<<

SAYIN ADNAN OKTAR'IN İLMİ VE FİKRİ FAALİYETLERİ AK PARTİ'NİN İDEOLOJİK ZEMİNİNİN OLUŞMASINDA ÇOK ÖNEMLİ BİR VESİLE OLMUŞTUR

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ

BÖLÜM 1: SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ TÜRKİYE’DE SAĞIN İKTİDARA GELEBİLMESİ İÇİN GEREKEN FELSEFİ VE İDEOLOJİK ALT YAPIYI SAĞLAMAK AMACIYLA YAPMIŞ OLDUKLARI SİYASİ FAALİYETLER 1.1. REFAH PARTİSİ’NE SEÇİMLER KAZANDIRAN MODERN VE YENİLİKÇİ GÖRÜNÜM 1.2. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARI HEM SEÇİM SÜREÇLERİNE KATILARAK HEM DE PARTİ ÜYESİ OLARAK SAYIN ERBAKAN’A VE SAYIN ERDOĞAN’A ÇOK OLUMLU BİR TEVECCÜHÜN OLUŞMASINA VESİLE OLMUŞLARDIR 1.3. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARI 1994 YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİNDE SAYIN ERDOĞAN’IN YANINDA OLUP KENDİSİNİ DESTEKLEMİŞLERDİR 1.4. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARININ REFAH PARTİSİ’NE VERDİĞİ DESTEK İLE İLGİLİ BASINDA ÇIKAN HABERLERDEN BİR KISMI 1.5. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARINDAN SAYIN GÜLAY PINARBAŞI’NIN REFAH PARTİSİ’NE KATILIMIYLA İLGİLİ VERDİĞİ RÖPORTAJLARDAN BAZILARI 1.6. SAYIN ADNAN OKTAR’IN SAYIN ERBAKAN’A ve SAYIN ERDOĞAN’A DESTEĞİ İLE İLGİLİ YAPTIĞI AÇIKLAMALARDAN BAZILARI

BÖLÜM 2: REFAH PARTİSİ İÇERİSİNDEKİ MODERNLİK KARŞITI ÇIKIŞLAR, 28 ŞUBAT POST-MODERN DARBESİ VE AK PARTİ'NİN KURULUŞU 2.1. AK PARTİ’NİN KURULUŞU VE SAYIN ERDOĞAN’IN MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ ÇIKARTTIM AÇIKLAMASI

BÖLÜM3: SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ TÜRKİYE’DE SAĞIN İKTİDARA GELEBİLMESİ İÇİN GEREKEN FELSEFİ VE İDEOLOJİK ALT YAPIYI SAĞLAMAK AMACIYLA YAPMIŞ OLDUKLARI FİKRİ FAALİYETLER 3.1. SAYIN ADNAN OKTAR’IN 1979’DAN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE SOLU VE KOMÜNİZMİ ÇÖKERTMESİ VE BÖYLELİKLE MODERN SAĞIN İNŞAASI 3.2. SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ FİKRİ ÇALIŞMALARI AK PARTİ’NİN FELSEFİ ZEMİNİNİ OLUŞTURMUŞTUR 3.3. SAYIN DOĞU PERİNÇEK, “AK PARTİ’NİN FELSEFİ ZEMİNİNİ ADNAN OKTAR SAĞLADI” SÖZÜYLE AK PARTİ’NİN İKTİDARA GELİŞİNDE SAYIN ADNAN OKTAR’IN MUAZZAM ETKİSİNİ EN İYİ TAHLİL EDEN KİŞİLERDEN BİRİ OLMUŞTUR 3.4. PKK ELEBAŞISI ABDULLAH ÖCALAN DA, SAYIN ADNAN OKTAR’IN KOMÜNİZME KARŞI YAPTIĞI GÜÇLÜ ÇALIŞMALARDAN RAHATSIZLIĞINI DİLE GETİRMİŞTİR 3.5. SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ MODERN KESİMİ KAZANMAYA YÖNELİK FAALİYETLERİ, AK PARTİ HÜKÜMETLERİNİN TÜRKİYE’NİN HER KESİMİNDEN DESTEK ALMALARINI SAĞLAMIŞTIR 3.6. MÜVEKKİL ADNAN OKTAR VE TBAV CAMİASININ, HALKIMIZIN BİRÇOK KONUDA BİLGİLENDİRİLMESİ VE BİLİNÇLENMESİNE VESİLE OLDUKLARI İLMİ VE KÜLTÜREL FAALİYETLER AK PARTİ İKTİDARINI FELSEFİ YÖNDEN GÜÇLENDİREN YEGANE ÇALIŞMALARDIR

BÖLÜM4: SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ GERÇEKLEŞTİRDİKLERİ İLMİ VE İMANİ FAALİYETLER 4.1 KİTAPLAR 4.2. DERGİLER 4.3. KONFERANSLAR VE SEMİNERLER 4.4. FOSİL SERGİLERİ 4.5. YEREL TV VE RADYO PROGRAMLARI 4.6. İNTERNET SİTELERİ 4.7. BELGESEL CDLERİ VE BROŞÜRLER 4.8. GAZETE İLANLARI – Darwinizm’i konu alan gazete ilanları – Türk Birliği’ni konu alan gazete ilanları

SONUÇ

GİRİŞ

Türkiye’de, milliyetçi ve dindar SAĞ GÖRÜŞÜN güçlü bir biçimde iktidara gelebilmesi için her şeyden önce bu görüşün felsefi ve ideolojik zemininin oluşturulması gerekmektedir. Bunun için de hiç şüphesiz, karşıt sol düşüncenin Darwinist–materyalist ideolojik hakimiyetinin ve etki alanının ilmen ve fikren tümüyle geçersiz kılınması şarttır. İşte Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları bu amaçla, Türkiye için en gerekli ve en hayati, ancak bugüne kadar hiç yapılmamış en etkili, en akılcı ilmi ve kültürel faaliyetleri yaparak milli ve mukaddes değerleri esas alan SAĞ GÖRÜŞÜN İDEOLOJİK ZEMİNİNİ tüm ülke çapında inşa etmişlerdir. Sayın Adnan Oktar’ın 1980’li yıllardan günümüze, yüce Kitabımız Kuran’ı Kerim'e dayalı modern İslam anlayışını savunan fikir ve yorumları ile, yoğun biçimde yürütmüş olduğu anti Darwinist, anti materyalist ilmi faaliyetler, yurt çapında milli ve manevi bilince sahip aydın, dindar bir neslin yetişmesine vesile olmuştur. Türkiye'nin dört bir tarafında yıllar boyunca yürütülen bu kapsamlı ve geniş çaplı ilmi ve fikri faaliyetlerle milli-manevi şuuru gelişen ve güçlenen halkımız da sağ görüş etrafında toplanmaya, sağın milli, modern ve dindar liderlerini güçlü bir şekilde desteklemeye başlamıştır. Hem merhum Sayın Necmettin Erbakan’ın 1995 genel seçimlerindeki en yüksek oyu alarak iktidara gelmesinde, hem de Sayın Erdoğan’ın 1994 yılında İstanbul Belediye Başkanı seçilmesiyle başlayıp sonrasında katılmış olduğu her seçimde en yüksek oyu alarak başa gelmesindeki halk desteğinin altında hep aynı ideolojik ve felsefi zeminin etkisi bulunmaktadır. İşte, Refah Partisi’yle başlayarak günümüzde AkParti’yle devam eden, Sayın Erdoğan’ı daima güçlü bir şekilde iktidarda tutan geniş halk desteğinin sırrı bu temel sağ ideolojinin güçlü ve köklü olarak tesisinde saklıdır. Hatırlanacağı üzere, 1990’lı yılların başında halk gözünde Refah Partisi algısı, "bağnaz din anlayışı ve uygulamalarını savunan, modernlikten uzak, Atatürk karşıtı", kısaca "gelenekçi" diye tabir edilen, dolayısıyla da toplumun geniş bir kesimlerini kucaklamaktan uzak bir parti olduğu şeklindeydi. Kuşkusuz, bu görünümdeki bir siyasi partinin Türkiye’de ancak çok sınırlı, marjinal bir seçmen kitlesi dışında oy alabilmesi mümkün değildi. Ne var ki, Sayın Adnan Oktar’ın vesilesiyle gerek Sayın Erbakan gerekse Sayın Erdoğan ve doğal olarak da Refah Partisi, eski klasik imajını geride bırakarak modern çizgiyi benimsediğini gösteren çok büyük atılımlara imza attı. Sayın Adnan Oktar’ın teşvik ve katkılarıyla Refah Partisi çok modern bir vitrin görünümüne kavuşmuş ve sonucunda İstanbul ve gibi büyük şehirlerde tarihinde görmediği bir oy patlaması yaşamıştı. 1994 yerel seçimlerinden sonra Sayın Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı olmuş, 1995 genel seçimlerinden sonra ise Sayın Erbakan oylarını görülmedik bir şekilde artırarak Başbakan olmuştu. Ancak, bunu izleyen dönemde Refah Partisi içinde gelişen modernizm ve yenilikçilik karşıtı akımla birlikte bir takım ihtilaf ve fikir ayrılıkları baş göstermiştir. Refah Partisi’nin modern ve yenilikçi çizgisini görerek oy veren modern kesimler de bu durum üzerine önceden vermiş oldukları desteği kesmeye başlamışlardır. Bu arada modern, ilerici anlayışa parti içinde başlayan karşı çıkışın ardından Refah Partisi hakkında iktidardayken sözde bir irtica tehlikesi öne sürülmeye başlanmıştır. Refah Partisi’nin modern çizgiden gelenekçi ortodoks çizgiye yeniden dönmesi bahane edilmiş ve ardından 28 Şubat 1997 postmodern darbesi meydana gelmiştir. 28 Şubat süreciyle birlikte önce Refah Partisinin, ardından ise Saadet Partisinin kapatılması gündeme gelmiş, Sayın Erdoğan da "MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ ÇIKARDIK" diyerek eski partisiyle yollarını ayırmak durumunda kalmış ve 2001 yılında bir kısım arkadaşlarıyla birlikte AkParti'yi kurmuşlardır. Sayın Erdoğan, "Milli Görüş gömleğini çıkardık" derken işin aslında, Sayın Adnan Oktar’ın öncülüğünü yapmış olduğu, Atatürkçü, Laik ve modern İslam anlayışını savunacaklarını, geçmişten gelen modernlik karşıtı, Batı düşmanı geleneksel ortadoks İslam anlayışını ise terk ettiklerini açıkça ilan ve ifade ediyordu. Böylelikle, Sayın Adnan Oktar’ın öneri ve tavsiyeleriyle sağ görüşü savunan insanlar arasında Atatürk ve laiklik açıkça savunulmaya başlanıyor ve kadınlara değer veren, bağnazlıktan uzak, modern İslam anlayışı net bir şekilde ön plana çıkmış oluyordu. Nitekim, Sayın Erdoğan sonraki süreçte sadece kapalı hanımlar ile değil, aynı zamanda açık ve dekolte kıyafetli hanımlarla da medya karşısına çıkmaktan, hanımlarla tokalaşmaktan çekinmiyordu. Yoksa, geleneksel ortodoks İslami çizgiye sahip bir yapı içinde bu tür tavırları rahatça sergilemesinin çok ciddi eleştiri oklarının hedefi olması kaçınılmazdı. Böylelikle, AkParti de yalnızca geleneksel din anlayışını savunan insanlar ya da sadece kapalı hanımlardan oluşan bir taban ve takipçi kitlesiyle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda toplumumuzun modern olarak adlandırılan kesiminden de samimi destek bulmuş oluyordu. Ne var ki bu ciddi dönüşüme rağmen Sayın Erdoğan'ın, Türkiye’nin sahil kentlerinde ve modern semtlerinde yaşan insanlara, plajlardaki hanımlara, kulüplerdeki, diskolardaki gençlere, batılı yaşam tarzını tercih eden kesimlere yeterince ulaşamakta, kendisine ve partisine bu kesimlerden destek bulmakta zorlandığı görünen bir gerçekti. İşte, bu konuda da Sayın Erdoğan’a ihtiyaç duyduğu destek yine Sayın Adnan Oktar’dan gelmişti. Zira, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, gerek sergiledikleri modern ve samimi dindar kimlikle, gerekse bu kimlikle gerçekleştirdikleri ilmi ve kültürel faaliyetlerle gerekse de toplumun her kesimini kucaklayan yaklaşımlarıyla, sahil kentlerinde ve modern semtlerde yaşan insanlara, gençlere, bikinili hanımlara rahatlıkla ulaşabiliyor, hitap edebiliyor, fikir ve görüşlerini aktarabiliyordu. Elbette modern ve batılı yaşam tarzını benimsemiş kesimlerin iletişim kurabildikleri, hatta özendikleri böyle dindar bir modelin Sayın Erdoğan'a destek vermesi de bu insanları önyargılarından sıyrılmaya yönelten önemli bir ölçü teşkil etmekteydi. Bu suretle Sayın Adnan Oktar, toplumun önemli bir kısmını oluşturan bu insanlarımızla Sayın Erdoğan ve AkParti arasında adeta bir köprü görevi üstlenmekteydi. Her vesileyle onlara, Sayın Erdoğan’a ve onun milli fikir ve politikalarına değer verilmesi ve destek olunmasının ülkemizin huzur ve refahı, geleceği, beka ve çıkarları bakımından son derece önemli olduğunu vurguluyordu. Ancak 2018 yılı ortalarına geldiğimizde, İngiliz Derin Devleti'nin gizli kuklaları olan bir takım karanlık odaklar tarafından SAYIN ERDOĞAN’I YALNIZLAŞTIRMAK, KENDİSİNE OLAN HALK DESTEĞİNİ VE GÜVENİ KIRMAK AMACIYLA adeta gizli bir start verilmişti. Sayın Erdoğan’a en büyük desteği veren kişilerin başında da Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları görüldüğü için bu sinsi kumpasa Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarından başlanmıştı. Bu karanlık odakların yönlendirmeleriyle, camiamıza karşı husumet besleyen organize bir iftiracı çetesi tetikçi kullanılmış, bu çetenin değerli yargı ve emniyet mensuplarımızı yanıltarak yanlış yönlendirmeleri sonucunda ise 11 Temmuz 2018 tarihinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik büyük bir polis operasyonu düzenlenmiştir. Polis operasyonu ile eş zamanlı olarak medyada da, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında toplum nezdinde infial oluşturma amacıyla büyük bir itibarsızlaştırma ve karalama kampanyası başlatılmıştır. Bir yandan da oluşturulan bu infialle hayatları boyunca tek bir sabıkaları bile bulunmayan, hiçbir suça karışmamış masum insanların tutuklu olarak yargılanmaları sağlanmıştır. tarihindeki belki de en ağır ve galiz hukusuzlukların, zulümlerin yaşandığı bu operasyon, gözaltı ve tutukluluk sürecinde SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZ HİÇBİR SUÇLARI OLMAMASINA, ALEYHLERİNDE EN UFAK BİR SOMUT DELİL DAHİ BULUNMAMASINA RAĞMEN, 2 YILA YAKIN BİR SÜREDİR CEZAEVLERİNDE SON DERECE ZOR VE SAĞLIKSIZ KOŞULLAR ALTINDA TUTULMAKTADIR. Her türlü insani, hukuki ve yasal talep ve başvuruları ise reddedilmektedir. Dolayısıyla, söz konusu karanlık odaklar, Sayın Erdoğan’ı yalnızlaştırmak ve kendisine olan desteği azaltmak amacıyla başlatmış oldukları operasyonun bu aşamasında, şimdilik ve zahiren amaçlarına ulaşmış, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının Sayın Erdoğan’a olan desteklerini engellemiş gibi görünmektedirler. ANCAK, ŞUURUNDA OLMADIKLARI EN ÖNEMLİ VE KESİN GERÇEK İSE DECCAL'İN BİR PLANI VARSA ALLAH'IN ÇOK DAHA ÜSTÜN BİR PLANI OLDUĞU, ALLAH'IN KAFİRLERİN FİTNE VE TUZAKLARINI SONUNDA MUTLAKA BOZUP BOŞA ÇIKARARAK KENDİ ALEYHLERİNE DÖNDÜRECEĞİ, DOSTLARINI VE SEVDİĞİ KULLARINI DA GÜZEL BİR İMTİHANDAN SONRA KURTULUŞA ÇIKARACAĞIDIR.

– BÖLÜM 1– SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ TÜRKİYE’DE SAĞIN İKTİDARA GELEBİLMESİ İÇİN GEREKEN FELSEFİ VE İDEOLOJİK ALT YAPIYI SAĞLAMAK AMACIYLA YAPMIŞ OLDUKLARI SİYASİ FAALİYETLER

1.1. REFAH PARTİSİ’NE SEÇİMLER KAZANDIRAN MODERN VE YENİLİKÇİ GÖRÜNÜM Refah Partisi’nin 1994 yerel yönetimler seçimlerinde oy oranını hem Türkiye genelinde yükseltmesi ve hem de Sayın Tayyip Erdoğan’ın bu seçimlerle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı elde etmesinde de Sayın Adnan Oktar’ın görüş ve tavsiyelerinin dikkate alınmasının çok önemli etkisi olmuştur. Sayın Erdoğan’la Refah Partisi, 1994 yerel seçimlerinde sadece İstanbul’daki oy oranını 1991 genel seçimlerine göre %8,46, 1989 yerel seçimlerine göre %14,74 oranında artırarak ve %25,19’a çıkarmıştır. Refah Partisi’nin bu büyük başarısında, Sayın Adnan Oktar’ın önerisiyle 1993 yılında yaptığı, basına “vitrin değişikliği” olarak yansıyan “modern sağ” çizgiye geçilmesiyle olmuştur. Refah Partisi, modern dindar sağ bir parti görünümüne bürünmesiyle birlikte halkımızın büyük bir teveccühünü kazanmış ve ilk seçim zaferini de Sayın Tayyip Erdoğan 1994’teki İstanbul Belediye Başkanlığını kazanmasıyla ilan etmiştir. Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarından eski oyuncu ve manken Gülay Pınarbaşı Hanımefendi Refah Partisi’ne katılmış, bu görüntü de klasik Refah Partili algısının değişmesine, yenilikçi ve modern Refah Parti algısının oluşmasına vesile olmuştur. Yine aynı şekilde Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarından bir grup, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm seçim kampanyasında yanında yer alarak Refah Partisi’nin bambaşka bir görünüme kavuşmasına, modern ve yenilikçi bir çizgiyle milletimizin karşısına çıkmasına vesile olmuştur. Yine 1995 seçimlerinde de Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşları Sayın Erbakan’ın ve Sayın Aydın Menderes’in sürekli yanlarında yer alarak destek vermişlerdir. Sayın Erbakan’ın o dönem taktığı şık kravat ve atkılar, Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarının örnek alınmasıyladır ve bu durum halkımızda güzel etkiler uyandırmış, modern bir Refah Partisi’nin görülüyor olması toplumda çok olumlu etiklere sebebiyet vermiştir. Özellikle İstanbul’da yükselen oylar da halkımızın bu yeni görüntüye olan güveninin bir göstergesidir.

1.2. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARI HEM SEÇİM SÜREÇLERİNE KATILARAK HEM DE PARTİ ÜYESİ OLARAK SAYIN ERBAKAN’A VE SAYIN ERDOĞAN’A ÇOK OLUMLU BİR TEVECCÜHÜN OLUŞMASINA VESİLE OLMUŞLARDIR Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarından 1990 Miss Globe Türkiye Güzeli Sayın Gülay Pınarbaşı ve ünlü manken ve sinema oyuncusu Sayın Serap Akıncıoğlu’nun modern görüntüleriyle Refah Partisi’ne destek verip seçim çalışmalarında bulunmaları, Refah Partisi’nin çok modern bir görüntüde olmasını sağlamıştır. Bu da İstanbul başta olmak üzere özellikle modern kesimin yaşadığı büyük şehirlerdeki halkımız üzerinde çok büyük bir ilgi uyandırmış, nitekim her kesimden insanlarımız seçimlerde Refah Partisi’ne destek vermiştir. Şüphesiz ki en çok ses getiren hamlelerden biri, Sayın Adnan Oktar’ın değerli arkadaşlarından Sayın Gülay Pınarbaşı’nın Refah Partisi’ne katılma sürecidir. Gülay Hanım 1989 yılında mankenliğe başlayıp, bir yıl sonra, 1990’da “Miss Globe Türkiye Güzeli” seçilmiştir. Bundan sonraki dönemde birçok televizyon dizisinde ve filmde rol almıştır. “Ölümsüz Diriliş” ve “Kelebekler Sonsuza Uçar” gibi dini ağırlıklı filmlerde başrol oynamıştır. 1991-1993 yılları arasında Aktüel Kreasyon isimli dergide Moda Editörlüğü ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü yapmıştır. 1993 yılının Nisan ayında mankenliği bırakan Sayın Pınarbaşı, “İslami yaşam tarzını seçtim” demesiyle Türkiye’nin gündeminde çok fazlaca yer almıştır. 1993’de Vakit Gazetesi’nde köşe yazıları hazırlamaya başlayan Sayın Pınarbaşı, ardından 1994 Şubat’ında Refah Partisi’ne katılarak bir kez daha kamuoyunda dikkatleri üzerine çekmiştir. Böyle modern ve kaliteli bir insanın Refah Partisi’ne katılması ülke çapında büyük bir ilgiyle takip edilmiştir. Sayın Gülay Pınarbaşı’nın Refah Partisi’ne katılması basında sürekli manşet haber olmuş ve geniş yankı uyandırmıştır. 1993 yılında Refah Partisi’nin Kongresi’ne katılan Sayın Pınarbaşı, kongrede yaptığı konuşmanın ardından bir ayeti hatırlatarak şöyle söylemiştir:

“Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, dağılıp ayrılmayın.” Müslümanlar birlik olmalı, beraber olmalı. Allah’ın selameti üzerinize olsun.”

(https://www.youtube.com/watch?v=KqHJZ9lxIgg)

Sayın Gülay Pınarbaşı’nın konuşma yaptığı 1993 Refah Partisi Kongresi’nden bazı görüntüleri:

Aşağıdaki fotoğrafta ise 1993 yılında Refah Partisi Kongresi’nde bulunan Sayın Gülay Pınarbaşı Sayın Tayyip Erdoğan’la birlikte:

(https://www.youtube.com/watch?v=KqHJZ9lxIgg)

Yine Sayın Adnan Oktar’ın teşviki, önerileri ve hatta bizzat hediyelerini de kabulüyle Sayın Erbakan son derce şık ve sanatsal açıdan çok gösterişli kravat ve atkı kullanmaya başlamıştır. Aşağıdaki fotoğraflarda Rahmetli Erbakan, Versace marka kıravatları ve şıklığıyla dikkat çekmektedir:

Sayın Erbakan Sayın Adnan Oktar’ın teşvikleriyle modern görünümü benimsedikten sonra Atatürk’ü çok güçlü bir şekilde savunmuş, Anıtkabir ziyaretinde bulunmuştur. Sayın Adnan Oktar, Sayın Erbakan ve Refah Partisi’nin Atatürkçü ve modern İslami çizgiye gelişine vesile oluşunu şu şekilde izah etmiştir:

Adnan Oktar, 25 Ocak 2018, A9 TV:

“Mesela Erbakan Hoca da zamanında rahmetli ben onu çok severdim sık sık da görüşürdüm. Anıtkabir’e hiç gitmezdi o, sonra bizi gördükten sonra, bizim modern İslam anlayışımızı gördükten sonra hem Anıtkabir’e gitti hem Atatürk’ü savundu.

Saadet Partisi’nde modern İslam anlayışı zemin buldu. Sonra Tayyip Hoca işte o zemin içerisinde onlardan ayrıldı. Ve modern İslam anlayışıyla yeni bir parti kurdu. Onun çekirdeğine vesile olan biziz o zamanlar. Gülay Pınarbaşı’lar falan gelmişti. Ve o zaman başbakan olmuştu Erbakan Hocam. Ama biz vesile olmuştuk o zaman modern İslam anlayışına. Çünkü bir felsefe getirmiştik. Ama 28 Şubat döneminde dedi ki bir orgeneral: “bize bir vitrin gösterdiler” dediler “modern bir vitrin” Saadet Partisi bizi kastediyor “ama sonra o vitrinden vazgeçtiler” dediler “biz bunu samimiyetsiz bulduk” dediler. Hakikaten vazgeçmişlerdi.”

Sayın Erbakan’ın Anıtkabir ziyaretinden bir fotoğraf:

Kısacası Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları Refah Partisi’ne modern bir vizyon ve modern bir bakış açısı kazandırmıştır. Böylece Refah Partisi aleyhindeki bütün olumsuz ön yargıları değiştirmiştir. Dindarlara çok karşı olan o dönemdeki basının olumsuz etkisini de ortadan kaldırmıştır.

1.3. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARI 1994 YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİNDE SAYIN ERDOĞAN’IN YANINDA OLUP KENDİSİNİ DESTEKLEMİŞLERDİR Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşları Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994 yılındaki seçim çalışmalarında hep yanında yer almışlardır. Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarının modern görünümü kamuoyunda çok olumlu etki yapmıştır. En nihayetinde ise Sayın Erdoğan Belediye Başkanı olmuştur. Aşağıdaki fotoğraflarda Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarının 1994 Belediye Başkanlığı seçimleri döneminde Sayın Erdoğan’ın yanında yer aldıkları görülmektedir:

(https://odatv.com/kedicikler-erdogan-arsivini-acti-3001181200.html)

Görüldüğü gibi Sayın Adnan Oktar tıpkı Sayın Erbakan gibi devletine ve milletine hizmet eden, kendisini bu ülküye adadığına inandığı Sayın Erdoğan’ın da Refah Partisi döneminden beri hep yanında yer almış, şahsını tüm gücüyle desteklemiştir.

1.4. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARININ REFAH PARTİSİ’NE VERDİĞİ DESTEK İLE İLGİLİ BASINDA ÇIKAN HABERLERDEN BİR KISMI Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunun Refah Partisi’ne modern görüntüleriyle vermiş olduğu destek günlerce gazetelerin manşetlerine taşınmış, kamuoyunda geniş yer bulmuştur. Bu haberlerden bazıları şu şekildedir:

Milliyet, 12.12.1993:

“RP’nin iki kozu”

Milliyet, 23.01.1994:

“REFAH Partisi’nin değişen vitrininde yer alan, Islami koşullara uygun örtünen “1990 Miss Globe” Türkiye Güzeli, eski manken Gülay Pınarbaşı, ilk kez Milliyet’e konuştu.”

(http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/HDhOMVMHxKM_x2B_uyPHPphgMA_x3D__x3D_)

Milliyet, 27.01.1994:

“Sedef Bozok da “Refah”çı oluyor”

“Bazı çevreler, sosyete ünlüsünün de yakında örtüneceğini iddia ediyor. Sedef Bozok da “Refah”çı oluyor.”

(http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/1wTgzOUjweY0GB8m5Z7oew_x3D__x3D_)

Milliyet, 31.01.1994:

“Adnan Hoca’dan RP’ye manken ordusu”

“Adnan Hoca’dan RP’ye manken ordusu Tunca BENGİN RP’ye katılan, ardından da örtünen manken Gülay Pınarbaşı’ndan sonra İslami yaşam tarzını benimseyen pek çok ünlü erkek manken RP’yi destekleyeceğini açıkladı.”

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/MeE22vA1PBJCZydsqmhi4Q _x3D__x3D

Milliyet, 14.02.1994:

“Akıncıoğlu RP’yi istiyor”

“Manken ve sinema oyuncusu Serap Akıncıoğlu, RP’nin savunduğu fikirlerin kendisine “sıcak” geldiğini belirterek, “Partiye girmem için teklif gelirse kabul ederim” dedi.”

(http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/1ftzQ3TyvE0WUcsXqLlfSw_x3D__x3D_)

Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşlarından olan ve başarılı bir oyunculuk geçmişine sahip Serap Akıncıoğlu Hanımefendi’nin de Refah Partisi ile adının anılması çok önemlidir. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda iki yıl eğitim alan Serap Akıncıoğlu Türkiye Yüz Güzeli Yarışması’nda birinci seçilmiş ve ardından İz Peşinde, Tetikçi Kemal, Danimarkalı Gelin, Güneş Yeniden Doğar gibi film ve TV dizilerinde oynamıştır. Danimarkalı Gelin filmiyle 1993 yılında Birleşik Sanatçılar Derneği’nin “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazanmıştır. Görüldüğü üzere o dönemin en ünlü oyuncuları ve mankenleri Sayın Adnan Oktar’ın vesilesiyle Refah Partisi ile yakınlaşıp katılmışlar ve Türkiye çapında Sayın Erbakan’ın ve Sayın Erdoğan’ın partisinin çok modern bir hale geldiğini, modernliğin, laikliğin teminatı olduklarını tüm milletimize göstermişlerdir.

Milliyet, 13.01.2001: “Adnan Hocacı Erbakan” “Adnan Oktar’ın ‘Harun Yahya’ takma adıyla yazdığı kitaplar Erbakan’a yaradı. Hoca umre dönüşü katıldığı iftar ve sohbetlerde bu kitaplardan alıntı yapıyor.”

1.5. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞLARINDAN SAYIN GÜLAY PINARBAŞI’NIN REFAH PARTİSİ’NE KATILIMIYLA İLGİLİ VERDİĞİ RÖPORTAJLARDAN BAZILARI

Sivil Haber, 20 Eylül 2013: MUHABİR: “1994 Şubat’ında RP’ye katıldınız. Siz kendi isteğinizle mi katıldınız, yoksa partiden size bir teklif mi geldi, biraz anlatır mısınız? GÜLAY PINARBAŞI: “Refah Partisinden bana teklif geldi ve böylece 1993 yılında Refah Partisi’ne katıldım. Partiye katılmaktaki asıl amacım, hem dünyada hem de ülkemizde mezhep ve görüş ayrılıklarından dolayı, dağınık olan Müslümanların birlik olmasını sağmak için bir şeyler yapmaktı. Biliyorsunuz birlik olmak, her Müslüman için sadece sosyal bir gereklilik değil farz vazifesidir. Çok değerli Rahmetli Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızda İttihad-ı İslam’ı hiç durmadan savunuyordu. Ben de Müslümanları birleştirecek faaliyetlere katkıda bulunmak, bu içerikte mesajlar vermek istiyordum. Refah Kongresi’nde bir konuşma yapmıştım, konuşmamın sonunda Ali İmran Suresi’nden: “Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın, dağılıp ayrılmayın” ayetini söylediğimde yer yerinden oynamış, salonda müthiş bir coşku oluşmuştu. Bu beni çok şevklendirmişti.”

(http://www.sivilhaber.com/roportaj/gulay-pinarbasi-ile-dunden-bugune-h10546.html)

A9 TV, 24 Kasım 2011: ADNAN OKTAR: “Gülay hocam, maşaAllah Erbakan Hocam seni çok severdi, rahmetli.”

GÜLAY PINARBAŞI: “Evet, maşaAllah.”

ADNAN OKTAR: “Sen bizzat tanışmış, görüşmüştün değil mi Erbakan Hocamla?” GÜLAY PINARBAŞI: “Evet Hocam. Kongrede karşılaşmıştık, o zaman tanışmıştık. Tabii o zaman çok fazla konuşma imkanımız olmadı, ayaküstü bir sohbetimiz oldu. Daha sonra kendisi beni büyük kızının, Zeynep Hanım’ın düğününe, Sheraton’daki düğününe davet etmişti, orda bir görüşmemiz oldu. Bizimle çok ilgilendi, Allah razı olsun. Sizden övgüyle bahsetti, çok selamlarını sevgilerini söylemişti. Bir iki kez yine görüşmemiz olmuştu, kısa görüşmeler. Kendisi çok değerli bir insan, maşaAllah.” ADNAN OKTAR: “Canımız Hocamız o, canımız, canımız. Senin Saadet’e girdiğin yıl Hocamız Başbakan oldu maşaAllah. Bereketinle inşaAllah, Allah vesile etti. Sen çok güzel kongrede bir konuşma yapmıştın, ayet söylemiştin, değil mi?” GÜLAY PINARBAŞI: “Evet. Kısa bir konuşma yapıp sonucunda ayet söylemiştim. Bayağı bir alkış, kıyamet oldu.”

ADNAN OKTAR: “MaşaAllah.” GÜLAY PINARBAŞI: “Çok destek ve teşvik gördüm. Çok hoşuma gitmişti o zaman maşaAllah.”

ADNAN OKTAR: “MaşaAllah, helal olsun.”

GÜLAY PINARBAŞI: “Elhamdülillah.” ADNAN OKTAR: “Erbakan Hocamız koç yiğitti, öyle temkinli, korkak, ürkek, titrek değildi. Baktım Fatih de öyle, aferin. Babası gibi o da. Böyle idare-i maslahatçı, korkak, ürkek falan tipler bunlar bir daha iflah olmuyorlar. Pek bir şey çıkmıyor.” GÜLAY PINARBAŞI: “Sheraton’daki düğünde Sayın Erbakan: “Hocamızın kitaplarını biz de okuyoruz” demişti, maşaAllah. Çok tevazulu, çok saygılı.” ADNAN OKTAR: “Erbakan Hocam benim kitaplarımı ömrü boyunca hep teşvik etti. “Harun Yahya Kitapları okuyun”, “Harun Yahya Kitapları okuyun”. Nereye gitse “Harun Yahya Kitapları okuyun” derdi. Herkes bilir.”

KONUK: “Son çıktığı canlı yayında yine elinde sizin kitabınız vardı.”

ADNAN OKTAR: “Evet, maşaAllah. Dünya tatlısıydı Erbakan Hocamız.”

(https://www.youtube.com/watch?v=00uWJOHRY2Y)

1.6. SAYIN ADNAN OKTAR’IN SAYIN ERBAKAN’A ve SAYIN ERDOĞAN’A DESTEĞİ İLE İLGİLİ YAPTIĞI AÇIKLAMALARDAN BAZILARI Sayın Adnan Oktar, Sayın Erbakan’a ve Refah Partisi’ne kazandırmış olduğu modern vizyon ve modern görünümün hem Sayın Erbakan’ı hem daha sonra Sayın Erdoğan’ı başarıya götürdüğünü şu şekilde açıklamıştır:

Adnan Oktar, 24 Aralık 2014, A9 TV: "Mesela Tayyip Hoca ne yapıyor? Gidiyor bir bir konuşuyor, görüşüyor. Yani “Ey cemaatler; hadi gelin bize destek olun.” Çekingen davranırsan kimse yanaşmaz. Ama bir tek Allah’tan korktuğunu gösterir de gider mesela Süleymancılar’ın liderleriyle görüşürsün. Onlar istemese dahi gidersin. Nurcular’ın liderleriyle gider görüşürsün. Gider Nakşibendiler’le görüşürsün, Kadiriler’le görüşürsün. Kıyıda köşede bütün Müslüman cemaatlerle görüşürsün. Candan bir muhabbet gösterirsin, o zaman olur. Misafir sana gelmez, sen misafirin yanına gideceksin. O şekilde olursa olur. Yoksa Süleymancı’ya ayrı bir bakış açısı, Nurcu’ya ayrı bir bakış açısı. Şuna ayrı bakış açısı gibi düşünebilirler. Büyük Birlik Partisi herkesin sevdiği bir partidir. Türkiye’de Büyük Birlik Partisi’ni sağcı olup da sevmeyen yoktur. Ama küçük bir parti olarak görüldüğü için oylar bölünmesin diye kimse desteklemez. Ama parti cesur yani parti derken Hoca’yı söylüyorum ve partinin ileri gelenlerinden birçok kişi atak, cesur tavrını göstermesi lazım. Erbakan Hocam öyleydi. Cemaatlerle iç içe olurdu, hiç çekinmezdi. Hatta başbakanlıkta tarikatları topladı, yemek yedirmişti. Partinin kapatılmasına gerekçe gösterildi ama hiç umurunda değildi onun. Açık açık savunurdu. Mesela Atatürk’ü kendi partisinin içerisinde birçok kişi belki sevmez, karşıdır. Ama o gürül gürül bir kongrenin tamamını Atatürk’e ayırmıştı. Bizim çok etkimizde kalmıştı o zaman Erbakan Hoca. Kılık kıyafetten tut, zihniyetten çık. Sonra AKP içerisinde bu bizim gösterdiğimiz modern İslami anlayış zihniyeti geniş bir zemin buldu. Partiden ayrıldılar AkParti’yi kurdular. Yani buna vesile olan, zemin hazırlayan biziz. Daha önce Saadet Partisi gelenekçi, ortodoks klasik bir tavır içerisindeydi. O modern bakış açısıyla iktidar olacaklarını anlayınca partide esaslı bir zihniyet değişikliği oldu. Tayyip Hoca’nın öncülüğünde partiden ayrıldılar. Bizim gösterdiğimiz çizgide bir ruhla ve felsefeyle hareket ettiler. Ve başarılı oldular. Olayın doğrusu bu. Saadet Partisi’nin iktidar olacağı kimsenin aklının ucundan geçmezdi. Tayyip Hocam da, belediye başkanı olacağı. Bak bizim çocuklar yanına gitmişlerdi. Yardımcı olmuşlardı. O modern vizyon, o modern görünüm kamuoyunda çok olumlu etki yaptı. Ve Tayyip Hocam rahatça o zaman belediye başkanı olmuştu. Saadet partisinin iktidar olmasında Gülay Pınarbaşı ve diğer kardeşlerimiz çok etkin olmuşlardı. Partiye modern bir vizyon, modern bir bakış açısı vererek. Orduda da ve diğer kesimlerde de sempati meydana getirmişti. Ama sonra 28 Şubatçılar dedi ki; “Saadet Partisi” yani Milli Selamet Partisi, artık çeşitli isimler almıştı. “Gösterdiği vitrine uymadı” dediler. Çünkü gösterdiğimiz çizgiden sonra vazgeçtiler. Gelenekçi ortodoks çizgiye kaydılar. Ondan sonra da hükümeti yıktı ordu. Yıkılmasına vesile oldu. Hatta Genelkurmay Başkanı o zaman açıkladı. “O gösterdikleri modern çizgiye, modern vitrine uymadılar” dediler. Yani “aldatıcı bir görünüm oldu” dediler. Yahut yani “Bir illüzyon gibi oldu” dediler. “O yüzden biz de hükümetin devamını riskli gördük. Zararlı gördük vatan, millet için” gibi bir üslupları vardı. O devirdeki konuşmaları getirebilirim" Sayın Adnan Oktar, Sayın Erbakan’ın İslam’a çok büyük hizmet etmiş bir dava adamı olduğunu bazı konuşmalarında şu şekilde ifade etmiştir:

Adnan Oktar, 5 Kasım 2017, A9 TV:

İZLEYİCİ SORUSU: “Necmettin Erbakan hakkında ne düşünüyorsunuz?” ADNAN OKTAR: “Necmettin Erbakan son yüz yıllarda gelmiş en mükemmel mücahittir. En mükemmel Müslümanlardandır. Said Nursi gibi, Necip Fazıl Kısakürek gibi İslam’a çok büyük hizmeti olmuş gerçekten iman eden halis, muvahhit, muttaki, afif, naif mükemmel bir Müslümandı. Veli tıynetleydi, ehl-i tarikti, Nakşibendi’dir. Beş vakit namazında mümin vasıflarına tam sahip Allah’ın nimet olarak gönderdiği mübarek bir şahsiyetti. Allah gani gani rahmet etsin.”

Adnan Oktar, 24 Şubat 2013, A9 TV: A9 TV SUNUCUSU: “Hocam, Elif Erbakan Ankara’da bir toplantıda yaptığı konuşmada. Merhum Erbakan Hocamızın siyaseti, vatana hizmeti bir araç olarak gördüğünü, Erbakan Hocamızın son nefesine kadar teşkilat çalışmalarıyla ilgilendiğini anlattı.” ADNAN OKTAR: “Evet yani siyasi bir çıkar için değil. Dava adamı olarak, bir mürşid olarak görev yaptı Hocamız.”

– BÖLÜM 2 – REFAH PARTİSİ İÇERİSİNDEKİ MODERNLİK KARŞITI HAREKETLER, 28 ŞUBAT POSTMODERN DARBESİ VE AK PARTİNİN KURULUŞU

Sayın Adnan Oktar’ın, Sayın Erbakan’a ve Sayın Tayyip Erdoğan’a önerdiği ve bu sayede Refah Partisi’ni hem yerel hem de genel seçimlerde muazzam bir şekilde başarıya taşıyan modern çizgiye karşı, zamanla parti içinde olumsuz bir reaksiyon gelişmiştir. Refah Partisi içinde zamanla yenilikçiliğe karşı oluşan muhalefet ve modern görüntü karşıtlığı ile Refah Partisi içinde fikir ayrılıkları baş göstermiştir. Diğer taraftan, Refah Partisi’nin modern ve yenilikçi çizgisini görerek oy veren modern kesimler de, Refah Partisi’ndeki bu modernlik karşıtı hareketleri gördüklerinden dolayı, partiye olan desteklerini kesmeye başlamışlardır. Sayın Adnan Oktar’ın önerdiği modern, ilerici anlayışa parti içinde başlayan karşı çıkışın ardından, Refah Partisi hakkında iktidardayken sözde bir irtica tehlikesi öne sürülmeye başlanmıştır. Refah Partisi’nin modern çizgiden gelenekçi ortodoks çizgiye yeniden dönmesi bahane edilmiş ve ardından 28 Şubat 1997 postmodern darbesi meydana gelmiştir. Bu darbenin ardından 18 Haziran’da Sayın Necmettin Erbakan Başbakanlık görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır. Süreç bununla da sona ermemiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, iktidarda iken Refah Partisi hakkında, güya “Lâik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri” gerekçesiyle kapatma davası açmıştır. 8 ay süren dava sonunda Refah Partisi, 16 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi tarafından; parti görevlilerinin laiklik karşıtı eylemleri, devletin kurucusuna karşı suçlamaları ve başörtüsü ile ilgili siyaseti gibi bazı nedenler öne sürülerek kapatılmıştır. Dava devam ederken Necmettin Erbakan başkanlığındaki Refah Partisi, 28 Şubat süreci içerisinde iktidardan uzaklaştırılmıştır. Sayın Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde partiden ayrılan bir grup ise Sn. Adnan Oktar’ın gösterdiği çizgide bir ruhla ve felsefeyle hareket etmişler ve başarılı olmuşlardır.

2.1. AK PARTİNİN KURULUŞU VE SAYIN ERDOĞAN’IN MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ ÇIKARTTIM AÇIKLAMASININ ARDINDAKİ SIR Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Refah Partisi’nden ayrıldıktan sonra Refah Partisininin son dönemlerinde yaşanan ve partinin kapatılmasına da sebep olan modernlik karşıtı görüşlerin takipcisi olmayacağını ‘‘Milli Görüş gömleğini çıkardık’’ sözleriyle ifade ederek 2001 yılında, Sayın Adnan Oktar’ın yıllarca savunduğu modern sağ parti temelinde olan AkParti’yi kurmuştur. Sayın Erdoğan, AkParti’yi tarif ederken sarfetmiş olduğu ’’Milli Görüş gömleğini çıkartık’’ ifadesiyle, sayın Adnan Oktar’ın öncülüğünü yapmış olduğu, Atatürkçü, Laik ve modern İslam anlayışını savunacaklarını, geçmişten gelen modernlik karşıtı, geleneksel ortadoks islam anlayışını ise terk ettiklerini ifade ediyordu. Gerçekten de Sayın Erdoğan’ın bu kararı fevkalade doğru olmuş, modern bir sağ partinin bir yandan manevi değerleri korurken aynı zamanda yenilikçi ve milli bir çizgide ülkeyi kalkındırıp geliştirmesinin özlemi içerisinde olan halkımızdan büyük bir teveccüh görmüştür. Halkımız, 2002’den itibaren modern sağın tek merkezi haline gelen AkParti’ye o günden bugüne değin kesintisiz bir şekilde milli ve manevi değerleri koruyarak iktidar olma ve ülkeyi yönetme görevini işte bu yüzden vermektedir.

– BÖLÜM 3 – SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ TÜRKİYE’DE SAĞIN İKTİDARA GELEBİLMESİ İÇİN GEREKEN FELSEFİ VE İDEOLOJİK ALT YAPIYI SAĞLAMAK AMACIYLA YAPMIŞ OLDUKLARI FİKRİ FAALİYETLER

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, yapmış oldukları muazzam etkili imani ve fikri faaliyetlerle muhafazakâr-mukaddesatçı siyasi görüşün ideolojik zeminini Türkiye çapında inşa etmişlerdir. Bu çalışmalar içerisinde; • Darwinizm’in bilimsel olarak geçersizliğini, • Evrim teorisinin bir aldatmaca bir pagan inancı olduğunu, • Materyalizmin geçersizliğini, • Allah’ın varlığının delillerini, • Kuran mucizelerini, • İman hakikatlerini, • Kâinatta tesadüflere asla yer olmadığını, • Yaratılış gerçeğini, • Yeryüzündeki tüm sorunların çözümünün Kuran’da belirtilen İslam ahlakının olduğunu akla ve mantığa uygun şekilde bilimsel delilerle anlatan, 73 dile çevrilmiş 65 bin sayfayı bulan 304 kitap, binlerce makale, bu eserlerden faydalanılarak yapılan binin üzerinde internet sitesi, yüzlerce iman hakikati belgeseli, 5 binin üzerinde konferans, canlı televizyon yayınları ve yaratılış gerçeğini bilimsel olarak ortaya koyan binlerce fosil sergisi yer almaktadır. Sayın Adnan Oktar’ın bu fikri çalışmalarıyla materyalizm ve Darwinizm’e karşı tarihteki en etkili çökertici darbe indirilmiş ve bunun neticesinde din karşıtı tüm felsefelerin yani materyalizm, komünizm, faşizm, ateizm ve deizm gibi insanları dinsizliğe sürükleyen tüm felsefelerin fikri temeli tamamen yerle bir olmuştur. Sayın Adnan Oktar, hayatın kökeninde Darwinizm’in olmadığını, kâinatın oluşumunun materyalizmle değil yaratılış gerçeğiyle açıklanabileceğini bilimsel delilleriyle ispat etmiştir. Bunlar tarihi çalışmalardır çünkü genç nesil böylece kainatın ve hayatın kökenini artık Allah’ın varlığıyla açıklandığına şahit olmaya başlamıştır. Sayın Adnan Oktar, tüm bunların yanında iman hakikatlerini ve Kuran mucizelerini anlatan çalışmalar da yaparak bunun neticesinde Allah’ın varlığına tam iman eden derin imanlı ve aydın bir neslin yetişmesine vesile olunmuştur. Özetle, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının bu çalışmalarıyla Türkiye’de solun etki ve nüfuz alanı tümüyle daralıp zayıflamıştır. Çünkü bu çalışmalar hem solun felsefesini çökertmiş, hem de milletimizin milli ve manevi bilincinin iyiden iyiye artmasına vesile olmuştur. Böylece modern sağı temsil eden AkParti hükümetleri çok güçlü bir felsefi zemin üzerine oturmuş, buradan aldıkları güçle de uzun yıllar iktidarda kalmaya devam etmiş ve etmektedir.

3.1. SAYIN ADNAN OKTAR’IN 1979’DAN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE SOLU VE KOMÜNİZMİ ÇÖKERTMESİ VE BÖYLELİKLE MODERN SAĞIN İNŞAASI Türkiye, özellikle 1960 darbesinin ardından 1980’lere kadar dini anlamda en zayıf inanca sahip olunan bir döneme girmiştir. Neredeyse bütün dünyaya yayılan komünizm ve sol görüş Türkiye’yi de büyük ölçüde etkisi altına almıştır. Bu dönemde, ateizmin ve din karşıtlığının en büyük etkeni olan Darwinizm de dünya çapında adeta bir diktatörlük haline gelmiş, yaratılışı savunan akademisyenlerin, dindarların üniversitelerden atıldığı bir durum ortaya çıkmıştır. İslam ülkeleri dahil tüm devletlerin eğitim müfredatları Darwinist öğretiler temelinde oluşturulmuştur. Bütün okullar, sınavlarda Darwinizm’i yani yaratılış karşıtlığını savunmak zorunda olan öğrencileri mezun eder hale gelmiştir. Böyle sözde bilimsel bir eğitimin sonucunda ise basın yayın organları, üniversiteler, dernekler, tiyatrolar, sanat çevreleri, aydınlar, sendikalar ağırlıklı olarak materyalist-sol-komünist felsefenin hakimiyeti altına girmiştir. Solun bu hakimiyeti, sözde bilimsel verilerle sağı ezmelerinden kaynaklanmıştır. Materyalizm sözde bilimsel bir gerçeklik gibi savunulmuş, sağın aydınları ise materyalizme, Darwinizm’e karşı hiçbir karşı cevap verememiştir. Dolayısıyla sağın, milliyetçilerin ve dindarların da fikren en çok ezildikleri dönem işte bu dönem olmuştur. Sol-komünist çevreler her zaman dindarlara yönelik alaycı, baskıcı, ezici bir üstünlük sağlamıştır. Bu dönemler, Müslümanların fikri anlamda en çok ezildikleri, seslerinin çıkamadığı, kendilerini ifade etmekten çekindikleri, namaz kıldıklarını, oruç tutuklarını dahi gizleme gereği duydukları, İslam’ı ve Kuran’ı anlatmada en çok zorlandıkları bir dönem olmuştur. Ancak Sayın Adnan Oktar’ın özellikle solun ve komünizmin sözde bilimsel temeli olarak kabul edilen Darwinizm’i çürüterek alt etmesi sonucunda ülkemizde solun felsefi zemini çökmüş, hakimiyeti de son bulmuştur. Solun felsefesi çökünce komünizm, materyalizm savunulamaz hale gelmiştir ve şu an ülkemizde klasik manada sol bir parti kalmamıştır. CHP dahi sağın fikri hakimiyeti içerisinde neredeyse sağ söylemler üreten bir parti halini almıştır. Bu ortam sonucunda sağ güçlenmiş ve güçlü bir iktidar imkanı yakalamıştır. İşte bu ortam, Sayın Adnan Oktar’ın yoğun ilmi, imani ve kültürel faaliyetlerinin sonucudur. Sayın Adnan Oktar, 1979’dan günümüze kadar, halkımızın manevi yönden hayata bakış açısını değiştirmesine vesile olan çok etkili ilmi ve imani çalışmalara imza atmıştır. Daha lise yıllarındayken dünyayı saran felaketlerin, savaşların, ihtilallerin sebeplerini araştırdığında materyalizmin ne kadar büyük bir bela olduğunu fark etmiş, solun din karşıtlığını ortadan kaldırmayı ve materyalizmin hakimiyetini yıkmayı işte o zamandan amaç edinmiştir. Bu sebeple 1979’da üniversite tercihi olarak din karşıtlığının ve komünizmin adeta kalesi olarak ünlenmiş Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni özel olarak tercih etmiştir. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi, her gün onlarca gencin öldürüldüğü bir dönemde kendisinin de birçok ölüm tehdidi almasına rağmen Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki fikri faaliyetlerine başlamış ve kısa sürede de çalışmalarında başarılı olmuştur. Sayın Adnan Oktar, komünistlerin tüm din karşıtlığı fikir ve söylemlerini Darwinizm üzerine kurduklarını, sağ görüşlü gençlerin ise Darwinist-materyalist felsefe karşısında her defasında sessiz kalarak yenilgiyi kabul ettiklerini görmüştür. Darwinizm ve materyalizmin en azgın ve baskın olduğu, akademisyenlerin, sanatçıların, siyasetçilerin solun hakimiyetini her yere yaydıkları bu dönemde Sayın Adnan Oktar, Darwinizm’i çökertecek bilimsel araştırmalarına başlamış, çok kısa bir süre sonra Evrim Aldatmacası kitabını yazmıştır. Bu kitap karşısında tüm sol, Darwinist ve materyalistler açık bir yenilgiye uğramıştır. Sayın Adnan Oktar, günümüze kadar Darwinizm karşıtı bilimsel çalışmalarını artırmış ve en nihayetinde evrimi dünya çapında yerle bir eden faaliyetler gerçekleştirmiştir. Sonuç olarak; Sayın Adnan Oktar’ın ilmi ve imani çalışmaları neticesinde üniversitelerdeki sol ve komünizm hakimiyeti gerilemiş, Türkiye’de solun etki gücü tamamen ortadan kalkmış, diğer yandan dindar, Müslüman üniversite gençliği oluşmuş ve ülkemizde modern sağ güçlü bir fikri zemine kavuşmuştur.

3.2. SAYIN ADNAN OKTAR ve ARKADAŞLARININ FİKRİ ÇALIŞMALARI AK PARTİ’NİN FELSEFİ ZEMİNİNİ OLUŞTURMUŞTUR Sayın Adnan OKTAR’ın on yıllardır devam eden fikri çalışmaları, Türkiye’de çok uzun yıllar süren sol felsefesinin etkisini ortadan kaldırmış, milletimizin çoğunluğunun modern sağa oy verecek bilgilerle donatılmaları sağlanmıştır.

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının; • Türk-İslam Birliği ülküsünü gerçekleştirmek, • PKK ve komünizmi fikren darmadağın etmek, • Darwinizm ve materyalizm ile ilmi mücadele etmek, • İman hakikatleri ve Kuran mucizelerini anlatarak pek çok kişinin imanına vesile olmak, • Milli birlik ve beraberliğin sağlanması ile milli şuurlu bir nesil yetişmesi için yapmış oldukları ilmi çalışmalar hem solun ideolojisinin yıkılmasında hem de sağın iktidara gelmesi için uygun ortam hazırlanmasına hizmet eden çalışmalardır.

Sayın Adnan Oktar, yaptığı anti Darwinist anti materyalist bilimsel faaliyet sonucunda solun dayanak noktalarının tümüyle çürüdüğünü ve sağın felsefesinin bütün Türkiye’ye güçlü bir şekilde oturarak tepmez devrilmez bir sağ iktidar meydana geldiğini şu sözleriyle dile getirmiştir:

Sayın Adnan Oktar, 15 Nisan 2018, A9 TV: “Türkiye, modern sağ anlayışla çok rahat edecek bir ülkedir. Modern sağ Ortadoğu için de ideal bir modeldir. En uç sağa da en uç sola da –devlete sadık olduğu ve şiddete başvurmadığı müddetçe- kapıyı açıp fikirlerini özgürce ifade edebilecekleri bir ortam çok rahatlatıcı olur. Dekolte kadınların da çarşaflı kadınların da alabildiğince özgür oldukları, bölücülük ve silahlı eylem dışında her fikrin rahatça konuşulduğu bir Türkiye, Ortadoğu için çok güzel bir model olur.”

Sayın Adnan Oktar, 14 Haziran 2013, A9 TV: “Vesilemizle, Türkiye'nin yüzde 95'i Darwinizm’e inanmıyor. Yaptığımız bilimsel çalışmalarla solun atak gücünü kırdık ve AkParti’nin iktidara gelmesinin felsefi zeminini biz oluşturduk.”

Sayın Adnan Oktar, 13 Mayıs 2013, A9 TV: “Biz AkParti hükümetinin, sağın felsefesini bütün Anadolu’da oturttuk. Darwinizm’i-materyalizmi bilimsel delillerle yerle bir ettik. Solun dayanak noktalarını bırakmadık. Hem modern İslam anlayışı hem anti-Darwinist, anti-materyalist sistemin oturmuş olması hükümetin elini ideolojik yönden çelik gibi güçlü kıldı. Ve tepmez devrilmez bir iktidar meydana gelmiş oldu.”

Sayın Adnan Oktar, 28 Aralık 2012, A9 TV: “Felsefi destekte sol felç olur. Biz felsefi destek sağlıyoruz hükümete. Solun felç olmasının sebebi Darwinizm’i yıkmamızdır, materyalizmi yıkmamızdır.”

Sayın Adnan Oktar, 10 Temmuz 2011, Kanal Avrupa ve Çay TV: “Biz Yaratılış Atlası’nı çıkartıp, sola ilmi, bilimsel darbeyi vurduktan sonra sol hakikaten pelteleşti. Fikri kalmadığı için, inancı kalmadığı için büyük bir bölümü diz çöktü.”

Sayın Adnan Oktar, 2 Şubat 2018, A9 TV: “Ortadoğu’da İngiliz derin devleti hep halkı bölerek netice almıştır, insanları birbirine düşürerek ülkeleri zayıflatır ve istediğini elde eder. Yerli işbirlikçileri de bu işlerde kullanır. Bu yüzden liderin etrafında birlik olmak hayatidir. Milletçe Tayyip Hocam’ın etrafından kenetlenirsek Allah’ın izniyle bu millete hiçbir şey yapamazlar. Bu birlikten rahatsız oldukları için camiamızın üzerine geliyorlar. Bizim çalışmalarımız ilmi olarak materyalizmi ve Darwinizm’e en etkili darbeyi indirdi ve Hükümet çok güçlü bir felsefi zemin üzerine oturdu. Geçmişteki sağ hükümetlerin, Menderes, Demirel, Özal döneminde sağın, ideolojik zemini yoktu. Bizim çalışmalarımız çok güçlü bir ideolojik zemin oluşturdu. Solun önde gelenleri de “Adnan Oktar’ın çalışmalarıyla bu zemin sağlandı” diye açıkça bu durumu anlatıyorlar. Hükümetimiz hem bu vesileyle hem de bir çok yönden aldığı akılcı tedbirlerle Allah’ın izniyle çakı gibi. Bizim hem yurt içinde hem yurt dışındaki çalışmalarımız da çok hayati bir destek.”

Sayın Adnan Oktar, 10 Ocak 2018, A9 TV: “Türkiye’nin solu gerici soldur, çok gerici bir kafaya sahiptir. Stalin Devri’nin soludur. Dolayısıyla hepsi olmasa da büyük bir bölümü; bağnaz, tutucu ve gelenekçidir. Çok katıdırlar. Kılık kıyafeti bile, Stalin bıyığı. Stalin tarzında konuşuyor. Stalin’in kültüründe kalmışlar, 2017’lerin insanı değil. Adam 1920’ler, 1930’ların kafasında. Geliştirememiş kendisini. Onun için kadınlara karşı da katıdır. Mesela; solcu kadınlarına bakın erkek gibidirler. Makyaj yapmazlar, askeri kıyafetler giyerler. Hepsi olmasa da birçoğu bakımsızdır. Kötü bir görünüm vardır. Serttirler, sevgisizdirler. Gelenekçi ortodoks kesimde de yine öyle. Kadınların birçoğu bakımsız, çoğunlukla güzel bir koku hissedemezsin. Güzel bir bakım hissedemezsin. Hepsi için demiyorum, bir kısmı için diyorum çünkü çok iyi olan, çok değerli olan insanlar da var. Ama kadın karşıtlığı onlarda da çok şiddetlidir. Onlar zaten kendileri savunuyorlar kadınların akılsız olduğunu, yarım akıllı olduğunu, sopa yemesi gerektiğini erkeklerden daha kapsamlı anlatıyorlar. Kadının dediğinin tersinin yapılması gerektiğini su gibi ezberlemiş onlar. Kadınlara ait hükümler diye o konuda alim olmuş kadınlar var. Kendi kendine hakaret ediyor ve bunu takva adına yapıyor, Allah'ın hükmü bu, zaten böyle olması lazım diyor. Bundan sonra bu münasebetsizliğe yol vermeyeceğimizi biz gösterttikten sonra Türk gençliğinde muazzam bir uyanma oldu. Bakın 150.000'in üstünde insanla görüştük. Hepsinin pozitif, son derece hür, aydın, Kuran Müslümanı olduğu, aklı başında, şefkatli ve merhametli olduğu, yardımsever, nezih, savaşlara karşı, kan dökülmesinden nefret eden, dostluk ve sevgiden çok zevk alan, sanatı, estetiği, bilimi coşkuyla savunan, demokrat, hür düşünceyi savunan, cumhuriyetçi akla sahip kaliteli gençler olduğunu, kadın özgürlüğünü savunduklarını görüyoruz. Dolayısıyla yaptığımız ilmi mücadele elhamdülillah meyvelerini verdi ve vermeye devam ediyor meyvelerini.”

Sayın Adnan Oktar, A9 TV: “AkParti’nin iktidara gelişinde AkParti’nin felsefi zeminini hazırladık. Felsefi zemini hazırlanamadan bir hükümetin iktidara gelmesi mümkün değildir. Yani felsefi zemini olmayan her hükümet yıkılır. Hükümet bu kadar göğsünü gere gere hareket ediyorsa felsefi zeminin sağlam olmasından. Dolayısıyla en hayati noktadan hükümeti desteklemiş oluyoruz, felsefesini tam oturttuğumuz için. Bakın felsefi yönden kimse yaklaşamıyor. Halbuki normalde felsefi yönden yaklaşmaları lazım. Mesela sosyal demokrat hükümetin felsefi zemini vardır, sosyal demokrasi üzerine kurulmuş bir felsefeyle hükümet eder. Ama sağın genellikle felsefesi olmaz, olmadı Cumhuriyet döneminde, yani zayıftı felsefeleri. İlk defa böyle balistik çelik gibi bir felsefi zeminin üzerinde hükümet inşa edildi. Onu Doğu Perinçek çok güzel vurguladı. “Adnan Hoca’nın talebeleri Türkiye’yi karış karış gezdiler, Darwinizm’in ve materyalizmin aleyhinde çalışmalar yaptılar ve AkParti iktidar oldu” dedi. Mükemmel bir teşhis ve doğru bir teşhis.”

3.3. SAYIN DOĞU PERİNÇEK, “AK PARTİ’NİN FELSEFİ ZEMİNİNİ ADNAN OKTAR SAĞLADI” SÖZÜYLE AK PARTİ’NİN İKTİDARA GELİŞİNDE SAYIN ADNAN OKTAR’IN MUAZZAM ETKİSİNİ EN İYİ TAHLİL EDEN KİŞİLERDEN BİRİ OLMUŞTUR Sayın Doğu Perinçek’in AkParti’nin iktidara gelişinde felsefi zemini Sayın Adnan Oktar’ın fikri faaliyetlerini ana unsur olarak göstermesi önemli bir tesbittir. Kendisi bilindiği üzere ulusalcı ve sol çizgide bir aydındır ve uzun yıllardır Türk siyasetine damgasını vurmuş önemli bir fikir insanıdır. Sayın Perinçek, AkParti’nin güçlü bir şekilde iktidar olmasını ‘‘solun gerilemesine ve sağın güçlenmesine’’ bağlamaktadır ve Sayın Doğu Perinçek’e göre solu tamamen etkisizleştiren faaliyeti de Adnan Oktar gerçekleştirmiştir.

Sayin Adnan Oktar’ın Sağı Güçlendiren İlmi Faaliyetleri Sağın felsefi zeminini güçlü bir şekilde oluşturan fikri ve imani faaliyetlerin Cumhuriyet tarihinden beri ilk defa ve sadece Sayın Adnan Oktar tarafından yapıldığından daha önce bahsetmiştik. Ancak detay vermek gerekirse; Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları tüm Türkiye’yi şehir şehir, köy köy, mahalle mahalle gezerek solun temel dayanağı olan evrim teorisinin geçersizliğinin bilimsel delilleriyle anlatıldığı ve komünist ayaklanma tehlikesine dikkat çekilen 5.000’in üzerinde konferans düzenlemişlerdir. Yine binlerce yaratılış gerçeği sergisi açmışlardır. Bu konuda milyonları bulan Harun Yahya eseri dağıtılmış, halkımızın bu hayati gerçekleri öğrenmesi sağlanmıştır. İşte bu sayede Darwinizm, materyalizm, komünizm ve solun fikri dayanakları tümüyle çökertilmiştir. AkParti’nin de 17 yıldır güçlü bir şekilde iktidara yerleşmesi işte bu milli bilince ve imani şuura sebebiyet veren faaliyetler sonucunda fikri zeminin Sayın Adnan Oktar vesilesiyle sağlam bir şekilde tüm Anadolu’ya oturtulması ile mümkün olmuştur. Doğu Perinçek’in bu konu hakkındaki görüşlerine Sayın Adnan Oktar, A9 TV canlı yayınında şu şekilde değinmiştir:

Sayın Adnan Oktar, A9 TV: “Doğu Perinçek de diyor ki; “Bütün Anadolu’yu gezdiler” diyor, “Adnan Hoca’nın talebeleri” diyor, “hükümetin felsefi zeminini hazırladılar” diyor, “hükümet de iktidar oldu ondan sonra” diyor. Felsefi zemini olmayan bir hükümet iktidar olamıyor. Solun felsefi zeminini yok ettik, sağda felsefi bir zemin oturttuk. Sağ derken tabi inançlı kesimi kastediyoruz yoksa solun da inançlı kesimi çok yüksektir. CHP’li kardeşlerimizin %99’u dindardır.”

Sayın Adnan Oktar, A9 TV: “Doğu Perinçek dedi ki: “AkParti’nin iktidara gelmesinin tek sebebi Adnan Oktar’ın talebelerinin Anadolu’da karış karış gezerek Darwinizm’i, materyalizmi eleştiren konferanslarıdır” dedi “ve dağıtılan kitaplardır” dedi. Çok doğru ve yerinde bir analiz.”

Özetle Sayın Doğu Perinçek’in söylemek istediği şey, Sayın Adnan Oktar vesilesiyle dindar ve komünizmden uzak bir gençliğin yetişmesidir. Sayın Perinçek de bu şekilde AkParti’nin güçlü bir şekilde iktidar olduğunun analizini yapmıştır. Sayın Adnan Oktar’ın AkParti’ye iktidarı açan faaliyetlerini kısaca özetlemek gerekirse;

1. Türkiye’de solun yani komünist düşüncenin hakimiyeti, Darwinist ideolojinin fikri hakimiyetini yıkmasıyla temelsiz kalmış ve sonuçta taban gücünü kaybederek iyice zayıflamıştır. 2. PKK’nın ideolojisinin komünizm olduğunu ispatı ve komünist ideolojiyi de ısrarla eleştirmesinin ardından hem PKK ve hem de komünist düşünceye olan destek çok fazla azalmıştır. 3. PKK’yı komünist, ateist ve din karşıtı olduğunu ispatlayarak halkımıza bunların gerçek yüzlerini tanıttıktan sonra, PKK için yapılan tüm sözde olumlu imaj çalışmaları da boşa çıkmıştır. Dindar Doğu halkı böylelikle PKK’yı dışlamıştır. 4. Komünist hareketler dünyadaki karanlık odaklar tarafından özellikle desteklenmekte ve ülkeleri karıştırıp yıkmada bu felsefedeki bölücü militanlar kullanılmaktadır. Sayın Adnan Oktar’ın komünist ayaklanma karşıtı bilgilendirici yayınları 2000’li yılların başından beri komünizm karşıtı kitaplar, gazetelerde tam sayfa ilanlar ve komünizm karşıtı konferanslar olarak Türkiye çapında müthiş bir etki yaratmıştır. Bu şekilde Türkiye’deki komünist kalkışma planları da, suya düşmüş, etkisiz hale gelmiştir. 5. Terörün ve çatışmanın felsefesi olan çelişki teorisini de Sayın Adnan Oktar’ın eserleri etkisiz kılmıştır. Halkımız çatışmacı değil, milli ve manevi değerlere sahip çıkan, özgürlükçü ancak mukaddesatçı, modern ve dindar sağı desteklemeye, çatışmadan ve anarşiden uzak durmaya karar vermiştir. İşte tüm bu faaliyetlerin sonunda AkParti güçlü bir fikri zemin üzerinde rahatça hareket eden bir siyasi parti haline gelebilmiştir.

3.4. PKK ELEBAŞISI ABDULLAH ÖCALAN DA, SAYIN ADNAN OKTAR’IN KOMÜNİZME KARŞI YAPTIĞI GÜÇLÜ ÇALIŞMALARDAN RAHATSIZLIĞINI DİLE GETİRMİŞTİR Birçok aydının PKK’yla mücadelede başarısız olunduğunu söylediği yıllarda, bölücü terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan, Sayın Adnan Oktar’ın PKK’nın Türkiye’yi bölmesini engelleyen ilmi faaliyetlerinden duyduğu rahatsızlığını yazdığı kitapta dile getirmiştir. Öcalan, ‘Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği’ adlı kitabında Sayın Adnan Oktar’dan duyduğu rahatsızlığı şu sözleriyle dile getirmiştir: "Tepede de MİT’in oligarşik yapısının emrindeki din adamları vardır. Hem de filozofça din adamlarıdır bunlar. Osmanlı sultanlarına da tarih boyunca yol gösteren din adamları değil miydi?

Şimdi de rejimin saldırılarına yol gösterecek din adamları vardır. Mesela o Adnan Hocalar nasıl ortaya çıkarıldı?" (Abdullah Öcalan, Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği, Şubat 2001, İstanbul, s. 25) Abdullah Öcalan’ın yaptığı bu açıklama, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının gerçekleştirdikleri ilmi ve kültürel faaliyetlerin PKK terör örgütünün her yönden önünü kestiğinin dile getirilmesidir. Öcalan, Sayın Adnan Oktar’ın anti komünist, anti materyalist ve anti terör mücadelesinin devlete ve hükümete yol gösteren etki gücünden müthiş rahatsız olmuştur. PKK elebaşı Öcalan aslında özetle şunu söylemektedir: “Adnan Oktar’ın fikri faaliyetleri varken PKK’nın Leninist-Stalinist ideolojiyi yayarak bir komünist ayaklanma yapma ihtimali kalmamıştır.”

3.5. SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ MODERN KESİMİ KAZANMAYA YÖNELİK FAALİYETLERİ, AK PARTİ HÜKÜMETLERİNİN TÜRKİYE’NİN HER KESİMİNDEN DESTEK ALMALARINI SAĞLAMIŞTIR Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının modern kesimi kazanmaya yönelik çalışmaları da hükümetimizin iktidarının devamlılığı açısından çok önemli bir hizmet olmuştur. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları yıllarca uyguladıkları akılcı “modernlik ve özgürlük” anlayışlarıyla her kesimden insana rahatlıkla ulaşabilmektedir. Bu kesimlerde kolaylıkla dini ve milli konferanslar, etkinlikler düzenlemektedir. Özellikle Gezi kalkışması esnasında devletimizin kurumlarının ve hükümetimizin hiçbir şekilde diyalog kuramadığı milyonlarca gençle, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları ultra modern görünümleri sayesinde kolaylıkla irtibata geçmiş ve hepsini ikna etmede muazzam bir başarı sağlamışlardır. Sayın Adnan Oktar bu konuya ilgili açıklamalarının bir bölümünde şu şekilde değinmektedir:

Sayın Adnan Oktar, 12 Şubat 2018, A9 TV: “…O ilk ayaklanmada Türkiye hercümerç olabilirdi. Biraz daha bastırsalar batacaktı Türkiye Allah esirgesin. Zaten birçok siyasi ortadan kayboldu o dönemde yok oldular. Tayyip Hoca çok dirençli çıktı maşallah, kararlı oldu. Onun dışında birçok kişiye baktığımızda ortadan kaybolduklarını gördük. İşte o dönemde biz sabahlara kadar anlattık insanlara doğruyu, yurt dışına yurt içine. Sözümüz de geçerliydi. Çünkü aydın Müslümanlarız. Müzik, eğlence, resim, güzellik, Allah'a inanma, Allah'ı sevme hepsi beraber olduğu için sözümüz geçerli oldu. Ama Cübbeli Ahmet kafasında olsaydık sözümüz geçerli olmazdı. Gençlerin hükümete yönelik öfkesini ben dindirdim. Yani birçoğu tahrik edici konuşuyordu. Gezici gençler yayına sürekli mesaj gönderiyordu. Makul düşünmeleri için yol gösterdim. Yani öfkeden deliye dönmüşlerdi. Komünist gruplar Gezi’deki gençleri kontrol altına almak üzereydi ki büyük bir gençlik grubuydu o. O gruplardan uzak durmalarını sürekli telkin ettim. Çok daha büyük bir komünist kalkışmaya dönüşmesini engelledik. Çünkü PKK falan da katılacaktı işin içine. PKK'nın şehir yapılanması, Devrimci Halk Kurtuluş Partisi'nin şehir yapılanması, Atatürkçü gençler, aydınlar, solcular hepsi işin içine girecekti Allah esirgesin. Bunu engelledik. Sert üslup kullanılmamasını söyledim. “Sakin bir üslup kullanın gençlere böyle hitap etmeyin” dedim. Üslubu sakinleştirttik. Tayyip Hoca'nın yaptığı hizmetleri bilmiyorlardı, toparlayamıyorlardı. Ben tek tek anlatınca akılları yattı, sakinleştiler o dönemde.” Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, modern semtlerimiz ve sahil kesimlerimizdeki insanlarımız ile diyaloglar kurarak milli ve manevi değerleri buralarda kolaylıkla anlatabilen tek grup olmuşlardır. Sayın Adnan Oktar’ın konuya ilişkin açıklamalarından bir kısmı şöyledir:

Sayın Adnan Oktar, 20 Ekim 2017, A9 TV: "Ben sosyete denilen kesim içinde tebliğe ilk başladığımda tüm Türkiye adeta şok olmuştu. O kesim ile dinin yan yana gelmesi dahi düşünülemezdi. Lüks semtler, eğlence mekanları Müslümanların asla uğrayamayacağı mekanlardı. Müslüman denildiğinde akla bakımsızlık, kenar mahallelerde oturanlar, akılcı düşünemeyenler, sanattan anlamayanlar, giyinmeyi bilmeyen insanlar gelirdi. Bu insanları da tüm dünya hor görürdü. Allah’ın izniyle biz bu imajı yerle bir ettik. Müslümanların her şeyin en güzeline sahip olacağını dünyaya gösterdik."

Sayın Adnan Oktar pek çok kez canlı yayınları aracılığıyla hükümetimize sahil kesimlerinin kazanılmasına yönelik modernlik konusunda açılım yapılması tavsiyesinde bulunmuştur:

Sayın Adnan Oktar, 20 Nisan 2017, A9 TV: “İnsanlar kalite ve özgürlük istiyorlar. Kadınların, sanatın, hayatın özgür olduğunu halka göstermek çok önemlidir. Sahil kesimleri, büyükşehirler "bizim özgürlüğümüzü bize hissettirin" diyorlar. Hükümetimiz bunun gereğini yapacak, özgürlüğü güçlendirecektir.”

Sayın Adnan Oktar, 19 Nisan 2017, A9 TV: “Dekolteye saygı, sanata teşvik, güzelliği ön plana almak ve kaliteyi yükseltmek Hükümetin önceliği olmalı. Büyükşehirlere ulaşmanın yolu bu.”

Sayın Adnan Oktar, 18 Nisan 2017, A9 TV: “Tayyip Hocam yiğittir, moderndir. Hükümetimiz de aydın. Hükümetimiz sanata ve kaliteye öncelik verir, kadınlara öncelik tanınırsa sahil kesimlerden rahat oy alınır.”

Sayın Adnan Oktar, 12 Ağustos 2016, A9 TV: “Bir iktidarın güçlü olması için aydınının çok olması, sevgiyi, sanatı, kaliteyi hayat felsefesi haline getirmesi lazım. Aksi uzun vadede ülkeye zarar verir. Bazı yerlerde sağ hükümetler sadece ekonomik kalkınmaya öncelik veriyor oysa hayatın özü sevgi, sanat ve kalitedir. Kalite anlayışı geliştiğinde darbe ve kalkışma zihniyeti gelişemiyor.”

Sayın Adnan Oktar, 7 Nisan 2018, A9 TV: “Gereksiz yere büyük bir kitlenin desteğini kaybetmemek için sanat, kültür ve kaliteden yana olduğunu AkParti’nin sık sık vurgulaması faydalı olur. Kadın özgürlüğüne önem veren, kadınların kıyafetine, neşesine, hayatına karışmayan bir anlayışın hakim olduğunu vurgulamak ve güçlendirmek önemlidir.”

Sayın Adnan Oktar, 2 Ağustos 2016, A9 TV: “Hiçbir dönemde kalitenin, sanatın ortadan kalkmasıyla bir devletin devam ettiği görülmemiş. Her devlet, her hükümet böyle bir sistemde yıkılıyor. Modern vatandaşları korumak, onları desteklemek, kaliteyi sanatı ön plana çıkartmak, Türkiye'yi en modern ülke haline getirmek hükümetin ana görevi olması lazım.”

Sayın Adnan Oktar, 12 Haziran 2015, A9 TV: “AkParti çok modern, kadın haklarına saygılı, başı açık dekolte hanımları da seven, başörtülü hanımları da seven, hepsine saygı duyan, müzik, resim, eğlenceye açık, liberal ruhlu bir parti görünümünde çıkması lazım. Alabildiğine liberal, alabildiğine özgürlükçü, alabildiğine demokrat. Yani MHP de bu görüntüyü vermesi lazım ve bu uygulamanın olması lazım. Bu garanti verildikten sonra PKK yerle bir edilmesi lazım.”

Sayın Adnan Oktar, 24 Nisan 2017, A9 TV: “Türkiye çok modern olmak zorunda. Hem dindarları çok iyi koruyan hem de ultra modern, alabildiğine özgürlük sağlayan ülke olacağız. Tayyip Hocam modern sağın lideridir. Hem dindarları koruyup kolluyor, hem de modern bir anlayışa sahip. Türkiye'yi daha da modernleştireceğiz. Milletimiz sanata, güzelliğe, kaliteye, modernliğe, dekolteye karşı olan bir avuç insanın zihniyetiyle değil aydın bir anlayışla yaşamak istiyor.”

3.6. SAYIN ADNAN OKTAR VE TBAV CAMİASININ, HALKIMIZIN BİRÇOK KONUDA BİLGİLENDİRİLMESİ VE BİLİNÇLENMESİNE VESİLE OLDUKLARI İLMİ VE KÜLTÜREL FAALİYETLER AK PARTİ İKTİDARINI FELSEFİ YÖNDEN GÜÇLENDİREN YEGANE ÇALIŞMALARDIR Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve güçlü imani faaliyetlerini yaparak dindar ve aydın bir neslin yetişmesine vesile olmuşlardır. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları kurdukları vakıflar vasıtasıyla 40 yıldır yoğun bir kültürel ve ilmi faaliyet içinde olmuştur. Bu faaliyetin özü hiçbir zaman değişmemiş, amaç hep devletimizin üniter yapısını korumak, ülkemizin milli birliği ve bütünlüğüne kasteden bölücü terör örgütlerine ve bunların ideolojilerine karşı bilimsel yöntemlerle mücadele vermek, milli ve manevi değerlerimize bağlı, şuurlu bir Türk gençliğinin yetişmesine katkıda bulunmak olmuştur. Bu yolda faaliyet gösteren vakıflardan ikisi Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı ile Milli Değerleri Koruma Vakfı’dır.

– BÖLÜM 4– SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ GERÇEKLEŞTİRDİKLERİ, CUMHURİYET TARİHİNİN EN KAPSAMLI İLMİ VE İMANİ FAALİYETLERİ

4.1. KİTAPLAR Sayın Adnan Oktar’ın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran’ın tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelikle insanları Yüce Allah’ın varlığı, birliği ve Ahiret gibi temel imani konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve yanlış uygulamalarını gözler önüne sermektir. Bu amaçla kitap yazma çalışmaları öncelik verdiği faaliyetlerin başında gelmiştir. Özellikle internetin, dolayısıyla sosyal medyanın henüz hiç olmadığı yıllarda yaptığı kitap çalışmaları, birçok insanın imanına vesile olmuş ve iman edenlerin de imanlarının güçlenmesini sağlamıştır. İçeriklerini yukarıda ifade ettiğimiz kitaplarının sayısı şu an 304’e ulaşmıştır. Bu kitaplar on yıllar boyunca gönüllüler tarafından satın alınarak Anadolu’nun her köşesine dağıtılmıştır. Ayrıca internetin ülkemizde yaygınlaşmasından sonra ücretsiz olarak internetten de indirilebilmekte ve tüm halkımıza hatta dünyaya ulaşarak insanların kalplerinde Allah inancının oluşması ve yanlış olan tüm akım ve ideolojilerin yanlışlığı delilleriyle anlatılarak Türkiye’nin milli ve manevi bilince sahip bir topluma sahip olmasına vesile olunmuştur. Sayın Adnan Oktar’ın kaleme aldığı kitap çalışmalarından küçük bir kısmı:

4.2. DERGİLER Sayın Adnan Oktar’ın iman hakikatleri, yaratılış gerçekleri ve Kuran mucizelerini anlattığı eserlerinden faydalanılarak hazırlanan dergiler yüzbinlerce satmış ve milyonlarca insana ulaşarak toplumumuzda büyük bir manevi kalkınma oluşmuş ve bu dergilerle birlikte Sayın Adnan Oktar’ın kitapları ve eserlerinden faydalanılarak hazırlanan belgesel CD’leri ücretsiz olarak da milyonlarca dağıtılarak halkımıza ulaştırılmıştır. Bu dergiler şunlardır: • İlmi Mercek Dergisi; Türkiye’de iman hakikatleri, Kuran mucizeleri, yaratılış gerçeği gibi en hayati konuları anlatan tek örnektir. Bu önemli çalışma, içeriğini herkesin rahatlıkla anlayabileceği aylık bilim dergisi olarak yayınlanmıştır. Her ay bir kitap ve bir belgesel cd bu dergiyle ücretsiz verilmiştir ve aylık satış rakamları 100 bini bulmuştur. • İlmi Araştırma Dergisi; aylık kültür, tarih ve politika dergisi olarak yayınlanmıştır. Türk İslam Birliği’ni, iman hakikatlerini, Darwinizm’in insanlığa getirdiği belaları, komünizm ve faşizm tehlikelerini anlatan bu dergiyle de her ay bir kitap ve bir belgesel film hediye olarak verilmiştir. • Türk İslam Birliği Dergisi; sevgi, kardeşlik, hoşgörü ve tüm insanlığın huzuru için birlik olmanın öneminin vurgulandığı, BÜYÜK TÜRKİYE VE KIZIL ELMA ÜLKÜSÜNÜN TÜM HALKIMIZA AŞILANDIĞI EŞSİZ VE BENZERSİZ BİR DERGİDİR. Dergilerin kapak görüntüleri:

Dergilerle birlikte ücretsiz olarak dağıtılan belgesel cd’lerine örnekler:

4.3. KONFERANSLAR VE SEMİNERLER Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı (TBAV) gönüllüleri tarafından Türkiye’de ve yurtdışında 5000’in üzerinde ulusal ve uluslararası konferans düzenlenmiştir. Bilim Araştırma Vakfı (BAV) tarafından 1990 yılından itibaren Türkiye’nin ve dünyanın en ciddi problemlerine çözüm yolları aramak amacıyla çok sayıda konferans organize edilmiştir. Bu konferanslara konuşmacı veya konuk olarak çok sayıda fikir önderi, devlet adamı, sanatçı, siyasetçi, gazeteci ve akademisyen iştirak etmiştir. 1998 yılında uluslararası “Evrim Teorisinin Çöküşü ve Yaratılış Gerçeği” konferansları serisi başlamıştır. Bu konferansların ardından vakıf camiasından gönüllüler yurdumuzun hemen hemen tüm illerinde, daha sonra sayısız ilçesinde aynı konferans programını uygulamaya devam etmişlerdir. Bu konferans ve seminerlerde Türk İslam Birliği’nin kurulmasının önemi vurgulanmış, komünizm, faşizm gibi ideolojilerin dünyaya getirdiği belalar ortaya konulmuş, PKK’nın temelleri bilimsel yöntemlerle çürütülerek terör örgütüne en önemli felsefi darbenin vurulması sağlanmıştır.

Düzenlenen konferans ve seminerlerden görüntüler:

4.4. FOSİL SERGİLERİ Konferanslar devam ederken aynı zamanda fosil sergileri de düzenlenmiştir. Hem Türkiye’de hem de birçok özellikle Avrupa ülkesinde yüzlerce fosil sergileri düzenlenerek sayısı milyonlara varan vatandaşlarımıza canlıların kör tesadüflerin ürünü olmadıkları, Yüce Allah’ın yaratmasıyla var oldukları anlatılmıştır. Dikkat edilirse Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları yıllar önce başlayan ve günümüzde de devam eden yaptıkları imani ve kültürel çalışmalarla modern sağın günden güne güç kazanmasına vesile olan yegane arkadaş topluluğudur.

Düzenlenen fosil sergilerinden görüntüler:

Ayrıca belirtmek gerekir ki; Sayın Adnan Oktar’ın kaleme aldığı yüzbinlerce kitap ve broşür tüm bu organizasyonlarda halkımıza ücretsiz olarak hediye edilmiştir.

4.5. YEREL TV VE RADYO PROGRAMLARI Sayın Adnan Oktar, yerel TV ve radyo programları aracılığıyla Allah’ın varlığının ve birliğinin bilimsel delillerini, Kuran ahlakını, Peygamberlerin hayatını konu alan programlar yapmış, Türk İslam Birliği’ne dair fikirlerini halkımızla paylaşmıştır. Sayın Adnan Oktar’ın katıldığı yerel TV ve radyo programlarına ait görüntüler:

4.6. İNTERNET SİTELERİ Hazırlanan internet sitelerinde, Sayın Adnan Oktar’ın pdf formatında bulunan kitapları ve yine kendisinin eserlerinden faydalanılarak hazırlanan belgeseller ücretsiz bir şekilde milyonlarca insan tarafından indirilmiştir. Kitapların ve belgesellerin ücretsiz olarak indirilebildiği internet sitelerinden görüntüler:

4.7. BELGESEL CDLERİ VE BROŞÜRLER Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinden ve anlatımlarından yararlanılarak hazırlanan belgeseller internetin olmadığı dönemde cd şeklinde düzenlenmiştir. Bu belgesel CD’leri ile birlikte broşürler Türkiye’nin tüm illerinde yüzbinlerce adet ücretsiz olarak halkımıza dağıtılmıştır. Daha sonra bu belgeseller birçok farklı dile de çevrilerek daha büyük kitlelere ulaşılması hedeflenmiştir. Belgesel CD’lerinden ve broşürlerden örnekler:

4.8. SAYIN ADNAN OKTAR’IN ANTİ KOMÜNİST VE ANTİ DARWİNİST ESERLERİNİ TANITAN İLANLAR 2000’LERDE BİRÇOK GAZETEDE YER ALMIŞTIR Aşağıda, Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinden faydalanılarak hazırlanmış, tam sayfa ilan olarak büyük gazetelerimizde yayınlanmış olan bölücülük, PKK, komünizm ve komünizmin sözde bilimsel temeli olan Darwinizm’in eleştirildiği ilanlardan biri verilmektedir. Bu ilanın verildiği tarih 2006 yılıdır ve Sayın Adnan Oktar’ın PKK’nın bölücü terörünün felsefesinin komünizm olduğunu açıklamasından neredeyse 10 yıl sonra hükümetimiz ve aydınlarımız PKK’nın Marksist-Leninist-komünist bir yapılanma olduğunu ancak dile getirmeye başlamışlardır. Oysa Sayın Adnan Oktar, 2000’lerin başından itibaren PKK’nın felsefesiyle ilmi ve fikri mücadeleye başlamıştır. Komünist ayaklanmaya karşı yapılması gerekenleri bir bir anlatmış, bu bölücü terör felsefesinin gençler arasında yayılmasını önlemek için alınması gereken tedbirleri ve yapılması gerekenleri de herkese duyurmuştur. Sayın Adnan Oktar yayınlamış olduğu bu tam sayfa ilanlarla Darwinist diktatörlüğün son bulmasına ve böylece imanlı bir gençlik yetişmesine vesile olmuş, böylece AkParti’ye siyasi dönemi başından itibaren çok büyük bir destek vermiştir.

4.8.1. DARWINİZM’İ KONU ALAN GAZETE İLANLARINDAN BİR BÖLÜMÜ “Biten Darwinizm’i Zorla Ayakta Tutamazsınız! Apaçık Gerçekleri Anlamazdan Gelmeyin!”

Bu tam sayfa ilan; 16 Nisan 2007 tarihinde Önce Vatan 17 Nisan 2007 tarihinde Yeni Şafak 18 Nisan 2007 tarihinde Milli Gazete 19 Nisan 2007 tarihinde Önce Vatan gazetelerinde yayınlanmıştır. (https://islamterorulanetler.com/tr/Eser-Tipi/5438/Biten-Darwinizm-i-Zorla-Ayakta- Tutamazsınız-Apaçık-Gerçekleri-Anlamazlıktan)

“Darwinizm Türklüğün, Türk Aleminin ve Mazlum Milletlerin En Büyük Düşmanıdır” Bu tam sayfa ilan; 14 Nisan 2007 tarihinde Vakit 17 Nisan 2007 tarihinde Vakit 18 Nisan 2007 tarihinde Yeni Şafak 20 Nisan 2007 tarihinde Vakit 22 Nisan 2007 tarihinde Milli Gazete 25 Nisan 2007 tarihinde Önce Vatan gazetelerinde yayınlanmıştır. (https://islamterorulanetler.com/tr/Eser-Tipi/5439/Darwinizm-Türklüğün-Türk-Aleminin-ve- Mazlum-Milletlerin-En-Büyük-Düşmanıdır)

“Türk Milleti’ni “Barbarlar” Olarak Tanımlayan Darwinist İdeolojiler Fikri Mücadele ile Susturulmalıdır” Bu tam sayfa ilan; 22 Mart 2007 tarihinde Yeni Şafak 23 Mart 2007 tarihinde Milli Gazete 24 Mart 2007 tarihinde Vakit 26 Mart 2007 tarihinde Önce Vatan 27 Mart 2007 tarihinde Türkiye 7 Mayıs 2007 tarihinde Vakit 8 Mayıs 2007 tarihinde Önce Vatan 9 Mayıs 2007 tarihinde Yeni Şafak 10 Mayıs 2007 tarihinde Türkiye gazetelerinde yayınlanmıştır. (https://islamterorulanetler.com/tr/Eser-Tipi/5440/Türk-Milleti-ni-Barbarlar-Olarak- Tanımlayan-Darwinist-İdeolojiler-Fikri-Mücade-ile)

“Darwinist Dünya Diktatörlüğü Bütün Dünyadan Özür Dilesin” Bu tam sayfa ilan; 27 Eylül 2008 tarihinde Vakit 27 Eylül 2008 tarihinde Önce Vatan 28 Eylül 2008 tarihinde Milli Gazete 28 Eylül 2008 tarihinde Yeni Şafak 28 Eylül 2008 tarihinde Yeni Çağ 30 Eylül 2008 tarihinde Yeni Çağ 1 Ekim 2008 tarihinde Vakit 3 Ekim 2008 tarihinde Milli Gazete 3 Ekim 2008 tarihinde Önce Vatan gazetelerinde yayınlanmıştır.

(https://www.harunyahya.web.tr/tr/Eser-Tipi/9580/Darwinist-Dünya-Diktatörlüğü-Bütün- Dünyadan-Özür-Dilesin) 4.8.2. TÜRK İSLAM BİRLİĞİ’Nİ KONU ALAN GAZETE İLANLARINDAN BİR KISMI “Türk-İslam Birliği Neden Gereklidir?”

Bu tam sayfa ilan; 24 Haziran 2008 tarihinde Vakit 24 Haziran 2008 tarihinde Yeni Şafak 24 Haziran 2008 tarihinde Yeni Çağ 25 Haziran 2008 tarihinde Önce Vatan gazetelerinde yayınlanmıştır. (https://www.harunyahya.web.tr/tr/Eser-Tipi/8141/Türk-İslam-Birliği-Neden-Gereklidir)

“Türkiye'nin Liderliğinde Türk Birliğinin Desteğinde Türk-İslam Birliği” Bu tam sayfa ilan; 28 Haziran 2008 tarihinde Vakit 28 Haziran 2008 tarihinde Önce Vatan 30 Haziran 2008 tarihinde Vakit 30 Haziran 2008 tarihinde Yeni Çağ gazetelerinde yayınlanmıştır. (https://www.harunyahya.web.tr/tr/Eser-Tipi/8161/Türkiye-nin-Liderliğinde-Türk-Birliğinin- Desteğinde-Türk-İslam-Birliği)

“Kerkük Sorununa Çözüm Türk-İslam Birliğidir” Bu tam sayfa ilan; 17 Haziran 2008 tarihinde Milli Gazete 17 Haziran 2008 tarihinde Yeni Şafak 17 Haziran 2008 tarihinde Önce Vatan 18 Haziran 2008 tarihinde Vakit 18 Haziran 2008 tarihinde Yeni Çağ 25 Haziran 2008 tarihinde Vakit gazetelerinde yayınlanmıştır.

(https://www.harunyahya.web.tr/tr/Eser-Tipi/8129/Kerkük-Sorununa-Çözüm-Türk-İslam- Birliğidir)

“İki Devlet Tek Millet Olarak Azerbaycan-Türkiye Birleşsin” Bu tam sayfa ilan; 29 Mayıs 2008 tarihinde Vakit 9 Haziran 2008 tarihinde Vakit 10 Haziran 2008 tarihinde Yeni Şafak 12 Haziran 2008 tarihinde Önce Vatan 12 Haziran 2008 tarihinde Yeni Şafak 13 Haziran 2008 tarihinde Yeni Çağ gazetelerinde yayınlanmıştır. (https://www.harunyahya.web.tr/tr/Eser-Tipi/8059/İki-Devlet-Tek-Millet-Olarak-Azerbaycan- Türkiye-Birleşsin)

SONUÇ Sayın Adnan Oktar’ın 80’li yıllarda başlayan ve kesintisiz olarak günümüze kadar devam eden anti Darwinist, anti materyalist ilmi çalışmaları yurt çapında milli ve manevi bilince sahip bir neslin yetişmesine vesile olmuştur. Bu fikri faaliyetlerle kendini yetiştiren ve bilinçlenen halkımız da “maneviyatı, milli ve manevi değerleri koruyan” sağ görüş etrafında toplanmaya, modern ve milli sağ liderleri güçlü bir şekilde desteklemeye başlamıştır. Böylece Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının teşvikleri, tavsiyeleri ve fikri çalışmaları neticesinde felsefi zemini milletimizin istediği şekilde oluşmuş olan AkParti iktidara gelmiştir ve uzun yıllardır halkımızın desteklediği bir parti olarak iktidarına devam etmektedir. Görüldüğü üzere Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları dışında hükümetimizin fikri zemininin oluşmasına ve iktidarına hizmet eden ikinci bir topluluk daha bulunmamaktadır. Ancak bir takım karanlık odaklar tarafından Sayın Erdoğan’ı yalnızlaştırmak ve kendisine olan halk desteğini kırmak amacıyla, Sayın Erdoğan’a en büyük desteği veren Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hedef olarak seçilmiş. Bahse konu karanlık odakların değerli emniyet mensuplarımızı yanlış bilgilendirmeleri ve yönlendirmeleri sonucunda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza karşı bir operasyon yapılması sağlanmıştır. Yapılan operasyon sebebiyle Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın büyük bölümü tutuklu olarak yargılandıklarından dolayı, elleri kolları adeta bağlanmış, Sayın Erdoğan’a destek olabilmelerinin önüne adet büyük bir set çekilmiştir.