TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

TÜRKİYE AKARSULARINDA TREND ANALİZİ

Mehmetçik BAYAZIT (*), H. Kerem CIĞIZOĞLU (**), Bihrat ÖNÖZ (**)

1. GİRİŞ Doğu Akdeniz havzasındaki Ege, Akdeniz, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin akarsu Son yıllarda akarsulardaki akışlarda, giderek azalma havzalarında akarsuların taşıdığı su miktarlarında ya da artma şeklinde, bir eğilim (trend) olup olmadığı azalma trendi olduğu sonucuna varılmıştır. Buna çok tartışılan bir konudur. Yerküresinin ikliminde karşılık Marmara ve Batı Karadeniz kıyılarında, Orta atmosferdeki karbondioksit miktarının artışından ve Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde kaynaklanan bir ısınma olduğu gözlenmektedir. Sera akarsuların su miktarlarında artış trendi görülmüştür. Bu etkisiyle yerküresinin yansıttığı ışınların yeniden araştırmada trend analizi basit grafik yöntem yanında yerküresine dönmesiyle oluştuğu ileriye sürülen bu en küçük kareler ve hareketli ortalamalar yöntemleriyle etkinin yağışları ve dolayısıyla akışları ne şekilde yapılmış, istatistik trend testleri uygulanmamıştır. etkileyeceği tartışılmaktadır. Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan araştırmalar son yıllarda yağışlarda ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Hidrolik Anabilim akarsuların akımlarında önemli değişmeler olduğunu Dalında EİE ile birlikte “Türkiye Nehirleri Taşkın, göstermiştir. Kuzey Amerika’da yağışlarda ve akımlarda Ortalama ve Düşük Akımlarındaki Trendler” konulu artış olduğu sonucuna varılmıştır (Douglas v.d., 2000). bir İTÜ Araştırma Fonu projesi yürütülmüştür. Bu Gerek ortalama akımlarda, gerekse taşkın debilerinde yazıda projenin içeriği ve elde edilen sonuçlar ve düşük akımlarda anlamlı artışlar görülmüştür. Ancak, özetlenecektir. yerküresinin iklimindeki değişmenin çeşitli bölgelere Çalışmanın amacı Türkiye akarsularındaki ortalama düşen yağışı ne şekilde etkileyeceği konusunda akımlar, taşkınlar ve düşük akımlarda trend (eğilim) güvenilir bilgi bulunmamaktadır. Türkiye’de yağışlarda bileşeni bulunup bulunmadığının araştırılmasıdır. EİE ve akışlarda anlamlı bir trend olup olmadığının ve varsa tarafından sağlanan akım kayıtları istatistik trend bunun azalan yönde mi, artan yönde mi olduğunun testleriyle analiz edilerek gözlenen akımlarda anlamlı araştırılması gerekmektedir. trendler bulunup bulunmadığı belirlenmiştir. Akımlardaki trendin bilinmesi su kaynaklarının planlama ve işletmesinde büyük önem taşır. Ortalama ve düşük akımlarla ilgili hidrolojik bilgiler baraj 2. VERİLER haznelerinin kapasitesinin hesabında ve baraj Araştırmada kullanılan akım verileri EİE tarafından işletmesinde, taşkınlarla ilgili bilgiler taşkın yapılarının işletilen akım ölçme istasyonlarında yapılan projelendirilmesi ve işletmesinde, düşük akımlarla ilgili gözlemlerde elde edilmiştir. 26 akarsu havzasında bilgiler su kalitesinin kontrolu ile ilgili problemlerde toplanan veriler incelenerek ölçüm süresi boyunca ve su temini projelerinde gereklidir. Akımlarda trend müdahale yapılmamış olan istasyonlardaki doğal bulunması gelecek için verilecek kararları önemli akışlar belirlenmiştir. Sonuç olarak 24 havzadaki oranda etkileyecektir. 107 istasyonun verileri çalışmaya katılmıştır. Trend Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİE) tarafından yapılan analizinde kullanılan kayıtlar en az 25 yıl uzunluğunda bir araştırmada (Yıldız ve Malkoç, 2000) Türkiye’de olup istasyonun işletilmeye başladığı yıldan 2001 yılına EİE’nin işlettiği akım gözlem istasyonlarının uzun kadar olan (2001 dahil) gözlemleri kapsamaktadır. En dönem yıllık ve mevsimlik ortalama akış kayıtlarında uzun kayıt süresi 66 yıldır. Verilerle ilgili özel bilgiler artma veya azalma eğilimi olup olmadığı incelenmiştir. Tablo 1’de verilmiştir. Trend analizi yıllık ortalama akımlar, yıllık maksimum anlık akımlar (taşkınlar) ve yıllık düşük akımlar (1 (*) Prof. Dr., (**) Doç. Dr., İTÜ İnşaat Fakültesi, İstanbul günlük ve 7 günlük minimumlar) üzerinde yapılmıştır.

8 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

Tablo 1- Çalışmada kullanılan veriler 0.05 olarak seçilmiştir. Buna göre test sonunda trend bulunduğu şeklinde İstasyon verilen kararların %5’inin yanlış olması Havza Adı Sayısı İstasyon Numaraları beklenebilir. Meriç 2 105, 106 Kullanılan testler parametrik t testi Susurluk 4 301, 311, 314, 328 ve nonparametrik Mann-Kendall Ege Suları 2 407, 408 testidir. Bunlardan Mann-Kendall testinin daha güçlü bir test olduğu Gediz 3 509, 515, 523 bilinmektedir. Yani bu test ile trendin K. Menderes 1 601 varlığının görülmesi olasılığı daha B. Menderes 2 701, 725 yüksektir. Bu çalışmada iki testin verdiği sonuçlar arasında önemli bir B. Akdeniz 3 809, 812, 815 fark gözlenmemiştir. O. Akdeniz 3 902, 912, 917 Burdur Gölü 1 1003 4. BULGULAR Afyon 1 1102 Sakarya 8 1203, 1222, 1223, 1224, 1233, 1237, 1239, 1244 Tablo 2’de herbir akarsu havzasında ortalama akımlarda, taşkınlarda ve B. Karadeniz 7 1314, 1319, 1327, 1331, 1333, 1334, 1335 minimum akımlarda trend olduğu Yeşilırmak 5 1401, 1412, 1418, 1422, 1424 sonucuna varılan istasyonların sayıları Kızılırmak 5 1501, 1517, 1524 (1545), 1532(1546), 1535 verilmiştir. O. Anadolu 3 1611, 1612, 1622 107 istasyondaki akımlar için yapılan trend analizinde 14 istasyonun D. Akdeniz 5 1714, 1717, 1719, 1720, 1721 taşkınlarında, 24 istasyonun yıllık Seyhan 5 1801, 1805, 1818, 1820, 1822 ortalama akımlarında, 43 istasyonun Ceyhan 4 2004, 2006, 2008, 2015 (2025) 1 günlük minimum akımlarında ve 41 istasyonun 7 günlük minimum Fırat 16 2102, 2122, 2123, 2124, 2131, 2133, 2135, 2145, 2147, 2149, 2154, 2156, 2157, 2158, 2164, 2166 akımlarında trend bulunmuştur. D. Karadeniz 11 2202, 2213, 2215, 2218, 2228, 2232, 2233, 2238, Bu sonuçlara göre trend analizi 2239 (2252), 2245, 2247 yapılan istasyonların yaklaşık %40’ının düşük akımlarında, Çoruh 5 2304, 2305, 2315, 2316, 2323 %22’sinin ortalama akımlarında ve Aras 4 2402, 2409, 2415, 2418 %13’ünün taşkınlarında anlamlı bir Van Gölü 2 2505, 2509 trend bulunmaktadır. Dicle 5 2603, 2610, 2612, 2618, 2620 Gözlenen trendlerin büyük bir TOPLAM 107 çoğunluğu azalma yönündedir. Ortalama akımlardaki trendlerin hepsi azalma şeklinde olurken 3 istasyonun (1222, 1331, 1418) taşkınlarında ve 4 istasyonun 3. YÖNTEM minimum akımlarında (106, 515, 1331, 2620) artma Bir büyüklüğün zaman boyunca ölçülen değerlerinde yönünde trend bulunmuştur. anlamlı bir azalma ya da artma (trend) bulunup Bulgular havzalara göre incelendiğinde Meriç, bulunmadığı istatistik testlerle araştırılabilir. Hidrolojik Susurluk, Ege Suları, Gediz, K.Menderes, B.Menderes, büyüklükler (yağış, akış) zaman içinde rastgele B.Akdeniz, Burdur Gölü, Afyon, Sakarya, O.Anadolu, değişen karakterde olduğundan sürekli bir azalma D.Akdeniz havzalarının akarsularının çoğunluğunda veya artma eğiliminin araştırılması özel yöntemler trend bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu havzalar Trakya, kullanmayı gerektirir (Helsel ve Hirsch, 1992). Marmara, Ege, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerindedir. İstatistik trend testleri ile “gözlenen değerlerde bir Ayrıca Yeşilırmak havzasında taşkınlarda, Seyhan, trend olmadığı” hipotezi kontrol edilerek “kabul” veya Çoruh, Aras ve Dicle havzalarında düşük akımlarda “red” kararı verilir. Karar hipotezde seçilen anlamlılık trend bulunduğu söylenebilir. Diğer havzalardaki düzeyine bağlıdır. Anlamlılık düzeyi, gerçekte trend akarsuların çoğunluğunda anlamlı bir trend bulunmadığı halde testin trend bulunduğu sonucunu görülmemektedir. vermesi olasılığına eşittir. Çalışmada anlamlılık düzeyi

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 9 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

5. SONUÇLAR oranlarda olsa da, mevcuttur. Akımların zaman içinde değişme eğilimi ile ilgili olarak elde edilen bu sonuçların Akarsularımızda son 25-65 yıllık dönemde gözlenen su yapılarının planlama ve işletme çalışmalarında akımların analizi bazı bölgelerde yıllık ortalama akımlar, gözönünde tutulması gerekmektedir. taşkınlar ve düşük akımlarda anlamlı bir azalma eğilimi bulunduğunu göstermiştir. Bu bölgeler Türkiye’nin Trakya, Batı, Güney ve Orta bölgeleridir. EİE tarafından KAYNAKLAR yapılan çalışmada bu bölgelere ek olarak Güneydoğu Anadolu’daki ortalama akımlarda bulunan azalma Douglas, E.M., Vogel, R.M., Kroll, C.N.: Trends in trendi bu çalışmada görülmemiştir. Ayrıca, EİE’nin Floods and Low Flows in the United States: Impact çalışmasında Kuzey ve Doğu Anadolu bölgelerinde of Spatial Correlation, J.Hydrology, 240, 90-105, görülen artış trendine de bu çalışmada 2000. rastlanmamıştır. Helsel, D.R., Hirsch, R.M.: Statistical Methods in Water Sonuç olarak, Türkiye akarsularının özellikle düşük Resources, Elsevier, 1992. akımlarında Trakya, Batı, Güney ve Orta bölgelerde Yıldız, M., Malkoç, Y.: Türkiye Akarsu Havzaları ve anlamlı bir azalma izlenmektedir. Bu azalma yıllık Hidrolojik Kuraklık Analizi, EİE, Ankara, 2000. ortalama akımlar ve taşkınlarda da, daha küçük

Tablo 2- Akımlarında trend bulunan istasyon sayısı Toplam Ortalama Taşkında Minimum akımlarda trend Havza İstasyon Sayısı Akımda Trend Trend 1-günlük 7-günlük Meriç 2 1 - 1 1 Susurluk 4 2 1 4 4 Ege Suları 2 1 1 1 1 Gediz 3 2 1 3 3 K. Menderes 1 1 - 1 1 B. Menderes 2 1 1 1 1 B. Akdeniz 3 3 - 3 3 O. Akdeniz 3 - - 1 1 Burdur Gölü 1 1 - 1 1 Afyon 1 1 1 1 1 Sakarya 8 6 3 5 5 B. Karadeniz 7 - 1 1 - Yeşilırmak 5 - 3 1 - O. Anadolu 3 1 - 1 2 D. Akdeniz 5 3 - 3 3 Seyhan 5 1 - 2 2 Fırat 16 - - 4 4 D. Karadeniz 11 - 2 1 1 Çoruh 5 - - 2 3 Aras 4 - - 2 1 Dicle 5 - - 4 3 TOPLAM 24 14 43 41

10 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH SU KAYNAKLARININ GELİŞTİRİLMESİNDE DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN ÇEVRESEL UYGULAMALARI

Cansen AKKAYA (*)

1. GİRİŞ mirasın gün ışığına çıkarılması, kurtarılması ve belge- Türkiye’de çevre konusu oldukça yeni bir konudur. lenerek gelecek nesillere aktarılması hususunda büyük “Çevre” terimi ilk olarak 1982 Anayasası’nın 56. mad- hassasiyet göstermekte olup bu konuda gerekli çalışma- desinde yer almış ve 1983 yılında Çevre Kanunu ların yapılabilmesi için ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla hazırlanarak yürürlüğe girmiştir. Bunu müteakip, Çevre işbirliği yapmakta ve bu tür çalışmalara teknik ve maddi Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca pek çok yönetmelik destek sağlamaktadır. Bu tür çalışmaların ilk örneği hazırlanarak yürürlüğe sokulmuştur. Bu yönetmelikler 1963’te Diyarbakır ilinde başlatılıp daha sonra Atatürk içinde DSİ görev ve sorumlulukları açısından en önem- ve Keban baraj göllerinde devam ettirilen çalışmalardır. lileri Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve Çevresel Etki Bunu takip eden yıllarda da benzer projeler yürütülmüş Değerlendirmesi Yönetmeliği’dir. olup bunların başlıcalarına yönelik detaylı bilgi aşağıda Bu yönetmelikleri müteakiben, “sürdürülebilir kalkınma” verilmektedir. nın sağlanması amacıyla doğal kaynakların çevreyle uyumlu şekilde yönetiminin gerekliliği anlaşılmış ve 2.1 Ilısu Barajı Göl Alanında Kalacak Arkeolojik Kültür Devlet Planlama Teşkilatı’nın koordinasyonu, Çevre Varlıklarının Kurtarılması ve Belgelenmesi Projesi Bakanlığı’nın teknik desteği ve Dünya Bankası finans- Güneydoğu Anadolu’nun uygarlık tarihinde çok önemli manı ile “Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı” (UÇEP) bir yeri vardır. Ancak, Güneydoğu Anadolu, özellikle hazırlanmış ve 1998’de yürürlüğe sokulmuştur. Ilısu Baraj gölü alanı arkeolojik açıdan en az araştırılmış UÇEP’in “Su Kaynakları Yönetimi” bölümünde; “Bu olan yerlerden biri durumundadır. Bu bölgede arkeolojik amaca ulaşmak için, Çevre Bakanlığı’nın politika oluştur- çalışmalar, diğer bölgelere göre çok geç bir tarihte, ma ve koordinasyonu sağlama rolü göz önünde bulun- ilk olarak Diyarbakır ilinde 1963 yılında İstanbul ve durularak, ilgili tüm kurumlar kanunlarla verilmiş görev Chicago Üniversitelerinin ortak çalışması ile başlamış, ve yetkilerin tamamıyla yerine getirebilmeleri için, bu daha sonra Keban ve Atatürk baraj göl alanlarında, kurumlar teknik, ekonomik ve finansal yapılabilirliğin çeşitli bilim kuruluşları tarafından devam ettirilmiştir. yanısıra çevresel etki değerlendirmesini de göz önünde Bununla birlikte Güneydoğu Anadolu’daki arkeolojik bulundurmak zorundadırlar. Bu görev DSİ Genel çalışmaların yok denecek kadar az olduğu söylenebilir. Müdürlüğü’ne de verilmiştir” denilmektedir. Yine DSİ Genel Müdürlüğü tarafından Şırnak ilinde yapımı UÇEP’te; “çevresel konulardaki performansı değerlendir- planlanan Ilısu Barajı ile Gaziantep ilinde yapımı süren mek ve önerilerde bulunmak üzere, her kamu kurumun- Karkamış Barajı göl alanı ve çevresindeki her türlü da bir çevre birimi ve çevre programı oluşturulmalıdır” taşınmaz arkeolojik kültür varlıklarının belgelenmesi ve denilmektedir. kurtarılması amacına yönelik olarak Orta Doğu Teknik Yukarıda belirtilen hususlardan anlaşılacağı üzere, Üniversitesi (ODTÜ) bünyesinde bulunan Tarihsel Çevre çevresel her türlü sorumluluğu Çevre Kanunu ve UÇEP’ Değerlerini Araştırma Merkezi (TAÇDAM) ile DSİ Genel le uyumlu bir şekilde yerine getirebilmek için her Müdürlüğü arasında 3 ayrı protokol imzalanmıştır. kurumda bir çevre birminin kurulması gerekmektedir. Bu 22 Temmuz 1998 tarihinde protokollerin imzalanması gereklilikten hareketle, 1996 yılında DSİ Genel Müdür- ile birlikte Kültür Bakanlığı’nın denetiminde, DSİ Genel lüğü’nde Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı’na bağlı Müdürlüğü’ nün desteği ve ODTÜ’nün eşgüdümünde olarak bir Çevre Şube Müdürlüğü, UÇEP’in uygulamaya başlatılan çalışmalar kapsamında; geçmesinden çok önce, kurulmuştur. DSİ Genel 1. Türk ve yabancı bilim kuruluşlarına kurtarma çalış- Müdürlüğü bünyesinde bir Çevre Dairesi Başkanlığı malarına katılmaları için çağrı yapılmış, kurulması yolundaki çalışmalar sürdürül- mektedir. 2. Kurtarma çalışmalarına katılmak isteyen ekiplerin 2. DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NÜN KÜLTÜREL çalışacakları yerleri seçebilmeleri için Haziran ve MİRASIN KORUNMASINA YÖNELİK OLARAK Ekim 1998 tarihlerinde bölgeye çalışma gezileri YÜRÜTTÜĞÜ ÇALIŞMALAR düzenlenmiş, DSİ Genel Müdürlüğü geliştirdiği projelerden etkilenmesi 3. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün kurtarma ça- söz konusu olabilecek tarihsel ve arkeolojik kültürel lışmaları ile ilgili giderlerin bir kısmını sağlaması için anlaşma yapılmıştır. (*) DSİ, Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı, Ankara

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 11 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

Ilısu Barajı Projesi kapsamındaki arkeolojik kültür Bu projede de DSİ Genel Müdürlüğü, sağladığı önemli varlıklarının kurtarılmasına yönelik olarak proje maddi katkının yanısıra gerektiğinde araç, gereç, teknik bütçesinden sağlanan kaynaklar ile Ilısu Baraj Gölü eleman (topoğraf, haritacı vb.) gibi teknik destek de ve etki alanında arkeolojik araştırmaların yapılması sağlamıştır. DSİ’nin bu yaklaşımı kazı ekiplerini de teşvik planlanmış ve DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 1998 etmiştir. DSİ tarafından her yıl artan oranlar ödenek yılı içerisinde 39.500.000 000 TL ve 1999 yılı içerisinde ayrılmış olup bu miktar 2001 yılında önemli boyutlara de 200.000.000.000 TL aktarılmıştır. 2000 yılı içinde ulaşmıştır. 385.000.000.000 TL, 2001 yılında ise 500.000.000.000 Baraj alanında yapılan kazılar sonucunda elde edilen TL ödenek aktarılmıştır. Böylece, etkilenme bölgesinde pek çok eski eserin yanısıra, arkeolojik açıdan pek arkeolojik kültür varlıklarının yüzey araştırmaları ve çok yeni kriterler bulunmuş ve böylece arkeoloji kazılar ile belgelenmesi ve kurtarılması çalışmaları biliminin gelişmesine önemli bir katkı sağlanmıştır. Proje başlatılmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, 1992 yılında kapsamında yürütülen kazılarda Ankara, Hacettepe, Malta’da aralarında Türkiye’nin de bulunduğu üye Ege ve Anadolu Üniversitesi gibi ülkemizin seçkin ülkelerce imzalanan “Avrupa Arkeolojik Kültür Mirasını üniversitelerinden pekçok öğretim üyesinin yanısıra Koruma Sözleşmesi” hükümlerinde yer alan bütünleşik öğrenciler de görev almış ve bu konuda master koruma yaklaşımına göre, kamu yararı bulunan büyük ve doktora tezleri hazılamışlar ve halen hazırlamak- projelerin uygulanmasında belgeleyerek koruma ilkesi tadırlar. göz önüne alınmıştır. Proje kapsamındaki çalışmalar Tahtalı Barajı alanında yürütülen bu proje örnek bir proje sonucu bulunacak eserlerden yerlerinde muhafaza olma niteliği taşımakta olup proje sonunda elde edilen edilmesi mümkün olanlar yerlerinde muhafaza edilecek, bulgular Tahtalı Barajı’nın yapımının engellenmesini taşınabilecek durumda olanlar uygun yerlere taşınacak, gerektirecek bir husus olmadığını ortaya koymuştur. taşınamayanlar ise belgelenip arşivlenerek gelecek nesillere aktarılacaktır. Tahtalı Barajı Kurtarma Kazıları kapsamında 2001 yılı içerisinde Baklatepe höyüğü, Şaşal nekropolü ve Söz konusu projede İstanbul, Ankara, Hacettepe, Bilkent Zeytintepe yerleşim alanı olmak üzere üç merkezde ve Eskişehir üniversiteleri gibi ülkemizin seçkin bilim çalışmalar yürütülmüştür. 2001 döneminde yürütülen kuruluşlarının yanısıra, Amerika Birleşik Devletleri’nden çalışmalar sonucu 164 eserin envantere geçirilmiş ve Amerikan Bilimsel Araştırmalar Merkezi, Bryn Mawr, Batı Anadolu Arkeolojisi için önemli sayılan birçok Virginia, Delaware, Utah ve Akron üniversiteleri, sonuca da ulaşılmıştır. İtalya’dan Roma la Spienza Üniversitesi, Alman Arkeoloji Enstitüsü, yine Almanya’dan Münster ve Münih üniversiteleri, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü 2.3. Bergama Yortanlı Barajı Allianoi Antik Kenti gibi ülkemizde çalışan yabancı bilim heyetlerinden de Kurtarma Kazısı Projesi katılım sağlanmıştır. Kuzey Ege havzasının en önemli akarsuyu olan Bakırçay Ilısu Baraj gölü altında kalacak olan ve tarih, arkeolojik üzerinde yapımı planlanan ve 1993 yılında inşaatına ve mimari açıdan önemi haiz Hasankeyf’de Ankara başlanan Yortanlı Barajı, Kınık ovasının (18304 ha) Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Oluş Arık %43’üne sulama suyu sağlayacak olması, hem Kınık tarafından kurtarma kazısı çalışmaları sürdürülmektedir. sağ sahiline ve hem de gerektiğinde Kınık sol sahiline Bu proje kapsamında gerçekleştirilen çalışmalar ile yılda ortalama 37 milyon m³ sulama suyu verecek ilgili olarak ODTÜ-TAÇDAM tarafından her yıl DSİ’ye olması nedeniyle Bakırçay-Kınık projesinin anahtar tesisi verilen raporların yanısıra, o yıl içinde gerçekleştirilen durumundadır. çalışmaların anlatıldığı kitaplar (İngilizce ve Türkçe Yortanlı Barajı’nın aks yerinde ve göl alanında varlığı olarak) yayınlanmaktadır. Ayrıca arkeolojik kurtarma ve bilinen ve bulunması olası eski eserlerin kurtarma kazıları belgeleme projesine yönelik bilgiler Internet üzerinden yapılarak belgelenmeleri ve kurtarılmalarını sağlamak http://www.metu.edu.tr/home/wwwmuze/ilisu.html üzere, baraj inşaatına başlanmasıyla birlikte DSİ, Kültür adresinde de yayınlanmaktadır. Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile bir protokol imzalamıştır. 4 Mayıs 1994 tarihinde imzalanan protokole göre kurtarma kazıları için ilk ödenek derhal 2.2. Tahtalı Barajı Kurtarma Kazısı Projesi sağlanmış ve kazılara 17 Ekim 1994 tarihinde Bergama 1994 yılında DSİ Genel Müdürlüğü ve Kültür Bakanlığı Müze Müdürlüğü’nce başlanılmıştır. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü arasında imzalanan Yortanlı Barajı inşaatının ülkemiz yatırım programların- protokol ve bu protokol kapsamında DSİ Genel daki parasal kısıtlamalar nedeniyle ihtiyaç duyulan Müdürlüğü’nce Kültür Bakanlığı’na aktarılan ödeneklerle, ödenek miktarını alamamasına karşın, DSİ, Anıtlar ve varlığı İzmir Müze Müdürlüğü’nce 1980'li yıllardan Müzeler Genel Müdürlüğü’nce istenen kurtarma kazısı bu yana bilinen Tahtalı Barajı göl alanındaki kültür ödenekelerini öncelikle ve hiçbir eksiltmeye gitmeksizin varlıklarına ilişkin kurtarma kazıları başlatılmıştır. tümüyle karşılamıştır. Tarihi eserlere büyük değer Bu kazılar kapsamında yedi merkezde çalışılmış, bu veren ve kurtarılmalarını daima ön planda tutan Genel çalışmalar sonucunda 1500’ün üzerinde eski eser Müdürlüğümüz yaklaşımının bir sonucu olarak, Yortanlı çıkarılarak İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye Barajı kurtarma kazılarına verilen ödenek bazı yıllarda başlanmıştır. Ayrıca kazı yapılan alanlarda tespit edilen baraj inşaatı yatırım ödeneğinin %25’ine karşılık gelen taşınamaz kültür varlıklarının gelecek nesillere çok yüksek oranlara ulaşmıştır. 1994-2000 yılları aktarılabilmesi amacıyla bu buluntular fotoğraflanmış, arasındaki yedi yıllık dönemde kurtarma kazıları için planları çıkarılarak arşivlenmiştir. Bergama Müze Müdürlüğü’ne aktarılan ödenek 2000 yılı

12 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH fiyatlarıyla toplam 325 milyar TL’dır. Bu miktar Yortanlı hareketle ve "Ramsar Sözleşmesi" tanımına da uygun Barajı için devletçe verilen ödeneğin %6.3’üdür. Bu olarak, konuya uzun vadeli bir perspektif içerisinde maddi katkının yanısıra, kazı çalışmaları sırasında ihtiyaç bakıldığında, su kaynakları developmanı çerçevesinde duyulan araç, gereç, makine, su pompası gibi çok yapımı gerçekleştirilen birçok tesisin de içinde çeşitli donanım DSİ tarafından sağlanmıştır. Allianoi bulunduğu su doğal çevresinin sürekliliğinin arkeolojik kazı alanının kış aylarında olası taşkınlara karşı sağlanmasına ve gelişmesine imkan sağlayacağı bir korunması amacıyla da kazı alanına komşu İlyasdere’de gerçektir. Diğer bir ifadeyle, yukarıda değinilen ve benzeri ıslah çalışmaları DSİ’ce sürdürülmektedir. sulak alanlardaki ortamlarla bağlantılı, insan eliyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce Allianoi kurtarma gerçekleştirilmiş birçok su yapısının mevcut bulunmadığı kazılarına sağlanan nakdi ödenek, araç, gereç ve varsayıldığında bugün sürdürülmesine çalışılan sulak makine olanakları ile Bergama Müze Müdürlüğü’nün alanların daha elverişsiz koşullara gerileyeceği ve hali bugüne kadar geçen sürede gösterdiği gayretli çalışma, hazırda oluşmuş ekosistemin çevrede yaşayan insanlar kurtarma kazılarının bundan sonraki süre içinde başarı da dahil olmak üzere son derece olumsuz etkileneceği ile sonuçlanacağı hakkındaki en büyük güvencemizdir. rahatlıkla tahmin edilebilmektedir. Yortanlı Barajı ve Sulaması ulusal ekonomiye sağlayacağı Bu görüşten hareketle bugünkü yapısına kavuşturul- yıllık 4.5 trilyon TL’lık dikkate değer katkı ile birlikte duğu 1954 yılından itibaren ülkemizin ekonomik ve kültürel mirasımızın da gün ışığına çıkarılarak gelecek sosyal kalkınma atılımlarında önemli roller üstlenen DSİ kuşaklara aktarıldığı örnek bir proje olarak hayata Genel Müdürlüğü, 6200 sayılı Kuruluş Kanunu, yeraltı geçecektir. sularına ilişkin 167 sayılı Kanun ve nüfusu 100.000’den yüksek olan şehirlere içme, kullanma ve endüstri suyu 3. DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NÜN SULAK temini hakkındaki 1053 sayılı kanunun verdiği yetki ve ALANLARININ KORUNMASINA YÖNELİK sorumluluklar çerçevesinde, su ve toprak kaynaklarımızın YÜRÜTTÜĞÜ ÇALIŞMALAR “sürdürülebilir” geliştirilmesi ve yönetilmesi amacıyla faaliyet göstermektedir. Genel kalkınma hedeflerimiz DSİ Genel Müdürlüğü’nün de yeni kurulmuş olduğu doğrultusunda yürütülen bu faaliyetler, veri toplama, yıllarda, gerek ülkemizde ve gerekse dünya genelinde etüd, planlama, proje, uygulama ve işletme aşamaların- sulak alanlar, sazlık, bataklık ve hastalık kaynağı alanlar dan oluşan değişik meslek gruplarının istihdamını olarak kabul ediliyor ve bu alanlardan kaynaklanan gerektiren, uzun ve meşakkatli bir çalışma sürecini hastalıklardan büyük zarar gören halkın talepleri üzerine kapsamaktadır. Bu çalışmalar sonucunda geliştirilen sulak alanlar kurutulmak suretiyle rehabilite ediliyordu. projeler, sulama, hidroelektrik enerji üretimi, sanayi Bununla birlikte ilerleyen zaman içinde sulak alanlar, suyu temini gibi ekonomik kalkınmamız bakımından özellikleri ve içerdikleri canlı toplulukları yönü ile büyük önem taşıyan konulara yönelik olabilmekte, yeni bir bakış açısıyla ve doğa ve insanlar için içme-kullanma suyu temini, rekreasyon alanları tesisi önemleri göz önünde bulundurularak değerlendirilmeye gibi sosyal hizmet niteliği taşıyabilmekte veya doğal başlanmıştır. 1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde rejim koşullarında zaman zaman can ve mal güvenliğini imzalanan sözleşme ile de sulak alanların uluslararası tehdit edici tehlikeler yaratan taşkın sularından kaynakla- kabul görecek tanımı yapılarak bu alanlara yönelik nan zararları bertaraf edecek koruma tedbirlerini koruma esasları getirilmiştir. Bu tanıma göre sulak içerebilmektedir. alanlar, doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, bataklık, sazlık, Bu çerçevede, su ve toprak kaynaklarının turbiyerli, veya suyla kaplı alanlar ile gel-git hareketlerinin geliştirilmesinde “sürdürülebilir kalkınma”, diğer bir ifade çekilme devresinde su derinliği altı metreyi geçmeyen ile “sürekli ve dengeli kalkınma” doğrultusunda suyun deniz alanlarıdır. rasyonel kullanımı için uyumlu bir politikaya duyulan ihtiyaç açıkça ortaya çıkmış ve bu politika dünya Bu tanıma göre, yapay olarak oluşturulan her türlü baraj, genelinde olduğu gibi ülkemizde de kabul görmüştür. gölet ve regülatörlerin depolama alanları ve seddeli depolamaların gölleri ile sulama projeleri kapsamındaki Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü doğal hayatın kaplamasız boşaltım kanalları da sulak alan olarak korunmasına büyük önem vermekte ve bu doğrultuda düşünülmektedir. Yapay koşullarla oluşmuş ve zengin gerek tek başına gerekse ilgili kurum, kuruluş ve doğal yaşam ortamları içeren önemli sulak alanlara sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışmalar örnek olarak Ergili regülatörü ile bağlantılı Manyas Gölü, yapmaktadır. Bu kapsamda geliştirilen projelerden Gediz havzasındaki Marmara Gölü, Büyük Menderes bazıları Mucur-Seyfe Havzası Ekoloji Koruma Projesi, havzasındaki Işıklı Gölü, Tersakan Irmağı üzerinde Manyas Projesi, Sultansazlığı-Develi Projesi’dir ve bu inşa edilen Yedikır Baraj Gölü ve bu baraj gölünün sulak alanlarda ekolojik dengeyi bozan ve çevreyi ortasındaki Kuluçka Adası verilebilir. Bu yapay göller olumsuz etkileyen hususların giderilmesi için yapılan orijinal halleriyle zamanın koşulları içerisinde çevredeki çalışmalara gereken ödenek ayrılmaktadır. 1996 yılında sosyo-ekonomik yaşama ve insan sağlığına büyük kurulan Çevre Şubesi ile de DSİ’nin geleneksel olarak zararlar veren ortamlar iken, ülkemizde 20. yüzyılın faaliyet gösterdiği tarım, enerji ve hizmet sektörlerine, başlarından itibaren önem kazanan su kaynakları çevre sektörü de eklenmiş olup sulak alanlar başta developmanı faaliyetleri çerçevesinde, uzun bir zaman olmak üzere doğal kaynaklarımıza zarar verebileceği sürecinde doğal hayatın daha elverişli şartlara düşünülen her türlü projeden kaçınılmaktadır. kavuşmasını ve gelişmesini sağlayan sulak alanlar Su ve toprak kaynaklarının “sürdürülebilir kalkınma” haline dönüşmüşlerdir. Fiilen yaşanmış bu gelişmelerden ilkeleri çerçevesinde, ülkemizin koşul ve olanakları göz önünde bulundurularak geliştirilmesi ve akılcı yönetilmesi

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 13 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi yolunda DSİ Genel Müdürlüğü olarak büyük bir çaba Bilindiği üzere ülkemizin önemli sulakalanlarından göstermekte, gerek çevresinde yaşayan insanlar ve biri Eşmekaya Sazlıkları’dır. Kurumumuz tarafından gerekse içerdiği canlı topluluklar açısından büyük uygulama projesi 1991 yılında, kesin projesi 1993 yılında önem taşıyan sulak alanların korunup geliştirilmesine hazırlanan, çevresel etkileri henüz ÇED Yönetmeliği’nin özel önem vermekteyiz. Ayrıca, değişik amaçlar için yürürlükte olmaması nedeniyle 1991 yılında DSİ Projeleri geliştirdiğimiz projeler kapsamında yer alan depolama formatına göre çevresel etki değerlendirmesi yapılan tesislerinin de uzun vadede oluşacak sulak alanlara Eşmekaya Projesi’ne, Eşmekaya Kasabası ve Büget başlangıç oluşturduğuna inanarak iç sularımızdaki Köyünün yöredeki kaynaklardan faydalanılarak arazilerin doğal hayatın gelişmesine çok önemli katkılarda sulanmasına yönelik 1960 yılından beri süregelen bulunmaktayız. istekleri üzerine başlanılmıştır. 1993 yılında başlanılan Yukarıda bahsi geçen Manyas Gölü, çok eski tarihlerde Eşmekaya Barajı inşaatı, baraj alanı içinde kalan yapılan “Aşağı Susurluk Havzası Fizibilite Raporu” Eşmekaya Bataklığının Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını kapsamında Almanlar tarafından susurluk sol sahil Koruma Kurulu tarafından 1. derece doğal sit alanı ilan sulaması için suya daha istikrarlı bir ayna kazandırmak edilmesiyle durmuş olmakla birlikte projeden büyük amacıyla önerilen regülatörün devreye girmesiyle fayda sağlayacak olan Eskil ve Eşmekaya Belediye oluşmuş yapay bir göldür. Manyas Gölü’nün bakir Başkanlıkları ile Büget ve Yeşiltömek muhtarlıklarının ekosisteminin bozulması DSİ Genel Müdürlüğü ortaklaşa olarak Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını kurulmadan çok önce, taşkın sahalarında taşkınlar Koruma Kurulu aleyhine açtıkları dava sonucu alınan geçtikten sonra ekim yapılabilmesi için yöreye göç yürütmeyi durdurma kararı ile tekrar başlatılmıştır. eden ve toprağı olmayan halka tapu verilmesi ile Bununla birlikte, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını başlamıştır. DSİ tarafından bozulmuş olan ekosistemin Koruma Kurulu’nca 1. Derece doğal sit alanı ilan edilen tamiri, tarımsal ilaçların göle ulaşmasının engellenmesi ve 3030 ha alanı kapsayan Eşmekaya sazlıklarının amacıyla “Manyas Projesi” geliştirilmiştir. 36 576 ha 2110 ha’lık kısmının proje alanında kalması nedeniyle alanın sulanması, 7.300 ha alanın taşkından korunması, projenin revize edilmesi düşünülmektedir. Bu revizyon 20 MW kurulu güçlü bir hidroelektrik santral ile kapsamında sit alanı içinde kalan 1330 ha’lık sulama yılda 64 GWh enerji üretilmesini sağlayacak şekilde sahası proje kapsamından çıkarılırken, saha içerisinde formülasyonu belirlenen çok amaçlı projenin bir diğer bulunan ve mevcut durumda sulu tarım yapılan 450 amacı da uluslararası düzeyde önem arz eden ornitolojik ha’lık tapulu şahıs arazilerinin sulama şebekesi tesis değerlerin ihtiyaçlarına cevap vermek üzere göl rejiminin edilmeksizin A1 ve A2 ana sulama kanallarından sıfır priz istikrara kavuşturulmasıdır. İlk etüdlerin 1960'lı yıllara vasıtasıyla su ihtiyaçlarının karşılanması düşünülmüştür. kadar uzanan Manyas Projesi’nin daha önceki Bu durumda Eşmekaya pompaj sulaması, 1630 ha’ı formülasyonu, Kuş Cenneti’ndeki doğal hayatın taşıdığı şebekeli 450 ha’ı şebekesiz sulama olmak üzere 2080 önem önem göz önünde tutularak 1980'li yılların başında ha’a düşürülecektir. Yine bu revize çalışmaları sırasında, yeniden belirlenmiştir. Susurluk Çayı sol sahilindeki önceki durumda baraj gölü sahasına aktarılmakta olan Karacabey ovasında 16.517 ha alanın sulanmasına Eşmekaya pompaj sulamasından dönen drenaj suları, matuf projenin I. Merhalesinin uygulamasına 1984 yılında sit alanından geçen B1 ve B2 ana boşaltım kanalları geçilmiştir. Bu kapsamda Manyas Gölü güneyindeki iptal edilerek baraj gölü dışında Sultanhanı Sazlığına seddeler, Ergili ve Karadere regülatörleri, Karadere deşarj yöneltilmiştir. Bu belirtilen hususlar bağlamında ıslahı ve iki adet pompa istasyonu yer almaktadır. Eşmekaya projesi revize edilerek ilk durumda 6700 ha Manyas Gölü güneyindeki seddeler ile Ergili regülatörü olan sulama sahası (1930 ha Büget-Yeşiltömek cazibe Kuruluşumuz ile Milli Parklar Av ve Yaban Hayatı sulaması, 1810 ha Yeşiltömek pompaj sulaması, 2960 ha Genel Müdürlüğü arasında sağlanan mutabakata uygun Eşmekaya pompaj sulaması) 5820 ha’a düşürülecektir. olarak inşa edilmiştir. Bu merhaledeki Karadere ıslahı Ülkemizdeki diğer bir önemli sulakalan ise Kayseri tamamlandığında, Manyas Gölü su seviyelerinin doğal ilimizde bulunan Sultansazlığı’dır. Sultansazlığı insan koşullardaki ritmik salınımları Orman Bakanlığı Milli varlığı ile kuş varlığı menfaatlerinin çatıştığı bir yerdir; Parklar Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü’nün Kuş bir tarafta 60.000 ha alanda sulama yapılması için baskı Cenneti Mill Parkı için aylara göre belirlediği kotlar, yapan insan varlığı, diğer tarafta varlığını Sultansazlığı’na uygun işletme teknikleri kullanılarak büyük ölçüde bağlamış kuşlar ve sadece kuşların yanında oldukları sağlanacaktır. intibaını verenler. Bu durumda çatışma kaçınılmazdır ve Aslında eğer Manyas Gölü’ndeki kuş varlığının idame bu arada DSİ bu çatışmanın arabulucusudur ve her iki ettirilmesi içi Orman bakanlığı Milli Parklar Av ve Yaban varlığı da korumak durumundadır. Sultansazlığı’ndaki Hayatı Genel Müdürlüğü’nün istediği aylık maksimum bu iki taraf arasındaki dengeyi kurabilmek amacıyla ve minimum göl seviyelerine uyulması gibi bir kısıt DSİ Genel Müdürlüğünce bir proje geliştirilerek 11 km söz konusu olmasaydı, Manyas Barajı’nda ve gölde uzunluğundaki bir tünelle Seyhan Nehri’nin kolu olan depolanacak sulardan yararlanarak toplam 58 750 ha Zamantı Irmağı’ndan sulama için yeterli miktarda su alanın sulanması hidrolojik yönden mümkün olacaktı. Sultansazlığı kapalı havzasına çevrilmektedir. Drenaj Ancak, söz konusu göl kotları DSİ Genel Müdürlüğü’nce kanallarının Sultansazlığı’na ulaşmaması için DSİ dikkate alındığı için, Kuş Cenneti yakınlarından geçen tarafından çevre koruma amaçlı bir drenaj kanalı açılmış Sığırcıatik Deresi mücavirindeki araziler de dahil olmak ve büyük yatırımlara girilerek Sultansazlığı’nın korunması üzere, 22 183 ha arazinin sulanmasından sarfınazar amaçlanmıştır. edilmiş ve proje yalnızca 36 567 ha alanı sulayacak İç Anadolu bölgesindeki diğer bir önemli sulakalan şekilde boyutlandırılmıştır. olan Seyfe Gölü’nde de DSİ tarafından hem insan varlığını

14 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH hen de kuş populasyonunu koruyacak şekilde ekolojiyi 2. Maddesi uyarınca kendisine verilen yetkilerle sınırlıdır. yeniden düzenlemek amacıyla “Mucur-Seyfe Gölü Bu yetkiler: Ekoloji Koruma Projesi” geliştirilmiştir. DSİ tarafından - Taşkın sular ve sellere karşı koruyucu tesisler mey- geliştirilen proje fleksible olup optimum dengeyi zaman dana getirmek, içinde şartlara göre ayarlayabilecek niteliktedir. Bu proje geliştirilirken DSİ’nin yanısıra Çevre bakanlığı ve - Akarsularda ıslahat yapmak ve icabedenleri seyrü- Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin de görüşleri alınmış, sefere elverişli hale getirmek, alternatifler birlikte incelenmiş, doğaya en az zarar - Yukarıdaki fıkralarda yazılı tesislerin (çalıştırma, bakım vererek dengeyi bulacak çözüme ulaşılmaya çalışılmıştır. ve onarım dahil) işletmelerini sağlamaktır. DSİ tarafından geliştirilen bu proje ile; Bunlardan anlaşılacağı üzere erozyonla mücadele - Gölün kirlenmesi önlenecek, konusunda DSİ Genel Müdürlüğü’ne Kuruluş Kanu- - Gölün yağışlı yıllarda yayılması dolayısıyla göl ayna- nu’nda doğrudan görev verilmemiş olmakla birlikte sının tuzluluğunun azalması önlenecek, zaman içinde inşa edilen depolama tesislerimizde ortaya - Batak kısmı her zaman nemli tutularak çok kurak çıkan sedimentasyon problemleri nedeniyle akarsu yıllarda vukua gelebilecek susuzluk önlenmiş olacak, yukarı havzalarında erozyon kontrolü önlemlerinin alın- - 15.972 ha arazi yeniden tarıma kavuşturularak yöredeki ması gerekliliği ortaya çıkmış ve gerekli teşkilatlanma insan varlığının refaha kavuşması sağlanacaktır. çalışmalarının tamamlanmasını müteakip 1958 yılından itibaren de DSİ Genel Müdürlüğü’nce etüd ve uygulama çalışmalarına başlanmıştır. Bu kapsamda gerçekleştirilen 4. DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NÜN SU çalışmalar ile yerleşim yerlerinin, DSİ ve kamu tesislerinin HAVZALARINDA ENTEGRE HAVZA KORUMA ve tarım alanlarının korunması amaçlanmıştır. Ayrıca PLANI HAZIRLANMASINA YÖNELİK OLARAK gerektiği hallerde, erozyon kontrolü konusunda kapsamlı YÜRÜTTÜĞÜ ÇALIŞMALAR çalışmalar yapmakta olan Orman Bakanlığı ve Köy Bilindiği üzere ülkemiz 26 hidrolojik havzaya Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile işbirliğine gidilmektedir. bölünmüştür. DSİ Genel Müdürlüğü’nce de bu havzalar Bunlara ek olarak 26.07.1995 tarihinde yürürlüğe giren bazında örgütlenmiş 26 bölge müdürlüğü vasıtasıyla “Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik bu havzalardaki su kaynaklarının entegre bir şekilde Kanunu” ile 27.09.1996 tarihinde bu Kanuna yönelik geliştirilmesi ve yönetilmesi çalışmaları yürütülmektedir. olarak yürürlüğe giren yönetmelikle devlet ormanlarında, Kurulduğu 1954 yılından bu yana bu amaç doğrultusunda çalışmalarını yürüten Genel Müdürlüğü- devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerde, göl ve müz tarafından su havzalarında giderek artan su kirliliği akarsu kenarlarında, tüzel kişilerin hüküm ve tasarrufun- ve su sıkıntısı problemlerinin aşılması amacıyla son daki arazilerde, orman sahasını ve ağaç servetini dönemde “Havza Koruma Planları”nın hazırlanması çoğaltmak, toprak, su ve bitki arasında bozulan dengeyi çalışmalarına başlanmıştır. kurmak, geliştirmek ve çevre değerlerini korumak mak- Bu kapsamda gerçekleştirilen ilk çalışma sanayileşme sadıyla, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel ve artan nüfusun baskısı altında gün geçtikçe önemli kişiler tarafından yapılacak ağaçlandırma ve erozyon ölçüde kirlilikle karşı karşıya kalan Porsuk Nehrine kontrolü çalışmalarına ait esas ve usuller düzenlenmiştir. yönelik olarak gerçekleştirilen “Porsuk Havzası Su Bu Kanun ve ilgili yönetmelik ile DSİ Genel Müdürlüğü’ne Yönetim Planı”dır. Bu yönetim planı kapsamında barajların su toplama havzalarında, mülkiyeti kendisine havzadaki su ihtiyaçlarının yanısıra giderek artan ait, tahsis edilen, izin verilen veya irtifak hakkı tesis edilen kirliliğe karşı çözüm yolları araştırılmış ve önerilerde sahalarda yeşillendirme, ağaçlandırma ve erozyon bulunulmuştur. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin de kontrolü çalışmaları yapmak veya yaptırmak görevi hazırlanmasına katkıda bulunduğu bu planın hayata verilmektedir. Bu bağlamda, yukarıda belirtilen Kanun geçirilmesi ile Porsuk havzasındaki sorunların da ve ilgili Yönetmelik uyarınca baraj bütçelerinden %2 pay çözümlenmesine başlanacaktır. ayrılarak erozyon kontrolü çalışmaları yürütülmektedir. Benzer şekilde Ankara’ya içme ve kullanma suyu 1998 yılı sonu itibariyle, erozyon ve sediment kontrolü sağlayan Kayaş-Bayındır Barajı havzasında bir “Havza amacıyla DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yaklaşık Koruma Planı” hazırlanması çalışmaları 2002 yılı yatırım 50.000 km² erozyona uğramış alan etüd edilmiştir. Bu programına alınarak çalışmalarına başlanacaktır. Bu alanlarda 181 proje tamamlanmış olup 206 proje halen plan ile de başkentimizin önemli bir su kaynağı olan devam etmektedir. Bayındır Barajı’nın artan şehirleşme sonucu karşı karşıya Bilindiği üzere ülkemiz 1998 yılında Birleşmiş Milletler bulunduğu sorunlara çözüm yolları araştırılacaktır. Çölleşme/Kuraklıkla ve Fakirlikle Mücadele Sözleşme- Genel Müdürlüğümüz tarafından ayrıca Gediz si’ne taraf olmuştur. O tarihten itibaren de Çevre havzasında da benzer çalışmaların yapılması Bakanlığı’nın koordinasyonunda erozyon, kuraklık ve planlanmaktadır. fakirlikle mücadele konusunda çalışmalar yürüten ve aralarında DSİ Genel Müdürlüğü’nün de yer aldığı 5. DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NÜN ÇÖLLEŞME kurum ve kuruluşların katılımıyla sözleşmenin ülkemizde İLE MÜCADELE KONUSUNDA YÜRÜTTÜĞÜ yürütülmesi amacıyla çalışmalar yapılmak- tadır. Son ÇALIŞMALAR zamanlarda ise bu kapsamda yapılacak çalışmaların DSİ Genel Müdürlüğü’nün erozyonla mücadele belirleneceği bir "Ulusal Eylem Planı" hazırlama konusundaki çalışmaları 6200 sayılı Kuruluş Kanunu’nun çalışmaları sürdürülmektedir.

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 15 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

TÜRKİYE’NİN SU VE TOPRAK KAYNAKLARI POTANSİYELİ VE GELİŞİMİ

Fayik TURAN (*)

Türkiye’de yıllık ortalama yağış 643 mm olup, Ortalama yıllık akış bu yağış yılda ortalama 501 milyar m³ suya Havza adı (milyar m³) tekabül etmektedir. Bu miktarın 186 milyar m³’ü Fırat Havzası 31,61 ise çeşitli büyüklükteki akarsular ile denizlere ve Dicle Havzası 21,33 kapalı havzalardaki göllere boşalmaktadır. Ayrıca, Doğu Karadeniz Havzası 14,90 komşu ülkelerden ülkemize gelen 7 milyar m³ su Doğu Akdeniz Havzası 11,07 bulunmaktadır. Böylece, ülkemizin yenilenebilir yerüstü Antalya Havzası 11,06 tatlı su potansiyeli brüt 193 milyar m³ olmaktadır. 501 Batı Karadeniz Havzası 9,93 milyar m³ olan yılık toplam akışın 274 milyar m³’lük Batı Akdeniz Havzası 8,93 miktarının buharlaşmasından geriye kalan 227 milyar Marmara Havzası 8,33 m³’ünün akışa geçen 186 milyar m³’lük kısmından Seyhan Havzası 8,01 geriye kalan 41 milyar m³’lük miktarı ise yeraltısuyu Ceyhan Havzası 7,18 brüt potansiyeli olarak gerçekleşmektedir. Bu durumda Kızılırmak Havzası 6,48 yıllık brüt su potansiyelimiz 234 milyar m³ olmaktadır. Sakarya Havzası 6,40 Ancak, yapılan etüdler sonucunda günümüz teknik Çoruh Havzası 6,30 ve ekonomik şartları çerçevesinde çeşitli amaçlara Yeşilırmak Havzası 5,80 yönelik olarak tüketilebilecek su potansiyelinin; 98 Susurluk Havzası 5,43 milyar m³’ü yerüstü ve 12 milyar m³’ü yeraltı suyu Aras Havzası 4,63 olmak üzere yıllık ortalama 110 milyar m³ olduğu Konya Kapalı Havzası 4,52 belirlenmiştir. Büyük Menderes Havzası 3,03 Van Gölü Havzası 2,39 "Türkiye Su Havzaları ve Su Potansiyeli" tabloda Kuzey Ege Havzası 2,09 verilmiştir. Gediz Havzası 1,95 Türkiye’nin 77,95 milyon ha olan yüzölçümünün Meriç-Ergene Havzası 1,33 yaklaşık olarak üçte birini teşkil eden 28,05 milyon Küçük Menderes Havzası 1,19 hektarlık kısmını ekilebilir araziler teşkil etmekte Asi Havzası 1,17 ve bunun da 25,85 milyon hektarlık kısmı sulanabilir Burdur Göller Havzası 0,50 arazilerden oluşmaktadır. Ancak, yapılan etüdler Akarçay Havzası 0,40 sonucunda bugünkü koşullarda ekonomik olarak TOPLAM 186,05 milyar m³ sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon hektar olarak belirlenmiştir. bir ülke olmayan Türkiye’nin, hızlı nufus artışı dikkate alındığında ileriki yıllarda su kısıtı bulunan ülkeler Türkiye yüzey alanına düşen ve yukarıda belirtilen yıllık arasında yer alması muhtemel görülmektedir. su potansiyeli dikkate alındığında ülkemiz nufusunun 70 milyon olduğu kabulü ile, kişi başına düşen yerüstü Hidrolojik olarak 26 havzaya ayrılmış olan ülkemizde, suyu potansiyeli yaklaşık 3.300 m³/yıl, kişi başına bu havzalarımızdan 6 tanesi sınıraşan sular kullanılabilir su miktarı ise 1.550 m³/yıl olmaktadır. kapsamında yer almaktadır. Uluslararası standardlar çerçevesinde bir ülkenin - Meriç-Ergene havzası su potansiyeli yönünden zengin bir ülke olarak - Asi havzası değerlendirilebilmesi için kişi başına su potansiyelinin 10.000 m³/yıl civarında olması gerekmektedir. Buradan - Çoruh havzası da görüleceği gibi, su potansiyeli bakımından zengin - Aras havzası - Dicle havzası (*) DSİ Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı, Ankara - Fırat havzası

16 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

Bu havzaların Türkiye topraklarından kaynaklanan tarafından inşa edilerek işletmeye açılan 2.657.812 yıllık ortalama su potansiyelleri; Meriç-Ergene havzası ha alanın 2.156.818 ha’ı yüzey suyundan, 500.994 ha’ı 1,33 milyar m³, Asi havzası 1,17 milyar m³, Çoruh ise yeraltı suyundan sulanmaktadır. Yüzey suyundan havzası 6,30 milyar m³, Aras havzası 4,63 milyar sulanan 2.156.818 ha alanın 1.867.780 ha’ı sulama m³, Dicle havzası 21,33 milyar m³, Fırat havzası birliklerine, yeraltısuyundan sulanan 500.994 ha alanın 31,61 milyar m³ olmak üzere toplam 66,37 milyar ise 494.281 ha’ı sulama kooperatifleri ve diğer m³ olmaktadır. Bu miktar Türkiye’nin toplam brüt su kuruluşlara işletilmek üzere devredilmiştir. Böylece, potansiyeli olan 186 milyar m³’ün yaklaşık % 36 sına yüzey ve yeraltı suyundan sulanan toplam 2.657.812 karşılık gelmektedir. ha alanın 2.362.061 ha’ı sulama birlikleri, sulama Buradan da görüldüğü gibi sınıraşan sular ülkemizin kooperatifleri ve diğer kuruluşlarca; 295.751 ha’ı ise yer aldığı coğrafi bölgenin jeo-politik durumu da DSİ tarafından işletilmektedir. göz önünde bulundurulduğunda büyük bir önem Ülkemizdeki akarsuların hidroelektrik potansiyelinin arzetmektedir. geliştirilmesi amacı ile 551 adet hidroelekterik Türkiye, Dicle ve Fırat nehirleri ile Çoruh ve Aras santral (HES) projesinin geliştirilmesi planlanmış nehirlerinde yukarı kıyıdaş ülke, Meriç nehrinde bulunmaktadır. Bu çalışmalar sonucunda ülkemizin aşağı kıyıdaş ülke konumunda, Asi Nehrinde ise akarsularının toplam kurulu gücü 35.483 MW, yukarı kıyıdaş ve büyük oranda aşağı kıyıdaş ülke hidroelektrik enerji potansiyeli ise 125.828 GWh olarak konumundadır. Memba-mansap ilişkileri ve su hesaplanmıştır. 2002 yılı başı itibarıyle geliştirilerek potansiyeli dikkate alındığında Türkiye’nin genelde bir işletmeye açılan 129 adet HES projesinin yukarı kıyıdaş ülke olduğu görülmektedir. toplam kurulu gücü 12.177 MW olup, enerji üretim kapasitesi yılda ortalama 44.034 GWh’tir. Bu Ülkemizde, su kaynaklarının sulama, içme-kullanma ise toplam hidroelektrik potansiyelin ancak %35’inin ve endüstri suyu temini, hidroelektrik enerji üretilmesi geliştirildiğini göstermektedir. Halen inşaatı devam ve taşkın koruma amacıyla DSİ tarafından 730 adet etmekte olan 34 adet HES projesinin toplam kurulu baraj ve çok sayıda gölet yapılması planlanmıştır. 2002 gücü 3.384 MW, üreteceği enerji miktarı ise 11.119 yılı başı itibarıyle 203 adet baraj ve 368 adet gölet inşa GWh’ dır. edilerek işletmeye açılmıştır. 96 adet barajın ve 139 adet göletin inşaatı ise halen devam etmektedir. DSİ Genel Müdürlüğü’nce 1053 sayılı yasa kapsamında nüfusu 100.000’i aşan 15 adet Bu durumda, barajların %28’sine karşılık gelen 203 kentin uzun dönemli içme-kullanma ve endüstri suyu adedi inşa edilerek işletmeye açıldığından ve %13’üne ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik projeler inşa edilerek karşılık gelen 96 adedinin de inşaatı devam ettiğinden yılda toplam 2,026 milyar m³ su sağlanmıştır. Halen 27 bugünkü şartlar itibariyle geriye %59 oranına karşılık kentin içme-kullanma suyu projesinin inşaatı devam gelen 431 adet baraj kalmaktadır. etmektedir. Bu projeler tamamlandığında yılda toplam Ülkemizde, başta DSİ olmak üzere su kaynakları 759 milyon m³ su sağlanmış olacaktır. Böylece developmanından sorumlu olan kamu kurum ve işletmede olanlar ile birlikte temin edilen içme- kuruluşlarının 2002 yılı başı itibarıyle geliştirdikleri kullanma suyu miktarı 2,79 milyar m³’e ulaşacaktır. projeler sonucu çeşitli amaçlara yönelik su tüketimi Dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfusun sürekli 6,0 km³’ü yeraltı suyundan, 33,3 km³’ü ise yüzey artmasına karşılık diğer doğal kaynaklar gibi su suyundan olmak üzere 39,3 milyar m³’e ulaşmıştır. potansiyelinin sabit kalması, bu konuda ekonomik Bu suyun 29,3 milyar m³’ü (%75) sulama; 5,8 bir değer olan suyun temini ve kullanılması ile ilgili milyar m³’ü (%15) içme-kullanma suyu, 4,2 milyar m³’ü çalışmalarda deneyimli ve kalifiye personel, yeterli (%10) ise endüstri suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında finansman kaynağı ile yeni teknoloji ve yöntemlerin kullanılmaktadır. Kullanılmakta olan bu suyun içinde geliştirilmesi ve kullanılmasına özen gösterilmesini yeraltı suyundan temin edilen imkanlarla 2,1 km³ su zorunlu kılmaktadır sulamada, 1,9 km³ içme-kullanma suyunda ve 2,0 km³ su da endüstri amaçlı kullanımlarda tüketilmektedir. Ülkemizde yıl içinde mevsimlere göre değişen yağış-akış ilişkileri yıllar arasında da büyük farklılıklar Türkiye’de 2002 yılı başı itibarıyle DSİ, KHGM ve halkın göstermektedir. Bunun sonucu olarak suyun zamana kendi imkanlarıyla inşa ederek sulamaya açtıkları ve miktara bağlı olarak değişen ihtiyaçların araziler toplamı brüt 4.874.047 hektara ulaşmış olup, karşılanması amacıyla yönetimi hayati önem bu alan ekonomik olarak sulanabilir araziler toplamı arzetmektedir. olan 8,5 milyon ha’ın %58’ine tekabül etmektedir. Bu süreç içerisinde yaz aylarında ihtiyaçlar pik Sulanmakta olan alanın brüt 2.657.812 hektarı seviyede iken, doğal su arzı minimum seviyeye (2.296.350 ha net) DSİ tarafından inşa edilerek düşmektedir. Ayrıca, bugün olduğu gibi yaklaşık 15 işletmeye açılmış bulunmaktadır. 2002 yılı başı itibariyle yılda bir, periyodik olarak görülen kuraklık önemli DSİ tarafından inşaatı sürdürülmekte olan sulama darboğazlarla karşılaşılmasına neden olmakta ve bu alanlarının toplamı ise 700.000 hektardır. DSİ periyotlardaki ihtiyaçların karşılanması için dünyada

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 17 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi olduğu gibi ülkemizde de kurak dönemler için su akarsuyun ortalama akımı, bu akımın değişkenliği, rezervine yönelik projeler geliştirilerek depolama rezervuardan su çekim paterninin bir fonksiyonu tesisleri inşa edilmektedir. olarak değerlendirilmeli ve barajlar ile tesislerinin Hidrolojik olarak kuraklık, doğadaki suyun yer ve boyutu bu kriterlere göre belirlenmelidir. Rezervuar zamana bağlı olarak şiddetli bir şekilde eksikliğinin işletme çalışmalarının ana girdisini nehir akımları hissedilmesi olarak tariflenmektedir. Buradaki şiddet oluşturduğundan bu akımların titizlikle ve mümkün kelimesi su eksikliğinin derin, sürekli ve geniş bir alana olduğunca uzun süreli olması güvenilir sonuçlar elde yayılması olarak ifade edilmektedir. edilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu konuda çalışan deneyimli uzmanlar kuraklığı suyun Ülkemizde kurak periyod süresi olarak beş yıl alınması en çok kullanıldığı alan olarak tarımı da dikkate depolama tesislerinin boyutlandırılmasında ekonomik alarak; hidrolojik, meteorolojik ve tarımsal olarak ayrı yöntem olarak makul çözümler getirmektedir. İşletme ayrı değerlendirmeye tabi tutmaktadırlar. Kuraklık, çalışmaları yapılırken, akım serilerinin bir kurak biri diğerine bağlı olan pek çok hidrolojik olayda periyod baz alınarak bu periyodta ard arda gelen beş kendini göstermektedir. Bunların önemlileri olarak; yıllık en kurak süreçte herbir yıl belli esaslarda kısıntı nehir akımları, kar erimeleri, rezervuar seviyeleri ve yapılarak ihtiyaçların karşılanması hedeflenmektedir. yeraltı suyu seviyelerindeki değişimlerdir. Söz konusu beş yıllık süreç içerisinde; Kuraklıkla mücadele ve etkisinin azaltılması amacıyla - en kurak yılda su ihtiyaçlarının %65’ inin karşılan- yürütülen çalışmalarda, kuraklık periyodu uzun ması; tutuldukça risk azalmasına karşılık depolama - işletme periyodunun tamamında su ihtiyaçlarının kapasitesi artmakta ve buna bağlı olarak da büyük %95’inin karşılanması; ve ekonomik olmayan boyutlarda yapılara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu iki unsur birlikte ve rasyonel olarak - ard arda gelen 5 yıl süreyle kısıntı yapılabilmesi; analiz edilerek ülkemiz yararına uygun çözümler - en kritik sürekli 5 yılda sulama suyu ihtiyaçlarının geliştirilmiştir. Bu çalışmalarda bir diğer etken kurak %75’ inin karşılanması; dönemlerde su arzının belli miktarlarda kısıntı yapılarak - İşletme periyodunun en az %50’ sinde tam sulama ihtiyaçlara yönlendirilmesidir. yapılması kriterlerinin Kurak periyodlarda belli oranlarda kısıntıya gidilmesi uygulanması depolama tesislerinin boyutlandırılmasın- ekonomik bir çözüm olarak değerlendirilmektedir. da ve işletme aşaması için rasyonel bir özellik olarak Stratejik öneme sahip ihtiyaçlar dışında, uzun vadeli değerlendirilmektedir. ve sadece kurak periyodlardaki ihtiyaçların karşılanmasında kullanılmaya yönelik depolama DSİ Genel Müdürlüğü’nce çevre sektörü kapsamında tesislerinin inşaası teknik yönden mümkün olmakla enerji, sulama ve drenaj projelerine ait çevresel etki birlikte, ekonomik yönden rasyonel bir çözüm olarak değerlendirme çalışmaları yapılması; Çevre Bakanlığı bulunmamakta, dolayısıyla kaynak israfı olarak ve diğer kuruluşlarla birlikte kirlilik araştırma projeleri ve değerlendirilmektedir. havza bazında su kirlenmesi atlaslarının hazırlanması; çevre ile ilgili ulusal ve uluslararası kuruluşlarca Kurak periyodlarda sulama suyunda kısıtlamaya yapılan çalışmaların izlenmesi; talep edilen bilgi, veri gidilmesi elde edilecek faydalarda bir miktar azalma ve raporların hazırlanması; ülke çapında yerüstü ve meydana getirmektedir. Burada kurak periyod yeraltı su kaynaklarının kalitelerinin sürekli izlenmesine yıllarında kuraklığın şiddeti belli olasılıklarla önceden yönelik faaliyetler büyük bir titizlikle sürdürülmektedir. tahmin edilerek belli miktarlarda kısıntıya gidilmesi, süreç içerisindeki en kurak yılda bitki yaşamı da İşletmeye açılmış depolama tesislerimizde depolanan dikkate alınmak suretiyle asgari üretimi sağlayan su 140 milyar m³ mertebesindeki suyun aktif durumdaki ihtiyacının belirlenerek bitkiye verilmesi uygun bir miktarı, ülkemizin coğrafi ve iklim şartları nedeniyle çözüm olarak değerlendirilmektedir. Bu amaçla, kurak mevcut yağış ve buna bağlı olarak da akış şartlarının periyod süresince yeraltı suyu rezervuarlarından yeterli yetersiz olduğu mevsim, yıl ve kurak periyodlarda, su çekimini sağlayan işletme faaliyetlerine önem başta sulama suyu ihtiyaçlarında olmak üzere, verilmeli ve bu periyodta mümkün olduğunca su içme-kullanma, endüstri ve hidroelektrik amaçlı enerji ihtiyacı az olan bitkilerin üretimi teşvik edilmelidir. üretiminin karşılanmasında kullanılmaktadır. Çiftçiler bu konuda eğitilmeli ve bilgilendirilmelidir. Ülkemizin, su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine Su kaynakları projelerinde ve kuraklık yönetiminde yönelik faaliyetler çerçevesinde, en büyük projesi olan maliyetin en önemli bileşenini genellikle baraj diye GAP kapsamında Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, isimlendirdiğimiz depolama tesisleri teşkil etmekte Diyarbakır, Mardin, Siirt, Batman, Şırnak ve Kilis illerinin olup, proje ekonomisinin belirlenmesinde bu tesisler tamamı veya bir kısmı yer almaktadır. Cumhuriyet birinci derecede etken olmaktadır. Ancak, bu etken döneminin en büyük yatırımlarından ve entegre bir ekonomik kriterleri sağlamalıdır. Rezervuarların işletme hüviyete sahip, dünyada benzeri az bulunan suya çalışmalarında, barajın üzerinde inşa edildiği dayalı bir kalkınma projesi olan GAP, 13 adet proje

18 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH demetinden oluşmaktadır. GAP kapsamında yer alan sektörlerinde ülke ekonomisine çok önemli katkı projelerden 7’si Fırat ve 6’sı Dicle havzasında yer sağlayan ve günümüzde değeri milyar dolarlarla almaktadır. Bu projeler kapsamında tesis edilecek; ifade edilebilecek tesisler inşa etmiştir. Ülkemizin 22 baraj ve toplam kurulu güçleri 7.476 MW olan 19 mali imkanları ve ekonomik gelişmenin stratejik hidroelektrik santralda yılda 27 milyar kWh hidroelektrik önemi göz önünde bulundurulduğunda, suya dayalı enerji üretimi ve 1,7 milyon hektar arazinin sulanması projelerin makul bir periyodta ve öngörülen verimlilikte sağlanacaktır. Ayrıca, geliştirilen içme-kullanma ve geliştirilebilmesi, ancak kamu kaynakları yanında endüstri suyu temini projeleri ile Gaziantep, Şanlıurfa alternatif finans kaynaklarının geliştirilmesi sayesinde ve Diyarbakır kentleri su ihtiyaçları karşılanacaktır. mümkün görülmektedir. Bu doğrultuda, yapılan Bugüne kadar geliştirilmiş olan su kaynakları çalışmalarda Yap-İşlet-Devret (YİD), Yap-İşlet (Yİ) ve projeleriyle 2002 yılı başı itibariyle 6,287 milyar Anahtar Teslimi Kredili gibi sistemlerin geliştirilmesine ABD Doları sulamadan, 3,194 milyar ABD Doları özel önem verilmekte ve bu modellerin uygulanmasına içme-kullanma suyundan, 2,835 milyar ABD Doları çalışılmaktadır. Yatırımlara yeni kaynak yaratılması endüstri suyu, 2, 378 milyar ABD Doları hidroelektrik ve rasyonel işletmenin temini amacıyla, işletmeye enerji ve 0,493 milyar ABD Doları soğutma ve açılmış sulama projelerinin % 85’inin kurulan çiftci benzeri su temin projelerinden olmak üzere toplam birliklerine çok kısa bir sürede devredilmiş olması bu 15,187 milyar ABD Doları katma değer sağlanmış alanda Dünya uluslar arası kuruluşlarınca örnek olarak olmaktadır gösterilmektedir. Hidroelektrik enerjinin istenildiği anda kullanılabilir Günümüze kadar inşa edilerek işletmeye açılan olması ve pik ihtiyaçları karşılama özelliği göz projeler kapsamında enerji sektöründe 14,5 milyar önünde bulundurularak gelişmiş ülkelerdeki kriterler ABD Doları, sulama sektöründe 13 milyar ABD Doları baz alındığında, hidroelektrik enerjinin katma değeri ve içmesuyu sektöründe 3,5 milyar ABD Doları olmak 5,220 milyar ABD Doları olmakta ve bu durumda üzere toplam 31 milyar ABD Doları yatırım yapılmıştır. su kaynakları projeleri toplam katma değeri 18,029 DSİ Genel Müdürlüğü faaliyetleri kapsamında 2030 milyon ABD Dolarına yükselmektedir. yılı hedef alınarak yapılan çalışmalarda enerji, sulama Bugünkü şartlar itibariyle 32,5 milyon olarak ifade ve içmesuyu sektörlerindeki potansiyelin tamamının edilen ülkemiz aktif nüfusunun 10 milyonunun tarım geliştirilebilmesi için sulama sektöründe 27, enerji sektöründe çalıştığı dikkate alındığında su kaynakları sektöründe 30, içmesuyu sektöründe 25 ve çevre projeleri ile bu alanda önemli miktarda bir istihdam sektöründe 3 olmak üzere toplam 85 milyar ABD kapasitesinin yaratıldığı ortaya çıkmaktadır. Doları yatırıma ihtiyaç bulunmaktadır. Suya dayalı kalkınma projelerinde yatırımların Böylece, halen DSİ tarafından işletmeye açılmış olan gecikmesi sosyal ve demografik sorunları da 2,7 milyon ha alana ilave olarak 3,8 milyon ha alanın beraberinde getirmektedir. Kalkınma sürecine giren her sulu tarıma açılması ve 23.000 MW kurulu gücündeki ülkede tarımsal nüfusun, toplam nüfus içindeki nispi hidroelektrik enerjinin işletmeye açılması ve yılda 10 önemi öteki sektörler lehine azalmaktadır. Genellikle milyar m³ içme-kullanma ve endüstri suyu temini gelişmiş ülkelerde görüldüğü gibi kırsal kesim nüfusu, mümkün olabilecektir. kentteki istihdam olanaklarına bağlı olarak yer ve sektör Bugüne kadar geliştirilen projelerle ekonomiye tarım değiştirirse dengeli kentleşme ortaya çıkmaktadır. sektöründe 23 milyar, enerji sektöründe 30 milyar Ancak, Türkiye’de olduğu gibi, kırsal kesimde nüfus ve içme-kullanma ve endüstri suyu sektöründe 8 artış hızının çok yüksek olması uygulanan geri teknoloji milyar olmak üzere toplam 61 milyar ABD Doları katkı ve düşük verim yanında sulama altyapısının eksikliği sağlanmıştır. sonucunda, kırsal kesimde toplanan gizli işsizler sektör dışına itilmektedir. Böylece, henüz sanayileşme ve yeterli istihdam olanakları sağlanmadan, nüfusun sektör değiştirmesi olgusu yaşanmaktadır. Kırsal kesimin itici gücünün kentin çekici gücünden daha büyük olduğu bu göç başta İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde görülen dengesiz şehirleşme olgusunu ortaya çıkarmaktadır. Bu durum, nüfusun yoğunlaştığı şehirlere daha fazla içme ve kullanma suyu, daha fazla enerji gerektirmekte dolayısı ile şehirlere yapılacak altyapı yatırım maliyetlerini arttırmaktadır. DSİ Genel Müdürlüğü 47 yıllık bir zamandan beri su kaynakaları potansiyelinin geliştirilmesi çalışmaları kapsamında tarım, enerji, hizmetler ve çevre

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 19 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

SU VE TOPRAK KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE HAVZA YÖNETİM MODELİNİN ÖNEMİ

Cansen AKKAYA (*)

ÖZET kapsamında bulunduğu veya hangi hiyerarşik sistem Ülkemiz hidrolojik açıdan yirmialtı akarsu havzasına içinde yer aldığının bilinmesi büyük önem taşır. Bu bölünmüş olup su ve toprak kaynaklarımızın geliştirilmesi bağlamda, su kaynakları developmanı faaliyetlerinin konusunda faaliyet gösteren birçok kurum ve kuruluş içinde yer aldığı sistemin temel unsurlarının, bunlar bulunmaktadır. Benzer konularda birden fazla kurumun arasındaki dinamik karakterli etkileşimlerin ana hatlarıyla çalışma yapması bazı durumlarda duplikasyonlara veya belirginleştirilmesi, söz konusu faaliyetlerin başarılı kısmi çakışmalara sebep olmakta, uygulamalarda sonuçlara ulaştırılmasına yapacağı katkı yönünden yararlı zorluklara yol açmaktadır. Bu sorunların aşılması için en görülmektedir. etkin çözüm iyi tasarlanmış bir “Havza Yönetim Modeli”nin Ülkemizde su ve toprak kaynakları potansiyelinin nicelik uygulanmasıdır. Bu yönetim modeli çerçevesinde su ve ve nitelik olarak belirlenmesine yönelik ilk çalışmalara toprak kaynaklarının geliştirilmesinden sorumlu kurum 1930'lu yıllarda zamanın sınırlı teknik ve ekonomik ve kuruluşların çalışmaları gözden geçirilerek bunların imkanlarıyla bazı yörelerde başlanmıştır. Ancak, konunun uyumlaştırıl- masının yanısıra, nehir havzası sınırları dikkate bilimsel düzeyde ele alınması, havza bazında yerüstü ve alınarak havza içindeki tüm su ve arazi kaynakları, bunların yeraltı suyu potansiyeli ile toprak kaynağı potansiyelinin kullanımları ve kirlilik durumları gözden geçirilmeli, belirlenmesi, yağış, sıcaklık ve diğer bazı meteorolojik problemler ve uzun vadeli ihtiyaçlar belirlenerek öncelik verilerin düzenli bir şekilde toplanması, değerlendirilmesi sırasına konulmalıdır. Bu makalede su kaynakları ve yayınlanması çalışmaları 1950'li yıllarda başlayarak yönetiminde Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, mevcut günümüze kadar devam etmiştir. Bu tarihten itibaren kurumsal yapı ve yasal mevzuata değinilerek, uygulamada kurulan bazı kamu kurum ve kuruluşları sürekli gelişen karşılaşılan sorunların aşılması için en etkin çözüm yolu ihtiyaç ve talepleri göz önünde bulundurarak su ve olacağı düşünülen “Havza Yönetim Modeli” hakkında bilgi toprak kaynaklarının geliştirilmesi, ülke ekonomisinin verilecektir. istifadesine sunulması ve yönetiminde değişik görevler Anahtar Kelimeler: Havza, Su Yönetimi, Havza Yönetim üstlenmişlerdir. Modeli. Mevcut durumda, ülkemizde su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetiminde, kaynakların rasyonel 1. GİRİŞ kullanımına ve sürdürülebilir kalkınmaya yönelik Bir taraftan hızla gelişen dünyanın değişen koşullarına politikaların etkin bir şekilde uygulandığını söylemek paralel olarak su kaynaklarının çeşitli amaçlar için mümkün değildir. Bunun temel nedeni olarak, kurumsal kullanımına yönelik talepler giderek artarken, diğer yapıda ve yasal mevzuattaki yetersizlikler ve boşluklar taraftan dünya kamuoyu doğal çevrenin temel gösterilebilir. Ayrıca havza bazında kaynak yönetim unsurlarından biri olan su ile ilgili sorunlarla daha duyarlı modeli çok iyi tanımlanmamış olduğundan, bazı yörelerde davranmaya başlamıştır. Bu duyarlılık, su kaynakları sektörler arasında çok büyük dengesizlikler oluşmaya developmanı ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili başlamıştır. Bugün ülkemizde toplam yıllık su tüketiminin tüm faaliyetlerin sistematik bir şekilde yeniden gözden %73’ünün sulamada kullanıldığı ve gelecekte yeni sulama geçirilmesi ve iyileştirilmesine yönelik çabalar ve projelerinin işletmeye açılması ile bu oranın %80’lere yaklaşımların son yıllarda büyük önem kazanmasına yol yükselmesinin muhtemel olduğu görülmektedir. Diğer açmıştır. Bu konuda ilgili uluslararası kuruluşlar tarafından taraftan, tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanımının yapılan çalışmalar sonucunda oluşturulan genel esaslar, önlenmesinde ve su kaynaklarının çevresel etkilere ilkeler ve yöntemler, bir çoğuna ülkemizin de taraf olduğu karşı korunmasında bugün karşılaşılan güçlüklerin ileride uluslararası anlaşmalar çerçevesinde, katılımcı ülkelerin giderek daha büyük sorunlara dönüşmesi ihtimal değişik derece ve kapsamdaki siyasal taahhütleri altında dahilinde gözükmektedir. dünya genelinde hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Bugün için ülkemizde su ve toprak kaynaklarının Herhangi bir olay veya faaliyetin daha iyi algılanabilmesi sürdürülebilir kalkınmanın genel ilkelerine uygun düşecek veya daha verimli kılınabilmesi için, onun hangi bütünün şekilde geliştirilmesi ve yönetiminden sorumlu kamu kurum ve kuruluşları arasında gerekli koordinasyon yeterince sağlanamamaktadır. Bu durum kuruluşların (*) DSİ, Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı, Ankara kendi faaliyet alanları dahilinde birbirinden bağımsız

20 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH projeler geliştirmelerine yol açmaktadır. edilme imkanlarının değerlendirilmesi, Diğer taraftan, entegre bir biçimde yönetilen su ve - Toplumun su talebinin belirlenmesi, planlanması ve toprak kaynakları ile ekonomik kalkınma ve sosyal düzenlenmesi, refah arasındaki kuvvetli ilişkilerin varlığı bilinmesine - Su bilançolarının oluşturulması, dengelerdeki devam- rağmen, ülkemizde bu kaynakların sürdürülebilir anlamda lılığı sağlayacak unsurların derlenmesi ve su kaynak- kullanımına yönelik politikaların realize edilmesi genellikle larının rasyonel kullanımına yönelik uzun vadeli bir başarılamamıştır. Bunun bir sonucu olarak yerüstü ve stratejinin geliştirilmesi, yeraltı suları ile toprak kaynaklarının çeşitli amaçlara - Tükenme ve kirlenmeden korunmaları için su kay- yönelik olarak kullanımlarında ihtiyaç-kaynak dengesinin naklarının durumunun takibi, bozulmasının beraberinde getirdiği çevresel etkiler, bu - Su kaynağı sistemlerinin planlanması, kaynakların doğal dengesini nicelik ve nitelik olarak - Yönetimin modellenmesi, zorlamaktadır (Kulga ve Çakmak, 1993). - Su kaynağı sistemlerindeki proseslerin ve işletme Su kaynakları yönetiminde yukarıda belirtilen sorunların koşullarının önceden tayini, aşılması için en etkin çözüm iyi tasarlanmış bir “Havza Yönetim Modeli”nin uygulanması olacaktır. - Miktar ve kalite olarak suyun temin edilebilirliğinin arttırılması, - Çok amaçlı su kullanımının mümkün kılınması, amaç 2. SU KAYNAKLARI YÖNETİMİNİN GENEL TANIMI VE önceliklerinin saptanması ve tahsislerin yeniden ÖNEMİ değerlendirilmesi, Yeryüzündeki toplam su miktarının bilinen tarih boyunca - Rasyonel su kullanımının geliştirilmesi, aşağı yukarı sabit bir değere sahip olduğu kabul edilmekte ise de, yaşanan taşkın ve kuraklık periyotları - Suların doğal potansiyelinin sürdürülmesi ve korun- insanların yararlanacakları su kaynaklarını kontrol ması, etmedeki yeteneklerini tam olarak belirleyebilmelerine - Toplumun suyun zararlarından etkilenmemesi için teknik engel yaratmıştır. İnsanlığın bugün ulaştığı gelişme unsurların (örneğin rezervuarların, arıtma tesislerinin) çizgisinde, hızlı nüfus artışı, sulu tarımın yaygınlaşması verimli kullanımı, ve endüstriyel kalkınma, doğal sistemi nicelik ve nitelik - Yönetimsel unsurlardan, ekonomik araçlardan yönünden zorlamaktadır. Giderek artan sorunlar (örneğin, fiyatlandırmadan, cezalardan), yasalar ve nedeniyle, su kaynakları veya herhangi bir doğal kaynak yönetmeliklerden yararlanılması (Kulga, 1992). için, insanoğlu artık “kullan ve gerisini düşünme” yaklaşımını terk etmesi gerektiğini anlamaya başlamış 3. TÜRKİYE’NİN SU VE TOPRAK KAYNAKLARI bulunmaktadır. Sonuç olarak, su kaynaklarının rasyonel POTANSİYELİ yönetimi için uyumlu bir politikaya duyulan ihtiyaç açıkça Kıtasal iklim karakteri gösteren ülkemizde, yıllık ortalama ortaya çıkmış ve Dünya genelinde kabul görmüştür. yağış 643 mm olup, bölgelere ve mevsimlere göre çok Su Kaynakları Yönetimi (SKY), su kaynakları ve ilgili büyük farklılık göstererek 250 mm ile 3000 mm arasında ihtiyaçların belirlenmesi ve planlanması, rasyonel su değişmektedir. Bu yağış yılda ortalama 501 milyar m³ kullanımı, kapsamlı gözlem, etkin kollama ve koruma için suya tekabül etmektedir. Bu miktarın 274 milyar m³’ünün gerekli koşulların ve yöntemlerin tamamını bünyesinde toprak ve su yüzeyleri ile bitkilerden oluşan buharlaşmalar toplayan bir bütündür. Bu bütün içinde, mevcut ve yoluyla atmosfere geri döndüğü; 41 milyar m³’ünün planlanmış su kaynakları projelerinin uzun vadeli olarak yüzeyden sızmalar suretiyle yeraltı suyu rezervlerini yönlendirilmesi ve değerlendirilmesi; mevcut su kaynakları beslediği; 186 milyar m³’ünün ise çeşitli büyüklükteki sistemlerinin verimli işletilmesi ve rehabilitasyonu; ve akarsular ile denizlere ve kapalı havzalardaki göllere suyun meydana getireceği zararlardan korunulması boşalmak üzere akışa geçtiği kabul edilmektedir. Ayrıca konularındaki faaliyetler yer alır. Bu faaliyetlerin hepsine, komşu ülkelerden doğan akarsular ile yılda 6,9 milyar toplum ve onun sürdürülebilir anlamda kalkınması ilgi m³ suyun ülkemiz su potansiyeline dahil olduğu, akım alanına temel teşkil ederken, yerel, bölgesel ve küresel gözlemlerine dayanılarak belirlenmiş bulunmaktadır. Bu boyutlu çevresel ve biyofizik proseslerin oluşumunda durumda, meteorolojik koşullara bağlı olarak her yıl ve yönlendirilmesinde suyun rolü göz önünde tutulur önemli ölçüde değişim gösterme niteliğine sahip olduğu (Falkenmark ve Lundquvist, 1992). ve ortalama bir değeri ifade ettiği vurgulanmak kaydıyla, Suyun yeterli miktar ve kalitede, istenen yer ve zamanda Türkiye’nin yenilenebilir tatlı su potansiyeli brüt 234 milyar teminini güvence altına almak, insan yaşamı ve m³ olarak hesaplanmaktadır. faaliyetlerini suyun zararlı etkilerinden korumak için Ancak yapılan etüdler sonucunda, günümüz koşul ve çok değişik içerik ve kapsamda su kaynakları projeleri olanaklarına göre çeşitli amaçlara yönelik kullanımlarda geliştirilebilmektedir. Bir su kaynağı projesi veya sistemi, teknik ve ekonomik anlamda tüketilebilecek yüzey ve mevcut su kaynaklarının insanın kullanımına sunulmak yeraltı suyu miktarının toplam 110 milyar m³ olduğu üzere geliştirilmesi veya iyileştirilmesi amacına yönelen, belirlenmiştir. Bu miktarın 95 milyar m³’ünün yurt içinden yapısal unsurlar içeren veya içermeyen bir önlemler doğan akarsulardan, 3 milyar m³’ünün yurt dışından ve faaliyetler grubunu temsil eder. Su kaynağı sistemin giriş yapan akarsulardan, 12 milyar m³’ünün ise yeraltı temel eleman durumunda olduğu SKY’nin ana hedefleri, suyundan sağlanabileceği kabul edilmektedir. Buna göre aşağıdaki şekilde tanımlanabilmektedir: ekonomik olarak geliştirilebilir potansiyel olan 110 milyar - Yerüstü ve yeraltı sularının mevcut ve gelecekteki m³ tatlı su potansiyelinin başta DSİ olmak üzere diğer durumlarının miktar ve kalite olarak belirlenmesi, temin kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör tarafından

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 21 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi geliştirilecek projeler sonucunda 2030 yılında develope SKY kapsamında yer alması gereken konulardan birçoğu edilerek tüketime sunulabileceği tahmin edilmektedir. DSİ faaliyetlerini yakından ilgilendirmekte olduğundan, Sektörel bazda su tüketiminin 1990-2030 yılları entegrasyon işlevi bu kuruluş bünyesinde bir ölçüde periyodundaki gelişimi Tablo 1’de verilmiştir (Kulga ve kendiliğinden yerine gelebilmektedir. Bununla birlikte, Adanalı, 1990; Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001). gerekliliği giderek artan bir şekilde kabul gören sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi için, Türkiye Tablo 1 - Su Tüketiminin Gelişimi için önem arz eden entegrasyon elemanlarının somut bir İçme şekilde tanımlanması ihtiyacının doğduğu ifade edilebilir. Sulama Kullanma Sanayi Bu doğrultuda, başta DSİ olmak üzere, SKY kurumsal Tüketim Tüketim Tüketim Toplam yapısında yer alan kuruluşların kendi bünyelerinde ve milyon milyon milyon milyon ilgili kuruluşlar arasında entegrasyon yaklaşımına yer Yıl m³ % m³ % m³ % m³ verilmesi sürecinin başlatılmasında yarar görülmektedir. 1990 22.016 72 5.141 17 3.443 11 30.600 Halen Türkiye’de aralarında yeterince entegrasyon sağlanamayan SKY elemanları şu şekilde sıralanabilir: 1997 26. 415 74 5.520 15 3.71 0 11 35.645 2000 31.500 75 6.400 15 4.100 10 42.000 - Su kaynakları ve bu kaynaklar ile yakından ilgili diğer doğal kaynakların (toprak, orman, doğal turistik 2030 71.500 65 25.300 23 13.200 12 110.000 değerler) gelişme planları, - Yeraltı suları rezerv ve dinamiğinin yüzey suları ile 4. SU KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE MEVCUT DURUM olan etkileşimi dikkate alınarak, kaynak koordinasyonu Türkiye’deki "Su Kaynakları Yönetimi"nin kurumsal yapısı yapılması, birçok ülkede olduğu gibi geçmişte saptanan kalkınma - Yüzey ve yeraltı sularının deniz kıyısı sularına etkisini hedeflerine uyumlu olmaya ve büyük ölçüde talep dikkate alacak şekilde kıyı suları yönetimi esaslarının faktörüne cevap verilmeye çalışılarak tedricen belirlenmesi, oluşturulmuştur. Pekçok kurum ve kuruluşun yer aldığı - Su kullanımı ve atık su uygulamalarının su kalitesi bu yapı içerisinde en önemli rol, DSİ Genel Müdürlüğü’ne üzerindeki etkileri ile kirlenmelerin değişik amaçlı düşmektedir. SKY kapsamına giren birçok konuda faaliyet su teminleri üzerindeki etkilerini değerlendiren kalite gösteren DSİ, esas itibariyle su kaynakları developmanı yönetimi, çerçevesindeki proje geliştirme, yatırım ve işletme - Çeşitli amaçlara yönelik su teminlerine baz olmak üzere, uygulamalarına yönelik olarak teşkil edilmiştir. Bununla yenilenebilir yerüstü ve yeraltı tatlı su potansiyelinin birlikte, SKY kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte sağlıklı ve sistematik bir şekilde belirlenebilmesi için olup kurumsal yapı içinde henüz yer verilmemiş bulunan uygun hidrolojik yöntemlerin geliştirilmesi, bir çok fonksiyon, tamamen sistematik olmamakla birlikte DSİ tarafından kısmen yerine getirilmeye çalışılmaktadır. - Her bir kullanım konusu bazında, kümülatif olarak giderek büyüyen küçük su işi ve gölet depolaması Yasal mevzuat ve kurumsal yapılaşma yönünden kullanımları da dahil edilerek, mevcut kullanımlar ile uzun dünyadaki gelişmelere paralel olarak yakın geçmişte vadeli kullanımlar için ayrıntılı ve sağlıklı projeksiyonlar Türkiye’de gerçekleştirilen en önemli değişiklik, çevre yapılması, unsuruna SKY içinde yer verilmesi olmuştur. Yasal mevzuattaki eksiklik, 2872 sayılı Çevre Kanunu’na dayalı - Bağımsız akarsu havzaları bazında, mevcut ve gele- olarak çıkarılan “Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği” ve cekteki ihtiyaçlara göre su bilançolarının oluşturul-ması, “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği” tahsis ve yeniden esaslarını belirleyen havza yönetim yürürlüğe sokularak giderilmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan birimlerinin teknik ve kurumsal anlamda oluşturulması mevzuattaki yeniliğe uyumlu bir şekilde, ilgili faaliyetleri (Kulga ve Çakmak, 1993). yönlendirmek ve denetlemek üzere 1991 yılında kurulan Çevre Bakanlığı ile bağlı kuruluşlara yürütme erkinde yer 5. HAVZA YÖNETİM MODELİ verilmiştir. SKY alanındaki faaliyetler üzerindeki etkisinin Su Kaynakları Yönetimi içinde yukarıda bahsedilen ne olduğu hususunda değerlendirme yapabilmesi için hususlardaki entegrasyonun sağlanması ve henüz erken olan söz konusu uygulamalar, genellikle uygulamalarda karşılaşılan sorunların aşılması için en görev ve yetkilerin tanımlanması, kural koyma ve etkin çözüm iyi tasarlanmış bir “Havza Yönetim Modeli”nin yaptırımlar belirleme üzerinde yoğunlaşmaktadır. Diğer uygulanmasıdır. taraftan, çevreyle ilgili kararların başarıyla uygulanabilmesi Bu yönetim modeli çerçevesinde nehir havzası sınırları için gerekli entegrasyon sağlanmasında henüz yeterli dikkate alınarak: bir ilerleme görülmemektedir. Su kaynakları developmanı 1. Ülkemizde su ve toprak kaynakları yönetiminden konusunda birden fazla kurumun faaliyette bulunması, sorumlu kurum ve kuruluşların çalışmaları gözden yukarıda adı geçen Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve geçirilerek bunların uyumlaştırılması için gerekli işlemler ÇED Yönetmeliğinin yanısıra, su kaynakları developmanı yapılmalı, konusunda birbiriyle çelişebilen yasal mevzuatın varlığı (örneğin, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ile 2560 sayılı 2. Membadan başlayarak en ağırlıklı bölgede koordi- İSKİ Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında natörlük tesis edilmeli, Kanun’a istinaden çıkarılan İçmesuyu Havzaları Koruma 3. Yukarı havza problemleri (taşkın, erozyon vb.) de- taylı Yönetmeliği), bazı durumlarda duplikasyonlara veya olarak ele alınmalı, kısmi çakışmalara ve uygulamalarda zorluklara yol 4. Havzadaki içme, kullanma, endüstriyel, tarımsal ve açmaktadır. enerji amaçlı mevcut su kullanımları ve uzun vadeli

22 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

ihtiyaçlar belirlenmeli, önemli bir rol oynayan su kaynakları developmanı hızının 5. Uzun vadeli toprak üretkenliği ve planlaması bağ- yavaşlatılması veya kesintiye uğratılması hususunda lamında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından fevkalade hassas davranılması gereği açıktır. Bu hazırlanan Türkiye Toprak Envanteri çalışması bu bağlamda, nüfus ve ekonomik ihtiyaçlarımızla orantılı modele entegre edilmeli, olarak su kaynakları potansiyelimizin dünya ülkelerine 6. Havza sınırları içerisinde mevcut yerleşim yerleri, kıyasla ancak yeterlik limitleri civarında bulunduğu ve su sanayi bölgeleri, maden işletme alanları, sit alanları ve kaynakları developmanında halen hangi düzeye ulaşıldığı özel koruma bölgeleri, sulakalan, milli parklar vb. ve gözden uzak tutulmamalıdır. bunların su ihtiyaçları belirlenmeli, Yapılan projeksiyonlara göre, Türkiye’nin su kaynakları 7. Kaynakların mevcut kirlilik durumları ve kirlilik ne- developmanı konusunda ileride çok daha fazla çaba denleri belirlenmeli (evsel, endüstriyel ve tarımsal), sarfetmesi gerektiği görülmektedir. Bu açıdan 8. Mevcut YAS ve yüzeysel su potansiyeli belirlen-meli, bakıldığında, yapıcı koordinasyon ve entegrasyona açık gelişmiş bir toplumsal yapı ihtiyacı gerektiren 9. Mevcut orman sınıfları belirlenmeli, yeni SKY yaklaşımlarına geçiş için mevcut yapı ve 10. Sulama talebi olan ve aynı zamanda ekonomik olarak uygulama biçimlerinde değişikliğe gidilmesi gelecekteki sulanabilecek araziler tespit edilmeli, su kaynakları developmanı yönünden risk unsuru 11. Havza bazında hidroelektrik potansiyel belirlen-meli, içermektedir. Özellikle, kalkınmanın ön koşullarını, yetersiz 12. Mevcut taşkın sorunu belirlenmeli, su kaynaklarının tahsisi halinde çevre üzerindeki etkilerin 13. Çevre ve turizm açısından (rafting, yeni sulakalan yanında sosyo-ekonomik sonuçları yeterince dikkate oluşturulması vb.) potansiyele sahip yerler almayan dar görüş açılı çevresel kararlar, sürdürülebilir belirlenmeli, kalkınmaya yönelik çabalarda en büyük engeli teşkil ve bunlar öncelik sırasına konulmalıdır. edebilecektir. Ancak, toplum olarak dünya sahnesinde Yukarıda bahsedilen yönetim modeli elemanlarının var olabilmenin temel koşulu olan ve bir anlamda incelenmesinden de anlaşılacağı üzere bu konuda pekçok sürdürülebilir kalkınma kavramında ifadesini bulan kurum, kuruluş ve yerel yönetime görev düşmektedir. “gelecek için bugünden özveride bulunma” yaklaşımı Bununla birlikte en önemli görev DSİ Genel Müdürlüğü’ne doğrultusunda, bu riskin göze alınması zorunlu düşmektedir. Çünkü, 6200 sayılı “Kuruluş Kanunu”, 167 görülmektedir. Aksi takdirde, su kaynağı tahsislerinde sayılı “Yeraltı Suları Hakkında Kanun”, 1053 sayılı potansiyel limitlerine yaklaşan bazı havzalarımızdaki talep “Ankara, İstanbul ve Nüfusu 100.000’den Yukarı Olan çatışmalarından kaynaklanan sosyal, ekonomik ve teknik Şehirlerde İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini sorunların ülke genelinde giderek daha büyüyen ve Hakkında Kanun”lar ile ülkenin su ve toprak kaynaklarının yaygınlaşan sorunlara dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. yönetiminden sorumlu kılınan DSİ Genel Müdürlüğü’ne Yirmibirinci yüzyıla girdiğimiz şu dönemde, kamu ve özel ayrıca, Kuruluş Kanunu’nun 2(h) maddesi, Su Kirliliği ilgili kadrolarımızın yeni gelişmeler ışığında ülkemiz koşul Kontrolü Yönetmeliği’nin 2(ğ) ve 5. maddeleri ile “Havza ve imkanlarına en uygun olan özgün bir SKY modelini Planları”nı hazırlama görevi verilmiştir. Bu bağlamda, geliştirme yeterliliğine sahip olduklarına inanılmakta ve bazı yörelerde kaynak kullanımında sektörler arasında gerekli iradenin oluşmasını müteakip bu çok yönlü oluşan dengesizlikleri düzeltmek, mevcut taleplerin sürecin geciktirilmeden başlatılmasında büyük yarar karşılanmasının öncelikli olduğu SKY’nin revize edilmesi görülmektedir. ve su kaynaklarının kirlenmesi engellemek için gerekli Bu bağlamda yukarıda ana hatları belirtilen “Havza önlemlerin alınmasını sağlamak amacıyla DSİ Genel Yönetim Modeli”nin, DSİ Genel Müdürlüğü koordinas- Müdürlüğü tarafından “Havza Planları” hazırlama yonunda ve ilgili tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla, çalışmaları başlatılmıştır. Bu kapsamda ilk olarak pilot öncelikle en çok sorunla karşılaşılan bölgelerde, çalışma bölgesi olarak Kayaş-Bayındır Barajı havzası uygulamaya geçirilmesi büyük önem arz etmektedir. seçilmiş olup çalışmalara başlanmıştır. KAYNAKLAR 6. SONUÇ Kulga, D., “Su Kaynakları Yönetiminde Yeni Gelişmeler, Gelişen dünya koşullarına paralel olarak SKY konusunda Su ve Toprak Kaynakları Planlama Semineri, Adana, meydana gelen gelişmeler, ülkemizdeki mevcut 1992. uygulamalardan oldukça farklılık göstermektedir. OECD Secreteriat, Environmental Policies in Türkiye’nin idari, sosyal ve ekonomik yapısı çerçevesinde Selected Topics, Review, Paris, OECD, 1992. ilgili kurumsal yapılaşma ve faaliyetlere bakıldığında, Kulga, D., Çakmak, C., “DSİ’nin Su ve Sürdürülebilir SKY’nin mevcut görüntüsü itibariyle büyük ölçüde Tarımsal Kalkınmadaki Rolü: Strateji ve Politikalar”, su kullanımlarına yönelik taleplere uyarlanmış olduğu Ankara, 1993. görülmektedir. SKY’deki yeni yaklaşımların ülkemiz Kulga, D., Adanalı, K., “OECD Country Report on Water koşullarında uygulana-bilirliğinin ne olduğu ve bu alanda Resources Development in Turkey”, Ankara, 1990. ne ölçüde ihtiyaç doğduğu hususunda sağlıklı bir karar Falkenmark, M., Lundqvist, J., “Coping with Multi-cause oluşturulabilmesi için, çok yönlü ve kapsamlı çalışma, Environmental Challenges-A Water Perspective on değerlendirme ve irdelemeler yapılması gerekmektedir. Development, International Conference on Water and Çünkü, mevcut sistemin değiştirilmesi veya modifiye the Environment, Dublin, 1992. edilmesi nedeniyle, geçmişte büyük ve özverili çabalarla gerçekleştirilmiş olan ve sosyo-ekonomik kalkınmamızda Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Su ve Toprak Kaynakları Komisyonu Raporu, Ankara, 2001.

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 23 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

TÜRKİYE’DE ENERJİ SEKTÖRÜNDE HİDROELEKTRİK ENERJİNİN ÖNEMİ

Fatma ADIGÜZEL (*)

GENEL Her türlü ekonomik faaliyetin temel girdisi olan elektrik enerjisinin kullanım alanının, günümüzde sürekli olarak gelişen teknolojiye bağlı olarak hızlı bir şekilde artması sonucu enerji ve buna bağlı olarak elektrik enerjisi, sosyal hayatın kaçınılmaz bir unsuru haline gelmiştir. Ayrıca ülke geneline yayılan enterkonnekte sistemin sağladığı güvenilirlik ve süreklilik yanında en küçük yerleşim birimine kadar uzanan dağıtım şebekesinin tüketiciye sağladığı kullanım kolaylığı, elektrik enerjisi tüketiminin toplam enerji tüketimi içindeki payının hızlı bir şekilde artmasına neden olmaktadır. Elektrik enerjisi tüketimi ekonomik gelişmenin ve sosyal refahın en önemli göstergelerinden birisidir. Bir ülkede kişi başına düşen elektrik enerjisi üretimi ve/veya tüketimi o ülkedeki hayat standardını yansıtması bakımından “Teknik Yapılabilir Potansiyel” ve “Ekonomik Yapılabilir büyük önem arz etmektedir. Potansiyel“ olmak üzere üç farklı şekilde değerlendiril- mesi gerekmektedir. Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarında kişi başına 7 kWh olan elektrik enerjisi tüketimi, 2000 yılı itibarıyla Bir akarsu havzasının hidroelektrik enerji üretiminin kişi başına 1805 kWh’a ulaşmış olmasına rağmen, kuramsal üst sınırını gösteren brüt teorik hidroelektrik Avrupa’da kişi başına düşen elektrik tüketimi 5000 kWh potansiyeli, deniz seviyesine kadar olan (sınıraşan ve dünya ortalaması 2500 kWh ile karşılaştırıldığında sularda sınıra kadar) mevcut düşü ve ortalama debinin planlanan hedeflerin çok gerisinde olduğumuz oluşturduğu potansiyelin %100 verimle türbinlenerek görülmektedir. Bu anlamda ileriki yıllarda ciddi bir enerji elde edileceği varsayılan yıllık ortalama enerji krizi ile karşılaşılmaması için bu alanda çok büyük potansiyelini ifade etmektedir. Topoğrafya ve hidrolojinin yatırımlar yapmamız gerektiği açıkça görülmektedir. bir fonksiyonu olan brüt hidroelektrik enerji potansiyeli, ülkemiz için 433 milyar kWh/yıl mertebesindedir. Ülkemizdeki doğal enerji kaynakları sınırlı olup, ulusal enerji kaynaklarımız; 126 milyar kWh hidroelektrik, 105 Teknik yönden değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyel, milyar kWh linyit, 16 milyar kWh taş kömürü olmak bir akarsu havzasının hidroelektrik enerji üretiminin üzere yılda ortalama toplam 247 milyar kWh civarında mevcut koşullardaki teknolojik üst sınırını göstermektedir. bulunmaktadır. Uygulanan teknolojiye bağlı olarak düşü, akım ve dönüşümde oluşabilecek kaçınılmaz kayıplar hariç İşletmeye açılan 129 adet hidroelektrik santralın kurulu tutulduğunda, teknik açıdan uygulanabilmesi mümkün güç kapasitesi 12.177 MW, yıllık ortalama enerji hidroelektrik projelerin ekonomik veya diğer şartlar üretim potansiyeli ise 44 milyar kWh’dır. Bu durum, gözetilmeden havzanın tümünde gerçekleştirilmesiyle ülkemizde teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir elde edilecek hidroelektrik üretimin sınırlarını temsil hidroelektrik potansiyelin ancak %35’inin geliştirildiğini etmektedir. Teorik potansiyelin yarısının teknik olarak göstermektedir. geliştirile- bileceği kabul edilerek ülkemizin teknik TÜRKİYE’NİN HİDROELEKTRİK ENERJİ yönden değerlendirilebilir hidroelektrik enerji potansiyeli POTANSİYELİ 216 milyar kWh/yıl olarak tahmin edilmektedir. Ülkemizdeki 26 adet hidroelektrik havzada bulunan irili Ekonomik olarak yapılabilir hidroelektrik potansiyel, ufaklı çok sayıdaki nehrin yıllık ortalama su potansiyeli bir akarsu havzasının hidroelektrik enerji üretiminin olan 193 (186+7) milyar m³ yüzey suyunun hidroelektrik ekonomik olarak optimizasyonunun sınır değerini enerji potansiyelinin belirlenmesinde “Teorik Potansiyel”, gösterir, Ekonomik olarak yararlanılabilir hidroelektrik potansiyel, beklenen faydaları (gelirleri), masrafların- (*) DSİ Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı, dan (giderlerinden) fazla olan hidroelektrik projelerin Ankara enerji üretimini göstermektedir.

24 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

Hidroelektrik santralların ekonomik olarak yapılabilir- DSİ ve EİE tarafından ön inceleme, master plan, liğinin hesaplanabilmesi için, enterkonnekte sistemde planlama ve kesin proje inşaat ve işletme seviyesinde aynı enerjiyi üretecek kaynaklar gözden geçirilmekte geliştirilen 551 adet proje sonucu teknik ve ekonomik ve en ucuz enerji kaynağı belirlenerek hidroelektrik yönden değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyel 35.438 santral (HES) projesi bu kaynakla mukayese edilmekte MW kurulu güç ile yılda ortalama 125.828 GWh olarak ve ancak daha ekonomik bulunursa önerilmektedir. belirlenmiştir. Ekonomik HES potansiyeli içindeki tüm projeler termik Tablo - Türkiye'de Hidroelektrik Enerji Potansiyeli ve 2002 Yılı santrallara göre rantabiliteleri daha yüksek projelerden Başında Gelişme Durumu oluşmaktadır. Ülkemizin 2001 yılı itibariyle tespit edilen teknik ve ekonomik yönden değerlendirilebilir Hidroelektrik Toplam Ort. Ort. hidroelektrik enerji potansiyeli 126 milyar kWh’ dır. Santral Kurulu Yıllık Yüzde Ardışık Yük Bu durum teorik potansiyelin ancak %29’unun veya Projelerinin HES Güç Üretim Oranı Oran Fak. teknik potansiyelin %58’ inin ekonomik yönden Durumu Adet MW GWh/Yıl % % % değerlendirilebileceğini göstermektedir. Bu potansiyel, 2002 yılı başı en az ön inceleme (istikşaf) seviyesinde etüd edilmiş itibari ile 129 12177(*) 44034 35 35 42 hidroelektrik projelerle, master plan, fizibilite (planlama), işletmede kesin proje, inşa ve işletme aşamalarından oluşan olan toplam 551 adet hidroelektrik projenin 35.438 MW kurulu İnşaatı güç ile enerji üretim kapasitesini ifade etmektedir. devam eden 33 3075 9932 8 43 36 İnşaatına HİDROELEKTRİK ENERJİNİN GELİŞİMİ geçilmeyen 389 20230 71862 57 100 40 Türkiye’nin enerji alanındaki ulusal politikasının temel TOPLAM hedefi, 1983 yılından itibaren uygulanmaya başlayan POTANSİYEL 551 35483(*) 125828 100 40 serbest piyasa ekonomisi doğrultusunda ülkemizin yenilenebilir doğal enerji kaynağı olan hidroelektrik 2002 yılı itibariyle inşa edilerek işletmeye açılan 129 enerji yatırımlarındaki finansman sorununun aşılabilmesi adet HES in kurulu gücü 12.177 MW yıllık ortalama amacıyla yerli ve yabancı özel sektör sermayesinin bu enerji üretim kapasitesi ise 44.034 GWh dır. Bu durum alanda teşvik edilmesidir. Böylece kamu bütçesindeki ülkemizde mevcut hidroelektrik potansiyelin ancak % mali yükün hafifletilmesi yanında teknoloji transferinin 35’ inin geliştirilmiş olduğunu göstermektedir. Halen sağlanması ve yatırımların programlanan zamanda inşaatı devam etmekte olan 33 adet HES’ in kurulu güç bitirilmesi hedeflenmiştir. Bu doğrultuda 1984 yılında kapasitesi 3.075 MW, yıllık ortalama üretim potansiyeli ise yürürlüğe giren 3096 sayılı kanun ile Yap-İşlet-Devret 9.932 GWh dır. Bu santralların inşaatının tamamlanarak (YİD) modeli ile 1992 yılında başlatılan ve DSİ tarafından işletmeye alınması ile ekonomik olarak geliştirilebilecek yürütülmekte olan “%100 Dış Kredili Anahtar Teslimi” potansiyel kurulu güç olarak 15.252 MW’a ve yıllık model çerçevesinde hidroelektrik projelerin finansma- ortalama üretimi 53.966 GWh’a ulaşarak, toplam nında yerli ve yabancı özel sektörden faydalanılması potansiyelin % 43’ü değerlendirilmiş olacaktır. amaçlanmıştır. Henüz inşaatına başlanmamış bulunan 389 adet HES Türkiye’nin 2002 yılı itibariyle kurulu gücü toplamı projesinin kurulu güçleri toplamı 20.230 MW, yıllık 28.660 MW olup, bu gücün 12.177 MW’ı hidroelektrik ortalama üretim potansiyeli ise 71.862 GWh dır. santrallar oluşturmaktadır. HİDROELEKTRİK SANTRALLARIN MEVCUT 1988 yılında ülkemizdeki toplam elektrik üretiminde DURUMU hidroelektrik santralların payı yaklaşık olarak % 60 seviyesinde iken bu oran 2001 yılında % 18 seviyesine düşmüş bulunmaktadır. Bu durumun en büyük nedeni Türkiye’de 1986 yılından itibaren doğalgazın elektrik enerjisi üretiminde önemli bir yakıt olarak kullanılmaya başlanmış olmasıdır. Türkiye’de hidroelektrik potansiyelin geliştirilerek ülke ekonomisinin istifadesine sunulmasında görevli bulunan

POTANSİYEL : 35.438 MW (551 HES) İŞLETME : 12.177 MW (129 HES) DSİ : 9.942 MW (48 HES) DİĞER : 2.265 MW (81 HES) Uzun Dönem Enerji Üretim Planlaması’na göre, 2020 yılında ekonomik hidroelektrik potansiyelimizin kurulu

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 25 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi güç olarak %93 ve ortalama üretim olarak %92,8’i - Hidroelektrik Santral (HES) projeleri günlük yük talep- değerlendirilmiş olacaktır. Hidroelektrik santralların ulusal lerine kolaylıkla uyum göstererek sisteme güvenilir ve ve yenilenebilir kaynak oluşu, ekonomiye diğer faydaları sürekli elektrik enerjisi temin ederler. ve yerli yapım oranının termik ve nükleer santrallarla - HES projeleri, %90’ın üzerinde verime sahip olmaları mukayese edilemeyecek kadar yüksek oluşu vb. nedeniyle enerji üretimindeki kayıpların minimum nedenler dikkate alınarak, dönem sonunda hidroelektrik düzeyde tutarak işletmede büyük bir ekonomi potansiyelinin değerlendirme oranının bu hedefe sağlamaktadırlar. getirilmesi ekonomi yanında ülke menfaatlerine de - Yakıt gideri olmaması nedeniyle dünya genelinde uygun düşmektedir. zaman zaman meydana gelen ekonomik ve diğer Diğer taraftan 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle yürürlüğe krizlerden etkilenmezler ve böylece istikrarlı bir enerji giren Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği fiyatı oluşturulmasında sigorta görevi üstlenerek Anlaşması uyarınca, Topluluk enerji politikalarına uyum ülkelerin sosyo-ekonomik kalkınmasında güvenilirlik gösterilmesi Türkiye tarafından kabul edilmiş ve süreklilik sağlarlar. bulunmaktadır. Söz konusu milletlerarası anlaşma, - Barajlı HES projeleri, büyük depolama rezervuarları TBMM tarafından onaylanmıştır. Bu durumda, Türkiye’de sayesinde membadan gelen kirlilik yükünün yürürlükte bulunan enerji politikaları ve ilgili yasal konsantrasyonu düşürerek mansapta kirliliğin etkisini mevzuat ile, Avrupa Birliği mevzuatı arasındaki farkların önemli ölçüde azaltırlar. giderilmesi zarureti doğmuştur. - Ekonomik ömürleri ortalama 200 yıl olan HES pro- Avrupa Birliği’nin Yeşil Enerji’yi (Hidroelektrik, Rüzgar, jeleri, 10 yıl gibi kısa bir sürede yatırımını geri ödedikten Güneş, Biomass) destekleme politikaları belirlenmiş ve sonra 0,20 cent/kWh olan çok küçük bir işletme bakım ilgili taraflara bildirilmiş bulunmaktadır. Bu politikaların gideri karşılandığında ekonomiye yüzlerce yıl çok ucuz başlıcaları şunlardır. elektrik enerjisi sağlarlar. - CO2 emisyonu yaratan yakıtlara ek vergiler getirilmek- - Dünya atmosferindeki CO2 emisyonunun çok kritik tedir. olması nedeniyle yenilenebilir ve CO2 üretmeyen en - Yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerji (Yeşil enerji) önemli doğal bir enerji kaynağı olan su gücünden için KDV indirimi öngörülmektedir. enerji üreten HES’ler bu yönüyle çevreye en uyumlu - Yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerji (Yeşil Enerji) eneji üreten tesislerdir. için Ekolojik Vergi geri ödemesi (sübvansiyonu) - Barajlı HES’ler, rezervuarlarındaki depolama imkanı önerilmektedir. nedeniyle taşkınları önleyerek mansapta taşkın riskini - Bu yeni kriterlerin hidrolelektrik enerji için, termik önemli ölçüde azaltırlar. santrallerde üretilen enerjiye kıyasla, kWh bazında - Baraj rezervuarları, balıkçılık yapılabilmesine ve diğer 3 cent fiyat desteklemesi meydana getireceği su ürünleri yetiştirilmesine imkan yaratmaları yanında değerlendirilmektedir. çeşitli su sporlarının yapılmasına imkan sağlaması ve Yukarıda özetlenen bu kriterlerin, ülkemizde de en kısa rekreasyon amacıyla kullanılabilmesi yörenin sosyo- zamanda hayata geçirilmesi halinde, bugünkü kriterlere kültürel kalkınmasına dolaylı olarak önemli katkıda göre 126 milyar kWh olan ekonomik hidroelektrik bulunur. enerji potansiyelimizin önemli bir sıçrama yapacağı - Baraj rezervuarları yörenin coğrafik yapısı ile bir bü- ve halihazırda ekonomik olarak yapılabilir görülmeyen tünlük arzederek suyun minimum seviyelere indiği yaz pek çok HES projesinin süratle yapımına başlanması dönemlerinde sulak alan özelliği taşıyan doğal bir mümkün olabilecektir. çevre oluştururlar. Hidroelektrik santrallerin çevresel etkileri alternatif enerji SONUÇ VE ÖNERİLER kaynaklarına göre en az düzeydedir. Yenilenebilir ve Ülkemizin başlıca ulusal ve yenilenebilir enerji kaynağını “yeşil” enerji kaynağımızdan yararlanan HES’lerde değerlendiren hidroelektrik santraller; ilk yatırım doğayı kirletici yakıt kullanılmadığından herhangi bir maliyetleri yüksek gibi görülmekle birlikte, ekonomik sera gazı emisyonu bulunmamakta ve kirlilik ömürleri yüzlerce yıl olan ve uzun projeksiyonlu bir yaratılmamaktadır. ekonomik irdeleme yapıldığında en ucuz üretim maliyetli, Yukarıda belirtilen nedenlerle hidroelektrik projelerin dışa bağımlılığı olmayan projelerdir. öncelikle inşa edilerek işletmeye alınmaları, ülkemizin ekonomik ve stratejik menfaatleri açısından zorunlu Barajlar, temiz bir enerji kaynağı olan hidroelektrik görülmektedir. Başta OECD ülkeleri olmak üzere, enerjiyi üreterek hava kirliliğinin azalmasında önemli bir dünyada gelişmiş ekonomiye sahip olan tüm ülkelerin katkı sağlamakta ve buna bağlı olarak hidroelektrik enerji hidroelektrik potansiyellerinin tamamı veya tamamına dünyadaki en zengin ve en verimli yenilenebilir enerji yakınını günümüzden yaklaşık 40 yıl önce petrolün varil kaynağı olarak yerini almış bulunmaktadır. USCOLD fiyatının 3 ABD dolardan daha küçük olduğu yıllarda tarafında Amerika’da yapılan bir çalışma sonucunda, geliştirmiş olmaları, bu hususu doğrulamaktadır. Bu hidroelektrik santral tesislerinin veriminin %90’dan fazla bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş olduğu ve bu değerin termal tesislerin verimlerinin 2 yılı olan 2023 yılı itibariyle, halihazırda %35’ler katından daha büyük olduğunu ortaya koymuştur. seviyesinde geliştirilmiş olan ekonomik değerlendirilebilir Hidroelektrik enerjinin sosyo-ekonomik ve çevresel hidroelektrik potansiyelin tamamının geliştirilmesine yönlerden alternatif enerji kaynaklarına göre bazı yönelik planlama ve uygulamaların yapılmasında büyük üstünlükleri aşağıda verilmiştir; yarar görülmektedir.

26 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

FIRAT-DİCLE HAVZASININ TÜRKİYE, SURİYE, IRAK, İRAN’DAKİ SU POTANSİYELİ

Yalçın ÖZDEMİR (1), Ünal ÖZİŞ (2), Türkay BARAN (3), Nurhan DEMİRCİ (1) Okan FISTIKOĞLU (4), Ramazan ÇANGA (5)

1. GİRİŞ olduğu düşünülerek, Türkiye dışından kaynaklanan Sınır-aşan akarsu sistemi niteliğindeki Fırat-Dicle akışlar olarak: 23,2 [Kutan 1996], 23,5 [Akmandor v.d. havzasının [Dışişleri 1996; Bilen 1996, 1997, 2000; 1994; Dışişleri 1996], 31,4 [Bilen 1996, 1997, 2000], Yanık 1997; Avcı ve Yanık 1997; Kibaroğlu 1997; 26-35 [Öziş 1994a,b,c], 37 [Özdemir 1995] milyar Öziş 1997 a, b; Yılmaz ve Kadılar 1997] doğal m³/yıl gibi değerlere rastlanmaktadır. akışları konusunda, Türkiye’den kaynaklanan sular Türkiye’nin Fırat-Dicle sularının tahsisi konusunda için oldukça kapsamlı gözlemler bulunmakla birlikte, 1980’li yıllardan beri Suriye ve/veya Irak ile yapılan Suriye’den, İran’dan ve Irak’tan kaynaklanan sular görüşmelerde sunduğu, yekdiğerine açık ortak için az sayıda bilgi bulunmakta ve akım gözlemlerinin çalışmalarla, ilk aşamada üç ülkede belli kesimlerdeki sonuçları genellikle resmen açıklanmamaktadır. su kaynaklarının nicelik ve niteliğinin belirlenmesi, Fırat havzasının su potansiyeli hakkında, çoğunlukla 30 ikinci aşamada sulama ve drenaj açısından toprak milyar m³/yıl değerinin biraz altında veya birkaç milyar kaynaklarının nicelik ve niteliğinin belirlenmesi, üçüncü m³/yıl üstünde değişen değerlere rastlanılmaktadır: aşamada elverişli bulunan toprakların eldeki su ile 29,0 [Shahin 1989], 29,5 [Kolars ve Mitchell 1991], sulanabilmesini sağlayacak tesislerin projelendirilmesi 31,8 [Starr ve Stoll 1987; Beaumont 1992], 32 [Kutan esasına dayanan, “üç aşamalı planlama” [Tekeli 1990; 1996], 35 [Bilen 1996, 1997, 2000], 35,6 [Akmandor Turan 1993; Bilen 1996, 1997, 2000; Dışişleri 1996], v.d. 1994; Dışişleri 1996], 29,5-35,4 [Öziş 1994 a, b, hakça ve makul kullanımın temel felsefesine uygun c] milyar m³/yıl. olduğu gibi, havza bütününde en iyi yararlanma yaklaşımının da en iyi örneklerinden biri niteliğindedir. Bu çalışmalarda, Türkiye dışından kaynaklanan akışların 2 ila 5 milyar m³/yıl mertebesinde olduğu Yıllardır süregelen Türkiye, Suriye ve Irak arasındaki ifade edilmektedir: 2,0 [Kolars ve Mitchell 1991], ikili ve üçlü görüşmeler, sonuca ulaşamamış; bu 3, 2 [Kutan 1996], 3, 4 [Bilen 1996, 1997, 2000], arada yalnızca Temmuz 1987’de Suriye ile Türkiye 4,0 [Akmandor v.d. 1994; Dışişleri 1996], 2-5 milyar arasında, dönemin Türkiye Başbakanının ülkenin m³/yıl [Öziş 1994 a, b, c]. Bu değerlerden yalnız en siyasal istikrarına ve sınır güvenliğine de katkısı olacağı sonuncusunda Irak’tan 0-1 milyar m³/yıl akış geldiği düşüncesiyle yaptığı anlaşmada (Ekonomik İşbirliği belirtilmiş olup, diğer bütün değerler Suriye’den katılan Protokolu, Madde 6), Atatürk Barajı haznesinin dol- sular niteliğindedir. ması sırasında ve ilgili üç ülke arasında Fırat sularının nihai tahsisine kadar, Türkiye-Suriye sınırında aylık en Dicle havzasının toplam su potansiyeli hakkında, az 500 m³/s ortalama su bırakılacağı, herhangi bir ayın çoğunlukla 50 milyar m³/yıl değerinin birkaç milyar ortalamasının 500 m³/s’nin altına düşmesi halinde, m³/yıl altında veya üstünde değişen değerlere aradaki farkın ertesi ay telafi edileceği kararlaştırılmıştır rastlanılmaktadır: 42,2 [Starr ve Stoll 1987; Kutan [Bilen 1996,1997, 2000; Öziş 1997a,b]. 1996], 48,7 [Shahin 1989; Akmandor v.d. 1994; Dışişleri 1996], 52,7 [Beaumont 1992; Bilen 1996, Bu anlaşmayı öne sürerek, Türkiye’nin nasıl olsa en 1997, 2000], 47-56 [Öziş 1994a,b,c], 60 [Özdemir az 500 m³/s suyu bırakacağı, hatta bunun 700 m³/s 1995; Öziş v.d. 1997b] milyar m³/yıl. olmasının gerektiği gibi istek ve iddialar karşısında, 500 m³/s değerinin “geçici” olduğu, nihai bir tahsis Bu çalışmaların bazılarında, Suriye ve Suudi anlaşmasında uzun süre ortalamasının ancak 400-450 Arabistan’dan kayda değer akış gelmediği, İran’dan m³/s civarında bulunabileceği, olasılık koşullarına bağlı kaynaklanan akışların da Irak’tan gelenlerin içinde olarak zamanın önemli bir kısmında bunun da altında olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır. 1 2 3 ( ) İnş. Yük. Müh., ( ) Em. Prof. Dr., ( ) Doç. Dr., Fırat-Dicle havzasının toplam akışları farklı kaynaklara 4 5 ( ) Dr. Müh., ( ) İnş. Müh., göre 70-90 milyar m³/yıl mertebesinde iken, Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Müh. Bölümü, İzmir

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 27 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

Şatt-al-arab’ın 35 milyar m³/yıl [Shahin 1989] gibi, potansiyeli, başlıca akım gözlem istasyonları üzerinde bunun yarısı civarında kaldığı dikkate alındığında, regresyon analizlerine dayalı olarak yapılan bir Türkiye’nin G.A.P. projelerini gerçekleştirmesi çalışmada [Baran, Demirci, Öziş 1995; Demirci sonucunda körfeze gelen tatlı suyun ciddi biçimde 1996], ana yatak üzerindeki Cizre’de 535 m³/s, Hezil eksileceği ve çevreye önemli zarar vereceği üzerindeki Girikhan’da 17 m³/s, Büyük Zap üzerindeki savlarından önce, makul sulama suyu ihtiyacının Narlı’da 109 m³/s olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, ötesinde, Irak’ın sulak alanlarında “buharlaşan” akım gözlem istasyonlarının kontrolünde olmayan on’larca milyar m³/yıl suyla ilgilenilmesi gerekir. kesimler dışında, Dicle havzasının bu üç istasyonu Fırat-Dicle’nin, Türkiye'deki akım gözlem istasyon- toplamı 661 m³/s değerine ulaşmaktadır. larının kontrol etmediği kesimlerdeki su potansiyelinin, Daha önceki, uzun süreyi temsil için oranlama Suriye, İran ve Irak’taki gözlem sonuçları güvenilir yöntemiyle yapılmış bir çalışmada [Baran 1987] ise, biçimde elde edilemediği, çeşitli yayınlarda çok farklı söz konusu üç istasyondaki ortalama akış değerleri potansiyel değerlerinden sözedildiği dikkate alınarak, 512, 18, 107 m³/s olarak belirlenmiş; istasyonların Türkiye'deki akım gözlem istasyonlarındaki birim akış kontrolünde olmayan alanlardan da 15 m³/s akış değerlerinden (l/s/km²) hareketle, bu değerler Fırat gelebileceği dikkate alınarak, Dicle havzasında ve Dicle’nin çeşitli althavzalarına iklim ve topografya Türkiye'den kaynaklanan toplam su potansiyelinin 676 koşullarına göre uyarlanarak, Mezopotamya su m³/s veya 21,3 milyar m³/yıl mertebesinde olduğu ifade potansiyelinin mertebesi kestirilmeğe çalışılmıştır [Öziş edilmiştir [Öziş v.d. 1997a,b]. D.S.İ.’nin çalışmalarında Özdemir v.d. 1998; Öziş, Baran, Demirci 1999a,b; da [D.S.İ. 1995; Teker 1997], Dicle havzası toplam Özdemir ve Öziş 2000a,b; Öziş, Fıstıkoğlu, Çanga potansiyeli 21,3 milyar m³/yıl olarak verilmektedir. 2000a,b; Öziş, Baran v.d. 2001; Öziş 2001]. Fırat ve Dicle üzerinde Türkiye’de yapılan barajlar, Türkiye için enerji üretimi, sulama ve dolaylı taşkın kontrolü; Suriye için dolaylı enerji üretimi artışı, dolaylı 2. TÜRKİYE’DE FIRAT-DİCLE ANA sulama suyu artışı, dolaylı taşkın kontrolü ve rüsubat YATAKLARINDAKİ AKIŞLAR tutulması; Irak için dolaylı taşkın kontrolü ve rüsubat Aşağı Fırat’ta, ana yatak üzerinde çeşitli kesimlerde tutulması amaçlarına hizmet etmektedir. Çanga’nın uzun süreli aylık akış dizilerinin oluşturulmasına bulgularından da yararlanılarak yapılan bir çalışmada yönelik bir çalışma dizisinde [Fıstıkoğlu ve Saf 1994; [Acer 1997], yalnızca Keban barajının düzenleyici Çanga 1996], 1973’ten sonraki yıllarda Keban Barajı etkisi sayesinde, Suriye’de Al-Thawra (Tabqa) barajı yerine gelen akışlar Palu/Murat + Logmar/Peri + eteğindeki santralda yirmi yılı aşkın süredir, 600 milyon Melekbahçe/Munzur + Bağıştaş/Karasu + Dazlak/Çaltı kWh/yıl güvenilir enerji artışı olduğu hesaplanmıştır. akışları toplamıyla; Karakaya ve Kömürhan akışları Keban + Hisarcık/Tohma akışları toplamıyla regresyona dayanarak; Atatürk baraj yerini temsil 3. GÖZLEMLERİ OLMAYAN VEYA ELDE eden Dutluca akışları da aynı yaklaşımla kestirilmiştir. EDİLEMEYEN ALTHAVZALARDAKİ AKIŞLARIN KESTİRİM YÖNTEMİ Bu çalışmada, Fırat’ın Türkiye'den kaynaklanan Fırat-Dicle havzasının Türkiye’den doğan ana yatak akışlarının altıda beşine karşı gelen, 1937-1980 ve bazı kollarındaki akım gözlemlerinden hareketle, süresinde 850 m³/s ortalaması olan Dutluca akışlarının, bu istasyonların regresyon analizi ve oranlama Temmuz-Şubat süresindeki 8 ay boyunca ortalamanın yaklaşımıyla elde edilecek uzun süreli ortalama ve oldukça altında, 300 ila 540 m³/s civarında olduğu; birim akışlarının, gerek Türkiye’de akım gözlem Ağustos ve Eylül gibi aylarda çok kez bunun da istasyonlarının mansabında kalan althavzalara, altına, 170 m³/s mertebelerine kadar dahi indiği gerekse Suriye, İran ve Irak’taki althavzalara bazı belirlenmiştir. değişimlerle uyarlanarak, Fırat ve Dicle havzasının Bütünleştirilmiş Keban-Karakaya-Atatürk hazneleri için belli kesimlerdeki su potansiyelini kestirmek yöntemin yapılan bir çalışmada [Çanga 1996], yaklaşık nitelikteki esasını oluşturmaktadır [Özdemir 1998]. işletme hesapları sonrasında, 1937-1980 süresinde Bu amaçla: hiç eksiksiz güvenilir enerji üretimi esas alındığında, düzenlenmiş akışların 690 m³/s’nin altına a) Türkiye'de Fırat-Dicle ana yatakları ve başlıca kol- düşmeyeceği; ay sayısının % 5’inde eksik üretime ları üzerindeki kilit akım gözlem istasyonlarında, olanak tanıyan güvenilir enerji üretimi esas alındığında, regresyon analizleri ve kısmen oranlama söz konusu aylar dışında düzenlenmiş akışların 760 yaklaşımlarıyla, uzun süreyi temsil edecek ortalama m³/s’nin altına düşmeyeceği görülmüştür. akışların ve fark yağış alanlara ait birim akışların belirlenmesi; Fırat havzasının Türkiye'den kaynaklanan toplam su potansiyeli 31,5 [Öziş v.d. 1997a,d] - 31,6 [D.S.İ. 1995; b) Türkiye'de Fırat-Dicle’nin güneydeki küçük kolları Teker 1997] km³/yıl mertebesindedir. üzerinde yeralan tüm akım gözlem istasyonların uzun süreyi temsil edecek ortalama akışların ve Dicle’nin Türkiye’den kaynaklanan ortalama su birim akışların belirlenmesi;

28 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH c) Türkiye'de, üzerinde istasyon bulunmayan veya son Üzümcüköprüsü/B.Zap, 2628 Kamışlı/Cemilkatlı, 2629 istasyon ile Suriye veya Irak sınırı arasında kalan Yeşilöz/Şemdinli olmuştur [Özdemir 1995, 1998; althavzaların yağış alanlarının belirlenmesi; Özdemir, Öziş 2000a,b]. d) Fırat’ın Suriye, Suudi Arabistan, Irak’ta; Dicle’nin Türkiye dışındaki akım gözlem istasyonlarından Suriye, İran, Irak’ta yeralan althavzalarının yağış yalnızca Irak’ta Fırat üzerindeki Hit’in aylık [Hadithi alanlarının belirlenmesi; 1978] ve yıllık [Kolars ve Mitchell 1991] akışları e) Yukarıda “a” ve “b” maddelerinde sözedilen birim açıklanmıştır. Dicle üzerinde ise, Bağdad istasyonunun akış değerleri, topografya ve iklim koşullarına göre ortalama akışının, bir yayında [Kolars ve Mitchell uyarlanarak, “c” ve “d” maddelerinde sözedilen 1991] 1236 m³/s (dolayısıyla 39 milyar m³/yıl), başka yağış alanlarıyla çarpılmak suretiyle, gözlemi bir yayında ise [Kutan 1996] 42,2 milyar m³/yıl olmayan veya Türkiyede elde edilemeyen Fırat ve olduğu ifade edilmektedir (Dicle’nin en önemli doğu Dicle su potansiyelinin çeşitli kesimlerde ve genel kollarından, 400 m³/s mertebesinde ortalama su toplamda kestirim yapılmıştır. potansiyeli olan Diyala ırmağı Bağdad’ın mansabında Dicle’ye katılmaktadır).

4. VERİLER 4.2. Haritalar 4.1. Akış gözlemleri Türkiye’deki istasyonların yağış alanları ilgili yıllıklardan Türkiye’de Fırat (n.21) ve Dicle (n.26) havzalarındaki alınmıştır. Son istasyonla sınır arasındaki fark yağış istasyonların akış gözlemleri, E.İ.E. ve D.S.İ.’nin alanlarının, üzerinde istasyon bulunmayan ikincil yıllıklarında yayınlanmış aylık değerler olarak akış ırmakların tüm yağış alanlarının belirlenmesinde, daha veri tabanını oluşturmuştur [E.İ.E. 1955-1992; D.S.İ. büyük ölçekli haritaların incelenmesini gerektiren 1960-1996]. istisnai durumlar dışında, 1 : 1.000.000 ve 1 : 800.000 Fırat havzasında yararlanılan kilit istasyonlar 2156 ölçekli haritalardan yararlanılmıştır. Bağıştaş/Karasu, 2167 Dazlak/Çaltı, 2166 Logmar/Peri, Türkiye dışındaki althavza yağış alanlarının 2133 Melekbahçe/Munzur, 2102 Palu/Murat, 2103 belirlenmesinde 1 : 2.500.000 ve 1 : 1.000.000 ölçekli Keban/Fırat, 2145 Hisarcık/Tohma, 2110 Kömürhan haritalardan yararlanılmış; althavza sınırları genel /Fırat, 2105 Karakaya/Fırat, 2140 Dutluca/Fırat, 2114 topografya, kolların birleşimi, önemli tesis yerleri, ülke Birecik/Fırat olmuştur [Fıstıkoğlu ve Saf 1994; Çanga sınırları gözetilerek belirlenmiştir. 1996; Özdemir 1998; Öziş, Fıstıkoğlu, Çanga 2000 a, Suriye’de Fırat üzerinde mevcut ve inşa edilmesi b]. öngörülmüş başlıca tesisler ana yatak üzerinde Teşrin, Aşağı Fırat havzasında yararlanılan ikincil istasyonlar Al-Thawra, Al-Baas; Irak’ta Hadisa barajları; Irak’ta ise, batıda sağ sahilde 21-67 Kapdeğirmeni/Şendaş, Ramadi, Habbaniye, Hindiya bağlamalarıdır [Yussif 21-81 Yağızköy/Balık, 21-111 Ekinci/Sacır, 21-69 & 1983; Karadamur ve Hadid 1992; Bilen 1996, 1997, 2160 Danaoğlu/Nizip, 21-65 Aldeğirmen/Merzümen, 2000]. 19-06 Kilis/Afrin; doğuda sol sahilde 2132 İncirli/Culap, Geçmişte Türkiye’nin, alçak Teşrin barajı ve 21-95 Dumluca/Cırcıp, 2165 Hocaköy/Zerkan, 2123 Türkiye'deki alçak Karkamış barajı yerine, ortak & 2123/A Çınarköy/Çağçağ olmuştur [Özdemir 1998; yararlanılacak, her iki ülke için de avantaj sağlayacak Özdemir, Öziş 2000a,b]. tek bir yüksek Teşrin (Yusufpaşa) barajı inşa edilmesi Dicle havzasında yararlanılan kilit istasyonlar 2605 önerisi, Suriye tarafından olumlu karşılanmamıştır. Diyarbakır/Dicle, 2612 Malabadi/Batman, 2603 Irak’ta Dicle üzerinde mevcut ve inşa edilmesi Beşiri/Garzan, 2610 Baykan/Bitlis, 2624 Pınarca/Kezer, öngörülmüş başlıca tesisler ana yatak üzerinde 2604 & 2626 Billoris/Botan, 2611 Rezuk/Dicle, 2606 Saddam (Musul), Al-Fatah, Samara barajları, Al-Kut Cizre/Dicle, 2625 Girikhan/Hezil, 2620 Üzümcü/Zap, bağlaması; Büyük Zap üzerinde Bekme, Küçük Zap 2627 Narlı/Zap olmuştur [Demirci ve Tarıyan 1994; üzerinde Dokan, Diyala üzerinde Derbendikan ve Demirci 1996; Özdemir 1998; Öziş, Baran, Demirci Hamreen barajlarıdır [Yussif 1983; Bilen 1996, 1997, 1999a,b]. 2000]. Dicle’nin yan kolları üzerindeki, yararlanılan ikincil Geçmişte Türkiye’nin, Cizre barajı yerine, daha istasyonlar ise, güneyde sağ sahilde 26-16 mansapta Suriye ile ortak bir baraj yapımı önerisi Selimi/Dankıran, 26-08 Dilaver/Pamukluk, 26-04 & 2619 kabul edilmemiştir. Bu tür bir barajla, muhtemelen Çınarköprü/Göksu, 26-10 Kuşi/Kuşi, 26-19 Ahmedi/ Habur üzerinden, Dicle’den Fırat’a su aktarılması da Savur; doğuda sol sahilde 26-54 Kasrik/Kızılsu, söz konusu olabilirdi. Dicle’nin doğu kollarının yukarı 26-45 Şahköyü/Nerdüş, 26-13 Zarova/Hezil; Büyük kesimlerinde, İran’ın öngörebileceği, muhtemelen Zap havzasında 26-30 Çaldıran/B.Zap, 2621 yüksek düşülü çevirme santrali niteliğini taşıyabilecek Musahan/B:Zap, 26-56 Dilimli/Büyükçay, 26-43 herhangi bir tesis hakkında bilgi bulunmamaktadır. Konaklı/Nehil, 2630 Teknisyenler/B:Zap, 26-36

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 29 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

5. FIRAT HAVZASININ TÜRKİYE’DEKİ SU 6. FIRAT HAVZASININ SURİYE'DEKİ SU POTANSİYELİ POTANSİYELİ 5.1. Türkiye’de Fırat havzasındaki son akım Fırat ve kollarının Suriye'deki althavzalarına 0 ila 2 gözlem istasyonlarında akışlar l/s/km² birim akış uygulanmıştır. Ayrıca, Balikh ve 1937 ila 1973 su yılları süresince akış gözlemlerine Khabur’da çeşitli pınarların katkısı da [Kolars ve Mitchell sahip Keban’ın 1974-1980 süresi akışları, Palu + 1991; Çongar 1994] özel olarak dikkate alınmıştır. Melekbahçe + Logmar + Bağıştaş + Dazlak aylık Al-Thawra barajına kadar batıda sağ sahildeki ara akışları toplamıyla regresyon yapılarak kestirilmiş; havzadan 6,2, doğuda sol sahildeki ara havzadan 6,6, Hisarcık’ın da yardımıyla Kömürhan, Karakaya, Dutluca dolayısıyla toplam 13 m³/s su geldiği tahmin edilmiş; akışlarının eksikleri kestirilmiş; Dutluca için Kömürhan Türkiyeden ana yatakta gelen 968 m³/s eklendiğinde, üzerinden de kontrol edilmiş [Çanga 1996; Öziş, Al-Thawra baraj yerinde su potansiyelinin 980 m³/s Fıstıkoğlu, Çanga 2000a,b]; Birecik akışlarının Ekim olacağı hesaplanmıştır. 1937 - Aralık 1958 ve 1974-1980 süresindeki eksikleri Culap suyunun devamı olan Balikh havzasında, Keban ile regresyon yapılarak kestirilmiş [Fıstıkoğlu Türkiye’den 15, arahavzadan 14, pınarlardan 13; ve Saf 1994]; Dutluca ile kıyaslaması uygun bulunup, Faid althavzasından 2,9, Beida althavzasından 5,2, 1981-1989 süresinin etkisi Cizre ile oranlama suretiyle Bichri althavzasından 3,5 m³/s su geldiği tahmin dikkate alınarak, Birecik’te uzun süreli ortalama akış edilmiş; Al-Thawra’daki 981 m³/s’ye eklendiğinde, Deir 960 m³/s, birim akış 9,5 l/s/km² olarak belirlenmiştir. az-Zawr’da Fırat su potansiyelinin, 983’ü Türkiye'den İkincil istasyonların aylık akışları arasındaki çeşitli ve 52’si Suriye’den kaynaklanan, 1035 m³/s olacağı regresyon bağıntılarından en uygunları yardımıyla, hesaplanmıştır. 1964-1989 süresindeki eksiklikleri kestirilip, 1937-1963 Cırcıp ve Zerkan sularının devamı olan Yukarı Batı süresinin etkisi Birecik - Dutluca fark akışları ile Khabur havzasında, Türkiye’den 13,3, arahavzadan oranlama suretiyle dikkate alınarak, uzun süreli 10, Res-ül-ayn dahil pınarlardan 37; Çağçağ suyunun ortalama akışlar belirlenmiş; yağış alanlarına da devamı olan Yukarı Doğu Khabur havzasında, bölünerek, birim akışlar Akdeğirmen’de 3,1, Türkiye’den 15,2, Irak’tan 2,6, arahavzadan 14, Danaoğlu’nda 2,0, Kapdeğirmen’inde 3,4, Yağızköy’de pınarlardan 5; Aşağı Khabur havzasında Irak’tan 0,7, 2,6, Ekinci’de 2,1, Kilis’te 6,3, İncirli’de 1,5, Dumluca’da arahavzadan 10,5 m³/s su geldiği tahmin edilmiş; 17,9, Hocaköy’de 2,7, Çınarköy’de 11,2 l/s/km² olarak Khabur kolu su potansiyelinin, 28’i Türkiyeden, 3’ü belirlenmiştir [Özdemir 1998; Özdemir, Öziş 2000a,b]. Irak’tan, 77’si Suriye’den kaynaklanan, 108 m³/s Dumluca, Çınarköy be kısmen de Kilis’te pınar katkıları olacağı hesaplanmıştır. ağırlığını hissettirmektedir. Faydat althavzasının katkısı ihmal edilerek, Boghars althavzasında Irak’tan 9,0, Suriye’den 6,2 m³/s su 5.2. Türkiye’de Fırat havzasında Suriye sınırında geldiği tahmin edilmiş; Suriye-Irak sınırına yakın akışlar Abu-Kemal’de Fırat’ın su potansiyelinin, 1011’i Fırat ana yatağında doğal koşullarda Suriye’ye geçen Türkiye’den, 12’si Irak’tan, 135’i Suriye’den ortalama akış, Birecik’ten 961, Danaoğlu’ndan 2,0, kaynaklanan, 1158 m³/s (36,5 km³/yıl; bunun yalnızca Nizip ara havzasından 0,2, Karkamış ara havzasından 4,3 km³/yıl kadarı Suriye’den kaynaklanan) olacağı 1,2, dolayısıyla toplam 964 m³/s olmaktadır. hesaplanmıştır [Özdemir 1998; Öziş, Özdemir 1998]. D.S.İ. havza bölünmesinde 21.Fırat havzasında görünmekle birlikte, Şendaş kolu üzerinde 7. FIRAT HAVZASININ IRAK'TAKİ SU Kapdeğirmeni, ana kolda Yağızköy istasyonları POTANSİYELİ bulunan Balık suyu, Halep yakınında çölde son bulan Fırat ve kollarının Irak’taki althavzalarına 0 ila 2 l/s/km² kapalı Qweik havzasına ait olduğundan, hesaba dahil birim akış uygulanmıştır. Yukarı Doğu Khabur’a 2,6, edilmemiştir. Aşağı Khabur’a 0,7, Boghars’a 9,0, Hit arahavzasının Sacır suyu Ekinci’den 0,8, yan ve ara havzasından bir bölümünden 14,0 m³/s su geldiği tahmin edilmiş; 2,3; Fırat ile Culap arasındaki althavzadan 8,5; Culap Faydat ve Hit arahavzasının bir bölümünün katkısı ihmal suyu İncirli’den 0,8, ara havzasından 6,1; Cırcıp suyu edilmiş; Hit istasyonunda Fırat’ın su potansiyelinin, Dumluca’dan 1,1, yan ve ara havzasından 9,9; Zerkan 1013’ü Türkiye’den, 135’i Suriye'den, 26’sı Irak’tan suyu Hocaköy’den 1,3, ara havzasından 1,0; Çağçağ kaynaklanan, 1174 m³/s (37 km³/yıl; bunun yalnızca suyu Çınarköy’den 9,7, yan ve ara havzasından 0,8 km³/yıl kadarı Irak’tan kaynaklanmaktadır) olacağı 5,5; dolayısıyla ikincil kollardan toplam 46 m³/s su hesaplanmıştır [Özdemir 1998; Öziş, Özdemir 1998]. Suriye’ye geçmektedir. Suudi Arabistan’daki Nasıriye ve Abu Ghar, Irak’taki Buna göre Fırat’ın Türkiye'den kaynaklanan ortalama Hindiya, Nasıriye, Abu Ghar althavzalarının Fırat’a su potansiyeli: 964 (ana yatak) + 46 (yan kollar) = anlamlı bir katkısı olmadığı kabul edilerek, Hit’teki 1010 m³/s (32 km³/yıl) mertebesinde bulunmaktadır su potansiyelinin Dicle ile Al Qurna’daki birleşme [Özdemir 1998; Öziş, Özdemir 1998]. kesiminde de aynı olduğu yargısına varılmıştır.

30 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

8. DİCLE HAVZASININ TÜRKİYE'DEKİ SU Irak’daki ara havzadan geldiği, Türkiyedeki Aşağı POTANSİYELİ Hezil’den ise 1,2 eklendiği dikkate alınarak, Hezil 8.1. Türkiye’de Dicle havzasındaki son akım kolunun Türkiyeden kaynaklanan su potansiyeli 35; gözlem istasyonlarında akışlar Beytüşşebap althavzasının katkısı da 23; 1947’den sonraki yıllarda, Billoris hariç, çeşitli eksikleri dolayısıyla Hezil-Habur kolundan toplam 58 m³/s su bulunan Diyarbakır, Malabadi, Garzan, Baykan Irak’a geçmektedir. istasyonlarının eksiklikleri, aralarındaki aylık akış Büyük Zap havzasında, Narlı’dan 113, Çukurca ara regresyon bağıntılarıyla kestirilmiş; Cizre’nin 1947-1968 havzasından 4, Cilo althavzasından 13, Yeşilöz’den süresindeki akışları Diyarbakır + Malabadi + Garzan 8,8, Aşağı Şemdinli ara havzasından 9, Karadağ + Baykan + Billoris aylık akışları toplamıyla regresyon althavzasından 4; dolayısıyla Büyük Zap kolundan yapılarak kestirilmiş [Demirci 1996; Öziş, Baran, toplam 152 m³/s su Irak’a geçmektedir. Demirci, 1999a,b]; 1981-1989 süresi akışları eklenerek, D.S.İ. havza bölünmesinde Dicle havzasında 1937-1946 süresinin etkisi Dutluca ile oranlama görünmekle birlikte, Urumiye gölüne akan Baradost suretiyle dikkate alınarak, Cizre’de uzun süreli ortalama suyu hesaba dahil edilmemiştir. akış 543 m³/s, birim akış 14,2 l/s/km² olarak belirlenmiştir. Buna göre Dicle’nin Türkiye'den kaynaklanan ortalama su potansiyeli: 553 (ana yatak) + 58 (Hezil-Habur) + Benzeri işlemler Rezuk için de yapılmış, ancak 152 (Büyük Zap) = 763 m³/s (24 km³/yıl) mertebesinde fark yağış alanlarının analizi sonucunda, Rezuk bulunmaktadır [Özdemir 1998]. değerlerinin diğerleriyle uyumlu olmadığı görülerek dikkate alınmamış; Cizre ile beş memba istasyonu arasındaki fark alanın birim akışı 6,6 l/s/km² olarak 9. DİCLE HAVZASININ İRAN'DAKİ SU hesaplanmıştır. POTANSİYELİ Dicle’nin güneyindeki ikincil istasyonların, Hocaköy, Dicle’nin İran’daki doğu kollarının althavzalarına 6 ila İncirli, Girikhan dahil, aylık akışları arasındaki çeşitli 10 l/s/km² birim akış uyugulanmıştır. Bu yaklaşımla, regresyon bağıntılarından en uygunları yardımıyla, Yukarı Küçük Zap’tan 53, Yukarı Diyala’dan 135, 1964-1989 süresindeki eksiklikleri kestirilip, 1937-1963 Yukarı Hamreen’den 50, Yukarı Al-Kut’tan 37, Yukarı süresinin etkisi Cizre ile oranlama suretiyle dikkate Al-Tayyip’ten 56 m³/s su geleceği tahmin edilmiş olup; alınarak, uzun süreli ortalama akışlar belirlenmiş; İran’dan kaynaklanan toplam su potansiyeli 331 m³/s yağış alanlarına da bölünerek, birim akışlar Selimi’de (10,4 km³/yıl) olarak belirlenmiştir [Özdemir 1998]. 4,0, Dilaver’de 3,5, Çınarköprü’de 3,6, Kuşi’de 1,7, Büyük ölçüde İran’da aktıktan sonra Dicle’ye Al-Qurna Ahmedi’de 4,0 l/s/km² olarak belirlenmiştir. yakınında çok alçak bir seviyede katılan Kerkeh kolu Dicle’nin doğusundaki istasyonlar için de, Dilaver, bu potansiyel hesabına dahil edilmemiş; bütünüyle Girikhan, Billoris’le regresyonlar ve benzeri işlemler İran’da aktıktan sonra Şatt-al-arap deltasına dökülerek yapılarak, birim akışlar Kasrik’te 14,1, Şahköyü’nde körfeze ulaşan Karun ırmağı ise Dicle’nin bir kolu 13,7, Girikhan’da 16,7, Zarova’da 17,4 l/s/km² olarak olarak düşünülmemiştir. hesaplanmıştır. Büyük Zap havzasındaki istasyonlar için de, Billoris, 10. DİCLE HAVZASININ IRAK'TAKİ SU Musahan, Üzümcü, Üzümcü - Musahan fark akışları POTANSİYELİ ile regresyonlar ve benzeri işlemler yapılarak, birim akışlar Çaldıran’da 3,6, Musahan’da 5,0, Dilimli’de Dicle’nin Suriye ve Irak’taki ana yatak ve kollarının 15,0, Konaklı’da 14,2, Teknisyenler’de 9,9, Üzümcü’de althavzalarına 0 ila 15 l/s/km² birim akış uygulanmıştır. 11,5, Kamışlı’da 28,1, Narlı’da 16,7, Yeşilöz’de 31,2 Suriye’deki küçük drenaj alanından 2,6 m³/s; Irak’ta l/s/km² olarak hesaplanmıştır [Özdemir 1998; Özdemir, orta Hezil’den 3,6, Habur’dan 39, Musul althavzasından Öziş 2000a,b]. Büyük Zap istasyonlarının birçoğunda 18 m³/s su geleceği tahmin edilmiştir. Türkiye’den ana önemli pınar katkıları bulunmaktadır. yatakta 553, Hezil-Habur’da 58 m³/s geldiği dikkate alındığında, Musul’daki su potansiyeli 675 m³/s olarak belirlenmektedir. 8.2. Türkiye’de Dicle havzasında Irak sınırında Orta Büyük Zap’tan 113, Aşağı Büyük Zap’tan 60, akışlar Türkiye’den gelen 152 olmak üzere, Büyük Zap’ın Dicle ana yatağında doğal koşullarda Suriye ile toplam su potansiyeli 325 m³/s olmaktadır. Orta Küçük sınır oluşturduktan sonra Irak’a geçen ortalama akış, Zap’tan 100, Aşağı Küçük Zap’tan 51, İran’dan gelen Cizre’den 543, Yukarı ve Aşağı İdil ara havzasından 53 olmak üzere, Küçük Zap’ın toplam su potansiyeli 1,6, Şahköyü’nden 4,9, Aşağı Silopi ara havzasından 204 m³/s olmaktadır. 3,1; dolayısıyla toplam 553 m³/s olmaktadır. Al-Fatah althavzasından 20, Samarra althavzasından 4 Girikhan’dan 18,9’u gelen Zarova’daki 37,8’in 3,6’sı m³/s ile Büyük ve Küçük Zap potansiyelleri Musul’daki

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 31 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

675 m³/s’ye eklendiğinde, Samarra’daki su potansiyeli akış geldiği hesaplanarak, toplam 1833 m³/s (58 1228 m³/s değerine ulaşmaktadır. At-Uzaym’dan 66, km³/yıl) olarak belirlenmiştir. Bağdad althavzasından 7 m³/s, Samarra değerine Bu potansiyel de 1. bölümde sözedilen çeşitli eklendiğinde, Dicle’nin Bağdattaki su potansiyeli 1301 yayınlarda yeralan değerlerin üst sınırında m³/s olarak belirlenmektedir. bulunmaktadır. Bu yayınların çoğunda, Suriye ihmal Irak’ta Yukarı Diayala’dan 52, Orta Hamreen’den 150, edilmekte, İran’dan hiç sözedilmemekte, katkısı Irak Orta Diyala’dan 7, Aşağı Diyala’dan 4 m³/s’ye İran’dan akışlarının içinde gösterilmektedir. kaynaklanan Diyala’da 135, Hamreen’de 50 m³/s eklendiğinde, Diyala’nın toplam su potansiyeli 398 m³/s olmaktadır. Irak’ta Al-Kut althavzasından kaynaklanan 11.3. Öneriler 18, İran’dan gelen 37, Diyala’dan 398 m³/s, Bağdat’taki Yapılan çalışma Türkiye için 1 : 1.000.000 ila 800.000, 1301 m³/s’ye eklendiğinde, Dicle’nin Al-Kut’taki su yabancı ülkeler için 1 : 2.500.000 ila 1.000.000 ölçekli potansiyeli 1754 m³/s değerine ulaşmaktadır. haritalara dayandığından, althavza yağış alanlarına Gharraf althavzasının katkısı ihmal edilir, Irak’taki ait değerler çok duyarlı sayılmamalıdır; ilerideki Al-Tayyib althavzasından gelen 23, İran’dan gelen 56 çalışmalarda daha büyük ölçekli haritalarla kontrol m³/s, Al-Kut’taki 1754 m³/s’ye eklendiğinde, Dicle’nin edilmelidir. Basra’nın kuzeyinde Al-Qurna yakınında Fırat ile Türkiye'deki birim akış değerlerinin aynen veya birleştiği kesimdeki su potansiyeli, 763’ü Türkiye’den, değiştirilip, Suriye, İran ve Irak’taki althavzalara 3’ü Suriye’den, 331’i İran’dan, 736’sı Irak’tan uygulanmasında yağışların değişimi, karst pınar kaynaklanan, 1833 m³/s (58 km³/yıl; bunun 23,2 katkıların varlığı gibi hususlarda da daha ayrıntılı km³/yıl’ı Irak’tan kaynaklanmaktadır) olmaktadır verilere sahip olunabilmesi duyarlığı arttıracaktır. [Özdemir 1998; Öziş, Özdemir 1998]. Çeşitli yayınlarda çok az ve ayrıntıya inmeyen bilgiler bulunmakla birlikte, belli kesimlere ait gözlem sonuçları 11. SONUÇ elde edilebildiği takdirde, yaklaşım bulgularının ne ölçüde tutarlı olduğu hakkında daha sağlıklı yargıya 11.1. Fırat’ın su potansiyeli varmak mümkün olacaktır. Fırat’ın Mezopotamya’daki toplam su potansiyeli: a) Türkiye’deki 121.560 km² yağış alanından 1013 TEŞEKKÜR m³/s (31,9 km³/yıl); Yazarlar Türkiye’nin sınır-aşan akarsu havzaları, b) Suriye’deki 87.300 km² yağış alanından 135 m³/s özellikle Güneydoğu Anadolu Projesi konusundaki (4,3 km³/yıl); çalışmalarda destek ve yardımlarını gördükleri, Dokuz c) Irak’taki 182.300 km² yağış alanından 26 m³/s (0,8 Eylül ve Ege Üniversiteleri, Devlet Su İşleri, Elektrik km³/yıl) akış geldiği; İşleri Etüd İdaresi, Türkiye Elektrik Kurumu, Türkiye d) Suudi Arabistan’daki 58.000 km² yağış alanından Elektrik A.Ş., GAP Bölge Kalkınma İdaresi, Birleşmiş kayda değer akış gelmediği; Milletler Çevre Programı, Ata İnşaat A.Ş. ilgililerine; isimleri ve bu konudaki katkıları yazarlarının ilgili hesaplanarak, toplam 1174 m³/s (37 km³/yıl) olarak yayınlar listesinde de yer alan diğer çalışma belirlenmiştir. arkadaşlarına ve eski öğrencilerine teşekkürlerini Bu potansiyel 1. bölümde sözedilen çeşitli yayınlarda sunarlar. yeralan değerlerin üst sınırında bulunmaktadır.

KAYNAKÇA 11.2. Dicle’nin su potansiyeli ACER, A. (1997) : “Keban barajı haznesinde Fırat Dicle’nin Mezopotamya’daki su potansiyeli: sularının düzenlenmesinin mansap kesimlere a) Türkiye’deki 57,615 km² yağış alanından 763 m³/s yararları”. İzmir, D.E.Ü. Mühendislik Fakültesi, (24,1 km³/yıl); İnşaat Mühendisliği Bölümü, Hidroloji ve Su Yapıları Bitirme Projesi, n.153 (Yön.: Ü. Öziş & Y. b) Suriye’deki 850 km² yağış alanından 3 m³/s (0,1 Özdemir). km³/yıl); AKMANDOR, N.; PAZARCI, H.; KÖNİ, H. (1994): “Orta c) İran’daki 39.400 km² yağış alanından 331 m³/s Doğu ülkelerinde su sorunu”. Ankara, TESAV (10,4 km³/yıl) (Kerkeh ve Karun hariçtir); Toplumsal, Ekonomik, Siyasal Araştırmalar Vakfı, d) Irak’taki 146.150 km² yağış alanından 736 m³/s 100 s. + 4 hrt. (23,2 km³/yıl);

32 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

AVCI, İ.; YANIK, B. (1997): Sınıraşan ve sınır oluşturan Sciences, Civil Engineering Department, Course su kaynaklarımız: potansiyel, su talepleri ve workshop report on transboundary river systems sorunları. İstanbul, Makina Mühendisleri Odası ve in ‘Water Resources Economics’ (Lect.: Ü. Öziş & 15 Diğer Meslek Odası, İstanbul Şubeleri, “Su F. Türkman). Kongresi ve Sergisi ‘97, İstanbul”, s.7-15. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (1996): “Orta-Doğu’da su BARAN, T. (1987): “Türkiye’nin Güneyindeki akarsu sorunu”. Ankara, T.C. Dışişleri Bakanlığı, Bölgesel havzalarının brüt su kuvveti potansiyeli”. Izmir, ve Sınıraşan Sular Dairesi, 99 s. Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, D.S.İ. (1995): “Haritalı istatistik bülteni”. Ankara, DSI İnşaat Mühendisliği Bölümü, Hidroloji ve Su Yapıları Genel Müdürlüğü, n.991-VIII-177, 513 s. Yüksek Lisans tezi, n. 15 (yön.: Ü. Öziş), 255 s. D.S.İ. (1960 ila 1996): “Rasat yıllıkları” (1959 to 1989). BARAN, T.; DEMİRCİ, N.; ÖZİŞ, Ü. (1995): Dicle Ankara, Devlet Su İşleri, Etüt ve Plan Dairesi. havzasının Cizre akım gözlem istasyonunda su potansiyeli. İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi, “İnşaat E.İ.E. (1955 ila 1992): “Akım neticeleri” (1936 to 1989). Mühendisliğinde Gelişmeler, II. Teknik Kongre Ankara, Elektrik İşleri Etüd İdaresi. Bildiriler Kitabı”, s.233-242. FISTIKOĞLU, O.; SAF, B. (1994): “Water potential of BEAUMONT, P. (1992): Water - A resource under basin in Turkey”. İzmir, Dokuz Eylül pressure. London, EC Commision Federal Trust University, Graduate School of Natural and Applied for Education and Research. “The Middle East Sciences, Civil Engineering Department, Course & Europe: An integrated commission approach” workshop report on transboundary river systems (ed.: NONNEMAN, G.). in ‘Water Resources Economics’ (Lect.: Ü. Öziş & F. Türkman). BİLEN, Ö. (1996): “Ortadoğu su sorunları ve Türkiye”. Ankara, TESAV Toplumsal, Ekonomik, Siyasal KARADAMUR, S.E.; HADID, B. (1992): Hydraulic Araştırmalar Vakfı, 180 s. structures on Euphrates river. Cairo, Nile Research Institute, “International Conference on Protection BİLEN, Ö. (1997): “Turkey and water issues in and Development of the Nile and Other Major the Middle East”. Ankara, Southeastern Anatolia Rivers”, Proceedings, v.2/2, s.8-1-1 ila 14. Project Regional Development Administration, 223 s. KUTAN, R. (1996): Water disputes in middle-eastern countries. Ankara, Aydınlar Ocağı, Panel series 17, BİLEN, Ö. (2000): “Ortadoğu su sorunları ve Türkiye”. “Water conflict in the Middle East”, s.33-49. Ankara, TESAV Toplumsal, Ekonomik, Siyasal Araştırmalar Vakfı, 2.b., 322 s. KİBAROĞLU, A. (1997): Fırat-Dicle havzasında su sorununa kapsamlı bir bakış. Manisa, Celal Bayar ÇANGA, R. (1996): “Aşağı Fırat havzası akışlarının Üniversitesi Yüksek Öğrenim Vakfı, n.1, “Sınır aşan Keban-Karakaya-Atatürk barajlarıyla sularımız”, s.3-23. düzenlenmesi”. İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, KOLARS, J.E.; MITCHELL, W.A. (1991): “The Hidroloji ve Su Yapıları Bitirme Projesi, n.139 (Yön.: Euphrates river and the Southeast Anatolia Ü. Öziş & O. Fıstıkoğlu). Development Project”. Carbondale, Southern Illinois University, Water - The Middle East ÇONGAR, B. (1994): Harran-Ceylanpınar ovalarında Imperative Series, 325 s. yıllık yeraltısuyu bilançolarının GAP projesi uygulanması ile değişimi. İstanbul, İstanbul Teknik ÖZDEMİR, Y. (1995): “Dicle havzasının Irak’taki su Üniversitesi, “2. Erguvanlı Mühendislik Jeolojisi potansiyelinin belirlenmesine bir yaklaşım”. İzmir, Kollokyumu”, Bildiri, 7 s. Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Hidroloji ve Su Yapıları DEMİRCİ, N. (1996) : “Water potential and probability Bitirme Projesi, n.133 (Yön.: Ü. Öziş & T. Baran). distributions of annual and monthly discharges in basin in Turkey”. İzmir, Dokuz Eylül University, ÖZDEMİR, Y. (1998): “Water potential of the Graduate School of Natural and Applied Sciences, Euphrates-Tigris basin in the Middle-East”. İzmir, Civil Engineering Department, M.S.-Thesis in Dokuz Eylül University, Graduate School of Natural hydrology and water resources engineering, 129 and Applied Sciences, Civil Engineering s. (sup.: Ü. Öziş; T. Baran). Department, Master thesis in hydrology and hydraulic works (Adv.: Ü. Öziş). DEMİRCİ, N.; TARIYAN, Ş. (1994): “Water potential of the Tigris basin in Turkey”. İzmir, Dokuz Eylül ÖZİŞ, Ü. (1994a): Uluslararası açıdan Güneydoğu University, Graduate School of Natural and Applied Anadolu Projesi. Salihli, Celal Bayar Üniversitesi,

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 33 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

“I. Ulusal İnşaat ve Çevre Sempozyumu”, s.370 Engineers, “Digest ‘99”, p.613-616. 379. ÖZİŞ, Ü.; FISTIKOĞLU, O.; ÇANGA, R. (2000a): ÖZİŞ, Ü. (1994b): Uluslararası ilişkiler açısından Fırat Keban, Karakaya, Atatürk baraj yerlerinde aylık ve Dicle sularının G.A.P. çerçevesinde kullanımı. akışlar. “İnşaat Mühendisleri Odası, Teknik Dergi”, İzmir, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, C.11, n.1, s.2101-2119. “Türkiye 6. Enerji Kongresi”, C.5, s.17 31. ÖZİŞ, Ü.; FISTIKOĞLU, O.; ÇANGA, R. (2000b): ÖZİŞ, Ü. (1994c): La gestion des besoins et Monthly discharges at Keban, Karakaya, Atatürk d’approvisionnements en eau dans le bassin sites. “Chamber of Civil Engineers, Digest Euphrate Tigre. Cairo, International Water 2000”, p.627-630. Resources Association, “IWRA VIII. World ÖZİŞ, Ü.; BARAN, T.; ÖZDEMİR, Y.; FISTIKOĞLU, O. Congress on Water Resources”, V.2, s.(T5 S2)1.1 (2001): Türkiye açısından sınır-aşan sular. Ankara, 1.13. “Meteoroloji Mühendisliği”, Y.2001, n.1, s.34-39. ÖZİŞ, Ü. (1997a): Sınır-aşan sular ve Türkiye. İstanbul, ÖZİŞ, Ü.; ÖZDEMİR, Y.; BARAN, T.; DEMİRCİ, N.; Makina Mühendisleri Odası ve 15 Diğer Meslek FISTIKOĞLU, O.; ÇANGA, R.; ÖZEN (SAF), B.; Odası, İstanbul Şubeleri, “Su Kongresi ve Sergisi TARIYAN, Ş. (1998): Mezopotamya su ‘97, İstanbul”, s.17-30. ÖZİŞ, Ü. (1997b): Sınır-aşan potansiyelinin kestirimine bir yaklaşım. İstanbul, sular ve Türkiye. Manisa, Celal Bayar Üniversitesi İ.T.Ü., “II. Ulusal Hidroloji Kongresi”, s.9-20. Yüksek Öğrenim Vakfı, n.1, “Sınır aşan sularımız”, s.69-97. SHAHIN, M. (1989): Review and assessment of water resources in the Arab region. “Water International”, ÖZİŞ, Ü. (2001): Sınır-aşan sulardan yararlanmada v.14, n.4, s.206-219. hidrolojinin önemi. İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, “III. Ulusal Hidroloji Kongresi”, s.49-64. STARR, J.R.; STOLL, D.C. (1987): “U.S. Foreign policy on water resources in the Middle East”. ÖZDEMİR, Y.; ÖZİŞ, Ü. (2000a): Türkiye’de Aşağı Washington D.C., The Center for Strategic & Fırat’ın ve Dicle’nin güney kollarının uzun süreli International Studies, 49 s. akışları. “İnşaat Mühendisleri Odası, Teknik Dergi”, C.11, n.1, s.2075-2100. STARR, J.R.; STOLL, D.C. (eds.) (1988): “The politics of scarcity: Water in the Middle East”. Boulder, ÖZDEMİR, Y.; ÖZİŞ, Ü. (2000b): Long-term discharges Westview, 198 s. of Lower Euphrates’ and Tigris’ southern tributaries in Turkey. “Chamber of Civil Engineers, Digest TEKELİ, S. (1990): Turkey seeks reconciliation for the 2000”, p.621-625. water issue induced by the Southeastern Anatolia project (GAP). “Water International”, v.15, n.4, ÖZİŞ, Ü.; BARAN, T.; DURNABAŞ, İ.; ÖZDEMİR, s.206-216. Y. (1997a): Türkiye’nin su kaynakları potansiyeli. Ankara, “Meteoroloji Mühendisliği”, Y.1997, n.2, TEKER, A. (1997): Türkiye su ve toprak kaynaklarının s.40-45. geliştirilmesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün yeri. Ankara, “Meteoroloji ÖZİŞ, Ü.; ÖZDEMİR, Y.; BARAN, T. (1997b): Dicle Mühendisliği”, Y.1997, n.2, s.12-15. ve kollarının İran ve Irak’taki su potansiyelinin belirlenmesi. İzmir, İnşaat Mühendisleri Odası, TURAN, İ. (1993): Turkey and the Middle East : “Türkiye İnşaat Mühendisliği 14. Teknik Kongresi”, Problems and Solutions. “Water International”, s.565-580. v.18, n.1, s.23-29. ÖZİŞ, Ü.; BARAN, T.; DURNABAŞ, İ.; ŞEKER, Ş.; YANIK, B. (1997): “Türkiye’deki sınıraşan ve sınır ÖZDEMİR, Ö. (1997c): Türkiye akarsularının su oluşturan su kaynakları”. İstanbul, İstanbul Teknik ve su kuvveti poyansiyeli. Ankara, “Türkiye Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Mühendislik Haberleri”, Y.42, n.391, s.17-26. Tezi (Yön.: İ. Avcı), 177 s. ÖZİŞ, Ü.; BARAN, T.; DEMİRCİ, N. (1999a): Türkiye’de YILMAZ, Ş.; KADILAR, R. (1997): Sınırı aşan sularımız. Dicle havzasındaki başlıca akış gözlem Manisa, Celal Bayar Üniversitesi Yüksek Öğrenim istasyonlarının aylık akışları. “İnşaat Mühendisleri Vakfı, n.1, “Sınır aşan sularımız”, s.27-66. Odası, Teknik Dergi”, C.10, n.4, s.2029-2045. YUSSIF, F.EL- (1983): Condensed history of water ÖZİŞ, Ü.; BARAN, T.; DEMİRCİ, N. (1999b): Monthly resources developments in Mesopotamia. “Water discharges at principal streamgaging stations of International”, v.8, n.1, s.19-22. Tigris basin in Turkey. Ankara, Chamber of Civil

34 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

GÜNEYDOĞU ANADOLU PROJESİ VE SU SİYASETİ

Ünal ÖZİŞ (1), Ferhat TÜRKMAN (2), Türkay BARAN (3) Yalçın ÖZDEMİR (4), Yıldırım DALKILIÇ (4)

1. SINIR-AŞAN VE SINIR-OLUŞTURAN karşılık, Türkiye’den ve Suriye’den Fırat, Türkiye’den AKARSULAR ve İran’dan Dicle havzalarından gelen 70 milyar m³/yıl Yeryüzünde pek çok akarsu, bir ülkede doğduktan da eklendiği takdirde, 5.200 m³/N/yıl mertebesini sonra başka bir ülkeye/ülkelere geçmekte ve bulmaktadır [Öziş 1997a,b; Öziş, Özdemir, Baran “sınır-aşan su” niteliğini taşımakta, bazıları yer yer iki 1997; Öziş, Özdemir, v.d. 1998; Öziş, Türkman, v.d. ülke arasındaki sınır boyunca da akarak “sınır-oluşturan 1999, 2000; Öziş, Baran, v.d. 2001]. su” işlevini görmektedir. Yeryüzünde sınır-aşan ve/veya Bu değerlerden hareketle, üç ülkenin kişi başına sınır oluşturan, çokuluslu akarsu havzalarının sayısı su potansiyelinin aynı mertebede bulunduğunu, 200’ün üzerinde olup, kıta alanlarının yarıya yakın hatta Irak’ta daha büyük olduğunu iddia etmek, kısmını kaplamakta; bu sulardan yararlanma ilgili memba/yukarı-kıyıdaş ülkenin kendi topraklarından ülkeler arasında ciddi sorunlara yol açabilmektedir. kaynaklanan suyu mansap/aşağı-kıyıdaş ülkenin Dünya akarsularının her yıl yenilenen toplam su kullanımına bıraktığı anlamına da gelebileceğinden, potansiyeli 20. yüzyıl sonlarında kişi başına 7.000 hatalı ve sakıncalıdır. m³/N/yıl gibi bir değere karşı gelmektedir. Ancak, Ayrıca, kişi başına su potansiyeli dünya ortalamasının gerek ülkelere göre çok değişken dağılımı, gerekse yarısının altında kalan Türkiye’nin, bazı komşu ülkelere elverişli iklim ve toprak koşullarına sahip yörelerdeki kıyasla su varlığı büyük görünse de, bu potansiyelin büyük sulama suyu ihtiyaçları dikkate alındığında, gerek ülke içinde alansal, gerekse zamansal dünyanın özellikle belli bölgelerinde suyun 21. yüzyılda dağılımındaki büyük dengesizlikler, Türkiye’nin su en stratejik maddelerden biri haline geldiği kaynaklarının geliştirilmesinde belirli güçlükler ve görülmektedir. sınırlamalar da getirmekte; bu potansiyelin ancak üçte Dünya ülkeleri arasında, 10.000 m³/N/yıl’ın üzerinde ikisi kadarının ekonomik olarak değerlendirilmesi söz potansiyele sahip devletler bulunduğu gibi, daha konusu olmaktadır. bugünden 1.000 m³/N/yıl değerinin altına düşmüş pek çok devlet bulunmaktadır. Ancak bu tür istatistikler 2. ULUSLARARASI SU HUKUKU AÇISINDAN çoğu kez memba/yukarı-kıyıdaş ülkelerden gelen ÇOKULUSLU SU HAVZALARI suların da hesaba katılması sebebiyle, yanıltıcı olabilmektedir [Öziş 1997a,b; Öziş, Türkman, v.d. 2.1. Su Hukuku Açısından Yaklaşımlar 1999, 2000]. Çokuluslu havzaların birçoğundan yararlanma Türkiye, Suriye ve Irak örneğinde, Türkiye’nin kendi amacıyla, çeşitli ülkeler arasında yapılmış 300 civarında topraklarından kaynaklanan su potansiyeli 180 milyar andlaşma bulunmaktadır [Biswas 1994]. m³/yıl veya 2.900 m³/N/yıl mertebesindedir [D.S.İ. 1995; Sınır-aşan akarsuların geliştirilmesi hususunda, Öziş, Baran, v.d. 1997; Bayazıt, Avcı 1997]. Suriye’nin uluslararası hukuk açısından dört yaklaşım söz konusu kendi topraklarından kaynaklanan su potansiyeli 7 olmuştur: (a) bir ülkenin kendi topraklarından milyar m³/yıl veya 500 m³/N/yıl civarında olmasına kaynaklanan suları dilediği gibi kullanabileceği esasına karşılık, Türkiye’den Fırat ve Afrin, Lübnan’dan Asi dayanan “mutlak egemenlik” görüşü; (b) bir ülkede havzalarından gelen 30 milyar m³/yıl da eklendiği akan suların, o ülke toprağının ayrılmaz bir parçası takdirde, 3.000 m³/N/yıl mertebesini bulmaktadır. olduğu ve membadaki ülkelerin bu suyun doğal Irak’ın kendi topraklarından kaynaklanan su potansiyeli nicelik ve niteliğini değiştirme hakkı olmadığı esasına 25 milyar m³/yıl veya 1.400 m³/N/yıl civarında olmasına dayanan “alansal bütünlük” görüşü; (c) mansap ülkelere belirgin zarar vermemek üzere, akarsuyun (1) Em.Prof.Dr., (2) Prof.Dr., (3) Doç.Dr., (4) İnş.Y.Müh., her bir ülkedeki yağış alanı, sağladığı debi, geçmiş ve Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Müh. Bölümü, İzmir mevcut kullanımı, gelişme ihtiyacı, sosyal ve ekonomik

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 35 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi koşullar, su tasarrufu, diğer seçenekler, dengeleme 2.2. Birleşmiş Milletler’in Uluslararası Suyolları'nın olanakları gibi bir dizi etkenin dikkate alınarak Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımları Kanunu su tahsisini öngören, diğer ülkelere önemli zarar Hakkındaki Sözleşmesi vermeden “hakça ve makul yararlanma” görüşü; (d) Birleşmiş Milletler’in 21 Mayıs 1997’de kabul ettiği, ülkeler arasındaki sınırları gözetmeden, bir akarsudan “Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla “havza bütününde en iyi yararlanma” görüşü [Öziş Kullanımları Kanunu Hakkındaki Sözleşmesi” başlığını 1997a,b; Öziş, Türkman, v.d. 1999, 2000]. taşıyan kararı, sınır-aşan veya sınır-oluşturan suların Uzun yıllar iki zıt görüş, “mutlak egemenlik” ve yeraldığı havzaları “uluslararası suyolları” olarak “alansal bütünlük” çatışmıştır. Uzlaştırıcı öneri olarak tanımlamakta, kıyıdaş ülkelerin ötesinde, bu tür Uluslararası Hukuk Derneği’nin (ILA) 1966 Helsinki ülkelerle ekonomik anlaşmaları olan ülkelere de kurallarıyla “hakça ve makul kullanım” ve “başkalarına görüşmelere katılma kapısını aralamakta, bu suların önemli zarar vermeme” esasları tavsiye edilmiş; “hakça” (equitable) ve “makul” (reasonable) biçimde Birleşmiş Milletler Uluslarası Hukuk Komisyonu’nun kullanılması ve “önemli zarara sebebiyet verilmemesi” (UN-ILC) 1970’lerde başlattığı yıllar süren çalışmalar (not to cause significant harm) esasını sonucunda, bu ilkelere dayanan bir taslak [Dışişleri benimsemektedir [U.N. 1997]. 1996] hazırlanabilmiştir. Bu bağlamda, hakça ve makul kullanım için yapılacak tahsislerin belirlenmesinde dikkate alınacak kriterler: Bu arada, 1992’de Rio de Janeiro’da toplanan UNCED (a) coğrafi, hidrografik, hidrolojik, iklimsel, ekolojik - Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansının ve diğer doğal etkenler; (b) kıyıdaş ülkelerin sosyal “Gündem 21” deklarasyonuyla uluslararası önemi ve ekonomik ihtiyaçları; (c) kıyıdaş ülkelerin her vurgulanan “sürdürülebilir kalkınma” esasının birinde bu akarsuya bağımlı nüfus; (d) bir ülkedeki yaygınlaşması, 1996’da Marsilya’da kuruluşu açıklanan kullanımların diğer ülkelere etkileri; (e) suyun “World Water Council - Dünya Su Konseyi”, aynı yıl mevcut ve tasarlanmış kullanımları; (f) su kaynağının Stockholm Su Sempozyumunda kurulan “Global Water korunması, geliştirilmesi ve kullanımının ekonomisi Partnership - Küresel Su Ortaklığı” gibi kuruluşların da ile bu doğrultuda yapılacak masraflar; (g) mevcut etkisiyle, sınır-aşan veya sınır-oluşturan suları, kıyıdaş veya tasarlanmış belli bir kullanım için, aynı değerdeki ülkelerin de ötesinde, uluslararası tartışma konusu seçeneklerin varlığı, olarak belirtilmiş; belli süre yapma eğilimi belirginleşmiştir. önceden haber verme ve izin alma gibi kısıtlayıcı bazı Sonuçta, Birleşmiş Milletler Uluslarası Hukuk hükümler de getirmiştir [U.N. 1997]. Komisyonuna bağlı alt komisyonun olgunlaştırdığı, “başkasına önemli zarar vermeden, hakça ve makul 2.3. Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik yararlanma” esasına dayanan bir karar, Birleşmiş Komisyonu’nun Sınır-aşan Akarsuların Milletler Genel Kurulunda 1997’de genel kurulda ve Uluslararası Göllerin Korunması ve oylanarak kabul edilmiştir [U.N. 1997; Öziş, Türkman, Kullanımı Sözleşmesi v.d. 1999, 2000; Wouters 2000]. Birleşmiş Milletler’in Avrupa Ekonomik Komisyonu Özellikle teknik çevrelerce önemli bir yaklaşım olarak (UN/ECE), su niteliğini ön planda ele alan ve özellikle görülmekte olan, devletler arasındaki sınırları bu alanda 2000’li belli yıllarda sağlanması gereken gözetmeden “havza bütününde en iyi yararlanma” koşulları hedefleyen, Avrupa ülkelerinin büyül bölümü görüşü ise bu durumda arka planda kalmıştır. ile Avrupa Birliği tarafından da kabul edilmiş olan Söz konusu karar tasarısının Birleşmiş Milletlerdeki anlaşmalar gerçekleştirmiştir [UN/ECE 1997; oylamasında, Türkiye iki ülkeyle (Çin, Burundi) birlikte Bosnjakovic 2000]. red, birçok ülke çekimser oy kullanmış, birçok ülke oy Bu bağlamda, 1992’de Helsinki’de imzalanan ve kullanmamış, bazı maddeler de üye devletlerin ancak 1997’de yürürülüğe giren, “Sınır-aşan akarsuların üçte bir kadarının olumlu oyuyla kabul edilmiştir. ve uluslararası göllerin korunması ve kullanımı Bu tür kararların bağlayıcılığı tartışılsa ve kendisi red sözleşmesi” anlaşma temelini oluşturmaktadır. 1999’da oyu kullanmış olsa da, Türkiye’nin sınır-aşan akarsu buna ek olarak “Su ve sağlık protokolü” imzalanmıştır. havzalarındaki su ve toprak kaynaklarını geliştirme 1991’de Espoo’da imzalanmış olan “Sınır-aşan çerçevede çevresel etki değerlendirmesi sözleşmesi” ve yönetme çalışmalarında etkisi olacaktır. Birleşmiş de 1997’de yürürlüğe girmiştir. Milletlerin bu kararının, kıyıdaş olmayan ülkelerin de işe karışmalarına, çeşitli gecikmelere ve kısıtlamalara yol Bu sözleşmeler doğrultusunda, Birleşmiş Milletler açabilecek bir baskı unsuru olarak kullanılabileceği, Avrupa Ekonomik Komisyonu, özellikle su niteliği bu çalışmalarının hakça ve makul kullanım ile önemli konusunda yoğunlaşan, bir dizi tavsiye ve yol gösterici zarar vermeme esasını benimseyen söz konusu karara talimat da hazırlamıştır. olabildiğince uygun olduğunu Türkiye’nin savunmak Avrupa Birliğine üye olma yolunda, Türkiye’nin de durumunda kalacağını gözönünde tutulmalıdır. bu esaslara göre yasal önlemler alması ve erişilmesi

36 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH istenen koşulların sağlanmasını hedefleyen uygulama Bu çalışmalarda, Türkiye dışından kaynaklanan yapması gündemdedir. akışların 2 ila 5 milyar m³/yıl mertebesinde olduğu Ayrıca, 1998’de Aarhus’ta imzalanan “Çevre konula- ifade edilmektedir: 2,0 [Kolars & Mitchell 1991], 3,2 rında bilgi alma, karar vermede toplumun katılımı [Kutan 1996], 3,4 [Bilen 1996, 1997, 2000], 4,0 ve hak arama sözleşmesi” de, sulardan yararlanma [Akmandor, Pazarcı, Köni 1994; Dışişleri 1996], 2-5 ve korunma konularında yapılacak uygulamaların milyar m³/yıl [Öziş 1994; Öziş, Özdemir, Baran 1997; çevresel etkisinin değerlendirilmesinde sivil toplum Öziş, Özdemir, v.d. 1998]. Bu değerlerden yalnız örgütlerinin katılımı açısından ilginç boyutlar en sonuncusu için Irak’tan 0-1 milyar m³/yıl geldiği getirmektedir. belirtilmiş olup, diğer bütün değerler Suriye’den katılan sular niteliğindedir.

3. TÜRKİYE’NİN “SINIR-AŞAN” VE Dicle havzasının toplam su potansiyeli hakkında, “SINIR-OLUŞTURAN” AKARSULARI çoğunlukla 50 milyar m³/yıl değerinin birkaç milyar m³/yıl altında veya üstünde değişen değerlere 3.1. Türkiye Genelinde Durum rastlanılmaktadır: 42,2 [Starr & Stoll 1987; Kutan Türkiye’nin kuzeybatı, kuzeydoğu ve güneydoğu 1996], 48,7 [Shahin 1989; Akmandor, Pazarcı, Köni kesimlerinde: (a) Meriç ve kolları; (b) küçük tekil 1994; Dışişleri 1996], 52,7 [Beaumont 1992; Bilen akarsular; (c) Çoruh ırmağı; (d) Aras havzası; Van 1996, 1997, 2000], 47-56 [Öziş 1994], 58-60 [Öziş, havzasında Özalp yakınında Kotur kolu; (e) Asi Özdemir, Baran 1997; Öziş, Özdemir, v.d. 1998; Öziş, ırmağı ve Afrin kolu; (f) Fırat-Dicle ve doğrudan sınırı Baran, Demirci 1999; Özdemir & Öziş 2000] milyar aşan kolları; olmak üzere birçok “sınır-aşan” akarsu m³/yıl. yeralmaktadır [Avcı, Yanık 1997; Öziş 1997a,b, 2001; Öziş, Baran v.d. 2001]. Bu çalışmaların bazılarında, Suriye ve Suudi Arabistan’dan kayda değer akış gelmediği, İran’dan Altı grupta ele alınabilecek bu havzalardan Fırat-Dicle, kaynaklanan akışların da Irak’tan gelenlerin içinde Aras, Çoruh, küçük tekil akarsularda Türkiye esas olduğu düşünülerek, Türkiye dışından kaynaklanan itibarıyla yukarı-kıyıdaş ülke konumunda, Asi ve akışlar olarak: 23,2 [Kutan 1996], 23,5 [Akmandor, Meriç’te aşağı-kıyıdaş ülke konumundadır. Pazarcı, Köni 1994; Dışişleri 1996], 31,4 [Bilen 1996, Bu havzaların Türkiye’deki yağış alanları toplam 1997, 2000], 26-37 [Öziş 1994; Öziş, Özdemir, Baran 256.000 km² mertebesine ulaşmakta, dolayısıyla 1997; Öziş, Özdemir, v.d. 1998] milyar m³/yıl gibi ülke yüzölçümünün yaklaşık üçte birini kaplamakta; değerlere rastlanmaktadır. Türkiye’deki ortalama su potansiyelleri ise toplam 70 Fırat ile Dicle’nin, Türkiye'deki akım gözlem milyar m³/yıl mertebesinde bulunmakta, dolayısıyla istasyonlarının kontrol etmediği kesimlerde belli bir ülke ortalama su potansiyelinin üçte birinden biraz su potansiyelinin varlığı, Suriye ve Irak’taki gözlem fazlasına karşı gelmektedir [Öziş 1997a,b; Öziş, Baran, sonuçları güvenilir biçimde elde edilemediği, çeşitli v.d. 1997, 2001]. yayınlarda çok farklı potansiyel değerlerinden sözedildiği gibi hususlar dikkate alınarak, Türkiye'de 3.2. Fırat-Dicle Havzası bulunan akım gözlem istasyonlarındaki birim akış Sınır-aşan akarsu sistemi niteliğindeki Fırat-Dicle’nin değerlerinden (l/s/km²) hareketle, bu değerler Fırat [Dışişleri 1996; Bilen 1996, 1997, 2000; Avcı ve Yanık ile Dicle’nin çeşitli althavzalarına iklim ve topografya 1997; Kibaroğlu 1997; Yılmaz ve Kadılar 1997; Öziş koşullarına göre uyarlanarak, Mezopotamya su 1997a,b, 2001; Öziş, Türkman, v.d. 1999, 2001] doğal potansiyelinin mertebesi kestirilmeğe çalışılmıştır. akışları konusunda, Türkiye’den kaynaklanan sular Bu çalışmalar [Öziş, Özdemir, Baran 1997; Öziş, için oldukça kapsamlı gözlemler bulunmakla birlikte, Özdemir, v.d. 1998] sonucunda kestirilen Fırat-Dicle Suriye’den ve Irak’tan kaynaklanan sular için az sayıda havzasının su potansiyeli değerlerinin, yukarıda bilgi bulunmakta [Öziş, Özdemir, Baran 1997; Öziş, sözedilen çeşitli yayınlarda yeralan değerlerin üst Özdemir, v.d. 1998] ve akım gözlemlerinin sonuçları sınırında bulunduğu görülmektedir. genellikle resmen açıklanmamaktadır. Fırat havzasının su potansiyeli hakkında, çoğunlukla 30 milyar m³/yıl değerinin biraz altında veya birkaç milyar 3.3. Asi havzası m³/yıl üstünde değişen değerlere rastlanılmaktadır: Asi havzasının toplam 2,8 milyar m³/yıl civarındaki su 29,0 [Shahin 1989], 29,5 [Kolars & Mitchell 1991], potansiyelinin 0,3 milyar m³/yıl kadarı Lübnan’dan, 1,2 31,8 [Starr & Stoll 1987; Beaumont 1992], 32 [Kutan milyar m³/yıl kadarı Suriye’den gelmekte; Türkiye’den 1996], 35 [Bilen 1996, 1997, 2000], 35,6 [Akmandor, ise, 0,2 milyar m³/yıl Afrin’den Suriye geçen sular Pazarcı, Köni 1994; Dışişleri 1996], 29,5-35,4 [Öziş dahil olmak üzere, 7.796 km² alandan 1,3 milyar m³/yıl 1994; Öziş, Özdemir, Baran 1997; Öziş, Özdemir, v.d. kadarı kaynaklanmaktadır [Baran, Sayar, Öziş 1997; 1998; Öziş, Fıstıkoğlu, Çanga 2000; Özdemir & Öziş Öziş, Baran, v.d. 1997, 2001; Öziş 1997a,b, 2001]. 2000] milyar m³/yıl.

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 37 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

Şekil 1 - Fırat - Dicle, Balık (Kuveyk) ve Asi Havzaları

Lübnan’da suyun pek az bir bölümünün kullanıldığı; taşımakta ve Suriye ile su görüşmelerinde tartışılacak Suriye’nin Asi üzerindeki Ghab sulama projesi ile kurak birçok yönü bulunmaktadır. Kaldı ki Türkiye Asi aylarda Türkiye’ye hemen hiç su bırakmadığı; Afrin havzasında 165.000 hektar arazinin sulanmasını kolu üzerinde de benzer projeler geliştirmekte olduğu öngörmektedir [DSİ 1995] ve bunun tamamının ifade edilmektedir. Suriye, Hatay ilini haritalarında kendi Türkiye’den kaynaklanan sularla sulanması pek toprağı gibi göstermekte, Asi’yi de kendi akarsuyu mümkün değildir. gibi kabul etmekte, sularının kullanımını görüşmeye Türkiye’den Ortadoğu’ya hangi kaynaktan hangi yanaşmamaktadır. nicelikte suyun hangi koşullarla verilebileceği, Su potansiyeli açısından Fırat’tan çok küçük olmakla Türkiye’ye ek külfet yüklenmeden, nesnel biçimde birlikte, Türkiye’nin aşağı-kıyıdaş konumda olduğu ele alınırken, Asi havzasının durumu da kesinliğe Asi havzasının durumu ilkeler açısından özel önem kavuşturulmalıdır.

38 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

4. ORTADOĞU SU BUNALIMI Fırat’ta 20 TWh/yıl, Batı ve Orta Dicle’de 8 TWh/yıl, Türkiye’nin su kaynaklarını geliştirmesinde, gerek dolayısıyla toplam 28 milyar kWh/yıl, ayrıca Doğu ulusal, gerek uluslarası ortamda, teknik, ekonomik, Dicle’de 9 TWh/yıl elektrik enerjisi üretilecektir. sosyal, hukuksal ve politik açılardan en ilgi çekici Güneydoğu Anadolu Projesi, 2/3’ü Aşağı Fırat, 1/3’ü örnek Fırat-Dicle havzasıdır. Batı ve Orta Dicle’de olmak üzere, toplam 1.800.000 Komşu mansap ülkelerde, Güneydoğu Anadolu Projesi hektar tarımsal arazinin sulanmasını da öngörmektedir. çerçevesinde su kullanımında: (a) yıllara ve mevsimlere Ayrıca, bazı kentlerin ve sanayi merkezlerinin su göre önemli değişim gösteren Fırat-Dicle sularından ihtiyacı da karşılanacaktır. yararlanabilmek ve taşkın zararlarından korunabilmek Aşağı Fırat’ta 53, Batı ve Orta Dicle’de 15, dolayısıyla için düzenleme amacıyla yapılan baraj haznelerinden toplam 60, ayrıca Doğu Dicle’de 22 baraj sulama buharlaşmalar; (b) bölgedeki büyük kentlere içme ve/veya enerji üretimi için gerekli düzenleme ve kullanma suyu sağlanması; (c) özellikle bölgedeki haznelerini oluşturacaktır. büyük sulama sistemlerinin beslenmesi gibi hususlar Güneydoğu Anadolu Projesi: (a) gövde dolgu hacmi nedeniyle, bu ülkelere akacak olan ortalama su 84 milyon m³, hazne hacmi 48 milyar m³, santral miktarındaki azalışlar ile sulamadan dönecek suların kurulu gücü 2400 MW, ortalama enerji üretimi 9 milyar niteliği endişe yaratır görülmekte ve uluslararası bazı kWh/yıl, sulayacağı alan 0,9 milyon hektar olan Atatürk çevrelerde de tartışılagelmektedir. kaya dolgu barajı [Öziş, Basmacı, Harmancıoğlu 1990, Kıyıdaş ülkelerin ilgilerinin ötesinde [Hadithi 1978; 1992]; (b) herbirinin uzunluğu 26,4 km, iç çapı 7,6 Yussif 1983; Karadamur & Hadid 1992], Ortadoğu’da m, toplam iletim debisi 330 m³/s olan Şanlıurfa ikiz gerçekten önemli su sıkıntısı sorunlarıyla karşılaşılan tünelleri [Tanrıverdi 1992]; (c) yüksekliği 173 m, beton Şeria havzasının ivmesiyle, genellikle Fırat, Dicle, hacmi 2,6 milyon m³, santral kurulu gücü 1800 MW, Nil havzalarını da kapsayan, “su savaşları”na yol ortalama enerji üretimi 8 milyar kWh/yıl olan Karakaya açabilecek “kriz” senaryoları ile barış için alınacak planda kemerli ağırlık barajı [Öziş, Özel 1989]; gibi önlemler konusunda çalışmalar ve yayınlar 1980’li ve teknik açıdan uluslararası önem taşıyan boyutları olan 1990’lı yıllarda yaygınlaşmağa başlamış, GAP projeleri tesislere sahip bulunmaktadır. siyasal açıdan da uluslararası ön plana gelmiştir [Naff Karakaya barajının akışyukarısında, Yukarı Fırat & Matson 1984; Starr & Stoll 1987, 1988; Shahin 1989; havzasının son kademesi olarak yeralan, 207 m Kolars & Mitchell 1991; Gruen 1991; University of yüksekliğindeki Keban barajı, eteğindeki 1360 MW Waterloo 1992; University of Illinois 1993; Şen 1993; gücündeki santralda 6 milyar kWh/yıl enerji ürettiği Bulloch & Darwish 1993; Kliot 1994; Biswas 1994; gibi, yaklaşık üçte ikisi kullanılan, 25 milyar m³’e varan Akmandor, Pazarcı, Köni 1994; Solakoğlu 1994; Bağış faydalı hazne hacmiyle düzenleme açısından kilit tesis 1994, 1997; Ünver 1994, 1997a,b; Öziş 1994, 1997a,b; niteliğini taşımaktadır. Bilen 1996, 1997, 2000; Aydınlar Ocağı 1996; Avcı & Yanık 1997; Altınbilek 1997; Öziş, Özdemir, Baran 1997; Öziş, Özdemir, v.d. 1998; Öziş, Türkman, v.d. 6. TÜRKİYE’DEKİ TESİSLERİN MANSAP 1999,2000, 2001; Alpaslan & Harmancıoğlu 2001; ÜLKELERE ETKİSİ Bastian 2001]. Fırat-Dicle havzasında G.A.P.’ın ve Yukarı Fırat’ın bütün tesislerinin gerçekleştirilmesinden sonra, Türkiye’den 5. TÜRKİYE’DE FIRAT-DİCLE SU KAYNAKLARININ kaynaklanan suların ortalama koşullarda Fırat’ta % GELİŞTİRİLMESİ 40’ı, Dicle’de % 65’i komşu mansap ülkelere akmağa Fırat-Dicle su kaynaklarının Türkiye’deki geliştirilme- devam edecektir. Ancak, herhangi bir su tahsisi sinin belkemiği niteliğindeki Güneydoğu Anadolu anlaşması yapıldığında, akışların stokastik değişimleri Projesi (G.A.P.), sulama ve hidroelektrik enerji üretimi dikkate alınarak, tahsis edilecek suyun niceliği olasılık amaçlarına yönelik olarak dünyanın en önemli su koşullarına bağlı biçimde kademelendirilmelidir. kaynaklarını geliştirme planlarından biridir [D.S.İ. 1980, Türkiye’deki baraj haznelerinin toplam faydalı hacmi 1991; Öziş 1982a,b,c, 1983a,b, 1992, 1994; Uşkay Fırat’ta 60-70 milyar m³, dolayısıyla Türkiye'deki yıllık 1987; Özbek 1989; Avcı 1991; Ünver 1994, 1997a,b; akışların iki katı; Dicle’de 20 milyar m³, dolayısıyla Kuzum, Boz 1997; Altınbilek 1997; Kulga & Çakmak Türkiyedeki yıllık akışlar mertebesindedir. 1997]. Bu proje kapsadığı yörenin sosyal ve ekonomik Mansap ülkelerde, özellikle Fırat’ta, bu çapta gelişmesinin de başlıca itici gücü niteliğindedir. düzenleme hacmi yaratmak mümkün olmadığı gibi, Türkiye’de Aşağı Fırat ile Batı ve Orta Dicle’yi kapsayan birim buharlaşma değerleri de Türkiye’den çok G.A.P.’a Doğu Dicle’nin de dahil edilmesi yönünde yüksektir. Bu ülkelerdeki haznelerin toplam faydalı eğilimler bulunmaktadır [Öziş 1992, 1993]. düzenleme hacimleri, büyük kısmı Suriye’de olmak Bu proje çerçevesinde inşa edilecek, Aşağı Fırat’ta üzere Fırat’ta 15 milyar m³, hemen tamamı Irak’ta 18, Batı ve Orta Dicle’de 12, dolayısıyla toplam 30, olmak üzere Dicle’de 20 milyar m³ civarındadır. ayrıca Doğu Dicle’de de 30 su kuvveti tesisinde, Aşağı

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 39 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

Türkiye’deki baraj haznelerinden yıllık ortalama Tablo 2 - Ortalama sulaklıkta bir yıl için Dicle havzasının buharlaşma kayıpları Fırat’ta 4,5 milyar m³/yıl, Dicle’de genel su bilançosu. 1,5 milyar m³/yıl; mansap ülkelerde Fırat’ta 2,5 milyar Su m³/yıl, Dicle’de 4,5 milyar m³/yıl civarında olacaktır hacmi [Öziş 1994; Öziş 1997a,b; Öziş, Türkman, v.d. 1999, (km³/yıl) 2000, 2001]. Cizre’de doğal akış 17.5 Bu durumda, Türkiye’deki baraj hazneleri mansap Irak sınırında Zapsuyu'nun doğal akışı 4.5 ülkelere de, rüsubat tutulması, taşkınların etkin kontrolü, kurak dönem akışlarının arttırılması Suriye ve Irak’a geçen diğer yan kolların doğal akışı 2.0 açılarından önemli yararlar sağlamaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’den kaynaklanan akış +24.0 Türkiye’deki baraj haznelerinden buharlaşmayla Batı ve Orta Dicle hazne buharlaşmaları -1.0 eksilen suların tümüyle Türkiye’nin hesabına Batı ve Orta Dicle sulamaları (650.000 ha ) -6.5 kaydedilmemesi gerektiği gibi, yersiz bir su kaybı olarak da görülmemelidir. Batı ve Orta Dicle sulamalardan dönen (Dicle’ye ) +0.5 1973’ten sonraki yıllarda Keban baraj yerine gelen Batı ve Orta Dicle sulamalardan dönen(yan kollara) +0.5 akışlar Palu/Murat + Logmar/Peri + Doğu Dicle hazne buharlaşmaları -0.5 Melekbahçe/Munzur + Bağıştaş/Karasu + Dazlak/Çaltı İçme ve kullanma suyu kayıp farkı -0.5 akışları toplamıyla; Karakaya ve Kömürhan akışları Dicle havzasında Türkiye’den Suriye’ye-Irak’a akış +16.5 Keban + Hisarcık/Tohma akışları toplamıyla regresyona dayanarak; Atatürk baraj yerini temsil Suriye’den eklenen 0.0 eden Dutluca akışları da aynı yaklaşımla kestirilmiştir Suriye sulamaları -0.5 [Öziş, Fıstıkoğlu, Çanga 2000]. Irak’a kalan +16.0 Tablo 1 - Ortalama sulaklıkta bir yıl için Fırat havzasının genel İran’dan eklenen +11.0 su bilançosu. Irak’tan eklenen +23.0 Su Irak’taki hazne buharlaşmaları -6.0 hacmi (km³/yıl) Irak’taki sulamalar (Fırat dahil) (3.500.000 ha) -45.0 Karkamış’ta doğal akış 30.5 Irak’ta sulamadan dönen +7.0 Suriye’ye geçen yan kolların doğal akışı 1.5 İçme ve kullanma suyu kayıp farkı -1.0 Türkiye’den kaynaklanan akış +32.0 Dicle’den Şatt-el-Arab ve Körfeze akış +5.0 Yukarı Fırat hazne buharlaşmaları -1.0 Bu çalışmada, Fırat’ın Türkiye'den kaynaklanan Yukarı Fırat sulamaları ( 450.000 ha ) -4.0 akışlarının altıda beşine karşı gelen, 1937-1980 Yukarı Fırat sulamadan dönen +1.0 süresinde 870 m³/s ortalaması olan Dutluca akışlarının, Keban haznesinden buharlaşma -1.0 Temmuz-Şubat süresindeki 8 ay boyunca ortalamanın Aşağı Fırat hazne buharlaşmaları -3.0 oldukça altında, 300 ila 550 m³/s civarında olduğu; Ağustos ve Eylül gibi aylarda çok kez bunun da Aşağı Fırat sulamaları ( 1.100.000 ha ) -12.5 altına, 170 m³/s mertebelerine kadar dahi indiği Aşağı Fırat sulamadan dönen ( Fırat’a ) +0.5 belirlenmiştir. Aşağı Fırat sulamadan dönen (yan kollara ) +1.0 Aynı çalışmada, bütünleştirilmiş Keban-Karakaya- İçme ve kullanma suyu kayıp farkı -0.5 Atatürk hazneleri için yapılan, yaklaşık nitelikteki Fırat havzasında Türkiye’den Suriye’ye akış +12.5 işletme hesapları sonrasında, 1937-1980 süresinde hiç eksiksiz güvenilir enerji üretimi esas alındığında, Suriye’den eklenen +4.0 düzenlenmiş akışların 690 m³/s’nin altına Suriye’deki hazne buharlaşmaları -2.0 düşmeyeceği; ay sayısının % 5’inde eksik üretime Suriye’deki sulamalar (<800.000 ha ) -11.0 olanak tanıyan güvenilir enerji üretimi esas alındığında, Suriye’de sulamadan dönen +2.0 söz konusu aylar dışında düzenlenmiş akışların 760 m³/s’nin altına düşmeyeceği görülmüştür. İçme ve kullanma suyu kayıp farkı -0.5 Keban barajının düzenleyici etkisiyle 1974’ten beri Fırat havzasında Suriye’den Irak’a akış +5.0 Suriye’deki Tabka barajı eteğindeki santralde güvenilir Fırat havzasında Suudi Arabistan’dan eklenen 0.0 üretim önemli ölçüde, 600 milyon kWh/yıl Irak’dan eklenen +1.0 mertebesinde artmıştır [Öziş 1997a,b; Öziş, Türkman, Irak’da buharlaşma -0.5 v.d. 1999, 2000, 2001]. Irak’da küçük sulamalar -1.5 Fırat’ın 37 km³/yıl mertebesindeki su potansiyeli Fırat’tan Şatt-el-Arab ve körfeze akış +4.0 karşısında, enerji üretimi ve bazı kentlerle sanayi

40 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH merkezlerinin su ihtiyacının karşılanmasının ötesinde, bedel dahi talep edebileceği gibi; aşırı kurak yıllarda, Fırat sularının Türkiye’nin hakça, makul, ekonomik Türkiye bazı sulamalarından vazgeçip, ek bedel açıdan tutarlı nitelikteki sulamaları [Ünver 1994, karşılığında aşağı-kıyıdaş ülkelere su bırakabilir; aşırı 1997a,b; D.S.İ. 1995; Altınbilek 1997] (300.000 ha sulak yıllarda, G.A.P. santrallarından mansap ülkelere Yukarı Fırat'ta, 1.100.000 ha Aşağı Fıratta) ile Suriyenin oldukça ucuz elektrik enerjisi iletebilir [Öziş 1994, iddia ettiği azami sulamaları (800.000 ha; ancak 1997a,b; Öziş, Türkman, v.d. 1999, 2000, 2001]. özellikle toprak kalitesi açısından bunun 300-400.000 ha civarında kalması sözkonusudur) yapması halinde, Irak’a Fırat’ta pek su kalmayacaktır [Öziş 1994; Öziş, 7.2. Su Tahsisi Anlaşmaları Türkman, v.d. 1999, 2000, 2001]. Türkiye ile Irak arasında 29.3.1946’da imzalanan Dicle’nin 58 km³/yıl mertebesindeki su potansiyeli ile anlaşmanın 6. maddesinde belirtilen 1 numaralı ek de, Türkiye’de 650.000 hektar, Irak’ta 3.500.000 hektar protokol uyarınca, düzgün su alınması ve taşkınların (bir bölümü Fırat boyunca olmak üzere) tarımsal arazi önlenmesi amacıyla, Türkiye’de Dicle ve Fırat üstünde sulanabilecektir. İlke olarak, su potansiyelinin sınırlı akış gözlem istasyonları kurulması ve işletilmesi oluşu dikkate alınarak, sulama işlerinin etkili yönetimi, masraflarına Irak’ın yarı yarıya katılması, gözlem özellikle su tasarruf eden modern yöntemlere ağırlık sonuçlarının Irak’a bildirilmasi, Türkiye’de yapılacak verilmesi [Ünver 1994, 1997a,b; Çongar 1994] tesisler konusunda Irak’a haber verilmesi gibi hususlar gerekmektedir. kararlaştırılmıştır. Ancak, süresiz nitelikteki ve her Tablo 1’de Fırat’ın, Tablo 2’de Dicle’nin Türkiye, Suriye, beş yılda bir gözden geçirilmesi öngörülmüş olan Irak açısından nihai su bilançosu verilmiştir [Öziş bu anlaşmanın söz konusu hükümleri uygulana- 1994; Öziş, Türkman, v.d. 1999, 2000, 2001]. mamıştır. Türkiye’nin Fırat-Dicle sularının tahsisi konusunda 1980’li yıllardan beri Suriye ve/veya Irak ile yapılan 7. FIRAT-DİCLE HAVZASININ HİDROPOLİTİK görüşmelerde sunduğu, yekdiğerine açık ortak YÖNLERİ çalışmalarla, ilk aşamada üç ülkede belli kesimlerdeki 7.1. İşbirliği Olanakları su kaynaklarının nicelik ve niteliğinin belirlenmesi, Fırat-Dicle havzası örneğinde Türkiye, konumu gereği ikinci aşamada sulama ve drenaj açısından toprak mutlak egemenlik görüşünü esas almakla birlikte, kaynaklarının nicelik ve niteliğinin belirlenmesi, üçüncü D.S.İ.’nce hazırlatılan su kaynaklarını geliştirme aşamada elverişli bulunan toprakların eldeki su ile projelerinin ekonomik tutarlılığı, G.A.P. Bölge Kalkınma sulanabilmesini sağlayacak tesislerin projelendirilmesi İdaresi Başkanlığınca yapılan çalışmalarla konunun esasına dayanan, “üç aşamalı planlama” [Tekeli 1990; dev bir bölgesel kalkınma projesi niteliği kazanması, Turan 1993; Bilen 1996, 1997, 2000; Dışişleri Bakanlığı özellikle su tasarrufu sağlayacak yöntemlere verilen 1996; Bağış 1997], hakça ve makul kullanımın temel önem gibi hususlar dikkate alındığında, G.A.P. felsefesine uygun olduğu gibi, havza bütününde en çerçevesinde yeralan tesislerin su ihtiyacının, hakça iyi yararlanma görüşünün de en iyi örneklerinden ve makul kullanım görüşü ile yaklaşıldığında da, biri niteliğindedir. Ancak Türkiye, Suriye ve Irak Türkiye’ye tahsis edilecek mertebede bulunduğu arasında yıllardır süregelen ikili ve üçlü görüşmeler, görülecektir [Ünver 1994, 1997a,b; Öziş 1994, 1997a,b; Türkiye’nin bütün iyi niyetli yaklaşımlarına rağmen Bilen 1996, 1997, 2000; Öziş, Türkman, v.d. 1999, sonuca ulaşmamıştır. 2000, 2001]. Bu arada yalnızca Temmuz 1987’de Suriye ile Türkiye Fırat ile Dicle’nin Basra yakınlarında birleşerek, arasında, dönemin Türkiye Başbakanının ülkenin Şatt-el-arab olarak Körfeze aktığı, dolayısıyla aynı siyasal istikrarına ve sınır güvenliğine de katkısı olacağı akarsu havzasının iki ana kolu olduğu da dikkate düşüncesiyle yaptığı anlaşmanın (Ekonomik İşbirliği alındığında, Irak’ta su fazlası olan Dicle’den, Suriye’nin Protokolu) 6. maddesinde, Atatürk barajı haznesinin öne sürdüğü tüm sulamaları gerçekleştirmesi halinde dolması sırasında ve ilgili üç ülke arasında Fırat Irak’ta su eksiği olacak Fırat’a, mevcut Tartar gölü sularının nihai tahsisine kadar, Türkiye-Suriye sınırında bağlantıları veya başka biçimde su aktarılması aylık en az 500 m³/s ortalama su bırakılacağı, kaçınılmaz olacaktır [Kolars ve Michell 1991; Beaumont herhangi bir ayın ortalamasının 500 m³/s’nin altına 1992; Öziş 1994, 1997a,b; Bilen 1996, 1997, 2000; düşmesi halinde, aradaki farkın ertesi ay telafi edileceği Öziş, Türkman, v.d. 1999, 2000, 2001]. kararlaştırılmıştır. Aynı yıl Suriye ile Irak arasında Bu aktarmaların gerektireceği ek masrafların da, Türkiye’den bırakılan suların % 42’sinin Suriye, tartışılmasına girilmesi halinde, Türkiye barajlarının % 58’inin Irak tarafından kullanılacağını öngören bir sağladığı ek faydaların da hesaba mutlaka katılması anlaşma yapılmıştır [Bilen 1996, 1997, 2000]. gereklidir [Öziş, Şamiloğlu, v.d. 1997]. Türkiye’deki Bu anlaşmayı öne sürerek, Türkiye’nin nasıl olsa en baraj hazneleri aşağı-kıyıdaş ülkelere taşkın kontrolü, az 500 m³/s suyu bırakacağı, hatta bunun 700 m³/s rüsubat tutulması, düşük akışların arttırılması gibi olmasının gerektiği gibi istek ve iddialar karşısında, konularda büyük yararlar sağlayacak konumda 500 m³/s değerinin “geçici” olduğu, nihai bir tahsis olduklarından, Türkiye mansap ülkelerden belli bir

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 41 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi anlaşmasında uzun süre ortalamasının ancak 400-450 üretim artışı sonucu Türkiye’den ithal edilmesinin daha m³/s civarında bulunabileceği, olasılık koşullarına bağlı uygun olacağı buna bir örnek olarak düşünülebilir. olarak zamanın önemli bir kısmında bunun da altında Ortadoğu su sorunu açısından, aşağı-kıyıdaş ülkeler olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır. Suriye ve Irak’ın ötesinde, Ortadoğu’da özellikle Şeria İlke olarak, herhangi bir su tahsisi anlaşması havzasındaki su kısıtlılığının etkisiyle, bölge dışı ülke yapıldığında, akışların stokastik özelliği, yıllara ve ve çevrelerin de tırmandırmakta olduğu Fırat-Dicle mevsimlere göre değişimleri dikkate alınarak, tahsis sularının tahsisi konusunda, Türkiye’nin Fırat’ta geçici edilecek suyun niceliği olasılık koşullarına bağlı olarak bıraktığı 500 m³/s değerini daha da arttırmasına biçimde kademelendirilmelidir. Hangi olasılıkla hangi yönelik baskılar karşısında, Fırat-Dicle akışlarının nicelikte su verilebileceğinin matematik modellerle birlikte ele alınması zorunluluğu vardır. veri üretimi ve olasılık hesaplarına dayanan sistem Fırat’ın Mezopotamya’daki uzun süreli ortalama su yaklaşımlarıyla belirlenmesi yerinde olacaktır. potansiyeli: (a) Türkiye’deki 121.560 km² yağış Nitelik açısından da, Fırat’ta Türkiye’den Suriye’ye alanından 1013 m³/s (31,9 km³/yıl); (b) Suriye’deki geçen suların toplam tuzluluğunun, sulamadan dönen 87.300 km² yağış alanından 135 m³/s (4,3 km³/yıl); sular karıştıktan sonra bile 700 ppm gibi sakınca (c) Irak’taki 182.300 km² yağış alanından 26 m³/s (0,8 yaratmayacak seviyede kalacağı beklenmektedir [Bilen km³/yıl) akış geldiği; (d) Suudi Arabistan’daki 58.000 1996, 1997, 2000]. km² yağış alanından kayda değer akış gelmediği; hesaplanarak, toplam 1174 m³/s (37 km³/yıl) olarak Atatürk barajında su tutulmağa başlandığında, teknik belirlenmiştir [Öziş, Özdemir, Baran 1997; Öziş, nedenlerden ötürü dip savağın bir ay kadar kapalı Özdemir, v.d. 1998, 2001]. kalması gerektiği hususu, komşu ülkelere önceden bildirilmiş, eksikliği peşinen telafi amacıyla 23 Kasım Dicle’nin Mezopotamya’daki uzun süreli ortalama 1989’dan sonra 830 m³/s mertebesinde su bırakılmağa su potansiyeli: (a) Türkiye’deki 57.615 km² yağış başlanmış; 13 Ocak 1990’da dip savak kapatılıp, su alanından 763 m³/s (24,1 km³/yıl); (b) Suriye’deki 850 tutulmağa başlanmıştır. 14 Ocak 1990 ve sonraki km² yağış alanından 3 m³/s (0,1 km³/yıl); (c) İran’daki günlerde Arap dünyasının ve diğer ülkelerin pek 39.400 km² yağış alanından 331 m³/s (10,4 km³/yıl) çok yayın organında, “Türkler Fırat’ın suyunu kesti” (yağış alanının hemen tamamı İran’da olan ve Amara tarzında, hasmane yaklaşım ve yorumlar yeralmıştır. yakınında Irak’a geçen Karkeh ile tümüyle İran’da Teknik sakınca kalmayıp, 12 Şubat 1990’da Türkiye akan ve deltanın ucunda Körfeze dökülen Karun yeniden 500 m³/s bırakmağa devam ettikten sonra ırmağı dahil edilmemiştir); (d) Irak’taki 146.150 km² da, “su savaşları” senaryolarını öne çıkaran yayınların yağış alanından 736 m³/s (23,2 km³/yıl); akış geldiği arkası tam kesilmemiştir. hesaplanarak, toplam 1833 m³/s (58 km³/yıl) olarak belirlenmiştir [Öziş, Özdemir, Baran 1997; Öziş, Özdemir, v.d. 1998, 2001; Özdemir & Öziş 2000]. 7.3. Çözüm Yaklaşımları Bu çerçevede, Şeria (Jordan) nehri havzasında, Türkiye’den Ortadoğu ülkelerine su aktarılması İsrail, Filistin, Suriye ve Ürdün’ün su ihtiyacının konusunda, çok uzun boru hatlarından başlayıp [Duna karşılanmasında, bu akarsuyun 1,5-2 milyar m³/yıl 1988] denizyoluyla [Yavuz 1997; Aydın 1998] su potansiyeline ek olarak, havza dışından 2 milyar iletimine, Atatürk barajı haznesinden havza dışına su m³/yıl daha su sağlanmasının olanakları araştırılır, aktarılmasına [University of Illinois 1993; Bağış 1994] “su savaşları” senaryolarından sözedilirken, Fırat-Dicle kadar giden çeşitli öneriler de bulunmaktadır. su potansiyeli konusunda, Fırat’ta 37-29=8, Dicle’de 58-42=16, dolayısıyla toplam 24 milyar m³/yıl farkı Ortadoğu su sorunu bağlamında, suyu ve su haklarını, giderecek çalışmaların bir an önce yapılması, yabancı şişelemeden de önce alım-satımı yapılabilen bir meta ülkelerde saklı tutulan akış bilgilerinin maskelenmeden olarak ele alan yaklaşımlardan, Islam hukukuna açıklanması, Ortadoğu’da “hakça ve makul” nitelikte göre suyun ticari bir meta olamayacağı ve ihtiyacı kalıcı barış koşullarının oluşturulmasında en önemli olana verilmesinin icabettiği hususuna dikkat çekil- katkılardan biri olacaktır [Öziş, Özdemir, v.d. 1998, mesine kadar değişik görüşler, Türkiye’nin yapacağı 2001]. masrafların karşılığını istemesinin ötesinde, doğal Bütün bu çerçevede, Türkiye’de Fırat-Dicle su kaynak olarak suyun kendisi için de bir bedel istemesi kaynaklarının geliştirilmesi hususu, esasında yararlı konusunu tartışmaya açık tutmaktadır [University of işbirliği yönleri bunalım yaratabilecek endişelerden Waterloo 1992; University of Illinois 1993]. çok daha ağır basan özelliklere sahip bulunmakta; Ayrıca, su kaynakları ve drenaj olanakları kısıtlı “su savaşları” senaryolarına yol açacağı öne sürülen bölgelerde, su tasarrufu sağlayacak yöntemler uygu- “Ortadoğu su bunalımı”nın Mezopotamya ile ilgili lanmasının, geniş ölçüde tarımsal sulama yapma kısmının, bölgedeki diğer anlaşmazlıklara kıyasla çabaları yerine, bu ürünlerin ithal edilmesinin daha talihsiz biçimde abartılmış bir sorun niteliğine akılcı ve ekonomik olacağı hususu da giderek ön plana sokulduğu gözlenmektedir [Öziş 1994, 1997a,b; Öziş, çıkmaktadır. Irak’ta sulama alanlarının aşırı geniş- Türkman, v.d. 1999, 2000, 2001]. letilmesi yerine, petrol karşılığında G.A.P.’taki tarımsal

42 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

8. SONUÇ BAĞIŞ, A.İ. (ed.) (1994): “Water as an element Türkiye’nin sınır-aşan suları, gerek bulundukları of cooperation and development in the Middle bölgede taşıdıkları önem, gerekse gösterdikleri çeşitlilik East”. Ankara, Ayna, Hacettepe University & açısından, fevkalade ilgi çekici, üzerlerinde kamu Friedrich-Naumann-Foundation, 446 s. kuruluşları, bilim ve siyaset mensuplarınca, başka BAĞIŞ, A.İ. (1997): Turkey’s hydropolitics of the ülkelerdeki durumlarla da kıyaslamalar dahil, daha Euphrates-Tigris basin. “Water Resources kapsamlı inceleme ve araştırma yapılması gereken Development”, V.13,N.4,s.567-581. akarsu havzalarıdır. BARAN, T.; ÇAKMAKOĞLU, O. (2001): Aras havzası su Bu akarsu havzaları arasında, Güneydoğu Anadolu potansiyeli. İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi. “III. Ulusal Projesiyle uluslararası ilgi odağı olan Fırat-Dicle Hidroloji Kongresi Bildiriler Kitabı”, s 629-632. havzası, gerek aşağı-kıyıdaş ülkelere su tahsisi, BARAN, T.; SAYAR, E.; ÖZİŞ, Ü. (1997): Asi havzası gerekse Şeria havzasının su kısıtlılığı ile doruğa çıkan su potansiyeli. Ankara, O.D.T.Ü.-D.A.Ü.-Ş.T.Ü.-B.Ü., Ortadoğu su sorunu açısından özel önem taşımakta; “İMG’97 - İnşaat Mühendisliğinde Gelişmeler III. bu havzada aynı akarsuyun iki büyük kolu olan Fırat Teknik Kongresi”, C.3, s.667-678. ve Dicle sularının birlikte ele alınması gerekmektedir. BASTIAN, T. (2001): “Su Savaşları”. İstanbul, Güneşli, 333 s. TEŞEKKÜR BAYAZIT, M.; AVCI, İ. (1997): Water resources of Turkey: potential, planning, development and Yazarlar Türkiye’nin sınır-aşan akarsu havzaları, management. “Water Resources Development”, özellikle Güneydoğu Anadolu Projesi konusundaki V.13, N.4, s.443-452. çalışmalarda destek ve yardımlarını gördükleri, Dokuz Eylül ve Ege Üniversiteleri, Devlet Su İşleri, Elektrik BEAUMONT, P. (1992): Water - A resource under İşleri Etüd İdaresi, Türkiye Elektrik Kurumu, Türkiye pressure. London, EC Commission Federal Trust Elektrik A.Ş., GAP Bölge Kalkınma İdaresi, Birleşmiş for Education and Research. “The Middle East & Milletler Çevre Programı, Ata İnşaat A.Ş. ilgililerine; Europe: An Integrated commission approach” (ed.: isimleri ve bu konudaki katkıları yazarların çeşitli Nonneman, G.). yazılarının ilgili yayınlar litesinde de yer alan diğer BİLEN, Ö. (1996): “Ortadoğu su sorunları ve Türkiye”. çalışma arkadaşlarına ve eski öğrencilerine Ankara, TESAV Toplumsal, Ekonomik, Siyasal teşekkürlerini sunarlar. Araştırmalar Vakfı, 180 s. BİLEN, Ö. (1997): “Turkey and water issues in the Middle East”. Ankara, Southeastern Anatolia Project İLGİLİ YAYINLAR Regional Development Administration, 223 s. AKMANDOR, N.; PAZARCI, H.; KÖNİ, H. (1994): BİLEN, Ö. (2000): “Ortadoğu su sorunları ve Türkiye”. “Orta Doğu ülkelerinde su sorunu”. Ankara, TESAV Ankara, TESAV Toplumsal, Ekonomik, Siyasal Toplumsal, Ekonomik, Siyasal Araştırmalar Vakfì, Araştırmalar Vakfı, 2.b., 322 s. 100 s. + 4 hrt. BISWAS, A.K. (ed.) (1994): “International waters of the ALPASLAN, A.; HARMANCIOĞLU, N. (2001): Türkiye’de Middle East from Euphrates-Tigris to Nile”. Oxford, ve dünya’da su politikaları. İzmir, Dokuz Eylül University Press, 221 s. Üniversitesi, “III. Ulusal Hidroloji Kongresi”, s.111-118. BOSNJAKOVIC, B. (2000): Regulation of international watercourses under the UN/ECE regional ALTINBİLEK, D. (1997): Water and land resources agreements. “Water International”, V.25, N.4, development in Southeastern Turkey. “Water s.544-553. Resources Development”, V.13, N.3, s.311-332. BULLOCH, J.; DARWISH, A. (1993): “Water wars AVCI, İ. (1991): Güneydoğu Anadolu Projesinin tarihsel - coming conflicts in the Middle-East”. London, gelişimi. İstanbul, İnşaat Mühendisleri Odası, Gollancz, 224 s. & (çev.: M. HARMANCI) (1994): “Su “Türkiye İnşaat Mühendisliği XI. Teknik Kongresi”, savaşları - Ortadoğuda beklenen çatışma”. İstanbul, C.II, s.790-806. Altın Kitaplar, 176 s. AVCI, İ.; YANIK, B. (1997): Sınıraşan ve sınır oluşturan su ÇONGAR, B. (1994): Harran-Ceylanpınar ovalarında yıllık kaynaklarımız: potansiyel, su talepleri ve sorunları. yeraltısuyu bilançolarının GAP projesi uygulanması İstanbul, Makina Mühendisleri Odası ve 15 Diğer ile değişimi. İstanbul, İstanbul Teknik Üniversitesi, “2. Meslek Odası, İstanbul Şubeleri, “Su Kongresi ve Erguvanlı Mühendislik Jeolojisi Kollokyumu”, Bildiri, Sergisi ‘97, İstanbul”, s.7-15. 7 s. AYDIN, A. (1998): Manavgat su temin projesi. Ankara, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (1996): “Orta-Doğu’da su “Yapı Dünyası”, N.30, s.13-17. sorunu”. Ankara, T.C. Dışişleri Bakanlığı, Bölgesel AYDINLAR OCAĞI (1996): “Water conflict in the Middle ve Sınıraşan Sular Dairesi, 99 s. East”. Ankara, Aydınlar Ocağı, Panel series 17, 72 D.S.İ. (S. UŞKAY; E. TAŞKAPILIOĞLU; N. GÜRKAN; s.

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 43 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

Y. PALALI; H. TOPRAKOĞLU; A. ABİDOĞLU; B. Weiterbildungsprogramm, Berlin ‘89”, H.16, KÖKNEL) (1980): “Güneydoğu Anadolu Projesi”. s.307-317. Ankara, DSI Etüd ve Plan Dairesi. ÖZDEMİR, Y.; ÖZİŞ, Ü. (2000): Türkiye’de Aşağı Fırat’ın D.S.İ. (1991): “Güneydoğu Anadolu Projesi”. Ankara, ve Dicle’nin güney kollarının uzun süreli akışları. Devlet Su İşleri, Tanıtma Broşürü. “İnşaat Mühendisleri Odası, Teknik Dergi”, C.11, D.S.İ. (1995): “Haritalı İstatistik bülteni”. Ankara, DSI N.1, s.2075-2100. Genel Müdürlüğü, N.991-VIII-177, 513 s. ÖZİŞ, Ü. (1982a): Aménagement de la basse Euphrate DUNA, C. (1988): Turkey’s peace pipeline. Boulder, en Turquie. “Travaux”, N.565, s.68 72. & ÖZİŞ, Ü. Westview, “The politics of scarcity: Water in the (1982b): Ausbau des unteren Euphrat-Beckens in Middle East” (eds.: Starr, J.R. & Stoll, D.C.), der Türkei. “Die Wasserwirtschaft”, J.72, H.5, s.207 s.119-124. 210. & ÖZİŞ, Ü. (1982c): The development plan for the Lower Euphrates Basin in Turkey. “Natural GRUEN, G.E. (1991, rev. 1992): “The water crisis : Resources and Development”, V.16, s.73 82. the next Middle East conflict”. Los Angeles, Simon Wiesenthal Center. ÖZİŞ, Ü. (1983a): Ausbau des Westlichen Tigris Beckens in der Türkei. “Die Wasserwirtschaft”, J.73, H.4, HADITHI, A.H. Al- (1978): “Optimal utilization of the s.109 112. & ÖZİŞ, Ü. (1983b): Development plan water resources of the Euphrates river in ”. of the Western Tigris Basin in Turkey. “International Tucson, University of Arizona, Ph.D.-Dissertation. Journal of Water Resources Development”, V.1, N.4, KARADAMUR, S.E.; HADID, B. (1992): Hydraulic s.343 352. structures on Euphrates river. Cairo, Nile Research ÖZİŞ, Ü. (1992): “G.A.P. I : Güneydoğu Anadolu Projesi Institute, “International Conference on Protection gelişme planı Karakaya barajı ve santralı Atatürk and Development of the Nile and Other Major barajı ve santralı”. İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, Rivers”, Proceedings, V.2/2, s.8-1-1 ila 14. Mühendislik Mimarlık Fakültesi, N.224, 64 s. KİBAROĞLU, A. (1997): Fırat-Dicle havzasında su ÖZİŞ, Ü. (1993): South east Anatolian Project in Turkey. sorununa kapsamlı bir bakış. Manisa, Celal Bayar Urbana, International Water Resources Association Üniversitesi Yüksek Öğrenim Vakfı, N.1, “Sınır aşan & University of Illinois, “International Symposium on sularımız”, s.3-23. Water Resources in the Middle East, Proceedings”, KLIOT, N. (1994): “Water resources and conflict in the p.279 284. Middle East”. London, Routledge, 368 s. ÖZİŞ, Ü. (1994): La gestion des besoins et KOLARS, J.E.; MITCHELL, W.A. (1991): “The Euphrates d’approvisionnements en eau dans le bassin river and the Southeast Anatolia Development Euphrate Tigre. Cairo, International Water Resources Project”. Carbondale, Southern Illinois University, Association, “IWRA VIII. World Congress on Water Water - The Middle East Imperative Series, 325 s. Resources”, V.2, s.(T5 S2)1.1 1.13. KUIPER, E. (1971): “Water resources project ÖZİŞ, Ü. (1997a): Sınır-aşan sular ve Türkiye. İstanbul, economics”. London, Butterworths, 447 s. Makina Mühendisleri Odası ve 15 Diğer Meslek KULGA, D.; ÇAKMAK, C. (1997): Toward sustainable Odası, İstanbul Şubeleri, “Su Kongresi ve Sergisi water management in the Southeastern Anatolia ‘97, İstanbul”, s.17-30. & ÖZİŞ, Ü. (1997b): Project (GAP). “Water Resources Development”, Sınır-aşan sular ve Türkiye. Manisa, Celal Bayar V.13,N.4, s.541-546. Üniversitesi Yüksek Öğrenim Vakfı, N.1, “Sınır aşan KUTAN, R. (1996): Water disputes in middle-eastern sularımız”, s.69-97. countries. Ankara, Aydınlar Ocağı, Panel series 17, ÖZİŞ, Ü. (2001): Sınır-aşan sulardan yararlanmada “Water conflict in the Middle East”, s.33-49. hidrolojinin önemi. İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, KUZUM, L.; BOZ, B. (1997): GAP’ta DSİ faaliyetleri. “III. Ulusal Hidroloji Kongresi”, s.49-64. İstanbul, Makina Mühendisleri Odası ve 15 Diğer ÖZİŞ, Ü.; BARAN, T.; DURNABAŞ, Ş.; ŞEKER, Ş.; Meslek Odası, İstanbul Şubeleri, “Su Kongresi ve ÖZDEMİR, Ö. (1997): Türkiye akarsularının su ve Sergisi ‘97, İstanbul”, s.31-42. su kuvveti potansiyeli. Ankara, “Türkiye Mühendislik NAFF, T. (1993): International riparian law in the West Haberleri”, Y.42, N.391, s.17-26. and Islam. Urbana, University of Illinois & IWRA, ÖZİŞ, Ü.; BARAN, T.; DEMİRCİ, N. (1999): Türkiye’de “The International Symposium on Water Resources Dicle havzasındaki başlıca akış gözlem in the Middle East: Policy and Institutional Aspects”, istasyonlarının aylık akışları. “İnşaat Mühendisleri s.113-123. Odası, Teknik Dergi”, C.10, N.4, s.2029-2045. NAFF, T.; MATSON, R. (eds.) (1984): “Water in the ÖZİŞ, Ü.; BARAN, T.; ÖZDEMİR, Y; FISTIKOĞLU, O. Middle East : conflict or cooperation”. Boulder, (2001): Türkiye açısından sınır-aşan sular. Ankara, Westview. 236 s. “Meteoroloji Mühendisliği”, n.1, s.34-39. ÖZBEK, T. (1989): Das Südost-Anatolien-Projekt-GAP. ÖZİŞ, Ü.; BASMACI, E.; HARMANCIOĞLU, N. (1990): Berlin Technische Universität, “V. Internationales Atatürk nears completion. London, “Int. Water Power

44 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

& Dam Construction”, V.42, N.9, s.12 16. TEKELİ, S. (1990): Turkey seeks reconciliation for the ÖZİŞ, Ü.; BASMACI, E.; HARMANCIOĞLU, N. (1992): water issue induced by the Southeastern Anatolia Wasserkraftanlage Atatürk am Euphrat. Wien, project (GAP). “Water International”, V.15, N.4, Technische Universität, “7.Internationales Seminar s.206-216. - Wasserkraftanlagen”, (Red.: A. Königsberger, H. TURAN, İ. (1993): Turkey and the Middle East : Problems B. Matthias, T. Varga), s.17 31 (english version: and Solutions. “Water International”, V.18, N.1, s.15-29). s.23-29. ÖZİŞ, Ü.; FISTIKOĞLU, O.; ÇANGA, R. (2000): Keban, U.N. (1997): “Convention on the law of the Karakaya, Atatürk baraj yerlerinde aylık akışlar. non-navigational uses of international watercourses”. “İnşaat Mühendisleri Odası, Teknik Dergi”, C.11, New-York, United Nations, 25 s. N.1, s.2101-2119. U.N./E.C.E. (1997): “Meeting of the parties to the ÖZİŞ, Ü.; ÖZDEMİR, Y.; BARAN, T. (1997): Dicle Convention on the protection and use of ve kollarının İran ve Irak’taki su potansiyelinin transboundary watercourses and international belirlenmesi. İzmir, İnşaat Mühendisleri Odası, lakes”. Genève, United Nations, Economic “Türkiye İnşaat Mühendisliği 14. Teknik Kongresi”, Commission for Europe, Report of the First Meeting s.565-580. ECE/MP.WAT/2. ÖZİŞ, Ü.; ÖZDEMİR, Y.; BARAN, T.; DEMİRCİ, N.; UNIVERSITY OF ILLINOIS (1993): “The International FISTIKOĞLU, O.; ÇANGA, R.; ÖZEN (SAF), B.; Symposium on Water Resources in the Middle TARIYAN, Ş. (1998): Mezopotamya su potansiyelinin East: Policy and Institutional Aspects, Proceedings”. kestirimine bir yaklaşım. İstanbul, İ.T.Ü., “II. Ulusal Urbana, University of Illinois & IWRA, 285 s. + Hidroloji Kongresi”, s.9-20. Additionnal papers. ÖZİŞ, Ü.; ÖZEL, Ş. (1989): Karakaya dam and UNIVERSITY OF WATERLOO (1992): “Conference on power plant. London, “Int. Water Power and Dam The Middle East Water Crisis: Creative Perspectives Construction”, V.41, N.7, s.20-24. and Solutions”. Waterloo, University’s Centre on ÖZİŞ, Ü.; ŞAMİLOĞLU, C.N.; ÖZDEMİR, Y.; BARAN, Foreign Policy and Federalism (bildirilerin bir T. (1997): Türkiyedeki Fırat barajlarının mansap bölümü “Water International”ın Mart 1993 sayısında ülkelerle masraf paylaşımı. İzmir, İnşaat Mühendisleri yayınlanmıştır). Odası, “Türkiye İnşaat Mühendisliği 14. Teknik UŞKAY, S. (1987): Güneydoğu Anadolu Projesi DSİ Kongresi”, s.591-596. çalışmaları. Ankara, İnşaat Mühendisleri Odası, “IX. ÖZİŞ, Ü.; TÜRKMAN, F.; BARAN, T.; ÖZDEMİR, Y. (1999): Teknik Kongre Bildiriler Kitabı”, C.II, s.7-19. Güneydoğu Anadolu Projesi ve hidropolitik yönleri. ÜNVER, O. (1994): Southeastern Anatolia Project (GAP) İzmir, Mühendislik ve Diğer Meslek Odaları İzmir of Turkey : water resources development within Şubeleri, “İzmir Su Kongresi”, s.443-462. & (2000): the context of Integrated regional socioeconomic “Yapı Dünyası”, N.50 (Mayıs 2000), s.37-47. development. Cairo, International Water Resources ÖZİŞ, Ü.; TÜRKMAN, F.; BARAN, T.; ÖZDEMİR, Y.; Association, “IWRA VIII. World Congress on Water DALKILIÇ, Y. (2001): Hidro-politik açıdan Güneydoğu Resources”, V.2, s.(T5 S2)5.1 5.13. Anadolu Projesi. Ankara, “Meteoroloji Mühendisliği”, ÜNVER, O. (1997a): South-eastern Anatolia integrated n.1, s.43-49. development project (GAP), Turkey: an overview SHAHIN, M. (1989): Review and assessment of water of issues of sustainability. “Water Resources resources in the Arab region. “Water International”, Development”, V.13, N.2, s.187-208. V.14, N.4, s.206-219. ÜNVER, O. (1997b): Southeastern Anatolia Project SOLAKOĞLU, L. (1994): Ulusal ve uluslar arası su (GAP). “Water Resources Development”, V.13, N.4, hukuku. “GAP Dergisi Sulama Özel Sayısı”, Kasım s.453-483. ‘94, Yıl:2, Sayı:5, s.51-55. WOUTERS, P. (2000): National and international water STARR, J.R.; STOLL, D.C. (1987): “U.S. Foreign policy law - Achieving equitable and sustainable use of on water resources in the Middle East”. Washington water resources. “Water International”, V.25, N.4, D.C., The Center for Strategic & International Studies, s.499-512. 49 s. YAVUZ, H. (1997): The Manavgat project of Turkey: STARR, J.R.; STOLL, D.C. (eds.) (1988): “The politics water, an economic good. “Water Resources of scarcity: Water in the Middle East”. Boulder, Development”, V.13, N.4, s.561-565. Westview, 198 s. YILMAZ, Ş.; KADILAR, R. (1997): Sınırı aşan sularımız. ŞEN, S. (ed.) (1993): “Su sorunu, Türkiye ve Ortadoğu”. Manisa, Celal Bayar Üniversitesi Yüksek Öğrenim İstanbul, Bağlam, 534 s. Vakfı, N.1, “Sınır aşan sularımız”, s.27-66. TANRIVERDİ, Ş. (1992): “Şanlıurfa tünelleri”. Ankara, YUSSIF, F.EL- (1983): Condensed history of water Devlet Su İşleri, 110 s. + Şekiller. resources developments in Mesopotamia. “Water International”, V.8, N.1, s.19-2

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 45 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

ORTADOĞU HİDROPOLİTİĞİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Ali İhsan BAĞIŞ (*)

Su her zaman olduğu gibi, özellikle günümüzde birçok hedeflemektedir. Barajlar ve hidroelektrik santralleri bakımdan (yönüyle ) daha da önem kazanmıştır. sayesinde Türkiye, büyük ölçüde enerji açığını da Bilindiği gibi tarihsel süreç içerisinde ekonomik ve asgariye indirecektir. Sulamayla birlikte önce tarıma sosyal gelişmeye su ve barışın birlikte olmasıyla dayalı sanayileşme gelişecek ve buna bağlı olarak sağlanmıştır. Aslında su insanoğluna birçok fırsat bölgenin refah düzeyi yükselmiş olacaktır. sunduğu gibi tabii felaketlere de neden olabilmektedir. İşte elektrik enerjisi ve sulamanın ilk etabının Dolayısıyla söz konusu olumsuzlukları daha önceden gerçekleştirilmesi amacıyla 1990 yılı Ocak - Şubat görerek felaketler kontrol altına alınmalıdır. Aşırı aylarında bir aylık devre için Atatürk Barajı’nda nüfus artışına bağlı olarak, artan düzensiz kentleşme, su tutulmasına başlanmıştır. Bunun üzerine Suriye sanayileşme ve sulama uygulamalarındaki yanlışlıklar başta olmak üzere Irak ve Arap dünyası kıyametler ve aksaklıklar su kalitesi ve miktarının olumsuz koparmaya başlamış ve Türkiye aleyhinde dünya etkilemektedir. Mesela temiz içme suyu yokluğu insan kamuoyunu yönlendirmeye girişmişlerdir. Esasen sağlığına çok ciddi zararlar vermektedir. Türkiye iyi niyetinin bir ifadesi olarak Atatürk Barajı’nda Su sorununun önemi ülkelerin coğrafi konumuna su tutulmasına başlanmadan önce, bölge ülkelerine bağlı olarak değişmektedir. Örneğin Kuzey ülkeleri su özel bir heyet göndererek durum izah etmeye kıtlığı çekmezken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu çalışmıştır. Ancak buna rağmen karşı taraftan anlayış Ortadoğu, Güney ve Doğu Akdeniz ülkeleri kuraklık görmemiştir. Körfez Savaşı sırasında bazı müttefik ve su kıtlığı ile karşı karşıyadırlar. Sonuç olarak ülkeleri Türkiye’ye ve Irak’a zarar vermek amacıyla, su birçok ülkenin iç ve dış politikasında etkili Dicle sularının kesilmesini telkin etme yoluna olmaktadır. Ortadoğu’da dönüşümü olmayan su gitmişlerdir. Ama buna rağmen Türkiye iyi niyetinin bir kaynakları hoyratça kullanılmaktadır. Bunun başlıca ifadesi olarak, suyu bir silah olarak kullanma yoluna nedenleri yüzeysel suyun yeterli olmaması ve yeraltı gitmemiştir. Oysa ki Suriye terörist PKK’yı besleyerek su kaynaklarının bilinçsizce tüketilmesidir. Bunun ve Türkiye’nin ikazlarına rağmen bu tutumundan yanında tarımsal sulamada eski ve geri yöntemler vazgeçmeyerek Türkiye’den bu yönde taviz alacağını kullanılmaktadır. İsrail ve Ürdün’ün bir kısmında düşünmüştür. Hatta bununla da kalmayıp Arap sulamada ileri teknolojilerin kullanılması ise istisnai bir ülkelerini ve Arap ligini de sürekli yanlış bilgilerle durumdur. etkilemeye çalışmıştır. Genel durumu kısaca özetledikten sonra Türkiye’nin bu iyiniyetli uyarılarına rağmen, tavrını Ortadoğu’daki durumu biraz açmakta yarar vardır. değiştirmeyen Suriye’ye karşı Ekim 1998’deTürkiye - Şöyle ki son yıllarda telaffuz edildiğinden hemen savaş Suriye sınırına askeri bir yığınak yapmak zorunluluğu ve çatışma senaryoları üretilmektedir. Bu senaryolar doğmuştur. Durumun ciddiyetini ve mehametini genelde batı kaynaklı olduğu gibi maalesef bölge anlayan Hafız Esad, PKK başı Abdullan Öcalan’ı içinden de gelmektedir. Bunun en büyük nedeni de ülkesinden çıkarmak zorunda kalmıştır. ne yazık ki Ortadoğu düşüncesi rasyonel olmayıp daha ziyade retorik söylemler ile çoğu zaman gerçeği SINIR AŞAN SULAR SORUNUNUN ÇÖZÜM unutturmasıdır. YOLLARI Türkiye bölgelerarası az gelişmişliği asgariye indirme Uluslararası ilişkilerde ihtilaf her zaman ‘hukuksal’ amacıyla Güneydoğu Anadolu Projesini (GAP) 1980’li boyutuyla düşünülmemelidir. Uyuşmazlığa taraf olan yıllarda uygulama yoluna gitmiştir. GAP entegre ülkeler, uyuşmazlığı hukuksal bir ihtilaf kabul ettikleri bir proje olup sosyal ve ekonomik bir kalkınmayı takdirde bunu yargıç veya hakemlik gibi hukuksal yollardan başvurabilirler. Hiçbir ülke kendi iradesi dışında bir uyuşmazlığı hukuksal veya siyasal yollardan (*) Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi çözümlemeye zorlanamaz. Mesela Türkiye, Suriye İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Ankara ve Irak arasında uyuşmazlıkların zamanla çözümü

46 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH konusunda iki veya çok taraflı bir anlaşma olma- yukarı kıyıdaş devletin mutlak egemenliğini kabul eden dığından sözde var olan uyuşmazlığın barışçı yollardan bir görüştür. Bu görüş olumsuz yönleri içerdiğinden çözümlenebilmesi için ülkeler iyi niyetlerini ortaya artık terkedilmiştir. koymak zorundadırlar. Uyuşmazlığın barış ve güvenliği 2. Doğal Bütünlük Görüşü. tehdit eder bir mahiyet alması halinde Birleşmiş Bu görüş, tamamen aşağı kıyıdaş ülkelerin yararına Milletler Antlaşması’nın 33. maddesi gereğince taraflar bir görüş olup mutlak egemenlik görüşüne bir tepki bu uyuşmazlığı barışçı yollardan çözümleme yoluna olarak doğmuştur. gitmektedirler. Taraf ülkeler arasındaki iyiniyet ve 3. Kullanımda Öncelik. işbirliği arzusu her türlü uyuşmazlığın çözümü için Bu görüş, mutlak egemenlik görüşünün biraz daha esas olan en önemli etkendir. esnek şeklidir ve yukarı kıyıdaş devlet tarafından Sınır aşan sularda yukarı kıyıdaş ülkeler teknik nitelikte kullanılması aşağı kıyıdaş ülkenin önceliği olduğunu danışma ve işbirliği gerçekleştirebilmek için aşağı kabul etmektir. kıyıdaş ülkelere önceden bilgi vermekle yükümlüdürler. 4. Hakkaniyete Uygun Kullanım. Ancak bu bilgi verme aşağı kıyıdaş ülkeden izin Bu görüş, ülkeler tarafından en fazla rağbet gören ve isteme şeklinde düşünülmemelidir. Esasen Türkiye uluslararası komisyon tarafından da benimsenen bir GAP’ın uygulamaya başlamasından önce ve uygulama görüştür. sırasından uluslararası hukuktan kaynaklanan her türlü vecibelerini yerini getirmekle iyi niyetini komşularına Görüldüğü gibi, sınır aşan sular ihtilafını çözmek göstermiş bulunmaktadır. şimdilik hukuk açısından mümkün görünmemektedir. Bu nedenle 1980 yılından beri Türkiye, Irak ve Suriye Sınır aşan sular konusunda kıyıdaş devletlerin haklarını arasından bu uyuşmazlığa bir çare bulmak üzere ve yükümlülüklerini belirleyen kapsamlı ve tüm “Ortak Teknik Komite” oluşturulmuş olup yapılan uyuşmazlıklara uygulanabilen nitelikte uluslararası otuza yakın görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. kurallar bulunmamaktadır. Ancak Birleşmiş Milletler Görüşmelerin beşi yapıldığında Türkiye üç aşamalı Genel Kurulu’nun “Devletlerin Ekonomik Hak ve bir plan ileri sürmüştür. Bu plana göre; Yükümlülükleri” hakkındaki 12 Aralık 1974 tarihli kararın 3. maddesini dikkate almakla yükümlüdürler. 1. Su kaynakları envanter çalışmaları yapılmalı, Uluslararası bir kural haline gelen bu madde hükmüne 2. Toprak kaynaklarının envanter çalışmalarını kapsa- göre bu kaynakları paylaşan ülkeler diğer kıydaş malı, ülkelere esaslı zararlar vermemek ve kıyıdaş ülkelerin 3. Su ve toprak kaynaklarının envanter çalışmalarının hukuksal menfaatlerini ihlal etmemek diğer bir deyişle sonuçları bu aşamada değerlendirilerek bir sonuca nehir sularından hakkaniyet ölçüleri içerisinde varılmalıdır. faydalanma ve paylaşılmasına dikkat etmek Ancak Irak ve Suriye bu plana karşı gelmekte ve buna zorundadırlar. karşı da bir alternatif sunmamaktadırlar. Uluslararası hukuk komisyonu ülkelerin hakkaniyet Netice itibariyle, yine de bu uyuşmazlığın ve makul ölçüler içerisinde hareket etmesini tavsiye çözümlenebilmesi için işbirliğinden başka çare de etmektedir. görünmektedir. Ancak işbirliğinin olabilmesi için 1. Coğrafi, hidrografik, hidrolojik, iklimsel, ekolojik ve duruma göre aktörlerin politika, davranış ve doğal nitelikteki diğer etkenler düşüncelerinde değişikliğe gitme zorunluluğu vardır. 2. Kıyıdaş devletlerin sosyal ve ekonomik ihtiyaçları Uluslararası ilişkilerde bir değişiklik süreci yaşanmakta olup teknolojik gelişme, karşılıklı bağımlılık her geçen 3. Kullanımın diğer kıyıdaş ülkelere olan etkileri gün artmaktadır. Ancak Ortadoğu ülkeleri arasındaki 4. Sınır aşan suların mevcut potansiyel kullanımları ilişkiler hala güç politikası esasına dayanmaktadır. 5. Sınır aşan suyun doğal özelliklerinin korunması, ge- Karşılıklı bağımlılık Ortadoğu’da bağımsızlık ve liştirilmesi ve su kaynaklarının ekonomik kullanımı, egemenliğin yok olacağı şeklinde telakki edilmektedir. bu amaca yönelik olarak alınan tedbirlerin mahiyeti Suyun gittikçe azaldığı bölgede bazı ülkeler ısrarla Keban Barajının dolumu sırasında Türkiye, tarafların gıdada kendi kendine yeterlilik peşinde koşmaktadır. ortak iradeleriyle, Fırat nehrinden önce 350 m³/sn, Bunu en önemli sebeplerinden birisi bu ülkelerin sonra da 450 m³/sn ve 1987 geçici protokolüne göre komşularına karşı olan güven eksikliği duygusudur. 1990 yılında 500 m³/sn su bırakmıştır. Kanımca, bu yönde başarıya ulaşabilmek için Özetle Türkiye’nin Fırat ve Dicle’den yararlanma Türkiye’nin çok daha fazla aktif bir politika izlemesi konusundaki çabalarının daha fazla sınırlandırılmasın gerekmektedir. Zaman zaman Ortadoğu barış istemek, Türkiye’nin egemenlik haklarının sınırlandırıl- görüşmeleri sırasından Fırat sularının başka güçler ması olduğu gibi iyi komşuluk ilişkilerinden de daha tarafından gündeme getirilmesi oldukça düşündürücü fayda görmekteyim. gözükmektedir. Bu bakımdan bölge içinde ve dışında bu baskı karşısında kalmaması için Türkiye, Irak ve 1. Mutlak Egemenlik Görüşü (Harmon Doktrini). Suriye sınır aşan sular uyuşmazlığını hakkaniyete Bu görüş ilk kez 1985 yılında ABD ile Meksika uygun ve akılcı bir şekilde sonuçlandırabilme şansını arasındaki Rio Grande uyuşmazlığına uygulanmış olup kaçırmamalıdırlar.

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 47 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

GAP PROJESİ TÜRKİYE, IRAK VE SURİYE ARASINDA SORUN NEDENİ MİDİR?

Atıl BULU (*), Şevket ÇOKGÖR (**)

ÖZET su potansiyeli 95 km³ olarak hesaplanmıştır. Elde 780.000 km² yüzey alanı 63 milyon nüfusu ve önemli edilebilen 12 km³ yer altı suyunu da buna katarsak, sayılabilecek su kaynakları ile Türkiye hiçbir zaman yıllık kullanılabilir su potansiyeli 107 km³ olarak bulunur yeterli su kaynağı olmayan bir bölgede bulunmaktadır. [1]. Gelecekte suyun barış ve savaşa neden olabilecek kilit bir kaynak olduğu belirgindir. Türkiye’nin yıllık 2. SU VE ENERJİ POTANSİYELİ kullanılabilir su hacmi 107 km³ olup kişi başına düşen su potansiyeli 1700 m³/yıl dır. Bu nedenle Türkiye “su Yıllık 107 km³ su potansiyelini nüfusa bölersek, kişi zengini” bir ülke olarak kabul edilemez. Komşularının başına 1700 m³/yıl olan su potansiyeli 2020 yılına kişi başına su potansiyeli ise Irak’da 2910 m³/yıl ve kadar 1000 m³/ yıl değerine düşmesi beklenmektedir. Suriye’ de 1420 m³/yıl'dır. En önemli su kaynakları Bu nedenle Türkiye “su zengini” bir ülke olarak kabul Güneydoğu ve Doğu Karadeniz bölgelerinde olup, edilemez. Komşularının kişi başına su potansiyeli ise tüketimin en önemli bölümü ise Türkiye’nin Batı ve Orta Irak’da 2910 m³/yıl ve Suriye’de 1420 m³/yıl'dır.(Şekil 1). Anadolu bölgeleridir. Bu nedenle bölgeler arası su taşını mı gelecekte kaçınılmazdır. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ülkemizin en önemli gelişme projesidir. GAP’ın tamamlanması ile 22 baraj ve 19 hidroelektrik santral devreye girecektir. 27350 GW/yıl elektrik enerjisi üretimi (ülkenin hidroelektrik potansiyelinin %22'u) ve 1.7 milyon ha alan sulaması (ekonomik sulanabilir toplam alanın %19'u) sağlanacaktır. Fırat ve Dicle havzalarının su ve toprak kaynaklarının rasyonel ve kapsamlı bir şekilde kullanılması için Türkiye, Irak ve Suriye’nin teknik elemanlarından oluşan bir ekip tarafından yürütülmesi bu üç ülke arasındaki sorunun Şekil 1 - 1993 yılında su zengini ülkeler, bazı Orta Doğu çözümü için gerekli olduğu belirgindir. ülkeleri ve Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı [2].

Yağış yıldan yıla olduğu gibi bölgeden bölgeye 1. GİRİŞ de önemli farklar göstermektedir. Doğu Karadeniz 780.000 km² yüz alanı ve 63 milyon nüfusu ve önemli Bölgesinde yıllık yağış yüksekliği 250 cm yüksek bir sayılabilecek su kaynakları ile ülkemiz hiçbir zaman değer olabildiği gibi, Orta Anadolu’da bu değer 30 yeterli su kaynağı olmayan bir bölgede bulunmaktadır. cm değerine düşmektedir. Ülkemizin su potansiyelinin Bu neden suyun gelecekte barış ve savaşa neden % 28‘i Güneydoğu bölgesinde ve % 8‘i de Doğu olabilecek bir kaynak olduğu belirgindir. Karadeniz bölgesindedir. Bilindiği gibi ülkemizde 26 su havzası bulunmaktadır (Şekil 2 - Tablo 1). Bu Ülkemizdeki yağış yüksekliği ortalama 643 mm olup su havzalarının su potansiyelini, planlanan sulama bu da yıllık 500 km³ suya denk düşmektedir. Ortalama alanlarını ve hidroelektrik potansiyelini göstermektedir. yüzeysel akış miktarı ise 186 km³ (2400 m³/ha) En önemli akarsular Fırat ve Dicle nehirleri olup dır. Komşu ülkelerin su hakları, kirlilik kontrolü için Türkiye’de doğarak Basra Körfezi’ ne dökülen sınır gerekli minimum akarsu debisi sağlanması, jeolojik aşan sulardır. Ayrıca Meriç, Çoruh, Aras, Arpaçay ve topoğrafik koşullardan dolayı, yıllık kullanılabilir ve Asi nehirleri de sınır aşan sulardandır. Türkiye ile komşuları arasındaki sınırlarının % 22'si uluslararası (*) Prof. Dr., (**) Y. Doç. Dr., sular boyuncadır. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi, İstanbul

48 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

Şekil 2 - Türkiye’deki drenaj havzaları

Tablo 1 - Türkiye havzalarının Su potansiyeli ve planlanan hidoelektrik ve sulama potansiyeli [3].

Ortalama Toplam Planlanan Yıllık Hidrolik yıllık akım potansiyele sulanacak alan Enerji potansiyeli Havza (km³/yıl) göre yüzdesi (106ha) (103GWh) 1. Meriç-Ergene 1.33 0.7 0.15 - 2. Marmara 8.33 4.5 0.08 - 3. Susurluk 5.43 2.9 0.18 1.90 4. Kuzey Ege 2.09 1.1 0.09 0.04 5. Gediz 1.95 1.1 0.19 0.42 6. K. Menderes 1.19 0.6 0.03 0.14 7. B. Menderes 3.03 1.6 0.31 0.85 8. Batı Akdeniz 8.93 4.8 0.13 2.50 9. Antalya 11.06 5.9 0.16 4.41 10. Burdur Gölü 0.50 0.3 0.04 - 11. Akarçay 0.49 0.3 0.03 - 12. Sakarya 6.40 3.4 0.37 2.36 13. Batı Karadeniz 9.93 5.3 0.10 2.11 14. Yeşilırmak 5.80 3.1 0.34 6.47 15. Kızılırmak 6.48 3.5 0.50 6.51 16. Konya (Kapalı) 4.52 2.4 0.43 0.10 17. Doğu Akdeniz 11.07 6.0 0.09 5.18 18. Seyhan 8.01 4.3 0.31 7.12 19. Asi 1.17 0.6 0.10 0.12 20. Ceyhan 7.18 3.9 0.59 4.63 21. Fırat 31.61 17.0 1.74 38.94 22. Doğu Karadeniz 14.90 8.0 - 10.93 23. Çoruh 6.30 3.4 0.03 10.61 24. Aras 4.63 2.5 0.27 2.29 25. Van Gölü (Kapalı) 2.39 1.3 0.09 0.26 26. Dicle 21.33 11.5 0.65 16.88 Toplam 186.51 100 7.00 124.57 Ülkemizin 28 milyon ha alanı tarıma elverişli, 21.5 alan da yer altı suyu ile sulanabilmektedir. milyon ha meralık ve 23 milyon ha alan ise ormanlık Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli oldukça yüksek olarak kabul edilebilir. Sulanabilen alan ise 26 milyon olup, Avrupa ülkeleri arasında en yükseklerinden ha olup, bundan 8.5 milyon ha ekonomik olarak biridir. Kullanılabilir hidroelektrik potansiyeli 125 000 sulanabilir alan olarak alınabilir. Ayrıca 0.6 milyon ha Gwh/yıl olarak hesaplanmıştır [1].

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 49 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

3. SU TRANSFERİ Tablo 2 - Fırat havzası su potansiyeli ve bölge ülkelerinin kullanım hedefleri [2] Ülkemizin en önemli su kaynakları Güneydoğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgelerinde olup, Su Potansiyeli Tüketim Hedefi ihtiyacın en yüksek olduğu bölgeler ise Batı ve Orta Ülke (109 m³/yıl) (109 m³/yıl) Anadolu bölgeleridir. Bu nedenle havzalar arasında Türkiye 31.58 18.42 su taşınımı gelecekte beklenmelidir. Fırat, Dicle, Doğu (%88.7) (%51.80) Karadeniz, Doğu Akdeniz ve Antalya bölgelerindeki su Suriye 4.00 11.30 havzalarının suları ülkemizin orta ve batı bölgelerindeki (%11.3) (%31.80) eksikleri karşılamak için taşınması düşünülecektir. Irak 0.00 23.00 (%0.00) (%64.60) 4. GÜNEYDOĞU ANADOLU PROJESİ (GAP) Toplam 35.58 52.92 (%100) (%100) Ülkemizin en önemli gelişme projesi olan GAP aynı zamanda dünyadaki en büyük projelerden biridir. b) Dicle Nehri Aşağı Fırat ve Dicle havzalarındaki baraj, hidroelektrik Eğer Tablo 2'nin benzerini Dicle nehri içinde hazırlarsak santral ve sulamayı içeren bu proje ile ülke alanının Tablo 3 elde edilir. Tablodan görüleceği gibi havzanın su %10'unu ve nüfusun %8'ini kaplayan bu bölgede potansiyeli Türkiye ve Irak tarafından sağlanmaktadır. tarım, ulaşım, endüstri, iletişim, sağlık ve eğitimin Su potansiyelini %51.9'u Türkiye topraklarından ve gelişimi sağlanacaktır. GAP projesinde 22 baraj ve 19 %48.1'i Irak topraklarından gelmektedir. Fırat hidroelektrik santrali bulunmaktadır. 27.350 GWh/yıl havzasında olduğu gibi, Irak ve Suriye’nin kullanmak elektrik enerjisi (ülkemizin hidroelektrik potansiyelinin istedikleri su potansiyeli kendi topraklarından oluşan %22'si) üretimi ve 1.700.000 ha alanın sulanması katkıdan çok fazladır. Türkiye kendi topraklarının beklenmektedir. Aynı zamanda havzanın mansap katkısı olan su hacminden çok daha azını kullanmak kısmında akım düzenlenmesi ve taşkın kontrolu da istemektedir. Fırat havzasında olduğu gibi üç ülkenin sağlanmış olacaktır. kullanmak istedikleri toplam su hacmi Dicle havzası Projenin tamamlanması için ülkemizin çok önemli su potansiyelinin 5.8 milyar m³ fazlasıdır. teknik ve mali kaynakları bu bölgeye akıtılmaktadır. Projenin oluşumu ile Suriye, Irak ve Türkiye arasında Tablo 3 - Dicle havzası su potansiyeli ve bölge ülkelerinin gerilim artmaktadır. Bu üç ülke arasında rasyonel bir kullanım [2] çözüm geliştirilmesinin gerekliliği açıktır. Su Potansiyeli Tüketim Hedefi Ülke (109 m³/yıl) (109 m³/yıl) Türkiye 25.24 6.87 5. SORUN NEDENİ: FIRAT VE DİCLE NEHİRLERİ (%51.9) (%14.1) Fırat ve Dicle nehirlerinin Basra körfezine ulaşmadan Suriye 0.00 2.60 önce birleştikleri noktadaki ortalama yıllık su miktarı (%0.0) (%5.4) 88 milyar m³ olup bunun %60’ı Türkiye, %4’ü Irak 23.43 45.00 Suriye ve %36'sı ise Irak topraklarından gelen suları (%48.1) (%92.5) içermektedir. Toplam 48.67 54.47 a) Fırat Nehri (%100) Fırat havzasının Basra Körfezine ulaşan ortalama su hacmi 36 milyar m³'dür. Her üç ülkenin bu hacme Tanınmış uluslararası su mühendislerinin Suriye ve katkıları ile planladığı sulama alanlarının su kullanma Irak’ın sulanabilen alanlara ait tahminleri ile bu ülkelerin miktarları Tablo 2'de verilmiştir. resmi verileri arasında önemli çelişkiler vardır (Tablo 4). Fırat havzasındaki su eksikliğinin Dicle nehrinden Fırat havzasının toplam su potansiyelinin %88.7'si su transferi ile giderilmesi önerilmektedir [4]. Eğer bu Türkiye’den doğmakta, %11.3'ü ise Suriye toprakların- su taşınımı sağlanırsa, 3 ülkenin planladığı sulama dan gelmekte, Irak topraklarının katkısı ise hiç yoktur. projelerinin hayata geçebileceği hakkında genel bir Fırat nehrine bu ülkelerin su potansiyeli katkısı çok görüş egemendir. az olduğu halde Suriye bu suyun %1.8'ini ve Irak ise %64. 6'sını kullanmak istemektedir. Türkiye ise toplam Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde planlanan su yapıları su potansiyelinin %8.7'sini sağladığı halde %51.8'ini Türkiye’nin enerji ve sulama gereksinmelerini kullanmak istemektedir. Tablo 2 de görüldüğü gibi 3 karşılayabileceği gibi, komşularına da düzenlenmiş ülkenin kullanmak istedikleri su potansiyeli Fırat nehri su verecektir. Bu nehirlerdeki debi çok değişkendir. toplam su potansiyelinin 17.3 milyar m³ fazlasıdır. Örneğin yaz aylarında debi 150-200 m³/s değerlerine Nehrin su potansiyelini göz önünde tutarsak bu 17.3 kadar azalabildiği gibi ilkbahar aylarında da 5000 milyar m³ fazla suyun sağlanması olanaksızdır. m³/ s değerlerine ulaşabilmektedir. Yani yazın kuraklık ilkbaharda da taşkınlara neden olmaktadır. Fırat

50 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

Tablo 4 - Irak ve Suriye’nin fırat nehrinden sulanabilir alanları [5] 7. SONUÇLAR Suriye Irak Bu yazıdaki bilgilerden aşağıdaki sonuçlar Referans (106 ha) (106 ha) çıkarılabilir. Ülkelerin resmi açıklamaları 0.77 1.95 a) Komşu ülkelerin diğer ülkelere kabul ettirmek iste- Kollars (1993) [6] 0.37 - 0.39 1.29 diği gibi Türkiye “su zengini” bir ülke değildir. USAID Rapor 0.32 - b) Suyun alansal dağılımı ile endüstri ve nüfusun Anderson (1986) [7] 0.2 - 0.5 - dağılımı birbiriyle uyuşmamaktadır. Bu nedenle bölgelerarası su ve enerji taşınımı gereklidir. Beaumont (1978) [8] 0.4 - 0.8 - c) Türkiye teknik ve mali kaynaklarının çok önemli bir üzerinde yapılan barajlar bu debi değişimlerini bölümünü GAP projesinin bitirilmesine harcamış ve düzenlemekte, komşularının düzenlenmiş su almasını harcamaya devam etmektedir. sağlamaktadır. Bu amaçla Türkiye ve Suriye 1987 yılında bir protokol imzalayarak minimum 500 m³/s d) Irak ve Suriye’nin Dicle ve Fırat’tan su istekleri debinin Türkiye sınırlarından Suriye’ye verilmesi tanınmış uluslararası su mühendislerinin ortaya konusunda anlaşmışlardır. koyduğu gibi çok abartılıdır. e) Dicle ve Fırat havzalarının rasyonel ve kapsamlı planlanabilmesi için üç ülkenin teknik elemanların- 6. FIRAT VE DİCLE HAVZALARININ dan oluşan bir ekip oluşturulmalıdır. Yabancı su PLANLANMASI İÇİN RASYONEL YAKLAŞIM mühendislerinden bu ekibe tarafsız danışmanlık Fırat ve Dicle havzalarının su ve toprak kaynaklarının hizmeti sağlanmalıdır. rasyonel ve kapsamlı planlanarak kullanılması için bu havzalar bir sistem olarak düşünülmesi gerekmek- tedir. 8. KAYNAKLAR Çalışmaya mevcut veriyi toplamak, değerlendirmek ve [1] Bayazıt,M., and Avcı, İ., 1997. Water Resources of Turkey: gözden geçirmekle başlamalıdır. Tanınmış uluslar arası Potential, Planning, Development and Management. Int. su mühendisleri ile ülkelerin resmi hidrometeorolojik Jour. of Water Resources Development (accepted for publication). verileri (yağış, evapotranspirasyon, akış) ve sulanabilir toplam alan ile zemin verileri, çok tutarsız olduğu [2] Dışişleri Bakanlığı, 1996, Water Issues Between Turkey, için bu ilk çalışma çok önemlidir (Tablo 4). Üç and Iraq. Department of Regional and ülkede veri toplama ve analizinde, verilerin standardize Transboundary Waters, Ankara, p. 102. edilmesinde iş birliği yapmalıdır. [3] DSİ. Genel Müdürlüğü, Akım Yıllıkları 1996 Daha sonra, bu iki havzayı bir bütün olarak ele alarak, [4] Kollars, J.F., 1994. Problems of International River havzalar arası su taşınımı dikkate alınmalıdır. Dicle Management: The Case of Euphrates, Middle East nehrinin su potansiyeli Fırat nehrinden fazladır. Fakat Water Forum. Cairo, Egypt, p.49. sulama gereksinmesi ise Fırat havzasında fazladır (Irak [5] Bilen. Ö., 1993 Prospects for Technical Cooperation in Dicle sularını Fırat’a akıtacak bir proje geliştirmiştir). the Euphrates-Tigris Basin, Water As An Element of Bölge bir bütün olarak düşünülerek baraj gölü alanları, Cooperation and Development in the Middle East. Ed. sulama alanları ve üretilecek ürünler planlamalıdır. A. İ. Bağış, Hacettepe University and Friedrich Naumann Gelişmiş zirai teknolojiler göz önünde tutularak sulama Foundation, Ankara, p. 22. için gerekli su gereksinmeleri tekrar ele alınmalıdır. [6] Kollars, J.F., 1993. Managing the Impact of Development: Sulamadan oluşan tuzlanma problemi de göz önünde The Euphrates and Tigris Rivers and the Ecology of tutulmalıdır. Sulamadan gelen suların kalite ve miktarları the Arabian Gulf. A Link in Forming Tri-riparian dikkatle hesaplanmalıdır. Gelişme projelerinde yer altı Cooperation,t, Ed. A. İ. Bağış, Hacettepe University and su kaynakları da göz önünde tutulmalıdır. Frienrich Naumann Foundation, Ankara, p. 137. Son aşamada ise mevcut optimizasyon tekniklerini [7] Anderson, E.W., 1986. Water Geopolitics in the Middle kullanarak optimum çözüm araştırılmalıdır. Bu aşa- East: The Key Countries. Conference on U.S. Foreign mada sulama yöntemleri, hidroelektrik santraların su Policy on Water Resources in the Middle East: Instrument kullanımları ve havzalar arası su taşınımları dikkate for Peace and Development, CSIS, Washington D.C., alınmalıdır. Gelişme planlarında Türkiye, Suriye ve p.191 Irakta bulunan sulama projeleri tekrar gözden geçiril- [8] Beaumont, P., 1978. The Euphrates River. An International meli ve gerekirse bu projelerde değişiklere gidilmeli- Problem of Water Resources Development, dir. Environmental Conservation. Vol. 5, No. 1, The Uluslararası su havzasının planlamasında yabancı su Foundation for Environmental Conservation, p. 42 mühendislerinin danışmanlığında üç ülkenin teknik [9] Bayazıt, M., 1997. Management of the Euphrates and elemanlarından oluşan bir ekip görev almalıdır. Bu Tigris River Basins: Need for a Rational Approach, XXVII amaçla bir enstitü kurulabilir [9]. IAHR Congress, San Francisco.

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 51 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

DOĞU KARADENİZ’DE HİDROELEKTRİK ENERJİ POTANSİYELİ VE BOŞA AKAN SULARIMIZ Hızır ÖNSOY (*)

Ülkemizde, yıllık yaklaşık 186x106 m³ yüzeysel su Hidroelektrik Düşü Santralleri (H.D.S.) için, gerekli potansiyeli vardır. Bunun kullanılabilir kısmı 130x106 m³ hidrolik düşünün elde edilmesi esasının ilkel tipleri, çok civarında olduğu, araştırmalardan ortaya çıkmıştır. eski yıllardan buyana, mısır değirmenlerinde halkımızın Kullanılabilir bu hacmin, sadece %34’ü enerji üretiminde kullandığı şeklini görmekteyiz. kullanılabilmektedir. Çeşitli dere ve akarsu kollarından alınan su, en fazla Kullanılabilir bu miktarın ise, yaklaşık 10x106 m³'ü Doğu hidrolik düşüyü elde etmek amacıyla küçük eğimli Karadeniz’de bulunuyor. Bölgede, bu değerin sadece kanallarla taşınıp, un değirmenlerinde kullanılmıştır. %2’si enerjide kullanılıyor. Bu sular, 18 MW gücündeki Planlanacak, hidroelektrik düşü santralleri esası da buna İkizdere (Rize) HES ve bir iki benzer. Diğer bir deyişle, bu küçük yer haricinde, Kızılır- hidroelektrik santraller, o eski mak ve Yeşilırmak üzerindeki tradisyonel mısır değirmen- baraj santrallerinde kullanıl- lerinin modern bir uygulaması maktadır. olacaktır. Burada, sadece değirmen sisteminin, hidrolik Bu ne demektir? ve elektro-mekanik bazı teçhi- Doğu Karadeniz sularının he- zatla donatılmasından ibaret men hemen tamamına yakını, olacaktır. enerjisinden yararlanılama- Dönen her sistem, bir elektrik dan, boşa akıp gitmektedir. kaynağı olabileceğinden, Kalkınmışlığın simgelerinden, hidroelektrik düşü santral- belki de en önemlisi, yaşadığı- lerinden, suyun potansiyel mız enerji çağında kişi başına enerjisi, ilk önce mekanik düşen elektrik kullanımı, ülke- enerjiye, daha sonra elektrik mizde, Batı ve Kuzey Avrupa enerjisine dönüştürülecektir. ülkelerine göre, 10 kat daha Yapılan hesaplarda, hidro- geride iken, bir yandan enerji elektrik santrallerin maliyeti, sorunundan söz ediliyor, diğer değişik koşullara bağlı olarak, yandan, bu sular kontrolsüz 150 - 400 dolar US/KW olarak akıp, denizlere ulaşıyor. Bu ortaya atılmaktadır. kontrolsüzlük öyle boyutlara ulaşıyor ki, bölgemizde suda Ancak, Doğu Karadeniz boğuluyoruz, onlarca can Bölgesi’nin morfolojik özellik- kaybı ve büyük mal kayıpları lerine bağlı olarak, böyle oluyor da, bu suyun faydala- santrallerin maliyeti düşük rından yararlanamıyoruz. olacağından, kendisini çok kısa zamanda amorti edecek olup, çevreye de zarar vermeyecektir. Ne hazin, değil mi? Böyle hidrolik düşü santralleri, bazı kırsal yörelerde Hidroenerji üretimi için bölgemizin koşulları o kadar müsait uygulanmaya bile geçildi. Fakat, yapım ve işletme ki, biriktirme hazneli yapılar (baraj) yapmadan, regülatörlü esaslarındaki yasal boşlukların varlığından bu uygulama, (kabartma yapısı) düşü santralleri, bu konuda çevreye amatörlükten ileri gidememektedir. uyum açısından, en uygun ve ekonomik yaklaşımdır. Düşü santrallerinin uygulamaya sokulmasıyla, bir yandan Bu santrallerin etüd, planlama ve uygulama aşamalarında, boşa akıp giden sularımız, elektrik üretimine yönlendi- KTÜ olarak, her türlü bilimsel katkıyı vermeye hazırız. rilirken, öte yandan, hidrolik ve elektro-mekanik teçhizat için, çeşitli küçük üretim sanayi dalları doğacak, bölge (*) Prof. Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi ekonomisine büyük ölçüde canlılık getirecektir. İnşaat Mühendisliği Bölümü, Trabzon

52 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

TRAKYA BÖLGESİ KURUYOR MU?

Hafzullah AKSOY (*), N. Erdem ÜNAL (*), İsmail KÜÇÜK (**)

ÖZET Bu yazıda Trakya bölgesindeki önemli akarsuların Bu yazıda Trakya’daki akarsularda gözlenen olası akımlarındaki olası eğilimler incelenmiştir. Bu amaçla eğilimlerin belirlenmesi için yapılan araştırmanın Elektrik İşleri Etüt (EİE) İdaresi’nin bölgedeki akım sonuçları verilmiştir. Bu maksatla bölgedeki beş akım gözlemleri kullanılmış, istatistik testler yapılarak var gözlem istasyonunun kayıtları dikkate alınmış, incele- olan akım kayıtlarında pozitif veya negatif eğilimlerin mede yıllık ortalama ve taşkın verileri kullanılmıştır. varlığı araştırılmıştır. Yazıda ayrıca Balkan ülkelerinin Sonuç olarak bu bölgedeki akarsulardaki akımın azal- UNESCO desteği ile başladıkları bir projeden dığı gözlenmiştir. Yazıda ayrıca Balkan ülkeleri akarsu bahsedilmiştir. akımlarının incelenmesine yönelik UNESCO tarafından desteklenen bir proje kısaca tanıtılmış ve benzer ÇALIŞMA ALANI VE KULLANILAN VERİ sorunların komşu ülkelerde de var olduğuna dikkat Bu yazıda elde edilen bulgular Trakya bölgesindeki çekilmiştir. Meriç, Tunca ve Ergene nehirleri ile Ergene nehrinin GİRİŞ Şeytan deresi ve Hayrabolu deresi adlı kolları üzerinde Hidrometeorolojik verilerin uzun dönem göstergele- bulunan EİE İdaresi’ne ait akım gözlem istasyonlarının rinde bir eğilimin olduğu özellikle son zamanlarda ölçülmüş verilerine dayanmaktadır. Bu istasyonların fazlası ile gündeme gelmiştir. Bunun en önemli neden- yerleşimleri Şekil.1’de, istasyonlar ve kullanılan veriler lerinden biri dünyanın ikliminin değiştiği düşüncesidir. ile ilgili bilgi de Tablo.1’de verilmiştir. Görüldüğü gibi Atmosferdeki karbondioksit miktarının artışına bağlı kullanılan akım verileri çok uzun değildir. Ancak yine olarak yerküresinde meydana gelen ısınmanın iklimde de olası eğilimlerin belirlenmesinde kullanılabilecek değişiklik yarattığı düşünülmektedir. İklimdeki bu deği- en iyi verileri oluşturmaktadır. Trakya bölgesindeki şikliğin yağışları ve akışları ne şekilde etkileyeceği akarsuların genellikle kuruyan akarsular olduğu günümüzün önemli bir tartışma konusudur. Bu nedenle görülebilir. Bu özellikle incelenmesi gereken bir çok sayıda araştırmacı bu konu ile ilgilenmekte, özellik- konudur. Nitekim konu ile ilgili İstanbul Teknik le gelişmiş ülkelerde bu konuda yapılan çalışmalara Üniversitesi’nde yüksek lisans tezi, doktora tezi ve önemli miktarda parasal kaynak aktarılmaktadır. araştırma projesi düzeyinde yapılmış çok sayıda Sadece doğal değişiklikler değil aynı zamanda çalışmadan bahsedilebilir. Bu çalışmalarda bölgedeki yapay değişiklikler de akarsu enkesitindeki akışı akım kayıtları istatistik ve hidrolojik analize tabi etkilemektedir. Şehirleşme bunun en basit örneği tutulmuş, eldeki kayıtlara dayanarak ortalama akım, olarak verilebilir. Bu gibi doğal ve yapay değişikliklerin maksimum ve minimum akımların olasılık dağılımları bir sonucu olarak beklenenden daha şiddetli kuraklık belirlenmiş, ayrıca matematik modeller geliştirilmiştir ve taşkın olaylarının gelecekte gözlenmesi olasıdır. (Aksoy, 1998; Bulu ve diğ., 1997). Nitekim son yıllarda özellikle Avrupa’da şiddetli ve uzun Trakya tarımsal açıdan önemli bir bölgedir. Yaz kurak dönemler gözlenmiş, aynı zamanda taşkınlar aylarında doğan sulama gereksinimi nedeniyle suya da meydana gelmiştir. Daha geçen yaz tüm Avrupa olan talep artmakta, bununla birlikte bölgedeki birçok sel suları altında kalmış, çok önemli parasal kaybın akarsuyun kuru olmasından dolayı bu talep yüzeysel yanısıra meydana gelen insan kaybı durumun ne su kaynaklarından (akarsulardan) genellikle karşılana- kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bu gibi mamaktadır. kısa süreli ama şiddetli etkilerin yanında etkisi uzun İNCELEME YÖNTEMİ süre sonra hissedilecek değişiklikler de sözkonusu Bu incelemede verilerdeki olası eğilimlerin belirlenmesi olabilir. Negatif bir eğilimin olması durumunda yeraltı için istatistik testler kullanılmıştır. Bu testlerde ortaya su seviyesinin giderek alçalması beklenebilir. Bu atılan hipotez kontrol edilir. Örnek olmak üzere durum tarım topraklarının kurumasına neden olur. Tersi Tablo.1’deki Meriç nehrini ele alalım ve 26 yıl bir durumda verimli tarım topraklarının gereğinden boyunca gözlenen yıllık ortalama akım değerlerinin fazla su içermesi dolayısıyla verimini yitirmesi sonucu giderek azaldığı hipotezini ortaya atalım. Bu hipotezin ile karşılaşılabilir. doğruluğunu kontrol etmek için kullanılabilecek en basit yöntem doğrusal regresyon analizidir. (*) Y. Doç. Dr., İTÜ, İnşaat Mühendisliği Bölümü. Uygulamadaki mühendisler tarafından yaygın olarak (**) Meteoroloji Mühendisi, Elektrik İşleri Etüt İdaresi.

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 53 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

nedeni olarak bu nehirlerin memba tarafında çok sayıdaki akarsu yapısı gösterilebilir. Ancak diğer üç istasyon nisbeten insan eli değme- miş veya az değmiş (doğal kabul edilebilecek) havzaları temsil etmek-tedir. Bu istasyonlardaki azalma eğilimi Meriç ve Tunca’daki kadar bariz değilse de önemsenmesi gereken bir düzeydedir. Bu yazıda verilene benzer bir çalışma Türkiye’deki tüm akarsu havzaları için yapılmış, ülkenin diğer bölgelerinde de azalan eğilimler gözlenmiştir (Bayazıt ve diğ., 2002). BALKAN ÜLKELERİ İKLİM Şekil 1 - Trakya bölgesi ve incelenen akım gözlem istasyonları DEĞİŞİMİ PROJESİ (ACCIEHC) kullanılan bu yöntemde, yıllık ortalama akım giderek Bu çalışma UNESCO tarafından azalıyorsa zamanla arasında değeri bire yaklaşan desteklenen bir proje kapsamında hazırlanmıştır. ancak negatif bir korelasyon katsayısı var demektir. Kısaca ACCIEHC olarak bilinen proje kapsamında iklim Eğilimin yukarı doğru olması yani akımın zamanla değişiminin hidrolojik çevrim elemanları üzerindeki artması durumunda ise korelasyon katsayısının pozitif etkisi incelenecektir. Proje Balkan ülkelerini (Slovenya, bire yaklaşması beklenir. Sıfıra yakın bir korelasyon Bosna - Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Yugoslavya, katsayısının bulunması durumunda ise akımın rastgele Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, karakterde olduğu, pozitif veya negatif herhangi bir Türkiye) ve bazı Tuna boyu ülkelerini (Avusturya, eğiliminin bulunmadığı söylenir. Bunun yanında daha Macaristan, Moldova) kapsamaktadır. 30 Ekim - karmaşık ancak daha güçlü testler de sözkonusudur. 3 Kasım 2002 tarihlerinde Bulgaristan’ın başkenti Örneğin, Mann-Kendall testi olarak bilinen testte Sofya’da projenin ilk çalışma toplantısı yapılmıştır. Bu ilişkinin doğrusal olması zorunluluğu yoktur. Yani toplantıya Bosna - Hersek, Makedonya ve Moldova akımda zamanla doğrusal olmayan bir eğilim dışındaki ülkelerden 20’ye yakın hidroloji, meteoroloji gözlenebilir. Bu durumda yukarıda anlatılan ilk testin ve coğrafi bilgi sistemleri uzmanı katılmıştır. Proje yanlış sonuç vermesi beklenmelidir. Bu yüzden süresi 30 ay olacaktır. İlk yıl için ülkelerin her birinin doğrusal olmayan eğilimleri de ortaya koyabilecek aynı yöntemleri kullanarak iklim değişimi senaryoları testleri kullanma zorunluluğu doğmaktadır. yapmaları ve hidrometrik verileri incelemeleri istenmiştir. Konu ile ilgili uzmanlar 2003 yılı Temmuz BULGULAR ayında sunacakları ulusal raporlarını Eylül 2003’te Yukarıda tanıtılan akım gözlem istasyonlarının hepsinde Sofya’da bir araya gelerek tartışacak ve projenin ikinci yıllık ortalama akım değerinin azalan bir eğilimde yıl hedeflerini belirleyeceklerdir. olduğu görülmüştür. Yıllık ortalama akım değeri için her iki test sonucunda elde edilen bulgu aynıdır. Yıllık SONUÇLAR en büyük akım değeri (taşkın) kullanılarak yapılan Kullanılan veri ve uygulanan yöntemlerden elde testlerin sonucunda ise 101 ve 106 numaralı Şeytan edilen bulgulara göre Trakya bölgesindeki akarsuların deresi ve Hayrabolu deresinin taşkın değerlerinde yıllık ortalama akımlarının giderek azaldığı sonucuna her-hangi bir eğilim olmadığı görülmüş, buna karşın varılmaktadır. Benzer bir sonuç taşkınlar için de geri kalan istasyonların taşkın değerlerinin azalan söylenebilir. Kullanılan verinin yeteri kadar uzun bir eğilime sahip oldukları belirlenmiştir. Ana- lizde olmaması bu sonucun geçici mi yoksa kalıcı mı Bulgaristan’dan doğup Türki-ye’den Ege denizine olduğu konusunda karar vermeyi güçleştirmektedir. dökülen Meriç ve Tunca nehirlerindeki azalma Sonucun kalıcı olması durumunda Trakya bölgesinin eğili-minin bariz olduğu ortaya çıkmıştır ki bunun gelecekte önemli su sorunları ile karşılacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Tablo 1 - Akım gözlem istasyonlarının özellikleri KAYNAKLAR Uzun Dönem Aksoy, H. (1998). Kuruyan Karakteristikleri Akarsuların Günlük Akımlarının İstasyon Yıllık Akım Kuruma Modellenmesi, Doktora tezi, İTÜ Drenaj Alanı Yükseklik Kayıt Yüksekliği Oranı Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. No İstasyon Adı (km²) (m) Süresi (mm) (%) Bayazıt, M., Cığızoğlu, H.K., & 101 Şeytan Deresi 478.4 50 1958-1992 160.5 10.56 Önöz, B. (2002). Türkiye Akarsula- rında Trend Analizi, TMH (bu sayı). 103 Meriç Nehri 27250.8 35 1969-1994 168.4 0.00 Bulu, A., Önöz, B., Aksoy, H., 104 Tunca Nehri 7928.0 48 1969-1994 71.72 0.08 Çokgör, S. & Cığızoğlu, H.K. (1997). Trakya Bölgesi Düşük Akımlarının 105 Ergene Nehri 10194.8 10 1969-1994 71.92 5.00 İstatistik ve Hidrolojik Analizi, İTÜ 106 Hayrabolu Deresi 1381.2 45 1969-1994 92.01 5.48 Araştırma Fonu Projesi, İstanbul.

54 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

DOĞU AKDENİZ ÜLKELERİNİN SU KAYNAKLARI VE SU SORUNLARI

Dursun YILDIZ (*)

1. GİRİŞ Kıbrıs Adası ele alınmıştır. Bu ülkelerin toplam yıllık Akdeniz binyıllardan beri gelişen uygarlıklar için önemli yenilenebilir su kaynakları ve su kullanımları Tablo bir kavşak noktası olmuştur. Bu bölgede tarih ve 2.1’de verilmiştir. Bu tablolar incelendiğinde Doğu coğrafya, kıyılardan ve adalardan geçirdiği bir orta Akdeniz ülkelerinde Malta hariç (%12) suyun ortalama hat ile bu denizi kuzey ve güney olarak bölmüş ve %80'inin tarımsal sulamada kullanıldığı ortaya birbirinden çok farklı iki dünya yaratmıştır. çıkmaktadır (Tablo 2.2). Diğer taraftan Doğu Akdeniz’de 1999 yılı itibariyle kişi başına düşen yenilenebilir su Akdeniz tarihinde etkili olan diğer bir ayrım hattı kaynakları en düşük olan ülkeler ise Filistin Gazze, ise Adriyatik girişinden Sicilya ve Tunus kıyılarına Filistin Batı Yakası, Malta (79 m³), Libya (103 m³), uzanan Doğu-Batı ayrım hattı olmuştur. Bu ayrım Kıbrıs (121 m³), Ürdün (297 m³), İsrail (352 m³), hatları günümüzde Akdeniz’i hem ekonomik gelişmişlik Tunus (410 m³) olarak görülmektedir. Bu değerler düzeyi hem de su kaynakları potansiyeli açısından bu ülkelerdeki hızlı nüfus artışı ile sürekli olarak birbirinden çok farklı olan bölgelere ayırmaktadır. azalmaktadır. Kişi başına düşen yıllık yenilenebilir su Akdeniz tarihinin başlarında kültürlerin, dinlerin ve miktarı 500 m³'ün altında olan ülkeler kesin su kıtlığı medeniyetin batıya doğru ilk çıkış noktasını oluşturan yaşayan ülkeler olarak kabul edilmektedir (Gleick Doğu Akdeniz daha sonra Akdeniz su yolunun 2002). okyanuslara açılan iki bağlantı noktasından birisi olan Tablo 2.1 - Doğu Akdeniz ülkelerinin yenilenebilir su Süveyş Kanalı ile daha stratejik bir önem kazanmıştır. kaynakları ve kişi başına düşen su miktarları Son dönemde bu öneme bölgenin petrol ve doğal Toplam yıllık 1999 gaz boru hatlarının ticari kavşak noktası olması da yenilenebilir su Kişi başına eklenmiştir. potansiyeli (*) Nüfus düşen su miktarı Tarihsel süreç bu bölgeyi bugün bir diğer özelliği ile de Ülkeler (km³) Milyon (m³/kişi) farklı kılmaktadır. Bu da, bu bölgedeki ülkelerin büyük Türkiye6 110 70 1571 bir bölümünün halen yaşadığı ve geleceğe artarak Mısır 58,10 62,4 930 kalma olasılığı büyük olan su sorunudur. Yunanistan 58,65 10,5 5585 Mevcut durum ve gelecek projeksiyonları Akdeniz’in Kıbrıs4 0,9 0,750 120 bu stratejik bölgesinde su baskısının artacağını ve İsrail1 2,15 6,1 352 suyun önemi giderek artan stratejik bir doğal kaynak Lübnan 5,58 4,3 1297 olacağını ortaya koymaktadır.Son dönemde Malta ve 3 Kıbrıs’ın AB’ye tam üyelik süreci de dahil olmak üzere Libya 0,6 5,8 103 Doğu Akdeniz bölgesinin stratejik önemini artıran Malta 0,03 0,380 79 birçok gelişme de yaşanmaktadır. Suriye5 19.8 14,9 1328 Tunus 3,90 9,5 410 Ürdün2 1,4 4,7 297 2. DOĞU AKDENİZ ÜLKELERİNDE SU 1 KAYNAKLARI VE SU KULLANIMI ( ) İsrail’in tahmin edilen 5 milyar m³ fosil suları hariç (2) Ürdün’ün tahmin edilen 12 milyar m³ fosil suları hariç Bu incelemede Doğu Akdeniz ülkeleri olarak Türkiye, (3) Libya’nın en çok 50 yıl yeteceği tahmin edilen fosil suları hariç Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail, Filistin Gazze Şeridi, (4) KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi toplamı Batı Yakası, Mısır, Libya, Tunus, Malta,Yunanistan ve (5) Kaynak:Bilen Ö.(1996) (6) Türkiye’nin teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir yenilenebilir su potansiyeli (*) Kaynak:Sustaining Water Population and the Future of Renewable (*) DSİ İçme Suyu ve Kanalizasyon Dairesi, Water Supplies “Population Action İnternational” Ankara www.cnie.org/pop/pai/water-31.html

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 55 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

Tablo.2.2 Doğu Akdeniz Havzası ülkelerinde çekilen suyun halihazırda %50 oranını aşmış durumda olduğu sektörel kullanımı görülmektedir. Bu durum Benblidia (1997:30) İçme-Kull. Endüstri Tarım tarafından bu ülkelerde su kaynakları konusunda Ülke Adı % % % bölgesel ve ekonomik sıkıntı göstergesi olarak Mısır 6 8 86 açıklanmaktadır. Libya 11 2 87 Bazı Doğu Akdeniz ülkelerinin Tablo 3.1’de verilen su Tunus 9 3 89 tüketimleri ve gelecekteki su ihtiyaçları incelendiğinde Kıbrıs 7 2 91 Tunus ve Kıbrıs Adası hariç Malta, Ürdün, İsrail ve İsrail 16 5 79 Mısır’ın yenilenebilir yıllık toplam akımlarının hemen Ürdün 22 3 75 hemen tümünü kullandıkları hatta yenilenemeyen su Lübnan 28 4 68 kaynaklarına başvurdukları ortaya çıkmaktadır. Kıbrıs Suriye 4 2 94 Adası ve Tunus’ta da bu oranın % 60 civarında olduğu Türkiye 15 11 74 görülmektedir. Doğu Akdeniz’de su sıkıntısı tehditini Yunanistan 8 29 63 en çok yaşayan İsrail, Malta, Ürdün ve Filistin’in Malta 87 1 12 yenilenebilir su kaynakları gözönüne alınarak,mevcut Kaynak: Gleick,H.P 2002 eğilimlerle ılımlı gelişme senaryosuna göre 2010 İçme Kullanma : Evsel, ticari, resmi daire ve belediye hizmetleri için yılındaki su açıklarının toplam 1.5 milyar m³, 2025 kullanılan su. Endüstriyel : Elektrik santrallerinde soğutma suyu yılında ise 3.3 milyar m³ olacağı tahmin edilmektedir. ve sanayi mamülleri üretimi için kullanılan su. Şekil 3.1. Doğu Akdeniz ülkelerinde yenilenebilir toplam yıllık ortalama su Tarımsal : Sulu tarım ve hayvancılık için kullanılan potansiyeline göre su kullanım indeksleri su. (Margat 2000).

3. DOĞU AKDENİZ ÜLKELERİNDE SU KULLANIM İNDEKSLERİ Su kullanım indeksi bir ülkede çekilen toplam su miktarının ülkenin ortalama yenilenebilir toplam su potansiyeline oranı olarak tanımlanmaktadır. Çeşitli kaynaklardan elde edilen su kullanım indeksleri değerlendirildiğinde bölge ülkelerinin su kullanım indekslerinin hemen hemen Şekil 3.1 de verildiği gibi olduğu ortaya çıkmaktadır (Yıldız 2000). Elde edilen tüm veriler incelendiğinde su kullanım indekslerinin 8 Doğu Akdeniz ülkesinde (İsrail, Mısır, Libya, Malta, Tunus, Ürdün, Kıbrıs ve Filistin)

Doğu Akdeniz havzasında mevcut eğilimlerin ve gelişme trendinin ılımlı bir şekilde devam edeceği hipotezleri üzerine kurulan bu senaryoda ulusal kalkınma planlarındaki hedeflerden de yararlanılmıştır. Senaryo hipotezlerinde havzada orta hızda bir bir demografik artış, düzensiz ekonomik büyüme, yaygın ve hızlı bir kentleşme olacağı ve sulu tarımın diğer sektörler karşısında öneminin süreceği kabul edilmiştir (Margat 2000:32). Diğer taraftan Kıbrıs ve Tunus’un da 15-20 yıl içerisinde yenilenebilir doğal su kaynaklarının tümünü kullanma durumuna geleceği ve mevcut su sıkıntısının kronik boyutlara ulaşacağı ileri sürülmektedir (Correia 1999).

56 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

Tablo 3.1 - Bazı Doğu Akdeniz ülkelerinin su tüketimleri ve gelecekteki su ihtiyaçları

(1) Ortalama yıllık yenilenebilir akım-Nihai tüketim (2) Toplam yıllık çekilen su/ Yenilenebilir yıllık toplam akım (3) KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi Toplamı (*) Drenajdan dönen suların kullanımı dahil. (**) Filistindeki bu su potansiyeli, İsrail’in yasaklaması nedeniyle yaklaşık 170 milyon m³ olarak kullanılabilmektedir. (km³) = 1 milyar m³

Bu tabloya Ürdün’e ve İsrail’e göç eden nüfus ile Bölgede deniz suyunu arıtarak kullanma çabalarına ileriki yıllarda Filistin’e gelebilecek göç dalgası da daha çok Lübnan, Cezayir, Libya, Malta, İsrail ve eklendiğinde bu ülkelerin su bütçelerindeki açıkların Yunanistan adalarında rastlanmaktadır. daha da artması beklenmektedir. İsrail’e gelen göçmen Deniz suyu arıtımında üretim maliyeti’nin yaklaşık sayısının 1 milyon ile sınırlı kalacağını ve Batı Şeria’ya %30-45'ini enerji maliyetleri oluşturmaktadır (Semiat göçmen gelmeyeceğini öngören iyimser senaryoya 2000:62). Bu nedenle deniz suyu arıtma maliyetinin göre (bügünkü kişi başına su kullanımları baz alınarak düşürülmesinde en önemli rolü daha ucuz alternatif hesaplandığında), üç ülkedeki toplam su açığının 2020 bir enerji kaynağının geliştirilmesi oynayacaktır. Böyle yılında 850 milyon m³ ile 1.4 milyar m³ arasında bir kaynak geliştirilene değin deniz suyu arıtımı ile olacağı belirlenmiştir (Pamukçu.2000:151). Bunun su sıkıntısının ekonomik olarak çözülmesi ve arıtılmış yanısıra bu ülkelerdeki su kaynakları kirliliği de su deniz suyunun yaygın bir şekilde kullanılabilmesi zor sıkıntısını arttıran nedenler arasında yer almaktadır. görülmektedir. Bu durum bölgenin bazı ülkelerindeki Dünya Bankası’nın “Ortadoğu ve Kuzey Afrika Çevre su sıkıntısının ekonomik olarak çözümü için arıtılmış Stratejisi: Sürdürülebilir Kalkınmaya Doğru” adlı planında Mısır, Ürdün, Lübnan, Tunus ve Filistin de deniz suyu kullanma alternatifini koşula bağlamaktadır. “çok ciddi su kirliliği problemi olan” ülkeler arasında Maliyet ve çevresel kaygılar bu alternatif su kaynağının sayılmaktadır (Pamukçu 2000:161). gelecek projeksiyonları içerisinde şimdilik önemli bir yer tutmasını engellemektedir. Doğu Akdeniz bölgesinde deniz suyunu ve atık 4. ALTERNATİF SU KAYNAKLARININ suları arıtarak alternatif tatlı su kaynakları yaratma GELİŞTİRİLMESİ VE SU İTHALİ konusundaki çabalarda 1990 yılından bu yana bir Doğu Akdeniz ülkeleri için yapılan çeşitli projeksiyonlar artış göze çarpmaktadır. Ancak bölge ülkelerine genel ve geliştirilen senaryolar (Margat 2000) Filistin-Gazze, olarak bakıldığında Malta hariç arıtılmış atık su ve deniz Malta, İsrail, Tunus ve Libya‘da talebin karşılanabilmesi suyu kullanımının yıllık toplam su kullanımı içerisinde için kişi başına su kullanımını azaltacak tedbirlerin halen önemli bir orana ulaşmadığı görülmektedir. Bu alınması, fosil yeraltı suyu, arıtılmış atık su ve arıtılmış oran 1995 yılında Malta’da %60 olup, İsrail’de %16, deniz suyundan yararlanma veya su dışalımı gibi Libya’da %7, Kıbrıs’ta %6, Lübnan’da %5, Suriye’de tedbirlere gereksinim duyacağını ortaya koymaktadır. %3, Cezayir’de %1.5, Tunus’ta ise %1 civarındadır Diğer taraftan Cezayir, Mısır, Kıbrıs gibi ülkelerin ise 2025 yılına kadar olan ihtiyaçlarını ancak yeni (Yıldız 2000). kaynaklar geliştirerek veya kişi başına su kullanımını Zaman zaman ülkeler arasındaki ticari anlaşmalar bugünkü düzeyde tutarak ve bölgeler arasında ile dışarıdan çeşitli yollarla sürekli su ithali de su su transferleri yaparak sağlayabilecekleri ortaya sıkıntısının çözüm alternatiflerinden biri olarak ele çıkmaktadır. alınmaktadır.

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 57 TMH Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi

Akdeniz Havzası’nın doğusunda deniz yolu ile su dış ülkelerine bağımlı veya su kaynaklarını membadaki ticareti konusundaki en ileri adım Türkiye tarafından bir ülke ile paylaşmak durumunda olan ülkelerden atılmıştır. Türkiye Manavgat’tan deniz yolu ile yılda oluşmasıdır (Correia 1999). 180 milyon m³ su ihraç edebileceği tesisi tamamlamış Doğu Akdeniz özel fiziki koşulları nedeniyle uluslararası durumdadır. Bunun yanısıra Türkiye, deniz içine ilişkiler, kal-kınma ve su arasındaki etkileşimin çok döşenecek olan borularla KKTC’ye su taşınması özgün nitelikler taşıdığı bir bölgedir. Bölgede artarak projesinin çalışmalarını sürdürmektedir. Bunun yanısıra yaşanacak olan su sıkıntısı sosyo-ekonomik gelişmeyi KKTC’nin acil su ihtiyacını karşılamak için de soğuk de olumsuz yönde etkileyecektir. Bu durum doğal su kaynağından plastik torbalarla su taşıma işlemi olarak zaten istikrar ve güvenliğin yıllardır sürdürülmektedir (Şekil 3.2). sağlanamadığı bu bölgedeki sorunları daha da arttıra- caktır. Bu koşullar altında,bu bölgenin gelişmesinde ve istikrarında, su kay-naklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanımının önemli bir role sahip olacağı ortaya çıkmaktadır. Azgelişmiş bölge ülkelerinin siyasi, ekonomik, demog- rafik ve kültürel gelişme trendleri ve bölge genelinde başarılabilen işbirliği programları, havzada su kaynak- larının sürdürülebilir kullanımında etkili olacaktır. Özet olarak su, Doğu Akdeniz havzasındaki en değerli doğal kaynaklardan biri olması nedeniyle aynı Şekil 3.2 -KKTC’ye su taşınan plastik torbaların doldurulması zamanda anlaşmazlıkların veya işbirliğinin de potan- siyel kaynağıdır. Kısıtlı olan su kaynakları konusunda Manavgat Su Temin Projesi ve KKTC‘ye Su Taşıma yapılacak işbirliği, ulusal ve bölgesel ölçekte ekonomik Projesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz havzasındaki ve sosyal gelişmenin yaratılmasına ve güçlendirilme- ülkelere deniz yolu ile su ihracı konusunda attığı ilk sine olanak sağlayacak yolları açabilir. adımlar olmuştur. Türkiye, bu projelerle su sıkıntısının Doğu Akdeniz havzasında suyun bölge ülkeleri yaşandığı bu havzada stratejik adımlar atmakta ve arasında transferine ve satışına yönelik bazı projelerin suyu bir işbirliği aracı olarak kullanma çabasındaki bir uygulamadaki ilk adımı Türkiye tarafından Manavgat’ta ülke konumunda bulunmaktadır. kurulan tesisler ve KKTC’ye su transferi projesi ile atılmıştır. Türkiye bu uygulamaları ile özellikle Doğu 5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Akdeniz havzasının Hidropolitiğine ağırlığını koyma Doğu Akdeniz havzası, farklı kültür ve uygarlıkların, açısından önemli bir süreci başlatmıştır. Bu sürecin, ticari ilişkilerin, petrol ve doğalgaz kaynaklarının ve bölge barışına ve istikrarına katkıda bulunmasının okyanusa açılan bir su yolunun yer aldığı bir havzadır. yanısıra Türkiye’nin avantaj sağlayacağı bir süreç Bu nedenlerle de stratejik açıdan dikkatleri üzerinde olması, kapsamlı teknik, ekonomik ve stratejik toplamaktadır. araştırmalar temelinde şekillenmiş hidropolitikalarla da doğrudan bağlantılı olacaktır. Türkiye su satışı Bu stratejik havzada su kaynaklarının kısıtlı, eşitsiz sonrasında özellikle mansap ülkelerinden gelebilecek dağılmış ve kirlenme tehditi altında bulunduğu ve hidropolitik ataklara karşı hazırlıklı olmak ve kendi genelde verimsiz olarak kullanıldığı görülmektedir. argümanlarını etkili bir şekilde açıklamak Havzada yağışların yıl içi ve yıllar boyunca dağılımının durumundadır. Halen Manavgat suyunun İsrail'e satışı düzensiz oluşu yaşanan su sorununu dönemsel için yapılan görüşmeler Türkiye açısından tam bir olarak arttırmaktadır. Diğer taraftan havzadaki kısıtlı hidropolitik uygulaması olup havzanın geleceği için su kaynakları özellikle hızlı nüfus artışı, kentleşme, de büyük önem taşımaktadır. turizm, minimum gıda güvenliğini sağlamaya yönelik tarım politikaları ve çevre kirliliğinin baskısı altında bulunmaktadır. Havzanın yenilenebilir su kaynaklarında KAYNAKÇA miktar olarak yaşanan bu sıkıntıya, su kaynaklarının BAĞIŞ. A. İhsan (1993) “The Euphrates and Tigris Watercourse kirlenmesi ile gelen problemler de eklenince problemin Systems:Conflict or Co-operation” Review of Middle East Studies Annual 1993, No 7, İstanbul, pp. 215-223 çözümünün daha zor hala geleceği görülmektedir. (1993) “The Water İssue and its Effect on Arab-Turkish Bütün bu gelişmeler ve kabul edilmiş kıtlık göstergeleri Relations”, paper presented to the Arabs and Turks: A gözönüne alınarak yapılan değerlendirmeler sonunda Dialogue on the future,15-18 November 1993, Beirut, Doğu Akdeniz ülkelerinden Malta, KKTC, Güney Kıbrıs, Lebanon. İsrail, Ürdün, Tunus, Libya ve Filistin kesin su kıtlığı (1994)“Water in the Region:Potential and Prospects-An tehditi yaşayan ülkeler olarak ortaya çıkmaktadır Overview” Ali İhsan BAĞIŞ (Ed.),Water as an Element of (Yıldız 2000). Cooperation and Development in the Middle East,15-26 Doğu Akdeniz havzasının bir diğer özelliği de havza Hacettepe University and Friedrich-Naumann Foundation. Ankara Turkey ülkelerinin yarısının su potansiyeli açısından memba

58 TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Yönetimi TMH

(1997) “Turkey’s Hydropolitics of the Euphrates-Tigris Basin” Asit K.Biswas(Ed.),Water Resources Development, Vol.13, No.4, Oxford,Carfax Publishing Ltd.,567-581 BENBLİDİA, Mohamed ve MARGAT, Jean (1997) Water in the Mediterranean Region Blue Plan for the Mediterranean. Regional Activity Centre (BP/RAC) July. Sophia Antipolis/ France. CORREIA, N, Francisco (1999) “Water Resources in the Mediterranean Region” IWRA Water International, Volume 24 March, No:1 p.. 22-30 BİLEN, Özden (1996) Ortadoğu Su Sorunları ve Türkiye. TESAV Yayını No:10 Ankara GLEİCK. H. Peter (2002) Worlds Water 2002-2003:The Biennial Report on Freshwater Resources İsland Press. USA. MARGAT, J ve D.Vallee (2000) “Mediterranean Vision on Water, Population and the Environment for the 21st Century” Global Water Partnership (GWP/MEDTAC). January. Stockholm, Sweden. SEMİAT, Raphael (2000) “Desalination:Present and Future” Water İnternational Vol:25. No.1. 54-65 March. İnternational Water Resources Association.USA PAMUKÇU, Konuralp (2000) Su Politikası, Bağlam Yayınları. İstanbul YILDIZ, Dursun (2000) “Akdeniz Havzası’nın Su Potansiyeli ve Hidropolitiği” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Temmuz 2000. Hacettepe Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara

TMH - TÜRKÝYE MÜHENDÝSLÝK HABERLERÝ SAYI 420-421-422 / 2002/4-5-6 59