatlar yaşıyorlar. Çün- Tevfik... Dinle ilişkisine gelince: Neyzen günceldir, yenidir. Neyzen’in güncelliği yebileceğimiz dönem 27 Mayıs’tan son- kü Türkiye o zaman bir imparatorluk, Tevfik’in inandığı bir Tanrı var, ama onun ölçüsünde hicvimizin Can Yücel’de kal- ra yaşanmıştır. Devrim 24 Temmuz’da ol- Rumeli’de, Afrika’da, Asya’da toprakları Tanrı’sı Neyzen Tevfik gibi bir tanrı. Şi- mış olması ise üzücü. 22 3 MAYIS 2013 CUMA Aydınlık KİTAP ARAKABLO Falih Rıfkı, İzmir’i hem düşmana hem yobazlara karşı savunmuştu Atay, stiklâl Sava yllarnda yazdklaryla, yalnzca o günlerin gerçeklerini saptamad; cumhuriyetçi, ulusalc ve yurtseverleri her durumda sorumlu ve cesur davranmaya yönlendirdi.

SEYYİT NEZİR unutmakta olanları haklı olarak uyar- tığı içinden kahraman [email protected] mıştı: planları çıkar mı? İz- “İnkıraz, kurtuluş... Bu kelimeleri mir’in yiğit ve mert şimdi ne kadar kolay söylüyorsunuz. Bir Türkleri niçin kendi- Falih Rıfkı Atay, kurucuları arasında milletin bayrağı, o milletin başı gibi dü- lerini rakamla müda- bulunduğu Akşam Gazetesi’nde 4 yıl bo- şer. faa etsinler?” (Büyük yunca yazdığı başyazılarıyla İstiklal Sa- “İstanbul sokaklarında yedi düşman Mecmua, 28 Mayıs vaşı’nı ateşli biçimde desteklemiş yurt- marşının birbirine karıştığını duymuş 1919) sever yazarlarımızdandır. İttihat ve Te- olanlardanım. rakki’nin yılmaz kalemi Hüseyin Cahit “Beyaz barbar, pabuçlarını kaç sene MLLÎ Yalçın’ın da liseden öğrencisi olan Atay, ‘Ay Yıldız paçavrası’na sildi. MERKEZ’E Talat Paşa’nın özel kalem müdürü ola- “İstanbul güneşi batarken, zenci da- DVAN-I HARP rak çalıştıktan sonra, I. Dünya Savaşı’nda vulu Sarayburnu’nda Marseillaise vurdu. M? yedek subay olarak gittiği Suriye’de Ce- “Galata; Şanghay çarşısına, Divan- Mustafa Kemal’i mal Paşa’nın özel kâtipliğini yaptı. Ya- yolu; Fas pazarına, Mısırlı; İstanbul so- serüvenci bir başıbo- zarlığa Tanin Gazetesi’nde başladı kaklarında İngiliz’e, Cezayirli de Fran- zuk olarak niteleyen (1913), Suriye ve Filistin’deki savaş anı- sız’a döndü. nice kaşarlanmış ve larını Ateş ve Güneş (1918) kitabında “Karargâh kapılarında prensler ra- yalancı şöhrete aldır- topladı. Aynı yıl, Ali Naci (Karacan), calık, büyük fikir adamları tebaalık di- maksızın onun yanın- Necmettin Sadık (Sadak) ve Kazım Şi- lenir oldular. da yer alışını yalın ve nasi Dersan ile birlikte Akşam Gazete- “Ben en büyük vatandaş kahraman- saf bir anlatımla dile si’ni kurdu. Damat Ferit hükümetince va- lığının gözyaşlarını kurutmadan evden getiriyordu: “O iste- tanseverleri yargılamak üzere kurulan ve çıkmak olduğunu görmüş olanlardanım. diğini söylediği vakit, halk arasında “Kürt Nemrut Mustafa Di- ... her taraftan şu cevap vanı” diye anılan mahkemede Ak- “Size dünyanın en bahtlı insanı kim geliyordu: ‘Bizim de şam’daki yazılarından ötürü idam tale- diye sorarlarsa, göğsünüzü kabartarak, istediğimiz budur!’ İs- biyle yargılandı. II.İnönü Muharebe- kendinizi gösteriniz!” (Eski Saat, 1933) tediklerini bilenler Fotoraf Ara Güler si’nin kazanılması üzerine Divan-ı Harp Mustafa Kemal’de bir tutum değiştirince idamdan kurtuldu. 10 GÂVUR ZMR DEDKLER başbuğ ve bir arkadaş, Eylül 1922’de Anadolu’ya geçti. Kurtuluş Savaşı yıllarının millî mü- istedikleri şeyi tarif edemeyerek yalnız vas’tan geçen bu tevkif telgrafını açtı, Demokrat Parti’ye karşı muhalefeti- cadele basınında Atay’ın olaylara duy- onun aksini ve hicranını duyanlar, seda- okudu, ertesi sabah İstanbul telgrafha- ni Bedii Faik’le çıkardığı (1952) Dünya gusal olduğu kadar akılcı politik tavır alı- sında da bu esrarengiz emelin hakiki ta- nesine, ‘Kastamonu valinize gönderdi- Gazetesi’nde yürüten Atay, ulusalcı ve şıyla beliren öncü kişiliğini hem düşün- rifini buldular... İnsan sormak istiyor: ğiniz emri açtık, okuduk ve güldük’ cumhuriyetçi kişiliğini yaşamı boyunca ce hem de dilinde, doğruları kestirme, ‘Hakikaten vücudunuz etten midir, göğ- dedi. ... koruyarak, Osmanlıcılara ve Osmanlı- apaçık ve etkili yansıtışında yakalıyoruz. sünüz kemikle mi örülmüştür, siz de ce- “İstanbul’dakiler tekrar toplandılar, cacılara karşı Atatürk devrimini, Türk- Nitekim İzmir’i hem düşmana hem yo- set içinde mahpus bir faniden mi iba- münakaşa ve istişare ettiler, gece dü- çenin bağımsız bir edebiyat ve bilim bazlara karşı gözü pek bir yurt aşkıyla sa- retsiniz?’ Ve hatta ben sormak istiyorum: şündüler, gündüz düşündüler, ‘Anado- dolu olduğunu ısrarla savundu. Çanka- vunmuştu: Siz bizden biri misiniz?” (Akşam, 22 Ey- lu’yu içinden patlatmalı!’ kararını ver- ya adlı yapıtında kendisini şöyle tanım- “İzmir Türklerinin İzmir toprağına lül 1921) diler. O Gâvur Ali mi, Delibaş mı nedir, ladı: “Ben haddini bilen bir yazı adamı- nasıl bastıklarını görmek, İzmir dağla- Önderi bertaraf etme amacındaki Rum azmanı bir soytarı Konya’yı zap- yım. Cumhuriyet devrine ‘Akşam’ gaze- rında rüzgârın şuradan buradan koparıp boşuna gayretleri de somut ve alaycı ga- tedecek, Yunan ordusunun yolu üstün- tesinin dört sahibinden ve iki başyaza- getirdiği türkülerin ezgilerini duymak, in- zeteci söylemiyle sahiplerinin yüzüne deki dikenleri ayıklayacak, Anadolu’yu rından biri olarak girdim. Cumhuriyet sana hangi milletin vatanında olduğunu vururken, bugüne de ışık tutuyor, gerici cenuptan şimale doğru ele geçirecekler Halk Partisi’nin iktidar devrinden ‘Ulus’ bir anda öğretir. ... Ne suyunda leke, ne hükümetlere karşı savaşan Cumhuri- ve Ankara hükümetini yed-be-yed İs- gazetesinin ‘eski’ başyazarı olarak çıktım. yatağında haraplık, ne sesinde yorgunluk yetçileri her dönemde bekleyen pusu ve tanbul Divan-ı Harbi’ne teslim edecek- Otuz yıl yazdım, konuştum, dinledim ve var. Bursa bile, Konya bile bu kadar Türk tehlikeleri, günümüzde Millî Merkez’e lerdi. ... gördüm. Hepsi bu.” değildir. ... İzmir’in Türklüğü bir rakam yönelik olası komploları haber veriyor: “Türk devletinin bu yeni nüvesini na- ve şekil, bir istatistik Türklüğü değildir. “İptida, Kastamonu’daki valiler, Mus- sıl boğmalı idi? Şarkta Ermeni istilası DÜNYANIN EN BAHTLI boşa çıktı, Garp’ta Yunan [Anzavur] NSANI Zira istatistikler ve rakamlar, ölü ve bo- tafa Kemal Paşa’yı dostlarıyle beraber zulmuş, cesetleri ancak adetle sayılma- baskın usulü şöyle bir tutup zaptiyeler kuvve-i inzibatiye ordusu seferi suya Atay, Cumhuriyet’in 10. Yıl’ında, iş- ya layık olan milletler içindir. ... Yere bat- arasında eli kolu bağlı, alayişle İstanbul’a düştü, merkezde Gâvur ve Deli lakaplı gali ve Kurtuluş Savaşı acılarını hemen sın istatistik! İzmir Türk’tür. Adet man- gönderecekti. Mustafa Kemal Paşa, Si- türedi taslakları ancak sehpaları donat- Aydınlık KİTAP 3 MAYIS 2013 CUMA 23

tı. ... Artık eğer kaldı ise, bütün ümitleri gün de eliyle koymuşçasına halkın önü- mem onu hatırlıyor musunuz? Vatanın Asurîlerde, Sâsânilerde, biraz da Keldâ- ne çıkarmaktadır: her tarafı onun için bir gurbet gibiydi. Zira nîlerde kaldı.” (Akşam, 7 Temmuz 1921) “Bir şairimiz, daha evvel millî ordu- ana ocaklarından başka hiçbir tarafta be- muz için tasarladığı nefis bir şarkıda, bu nimsenmeyen bu köylüler, ayrı bir mille- DEVLET STKLÂL gaye-i harbin idealini eski bir Türk sözü tin zabitleri gibi, orduya dokunmaktan ik- DEMEKTR ile tayin ediyordu: Ya devlet başa, ya kuz- rah eden kumandanların idaresi altında Atay’ın topluma tepeden tırnağa ve en gun leşe! Devlet istiklal demektir. ... idi. Kışlasında ve çadırında, köyüne dö- uzakları göstererek tuttuğu ışıldak, art ni- “Eğer Kuvâ-yi Milliye olmasaydı, nünceye kadar duyduğu şey hazin bir yetli, çıkarcı ve işbirlikçi aydın bozuntu- Türkiye daha iki seneden beri, şarkında iyimserlik hissi idi. Ey Gaziler o devrin, larını da açığa çıkarır: “Bu sabah işittim ta Sivas’ı aşmış bir Ermenistan, cenu- o metruk askerin türküsüdür.” (Akşam, ki bu zat Avrupa’da bir hizmete taliptir ve bunda zorla yaratılmış, tasnî edilmiş bir 19 Kanun-ı Evvel 1921) Avrupa’da Türklerin millî haklarını, mil- Kürdistan olacaktı. Kuvâ-yi Milliye, coğ- Falih Rıfkı Atay, İstiklâl Savaşı yılla- lî davalarını müdafaa edecekleri bir pos- rafyamızın sülüsünü kurtardı.” (Akşam, rında yazdıklarıyla, yalnızca o günlerin tu ele geçirmek için etek etek, eşik eşik 24 Temmuz 1921) gerçeklerini saptamadı; bütün zamanla- dolaşıyor. Avrupa’ya gitmek ve Türk ol- rın Cumhuriyetçi, ulusalcı ve yurtsever- maktan kurtulmak ve Türk maaşıyla METRUK ASKERN lerini güncel durum karşısında sorumlu emellerine ermek: Bu tahayyül bu genci TÜRKÜSÜ ve cesur davranmaya yönlendirdi. Ruşen gece uyutmuyor, gündüz sersem edi- Atay, Türk askerini meçhul asker Eşref, “Kuvve-i Maneviyemiz” yazısında, yor...” (Akşam, 8 Eylül 1921) kavramından çok daha önce ve yerli bir Atay’ın o günlere en gerçekçi ve yürekli Çankaya, Falih Rıfkı Atay, ülkeyi mandacılara kavramla anlatırken, bize bugünleri de bu- saptamayı getiren şu sözünü anıyor: “Her terk ederek Osmanlı kimliğini yaşatabi- ruk bir gülümsemeyle düşündürtüyor: Falih Rıfkı Atay zaman düşman bizden çok ve biz düş- lecekleri masalıyla avunan ve milleti al- “Bu asker, tıpkı Ey Gaziler türküsünü söy- mandan kavîyiz.” (Hâkimiyet-i Milliye, 3 datma yarışına girişen ham salakları bu- leyen eski asker gibi... Eski asker!.. Bil- Ağustos 1921) BULMACA Soldan sa€a 6. Eski bir M›s›r tanr›s› - Rutenyum’un sim- 12. Dolayl› anlat›m - Sezyum’un simgesi - 7. Bir hayret ünlemi - Yerleflim alanlar› 1. Resimdeki yazar - Ut çalan kimse - Al- gesi - Kötü, üzücü K›s›r, verimsiz - Satürn gezegeninin beflinci uy- d›fl›nda kalan yerler - Ailesinin geçimini sa€la- lah’tan hay›r dileme 7. Bir geçmifl zaman eki - Kimi zaman - Za- dusu yan 2. Baya€›, s›radan - “O€uz ...” (yazar) - Bir iflin viye - Bir yüzölçümü birimi 13. Yapma, meydana getirme - Bilgili, haberli 8. ‹tterbiyum’un simgesi - Bafll›ca içece€imiz yap›ld›€› an 8. Bir peygamber ad› - Yunanca’da bir harf - Bir meyve - Bir filme, bir gösteriye eklenen beklenmedik 3. Kürekle yürütülen küçük deniz teknesi - - Arap edebiyat›nda bir fliir türü 14. Otlak - Bizmut’un simgesi - H›rvatistan’da güldürücü ayr›nt›, gülüt Saz›n en kal›n teli ya da kirifli - 9. “... Gündüz Kutbay” (ney üstad›) - Neo- bir liman kenti - ‹lkel benlik 9. “... Güler” (foto€rafç›) - Gelir sa€layan Hiyerarflik bir düzende önemli bir görev, ma- dim’in simgesi - “… Yücel” (flair) 15. Resimdeki yazar›n bir eseri - Belde mülk kam 10. ‹çeri taraf, dahil - Bal yapan böcek - Me- tafl›nan su kab› 10. Bir damla gözyafl› - Belirli bir co€rafi alan- 4. Bir iflte yard›mc› olarak çal›flan erkek - Ha- tal üzerine kaz›da ya da ahflap tornas›nda kul- Yukar›dan afla€›ya da bulunan hayvan türlerinin tümü - Kuruntu- befl soylusu - Mesafe lan›lan çelik kalem 1. Ç›kar›m - Resimdeki yazar›n bir eseri ya düflürme 5. E€ilimi olan - Uzunlu€u veya boyu az olan 11. At›n eflkin yürüyüflü - Letonya’n›n baflken- 2. Evin bir bölümü - Eski M›s›r’da kutsal öküz 11. Duman lekesi - Daha çok radyo için - Bir sebze ti - Gezegenimizin uydusu - Kalay’›n simgesi - Çimen - Üvey olmayan haz›rlanm›fl, genellikle güldürü niteli€inde k›sa 3. Bir kömür türü - Bir haber oyun - Bir tiyatro edebiyat› türü - Bir dilek flart ajans› - Nijerya’n›n para birimi eki 4. Bir organ›m›z - Elma, armut 12. Numara (k›sa) - Haz›r - Disprosyum’un kurusu - Kare biçiminde alt› yüzü simgesi - “... King Cole” (Amerikal› caz piya- olan geometrik flekil nocusu ve flark›c›) 5. Yemek, yiyecek - ‹çinde ya- 13. Köy evlerinin odalar›ndaki duvara bitiflik tak, yorgan vs. tafl›nan büyük peyke, sedir - Kuyruk sokumu kemi€i - Rad- torba - Kalsiyum’un simgesi yum’un simgesi 6. Hayvan otlat›lan yer, mera - 14. S›n›r niflan› - Japonya’da buda rahibesi - Holmiyum’un simgesi - Kar› ile Taht kocadan her biri - “... Derek” 15. Resimdeki yazar›n bir eseri - Rusça’da (aktris) “evet” GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMÜ