T.C. ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ GAZETEC İLİK ANAB İLİM DALI

YÜKSEK L İSANS TEZ İ

TÜRK İYE’DEK İ YAZILI SPOR BASININDA KADIN FUTBOL YAZARLARININ HOL İGAN İZMİN ÖNLENMES İNDEK İ ROLÜ

HAVVA ŞEB-İ NUR D İKMEN KESK İN 2501872020

TEZ DANI ŞMANI YRD. DOÇ. DR. GÜVEN N. BÜYÜKBAYKAL

İSTANBUL - 2008 ÖZ

Futbol, toplumun her kesimi tarafından sevilen ve popülaritesi her geçen gün artan basit bir oyundur. Futbolda kurallar, heyecan, tecrübe, taraftar, aidiyet duygusu, holiganizm, fanatizm ve centilmenlik gibi birçok unsur yer almaktadır. Bu ba ğlamda tezimizde Türkiye’deki yazılı spor basınında kadın futbol yazarlarının holiganizmin önlenmesindeki rolü irdelenmi ştir. Farklı gazetelerde yazılar yazan erkek ve kadın, spor yazarlarıyla konuya ili şkin görü şmeler yapılmı ştır.

Bu görü şmeler sonucunda elde edilen veriler do ğrultusunda kadın-erkek tüm futbol yazarlarının dikkate almaları gereken noktalar oldu ğu, aynayı kendilerine tutup özele ştiri yapmaları ve şiddetin önlenmesi için gerekli sorumluluk bilincini ta şımaları gerekti ği görülmektedir.

ABSTRACT

Soccer is a simple game which has fans in all segments of society with gradually increasing popularity. Soccer comprises a variety of factors such as rules, enthusiasm, experience, fans, sense of belonging, hooliganism, fanaticism, and gentlemanly behavior. In that context, our dissertation analyzes the role being played by female columnists writing about soccer in sports sections of newspapers in prevention of hooliganism. Interviews were conducted with male and female sports commentators writing for different dailies about the matter.

Information obtained as a result of those interviews indicate that there are certain points which must be taken into consideration by all male and female soccer commentators and that they must exercise self-criticsm by assessing their approach, and become aware of the fact that they have responsibility for preventing violence.

i

ÖNSÖZ

21. yüzyıl e ğlence ve gösteri ça ğıdır. Bu ça ğın en gözde, en popüler ve en fazla seyirciye sahip spor dalı olarak futbol görülmektedir.

Futbol sahası da büyük kitlelerin heyecan ve duygularının farklı boyutlarda şekillendi ği bir arenadır. Bu arenada kurallar, heyecan, tecrübe, taraftar, aidiyet duygusu, fanatizm, holiganizm ve centilmenlik gibi birçok unsur yer almaktadır.

Futbolda holiganizm olgusunu Türkiye’deki futbol yazarlarının gözüyle incelemeye çalı şan bu çalı şmada; kadın futbol yazarlarının yazılı basında holiganizmi önlemedeki rolü incelenmeye çalı şılmı ştır.

Bu çalı şmanın ortaya konmasında bana emek veren, destek olan Sayın Hocam Yrd. Doç. Dr. N. Güven Büyükbaykal’a; Yrd. Doç. Dr. Ceyda Ilgaz Büyükbaykal’a, çalı şmama katkıda bulunan Sayın Güven Taner’e, Sayın Gülengül Altınsay’a, Sayın Altan Tanrıkulu’ya, Sayın Fatih Do ğan’a, Sayın Hilmi Türkay’a, Sayın Nevzat Dindar’a, Sayın Mehmet Şenol’a, Sayın Ece Ek şio ğlu’na, Sayın Feryal Pere’ye, Sayın Ebru Köksaldı’ya, Sayın Can Bartu’ya, Sayın Turgut Vidinli’ye, Sayın Tuba Hacıbayramo ğlu’na, eşim Doç. Dr. Ekrem Keskin ve can oğlum Can Keskin’e te şekkür ederim.

H. Şeb-i Nur D İKMEN KESK İN

ii

İÇİNDEK İLER

ÖZ / ABSTRACT ………………………………………………………….. i

ÖNSÖZ ……………………………………………………………………… ii

İÇİNDEK İLER ……………………………………………………………… iii

TABLOLAR L İSTES İ ……………………………………………………… v

GİRİŞ ……………………………………………………………………….. 1

1. FUTBOL OLGUSU …………………………………………………. 3 1.1. Futbolun Tanımı ………………………………….………….. 4 1.2. Futbol ve Popüler Kültür İli şkisi ……………………………… 6 1.3. Dünya’da Futbolun Tarihi ……………………………………. 10 1.3.1. Dünya’da Futbolun Ortaya Çıkı şı ve Yayılması ………. 10 1.3.2. Avrupa’da Futbolun Ortaya Çıkı şı ve Yayılması ………. 13 1.3.3. Türklerde ve Türkiye’de Futbolun Ortaya Çıkı şı ve Yayılması …………………………………………….. 16

2. TÜRK İYE’DEK İ YAZILI SPOR BASININDA FUTBOLUN YER İ, TAR İHÇES İ …………………………………………………………… 22 2.1. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Futbol Üzerine İlk Çalı şmalar ve İlk Yazılar ………………………………...... 24 2.2. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Cumhuriyet’in İlanından Sonraki Dönemde Futbol Üzerine Yapılan Çalı şmalar ………… 29 2.3. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında 1980 Sonrası Dönemde Futbol Üzerine Yapılan Çalı şmalar …………………………… 36 3. HOL İGAN İZM NED İR? …………………………………...... 40 3.1. Holiganizmin Fanatizmden Ayrılan Yanları Nelerdir? …………… 48

iii 3.2. Dünya’daki Önemli Holiganizm Olayları ………………………… 51 3.3. Türkiye’deki Önemli Holiganizm Olayları ……………………….. 59 3.4. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Holiganizm Olgusuna İli şkin Çe şitli Yazılardan Bir Derleme …………………………… 61 3.4.1. Türkiye’de Holiganizm Olmadı ğına Dair Makale Örne ği …………………………………………….. 61 3.4.2. Türkiye’de Holiganizm Oldu ğuna Dair Makale Örnekleri ……… ………………………..………. 62 3.5. Türkiye’de Holiganizm Üzerine Yapılan Bilimsel Çalı şmalardan Örnekler …………………………………………………………... 72

4. TÜRK İYE’DEK İ YAZILI SPOR BASININDA KADIN FUTBOL YAZARLARININ HOL İGAN İZM İN ÖNLENMES İNDEK İ ROLÜNÜ, İNCELEMEYE YÖNEL İK SPOR YAZARLARIYLA YAPILAN GÖRÜ ŞMELER ……………………………………………. 77 4.1. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Futbol Üzerine Yazılar Yazan İlk Kadın Futbol Yazarı Hakkında Genel Bir De ğerlendirme …………………………………………………… 78 4.2. Erkek Spor Yazarlarıyla Konuya İli şkin Yapılan Görü şmeler … 80 4.3. Kadın Spor Yazarlarıyla Konuya İli şkin Yapılan Görü şmeler … 92

SONUÇ ………………………………………………………………………… 107

KAYNAKÇA …………………………………………………………………. 118

iv

TABLOLAR L İSTES İ

Tablo 1: İngiliz Polisi’nin futboldaki şiddet olaylarıyla ilgili raporları

(1990–1993) ………………………………………….. 54

Tablo 2: Futbolda raporlarda yer alan şiddetle ilgili önemli

olaylar ………………………………………….. ……… 54

Tablo 3: İngiltere ve Galler’de 1992 – 1993 yılları arasında futboldaki

(Lig, uluslararası, sezon öncesi, dostluk ve di ğer maçlarda)

önemli holigan olayları ………………………………………….. 55

v GİRİŞ

Futbol, toplumun her kesimince sevilen ve popülaritesini her geçen gün arttıran basit bir oyundur. Futbol bizim aidiyet duygularımızın temelini olu şturmasının yanında, popüler kültüre ait heyecanlarımızı da ortaya koymaktadır. Günümüzde futbol sahalarındaki şiddetin, fanatizmin ve holiganizmin futbol yazarları gözüyle incelenmesine yönelik olan bu çalı şma; yazılı spor basınındaki futbol yazarı olan ki şilerle görü şmeler yapılarak olu şturulmu ştur.

Birinci bölümde; futbolun tanımı ve kuralları belirtilmi ş, Dünya’da ve Türkiye’de futbolun ortaya çıkı şına de ğinilmi ş, futbol ve popüler kültür ili şkisine göz atılmı ştır. Futbolun toplumun rehabilite edilmesindeki rolü ortaya konulmu ştur. Popüler kültürün kitle ileti şim araçları sayesinde evrenselle şme olgusu futbol dünyasında incelenmeye çalı şılırken; Dünya’da, Avrupa’da ve Türkiye’deki futbolun ortaya çıkı ş serüveni ele alınmı ştır.

İkinci bölümde; Türkiye’deki yazılı spor basınında futbolun yeri ve tarihçesine göz atılmı ş, futbol üzerine ilk çalı şma ve ilk yazılar ele alınarak futbolun Türkiye’de ba şlangıcından günümüze kadar olan futbolun geli şimine yer verilmi ştir. Yazılı spor basınındaki futbolun tarihçesi ele alınırken genel anlamda ‘spor’ olayı da de ğerlendirilmi ştir.

Üçüncü bölümde; holiganizm ve fanatizm kavramları Türkiye’deki ve Dünya’daki önemli holiganizm olaylarıyla açıklanmaya çalı şılırken; Türkiye’deki holiganizm olgusunun var oldu ğuna ya da olmadı ğına dair makale örnekleri ve holiganizm olgusunu inceleyen bilimsel çalı şmalara yer verilmi ştir. Holiganizm ve fanatizm arasındaki farklı noktaların ortaya konulması ile şiddet olaylarının tahlil edilmesinin kolayla şaca ğı ortadadır.

Dördüncü bölümde; futbol üzerine yazılar yazan ilk kadın futbol yazarı ve di ğer erkek-kadın spor yazarlarıyla konuya ili şkin görü şmeler yapılmı ştır.

1 Sonuç bölümü ise dördüncü bölümün yorumlanmasıyla olu şturulmu ştur. Aslında bu bölüm kamuoyunu aydınlatmak amacını ta şıyan yazılı spor basınının yapması gerekenler listesi olarak ortaya çıkmı ştır. Birer öneri niteli ğinde holiganizmin, fanatizmin ve şiddetin önlenmesinde kadın erkek tüm futbol yazarlarının dikkate alması gereken noktalar maddeler halinde olu şturulmu ştur.

Hipotez; Türkiye’de futbol sahalarındaki şiddetin niteli ği konusunda bir kar şıtlık mevcuttur. Dünya’daki önemli holiganizm olaylarının görüntüleri, ba şka görüntülerle sahalarımızda yer almaktadır. Her toplumun aile yapısı, e ğitim ve kültürel durumlarının farklılı ğı, çıkan holiganizm olaylarını şekillendirmektedir. Bizde holiganizm olgusu kesinlikle yok demek yanlı ştır. Türkiye’de holiganizmin tohumları çimlenmekte, yava ş yava ş da çiçek açmaktadır. Ya şanan ölümler bunun işaretidir. “Bizde Avrupa’daki ya da Dünya’daki gibi şiddet ya da holiganizm yok” demek olayları bitirmeyecektir. İş te bu noktada kadın varlı ğında gizli üslup yumu şaklı ğı, annelik ve şefkat faktörünün Türkiye’deki holiganizmi önlemedeki rolünü ara ştırmaya yönelik olarak yapılan bu çalı şma bir anlamda yazılı spor basınındaki futbol yazarlarımızın aynayı kendilerine tutup, öz eleştirilerini yapmalarını ve kadın futbol yazarlarımızın bu konudaki rolünü incelerken, aslında futbol yazarlarının nasıl çeli şki içinde olduklarına dair bir göstergedir.

Bir yandan erkek egemen dünya olan futbolda, “yazar yazardır, kadını erke ği yoktur” diyen de mevcuttur; “kadın yazarları okumuyorum, ama holiganizmi önlemeye yönelik şeyler yapabilirler” diyenler de…

Futbol yazarları arasındaki çeli şkilerin ortaya dökülmesiyle birlikte, yazılı spor basınımız şiddet konusundaki çalı şmalara daha ciddi anlamda yönelecektir. Kamuoyunun aydınlatılmasıyla birlikte ailede, okulda ve devlet tarafından alınması gereken önlemler olu şturulabilecektir.

2 1. FUTBOL OLGUSU

Günümüzde futbol; gösteri ve e ğlence merkezinin tam göbe ğinde yer alan, fiziksel güç gerektiren, kurallarının basit ve belirgin olması nedeniyle oyunun şemati ğini belirleyen mücadele, fiziksel güç, zeka, irade, taraftar ve seyirci gibi farklı öğeleri bünyesinde barındıran en popüler spor dalıdır.

“Futbol, günümüzde yalnızca bir spor olmanın dı şında, sosyal olarak kitleleri rehabilite etme ve onların içinde bulundukları olumsuz ko şulları bir ölçüde de olsa rahatlatma aracı durumuna gelmi ştir.” 1

“Top yuvarlaktır” deyi şi ile dünyanın küreselli ğinin devamlı etkile şiminin ışığında futbolun kültürel, ekonomik, hukuki, siyasal yönlerini elbette göz ardı etmek mümkün de ğildir. Futbol; ekonomik, sosyolojik, kültürel ve siyasal etkile şimleri de bünyesinde barındıran bir spor dalı olma özelli ği de ta şımaktadır. “Her geçen yıl kendine olan ilgiyi arttıran, yarattı ğı global ekonomik pazarla geni ş halk kitlelerini pe şinden ko şturan, adeta bir endüstriye dönü şen, toplumların ve ülkelerin sosyo- ekonomik geleceklerinde etkileyici rol oynayan, yine toplumların olumlu ya da olumsuz kitle psikolojilerine yön veren futbol olgusu tam anlamıyla hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmu ştur.” 2

Günümüzde büyük kitleleri, dil, cinsiyet, etnik köken farkı olmadan, gerek televizyon ba şına, gerekse tribünlere çeken ba şka bir spor dalı yoktur.

Futbol, günümüzde sanayile şmi ş dev bir sektöre dönü şmü ştür. Uluslararası futbol piyasalarındaki transfer faaliyetlerinde ya şanan sorunlardan, askeri ve diplomatik mücadelelerin futbol sahalarına inmesine kadar de ğişik etmenler, futbol olgusuna farklı anlamlar kazandırmaktadır.

1 Murat Özgen, “Futbolun Toplumsal Etkisi ve Sosyal Politikalar”, İ.Ü. Spor Dergisi , Yıl: 2, Sayı: 5, İstanbul, Form Reklam Hizmetleri, Eylül 2001, s. 35. 2 Suat Gezgin, “Ekonomiyi canlandıran faktör: Dünya Kupaları”, Finansal Forum Gazetesi , 11 Mayıs 2002, s. 4.

3 Geçmi ş yüzyıllardaki tören ve merasimlerdeki gladyatör tarzı kahramanların yerini futbolcular almıştır. Futbol, adeta insano ğlunun gerçek hayattaki mücadelesinin disipline edilmi ş, inanç ve azimle perçinlenmi ş oyunudur.

Bu anlayı şla, “futbolun güzelli ği çok yönüyle gerçek ya şamı andırmasındandır. Şansın ve yeteneklerin yanı sıra, inançlı çalışmanın ve yılmazlı ğın payı, yadsınamayacak oranda futbolda da vardır, gerçek ya şamda da vardır.” 3

1.1. Futbolun Tanımı

Futbol, günümüzde kuralları belli olan basit bir oyun olarak de ğerlendirilmektedir.

“Futbola basit bir oyun denir, ama takım ve ba şarı de ğerlendirmelerinin temelini skor kriterine oturtacak kadar basit de ğildir. Taktik dizili şten önce futbolcular arasında uyumun yakalanması, bireysel alt yapılarının geli ştirilip hemen hemen aynı seviyeye ta şınması gibi yan parametreler vardır. Kimilerinde fizik, kimilerinde oyun esteti ği ön plana çıkar. O günkü ko şullar, rakibin yapısı, futbolcuların ruh hali de maçtan maça de ğişkenlik gösteren di ğer unsurlardır” 4

Futbolun özellikleri, dünyadaki her birey için ayrı bir önem ta şıyabilmekte, futbolda atılan bir gol, verilen ya da verilmeyen bir penaltı için herkes farklı de ğerlendirmelerde bulunabilmektedir. Tuttu ğunuz takımın çıkarları do ğrultusunda, farklı sosyo-ekonomik sınıflardan, farklı cinsiyetlerden olu şan taraftar toplulukları tek bir ses halinde takımlarını desteklemektedirler. Aynı anda sevinen ve üzülen bu gruplar dev bir arenanın ba ş aktörleridir.

“Futbol çok süratli ya şanan, anlık reflekslerle, topun ortasına veya birkaç milimetre sa ğına – soluna vurmakla her şeyin de ğişebildi ği, bir hareketin öyle de ğil

3 Okan Yüksel, Sava şçı Takım: Be şikta ş, Sporda Erdemlilik ve Kassandra Çaresizli ği, İzmir, İleri Kitabevi Yayınları, 1994, s. 124. 4 Ebru Köksaldı, “Skor Yöneticili ği”, Milliyet Gazetesi , 26 Eylül 2002, s. 26.

4 de böyle, şimdi de ğil de azıcık sonra yapılmasıyla her türlü ihtimalin do ğabildi ği, temposu yüksek, ritmi karma şık bir ya şantıdır.” 5

Yukarıdaki tanıma dayalı olarak, oynanan bir futbol maçının yorumları ki şiden ki şiye de ğişebilmekte, objektif tutumların seyrekle şmesi sonucu tuttu ğunuz takımın çıkarına ait yorumların yapılmasına neden olabilmektedir.

Bu yorumların görsel ve yazılı basında tartı şılması, futbolun ekonomik geli şmesine ivme kazandırmı ştır. Yorum yapanların sivri çıkı şlarının televizyon reytinglerine olan etkisi yadsınamaz oranda artmı ş ve artmaktadır. Futbolun; kurallarının basit bir oyun olmasına ra ğmen, çok fazla tartı şılır olması, insano ğlunun heyecan duygusunu tatmine yönelik olmasına yol açmaktadır.

“Futbol çok basittir, kuralları az ve yalındır. En zorlu kural olan ofsayt bile o kadar karma şık de ğildir… Futbol sürprizlere açıktır, top yuvarlaktır, kontrolü zordur. Hele topu el kadar maharetli olmayan bir organla, ayakla kontrol etmek daha da zordur. Zaten biraz da o zorlu ğun ba şarılmasıdır, futboldaki seyir zevkini getiren ve futbola dinamizm getiren… Oyun içinde her türlü sürpriz mümkündür. Belirsizlik büyüktür, heyecan bitmez. Bu, oyunun sonucuna da yansır: En zayıfın en güçlüyü yenmesi mümkündür.” 6

Futbolun kuralları bellidir ve bu kurallar dünyanın her yerinde geçerlidir. Dünyanın her yerinde geçerli olan bu kurallardan bazıları şunlardır: Futbol kar şıla şmaları iki takım arasında oynanır. Her takım 11 ki şi olup, yedek oyuncuları mevcuttur. Futbol sahası ve futbol topuyla ilgili ölçülere gelince: “ İçinde şişirebilen bir iç lastik bulunan me şin futbol topunun çevresi 68 – 71 cm, a ğırlı ğı ise 435 – 497 gr. arasında de ğişir… Uluslararası kar şıla şmalarda futbol sahası 100 – 110 m. uzunlu ğunda ve 64 – 75 m. geni şli ğinde olmalıdır. Kalenin iki di ğeri arasındaki mesafe 7,32 m., üst dire ğin yerden yüksekli ği ise 2,44 m.’dir. Oyun 45’er dakikalık

5 Ümit Kıvanç, Kesin Ofsayt , İstanbul, İleti şim Yayınları, 2001, s. 41. 6 Tanıl Bora, “Futbol Toplumun ve Hayatın Aynası Olarak İlgimi Çekiyor”, Karizma Dergisi , Sayı: 11, İstanbul, Tima ş Yayınları, Temmuz – Ağustos – Eylül 2002, s. 50.

5 iki devre olarak oynanır… Serbest vuru ş yapılırken, rakip oyuncular toptan 9,15 m. uzakta bulunmalıdır… Ceza sahası içindeki fauller ve kural çi ğnemeleri için verilen penaltı atı şı, kale çizgisinin ortasından 11 m. uzaklıktaki penaltı noktasından yapılır.” 7

1.2. Futbol ve Popüler Kültür İli şkisi

Futbolun çok sayıda ki şi tarafından seyredilmesi, en popüler spor olma sonucunu do ğurmu ştur. İnsano ğlu, di ğer canlı varlıklardan, yaratmı ş oldu ğu de ğerleri gelecek ku şaklara aktarabilme özelli ği ile ayrılmaktadır. İş te yaratılan her de ğer, kültür adı altında de ğerlendirilir.

“Dünya’da sanayi devrimi sonrası ya şanan sosyal de ğişimlerle kültür, folk kültürü, popüler kültür, kitle kültürü gibi nitelemelerle tanımlanır olmu ştur.” 8 Halk ozanlarının destanları, masallar folk kültürünü temsil ederken, Sanayi Devrimi sonrası endüstriyel üretimin artması sonucu kitle toplumu olu şmu ştur. Bunların olu şturdu ğu kültür, kitle kültürünü temsil etmektedir.

“Popüler kültürü kim üretir ve kim tüketir?” sorusunun günümüzdeki en basit yanıtı “ya şayan, çalı şan bireylerce üretilir ve üretenlerin kendilerinin de dahil oldu ğu bütün bir sosyal çevre tarafından tüketilir şeklindedir. Popüler kültür ürünlerinin üretimi, egemen pazar sistemindeki i ş yapı ş biçiminin baskın karakterince belirlenmektedir. Pazarda hakim olan i ş, yapı ş biçimi, popüler kültür ürünlerinin nerede ve ne zaman üretilece ğine, nasıl ve kimler tarafından tüketilece ğine karar vermekte; günlük ya şamdaki güç ili şkilerini materyal ve günlük ürünlere yansıtmaktadır.” 9

7 Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi , Cilt: 9, İstanbul, Ana Yayıncılık, 1992, s. 206. 8 Hakan Özmen, Futbol, Holiganizm ve Medya, İ. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İli şkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi , 2000, s. 8. 9 Derya Ocak, “Halkla İli şkiler Endüstrisi: Popüler Spor ve Futbol”, Toplumbilim Dergisi , Futbol Özel Sayısı , Sayı: 16, 2002, s. 118.

6 “Popüler kültür her toplumda, ya şamın her anında vardır, üstelik kitle ileti şim araçlarının sayesinde evrenseldir. Türkiye, Brezilya, Çin, İsrail, Rusya, İngiltere McDonald’s’ı, Burger King’i, Levi’s’i, Coca-Cola’yı, televizyonu ve onun Evimiz Hollywood’da, Dallas, Yalan Rüzgarı gibi be ğenilen dizilerini ve futbolu bu çerçevede iyi tanır. Dünyanın farklı kıtalarındaki ülkelerin birço ğunda artık insanlar benzer biçimde giyinmekte, aynı moda akımından etkilenmekte, birbirine benzer ya şam biçimleri sürmekte; Madonna, Britney Spears, Ricky Martin gibi aynı tarz starları izlemektedir.” 10 Futbol tarifesi ve özellikleri belirlenmi ş olarak e ğlence kültürünün pompalanmasına yönelik popüler kültürün tam ortasında yer almı ş gözükmektedir.

Eğlenceye dayalı, derinli ği olmayan programlar bu ba ğlamda çok fazla izleyici tarafından be ğenilmekte, çe şitli ödül da ğıtımlarıyla izleyiciler bu programların reytinglerini arttırma pozisyonuna girmektedirler. “Popülerin iki temel yönü vardır: Birincisi yaygın olarak tüketilmesi, ikincisi ise halka ait olmasıdır. Popüler kültür, buradaki ticari ilk anlamıyla olumsuz, niteleyici olan ikinci anlamıyla ise olumlu olarak de ğerlendirilebilir.” 11

Sporun başlangıcında e ğlence amaçlı yapılan spor anlayı şı, günümüzde “i ş”e dönü şmü ştür. Bu noktada futbol, her yıl düzenlenen Avrupa şampiyonası, dört yılda bir yapılan dünya şampiyonaları sayesinde en popüler spor olma durumunu gittikçe derinle ştirmekte, gelirleri; reklam gelirleri, transfer rakamları, sponsorluk olayları ile pazarlama ve satı ş politikalarını toplumları yönlendirmedeki sosyolojik boyutu ile de tüketim merkezli yapısını belirginle ştirmektedir.

Yine futbol, popüler kültürün yaygınla şma araçlarının en etkili yoludur. “Futbol Tutkusu” kitabının yazarı Patrick Mignon’a göre:

10 Güven N. Büyükbaykal, Geçmi şten Günümüze Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Futbolun Yeri ve Önemi , İ.Ü. İleti şim Fakültesi Yayınları, 2004, s. 13. 11 Yusuf Adıgüzel, Kültür Endüstrisi , İstanbul, Şehir Yayınları, 2001, s. 135.

7 “Futbol, yıldızlarıyla, çılgın seyircileri ve saldırgan taraftarlarıyla yerküre çapında bir tutku, evrensel bir e ğlence olmasına kar şın ayrı bir dünya de ğil. Futboldan söz edilince, paranın egemenli ğinden, medyanın a ğırlı ğından, sporla siyaset arasındaki ili şkilerden, dopingden, yolsuzluklardan, toplumsal çatı şmaların yapısından, holiganların şiddetinden… vs söz etmemiz gerekiyor. Futbol özellikle ça ğda ş popüler kültürlerin derinliklerini ke şfetmemizi sa ğlıyor… Futbol artık sadece bir oyun de ğildir, futbolu iyi anlamak toplumu daha iyi çözebilmek demektir.”12

Futbol günümüzde televizyon yayınları, hisse senedi gelirleri, yüksek transfer ücretleri, forma gelirleri ve daha birçok unsuruyla dev bir ekonomiye dönü şmü ştür ve kitle ileti şim araçlarının yaygınla şmasıyla küreselle şmenin oda ğında yer almaktadır. Bu dünyada ki şilerin spor eti ği ve ahlaktan uzakla şıp yatırımlarını karlı hale getirmenin yollarını aradıkları ifade edilirken, sportif modelin ba şarı anahtarı oldu ğu belirtilmi ştir. “Uzun süre futbolun milliyetçilik ve şovenizm tehdidi altında oldu ğu dü şünüldü, ama tam tersine, küreselle şme ve sınırların kaldırılması futbolu ticari bir panayıra çevirdi. Hatta ‘Futbol A. Ş.’ zaman zaman ultraliberal kapitalizmin emrinde bir tür Troya atı oldu ğu izlenimini de uyandırıyor. Evrensel bir sporun özelle ştirilmesi, büyük grupların iktidarı ele geçirmesi, genel bir düzensizlik ve kuralsızlık havası devasa e şitsizlikler, borsa spekülasyonları, Üçüncü Dünya’dan gelen i şgücünün sömürülmesi, esneklik ve hareketlilik, hızla kazanılan dev servetlerin ortaya çıkması vb. Me şin yuvarlak, küreselle şmenin lüks ve ba ştan çıkarıcı aynası olarak halklara ça ğda ş liberal Mesihçili ğin yeni de ğerlerini kabul ettirmede etkili bir araç olabilir.” 13

Sonuçta, futbolun tüketim kültürüne odaklanması, taraftarların aidiyet duygusunu tatmine yönelik olarak kendilerini takımlarıyla özde ş hale getirme durumunu ortaya çıkarmaktadır ki; bunda sermayeyi araç olarak kullanan kulüp sahiplerinden, medya ve yazılı basının etkinlik düzeyi ve tribünlere kadar uzanan geni ş bir yelpaze etkili olmaktadır.

12 Özmen, a. g. e. , s. 13. 13 Christian Authier, Futbol A. Ş., Kitap Yayınevi, İstanbul 2002, s. 97.

8 Futbol aidiyet duygusuyla ortak paydada bulu şmayı sa ğlarken, futbol halkı yönlendirmek için kullanılabiliyor, ayrıca şiddet yoluyla insanlar yönlendiriliyor. “Futbol, insanları seferber eder ve ortak bir kimli ğe ait olma hissini ya şama olana ğı verir. Bir takımı ‘kendi’ takımlarını desteklemek için bir araya gelen taraftarlar payla şılan bir aidiyeti, bir grubun varlı ğını ifade ederler. Böylelikle yerel, sosyal ya da dinsel rekabetler de ortaya çıkar, ötekine kar şı kendini kanıtlama olana ğı bulunur.” 14

Futbol insanları birle ştirici özelli ğinin yanında, popüler kültür içinde yerini alırken, ülkelerin kültürel özelliklerinin de ğişmesi sürecini de birlikte getirmi ştir. “… Avrupa Birli ği’nin yeni anayasasının mimarı Giscard d’Estaing, Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olmadı ğını ve AB’ye alınmaması gerekti ğini söyledi. Ülkenin Müslüman nüfusuna, yüksek do ğum oranına göndermede bulundu. Türkiye’nin farklı bir kültür, farklı bir yakla şım, farklı bir ya şam biçimi oldu ğunu belirtti. Türklerin ço ğu Avrupa’ya katılmak istiyor. Bu ku şağın Türklere ili şkin en büyük siyasi sorunu bu galiba. (Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazanması bir metafordu.) Futbolsa bu sorunu irdelemek için en uygun ortam. Çünkü futbol Türkiye’nin Avrupalıla ştı ğı tek alan. Spor baskı noktası, Türk kültürü (o her ne ise) ile Avrupa’nın bulu ştu ğu nokta. Ülkenin olası gelece ği konusunda i şte o noktada fikir edinebilirsiniz.” 15

Simon Kuper Türkiye’nin bugün Avrupa’nın en iyi milli takımlarından birine sahip olmasını ve kıtanın nüfusu açısından üçüncü sırada bulunmasını rastlantı görmeyip, kısaca küreselle şme ve nüfus patlamasının Türk futbolunu kurtardı ğını iddia etmektedir. “Ben bu kitabı yazarken Bora Milutinovic Santa Barbara’da bana şunu söylemi şti: ‘En iyi futbol her yerde aynıdır.’ Bugün iyi futbol seyretme şansınızın en yüksek oldu ğu yerler Batı Avrupa ve Brezilya, iyi futbol ö ğrenmenin tek yolu da bu bölgelerden birinde kalmak ( şaşmaz biçimde Batı Avrupa’da, çünkü Brezilya’nın Real’i Türk Lirası gibi.) En azından futbolda Türkiye Avrupalı oldu.” 16

14 Pascal Boniface, Futbol ve Küreselle şme , NTV Yayınları, Mayıs 2007, İstanbul, s. 49. 15 Simon Kuper, Futbol Asla Sadece Futbol De ğildir , İthaki Yayınları, İstanbul 2003, s. 23. 16 A. e. , s. 25.

9 Simon Kuper Türk Futbolunun Avrupa’nın etkilerine maruz kalmasıyla, Avrupalı oldu ğu iddiasını gündeme getirirken, kültürlerin sonsuza dek de ğişmeden gitmeyece ği iddiasını vurgularken popüler kültür ve küreselle şmenin ne derece etkili oldu ğu sonucunu gözler önüne sermektedir.

1.3. Dünya’da Futbolun Tarihi

Tüm dünyada milyonları televizyon ekranlarının ba şına çeken, stadyumları binlerce insanla doldurtan ve büyük heyecanlar ya şatan futbolun ilk kez hangi tarihte ve nerede oynandı ğı konusunda kesin veriler yoktur. Bu konuda yapılan çe şitli bilimsel çalı şmalar, her gün beraberinde bir iddiayı gündeme getirmektedir.

1.3.1. Dünya’da Futbolun Ortaya Çıkı şı ve Yayılması

Futbol oyununun ilk olarak nerede ve kimler tarafından oynanmaya ba şlandı ğı konusunda kesin bir veri yoktur. M.Ö. 2500 yılında Çin imparatoru Huang-Ti’nin askerlerine iki direk arasından geçirilerek bir top ile çeviklik talimi yaptırdı ğı, Çin kaynaklarında belirtilmektedir.

“Çin kaynaklarına göre futbol, İ.Ö. 2697 civarında, efsanevi ‘be ş imparator’dan biri olan Huang-Ti zamanında oynanmaya ba şlamı ştır. Çinliler bu oyunun adına ts’u kü demekte haklıydılar –topu (kü) ayakla oynamak (ts’u). Yaklaşık onar ki şiden olu şan iki takım, dört kö şeli bir oyun sahasında –ba şlangıçta içi tüy dolu- masif bir topu, bambu direklerinden yapılmı ş ve fileyle örülmü ş olan yakla şık be ş metre yüksekli ğindeki bir kaleye sokmaya çalı şılırdı.” 17

İnsano ğlu yürümeye ba şladıktan sonra yuvarlak cisimlerin pe şinden ko şmaya, kendini e ğlendirmeye çalışmı ştır. “Mısır’da Memlukâ mezarlarındaki duvar resimlerinde çe şitli sporcu figürlerinin yanı sıra, ayakla top oynayan insan

17 Theo Stemmler, Futbolun Kısa Tarihi , Çev: Necati Aça, Ankara, Dost Kitabevi Yayınları, 2000, s. 13.

10 şekilleri bulunmaktadır. Hatta Mısır’ın kurak iklimi, bu topların bir kısmının günümüze dek ula şmasını sa ğlamı ştır. Yakla şık 2500 yıl öncesinden kalan bu topların örnekleri; Kahire, Berlin ve Londra müzelerinde sergilenmektedir. Toplar; 7,5 santimetre çapında, deriden veya sık dokunmu ş ketenden yapılmı ş ve zikzak diki şlerle dikilmi ş, içleri kepek ve yosun kurusu doldurulmu ştur (…). Homeros Odisea’da top oyunlarından söz ederken, 30 ya şına kadar delikanlıların sınıflara ayrılarak deneyimli oyuncuların gözetiminde top oynadıklarını anlatır. Sümerlilerin de ayakla oynadıkları top oyunundan söz eden tarihi belgeler bulunmaktadır.” 18

İlk top oyunları Çin’de düzenlenmi ş olmakla birlikte, bu oyunlar bir tür penaltı atı şı şeklinde ortaya çıkmı ştır. Bu yenilen tarafın azar i şitti ği, hatta dayak yedi ği farklı bir oyun türü olmu ştur.

“Milattan 1500 yıl önce Meksika ve Orta Amerika’da kauçuk topa, kutsal bir törenin güneşiymi ş gibi de ğer verilirdi, ama yine de Amerika’nın birçok yerinde futbolun ne zamandan beri oynandı ğı kesin olarak bilinemiyor. Bolivya’nın Amazon bölgesi yerlileri için bir yuvarlak lastik topu, iki sopanın arasından ellerini kullanmadan geçirmek çok eski ve heyecan vericiydi. XVIII. Yüzyılda Cizvit tarikatına mensup İspanyol rahibin, Parana yükseltisinde ya şayan Guaranilerin eski bir gelene ğinden söz ederken; ‘Bu insanlar topu bizler gibi elle atmıyorlar, topa çıplak ayaklarının üst kısmıyla vuruyorlardı’ diyerek anlattı ğı, bugünkü futbola yakın bir oyunsal ritüeldir. Öte yandan Teotihuacan ve Chichen-Hza’nın resimleri, belli oyunlarda topa ayakla ve eliyle vuruldu ğunu ortaya koyarken, Meksika ve Orta Amerika yerlileri arasında topa genellikle kalça ve kolla vuruldu ğu bilinmektedir.” 19

Bilimsel ara ştırmalar yapılırken, milattan önceki dönemlere ait kabartmalarda top oynayan insan figürleri bulunmu ştur. “Antifanes’in komedilerinde, günümüz futbolunda kullanılan uzun top, kısa pas , ileriye atılan top gibi tanımlamaları ortaya koyan parçalar vardır. Söylenenlere göre imparator Jül

18 Mahmut Sert, Gol Atan Galip, Futbola Sosyolojik Bir Bakı ş, İstanbul, 2000, Ba ğlam Yayıncılık, s. 51. 19 A. e. , ss. 51 – 52.

11 Sezar, her iki aya ğını da ustalıkla kullanabiliyordu. Neron ise yalnızca birini. Kesin olarak bildi ğimiz, İsa ve havarileri çarmıhta eziyet çekerek ölürken, Romalıların futbola çok benzeyen bir oyun oynadıklarıdır.” 20

İslam ülkelerinde ise top oynamak bir nevi günah sayılmı ştır. Günümüzde futbolun, anavatanı olan Britanya adalarından dünyaya yayıldı ğı görü şü hakimdir. Ortaça ğda Romalı askerler ve Fransızlar tarafından oynanan “La Soule” adlı oyun, günümüz futboluna benzemekle beraber, oyun kuralları içinde sertlikler serbesttir. Bu oyun, Romalı askerlerce Galya’ya götürülmü ştür, ama Fransa’da kanlı mücadelelerden ötürü yasaklanmı ştır.

Uluslararası kar şıla şmaların artması sonucu 1904 yılında Uluslararası Futbol Federasyonu (Federation Internationale de Foutball Associations) “FIFA” kurulmu ştur. Merkezi Zürich’tir. UEFA (Avrupa Futbol Birli ği), Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika ve Asya Konfederasyonları FIFA’ya dahil olup, 20 futbol adamından olu şan ve futbolun ça ğda ş yorumlanmasına destek veren International Board adlı kurulu ş da FIFA bünyesinde yer almaktadır.

“FIFA tarafından düzenlenen ilk Dünya Kupası (Jules Rımet Kupası) maçları, 1930 yılında Uruguay’da yapılmı ş, aynı yıl Dünya Kupası kar şıla şmalarının Olimpiyat Oyunları arasında dört yılda bir oynanması kararla ştırılmı ştır. 1970’li yıllardan sonra futbol maçlarında gözle görülür bir seyirci artışı olmu ştur. Futbola ilginin artması, futbolun kalitesini yükseltmi ş, yeni taktiklerin denenmesine neden olmu ştur. 1991 -92 futbol sezonunda oyunu süratlendirmek ve daha çok gol atılmasını sa ğlamak amacıyla FIFA, oyun kurallarını yeniden gözden geçirerek önemli de ğişiklikler yapmı ştır. Her gün yenilenen kurallarla modern futbol, seyiri ho ş, hızlı ve bol gollü bir oyun haline gelmi ştir.” 21

20 A. e. , s. 52. 21 Büyükbaykal, a. g. e. , s. 24.

12 Futboldaki kural de ğişimleri günümüzde hala konu şulmaya devam etmektedir ve bu konuda FIFA ba şta olmak üzere yetkili birimlerce yürütülen çalı şmalar dönem dönem spor kamuoyuyla payla şılmaktadır.

1.3.2. Avrupa’da Futbolun Ortaya Çıkı şı ve Yayılması

Günümüzde oynanan modern futbolun milattan önceye dayanmaktadır. Roma’da askerlerin “Harpatsum” adlı bir tür oyun oynadıkları bilinmektedir. Harpatsum, Elenlerin “Episkyres” adlı oyunundan esinlenmi ştir. Ortaça ğda ise köylüler, şişirilmi ş i şkembelerle oynamı şlardır. Öldürülen dü şmanların ba şları ile oynamak gibi bir gelenek de Ortaça ğda sürdürülmü ştür.

Ortaça ğda Romalı askerler ve Fransızlar tarafından oynanan “La Soule” günümüz futboluna çok benzemektedir. Bu oyun, Romalı askerler tarafından Galya’ya götürülmü ş ve oradan yayılmı ştır.

“Futbolun İngiltere’de ortaya çıktı ğı görü şü tartı şmalıdır. Fransızlar bu oyunun Normanlar tarafından İngiltere’ye götürülen “La Soule”den türedi ğini, İtalyanlar ise futbolun kendi ülkelerinden çıktı ğını ileri sürerler. Nerede do ğdu ğu tartı şmalı da olsa, futbol önceleri soyluların arasında kabul görmü ş, daha sonraları halk tarafından da çok sevilmi ş ve giderek toplumun tüm kesimlerine yayılmı ştır. 12. yüzyılda İngiltere adalarının birinci sporcu konumunda olan futbol, o dönemde bugünkü anlamda kurallara ba ğlı de ğildir ve oyuncu sayısında herhangi bir kısıtlama yoktur. Köyler arasındaki oyunlara kadın, erkek, ya şlı, genç herkes katılır ve önlerindeki topa amaçsız vururlardı. Yüzlerce insanın katıldı ğı bu e ğlence, do ğal olarak kısa sürede bir karma şaya döner; çıkan çatı şmalar, kavgalar sonucunda ortalık iç sava ştaymı şçasına harabeye çevrilirdi. Bu çatı şmaların maddi – manevi büyük zararlar vermesi üzerine 13 Nisan 1314’te İngiltere kralı II. Edward tarafından yasaklanmı ştır.

13 (…) Futbol oynanarak şehir içinde büyük gürültülere ve karga şaya neden olunmaktadır. Bu tür oyunların Tanrı korusun, birçok kaza ve hasara sebebiyet verece ği anla şılmı ştır. Tanrı ve Kral adına, şehir ve kasaba içinde top oynanmasını yasaklıyorum. Yasaklara kar şın şehirde top oynayanlar en şiddetli cezalara çarptırılacaklardır.” 22

Shakespeare’in ünlü yapıtı Kral Lear’de “seni a şağılık futbol oyuncusu” denilir. İtalya’da “Calcio” adlı bir tür futbol oyunu oynanmı ştır. Tüm yasaklamalara kar şın futbola ilgi devam etmi ş ve İngiltere’de giderek yayılma göstermi ştir.

“O dönemdeki yasaklamaların altındaki dü şünce, salt ortaya çıkan karga şa de ğildir, halkın futbol oynamayı bahane edip toplanarak isyan çıkartma olasılı ğı, kralların en büyük korkularındandı. Onların iste ği; halkın bu düzen bozucu oyunlarla ilgilenmek yerine, askeri silahlarla ilgilenip, kendini –sava ş için- yeti ştirmesiydi. Yüzlerce yıl sonra Abdülhamit’in de aynı korku nedeni ile Türklere futbol oyununu yasaklaması ilginçtir.

1592’de Shakespeare, Yanlı şlıklar Komedisi’nde bir karakterin şikayetini dile getirirken futbolu kullanır: ‘Sizin için bu şekilde dönüp duruyorum… Beni futbol topu mu sandınız? Bir o tarafa, bir bu tarafa tekmeleyip duruyorsunuz. Bu görevim sürecekse, beni deriyle kaplamanız gerekecek.’ Birkaç yıl sonra ünlü eseri Kral Lear’de, kent kontuna söylettikleri ise, futbol oynayanlara ne denli olumsuz yakla şıldı ğının göstergesidir. Kont, kar şısındakine hakaret ederken şöyle ba ğırır: Sen! A şağılık futbol oyuncusu!” 23

Futbolun bu derece küçümsenmesi, onun yaygınla şmasını, sevilmesini engellememi ş, aksine yayılı şına bir ivme kazandırmı ştır denilebilir. 17. yüzyılda futbol artık daha sevilir hale gelmi ştir. Bu a şamada hükümdar II. Charles’ın rolü büyük olmu ştur. İtalya’ya sı ğınan II. Charles, İtalya’daki Giuocco del Calcio oyununu, İngiltere adalarında oynatma u ğra şı içine girmi ştir. Bu oyun, günümüz

22 Sert, a. g. e. , s. 54. 23 A. e. , ss. 55 – 56.

14 futbolu ile çok benzerlikler içerir. Bu oyun iki e şit parçaya ayrılmı ş bir alanda 27’ şer ki şilik takımlar arasında oynanıyordu. Ayakla vurulan topun kaleye sokulması, oyunun amacıydı. Bu oyun, günümüzde büyük şölenler halinde o dönem giysileri ile hâlâ oynanmaktadır.

“İtalya’daki futbol tutkusunun İngiltere’dekinden a şağı kalmadı ğı biliniyor. Floransa’da futbol, bugün bile Calcio olarak adlandırılır. Dönemin ünlü bilim adamı, dü şünür ve sanatçılarından Leonardo da Vinci, koyu bir futbol taraftarı, Machiavelli ise iyi bir Calcio oyuncusudur. Floransa’dan uzakta Vatikan bahçelerinde Papa VII Clemente, Papa IX Leo ve Papa VIII. Urban’ın, Calcio oynamak için resmi giysilerinin kollarını ve paçalarını sıvamayı alı şkanlık haline getirdikleri bilinmektedir.

Calcio’nun İngiltere’ye gelmesinden sonra, burada futbolun bugünkü haline yakın bir biçime dönü ştü ğünü görüyoruz. Artık oyun alanı, 120 x 80 metre olarak sınırlandırılmı ş ve top için üzeri deri ile kaplanmı ş, içi şişirilmi ş hayvan mesanesi kullanılmı ştır. Önemli bir de ğişiklik de, topun aralarında birer metre uzaklık bulunan kalelerin arasından geçirilmesiyle, takımların sayı kazanmasıdır. O dönemde sayıların hesabı, özel görevlilerce kale çubukları üzerine atılan çentiklerle tutulmaktadır.” 24

Özellikle İngiltere’de futbol, çe şitli taktiksel de ğişikliklere u ğrayarak geli ştirilmi ş olup, bu de ğişiklikler di ğer Avrupa ülkelerinde kabul edilmi ştir. 1857’de Sheffield futbol kulübü kurulmu ştur. Modern futbolun do ğum tarihi ise, İngiliz Futbol Birli ği’nin kuruldu ğu 26 Ekim 1863’dür.

“1874’te Almanya, 1875’te Hollanda, 1876’da Danimarka, 1882’de İsviçre, 1890’da Çekoslovakya, 1894’te Avusturya, 1895’te de Macaristan kurallarla düzenlenmi ş olan futbolu oynamaya ba şlamı şlardır. 21 Mayıs 1904’te Paris’te toplanan Fransa, Belçika, Danimarka, Hollanda, İspanya, İsveç ve İsviçre Futbol

24 A. e. , ss. 56 - 57.

15 Federasyonları temsilcilerinin yaptıkları uzun görü şmeler sonucunda “Uluslar arası Futbol Federasyonu” olan F İFA, 1954’te de “Avrupa Futbol Birli ği” UEFA kurulmu ştur.” 25

Futbol, özellikle sermayedarların dikkatini çekmi ştir. Patronların adını ta şıyan stadyumlar ço ğaldıkça, futbol endüstrisi daha da geli şmeye devam etmi ş, ilkça ğlardaki arenaların yeni versiyonu stadyumlar olmu ştur. Öte yandan bugün Hollanda’nın, Almanya’nın, İspanya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin ve di ğer Avrupa ülkelerinin de futboldaki ba şarısı eski ve ilk temellere dayanmaktadır. Geçti ğimiz yüzyıl içerisinde ekonomik ve siyasal sıkıntılarını büyük ölçüde çözmü ş olan bu devletler artık geli şimlerini kültüre ve ba şta futbol olmak üzere spora dayamı şlardır.

1.3.3. Türklerde ve Türkiye’de Futbolun Ortaya Çıkışı ve Yayılması

Futbolun geli şim evresi, dünyadaki çizgisine paralellik göstererek, Türkiye’de de aynı rotayı izlemi ştir. Futbolun Türklerde oynandı ğına dair ilk bulgulara Sümer Türkleri’nde rastlanmaktadır. 11. yüzyıla ait kaynaklarda da Türklerin Orta Asya’da günümüz futboluna benzer bir oyun oynadıklarına dair veriler mevcuttur.

“Ünlü Türk dü şünürü Ka şgarlı Mahmut’un 25 0cak 1072 ile 10 Şubat 1074 tarihleri arasında yazdı ğı ünlü eseri ‘Divan-ı Lügat-it Türk’ün ilk cildinin 325. sayfasında, eski Türk boylarının Orta Asya’da ‘Tepük’ adıyla andıkları bir ayak topu oyunu oynadıklarından bahis vardır. Türklerin ‘Tepük’ oynarlarken kullandıkları toplar, ilk dönemlerde oval kalıplara dökülen i ğ ar şağı biçimindeki kur şun kitlesinin üzerine keçi kılı veya keçe sarılmak suretiyle yapıldı ğı; zamanla bunların de ğişime u ğradı ğı ve daha yumu şak cisimlerden yapılmı ş topların tercih

25 Büyükbaykal, a. g. e. , s. 26.

16 edildi ği, bunun için de içi hava ile doldurulmu ş ve yuvarlanmı ş kuzu tulumlarının kullanıldı ğı, yine aynı eserden ö ğrenilmektedir.

Eski Türklerin ‘Tepük’ oyununu, belli aralıklarla kar şılıklı dikilmi ş mızrakların arasından topu, ayakla vurmak suretiyle geçirerek sayı kazanmak esasına göre oynadıkları bilinmektedir. ‘Tepük’ün Orta Asya’da ya şayan Türk boylarında yüzlerce yıl oynandı ğına dair ‘Hıtay-ı Name’ ve ‘Baybars Tarihi’ ile Ayasofya Kütüphanesi’nde 3029 numarada kayıtlı de ğişik kitaplarda da bahis vardır.

Seyyid Ali Ekber’in yazdı ğı Hıtay-ı Name’de bahsedilen ayak topu, günümüzün futboluyla benzerlikler göstermektedir. Ayasofya Kütüphanesi’nde 3029 numarada kayıtlı “Tarih-i Timur” adlı eserde de, Timur döneminde Türklerin, içi havayla doldurulmu ş kuzu postundan yapılma toplarla oynadıkları, bu oyunda topa elle dokunmanın ve çizgiden dı şarı çıkmanın yasak oldu ğu yazılıdır. Ve Timur’un bu oyunu, askerlerine bir çeviklik talimi için yaptırdı ğı kaydedilmektedir.” 26

Tepük, tepmek anlamına geliyor ki, Türklerin bu oyunu yüzyıllarca oynadıkları tarihi kaynaklardan anla şılmaktadır. Tepük oyununun zamanla unutulup yerini okçuluk, mızrak atmak, kılıç – kalkan gibi u ğra şıların aldı ğı görülmektedir ki, bunun nedenini Türklerin Orta Asya’dan göç etmelerine ve hayatta kalmak için mücadele etme zorunlulu ğunda aramak mümkündür. Osmanlı İmparatorlu ğu’nun son yıllarındaki “Batılıla şma” hareketleri çerçevesinde futbolun tohumlarının atıldı ğı görülmektedir ki, bu tohumlar bugün futbolun Türk sporunun lokomotifi olması sonucunu gündeme getirmi ştir.

“Osmanlıların futbolla tanı şması, Sultan Abdülaziz zamanında olmu ştur. Paris’e gönderilen ö ğrenciler, futbolun Fransa’da pek sevildi ğini görerek, bu konuda

26 Erdo ğan Arıpınar, Türk Futbol Tarihi , Cilt: 1, Türkiye Futbol Federasyonu Yayınları, Gül Basım, Haziran 1992, s. 8.

17 yazılmı ş Fransızca bir kitabı da 1869 yılında Türkçeye çevirerek İstanbul’da bastırmı şlardır. Kitabın adı ‘Ordu ve Mekteplerde Futbol’dur.” 27

Modern futbolun Türkiye’ye geli şinde, İngiliz denizcilerin, diplomatların, tüccarların katkısı olmu ştur. Batı ülkelerinden gelen gazete ve dergilerden çeviri haberler yapan Osmanlı gazeteleri, futbol oyununun tanınmasına önayak olmu şlardır.

“Yeni nizam ve kaidelere uygun olarak, modern futbol memleketimizde ilk defa yabancılar tarafından oynanmı ştır. Bunlar İzmir’de Bornova’da mukim ve ticaretle me şgul İngilizlerdir. Bu İngilizler herhangi bir kulüp üyeleri olarak de ğil, fakat ak şamları i şlerinden çıktıktan sonra zevk için oynamı şlar ve modern futbolu 1894 yılında yurdumuza sokmu şlardır. İzmirlileri takiben, İstanbul’daki İngiliz aileleri de 1897’de futbola ba şladılar.

(…) Mr. James Lafontain (…), 1899’de İstanbul’a gelince İngilizler arasında bir Rugby – Association takımı kurdu (…). Bu takım Moda çayırında antrenman ve Kadıköy çayırlarında da İngiliz gemiciler arasında maçlar yapmaya ba şlamı ştır.” 28

Ülkemiz topraklarındaki ilk futbol maçı 1875 yılında Selanik’te oynanmı ştır. İzmir’de ya şayan Rum ve İngilizlerin arasındaki maçlar çok e ğlence kayna ğı olmasına ra ğmen, toplumsal tutuculuk, Türklerin futbola olan ilgisinin kesilmesine neden olmu ştur. Şöyle ki: İktidarlar hep futbolun yarattı ğı kalabalıkların isyan çıkaraca ğı dü şüncesinden ürkmü şlerdir. İngiltere’de halkın geli şigüzel futbol oynamaması için yasaklanması gerekmi ştir. Osmanlı’da ise, iktidarın yasaklamalarına kar şın, futbol okullarda geli şmi ştir.

“James Lafontain, Horace Armitage ile birlikte 1902 yılında İstanbul’un Kadıköy semtinde Futbol – Association’u kurdu. Daha sonra birer yıl arayla Moda

27 Atıf Kahraman, Osmanlı Devleti’nde Spor , Ankara, T. C. Kültür Bakanlı ğı Yayınları, 1995, s. 670. 28 Sert, a. g. e. , ss. 85 – 86.

18 Futboll Club ve Rum Elpis kulüpleri kurulmu ştur. II. Abdülhamit döneminde her türlü toplanma ve örgütlenmenin yasak olması, Türklerin –Müslümanların- böyle kulüpler kurmak bir yana, bu kulüplerde yer almalarını bile engelliyordu. Nitekim 1899 yılında Re şat Danyal, Fuat Hüsnü ve birkaç arkada şının kurdu ğu Black – Stoking Footboll Club, ancak birkaç ay ya şayabilmi ştir.” 29

“Fuat Hüsnü Bey daha sonra İngilizlerin kurdu ğu Kadıköy takımında “Bobby” takma adıyla oynamı ştır.” 30

“Türkiye’deki ilk futbol ligi ise, İngiliz James Lafontaine tarafından tesis edilmi ş (1904). Kar şıla şmalar şimdiki Şükrü Saraço ğlu Stadyumu’nun bulundu ğu yerde – eski adıyla Papazın Çayırı’nda- yapılmaktadır.” 31

Daha sonraları semt adlarını ta şıyan kulüplerin kurulmasıyla birlikte, geni ş kitlelerin ilgisi futbola artmaya devam etmi ştir. 1903 yılında Ahmet Fetgeri Bey tarafından BJK (Be şikta ş Jimnastik Kulübü) kurulmu ştur. 1905 yılında Galatasaray’ın ilk renkleri Kırmızı – Beyaz; Fenerbahçe’nin ise Sarı – Beyaz olmu ştur. İzmir’de kurulan ilk Türk kulübü Kar şıyaka’dır (1902). İlk İzmir ligi de Kar şıyaka, Altay, Midilli ve Trablusgarp arasında oynanarak gerçekle ştirilmi ştir. Galatasaray futbolda ilk defa yabancı takımlarla kar şıla şan Türk takımıdır. Macar takımı Closavar ile İstanbul’da oynayan Galatasaray’ı, Fenerbahçe’nin Rusya turnesi takip etmi ştir.

“1918 yılında Osmanlı Devleti’nin sonlarına do ğru, İstanbul müttefik güçlerin i şgali altındayken; özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray gibi Türk takımlarının İngiliz i şgal güçlerinin takımlarına kar şı kazandıkları zaferler, futbol oyununun Türk halkı arasında popülerle şmesine yardımcı oldu.” 32

29 A. e. , s. 86. 30 Alper Duruk, “Futbolun Tarihçesi”, 10.01.2003, (Çevrimiçi): http://vlsi.ehb.itu.edu.tr . 31 İskender Pala, “Orta Asya’dan Japon Adalarına”, Karizma Dergisi , Sayı: 11, İstanbul, Tima ş Yayınları, Temmuz – Ağustos – Eylül 2002, s. 47. 32 Do ğan Babacan, Futbol ve Hakem , Türkiye Futbol Federasyonu E ğitim Yayınları: 4, s. 13.

19 Futbol oynayan ilk Türk kimdir, sorusu sorulunca, akla İngilizlerle futbol oynayan Selim Sırrı Tarcan gelmektedir. Türk futbolunun kurumsalla şma çabaları ilk kez 1923 yılında görülmü ştür.

“23 Nisan 1923’te Şehzadeba şı’nda yapılan toplantıda ‘Futbol Encümeni’ adıyla hazırlık dönemini tamamlamı ş bulunan federasyon, ‘Futbol Heyet-i Müttehidesi’ adını almı ştır. Seçilen ilk ba şkan ise Yusuf Ziya Öni ş idi. Böylece Türk futbolunda bir federasyon, resmen ve fiilen yerini almı ştır. Artık bundan sonra Türk futbolunda resmiyet hakim olacaktır.

Cumhuriyet’in ilanıyla ulusal kimli ğin kazanılması, Türkiye’nin dünya futbolu ile ili şkisini gündeme getirmi ştir. Türkiye’nin uluslar arası spor toplulu ğuna ilk giri şi; Türkiye üzerinde sporla özde şle şen futbol yoluyla olmu ştur. Türk Milli Futbol Takımı’nın, ilk maçını 26 Ekim 1923 günü İstanbul Taksim Stadı’nda Romanya ile yaptı ğı ve Zeki Rıza Sporel’in 2 golüyle takımımızın maçı 2 – 2 beraberlikle tamamladı ğı bilinmektedir.” 33

Türkiye’de futbolun kurumsal hale gelmesinin tarihleri şöyledir:

24 Eylül 1951’de profesyonelli ğin Türk futbolunda kabulü önemlidir. 1951– 52 sezonunda İstanbul takımları arasında ilk profesyonel lig kurulmu ştur. 1963 – 64 sezonunda Türkiye İkinci Ligi kurulur. 1967 – 68 sezonunda ise Üçüncü Lig kurulur.

Günümüzde Türkiye Birinci Futbol Ligi’nde 18 takım mücadele vermektedir. Lig Maçları 1959’da ba şlamı ştır. İstanbul’dan sekiz, Ankara ve İzmir’den dörder takımın katılmasıyla olu şturulan iki gruptan Fenerbahçe, ilk Milli Lig Kupası’nı alan takım olmu ştur.

Futbolun teknik altyapılarının olu şturulmasında, dı şarıdan gelen (Jupp Derwall, Karlheinz Feldkamp) antrenörlerin etkileri çok fazla olmakla birlikte, yurtdı şından gelen ünlü yıldızların Türkiye’de futbol oynamaları, Türkiye’nin uluslar

33 Büyükbaykal, a. g. e. , ss. 30 – 31.

20 arası arenada farklı gözlerle algılanmasını sa ğlamı ştır. Son günlerde Roberto Carlos’un Fenerbahçe’ye getirilmesi, bunun güzel örneklerinden biridir. Türk futbolunda kazanılan zaferler de, bu sporun ülkemizde daha fazla konu şulmasına ve sevilmesine yol açmı ştır. 2000 yılında Galatasaray Futbol Kulübü’nün UEFA ve Süper Kupa Şampiyonlu ğu, 2002 yılında Türk Milli Futbol Takımı’nın Dünya Üçüncülü ğü, bunun en somut örnekleridir.

Bu ba şarılar, futbol kulüplerinin küresel bazda ufuklarını açmı ş; artık yurtiçi ba şarılardan ziyade, uluslararası ba şarılar ve bu ba şarılardan gelecek ekonomik gelirler ve prestij daha çok önemsenir olmu ştur.

21 2. TÜRK İYE’DEK İ YAZILI SPOR BASININDA FUTBOLUN YER İ VE TAR İHÇES İ

Türkiye’de yazılı spor basınında futbolun tarihçesini anlatabilmek için öncelikle genel anlamda spor olayını ele almak gerekmektedir. Türkiye’de be ş bin yıl öncesinde Türk boyları sava ş idmanları yapmaktaydı. Ko şu, binicilik, kılıç oyunları, avcılık, güre ş bunların arasında yer almaktaydı.

“Yaya ko şuları arasında yine bu yazılı belgelerin verdi ği bilgilere göre, Kırgızlar’da çocukların do ğumunda düzenlenen, kadın ve kızların da katıldıkları hız ko şuları var. Tonguzlar ise, dü ğünlerde daha uzun mesafelerde ko şular tertip etmi şler. Kolçaklar da halk bayramlarında yaya ko şuları düzenlemi şler.” 1

Bunları sporla ilgili ilk yayınlar olarak sayabilmek mümkündür.

Ka şgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugat-it Türk adlı eseri, Seyit Ali Akben’in Hitaynamesi’nde Türklerin spor yaptıklarına dair bilgiler mevcuttur. Ancak Batılılar ilk spor yazarı kimdir sorusuna “Antik Yunan” dönemini i şaret ederek cevap vermektedirler.

“Bir kısmına göre M.Ö. 950 yıllarında ya şamı ş oldu ğu iddia edilen Homeros, İliada adlı eserinde Ajax ile Odiesse’nin mücadelesini ayrıntılarıyla anlattı ğı için ilk spor yazarıdır. Oysa ba şkaları buna itiraz ediyorlar. Homeros Odisse ile aynı zamanda ya şamamı ştır. Gözleri kör oldu ğu için bu mücadeleyi seyretmi ş olamaz diyorlar. Kesin olarak ortaya atılan isim M. Ö. Be şinci yüzyılda ya şamı ş olan Pindaros adında lirik bir şairdir. Pindaros, ya şadı ğı devirde tertiplenen Olimpiyat oyunlarını “Zafer Şenli ği Türküleri” ve “Zafer Şarkıları” adında toplamı ştır.”2

1 M. Şerif Ünlütepe, Türkiye’de Spor Gazetecili ği ve Tarihsel Geli şimi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı, Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi , İstanbul, 1991, s. 3. 2 A. e. , s. 4 – 5.

22 El yazmaları, minyatürler, dikili ta şlar, bizdeki spor geli şimine tanıklık eden eserlerdir. Osmanlılardaki sporla ilgili kitaplar, fermanlarda, nizamnameler, bugüne geli ş noktamızın önemli mihenk ta şlarıdır denilebilir.

“(…) İlk spor tesisleri olan ok meydanları ile ilk spor kulüpleri sayılabilecek “pehlivanlar tekkesi”, “okçular tekkesi” uzun süre önemini korumu ş. Yapılacak yarı şmalar ve verilecek ödüller yazılı nizama ba ğlanmı ş…” 3

Türkiye’deki yazılı spor basınında ilk yazı 14 Mart 1891 tarihini ta şımaktadır. “Ahmet İhsan Tokgöz, Türk Edebiyatında önemli bir döneme damgasını vuran ünlü dergisi Servet-i Fünun’un ilk sayısında spora da yer ayırmı ştır. Paris’ten Ali Ferruh Bey’in yazdı ğı ‘eskrim’ konulu makale, Türk basınında yer alan ilk spor yazısıdır. Bu makale, yazılı spor basını açısından bu özelli ği ile ayrı bir öneme sahiptir.” 4

Ali Ferruh Bey’in eskrim konusundaki yazısından sonra 30 Mart 1895 tarihli Selanik’te yayınlanan “Asır” gazetesinin ikinci sayfasında, ‘Yeni bir müsabaka’ ba şlı ğı altında İngiltere’de yapılan bisiklet ve at ko şularından bahseden bir spor yazısıyla kar şıla şılmaktadır. “Bu oldukça ayrıntılı bir yazıydı. Yine aynı gazetenin birkaç ay sonra Atina’da yapılacak ilk modern olimpiyat oyunları hakkında geni ş tafsilat yer almaktaydı.” 5 Böylece ilk olimpiyat da Türk basınında yerini almı ş gözükmektedir. İlk spor yazısının yayınlandı ğı yıl olan 1891’de Galatasaray Lisesi (Mekteb-i Sultani) ö ğretmenlerinden Faik Üstünidman’ın ilk spor kitabının yazarı olması da önemlidir. “Jimnastik yahut Riyaziyat-ı Bedeniye” adlı eseri önemli bir eser olarak görülmektedir.

Türkiye’deki futbol maçları, bilindi ği üzere mahalli lig statüsü düzeyinde ba şlamı ştır. Futbolun yava ş yava ş Türk toplumunca benimsenmesi, yerel gazete ve bu gazetelerde, dergilerde futbola a ğırlık verilmeye ba şlanması, futbolun daha da

3 A. e. , s. 5. 4 Büyükbaykal, a. g. e. , s. 37. 5 Ünlütepe, a. g. e. , s. 6.

23 sevilip yaygınla şmasına zemin hazırlamı ştır. Futbolun 1960’larda milli lig statüsüne dönü ştürülmesiyle, Türk halkının ilgisi futbolda daha da derinle şmi ştir. Artık yazılı spor basınının kitleselle şmesiyle birlikte, futbolla ilgili haber ya da yazılar, di ğer spor bran şlarından daha fazla yer i şgal etmeye ba şlamı ştır.

Futbol dergilerinin artması ve yazılı basında futbol haberlerinin ivme kazanmasıyla 1980’li yıllardan sonra, artık futbol kesinlikle di ğer spor bran şlarının önünde gözükmektedir. Spor haberleri en çok okunan haberler, spor dergileri yüksek tirajlarıyla en çok satan dergiler konumundadır. Foto Spor dergisi, buna çok iyi bir örnektir. Artık futbol, yazılı spor basınımızda her ayrıntısı ile 1980’li yıllardan sonra takip edilen bir sosyal olgudur.

2.1. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Futbol Üzerine İlk Çalı şmalar, İlk Yazılar

Paris’ten Ali Ferruh Bey’in yazdı ğı makale, Türk basınında yayınlanan ilk spor makalesidir.

“O yıllarda (1890) Batı ülkelerinden gelen gazete ve dergilerden çeviri yaparak haberler yayınlayan Osmanlı gazeteleri de Fransa ve İngiltere’de oynanan futbol oyunu konusunda yazılar yazmı şlardır. Bu tür yazılardan birisi, Musavvar Cihan isimli dergide “Ayak ile Top Oyunu” ba şlı ğıyla yayınlanmıştır. Yazıda, futbolun tarihi ve nasıl oynandı ğı hakkında bilgi verilmektedir.” 6

Bu, Türkiye’deki yazılı spor basınında, gazetelerde yayınlanan ilk futbol yazısı olarak de ğerlendirilebilir.

“Yeni nizam ve kaidelere uygun olarak, modern futbol, memleketimizde ilk defa yabancılar tarafından oynanmı ştır. Bunlar, İzmir’de Bornova’da muhkim ve ticaretle me şgul İngilizlerdir. Bu İngilizler herhangi bir kulüp üyeleri olarak de ğil;

6 Sert, a. g. e. , s. 85.

24 fakat, ak şamları i şlerinden çıktıktan sonra zevk için oynamı şlar ve modern futbolu 1894 yılında yurdumuza sokmu şlardır. İzmirlileri takiben, İstanbul’daki İngiliz aileleri de 1897’de futbola ba şladılar (…). Mr. James Lafontain (…) 1899’da İstanbul’a gelince İngilizler arasında bir Rugby – Association takımı kurdu (…). Bu takım, moda çayırında antrenman ve Kadıköy çayırlarında da İngiliz gemiciler arasında maçlar yapmaya ba şlamı şlardır.” 7

İlk spor yazısını yazan Ali Ferruh Bey hakkında elimizde yeterli bir bilgi yoktur. Ülkemizde jimnastik sporu hakkında teknik bilgileri ilk defa ele alan Faik Üstünidman’dan sonraki yazarımız, “ Şeyh-ül Muharririn” payesini ele geçiren Burhan Felek’tir. Kendisi sekiz sayfalık, tüm yazılarını kendisinin yazdı ğı ve ancak altı sayı çıkan “Futbol” dergisini yayınlamı ştır. 28 Eylül 1910 günü çıkan dergide at yarı şları, eskrim, halter, güre ş, jimnastik ve denizcilik ile ilgili makaleler de yer almı ştır. Dergi ilk haftada bir defa Türkçe ve Fransızca olarak yayınlanmı ştır. Dergide yer alan ilk futbol maçı foto ğrafları da Burhan Felek tarafından çekilmi ştir. “Futbol” dergisi, gerçek anlamda öncü bir dergi olarak tarih sayfalarında yerini almı ştır.

Burhan Felek; “M.B. İdris”, “M. Burhaneddin”, “Burhaneddin”, “Mehmet Burhaneddin” gibi çe şitli isimler altında yazılar yazmı ştır. Yazılarında, futbolun zamanla güçlenece ğine i şaret eden Burhan Felek, bu dergi ile ilgili dü şüncelerini şöyle ifade etmi ştir:

“Belki bir gençlik hevesiydi, fakat güzel bir dergiydi.” 8

Dergide, futbol terimlerinin Türkçe kar şılıkları özenle kullanılmaya çalı şılmı ştır. Bu derginin yazı kadrosunda Selim Sırrı Tarcan, Faik Üstünidman, Kurtdereli Mehmet Pehlivan gibi isimler yer almı şlardır. Dergide, Galatasaray futbol takımının foto ğrafları da yer almı ştır.

7 A. e. , ss. 85 - 86. 8 Ünlütepe, a. g. e. , s. 8.

25 “1911 yılında Galatasaray Kulübünün ilk üyelerinden Abidin Daver’in, Tasvir-i Efkar’da Galatasaray – Tam şuar (Macar) maçını yayınlatmasıyla da bir futbol maçı, ilk defa gündelik bir gazetede yer alıyordu.” 9

Bu yayınlardan sonra sadece İstanbul basınında de ğil, yerel basında da futbol haberleri giderek daha fazla yer i şgal etmeye ba şlamı ştır.

“Spor haberlerine ilgi göstermek ve yayınlamak sadece İstanbul’a özgü bir davranı ş de ğildir. 1913’te İzmir’de yayınlanan ‘Ahenk’ ve ‘Anadolu ve Köylü’ gazetelerinde futbol haberleri yer almı ştır.” 10

1911 yılında Selim Sırrı Tarcan Bey tarafından “Terbiye ve Oyun” adlı dergi çıkarılmı ştır. A ğırlıklı olarak beden e ğitimi ile ilgili haberlerin yer aldı ğı dergi, okullara ve beden e ğitimi ö ğretmenlerine hitap etmi ştir. Selim Sırrı Tarcan, 1897 yılında İzmir’de yayınlanan “Hizmet” gazetesinde yazılar yazmaya ba şlamı ştır. Daha sonra İstanbul’a gelince “ İkdam”, “Servet-i Fünun” ve “Resimli Kitap” gibi gazete ve dergilerde spor konusunda yazılar yazmı ştır.

1913 yılında Cem’i Bey tarafından “ İdman” dergisi çıkartılmı ştır. Bu dergi, ço ğunlukla spor haberlerinin yer aldı ğı bir spor dergisi özelli ği ta şımı ştır. Ba şta futbol olmak üzere, her spor dalına ait haberler bu dergide yer almı ştır. Derginin, bu yönüyle “Futbol” dergisine benzedi ğini söylemek gerekir. Toplumsal ya şamın her alanında önemli bir yer tutan spor olgusu, yazılı basında da giderek daha etkin olarak yer almaya ba şlamı ştır. Toplumun artan ilgisi ile birlikte, günlük gazetelerde spor haberlerine her geçen gün daha fazla rastlanılmı ştır.

“21 Mart 1913 tarihli Tasvir-i Efkar gazetesinde çıkan şu haber de basının gösterdi ği ilginin güzel bir örne ğini olu şturmaktadır. Kadıköy Ünyon Kulüp’te,

9 Semih Ero ğlu, “Türk Spor Basını”, A. Ü. Basın – Yayın Yüksekokulu Yıllı ğı, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Basın – Yayın Yüksekokulu Basımevi, Sayı: IX, 1987, s. 71. 10 Ergün Hiçyılmaz, “Türkiye’de Spor Gazetecili ği ve Habercili ğinin Tarihi”, Spor Basını ve Basında Spor, 1985 Yılı 7. Seminer Tutanakları , İstanbul, Hürriyet Ofset Matbaacılık, 1985, s. 12.

26 önümüzdeki 23 Mart Pazar günü saat 2’de müba şeret olmak üzere, iki müsabaka icra edilecektir. Köprüden Kadıköy’e zevali saat 1.45’te hareket eden vapur, spor meraklılarını vakt-i muayyende Ünyon Kulüp’e yeti ştirir.” 11

İlk defa bir gazete, Kadıköy’deki maçlara, hangi saatte kalkacak vapurla gidebileceklerini duyurmu ştur.

7 Haziran 1913 tarihli Tasvir-i Efkar gazetesindeki haber oldukça ilginçti:

“…E ğlenceler arasında en ziyade şayan-ı tema şa olan talim, Galatasaray ile Ünyon Kulübün icra ettikleri maç olmu ştur. Seyircilerin ço ğu, şimdiye kadar böyle bir maç görmemi şlerdi. Hatta bazıları oyunun ne oldu ğundan tamamen bihaberdi. İki kulübe mensup genç ve gürbüz oyuncuların, kulüplerinin renkli yeleklerini (formalarını) ve futbol kunduralarını giymi ş bulundukları halde, bir arada görünmeleri seyircileri arasında büyük bir merak tevhit etmi ştir (do ğurmu ştur)”. 12

Bu arada spor haberlerine, sayfalarında yer veren “Donanım Mecmuası”, spor tarihiyle u ğra şanlara önemli bir kaynak olarak tarih sayfalarında yer almı ştır. Bu dergi Donanma Cemiyeti tarafından yayınlanmı ştır. Tasvir-i Efkar gazetesinden sonra, “ İleri” gazetesi de 1914’ten sonra futbol haberlerine özellikle yer vermi ştir. Galatasaray’ın 4 – 2 galip geldi ği Romanya karması ile oynadı ğı maç yine Tasvir-i Efkar’da (1914) yayınlanmı ştır.

1918 – 1923 yılları arası ve onu izleyen yıllarda i şgal altındaki Türkiye’de futbol daha önemli bir yere sahiptir. İş gal güçleri ile (özellikle İngilizlerle) yapılan futbol maçları hem teselli kayna ğı, hem de milli duyguları kuvvetlendiren olaylar olarak gazete sayfalarında yer almı ştır.

“… 8 Haziran 1914 tarihli İkdam, Fenerbahçe’nin Odesa seyahatini ba şarı dilekleriyle vermi ş, 11 yıl sonra Cumhuriyet’in muhabiri, seyircileri de yazmaya

11 Cem Atabeyo ğlu, Türkiye’de Spor Yazarlı ğının 100. Yılı (1891 – 1991) , İstanbul, A & B Kitapçılık ve Da ğıtımcılık, 1991, s. 11. 12 A. e. , s. 11.

27 ba şlamı ştır. 9 Aralık 1914 günlü Tasvir-i Efkar’da bir maçın teknik yorumunu şöyle görüyoruz: İngilizler yegan yegan iyi oyunculardı. Bilhassa sol müdafi ortak muavin ve orta muhacim mükemmeldiler. Fenerbahçelilerin muhacim hattı gayet ve İngilizlerinkine faikti. Muhacimler topu, kemali sürat ve maharetli ileri sevketmi şler ve oyun kamilen İngilizlerin kalesi önünde cereyan etmi ştir. Oyundan sonra Fenerbahçeliler, İngilizlere bir çay ziyafeti çekmi şlerdir.”13 Öte yandan Suat Hayri Karaosmano ğlu, 1914 yılında İkdam Gazetesi’nde ilk kez birinci sayfada futbol resmi ve futbol haberi vermi ştir.

İş gal yılları ve onu izleyen yıllardaki ilgi, spor yazarlı ğının meslek haline gelmesinde önemli rol oynamı ştır. Çelebizade Said Tevfik Bey (Sait Çelebi), spor yazarlı ğını meslek haline getiren ilk ki şidir. Askeri Tıbbiye’deki e ğitimini bırakarak spor yazarlı ğını benimseyen Said Çelebi, 1919 yılında “Spor Alemi” dergisini çıkarmaya ba şlamı ştır. 24 ve 36 sayfa olarak her hafta yayınlanan dergi, 10 yıl süreyle yayın hayatında kalmı ştır. Avrupai anlamdaki ilk spor dergisi sayılabilecek olan “Spor Alemi” dergisinde Burhan Felek, Yusuf Ziya Öni ş, Aydıno ğlu Ra şid, Nüzhet Abbas (Baba), Tahir (Kefkep), Rıza Salih (Saray), Fazıl Hüsnü (Kayacan) gibi isimler de yazılar yazmı şlardır.

Said Çelebi’nin esprili yazıları futbolun sevilmesinde önemli bir rol oynamı ştır. “…Bu mahir hücum hattı, sert ve şayan-ı hayret müdafaayı karı ştırarak kaleye yakla şıyorsa da nereden esti ği belli olmayan şedit rüzgarın hasıl etti ği toz duman arasında top kalenin üzerinden akıp gidiyordu… (Spor Alemi, 29 Mart 1923 / Said Çelebi)” 14

Futbol ve Spor Alemi dergileri tamamen halka yönelik olmu ş, halkı hedef almı ştır. Fransa’nın ilk spor dergisi 1854, İngiltere’nin ilk spor dergisi 1838 yılında yayınlanmı ştı. Fransa’daki “Le Sport”un ba şlı ğı altındaki “Kibarların Gazetesidir” ibaresi, özellikle dikkat çekici olmakla beraber, Türk spor dergilerinin bunlardan çok

13 Hiçyılmaz, a. g. m. , s. 12. 14 Ünlütepe, a. g. e. , s. 11.

28 sonra yayınlanmalarına ra ğmen esprili yazılar ve kıvrak üsluplarıyla Türk halkının dikkatini çekmi ş olmaları önemli bir ayrıcalıktır.

“1918 yılında Tasvir-i Efkar Gazetesi’nde, Fenerbahçe – İngiliz ve Fransız takımlarının kar şıla şması üzerine, futbol yazıları yayınlanmı ştır… 13 Ocak 1921 günü İkdam Gazetesi’nde ‘Fenerbahçe Takımının Maçı’ adlı futbol yazısı yayınlanmı ştır.” 15

Namık Görgüç’ün çekti ği foto ğraflar Türk sporunda yeni bir çı ğır açmı ştır. İlk Milli Futbol Takımımızın Romanya ile oynadı ğı ilk milli maç (26 Ekim 1923) ile Türk Milli takımının ilk golünün foto ğrafları Namık Görgüç tarafından çekilmi ş ve Türk Spor Basını tarihine geçmi ştir. Öte yandan, “Cumhuriyet’in ba şlangıcında Ege’de ‘Yeni Asır’ ve ‘Anadolu’ gazeteleri, büyük kulüplerden verdiği haberlerin yanı sıra, İstanbul’da büyük çapta bir soru şturma da görmü şlerdi. Ak şam Gazetesi ‘Türk Milli Takımı Nasıl Olmalıdır?’ şeklinde bir anket düzenliyor ve halkı ilk milli maçımızda fikir orta ğı olmaya ça ğırıyordu. (15 Haziran 1922)” 16

2.2. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Cumhuriyet’in İlanından Sonraki Dönemde Futbol Üzerine Yapılan Çalı şmalar

29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilanından sonra günlük gazetelerde futbol daha fazla yer i şgal etmeye ba şlamı ştır. Ali Naci Bey (Karacan), Ak şam Gazetesi’nin birinci sayfasını spor haberlerine açarak öncü olmu ştur. Yunus Nadi Bey 1924 yılında yayın hayatına soktu ğu Cumhuriyet Gazetesi’nin birinci sayfasında, 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’na hazırlanan Milli Futbol Takımı’nın büyük boy foto ğrafını yayınlamı ştır.

15 Atilla Erdemli, Cumhuriyet’in 75. Yılında Spor Medyası Semineri , Türkiye Spor Yazarları Derne ği, (24 – 26 Aralık 1998), Ankara, Yücel Ofset, 1998, s. 14. 16 Hiçyılmaz, a. g. m. , s. 13.

29 Ali Naci Bey (Karacan) Fenerbahçe Kulübü Genel Sekreteri iken, Ak şam Gazetesi’nde Fenerbahçe takımı lehine yazılar yazmı ştır. Abidin Daver Bey (Dav’er) de, Galatasaray Futbol Kulübü’nün ilk kurucularından ve sporcularındandır. O da Cumhuriyet Gazetesi’nde Galatasaray lehinde yazılar yazmıştır. Galatasaray – Fenerbahçe rekabetinin bu yıllarda ba şladı ğını söylemek yanlı ş olmaz. Günümüzdeki holiganizm, fanatizm olaylarını incelerken, spor yazarları taraflı mı, tarafsız mı olmalı sorusunun ba şlangıç tarihinin bu iki yazar arasındaki çeki şmelere kadar uzandı ğını söylemek yanlı ş de ğildir.

“16 Kasım 1928 Cuma günü, Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi 2 – 0 yendi ği maçtan sonra Cumhuriyet Gazetesi’nde Abidin Daver Bey, alaylı bir dille, bir deniz sava şına benzetti ği bu maçı anlatırken şöyle diyordu: Vakt-i muayyen gelmi ş olmalı ki, Galatasaray hücuma geçti. Ümit edilmedi ği için na mer’i bir şekilde dü şman sefaininin (gemilerinin) içine sokulan ‘ Şefikiye’ (Kemal Şefik), birdenbire deh şetli bir torpil salıverdi. Bunu ‘Farukiye’(Kemal) torpitosunun tam isabetli bin enbahtı (atı şı) takip etti. Hedefe isabet tamdı. Galatasaray filosunun bu üstünlü ğü kar şısında hasım bocaladı. Ya ate ş etmeye vakit bulamıyor, yahut ate şleri hedefe ula ştıramıyordu. ‘Farukiye’nin tam isabetli enbahtı dü şman filosunu alt üst etmi şti.” 17 Abidin Daver Bey, denizcilik konusundaki bilgisini futbol maçlarında esprili bir biçimde kullanmı ş bir yazardır.

1920’li yıllar, Türk spor basınında yeni geli şmelerin dikkat çekti ği dönemdir. Şöyle ki; artık Avrupa spor muhabirli ği dönemi ba şlamı ştır. Galatasaraylı atlet Suat Hayri Bey (Ürgüplü) yüksek ö ğrenim için Paris’te bulundu ğu dönemdeki makaleleri ile Avrupa ve dünya sporuna ait geli şmeleri Türk spor kamuoyuna duyurmu ştur. Oradaki spor yazarlarının nasıl çalı ştıklarına dair de yazılar yazarak, spor yazarlı ğının nasıl olması gerekti ğine dair bilgiler veren ilk ki şi olmu ştur. “Paris Mektupları” adlı yazılarında fötr şapkalı bir foto ğrafı yer almı ştır. Kendisi aslında Şeyhülislam o ğludur. Cumhuriyet döneminde, bakanlık, ba şbakanlık, senato

17 Atabeyo ğlu, a. g. e. , s. 15.

30 ba şkanlı ğı yapmı ştır. Galatasaray Lisesi’nin sporcuları tarafından çıkarılan “ Şa, Şa, Şa” Dergisinin sahibidir. Dergi, 12 sayfadır, 21 sayı yayınlanmı ştır. 22 Nisan 1926 – 1 Kasım 1926 tarihleri arasında haftalık yayınlanmı ştır. Dergide spor karikatürleri de ilk kez yer almı ştır. “En centilmen futbolcuyu seçme” gibi yarı şmaları da bu dergi organize etmi ştir. “Yalı Çapkını” imzasıyla Vedat Abut, ilk spor mizahı yazılarını bu dergide yazmı ştır.

Gündelik gazeteler bu dönemde İstanbul dı şındaki spor haberlerine de yer vermeye ba şlamı şlardır. 1925 yılında Fenerbahçe futbol takımının İzmir Karması ile İzmir’de yaptı ğı maçı Galipzade Mehmet Oral, Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmı ş, tribünlerdeki seyircileri de yazılarında anlatmı ştır.

1924 yılında Paris’teki olimpiyat oyunlarına katılmı ş olan Türk Milli Takımımızı ilk yabancı antrenör, İskoç Billy Hunter çalı ştırmı ştır. Billy Hunter, Spor Alemi dergisinde futbol tekni ği hakkında bir makale yayınlamı ştır. Bu da futbol dünyasında, futbol ile ilgili teknik yazılar dönemini ba şlatan olay olmu ştur. Mehmet Ali Oral, iki cilt olarak “Türk Futbol Tarihi” adlı bir çalı şma yayınlamı ştır. Bu çalı şmasında, tribünlerdeki seyircilerden de söz eden Oral, bu eserini tamamlayamadan vefat etmi ştir.

1928 yılında “Spor Alemi” dergisi kapanmı ştır. “Türk Spor” dergisi de bu dönemde yayın hayatına ba şlamı ştır. 3 Ekim 1929 Per şembe günü ilk sayısı yayınlanan dergide Talat Mithat Bey (Hem şeri), ilk ba şyazısında dü şüncelerini şöyle dile getirmi ştir: “Türk ve spor. Be şerin bütün kudretlerini nefsinde toplayan Türk ve o yüksek kudretlere en özlü inki şafı veren spor. Biz mecmuamıza isim olmak üzere bu iki kelimeyi yan yana getirdik. Ve yepyeni bir ism-i has yaptık: Türkspor…” 18 Türkspor dergisinin ilk sayısında kapak olarak, Atatürk ile İsmet İnönü’nün Moda Deniz Yarı şlarını izleyen bir foto ğraf yer almı ştır.

18 Ünlütepe, a. g. e. , s. 15.

31 1926 yılında yayınlanan ve 385 sayı çıkan haftalık “Gol” dergisi de basın hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Bu dergiyi çıkaranlar Refik Osman Bey, Dr. İdris Nezihi ve Faik Akasan’dır. Refik Osman Bey (Top), Gol dergisinde sporla ilgili olayları ele ştirmi ş ve bu yazılar spor kamuoyunda büyük ilgi ve merak uyandırmı ştır. Refik Osman Bey, “Ya ğma Hasan’ın Böre ği” ba şlıklı yazı dizisi nedeniyle, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı yöneticilerine a ğır ele ştirilerde bulundu ğundan, ömür boyu sürecek boykot cezası almı ş ve futbol sahalarından uzakla ştırılmı ştır.

25 Nisan 1926 tarihli “Gol” dergisinde Ya ğma Hasan’ın Böre ği ba şlıklı yazı dizisindeki bazı yazılar ve ba şlıklardan şöyle örnekler verilebilir:

“-Failat, failat, failat / Bir kurukafadır bizdeki te şkilat…

-Ey spor simsarları, ey spor yapmayan erkan-ı idman! Yanlı ş hesabın, Ba ğdat’tan geri dönece ğini hatırlamıyor musunuz? Bu kuru kafa ve meyvesiz te şkilatı ortadan kaldıraca ğız, biraz bekleyin…

-Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, spor gövdesinin sızlayan kanlı yarası ve spor hayatının yüz karasıdır. Memleket, spor ve dinamik bir faaliyet, sahalar, statlar beklerken, esnaf-ı idman yalnız seyahat ve makam dü şünüyor…

-Kongre, konferans, komisyon heyet-i idare, riyaset, hitabet, tariz, tenkid, nizamname, kara fetva, bir de saldırmak için kanuni mücadele ve usul-ü müfaraa tasni edildi mi? Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı denilen heyhula do ğar. Do ğar ama bir cenin do ğar ve bu hengamede herkes birbirini bo ğar…” 19

O yıllarda yazarlar arasındaki gerginlikler de ön plana çıkmı ştır. Burhan Felek ile Be şikta şlı Şeref Bey, Ali Naci Karacan ile Abidin Daver Bey arasındaki gerginlikler kamuoyunun dikkatini çekmi ştir. Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki maçın Futbol Federasyonu Ba şkanı Galatasaraylı Yusuf Ziya Öni ş tarafından ertelenmesi, Fenerbahçe Kulübü Genel Sekreteri Ali Naci Karacan’ın sahip oldu ğu

19 A. e. , s. 17.

32 Ak şam gazetesinde, Yusuf Ziya Öni ş’i karalama kampanyasına dahil etmesine kadar çe şitli olaylar ya şanmı ştır.

1934 – 1937 yılları arasında “Top” isimli dergi yayınlanmı ştır. Bu dergi, sadece futbola de ğil, tüm spor bran şlarına yayınlarında yer vermi ştir. Bu dergi, Talat Mithat Hem şeri’nin çıkardı ğı “Türkspor” dergisi ile Sadun Galip Savcı’nın ve arkada şlarının çıkardıkları “Olimpiyat” dergilerinin birle şmelerinin sonucudur. Talat Mithat Hem şeri, daha sonra maçın ertesi günü yayınlanan “Kırmızı – Beyaz” adlı dergiyi çıkartmı ştır. Bu dergide çalı şan yazarlardan bazıları şunlardır: Refik Osman Top, Ömer Besim Ko şalay, Muvakkar Ekrem Talu, Haluk San, Bedri Gürsoy, Tarık Bilgin, Osman Müeyyed Berkmen ve ünlü bestekar Osman Nihat Akın da bu dergide “Ofsayt” imzasıyla yazılar yazmı ştır.

1937 yılında Fenerbahçe Kulübü Genel Sekreteri Hayri Celal Atamer, kulübün aktif üyelerinden “Con Kemal” lakaplı Kemal Onan ile birlikte “Sarı – Lacivert” adıyla bir dergi yayınlayarak Türk Spor Basını’nın ilk taraflı dergisini spor kamuoyuna sunma anlayı şını geli ştiren ki şiler olarak spor tarihimizde yer almı şlardır ve bu dergi 3 yıla yakın bir süre ile faaliyetini sürdürmü ştür. Bu dönemde kimi dergiler okuyucular tarafından yo ğun bir ilgiyle kar şılanırken, kimi dergiler de beklenen ilgiyi görememi şlerdir.

Sami Karayel tarafından yayınlanan “Futbol” ve Ali Naci Karacan tarafından yayınlanan “Sporcu” isimli dergiler bu duruma örnek olarak verilebilir.

“1939 yılında ‘Stad’ adını ta şıyan yeni bir spor dergisinin yayın hayatına atıldı ğı görüldü. Adil Yurdakul, Nejat İren ve ’ın kurdukları bu dergi, daha sonra Osman Münir Kutnak tarafından yürütüldü ve yıllarca yayın hayatını sürdürdü… Ancak ne var ki, bu dergi fazla sayfa ve çok renkli baskısıyla ‘Kırmızı – Beyaz’la rekabete kalkı ştı ğından, a şırı masraf yüzünden ayakta duramadı ve kapanmak zorunda kaldı. 1943 yılı sonlarına do ğru Galatasaraylı eski atletlerden olan ‘Süvari Hüsnü’ adıyla anılan Hüsnü Yılmaz da sekiz sayfalık ‘ Şut’ isimli dergisi ile

33 spor basınımıza katılmı ştı. Bu derginin yazar kadrosunda Hüsnü Yılmaz’ın yanı sıra, Sulhi Garan, Tevfik Ünsi ve o sıralar Galatasaray Lisesinde ö ğrenci bulunan Abdi İpekçi gibi imzalar da yer alıyordu. ‘ Şut’ da ‘Kırmızı – Beyaz’ boyutunda bir dergi olmu ş ve tek renk olarak yayınlanmı ştı.” 20

Spor yazarlarının sayısının artması ve sorunların ço ğalmasıyla birlikte, zaman içinde spor yazarlarının bir çatı altında toplanması zorunlulu ğu do ğmu ştur. Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Ahmet İhsan’ın öncülü ğünde spor yazarları ‘Matbuat Takımı’ adı altında toplanmı ştır. Bir araya gelen spor yazarları ve spor servisi dı şından gelen yazarlarla bir futbol takımı olu şturulmu ştur. Matbuat Takımı altındaki yazarlar, eski futbolcularla bir araya gelerek maçlar düzenlemi şler, bu maçlarla ilgili yorum ve görü şler, yaz aylarında da gazetelerde yer almı ştır. Genel Kaptanlı ğını Ömer Besim Ko şalay’ın, Ba şkanlı ğı’nı Ahmet İhsan Bey’in yaptı ğı Matbuat Takımı, oynadı ğı maçlarda (8 yıl) hiç yenilmemekle de dikkat çekmi ştir.

1945 yılında “Futbol” dergisi yayınlanmaya ba şlamı ştır. Bu dergiyi Abdullah Ziya Kozano ğlu ve Mahir Yıldız çıkarmı şlardır. 1946 yılında Sedat Taylan, Füruzan Tekil ve Mithat Eri ş tarafından “Fener” isimli haftalık bir dergi yayınlanmı ştır. Bu derginin yazar kadrosunda Füruzan Tekil, Sedat Taylan, Halit Kıvanç, Rü ştü Da ğlaro ğlu, Şemsi Sılkım, Muvakkar Ekrem Talu, Ali Siyavu ş, İnal Yamaner, Cem Atabeyo ğlu, Suat Ballar gibi isimler yer almı ştır. Daha sonra Suat Arman “Özfenerbahçe” dergisini yayın hayatına sokmu ştur. Cihat Arman, Cem Atabeyo ğlu, Kemal Onan, Samim Var, Rü ştü Da ğlaro ğlu, Halit Kıvanç, Fecri Ebcio ğlu, Talha Altınba şak, Alp Zirek, Necati Bilgiç, Sahir Erman, Muhtar Sencer, Refet Gerçek, Re şat Erte, Rauf Ulukurt ve İsmet Gümü şdere gibi isimler bu derginin yazı kadrosunda yer almı şlardır.

Bu derginin taraflarca çok okunması, Galatasaray ve Be şikta ş camialarının da dikkatini çekmi ştir. Bu amaçla, di ğer kulüpler de dergi çıkartma yolunu benimsemi şlerdir.

20 Atabeyo ğlu, a. g. e. , ss. 30 – 31.

34 “Be şikta ş kulübünün eski boksörlerinden ve kongre üyelerinden Mustafa Kızıltan (Yamuk Mustafa) ki şisel çabasıyla ‘Be şikta ş’ isimli dergi ile ortaya atılırken, Galatasaray’ın eski milli futbolcularından, ba şkanlarından ve Sarı – Kırmızı renklere simge olmu ş isimlerden Muslih (Peyo ğlu) Hoca da yine Galatasaraylı eski futbolculardan Süleyman Tekil ile birlikte çıkardıkları ‘Galatasaray’ ile yayın hayatına atılmı şlardır. Böylece üç büyük kulüp arasındaki rekabet spor alanlarından spor basınımıza kadar ta şmıştır. ‘Be şikta ş’ dergisinde Siyah – Beyazlı camianın en tanınmı ş imzaları; Mahir Yıldız, Tarık Bilgin, Orhan Vedat Sevinçli, Cezmi Ba şar, Atilla Aykut, Osman Sevinçli, Fuat Büte vd. yer alıyordu. ‘Galatasaray’ dergisinde ise Muslih Hoca ve Süleyman Tekil’in yanı sıra, Semih Türkdo ğan, Ali Z. Oralo ğlu, Osman N. Karacan, Erol Kayalı, Sahir Erman, Ali Siyavu ş vd. gibi imzalar bulunuyordu.” 21

Bu dergiler, sporun centilmenlik, dostluk ve barı ş temeline dayalı oldu ğunu bilerek yayınlarını sürdürmü şlerdir. Süleyman Tekil ile Atıf Sakar “İstanbulspor”, Serdar Turgut Aktansel ile “Vefa” dergilerini yayın hayatımıza sokmu şlardır. Ömer Besim Ko şalay “Kırmızı – Sarı”, Kamran Tekil ise “Sarı – Lacivert” isimli dergileri çıkardılarsa da, bunlar üç büyüklerin dergileriyle rekabet edememi şlerdir.

1948 Londra Olimpiyat Oyunları, Türk spor dünyasını olumlu yönde etkilemi ştir. Teknolojik geli şmeler paralelinde, spor haberlerine daha fazla yer verilmeye ba şlanmı ştır. Spor sayfalarının sayılarının artması, spor yazarı ve muhabir kadrolarının da zorunlu olarak artmasına sebep olmu ştur.

1950’li yıllardan itibaren “Türkiye’de futbolun profesyonel olması ve hele gazetelerin tirajlarını ben arttırdım” diyerek haklı olarak kendine gurur payı çıkaran Futbol Federasyonu Eski Ba şkanı, Rahmetli Orhan Şeref Apak’ın Türkiye liglerini kurması ile spor gazetecili ği gerçekten tiraj konusu oldu. Gazeteler, giderek bölgelere göre gazete hazırlar oldular. Çünkü artık her okur, gazetesinde kendi

21 A. e. , s. 35.

35 tuttu ğu bölge takımını görmek istiyordu.”22 Ya şantımızın her alanına giren futbol, giderek 1950’li yıllarda gazetelerde daha fazla yer bulur hale gelmi şti. Gazetelerin mizanpaj ve foto ğraf anlayı şı, yeni teknik geli şmelerle desteklenmi ştir.

1960’lı yıllarda, spor sayfalarının sayısının gündelik gazetelerde ço ğaldı ğı görülmü ştür. Bir fikir gazetesi olan Cumhuriyet bile, arka sayfalarından birini spor haberlerine ayırmı ştır. Tipo denilen klasik baskıdan ofset baskıya geçilmesi, siyah – beyaz foto ğrafların yerine renkli foto ğrafların kullanılması gibi etkilerle, spor haberleri okuyucunun daha fazla etkisini çeker hale gelmi ştir.

Türk basınının ilk bayan foto muhabiri olan Eleni Fotiadis de bu yıllarda futbol sahalarında görülmü ştür. Bu yıllarda dergi yayınları azalmı ş, günlük gazetelerin spor yayınları artmı ştır. 1968 yılında “Foto Spor” dergisinin yayınlanması, spor dünyasına yeni bir çehre kazandırmı ştır. Ofset baskı ile yayınlanan, foto roman şeklinde futbol haberleri veren dergi ile Türk basını ayrı bir renk kazanmı ştır.

Bu dergi 1968 yılında Haldun Simavi tarafından yayınlanmı ştır. 1970’li yıllar, yine futbolun di ğer spor dallarına göre gazetelerde daha fazla yer i şgal etti ği yıllar olmu ştur. Spor muhabirlerinin sayısı bu dönemde de artmaya devam etmi ştir.

2.3. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında 1980 Sonrası Dönemde Futbol Üzerine Yapılan Çalı şmalar

Türkiye’de futbol her dönem sevilen bir spor dalı olmasına ra ğmen, geni ş kitlelerce daha fazla sevilmesi, 1980 sonrasına rastlamaktadır. 1960’lı yıllarda kalkınma planları uygulanırken, 1980’li yıllarda izlenen politikalar sonucu serbest piyasa ekonomisi ba şrolü oynamı ştır. 1980 sonrası karaborsa dönemi sona ermi ştir. Türk halkı her türlü teknolojik ürüne rahatlıkla sahip olurken, küreselleşmeden de

22 Abdülkadir Yücelman, “Türkiye’de Spor Basınının Dil ve Sayfa Tekni ği Sorunları”, Spor Basını ve Basında Spor, 1985 Yılı 7. Seminer Tutanakları , İstanbul, Hürriyet Ofset Matbaacılık, 1985, s. 45.

36 etkilenmeye devam etmi ştir. Yeni ekonomik anlayı şın reklamlar aracılı ğı ile kitleler üzerindeki etkisini arttıran medya sayesinde ki şilerin tüketime yönelik ya şam tarzları olu şmu ştur. Bundan futbol da nasibini almı ştır. Sahaların çimlenmesi, altyapı yatırımları önemsenir olmu ştur. Özel televizyonların yaygınla şması ile futbol hayatımızın her alanına yerle şmeye ba şlamı ştır. Bu dönem, üç büyüklerin posterlerinin, bayraklarının, bez bebeklerinin okuyucuya promosyon olarak da ğıtıldı ğı yıllardır. 1985’te Sabah Gazetesi İstanbul’da yayınlanmaya ba şlamı ştır. Bu dönemde futbol haberleri, di ğer spor bran şlarına göre daha fazla yer i şgal etmeye devam etmi ştir. 1989’da Fotospor hayatımıza girmi ştir.

Uluslararası arenadaki futbol ba şarıları, futbola ilgiyi yo ğunla ştırmaya devam etmi ştir. 1990’lı yıllar, promosyon sava şlarının oldu ğu yıllardır. Bu dönemde spor (futbol) gazeteleri yava ş yava ş gündelik hayatımızda yerlerini almaya ba şlamı şlardır. 1995’te Do ğan Grubu Fanatik Gazetesi’ni, aynı yıl Sabah Grubu Taraftar’ı çıkarmı şlardır. 1996’da Taraftar ile Fotomaç gazeteleri birle şmi ştir. 1998 yılında Sabah Grubu Süper Futbol adlı dergiyi çıkarsa da, bu dergi uzun ömürlü olmamı ştır. Bu dönem ayrıca dört büyük taraftara hitap eden sayfaların olu ştu ğu ve takım yazarlarının gazetedeki kö şeleri kaptıkları yıllardır.

Futbolun sadece Türkiye’de de ğil, tüm dünyada en popüler spor dalı olması sonucu, futbol yazarlı ğı yava ş yava ş meslek dalı haline gelmeye ba şlamı ştır. Bir takımın taraftarlı ğı biçiminde geli şen spor yazarlı ğında, hep üç büyüklerin a ğırlı ğı hissedilmektedir. Şöyle ki; Be şikta ş, Fenerbahçe ve Galatasaray’a yönelik övgüler, tahminler sıklıkla gazete sayfalarında yer alırken, di ğer kulüpler, bu takımlarla kar şıla şacakları ya da o takımı yendikleri, ya da kaza geçirdikleri zaman (Sakaryaspor kafilesinin geçirdi ği trafik kazası gibi) spor sayfalarında yer almaktadırlar.

“Yine günümüz yazılı spor basınında futbol takımlarının şampiyonluk mücadeleleri, geçmi ş sezonlarda takımların ya da futbolcuların performansları, ezeli rekabete ili şkin sonuç tabloları, maçın puan cetvelindeki önemi, takımların

37 birbirlerine kar şı olan güç dengeleri, uyguladıkları yeni oyun sistemleri, taktikler, hava ko şulları, yeni transferlerin durumu, sakatların ve yedek futbolcuların durumu, son kar şıla şmalarda alınan sonuçlar, deplasmanlarda takımların ba şarı düzeyi, maçın sonucuna etki eden hareketler, hatalar, goller, maça damgasını vuran önemli pozisyonlar (fauller, penaltılar, serbest vuru şlar, kırmızı – sarı kartlar, oyuncu de ğişiklikleri, hakem kararları), futbolcuların ba şarısına dayalı yıldız tabloları, tribünlerdeki seyircilerin sayısı, asılan pankartlar, tezahüratlar, maç öncesi - maç sonrası ya şanan olaylar, futbolcu – teknik direktör veya yöneticilerin açıklamaları geni ş ölçüde yer almaktadır.” 23

Ba şlık ve foto ğraf gibi görsel ö ğeler gittikçe daha fazla yer i şgal ederken, magazin habercilik anlayı şının a ğırlık kazanması, okuyucu kapma yarı şındaki yazılı basının futbolun görselli ğine daha fazla yer ayırmasının sonucudur. Yazılı spor basınında genellikle futboldan gelen eski sporcuların yer alması, söz düellolarını geli ştirmi ştir ki, bu da ki şisel mücadelelerin do ğmasına sebep olmu ştur. Futbolcu kökenli yazarların artı şı, aynı zamanda yeni gençlerin önünü kapatmaktadır.

“Herkes her mesle ği yapmakta özgürdür. Buna kimse kısıtlama veya yasaklama getiremez. Ama herkesin de mesle ğinin zorunluluklarına ve görevlerine saygı göstermesi gerekir. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar eski futbolcuya kalem verilmemektedir. Ender yazı yazanlar ise, kesinlikle bir e ğitimden geçirilmekte ve önce tarafsızlıklarını ispat etmek zorunda bırakılmaktadır.” 24

2000 yılında Galatasaray kulübünün UEFA ve Süper Kupa şampiyonlu ğu, toplumumuzun erkek – kadın, genç, çocuk her kesimden insanın futbola ilgi duymasını daha da fazlala ştırmı ştır.

2005’te Fotospor gazetesi, yine spor basınımızda boy göstermi ştir. Maç sonrası konvoylar halinde bayraklarla arabalarda dola şmak, silahları ate şlemek şeklindeki yeni e ğlence biçimi, Türk toplum hayatında yerini almı ştır. 1980’li

23 Büyükbaykal, a. g. e. , s. 50. 24 Togay Bayatlı, “Ekranda Anlatamadı ğımız Gerçekler”, Milliyet Gazetesi , 9 Ocak 1999, s. 31.

38 yıllarda Özal’ın kendi tuttu ğu futbol takımını tribünlerden izlemesiyle ba şlayan de ğişiklikler, o yıllara adeta damgasını vurmu ştur. Cumhurba şkanların, Ba şbakanların, Bakanların artık tuttukları takımın maçlarına gitmeleri adet haline gelmi ştir.

“Son kırk yılda de ğişen futbol oyunu ve onun kuralsal düzeni de ğil; bu oyunun oynadı ğı toplumsal çerçeve ko şulları oldu. Oyuncuların ve seyircilerin rolleri yanında, futbolun toplumsal statüsü de ğişti. Profesyonelle şme ve kitlesel medyatik pazarlama çerçevesinde ticarile şme süreçlerine ba ğlı olarak, futbol ‘proleter sporu’ olmaktan çıkıp, toplumsal kabul gören bir bo ş vakit e ğlencesi haline geldi. Toplumsal köklerinden koptu, ama geni ş toplumsal tabakalar nezdindeki çekicili ğini yitirmedi. Futbol sporu; şimdi televizyon, sponsorluk ve reklamın olu şturdu ğu ili şki örgüsüne yakalanmı ş durumda.” 25

Günümüzde serbest piyasanın spordaki uygulama alanı olarak futbol görülmektedir ki, bugün M. United’ın yıllık geliri 50 milyon doların üzerindedir. 1998 Dünya Kupası için (Adidas, Mc.Donalds, Opel vs… gibi) büyük firmaların 40 milyon dolarlık sponsorluk ücretleri, Digitürk’ün 31 Ocak 2001’de imzaladı ğı 3,5 yıllık Türkiye birinci futbol liginin maç yayın sözle şmesi için Türkiye Futbol Federasyonuna ödeyece ği ücretin 600 milyon olması, mevcut potansiyelin anla şılması için iyi birer örnektirler.

Günümüz Türk futbol takımlarının borsadaki hisse senetlerinin varlı ğı, televizyon reklamlarında yıldız futbolcuların oynatılması (özellikle Nihat Kahveci, Arda Turan, Tuncay Şanlı vs. gibi) futbolun, hem sosyal, hem ekonomik, hem kültürel hayatımızda yer almasının en büyük göstergesidir.

2000’li yıllar ayrıca dört büyüklerin dergilerinin de rekabet içine girdi ği yıllardır. Bu arada “Minik Kartal” adlı BJK Spor Kulübünün resmi yayın organı olan dergi, dünyanın ilk çocuk futbol dergisidir.

25 Talimciler, a. g. e. , s. 61.

39 3. HOL İGAN İZM NED İR?

Öncelikle holigan adı nereden geliyor? Holiganizmin tarifinden önce bu konu üzerinde durmamız gerekmektedir. “Holiganizm ilk olarak 19.yüzyılın son çeyre ğinde Büyük Britanya’da ortaya çıktı. 1898 yazında Daily News Gazetesi’nin maçlarda kavga çıkaran fanatik gruplara; Londra’da birçok kavgaya karı şmı ş olmasıyla nam salan İrlanda göçmeni, belalı bir ailenin sorunlu bireyi Patrick Hooligan’ın adından esinlenerek ‘holigan çeteleri’ demesiyle futbol tarihinde şiddet eğilimi yo ğun sosyolojik bir olgunun ilk nüveleri atılmı ş oldu.” 1

Holiganizm adının nereden geldi ği ile ilgili çe şitli görü şleri şu şekilde sıralayabiliriz: Holiganizm normal dı şı, kabul görmeyen ve e şya kırmaya dayalı bir davranı ş biçimidir. Ba ğıran, ça ğıran, alkol ve uyu şturucu kullanan saldırgan tipler bu tanımlamanın içine girmektedir. Holigan kelimesi 1890’lardan beri sokak çeteleri için kullanılmaktadır. İlk defa 1898’de Londra’da bir polis tutana ğının içinde yer almı ştır.

Holiganizmin do ğuşuna yönelik çe şitli teoriler ortaya atılmı ştır: Birincisi Londra’da oturan Patrick Hooligan’dan esinlenilerek bu kelimenin türetildi ğidir. İkincisi ise 19. yüzyılda İrlanda’da oturan bir ailenin vah şi hayat tarzından etkilenilerek bu kelimenin gündeme getirildi ğidir. Bu teorilerin yanında Islıngton Londra’da adı Hooley olan bir çeteden etkilenilerek holigan kelimesinin olu şturuldu ğu iddiaları da yer alır. Gan ‘çete’ demektir. Hooley çetesiyle özde şle ştirilerek ‘holigan’ kelimesi ortaya çıkmı ştır.

Holiganizmin sözlük anlamına bakacak olursak kısaca “spor terörizmi” diyebiliriz. “Taraftarı olunan takıma hissedilen gönülden ba ğlılık ile pek alakadar olmadan sporu şiddet yaratmaya alet etme amaçlı tutum.” 2

Holiganizmin ne oldu ğuna bir göz atmak gerekir öncelikle. “Holigan terimi ilk kez İngiltere’de kullanılmaya ba şlandı ve oradan Avrupa’nın di ğer ülkelerine

1 http://www.izedebiyat.com, (Çevrimiçi): 20.01.2008. 2 http://sozluk.sourtime.org, (Çevrimiçi): 20.01.2008.

40 yayıldı. Holiganizm kar şılıklı önyargı ve dü şmanlıklarla beslenen sosyo-kültürel bir süreçtir. Gruplar arasında ili şkiye geçildi ğinde bu dü şmanlıklar çatı şmaya dönü şmekte ve spor müsabakaları da bu tür dü şmanlıkların çatı şmaya dönü şmesi rizikosunu ta şıyan uygun ortamları olu şturmaktadır.” 3

Holiganizm, dünyanın en popüler spor dalı olan futbol için tehlike arz etmektedir. Holiganizmin geni ş anlamını ise şöyle açıklayabiliriz: “Küçük grupların, hiçbir mantıklı neden olmadan, ki şilere veya mülkiyete zarar veren, bazen de hırsızlık içeren davranı şları olan bu kavramı do ğuran psikolojik etkenler; özgüven eksikli ği, ba şkalarının haklarına kayıtsızlık ve şiddete olan e ğilim.” 4

Burada holiganizmin evrelerini ele almak gerekir: “Genel olarak holiganizmin üç evrede olu ştu ğu belirtilir. Birinci evre, hakemler ve oyuncular arasında ya şanan ve daha seyrek olan şiddettir. İkinci evre ise, şiddetin birinci evreye göre daha arttı ğı taraftarlar arasında ve polis ile di ğer güvenlik görevlilerine kar şı ya şanan stadyum içerisindeki şiddet evresidir. Sonraki evre, stadyum dı şına ta şan ve şiddetin iyiden iyiye tırmandı ğı evredir. Uzmanlar, şiddete yol açan faktörlerin en ba şta medya, ırkçılık ve alkol oldu ğunu iddia etmektedirler.” 5

Aşırı sa ğcı, ırkçı ideoloji, holiganlarla aynı anda anılmaktadır. Holiganlar kendilerini sembollerde, sloganlarda ve selamla şma biçimlerinde göstermektedir. Gamalı haç, Britannia sembolü, üç hilal sembolü şeklinde betimlemeleri vardır ki, holiganlar genellikle gittikleri ülkelerde esmer derili, ya da kendilerine benzemeyenlere saldırmaktadırlar. Holiganizmin ana vatanı olarak İngiltere kabul edilmektedir. Ayrıca Almanya, Hollanda, Belçika, İtalya, hatta Türkiye gibi ülkelerde de holiganizm tehlikesi ba ş göstermi ştir.

Burada holiganların ortaya çıkmasına yol açan etmenler nelerdir? Kimdir bu holiganlar, bunları ortaya koymak gerekmektedir. Aberdeen Üniversitesi ö ğretim üyelerinden Richard Giulianotti’ye göre; “genç gruplar arasında son derece karma şık sosyal kökenleri bulunan, hem siyasi hem sosyal arka planı olan ‘teritoryalizm’, yani

3 Talimciler, a. g. e. , s. 49. 4 Özmen, a. g. e. , s. 64. 5 http://www.maksimum.com/spor/h/futbolda_şiddet_ve holiganizm.php, (Çevrimiçi), 20.01.2008.

41 alan payla şım ve sahiplenmesi güdüsü, holiganizmi besleyen faktörlerden biridir. Genellikle 16 – 35 ya şları arasında bulunan holigan kitleleri, kesin olarak beyaz, yani Batı Avrupalılardan olu şuyor. Dunning, Murphy ve Williams adlı ara ştırmacıların incelemesine göre; holiganların mesleki gruplara göre da ğılımı şöyle: “Profesyonel bir i ş sahibi % 0.4, orta düzeyde gelir sahibi % 2.5, belirli bir e ğitimle meslek sahibi % 25.4, vasıfsız i şçi ya da boşta gezer % 47.2’dir.”6

Şiddet, insano ğlunun do ğasında bulunan içgüdüsel duyguların, içinde ya şananların da etkisi ile dı şa vurumudur. Bu dı şa vurumlarda futbol sahaları önemli yer oynamaktadır. Bu ba ğlamda; “Futbol sahalarındaki şiddet, sosyolojik olarak bir isyanın ba şka bir bölgeye kanalize edilmesini sa ğlayan, insanın saldırganlık duygusunun dı şavurumu, de şarjıdır. Ancak bu de şarjın boyutları da de ğişmi ştir. İdeolojik, politik, ekonomik çalkantılarla yeni bir arayı şa çıkan gençlik, biraz da ana – babalarının ya şadıkları nedeniyle de ğiştiremedikleri düzenden kendilerini soyutlamı şlar ve futbol sahalarına ‘ortak bir mekana’ yönelmi şlerdir.” 7

Holiganizmin tarihine şöyle bir göz atarsak, bu kavramın 100 yıl kadar önce Büyük Britanya’da ortaya çıktı ğı görülmüştür. Holigan çeteleri tabiri 1898’de Daily News Gazetesi’nin ayya ş Patrick Hooligan’ın adını maçlarda kavga çıkaran gruplar için kullanmasıyla literatüre girmi ştir. 1950’li yıllara kadar olan Birinci ve İkinci Dünya Sava şları nedeniyle insanların öfkelerini sava ş meydanlarında kullandıkları görülmektedir. 1950’li yıllardan itibaren e ğitimsizlik, i şsizlik ve gelir da ğılımındaki adaletsizlikler, birçok holigan grubun olu şumuna imkan sa ğlamı ştır. Bu arada futbol rantından pay almaya çalı şan medya ve kulüp yöneticilerinin gergin tavırları da holiganizmin olu şmasına destek vermi ştir ve vermeye devam etmektedir.

Holiganizm denince bir türspor terörizminden bahsetmek gerekmektedir. “Taraftarı olunan takıma hissedilen gönülden ba ğlılık ile pek alakadar olmadan sporu şiddet yaratmaya alet etme amaçlı tutum holiganizmdir.” 8

6 Talimciler, a. g. e. , s. 49. 7 A. e. , s. 42. 8 http://sozluk.sourtime.org, (Çevrimiçi): 20.01.2008.

42 Holiganizmin tanımını olu şturduktan sonra olu şum evrelerine de de ğinmek gerekmektedir: “Birinci evre, hakemler ve oyuncular arasında ya şanan ve daha seyrek olan şiddettir. İkinci evre ise, şiddetin birinci evreye göre daha arttı ğı, taraftarlar arasında ve polis ile di ğer güvenlik görevlilerine kar şı ya şanan stadyum içerisindeki şiddet evresidir. Sonraki evre stadyum dı şına ta şan ve şiddetin iyiden iyiye tırmandı ğı evredir.” 9

Perulu yazar Moris Vargas Llosa’nın holiganlarla ilgili ilginç tespitleri vardır, şöyle ki; “ İngiliz topraklarına daha önce hiç ayak basmamı ş olanlar ve ülkeyi sadece futbol taraftarlarının eylemleriyle tanıyanlar, demokrasiyi ve Shakespeare’in sonelerini yaratan bu uygar toplumun barbarlı ğın e şiğine geldi ğine inanmaya hakkımız var. Gerçekten de sarho ş İngiliz holiganların, kar şı takımın taraftarlarına sopa, ta ş ve bıçaklarla saldırması, polisle kavgaya giri şip dükkanların vitrinlerini, otomobillerin camlarını, zaman zaman da tribünleri yerle bir etmesi, İngiltere’nin oynadı ğı uluslararası kar şıla şmaların ve İngiliz lig maçlarının kaçınılmaz sonucu haline geldi.” 10

Holiganların nasıl şiddet üretti ğine dikkat ederken, İngiltere’deki farklılıkları da dikkat çekici bir halde Moris Vargas Llosa bize sunmaktadır. “Fakat yine de o ülkede ya şayan herkes için İngiltere istisnai bir ülke. Taksi şoförlerinin Paris’teki gibi acemi turistleri soyup so ğana çevirme giri şiminde bulunmadı ğı, Almanya ve ABD’deki gibi kendi dillerini iyi konu şamayan ki şilere kaba davranılmayan, ırkçılık ve yabancı dü şmanlı ğının di ğer herhangi bir yerden daha az belirgin oldu ğu huzurlu bir ülke. Londra, dünyanın büyük şehirleri arasında en güvenilirlerinden biri. Kadınlar gece yarısı metroda yalnız ba şlarına yolculuk edebiliyor. Birxton dahil hiçbir semtin New York’un Harlem’i ya da Paris’in Clichy’si kadar tehlikeli olabilece ği dü şünülemez.” 11

İngiltere’de holiganlar sadece futbol maçlarında aktifler. Kitlesel gösterilerde veya konserlerde holigan şiddeti hiç yok. Holiganizmin sebepleri olarak zengin fakir arasındaki uçurum gösterilmektedir. Halbuki bu tez İngiltere’de geçerli

9 ttp://www.maksimum.com/spor/h/futbolda_ şiddet_ve holiganizm.php, (Çevrimiçi), 20.01.2008. 10 Özmen, a. g. e. , ss. 77 – 78. 11 A. e ., s. 78.

43 de ğildir. O halde İngiltere’deki bu şiddetin gerçek sebebi nedir diye sordu ğumuzda, holigan ki şilerin hayatlarına da göz atmamız gerekmektedir.

“Marsilya’daki olaylardan sonra tutuklanan ve hapse atılan İngiliz taraftarlarının karakterlerinde ve geçmi şlerinde bu konuya ı şık tutacak ilginç ipuçları saklı. James Shayler’i ele alırsak örne ğin; yakla şık 100 kilo, kaslı, bira göbekli ve korsan dövmeli… milyonlarca TV izleyicisinin bir Mercedes’i parçalara ayırırken seyretti ği Shayler, karısına ve çocuklarına tapan, yaya geçitlerinde ya şlı bayanlara yardım eden saygıde ğer bir vatanda ş. Gazetecilerle konu şan kom şular şaşkınlık içinde; Tunusluları 15 Haziran’da Marsilya’da döven saldırgan canavarın, karıncayı incitemeyecek kadar medeni bir insan olan Shayler oldu ğuna inanmakta zorlandıklarını açıklıyorlar.”12

İngiliz holiganların profili incelendi ğinde, bunların yoksul olmadıkları, gündelik hayatlarında i ş sahibi oldukları gözlemlenmi ştir. O halde neden bu saldırganlı ğın sebebi? Endüstrile şmenin getirdi ği rahatlıkla bastırılmaya çalı şılan şiddetin yansıması mı?

Toplumun hangi kesiminden olursa olsun her insanın kendini kanıtlamaya ihtiyacı vardır. Kendi hayatlarını şekillendirmede gerekli donanıma sahip olamayan insanların uyguladı ğı şiddet, önemsenme duygusunun tatminine yönelir ve ki şi tuttu ğu takımla birlikte aidiyet duygusunu peki ştirerek kendini önemliymi ş gibi hissedebilir. “ İlk kez İngiltere’de ortaya çıkan holiganlar, i şçi sınıfının alt katmanlarındaki ailelerin çocukları; i şleri yok, toplumsal güvenceleri yok, toplum içinde adam yerine konulmuyorlar, kendileriyle, aileleriyle kısaca içinde ya şadıkları toplumla sorunları var. Ve tepkilerini toplum normlarına kar şı çıkarak; yakıp yıkarak, kırarak şiddet eylemleriyle ifade ediyorlar. Büyük kalabalıkların toplandı ğı futbol alanları ise –stadyumlar ve çevreleri dahil-, onlara kendilerini taraftar kimli ği altında kolayca gizleyebilecekleri ortamı sa ğlıyor. Bu ba ğlamda holiganların, futbolu kullandıklarını söyleyebiliriz.”13

12 A. e. , s. 79. 13 Sert, a. g. e. , s. 69.

44 Stadyumların yapılı şı, düzeni de kendi içinde şiddeti yaratma gücüne sahiptir. Şöyle ki; “ İzleyicilerin davranı şlarına etki eden en önemli faktörlerden biri maç sırasında uygulanan kontrol sistemleridir. Örne ğin, stadyumların ço ğu bir futbol alanından daha fazla hapishaneyi andırıyor. Stadyumlardaki güvenlik sistemleri parmaklıklardan, stadın çevresindeki ve içindeki bölgeleri ayıran dikenli tellerden, hareketi kısıtlayan sıkıca ayrılmı ş oturma bölümlerinden, genelde kapalı ve tek yönlü turnikeler ile kapılardan, saha içindeki ve dı şındaki polis devriyelerinden olu şur. Böyle bir ortam içerisinde izleyiciler kendilerini ku şatma altında hisseder ve bu da seyirciler arasında savunma duygusu yaratır. Bir insanı tutmak için kafes yaparsanız, bu insan da büyük olasılıkla kafesteki hayvan gibi davranır. …Ba şlangıçta küçük kıvılcımlar söz konusudur ama sonuçta büyük yangınlar da bu kıvılcımlardan çıkar. Çünkü ‘duygusal bula şıcılık’ denen şey şiddeti besler. Ba şka bir deyi şle ko şullar karma şık oldu ğu zaman, insanlar nasıl davranması gerekti ğini anlayabilmek için birbirlerinden ipucu alırlar. Birileri a şırı hareket yaparken, ba şkaları da gördüklerini taklit ederler. Böylece duygusal bula şıcılık dalga dalga yayılarak şiddetin ko şullarını hazırlar. Bu durumda futbol, futbol olmaktan, insan da insan olmaktan çıkar.” 14

Yazar George Orwell, futbolun milliyetçili ğe ve ulus devletlerin propagandasına payanda olmasını kastederek, milli maçlar için silahsız sava ş der. Gerçekten de milliyetçilik olguları holiganizmin tam göbe ğinde yer almı ştır. “Basel’de 1979’da oynanan Avrupa Kupa Galipleri Şampiyonası finalidir. İspanyol halkının yeni anayasayı kabul etmesinden aylar sonra, özerklik statüsü talebi gündemdeyken, 30 bin taraftar, Basel yollarına dü şerek, zaferi kutladıkları o geceye karı ştılar. Aynı saatte onlarla birlikte bir milyon Katalan, bir a ğızdan ‘kupayı aldık, sıra özerklikte’ tezahüratıyla özerklik statüsünün verilmesini istiyordu.” 15

2000 yılında Galatasaray ile Leeds arasında İstanbul’da oynanan U.E.F.A Kupası maçından önce iki İngiliz öldürülmü ştü. İki ülke basını da milliyetçi tutumları izleyerek olayı çarpıtmaya yönelmi şlerdir. İngiliz basınının ırkçı söylemlerine kar şılık, Türk basını, Türk bayra ğı ve Türk parasına hakaret edildi ğini öne süren yakla şımlar sergilemi ştir.

14 Metin Tükenmez, “Toplumbilim”, Futbol Özel Sayısı , Sayı: 16, Ekim 2002, İstanbul, s. 87. 15 Sert, a. g. e. , s. 77.

45 Günümüzde holigan çetelerinin ırkçı ve milliyetçi akımlarla desteklendi ğini, holiganların uzak deplasmanlara gidecek kadar ekonomik özgürlüklere sahip olduklarını, birbirlerinden transfer yaptıklarını, hatta mezhep çatışmalarını dahi kullandıklarını görmekteyiz. Rangers-Celtic rekabeti bir nevi Katolik – Protestan çatı şmasının futboldaki kar şıla şmasıdır adeta ve holiganlar bu çatı şmayı çok rahat kullanmı şlardır ve kullanmaktadırlar.

Holiganizm tehdidi Avrupa ülkelerinde hala çok tehlikeli ritüel sayılmamaktadır. Türkiye de holiganizmin tohumlarının adeta ye şerdi ği bir alandır. 2004’te Be şikta ş stadyumunda ya şanan cinayet Türkiye’deki şiddet e ğiliminin en uç göstergesidir. Sir Norman Chester Futbol Ara ştırmaları Merkezi’nin, İngiliz holiganizmi konusundaki bulgularına göre; “Holigan gruplarının çekirde ğinde şiddete açık bazı ki şiler bulunmasına kar şın, holiganizm hareketi; temel olarak fiziksel şiddet içermeyen, daha çok taraftarlara dönük sözel saldırı ve saldırı tehdidi ile korkutmaya dayanan ve (ne acıdır ki) gülmeyi amaçlayan bir ritüel oldu ğu belirtiliyor. Raporda yurtdı şı deplasmanlarda taraftarların alı şık olmadıkları içkileri çok ucuza ve sınırsız olarak tüketmelerinin, olayların ba şlıca nedeni oldu ğu vurgulanmaktadır.” 16

Futbol stadyumları da yaratılan atmosferin büyüsü ile seyirciler için çok derin bir oyun anlamına gelmi ştir ve gelmektedir. Bunun için İtalya’da “Holigan şiddetinin ula şmaya çalı ştı ğı gerçek bir sonuç olmadı ğını dü şünmek, neredeyse genel kabul görüyor. Belki de gizli ve itiraf edilemeyen bir şekilde, huzursuzluklar, yaralanmalar ve birkaç ölüm vakası bir spor olayı kapsamında; yani verili toplumsal sistemin do ğasına ele ştiri getirmeyen bir ba ğlamda oldu ğunda kabul edilebilir bir maliyet olarak görünüyor. Raymond Aron, ‘ şiddetin orada olması, ba şka yerde olmasından daha iyidir’ diye yazmı ştır.” 17

Şiddetin kendini her an hissettirdi ği ülkeler arasında Türkiye de vardır. Stadyumlarda küfür eden, olay çıkaran insanlar, bizim insanlarımızdır. Türkiye’de Avrupa’daki gibi holiganizm olayları yoktur demek, bu olayın üstünü örtüp,

16 Talimciler, a. g. e. , s. 50. 17 A. e. , s. 51.

46 gerçeklere göz kapamaktır. Tribündeki insan da bizim toplumumuza ait bireyler de ğil midir?

Sadece burada şiddetin nitelikleri farklı görülebilir. Türkiye’deki holigan olayları çok yo ğun görülmemekle beraber, şiddetin olumsuz etkileri (ölümler gibi) artık futbol sahnesinde ba şrol durumundadır. “Dünyada futbol izleyicilerinin % 85’ten fazlası erkektir ve bunların yarıdan fazlası da ya şları 15 – 24 arasında de ğişen gençlerdir. Şiddet e ğiliminde bulunan kitle genç, i şsiz, yetersiz e ğitim görmü ş ve alt gelir grubuna mensup olan ki şilerden olu şmaktadır. Futbol fanatizmi üzerine yapılan ara ştırmaların bulgularına göre, seyirci ta şkınlıklarının e ğitim seviyesi, ekonomik sorunlar ve sosyo-demografik özelliklerle yakından ili şkili oldu ğu ortaya çıkmı ştır. Zani – Kırchler’in ara ştırmasına göre; ‘holiganlar oldukça geleneksel bir görünüme sahiptirler. Yani şiddet eylemlerine katılan futbol fanatikleri genellikle genç, i şsiz ve kendi şiddet eylemlerini daha çok dı ş faktörlere ba ğlayan yetersiz e ğitim görmü ş kimselerdir.’ Trivizas’ın 1978’de yaptı ğı bir çalı şmada, futbol fanatizmi suçunu işleyenlerin % 80.1’i emek i şçileri veya i şsizlerden olu şmaktadır. Leicester Üniversitesi’nde 497 ki şi ile yapılan bir ara ştırmada, futbol holiganlarının % 64’ünü alt sınıftan ki şiler olu şturuyor. Kuzey İrlanda’da yapılan bir ara ştırmada futbol holiganizmine yönelmedeki etkenler arasında i şsizlik ve sosyal problemler ağırlıkta.” 18

Futbol fanatiklerinin sosyal kimliklerini belirlemek amacıyla Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu’ndan Yrd. Doç. Dr. Ziya Koruç, Ankara Üniversitesi Beden E ğitimi ve Spor Yüksekokulu’ndan Yrd. Doç. Dr. Perican Bayar ve Antalya Emniyet Müdürü Feyzullah Arslan tarafından gerçekle ştirilen ara ştırmada, Emniyet Genel Müdürlü ğü tarafından futbol sahalarına giri şleri yasaklanmı ş 11 – 67 ya ş arası 1253 erkek futbol taraftarından 896’sı ile kar şılıklı görü şülmü ştür. Bu ara ştırmanın sonuçları şöyle sıralanmı ştır: “Bir defa fanatiklerin e ğitimsiz ve parasız ki şiler oldukları yönündeki varsayım do ğrulanamamı ştır. Holiganların büyük bölümü ortaokul mezunudur. Holiganizmin ya şı vardır. En büyük oran % 50.68 ile 30 – 39 ya ş grubunda olurken, bunu % 28 ile

18 Özmen, a. g. e. , ss. 49 – 50.

47 10 – 19 ya ş grubu izlemi ştir. % 13.17’si ilkokul, % 48.10’u ortaokul, % 27.24’ü lise, % 11.17’si üniversite mezunudur. % 10.37’si işsiz, % 26.87’si i şçi, % 21.61’i esnaf çıra ğı, % 19.47’si ö ğrenci, % 6.33’ü şoför, % 5.84’ü esnaf, % 3.99’u otoparkçı, % 3.2’si memur, % 2.63’ü pazarcıdır.” 19

Ara ştırmanın di ğer sonuçları şöyle sıralanmı ştır: “Ara ştırmaya katılanların % 11.94’ü her gün alkol alırken, % 60.17’si birkaç günde bir, % 22.76’sı haftada bir, % 4.8’i ara sıra alkol kullandı ğını belirtmi ştir. % 12.39’luk oranla 111 ki şi maç öncesi alkol aldı ğını belirtmi ştir. Çalı şmaya katılanların % 92.5’i takımları aleyhine konu şma yapıldı ğında ‘dayanamam’ şeklinde cevap verirken, % 7.5’i ‘sessiz kalırım’ ifadesini kullanmı şlardır. Ankete katılanların ço ğu ya şadıkları yerde takımlarına ait dernek ve kahvehane oldu ğunu, % 73’ü futbol maçı dı şında stada gitmedi ğini, % 58.59’u deplasman harcamalarının kulüp tarafından kar şılandı ğını ifade etmi şlerdir.” 20

Bu ara ştırmayla holiganizm olaylarındaki kulüp destekleri alkol alımı ve alt grup kültürünün ne derece etkili oldu ğu ortaya çıkmı ş gözükmektedir.

Dünya’daki futbol seyircisini genellikle erkekler olu şturmaktadır. Bu ba ğlamda tribündeki erkek seyirci cinsel içerikli küfürler, tezahüratlar üreterek, kar şı takımı kendi cinsiyetinden dı şarı atmaktadır. Görüldü ğü üzere holiganizm, cinsiyetten tutun da, tribünlerin kafeslerine, parmaklıklarına kadar uzanan çizgide, milliyetçilik, aidiyet, simgeselle şme gibi birçok unsuru bünyesinde barındırmaktadır. Sosyal, ekonomik ve kültürel alanlardaki gerileme ve çökü ş de holiganizmi tetikleyen unsurlar arasındadır.

3.1. Holiganizmin Fanatizmden Ayrılan Yanları Nelerdir?

Öncelikle fanatizmi futbola bakı ş şeklimizin çerçevesinde şöyle tarif edebiliriz: Fanatizm içten hissedilen bir duygu, a şırı saplantılı, ele ştiriye gelmeyen, bo ş zamanların de ğerlendirilmesinde kullanılan mantıksız bir his.

19 www.hurriyet.com.tr, (Çevrimiçi): 05.01.2008. 20 www.hurriyet.com.tr, (Çevrimiçi): 05.01.2008.

48 Holiganizmden sonra fanatizmi şöyle ele alabiliriz: “Fanatik; stadyuma kulübünün bayra ğına sarılı olarak gelir, yüzü a şık oldu ğu renklere boyalıdır. Vurucu, kırıcı ve gürültü yapıcı araçlarla yüklüdür. Hiçbir zaman yalnız de ğildir. Bir sara hastası gibi seyreder maçı, ama oyunu görmez. Onun asıl derdi rakip taraftarların bulundu ğu tribünlerdir. Orası onun sava ş alanıdır. Rakip takım taraftarlarının varlı ğı bile onun için kabul edilemez. O ‘iyi’dir ve aslında saldırgan değildir, ama ‘kötü’ler onu saldırganlı ğa mecbur eder. Aslında fanatik bir taraftar kendi takımının zaferinden çok rakibinin yenilgisinden zevk alır. Fenerbahçe fanatiği oldu ğunu söyleyen Yılmaz Bayrambeyi, ‘Yunanistan’ın Panatinaikos takımını tutarım, Galatasaray’ı tutmam’ derken, Galatasaray fanati ği Kemal Kaptan, ‘Fenerbahçe Yunanistan’ın AEK takımı ile kar şıla ştı ğında AEK’yı tutarım’ demektedir.” 21 Fanatik ki şi, rakip takımın rakibini desteklerken, adeta dü şmanımın dü şmanı benim dostumdur görü şünü benimser.

“Buenos Aires’de Boca Juniors taraftarından birinin ölüm dö şeğindeki son arzusu, hayatı boyunca daima River Plata aleyhinde tezahürat yapmı şken, rakip takımın bayra ğına sarılı olarak gömülmektir. Son nefesini verirken a ğzından çıkan tek söz şöyleydi: Hiç olmazsa ötekilerden biri geberdi diyecekler.”22 Holigan için takımının galibiyetinden ziyade, kırıp dökmek önemliyken; fanatik, tutmu ş oldu ğu takımın kazanması için her yolu me şru gören Makyavelist görü şlü ki şidir.

İngiltere’de Manchester United’lı bir taraftar vasiyetinde, karde şinin Manchester City taraftarı olmasından feragat etmesini yazarak, fanatizmin en güzel örne ğini vermi ştir. “Steve Redhead ‘Futbol Holiganizmiyle İlgili Söylemler Üzerine” adlı makalesinde; futbol holiganizmiyle ilgili söylemlerin tümünü dikkate almaksızın, futbolda meydana gelen de ğişmeyi anlamanın imkansız hale geldi ğini belirtmi ştir. Fanatizm olaylarına katılanlar, kendi aralarında çe şitli gruplara ayrılmaktadırlar. Ilımlı fanatikler ile daha sert fanatikler arasında şiddet eylemlerine katılma biçiminde farklılıklar bulunmaktadır. ‘Sert çekirdek, dövü şmeyi ve saldırgan davranı şı maça gitmenin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Bu türden taraftarlar, halen İngiliz futbol fanatizminin çevrelerine egemen olan ünlü ve örgütlü futbol

21 Talimciler, a. g. e. , ss. 47 – 48. 22 A. e. , s. 48.

49 çetelerinin ba şrol oyuncusudur. Örne ğin, Arsenal’in sopaları, Millswaull’un orakları gibi.” 23

Fanatik ki şiler maç bitiminde hakemden tutun da yöneticilere kadar çe şitli tepkilerde bulunan kişilerdir. Fanatiklerin örgütlü hareket etmeyip, daha çok duygusal ba ğlamda tepkili oldukları görülür. “Armstrong ve Harris, holiganların çok iyi örgütlenmi ş gruplar şeklinde hareket ettikleri ön kabulüne kar şı olarak, fanatik gruplar ile onların önde gelen ki şilerinin davranı şları üzerine yapmı ş oldukları çalı şmalarında, bu ‘a şırı fanatiklerin’ futbola ve kulüplerine a şırı ba ğlılıkları dolayısıyla di ğer fanatiklerden ayırt edildi ğini göstermi şlerdir. Bu fanatikler şiddete yönelik bir potansiyele sahiptirler. Çünkü çok daha fazla maça gitmektedirler ve şiddet olaylarına daha sık, sıradan bir biçimde katılmaktadırlar. Örgütlü bir yapıdan yoksundurlar. Bu gruplar, ba şka gruplar hakkında benzer inançları payla şırlar.” 24

Günümüz Türkiyesi’nde görsel ve yazılı basında çalı şan futbol yazarlarının da fanatik tutum ve tavır sergiledikleri görülmü ştür. Futbol seyircisi TV izleyicileri de fanatik davranı şlara destek verme e ğilimindedirler. Demek ki fanatik altyapının unsurları, futbolsever TV izleyicisinde mevcuttur. Bu, yazılı basınımızda da benzer görünümler arz etmektedir. Ülkemizde hemen hemen tarafsız bir futbol yazarı yoktur. Yanlı olmak, sizi fanatizm tehlikesine çekmi ştir ve çekmektedir. Okuyucunun da buna hazır olması, Türkiye’nin holiganizm tehlikesine çekilişinin foto ğrafı olmasına ra ğmen, fanatik çıkı ş ve tutumlar, yorumculara ve futbol yazarlarına prim kazandırmaktadır. Türkiye’de maalesef sistem bu şekilde işlemektedir. Bu sistemin i şleyi şindeki yanlı şlara dikkat çeken futbol yazarlarının varlı ğı da bu konudaki çeli şkileri ortaya koymaktadır: “Takım taraftarlı ğını dünyanın en önemli olayıymı ş gibi göstermeye çalı şanlardan tiksiniyorum. Kulüplerin ba şına geçip yoksul taraftarların duygularıyla oynamayı zevk edinmi ş zengin çocuklar ve iktidar manyaklarından sıkılıyorum. İnanan insanları bile futbolu bir ‘din’ gibi algılamaya sevk eden günah tezgahının seyircisi olmaktan utanıyorum ve futbol yorumcusu olarak bu yanlı şlara katkı yapmı ş olabilece ğim ihtimali kar şısında

23 A. e. , s. 48. 24 A. e. , s. 49.

50 ürperiyorum.” 25 Bu satırlar Vatan Gazetesi Spor Yazarı Ha şmet Babao ğlu’nun futbol dünyası üzerine yapılan en objektif açıklamalardan biridir. Ülkemizdeki futbol medyası üzerine yapılabilecek en iyi özele ştiridir.

3.2. Dünya’daki Önemli Holiganizm Olayları

Dünya’daki önemli holiganizm olayları derken ilk önce aklımıza İngiltere gelir. “Ulusal Suç İstihbarat Dairesi NCIS’in verilerine göre; geçen yıl (1999) holiganizm niteli ğinde 3.307 tutuklama gerçekle şti. 10 ki şi fiili saldırı, 52 ki şi kamu güvenli ğini tehdit, 31 ki şi stadyumlarda rakip tribünlere ‘yabancı cisim’ atma gibi suçlardan gözaltına alınıp mahkeme önüne çıkarıldı.”26 İngiltere, futbolun hem dünyaya yayılma hem de futboldaki holigan olaylarının merkezi durumdadır.

Tarihsel süreç içinde önemli holigan olayları şöyledir:

“1974 yılında Tottenham Hotspur, taraftarlarının çıkardı ğı olaylar nedeniyle UEFA’dan iki maç saha kapatma cezası aldı.

1975 yılında Leeds, Bayern Münih ile oynanan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası maçında taraftarlarının çıkardı ğı olaylar nedeniyle Avrupa Kupaları’ndan 4 yıl men cezası aldı. Daha sonra bu ceza iki yıla indirildi.

1977 yılında Manchester United, St. Etienne ile oynadıkları maçta taraftarlarının çıkardı ğı olaylar yüzünden Kupa Galipleri Kupası’ndan ihraç edildi. Daha sonra maçlarını Manchester’dan 200 km. uzakta oynamak kaydıyla yeniden kabul edildi. 27

1980’li yıllara gelindi ğinde yine ye şil sahalarda şiddet olaylarının içinde ağırlıklı olarak İngiliz takımlarının taraftarlarının oldu ğu görülmektedir:

25 http://gerceklerinyalancisiyim.blogcu.com, (Çevrimiçi): 20.01.2008. 26 Özmen, a. g. e. , s. 71. 27 A. e., s. 73.

51 “1980 yılında İngiltere Futbol Federasyonu, Belçika ile Torino’da maçta çıkan olaylar nedeniyle 8 bin pound para cezasına çarptırıldı. Wkat Hom Kulübü de Castillo ile İspanya’da oynanan kupa maçında çıkan olaylar nedeniyle bir maç saha kapama ve 8 bin pound para cezası aldı.

1983 yılında Hollanda’nın Rotterdam kentinde Tottenhomlu taraftarların çıkardı ğı olaylarda 30 ki şi yaralandı.

1984 yılında İngiliz fanatikler Fransızlara 2 – 0 yenilmeleri sonrasında, Paris’te büyük maddi zarara sebep oldular.

1985 yılında futbol tarihinin belki de en trajedik facialarından biri Belçika’nın ba şkenti Brüksel’deki Heysel Stadı’nda ya şandı. Liverpool ile Juventus arasındaki Şampiyon Kulüpler finali öncesi İngiliz taraftarların, İtalyan seyircilerin bulundu ğu tribüne saldırması sonucu 39 ki şi sıkı şarak ya şamını yitirdi. İngiliz takımları kupalardan süresiz ihraç edildi. Liverpool’a ekstra 3 yıl ceza verildi. Daha sonra 1 yıla indirildi. Aynı yıl Milwall’lı taraftarların Luton Town ile oynanan maçta çıkardıkları olaylarda 31 polis yaralandı.

1986 yılında Everton’lı, Manchester United’lı ve West Ham’lı taraftarları ta şıyan feribotta, taraftarlar arasında çıkan kavgalarda 5 ki şi bıçaklandı.”28

1990’lı yıllarda Almanya, Hollanda ve Arjantin’de meydana gelen üzücü olaylar, futbol sahalarındaki şiddetin yayılma ve artma tehlikesi ta şıdı ğını göstermi ştir:

“1990 yılında Leeds’li taraftarlar Bournemouth’ta Birinci Lig’e yeniden yükselmenin sevincini fazla kaçırdı. Kentin altını üstüne getiren taraftarlardan birço ğu tutuklandı. İtalya’daki Dünya Kupası’nda ta şkınlık yapan 200 İngiliz sınır dı şı edildi.

1991 yılında Berlin taraftarları arasında çıkan kavgada 5 ki şi vurularak hayatını kaybetti.

28 A. e., s. 74

52 1992 yılında İngiliz holiganlar Malmö’de ve Stockholm’de olaylar çıkardılar.

1993 yılında Hollanda İngiltere Dünya Kupası eleme grubu maçı öncesi 1000 İngiliz taraftarı tutuklandı. Bunlardan 100’ünün daha önce birçok olaya karı ştı ğı belirlendi. Manchester United’lı 133 taraftar İstanbul’da çıkardı ğı olaylar nedeniyle gözaltına alındı, 6’sı tutuklandı.

1995 yılında İrlanda’nın Dublin kentinde İrlanda Cumhuriyeti ve İngiltere arasındaki dostluk maçında İngiliz fanatiklerinin çıkardı ğı olaylar sonucunda maç 27. dakikadan sonra oynanamadı.

1997 yılında Holllanda’da bir Ajax taraftarı, Feyenord’lu ate şli biri tarafından öldürüldü.

1998 yılında Arjantin Buenos Aires’te stadyum dı şında holigan çeteleriyle polis arasındaki çatı şmada 3 taraftar öldürüldü. Arjantin’de futbola ba ğlı şiddet olaylarında son yıllarda 80 ki şi hayatını kaybetti.

1998 yılında Fransa’da polis, İngiliz ve Tunus taraftarlarının mücadelesinde göz ya şartıcı gaz kullandı. 27’si İngiliz, 49 ki şi tutuklandı. Dünya Kupası açılı ş töreninde a ğırlı ğını Fransız ve Kuzey Afrikalıların olu şturdu ğu 30 fanatik grup; Paris’te yakalandı. Bu 30 ki şilik fanatik grup içerisinde iki İskoçyalı fanatik vardı.

1999 yılında İngiltere ile İskoçya arasında Glasgow’da oynanan Dünya Kupası Play-of maçı öncesi 160 ki şi tutuklandı.” 29

2000’li yıllar holigan olaylarının şiddetinin artmaya devam etti ğini gösteren yıllardır:

“29.10.2004’te İngiltere’de Lig Kupası’nda Chelsea’nin West Ham’ı 1 – 0 yendi ği maçla Chelsea formasıyla ilk golünü atan Mateja Kezman’ın tribünlerden atılan madde ile alnı açılırken, polis maç bitimi 11 taraftarı tutukladı.” 30

29 A. e. , s. 75 – 76. 30 http://www.radikal.com.tr/haber (Çevrimiçi): 17 Eylül 2007.

53 Futboldaki holiganizm olaylarıyla ilgili bazı rakamsal veriler a şağıdaki tablolarda gösterilmiştir:

Tablo 1: İngiliz Polisi’nin futboldaki şiddet olaylarıyla ilgili raporları (1990 – 1993) 31

SEZON Olayların Adedi 1990 – 91 (21.8.90 – 5.6.91) 204 (Sezon sonu play-off’ları dahil) 1991 – 92 (17.8.91 – 3.6.92) 260 (Sezon sonu play-offlar ve 1 uluslararası maçı dahil) 1992 –93 (8.8.92 – 3.5.93) 127 1993 –94 (24.7.93 – 22.12.93) 64 (Yalnızca sezonun ilk yarısı) TOPLAM 655

Tablo 2: Futbolda raporlarda yer alan şiddetle ilgili önemli olaylar 32

ÖLÜ YARALI ÜLKE YIL MAÇ SAYISI SAYISI Arjantin 1968 Riverplata-Bocajuniors 74 150 Brezilya 1982 San Luis -Fortaleza 3 25 Kolombiya 1982 Despordtivo Cali - 22 200 Racing Club Argentina Peru 1964 Peru -Arjantin 318 500 Türkiye 1967 Kayseri – Sivas 44 600 Rusya 1982 Spartak Moskova – 69 100 Harlem

31 Özmen, A. g. e. , s. 77. 32 A. e. , s. 77.

54 Tablo 3: İngiltere ve Galler’de 1992 – 1993 yılları arasında futboldaki (Lig, uluslararası, sezon öncesi, dostluk ve di ğer maçlarda) önemli holigan olayları 33

Taraftarların Olaylara Tarih Karı ştı ğı Maçlar Olay Türü 7.10.92 Notts Forest-Stockport CS gazı kullanıldı (polis yaralandı) 18.10.92 Sunderland-Newscastle 30 ki şi yakalandı. 200 ki şi serbest bırakıldı 31.10.92 Leyton Crient-Swanson Londra’da kavga 31.10.92 Crimsby-Portsmauth Oyunculara mermi sıkıldı 14.11.92 Dalington-Hull Şehir merkezinde ve istasyonda kavga 16.11.92 Stoke-Port Vale Şehir merkezinde, saha içinde ve dı şında 24.11.92 olaylar 19.12.92 Chelsea-M.United CS gazı fırlatıldı (Covment Garden barına) 12.1.93 Soutuhend-Millwall (Meydan kavgaları, bar kavgaları) 16.1.93 Tranmere (Taraftarlar ölesiye dövüldü) 19.1.93 Cardiff-Swansea (Meydan kavgaları, bar kavgaları) 30.1.93 Leicester-West Ham Saha dı şında kavga, birahanelere CS gazı fırlatıldı 20.2.93 Tottenham-Leeds Barlardaki dövü şen 300 ki şiye gaz fırlatıldı 5.3.93 Tottenham ve Blackpool Blackpool’da iki takım taraftarı arasındaki fanatikleri kavga 7.3.93 Man City-Tottenham Saha dı şında meydan kavgaları 17.3.93 England U-18(18 altı)-Ghona Polise saldırı 3.4.93 Sheffield Wed-Sheffield Unt. Kavga, cinayet 3.4.93 Millwall-Portsmouth Bar kavgaları 24.4.93 Paterboragh-Leicester Meydan kavgaları 28.4.93 England-Holland Bar kavgaları, polis saldırısı 1.5.93 Reading-Swansea Saha içinde ve dı şında meydan kavgaları 2.5.93 Astenvilla-Oldham Oldham’daki karı şıklıklarda ayaklanmalarda polis kullanıldı 4.5.93 Exeter-Port Vale Fanatikler hakeme saldırdı 8.5.93 Millwall-Bristol Rovers Meydan kavgası, mermi atıldı 8.5.93 Halfars-Hexford Saha içinde kavga, atlı polis kullanıldı Play-off Portsmouthy-Leicester Saha dı şında kavgalar (Yarı final) (Nottingam şehrinin sahasında) Play-of Swindon-Leicester city Leicester fanatikleri Wembley barını altını (Final (Wembley’de) üstüne getirdi. Swindon’da karı şıklıklar oldu.

33 A. e., s. 78.

55 İngiltere’den sonra holiganizm olaylarının en şiddetli ya şandı ğı ülke İtalya’dır. İtalyan futbolundaki çok önemli bir şiddet olayı Eylül 2006’da ya şanmı ştır. Palermo, Eylül 2006’daki ilk maçı ezeli rakibi Catania’ya kar şı 5 – 3 kazanmı ştı. Maç sonu olaylarda 30 ki şi yaralanmı ştır. Rövan ş maçında alınan önlemler çok arttırılmasına ra ğmen, maç ikinci yarıda 30 dakika durmu ş, 100 taraftar yaralanmış, 38 ya şında bir polis memuru da ölmü ştür.

İtalya Futbol Federasyonu Ba şkanı Luca Pancalli “ İtalya liglerinde hafta sonu oynanacak tüm maçların iptalini” bildirirken, Bakanlar Kurulu’nun liglerin devamı konusunda karar verece ğini açıklamı ştır. 38 ya şında ölen polis memuru Raciti, son 48 yılda holiganizm olaylarındaki 12. kurbandır.

İtalya’da ölümle sonuçlanan şiddet olayları nelerdir?

“28 Nisan 1962: Solerno ve Potenza arasında oynanan üçüncü lig maçının ardında Gaetono Plaitano adlı şahıs öldü. 57 ki şi yaralandı.

28 Ekim 1979: Lazio taraftarı Vincenzo Paparelli, Roma’yla Lazio arasında oynanan Roma derbisi maçının ba şlarında bir Roma taraftarının attı ğı patlayıcı maddeyle hayatını kaybetti.

22 Mart 1982: Bologna’ya yaptıkları maçtan sonra evlerine dönen Roma taraftarlarının bindi ği tren ate şe verildi. Andrea Vitore isimli Roma taraftarı yanarak öldü.

8 Şubat 1984: Udinese ve Triestina arasında oynanan İtalya Kupası maçından sonra Sandro Furtan isimli taraftar polis tarafından gözaltına alındı. Serbest kaldıktan sonra komaya girdi. Üç hafta sonra ise öldü.

30 Eylül 1984: AC Milan taraftarı Marco Fanghessi bir ba şka AC Milan taraftarı tarafından bıçaklandı. Cinayetin sebebinin ise katilin Fanghessi’yi Cremonese taraftarı sanmasıydı.

7 Aralık 1986: Sambenedettese taraftarı Giuseppe Tomasetti bıçaklanarak öldürüldü.

56 9 Ekim 1988: Ascoli taraftarı, Nazzoreno Filippini, İnter taraftarlarınca feci şekilde dövüldükten 8 gün sonra öldü.

29 Ekim 1995: Cenova ve AC Milan arasında Cenova’nın Marassi Stadyumu’nda oynanan maçtan önce çıkan olaylarda Cenova taraftarı Vincenze Spagnolo, bir Milan taraftarı tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Buna ra ğmen maç oynandı, ikinci yarıda futbolcuların sahaya çıkmaması üzerine maç tatil edildi.

17 Haziran 2001: Messina’yla Catania arasında oynanan derbi maçta atılan ev yapımı bombanın patlamasının ardından Messina taraftarı Antonio Curro öldü.

20 Eylül 2003: Napoli ve Avellino arasında oynanan maçın ba şlarında iki takım taraftarı arasında çıkan kavgada tribünden dü şen Sergio Ercolano adlı Napoli taraftarı öldü.

27 Ocak 2007: Amatör kuma taraftarlarından Sommartinese’nin antrenörlerinden Ermanno Licursi, rakip takım olan Cansellese’nin bir taraftarının yüzüne vurmasıyla beyin kanaması geçirerek öldü.

2 Şubat 2007: Catania ve Palermo arasında oynanan Sicilya derbisinden sonra ya şanan şiddet olaylarında arabasının içine ev yapımı bomba atılan Filippo Faciti adlı polis memuru hayatını kaybetti. İtalya’da futbol liglerinin tatilinden sonra yeni önlemler paketi hazırlanıp yürürlü ğe konulmu ştur.” 34

Kasım 2007’de de bir Lazio taraftarı öldürüldü. Bu kez de taraftarlar polis merkezine saldırdılar!

İtalya’da 2006’daki olaylardan sonra temiz futbol adına birtakım operasyonlar yapılmı ştır: “Juventus, ikinci lige dü şürülüp, sezona eksi 30 puanla ba şlamı ştır. Son iki şampiyonlu ğu elinden alınmı ş, ayrıca 80 bin Euro para cezasına çarptırılmı ştır. Milan kulübü ligde kalmı ş, fakat sezona eksi 15 puanla ba şlamı ş, o da 80 bin Euro para cezası almı ştır. Fiorentina ise ikinci lige dü şürülmü ş, sezona eksi 12

34 http://www.alevileriz.org/showthread , (Çevrimiçi): 17 Eylül 2007.

57 puanla ba şlamı ştır. Ayrıca 50 bin Euro para cezası almı ştır. Lazio ise eksi 7 puanla ikinci lige dü şürülürken, 50 bin Euro para cezası almı ştır.” 35

Avrupa’nın Norveç, Hollanda, İsveç, Almanya gibi ülkelerinde de holiganizm olayları ya şanmaktadır.

Avrupa’daki şiddet olaylarında Almanya dikkat çekici bir şekilde ön plana çıkmaktadır: “Almanya 2006 Dünya Kupası finallerine hazırlanırken kura çekimleri sırasında (9 Aralık) hafta sonundaki maçlarda holiganizm hortlamı ştır. Bir taraftar bıçaklanarak öldürülürken, bir taraftar yaralanmı ştır. Hamburg’un Köln’ü 3 – 1 yendi ği maçta kafasına davul tokma ğı isabet eden bir ki şi ciddi şekilde yaralanmı ştır. Bild Gazetesi’nin haberine göre Nurnberg – Borisia Moenchengladbach kar şıla şmasında bir taraftar hayatını kaybetmi ştir.” 36 Fakat Avrupa’daki olaylarda en etkin rolü İngiliz holiganlar oynamaktadırlar. Danimarka’da ise ‘Roligan’ adlı gruplar mevcuttur. Rolig sakin anlamına gelmektedir. Bu grupların yarısından ço ğu çalışan ki şiler olup, taraftarlarının % 15’i kadındır. Bunlar milli takımı desteklemektedirler. Yüzleri boyalı olarak statlarda yer almaktadırlar.

“1991 yılında Berlin taraftarları arasındaki kavgada 5 ki şi vurularak öldü.

1998 yılında Arjantin Buenos Aires’te holigan çeteleri polisle çatıştı ve 3 taraftar öldü. Arjantin’de bugüne kadar olan holigan olaylarında 5 ki şi ölmü ştür.

1998 yılında Fransa’da polis, İngiliz ve Tunus taraftarlarının mücadelesinde göz ya şartıcı gaz kullandı. 27’si İngiliz taraftar olmak üzere 49 ki şi tutuklandı, 30 ki şi yaralandı. Dünya Kupası açılı ş töreninde a ğırlı ğını Fransız ve Kuzey Afrikalıların olu şturdu ğu 30 fanatik grup; Paris’te yakalandı. Bu fanatik grup içerisinde 2 İskoçyalı fanatik vardı.” 37

Bu da holigan çetelerinin birbirlerinden transfer yaptıklarının örne ğini olu şturmaktadır.

35 http://gop.gen.tr/forum, (Çevrimiçi): 25.01.2008. 36 http://www.yenisafak.com.tr/ar şiv, (Çevrimiçi): 26.01.2008. 37 Özmen, a. g. e. , s. 74 – 75.

58 3.3. Türkiye’deki Önemli Holiganizm Olayları

Türkiye’de gerilimi dü şük futbol maçlarında bile kavgalar, yıkımlar ve ölümler olmu ştur. Türk futbolundaki şiddetin örgütlenmesinde haberle şme ve temas merkezi olarak Avrupa’daki ‘pub’ların yerini kahvehanelerin aldı ğı görülmektedir. “Amigo denilen çete reisi özelli ğini ta şıyan liderler kulüp yöneticileriyle açık ve kapalı yöntemlerle ili şkiler kurdular. Ço ğu i şsiz güçsüz taraftarların amigolar kanalıyla ceplerine para kondu, deplasman yolculukları finanse edildi, bedava maç biletleri da ğıtıldı. Kulüp içi ve kar şı kulüplerle mücadelede en fazla para da ğıtan yöneticiler taraftar çetelerinin gözdesi oldular. Paraları, deplasman için tutulan otobüslerin, bedava biletlerin kar şılı ğı kulüp kongrelerinde ve tribün tezahüratının küfür hedeflerinde ödendi.” 38 Türkiye’deki şiddet olayları tarihsel süreç içinde aşağıdaki şekilde olu şmu ştur:

“1967’de Türkiye spor tarihinde facia kabul edilen kent sava şları düzeyinde Kayserispor – Sivasspor müsabakasında olaylar olmu ş, 600 ki şi yaralanmı ş, 44 ki şi ölmü ştür.

1967 – 1968’de (Türkiye İkinci Ligi’nin ayrılıp, Türkiye Üçüncü Ligi’nin olu şturuldu ğu yıllar) sahalardan, sokaklara, kentlere sıçrayan olaylar olmu ş; can ve mal kayıpları olmu ştur.” 39

2000 yılında UEFA Kupası yarı final ilk maçında Galatasaray – Leeds United arasında çıkan olaylarda 3 İngiliz öldürülmü ştür. İngiltere’deki Leeds United – Galatasaray maçında Türk seyirci stada alınmamı ştır. Yine 2000 yılında Galatasaray – Arsenal takımları arasında oynanacak maçtan önce taraftarlar arasında çatı şmalar olmu ştur.

2004’te Be şikta ş stadında bir maç esnasında bir genç öldürülmü ştür.

2005 – 2006 sezonunda Diyarbakır stadındaki maçlar olaylı geçmi ştir.

38 Serhat Hürkan, Yıkılamayan İmparatorluk Futbol , Ümit Yayıncılık, Ankara 2000, s. 96. 39 http://www.sosyalbil.selçuk.edu.tr (Çevrimiçi): 2005 – 2006.

59 15 Nisan 2006’daki Vestel Manisaspor – Fenerbahçe maçında olaylar çıkmı ştır.

Ülkemizde milli maçlarda da şiddet olayları ya şanmaktadır: “16 Kasım 2005’te Şükrü Saraço ğlu stadında yapılan Türkiye – İsviçre milli maçında futbolcularımızdan Alpay Özalan, Emre Belözo ğlu ve antrenör Mehmet Özdilek rakiplerine saldırdı. İsviçreliler de kar şılık verince soyunma odası koridorlarında olaylar çıktı. Türkiye bu olaylar sonrası 6 maçlık seyircisiz oynama cezası aldı.” 40

1 Eylül 2007’de oynanan Be şikta ş – Kayserispor maçından sonra bir ki şi öldü, bir ki şi yaralandı. Fikir ayrılı ğına dü şen Be şikta şlı taraftarlar arasındaki kavgada Ferdi Arslan ba şından vurularak öldürüldü.

Holiganizmin önemli bir noktası da içerdi ği şiddetin gerekirse ait olunan takıma yöneltilebilece ği olgusudur. Buna örnek olarak, 14 Aralık 1999 tarihinde oynanan Pendikspor – Fenerbahçe kar şıla şması sonrası gösterilebilir: “14 Aralık 1999 tarihinde oynanan Pendikspor – Fenerbahçe Türkiye Kupası maçında Pendikspor’a Fenerbahçe yenilince bir grup taraftar Fenerbahçe’nin Derea ğzı Tesisleri’ni basmı şlar ve kaptan Rü ştü Rençber’i arabası içinde dövmü şlerdir. Olay sırasında hiçbir yönetici ve güvenlik görevlisinin ortada olmadığı görülmü ştür. Dayak atanlara Fenerbahçe’nin yolculuk etti ği özel uçakta yer ayrıldı ğı ve sonra yönetim onayı ile bunların kulübe üye yapıldı ğı ortaya çıkmı ştır.” 41

Maç sonrası galibiyet sevinciyle havaya silah sıkma gibi bir e ğlence biçimi de Türk toplumunda son yıllarda yerini almı ştır. Burada da seken kur şunlarla ölümler olmu ştur. Bu ölümler de ayrı bir ara ştırma konusudur.

40 Hürriyet Gazetesi, 01.10.2007, s. 30. 41 Gürcan Bilgiç, “Gürcan Bilgiç’in Kö şesinden”, Sabah Gazetesi, 22 Aralık 2007.

60 3.4. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Holiganizm Olgusuna İli şkin Çe şitli Yazılardan Bir Derleme

Burada Türkiye’deki holiganizm olgusuna dikkat çeken iki farklı görü ş sunulmu ştur. Bir bayan, bir erkek futbol yazarının gözünden Türkiye’deki şiddet ve bu şiddetin uzantısı holiganizm olgusu iki farklı görü ş olması sebebiyle çalı şmamıza dahil edilmi ştir. Biri holiganizm olgusunu yok sayarken, di ğeri varlı ğını kabul etmektedir. Burada sadece iki zıt kutubun görü şüne yer verilmesinin amacı, konuya cinsiyet ayrımcılı ğı yönünden bakmak olmayıp, holiganizmin tespitine yönelik görü ş ortaya koymaktır.

3.4.1. Türkiye’de Holiganizm Olmadı ğına Dair Makale Örne ği

Futbol yazarı Alparslan Dikmen’in 2005 – 2006 yıllarında internette yayınlanan makalesi:

Holiganizm!

Özellikle futbolda bir realitedir holiganizm… Ama şuna herkes emin olsun ki, Türkiye’de ne holigan var, ne de holiganizm. Türkiye’deki maçlarda ya şanan bazı hadiseleri holiganizm olarak tanımlayanlar ve bu olayları çıkaranlara da holigan diyen varsa, düpedüz kara cahildir. Şöyle bir Balkan ülkelerine bakın, bazı Avrupa ülkelerine, hele ki Güney Amerika’ya bir uzanın, neler görece ğinizi hayal dahi edemezsiniz. Millet birbirinin otobüsünü yolda çevirip içindekilerle birlikte yakıyor… Bazıları da konu şuyor TV’lerde, “Amigolar i şbirli ği içinde, çünkü bu i şten rant sa ğlıyorlar…” “Türkiye’de holiganizm olsa, siz böyle şeyler söyleyebilir miydiniz?” diyesi geliyor insanın. Anlayamadı ğım bir şey var; Tribün liderlerinin (amigo de ğil) birbirleriyle tanı şmaları, görü şmeleri kötü bir şey midir? Sakıncası mı vardır insanların arkada ş olmalarının? Kan mı dökülsün istiyorsunuz vampirler?

61 Bekledi ğiniz Olmayacak

Tekrar söylüyorum Türkiye’de holigan bulamazsınız. İngilizleri bir inceleyin, adam mimar, doktor, üst düzey yönetici, evli barklı, çoluk çocuk sahibi ama, maç günü o kılıktan çıkıp ba şka kılı ğa giriyor. Holigan kimli ğine bürünüyor. Taksim’de ölen İngilizleri hatırlatırım. Kendi ülkelerinde holigan olarak fi şlenmi şler ama, ikisi de i ş, güç, çoluk çocuk sahibi insanlardı. Holiganlar ruh hastalarıdır… İki ruhlu psikopatlardır… bazıları kafalarını, ka şlarını tıra ş ederler, vücutlarını dövmelerle kaplatırlar, uyu şturucu ve alkol dahil her türlü maddeyi alırlar… Acımasızdırlar… Türkiye’de bunların hepsinin bir arada toplandı ğı tek bir tip bile gösteremezsiniz. Örne ğin; Kopenhag’da, UEFA Finali’nde, adamlarla gündüz vakitlerinde gayet iyi geçindik, çünkü henüz beyinleri uyu şmamı ştı… Ak şamüzeri ise alkol ve uyu şturucudan sapıtmaya ba şlamı şlardı… Ve olaylar bu yüzden kopmu ştu… Biz de gerekeni yapıp tedavi etmi ştik! Şimdi burada holigan biz mi oluyoruz, onlar mı? Konu aslında çok uzun ama şunu bir kez daha yineliyorum…

Türkiye’de holigan yoktur! Holigan sınıflandırmasına sokarak bizim futbolseverimizi çileden çıkarmasınlar. Ha, şunu da unutmadan söyleyeyim; arzu etti ğiniz kanlar dökülmeyecek…

3.4.2. Türkiye’de Holiganizm Oldu ğuna Dair Makale Örnekleri

Futbol yazarı Ebru Köksaldı’nın 9 Mayıs 2003’te Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan makalesi:

Güven Adaletten Geçer

Tribün şiddeti panelleri iyi niyete ra ğmen laf döngüsünden kurtulamıyor. Kurtulamaz, çünkü özele ştiriye ra ğmen elitler sınıfı görüntüsündeki kulüpler ve federasyon yetkilileri te şhisleri birkaç çapulcu iddiasına tıkıyor. Bir numaralı muhatap olan taraftarlar panellerde yer alamıyor, fikir beyan edemiyor.

62 Taraftar ucube de ğil, insan. Spor camiası halkın içinden gelmi ş olmasına ra ğmen sosyal yapıdan ve tribün kültüründen kendini soyutlayarak hayallere ve teorilere bel ba ğlıyor. “ Şiddet azınlık bir grubun suçu” deniyor ama yasakları herkesi aynı kefeye koyarak uyguluyorlar. Bu yüzden anons, deplasman yasa ğı gibi yüzeysel önlemler elde patlıyor.

O azınlı ğı temizlemek çözümün kendisi de ğil, sadece parçası. Hep davranı ş odaklı bir bakı şımız var. Halbuki hizmetlerin iyile ştirilmesi de bir a şama. Taraftar statlarda “layı ğınız budur”u ya şıyor her maç. Statlarda giri ş – çıkı şlar can pazarı, hizmetler yetersiz, tuvaletler pislik yuvası. Siniri gerilmi ş polisle, insan yerine konmadı ğını gören taraftarın gelenekselle şen çatışması, sadece holigan kavgalarına bakı ş açısıyla mı çözülecek? Elbette di ğer ülkelerdeki uygulamalar dikkatlice incelenmeli. Ama holiganizm ne kadar evrensel olsa da insan faktörü, genellemeye galip çıkıyor. Toplumun de ğerlerini ve sistemin i şleyi şini göz önünde bulundurup, örnekleri adapte etmeli, gerekirse kendi modelinizi yaratmalısınız.

Bu modeli olu ştururken kabullenilmesi gereken ilk şey, futbolumuzun tüm dinamiklerinin nefret kültürü üstüne oturdu ğudur. Milli maçlara kadar. Ülke içinde yerdi ğimiz davranı şları, uluslararası maçlarda hakmı ş gibi görüyor ve örtbas ediyoruz. Bu noktaya getiren birey yapımızdaki saldırganlık, küfür alı şkanlı ğı, sahaya hükmetme duygusundan fazla federasyon, medya, kulüpler, MHK gibi kurumların bozuk yapısıdır. Nefreti do ğuran yolların tıkanması için bu kurumların güven verici olması lazım; ama de ğiller. Şu anda tüm takım taraftarları hepsine şüpheyle yakla şıyor, verilen her kararın veya söylenen her lafın altında ba şka bir takımın kayırıldı ğı paranoyasını ya şıyor. Aslında bu paranoya de ğil. Spor camiası hakemlerin eyyam yaptı ğını, kulüplerin hakem atamalarına etki etti ğini, federasyonun ba şarı payesi adına bazı takımlara tolerans gösterdi ğini, medyanın ki şi ve kurumlara göre taraflı davrandı ğını, belediye deste ği yüzünden kulüplerin siyasi silah haline dönü ştürüldü ğünü ve bunun lig sıralamalarına yansıtıldı ğını inkar etmekten vazgeçsin artık. Tüm dünyada bu “perde arkası futbol”, “sadece futbol”

63 kelimesinin ruhunu ele geçirme çabasında. Ama % 100’e varacak kadar sonuçları belirlemesine izin verilen ülkelerden biriyiz. Yetkililer önce icraatlarıyla insanları samimi ve adil olduklarına, bu i şi çözmek istediklerine ikna etmeli. Tutarsız tavırlarıyla asla inandırıcı de ğiller. Zira yazılı kurallara ve ilkelere de ğil, ortama ve şartlara göre taraf tutan bir zihniyete ba ğlı futbol düzenimiz. Lehine i şleyenler susuyor, di ğerleri a ğlıyor ve roller rüzgarın esi şine göre de ğişebiliyor.

Futbol yazarı Ebru Köksaldı’nın 24 Eylül 2003’te Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan makalesi:

Bir Fi şek Attı Havaya

Kaç saattir görevdesiniz sorumuza “sabahtan beri” diye bitkin bir halde cevap veriyor genç polis memuru. Tan vakti dese daha do ğru olur. Canlı varlı ğa rastlanmayan açık bir alanı kontrol edecekleri için olsa gerek, eski yıllara nazaran geç ba şlamı şlar eziyetli mesaiye. Anormal sayıda polisin maçlara akıtılmasının verimsizli ği ve ters etkilerini yıllardır konu şuyoruz, bu maçta da de ğişmiyor: 5000 polis, İkitelli’den stada kadar ayakta kortej kurup gece 1’e kadar devam edecek. Sanki Galatasaray – Fenerbahçe maçı olaysız atlatılırsa yetkililer ve futbol dünyası rü ştünü ispatlayıp, şiddeti nihayete erdirecekmi ş havası var.

Sıcak temasın engellenmesi, diyalog çabaları giri ş – çıkı ş organizasyonu ile örneklerine nazaran oldukça ba şarılı bu maç yine imaj ba ğımlılı ğıyla de ğerlendirildi. Şiddetsiz tribünler kadar insani ko şullarda maç izlemek ve kaliteyi yükseltmek ana hedef yapılamıyor bir türlü. İnsanın beynini donduran rüzgar çukuru içine saatlerce hapsedilen deplasman seyircisi, birço ğu üst makamları memnun etmek u ğruna 24 saat ayakta diktirilen polisler, geçen sezon Galatasaray seyircisinden olaylara karı şmayanların kapıları kırıp ortalı ğı da ğıtanlarla beraber dı şarı atılması ve otobüslerle ula şımı zor yerlere karanlıkta kaderine terk edilip gidilmesi kalitesizliktir.

64 5000 polise ra ğmen sahaya yine sis bombaları atıldı, fırlatılan 2 fi şek ile yaralanıp tedavi görenler oldu. Galatasaray tribünlerinde (protokol ve basın tribününün hemen kar şısında) aleni küfür yazan 3 pankart açıldı (biri milli mar ş esnasında), polis müdahale etmedi. Fenerbahçe tarafından da bir hakaret pankartı fırladı. O ana kadar yaprak kıpırdamıyorken ortalık karı ştı. Bunları, o statta olanlar hariç kamuoyu görmedi, ö ğrenmedi. Tüm maçlarda şiddet göstergemiz ve ceza sebebimizdi; şimdi önemsenmiyor. Fikir ve icraat istikrarsızlı ğı huzura en büyük tehdit.

Holigan denilen, örne ğin Trabzonspor – Fenerbahçe maçında olay çıkardı ğı için lanetlenen insanlar Galatasaray maçında da tribündeydi. Emniyet iki tarafın etkin isimleriyle diyalo ğa girdi. Demek ki herkes herkesi tanıyor, kimin ne oldu ğu belli ve tribünleri muhatap almadan masa ba şında teorik çözümler i şe yaramıyor. Demek ki tribünlerde sorun yaratanları ayıklamak niyet i şi.

İngiltere randevumuza da te şekkür borçluyuz. Her hafta bir yı ğın İngiliz gazeteci ve muhabirin gözcülü ğü altındayız. Federasyonun ve MHK’nın herkesi memnun etmeye dönük damarına basmama çabası dolu özürleri, kararları da burnu gösteriyor zaten. Viski barda ğı atan el kadar ilgi ve tartı şmayı hak ediyorlar bu noktalar.

Futbol yazarı Ebru Köksaldı’nın 7 Mayıs 2004’te Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan makalesi:

Eski Korkak Dünya

Dünya kupası elemelerinde rakibe te şvik primi gönderdi ği söylenen bir federasyon ba şkanı.

Dünya Kupası’nda hakemi ve FIFA’yı şike ile suçlayan bir federasyon ba şkanı.

Şenes Erzik’i “koltuk benim” diye tehdit eden bir federasyon ba şkanı.

65 6 yıl önce atılan ta şları, yarılan kafaları “magnum mu atıldı?” diye alay ederek kar şılayan bir federasyon ba şkanı; bunlara tepki göstermeyip, bu noktaya gelinmesine ortaklık eden futbol camiası, devlet ve medya.

İngiliz seyirciler golü kutlamak için sahaya girdi ğinde demedi ğini bırakmayan, ama şimdi umursamayan bir federasyon.

Şaibenin Türkiye’yi bölgelere ayıran üçgenlerde, dar alandaki paslaşmaya dönü şmesini sa ğlayan bir federasyon.

Ulusoy dönemi ile tavan yapan kirlili ğin evveliyatına hiç dokunmayan, Mehmet A ğar – Mesut Yılmaz yakın dönem “gölgesinde” susu şunu izah edemeyecek olan yorumcular.

3 büyüklerin yöneticilerinin tehditleri, popülist demeçleri yetmezmi ş gibi, onlara iyice ortak olmaya ba şlayan, bunu da hiç rahatsızlık duymadan yapan di ğer takım erkanları.

Kendine, rakibe ve i şine saygı duymayan futbolcular.

Toplumumuzun en büyük karakteristi ği olan hatır – gönülün, insan eme ğini çalmayı makul gösterecek bir bahane yapılması…

2003 – 2004 sezonu, federasyon seçimi sayesinde yüzlerdeki maskeleri dü şüren bir sezondur. 7 yıldır ço ğunlu ğun i şine gelmedi ği için sırtını döndü ğü deliklerin kabak gibi ortaya çıktı ğı sezondur. Besleyip de gözleri oyan karganın çirkin zafer çı ğlıkları attı ğı sezondur.

Ba şka ne var? Teknik adamların, futbolcuların açıkça dile getirdi ği şike iddialarını yine “belge getirin” diye savu şturan bir federasyon. Kupa finalinde gözünün önünde birbirine saldıran tribünlere, sahada tartaklanan hakeme, toplu küfürlere, takımların birbirine girmesine “olur böyle şeyler, stres, hepsi arkada ş bu çocukların” diye yorum yapan 20 yıl öncesinin karanlık futbol iktidarı.

66 Anonsla küfürü çözece ğini, sezon öncesi alınan kararların asla de ğişmeyece ğini iddia eden! federasyonun tüm huzur operasyonları gösteri ştir, zamanı geldi ğinde durumu de ğiştirmekte kullanılacak silahtır.

Siyaset – spor ili şkisi çözümü engellemektedir. Siyasiler, takım ba ğımlılıklarını bir kenara bırakıp müdahale edebilir mi? Geçmi ş aksini söylüyor. Belki de “Türk futbolu nere AB nere” diye ba ğırmak onları harekete geçirir. Öyle ya, kendine saygı duymayan bizlerin bir şeyler yapması için AB sopası gerekiyor!

Türk futbolunun kaos merkezi, federasyon ve kulüplerdir. Ana sorun tribündeki holiganizm de ğil, masa ba şındaki holiganizmdir.

Futbol yazarı Ebru Köksaldı’nın 16 Aralık 2004’te Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan makalesi:

Çiçekler, Böcekler ve Gerçekler

Türkiye’de tribün olaylarını tanımlarken “ şiddet” kelimesini kullanmak, gerçek şiddeti küçümsemektir. Statta iki rakip seyircinin birbirine yanıcı madde atıp ta ş fırlatması, sokak çatı şmaları, kavga, yakıp yıkma… Bunlar kimi zaman ya şanıyor, ama asla abartıldı ğı kadar ya da 15 – 20 yıl öncesi kadar de ğil. Türk futbolunun tepesinde öncelikle düzen ve organizasyon sorunu var. İdari mekanizma karma şık bir geli şigüzelli ğe sırtını vermi ş. Bu sadece federasyon demek de ğil, emniyet, devlet aya ğı dahil. İlerleme var, ama asla kamuoyuna güven veren sa ğlam duru ş göremiyoruz. Bu güveni ancak kuralları ve alınan kararları tavizsiz uyguladı ğınızda verebilirsiniz. Ulusoy federasyonuna tepki bu yüzdendi. Adil de ğildiler, kuralları takımlara ve ki şilere göre çi ğniyorlardı. Ba şarı, popülarite hangi yönden gelecekse oraya meyil eden bir taraflılıktı. Futbolcuları ve teknik adamları yaralayan ta şları örtbas ettiler. Yetkilerini düzeni sa ğlamak için de ğil, güç kazanmak ve imajını ayakta tutmak için kullanıyorlardı.

67 Yeni federasyon da son dönemlerde taviz sorunu ya şıyor. Korkarım ki ipin ucu bir kere kaçtı mı yakalamak çok zor oluyor. Bu federasyon da küfüre, koltu ğa oturmamaya a ğır ceza vermeyi kararla ştırırken, sahaya atılan ta şları, basit para cezaları ile geçi ştirdi. Böylece tribünlere şu mesajı verdiler: Ta ş atabilirsiniz, yeter ki yerinize oturun. Levent Bıçakçı’nın merdivenlerin bo şaltılmasıyla ilgili şu açıklaması da tavizdir: “Futbolcular so ğumasın ve gerginlik artmasın diye maçı ba şlattık.” Yani koydu ğun kuralı, korktu ğun için bozuyorsun.

İngilizler 20 yılı bulan holiganizm mücadelelerinde hala sorunlar ya şıyorlar. Özele ştiri yaptıkları noktalardan biri de, ba şlangıçta taraftarları içine almadan çözüm üretmeye çalı şmı ş olmak. Türkiye’de taraftar, organizasyona güvenmek istiyor. Tribündeki küfürün, gerilimin en büyük sebeplerinden biri bu. Yetkililer ikna edemiyorlar. Çünkü net konu şmuyorlar. Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, L. Bıçakçı, İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü, kulüp ba şkanları tribün cinayetinin ardından sürekli konu ştular. 3 hafta! Ama Pazartesi Devlet Bakanı hala 3 hafta önce söylediklerini söylüyordu. Bizlere sunabildikleri en iddialı hamle, insanların oturmasını sa ğlarsak bu i şi çözeriz oldu. Oysa devlet bakanı, kendisi Ankaragücü – Galatasaray maçını ayakta seyretti. Oysa bilet kontrolü, fazla bileti engellemek, futbol organizasyonunun i şlemesi için zaten yapılması gereken şey. Tıpkı statların kalitesini yükseltmek gibi.

Önce şu gerçe ği kabul etmelisiniz: Seyircinin bir kısmı oturur, bir kısmı ayakta durur. Bir koltukta 2 ki şi olmadı ğı sürece sorun de ğil. İngiltere, İspanya, Almanya’da da ayakta seyirci var. İnanmıyorsanız hafta sonu NTV, TV8’i açın. Küfür de olacak. Polisin bireysel olarak küfür edenleri toplayıp, götürmesi anlamsız. Öfkeyi, kavgayı bastırmak isterken, insanların içinde daha büyük bir öfke yaratıyorlar. Tıpkı federasyon ve ceza uygulamaları gibi. Toplu küfürü de iyi seyirci kesecektir. Bırakın tribünler, taraftarlar bunu kendi içinde halletsin. Bir sosyal tepkiye ve harekete dönü şsün, toplu küfür edenleri bastırması için bu kitleye destek verin. Onları da çözümün bir parçası yapın.

68 Futbol yazarı Ebru Köksaldı’nın 17 Mart 2007’de Fanatik Gazetesi’nde yayınlanan makalesi:

Çıkmaz Sokak

Her defasında aynı şeyleri yazıyor olmak acı, sıkıcı, vicdan azabı. Her defasında “durum İngiltere’nin dibe vurdu ğu günlerdeki gibi de ğil. Holiganlık kelimesi a ğır” diyorduk. Zorla holiganlı ğa itiliyoruz. İtalyan Stefano Faccendini, Supporters Direct’in dergisinde ülkesindeki olayları yorumlarken sanki Türkiye’yi anlatıyor, sanki kendi sesimizi duyuyoruz:

“Köklü de ğişim gerekiyor. İngiltere’de yapılanları bire bir uygulamak çok zor. Ama İngiliz modeli örnek alınabilir. Sosyal bir model olu şturulup, futbol ve kamu kurumları ortak çalı şmalar yürütmeli. Statların neredeyse tamamı eski ve güvensiz. Olaylardan sonra hep klasik açıklamalar yapılıyor. Yetkililer, en iyiyi biliyormu ş gibi davranıyor. Oysa olayların sebeplerini anlamak zorundalar. İnsanları susturmayıp dinlemeliler. Dışarıda bırakmamalılar. Herkesle konu şmalılar. Dürüstlük, birlik, saygıyı ö ğretmeliler, ama önce kendileri örnek olmalılar. Uzla ştırıcı olmalılar, engel de ğil. Daha sert kanunlar ve kör baskıyla nadiren olumlu sonuçlar do ğar.”

Bu ifadeleri Türkiye’ye uygulayalım: Futbolla ilgili hiçbir kurum kaliteyi, güveni arttırmak ve tarafsız olmak için çalı şma yapmıyor. Milyonlarca dolarlık sistem, fikir ve kurum tekelle şmesinde. İtalya’da da herkes aya ğa kalktı, ama ligleri tatil etmek gibi radikal kararı olmaya kimse cesaret edemedi. Ortada böyle bir maddi güç, rant varken kolay mı?!

Kulüpler parayı elinde tutanın sözünden çıkmaya cesaret edebilir mi? Birle şip bu konuların düzeltilmesi için federasyonun, hükümetin kar şısına dikilebilir mi? Asla. Hükümet, emniyet, medya ve taraftar da dahil, herkesi yanına alarak en az 3 – 4 sene sürecek “önlem planını” olu şturabilir mi? Uygulanabilir, seri, yapıcı kararlar içeren. Onları maddi ve manevi fedakarlıklar gerektirecek planı uygulamak

69 zorunda bırakabilir mi? Soruyu ters sordum aslında: Siyaset futbolun seçim gücünden, futbol takımı üstüne rant hesaplarından vazgeçebilir mi?

Emniyet, devlet, federasyon ve medya öncelikle halkın, sporseverlerin onlara güvenmedi ğini, sorunları çözmek istemediklerini dü şündüklerini kabullenmeli. Kendilerinin gerçeklerden ve taraftarlardan ne kadar kopuk olduklarını da. Taraftarı i şin dı şında tutuyorlar. Günlük ya şıyorlar, sebeplerle asla ilgilenmiyorlar. Zira ço ğundan kendileri sorumlu. Bu i şin sistemin içindekiler, onunla beslenenlerle çözülemeyece ği kesin. İstemezler. İtalya’da oldu ğu gibi.

Futbol yazarı Ebru Köksaldı’nın 22 Mart 2007’de Fanatik Gazetesi’nde yayınlanan makalesi:

Duvar

Bursaspor Kulübü Fenerbahçe’ye ayırdı ğı biletlerin Cumartesi gi şelerden satılaca ğını duyuruyor. Sabahın köründe gelip sıraya girenler çok az biletin dakikalar içinde tükeni şini çaresizce izliyor. Rivayetlere göre biletlerin bir kısmı derneklere da ğıtılmı ş. Kalanı ev sahibi tarafından karaborsaya mı dü şürüldü, e şe dosta mı verildi, belli de ğil. Anadolu’daki sıradan taraftarın, yani önemli tanıdıkları ve ba ğlantıları olmayan, tribün gruplarının dı şındaki bir taraftarın maça gitme hakkı yok. Senede bir kere takımını izleyecek olan Bursa, Sakarya, Balıkesirliler ne yapmalı?

İlginin yo ğun oldu ğu, deplasmanda taraftar potansiyeli yüksek tüm kulüplerin (özellikle Be şikta ş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın) genelde durumu böyle.

Bilet bulanlar şanslı mı? Maç ba şlamak üzere. Dı şarıda yı ğınla insan çırpınıyor, eziliyor. Tek kapı açılmı ş. Düzenli sırada bekleme becerimiz yok, düzenli sıra olunması için planlanmı ş giri ş – çıkı şlarımız da yok. Bayan, çocuk varlı ğının vicdani a ğırlı ğının kalmadı ğı mezbaha gibi. En sakin insanın kendini kaybetme noktasına geldi ği ko şullarda, taraftar ve polis ba ş ba şa, kar şı kar şıya. Bir adım

70 ötesine ramak var, yani iki taraf arasında sıcak temasa. Ama hiç alı şkın olunmadı ğı kadar sakin ve kontrollü polisler. Bir şey yapamıyorlar, anlıyor gibiler. Hiç alı şkın olunmadı ğı üzere stat güvenli ğinden sorumlu bey gelip müdahale ediyor. Acil çıkı ş kapılarını açtırıp biletli seyirciyi kontrollü biçimde içeri sokuyor. Herkes ona minnettar. Yine i ş, ki şilerin iyi niyetiyle hallediliyor.

Kulüp ve yerel yöneticiler, dı şarıda ve tribünde neler oldu ğunu umursamıyor. Federasyon, ilgili devlet yetkilileri de. Holiganlarla di ğerlerini ayırmıyorlar. O di ğerlerine, holiganlardan farklı oldukları için hak ettikleri saygı, hizmet ve güveni sunmuyorlar.

Yazarlar, yorumcular, devlet erkanı… Sıradan vatanda ş gibi gelin maçlara. Yani sistem tarafından hayvan muamelesine layık görülen sıradan vatanda ş gibi. Nüfusunuzu kullanmadan bilet almaya çalı şın. Karaborsada kale arkasına 10 yerine 50 milyon verin. Çocu ğunuzu, e şinizi, kız arkada şınızı getirin. Stada ezilerek girin, çocu ğunuzu korumaya çalı şarak. Elinizde biletle dı şarıda kalma korkusunu hissedin. İçeride maçı izlemeden geçirin 90 dakikayı. Tuvalete gidemeyin. Çocukluk, gençlik yıllarınızın stat manzaralarında de ğişiklik olmadı ğını görün. 10, 20, 30 yıl öncesiyle. Ve Yunanistan’ı, Norveç’i yenmekle, dünya kupasında 3. olmakla, uygulanmayacak kanun çıkarmakla iyi yönetici olunmayaca ğını, sorunların çözülmedi ğini anlayın. Skorların, paranın ve gücün arkasına saklanmayın.

Protokol, vip tellerin öte tarafındaydı. Artık aradaki tel de ğil, tepesi görünmeyen uçsuz bucaksız bir duvar.

Sistemin içindekilerden umut yok. Taraftarlar insanca maça gitmek, girmek ve çıkabilmek için kulüpleriyle, futbolu yöneten tüm organlarla hukuk mücadelesi yapmalı. Türkiye taraftarları biraraya gelmeli. Kimse birbirini sevmek zorunda de ğil. Kimse maça rakibiyle yan yana girmek zorunda de ğil. Husumetlerinize devam edebilirsiniz. Ama Türkiye’de statlarda, bilet kuyru ğunda takım adının artık olmadı ğını unutmayın.

71 3.5. Türkiye’de Holiganizm Üzerine Yapılan Bilimsel Çalı şmalardan Örnekler

Holiganizm olgusunun derinlemesine ele alındı ğı çalı şmalardan bazı örnekleri şöyle verebilmek mümkündür:

“2002 – 2003 futbol sezonunda Konyaspor – Akçaabat Sebatspor kar şıla şmasında, Konyaspor’lu taraftarlarla anket yöntemiyle görü şülmü ştür. Ya ş grubuna göre 15 – 25 grupları % 49.1 ile ön sıradadır. Konyaspor seyircisinin e ğitim durumu yüksek düzeydedir. Ortaokul mezunlarının oranı % 16.8, lise mezunlarının oranı % 35.3, üniversitelilerin oranı % 15.8’dir. Grubun % 51’i a şağı gelir grubundandır. % 17.3 serbest meslek grupları, % 13.4 i şçiler, % 11.8 ile sanayiciler, % 10.5 ile memurlardır. Grubu olu şturanlar Konyaspor taraftarlarını şiddete yönelten sosyo-demografik faktörler olarak, ya ş gruplarının küçüldükçe olaylara katılma olasılıklarının büyümesi, e ğitim seviyesi dü ştükçe seyircinin küfür etmesinin arttı ğı ve gelir durumlarının olaylara katılmada etkili oldu ğu sonucu ortaya çıkmı ştır.” 42

ELYADAL (Ele ştirel Yaratıcı Dü şünme ve Davranı ş Ara ştırmaları Laboratuarı) bu konuda bir ara ştırma yapmı ştır.

“437 katılımcıyla yapılan ara ştırmaya göre, 100 ki şiden 18’i sözel, 8’i fiziksel şiddet uyguladı ğını, her 100 ki şiden 13’ü kavgaya karı ştı ğını söylemi ştir. Yani her 3 seyirciden 1’i şiddete bir şekilde maruz kalıyor.” 43

“Birol Do ğan ve Süleyman Moralı, İzmir’de “Futbolda Seyirci Ta şkınlıkları ve Bunların Altında Yatan Psiko-Sosyal Nedenler” konulu bir çalı şma yapmı şlardır.” 44

Marmara Üniversitesi Beden E ğitimi ve Spor Yüksekokulu tarafından 203 taraftar üzerinde bir çalı şma yapmı ştır. Fırat Üniversitesi, “Futbol Seyircisini Fanatik

42 http://www.sosyalbil.selçuk.edu.tr (Çevrimiçi): 2005 – 2006. 43 http://www.elyadal.org (Çevrimiçi): 2005 – 2006. 44 Özmen, A. g. e. , ss. 54 – 55.

72 Olmaya Yönelten Motivasyonel ve Psikolojik Etkenler” adlı çalışmayı gerçekle ştirmi ştir.

Hasan Yüksel, Birol Do ğan, Süleyman Moralı ve Mustafa Acar, “Futbolda Şiddetin Toplum Bilimsel Boyutları” adlı çalı şmayı yapmı şlardır. Fırat Üniversitesi, 2000 Be şikta ş taraftarı ile İstanbul’da bir çalı şma yapmı şlardır. Bu çalı şmaya göre, % 70 seyirci fanatiktir. % 78.5’i maç kaybedildi ğinde kızdı ğını belirtirken, saldırgan olurum diyenler % 9.5’tir. % 21.5’i ise olayların çıkmasında spor basınının etkili oldu ğunu dü şünmektedir.

Burada holiganizm ara ştırmalarının yanında, acaba dünya’da ve Türkiye’de holiganizmin önlenmesine yönelik ne gibi tedbirler alınmı ş ve alınmakta, onu da irdelemek gerekir.

Avrupa Konseyi E ğitim ve Kültür Komitesi, Futbol Holiganizmi ile ilgili olarak 30 Eylül 1999 tarihli bir rapor hazırlayarak, önleyici tedbirler sunmu ştur. Bu tedbirler şunlardır:

1. Sa ğlam temellere oturtulmu ş, uluslararası birliktelik içerisinde hareket etme ve koordinasyon sa ğlanmalıdır.

2. Kulüpler, ulusal ve uluslararası yetkili makamlar sa ğlıklı şekilde ili şki içerisinde bulunmalıdır.

3. Tüm grupları kapsayacak şekilde, tamamlayıcı bir yakla şım içerisinde birtakım ba ğlayıcı düzenlemeler yapılmalıdır.

4. Tüm taraftarlar ve holiganlar hakkında bilgi almak ve haberdar olmak için çe şitli düzenlemeler yapılmalıdır.

5. Mümkün olan her yerde holiganlar, di ğer taraftarları etkilememek için maçların dı şında ayrı yerlerde tutulmalıdır.

73 6. Taraftar ve holiganların polisle; kulüplerin organizatör ve amigolarla ileti şim içerisine girmesi gereklidir.

Bu önleyici tedbirlerin tüm ülkelerde uygulanması sonucu çıkmaktadır. Türkiye’de holiganizmi önlemede güvenlik güçlerinin arttırılması, rakip takım taraftarının deplasmanlara götürülmemesi veya deplasmana giden takımların taraftarının stattan en son güvenlik güçlerince çıkarılması gündemdedir.

Bu tedbirler yeterli midir sorusu sorulabilir. Çünkü holiganizm Türkiye’de Avrupa’dakinden farklı karelerde ortaya çıkmaktadır. Patlamaya hazır el bombaları gibi pimi çekecek olaylar, futbolun içeri ğinde saklanmı ştır.

Futbol fanatizminin en çok futbol yazarları tarafından yapıldı ğı bir ülkede medya üzerinde de düzenlemeler yapılmalıdır. Bu, sansür olarak de ğil de, aklın yolu birdir mantı ğında olu şturulmalıdır. Türkiye’de TSYD de bazı kınama tebli ğleri yayınlayarak şiddet ve holiganizmi önlemeye yönelik adımlar atmaktadır. En son yayınlanan kınama yazısı şöyledir:

KINAMA

Ulusal takımımızın Çar şamba gecesi Macaristan’ı yenerek, Türkiye ve tüm dünyadaki vatanda şlarımızı tarifi imkansız bir sevince bo ğması büyük bir takdir ve memnuniyetle kar şılanmı ştır. Ulusça daha birinci golün sevincini ya şarken, Ulusal Takımımızın kaptanı Emre Belözo ğlu’nun basın tribününe dönerek el ve kol hareketleri yapması, sözüm ona kendisini ele ştirenlere tepki göstermesi, bir sporcunun ahlak, terbiye, centilmenlik, özetle hiçbir fair-play anlayı şına sı ğmamı ştır. Bu çirkin tepki ve davranı ş biçimi basın tribününün biti şiğinde bulunan Şeref tribünündeki Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Ba şesgio ğlu, GSGM Mehmet Atalay, Türkiye Futbol Federasyonu Ba şkanı Haluk Ulusoy ve yönetim kurulu üyeleri ile yerli ve yabancı seçkin protokolün gözü önünde cereyan etmi ştir.

74 Kimse böyle terbiye dı şı bir davranışı görmezlikten gelemez ve cezasız bırakamaz. Türkiye Spor Yazarları Derne ği Yöneticilerinin ve tüm spor medyasının Sayın Bakan Murat Ba şesgio ğlu ile bir araya gelip, bir tanı şma toplantısı yapmasının ardından birkaç saat geçmeden meslekta şlarımızın böylesi çirkin bir olaya muhatap olmaları kabul edilemez, affedilemez.

Ulusal takımımızın ikinci golünden sonra da, aynı davranı şı gösterme cesaretinde bulunup bu defa basın tribününe sözlü tacizde bulunan Emre Belözo ğlu, maç sonunda da iyi futbolunu de ğerlendirmek üzere mikrofon uzatan görsel basına aynı nezaketsizli ği yapmı ştır. Kendisi bizim gözümüzde bundan böyle sadece futbolcu Emre’dir. Çünkü sporcular, ancak sporcu davranı ş ve erdemleri ile o unvanı hak ederler. Emre Belözo ğlu bu davranı şları ile hayatının en büyük yanlı şını yapmı ştır. Bundan sonra dileyece ği özür de içimizdeki üzüntü ve acıyı asla dindirmeyecektir. Sportmenlik ve sporcu kavramlarını benli ğinde ya şatamayan bu gibilerin insanlık sınavından ba şarıyla geçmesini beklemek hayalperestlikten ba şka bir şey de ğildir. “Aferin Emre, bizlere gerçek yüzünü gösterdin. Artık gerçek yüzün ve davranı şlarınla gerçek yerini bulursun.”

Futbolcu Emre Belözo ğlu’nu spor medyasına davranı şlarından dolayı esefle kınıyor, bu kabul edilemez durumu gere ği için yetkili kurulların, bilgi için spor kamuoyunun takdirlerine saygı ile sunuyoruz.

Türkiye Spor Yazarları Derne ği Genel Merkez Yönetim Kurulu

75 TSYD’nin 2007’deki kınama ve ceza konusu olan çalı şmalarından bazı örnekler şöyledir:

“TSYD Yönetim Kurulu, Trabzonspor ile Sivasspor arasında 2007 yılında oynanan lig maçında foto muhabiri, Nuri Bekar’ın akreditasyonunu bütün kar şıla şmaları kapsayacak şekilde ömür boyu iptal etmi ştir. Çünkü Nuri Bekar kavga olaylarında yer almaktadır.” 45

“TSYD Genel Merkez Yönetim Kurulu, Fenerbahçe – Denizlispor maçının nakle yayınının kablolar kesilerek engellenmeye çalı şılması ve spor yazarlarına kar şı taraftarların davranı şlarının kabul edilemez oldu ğunu belirterek kınadı.” 46

“TSYD ‘Türk Spor Basını terbiyesizdir. Ben de bunlardan biriyim’ açıklamasıyla tepki toplayan futbol yorumcusu Ahmet Çakar’ı mahkemeye vermi ştir.” 47 Türkiye’deki şiddet olaylarında gazetecilerin yer alması olayın ciddiyetini ortaya koymaktadır.

Ayrıca İstanbul Valisi Ba şkanlı ğı’nda olu şturulan il spor kurulu da büyük derbiler için gerekli önlemleri almaktadır. Bütün bunlar yeterli midir? Tabii ki de ğildir. Sorunun temeline inmek gerekmektedir. Sporun barı ş ve karde şlik olan felsefesinin okullarda ders olarak okutulmasından tutun da, medyaya üzerinde uygulanacak düzenlemelere, kurumlararası ileti şimlere kadar uzanan bir sürü önlemler alınabilir. Spor felsefesinin barı ş ve karde şlik tohumlarının ailelerde atılması da önemli bir adımdır. Aile, okul ve toplum üçgeninde alınacak ve uygulanacak önlemler, futbolun ve di ğer spor dallarının izlenmesindeki co şku ve seyirci hazzını daha da ön plana çıkaracaktır.

45 http://www.guncelhaber.com , (Çevrimiçi), 1 Eylül 2007 46 http://www.zemu.net/guncel-içerik-okuma , (Çevrimiçi): 1 Eylül 2007. 47 http://www.bedavagazete.com , (Çevrimiçi): 1 Eylül 2007.

76 4. TÜRK İYE’DEK İ YAZILI SPOR BASININDA KADIN FUTBOL YAZARLARININ HOL İGAN İZM İN ÖNLENMES İNDEK İ ROLÜNÜ İNCELEMEYE YÖNEL İK SPOR YAZARLARIYLA YAPILAN GÖRÜ ŞMELER

Günümüzdeki spor dalları içinde futbol her açıdan ön plana çıkmaktadır. Toplumun her kesimince izlenen ve sevilen futbol küreselle şmenin etkisinde gücünü daha da peki ştirmeye devam ederken, erkek alanı olarak yorumlanmaya ba şlanmı ştır.

Halbuki kadın futbol severlerin her geçen gün arttı ğı bilinmektedir. Bu gerek Türkiye’de gerekse dünyada böyledir. Ekonomik özgürlü ğün getirdi ği rahatlık kadınların da erkek egemen alanlarda ba şrol oynamasına sebep olmaktadır. Bu gerçek futbolda fazlasıyla yer almaktadır ki, hem kadın taraftar, hem kadın okuyucu, hem de kadın futbol yazarları, kadın TV yorumcuları her geçen gün ülkemizde artmaktadır.

Futbolumuzdaki şiddetin tartı şılmasına ve buna bir ad verilmesine yönelik olarak kadın futbol yazarlarımızın holiganizmin önlenmesindeki rolünü araştırmaya yönelik olarak hazırlanan bu çalı şmada kadın ve erkek birçok spor yazarlarıyla görü şülmeye çalı şılmı ştır. Tabii ki, bazı yazarlarımıza ula şılabilmi ş, bazılarına ise ula şılamamı ştır.

Çalı şmamızda kadın ve erkek spor yazarlarını iki ba şlık halinde toplamamız cinsiyet ayrımcılı ğından ziyade, farklı pencerelerden objektif bakabilme gerçekli ğine dayanmaktadır.

77 4.1. Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Futbol Üzerine Yazılar Yazan İlk Kadın Futbol Yazarı Hakkında Genel Bir De ğerlendirme

Türk futbol tarihinin incelenmesine yönelik ara ştırmalara bakıldı ğında, ilk kadın gazeteci olarak Selma Rıza Feraceli (1872 – 1931) görülmektedir. Kendisi Sarbonne mezunu ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tek kadın üyesi. 1960’lı yıllarda ilk bayan foto muhabiri Eleni Fotiadis görülmektedir. Daha sonraki yıllarda binicilik ve tenis a ğırlıklı spor yazılarıyla Serap Özaksoy gelmektedir. 1990 Dünya Kupası’nda Necdet Çobanlı’nın giri şimleriyle Türkiye’nin ilk akredite bayan spor yazarı olarak Nilgün Altay yer almı ştır.

İlk bayan futbol yazarı kimdir, sorusunun cevabı ise ara ştırmalarımıza göre Gülengül Altınsay’dır. Kendisi profesyonel anlamda 1989 yılında futbol yazarlı ğına ba şlamı ştır. Banu Yelkovan 1 ve Feryal Pere çe şitli röportajlarında da bunu ifade eden bilgiler vermi şlerdir. Bu görü şmelerde; futbola ilgisi ne zaman ba şladı, hayat hikayesi nedir, kimlerle çalı ştı, futbola bakı ş açısının di ğer spor yazarlarından farkı nedir, şeklindeki sorularımızı Gülengül Altınsay (15 Eylül 2007 tarihinde) kendi ağzından sanki üçüncü şahıstan bahseder gibi şöyle anlatmaktadır:

“İlk ve orta ö ğrenimini on farklı okulda tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne girdi. 70’li yılların yo ğun siyasi hareketleri içinde buldu kendini. Gazetecilikle tanı şması da ilk kez bu yıllarda oldu. Günlük Aydınlık Gazetesi’nin kurulu şundan itibaren gazetenin çe şitli bölümlerinde çalı ştı. 80 askeri cuntasının Aydınlık Gazetesi’ni kapatmasının ardından ö ğretmenlik dönemi ba şladı Gülengül Altınsay için. İstanbul MEF Dershanesi’nde Biyoloji öğretmenli ği sırasında dershane sahibi İbrahim Arıkan Cönk ve Genç İnsan haftalık dergilerini çıkarmaya ba şladı. Gülengül Altınsay’ın futbol yazarlı ğı öyküsü de böylece ba şlamı ş oldu.

1 http://sporvizyon.zaman.com.tr (Çevrimiçi): 04 Eylül 2007 (Erhan Güven’le yapılan görü şme)

78 Futbol yorumculu ğu 24 Şubat - 02 Mart 1989 tarihli Genç İnsan Dergisi’nin ikinci sayısında ilk kez ba şlamı ştı ama futbol a şkı çok daha önceki tarihlerde, çocuklu ğunda ba şlamı ştı. Bunda babasının koyu bir Be şikta ş taraftarı olmasının etkisi büyüktü tabii. Ve yine ailesinde ‘erkek i şi’, ‘kadın i şi’ ayrımının olmamasının da. Futbolla ilgilenmenin erkek i şi oldu ğunu fark edemeden futbol tutkunu olmu ştu bile. Şimdi önüne iyi bir fırsat çıkmı ştı.

Gazetecili ğiyle futbol ilgisini birle ştirebilecekti. Genç İnsan Dergisi’nde ilk röportajını da 7. sayıda Leslie Ferdinand’la gerçekle ştirdi. Ama Genç İnsan Dergisi’nin ömrü kısa olunca bu kez cunta de ğil ama patron dergiyi kapatınca Geli şim Spor Dergisi’ne girdi. Orada da ara ştırma yazıları yazacaktı. O zamanın Geli şim Spor Dergisi’nde şimdinin çok ünlü isimleri vardı: Hıncal Uluç, Attila Gökçe, Fatih Altaylı, Altan Tanrıkulu gibi… 21 Haziran 1989 sayısında ‘Vur, Vur İnlesin’ mi, yıldız futbolcuların sertlikten korunması üzerine yapılmı ş bir ara ştırmaydı.

1990 Şubat’ında günlük Güne ş Gazetesi’nden yazarlık teklifi alınca, bir günlük gazetede ilk kö şe yazıları yayınlandı: ‘Maç Kaç Dakika?’, ‘Kaplumba ğa Yarı şı ve TRT’ gibi.

Bu ilklerin ardından çe şitli dergi ve gazetelerde çalı şmasını sürdürdü. Panaroma Dergisi, Hürriyet Gazetesi’nin günlük Spor Gazetesi, Foto Maç, Star, Sabah gazetelerinden sonra, şimdi Ak şam Gazetesi’nde Be şikta ş a ğırlıklı futbol yorumları ve maç kritikleri yazıyor. Ve diyor ki; ‘ İnsanın hobisinin i şi olması önce çok güzel geliyor insana. Ama zaman içinde hobi tamamiyle i şe dönü şebiliyor. Maç kriti ği yaptı ğım maçlardan eskisi kadar zevk almıyorum mesela. Çünkü maç süresince pozisyon kaçırmamak, takımların teknik ve taktik açıdan do ğru de ğerlendirmeler yapmak ve bunları güzel ifade edebilmek esas haline geliyor. Yani işin e ğlence kısmı ikinci planda kalıyor.’

79 ‘Çok daha önemli toplumsal konular varken niye futbol yazarlı ğı?’ sorusuyla sıkça kar şıla şmı ş. Özellikle ilk yıllarında. Özellikle de siyasi geçmi şini ve birikimlerini bilen yakın çevresinden. Şöyle yanıtlıyor bu soruyu: Futbol toplumumuz için en popüler konu. Her kültür seviyesinden insan müthi ş ilgi duyuyor futbola. Futbola karı şmak istemeyen yok neredeyse. Öyle olunca da futbola sadece sahadaki 90 dakika çerçevesinden de ğil de çok daha geni ş bir çerçeveden bakmak önemli geliyordu bana Ben de futbolun sorunlarına de ğişik açılardan bakmaya çalı ştım hep. Sanırım farklılı ğımın nedeni de buydu.”

4.2. Erkek Spor Yazarlarıyla Konuya İli şkin Yapılan Görü şmeler

Futbol dünyası ba şlangıcından beri erkek egemen dünya olarak nitelendirilmektedir. Bu amaçla ula şabildi ğimiz her erkek futbol yazarıyla görü şmeler yapılmı ş, erkek gözüyle kadın futbol yazarları de ğerlendirilmi ştir. Okunup okunmadıkları, yeterlilikleri ve objektiflikleri gibi konular erkek gözüyle ele ştirel bakı ş açısıyla çalı şmamızda de ğerlendirilmi ştir.

Kadın futbol yazarlarımızın ele ştirisi, aslında yine erkek futbol yazarları tarafından yapılmaktadır. Bu durum, erkek egemen bir dünyanın de ğişimlere uğradı ğı spor yazarlı ğı alanının yine erkek futbol yazarlar gözüyle irdelenmesi olarak yorumlanabilir.

Bu ba ğlamda erkek futbol yazarlarımızın görü şleri a şağıda yansıtılmı ştır:

80 Görü şme: 24 Kasım 2005 / Galatasaray Dergisi ve Galatasaray İnternet Sitesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Şenol

-Derginizde kaç kadın çalı şanınız var?

Mehmet Şenol: 5 kadın çalı şan, 4 erkek var. Kadınlar ço ğunlukta.

-Niçin bayanları tercih ediyorsunuz? Özellikle yazar olarak?

Mehmet Şenol: Kadınların futbola bakı şı daha sa ğlıklı, fanatik de ğiller, daha objektifler. Kadınlarla çalı şmayı tercih ediyorum.

-Spor dergilerinde futbol yazarı olmak isteyen kadınlara ne önerirsiniz?

Mehmet Şenol: Cesaret etsinler.

Görü şme: 26 Mart 2006 / Fanatik Gazetesi Be şikta ş Yazarı Güven Taner

-İyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Güven Taner: Bunun yanıtını sa ğlıklı verebilmek için konuya temelden yakla şalım. Önce Olay-sponsor-medya üçgenini ele almalıyız. Bu ne demek?: Medya yok ise, olay yoktur! (Bir olay, duyurulmaz ise, bilinmez… Bir olayın varlı ğının bilinebilmesi için arada bir duyuranın, medyanın bulunması gereklidir…) Olayın olu şabilmesi için bir destekleyenin bulunması gerekir. O da sponsordur. Konumuzda olay olarak, spor olgusunu ve onunla gerçekle ştirilenleri ele almaktayız. Sponsor, bazen bir kurum, bazen ki şi, bazen bir topluluktur. Bu destek bazen maddi, bazen manevidir. Medya sponsoru özendirir, sponsor destekleyerek olayı ayakta tutar, olay da medyayı besler. Medya, olay, sponsor üçgeni böyle do ğar.

81 Medyanın sponsoru özendirme ve olayı aktararak ayakta tutma görevini gerçekle ştiren de ku şkusuz, medyadaki çalı şandır. Konumuz da spor yazarıdır. Öyle ise, spor yazarı yaptı ğı çok önemli toplumsal görevini gerçek anlamda gerçekle ştirecek donanımda olmalıdır.

• Sorumluluk duygusu ta şımalıdır.

• Ba ğımsız dü şünmelidir.

• Mesle ğinin bilgilerini, kurallarını iyi bilmelidir.

• Konusunun kurallarını tüm inceli ği ile ö ğrenmi ş olmalıdır.

• Dilini iyi kullanmalıdır. Ba şka dillerin etkisinden çıkarmalıdır.

• Toplumsal ili şkilerini iyi yürütmelidir.

• Yalnızca yazdı ğı konunun sınırları içinde ya şamamalı, tüm toplumsal olaylara ilgi duymalı, kültür, sanat ya şamını ve kendi konusunda tüm dünyayı izlemelidir.

• Dinlemeyi, konu şmayı, susmayı özümsemelidir.

• İnanılır ve saygın ki şi olmalıdır.

-Statlardaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz, nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Güven Taner: Bunu kendi ülkemiz ve ulusumuz için ele alıyorum. Biz, tatminsiz ve sorunlarını çözememi ş bir ulusuz. E ğitim sistemimiz iyi i şlemez, ekonomimiz bozuktur, trafi ğimiz ölüm saçar!.. Daha birçok nedenle mutsuz bir ya şam sürmekteyiz. İş te temel neden bu mutsuzluktur… Keyfi yerinde olan insan güler, sövmez. Her şeye olumsuz tepki vermez. Ho şgörülü olur, tolerans gösterir. Ancak mutsuz insan olayları olumsuz pencereden yargılar. Ku şkucudur. Bu insanlar maça giderken de böyle olurlar, maçı izlerken de… Mutsuz bir toplum içinde ya şayan mutlular bile, ço ğunlu ğa ayak uydurur. Kültürlü ve çelebi insanların bile

82 maç kavgasına karı şması bundandır. Her şeyde ezilen, tatsızlık ya şayan insanlar, içlerindeki isyanı, statlarda birbirlerine dayanı şarak gösterebilmektedirler. Ve bunu yaparken insan do ğasındaki vah şi beyin, her türlü tatminini orada o yolla arar. Ve bunlar de ğişik biçimlerde te şvik görürler. Bunların kimileri, onları durdurmak görevinde olanlardır. Spor yazarlarıdır, valilerdir, kulüp yöneticileridir. Ve elbette bunu do ğrudan yapmazlar. Görevlerini yerli yerinde gerçekle ştirememek yoluyla yaparlar.

-Holiganizmin önlenmesinde spor yazarlarının sorumlulu ğu nedir?

Güven Taner: Do ğrudan bir sorumluluk de ğildir. Ancak dolaylı da olsa önemli bir sorumluluktur. Yukarıda nasıl olması gerekti ğinin çizgilerini çizdi ğim tipte bir spor yazarı bu sorumlulu ğu ta şır ve konuyu i şlerken, toplum çıkarına davranırsa sorunun çözümünde önemli rol almı ş olur. Şu yanıtı verdi ğim 2006 yılında, kendine oynayan, “sövmeyin, dövü şmeyin” konu şmaları yaparken bile kendini öne çıkarmak için sinsice sövmeyi, dövü şmeyi özendiren spor yazarları vardır. Ne yazık ki güçlerini onları istihdam edenlerden almaktadırlar. Zira ne kadar hır çıkarırlarsa o denli çok para kazanmaktadırlar! Bu da toplumumuzun yeterince ça ğda şla şmamasının ürünüdür.

-Kadın spor yazarlarının şiddetin önlenmesindeki görevi ne olmalıdır?

Güven Taner: Erkek spor yazarları ile aynı görevi üstlenmelidirler. Yapılması gerekenleri yapmalı, yapılmaması gerekenlerden kaçınmalıdırlar. Bu bir dü şünce i şidir. Bedensel de ğildir. O nedenle bu konuda kadın ve erkekten farklı görevler beklemem.

Görü şme: 30 Mart 2006 / Sabah Gazetesi, Be şikta ş Yazarı Fatih Do ğan

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Fatih Do ğan: Türkiye futbolda Avrupa ve Dünya arenasında önemli bir yer edindi. Futbol dı şındaki bran şlarda ini şli çıkı şlı da olsa kendisine yer bulmaktadır.

83 Dünya Spor Yazarları Birli ği Ba şkanı (A İPS) Togay Bayatlı’dır. Bu bilgiler ı şığında Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı ifadesinden ziyade, çıtayı uluslararası tutmak daha sa ğlıklıdır.

İyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır sorusunun cevabını farklı bir bakı ş açısıyla cevaplamak istiyorum. Spor yazarlı ğının en büyük sorunu kimlik sorunudur. Bu tanımlamanın Türkiye’de içi bo şaltılmı ştır. Türkiye’de futbolu bırakan eski futbolcular, eski hakemler hiçbir e ğitim almadan bir anda kendilerini gazete sütunlarında, TV ekranlarında bulmaktadır. Bunların adı futbol yorumcusu, ya da eski hakem, eski futbolcu yerine, toplumda algılanmaları Spor Yazarı şeklinde olmaktadır. Bu da mesle ğe büyük zarar vermekte, hiçbir gazetecilik adına mesleki kaygıları olmayan bu yorumcu ama spor yazarı olmayan ki şiler kendi taraflı bakı ş açıları nedeniyle ölçüsüz de ğerlendirmede bulunmaktadırlar. Öncelikle spor yazarı bu ölçüler içinde sadece futbolu yazan ve takip eden değil, her konuda tarafsız, ölçülü, vizyon sahibi, skorlara gömülmeden geneli görebilen e ğitimi gazetecilerden olu şmalıdır. Bu açıdan spor yazarı, her şeyden önce mesle ğine ve saygınlı ğına sahip çıkandır. Bunun dı şında basın meslek ilkelerinin uygulanması spor yazarlı ğının da en ideal görüntüsüdür.

-Sahalardaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz, nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Fatih Do ğan: Birincisi; her şeyden önce reklam sever yöneticilerin futbol camiasının içine özellikle yer almaları. Bu noktada kendilerine hedeflerine ula ştıracak yolda medyaya tavizler vererek ve taraftarın ho şuna gidecek açıklamalarla gündemde kalmayı tercih etmeleri. En çarpıcı örnek 11 yıl önce Fenerbahçeli yönetici Ömer Çavu şoğlu’nun Galatasaray bayra ğını yırtıp içinden yumruk geçirmesi ve popülaritesinin zirveye çıkması. Hala ekranlarda boy gösteriyor.

İkincisi; tiraj kaygısıyla fanatizmi körükleyen medya. Özellikle spor gazeteleri… Ve bu gazetelerin do ğurdu ğu eski futbolcu, hakemlerin taraflı ve amigolu ğa varan yazılarla ve demeçlerle buna katkıda bulunması…

84 Üçüncüsü ise, amigolu ğun ve holiganizmin bazı taraftar gruplarına bilet, para gibi rant getirmesi ve yöneticilerin buna son yıllarda taviz vermeleri.

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün kısaca holiganizm önlenmesinde spor yazarlarının sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Fatih Do ğan: Mesleklerine sahip çıksınlar, içlerinde yorum yapan eski futbolcuları ve hakemleri ayıklasınlar, engel olsunlar, sorunun % 50’si çözülür.

-Kadın futbol yazarlarımız bu şiddeti önlemedeki görevleri neler olmalıdır?

Fatih Do ğan: Futbola erkek egemen bir topluluk hükmediyor. Bayanların işi zor. Çalı şanlarla çok iyi ili şkilerimiz var. Ancak daha çok özendirilmeli. Kadın varlı ğı ve eli her yere de ğmeli. Spor yazarları gibi tribünlerde bayanların sayısı da arttırılırsa bu konuda önemli mesafeler alınır. Şu ortamda çok etkili de ğiller…

Görü şme: 22 Nisan 2006 / Cumhuriyet Gazetesi, Fenerbahçe Yazarı Hilmi Türkay

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Hilmi Türkay: Spor yazarı ender yeti şiyor. Futbolcu olan ki şi, hemen ismine göre gazeteye transfer oluyor. Kültürü nedir bunların? Bir-iki not veriyor, isim kullanılıyor. Rıdvan Dilmen istisnayı bozmuyor. Stajyerler torpille geliyorlar. Klavye kullanmasını bile bilmiyorlar. Randıman veremiyorlar. Hemen spor yazarı oluyorlar.

-Sahalardaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz, nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Hilmi Türkay: Bizde önemli derecede e ğitim eksikli ği var. Okumak önemli. Okuyarak e ğitim alamıyorsunuz. Derbiler öncesi her şey sütliman.

85 Demirören (BJK Ba şkanı) çıkıyor, konu şuyor, ortalık karı şıyor. Üç kulüp arasında çok çatı şma var. Gençli ğimde bütün taraftarlar aynı statta maç seyrederdik. Şimdi böyle de ğiliz. Parti tutar gibi takım tutuyoruz.

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün, holiganizmin önlenmesinde spor yazarlarımızın sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Hilmi Türkay: Bizdeki spor yazarları fanatik. Bu tip yazarların hangi taraftar oldu ğunu anlayabiliyorsunuz. Medya olayları körüklüyor. Bize dü şen görevleri yerine getiremiyoruz.

-Kadın futbol yazarlarımızın bu şiddeti önlemedeki görevleri neler olmalıdır, bu misyonun farkındalar mı?

Hilmi Türkay: Kadınlarımız bizim için önemli. Futbol erkek dünyası. Kadınlar bunu göremiyor. Kıyıda kö şede sıkı şıp kalıyorlar. Söylemek istediklerini söylemiyorlar. Yaptırılmıyor. Bu da basın camiasının altyapı eksikli ğinden kaynaklanıyor.

Görü şme: 22 Nisan 2006 / Cumhuriyet Gazetesi, Galatasaray ve Milli Takım Yazarı Nevzat Dindar

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Nevzat Dindar: Her şeyden önce tiraj ve reyting kaygısından uzak olmalı. Günümüzde bu var. Olması gereken Cumhuriyet Gazetesi’nde oldu ğu gibidir. Akademik dünyaya sırtınızı dönmemelisiniz. Çalı şmaların bilimsel olması gerekir. Gerekli donanımımız olmalı, ekonomik, sosyolojik, psikolojik formasyonunuz da olmalı. Futbol sadece futbol de ğildir. Siyaset de bilmelisiniz, ekonomi de. Bilimsel de ğeri olmayan yazılarla spor medyası yönlendiriliyor. Toplum bunu istiyor diye kötü bir şey vermemelisiniz. Reyting ve tiraj kaygısı olmamalı, toplum aydınlatılmalı. Medya güvenilirli ğini yitirmi ş durumda. Duyumlarla, hiçbir gerçe ğe

86 dayanmadan haberler yapılıyor. Bilimsel dünya gazetelerde yer alamıyor. Bunun sebepleri var. Sipari ş haberler yapılıyor. Eskiden gazetecilik meslekti. E ğitim almadan, altyapı olmadan gazetecilik yapılıyor, konusunda uzman ki şilere yer verilmiyor. Asıl sıkıntı burada.

-Sahalardaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz, nasıl de ğerlendiriyoruz?

Nevzat Dindar: Bunu tek sebebe ba ğlayamayız. Temel sorun e ğitim. Bir süreçten geçerek bu noktaya geldi Türkiye. 80 sonrası Türkiye bu noktaya geldi. Amigo grupları ortaya çıktı. Eskiden gönül taraftarı vardı, şimdi çıkar taraftarı var. Eskiden yönetimden bilet almıyorlardı. Şimdi ise deyim yerindeyse çete olup, hakimiyeti ele geçirdiler. BJK Stadında bir taraftarın 2 yıl önce öldürülmesi var. Yöneticiler geç uyandı. Fenerbahçe Ba şkanı Aziz Yıldırım bedava bilet vermek istemiyor. Genç Fenerbahçeliler ise istiyor. Fenerbahçe’de bir reis var. O da ba şkan. Galatasaray’da amigo Sabahattin Yılmaz, Fenerbahçe’de Sefa var. Bunlar da kendilerine “reis” diyor. Aziz Bey de reis diyor.

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün, holiganizmin önlenmesinde spor yazarlarımızın sorumlulu ğu nedir?

Nevzat Dindar: Siz bir ürünü hedef kitleye yansıtıyorsunuz. Tahrik edici, rakibi rencide edici görü şler belirtmemelisiniz. Fair-play içinde olmalısınız. Kulüp yazarları yoktu, spor yazarları vardı eskiden. Üzerlerinde formayla şimdi tribüne gidiyorlar. Öncelikle tarafsız olmalılar. Senin i şin, orada gördü ğünü yazmak olmalı, renge sempati duyarsanız objektif olamazsınız. Spor yazarları kulüp temsilcisine dönü ştü. E ğitime katkıda bulunacak şekilde hareket etmeli bence.

-Kadın futbol yazarlarımızın bu şiddeti önlemedeki görevleri neler olmalıdır?

Nevzat Dindar: Toplum, erkek-egemen bir toplum. Tribünlerde kadın sayısının artması önemli. Şiddet yanlısı yazılar yazmıyorlar. Şanslı de ğiller. Kadın

87 gazeteci sayısı artmalı. Ayrımcılık yapmak yanlı ş olur. Aldıkları e ğitim, onlara belli bir duru ş kazandırmı ştır. “Geçirdik” diyemezler, daha hassaslar.

Görü şme: 25 Nisan 2006 / Hürriyet Gazetesi, Fenerbahçe Yazarı Altan Tanrıkulu

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Altan Tanrıkulu: Gördü ğünü çalan hakem gibi gördü ğünü yazabilmeli, düzgün Türkçe kullanmalı, insanları şiddete yöneltecek tavır ve tutumlardan kaçınmalıdır. Spor yazarlı ğı aslında hayatın birçok dalından örnekler vererek süslenebilir. Edebiyattan, müzikten, sinemadan alınacak çe şitli örneklerle süslenecek bir yazı okurun çok daha ilgisini çeker, onu fanatizmden uzakla ştırabilir.

-Sahalardaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz; nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Altan Tanrıkulu: Yava ş yava ş yükselen bir fanatizm var Türkiye’de… Henüz tepe noktasına ula şmadı. İtalya, İngiltere, Hollanda, Fransa gibi ülkelerde de futbol fanatizmi hala önemli sorunlardan biri. Ancak onların mücadele yöntemleri bizden daha uygarca ve bize göre daha organize… Şiddetin yükselmesi biraz da gençli ğin futbol sahalarında de şarj olması anlamına geliyor… Siyasetle, ekonomiyle fazla uğra şmayan gençlik futbol vasıtasıyla bo şalıyor…

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün kısaca holiganizm önlenmesinde spor yazarlarının sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Altan Tanrıkulu: Şu anda yaptıklarını yapmamaları gerekir. Takım yazarlı ğı yapılabilir. Ancak bu rakibe saygısızlık yapmayı ya da kulüp yazarı gibi davranmayı gerektirmez. Gerekirse tuttu ğunuz takımı ele ştirmeli gerekirse rakip takımı övmelisiniz. Bu Milli Takım için de geçerli olmalı… Holiganizmi körükleyen

88 unsurların ba şında geliyor medya tabii ki… Burada yazarların sorumlulu ğuyla birlikte atılan man şetler de çok önemli.

-Kadın futbol yazarlarımızın bu şiddeti önlemedeki görevleri neler olmalıdır?

Altan Tanrıkulu: Kadın-erkek ayrımı yapmıyorum. Sayıca çok azlar. İş lerini iyi yaptıkları sürece fanatizmi önlerler. Ama gördü ğüm kadarıyla fanatizm duygusu erkek-kadın fark etmiyor. Hatta onlar bazen daha fanatik yazılar yazıp, yorumlar yapabiliyorlar.

Görü şme: 2 Nisan 2007 / Hürriyet Gazetesi, Fenerbahçe Yazarı Can Bartu

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Can Bartu: Spor yazarı olmalıdır, kulüp yazarı de ğil. Başka kulüpleri kötülememelidir.

-Sahalarımızdaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz, nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Can Bartu: İdarecilerin lüzumsuz konu şmaları, popülist konu şmaları, taraflı yazarlara ba ğlıyorum. Bu yazılar, ba şka takımları, kulüpleri kötüleyerek yazılıyor.

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün, kısaca holiganizmin önlenmesinde spor yazarlarımızın sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Can Bartu: Yukarıdaki nedenler burada da geçerli, bunlar yapılmazsa şiddet de holiganizm de önlenir bence.

89 -Türkiye’deki kadın futbol yazarlarının etkinli ği sizce ne düzeydedir?

Can Bartu: Okunup okunmadıklarını bilmiyorum. Ben okumuyorum. Futbol yazısı yazmak için soyunma odalarına kadar girmek lazım bence. Benim aldı ğım gazetelerde kadın yazarlar yazmıyorlar. Öyle bakkal defteri tutar gibi yazar olunmaz bence.

-Futbolda şiddetin önlenmesinde kadın futbol yazarlarımızın daha fazla sorumluluk üstlenmeleri gerekir mi?

Can Bartu: Kadın yazarlar, onlar da aynı. Zaten kulüp tutarak yazıyorlar. Hepsi aynı. Maç çıkı şı idarecilere mikrofon tutuluyor. Adam yenilmi ş zaten, o üzüntüyle konu şuyor. Maç çıkı şı idarecilerle spor basınının konu şmaması lazım bence.

Görü şme: 17 Nisan 2007 / Fotospor Gazetesi, Be şikta ş Yazarı Turgut Vidinli

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Turgut Vidinli: Önce futbolun içinden gelmeli. İlle futbol oynaması şart de ğil, küçük ya şlarda futbol a şkıyla ya şadıklarını, gördüklerini, beyninde foto ğraf çekerek, günümüzde de o geçmi şteki hazinesinden faydalanıp olgunla ştı ğı futbol bilgisini, dürüstlü ğü ile görü şlerini spor kamuoyuna sunan insandır.

Kısacası günümüz kö şe (spor) yazarlarının bazıları hariç, kö şe yazarlarının kalemleri ile parmaklarının arası şeffaf olmalıdır.

-Sahalarımızdaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz, nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Turgut Vidinli: Tamamen sahadaki olay. Hepsi ranta dayalı. Önce sahayı açalım: Eskiden sahaya çıkan futbolcu, parasını yıllık transferde toptan alırdı. Oysa

90 şimdi maç ba şı. Durum böyle olunca, gerek rakibiyle gerek kendi takım arkada şları içerisinde sahada olmak, para kazanmak u ğruna agresifle şebiliyorlar. Tribünlerde de aynı. Tamamen aynı. Hepsi rant pe şinde. Hepsi kulüp ba şkanlarından nemalanıyorlar. Örnek isterseniz, Be şikta ş Çar şı Grubu. Grubun bir sloganı vardı: Yönetim sizin, kapalı bizim! Bedava biletler, özel istekli rantlar; ‘araba istiyor, dü ğünüm var, sünnetim var, babam öldü, annem öldü’ şeklinde istekleri var. Vermedikleri takdirde ‘Yönetim istifa’ şeklinde ba ğırıyorlar.

-Futbol sahalarımızdaki şiddetin, küfürün, kısaca holiganizmin önlenmesinde spor yazarlarımızın sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Turgut Vidinli: Aslında yukarıda verdik cevabını. Benim gibi dobra dobra yazabiliyorlar mı? Rantlarını açıklayabiliyorlar mı? Hayır. Açıkladıkları anda, Erman Toro ğlu’na yaptıkları gibi herkes onlara kalayı basar. Erman, bu sene gelir vergisinde şampiyonlar listesinde, biliyor musunuz?

-Türkiye’deki spor yazarlarının etkinli ği sizce ne düzeydedir?

Turgut Vidinli: Önemli yazarlar var. İçlerinde lüzumsuzları, hamiline oldu ğu gibi futboldan anlamayanlar var. Futbolu anlayıp yazanları takdir ediyorum. 3-5-2 ile 4-4-2’yi ayırt etmeleriyle farklı oluyorlar. Gülengül Altınsay ilk aklıma gelen be ğendi ğim yazar. Ebru Köksaldı, Feryal Pere amigoluk yapıyorlar. Olumsuzları bunlar.

-Futbolda şiddetin önlenmesinde, kadın futbol yazarlarımızın daha fazla sorumluluk üstlenmeleri gerekir mi?

Turgut Vidinli: Olması gerekenler belli. Çünkü bir bayanın futbolumuzdaki eksiklikleri, centilmenli ği, kibarlı ğı, sahadaki mücadelelerin sahada kalaca ğını belirtmeleri, bir erkek futbol adamlarını utandırmalı. Ama bayanlara saygısızlı ğımız orada da devam ediyor. Bence okunmuyorlar bayan yazarlar. Bu sene ligimiz 30 A ğustos 1959’dan bu yana Be şikta ş 4 – Vefa 1 maçından bu yana,

91 gördü ğüm, ya şadı ğım en kötü, futbolsuz, en çirkin lig. Te şvik ve şike hiçbir zaman önlenemez. Çünkü siyaset futbolun içinde oldu ğu müddetçe bunun önüne geçmek imkansızdır. Bir İtalya’yı örnek alabilirsiniz. Juventus’u dü şürdüler. Olumlu örnek alabilirsiniz.

Türkiye’de tespit edilen ilk şike, 1963 senesinde Kar şıyaka ile Kasımpa şa arasında olmu ştu. Kar şıyaka’nın idarecisi Osman Kaymak, dü şen Kasımpa şa’ya 40 bin lira para vermi ş ve Kasımpa şa’yı 6-0 yenmi şlerdi. Ama daha sonra Kasımpa şa futbolcuları, parayı aralarında orantılı payla şamadıklarından ‘Sarı Adnan’ lakaplı oyuncu, güya vicdan azabından bombayı patlattı. Kasımpa şa zaten dü ştü. Kar şıyaka’yı 2. lige dü şürdüler. Dü şen Beykoz’u birinci lige aldılar. Dü şünün: 1963 senesindeki federasyona, bir de bugünkü federasyona bakın.

4.3. Kadın Spor Yazarlarıyla Konuya İli şkin Yapılan Görü şmeler

Kadın futbol yazarlarıyla yapılan görü şmelerde, günümüzde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar da olsa, tüm kadın futbol yazarlarına ula şılmaya çalı şılmı ştır. Kadın penceresinden holiganizm, şiddet ve küfürün incelenmesinde kadın olarak futbol yazarlı ğının sorunlarına bir nebze göz atılmakta, gelecek ku şak kadın futbol yazarlarına öneriler yer almaktadır.

Bu ba ğlamda kadın futbol yazarlarımızın görü şleri a şağıda yansıtılmı ştır:

92 Görü şme: 24 Kasım 2005 / Galatasaray Dergisi Sorumlu Yazı İş leri Müdürü Ece Ek şio ğlu

-Kaç yıldır bu i şi yapıyorsunuz, neden bu mesle ği seçtiniz?

Ece Ek şio ğlu: 3,5 yılı geçti. İdealimdi. Tribündeydim. Tuttu ğum takımın çok etkisi var.

-Kadınlara ne mesaj veriyorsunuz?

Ece Ek şio ğlu: Bayanlar her noktada var ve olmalılar.

-Mesle ğinizde bir kadın olarak sorunla kar şıla ştınız mı?

Ece Ek şio ğlu: Galatasaray centilmen bir kulüptür. Bayanlar her noktada vardır. Kar şıla şmadım o yüzden.

-Futbol yazarlı ğında (özellikle dergicilikte) kadınlarımızın yeri nasıl olmalı?

Ece Ek şio ğlu: Bu i şte kadın-erkek ayırımı yok bence. Ebru Kılıço ğlu yıllardır çalışıyor, futbol yazarı olarak. İş inizi iyi yaptı ğınız sürece ba şarılısınızdır.

-Futbol yazarı olmak isteyen kadınlara ne önerirsiniz?

Ece Ek şio ğlu: İlgilenmek isteyen herkes olabilir. Futbol yazarı olun demiyorum, seviyorlarsa bu i şi yapsınlar.

93 Görü şme: 3 Nisan 2006 / Vatan Gazetesi Be şikta ş Yazarı Gülengül Altınsay

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Gülengül Altınsay: Her şeyden önce futbolu sevmeli bir futbol yazarı. Gerçekten çok sevmeli. Sadece sevmekle kalmamalı, üzerinde dü şünmeli, okumalı, yazmalı. İyi bir üslubu olmalı. Yani yalnızca futbolla ilgili bir şeyler bilmek yetmiyor futbolla ilgili yazmak için, yorum yapmak ve bunu ho ş bir şekilde ifade edebilmek de gerek. Zaten okuma özürlü bir toplumuz. Okunabilmek için akıcı yazmak da çok önemli bence.

-Sahalardaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz; nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Gülengül Altınsay: Kültürel durumumuza, sosyo-ekonomik seviyemize ve belki de en önemlisi kaybetti ğimiz adalet duygusuna. Futbol statlarındaki insanlar sonuçta aydan gelmiyorlar. Hepsi toplumumuzun bir parçası. Dolayısıyla şiddet, sadece futbol statlarıyla sınırlı de ğil. Şiddet her yerde var.

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün kısaca holiganizmin önlenmesinde spor yazarlarının sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Gülengül Altınsay: Sadece ve sadece do ğruları i şaret etmeliler. Ama bizde ne yazık ki olaylar ço ğunlukla farklı perspektiflerden bakılarak de ğerlendiriliyor. Böyle olunca da olaylar gerekti ği ölçüde irdelenmiyor. Aynı olaya futbol yazarlarının çok farklı yorumlar getirmesi ba şka nasıl açıklanabilir? Bir şeyi problem görmezseniz çözümü de bulamazsınız. Üzücü ama gerçek; bugüne kadar spor yazarlarının ezici ço ğunlu ğu holiganizmi yeterince önemsemediler, boyutlarını kestiremediler. Sonuçta onlar da sistemin bir parçası. Fazla şaşırmamak gerek.

94 -Kadın futbol yazarlarımızın bu şiddeti önlemedeki görevleri neler olmalıdır?

Gülengül Altınsay: Ben kadın yazarları bu anlamda farklı bir konuma koymaktan yana de ğilim. Kadın futbol yazarları da gazetecidir yalnızca. Özellikle kadınların bu tarz cinsiyetçi tuzaklara dü şmemeleri gerekir. Ama şu bir gerçek; statlardaki küfürler daha çok kadını a şağılayan içerikte oldu ğu için kadın yazarlar sırf kadın oldukları için bir kat daha ma ğdur oluyorlar bu küfürlü ortamdan. Örne ğin 2003’te İnönü Stadındaki Be şikta ş-Fenerbahçe maçının öncesinde takımlar sahaya çıkarken Be şikta şlı taraftarların ‘Fener kocan geçiyor’ sloganı, daha sonra Nouma’nın golünü attıktan sonra o malum hareketi yapmasından daha fazla sinirlendirmi şti beni. Kadın yazarların kadının a şağılanmasına kar şı çıkması gerekiyor do ğal olarak.

Görü şme: 10 Nisan 2007 / Fanatik Gazetesi, Fenerbahçe Yazarı, FB TV Yorumcusu Ebru Köksaldı

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Ebru Köksaldı: Kavgacı, kı şkırtıcı… Futbolcu ve teknik direktörleri de ğersiz gösteren, sistemin istedi ği kalıplara giren, belirli grupların fikirlerinin temsilcisi… Yani ideal olmayan ne varsa bünyesinde toplamalı. Bu bize sunulan, kabul ettirilen, hazmettirilen profil. Geleneksel profil. Uyuyorsanız rahatınız yerinde demektir. Belirli gruplara yakınsanız, ahbapsanız, aynı sofraya oturuyorsanız hayal edemeyece ğiniz kadar iyi pozisyonlara gelebilirsiniz. Para kazanmak ve me şhur olmak için en gerekli şart olan televizyona adım atabilirsiniz. Ama birçok insana ve olu şuma da biat etmeniz gerekir. Tekelle şen medya yapısında kimse sizden i ş kalitesi beklemiyorken, gazeteler, dergiler size alternatif bakı ş sunacak, düzene aykırı yapıya sahip de ğilken niye çabalayasınız ki? Manzara budur. Medyadaki taraflı yakla şımın en şiddetli, açık ve arsızca ya şandı ğı bölüm spordur. Özellikle de futbol. Ka ğıda 11

95 isim yazmakla takım idare edilebilece ğine inananların ço ğunlu ğu olu şturdu ğu kitle var. Neredeyse tamamı aynı havuzda! Yazarlıktan önce zaten birbirlerini yıllardır tanıyorlar, ailece görü şüyorlar, kah federasyonlarda, kah kulüplerde, kah sahada görev almı şlar. Çocu ğu, damadı, arkada şının evladı… Hanedanlık ya da tarikat gibi. İçine kapalı ve tutucu. Yabancı birisi de bu ailede kalıcı olup yükselebilmek için de ğişmek, asimile olmak zorunda. İdeal tanım nedir derseniz, İngiliz tarzı aklıma geliyor hep. Yazarlık yapmak gazetecilik de ğildir. Ama bu vasıfları kazanmak için ilave e ğitimler, kurslar alınabilir. Ço ğu, biraz da muhabir gibidir yazarların. En büyük farkı röportajlarda görebilirsiniz. O ki şinin hikayesini kendi duyguları ve görü şlerini katarak anlatırlar, bizde ise standart soru listesi dayatılır. Türkiye şartlarında futbol oynamamı ş! Ve menfaat ili şkisine girmemi ş, sistemle göbek ba ğı olmayan biri fikir ba ğımsızlı ğına daha yakındır. Ama böyle biri mesleki olarak ne elde eder? Ya da sesini duyurabilecek fırsatı yakalar mı? Zor.

90’lardaki tabloid tarzı spor gazetelerinin hızlandırdı ğı yozla şmanın idealist insanlarla düzeltilebilece ğine inanırdım. Hayallerimden biri de buydu. Bunlarla mücadele etmek.

-Sahalarımızdaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz, nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Ebru Köksaldı: Her şeyin kökü yönetenlere dayanıyor. Taraftarlara de ğil. Son dönemlere kadar bunun Türk toplumsal yapısının sonucu oldu ğu konu şulurdu. Kavgacı, çabuk sinirlenen, kendi kendisine düzenli olmayı beceremeyen, tahammülsüz vb. ‘ İngilizler ne güzel oturarak izliyor, statlara girerken arbede çıkmıyor, rakibe toplu küfür etmiyor’ diye gıpta edilirdi. İtalyanlar, Almanlar ve di ğerleri oturup kalkmasını bilir, kar şısındakine saygılıdır, esnektir… Ama son iki yılda Avrupa’da da yetkilileri deh şete dü şüren olaylar ya şanıyor. Ve önleyemiyorlar. 2007 Şubat ayında Catania – Palermo Seria A maçında bir polis stat dışındaki çatı şmada hayatını kaybetti. İtalya altüst oldu. Ama daha iki ay geçmeden ekranda Roma ve Manchester United taraftarları arasındaki çatı şma, İtalyan polisinin coplarla

96 yerlerde süründürdü ğü kan revan içindeki İngilizlerin görüntüleriyle kar şıla ştık. Türkiye’de sık sık bahane olarak kullanılan ülke ve kültür farkının önemini kaybetti ği bir dönem. Herkes kendi içine bakmak zorunda. Birkaç yıl öncesine kadar özellikle derbilerde ya şananlar hem yetkililer, hem medya tarafından Heysel faciası mertebesinde yorumlandı. Büyütüldü demiyorum, yanlı ş de ğerlendirildi. Holiganlık dendi. Holiganlık kelimesi basit bir kelime de ğil. İçinde ta şıdı ğı şiddetin boyutu pet şişe atıp küfür etmekten öte. Ama şimdi endi şeliyim. 2006 – 2007 sezonu, kitlelerin zorla holiganlı ğa itildi ği, şiddet sözünden holiganlık sözüne kaymaya ba şladı ğımız dönemin adı olabilir.

Holiganlıkla ilgili yapılan ara ştırmalarda ülke, kültür, sosyal yapılar, tribünlere şekil veren politik görü şler detaylı incelenir. Türkiye’de siyasi cephele şmeler de yoktur, taraftar gruplar arasında. Avantajlıyız bu açıdan. Ama ba şa dönece ğim: Düzeltmek için, çözüm bulmak için ne yapıldı? Ne projeler üretildi? Hiç.

Futbolun içindeki tüm kurumların (devlet – hükümet ve emniyet de dahil) bakı ş açısı ve ba şlangıç noktası tamamen yanlı ş. Önce bunu de ğiştirmeliler. Maç ve para cezalarıyla, sadece gerilimi yüksek büyük maçlarda teyakkuz durumu ilan edip herkesi gererek, statlara daha fazla polis sokarak, yani ambalajı de ğiştirerek içindekini güzel gösteremezsiniz. Kolaycılık var. Örtbas var. Sadece sansasyonel şiddet olaylarında bu yetkilileri televizyonda görürsünüz. Medya açık oturumlar yapar. Herkes yorum yapar. ‘Futbolu konu şmayı canımız istemez’. Herkes birilerini suçlar. Gazeteler tam sayfa dramatik man şetlerle geldi ğimiz noktanın ne acı oldu ğunu anlatır. Bir hafta, 10 gün sonra ise herkes kö şesine siner. Şiddetin üstünden prim yapmaya çalı şan zihniyet bu. Çözüm üretmek isteyen de ğil. Yıllardır ve hala alt liglerde birinci ligde gördüklerimizi aratacak vahim olaylar ya şanıyor. Hiç haberiniz oluyor mu? Televizyonlarda bunu tartı şan bakan, federasyon yetkilisi, yazar gördünüz mü?

İngilizler de bu yollardan geçti. Yani sistem tıkanmı ştı. Günümüzde otoritelerin o dönemlere ait en büyük itiraflarından biri, taraftarları hiçe sayarak

97 çareler aramı ş olmalarının yanlı şlı ğı. Yasaklarla, onların sorunlarını dinlemeden ve kar şı şiddet uygulayarak. Ta ki, hükümet herkesi içine alarak olu şturdu ğu çözüm paketini ki şi ve kurumların inisiyatifine bırakmadan devreye sokana kadar. İngiltere’yi asla bire bir model olarak uygulayamazsınız. Ama ne yapılabilece ğine dair referanstır. Kendi modelinizi üretmeniz için. Maalesef mevcut ortamda bu tip bir ortak çalı şmanın yürütülebilece ğine inanmıyorum. Zira bunu yapacak otorite, yani hükümetler, yani siyasetçiler en büyük sömürü silahlarından biri olan futbolda temizli ğe sıcak bakmaz. Tıpkı şikenin bu camianın dı şından birilerinin ( İtalya’da savcıların yaptıkları gibi) giri şimiyle ancak çözülebilece ği gibi.

Yine de ne yapılabilir belirtelim. Belki lazım olur: Türkiye’de devlet de, medya da, federasyon da futbol izlemek isteyen taraftar ile olayları çıkaran ufak kitleyi hep aynı kefeye koydu. Azınlık için ço ğunlu ğu da cezalandırıyorlar. Panellerde bulunmayan bir tek onlar. Neler söylerler kimbilir! Türkiye’de statlar (Şükrü Saraço ğlu hariç) berbat. Giri ş çıkı şlar can pazarı. Bir bayan maça gidecekse 1 – 2 saat öncesinden sıvı tüketimini bırakmalı. Tuvalet şansı yok. Tuvalet denen yerleri de zaten erkekler i şgal ediyor. Yiyecek içeceklerin içinde ne var, bilemiyorsunuz. Önce hizmette minimum kalite sunulmalı. İnsan gibi muamele görmeliyiz.

İngiltere’deki pek çok uygulama da hayata geçirilebilir: Taraftar bilgi bankası olu şturmak, kapalı devre televizyon sistemi ile stat içini kontrol etmek, olay çıkaranları anında stat dı şına çıkarıp yasaklar getirmek, sivil polislerin tribünle sızması…

Türkiye’de olayları çıkaran, çatı şanların kayıtları var. Emniyet tarafından biliniyor, kimi zaman yasak da geliyor. Ama bu adamlar yine statlara giriyor, hatta yurtdı şında milli ve kupa maçlarına gidiyor. Yani kural koymak, plan yapmak ba şka bir şey, onu taviz vermeden, ayrımcılık yapmadan herkese e şit biçimde uygulamak ve uygulatmak ayrı bir şey. Bizim dibe vurdu ğumuz nokta da bu. Uygulayacak insanların bunu gerçekten istemiyor olması. Menfaatlerinin izin vermemesi. Di ğer

98 dip noktamız ise federasyon. Kulüpler arasında ayrımcılık yapıyor, ona oy verenler kayrılıyor, vermeyenler sahada adil yönetim bulamıyor. Koydukları kuralları kaldırıyor. Milli takım ba şarısının arkasına sı ğınarak yaptıklarını me şrula ştırıyor. Şiddet olaylarının yayılmasını ve o cesareti körükleyen faktörlerin ba şında da federasyonun bu olaylara kar şı aldı ğı / almadı ğı kararlar geliyor.

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün kısaca holiganizm önlenmesinde spor yazarlarının sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Ebru Köksaldı: Medya, sosyal sorumlulu ğun olmadı ğı bir iddia ile kar şımıza çıkıyor. Biz yazarız çizeriz, ama i şimiz toplumu düzeltmek de ğildir diyor. Televizyon programları veya haber içeriklerinin gittikçe tabloidle şmesine de ‘halk bunu istiyor’ diye açıklama getiriyorlar. Ama acaba öyle mi, yoksa siz halkı bunlara alı ştırdı ğınız ve o talebi bizzat şişirdi ğiniz için mi? İkincisini savunuyorum. Medya çe şitlenirken kalitesini, holding patronları felsefesinin eline dü şmesiyle de ba ğımsızlı ğı ve kimli ğini kaybetti. Kamuoyu tahmin etti ğinizden daha fazla bu insanların fikirlerinden etkileniyor. Maça gitti ğinizde etrafınızda adeta o yorumcu yazarların kopyalarıyla dolu. A ğızlarından dökülen kelimeler bire bir aynı. 2. dakikada futbolcuya küfür ederken bunları dü şünüyor olmalılar. Televizyona çıkan 10 yorumcu bir adamın aleyhine konu şursa, sokaktaki de bunun do ğru oldu ğuna inanmaya ba şlar. Beyin yıkama düzeninin içindeyiz. Medya sadece kötü olanla ilgileniyor. Kötüyü ön plana çıkarıyor. Ki şi ve olaylara yakla şımında standart yok. Ürünü satmak için popüler olanı kullanmayı sömürü ve rencide etme, haklarını çi ğneme şekline dönü ştürüyor. İnsanlar bunun farkında. İnternet sayesinde haber kaynakları geni şledi. Dünyada olayların nasıl de ğerlendirildi ğini, neler oldu ğunu artık ö ğrenebiliyorlar. Etki altında kalırken, bir taraftan da öfkeleniyorlar. Taraftarları bırakın, vali, emniyet müdürü, siyasetçi, federasyon yetkilileri, MHK, hakemler, herkes yazılıp çizilene göre i şini şekillendiriyor. Etkin bir kö şe yazarı dile getirirse, sert çıkarsa konu şuyorlar, yapaca ğız diyorlar. Oysa onu do ğru oldu ğuna inandıkları için yapmalılar. Görevleri oldu ğu için. Yaygara koparan kazanıyor.

99 Yaygara koparan günü kurtarıyor. Zira biz o kitle neyi konu şmamızı istiyorsa onu konu şuyoruz. Do ğruyu de ğil. Yazarlar sistemin idari yapısını bu kadar yönlendirebiliyorsa, sistemi yöneten insanlarla bu kadar iç içe samimi ise, özel ili şkileri ve menfaatleri varsa, sorumlulu ğu da büyüktür.

-Türkiye’de kadın futbol yazarların etkinli ği sizce ne düzeydedir?

Ebru Köksaldı: Çok az. Yok denecek kadar. En ba şta tamamen erkeklerin özel alanı olan bu ortama girebilmeniz, sohbetlerin parçası olmanız kolay de ğil. Çevrenizden hep olumlu ele ştiriler almamıza ra ğmen, asla sözlerimizin bir erke ğinki kadar ciddiye alınmayaca ğını biliyorsunuz. Röportaj için sizi aradıklarında, sadece kadın yazarları bir araya getirme fikri oldu ğunu görüyorsunuz. Hep aynı sorular. Birey olarak sanki bir şey ifade etmiyorsunuz. Tek ilgilenilen sizin futbol üstüne ahkam kesmeniz. Ne söyledi ğiniz de ğil. Bu i şi iyi yaptı ğı dü şünülen erkek yorumcularla bir bayanın, televizyonda bir araya gelip teknik yorum yaptı ğını gördünüz mü? Tartı şma şansı verildi ğini? Süs bebe ği muamelesinden kurtulu ş yok.

Futbolun e ğlence, gönül, hikaye bölümlerini yazarsanız, sosyal bir konuya de ğindi ğiniz için daha kabul edilebilir oluyorsunuz. Ama i şin erke ğe özel bölümü, yani taktik kısmına bula ştınız mı, alan ihlal ediyorsunuz ki, ço ğunlukla yapmayı en sevdi ğim şey. Kadınların Türkiye’deki pozisyonunun zorlu ğu malum. Yine de genele baktı ğınız zaman kadınların futbol yorumculu ğuna bula ştı ğı, özellikle de kö şe yazarlı ğına el attı ğı belki de ikinci ülke. İlki İngiltere. Bayan yazar sayısı çok az, o azınlık hep pasif bırakılıyor, daha etkin olunacak noktalara ula şması için imkanlar verilmiyor.

-Kadın futbol yazarlarımızın bu şiddeti önlemedeki sorumlulukları neler olmalıdır?

Ebru Köksaldı: Şiddet spor medyasında da var. Takımlara, futbolculara, teknik direktörlere, okuyuculara kar şı! Kadınlar erkeklerden daha toleranslı, içindeki sevgiyi inkar edemeyecek kadar vicdanlı. Bir futbolcuya ‘sen be ş para etmezsin’

100 diyemez. Bir teknik direktör için ‘aptalsın’ diye yazamaz. Duygusal zafiyet diye yorumlanabilir. Oysa bu zafiyet de ğil, güçtür. So ğukkanlılık getirir, de ğişik bakı ş açılarını yakalayabilme sakinli ği getirir, olayları di ğerlerinin cephesinden de ğerlendirebilme esnekli ğini de. Futbolda şans önemlidir ama akıl i şidir. Bir kulübü yönetmek, bir takımı olu şturup yükseltmek… Zaman ister, kriz yönetimi ister, kriz anlarına direnme becerisi ister. Planlama ister. Bunları yapabilmek için ön yargılı, aceleci, asar – keser olmamak gerekir. Futbolun de ğişken yapısının tuza ğına dü şmemek gerekir. Türkiye’deki yorumcuların ço ğu bir hafta önce söylediklerini inkar edecek kadar pi şkin. Ki şileri hedef gösterip, onlara hakaret edecek kadar sorumsuz.

Ba şta dedi ğimiz gibi bu ülkede şike ve yozla şmayı, sistemin içindekiler (federasyon, politikacılar, idareciler, vb) çözemez. Kadın yazarlar da bir bakıma ‘dı şarıda kalanlar’dır. Onların alternatif bakı ş açısı bile önemli.

-Avrupa’da ve Dünya’da holiganizmi önlemek için ne gibi çalı şmalar yapılıyor?

Ebru Köksaldı:

• Dünyanın holiganizm mücadelesindeki en büyük ba ş a ğrılarından biri de ırkçılık. Türkiye’de bildi ğimiz manada ırkçılık yok. Ama kullanılan bazı ifadeler, hitap şekilleri aslında özünde bu anlamı ta şıyor.

• İtalya’da Türkiye’deki gibi kulüp yönetimlerinin bu gruplara bedava bilet da ğıtıp maçlara götürdükleri de biliniyor. Hatta teknik direktörlerini ele ştirmeleri için yönlendirildikleri, kullanıldıkları ve o hocayı kovmak için böylece bahane yarattıkları bile iddia edilir. Seyirci sayılarındaki azalmanın en büyük sebeplerinden biri, bilet fiyatları ve kötü stat ko şulları.

101 • Avrupa’da aynı takım taraftarları içinde sert – holigan olarak adlandırılan gruplar mevcut. İtalya, Almanya, Fransa, İspanya ba şta olmak üzere yine her ülkeye yayılan ‘Ultras’ adı verilen gruplar en ate şlileri. Bir kısmı ırkçı ve a şırı sa ğ.

• İngiltere’de statlara kapalı devre tv sistemi getirdiler. En ufak olay çıkanları fi şlediler. Suça göre gerekirse süresiz statlara girememe cezası verdiler. Yurtdı şına maça gitmelerine izin verilmedi. Taraf1tarların kayıtları tutuldu. Hükümetin iste ğiyle kulübe üyelik sürecini ba şlattılar.

• Almanya ise, Fan Project uygulamasının öncesi (1981). Taraftar grupları, polis, kulüp, yerel yönetimlerin arasındaki ili şkileri düzenlemek ve sosyal konularda destek vermek amacıyla olu şturuldu.

• Fransa’da da ele ştirilerin ortasında kulüp yönetimleri oturuyor. Fransız yetkililer kulüpleri taraftar gruplarının esiri olmakla, güvenli ğe özen göstermemekle ve statta olay çıkaranların sezonluk bilet sahibiyse, bu biletlerinin iptal edilmemesiyle suçluyor.

Görü şme: 11 Nisan 2007 / Star TV Kurumsal İleti şim Direktörü, FB TV Çalı şanı, Radikal Gazetesi Fenerbahçe Yazarı Feryal Pere

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır? Bir spor yazarı hangi nitelikleri ta şımalıdır?

Feryal Pere: Öncelikle Türkçeyi iyi bilmesi gerekir. Spor yazarlarının okur kitlesi var. Spor yazarlarının okuma ya şı tahminlerin altında. Öncelikle spor yazarı okuyorlar. Bir düzgün cümleye muhtaç hale getiriyorlar bizi. Öncelikle iyi kalpli olsunlar. Tarafsız görünme çabası gereksiz bence. Önce bil, sonra yaz. Hele erkekse

102 bir tarafın içinde olacak zaten. İyi bir spor yazarı; dünyayı izlemeli, haberdar olmalı bence.

-Sahalarımızdaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz? Nasıl de ğerlendiriyorsunuz? Kulüpler, yöneticiler, taraftarlar neler yapabilirler?

Feryal Pere: Herhangi bir mitingdeki şiddetten farklı de ğil, bu ki şilerin, çocuklu ğundaki hayal dünyası gitmi ş; özendirmeyen, payla şımcı, tepeden bakmayan insanlardık biz. Kabahatin ço ğu da medyada. Ta ş atmakla ilgili bir şey de ğil. Elimizin ayarı bazen kaçabiliyor. Cümleler de önemli olabiliyor. Sloganlar aynı mitinglerdeki gibi. Canı acıtan pankartlar var. Alternatif gösterilmeyen gencecik çocuklar olayın alanı içinde buluyorlar kendilerini.

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün kısaca holiganizmin önlenmesinde spor yazarlarının sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Feryal Pere: Sorumlulu ğu var demek bile tuhaf. Olmalıdır. Tribünlere oynamamak lazım bence.

-Türkiye’deki kadın futbol yazarlarının etkinli ği sizce ne düzeydedir?

Feryal Pere: Maalesef 5 – 6 ki şiyiz. Çok komik. Aklıma gelenler; Gülengül Altınsay (Ak şam), Ebru Köksaldı (Fanatik), Ebru Kılıço ğlu (Sabah), Banu Yelkovan (Radikal), Sevim Okyay (Radikal).

-Futbola ilginiz nasıl ve ne zaman ba şladı?

Feryal Pere: 1998’de e şimi kaybettim. 1999 sonu yazmaya ba şladım. Oğlum o sırada Amerika’da. Acılı ve yalnız bir kadın olarak canımı çok acıtan mailler geldi. ‘Çok da anlıyorsun galiba futboldan, gel de ö ğretelim’ diyenler oluyordu. Hepimizin maruz kaldı ğı şey, kadın odaklı hakaretlerdi. Fenerbahçe, bütün derdim bu. Ablası oldum bu camianın.

103 -Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın spor yazarı olmak size ne gibi sorumluluklar yüklüyor?

Feryal Pere: İlk kadın futbol yazarı benim sanıyordum. Ama birkaç ay önce Gülengül Altınsay benden önce yazmaya ba şlamı ş. Yani o benden önce. Ben de yeni ö ğrendim bunu.

-Azınlıkta olmak duygusu çalı şmalarınızı etkiliyor mu?

Feryal Pere: Artık hiç etkilemiyor. Ba şlangıçta elinin hamuru hepimiz için söz konusuydu. Biraz biraz alı şıldı bize. Zahmetle anlamayı seçen bir okur kitlemiz oldu. Futbolun a şkından, co şkusundan, olması gerekenden artık bahsetmek lazım.

-Bu i şte kadın olmanın gerekleri nelerdir?

Feryal Pere: Ayrıcalık var. Ankara Siyasal Basın – Yayın mezunuyum. (Bu ilk ileti şim yüksek okulu aynı zamanda.) Bu futbol yazarlı ğı içinde hissettim kendimi. Şimdi hükümranlık var. Ba şka birilerinin kalem oynatması hiç istenmiyor. Kadınların küçümsenmesi vardı. Artık bu çok az insanda kaldı. Birikimlerimiz var. Derdi nedir diye baktıklarında, yazdıklarımı görüyorlar. Eskiden çiçek, böcek derlerdi.

-Bu i şe yeni ba şlayacak olan kadın futbol yazarlarımıza neler tavsiye edersiniz?

Feryal Pere: O kadar çok aday görüyorum ki, çok net; iyi bir yazarda ne olması gerekiyorsa, o meziyetlere sahip olmalılar. Onlara yol açtık; sıkıntıyı biz çektik; cesaret etsinler bütün kadınlar. Bizi erkek yazarlardan ayıran temel şeyin şefkat ve sevgi olması lazım.

104 Görü şme: 2 Mayıs 2007 / Cumhuriyet Gazetesi Galatasaray Muhabiri Tu ğba Hacıbayramo ğlu

-Türkiye şartlarında iyi bir spor yazarı nasıl olmalıdır?

Tu ğba Hacıbayramo ğlu: Türkiye ve dünya gündemini iyi takip eden, sadece futbol de ğil, pek çok spor dalı hakkında bilgisi olan ve de hangi takımı tutarsa tutsun objektif de ğerlendirme yapabilen biri olmalıdır.

-Sahalarımızdaki futbol şiddetini neye dayandırıyorsunuz, nasıl de ğerlendiriyorsunuz?

Tu ğba Hacıbayramo ğlu: Pek çok neden var. Ancak birincisi, yöneticilerin dü şünmeden yaptı ğı açıklamalar. Popülist olma, bir sonraki seçim için oy toplama gibi amaçlarla dü şünmeden yapılan sivri açıklamalar, beraberinde pek çok olaya sebep olabiliyor. Ya da yönetici olduysanız artık taraftar kimliğinden çok örnek alınacak bir kimli ğe bürünmeniz gerekti ğinin bilincinde olmanız gerekir. Maalesef yöneticiler bunu yapamıyor. Ne taraftarlık kimli ğinden sıyrılıyor ne de şov yapıp ünlü olma arzusundan uzakla şıyor.

Bu tip ki şilere medya da meydan verince kavga kızı şıyor. Eeee, büyükleri kavga ederse futbolculara kim dur diyecek. Bu tartı şma sonrasında maalesef okullara kadar iniyor.

Daha önce spor yapmadan yönetici ya da medya çalı şanı olduysanız, sporun felsefesini çok iyi bilemeyebilirsiniz.

-Futbol sahalarındaki şiddetin, küfürün, kısaca holiganizm önlenmesinde spor yazarlarının sorumlulu ğu ne olmalıdır?

Tu ğba Hacıbayramo ğlu: Öncelikle sivri açıklama yapanları de ğil örnek alınacak, insanları daha çok sayfalarına ya da programlarına konuk etmemeliler.

105 Yine sava şı, kavgayı andıran ba şlıklar ya da yazılar yerine saygıyı ve sevgiyi içeren ifadeler kullanılırsa bu sorun büyük ölçüde düzelir. Ancak bugün şiddet olgusu yükseldi ği için bunlar tek ba şına yeterli olamaz.

-Türkiye’de kadın futbol yazarlarının etkinli ği sizce ne düzeydedir?

Tu ğba Hacıbayramo ğlu: Yok denecek kadar az. Önce spor muhabirli ği yapmanız gerekir. Öyle birden spor yazarı olamazsınız. Muhabirlik ya da editörlük de erkeklerin egemen oldu ğu bir alanda kolay de ğil. Dolayısıyla çok fazla kadın yok ve de etkisi de o kadar olamıyor.

-Kadın futbol yazarlarımızın bu şiddeti önlemedeki sorumlulukları neler olmalıdır?

Tu ğba Hacıbayramo ğlu: Kadınca bir duyarlılık sergiledikleri an elbette faydalı olabilirler. Ama sadece futbol yazarlarında de ğil, tribünlerde de kadın sayısının artması lazım.

106 SONUÇ

Futbol, günümüzde dünyadaki en popüler spor dalıdır. Hangi ya ştan, hangi etnik kimlikten olursa olsun Türk halkının tamamı neredeyse bir takım taraftarıdır. Bu payla şım ve aidiyet duygusu ba şka insanların ba şarılarından pay çıkarma hakkını beraberinde getirirken şiddet olgusunun da olgunla şmasına katkı sa ğlamı ştır.

Futbolun gittikçe önem kazanması futbol yazarları mesle ğinin olu şumuna da katkı sa ğlarken, yazılı spor basınının tutumu ön sıralara çıkmı ştır.

Çalı şmamızın birinci bölümünde futbolun tanımı ve futbol popüler kültür ili şkisi vurgulanırken Dünya’da, Avrupa’da ve Türkiye’de futbolun ortaya çıkış serüvenine yer verilmi ştir.

İkinci bölümde yazılı spor basınındaki geli şmeler günümüze kadar olan çizgisiyle ortaya konulurken, genel anlamda spor olayı da ele alınmı ştır.

Üçüncü bölümde ise holiganizm ve fanatizm kavramları ayrıntılı biçimde ifade edilirken örgütlenme şekilleri de vurgulanmaya çalı şılmı ş, holiganizmin fanatizmden ayrılan yanlarına de ğinilmi ştir.

Dördüncü bölüm, Türkiye’de futbol üzerine yazılar yazan ilk bayan futbol yazarının öyküsü üzerine kurulurken; kendileriyle görü şmeler yapılan basın mensubu futbol yazarları aracılı ğıyla olu şturulmu ştur.

Sonuç bölümü, dördüncü bölümün yorumlanmasıyla olu şturulurken yazılı spor basınında yapılan ya da yapılmayan eksik olan veya olmayan uygulamaları olu şturabilmek adına gerçekle ştirirken, futbol yazarlarımızın bir tür özele ştirisi şeklinde ortaya çıkmı ştır.

107 Öncelikle holiganizm ve fanatik davranı şlarda e ğitim eksikli ğinin mevcudiyeti, spor basınının altyapı sorununu olu şturmaktadır ki, toplumumuzda her futbolcu ve hakemi emekli olduktan sonra futbol yazarı olabilece ği konusunda bir yargı mevcuttur.

Futbol yazarlarının bu ba ğlamda ekonomi, psikoloji ve sosyoloji bilmeleri gerekli de ğildir. Edebiyat ve şiir ile yazıların süslenmesi gerekmemektedir. Bu ba ğlamda spor yazarlarımızın e ğitimsiz olmaları ve reyting kaygıları yüzünden holiganizmi destekleyen ya da en azından takım yazarlı ğı adına fanatik yazılar yazma tutumlarından bahsedebiliriz.

Futbol önümüzdeki yüzyıllarda da di ğer spor bran şlarına göre etkinli ğini sürdürecek gibi gözükmektedir. Bu ba ğlamda di ğer spor dalları hakkında da yazılar yazabilmek futbolun hakimiyetini geri çeken bir hareket olabilecektir.

Futbol yazarlarının sorumluluk duygusu etrafında toplanarak takım yazarı de ğil, spor yazarı olmaları önemli bir nokta olarak kar şımıza çıkmaktadır. Kadın futbol yazarları ile ilgili olarak söyle şilerden elde edilen ipuçları önemlidir. İdeal ve ça ğda ş futbol yazarlı ğı örne ği konusunda futbol yazarlarımızın öz ele ştirisi olabilmektedir bu ipuçları aynı zamanda.

Futbol yazarlı ğı mesle ğininin en önemli noktası Türkçe’yi iyi bilmek noktasına gelip dayanmaktadır. Ayrıca toplumsal ili şkileri iyi yürütebilme adına futbol yazarlarının üslub temizli ği ve nerede konu şmasını bilme noktasında belli bir olgunlu ğa gelmek çok önemlidir.

Son 2008 Avrupa şampiyonasında Milli Takım Teknik Direktörümüz Sayın ’in basınla ya şadı ğı sorunlar göz önündedir. Olaya müdahil olan, olmayan herkes Fatih Terim’in bir ufak hareketinden bile makale çıkarma noktasına gitmi şlerdir. Halbuki spor yazarı her konuda olgun olmalı, ders verme niyetine gitmeyip, taraftarı duygusal çıkı şlara yöneltecek hareketlerde bulunmamalıdır.

108 Bu da spor yazarlı ğındaki kimlik sorununu ortaya koymaktadır. Bu ülkede herkes spor yazarı olmaya çalı şıyor gibi bir görüntü mevcuttur. Her konuda tarafsız, ölçülü, vizyon sahibi olmak ve basın meslek ilkelerine dayanarak yazarlık yapmak gerekmektedir. Türkiye’de bu ba ğlamda spor yazarı ender yeti şmektedir. Türkiye’de bayan futbol sporu yazarı sayısı be ş altıyı geçmemektedir. Şu anda popüler de ğillerdir. Aslında erkek dünyasındaki bu mücadelede kadın olmanın zorlukları da mevcuttur. Medyada bir edinebilmek adına menfaat ili şkilerine bir nebze bile bula şmı ş olmak ürkütücü bir manzara olarak kar şımızda durmaktadır.

Kadınlarımızın erkek dünyası olarak görünen futbol dünyasındaki mücadeleleri basın meslek ilkeleri ile örtü şerek yürütülmelidir. Çünkü kadınlarımız da reyting kaygısı adına fanatik yazılar yazabilmektedirler.

Tüm bu çalı şmaların do ğrultusunda kadın – erkek futbol yazarlarıyla yaptı ğımız görü şmelerden elde edilen bulgular şunlardır:

• Kadın futbol yazarları henüz popüler de ğildir.

• Futbol, erkeklerin egemen oldu ğu bir dünyadır. Kadın yazarların şansları pek yok gibidir.

• Spor yazarlarının bazıları kadın – erkek ayrımı yapmamaktadırlar.

• Kadın futbol yazarlarımız küfürde daha hassas davranabilmektedirler.

• Kadın futbol yazarlarımızın üslupları daha yumu şaktır.

• Kadın futbol yazarlarımız holiganizmi yeren yazılar yazmaktadırlar.

• Küfürler, kadınları a şağılayıcıdır. Kadınların öncelikle buna kar şı çıkması gerekiyor.

• Tüm yazarlar takım de ğil, spor yazarı olmalıdırlar.

109 • Üniversiteli gençlik popüler kültür dayatmalarına izin vermemekte ve demokratik olu şumlara gitmektedir.

• Spor gazete ve dergileri artık kadınlara daha fazla önem verip i şe almaktadırlar.

• Kadın yazarların üslupları be ğenilmektedir.

• Spor sadece futbol de ğildir, di ğer dallar hakkında da spor yazarları yazılar yazmalıdırlar.

• Kimilerine göre kadın futbol yazarlarının, futbola bakı şı daha sa ğlıklı ve daha objektiftir.

• Kadın futbol yazarı olmak için kadınların daima cesaretli olması gerekmektedir.

• Spor yazarı olmak için ve yaptı ğı toplumsal görevi, yani kamuoyunu aydınlatma görevini tam anlamıyla gerçekle ştirmek için tam donanımlı olmak gerekmektedir.

• Futbol yazarları Türkçe’yi iyi bilmelidir.

• Futbol yazarları futbol kurallarını ve yönetmelikleri, konumları iyi bilip, de ğişimleri takip etmelidir.

• Futbol yazarları sadece futbol konusu ile sınırlı kalmamalı ve kültür, sanat olaylarını kısaca dünyayı takip etmelidir.

• Holiganizmin önlenmesinde spor yazarlarının sorumlulu ğu dolaylı bir sorumluluktur. Do ğrudan de ğildir.

• Günümüzde sövmeyi, dövü şmeyi öven spor yazarları ne yazık ki mevcuttur.

110 • Futbol yazarlı ğı gerçek anlamda bir i ş, bir meslektir. Futbol yazarlı ğı dü şünce i şidir. Bu yüzden kadın ve erkek fark etmemektedir. Çünkü bu iş bedensel de ğildir.

• Türkiye’de spor yazarlı ğının en büyük sorunu kimlik sorunudur. Eski hakem ve eski futbolcuların hiçbir e ğitim almadan spor yazarı olmaları bu sonucu getirmi ştir.

• Spor yazarlı ğında (özellikle futbolda), basın meslek ilkelerinin uygulanması gerekmektedir.

• Medya, tiraj kaygısıyla fanatizmi körüklemektedir.

• Medya eski futbolcu ve hakemlerin amigolu ğa varan yazılarına yer vermekte, fanatizmin ve holiganizmin geli şmesine katkıda bulunmaktadır.

• Futbol yazarları, içlerindeki eski, futbolcu ve hakemleri ayıklarsa, sorunun yarısı çözülür.

• Kadın futbol yazarları şu ortamda etkili de ğiller.

• Kadınlar, futbol yazarı olmak için özendirilmelidir.

• Tribünlerde de bayan sayısının artması bu anlamda önemlidir.

• Ülkemizde siyasi parti tutar gibi takım tutulmaktadır.

• Ülkemizde spor yazarları fanatiktir.

• Ülkemizde medya şiddet olaylarını körüklemektedir.

• Futbol erkek dünyasıdır. Kadınlarımız bunu görememektedir. Mücadelelerini bu yönde sürdürmelidirler.

111 • Maalesef Türkiye’de medya güvenilirli ğini yitirmi ş durumdadır.

• Kulüp yazarı de ğil, spor yazarı olmak gerekir.

• Kadın futbol yazarlarımız daha az küfürlü yazmaktadırlar.

• Futbol yazarları iyi ve düzgün Türkçe kullanmalıdır.

• Türkiye’de yava ş yava ş yükselen bir fanatizm olgusu gerçektir.

• Futbol yazarı gerekirse tuttu ğu takımı yeri gelince ele ştirmeli, yeri gelince rakibi övebilecek tarzda olmalıdır.

• Fanatizm duygusu erkek – kadın fark etmemekte, Türkiye’de kadın futbol yazarları da fanatik yazılar yazıp, yorum yapabilmektedir.

• Bazı erkek futbol yazarlarımız meslekta şları olan kadın yazarları okumadıklarını iddia etmektedirler.

• Soyunma odalarına giremedikleri için kadın yazarlarının futbol yazarlı ğı tartı şılır konumdadır.

• Futbol yazarı olmak için futbolun içinden gelmi ş olmak gerekmektedir.

• Tribünlerdeki şiddet ranta dayalıdır ülkemizde.

• Futbolu bilen, sistemi bilen kadın futbol yazarları saygı görmektedir ülkemizde.

• Kadın futbol yazarları içinde amigoluk tarzında yazı yazanlar da mevcuttur.

• Kadın futbol yazarlarımızın geni ş okuyucu kitlesi yoktur.

• Kadınlarımız her sahada oldu ğu gibi, futbol sahasında da yazar olarak yer almaktadırlar.

112 • Sahalarımızdaki şiddet, aslında toplumumuzun her alanında olan şiddetin bir göstergesi, bir parçası aslında.

• Futbol yazarlarımızın büyük ço ğunlu ğu holiganizmi yeterince önemsememi şlerdir.

• Kadınlarımız sırf kadın oldukları için küfürlü ve saldırgan ortamda daha ma ğdur durumdadırlar.

• Futbol yazarının kadını erke ği yoktur. Bu tarz cinsiyetçi tuzaklara futbol yazarlarımızın dü şmemesi gerekir.

• Türkiye şartlarında futbol oynamamı ş ve sistemde menfaat ili şkisine girmemi ş ki şinin futbol yazarı olması zordur.

• Sahalardaki şiddetin kökü taraftarlarda de ğil, yönetenlerdedir.

• 2000’li yıllardan beri holiganizme do ğru spor medyasında bir sürüklenme mevcuttur.

• Sahalarımızdaki şiddet olaylarını önleme yönünde bakanlık ve federasyon düzeyinde bir tartı şma şimdiye kadar hiç görülmemi ştir.

• Maçlarda para cezası vererek ya da statlara daha fazla polis sokarak şiddet olayları önlenememekte, aksine olaylar ambalajı de ğiştirilerek örtbas edilmektedir.

• Türkiye futbolda şiddeti önleme konusunda kendi modelini yaratmalıdır.

• Türkiye’deki statların ço ğunlu ğunda giri ş ve çıkı şlar, çok kötü, tuvaletler pistir. Yiyecek ve içeceklerin kalitesi belirsizdir. ( Şükrü Saraço ğlu hariç tabii ki.)

113 • Türkiye’de şiddet olaylarına karı şanların kayıtları mevcut olmasına ra ğmen, belli bir yasaklama döneminden sonra bu ki şiler hem yurtiçinde hem de yurtdı şında maçlara gidebiliyorlar. Yani ülkemizde var olan kanun ve kurallarda taviz veriliyor, uygulanamıyor.

• Türkiye’de federasyon kulüpler arasında ayrımcılık yapabilmektedir.

• Futbol yazarları medya patronlarının elinde kimliksiz hale gelmiştir ve ba ğımsızlı ğını kaybetmi ştir.

• Türkiye’de kadın futbol yazarlarının etkinli ği çok azdır.

• Kadın futbol yazarları henüz erkekler kadar ciddiye alınmamaktadırlar.

• Ülkemizde kadın ve erkek futbol yazarları bir araya gelip teknik yorum yapamamaktadırlar.

• Kadınlara ancak futbolun e ğlence ve magazin bölümlerini yazmak için fırsat tanınmaktadır.

• Türkiye, kadınların futbol yorumculu ğuna ve kö şe yazarlı ğına bula ştı ğı ikinci ülke. Birincisi İngiltere’dir.

• Türkiye’de bayan futbol yazarı sayısı azdır, sayıları 5 – 6’yı geçmemektedir.

• Türkiye’de kadın futbol yazarları etkin olunacak noktalara ula ştırılmıyor, pasif bırakılıyor.

• Kadın futbol yazarları daha vicdanlı ve toleranslı.

• Kadın futbol yazarları federasyon, politikacılar, idareciler ve di ğerlerinin ele ştirdi ği sistemin dı şında kaldıkları için daha alternatif ki şiler olabilmektedirler.

114 • Türkiye’deki şiddet olaylarının kökeninde ırkçılık yok.

• Türkiye’de şiddet olaylarında olmamasına ra ğmen, mezhep olayları ırkçılı ğın yerini almı ş görünmektedir. 1964’deki Sivas – Kayseri maçında ya şanan olaylar bunun en somut örne ğidir.

• Türkiye’deki futbol yazarlarının öncelikle iyi niyetli olması gerekmektedir.

• Futbol yazarlı ğı alanında hükümranlık mevcut. Ba şkalarının kalem oynatması çok zor.

• Türkiye’deki şiddeti, yaptıkları açıklamalarla yöneticiler yaratmaktadırlar.

• Türkiye’de medya, sava şı andıran ba şlıklar atmamalı, yazılar yazmamalıdır.

• Futbol yazarlı ğı için öncelikle spor muhabiri olmanız gerekmektedir.

• Kadın futbol yazarlarımız, kadınca bir duyarlılık sergilemektedir.

Görüldü ğü üzere, futbol yazarı olmanın cinsiyeti yoktur. Futbol yazarı olmanın tüm sorumlulu ğu kadın ve erkek ayrımı gözetmemektedir. Kadın spor yazarlarımızdan Ebru Köksaldı’ya göre,Türkiye, Dünya’da İngiltere’den sonra kadın futbol yazarlarına sahip ikinci ülkedir. Ülkemizdeki şiddet olaylarının varlı ğı, nitelikleri iyice irdelendi ğinde tüm yazarların sorumluluk bilinci ta şımaları gerekti ği ortaya çıkmaktadır. Tabii ki kadın yazarlarımızın öncelikle kabul görmeleri ve popülaritelerini arttırmaları gerekmektedir.

Kadın futbol yazarlarımız, holiganizmi Türkiye’deki niteli ği ve varlı ğının ispatında öncelikle rol oynamalıdır. Kadınca sezgi, şefkat ve üslup yumu şaklı ğını, o erkek egemen dünyanın atmosferinde kabulü yine hem kadın futbol yazarlarımızın

115 çabalarına, hem de erkek futbol yazarlarımızın inisiyatifine ba ğlıdır. Çünkü holiganizm ve fanatizm şiddetinden kadın – erkek hepimizin zarar görme tehlikesi mevcuttur. Burada önemli olan şiddetin varlı ğının tespiti ve neler yapılaca ğı konusudur. Avrupa’da ve Dünya’da ya şanan holiganizmden, fanatizmden farklı bir şiddetin Türkiye’de ya şanması, toplumsal geli şme çizgisinin farklılı ğından kaynaklanmaktadır. Yazılı spor basınımızın futbol yazarları tehlikenin i şaretlerini fark etmeli, kendi içindeki çeli şkileri yok edip, kamuoyunun bilinçlenmesi yönünde sa ğlıklı adımlar atabilmenin yolunu sadece kadın futbol yazarlarına yüklememelidir. Buna kar şılık kendi kabulüne yönelik olarak kadın futbol yazarlarımız da popülaritelerini arttırma çabalarına hiç ara vermemelidir.

Buradaki ortak paydanın; şiddetin tespitine ve niteli ğine yönelik olarak birlik içinde, şiddete e ğilimli tutumlardan uzakla şmak oldu ğu dü şünülürse, sporun temel niteli ği olan centilmenlik, barı ş ve dostluk ö ğelerinin öncelikle gazete sütunlarında ba şlaması gerekti ği ortaya çıkmaktadır. Öncelikle futbol yazarlarımızın çelişkilerini bitirmesi, kamuoyu yararına çalı şma anlayı şına do ğru taraftan yakla şmasının önemi bir kez daha kendini göstermektedir. Çünkü gazetecilik yapmanın en temel kuralı olan tarafsızlık anlayı şı bir şekilde tutulan takımların sarısında, bordosunda, kırmızısında, siyahında, ye şilinde yitirilmi ştir.

Takım yazarlı ğı yerine futbol yazarlı ğı yapabilmek; cinsiyet ayrımcılı ğı yapmadan meslekta ş saygısına eri şebilmek; kamuoyu yararına şiddetin sert unsurlarının törpülenmesine, yok edilmesine çalı şabilmek ideal ve ça ğda ş futbol yazarlı ğı örne ğidir.

Türkiye’de, futbol geli şimini Avrupa’dakinden farklı şekilde sürdürdü ğü için holiganizm tehlikesini çok farklı şekilde algılamamız mümkün. Çünkü bir toplumun geli şim çizgisi di ğerinden farklı olabilmektedir. Bizde İngiltere ya da Hollanda’daki gibi şiddet olayları yoktur demek kolaycılı ğa kaçıp, olayları örtbas etmekten öteye geçmez. Türkiye’de holiganizm tehlikesi ba şka tezahürlerle ortadadır. Belki şiddet olayları o kadar yo ğun görülmeyebilir, ama bir ki şi bile

116 stadyumlarda öldürülüyor ya da yaralanıyorsa bu, holiganizmi tehlikeli ayak seslerinin i şareti sayılmalıdır.

Aslında spor, bünyesinde centilmenlik ve ho şgörüyü kapsayan bir daldır. Günümüzde Dünya’da ve Türkiye’de ya şanan futbol olayları, bunun bir İngiliz hastalı ğı olmadı ğı, herkesin bir kez daha bu konu üzerinde dü şünmesi gerekti ğini ve aile, okul ve toplum ba ğlamında acil önlemlerin alınması gerekti ğini ortaya koymaktadır.

117 KAYNAKÇA

Adıgüzel, Yusuf: Kültür Endüstrisi , İstanbul, Şehir Yayınları, 2001.

Ana Britannica Genel Kültür Cilt: 9, İstanbul, Ana Yayıncılık, 1992. Ansiklopedisi :

Arıpınar, Erdo ğan: Türk Futbol Tarihi , Cilt: 1, Türkiye Futbol Federasyonu Yayınları, Gül Basım, Haziran 1992.

Atabeyo ğlu, Cem: Türkiye’de Spor Yazarlı ğının 100. Yılı (1891- 1991), İstanbul, A & B Kitapçılık ve Da ğıtımcılık, 1991.

Authier, Christian: Futbol A. Ş., Kitap Yayınevi, İstanbul 2002.

Babacan, Do ğan: Futbol ve Hakem , Türkiye Futbol Federasyonu Eğitim Yayınları: 4.

Bayatlı, Togay: “Ekranda Anlatamadı ğımız Gerçekler”, Milliyet Gazetesi , 9 Ocak 1999.

Bilgiç, Gürcan: “Gürcan Bilgiç’in Kö şesinden”, Sabah Gazetesi, 22 Aralık 2007.

Boniface, Pascal: Futbol ve Küreselle şme , NTV Yayınları, Mayıs 2007, İstanbul.

Bora, Tanıl: “Futbol Toplumun ve Hayatın Aynası Olarak İlgimi Çekiyor”, Karizma Dergisi , Sayı: 11,

118 İstanbul, Tima ş Yayınları, Temmuz – Ağustos – Eylül 2002.

Büyükbaykal, Güven N.: Geçmi şten Günümüze Türkiye’deki Yazılı Spor Basınında Futbolun Yeri ve Önemi , İ.Ü. İleti şim Fakültesi Yayınları, 2004.

Dikmen, Alparslan: “Holiganizm”, (2005 – 2006 yıllarında) internette yayınlanan makalesi.

Duruk, Alper: “Futbolun Tarihçesi”, 10.01.2003, (Çevrimiçi): http://vlsi.ehb.itu.edu.tr.

Erdemli, Atilla: Cumhuriyet’in 75. Yılında Spor Medyası Semineri , Türkiye Spor Yazarları Derne ği, (24- 26 Aralık 1998), Ankara, Yücel Ofset, 1998.

Ero ğlu, Semih: “Türk Spor Basını”, A. Ü. Basın – Yayın Yüksekokulu Yıllı ğı, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Basın – Yayın Yüksekokulu Basımevi, Sayı: IX, 1987.

Gezgin, Suat: “Ekonomiyi canlandıran faktör: Dünya Kupaları”, Finansal Forum Gazetesi , 11 Mayıs 2002, s. 4.

Hiçyılmaz, Ergün: “Türkiye’de Spor Gazetecili ği ve Habercili ğinin Tarihi”, Spor Basını ve Basında Spor, 1985 Yılı 7. Seminer Tutanakları , İstanbul, Hürriyet Ofset Matbaacılık, 1985.

Hürkan, Serhat: Yıkılamayan İmparatorluk Futbol , Ümit Yayıncılık, Ankara 2000.

119 Hürriyet Gazetesi : “Neler Olmu ştu?”, 01.10.2007.

Kahraman, Atıf: Osmanlı Devleti’nde Spor , Ankara, T. C. Kültür Bakanlı ğı Yayınları, 1995.

Kıvanç, Ümit: Kesin Ofsayt , İstanbul, İleti şim Yayınları, 2001.

Köksaldı, Ebru: “Skor Yöneticili ği”, Milliyet Gazetesi , 26 Eylül 2002.

Köksaldı, Ebru: “Güven Adaletten Geçer”, Milliyet Gazetesi , 9 Mayıs 2003.

Köksaldı, Ebru: “Bir Fi şek Attı Havaya”, Milliyet Gazetesi, 24 Eylül 2003.

Köksaldı, Ebru: “Eski Korkak Dünya”, Milliyet Gazetesi, 7 Mayıs 2004.

Köksaldı, Ebru: “Çiçekler, Böcekler ve Gerçekler”, Milliyet Gazetesi , 16 Aralık 2004.

Köksaldı, Ebru: “Çıkmaz Sokak”, Fanatik Gazetesi , 17 Mart 2007.

Köksaldı, Ebru: “Duvar”, Fanatik, 22 Mart 2007.

Kuper, Simon: Futbol Asla Sadece Futbol De ğildir , İthaki Yayınları, İstanbul 2003.

Ocak, Derya: “Halkla İli şkiler Endüstrisi: Popüler Spor ve Futbol”, Toplumbilim Dergisi , Futbol Özel Sayısı , Sayı: 16, 2002.

120 Özgen, Murat: “Futbolun Toplumsal Etkisi ve Sosyal Politikalar”, İ.Ü. Spor Dergisi , Yıl: 2, Sayı: 5, İstanbul, Form Reklam Hizmetleri, Eylül 2001.

Özmen, Hakan: Futbol, Holiganizm ve Medya, İ. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İli şkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi , 2000.

Pala, İskender: “Orta Asya’dan Japon Adalarına”, Karizma Dergisi , Sayı: 11, İstanbul, Tima ş Yayınları, Temmuz – Ağustos – Eylül 2002.

Sert, Mahmut: Gol Atan Galip, Futbola Sosyolojik Bir Bakı ş, İstanbul, 2000, Ba ğlam Yayıncılık.

Stemmler, Theo: Futbolun Kısa Tarihi , Çev: Necati Aça, Ankara, Dost Kitabevi Yayınları, 2000.

Tükenmez, Metin: “Toplumbilim”, Futbol Özel Sayısı , Sayı: 16, Ekim 2002, İstanbul.

Ünlütepe, M. Şerif: Türkiye’de Spor Gazetecili ği ve Tarihsel Geli şimi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı, Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi , İstanbul, 1991.

Yücelman, Abdülkadir: “Türkiye’de Spor Basınının Dil ve Sayfa Tekni ği Sorunları”, Spor Basını ve Basında Spor, 1985 Yılı 7. Seminer Tutanakları , İstanbul, Hürriyet Ofset Matbaacılık, 1985.

121 Yüksel, Okan: Sava şçı Takım: Be şikta ş, Sporda Erdemlilik ve Kassandra Çaresizli ği, İzmir, İleri Kitabevi Yayınları, 1994. http://gerceklerinyalancisiyim.blogcu.com, (Çevrimiçi): 20.01.2008. http://gop.gen.tr/forum, (Çevrimiçi): 25.01.2008. http://sozluk.sourtime.org, (Çevrimiçi): 20.01.2008. http://sporvizyon.zaman.com.tr (Çevrimiçi): 04 Eylül 2007 (Erhan Güven’le yapılan görü şme) http://www.alevileriz.org/showthread , (Çevrimiçi): 17 Eylül 2007. http://www.bedavagazete.com , (Çevrimiçi): 1 Eylül 2007. http://www.elyadal.org (Çevrimiçi): 2005 – 2006. http://www.guncelhaber.com, (Çevrimiçi), 1 Eylül 2007. http://www.izedebiyat.com, (Çevrimiçi): 20.01.2008. http://www.maksimum.com/spor/h/futbolda_şiddet_ve holiganizm.php, (Çevrimiçi), 20.01.2008. http://www.radikal.com.tr/haber (Çevrimiçi): 17 Eylül 2007. http://www.sosyalbil.selçuk.edu.tr (Çevrimiçi): 2005 – 2006. http://www.sosyalbil.selçuk.edu.tr (Çevrimiçi): 2005 – 2006. http://www.yenisafak.com.tr/ar şiv, (Çevrimiçi): 26.01.2008. http://www.zemu.net/guncel-içerik-okuma, (Çevrimiçi): 1 Eylül 2007. www.hurriyet.com.tr, (Çevrimiçi): 05.01.2008.

122 Görü şmeler:

Mehmet Şenol / Galatasaray Dergisi, Galatasaray İnternet Sitesi’nin Genel Yayın Yönetmeni – 24 Kasım 2005.

Güven Taner / Fanatik Gazetesi Spor Yazarı, 26 Mart 2006.

Fatih Do ğan / Sabah Gazetesi Spor Yazarı, 30 Mart 2006.

Hilmi Türkay / Cumhuriyet Gazetesi Spor Yazarı, 22 Nisan 2006.

Nevzat Dindar / Cumhuriyet Gazetesi Spor Yazarı, 22 Nisan 2006.

Altan Tanrıkulu / Hürriyet Gazetesi Spor Yazarı, 25 Nisan 2006.

Can Bartu / Hürriyet Gazetesi Spor Yazarı, 2 Nisan 2007.

Turgut Vidinli / Fotospor Gazetesi Spor Yazarı, 17 Nisan 2007.

Ece Ek şio ğlu / Galatasaray Dergisi Sorumlu Yazı İş leri Müdürü, 24 Kasım 2005.

Gülengül Altınsay / Vatan Gazetesi Spor Yazarı, 3 Nisan 2006.

Ebru Köksaldı / Fanatik Gazetesi Spor Yazarı, FB TV Yorumcusu, 10 Nisan 2007.

Feryal Pere / Radikal Gazetesi Spor Yazarı, Star TV Kurumsal İleti şim Direktörü, FB TV Çalı şanı, 11 Nisan 2007.

Tu ğba Hacıbayramo ğlu / Cumhuriyet Gazetesi Spor Muhabiri, 2 Mayıs 2007.

123