T.C. ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANA BİLİM DALI FİNANS BİLİM DALI

Yüksek Lisans Tezi

Katılım Bankacılığının Gelişimi Ve Türk Bankacılık Sistemi İçerisindeki Etkinliğinin Araştırılması

Ömer KAYA

2501070163

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Ahmet KÖSE

İSTANBUL 2010 “Katılım Bankacılığının Gelişimi Ve Türk Bankacılık Sistemi İçerisindeki Etkinliğinin Araştırılması” Ömer KAYA

ÖZ

Bu çalışmada Türkiye’deki katılım bankacılığının genel durumu ve katılım bankacılığındaki büyümenin bankacılık sistemine göre etkinlik yönünden durumu araştırılmıştır. Katılım bankaları, özellikle mevduat bankalarının faaliyet alanı içerisinde yer aldıklarından dolayı, ilk önce mevduat bankalarına genel olarak değinilmiş olup, sektör içindeki durumlarının analizi yapılmıştır. Ardından faizsiz bankacılığın gelişimi, işleyişi ve dünyadaki durumuna değinilerek, Türkiye’de faizsiz bankacılığı ifade eden katılım bankacılığı ele alınmıştır. Katılım bankacılığının sektör içerisindeki genel durumu ve gelişiminden sonra, 2003–2008 dönem aralığı itibariyle Veri Zarflama Analizi (VZA) yöntemi ile göreli olarak etkinliği incelenmiştir.

ABSTRACT

In this paper the general situation of Participation Banks (Islamic Banks) and the growth of participation banking (Islamic Banking) in matters of efficiency in the banking system are discussed. As Participation Banks are within the field of activity of Deposit Banks, first Deposit Banks have been analyzed on a general basis and then the situation of Participation Banks in the sector have been discussed. Afterwards the analysis of the development, operational functions and the global situation of interest-free banking, the interest-free banking sector known as Participation Banking in has been discussed. After the review of the general situation and development of Participation Banking in the sector, the 2003 – 2008 terms have been analyzed relatively with the Data Envelopment Analysis methodology.

iii ÖNSÖZ

Katılım bankacılığının son dönemlerdeki gelişimi ve bankacılık sistemi içerisindeki payının artışı dikkat çekicidir. Fakat katılım bankacılığının gelişimini sadece büyüme göstergeleri ile değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Çünkü bilindiği üzere bankacılık da bir süreçtir ve her süreç gibi belirli kaynakları kullanarak çıktı üretmektedir. Bir süreçte en önemli performans göstergelerinden biri de hiç kuşkusuz sürecin etkinliğidir. Dolayısıyla mevduat bankacılığından farklı iş süreçleri ve teknikler ile yönetilen katılım bankacılığının bu gelişim sürecindeki etkinliğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu çalışma kapsamında, genel olarak Türkiye’deki bankacılık sistemine ve mevduat bankacılığının durumuna, ardından faizsiz bankacılık ile Türkiye’deki yansıması olan katılım bankacılığının durumuna değinilmiş ve mevduat bankaları ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi ele alınmıştır. Son olarak katılım bankalarının 2003–2008 dönem aralığı itibariyle etkinlik yönünden durumu incelenmiş olup, katılım bankacılığının mevduat bankacılığı ile karşılaştırılması yapılmıştır.

Bu araştırmanın tamamlanmasında göstermiş olduğu yönlendirici ve yapıcı katkılarından dolayı tez danışmanım Prof. Dr. Ahmet Köse’ye, verdikleri moral ve destek için aileme ve arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

iv İÇİNDEKİLER

ÖZ...... İİİ

ABSTRACT ...... İİİ

ÖNSÖZ...... İV

TABLOLAR...... X

GRAFİKLER...... Xİ

ŞEKİLLER...... Xİİ

KISALTMALAR LİSTESİ ...... Xİİİ

GİRİŞ ...... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

FİNANSAL SİSTEM VE TÜRK BANKACILIK SİSTEMİ...... 3

1.1.Finansal Sistem Ve Unsurları ...... 3

1.2.Finansal Sistemin Fonksiyonları ...... 4

1.3.Türkiye’deki Finans Sistemi...... 5

1.4. Türkiye’de Bankacılık Sistemi...... 8 1.4.1. Türk Bankacılığının Gelişimi ...... 8 1.4.1.1. Osmanlı Döneminde Bankacılık ...... 8 1.4.1.2. Cumhuriyet Dönemi Sonrası Bankacılık ...... 10 1.4.2. Türk Bankacılığının Finans Sistemindeki Yeri ve Temel Özellikleri...... 16 1.4.3. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörünün Analizi...... 18 1.4.4. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörünün Sorunları...... 26

v İKİNCİ BÖLÜM

FAİZSİZ BANKACILIK VE TÜRKİYE’DEKİ KATILIM BANKACILIĞI ...... 29

2.1. Faizsiz Bankacılık ...... 29 2.1.1. Faizsiz Bankacılığın Tarihsel Gelişimi ...... 29 2.1.2. Dünyada Faizsiz Bankacılık ...... 32 2.1.3. Faizsiz Bankacılık ve Yöntemleri ...... 34 2.1.3.1 Fon Toplama Yöntemleri...... 34 2.1.3.1.1 Cari Hesaplar ...... 34 2.1.3.1.2 Yatırım Hesabı...... 35 2.1.3.1.3 Tasarruf Hesapları...... 36 2.1.3.2 Fon Kullandırma Yöntemleri ...... 36 2.1.3.2.1 Mudaraba...... 36 2.1.3.2.2 Müşaraka ...... 37 2.1.3.2.3 Selem Yöntemi ...... 38 2.1.3.2.4 Murabaha...... 38 2.1.3.2.5 Taksitli Satış ...... 39 2.1.3.2.6 İcara...... 39 2.1.3.2.7 İcara ve İktina ...... 39 2.1.3.2.8 Karz-ı Hasen...... 40 2.1.3.2.9 Sukuk ...... 40

2.2. Türkiye’de Katılım Bankacılığı ...... 40 2.2.1. Katılım Bankacılığının Gelişimi ...... 40 2.2.2. Katılım Bankacılığının İşleyişi ...... 43 2.2.2.1 Fon Toplama Yöntemleri...... 43 2.2.2.1.1 Özel Cari Hesaplar...... 43 2.2.2.1.2 Katılma Hesapları ...... 44 2.2.2.2 Fon Kullandırma Yöntemleri ...... 44 2.2.2.2.1 Kurumsal Finansman Desteği...... 44 2.2.2.2.2 Bireysel Finansman Desteği...... 45 2.2.2.2.3 Finansal Kiralama...... 45

vi 2.2.2.2.4 Mal Karşılığı Vesaikin Finansmanı ...... 46 2.2.2.2.5 Kar-Zarar Ortaklığı Yatırımı ...... 46 2.2.3. Katılım Bankalarının Finans Sistemindeki Yeri ve Temel Özellikleri ...... 47 2.2.3.1 Mevduat ve Kredi Açısından Finans Sistemindeki Yeri ...... 48 2.2.3.2 Katılım Bankacılığının Temel Özellikleri ...... 53 2.2.4. Katılım Bankalarının Mevduat Bankalarıyla Karşılaştırılması...... 54 2.2.4.1 Katılım Bankalarının Mevduat Bankaları ile Benzerlikleri...... 54 2.2.4.2 Katılım Bankalarının Mevduat Bankaları ile Farklılıkları...... 55 2.2.5. Katılım Bankacılığı Sektör Analizi ...... 56 2.2.6. Katılım Bankalarının Sorunları...... 63 2.2.7. Katılım Bankalarının Değerlendirmesi...... 65

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ETKİNLİK KAVRAMI, BANKACILIKTA ETKİNLİK VE ETKİNLİK ANALİZLERİ...... 67

3.1. Etkinlik Kavramı ve Etkinliğe İlişkin Temel Kavramlar...... 67 3.1.1. Teknik Etkinlik...... 68 3.1.2. Fiyat Etkinliği ...... 69 3.1.3. Ölçek Etkinliği ...... 70

3.2. Bankacılık Sektöründe Etkinlik ...... 71 3.2.1. Bankacılık ve Etkinlik ...... 71 3.2.2. Bankacılıkta Etkinlik Ölçümü...... 72 3.2.2.1 Bankacılıkta Etkinlik Ölçüm Yöntemi ...... 72 3.2.2.2 Girdi ve Çıktının Belirlenmesi ...... 73

3.3. Etkinlik Analizleri...... 75 3.3.1. Oran Analizi...... 75 3.3.2. Parametrik Yöntemler ...... 75 3.3.2.1. Stokastik Sınır Yaklaşımı...... 76 3.3.2.2. Serbest Dağılım Yaklaşımı ...... 76

vii 3.3.2.3. Kalın Sınır Yaklaşımı ...... 77 3.3.3. Parametrik Olmayan Yöntemler ...... 77 3.3.3.1. Veri Zarflama Analizi...... 78 3.3.3.2. Serbest Atılabilir Zarf Modeli...... 79

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

VERİ ZARFLAMA ANALİZİ ...... 80

4.1. Veri Zarflama Analizinin Genel Çerçevesi ...... 80 4.1.1. VZA Tarihçesi...... 80 4.1.2. VZA’nın Tanımı...... 81

4.2. Temel Veri Zarflama Analizi Modelleri...... 81 4.2.1. CCR Modeli...... 82 4.2.1.1 Girdi Odaklı CCR Modeli Ve Grafik Gösterimi...... 82 4.2.1.2 Çıktı Odaklı CCR Modeli Ve Grafik Gösterimi ...... 86 4.2.2. BCC Modeli...... 88 4.2.2.1 Girdi Odaklı BCC Modeli Ve Grafik Gösterimi...... 89 4.2.2.2 Çıktı Odaklı BCC Modeli Ve Grafik Gösterimi ...... 92 4.2.2.3 Aylak Değişkenler ...... 94

4.3. VZA ve Ölçek Etkinliği...... 95 4.3.1. Ölçeğe Göre Artan ve Azalan Getiri Kavramları...... 96

4.4. Malmquist Toplam Faktör Verimliliği Endeksi...... 97

4.5. Veri Zarflama Analizinin Uygulama Adımları...... 98 4.5.1. Karar Birimlerinin Belirlenmesi ...... 98 4.5.2. Girdi ve Çıktı Seçimi...... 99 4.5.3. Uygun VZA Modelinin Seçilmesi...... 99 4.5.4. Referans Kümesinin Belirlenmesi...... 100 4.5.5. Etkinlik Değerlerinin Değerlendirilmesi ...... 100 4.5.6. Etkin Olmayan Birimler için Hedef Belirlenmesi...... 101

viii 4.5.7. Sonuçların Değerlendirilmesi ...... 101

4.6. VZA’nın avantajları ve dezavantajları ...... 101

BEŞİNCİ BÖLÜM

KATILIM BANKACILIĞININ TÜRK BANKACILIK SİSTEMİ İÇERİSİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI...... 103

5.1. Amaç...... 103

5.2. Yöntem ...... 103

5.3. Uygulama...... 104 5.3.1. Karar Birimlerinin Seçilmesi ...... 104 5.3.2. Girdi ve Çıktının Belirlenmesi...... 105 5.3.3. VZA İle Ölçülen Göreli Etkinlik Sonuçlarının Değerlendirilmesi ...... 106 5.3.3.1. Katılım Bankalarının Göreli Etkinliklerinin Yıllara Göre İncelenmesi ...... 106 5.3.3.1.1. Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş...... 107 5.3.3.1.2. Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş...... 111 5.3.3.1.3. Asya Katılım Bankası A.Ş...... 113 5.3.3.1.4. Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş...... 116 5.3.3.2. Mevduat Bankaları İle Katılım Bankalarının Etkinlik Karşılaştırması121

SONUÇ...... 125

KAYNAKÇA...... 128

EKLER...... 134

ix TABLOLAR

Tablo 1. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Banka Sayısı...... 19 Tablo 2. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Şube Sayısı ...... 19 Tablo 3. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Çalışan Sayısı ...... 20 Tablo 4. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Banka Başına Şube Sayısı...... 21 Tablo 5. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Şube Başına Çalışan Sayısı ...... 21 Tablo 6.Türk Mevduat Bankalarının Gruplara Göre Aktif Yüzdesi...... 24 Tablo 7.Türk Mevduat Bankalarının Gruplara Göre Mevduat Yüzdesi...... 25 Tablo 8.Türk Mevduat Bankalarının Gruplara Göre Kredi Yüzdesi...... 25 Tablo 9.Mevduat Bankaları Mevduatları ve Katılım Bankaları Toplanan Fonları (Milyon TL)...... 49 Tablo 10.Mevduat Bankaları Kredileri ve Katılım Bankaları Kullandırılan Fonları (Milyon TL)...... 50 Tablo 11.Katılım Bankaları Toplam Kar Payı Gelir ve Giderleri (Milyon TL)...... 62 Tablo 12.Katılım Bankaları Toplam Kar Payı Dışı Gelir ve Giderleri (Milyon TL) .62 Tablo 13.Karar Birimlerine Ait Veriler (Girdi Odaklı CCR)...... 82 Tablo 14.Girdi Odaklı CCR Etkinlik Değerleri ...... 84 Tablo 15.Karar Birimlerine Ait Veriler (Çıktı Odaklı CCR)...... 86 Tablo 16.Girdi ve Çıktı Odaklı CCR Etkinlikleri...... 87 Tablo 17.Girdi Odaklı BCC ve CCR Etkinlik Değerleri ...... 90 Tablo 18.Girdi ve Çıktı Odaklı BCC Etkinlikleri...... 93 Tablo 19.Çalışmaya Konu Bankaların Gruplara ve Analiz Dönemlerine Göre Sayıları ...... 105 Tablo 20.Analizde Kullanılan Girdi ve Çıktı Kalemleri...... 106 Tablo 21.Albaraka 2007 Girdi Odaklı Analiz Hedef Raporu ...... 108 Tablo 22.Albaraka 2007 Çıktı Odaklı Analiz Hedef Raporu...... 110 Tablo 23.Kuveyt Türk 2004 Girdi Odaklı Analiz Hedef Raporu...... 112 Tablo 24. Kuveyt Türk 2004 Çıktı Odaklı Analiz Hedef Raporu ...... 113 Tablo 25.Bank Asya 2006 Girdi Odaklı Analiz Hedef Raporu ...... 114 Tablo 26.Bank Asya 2006 Çıktı Odaklı Analiz Hedef Raporu...... 116 Tablo 27.Family Finans Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri...... 118 Tablo 28.Family Finans Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri ...... 118 Tablo 29.Türkiye Finans 2008 Girdi Odaklı Analiz Hedef Raporu ...... 119 Tablo 30.Türkiye Finans 2008 Çıktı Odaklı Analiz Hedef Raporu...... 121

x GRAFİKLER

Grafik 1. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörü Toplam Aktifler (Milyar TL)...... 22 Grafik 2. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörü Toplam Aktifler (Milyar USD)...... 23 Grafik 3. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörü Aktif Gelişimi ...... 23 Grafik 4.Türk Mevduat Bankacılığı Sektörü Pasif Dağılımı ...... 26 Grafik 5.Finans Sektörü, Bankacılık Sektörü ve Katılım Bankalarının Toplam Aktifleri (Milyon TL) ...... 47 Grafik 6.Bankacılık Sektöründe Katılım Bankalarının Payları...... 48 Grafik 7.Mevduat-Toplanan Fonlar Yönünden Mevduat ve Katılım Bankalarının Yüzdesi...... 49 Grafik 8.Krediler-Kullandırılan Fonlar Yönünden Mevduat ve Katılım Bankaları (%) ...... 51 Grafik 9.Kredi/Mevduat ve Kullandırılan/Toplanan Fonlar Oranı...... 52 Grafik 10.Katılım Bankaları Şube Sayısı...... 57 Grafik 11.Katılım Bankalarının Personel Sayısı ...... 57 Grafik 12.Katılım Bankaları Toplam Aktifleri (Milyon TL) ...... 58 Grafik 13.Katılım Bankaları Pasif Yapısı...... 59 Grafik 14.Katılım Bankaları Toplanan Fonlar (Milyon TL)...... 60 Grafik 15.Katılım Bankalarında Toplanan Fonlarda TP ve YP Payı ...... 61 Grafik 16.Katılım Bankaları Kullandırılan Fonlar (Milyon TL)...... 61 Grafik 17.Katılım Bankaları Net Karı (Milyon TL)...... 63 Grafik 18.Albaraka Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri...... 107 Grafik 19.Albaraka Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri ...... 109 Grafik 20.Kuveyt Türk Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri ...... 111 Grafik 21.Kuveyt Türk Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri...... 112 Grafik 22.Bank Asya Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri...... 114 Grafik 23.Bank Asya Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri...... 115 Grafik 24.Anadolu Finans Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri...... 117 Grafik 25.Anadolu Finans Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri...... 117 Grafik 26.Türkiye Finans Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri...... 119 Grafik 27.Türkiye Finans Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri ...... 120 Grafik 28.Mevduat ve Katılım Bankalarının Etkinliklerinin Karşılaştırılması...... 122 Grafik 29.Mevduat ve Katılım Bankalarının Ölçek Etkinliklerinin Karşılaştırılması ...... 123

xi ŞEKİLLER

Şekil 1.Tek Girdi-Çıktı Bileşimi İçin Üretim Sınırı ...... 69 Şekil 2.Girdi Odaklı CCR Etkinliği...... 83 Şekil 3.Çıktı Odaklı CCR Etkinliği ...... 86 Şekil 4.Girdi Odaklı BCC Etkinliği...... 89 Şekil 5.Çıktı Odaklı BCC Etkinliği ...... 92 Şekil 6.Etkinlik Ölçümü ve Aylak Değişken ...... 94 Şekil 7.CCR ve BCC Etkinlik Sınırları...... 96 Şekil 8.Malmquist Endeksi ...... 97

xii KISALTMALAR LİSTESİ

ATM : Otomatik Para Transferi BCC : Banker Charnes Cooper BDDK : Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu CCR : Charnes Cooper Rhodes CRS : Constant to Return Scale (Ölçeğe Göre Sabit Getiri) DESİYAB : Devlet Sanayi İsçi Yatırım Bankası GCC : Gulf Cooperation Council (Körfez İşbirliği Konseyi) GTE : Genel teknik etkinlik IMF : Uluslar arası Para Fonu ITFC : International Islamic Trade Finance Corporation (Uluslararası İslami Ticari Finansman Kuruluşu) İMKB : İstanbul Menkul Kıymetler Borsası KVB : Karar Verme Birimi KZOB : Kar ve Zarar Ortaklığı Belgesi LTE : Lokal Teknik Etkinlik MTFV : Malmquist Toplam Faktör Verimliliği OPEC : Organization of Petroleum Exporting Countries (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) ÖFK : Özel Finans Kurumu SE : Scale Efficiency (Ölçek Etkinliği) SEP : Saudi Export Program (Suudi İhracat Programı) SPK : Sermaye Piyasası Kurulu TBB : Türkiye Bankalar Birliği TCMB : Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası TKBB : Türkiye Katılım Bankaları Birliği TMSF : Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu TP : Türk Parası VRS : Variable Return to Scale (Ölçeğe Göre Değişken Getiri) VZA : Veri Zarflama Analizi YP : Yabancı Para

xiii GİRİŞ

Türkiye’de faizsiz bankacılık 1985 yılında başlamış olup, faizsiz bankacılık prensibine dayalı olarak çalışan bu bankalar, 2005 yılına kadar “Özel Finans Kurumu” adı altında faaliyet göstermişler ve 2005 yılında kabul edilen 5411 sayılı Bankacılık Kanunuyla beraber “Katılım Bankası” adıyla faaliyetlerine devam etmektedirler. Son yıllarda katılım bankacılığında yaşanan gelişmeyle beraber, finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmalardan, çalışma prensipleri gereği fazla etkilenmemeleri, bu bankalara olan ilgiliyi arttırmıştır. Fakat katılım bankacılığındaki bu gelişmenin sadece finansal verilere bakarak yorumlanması yanıltıcı olabilir. Çünkü bankacılık da belirli girdiler ile belirli çıktıların üretiminin gerçekleştiği bir süreçtir ve bir sürecin en önemli başarı göstergelerinden biri de sürecin etkinliğidir.

Bu çalışmanın birinci bölümünde Türkiye’deki bankacılık sisteminin tarihsel gelişimi ve mevduat bankacılığının genel ve sektör içerisindeki durumu ele alınmaktadır.

İkinci bölümde ise ilk önce faizsiz bankacılığın gelişimi, dünyadaki durumu ve dünyadaki faizsiz bankacılığın genel olarak işleyişi yer almaktadır. Ardından Türkiye’deki katılım bankacılığının gelişimi, genel durumu ve mevduat bankacılığı ile karşılaştırmasına yer verilmiştir.

Üçüncü bölümde; etkinlik kavramı hakkındaki temel bilgiler, bankacılık sektöründeki etkinlik kavramı ve etkinliğin ölçümünde kullanılan analiz türleri yer almaktadır.

Dördüncü bölümde; çalışma kapsamındaki etkinlik analizinde kullanılan Veri Zarflama Analizi yöntemi hakkındaki genel bilgiler ile beraber, yöntemde yer alan temel kavramlar hakkında bilgilere yer verilmiştir.

1 Beşinci Bölümde; Türkiye’deki katılım bankalarının göreli olarak etkinlik sonuçları ayrı ayrı değerlendirilmiş olup, katılım bankacılığının banka grupları bazında etkinlikleri karşılaştırılmıştır.

2 BİRİNCİ BÖLÜM

FİNANSAL SİSTEM ve TÜRK BANKACILIK SİSTEMİ

1.1.Finansal Sistem Ve Unsurları

Tüketim fazlası olan birimlerin tasarruflarının, tüketim açığı olan birimlerin kullanımına sunulmasını çeşitli finansal araçlar ile sağlayan ortama finansal piyasalar denir. Bir ekonomide fon arz edenler, fon talep edenler, yatırım ve finansman araçları, yardımcı kuruluşlar ile hukuki ve idari düzen finansal sistemi oluşturur.1 Dolayısıyla bir ekonomide finansal sistemin temel işlevi, fon arz eden birimler ile fon talep eden birimler arasındaki ilişkinin etkin olması ile beraber fonların kesintisiz olarak akışını sağlamaktır.

Ekonominin sağlıklı işlemesini sağlayan finansal sistemin temel unsurları yukarıda da değinildiği üzere; fon arz edenler, fon talep edenler, finansal aracılar, finansal araçlar ve yasal düzenlemeler şeklinde sıralanabilir. Bu unsurları şu şekilde açıklayabiliriz.2

 Fon Arz Edenler ve Fon Talep Edenler: Ekonomide belirli zaman dilimi içerisinde, elde ettikleri gelirden fazlasını harcama eğilimi gösteren birimler fon talep eden birimleri oluşturmaktadır. Belirli zaman dilimi içerisinde elde ettikleri gelirlerinin bir kısmını tasarruf eden ve bu tasarruflarını bir çıkar karşılığında, fonlara ihtiyaç duyan birimlere sunanlar ise fon arz eden birimleri oluşturmaktadır.

 Finansal Aracılar: Fon talep eden ile fon arz edenler arasındaki fon transferini sağlayan birimler finansal aracılar olarak tanımlanmaktadır.

1 (Çevrimiçi) http://notoku.com/18-finansal-sistem-ve-kurumlar/ , 29 Eylül 2009 2 Gürel Konuralp, Sermaye Piyasaları, 2.bs, İstanbul, Alfa yayınları, 2005,s.16–18

3  Finansal Araçlar: Finansal araçlar, ekonomide fonların fon arz edenlerden fon talep edenlere akışını sağlayan belgeler ya da menkul kıymetlerdir.  Yasal Düzenlemeler: Finansal sistemin işleyişini kontrol etmek ve düzenlemek için çeşitli yasal düzenlemeler ile birlikte denetim birimlerine ihtiyaç vardır. Devlet ekonomi planlaması çerçevesinde gerekli yasal düzenlemeleri yapar ve denetim kurumları aracılığı ile finansal sistemi denetim altında tutar.

1.2.Finansal Sistemin Fonksiyonları

Finansal sistem, temel işlevi olan fon toplama ve fon kullandırma sürecine bağlı olarak ekonomik birimler ve ülke ekonomisi arasındaki yaşamsal bağı oluşturmaktadır. Yatırımlar için gerekli kaynakların bulunmasıyla beraber kaynak hacminin genişletilmesinde, kaynakların etkin olarak dağılımı ve tahsisinde önemli rolleri olan finansal sistemin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi oldukça fazladır.

Finansal sistem bir takım fonksiyonları yerine getirmektedir. Bu fonksiyonlar zamana ve ekonomik çevreye göre bazı farklılıklar gösterebilmektedir. Dünyada finansal sistemler çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. “Bankacılığa dayalı finansal sistemler” ve “sermaye piyasalarına dayalı finansal sistemler” şeklinde ikili bir sınıflandırma vardır. Bir başka sınıflandırma “sermaye piyasalarına dayalı, kaynakların rekabetçi piyasalarda oluşan fiyatlar tarafından tahsis edildiği finansal sistem”, “krediye dayalı, fiyatların hükümet tarafından belirlendiği sistem” ve “krediye dayalı ancak finansal kurumların egemen olduğu sistem” şeklindedir.3 Bir ülkenin finansal sistemi belirtilen sınıflandırmalardan hangilerini içeriyor ise o ülkenin finansal sisteminin fonksiyonlarında, bulundurduğu sınıfların yapısındaki özellikler gözlenmektedir. Örneğin Türkiye’de finansal sistemin büyük bir kısmını bankacılık oluşturmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’deki finansal sistemin fonksiyonları özellikle bankacılık sisteminin işlevlerinden oluşmaktadır.

3 Ferhat Başkan Özgen, “Globalleşme Sürecinde Gelişmekte Olan Ülkelerde Finans Piyasaları”, (Çevrimiçi) http//www.pdf-search-engine.com, 02 Eylül 2009

4 Bu açıdan finansal sistemin fonksiyonlarını genel olarak aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.

 Finansal sistem tasarrufları riski görece az ve kar potansiyeli yüksek alanlara yönlendirmek suretiyle tasarruf yapabilme imkanına sahip ekonomik birimleri daha fazla tasarrufta bulunmaya yönlendirmektedir.

 Özellikle bankacılık sektörünün ağır bastığı finansal sistemlerde, çek, senet, kredi kartı, internet bankacılığı ve ATM gibi uygulamalar ödeme işlemlerinin hızlı ve etkin olarak gerçekleştirilmesine hizmet etmektedir.

 Finansal sistemin sağlandığı kredi imkanları ile fon talep edenler çeşitli ihtiyaçlarının finansmanını sağlamaktadırlar. Finansal sitemin bu fonksiyonu özellikle sanayinin ve dolayısıyla ekonominin gelişimi için önem arz etmektedir.

 Devlet izlediği ekonomi politikasında faiz oranları, döviz kurları gibi değişkenler ve bankacılık kanunu, sermaye piyasası kanunu gibi yasal düzenlemelerle hedeflediği amaçlara ulaşmak için finansal sisteme yön verebilmektedir. Dolayısıyla finansal sistemin bir fonksiyonu da devletin ekonomi politikasına aracılık etmektir.

1.3.Türkiye’deki Finans Sistemi

Türkiye’de finansal sistemin gelişimi yolundaki adımlar 1980 ‘den sonra ivme kazanmıştır. Çünkü Türkiye’de 1980’li yılların başında Türkiye ekonomisindeki mevcut makroekonomik dengesizliklerin ortadan kaldırılması ve dışa açık serbest piyasa ekonomisinin benimsenerek istikrarlı ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının oluşturulmasına yönelik hazırlanan ve uygulamaya konan 1980 İstikrar ve Serbestleştirme Programının önemli ayaklarından birisini de finansal sistemin serbestleştirilmesi oluşturmaktadır. Bu hedefe yönelik olarak alınan tedbirlerin sonucunda finansal sistemin derinleşmesi ve ekonominin daha çok

5 parasallaşması amaçlanmıştır.(Çoğunlukla finansal derinleşme finansal gelişme ile eş anlamı olarak kullanılmaktadır.)4

Yeni stratejiyi desteklemek, ekonominin serbest piyasa ekonomisi kurallarına göre yeniden yapılanmasını ve tasarrufların istikrarlı büyüme için gerekli seviyeye yükseltilmesini sağlamak amacıyla, esnek döviz kuru ve pozitif reel faiz politikası uygulanmaya başlanmış, finansal piyasaların serbestleşmesi ve derinleşmesine yönelik yasal düzenlemeler yapılmış ve kurumlar oluşturulmaya başlanmıştır.5

Yapılan bu düzenlemelerin finans sisteminin kalbi durumunda olan bankacılık sektörünün gelişimine etkisi göz ardı edilemez boyuttadır. Bu gelişmede seçici kredi politikalarının kaldırılması, mevduat ve kredi faizlerinin serbest bırakılması, yabancı bankaların kurulmasına izin verilmesi, döviz kurlarının serbest bırakılması, bankalara döviz pozisyon bulundurma yetkisi verilmesi, döviz alım satımı ve döviz hesabı açtırılmasının serbest hale getirilmesi, liberal kambiyo düzenlemeleri gibi uygulamaların yanı sıra, sektöre ilişkin mevzuat düzenlemelerinin uluslararası normlara uydurulması için yapılan çalışmalar da etkili olmuştur.

Böylece 80’li yıllarda bir taraftan karmaşık ve değişken finansal işlemlerin ortaya çıkması finansal piyasalarda belisizliği arttırırken, diğer taraftan dinamik ve rekabetçi finans sektöründeki piyasa katılımcıları olan bankalar yeni ve daha yüksek finansal risklerle karşı karşıya kalmışlardır. Böylece, finansal piyasalardaki hızlı gelişmeler bankacılık sisteminin yapısını etkilemiş ve onu risklere daha duyarlı hale getirmiştir.6

1990’lı yılların başlarına gelindiğinde ise, 1994 yılı finansal sektör ve bankalar açısından risklerin büyük ölçüde zarara dönüştüğü bir yıl olmuştur. Kamu açığındaki büyümeye rağmen genişleyici politika uygulamasının sürdürüldüğü bir

4 Ahmet Kerem Özdemir, “Bankacılık Reformu Öncesi ve Sonrası Türk Bankacılık Sistemi”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,2006, s.4 5 Türkiye Bankalar Birliği, “50.Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007”, İstanbul, Kasım 2008, s.14 6 Meryem Filiz, “Türkiye’de Bankacılık Sisteminin Regülasyonu Basel Standartları Açısından Bir Değerlendirme”, Yüksek Lisans Tezi, Bursa, 2006, s. 93–94

6 ortamda faiz oranlarının düşürülmesi yönündeki rasyonel olmayan ısrarcı yaklaşım nedeniyle finansal sektörde tansiyon yükselmiştir. Piyasalar tarafından gönderilen sinyallere rağmen, parasal genişleme ve finansal araçlara getirilen ek/yeni vergi gerek yurtiçi gerekse yurtdışı yatırımcıların TL cinsinden araçlardan kaçmalarına neden olmuştur. Faiz oranları rekor seviyelere yükselmiş, TL yabancı paralar karşısında değer kaybetmiş, finansal sistem küçülmüştür.7

1994’te yaşanan bu kriz sonrasında ekonomi 1995 sonrasında toparlanmış fakat istikrarsız politikalar neticesinde ekonomi 2000’li yıllara büyük sarsıntılar ile girmiş ve nitekim 2001 krizi yaşanmıştır.

Nisan 2001’de uygulamaya başlanan “güçlü ekonomiye geçiş programı”, 2002 yılının başında 2002–2004 dönemini kapsayacak şekilde revize edilmiştir. Program, ekonominin dış şoklara direncinin artırılmasını, enflasyonun düşürülmesini, kamu borçlarının azaltılmasını, mali disiplinin sağlanmasını, yapısal reformların tamamlanmasını ve bankacılık sisteminin güçlendirilmesini hedeflemiştir.

Program hedeflerinin iyi tespit edilmiş olması ve 2002–2007 döneminde disiplinli bir uygulama ile program hedeflerinin genelde gerçekleştirilmiş olması; 2002–2007 döneminin gerek ekonomi, gerekse bankacılık sektörü açısından yeniden yapılandırılma dönemi olarak tanımlanmasını ve incelenmesini mümkün kılmıştır.

Bu dönemde, programın temel prensiplerinin kararlılıkla uygulanması, siyasi istikrar ve dünya ekonomisindeki olumlu konjonktürün de yardımıyla, ekonomide ve bankacılık sisteminde olumlu yönde, önemli gelişmeler olmuştur.8 Son birkaç yılda yaşanan küresel dalgalanmalara rağmen, ülke ekonomisi ve bankacılık sistemi uygulanan program sayesinde, geçmiş yıllara göre daha sağlıklı durmaktadır.

7 Türkiye Bankalar Birliği, a.g.e. , s.15-16 8 A.e., s.20

7 Genel olarak Türkiye’deki finans sisteminin yapısı değerlendirildiğinde ise; finansal derinleşmenin göstergelerinden olan, finansal kurumların çeşitliliği açısından ülkemiz finans piyasası gelişmiş ülkelerin finans piyasaları ile karşılaştırıldığında; Türkiye’de finansal piyasanın kurumsal açıdan yeterince çeşitlilik arz etmediği görülmektedir. Bu da finansal fonların büyüme hacmini olumsuz etkilemekte ve bu fonların daha geniş bir kitleye ulaştırılmasını zorlaştırmaktadır.9

1.4. Türkiye’de Bankacılık Sistemi

1.4.1. Türk Bankacılığının Gelişimi

1.4.1.1. Osmanlı Döneminde Bankacılık

Osmanlı İmparatorluğu’nun Tanzimat’a kadar olan döneminde ne bankaya ne de bankacılığa benzer herhangi bir kuruluşa rastlanılmıştır. Osmanlıların geniş topraklara sahip olması ve bu toprakların her yıl ortaya artı değer koyması, halkın önemli bir kısmının gıda ve diğer temel ihtiyaçlarını karşılamasına yetmiştir. Osmanlılarda bankacılık genel bir deyişle gelişmemiştir. Osmanlıda bankacılığın gelişememesinin temelinde Osmanlıların özellikle askerlik ve yöneticilik gibi işlerle uğraşmaları yatmaktadır. Anadolu’da yaşayan halkın birçoğu için tarım ve hayvancılık dışındaki alım satım kazançları, toprak (mülk) sahibi olmayan fakirlerin yapacağı bir iş olarak görülmüştür.10 Karşılık beklenerek ödünç para verme işlemi yani faizcilik gibi faaliyetler İslam dininin faizi yasaklamasından dolayı bu gibi finansal işler Yahudi, Ermeni ve Rum gruplarınca yürütülmüştür.

Bütçe açıklarını kapatmak için ilk kez 1840 yılında basılan ve kaime adı verilen kağıt paranın dış değerinin sabit kalması amacıyla kurulan İstanbul Bankası’nın kısa faaliyet dönemi ve çok sınırlı kalan faaliyet alanı göz önüne

9 Suna Oksay, “Finansal Piyasalarda Yeni Yasal Düzenlemeler (Reregulatıon) İhtiyacı Ve Türk Finans Sistemi”, (Çevrimiçi) http//www.pdf-search-engine.com, 02 Ekim 2009 10 Timur Bozdemir, Türk Bankacılığının Tarihsel Gelişimi ve Reel Sektöre Katkısına İlişkin Bir Araştırma, Doktora Tezi, İstanbul, 2007, s.5

8 alındığında, Osmanlı İmparatorluğu’nda bankacılığın 1856 yılında kurulan Osmanlı Bankası ile başladığı yaygın olarak kabul edilen bir görüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle 1839 Tanzimat Fermanı’ndan sonra Devletin harcamalarının gelirlerini aştığı bir döneme girilmesi ve Devletin kaynak ihtiyacının önce kaimelerin ihracı, sonra da toplanacak vergiler karşılık gösterilerek İstanbul’da faaliyet gösteren sarraf ve bankerlerden borç alınması ile karşılanmaya çalışılmasının ardından, Kırım Savaşı’nın bitiminde yapılan 1856 Paris Barış Antlaşması’nın, Osmanlı İmparatorluğu’nun dış borç alma olanaklarını arttırmış olması, Osmanlı Bankası’nın kurulmasındaki en önemli etkendir.

Banka, dış borçların alınmasında dönemin Osmanlı Hükümeti ile yabancı sermaye sahipleri arasında aracılık etmek amacıyla İngiliz sermayesi ile kurulmuştur. 1863 yılında Fransız sermayesi, 1875’de de Avusturya sermayesi Bankaya ortak edilmiştir. Osmanlı Bankası’nı, Osmanlı İmparatorluğu’nda faaliyet göstermiş diğer yabancı bankalardan ayıran en önemli özellik, Bankaya 1863 Anlaşması ile para basma ayrıcalığının tanınmış olmasıdır.11

Osmanlı Bankası yanında İmparatorluğun yıkılmasına kadar kurulan diğer yabancı sermayeli bankalar hiçbir zaman para ve sermaye piyasası kurma, büyük ölçekli ticaret, tarım ve sanayi işletmelerini finanse etmek uğraş ve çabası içinde olmamışlar; hatta tasarrufların erimesine sebep olmuşlardır.12 Ana faaliyet alanları Osmanlı Hazinesi için iç ve dış borç bulunması ve bunların ödenmesi ile ilgili işlerle uğraşmak olmuştur. Bu nedenle Osmanlı dönemi bankacılığı için “borçlanma bankacılığı” nitelendirmesi yapılmıştır.

11 Türkiye Bankalar Birliği, a.g.e. , s. 1 12 Hayriye Meltem Erol, Dünya’da ve Türkiye’de Bankacılık Sektörünün Gelişimi ve Türkiye’de Kamu Bankalarının Yeniden Yapılandırılması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,2006, s. 27

9 1.4.1.2. Cumhuriyet Dönemi Sonrası Bankacılık

Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 yılında, Türkiye birkaç altyapı yatırımlarına yönelik işletme, askeri fabrika ve imtiyazlı yabancı şirket dışında sanayi üretimi olmayan, tarım üretimi ise kısıtlı olan bir ekonomiye sahiptir.13

Cumhuriyet’in ilk yıllarında genellikle tek şubeli yerel bankalardan oluşan ve ekonomik gücü zayıf olan ulusal bankaların yanında, özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde kurulan ve faaliyetlerini Cumhuriyet kurulduktan sonra da sürdüren yabancı bankalar, bankacılık sektöründe daha ağırlıklı bir yer işgal etmiştir ve kredi piyasasının büyük kısmını ellerinde tutmuştur. Bu sebepten dolayı Cumhuriyet bankacılığının ilk dönemi olarak nitelendirilen 1923–1932 döneminde ulusal bankacılığın geliştirilmesine büyük önem verilmiştir.14

1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi, bankacılık ile ilgili önemli gelişmelere yol açmıştır. Hükümet ve toplumun tarım, ticaret ve sanayi kesimlerinin önde gelenlerinin katılımıyla yapılan bu kongrede, ekonomik gelişme için ulusal bankacılığın kurulması ve geliştirilmesinin gerekliliği tüm katılımcılar tarafından dile getirilmiştir. Kongre’de ifade edilen görüşlere göre; “Özel kesimin olanakları henüz güçlü bankalar kurulması için yeterli değildir. Bankaların kurulmasında devletin katkısı olmalıdır.”15

Kongre’ye katılan tüccarlar bir ana ticaret bankasının kurulmasını önermişler ve Türkiye İş Bankası bu öneriler doğrultusunda 1924 yılında özel sektör bankası olarak kurulmuştur. 1923 – 1932 yılları arasındaki dönemde İş Bankasını takiben Türkiye Sınai ve Maadin Bankası ile Emlak ve Eytam Bankası kurulmuş ayrıca tek şubeli yerel banka sayısında artışlar olmuştur.16 Cumhuriyet döneminde bankacılık

13 A.e. , s. 29 14 Bozdemir, a.g.e. , s. 13,14 15 Türkiye Bankalar Birliği, a.g.e. , s. 3 16 Türk Bankacılığının.Tarihi.Gelişimi,(Çevrimiçi) http://www.cu.edu.tr/insanlar/mceker/banka%20hukuku.htm, 02 Ekim 2009

10 alanında atılan en önemli adımlardan birisi 1930 yılında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) kurulması olmuştur.

Özel bankacılık 1930’lu yılların sonlarına doğru gözle görülür bir noktaya doğru ilerlerken ikinci dünya savaşının başlaması bu sektörü olumsuz yönde etkilemiştir. İkinci dünya savaşı sırasında savaşa katılmamış olunmasına rağmen savunma giderleri arttığından bankalar aracılığıyla yapılan iç ve dış borçlanma artmıştır.17

1944 yılından sonra Türkiye’de özel bankaların geliştiği görülmektedir. 2. Dünya savaşını izleyen yıllarda ülkemizde ticari faaliyetlerin hızla artması, yeni bankalara olan ihtiyacı giderek arttırmıştır. Bunun sonucunda 1944 yılında Yapı Kredi Bankası, 1948 yılında kurulmuştur. 1950’den sonra özel girişimin teşvik edilmesi, özel bankaların gelişmesinde etkin bir rol oynamıştır. Bu tarihlerden sonra ülkenin kapalı bir ekonomi olması, finansal serbestleşmeye henüz gidememesi ve dış dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle ülkemizde bankacılığın istenen ölçüde gelişmediği gözlemlenmiştir.18

1950’lerin sonunda ekonominin içine girdiği durgunluk ve 1958 istikrar Programı’na rağmen ekonomik dengelerin kurulamaması, 1950’li yıllarda uygulanan liberal ekonomi politikasının terk edilerek kamunun ekonomik alanda müdahalesinin arttığı karma ekonomi uygulamasına geçilmesine neden olmuştur.19

Söz konusu dönemde, Türkiye henüz gelişmesini tamamlayamadığı için, mali piyasalar katı bir şekilde denetlenmiş, sermaye piyasaları gelişememiş ve serbest döviz piyasaları oluşturulmamıştır. Piyasa devlet kontrolü altında tutulduğu için ise, faiz oranları ve kredi miktarları da devlet tarafından belirleniyordu.20

17 Bozdemir, a.g.e. , s. 16 18 Münire Konday, “Özel Finans Kurumlarının Türkiye’ Deki Gelişimi Ve Bir Uygulama”, Tezsiz yüksek lisans projesi, İzmir, 2006, s. 9 19 Türkiye Bankalar Birliği, a.g.e. , s. 11 20 Oksay, a.g.e. , (Çevrimiçi) http//www.pdf-search-engine.com, 02 Ekim 2009

11 Planlı dönem olarak adlandırılan bu dönemde, bankacılık sektörüne de kamu müdahalesinin giderek arttığı bir dönem olmuştur. Mevduat ve kredilere uygulanacak faiz oranları, banka komisyon oranları ve kredi limitleri, izlenen ithal ikamesi politikası doğrultusunda belirlenmiş; bankaların temel işlevi kalkınma planlarında yer alan yatırımların finansmanlarının sağlanması olarak tanımlanmıştır. Bu dönemde yeni yabancı banka ve bazı özel durumlar dışında yeni ticaret bankası kurulmasına izin verilmemiştir. Böylece sınırlı olan sektör kaynaklarının, sınırlı bir rekabet ortamında, mevcut bankalar aracılığıyla, planlarda belirtilen şekilde dağılımının sağlanmasına çalışılmıştır.

Bu dönemin bankacılık açısından en önemli özelliklerinden birisi, özel ticaret bankalarının büyük bölümünün holding bankası haline gelmesi olmuştur. Bir sanayi veya ticaret sermayesi grubunun bir bankanın sermayesinin önemli bölümünün sahibi olması anlamına gelen ve dünyada da yaygın olan holding bankacılığı, o dönemde özel sektör yatırımlarını hızlandıracağı düşüncesiyle devlet tarafından teşvik edilmiştir.21

1970’li yılların sonunda ödemeler dengesi problemleri nedeniyle yaşanan ekonomik durgunluk, sanayinin döviz gereksinimini de karşılayabilecek yeni bir sanayileşme stratejisinin benimsenmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. 1980 yılında, iç pazara yönelik üretimin yapıldığı ithal ikameci sanayileşme stratejisi terk edilerek, piyasa ekonomisine dayalı, dışa açılmayı ve dışsatıma yönelik üretimi esas alan bir kalkınma politikası benimsenmiştir.22

1980 sonrası dönemde yapılan reformlar Türkiye ekonomisinde ve finans sisteminde köklü değişiklikler meydana getirmiştir. Gerçekleştirilen reformların bankacılık sektörü üzerindeki etkileri ve yarattığı sonuçları genel olarak aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz;23

21 Türkiye Bankalar Birliği, a.g.e. , s. 12, 13 22 A.e. , s. 14 23 Konday, a.g.e. , s. 9

12  Para ve sermaye piyasasındaki gelişmeler bankaların iyi müşterilerinin bu piyasalara kaymalarına sebebiyet vermiş ve bankaların aktif kalitesinin zayıflamasıyla sonuçlanmıştır. Bu nedenle bankalar riski az olan tüketici kredilerine yönelmişlerdir.

 SPK Kanununun çıkarılması, İMKB’nin canlandırılması, finansman bonosu, mevduat sertifikası, tahvil alım satımı, repo işlemleri, hisse senedi gibi finansal işlemlerin hızla gelişmesi bankaların düşük maliyetli fon imkanlarını ortadan kaldırmıştır.

 Elektronik ve bilgisayar alanındaki gelişmeler, haberleşme ve bilgilenme maliyetlerini hızla azaltmıştır. Bu gelişme, müşterilerin tercihleri ile beraber uluslararası piyasaların sektörü etkileme sürecini de kısaltmıştır.

 Bankaların kısa vadeli fon fazlalıklarını eritmeleri amacıyla 1986 yılında Merkez Bankası öncülüğünde interbank piyasası (bankalar arası piyasa) kurulmuştur.

 Mevduata pozitif faiz verilmesi nedeniyle mevduat maliyetleri artmış, bu maliyet artışlarının önüne geçmek için bankalar etkin çalışma prensipleri geliştirmişlerdir.

 Bu yıllarda hem dövizde serbestiye gidilmiş hem de yabancı bankaların yurtiçinde şube açmalarına ve piyasadaki rekabete ortak olmalarına izin verilmiştir.

 Bankacılık sisteminde krize gidilmesini engellemek için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen bankaların tasarruf mevduatlarına devlet garantisi getirilmiştir.

13 Ayrıca bireysel bankacılığın en önemli kalemlerinden biri olan tüketici kredisi kullandırımları da 1980’li yılların sonlarına doğru başlamıştır. Kamu ve özel sektör bankalarının çoğu tüketici kredisi işlemlerini yapar hale gelmişlerdir. Bankalar gelişen ekonomi ile birlikte bireysel veya kurumsal bankacılık alanındaki hizmetlerini paketleyip, müşterilerine entegre çözümler bulmaya başlamışlardır.24

1980 sonrası dönemde bankacılık siteminin kurumsal yapısında dikkati çeken önemli bir değişme yerli ve yabancı bankaların sektöre girişine izin verilmeye başlanmasıdır. 1980 yılında 43 olan yerli banka sayısı 1994 yılında 67’ye; 4 olan yabancı banka sayısı da 1994 yılı sonunda 20’ye ulaşmıştır. Böylece bankacılık sektörü yurtiçinde yabancı bankaların rekabeti ile karşılaşmıştır. Türk bankaları da yurtdışında temsilcilikler kurarak veya kurulu bankaları satın alarak dışa açılmaya başlamışlardır.25

1980’li yıllardan sonra özellikle kurumsal bankacılık alanında da önemli gelişmeler gözlemlenmiş, artan şirket sayısına paralel olarak bankaların teminat ve kredi alternatifleri artmış ve tüm işletmelerin ihtiyaçlarını karşılar duruma gelinmiştir. Fakat bankaların sermaye yapılarının yetersiz oluşu ve 2000’li yılların başına kadar uygulanan yurtdışından alınan nispeten düşük faizli borçların TL’ye dönüştürülüp Hazine Bonosu ve Devlet tahvili gibi yüksek getirili enstrümanlara yatırılması ile sağlanan kolay kazanç bankaların yeteneklerini önemli ölçüde etkilemiş ve asıl fonksiyonları olan kredi verme ile fon toplama faaliyetlerini sekteye uğratmıştır. Bu husus ayrıca muhtemel finansal krizlerden de olumsuz etkilenmelerini sağlamış, birçok banka 1994, 2000, 2001 krizlerinden büyük yaralar almış, hatta önemli bir kısmı iyileştirilemeyip ya birleştirilmiş ya da TMSF’ye devredilmişlerdir.26

1985–2001 yılları arasının belki de en önemli ortak yönü yüksek enflasyon dönemi olmasıdır. Yüksek enflasyonun bankacılık sektörü üzerindeki etkileri; reel

24 A.e. , s.10 25Hayriye Meltem Erol, a.g.e, İstanbul,2006, s.52 26 Konday, a.g.e. , s. 10

14 faizleri gizleme, kredilerde vadelerin kısalması, sabit faiz uygulamasına, uzun vadeli tasarrufa ve sağlıklı raporlamaya engel olma şeklinde özetlenebilir.

Haziran 1999’da yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanunu Bankacılık açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu kanun ile uluslar arası uygulamalara paralel olarak bankacılık sektörünün düzenlemesi, gözetimi ve denetimi, idari ve mali özerkliğe sahip Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na devredilmiştir.27 Kurul başkan ve üyelerinin atanması gerek kanunda yapılması gereken değişiklikler ve gerekse bankacılık kesiminde söz konusu Kurum’un oluşumundan önce yapılması gerekli rehabilitasyon nedeniyle yapılamamıştır. Kurum’un faaliyete geçmesi ancak 01.09.2000 tarihinde gerçekleştirilebilmiştir.

2001 yılı krizinden sonra, Nisan 2001’de ekonomideki yapısal sorunları gidermek ve finansal sistemin mali yapısını güçlendirmek amacıyla, “güçlü ekonomiye geçiş programı” uygulamaya konulmuştur. 2002–2007 döneminde disiplinli bir uygulama ile program hedeflerinin genel itibariyle gerçekleştirilmesi, ilgili dönemin gerek ekonomi, gerekse bankacılık sektörü açısından yeniden yapılandırma dönemi olarak tanımlanmasını sağlamıştır. Programın temel prensiplerinin kararlılıkla uygulanarak, siyasi istikrar ve dünya ekonomisindeki olumlu konjonktürün de yardımıyla, ilgili dönemde ekonomide ve bankacılık sisteminde olumlu yönde, önemli gelişmeler olmuştur.

Bankacılık sistemi önemli bir yeniden yapılandırma süreci yaşamıştır. Özel bankalar 2001 krizinden sonra önemli ölçüde kaybettikleri sermayelerini güçlendirmiştir. Bunu yapamayan bankalar birleşmiş veya TMSF’ye alınmıştır.

Bankalarda risk yönetimi anlayışı, kamusal gözetim ve denetim otoritesinde risk bazlı denetim anlayışı güçlenmiştir. Kamusal gözetim ve denetim işlevi özerk bir yapıya kavuşturulmuştur. Bankaların faaliyetini düzenleyen mevzuat 2005 yılında

27 Bozdemir, a.g.e. , s. 24

15 yenilenerek, uluslararası genel kabul görmüş prensiplere ve uygulamalara önemli ölçüde yaklaştırılmıştır.28

Yeniden yapılandırma döneminde güçlenen bankacılık sistemi 2007’de başlayan küresel kriz sürecinde diğer ülkelerde olduğu kadar sarsılmamıştır. Tabi ki bu durumda rol oynayan önemli faktörlerden biri de ekonomide izlenen istikrarlı politikalardır. Bankacılık sistemimizin yaşadığı kriz deneyimleri ve sürekli olarak özellikle BDDK ve diğer kurumlar tarafından denetim altında tutulması, bankacılık sistemimizin istikrarlı ekonomik ortamda, küresel krizlerden en az zararla kurtulacağının teminatı sayılabilir.

1.4.2. Türk Bankacılığının Finans Sistemindeki Yeri ve Temel Özellikleri

Finansal hizmet ve finans piyasalarının son derece geliştiği günümüz dünyasında yaygın olan borçlanma türü, bir kişi veya kurum aracılığı ile borç ilişkisine girme, yani dolaylı finansmandır. Bu ilişkilere aracılık eden kişi veya kurumlara finansal aracılar adı verilmektedir. Bunların başlıcaları; bankalar, sigorta şirketleri, sosyal güvenlik kurumları gibi kurumlardır.29

Türkiye’deki finansal sistemi incelendiğimizde fonların genellikle para piyasalarında el değiştirdiğini görmekteyiz. Para piyasası bir yıl veya daha kısa süreli borçları arz edenler ile bu kısa vadeli fonları talep edenleri bir araya getiren bir piyasadır. Para piyasalarının en temel kuruluşları bankalardır. Bankalar para piyasasında dolaylı finansman aracısıdırlar.30

Ülkemizde banka dışı mali aracıların ve sermaye piyasalarının yeterince gelişmemiş olması sebebiyle bankaların finansal sistem içerindeki payı oldukça fazladır. Banka dışı finansal kurumlarda son yıllarda sayıca ve büyüklük olarak artış

28 Türkiye Bankalar Birliği, a.g.e. , s. 20 29 Sinan Borluk, Türkiye’de Mali Sektörün Yapısı, Sorunları ve Ekonomiye Etkisi, 2.bs, Ankara, MPM Yayınları, 2004, s.17 30 A.e. , s. 22

16 olmasına rağmen bankacılık sektörü 2008 sonu itibari ile finans sektörünün aktiflerinin yaklaşık %90’ınını oluşturmaktadır.31

Türk bankacılık sisteminin yapısını incelediğimizde belli başlı temel özellikleri şöyle özetlenebilir:32

 Türk bankacılık sistemi temelde mevduat bankacılığı ağırlıklı bir yapıda gelişme göstermiştir. Para ve sermaye piyasalarının gelişmemişliğine bağlı olarak bankalar, kaynak sağlayabilmek için mevduat kaynaklarına yönelmişlerdir.

 Türk bankacılık sistemi çok şubeli bir yapıya sahiptir. Çok şubeli yapı mevduat bankacılığının gelişimi ile birlikte ortaya çıkan bir olgu olmuştur.

 Bankacılık sektöründe piyasa yapısı, oligopolistik33 ortamın piyasa yapısına uygun bir gelişme göstermiştir. Türk bankacılık sisteminin piyasa yapısı, banka sayısının çok, ancak bunlardan birkaç bankanın piyasayı etkileyebilecek büyüklükte olduğu, piyasaya giriş ve çıkışların büyük ölçüde kısıtlandığı ve fiyat dışı rekabetin var olduğu bir yapı olarak, tam anlamıyla olmasa da eksik rekabetin daha çok olduğu oligopolistik piyasa yapısına uygun özellikleri gösteren bir piyasadır.

 Bankacılık sisteminde sanayi sermayesi ile bütünleşme olgusu söz konusudur. Türk bankacılık sisteminde bankalar sanayi firmalarının sermayelerine iştirak ederek, bu firmaların bizzat kurucusu ve yöneticisi olabilmektedirler. Bankaların sanayi işletmelerine kurucu olarak iştirak edebilmeleri, Türkiye’de holding bankacılığının gelişmesine yol açmıştır.

31 (Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009 32 (Çevrimiçi) http://www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazcarsamba21.doc , 05 Eylül 2009 33 Birkaç büyük firmanın pazarı ve fiyatları elinde tutması nedeniyle sınırlı rekabet ortamının bulunduğu pazar yapısı.

17  Bankacılık kesimi işlevsel olarak karma bir yapıda gelişim göstermiştir. Türk bankacılık sisteminde ihtisaslaşmanın ileri bir düzeye ulaşmaması nedeniyle, özel kanunlarla ve belli konularda ihtisas bankacılığı yapmak üzere kurulan bankaların, ihtisas konusu olan yatırım alanlarını finanse etmeleri yanında ticaret bankacılığı alanına da girerek kısa vadeli kredilendirmede bulunmaları Türk banka sisteminin işlevsel olarak karma bir yapıda gelişim gösterdiğini ortaya koymaktadır.

 Türk bankacılık sistemi finansal kesimin en önemli öğesidir. Daha önce de belirtildiği gibi finans sektöründeki aktiflerin yaklaşık %90’nını bankacılık sektörü oluşturmaktadır.

 Türk bankacılık sisteminde yeterince uzmanlaşmaya gidilmemiştir. Özel yasalarla ve belli konularda ihtisas bankacılığı yapmak üzere kurulan bankaların birçoğu ayrıca ticaret bankacılığı da yapmaktadır. Ticaret bankaları geleneksel görevleri yanında orta ve uzun vadeli kredi verebilmekte, portföylerinde tahvil ve hisse senedi bulundurabilmekte ve iş bankacılığının konusunu oluşturan iştirakçilik uygulamasına girebilmektedirler.

 Türk bankacılık sistemi yeterince dış dünyaya açılamamıştır. 1980’li yıllarda dışa açılma konusunda belirli bir gelişme sağlandıysa da bugünkü görünümüyle bankacılık sisteminin yeterince uluslararası kredi piyasasından yararlanabildiğini, bu piyasaya hizmet sunabilecek durumda olduğunu ileri sürmek olanaksızdır.

1.4.3. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörünün Analizi

Türk mevduat bankacılığı sektörü, özellikle 2001 krizi sonrası uygulanan ve devam etmekte olan yapısal değişim ve liberalleşme süreci ile beraber yeni bir döneme girmektedir. Özellikle, finansal ekonomiden reel ekonomiye geçildiğinde, risksiz kamu kağıtları getirisinin azaldığı ve enflasyonun düşürüldüğü bir ekonomik

18 ortamda bankaların sorunlarının giderek artacağı ve sektörden çıkışların, birleşmelerin ve devralmaların yaşanacağı kaçınılmaz görünmektedir. Bankacılık sektöründe son 6 yılda, yani 2003–2008 dönemi itibariyle banka sayısındaki değişim gruplar itibariyle aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Tablo 1. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Banka Sayısı 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Bankaları 3 3 3 3 3 3 Özel Bankalar 18 18 17 14 11 11 Yabancı Bankalar 13 13 13 15 18 17 Toplam 34 34 33 32 32 31 Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği(TBB), (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

2001 krizinin ardından banka sayısında yaşanan önemli düşüşten sonra, tablodan da anlaşılacağı üzere son 6 yılda banka sayısında çok fazla bir değişim görülmemektedir. Fakat son yıllarda özel banka sayısındaki azalış ve buna karşın yabancı banka sayısındaki artış dikkat çekicidir. Bu da son yıllarda ülkemizdeki bazı bankaların yabancılara devirlerini ve bankacılık sektöründeki yabancılaşmayı göstermektedir.

Bankacılık sektöründe 2003–2008 dönemi ile ilgili olarak bankaların şube sayısındaki değişim banka grupları itibariyle aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Tablo 2. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Şube Sayısı 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Bankaları 1.971 2.149 2.035 2.149 2.203 2.416 Özel Bankalar 3.594 3.729 3.799 3.582 3.625 4.290 Yabancı Bankalar 209 209 393 1.072 1.741 2.034 Toplam 5.774 6.087 6.227 6.803 7.569 8.740 Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

19 Son 6 yıla bakıldığında şube sayısında yaklaşık olarak %50 oranında artış görülmektedir. Yabancı bankalardaki 2005 yılı sonrasında gözlenen şube artışı ve özel bankaların şube sayısındaki düşüş, mevcut bankaların satın alınmalarından kaynaklanmaktadır. Burada dikkati çeken diğer bir husus, 2006 yılında 14 olan özel mevduat banka sayısında yaşanan düşüşe rağmen, 2007 ve 2008 yıllarında şube sayısında artış gözlenmesidir. Bu da özellikle 2007 ve 2008 yıllarında ülke ekonomisindeki iyileşme ile beraber bankacılık sektöründe bankaların hızlı şekilde şubeleşme yoluna gittiklerini göstermektedir.

Türk mevduat bankacılığı sektöründe çalışan sayısı yıllar itibariyle aşağıdaki tabloda belirtilmektedir.

Tablo 3. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Çalışan Sayısı 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Bankaları 37.994 39.467 38.046 39.223 41.056 43.333 Özel Bankalar 70.614 76.880 78.806 73.220 75.124 82.158 Yabancı Bankalar 5.481 5.880 10.610 25.794 36.707 40.567 Toplam 114.089 122.227 127.462 138.237 152.887 166.058 Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Son 6 yıl incelendiğinde bankacılık sektöründeki gelişme ve büyüme ile beraber sektörde istihdam edilen personel sayılarının toplamında yıllar itibariyle sürekli artış gözlenmektedir. 2005 yılı sonrasında özel mevduat bankalarındaki personel sayısında gözlenen düşüşün sebebi, şube sayılarında olduğu gibi banka satışlarıdır. Yine aynı sebepten dolayı aynı dönemde yabancı bankaların personel sayılarında 1,5 kat artış görülmektedir. Fakat burada dikkati çeken 2006 yılı sonrasında özel mevduat bankalarının sayısında yaşanan düşüşe rağmen personel sayısında gözlenen artıştır. Buna sebep olarak ise bankacılıktaki şubeleşme politikası ile açılan çok sayıda şubenin yarattığı istihdam potansiyeli gösterilebilir.

Banka başına şube sayıları ile ilgili olarak 2003–2008 dönemine ait bilgiler aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

20 Tablo 4. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Banka Başına Şube Sayısı 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Bankaları 657 716 678 716 734 805 Özel Bankalar 200 207 223 256 330 390 Yabancı Bankalar 16 16 30 71 97 120 Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Tabloya bakıldığında kamu bankalarının da genel itibariyle son 6 yılda şubeleşme politikası izlediği söylenebilir. 2004 yılından sonraki dönemde özel ve yabancı bankalardaki banka başına düşen şube sayısındaki artış, sektördeki şube yoğunluğunun ve izlenen politikanın diğer bir göstergesidir. 2006 yılı sonrası özel mevduat bankası sayısında yaşanan düşüşe rağmen personel sayısındaki artışın sebebini burada açıkça görmekteyiz çünkü banka sayısının 14 olduğu 2006 yılında banka başına 256 şube düşerken, banka sayısının 11’e düştüğü 2007 yılında banka başına düşen şube sayısı 330’a yükselmiştir.

Sektörde şube ile çalışan sayısı arasındaki ilişkiyi grup bazında değerlendirmek için, şube başına düşen personel sayısına ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Tablo 5. Türk Mevduat Bankacılığı Sektöründe Şube Başına Çalışan Sayısı 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Bankaları 19 18 19 18 19 18 Özel Bankalar 20 21 21 20 21 19 Yabancı Bankalar 26 28 27 24 21 20 Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Tabloyu incelediğimizde yıllar itibariyle kamu bankaları ve özel bankalarda şube başına çalışan sayısında önemli bir değişim yaşanmaz iken yabancı bankalarda gözlenen azalma dikkat çekicidir. Bunun sebebi devralmalar ile birlikte gerçekleşen şube sayısındaki artışın çalışan sayısındaki artıştan fazla olmasıdır. Buradan, gerçekleşen satın almalarda, alınan yerli bankada çalışan tüm personelin transferinin

21 gerçekleşmemiş olabileceği sonucu çıkarılabilir. Şube başına çalışan sayısındaki düşüş, teknolojik gelişmelerin bankacılık sektörüne olan etkilerinden biri olarak da gösterilebilir.

Türk mevduat bankacılığı ile ilgili olarak banka, şube ve personel sayılarının yıllar itibariyle seyrinin incelenmesi ile beraber sektörün mali yapısının durumunun da yıllar itibariyle değerlendirilmesi gerekmektedir. Türk mevduat bankacılığının yıllar itibariyle toplam aktiflerindeki değişim aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

Grafik 1. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörü Toplam Aktifler (Milyar TL)

800 700 600 500 400 300 200 100 0 2003 2004 2005 2006 2007 2008

Toplam Aktifler (milyar TL) 239 295 384 470 542 683

Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Yukarıdaki veriler incelendiğinde son 6 yılda sektörün toplam aktiflerinin yıllar itibariyle arttığı görülmektedir. Bilançoların artışını sağlayan temel nedenler; ekonomiye ve piyasanın istikrarına yönelik olumlu beklentilerin sürmesi, TL mevduatta görülen büyük artış, yurtdışından borçlanma imkanlarının iyileşmesi ve öz kaynakların artması olarak sıralanabilir. Bu artışı değerlendirirken döviz kurundaki gelişmelerin de dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim son yıllarda dolarda yaşanan dalgalanmalar dikkate alındığında TL cinsinden yapılan değerlendirme sağlıklı olmayabilir.

Türk mevduat bankacılığı sektöründe toplam aktiflerin dolar cinsinden gelişimi aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

22

Grafik 2. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörü Toplam Aktifler (Milyar USD)

500

400

300

200

100

0 2003 2004 2005 2006 2007 2008

Toplam Aktifler (milyar USD) 172 221 286 335 468 449

Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Veriler incelendiğinde ilk 5 yılda dolar bazında aktiflerin TL’de olduğu gibi artış gösterdiği fakat 2008 yılına gelindiğinde, TL bazında aktiflerin büyüdüğü, dolar bazında ise küçüldüğü görülmektedir. TL ve dolar cinsinden aktiflerin gelişimini daha iyi izleyebilmek için her iki cinsten gelişim aşağıdaki grafikte verilmektedir.

Grafik 3. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörü Aktif Gelişimi

800 700 600 500 400 300 200 100 0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Milyar TL 239 295 384 470 542 683 Milyar USD 172 221 286 335 468 449

Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

23 Daha önce de belirtildiği gibi son 2 yılda dolarda yaşanan dalgalanmalar grafiğe de yansımıştır.2007’de başlayan kriz ve petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar ile beraber özellikle 2008 yılında dolarda yaşanan artışlar, TL bazında aktiflerin büyümesine rağmen dolar bazında küçülmesine sebep olmuştur.

Türk bankacılık sistemi içerisinde mevduat bankalarının aldığı pay ile ilgili olarak banka gruplarının aktif yüzdeleri aşağıda yer almaktadır.

Tablo 6.Türk Mevduat Bankalarının Gruplara Göre Aktif Yüzdesi 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Bankaları 33% 35% 31% 30% 29% 29% Özel Bankalar 57% 57% 60% 55% 52% 52% Yabancı Bankalar 3% 3% 5% 12% 15% 15% Toplam 93% 96% 96% 97% 96% 97% Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Türk bankacılık siteminde mevduat bankalarının 2003 yılında %93 olan toplam payı 2004 yılı itibariyle artış göstermiş ve diğer yıllar itibariyle dalgalanmalar yaşasa da istikrarlı bir seyir göstermiştir. Mevduat bankaları arasında ise en fazla paya sahip olarak özel bankalar görülmektedir. 2005 sonrası yaşanan satın almaların yansımalarını bu tabloda da 2005 sonrası özel ve yabancı bankaların paylarının izlediği seyirde görmekteyiz. Aynı zamanda yıllar itibariyle kamu bankalarının payındaki küçülme de dikkat çekicidir. Bu durum kamu bankalarının sektörün büyüme hızını yakalayamamış olmasından kaynaklanabilir.

Türk mevduat bankalarının gruplara göre mevduat yüzdeleri aşağıdaki tabloda belirtilmektedir.

24 Tablo 7.Türk Mevduat Bankalarının Gruplara Göre Mevduat Yüzdesi 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Bankaları 38% 42% 38% 36% 36% 36% Özel Bankalar 57% 55% 57% 52% 50% 51% Yabancı Bankalar 2% 3% 5% 12% 14% 13% Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Mevduat dağılımına baktığımızda en fazla payın özel bankalarda olduğunu görmekteyiz. 2005 yılından sonra özel ve kamu bankalarının paylarındaki düşüş dikkat çekicidir. Bu durum, satın almalar ile birlikte sektördeki yabancı banka sayısının artarak bazı mevduat müşterilerinin yeni açılan yabancı bankalara yönelmesinden kaynaklanabilir.

Türk mevduat bankalarının gruplara göre kredi yüzdeleri aşağıdaki tabloda belirtilmektedir.

Tablo 8.Türk Mevduat Bankalarının Gruplara Göre Kredi Yüzdesi 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Bankaları 18% 21% 21% 22% 23% 24% Özel Bankalar 67% 67% 67% 59% 55% 55% Yabancı Bankalar 4% 5% 7% 15% 19% 18% Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Kredi dağılımındaki seyrin de mevduat dağılımındakiyle paralel olduğu gözlenmektedir. Yani özel bankaların kredi payı en fazla olmak ile birlikte 2005 sonrası özel ve yabancı bankaların paylarının mevduat payları ile aynı seyri izlemektedir. Fakat burada dikkati çeken kamu bankalarının yıllar itibariyle kredi paylarını arttırmış olmasıdır. Bu durum, kamu bankalarının özellikle son yıllarda ekonomik istikrar ile birlikte gerçek veya tüzel kişiler olsun tüketiciye çeşitli ürün ve hizmetler sunmasından kaynaklanabilir.

25 Türk mevduat bankacılığı sektörünün kaynaklarını, ağırlıklı olarak nelerin oluşturduğunu göstermesi açısından pasif yapısının da değerlendirilmesi gerekmektedir. Türk mevduat bankacılığı sektörü pasif dağılımı aşağıdaki grafikte belirtilmektedir.

Grafik 4.Türk Mevduat Bankacılığı Sektörü Pasif Dağılımı

100%

80%

60%

40%

20%

0% 2003 2004 2005 2006 2007 2008

Diğer 20% 19% 22% 23% 22% 23% Özkaynaklar 13% 14% 12% 11% 12% 11% Mevduat 67% 67% 66% 67% 66% 66%

Kaynak: TBB, (Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

Pasif yapısının dağılımına bakıldığında en yüksek payı mevduatların aldığı görülmektedir. Bu durum, Türk mevduat bankacılığı sektöründe kaynakların büyük ölçüde mevduatlardan sağlandığını göstermektedir.

1.4.4. Türk Mevduat Bankacılığı Sektörünün Sorunları

Türk finans sistemi içerisinde çok büyük bir paya sahip olan bankacılık sektörünün genel olarak sorunları şu şekilde sıralanabilir;

 Az Sayıda Büyük-Çok Sayıda Küçük Bankanın Varlığı; Banka sayıları ve bu bankaların sahip oldukları aktif, kredi, mevduat ve özkaynakların dağılımları dikkate alındığında, sektörde etkin rekabetin doğmasını önleyen ikili bir yapının (az sayıda büyük-çok sayıda küçük bankanın) olduğu anlaşılmaktadır. Sektördeki piyasa yapıcılığının bu şekilde kamu bankaları ve özel ilk beş

26 büyük bankanın elinde olması, kamu bankalarının hükümetlerin müdahalelerine açık olması ve küçük bankaların taşıdıkları dezavantajlar sektörde etkin bir rekabetin doğmasını engellemektedir.34

 Holding Bankacılığı: Banka bir holdinge ait olunca, yönetim politikasını bağımsız olarak, rasyonel kurallara ve mevzuat hükümlerine göre yürütmesi oldukça zordur.35

 Yüksek Maliyetler: Enflasyon oranlarının yükselmesi bankaların kaynak maliyetlerini ve işletme giderlerini artırmaktadır. Kaynak maliyeti aynı zamanda toplam disponibilite ve mevduat munzam karşılığı ayırma zorunluluğu ve tasarruf mevduatı sigorta fonu primleri yüzünden de yükselmektedir. Ayrıca banka ve sigorta muameleleri vergisi, diğer giderler, kaynak kullanım destekleme fonu primleri, gider vergisi kesintileri kredinin maliyetini yükselten diğer unsurlardır. Özellikle devletin finans sektöründeki ağırlığı ve topladığı fonların kısa vadeli borçlar için kullanılmasından kaynaklanan yüksek fonlama maliyeti faiz oranlarının ve dolayısıyla bankaların kaynak maliyetinin artmasına neden olmaktadır.36

 Özkaynak Sorunu: Türk bankacılık sektörünün önemli bir sorunu öz kaynak yetersizliğidir. Sektörde gerek aktif, gerekse sermaye büyüklükleri açısından küçük bankalar çoğunluktadır. Türk bankaları, sermayeleri açısından uluslararası bankalar ile karşılaştırıldığında öz sermayelerinin ve aktif büyüklüklerinin önemli ölçüde yetersiz olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum Avrupa ülkeleri ile rekabet açısından Türk bankalarını güç duruma sokmaktadır.37

34 Metin Toprak, Osman Demir, “Türk Bankacılık Sektörü: Sorunlar, Krizler ve Arayışlar”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt2, Sayı:2, s. 5 35 (Çevrimiçi), http://www.yenimakale.com/ekonomi/161-turk-bankacilik-sektorunun-temel- sorunlari.html, 29 Eylül 2009 36 M. İlker Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, 5.bs, Bursa, Ezgi Kitabevi yayınları,1994,s.129 37 A.e., s.132

27  Ekonomide Belirsizlik ve İstikrarsızlık: Türkiye son yıllarda istikrarı yakalamış olmasına rağmen, uzun yıllardan beri ekonomi ve siyasette ihtiyacı olan istikrarı yakalayamamıştır. Ekonomideki yoğun belirsizlik, tasarruf sahiplerinin de uzun vadeli plasmanlardan kaçınmalarına neden olmuştur. Bankalardan kredi alacak yatırımcılar da çekingen davranmışlar, kredi alanlar ise ileride borç ödeme gücüne ne ölçüde sahip olabileceklerini saptayamamışlardır.38

38 (Çevrimiçi), http://www.yenimakale.com/ekonomi/161-turk-bankacilik-sektorunun-temel- sorunlari.html, 29 Eylül 2009

28 İKİNCİ BÖLÜM

Faizsiz Bankacılık ve Türkiye’deki Katılım Bankacılığı

2.1. Faizsiz Bankacılık

Faizsiz bankacılığa ait birçok tanımlamalar yapılmakla birlikte, faizsiz bankayı şu şekilde tanımlayabiliriz; İslami kurallar ışığında hazırlanan tüzük ve mevzuatına göre, vatandaşların parasını en iyi şekilde değerlendirmek ve meşru kredi açmak gibi bütün bankacılık ihtiyaçlarını yerine getirmek amacıyla kurulan, her türlü faiz ve hile işlemlerine kapalı ve İslami inanç, adap ve ahlakına saygılı mali ve iktisadi bir hizmet kurumudur.39

2.1.1. Faizsiz Bankacılığın Tarihsel Gelişimi

Dini hassasiyeti yüksek olan Müslüman tasarruf sahiplerinin yatırımlarını genellikle değerli madenlere, dövize veya gayrimenkule yapması yani üretime neden olmayan alanlara yöneltmesi, ekonomik gelişimi etkileyen önemli bir faktördür. Ülkemizde ilgili kesimin tasarruflarının ekonomiye kazandırılması için yeni bir modele ihtiyaç duyulmaktaydı. Faizsiz bankacılık modeli, ilgili kesimin tasarruflarının ekonomiye kazandırmak ile beraber ülkemizde de finansal çeşitlilik açısından yeni bir alan yaratmıştır.

1970’li yıllardan itibaren uygulanmaya başlayan faizsiz bankacılık modeli özellikle son yıllarda hızlı bir gelişim göstermiş olup, küreselleşen dünya ile birlikte Müslüman ülkeler harici birçok ülkede de yaygınlaşmıştır.

Faizsiz bankacılık prensiplerinin hayata geçirilmeye başlandığı dünyadaki ilk girişim, Mısır Arap Cumhuriyeti’ndeki Mit Ghamr kasabasında 1963 yılında kurulan Mit Ghamr Tasarruf Bankası ile yaşanmıştır. Kısıtlı ölçüde olmasına rağmen bu

39 Abdulaziz Beki, İslam’da Güncel Ticari Meseleler, 2.bs, Kayseri, Bekke Yayınları, 2005, s.127

29 girişim ilk defa hem bankacılığı, hem ticari ortaklığı (kâr/zarar ortaklığı), hem sigorta, hem barter (takas), leasing gibi alt finansman metotlarını bir arada ve aynı çatı altında buluşturmuştur. Aynı döneme rastlayan zaman diliminde Hindistan’ın Müslüman bölgelerinde görülen bazı “kooperatif bankacılık” uygulamalarının da dünyadaki ilk faizsiz finansman örnekleri arasında yer aldığı söylenebilir.40

Günümüzde, dünyanın çeşitli bölgelerinde faaliyet gösteren birçok İslam Bankası’nın kurulup gelişmesinde en önemli etken, İslam Kalkınma Bankası’nın kurulması olmuştur. 7–9 Şubat 1972 tarihleri arasında Kahire’de; Suudi Arabistan, Libya, Ürdün, Sudan, Fas, Cezayir, Yemen, İran, Mısır, Afganistan, Pakistan, Endonezya, Malezya, Türkiye, Gina, Senegal, Somali ve Mali devletlerinden delegelerin katılımı ile 3. kez toplanan genişletilmiş İslam kongresinde aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varılmıştır;

 Gerek İslam ülkeleri bankalarında, gerekse İslam ülkeleri dışındaki yabancı bankalarda yığılmış yatan Müslüman sermayesinin bir merkezde toplanılması,  Söz konusu sermayenin Müslüman ülkeler yararına hizmete sokulması için bir İslam mali müessesesinin kurulması,

Bu kongreden sonra artarak devam eden çalışmalar neticesinde 20.11.1975 tarihinde amacı; “İslam esaslarına uygun olarak üye devletlerin ve Müslüman toplumların iktisadi kalkınmalarına destek ve yardımcı olmak” şeklinde belirlenen İslam Kalkınma Bankası kurulmuştur. İslam Kalkınma Bankası’nın kurulmasından sonra önemli bir gelişme gösteren faizsiz bankacılık başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanına yayılmaya başlamıştır.41

Birçok İslâm ülkesinde, faizsiz sistemle çalışan bankalar kurulurken bu arada İran ve Pakistan'da devlet eliyle bütün bankaların ve bankacılık fonksiyonlarının

40 Mustafa Mürsel Eskici, “Türkiye’de Katılım Bankacılıgı Uygulaması Ve Katılım Bankaları’nın Müsteri Özellikleri”, Yüksek Lisans Tezi,2007, Isparta, s.15 41 Şenay Değer, “Türkiye’de İslam Bankacılığı – Özel Finans Kurumları, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1991, s.10, 11

30 faizsiz esasa dönüştürülmesi hareketi başlamıştır. Bu arada İslâm Bankaları Birliği kurulmuştur. Böylece faizsiz bankacılıkta iki türlü hareket gelişmiştir: birincisi, Faizsiz esasa uygun ekonomik bir model içinde finans ve bankacılık sektörünün yeniden yapılanması; İran, Pakistan ve kısmen Sudan'da bu yolda bir uygulamaya geçilmiştir. İkincisi, dünyaya hâkim olan serbest piyasa ekonomisi içinde faizsiz finans kurumlarının kurulup rekabete açılması; birinci modelin uygulayıcısı olarak belirtilen İran, Pakistan, Sudan dışındaki diğer üye ülkelerde bu model uygulanmıştır.42

Faizsiz bankacılığın tarihi, kısaca üç aşamada şu şekilde özetlenebilir;43

1- Doğuş Dönemi (1972–1975): Bu dönem petrol gelirlerindeki ani artışın ve büyük likiditenin hakim olduğu dönemdir.

2- Gelişme Dönemi (1976–1983): Bu dönem faizsiz bankaların Arap körfezinden, doğuda Malezya, batıda İngiltere’ye kadar yayıldığı dönemdir. Bu dönemde çok sayıda uluslararası banka kurulmuştur.

3- Olgunluk Dönemi (1983’den günümüze): Bu dönem Arap dünyasının, petrol gelirlerindeki azalma, doların güçlenmesi, faiz oranlarının artması, OPEC44 ülkelerinden sermaye çıkışları gibi nedenlerle, ekonomik gerilemenin yaşandığı dönemdir. Buna rağmen, Amerika’da Arap bankaları açılmış, Pakistan, İran ve Türkiye gibi ülkelerde faizsiz bankalar kurulmuştur.

42 Osman Akyüz, “Faizsiz Sistem ve Sabahattin Zaim”, Albaraka Türk Bereket Dergisi, Sayı 19, 2005, s.4, 5 43 Rüveyde Ebru Türkmenoğlu, “Katılım Bankacılığı ve Türkiye’deki Finansal Yapı”, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale, 2007, s.14 44 Organization of Petroleum Exporting Countries (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü): Venezuela, İran, Irak, Suudi Arabistan ve Kuveyt, Katar, Libya, Endonezya, Abudabi, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Nijerya, Ekvador ve Gabon ülkelerinden oluşur

31 2.1.2. Dünyada Faizsiz Bankacılık

Son iki yıldır uluslararası piyasalarda yaşanan kriz ile birlikte faizsiz bankacılık daha çok ön plana çıkmış ve faizsiz bankacılıkta kullanılan yöntemlere olan ilgi artmaya başlamıştır.45

Faizsiz bankacılığın devam ettiği ülkelerde, sistemin kapsamı ve büyüklüğü ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Bir uçta finansal sistemin tamamen faizsiz bankacılık ürünlerinden oluştuğu İran ve Sudan yer alırken, diğer uçta ise geleneksel ve faizsiz bankacılık sistemlerinin bir arada işlediği ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu, Bahreyn, Endonezya, Malezya, Pakistan veya Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler bulunmaktadır. Bu ülkelerin yanı sıra son yıllarda faizsiz bankacılık ürünlerinin İngiltere, ABD ve İsviçre gibi ülkelerde de aranan finansal ürünler haline gelmiş olması dikkat çekmektedir. Başta Citigroup, , HSBC, Lloyds TSB ve UBS (Union Bank of Switzerland) olmak üzere geleneksel bankacılık yapan kurumlar da faizsiz bankacılık sektörü içinde yer almaya başlamışlardır. Bu kurumların geleneksel bankacılık ürünlerinin yanı sıra, faizsiz bankacılık ürünlerini de portföylerine katıyor olmaları veya faizsiz bankacılık faaliyeti gösteren şubeler açmaları, dünyada bu alandaki rekabetin giderek arttığını göstermektedir.46

Avrupa’da kökleri yüzyıllar öncesine giden geleneksel bankacılığın yanında sadece 33 yıllık bir geçmişe sahip olan faizsiz bankacılık, yüksek petrol fiyatları ve likidite bolluğu yaşayan Körfez bölgesi sayesinde yaklaşık 750 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşmıştır.47

Daha önce de belirttiğimiz gibi her bölge faizsiz finansmana kendine özgü biçimde katkıda bulunur. Dünyadaki faizsiz bankacılığı uygulayan bazı ülkelerin durumunu şu şekilde özetleyebiliriz;48

45 Türkiye Katılım Bankaları Birliği, “Katılım Bankaları 2008”, 2008, s.28 46 Türkiye Katılım Bankaları Birliği, “Dünyada ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık”, 2007, s.8, 9 47 Türkiye Katılım Bankaları Birliği, a.g.e., 2008, s. 30 48 A.e. , s. 31, 32, 33

32 Malezya faizsiz finans ürünleriyle, dünya faizsiz bankacılık sektörünün lideri konumundadır. Faizsiz bankacılık enstrümanlarını etkin şekilde kullanan Malezya’da, İslami konseptleri kullanan 100’den fazla İslami ürün ve hizmet, bankalar tarafından kullanılmaktadır. Bu ülkede bankacılık işlemlerinin %12’si, faizsiz finans yolu ile gerçekleştirilmektedir.

Faizsiz bankacılık hacmi konusunda, İran oldukça yüksek seviyede durmaktadır. Finansal kuruluşlarının %100’ü faizsiz esasa göre çalışan İran, bu konuda tamamen kendine özgü bir sistem kurmuş durumdadır.

Bugün İngiltere’de hem Lloyds TSB ve hem de HSBC Amanah, İslami esaslara uygun ürünler sunmaktadırlar. The Banker dergisinin yaptığı araştırmaya göre en çok İslami aktiflere sahip 15 ülke arasında, birçok İslam ülkesiyle yarışacak kadar önde giden İngiltere de yer almaktadır. Bu aktiflerin çok büyük bir kısmı HSBC Amanah’a aittir. Londra bu bakımdan faizsiz finans açısından merkez olma konusunda, Malezya, Bahreyn ve Dubai ile rekabet etmektedir.

ABD’de ise son yıllarda yaşanmakta olan mortgage ve son finans krizi nedeniyle faizsiz finans, yatırımcılar için daha çekici durumu gelmiştir. ABD’de İslami finans geniş çapta mortgage konusunda yoğunlaşmış durumdadır.

Körfez ülkelerinde ise (Gulf Cooperation Council-GCC), dünyanın en büyük İslami finans kuruluşlarından olan Al Rajhi Bank of Saudi Arabia ve Kuwait Finance House, Dubai İslamic Bank ve İslam Bank Malaysia gibi esas olarak bireysel, kişisel ve özel bankacılık ürünlerini sunmaktadırlar. IMF’ye göre dünya petrol rezervlerinin yarısına sahip olan körfez ülkelerinde hızlı bir şekilde büyüyen faizsiz bankalara veya İslami bankacılık sunan ünitelere sahip banka bulunan ülkedeki vatandaşların elinde 1,5 trilyon özel varlık bulunmaktadır. Körfez ülkelerindeki finansal güç bölgesel ve uluslararası ayrı bir şekilde İslami ürün penceresi olan veya tamamıyla İslami ürün sunan oyuncuları çekmektedir.

33 Dünyanın en yoğun Müslüman topluluğunun yaşadığı Endonezya’da ise ilk kurulan Bank Muamalat etkin bir konumdadır. Hükümet yerli ve yabancı sermayeyi harekete geçirerek faizsiz bankacılığı geliştirmek için teşvikleri genişletmektedir.

2.1.3. Faizsiz Bankacılık ve Yöntemleri

Bankacılığın bilindiği üzere iki temel fonksiyonu vardır; birincisi tasarruf sahiplerinden fon toplama, ikincisi ise ihtiyaç sahiplerine fon kullandırmadır. Aynı temel fonksiyonlar faizsiz bankacılık için de geçerli olup tek fark; bu fonksiyonları yerine getirirken İslami kuralların dikkate alınmasıdır. Dolayısıyla faizsiz bankacılıkta, bu fonksiyonları yerine getirmek için diğer bankalardan farklı olarak İslami kurallara uygun finansal yöntemler geliştirilmiştir. Faizsiz bankacılıkta kullanılan yöntemleri fon toplama ve fon kullandırma olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz.

2.1.3.1 Fon Toplama Yöntemleri

Faizsiz bankacılıkta genel olarak 3 ayrı hesapta fon toplanmaktadır. Bunlar; cari hesaplar, tasarruf hesapları ve yatırım hesaplarıdır.

2.1.3.1.1 Cari Hesaplar

Cari hesaplar, geçici ve belirsiz süre ile paraların bankaya yatırıldığı fondur. Bu fona para yatıranlara kar payı verilmez ve tasarruf sahibi parasını istediği zaman çekebilir. İslami esaslara göre çalışan banka, bu parayı emanet veya mudarebe sermayesi olarak değil, karz-ı hasen yani borç olarak kabul etmeli ve onun hükmüne tabi tutmalıdır. Eğer bu fona yatırılacak para emanet olarak kabul edilecek olursa banka tarafından işletilmesi İslami açından uygun olmaz. Çünkü mal sahibinin mülkiyetinden çıkmadığı için, banka da emanet parayı işletemez. Sermaye olarak alınacak olursa tasarruf sahibinin vadesiz mevduatta bile kar ve zarara ortak olması lazım gelir.

34 Buna karşın, banka kendi mülkiyetine geçtiği için ödünç olarak aldığı parayı istediği gibi işletebilir ve bunda yukarıda belirtilen sakıncalardan hiçbiri söz konusu olmaz.49

2.1.3.1.2 Yatırım Hesabı

Klasik bankalardaki vadeli mevduatın karşılığıdır. Fon sahipleri bu hesaba “yatırım amacıyla” fon yatırırlar ve karşılığında kar beklerler. Yani hesap sahipleri yatırım hesabı neticesinde faiz değil kar’dan pay alırlar.

“Mudaraba” hesabı da denilen bu hesapla ilgili 3 üye arasında ikili bir ilişki söz konusudur. Yatırım hesabı; hesap sahibi ile banka ve banka ile iş adamı arasında cereyan eden bu ilişkinin ilk kısmını düzenleyen fon hesabıdır. Bu ilişkinin ikinci kısmı yani banka-iş adamı ilişkisi ayrı bir “cari hesapta” izlenir ve hatta iş adamının mudaraba ile ilgili tüm mali alışverişinin bu cari hesaba kaydedilmesi gerekir.

Hesabın işleyişi ise kısaca şöyledir; önce hesap sahibi ile banka arasında mudaraba mukavelesi yapılır. Mukavelede bu hesabın tabi olacağı şartlar ile kar ve zarara katılma oranı belirtilir. Hesap sahibi kar’a hak kazanabilmek için parasını en az 3 ay bu hesapta tutmak zorundadır. Yine hesap sahibi, vekili sıfatıyla bankaya, iş adamı ile yapacağı 2. kademe anlaşmanın şartlarının tespiti için tam yetki verir.

Açılan her yatırım hesabı, bankanın da sermayesini katmasıyla müşterek hesapta bir araya gelir ve böylece cari bir fon hesabı ortaya çıkar. Bu şekilde tek başına kaldığı sürece bir ortaklığa imkan vermeyen küçük hesaplar da değerlenir. Nitekim banka açtığı her hesaba ayrı ayrı değil de global olarak bu fonlarda toplar ve çeşitli mudaraba yatırımlarına tahsis eder. Dolayısıyla yatırım hesabına fon yatıran her hesap sahibi, bankanın yapacağı yatırımda bir taraftır ve her hesabın mülkiyeti o hesap sahibi adına mahfuzdur. Banka ise bunları sahiplerinin izni ile kullanır.

49 Beki, a.g.e, s.129, 130

35 Çeşitli yatırımlara yayılmış olan yatırım hesabı fonlarından elde edilecek toplam kar, önce anlaştıkları oran üzerinden banka ve işadamları arasında daha sonra ise yine tespit edilen oranlarda banka ile hesap sahibi arasında, hesap sahiplerinin toplam yatırım hesabındaki paylarına göre bölüştürülür. Yatırım zararla sonuçlanırsa banka, zararı faaliyete yatırılan tüm sermayeye yayar ancak yatırım hesabı sahiplerinin taahhüt ve sorumlulukları yatırdıkları toplam fonlarla sınırlıdır. Yatırım hesapları faizsiz bankacılıkta kullanılan en önemli fon toplama yöntemidir.50

2.1.3.1.3 Tasarruf Hesapları

Tasarruf hesabı, genellikle küçük tasarrufları bulunan ve bunları korumak veya ihtiyat amacıyla biriktirmek isteyen hesap sahiplerinin küçük meblağlı fonlarından oluşur. Bu yüzden yatırım hesabını olduğu kadar, cari hesapları da tamamlayıcı bir fonksiyonu vardır. Hesap sahipleri bu hesaplara asgari bir meblağ şartı olmadan para yatırabilir ve diledikleri anda paralarını çekebilirler. Para çekişlerinde, çekilen meblağ haricinde kalan meblağ’ın aynen yatırım hesabının haklarından istifade etmesi de söz konusudur. Bu yolla küçük tasarrufçunun teşviki amaçlanmaktadır.51

2.1.3.2 Fon Kullandırma Yöntemleri

Finansal piyasalarda daha fazla hareket alanı sağlamak amacıyla dünyada faizsiz bankacılık modeli için finansal yöntem geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Faizsiz bankacılıkta fon kullandırma için geliştirilmiş birçok yöntem vardır. Bu yöntemlerin kullanım oranı ülkelerin ekonomik yapısına göre değişkenlik arz etmektedir.

2.1.3.2.1 Mudaraba

Esas olarak bir tarafın emek, bilgi ve tecrübe, diğer tarafın ise sadece sermaye koyarak yürüttükleri bir faaliyet türüdür. Emek, bilgi ve tecrübesini koyan, aynı

50 Değer, a.g.e, s.16, 17 51 A.e. , s. 17,18

36 zamanda faaliyetin yönetim işlerini de üstlenir. Tüzel kişiliğe de sahip olan bu yöneticiye “Mudarib” adı verilir.

Faaliyete yalnız sermayesi ile katılan şahsa veya kuruma ise “Rab-al-Mal” adı verilir. “Rab-al-Mal” faaliyetle ilgili olarak sadece denetleme yetkisine sahiptir.

Fonların bu şekilde kullandırılmasında “Rab-al-Mal” pozisyonundaki şahıs veya kurum ile, “mudarib” pozisyonundaki yönetici arasında bir sözleşme imzalanır. Fonlar bu anlaşmada belirtilen amaçlar doğrultusunda kullanılır. Mudarib gördüğü yöneticilik hizmetine karşılık, elde edilen kardan, anlaşmada saptanmış olan oranda pay alır. Karın geri kalan bölümü ise sermayedarlar arasında paylaşılır.

Fonu yöneten, anaparayı geri ödemeyi ve belirli bir ek gelir sağlamayı taahhüt etmez. Faaliyet sonucunda zarar edilmişse, bu zarar tamamen sermayeyi koyan tarafa aittir. Mudarib zarara katılmaz, mudarib’in tek kaybı kar sağlanamadığında emek, bilgi ve tecrübesi karşılığında hiçbir şey alamamış olmasıdır. Açık bir kusur veya ihmal sonucu doğan zarardan mudarib sorumludur.52

2.1.3.2.2 Müşaraka

Bu faaliyet türü esas olarak hem sermayede hem de yönetimde ortaklığı öngörür. Taraflardan birinin yönetime katılmak istemediği durumlarda, yönetimi üstlenen taraf için, karın belli bir oranı olarak tespit edilen bir yönetici ücreti saptanır. Kardan bu ücret düşüldükten sonra kalan miktar, faaliyeti yürüten ile sadece sermayesini koyan arasında, sözleşmeyle tespit edilmiş oranlar dahilinde paylaşılır.

Ücret düşüldükten sonra kalan karın taraflar arasında dağılımı amacıyla sözleşmeye konacak kar payı oranlarının, taraflarca faaliyete tahsis edilen sermaye payları kadar olması şart değildir. Kar paylaşım oranları, ortaklık sözleşmesi imzalanırken her iki tarafça varılan anlaşmaya göre, serbestçe tespit edilebilir.

52 Vural Günal, Özel Finans Kurumları, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları No:131, Ankara, 1984, s.11, 12

37 Ancak, zararın paylaşılmasında taraflara aynı serbesti tanınmamıştır. Zararda, zararı paylaşım oranı sabittir ve taraflarca faaliyete tahsis edilen sermayenin, faaliyette kullanılan toplam sermayeye bölünmesiyle bulunur.

Faaliyet sonucu elde edilen gelirler ve faaliyetin yürütülmesi için yapılan masraflar müştereken tutulan bir hesapta takip edilir.53

2.1.3.2.3 Selem Yöntemi

Selem Yöntemi, vadeli bir malı peşin bir mala satmak veya hazır olmayan vasıflı bir malı, peşin bir mal ile değiştirmektir. İslam hukuku, ihtiyaca binaen buna cevaz vermiştir. Örneğin banka, ihtiyaç sahibi çiftçilerden güvendiği kimselere, biriken sermayeden peşin para verip hasat zamanında teslim almak üzere mallarını satın alıp daha sonra teslim aldığı malı piyasa fiyatına satarak kazanç temin edebilir. Çiftçiler de faizli kredi çekmekten veya faizli satıştan kurtulmuş olurlar.54

2.1.3.2.4 Murabaha

Kullanacak olan şahıs veya kuruluşun isteği üzerine temin edilen bir malın, kullanıcıya temin ediliş fiyatı üzerinde bir fiyattan vadeli olarak satılması işlemidir. Mal bedelinin tahsili bir defada veya taksitler halinde yapılabilir. Tahsilatın garantisi amacıyla borçludan bazı teminatlar talep edilebilir.

Siparişi veren, isteği üzerine temin edilen malı, bu mal talep edildiği bütün şartlara haiz olsa bile, almaktan vazgeçme hakkına sahiptir. Bu tür bir sözleşme imzalanırken malın temin fiyatının ve kullanıcıya satıştan doğacak karın, her iki tarafça bilinmesi şarttır. Malın temin edildiği şahıs veya kuruluş, satış fiyatına her ne surette olursa olsun faize tekabül edecek bir ilavede bulunmuş ise, bu farkın mal

53 A.e. , s. 12 54 Beki, a.g.e. , s.131

38 değerinden ayıklanması gerekir. Malın kullanıcıya satış fiyatı, temin fiyatından, şayet varsa faiz tutarı düşüldükten sonra kalan meblağa, belirli bir kar eklenerek bulunur.55

2.1.3.2.5 Taksitli Satış

Üretim faaliyetinde kullanılacak bir malın kullanıcıya taksitle satılması işlemidir. Taksitle satış fiyatı peşin satış fiyatından daha yüksek olarak tespit edilebilir. Taksit ödemelerinde gecikme olduğu durumlarda gecikme için ek bir bedel talep edilmez ve borçlunun mali sıkıntı içinde olduğunun anlaşılması halinde, onu ferahlatıcı yeni bir ödeme planı yapılması yoluna gidilir.56

2.1.3.2.6 İcara

Fonların bu tür kullandırılmasında banka bir mal satın alır ve bu malı, mülkiyeti kendisinde kalmak üzere fon kullanana kiraya verir. Bu mallar kalitesiz çıkarsa fon kullanan sorununu, malı bankaya satan ile halletmek zorundadır. Malı kiralayan, faaliyetleri sonucunda zarar bile etse kira kontratındaki şartlara uymakla yükümlüdür. Kira sözleşmesinin bitiminde fon kullanan isterse bu malı satın da alabilir.57

2.1.3.2.7 İcara ve İktina

Fonların bu tür kullandırılmasında banka ile kullanan arasında bir kira sözleşmesi imzalanır. Bu kira sözleşmesi, kira dönemi sonunda malın kullanıcı tarafından satın alınacağı taahhüdünü de içerir. Kira miktarı banka tarafından tahsis edilen fonlara yeterli gelir sağlayabilecek düzeyde tespit edilir. Yıllık kiraların saptanmasında aşınma payı dikkate alınmaz. Fon kullanan dönem sonunda satın alacağı bu mal için belirli periyotlarla taksit ödemeleri yapar. Bu taksitler banka

55 Günal, a.g.e. , s.12 56 A.e. , s. 12, 13 57 A.e. , s. 13

39 tarafından ayrı bir hesapta toplanır ve işletilir. Bu hesabın işletilmesinden ortaya çıkan kar ve zararlar fon kullananın hesabına kaydedilir.58

2.1.3.2.8 Karz-ı Hasen

Bazı zorunlu ihtiyaç durumlarında veya olağanüstü nedenlerden dolayı şahıs veya kurumlara kazanç beklentisi olmadan ve güvene dayalı olarak kullandırılan fonlardır. Fon karşılığında anaparanın geri ödenmesi dışında hiçbir şey talep edilmez. Anapara bir veya birkaç taksitte geri tahsil edilir.59 Bu türde kullandırılan fonlarda borçluya gerekli her türlü kolaylık sağlanır. Eğer borçlu borcunu meşru sebeplerle ödeyemeyecek duruma düşmüşse, bu borç bankanın zekat fonundan karşılanabilir.60

2.1.3.2.9 Sukuk

Sukuk; sertifika, vesika, enstruman anlamına gelen arapça “sakk” kelimesinin çoğuludur. Asya ve Körfez ülkelerinin para piyasalarında bono ve tahviller için senet kelimesi kullanılmakta iken, İslami finansman kaynaklı bonolara ise “Sukuk” denilmektedir. Varlık senedi veya menkul kıymetleştirilmiş varlık şeklinde de isimlendirilen sukuklar, diğer senetlerden farklı olarak varlığa dayanmak zorundadır. Çünkü faizsiz bankacılık modelinde fon kullandıran kurum, kaynağını nereye 61 aktardığını bilmek zorundadır.

2.2. Türkiye’de Katılım Bankacılığı

2.2.1. Katılım Bankacılığının Gelişimi

Türkiye’de katılım bankacılığı fikri önceleri teorik olarak ele alınmaktaydı. Daha çok faizin haram oluşu ve zararları üzerinde duruluyordu. Kâr-Zarar (K/Z)

58 A.e. , s.13 59 Beki, a.g.e. , s.134 60İsmail Özsoy, “Türkiye’de Katılım Bankacılığı”, 25 Ocak,2009, (Çevrimiçi) http://www.tkbb.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=3115&Itemid=1000 , 14 Ekim 2009, s.44 61 Mehmet Fehmi Eken -Yusuf Köroğlu, “SUKUK (Kira Sertifikaları)”, (Çevrimiçi) http://www.tkbb.org.tr/index.php?option=com_doqment&cid=14&Itemid=813, 14 Ekim 2009

40 ortaklığı yoluyla çalışacak ilk faizsiz banka, Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB) olmuş, ancak yönetim kurulu 1978 yılı sonrasında faizli sisteme geçme kararı almıştır. Diğer faizsiz finansmana ilişkin ilk örneklerden birisi ise Kar ve Zarar Ortaklığı Belgesi (KZOB)’nin çıkarılmasına verilen izindir.62

Katılım bankacılığının ülkemizdeki gelişimi 1985 yılı sonrasında olmuştur. 16.12.1983 tarih 83/7506 sayılı kararname ile Özel Finans Kurumları (ÖFK) adı altında katılım bankacılığının ilk temeli atılmıştır. İsimde yer alan “özel” kelimesi, kurulmuş olan şirketlerin kamusal değil özel olduğunu, “finans” ibaresi ise bu kurumların finansal piyasaların bir aracı kurumu olduğunu ifade etmek için seçilmiştir.63

Türkiye’de Özel Finans Kurumlarının kurulmasının iç ve dış faktörleri bulunmaktadır. 1974 yılından beri petrol fiyatlarında meydana gelen devamlı ve hızlı artışlar, petrol üreticisi ülkelerde önemli döviz rezervlerinin birikmesine yol açmıştır. Bu sermaye birikimleri, söz konusu ülkeleri yoğun bir kalkınma çabasına itmiştir. Bu ülkelerde, yatırım ve buna bağlı olarak da ithalatların kısa bir zaman içinde gerçekleştirebilecek alt yapının mevcut olmaması, sağlanan tüm kaynağın içte yatırıma dönüştürülmesine imkan vermemiştir. Sermaye fazlası, petrol üreticisi ülkeleri dış pazarlarda mali ve fiziki yatırım sahaları aramaya sevk ederken, petrol tüketicisi ülkeleri de bu kaynakları ülkelerine çekmek için yoğun çabalar harcamaya itmiştir. 1980’li yılların başlarında Türkiye ile Ortadoğu’nun petrol zengini İslam ülkeleri arasında ticari ve siyasi alanlarda yaşanan hızlı gelişme, ülkelerin mali yapılarındaki farklılıklardan ötürü mali alanda yaşanamamıştır. ÖFK’ların kurulmasıyla, mali yapılardaki farklılıklar ve çeşitli nedenlerle ülkemize gelmeyen, İslam ülkelerindeki mevcut fonlar ülkemize çekilebilmiş, bu da ekonomik ve ticari ilişkilerin daha da yoğunlaşmasına yol açmıştır. Bu kurumların kurulmasında rolü bulunan iç faktör ise, inançları dolayısıyla faiz geliri elde etmek istemeyen kişi ve kurumların, yurt içinde ve dışında altın, döviz, bina, arsa şeklinde tuttukları ve hatta

62 TKBB, Finansal Yenilik ve Açılımları ile Katılım Bankacılığı, 1.bs, İstanbul, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Yayınları No:1, 2009, s.87 63 A.e. , s.87

41 yastık altı tabir edilen fonların üretim sürecine sokulmasının sağlanmasıdır. Tasarruf yetersizliğinin yaşanmakta olduğu ülkemizde, faiz geliri elde etmemek için, fonların bankacılık sistemi dışında kalmasına rıza gösterilmesi ekonomik bir yaklaşım olamazdı. Gerek iç gerekse dış faktörler Türkiye’de faizsiz esasa göre çalışan Özel Finans Kurumları’nın oluşturulmasını zorunlu hale getirmişti.64

1999 yılında Bankalar Kanunu kapsamına giren ÖFK’lar, konvansiyonel bankacılık yanında Türk mali sisteminin bir tamamlayıcısı olarak sisteme dahil olmuş, 2001 yılında yapılan değişikliklerle Güvence Fonu oluşturulmuş, 2005 yılında kabul edilen 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında bu kurumlar katılım bankası ismi ile faaliyetlerini sürdürmeye devam etmişlerdir.65

2005 senesine kadar olan süreç, faizsiz katılım bankacılığının Türkiye'deki kuruluş dönemi olarak kabul edilebilir. 2005'ten sonrası ise ülke geneline yayılma, müesseseleşme ve büyüme sürecinin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Çünkü 2005 yılından bu yana bankacılık sektöründeki şubeleşme politikasına katılım bankaları da katılmışlar ve gelişen istikrarlı ekonomi içerisinde paylarını önemli ölçüde arttırmışlardır. Nitekim 2001 krizi sonrası katılım bankalarının toplam aktif büyüklüğü 1,1 milyar dolar iken 2008 yılı sonu itibariyle yaklaşık 20 milyar dolara ulaşmıştır.66

Katılım bankacılığı sistemi, özellikle son dönemlerde dünya finans sisteminin merceği altına alınmış bir model haline gelmiştir. 2007 ve 2008 yıllarında finansal sistemde yaşanan ve ABD mortgage piyasaları kaynaklı krizler ve banka başarısızlıkları üzerine, reel ekonomi ile olan bire bir ilişkisi nedeni ile bu tür kriz oluşumlarına destek vermeyen bu sistem, bankacılık ve finans kesiminin alternatifi olması yönünde düşüncelere neden olmaktadır.67

64 Fahrettin Yahşi, “Özel Finans Kurumları’nın Mevzuat Serüveni” , Albaraka Türk Bereket Dergisi, Sayı 9, 2000, s.6 65 TKBB, a.g.e., 1.bs, İstanbul, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Yayınları No:1, 2009, s.87 66 Osman Akyüz, “Katılım Bankacılığı Atılımın Eşiğinde” , Albaraka Türk Bereket Dergisi, Sayı 22, 2009, s.13 67 TKBB, a.g.e., 1.bs, İstanbul, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Yayınları No:1, 2009, s.88

42 2.2.2. Katılım Bankacılığının İşleyişi

Katılım bankalarının fon toplanmasında sabit bir faiz vaadi söz konusu değildir. Bunun için kullandıkları yöntemler, özel cari hesaplar ve katılma hesaplarıdır. Fon kullandırmada ise, nakdi kredi vermemektedirler. Bunun yerine üretim desteği, kar-zarar ortaklığı, mal karşılığı vesaikin finansmanı, uluslar arası piyasalarda mal alım satımı, leasing gibi işlemleri yapmaktadırlar.

Katılım bankaları, fon kullandırma işlemlerinde temel olarak topladıkları fonları kaynak olarak kullanmaktadırlar. Bunun yanında körfez ülkelerinin uyguladığı programlar ile yine kendi fon kullandırma araçlarını kullanarak, fon kullandırım işlemlerine aracılık etmektedirler. ITFC (Islamic Trade Finance Corporation) ve SEP (Saudi Export Program) uygulamaları bunlara örnek gösterilebilir. Bu programlar ile katılım bankaları, kendi kaynağı haricindeki bir kaynaktan fon kullandırmakta ve bunun karşılığında ise hizmet geliri elde etmektedirler.

Katılım bankaları kullandırım sonrası atıl olarak kalan fonları, çalışma prensipleri gereği para piyasalarında değerlendiremediğinden, bu fonlar ile genellikle yurtdışı emtia piyasalarına yatırım yapmaktadırlar.

2.2.2.1 Fon Toplama Yöntemleri

2.2.2.1.1 Özel Cari Hesaplar

İstenildiği anda kısmen veya tamamen çekilebilen ve karşılığında hesap sahibine herhangi bir getiri ödemeyen, anapara ödemesi taahhüt edilen hesaplardır.68 Cari hesaplarda biriken fonların işletilmesinden doğan kar veya zararı katılım bankaları kendi hesaplarına yansıtırlar.

68 Türkiye Katılım Bankaları Birliği, “Dünyada ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık”, 2006, s.37

43 2.2.2.1.2 Katılma Hesapları

Katılma hesaplarına yatırılan fonların işletilmesinden doğacak kar veya zarara katılma sonucunu veren; hesap sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen ve anaparanın aynen geri ödenmesi garanti edilmeyen hesaplardır.69

Katılım bankalarında katılma hesabı sahipleri lehine tahakkuk ettirilecek gelirler vergi mevzuatı açısından mevduat geliri sayılmaktadır. Bu hesaplar, vadelerine göre 30, 90, 180, 360 gün ve daha uzun vadeli olmak üzere gruplara ayrılır ve her grup kendi içinde bir bütün teşkil eder ve ayrı ayrı muhasebeleştirilir ve ayrı ayrı işletilir. Kurumdan alacaklı olan üçüncü şahısların; sadece kuruma ait sermaye, ihtiyat ve dağıtılmamış karlar üzerine talep hakkı vardır. Bu hesaplarda biriken fonlar üzerinde alacaklıların herhangi bir talep hakkı yoktur. Katılma hesaplarının işletilmesinden doğacak tüm masraflar kurumca karşılanır. Kurumun, bu hesapların işletilmesinden doğacak kar ve zarardan alacağı pay %20’den çok olamaz.70

Katılım hesabı ürünü ülkemizde kullanılmakta olan bir faizsiz bankacılık ürünü olmak ile birlikte, dünyada kullanılan ve daha önceden belirttiğimiz “Yatırım hesabı” ve “Tasarruf hesabı”nın özelliklerini içeren bir üründür.

2.2.2.2 Fon Kullandırma Yöntemleri

2.2.2.2.1 Kurumsal Finansman Desteği

İşletmenin (kredi müşterisi) ihtiyaç duyduğu her türlü emtia, gayrimenkul ve hizmet bedellerinin katılım bankasınca işletme adına satıcıya ödenmesi ve bunun karşılığında işletmenin borçlandırılması işlemidir. Bir nevi işletme sermayesinin ihtiyacının karşılanmasıdır. Bu yöntemde alım-satıma ilişkin belgenin şubece

69 A.e. , s.37 70 Özsoy, a.g.e, s.39

44 saklanması zorunludur.71 Bu yöntemin temelinde daha önce açıklanan “Murabaha” yer almaktadır.

Bu yöntemle işletmelere üretim amaçlı yatırımları için üçüncü kişilere peşin ödeme yapılarak, işletmelere vadeli ödeme imkanı tanınıp, ödeme güçlüğü içine girmemeleri amaçlanmıştır. Ayrıca katılım bankalarınca en çok tercih edilen ve gerçekleşen fon kullandırma yöntemi budur. Yöntemin en önemli özelliği kısa vadeli üretim desteği sağlamasıdır. Ekonomik belirsizlikler uzun vadeli fon kullanımını olumsuz etkilemekte ve kullanılan fonun tahsil edilememe riskini arttırmaktadır. Kullandırılan fonların tahsil edilememesinin yanında, yatırım yapmanın uzun bir süreç olması, ortaklık yapılan gerçek ya da tüzel kişilerin denetimlerinin yapılması suretiyle durumlarının değerlendirilmesinde güçlükler çıkması, ya da yapılan yatırımlardan istenilen oranda kar elde edilememesi, katılım bankalarını bu yöntemi kullanmaya yöneltmiştir.72

2.2.2.2.2 Bireysel Finansman Desteği

Araç, konut gibi bireysel ihtiyaçlar için gerçek kişi alıcılarının doğrudan satıcılardan aldıkları mal veya hizmet bedelinin katılım bankası tarafından müşteri adına satıcıya ödenmesi, karşılığında alıcının borçlandırılması ve vadeli ödeme imkanının sağlanması işlemidir.73 Bu yöntemin temelinde de Kurumsal Finansman Desteğinde olduğu gibi “Murabaha” yer almaktadır.

2.2.2.2.3 Finansal Kiralama

Taşınır ve taşınmaz malların finansal kiralama kanunu çerçevesinde katılım bankası tarafından temin edilerek kiraya verilmesidir.74

71 Türkiye Katılım Bankaları Birliği, a.g.e. , 2006, s.37 72 Ercan Kalaç, “Türk Mali Piyasalarında Özel Finans Kurumlarının Yeri”, YTÜ Bitirme Ödevi, İstanbul, 2000, s.31 73 Türkiye Katılım Bankaları Birliği, a.g.e. , 2006, s.37 74 A.e. , s.37

45 Katılım bankaları ayrı bir şirket kurmaksızın, yatırım bankalarında olduğu gibi, finansal kiralama işlemlerini aynı bünye içerisinde yerine getirebilmektedirler. Katılım bankaları, finansal kiralama yöntemi ile uzun vadeli fon kullandırırlar ve ticari bankaların kısa vadeli kredi kullandırmayı tercih ettikleri dikkate alındığında, katılım bankalarının bu konudaki eksikliği, finansal kiralama şirketleri ve yatırım bankaları ile birlikte giderdikleri görülmektedir.75

2.2.2.2.4 Mal Karşılığı Vesaikin Finansmanı

Dış ticaret ve kambiyo mevzuatı çerçevesinde malı temsil eden vesaik karşılığında finansman sağlanması işlemidir.76 Kurumla fon kullanan arasında, mal karşılığı vesaikin kurumca peşin satın alınması ve vadeli olarak fon kullanana daha yüksek bir fiyattan geri satılmasını düzenleyen bir akit imzalanarak işlem sonuçlandırılmaktadır.77

2.2.2.2.5 Kar-Zarar Ortaklığı Yatırımı

Finansmana ihtiyacı bulunan gerçek ve tüzel kişilerin tüm faaliyetlerinden veya belirli bir faaliyetinden veya belirli bir parti malın alım satımından doğacak kar ve zarara katılmak üzere bu kişilere finansman sağlanması işlemidir. Müşteri ile katılım bankası arasında “Kar ve Zarar Ortaklığı Yatırım Sözleşmesi” akdedilir. Sözleşmede tarafların kar ve zarara katılım payları ile katılım bankasının alacağı teminatlar açıkça gösterilir.78

Katılım bankası, fon kullandırdığı gerçek ve tüzel kişilerin kâr ve zararına, Kâr-Zarar Ortaklığı Yatırım Sözleşmesi’nde belirlenen oranlarda katılır. Zarar hâlinde bankanın ödeyeceği tutar kullandırdığı fonla sınırlıdır. Sözleşmede, finanse edilen projenin karlılığından bağımsız olarak bankaya önceden belirlenmiş bir tutarda kar garanti edilmesine dair hükümler yer alamaz. Kâr-zarar ortaklığı

75 Güray Küçükkocaoğlu, “İslâmi Bankalar ve İslâmi Finans Kurumları”, (Çevrimiçi) http://www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazcuma17.doc, 13 Ekim 2009,s.20 76 Türkiye Katılım Bankaları Birliği, a.g.e. , 2006, s.37 77 Günal, a.g.e. , s.30 78 Türkiye Katılım Bankaları Birliği, a.g.e. , 2006, s.37

46 yöntemiyle finanse edilen projeler genellikle doğrudan yatırıma dönük olmaktadır. Bu şekilde yapılan finansman doğrudan yatırıma giderek, ülkedeki millî gelirde ve istihdamda artışı sağlayabilir. Bu yüzden katılım bankalarının kar-zarar ortaklığı yöntemine daha fazla ağırlık vermeleri istenmektedir.79

2.2.3. Katılım Bankalarının Finans Sistemindeki Yeri ve Temel Özellikleri

Türkiye’de finansal sistem içerisinde birçok farklı sektör faaliyet göstermektedir. Bunlar içerisinde payı en fazla olan şüphesiz bankacılık sektörüdür. Aşağıdaki grafikte yıllar itibariyle finans sektörü, bankacılık sektörü ve katılım bankalarının toplam aktifleri karşılaştırmalı olarak belirtilmiştir.

Grafik 5.Finans Sektörü, Bankacılık Sektörü ve Katılım Bankalarının Toplam Aktifleri (Milyon TL)

1.000.000

800.000

600.000

400.000

200.000

0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Finans Sektörü Aktif Toplamı (TCMB hariç) 293.700 363.000 469.900 567.000 663.600 820.700 Bankacılık Sektörü Aktif Toplamı 249.688 306.470 406.909 499.731 581.424 732.536 Katılım Bankaları Aktif Toplamı 5.113 7.299 9.945 13.730 19.435 25.769

Kaynak: TBB,(Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009 ve TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Grafikte de görüldüğü üzere bankacılık sektörünün finans sistemi içerisindeki yeri oldukça fazladır. Katılım bankalarının aktiflerinde yıllar itibariyle büyük artışlar

79 M. Hadin Öner, “Türkiye’de Katılım Bankaları ve Basel-II Çerçevesinde Risk Yönetimi”, Bitirme Projesi, İstanbul, 2009, s.33

47 yaşanmış olsa bile yine hem bankacılık sektörü hem de finansal sistem içerisindeki payı oldukça azdır.

Katılım bankalarının bankacılık sektörü içerisindeki toplam aktif gelişimi aşağıdaki grafikte belirtilmektedir.

Grafik 6.Bankacılık Sektöründe Katılım Bankalarının Payları

4,00% 3,50% 3,00% 2,50% 2,00% 1,50% 1,00% 0,50% 0,00% 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Aktif Toplamı/Bankacılık Sektörü 2,05% 2,38% 2,44% 2,75% 3,34% 3,50% Aktif Toplamı (%)

Kaynak: TBB,(Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009 ve TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

2003 yılından sonra sağlanan ekonomik istikrar, ekonomi ile birlikte bankacılık sektörünün de büyümesini sağlamıştır. Grafik incelendiğinde yıllar itibariyle katılım bankacılığı sektöründeki büyümenin, bankacılık sektöründeki büyümeden daha fazla olduğu göze çarpmaktadır. Katılım bankalarının 2003 yılında sektör içerisindeki %2,05 olan payı, yıllar itibariyle sürekli artarak 2008 yılında %3,50 olmuştur.

2.2.3.1 Mevduat ve Kredi Açısından Finans Sistemindeki Yeri

Katılım bankalarının son yıllardaki aktif gelişimine paralel olarak mevduat hacminde de artış yaşanmıştır. Mevduat miktarları diğer bankalar ile karşılaştırıldığında, aktif büyüklüklerinde de görüldüğü üzere, oldukça düşüktür.

48 Aşağıdaki tabloda fon toplama yetkisine sahip olan mevduat bankaları ile katılım bankalarının yıllar itibariyle mevduat miktarları görülmektedir.

Tablo 9.Mevduat Bankaları Mevduatları ve Katılım Bankaları Toplanan Fonları (Milyon TL) Mevduat Katılım Toplam Dönem Bankaları Bankaları Mevduat 2003 156.004 4.111 160.114 2004 197.239 5.992 203.232 2005 253.524 8.369 261.893 2006 312.782 11.237 324.019 2007 356.948 14.943 371.891 2008 453.449 19.210 472.659 Kaynak: TBB,(Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009 ve TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Mevduat bankalarının mevduatları ile katılım bankalarının toplanan fonlarının yıllar itibariyle oransal olarak karşılaştırması aşağıdaki grafikte gösterilmektedir.

Grafik 7.Mevduat-Toplanan Fonlar Yönünden Mevduat ve Katılım Bankalarının Yüzdesi

120,00%

100,00%

80,00%

60,00%

40,00%

20,00%

0,00% 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Mevduat Bankaları 97,43% 97,05% 96,80% 96,53% 95,98% 95,94% Katılım Bankaları 2,57% 2,95% 3,20% 3,47% 4,02% 4,06%

Kaynak: TBB,(Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009 ve TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

49 Grafik incelendiğinde katılım bankalarının sektördeki mevduat hacmi içerisindeki payını yıllar itibariyle arttırdığı görülmektedir. 2003 yılında %2,57 olan paylarını yıllar itibariyle arttırarak, 2008 yılında %4,06’ya çıkarmışlardır. Katılım bankalarının son yıllarda müşterilerine sunduğu hizmetlerin çeşitliliğinin yanı sıra, şube sayılarındaki artış ile önümüzdeki yılarda da mevduat hacmindeki payını aynı ivme ile arttırabileceği söylenebilir.

Katılım bankalarında toplanan fonların, diğer bankalardan farklı şekiller ile kullandırıldığına daha önce değinilmiştir. Durumu veriler ile incelemek gerekirse; katılım bankalarının kullandırdığı fonlar ile mevduat bankaları tarafından kullandırılan kredilerin yıllar itibariyle değişimi aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

Tablo 10.Mevduat Bankaları Kredileri ve Katılım Bankaları Kullandırılan Fonları (Milyon TL) Mevduat Katılım Toplam Dönem Bankaları Bankaları Kredi 2003 62.467 3.001 65.468 2004 95.950 4.895 100.844 2005 145.327 7.408 152.734 2006 208.155 10.493 218.647 2007 269.011 15.333 284.344 2008 351.912 19.734 371.646 Kaynak: TBB,(Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009 ve TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Katılım bankalarının kullandırdığı fonlarda da, toplanan fonlara paralel olarak yıllar itibariyle artış görülmektedir. 2003 yılında 3.001 milyon TL olan kullandırılan fon miktarı, 5 yıl içerisinde 19.734 milyon TL olmuştur. Mevduat bankalarının kredileri ile kıyaslandığında miktar olarak az olsa da, kullandırılan fonların oransal olarak son 6 yılda arttığı gözlenmektedir. Aşağıdaki grafikte yıllar itibariyle mevduat bankalarının kredileri ile katılım bankalarının kullandırılan fonlarının oransal olarak karşılaştırılması görülmektedir.

50 Grafik 8.Krediler-Kullandırılan Fonlar Yönünden Mevduat ve Katılım Bankaları (%)

120,00%

100,00%

80,00%

60,00%

40,00%

20,00%

0,00% 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Mevduat Bankaları 95,42% 95,15% 95,15% 95,20% 94,61% 94,69% Katılım Bankaları 4,58% 4,85% 4,85% 4,80% 5,39% 5,31%

Kaynak: TBB,(Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009 ve TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Katılım bankalarının mevduat bankalarına göre %4,58 olan kullandırılan fonlarının payı, son beş yılda artarak 2008 yılında %5,31 olmuştur. 2005 ve 2007 yılları sonrasında küçük dalgalanmalar ile orandaki azalış göze çarpmaktadır.

Bankaların aracılık fonksiyonunu gösteren en önemli göstergelerden biri; toplanan mevduatların, ne kadarının kullandırılarak ekonomiye kazandırıldığıdır. Bu açıdan bakıldığında, katılım bankalarının çalışma prensiplerinden dolayı mevduat bankaları ile arasındaki fark dikkat çekicidir. Aşağıdaki grafikte mevduat ve katılım bankalarının yıllar itibariyle “Kredi/mevduat” ve “Kullandırılan/ Toplanan Fon” değerleri görülmektedir.

51 Grafik 9.Kredi/Mevduat ve Kullandırılan/Toplanan Fonlar Oranı

120,00%

100,00%

80,00%

60,00%

40,00%

20,00%

0,00% 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Mevduat Bankaları 40,04% 48,65% 57,32% 66,55% 75,36% 77,61% Katılım Bankaları 73,01% 81,68% 88,51% 93,37% 102,61% 102,73%

Kaynak: TBB,(Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009 ve TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

2001 krizi öncesinde bankacılık sektöründeki diğer bankalar bankacılığın temel fonksiyonunu, yani aracılık faaliyetini yerine getirmemekte ve topladıkları fonların çok büyük bir kısmını borçlanma senetlerine yatırmaktaydılar. 2001 sonrası yapılan düzenleme ile bankalar asıl faaliyetlerine yavaş yavaş dönmeye başladılar. Nitekim bu grafikte de bunu görmekteyiz. Mevduat bankalarının topladıkları mevduatları ekonomiye kazandırma oranlarının yıllar itibariyle arttığı görülmektedir. 2003 yılında mevduat bankaları için %40,04 olan bu oran 2008 yılı sonunda yaklaşık 2 kat artarak %77,61 olmuştur. Katılım bankalarını incelediğimizde ise; zaten çalışma prensipleri gereği sabit getirili araçlara yatırım yapamayan katılım bankalarında, 2003 yılında dahi oran %73,01’dir. Bu konuda mevduat bankaları, katılım bankalarının 2003’teki halini yeni yakalamıştır, denilebilir. Katılım bankalarının 2003 yılında ellerinde atıl olarak fon kaldığı söylenebilir. Fakat ekonomideki istikrar ile yaşanan büyümenin bu oranlara da yansıdığı görülmektedir. Katılım bankaları, 2006 yılından itibaren topladıkları fonların tamamını kullanmakla beraber, öz kaynaklarını da kullanmışlardır.

52 2.2.3.2 Katılım Bankacılığının Temel Özellikleri

Katılım bankalarının bankacılık fonksiyonlarını yerine getirirken İslami kurallar çerçevesinde hareket etmesi, bu bankaları diğer bankalardan ayıran en önemli özellik ve diğer bankalardan farklı bir işleyişe ve prensibe sahip olmasının ise temel nedenidir.

Katılım bankalarının kullandığı araçların farklı olması, bu bankaların görünür özellikleri sayılabilir. Fakat bu bankaların çalışma prensiplerinin özünü oluşturan temel özelliklerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz;

 Kar ya da Zarara Katılım: Katılım bankasında tasarruf sahibi-banka ilişkisi, klasik bankacılıktaki mudi-banka ilişkisinden tamamen farklıdır ve tasarruf sahibinin temel vasfı katılımcılığıdır. Bu bankaların isimlerindeki “katılım” sözcüğü yapılan bankacılık türünün kar ve zarara katılma prensibine dayalı bir bankacılık olduğunu ifade etmektedir.80

 Reel sektöre destek: Katılım bankaları topladıkları fonları çalışma prensipleri gereği diğer bankalar gibi sabit getirili varlıklarda değerlendiremezler. Dolayısıyla topladıkları fonları katılım esasına göre ekonomiye tekrar kazandırmak zorundadırlar. Katılım bankalarının bu fonksiyonu; kurumsal finansman desteği ile doğrudan, bireysel finansman desteği ile ise dolaylı olarak reel sektöre, diğer bankalardan daha fazla katkı sağlamaktadır.

 Risk Paylaşımı Esası: Katılım Bankaları tasarruf sahibi ile katılım hesabı vasıtasıyla kar-zarar ortaklığı ilişkisine girmektedir. Kullandırdığı fonlarda ise Mudaraba ve Müşaraka yöntemleri ile fon kullanan tarafla yine kar-zarar ortaklığı ilişkisine girmektedir. Dolayısıyla katılım bankaları ekonomik

80 TKBB, a.g.e., 1.bs, İstanbul, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Yayınları No:1, 2009, s.235

53 birimler arasında asıl olması gereken risk paylaşımına aracılık etmiş olmaktadır.

 Ekonomik ve Sosyal Kalkınmaya Dayalı Çalışma Prensibi: Katılım bankaları İslami kurallar gereği, fon kullanan tarafa doğrudan para vermediği için her konuda finansman imkanı sağlamaz. Bir malın veya hizmetin değerini, ahlaki yönden, ülke ekonomisi ve milletin çıkarlarını da gözeterek değerlendirdikten sonra finansman sağlar.

2.2.4. Katılım Bankalarının Mevduat Bankalarıyla Karşılaştırılması

2.2.4.1 Katılım Bankalarının Mevduat Bankaları ile Benzerlikleri

Her iki kurum da devlet karşısında aynı ölçüde sorumlu ve bağımlı pozisyonda bulunmaktadırlar. Bunun sebebi; kuruluş ve faaliyetler için özel izin, faaliyetlerin ve mali durumun denetlenmesi, mali duruma ve yönetime müdahale yetkisi gibi konularda benzer kurallar konulmasıdır.

Her iki tür kurumun mali ve idari yapısı ile teşkilatlanma ve müşterilerle muhatap olma tarzları birbirine benzemektedir. Bu kurumlara, banka ve katılım bankacılığı ayrımından haberdar olmayan bir kişinin bakış açısı ile ve dışarıdan bakılacak olursa, gerek bilanço ve mali tabloların içeriği yönünden gerekse müşterilerle muhatap olan birimlerin düzeni ve çalışma tarzında büyük benzerlikler olduğu görülecektir. Hatta bu yönden bakıldığında bankalara benzeyen tek mali kuruluş türü katılım bankaları denilebilir.

Nakit akışına aracılık (çek muhatabı olma, havale, elektronik ödeme, akreditif), emanet hizmetleri (kiralık kasa, vadesiz cari hesap), bilgi satma (fizibilite raporları hazırlama, danışmanlık, istihbarat yapma) gibi hizmetlerin tamamını hem bankalar hem de katılım bankaları verebilmektedir.

54 Karşıladıkları ekonomik ihtiyaçlar açısından da her iki kurum arasında önemli benzerlikler vardır. Tasarruflarını değerlendirmek isteyenlere yardımcı olmak, finansman ihtiyacı olanların bu ihtiyaçlarını gidermeye yönelik çalışmak ve son olarak modern çağda kişisel ve ticari ihtiyaçları kolaylaştırmaya yönelik olarak bulunan çözümleri uygulamak bunların başlıcalarıdır. Bu benzerlikler nedeniyle her iki kurumu da “banka” olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır.81

2.2.4.2 Katılım Bankalarının Mevduat Bankaları ile Farklılıkları

Katılım bankalarının mevduat bankalarına göre en önemli farklarından biri müşteri portföyü olarak değerlendirilebilir. Mevduat bankalarının dini hassasiyeti yüksek kitleye hitap etmemesi, daha doğrusu bu kitle tarafından benimsenmemesine karşılık, katılım bankaları herkesle çalışabilmektedir. Dolayısıyla katılım bankacılığı her kesime hitap eden bir bankacılık modelidir.

Katılım ve mevduat bankaları arasındaki temel farklılıkları şu şekilde sıralayabiliriz;

 Katılım bankaları, kaynak olarak, döviz ve TL üzerinden açılan maliyetsiz cari hesaplar ve kar payı esasına göre çalışan katılım hesaplarından yararlanırlar. Kar payı; sağlanan kara göre orantılı olarak dağıtılırken, geleneksel bankacılıkta mevduat sahibine söz verilen faiz mutlaka ödenmelidir. Katılım bankalarının kaynak maliyeti daha düşük ve en az ticaret bankalarının mevduatı kadar istikrarlıdır. Katılım bankaları daha ziyade öz sermayeyle, geleneksel bankalar ise yabancı kaynakla çalışma eğilimi gösterir. Geleneksel bankacılıkta iflaslar, el değiştirmeler oldukça sık yaşanır, faizsiz bankacılıkta böyle olaylar nadirdir.82

 Katılım bankalarının finansman hizmetinde, müşteriye kesinlikle para verilmez. Müşterinin ihtiyacı olan bir malın ücreti, katılım bankası tarafından

81 Küçükkocaoğlu, a.g.e. , s.27 82 Sami Uslu, “Çözüm Faizsiz Bankacılık mı?” , Zaman gazetesi, 26.09.2008

55 satıcıya yapılır. Yani katılım bankalarının finansman hizmetinde, ortada kesinlikle belgelenebilir bir mal/hizmet olmalıdır. Geleneksel bankalarda ise böyle bir zorunluluk yoktur.

 Katılım bankaları finansal kiralama yapabilmektedirler. Geleneksel bankalar ise finansal kiralama yapamazlar fakat finansal kiralama şirketi kurabilirler.

 Katılım bankaları kaynak bulma ve elindeki kaynakları değerlendirme imkanları açısından, geleneksel bankalar kadar esnek değildir. Örneğin katılım bankaları çalışma prensipleri gereği geleneksel mevduat bankaları gibi interbank piyasasında işlem yapamamaktadırlar.

 Katılım bankaları topladıkları fonları, faizsiz finans sisteminde kullanılan teknikler ile reel ekonomiye kazandırmaktadırlar. Fakat geleneksel bankalar topladıkları fonları reel ekonomi dışında da değerlendirebilmektedirler. Özellikle 2001 krizi öncesinde geleneksel bankalar, topladıkları fonların büyük bir kısmını bu şekilde değerlendirmekteydi.

2.2.5. Katılım Bankacılığı Sektör Analizi

Türkiye’de 2003 yılı itibariyle katılım bankası sayısı 5’tir. 2005 yılının sonunda 2 katılım bankasının birleşmesiyle katılım bankası sayısı 4 olmuş olup günümüzde de Türkiye’deki katılım bankacılığı sektörünü bu dört banka oluşturmaktadır.

Katılım bankalarının şube sayıları yıllar itibariyle incelendiğinde artan bir eğilim içerisinde olduğu görülmektedir. Ekonomik istikrar ile beraber bankacılık sektöründeki şubeleşme politikasını katılım bankaları da izlemektedir. Aşağıdaki grafikte katılım bankalarının şube sayılarının yıllar itibariyle değişimi verilmiştir.

56 Grafik 10.Katılım Bankaları Şube Sayısı

600

500

400

300

200

100

0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Şube Sayısı 188 256 290 355 422 530

Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Grafikte de görüldüğü üzere katılım bankaları son 6 yılda şube sayılarını yaklaşık 3 kat arttırarak 188’den 530’a çıkarmayı başarmışlardır. 2004 ve 2005 yılları arasında daha az bir artış sergilenmesiyle beraber diğer yıllarda şube sayısı artışında artan bir ivme görülmektedir.

Katılım bankalarının 2003–2008 yılları arasındaki personel sayısı gelişimi aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

Grafik 11.Katılım Bankalarının Personel Sayısı

12000

10000

8000

6000

4000

2000

0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Personel Sayısı 3504 4791 5749 7114 9215 11032

Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

57 Personel sayılarında da şube artışlarına paralel olarak artış görülmektedir. Katılım bankalarının 2003 yılında 3504 olan personel sayısı son 6 yılda yaklaşık 3 kat artış göstererek 11.032’ye yükselmiştir. Son iki yılda personel sayısındaki artışın diğer yıllara oranla daha fazla olması dikkat çekicidir.

Aşağıdaki grafikte katılım bankalarının yıllar itibariyle aktif toplamları yer almaktadır. Katılım bankacılığı sektörü aktiflerinin yıllar itibariyle artışı ve son 6 yılda toplam aktiflerin yaklaşık 5 kat arttığı görülmektedir. Personel sayılarında da görüldüğü üzere son iki yılda aktif toplamlarında görülen artışın diğer yıllara göre daha fazla olması, katılım bankacılığında özellikle son iki yılda yaşanan büyümeye dikkat çekmektedir. Buna neden olarak, 2007 yılında başlayan kriz ile batı sermayesinin zayıflaması ve ürkekliği ile beraber, körfez sermayesinin güçlü olması ve özellikle katılım bankaları üzerinden yatırımlar gerçekleştirmesi gösterilebilir.

Grafik 12.Katılım Bankaları Toplam Aktifleri (Milyon TL)

30000

25000

20000

15000

10000

5000

0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Aktif Toplamı (Milyon TL) 5112,9 7298,6 9945,4 13729,7 19435 25769

Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Katılım bankalarının finansal yapısı da çalışma prensipleri gereği diğer bankalardan farklıdır. Katılım bankalarının finansal yapısını ortaya koyan ve son üç yıla ait pasif yapısını gösteren grafik aşağıda belirtilmiştir.

58 Grafik 13.Katılım Bankaları Pasif Yapısı

100%

80%

60%

40%

20%

0% 2006 2007 2008 Diğer Pasifler 2,90% 4,82% 3,58% Özkaynaklar 11,92% 13,08% 15,79% Toplanan Fonlar 85,18% 82,10% 80,63%

Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Grafik incelendiğinde, katılım bankalarının pasiflerinin çok büyük bir kısmının toplanan fonlardan oluştuğu görülmektedir. Fakat yıllar itibariyle az da olsa toplanan fonların payında azalış ve özkaynaklarda artış görülmektedir. Bir sonraki grafikte görüldüğü üzere toplanan fonların yıllar itibariyle artması da dikkate alınırsa, öz kaynak payındaki artışın, kriz ortamında katılım bankalarının kendilerini güvence altına alma eğilimlerinden kaynaklandığı söylenebilir.

Katılım bankalarının toplanan fonlarının yıllar itibariyle gelişimi aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

59 Grafik 14.Katılım Bankaları Toplanan Fonlar (Milyon TL)

25000

20000

15000

10000

5000

0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Toplanan Fonlar (Milyon TL) 4110,7 5992,2 8369,2 11237,3 14943 19210

Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Katılım bankalarının toplanan fonlarının yıllar itibariyle sürekli artma eğiliminde olduğu görülmektedir. Son 6 yılda katılım bankaları, toplanan fon miktarlarını yaklaşık 5 kat arttırmışlardır.

Toplanan fonların yıllar itibariyle izlediği eğilim ile beraber, toplanan fonlar içerindeki Türk Parası ve Yabancı Para payının belirlenmesi önemli görülmektedir. Toplanan fonlarda Türk Parası ve Yabancı Para payı, katılım bankalarındaki büyümenin en hızlı olduğu, son 3 yıl itibariyle aşağıdaki grafikte belirtilmektedir.

60 Grafik 15.Katılım Bankalarında Toplanan Fonlarda TP ve YP Payı

100%

80%

60%

40%

20%

0% 2006 2007 2008 YP Payı 53,42% 46,99% 42,58% TP Payı 46,58% 53,01% 57,42%

Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Katılım bankalarının toplanan fonlarının yapısında yıllar itibariyle TL’de artış görülmektedir. Bu tabloya dayanarak, katılım bankalarının müşterilerinde ekonomik istikrar ile birlikte TL’ye olan güvenin arttığı söylenebilir.

Katılım bankalarının son 6 yıldaki kullandırılan fonlarındaki değişim aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

Grafik 16.Katılım Bankaları Kullandırılan Fonlar (Milyon TL)

25000

20000

15000

10000

5000

0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kullandırılan Fonlar (Milyon TL) 3001,3 4894,7 7407,5 10492,5 15333 19734

Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

61 Katılım bankalarının kullandırdığı fonlarda yıllar itibariyle artış ile beraber son 6 yılda katılım bankalarının kullandırdıkları fonları yaklaşık 7 kat arttırmaları dikkat çekicidir. Ekonomik istikrarın ve katılım bankalarının genişleme politikasının bu başarıda büyük katkısı olduğu söylenebilir.

Katılım bankalarının toplam kar payı gelir ve giderlerinin son 3 yıla ait gelişimi aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

Tablo 11.Katılım Bankaları Toplam Kar Payı Gelir ve Giderleri (Milyon TL) Dönem Kâr Payı Gelirleri Kâr Payı Giderleri Net Kâr Payı Gelirleri 2006 1453 798 655 2007 2043 1133 910 2008 2817 1583 1234 Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Katılım bankalarındaki büyümeye bağlı olarak toplam kar payı gelirleri ve giderlerinde yıllar itibariyle artış görülmektedir. Net kar payları incelendiğinde ise katılım bankalarının gelirlerindeki artış miktarının, giderlerine göre daha fazla olduğu görülmektedir.

Katılım bankalarının toplam kar payı dışı gelirlerinin son 3 yıla ait gelişimi aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

Tablo 12.Katılım Bankaları Toplam Kar Payı Dışı Gelir ve Giderleri (Milyon TL) Kâr payı dışı Kâr payı dışı Diğer kâr payı dışı Net kâr payı dışı Dönem gelirler giderler gelir/gider gelirleri 2006 865 768 -218 -121 2007 752 963 79 -132 2008 954 1333 208 -171 Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

62 Katılım bankalarının kar payı dışı gelirlerinde 2007 yılında azalış ve son yılda ise artış görülmesine karşın, kar payı dışı giderlerinin yıllar itibariyle arttığı görülmektedir. Net kar payı dışı gelirlerinin ise tüm yıllar negatif olduğu ve yine negatif yönde artış gösterdiği görülmektedir. Bu verilere dayanarak katılım bankalarının ana faaliyet konusu dışında gelir elde etmediği söylenebilir.

Katılım bankalarının son 3 yıla ait net kar gelişimi aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

Grafik 17.Katılım Bankaları Net Karı (Milyon TL)

700

600

500

400

300

200

100

0 2006 2007 2008 Net Kar (Milyon TL) 391 527 647

Kaynak: TKBB,(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

Katılım bankalarının net karları toplamlarının son 3 yılda sürekli artış gösterdiği görülmektedir. Net kar toplamları 2007 yılında yaklaşık %35, 2008 yılında ise yaklaşık %23 artış göstermiştir.

2.2.6. Katılım Bankalarının Sorunları

Katılım bankalarının finans sistemi içerisinde azınlıkta olması ve çalışma prensiplerinin diğer bankalardan farklı olması, katılım bankalarının sektör içerisinde

63 bazı zorluklarla karşılaşmasına neden olmaktadır. Katılım bankalarının temel sorunlarını aşağıda belirtildiği şekilde özetleyebiliriz;83

 İdealler ile Pratikteki Uygulamanın Farklılığı: Katılım bankacılığında ideal enstrümanlar, kar ve zarara katılımı içeren enstrümanlar olmasına rağmen, pratikte kullanım yoğunlukları sistemin neredeyse istisnası niteliğindedir. Bunun temel nedenleri arasında finansal sistemin yapısı yer almaktadır. Bu sebepten dolayı kar ve zarara katılım projeleri, toplam finansmanın %20’sinden daha azını oluşturmaktadır.

 Yeterli Uzman Eksikliği: Dünyada, katılım bankalarının bu sahada uzman bulmadaki sorunlarının temelinde, din bilginlerinin çok az bir kısmının hem Kur’an ve Sünnet, hem ticaret hukuku hem de finansa vakıf olmaları yer almaktadır. Dünyanın herhangi bir yerinde görüş beyan edebilecek seviyede konulara vakıf bir alimin yetişmesi onlarca yıllık bir süre gerektirmektedir.

 Yüksek Getirili Projelerin Finansmanı: Finans sektöründe piyasaya giren bankalar ne kadar büyük sermayeye sahip ise o kadar yüksek getirili yatırımlara yönelmektedirler. Büyük yapıları ile de yatırımcıya güven vermekte ve yatırımları üzerine çekmektedirler. Bu nedenle, yüksek getiri sağlayan projelerin finansmanı genellikle konvansiyonel bankalarca gerçekleştirilmektedir. Bunun sonucu, katılım bankalarının getiri oranları düşük olan, piyasa faiz oranına eşit veya bunun altında projelere yönelebileceğidir.

 Murabaha ve Borç Türlerine Aşırı Müracaat: Kar ve zarara katılıma dayalı finansman tekniklerinden murabahaya doğru olan hareket, faizsiz finansal aracılık hizmetlerinde bir eksiklik oluşturmakta ve beklenen etkinliği sağlamamaktadır. İslami açıdan uygun olsa bile uygulama konvansiyonel bankacılık çerçevesine doğru kaymaktadır.

83 TKBB, a.g.e., 1.bs, İstanbul, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Yayınları No:1, 2009, s. 103,104,105,106

64 2.2.7. Katılım Bankalarının Değerlendirmesi

Türkiye’de faaliyette bulunan katılım bankalarının mevcut durumları ve faaliyetleriyle, bunların diğer bankalar ile mukayeseleri hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme kapsamında ortaya çıkan sonuçlar ve genel değerlendirme özet olarak aşağıda belirtilmiştir;84

1. Katılım bankaları, 1980’li yılların başında Türk ekonomisinin yabancı kaynak ve döviz açığını gidermek ve Körfez ülkelerindeki “petro-dolar”’ları Türkiye’ye kazandırmak maksadıyla Türk Finans Sistemine dahil edilmişlerdir.

2. Türkiye’de, birikimlerini banka sisteminde nemalandırmak istemeyen sınırlı bir kesimden TL ve döviz bazında toplanan fonların toplamı 31 Aralık 2008 tarihi itibariyle 19.210 milyon TL’ye ulaşmıştır. Ekonominin kullanımına sunulan plasman tutarı ise 19.734 milyon TL’dir. Bu suretle katılım bankaları, banka sistemi dışında kalabilecek fonların ekonomiye kazandırılmasında aracılık etmektedir.

3. 24 yıllık geçmişleri dikkate alındığında katılım bankaları, Türk Finans Sisteminde, çeşitliliği ve derinliği arttıran kurumlar olarak yer almışlardır. Katılım bankaları esnek fon toplama yöntemleri ve ticarete dayalı finansman biçimleriyle kredi arzını arttırarak, cari kredi faiz oranlarını aşağı çekici bir fonksiyon üstlenmektedir. Bu da ekonomide, yatırımların hacminin artmasına yol açarak, üretilen mal ve hizmet değerini yani milli geliri büyütmektedir.

4. Katılım bankaları, çalışma prensipleri gereği Devlet İç Borçlanma senetleri gibi sabit getirili plasmanlara girmemekte ve TC Merkez Bankası’nda blokesi

84 B.Cemal Rodoplu, Türkiye’de Özel Finans Kurumları (Teori ve Uygulama), Albaraka Türk Yayınları, sayı 17, İstanbul, 2000, s.188, 189,190

65 mecburi fonlar85 ile günlük nakit ihtiyacı dışında kalan paralarla doğrudan doğruya reel ekonomiyi fonlamaktadır. Katılım bankalarının daralan ekonomik koşullarda dahi plasman yapmak zorunda olması, ekonomik krizlerin reel sektör üzerindeki yıkıcı tesirlerini yumuşatmaktadır. Hatta ekonominin resesyona (ekonomide durgunluk ve daralma) girdiği dönemlerde birçok bankanın kredilerini geri çağırmasına karşın katılım bankaları, çalışma prensipleri gereği bu yola başvurmamakta ve bu durum yatırımcı müteşebbislerin kaynak sıkıntısından dolayı yaşamaları muhtemel problemlerini azaltmaktadır.

5. Başlangıçta yabancı sermayenin (özellikle körfez sermayesinin) ülkeye çekilmesi amaçlanmış ise de, son yıllarda katılım bankalarının bu amacın gerçekleşmesinden uzaklaşarak yurtiçi kaynaklara yönelmiş oldukları müşahede edilmektedir.

6. Katılım bankalarında toplanan mevduatların mevduat sistemi içindeki nispi payı son yıllarda %4 civarlarında olsa da, mali sistemde ortalama %96 paya sahip Türk Bankacılığına rakip olmasından söz etmek mümkün değildir.

7. Katılım bankaları hakkında hedeflenen amaçların gerçekleşmesi elde edilememiş ise de, üretim desteğiyle, finansal kiralama yoluyla yapılan fon kullandırmaları ile reel ekonominin gelişmesine, ekonomik hareketlerin kayda alınmasına, ödenen vergiler nedeniyle kamu maliyesine, istihdam ve dış ticaret hacminin genişlemesi açılarından ekonomiye katkıları olduğu görülmektedir. Ülke ekonomisinde sağlanan istikrarın devamı ve katılım bankacılığı sektörünün ürün ve hizmet çeşitliliğini arttırmasıyla beraber, katılım bankacılığı sektörünün Türk Bankacılık Sistemi içerisindeki payını önümüzdeki yıllarda da arttırmaya devam edeceği ve finansal sistemin her zaman farklı bir rengi olacağı söylenebilir.

85 Katılım Bankaları, Merkez Bankasında tutulan mecburi fonlara verilen faizleri kesinlikle kar havuzlarına dahil etmemekte ve bu gelirleri çeşitli hayır ve kültür faaliyetlerinde kullanmaktadırlar.

66 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Etkinlik Kavramı, Bankacılıkta Etkinlik ve Etkinlik Analizleri

3.1. Etkinlik Kavramı ve Etkinliğe İlişkin Temel Kavramlar

Etkinlik genel anlamda bir faaliyet, hareket ya da davranışın, olanaklı olduğu kadar, yöneltilmiş bulunduğu amaca ulaşma derecesidir. Diğer bir deyişle amaca ulaşmada yeterli olup olmadığını gösteren bir ölçüttür.86

Etkinlik, işletmecilik boyutu itibariyle; örgütlerin belirlenmiş amaçlarına ulaşmak amacıyla gerçekleştirdikleri faaliyetlerin sonucunda bu amaçlara ulaşmayı belirleyen bir performans ölçütüdür. Dolayısıyla etkinlik amaçlara yönelik bir kavramdır ve amaçların gerçekleşme düzeyini işletmenin çıktılarıyla ilişkilendirerek belirler.87

Başka bir anlatımla etkinlik, müşteriye ulaşacak mal ve hizmetlerin üretilmesi için kullanılan girdi unsurlarının fiili kullanımının, belli tekniklerle saptanmış standartlarla karşılaştırılması yolu ile bulunan bir göstergedir. Yani girdilerin ne derece iyi biçimde kullanıldığını, kaynak kullanımında gerçekleşen performansı, işletmenin kendisini bu bakımdan nerede konumlandıracağını gösterir. Burada etkinliğin, performansın kaynak kullanımına ilişkin bir boyutu olduğu da açıklık kazanmaktadır. Bir oran olarak ifade edilmek istenirse; etkinlik standart değerin fiili değere bölünmesidir denilebilir.88 Basit bir örnekle açıklamak gerekirse; bir işin yapılmasında standart sürenin 2 saat olduğunu, fakat uygulamada bu işin 4 saatte gerçekleştiğini varsayalım. Tanımlamaya göre yapılan işin etkinliği %50 olarak hesaplanır (Etkinlik = 2/4 = 0,5)

86 (Çevrimiçi) http://www.ekodialog.com/Konular/etkinlik_nedir.html, 10 Aralık 2009 87 Fehim Bakırcı, Üretimde Etkinlik ve Verimlilik Ölçümü Veri Zarflama Analizi Teori ve Uygulama, 1.bs, Atlas yayınları,2006, s.87 88 İlknur Yavuz, Verimlilik ve Etkinlik Ölçümüne Yeni Yaklaşımlar ve İllere Göre İmalat Sanayinde Etkinlik Karşılaştırmaları, Milli Prodüktivite Yayınları No:667, 2003, s.12

67 Performans boyutu ile etkinlik, bir işletmenin elde ettiği sonuçlara, yöneticilerin ve çalışanların davranış, bilgi ve becerilerine, kullanılan teknik kapasite ve yöntemlere hatta dış çevre ile ilişkilere bile bağlı toplam bir çabanın ürünüdür. Peter Drucker’e göre yönetim ve organizasyon perspektifinde etkinlik; işlerin doğru yapılması anlamında kullanılan ve yöneticinin performansını değerlendiren bir kavramdır. Daha geniş anlamlı olarak ise; doğru işlerin yapılması şeklinde tanımlanabilir. Yani, girdi ve çıktılı bir üretim sürecinde işleri en doğru şekilde yapabilme yeteneğidir.89

Etkinlik ölçümü, mevcut rekabet ortamı içinde işletmeye nerede olduğunu belirlemesine olanak vermekte ve eldeki girdilerden ne denli iyi bir biçimde çıktı üretilebileceğini göstermektedir. Bir işletmenin elinde bulundurduğu girdi bileşimini en uygun biçimde kullanarak mümkün olan en çok çıktıyı üretmedeki başarısı “teknik” etkinlik, girdi ve çıktı fiyatlarını göz önüne alarak en uygun girdi karmasını seçmedeki başarısı “fiyat” etkinliği ve uygun ölçekte üretim yapmadaki başarısı da “ölçek” etkinliği olarak tanımlanmaktadır. Bu bileşenlerin hepsi birden bir işletmenin “genel ekonomik” etkinliğini belirler.90

3.1.1. Teknik Etkinlik

İktisadi olarak teknik etkinlik; girdi-çıktı bileşenleri arasında en az savurgan olan bileşenle üretimin gerçekleştirilmesidir. Yani, böyle bir bileşende çıktıların bir kısmını girdileri sabit tutarak arttırmak mümkün değildir. Üretimde israfın olmadığı bir süreç teknik etkin olarak değerlendirilir. Öyleyse teknik etkinlik; girdi bileşimini en verimli kullanan yöntemi tercih ederek muhtemel en yüksek çıktıyı elde edebilme başarısı olarak tanımlanabilir.91

Şekil–1 de V teorik etkin üretim sınırı, tam teknik etkinlik koşullarında belirli çıktı düzeylerini üretmek için gerekli minimum girdi miktarların göstermektedir.

89 Bakırcı, a.g.e, s.87 90 Reha Yolalan, İşletmeler arası Göreli Etkinlik Ölçümü, Milli Prodüktivite Yayınları No:483, 1993, s.6 91 Bakırcı, a.g.e, s.89

68 Etkin üretim sınırında faaliyet gösteren firmalar, optimal girdi miktarını ve en gelişmiş üretim teknolojisini kullanarak tam teknik etkinlik seviyesinde üretim yapmaktadır. A noktasında (xi,yi) çıktı üreten firma tam teknik etkinliğe sahip değildir ve girdi kullanımı ab kadar azaltarak etkin üretim sınırına doğru hareket edip teknik etkinlik derecesini artırabilir. Bu firmanın teknik etkinlik derecesi etkin üretim sınırından uzaklığın bir ifadesi olarak Oa/Ob oranıdır.92

Şekil 1.Tek Girdi-Çıktı Bileşimi İçin Üretim Sınırı Kaynak: Aktaş, a.g.e, s.165

3.1.2. Fiyat Etkinliği

İşletmelerde, üretim sürecinde kullanılan girdi ve çıktıların miktarları kadar, bu faktörlerin fiyatları da önem taşımaktadır. Faktör fiyatları bilgisine sahip işletmeler için teknik ve ölçek etkinliklerinin yanı sıra fiyat (tahsis) etkinliği de ölçülebilir. Fiyat etkinliği, girdiye yönelik ve çıktıya yönelik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır;93

92Hüseyin Aktaş, “İşletme Performansının Ölçülmesinde Veri Zarflama Analizi Yaklaşımı”, (Çevrimiçi)http://www.bayar.edu.tr/~iibf/dergi/pdf/C8S12001/HA.PDF , 14 Aralık 2009, s.164 93 Fatma Lorcu, “Veri Zarflama Analizi (DEA) İle Türkiye Ve Avrupa Birliği Ülkelerinin Sağlık Alanındaki Etkinliklerinin Değerlendirilmesi”, Doktora Tezi, İstanbul, 2008, s.41

69 a. Girdiye yönelik olarak fiyat etkinliği; işletmenin girdi fiyatlarını göz önünde bulundurarak en uygun girdi bileşimini seçmedeki başarısı olarak tanımlanabilir. Mevcut girdi fiyatları veri iken, işletme ekonomik olmayan bir girdi karışımı kullandığında bu seçimin getireceği maliyet yükü fiyat etkinliği ile ölçülmektedir. b. Çıktıya yönelik fiyat etkinliği ise; çıktı fiyatları göz önünde bulundurularak, işletmenin elde edeceği geliri maksimize etmesini sağlayacak çıktı bileşimini elde etmedeki başarısıdır. Mevcut çıktı fiyatları kullanıldığında, işletmenin uygun olmayan çıktı bileşimini seçiminin getireceği gelir kaybı da çıktıya yönelik fiyat etkinliği ile ölçülmektedir.

3.1.3. Ölçek Etkinliği

Teknik etkinlik kavramını pür teknik etkinlik ve ölçek etkinliği olarak bileşenlerine ayırmak mümkündür. Birçok mal ve hizmetin üretilmesinde işletme ölçeği (büyüklüğü) üretim fonksiyonun özelliklerine bağlı olarak teknik etkinlik seviyesini etkiler. Kısaca uygun ölçekte üretim yapma başarısı olarak tanımlanabilen ölçek etkinliği, en verimli ölçek büyüklüğüne olan yakınlık kıstası ile araştırılır. Bir üretim sürecinde, girdiler aynı oranda arttırıldığında çıktı seviyesindeki artış, girdilerdeki artış oranından farklı ise ölçeğe göre değişken getiri söz konusudur. Bu farklılık artı yönde ise, yani çıktılardaki artış girdilerden fazla ise ölçeğe göre artan getiri, eksi yönde ise yani çıktılardaki artış girdilerden daha az ise, ölçeğe göre azalan getiri söz konusudur. Eğer girdiler aynı oranda arttırıldığında çıktı seviyesindeki artış, girdilerdeki artış oranından farklılık göstermiyorsa bir başka değişle, girdi miktarındaki 1 birimlik artışa karşılık çıktı miktarında da 1 birimlik artış gerçekleşiyorsa, ölçeğe göre sabit getiriden bahsedilir.94

94 Gökhan Erkorol, “Veri Zarflama Analizi İle Etkinlik Ölçümü Ve Sektörel Bir Uygulama”, Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2009, s.12

70 3.2. Bankacılık Sektöründe Etkinlik

3.2.1. Bankacılık ve Etkinlik

Bankacılıkta etkinlik ölçütünün önem kazanması, bankacılık sektörünün niteliklerinden doğmaktadır. Birincisi bankacılık sektörleri ülkelerin kurumsal yapılarını yansıtmaktadırlar. Her ülkenin kurumsal yapısı ise tarihsel gelişmesinin sonucudur. İkincisi, bankacılık sektörünün diğer ekonomik sektörlerden farklı olarak, kaynak dağılımını belirleyen finansal aracılık işlevi bulunmaktadır. Bu açıdan bankacılık sektörünün ülkelerin ekonomik gelişmesinde merkezi bir konumu bulunmaktadır.95

Bankacılık sektörünün temel fonksiyonu olan aracılık işlevini etkili bir şekilde yerine getirerek sürdürülebilir bir büyüme ortamını destekleyebilmesi için artan bir etkinlikte çalışması önem arz etmektedir. Mali piyasaları serbestleştirici yöndeki politikaların yarattığı rekabet baskısının, teknolojik gelişmelerin, mali hizmet sunucuları arasındaki farkların belirsizleşmesinin ve piyasalar arası bütünleşmelerin yaygınlaşmasının bankacılık sektöründe etkinliği artırdığı düşünülmektedir. Etkin çalışan bir bankacılık sisteminde rekabet, aracılık maliyetlerinin aşağıya inmesine yardımcı olurken, şeffaflık artmakta ve sistemde bilgi akışkanlığı sağlanmaktadır.96 Bu sayede tasarrufların büyük bir kısmının, fazla kesintiye uğramadan tekrar ekonomiye kazandırılması sağlanmaktadır.

Belirtilen sebeplerden dolayı bankacılık sektörünün performansının takip edilmesi ve performans analizinin yapılabilmesi için de etkinlik ve verimlilik

ölçütlerinin analiz edilmesi gerekmektedir.

95 Nilüfer Yardımcı, “Bankacılık Sektöründe Etkinlik Analizi: Türk Bankacılık Sektörü Ve Avrupa Birliği’ne Üye Bazı Ülkelerin Bankacılık Sektörlerinin Karşılaştırmalı Bir Analizi”, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2006, s.3 96 Yasemin Türker Kaya, Ela Doğan, Dezenflasyon Sürecinde Türk Bankacılık Sektöründe Etkinliğin Gelişimi, BDDK ARD Çalışma Raporları, 2005, s. 3

71 3.2.2. Bankacılıkta Etkinlik Ölçümü

3.2.2.1 Bankacılıkta Etkinlik Ölçüm Yöntemi

Türk Mali sistemindeki önemli payı ile ağırlığını giderek artıran bankacılık kesimi için etkinlik ölçümü ve verimlilik konusu son yıllarda daha büyük önem kazanmıştır ve halen güncelliğini korumaktadır. Özellikle ekonomide liberalleşme eğilimlerinin gelişmesiyle finansal kuruluşların da rekabet gücü ve verimlilik üzerindeki etkileri daha yakından izlenir olmuştur.97

Etkinlik ölçme yöntemleri genel olarak; rasyo analizi, parametrik ve parametrik olmayan yöntemler olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Bunlara kısaca değinmek gerekirse;98

Rasyo analizi, en yoğun olarak kullanılan verimlilik ölçme yöntemidir. Bir tek girdi ile bir tek çıktının birbirine oranlanması ile bulunan bir rasyonun farklı dönemlerde gösterdiği değişimin kıyaslanması ile yorumlanır.

Parametrik yöntemlerde ise genellikle bir gözlem kümesi incelenir ve buradaki en iyi performansın regresyon çizgisi (etkinlik sınırı) üzerinde olduğu varsayılır. Bu çizgiden sapma göstermeyen gözlemler etkin, sapma gösterenler ise etkinsiz olarak tanımlanır.

Parametrik olmayan yöntemler, doğrusal programlama kökenli teknikler kullanarak etkinlik sınırına olan uzaklığı ölçerler. Bu yöntemlerin parametrik yöntemlere göre, birden fazla bağımlı ve bağımsız değişken kullanabilme yönünden üstünlüğü vardır. Parametrik olmayan yöntemler içinde en sık kullanılanı Charnes, Cooper ve Rhodes tarafından 1978 yılında geliştirilen ve “Measuring The Efficiency

97 Ahu Yaşa, “Bankacılık Sektöründe Etkinlik Ve Veri Zarflama Analizi Yöntemi İle Ölçülmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008, s.7 98 Şule Kırkık, Pınar Pehlivan, “Türkiye’de Faaliyet Gösteren Bankaların Veri Zarflama Analizi Yöntemi ile Etkinliklerinin Ölçümü”, MPM Verimlilik Dergisi, 2009/4, s.25,26

72 of Decision Making Units” isimli çalışmalarıyla literatüre geçen Veri Zarflama Analizi (VZA) yöntemidir.

VZA’ da homojen oldukları kabul edilen üretim birimleri kendi aralarında kıyaslanır. En iyi gözlemi etkinlik sınırı olarak varsaydıktan sonra, diğer gözlemler bu en etkin gözleme göre değerlendirilir. Bu nedenle bu yöntemde etkinlik sınırı, gerçekleşen bir gözlemdir.

VZA’ da çok sayıda girdi ve çıktı kullanmak mümkündür. Özellikle çok sayıda girdi ve çıktıya sahip olan bankacılık sektörü açısından bu konu önem taşır. Parametrik yöntemlerde olduğu gibi, girdi ve çıktı arasında bir fonksiyonel ilişki kurulmasına gerek yoktur. Yine VZA’ da homojen olan birimler kendi aralarında kıyaslanır. Girdi ve çıktılar fiziki üretim, parasal büyüklük ya da rasyonel cinsinden çok farklı birim değerleri ile ifade edilebilir.

Bankaların tek olarak ya da bankacılık sisteminin bir bütün olarak etkinliklerinin ölçümü normal koşullarda oldukça zordur. Çünkü piyasada faaliyet gösteren çok sayıda banka ve bu bankaların faaliyetlerine ilişkin çok sayıda sayısal gösterge vardır. Dolayısıyla bankacılık sektöründe kullanılan en yaygın etkinlik ölçüm yöntemi VZA’ dır.

3.2.2.2 Girdi ve Çıktının Belirlenmesi

Bankacılık sektöründe verimliliğin ölçülmesinde en çok sorun yaratan ve üzerinde anlaşmazlığa düşülen noktalardan biri, girdilerin ve çıktıların ne olduğu konusudur. Bu sorun etkinliği ölçmek için seçilecek tekniği, girdi ve çıktı olarak kabul edilecek değişkenleri ve nihayet elde edilen sonuçları etkilemektedir.

Girdilerin ve çıktıların belirsizliği sorunu, bankacılık faaliyetinin niteliği ile ilgili üç durumdan kaynaklanmaktadır;99

99 (Çevrimiçi) http://www.erpakademi.com/2009/11/21/bankacilik-sektorunde-girdi-ve-ciktinin- hesaplanmasi/, 9 Aralık 2009

73  Bankalar fiziki bir mal üretmez; ürettikleri esas olarak hizmettir ve bu hizmetin ölçülmesi ve hesaplanması oldukça sorunludur.  Bankalar çok sayıda girdi ve çıktı kullanırlar.  Bankaların temel fonksiyonunun tanımlanmasında güçlükler bulunmaktadır.

Literatürde, girdi ve çıktıların belirlenmesine dönük üç yaklaşım bulunmaktadır;100

1-Üretim Yaklaşımı: Bu yaklaşımda, bankalar için işgücü ve sabit sermaye girdi olarak kullanılmakta, mevduat, kredi, menkul değerler cüzdanı ve diğer bilanço kalemleri üretici birimler olarak ele alınmaktadır.

2-Aracılık Yaklaşımı: Bu yaklaşımda, finans kuruluşlarının fon arz edenlerle fon talep edenler arasındaki aracılık işlevinden yola çıkılmaktadır. Bankalar, fon arz edenlerden topladıkları fonları kredilere dönüştüren finansman kurumları olarak değerlendirilmektedir. Aracılık yaklaşımında girdileri; bankanın yabancı kaynakları (mevduat ve diğer yabancı kaynaklar veya bunlara yapılan faiz ödemeleri), işgücü ödemeleri ve sabit sermaye oluştururken; çıktıları ise krediler ve diğer gelir getiren aktifler veya bunlardan doğan faiz gelirleri oluşturmaktadır. Girdi/çıktı, birim olarak hesap sayısını değil, parasal büyüklükleri ölçü olarak almaktadır. İki yaklaşım arasındaki temel fark; aracılık yaklaşımında gelir getiren aktifler çıktı olarak alınırken, üretim yaklaşımında yükümlülük kalemleri de (örneğin mevduat) çıktı olarak alınmaktadır.

3-Kar yaklaşımı: Bu yaklaşımda bankalar, asıl amaçları kar maksimizasyonu olan ekonomik birimler olarak kabul edilir. Bu amaçla, bankalar gelirlerini arttırırken, maliyetlerini azaltmaya çalışmaktadırlar. Bu yaklaşımda girdi olarak faiz dışı giderler (işletme giderleri ve diğer faiz dışı giderler), çıktı olarak ise net faiz geliri ve faiz dışı gelirler kullanılmaktadır.

100 Kırkık, Pehlivan, a.g.e., s.24,25

74 Üretim yaklaşımı daha çok şube etkinliğini değerlendirirken, aracılık yaklaşımı ise tüm bankacılık sistemine yönelik değerlendirmelerde yoğun olarak kullanılmaktadır.

3.3. Etkinlik Analizleri

3.3.1. Oran Analizi

İşletme verimliliğinin ölçülmesinde kullanılan yöntemlerden en basit olanı oran analizidir. Bu yaklaşımda, her bir oran verimlilikle ilgili boyutlardan sadece bir tanesini göz önüne alırken diğerlerini göz ardı etmektedir. Bir taraftan bazı oranlar işletmenin son derece başarılı olduğu görünümünü verirken, diğer taraftan bazıları da işletmenin son derece başarısız olduğu sonucuna varabilmektedir. Bu nedenle, verimlilik ölçümü çalışmalarında değişik oranların en anlamlı bir şekilde ağırlıklandırılarak tek bir ölçütün türetilmesine fazlasıyla gereksinim duyulmaktadır. Örneğin, kısmi verimlilik kavramı toplam üretim miktarını tek bir girdi ile ilişkilendiren bir orandır. Bu bağlamda, oran analizi tek boyutlu bir yöntemdir.101

3.3.2. Parametrik Yöntemler

Parametrik yöntemlerde genel olarak bir gözlem kümesi vardır ve bu küme içinde en iyi performansın regresyon çizgisi (etkinlik sınırı) üzerinde olduğu varsayılarak, bu çizgiden sapma göstermeyen gözlemler etkin; bu gözleme göre başarısız olan diğer gözlemler de etkinsiz olarak tanımlanır. Hiçbir gözlemin tam olarak uyuşmadığı bir etkinlik sınırı her zaman mümkündür. Başarısızlıktan kastın aynı çıktı düzeyinde yüksek maliyet veya aynı girdi düzeyinde düşük çıktı olduğu ve gözlemlenen üretim birimlerinin homojen olduklarının varsayıldığı unutulmamalıdır. Ayrıca parametrik yöntemler her zaman bir rassal hatanın olacağını da varsayar. Tam etkin olan gözlemler zaten hatanın sıfır olduğu gözlemlerdir. Dolayısıyla bir

101 Yolalan, a.g.e., s.5

75 gözlemin etkinsiz olduğuna ancak ölçüm hatalarının giderilmesinden sonra karar verilebilir.102

3.3.2.1. Stokastik Sınır Yaklaşımı

Ekonometrik yaklaşım olarak da bilinen bu yaklaşım, maliyet, kar ve üretim gibi açıklanan değişkenlerle; girdi, çıktı ve çevresel faktörler gibi değişkenler arasında açıklayıcı bir ilişki kurar ve hata payının modelde yer almasına imkân tanır. Bu teknikte, rassal hata ve etkinsiz gözlemin birbirlerinden ayrılması gerekmektedir. Herhangi bir gözlemin en iyi durumdan sapmasının ne kadarının rassal hata, ne kadarının da etkinsiz gözlem olduğu anlaşılmadan modelin sonuçlarının güvenilir olmayacağı açıktır. Bu iki unsur, genellikle farklı dağılımlara sahip oldukları varsayılarak ayrılırlar. Rassal hatanın standart normal, etkinsiz gözlemlerin ise asimetrik dağıldığı varsayılır. Yönteme dönük belli başlı eleştiriler de dağılım varsayımları ile ilgilidir. Etkinsiz gözlemlerin normal dağılıma yakın bir dağılım gösterdikleri ya da rassal hatanın normal dağılım göstermediğini bulgulayan çok sayıda araştırma vardır.103

3.3.2.2. Serbest Dağılım Yaklaşımı

Sadece panel data verilerinin kullanılmasıyla, bazı kısıtlar altında hata terimlerinin ve onun bileşenleri olan rassal hata ve etkin olmayan gözlemin herhangi bir dağılıma sahip olabileceği varsayılan bir yaklaşımdır. Panel data yaklaşımı da denilen bu yaklaşımda, her firmanın uzun dönemde etkinliği sabittir veya en azından istikrarlıdır. Onun için uzun vadede ölçüm hataları sıfıra yaklaşır. Uzun dönemde bir firmanın sabit olduğu varsayılan etkinliği, teknolojik değişmeler, yasal ve kurumsal değişmeler, piyasa şartlarındaki değişmeler ve diğer bazı etkenlerden dolayı anlamlı derecede etkinliği değişen birimin en iyi gözlem değerinden sapması dikkate alınır.104

102 Fatih Emiral, “Türk Bankacılık Sisteminde Etkinlik Analizi”, (Çevrimiçi)http://www.denetimnet.net/UserFiles/Documents/24_6.pdf, 14 Aralık 2009, s.3 103 Yaşa, a.g.e., s.14 104 Bakırcı, a.g.e., s.103

76 3.3.2.3. Kalın Sınır Yaklaşımı

Bu yaklaşım, stokastik sınır ve serbest dağılım yaklaşımlarından, dağılım üzerine yapılan varsayımlar açısından farklılaşmaktadır. Stokastik sınır ve serbest dağılım yaklaşımları arasındaki temel fark; gözlem değerleri ile varsayımsal değerler arasındaki farkı oluşturan, etkin olmayan gözlem ve rassal hata unsurlarının dağılımlarına ilişkin varsayımlardır. Kalın sınır yaklaşımında ise, bu iki unsurla ilgili herhangi bir varsayım söz konusu değildir. Sadece gözlenen ve beklenen değerler arasındaki farkların en büyük ve en küçük değerlerinin rassal hatayı, diğer değerlerin ise etkin olmayan gözlemleri oluşturduğu varsayılır. Böylece kalın sınır yaklaşımı, bir tek üretim biriminin etkinliğinin ölçümü için uygun olmayan bir yaklaşım haline gelir. Yani bir karar biriminin etkinliği için nokta tahmini yapmaya imkan tanımaz. Ancak tam etkinliğin düzeyi konusunda tahmin yapmayı kolaylaştırır.105

3.3.3. Parametrik Olmayan Yöntemler

Parametrik olmayan yöntemler doğrusal programlama kökenli teknikler kullanarak etkinlik sınırına olan uzaklığı ölçmeye çalışırlar. Bu yöntemler parametrik yöntemlerde olduğu gibi üretim biriminin yapısı ile ilgili davranışsal varsayımlara girmek zorunda olmadıkları için, görece avantajlıdırlar. Ayrıca, söz konusu yöntemlerin birden fazla açıklayıcı ve açıklanan değişken kullanabilme gibi bir üstünlükleri daha vardır. Buna karşın bir rassal hata terimi içermedikleri için, veri ve ölçüm hataları, şans ya da diğer nedenlerle oluşan hataları modele aktarır ve etkinlik sınırını yanlış tespit edebilirler.106

105 A.e., s.103 106 Emiral, a.g.e., (Çevrimiçi)http://www.denetimnet.net/UserFiles/Documents/24_6.pdf, 14 Aralık 2009, s.5

77 3.3.3.1. Veri Zarflama Analizi

Parametrik olmayan yöntemler içinde en sık kullanılanı VZA yöntemidir. Bu yöntem, homojen oldukları varsayılan üretim birimlerini kendi aralarında kıyaslar. En iyi gözlemi etkinlik sınırı olarak kabul ettikten sonra, diğer gözlemler bu en etkin gözleme göre değerlendirilir. Dolayısıyla VZA yönteminde etkinlik sınırı, varsayılan belirli bir durum değil; gerçekleşen bir gözlemdir. Etkinlik sınırı bu şekilde tespit edildiği için de, bu yöntemde rassal hata kullanılmaz. Ancak, gözlemler arasında çok uç değerleri temsil ettiği düşünülen gözlemleri ayıklamak mümkündür. Bu yöntemin sahip olduğu en önemli özellik, her karar alma birimindeki etkinsizlik miktarını ve kaynaklarını tanımlayabilmesidir.107

VZA özellikle bankacılık alanında yapılacak etkinlik ölçümlerinde parametrik yöntemlere kıyasla bazı avantajlara sahiptir. VZA yönteminin parametrik yöntemlere olan üstünlükleri ise kısaca şöyle sıralanabilir;108

 VZA modellerinde çok sayıda girdi ve çıktı kullanmak mümkündür.(Özellikle çok sayıda girdi ve çıktıya sahip olan bankacılık sektörü açısından bu özellik çok önemlidir.)  VZA yöntemi; parametrik yöntemlerde olduğu gibi, girdi ve çıktı arasında bir fonksiyonel ilişki kurgulamak zorunda değildir.(Gerçek hayatta, böyle bir ilişkiyi, üstelik tek bir çıktıya bağlı kalarak kurgulamak oldukça sorunlu gözükmektedir ve bu ilişki yanlış kurulursa bütün model bundan etkilenecektir.)  Aynı nitelikte (homojen) olan birimleri kendi aralarında kıyaslar. Belki reel sektörde kıyaslanan üretim birimlerinin homojen olduğu varsayımı tartışmalı olabilir; ama bankacılık sektörü söz konusu olduğunda bu varsayım görece anlamlı hale gelir.

107 Yaşa, a.g.e., s.20 108 Emiral, a.g.e., (Çevrimiçi)http://www.denetimnet.net/UserFiles/Documents/24_6.pdf, 14 Aralık 2009, s.5

78  Girdi ve çıktılar çok farklı birim değerleri ile ifade edilebilirler.(Fiziksel üretim, parasal büyüklük veya rasyolar cinsinden olabilir.)

VZA tekniği dördüncü bölümde detaylı olarak ele alınacaktır.

3.3.3.2. Serbest Atılabilir Zarf Modeli

Serbest atılabilir zarf modeli, VZA’nın özel bir biçimi olarak analiz yapan bir modeldir. Bu modelde, VZA modelinin sınırını oluşturan kenarları birleştiren noktalar üretim kümesi içinde yer almaz. Bunun yerine gözlem noktaları ve bunlarla ilgili alanları kapsayan üretim kümesi ele alınır ki bu alana “serbest atılabilir zarf” adı verilir. VZA, girdilerin gözlemlenen bileşimler arasında sınır boyunca doğrusal bir indirgemenin yapılabileceğini varsayarken, serbest atılabilir zarf modeli indirgemenin mümkün olmadığını kabul eder. Onun için etkin sınır merdiven şeklinde oluşur. Bu şekilde oluşturulan üretim kümesinin merdiven şeklindeki sınırı ile üretim kümesini oluşturan elemanlar arasındaki uzaklık her bir birimin nispi etkinliğini yansıtır. Etkin birimler, etkin olmayanlara göre daha az girdiyle daha çok çıktı elde edebiliyor şeklinde değerlendirilir. Bu yaklaşım VZA modelinin sınır komşusu veya iç kısmını oluşturan bir yapıda olduğu için daha geniş bir ortalama üretim tahminlerine sahiptir. Yani, VZA’ dan daha büyük etkinlik sonuçları verir. Buna karşılık her iki yaklaşım da etkinliğin zaman düzleminde hesaplanmasını mümkün kılar ve birimler arasındaki etkinsizlikle ilgili varsayımlarda bulunmazlar.109

109 Bakırcı, a.g.e., s.105

79 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Veri Zarflama Analizi

4.1. Veri Zarflama Analizinin Genel Çerçevesi

4.1.1. VZA Tarihçesi

Etkinlik ve verimlilik ölçümü için tarihsel süreçte çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Bu yöntemlerin başında oran analizi, regresyon analizi ve son yıllarda yaygın bir biçimde kullanılan veri zarflama analizi gelmektedir. Veri zarflama analizine dayalı etkinlik ölçümü ile ilgili ilk düşünce Farrell tarafından ortaya atılmıştır. Farrel etkinlik ölçümü için, en iyi performanslara dayanılarak bir etkinlik sınırı oluşturulması ve bu sınıra göre etkinliğin belirlenmesi önerisini dile getirmiş ve bu öneri ilk kez 1978 yılında Charnes, Cooper ve Rhodes tarafından uygulamaya geçirilerek VZA’nın temeli atılmıştır.

İlk uygulamalarında kar amacı gütmeyen işletmelerin karşılaştırmalı etkinliğinin ölçülmesini hedefleyen bu yöntem, daha sonra kar amaçlı çalışan, üretim ve hizmet sektörlerinde de işletmeler arası göreli etkinliğin ölçümünde yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Yöntemin getirdiği önemli yenilik; tek çıktılı üretim ortamı yerine, birçok çıktının söz konusu olduğu üretim ortamlarında da etkinlik ölçümünün gerçekleştirilebilmesine olanak sağlamasıdır. Charnes, Cooper ve Rhodes’ın “Ölçeğe göre sabit getiri” varsayımı (CRS- Constant to Return Scale) altında geliştirdikleri ilk model (CCR) daha sonra Banker, Charnes ve Cooper tarafından 1984 yılında, “Ölçeğe göre değişken getiri” (VRS- Variable Return to Scale) formunda da düzenlenerek, etkinlik ölçümüne yeni bir boyut kazandırılmıştır. VZA’nın bu formu ise BCC modeli olarak anılmaktadır.110

110 Musa Özata, “Hastane Etkinliğinin Arttırılmasında Sağlık Bilişim Sistemlerinin Önemi: Veri Zarflama Analizine Dayalı Bir Uygulama”, MPM Verimlilik Dergisi, 2009/4, s.40

80 4.1.2. VZA’nın Tanımı

Charnes, Cooper ve Rhodes benzer girdiler kullanarak benzer çıktılar üreten, girdiyi çıktıya dönüştürmekten sorumlu birimlere “Karar Verme Birimi (Desicion Making Unit)” adını vermişlerdir. Bu karar verme birimleri kurum, şirket, firma, bölüm, işletme, üniversite olabildiği gibi tek bir kuruma ait girdi ve çıktıları gösteren yıl değerleri de olabilir. Veri Zarflama Analizi ile gözlenen yada incelemeye alınan karar birimleri arasında en az girdi birleşimini kullanarak en çok çıktı birleşimini üreten “en iyi” karar birimleri belirlenebilmektedir. En iyi olarak belirlenen karar birimleri etkinlik sınırını oluştururken herhangi bir karar biriminin etkinliği bu sınıra göre ölçülmektedir. Yöntem, sınır üzerinde yer alan en iyi karar birimlerini etkin olarak değerlendirirken, sınır üzerinde yer almayan diğer karar birimlerini ise etkinsiz olarak değerlendirmektedir. VZA kapsamında göreli etkinsiz olarak değerlendirilen karar birimleri için referans kümesinde yer alan etkin karar birimlerine bakılarak, etkinsizliğin kaynağı hakkında yorumlar yürütmek mümkündür. Böylelikle VZA, etkinsiz karar birimlerinin etkinliklerinin iyileştirilmesi için neler yapılması gerektiği noktasında yöneticilere ve karar vericilere yol göstererek yeni açılımlar sunan bir etkinlik ölçüm modelidir.111

4.2. Temel Veri Zarflama Analizi Modelleri

Daha öncede belirtildiği üzere temelde iki çeşit VZA modeli bulunmaktadır. Bunlar CCR ve BCC modelleridir. Ayrıca bu modeller ile göreli etkinlik ölçümü “çıktı odaklılık” ve “girdi odaklılık” olarak iki şekilde yapılabilmektedir. Girdi odaklı göreli etkinlik ölçümü; belirli bir çıktı bileşimini en etkin şekilde üretebilmek amacıyla kullanılacak en uygun girdi bileşiminin nasıl olması gerektiğinin araştırılmasında kullanılır. Çıktı odaklı göreli etkinlik ölçümü ise; belirli bir girdi bileşimi ile en fazla ne kadar çıktı bileşimi elde edilebileceğinin araştırmasında kullanılmaktadır.

111 Oğuz Kaynar, Metin Zontul, Hüdaverdi Bircan, “Veri Zarflama Analizi ile OECD Ülkelerinin Telekomünikasyon Sektörlerinin Etkinliğinin Ölçülmesi”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 6, Sayı 1, 2005, s.38

81 Bu bölümde çalışmanın son aşamasında kullanılacak olan temel VZA yöntemleri ve bu yöntemlere ait “çıktı odaklılık” ve “girdi odaklılık” yaklaşımları ele alınacaktır.

4.2.1. CCR Modeli

CCR modeli Charnes, Cooper ve Rhodes tarafından 1978 yılında önerilmiştir. Bu modele göre sanal girdi ve çıktılara ait bilinmeyen ağırlıklar, doğrusal programlama kullanılarak “Sanal çıktı/Sanal girdi” rasyosunu maksimize edecek şekilde belirlenmeye çalışılır. CCR yöntemi ölçeğe göre sabit getiri varsayımına dayanır.112

4.2.1.1 Girdi Odaklı CCR Modeli Ve Grafik Gösterimi

Girdi odaklı CCR modelinin basit olarak açıklanabilmesi için tek girdi ve çıktılı sürece sahip olan karar birimlerini ele alabiliriz.

Tablo 13.Karar Birimlerine Ait Veriler (Girdi Odaklı CCR) Karar Girdi Çıktı Girdi/Çıktı Birimi (X) (Y) (X/Y) A 2 2 1,00 B 3 4 0,75 C 5 6 0,83 D 10 8 1,25 E 4 3 1,33 F 5 4 1,25 G 8 6 1,33 Kaynak: Yolalan, a.g.e, s.53

112 S. Erdal Dinçer, “Veri Zarflama Analizinde Malmquist Endeksiyle Toplam Faktör Verimliliği Değişiminin İncelenmesi ve İMKB Üzerine Bir Uygulama”, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi Cilt:25 Sayı:2, 2008, s.832 (Çevrimiçi) http://iibf.marmara.edu.tr/dosya/fakulte/iibfdergi_2008_2/37- VERi-ZARFLAMA-ANALiZi.pdf, 26 Ocak 2010

82 Tablo 13’de görüldüğü üzere bir birim çıktıyı, en az girdi ile üreten karar birimi B’dir. Ölçeğe göre sabit getiri varsayımı altında göreli olarak etkin olan karar birimlerinin oluşturduğu etkinlik sınırı Şekil 2’de belirtilmiştir.

Şekil 2.Girdi Odaklı CCR Etkinliği Kaynak: Yolalan, a.g.e, s.56

Ölçek etkisi dikkate alınmadığı taktirde etkinlik sınırı, verimlilik açısından en iyi olan firmalar tarafından oluşturulan doğru üzerinde yer almaktadır. Girdi odaklı yaklaşım çerçevesinde verimlilik açısından en iyi olan, bir birim çıktıyı en az girdi ile yani en uygun girdi miktarı ile üreten birim, B karar birimidir. Dolayısıyla etkinlik sınırı üzerinde sadece B karar birimi yer almaktadır.

Üçüncü bölümde etkinlik tanımını “standart değerin fiili değere bölünmesi” olarak tanımlamıştık. Yani daha genel bir ifade ile etkinlik, olması gereken değere göre, gerçekleşen değerin kıyaslanmasıdır. Göreli etkinlik ölçümünde ise olması gereken değer (standart değer), en verimli karar birimleri tarafından oluşturulan etkinlik sınırı üzerinde yer alan noktalara ait değerlerdir. Yani sınır üzerinde yer almayan tüm karar birimlerinin etkinlikleri etkinlik sınırına göre değerlendirilmelidir.

83 Girdi odaklı yaklaşım çerçevesinde etkin olmayan A, E, F, G ve D karar birimlerinin göreli olarak etkinliklerinin değerlendirileceği noktalar Şekil 2 üzerinde belirtilmiştir. Örneğin F karar biriminin göreli olarak değerlendirileceği karar birimi B’dir. Başka bir deyişle F biriminin girdi odaklı yaklaşım çerçevesinde etkinliğini arttırması ve etkin olabilmesi için B noktasına yaklaşması gerekmektedir. F karar biriminin girdi odaklı göreli etkinlik hesaplaması; standart değer olarak B karar biriminin bir birim çıktı için harcadığı girdi miktarının (XB/YB), F karar birimine ait

(XF/YF) değerine bölümü ile hesaplanacaktır. Yani F karar biriminin girdi odaklı göreli etkinliği;

(XB/YB)/( XF/YF) = 0,75 / 1,25 = 0,60 olarak hesaplanacaktır.

CCR modelinde etkinlik sınırı üzerinde yer alan tüm noktalara ait “X/Y” değeri aynı olacağından dolayı diğer karar birimlerine ait etkinlik değerleri de B karar birimine göre hesaplanabilir. Diğer karar birimlerine ait girdi odaklı yaklaşım ile hesaplanan göreli etkinlik değerleri Tablo 14’de belirtilmiştir.

Tablo 14.Girdi Odaklı CCR Etkinlik Değerleri Karar Etkinlik Birimi Değeri A 0,75 B 1,00 C 0,90 D 0,60 E 0,56 F 0,60 G 0,56

Etkinlik değerinin 1 olması birimin tam etkin olduğunu göstermektedir. Tabloda görüldüğü üzere, etkinlik sınırı üzerinde yer alan tek karar birimi olduğundan dolayı, tam etkin olan sadece B karar birimidir.

Tek girdi ve çıktılı olan süreçlerde etkinlik sınırının grafik üzerinde gösterimi ve göreli etkinliğin hesaplanması oldukça kolaydır. Fakat çoklu girdi ve çıktıya sahip

84 olan süreçlerde farklı boyutlara geçildiğinden dolayı grafik gösterim mümkün olmayıp, göreli etkinlik hesaplaması da oldukça zordur. Nitekim gerçek hayatta da süreçler birden fazla girdi ve çıktıdan oluşmaktadır. Bu yüzden bu süreçlere ait göreli etkinlik hesaplaması için matematiksel olan doğrusal programlama modelleri geliştirilmiştir. Günümüzde bu modeller kullanılarak üretilmiş bilgisayar programları yardımıyla etkinlik değerleri oldukça kolay hesaplanmaktadır. Biz bu kapsamda ilgili matematiksel modellerin açıklanmasına ait detaylara girmeyecek olup, sadece modellere ait amaç fonksiyonları ile kısıtların gösterimine yer vereceğiz.

Girdi Odaklı CCR Doğrusal Programlama Modeli;113 j: Karar Birimi hj: j karar birimine ait girdi odaklı CCR göreli etkinlik değeri un: n. Çıktının ağırlığı yn: n. Çıktının miktarı vm: m. Girdinin ağırlığı xm: m. Girdinin miktarı

Amaç Fonksiyonu:

n Enbhj  ur yr r1

Kısıtlar:

m vi xi  1 i1

n m ur yr  vi xi  0 r 1 i 1

ur ,vi  0

113 Kaan Yaralıoğlu, Veri Zarflama Analizi, s.2 ,(Çevrimiçi)http://www.deu.edu.tr/userweb/k.yaralioglu/dosyalar/Veri%20%20Zarflama%20Analizi.d oc, 02 Ocak 2010

85 4.2.1.2 Çıktı Odaklı CCR Modeli Ve Grafik Gösterimi

Tablo 13 ‘de belirtilen karar birimleri yardımı ile çıktı odaklı CCR modelini yine tek girdi ve çıktılı sürece sahip olan karar birimleri üzerinden basit olarak inceleyebiliriz.

Tablo 15.Karar Birimlerine Ait Veriler (Çıktı Odaklı CCR) Karar Girdi Çıktı Çıktı/Girdi Birimi (X) (Y) (Y/X) A 2 2 1,00 B 3 4 1,33 C 5 6 1,20 D 10 8 0,80 E 4 3 0,75 F 5 4 0,80 G 8 6 0,75 Kaynak: Yolalan, a.g.e, s.53

Tablo 15’de görüldüğü üzere bir birim girdi ile en fazla çıktı üreten karar birimi B’dir. Ölçeğe göre sabit getiri varsayımı altında göreli olarak etkin olan karar birimlerinin oluşturduğu etkinlik sınırı Şekil 3’de belirtilmiştir.

Şekil 3.Çıktı Odaklı CCR Etkinliği Kaynak: Yolalan, a.g.e, s.60

86 Çıktı odaklı yaklaşım çerçevesinde verimlilik açısından en iyi olan, bir birim girdi ile en fazla çıktı üreten birim, B karar birimidir. Dolayısıyla etkinlik sınırı üzerinde sadece B karar birimi yer almaktadır.

Çıktı odaklı yaklaşım çerçevesinde etkin olmayan A, E, F, G ve D karar birimlerinin göreli olarak etkinliklerinin değerlendirileceği noktalar Şekil 3 üzerinde belirtilmiştir. Çıktı odaklı göreli etkinlik ölçümünde kullanılacak değer “Y/X” değeridir. CCR modelinde etkinlik sınırı üzerinde yer alan tüm noktalara ait “Y/X” değeri aynı olacağından dolayı, etkin olmayan karar birimlerinin etkinliklerini hesaplarken “standart değer” olarak B karar birimine ait YB/XB değeri dikkate alınabilir. F karar birimi için çıktı odaklı göreli etkinlik hesaplaması; F karar biriminin bir birim girdi ile elde ettiği çıktı miktarının (YF /XF), standart değer olarak B karar birimine ait (YB/XB) değerine bölümü ile hesaplanacaktır. Yani F karar biriminin çıktı odaklı göreli etkinliği;

(YF /XF)/(YB/XB) = 0,80 / 1,33 = 0,60 olarak hesaplanacaktır

Tablo 16’da tüm karar birimlerine ait girdi ve çıktı odaklı CCR modeline göre hesaplanan göreli etkinlik değerleri mevcuttur.

Tablo 16.Girdi ve Çıktı Odaklı CCR Etkinlikleri Girdi Odaklı Çıktı Odaklı Karar CCR CCR Birimi Etkinliği Etkinliği A 0,75 0,75 B 1,00 1,00 C 0,90 0,90 D 0,60 0,60 E 0,56 0,56 F 0,60 0,60 G 0,56 0,56

Görüldüğü üzere tüm karar birimlerinin çıktı ve girdi odaklı CCR etkinlikleri aynıdır. CCR modelinde çıktı ve girdi odaklı yaklaşımlar ile hesaplanan etkinlik

87 değerleri her zaman aynıdır. Bu durum CCR modelinin ölçeğe göre sabit getiri varsayımından dolayı oluşan doğrusal etkinlik sınırından kaynaklanmaktadır.

Çıktı Odaklı CCR Doğrusal Programlama Modeli;114 j: Karar Birimi gj: j karar birimine ait çıktı odaklı CCR göreli etkinlik değeri un: n. Çıktının ağırlığı yn: n. Çıktının miktarı vm: m. Girdinin ağırlığı xm: m. Girdinin miktarı

Amaç Fonksiyonu:

m Enkg j  vi xi i 1

Kısıtlar:

n ur yr  1 r 1

n m  ur yr  vi xi  0 r 1 i1

ur ,vi  0

4.2.2. BCC Modeli

BCC modeli Banker, Charnes ve Cooper tarafından geliştirilmiş olup CCR modelinin varsayımlarında değişiklik yapılarak oluşturulmuş bir modeldir. Bu model, temelde ölçeğe göre değişken getiri varsayımına dayanır. BCC modeli kullanılarak tüm karar birimleri için ölçeğe göre getiri tipi de (ölçeğe göre azalan/artan) belirlenebilir. BCC sınırı daima CCR sınırının altında yer alır. Bu

114 A.e. , s.3

88 nedenle CCR etkinlik değeri BCC etkinlik değerinden küçük veya ona eşit olmalıdır.115

4.2.2.1 Girdi Odaklı BCC Modeli Ve Grafik Gösterimi

Girdi odaklı BCC modelinin basit olarak incelenmesi için yine Tablo 13 ‘de yer alan karar birimleri ve karar birimlerine ait bir birim çıktı elde etmek için gereken girdi miktarları, yani (X/Y) değerlerini ele alabiliriz. Tablo 13’deki verilere göre BCC modelinin varsayımı altında oluşturulan etkinlik sınırı Şekil 4’de belirtilmiştir.

Şekil 4.Girdi Odaklı BCC Etkinliği Kaynak: Yolalan, a.g.e, s.53

Görüldüğü üzere BCC modelinde etkinlik sınırı, CCR modelinden farklı olarak, kesikli bir çizgiden yani birçok doğru parçasından oluşmaktadır. Girdi odaklı CCR modelinde ölçeğe göre sabit getiri varsayımından dolayı sadece bir tane tam etkin karar birimi var iken, BCC modelinde ölçeğe göre değişken getiri varsayımından dolayı dört tam etkin karar birimi vardır. Bundan dolayı etkin sınır kesikli olarak doğru parçalarından oluşmaktadır. Bu doğru parçaları farklı ölçek

115 Dinçer, a.g.e. , s.834

89 büyüklüklerine göre lokal olarak etkin sınırları ifade etmektedir. Örneğin girdi odaklı yaklaşımda E karar birimine, etkinlik sınırındaki AB doğru parçasının üzerindeki sanal olarak gösterilen E’ karar birimi referans alınmaktadır. Dolayısıyla CCR modeli yaklaşımı açısından baktığımızda E karar birimi için etkin sınırı AB doğru parçası oluşturmaktadır. Ayrıca A ve B karar birimlerine literatürde E karar biriminin referans kümesi denilmektedir.

Girdi odaklı BCC yaklaşımında da göreli etkinlik değerleri, daha önce de değinildiği üzere, etkinlik sınırı üzerinde yer alan karar birimlerine ait değerler referans alınarak hesaplanmaktadır. Örneğin G karar biriminin girdi odaklı göreli etkinlik hesaplaması; referans alınan C karar biriminin bir birim çıktı için harcadığı girdi miktarının (XC/YC), G karar birimine ait (XG/YG) değerine bölümü ile hesaplanacaktır. Yani G karar biriminin girdi odaklı göreli etkinliği;

(XC/YC)/( XG/YG) = 0,83 / 1,33 = 0,63 olarak hesaplanacaktır.

Tablo 17’de girdi odaklı BCC yaklaşımı ile hesaplanan göreli etkinlik değerleri ile girdi odaklı CCR yaklaşımı ile hesaplanan göreli etkinlik değerlerinin karşılaştırması yer almaktadır.

Tablo 17.Girdi Odaklı BCC ve CCR Etkinlik Değerleri Girdi Odaklı Girdi Odaklı Karar BCC CCR Birimi Etkinliği Etkinliği A 1,00 0,75 B 1,00 1,00 C 1,00 0,90 D 1,00 0,60 E 0,63 0,56 F 0,60 0,60 G 0,63 0,56

Görüldüğü üzere CCR modeline göre tam etkin olmayan firmalar BCC modeline göre tam etkin kabul edilmektedir. Ayrıca BCC modeline göre etkinlik

90 değerlerinin arttığı da görülmektedir. B karar birimi BCC ve CCR modeline göre tam etkindir. Bu durum B karar biriminin en uygun ölçekte çalıştığının göstergesidir. A,C ve D birimleri ise kendi ölçekleri içerisinde lokal olarak tam etkin yani teknik etkin sayılırlar, fakat uygun ölçek büyüklüğüne sahip olmadıklarından dolayı ölçek etkisi kaldırılarak CCR modeline göre hesaplama yapıldığında etkinsizdirler.

Girdi Odaklı BCC Doğrusal Programlama Modeli;116

BCC modelinin CCR modelinden tek farkı, ölçeğe göre değişken getiri varsayımı altında her bir karar birimi için çözülecek doğrusal program sonucu elde edilecek  (etkin olmayan bir karar noktası için etkin olası girdi çıktı bileşimi oluşturmak için gereken bilgiyi sağlayan değer) değerlerinin toplamının 1’e eşit olmasıdır.

Girdi odaklı BCC modeli, KVB0’ın (Karar verme birimi) (0 = 1, ..., n) verimliliğini, aşağıdaki doğrusal programlama modelini çözerek hesaplar,

θB : Skalar Değer e: Bütün elemanları 1’e eşit olan bir sıra vektörü

Amaç Fonksiyonu:

Min : B

Kısıtlar:

 B xo  X  0, Y  y , 0 e  1,   0,

116 Zeynep Canan Aydemir, Bölgesel Rekabet Edebilirlik Kapsamında İllerin Kaynak Kullanım Görece Verimlilikleri:Veri Zarflama Analizi Uygulaması,DPT-Uzmanlık Tezi, 2002, s.78 , (Çevrimiçi) www.dpt.gov.tr/DocObjects/Download/3099/verimlil.pdf, 10 Ocak 2010

91 4.2.2.2 Çıktı Odaklı BCC Modeli Ve Grafik Gösterimi

Tablo 13‘de belirtilen karar birimlerinin çıktı odaklı BCC modeline göre grafiksel gösterimi Şekil 5’de belirtilmiştir.

Şekil 5.Çıktı Odaklı BCC Etkinliği Kaynak: Yolalan, a.g.e, s.58

Çıktı odaklı BCC yaklaşımında görüldüğü üzere etkin olmayan karar birimlerinin referans noktaları ve referans kümeleri değişmiştir. Girdi odaklı BCC modelinde E karar biriminin referans kümesini A ve B karar birimleri oluştururken, çıktı odalı BCC modelinde B ve C karar birimleri referans kümesini oluşturmaktadır. E’nin referans alacağı sanal karar birimi ise E’ olarak belirtilmiştir. Aynı şekilde G karar biriminin girdi odaklı modelde referans kümesini ve referans alacağı karar birimini C oluştururken, çıktı odaklı da referans kümesi C ve D birimlerinden oluşmaktadır. Referans alacağı sanal karar birim ise G’ ile gösterilmektedir.

Karar birimlerinin çıktı odaklı BCC yöntemine göre etkinlikleri, çıktı odaklı CCR yönteminde hesaplandığı gibi hesaplanacak olup, referans alınacak yani standart değer olarak kabul edilmesi gereken karar birimleri Şekil 5’de gösterilmiştir.

92 Tablo 18.Girdi ve Çıktı Odaklı BCC Etkinlikleri Girdi Odaklı Çıktı Odaklı Karar BCC BCC Birimi Etkinliği Etkinliği A 1,00 1,00 B 1,00 1,00 C 1,00 1,00 D 1,00 1,00 E 0,63 0,60 F 0,60 0,67 G 0,63 0,83

Tablo 18’de girdi ve çıktı odaklı BCC etkinlikleri görülmektedir. CCR modelinde etkinlik sınırının yapısından dolayı etkinsiz birimlerin girdi ve çıktı odaklı etkinlik değerleri değişmezken, BCC modelinde etkinsiz birimlerin girdi ve çıktı odaklılığa göre etkinlik değerleri değişmektedir. Bu durumun temel nedeni CCR ve BCC modelindeki varsayım farklılığından dolayı oluşan farklı etkinlik sınırlarıdır. BCC modelinde, yaklaşıma göre etkinlik değerlerinin farklı olması, etkinlik sınırının kesikli olmasından kaynaklanmaktadır.

Çıktı Odaklı BCC Doğrusal Programlama Modeli;117

 B : Skalar Değer

Amaç Fonksiyonu:

Max : B

Kısıtlar:

 B yo  Y  0, X  x , 0 e  1,   0,

117A.e., s.81

93 4.2.2.3 Aylak Değişkenler

Veri zarflama analizinin BCC modelinde parametrik olmayan kesikli lineer sınırı, sınırın kimi kesimlerinin yatay ve düşey eksenlere paralel olmasından dolayı bazı etkinlik ölçüm sorunlarına neden olmaktadır. Çoğu parametrik fonksiyonda durum bu değildir. Ancak parametrik olmayan veri zarflama tekniğinde bu sorun su yüzüne çıkmaktadır. Şekil 6 bu durumun irdelenmesi için kullanılabilir.

Şekil 6.Etkinlik Ölçümü ve Aylak Değişken Kaynak: Borluk, a.g.e, s.31

Şekilde Farrell’in yaklaşımına göre A ve B karar birimlerinin teknik etkinliği

OA’/OA ve OB’/OB oranlarına eşittir (Şekil 6’da x1 ve x2 girdileri, y de çıktıyı ifade etmektedir.). Ancak A’ noktasının etkin bir nokta olup olmadığı sorgulanabilir.

Çünkü x2 girdisinde CA’ kadar azaltıldığında yine aynı çıktı miktarı elde edilebilmektedir. Bu durum ilgili literatürde girdi aylak değişkeni olarak geçmektedir. Daha fazla girdi ve daha fazla çıktının bulunduğu durumlarda çıktı aylak değişkeninden bahsetmek de mümkündür. Şekil 6’da x2 girdisi için kullanılan aylak değişken A’ noktası için CA’ kadardır. Genel deyişle aylak değişken, var olan noktayla sınır üzerindeki en yakın etkin nokta arasındaki mesafedir. Ancak bu ölçüm, özellikle çok girdi ve çıktının söz konusu olduğu daha karmaşık durumlar için, çok

94 kolay değildir. Bu sorunun üstesinden gelmek için ikinci basamak olarak çözülmesi gereken doğrusal programlama modelleri geliştirilmiştir.118

4.3. VZA ve Ölçek Etkinliği

Bir karar biriminin etkinsizliği araştırılacak olursa, iki neden ortaya çıkacaktır;  Karar biriminin kendisinin etkinsiz çalışmasından kaynaklanan nedenler,  Karar biriminin içinde bulunduğu çalışma şartlarından dolayı nispi olarak dezavantajlı bir pozisyonda bulunması.

Bu amaca yönelik olarak, girdi yönelimli CCR ve BCC modellerinin etkinlik değerleri karşılaştırılabilir. CCR modeli ölçeğe göre sabit getiri üzerine kurulu olan bir üretim imkanları kümesi varsayımı kullanır. CCR modelinden elde edilen etkinlik değeri “genel teknik etkinlik” olarak adlandırılır. Diğer taraftan, BCC modeli gözlemlenen karar birimlerinin iç bükey kombinasyonlarını üretim imkanları kümesi olarak varsayar ve BCC modelinden elde edilen etkinlik değeri “lokal (yerel) teknik etkinlik” olarak adlandırılır. Literatürde konuyla ilgili ortaya konulan teorilere göre, eğer bir karar birimi hem CCR modelinde hem de BCC modelinde tam etkin (etkinlik değeri %100) olarak belirlenirse, söz konusu karar biriminin “en üretken ölçek büyüklüğü”nde faaliyet gösterdiği söylenebilir. Aynı teorilere göre; bir karar biriminin BCC modeline göre tam etkin, CCR modeline göre etkin çıkmaması durumunda ise; söz konusu birimin yerel olarak etkin çalıştığı ancak genel olarak etkin çalışmadığı söylenir. Bu noktadan hareketle, CCR modelinden elde edilen etkinlik değerinin BCC modelinden elde edilen etkinlik değerine oranı, “ölçek etkinliği” olarak adlandırılmaktadır;  Ölçek Etkinliği = SE  CCR  BCC SE, BCC-etkin ve CRS (ölçeğe göre sabit getiri) karakteri sergileyen, yani en üretken ölçek büyüklüğüne sahip bir karar birimi için 1’e eşittir. CCR etkinlik

118 Sinan Borluk, Kriz Sonrası Bankacılık Sektörü Etkinlik Analizi, Milli Prodüktivite Yayınları No:702, 2008, s.31

95 değerinin genel teknik etkinlik (GTE) olarak adlandırılmasının nedeni, ölçek etkisini dikkate almamasıdır. Diğer yandan, BCC modeli değişken ölçek dönüşümlerini dikkate alarak lokal etkinliği (LTE) ifade etmektedir. Bu kavramlar kullanılarak, genel teknik etkinlik (yani CCR modelindeki saf teknik etkinlik), aşağıdaki gibi bileşenlerine ayrıştırılabilir;119

Genel Teknik Etkinlik (GTE) = Lokal Teknik Etkinlik (LTE) x Ölçek Etkinliği (SE)

4.3.1. Ölçeğe Göre Artan ve Azalan Getiri Kavramları

Ölçeğe göre azalan/artan getiri kavramlarını daha önceki bölümlerde CCR ve BBC modellerinin anlatımında kullandığımız şekillerin birleşimi ile basit şekilde açıklayabiliriz.

Şekil 7.CCR ve BCC Etkinlik Sınırları

Şekilde görüldüğü üzere CCR ve BBC modeline göre etkinlik sınırı üzerinde yer alabilen tek karar birimi B’dir. B karar birimi en üretken ölçek büyüklüğünde çalışan birimdir. A karar birimini incelediğimizde ise lokal olarak etkin fakat uygun ölçek büyüklüğünde çalışmadığından dolayı genel etkin değildir. A karar biriminin

119 Bakırcı, a.g.e., s.163, 164

96 genel etkin olabilmesi için; lokal etkinliğini kaybetmeden kapasite artırımına giderek, BCC etkinlik sınırı üzerinden B karar birimine yani CCR etkinlik sınırına yaklaşması gerekmektedir. Bu durumda A birimi uygun ölçek büyüklüğüne gelirken bir birim girdi ile birden fazla getiri elde etme imkanına sahip olmaktadır. Bu durumda A karar birimi için ölçeğe göre artan getiri sergiliyor denilmektedir.

D karar biriminin ise genel etkin olabilmesi için yine aynı şekilde lokal etkinliliğini kaybetmeden kapasitesini düşürerek, BCC etkinlik sınırı üzerinden B karar birimine yaklaşması gerekmektedir. Bu durumda D karar birimi için ölçeğe göre azalan getiri sergiliyor denilmektedir.

4.4. Malmquist Toplam Faktör Verimliliği Endeksi

Veri zarflama analizi ile ilgili genel yaklaşıma eklenilebilecek diğer bir husus ise zaman içinde karar birimlerinin etkinliklerindeki değişimin ne şekilde analiz edileceği ile ilgilidir. Karar birimlerinin ölçüm zamanında etkin sınıra uzaklığının, o karar biriminin etkinlik değeri olduğu daha önce belirtilmişti. Zaman sürecinde karar birimlerinin etkinlik performanslarındaki değişimin sağlıklı bir şekilde analiz edilebilmesi için Malmquist Endeksi geliştirilmiştir.

Şekil 8.Malmquist Endeksi Kaynak: Borluk, a.g.e, s.35

Malmquist endeksi ile ilgili olarak Şekil 8 incelenirse; karar birimi B’nin 1. dönem bulunduğu nokta B1 noktasıdır. İkinci dönem karar birimi B2 noktasına

97 ’ gelmiştir. İlk dönem etkinlik sınırı olan S1S1 sınırına göre etkinlik değeri artmıştır. ’ Ancak ikinci dönem yeni bir etkinlik sınırı S2S2 oluştuğundan B karar biriminin etkinlik değeri bu sınıra göre hesaplanmalıdır. MTFV endeksi, karar birimlerinin zaman içindeki toplam faktör verimliliklerindeki değişimi ölçer ve bu değişimi teknik değişim ve teknik etkinlik değişimi olarak ayırır.120

1/ 2 D t1 x t1 , y t1   D t x t1 , y t 1    D t x t , y t   M x t1 , y t1 , x t , y t  1  0  0 0   t t t  t1 t1 t 1   t 1 t t  D0 x , y   D1 x , y   D1 x , y   Ex t 1, y t1 , x t , y t .Tx t1 , y t1 , x t , y t 

Burada E; ölçeğe göre sabit getiri varsayımı altında, t ve t+1 dönemleri arasındaki her bir gözlem için en uygun sınırı elde etmenin derecesini ölçen, teknik etkinlik değişimi oranı iken T; xt ve xt+1 ile dönemler arasında oluşan yenilik veya teknolojik değişimi ölçen teknik değişim endeksidir.121 Malmquist toplam faktör verimliliği endeksinde, 1’den büyük bir değer t zamanından t+1 zamanına geçerken toplam faktör verimliliğindeki değişimin pozitif olduğunu yani arttığını gösterir. “t”, zamanı gösterebileceği gibi teknolojiyi de gösterebilir.

4.5. Veri Zarflama Analizinin Uygulama Adımları

4.5.1. Karar Birimlerinin Belirlenmesi

VZA analizindeki ilk aşama, birbirleriyle karşılaştırmalı etkinlik ölçümü yapılacak olan karar birimlerinin seçimini içerir. Bu birimlerin üretim teknolojisi açısından birbirlerine benzer olmaları, diğer bir deyişle gözlem kümesinin homojen olması, elde edilecek sonuçların anlamlı olabilmesi açısından çok önemlidir. Bir grubun homojen olması demek, o grubu oluşturan karar birimlerinin aynı girdi-çıktı karmalarına sahip olmaları ve dışsal etkenlerin birbirlerinden çok farklı olmadığı anlamına gelir. Gözlem kümesinin içerdiği karar birimi sayısının belirli bir değerin üstünde olması ile türetilecek etkinlik ölçütlerinin birbirlerinden farklı olması olanağı

120 Borluk, a.g.e. , s.35 121 Bakırcı, a.g.e., s.66

98 sağlanır. Aksi taktirde, herhangi bir çıktı/girdi oranında avantajlı olan karar birimi tüm ağırlıkları kendi açısından ençoklar ve etkinlik sınırına erişir. Bu nedenle, etkinlik ölçümünün anlamlı olabilmesi için gözlem kümesinin seçiminde çok titiz davranılması gerekmektedir.122

4.5.2. Girdi ve Çıktı Seçimi

Veri tabanlı bir etkinlik ölçüm tekniği olduğundan, VZA ile yapılacak ölçümün sağlıklı olabilmesi, göz önüne alınan girdi ve çıktıların da anlamlı olması ile olasıdır. Bu aşamadaki amaç, üretim teknolojisini en iyi şekilde ifade edebilecek girdi ve çıktıların seçilmesidir. Bu nedenle, üretimle ilişkilendirilebilecek bütün aday girdi ve çıktıların listesi yapılarak işe başlanmalıdır. Daha sonra etkinlik ölçümünü yapacak uzmanın görüşü ve bazı ön istatistiki analizler yardımıyla birbirleri arasında çok yüksek derece korelasyon bulunan ve üretime direk etkisi olmayan değişkenler elenmelidir. Girdi ve çıktı sayılarının azaltılmasıyla VZA’nın ayrıştırma yeteneği artar. Doğal olarak, girdi ve çıktı sayısının çok fazla olması karar birimlerinin sayısının da artmasını gerektirir. Bu da, gözlem kümesinin homojenliğini bozar. Verilerin ölçüm hatalarından arındırılması da çok önemli bir faktördür. Hangi girdi ve çıktının üretim teknolojisini en iyi şekilde temsil ettiği, çeşitli girdi-çıktı senaryolarının VZA tekniği ile sınanması yoluyla bulunur. Hiç kuşkusuz, üretim sürecini iyi bir şekilde simgeleyemeyen bir girdi çıktı modeli sonucu elde edilecek etkinlik ölçütleri de son derece sağlıksız olacaktır.123

4.5.3. Uygun VZA Modelinin Seçilmesi

Çalışmalarda farklı amaçlara yönelik olarak yapılan analizleri kolaylaştırmak için farklı VZA modelleri kullanılabilir. Bunlar girdi yönelimli veya çıktı yönelimli modeller olabileceği gibi, CCR ve BCC gibi ayrı yaklaşımlarla oluşturulan modellerdir. Ayrıca CCR modelinde ölçeğe göre sabit getiri esas alınırken, BCC modelinde etkin sınıf daha esnek olduğu için, artan ya da azalan değişken getiri yaklaşımı esas alınarak daha hassas ölçümler yapılabilmektedir. Yapılan

122 Yolalan, a.g.e. , s.65 123 A.e. , s.65,66

99 çalışmalardan elde edilen bulgulara göre BCC modeli CCR’ye göre etkin karar birimleri sayısını daha fazla verebilmektedir. Bu yüzden, mevcut üretim ortamı için en uygun modelin seçilmesi oldukça önemli bir konudur.124

4.5.4. Referans Kümesinin Belirlenmesi

VZA, etkin olmayan karar birimlerinin nispi olarak etkin birimlerin uyguladığı yönetim ve organizasyon yöntemlerini uygulayarak, aynı etkinlik düzeyine ulaşabilecekleri varsayımı üzerinde kurulmuştur. Buna göre, etkin karar birimlerinin varlığı (referans kümesi), etkin olmayan bir karar birimi için aynı girdi- çıktı bileşimleri ile daha iyi bir üretim performansına ulaşabilmesinin kanıtıdır. Literatürde, etkin olmayan bir karar verici birimin referans kümesinde yer alan birimlerle, yalnızca girdi-çıktı bileşimleri itibariyle değil, yönetsel uygulamalar açısından da derinlemesine incelenerek, karşılaştırılması gerektiği vurgulanmaktadır.125

4.5.5. Etkinlik Değerlerinin Değerlendirilmesi

Herhangi bir karar biriminin %100 göreli etkin olması için; çıktılar, bir ya da birden fazla girdinin arttırılması ya da diğer çıktılardan bazılarının azaltılması dışında artırılmamalı ya da hiçbir girdi, çıktıların bazılarını azaltma ya da diğer bazı girdileri arttırma dışında azaltılmamalıdır. Ayrıca herhangi bir karar biriminin %100 etkin olması için diğer karar birimlerinin o karar birimini girdi-çıktı kombinasyonunda etkinsiz olduğunu göstermemesi gerekmektedir. Etkinlik değerleri, 0–1 değerleri arasında değişmektedir. Etkinlik değeri 1 olan karar birimleri “en iyi gözlem” kümesini ve etkinlik sınırını oluşturmaktadır. Etkinlik değeri 1’den az olan karar birimleri göreli olarak etkinsizdir ve bu karar birimlerinin göreli etkinlik değeri, etkinlik sınırına olan uzaklıklarına göre hesaplanmaktadır.126

124 Bakırcı, a.g.e. , s.169 125 A.e. , s.170 126 Elif Dikmentaş, “Sağlık Kurumlarında Verimlilik ve Veri Zarflama Analizi”, MPM Verimlilik Dergisi, 2008/1, s.66

100 4.5.6. Etkin Olmayan Birimler için Hedef Belirlenmesi

Etkin olmayan karar birimlerinin en iyi performansa ulaşabilmeleri için ulaşılabilir hedefler belirlenmelidir. VZA’da bu hedefler etkin olmayan karar birimlerinin referans grubundaki etkin birimlere ait girdi veya çıktı değerlerinin ağırlıklı ortalaması ile bulunur. Bu ağırlıklandırma seçilen VZA yönetimine göre değişken olup, etkin olmayan birim için hedef girdi veya çıktı değerlerinin tespitinde kullanılmaktadır.

4.5.7. Sonuçların Değerlendirilmesi

VZA analizinin son aşamasında, etkin olan ve olmayan karar birimleri için ortak bulgular araştırılır. Ayrıca, gözlem kümesini oluşturan karar birimlerinin ait olduğu endüstri dalının genel durumu hakkında değerlendirmeler yapılır.127

Karar birimlerine ait çeşitli tercihler nedeniyle, VZA ile belirlenen hedeflere (kaynak kullanımındaki etkinsizliğin azaltılması) ulaşılamasa bile, elde edilen bilginin daha sonraki analizlerde kullanılabilmesi ve iyileştirmelere açık olunması anlayışı, bu analizlerden elde edilen önemli kazanımlar olarak ifade edilebilir.128

4.6. VZA’nın avantajları ve dezavantajları

VZA yönteminin diğer yöntemlere göre avantaj ve dezavantajları aşağıda belirtildiği şekilde özetlenebilir.129

Avantajları;  VZA modellerinde çok sayıda girdi ve çıktı kullanılabilir.  Parametrik yöntemlerde olduğu gibi, girdi ve çıktı arasında fonksiyonel ilişki kurgulamak zorunda değildir.  Aynı nitelikte olan birimler kendi aralarında kıyaslanabilir.

127 Yolalan, a.g.e. , s.66 128 Bakırcı, a.g.e. , s.171 129 Dikmentaş, a.g.e. , s.65

101  VZA, her bir gözlemin ayrı ayrı göreli verimliliğini ölçerken regresyon analizinde sadece parametrelerin ortalamaları ölçülmektedir.  Girdi ve çıktılar çok farklı birim değerleri ile ifade edilebilir. Ancak girdi ve çıktıların seçiminde güçlü ilişkisi olanlar analizin güçlülüğünü arttırmaktadır.  Rasyo ve regresyon analizinde ağırlıkların atanmasında yöneticilerin tercihi önem taşırken, VZA tüm girdi ve çıktılara optimal ağırlığı matematiksel olarak atamaktadır.  VZA, birçok bağımlı performans ölçümlerinin karşılaştırmasını eş zamanda yapabilirken ve tüm uygulamalar için en iyi skala ölçümünü sağlarken bunu oran ve regresyon analizi yapamaz. Yani veri zarflama analizi, teknik ve tahsis verimliliğinin eş zamanlı ölçümünü sağlayabilir.

Dezavantajları;  VZA yönteminde rassal hataya yer olmadığı için, ölçme yöntemleri ve verilerdeki gürültü ayıklanamaz. Dolayısıyla verilerle ilgili problemler sonuçlara önemli oranda yansır.  Regresyon analizi için her bir bağımsız değişken için 4 ila 15 gözlem önerilirken, evrensel kabul gören kural yoktur. Benzer yaklaşım VZA için de önerilmektedir.  VZA yöntemiyle yapılan en sorunsuz araştırmalarda dahi bulunan verimlilik rakamları göreli olup mutlak verimlilik ölçütü yoktur. Bu nedenle veri setinin kapsayıcılığı önem kazanmaktadır.  VZA parametrik olmayan teknik olduğundan istatistiki hipotez testleri için çok uygun değildir.

102 BEŞİNCİ BÖLÜM

Katılım Bankacılığının Türk Bankacılık Sistemi İçerisindeki Etkinliğinin Araştırılması

5.1. Amaç

Katılım bankalarının 2001 krizinden sonra bankacılık sistemi içerisindeki payının hızla artması ilgi çekicidir. Fakat katılım bankacılığının gelişimini sadece büyüme göstergeleri ile değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Çünkü bilindiği üzere bankacılık da bir süreçtir ve her süreç gibi belirli kaynakları kullanarak çıktı üretmektedir. Bir süreçte en önemli performans göstergelerinden biri de hiç kuşkusuz sürecin etkinliğidir. Dolayısıyla mevduat bankacılığından farklı iş süreçleri ve teknikler ile yönetilen katılım bankacılığının bu gelişim sürecindeki etkinliğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, 2003 – 2008 zaman aralığında, katılım bankalarının yıllar itibariyle etkinliğinin irdelenmesi amaçlanmaktadır.

Özellikle 2007 ve 2008 yıllarında yaşanan finansal piyasalardaki sarsıntılar karşısında da katılım bankacılığının etkinliğinin irdelenecek olması, katılım bankacılığı sisteminin zorlu dönemlerdeki çalışma etkinliğini inceleme ve diğer bankalar ile kıyaslama imkanı verecektir.

5.2. Yöntem

Katılım Bankacılığının etkinliğinin araştırılmasında yöntem olarak Veri Zarflama Analizi (VZA) kullanılmıştır. Parametrik olmayan yöntemler içerisinde en çok kullanılan bu yöntem, homojen oldukları varsayılan karar birimlerini kendi aralarında kıyaslamaktadır. Yöntem, ilk önce karar birimleri arasında en iyi gözlem kümesini belirler ve bu gözlem kümesi etkinlik sınırını oluşturur. Ve diğer karar birimlerinin etkinlikleri bu etkinlik sınırına göre değerlendirilir. Yani VZA göreli olarak etkinlikleri ölçmektedir.

103 Bu çalışmada VZA yöntemiyle etkinlik analizi hesaplamalarında DEAP Version 2.1 programı130 kullanılmıştır.

VZA yöntemine ve yöntemde kullanılan kavramlara dördüncü bölümde detaylı olarak değinilmiştir.

5.3. Uygulama

5.3.1. Karar Birimlerinin Seçilmesi

VZA yönteminde, daha önce de değinildiği üzere, belirli karar verme birimlerinin oluşturduğu kümeye göre göreli etkinlik hesaplanmaktadır. Etkinliğin göreli olarak hesaplanmasından dolayı, karar birimlerinin seçimi analiz çalışmasının sağlıklı olması için oldukça önem arz etmektedir. Karar birimlerinin homojen olması, yani aynı nitelikte, benzer girdileri kullanan ve benzer çıktılar üreten birimler olması gerekmektedir.

Katılım bankaları bilindiği üzere fon toplama yetkisine sahip olup, topladığı fonları farklı tekniklerle kullandırmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’deki bankacılık sisteminde, katılım bankaları ile aynı niteliğe sahip olan bankalar mevduat bankalarıdır. Bu çalışmada karar verme birimi kümesini Türkiye’deki mevduat bankaları ve katılım bankaları oluşturmaktadır.

Etkinlik ölçümünde şube sayısı girdi olarak kullanılacağından, istenmeyen sapmalara yol açmaması için şube sayısı 20’nin altında olan bankalar analizlerde kullanılmamıştır. Ayrıca VZA’da negatif değerler ölçümü etkilediğinden dolayı ve çıktı olarak da net kar/zarar kullanıldığından, ilgili analiz döneminde zarar etmiş olan bankalar o döneme ait analizde kullanılmamıştır.

130 (Çevrimiçi), http://www.uq.edu.au/economics/cepa/deap.htm, 14 Ocak 2010

104 2003 – 2008 yılları arasında yapılan etkinlik analizlerinde kullanılan banka sayıları, analiz dönemi ve banka grubu bazında aşağıda belirtilmiştir. Tablo 19.Çalışmaya Konu Bankaların Gruplara ve Analiz Dönemlerine Göre Sayıları Banka Sayısı Banka Grupları 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Sermayeli Bankalar 3 3 3 3 3 3 Özel Sermayeli Bankalar 15 14 13 10 10 10 Yabancı Bankalar 2 2 3 6 7 8 Katılım Bankaları 4 5 4 4 4 4 Toplam 24 24 23 23 24 25

Özel sermayeli banka sayısındaki azalış ve yabancı banka sayısındaki artış, ilgili dönemlerde bazı bankaların yabancı sermaye tarafından satın alımından kaynaklanmaktadır. Katılım bankalarında ise; bir bankanın zarar etmesinden dolayı, 2003 yılında 4 banka analizde kullanılmış olup, 2005 yılında ise iki katılım bankasının birleşmesinden dolayı katılım bankası sayısı 4’e düşmüştür. İlgili dönemlere ait analizde kullanılan bankalar ve bankalara ait girdi-çıktı değerleri Ek- 1’de yer almaktadır.

5.3.2. Girdi ve Çıktının Belirlenmesi

VZA analizinde etkinlik ölçümünde, karar birimlerinin seçiminden sonra dikkat edilmesi gereken diğer husus, analizde kullanılacak girdi ve çıktıları seçimidir. Girdi ve çıktıların seçimi araştırmacının amacına göre değişiklik göstermektedir.

VZA analizinin detaylı olarak ele alındığı diğer bölümlerde belirtildiği üzere girdi ve çıktı seçiminde farklı yaklaşımlar kullanılmaktadır. Katılım bankalarının temel faaliyetini, ikinci bölümde yapılan sektör analizinden de anlaşılacağı üzere, aracılık faaliyeti oluşturmaktadır. Bundan dolayı katılım bankalarının faaliyet etkinliklerinin incelenmesinde, aracılık yaklaşımının kullanılmasının daha doğru olacağı kanaatine varılmıştır. Bu yaklaşım ile bankaların fon arz edenlerle fon talep

105 edenler arasındaki aracılık işlevinden yola çıkılmıştır. Ayrıca bu işlevin temel unsurları olan şube ve personel sayısı da girdi olarak seçilmiştir. Aracılık işlevini yerine getirirken kullanılan öz kaynakların da girdi olarak kullanılmasına karar verilmiştir. Bankaların bu işlevi yerine getirirken elde ettikleri net gelir de çıktı olarak dikkate alınmıştır. Analizde kullanılan girdi ve çıktılar aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

Tablo 20.Analizde Kullanılan Girdi ve Çıktı Kalemleri Girdi - Çıktı Veri Türleri Girdi 1 Şube Sayısı Girdi 2 Personel Sayısı Girdi 3 Mevduat Toplamı/Toplanan Fonlar Girdi 4 Öz kaynaklar Çıktı 1 Kredi Toplamı/Kullandırılan Fonlar Çıktı 2 Net Dönem Kar/Zararı

5.3.3. VZA İle Ölçülen Göreli Etkinlik Sonuçlarının Değerlendirilmesi

5.3.3.1. Katılım Bankalarının Göreli Etkinliklerinin Yıllara Göre İncelenmesi

Bu bölümde Türkiye’de faaliyet gösteren dört katılım bankasının 2003–2008 zaman aralığında yıllar itibariye etkinlikleri değerlendirilmiştir. Etkinlik değerleri, girdi odaklı yaklaşım ve çıktı odaklı yaklaşım kullanılarak, ölçeğe göre sabit getiri (CRS- Constant to Return Scale) ve ölçeğe göre değişken getiri (VRS- Variable Return to Scale) varsayımları altında ayrı ayrı hesaplanmıştır ve her döneme ait ölçek etkinliği (SE - Scale Efficiency) de ele alınmıştır. Katılım bankalarına ait etkinlik değerlerinin, analize konu olan bankaların etkinlik ortalamaları ile kıyaslanması için, ilgili döneme ait ölçeğe göre sabit getiri ortalamaları (CRS (Ort.)) ve ölçeğe göre değişken getiri ortalamalarına (VRS (Ort.)) da yer verilmiştir.

Ayrıca bankaların etkinliğinin en düşük olduğu yıla ait hedef raporlar incelenerek, bankanın ilgili dönemde etkin olması için hedeflenen girdi ve çıktı

106 değerlerinin ne olması gerektiği irdelenmiştir. Daha önce de değinildiği üzere etkinlik değerleri göreli olarak hesaplandığı gibi, hedeflenen değerler de analize konu olan diğer bankalara ait veriler ile kıyaslanarak hesaplanmaktadır. Hedef değerlerin hesaplanmasında ilgili bankanın referans kümesindeki bankalar dikkate alınmaktadır.

Hedef değerlerin yer aldığı tablodaki “Radyal Değişken” değeri, ilgili değerin etkin sınıra yaklaşması için gerekli olan değişimi ifade etmektedir. “Aylak Değişken” değeri ise karar biriminin etkinlik sınırı üzerinde olmasına rağmen, etkinlik sınırı üzerinde yer alan ve kendisinden daha iyi durumda olan en yakın karar birimine yaklaşması için gerekli olan değişimi ifade etmektedir. Tablodaki “Hedef Değer” ise; “Mevcut Değer”’den, aylak ve radyal değişimler sonrası ortaya çıkan, bankanın etkin olması için hedeflenen değerleridir.

Katılım bankalarının etkin olmadığı tüm yıllara ait ilgili hedef raporları Ek- 2’de yer almaktadır.

5.3.3.1.1. Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş.

Albaraka Türk Katılım Bankasına ait girdi odaklı göreli etkinliklerin yıllar itibariyle değerleri aşağıdaki grafikte belirtilmiştir. Grafik 18.Albaraka Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050

1,000

0,950

0,900

0,850

0,800 2003 2004 2005 2006 2007 2008 CRS 1,000 1,000 1,000 1,000 0,834 1,000 VRS 1,000 1,000 1,000 1,000 0,842 1,000 SE 1,000 1,000 1,000 1,000 0,990 1,000 CRS (Ort.) 0,880 0,904 0,884 0,883 0,878 0,918 VRS (Ort.) 0,950 0,940 0,923 0,934 0,942 0,973

107 Grafikte görüldüğü üzere girdi odaklı yaklaşımda Albaraka, 2007 yılı hariç tüm dönemlerde göreli olarak etkindir. Aynı zamanda 2007 yılındaki etkinlik değerlerinin sektör ortalamasının altında olduğu görülmektedir.

Girdi odaklı yaklaşımda bankanın etkin olması, ilgili dönemde elde ettiği çıktı miktarını, mevcuttakinden daha az girdi kullanarak elde edemeyeceğinin göstergesidir. Yani Albaraka 2007 yılı hariç tüm dönemlerde, girdilerini etkin şekilde kullanmış olup, göreli olarak elindeki girdi miktarları ile maksimum çıktıyı üretebilmiştir. Analizde girdi olarak kullanılan şube sayısı, personel sayısı, öz sermaye ve toplanan fonların yıllar itibariyle artışına paralel olarak banka bu girdileri etkin şekilde yöneterek göreli olarak maksimum karı sağlamış ve maksimum seviyede fon kullandırmıştır. Fakat 2007 yılında elindeki girdileri tam etkin kullanamadığı, yani 2007 yılında elde ettiği çıktı miktarını daha az kaynak kullanarak elde edebileceği görülmektedir. Dolayısıyla 2007 yılında Albaraka’nın kaynaklarındaki büyüme, bankanın etkinliğini olumsuz yönde etkilemiştir. 2007 yılında ölçek etkinliğine bakıldığında ise, Albaraka’nın etkin olmamasına rağmen yine de uygun ölçek büyüklüğüne yakın faaliyet gösterdiği görülmektedir.

Aşağıdaki tabloda 2007 yılında Albaraka’nın girdi odaklı analize göre etkin olabilmesi için gerekli olan girdi miktarları ve çıktı miktarları yer almaktadır.

Tablo 21.Albaraka 2007 Girdi Odaklı Analiz Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 2.694.918 0 0 2.694.918 Çıktı 2 (Net Kar) 84.979 0 26.090 111.069 Girdi 1 (Şube Sayısı) 80 -13 -12 55 Girdi 2 (Personel Sayısı) 1.481 -234 0 1.247 Girdi 3 (Toplanan Fon) 2.998.108 -472.726 0 2.525.382 Girdi 4 (Özkaynaklar) 533.780 -84.164 -38.153 411.463 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı A.Ş. 0.953 HSBC Bank A.Ş. 0.030 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.017

108 Tabloda görüldüğü üzere bankanın kullandırdığı fon miktarı için gerek duyduğu kaynak miktarları mevcuttakinden daha azdır. Tablodaki radyal değişkenler bankanın etkinlik sınırına ulaşması için gerekli olan değişimleri göstermektedir. Fakat bankanın tam etkin olabilmesi için girdi ve çıktılarında gerekli olan değişimler aylak değişkenler ile ifade edilmektedir.Örneğin banka, girdilerini ilgili hedef değerlere ulaştırdığı taktirde etkinlik sınırı üzerinde yer alabilecektir, fakat hedef girdi miktarları ile göreli olarak daha fazla net kar sağlayabileceğinden dolayı tam etkin sayılmayacaktır. Dolayısıyla net karında da belirtilen miktarda artış gerekmektedir.

Hedef değerlerin belirlenmesinde kullanılan referans kümesinde en fazla ağırlığa Alternatif Bank’ın sahip olduğu görülmektedir. Yani Alternatif Bank, Albaraka için ilgili hedef değerlerin gerçekleştirilebileceğini gösteren somut bir örnektir.

Aşağıdaki grafikte ise bankanın çıktı odaklı etkinlik değerleri görülmektedir.

Grafik 19.Albaraka Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050

1,000

0,950

0,900

0,850

0,800 2003 2004 2005 2006 2007 2008 CRS 1,000 1,000 1,000 1,000 0,834 1,000 VRS 1,000 1,000 1,000 1,000 0,846 1,000 SE 1,000 1,000 1,000 1,000 0,985 1,000 CRS (Ort.) 0,880 0,904 0,884 0,883 0,878 0,918 VRS (Ort.) 0,951 0,947 0,927 0,926 0,949 0,970

Grafikte görüldüğü üzere banka çıktı odaklı yaklaşımda da girdi odaklı yaklaşımda olduğu gibi benzer durum göstermektedir. Çıktı odaklı yaklaşımda

109 bankanın etkin olması, ilgili dönemde elindeki girdiler ile elde edebileceği maksimum çıktıyı elde ettiğinin göstergesidir.

Aşağıdaki tabloda ise 2007 yılında Albaraka’nın çıktı odaklı analize göre etkin olabilmesi için gerekli olan girdi miktarları ve çıktı miktarları yer almaktadır.

Tablo 22.Albaraka 2007 Çıktı Odaklı Analiz Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 2.694.918 488.820 0 3.183.738 Çıktı 2 (Net Kar) 84.979 15.414 37.832 138.225 Girdi 1 (Şube Sayısı) 80 0 -15 65 Girdi 2 (Personel Sayısı) 1.481 0 0 1.481 Girdi 3 (Toplanan Fon) 2.998.108 0 0 2.998.108 Girdi 4 (Özkaynaklar) 533.780 0 -22.159 511.621 Referans Kümesi Banka Ref. Ağırlığı Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.026 HSBC Bank A.Ş. 0.052 Alternatif Bank A.Ş. 0.921

Yukarıdaki tabloda Albaraka’nın mevcut girdileri ile ilgili dönemde etkin olabilmesi için hedeflenen çıktı değerleri yer almaktadır.

110 5.3.3.1.2. Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş.

Kuveyt Türk Katılım Bankasına ait girdi odaklı göreli etkinliklerin yıllar itibariyle değerleri aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

Grafik 20.Kuveyt Türk Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050 1,000 0,950 0,900 0,850 0,800 2003 2004 2005 2006 2007 2008 CRS 1,000 0,887 0,948 1,000 1,000 0,997 VRS 1,000 0,893 0,955 1,000 1,000 0,998 SE 1,000 0,994 0,993 1,000 1,000 0,999 CRS (Ort.) 0,880 0,904 0,884 0,883 0,878 0,918 VRS (Ort.) 0,950 0,940 0,923 0,934 0,942 0,973

Grafik incelendiğinde Kuveyt Türk’ün 2004, 2005 ve 2008 yıllarında etkin olmadığı görülmektedir. 2005 ve 2008 yıllarındaki etkinlik değerleri incelendiğinde, değerlerin sektör ortalamasının üzerinde olduğu ve Kuveyt Türk’ün etkinlik sınırına oldukça yakın olduğu görülmektedir. Fakat Kuveyt Türk’ün 2004 yılındaki etkinliğinde ise sektör ortalamasının altında bir düşüş meydana gelmiştir. Bu durum Kuveyt Türk’ün 2004 yılında elde ettiği çıktı miktarını, elindeki girdi miktarlarının daha aşağısındaki miktarlar ile elde edebileceğinin göstergesidir.

Aşağıdaki tabloda 2004 yılında Kuveyt Türk’ün girdi odaklı analize göre etkin olabilmesi için gerekli olan girdi miktarları ve çıktı miktarları yer almaktadır.

111 Tablo 23.Kuveyt Türk 2004 Girdi Odaklı Analiz Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 939.152 0 0 939.152 Çıktı 2 (Net Kar) 7.023 0 24.767 31.790 Girdi 1 (Şube Sayısı) 55 -6 -10 39 Girdi 2 (Personel Sayısı) 948 -102 0 846 Girdi 3 (Toplanan Fon) 1.293.337 -138.816 0 1.154.521 Girdi 4 (Özkaynaklar) 303.895 -32.618 0 271.277 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Akbank T.A.Ş. 0.021 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.086 Finans Bank A.Ş. 0.015 Alternatif Bank A.Ş. 0.877

Tabloda görüldüğü üzere Kuveyt Türk 2004 yılında elde ettiği çıktı miktarlarını, elindeki mevcut girdi miktarlarının daha azıyla gerçekleştirme imkanına sahiptir. Kuveyt’in bu durumu gerçekleştirmesi için referans alınan firmalardan biri de katılım bankası olup, referans ağırlığı en fazla olan Alternatif Bank’tır. Albaraka’nın da 2007 yılı için referans kümesinde Alternatif Bank’ın yer alması dikkat çekicidir.

Aşağıdaki grafikte ise bankanın çıktı odaklı etkinlik değerleri görülmektedir.

Grafik 21.Kuveyt Türk Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050 1,000 0,950 0,900 0,850 0,800 2003 2004 2005 2006 2007 2008 CRS 1,000 0,887 0,948 1,000 1,000 0,997 VRS 1,000 0,896 0,960 1,000 1,000 0,998 SE 1,000 0,990 0,988 1,000 1,000 0,999 CRS (Ort.) 0,880 0,904 0,884 0,883 0,878 0,918 VRS (Ort.) 0,951 0,947 0,927 0,926 0,949 0,970

112 Çıktı odaklı yaklaşımdaki etkinlik değerlerinde de girdi odaklı yaklaşıma göre fazla bir değişim görülmemektedir. Kuveyt Türk 2004 yılında çıktı odaklı yaklaşıma göre de sektörün etkinlik ortalamasının altında kalmıştır. 2004 yılına ait çıktı odaklı yaklaşıma göre hedef değerlerin yer aldığı tablo aşağıda belirtilmiştir.

Tablo 24. Kuveyt Türk 2004 Çıktı Odaklı Analiz Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 939.152 108.641 0 1.047.793 Çıktı 2 (Net Kar) 7.023 812 30.520 38.355 Girdi 1 (Şube Sayısı) 55 0 -11 44 Girdi 2 (Personel Sayısı) 948 0 0 948 Girdi 3 (Toplanan Fon) 1.293.337 0 0 1.293.337 Girdi 4 (Özkaynaklar) 303.895 0 0 303.895 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Akbank T.A.Ş. 0.024 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.108 Finans Bank A.Ş. 0.028 Alternatif Bank A.Ş. 0.840

Yukarıdaki tabloda Kuvet Türk’ün 2004 yılındaki mevcut girdileri ile üretebileceği hedef çıktı değerleri yer almaktadır. Çıktı odaklı yaklaşımda da görüldüğü üzere referans gösterilen bankalardan ağırlığı en fazla olan Alternatif Bank’dır.

5.3.3.1.3. Asya Katılım Bankası A.Ş.

Asya Katılım Bankasına (Bank Asya) ait girdi odaklı göreli etkinliklerin yıllar itibariyle değerleri aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

113 Grafik 22.Bank Asya Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050

1,000

0,950

0,900

0,850

0,800 2003 2004 2005 2006 2007 2008 CRS 1,000 0,855 1,000 0,802 0,898 1,000 VRS 1,000 0,870 1,000 0,869 0,915 1,000 SE 1,000 0,983 1,000 0,923 0,982 1,000 CRS (Ort.) 0,880 0,904 0,884 0,883 0,878 0,918 VRS (Ort.) 0,950 0,940 0,923 0,934 0,942 0,973

Görüldüğü üzere Bank Asya 2004, 2006 ve 2007 yıllarında etkin değildir. 2004 ve 2006 yıllarına ait etkinlik değerlerinin sektör ortalamasının altında olduğu görülmekte olup, 2007 yılında ise sadece ölçeğe göre sabit getiri yaklaşımına göre sektör ortalamasının üzerine çıkmıştır. Aşağıdaki tabloda etkinlik değerinin en az olduğu 2006 yılına ait girdi odaklı yaklaşıma göre hesaplanan hedef değerler yer almaktadır.

Tablo 25.Bank Asya 2006 Girdi Odaklı Analiz Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 2.766.076 0 0 2.766.076 Çıktı 2 (Net Kar) 146.351 0 0 146.351 Girdi 1 (Şube Sayısı) 91 -12 -1 78 Girdi 2 (Personel Sayısı) 2.372 -311 -200 1.861 Girdi 3 (Toplanan Fon) 3.200.655 -419.189 0 2.781.466 Girdi 4 (Özkaynaklar) 632.519 -82.841 -50.032 499.646 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Alternatif Bank A.Ş. 0.466 Finans Bank A.Ş. 0.173 Tekfenbank A.Ş. 0.361

114 Bank Asya’nın referans kümesinde yer alan bankalara göre değerlendirilen, mevcut çıktı miktarını elde etmek için gereken hedef girdi değerleri tabloda belirtilmiştir. Alternatif Bank, Kuveyt Türk ve Albaraka’da olduğu gibi Bank Asya’nın da referans kümesinde yer almaktadır.

Aşağıdaki grafikte ise Bank Asya’nın çıktı odaklı etkinlik değerleri görülmektedir.

Grafik 23.Bank Asya Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050 1,000 0,950 0,900 0,850 0,800 2003 2004 2005 2006 2007 2008 CRS 1,000 0,855 1,000 0,802 0,898 1,000 VRS 1,000 0,861 1,000 0,845 0,908 1,000 SE 1,000 0,994 1,000 0,949 0,988 1,000 CRS (Ort.) 0,880 0,904 0,884 0,883 0,878 0,918 VRS (Ort.) 0,951 0,947 0,927 0,926 0,949 0,970

Çıktı odaklı yaklaşıma göre hesaplanan etkinlik değerlerinde de, girdi odaklı yaklaşıma göre çok farklı bir durum söz konusu değildir. Çıktı odaklı yaklaşıma göre 2006 yılına ait hedef değerlerin yer aldığı tablo aşağıda belirtilmiştir.

115 Tablo 26.Bank Asya 2006 Çıktı Odaklı Analiz Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 2.766.076 506.357 0 3.272.433 Çıktı 2 (Net Kar) 146.351 26.791 0 173.142 Girdi 1 (Şube Sayısı) 91 0 -5 86 Girdi 2 (Personel Sayısı) 2.372 0 -260 2.112 Girdi 3 (Toplanan Fon) 3.200.655 0 0 3.200.655 Girdi 4 (Özkaynaklar) 632.519 0 -54.113 578.406 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Alternatif Bank A.Ş. 0.692 Finans Bank A.Ş. 0.204 Tekfenbank A.Ş. 0.103

Çıktı odaklı yaklaşımda referans kümesindeki firma ağırlıklarında dikkat çeken bir değişim söz konusudur. Alternatif Bank ve Finans Bank’ın ağırlıkları artmıştır. Ayrıca girdilere ait aylak değişkenlerin de olduğu görülmektedir. Yani Bank Asya, sadece hedeflenen çıktı değerlerine ulaşmasıyla, 2007 yılında tam etkin olamayacaktır. Etkin olabilmesi için belirtilen çıktı değerlerine ulaşması ve ayrıca belirtilen girdilerdeki değişim gerçekleştirmesi gerekmektedir.

5.3.3.1.4. Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.

Türkiye Finans Katılım Bankası, 2005 yılında Anadolu Finans ve Family Finans’ın birleşmesiyle kurulmuştur. Dolayısıyla Türkiye Finans’ın 2005 ve sonrasındaki dönemlere ait etkinlik değerleri incelenecek olup, Anadolu Finans ve Family Finans’ın ise birleşme öncesi, 2003 ve 2004 yıllarına ait etkinlik değerleri incelenecektir.

Anadolu Finans’a ait girdi ve çıktı odaklı göreli etkinliklerin, 2003 ve 2004 itibariyle değerleri aşağıdaki grafiklerde belirtilmiştir.

116 Grafik 24.Anadolu Finans Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050 1,000 0,950 0,900 0,850 0,800 0,750 2003 2004 CRS 0,969 0,859 VRS 1,000 1,000 SE 0,969 0,859 CRS (Ort.) 0,880 0,904 VRS (Ort.) 0,950 0,940

Grafik 25.Anadolu Finans Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050 1,000 0,950 0,900 0,850 0,800 0,750 2003 2004 CRS 0,969 0,859 VRS 1,000 1,000 SE 0,969 0,859 CRS (Ort.) 0,880 0,904 VRS (Ort.) 0,951 0,947

Grafiklerde görüldüğü üzere Anadolu Finans’a ait etkinlik değerleri girdi ve çıktı odaklı yaklaşıma göre değişmemektedir. Anadolu Finans’ın ölçeğe göre değişken getiri yaklaşımında etkin olduğu görülmektedir. Bu durum, Anadolu Finans’ın lokal olarak etkin olduğunu göstermektedir. Fakat ölçeğe göre sabit getiri yaklaşımına göre etkinlik sınırı üzerinde yer almamaktadır.

117 Family Finans’ın 2003 yılındaki net kar/zarar değeri zararı yansıttığından dolayı, analizin modelini etkilememesi için Family Finans 2003 yılı analizinde kullanılmamıştır. Family Finans’a ait girdi ve çıktı odaklı değerler aşağıdaki tablolarda belirtilmiştir.

Tablo 27.Family Finans Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri Etkinlik Tipi 2003 2004 CRS - 1,000 CRS (Ort.) 0,880 0,904 VRS - 1,000 VRS (Ort.) 0,950 0,940 SE - 1,000

Tablo 28.Family Finans Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri Etkinlik Tipi 2003 2004 CRS - 1,000 CRS (Ort.) 0,880 0,904 VRS - 1,000 VRS (Ort.) 0,951 0,947 SE - 1,000

Görüldüğü üzere Family Finans birleşmeden önceki son yılda tam etkin olarak faaliyet göstermiştir.

Türkiye Finans Katılım Bankasına ait girdi odaklı göreli etkinliklerin yıllar itibariyle değerleri aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

118 Grafik 26.Türkiye Finans Girdi Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050 1,000

0,950 0,900 0,850 0,800 2005 2006 2007 2008 CRS 1,000 1,000 1,000 0,944 VRS 1,000 1,000 1,000 0,952 SE 1,000 1,000 1,000 0,992 CRS (Ort.) 0,884 0,883 0,878 0,918 VRS (Ort.) 0,923 0,934 0,942 0,973

Grafikte görüldüğü üzere Türkiye Finans sadece 2008 yılında etkin değildir. 2008 yılındaki, ölçeğe göre sabit getiri yaklaşıma göre oluşturulan, etkinlik sınırına ise sektör ortalamasına göre daha yakındır. Türkiye Finans’ın 2008 yılına ait hedef değerlerinin yer aldığı tablo aşağıda belirtilmiştir.

Tablo 29.Türkiye Finans 2008 Girdi Odaklı Analiz Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 5.498.927 0 0 5.498.927 Çıktı 2 (Net Kar) 160.633 0 0 160.633 Girdi 1 (Şube Sayısı) 174 -8 -3 163 Girdi 2 (Personel Sayısı) 3.185 -154 0 3.031 Girdi 3 (Toplanan Fon) 5.312.548 -257.349 0 5.055.199 Girdi 4 (Özkaynaklar) 1.001.456 -48.512 0 952.944 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Asya Finans Katılım Bankası A.Ş. 0.068 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.564 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.001 Denizbank A.Ş. 0.232 A.Ş. 0.136

Yukarıdaki tabloya göre, Türkiye Finans’ın 2008 yılında etkin olabilmesi için 2008 yılı çıktı değerlerini belirtilen hedef girdi değerleri ile elde etmesi

119 gerekmekteydi. Hedef değerlerin hesaplanmasında kullanılan referans kümesine bakıldığında ise en fazla ağırlığa diğer bir katılım bankası olan Albaraka sahiptir.

Türkiye Finans’a ait çıktı odaklı göreli etkinliklerin yıllar itibariyle değerleri ise aşağıdaki grafikte belirtilmiştir

Grafik 27.Türkiye Finans Çıktı Odaklı Etkinlik Değerleri

1,050

1,000

0,950 0,900

0,850

0,800 2005 2006 2007 2008 CRS 1,000 1,000 1,000 0,944 VRS 1,000 1,000 1,000 0,949 SE 1,000 1,000 1,000 0,995 CRS (Ort.) 0,884 0,883 0,878 0,918 VRS (Ort.) 0,927 0,926 0,949 0,970

Çıktı odaklı yaklaşıma göre hesaplanan etkinlik değerleri ile girdi odaklı yaklaşıma göre yapılan hesaplamalar arasında fazla fark olmadığı görülmektedir. Türkiye Finans’ın 2008 yılına ait çıktı odaklı yaklaşıma göre hesaplanan hedef değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

120 Tablo 30.Türkiye Finans 2008 Çıktı Odaklı Analiz Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 5.498.927 295.157 0 5.794.084 Çıktı 2 (Net Kar) 160.633 8.622 0 169.255 Girdi 1 (Şube Sayısı) 174 0 -4 170 Girdi 2 (Personel Sayısı) 3.185 0 0 3.185 Girdi 3 (Toplanan Fon) 5.312.548 0 0 5.312.548 Girdi 4 (Özkaynaklar) 1.001.456 0 0 1.001.456 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.001 Asya Finans Katılım Bankası A.Ş . 0.078 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.581 Denizbank A.Ş. 0.244 Turkish Bank A.Ş. 0.097

Yukarıdaki tabloda, Türkiye Finans’ın elindeki mevcut girdi miktarlarını kullanarak elde edebileceği maksimum çıktı miktarları belirtilmiştir. Bu hesaplamaya ait referans kümesinde de en fazla ağırlığa Albaraka’nın sahip olduğu görülmektedir.

5.3.3.2. Mevduat Bankaları İle Katılım Bankalarının Etkinlik Karşılaştırması

Aşağıdaki grafikte mevduat ve katılım bankacılığı sektörlerinin ölçeğe göre sabit getiri yaklaşımı altında girdi odaklı etkinlikleri görülmektedir. Bankaların grup bazında, girdilerini ne derece etkin olarak kullandıkları ve yıllar itibariyle banka hacimlerindeki büyümelerinin gerçekten etkin bir büyüme olup olmadığı incelenebilecektir.

Bankaların grup bazında etkinliklerinin hesaplaması sırasında ilk önce, her bankanın ilgili dönemdeki etkinlik analizi sonuçları alınmış olup, bankalar aşağıda belirtildiği şekilde gruplandırılmıştır. İlgili grubun etkinliği ise o gruba bağlı bankaların etkinlik değerlerinin ortalaması alınarak hesaplanmıştır.

121 Grafik 28.Mevduat ve Katılım Bankalarının Etkinliklerinin Karşılaştırılması

1,100

1,000

0,900

0,800

0,700 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Sermayeli Bankalar 0,768 0,893 0,857 0,921 0,912 1,000 Özel Sermayeli Bankalar 0,857 0,887 0,852 0,884 0,844 0,903 Yabancı Bankalar 1,000 0,999 0,914 0,817 0,881 0,873 Katılım Bankaları 0,992 0,920 0,987 0,951 0,933 0,985

Yukarıdaki grafik incelendiğinde, kamu bankalarının son altı yıldaki etkinliğinin yıllar itibariyle dalgalı bir artış eğilimi gösterdiğini görmekteyiz. 2003 yılında etkinlik olarak son sırada yer alan kamu bankaları, 2008 yılında en etkin banka grubudur. Yani 2008 yılındaki tüm kamu bankaları tam etkin olarak faaliyet göstermişlerdir. Kamu bankalarındaki dikkat çekici olan bu olumlu ivme, kamu bankalarının zaman içerisinde kaynaklarını daha etkin kullanabildiğini göstermektedir. Özellikle ilk üç dönem kamu bankaları, ilgili dönemlerde elde ettikleri çıktıları daha az girdi ile elde edebilecekleri görülmektedir. Yani ilgili dönemlerde girdilerini etkin şekilde kullanamayarak yeterli miktarda çıktı üretememişlerdir.

Özel sermayeli bankalar incelendiğinde ise, bu banka grubunun etkinlik durumu 2008 yılına kadar dalgalı olup diğer banka gruplarına göre ya en etkinsiz grup yada en etkinsiz ikinci grup olduğu görülmektedir. Fakat 2008 yılında diğer beş yıla göre etkinlik değerlerinde önemli bir artış görülmektedir.

Yabancı bankalar ise 2003 yılında tam etkin iken ardından gelen üç yılda etkinlik değerleri oldukça düşmüştür. Özellikle 2005 sonrası bankacılık sektöründeki yabancılaşma seyrinin bu durum üzerinde etkisi olabilir. Piyasaya yeni giren yabancı bankaların faaliyetlerini etkin olarak yönetememelerinden dolayı, ellerindeki girdi

122 miktarlarını etkin olarak kullanamamışlar ve olması gerekenden daha az çıktı üretmişlerdir. 2006 yılı sonrası ise yabancı bankaların etkinliklerinde olumlu yönde değişim gözlenmektedir. 2006 sonrasında Türkiye’deki finans sektörüne uyum sağlamaya başlayan yabancı bankaların, kaynaklarını daha etkin kullanmaya başladıkları söylenebilir.

Katılım bankalarına bakıldığında ise 2004 yılı hariç, tüm yıllarda etkinlik değerleri diğer banka gruplarına göre oldukça iyidir. 2005, 2006 ve 2007 yıllarında en etkin banka grubu katılım bankalarıdır. Dolayısıyla katılım bankalarının diğer mevduat bankalarına göre etkinlik konusunda oldukça başarılı olduğu söylenebilir.

Aşağıdaki grafikte, banka gruplarının yıllar itibariyle ölçek etkinlikleri yer almaktadır.

Grafik 29.Mevduat ve Katılım Bankalarının Ölçek Etkinliklerinin Karşılaştırılması

1,050

1,000

0,950

0,900

0,850 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Kamu Sermayeli Bankalar 0,963 0,993 0,991 0,998 0,986 1,000 Özel Sermayeli Bankalar 0,893 0,949 0,929 0,941 0,902 0,940 Yabancı Bankalar 1,000 0,999 0,998 0,902 0,925 0,901 Katılım Bankaları 0,992 0,967 0,998 0,981 0,993 0,998

Banka gruplarının ölçek etkinlikleri incelendiğinde, kamu bankalarının ilk dönemlerde etkin olmamasına rağmen, uygun ölçek büyüklüğünde faaliyet gösterdiği görülmektedir. Ayrıca yabancı bankaların 2005 yılında etkinlik değerlerinin düşmesine rağmen, ölçek etkinliklerinde çok az bir değişim meydana geldiği görülmektedir. Yani yabancı bankalar 2005 yılı itibariyle uygun ölçek büyüklüğüne çok yakın faaliyet göstermelerine rağmen etkinliklerinde düşüş yaşanmıştır. Bu

123 durumun kaynağı, daha önce de değinildiği üzere ilgili dönemde piyasadaki yabancı banka sayısındaki artışın başlaması olabilir.

Grafikte incelendiğinde genellikle bankaların etkinlik durumlarına göre ölçek etkinliklerinin de değiştiği görülmektedir. Bu durum genel olarak banka gruplarının etkinliğinin, uygun ölçek büyüklüğünde faaliyet göstermemeleri ile orantılı olduğunun bir göstergesidir.

124 SONUÇ

Türkiye’deki bankacılık sistemi son dönemlerde önemli ölçüde büyümüştür. Bankacılık sisteminin bir parçası olan katılım bankalarının da bu büyümeye katkısı olmakla beraber katılım bankaları, ayrıca bankacılık sistemi içerisindeki paylarını da arttırmışlardır.

Katılım bankalarının 2003 yılında bankacılık sektöründeki payı %2,05 iken, her dönem sağlanan artış ile bu oranı 2008 yılı sonunda %3,50’ye çıkarmışlardır. Toplanan fonlar açısından bakıldığında ise, 2003 yılında %2,57 olan mevduat piyasasındaki paylarını 2008 yılı sonunda yine her dönem sağladıkları artış ile %4,06’ya çıkarmışlardır. Piyasada kullandırılan fonlar içerisindeki paylarını ise 2003 yılında %4,58’den, 2008 yılı sonunda %5,31’e çıkarmayı başarmışlardır. Ayrıca 2003 yılında 188 olan katılım bankalarının şube sayısı toplamı, 2008 sonu itibariyle yaklaşık 3 kat artış ile 530 olmuştur.

Görüldüğü üzere katılım bankalarının yıllar itibariyle büyümesi başarılı bir gelişme sayılabilir. Fakat bu gelişimi sadece finansal büyüme göstergeleri ile değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Çünkü bilindiği üzere bankacılık da bir süreçtir ve her süreç gibi belirli kaynakları kullanarak çıktı üretmektedir. Bir süreçte en önemli performans göstergelerinden biri de hiç kuşkusuz sürecin etkinliğidir. Dolayısıyla mevduat bankacılığından farklı iş süreçleri ve teknikler ile yönetilen katılım bankacılığının bu gelişim sürecindeki etkinliğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.

Katılım bankalarının büyüyen bankacılık sistemi içerisindeki etkinliğinin araştırılması için göreli etkinlik ölçümünde kullanılan, Veri Zarflama Analizi (VZA) yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem ile katılım bankaları ve katılım bankalarıyla aynı faaliyet alanı içerisinde yer alan mevduat bankalarının oluşturduğu üretim kümesi kullanılarak, göreli olarak 2003–2008 dönem aralığında, dönemler itibariyle etkinlik ölçümleri yapılmıştır.

125 Yapılan etkinlik analizleri sonucunda, katılım bankalarının ortalama etkinlik değerlerinde belirtilen dönem aralığında dikkat çekici bir sapma göze çarpmamaktadır. Katılım bankalarının ortalama etkinlik değerlerinin etkinlik sınırına yakın ve istikrarlı bir dalgalanma seyri izlediği görülmüştür. Etkinlik değerinin yüksek olduğu bir dönemin hemen ardından bir alçalış görülmekle beraber, etkinliğin belirli sınırlar arasında istikrarlı bir şekilde kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla katılım bankalarının 2003–2008 dönem aralığında gerçekleştirdikleri büyümenin sağlıklı bir büyüme olduğu söylenebilir. Bankacılık faaliyet sürecini etkin şekilde yürütme açısından değerlendirildiğinde ise katılım bankalarının mevduat bankalarına göre genel itibariyle daha etkin olduğu sonucuna varılabilir. Yani katılım bankaları mevduat bankalarına göre, ellerindeki şube sayısı, personel sayısı, öz kaynak ve toplanan fon değerlerini, daha etkin şekilde kullanarak fon kullandırdıkları ve net gelir elde ettikleri sonucuna ulaşılmaktadır.

Katılım bankalarının etkinlikleri kendi aralarında değerlendirildiğinde ise incelenen 6 dönemde, sadece bir dönem tam etkin olmayan Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş.’nin katılım bankaları içerisinde faaliyetlerini en etkin yürüten banka olduğu söylenebilir. Albaraka’nın ardından en etkin katılım bankası olarak ise, 2005 yılı sonrasında faaliyete başlayan ve faaliyet gösterdiği ilk 4 dönem boyunca sadece bir dönem faaliyetlerini tam etkin yürütemeyen Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. gelmektedir. Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. ise incelenen 6 dönem boyunca 3 kez tam etkin olmamasına rağmen 2004 yılı hariç, etkin olmadığı diğer tüm yıllarda bankacılık sektörünün etkinlik ortalamasının üzerinde yer almıştır. Asya Katılım Bankası A.Ş. ise, Kuveyt Türk’te olduğu gibi incelenen 6 dönem boyunca 3 kez faaliyetlerini etkin yönetememekle beraber, etkin olmadığı 2 dönemde bankacılık sektörünün etkinlik ortalamasının altında kalmıştır.

Katılım bankalarının etkin olmadığı dönemlerde, etkinlik sınırına yaklaşması için belirlenen referans kümesinde çoğunlukla Alternatif Bank A.Ş.’nin yer alması dikkat çekicidir. Katılım bankalarının etkin olmadığı dönemlerde referans olarak ele alınan bu bankanın etkinlik değerleri incelendiğinde 2003 yılında lokal olarak etkin, diğer tüm dönemlerde ise tam etkin olarak faaliyet gösterdiği gözlemlenmiştir.

126 Alternatif Bank A.Ş.’nin ve katılım bankalarının özellikle finansal aracılık faaliyetlerini nasıl yönettiği detaylı olarak araştırılarak, yapılacak karşılaştırma sonuçlarının katılım bankalarının çalışma etkinliğini gözden geçirmesi açısından oldukça yararlı olabileceği kanaatine varılmıştır.

127 KAYNAKÇA

Aktaş, Hüseyin: “İşletme Performansının Ölçülmesinde Veri Zarflama Analizi Yaklaşımı”, (Çevrimiçi)http://www.bayar.edu.tr/~iibf/dergi/pdf/C8S12001/HA.PDF, 14 Aralık 2009, s.164

Akyüz, Osman: “Faizsiz Sistem ve Sabahattin Zaim”, Albaraka Türk Bereket Dergisi, Sayı 19, 2005, s.4, 5

Akyüz, Osman: “Katılım Bankacılığı Atılımın Eşiğinde” , Albaraka Türk Bereket Dergisi, Sayı 22, 2009, s.13

Aydemir, Zeynep Canan: Bölgesel Rekabet Edebilirlik Kapsamında İllerin Kaynak Kullanım Görece Verimlilikleri:Veri Zarflama Analizi Uygulaması,DPT- Uzmanlık Tezi, 2002, (Çevrimiçi)www.dpt.gov.tr/DocObjects/Download/3099/verimlil.pdf, 10 Ocak 2010

Bakırcı, Fehim: Üretimde Etkinlik ve Verimlilik Ölçümü Veri Zarflama Analizi Teori ve Uygulama, 1.bs, Atlas yayınları,2006

Beki, Abdulaziz: İslam’da Güncel Ticari Meseleler, 2.bs, Kayseri, Bekke Yayınları, 2005

Borluk, Sinan: Türkiye’de Mali Sektörün Yapısı, Sorunları ve Ekonomiye Etkisi, 2.bs, Ankara, MPM Yayınları, 2004

Borluk, Sinan: Kriz Sonrası Bankacılık Sektörü Etkinlik Analizi, Milli Prodüktivite Yayınları No:702, 2008

128 Bozdemir, Timur: Türk Bankacılığının Tarihsel Gelişimi ve Reel Sektöre Katkısına İlişkin Bir Araştırma, Doktora Tezi, İstanbul, 2007

Değer, Şenay: Türkiye’de İslam Bankacılığı – Özel Finans Kurumları, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1991

Dikmentaş, Elif: “Sağlık Kurumlarında Verimlilik ve Veri Zarflama Analizi”, MPM Verimlilik Dergisi, 2008/1, s.66

Dinçer, S. Erdal: “Veri Zarflama Analizinde Malmquist Endeksiyle Toplam Faktör Verimliliği Değişiminin İncelenmesi ve İMKB Üzerine Bir Uygulama”, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi Cilt:25 Sayı:2, 2008, s.832 (Çevrimiçi) http://iibf.marmara.edu.tr/dosya/fakulte/iibfdergi_2008_2/37-VERi- ZARFLAMA-ANALiZi.pdf, 26 Ocak 2010

Eken,Mehmet Fehmi, Köroğlu,Yusuf: “SUKUK (Kira Sertifikaları)”, (Çevrimiçi) http://www.tkbb.org.tr/index.php?option=com_doqment&cid=14&Itemid=813, 14 Ekim 2009

Emiral, Fatih: “Türk Bankacılık Sisteminde Etkinlik Analizi”, (Çevrimiçi)http://www.denetimnet.net/UserFiles/Documents/24_6.pdf, 14 Aralık 2009, s.3

Erkorol, Gökhan: Veri Zarflama Analizi İle Etkinlik Ölçümü Ve Sektörel Bir Uygulama, Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2009

Erol, Hayriye Meltem: Dünya’da ve Türkiye’de Bankacılık Sektörünün Gelişimi ve Türkiye’de Kamu Bankalarının Yeniden Yapılandırılması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,2006

Eskici, Mustafa Mürsel: Türkiye’de Katılım Bankacılığı Uygulaması Ve Katılım Bankaları’nın Müşteri Özellikleri, Yüksek Lisans Tezi,2007, Isparta

129

Filiz, Meryem : Türkiye’de Bankacılık Sisteminin Regülasyonu Basel Standartları Açısından Bir Değerlendirme, Yüksek Lisans Tezi, Bursa, 2006

Günal, Vural: Özel Finans Kurumları, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları No:131, Ankara, 1984

Kalaç, Ercan: Türk Mali Piyasalarında Özel Finans Kurumlarının Yeri, YTÜ Bitirme Ödevi, İstanbul, 2000

Kaya, Yasemin Türker, Doğan, Ela: Dezenflasyon Sürecinde Türk Bankacılık Sektöründe Etkinliğin Gelişimi, BDDK ARD Çalışma Raporları, 2005

Kaynar, Oğuz, Zontul, Metin, Bircan, Hüdaverdi: “Veri Zarflama Analizi ile OECD Ülkelerinin Telekomünikasyon Sektörlerinin Etkinliğinin Ölçülmesi”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 6, Sayı 1, 2005, s.38

Kırkık, Şule, Pehlivan, Pınar: “Türkiye’de Faaliyet Gösteren Bankaların Veri Zarflama Analizi Yöntemi ile Etkinliklerinin Ölçümü”, MPM Verimlilik Dergisi, 2009/4, s.25,26

Konday, Münire: Özel Finans Kurumlarının Türkiye’ Deki Gelişimi Ve Bir Uygulama, Tezsiz yüksek lisans projesi, İzmir, 2006

Konuralp, Gürel: Sermaye Piyasaları, 2.bs, İstanbul, Alfa yayınları, 2005

Küçükkocaoğlu, Güray: İslâmi Bankalar ve İslâmi Finans Kurumları , (Çevrimiçi) http://www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazcuma17.doc, 13 Ekim 2009

130 Lorcu, Fatma: Veri Zarflama Analizi (DEA) İle Türkiye Ve Avrupa Birliği Ülkelerinin Sağlık Alanındaki Etkinliklerinin Değerlendirilmesi, Doktora Tezi, İstanbul, 2008

Oksay, Suna: Finansal Piyasalarda Yeni Yasal Düzenlemeler (Reregulatıon) İhtiyacı Ve Türk Finans Sistemi, (Çevrimiçi) http//www.pdf-search- engine.com, 02 Ekim 2009

Öner, M. Hadin: Türkiye’de Katılım Bankaları ve Basel-II Çerçevesinde Risk Yönetimi, Bitirme Projesi, İstanbul, 2009

Özata, Musa: “Hastane Etkinliğinin Arttırılmasında Sağlık Bilişim Sistemlerinin Önemi: Veri Zarflama Analizine Dayalı Bir Uygulama”, MPM Verimlilik Dergisi, 2009/4, s.40

Özdemir, Ahmet Kerem: Bankacılık Reformu Öncesi ve Sonrası Türk Bankacılık Sistemi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,2006

Özgen, Ferhat Başkan: Globalleşme Sürecinde Gelişmekte Olan Ülkelerde Finans Piyasaları, (Çevrimiçi) http//www.pdf-search-engine.com, 02 Eylül 2009

Özsoy, İsmail: Türkiye’de Katılım Bankacılığı, 25 Ocak,2009, (Çevrimiçi)http://www.tkbb.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=3 115&Itemid=1000 , 14 Ekim 2009

Parasız, M. İlker: Para Banka ve Finansal Piyasalar, 5.bs, Ezgi Kitabevi yayınları,1994

Rodoplu, B.Cemal: Türkiye’de Özel Finans Kurumları (Teori ve Uygulama), Albaraka Türk Yayınları, Sayı 17, İstanbul, 2000, s.188

Toprak, Metin, Demir, Osman: “Türk Bankacılık Sektörü: Sorunlar, Krizler ve Arayışlar”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt2, Sayı:2, s. 5

131

Türkiye Bankalar Birliği: 50.Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007, İstanbul, Kasım 2008

Türkiye Katılım Bankaları Birliği: Katılım Bankaları 2008, 2008, s.28

Türkiye Katılım Bankaları Birliği: Finansal Yenilik ve Açılımları ile Katılım Bankacılığı, 1.bs, İstanbul, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Yayınları No:1, 2009

Türkiye Katılım Bankaları Birliği: Dünyada ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık, 2007

Türkiye Katılım Bankaları Birliği: Dünyada ve Türkiye’de Faizsiz Bankacılık, 2006

Türkmenoğlu, Rüveyde Ebru: Katılım Bankacılığı ve Türkiye’deki Finansal Yapı, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale, 2007

Uslu, Sami: “Çözüm Faizsiz Bankacılık mı?” , Zaman gazetesi, 26.09.2008

Yahşi, Fahrettin: “Özel Finans Kurumları’nın Mevzuat Serüveni” , Albaraka Türk Bereket Dergisi, Sayı 9, 2000, s.6

Yaralıoğlu, Kaan: Veri Zarflama Analizi, (Çevrimiçi)http://www.deu.edu.tr/userweb/k.yaralioglu/dosyalar/Veri%20%20Zarfla ma%20Analizi.doc, 02 Ocak 2010

Yardımcı, Nilüfer: Bankacılık Sektöründe Etkinlik Analizi: Türk Bankacılık Sektörü Ve Avrupa Birliği’ne Üye Bazı Ülkelerin Bankacılık Sektörlerinin Karşılaştırmalı Bir Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2006

Yaşa, Ahu: Bankacılık Sektöründe Etkinlik Ve Veri Zarflama Analizi Yöntemi İle Ölçülmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008

132

Yavuz, İlknur: Verimlilik ve Etkinlik Ölçümüne Yeni Yaklaşımlar ve İllere Göre İmalat Sanayinde Etkinlik Karşılaştırmaları, Milli Prodüktivite Yayınları No:667, 2003

Yolalan, Reha: İşletmeler arası Göreli Etkinlik Ölçümü, Milli Prodüktivite Yayınları No:483, 1993

Türk Bankacılığının Tarihi Gelişimi, (Çevrimiçi)http://www.cu.edu.tr/insanlar/mceker/banka%20hukuku.htm, 02 Ekim 2009

(Çevrimiçi)http://www.yenimakale.com/ekonomi/161-turk-bankacilik-sektorunun- temel-sorunlari.html, 29 Eylül 2009

(Çevrimiçi)http://www.erpakademi.com/2009/11/21/bankacilik-sektorunde-girdi-ve- ciktinin-hesaplanmasi/, 9 Aralık 2009

(Çevrimiçi) http://www.ekodialog.com/Konular/etkinlik_nedir.html, 10 Aralık 2009

(Çevrimiçi) http://www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazcarsamba21.doc , 05 Eylül 2009

(Çevrimiçi) http://notoku.com/18-finansal-sistem-ve-kurumlar/ , 29 Eylül 2009

(Çevrimiçi), http://www.uq.edu.au/economics/cepa/deap.htm, 14 Ocak 2010

(Çevrimiçi), http//www.tkbb.org.tr, 02 Ekim 2009

(Çevrimiçi), http//www.tbb.org.tr, 10 Ekim 2009

133 EKLER

Ek-1

Dönemler İtibariyle Analizlerde Kullanılan Bankalar ve Bankalara Ait Girdi-Çıktı Değerleri

2003 YILI Net Toplam Dönem Toplam Toplam Banka Krediler Kar/Zararı Şube Personel Mevduat Özkaynaklar No BANKALAR (Bin TL) (Bin TL) Sayısı Sayısı (Bin TL) (Bin TL) Kamu Sermayeli Bankalar 1 Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. 5.498.439 1.072.487 1.148 22.138 33.851.826 5.833.045 2 Türkiye Halk Bankası A.Ş. 2.518.586 485.885 527 8.515 13.820.883 2.568.146 3 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 4.714.914 231.989 296 7.341 12.698.961 1.172.764 Özel Sermayeli Bankalar 4 Akbank T.A.Ş. 8.717.455 1.324.524 619 9.964 19.103.202 5.042.686 5 Alternatif Bank A.Ş. 393.220 12.483 22 482 723.658 110.652 6 A.Ş. 503.503 16.184 50 983 1.147.913 103.214 7 Denizbank A.Ş. 1.518.921 94.761 165 3.240 3.092.064 516.380 8 Finans Bank A.Ş. 2.633.169 153.075 150 3.923 3.635.026 768.380 9 Koçbank A.Ş. 2.810.140 83.342 143 3.254 5.052.713 540.664 10 Oyak Bank A.Ş. 2.180.610 63.118 272 3.919 3.513.724 529.358 11 Şekerbank T.A.Ş. 740.999 59.216 197 3.000 2.059.865 177.523 12 Tekfenbank A.Ş. 163.842 7.642 31 563 432.417 78.835 13 Tekstil Bankası A.Ş. 511.153 6.310 38 908 744.747 117.265 14 Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş. 2.036.067 171.656 158 3.404 2.748.472 875.923 15 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 1.167.830 50.902 78 1.849 1.977.521 326.487 16 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 6.870.823 301.502 313 8.145 14.400.740 2.450.787 17 Türkiye İş Bankası A.Ş. 8.579.098 423.106 844 15.550 19.561.606 5.605.438 18 Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. 7.990.661 162.279 413 10.542 13.425.278 3.520.660 Yabancı Bankalar 19 Citibank A.Ş. 599.865 38.082 24 1.167 823.895 289.558 20 HSBC Bank A.Ş. 1.827.926 94.727 159 3.477 2.098.536 886.049 Katılım Bankaları 21 Albaraka 610.705 17.874 27 545 963.788 187.343 22 Anadolu 380.607 15.383 35 581 515.667 100.075 23 Bank Asya 687.915 28.258 43 993 974.654 100.511 24 Kuveyt 784.191 22.694 40 647 1.019.230 171.538

134

2004 YILI Net Toplam Dönem Toplam Toplam Banka Krediler Kar/Zararı Şube Personel Mevduat Özkaynaklar No BANKALAR (Bin TL) (Bin TL) Sayısı Sayısı (Bin TL) (Bin TL) Kamu Sermayeli Bankalar 1 Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. 9.135.149 1.530.665 1.146 21.172 45.382.201 5.046.776 2 Türkiye Halk Bankası A.Ş. 4.340.349 527.723 707 11.145 19.453.294 3.008.927 3 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 8.062.042 623.928 296 7.150 17.584.493 2.012.203 Özel Sermayeli Bankalar 4 Akbank T.A.Ş. 12.939.200 1.020.528 641 10.413 19.918.425 6.226.991 5 Alternatif Bank A.Ş. 583.797 5.134 23 547 624.905 131.164 6 Anadolubank A.Ş. 723.076 43.165 50 1.036 1.238.968 159.946 7 Denizbank A.Ş. 2.628.727 122.711 199 4.344 4.160.112 854.535 8 Finans Bank A.Ş. 5.190.730 191.560 170 5.464 5.091.705 1.047.022 9 Koçbank A.Ş. 3.931.643 104.740 159 3.611 7.066.428 726.117 10 Oyak Bank A.Ş. 3.483.776 115.170 293 4.199 4.640.244 714.453 11 Şekerbank T.A.Ş. 1.301.031 82.375 197 3.334 2.293.633 295.950 12 Tekfenbank A.Ş. 231.606 5.021 31 578 391.811 94.767 13 Tekstil Bankası A.Ş. 739.707 4.275 38 938 774.373 136.614 14 Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş. 3.068.875 107.171 171 3.843 3.467.163 988.835 15 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 1.584.721 33.800 88 2.131 2.259.870 394.197 16 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 10.501.376 450.549 349 9.128 17.612.241 3.169.324 17 Türkiye İş Bankası A.Ş. 12.451.842 635.455 852 16.055 24.320.442 7.639.999 Yabancı Bankalar 18 Citibank A.Ş. 811.523 28.860 24 1.351 1.325.985 359.872 19 HSBC Bank A.Ş. 3.521.521 108.106 159 3.652 3.514.282 1.014.030 Katılım Bankaları 20 Albaraka 880.352 34.334 37 742 1.282.592 111.667 21 Anadolu 681.576 10.776 48 807 818.964 146.982 22 Bank Asya 1.137.425 35.193 62 1.331 1.561.475 219.763 23 Family 880.746 1.462 54 963 1.035.790 122.684 24 Kuveyt 939.152 7.023 55 948 1.293.337 303.895

135

2005 YILI Net Toplam Dönem Toplam Toplam Banka Krediler Kar/Zararı Şube Personel Mevduat Özkaynaklar No BANKALAR (Bin TL) (Bin TL) Sayısı Sayısı (Bin TL) (Bin TL) Kamu Sermayeli Bankalar 1 Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. 13.425.212 1.802.120 1.146 20.373 51.778.195 5.796.017 2 Türkiye Halk Bankası A.Ş. 6.218.616 531.767 584 10.509 20.897.822 3.196.499 3 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 11.905.056 535.170 305 7.164 22.945.691 4.261.408 Özel Sermayeli Bankalar 4 Akbank T.A.Ş. 22.106.149 1.438.294 660 11.186 31.450.977 6.353.219 5 Alternatif Bank A.Ş. 878.261 20.765 26 602 712.266 152.766 6 Anadolubank A.Ş. 946.474 39.528 65 1.199 1.338.044 199.474 7 Denizbank A.Ş. 4.559.105 200.714 236 5.059 5.234.371 1.047.632 8 Finans Bank A.Ş. 7.615.857 350.441 208 6.499 6.115.397 1.397.275 9 Koçbank A.Ş. 7.180.246 238.445 174 3.590 9.534.750 2.724.484 10 Oyak Bank A.Ş. 5.093.017 307.796 307 4.585 5.629.884 1.009.833 11 Şekerbank T.A.Ş. 1.134.594 37.030 203 3.405 2.468.347 349.971 12 Tekfenbank A.Ş. 309.588 2.164 30 575 526.861 96.931 13 Tekstil Bankası A.Ş. 1.207.304 10.135 41 1.112 1.061.513 165.809 14 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 2.938.644 78.717 113 2.619 3.242.197 468.811 15 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 16.937.195 708.394 432 10.523 23.578.023 3.899.624 16 Türkiye İş Bankası A.Ş. 20.749.855 955.628 875 17.111 37.399.979 9.677.343 Yabancı Bankalar 17 Citibank A.Ş. 1.128.513 113.927 24 1.529 1.891.737 470.767 18 Fortis Bank A.Ş. 3.464.608 80.864 186 4.048 3.555.922 1.066.467 19 HSBC Bank A.Ş. 5.119.729 237.454 158 4.180 4.771.090 1.146.812 Katılım Bankaları 20 Albaraka 1.346.234 46.128 43 909 1.714.448 182.490 21 Bank Asya 1.752.301 94.761 71 1.798 2.128.608 298.534 22 Kuveyt 1.505.728 29.804 69 1.254 1.899.771 213.185 23 T. Finans 1.988.620 79.450 107 1.788 2.626.328 256.880

136

2006 YILI Net Toplam Dönem Toplam Toplam Banka Krediler Kar/Zararı Şube Personel Mevduat Özkaynaklar No BANKALAR (Bin TL) (Bin TL) Sayısı Sayısı (Bin TL) (Bin TL) Kamu Sermayeli Bankalar 1 Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. 17.371.401 2.100.002 1.247 20.684 59.652.902 6.579.403 2 Türkiye Halk Bankası A.Ş. 11.645.638 863.498 588 10.860 27.187.964 3.779.845 3 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 18.043.240 769.730 314 7.679 24.842.060 4.487.429 Özel Sermayeli Bankalar 4 Akbank T.A.Ş. 28.336.941 1.600.192 683 12.333 34.201.506 7.065.397 5 Alternatif Bank A.Ş. 1.343.966 29.654 29 680 1.127.985 182.336 6 Anadolubank A.Ş. 1.377.910 47.995 63 1.331 1.681.298 292.947 7 Oyak Bank A.Ş. 7.318.699 104.583 349 5.403 7.899.493 976.632 8 Şekerbank T.A.Ş. 1.995.215 52.001 209 3.368 3.046.909 436.951 9 Tekstil Bankası A.Ş. 1.693.177 15.068 48 1.313 1.225.445 332.117 10 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 4.951.436 105.700 170 3.565 5.425.907 551.967 11 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 27.350.490 1.063.663 483 11.907 30.139.037 4.670.293 12 Türkiye İş Bankası A.Ş. 29.818.316 1.109.218 891 18.729 46.399.355 9.410.158 13 Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. 22.504.146 512.239 598 13.478 31.127.271 3.343.856 Yabancı Bankalar 14 Citibank A.Ş. 1.767.206 60.115 54 2.228 5.365.411 501.328 15 Denizbank A.Ş. 6.824.972 276.344 262 5.528 7.219.890 1.236.474 16 Finans Bank A.Ş. 11.174.700 740.972 309 7.751 11.462.479 2.154.683 17 Fortis Bank A.Ş. 4.840.630 75.413 225 4.335 4.703.249 1.114.694 18 HSBC Bank A.Ş. 7.524.235 280.618 193 5.018 5.907.904 1.275.660 19 Tekfenbank A.Ş. 576.778 12.386 31 567 760.781 117.083 Katılım Bankaları 20 Albaraka 1.832.861 69.381 63 1.156 2.154.014 245.905 21 Bank Asya 2.766.076 146.351 91 2.372 3.200.655 632.519 22 Kuveyt 2.102.143 35.501 79 1.386 2.369.890 247.238 23 T. Finans 2.984.837 139.808 122 2.200 3.512.725 434.055

137

2007 YILI Net Toplam Dönem Toplam Toplam Banka Krediler Kar/Zararı Şube Personel Mevduat Özkaynaklar No BANKALAR (Bin TL) (Bin TL) Sayısı Sayısı (Bin TL) (Bin TL) Kamu Sermayeli Bankalar 1 Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. 21.604.134 2.351.091 1.251 20.872 68.249.767 7.218.102 2 Türkiye Halk Bankası A.Ş. 18.121.078 1.131.039 590 11.484 30.840.911 4.383.074 3 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 23.470.003 1.030.700 362 8.700 28.862.513 5.226.282 Özel Sermayeli Bankalar 4 Akbank T.A.Ş. 37.015.783 1.994.294 716 13.513 41.044.281 10.600.833 5 Alternatif Bank A.Ş. 1.863.638 63.320 40 868 1.704.039 244.430 6 Anadolubank A.Ş. 1.764.279 72.554 76 1.724 1.856.397 367.315 7 Şekerbank T.A.Ş. 3.614.433 122.861 235 3.824 4.155.066 864.789 8 Tekstil Bankası A.Ş. 2.082.976 42.457 59 1.547 1.514.363 380.462 9 Turkish Bank A.Ş. 129.024 1.507 22 272 365.742 97.753 10 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 6.864.427 130.286 273 5.141 7.082.972 910.331 11 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 37.217.886 2.315.616 588 14.517 39.098.102 6.883.119 12 Türkiye İş Bankası A.Ş. 33.979.841 1.701.807 939 19.414 48.533.145 10.603.862 13 Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. 28.508.881 709.185 676 14.249 32.166.933 4.903.749 Yabancı Bankalar 14 Citibank A.Ş. 1.952.276 165.462 54 2.349 3.251.458 682.043 15 Denizbank A.Ş. 10.405.011 211.250 320 6.634 9.217.391 1.455.163 16 Eurobank Tekfen A.Ş. 881.735 18.498 36 549 1.151.874 271.556 17 Finans Bank A.Ş. 14.174.414 552.726 411 9.061 12.957.845 2.625.878 18 Fortis Bank A.Ş. 5.528.093 150.080 268 5.041 5.646.622 1.649.376 19 HSBC Bank A.Ş. 9.345.446 364.140 237 5.733 7.663.176 2.018.564 20 Oyak Bank A.Ş. 8.510.653 135.282 365 5.922 8.903.669 1.274.844 Katılım Bankaları 21 Albaraka 2.694.918 84.979 80 1.481 2.998.108 533.780 22 Bank Asya 4.318.145 221.337 118 3.329 4.697.750 853.856 23 Kuveyt 3.009.769 74.123 87 1.794 2.928.308 388.583 24 T. Finans 4.497.688 146.943 137 2.611 4.318.905 587.592

138

2008 YILI Net Toplam Dönem Toplam Toplam Banka Krediler Kar/Zararı Şube Personel Mevduat Özkaynaklar No BANKALAR (Bin TL) (Bin TL) Sayısı Sayısı (Bin TL) (Bin TL) Kamu Sermayeli Bankalar 1 Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. 30.836.194 2.134.259 1.269 21.299 83.883.435 7.361.236 2 Türkiye Halk Bankası A.Ş. 25.836.298 1.018.315 622 12.467 40.271.114 4.288.827 3 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 30.502.299 753.198 525 9.567 37.120.277 5.670.999 Özel Sermayeli Bankalar 4 Akbank T.A.Ş. 44.374.104 1.704.553 868 15.127 52.181.947 11.208.372 5 Alternatif Bank A.Ş. 2.370.575 53.016 46 1.006 2.653.553 375.267 6 Anadolubank A.Ş. 1.958.164 86.852 77 1.718 2.086.935 509.124 7 Şekerbank T.A.Ş. 4.799.814 144.307 250 4.089 5.931.571 975.271 8 Tekstil Bankası A.Ş. 1.606.119 12.579 60 1.410 1.434.470 449.827 9 Turkish Bank A.Ş. 201.734 10.010 26 292 413.340 145.496 10 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 8.504.777 164.198 336 6.400 9.271.747 1.423.619 11 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 49.907.407 1.750.488 726 16.350 52.715.281 9.469.074 12 Türkiye İş Bankası A.Ş. 47.610.332 1.509.408 1.039 20.924 63.539.185 9.449.011 13 Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. 38.672.952 1.042.601 861 14.795 41.705.329 6.853.047 Yabancı Bankalar 14 Citibank A.Ş. 2.512.889 81.361 56 2.315 4.228.633 796.194 15 Denizbank A.Ş. 12.759.178 278.090 400 7.376 9.999.213 2.034.140 16 Eurobank Tekfen A.Ş. 1.091.606 12.367 42 661 1.795.524 272.563 17 Finans Bank A.Ş. 17.878.045 362.648 458 9.986 15.939.067 2.839.819 18 Fortis Bank A.Ş. 7.238.078 144.671 300 5.378 5.460.673 1.805.009 19 HSBC Bank A.Ş. 9.723.783 249.686 335 6.853 9.183.424 2.268.926 20 ING Bank A.Ş. 11.044.083 140.053 366 6.357 9.997.729 1.610.176 21 Turkland Bank A.Ş. 594.796 836 25 457 577.887 207.302 Katılım Bankaları 22 Albaraka 3.657.261 136.242 100 1.796 3.985.110 638.102 23 Bank Asya 6.147.646 246.529 143 3.806 5.842.821 1.403.692 24 Kuveyt 4.237.712 104.086 113 2.245 4.069.372 685.679 25 T. Finans 5.498.927 160.633 174 3.185 5.312.548 1.001.456

139 Ek-2 Katılım Bankalarının Etkin Olmadığı Yıllara Ait Hedef Raporları

Albaraka 2007 Girdi Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 2.694.918 0 0 2.694.918 Çıktı 2 (Net Kar) 84.979 0 26.090 111.069 Girdi 1 (Şube Sayısı) 80 -13 -12 55 Girdi 2 (Personel Sayısı) 1.481 -234 0 1.247 Girdi 3 (Toplanan Fon) 2.998.108 -472.726 0 2.525.382 Girdi 4 (Özkaynaklar) 533.780 -84.164 -38.153 411.463 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Alternatif Bank A.Ş. 0.953 HSBC Bank A.Ş. 0.030 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.017

Albaraka 2007 Çıktı Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 2.694.918 488.820 0 3.183.738 Çıktı 2 (Net Kar) 84.979 15.414 37.832 138.225 Girdi 1 (Şube Sayısı) 80 0 -15 65 Girdi 2 (Personel Sayısı) 1.481 0 0 1.481 Girdi 3 (Toplanan Fon) 2.998.108 0 0 2.998.108 Girdi 4 (Özkaynaklar) 533.780 0 -22.159 511.621 Referans Kümesi Banka Ref. Ağırlığı Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.026 HSBC Bank A.Ş. 0.052 Alternatif Bank A.Ş. 0.921

Kuveyt Türk 2004 Girdi Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 939.152 0 0 939.152 Çıktı 2 (Net Kar) 7.023 0 24.767 31.790 Girdi 1 (Şube Sayısı) 55 -6 -10 39 Girdi 2 (Personel Sayısı) 948 -102 0 846 Girdi 3 (Toplanan Fon) 1.293.337 -138.816 0 1.154.521 Girdi 4 (Özkaynaklar) 303.895 -32.618 0 271.277 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Akbank T.A.Ş. 0.021 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.086 Finans Bank A.Ş. 0.015 Alternatif Bank A.Ş. 0.877

140

Kuveyt Türk 2004 Çıktı Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 939.152 108.641 0 1.047.793 Çıktı 2 (Net Kar) 7.023 812 30.520 38.355 Girdi 1 (Şube Sayısı) 55 0 -11 44 Girdi 2 (Personel Sayısı) 948 0 0 948 Girdi 3 (Toplanan Fon) 1.293.337 0 0 1.293.337 Girdi 4 (Özkaynaklar) 303.895 0 0 303.895 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Akbank T.A.Ş. 0.024 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.108 Finans Bank A.Ş. 0.028 Alternatif Bank A.Ş. 0.840

Kuveyt Türk 2005 Girdi Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 1.505.728 0 0 1.505.728 Çıktı 2 (Net Kar) 29.804 0 18.091 47.895 Girdi 1 (Şube Sayısı) 69 -3 -7 59 Girdi 2 (Personel Sayısı) 1.254 -56 0 1.198 Girdi 3 (Toplanan Fon) 1.899.771 -85.486 0 1.814.285 Girdi 4 (Özkaynaklar) 213.185 -9.593 0 203.592 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Finans Bank A.Ş. 0.006 T. Finans Katılım Bankası A.Ş. 0.241 Tekstil Bankası A.Ş. 0.222 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.531

Kuveyt Türk 2005 Çıktı Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 1.505.728 62.713 0 1.568.441 Çıktı 2 (Net Kar) 29.804 1.241 21.123 52.168 Girdi 1 (Şube Sayısı) 69 0 -6 63 Girdi 2 (Personel Sayısı) 1.254 0 0 1.254 Girdi 3 (Toplanan Fon) 1.899.771 0 0 1.899.771 Girdi 4 (Özkaynaklar) 213.185 0 0 213.185 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı T. Finans Katılım Bankası A.Ş. 0.284 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.522 Finans Bank A.Ş. 0.010 Tekstil Bankası A.Ş. 0.183

141

Kuveyt Türk 2008 Girdi Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 4.237.712 0 0 4.237.712 Çıktı 2 (Net Kar) 104.086 0 0 104.086 Girdi 1 (Şube Sayısı) 113 0 -1 112 Girdi 2 (Personel Sayısı) 2.245 -5 -89 2.151 Girdi 3 (Toplanan Fon) 4.069.372 -8.331 0 4.061.041 Girdi 4 (Özkaynaklar) 685.679 -1.404 0 684.275 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı ING Bank A.Ş. 0.003 Alternatif Bank A.Ş. 0.647 Denizbank A.Ş. 0.153 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.198

Kuveyt Türk 2008 Çıktı Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 4.237.712 8.890 0 4.246.602 Çıktı 2 (Net Kar) 104.086 218 0 104.304 Girdi 1 (Şube Sayısı) 113 0 -1 112 Girdi 2 (Personel Sayısı) 2.245 0 -88 2.157 Girdi 3 (Toplanan Fon) 4.069.372 0 0 4.069.372 Girdi 4 (Özkaynaklar) 685.679 0 0 685.679 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı ING Bank A.Ş. 0.004 Alternatif Bank A.Ş. 0.644 Denizbank A.Ş. 0.152 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.200

Bank Asya 2004 Girdi Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 1.137.425 0 0 1.137.425 Çıktı 2 (Net Kar) 35.193 0 0 35.193 Girdi 1 (Şube Sayısı) 62 -8 -5 49 Girdi 2 (Personel Sayısı) 1.331 -173 0 1.158 Girdi 3 (Toplanan Fon) 1.561.475 -202.391 0 1.359.084 Girdi 4 (Özkaynaklar) 219.763 -28.485 0 191.278 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.497 Alternatif Bank A.Ş. 0.194 Finans Bank A.Ş. 0.088 Family Finans 0.146

142

Bank Asya 2004 Çıktı Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 1.137.425 184.303 0 1.321.728 Çıktı 2 (Net Kar) 35.193 5.702 0 40.895 Girdi 1 (Şube Sayısı) 62 0 -6 56 Girdi 2 (Personel Sayısı) 1.331 0 0 1.331 Girdi 3 (Toplanan Fon) 1.561.475 0 0 1.561.475 Girdi 4 (Özkaynaklar) 219.763 0 0 219.763 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.523 Finans Bank A.Ş. 0.116 Anadolu Finans 0.040 Family Finans 0.244

Bank Asya 2006 Girdi Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 2.766.076 0 0 2.766.076 Çıktı 2 (Net Kar) 146.351 0 0 146.351 Girdi 1 (Şube Sayısı) 91 -12 -1 78 Girdi 2 (Personel Sayısı) 2.372 -311 -200 1.861 Girdi 3 (Toplanan Fon) 3.200.655 -419.189 0 2.781.466 Girdi 4 (Özkaynaklar) 632.519 -82.841 -50.032 499.646 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Alternatif Bank A.Ş. 0.466 Finans Bank A.Ş. 0.173 Tekfenbank A.Ş. 0.361

Bank Asya 2006 Çıktı Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 2.766.076 506.357 0 3.272.433 Çıktı 2 (Net Kar) 146.351 26.791 0 173.142 Girdi 1 (Şube Sayısı) 91 0 -5 86 Girdi 2 (Personel Sayısı) 2.372 0 -260 2.112 Girdi 3 (Toplanan Fon) 3.200.655 0 0 3.200.655 Girdi 4 (Özkaynaklar) 632.519 0 -54.113 578.406 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Alternatif Bank A.Ş. 0.692 Finans Bank A.Ş. 0.204 Tekfenbank A.Ş. 0.103

143

Bank Asya 2007 Girdi Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 4.318.145 0 0 4.318.145 Çıktı 2 (Net Kar) 221.337 0 0 221.337 Girdi 1 (Şube Sayısı) 118 -10 -23 85 Girdi 2 (Personel Sayısı) 3.329 -285 -1.025 2.020 Girdi 3 (Toplanan Fon) 4.697.750 -401.516 0 4.296.234 Girdi 4 (Özkaynaklar) 853.856 -72.979 0 780.877 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Tekstil Bankası A.Ş. 0.312 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.080 Turkish Bank A.Ş. 0.257 Alternatif Bank A.Ş. 0.351

Bank Asya 2007 Çıktı Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 4.318.145 434.968 0 4.753.113 Çıktı 2 (Net Kar) 221.337 22.295 0 243.632 Girdi 1 (Şube Sayısı) 118 0 -26 92 Girdi 2 (Personel Sayısı) 3.329 0 -1.117 2.212 Girdi 3 (Toplanan Fon) 4.697.750 0 0 4.697.750 Girdi 4 (Özkaynaklar) 853.856 0 0 853.856 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.088 Tekstil Bankası A.Ş. 0.362 Alternatif Bank A.Ş. 0.368 Turkish Bank A.Ş. 0.182

Türkiye Finans 2008 Girdi Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 5.498.927 0 0 5.498.927 Çıktı 2 (Net Kar) 160.633 0 0 160.633 Girdi 1 (Şube Sayısı) 174 -8 -3 163 Girdi 2 (Personel Sayısı) 3.185 -154 0 3.031 Girdi 3 (Toplanan Fon) 5.312.548 -257.349 0 5.055.199 Girdi 4 (Özkaynaklar) 1.001.456 -48.512 0 952.944 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Asya Finans Katılım Bankası A.Ş. 0.068 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.564 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.001 Denizbank A.Ş. 0.232 Turkish Bank A.Ş. 0.136

144

Türkiye Finans 2008 Çıktı Odaklı Hedef Raporu Mevcut Radyal Aylak Hedef Değişkenler Değer Değişken Değişken Değer Çıktı 1 (Kullandırılan Fon) 5.498.927 295.157 0 5.794.084 Çıktı 2 (Net Kar) 160.633 8.622 0 169.255 Girdi 1 (Şube Sayısı) 174 0 -4 170 Girdi 2 (Personel Sayısı) 3.185 0 0 3.185 Girdi 3 (Toplanan Fon) 5.312.548 0 0 5.312.548 Girdi 4 (Özkaynaklar) 1.001.456 0 0 1.001.456 Referans Kümesi: Banka Ref. Ağırlığı Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 0.001 Asya Finans Katılım Bankası A.Ş . 0.078 Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 0.581 Denizbank A.Ş. 0.244 Turkish Bank A.Ş. 0.097

145