NİSAN 2013 Sayı 6 ’da zaman

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin kültür hizmetidir.

150 YILLIK SIVANIN ALTINDAN 550 YILLIK TARİH bilmezdi. Muradiye Külliyeleri’ni restore ederken farkettik ki bu hayranlık, Osmanlı medeniyetinin bugüne kalan en özel köşelerden biri olan hanedan türbelerine kadar işlemiş. Yaklaşık 150 yıl önce Batı’dan çağrılan sanat tarihçiler ve ‘restorasyon uzmanları’, müdahale ettikleri pek çok yapıda geleneksel sanat değerlerimizi kapatıp Barok üslup gibi Batı merkezli sanatsal ögeleri asli unsur yapmışlar. Biraz daha inceleyince gördük ki, sadece Muradiye’de değil, Batılı Değerli dostlar, ‘uzmanların’ Bursa’da restore ettikleri pek çok yapıda benzer durum sözkonusu. Tarihimizi gerek tanıtmak gerekse Dergiye yazan değerli tarihçilerden tarihimize ilişkin hatalı veya yanlış olarak ayrıntıları okuyacaksınız ama şu kadarını sunulan bilgi ve olguları gün yüzüne söylemek isterim; tarihimizi sadece kendi çıkarmak üzere çaktığımız yolda önemli iş bilmezlerimizden değil, aynı zamanda bir mesafe kat ettik. Dergimizin bu sayısı Batı’dan çağırdığımız çok bilenlerden Recep ALTEPE ile birlikte vardığımız nokta, bu sürecin de korumak durumunda, bunun için de Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı çok önemli bir aşamasıdır. tarihimizi bilmek zorundayız.

Tarihe ilgi duyan herkes, Osmanlı’nın Bursa’da Zaman’a değerli yazılarıyla özellikle son dönemlerinde yaşanan Batı katkıda bulunan tüm dostlarımıza hayranlığını, sanatta, edebiyatta bunun teşekkür ediyorum; Bursa adına etkilerini bilir. Ancak, bu hayranlığın, söyleyecek ve yazacak birşeyi olanlar Bursa’daki anıtsal yapıların kalbine ile siz değerli okurlar arasında köprü kadar işlediğini bilmez, daha doğrusu olabiliyorsak ne mutlu bize.

bursa’da zaman

Yıl: 2 Sayı: 6 / Nisan 2013 YAYIN YÖNETMENİ YAPIM & REDAKSİYON Yerel Süreli Yayın Saffet YILMAZ (Sorumlu) İMTİYAZ SAHİBİ Bursa Büyükşehir Belediyesi adına FOTOĞRAFLAR www.photographica.com.tr Recep ALTEPE Hakan Aydın, Nilay Şahinkanat İlcebay, Demet Argun Göngör, Yunus Hakan Güler, BASKI GENEL KOORDİNATÖR Tuğba Özmelek, Ömer Bakan, Aziz ELBAS Hüseyin Yavuz, Saffet Yılmaz

Kapak fotoğrafı: Hakan Aydın www.ihlasgazetecilik.com.tr

* Yayımlanan yazı ve fotoğrafların tüm sorumluluğu eser sahiplerine aittir. İzin alınarak ya da kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. bursa’da zaman

Tophane’den Muradiye - 1930’lu yıllar- M. Tevfik Duranberk

Zamanın içinde kaybolmuş Muradiye’nin izleri, Büyükşehir Belediyesi ile yeniden canlanıyor.

Tophane’de bygünkü askeri tesislerin bulunduğu alanda, geçmişteki gibi Bey Sarayı hayat bulacak...

bursa’da zaman 1 İÇİNDEKİLERbursa’daKENT ESTETİĞİ zaman

2 bursa’da zaman bursa’da zaman

BATILILAŞMA VE OSMANCIK MEYDANI -Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM 04

MURADİYE’DE YAŞAYAN OSMANLI RUHU - İsmail CENGİZ 10

“ÖLÜMÜN KUTSANDIĞI MEKAN” MURADİYE - Raif KAPLANOĞLU 18

SEMAVİ HOCA’DAN MEKTUP VAR - Prof. Dr. Semavi EYİCE 22

BURSA’NIN OSMANLI YAPILARINDA BAROK USLUBUNUN ETKİSİ - Yrd. Doç. Dr. Doğan YAVAŞ 25

BURSA’NIN ÇALINAN ÇİNİLERİ - Engin YENAL 28

GOTİK CANLANDIRMA’NIN BURSA’DAKİ ETKİSİ - Prof. Dr. Necmi GÜRSAKAL 30

RESTORASYONDAN NOTLAR - Restoratör Sara ÖZÇELİK 34

İKİ SANAT ARASINDAKİ 7 FARK - Sefer GÖLTEKİN 36

MURADİYE KÜLLİYESİ’NİN 1782 YILI ONARIMI - Prof. Dr. Mefail HIZLI 38

SULTAN MEZARLARI AÇILABİLİR Mİ? - Yüksel BAYSAL 40

MEDENİYETİMİZİN TAPUSU; VAKFİYELER -Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM 42

TARİHİ PARÇALAMAK - Dr. Ceyhun İRGİL 45

“VAKFİYELER İNCELENMEDEN OSMANLI MEDENİYETİ ANLAŞILAMAZ” - Yrd. Doç. Dr. Doğan YAVAŞ 48

DEVECİLER MEZARLIĞI’NDAKİ ŞAHSİYETLERİMİZ VE ŞAHİDELERİ - Mehmed S.ERHAN 50

BURSA’DA DEVECİLER KABRİSTANI NE OLDU? - Dr. A. Süheyl ÜNVER 52

SU GİBİ AZİZ OLASIN BURSA - Metin Önal MENGÜŞOĞLU 54

BURSA’NIN İHMAL EDİLEN DOĞAL ZENGİNLİĞİ - Erdoğan Bilenser Söyleşisi - Zafer OPSAR 58

KENDİNİ KORUYAN KENTLER ÜZERİNE - Mithat KIRAYOĞLU Söyleşisi - Saffet YILMAZ 64

BURSA’DA BAŞKA RENK YOKTU Kİ - Mustafa TUNÇAKIN 68

İPEKÇİLİĞİN HAFIZASI 76

RESTORASYONLAR 78

TREN HAYALİ MERİNOS İSTASYONU İLE YENİDEN BAŞLADI - Saffet YILMAZ 80

BURSA TARİHİNDE ZAMANDA YOLCULUK 84

İNALCIK HOCA’DAN TARİH DERSİ 86

BURSA VAKFİYELERİ’NİN 1.CİLDİ HAKKINDA - Yrd. Doç. Dr. Hasan Basri ÖCALAN 88

OSMANLI DÖNEMİNDE MUDANYA İSKELESİ - Doç. Dr. Cafer ÇİFTÇİ 91

BİR AVUÇ BURSA - Şukufe Gökçen İSKİT 98

2012 YILINDA KAYBETTİĞİMİZ BURSALI KÜLTÜR SANAT İNSANLARI - Nevzat ÇALIKUŞU 100

EVLİYA ÇELEBİ’NİN İZİNDE TINGIR MINGIR BİR HİKAYE - Caroline FINKEL 102

BURSA KOKULU EKMEK FIRINI 104

bursa’da zaman 3 bursa’da zaman

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM kurulmaya başlandığı söylenebilir. Ancak BATILILAŞMA bu sıralarda hayvancılık dışında ziraata Yerleşim birimlerinin kuruluş yönelenlerin kurdukları yerleşim birimleri VE OSMANCIK bölgelerinin seçimini etkileyen çok farklı yanında, işlek yolların kenarlarına da unsurlar vardır. Bunların içinde öne yerleşimlerin ortaya çıkmaya başladığı MEYDANI çıkanları ise önemli yol üzerinde olmak, görülmektedir. Tarihi ipek ticaretinin ova kenarında olmak, ormanlık bölgede yol güzergâhının Türklerin yaşadığı olmak, nehir veya deniz kenarında Ötüken’in güney kıyılarından geçiyor olmak ve otu bol bölgede olmaktır. olması sebebiyle, hayvancılığı terk Eski çağlarda çok büyük bir kısmının eden bazı Türk gruplarının da yol geçimlerini hayvancılık üzerinden temin üzerindeki durak noktalarına yerleşmeye etmeyi tercih etmelerinden dolayı konar- başladıkları anlaşılmaktadır. İpek Yolu göçer tarzda hayat sürdürdüğü bilinir. batıda Roma’dan doğuda Çin’e kadar Bir kısmının da daha Mete’den itibaren uzanmaktaydı. Güneydoğu Asya’dan yerleşik hayata geçerek ziraat yapar hale baharatı kuzeye ve kuzeybatıya götürüp geldiği de bilinmektedir. Bu çerçevede satacak olan tüccarlar da yine bu ilk Türk yerleşim birimlerinin de bölgeden geçerek Baharat-Kürk Yolu’nu

4 bursa’da zaman kullanıyorlardı. Bu yollarda ticaret yapan yapılar inşa ettiler. Talep üzerine daha o sıralarda yol güzergâhı üzerinde kervancılar gündüz yolculuk yaparlar güvenli mekânlar haline getirilen bu kurulan Türk yerleşim birimlerinin ve gece de dinlenirlerdi. Yolculuk için durak noktaları, daha çok yolcu da çoğunda kendisini göstermiştir. Türklerin gündüzün aydınlığını tercih ederlerdi. çekmeye başlamış olmalı ki ortaya İslam’a girişlerinden önce kurdukları Hava kararmaya başladığı vakit çıkan ekonomik hareketlilik dolayısıyla yerleşim birimlerinde görülen bu özellik, emniyetle geceyi geçirebilecekleri bir buralar hızla büyümüş ve birer şehir Müslümanlıkla birlikte önemli bir mevkide duraklarlardı. İşte bu duraklama haline gelmiştir. Günümüzde Orta değişiklikle karşılaşmıştır. noktalarında kervancıların ihtiyaçlarını Asya’daki Müslüman Türk şehirleri karşılamak işi ile meşgul olarak içinde tarihî ve kültürel merkezler İnancın ve yeni medeniyetin getirdiği geçimlerini sağlamayı tercih edenler de haline gelmiş olanlarının hemen hemen anlayış ile eski şehirler mabed (mescid- buralara yerleşmeye başladılar. Böylelikle hepsi ticaret yolları üzerinde kurulmuş cami) etrafında şekillenen yerleşim yeni Türk yerleşim birimleri ortaya şehirlerdir. İpek Yolu veya Baharat- biçimlerine dönüşmüştür. Anadolu’ya çıkmaya başladı. Kürk Yolu üzerindedirler. (2) Ticaret gelen Türklerin şehirleri de bu gelişme hareketliliği sebebiyle buraları ortaya çerçevesinde kurulmuş veya kurulu Zaman içinde geçim kaynakları olan çıkaran etki, yerleşim birimini gece olan şehirler bu gelişmeden etkilenerek kervancıların daha güvenli mekânlarda konaklama mekânı olan hanın etrafında dönüşmüşlerdir. Başka din mensuplarının, dinlenmeleri için etrafı duvarla çevrili yapılandırmış görünmektedir. Bu özellik çoğunlukla da Hıristiyanların kurdukları

bursa’da zaman 5 bursa’da zaman

mabed(kilise-manastır-katedral) merkezli şehir merkezi olarak kullanılan bölge, hele cuma günü cuma namazı için yakın şehirlerdeki en büyük mabedin, fethin fetihten yaklaşık olarak 38 yıl sonra çevreden de gelecek olan kalabalık nişanesi olarak camiye dönüştürülmesiyle değiştirilmiş oluyordu. Bu devirlerde cemaatin, ibadet öncesi ve sonrasında bir Müslüman Türk şehri özelliğine cuma namazı bir şehirde sadece bir satıcılar için müşteri gurupları olarak kavuşmuştur. Osmanlılar da Selçuklular mabedde kılınır şeklindeki anlayış etkili değerlendirilmek isteneceği, Yıldırım gibi yapmış ve fethettikleri şehirleri olarak kullanılmaktaydı. Bu anlayışın tarafından akıldan uzak tutulmadığı böylece dönüştürmüşlerdir. Bursa’da da dikkatle uygulandığını anlaşılıyor ki bölgeye çarşının merkezî anlıyoruz. O nedenle kiliseden camiye binası konumunda olmak üzere bedesten Osman Gazi’nin 1302’de kuşatmasından çevrilmiş olan mabed Orhan Gazi için de inşa ettirmiştir. Bedestenin çevresinde 24 yıl sonra oğlu Orhan Gazi’nin teslim türbeye çevrilerek cuma camisi statüsü Sûk-ı Sultânî yani çarşı geçen zaman aldığı Bursa şehri de bu dönüşümü yaşadı. iptal ediliyor ve Şahadet Camisi cuma içinde gelişti. Şehre dışarıdan gelecek Şehrin en büyük ve merkezi mabedi olan kılınan tek yer olmaya başlıyordu. ve çarşıda tüketime arz edilebilecek Saint Elie Manastırı’nı cuma camisine maddelerin kalite kontrol, tartı, vergi, dönüştürdü. Yeni Bursa’nın da merkezî Şehrin sınırlı bir alandan ibaret olan damga ve fiyatlandırma işlemlerinin yapısı haline geldi bu bina. O devirlerde surları içindeki bu türden bir değişiklik, uygulanabileceği Kapan Hanı da buraya Bursa şehrinde sadece bir ibadethanede ihtiyacın giderilmesi için bulunmuş çok yakındı ki onu da daha önce I. Murad cuma namazı kılma geleneği vardı ki o geçici bir çözüm biçimi olarak tercih inşa ettirmişti. ibadethane de bu cami oldu. Bu mabede edilmiş gibi görünmektedir. Çünkü şehre Manastır Camisi veya Orhan Camisi göç hareketi giderek yoğunlaşmaktadır. Bedestenden dışarıya doğru her esnaf adları verildiği söylenir. Hatta İbn-i Gelen kalabalık grupların devam etmekte grubunun kendine has sokağının veya Batuta da kiliseden mescide dönüştürülen olduğu kısa süre sonra kendini gösterecek hanının inşa edildiği hale yani 1500 bu ibadethaneden “şehir mescidi” (3) ve Yıldırım Bayezid yaklaşık olarak 35 sonları ve 1600’lere gelindiğinde, artık olarak bahseder. Mahalle mescidi değil de yıl sonra çok daha büyük(üç-dört misli Bursa çarşısı klasik biçimine kavuşmuştu. “şehir mescidi” tabiriyle tanımlamasına büyük) bir mabed olarak Ulu Cami’yi inşa Bedestenin yakın çevresindeki büyük bakılırsa, şehrin cuma namazı kılınabilen ettirecektir. Ancak bu kez şehrin merkezî hanlar, çarşının ana caddesi boyunca mabedinin burası olduğu sonucu mabedi surların dışında inşa edilmiştir. sıralanmış ve devamında da küçük çıkarılabilir. hanlar yer almaktadır. Çarşı içindeki ana Tespit doğru olmuş ve kalıcı bir çözümü caddenin de önemli bir kısmı kapalı çarşı (4) Şehrin dışarıya açık olması sebebiyle de beraberinde getirmiştir. Çünkü özelliğine kavuşmuştu. Bunların arasında hem doğudan Müslüman Türk nüfusuyla yeni geliştirilen merkez ve etrafında da bazı esnaf gruplarının kendilerine has hem de değişik yerlerden gelen farklı oluşturulan şehir omurgası, çok uzun bir sokakları yer alabilmekteydi. Bursa’nın dinlere ama daha çok da Hıristiyan dönemde Bursa şehrinin merkezî formu şehir biçimi, Osmanlı tarafından yeni Rum insanların göçlerine muhatap olarak geliştirilmeye ve kullanılmaya kurulan birçok şehre de uygulanmıştır. olması dolayısıyla, nüfusunun artışlarla uygun şartları haizdir. I. Murad’ın Yani Bursa örnek şehir olarak kabul karşılaşması doğaldı. Daha çok Müslüman getirdiği yenilik, Hisar içindeki eski edilmiştir. Osmanlı şehirlerini bu karakter nüfusunun artışı nedeniyle yöneticiler, şehrin tarihi yapısı içinde üretilmiş çerçevesinde geliştiren anlayış, aslında mevcut mabedlerinin ihtiyaca cevap geçici bir çözüm biçimi olarak kalmıştır. bir kanun maddesi gibi birçok devlet veremez hale gelmeye başladığını da Orada Osmanlı şehir modelini her şeyi tutanağında karşılaştığımız şu cümleye görüyorlardı. Bu sebeple I. Murad, ile uygulamanın mümkün olamayacağı da dayanmaktadır denilse yeridir; “Şehir kiliseden camiye dönüştürülen babasının ortadadır. Hisarın dışında bir yeni şehir oldur ki Cum’a kılınur pazarı durur Orhan Gazi Camisinin yetersizliğini formu oluşturmak en akıllıca olanıydı. hamamı dahi vardur.”(6) Bu cümleden görerek yeni ve daha büyük bir Böylelikle Osmanlı kendi şehir modelini yola çıkarak, Osmanlı şehrinin olmazsa cami(Şahadet Cami) inşa ettirip merkezî üretebilme ve geliştirebilme imkânını almaz şartı cuma camisidir, ikinci bir ibadethane statüsünü oraya taşıdı.(5) Eski bulabileceği zemine kavuşuyordu. Öyle gerekliliği de pazarın kuruluyor olasıdır. camiyi de babasının türbesi haline getirdi. de oldu ve Bursa’da Bizans şehir biçimi Bu konuma gelememiş yerleşim birimine etkisinde olan hisar içi terk edilerek şehir unvanı verilmezdi. Gelişen ve Böylelikle şehrin merkezi, yaklaşık yüz Yıldırım tarafından önce Ulu Cami büyüyen Bursa şehrinde Ulu Cami, metre güney-doğuya taşınmış oldu ki inşa ettirildi. Zamanla Ulu Cami’nin bu yeni alandaki merkezî biçimiyle burası aynı zamanda Bey Sarayı’nın da çevresinde birkaç medrese de inşa 1900’lerin başlarına kadar şehrin merkezi karşısına denk geliyordu. Bursa şehrinin ettirildi. olmak konumunu korumuştur. Bursa Bizans devrindeki merkezi olan ve şehrinde Ulu Cami, cuma namazının Osmanlı başkentliği döneminde de yine Ulu Cami’ye günde beş vakit ibadet ve kılındığı tek mabed olma özelliği ile bir

6 bursa’da zaman “Şehir oldur ki Cum’a kılınur, pazarı durur, hamamı dahi vardur.” (1)

müddet daha konumunu sürdürdü ise olmak üzere açılıyor ve muhakkak şehir edilmemişlerdir. Her medeniyetin şehir de 1450’lerden itibaren şehirde ikinci dışında açılıyordu. Türkler Müslüman telakkisi ve biçimi kendi değerleri ve üçüncü cuma camilerine de izin olduktan sonra bunlara benzer olarak at çerçevesinde oluşur. Rönesans ve reform verilmeye başlandığı görülür. Demek ki yarışlarının ve hatta satışlarının yapıldığı hareketleri öncesinde Avrupa’daki şehirler Ulu Cami’nin büyüklüğü de şehirde cuma at meydanı, ok atışı ve bazı başka de Hıristiyanlığın getirdiği değerler namazını tek mabede kılabilmeye yetmez yarışmaların yapıldığı ok meydanı gibi çerçevesinde şekillenmişti. Sonrasında olmuştur. O yıllarda şehir nüfusunun büyük meydanlara Selçuklu şehirlerinde ise kiliseye karşı başlatılan mücadelenin çok hızlı artmaya başlamış olması buna rastlandığı gibi Osmanlı şehirlerinde başarılı olması dolayısıyla, onu mümkün gerekçe olarak gösterilebilir. Şehirde de rastlanmaktadır. Hatta şehir içinde olduğu kadarıyla dışlayan ve kilisenin cuma namazının kılındığı tek mabed bazı küçük meydanların açıldığı da yer almadığı yeni şehir anlayışı öne olma özelliğini diğer bazı mabedlerle görülmektedir. Ancak büyük meydanlar çıkmaya başladı. Bazı şehirlerde kilisenin paylaşmaya başlamış olsa da Ulu Cami, açıldığı zamanlarda şehrin dış ve kenar yanıbaşındaki pazar alanı meydana Bursa’nın merkezî mabedi olma özelliğini bölgelerinde açılıyordu. Zamanla şehir dönüştürülerek şehirlerin merkezi günümüzde de halen sürdürdüğü büyüyüp geliştikçe bu meydanlar şehrin addedilmeye başlandı. Bazı şehirlerde söylenebilir. biraz iç kısımlarında kalabilmektedir. de yeni meydanlar açılarak orası şehir Belirttiğimiz bu meydanlar sadece merkezi yapıldı. Kiliseyi tamamen Bu şehir formunda merkezî bölgelerde kutlama, yarışma, tören gibi gerekçelerle dışlayan ve onun olmadığı bir yerde yeni meydan açılmamıştır. Yani şehrin yoğun bir kalabalık tarafından kullanılır şehir meydanları açmak uygulaması daha merkezi, bir meydan etrafında ve boşalırdı. Diğer vakitlerde tamamen çok Fransa şehirlerinde ortaya çıktı. oluşturulmamıştır. Şehirde hiç meydan boş kalırdı. Yani şehir insanının her vakit Mesela Paris’teki meydanlar, Notre Dame yok muydu diye sorulabilir. Müslüman– yoğun olarak kullandığı alanlar değildi. Katedrali’nin hayli uzağında açılmıştır.(7) Türk şehirlerinde meydanlar vardı ve Türklerin Müslümanlığı benimsemesi Diğer ülkelerde kilisenin yanındaki pazar hatta yeni meydanlar da açılabilmekteydi. ile beraber inşa edilmeye başlanılan alanları meydana dönüştürülerek şehir Mesela İslamiyet öncesinden bu yana cuma camileri ve çevresinin yoğunluğu merkezi haline getirilmek yolu tercih devam ede gelen “Gök Meydan” ismiyle ile kıyaslanamazdı. Bu sebeple hiçbir edildiği görülür. açılan meydanlar, şehir insanının zaman yoğun kalabalıklar tarafından toylarda ve bayramlarda kutlama alanı şehrin merkezî birimi şeklinde telakki

bursa’da zaman 7 bursa’da zaman

Paris’te şehrin merkezinde Elazığ’dır” veya “Doğu’nun Paris’i meydan vardı, o zaman Osmanlı Diyarbakır’dır” gibi tamlamalar yaparak şehrinde de merkezde meydan şehirlerinin gelişmişliği ve güzelliğini olmalıydı fikrini geliştirdiler anlatmaya çalışırlar. Bu tür nitelemelerin ve şehirlerinin merkezî Paris’ten başka şehir tanımamak, yani yerlerinde meydan açmaya batıdaki (Avrupa’daki) şehirlerin içinde başladılar. O yıllarda şehirlerde şehir olarak kabul edilebilecek tek büyük hasarlara sebep olan yerleşim biriminin veya en güzeli ve depremlerin sonrasındaki imar gelişmiş olanının sadece Paris olduğunu hareketi dönemi de bu işe fırsat daha baştan kabul etmiş olmakla alakalı verdi. Bazılarında daha önceden olduğu kabul edilmelidir. var olan yangın kuleleri saat kulelerine çevrildi. Etrafındaki Bursa’da bu akımından etkilendi. bir kısım evlerin yıkılmış Daha önce yangın gözetleme kulesi (9) olmasından da istifade ederek olarak kullanmak niyetiyle inşa edilmiş meydanı da bazen böylece bulunan tophanedeki kulenin etrafında, açmış oldular. Paris’teki eskiden beri var olan yapıların depremde meydanların tamamlayıcı yıkılmış olmasından da istifade edilerek unsuru ise çoğunlukla tarihi bir tamamen ortadan kaldırılmasıyla bir anıt veya tarihi bir kilisedir. meydan açtırıldı(10). Var olan kuleye İlk zamanlarda kilisenin de bir saat monte edilerek meydan çan kulesinde günün belli formu tamamlandı. 31 Ağustos 1906’da saatlerinde çanın vurulmasıyla açılan Bursa’nın ilk resmi meydanına zaman belirleme imkânı da Osmanlı Meydanı veya Meydan-ı verirken kilise olmayan Osmanî adı verildi(11). Yerel Yöneticiler meydanlarda da bir kule inşa 1906’dan itibaren şehirdeki resmi edilerek üzerine saat koyma kutlama ve törenleri bu meydanda geleneği ortaya çıkmıştı. gerçekleştirmeye başladılar. Meydanın İşte 1800’lere gelindiği sıralarda açılmasında Ahmet Vefik Paşa’nın Osmanlı şehirlerinde birer meydan açma İşte bu durumu gören bizimkiler o modeli, rolünün büyük olduğu belirtilir(12). uygulaması başlatıldı. Uygulamanın idarecisi oldukları şehirlere taşıdılar ve Bursa şehrine bir merkez ve bir meydan arka planına baktığımızda şu durumla Osmanlı şehirlerinde açtıkları meydanları kazandırma hevesi ve gayreti sonucunda karşılaşıyoruz; Avrupa’ya bilhassa da saat kulesi ile tamamladılar. Bunların Tophane bölgesindeki kulenin etrafında Fransa’nın Paris şehrine eğitim almaya bir kısmında daha önceden bir yangın ortaya çıkarılan bu form, hiçbir zaman giden Osmanlı gençleri, oradaki şehir kulesi vardı ki bu kule dönüştürülerek şehrin merkezi olabilme noktasına meydanlarını görmüş ve buna özenmiş saatin de monte edilmesiyle saat gelememiştir. Yani Bursa halkının en olmalılar.(8) Eğitimlerinde de, bir yerin kulesi haline getirildi. Yangın kuleleri kalabalık olarak her zaman ve yoğun şehir kabul edilebilmesi için illa bir bilindiği gibi şehrin yüksek bir mevkiine bir şekilde kullandığı yer olamamıştır. meydana sahip olması gerektiği yönünde yapılması gerektiği için şehrin merkezî Bir diğer deyişle, Bursa halkının yoğun eğitildikleri için, meydansız bir şehir noktalarının dışarısında kalıyordu. Bu kalabalıklarla kullandığı Ulu Cami ve düşünemez olmuşlardır. Hem Paris’e sebeple yangın kulesini saat kulesine civarının yoğunluğunu yakalayamamıştır. özenti hem de gördükleri eğitimin dönüştürerek meydanla tamamlanan Çünkü tepeden inme bir uygulama tesiri altında kalarak yurtlarına dönüp form şehrin merkezî bölgesi olmaktan ile şehri şekillendirebilirsiniz, resmî devlet kadrolarında görev alanları, taşra uzak kaldı. Ancak yeniden inşa törenler sırasında burayı resmi kimlikli şehirlerinin idarecileri konumun gelince edilenlerin çoğunluğu, şehir merkezi kişilerle kalabalık bir mekân haline Paris’e olan özentilerini uygulama olmak bakımından düşünülerek inşa de getirebilirsiniz. Ancak şehrin alanına koymaya başladılar. Bunun için edildiği için hedeflenene uygun insanlarını değiştirmeniz, fikirlerinden ihtiyaç duyulacak destek, bir şekilde konumlardaydı. Bugün Anadolu’muzun ve değerlerinden vazgeçirerek farklı bilgilerle ikna edilerek devrin birçok şehrinin insanları şehirler için şekillendirmeniz o kadar kolay padişahlarından sağlamanın yolu da kıyas yapmak istediklerinde Paris’e olmayabilir ve olmamıştır da… bulunmuştu. benzetmek arzusuyla “Anadolu’nun Paris’i Malatya’dır” ve “Doğunun Paris’i

8 bursa’da zaman Şehir kurulduğu andan itibaren içinde Şehirler gelişip büyüdükçe merkezî devirlerde yaşamaya başlayacak olan yaşayan insanların izleri ile dolar taşar. planlamalara da ihtiyaç duyacaktır. Bu yeni nesillerde orayı geliştirmek ve Zaman ilerledikçe yeni gelen nesillerin bir mecburiyettir de aynı zamanda... İşte güzelleştirmek bakımından zamanlarının yeni katkılarıyla değerler itibariyle bu planlamalar çerçevesinde uygulanacak bilgi birikiminden de istifade ederek zenginleşir. Caddelerini, sokaklarını, yeniliklerle, şehrin yüzyıllar boyunca katkıda bulunurlar. Bulunmaları gerekir çarşılarını evlerini meydanlarını, gelişerek kazandığı kimliğini ve o kimliği ve bulunmaları da lazımdır. Bu katkının çeşmelerini, mabetlerini ve daha kazandıran önceki toplumların birikimini kimlik dışına çıkarak başkalaşma ve sayamayacağımız derecede farklı ve tecrübesini aynı zamanda değerlerini başka kimlikleri oraya taşıma şeklinde birimlerinin her bir parçasında kimliği ortaya koyan özelliklerini bir zenginlik değil, mevcut kimliği geliştirme ve tamamlayan birer iz ile karşılaşılır hale olarak gelecek nesillere taşıyabilme güçlendirme biçiminde olması gerekir. gelir şehir. Merkezden dışarıya doğru kabiliyetini zedelememek gerekir. Bu durumda, oradaki topluma ve şehir yayılan yapı ve şekil de yine oradaki Kuruluşundan itibaren şehirde, kuranlar kimliğine verimlilik açısından faydaları insanların ihtiyaçları ve idealleri ve yaşayanların yıllar içinde şekillendirip sayılamayacak derecede çok olur. Aksi çerçevesinde ortaya çıkar ve çıkmalıdır. bezeyerek geliştiren ve ilgili vakte kadar durumda ise var olan ahenk bozulur, Şehir merkezi o şehrin insanlarının en getiren insanların emeğine ve zamanın kimlik dejenere olur ve insanlar ile şehir değer verdikleri şey ki o şey ne ise onunla yaşayanlarına miras olarak sağlam bir kimlik bunalımına doğru sürüklenmekle ilintili ve bağlantılı bir şekilde zamanla şekilde gelecek nesillere vermeleri için karşı karşıya kalabilirler. oluşmalıdır. Ama önceki nesillerin emanet edenlere karşı oluşacak saygı bıraktıklarından da bazıları cahil ve minnet duyguları da zaten bunu Şehirler gelişip büyüdükçe merkezî insanların veya zamanın aşındırmasıyla gerektirmez mi? planlamalara da ihtiyaç duyacaktır. Bu karşı karşıya da kalabilir. Bu aşınma ve bir mecburiyettir de aynı zamanda... İşte aşındırmalara rağmen şehri geliştiren, Yerleşim birimleri ve şehirler, bu planlamalar çerçevesinde uygulanacak şekillendiren, biçim veren, donatan, yaşayanlarının önem verdikleri değerleri yeniliklerle, şehrin yüzyıllar boyunca süsleyen, güzelleştiren ve onun merkezini ve idealleri çerçevesinde şekillenir ve gelişerek kazandığı kimliğini ve o kimliği seçerek belirleyenlerin, o şehrin insanları zamanla kimlik kazanırlar. Bu kimlik kazandıran önceki toplumların birikimini ve onların ihtiyaçları ile idealleri aslında oradaki insanların kimliklerinin ve tecrübesini aynı zamanda değerlerini olmalıdır. Şehirde yaşayan insanların aynı bir parçasıdır. Devamlılık içerisinde ortaya koyan özelliklerini bir zenginlik zamanda hakkıdır da bu. Demokrasi de yeni nesillere kim olduklarını anlatarak olarak gelecek nesillere taşıyabilme zaten bu değil midir? kimlik kazanmalarına şehirler böylece kabiliyetini zedelememek konusunda yardımcı da olurlar. Şehirde sonraki azami gayret içinde olmak gerekir.

DİPNOTLAR 6) Bu konuda Osmanlı Tahrir Defterlerinde arasında Grande-Armée Caddesi, Wagram Cad- birçok yerleşim birimi için böyle ifadelerin desi veya Şanzelize caddesi vardır. 1) Bu konuda Osmanlı Tahrir Defterlerinde kullanıldığı görülebilmektedir. 9) Hisardaki saat kulesi 1890 tarihlerinde birçok yerleşim birimi için böyle ifadelerin 7) Charles de Gaulle Meydanı (Yada Place de yapılmıştır. 13 ikinci kanun 1893 de saat kules- kullanıldığı görülebilmektedir. l'Etoile), 19. yüzyıl'da Georges Eugène Hauss- inin yukarısından yarım metre mahalli şiddetli 2) Tebriz, Rey, Merv, İsfahan, Semerkant, mann tarafından çizilen 12 caddeye yol veren lodos rüzgarala-rının tesiriyle yıkılmıştır. Buhara, Taşkent, Kaşgar, Fergana, Hokan, Yar- çok geniş ve büyük bir döner kavşağıdır. Küfeki taşından kagir olarak yapıldığı halde, kent, Aksu, Kuça ve buna benzer tarihi Türk 8) Paris şehrinde ve diğer Fransız rüzgarın şiddetine tahammül edeme¬mişti. şehirleri yollar üzerindedir. şehirlerindeki meydanların bir kısmının Meydana gelen hasar tamir edildi. Kamil 3) İbn-i Batuta, İbn-i Batuta Seyahatnam- bazı isyanların bastırılabilmesinde Kepecioğlu, Bursa Kütüğü,Bursa Eski Yazma esi, çev. A. Sait Aykur, Yapı Kredi Yayınları, kolaylık sağlaması amacıyla açıldığı da Ve Basma Eserler Kütüphanesi, Cilt IV, s. 93. 2000, s. 428-430. yorumlanmaktadır. Meydanlara konulan 10) 1281/1869 yılında Orhan Türbesiyle Sultan 4) Texier de 1835’te geldiği Bursa hakkında topların ateşlenmesiyle oraya toplanmış Osman Türbeleri arasındaki evler ve Orhan bilgi verirken bir davuldan ve Davullu bulunan isyancıları dağıtmak daha kolay olur Türbesinin doğu tarafında Manastır Medresesi Manastır’dan bahseder. Selçuklu sultanının düşüncesi bunda etkili olmuş gibi görünmek- vardı. Bu bölgede bir de Manastır Mescidi gönderdiği davulun(kös) burada asılı olduğunu tedir. Top ateşinin sonuç alabilmesi için, mey- vardı. K. Kepecioğlu, a.g.e., C. IV, s. 37. anlatır. dana çıkan uzun ve geniş bulvarlara da ihtiyaç 11) K. Kepecioğlu, a.g.e., C. III, s. 196. 5) Şahadet Camisinin inşa edilirken ikisi büyük duyulması kaçınılmazdır. Paris’teki Charles 12) “Hüdavendigar Eyaleti Mütevellisi Ahmet ve yedisi de küçük olmak üzere toplam 9 kub- de Gaulle Meydanın Ortasında Zafer Takı’na Vefik Paşa da meydanı tanzim ettirmiştir.” K. beye sahip bir şekilde hayli büyük olarak inşa çıkan cetvelle çizilmiş gibi on iki tane bulvarın Kepecioğlu, a.g.e., C. IV, s. 37. edildiği bilinmektedir. açılmış olması dikkat çekicidir. Bu caddeler

bursa’da zaman 9 bursa’da zaman

MURADİYE’DE YAŞAYAN OSMANLI RUHU

Osmanlı’nın kuruluşuna ev sahipliği yapan Bursa’da; Sultan 2. Murad tarafından 1425-1426 yılları arasında yaptırılan ve bir bahçe içinde yan yana dizili 12 türbeden, bir cami, bir medrese ve bir imarethane ile hamamdan oluşan “Muradiye Külliyesi”; Osmanlı ruhunun sadeliği ile zerafetini aynı anda gösteren ecdat mirasıdır.

İsmail CENGİZ modası olan Barok desenler işlendiği Muradiye Külliyesi’nde ehil kişilerin anlaşılmış ve böylece 150 yıllık sıvanın kontrolünde tarihine sahip çıkan uzman Sultan 2. Murad, Cem Sultan ve Şehzade altından 550 yıllık tarih ve medeniyet kişilerce sürdürülen bilinçli çalışmalar Mustafa’nın türbelerinin de yer aldığı ortaya çıkarılmıştır. devam ettikçe, karanlıkta kalan tarihi ve komplekste başlatılan restorasyon kültürel değerlerimizin bir bir gün ışığına çalışmaları, heyecan verici gelişmelere Batı etkisinde kalan, batı hayranı çıkarılacağına inanıyorum. sahne oluyor. Türbelerde başlatılan kimliksiz kişilerin 150 yıl önce yaptıkları restorasyon çalışması esnasında, Barok tahribatı ortaya çıkaran restorasyon Muradiye (II. Murad) Cami desenlerle süslü sıvanın hareketli uzmanı ekibi kutlamak ve elbette işin ehli 1855 depreminde minareleri ve olduğunun fark edilmesiyle; mevcut insanları görevlendiren Bursa Büyükşehir kubbesinin çok zarar gördüğü bilinen, sıvanın altında Osmanlı erken dönem Belediyesi Başkanı Altepe’yi, Genel Selçuklu mimari üslubundaki bu cami, tezyinatının olduğu, kubbelerin aslında Sekreter Yardımcısı Vardar ile Tarihi ve ilk yapıldığında, Yeşil Cami’de olduğu Osmanlı motifleriyle süslü oldukları, Kültürel Miras Projeleri Koordinatörü gibi çinilerle kaplı olduğu, depremlerden ancak 19. yüzyıl sonlarına doğru bu Elbas’ı da alkışlamak gerekir. dolayı bu çinilerden çok az bir kısmının motiflerin kapatılarak üzerine o günün kaldığı bilinmektedir. Ayrıca caminin

10 bursa’da zaman bursa’da zaman 11 bursa’da zaman

yanlarında görülen çiniler de, buraya sarfettiği anlaşılan caminin dikkat çeken yadırgayarak, böylesi anıtsal bir yapıda ait olmayıp, cami mihrabından alınan üç özelliği vardır: Biri; kapı girişindeki bulunmaması gereken bir nitelik olduğunu çinilerdir.(1) som mermer üstünde çini kaplı revak, ileri sürmektedir ki, bu nokta da restore diğeri de başka yerde zor rastlanan çalışmalarında dikkate alınmalıdır. Aynı şekilde caminin giriş kısmının tavandaki oymacılık sanatı, üçüncüsü de (7) Bu durum, -belki de depremden üstündeki ahşap yıldızlı tavan, müezzin işlemeli ahşap kapısıdır.(4) etkilenen- kemer aynalarındaki farklı mahfilinden alınarak buraya konulmuştur. düzenlemelerin farklı tarihlerdeki Camideki rokoko üslubundaki mihrap Muradiye Zaviyesi’nin mihrap restorasyon çalışmaları esnasında ve minberin 1790 yılında yapıldığı eyvanının sol duvarında var olan desenli yapıldığı ihtimalini akla getirmektedir. bilinmektedir.(2) panoya benzer bir panonun sağdaki Caminin mihrap eyvanında mihrabın duvarda da olabileceğini belirten Prof. iki yanındaki içlikler, klasik dönem Cami pencerelerindeki Arap tarzı Ayverdi; ‘ancak XVIII. yüzyıldaki bir biçemlerini andırırcasına, renkli sivri kemerin de sonradan yapıldığı yangında bu panonun yok olabileceğini’ camlarla yoğun olarak bezenmişken, düşünülmektedir.(3) Ki, 1855 bildirmektedir.(5) diğer içliklerin geometrik desenli renkli depreminden sonra pencerelerin üst camlarla oluşturulduğu dikkati çeker. kısmına eklenen bu garip sivri kemerlerin, Ayrıca revak içindeki pencerelerin “Revzen-i Menkuş” yani “Nakışlı aslına uygun hale getirilmesinde fayda kemer aynalarının tümünün çini olduğu, Revzen” adı verilen bu renkli camlar vardır. ancak farklı motiflerle oluşturulan pahalı olup, Venedik’ten getirildiğini farklı düzenlemelere rastlanıldığına belirtmekte fayda var. (8) Kubbe satıhlarının birbirine dikkat çekilmektedir. (6) Ayverdi, kemer bağlanmasında mimarın büyük emek aynalarının desenlerinin farklılıklarını

12 bursa’da zaman Tarihçi İlber Ortaylı’nın ifadesiyle padişahın torunu olduğunu hatırlatıp, devşirme sütun başlıklarının kullanıldığı, “Osmanlı tarihinin ve hanedanının devlet kapının sağında mermerden yapılmış dört devşirme direğinin üçünün altına anlayışının esasını gösteren” Muradiye küçük bir derviş rozetine dikkatimizi Bizans sütun başlıkları konularak Zaviyesi’nde bir köşe taşı olarak çekerek “Sultan Murat’ın kendisinin de yükseltildiği, aynı durumun Medrese’de kullanılan “sadaka taşı” ile son cemaat bir mutasavvıf” olduğunu söyler. (11) de uygulandığı görülür. (12) mahallindeki büyük iki granit sütun devşirme öğe olup, orijinal olduğunu 1858 depreminde ciddi zarar gören Türbe “kapısının üzerindeki oymalı tahta hatırlatmakta fayda var. (9) Caminin; 1594, 1623, 1628, 1715, çıkıntılar, Osmanlı tahta oymacılığının 1781, 1790, 1844, 1849, 1855 ve 1902 o denli görkemli bir örneğidir. (...) Giriş eyvanında hemen dikkatinizi yıllarında 10 defa önemli tamiratlar Oymalardaki yıldızlara, yuvarlak çekecek olan ve Bayat Boyu simgesi gördüğü, özellikle Sultan Abdülmecit’in gezegenlere dikkan edin, bunlar Cennet’i olarak nitelendirilen firuze çini Bursa’yı ziyaretleri öncesi ve sonrasında simgeler.” (13) var. Albert Gabriel, “Yeşil”de de restorasyondan geçirildiği bilinmektedir. rastlayacağınız bu farklı şekillerdeki Yapılacak restorasyon çalışmasında bu Kazım Baykal’ın notlarına göre, evvelce firuze çinili işaretlerin taşçıların veya değişiklikler dikkate alınmalıdır. türbe eşyaları arasında “bir Kur’an ile sanatçıların imzaları olduğunu belirtir. fildişi işlemeli gümüş kakmalı rahlesi (10) Gezgin Harrell ise cami girişinin II. Murad Türbesi vardı. Şimdi Rahle Ulu Cami’ndedir” “sağında mavi çiniden yapılmış olan İlk dönem klasik Osmanlı mimarisinin Rahle ile ilgili kayıt Tarihi Osmani (biri tamamlanmamıştır) “iki yıldırım” izlerini taşıyan ve duvarlarında hiçbir Encümeni Mecmuası 13-1047’de işaretinin, Murat’ın bir cengaver ve süslemenin olmadığı Sultan II. Murad bulunmaktadır. (14) düşmanlarını yıldırım gibi çarpan bir Türbesi’nin taban ve tavanlarında

bursa’da zaman 13 bursa’da zaman

Muradiye Cami gibi 1958 depreminde Bursa’da bezelemelerle ciddi zarar gördüğü bilinen türbenin oluşturulan dinsel revakı(kapı saçağı), Sultan Reşat içerikli yazı kuşağının zamanında, eski Türk istalağtit – bulunduğu son örnek stalagtitleri tezyinatıyla tamir edilmiştir. yapının, klasik dönem (15) yapısı olan bu türbe olduğunu da burada Cem Sultan (Mustafa) Türbesi belirtmekte fayda var. Şüphesiz restorasyon çalışmaları (18) esnasında en çok dikkat edilmesi ve özen gösterilmesi gereken yer, dört bir yanı XVI. asır mimarisinin motiflerle bezeli Cem Sultan Türbesi bütün inceliklerini olacaktır. Muradiye Türbeleri içinde en yansıtan bu türbe de çok ziyaret edilen mekanlar arasında ilk maalesef modernizmin sırada yer alan Fatih Sultan Mehmed’in kurbanı olmuştur. oğullarından Cem Sultan Türbesi’ndeki Muhtemelen yapılan badana altında kalan duvar ve tavan son restorasyonda; süslemeleri incelendiğinde görülecektir duvarların üst ki, çok eskidir. Türbe duvarları sulu boya kısımları ile mihrap motifleri ile süslenmiş, çinileri altın ve kubbedeki dekore yaldızlıdır. edilen zengin kalem işçiliğinin, 1479’da yapımı tamamlanan türbenin kireç ile badana giriş kısmındaki saçak orjinal değildir, yapılarak bozulduğu sonradan yapılmıştır. Türbenin kapı görülmektedir. (19) ve pencere kapakları ile çok az tamir gördüğü anlaşılan, devrinin özelliklerini “Mimar Sinan’ın taşıyan “alçı pencereler”i dikkate değer önerisiyle Hassa özelliktedir. Dolayısıyla bu türbedeki mimarlarından Mimar ahşap geçmeli kapı ve pencere kapakları Mehmed Çavuş’un ile alçı pencereler örnek alınarak, aynı görevlendirildiği bu dönemde yapılan tahribata uğramış türbenin yapımında, eserleri yeniden onarmak mümkündür. Bursa türbelerinin alışılagelen ögesi Şehzade Mustafa Türbesi “mihrab” yoktur. Kanuni Sultan Süleyman ve Mahi Girişin her iki Devran’ın oğlu Şehzade Mustafa yanındaki duvarların iç köşelerine birer niş Türbesi’nde en dikkat edilmesi gereken, üzerinin maalesef gelişigüzel badana ve birer dolap yerleştirilerek, içte oniki altın yaldız işlemeli ayetlerin yazılı edilerek basit bir kalem işçliği ile kenarlı bir kurgu ortaya çıkarılması bir olduğu (elmas parıltısı kazandıran kapatıldığı bilinmektedir. Nitekim bu mekansal yenilik sayılabilir. Dıştaki sıratlı tekniğiyle yapılan) orjinal duvar badananın 1975’li yıllarda döküldüğü, altta daha geniş, üstte daha dar tutulan çinileridir. Dönemin (1553) lale, sümbül ortaya iki farklı dekorasyonun çıktığı sivri kemerli pencerelerin üstünde ve karanfil çiçek desenleriyle bezeli Çini bilinmektedir. 1990’lı yıllarda elden bulunan taştan kartuşların yazılıp sanatının en güzel örneklerinin Yeşil geçirilen türbe bilinçsiz onarımla tahrip tamamlanamayan kitabelere ayrıldığı Türbesi ve Cami’nden sonra bu türbede edilmiştir. (21) kullanıldığı ifade edilmektedir. (16) sanılıyor.” (20) Betsy Harrell, “duvardaki harap olmuş Şehzade Mahmud Türbesi: Bu türbe dört eski çini yerine özel olarak imal Mükrime Hatun Türbesi: XVI içinde de ciddi bir tahribat yapılmıştır. edilen Kütahya çinisinin getirilerek yüzyılda çok renkli kalem işçiliği ile Kalem işçiliği ile çok renkli dekore edilen monte edildiğini” belirterek, eski İznik geometrik, arabesk, asılmış kandiler, kubbe ve duvarlar yapılan gelişigüzel işçiliği ile yeni Kütahya çini işçiliğinin bir dizi ayetlerle baştan başa dekore badanalarla bozulmuştur. Bu türbe kıyaslanmasını belirtir. (17) edilen türbedeki bu geleneksel motiflerin

14 bursa’da zaman duvarları ve kubbesinde de 1500’lü düşünülmektedir. O dönemlerde 1503’de olarak yerleştirilen dairesel kesitli ahşap yılların geleneksel motiflerine rastlamak vefa eden II. Bayezid’in eşi Gülruh direklerin kalıntılarını da görebilirsiniz. mümkündür. Kazım Baykal, Bursa Sultan’a ait olduğu belirtilen bir sarayın (30) Valisi Ahmet Vefik Paşa’nın türbeleri (konağın) Hassa mimarlarınca tamir gezerken cebinden çıkardığı çakısıyla edildiği belgelerden anlaşılmaktadır. (27) Günümüzde Sağlık Merkezi olarak duvarları kazıdığı, bunun üzerine zarif kullanılan medresenin 1603 ve 1950 süler, nakış ve yazıların ortaya çıktığını Şirin Hatun Türbesi: XV yüzyılın yıllarında iki defa ciddi onarımdan geçtiği söyler.(22) Türbedeki geçme tahtalardan sonlarında yapılan bu türbede de bilinmektedir. Özellikle pencerelerin üst yapılan çivisiz kapının değerli olduğu tahribat vardır. İçerdeki duvarlar çok taraflarında eksilen çiniler konusunda bilinmektedir. (23) renkli arabeskler, bitki ve ayetlerle 1950 yılında restore yapanların bilgisine dekore edilmiş, sonra beyaz badana başvurmakta fayda var. Ayrıca bu Hatuniye Türbesi: Caminin doğu ile bunlar örtülüp, yerine basit medresede olması gereken kütüphanenin tarafındaki bu türbede sanatkarane, kalem işleri yapılmıştır. Türbenin veya kitapların akibetlerinin de ne ince bir işçiliğin yoğunluğu görülür. kapı ve pencerelerinin orjinal olduğunun araştırılması gerekiyor. Dikkatli bir çalışma sonucu bu türbe olduğu bilinmektedir. (28) Burada Nitekim değişik dönemlerde medreseye içinde geleneksel sanatımızın izleri bahsetmediğimiz diğer türbe yapıları kitap vakfedildiği Kadı Sicilleri’nde ortaya çıkabilir. Fatih Sultan Mehmed’in da büyük ölçüde özgünlüklerini kayıtlıdır. (31) annesine ait türbe, 1601 ve 1844 (1884) yitirmişlerdir. yıllarında ciddi şekilde onarım görmüş, Medrese’nin en güzel mekanı olan, 1997’de ise hayırsever bir kişinin mali Muradiye Medresesi günümüzde toplantı için zaman zaman yardımıyla tadilattan geçmiştir. (24) Tuğla işçiliği bakımından Bursa’nın kullanıldığı anlaşılan, kapısı kilitli en güzel mekanlarından biri olan olan ve camla koruma altına alınan Gülruh Sultan Türbesi: II. Beyazıd’ın Medresedeki dershane içinde var olan dershanenin elden geçirilmesi, aslına annesi Gülruh Sultan’a ait bu türbede (özellikle pencerelerin üst taraflarındaki) uygun olarak yeniden işlev kazandırılması ciddi tahribat söz konusudur. Türbenin orjinal çiniler eksilmiştir. (Hatta için girişimde bulunulmalıdır. En azından iç kısmı çok renkli kalem işçiliği ile çalındığı iddia edilen bu çinilerin bir bu bölüm Tıp Kütüphanesi ve Tıp Müzesi yapılmış ayetler ile dekore edilmiş, kısmı İngiltere’de bir müzayedede olarak düzenlenebilir ve böylece dağınık sonradan kireç ile badana yapılıp, satılırken bulunduğu) Dr. İrgül tarafından şekildeki tıbbi cihaz ve aletler de toplu bunlar örtülerek sade kalem işçiliği ile belirtilmiştir. (29) Mevcut olan eski halde sergilenmiş olur. Aslında Bursa’nın süslendiği görülecektir. Türbede sadece çinilere uygun şekilde düzenleme en güzel medresesi olan bu yapıyı komple kapı ve pencere kapaklarının değerli yapılmalıdır. Medrese’nin arka yeni bir müze alanı olarak değelendirmek olduğu düşünülmektedir.(25) Kazım duvarında, duvar yapımında kullanılan daha doğru bir girişim olacaktır. Sevgili Baykal’a göre orjinal bir tarafı olmayan ahşap iskeleden kalan orjinal parça Ahmet Erdönmez Bey’in buraya el atması türbe binasının(26) harap bir vaziyette bulunmaktadır. Aynı şekilde medrese gerekiyor. iken 1624 yılında onarımdan geçtiği duvarlarındaki bazı deliklerde dikey

bursa’da zaman 15 bursa’da zaman

Muradiye Külliyesi Çevresi şudur ki; maalesef onarımlar bilinçsiz ihtişamıyla ortaya çıkarılarak gelecek Uzaktan bakıldığında çadırlar kurmuş şekilde yapılmıştır... Çalışmaların kuşaklara aktarılmasının insani bir görev bir Osmanlı obasını andıran Muradiye aslına uygun olup olmadığına dikkat olduğunu hatırlatmak ve paylaşmak Külliyesi ve türbeleri ilk yapıldığında edilmemiştir. Herhangi bir denetleme istiyorum. şüphesiz ki, mevcut doğa şartlarına yapılmadığı gibi yaptırım da göre uygun yapılmış olduğu anlaşılıyor. uygulanmamıştır... Tanpınar’ın “sabrın acı meyvesi olarak” Günümüzde “lokanta” olarak “Muradiye nitelendirdiği Muradiye ve çevresinde İmareti”, caminin 40 metre ötesinde “Bursa, 1958 Kapalıçarşı yangınından, görünen, görünmeyen, var olan ve “Dispanser” olarak kullanılan “Muradiye 2000’lerin başına kadar, Menderes’le kaybolan manevi zenginliklerin ortaya Medresesi”, 40 metre daha ileride yer başlayıp Özal’la doruğuna varan “yıkıcı çıkarılması için bence UNESCO’nun alan günümüzde “Engelliler Merkezi” modernizm”in deneme tahtası olmuştur. da devreye sokulması için girişimlerde olarak kullanılan “Muradiye Hamamı” Kentin karekterini yansıtan ana unsurlar bulunulmalıdır... Muradiye ve arasındaki alanda yapılan türbeler ve özgün sivil mimari örnekleri çok çevresindeki tarihi dokuyu korumak için ahenkli bir bütünlük arz ederken, plansız büyük ölçüde tahrip olmuş, Osmanlı gerekli önlemlerin alınması için UNESCO şehirleşme ve külliyelerin içinden mimari anıtsal yapılar ise bu kuşatmanın devreye girmelidir. Çünkü Muradiye, bir geçirilen yollarla külliyenin bu doğal içinde boğulup kalmıştır.”(32) insanlık mirasıdır. Çünkü Muradiye’nin bütünlüğü maalesef bozulmuş; imaret, düşler bahçesinde, bütün mukaddes hamam ve medrese gibi ana yapılar O kadar ki medeniyetimizin izlerinin kitapların vadettiği cennetin küçük bir külliyeden koparılmıştır. silinmesine göz yumuldu, restorasyon örneğini görmek mümkündür. adıyla gelişigüzel sıva ve badanalarla 1490-1855 yılları arasında yaşanan ecdat mirasımız adeta talan edildi. Bursa Muradiye Külliyesi; külliye sınırları depremlere, iki yıl süren Yunan işgaline Valisi Refik Koraltan’ın davetiyle 1939 dışında kalan imareti, medresesi, hamamı, rağmen, pek çok kez restore edilmelerine yılında Bursa’ya konferans vermek üzere Osmanlı Evi, Uluumay ve Hüsnü Züber karşın, 5 asırdır özgünlüklerini büyük gelen dönemin önemli yazarlarından Evi Müzeleri de dahil edilerek bu alanın ölçüde koruyarak günümüze ulaşan İsmail Hami Danişmend’in anlattıklarına Dr. İrgil’in ifadesiyle komple “kültür Muradiye Türbeleri’nin yer aldığı bahçe göre; muhtemelen Muradiye Türbelerini ve turizm vahası” na dönüştürülmesi içinde, mezarlıkların olduğu alanlarda ve gezerken yapılan onarım esnasında yapılacak en büyük hizmet olacaktır. hatta türbelerin çevrili olduğu bahçenin bizzat mimarın yok ettiği tarihi çinilerin dışında, külliyeyi çevreleyen duvarın olduğu bir noktadan bahsederek, 1936-37 Muradiye Külliyesi ve Türbeleri için yanıbaşında sivil yapıların olduğu yıllarında Bursa’ya gelen resmi mimar Eylül 2004 tarihinde düzenlenen çok alanlarda (tabi mümkünse) yapılacak bozuntusu, “...kapıdan mihraba kadar işlevli özgün tasarımlar yarışmasında temel kazılarında kaybolan birçok iki duvar kaplayan ne kadar çini varsa dereceye giren ilk beş eserde önerilen tarihi esere daha kavuşabileceğimize hepsinin sökülmesini emretmiş! Yalvarıp fikirlerin değerlendirilmesinde fayda var. inanıyor ve bu beklentiyle restorayon yakarılmış: Nihayet mimar bey lütfedip Dolayısıyla Bursa genelinde yapılan / çalışmalarının, acele edilmeksizin yalnız bir iki çini ile iktifa etmiş ama o yapılacak restorasyon çalışmalarının titizlikle sürdürülmesi gerektiğini bir iki tanesi çıkarılırken kazma darbeleri elimizdeki bu (derleme) ön bilgi, tesbit ve düşünüyorum. Bu arada “Muradiye ötekileri de yarı yarıya kırmış! Örnek araştırmalar çerçevesinde sürdürülmesinin Bağçesi”nin estetik açıdan düzenlenmesi, diye alınan bir iki parça da kaybolmuş! daha sağlıklı olacağı kanaatimi paylaşmak rengarenk çiçeklerle bezenmesi işinin, Bu iş gazetelere de aksetmiş, yazılmış, istiyorum. türbelerin restorasyonu kadar önemli çizilmiş, geçmiş, gitmiş! Fakat Bursa’nın olduğunu da paylaşmak isterim. Bursacı ruhu, o zavallı çinicikleri bir Bu yazı; çeşitli bilgi, tespit, Tabii bu arada yapılan, yapılacak olan türlü unutamamış.” (33) Danişmend bu değerlendirme ve kaynakların restorasyonlar öncesi, Bursa’daki mimari olayı anlattıktan hemen sonra, olayın derlenmesiyle hazırlanmış olup, maksadı gelişimin geçmişine dönem dönem göz vehametini göstermek için de şu örneği ışık tutmaktır. Bu yazının bir başka amacı atmak gerekiyor. vermiştir: “Cennete gitmişler, bir-iki ise; Bursa’nın ruhani kimliğini yansıtan melek vurmuşlar: İşte böyle bir şey...” mekanların başında yer alan Muradiye 1958 sonrası yıkıcı Modernizm Türbeleri’nde bir hafızın her gün bir cüz Değerli dostum Saffet Yılmaz Bey’in Muradiye: Kültür ve Turizm Vahası okumakla görevlendirilmesini sağlamaktır yönlendirmesiyle, Muradiye Türbeleri Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın ki, bu vazifeyi caminin imamı da, ile ilgili yaptığımız bu küçük derleme Altepe’nin de ifade ettiği üzere tahribata müezzini de seve seve yaparlar! çalışması sonrası ortaya çıkan gerçek uğramış, tahrip edilmiş olan ecdadımızın yüzlerce yıllık göz nuru eserlerinin tüm

16 bursa’da zaman KAYNAKLAR (13) Betsy Harrell, bursa rehberi, 1980 (27) Bkz. E.Yenal, Osmanlı, s.160 (1) Bkz. Şeref Erler, Bursa’da Eski Eserler, İstanbul, s.33 (28) Bedri Yalman, Bursa, s.85 Eski Şöhretler, 1970 Bursa, s. 14 (14) Kazım Baykal, s.40 (29) Dr. Ceyhun İregil Muradiye Külliyesi İçin (2) Bedri Yalman, Bursa, Turing Yayınları, (15) Seyyahlara Bursa Rehberi, Bursa Vilayet Bir Deneme”, Bursa Araştırmaları Dergisi, Güz İstanbul 1977, s.78 Matbaası, 1931, s.11 2005, s.58 (3) Raif Kaplanoğlu, Doğal ve Anıtsal (16) Sedat Ataman, Yeşil Bursa Cep Kılavuzu, (30) Engin Yenal, s.187 Eserleri İle Bursa, s.224 Bursa Sesleri Neşriyatı, s.31; Turgut Tuna, (31) Bkz. Mefail Hızlı, Osmanlı Klasik (4) Sedat Ataman, Yeşil Bursa Cep Kılavuzu, “Bursa’da Çinili Yapılar”, Bursa’da Yaşam dönemlerinde Bursa Medreseleri, İz Yayıncılık Bursa Sesleri Neşriyatı, s.28 Dergisi Haziran 2007, s. 184 s.256; E.Yenal, Osmanlı, s.237 (5) Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı (17) Betsy Harrell, “Bursa Rehberi, s.35 (32) Namık Ardalı, “Zoraki Modernite: İki İleri Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murad Devri, (18) Engin Yenal, s.113 Bir Geri”, Bursa’da Yaşam Dergisi, Mayıs Cilt III, s.314; Engin Yenal, s.106-107 (19) Bedri Yalman, Bursa, s.81 2005, s.64 (6) Engin Yenal 81 (20) E.Yenal, Osmanlı, s.370 (33) İ.H.Danimend, “Bursalıların Bursacılığı”, (7) Ekrem Hakkı Ayverdi, s. ; Engin Yenal (21) Bedri Yalman, Bursa, s.82 Bursa’da Yaşam Dergisi, Mayıs 2005, s. 108; s.83) (22) Kazım Baykal, s.41 Türklük Dergisi, İkincikanun (Ocak) 1940, (8) Engin Yenal, s. 167) (23) Şeref Erler, Bursa Vilayeti Rehberi, Bursa Cilt:II, Sayı:10, s.229-240 (9) Engin Yenal, s.132 1969, s.15 (10) Engin Yenal, s.184 (24) Raif Kaplanoğlu Doğal ve Anıtsal Eserleri (11) Betsy Harrell, bursa rehberi, 1980 ile Bursa, s.153 İstanbul, s.30 (25) Bedri Yalman, Bursa, s.85 (12) Engin Yenal, s. 131 (26) Kazım Baykal, s.42

bursa’da zaman 17 bursa’da zaman

“ölümün kutsandığı mekan” Muradİye

Raif KAPLANOĞLU Son elli yıla kadar Bursa’ya gelen mekâna geldiğinizi hissedersiniz. gezginlerin en çok etkilendiği mekân Külliye içindeki yaşlı çınarların altında “Bayezıt’ın en küçük oğlu Emir kuşkusuz Muradiye olmuştu. “Tümüyle gölgelenen şehzadelerin, sultanların, Bursa’daydı. Babası ölünce Sultan Selim, Bursa'yı oluşturan bu çok sessiz ve düş hanım sultanların türbelerine geldiğinizde güvendiği bir hadımağasını onu öldürmesi mekânı içinde, özellikle hoşa giden biri içiniz burkulur. Burada gömülü olan için Bursa’ya yolladı. Yumuşak kalpli daha vardır. Muradiye Cami çevresindeki sultanların ne kederler içinde hayatlarını olan bu ağa, şehzade Emir’i öldürmesi mezarlık... Burada kule gibi yüksek yitirdiğini anladığınızda, Osmanlı için deneyimli bir celladı da yanına servilerin, yüksek çınarların gölgesinde, tarihinin en acılı sayfasının Muradiye’de almıştı. Katı yürekli bu adam, çocuğun geçmiş sultanlardan birkaçının bulunduğu yattığını görürsünüz: Belki de bu nedenle odasına girip boynuna ilmiği geçirdiği türbeler var.” (Piyer Loti'de Bursa, Yeni Tanpınar, "Bursa’da Zaman" şiirinde; zaman, çocuk adama gülümseyip kollarını Mecmua, Bursa Özel Sayısı, 1924) “Muradiye, sabrın acı meyvesidir” boynuna dolayarak yanaklarından öptü Muradiye çok güzel, yaşanılacak bir diye haykırır... Sanırım bugün gelenler celladının. Adam tüm asık suratlılığına yer, hatta öldükten sonra da yatılacak için Muradiye aynı etkiyi bırakmıyor... rağmen bu manzaradan o kadar hislendi yer... Nitekim Ceyhun A. Kansu’nun Türbeleri gölgeleyen o müthiş servi ki, işini bitiremeyip baygın bir durumda dediği gibi “Muradiye Bursa’nın kalbi, ve çınarların çoğu bugün yok, ya da yere düştü." ruhudur. Bu nedenle ruhlar burada öbür o eski âzâmetini yitirmiş görünüyor... dünyaya geri dönerler.” Ölümün cennet Külliye çevresindeki eski tarihi doku bir "Odanın dışında bekleyen hadımağası halidir çünkü Muradiye. Muradiye ölçüde korunmuş, korunmaya da özen işin gecikmesinden endişelenerek odaya Türbeleri’ni gezerken bu türbelerde gösteriliyor. Eski kahvehaneleri, berberi, girdiğinde, celladı yarı baygın bir yatan talihsiz insanları, mutlu bir şekilde sokaklarıyla bence bugün halen Bursa’nın durumda gördü. Emre uymak zorunda çınarlar altında dolaşırken görürseniz en derin semti Muradiye... olduğunu bilen ağa, bu masum yavruyu hiç şaşırmayın. “Ölümün sessizliğini ve kendi elleriyle boğdu.” öbür dünyada rahatı bilmek isteyenler Alçakgönüllü bir türbe Bursa’da Muradiye Türbeleri'ne gitsin... Sultan II. Murat, babası ile amcalarının De Busbecq, 1554 yılında geldiği Bursa Ölüm yalnız burada korkunç değildir, yaptığı amansız savaşlara katıldı, nice Muradiye’de, Şehzade Emir’in başına kutsal kitapların vaat ettiği cennet bize kanlar döküldü, nice acılar yaşadı. İktidar gelenleri bu satırlarla aktarmıştı. Çünkü yalnız burada mümkün görünüyor.” (Y.K. uğruna kardeş kanının dökülmesine Muradiye, yaşarken çok acılar çekmiş, Karaosmanoğlu) şaşmıştı. Tüm bu yaşananları anlamsız ancak öldükten sonra huzura kavuşmuş gördü. Bu nedenle bir ara tüm iktidarı çok sayıda şehzadenin gömülü dolduğu Muradiye semtine doğru eski ve ve saltanatı bırakıp Karacabey’deki bir kutsal bir mekândır. hoş evleri çınarlarıyla bambaşka bir

18 bursa’da zaman çiftliğe kaçıp inzivaya çekildi. Ruhu ve Sultan Murat’ın türbesine bitişik olan bir etki için mi bu yanlışı bilerek aklı, bedenini aşmış, sadece Allah ile baş odada ise Sultan Alaattin yatmaktadır. yaptı bilemeyiz ama Muradiye’nin başa kalmıştı... Bu türbeye, Sultan Murat’ın türbesinden bir kaderi de hep yanlış tanınmasıydı. girilir. Türbenin doğusundaki sekizgen Birçok edebiyatçı Çekirge’de yatan Öldüğünde ise babası Çelebi Mehmet’in türbede ise Şehzade Mahmut ile 1512 Sultan I. Murat’ın, Muradiye’de yaptırdığı gibi, küçük bir sarayı andıran yılında boğdurulan II. Beyazıt’ın oğulları yattığını düşünmüş ve yazmıştı. Prof. türbe yerine alçakgönüllü bir mezar Musa, Orhan ve Emir’in sandukaları Dr. Mustafa Durak, Bursa’da Edebiyat istedi. Gömüleceği toprağının üzeri, uzanır. Türbe, pencerelere kadar altın Günleri’nin ilkinde sunduğu bildiride; tanrının nuru ve rahmetinin girmesi için yaldızlı baskı tekniği ile yapılmış motifler Tanpınar’ın “Muradiye, sabrın acı kapanmamasını vasiyet etti... Bugün bulunan lacivert, turkuvaz renkli altıgen meyvesi” ifadesinden Muradiye’de gerçekten de Osmanlı sultanlarından çinilerle kaplı. Türbenin kapı ve pencere yatan I. Murat’ın, Orhan Bey ve sadece II. Murat’ın sandukasının üzeri kapakları da devrinin ahşap işçiliğinin en Nilüfer’den doğan bir acı meyve olarak topraktır. Türbedarlar, bir avuç darı güzel örneğidir. Türbede ayrıca Sultan nitelendirdiğini yazıyor. Burada ya eker bazen sandukanın üzerine. Baharda Murat’ın oğulları Ahmet ile Orhan ile kızı Tanpınar, ya da Sayın Durak yanılıyor. kubbenin boşluğundan akan yağmur Şehzade, Fatih’in öldürdüğü küçük oğlu Çünkü Muradiye’de Sultan Orhan’ın oğlu ile güneşin nurları, sandukanın üzerini Ahmet yatmaktadır. değil, Çelebi Mehmet’in oğlu II. Murat yemyeşil yapar. Böylece tanrının yatıyor. yarattığı en değerli varlıklar olan güneş "İşte genç amcaları Sultan Mahmut... ve yağmuru, her zaman hissetmektedir İşte Osman, Orhan, Emir ve Mustafa Ya ünlü şair Ceyhun A. Kansu’ya ne Sultan Murat... Sultanlar... Hepsi de ay parçası gibi demeli: "Bursa’da on bir Türbe" adlı parlıyor. Ve hepsi de, siyaset ve devletin şiirin girişinde Muradiye Türbesi’nde Ölülerin hayat verdiği mekân nizamı için kurban olmuşlar..." (E. Reşit yatan Sultan II. Murat’ı Kosova şehidi I. Muradiye Rey) Murat’la karıştırıyor: “Edirne gerçi güzeller yeridir ey hem-dem “Ölmüşüz kimimiz zaferler içinde Bursa’da dahi nice dilber-i fettan Şairler de tarih bilmeli Kosova Ovası’nda şafak! Sultan Murat” gördüm” (Sultan II. Murat) Ece Ayhan'ın "Devlet ve Tabiat" adlı Sultan II. Murat döneminde gerçi başkent kitabının aynı adlı şiirin son dizesi şu Ölüme atlayan Şehzade Ahmet Edirne idi, ama onun gözü her zaman satırla bitmekte: “Devlet ve tabiatın ortak "Yavuz Selim tarafından 1513 yılında yay Bursa’daydı. Onun için de Bursa'nın en ve yanlış sorusu şuydu: Maveraü’n-nehir kirişiyle boğdurulan Sultan II. Bayezıt’ın sakin bir yerine gömüldü. Muradiye bir nereye dökülür?” oğlu Şehzade Ahmet Türbesi’nde; kardeşi türbeler kümesidir aslında. Mezarların Şehinşah ve Sofu Sultan, Şehzade böylesine yüceltildiği bir başka mekân Hiçbir yere dökülmez Maveraü’n- Ahmet’in annesi Bülbül Hatun, Şehzade yoktu dünyada: C. A. Kansu’nun dediği nehir. Çünkü bir nehir olmayıp Seyhun Şehinşah’ın oğlu Mehmet, Korkut ve gibi “Ölümün güzelliğini ben burada ve Ceyhun nehirleri arasındaki bir Şehzade Ahmet’in kızı Kamer Sultan’ın anladım.” coğrafi bölgedir. Burada şair ironik mermer sandukaları var. Türbenin içi

bursa’da zaman 19 bursa’da zaman

eski çinilerle süslüdür." Cem Sultan Türbesi'nde ayrıca; Fatih’in onarıldı, türbelerin üstü kurşunla “İşte yiğit, coşkun Sultan Ahmet, kardeşi oğulları Şehzade Mustafa (öl.1474), kaplandı, röleveleri çıkarıldı. Ancak ne Yavuz ile tahtı kapabilmek için giriştiği Sultan Abdullah (öl.1495) ile II. yazık ki, Bursa'da yapılan onarımların savaşta attan düşüp ölüme atladı!..” Bayezıt’ın oğlu Alemşah (öl.1503) birçoğunda yaşanan sıkıntılar, bu "İşte Sultan Murat’ın kalbini ölümüyle sandukaları var. Bir şiirinde Cem Sultan, onarımda da yaşandı. Yine, her teselli olmayan bir acıyla dağlayan Sultan Bayezıt'a şöyle seslenir: restorasyonda olduğu gibi bazı tarihi Alaaddin!.." değerlerimizi yitirdik... Konuyu iyi bilen "İşte Fatih’in oğlu şahin gözlü Korkut... “Yürü, var ey Bayezıt, sen süre git bir dostum, restorasyon sırasında 3-4 Ve işte güzelliği karşında hiçbir kalbin devranı Saltanat, baki kalır derlerse ol türbenin üzerindeki aleminin tombak lakayt kalmadığı bir kıskançlık hançeri yalandır.” olduğunu söylemişti. Onarımda âlemler ile vurulup, henüz parlamaya başlarken değişmişti. Bu tarihte, bazı antikacılara sönmüş iki yıldız: Ali ve Alemşah..." (E. Muradiye’de 12 Türbe… tombak âlemlerden bozma bazı objelerin R. Rey) Gülruh, Şirin, Bülbül ve Muhtereme satıldığını duyunca, konuyu kültür hatunlar, II. Beyazıt’ın köle pazarından müdürlüğüne ilettim. Önce tepkiyle Kanuni'nin sevgili oğlu Şehzade alıp evlendirdikleri kadınlardı. Hepsi karşılaştım, ama sökülen eski âlemleri Mustafa'nın türbesi de Bursa’da uzun yıllar sürgün yaşamış, görmek istediğimi söylediğimde, Sultan Murat Türbesi'nin doğusunda yer öldüklerinde de Muradiye’nin serin bu konuda bir soruşturma açıldığını alan ve "Mustafa-i Cedid" olarak anılan gölgelerine uzanıp yatmışlar. Ebe Hatun öğrendim. Sanırım sökülen eski âlemleri türbede, Kanuni’nin bizzat huzurunda Türbesi, Fatih Sultan Mehmet’in ebesi bulamadılar... Yine aynı restorasyon boğdurttuğu oğlu Şehzade Mustafa Gülbahar Hatun Türbesi dışında, 1515 sırasında, türbelerdeki bazı orijinal dışında, kardeşleri Ahmet (öl.1513) ve yılında yapılan II. Bayezıt’ın oğlu çinilerin antikacılara satıldığını ise Orhan (öl.1562) ile Mustafa’nın annesi Şehinşah’ın eşi Mükrime Hatun (öl. 1517) gazeteler yazmıştı... Mahidevran (öl.1580) ve kime ait olduğu Türbesi'nde, II. Bayezıt’ın oğlu Korkut bilinmeyen bir çocuğun sandukası ile Şehzade Alemşah’ın kızı Fatma’nın Bursa'ya bütüncül bakmak... bulunmakta. Bu türbedeki 16. yüzyılın en sandukaları var. Sultan II. Bayezıt’ın eşi Hazırladığım 20 sayfalık Muradiye Eylem nefis çinileri görülmeye değerdir. Çinilere Bülbül Hatun’un yaptırdığı oğlu Şehzade Planı'nda kısa, orta ve uzun vadede lâle, sümbül ve karanfil çiçekleri ile Mahmut Türbesi'nde, Şehzade Mahmut yapılması gerekenleri ve önerilerimi desenler verilmiş. (öl.1517) ile 1512 yılında boğdurulan II. yazmıştım. Yapılacak bir Muradiye Bayezıt’ın oğulları Şehzade Musa, Orhan Projesi'nin asla Muradiye bloğu içinde yer "İşte tüm zarafetiyle şanı, âzâmetiyle ve Emir’in sandukaları yer almakta. Fatih alan sadece cami, medrese ve türbelerle Kanuni’nin büyük oğlu Sultan Sultan Mehmet’in eşlerinden, Şehzade sınırlı olmaması gerektiğini belirtmiştim. Mustafa’nın nurlu siması. Yedi çift el, Mustafa’nın annesi Gülşah Hatun Nitekim apartmanlar arasında sıkışmış bir Hürrem’in hile dolu yönlendirmesiyle Türbesi'nde, II. Bayezıt’ın oğlu Şehzade Muradiye, ne Bursalıları ne de turistleri boynuna sarıldı!.. Fakat o yine bunlara Ali’nin de sandukası ile 15. yüzyılda etkileyebilir... direnmeyi bildi, ta ki, hain bir vezir yapılan Saraylılar Türbesi bunuyor… yetişip onu boğa!.." (E. R. Rey) Yakın zamanlara kadar, Muradiye’deki “Muradiye Bursa’nın ruhudur” eski tarihi doku büyük ölçüde korunmuş Bahtsız şehzade Cem Sultan 1998 yılında, Yerel Gündem 21 gurubu ve korunmaya çalışılıyordu. Halen bile "İşte şair ve bahtsız şehzade Sultan Cem; için "Muradiye Külliyesi Eylem Planı" eski kahvehaneleri, mahalle berberi, esaretin, ızdırapların, yurt özleminin, hazırlamıştım. Daha sonra bu eylem sokaklarıyla bence bugün Bursa’nın en sürgünde ölmenin acısını mırıldanıyor...” planı, Yerel Gündem’den Ayşe Yandayan derin semti Muradiye... Muradiye'yi (E. R. Rey) ile Vali Yardımcısı Sayın Bekir Ergök’ün herşeyi ile korunmaya çalışılmalı. çabalarıyla uygulamaya konuldu. Bir Nitekim hâlâ Muradiye çok güzel... Medresenin arkasındaki altıgen türbede çalışma gurubu oluşturup sürekli izlendi. Yaşanılacak yer... Hatta öldükten sonra da yatan Fatih’in oğlu bahtsız Cem'in Bu çalışmalar yapıldığı yıllarda Muradiye yatılacak yer... (öl.1495) türbesinin; zarif, ahşap oyma çınarı yıkılmış, türbelerin büyük bölümü ve geçmeli eski kapısı, altın kakmalı harabe halindeydi. Muradiye, Bursa’nın gözbebeği olmaya çinileri, kalem işi süsleri ve kubbesindeki aday bir köşe. Muradiye’de sadece çiçekleriyle Muradiye’nin en güzel Bu gurubun çalışmaları, özellikle de türbeler değil; cami, medrese, okul, türbesi. Valilik ile kültür müdürlüğünün çabaları imaret, şadırvan ve çeşme gibi sayısız sonucunda Muradiye Külliyesi kısmen değerli eseri var. Bursa’da amacına

20 bursa’da zaman uygun faaliyet gösteren tek imaret olan pencereleri, hatta kapı tokmakları bile ovadan Muradiye'nin görkemli görünümü Muradiye İmareti, konuklara Osmanlı eşsiz değerdedir. sağlanmalı. yemeklerini sunuyor… 1426 yılında, Sultan II. Murat tarafından Muradiye’deki Muradiye adasının köşesi, giderek Muradiye türbeleri bugünlerde yeniden Kuran okuyucuların yıkanması amacıyla otopark, manav gibi yapılaşmalarla restore ediliyor. Her zamanki ki gibi yaptırılan hamam, sonraları nasılsa özel kemiriliyor. Muradiye’nin yıllardır yine endişeliyim. İlk çalışmalarda sıva mülke geçmiş, ardından da Osmangazi en önemli özelliği olan orman gibi altında özgün kalem işi süsler bulundu. Belediyesi hamamı satın almıştı. çınarlarından ise bugün eser yok… Çınar Şimdi sıvalar dikkatle kaldırılıp alttaki Restore edilip bugün kültürel amaçlı yerine bahçeye çam ağaçları ekilmiş. kalem işi süsler çıkarılmakta. Sevineyim kullanmakta… Sadece mekânları değil, Muradiye adasının tümünü içine alan mi, endişeleneyim mi bilmiyorum. sosyal yaşamıyla da ilginç bir köşe. proje tasarlanırken mümkün olduğu kadar Çünkü ortaya çıkan özgün kalem işi Hüsnü Züber’in müze-evi, Osmanlı Evi az beton kullanılan ve yeşil bir alan süslemeler; eğer Hünkâr Köşkü veya ile Esat Uluumay'ın eşsiz müzesi var... olarak tasarlanmalı. Çünkü Muradiye Atatürk Köşkü'ndeki gibi üzeri boyanıp bahçesinin yüzyıllardır değişmeyen yenilenecekse, ya da Emirsultan ve Muradiye bloğundaki alan içinde, bir en önemli özelliği olan yeşilliği için, Üftade mihraplarındaki kalem işi süsler ortak bahçe ve kültür projesi yapılmalı. çınarları koruyan ve yeni çınar ağaçlarını gibi tahrip edilecekse, bu özgün kalem Bu hazırlanacak projede, Muradiye dikmeyi teşvik eden bir çalışma olmasına işi süsler, sıva altında daha güvende Külliyesi mahalleden tecrit edilmeden, dikkat edilmeli. olacaktır. mahallenin de yararlanabileceği bir biçimde tasarlanmalı. Çünkü Muradiye Uzun vadede Muradiye bloğu, eskisi Muradiye halen Bursa’nın ziynet Külliyesi, ancak bu külliyeye sahip gibi kuzeye doğru set dibine kadar bahçesi… Muradiye, Bursa’nın çıkacak mahalleli ile korunabilir. Bu genişletilmeli. Böylece daha önce olduğu gözbebeği olmaya aday bir köşe. Sadece nedenle tüm mahallenin girip çıkacağı, gibi Muradiye İmareti de külliye içine mekânsal değil, sosyal yaşamıyla da dinlenebileceği ve birlikte sahip alınmalı. Diğer yandan Ahmetpaşa ilginç bir köşe. Muradiye, yaşayan bir çıkacağı bir biçimde Muradiye Projesi Medresesi'ne kadar olan alandaki, B 4 müze… Bursa’nın incisi, ‘sabrın acı tasarlanmalı. Askerlik şubesinden de parselde, tescilli yapılar dışındaki tüm set meyvesi’... Bekle, çok yakında cıvıl cıvıl yardım alarak, bahçe içindeki tarihi dibindeki yapılara imar izni verilmeyerek bir hayat bekliyor seni... eserler sürekli gözlem altında tutulmalı. uzun vadede külliyenin set dibine kadar Çünkü türbelerin ahşap kapıları ve genişletilmeli. Böylece eskisi gibi,

bursa’da zaman 21 bursa’da zaman

SEMAVİ HOCA’DAN MEKTUP VAR

1850 ile Cumhuriyet’in ilk yılları arasında kendini yoğun olarak hissettiren Batılılaşma çabaları ve bunun mimari alanda Bursa’ya yansımalarını, ülkemizin ve bu alanın duayen isimlerinden Prof. Dr. Semavi Eyice’den öğrenmek istedik. Kendisinden; yüz yıla yakın süren bu ‘mimari alanda kendi değerlerini öteleme, Batı tarzı mimari sembol ve tarzları önceleme’ konusunda ele alacağı bir makale ile Bursa’da Zaman okurlarını aydınlatmasını rica ettik. Hoca da bize, çok istemesine rağmen; ilerleyen yaşı ve buna bağlı sağlık sorunları, özellikle görme zorlukları nedeniyle böyle bir çalışmaya girişemeyeceğini belirtti. Ancak, Bursa’da Zaman okurlarına gönderdiği bir mektup ile kısaca da olsa konuya yaklaşımını aktardı. İşte o, zor koşullarda yazıldığı gözlerden kaçmayan mektuptan satırlar…

22 bursa’da zaman Prof. Dr. Semavi EYİCE

Maalesef 19. yüzyılda Batılıların olmalı. Ben yıllar önce aklıma, bilgime, ülkesine döndükten sonra Bursa’ya kadı zevklerine uymak gereğini duymuşuz. sağduyuma aykırı olduğuna inandığım olup burada vefat eden ve kendisine Bundan dolayı da orijinal Türk bazı kararlar alındığında tam 40 yıl bu yüzden esiri lakabı verilen Mehmed eserlerini Batılı uslubunda ilaveler hizmetten sonra Anıtlar Kurulu’ndaki Efendi’nin Bursa’daki türbesi yıktırılmış ve bilhassa nakışlarla donatmaktan görevimden istifa ettim. Onun için ve bu türbenin kitabeli taşı Muradiye’deki kendimizi alamamışız. Hatta o kadar ki şimdi bu restorasyon işlerine hiçbir mezar taşları arasına konulmuştur. 15. bugün Topkapı Sarayı denilen Saray-ı surette karışmak istemiyorum. Sayıları yüzyıla ait bir külliyenin içine 17. yüzyıla Humayun’un en önemli dairelerinin bizim zamanımıza nisbetle çok artmış ait bir kitabenin getirilip konulmuş olması bazı nakışlarının üzerlerine kalın bir olan Anıtlar Kurullarında hangi ihtisas ve bu türbenin esas bulunduğu yerden boya tabakası vurulduktan sonra batılı sahiplerinin ne sıfatla kararlar aldıklarını sökülmesi de herhalde hoş bir şey olmasa zevkine uygun nakışlar işlenmiştir. da bilmiyorum. Bu hususlarda herhangi gerek. Maalesef bizim bazı çok aydın görünüşlü bir surette bir fikir beyan etmem, sadece ilim adamlarımız “bunlar da bir devri dışarıdan gazel okumak gibi bir durum Bursa’da 1855’de vukuu bulan çok ifade ediyor” diyerek bu yakın tarihin ortaya çıkarır. İstanbul’da bazı tarihi şiddetli depremde pek çok tarihi eserin nakışlarını aynen korumak yoluna eserlerde çok önemli restorasyonlar zarar gördükleri, hatta büyük ölçüde bazı gidiyorlar. Şu kadarını söyleyeyim, yapıldığını basından öğreniyorum. kısımlarının yıkıldıkları bilinmektedir. İstanbul’da Süleymaniye Cami’nin büyük Bunların içlerinde birinci derecede Hatta Bursa’da erken Osmanlı döneminin kubbesindeki nakışlar da 19. yüzyılda önemli bir iki Bizans eserinde de işler başta gelen eserlerinden biri olan 1. yapılmıştır ve altlarında Sinan’ın yapmış yapılmakta olduğunu yine basından Murad Hüdavendigar’ın adına yapılan olduğu gerçek nakışlar bulunmaktadır. öğrendim. Bu hususta yetişmiş diplomalı Şehadet Cami iki yanındaki bölümlerini Bilmiyorum şimdi ne yaptılar bunları. ilk uzman olmama rağmen benden bir tamamen kaybetmiş, sadece orta 15 yıl kadar önce Sultanahmet Cami’nin fikir dahi almak gereğini görmediklerine kısmı tamir edilerek günümüze kadar içinde kubbenin ortasına kadar kurulmuş göre benim bilgime kimsenin ihtiyacı gelebilmiştir. Bu depremde Osman olan bir iskele vardı. Bu iskeleden olmadığını anlamış bulunuyorum. Gazi’nin kubbeli yuvarlak bir Bizans yukarıya kadar çıktığımda nakışların Bu bakımdan herhangi bir tavsiyede yapısı olan ki tarihte ‘gümüşlü kümbet’ orada da 19. yüzyıl zevkine göre yapılmış bulunmam bilmem ne dereceye kadar adıyla tanınır, yerle bir olmuş, Orhan olduklarını görmüş ve bu işi yapmış olan doğru olur. Gazi’nin bir Bizans kilisesinin bir Rum ustaların attıkları imzaların da bu bölümünden dönüştürülmüş olan türbesi nakışların arasında yer aldığını tespit Muradiye Külliyesi erken Osmanlılığın de cami olarak kullanılan esas kilise etmiştim. Hatta bu Rum ustalar daha baka en başta gelen merkezlerinden biridir. yapısıyla birlikte yıkılmıştır. Depremden bir marifet daha yapmışlar. Tenekeden Buradaki bütün türbelerin dikkat ve itina hayli zaman sonra Sultan Aziz’in emriyle altı yaprak halinde bir çiçek kesmişler ile restore edilmeleri ve bakımlarının Osman Gazi ve Orhan Gazi türbeleri ihya ve bu çiçekleri ortasından iri bir çiviyle sürdürülmesi gereklidir. Ancak bu önemli edilirken herhalde çok harap durumda kubbenin çeşitli yerine nakışların arasına hazireye toplanmış ve burayla ilgisi olan kiliseden bozma Orhan Gazi Cami çakmışlardı. Bu acayip süslemeyi ben bir olmayan Bursa’nın çeşitli yerlerinden yenibaştan yapılmamıştır. Belki temelleri örnek almış ve herkese göstermek üzere sökülüp getirilmiş çok sayıda mezar taşı türbenin yanındaki toprak tabakasının odamda saklamıştım. Tabi zamanla bu da vardır. Aslında benim görüşüme göre altında bulunabilir. Orhan Gazi’nin bir teneke çiçeklerin paslanmış olduklarını da bu da pek doğru bir iş değildir. Nitekim Bizans yapısının bir parçası üzerinde hesaba katmak gerekir. Bu çirkin ve garip 17. yüzyılın ilk yarısı içlerinde Sultan kurulu olan türbesinin Bizans dönemine süslemeyi restorasyonu yapan mimara İbrahim zamanında Mısır’a kadı olarak ait taban süslemesini çok yıl önce bütünüyle söktürdüm. Bu tutum tabii tayin edildiği için oraya giderken esir tespit etmiş ve bunu bir makale halinde bizim bazı üstadlarımızı rahatsız etmiş düşen ve sonra kendi fidyesini vererek yayınlamıştım.

bursa’da zaman 23 bursa’da zaman

24 bursa’da zaman BURSA’NIN OSMANLI YAPILARINDA BAROK ÜSLUBUNUN ETKİSİ

Yrd. Doç. Dr. Doğan YAVAŞ uygulanmasında yeni ilkeler oluşturma sözcüğünden kaynaklanmaktadır. yoluna gitmişlerdir. Mimarlıkta asimetrik Mecazi olarak “tuhaf, gülünç, tutarsız” 15. yüzyılda doğarak 16. yüzyılda plan uygulaması, yüzeylerde ışık-gölge anlamını içermektedir. Bir üslup adı olgunluk aşamasına ulaşan Rönesans oyunları yapmak amacıyla iç-dış bükey olarak 18. yüzyılın sonlarına doğru yeni- sanatı hem İtalya’da hem de diğer öğelerin kullanılması, süslü cephe ve klasikçilik’ in kuramcıları tarafından Avrupa ülkelerinde büyük ustalar taç kapıların programlanması bu amaca yaygınlaştırılmıştır. Barok, iki farklı yetiştirmiştir. Bu sanatçılar plastik sanat hizmet edebilmiştir. Heykeltıraşlıkta da anlam içermektedir. Bunlardan biri estetik dallarında dengeyi, huzuru ve açıklığı, giysi kıvrımlarının gölge-ışığı sağlayacak kuraldır. Bu anlamıyla, Klasizme karşı form mükemmelliğini değerlendirmeye şekilde düzenlenmesi, yüz ifadelerinde bir tepki olarak değerlendirilmektedir. büyük önem vermişler ve bu amaçla ve jestlerde duygusallığın yansıtılması Kronolojiyle sınırlandırılmayan bu terim, resim sanatında deseni, kompozisyonu ve olabildiği ölçüde diyagonal plana yer durağanlığa karşı, coşku ve hareketlilik belirgin, ışığı yaygın eserler yapmaya verilmesi yoluna gidilmiştir. anlamları taşımaktadır. yönelmişlerdir. Bu yüzden Raphaello, resim alanında, Rönesans sanat idealinin Barok üslubu, Avrupa’nın zenginliğe Barok, Avrupa’nın belli bir döneminin büyük temsilcisi olabilmiş, diğer kavuştuğu ve büyük sömürge sanatı olmaktan uzak bir anlamı da sanatçılar da az ya da çok olgun stil imparatorlukları oluşturmaya başladığı bünyesinde taşır. Örneğin M.Ö. 3. ile uygulamalarıyla aynı sanat idealini bir devrin sanatı olarak kendinden emin, 1. yüzyıl arasındaki Helenistik-Antik gerçekleştirebilmişlerdir. Büyük güçlü ve bir ölçüde de gururlu bir sanat Sanat, Geç-Gotik Sanatı, Hindistan’daki heykeltraş ve ressam Michelangelo’nun anlayışıdır. Avrupa’da Barok sanatın 5. yüzyıl’dan 15. yüzyıllara değin eserlerinde görülen abartmalar, titanik ortaya çıkmasında rolü olan etkenler devam eden ve bütün pagodaları görünüşler Rönesans’ı aşan bir stili arasında, bu sıralarda oluşan yönetim delik deşik eden sanattır. Ayrıca olduğu kanısını vermiştir. Manieristler değişikliği de vardır. Rönesans’ta Osmanlı İmparatorluğu’nda 18. ve 19. de oranları uzatarak, alışılmamış ışıklara hümanist kültürün içinde doğan yüzyıllardaki sanat anlayışı ile Rusya ve ve renklere yer vererek Rönesans sanatı burjuvazi, zamanla gelişip bir çeşit kültür Çin’de gördüğümüz çok şişkin kubbeler idealinden belirli ölçüde uzaklaşmışlardır. ve zenginlik aristokrasisi haline gelmiştir. ve süslü saçaklı mimarili sanatlar, hep Ancak bu sıralarda beliren büyük Barok üslubunu yansıtırlar. 17. yüzyılda doğan ve Barok denilen krallıklar, kendi idare mekanizmalarına sanat akımı ise, bazı sanat tarihçileri eski toprak sahipleri olan, fakat şehirlerde Barok anlayış, bir üslup aşaması olarak, tarafından, “Kilisenin reforma karşı araziye dayalı tarımsal ekonominin yerini her klasik dönemi izleyen zamanlarda, başlattığı bir hareket” olarak açıklanmak para ekonomisinin alması yüzünden sanatların bir biçimi olarak görülür. istenmiştir. Bu dönemde sanat güçten düşen asilleri, yüksek memur Bu üslup, klasiğin sağlam, açık ve gösterişe yönelmiş, mimarlık, resim olarak almaya başladıklarından, burjuva kesin hatlı formlarının gevşemesi ve ve heykeltıraşlıkta hareketi, gösterişi kesimi değerini kaybetmişti. Bu uygulama biçimlerin bir kompozisyon içinde sağlayacak estetik ve teknik düzenlemeler neticesinde kral çevresinde önemli politik erimesi ve birbirleriyle kaynaşmasıdır. yapılmıştır. Hareket esaslı bir kavramdır bir mevki elde etmiş olan asiller, kralın Klasiğin sakin ve duruk figürü, Barok’ta ve sanatçılar mimarlık, heykeltıraşlık temsilcileri durumuna gelmişlerdi. hareketlenmekte ve sükûn, gürültüye ve resimde hareketi olabildiği ölçüde dönüşmektedir. Klasik eser, bazı elde edebilmek için kompozisyonda, Portekizce’de “Tam yuvarlak olmayan prensiplere ve kaidelere bağlıdır. Barok planların düzenlenmesinde, boya ve ışığın düzensiz inci” anlamına gelen Barocco ise, bu kaide ve prensipleri reddeder.

Eugene Viollet-le-duc

bursa’da zaman 25 bursa’da zaman

Barok üslup İtalya’da doğmuş, İtalya Hundi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Dış taraftaki bordür ise, kalın kıvrımlı dışında İspanya, Belçika, Avusturya, 1366-1429 yıllarında yapıldığında tek kenger yaprakları arasında altı dilimli Güney Almanya, Bohemya ve Polonya kubbeli olarak inşa edilen camiye 1507’de yapraklı, altın yaldızlı boru çiçekleri ile gibi Katolik ülkelerde sevilerek avlu ve üç kubbeli revak eklenmiştir. süslenmiştir. Mihrap nişinin iki köşesinde uygulanmıştır. Roma, Viyana, Prag 1795 yılında tamamen yıkılmış olan bina, mermer şeklinde boyanmış sütunçe gibi kentler önemli Barok üslup 1804 yılında III. Selim tarafından aynı figürü ile bunların yanlarında köşe merkezleridir. Ancak, İngiltere ve plan üzerine rokoko ve ampir tarzındaki dolgusu olarak iri rûmî ve palmetlerden Hollanda gibi Protestan akidesini süslemeyle yenilenmiştir. Sekizgen oluşan bir koltuk düzenlemesi vardır. benimseyen ülkelerde bu üslubun sert kasnak üzerine oturan tek kubbeye Bursa Yeşilcami’nin taç kapısındaki tepkilerle karşılaştığı, Kuzey Almanya ve sahip olan Emir Sultan Cami’nin kuzey mermer kabartmalarda yer alan bitkisel Fransa gibi Protestanların da bulunduğu cephesinin köşelerinde kesme taştan birer süslemelerden etkilenildiği bellidir. toplumlardaysa örneklerinin sınırlı minare yer almaktadır. Cami üç kapılı, Bu iki koltuk süslemelerinin arasında olduğu görülmektedir. Etkileri Avrupa şadırvanlı güzel ve geniş bir avlu içinde rûmîlerden oluşan büyük bir kandil motifi dışında Rusya’da ve Geç Osmanlı bulunmaktadır. Emir Sultan Cami’nde ve bu motifin ortasındaki damla içinde sanatında da izlenen Barok üslubun, Orta görülen mimari unsurları bir başka de, sülüs yazı ile müsennâ bir âyet yer ve Güney Amerika’da yerel niteliklerle camide görmek mümkün değildir. almaktadır. karışmış olarak çok özel görünümlerine rastlanmaktadır. Batılı akımın süslemesinden etkilenen 2012 yılı sonlarında restorasyonu bir diğer yapı da Ulu Cami’dir. Arşiv başlayan Muradiye Külliyesi’nde de şu 17. yüzyıl başında ve tüm Barok dönem belgelerinde Bursa Ulu Cami’nde ana kadar camisi ile Şehzade Mahmut boyunca egemen olmuş ve kendini çalışan üç nakkaş ve bir silicinin adlar ve Gülruh Hatun türbelerinde sıva yaşamın her dalında belli etmiş olan ve aldıkları ücretleri verilmektedir. raspaları yapılmış ve serbest fırça bu sanat akımı Osmanlı Devleti’nin Hepsi gayrı Müslim olan bu sanatçıların, hareketleriyle uygulanan zevksiz Barok o zamana kadar oluşturduğu klasik caminin kubbe göbeklerinde, paye ve süslemelerin altından 15. yüz yıl sonu mimari ve süslemeyi de etkilemiş ve kemerlerinde yer alan Barok süslemeleri 16. yüz yıl başına ait muhteşem Klasik alıştığımız mimari çizgilerde ve süsleme yaptıkları anlaşılmaktadır. Caminin yirmi Osmanlı kalem işleri ortaya çıkarılmıştır. programında değişimler başlamıştır. kubbesinin her biri diğerinden farklı Rumiler, palmetler, lotuslar, şakayıklar, Başlangıçta bu değişimlerin yavaş süslemelere sahiptir. Kubbe göbeğinde pençler gibi stilize bitkisel motiflerle seyretmesi, henüz Hassa Mimarları dokusal etki veren kumaşların etrafında kırmızı, sarı, mavi ve beyaz renklerin Ocağı’nın geleneğinden kopmakta farklı çiçek demetleri vardır. Payelerin ahenkli kullanımı, türbeleri adeta cennet isteksiz davranan ve bu üsluba fazla üst kısımlarında yine çiçek demetleri, bahçesine döndürmektedir. Diğer birkaç yüz vermeyen Müslüman mimarlar iki yana açılan bitkisel motifler, ışık- kubbede de çıkacağı düşünülen bu kalem sayesinde olmuştur demek yanlış olmaz. gölge etkili fakat acemi perspektifleriyle işleri, restorasyon işi bittiğinde Muradiye Barok mimari ve süslemenin en keskin geç dönem özellikleri taşır. Sultan camisi ile türbelerini bir kat daha değerli haliyle Osmanlı inşaatında kendini Abdülmecid’in boşandığı eşlerinden hale getirecektir. göstermesi 19. yüz yıl ilk çeyreğinde, Bezmî Kadın Efendi ile evlendiği için yani II. Mahnut devrinde başlar. Bu 1862 yılında Sultan Abdülaziz tarafından KAYNAKÇA dönemin önemli mimarları da Balyan Bursa’ya sürgün gönderilen Ressam Turanî, Adnan., Dünya Sanat Tarihi, İş ailesinin fertleri olan Serkis, Agop, Ferik Tevfik Paşa da bu çalışmalar Bankası Kültür Yayınları, 1971. Senekrim, Kirkor ve Amira Balyan gibi sırasında camiye gelmiş ve mihraptaki şahıslardır. Paris’te eğitim almış olan süslemeleri yapmıştır. Mihrabı çevreleyen Atasoy, Nurhan.,’’Barok’’, Türkiye Diyanet bu kişiler, Batı akımının Osmanlı devlet dört frizden biri kûfi yazı kuşağı “Yâ Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 5. Türkiye yapılarında ve dini mimarisinde daha Mâlike’l-mülki zü’l-celâli ve’l-ikrâm” çabuk yerleşmesinde etken oldukları ibâresi tekrar halinde yazılmıştır, biri Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1992. söylenebilir. Bu dönüşümün sonucunda stilize motif kuşağı diğer ikisi de bitkisel Kınay, Cahid., Sanat Tarihi, Kültür Bakanlığı Bursa’daki Erken Osmanlı mimarisinin süsleme kuşağı olarak düzenlenmiştir. Yayınları, Ankara 1993. eserleri de etkilenmiş ve en azından İçteki bordürde yer alan bitkisel motifte, onarımları esnasında süslemeleri bu asma yaprakları ile bazen dört, bazen de Beksaç, Engin., Avrupa Sanatı, İstanbul 1994. üsluba göre yeniden şekillenmiştir. beşli tomurcuklar arasında boru çiçekleri Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eski Bursa’nın en önemli mimari yapılarından işlenmiştir. Yaprak, dal ve çanaklar Zamanlarda İstanbul Hayatı, (2. Baskı), biri olan Emir Sultan Cami, Yıldırım altın yaldızla, çiçekler ve çenekleri İstanbul 2001. Bayezid’in kızı ve Emir Sultan’ın eşi olan ise kendi renklerinde boyanmışlardır.

26 bursa’da zaman Eugene Viollet-le-duc

bursa’da zaman 27 bursa’da zaman

BURSA’NIN ÇALINAN ÇİNİLERİ

Engin YENAL profilinin pek de kesinlik kazanamadığı bakılarak yapılabilmekte... görülmekte... Onun Viollet-le Duc’un Bursa’dan, özellikle de Yeşil yanında yetiştiği görüşlerden biri. Diğer Türbenin kubbe kasnağının ve kubbesinin Külliyesi’nden çalınan çiniler konusu bir görüş de herhangi bir mimari öğrenim ise çini kaplı olduğu yolundaki Evliya üzerinde nedense birkaç yazar dışında pek görmeden kendini yetiştirdiği yolunda... Çelebi’nin de aralarında olduğu durulmamış... Ahmet Haşim 1923’te Yeni bazı yazarların görüşlerini; Ekrem Mecmua’da yayınlanan “Gurebahane i Parvillee’nin Bursa’daki görevi üç yıl Hakkı Ayverdi belgelere dayanarak laklakan” başlıklı ünlü yazısında “meşhur kadar sürer... Başta Yeşil Külliyesi olmak kabul etmemekte... Ayverdi gene mimar Döpar Willie’nin nezareti altında üzere bazı anıtsal yapılarda (günümüzde de kubbenin biçimini yadırgar ve tamir edilen Yeşil Cami’nden “çalınmış Viollet –le Duc’un geçerliği çok kasnağın gerektiğinden daha yüksek çiniler”den sözeder. (Ancak Haşim eleştirilen, yadırganan kuralları izlenerek) olduğu görüşünü vurgular. Kubbenin bu konuda herhangi bir bilgi vermez; hayli kapsamlı restorasyonlar yapılır. ve kasnağının depremden ne denli Parvillee’yi ise Döpar Willie olarak anar.) Bu restorasyonlardan en çok etkilenen etkilendiği bilinmemekle beraber; Tahsin Öz 1945’te ilk kez yayınlanan yapı ise: Yeşil Türbe’dir. Özellikle kasnağın özgün yapımda çini kaplı “Turkish Ceramics” adlı kitabında gene de Taçkapı, kubbe kasnağı ve tüm olduğu yolundaki görüşlerin geçerliği ayrıntıya girmeden Bursa’dan çalınan cephelerdeki çinilerin değiştirilerek gene de tartışılabilinir. Ancak çinilerin çiniler olduğunu bildirir... Yenilerde yerlerine ya Fransa’da -ya da Kütahya’da- hangi dönemde yok olduğu bilinmez. (Demirsar Arlı-Altun-2008) Osmanlı yaptırılan çinilerin konduğu; ya da (Günümüzde ise kasnak tümüyle dönemi çinileri üzerine yayınlanan yüzeylerin sıvandığı görülür. (Özgün sıvalıdır.) kapsamlı araştırmalarda bile konuya biçimlemenin yenilenmesi yerine değinilmemesi ise dikkat çekicidir. yüzeylerin sıvanması çözümü bilindiği Restorasyon sürecinde dış yüzeylerde gibi; Viollet-le Duc’un koyduğu türbeye “Yeşil” adını verdiren firuze 1855 depremi sonrasında Bursa’da restorasyon kuralları arasında yer renkli özgün profilli çiniler (hasar anıtsal yapıların onarımına Ahmet Vefik almaktadır.) görmemiş olsalar bile) her nedense büyük Paşa’nın yönetimi ve yönlendirmesiyle çoğunluğu yeni yaptırılan çinilerle ancak 1863’te başlanabilmiş... Bu işte de 1855 depremi öncesinde Yeşil Türbe taç değiştirilmiş.. Bunlar özgün biçimlerinde restorasyon konusunda bir uzman olduğu kapısının 1843’te Joseph G.de Prengey’in değil de (düz) plakalar halindedirler. (Bu ileri sürülen Leon Parvillee(1830-1885), çekmiş olduğu bir fotoğrafı ise bu konuda yeni çinilerin bir kısmının kullanılmayıp 3000 kuruş aylıkla görevlendirilmiş.... belirleyici özellikte, belgesel nitelikte... saklandığı, ilerki yıllarda yapılan Özgün biçimlemesinde taç kapının dış onarımlarda kullanıldığı biliniyor.) O dönemde, Fransa’da ünlü mimar yüzeyinin de tümüyle çini kaplı olduğu; Viollet-le Duc’un kuramsal çerçevesini ancak geçen sürede rutubet nedeniyle Daha sonraki yıllarda Parvillee’nin kurduğu restorasyon etkinliklerinin bunların bir kısmının döküldüğü ve yok çini konusunda hayli uzmanlaştığı ve sürdüğü bilinse de; Parvillee’nin mesleki olduğu yolunda bir yorum fotoğrafa 1874’te kardeşiyle kurduğu bir fabrikada

28 bursa’da zaman Yeşil Türbe taç kapı çini mukarnas parçası - Lacma koleksiyonu

Yeşil Türbe taç kapı çini mukarnas parçası - Victoria Albert Müzesi koleksiyonu

Viollet-le Duc’un o yıllarda yaptığı örneği bulunmakta idi. Çinili köşkte Batı ülkelerinin ünlü müzayede bazı restorasyonlar için Gotik Döşeme yeniden açılan müzede ise Yeşil Külliyesi evlerinin İslam sanatına yönelik açık karoları ürettiği biliniyor. Parvillee’nin çinileri bulunmamaktadır... arttırmalarında zaman zaman Yeşil hayli yüzeysel bir bakış açısıyla Victoria/Albert Müzesi’nde birkaçı Türbe (veya zaviye)’den çalınmış Osmanlı mimarlığını yorumladığı kitabı sergilenen ve Yeşil Türbe’ye ait olduğu çini parçalarına rastlanılması olası... “Architecture et Decoration Turques Au belirtilen 13 parça çini bulunuyor. (Örneğin Londra’daki Bonham's adlı ünlü Xve Siecle Viollet-Le Duc’un önsözüyle Bunların en ilginç olanı 25.4X29,2 müzayede evinin 2005’te Yeşil Türbe’den 1874’te yayınlanmış.. 43.8X29.8 cm cm boyutunda Cuerda Seca tekniğiyle çıkmış olan Cuerda Seca tekniğiyle boyutlarında Folio boy kitapta 30’u yapılmış üç boyutlu bir Mukarnas yapılmış bir bordürü 4350 pounda sattığı renkli, toplam 50 levha çizim bulunuyor. ögesi ki bu parçanın Taç Kapı’ya ait biliniyor...) Bu levhalardan 30’u Yeşil Cami’ye olduğu kesinlikle söylenebilir... Diğer 12’si de Yeşil Türbe’ye ait. (Parvillee parçaların ise en büyüğü 38.7X21.9 cm Yeşil Zaviye’de restorasyon sonrası araştırdığı yapılarda plan tiplerinin boyutlarında. Bunlar da gene Cuerda Seca kaybolan çinilerin ise, nerede oldukları ve yapısal boyutların Grek, bezeme tekniğinde yapılmışlar ve olasılıkla da ya konusu hala tam olarak aydınlanamamış ayrıntılarının Arap, bezeme tekniğinin ise Taç Kapı’ya ya da kubbe eteğine aitler... durumda. Bu çinilerin çoğunluğunu İran kökenli olduğunu ileri sürer!) Müzede Parvillee’nin 1874’te yayınladığı üst katta Hünkar mahfilinde Taç Kapı kitabın bazı özgün çizimleri de bulunuyor. üstündeki küçük pencerenin kemer aynası Günümüzde bir zamanlar Yeşil Türbe’de Bunların ve çini parçalarının müzeye ve bordürleri oluşturuyor. Günümüzde bulunan çinilerden bazılarının ise, seçkin geliş tarihleri ise 1893. Yani Parvillee’nin eksik olan çinilerin yerlerine aynı batılı koleksiyon ve müzelerde yer aldığı ölümünden sekiz yıl sonra... desenlerin boya ile yapılmış kopyaları görülüyor... Bu müzelerden başlıcaları: bulunmakta... Nerede oldukları Victoria/Albert (Londra-İngiltere) ve LACMA’daki en önemli parça 34.2X10.8 bilinmese de eksik olan bu parçalar Yeşil LACMA (Los Angeles County Museum cm boyutlarında Victoria/Albert’tekinin Külliyesi’nde var olan İznik dönemi of Art-Los Angeles - ABD)dir. İslam benzeri üç boyutlu bir mukarnas ögesi. öncesi Cuerda seca çinilerin başyapıtları sanatıyla ilgili çok zengin koleksiyonları Müzede iki tane oldukça büyük çini sayılmakta... bulunan Benaki Müzesi (Atina- kenar ögesi de bulunuyor. Bu parçaları Yunanistan), Gülbenkyan Müzesi/Lizbon- müzeye armağan eden ünlü koleksiyoncu Umulur ki bir gün müzelerimizde Yeşil Portekiz ile Louvre Müzesi’nde(Paris- Edwin Binney 3rd’in 1979 Portland Külliyesi’nden çini örnekleri sergilenir Fransa) Yeşil Türbe’ye ait çinilerin Sergi katalogunda bu ve Victoria/Albert ve bunların nerede ve nasıl yapıldıkları bulunup bulunmadığı araştırılamamıştır. müzesindeki benzeri çini parçalarının sorunsalı da çözümlenir... 1960’lı yıllarda Vakıflar Genel Ahmet Vefik Paşa’nın önayak olduğu Müdürlüğü’ne bağlı olarak İstanbul’da restorasyon sonrasında Batı’ya kaçırıldığı açılan “Türk İnşaat ve Sanat Eserleri açıkça belirtilmekte... Müzesi”nde ise kırık-dökük bir kaç çini

bursa’da zaman 29 bursa’da zaman

AVRUPA’DAKİ GOTİK CANLANDIRMA AKIMI BURSA’DAKİ ANIT ESERLERİ NASIL ETKİLEDİ?

Prof. Dr. Necmi GÜRSAKAL gelse de galiba bu bir gerçek. “18. Avrupa’da pişer bize de düşer… yüzyıl, Osmanlı sanatına Batı etkilerinin Hikâyemiz Avrupa’da başlıyor. Sanayi Ne alaka filan demeyin. Bal gibi girdiği, başka bir deyişle Batılılaşmanın Devrimi geçmişte yaşanan toplumları Avrupa’daki Gotik Canlandırma akımı, başladığı dönemdir. Bu dönemde özellikle etkileyen bir etkiydi ve her etki gibi 19. Yüzyılda İstanbul ve Bursa’daki süslemede Barok, Rokoko gibi Batı tepkilere neden olmuştu. 18. ve 19. anıt eserleri etkiledi. Elbette olumlu kaynaklı üsluplar görülür”(1) cümlelerini Yüzyılda Avrupa’da gözlenen Sanayi etkilemedi, zaten etkilemesi bile saçma göz önüne aldığımızda, bu etkilerin saçma Devrimi ve kentlerin siluetlerinde beliren çünkü Gotik Canlandırma akımı dini değil gerçek olduğunu farkında olarak fabrikalar, Orta Çağa özlem duyan bazı bir mimari akım. İlk bakışta, Hıristiyan veya olmayarak geçmişte büyük hatalar çevreleri rahatsız ederek onlara, “Ulusal dini değerleri ile ilişkili bir mimari yaptığımızı anlayabiliriz. miraslarımız yok mu oluyor?” sorusunu akımın Bursa’daki cami ve türbelerin sordurmuştu. Örneğin, İskoçyalı felsefeci restorasyonunu etkilemesi çok saçma Thomas Carlyle ve Orta Çağ mimarisi

30 bursa’da zaman üzerine yazıları olan Anglo-Fransız olan ve Gotik tasarımın elemanlarını Burada bir mimardan daha söz etmemiz mimar, sanatçı, Augustus Pugin sanayi taklit etme anlamına gelen Gotik gerekir. Eugene Viollet-le-duc kimdi? toplumunu eleştirerek sanayi öncesi Canlandırma, 18. Yüzyılın sonlarından 1814-1879 yılları arasında yaşayan çağı altın çağ olarak nitelendirdiler ve 20. Yüzyılın başlarına kadar Avrupa Eugene Viollet-le-duc bir Fransız mimarı Gotik mimari ile Hıristiyan değerlerin ve Kuzey Amerika’da özellikle kilise, ve teorisyeniydi. Orta Çağda yapılan sanayileşme ile tahrip edildiğini öne kolej, üniversite gibi binalarda popüler binaları restore etmesiyle ünlüydü. sürdüler. Onlara göre, fabrikalar değerleri olan bir mimari akımdı. Bu tür binalar Paris’te doğmuştu, Gotik Canlandırma ve mimariyi tahrip ediyordu. Kısaca o geçmişteki Gotik mimari elemanları taklit mimarıydı ve ABD’deki Özgürlük dönemdeki bazı Avrupalı düşünürler edilerek yapıldı. Notre Dame’ın Kamburu Anıtı’nın içyapısını tasarlamıştı(2). sanayileşmeye olan tepkilerini geçmişe romanı rasgele bir şekilde Notre Dame Fransa’da Demir Gotik rasyonalist özlem duyarak, mimari mirasın yok Kilisesinde geçmiyordu. Victor Hugo’nun akımının dev temsilcisi Eugène Viollet- olduğunu öne sürerek gösterdiler. amacı Gotik mimariye yeniden ilgi le-Duc idi. Onun yaklaşımı demir uyandırmaktı. 1832 yılındaki baskısında ile taş işçiliğini Gotik Canlandırma Bütün bu gelişmelerin sonunda Fransız Notre Dame’ın Kamburu romanında uygulamalarında, restorasyonlarda Alexandre de Laborde 1816 yılında, Victor Hugo, Gotik mimarinin Fransa’nın birleştirmekti ve Viollet-le-Duc başka “Gotik mimari kendine has güzelliklere ulusal mirası olduğunu vurgulamak için eserlerinin yanında Notre Dame sahiptir” cümlesini yazarak, Fransa’da ulusal mimari sevgisinin ulusa ilham Kılisesi’ni de restore etmişti(3). Gotik Canlandırma (Gothic Revival) olmasını istiyordu. akımını başlattı. Bir mimari akım

bursa’da zaman 31 bursa’da zaman

Şimdi gelelim İstanbul’a ve oradan ikili ilişkiler kurmak amacıyla ziyaret Rokoko üslubuyla tekrar tezyin edildi. Üç Bursa’ya… eden ilk Osmanlı padişahıdır. Kırım yıldır süren restorasyon kapsamında ise Savaşı’nın üzerinden on seneden fazla bu tezyinlerin Barok-Rokoko üslubuyla 1861 yılında tahta çıkan Sultan bir zaman geçmiş ve bu arada Avrupa’da aynen bırakılması ya da 5 asır önceki Abdülaziz’in 21 Haziran ile 7 Ağustos dengeler değişmişti. Sırbistan ve Girit haline çevrilmesi tartışması başladı.”(7) 1867 tarihleri arasında yaptığı bir isyanları tehlikeli bir boyut almıştı. Alî Vikipedi Yeşil Türbe için diyor ki: Avrupa seyahati vardır. O günlerde Paşa hükümeti, üstadı Reşid Paşa gibi “Türbe, Çelebi Sultan Mehmet’in Uluslararası Paris Sanayi Sergisi’nin Fransa ve İngiltere’nin desteğini almayı vefatından 253 yıl sonra (1647) Hassa açılışı münasebetiyle Önce Fransa’dan zorunlu görüyordu. III. Napoleon’un, Mimarı Elhac Mustafa Bin Abidin bir davet gelmiş, daha sonra İngiltere Paris’te açacağı ‘Umûmî Fuar’ bu amaç tarafından onarılmıştır. Bundan sonra kraliçesinin daveti bunu takip etmişti. için önemli bir fırsattı.”(5) 1769 yılında Mimar Es-Seyyit Elhac Şerif 1867 yılındaki Paris Sergisi’ndeki bir Efendi, 1864-1867 yıllar arasında Leon cami, bir İstanbul köşkü ve bir hamamın Ne demiştik, “18. yüzyıl, Osmanlı Parville ve 1904 yılında Osman Hamdi çevrelediği meydandan oluşan Osmanlı sanatına Batı etkilerinin girdiği, başka Bey’in katkılarıyla Asım Kömürcüoğlu pavyonunu düzenlemek üzere İtalyan bir deyişle Batılılaşmanın başladığı tarafından türbede onarım çalışmaları mimar Barboroni ve onun Fransız asistanı dönemdir. Bu dönemde özellikle yapılmıştır.” Leon Parvillé görevlendirildi. Barboroni süslemede Barok, Rokoko gibi Batı ve bir başka İtalyan mimar olan Montaldi kaynaklı üsluplar görülür”(6) İşte Eugene Viollet-le-duc Gotik Katedrallerin aynı zamanda Valide Cami’ni inşa örnekleri: “Süleymaniye Cami'nde restorasyonu ile ilgili çalışmalar yapmıştı etmişlerdi(4). Paris Sergisi’ndeki Osmanlı ana kubbe dahil iç tezyin 5 asır önce ve bu yöntemler onun öğrencisi olan Leon pavyonunu Leon Parvillé uyguladı. Mimar Sinan'ın arkadaşı, devrin baş Parville tarafından İstanbul ve Bursa’daki Leon Parvillé mimar-mühendis olarak nakkaşı Kara Memi tarafından yapıldı. çeşitli anıt eserlere uygulandı. Ayrıca adlandırılabilir. Ancak zamanla dökülen bu kalem işleri Leon Parvile’nin 1874 yılında bu konuda kapatılarak yaklaşık 1,5 asır önce Padişah yazdığı kitabın önsözünü de Eugene “Sultan Abdülaziz ordusunun başında Abdülmecit (1823-1861) döneminde Viollet-le-duc kaleme aldı.(8) “1855 olmaksızın, Avrupa’yı sadece seyahat ve İtalyan mimar Fossati tarafından Barok- (H.1271) tarihinde meydana gelerek

32 bursa’da zaman Bursa’ya büyük zarar veren depremden çeşitli anıt eserlere uygulandı. Ayrıca 3) http://en.wikipedia.org/wiki/Gothic_Re- sonra şehirde büyük bir onarım faaliyeti Leon Parvile’nin 1874 yılında bu konuda vival_architecture başlatılmıştır. Hüdavendigâr Vilayeti yazdığı kitabın önsözünü de Eugene 4) Nasır Ayşe, “Concept of Westernisation Valisi Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa’ya Viollet-le-duc kaleme aldı .(10) and The Role of Foreign Architechts in 18’th davet ederek, teftiş heyetinde 3000 Century Otoman Architecture”, http://www. kuruş maaşla görev yapmasını sağlayan Sonuç: Batılının her şeyi bildiğini –ki levantineheritage.com/note68.htm Mühendis Leon Parvillé tarafından burada bilmesi gereken bizim sanatımız- 5) Gök Nejdet, “Mütercim Halîmî Efendi’nin yapılan keşifte, Yeşil Cami ve türbesinin varsayarak, anıt eserlerin restorasyonunu Notları Çerçevesinde Sultan Abdülaziz’in onarımlarının 200.000 kuruşa mal olacağı onlara ihale etmenin saçmalığı geç Avrupa Seyahati Ve Sonuçları (21 Haziran bildirilmekte ancak, tamir olunacak ama şimdi ortaya çıkıyor. Kimin suçu 1867 ‐ 7 Ağustos 1867)”, Tarihin Peşinde, yerlerden bahsedilmemektedir. Fakat bu durum? Eugene Viollet-le-duc’un 2012, Sayı 7, s.165. vesikalardan, Yeşil Cami’nin kubbelerinin mu? Onun öğrencisi Leon Parville’nin 6) Demiriz Yıldız, a.g.k. , http://www.istanbul. yıktırılmasına gerek olmadığı ve demir mi? Avrupa’daki Gotik Canlandırma edu.tr/Bolumler/guzelsanat/gecdonem.htm çemberler içine alınarak çatlak olan akımının temsilcilerinin mi? Bize göre 7) Akagündüz Ülkü Özel,“Anıtlar Kurulu: yerlerine çimento enjekte edildiği onlardan çok bizim. Biz onlar her şeyi Süleymaniye’de Barok-Rokoko süsleme anlaşılmaktadır.”(9) biliri diyerek işleri onlara ihale etme çalışmasını durdurduk”, 21 Ekim 2010, Zaman saçmalığını yapmışız, onlar da genel 8) Frangoudaki Anna , Keyder Caglar, Ways to Son geldiğimiz noktada ise, Muradiye anlayışlarını hiç yeri ve anlamı olmadığı Modernity in Greece and : Encounters Külliyesi’ndeki restorasyon çalışmaları halde burada da uygulamaya kalkmışlar. with Europe, 1850 -1950, Library of European ile konu bir kez daha gündem geliyor. Şimdi üzülmekten başka elden ne gelir… Studies 1, 2007, s. 117. Kazınan sıvalardaki Barok süslemelerin 9) Yavaş Doğan, “Yeşil Cami ve Restorasy- altından işin gerçeği ortaya çıkıyor. DİPNOTLAR onu”, Bursa’da Zaman Dergisi Temmuz 2012, Söylediklerimizi kısaca toparlayalım: 1) Demiriz Yıldız,“Geç Dönem Osmanlı Mi- Sayı 3. Eugene Viollet-le-duc Gotik Katedrallerin marisi”, http://www.istanbul.edu.tr/Bolumler/ 10) Frangoudaki Anna , Keyder Caglar, a.g.k., restorasyonu ile ilgili çalışmalar yapmıştı guzelsanat/gecdonem.htm s.117. ve bu yöntemler onun öğrencisi olan Leon 2) http://en.wikipedia.org/wiki/ Parville tarafından İstanbul ve Bursa’daki Eug%C3%A8ne_Viollet-le-Duc

bursa’da zaman 33 bursa’da zaman

RESTORASYONDAN NOTLAR

Sara ÖZÇELİK / Restoratör sebebi olmaksızın Şehzade Mahmud düşünüyorduk. Bunun için, tezyinat türbesinden başlanmıştır. olmayan boş alanlardan sıvanın Bursa ilk altı Osmanlı padişahının hüküm arkasındaki durumu görmek için itinalı sürdüğü payitaht olarak tarihte önemli İskelemiz kurulup kalem işlerinin bir şekilde sıva raspası sondajı yaptık. bir yerdedir. Şehir sultan külliyelerinin bulunduğu yüzeylerle birebir göz Böylece, açılan bölgelerde özgün bulunduğu mekanlara göre şekillenmiştir. temasına geçtiğimizde, bu türbedeki dönem kalem işi örnekleri olduğu ortaya Külliyeler; cami, türbe, medrese, kalem işlerinin çok özellikli olduğunu çıkmıştır. hamam, imaret ve türbelerden oluşan gördük. Müzeyyen malakari tekniğinde komplekslerdir. Muradiye Külliyesi sekizgen cephelerin kesiştiği Büyükşehir Belediyemiz, fotoğrafla içinde bulunan 12 adet türbe külliyenin noktalarda bulunan, bizim geleneksel belgelenen durumu Kültür Varlıkları en ihtişamlı ve manevi huzur içeren süslemelerimizde stilize edilmiş Koruma Bölge Kurulu’na sundu. bölümüdür. formlarda hayat ağaçlarının da müzeyyen Kuruldan çıkan karar doğrultusunda malakari olduğunu ve mihrap ayetinin de dönem eki motif kompozisyonunun Sultan II. Murat ve dönem dönem aynı uslupla yapıldığını tespit ettik. Daha 1/8’inin yerinde korunup diğer hanedan üyeleri için yapılan türbeler detaylı inceleyince, yüzeyde bulunan bölümlerinin de tabaka olarak alınıp geniş bahçede yerlerini almışlardır. II. izlerden, motiflerin kalıplarının içine bez korunması şeklinde oldu. Murat kendi adı ile bilinen külliyesi için konularak alçı döküldüğü ve bunların gelir olmak üzere Karesi Sancağı’nın da, o dönemde sıcak demir yöntemiyle Bizim için uygulamada artık yeni Edremit bölgesinin önemli bir kısmını üretilen çivilerle montajının yapıldığını süreç başlamış oldu: Daha önce 1855 ve Manyas kazasının bir kısmını ortaya çıkardık. depreminde yıkıldığını veya yapısal külliyesine vakfetmiştir. Çeşitli hasar gördüğünü düşündüğümüz kubbede dönemlerde vakıf gelirleriyle bakım Kubbe platformuna ulaştığımızda ise yaptığımız itinalı sıva raspası sonucunda ve onarımları yapılmıştır. Biz türbeler kubbenin merkezinde bulunan göbek 16. yüzyıl örneği olan muhteşem hakkında günümüze kadar sadece, madalyon motifini (19 yy. son çeyreğinde Müzeyyen Malakari tekniğinde yapılmış tarihsel sürecinde, kimler için yapıldığını, yapıldığını tahmin ettiğimiz Barok bir kalem işi örneği ile karşılaşmış olduk. kimlerin türbe içine defnedildiğini uslupta motif)taşıyan sıvanın hareketli Merkezde altı kollu bir yıldızdan iplik yansıtan bilgilere sahiptik. Restorasyon olduğunu fark ettik. Bu durumda sıvada diye adlandırdığımız paftalı kompozisyon uygulamasına ilk olarak, herhangi bir sağlamlaştırma yapmamız gerektiğini motif çeşidi olarak da oldukça zengin

34 bursa’da zaman bir tasarım iki sıra kartuşlar içerisinde En altta altıgen, lacivert ve turkuvaz pafta dilimden oluşan ve yine o dönemin erken dönemin izlerini yansıtan hat(yazı) renkteki çini panolar mavi beyaz uslubunu yansıtan kartuşlar içinde “La örnekleri mevcuttur. Üstte 'Sultan İznik çinileri ile çerçevelendirilmiş ilahe illallah muhammedün resulullah Mahmud Han' ve 'Aleyhel Rahman vel olup çinilerle ilgili çalışmalar iskele –Allah” Celisülüs ve kufi istifli yazı Gufran' yazısı, altta kubbe eteğine seviyesindeki işlerin bitiminden sonra bulunmaktadır. doğru 'Ayetel Kürsi,' bulunmaktadır ve yapılacaktır. etek kısmı ise yine malakari tekniğinde Kubbeden aşağı doğru indiğimizde yapılmış den-dan’larla sonlandırılmıştır. Gülruh Sultan Türbesi: Sultan 2. ise kubbe kasnağında kufi “Esmaül Kompozisyonun, tezhipvari çalışıldığını Beyazıt'ın eşidir. 1502’de vefat eden Hüsna” yazı bulunmaktadır. Kubbenin ve motifler açısından oldukça zengin Gülruh Sultan’ın türbesi, bizim ikinci oturduğu beden duvarlarının üstünde olduğunu, motiflerin merkezlerindeki olarak başladığımız türbe oldu. Bu kubbeye geçişi sağlayan pandantiflerinde çivi izlerinden de malakari tekniğinde mekan da yine diğer (Şehzade Mahmud) yüzeyinde geometrik geçmeler ve rumi yapıldığını anlıyoruz. türbede olduğu gibi 19. yüzyıl dönem motiflerden oluşan motifler tekrar Çünkü 19. yüzyıl son çeyreğine eki uslubundan nasibini almıştır. Burada etmektedir. 16. ve 19. yüzyıl kalemişleri tekabül eden tezyinat sıvasını yüzeye yalnız şöyle bir farklılık var; alt pencere açısından karşılaştırdığımızda; 16. tutturabilmek için özgün dönem sıvasına alınlığı mihrap, kubbe kasnağı ve kubbe yüzyıldaki zenginliği, ustalığı 19. çentikler açılmış, tabi olarak yüzeyde de göbeğinde yine siyah-beyaz ve gri yüzyılda göremiyoruz. Çok kaba bir büyük tahribata yol açılmıştır. tonlardan oluşan Barok uslupta kalem uslupla ve kalemle çalışılmış, üstelik işi uygulaması yapılmış. Bizden önce Allah’tan diyorum 16. yüzyıl tezyinatına Restorasyon aşamasında önce mevcut yapılmış bir çalışmada beden duvarları sadece çentik atarak tahrip etmişler. durumun rolövelendirilmesi çalışması üzerinde 'Celi Sülüs' Ayetel Kürsi yazısı Yoksa bugün bu güzellikten hiç haberimiz yapılmıştır. Önce, özgün dönem kalem bulunmaktadır. Kubbede yaptığımız olmayacaktı. işi mevcut olan alanlar mikroenjeksiyon itinalı sıva raspası sondajında özgün yöntemi ile güçlendirilmiş, daha sonra dönem kalem işlerine rastlanmıştır Konusunda deneyimli olan ve da yüzyılların verdiği yorgunlukla Şehzade Mahmud'a olduğu gibi tezhipvari uzman ekibiyle çalışan Sama İnşaat arka yüzeyden yer yer ayrışmalar olan en ince detayına kadar renkleri ve olarak, daha önce yaptığımız işlerde bölgelere yine mikroenjeksiyon yöntemi tahrirleriyle mevcut olan kalem işi gösterdiğimiz özen ve dikkati Muradiye ile enjeksiyon harcı verilmiştir. Daha kompozisyonu tespit edilmiştir. Külliyesi türbeleri restorasyonunda da sonra ise motifli ve yazılı alanlardaki kuşkusuz göstermekteyiz. Bu çabaların verilerden yola çıkılarak orijinalinde Buradaki kalem işi de merkezde bir sonucu olarak Muradiye Külliyesi’ni kullanılan boya ve malzemeden yıldız motifinden çıkıp 8 adet rumili yakın gelecekte orijinal kimliği ile tümlemeler yapılacaktır. görebileceğiz.

bursa’da zaman 35 bursa’da zaman

İKİ SANAT ARASINDAKİ 7 FARK

Sefer GÖLTEKİN camiye, türbeden çeşmeye kadar hemen sizi. Osmanlı ise Selçuklu’nun dışarıda her yere ‘Osmanlı’nın derdi’ni işlemeye bıraktığını içeri taşıyan bir anlayışla Fethi, istila ve sömürüden ayıran en koyulmuşlardır. süsler mabetleri. Artık, taş, tuğla, önemli özellik, inşa ve ihyayı bağrında ahşap ve çini, evrensel birlik ve denge taşımasıdır. Osmanlı girdiği her şehre bu İslamiyet öncesi Türk süsleme düşüncesinin somutlaştırılma alanıdır. sebeple girmiştir. Bu yüzden her fetih örneklerinde maniheist yaklaşımlar ulaşılan yerde değişim ve dönüşümü görülürken, resimde İran ve Çin etkisi Osmanlı’nın, son dönemlerinde sürekli kılan, imparatorluğu yeni ufuklara özellikle hissedilmiştir. İslamiyetle Avrupa’da yaygınlaşan ‘Barok’ tarzının taşıyan geniş bir soluk olmuştur. birlikte Türk süsleme sanatına da bir etkisinde kaldığı muhakkaktır. Zira bu yenilik gelmiştir ve bu yenilik evlerden tarzın abartılı hareket duygusu ve net Bizans İmparatorluğunun belkemiği saraylara kadar uzanan bir yelpazede gözüken detaylarının günümüze kadar hüviyetindeki Anadolu, beyliğin kendini hissettirmiştir. Asıl inanılmaz gelmiş uygulamaları bir çok mekanda kuruluşuna değin toprakça olduğu gelişme ise Selçuklular döneminde kendini göstermektedir. Zarif dekoratif kadar kültürel anlamda da zengin bir yaşanmıştır. Özellikle binaların süslemelerin ön plana çıktığı bitkisel alan ve belli bir kültür seviyesi olan cephelerinde büyük bir ustalıkla desenlerin ve kıvrımların sıklıkla değerler harmanı gibidir. Anadolu’nun kullanılan süslemeler bugün bile görenleri kullanıldığı ‘Art Nouveau’ yani ‘Yeni bu kültürel birikimi, Osmanlı’nın, şaşkına çeviren muazzam bir dehanın Sanat’ akımı örneklerine ise 19. yüzyıl kuruluşundan itibaren hızlı bir gelişim ürünü olduğunu ilk bakışta ele verir. sonrasında rastlıyoruz. Muradiye süreci yaşamasına katkı sağlamıştır. Özellikle Selçuklu camilerinde öne çıkan Külliyesi, işte bu sanatın icra edildiği Bu süreçte yaşanan tüm gelişmeler ihtişamlı giriş, insanı yaratıcısıyla baş mekânlardan biridir… mimariden başlayarak yavaş yavaş başa bırakmaya hazırlayan muhteşem bir kültüre, sanata, edebiyata, ekonomiye mukaddimedir. Dışarıda insanı karşılayan Külliye, 12 türbeyi içinde barındırıyor. ve sosyal hayata yansımıştır. İstanbul’un devasa kapılar, yüksek merdivenler, 1450’lerden itibaren yüz yıllık bir süreçte Fethi ile birlikte imparatorluğun kendine mukarnas, geometrik, yıldız geçmeler ve peyderpey inşa edilen türbelerde, Fatih’in özgü bir dili olduğu herkesin malumu örgü motifleri; içeride hiçbir süslemeye anne ve babasından, bahtsız şehzadelere; olmuştur. Ki Topkapı Sarayına kurulan yer verilmeyen, bir çizginin bile II. Bayezıd’dan, saraylılara kadar pek çok Nakkaşhane’nin 500 ustası, saraydan çekilmediği duvarlarla baş başa bırakır Osmanoğlu yatıyor.

36 bursa’da zaman gibidir. 600 yıllık çınarların gölgesindeki Türbelerin içini süsleyen “yeni sanat” Muradiye, Bursa’ya gelenlerin en çok türbeler, İstanbul ve Semerkand’daki uygulamaları, “eski sanat”ın üzerini etkilendiği mekândır. Piyer Loti’ye göre türbelerle birlikte Türk-İslam dünyasının örtmüş. Restorasyon ilerledikçe ortaya tüm Bursa’yı oluşturan sessiz düş mekânı sayılı türbe topluluklarından birisidir. çıkan manzara haliyle tarihçilerden sanat içinde çevresindeki mezarlığı ile özellikle Muradiye Türbelerinin bugüne kadar camiasına kadar birçok alanda yankı hoşa giden bir yerdir. Acı, Osmanlı’ya has dikkat çeken en önemli özelliği, uyandırdı. azamet ve zarafetin dengeli bir sentezi Şehzade Cem’in türbesi ile diğerlerinin ile türbe duvarlarına sinmiştir. Devletin iç süslemelerinin farklılığıydı. Çünkü Bu tablo sonrasında ister istemez, murada eremeyenleri, acı çekenleri Şehzade Cem’in türbe içi zamanın restorasyon öncesi ile restorasyon sonrası gözyaşı dökenleri, kısacası kaybedenleri nakkaşlarının elinde zengin kalem işleri çekilen fotoğrafları yan yana koydum. bu mekânda buluşmuştur. Gümüşlü’yü bir ile milim milim örülürken diğerleri 19. İki resim arasındaki 7 farkı bulmaya fecrin zafer aynası olarak gören Tanpınar yüzyılın yeni sanat akımının etkisiyle çalışırcasına, iki sanat arasındaki 7 farkı ise Muradiye’yi sabrın acı meyvesi olarak donatılmıştı. II. Murad’ın türbesinin bulmaya koyuldum. Önce gördüğüm: biri nitelendirir. Yakup Kadri ise; “Ölümün üstü açık oluşunu ve içinde hiçbir farklı renklerin karışımından muhteşem sessizliğini ve öbür dünyada rahatı bilmek süslemenin yer almadığını biliyoruz. Öte bir görsellik bahşederken, diğeri sadeliğin isteyenler Muradiye Türbeleri’ne gitsin… yandan, II. Murad ve Şehzade Cem’in içinde anlamsızlığı sunuyordu bakanlara. Ölüm yalnız burada korkunç değildir…” türbeleri dışındaki türbelerde 19. Yüzyıl Sonra gördüğüm: biri her santime der. Ceyhun Atuf Kansu, ölümün sanat akımlarının ne aradığına mantıklı yüzlerce yıllık birikimi bütün güzelliğini burada anlamıştır. Ona göre bir açıklama getiremiyorduk. Çünkü doğurganlığı ile taşırken diğeri bizden Muradiye, Bursa’nın kalbi ve ruhudur… bugüne kadar hangi Osmanlı eserini olmayan imgesel bir dünyanın iğreti Muradiye, sadece hanedan üyelerinin incelesek, çağının inceliklerini yansıtan duruşuna çağırıyordu. Diğerlerini size ebedi istirahatgahı değil aynı zamanda özellikler, duvarlarında yer alan sülüsün, bırakıyorum. Osmanlı’nın sanat ve estetik kaygısının kûfînin, nesihin, celinin nefis örnekleri da özeti mahiyetindedir. Medrese, gözlerimizi alıyordu. duvarlarındaki hünerli tuğla işçiliği ile öne çıkarken, külliyenin bahçesi mezar Muradiye Külliyesi’nde yapılan son taşları ile adeta bir açık hava müzesi restorasyon çalışmaları ile sır ifşa oldu.

bursa’da zaman 37 bursa’da zaman

MURADİYE KÜLLİYESİ VAKIF ESERLERİ MÜZESİ OLSUN

Prof. Dr. Mefail HIZLI şehrin bilimsel ve kültürel hayatında ciddi Muradiye Medresesi, 1951 yılında restore tesirlere yol açmıştır. Padişahın, devletin edilerek yakın zamana kadar Verem Savaş İlk Osmanlı padişahlarının altıncısı ve merkezini Edirne’ye taşımış olmasına Dispanseri olarak kullanılmıştır. Medrese Bursa’da medfun olanların da sonuncusu ve fiilen orada bulunmasına rağmen binası 2005 yılından bu yana “Döne olan II. Murad, 1403’te doğmuş ve Bursa’ya böyle bir medrese inşa etmesi, Ocak Kanser Erken Tanı Merkezi” olarak 1421’de ilk kez tahta geçmiş, 1451’de bu şehri o dönemde bilim alanında hizmet vermekte olup içinde bir bölüm Edirne’de vefat etmiş, ancak oraya merkez kabul ettiğinin de bir göstergesi sağlık müzesine ayrılmıştır. gömülmeyerek ilk başkentte bulunan sayılabilir. külliyesindeki türbesine defnedilmiştir. Medresenin Bursa Mahkeme Adı geçen padişahın Bursa’da kendi Cami ile medresenin arasından güneye Sicilleri’nden tespit edebildiğimiz ilk adıyla anılan külliyesinde yer alan doğru yayılan bölgede, başta Fatih tamiri 1603’te gerçekleşmiş ve bunun için başlıca yapılar arasında cami, medrese, Sultan Mehmed’in oğulları Cem Sultan 16.500 akçe harcanmıştır. Bundan yirmi imaret ve türbe sayılabilir. II. Murad’ın ve Şehzade Mustafa ile Kanuni Sultan yıl sonra 1623’te cami de dâhil olmak yine bu şehre kazandırdıkları arasında Süleyman’ın Mahidevran Hatun’dan üzere toplam 18.199 akçe sarfedilerek mektep, zaviye, muvakkithane, hamam, olan oğlu Şehzade Mustafa olmak üzere onarılan külliyede, aşağıda belgesiyle misafirhane ve çeşmeyi de eklememiz bazı padişah yakınlarına ait türbeler birlikte sunulacak olan 1782 yılındaki gerekir. bulunmaktadır. Günümüzde Osmangazi keşifle, oldukça büyük bir harcama ilçesinin bir mahallesi durumundaki tutarı olan 3.375,5 kuruşluk bir onarım Bursa’da son selâtin külliyesini inşa Muradiye’nin bu ruhaniyetli ortamında öngörülmüştü. Külliyede daha geniş etmiş olan II. Murad’ın adına nispetle toplam on iki adet türbede kırk bir çaplı diğer bir tamir 1844’te 5.140,75 “Muradiye” adıyla anılan camisinin şehzade ve diğer hanedan yakınları kuruşla, tespit edilen en son ve en büyük yaklaşık 40 metre batısında bir de yatmaktadır. onarım ise 1851’de 25.627,25 kuruşla medrese yer almaktadır. Talebelerin gerçekleştirilmiştir. kalabileceği ölçülerde 14 odası ve bir Külliye birimlerini içine alan ve 14 büyük dershanesi bulunan medresede, Temmuz 1430 tarihini taşıyan vakfiyenin Belgenin özet çevirisi ve ayrıca iki küçük oda daha mevcuttur. bir sureti, Vakıflar Genel Müdürlüğü değerlendirme Medresenin kuruluşu hakkında, Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır. Belge, 4 Mart 1782 yılında Muradiye kroniklerinde bilgi bulmak mümkündür. Külliyesi’nde ağırlıklı olarak cami, II. Murad’ın Bursa’da yaptırdığı bu tesis, Bursa’daki güzel medreselerden biri olan medrese ve türbede gerçekleştirilen bir

38 bursa’da zaman keşif doğrultusunda hazırlanan rapora yer künklerin döşenmesi, türbenin avlu yansıdı. Bursa Kültür Varlıklarını vermektedir. Bursa Mahkemesi’nin bilgisi duvarının yenilenmesi ve kiremitlerin Koruma Bölge Kurulu’nun geçen yıl İl dâhilinde Cizyedarzâde Hacı Hüseyin yerleştirilmesi, yapıların tamirinde görev Sağlık Müdürlüğü yetkilileri hakkında Ağa’ya vekâleten damadı Müderris alan usta, amele ve hamal gündelikleri medresenin onarımıyla ilgilenmedikleri Seyyid Mehmed Raşid Efendi, belde için toplam 1.270 kuruş; medresenin için suç duyurusunda bulunduğu, mimarı Şerif Ağa, tamir konusundan onarımı için de 70 adet makaslık, 84 ayrıca 31 Aralık 2012 tarihinde binanın iyi anlayan bilirkişiler ve halktan bir adet hatıl, 160 adet kuşaklık, 1600 adet boşaltılarak Bursa Vakıflar Bölge grupla söz konusu mekânlar teker teker döşeme tahtası, değişik büyüklükte Müdürlüğü’ne devredilmesi için Bursa kontrol edilmiş, bu yapıların üzerindeki çiviler, kireç, kum, saman ile usta Valiliği’nin bir yazı gönderdiği de kurşunların yenilenmesi ve onarılmasına ve amelelere ödenen gündelikleri ve bilinmektedir. ihtiyaç duyulan diğer yerlerin tamiri kubbelerdeki kurşun sökümü için de Sonuç olarak, Muradiye Medresesi’nin, için hangi miktarda harcama yapılması toplam 2.105,5 kuruş, genel toplam kültürel kimliğine yakışacak şekilde gerektiğine dair ayrıntılar not edilmiştir. da 3375,5 kuruş harcanacağı kayda hizmet verebilmesi için Bursa Vakıflar Bu bilgilerin işlendiği “müfredat” geçirilmişti. Bölge Müdürlüğü’nde halen muhafaza defterinden anlaşıldığına göre, incelemek edildiği bilinen birçok cami ve dinî/ üzere oluşturulan komisyon, yapıları Cumhuriyet dönemi boyunca da birçok kültürel yapıdan toplanan kıymetli hat teker teker dolaşarak onarım için gereken onarım yaşayarak günümüze kadar yazıları, yazma Kur’ân-ı Kerimler, harcamaları ayrıntılarıyla kaydetmiştir. gelen Muradiye Medresesi binasının bir tombak şamdanlar, tarihî saatler, dinî Bu kapsamda; caminin çatısına 40 hatıl, bölümü, son yıllarda mahalle halkına objeler vs. ile bir “Vakıf Eserleri Müzesi” kubbelerin kenarlarına 58 büyük hatıl, mamografi gibi röntgen ve kanser haline getirilmesi uygun olacaktır. küçük kubbeler arasındaki çatılara erken teşhis hizmeti verilen Döne Ocak “Müzeler Şehri Bursa”, böylece önemli 80 hatıl, aynı yerlerin döşemesine Kanser Erken Tanı Merkezi, diğer ve tarihî bir mekânı kültür dünyamıza kullanılacak tahta, ayrıca saman, safi bölümü ise mahalle sağlık ocağı olarak katmış olacaktır. kireç, keten, horasan harcı, değişik kullanılmaktaydı. Ancak geçtiğimiz boyda çiviler, imaretin kubbelerindeki günlerde, Sağlık Bakanlığı’na 1950 KAYNAKLAR yenilenecek kurşunların söküm işleri, yılında Bakanlar Kurulu kararı ile tahsis Bursa Mahkeme Sicilleri, B 207/431 s.72-73a. türbenin damlalığı ve demir penceresi, edilen medresenin son dönemlerde Mefail Hızlı, Osmanlı Klasik Döneminde cami, türbe ve imarete akmakta çatısındaki kurşunların kopmasıyla Bursa Medreseleri, İstanbul 1998. olan su yollarının yenilenmesi için bazı yerlerinin akmaya başladığı basına

bursa’da zaman 39 bursa’da zaman

Sultan mezarları açılabİlİr mİ?

40 bursa’da zaman Yüksel BAYSAL teşebbüsü ortaya çıkıyor. İşte o noktada “Fatih’in annesi Hüma Hatun… Ve tabii Bursa’ya, Muradiye’ye sözü getiriyor Fatih’in oğulları, Şehzade Mustafa ile Bilmem Ahmet Ümit’in “Sultanı yazar ve şunları söylüyor: “Bursa mı? çileli yaşamı olan Cem Sultan… Ama Öldürmek” isimli tarihsel romanını II. Murad’ın türbesi ordaydı. Muradiye Osmanlı’nın ilk başkenti Bursa’ya okudunuz mu? İki katmanlı bir roman Külliyesi’nin avlusunda… Oraya da gömülen son padişah II. Murad olacaktı.” bu… Bir tabakası, polisiye-cinayet örgüsü Nüzhet’le gitmiştik. Asırlık ağaçların İşte romanda öldürülen profesör Nüzhet, ile kaplı… Heyecanlı ve sürükleyici… gölgelediği türbelerle kuşatılmış bir bu türbeyi açtırmak üzere Bursa’ya Katil kim, cinayeti anlatılanlardan hangisi tepelik. Enfes bir sonbahar günüydü… geliyor. işledi sorusuyla sizi alıp götürüyor. Kızarmaya yüz tutmuş yapraklar, Alt katmanı ise bir tür tarih belgeseli denizden gelen tatlı bir esinti, caminin Burada yazar romancı olmaktan çok bir gibi… Osmanlı’nın bir dönemini şadırvanına konup kalkan güvercinler… tarih tezini dillendirmeye çalışıyor. anlatıyor. İkinci Murad ve Fatih Sultan Nüzhet’in mavi gözlerinde mahmurlaşan Her iki padişahın şüpheli ölümünün Mehmet dönemini kapsayan anlatıda, mutluluk… Oysa hüzünlü bir havası vardı bilimsel yöntemlerle araştırılmasını iki hükümdarın ölümü sorgulanıyor. Her bahçenin… Bitmiş şanın, sona ermiş istiyor. Yani mezarları açılıp, Adli Tıp iki ölümün de kuşkulu olduğunu roman debdebenin, dağılmış şölenin kadim incelemesiyle, özellikle de yapılacak boyuncu işlemeye çalışıyor yazar. Bir tür ıssızlığı.” bir “toksikolojik” incelemeyle her iki tarih tezi yazıyor ama kaynaklarını da padişahın zehirlenip, zehirlenmediğinin belirterek… Yazar, Bursa’da mezarı bulunan ortaya çıkabileceğini inanıyor. son Osmanlı Padişahı II. Murad’ın Yapıtı bizim için ilginç kılan en önemli oğlu Alaeddin Ali’nin ölümüne çok Elbette bu tez de yeni değil… 1964 özellik bir bölümünde Bursa’dan, üzüldüğünü belirtiyor. Hatta Padişah’ın yılında Ressam Elif Naci, Fatih’in Muradiye’den söz etmesi… Belli ki şu sözlerini aktarıyor: “Oğlum Alaeddin mezarının açılması için Milli Eğitim yazar Bursa’ya gelmiş, Muradiye’de Ali yanındaki kabrin katına koyalar. Bakanlığı’na başvuruyor. Başvuru incelemelerde bulunmuş… Nitekim Üzerime bir çar divar türbe yapalar. Anıtlar Kurulu’na gidiyor ve öneri Kurul kitabın bir bölümünün başlığını şöyle Üstü açık ola ki, üzerime yağmur yağa. tarafından reddediliyor. Uzun tartışmalara atmış: “Bursa’ya gömülen son padişah!” Soyumdan sopumdan her kim ölecek yol açıyor o yıl bu öneri… Yazar Ahmet olursa benim yanımda koymayalar, katıma Ümit yeniden dile getiriyor ve kapsamı O da şöyle oluyor. İstanbul’da Nüzhet götürmeyeler.” genişleterek II. Murad’ı da ekliyor. adlı bir tarih profesörünün öldürülmesi Bu alıntıyı fazla yorumlamıyor yazar… Sahi her iki mezar açılıp, gerçek bir üzerine derinleştirilen soruşturmada Oysa bu aynı zamanda bir şikayet, mevcut inceleme yapılamaz mı? Tarihin bu ilginç polis, Fatih dönemine kadar giden bir yönetime bir tavır gibi algılanamaz mı? noktası bu şekilde aydınlatılamaz mı? Bu araştırmanın neden olabileceği bulgusuna vesileyle bir kez daha gündeme getirmiş rastlıyor. Yani kadın profesörün Bu vasiyete rağmen Osmanlı hanedanına olalım. öldürülme nedeni olarak hem İstanbul’da mensup birçok kişi burada yatıyor. hem de Bursa’da türbe, mezar açma Yazar da bunları bir bir aktarıyor:

bursa’da zaman 41 bursa’da zaman

MEDENİYETİMİZİN TAPUSU; VAKFİYELER

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM çalışma hacmine, maliyet ve faydalılık tespit edilecekti. Akademisyenler Yrd. açısından beklentileri çok aşacağı için Doç. Dr. Hasan Basri Öcalan, Yrd. Doç. Bursa Büyükşehir Belediyesi bir projesini belediye yetkilileri tarafından haklı bir Dr. Sezai Sevim ve Yrd. Doç. Dr. Doğan daha gerçekleştirdi.(1) Bu proje Bursa şekilde sınırlama getirildi. Çalışma, Yavaş arşivleri ve kütüphaneleri tarayarak Vakfiyelerinin yayınlanması hakkında getirilen sınır çerçevesinde Bursa ili vakfiyeleri tespit ettiler. Kişilerin bu idi. Projenin gerçekleştirilmesi için sınırları içinde binası bulunan Vakfiyeler kadar yoğunluklu bir vakfiye talebini Bursa’da alanın mütehassısı olan boyutuna çekildi. Yani Bursa ili sınırları yerine getirmekte tereddütlü davranan akademisyenlerden oluşan bir çalışma içindeki tarihî eserlerin vakfiyeleri kurumlara, talep için resmi olarak grubu kurdu. Bursa ile ilgili vakfiyelerin arşivlerden tespit edilecek, özet çevirileri belediyemiz başvurdu. Tüm ödemeleri tamamının yayınlanması için aşağı yukarı yapılarak ve yayına hazırlanacaktı. Bu iş de kurum olarak üslendi. Çok büyük 20 ciltlik büyük boy kitapların basımını için de Türkiye’deki tüm kütüphaneler kısmı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde göze almak gerekiyordu. Bu türden bir ve arşivler taranacak ve ilgili vakfiyeler bulunan ilgili vakfiyelerin dijital ortamda

(7) Yıldırım Bayezid’in Yıldırım’daki külliyesi için yaptığı vakfiyesinde 15 tane köle kökenli hafız görevlendirmiş ve her gün Kur’an’dan birer cüz okumalarını ve bunun karşılığında da ikişer dirhem ücret verilmesini şart koşmuştur.

42 bursa’da zaman kayıtları bu yolla temin edildi. Bu vakfiyelerin kıymet-i harbiyesi nedir kimliklerinin ve sahipliklerinin delillerini kayıtların içindeki vakfiyeler taranarak ki? denilebilir. Bu kitapta konu edilen kaybederler veya düşman saldırılarıyla… Bursa ile ilgili olanları tespit edildi. vakfiyelerin her biri, Bursa’da var olan İşte ondan sonra başkası olmak aşaması Yine bunların içinden de eseri Bursa’da tarihi eserlerin tapusu konumundadırlar. başlayabilir. bulunanları ayrıldı. İşte tespit edilen bu İlgili binalar bu belgeler olmadan vakfiyelerin belgesi(varsa orijinal olanı) hakkıyla anlaşılamazlar. Vakfiye, bir Yayınlanan kitapta bugün çok incelendi ve belediye yetkililerinin; eserin kimin tarafından, niçin, ne zaman, ilgiyle karşılanacak bir örnek bilgiyi “halkımızın kolay anlayabileceği bir ne kadar sürede, nasıl ve ne amaçla daha aktaralım. Bazı vakfiyelerde biçimde olsun” şeklindeki talepleri yaptırıldığı anlatan yegâne yazıdır. O görüldüğü gibi, düzenleyen kişiler azâd doğrultusunda bir çalışma yürütüldü. Her binada ne iş yapılacak, ilgili işte kimler ettiği kölelerinden bahsetmişlerdir. vakfiyede bulunması gereken türdeki çalışacak, idareci kim olacak, yaptığı iş Vakfedenlerin bazıları azâd etmiş konuları, anlaşılabilir bir şekilde Bursa için kim ne kadar yevmiye(günlük) ödeme oldukları kölelerini mütevelli olarak halkına bilgi olarak ulaştırabilmek alacak, işlerin doğru ve yolunda gidip- göreve getirirlerken bazıları da hafız için sorular listesi oluşturuldu. Her gitmediğini kim kontrol edecek türündeki olarak görevlendirilmişlerdir. vakfiyeye bu sorular yöneltilerek ilgili soruların cevaplanabileceği tek kaynak vakfiyelerin her birinin özet tercümesi vakfiyedir. Bazı vakfiyelerde de(mesela Lala Şahin yapıldı. Vakfiyelerin tamamının bir ciltte Paşa ve Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu yayınlanabilmesi mümkün olmadığı için İlgili eserin bilgilerini destekleyici bazı Mahmud Çelebi) vakfının idaresini öncelikle birinci cilt yayınlansın diğer başka kaynaklar (kitabesi, muhasebe yürütmekle görevlendirdiği sülalesinden ciltler de daha sonra yayınlansın talebi defteri, vakıf tahrir defteri v.b.) var ise çocuklarının nesli kesilirse, bu durumda çerçevesinde, birinci cilt Bursa’nın de bu tür kaynaklar vakfiyenin olmadığı azâd ettiği kölelerinden inancı en fethinden başlayıp İstanbul’un fethine durumda daha bir ehemmiyet arz ederler. kuvvetli birisinin ve devamında da kadar geçen sürede düzenlenmiş olan Yani vakfiye, eserin bir numaralı ve en onun neslinden gelenlerin bu görevi vakfiyeleri ihtiva edecek tarzda tarih önemli bilgi kaynağıdır. Eserin vakfiyesi yürütmek üzere görevlendirilmesini talep sırasına uygun bir şekilde sıralanarak yok ise tapusu yok demektir. Belirttiğimiz ettiğini görüyoruz.(3) Mesela Yıldırım yayına hazırlandı. türden kaynaklar Osmanlı Devleti’nin Bayezid’in Yıldırım’daki külliyesi devlet tutanakları olduğu için o devirlerde için yaptığı vakfiyesinde 15 tane köle Kitabın başına bu çalışmanın nasıl tapu kadar güvenli addedilmiş olmakla kökenli hafız görevlendirmiş(4) ve her hazırlandığı hakkında bilgi verildi. beraber günümüzün resmi kurumları gün Kur’an’dan birer cüz okumalarını Ardından vakfiyelerin ehemmiyeti nezdinde aynı derecede güvene mazhar ve bunun karşılığında da ikişer dirhem hakkında geniş bilgiler aktarıldı. Sonra da olamamaktadırlar. Bu noktada şu cümle ücret verilmesini şart koşmuştur. Yine tarih sırasına göre vakfiyelerin; ilk olarak çok anlamlı bir şekilde kurulabilir; Bu köle kökenli 5 hafızı, medresesinin özet tercümesi verildi, vakfeden kişinin kitap(2) hiçbir başka bilgi vermese bile bahçesindeki türbesinde Kur’an hayatı kısaca özetlendi ve ayrıca da ilgili Bursa Büyükşehir Belediyesi sadece okumakla, 4 eskiden köle kökenli olan vakfiye hakkında daha önce yapılmış vakfiyelerin belgesini yayınlamış hafızı da Balıkesir’deki zaviyesinde çalışmalardan bazıları kaynakça listesinde olmasıyla bile onların kaybolmasını Kur’an okumakla görevlendiren İne Bey, gösterildi. Bunlardan sonra vakfiye önlemiş olmak ve hatta ömrünü uzatmış onlara bu vazifeleri karşılığında belli belgesi kondu. Devamında da vakfedilen olmak bakımından kıymeti tahmin bir ödeme yapılmasını da vakfiyesinde eserlerin eski veya yeni resimleri verilme edilemeyecek derecede önemli bir iş belirtmiştir.(5) yoluna gidildi. Vakfiyeler tamamlandıktan yapmıştır. sonra, okuyuculara kolaylık olsun diye 14. ve 15. yüzyıllarda uluslararası hukuk vakfiyelerde geçen deyim ve terimler Balkanlardaki savaşlarda Osmanlı kültür anlayışı gereği savaşta esir düşenler, açıklandı. Son kısımda genel bir ve medeniyet değerlerinin devamı olan esir alanların kölesi pozisyonundaydı. kaynaklar listesi de verildi. toplumlara hücum edenler, onların Köleliğin bir diğer kaynağı da ticari öncelikle tarihî eserlerine (minarelerine, alan idi. Ticari alanda da çok büyük İlk cildin İstanbul’un fethine kadarki camilerine, arşiv ve kütüphanelerine oranda İtalyan gemicileri ve tüccarları dönemle sınırlanması, Bursa’nın asıl v.b.) saldırdılar. O toplumların tarihi (Ceneviz, Venedik ve Floranslılar) başkentlik konumunun devam etmiş eselerini yıktıktan sonra arşiv veya etkinlik gösteriyorlardı. Karadeniz’in olması bakımından da anlamlı bir seçim kütüphanelerindeki belgelerini yok kuzey ve doğu kıyılarında oturan ailelerin olarak öne çıkmış oldu. Bu kadar emek ederek, sahipliklerinin delillerini de çocuklarını çalıyorlar ve kalelerde ve yatırıma değecek bir kaynak mıdır ortadan kaldırmış olmayı umuyorlardı. bir müddet hapsettikten sonra gelen vakfiyeler? sorusu akla gelebilir. Yani Toplumlar ya ihmalleri neticesinde gemilerine bindirerek çoğunlukla Mısır

bursa’da zaman 43 bursa’da zaman

veya İtalya şehirlerine götürüp oralarda ilişkilerini anlatan yukarıdaki iki örnek onların ne kadar olduğunu tespit etmeye satıyorlardı. O tarihlerde Avrupa’da bazı bize; bazı vakıf sahiplerinin çok büyük yarayacak elde net bilgi yoktur) sayının ülkelerde ömür boyunca kölelik anlayışı miktarlara varan vakıf gelirlerinin veya nerelere ulaşabileceğini düşünmek hâkim olması sebebiyle hiç rastlanmaz, mirasının idaresini/mülkiyetini onlara gerekir. Sayı ne olursa olsun durum, bazı ülkelerde de azâd edilmiş kölelere bırakabildiğini gösterir. Bu durum onların toplumlar arası ilişkiler bakımından ele çok nadir rastlanabilirken; Osmanlı birbirlerine ne kadar güvendiklerini, alındığında, verdiğimiz örnekler genelde coğrafyasındaki köleler çoğunlukla ne kadar yakınlık kurduklarını, hatta olumsuz kanaatlere yöneltecek veriler savaşlarda esir alınan kölelerdi ve satışı toplumsal ve inanç değerleri açısından olmamak bakımından önemlidir. da yapılabilmekteydi. Müslüman olan ne kadar yakın olabildiklerini de gösterir. sahibinin inancı gereği köle, sahip Günümüzde toplumun ortak değerlerini Bursa Vakfiyeleri-I kitabından yola ne yerse onu yer ve işkenceye maruz yeni nesillere aktarabilmede yaşanılan çıkarak yapmaya çalıştığımız bu kısa bırakılamazdı. Ya kölenin kendi ülkesi sıkıntılar dikkate alındığında, Yıldırım değerlendirmede, Bursa ili sınırları fidye ödeyerek geri alır veya sahibinde Bayezid’in 15, İne Bey’in 9 ve bunun gibi içinde eseri bulunan vakfiyelerin ne kalırdı. İşte bu sahipler kölelerini bedelini daha birçok kişinin köle kökenli hafız gibi bilgileri bizlere sunduğunu işaret ödeyecek kadar çalıştırdıktan sonra af yetiştirmiş olmaları çok dikkat çekici bir edebilmek mümkün oldu. Eserin bu ve etmek durumunda idiler. Yoksa toplum hal olarak karımızda durmaktadır. diğer ciltlerinden istifade edilebilmesi tarafından hoş görülmezdi. Toplumun ve vakfedenlerin beddualarına muhatap köleler ile diyalogunun nasıl olduğuna 16. yüzyıl sonları Bursa’sının nüfusu olacak durumlara düşmemek ümidiyle… dair yukarıda vakfiyelerde geçen bazı hakkında yaptığım incelemelerde, Yıldırım Bayezid’in Yıldırım’daki örnekler verdik. şehir nüfusunun % 10’luk kısmının külliyesi için yaptığı vakfiyesinde 15 tane azâd edilmiş kölelerden oluştuğunu köle kökenli hafız görevlendirmiş(7) ve Bu anlayış sebebiyle Osmanlı şehirlerinde görmüştüm.(6) Azâd edilmişlerin sayısına her gün Kur’an’dan birer cüz okumalarını çok sayıda azâd edilmiş kölelerle bir de azâd edilmemiş olanları yani ve bunun karşılığında da ikişer dirhem karşılaşılırdı. Onlarla Müslüman halkın halen köle olanları da eklediğimizde (ki ücret verilmesini şart koşmuştur.

DİPNOTLAR 3) Bursa Vakfiyeleri-I, Lala Şahin Paşa’nın müracaat edilecek kayıtlar için bakınız; Tapu 1) Hasan Basri Öcalan, Sezai Sevim, Doğan Vakfiyesi, s. 55; Bursa Vakfiyeleri-I, Çandarlı Kadastro Genel Müdürlüğü, Kuyûd-u Kadîme Yavaş, Bursa Vakfiyeleri-I, Bursa Büyükşehir İbrahim Paşa’nın oğlu Mahmud Çelebi’nin Arşivi, Hicrî 981 tarihli Hüdâvendigâr Livası Belediyesi Yayını, Bursa 2013. Vakfiyesi, s. 550. Mufassal Tahrir Defteri. 2) Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve 4) Bursa Vakfiyeleri-I, s. 213. 7) Bursa Vakfiyeleri-I, s. 213. yazarları tarafından Bursa Yeşil İmaretinde 19 5) Bursa Vakfiyeleri-I, s. 261. Şubat 2013 tarihinde kitabın tanıtımı yapıldı. 6) Bursa şehrinin ilgili dönemdeki nüfusu için

44 bursa’da zaman KENT ESTETİĞİ

Bİr medresenİn makûs tarİhİ…

TARİHİ PARÇALAMAK

Dr. Ceyhun İRGİL kaldı ki çoğu padişah izni ile ülke dışına manevi değeri insan aklının, yüreğinin çıktığı için hak talep etme açısından da kabul edeceği bir rakam değil. Tarihi eser kaçakçılığı bu coğrafyanın işimiz zor. kaderidir. Kadim medeniyetlere beşik Son dönemde gündeme gelen ve çok olan Anadolu, Ortadoğu ve Mısır, Son dönem tarihi eser hırsızlıklar için bilinen bazı eserleri hatırlatmak isterim. arkeoloji ve antikanın değerini erken en iyi kılıf, restorasyon çalışmaları ve Bursa ili Yenişehir ilçesinde bulunan 16. fark eden Batı ülkeleri tarafından adeta tamirat bahaneleridir. Bu yolla veya adi yüzyıldan kalma Sinan Paşa Cami'nde yağmalanmıştır. İlginç olan bu yağma hırsızlık ile Bursa’dan kaçırılan eserlerin 2002 yılında gerçekleşen hırsızlık geçtiğimiz yüzyılda legal yollardan ve tam bir dökümüne sahip değiliz. Çünkü olayında çalınan ve üzerinde Kur'an-ı yerel halkın yardımları ile olmuştur. takip ve kontroller için öncelikle iyi Haşr Suresi'nin 23. ayetinin bulunduğu bir tespit, sayım, sınıflama gereklidir. çini kapı üstü süslemesi geçen yıl uzun Genç bir hekim olarak ilk kez gittiğim Maalesef bu ancak son yıllarda mümkün süren bir takip ile tekrar Türkiye’ye Londra’da müze gezerken Anadolu’dan olmuştur. Bu nedenle bu tespitler öncesi getirildi. Bursa Kayhan Cami’nde 140 kaçırılan eserler ile oluşturulmuş devasa eserler için takip çok zordur. yıllık devasa talik yazı, Orhan Gazi’nin salonları görünce hem şaşırmış hem de Bursa özelinde bakıldığında maalesef en türbesinin gümüş kakmalı örtüsü, Yeşil üzülmüştüm. Öyle birkaç kap, testi, kolye çok eser kaçırılan kentlerin başındadır. Cami’nin şadırvanının mermer minyatür değil kocaman binaları, dev heykelleri Bizans ve ilk dönem Osmanlı eserlerinin camili fıskiyesi, Muradiye Külliyesi’nin kaçırmışlar. Tarih bilinci oluşunca, bu kez tahribat ve kayıplarını bazen hiç 500 yıllık İznik çinileri çalındığını eserler illegal yollar ve hırsızlık yolu ile bilmemek çok daha iyi olabilir. Zira bildiğimiz ama henüz Bursa’ya geri ülkeden çıkarılmaya başlandı. Cumhuriyet kaybolan eserlerin, tahrip olan değerlerin getiremediğimiz eserlerdir. öncesi kayıpları izlemek kolay değil, sayısal çokluğu, bu eserlerin maddi ve

bursa’da zaman 45 bursa’da zaman

ONARIM VE ÇALINAN ÇİNİLER bu nedenle fayansları kaldırınca ortaya ve ardından Cumhuriyet ile gelen Benim mercek altına almak istediğim çıkan muhteşem Horasan kırmızı tuğla yapılanmada külliyenin yaşamını tarihi doku, Muradiye Külliyesi içindeki işlemeleri bile bize tekrar sıvattılar. devam ettirmesini sağlayan kurumların medresedir. “Bursa için büyük bir değer kaldırılması, plansız şehirleşme, olduğuna kimsenin kuşkusu olmayan Sonuç olarak; medresenin dispanser kültür varlıklarına saygısızlık, kötü Muradiye Külliyesi’nin makûs talihi olan yarısı, bahçe, ana kubbe ve kurşun belediyecilik ve yöneticilik gibi birçok nasıl yenilebilir?” Yıllar önce Muradiye çatıları onarıldı, yenilendi. Bu süreçte nedenle külliyenin bütünlüğü bozuldu. Külliyesi ile ilgili bir yazıma böyle ana yapı ve kubbe içindeki çinilerin Külliye içinden geçirilen yollar, başlamıştım. Bir hekim olmama rağmen, çoğunun olmadığını gördük. Araştırınca külliye binalarının farklı kurumların medresede çalışmak ve ilgilenmek nasip sahipsizlikten ve bilinçsizlikten dolayı tasarruflarına bırakılması hatta Muradiye oldu. Bu nedenle medreseyi ve ilgili bu çinilerin çalındığı öğrendik. Takip Hamamı gibi ana yapıların şahıs sorunları yakından görme olanağım oldu. sonucu çinileri Londra’da bulduk ama malı olması yapının bir bütün olarak geri almak o gün için mümkün olmadı. korunmasını ve kullanılmasını engelledi. Medresenin 1950’li yıllarda Sağlık Bu kısa ve küçük macera sırasında her Bakanlığı’na tahsisi edilmesi ile Verem taşın, boyanın, camın, çivinin kıymetini MURADİYE ÜZERİNE Savaş Dispanseri olarak kullanılan binaya öğrenmek, bu eserlerin yaşadığı, PLANLAR… daha sonra sağlık ocağı taşınmıştır. 2004 yaşattığımız dramı anlamama çok etkisi Muradiye Külliyesi ile ilgili planlar son yılında Onkoloji Hastanesi’nde idareci olmuştur. 50 yılda giderek artan bir hızla devam iken, valiliğe başvurduk ve binanın ediyor. Tarihi yapıya verilen değerin restore edilmesi koşulu ile “kanser erken KÜLLİYE NASIL PARÇALANDI? ve bu konu ile ilgilenen duyarlı veya tanı merkezi” olarak tahsisini istedik. Muradiye Külliyesi bugün Muradiye bilgili kişilerin artması ile Muradiye Bu projeyi hazırlarken asıl amacım olarak anılan mahallede içinden geçen Külliyesi son yıllarda hep gündemde… medreseyi tekrar restore ettirmek ve yollar nedeniyle parçalanmış bir yapı Eminim herkes bu külliyenin tekrar kamu kültürel amaçlı kullanıma açmaktı. Sağlık sergilese de halen yaşayan en güzel kullanımına kazandırılması ve bir kültür Bakanlığı tahsisi nedeniyle mutlak bir Osmanlı eserlerinden biridir. Külliye varlığı olarak kullanılması ülküsü ve sağlık merkezi yapma zorunluluğumuz 15. yüzyıl başlarında Osmanlı Sultanı ortak paydasında buluşuyor… vardı ama ana koridorlara basit ve 2.Murad tarafından yaptırılmış. İlgili herkes ve her kurumun Muradiye başlangıç olması amacıyla bir “sağlık Külliyesi’ni tekrar kazanma ve hak ettiği müzesi” nüvesi oluşturduk. Erken dönem Osmanlı mimarisinin kültürel değere ulaşması arzusu olmasına şaheserlerinden biri olan külliye doğal karşın bu amaca neden ulaşılamıyor? Medreseyi teslim aldığımızda tablo olarak ilk yapıldığında çevresindeki doğal ürkütücüydü. Duvarları 1950’li yıllarda yapı ile bir bütünlük arzeden huzurlu Bunun birçok yanıtı olabilir, benim şahsi sağlık kuruluşlarında moda olan, temizlik ve ahenkli bir binalar bütünüydü. O görüşüm; emaresi sayılan beyaz fayanslar ile dönemde halkın temel sorunlarına çare - Kurumlar ve kişiler arasında iletişim kaplanmış, ama yıllar içinde bu fayanslar olan, bugün restoran (Darülziyafe) olarak eksikliği paslanmış ve kırık dökük haldeydi. kullanılan aşevinde insanlara sıcak yemek - Kurumlar ve kişiler arasında Binanın kurşun kaplamaları tahrip sunulan, 20 metre ötede ince mimarisi anlayışsızlık ve hoşgörüsüzlük olmuş, tüm bina rutubet içindeydi. Bahçe ile göz dolduran Muradiye Cami, 40 - Anıtlar Kurulunun en azından psikolojik bakımsız, mermer havuz harap haldeydi. metre sonra nefis tuğla işçiliği ile göz baskısı Alt yapı ve kanallar tıkanmış, ana kubbe kamaştıran medrese, 40 hasarlı, camlar kırıktı. Öncelikle durum metre daha yürüdüğünüzde fotoğraflar ile tespit edilerek, Kültür ulaşabildiğiniz hamam bu Varlıkları ve Anıtlar Kuruluna başvurduk. ana yapıların arasına inci Bu süreçte konu ile ilgili uzmanlar gibi dağıtılmış birbirinden ile görüşüldü. Velhasıl uzun plan ve güzel türbeler ile külliye tadilat proje çalışmaları sonunda gerekli imparatorluğun önemli izinler alındı ve tadilat başladı. Burada yapıları arasındaydı. vurgulamak istediğim ve benim de o Osmanlı İmparatorluğunun zaman öğrendiğim değerli bilgi; eserin büyümesi, başkent aslına döndürülmesidir. Kurul eserin İstanbul’un ağırlığının kapsamlı onarımından ziyade aslına artması, artan nüfus, uygun restorasyonuna izin verdi. Hatta daralan yerleşim alanları

46 bursa’da zaman - Bir şey yapmak isteyenlere karşı amacına uygun restore ettikleri yapıyı kaderine terkedilmişti. Yapı yakın zamana yürütülen yıpratıcı ve yıldırıcı çalışmalar yaşama tekrar kazandırdı. Bir çok Bursalı kadar hamam olarak hizmet veriyordu. - Devlet bürokrasisi için prestij bir Osmanlı mutfağı olarak Ancak müşteri yokluğu nedeniyle hamam - Yüksek maliyetler, Muradiye temiz ve leziz yemeklerin sunulduğu kapandı. Birkaç kez sahibi tarafından Külliyesi’nin tekrar bir kültür varlığı bu otantik restoran şehir dışından satılığa çıkarılan hamama alıcı çıkmadığı olarak Bursa halkına kazandırılmasına turist getiren turizmciler için adeta bir için halen üzerinde ’’satılık’’ ilanı ile engel oluyor. sığınak… En azından yabancı turistler yaşama dönmeyi beklerken belediye Valiliğin, Belediyelerin, Üniversitelerin, için tarihi ve otantik bir sunu alanı… tarafından satın alınarak kurtarıldı. Bugün Turizm ve Kültür Müdürlüğü’nün, bina tekrar onarılarak rehabilitasyon kent gönüllülerinin, mimarların, Muradiye Cami… Nefis mimarisi ile merkezi olarak çalışıyor. Ama hala akademisyenlerin, profesyonellerin, cami göz kamaştırıyor. Akıtan çatıları yapıyı ortadan bölen cadde nedeniyle amatörlerin, iyi niyetli duyarlı herkesin daha yakın zamanda onarılabildi. Ama diğer yapılardan uzak ve mahzun eğreti külliye ile ilgili olabilecek veya halen tamirat gereken birçok yeri var. haldedir. olamayacak bir görüşü ve planı var… Plan, umut, hayal ve proje çok… Türbeler… 2. Murad gibi efsane NE YAPILABİLİR? Bunları yaşama geçirecek irade, güç, bir padişah ile Cem Sultan gibi tarihi Külliye ile ilgili veya ilgisiz ama bilgili inisiyatif ve para yok… Türkiye’nin 4. şahsiyetlerin türbelerini de içeren tüm kişi ve kuruluşlar bir araya gelerek büyük kenti, Osmanlı başkenti Bursa türbeler grubunda durum hiç iyi değil… tek ve yaşama geçirilebilir bir projede ve Bursalıların en değerli kültür ve Bazı türbeler halen kapalı olduğu gibi, uzlaşarak iyi niyetle ve yapıcı bir turizm varlıklarından biri olan Muradiye çoğu bakımsız ve harap haldedir. Bu yaklaşımla çalışmalıdır. Külliye ile ilgili Külliyesi, aynen kendisini kurtarmak yıllarda başlayan onarım süreçleri sonrası tüm kuruluşlar, yaşama kazandırılan bu isteyenler gibi dağınık ve çaresiz orada sahiplenilmeleri çok önemli. yapıların sonuçta Bursa ve Bursalılara kurtulmayı bekliyor. Bugüne kadar öne kazandırıldığını hatırlamalı ve sürülen projeler içinde en akla yakın Medrese… Durumu en harap olan birbirlerine karşı daha anlayışlı ve yapıcı olanı Muradiye Külliyesi’nin bir bütün yapılardan biri de medrese… Bursa’nın davranmalıdır. Külliye hızla bir “kültür olarak “Kültür ve Turizm Merkezi” en güzel medresesi olan bu yapı 1950’li ve turizm projesine” dönüştürülmelidir. olarak yaşama geçirilmesidir. Bu proje yıllarda Sağlık Bakanlığı ve Verem Bu Osmanlı yapıları ve tarihi miras, için belki de en somut adım, belediyenin Savaş Derneğine tahsis edilmiştir. Halen yaşama kazandırılmaz ise turistler koordinatörlüğünde tüm ilgili kurum ve Muradiye Sağlık Ocağı medrese içindedir. neden Bursa’ya gelecekler? Otomotiv ve kişilerin bir araya gelerek yaşama ve 2003 yılına kadar Verem Savaş Dispanseri tekstil fabrikaları ne kadar turistiktir? insana değip dokunan gerçekçi bir proje olarak kullanılan bölüm şu anda Kanser Medrese müze ve sanat evi aynı zamanda ile külliyenin Bursa’ya kazandırılması Erken Tanı ve Tarama Merkezi olarak prestij toplantıların yapıldığı aynen olacaktır. hizmet veriyor. aslında olduğu gibi bir eğitim kurumuna dönüşebilir. Bunun için içinde hizmet NELER OLUYOR? Bir sağlık çalışanı ve bu çalışmanın veren sağlık ocağı ve kanser erken tanı Külliye bugüne kadar şu veya bu nedenle içinde yer alan biri olarak temel amacım merkezine yeni bir yer temin edilmesi farklı kurum ve kişilerin elinde kaldığı sağlık müdürlüğüne bağlı bu yapının yeterli olacaktır. için, doğal olarak herkes kendi tarafına kurtarılması için, dispanser döneminde çektiğinden tarihi yapı bütünlüğünü harabeye dönen bu eserin hiç olmazsa Külliye bahçesi herkesin faydalanacağı koruyamamış. Külliyenin yakın tarihine ayakta tutulmasını sağlamak, tuvalet bir kafeterya ile canlandırılabilir. bakıldığında bu kurum ve kişilerin fayansları ile kaplanan eyvanların, Türbeler onarılarak ve ışıklandırılarak art niyetli değil ama tarih bilincinden kalorifer ve elektrik tesisatının sökülerek ziyaretçilerin daha aktif gezmesi uzak veya ilgisizlik, imkânsızlık gibi ana yapıya dönülmesini sağlamaktı. Asıl sağlanabilir. Külliye projesi içine Hüsnü nedenlerle kendi ukdelerindeki yapılara hedef gelecekte bu yapının da “kültür Züber Evi ve Uluumay Müzeleri de çokta sahip olamadıkları, bir şey ve turizm merkezi” olarak oluşacak katılarak Bursa dışından gelen herkes için yapmak isteyenler için de ’’hiçbir şey yapılanmaya devredilmesidir. bu alan, bir kültür ve turizm vahasına yapmayanların’’ bir şeyler yapılmasına dönüşebilir. Tüm bu iyi niyetli çabalar engel oldukları görülmektedir. Hamam: Külliye yapıları içinde için insanlar biraz daha anlayışlı ve biraz durumu en bahtsız olanı Muradiye daha yapıcı olabilir…Ve hemen yarın Darülziyafe (Aşevi)… Külliyenin Hamamı… Hamam hem yol nedeniyle ’’biz ne yapabiliriz’’ ve “ne yapmalıyız” en bakımlı yapısı durumunda… Yakın ana yapılardan kopmuştur hem de özel anlayışı ile buluşulabilir (mi)? zamanda bir avuç işadamı aslına ve mülkiyete geçmesi nedeniyle kişilerin

bursa’da zaman 47 bursa’da zaman

“Vakfİyeler İncelenmeden Osmanlı Medenİyetİ anlaşılamaz”

Yrd. Doç. Dr. Doğan YAVAŞ Osmanlı Medeniyeti üzerine çalışan getirebilmeleri ve asırlar boyunca araştırmacıların gözünden kaçan ya da ayakta kalabilmeleri için gerekli Tarih biliminde söylenegelen bir yakın zamana kadar farkına varılmayan tüm alt yapının hazırlandığı bu vakıf terim vardır; “Osmanlı arşivleri tam bir diğer bilgi başvuru kaynağı ise kurumlarının büyüklüğü, vâkıfının olarak tasnif edilip ve okunup da “Vakfiyeler”dir. Bir şahsa ait olan yani vakıf yapan kişinin maddî gücüyle yorumlanmadan Osmanlı tarihi yazılamaz, bir menkul veya gayrı menkulün, doğru orantılıdır. Sultanlara ait demek Osmanlı tarihi tam olarak bilinmeden sahip olduğu kişi tarafından kendi olan Selâtîn külliyeleri, valide sultan de dünya tarihi yazılamaz” şeklinde. Bu mülkiyetinden çıkarılarak umuma açık yapıları, sadrazam, vezir ya da zengin deyim bilimsel bir gerçeği yansıtmakla ve herkes için kullanılabilir statüye kişilerin yaptırdığı abidevî eserler bize birlikte Osmanlı arşivlerinin önemini de sokulması demek olan “vakfetmek” tabiri, çok değerli sanat tarihi malzemesi belirtmekte ve araştırmacıların dikkatini sosyal yardımlaşmanın ve paylaşımcılığın sunmakta; mimarisi, planlanması, çinileri, arşivlere çekmektedir. Bu tespite bir en ileri noktasıdır. ahşap işleri, kalem işleri, hat sanatı ilave yapmak gerektiğinde, çeşitli gibi verileriyle bir devrin sanat zevkini bilim dalları kendi disiplinleri için de Maddî güç ile beraber maneviyatında ve derecesini ortaya koyma imkânı bir pay çıkarabilirler. Sanat Tarihçileri önemli olduğu bu uygulama, akla vermektedir. olarak bu ifadeyi kendi bilim dalımıza gelebilecek her konuda insana ve hayvana yönlendirerek “Osmanlı arşivleri iyice iyilik yapmak amacı gütmektedir. Sosyal Günümüzde tüm ihtişamları ile şehirlerin tetkik edilmeden Osmanlı mimarisi ya hayatın bir parçası olarak yapılan her siluetlerinde yer tutan bu eşsiz yapıların da küçük sanatları anlaşılamaz” şeklinde türlü dini ya da dünyevî hizmetlere nasıl kurulduğu ve işletildiği konusu dile getirebilmek de mümkündür. Fakat mahsus binaların işlevlerini yerine hâlâ birçok bilinmeyeni ile karşımızda

48 bursa’da zaman durmaktadır. Birçok külliyenin bulunduğu ve müstegıllatın da bulunduğunu tevcih edildiğini ve ondan sonra bu şehrimizde biz bu yapı komplekslerinin unutmamak lazımdır. Bu takdirde yapılar görevin evlada şart koşulduğunu, yani sadece görünürde olan cami, medrese, kompleksi olan külliyelerin planlama ve azatlı kölenin çocukları ve torunlarına imaret, hamam, türbe, mektep vb. koordinasyonlarının sadece inşaatlarıyla bırakıldığını söylersek konunun ne kadar yapılardan oluştuğunu düşünürüz. Halbuki sınırlı olmadığını, bina edildikten sonraki önemli olduğu anlaşılır. Bütün bu bilgiler bu binaları inşa ettirmekle vakıf yapan devirlerde karşılaşacağı sorunların da ezber bozar niteliktedir ve Osmanlı kişinin işi bitmiş sayılmaz, asıl mesele daha baştan çözüme kavuşturulduğunu ve Devleti hakkında bilinmeyen onlarca bu yapıların nasıl ayakta kalabileceği ve hizmet işlerinin herhangi bir aksamaya meseleden sadece birini aydınlatmaktadır. vazifelerini sürdürebileceğidir. Bunun uğramadan sürdürülmesi için de yasal için de yine vakıf yapan kişi tarafından düzenlemelerin yapıldığını anlamış Vakfiyelerdeki şahitler bölümünde hangi çarşı, dükkân, han, hamam gibi olabiliriz. yer alan şahıs adları o çağın ileri musakkafat ile hangi bağ, bahçe ve gelenleri, yöneticileri özellikle de tarla gibi müstegıllâtın gelir getirmesi Bir dönemin sosyal ve ekonomik vakıf yapan kişinin yakınları hakkında amacı ile bu yapılara bağlanacağı ortamını göstermesi yanında yine devrin bilgi verdiklerinden şecerelerin belirtilir ve bu akarat dediğimiz gayrı demografik yapısı açısından da vakfiyeler çıkarılmasında da yardımcı olurlar. O menkullerden elde edilen gelirler ile önemlidir. Vakıf kurumlarında görev halde en başta söylediğimiz cümleyi şu bu yapıların yaşaması sağlanmış olur. yapacak olan devirhan, cüzhan gibi şekilde kurabilmek de mümkündür ve O halde bir külliyenin sadece orada vazifelilerin birçok kez utekâ denilen herhangi bir sakıncası yoktur; “Vakfiyeler yer alan binalardan ibaret olduğunu azatlı kölelerden seçildiğini ve hatta vakıf incelenmeden Osmanlı medeniyeti sanmak yanlıştır, bu binalarla birlikte başkanı konumunda olan mütevellîlik anlaşılamaz”. arka planda daha pek çok musakkafat görevinin bile azatlı kölelerden birine

bursa’da zaman 49 bursa’da zaman

Deveciler Kabristanı’nın imhasından sonra Muradiye Devecİler Kabrİstanı’ndakİ türbelerine getirilen kabir taşları. Şahsİyetlerİmİz ve Şahİdelerİ

Mehmed S. ERHAN görebileceğimiz gibi Balkanlar’da sonra dikili taşlarındaki temsili Ülkelerin ve milletlerinin varolageldikleri terk ederek geri çekildiğimiz hayatlarına bir kere daha son verilmiştir. coğrafyalarda vucûda getirdikleri her yerlerde pervasızca günümüzde dahi nevi âbidât ve kültür değerleri, tanınıp yapabildiklerini çaresizlik içerisinde takip Bunlara örnek olarak Çekirge yolundaki, vasfedilmelerini sağladığının şuurunda etmekteyiz. günümüzde Karagöz namıyla anılan olan kültür birliği içindeki milletler, “Dağınık Serviler” kabristanı ve İlahizade kendilerine bu devamlılık ve kültürün Yakın geçmişte Yunan işgalinde bile kabri ve Yoğurtlu Baba makamı sadece en güzel örneklerini vücuda getiren görmediğimiz bir kültür tahribatına ve nâzım-ı Mevlid Süleyman Çelebi veya gelebilmesine zemin hazırlayan kaybına uğrayan Bursa’nın “ahşap evler, Hazretlerinin türbesi, Eski Eserleri her sahadaki şahsiyetlere hayatlarında türbeler ve mezarlıklar şehri” ithamıyle Sevenler Kurumu ve Başkanı Kâzım değer verip hususî bir saygı duydukları her nevi kültür değeri hor görülmüş, Baykal’ın müdahale ve çalışmaları ile gibi vefatlarından sonra da hafızalarında modernize çalışmaları olarak iddia kurtarılmış, İlahî Ahmed Efendi, Yoğurtlu yaşatabilmek için kendilerine türbeler, ettikleri imar(!) faaliyetlerinden olarak Baba ve diğerleri tamamen kaldırılmış, hususi hazire ve umumî kabristanlarda otolar için yeni geniş yollar, ticari kaygı bazı servilerin kaldığı alana Belediye seçkin makbere ihdasıyla, saygı ve ve ihtirasla çok katlı, yüksek, yeni binalar Başkanlığı lojmanı ve sonra da bir kafe bağlılıklarını nesilden nesile aktararak inşası için pek çok âbide ve ferdi asude yapılmıştır. devam ettirmişlerdir. hayatımızın mahfazası olan evlerimiz ve ebediyete intikal eden ecdadımızın Beşikçiler’deki Sufî Sinan Efendi İstiklâlini kaybeden kavimler üzerinde bu topraklardaki varlıklarını ispat eden türbesi ile civarındaki Kültürpark hakimiyet kuran güçler kendilerinden açık hava arşivlerimiz olan umumi içine kadar inen alandaki kabristan önceki kültür değerlerini yok etmeğe, kabristanlar, içlerinde bulunanların ve Yeşil Medresesi kuzeyindeki mabetler ve sair âbidelerden başladıkları hâmuş(suskun) olduklarından da istifade Kurdoğlu kabristanı da kaldırılmış ve gibi sahip olmak istedikleri coğrafyada ile yol açımı, resmi daire ve teknik bir yerine otopark yapılmıştır. Diğer cami yaşamış uygarlığı meydana getiren tesis, park, bahçe vs için kolay istimlak hazirelerindeki ve yol kenarlarındaki şahsiyetlerin emarelerinden olan türbe alanı olarak görüldüğünden ya tamamen kaybolan türbe ve kabirlerin tesbiti ve kabristanları da çeşitli şekillerde kaybolmuşlar veya küçük bir parçaları günümüzde tamamen imkansız yok ederek tahakküm etmek istedikleri kalabilmiştir. Böylece tercih ve hayat denebilecek kadar çok olmakla bunlardan insanların hafızalarını ve maziye tarzlarını küçük görerek kültürlerini bize en bariz bilineni Şehreküstü semtinde olan alâka, bağlılık ve saygılarını da hatırlatan kabir taşlarını yabancılaşıp eski “Pars Bey Türbe ve Zaviyesi” olarak silmeye çalıştıklarını pek çok örnekte tanımayarak veya kırarak vefatlarından anılan külliyenin haziresiyle civarındaki

50 bursa’da zaman kabristan tamamen kaldırılmış yerine Klasik devre ait bir kısım sivri kemerli Bursa’mızda Hz. Üftade ve Kayağan müftülük(!) dairesi ve lojman inşa kitabeler, yan kasnak taşları ve lahit camilerinde Cihar-ı Yar takım ettirilmiştir. Tarihi ahşap cami de 1979’da ortalarındaki sanduka tarzında olanlar, levhalarında imzası bulunan merhum yıkılarak yerine şimdiki hilkat garibesi Yeşil’de müze olarak kullanılan eski hattat Şevki Efendi’nin (1838-1912) denebilecek hacimsiz bir yapı inşa medreseye taşınmış, daha sonraki Lale torunu Prof. Dr. A. Süheyl Ünver (1898- edilmiştir. Devri’nin barok ve ampirle devam eden 1986), ömrünü Türk kültürüyle sanatına son devrin zevk ve üslubuyla hazırlanmış ve tarihine vakfetmiş, 1920 yılında Kalabilen eski kabristanlardaki eski taşlara pek rastlanmamıştır. Bunların tamamladığı İstanbul Tıp Fakültesi’nden şahideler (dikili, yazılı taşlar), nüfusu üzerlerinden sarıklı ve serpuşlu kısımlar başka Medresetü’l-Hattatin’den 1922’de yanlış göç ve hücumla artan definler kopartılıp bir miktarı şu anda Muradiye mezun olmuş, Üsküdarlı Hoca Ali Rıza sebebiyle yenileri için kaldırılmış, Türbeleri’nde bulunmaktadır. Bey’den resim tahsil etmiş, Fransa’da dedesinin, babasının kabir taşını Daha sonradan nakl olan bu taşlarla dahiliye ihtisasından sonra İstanbul okuyamayan veya okuyabilme gereğini bir sergi-müze yapılması düşünülmüş, Tıp Fakültesi’ne 1929’da asistanlıkla idrak edemeyen nesiller tarafından sahip Merhum Abdülbâki Gölpınarlı bu taşları girmiş, 1933’te Tıp Tarihi Enstitüsünü çıkılmadığı için kırılıp yeni mezarlara üç defter tutacak şekilde okumuş ve kurarak 1973’teki emekliliğine kadar temel taşı olmuş, eski zevk-i selim numaralı taşlar bir birleriyle alakasız ayak kırk yıl, genç hekimlerimize tıp tarihi kalmadığından büyük ve lüzumsuz ve başucu taşları karışık olarak Muradiye ve deontoloji (meslek ahlakı) dersleri masraflarla yeniden yapılan taşlar, Camii kıblesinde zemine tesbit edilerek vermiştir. 1936’dan itibaren 18 yıl millî, dinî bir hars ve üslupla imal sıralanmışlardır. Buraya, yıktırılan minyatür hocalığıyla Devlet Güzel edilmediklerinden mezaristanın eski Mısri Dergâhı’nın haziresi de defin Sanatlar Akademisi’nde vazife alıp uhrevî havası kalmamıştır. Hariçte şehrin bakiyeleriyle birlikte naklolunmuştur. ilgilendiği mevzularda pek çok eser tarihi hüvviyetini, mimarisini şuursuzca neşretmiştir. Bursa’ya hususî bir alakaları değiştiren kalabalık, kendi mazisinin 1985 senesinde bu taşlardan bir kısım olup 1944’teki gezilerinde Deveciler isbat ve arşivi olan kabristanı da tahrip seçme yapılarak yeniden Yeşil semtindeki Kabristanının durumunu görerek tespit ve tahrifde hiç gecikmemiştir. Sahipsiz müzeye sergilenmek üzere götürülüp ve tetkiklerini “Yeni Tarih Dünyası” taşların çalınarak yurt dışında müzayede bahçesine dikilmişlerdir. Bu alanda mecmuasının II. Cilt, 18 Mart 1954’teki müesseselerinde nasıl satıldığını ekteki ayrıca Bursa ve çevresinde yıkılıp 13. sayısında neşrettikleri yazıyı mühim vesikada bilgilerinize sunuyoruz. yok olan abidelerin inşa kitabeleri bir tespit olduğundan dikkatlerinize de getirilmiş olup, eski kavimlerin sunuyoruz. 1940’lı senelerin Bursa’mızdaki en arkeolojik bakiyeleri müzelerin kaloriferli büyük imha hadisesi, günümüzde salonlarında titizlikle muhafaza Günümüzde Batılı devletlerin arkeoloji tekrar değişikliğe uğrayarak Timurtaş edilmekteyken, namusumuz şerefimiz heyetleri, Anadolu’muzda çeşitli ören Paşa Camii ve hamamı güneyinde yeni ölçüsünde olan bu değerler kışın soğuk ve yerleri tabir ettiğimiz eski kavimlerin yapılan üst geçit ve kalkan mezarlığın donuna, yazların gölgesiz kızgın güneşli toprak altına geçmiş bakiyelerini yerine yapıldığı halde günümüze kadar sıcaklarına maruz kalıp yazı ve nakışları kazmak suretiyle çıkarıp dünya gelemeden tekrar yıktırılan eski hal ve günden güne erimektedir. efkâr-ı umumiyesine sunarak kendi bıçakçılar çarşısı ile şimdilik yerinde kültürlerinin menşeinin topraklarımızda bulunan Sanatlar Okulunun yapıldığı Zamanımızda Bursa’nın çeşitli olduğunu ileride iddia edebilmek için Deveciler Kabristanında yaşanmıştır. yerlerinden ve ilçelerinden diğer taşlar fedakarane çalışmalar yaptıklarına ve da buraya getirilmektedir. Halbuki Avrupa Birliği’ne girmemizin mevzu Bu yazının devamında yer alan Süheyl bulundukları yerde muhafaza edilip edildiği günümüzde Hıristiyan kültürü Ünver Bey’in yazılarında da belirttikleri tutulmaları, ait oldukları yer için bir misyonerlerinin inanç ve ümitleri için gibi, kırdırılan taşların bir kısmı yeni şahsiyet ve geçmişinin isbat vasıtaları zemin ve mazi arayıp iddiaları peşinde yapılan kaldırımlarda kullanılmıştır. olacaktır. Bundan sonra günümüzde bıkmadan çalıştıklarına ibretle şahit Merhum Üstadının İsmail Sönmez geçmiş Bursa belediyelerinin bu olduğumuz gibi, geleceğimizin mesnedi Bey’den işittiğine göre münasip tahriplerini hal-i hazır belediyeler, imkân olan açık hava arşivi kabristanlarımıza gördüklerini yeni yapılan mahallelerde nispetinde giderip, dağılmış olan baş ve ihtiva ettiği her türlü sanat eserine kanalizasyon kapağı ve Çelik Palas ve ayakucu taşlarının tespit edilerek inanarak, tanıyarak, bilerek, severek, Oteli’nin mozaik ihtiyacı için ufalayarak şahidelerin asıl halleriyle Muradiye aciliyetle sahip çıkmamız gereğini kullanmışlardır. Türbeleri önünde yeniden inşasıyla, eski okuyucularımızın tefekkürlerine arz taşlarla yeni bir açık hava arşivi tesis ederiz. etmeleri isabetli olacaktır.

bursa’da zaman 51 bursa’da zaman

Suphi Bey haritası

DEVECİLER KABRİSTANI’NA NE OLDU?

Süheyl Ünver’in, 1944’teki gezisinde Deveciler Kabristanında yaptığı incelemenin sonucunda “Yeni Tarih Dünyası” mecmuasının II. Cilt 13. sayısında (18 Mart 1954) yayınladığı makalesinden alınmıştır.

52 bursa’da zaman Dr. A. Süheyl ÜNVER Meyva hali önünde ve 30 metreden fazla Kepecioğlu’na göre ulemadan Kara genişletilen yolun karşısında biçimsiz ve Hasan paşa yaptırmıştır. Meşhur Molla Sayın Falih Rıfkı Atay’la Atina’dan bitmemiş bir çocuk bahçesini­ göstererek Fenari’nin dostu ve şerikidir. Önce 1937’de dönüyo­ruz. Vapurda bize, ‘buraları’ dedi: ‘Eski büyük ağaçları ulemadandır. Sonra vezir olmuştur. gazetesinde yazdığı halde şimdi kestiler, şu gördüğünüz fidanlârı diktiler, Vefatında bu medreseye gömülmüştür. yerini bildiremiyeceğim bir şehirde daha büyüyemedi. Karşısına meyva hali Her veçhile mükemmel bir insan­ imiş. bir mezaristanın nasıl park haline yaptılar. Hiç de özenilmiş bir binası yok. getirildiğini anlatmıştı.­ Esefle ve üzüntü Çocuk bahçesini bitiremediler, uğurlu Deveciler mezarlığı bir zamanlar­ ile dinledim. olmadı’, diye ilâve etti. Mezar taşlarının Bursa’nın büyük ölü­lerinin adeta bir yok edildiğini ve pek az bir kısmının­ Panteonu imiş. Gömülenlerin isimle­ Belediyeye intikal eden bir mezarlık nakledildiğini yer tesbit edilmiyerek ve rinden onu öğreniyoruz. Fakat­ bunlar şehrin ortasına rastlamaktadır. Artık ölü kime ait oldukları­ tasrih olunmıyarak hep ekâbir ve ulema­ sınıfıdır ki eserlere gömülmiyecek, muvafık. Zira ölenlere parça parça Yeşil Medresesi’nde­ kurulan geç­miş, yalnız şahsiyet sahibi olup şehir dışında bir yer gösterilmiş, münasib. müzenin bahçesine­ nakledildiğini arka­ da, servet dolayısiyle ticaretle meşgul Bu mezarlığın taşları tetkik ve tasnife daşım rahmetli Kâmil Kepecioğlu hikâye olanlardan bu gibi eserler, bahsetmez. lüzum görülmeden, hâlâ İstanbul’da etmişti. Onların sanat bakımından kıymetli bugün bile olduğu üzere hemen kırdırı­ mezar taşları vardır.­ İşte bunlar hiç bir lıyor veyahut insaf edilirse taşınıyor, Hakikî icabında bir mezaristanın hâl eser kalmadan kalkmış. Bursa’ya tetkike O şehirde bulunan vali bu yeni parkın yapılmasına, arasından geçen yolun geniş­ gidecekler­ ebediyen Deveciler Pan­ plânını yapmak arzusundadır. Fen heyeti letilmesine karar verilebilir. Buna itiraz teonunu bulamıyacaklar, tarih­ sayfaları tabii ses çıkaramıyor, bu bizim hakkımız ederek bir gerilik­ gösterecek değiliz. Ben arasında sanki Bursa’da hâl ve çocuk diyemiyor. Vali plânı çiziyor. Yerinde bu kadar ileride düşünürken buna karar bah­çesi yapcak yer yokmuş gibi­ orasını tatbik ediyorlar, fen heyeti reisi diyor verenler ve bu kararı tatbik eden kimseler kaldıranları iyi düşünmiyerek dolaşacak ki; efendim bu plân taslağında tadilât keşke gerilik göstermeyerek bunları ve yaptıkları yeni hâlin yaşamadığını, bu yapmak icab ediyor. Zira bir daha bir tarih heyetine tetkik ettirip tarihe o yüzden orasının da düzeltilmesinin faidesi yetişmesi imkânı olmıyan o büyük ağaçlar mezarlığı­ mal ettirmiş olsalardı vatana olma­dığını göreceklerdir. Ben Deveciler plânınızda hep yollara rastgelmiştir. unutulmaz bir hizmet yapmış olurlardı. Panteonunun yerinden­ geçerken o kadar Ne emir buyurursu­nuz? Vali diyor ki: Mani olur­lar diye bu yapılmamış üzül­düm ki tarif edemem. O üzüntümü Plân plândır, değişemez, yola gelen ve memleketin seferber olacak ilim Bursa’ya ait tarihleri­ karıştırmakla ve ağaçları keser, yeniden ağaç dikersiniz. muhitine haber bile verilmemiştir.­ Şimdi Devecilerde medfun olanların isimlerini Valinin dediği yapılıyor. Bu parkı gören biz; Deveciler mezarlığında­ kimler olsun birer birer bulmakla teselliye gayret sayın Falih Rıfkı Atay o küçük fidanları medfun imiş, nereden nakledildiği bile edeceğim… Bunları en son 14/9/1945’de görüyor, üzülüyor ve bunu gazetesinde malûm olmıyan müzedeki taşlardan mı gördüm. Burada çocuk bahçesi ve Sanayi burada bildirmediğim bir tarihde bahis öğreneceğiz, yoksa Bursa hakkında yazıl­ Mektebi kazıları esnasında kat kat mevzuu ediyor. Böyle acı misaller mış tarihlere mi başvuracağız? Muradiye lâhitler, kemikler, kafa tasları­ ve kırık hemen her şehirde vardır. Buna üzülerek türbelerini dolaşırken­ 1931 senesinde kitabelerin yüzüstü­ hallerini gördüm. Eski Bursa’da senelerce önce kaldırılan bah­çede geniş bir altı köşe duvarla çevrili ağaçlardan eser kalmamış, zamanının Deveciler kabristanından­ bahsedeyim. çukurların birisinin­ sacdan levhası üze­ valisi ve alâkalılar­ ağaçları kestirmişler. Bir hastaya çağrılmam dolayısıyle 22 rinde ‘falan kabristandan nakledilen Bu büyük sahadaki ekâbire yazık­ olmuş. Teşrinevvel 1944’de Bursa’ya gitmiştim. kemiklerdir’, yazısını görmüş ve bunu Hiç lüzumu yokken­ onların harîmi Üzün­tülü, hastamı bir gün sonra yapmakla büyük bir marifet gösterdik­ ismetlerini­ bozanlara teessürle lâ’net sabahleyin bir defa daha gördükten sonra lerine inanan insanlara acımıştım. okumamak kabil değil dedikten sonra şoföre Timurtaş camiine götürmesini söy­ Müsterih olsunlar son 1944 ziyaretimde bana da artık­ bu bahs için susmak gerek.­ ledim. Camiin dikkate değer­ altı kaideli bu saç­ların da çürüdüğünü gördüm,­ artık bir kubbe üs­tündeki minaresini ve camiin onların duvarları da mânâsız bir yer işgal Şunu söylemeden geçemiyeceğim: Ben bu eski yerlerini dolaştım. Bahçesindeki etmekle kalmış. Devecilerin kemikleri de zevatı tanırım ve hayattadırlar. Onların mezarlığında Türk hâk sanatının taşlarda buraya iş olsun diye nakledilmişse, şimdi bunları yapmaları suç değil de benim harikalarını hayretlerle seyrettim.­ o da göçüp gitmiştir. isimlerini vermem suç olur. Dünyanın garibliklerinden biri de budur. Onun için Dönüşde delilim olan arkadaşıma­ İşte o Deveciler kabristanı zamanında bari ben olsun isimlerini vermekle suç Deveciler Kabristanı­ nerededir? diye bir medrese de varmış, yıktırılmış, işlemiş olmıyayım. Zira olan olmuştur.­ sordum. Tam önünden geçiyormuşuk. hattâ ismini hatırlıyanlar yok. Kâmil

bursa’da zaman 53 bursa’da zaman

-İki dost, Dr. Mustafa Esgin ve İsmail Çetinavcı için-

SU GİBİ AZİZ OLASIN BURSA

Metin Önal MENGÜŞOĞLU yine bir yeşillik imajı yaratmıştı zeminin. ki ben de rahatlıkla şunu söyleyebilirim: “Velhasıl insan sudan ibarettir.” Seninle ahbaplığımız otuz yılı çoktan Ovadan Uludağ’a doğru nazar ettiğimde, Atalarımız, kendilerine su ikram edene geçti. Anamı ve sevgili oğlumu senin dağdan aşağıya nazlanarak akıp duran “Su gibi aziz olasın, berhudar olasın” toprağına gömdüm. Anla ki artık çayların, derelerin, minik ırmakların diyorlardı. Aynı azizliği bir de ekmek akraba sayılırız sevgili Bursa. Bir içimin tarifsiz yangınlarına öylesine hakkında söylerler. Ben iyi biliyorum ki sayım döküm yapmanın, geçen zamanı bir ferahlık serpintisi sunmuşlardı ki, ekmek de su da insana sunulmuş birer hatırlayarak kendimize çeki düzen anlatamam. Bahçelerin, tarlaların her nimetten ibarettir. Ve eğer bir azizlik söz vermenin, akrabalığımızı pekiştirmesi birisinden kütür kütür sular fışkırıyordu. konusuysa bence asıl aziz olan, en güzel bakımından yararlı olacağını düşündüm. İşte o zaman anlamıştım Evliya Çelebi kıvamda yaratılmış bulunan insandır. Altmışlı yılların ortalarında, toprağına niçin senin hakkında “Velhasıl Bursa Öyleyse aziz olan sende yaşamanın yerleşmeden önce ilk kez seni sudan ibarettir” ifadesini kullanmış. zevkine varan insanlardır sevgili Bursa. gördüğümde şeftalilerin yeni çiçek açmıştı. O pembelik ormanında Sevgili Bursa, hatırıma geldi Çelebi’nin Niyetim, atalarımın hatıralarını kendimi yitirmiştim. Ağaçlar henüz sözünü yineleyince; hekimler diyorlar ki incitmek değildir. Onların bana emanet yapraklanmamıştı ama bende her nasılsa insan vücudunun dörtte üçü sudur. Demek bıraktıkları her güzellik karşısında

54 bursa’da zaman saygıyla eğilmesini de bilirim. Fakat sodalı suya açmıştım gözlerimi. Her iki Suda yandı su da yandı yine bilirim ki onlar da benim gibi birer memleketimin Elaziz ve Malatya’nın tam Od düştü suda yandı insandı. Elbet yanılgıları, bilemedikleri ortasından akan Fırat’ta, Diyarbakır’da Seğirttim su serpmeğe ve göremedikleri olmuştur. O halde asla ise Dicle’de ayaklarımı ıslatırken de, Serptiğim su da yandı abartmadan, yüceltmeden, ululamadan, gözlerime o muhteşem ırmakların tatlı kutsamadan değerlendirmeliyim diye sularından serpmeyi ihmal etmedim. Bursa, senin bağrında, Edirne’de, düşünüyorum. Divriği’de atalarımız kimi ruhsal Anneannem, su murattır, derdi. Murat, hastalıkların tedavisinde müziği Sevgili Bursa, söze şuradan başlayalım; bizde bir tür sonsuz şifanın, sonsuz kullanıyorlardı. Bir bölümüne tanıklık biliyoruz ki tabiat temizdir. Eşyanın huzurun, sonsuz merhametin karşılığıdır. ettiğim bu tedavi yöntemlerinde suyun aslında kötülük bulunmaz. Bütün dünya Suda böyle bir merhamet damarı mı vardı özel bir yeri vardı. Kocaman bir kazanı su bilir ki deniz leş kabul etmez. Onu kıyıya acaba? Merhameti pek bilmem ama suyun ile dolduran hekim başı, elindeki kepçe vurur. Kıyı ise kara yani toprak demektir. ne müthiş bir şifa kaynağı olduğuna, ile suyu kazandan alıp tekrar aldığı yere Toprak da leş kabul etmez. Onu ille bütün tarihler boyunca yaşanmış insanlık biraz yukarıdan bırakarak su sesinden bir de toprağın altına saklamak gereklidir. serüveni tanıklık etmektedir. Bir kere musiki elde ediyor, onunla da hastaları Aksi halde güneşin, karın, yağmurun evrenin ve biz insanların hamurunu, iyileştirmeye çalışıyordu. Hastayı bırak, altında kalan ölü hücreler, etrafı kötü temel mayasını oluşturması bakımından şırıldayan su sesi benim bile asabımı kokulara boğarlar. Gördüğün gibi sudan onun vazgeçilmezliğini hatırımızdan okşamaktaydı. ve topraktan söz ettik. Biliyorsun ki çıkarmamalıyız. Bir başka şifa kaynağı insan da sudan ve topraktan yaratılmıştır. olarak da, yine insan gözünün gelişimi Hayır; unuttuğumu sanma, İlahi Hatta Kur’an-ı Kerim’i okuyanlar insanın bakımından göz hekimleri, deniz ufkuna Kudret’in ısıttığı yer altı suların ayrı pişirilmiş ve şekil verilebilir topraktan uzun uzun bakmayı önermektelerdi. birer şifa kaynağıdır. İsterdim bütün yaratıldığını görmüşlerdir. Şunu söylemek Ufukları gözlemek insanda uzak dünyada derman arayan her hasta istiyorum, bütün evreni ve evrenle birlikte görüşlülük ve göz açıklığı sağlarmış. zihnini, ruhunu ve bedenini senin şifalı biz insanların bedenlerini oluşturan temel sularında dinlendirsin ve huzur bulsun. ham maddeler su, toprak, hava ve ateş Sevgili Bursa, sen kadim zamanlarda Kükürtlü, çelikli sıcak yer altı suları ortak hamurumuz, ortak mayamızdır. kuzey ve güney ipek yolları güzergâhının insan bedenine nasıl derman dağıtıyorsa, tam ortasında bulunmaktaydın. Nice insan dostlarıyla da senin mekânında bir Kur’an şöyle söylüyor: “Peki, Hakkı kervanların konup göçmesine tanıklık manevi iklimin huzur evinde yaşıyormuş inkâra şartlanmış olan bu insanlar, ettin. Nice yerli ve yabancı konukları gibi mutluluk kervanına katılıyor. göklerin ve yerin (başlangıçta) bir tek ağırladın bağrında. Rüzgârından, bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu dağından, denizinden, yemişlerinden ve Bir de sevgili Bursa senin muhteşem ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi en önemlisi de suyundan içenler tadına saklı suların var, unuttun mu? Ovanın sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hala doyamadan göçüp gittiler dünyamızdan. herhangi bir mıntıkasında toprağı on inanmayacaklar mı?”(21/30) Daha başka Kuzey ve güney ipek yolları güzergâhında metre kazdığımızda, bizi şaşırtırcasına bir kısım Kur’an ayetleri de “Allah her neler, hangi ihtiyaç mekânları ve unsurları suratımıza berrak sular fışkırtıyorsun. canlıyı sudan yarattı” (24/45) diyerek vardı? Bizden evvel yaşayan atalarımız o Öyle ki bazen kaynayan şifalı sularla yeryüzündeki bütün canlı hayatın suya ne güzergâhlara su ile alakalı hangi eserleri karşılaşıyoruz. Saklı su dedim de usta ölçüde bağımlı ve muhtaç bulunduğunu inşa etmişlerdi? Hamam, hangi kültürün şair Behçet Necatigil’in aynı adlı şiirini göstermektedir. eseridir? Camiler, sebiller, sarnıçlar, anımsadım. kuyular, mağaralar, bentler, kemerler, Halk hekimi olan bir dostuma çok çeşmeler, su değirmenleri, pınarlar, her Anla sıkıntımı geç git dost fazla kitap okumaktan ötürü gözlerim biri birer su kurumu sayılmaz mı? Nedendir sorma acıyor demiştim. Mahalli lehçesiyle Gür bitkiler altında bir benim için akar konuşarak dostum, gözlerine su vur, Hangi kültürde çeşmeler inşa olunurken, Alıngan, onurlu demişti. O gün bu gündür ne vakit su ondan yararlanacak insanların yanında İstemez görsünler saklı su. ile temasa geçtiysem asla gözlerimi kurdun kuşun hakkı da gözetilerek, onlara kapamamaya çalışmaktayım. Denize mahsus kurnalar eklenmiştir? Hangi Su gibi bir şehirsin sen Bursa. Su gibi girdiğimde gözlerimi alabildiğine açarak kültürde bizimki kadar su hakkında türkü, berrak, duru, temiz. Su gibi akıp giden. tuzlu suyun gözümün her zerresine şarkı, şiir ve destan vardır? Anneannemin Aynı suda iki kere yıkanılmaz diyordu işlemesini sağlamaya çalışıyorum. Van okuduğu anonim mani hatırıma geldi; filozof. Senin mekânında da tekrar, hiç Gölü’nde (ki Vanlılar ona deniz diyorlar) şöyle söylerdi: yokmuş gibi görünüyor. Her seferinde

bursa’da zaman 55 bursa’da zaman

ayrı bir yüzün ve mevsiminle muhataptır sakinlerin. Kış sende güzel, yaz sende güzeldir. Baharlarında yıpratıyorsun biraz kalbimizi, hepsi o kadar. Denizin su ile dağın su ile yerin altı bile su ile müzeyyendir. Bir de lodosun var ki, yeryüzü canlılarını sıcak bir melankoliyle bayıltan, şehri bütün kirlerinden arındıran o iflah olmaz rüzgâr.

Toprağın altında benim can parçalarım var ama üstünde de dostlarımın olduğunu söylemiş miydim? Yeryüzü şekilleri, coğrafyanın ve tabiatın verdiği huzur hangi boyutta olursa olsun, eğer canlı insan sıcaklığından, bir dost tebessümünden yoksunsanız, yeryüzünün en yoksul insanı sizsiniz demektir. Senin ikliminde soluklanırken bana riyasız, hesapsız ve satrançsız dostlar da kazandırdın. Asıl bu sebepten minnettar yere indirinceye kadar. Ancak bu kez Bakıyorum o da seni yine su sebebiyle olmalıyım sana. Dostlarım, beni anlayan öteki ayağım yere ininceye kadar yeni bir hatırlamadan yapamamıştır. Belki de ben ve dinleyenler olmasa, düşünüyorum da, ürpertiyle ayaklanır kalbim; eyvah, uzak bütün bu etkiler altında kalarak sana Su ben neye yarardım; nasıl teselli bulurdum mı düşeceğim senden, diye. Gibi Aziz Olasın Bursa diye hitap etme şu yalancı ve ölümlü dünyada? cesareti gösteriyorum. Ustanın dizelerini Su dediğim her seferinde, hatırıma de anmadan geçmeyelim: Madem ki sende bu kadar su mevcuttur, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Sular Bizden öyleyse sende her derde dermanın bir Akıllıdır adlı şiiri düşer. Onu anmadan Su sesi ve kanat şakırtısından/ Billur bir zerresine ulaşmak mümkündür. Bu yüzden geçemem. Biliyorsun ama bir daha avize Bursa’da zaman. söyleşiyorum seninle. Marazlı kalbimi tekrarlamak istedim: kısmen yatıştırırım diye. Biliyorsun sevgili Bursa, ben insanı su ve Sular bizden akıllıdır, daha evvel görür toprakla açıklıyorum. Doğan her çocuğun Şimdi gel de halkımın ozanı akşamı annesiyle arasındaki göbek (kordon) bağı, Karacaoğlan’ı hatırlama. Bakalım ne İner havadan önce, karanlığa, doğduğu toprağa gömülüyor. Topraktan söylemişti: Büyük bir balık gibi ortadan silinir geldik toprağa gidiyoruz. Toprak ve su Kaçışırken hayvanlar dağa. ile olan akrabalığımız her birerlerimizin Şu yüce dağların karı eridi kalbinde birer nostalji, sıla hasreti Sel oldu gidelim bizim ellere Sular bizden akıllıdır, memnun olur yahut Şark Çıbanı olarak derin bir sızı Yaylamızı lâle sümbül bürüdü Sadece ağaçlardan yaratmaktadır. Bu öyle bir sızıdır ki hem Gel oldu gidelim bizim ellere Başka insanlardan değil güldürür hem ağlatır insanı. Besbelli Bizi yalnız bırakan. insanların aziz olsun diye toprağını Ne zaman bir ozan bizim eller dese, berkitiyor, sularını çoğaltıyorsun. Sen sevgili Bursa, benim burnumun direği Sular bizden akıllıdır, uyumaz görevini hakkıyla yerine getiriyorsun. sızlar. Başka bir ozan Azeri lehçesiyle Açar maviliğe iri gözlerini Bizse seni talan etmekle meşgulüz. şöyle söylemişti bu hususta: Men ta senin Ve bekler bir ölüm sırrı içinde Ama suçumuza ve unutkanlığımıza yanında dahi hasretem sana. Benimki de Kendi hayatının yerini. bakmaksızın biz insanlar, senin bu sonsuz o hesap işte. O kadar doyumsuz suyun nimetlerini yani toprağını ve mübarek ve toprağın var ki, üzerinde yürürken, suyunu, bir gün bila ücret dağıtacak Şehir ayağımın tekini kaldırıp ileri atmaya Tanpınar ustayı unutmuş olamazsın. Emini’nin yolunu gözlemekteyiz. her çabalayışta senden kopacak, uzak Senin için en güzel şiiri o yazmıştı bizden düşecekmişim gibi şiddetle ürperirim. önce. Biz onunla yarış edecek halde Ta ki ikinci adımı kaldırıp havadakini değiliz. Belki izini takiple sorumluyuz.

56 bursa’da zaman bursa’da zaman 57 bursa’da zaman

BURSA’NIN İHMAL EDİLEN DOĞAL ZENGİNLİĞİ: JEOTERMAL

Bir zamanlar “kamu menfaati yoktur” denilerek durdurulan jeotermal kaynakların işlenmesi projesi, bugün kentin turizmde en önemli değeri haline geldi. Kaplıcalar şehri olarak bilinen Bursa, yerin altındaki bu zenginlikten ne kadar faydalanıyor? Birçok derde deva doğal sıcak su, nerelerde, nasıl kullanılıyor? Doğanın, hiçbir çevre sorunu yaratmayan bu devasa temiz jeotermal enerjisini halkın kullanımına sunmak için neler yapıldı ve yapılıyor? Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı ancak engellemeler sonucu durdurulan projesinde son durum.

Söyleşi: Zafer OPSAR ve sıcaklıkta su bulunmasına karşın, ederek o dönem Bursa Büyükşehir çeşitli engellemeler sonucu proje rafa Belediyesi’nin yaptığı çalışmalara göz Bursa’nın yıllardır tartıştığı jeotermal kalktı, aradan 10 yıl geçene kadar da attık, dönemin Büyükşehir Belediye enerji konusunda değişik dönemlerde dokunulmadı. Başkanı Bilenser’in değerlendirmelerini girişimler yapıldı ancak bunlardan aldık. en ciddi ve kapsamlı olanı Erdoğan Bursa Valisi Şahabettin Harput’un Bilenser’in Büyükşehir Belediye Başkanı 2012 yılında yeniden canlandırmak O dönemin çalışmaları 13 Şubat 2001 olduğu 1999-2004 dönemi içinde yapıldı. için harekete geçtiği jeotermal enerji tarihinde İl Daimi Encümeni’nin 66 Yapıldı yapılmasına ancak, yeterli miktar konusunda zaman tünelinde bir yolculuk sayılı kararıyla; Kaynarca ve Yeni

58 bursa’da zaman Kaplıca çevresinde jeotermal amaçlı araştırma yapma ve elde edilecek suyun değerlendirilmesi imtiyazının Büyükşehir Belediyesi’ne verilmesiyle hemen başlıyor. Amaç; Bursa’nın jeotermal potansiyelini tespit etmek, geliştirmek, termal turizmi tekrar canlandırmak ve yeterli sıcak su üretilebildiği taktirde konutları çok ucuz bir maliyetle ısıtmak.

Konunun öneminden dolayı bir taraftan bilimsel çalışmalar sürerken, diğer taraftan sosyal ve ekonomik boyutları nedeniyle taraflarla görüşmeler de başlatılıyor ve dönemin Bursa Valisi Ali Fuat Güven, Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser, Uludağ Üniversitesi’ni temsilen Prof. Dr. Recep Yaman Karadeniz, Güney Marmara Otelciler Birliği Başkanı Işık Uğurtuğ ve sıcak su kullanım hakkı sahiplerinin temsilcisi ve bazı uzman kişilerle birlikte toplantı yapılır.

Bu toplantıda Bursa’nın jeotermal potansiyelinin geliştirilmesi ve değerlendirilmesinin gerekli olduğu konusunda fikir birliği oluşur ve Büyükşehir Belediyesi’nin bu konudaki faaliyetleri desteklenir. Ancak bazı hak sahipleri ve hamamcılar dava açarak projenin ilerlemesini engelleme yoluna gider. Uludağ Üniversitesi ise “yapılacak sondajda Kükürtlü’deki tesislerin suyunun kesilmesi halinde açılacak sondajdan boru ile su verilmesi” şartıyla Belediyeye muvafakat verir.

25 YIL GECİKMEYLE BAŞLAYAN ÇALIŞMA Bölgenin jeofizik etütleri MTA tarafından 1976 ve 1978 yıllarında yapılmış, dolayısıyla bölge 25 yıl önce sondaja hazır olduğu halde jeotermal potansiyel değerlendirilmemiştir. Bu gecikmiş projeyi başlatacak olan Bilenser çok heyecanlıdır. Çünkü o zamana kadar Türkiye’nin birçok kenti jeotermal enerjiyle tanışmıştır. MTA tarafından 2002 Kasım ayında BK-1 adlı ilk kuyudan 750 metre derinlikte saniyede 3 litre ve 50 derece sıcaklıkta su bulunur. Erdoğan BİLENSER

bursa’da zaman 59 bursa’da zaman

Bu bölgede yeni kuyu açılmasına da Bilenser gelinen noktadan geç de olsa BİZ HAREKETE GEÇİNCE olumlu işarettir. Kültürpark’ın içinde mutludur. ORTALIK AYAĞA KALKTI BK-2 adıyla başlanan ikinci sondaj Biz bu konuda çalışmalara başlayıp bunu bölgedeki hamamcıların açtığı dava Sayın Bilenser, siz bu proje için, da önce turizmcilerle paylaşmak için üzerine 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Bursa’nın termal kent olması bir toplantı yaptığımızda ortalık ayağa tarafından durdurulur ancak Belediyenin için büyük emek verdiniz. Sizin kalktı Bursa’da. İlk karşı eylemler bu itirazı 9 Ocak 2003’te bu defa 3. Asliye o dönemdeki projenizin çerçevesi suları kullanma haklarının kendilerine ait Hukuk Mahkemesi tedbiri kaldırır ve neydi? Neler düşünmüştünüz, neler olduğunu iddia eden turizmciler ve otel sondaj devam eder. 22 Mayıs 2003’te yapmayı planlıyordunuz? Bu süreci sahipleriydi. Bunların bakışları “az aksın 401 metre derinlikte 88 derece sıcaklıkta sizden dinleyebilir miyiz? ama benim için aksın” şeklindeydi. Onlar ve saniyede 55-50 litre debideki suya mevcut rezervlerin kullanıma açılmasının Bir belediye yönetimi ve başkanın ulaşılır. Bilenser, Bursa’nın en önemli kendi ellerindeki su değerini azaltacağı önemli görevlerinden biri de kentin jeotermal kaynaklarının bulunduğu düşüncesindeydiler. Biz de kendilerine sahibi olduğu değerleri, kent için değer sahadaki borudan yüzeye çıkan suya ısrarla bu konuda yanlış düşündüklerini, yaratacak özellikleri bulup onları öne dokunduğunda eli adeta yanar. Bursa’nın Bursa’ya, kaybettiği termal kent özelliğini çıkararak kentin kullanımına sunmaktır. ünlü bir termal kent olması için önemli yeniden kazandırmaya çalıştığımızı, Biz göreve geldiğimizde bunlardan bir bir aşama geçilmiştir. artacak turizm potansiyelinin onlar için tanesinin Bursa’nın termal kaynakları de iyi olacağını söylüyorduk. Hatta Arap olduğunu gördük. Çünkü termal ÜNİVERSİTE PROJEYİ Şükrü Sokağı’nı örnek veriyordum. Bir kaynakların kullanılması bir kent için DURDURDU restoran varken günde 50 kişi geliyorsa birçok konuda avantajdır. Jeotermal Ancak ikinci kuyunun açılmasından şimdi 30 restorana günde 1000 kişi enerjinin alternatif enerji olarak halkın sonra 1 Haziran 2003 günü Kaynarca geliyor diye örnek vermiştim. Ama onlar kullanımına sunulması, seracılıkta ve kaynağında ve Uludağ Üniversitesi’ne çoğunlukla zaten bu işi geliştirmeyi sağlık turizmi gibi birçok alanda faydası ait keson kuyuda suyun çekilmesi panik düşünmediklerini ve ailelerinin var. Ama Türkiye’de çok kullanılan bir halinde kamuoyuna duyurulur. Uludağ üçüncü kuşak mensupları olduklarını söz vardır ‘Su akar Türk bakar’ diye. Üniversitesi mahkemeye başvurur ve söylüyorlardı. Onlar sadece o günkü Bizim suyumuz yer altından akıyordu mahkeme de Belediye’nin jeotermal imtiyazlarını kullanma peşindeydiler belki bakamıyorduk ama o değerin de kaynakların değerlendirilmesi ve ve büyük bir gürültü koptu Bursa’da. farkındaydık. Bu konuda dönemin valisi geliştirilmesi projesini “kamu menfaati Üzülerek söylüyorum bu gürültüye bazı Ali Fuat Güven ile birlikte bu kaynakların yoktur” diyerek durdurur. Bundan sonra sivil toplum örgütleri de kendilerini aydın değerlendirilmesi konusunda bir proje kimse bu projeye bir daha el sürmez. olarak tanıtan örgütler de katıldılar. yapmaya karar verdik. Neden sonra bu kez Bursa Valisi Bizi zor durumda bırakacak daha Şahabettin Harput’un girişimiyle konu enteresan iddialar ortaya attılar. Sizden önce böyle bir çalışma yeniden gündeme gelir ve termal enerji ‘Bursa’nın tarihiyle oynanıyor’ dediler. yapılmış mıydı? için harekete geçilir. 2009’da Bursa’yı Daha ileri giderek ‘Bursa’nın yeraltı Bizden önce böyle bir çalışma yoktu yeniden kaplıca ve termal şehri yapma düzeniyle oynuyorlar’ dediler. ‘Siz burada maalesef. Bir durum tespiti yapmakta hedefiyle kurulan Jeotermal Enerji A.Ş., sondaj yaparsanız, Bursa zaten birinci fayda var. Bugün de hala öyle. Özellikle Eylül 2012’de 6 kuyuda toplam 300 lt/ derece deprem kuşağındadır, bunlar Afyon ve İzmir bu konuda çok öne çıkan sn suyla otellere sıcak su dağıtımı ile oynar, Bursa’da deprem meydana gelir’ illerdi ve Bursa’nın eski termal özelliği üretime başlar. Kentte 1500 olan termal dediler. Hani dünya ineğin başında inek hemen hemen yok olmuş gibiydi. Bir ara yatak kapasitesi de 7 bin olarak planlanır. kafasını sallayınca dünyada deprem Bursa kaplıcaları taşıma suyla çalışır hale Sıcak suyun konutlarda kullanımı için de oluyor gibi bir şeydi söyledikleri. Allah düşmüş, pansiyonculuk tamamen bitmişti. çalışmalar başlar. korusun biz sondaja başladığımızda Bunun nedeni de termal konusunda deprem olsaydı depremin herhalde Bursa’da çalışma yapılamamasıydı. Yıllar önce Erdoğan Bilenser sebebi olarak bizi göreceklerdi. Dediler Çünkü kentte bazılarının Osmanlı Başkanlığındaki Büyükşehir ki ‘burayla oynarsanız Bursa’nın döneminden kalma yasaların avantajıyla Belediyesi’nin başlattığı proje yıllar suları kaçar’. Bizden önceki dönemde termal kullanma hakları olduğu sonra hayata geçer, ancak zaman da Dikkaldırım’da Polisevi’ne sıcak su iddiaları vardı ve kimse de buralara Bursa’nın aleyhine işlemiştir. Geç de sağlamak için Vali Orhan Taşanlar’ın dokunamıyordu. Buralara dokunmak arı olsa Bursa termal enerji için adım atmayı öncülük ettiği bir sondaj yapılmıştı. kovanına çomak sokmak gibiydi. başarabilmiştir. Başkanlığı döneminde Ama o kötü ve ilkel bir sondajdı. ilk sondaj çalışmalarını başlatan Erdoğan İnşaat hafriyatı gibi, temel kazar gibi

60 bursa’da zaman bir sondajdı o yüzden bir talihsizlik yaşanmıştı. Ama bizim sondajımızın öyle olmayacağını daha modern ve bilimsel yöntemler kullanacağımızı, suyun kaçmayacağını, kaçsa bile açacağımız kuyudan borularla her yere su verilebileceğini, hatta dünyada da bu işin böyle olduğunu söyledik. Öyle ki yeni mavi bir boruyla yapılan bu taşımada suyun ısısı 10 kilometrede 1 derece düşüyor. Ama bunu da anlamak istemediler. Üniversite de bu konuda karşımıza dikildi.

O konuya da gelecektim. Üniversitenin tavrı neden karşı çıkma yönünde oldu? Üniversite, Kükürtlü Tesisleri’nin suyunun kaçmasından endişe ediyordu. Onlarla yaptığımız sözleşmede de MTA’nın verdiği bilgiler doğrultusunda su kaçma ihtimali olduğunu belirtmiştik. Burada belirteyim, biz Bursa’da bu işe başlamadan önce uluslararası bir termal sempozyumu yaptık. Yurt dışından ve yurt içinden üniversitelerden konunun uzmanı ve dernek yöneticisi akademisyenler geldi. MTA’dan uzmanların da olduğu birçok insanı burada buluşturduk. Bursa’nın bir termal kent olduğu konusunda tespitlerini dile getirdiler. MTA’nın çalışmaları sonucu elde ettiği veriler doğrultusunda çalışma yapılınca mutlaka sonuca ulaşılacaktır ancak bu çalışmalar sonucunda bazı sularda azalma olur. Bizim Kültürpark’taki çalışma yaptığımız yer kot olarak daha düşük, Uludağ Üniversitesi’nin Kükürtlü Tesisleri ise biraz daha yüksektedir. Su kaçabilir ama bizim sondaj kontrollü yapılacağından gerektiğinde hemen vana kapatılır. Sondajda saniyede 40 litre su bulduk. Üniversitenin tesislerinin suyu gerçekten azaldı hemen vanayı kapadık. Üniversitenin suyu tekrar hemen eski belirtilmiştir. O sözleşmeler sonuçlara yol açacağı, deprem riski, haline döndü. Ama insanlar bunu hiç belediyededir. Buna rağmen biz bir kültürel varlıklarla oynama gibi saçma anlamak istemediler. basın toplantısıyla bunları halka sapan itirazlarda bulundular. Ben her anlatmak istedik, oraya sivil toplum zaman konuşulmasından yanaydım, Ama sizin planınızda zaten örgütleri ile ‘istemezükçü’ bazı gruplar onlar da konuşsunlar. Ama artık bu üzüm üniversitenin tesislerine de su da geldiler. Bu gruplar daha sonra yemekten çok bağcıyı dövmeye dönüşen vermek vardı. yaptıkları açıklamada Bursa’nın termal bir düelloydu adeta. Çünkü yalnız burada kaynaklarıyla oynamanın ciddi olumsuz değil birçok yerde onlarla karşı karşıya Tabi ki vardı, bu sözleşmemizde

bursa’da zaman 61 bursa’da zaman

geliyorduk. Tabi o günler daha özgür Bir diğeri de hava bir dünya vardı herkes istediklerini kirliliği olmuyor. daha iyi konuşabiliyordu. Sonra sondaj Doğalgaz yaksak çalışmasını yaptık ve sıcaklığı 90 derece, bile bir emisyon mineral içeriği zengin bir su bulduk. çıkıyor. Çevre dostu Burada özellikle altını çiziyorum; özel olduğu için bunda sektöre bir kuruş para vermeden MTA o da yok. Daha ile yaptık bunu. Çalışma yaklaşık 2-3 ay temiz, nakliyesi daha sürdü ve sadece 150 bin lira ödedik. Suyu kolay, sürdürülebilir. o gün büyük bir coşkuyla açtık basın Gidiyor evleri mensuplarını çağırdık. Elimi uzattım elim dolaşıyor ve tekrar yandı 90 derecede. Her taraf buhar oldu, yer altına veriliyor. adeta petrol kadar değerli. Ama o petrol Isı 90 dereceden kadar değerli suyla biz yıllardır birilerinin 40-50 derecelere manipülasyonundan korktuğumuz için düştüğünde de onu Zaten yürütmeyi durdurma kararıydı, uğraşmamışız. Burada yerel yöneticileri termalde kullanıyorsunuz, seralarda nitekim Vali de itiraz etti. Ama onlar ve sivil toplum örgütlerini suçlayabilirim. kullanmak mümkün. Çünkü su hiç ziyan itiraz etmediler. Mevcut suları elinde Yıllardır hiç kimse ‘ya biz bu suları niye olmuyor ve sağlık açısından da hiç zararı bulunduran iş dünyasının önemli kullanmak için çıkarmıyoruz’ dememiş. yok. Bir sürü kullanma şansı varken hala insanları, bizim hakkımızda ‘işte bunlar Ve su çıkınca dönemin valisiyle bizim anlamadığım biçimde mahkeme ‘kamu şu nedenle uğraşıyorlar, buradan bir hakkımızda tekrar propagandalar devam yararı yoktur’ diye bu kuyuyu kapattırdı. çıkar sağlayacaktır’ anlamında ilan veren etti. Dediler ki ‘bunlar bazı çevrelere gruplar da dahil onları karşılarına almak çıkar sağlayacak’. Artık buradan Proje 2003’te rafa kalktı ve Vali istemediler. Sonra Vali Bey Bursa’ya vurmaları gerekiyor. Benim de en Şahabettin Harput dönemine kadar atandığında kendisini ziyaret ettim ve ona hassas olduğum konu, ona çok dikkat da dokunulmadı değil mi? iki dosya verdim. Bir tanesi Bursa’nın ediyorum. Biz özel sektörle bir kuruşluk Maalesef dokunulmadı. Dönemin AK termal kaynaklarıyla ilgili çalışmalarımızı bir işbirliğine bile gitmeden tamamını Parti, CHP ve MHP milletvekillerine bir anlatan dosyaydı. ‘Nasıl başladık, nereye devlet kurumlarıyla yaparak suyu bulduk. kuyudan saniyede 60 litre su çıktığını, geldik nerede durduk niçin bekliyoruz’. Fakat yine peşini bırakmadılar. Az önce bunun sayısının artırılması halinde Bunları anlatan bir dosyaydı. Uzun bir anlattığım gruplar üniversiteyle birlikte Bursa’nın yalnız Türkiye’nin değil görüşme yaptık. İkinci konu da Bursa’da Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açtılar. Avrupa’nın da termal cenneti olacağını kaçak yapılaşmanın tekrar başlamasına Mahkeme de hiç anlamadığım bir biçimde anlattım. Çünkü Afyon’da saniyede ilişkin dosyaydı. Bu konuda bir şeyler ‘kamu yararı yoktur’ diyerek yürütmeyi 50-60 litre suyla hala tesis yapılıyor. yaparsanız Bursa’ya çok önemli katkı durdurma kararı verdi. İnanılmaz bir Bizim saniyede 300-400 litre su elde vermiş olursunuz dedim. Sayın Harput şeydi bu, olacak iş değil. Bereket ki etme şansımız var ve bunları çok kolay beni dikkatle dinledi ve sonra da o termal hükümet değişti de daha güçlü bir çıkarabiliyoruz. Anıtlar Kurulu’ndan da çalışmaları başlattı. Önce yasal engelleri yönetim geldi bu sular çıkarıldı. Yoksa gerekli izinler alınmış durumda. MTA’nın bertaraf ettiler, ondan sonra da kendi hala yürütmeyi durdurma kararı orada onayı var. Bir problem yok ama yıllardır tarzıyla, ki bana göre doğru çalışmalardı. duracaktı, ben de o hakimleri ve sivil bu sular durmuş. Ben bunu dönemin Yine kamuyu ve Ankara’daki siyasi toplum örgütlerini vicdanlarıyla baş Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli güçleri de işin içine katarak bugünkü başa bırakacaktım. Olanlar Bursa’nın Hikmet Şahin’e ve milletvekillerine de duruma geldi. Üzüldüğümüz taraf şu; yüzkarasıdır. Kamu yararı yoktur anlattım ama onlar için adeta ‘cıss’ bir termal konusunda 50 yıl kaybedilmişti diyorlardı, şimdi kamu yararı niye var? konuydu, kimse elini sürmedi. Elini süren ama bizim zamanımızda bir 10 yıl yanar gibi düşünceleri vardı. daha kaybedildi. Konutlarda doğalgaz Sizin projenizde sıcak suyun kullanımı yaygınlaştığı için termal konutlarda kullanılması var mıydı? Onlar neden çekindiler, sizin ısıtma konusunda belki geç kalındı. O Onun hesabını da yapmıştık. Sadece o düştüğünüz yargısal durumdan konuda bilgi sahibi değilim ama turizm kuyuyla 7 bin 500 konutu ısıtabilecektik. dolayı mı, yoksa başka nedenler mi konusunda özellikle de sağlık turizmi Yüzde 65 civarında daha ucuz maliyet vardı? konusunda önemli işler yapılacağını sağlıyorsunuz. Ayrıca, doğal gaz Yargıyla bir ilgisi yok, yargıya tekrar görüyorum. kullanılmadığı için dışarıya döviz müracaat edersiniz, itiraz edilebilir. ödenmiyor, döviz kaybetmemiş oluyoruz.

62 bursa’da zaman Sizin çalışmalarınızda Bursa’nın birçok yerine ulaştırılmaktadır yaşam merkezi yapmak isteyen yatırımcı Bursa’nın yeraltı sıcak su ve Bursa’da birçok otel buna göre gruplar geldi. İşte Dağyenice yine Vali termal potansiyelinin ne olduğu projelendirilmiştir. Eski yatırımlar Bey’in gayretleriyle hayata geçirilmeye konusunda bir veri çıktı mı ortaya? da dönüşümle gerek SPA’larında ve çalışılıyor. Benim hatırladığım kadarıyla saniyede fitness merkezlerinde gerek otelin diğer Bursa’nın çok önemli avantajları var 400-500 litre ve o zamanki Bursa’nın odalarında termal su kullanma şansı gerek Türkiye’deki gerek Avrupa’daki dörtte birini ısıtacak termal suydu. yaratılmıştır. Bursa yeniden Türkiye’nin rakiplerine göre. Afyon’da sadece Şu anki jeotermal şirketinde böyle gözde bir merkezi olma yolunda termal var, Bursa’da sadece termal yok. bir bilgi var. Teknoloji çok değişiyor ilerlemektedir ve devlet bundan para İnsanlar Afyon’a başka ne niçin giderler yeni ekipmanlar çıkıyor onlar yeniden kazanmaktadır. Sadece oteller değil bilemiyorum ama Bursa’ya niçin gelir değerlendirilerek bugünkü verilerle daha Bursa’da sağlık turizmi konusunda da insanlar, Bursa aynı zamanda bir tarih ciddi sonuçlara ulaşılabilir. önemli çalışmalar başlamıştır. Bazı bir kültür kentidir. Hatta Aktopraklık hastaneler mevcut halleriyle termal kazılarını düşündüğümüzde 7500 yıl Şu an gelinen aşamayı nasıl suyu alırken yeni kurulanlar da termale gerisine gidiyoruz ve dünyanın en önemli göre projelendirerek fizik tedavi ve imparatorluğunun kurulduğu bir kenttir, buluyorsunuz? Yapılan çalışmalar rehabilitasyon merkezleri yapmışlardır. ilk başkentliğini yapan kenttir Bursa. yeterli mi, ya da daha başka ne Sanayi kentidir, tarım kentidir, dağı olması gerekir? Bursa’da termal otel olarak bildiğimiz vardır, ovası vardır, denizi vardır. Bunlar Aslında hiçbir çalışma yeterli değildir hep otellerde bile maalesef bu iş çok çok önemli özelliklerdir. Büyük kentlere iyinin de iyisi vardır ama en azından artık sağlıklı yapılmıyordu. Bunu şimdi çok yakın olması, işte böyle bir kentin geri dönülmeyecek bir yola girilmiştir artık söyleyebilirim, bazı çekincelerim termal tesise sahip olması çok önemlidir. artık Bursa’nın termal kaynaklarının vardı; o merkezlere de zarar vermek Gelen turist dağı düşünürken termali de varlığı ve kullanılabilir olduğu, bunun istememiştik. O günkü çalışmalarımızda düşünür. Kongre alma yarışına, olimpiyat sürdürülebilir olacağı herkes tarafından gördük ki kaplıca işi hijyenik koşullarda alma yarışına girerse termal hemen öne görülmüştür. Bursa’nın altında termal yapılmıyordu. Bunu 5 yıldızlı otellerde çıkar. Bu cebinde önemli bir değerdir. kaynak olduğu artık tartışılmaz bir tam olarak yapmıyordu. Şimdi artık yeni Bunun için termal kent olmak Bursa’ya şeydir. Bunu kullanmanın en küçük bir sistemde tertemiz bir su var dışarıdan daha fazla yakışır. Uludağ’ı da kullanma olumsuzluğu yoktur tam tersine biraz taşımaya gerek yok. Bazı oteller tankerle şansımız vardır. Uludağ’da gün boyu önce saydığımız gibi çok çok büyük su getirerek yapıyorlardı, bazıları soğuyan kayak yapan insanların akşama dönüp de katkıları vardır. İddia ile söylüyorum; suları ısıtıyorlardı. Bir de en kritik termali kullanma şansları vardır. Hatta Bursa Avrupa’nın hatta dünyanın çok olan; bazı oteller hatta Üniversite’nin termali yukarıdaki otellere bile ulaştırma önemli bir termal merkezi olabilir. Bursa Kükürtlü Tesisleri dahil yer altı sularının şansı var. bu altyapıya, doğal kaynağa, anlayışa, karıştığı bir termal suyu fizik tedavide üniversiteye ve ekonomik güce sahip kullanıyorlardı. Bu suların hepsinde bir kenttir. Bursa yeni ulaşım sistemiyle bazı problemler çıktı yüzeye yakın de Türkiye’nin adeta kalbi olacaktır. olduğu için. O sular kanalizasyon ve İstanbul’a 1, İzmir’e 2, Ankara’ya 3 saat yağmur sularıyla karıştığı için maalesef mesafededir. Avrupa’ya da aynı sistemle kötü koşullardaydılar. O dönemde hızlı tren sayesinde bağlanacaktır. bizim çıkardığımız ve şimdi çıkarılan Ekonomi iyi gitmektedir, yatırımcıların su yüzlerce metre aşağıdan geldiği için ilgisi çok daha artmıştır. Bursa ve böyle bir durum yok tabi. İstanbul çok konuşuluyor, dünyada tüm yatırımcıların dikkatini çekiyor. İlk Geç de olsa sizin başlattığınız İstanbul ikinci olarak da Bursa var. Bir proje hayata geçmiş oldu. uluslararası firmanın araştırmalarından Evet hayata geçti. Benim projem olması çıkan sonuçtur bu. Avrupa ve Arap önemli değil, önemli olan bir şey dünyası Bursa’yı izlemektedir. Termal yapılsın. Ben bundan tabiî ki mutluluk de bu gelişme potansiyeline en çok katkı duyarım. Düşündüğümüz tam oldu ve sağlayacak başka potansiyeldir. Sayın Vali de bu konuda özel gayret sarf ediyor. Uluslararası yatırımcılar Bugün başka bir güzel gelişme daha var. sadece Arap yatırımcılar değil, Su kaynakları bir yerde olmasına rağmen Finlandiya’dan yaşlılarla ilgili bir

bursa’da zaman 63 bursa’da zaman

Mithat KIRAYOĞLU

KIRAYOĞLU İLE KENDİNİ KORUYAN KENTLER ÜZERİNE

“Şimdi biz Bursalı olarak ne yapmalıyız? Kenti bozan ama Bursa’yı belki dünya ile buluşturan sanayileşmenin gücünü aklını başına getirmeliyiz ki bu gücü ve aklı bu kaynakları Bursa’nın yeniden güzel bir kent olması için kullansınlar, bundan umutluyuz dedik, yani umutsuz ve karamsar, kötüleyen ve lanetleyen bir etkinlik değildi, tam tersine tespit eden umut aşılayan bir etkinlikti.”

Söyleşi: Saffet YILMAZ çalıştı. Bursa’daki koruma tarihinin hiç gibi önemli projeleri hayata geçirdik. şüphesiz çok önemli tanıklarından biri, Ama o sırada yavaş yavaş demlenen ve Bursa, tarihin her döneminde aktör Mimar Mithat Kırayoğ1u. Türkiye’deki birdenbire ortaya çıkan, şu anda da esas olarak kabul edilen bir şehir. Sadece koruma tarihinin baş aktörü Prof. Dr. ağırlığı taşıyan kültür mirası koruma Osmanlı dönemindeki değil. Osmanlı Metin Sözen’in öğrencisi ve dostu çalışmaları ÇEKÜL’ün esas çalışma alanı öncesi dönemlerdeki hakimleri de kentin Kırayoğlu ile hem Bursa’daki koruma olarak şekillendi. Bu sürecin ilk önemli gerek doğal peyzajını gerekse ulaşım ana mücadelesini hem de ÇEKÜL’ün projesi “Kendini Koruyan Kentler”dir. akslarının merkezinde olmasını dikkate başlattığı ve son halka olarak Bursa’yı da Ne demek bu? Aslında 1960’lardan sonra alarak büyük önem vermişler kente. konu ettiği ‘Kendini Koruyan Kentler’i başlayan Türkiye’deki imar hareketinin Bugün kentin sahipleri veya sakinleri konuştuk. sonucunda; neredeyse tamamı önemli olarak bizler de çok büyük bir önem bir kültür mirasına sahip olan Anadolu veriyoruz Bursa’ya. Bütün dönemlere Kendini Koruyan Şehirler kentleri, kendini yıkan kentler haline ait yaşanmışlıkları ortaya çıkarmaya, dizisinin; Gaziantep, Birgi, Sivas geldi. Yani bir yıkım dönemi yaşandı. canlandırmaya çalışıyoruz. Ancak, ve Mardin’den sonra Bursa kısmı İşte bu yıkım döneminin önüne geçmek, şehirdeki bu tarihsel zenginlik, özellikle da çıktı. ÇEKÜL’ün, “Kendini peşine düşmek veya onunla başa çıkmak 1960’lı yıllardan sonra ciddi tahribata Koruyan Şehirler” arasına çok zordu o yıllarda. uğradı. Kent planlarının yapılamaması, Bursa’yı da katması bir kıvanç yapılan planların uygulanamaması, Yıkım her kentte aynı karakterde tabi. Bu proje nasıl başladı, ne öngörülemeyen sayıdaki göçler gibi doğal gerçekleşmedi. En büyük tahribat büyük ve doğal olmayan etmenler, kentin sadece aşamadasınız? kentlerde yaşandı. Küçük kentlerde ise; Aslında Bursa’nın çıkışı biraz gecikti, peyzajını değil, içindeki değerlerini de o kentlerin kültür mirasında oturan esas belki ilk önce Bursa’yı yapmak lazımdı. parçaladı. Kentin ‘ruhani’ kimliğine sahiplerinin o evleri, o çarşıları terk Niye gecikti? Çünkü Bursa’yı yapmak saldırılar sürerken, bu işi kendine görev etmesi nedeniyle kentler gözden düştü, biraz daha zor. Çekül Vakfı 1990 yılında ve yaşam biçimi edinmiş bazı kişi ve ıssız ve bakımsız hale geldi. kuruldu. Bizim ilk 1-2 yılmuz çevre kurumlar da bu saldırıları önlemeye Dolayısıyla burada “kendini koruyan ağırlıklı geçti. “92 Ormanı” ve “7 Ağaç”

64 bursa’da zaman kentler” deyiminin içinde bu projenin yerel yönetimlerin ve daha sonra bütün ‘güzergah planları’ dediğimiz ve bir yolu esası yatıyor. O kadar yapılacak iş Bursa’nın sahiplendiği kavram haline genişleterek o yolun genişliğine göre vardı ki, biz de ÇEKÜL olarak hepsine dönüştüğünü izleyebiliyoruz. Kitabın kat yüksekliği veren basit yönetmelik yetişemeyeceğimiz için kendini korumaya özelliği ve diğer yayınlardan farkı budur, kararlarına dayalı bir gelişme yaşadı. Bu niyetli olan kentlerle ilgilenmeye bu bir başlangıç kitabıdır ve buna bakarak ne demek? Bursa’nın eski mahallelerinde karar verdik. Eğer bir kentin belediye birçok kimse ya da kurum daha fazla önemli kültür sokaklarının -Ortapazar, başkanının, oradaki sivil toplum şeyler hatırlayabilir, yazabilir, anlatabilir. İpekçilik, Sakaldöken, Altıparmak gibi- örgütünün, oradaki halkın kentine karşı Bunların çoğalması, Bursa’nın yerel önemli aksların, yol genişletmek suretiyle sevgisi, ilgisi varsa ve kenti korumak tarihinin yazılması anlamını taşıyor. Bu kat yüksekliğini artırarak tarihi kent istiyorlarsa, biz o kentlerimizi proje alanı, tanıklıkların belgelenmesi son derece içinde, tarihi dokuda, tarihi kadastral çalışma alanı olarak belirledik ve projenin önemli Bursa’da. Dolayısıyla bu kitabı desen içinde, o küçük parsellerde evlerin ismini de “kendini koruyan kentler” okuduğunda aslında herkesin öğreneceği yıkılıp yerine apartman yapılması demek. koyduk. şeyi kısaca özetlersem; Bursa’nın Bu yapısal düzenin o muhteşem Bursa aslında 1960’lı yıllara kadar bir Osmanlı kent dokusuna bir kanser illeti gibi Bursa; ne arkadaki dağıyla ne başkenti olarak geldiği, mutlu, mesut, musallat olduğu yıllardı bu yıllar. önündeki ovasıyla barışık olmuş kendi bütünlükleri, dengeleri olan ve çok bir şehir, kendi tarihine ısrarla özel bir kent olduğunu biliyoruz. Bunu Bir taraftan kentin tarihi kültür saldırmış, onu yağmalamış bir okuyarak bilgi edinen var, yaşayarak onu mirasının yoğun olduğu kale içi ve çevresindeki dokunun yenilendiği, yani şehir. Bu yaşananlar ışığında hatırlayanlar var ve bunlardan birisi de benim. Böyle bir kent, birdenbire, 25-30 apartmanlaştığı, diğer taraftan da kentin Bursa’daki koruma mücadelesini sene içinde alt-üst oldu; bunun sebebi doğal peyzajını ortadan kaldıran, dağ konuşmak istiyorum. Neler yaşandı en başta bahsettiğim Türkiye’deki bir yamaçlarının, bereketli Bursa ovasının bu süreçte? sanayileşme sürecinin yer seçiminde işgal edildiği, yağmalandığı, kaçak Bursa’yla ilgili çok kitap yayınlandı, yapılan bölgesel planlama zaaflarıdır. yapılaştığı bir Bursa dönemi. Tabi bu son yayınladığımızın onlardan bir Bir ülkesel-bölgesel planlamada asla Bursa’nın çirkinleştiğini görüyoruz, o farkı var. Bu kitap Bursa’yı tanıtan, Bursa’ya verilmemesi gereken bir rol, muhteşem siluetiııiıı bu vahşi yapılaşma Bursa’yla ilgili her şeyi gösteren bir Bursa’nın sanayi kenti olması, belki içinde kaybolduğu, doğal peyzajın yayın olma iddiasını taşımıyor. Nedir Balıkesir, Eskişehir veya Kocaeli’ ne zedelendiği, sularının kirlendiği, bunun özü? İşte biraz önce söylediğin verilmesi gereken rolün Türkiye’nin en havasının kirlendiği, dokusunun süreç öncesinde ve sırasında Bursa’nın özel kentlerinden birine verilmesi ve o bozulduğu bir dönem yaşandı. Bu başına gelenler, Bursa’nın yıkım ve gün bunun büyük bir fırsat olduğunun dönem aslında bir gaflet dönemidir. O yağmalanma sürecinde, bu görgüsüz zannedilmesidir. Öyle bir süreçte, üretim dönemin yerel yöneticileri, siyasetçileri, döneminde Bursa’yı korumak ve ve ticaret kenti olduğu için Bursa bu işe sanayicileri, esnafı, velhasıl herkes çok Bursa’yı hala yaşanabilir bir kent çok çabuk adapte oldu. Sanayileşmenin büyük bir iş başardıklarını, Bursa’nın olarak geleceğe taşımak anlamında ihtiyacı olan işgücü Türkiye’nin her büyüdüğünü, Bursa’nın önemli bir önemli dönüm noktalarının, önemli yerinden ve Balkanlardan Bursa’ya göçtü. kent haline geldiğini, Bursa’nın motivasyon dinamiklerinin, önemli yerel Bu gelen nüfus da Bursa’nın çeperinde modernleştiğini zannediyorlardı. mütevazı kahramanların hatırlanması kaçak inşaatlar olarak, o bereketli Bursa Buna karşı çıkanlar da lanetleniyordu. ve onların döşedikleri bu yolda bugün ovasını da bir anda pıtrak gibi kaplarken, Tarihin korunmasının mücadelesini Bursa’nın biraz daha umutlu bir geleceğe bir yandan Uludağ’ın yamaçlarına başlattığımızda biz de mülkiyet düşmanı bakabildiğinin anlatılmasını arzuladık. Bu doğru tırmandı. Dolayısıyla, tarihi ilan edildik. O zaman yap-satçıların kitap Bursa’nın tehlikeli dönemini belli kent Bursa, Uludağ’ın yamaçlarından sloganı olan ‘kaloriferli, marleyli, salon bir gözle değerlendiriyor ve burada bir başlayan, Bursa’nın ovasından kuşatmayı salamanje apartman daireleri’ne karşı vefa örneği gösterme çabası var. Burada tamamlayan büyük bir baskı altında kaldı. Bursa evinin daha güzel, daha yaşanılası emeği geçen insanların unutulmaması, Tam o sırada bir başka büyük yanlış bir mekan olduğunu söylüyor ve mülkiyet bir yerde kayda geçilmesi… O günkü yapıldı; o da planlama zaafıdır. Yani bu düşmanı ilan ediliyorduk. çabaların bugünkü yapılanlarla gibi durumu fark eden kentlerin süratle kıyaslandığında ölçek olarak farklı planlarını gözden geçirmeleri ve gelen Kilometre taşı denebilecek olsa bile bir kıvılcım niteliği taşıdığı, baskıya karşı önlem almaları gerekirken, olayların yaşandığı dönem, Prof. bir ateş yaktığı ve bunun etrafında plan yapılmayan veya yapılan planların Dr. Metin Sözen başkanlığında kişilerin çoğaldığı bir örgütlenme, rafa kaldırıldığı bir dönem yaşandı. koruma kurulunun kurulması, inanç bütünlüğü oluştuğunu ve giderek Bursa bu plan yapılmayan dönemde

bursa’da zaman 65 bursa’da zaman

bazı mülk sahiplerinin Kurul Türkiye çapında bilimadamları, kültür- kent bizim, kaybettiklerimizin yanında toplantılarını ‘basması’ gibi sanat adamlarının buluşmasıdır Tarih kazandıklarımız var. Bursa’yı yeniden olaylara tanıklık ettiniz, aklınızda o İçinde Bursa 1985. Bir hafta boyunca kültür kenti, yeniden Yeşil Bursa yapalım. günlerden kalan bir anı var mı? belli konularda mimari proje yarışmaları, Tam 12 Eylül sonrasıydı. Mimarlar Odası sergiler, sempozyumlar yapıldı. Bursa’nın Bu noktada mimarın sorumluluğu, aslında normal faaliyetlerini sürdürüyordu koruma programının yol haritasının yöneticinin sorumluluğu nerede ancak bu faaliyetler o dönemdeki ortaya çıktığı ilk adımdır. başlıyor? askeri yönetim tarafından büyük ölçüde Yerel yöneticileri ben sevgiyle anıyorum. kısıtlandığı için biz Mimarlar Odası’nın Türkiye’deki koruma politikaları Bursa’nın tüm başkanlarını. Her biri bunu çalışma alanını Bursa’nın kültür içinde çok önemli bir yeri var bir miras olarak devralarak, az ya da çok mirasının korunması olarak belirledik ve Bursa’nın. Yıllarca süren yıkıma birbiriyle eklemlenen işler yaptılar. Bu bununla ilgili çalışmalara başladık, fakat ve talana rağmen Bursa’nın mücadelenin sonunda önce sultan dönemin yerel yöneticileri bundan hiç yerel dinamiklerinin daha çabuk külliyeleri kazanıldı. Ondan sonra çarşı mutlu olmadılar. Tabi bu işler için para örgütlendiğini görüyoruz. Katılır ve mahalle dokusu çalışmaları başladı. gerekiyor. Biz ilan ettik, dedik ki ‘kim mısınız? Bunlar da çok önemli çalışmalar. proje yaptırmak istiyorsa biz Mimarlar Önemli bir nokta, bizim Kendini Bursa’nın geleneksel dokusunun yeniden Odası olarak bedava yapacağız.” Öyle bir Koruyan Kentler projemiz Safranbolu’yla yaşanmaya ve görülmeye başladığı bir iki proje yaptık ama o zaman tek Kurul başlamıştı, Muğla, Kütahya olarak devam dönemdir. Şimdi bu zor dönemleri geride vardı, Bursa’nın çok önemli bir kent etti. Bunlar zaten kendini korumuş, bıraktığımızı düşünüyorum. Bursa’nın o o1duğunu bilen bir kurul. Anıtlar Yüksek önemli kültür mirası var, oranın halkı azgın dönemde yaptığı fabrikalar, bugün Kurulu’nda hocalarımız vardı, o hocaları da korumaya müsait, daha sakin kentler. için, üretim artmış olsa bile fazla geliyor. biz Bursa’ya davet ettik Oda olarak. Bursa ise alabildiğine dinamik, ekonomik Sanayi yapısı fazlası var Bursa’da. Nazım Plan Bürosu’nun bir planı vardı; bir büyümenin içinde bulunan ve Bunu çok önemli bir dönüşüm olarak Maksem Doğusu Gökdere İpekçilik Planı. üretimin büyüklüğünün ve gücünün bir görüyorum. Teknolojik gelişme sonucu Plan bölgesinde gezilirken, kalabalık önemli Osmanlı başkentinin sükunetini, Bursa’da işsizlik artıyor. Bursa’ya göç ve iyi giyimli bir topluluk Maksem’den huzurunu, ölçeğini bozduğu bir kent. azaldı. Bursalılar artık kültür mirası aşağı doğru inerken etrafımızı mahallenin Böyle bir yerde ilk çalışmadır. Bu ölçekte ve doğal varlıklar ile daha barışık bir çocukları sardı, ‘hayırdır abi cenaze mi sanayi kentinde ilk çalışma, ilk deneme kentleşme sürecine girebilirler. Önceden, var, kimin cenazesi var?’ dediler. Metin ve ilk cür’ettir. Tarih İçinde Bursa 85’in ‘bu sıcağa kar mı dayanır, ev lazım, okul Hoca her zamanki hazırcevaplığıyla, en önemli sloganı şudur: müthiş bir lazım, her şey lazım’ anlayışı vardı. Artık “Evet yavrum Bursa öldü, cenazesini kentte oturuyorduk, hala da çok güzel. bu görüşe daha kolay karşı çıkabiliriz. kaldırıyoruz” dedi. Bursa’nın o günkü Kaybettiğimiz çok şey var, nedeni ise işte durumunu çok iyi özetlediği için ben bu sanayileşme ve çarpık kentleşme. Ama Turgut Cansever, ‘Küçük olan bunu hiç unutamam, öyle bir dönemdi o. bu sanayileşmenin getirdiği bir zenginlik, güzeldir’ diyordu. Bursa da Bir dönüm noktasıdır, ondan sonra planlar bir güç de var. Şimdi biz Bursalılar olarak küçüklüğü ile birlikte güzelliğini de yapıldı, uygulanmaya başlandı. ne yapmalıyız? Kenti bozan ama Bursa’yı nispeten kaybetti diyebilir miyiz? belki dünya ile buluşturan sanayileşmenin E tabii, son derece doğal çünkü. “Tarih İçinde Bursa” adıyla 1985 gücünü aklını başına getirmeliyiz ki bu Bursa’nın doğal eşikleri var. Güneye yılında bir çalışmanız vardı, o gücü ve aklı, bu kaynakları Bursa’nın gidemezsin dağ var, kuzeye inemezsin dönemde alınan kararlarınızın yeniden güzel bir kent olması için ova var, doğuya gidemezsin yine dağ bugüne yansıması olmuş mudur? kullansınlar, bundan umutluyuz dedik, var. Batıya da nereye kadar gideceksin, O bir dönüm noktasıdır, o dönemde bir yani umutsuz ve karamsar, kötüleyen ve İzmir’e mi? Bunun bir sınırı olması hafta süren etkinlikler dizisi yaptık, lanetleyen bir etkinlik değildi, tam tersine lazım. Bu sanayinin niteliğinin değişmesi, bu etkinlikler dizisi büyük bir kitlesel tespit eden umut aşılayan bir etkinlikti. sanayi üretiminin başka alanlara ve hareketin başlangıcı oldu. Kitleler En önemli farkı budur çünkü o günlerde ülkelere kayması ve Bursa’daki tekstil katıldı demek istemiyorum ama Bursa’da aydınlar Anadolu’nun tüm kentlerine sanayinin nitelik değiştirmesi, daha büyük bu konuyla ilgili kaygılanan ve bir giderek oradaki yıkımı görüp lanet katma değerli sanayileşme yapısı, kentin şeylerin bozulduğunu hisseden ama okuyup bunu yapanlara kızıp kendi fildişi küresel yeni dünya ile hem zenginliği ne yapacağını, nasıl karşı duracağım kulelerinde bununla ilgili yazan çizen bir artıyor, irtibatını kolaylaştırıyor bilemeyen Bursalılarla, Türkiye’nin her karamsar dönem yaşıyorlardı. Biz onu ve kentteki zenginliği de artırıyor. yerinden; yazan, çizen, düşünen dünya ve yapmadık, biz dedik ki bu ülke bizim, bu Zenginlik artınca değer olarak ne olmalı

66 bursa’da zaman diye bakınca, kent kimliğimize sahip kaynak nerden bulunacak. Eski çıkalım denmeye başladı. Bu bir avuç yap-satçıların taktiği olan mevcut gönüllünün söylemi iken Bursa’nın yerel alandaki imar hakkını yükselterek yönetimlerinin politikası haline geldi. çözmeye çalışıyorlar. Bursa’nın Bundan daha büyük bir gelişme olamaz. yapı yükünü iki misline çıkararak ve Çünkü Bursa halkı bunu benimsedi, bunu para harcamadan bu kentin çöküntü yapanlara oy veriyor. Bu nedenle önceden bölgelerinin kentsel dönüşümle siyasiler oy kaybederdi, şimdi oyunu halledileceği düşünülüyorsa bu çok artırıyor. Geleceğe umutla bakmamızın büyük bir yanılgıdır. Böyle bir şey temel nedenlerinden biridir. dünyanın hiçbir yerinde olmamıştır. Tarif edilemez, dev, abuk subuk bir Bursa’da artık bu kadar yağmadan, kent ortaya çıkar. Bursa’nın böyle hırpalanmadan sonra, siyasetçisi bir kent olmasına izin vermemeliyiz. de bürokratı da tarihi kültürel Kentsel dönüşümü fırsat olarak mirasına sahip çıkması gerektiğini, kullanmalı. Bursa’nın niteliksel bu mirasa ve mekanlara sahip değerleri iyi anlatılabilirse, imar büyüklüğü olmadan, değer çıkarak gösteriyor. Fakat şehir artışlarıyla ve öncü projelerle bu artık yeni kimliğini tarih merkezli işi yapabiliriz ve bu da Bursa’nın değerler küreselse bunların toplamı turizme çevirdi. Ne dersiniz? değerini ikiye katlar. Bursa’nın peyzajını da küresel oluyor. Ulus devlet ve Turizm konusunda da bir değişim oluyor. yeniden terbiye edebiliriz. kültürel açıdan kapalı bir ekonomik Turizmin arsız yılları geride kaldı. Çünkü yapının değiştiği dönemde toplumsal turizm de kültür mirasından yararlanması UNESCO süreci, Bergama ve Bursa yapı da değişiyor. O zaman kimlikli gerekirken, hep büyüklükler, niceliksel 2014’de Türkiye’nin UNESCO kent farklılıklarıyla öne çıkıyor. Bir büyüklükler peşinde koştu: daha büyük adayı. Unesco bu sürece nasıl kentin farkı varsa kimliği oluyor. Fark otel, daha çok oda gibi baktılar olaya. nereye bağlıdır, maziye bağlıdır. İşte Bu nedenle geleneksel kent dokuları hizmet eder. Başından beri savunduğumuz korumanın fark burada. Öyle bir kentse ve bunun içinde, bu dokuya zarar veren, irikıyım farkındaysa, geleceğe bir zenginlik olarak yapılar ortaya çıktı. Hâlbuki Türkiye kurumsallaşması, dünyanın evrensel kuralları ile buluşması, Bursa’nın dünya aktarıyorsa ve bu verimli ortamda yeni tam anlamıyla kültür turizmi ülkesi. Bu ve yaratıcı bir şeyler üretiyorsa o kent konuda almamız gereken çok yol var. Ben miras listesindeki yerini alması son derece önemli bir gelişme olur; büyük dünya kenti oluyor. Bunun kaynağı da turizmi bir tehdit olarak görmüyorum. mazidir, kültür mirasıdır. Dolayısıyla Yeni büyük oteller de tarihi bölgeye bir heyecanla ve umutla bekliyorum. Dünya miras listesine girerse Bursa’nın bunun her zaman çok yaşamsal önemi yapılmıyor. Umarım Bursa kültür olduğunu düşünüyorum ve Bursa’yı şanslı turizmini güçlendirir. Ben Bursa için yeni şansı artar. Hem kültür turizmi kenti olma yolu kısalır, süreci zenginleşir, hem de görüyorum. Osmanlı polemiği özellikle tehlikenin kentsel dönüşüm olabileceğini Bursa için yersizdir; çünkü Bursa, düşünüyorum. Çok büyük bir fırsat Bursa’ya öyle gelişigüzel müdahaleler yapılamayacağı, daha dikkatli ve ölçülü Osmanlı’nın ilk başkenti, dibacesidir. da olabilir, Bursa’nın ileriye doğru Ayrıca mazi ile, tarihle ilgilenmeyi ve ona atılmasının vesilesi, bir büyük armağan davranılması gerektiği düşüncesi kitlelerde hakim olur diye düşünüyorum. bağlı olmayı ilerlemenin karşısındaymış da olabilir, Bursa kenti için çok büyük bir gibi görmek kadar saçma bir denklem tehlike de olabilir. Bu konuda Bursalıların Tanpınar’ın da temel sorusu, `Mazi, olamaz, çünkü geçmiş geleceğin duyarlı olması gerekiyor. Bunun da sebebi kaynağıdır. Buna dayanmayan ve içinden nereye kadar.’ Restorasyonlar, çok basit. Kentsel dönüşüm bir kent çıkmayan bir gelecek, gelecek değildir. maziye dönük çalışmalar sürdükçe politikasıdır. Bunu yaparken kentteki kötü Tanpınar’la yanıtlarsak, Tanpınar da yapılaşmış alanlara, çöküntü bölgelerine, bazıları ‘nereye kadar’ diyor. korumak için maziye, kültüre, sevgiyle –ki bunlar tarihi eser bölgeleri de ‘Bunlar Osmanlıcı, yeni Osmanlıcı’ yaklaşmak gerektiğini söylüyor: olabilir- buralara belli bir bütçe ile ve gibi yakıştırmalar yapıyor. Sizce “Sevmeliyiz çünkü sevdiğimizi şeyler belli bir politikayla yaklaşmak gerekir. nereye kadar? bizimde yaşar ve bizimle birlikte Şu anda uygulanan politikayı ben Küreselleşen dünyada kentler öne değişirler” diyor. yeterli görmüyorum. Kamu veya yerel çıkıyor, kentler yarışmaya başladı. yönetimler bu konuya bir bütçeyle Dünya küreselleşirken yerellik ölüyor Teşekkür ederim. yaklaşmak istemiyorlar. O zaman bu mu diye bir korkuya gerek yok. Eğer

bursa’da zaman 67 bursa’da zaman

50.yıl anısına

1963'te Merinos ile hazırlık maçı öncesi Başkan Salih Kiracıbaşı ile 'un ilk kadrosu

Bursaspor 1963’te imzala- nan protokolle 5 takımın (Akınspor, Çelikspor, Pınarspor, Acar İdmanyurdu, İstiklal) birleşmesinden oluştu.

Akınspor İstiklal

Pınarspor Acar İdmanyurdu Çelikspor

BURSA’DA BAŞKA RENK YOKTU Kİ

50 yıl boyunca önce “Yeşil İnci” olarak parladı sonra “Yeşil Timsah” olarak parçaladı.

68 bursa’da zaman 1986 - Bursaspor Türkiye Kupası Şampiyonu Bursaspor 1974 yılında ilk ayyıldızlı forması ile...

Mustafa TUNÇAKIN Avrupa kalite belgesi Şampiyonlar Bursa’da o tarihlerde 10 bin seyirci Ligi marşının çalacağı ve bayrağının toplayabilen bu amatör futbol heyecanı, 50 yıla bakış önemli. Kimine göre uzun, açılacağını. Kim derdi ki, şehrin 1963 yılında dönemin Futbol Federasyonu kimine göre kısa bir zaman süreci. giriş yerlerine “Şampiyon Bursa’ya Başkanı Orhan Şeref Apak’ı harekete Ancak, “yarım asır” deyince iş biraz daha hoş geldiniz” yazılarını yazmak için geçirmiş ve yeni kurulması kararlaştırılan şekilleniyor, biraz daha fazlaymış gibi Belediye’ye ekstradan iş çıkacağını. 2. Milli Lig’e Bursa’nın da alınmasını geliyor insana. Hele bu işin her saati, Ama oldu. Türkiye’de bir ezber bozuldu. istemişti. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen her günü, her haftası çekişme, mücadele, Önce “Yeşil İnci” olarak parlayan, sonra Bursa Amatör Kulüpleri 13 Nisan 1963’de sevinç ve keder ile geçerse, üstüne da “Timsah” olarak parçalayan Bursaspor Akınspor ve Acar’ın teşebbüsü ile Beden üstlük bir de bağımlılık yaratırsa, ister sonunda Süper Lig Şampiyonu da oldu. Terbiyesi Bölge Müdürlüğü’nde Mehmet istemez “koskoca yarım asır” dedirtiyor Muhteşem bir zaferdi bu. Artık bu Göral başkanlığında toplanmışlar ve bizlere ve başta da bana. Bursaspor ile şehirde, kimse demeyecek: “Ölmeden bir Bursaspor adı altında birleşerek, 2. Milli başlayan gazetecilik yıllarım da kesintisiz şampiyonluk görebilecek miyim?” diye. Lig’e girme kararı almışlardı. Müessese 50. yılına ulaştı. Yani, beraber doğduk Şimdi gelelim 50 yıla ve “Nasıl başladı, kulübü olan Merinos, Sümer ve Nilüfer, Bursaspor’la. Kuruluş için 50 yıl önce nasıl geçti”ye. bu birleşmeye katılma imkanlarının tarihi Valilik Binası’ndaki koşuşturmaları olmadığını ancak destek verdiklerini hatırlıyorum da, şimdi kendi kendime O yıllarda Bursa’da başka renk yoktu ki. açıkladı. Bunun üzerine Akınspor, Acar soruyorum: Mecbursun Uludağ’ın beyazını, Bursa’nın İdman Yurdu, Çelikspor, İstiklal ve yeşilini almaya. Bursaspor’u kuranlar Pınarspor, birlikte Bursaspor’u meydana Kim derdi ki, bu Atatürk Caddesi’nden da öyle yaptı. Cumhuriyet’in ilanından getirmeyi uygun buldu ve yeni kulübün ve diğerlerinden 100 bin kişilik sonra büyük aşama gösteren ve müthiş renklerini kırmızı-yeşil olarak tesbit etti. muhteşem “şampiyonluk resmi bir rekabet ortamının oluştuğu Bursa geçidi”nin yapılacağını. Fenerbahçe’yi, amatör takımları hem Yerel Lig’de hem Ancak ilerleyen günlerde ekonomik Galatasaray’ı, Beşiktaş’ı geride de Türkiye Şampiyonaları’nda, başarıdan güçlükler ve fikir ayrılıkları nedeni ile bırakmanın mutluluğu ile ateşlenen başarıya koşmuştu. 1955 yılında Acar birleşme hazırlıkları yavaşladı. Bunun yemyeşil havai fişeklerin Bursa İdman Yurdu, 1959 yılında Güvenspor üzerine Futbol Federasyonu Başkanı semalarını uçak trafiğine kapatacağını. Türkiye Şampiyonu olurken, Merinos Orhan Şeref Apak, hemen Bursa’ya geldi Kim derdi ki, çamur saha ve toprak birçok defa 2.lik, 3.lük elde etmişti. ve dönemin Valisi Fahrettin Akkutlu tribünlerle yola çıkılan Atatürk Stadı’nda ile birlikte yaptığı temaslar ve baskılar

bursa’da zaman 69 bursa’da zaman

1985’te Wembley Stadyumu’nda İngiltere - 1974-1975 Avrupa Kupa Galipleri Kupası 1977-78 sezonu Fenerbahçe ile Türkiye Dünya Kupası grup eleme maçı öncesi Çeyrek Final Bursaspor - Dinamo Kiev maçı kupada 2-1 Kaptan Sedat Özden öncesi Bursaspor’un kadrosu

sonucunda bu 5 kulübün birleşmesi profesyonel futbolumuzdaki yerini almış İlk puanını bir gün sonra yine İzmir’de kesinleşti. Ardından, 50 bin lira teminat ve yeni ufuklara doğru yelken açmış Ülküspor’dan(0-0), ilk galibiyetini ise mektubu ile taahhütte bulunularak oldu. Ancak büyük maddi sorunlar ile 28 Eylül 1963’de İstanbul’da Vefa’yı Bursaspor’un 2. Milli Lig’e alınması için boğuşulan bu ilk toplantıda, kurdukları 2-1 yenerek elde etti. Bursaspor’un ilk Federasyon’a resmen müracaat edildi. Bursaspor’un bir gün Fenerbahçe, resmi golünü ise bu maçta penaltıdan K. Bu müracaatın kabul edilmesi ile birlikte Galatasaray ve Beşiktaş’ı geride Orhan attı. İlk sezonunda Lig’i 8. bitirip 1 Haziran 1963, Bursaspor’un kuruluş bırakarak Süper Lig’in 5. şampiyonu deneyim kazanan Yeşil İnciler, daha sonra tarihi oldu. olacağı, Avrupa Şampiyonlar Lig’inde şampiyonluğa oynamaya başladı ve 2 devler ile kapışacağı söylense, herhalde; defa kıl payı kaçırdıktan sonra mutlu sona Vali Fahrettin Akkutlu başkanlığındaki “Bursalı meşhur deli Ayten’in akrabası 1966-67 sezonunda ulaştı. müteşebbis(Kurucu) heyetinde şu isimler bu” denirdi. Kuruluşundan 3 ay sonra bulunmaktaydı: Mehmet Göral, Süreyya başlayan 2. Milli Lig’de Bursaspor’un ilk 25 Haziran 1967’de Bursa Atatürk Öğünç, Recep Barışıçı, Can Gengörü, kadrosunda ise şu isimler yer almıştı: Stadı’nda oynanan maçta Toprakspor’u Cemal Dik, Faik Tinel, Tarık Sekban, (Profesyoneller) Özhan 4-0 yenerek 1.Lig’e (Süper Lig) Salih Kiracıbaşı, Hüseyin Canova, Sarlık(Demirspor), Ahmet “Merhaba” diyen Bursaspor’da tur atan Ali Erdinç, Abdullah Uygur, Ertuğrul Konur(Akınspor), Erdoğan ilk şampiyon kadro da, Osman(Yıldız)- Yıldırır, Demir Akınöz, Erdoğan Akaltun, Öztoros(Beşiktaş), Orhan Turgut, K. İsmail, Müfit, B. Osman, Feridun Evrenosoğlu, Hüseyin Kuşku, Köseoğlu(Çelikspor), Mesut Taner, Vedat, Mesut, K. Mustafa, Ersel, Fehmi Aktoptan, Hayri Terzioğlu, Şen(Akınspor), Fuat Bilik(Acar), Hayri Rial olarak tarihe geçti. Hüseyin Saitoğlu, Hamdi Yalım, İsmail Urgan(Acar), Mustafa Güven(Çelik), Buzcular, Lütfü Özmeriç, Necati Akgün, Hüseyin Çokkat(Pınar), İsmail İlk şampiyonluğun başkanı Muzaffer Osman Aktan, Selim Süter, Sabri Badır, Malcı(Acar), Mehmet Tütüneker(Akın), Baştaymaz, teknik adamı Şükrü Orhanettin, Şevket Eygi, Şükrü (Amatörler) Cemil, Muharrem, İhsan, olurken, ilk yabancı futbolcu Faslı Rial de Akmansoy, Enver Yet, Kemal Katıklar, Halim, Güner, Bilgin, Nedim, Fahrettin, ilk şampiyon kadroda yer aldı. Fethi Kesercioğlu, Hüseyin Kurtoğlu. Hasan, Neşat, Abidin, Sinan. Bu arada Bursaspor, Türkiye Antrenör: Muhtar Tucaltan. Kupası’ndaki ilk maçını 3 Kasım Bursaspor’un doğuşunda büyük 1963’de Bursa’da Beylerbeyi ile oynadı emeği geçen bu isimler ilk toplantıda 2. MİLLİ LİG ve rakibini 5-2 yenerek ilk “tur atlama” Başkanlığa, Çelikspor Başkanı Salih (PTT 1. LİG) YILLARI olayını gerçekleştirdi. Kiracıbaşı’nı seçti. İlk toplantıda Bursaspor, 2. Milli Lig’de (Bugünkü forma renklerinin, Uludağ’ın beyazı PTT 1. Lig) tarihinin ilk resmi maçını 21 1.LİG (SÜPER LİG) SERÜVENİ ve Bursa’nın yeşili olması, birleşen 5 Eylül 1963’de İzmir Alsancak Stadı’nda Süper Lig’de 1967-2004 yılları arasında kulübün renklerinin 5 yıldız halinde Demirspor ile oynadı ve 1-0 mağlup oldu. ilk serüvenini yaşayan Bursaspor, forma ve rozette yer alması kararlaştırıldı. İlk resmi maçın kadrosu şöyleydi: 67-68 sezonunu 6. olarak kapatırken Böylece, ilk yıllarında “Yeşil İnci” Dündar-İsmail, Hüseyin, B. Orhan, daha baştan tüm dikkatleri üzerinde 1990’lı yıllardan sonra ise “Timsah” Özhan, Erdoğan, Mesut, Mustafa, Hasan, toplamayı başarmıştı. Süper Lig’de ilk olarak adlandırılan Bursaspor, K. Orhan, Cengiz. puan İzmir’de Altınordu’dan (0-0)3

70 bursa’da zaman 1984-1985 Mirsad Sejdiç’in unutulmaz frikik 1967’de 2. lig şampiyonu olan Bursaspor, bu 1980-1981 sezonunda, tarihi maçlardan gollerinden birisi. kalecisi Şenol turdan sonra 1. lige (süper lig) yükseldi birisi Bursaspor: 5 - Beşiktaş:0 Güneş’in çaresiz bakışları büyüklerden ilk puan ise bu sezon başında Kaloperoviç’di. 1970’de Talat Diniz olarak amatör takım 1986’da Türkiye Bursa’da Beşiktaş’tan (0-0) gelmişti. başkanlığındaki yönetim, Galatasaray’ı Şampiyonu oldu ve 3. Lig’e çıktı. Ayrıca Süper Lig’de ilk tarihi fark da çalıştıran Yugoslav Kaloperoviç’i 75 bin 1987-88’de 2. Lig’e terfi ettikten sonra yine Beşiktaş’a karşı alınmıştı. Yeşil- liraya takımın başına getirdi. 1988-89 sezonunda da şampiyon olarak Beyazlılar 7 Eylül 1980’de Bursa’da Süper Lig’de oynamaya hak kazanınca Beşiktaş’ı Mehmet, Ahmet Kılıç, Sedat HARP ESİRİ OSMAN UÇANER müthiş bir başarı yakaladı. Ancak, Özden, Sedat Özbağ ve Kadir’in golleri Süper Lig’de en flaş gelişme, 1974 aynı isimle 2 takımın Süper Lig’de ile 5-0’lık bozguna uğratma başarısı yılında yaşandı. Bursaspor ve Lig’in oynamasının mümkün olmadığını belirten gösterdi. İkinci tarihi fark ise yine başarılı kalecisi Osman Uçaner, Kıbrıs Futbol Federasyonu 2 takımı birleştirdi. Bursa’da 2 Kasım 2001’de Galatasaray’a Barış Harekatı’nda Rumlara esir düştü. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal da karşı Ömer Kılıç, Murat Sözkesen(2), Aylarca Rum kesiminde tutuklu kaldı. İlk bu karardan sonra Bursaspor’a önemli Okan Yılmaz’ın(2) golleri ile yine 5-0 yarı sonuna doğru serbes bırakılmasına miktarda para yardımında bulundu. olarak gerçekleşti. ve geri dönmesine rağmen kaleyi Rasim Böylece, Türkiye’de ilk defa, Süper Kara’ya kaptırdı. Uçaner böylece, esir Lig’e yükselen bir takım oynamadan yok 37 yıllık ilk serüvende Süper Lig’de düşen tek Bursasporlu ünvanını da elde oldu. O yıllarda Başkan İbrahim Yazıcı, en iyi derece 1979-80 sezonunda elde etti. gençlerin antrenörü ise Hasan Bora idi. edildi. Süleyman Kurtçu başkanlığında ve Muhtar Tucaltan teknik adamlığındaki bu GENÇ TAKIM DA 2 DEFA KURTULDU, dönemde Bursaspor ilk defa Galatasaray SÜPER LİG’DE ANCAK... SONUNDA DÜŞTÜ ve Beşiktaş’ı geride bırakarak 4. oldu. 1976’da Başkan Mümin Gençoğlu’nun Bursaspor 2004’de 40 puan gibi yüksek Santrfor Bahtiyar da Altaylı B. Mustafa çabası ile Vakıfköy tesislerini kuran puan toplamasına rağmen beklenmedik ile birlikte 12 şer golle gol kralı unvanını Bursaspor’da alt yapı çalışmaları hız şekilde Süper Lig’den düştü. Fikret alırken bir ilk daha yaşandı. Bursa’ya kazandı ve Türk Futbolu’na genç isimler Üstenci başkanlığında sırası ile Hagi, gelen ilk yabancı teknik adam ise Toma kazandırmaya başladı. Buna paralel Ümit Kayıhan ve Nejat Biyediç ile

1966-1967 2.Lig Beyaz Grup 1985-1986 Türkiye Kupası Finali sonrasında dönemin 1974 yılında Avrupa Kupa Galipleri’nde Vahit, Şampiyonu Bursaspor başkanı Cavit Çağlar Sedat III’ü tebrik ederken Dundee United’i eleyen golü atıyor, Bursaspor çeyrek finalde

bursa’da zaman 71 bursa’da zaman

1967-1968 İstanbul Mithatpaşa Stadyumu Orhan Özselek ve Sinan Bür 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda Rumlara Milli forma ile Fenerbahçe - Bursaspor maçı öncesi esir düşen kaleci Osman Uçaner Hasan Bora sürdürülen sezon sonunda gelen bu yönetimindeki takım tekrar düştü. Bu 1.LİG’DE 2. ŞAMPİYONLUK başarısızlık Bursa’yı mateme boğdu. defa kaçış yoktu. Bursaspor resmen 2004-2005 sezonunda 1. Lig’de, tekrar Süper Lig’de 37 yıl süren Bursa 2. Lig’teydi. 1987-88 sezonuna Orhan geri dönüş için büyük çaba gösterildi fırtınası dinmişti. Ancak, Bursaspor Özselek başkanlığında ve Nevzat ancak sonuç çıkmadı ve Bursaspor daha önce 2 defa düşmesine rağmen Güzelırmak yönetiminde girildi. 2. Lig’de 4. oldu. 1 sezon sonra Levent Kızıl direkten dönmüştü. 1986’da Cavit (1.Lig) ilk maç oynandı. Fakat mahkeme Başkanlığında, teknik adam Raşit Çetiner Çağlar başkanlığında ve sırası ile Macar kararı ile ligler durduruldu ve Bursaspor ile şampiyonluk geldi. Sürekli lider kalan Laszio, Muhtar Tucaltan ve Kaloperoviç tekrar geri döndü. Bu defa puan değil, Timsah, 34. haftada Sakaryaspor maçında yönetiminde çalışan Yeşil-Beyazlılar hukuk savaşı ile geri dönüştü bu. Orhan kupayı kaldırdı. Bu arada, timsah sezon sonunda küme düştü. Fakat, Özselek de Bursaspor’un ilk futbolcu yürüyüşü ile yapılan ilk şampiyonluk turu Türkiye Kupası’nı kazandığı için statü başkanı olmuştu. da gerçekleştiriliyordu. Kupayı kaldıran gereği Lig’de kaldı. Ardından 1987’de kadro ise şöyleydi:Tamer(Yavuz)- Başkan Kadir Şankaya ve Ömeragiç Egemen(S.Kurtuluş), Bülent,

Ersel Altıparmak Gerek futbolcu gerekse teknik direktör olarak Bursa’da çok sevilen İlk futbolcu başkan Orhan Özselek Nejat Biyediç kaptan olarak maça çıkarken…

72 bursa’da zaman 1991-92 Başbakanlık Kupası - Hakan, Metin, Vedat 90-91 Bursaspor kadrosu

Ünsal, Ömer-Ertuğrul, Mehmet Sinan, Sedat ll(K.İsmail), Ali, Turan. Bu 3-0 kazanmasına rağmen rövanşı 5-1 Al(S. Topraktepe), M. Türkmehmet, maçta Ali, Avrupa Kupalarındaki ilk golü kaybetti. Bu dönemde Başkan İbrahim Yakup(Serkan)-Ömer Kaplan, Veli. atan futbolcu olmuştur. 2. turda İskoç Yazıcı, Yılmaz Vural teknik direktör idi. 15. hafta Antalya’da golcü Eser’in Dundee United’i 0-0 ve 1-0 ile eleyen ayağının kırılması ise bu sezonun en Bursaspor, 3.turda Avrupa Şampiyonu İNTERTOTO HEYECANI üzüntülü yanıydı. Ancak Timsah, gerçek Dinamo Kiev’e 2 maçta da yenilerek 1994-95 sezonunda, Süper Lig’i 6. bitiren yeri olan Süper Lig’deydi artık. elendi ancak Kupa Galipleri’nde 5. oldu. Bursaspor İntertoto’ya katılma hakkı O sezon Başkan Selehattin Kaya, teknik elde etti. Sırasıyla, Wimbledon’u 4-0, TÜRKİYE KUPASI VE AVRUPA adam ise Gegiç idi. B. Jerusalem’i 2-0, Charleroi’yi 2-0, Bursaspor Türkiye Kupası’nda OFİ Crete’yi 2-1 yendi, FC Kosice ile ilk finalini 1970-71 sezonunda SEVİNÇ VE ÜZÜNTÜ 1-1 berabere kalarak çeyrek finale kadar Eskişehirspor ile oynadı ve (1-0)(0-2) 1985-86’da finalde Altay’ı 2-0 yenince yükseldi. Bu turda Alman Karlsruher ile kaybetti. Başbakanlık Kupası için Türkiye Kupası ilk defa Bursa’ya geldi. ile karşılaştı, uzatma da 3-3 bitince, de Fenerbahçe’yi 1-0 yendi ve aldı. Bu başarıda da Başkan Cavit Çağlar, penaltılara geçildi ve 9-8’lik skor ile 1973-74’de ise yarı finalde Beşiktaş’ı teknik adam olarak da Kaloperoviç elendi. Bursa’da olduğu kadar, Türkiye’de eleyen Bursaspor finalist oldu ve finalde vardı. Bursaspor’a Türkiye Kupası’nı de büyük heyecan yaratan bu Avrupa’ya Fenerbahçe’ye yenilmesine rağmen kazandıran kadro şöyleydi: 3. çıkışta Başkan Hüseyin Silahçı, teknik rakibinin Lig şampiyonluğu nedeni Eser-Taygun, Kerekes, Erdinç, Salih, adam Bursa’da çok sevilen Nejat Biyediç ile Kupa Galipleri’ne katılma hakkını Sedat lll, Beyhan, Yalçın, Hamit(Kadir), idi. elde etti. Avrupa’ya ilk çıkış fırsatının Tulipan(B.Taner), Gürsel. Ardından yakalanmasında K. İsmail’in İstanbul’da ilk defa oynadığı Cumhurbaşkanlığı ...VE TARİHİ OLAY: Beşiktaş’a attığı(0-1) golün rolü Kupası’nı ise Beşiktaş’a karşı 2-1 ile BURSASPOR 5. ŞAMPİYON büyüktür. Ve bu gol, “Avrupa kapılarını kaybetti. Bu arada Kupa başarısını 2006’da tekrar Süper Lig’e dönen Timsah, açan gol” olarak Bursaspor tarihine kutlayan Macar futbolcu Tulipan, Uluabat bilhassa Ertuğrul Sağlam’ın 2009’da geçmiştir. Başkan Selehattin Kaya, teknik golünde sandalın devrilmesi sonucu eşi takımın başına gelmesi ile müthiş bir adam ise Mustafa Ertan’dır. ve kızı ile birlikte boğuldu. Bursa, Kupa yükselişe geçti. 2008-2009 sezonunu 6. Avrupa Kupa Galipleri’nde 1974-75 Şampiyonluğunu üzüntüden tam olarak olarak bitiren yeşil-beyazlılar, 2009-2010 sezonunda Türkiye’yi de ayağa kaldıran yaşayamadı. 1986-87 sezonu Avrupa sezonunda Fenerbahçe ile son haftaya başarılar kazanılmıştır. İlk turda Kupa Galipleri macerası kısa sürdü. Ajax, kadar büyük bir çekişme yaşadı. Son İrlanda’nın Finn Harps takımını 4-2 ve 2 maçta da Bursaspor’u yenerek 2. tura haftaya 1 puan önde giren Fenerbahçe, 0-0 ile geçen kadro şöyledir: Rasim- çıktı.1991-92 sezonunda bir kez daha Trabzonspor ile berabere kalıp, Bursaspor Kemal, İhsan, Gürol, Orhan, Vahit, Çeki, kupa finali oynayan Bursaspor, Bursa’da da Beşiktaş’ı 2-1 yenince Timsah 75

bursa’da zaman 73 bursa’da zaman

Yıl 2006, Levent Kızıl başkanlığında Bursaspor 2. Ligden tekrar Süper Lig’e çıkıyor...

Timsah yürüyüşünü Bursaspor’a kazandıran Mususi

Yıl 2010, Şampiyon Bursaspor

puan ile Süper Lig şampiyonu oldu. ŞAMPİYONUN KADROSU maçlarda yenilen Bursaspor, grubunda Bursaspor tarihinin en büyük olayıydı Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam, İdari sonuncu olup elendi. İlk Şampiyonlar bu. Şehir çıldırmıştı adeta. Büyük Menajer Adil Cenkçiler, Antrenörler Ligi deneyiminde tek teselli; “Puansızlar sevinç ve gözyaşları ile yüzbinler Mutlu Topçu, Birol Berkem, Ersel kulübü”nde Fenerbahçe’yi yalnız yürüdü, saha içinde ve caddelerde. Uzgur, Öztürk Tanrıbilir, İbrahim bırakmak oldu. Fenerbahçelilerin yanlış anons yüzünden Bakır, Futbolcular; Dimitar Ivankov, Şükrü Saraçoğlu’nda timsah yürüyüşü Ceyhun Demircan, Yenal Tuncer, Kirita, İbrahim Yazıcı başkanlığında yaşanan ile şampiyonluk turu atması, Bursa’daki Zapotocny, İsa Bağcı, Ömer Erdoğan, bu dönemde, Bursaspor’un Şampiyonlar keyfi ikiye katladı. “Adam gibi adam, Turgay Bahadır, Iglesias, Tuna Üzümcü, Ligi’ne çıkan(Valencia)ilk kadrosu Ertuğrul Sağlam” sloganları ile Ertuğrul Serdar Aziz, Ozan İpek, İbrahim Öztürk, şöyleydi: İvankov-Vederson, Ömer hoca omuzlarda ve gönüllerdeydi artık. Sercan Şen, Yavuz Özkan, Veli Acar, Erdoğan, Hüseyin Çimşir(Sercan), İnsua, Bursaspor ise unvanlarına bir yenisini ve Batalla, Bekir Ozan Has, İsmail Haktan Volkan Şen, Ozan İpek, Ali Tandoğan, en önemlisini eklemişti; 5. Şampiyon ve Odabaşı, Eren Albayrak, Sercan Yıldırım, Ergiç, Nunez(Turgay), Stepanov 5. Büyük. Ali Tandoğan, Muhammet Demir, Mustafa Bursaspor’un Şampiyonlar Ligi’nde Keçeli, Emre Pehlivan, Gökhan Vuran, ilk golünü ise Batalla (İspanya’da ŞAMPİYON BURSASPOR’UN Ivan Ergiç Valencia’ya) attı. Ardından 2011’de Süper YÖNETİM KURULU Lig 3.lüğü, 2012’de Türkiye Kupası İbrahim Yazıcı(Başkan), Haluk Özkıyıcı, DEVLER LİGİNDEYİZ finalistliği nedeni ile (Finalde F. Bahçe Öztürk Yazıcı, Mehmet Kara, Mustafa Ardından bir büyük onur daha geldi. kazandı) Timsah 2 kez de UEFA Avrupa Yedikardeş, Mesut Mestan, Selçuk Eren, Şampiyonlar Ligi seramoni bayrağı Ligi sahnesine çıktı. 2011’de Gomel’i Hasan Saltık, Şentürk Turan, Necmettin ve müziği, yenilenen ve kapasitesi 26 elemesine rağmen Anderlecht’e, 2012’de Kocaman, Ferruh Nayman, Recep bine çıkarılan Atatürk Stadı’ndaydı. C Kups’u elemesine rağmen ardından Bölükbaşı, İrfan Koç, Zekeriya Ünaldı, Grubunda Manchester United, Valencia Twente’ye elendi ve gruplara kalamadı. İlhan Uslu, Osman Nuri Biçer(Genel ve Glasgov Rangers ile eşleşildi. Sadece Müdür) Rangers’dan 1 puan alan ve diğer

74 bursa’da zaman Elvir Balic Mesut Şen Sedat Özden

50 YILIN EN POPÜLER FUTBOLCULARI

MESUT ŞEN Milli oldu. 1985'de futbolun kabesi attığı 50’ye yakın golle Bursaspor’da 1962'de Galatasaray'dan Akınspor'a 50 Wembley'de İngiltere ile yapılan maçta en çok oynayan, en çok gol atan liraya gelen, birleşme ile Bursasporlu Milli Takımın başında kaptan olarak yabancı unvanını elde etti. Kendine olan Mesut Şen, sağaçıkta attığı harika çıkması onu "Gerçek İmparator" yani çok iyi bakması ve istikrarlı futbolu çalımlarla tribünleri ayağa kaldırdı. 2. Bursa'nın en büyüğü yaptı. ile de herkese hem örnek oldu hem de Lig ve 1. Lig'de(Süper Lig) arka arkaya gönüllerde taht kurdu. 2012-13 sezonunun 6-7 futbolcuyu çalımlayıp geçen tek ELVİR BALİÇ sonlarına doğru formunun ve nefis futbolcuydu. Bursa'da olduğu kadar her Bosna'da çıkan iç savaş nedeni ile gollerinin zirvesine iyice yerleşen bu şehirde özel seyircisi vardı. 8 defa A, 1994'de antrenör Nejat Biyediç tarafından futbolcu için “Arjantin’den önce Papa 12 defa Ümit Milli, 10 defa Ordu Milli Bursaspor'a getirilen Baliç, sol ayağını sonra Batalla çıktı” esprisi bile yapıldı. oldu. Ayrıca, Bursaspor'dan A Milli çok iyi kullanması ve müthiş şutlarla Takım'a çağırılan (1965-66 sezonu 2. Lig) attığı gollerle kısa zamanda parladı. ilk futbolcudur. Bursaspor'da 222 maç İntertoto kupası maçları ise onu yıldız oynadı. yaptı. 87 maçta 42 gol attıktan sonra 1997'de Fenerbahçe'ye 9 milyon GERÇEK İMPARATOR; dolara satıldı. Bursaspor'a en çok para SEDAT ÖZDEN kazandıran futbolcu oldu. Sonunda Real Sedat lll olarak bilinen ve "Gerçek Madrid'e gitmesi, Bursaspor için ayrı bir İmparator" olarak da kabul edilen Özden, onurdu. genç takımdan 1973'te Bursaspor'a geldi. Orta saha hakimiyeti ve oyuna BATALLA yön vermesi ile bir anda yükselişe çıktı. Bursaspor’da son yılların yıldızı Bursaspor'da 335 maç oynadı. 36 defa Arjantinli Batalla 2009’da geldi. Bugüne A Milli, 1 defa Ümit Milli, 2 defa Ordu kadar oynadığı 160’a yakın maçla ve Batalla

bursa’da zaman 75 bursa’da zaman

İPEKÇİLİĞİN HAFIZASI

İpek Yolu güzergâhının Anadolu’daki son aşaması olan ipekböcekçiliğinin geçmişi yıllara kadar kent tarihinin önemli duraklarından ve önemli merkezlerinden çok eskilere dayanır. Anavatanı Çin olan öğelerinden biri olmuş; Bursa´nın olan Bursa, adı ipek ve ipekçilikle ipekböcekçiliği, MÖ 552’de Bizans’a ekonomisi, uzun yıllar ipekli özdeşleşmiş bir kent olarak bilinir. gizlice getirilen ipekböceği tohumları dokumacılığından beslenmiştir. Ne var “İpek” ve “İpekçilik” terimleri, ile Marmara kıyılarında yayılmaya ki günümüzde ipek ve koza üretimi Bursa’nın adını, yeşilini, güzelliğini başlamıştı. Osmanlılar bu faaliyeti gerilemiştir. O kadar ki, 1995 yılından yüzyıllardır kervanlarla dünyanın bir geliştirerek sürdürmüşlerdir. Sanayi bu yana Koza Han’da koza borsası ucuna taşımış değerlerin başında yer devrimi ile Avrupa ülkelerinde, ipeğe açılamamıştır. alır. Günümüzde ikincil bir uğraş haline göre çok daha ucuz ve kitlesel boyutlarda gelen ipekböcekçiliği ve ipekli üretimi üretilen başka dokumalar ipekli Günümüzde ipekböcekçiliğini tekrar bir zamanlar Bursa’nın en önemli üretim kumaşların yerini almıştır. gündeme getirmek amacıyla, Büyükşehir alanını oluşturuyordu. İpekçiliğin ilk Bursa’da, İpekli dokumacılığı, 1950´li Belediyesi Merinos Tekstil Sanayi Müzesi

76 bursa’da zaman bünyesinde, akademisyen ve konunun koleksiyonların da izlenime sunulduğu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Kalpaklı uzmanları danışmanlığında çalışmalar bölümde, ipek kumaştan üretilmiş pek ve TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı yürütülerek ipekçilik ile ilgili geniş çok eşya sergilenmekte. Müzenin bu Doç. Dr. Fırat Purtaş katıldı. İpekten kapsamlı bir bölüm açıldı. Bu bölümde bölümünde ipek konulu atölye çalışmaları kumaşa kadarki sürecin geleneksel İpeğin Dünya’daki ve Bursa’daki için bir eğitim odası da bulunuyor. tezgahlarda gösterildiği açılışta ayrıca; tarihi, kozadan ipliğe, iplikten kumaş Merinos Tekstil Sanayi Müzesi içinde UNESCO Uluslararası Orta Asya dokumaya kadar ipek böcekçiliğinin oluşturulan ipek bölümünün açılışı, Araştırmaları Enstitüsü (IICAS) Bilim ve ipeğin öyküsü anlatılıyor. Müzede Mart ayı içinde yapıldı. Açılışa, Kültür Konseyi’nin Özbekistan, Tacikistan, böcekten ipeğe ve ipekten kumaşa Bakanlığı Müzeler Genel Müdür Kırgızistan, Rusya ve Azarbeycan’dan kadarki işleyiş, mancınık makinası ve Yardımcısı Abdullah Kocapınar, gelen temsilcileri de hazır bulundu. ipek dokuma tezgahları ile uygulamalı UNESCO Türkiye Milli Komisyonu olarak gösteriliyor. Konuyla ilgili güçlü Temsilcisi ve Bilkent Üniversitesi

bursa’da zaman 77 bursa’da zaman

Eskİşehİr Hanı Gün Sayıyor

Bursa’nın ekonomik yaşamında yapacak ve tarihi yapının üst katını da Meydanı düzenleme çalışmasının yanı önemli bir yere sahip olan ve “Ahşap belediye kullanacak.. Restorasyon ve sıra, yakında başlanması hedeflenen Arabacı Hanları” olarak da anılan rekonstrüksiyon çalışmalarına yaklaşık Davutpaşa Hamamı restorasyonu, Bat Eskişehir Hanı, restore edilerek kente 1,5 yıl önce başlanan tarihi yapının Pazarı düzenleme çalışmaları ve hemen yeniden kazandırılıyor. Büyükşehir 2013 yılı ortalarında Bursa’nın sosyal yakınında restorasyonu tamamlanan Belediyesi’nin yaklaşık 450 yıllık ve ekonomik yaşamına katılması Kayhan Hamamı ile birlikte Tarihi Çarşı geçmişe sahip Han’daki mülk sahipleriyle hedefleniyor. Konumu itibariyle ve Hanlar Bölgesi’ne ayrı bir soluk yaptığı görüşme sonucunda, yapının oldukça önemli bir noktada bulunan getirecek. restorasyonunu Büyükşehir Belediyesi tarihi yapı; çevresinde yapılan Tekel

HAMAM TEKKE

Ali Paşa Mahallesi Nazım Sokağında yılında onarım geçiren Tekke, 1854 bulunan tarihi yapının bugün sadece depreminde oldukça fazla zarar görmüş, selamlık kısımları ayakta kalabilmiştir. geliri olmadığı için tamiratı yapılamamış İsmail-i Rumi Tekkesi olarak da ve kapalı kalmıştır. anılan tekkenin kurucusu Saçlı Ahmed Efendi’dir. Ustrumca doğumlu olan sufi, Vakıflar Mülkiyetinde bulunan tarihi burada tahsilini tamamladıktan sonra yapı, Büyükşehir Belediyesi tarafından Balkanlar’da değişik yerlerde bulunmuş, tahsis yoluyla onarım karşılığı alınmıştır. oralarda ulema ile yakın ilişkiler içerisine Restorasyon projeleri Koruma Bölge girerek onların bilgilerinden istifade Kurulu tarafından onaylanan yapı Çocuk etmeye gayret etmiştir. Kütüphanesi işlevinin yanında oyuncak kütüphanesi olarak da hizmet verecek. Daha sonra Bursa’ya gelen Sufi, Ali Yapının işlevi konusunda Uludağ Paşa Mahallesi’ne yerleşip o zaman Üniversitesiyle işbirliği yapılmaktadır. harap bir vaziyette bulunan Ali Paşa Uygulama çalışmalarına kısa süre sonra Hamamını satın alarak H.1037/1627 başlanacak olan Hamam Tekke, yalnızca yılında onarımına başlamış, çevresine bölgeye değil tüm Bursa’ya hizmet eklemeler yaptırmıştır. Tekke 1924 yılına edecek. değin faaliyetini devam ettirmiştir. 1849

78 bursa’da zaman Kayıhan Hamamı’nda osmanlı mutfağı

Hamamlar sosyal mekanlar olarak yeniden işlev kazanıyor. Kayıhan Hamamı, özgün Bursa yemeklerinin mekanı olacak.

15. Yüzyılın ikinci yarısında Çifte Hamam olarak yaptırılan Kayıhan Hamamı, 'Dülgerler' ya da 'Keresteciler 483 yıllık İncİrlİ Hamamı Hamamı' olarak da biliniyor. Hamam; 1727, 1763 ve 1870 yıllarında geçirdiği gün yüzüne çıkıyor büyük yangınlarda önemli oranda hasar İncirli Caddesi üzerinde yer alan hamam, Bursa Büyükşehir Belediyesi girişimleri gördüğünden zamanın acımasız izlerini Molla Şemseddin Fenari oğlu Yusuf Bali ile tarihi yapının kamulaştırma taşıyordu. oğlu Kazasker Alaaddin Fenari tarafından işlemlerinin tamamlanmasının ardından 1488 yılında yaptırıldı. Tek hamam restorasyon projelerini hazırlayarak Tarihi yapının Bursa’ya kazandırılması sınıfından olan yapı çeşitli zamanlarda kurul onayına sunuldu. Onay alınmasının için mülk sahipleriyle yapılan anlaşma yangınlar geçirerek oldukça yıprandıysa ardında çalışmalara başlandı ve hamamda çerçevesinde, Büyükşehir Belediyesi da tekrar tekrar onarımlar görerek restorasyon çalışmaları tamamlanma hamamın restorasyonuna yaklaşık bir günümüze kadar gelebildi. 1805 yılında noktasına getirildi. Bursa’nın büyük yıl önce başladı. Yapılan restorasyonun kiraya verilen hamam 1942 yılına kadar hamam yapılarından biri olan İncirli karşılığında tarihi yapı, yaklaşık on değişik iş kollarına hizmet etti, en son Hamamı ile birlikte çevresindeki diğer yıllığına belediyenin kullanımında olarak da tütün deposu olarak lullanıldı. yapılar da restorasyon sürecine dahil olacak. Çevresindeki dükkan ve konut 1942 yılında hamamı satın alan Şerif edildi. Çalışmalar tamamlandığında bir yapıları kamulaştırılarak algılanırlığı Artış, yapıda tadilatlar yaparak 25 Nisan yandan mimarisiyle göz kamaştıran tarihi arttırılan tarihi hamamın restorasyonu 1945’de tekrar açtı. Tadilat sırasında yapı ayağa kaldırılırken, diğer yandan tamamlandı. Tarihi yapı önümüzdeki yapının bazı kısımlarının değiştirildiği, Yıldırım ve Bursa, sosyal ve kültürel günlerde, Bursa geleneksel mutfağını bazı kısımlarına ilaveler yapıldığı tespit amaçlı eşsiz bir mekana kavuşmuş olacak. yansıtacak şekilde kentin sosyal edildi. mekanları arasına girecek.

bursa’da zaman 79 bursa’da zaman

TREN HAYALİ MERİNOS İSTASYONUYLA YENİDEN BAŞLADI

Saffet YILMAZ olan Bursa-Mudanya demiryolu hattı, 1891 tarihli bir fermanla onarıldı ve Tüm zamanların sadece güzel kenti işletilmeye başlandı. İşletme işi de, değil, aynı zamanda iyi bir ticaret kenti onararak işletmesi kaydıyla 99 yıllığına de olan Bursa, gerek burada üretilen, 30 bin altın karşılığı, bir Fransız şirket gerekse Anadolu’da üretilip Batı olan Jorj Nagelmakers’e verildi. pazarlarına gidecek ürünlerin sevkiyatını kolaylaştırmak için kendini, denize açılan 1892-1951 yılları arasında Bursa- kapısı Mudanya’ya demiryolu ile bağladı. Mudanya arasında çalışan tren, Yıl 1874. Bursa ve çevresinde çağının Cumhuriyet’ten sonraki “yabancı modern yöntemler ile üretilmeye başlanan demiryollarını ulusallaştırma” sürecinde, ipeğin Avrupa pazarlarına naklini 1931’de yabancı sahibinden 50 bin liraya kolaylaştırması için büyük umutlarla satın alındı, yani kamulaştırıldı. Ancak, inşa edilen hat, ilk başlarda bir süre özellikle yaz mevsiminde Bursalıların ve işletilemedi. Osmanlı’nın son döneminde turistlerin rağbet ettiği bir gezinti aracı yabancı ortakla yapılan en büyük yatırım olmaktan öteye gidemedi. Ekonomik

80 bursa’da zaman olmadığı ve umulan yararı sağlamadığı yılında açılan hat, yaklaşık 120 yıl içinde, düğmeye basıldı. 2003 yılının sonlarıydı, için demiryolu bir türlü istenen şekilde neredeyse tüm unsurlarıyla ortadan Merinos Tren İstasyonu restorasyon ve işletilemedi ve işletmeden kaldırılması kayboldu. Ne hatlar, ne raylar ve ne de çevre düzenleme işi 297 milyar liraya düşüncesi dillendirilmeye başlandı. Bu pek çok anıyı biriktiren istasyonlar. ihale edildi ve işe başlandı. Çalışma düşüncenin hayata geçmesi çok sürmedi ekibinde kimler yoktu ki; Prof. Dr. Mete ve Bursa-Mudanya demiryolu hattı, Ta ki ayakta kalabilmeyi başarmış tek Ünügür, Prof. Dr. Mehmet Küçükdoğu, 10 Temmuz 1953 tarihinde işletmeden istasyon ve gar binası olan Merinos Prof. Dr. İsmet Vildan Alptekin, Şaziye kaldırıldı. Bir süre sonra rayları da İstasyonu’na 2003 yılında Osmangazi Sezginer… Fakat o dönemlerde bu tür özel kesime satıldı ve söküldü. Böylece Belediyesi el atana kadar. Dönemin işler çok hızlı ilerlemiyor, gerek Koruma demiryolu, Bursa’nın geçmişinde tatlı bir Osmangazi Belediye Başkanı Hilmi Kurullarının ve gerekse danışman rüya olarak yerini aldı. Şensoy ve Başkan Yardımcısı Şaziye hocaların karar verme süreçleri hayli Sezginer, bu köhne ancak içinde tescilli uzuyordu. Bu uzama, tarihi yapının Demiryolunun işletmeye kapatılması ağaçların da bulunduğu kentsel değeri restorasyonuna bir seçim gördürdü ve ve raylarının sökülmesi, bir süre sonra yüksek kalıntıyı kurtarmak için yoğun seçimden sonra başka bir yönetim ele aldı hat güzergahının da kaybolmasına bir çaba başlattı. İlk iş olarak, Maliye tarihi tren istasyonunu. Tarihi mirasın yol açtı. Hatta, çok geçmeden, hat hazinesine ait olan yer, ‘koruyarak ayağa kaldırılmasında çok hevesli ve üzerindeki istasyonlar ve gar binaları yaşatmak’ şartıyla talep edildi ve tahsis azimli bu yönetimin başında Recep Altepe da birer birer yok olmaya başladı. Başta yoluyla alındı. Ardından, ÇEKÜL’ün bulunuyordu. Sorunlar kısa zamanda Merinos fabrikası olmak üzere tüm Bursa de destekleriyle röleve ve restorasyon çözüldü ve restorasyon tamamlandı. sanayisinin ürünlerini Mudanya’dan projeleri hazırlandı. Dönemin koruma denizyoluna ulaştırmak üzere 1874 kurulundan alınan onayın ardından da

bursa’da zaman 81 bursa’da zaman

Proje kapsamında 173 metrekare genişliğindeki tescilli tren istasyonu binası restore edilerek; kafe ve toplantı salonu yapıldı. Her biri 186 metrekare genişliğindeki iki hangar da proje kapsamında restore edildi. Hangarlar; nikâh salonu, restoran, çok amaçlı salon, tiyatro salonu ve sivil toplum kuruluşlarının kullanabileceği alanlar olarak düzenlendi.

Çalışmalar kapsamında, tarihi yapının çevre düzenlemesi de yapıldı. Bu çerçevede, bölgedeki tescilli çınar ağaçlarının çevresi düzenlendi. Bununla birlikte, bölgedeki 20 araçlık otopark modernize edildi. 4 bin 330 metrekare alan üzerine kurulu olan Merinos Tren İstasyonu’nun bulunduğu alana bir de süs havuzu yapıldı. Tesisler; nikâh salonu, kır düğünü, restoran, kafe ve toplantı salonu olarak Bursalılara hizmet vermeye başladı.

Tarih 14 Mayıs 2006. 1874 yılında açılarak Bursa’nın sosyal ve ekonomik yaşamına renk katan demiryolu hattının sadece bir istasyonu da olsa, Merinos Tren İstasyonu, 132 yıl sonra o hattın bir parçası olarak yine bu kentin sosyal ve ekonomik yaşamına armağan edildi. Ama ne armağan… Açılışında kimler yoktu ki! Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, AK Parti Grup Başkan Vekili ve Bursa Milletvekili Faruk Çelik, dönemin Bursa Valisi Nihat Canpolat, Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin ve daha niceleri.. Tarihi Merinos Tren İstasyonu, halkoyunları ve kılıç-kalkan ekiplerinin gösterileri arasında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç tarafından hizmete açıldı. Protokol üyeleri açılışta çok önemli mesajlar verdiler. Dışişleri Bakanı Gül, böyle özel bir mekanı tekrar yaşama döndürdüğü için Başkan Altepe’ye teşekkür ederken, Kültür ve Turizm Bakanı Koç da, bu çalışmayı örnek gösterdi ve “Bakanlığımız, çalışmak isteyen belediyeler için, valiler

82 bursa’da zaman için, kaymakamlar ve diğer kuruluşlar demiryolu bağlantısı olmadığına dikkat canlandırıldı. Mülkiyeti Hazine’ye için hazırdır” dedi. Başka önemli çeken Çelik, “Bursa’nın suçu ne! En kısa ait olan ve tahsis yoluyla Osmangazi temenniler de oldu açılışta. Dönemin zamanda bu çalışmanın başlaması gerek” Belediyesi’ne geçen Tarihi Merinos AK Parti Grup Başkan Vekili ve Bursa dedi. Tren İstasyonu, aslına uygun bir şekilde Milletvekili Faruk Çelik, hizmete restore edildikten sonra Bursa’nın sosyal açılan Merinos Tren İstasyonu’nun Rüya gerçek oldu mekânları arasındaki yerini aldı. Tırlarla Bursa’ya demiryolunun gelmesinin Bursa’nın tarihinde yüz yıl önceki bir taşınıp istasyondaki yerine konulan ön adımı olmasını istedi. Çevre illerin rüya olarak kalan demiryolu, tarihi buharlı lokomotif ve vagon da görenleri demiryollarıyla donatılmış olmasına Merinos Tren İstasyonu’nun kentin sosyal Bursa-Mudanya treninin işlediği günlere karşın Bursa’nın ne doğu ile ne de batı ile mekânları arasına katılmasıyla yeniden götürdü.

bursa’da zaman 83 bursa’da zaman

BURSA TARİHİNDE ZAMANDA YOLCULUK

Bursa Büyükşehir Belediyesi, dünyanın en önemli Osmanlı tarihçilerinden biri olarak kabul edilen Prof. Dr.Halil İnalcık’ın bugüne kadar Bursa ile ilgili kaleme aldığı makaleleri “Bursa Araştırmaları” adlı bir eserde topladı.

Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa’nın Osmanlı’nın kuruluş yıllarından kent Geleceği sağlam temeller üzerine Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dokusunun oluşmasına kadar geçen inşa etmek istiyoruz sürecinden Cumhuriyet Dönemi’ne süreç, yaşanan dönüm noktaları, saltanat Büyükşehir Belediye Başkanı Recep kadar olan tarihini gözler önüne seren, kavgaları, o döneme ait ticari ve Altepe, toplantının açılışında yaptığı dönüm noktalarını ayrıntılarıyla ele iktisadi hayata dair bilgilerin yer aldığı konuşmada, Bursa’nın hafızasına önemli alan eşsiz bir eseri daha kent belleğine eser, Ankara Bilkent Üniversitesi’nde bir belge ve eser daha kazandırmanın kazandırdı. Dünyanın en önemli Osmanlı düzenlenen toplantıyla kamuoyuna heyecanını yaşadıklarını söyledi. tarihçilerinden biri olarak kabul edilen tanıtıldı. Toplantıya Büyükşehir Belediye Medeniyetlerin beşiği olan ve Osmanlı’yı Prof. Dr. Halil İnalcık’ın yaklaşık 40 yıl Başkanı Recep Altepe’nin yanı sıra Prof. kuran kent Bursa’nın her köşesinin içinde Bursa ile ilgili olarak kaleme aldığı Dr. Halil İnalcık, Bilkent Üniversitesi Osmanlı’nın ilk eserleriyle donatıldığını makaleler, ‘Bursa Araştırmaları’ adıyla Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar, kitabın hatırlatan Başkan Altepe, Osmanlı tarihi kitaplaştırıldı. editörü Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu ve denince dünyada akla gelen ilk kişilerden davetliler katıldı.

84 bursa’da zaman biri olan Prof. Dr. Halil İnalcık’ı böyle çalışmada, Bursa Araştırmaları Vakfı’nın Araştırmaları’ isimli kitabın Türkiye güzel bir çalışmaya katmaktan, eşsiz kurulmasından ilmi toplantılara kadar kamuoyuna duyurulmasında büyük ürünü yayınlamaktan dolayı büyük tüm alanlarda değerli hocamızın izleri yarar olduğunu ifade etti. Prof. Dr. mutluluk duyduklarını ifade etti. Bursa var. Cumhuriyet döneminden milat öncesi Halil İnalcık’ın tarihin nasıl yazılması Büyükşehir Belediyesi olarak kent kültürü neolitik çağlara kadar her eseri birlikte gerektiğini dünyaya öğreten konumda ve kimliği üzerine yaptıkları çalışmaların tetkik edip birlikte ayağa kaldırdık. bulunduğunu, tarihin başka tarihçilerin yoğun şekilde sürdüğünü belirten Değerli yönlendirmeleriyle bu eserlere yazdığından değil doğrudan ilk Başkan Altepe, ‘Bursa Araştırmaları’ tekrar asıl fonksiyonlarını kazandırdık” dokümanlardan yazılarak çıkartılması isimli eserin kent belgeliğinde ayrı bir diye konuştu. gerektiğini herkese öğreten kişi olduğunu yerinin olduğunu vurguladı. Geleceği İnalcık’tan Başkan Altepe’ye övgü hatırlatan Atalar, “Osmanlı tarihinde sağlam temellere inşa etmenin yolunun Prof. Dr. Halil İnalcık ise, hiçbir zaman Bursa çok önemli bir yer olarak karşımıza tarihi doğru okumaktan geçtiğini, payitaht olmaktan geri kalmayan çıkıyor. “Bursa Araştırmaları”nda bunun tüm dünyada kabul gördüğünü Bursa’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin Bursa’yla ilgili, tarihimizle ilgili çok belirten Başkan Altepe, “Tarihi ve ve memleketin temeli olduğunu önemli bulgular, tespitler, anılar var. Tüm kültürel miras üzerine yaptığımız söyledi. Meclis kararıyla Bursalı ilan bunları hocamızın ağzından, dilinden, çalışmalarla, bu alanda kent kimliğini edilmesinden büyük onur ve gurur elinden okuma imkanı bulacağız. ortaya koyan kitaplarla Bursa’nın duyduğunu belirten İnalcık, Bursa’nın Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı geleceğini sağlam temeller üzerine inşa tarihi ve kültürel mirasını çok dikkatli Recep Altepe’ye, kitabın yayınlanması etmek istiyoruz. Değerli hocamızın bir şekilde muhafaza eden ve işlevsellik konusundaki gösterdiği hassasiyetten Bursa üzerine yaptığı araştırmaların kazandıran Başkan Altepe’nin takdire dolayı çok teşekkür ediyorum” bulunduğu, Bursa’nın tarihini gerçek layık olduğunu vurguladı. Bursa’ya açıklamasında bulundu. anlamda detaylarıyla anlatan bu eseri geldiğinde bizzat Başkan Altepe belgeliğimize kazandırmaktan büyük tarafından camilere götürüldüğünü, mutluluk duyuyoruz. Hazırladığı eser tarihi eserleri yerinde incelediklerini nedeniyle Prof. Dr. Halil İnalcık’a, hatırlatan İnalcık, “Sayın Başkanın kitabın editörlüğünü yapan Uludağ Bursa’nın tarihi eserlerine olan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yusuf ilgisi, onları ihya etmek konusundaki Oğuzoğlu’na, emeği geçen tüm samimiyet ve gayretleri şüphe götürmez arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. şekilde ortadadır. Bir şehrin tarihinin Bursamıza, insanımıza, kültürümüze şehir için çok önemli olduğunu hayırlı uğurlu olsun” dedi. kavrayan, bu iş için samimiyetle gayret Büyükşehir Belediyesi olarak tarihi ve gösteren Sayın Başkanı huzurlarınızda kültürel miras alanında 10 yılda 400’e tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı. yakın eseri ayağa kaldırdıklarını, bu eserlere işlevsellik kazandırdıklarını ifade Bursa’yı ‘ikinci doğum yeri’ olarak eden Başkan Altepe, meclis kararıyla nitelendiren, halaları vasıtasıyla Bursalı ilan etikleri Prof. Dr. Halil çocukluğunda geldiği Bursa’da İnalcık’ın yapılan tüm çalışmalarda büyük yaşadığı anıların hala gözlerinin emeği olduğunu anlattı. Sağladığı katkılar önünde olduğunu vurgulayan İnalcık, nedeniyle bundan birkaç yıl önce Fatih “Sayın başkan; çalışmalarımı bir cilt Sultan Mehmet Han’ın doğduğu Muradiye halinde toplayarak, şehircilik ve siyaset bölgesindeki bir caddeye Prof. Dr. Halil birikiminiz yanında büyük bir kültür İnalcık Caddesi ismini verdiklerini birikiminiz olduğunu da gösterdiniz. hatırlatan Başkan Altepe, “Tarihi ve Bunun önemini herkes kavrayamaz. kültürel miras çalışmaları başladığından Sizlere minnettarım” şeklinde konuştu. beri hocamızla beraberiz. Kendilerinin Bursa kent kültürüne ve tarihimize önemli Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. katkıları oldu. Bursa’da yapılan her türlü Dr. Abdullah Atalar da ‘Bursa

bursa’da zaman 85 bursa’da zaman

İNALCIK HOCA’DAN TARİH DERSİ

Tarihçilerin Kutbu, yıllarca üzerinde çalıştığı ve çeşitli dergi ve kitaplarda yayınladığı makalelerin toplandığı “Bursa Araştırmaları” kitabının tanıtımı dolayısıyla katılımcılara, konferans mahiyetinde bir konuşma da yaptı. İşte; Bursa’ya dair yeni ve çarpıcı bilgiler açıklayan Prof. Dr. Halil İnalcık’ın o konuşması…

Bu vesileyle beni mutlu ettiniz, herkese unvanını korur. Fetret devrinde Bayezıt’ın ayrı ayrı teşekkür ederim. Yusuf oğulları arasında kavga çıktığında her biri Bursa bu bakımdan ilk Dar-us-saltana Oğuzoğlu’na ayrıca teşekkür ederim, Bursa için mücadele etmiştir. Bursa’da sıfatını elinde tutmakla beraber, Osmanlı kendisine müteşekkirim. saray Anadolu’daki cevelanları için ilk İmparatorluğu’nun özellikle ilk asrında, Bursa deyince; Bursa bu memleketin, merkezdir. Orada saray teşkilatı devam 1500 tarihine kadar, dünya ekonomisinin bu devletin temelidir. Eğer burada isek, etmiştir. Demek istiyorum ki Bursa üç ekseni üzerinde bulunuyordu. Bu önemli Anadolu yarımadasında oturuyorsak, saltanattan biri olarak unvanını devam bir tarihi tespittir. O zaman dünya ticareti, herşey Bursa’dan başlıyor. Bursa ettirmiştir. sıklette hafif pahada ağır olan maddeler Osmangazi tarafından ilk defa kuşatıldı. üzerine yürüyordu. İpek ve baharat dünya Osmangazi kendisi ilk sultanımız Sayın Belediye Başkanımıza çok ticaretinin, kapitalizmin, Avrupa’da 1324’de, ölümünden bir sene önce, bu müteşekkiriz. Siyasi ve ekonomik kapitalizmin üzerine kuruludur. işin tamamlanmasını istedi. Muhasara bakımdan imparatorluğun bu temel İspanyada, Lizbon’da tüccarlar baharatla devam etti, iki sene sonra Orhan Gazi şehrini, onun bu büyük önemini, sanat zengin olmuşlardır. Baharat sadece şehri aldı. Ve bütün Bursa ovası, Kestel’e eserlerini, kültür eserlerini canlandırıyor. yemekte değil ilaç olarak da kullanıyor. kadar, o zaman yani 1324-1326 arasında Bu şehir için bizim devletimizin temeli Ticaretin esası baharattır. Baharat Osmanlı Devleti’nin merkezi oldu. Bursa olan bu şehrin asarını çok dikkatle ticareti; Portekizliler gelmeden önce zengin ova, Bursa eski Prusa şehri. İlk büyük fedakarlık ve gayretle restore edip Endonezya ve Hindistan’dan gelen tüccar beyliğin kıymetli bir temel merkezi canlandırmak, muhafaza etmek görevini gemileri Medine’ye gelirdi, bunların bir oldu. Bursa hiçbir zaman Osmanlı üzerine almıştır. Belediye başkanları kısmı Kahire’ye bir kısmı ise Bursa’ya İmparatorluğu’nun payitahtı olmaktan arasında özellikle Bursa Belediye Başkanı gelirdi. Şam, Konya, Akşehir üzerinden geri kalmadı, bunu bilhassa belirtmek Recep Altepe’yi tebrik etmek isterim. Bursa büyük bir ticaret yoludur. Keza isterim. Bursa ilk Dar-üs-saltana’dır. Çeşitli tarihlerde yıkık eserler için, daha sonraları ırak alındıktan sonra da O zaman Dar-üs-saltana kullanıyordu. restorasyon için beni şahsen Bursa’ya Fars, Basra Körfezi’nden gelen ticaret Edirne fethedildiğinde oraya nakli mekan alıp götürmüşlerdir. Bu gayretleri hiç de yine Bursa’ya gelirdi. Bursa dünya etti, oradaki sarayı 1. Murad yaptırmıştır şüphe götürmez, kendisinin nerden ilham ticaretinde çok kıymetli malların merkezi fakat İstanbul’un fethinden sonra merkez aldığını bilmiyorum; bir şehrin, tarihi idi. Birçok Floransa, İtalya, Venedik, İstanbul’a nakledildi. Üç merkez var. şehir için önemini bilen bir belediye Ceneviz tüccarları Bursa’ya yerleşmişti. Biladu selase başkanlığı yani. Bu üç başkanını huzurunuzda tebrik etmek Dünya ticaretinin merkezlerinden birisi şehir daima, sonuna kadar Dar-üs-saltana istiyorum. Bursa. İstanbul alındıktan sonra da bu

86 bursa’da zaman durum devam ediyor. Buradan baharat bunları neşrettik. Bursa’daki sosyal kadifelerine bakın, Bursa’nın motifleri Polonya’ya, Avrupa’ya gitmekte yahut sınıflar üzerine, miras kayıtlarına göre, orada tekrar ediliyor, yani Bursa aynı deniz yoluyla İtalya’ya gitmekte. Demek servete göre bir tasnif yaparak neşrettik. zamanda dünya ipek ticareti ve sanayinde ki Bursa’nın refahı büyük iktisadi ticari Demek istiyorum ki bu zengin tarih bir öncü durumundadır. O kadar ki Bursa önemi buradan kaynaklanıyor. Bunu korunsun ve neşredilsin. Bursa’nın dünya kemhalarının şöhreti bütün Avrupa’da bütün çalışmalarımızda belirtmeye baharat ticaretinin merkezi olmasının biliniyor. Mesela kontlar, sarayları çalıştık. yanında, belki başka bir fonksiyonu, için özel tüccar gönderip bu kumaşları ipek ticareti, ipek sanayidir. Çin ipeği aldırıp merasim elbisesi yaptırıyorlar. Bir noktayı iftiharla anlatmak isterim, ben 1300’lerde gelmemeye başladı. Oradaki Rus çarlarının merasim elbiseleri Bursa 1945’lerde Bursa’da bursa tarihi üzerine haneden yasakladı fakat Avrupa’da kemhalarındandır. Nurhan Atasoy’un çalışmaya başladım. O zaman Çelebi da yakın doğuda da ipek sanayi çok söylediklerine göre Moskova müzesinde Mehmet Medresesi- bugün müzedir- gelişmişti. O zaman İran Hazar Denizi en zengin kumaş hazinesi Bursa orada bir medrese odasında çalışıyordum. civarında ipek yetiştirmeye başladı, kumaşlarıdır. İsveç’te piskoposlar büyük Bir hücrede yığılmış kitaplar gördüm, en güzel ipek İran ipeği idi. Oradan merasim elbiselerini Bursa kumaşlarından tostoprak içinde. Açtım, bunlar Bursa Bursa’ya her sene 5 kervan ipek yapıyorlar. Böyle bir uluslararası ticaret kadılarının sicilleri ve Fatih devrine getirirlerdi. Bu ipek kervanlarının ve sanayi merkezi olmuş bir yer Bursa. kadar gidiyor. Fatih devrinden beri geldiği yer de Bursa’dır. İpek Han ve Aynı zamanda siyasi önemi yanında kadıların tuttuğu siciller. Bursa tarihinin sonradan Koza Han. Büyük bir han İpek iktisadi bakımdan, ticari bakımdan da ana kaynağı. Derhal ilgililere müracaat Han. Bursa ipek ticaretinde, Avrupa’ya sayılı merkezlerden biri. Nüfusunu ettik, temizlenmek üzere Dolmabahçe’ye ipek ihracında bir merhale olduğu gibi, biliyoruz; 15. asırda 5 bin, 16. asırda 6 gönderildi, tabii benim mesaim bu Marinhi’nin hatıralarında görüldüğü bine çıkıyor. Bursa bu ticari ve sanayi arada iki sene durdu. Bu siciller -256 gibi ipek kervanlarını Bursa’daki öneminin yanında aynı zamanda bir dini sicil- tamirden sonra Bursa Arkeoloji tüccarlar(Venedik, Ceneviz tüccarları, merkezdir. Mesela Zeyniye tarikatı ve Müzesi’nde muhafaza edilmektedir. Yahudiler) kapışıyordu. diğer tarikatlar… Kopyaları muhtelif müzelere gönderildi. Bütün dünya alimlerinin gelip üzerinde Ticaret yanında Bursa’da büyük bir ipek Yunanlılar işgal ettikleri zaman hırsları çalıştığı bir müzedir. Bugün tarihimizin sanayi kuruldu. İpek ucuz tabii, bu ve taassupları yüzünden türbelerde ve ticaretimizin bilgi kaynağı bu sanayi hakkında Shildberker, yani 14. taşları kırmışlardır. İznik’e giderseniz sicillerdir. Mesela İsrail’den bir alim Asrın sonunda Niğbolu’da esir edilen Çandırlı Hayrettin’in mezar taşını geldi, çalıştı. Bursa bunları gözbebeği Alman) Bursa diyor, dünyadaki büyük kırık görürsünüz, Yunanlı hıncından ve gibi muhafaza etmektedir. Bir nüshası ipek sanayinin merkezlerinden biridir taassubundan kırmıştır, bu bir taassup da Kent Müzesi’ndedir. O defterler diyor. Demek ki 14. Yüzyılın sonlarında eseridir, teşhir etmek lazım. atılacaktı. Beyşehir’de eski harfli kitaplar çok büyük bir sanayi merkezi olmuş taassup nedeniyle göle atılmıştı ancak Bursa. İpekçilik çok gelişmiş, nakışlar, Sayın Başkan, Bursa tarihi anlatmakla Bursa’nın bu sicillerini kurtarmak bize kumaşlar… bitmez. Sayın Başkanın uzak görüşlülüğü, nasip oldu. Kentin sosyal hayatı, ticareti Bursa’nın önemini kavraması bir şehir hepsi orada. 300 kadar sicili de Türk Kumaş dokumacılığı evvela Amasya’da için büyük şans. Siz yalnız bu yapıları Tarih Kurumu dergisinde neşrettim. gelişiyor. Amasya’dan Bursa’ya intikal ihya etmekle kalmadınız, aramızda Bursa’nın bu değerli kaynaklarını, ediyor, Bursa’da o kadar gelişiyor ki Bursa’nın tarihi önemini kavrayan bir eserlerini muhafaza etmek önemli. Bu bu sicillerden çıkardığımız malzeme belediye başkanı olarak, siz beni davet eserleri kurtaranlara zatıalinize ve size gösterdi, orada 40-50 tezgah işleten ettiniz, hizmetlerim nedeniyle belediye müteşekkirim. büyük sanayi sermayedarlar, kapitalistler sarayında hemşehrilik beratı takdim vardı. İpek kemha yapmak için 3-5 ay 6 ettiniz, teşekkür ederim. Bursa benim Bunların bir kısmını Bilkent ay çalışmak gerekir. Bunun için de esir ikinci doğum yerim sayılır. Üniversitesi’ne getirdim, Ömer Lütfi işçisi kullanılıyordu, esire, ‘bu kemhayı Balkan, iktisat tarihimizin kurucusu, bitirdiğinde hür olacaksın’ diyorlardı. Çalışmalarımı bir cilt halinde topladınız. bu 250 filmin mikrofilmlerini kendi İpek sanayi Bursa’da çok gelişiyor. Bu da gösteriyor ki sizin şehircilik ve kurumuna aldırdı. Mahallelerin, şehrin Bütün dünyaya, Rusya, Avrupa, İtalya siyaset yanında büyük kültür kıymetiniz topografyası, aileler hepsi bu sicillerde. ve Avrupa saraylarına Bursa ipekleri var ve bunun önemini herkes kavrayamaz. ihraç edilmeye başlanıyor. İtalyan ipek Bunun için size çok minnettarım. Bu arada, siciller üzerinde mesaim devam sanayi 1250’lerde önce Çin, sonra Bursa etti, rahmetli hanımın da yardımıyla dolayısıyla gelişiyor, oradaki Venedik

bursa’da zaman 87 bursa’da zaman

VAKIF CENNETİ BURSA

Yrd. Doç. Dr. Hasan Basri ÖCALAN Proje ekibi öncelikle vakfiyelerin Vakfiyelerde en önemli ve en zor husus bulunduğu kütüphane ve arşivlerde vakfedilin yerlerdir. Zira o gün için “Osmanlı’nın dibacesi” olarak bilinen çalışmalar yaparak tespitlerde kullanılan birçok yer ismi bugün için Bursa’nın tarihi tam olarak anlaşılmadan bulundu. Bu kapsamda Vakıflar Genel kullanılmamaktadır. Bu tür yerlerin Osmanlı’yı tanımak mümkün değildir. Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan Bursa tespiti yapılmış, kiminin ise günümüzde Bu amaçla son yıllarda Bursa tarihini vakfiyelerinin dijitalleri alındı. Daha kullanılan hali bulunmaya çalışılmıştır. gün yüzünde çıkarmak amacıyla, sonra Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Vakfedilen köyler, mesralar, hayvanlar, şehir hakkında gözle görülür bir artış İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, olduğu görülmektedir. Bunun temel Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Ali çarşılar, değirmenler, bağlar, bahçeler sebeplerinden biri yerel yönetimlerin Emirî Kütüphanesi, Taksim Atatürk ve tarlaların ortaya çıkarılması o gün söz konusu yayınları teşvik etmeleri ve Kitaplığı gibi yerlerdeki vakfiyelerin için nerelerde ne gibi tarımın yapıldığı, desteklemeleridir. Tarih araştırmalarında öncelikle asılları, yoksa kopyaları temin hangi mesleklerin icra edildiği konusunda temel kaynaklar arşiv belgeleridir. edilmiştir. Başka yerlerde bulunamayan önemli bilgiler vermektedir. Osmanlı tarihi ve özelde Bursa ile ilgili kimi vakfiyeler de Bursa Şeriye Sicilleri oldukça çok arşiv belgeleri mevcut arasından çıkartılmıştır. Ulu Cami Vakfı kuran kimse, vakfettiği malların olup, bunlar çeşitli kütüphane, arşiv ve Vakfiyesi gibi. nerelere harcanması gerektiğini müzelerde bulunmaktadır. Söz konusu vakfiyenin şartlar kısmında açıkça arşivler arasında vakfiyelerin ayrı bir Toplanan vakfiyeler kronolojik bir sıraya belirtmiştir. Mesela Orhan Gazi bir çok ehemmiyeti vardır. Allah rızası için konularak, ilk vakfiyeden başlanmak yerler vakfettiği, İmaret’i için düzenlediği malını vakfeden hayır sahibi, malını üzere çevirileri yapılmıştır. İlk dönem vakfiyesinde, imaret hakkında bilgiler nereye, ne için vakfettiğini belirtmek vakfiyelerinden Farsça olan Orhan vermiş ve işleyişi hakkında şu şartları amacıyla yerel yönetici huzurunda bir Gazi’nin Mekece Vakfiyesi dışında koşmuştur: “İmaret veya zâviye duvar belge düzenlerdir ki buna vakfiye denir. birçoğu Arapça olan vakfiyelerin ile çevrili olup etrafında yer alan açık ve Vakfiyeler ilgili eserin bir nevi ilk tarihi çevrisi yapılmıştır. Yapılan çevirilerin kapalı yerler, bağlar ve bahçelerle birlikte belgesi gibidir. Şehir tarihleri konusunda halkın anlayacağı şekilde, özellikle vakfedilmiştir. Orhan Gazi söz konusu oldukça önemli olan vakfiyeler vakfiyelerin başında ve sonunda yer imareti; şeyhler, alimler, seyyidler, yayınlandıkça, şehir hakkında birçok alan klasik ifadeler çıkartılarak, özetleri fakirler, zâviyeye gelip kalan misafirler konu açıklığa kavuşmuş olur. hazırlanmıştır. Bu özetlerde vakfiyede için gösteriş olmamak üzere yaptırmıştır. geçen her türlü yer ismi, şahıs isimleri, Zâviyede kalan misafirler iyi davranışlı, Bursa Büyükşehir Belediyesi, müessese, meslek… vs gibi kavramların beş vakit namazını kılan, kendisini vakfiyelerin bu öneminden dolayı, Bursa hiçbirisinin atlanmamasına dikkat ilgilendirmeyen işlere karışmayan ile ilgili olanları yayınlamak amacıyla edilmiştir. kişiler olmalıdır. Zâviyede konaklayacak bir proje hazırladı. Bursa Araştırmaları olanlar da kimse karışmayacaktır. Merkezi tarafından yürütülen projenin Yayın aşamasında kitapta şu hususlarda Misafirler imarette üç günden fazla akademik ayağını Uludağ Üniversitesi bilgiler verilmiştir: Her vakfiye için ayrı kalamayacaklardır. Üç günden fazla Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü bir bölüm açılmıştır. Örneğin Gazi Orhan kalmak isteyenler ancak mütevelli öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hasan Basri Bey’in Bursa İmareti Vakfiyesi gibi. izin verdiği taktirde kalabileceklerdir. Öcalan, Yrd. Doç. Dr. Sezai Sevim ve Vakfın kurucusu kim ise kimliği yazılmış, Bu şartlara mütevellî bizzat dikkat Sanat Tarihi’nden Yrd. Doç. Dr. Doğan ayrıca çerçeve içinde bu kişi hakkında edecektir, kendisi yerinde bulunmadığı Yavaş oluşturmaktadır. Projenin temel kısa bilgiler verilmiştir. Vakfiyenin zamanlarda yerine bir vekil bırakacak amacı, Bursa ile ilgili vakfiyelerin arşiv, düzenlenme tarihi hicri ve miladi olarak ve vekili de aynı şartlara uymak müze ve kütüphanelerden tespit ve yazılmıştır. Vakfiyeyi tasdik eden zorundadır. Mütevellî, zâviyeye gelen temini, daha sonra da bunların peyderpey dönemin kadısı kimse onun adı açık bir alim, şeyh ve seyyid olan kimselerin yayınlanmasıdır. şekilde yazılmıştır. hizmetinde bizzat bulunacak, üç gün boyunca hayvanlarının yemini verecek,

88 bursa’da zaman misafiri hamama götürecek, diğer misafirhanelerdeki gibi bütün hizmetleri yerine getirecektir. Zâviyede günahkârlar, namaz kılmayanlar, sapık olanlar, bid’at ehli olanlar kalamayacaklardır. Bunların dışında kalan her kim olursa olsun zâviyede misafir edilmekten men olunmayacaklardır. Vakfın akarlarından elde edilecek gelir, helâl yollarla en iyi şekilde değerlendirilecektir. Elde edilen gelirler ilk olarak zâviyenin imar, tamir ve onarımına, vakfın gelirini artırıcı yatırımlara harcanacaktır. Buralarda masrafa ihtiyaç duyulmadığı takdirde gelirler, zâviyenin önemli işlerine ve gerekli ihtiyaçlarına harcanacaktır. Yukarıda geçen masraflar karşılandıktan sonra artan vakıf gelirinin onda biri mütevellîye ücret olarak verilecektir. Zâviyeye odun çekmek, değirmenlere buğday götürüp un yapıldıktan sonra imarete getirmek, davar satın almak, belirli günlerde fakirlere helva pişirmek, mübarek gecelerde ve gerekli zamanlarda kandil için zeytinyağı ve balmumu almak, zâviyeye çanak çömlek, keçe, kazan, süpürge ve benzeri masraflara harcanacak olan miktarlar mütevellinin görüşüne göre belirlenecektir. Zâviyenin kiraya verilecek yerleri bir yıldan fazla kiralanmayacaktır. Kiracı ikinci sene tekrar kiralamak isterse kiralık mülk bir başkasına kiraya verilmeyecektir. Bu yerler zalime ve açgözlüye kiralanmayacaktır. Bu gibi kimselerin çıkaracağı sorunlardan sakınılmalıdır. Söz konusu zâviye yıkılıp da yeniden inşası mümkün olmaz veya zâviyede kalacak kimse bulunmaz ise vakfın gelirleri fakir Müslümanlara, zayıf müminlere, ihtiyaç sahiplerine ve güçsüz kimselere harcanacaktır.” (Bursa Vakfiyeleri I, s. 66-67)

bursa’da zaman 89 bursa’da zaman

Yukarıdaki şartlardan da anlaşıldığı üzere Bayezid’in Külliye Vakfiyesi’nde şahitlik zâviyede kalacak misafirlerin seçiminden, yapmış, böylece onun bu tarihlerde görevlilerin onlara davranış biçimine şehirde olduğu tespit edilmiştir. kadar vakfın en iyi şekilde çalışması konusunda bütün tedbirler alınmıştır. Kimi vakfiyeler, döneminin yazı özelliklerini yansıtması açısından da Vakıfta kimlerin görev yapacağı ve önem taşırlar. Bu bakımdan vakfiyeyi alacakları ücretler detaylı bir şekilde yazan kâtip, eğer ismini yazmışsa, buna vakfiyelerde açıklanmıştır. Kitap da ayrıca işaret edilmiş ve bir başlıkta hazırlanırken söz konusu detayların kâtiplerin isimlerine yer verilmiştir. tamamı çevrilmiş ve kitaba yazılmıştır. Böylece meslekler ve o dönemin Vakfiyenin hangi arşiv, müze veya ücret dengelerini araştırmak isteyen kütüphaneden alındığına işaret veya yüzyıllara göre mukayeseli ücret edilerek esere akademik bir hüviyet çıkarmak konusunda çalışacak kimselere kazandırılmıştır. Burada ayrıca kolaylık sağlanmıştır. vakfiyenin teknik özellikleri, eni, boyu, vakfiyeye yapılan ekler, sonradan yazılan Vakfiyelerin sonunda şahitlerin ismi ilaveler, kağıdının durumu gibi hususlar yer alır. Hemen hemen her vakfiyenin da belirtilmiştir. İlgili vakfiye hakkında sonundaki şahitlerin tam kimlikleri araştırma yapmak isteyenler için her yazılarak, özellikle önemli şahısların bölümün sonunda kaynakça verildiği gibi, Umur Bey yaşadığı dönemlerin tespit edilmesinde kitabın sonuna da genel bir kaynakça Vakfiyesi’nin bu husus oldukça önemlidir. Mesela verilmiştir. baş tarafı ünlü Kıraat âlimi İbnü’l-Cezerî dışardan Bursa’ya gelmiş ve 1400 tarihli Yıldırım

Vakfiyede söz konusu edilen binaların, yüzüne çıkmış olacaktır. Ancak geride varsa eski, yoksa daha çok günümüzdeki Bursa Şeriye Sicilleri, Bursa Salnameleri, durumunu gösteren fotoğrafları Bursa Vefeyatnameleri gibi daha birçok verilmiştir. Kimi eserler külliye, yani malzeme bulunmaktadır. Yapılan birkaç binadan meydana gelmiş ise, çalışmaları eleştirmek, tenkid etmek bunların vaziyet planları çıkartılarak kolaydır. Ancak yukarıda sayılan eserlerin kitaba konulmuştur. yayınlaması için elini taşın altına koyacak Vakfiyelerin varsa asılları, yoksa “adam” bulmak oldukça zordur. kopyaları bütün halinde kitaba konularak, araştırmacılara daha detaylı araştırma Eserin yazarlarından Doğan Yavaş yapma imkanı da sağlanmıştır. dostumuz kitabın yayınlanmasına şu Kitabın en sonunda metin içinde geçen tarihi düşürmüştür: vakıf ıstılahları ile ilgili geniş bir sözlük Atalar fethetti Bursa şehrini de ilave edilmiştir. Vakıflarla donattı imâr olundu Murûr-ı zamân ile olmuşdu harâb Bursa Vakfiyeleri projesi uzun soluklu Ashâb-ı hayr elinden âbâd olundu bir çalışmadır. Şimdilik birinci cildi yayınlanan bu çalışma ile söz konusu Üç ehl-i ilm idiler ber-mûceb vakfiyelerin 1453 yılına kadar olan kısmı Sa’y u gayret eylediler pek aceb yayınlanmış olmaktadır. Bundan sonraki Himmet eyledi de Şehremini Receb Umur Bey ciltlerde de kalan kısımları, 1923 yılına İki bin on üçte “Vakfiyeler” tab’ olundu. Vakfiyesi’nde kadar yayınlanmaya devam edecektir. vakfedilen Bu çalışma ile Bursa tarihinin en önemli kitapların kaynaklarından olan vakfiyeler gün listesi

90 bursa’da zaman OSMANLI DÖNEMİNDE MUDANYA İSKELESİ

Doç. Dr. Cafer ÇİFTÇİ padişahlığını ilan etmiş, adına hutbe müddet dinlenerek henüz demiryolu okutup para bastırmıştır. olmadığından rahvan bir atla Bursa’ya Osmanlı döneminde Bursa dâhilinde doğru yola çıkmıştır. Sultan, Misebolu bulunan iskeleler içerisinde, şehir Sultan Süleyman’ın (Kanûnî) 1513 Köyü civarında Zeytuntepe denilen merkezini başkente bağlayan başlıca tarihinde Bursa kadılığına gönderdiği yüksek bir mevkide kurulan otağa iskele yıllarca Mudanya İskelesi olmuştur. hükümde, Mudanya’daki kendisine ait ulaşmış, bir süre de burada dinlenerek Mudanya İskelesi Osmanlı tarihinin eşyasının ve ağırlığının deve kiralanarak faytonla Bursa’ya hareket etmiştir. her döneminde devlet kademesinden gönderilmesi emredilmektedir. Bunun başlayarak sıradan halka kadar birçok üzerine Eğridir Yörüklerinden Ramazan Sultan V. Mehmed Reşad 30 Ağustos kesimin farklı sebeplerle geçip gittiği ve oğlu Cemal Ali Paşa, Hoca oğlu Hamza 1909’da Ertuğrul Yatıyla Mudanya ayak bastığı bir limandır. Saruhanoğlu ve Hamza oğlu Nebi adlı kişilere ait on İskelesi’ne, buradan da kendisi için özel Süleyman Bey, 1344 yılında İstanbul’a iki tane deve bu iş için kiralanmıştır. hazırlanan tren vagonuyla Bursa’ya gidip dönüşünde Mudanya’da ölmüştür. İstanköy muhafazasına tayin edilen Vezîr gelmiştir. Osmanlı Devleti’nde 24 Fatih Sultan Mehmed’in ölümü Osman Paşa’nın görev mahalline giderken Temmuz 1908 tarihinde Meşrutiyet ilan sonrasında oğulları Cem Sultan ile maiyeti ile Mudanya İskelesi’ne gelerek edilmişti. Meşrutiyetin ilanının birinci II. Bâyezid arasında gerçekleşen taht buradan elli beygir ile Bodrum’a gittiği yılını doldurması sebebiyle 23 Temmuz mücadelesinde, II. Bâyezid’in Mudanya görülmektedir. Abdülmecid, Abdülaziz 1909 ila 10 Eylül 1909 tarihleri arasında üzerinden Bursa’ya küçük bir ordu ve V. Mehmed Reşad gibi padişahlar da ikinci Bursa Sergisi düzenlenmiştir. gönderdiği görülmektedir. Cem Sultan’ın Mudanya yoluyla Bursa’ya gelmişlerdir. Bu sergiye Padişah Mehmed Reşad da Karaman’dan yola çıkıp Bursa’ya Osmanlı veliahtları ile birlikte katılmıştır. doğru şehri almak için ilerlediğinin Sultan Abdülmecid’in 26 Mayıs 1844 Padişah, Mudanya İskelesi’nde ve duyulması üzerine II. Bâyezid, Ayas tarihinde başlayan ve 17 gün süren Bursa’da büyük sevinç ve coşku ile Paşa önderliğinde iki bin kişilik yeniçeri memleket gezisinin bir durağında karşılanmıştır. ordusunu Mudanya üzerinden Bursa’ya Bursa şehri bulunmaktadır. Yolculuğun Mudanya İskelesi mevkiindeki deniz göndermiştir. 1481 yılında gerçekleşen bu dördüncü gününde İzmit’ten vapura derinliği, 1893 yılında hazırlanan bir hadisede şehir halkı Cem’i desteklediği binerek ayrılan padişah, Mudanya haritadan tespit edilebilmektedir. Bu için yapılan savaşta Ayas Paşa ve onun İskelesi’ne güzel bir havada yolculuk haritaya göre eski iskelenin bulunduğu yönettiği yeniçeri ordusu yenilmiş, tutsak etmiştir. Halkın coşkun karşılama töreni mahalde deniz derinliği 2 ila 6 metre edilmişler ve Cem Bursa kalesine girerek ile iskeleye çıkan padişah, burada bir arasındadır. Yeni iskeledeki deniz

bursa’da zaman 91 bursa’da zaman

derinliği ise 2,75 ila 8 metre arasındadır. gün sürer, asıl kış Aralık’ta başlar”. vasıtası ile saatte ortalama 5 deniz mili Buradaki denizin genel özellikleri ile (9,26 km) hızla gidildiğinde 46 deniz bölgenin iklim yapısı ise 20. yüzyılın Mudanya İskelesi’nden hareket eden mili mesafenin normal hava şartlarında başlarındaki tanımlama ile şu şekilde kayıkların İstanbul’da yanaştıkları iskele yaklaşık dokuz saat civarında sürdüğü yapılabilir: “Bursa ile Gemlik arasında Eminönü İskelesi ve civarı olmuştur. tespit edilebilir. Bu süre, kullanılan bir şose olmasına rağmen bütün Bursa, 19. yüzyılda kullanılmaya başlanan kayık türü veya geminin büyüklüğü, ticaret iskelesi olarak Mudanya’yı tanır. vapurlar dahi Galata ile Eminönü kapasitesi, taşıdığı yük miktarı, rüzgârın Fakat burasını bir demir yeri olarak arasında demir atmışlardır. İstanbul’daki durumu ve denizin dalgalı olup olmayışı kullanmak sakıncalıdır. Zira burada Eminönü İskelesi’nden Bursa’nın gibi etkenlere bağlı olarak azalabilir en hafif rüzgârlar bile, büyük dalgalar Mudanya İskelesi’ne kadar uzanan veya artabilir. Nitekim 1640 senesinde yapar. Kuzey rüzgârlarından sığınılacağı denizyolu mesafesi yaklaşık 46 deniz mili İstanbul Eminönü’nden gemi ile yola zaman, açığında Bozburun altındaki (85,192 km.)’dir. Mudanya-Bursa arası çıkarak Heybeliada’ya uğrayan Evliya demir yeri münasiptir. Bozburun’un karayolu ise yaklaşık 30 kilometredir. Çelebi, verdiği bilgi eğer doğru ise, güney nihayetinin biraz doğusunda ve Bu sayılara göre belirtilen güzergâhta Heybeliada’dan beş saatlik bir deniz Armutlu’nun karşısında olan Armutlu İstanbul-Bursa arasındaki toplam yol yolculuğu ile Mudanya İskelesi’ne demir yeri, kuzey rüzgârlarının estiği mesafesi 115 kilometredir. Bu mesafe ulaşmıştır. Bu kadar kısa sürede yaklaşık zamanda sakindir. Marmara’nın diğer açısından değerlendirildiğinde Mudanya 38 deniz mili mesafedeki Heybeliada’dan kısımlarında hüküm süren poyraz ve İskelesi’nden Bursa şehir merkezine Mudanya’ya varış, yelkenli geminin yıldız rüzgârı, yılın birçok aylarında yapılan yolculuk, at arabası veya faytonla özellikleri, iklim veya rüzgârın Mudanya’da da eser. Bu sahilde esen üç saatte, 19. yüzyıl sonlarından itibaren elverişliliği ile mümkün olabilir. 19. meltem rüzgârları pek muntazam olmakla kullanılan trenle ise bir saat kırk beş yüzyılda buhar gücü ile hareket ettirilen beraber öğleden sonra başlayıp gün dakika ile iki saat arasında sürmektedir. vapurların kullanılmaya başlanması bu batımına ve Haziran’dan Eylül ayına Mudanya-Eminönü arasındaki mesafe süreyi kısaltmıştır. İstanbul-Mudanya kadar böylece devam eder. Eylül ayında açısından değerlendirildiğinde ise, arasındaki denizyolu mesafesi, havanın düzensiz yağmurlar başlar. Ekim ve vapurun kullanılmasından önceki elverişli olduğu şartlarda vapurla yaklaşık Kasım aylarında güney fırtınaları birkaç dönemlerde kürekli veya yelkenli deniz beş saat sürmektedir. 1853 yılında

92 bursa’da zaman Sultan V. Mehmed Reşad’ın Mudanya İskelesi’ne gelişi

İngiliz soylularından George William konusunda çalışan vasıtalar, pereme ve iskele görevlilerinin uymak zorunda Frederick Howard, İstanbul’dan beş kayıklardır. 15. yüzyıl ortalarından 17. oldukları temel kurallardır. İskeledeki buçuk saat süren yolculuk sonrasında yüzyıl sonlarına kadar yaygın bir şekilde kayıklar sıraya girerek nöbet usulüyle Mudanya İskelesi’ne inmiştir. 1897 kullanılan peremeler, hızlı gidebilen uzun taşımacılık yapmaktadırlar. Bir esnaf yılının İlkbahar mevsiminde Bursa’yı ve dar enli kayıklardır. Genellikle 4 ve 6 nizamı içerisinde çeşitli iskelelere bağlı ziyaret eden Nafizâde Ahmed Fuad, kürekli olan peremeler, 16. asır sonlarında olarak çalışan kayık ve gemi reisleri, İstanbul’dan Mudanya İskelesi’ne vapurla daha uzun ve daha dar yapılmaya mevcut düzenin bozulduğu dönemlerde yaklaşık beş saatlik bir sürede varmıştır. başlanmış, bu sayede suyla temas eden devlet otoritesi tarafından sıklıkla 1899’da Hudâvendigâr Vilâyeti sahasında kısmı azaltılarak suda kayarcasına uyarılmaktalar ve özellikle 19. yüzyılda bisikletle bir gezi gerçekleştiren Ahmed hızla ilerletilerek kol gücüyle iş yapan yeni düzenlemelere tabi tutulmaktadırlar. Tevfik, yaz mevsiminde arkadaşıyla kayıkçılara kolaylık sağlanmıştır. Aslında beraber beş saatlik bir deniz yolculuğu bu tarz pereme yapımı yasaklanmasına Yolcu taşımacılığı dışında yük ve ticari yapmıştır. Vapur Mudanya’ya varmadan rağmen uygulamada kurallara pek eşya nakliyatında hacim, ağırlık, ürün önce Armutlu, Tirilye ve Siği’ye de uyulmamıştır. Mudanya-İstanbul arasında çeşidine bağlı olarak farklı navlun uğramıştır. Bu yolculukta iklim şartları işleyen kayıkların sayıları devlet bedelleri uygulanmaktadır. Navlun iyi de olsa sıkıntı çekilen önemli bir tarafından belirlenmiş ve kontrol altına kelimesi, bir yerden başka yere ulaştırmak mevki bulunmaktadır. Burası Armutlu alınmıştır. Her kayıkçı belirli bir iskeleye için gemiye alınan eşyanın bütünü veya Yarımadası’nın batı ucunda yer alan bağlı olarak çalışır ve kayıkçıların taşıyıcı tarafından gemisinde taşınacak Bozburun mevkiidir. Uygun hava güzergâhı bağlı olduğu iskeleye göre yük için istenen ücret olarak tanımlanır. şartlarında İstanbul’dan Bozburun’a belirlidir. Ayrıca her hat için belirli bir Bazı ürünler için Mudanya İskelesi’nden kadar gemi tayfaları ve reisleri çok zorluk tarife ve bir kayığa alınabilecek yolcu başkente yapılan taşımacılıkta istenilen çekmeden yol alsalar da, Bozburun’a sayısına ilişkin belirli hükümler vardır. navlun bedelleri kayık ve gemi cinslerine geldiklerinde kuvvetli bir akıntı ve hırçın bağlı olarak şu örneklerle gösterilebilir: dalgalarla karşılaşırlardı. Birçok seyyah Kayıklarda erkek ve kadın yolcuların Mudanya ve Karamürsel İskelesi ile buradan geçerken bindikleri geminin ayrı ayrı oturmalarının sağlanması, fazla İstanbul’a ulaştırılan zahîrenin 1790 girdaba kapıldığını hissettikleri korku ile yolcu ve yük alınmasının engellenmesi, yılında navlun parası, Mudanya’dan 1 anlatmaktadır. belirlenen resmi fiyat üzerinden keyl zahîre için 4 akçe, Karamürsel’den 1 taşımacılık yapılması, iklim ve hava keyl zahîre için 3 akçedir. Osmanlı döneminde İstanbul-Mudanya koşullarına uygun olarak seyrüsefer arasında yolcu ve hafif yük taşıma yapılması gibi kaideler kayıkçıların ve İstanbul’daki sarayların zahîreleri,

bursa’da zaman 93 bursa’da zaman

tarhana, bulgur ve aş buğdayları, itibaren daha işlevsel hale getirilmesi ile 18 Haziran 1892 tarihinde bir Helvâhâne-i Âmirede kurulan turşular için bazı girişimlerde bulunulmuştur. törenle tekrar açılması, bu demiryolu için gerekli olan nane ve sirke ile Keşiş 1845’te Mudanya limanının keşif ve için oluşturulmuş yeni bir iskelenin de Dağı (Uludağ)’ndan kesilen kar ve buz, muayenesi için tersane kaptanlarından Mudanya’da kullanılmaya başlanmasını Bursa’dan temin edilmekte ve Mudanya Miralay Osman Bey gönderilmiş, limanı sağlamıştır. Bu sürecin yaşanmasında İskelesi ile başkente gönderilmiştir. keşif ve muayene etmiştir. Bursa’yı Bursa-Lyon arasında gerçekleşen ipek Özellikle başkente yapılan buz ve kar 1857 ilkbaharında ve 1861 yılında olmak ipliği ticaretinin ve Marsilya, Paris, nakli oldukça önemli bir yükümlülük idi. üzere iki kez ziyaret etmiş olan Fransız Nottingham, Londra ve Cenova gibi Karın ve buzun Haziran’ın on beşinden arkeolog Georges Perrot da Mudanya’ya diğer büyük şehirler üzerinden vapur evvel ve Ağustos’un on beşinden sonra geldiği bu süreçte rıhtımda yapılmış bir taşımacılığı ile gerçekleşen çeşitli tedariki mümkün değildir. Bu taşıma dalgakıran hakkında bilgiler vermiştir. ürünlerin ithalatı ve ihracatının etkisi işinde Uludağ’dan Bursa’ya buz 12 Perrot, İzmit Körfezi’ni dolaşarak büyüktür. 1894 tarihinde Mudanya’yı saatte, Bursa’dan Mudanya’ya 6 saatte Kurşunlu yolu ile Mudanya’ya karayolu ziyaret eden Doktor Şerafettin Mağmûmî getirilmektedir. Yani dağdan Mudanya seyahati ile gelmiştir. Perrot, arkeolog seyahatnâmesinde, kasabanın doğu İskelesi’ne kadar taşıma işlemi toplam 18 kimliğiyle Apameia/Myrleia kalıntılarını tarafında bulunan yeni demiryolu vapur saat sürmektedir. 15 Haziran-15 Ağustos ziyaret etmiş ve burada Yunan tarzında iskelesini belirtirken, çarşı içinde olan arasında her gün 30 yük buzun nakli bir tiyatronun var olduğunu, ancak aynı eski iskelenin terkedilmiş bir halde sırasında, bu yükün yarısı erimektedir. yıl tiyatronun parçalandığını ve kaptan olduğunu dile getirmektedir. Ayrıca Ayrıca bazen denizin dalgalı olması da paşanın yaptırdığı Mudanya rıhtımının burada liman olmadığı için poyraz buzun gün aşırı veya birkaç gün sonra dalgakıranı için buradaki taşların fırtınalarında vapurların yanaşamamasını saraya ulaştırılmasına neden olmaktadır. kullanıldığını belirtmiştir. Bu anlatım da dile getirmektedir. Bu bilgilerden Osmanlı ordusu ve donanması için doğru ise, belirtilen durumun tespiti anlaşıldığına göre yeni demiryolu gereken yiyecek, yakacak, cephânelik bölgenin arkeolojik tarihi açısından iskelesi, artık Mudanya’nın birinci önemli malzeme, asker ve sair ihtiyaçların oldukça önem taşımaktadır. iskelesi konumunu almış bulunmaktadır. şehirlerarası temini ve naklinde, Mudanya İskelesi’nin işlevsel olduğuna dair çok 19. yüzyılın sonlarına kadar 19. Yüzyıl sonları ile 20. Yüzyıl başları sayıda örnek bulunmaktadır. Ordu ve Mudanya’daki tek iskele vasıtasıyla Mudanya İskelesi’ne en sık çalışan donanma için Mudanya İskelesi yoluyla yapılan taşımacılık ve nakliyat, vapurlar; Bingazi, Edremit ve Gedikler gönderilen en temel gıda maddeleri et, 1892 yılından itibaren Mudanya- adlı vapurlardır. Bunların dışında peksimet ve zeytindir. Bursa Demiryolu Şirketi’nin işlettiği Lûtfiye, Tirilye, Necid ve Başlangıç demiryolu taşımacılığına bağlı olarak adlı vapurların çalıştığı, Plevne adı bir 19. Yüzyıla kadar fiziksel anlamda önemli yapılan yeni demiryolu iskelesi ile daha vapurun Mudanya İskelesi önünde battığı bir değişimin yapılmadığı düşünülen aktif hale gelmiştir. Mudanya-Bursa tespit edilmiştir. Tirilye Vapuru, Tirilye Mudanya İskelesi’nin, bu yüzyıldan Demiryolu’nun yenileme çalışmaları Vapur Şirketi’ne ait 220 tonilatoluk bir

Sancağı Vapur Yelkenli Yekûn Adet Ton Adet Ton Adet Ton Osmanlı 322 75.921 833 9538 1155 85.459 Ecnebi 338 176.252 57 2635 395 179.887 Yekûn 660 252.173 890 13.173 1550 265.346 (1906 senesi zarfında Mudanya limanına gelen ve buradan hareket eden gemiler)

94 bursa’da zaman gemi olup, şirketin sahibi Filib Efendi’dir. etmiştir. Ardından Dâirenin yaptığı talep limanları ile gerçekleştirdiği ticari Başlangıç adlı vapur ise ortaklarca doğrultusunda, Bahriye Nezâreti’nin faaliyetler açısından önemli bir mevki kurulmuş kolektif Mudanya Vapur Seyr-i Sefâin Şubesi'nde memur olmuştur. Bugünlerde tarihte aldığı bu Şirketi’ne ait olup 216 tonilatoluk bir olan Erkân-ı Harbiyye-i Bahriyye rol sonrasında emekli olmuş, sessiz ve gemidir. Ayrıca 1871 yılı İlkbahar’ında yüzbaşılarından Hayri Bey konu hakkında şirin bir yerleşim birimi olarak görünen Société Anonyme de Navigation à Vapeur bir izahatta bulunmak üzere çağrılmıştır. Mudanya’nın, iç hat deniz ulaşımında Ottomane Paul Gorlero & Co. adıyla Hayri Bey yaptığı izahatta, Fenerler giderek önemli bir mevki haline gelmeye kurulan yerli vapur şirketi, İstanbul- İdâresi’nce şimdilik birinci derecede başladığı da dikkat çekmektedir. Mudanya arasında dört-beş saatlik ve geceli gündüzlü seyrüsefer olan hızlı bir bağlantı kurmak için yoğun mahallerde fenerler çaba sarfetmesine rağmen, 1873 yaz inşa edildiği, hâlbuki mevsiminde iflas etmiştir. Yerli şirketlere üçüncü derecede deniz ait vapurların önemli bir kısmı tarihsel mevki sayılan Gemlik süreçte kurulan, Fevâid-i Osmâniye ve Mudanya ve Kumpanyası, İdâre-i Mahsûsa ve Osmanlı civârında, gemilerin Seyr-i Sefâin İdâresi’ne aittir. Ayrıca gündüzleri seyrüsefer Fransız Sefareti Maiyet Vapuru, İngiliz ettikleri, geceleyin Tüccar Vapuru, Ticaret-i Bahriye Vapuru seyrüsefer icrâ ve Rus Kumpanyası Vapurları adlarıyla etseler bile bunların sefer yapan vapurlar bulunmaktadır. Tüm seferlerine zorluk bunların dışında çeşitli ülkelerden gelip çıkaracak derecede giden ve yabancı bir şirket bünyesinde kayalık ve sair çalışan çok sayıda vapur da söz mevkiler bulunmadığı konusudur. ve bir fenerin inşa masrafının 2000 20. yüzyıl başlarında Mudanya İskelesi’ne lira ve aydınlatma yönelik olarak, İstanbul ile Bursa masrafının da arasında sefer yapan gemilerin denizde yıllık 200 Lira tehlikesizce gidip gelmelerini sağlamak olduğu, böyle amacıyla Bozburun civarında bulunan üçüncü derecedeki Keçikaya adlı mevkide bir deniz feneri limanlara fener dikilmesi projesi gündeme gelmiştir. inşası masrafına ise Bu proje ve gerektiğinde kazazedelere bütçenin müsaadesi yardım için yapılacak fenere bitişik bulunmadığı birkaç motorlu sandalın bulundurulması cihetiyle buraya hususu, Hudâvendigâr Vilâyeti Umumi şimdilik bir fener Meclisi tarafından Bahriye Nezâreti’ne inşasının mümkün bir yazı gönderilmiştir. Ancak Bahriye olamayacağını Nezâreti fenerin dikilmesi ve cankurtaran belirtmiştir. Sonunda idâresi oluşturulmasına gerek olmadığını yapılan açıklamalar cevap olarak bildirmiştir. Bunun üzerine isabetli bulunulmuş ve Hudâvendigâr Vilâyeti yönetimi, 19 Ocak 1911 tarihli vilayetin Umumi Meclisi’nin hâkimiyet-i kararla Keçikaya milliye esâsına dayandığını ve bu meclis mevkiine fener tarafından alınan bir kararın Bahriye inşasının mümkün Nezâreti’nce tetkik edilmeden ret olamayacağı ve Hicri 1-30 Rebî‘ulevvel 1220 (Mi- edilmesinin uygun olmadığı gerekçesiyle durumun vilayete tebliği emri çıkmıştır. ladi 30 Mayıs -28 Haziran 1805) konuyu Dâhiliye Nezâreti’ne intikal tarihini içine alan Mudanya İskelesi ettirmiştir. Dâhiliye Nezâreti de çözüme Sonuç olarak Osmanlı Döneminde Gümrüğü’nün bir aylık mîrî hâsılâtını kavuşması için konuyu 5 Aralık 1910 Mudanya İskelesi, İstanbul ile Bursa gibi beyan eden muhasebe kaydı. tarihli evrakla Şûrâ-yı Devlet Maliye iki büyük şehrin ulaşımı ve taşımacılığı Maârif ve Nâfia Dâiresi'ne havâle bakımından ve Bursa’nın Avrupa

bursa’da zaman 95 bursa’da zaman

Doç. Dr. Cafer ÇİFTÇİ, Osmanlı Döneminde Mudanya İskelesi ve Gümrüğü, Bursa Araştırmaları Merkezi: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2012, 537 sayfa

KİTAPTAKİ MUDANYA İSKELESİ

Son 8 yıl içinde 150’yi aşkın yayına imza atan Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa’da tarihsel süreç içinde gerçekleşen ticaretin canlı tanığı durumundaki Mudanya Limanı’nı anlatan bir kitabı kent belgeliğine kazandırdı.

gösterilen yüz seksen iki adet arşiv itibaren yaşanan değişim süreci de Osmanlı Döneminde Mudanya İskelesi belgesi ve bu belgelerin okunuşları, değerlendirmeye alınmaktadır. Tüm bu ve Gümrüğü başlıklı çalışma, Osmanlı tarih sahnesine ilk kez çıkmaktadır. bilgiler, Mudanya’ya değişik nedenlerle Devleti’nin var olduğu yüzyıllarda en Osmanlı döneminde Mudanya uğramış çok sayıda seyyahın ve yolcunun önemli iki şehri olan başkent İstanbul İskelesi’nin kullanımının İstanbul’un kaleminden anlatılanların da bir bölüm ile Bursa şehrinin fiziksel bağlantısını fethinden itibaren işlevsel hale geldiği içinde sunulmasıyla, daha da anlamlı hale sağlayan Mudanya İskelesi’nin işlevi düşünüldüğünde, iskelenin tarihi 450 getirilmiştir. hususunda arşiv belgelerinde yer alan yılı aşan bir süreçtir. Oluşturulan bu veriler ışığında bilgiler sunmaktadır. kitap, oldukça uzun olan bu süreçte Sonuç olarak Osmanlı Döneminde Altı bölümden meydana gelen kitap; Mudanya İskelesi’nin Osmanlı Devleti Mudanya İskelesi, İstanbul ile Bursa gibi Tarih İçinde Mudanya, Mudanya dönemine ait tüm verilerini ve iskelede iki büyük şehrin ulaşımı ve taşımacılığı Merkezli Ulaşım ve Yol Ağı, Mudanya gerçekleşen tüm nakliyat ve taşımacılık bakımından ve Bursa’nın Avrupa İskelesi, Mudanya Gümrüğü, İâşeci hacmini ortaya koyma iddiasında limanları ile gerçekleştirdiği ticari Politikada Mudanya İskelesi’nin İşlevi olmayıp, şimdilik mevcut kaynakların faaliyetler açısından önemli bir mevki ve Seyyahların Anlatımında Mudanya elverdiği ölçüde konuya giriş mahiyetinde olmuştur. Yoğun bir emek verilerek İskelesi ve Ulaşım adlı bölüm başlıkları hazırlanmış bir çalışmadır. Çalışmadan hazırlanan bu kitap, bugünlerde tarihte çerçevesinde hazırlanmıştır. Mudanya beklenenler, Bursa ve civar şehirlerin aldığı önemli rol sonrasında emekli İskelesi ile ilgili çok sayıda görsel başkent İstanbul ile olan bağlantısında olmuş, sessiz ve şirin bir yerleşim birimi materyalin ve tabloların yer aldığı kitabın Mudanya merkezli ulaşım ve yol ağının olarak görünen Mudanya’nın ve ona ait en önemli yönü, bugüne kadar hakkında ayrıntılı olarak tespit edilmesi, bu hatta iskelenin hak ettiği emeklilik ikramiyesi ciddi anlamda hiçbir bilimsel çalışma yapılan yolculuk ve taşımacılıkta görülen gibi gözükmektedir. yapılmamış Mudanya’nın tarihini, iskelesi tehditlerin belirlenmesi ve gelen giden ve gümrüğü bağlamında incelemeye ürünler ve ticari almasıdır. malların çeşitliliğinin belirlenmesi Kitabın yüz on bir sayfalık kısmında üzerinedir. Ayrıca başta arşiv belgeleri olmak üzere değişik taşımacılık ücretleri, tarihsel kaynaklardan elde edilen verilerle iskelenin ve gümrük Mudanya İskelesi ve Gümrüğü’nün idaresinin yönetimi, tarihi incelemeye alınmış, ardından da gümrük hasılâtı ve kullanılan tüm arşiv belgeleri ve bu vergilendirme, iâşeci belgelerin bugünkü Türkçe harflerle politikada Mudanya okunuşunu gösteren metinleri belgeler İskelesi’nin işlevi kısmında araştırmacıların istifadesine ve 19. Yüzyılın sunulmuştur. Kitapta kullanılan ve ikinci yarısından

96 bursa’da zaman Bursa’nın tasavvuf kültürü kayıt altında

Bursa Büyükşehir Belediyesi, yaklaşık 2 yıllık bir çalışmanın ürünü olan “Sufi Bursa; Bursa’da Tasavvuf Kültürü” isimli eseri kent belgeliğine kazandırdı. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, “Bu eser ile Bursa’nın bir yönünü daha tekrar gün yüzüne çıkartmak ve bu şehrin manevi dünyası ile hoşgörü iklimi olma özelliğini bir daha paylaşmayı amaçladık” dedi.

Cumhuriyet döneminden Osmanlı ilk hazırlanan yayınlarla kentin hafızasını olduğunu, tekkelerin de insanın hem dönem eserlerine, Bitinya surlarından tazeleyen Büyükşehir Belediyesi, ruhuna hem de maddi ihtiyaçlarına hizmet arkeolojik kazılara kadar Bursa’nın yaklaşık 2 yıllık bir çalışmanın ürünü verdiğini kaydetti. tüm tarihi değerlerini ayağa kaldırıp, olan ve kentin manevi dünyasına ışık işlevlendirerek buraları yaşayan tutacak “Sufi Bursa; Bursa’da Tasavvuf Kitabın tanıtım toplantısında, “Sufi mekanlar haline getiren Bursa Kültürü” isimli kaynak bir eseri daha kent Bursa; Bursa’da Tasavvuf Kültürü” isimli Büyükşehir Belediyesi, somut olmayan belgeliğine kazandırdı. esere imza koyan akademisyenler adına kültürel miras çalışmalarına bir yenisi söz alan Prof. Dr. Zeren Tanındı da böyle daha ekledi. Bursa’nın manevi odak Kitabın proje danışmanlığını yapan bir eseri kente kazandıran Büyükşehir noktalarından köklü eğitim kurumlarına, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Belediyesi’ne teşekkür etti. önemli şahsiyetlerinden el sanatları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kara ve seyahatnamelere kadar her alanda ise, ruhla bedenin aslında bir bütün

bursa’da zaman 97 bursa’da zaman

BİR AVUÇ BURSA

“Değişim ve gelişim fırtınalarına hangi ağaç dayanabilmiş ki? Ama hiç değilse eski şehrin bir bölümünü yeni kuşaklara tarih mirası olarak intikal ettirebilse idik. Ve bu güzellikleri ancak slâytlardan izleyebilen gençler, orta yaşlı amcalardan(!) masal dinlemek zorunda kalmasa idi.”

Şükûfe Gökçen İSKİT ve şifalı sularıyla Osmanlı mimarisinin bize tanıdığı için Yavuz Ağabey’e, yine sıra dışı yapılarından olan hamamlar, babası İhsan Celal Antel’in fotoğraflarını Bu sözler Yavuz Bubik’e ait. Bursa’ya önemli günlerin buluşma adresi olmayı kullanarak içeriği zenginleştirmemize dair gözlemlerinin toplandığı son sürdürmüşken, biz bu fırsatı niye böyle olanak tanıyan Afif Ağabey’e, bu iki eşsiz kitabında yaşadığımız şehrin yarım asırlık bir vesilesiyle değerlendirmeyelim mirası bir araya getirerek kitabı yayına seyri var. Yüksek bir vefa duygusuyla dedim. Malum, ‘su’ binyıllar boyunca hazırlayan kırk beş yıllık arkadaşım Banu kentlilik bilincinin oluşmasına katkı toplanma vesilesi oluşturmuştur, buradan Demirağ’a teşekkürü borç biliyorum. koyma azmindeki ailemin desteğiyle hareketle yakın tarihin aktarıldığı bir hayata geçirilmiş ‘Bir Avuç Bursa’nın kitabın tanıtımını, Yavuz Ağabey’in İlk bölüm Bubik’in ‘Bursa’da Yaşam 16 Ocak 2013 tarihli tanıtım toplantısını de yazılarında zikrettiği Karamustafa Dergisi’nde yayımlanmış Bursa yaparken, yine çok heyecanlıydım. Hamamı’nda yapmak anlamlı geldi bana. yazılarından oluşuyor. Osmangazi Yine diyorum, çünkü Bursa ile ilgili Geçmişten günümüze uzanan bir sağlık Belediyesi’nce düzenlenen Tanpınar tarihi veya kültürel değeri olan her tür pınarı olarak ayda 25-30 bin kişiye Ödüllerinin ilki olan Bursa evrağı biriktiren biri olarak, aile arşivi hizmet veriyor olmanın kıvancını, yine Denemeleri’nde kendisine mansiyon oluşturma çabam beni giderek daha fazla Bursa ile ilgili bir tanıtımda mekan getiren eseri başta olmak üzere, etkisi altına aldı diyebilirim. Aslında edinmemiz takdirle karşılanmışsa, bunu kentimizle ilgili tüm yazılarını içeren basımı iki yılı aşkın süredir elimizde kulağıma kar suyu kaçıran! Saffet Bey’e bu ilk bölümden sonra sırayı Ekometre olmayan nedenlere geciken ‘Türk Japon borçluyum. Gazetesi’nde yayımlanmış olanların Fabrikası’na ilişkin kitabın zamanıydı toplandığı ‘Eski Pencereden’ alıyor. Artık ama sırayı ‘Bir Avuç Bursa’ aldı. Diğeri Akrabalık değilse de hısımlık ilişkimiz olmayan meslek kollarının yanı sıra, kimi de inşallah yakında gün yüzüne çıkacak. olan Sevgili Yavuz Bubik’in Bursa’ya sıfatlardan yola çıkarak unuttuklarımızı ilişkin anılarını bir kitapta toplamak, kapsayan bu nostaljik derleme ise Büyükşehir Belediyesi’nin değerli babamın arzusu ve fikriydi, hayata alfabetik sırayla okurlara ulaşıyor. Bu bürokratlarından Saffet Yılmaz Bey geçirmek ise bana düştü. Birilerinin fuzuli bölümün ilk yazısı ‘Ah Vefa’ sanki tüm Ördekli Hamamı’nı tanıtım toplantımız bulduğu kimi işleri gönüllü üstleniyor kitabın özeti gibi, aynen aktaralım, için önerdiğinde aklıma hemen ecdat olmak da benim bu ailedeki misyonum yazılarda olsun vefa dileyerek: mirasımız Karamustafa geldi. Bilindiği ne de olsa! Başta Bursa ile alakalı ikinci gibi, yüzyıllardan bu yana tarihi dokusu kitabının kamuoyuna ulaşma fırsatını

98 bursa’da zaman ‘Ah, o gelişim rüzgârları her şey gibi küçük mengeneye sıkıştırdığı çarşıların da görünümünü, düzenini boynuzu, kemiği, sedefi, fildişini değiştirdi. Çocukluğumda önlerinden elindeki eğe ve testereyle gelin geçerken çalışmalarını merak ve alâka tarağına dönüştüren sabırlı ile izlediğim mesleklerin, dükkânların, Tarakçılar, yalnız türkülerde mi zanaatkârların birçoğu yok oldular. yaşamalıydınız; “Naciye’min Kalanlar ya makineleşmiş üretim saçlarında”? yüzünden başkalaşım geçirdiler, ya da az gelişmiş yerleşim merkezleri veya Taranmış tel tel koyun yünlerini kentlerin ulaşılmaz kuytularında yaşayan büyük, hasır rulolar içerisinde ölülere dönüştüler! Araba yapımcıları, taban darbeleri ve alın teriyle dövme demirciler, bıçakçılar, köfüncüler, sıkıştırıp, sıcak hamam tenekeciler, lehimciler, yemeniciler, ortamlarında sabunla pişirerek çarıkçılar, semerciler, koşumcular, keçeleştiren solgun benizli, saraçlar, çorapçılar, tarakçılar, keçeciler, nahif yapılı keçeciler, ya siz? mutaflar, tespihçiler nerelerdesiniz? Hani dağdaki çobanın soğuk ve yağmur işlemez kepeneğini Birkaç büyük şehir dışında gündüzleri yüzyıllar boyu ürettiniz; hamam elektriğin olmadığı dönemlerde; önü açık sıcağı ile soğuk arasında kara dükkânlarda, kara çocukların gün pençeleşirken, meşakkatli boyu elle veya ayakla körük çektiği, örs mesleğiniz neredeyse verem etti başında ustanın çekiç, kalfaların adeta sizi. Ama ölümünüz veremden senfonik bir ritm tutturan balyozlarıyla olmadı, muflonlu sentetik Gönül isterdi ki; meslek odaları, esnaf akkor demirin şekillendiği, önüne parkalar bitirdi sizleri. dernekleri, federasyonlar; iş sarayları, kazmaların, maşaların, sabanların, gökdelenlere harcadıkları bütçelerinden çapaların dizelendiği mekânlara ne oldu? Belinizdeki bohçada bir kucak karakeçi bir küçük pay ayırıp, hiç olmazsa turistik Keser/rende marifetiyle koca kalasların kılı büküm büküm ip oldu nasırlaşmış illerin çarşılarında, yok olan meslek yonga yonga ufalarak tekerlekler, parmaklarınız arasından, bir çıkrık dallarının bir örneğini olsun yaşatsınlar. oklar, kasalara dönüştüğü, allı yeşilli önünde ömür boyu hep geri geri giderek. Ama vefa yalnız bozanın adı, boyanıp yağız atların ardına takılan İpler yular oldular, heybe oldular, at neylersin.. ‘ tatar arabaları, faytonları oluşturan örtüsü, yem torbası, neler neler... Sonra sıra sıra dükkânlar hani? Güzelim at bir gün naylon ip geldi “mertlik bozuldu”. koşumları, kantarmalar, dizginler üreten Adınız kaldı yadigâr Anadolu yollarında, Yavuz Bubik eller yaşam mücadelesini plastik kamyon yurdumun kamyon kaportaları üzerine 1940 Afyon doğumlu. İlk ve ortaokulu çamurluklarına absürt deyimler işleyerek “Mutaf” diye yazılı... Afyon’da okudu. Bursa Ticaret Lisesini mi sürdürmeliydiler? (1957) ve İzmir İktisadi Ticari İlimler Sol eli kemaneyle hareketlendirdiği Akademisini (1961) bitirdi. 1964-1998 Çözülmez hammaddeleriyle doğanın küçük tornasında, diğer eli kaplumbağa yılları arasında tekstil ticareti ile meşgul dengesini bozan PVC, önce sizleri mi kabuklarında, kemikte, zeytin olup, 2003 yılında işlerini tasfiye etti. yok etti, atık tenekeden pırıl pırıl ibrik, çekirdeğinde, ağaç kökünde, kehribarda, Evli ve üç oğul babası. Yayımlanmış maşrapa, faraş, kandil üreten tenekeciler? taşta; tane tane, sabır sabır ömür deneme ve hikayelerinin yanı sıra anı Bunları sabırla onarıp defalarca kullanıma tüketenler, ya sizleri anımsayan kaldı kitabı ‘Kırkta Bir’ 2003 yılında gün kazandıran, odun kömürlü küçük mı? En az yarısı eli tespihli ulusumuzun ışığına çıktı. Şimdilerde yarı emekli bir maltızında kızışmış bakır havyalarının ellerindeki hac yolu ile gelmiş uzak doğu yaşam sürüyor; kendi deyişiyle nişan mis kokulu nışadır dumanıyla tütsülenmiş tespihleri çekerken sizlere hiç fatiha yüzüğü takıyor, nikah şahitliği yapıyor, vefakâr lehimciler, siz de mi plâstiğin okuyan var mı acep? iftar cemiyetlerinde sofra duası okuyor. hışmına uğradınız? Dizleri arasındaki

bursa’da zaman 99 bursa’da zaman

2012 YILINDA KAYBETTİĞİMİZ BURSALI KÜLTÜR SANAT İNSANLARI

Nevzat ÇALIKUŞU yayımlanan karikatürüyle girdiği basın Çiganka(1961), Nuran Öğretmen(1975), yaşamında Akbaba, Çivi, Pardon, Taş, Kasabam(1992), Tahta Kuşlar(1993), Bursa doğumlu kültür sanat Atmaca vb. dergilerle Hürriyet, Milliyet, Mostar Köprüsü(1995), Türk’ün insanlarımızdan Umur Baha Pars Tercüman ve Bulvar gazetelerinde çizdiği Yaşam Atlası(1998) ve Nilüfer Çiçeği (1916, müzisyen), Cafer Zorlu (1926, karikatürlerle ülkemizin önde gelen bir Bursa(2007). İnal’ın “Elif’e Masallar” karikatürist), Yaşar Faruk İnal (1934, şair sanatçısı olur. Çok sayıda ödül sahibi adlı bir masal kitabı ve antolojileri de ve yazar), Tanyu Akmenek (1936, şair ve olan Zorlu’nun karikatür albümlerinden vardır. tıp doktoru), Nezih Uzel (1938, müzisyen bazıları şunlardır: Yirmi Yılın Seçme ve yazar), Hasan Öztürk (1938, yazar) Spor Karikatürleri(1980), Hık Mık Kemer Müzisyen, yazar ve günümüzün önde ve Serdar Gilkal’ı (1963, karikatürist) Sık(1985), Konuşan Karikatürler, Köşkten gelen Mevlevilerinden biri olan Nezih geçtiğimiz 2012 yılı içinde yitirdik. Çizgiler, Varsa Olay Çizmek Kolay. Uzel Tıp doktoru Mehmet Muhlis Bey’in Sanatçı Cafer Zorlu, 24 Ağustos 2012 de oğlu olarak 1938’de Bursa Mudanya’da Bursa’mızın en köklü ailelerinden Pars yaşlılık sebebiyle yaşamını tamamlar. dünyaya gözlerini açar. 1949’da ailesiyle ailesinin besteci ve öğretmen ferdi İstanbul’a yerleşen Nezih Uzel bilahare Mehmet Baha Pars’ın(1877-1853) oğlu Balkan göçüyle İnegöl’e yerleşen Galatasaray Lisesi’ni bitirir. Türk olan 1916 doğumlu Umur Baha Pars ailelerden birine mensup olan 1934 Haberler Ajansı’nda çalışır, çeşitli dergi İtalya’daki şan eğitiminden sonra Ankara doğumlu Yaşar Faruk İnal çocuk ve gazetelerde(Ortadoğu, Yeni Yüzyıl, Devlet Konservatuarı’nda öğretmen yaşlarından itibaren şiir yazmağa başlar. Zaman) kültür ağırlıklı yazılar yazar. olarak çalışır. Bir tenor olarak çok 1961-1965 yılları arasında İnegöl’den İstanbul Radyosu’nda kudumzen olarak sayıda opera ve operetlerde rol alır. Son tüm ülkeye hitap eden edebiyat dergisi vazife alır ve Türk Tasavvuf Musikisi yıllarını Heybeliada’da geçiren sanatçı “ELİF”i yayımlar. Aralarında Türk alanında yetkinleşir. Yayımlanan telif 2012 yılında yaşlılıktan yaşama gözlerini Düşüncesi, Doğan Kardeş, Yeni Adam, kitaplarından bazıları; Radyoda Bir Gün, kapar. Çağrı, Defne, Metin, Kemalist Ülkü, Yeni Mevlâna ve İnsan, Canavar Sahibini Nilüfer ve Hisar’ın bulunduğu birçok Yedi, Dersaadet’den İstanbul’a, Her Dem Bursa İnegöl doğumlu olan Türk edebiyat dergisinde şiirleri ve yazıları Yeniden Doğarız ve Adriyatik’ten Çin’e karikatürünün en önemli adlarından Cafer yayımlanır. Ankara’da Sanayi Bakanlığı Türk Dünyası’dır. Çevirileri arasında Zorlu çocuk yaşlarından itibaren yaşam merkez teşkilatındaki memuriyetini Sömürgeciliğin Keşif Kolu: Oryantalizm, savaşına atılır. Eğitimini sürdüremez ama “basın müşavirliği”yle tamamlar. Sultan Galiyev ve Sovyet Müslümanları, hayat pratiğini çeşitli işlerde çalışarak TYS ve İLESAM üyesi olan İnal son Stepte Ezan Sesleri ve Atatürk’e Nasıl edinir. Yaptığı işlerden biri de portre yıllarını Kırklareli’nde geçirir ve orada Vize Verdim kitapları önemlidir. 1981 ressamlığıdır. 1957’de Dolmuş dergisinde yaşama gözlerini yumar. Şiir Kitapları: yılında İstanbul Sema Grubu’nu kuran

100 bursa’da zaman Uzel 25 plak ve CD kaydetmiş ve Şüphesiz geçen yıl şehrimizin nice Bozdağ(1946-1983)’ı kaybeden yazar neşretmiştir. Son yıllarını Sapanca’da değerli evlâdını çeşitli sebeplerle bir ara Aydın Menderes’le tekrar siyaseti geçiren Uzel 1 Mayıs 2012’de böbrek yitirdik. Bunlardan kültür sanat alanında dener. Doksanyedi yaşında bir Bursa yetmezliğinden İstanbul’da vefat etmiştir. tanınmışlarını yukarıda andık. Yazımızı çınarı olarak 8 Mart 2013 Cuma günü son bir notla toparlayalım. Geçtiğimiz hayata gözlerini yumar. Kitaplarından Oyun yazarı Hasan Öztürk Bursa’nın yılın kayıplarından 1925 Bilecik doğumlu bazıları “Gönderilmemiş Mektuplar Gemlik ilçesinin Narlı köyünde 1938’de olan ama bütün mesaisini ve ömrünü (şiir,1943), Üç Mum Yandı(şiir,1972), dünyaya gelir. Çocukluğundan itibaren Bursa’da geçiren gazeteci ağabeyimiz Başvekilim Adnan Menderes(Celal çalışma yaşamının içinde olan Öztürk, Necati Akgün’ü ve yine Bursa 1936 Bayar’dan derleme,1969), Atatürk ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler doğumlu şair ve tıp doktoru Tanyu Eşi Latife Hanım(1975), Bir Çağın Akademisi’ni bitirdikten sonra bankacı Akmenek’i de saygı ve rahmetle anarak Perde Arkası(1972), Demokrat Parti ve olur. Sendikal mücadelede ve siyasette “2012 yılı kayıpları” konulu yazımızı Ötekiler(1975), Atatürk’ün Sofrası(1975), uğraş verir. Daha sonra kendi adına tamamlayalım. Kemal Tahir’in Sohbetleri(1980), Üçüncü muhasebecilik yapar. Son yıllarını ise Çözüm, İşte Japon Modeli, Sovyet tiyatroya adar. Çocukluğunda Karagöz VE 2013’ÜN BURSALI Marksizmi Çin Marksizmi ve Türkiye oynatarak başlayan tiyatro yaşamı İLK KAYIPLARI Gerçekleri, Osmanlı Devlet ve Toplum Selçuk ilçesinde tiyatro eğitmenliği Yapısı, Demirkırat Aldatmacası, Değişim ve yönetmenliği ile son bulur. 1994’te Yazımıza -üzülerek- yeni yılda Şafağı, Mustafa Suphi’yi Kim Öldürdü, Efes Tiyatrosu’nun genel sanat kaybettiğimiz iki Bursalı kültür- Beyaz Arılar(anılar), Atatürk’ün Avrasya yönetmeni olan Öztürk’ün yayımlanan sanat insanıyla ilgili bir ek yapıyoruz. Devleti, Bitmeyen Devlet Kavgası: kitapları: “Çürüme”(Öyküler), Gazeteci-yazar İsmet Bozdağ ve Atatürk İnönü Bayar Çekişmeleri, “Payitaht Kadısı”(Oyun) ve “Deliler ve müzisyen Selahattin Erköse’yi 8 Mart Abdülhamit’in Hatıra Defteri, Atatürk’ün İlmik”(Oyun)dir. Oynanan ya da ödül 2013’te yitirdik. Rahmet dilediğimiz Avrasya Devleti, Latife ve Fikriye, Kürt alan oyunları: Ali Havran Doğru Davran, bu iki değerli hemşehrimiz, ertesi gün İsyanları, Osmanlı’nın Son Kahramanları, Adsız, Son Tanrıça, Koridor, Hücre, İstanbul’da toprağa verildiler. Tarih Yarındır, Bilinmeyen Yönleriyle Korku, Avcı, Konuk. Hasan Öztürk’ün Celal Bayar, Che Guevera’nın Hayatı, çocukluğunda Karagöz oynatarak Şair-yazar ve gazeteci İsmet Bozdağ Atatürk’ün Evrensel Boyutları, başlayan tiyatro hayatı Selçuk ilçesinde 1916 yılında Bursa’da doğar. Işıklar Darağacında Bir Başbakan: Menderes ve tiyatro eğitmenliği ve yönetmenliğiyle Askeri Lisesi’ndeki eğitimini yarıda Soykırım mı Hodri Meydan. sona erer. Yazar Hasan Öztürk Bursa’da bırakan Bozdağ, İstanbul Üniversitesi 8 Mart 2012’de beyin kanamasından Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirir. Bursa Udi-bestekâr Selahattin Erköse 1929’da yaşamını yitirir. Halkevi’nin yayın organı “Uludağ”da udi Şaban Erköse’nin oğlu olarak şiir ve yazıları yayımlanmağa başlar. Bursa’da doğar. Ortaokuldan ayrılan Ve en genç en talihsiz kaybımız Serdar Bir süre memuriyette bulunduktan sonra sanatçı, ağabeyi Ali Erköse(d.1926) ve Gilkal. 1963 Bursa doğumlu olan Demokrat Parti’nin yayın organları kardeşi Barbaros Erköse(d.1936) ile karikatürist Serdar Gilkal Uludağ ‘Doğru’ ve ‘Hakimiyet’ gazetelerinde müzik hayatına girer. Sedat Öztoprak’ın Üniversitesi Resim Bölümü’nü bitirir. yazar ve başyazar olarak çalışır. 1940- katkılarıyla sanatını geliştirerek Küçük yaştan itibaren çizerliğe başlayan 1952 yılları arasında yazdığı çok sahnelerde çalışmaya başlayan sanatçı sanatçı karikatürlerini çeşitli dergi sayıda radyo oyunu Ankara ve İstanbul 1952’de Ankara Radyosu’nun kadrosuna ve gazetelerde yayımlar. 1981’de radyolarında yayımlanır. Emekli Sandığı katılır ve 1993 yılında İstanbul Bursa Hakimiyet gazetesinde çizmeğe ve Vakıflar Bankası yönetim kurullarında, Radyosu’ndan emekli olur. Saz eserleri başlayan Gilkal, 1983’te‘Çuvaldız Mizah Çelik Palas Oteli müdürlüğünde bulunur. de bulunan Selahattin Erköse’nin Grubu’nun kurucuları arasında yer 1960 İhtilali’nden sonra siyasi hayattan bestelerinden bazıları ‘Yaşlarım, göz alır. 1987’den sonra Olay gazetesinde çekilen Bozdağ İstanbul’a yerleşir. Celal yaşlarım’, ‘Damga’, ‘Murat Kuşu’, çalışmalarını sürdüren sanatçı, 28 Bayar ve Kemal Tahir’le yakın ilişkiler ‘Rüzgar Kırdı Dalımı’ ve ‘İffet’dir. Ağustos 2012’de psikolojik bir sıkıntı kuran yazar, tarih araştırmalarına yönelir neticesinde hayatına son verir. ve çok sayıda tarih tetkiki yayımlar. 1983’te tiyatro sanatçısı kızı Rümeysa

bursa’da zaman 101 bursa’da zaman

Evlİya Çelebİ’nİn İzİnde “Tıngır Mıngır” Bİr HİkÂye

Caroline FINKEL sunduğu en büyük zevklerden biridir. İzmit Körfezi’nin güney kıyısındaki Geniş, sınırsız düzlükler uzanır boylu Hersek Köyü’nde katıldık. 6 hafta Derler ki bir kez bisiklet sürmeyi boyunca. Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da sonra ise Simav’a varmıştık. Burası öğrendiniz mi asla unutmazsınız. Aynı şey alışık olduğumuz, ilerlemeyi zorlaştıran Evliya Çelebi Yolu’nun şimdilik bittiği atlar için de geçerli bence. Çocukken bir engeller neredeyse hiç yoktur. Hiçbir yerdi. Atlarımızla İznik, Yenişehir ve atım vardı. Sonra, çocukluğumla birlikte kapıyı açmak veya bir çitten atlamak Kütahya’nın içinden; Bursa, İnegöl, atlara da veda ettim ansızın. Onu takip zorunda kalmadan Kütahya’ya kadar tüm Afyonkarahisar ve Uşak’ın yakınlarından eden 40 yıl boyunca yürüdüm, bisiklet yolu at sırtında katedebilirsiniz. geçtik. Dağları, ormanları, tarlaları ve sürdüm, araba kullandım ama hiç ata düzlükleri aşarak şahane mimarî eserleri binmedim. Ta ki 2009’da o zevki tekrar Yolculuğumuzda, Kapadokya’dan gelen ve büyük zatların mütevazı türbelerini yaşayıncaya dek… Evliya Çelebi’nin atlarımızın sahibi, usta binici Ercihan ziyaret ettik. Osmanlı hamamlarına geçtiği yolları takip ederek ilerleyen Dilari de bize eşlik ediyordu. Saf kan ve kaplıcalara gittik. Rahvan yarışı ve gezimizin ikinci gününde yeniden ata Arap olmasa da yerli Anadolu atlarının cirit müsabakaları gibi heyecan verici binme şansına eriştim. Tüm Osmanlıların soyundan gelen melez Arap atlarının geleneksel at oyunlarını izledik. Aksine en büyüğü Evliya Çelebi’nin eşliğinde, üstündeydik. Kapadokya atları, Romalılar gönlümüz el verir miydi? Evliya Çelebi at üstünde yapılan bir yolculuğun sınırsız zamanında yaşayan süvari atları olarak bu oyunlara katıldığını ve cirit oynarken zevkini ve tahmin edilemez sevincini tüm ün kazanmışlar. Bu asil atlar her sabah birkaç dişini kaybettiğini anlatıyordu zira. benliğimde hissettim. yola çıkmak için ilk günkü kadar istekli, etrafta gördüklerine ve binicinin Köylere yakın yerlerde kamp kurduk, Evliya Çelebi, eserlerinde atlarından emirlerine karşı hassas ve her durumda şehre varınca da otellerin kapısını çaldık. sevgiyle bahseder. 1671’de Hac sakindiler. Yolda karşılaştığımız kişilerle sohbet yolculuğuna 15 küheylanla çıkan bu ettik, köy kahvehanelerinde demlenen büyük gezginin yanında 3 arkadaşı Evliya Çelebi’nin silinmeyen izleri öykülere kulak verdik. Köyde hayatın ve 8 hizmetçisi bulunuyordu. Biz ise Rehberimiz, elbette Evliya Çelebi’ydi. nasıl olduğunu, onlardan daha iyi kim 6 arkadaş, düşmüştük yola. Bakalım Yola çıkmadan önce Seyahatname’sinde bilebilirdi? Güler yüzlü köylülerin yolculuğumuz, onunki kadar renkli bir yazdığı Hac yolu hakkında bilgi edindik. elleri de dilleri kadar tatlıydı. Bizim serüvene dönüşecek miydi? Onun ziyaret ettiği yerlerin adım adım için pişirdikleri yemekleri unutmak ne izini sürmeliydik. Hudutları genişlemiş mümkün! Yemeğin lezzetine değişilmez Türkiye’nin kırsal kesiminde yaşayanlar şehirler ve modern caddeler bizi ama biz de onların çocuklarını atlarımıza bilir, Anadolu’da ata binmek hayatın yolumuzdan alıkoyamazdı. Çelebi’ye, bindirip köy meydanında gezdirdik.

102 bursa’da zaman Kamp ateşi etrafında hikâyeler dinledik. taşımak zorundaydık, hâliyle çok nadiren gördükleri kır ve taşra yaşamına Yaşadığımız o mutlu anlar, Evliya çabuk yoruluyorduk. Yönümüzü şaşırıp bir pencere açıyor. Sizi günlük Çelebi’nin seyahati boyunca yaptığı kaybolmak da cabası! O zaman da yaşamın stresinden ve kitle turizminin sohbetlerden izler taşıyordu adeta. attığımız adımları takip ederek yavaş kaygılarından kurtarıp uzaklara götürüyor. Dumanı hâlâ usul usul tüten ve hiç yavaş geri dönmek zorunda kalıyorduk. Seyahatimizdeki rehberimiz, 2010 ve yaşlanmayacak izler… Oysa ki atlarımız olsaydı geldiğimiz 2011’de Avustralya ile Amerika başta yolu dörtnala geri gidebilirdik. Ama olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde at Gezimizi bitirmek üzere Evliya Türkiye’nin uzun mesafeli seyahat üstünde seyahat etmek isteyen turistlere Çelebi’nin memleketi Kütahya’ya güzergâhlarında yürüyüş yapanların eşlik eden Ercihan Dilari, 2013 yılında döndüğümüzde öğrendik ki UNESCO, bildiği gibi Evliya Çelebi’nin geçtiği yeni gezilerin müjdesini veriyor. doğumunun 400. yılı olan 2011’i Evliya yolları yürümenin kendine has bir tadı Çelebi yılı ilan etmiş. Ne hoş bir tevafuk! var. Meşakkatli belki ama at sürmek Seyahatimiz artık daha anlamlı, daha kadar rahatlatıcı... Üstelik yol boyunca unutulmazdı. kıyıda köşede kalmış güzellikleri keşfedip tadını çıkarmak için size zaman ve imkan Gezdiğimiz her köşe, iki çift laf ettiğimiz sunuyor. ÇELEBİ’NİN her insan, kulak verdiğimiz her hikaye ve YOLU tabii ki tıngır mıngır atlarımız… Hepsi Stresten uzak, Çelebi’ye yakın bir rota AYDINLANDI bir olmuş, İstanbul’a bir kültür şokuyla Evliya Çelebi tutkusu gerçekten çok uğurlamışlardı beni. Fakat yanımda güçlü. Aştığı yollar kadar engin ve 2011 Aralık götürdüğüm bir şey daha vardı: Hayatımın hudutsuz. Orta yaşlı insanlar olmamıza ayında Osmanlı stresten uzak en huzurlu döneminin kolay rağmen evde oturmayı sıkıcı buluyor ve tarihçisi Dr. kolay silinmeyecek olan etkisi… Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ikinci bir Caroline Finkel Evliya Çelebi Yolu için planlar yapıyoruz. ile beraber Kitap fikri nasıl doğdu? Böyle bir ikinci yol, Evliya Çelebi’nin yayın haline İstanbul’a döndüğümüzde seyahatimiz 1659’da Bursa’dan Çanakkale’ye, oradan getirdiğimiz Evliya Çelebi Yolu adlı hakkında bir kitap yazmamız gerektiğini da Boğaz üzerinden Trakya ve ötesine kitapta bahsedilen kültür yolunun altyapı düşündük. Fakat kırsal kesimlerde atlar yaptığı seyahati canlandıracak. çalışmaları bir yıldır devam etmek- artık nadiren kullanılıyordu. Evliya teydi. Aradan geçen sürede yol üzerinde Çelebi’nin seyahat güzergâhı hakkındaki Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli hem yürüyüşçülerin hem bisikletlilerin bu rehber kitap, binicilerin yanı sıra figürlerinden olan Evliya Çelebi’nin ve hem de atla seyahat eden gezgin- yürüyüş yapanlar ve bisikletçiler için geçtiği yolları canlandırarak geçmişi lerin yolu daha kolay bulabilmeleri için de bir kılavuz olmalıydı. 2010 yılında, daha iyi anlayabileceğimize inanıyoruz. levha noktaları belirlendi ve direkler Evliya Çelebi’nin kat ettiği 600 Onun izini takip ederek seyahat etmek, dikildi. Mart ayı içinde de yola ait kilometrelik yolun yaklaşık yarısını bir süreliğine de olsa bambaşka, daha bilgi levhaları; İznik, Yenişehir, İnegöl yürüyerek gezdik bu kez. Düzlüklere sakin bir dünyayı ziyaret etmemize fırsat ve Kestel’i de kapsayan sınırlar da- değil de yaya olarak daha heyecan verecek. hilinde, Bursa Araştırmaları Merkezi’nin verici olacağını düşündüğümüz engebeli mihmandarlığında ve Büyükşehir Beledi- arazilere düşürdük yolumuzu. İlk Seyahatimizin ana güzergâhını oluşturan yesi Trafik Şube Müdürlüğü ekiplerinin seferinde at üstünde geçtiğimiz yolları Evliya Çelebi Yolu, Türkiye’de çalışmalarıyla dikildi. Zor arazi ve doğa yürüyerek aşmak pek de kolay değildi. Turizm Bakanlığı’nın tanıdığı kültür koşullarına rağmen, Caroline Finkel ve Önceki yolculuğumuz ne de konforluymuş rotalarından sadece biri. Bu rotalar, yolun Bursa’daki güzergah sorumlusu meğer! Şimdi sırt çantalarımızı kendimiz şehirde yaşayanların ve turistlerin İsmail Hakkı Özak’ın da katıldığı Evliya Çelebi Yolu tabela yerleştirme çalışmaları tamamlandı. Yaklaşık iki yıldır devam eden projelendirme çalışmasının uygu- lamaya geçirilmesiyle birlikte bu güz- ergah, ulusal anlamda kültür yolu ağına katılmada bir adım daha ilerlemiş oldu. Türkiye’nin en uzun mesafeli yürüyüş ve atlı gezi yolu durumundaki Evliya Çelebi Yolu’nda artık yolunuzu pusulalar değil tabelalar gösterecek…

bursa’da zaman 103 bursa’da zaman

BURSA KOKULU EKMEK FIRINI 1979 yılında kurulmuş, 1982 yılında faaliyete geçmiş olan Besaş, Türkiye’nin üçüncü, Bursa’nın ise en büyük ekmek fabrikası olma özelliğini taşıyor. 30 yılı aşkın bir süredir Bursa halkına en temel gıda maddesi olan ekmek ve ekmek çeşitlerini sağlıklı, kaliteli ve ekonomik sunarak, fiyatta denge unsuru olma özelliğini devam ettiriyor.

Besaş, Organize sanayi bölgesinde ekmek sadece ekmek ve unlu mamul gösteren potansiyel çeşit ekmeğe doğru 14.000 metrekare üzerine 6 bin 250 taşımak için tasarlanmış vasıtalarda kaymaktadır. metrekare kapalı alanda, 5 adet tam taşınabilecektir. Ekmeğin taşınmasında otomatik tünel tipi üretim tesisinde, 3 kullanılan aracın tavan, zemin ve Besaş olarak yapılan Ar-Ge çalışmaları vardiya, 24 saat hiç durmadan, günlük duvarları su geçirmez olup, pürüzsüz ve müşteri istekleri doğrultusunda daha 250 bin (400 gram ), yıllık 74 milyon malzemeden olacaktır maddesine önceden 5 olan ürün çeşidimizi, francala, adet ekmek üretmektedir. Yıllık 80 uyumlu olarak kasaları dizayn edilen 5 kepekli, ay çekirdekli, çavdarlı, tam milyona yaklaşan ekmek üretimiyle, adet kamyon araç filosuna eklenmiştir. buğday, yulaflı, tam tahıllı, ruşeymli, Bursa’nın ekmek ihtiyacının yüzde Şirketimiz her yıl 5 adet araç alımını mısırlı, haşhaşlı, zeytinli, cevizli, rol, 20’sini karşılayan, yıllar içinde kendisini planlanmıştır. Böylece araç filomuz rol kepek, rol tuzsuz, light, patatesli, güçlendirerek sürekli büyüyen ve çok sürekli olarak yenilenerek genç bir filo şampiyon, çikolatalı, timsah, ramazan farklı içerik ve zenginlikle donatılmış olma özelliğini sürdürecektir. pidesi ve köy ekmeği olmak üzere toplam ekmekler üreterek başarısını günden 22 çeşide çıkarttık. güne artıran Türkiye’nin en başarılı Ülkemizin, kamu yardımı ve banka belediye şirketlerinden biri olan Besaş; kredisi olmaksızın tüm yatırımlarını Son günlerde kamuoyunun yoğun bu büyümeye paralel olarak lojistik kendi öz kaynaklarıyla karşılayan nadir ilgisini çeken tam buğday unundan altyapısında da yenileme çalışmalarına şirketlerinden biri olan Besaş, kendine üretilen Tam Buğday Ekmeği ile ilgili başlamıştır. belirlediği hedeflerin başında yer alan halkımızı bilinçlendirmek amacıyla çeşitli hiçbir kamu kaynağından ve banka tanıtım broşürleri ve reklam çalışmaları Ekmek sevkiyatında kullanılan 14 araçlık kredilerinden faydalanmadan sermayesini yapılmaktadır. Bu faaliyetler neticesinde kasalı kamyon filosunu yenilemek 21.600 milyon Türk Lirasına ulaştırma 2009 yılında üretimine başladığımız amacıyla ilk etapta 5 adet kamyon alımı hedefine kavuşmuştur.. Tam Buğday Ekmeğinin satış rakamı yıl kamuoyuna açık ihale yoluyla yapılmıştır. Ülkemizde tüketim potansiyeli sürekli içerisinde 220.000 adet iken 2012 satış Yenilenen Gıda ve Yem Kanunu’nun değişkenlik göstermektedir. Ekmek rakamımız 2 milyon 550 bin 000 adede 5996 sayılı maddesinde belirtildiği üzere; tüketimi konusunda da değişiklik çıkmıştır.

104 bursa’da zaman Ekonomik açıdan gelişen toplum artık Özellikle öğrencilerin daha iyi noktada satışa sunulacak. Bir Ekmek eskisi kadar ekmek tüketmemekte, beslenmelerine yardımcı olan, günlük Araştırma Merkezi gibi düşünülen bu bu nedenle de satın alınan ekmeğin vitamin, mineral, protein ve enerji proje Türkiye’de bir ilk olma özelliğini yarıdan fazlası çöpe gitmektedir. 250 ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan taşıyor. fırının bulunduğu Bursa'da her gün şampiyon ekmekten bugüne kadar 5 150 bin ekmek çöpe gitmekte ve bunun milyon 885 bin 525 adet üretildi. Yine Yaptığı tüm faaliyetlerinde kar amacından kente yıllık maliyeti 42 milyon TL özellikle çocuklar olmak üzere tüm ziyade sosyal sorumluluğa önem veren civarındadır. Ekmek israfının Türkiye tüketicilerin enerji, vitamini mineral Besaş, dağ yöresinin kalkınması ve ekonomisine de yılda 700 milyon TL ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla timsah yöredeki hayvancılığı canlandırmak civarında zarar verdiği bilinmektedir. ekmek Bursa halkıyla buluştu. Buğday amacıyla Keles mevkiine 5 milyon Türk BESAŞ olarak, yaşanan ekmek israfının Unu, Ceviz, Yulaf Unu, Ruşeym, İncir, Lirası yatırımla bir süt fabrikası projesi önüne geçmek için 50'şer gramlık Kayısı, Üzüm ve Tam Buğday Unu gibi başlatılmıştır. Günlük süt üretimi 30 ambalajlarda gıda kodeksine uygun rol zengin bir içeriğe sahip olan timsah tondan oluşacak tesisin hem dağ yöresini ekmekler sade, kepekli ve tuzsuz olarak ekmek hakkında şirketimize memnuniyet kalkındırması ayrıca Bursa halkına üretilerek Bursa halkının tüketimine bilgileri ulaşmaktadır. sağlıklı, ekonomik ve kaliteli süt ve süt sunulmuştur. Ayrıca halkın bilinçlenmesi ürünleri sağlayacak olması sebebiyle amacıyla Milli Eğitim Bakanlığına Besaş tarafından piyasaya sunulan son büyük önem taşımaktadır. bağlı okullarla yapılan görüşmelerle her ürün olan Damla Çikolatalı ekmek sene 8000 adet öğrenci fabrikamızda çocuklarımızın beğenisine sunulmuştur. Besaş hizmetlerine bir yenisini daha misafir edilerek ekmek israfı konusunda Damla Çikolata, Tam Buğday Ekmeği, ekleyerek Budo kantinlerinde de bilinçlendirilmektedir. Yulaf Unu, Ruşeym, Süttozu, Kakao, tecrübesiyle ve kalitesiyle deniz Yapılan araştırmalar sonucunda Bursa’da Buğday Unu ile içeriği zenginleştiren ulaşımına yenilikler katarak halka hizmet yıllık 42 milyon TL’lik kaynak zararına Damla Çikolatalı Ekmek çocuklarımızın etmeye devam edecek. Bursa Deniz neden olan ekmek israfını önlemek beslenme çantalarının vazgeçilmezi Otobüsü kantinlerinde ürün yelpazesinin amacıyla yapılan Ar-Ge çalışmaları bir besin maddesi olma yolunda hızla tamamını bulunduracak olan Besaş sonucunda 50’şer gramlık paketler ilerlemektedir. kaliteli, sağlıklı aynı zamanda ekonomik halinde değişik aromalarla üretilen hizmetini tüm Budo müşterileriyle ekmekler fazla tüketimle birlikte israfında Bu doğrultuda Bursa Büyükşehir paylaşacaktır. Müşterilere 6 adet önüne geçmiş olacak. Bu aşamada Belediyesi ile Uludağ Üniversitesi personeli ile hizmet vermeye başlayan üretilen en önemli ekmeklerden biri olan Rektörlüğü arasında imzalanan Budo kantinlerinde tüm Besaş ürünlerine içeriğinde fındık, kuşüzümü, ruşeym, protokolle, Görükle Kampüsü’nde kolaylıkla ulaşılabilecek. Besaş olarak keçiboynuzu unu, zerdeçal, tarçın, buğday BESAŞ Ar-Ge merkezi kuruluyor. kendimize ilke edindiğimiz ‘Tek karımız unu, tam buğday unu bulunan 'Şampiyon Gıda Mühendisliği’nde eğitim gören sağlınız’ sözü doğrultusunda, Bursa Ekmek' tüm BESAŞ satış noktalarında 40 öğrencilere uygulamalı eğitim imkânı halkına sağlıklı, ekonomik ve kaliteli kuruşa tüketiciyle buluştu. sağlayacak merkezde, bilimsel ürün ekmek ve unlu mamuller üreterek kendi geliştirme çalışmaları yapılabilecek ve dalında öncü bir kuruluş olmak için üretilen ürünler kampüs içinde 2 ayrı sürekli çalışmalara devam edecektir. www.bursa.bel.tr

Acemler / BURSA T. (0224) 444 16 00 F. (0224) 225 02 02