ISSN 2148-5062 YIL: 13 SAYI: 67 MART-NİSAN 2020 İKİ AYDA BİR YAYIMLANIR ÜCRETSİZDİR. Gençlik Dergisi ISSN 2148-5062 YIL: 11 SAYI: 67 İÇİNDEKİLER MART 2020 İKİ AYDA BİR YAYIMLANIR ÜCRETSİZDİR. Gençlik Dergisi

SURİYE SAVAŞINDA ACI GERÇEKLER Mustafa ÖZTÜRK...... 3

TÜRKÇE ÜZERİNE İsmet BURKAY...... 5

MİLLÎ BİRLİK NEDİR, NASIL GÜÇLENDİRİLİR? Prof. Dr. Cihan DURA...... 6

“TÜRK AKIMI’’ GERÇEKTEN TÜRK AKIMI MI? Ahmet MUHTAROĞLU...... 8

BİLGİYURDU TÜRKİYE/TÜRKLER ’DAN ÇIKACAKTIR GENÇLİK DERGİSİ Ali ÖZBEK...... 10 YIL: 13 SAYI: 67 ISSN 2148-5062 KENDİNİ BİLEN YARADANI DA BİLİR Prof. Dr. M. Kemal ATİK...... 12 SAHİBİ Bilgiyurdu Gençlik Eğitim ve Kültür Derneği Adına SİVAS ANADOLU KADINLARI MÜDAFA-İ VATAN CEMİYETİ Dernek Başkanı Necdet BAYRAKTAROĞLU...... 14 Mustafa ÖZTÜRK MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI TOPAL OSMAN AĞA Turan ZORLU...... 18 YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Osman KARABABA ARİSTOKRASİ Seyit Ali ERGEÇ...... 21 YAZIŞMA ADRESİ Sahabiye Mah. Mete Cad. TÜRKÇE’NİN SERÜVENİ Boylar Sk. Çetinbulut Apt Nu:1 K:2 D:3 Mehmet ÇAYIRDAĞ...... 22 Kocasinan/KAYSERİ METİN CİHAN ARTIK ANILARIMIZDA YAŞAYACAK TELEFON Mustafa ÖZTÜRK...... 24 (0352) 232 32 67 METİN HÜSEYİN CİHAN’ın ARDINDAN Mustafa ÖZTÜRK...... 26 WEB www.bilgiyurdu.org.tr RAUF DENKTAŞ’IN BİYOGRAFİK ROMANI TOROS Zafer ÇUBUKCU...... 27 E-POSTA [email protected] ŞEHİT KANINDA SENİN DE PAYIN YOK MU?! Osman KARABABA...... 30 GRAFİK TASARIMI Bilgiyurdu HAMZA ERAVŞAR Veya “ACI VATAN” Kadir ÖZDAMARLAR...... 32 BASKI BEDELSİZ ASKERLİK Orka Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Bilgehan AYATA...... 34 Organize San. Böl.43. Cad. Nu: 11 KAYSERİ (0352) 322 17 00 ROMANDA KURMACA GERÇEKLİK Mehmet Necati DEMİRCAN...... 35 Bağışlarınız İçin Bilgiyurdu Gençlik Eğitim ve Kültür Derneği TÜRK, TÜRKÇE’Yİ NEDEN SEVMEZ Türkiye İş Bankası Sahabiye Şubesi Ahmet Z. ÖZDEMİR...... 36 Hesap Nu.: 5307-0618614 IBAN : TR920006400000153070618614 BİR SORUYA CEVAP Nail KOCABAY...... 38 Yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez. Yazılarda kısaltma yapılabilir. Hukukî sorumluluk yazarlara aittir. Gençlik Dergisi 3

SURİYE SAVAŞINDA ACI GERÇEKLER Mustafa ÖZTÜRK [email protected]

Bu yazıyı, İdlib şehitlerinin cenaze törenleri ya- Konseyi devreye girer ve suçlu kabul ettiği ülke yöne- pılırken ve gözlerimden yaşlar süzülürken yazıyorum. timine uygun gördüğü yaptırımı uygular. Suriye için Her Türk evladı gibi yüreğim yanıyor. Bir yandan da henüz böyle bir karar ve yaptırım söz konusu değildir. beynimde sıralanan sorulara yanıtlar bulmaya çalışıyo- Dolayısıyla Türkiye’nin İdlib’te bulunma gerekçesini rum, bulamıyorum: Çünkü yapılanları akılla açıklamak daha sağlam gerekçelere dayandırması gerekmektedir. mümkün değil. Türk Silahlı Kuvvetlerince gerçekleştirilen Fırat Önce şu soru cevaplanmalı: ‘’Kardeşim Esat’’ Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarının çok tan ‘’Katil Esat ’’a bir günde nasıl geçildi? Esat’ın haklı sebepleri vardı. Terör örgütleri sınır güvenliği- Baas rejimi bir günde kötü olmadığına göre, Türkiye mizi tehdit ediyor, Kuzey Irak’tan Akdeniz’e kadar bir yönetiminin ani bir kararla neden politika değiştirdiği terör koridoru açmayı hedefliyorlardı. Türk ordusu, sorgulanmalıdır. Orta Doğu’ da dünkü ve bugünkü bu emperyalist planı bozdu. Türk ordusunun bu askeri olaylar tahlil edildiğinde ortaya şu sonuç çıkıyor: Bü- eylemi Türkiye ile Suriye arasında 20 Ekim 1998’ de yük Orta Doğu Projesi kapsamında Suriye’nin parça- yapılan Adana Mutabakatı’ na da uygundu. İdlib’ te ise lanmasına karar verenler, Türkiye’yi de bir takım taah- böyle bir durum söz konusu değildir. PKK ve türevleri hütlerle yanlarına çekmişlerdir. İdlib’te bulunmuyorlar, Fırat’ın doğusunda ABD hima- BOP çerçevesinde başlatılan Arap Baharı, terör yesinde bulunuyorlar. O halde, niçin Fırat’ın doğusuna örgütleri vasıtasıyla Suriye’yi kan gölüne çevirirken değil de İdlib’e operasyon yapılmaktadır. Türkiye’de iktidar meşru Suriye yönetimini suçlamayı Güneri Civaoğlu’nun tanımladığı gibi, ‘’İdlib, tercih etmiştir. Bununla da kalınmamış, ESAT karşıtı dünyanın en büyük terör çiftliği, ikinci Peşaver.’’ Bu- unsurların Türkiye’de toplanmaları ve örgütlenmeleri- rada kırk bin radikal İslamcı olduğu söyleniyor. Bunlar ne olanak sağlanmıştır. Anlaşılıyor ki ABD ve İsrail’in Suriye rejimini yıkmak için Rusya destekli Suriye gözüne girilmeye çalışılmış, Suriye’deki yangına bile ordusuyla savaşıyorlar. Peki, Türkiye orada ne arıyor? bile benzin dökülmüştür. Soçi Mutabakatı’na göre gözlem noktaları kurup terö- O günlerde bazı iktidar mensupları, Şam’a kadar ristlerin silahlarını toplayacaktı. Bunu yapmadı veya gidip Emevi Camiinde Cuma namazı kılmaktan söz yapamadı ama ordumuz hala orada. ediyorlardı. Bu emellerine o gün ulaşamadılar ama beş Bu durumu Sayın Cumhurbaşkanı şöyle açıklı- milyon Suriyelinin ülkemize girmelerini başardılar. yor: Suriye halkının talebi üzerine Suriye’deyiz. Ma- Suriye konusunda Türk halkı hep aldatıldı ve sum halkı Rejimin saldırısından koruyoruz. bile bile yönlendirildi: Milyonlarca sığınmacıyı yerin- Devletler arası hukukta böyle bir şey olduğunu den yurdundan eden, Esat rejiminden çok, emperyalist bilmiyordum. Demek ki varmış. Her şeyin doğrusunu, devletlerin güdümündeki IŞİD, El Nusra gibi terör ör- elbette büyüklerimiz bilirler. Ancak yine de derim ki: gütleridir. Bu örgütlerin binlerce Suriye subay ve as- Bir devletin başka bir devletin rejimini değiştir- kerini katlettiğini, bilim adamı ve aydınlara suikastlar mek gibi bir çabası ve görevi olmamalı. düzenlediği biliniyor. Dolayısıyla suçu Suriye rejimine Bir ülke halkının bir bölümünün çağrısı olsa bile yüklemek, teröristleri aklamak anlamına gelmektedir. bir devlet başka bir devlete savaş açmamalı, açamaz. Türkiye- Suriye ilişkileri çok iyi giderken bir Türkiye Devleti’nin, Suriye halkını Suriye Dev- anda Esad’ın düşman ilan edilmesi, ilk düğmenin letine karşı koruma görevi bulunmuyor. Türkiye’nin yanlış iliklenmesi gibi, çok yanlış bir karadı. Sayın diğer komşularının da Türkiye halkı üzerinde böyle Cumhurbaşkanı, Suriye ile dostluğun önemini savunan görevleri, elbette olamayacaktır. evvelki konuşmaların aksine, niçin bir politika değişik- İdlib’te 34 Mehmetçiğin şehit edilmesi ve arka- liğine gittiğini açıklamalıdır. sından Türkiye’nin Suriye’ye karşı Bahar Kalkanı Ha- ‘’Suriye rejimi halkına zulmediyor. Öyleyse bu rekatını başlatıp Suriye ordusuna çok büyük kayıplar rejimi ordu sevk ederek yıkalım’’ demenin ve bunu verdirmesi, var olan krizin savaşa dönüşmesi anlamına yapmanın devletler arası hukukta yeri yoktur. Böyle geliyor. İki komşu ülke, akıtılan kanlarla, kan davalı durumlarda, eğer varsa, Birleşmiş Milletler Güvenlik oldular. Barış umudu yok edildi. Sonunda savaş çığırt- 4 Gençlik Dergisi kanları kazanmış oldu. laşmak istemiyor. Vatan toprağı olmayan İdlib’de daha ABD ve İsrail kazandı. Çünkü, bu savaştan yal- fazla evladını kaybetmek istemiyor. nız bu iki devlet kazançlı çıkacak. ABD ve İsrail, çıkarlarına uygun olduğu için el- Rusya ve İran ile de ilişkilerimiz çok bozulacak. bette savaştan yanadırlar. Türkiye’nin çıkarı bu iki dev- İran, Suriye’den sonra sıranın kendisine geleceğini letle müttefik olmayı gerektirmiyor. Dolayısıyla, kimse biliyor. Rusya ise Suriye’deki kazanımlarını korumak savaş çığırtkanlığı yapmasın! Yapmaları halinde kimin isteyecek. Savaş bütün bölgeyi kaplayacak. ekmeğine yağ sürdüklerini düşünmelerini isteriz. Çok üzülerek ifade ediyorum ki ABD kışkırtma- Ege Denizi’nde 18 Türk adası Yunanistan tara- sı sonucu ve BOP doğrultusunda Türkiye bir savaşa fından işgal edildi. Anlaşmalarla Türk toprağı sayılan girmiş bulunuyor. Bu savaşın Türkiye’ye bir yarar Türk mezarı (Ertuğrul Gazi’nin türbesi) Suriye’deki sağlayacağını sanmıyorum. Diyelim ki Saddam rejimi yerinden alınıp Türkiye sınırında bir yere taşındı. Söz yıkıldı, Suriye parçalandı, İdlib’de de bir HTŞ (Heyet konusu vatan toprağıydı ama o zaman bugünkü kahra- Tahrir El Şam) emirliği kuruldu; Fırat’ın doğusunda da manlardan(!) hiçbiri “Savaşır ölürüz; Atina’ya, Şam’a ABD himayesinde bir Kürt devleti oluşturulmayacak kadar gideriz.” dememişlerdi. Ucuz kahramanlığa kar- mı? Bütün bunlar, Büyük nımız tok, temelsiz hama- Orta Doğu Projesinde yer sete inancımız yoktur. alan maddeler değil midir? Türk halkı ordusunun yanında Dış politikada da yo- Aslında, Suriye’nin lumuz, Atatürk’ün yoludur. siyasi birliği Türkiye için ama savaşın karşısındadır. İlkemiz O’nun “Yurtta ba- vazgeçilmez bir unsurdur. Orta Doğu’ ya yayılacak büyük rış, dünyada barış” ilkesi- Bu gerçeği Sayın Cum- bir savaşın yükünü kaldıracak dir. Komşu ülkelerle sorun- hurbaşkanı ile Sayın Milli durumda da değildir. On larımız varsa, bu sorunları Savunma Bakanı da ifade diplomasi yoluyla çözmek ettiler ama icraatlarıyla bu- yıldır devam eden Suriye isteriz. Ancak hiçbir zaman, nun tam zıddı bir yol izle- krizinden ve sığınmacıların Türk devletinin bağımsızlı- mektedirler. yarattığı sorunlardan çok acı ğından, hak ve hukukundan Savaş lobisi sevinç çekti, yoksullaştı. Daha da da ödün vermeyiz. naraları atadursun ben akl-ı Türk milletinin hak selimin hala galip geleceği- yoksullaşmak istemiyor. Vatan ve hukuku, İdlib’ten çok ne inanıyorum, daha doğ- toprağı olmayan İdlib’de daha vatanın 81 vilayetinde çiğ- rusu inanmak istiyorum. 5 fazla evladını kaybetmek neniyor. Vatanın ovaları, Mart 2020 Perşembe günü istemiyor. yaylaları, fabrikaları yandaş yapılacak olan Erdoğan- yabancılara satılmış; tarım Putin görüşmesinde doğru bitirilmiş... En zeki beyin- kararlar alınır diye ümit lerine bile iş veremiyorsun. ediyorum. İşsizlik intiharları, ölümlü iş kazaları olağan sayılmaya Benim nazarımda barış, savaştan üstündür. İnan- başlamış. Dış borç, yarınlarımızı bile rehin alacak bo- dığım din olan İslam’ın bir anlamı da barıştır. Demek yutlara ulaşmış. Vatandaş huzur ve adalete susamış. ki İslam barıştan yanadır. Ancak bunu İslam aleminin Türk halkının bu sorunlarını hamaset edebiyatı idrak ettiğini söylememiz mümkün olamıyor: Pek çok yaparak çözemezsiniz, akıl ve bilimle çözersiniz. İslam ülkesinde, batı emperyalizminin tetikçisi terör Milli birlik ve beraberlik istiyorsanız, Türk hal- örgütleri cirit atmaktadır. El Kaide, IŞİD, El Nusra, kını kutuplaştıran beyanlardan, dayanaksız suçlama- HTŞ, Boko Haram gibi terör örgütleri İslam ülkelerini lardan kaçınacak, vazgeçeceksiniz. Kendi mezhep ve zayıflatıyor, istikrarsız hale getiriyor, emperyalist dev- tarikatından olmayanları kâfir diye adlandıran cihatçı letlerin müdahalesine ve sömürü düzeni oluşturmala- teröristlerin peşine takılmayacaksınız. rına ortam hazırlıyorlar. Bu nedenle halkı Müslüman İktidarın yanlışlarına ortak olmayacaksınız. Hak- olan devletlerin önce bu terör örgütlerini yenmesi sızlıklar karşısında susmayacaksınız. gerekmektedir. Bazı iktidarlar ideolojik sebeplerle söz İktidar yandaşı olmanın şahsınıza sağladığı kişi- konusu terör örgütleriyle ortak iş tutmaya kalkışırlarsa sel menfaatlardan vazgeçecek ve size sunulan rüşveti meşruiyetlerini kaybedebilirler. Bu sözleri boş yere elinizin tersiyle itecek ve reddedeceksiniz. Vurguncu söylemiyorum. düzenin bir parçası olmayacaksınız. Türk halkı ordusunun yanında ama savaşın kar- İşte o zaman, falan partinin mensubu olduğunuz şısındadır. Orta Doğu’ ya yayılacak büyük bir savaşın için değil, yukarıda sayılanları yaptığınız için Türk yükünü kaldıracak durumda da değildir. On yıldır de- milliyetçisi olmayı hak edersiniz. vam eden Suriye krizinden ve sığınmacıların yarattığı Kolay değil tabii. sorunlardan çok acı çekti, yoksullaştı. Daha da yoksul- Gençlik Dergisi 5 Türkçe

İsmet BURKAY Üzerine

Dünya haritasını dikkatlice incelersek; Amerika İnternet çağında yaşıyoruz; bütün uluslar kendi bi- Kıtası’nın, Afrika Kıtası’ndan çok büyük çizildiğini lim adamlarını öne çıkarıyor, gurur kaynağı sayıyorlar görürüz. Amerika Kıtasının büyük çizilmesi, kullanılan kendilerine. Ne yazık ki biz bu düşüncelerden öyle projeksiyon yöntemlerinden kaynaklandığı söylüyor- uzağız ki! lar. Nedense projeksiyon yöntemi, emperyalist ABD’yi Malumu âliniz, neredeyse Türkiye’de 85 milyon devasa gösterirken; Cezayir gibi Afrika’nın geniş top- Türkçe konuşan insan var. raklarına sahip ülkesini, küçük gösterme düşüncesiyle Birkaç yerde, Türkçe konuşan insanların sayısı, ger- ufaltılıyor. çek değere yakın değerler verilmiyor da değil. https:// en.wikibooks.org/wiki/Turkish/Introduction sayfasında Aslında projeksiyon filan, sadece olayı maskeleme! Türkçe konuşanlarının sayısını 250 milyon olarak ver- Büyük gösterme, ülkede yaşayan insanların özgüvenle- miş. Bu web sayfası diğerlerine göre daha insaflı! rini artırmaya yönelik; ‘’ Ya, bizim devletimiz ne kadar Doğu Türkistan, Çin’e dâhil edilirse, Çinli sayısı büyük topraklara sahipmiş!’’ dedirtmek için. Tamamen zaten kabarık iken daha da kabarıyor. psikolojik yani! ABD ve Avrupa ülkeleri oldum olası, Türk milletine karşıdır. Bunu şimdiye kadar anlamayan insanın aklına Dünyada ne kadar insanın Türkçe konuştuğunu çe- şaşarım! şitli kaynaklardan araştırın. Türkçe ilk ona bile giremez. Kosova bir Konya, bir Bursa idi; orada güzel Türk- Kaynaklar hemen hepsi Türkçeyi görmezlikten gelir. çemiz konuşulurdu. Webten bulduğum bir sayfada verilen liste şöyle: Man- Sonra ne mi oldu; bütün diller serbest bırakılırken darince (Çince) 1 milyar 30 milyon, İngilizce 890 mil- Türkçe yasaklandı! yon, Arapça 560 milyon, İspanyolca 420 milyon, Hintçe 1974 Anayasası’na göre Kosova’da Türkçe de 380 milyon, Bengalce 210 milyon, Portegizce 200 mil- Arnavutça ve Sırpça gibi resmi dil statüsünde idi. yon, Rusça 170 milyon, Fransızca 160 milyon, Urduca 25.07.1999 tarihinde UNMIK başkanı Bernard Kuch- 160 milyon.1 ner 1 sayılı kararını ilan etti. Bu kararla Türkçe resmi Bakın, Türkçe yok aralarında! Bunun rastlantı oldu- dil hakkını kaybetti. ğunu düşünen varsa, büyük bir yanılgıda demektir. Balkanlardaki Türk ve Müslüman ahali, birçok ya- 2 Dünyayı ekonomik olarak pençesine almış, emper- zar tarafından teyit ediliyor , güzel Türkçemizle yazıl- yalistlerin kontrolünde olan gazeteler, web sayfaları, mış kitap ve ders kitapları istediler. Devrin hükümetleri radyolar asla kendisine daha önce rakip olmuş ya da olaya, hep ruhsuz baktılar. Bir İngiliz, bir Amerikalı kendisine rakip olma potansiyelini taşıyan milletleri gibi Balkanlardaki Türk varlığını görmezlikten gelerek görmezden gelirler. kaderlerine terk ettiler. Ne yazık ki Feto denilen terörist İçimi çok acıtan bir örnek vereyim: Ne yazık ki Bü- başının dershanelerine ait kitaplar oralara gitti,T.C’nin yük matematikçi Harezmi, bütün dünyada Türk değil, kitapları gitmedi. Fars (İranlı) olarak lanse ediliyor. Harezmi’nin bir Türk Dünya tarihi, milletler mücadelesidir; işin özeti bu- matematikçisi olduğunu hazmedemiyorlar. Türk adını dur! telaffuz bile etmiyorlar; “Fars” diyorlar. İnternette, ma- Kültürünü, örfünü, âdetini koruyamayan milletler, tematik gruplarında, Harezmi’nin hayatından bahseden diğer milletlerin kölesi olur. Türkçe olmadan Türk mil- ve Fars olduğunu söyleyen yabancılara, onun Türk leti olmaz. Türkçe’yi, Anadolu topraklarına hapsetme- olduğunu birkaç kere yazdım. Düzeltiyi yaptığıma da ye, hele Türkçe’yi; İngilizce’nin siyasal ve ekonomik teşekkür ettiler. Ama buna benzer işler, devlet politi- egemenliği altına sokmaya kimsenin hakkı yoktur! kası haline getirilmeli; bütün kaynaklarda buna benzer Dünyada, ez az 300 milyon insan, ta Balkanlardan yanlış bilgilere müdahale devlet eliyle yapılmalıdır. Çin’e, Türkçe konuşuyor ya da anlaşabiliyor. Ne yazık ki kendi kıymetlerimize, kendimiz sahip çıkmalıyız önce! 2) Yavuz Bülent Bakiler, “Üsküpten Kosava’ya adlı kitabında Balkan Türklerinin kitap ihtiyacı olduğu yıllar önce yazanlardan 1) Worldblaze.in biridir. 6 Gençlik Dergisi

MİLLÎ BİRLİK NEDİR, Prof. Dr. Cihan DURA [email protected] NASIL GÜÇLENDİRİLİR?

Bir babanın beş oğlu varmış. Birbiriyle geçinemez, Atatürk milletimizin başarısını birlik olmaya bağlar. hep kavga ederlermiş. Baba, “Birbirinizi sevin, birlik Eğer Millî Birlik yoksa, diğer hiçbir silahın önemi olun!” dermiş ama, hiç oralı olmazlarmış. yoktur. Sonunda o mukadder gün gelmiş, baba ölüm Yıl 1923…, bakın ne diyor: döşeğine düşmüş. Çocuklarını yanına çağırmış, Elde ettiğimiz başarılar yalnız benim eserim değildir kendisine beş çubuk getirmelerini söylemiş. Baba, ve olamaz. Bütün bu başarılar, bütün milletin azim çubukları bir araya getirip oğullarına vermiş. ve imanıyla işbirliği yapması sonucudur. Kahraman “Kırın bakayım bu çubuk demetini” demiş. Hiçbiri milletimizin ve seçkin ordumuzun kazandığı başarılar başaramamış. Bunun üzerine baba demeti alıp, ve zaferlerdir. Bir millet, bir ülke için kurtuluş, esenlik çubukları bu kez teker teker uzatmış oğullarına. ve başarı istiyorsanız, bunu yalnız bir şahıstan hiçbir Kardeşlerin hepsi de çubukları kolayca kırmış. zaman talep etmemeliyiz. Herhangi bir şahsın başarısı Bunun üzerine baba şöyle konuşmuş: “Yavrularım, demek, o milletin başarısı demektir. siz bu çubuklara benzersiniz. Eğer birlik olursanız, Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli kimse size dokunamaz; güçlü olur, her tehlikeyi kuvvetlerin bir istikamette bir araya gelmesiyle savuşturursunuz. Yok, ayrılık güder birbirinizle mümkündür. Dolayısıyla bilelim ki, ulaştığımız çekişirseniz, zayıf düşer, şunun bunun oyuncağı olur, başarı, milletin kuvvetlerini birleştirmesinden, işbirliği yenilir, ezilirsiniz. Unutmayın, birlikten kuvvet doğar.” yapmasından ileri gelmiştir. Eğer bu başarıları, Gençlik Dergisi 7 zaferleri gelecekte de taçlandırmak istiyorsak, aynı Amerikan kültürünün olumsuz etkilerine karşı koruma esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim. altına alınmalıdır. Birlik “ortak bağlar” ister, “ortak hedefler” ister, “ortak çalışma”, birlikte iş yapma ister. Millet de 4) Atatürkçülük bizim millî ülkümüzü içerir. öyledir, ortak bağlarla oluşur; ortak hedeflerle yaşar, Dolayısıyla, yurttaşlarımıza, özellikle de gençlerimize ortak işlerle güçlenir, yenilmez olur. gerçek Atatürkçülüğü anlatmaya yönelik öğretim Millî Birlik milletin içinde hiçbir bölücü ve ayırıcı kampanyaları başlatılmalıdır. unsura yer vermez. Ne var ki, iç ve dış düşmanın 5) Millî Birliği oluşturucu unsurlar çoğu zaman birinci ve değişmez hedefi de Millî Birliktir, Millî örgütlenme ister. Bu bakımdan, bireyler her alanda Birliği parçalamak, yok etmektir! örgütlenmeye teşvik edilmelidir. * * * 6) Ekonomiye, sanayileşmeye, ekonomik Bir yurtseverin birinci görevi, her şeyden önce Türk kalkınmaya büyük önem vermek gerekir. Ülkede milletinin birliği için çalışmaktır; beyniyle, yüreğiyle, kalkınma dengeli olmalıdır. İşsizliğin önlenmesi, elleriyle!... Ne derecede eşitlik ve sosyal adaletin yurtsever olduğu da ancak sağlanması başlıca bu gayretinin derecesinden hedefler arasında yer anlaşılır. “Bir milletin başarısı, almalıdır. Şu günlerde en fazla mutlaka bütün milli 7) Devlet yalnızca ihtiyaç duyduğumuz şey millete hizmet etmeli, Millî Birliktir! kuvvetlerin bir hükümetler yalnızca Millî Millî Birlik bir milletin istikamette bir araya İrade’nin yerine gelmesi en değerli varlığı, en büyük için çalışmalıdır. gücüdür. Millî Birlik aynı gelmesiyle mümkündür. 8) Türkiye bugün milletin çocuklarının Dolayısıyla bilelim olağanüstü bir dönemden gerektiğinde vatan için geçiyor. Devlet ve milletin tek vücut olmaları, ki, ulaştığımız başarı, bütünlüğü tehlikededir. zekâlarını, bilgi ve milletin kuvvetlerini Halka bir felaketle karşı kültürlerini, uzmanlıklarını karşıya bulunduğumuz, birleştirmeleri, ortak hedef birleştirmesinden, herkesin anlayacağı yönünde azimle çalışmaları, işbirliği yapmasından ileri şekillerde kesintisiz mücadele etmeleridir. anlatılmalıdır. Bu faaliyet Hepimiz biliyoruz gelmiştir.” Atütürk etkili bir örgütlenme ve ki, bugün Türkiye geniş çaplı kampanyalar Cumhuriyeti’nin varlığı ve gerektirir. Görev özellikle bütünlüğü büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Peki, aydınlara düşüyor. bu durum karşısında milletimizin ihtiyacı olan birlik Genel olarak, büyük öğretim kampanyaları yok mudur? Elbette vardır, ancak 70 yıldır ve özellikle kapsamında halka Millî Birliğin neden gerekli son 15 yılda yapılan büyük ihmal ve saldırılar sonucu olduğu, bireye ve topluma sağlayacağı faydalar önemli ölçüde hırpalanmış, zayıflatılmıştır. kesintisiz olarak, somut örneklerle anlatılmalıdır. Tüm Dolayısıyla Millî Birliğimizin üzerinde yeniden faaliyetlere başta yurtsever medya, ilgili kurumların durmak, onu canlandırmak, yeniden güçlendirmek katılımı sağlanmalıdır. zorundayız. Peki, nasıl sağlayabiliriz bunu, neler yapabiliriz? Sorunun yanıtını Millî Birliği oluşturan etmenlerde buluyoruz. Yapılabilecek işlerden bir kısmı uzun dönemde, bazıları ise kısa dönemde sonuç verir. Genel olarak yapılması gereken işler, alınacak önlemler şunlar olabilir: 1) İlk olarak, yurttaşlarda bir ortak tarih bilinci oluşturulmalı, var olan bilinç güçlendirilmelidir. 2) Herkes her dilden önce ana dilini, devletimizin dili olan Türkçe’yi daha iyi öğrenmeye, en iyi şekilde kullanmaya ve geliştirmeye çalışmalıdır. 3) Millî kültür Batı’dan gelen etkilere, özellikle 8 Gençlik Dergisi

Ahmet MUHTAROĞLU

“TÜRK AKIMI’’ GERÇEKTEN TÜRK AKIMI MI? Rusya bir enerji arz ülkesidir. Yaklaşık 28 ülkeye güvenilemeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Jeopo- doğalgaz ve petrol vermektedir. Talep eden AB ülkele- litik olarak Rusya soğuk savaştan sonra kendisini Av- rine geçiş güzergahında ve aynı zamanda tüketici du- rasyacılık temelinde konumlandırmış ve tekrar Çarlık rumunda bulunan Ukrayna üzerinden enerji temin eder. Dönemi Rusya’sına dönüş yapmıştır. Aleksandır Dugin Rusya-Ukrayna krizi çıkınca bu sevkiyat sekteye uğra- öncülüğünde eski SSCB ülkelerinin Bağımsız Devletler mış, bu nedenle de enerji sevki için yeni yollar aranma- Topluluğu oluşturmaları ve fikir birliği yapabilme fikri- ya başlanmıştır. Türk akımı işte bu aramanın sonucunda ni ortaya atmıştır. Dağılan cumhuriyetler belli bir ölçü- doğmuştur. de bir arada tutulmuştur. Özellikle Türk Cumhuriyetleri 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler ne hikmetse Rusya’nın bu kararına uyarak birlikte eko- Birliği’nin dağılması ile Rusya zor bir döneme girmiştir. nomik temelde bir olabilmişlerdir. Özellikle Türkme- Gerek ekonomik kayıplar gerekse itibar kaybı Rusya’yı nistan, Kazakistan ve Özbekistan’ın doğalgaz ve petrol belirsiz bir dönemin içine atmıştır. Bir yandan kendisin- yatakları Ruslar tarafından işletilmektedir. Balkan ülke- den ayrılan devletlerden Ukrayna, Romanya, Bulgaris- lerine Rusya tesirli olamamıştır. Burada birçok ülke AB tan, Azerbaycan ve Gürcistan gibi ülkelere, NATO ve üyesi olmuştur. Yine jeopolitik olarak Rusya, Bağımsız AB ülkeleri musallat olmuş, diğer taraftan SSCB yerine Devletler Topluluğundaki Rus nüfusu göz ardı etmemiş, ikame edilen Bağımsız Devletler Topluluğu da hedefi- yaklaşık 25 milyon Rus nüfusun bu ülkelerdeki hak ve ne ulaşamamıştır. Rusya bir yandan içine düştüğü bu menfaatlerini korumuştur. Görüleceği gibi Ukrayna ve durumdan çıkış yolları ararken, bir yandan da Bulga- Rusya krizi her bir ülke için çok önemlidir. AB’ye giden ristan, Romanya, Ukrayna, Gürcistan ve Karadeniz’de enerji hatlarının buradan geçmesi Ukrayna’nın önemini egemenliğini kaybetme durumuna gelmiştir. Kırım’ın, bir kat daha artırmaktadır. Ukrayna’sız Rusya bölgesel Karadeniz’in kuzeyinde olması ve Ukrayna’da kalması güç veya Avrasya gücü olamaz. Rusya sız bir Ukrayna Rusya için adeta beka sorunu haline gelmiştir. Bu du- da AB üyesi olduğu sürece bir anlam ifade edemez. Her rumu Rusya, 2008 yılında Gürcistan ve 2014 yılında ne kadar Ukrayna bir tahıl ambarı olsa bile enerjisiz bir Kırım’a uyguladığı askeri güç ile kendisine bağlamayı Ukrayna düşünülemez. bilmiştir. Özellikle Kırım’ın Ukrayna’dan koparılarak RUSYA’NIN ENERJİ DURUMU Rusya’ya bağlanmasından sonra AB ülkeleri ciddi an- Rusya gerek doğalgaz gerekse petrol açısından lamda endişeye düşmüş ve enerji konusunda Rusya’ya önemli bir ülkedir. Devasa hidrokarbon kaynaklarına Gençlik Dergisi 9 sahiptir. Dünyadaki doğalgaz rezervlerinin %27 sine 2-Rusya, Suriye’de Türkiye’nin önüne asla geçe- sahip olmakla birlikte 60 milyar varil petrol rezervi bu- mezdi. Her türlü hava kabiliyeti bertaraf edilir, PKK ta- lunmaktadır. Ülkenin toplam ihracatının %70’i enerji rafından Rusya’da açılan büro kapatılabilirdi. kaynaklarından sağlanmaktadır. Rusya toplam gelirinin 3- Rusya, Libya’daki siyasetini Türkiye lehine den- %52’si enerjiden elde etmektedir. Enerji gelirleri dı- geleyebilir ve göstermelik ateşkesler yapılmayabilirdi şında bir de askeri teçhizatlar dan gelir sağlamaktadır. 4-Türk Akımı en ağır darbeyi TANAP Projesi’ne Rusya’nın toplam geliri bu iki kalemden oluşmaktadır. vurmuştur. TANAP; Trans Anadolu Doğalgaz Boru Bunun anlamı şudur: Rusya enerji ihraç etmek mec- Hattı. Azerbaycan doğalgazını Türkiye üzerinden buriyetindedir, aksi takdirde ayakta kalamaz. Rusya Avrupa’ya taşıyacak boru hattıdır. TANAP’ ın %58’i için enerji ihraç edememek adeta beka sorunudur. Ül- SOCAR’ ın , %30’u Türkiye’nin ve %12’i de BP’nin kenin yegane gelir kaynağı enerji arzıdır. Bu enerjinin dir. TANAP Projesi Türk Akımı projesinden öncedir. %80’lik kısmı Ukrayna üzerinden yapılmaktadır. Petrol %30’u Türkiye’nin olan bu projenin önüne Türk Akı- dışında doğalgaz olarak AB’ye yıllık 400 milyar dolar mı projesini nasıl koyabilirsiniz? Bunun anlamı,kendi ihracat yapmaktadır. Bu miktar Ukrayna krizi ile bir- ayağınıza kurşun sıkmaktır. TANAP’da bizim hissemiz likte tehlikeye girmiştir. Rusya çıkış aramaktadır. Bu varken Türk Akımında ise bizim hissemiz olmadığı gibi, arada Bulgaristan üzerinden gidecek olan Güney Akım boru hattı Rusya’nın, gaz Rusya’nın, bizim sırtımızdan Projesi AB’ nin baskıları ile Bulgaristan tarafından iptal Rusya Avrupa’ya gaz satacak, Türkiye transit ülke ola- edilmiştir. Çünkü Ukrayna krizi ve Kırım’ın ilhakından caktır. Türkiye coğrafi konum avantajını değerlendire- dolayı Rusya’ya olan güven zedelenmiştir. Rusya çare- meyip heba etmektedir. sizdir. İşte tam da bu noktada Türkiye’ye gelen Putin, sanki bize muhtaç değil de biz ona muhtaçmışız gibi bir 5-Öncelikle doğalgaz fiyatları gündeme gelebilir- tavırla size bir doğalgaz boru hattı getireceğim ve adını di. En azından Almanya’nın aldığı fiyattan Türkiye’ye da Türk Akımı koyacağım demiştir. Türk yetkililer ne gaz temini mümkündü. Bu da yapılamadı. Ayrıca öde- olduğunu anlamadan, hiç- me şekli üzerinde bir müzakere de yapılabilirdi. Öde- bir müzakere yapmadan bu me şekli başlangıçta olduğu durumu kabullenmişler- gibi mal karşılığı, yani takas dir. Oysaki enerjiyi takip En azından Almanya’nın yolu ile gerçekleşebilirdi. eden, dünyanın gidişatını Ayrıca dolara endeksli bir takip eden, konjonktürü aldığı fiyattan Türkiye’ye fiyat politikası olmayabilir- takip eden herkes anlar ki gaz temini mümkündü. Bu di. Rusya sıkışık, Rusya gaz SONUÇ satamıyor. Ukrayna, Bul- da yapılamadı. Bir tarafta doğalgaz üre- garistan ve AB’den gelen ten ve diğer tarafta doğal- karşı argümanlar, Rusya’yı gaz tüketen ülkeler bulun- var olma yok olma durumu ile karşı karşıya getirmiş- makta ve bu ikisinin arasın da Türkiye yer almaktadır. tir. Bu şartlar altında Putin, Türk Akımı ile ilgili gelip Bu yüzden tarih sizin önünüze bulunmaz bir fırsat koy- sanki Türkiye’ye müjde vermiş, biz de hayırlı olsun muştur. Coğrafyanın bahşettiği bu fırsatı ülkeniz adına dedik. Oysa Rusya yaklaşık 11 ay sonra Türkiye’nin kullanmak durumuyla karşı karşıyasınız ama bu fırsatı Rus uçağını düşürmesine bile ses çıkarmamış sineye kullanmıyorsunuz. Milletlerin kaderinde söz sahibi olan çekmiştir. Çünkü Türk Akımı için çok şey feda edile- kişiler bundan sorumludurlar ve bu sorumluluktan kur- bilir. Çünkü,Türkiye Ukrayna’nın rolünü üstlenmiştir. tulamazlar. Türk Akımı bir Rusya projesidir; boru hatla- Avrupa’ya gaz Türkiye üzerinden ve Türk Akımı üze- rını yapan Rusya’dır, içerisinden Rus gazı geçmektedir. rinden gidecektir. Ukrayna baypas edilmiştir. Bu durum Biz isminin Türk Akımı olması ile avunacağız. Bizim Rusya için can simidi olmuştur. Türkiye için ise düşü- münhasır ekonomik bölgemiz kullanılarak Avrupa’ya rülen Rus uçağının yaptığı psikolojik travmanın etkile- gaz satılacaktır. rini silmeye feda edilmiştir. Rusya ile barışmaya Türk Boru hattının 8 Ocak 2020 tarihinde açılmasından Akımı feda edilmiştir. Rusya-Ukrayna krizinden sonra sonra Rusya’nın tavrı Libya’da ve Suriye’de bariz olarak Türkiye için Türk Akımının ne anlama geldiği, ne ifade ortaya çıkmıştır. Boru hattı açıldıktan sonra Rusya’nın ettiği ve nasıl bir boşluğu doldurduğu idrak edilemedi. bize karşı tutumu değişmiş, maalesef 13 askerimiz şehit Tarihin Türkiye’nin önüne koyduğu fırsat kaçırıl- düşmüştür. mıştır. İşte Rusya ile aramızdaki fark budur. Putin’in Yukarıda belirttiğim büyük avantajlara rağmen dün- Rusya’yı yönetme kabiliyeti, devlet adamlığı burada bir yada doğalgazı en pahalı kullanan ülke Türkiye’dir. daha tescil edilmiştir. Rusya’yı tekrar itibarlı hale getir- Bugüne kadar bu konu neden iktidarın ve hele hele miştir. muhalefetin gündemine getirilmemiştir, anlamakta zor- TÜRKİYE NE YAPABİLİRDİ? lanıyoruz. 1-Kırım masaya yatırılabilirdi. Çünkü Türk Akımı- nın gücü buna muktedirdi. 10 Gençlik Dergisi TÜRKİYE/TÜRKLER ERGENEKON’DAN ÇIKACAKTIR

Ali ÖZBEK

Ey ünlü bulgucu sürdüredur uğraşını; da Türkiye’nin saygınlığını yitirmiştir. Ülkemizde milli Uyandır ölüleri; birlik, bölünmeden yarar uman bir anlayışla ve sürekli Uyuyor çünkü yaşayanlar ayakta; tahriklerle tehlike sınırına dayanmıştır Çözülsün atalarımızın susan dilleri; Bugünkü Türkiye’de ordu, adalet, istihbarat, üni- Öyle ki çamura bulanmış çağımız ya kendinden utanır versiteler, eğitim, ekonomi, dış politika, bir yardım Ya da kendine gelir, kuruluşu olan Kızılay bile şirazesinden çıkmış ve ülke Yeniler kendini.(1) adeta bir fetret devrine sokulmuştur. Güzel yurdumuz yalan ve talan girdabında çırpınmaktadır. Devlet malını Atatürk’ün ölümüyle birlikte dünyada ve Türkiye’de çalarak zengin olma ve eş-dost zengin etme şimdilerde yaşanan bazı olaylar -II. Dünya Savaşı,çok partili haya- adi vakalardan sayılır olmuştur. Kamu paraları devlet ta geçiş, Soğuk savaş dönemi, anarşik olaylar, ihtilaller, ve Cumhuriyet düşmanı vakıf ve derneklere aktarılmış, bölücülük, ekonomik bunalımlar - Türkiye Türklerini yolsuzluk ve hırsızlık hiç görülmediği kadar aleni hale karamsarlığa düşürmüş ama yine de bu millet bir bi- gelmiştir. Yargı apaçık suç teşkil eden icraat ve davra- çimde bu günlere ulaşmayı başarmıştır. Milletimizin nışlara ses çıkaramaz olmuştur. Yargıçlar sindirilmiştir. hayatındaki bu olumsuzluklar kısmi hasarla atlatılmış Sosyal hayatta ahlaklı olmak, sır- saygı gözetmek, ve bugünlere gelinmiştir. İki binli yılların ikinci on emek sarf ederek bir yere gelmeyi düşünmek dünden yılında devletin kovuşturduğu ve sakıncalı gördüğü bir kalan anılar olarak tebessümle karşılanır olmuştur. kesim iktidara gelmiş ve yirmi yıla yakın bir zamandır Okumak, bilgi sahibi olmak bazı kesimler için inanç da halen iktidardadır. Demokratik sistemlerde iktidar zafiyeti sanılmış, dünyaya tamah etmek gibi görülmüş- değişikliği bir olumsuzluğa işaret etmez ve bu durum tür. Yükselmenin tek yolu post sahibi birinin eteğini özellikle ileri ülkeler demokrasilerinde taze bir kan, öpmekten geçer olmuştur. yeni bir heyecan anlamına gelir. Geleneklerin, kuralla- Hayatı, tarihten ve toplumdan kopuk, bir çürük din al- rın ve hukukun üstün tutulduğu devletlerde iktidarın el gısıyla –kendi kafalarındaki din- yorumlamak ve başka değiştirmesi halkın uygun bulmasıyla doğru orantılıdır. insanları da bu dar düşünce kalıbına sokmayı istemek Başarılı iktidarlar uzun süre halktan onay alırken başa- bu ülkenin önemli bir sorunu haline gelmiştir. Güneş rısızlar ancak bir seçim dönemi yönetimde kalabilirler. görmemiş kafalardan beslenen ve daha önce hiçbir Tabii bu sağlıklı işleyen demokratik sistemler için ge- başarısı olmayan bu düşünce modern Türkiye’yi hasta çerlidir. yatağına düşürmüştür. Türkiye’de bundan önceki koalisyon hükümeti ağır Parti nomenklaturası dışında milyonlarca insanların ekonomik bunalım ve bölücülükle mücadelede kısmi yarına güvenleri yok, aç, huzursuzdurlar. Çalışmak bir başarıyı yakalamış olmasına rağmen, özellikle eko- isteyene iş yok, çalışana emeğinin karşılığı verilme- nomik nedenlerden dolayı halktan tekrar onay alama- mektir. Son çeyrek yüzyılın en yüksek işsizlik oranına mış ve yapılan ilk seçimde baraj altında kalmışlardır. bu iktidar döneminde mahkum edilmişiz. İktidar yan- Koalisyon partilerini sandığa gömen halk, sandıkta daşı basının örtmesine rağmen ekonomik sebeplerle bir sürpriz daha yaparak yeni kurulmuş dinci bir partiyi intiharlardaki atışlar gizlenemez düzeye gelmiştir. Par- iktidar yaparak Türk ve dünya kamuoyunu şaşırtmıştır. tili kodamanlar birkaç yerden yüz bin liraya yakın ek Liberal düşüncelerle ve Milli Görüş gömleğini çıkar- danışmalık maaşlarıyla beslenirken, iki milyona yakın dığını beyan ederek kitleleri aldatan bu parti on sekiz yüksek okul mezunu ve üç milyon diğer işsizler bu yıldır iktidardadır. Bu on sekiz yıl Türkiye tarihinde vicdansız iktidar sahiplerinin umurunda bile değiller. kayıp/başarısız yıllar olarak anılacaktır. Türkiye’de sosyal patlamaya ramak kalmıştır. Halen İktidarını sürdüren bu kesim Cumhuriyet Beş milyon Suriyeli göçmen Türk insanından esir- tarihiyle hesaplaşma ve dinci ideoloji saplantısından genen kaynaklarla doyurulmaktadır. Ve söz konusu bu kurtulamamıştır. Bir çürük dinci ideolojinin müminleri göçmenler toplumsal yapımızı yaralamışlar ve kültürel olarak koltuklarına oturduklarından bugüne dek Türk düzeyimiz aşağılara çekmişlerdir. Türkiye’de yapay bir devlet geleneğinin ve ortak insanlık değerlerinin tama- azınlık teşkil edilmiştir. Bu toplumsal kara tabloya şifa mına ters uygulamalarla içeride kendilerinin ve dışarı- olacak bir ümit ışığı da şimdilik yoktur. Hiç kimsenin Gençlik Dergisi 11 derdine çare olmayacak, yarasız bir İstanbul Kanalı meyen milliyetçi(?) bir partidir. Bütün bu kötü yönetim projesiyle istikbaldeki kaynakları da kurutma şuursuz- kusurlarından sonra “Hesap vermem” deme durumun- luğu bugüne kadar yapılmış yanlışlıklara tüy dikmek da olabiliyorlar ve bunu deme cüretini gösterebiliyor- anlamında yeni bir örnektir. Türk ekonomisinin şimdiki lar. fotoğrafı kapitülasyonlar altında ezilen Osmanlı’nın Hesap vereceksiniz. son dönemini çağrıştırmaktadır. Amerika ve Avrupalı Mahkeme kadının mülkü olmadığı gibi bu Türkiye üç-beş devletin merhametine teslim edilmiş bir ekono- de sizin mülkünüz değil. Siz bu mik yapı ülkesini gerçekten düşünen insanların yürek- Türkiye’nin bir memurusunuz ve her yanlış yapan lerini parçalamaktadır. yurttaş gibi siz de hesap vereceksiniz. Türkiye’deki Dinci ve İhvan-ı Müsliminci bir rotada hareket seksen milyon insan ortaçağ kalıntısı üç-beş yobazın eden iktidar Irak ve Suriye’de Türkiye’nin başına yeni yazboz tahtası ve onların keyfinin tatmin malzemesi belalar açmıştır. Üç-beş Arab’ın “Erduğan Erduğan” olamaz. tezahüratı Arap hayranlığına tavan yaptırmış ve tüm Türk tarihi şanlı zaferlerin yanında birçok kez de Arap dünyasının kendisine ram olduğu zannını uyan- ölüm-kalım mücadelesi vermiş ve bu ölüm kuyuların- dırmıştır. Düşüncesizce dalınan bu bataklığın bedeli dan çıkarak daha gürbüz doğmuştur. Destanlar tarihi- bayraklara sarılı genç cesetleri olarak Türkiye’ye dön- mizdeki Ergenekon, Malazgirt, Fetret Dönemi ve Sevr, müştür. Türk’ün ateşle imtihanından Türkiye Orta Doğu’da ve yeniden doğuşuna birkaç Amerika ve Rusya ara- örnektir. sındaki oyunda bir kobay “Mezarlar neredeyse, di- olarak kullanılmaktadır. rilişler de yalnız ordadır.”(3) Türkiye Haçlı zihniyet- diyen filozof herhalde bu li Avrupa, Amerika ve tespiti herkesten çok Türkler Rusya’nın ve kadrolu için yapmıştır. düşmanımız İran’ın ve Türkiye’nin sosyal yapısı tarihin her döneminde gerici bir anlayışın içine sı- ihanetin adı olmuş Arap- ğamayacak kadar gelişkindir. ların siyasi ve ekonomik Yetişmiş nitelikli genç nü- kuşatması altındadır. fusuyla büyük atılımlar ya- Kıbrıs’ta satılmış devlet pacak güçtedir. Türkiye’nin adamlarıyla, Akdeniz’de Doğal kaynaklarıyla, stratejik İsrail, Yunanistan’la, Ermeni Meselesiyle, içeride hain konumuyla ve büyük coğrafyasıyla yarının söz sahibi PKK ve FETÖ ile çok ciddi ve sistemli bir kuşatılmış- büyük devletlerinden birisi olması kimseyi şaşırtma- lık içindedir. Türkiye gerçekten çok büyük bir güvenlik yacaktır. Türkiye Türkleri bugün belki sendelemiş ve tehdidiyle karşı karşıyadır. Hem siyasi olarak, hem derin bir gafletin içine düşmüş olabilir ama bu uykudan ekonomik olarak. Türkiye gibi bir ülkeyi ekonomik çabuk uyanacak ve Türklüğe zafer tacını takacak ger- olarak çökertmenin en kolay yolundan biri de yedi mil- çek bir kılavuzunu bulacaktır. yon göçmeni bu toplumun kucağına atmakla olurdu, Bu iktidar döneminde çamur atılmayan Türklüğe ait alavere dalavere bu iktidara onu da yaptırdılar. hiçbir değer kalmadı desek yeridir. “İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez,/ Zira bu Ergenekon da bu pisliğin sıçratıldığı değerlerimiz- terazi bu kadar sıkleti çekmez.”(2) den biridir. O Türk’ün yeniden doğuşunu haykırır. O Bu şartları iktidarda olanlar ne kadar idrak edebili- Türk’ün her şeye rağmen yaşama azminin destanlarda yor bilinmez. Türk ve Türkiye sevdası Arap ve Filistin kalmış adıdır. Türkler için Ergenekon kutluluğun ve sevdasına erişmeye mazhar oldu mu onu da bilmiyo- başarı demktir. Hiçbir kirli ruh onu karalayacak kadar ruz. Nelerden tövbe ettiler, neyden ders aldılar o da büyük değildir, olamaz. belli değil. Araplara, Acemlere ve Kürtlere helal olan Türkiye yani bu ülkedeki Türkler bugün de milliyetçilik hala Türkler için haram farz ediliyor. Dep- Ergenekon’dan çıkacaktır. remleri günahlarla tefsir eden üniversite hocaları, eğiti- “Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait mi İmam-Hatiplerle ve Kur’an Kurslarıyla halletmeye içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal ve cumhuriyetini çalışan kafa boy aynasında çirkin suratını seyretmiş kurtarmaktır! midir hiç sanmam. Türk devletine fetret dönemi yaşa- Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda tan FETÖ kafası, yeni FETÖ’lere kuluçkalıktan vaz mevcuttur!”(4) geçti mi, tabii ki hayır. Açılım saçmalığıyla en az beş yüz askerin şehit ol- masına sebep olan, maden ocaklarında yüzlerce kişinin Dipnotlar göçük altında ölmesinde payı olan, tren kazalarında 1-Giacomo Leopardi yüze yakın insanın ölmesinde kendinde hiç kusur bul- 2-Ziya Paşa mayan, deprem paralarını karanlık yerlere aktararak 3-Nietsche birçok vatandaşın ölümüne ve mağduriyetine sebep 4-Mustafa Kemal Atatürk olan bu iktidardır ve onun koltuk değneği milleti sev- 12 Gençlik Dergisi

Kendini Bilen Yaradanı da Bilir

Prof. Dr. M. Kemal ATİK

Yoksulluk, aşırı nüfus, teknoloji, sanayileşme içsel sözcüğü Tanrı değildir. Eğer tanrıyı kendimizin dışında ve dışsal olarak duygu yozlaşımını ister istemez doğur- belirli bir biçimde görmeyi istersek, gördüğümüz imge maktadır. Ayrıca insan çeşitli etkinlikler ve toplumsal kendi arzularımıza göre olacaktır ve bu imge tanrı ol- yenilikler içinde kaybolabiliyor ve bir kaçış aracı yo- mayacaktır. Tanrı sonsuza dek var olmaya ve sözcüklere luyla kendini unutabiliyor. Sorunumuz daha da derin: dökülmeyen olarak kalmaya zorunludur. Tanrı’yı anla- Bu günkü kültürün, yani bütün bir toplumsal ve ahlak- mak için öncelikle kendi zihnimizi anlamamız gerekir. sal çerçeve anlamında kültür ve din bu sorulara cevap Zihnimizin ve bedenimizin her hareketinin içsel olarak verebiliyor mu sorusu gündeme getiriyor. Bu yozlaşma farkına vardığımızda, hem gizli ve açık, hem de bilinçli ve bu din algısından gün geçtikçe çoğu insanların yüz ve bilinçaltı düşüncelerimizin ve duygularımızın farkı- çevirmesi birazcık irdelediğimizde, şu değerlendirmeye na vardığımızda yaratanla bütünleştiğimizin de farkına bizi götürüyor: varırız. Buna dinsel bir zihin diyoruz. Bu zihne sahip İrademiz, düşüncemiz olan kendini bilmeye açık bir gerçeği bulmada özgür zihnin özünü de yakalamıştı. olmazsa hakikati bulmada Din insanı gerçeği aramaya Kişi bu güzellikle arzu dolu, harcadığımız çaba beyhu- götürür diye tarif edilir. Hakiki istekli, özlem dolu yaratıcı bir dedir. Din insanı gerçeği dindar, gerçeği arayan, Yaratıcıyı güç elde eder Tıpkı Yüce Ya- aramaya götürür diye ta- ratıcı gibi. Rahman Suresinin rif edilir. Hakiki dindar, arayan ve onu içinde hisseden 29. Ayetinde Allah’ın her an gerçeği arayan, Yaratıcı’yı ve onunla aynı bedende yeni bir eylem içinde olduğu- arayan ve onu içinde his- bütünleştiğini anlamaya çalışan nu bildirmesi gibi, insanın da seden ve onunla aynı be- kişidir. her an yeni bir keşif, yeni bir dende bütünleştiğini an- buluş ve yeni bir eylem için- lamaya çalışan kişidir. de olması gerekir. Çünkü bir Dindar insan her gün sadece camiye giden kişi, yalnızca bedende iki ruh vardır, biri sürekli eylem içinde diğeri toplumun ve geleneğin baskısıyla alnını secdeye koyu- ise sönük bir ruhun aradaki birliği kaldırmasıdır. yorsa bu kişinin gerçeği bulması ve anlaması mümkün Yaşayışımızdaki kararsızlıktan, dengesizlikten, gü- değildir. Dindar bir insan inançlarla, ritüellerle kuşatıl- vensizlikten, fedakârlıkların yokluğundan, büyük me- mış kişi değildir. Her an yeni baştan hakikati keşfetme deniyet eserleri veremeyişimizden söz ediyorsak Yüce peşinde koşan, her türlü buluşa ve deneyime değer ve- Varlığın her an bir eylem içinde olduğunu bilmemiz, ren, sürekli kendini yenileyen, iyileştiren kişidir. Fransız ikilikten kurtulup birliğe ulaşmamız gerekir. Düşünce- düşünür Maurice Blondel (ö. 1861) diyor ki : “ bütün leri toplum tarafından biçimlendiriliyorsa ve düşünce- hareketlerimiz “ insanla Allah’ın bir terkibidir… Ve mizde bir yenilik olmazsa eninde sonunda büyük bir Allah, düşüncelerimle hareketimin yapmacık bir ak- sefalet ile karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır. sedişi ve uzanışı gibi bir şey olmakla şöyle dursun, düşündüğümüzle yaptığımız şeyin tam ortasında bu- “Biz ve Sen Ayrı Değiliz Birbirimizden” lunuyor, ben onun çerçevesinde dolaşıyorum, düşün- Yüzyıllar boyu insanoğlu gerçeği aramada, HAKİ- ceden harekete veya hareketten düşünceye geçmek KATİ bulmada, izlenmesi gereken tüm yolları denedi. için, benden yine bana gitmek için, her an onun üze- İnsan zihninin, düşüncesinin ölçemeyeceği gerçekliğe rinden geçiyorum”. ulaşmak için tüm yolları izledi. İnsanlar çağlar boyun- Kur’an-ı Kerimin Enfal Suresinin 24. Ayetinden an- ca Hakikat / Tanrı hakkında Doğu’nun ve Batı’nın bü- lıyoruz ki, insanın temelde ilahi olduğu, yazgısının en tün dizgelerini, kutsal kitapların bildirmiş olduğu tüm üst zekâyla denetlendiği, kusursuzluğun, kurtuluşun, söylemleri dinlediler, okudular ve inandılar. Ama her mutluluğun ancak insan ve tanrı gücünün birleşmesin- zaman O’nu dışarıda yani zamanın ötesinde ve ken- den oluşuyor. Kendi düşünme sürecimizi anlamadıkça, dilerinin dışında aradılar ve öyle inandılar. Buna göre Yalnızca tanrı kavramının bir değeri yoktur. Ayrıca tanrı mutluluğu da, hakikat haline ulaşmayı da hep dışarıda Gençlik Dergisi 13

MOSKOVA’DA İDLİB ZİRVESİ

Türk ve Rus heyetleri arasında Moskova’da 05 Mart 2020 Perşembe günü yapılan tarihi görüşmede Suriye sorunlarıyla ilgili önemli kararlar alındı. Yanlış politikalardan dönül- erek barışa güçlü adımlar atıldı. Dışişleri bakanları tarafından açıklanan mutabakat metninde şu maddeler yer alıyor:

1. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin toprak aradılar. Bozulmaması gereken bir zihin halinin gerçeğe bütünlüğü ve siyasi birliği korunacak. ulaşmasına çalışmadılar. Sürekli olarak barışı, huzuru ve Yüce Yaratan’ı farklı adlar altında aradılar ama ger- 2. Ateşkes, 6 Mart 2020 tarihinde 00.01’de çeğin yani Yüce Yarata’nın her insanın içinde olduğu- yürürlüğe girecek. nu keşfedemediler. Başkalarının istediği, yönlendirdiği, egemen olan düzenin zorladığı korkuların sonucu ola- 3. Tüm askeri faaliyetler karşılıklı durduru- rak kendilerini sınırlayanlar hakikati bulmada asla ba- lacak. şarılı olamazlar. (Bkz., J.Krishnamurti, Tanrı Üzerine, İst. 2000) 4. Terörist tüm gruplar ortadan kaldırılacak. Mutlak Varlığı anlamamız için öncelikle kendi zih- nimizin özgür olması gerekir. Bu çok kolay da değildir. 5. M4 karayolunun güney ve kuzeyinde 6 Çünkü zihinlerimiz çok karmaşıktır; çeşitli rivayetlere, km’lik güvenlik koridoru tesis edilecek. çeşitli görüşlere ve yanılmalara sahiptir. Zihnimizin bü- tün bunlardan arınması için özgür bir zihne sahip olma- 6. Siviller ve yerinden edilenlerin yerlerine mız gerekir. Ancak o zaman gerçeği keşfedebiliriz. İşte dönmeleri sağlanacak. o zaman bütün olumsuzluklarımızın, çatışmalarımızın, acılarımızın, kibirlerimizin, hırslarımızın, umutlarımı- İlgili tarafların bu maddeleri içtenlikle zın, korkularımızın nedenini çözmüş olabiliriz. Haya- uygulamaları halinde Orta Doğu’ya barış tının yüksek bir kudretin elinde olduğuna ve bu yüce gelebilir. Özellikle, terör örgütleriyle kudret tarafından sevk ve idare edildiğine samimiyetle mücadele edilir ve mücadelede başarı inanan Sokrates insanın Tanrı’yı hakkıyla tanımasının sağlanırsa vekâlet savaşı sona erecektir. Ko- yolunun öncelikle kendini tanımasından ve hayatını şekillendiren soyut kavramlarının farkına varmasından lay değil. ABD’yi de durdurmak gerekecek. geçtiğini söyler. Protagoras da, “Her şeyin ölçüsü in- Çünkü, ABD Orta Doğu’daki emellerinden sandır.” der. Doğu toplumlarında şöyle bir söz var. “ vazgeçmez. Yaşam birdir: Öldürmeyin; Tanrı her insanın içindedir: Yok etmeyin. Meşhur Mutasavvıf Mevlana Abdurrahman Cami( ö.1492) ise şöyle der: Biz ve Sen ayrı değiliz birbirimizden. Ama bizim Sana ihtiyacımız var, senin ise yok bize ihtiyacın”( Bkz., Levaih,20). “Kendini bilen Ya- ratanı da bilir” sözünün Hz. Peygambere ait olduğu söylenir. Çünkü Yaratan’la yaratılan bir bedende bulu- şurlar. “Biz Allah’a aitiz ve O’na döneceğiz”(Bakara Suresi, 156) ayeti Yaratan ile yaratanı tanıma bilimi fel- sefesidir. Ayette geçen “ileyhi raciûn”, insanın Allah’a dönmesi, onunla bütünleşmesi, daha açık bir ifadeyle insanın geldiği yere dönmesidir. Allah sonsuzluktan, ebedilikten, mutlaklıktan ibarettir. İnsanın Allah’a dön- mesi, durmaksızın, sonsuz tekâmüle ve sonsuz Aşkın’a doğru her an hareket halindedir. Bu hareket ölümle de bitmez. Zira ölüm sonsuz hayata açılan kapıdan girerek Hak varlığında yok olmanın adıdır. 14 Gençlik Dergisi

SİVAS ANADOLU KADINLARI MÜDAFA-İ VATAN CEMİYETİ

Necdet BAYRAKTAROĞLU VE NİZAMNAMESİ [email protected]

Osmanlı Devleti ( I. Dünya Savaşında, ortakları ye- Batı Anadolu’da İslam’ın kutsal ocağına dahil olan Yu- nilerek savaşı kaybetmesi üzerine ) 30 Ekim 1918’ de nan zalimleri, İtilaf Devletlerinin hoşgörüsü ile cana- Mondros Mütarekesi imzalanması sonrası silah bıra- varca kötülükler yaptı. Doğuda Ermeniler, Kızılırmak’a kıp savaştan çekilmek zorunda kaldı. İtilaf Devletleri kadar yayılma hazırlıklarına ve şimdiden sınırlarımıza Mondros mütarekesi uyarınca Anadolu’yu işgal etmeye kadar dayanan katliam işine başladı. Karadeniz sahil- başladılar. İngilizler Mısır, Suriye, Hicaz; Yunanlılar İz- lerimizde krallığı hayalinin gerçekleştirilmesine mir, Aydın ve Nazilli, Manisa; İtalyanlar Antalya, Kon- bile çalışıldı. Adana, Antep, Maraş ve Konya yöresine ya; Fransızlar ise Urfa, Antep, Maraş ve Adana bölgele- kadar Antalya işgal edildi ve Trakya da işgal bölgesine rini ele geçirdiler. Aynı zamanda bu müttefik birlikleri katıldı… İstanbul’u ve Boğazları ku- Efendiler! İtilaf Devlet- şatma altına alarak, Osman- Batıdan ve doğudan yükselen lerinin haksızlıkları ve mer- lı hükümetini baskı altında kezi hükümetin güçsüzlüğü tutmaya çalıştılar. milletin sesi, Anadolu’nun ve beceriksizliği karşısında Türk vatanının bütün- en ücra köşesinde yankı milletimiz; varlığını ispat lüğü ve Türk Milletinin buldu; bundan dolayı milli etme ve fiili tecavüzlere kar- bağımsızlığı tehlikede idi. cemiyetler, düşmanların tutsak şı namus ve bağımsızlığını Türk Milleti topraklarında boyunduruğuna girmemek gerçekten koruma hükmü- başlayan bu işgaller üze- nü vermek zorunda kaldı. rine haklarını savunmaya amacıyla milli vicdanın İstenildiği biçimde doğuda başladı. Türk Milletinin ha- kararlılığından ve iradesinden biten bir savaşın her türlü reketini başlatmak için 19 doğmuş biricik teşkilat oldu. Bu meşakkat ve elemlerini gör- Mayıs 1919’da Mustafa Ke- sayede yüzyıllardır bağımsız müş ve özellikle Ermenile- mal Paşa ’a çıkarak yaşayan milletimiz varlığını rin vahşet ve zulümlerine “Esas olan, Türk Milletinin sahne olmuş yaslı sınır vi- saygın ve onurlu bir millet dünyaya göstermeye başladı. layetlerimiz namus ve mil- olarak yaşamasıdır. Bu esas li bağımsızlığı kurtarmak ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir… “ için Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye, Muhafaza-i Hukuk-ı diyerek Milli Mücadelenin hedefini açıkladı. Milliye cemiyetlerini kurdular. Doğudan ve güneyden 28 Mayıs 1919 da Havza genelgesi ile Türk yurdu- tehlike hisseden Diyarbakır vilayetimizde de Müdafaa-i nun parçalanmasını önlemek için Anadolu’da Milli mü- Vatan cemiyetleri kurdular. Batıda Yunanlıların tecavü- dafaayı başlatacak cemiyetlerin kurulması ve yaygın- zü ihtimaline karşı kurulan Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye laştırılması kararlaştırıldı. Daha sonra Mustafa Kemal Cemiyeti Yunanlıların, sevgili topraklarımıza ayak bas- Paşa Sivas’a geldi ve Sivas’ taki yöneticilerle görüşerek ması üzerine onlara bağlanmayı gerçekten reddetmeye “Halkın çoğunluğunu, özellikle okumuş ve genç unsur- başladı. ları maksat ve gaye etrafında toplayınız” dedi. 4 Eylül Özetle; batıdan ve doğudan yükselen milletin sesi, 1919’da Anadolu’nun birçok vilayetlerinden gelen tem- Anadolu’nun en ücra köşesinde yankı buldu; bundan silcilerle Sivas Kongresini topladı. Sivas Kongresi nut- dolayı milli cemiyetler, düşmanların tutsak boyunduru- kunda Mustafa Kemal Paşa: ğuna girmemek amacıyla milli vicdanın kararlılığından “Muhterem Efendiler! Vatanın ve milletin kurtulu- ve iradesinden doğmuş biricik teşkilat oldu. Bu sayede şunu amaçlayan zorlayıcı sebepler; sizleri bunca meşak- yüzyıllardır bağımsız yaşayan milletimiz varlığını dün- kat ve engellere rağmen Sivas’ta topladı… Saygıdeğer yaya göstermeye başladı. (1) heyetiniz, kurtarıcı görüşmelerine başlamadan önce Kongre’de, Anadolu ve Rumeli’nin haksız işgalden bazı bilgiler vermeme izninizi rica ederim… kurtarılması amacı ve takip edilecek yol, genel teşkilat İtilaf Devletlerinden güç alan memleketimizdeki Hı- ve cemiyetleri yönetmek amacıyla Heyet-i Temsiliye ristiyan halklar milletimizin haysiyetini kırmayı ve ona seçilerek birçok önemli kararlar alındı. 11 Eylül 1919 zarar vermeyi amaçlayan çılgınca hareketlere koyuldu. da milli uyanıştan doğan Genel Kongre Bildirgesin de: Gençlik Dergisi 15 “Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçalarının bütün cemiyet, sırf müşterek hukukunuzu müdafaa edecek- ve birbirinden ayrılamaz olduğu ve milli bağımsızlığı- tir. Bu cemiyet efradının heyet-i idaresi on altı kişiden mızın sağlanması, millet iradesinin egemen kılınması, ibaret olacaktır. Kimleri seçmek isterseniz memurin ve ülkenin herhangi bir yerine karşı gerçekleştirilen ve is- yerli haremlerinden seçiniz. Yalnız, sizin hukukunuzu tila amacı taşıyan müdahale ve işgallere karşı milli bir- mümkün olduğu kadar müdafaa edebilecek liyakatta likle savunma ve karşı koyma, milletin kendi kaderini hanımlar olsun. Maksat-ı teşekkül memleketin müdafa- belirlemesi için mücadele edilmesi, milli vicdandan do- asıdır. Hemen Cenab-ı Hak teşebbüsümüzde muvaffak ğan cemiyetlerin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk bil-hayreylesin. Amin!” Cemiyeti adı altında toplanması” kararı açıklandı. Aynı Aynı gün toplantıda konuşan Yetimler Yurdu Mü- zamanda bu kararlarda, kadınlarımızın üzerine düşen diresi Makbule Hanım’da: “… En büyük vazifemiz is- görevleri yerine getirmesi ve top yekûn yapılacak sa- tiklalimizi muhafaza etmek, vatanımızı kurtarmak, düş- vaşta, kadınlarımızın örgütlenmesinin de önemli olduğu man eline teslim etmemektir. Bir tek Türk Müslüman özellikle belirtildi. Çünkü vatan savunmasında, kadın kalıncaya kadar müdafaa etmektir. Fakat zannetmeyiniz erkek herkese ihtiyaç vardı. ki bu vazife yalnız erkeklere aittir. Hayır hanımefen- Yunanlıların İzmir, Aydın, Manisa’yı işgalleri sıra- diler! Vatan, sevgili vatan, erkeklerin olduğu kadar da sında insanlarımızı vahşice katledip, kadın ve kızları- bizimdir. Biz de vatanın anasıyız” diye çok önemli bir mıza tecavüz edildiği kara günlerde kadınlarımız, İtilaf konuşma yapmıştır. Devletleri ve İstanbul Hükümetine karşı protesto şeklin- Aynı toplantıda konuşan Belkıs Raif Hanım’da: de tepkilerini bildirilerle ortaya koydular. Milli Orduya “Muhterem Hemşirelerim! İtilaf Devletleri ile barış maddi ve mal yardımı kampanyaları ile askerlerimizin anlaşması imzaladığımız günden beri yapılan haksız silah ve mühimmat, yiyecek, giyecek yönünden yeter- işgaller karşısında hakkını isteyen, hak diye bağıran siz ve mahrum bulunduğu dar anlarda, sıkıntılı ve zor Türk milletini boğmak istiyorlar. Türk milleti öyle ko- günlerde katkıda bulunan kadınlarımız, üzerlerine dü- lay kolay boğulamaz. Mağlubiyet bir milletin ortadan şen görevlerin ve yüklenecekleri sorumluluğun bilinci kaldırılması değildir. Hanımefendiler, düştüğümüz bu ile büyük hizmetler vermeye başladılar. felaketten kendimizi kurtaracak yine kendimiziz… Bu Sivas kongresinden iki ay sonra Sivaslı kadınlar bu sevgili Müslüman topraklarının her karışında bir şehidi- sorumluluk bilinci ile Sivas Valisi Reşit Paşa’nın eşi miz vardır. Bu mübarek topraklarının müdafaası kadın, Melek Hanım ve arkadaşları bir araya gelerek bir ce- erkek hepimizin borcudur. Çünkü Hanımlar, biz de va- miyetin kurulması amacıyla çalışma içine girdiler. Ma- tanın anasıyız, bugün malımızla, canımızla yardım et- halle mahalle gezerek, konuşma ve müsamereler yapa- mek bizim de borcumuzdur. Biz Sivaslılar bu içtihatta rak, mevlitler düzenleyerek, mitingler tertip edip Milli bütün Anadolu kadınlığına rehber olduk. Bu vazifeden Mücadelenin önemini anlattılar. Yüksek kültür düzeyi ölüm bile olsa dönmeyeceğiz. Malımız da canımız da bulunan bu kadınlar, sorumluluk sahibi, fedakâr, gayret- vatanındır, vatanındır, vatanın Hanımefendiler” diye li ve kararlı hanımlardı. Cemiyette görev alan hanımlar çok anlamlı bir konuşma da bulunmuştur. (2) genellikle bölgenin ileri gelen ailelerine mensuptu. Kız Vatan savunması için bu azimli teşebbüs sonucunda, Numune Mektebinde dikiş atölyesi kurarak, cephedeki 7 Aralık 1919’da Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan askerler için askeri kıyafet dikmeye başladılar. Ayrıca, Cemiyetinin kuruluş dilekçesini Sivas valiliğine ver- halk için diktikleri kıyafetlerden aldıkları paraları da diler. 8 Aralık 1919’da İrade-i Milliye gazetesinin 15. cepheye gönderdiler. Melek Reşit Hanımın başkanlı- sayısında cemiyetin kuruluşu kamuoyuna şu şekilde ğında oluşan cemiyet üyelerinin, 28 Kasım 1919’da bildirildi: “Sivas hanımları geçen Cuma günü Numu- kuruluş öncesi 800 üyeli genel toplantıda, Melek Reşit ne Mektebinde toplanarak memleketin bütünlüğü ve Hanım vatansever Sivaslı kadınlara şöyle sesleniyordu: istiklâlini müdafaa uğrunda bütün Anadolu’nun birliği “Muhterem Hemşirelerim! Bugün buraya toplanma- için çalışmak üzere bir cemiyet kurmuşlardır” (3) daki maksadımız, memleketimiz hakkında biraz görüş- 9 Aralık 1919’da cemiyetin kuruluşu onaylandıktan mek, dertleşmek, ağlaşmak, Cenab-ı Hakka yalvarmak, sonra, 12 Aralık 1919 da Mustafa Kemal Paşaya, cemi- lazım gelirse vatanın müdafaası için hatta ölüme bile yetin kurulduğunu şu yazı ile bildirdiler: katlanmaktır. Çünkü istiklalini kaybeden bir millet, en “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti büyük rahata nail olsa bile artık o memleketin sahibi de- Reis-i Muhteremi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine ğildir, esiridir… Muhterem ve Mübeccel Kardeşlerimiz! İzmir’in muvakkat bir işgali esnasında bile dindaş- larımıza ne hakaretler yapıldığını görüyoruz. Halbuki Sizleri kendimize rehber ittihaz ederek Anadolu biz daha istiklalini muhafaza eden, parlak bir tarihe sa- Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti namiyle bir ce- hip olan bir milletiz. Hülâsa hemşirelerim, bizim için miyet teşkil ettik… Maksat müdafaa-i vatandır. Biz ya ölüm ya istiklal! Bunu düşünerek Anadolu Kadınla- hemşireleriniz de siz muhterem kardeşlerimizle beraber rı Müdafaa-i Vatan Cemiyeti namı ile sırf seslerimizi, olacağız yahut beraber yaşamak hakkını kazanacağız ve memleketimizi parçalamak isteyenlere işittirmek için bugünden itibaren cemiyetimiz muhterem kardeşlerimi- delâletinizle bir cemiyet teşkil etmeye karar verdik. Bu zin vatani her emirlerini ifâya bir dakika tereddüt etme- 16 Gençlik Dergisi yerek hazır olduğumuzu arz ile bizleri vazifemizde teşcî duğu 30.10.1918 tarihinde elimizde kalan ve her nokta- edecek ma’nevi müzaheretlerinize dâimen intizar, eyler sında ekseriyeti İslamlar teşkil eden aksay-i Memalik-i nâmütenahî hürmetlerimizin kabulünü istirham eyleriz. Osmaniye yekdiğerinden ve camia-i Osmaniyeden gay- (4) rı kabil-i tecezzi ve infikâk bir küldür… Mustafa Kemal Paşa da, gelen yazıya karşı 13 Ara- Madde 3- Her türlü işgal ve müdahalenin ve bilhassa lık 1919’da verdiği cevapta şöyle diyordu: Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine matûf harekatın “Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan cemiyeti reddi hususlarında cemiyetimiz mukavemet ve müdaafa Heyet-i İdare-i Muhteremesine için lazım gelen her şeye tevessül edecektir... Fakat mil- let ve vatanımızın zararını mucip her teşebbüsü red ile Cemiyet-i muhteremelerinin teşkilatına ait nizam- erkeklerimizle beraber ve bütün varlığımızla müdafaa name ve bunun melfûf bulunduğu tezkere-i afifaneleri olunacaktır. Heyeti-i Temsiliyece kıraat olundu. Anadolu’nun bil- hassa pek büyük inkılâplara muhtaç olan kadınlık ha- Madde 4- Cemiyetimiz azay-ı faale ve tabiyeden yatında âtiyen pek büyük âsâr-ı terakki ve intibah va’d müteşekkildir. Bütün İslam Hanımları azay-i tabiyesin- eden bu şayan-ı takdir teşebbüs, memleketin her türlü dendirler. Bu mukaddes gayemizin temini için bilcümle selâmet ve saadetini gaye edinmiş olan heyetimizin İslam hemşirelerimiz müttehiden çalışacaklardır. Yalnız bihakkın müstelzim-i şükranı oldu. Türk kadınlarının tahtı işgalde bulunup arzularını bilfiil istimal ve serbest fedakarlıkları bu gibi içtimaî vesilelerle tezahür ettik- izhar edemeyen hemşirelerimiz şimdilik mazur görüle- çe bütün cihan nazarında, hususiyle Avrupa’nın bize cektir.” muhalif olan efkâr-ı umumiyesi muvacehesinde müs- Bundan sonraki 5 ten 11. Maddeye kadar olan kı- takbelin asrî bir Türkiyesine vücut verecek kabiliyet-i sımlar teşkilat ve vazifelerden bahsetmektedir. (6) milliyemizi isbat edeceğinden menâfi’-i milliye ve vata- Cemiyet çalışmalarına başlayınca, bir taraftan da niyede hanımefendilerin de müşâreket-i fikriye ve ruhi- Anadolu’nun birçok il ve ilçelerinde şubeler kurulması yesi memleket namına mucib-i iftihardır. için girişimde bulunmaya başladılar. 18 Aralık 1919’da Fazilet ve fedakarlık gibi meziyetlerin sevâik-i ülkenin tüm il ve ilçelerinde şubeler açılması için ge- ahlâkiye ve mâneviyesi nelgeler gönderildi. Aynı meyânında kadınlığın ve zamanda haksız işgaller ve ona ait hissiyatların pek Mustafa Kemal Paşa, katliamlar nedeniyle İtilaf büyük bir mevkii olduğu- devlet yetkililerine protes- na nazaran hanımlarımızın Sivas vilayetinde olduğu tolar göndererek tepkileri- mesâi-i milliyede metanet gibi ülkenin birçok ilinde ni dile getirdiler. Cemiyet ve ciddiyetle terakkileri er- yönetimi, Kilis’teki Fran- kekler için medâr-ı teşvik ve de kadınların cemiyet sız Komutanlığına, İstan- ensâl-i müstakbele için de bul’daki İtilaf Devletleri nümûne-i imtisal olacaktır. kurmasını istiyordu. Temsilcileri, Padişah ve Bundan dolayıdır ki Sivas Sadrazama, Dahiliye ne- hanımlarının gösterdiği şu fedakârlığı bütün Müdafaa-i zaretine, Osmanlı Mebuslar Meclisine, ABD Başkanı Hukuk Cemiyetleri merkezlerine ta’mîm ederek bütün Wilson’un Eşine, Fransız Cumhurbaşkanın eşine, İtal- Türk hanımlarının da aynı eser-i hamiyeti ibraza davet ya ve İngiltere Kraliçesine tepkilerini belirten telgraflar olunmasını muvafık bulduk. Bilumum Anadolu hanım- gönderildi. Bu telgraflarda, vatanımızdaki yaşlı kadın ları tarafından derhal kabul edileceğine emin olduğu- kız ve çocukların içinde bulundukları vahim durum an- muz bu teşebbüsün birinciliği şerefini ihraz buyurmuş latılarak, bu zulme son verilmesini ve işgalin kaldırıla- olmalarından dolayı Sivas hanımları cidden sezâvâr-ı rak, milletimize hürriyetinin yeniden kazandırılmasını tebriktir. Hissiyât-ı medeniye ve içtimaiyemiz namına istemişlerdir. pek mes’ut atîler va’deden teşebbüsât-ı muhteremele- Mustafa Kemal Paşa, Sivas vilayetinde olduğu gibi rinde her türlü müzaharete ve her türlü emre müheyya ülkenin birçok ilinde de kadınların cemiyet kurmasını ve muntazir olduğumuzu arz ile takdim-i ihtiramât ey- istiyordu. 14 Ocak 1920’de Denizli’de ki hanımların ce- leriz Efendim. (5) miyet kurmaları için şu telgrafı çekiyordu: Anadolu kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyetinin 11 “Denizli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Riyasetine maddelik nizamnamesi bir broşür halinde basılmış, şu Sivas Hanımları (Anadolu Kadınları Müdafaa-i Va- esasları ortaya koyuyordu: tan Cemiyeti) namıyla merkezi Sivas’ta olmak üzere bir “Madde 1- Merkezi Sivas’ta olmak ve bütün cemiyet teşkil etmişlerdir… Binaenaleyh oraca da Ha- Anadolu’nun icap eden mahallerinde birer müstakil nımefendilerin teşvikiyle bir cemiyet teşkil ettirilerek şubeleri bulunmak üzere Anadolu Kadınları Müdafaa-i neticenin bildirilmesi müteemnadır efendim. (7) Vatan Cemiyeti namıyla bir cemiyet teşekkül etmiştir. Milli Mücadele sonuna kadar Türk kadınlarına ön- Madde 2- Devleti Aliey-i Osmaniye ile Düvel-i derlik yapan Sivaslı hanımlar, ülkenin genelinde şubeler İtiâfiye arasında mün’akit mütarekenamenin imza olun- açtırarak milli mücadele ruhunu aşıladılar. Genel mer- Gençlik Dergisi 17 kez Sivas olmak üzere Kayseri, Kastamonu, Eskişe- Muhteremeleri Hanımefendiye hir, Erzincan, Konya, Amasya, Burdur, Yozgat, Aydın, Zulme karşı mücahede-i vakanız her türlü tak- Bolu, Niğde, Viranşehir, Pınarhisar ve Kangal gibi il ve dir ve tebcilin fevkindedir. Cemiyetimiz nam-alinizi ilçe merkezlerinde şube açtırdılar. mücahidin-i İslam’ın sername-i ibtihacı olarak ilan Kastamonu temsilciliğine bağlı kadınlar, 15 Ocak etmekle iftihar ve takdim-i tebrikat ve ihtiramat eyler 1920 de İngiliz Birleşik Krallık Başbakanı Lord muhterem hemşiremiz Efendim.” (11) George’nin eşine çektikleri telgraf da şöyle diyorlardı: Cemiyet ayrıca, İstanbul da ki gazetelerde yayınla- “Türk Milletinin kadınlı erkekli savaşlarda can vermeyi nan yıkıcı ve zararlı yazılara son verilmesini Osmanlı asla düşünmeyeceği, eğer silah ve cephanemizin bulun- Matbuat Cemiyetine telgraf çekerek “Ülkenin istiklali madığına ümit bağlanıyorsa, düşmanları tırnaklarımızla için yeterli mücadele vermediklerini, bu durumu kına- boğacağımızı ve gerekirse toprağın üstünde şerefsizce dıklarını” belirtmişlerdir. yatmaktansa, toprağın altında kahramanca yatmayı ter- Sivas Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiye- cih edeceğimizi bildiririz…” (8) tinin diğer çalışmaları ise, cephedeki askerlere her ha- Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyetinin, nımın birer çorap örerek yerel askeri görevlilere teslim Fransızlarla birlikte Ermenilerin Maraş’ta yaptıkları etmeleri için bağlı olan şubelere yazı göndermiştir. Kur- katliamların ve vahşiliklerin önüne geçilmesi için Sad- ban Bayramlarında kesilen kurban derilerinin yünün- razamlık ve İçişleri makamlarına 1 Şubat 1920’de çeki- den çorap, fanila örülmesini, derilerin de satılarak elde len telgrafta şöyle diyorlardı: edilecek paranın cepheye gönderilmek üzere askeri gö- “Huzur-ı Sami-i Sadaretpenâhîye Dahiliye Nezaret-i revlilere teslim edilmesi istenmiş, etlerden ise kavurma Celilesine yaparak yetim, kimsesiz ve yaşlılara verilmesi sağlan- Sivas’ın umum İslam kadınları bugün yine içtima mıştır. Şehit ailelerine yardım ediliyor, şehit çocukları ederek Maraş’ta Fransızlarla Ermenilerin birleşerek sünnet ettiriliyordu. oradaki din kardeşlerimizi memleketlerinin içerisinde Milli Mücadele yıllarında ilk ve resmi olarak kuru- top, mitralyöz ateşleri arasında öldürmelerini mümes- lan, vefakâr ve fedakâr kahraman Sivaslı kadınlarımızın siller vasıtasıyla protesto ettik. Erkeklerimiz değil, ka- kurduğu Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti dınlarımız bile artık bu adaletsizliğe tahammül edeme- hakkında, ne yazık ki okul kitaplarında, basın ve med- yeceğiz… yada bilgilendirme yapılmamış, Türk çocukları da geç- Bıçak kemiğe dayandı. Türklere iki yol vardır: Ya mişlerinden ve bu vatanın kahraman kadınlarının verdi- şerefle yaşamak, ya namusuyla ölmek. Üçüncü bir yol ği mücadelen habersiz kalmışlardır. bilemiyoruz. Maraş bugün Sivas’ın bir ayağıdır. Ara- mızda dört günlük mesafe vardır. Bizim ayağımız kesi- KAYNAKLAR lirken onun acısını duymayacak kadar hissiz bir millet 1- Prof. Dr. Recep Toparlı-Sivas Kongresi Belgele- değiliz. Muhterem kabine reisimiz ve dahiliye nazırı- ri-Sivas Vilayet Kitaplığı-Sivas 2015-S.25 mız, zat-ı devletlerinizden hürmet ve tazizlerle istirham ediyoruz. (9) 2-3-Ergun Tarıkahya- Sivas Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti-Sivas Valiliği Y.-S.5.10 Maraş’ın Fransızlar tarafından işgal edilmesi üze- rine 6 Şubat 1920’de yapılan genel toplantıda Başkan 4- 5-7-9- Milli Mücadelede Anadolu Kadınları-Si- Melek Reşit Hanım bir konuşma yaparak şunları söy- vas Borsası Dergisi-Borsa 58-Yıl.1 Sayı.3-Nisan 2012- ledi: “… Maraş’taki din kardeşlerimize imdat için bu- S.38-39-39-40 gün erkek kardeşlerimiz müdafaaya gittiler ve daha da 6-8-Prof.Dr.Afet İnan-Tarih Boyunca Türk Kadının gidiyorlar. Biz de onların kardeşleri isek hiç olmazsa Hak ve Görevleri-M.E.B.Y.-İst.1982-S.128-131 küçük bir ihtiyaçlarını temin için para toplayalım. Sivas 10- 11- Ahmet Necip Günaydın- Milli Mücadelede Müdafaa-i Hukuk erkek cemiyetine teslim edelim….” 7 Sivas 108 Gün- Sivas İl Kültür Y. 2009-S.237-238 Şubat 1920 günü Maraş müdafaası için 500 lira topla- Mehmet Özel-Cephelerden Kurtuluş Savaşına-Türk nıp Mustafa Kemal Paşa’ya bildirildi. Paranın 300 lirası Şehitlikleri ve Anıtları Vakfı-1995 Maraş müdafaası için, 100 lirası İzmir felaketzedeleri Şefika Kurnaz-Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını- için, kalan 100 lirada ihtiyaç için cemiyet kasasına kon- Milli Eğitim Basımevi- İst.1992 du. (10) Prof. Dr. Recep Toparlı-Sivas Kongresi Tutanakları- Ayrıca Fransızların Maraş’taki işgalleri sırasında, Sivas Vilayet Kitaplığı- Sivas 2015 Bitlis Defterdarın eşinin evindeki mazgaldan ateş aça- rak 8 düşmanı öldürerek, gece vakti asker kıyafeti gi- Salahi R. Sonyel- Mustafa Kemal ve Kurtuluş yip silahlı çatışmaya katıldığını, Mustafa Kemal Paşa Savaşı-Türk Tarih Kurumu Yay. C-1. Ank.2008 Sivaslı hanımlar cemiyetine bildirince, cemiyet yöneti- Mustafa Baydar-Kurtuluş Savaşında Türk Kadını- mi kahraman Hanımefendiye çektiği tebrik telgrafında İst.1972 şöyle diyorlardı: “Maraş’ta Bitlis Defterdarı Beyefendinin Zevce-i 18 Gençlik Dergisi

MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI TOPAL OSMAN AĞA (1883 – 2 Nisan 1923)

Turan ZORLU Kahramanlar can verir, Y u r d u y a ş a t m a k i ç i n ! N.ATSIZ Tarihimizde adını tarihe altın harflerle kazıyan Artık ülkemizi kendimiz kurtaracağız. Bir an evvel si- öyle kişiler vardır ki, bu kişiler hem tarihimizde hem lahlanmamız lazımdır.’’ Alınan bu karar doğrultusun- günümüzde hem de geleceğimizde yerlerini korumak- da 42 yere telgraf çekilerek işgaller karşısında silaha tadırlar.Bu kişilerden birisi de Karadeniz’in kahraman sarılmak gerektiği belirtilir. İşte bu haberleşme Milli evladı Topal Osman Ağa’dır. Mücadelenin ilk kıvılcımlarıdır. ’un Hacıhüseyin Mahallesinde 1883 yılında Karadeniz bölgesinde yaşayan Rumlar, Mond- doğdu. Ticaretle uğraşan Feridunzade Hacı Mehmet ros Ateşkes Anlaşmasını fırsat bilerek ve Hıristiyan Efendi’nin oğludur. Balkan Savaşı başladığında ba- Avrupa’nın da kışkırtmasıyla Sinop’tan Kelkit hav- basının askerlikten muaf bedeli ödemesine rağmen zasına kadar uzanan bölgede (Rumca’da bu bölgeye örgütlediği 65 arkadaşı ile birlikte gönüllü olarak as- Pontus denilmektedir) çete hareketleriyle Türk halkına kere gider. Balkan harbinde Çorlu yakınlarında bir karşı terör estirmeye başlarlar. Osman Ağa bu çetelerle şarapnel parçası ile dizinden yaralanır.’’Topallık şerefi mücadeleye girmiştir. Rumlarda onu İstanbul Hüküme- de ona bu savaşta nasip olmuştur.’’ Osman Ağa’nın tine şikayet ederler. Bu şikayetler zamanla uluslar arası diz kapağındaki yaranın kangren olma riski vardır. Şişli boyutlar kazanmıştır. Bu şikayetler sonucunda ; İngiliz Etfal Hastanesi doktorları bacağının kesilmesine karar yüksek komiserliğinin isteği ile İstanbul hükümeti verirler. Osman Ağa bacağının kesilmesine razı olmaz M.Kemal Paşayı 9. Ordu müfettişi sıfatı ile ‘’Bölgede- “Yeryüzünde bacaksız gezip dolaşacağıma, öbür dün- ki asayişi sağlamak ve Türk direniş örgütlerini dağıt- yaya iki bacaklı gitmeyi yeğlerim.’’ diyerek doktorları mak’’ üzere görevlendirmiştir. Bu görevlendirme ge- reddeder. Bir yıl süren uzun bir tedaviden sonra koltuk reği Samsun’a gelen M. Kemal Paşa Hükümet talimatı değnekleri ile Giresun’a döner. Yaraları henüz iyi ol- aksine Milli Mücadeleyi buradan başlatmıştır. madan 1. Dünya Savaşı’na katılır. Osman Ağa Kendi Hakkında İstanbul hükümeti tarafından önce ya- imkanları ile topladığı 93 gönüllü ile birlikte Teşkilat-ı kalama hemen ardından idam kararı çıkartılan Osman Mahsusa güçlerine katılarak Ruslara karşı mücadeleye Ağa ekibi ile Şebinkarahisar bölgesine çekilmiştir. girişir. M. Kemal Paşa ile Paşa’nın isteği üzerine 29 Mayıs BATUM FATİHİ 1919’da Havza’da görüşmüştür. M. Kemal Paşa Os- Rusya’da başlayan 1917 İhtilali savaşı zor götüren man Ağa’ya “Pontus belasının temizlenmesini senin Türk milletinin imdadına tam zamanında yetişmiş- tecrübeli ellerine bırakıyorum, Belediye Başkanlığını tir. Rusya’da Kızıl Ordu ile Çar yanlıları birbirlerini tekrar alabilirsen al, sen dağa çekileceğine Pontuscu yemeye başlamıştır. Tirebolu’ya kadar gelen Osman Rumlar çekilsin’’ demiştir. Ağa komutasındaki Giresunlu gönüllü milislerle Rus Pontus meselesi 1. Dünya Savaşının öncesinde ve ordusunu Harşıt deresinde durdurur. Giresunlu milis- sonrasında Karadeniz’de siyasi propaganda olarak baş- ler Rus ordusuna göz açtırmazlar. Rus ordu birlikleri layıp, bölgedeki Rumların kanlı eylemleri ile devam geri çekilmeye başlar. Bu geri çekilme sonucu Türk eden, Topal Osman Ağa tarafından çete grupları ve ordusu ve milis güçler başlarında Topal Osman ve Ya- elebaşıları etkisiz hale getirilen, nüfus mübadelesi ile kup Cemil olduğu halde Batum’a girerler. Batum’a ilk kalan Rumların da bölgeden çıkarılması ile son bulan giren Topal Osman olmasına rağmen Yakup Cemil, bir olaylar bütünüdür. Teşkilat-ı Mahsusa kumandanı olduğu için “Batum KOÇKİRİ Fatihi’’ ünvanı ona verilir. 28 Ekim 1918 tarihinde 1921 yılında TBMM Hükümetine karşı çıkarılan Mondros Anlaşması imzalanınca 1. Dünya Savaşı sona Koçkiri, Pezgavır, Maksudan, Aslanan, Kurmaşen, ermiş oldu. Topal Osman Ağa da yaptığı bir konuşma Parçıkan aşiretlerinin içinde bulunduğu bir isyandır. ile “Görevimiz burada bitmiştir. Giresun’a evlerimize Koçkiri aşireti reisi Alişan ve kardeşi Haydar Bey dönüyoruz.’’ diyerek Giresun’a dönmüştür. tarafından yönetilmiştir. Koçkiri aşiretinin Suşehri, PONTUS MESELESİ Hafik, Kemah, Zara, İmralı, Divriği, Refahiye, Kangal Osman Ağa Batum’dan Giresun’a geldiğinde ve çevresinde 135 köy ve 40. Bin nüfustan oluştuğu Müdafa-i Hukuk cemiyetinin Giresun şubesini kurar, tahmin ediliyordu. M. Kemal Paşa, Erzurum Kongresi Cemiyet üyeleri ile şu kararı alırlar: “Padişahın düş- kararlarının Kürtleri de kapsadığını anlatarak Alişan mana teslim olması ile ondan ümidimiz kesilmiştir. beyin Sivas milletvekili olmasını önermiştir. Alişan bey Gençlik Dergisi 19 önce kabul etmiş birlikte hareket ettikleri ve bölgede bir Kürt devleti kurma amacında olan baytar Nuri ile konuştuktan sonra ise Paşa’nın milletvekilliği önerisini reddetmiştir. Ayrıca Baytar Nuri, Kürt Teali Cemiyeti- nin önderliğinde diğer aşiret reislerini toplayarak, Sevr Anlaşması uyarınca , Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ, Dersim ve Koçkiri’den oluşan bölgede bir Kürt Devleti kurulmasını kararlaştırmışlardı. Osman Ağa, Koçkiri aşireti reisleri Alişan ve Hay- dar Bey’lere bir mektup göndererek ‘’Ey din kardeşle- rimiz muhterem arkadaşlar içimizdeki Pontusçuları temizledik, Ermenilere terk-i silah ettirdik. Başka büyük düşmanlarımız var. Yunan ordusu yurdumuza saldırdı. Kardeş kavgasını bırakalım ve din kardeşi olarak birleşelim. Yunan ordusunu yurdumuzdan atalım. Vatanımızı bu felaketten kurtaralım.’’ der. İsyancılar bu teklifi kabul etmezler. Temmuz 1920’de Zara ve Refahiye’deki karakollara saldırarak Sevr Anlaşmasına uyulmaması halinde silah kullanarak bu hakkı almaya çalışacaklarını açıklayarak isyanı başlat- mışlardır. TBMM Hükümeti Sakallı Nurettin Paşa’yı ve Topal Osman’ı isyanı bastırmakla görevlendirir. Topal Osman’ın komuta ettiği 47. Giresun Gönüllü Alay’ı isyancılar üzerine yürür.1921 Nisan’ında harekatın 1. Evresi sona erdiğinde isyancılar çete savaşını çok iyi bilen Osman Ağa karşısında dağılarak kuzey ve kuzey doğu yönünde kaçmışlardır. Asilerin etkinliği kırılmış- tır. 17 Haziran’da isyancıların ele başılarından Alişan Bey ve 32 ileri geleni ile 500’den fazla isyancı teslim tirilmelerini ister. Osman Ağa, Paşa’nın bu isteğine: olmuştur. 3 bin kişi ile isyana başlayan isyanın Sakallı “Canımız size feda olsun Paşam!’’ diyerek cevap ve- Nurettin Paşa bölgeye gelmeden Topal Osman Ağa rir. M.K. Paşa böbrek rahatsızlığı nedeniyle Direksiyon tarafından tamamen bastırılmıştır. Konağında dinlenirken Dr. Tevfik Rüştü Bey odaya Koçkiri isyanının Kurtuluş Savaşı vermekte olan girer. Peşinden Çerkez Ethem silahlı olarak içeri girer. Türk Ordusuna çok zararı olmuştur. M.Kemal bu gelişin art niyetli olduğunu bildiği için SAKARYA MEYDAN SAVAŞI VE BÜYÜK sağ elini yastığın altına uzatarak tabancasının kabzasını TAARRUZ tutar, karşılıklı atışmalar sürerken Ethem’in adamların- Koçkiri İsyanının bastırılmasından sonra Topal dan biri içeri girer. “Binayı muhasara altına aldılar, Osman Ağa’nın başında bulunduğu 42. ve 47. Giresun buraya geliyorlar.’’ der. Bu arada dışarda Ethem’in gönüllü alayları Sakarya savaşı öncesinde ’ya adamları etkisiz hale getiren Osman Ağa’nın adamları çağrılarak cepheye gönderilirler. Gerek Sakarya Mey- içeri girerler ve silahlarını Çerkez Ethem’e doğrultur- dan Muhaberesinde gerekse Büyük Taarruz da başta lar. Çerkez Ethem, amacına ulaşamadan oradan ayrıl- Osman Ağa olmak üzere ön saflarda savaşarak büyük mak zorunda kalır. yararlılıklar gösterirler. Özellikle Balıkesir’in kurta- 2.) İlk suikast girişimi başarısız olan Çerkez Ethem, rılmasında olağanüstü gayret ve başarılar elde ederler. Kemal Paşayı ortadan kaldırmakta kararlıdır. Eski dü- Bu savaşlarda 42. Alayın tamamı şehit olur. Osman şüncelerinden vaz geçmiş görünmeye çalışır. Yaptığı Ağa’nın 47. Giresun Gönüllü Alayından da çok adamı suikast planını Taşhan’ın önünde uygulamak ister. M. şehit olmuştur. Kemal Paşa’nın arabası geçerken durdurulup kurşun- ÇERKEZ ETHEM SUİKASTLERİ lanmak üzere kurulan plan, Osman Ağa’nın daha ön- 1.) Düzenli ordu emrine girmek istemeyen Çerkez ceden oraya yerleştirdiği ve herkesin yün tüccarı zan- Ethem, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile anlaşa- nettiği adamları tarafından engellenir. 27 Kasım 1920 maz. Bu yüzden M.K. Paşa ile arası bozulur. Yozgat tarihi akşamı M. Kemal Paşa 2. Kez Çerkez Ethem’in isyanını bastıran Çerkez Ethem, asilerin bir bölümünü suikastinden kurtulmuş olur. Çerkez Ethem: “Tuh, bü- de kendi kuvvetlerine katar. İsyanda kusurlu olduğunu tün ümitlerim suya düştü’!’ der. düşündüğü Ankara valisi Yahya Galip’i yargılamak 3.) Çerkez Ethem yine 50 kadar silahlı adamıyla ister. Gazi Paşa buna izin vermeyince araları daha Çankaya Köşküne gelmiş, adeta köşke baskın yap- da açılır. Çerkez Ethem “Büyük Millet Meclisi Re- mıştır. Görevliler gelenleri karşılayıp ne istediklerini isini Meclisin önünde asacağım.’’ der. Kemal Paşa sorduklarında Çerkez Ethem: “Paşaya Çerkez Ethem bu durumu Topal Osman’a anlatır. Çerkez Ethem ve geldi, huzura çıkmak ister deyin.” der. Gazi Paşa , arkadaşları gelirse etrafları çevrilerek etkisiz hale ge- “Misafir odasına buyur edin 10 dakika sonra geli- 20 Gençlik Dergisi rim.’’ diye haber gönderince Çerkez Ethem öfkele- güçsüzleştirmek adına Topal Osman’ı kurban olarak nerek “Kim ulan bu Paşa ki benim gibi bir adamı seçmişler, dönemin Başbakanı Rauf Orbay da vekil huzura kabul etmez. Ben onun kölesi değilim. İstedi- katilinin (!) yakalamanın itibar getireceğini sanarak ğim yere girer çıkarım.’’ deyince muhafızlar sert tepki buna alet olmuştur. Olay günü Papazın Bağı’nda bu- verirler. Bu arada Gazi Paşa gelir. Çerkez Ethem ile M. lunan Topal Osman’a Çankaya Köşkü’nde bulunan Kemal Paşa arasında yüksek sesle tartışma başlar. Tam M. Kemal’in hayatının tehlikede olduğu bilgisi verilir. o sırada Osman Ağa gelir. Durumu Osman Ağa’ya an- Topal Osman adamlarını M. Kemal’i korumak adına latırlar. Osman Ağa, “Gazi Paşaya geldiğimi söyleyin, köşke gönderir. Bu sırada M. Kemal’in yanında da 20 huzura girmek istediğimi bildirin!’’ der. Muhafızlar kadar Osman Ağa’nın adamlarından oluşan Muhafız girip söyleyince Gazi Paşa yerinden kalkar “Ethem Birliği vardır. Sonradan gönderilen adamların köşke Ethem şimdi ne söyleyeceksen söyle!” demeye kal- ulaşıp, M. Kemal’i öldürüldü zannedip intikam amaçlı maz Osman Ağa içeri girer. Kendi adamlarına “Gidin ateş açmalarıyla birlikte çatışma çıkar. Bir süre sonra uşaklar bu Çerkezin ne kadar adamı varsa etkisiz Karabulduk’ lu Salih isimli köşk koruyanı M. Kemal’ hale getirin silahlarını alın bekletin!” der. Ve dışarda in yaşadığını söyleyince çatışma durur. İşte bu çatışma, mevzilenmiş (Çerkez Ethem’in adamları teker teker istismarcılar tarafından “Çankaya Baskını’’ adıyla ifade toplanıp etkisiz hale getirilir ve silahları alınır.) Çerkez edilmiştir. Ethem Osman Ağanın konuştuklarını göz kırpmadan Bu arada işin iç yüzünü öğrenip bu işi tezgahlayan- dinler Osman Ağa sesini yükselterek “Bu canı Allah larla hesaplaşmak için Çankaya’ya doğru yola çıkan verdi Allah alır. Bizim senin gibi ihanetle arkadan Osman Ağa yolda İsmail Hakkı Tekçe ve adamlarıyla kalleşçe vurmayla işimiz olmaz. Biz yiğitçe çarpışırız. karşılaşır. Çatışma çıkar. Çatışmada yaralanır ve İsmail Paşa için canını verecek dışarıda 150 kişi var. Şimdi Hakkı Tekçe tarafından kafasına bir kurşun sıkılarak ben sana ne yapacağımı bilirim. Sen Paşa’ya nasıl katledilir. Kafası kesilerek oraya gömülür. Osman kükrersin’!’ diyerek uşaklara işaret eder. Gazi Paşa Ağa’nın cesedi gömülü olduğu yerden Meclisin kararı araya girer ve “Ethem Ethem seninle uğraşacak vak- ile çıkarılarak Ulus Meydanı’na getirilir ve ayakların- tim yok!’’ diyerek Çerkez dan asılarak teşhir edilir. Ethem’i huzurdan kovar. “Onlar (Giresun Uşakları) benim Demek ki kahramanların Ve tatsız bir şey olmasını muhafızlarımdır, ben onlarla kaderinde böyle ölümler de istemez. Osman Ağa da olabiliyormuş. Çok yazık! Çerkez Ethem’in adamla- gurur duyuyorum. Çarşı içinde (1912 yılında Balkan Har- rını bıraktırır. Bir suikast bir yere Osman Ağa’nın altından binde, 1. Dünya Savaşın- daha önlemiş olur. da, Kafkaslarda Ruslara MUSTAFA KEMAL’İN bir heykeli dikilse azdır.” karşı, Pontus’çu Rum MUHAFIZI OLMASI Mustafa Kemal Paşa isyanının bastırılmasında, Meclisin açılması ile Türkleri arkadan hançer- beraber M. Kemal’e karşı leyen Ermenilerin techirle- muhalefet gelişirken suikast girişimleri ve tehditler rinde, Kurtuluş Savaşının başladığı günlerde Koçkiri artmaktadır. M. Kemal Paşa’nın Çerkez Ethem tarafın- Kürt isyanının bastırılmasında, Kurtuluş Savaşında dan ölümle tehdit edilmesi sonucu Meclisin kararıyla Sakarya’da Mangal Dağı’nda, Büyük Taarruzda Yu- Muhafız Alayının kurulması kararlaştırılır. Bu işin ba- nanlılara karşı üstün başarı ve kahramanlıklar göste- şına Topal Osman Ağa getirilir. Mustafa Kemal Osman ren Gazi Topal Osman Ağa 2 Nisan 1923 tarihinde 40 Ağa’ya canını emanet edecek kadar güvenmektedir. yaşında katledilir.) Osman Ağa da Mustafa Kemal’e ölümüne bağlıdır ve Bu olaya, Turgut Özakman şöyle bir yorum ge- onun için gözünü budaktan esirgemez. Canını ortaya tirmiştir: “47. Alay hem Sakarya’da hem de Büyük koyarak suikast girişimlerinden kurtarır. Meclis içinde Taarruz’ da görev almıştır. M. Kemal Paşa’nın mu- adamları ile silahlı olarak dolaşarak M. Kemal’i öldür- hafızları 47.Alayın seçkin gençleriydi. Topal Osman mek isteyenlere göz dağı verir. Meclisteki bir oturumda Ağa’nın kahramanlıklarını yok saymak olur mu? muhalif ekibin başı olarak görülen Milletve- Meclisin ölüyü mezardan çıkarıp astırması, bu kah- kili Ali Şükrü Bey’in M. Kemal’e hakaret etmesinden ramanları aşağılamaya yeltenmesi Birinci Meclis’in sonra Ali Şükrü Bey kaybolur, üç gün sonra cesedi büyük yanlışları arasında yer almıştır.’’ bulunur ve inceleme başlatılır. Muhalifler azgınlaşır “Şüheda toprağı sıksan şüheda…’’ diyor ya şair. ve M. Kemal’e saldırmaya başlarlar. Bazı bulgulardan İşte tam da öyle, ülkemizin dört bir yanı. Maraş’ı Sütçü dolayı suçlu olarak Topal Osman görülür ve onun ya- İmam kahraman yaptı. Anteb’i Şahin Bey’ ler, Kara kalanması için ısrarcı tavırlar sergilenir.( Halbuki olay Yılan’lar Gazi yaptı. Egede efeler, Erzurum’da Nene sonrası mahkeme kararlarında kesin olarak suçlu Topal Hatunlar, Kara Fatmalar savundu haysiyeti. Topal Os- Osman değildir. Sadece şüphelidir.) M. Kemal’in buna man Ağa Karadeniz’de Ermenilere, Pontusçu Rumlara, itirazı üzerine Rauf Orbay böyle bir kişiyi savunmanın Koçkiri isyancılarına, Sakarya’da ve Büyük Taarruz’da itibar kaybettireceğini söyleyerek, M. Kemal’e aba verdiği mücadele ile efsane olmuştur. Bu büyük vatan altında sopa göstermiştir. Muhalifler de azgınlaştığı fedaisinin yaptığı fedakarlıklar, kahramanlıklar Türk için M. Kemal hareketsiz kalma durumunda kalır. M. gençlerine örnek olsun. Milis Yarbay Topal Osman Kemal’in güçsüz durumunda bazı odaklar onu daha da Ağa’nın ruhu şad olsun. Gençlik Dergisi 21

Aristokrasi Seyit Ali ERGEÇ

Dünya tarihi incelendiğinde, yüzyıllar boyun- erki şüphesiz sultanların elindedir. Ancak sultanların, ca yönetimlerde söz sahibi olan ve dünya kaynak- Fars kökenli zengin vezir-i âzamlara önem verdikleri larının büyük kısmını sömüren ailelerin var olduğu hatta bunların genellikle birbiri ile soy bağı içinde ol- görülmektedir. Bu aileler kendi soylarını “Tanrının dukları bilinmektedir. Osmanlı döneminde tarım top- seçilmiş bireyi” veya “Allah’ın aziz kulları” olarak lumlarının genel aristokrat yapısını oluşturan padişah, görmektedirler. Birey yönetme erkini bir meleke asker ve din adamları yer alırken soyluların bertaraf (tanrısal ustalık) olarak görüyor ise buna aristokrasi edilmesi yoluna gidilmiştir. Kuruluş yıllarında bey- denilmektedir. Yani Aristokrasi, ayrıcalıklı ve üstün liklerin yönetme erkinden pay almamaları ve alter- soy olmanın getirdiği bir yönetme yeteneğidir. Ayrı- natif olarak tehdit oluşturmamaları için varlıklarına calıklı olmanın hem dini karşılığı vardır, hem de sos- bir proje olarak son verilmiştir. Cumhuriyetle birlik- yolojik olarak yönetilenler tarafından bir kabulleniş te Osmanlı Hanedan üyeleri yurt dışına çıkarılmıştır. söz konusudur. Aristokrasi tanımı iki Yunanca Aristo Her ne kadar zorluklar yaşadıkları ifade edilmişse de (en iyi) ve Kratia (güç) kelimelerinden meydana gel- Avrupa aristokrasi çevresinde yer aldıklarını görmek- miştir. Kadim toplumlarda krallar, asiller, askerler ve teyiz. Hatta Hindistan ve Avrupa aristokrasi üyeleri din adamları genellikle aristokrasi sınıfını oluşturur- ile evlilik bile yaptıkları herkesçe bilinmektedir. lar. Ancak Batı’da sanayi devrimi ve rönesans sonrası sınıfsal farklılıklar oluşmuş ve zenginler lehine kısmi Son zamanlarda ülkemizde Osmanlı Hanedan değişim göstermiştir. üyelerine gösterilen ilgi tesadüf eseri değildir. Polü- tokrat olan ve bu gücü eline geçirenler çok zahmetli Aristokrasi, polütokrasi ile kimi zaman dostane bu yolu kullanarak zenginlemişlerdir. Polütokratlar ilişkiler kurabildiği gibi kimi zaman da karşı karşı- için Osmanlı bir amaç değil araç olarak kalacaktır. Za- ya gelebilmektedir. Polütokrasi varlıklıların (sınırsız man zaman parlayıp sönen Osmanlı Hanedan üyeleri zenginlik sahiblerinin) yönetim erkini ellerine son- polütokratların izin verdiği çizgide durmak zorunda- suza dek almaları ve yönetme hakkının varlıklılarda dırlar. Tüm polütokratlar için “Hermes” tanrısal bir olduğu bir yönetim biçimidir. Aristokratlar her zaman müjdedir. Yunan mitolojisinde Tanrı Hermes yönetme polütokratlardır. Ama polütokratlar aristokrak ola- görevini kime verirse ancak o yönetebilir. Hermes’in mazlar. Onun içindir ki, zengin sınıf sonradan görme verdiği karara tüm tanrılar saygı gösterirler. Sosye- olarak nitelendirilerek hep eleştirilmiştir. Zenginlik tenin ve zenginlerin Hermes merakı işte bu mitoloji- kaynağı nesiller boyunca devam etmemişse toplum den beslenmektedir. Türkiye kökenli varlıklı ailelerin tarafından polütokratlar sevilmezler. Toplumsal sev- sahip oldukları beklenmedik devasa büyüklükteki gisizliğin içinde biraz kıskançlık da yok değildir. servetlerini korumak için Avrupa Aristokrasisi içinde yer almak istemeleri kaçınılmazdır. Servetlerini onla- Aristokrasiye Türk tarihi içinde gerçek anlamda rın himayesine bırakmak onlar için bir kaderdir. Halkı karşılaşılmaz. “Türk Hakan Geleneği”nde her ne ka- Müslüman olan çoğu devletin yöneticilerinin servet- dar soyluluk ve tanrıdan gelen “kut” inancı söz konu- leri de aynı âkibeti yaşamaktadır. su olmuş olsa da, yönetme iradesini ele alacak kişinin bir yiğitlik göstermesi esastır. Öyle ki, bir isim alma- Polütokrat olanların servetlerini aristoklara yedir- sı bile göstereceği olağanüstü bir beceriye bağlıdır. mekten başka çareleri yoktur. Hermes çantasını topla- Böylelikle budunu bir arada tutma ve il kurma hakkı yalı binlerce yıl oldu. Zeus’a kız verseniz de aristok- ancak o zaman verilebilir. Destanlara baktığımızda rasinin iştahını kesemezsiniz. da soyluluk yanında maharet ve yiğitlik ayrılmaz bü- tünün parçalarıdır. Selçuklular döneminde yönetme 22 Gençlik Dergisi

TÜRKÇENİN SERÜVENİ Mehmet ÇAYIRDAĞ

Türkçemiz dünyanın birkaç köklü dilinden biridir. nal dilini konuşan ve geliştirdikleri orijinal harfleri ile Eski alfabemiz de öyle. Dünyada yüzlerce dil ve alfa- yazılarını yazan Türkler, İslamiyet’e giriş ile birlikte ar- be, milletleri ile birlikte tarihe karışıp yok olmuştur. tık dini metinlerini ve diğer kitaplarını Arap alfabesi ile Türkçemiz hem eski, hem de güncel hali ile bugün yak- yazmaya başlamışlardır. Müslüman Türkleri batıya taşı- laşık 250 milyon kütlesiyle dimdik ayaktadır ve yaşa- yan, önce İran’ı sonra da Anadolu’yu ve Orta Doğu’yu maktadır. Tabii tarih boyunca alfabesinde değişiklikler fetheden Selçuklular döneminde Arap alfabesi kullanıl- olmuş ve bölgeler arasında şive farklılıkları meydana dığı gibi resmi yazışmalarda, Arapça ile birlikte devlette gelmiştir. Bunlar esas itibariyle Doğu Türkçesi – Batı görev alan İranlı bürokrasi sebebiyle Farsça (İran’ca) da Türkçesi olarak iki büyük grupta toplanır. Doğu Türk- kullanılmaya başlanmıştır. Halk ve hükümdarlar tabii çesi, bugün bildiğimiz Asya Türk Cumhuriyetleri’nde olarak Türkçe konuşmaktadır. Fakat Arapça ve Farsça konuşulan Türkçe’dir. Bunlar; Kırgızistan, Kazakis- ile kitap ve resmi vesikalar yazmak bir üstünlük olarak tan, Türkmenistan, Doğu kabul edilmiş, böyle yapa- Türkistan (Uygur Bölgesi), mayanlar üst tabakalarda Tacikistan (kısmen), ayrıca Asya’da milattan önceki yer edinememiştir. Türkçe Rusya, Moğolistan ve Afga- eser çok nadir olarak yazıl- nistan’daki Türkler’in ko- çok eski dönemlerden 8, mıştır. Daha ziyade halkın nuştuğu Türkçe’dir. Anılan 9. yüzyıllardaki Göktürk, konuştuğu Türkçe ile yazı- bu topraklar, eski Çağatay lan şiir kitapları ve Kur’an Bölgesi Türkleri’nin yaşadı- Uygur dönemlerine kadar tercümeleri tabii yine Arap ğı coğrafyadır. Batı Türkçe- orijinal dilini konuşan harfleriyle yazılmıştır. si ise -ki buna Oğuz Bölgesi ve geliştirdikleri orijinal Anadolu Selçukluları de denilebilir- Azerbaycan, ve Beylikler döneminde de Kırım, Türkiye (Anadolu) harfleri ile yazılarını yazan resmi yazışmalar, kitabeler ve Balkan Türkleri’nin ko- Türkler, İslamiyet’e giriş ile Arapça olarak devam etmiş- nuştuğu Türkçedir. tir. Anadolu Selçukluları dö- Bugünkü durumu be- birlikte artık dini metinlerini neminde başkent Konya’da, lirtildiği şekilde olan ve diğer kitaplarını Arap başta Mevlana olmak üzere Türkçe’nin tarih boyunca Selçuklu bürokrasisindeki geçirmiş olduğu evreler alfabesi ile yazmaya İranlı lobi Farsça’yı edebi- uzun ve geniş çalışmalarda başlamışlardır. yat alanında sürdürmüştür. ortaya konmuştur. Son za- Gazne Türk Devleti’nde manlarda, Türkçe’nin oriji- Firdevsi, Farsça olarak nasıl nal Türk harfleriyle, Türk alfabesiyle yazılmış olduğunu bir İran Şehnamesi (destanı) kaleme almış ve bu bütün gördüğümüz 8. yüzyıl Göktürk (Orkun) metinlerinden Türk devlet adamları tarafından ayet ve hadisten son- daha öncelere ait taş ve ahşap üzerine yazılmış yazıtlar ra kutsal bir kitap olarak kabul görmüş ve okunmuşsa, keşfedilmiştir ve bu araştırmalar halen devam etmekte- Anadolu Selçukluları zamanında Konya’daki lobi aynı dir. Türk alfabesine esas olan eski Türklerdeki damgala- görevi ifa etmiştir. Hatta bunlar Türk halkına değil, ma âdeti geniş alanlarda, kayalar, mezar taşları, eşyalar Türkçe konuşan Moğol-İlhanlı devlet adamlarına Türk- ve dokumalar üzerine tatbik edilmiştir. Bu damgalama çe şiirler ile hitap etmek zorunda kalmışlardır. âdeti alfabenin ortaya çıktığı, yazının yaygınlaştığı dö- Her yıl Türkçe’nin resmi devlet dili olarak kabul nemlerde de devam etmiştir. Mesela, Anadolu’da tarihi edilmesi hadisesi olan 1271’de Karamanoğlu Mehmet yapılar üzerine “taşçı işaretleri” 14, 15. yüzyıllara kadar Bey’in yayınladığı meşhur fermanını anıyor isek de bir uygulanmıştır. Türkmen beyliği olan Karamanoğulları resmi yazışma- Asya’da milattan önceki çok eski dönemlerden 8, 9. larında hiçbir zaman Türkçe’yi kullanmamıştır. Meh- yüzyıllardaki Göktürk, Uygur dönemlerine kadar oriji- met Bey kendisine yakın Selçuklu Şehzadesi Siyavuş’u Gençlik Dergisi 23

Konya’da Sultan ilan edip kendisini de onun veziri yap- pında bir Türk Edebiyatı - Divan Edebiyatı ortaya kon- tıktan sonra devrinin âdeti gereği Sultan adına bastırdığı muştur. Ve bu kınanacak bir şey değil iftihar edilecek Selçuklu paralarını, yine eski âdete uyarak Arapça olarak bir “Türk Sanatı” dır. Ancak uygulamadaki asıl hata, bastırmıştır. Karamanoğulları’nın bütün kitabeleri Arap- halka yönelik olarak bürokraside ve günlük yazışmalar- ça ve Farsça’dır. Son Karamanlı Beyi Pir Ahmet, Kay- da halkın anlamadığı yabancı kelimelerin kullanılması, seri Kalesi’ne Fatih döneminde koydurduğu ve Fatih’e medreselerde Arapça ağırlıklı derslerin okutulması ol- bağlı olduğunu ifade eden kitabesi dahi Farsça’dır. muştur. Bu sebeple sıradan halk, bu bürokratları ve yaz- Hatta Karamanoğulları’nın Kayseri Valisi, hanedan- dıklarını anlamaz hale gelmiş, Türkçeye uymayan Arap dan Şey Çelebi, Kayseri’yi kendileri gibi Türkmen harfleri ile yazılan bu yazışmalar karşısında okuma-yaz- olan Dulkadiroğulları’ndan kurtardığını ifade eden yine ma bilmeyen cahil bir topluluğa dönüşmüştür. Osmanlı Kayseri Kalesi’ndeki kitabesinde Dulkadiroğulları’nı Devleti’nin sonlarına doğru Türk aydınları (Ömer Sey- “Dalâletteki Türkler” olarak anmaktadır. fettin, Ziya Gökalp ve diğerleri) dilde sadeleşme yolunu Selçuklu sarayında, Selçuklu merkezinde ve beylik- tutarak halk ile aydınları buluşturmuşlardır. lerde bu şekilde Arapça, Farsça kullanılırken ve bu du- Cumhuriyet döneminde ise eskiden olduğu gibi rum bir nevi “üst kültür” seviyesi olarak gösterilirken, gaye halkın okumayıp yazmaması değil, kadın ve erkek devrin mutasavvuf şairleri Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı herkesin okuyup yazması hedeflendiğinden Türkçe’ye Velî ve Aşık Paşa Türkçe şiirler yazıp, kitaplar kaleme uygun, çok kolay öğrenilen yeni harflere geçilmiş ve alarak milletle bütünleşmişlerdir. Türkçeyi resmi devlet bugünkü netice alınmıştır. Buna karşılık ısrarla, körü dili olarak tekrar tatbikata sokan Osmanlılar olmuştur. körüne itirazda bulunan bir kısım maksatlıların hiçbiri, Osmanlı, ilk dönemlerinden itibaren bütün resmi ve- eski yazıyı bilmedikleri gibi eski yazı ile okuma yaz- sikalarını Türkçe yazdırdığı gibi mahkemelerinde de mayı çocuklarına öğretmeye de teşebbüs etmemektedir. Türkçe kayıtlar tutturmuşlar, kadıların Türkçe bilmesini Zaten böyle bir hareketten de herhangi bir netice alama- şart koşmuşlardır. yacakları ortadadır. Onlar, ecdadın mezar taşlarını oku- 16. yüzyıldan itibaren Türkçe’nin yanında Arapça, yamayan bir nesilden dem vururken, memlekette Arap Farsça kelimeler de kullanılarak Osmanlıca denilen ağ- alfabesini bilen binlerce şahsın bunları (mezar taşları, dalı bir dili, Osmanlı aydınları kullanmaya başlamış- kitabe vs.) okuyamayacaklarını pek alâ bilmektedirler larsa da gramer Türkçe olduğundan, bu uygulama ile ve içinde bulundukları devlet-millet düşmanlığının bir Türkçe’nin bir sanat dili haline getirilmiş olduğunu ifa- tezahürü olarak bunu papağan gibi tekrar etmektedirler. de edebiliriz. Gerçekten de bu uygulama ile dünya ça- 24 Gençlik Dergisi

METİN CİHAN ARTIK ANILARIMIZDA YAŞAYACAK

Mustafa ÖZTÜRK

52 Yıldır dostum ve ülküdaşım olan Metin Hüseyin Ülkücü Öğretim Üyeleri ve Öğretmenler Derneği Cihan, 22.02.2020 Cumartesi günü vefat etti. Aziz na- (Ülkü-Bir)’nin kurulmasına da Metin Bey öncülük etti. aşını, pazar günü Hunat Camiinde kılınan ikindi nama- Öğretmenleri ikna etmek için ne diller döktüğünü, köy- zından sonra İldem mezarlığına defnettik. lere motosikletiyle kaç sefer yaptığını herkes bilir. Bir gün Bilgiyurdu’nda bir makalemi tamamlama- Rahmetli, almak için değil sanki vermek için dün- ya çalışıyordum. Metin Bey geldi. Hal-hatır sorduktan yaya gelmiş bir insandı. Toplantılarda, yolculuklarda sonra hiç unutmadığım şu sözleri söyledi: ‘’İyi yazıyor- yemek yense, çay içilse o öder, ağalığı kimseye bırak- sun, güzel yazıyorsun ama beni yazmıyorsun. Benim mazdı. Bırakmadı. Paraya hiç önem vermezdi. Varını hayatım bir değil on roman olur.’’ yoğunu davasının uğruna harcadı. Rahmetli doğru söylemişti. Metin beyin destansı ha- 12 Eylül 1980 İhtilalinde tutuklandı. Sonrasında o yatı, elbette bir yazıya ve bir adet kitaba sığdırılamaz. devrin şartları doğrultusunda siyasete atıldı. ANAP Kay- Kudretli bir yazar olup roman yazma gücünü kendimde seri Milletvekili Halil Özsoy’un danışmanlığını yaptı. bulabilseydim sevgili dostumun romanını o an yazmaya Ücretsiz yürüttüğü bu görevi üstlenmesinin tek sebebi, başlardım. Şimdi elimden geleni yaparak bu yazı ile ye- ülküdaşlarına hizmet imkanı bulacak olmasıydı. Bunu tiniyorum. Kim bilir belki bir gün, Allah sağlık verirse, da fazlasıyla yaptı. Bir işe yerleşmesine vesile olduğu, rahmeti üzerine başka yazılar da yazabilirim. tayinini yaptırdığı kişi sayısı az değildir. İsteseydi, o yıl- Metin Cihan, sıradan bir insan değildi. Ülküsü, yani larda, bazıları gibi, iktidarın sınırsız olanaklarını kendi iddiası, hayalleri olan bir insandı. Bu özelliği, onun ha- şahsı için kullanabilirdi. Buna tenezzül etmedi. Çünkü yatını 1968’den itibaren şekillendirmiştir. Tıpkı onun karakterinde, mayasında ‘haram yeme’ pek çok ülkücünün yaşamını yönlendirdiği yoktu, devleti ve halkı sömürmek yoktu. gibi. Bu yüzdendir ki Metin Cihan’ın 12 Eylül depremi sona erip MHP hayatını okurken, kendi hayatınızdan yeniden devreye girince Metin da önemli parçalar bulacaksınız. Bey de MHP saflarında yerini Sivas İlk Öğretmen Okulu’nda aldı. Önce Yeşilhisar’da İl Ge- öğrenciyken çok iyi bir sporcuy- nel Meclisi üyeliğine, sonra da du. Bu yüzden öğretmenlerin Kayseri’de Kocasinan Beledi- gözdesi olmuştu. Voleybol, ye Meclisi üyeliğine seçildi. boks, güreş, atletizm dallarında Partisine aşkla ve şevkle en önlerde yer almıştı. Öğret- bağlıydı. Bu bağlılık, Genel menlerinin ilk yıllarında katıl- Başkan Devlet Bahçeli’nin dığı Türk milliyetçiliği hareketi başka bir partinin genel içerisinde de hep ön saflarda bu- başkanı olan Recep Tayip lundu. Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı Davası için fedakarlıkta hiçbir seçiminde resmen desteklemesi- sınır tanımamıştır. Genç Ülkücüler ne dek sürdü. Bahçeli’nin hataları Teşkilatının Yeşilhisar Şubesi onun sa- devam etti. Başkanlık sistemi için yesinde açılabilmişti. Derneğin yeri ve Anayasa değişikliği önerisi bizzat Bah- eşyalarını rahmetli temin etmişti. Konuklara ik- çeli tarafından yapıldı. Öneri, Türkiye’nin ram edilen çay ve kahvelerin de evinde hazırlanıp geti- rejimini değiştiriyor, TBMM’nin yetkilerini ne- rildiğini unutmadım. redeyse ortadan kaldırıyordu. Bu, hem MHP’nin hem de Türk milliyetçiliğinin temel ilkelerine aykırıydı. Bu Gençlik Dergisi 25 nedenle EVET cilerin yanında yer almadı. Parti disip- İhraç edenler Metin Bey’i nereden bilsinler. Onunla linine uymadı. Vicdanının ve milli duygusunun sesine hapis yatmadılar, cenaze kaldırmadılar, seçim çalışması uyarak Anayasa Referandumunda HAYIR için çalıştı. yapmadılar. Metin Cihan, son 50 yılını nasıl yaşadı, ne- Bu amaçla Yeşilhisar’ın Doğanlı, Kuşçu, Buget, Ko- reden bilsinler. valı, Çadırkaya ve Musahacılı köylerine gidip Anaya- Yeni nesillerden bizim neslimizi anlamalarını bekle- sa değişikliği sonucu kurulacak tek adam rejiminin sa- memeliyiz, zira anlayamazlar. kıncalarını anlatmıştık. Birileri bu faaliyetimizi MHP Partiyi ve particiliği çok önemserdi. Çünkü parti, Kayseri İl Başkanlığına rapor etmiş. Metin Bey o za- Türk milliyetçiliğini hedefe taşıyacak bir araçtı. Bu an- man Kocasinan Belediye Meclis üyesi… Metin Bey’i layış doğrultusunda siyasi başarının nasıl sağlanacağını çağırdılar, gitti. ‘‘İstediğin şekilde oy kullanabilirsin hep düşündü, fikirler üretti; yollar ve metotlar önerdi, ama EVET aleyhine propaganda yapma’’ demişler. O’ bazılarını da bizzat uyguladı. Köy muhtarlarıyla çok da, ‘’Ben aynı şekilde çalışacağım. Siz ne gerekiyorsa sıcak ilişkiler kurmuştu. Acı ve tatlı günlerinde onları onu yapın.’’demiş. Bu olay üzerine Metin Bey daha da yalnız bırakmazdı. hırslandı, çalışmalarını artırdı. Sonunda yıllarını verdi- ği, bir zamanlar aşık olmuşçasına bağlandığı partisinden Rahmetlinin siyasi faaliyetlerinin bir kısmının şa- tek adam rejimine ‘’EVET’’ demedi diye MHP Kayseri hidiyim. Çünkü bunlar beraber gerçekleştirdiğimiz İl Disiplin Kurulu kararı ile ihraç edildi. faaliyetlerdir. Seçim veya referandum münasebetiyle Yeşilhisar’da gitmediğimiz köy kalmamıştır. Bu çalış-

METİN HÜSEYİN CİHAN Öğretmen Metin Hüseyin Cihan 1948 yılında Yeşilhisar’da doğdu. Çocuk yaşta iken kaybettiği babasının adı Ali, annesinin adı Fatma’dır. Mensup olduğu sülale, ‘’Ali beyin Bahri’’ diye anılmaktadır. İlk ve Ortaokulu Yeşilhisar’da bitirdikten sonra Sivas İlk öğretmen okuluna kaydoldu. Bu okuldan 1968 yılında mezun oldu. Aynı yıl sınıf arkadaşı Türkan hanım ile evlendi. Öğretmen olarak ilk görev yeri, Sarız’ın Darıdere köyüdür. Askerlik görevini Amasya’da Ali Okulunda ifa ettikten son- ra memleketi Yeşilhisar’a atandı. Yeşilhisar’da sırasıyla Kovalı ve Gülbayır Köyü İlkokulu ile İlçe merkezindeki Ziya Gökalp İlkokulu’nda öğretmenlik yaptı. Ziya Gökalp’tayken aynı oku- lun müdürlüğüne atandı. Bu görevdeyken Kayseri’deki bazı ülküdaşlarının isteği üzerine Kayseri il merkezine tayin iste- di ve Mustafa Özgür İlkokulu’nun müdürlüğüne getirildi. Bir müddet bu görevi sürdürdü ama o günün şartları gereği tekrar Yeşilhisar’a eski görev yerine döndü. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesini takip eden günlerde gözal- tına alınıp Zincidere Askeri Ceza ve Tutukevine götürüldü. 23 gün boyunca sorgulandı. Suç tespiti yapılamayıp serbest bıra- kıldı. Devlet memurluğu kendisini sınırlıyor, elini kolunu bağlı- yor, yapmayı tasarladığı işleri engelliyordu. Bu nedenle devlet memurluğundan ayrıldı ve ticarete atıldı. Geniş bir yer kiraladı. Beyaz eşya ve mobilya ticareti, tüp gaz bayiliği yaptı. Yeşilhi- sar ve Kayseri’de PETLAS’ın bayisi oldu. Zamanla bu işlerini tasfiye etti. Elinde kalan tek işi, tarım ve zirai aletler ticaretiydi. Bunu da ortağı yürütüyordu. Yeşilhisar’da Ülkücü Hareket’i kurdu ve örgütledi. Hareke- tin doğal lideriydi. Türk milliyetçiliğinin iktidarını göremedi ama ömrü boyun- ca milletine hizmet etti. Dava adamı Metin Hüseyin Cihan’ın, Ali Buğrahan adında bir oğlu; Buket, Neslihan ve Nurcihan adlarında üç kızı bulun- maktadır. 3’ü kız 6’sı erkek olmak üzere 9 da torunu vardır. Al- lah hepsine sağlıklı uzun ömürler versin. 72 yaşında 22.02 2020 Cumartesi günü vefat eden yiğit ve aziz dostum Metin H. Cihan’a Allah’tan rahmet dilerim. Meka- nı Cennet Olsun. 26 Gençlik Dergisi METİN HÜSEYİN CİHAN’ın ARDINDAN

Mustafa ÖZTÜRK

Bir yiğit yolladık Dâr-ı bekâya Kaşları çatık gitti. Belli, dünyada küskün Huzur buldu nihayet o, öteki âlemde Bizler burada üzgün.

Hayalleri vardı, ulaşamadı. Dünya bozuk düzen alışamadı. Eski Türk çağlarından gelme adamdı. Adı Metin Hüseyin Cihan’dı.

Metindi, yıkılmazdı, lâkin Ferman Tanrı’dandı.

52 senedir kardeştik: Beraber yürüdük dikenli yolları, Beraber tırmandık yokuşları. malarımız esnasında halkın Metin Bey’e gösterdiği sev- Hoca’m diyen dili,her zaman candandı. gi ve saygı, işimizi hep kolaylaştırmıştır. 1973’ten itiba- ren hiçbir köyde aç kalmadık, kovulmadık, dövülmedik. Şaka yapsam kızmazdı. Hepsinde de rahmetli sayesinde iyi ağırlandık. Kaya gibi sert görünse de Yukarıda da açıkladığım sebeple MHP’den ihraç Yüreği bembeyaz pamuktandı. edildikten sonra pek çok Türk milliyetçisi gibi Metin Bey de İYİ Partiye katıldı ve parti faaliyetlerine iştirak Ele avuca sığmazdı aslında etti. Heyecanını kaybetmemişti ama hastalıklar da ka- Öfkesi, hırçın bir fırtına… pıyı çalmıştı. Hastalıklar yüzünden bir yıl boyunca ne Alçaklara hıncındandı. derneğe ne de partiye gelebildi. Oysa ömrünün yarısı bu mekanlarda geçmişti. O, bu mekanları özledi, biz O’nu Çok sükût-u hayale uğradı çok ve sohbetlerini özledik. Aylar böyle özlemle geçti. Şim- Belli etmezdi kimselere. di günler Metin’siz nasıl geçecek? Bir tek bana açılırdı, bilirim. Yeşilhisar’da Türk milliyetçiliğine omuz veren ve Yaralarını bilirim. güç katan ağabeylerimiz vardı: Burhan Akbulut, İrfan Bazen,insanüstü görsek de kendisini Emin Erdem, Alaattin Uzun, Ali Çiftçioğlu gibi… Bu O da bizim gibi etten kemikten insandı. ulu çınarları Metin Bey sayesinde tanıdım ve bu yazı vesilesiyle isimlerini saygıyla yad ediyorum. Bu saygı Cömertliği herkesçe malum: değer büyüklerimiz Metin Bey’in yetişmesine nasıl kat- Başında bir yığın dert kı sağlamışlar ise rahmetlinin yetiştirdiği öğrencileri ve Yine de cömert. arkadaşları da O’nun hatırasına ve davasına sahip çıkar- Her yiğidin kârı değil böylesi. lar diye umuyorum. Demek ki, kardeşler,demek ki Kimseye kalleşlik etmedi. Nabızlarında atan, merhametti, vicdandı. Kimsenin hakkını yemedi. Bir büyük ülkü uğruna Süzme ve katışıksız bal gibi; saf, arı ve duru Türk Düşmüştü yollara. ülkücüsüydü. Kaygısı ne makam,ne ev, ne para… Bileği çelik, yüreği temizdi. Hunlar, Göktürkler ça- Yalnızca vatandı. ğından günümüze ışınlanmış bir alptı sanki. 52 senelik ülküdaşlığımıza ölüm nokta koysa da, Yaşamı masal değil, destandı. hatırasını asla unutmayacağım, hayali ufkumdan hiç si- Adı Metin Hüseyin Cihandı. linmeyecek. Nurlar içinde uyu sevgili dostum! 27.02.2020 Gençlik Dergisi 27

RAUF DENKTAŞ’IN BİYOGRAFİK ROMANI TOROS

Zafer ÇUBUKCU

Dergimizin bu sayısında Kayserili sanatçı Mehmet bölümlerini defalarca okudum, sayfalar dolusu notlar Necati Demircan’a Türk Edebiyatı Vakfı, Milli Düşünce tutup edebi değerlendirmeler yaptım. Merkezi, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İLESAM Nihayet sona gelmiştim, notlarımı bir araya getir- tarafından 2017 yılında düzenlenen roman yarışma- dim ve tanıtım yazımı yazmaya başlamadan önce biraz sında Rauf Denktaş Roman Ödülü’nü kazandıran Rauf dinlenmek için ara verdim, roman beni öylesine etkile- Denktaş’ın Biyografik Romanı “TOROS”un tanıtımını mişti ki onu bir an olsun elimden bırakmak istemiyor- yapacaktım. dum. Haber kanalları, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Yarı yıl tatili bu tanıtım için büyük bir fırsattı. Siz- Akıncı’yla ilgili son dakika haberi geçiyordu. Alt yazı- ler için okudum hem de büyük bir şevkle. Son yıl- yı dikkatle okudum. Alt yazıda KKTC Cumhurbaşkanı larda Türk edebiyatında roman türünde özellikle de Mustafa Akıncı’nın: ”Hatay gibi yutulmak istemiyoruz, biyografik romanda durgun bir dönem yaşanırken sa- Rumlar ve İngilizler bize destek versin, Türkiye’ye natçı Demircan’ın önce “Bozkırda Aşk ve İsyan” sonra bağlanma ihtimali korkunç.” açıklamalarını yazıyordu. “Rumeli’de Hazan Mevsimi” adlı romanlarının ardın- Donup kalmıştım, gözlerime inanamadım, bir daha oku- dan yazmış olduğu “Toros” adlı biyografik romanı tüm dum. roman okuyucuları gibi beni de umutlandırmıştı. Akıncı’nın bu çirkin açıklamalarını okuyunca roman Toros romanı, 21. yüzyılın en büyük liderlerinden hakkında yapacağım edebi değerlendirmelerin hiçbir olan Kıbrıs Türklerinin efsane lideri Rauf Denktaş’ın öneminin olmayacağını düşündüm. Tuttuğum sayfalar- hayatı üzerine kurulmuş bir biyografik roman. Biyog- ca notları ve romanın edebi yanını bir kenara bıraktım. rafik roman yazmak hiç de kolay bir iş değildir. Hele de Çünkü Akıncı’nın bu çirkin sözlerinden de anlaşılacağı ömrünü “Kıbrıs Davası”na adamış, dünyanın en kariz- üzere Toros romanı, Türk edebiyatı ve tarihi açısından matik liderlerinden biri olan Rauf Denktaş’ın romanını son derece önemli bir belgesel olduğu gerçeğini orta- yazmak… Her şeyden önce geniş ve derin bir araştırma, ya koyuyor. Roman, Kıbrıs davasını okuyuculara Rauf bir planlama işidir. Rauf Denktaş’ın hayatını romanlaş- Denktaş’ın portresiyle belgeleriyle sunuyor. Rauf Denk- tırmak için yazar Mehmet Necati Demircan’ın nasıl bir taş demenin Kıbrıs Davası demek olduğunu kanıtlıyor. hazırlık yaptığını, Denktaş’ın sadece doğumundan ölü- Kıbrıs Davası’nı yakından tanımış biri olarak bu müne geçen 88 yılı değil, anne ve babasının soy ağaç- sözler kanıma dokunmuştu. Henüz çocuk yaşlarım- larını da araştırdığını, Denktaş’la ilgili onlarca kitap dayken 1963’te Kıbrıs’ta Yunanlı EOKA militanlarının okuduğunu, Denktaş’ı yakından tanıyan onlarca kişiyle baskınında evlerinin banyosunda öldürülen Binbaşı Ni- konuştuğunu romanı okudukça anlıyorsunuz. Bunlar hat İlhan’ın eşi ve üç çocuğunun Elazığ şehitliğindeki elimdeki kitabın edebi yanı fakat Toros romanını asıl mezarları geldi gözümün önüne. Yıllarım onların aziz önemli kılan Rauf Denktaş’ın Kıbrıs’ta azınlık olarak isimlerini yaşatan Şehit İlhanlar Caddesi’nde geçmişti. görülen Türklere liderlik yaparak uzun mücadeleler Televizyonun karşısında çılgına dönmüştüm. Elimde sonunda KKTC’yi nasıl kurduğunu anlatmasıdır. Bazı sımsıkı tuttuğum Toros romanının kapağına baktım. Ki- 28 Gençlik Dergisi tabın kapağında Rauf Denktaş’ın fotoğrafı vardı. Gözle- kartlar vardı. Soğuk havaya rağmen, yağmura rağmen rimi Denktaş’ın gözlerinden ayıramıyordum. Gerilere, kimse meydanı terk etmiyor, coşku bir an olsun eksilmi- yıllar öncesine dalıverdim. yordu. SOS Müzik Grubu konseri meydanda toplanan 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda liseyi bitirmiş, Türk insanların içini ısıtıyordu. Türk ve Rumlardan oluşan milliyetçiliği fikrine sevdalı bir gençtim. Türkiye’yi ve koro Kıbrıs türkülerini seslendiriyordu. Kıbrıs’ı seven her vatan evladı gibi bizler de askerlik Meydan yeşil, mavi, kırmızı ve beyaz renklerden şubelerinin önüne koşarak asker olup Kıbrıs’a gitmek oluşan balonlarla süslenmişti. Ellerdeki pankartlarda istedik. Çünkü anavatanı ve yavru vatanı bizlere öle- “Tabiyatıynan evet-Nai”, “Yes be annem”, “Kıbrıs’ta siye sevdirmiş olan Başbuğ Alparslan Türkeş ve Rauf barış engellenemez” yazıyordu. Kalabalık zaman za- Denktaş’tı. Türkeş, Ülkü Ocaklarının; Rauf Denktaş man coşuyor, “Denktaş istifa” sloganlarıyla meydanı da 1957 yılında EOKA’cı Rum çetelere karşı, Kıbrıs inletiyordu. Türklerini korumak için kurduğu Kıbrıs Türk Mukave- Meydanda yoğun güvenlik önlemleri alınmıştı. Mi- met Teşkilatının sembolü olarak “Bozkurt”u almışlardı. tingi çok sayıda gazeteci izliyor, televizyonların canlı Dolu dolu olmuş gözlerim hâlâ romanın kapağındaki yayın araçları meydanı çevreliyordu. Denktaş’ın gözlerindeydi. CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, yoğun te- Milli meselemiz olan Kıbrıs Davası’nda nereden zahürat altında kürsüye zorlukla ulaşabildi. Talat artık nereye gelinmişti. “Türkiye olmadan cennete bile gir- büyük bir halk kahramanıydı. Kıbrıs Türk halkına barış mem.” diyen, ömrünü “Kıbrıs Davası”na adamış Rauf içinde güvenli bir gelecek vaat ediyordu. DENKTAŞ gibi efsane bir liderden; ENOSİS hayali Talat, Kıbrıs Türkünün kendi iradesiyle barışa ula- kuran, EOKA’cı Rum çeteler gibi Kıbrıs’ın Yunanis- şacağını vurguladı. Halktan “büyük evet” istedi. “O tan toprağı olduğunu ve tamamen Rumlara ait olduğu zaman kimse Kıbrıs Türkünün barışçılığından, anlaş- mealindeki yukarıdaki çirkin sözleri söyleyen Mustafa mayı uygulayacağından kuşku duymayacak… O zaman Akıncı gibi içimizdeki hainlere… Bunları düşündükçe Denktaş toplum temsilcisi olduğunu iddia edemeye- elimdeki romandan Mustafa Akıncı’yla ilgili aşağıdaki cek.” dedi. Denktaş’ı kastederek “Barış önündeki en- satırları alıntı yaparak Toros romanının hem edebiyatı- gelleri birer birer aşarken en sonuncuyu da tarihe gö- mız hem de tarihimiz açısından ne kadar önemli bir eser melim.” dedi. olduğunu vurgulamak istiyorum: Talat’tan sonra kürsüye Mustafa Akıncı çıktı. Akın- “Rumlar, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam etti- cı, İnönü Meydanı’ndaki on binleri göstererek, “Hainler ğini ileri sürerek Anayasa değişikliğiyle Türk tarafını güneye gidecek olursa kuzeyde kim kalacak… Gelsin- Kıbrıs Cumhuriyeti içine yeniden dahil etmeyi amaçlı- ler de görsünler bakalım…” dedi. Referandumda hayır yordu. kampanyası yürüten Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Annan, Rum Yönetimi Başkanı Papadopulos için “Toplumları- Denktaş’la Klerides’i New York’a davet etti. Denktaş, na liderlik yapmadılar, çözümsüzlük için işbirliği yaptı- olayın başka bir boyut almakta olduğunu fark etti. AB lar.” dedi. Kıbrıs Türkünün “kendi evinin efendisi” ol- her şeye rağmen Kıbrıs’ı birliğe alma niyetinde olduğu- mak için çözüm istediğini belirtti ancak bunun için tek nu açıklamıştı. Amerika; Büyük Orta Doğu Projesi ile değil iki evete ihtiyaç vardı. ilgili olarak Kıbrıs’a önem veriyor, soruna Annan vası- Denktaş, 15 Nisan 2004 tarihinde TBMM’ye davet tasıyla müdahil oluyordu. Denktaş, Annan’ın Kıbrıs so- edildi. Heyecanlıydı. Meclisteki milletvekillerine duru- rununun çözümü için böyle istekli ve enerjik davranma- mu anlatması, onların gerçekleri görmesini sağlaması sının arka planında Amerika’nın olduğunu seziyordu. gerekiyordu: Yıllarca İngiltere’nin üstlendiği rol, şimdi Amerika’ya -Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Türk Ulu- devredilmişti. sunun iradesinin temsil edildiği yer olan Yüce Meclisi- Stratejik konumu gereği AB Zürih Anlaşmasına ay- nizde, milli davamız Kıbrıs meselesi hakkında, sizlere kırı olduğu halde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni birliğe alma hitap etme fırsatını bana vermiş olduğunuz için şahsım kararını açıkladı. Annan, hazırladığı planın bir an önce ve halkım adına sizlere en içten duygularla teşekkür referanduma sunulmasını istedi. Kıbrıs Türk toplumu ediyor, saygılarımı sunuyorum. Annan Planı’nın ön- kendi içerisinde “Statükocular” ve “Ver kurtulcular” gördüğü sonuç KKTC’nin yok olması ve onu tanıyan olarak ikiye ayrıldı. Türkiye’de ise Kıbrıs’ı Türkiye’nin Türkiye’nin bölge coğrafyasında, zaman içinde marji- ayağına bir bağ olarak görenler vardı. nalleştirilmesidir. “Yes be annem… 23 Nisan 2014. Referandum ön- Kıbrıs Türk toplumu referanduma Denktaş’ın bütün cesi son gündü. Hava soğuk ve yağmurluydu. On bin- uyarılarına kulak tıkayarak katıldı. Katılım yüzde 84.35 ler gün boyu meydana akmıştı. Çözüm gelecek, Kıbrıs oldu. Seçmenlerin yüzde 64.91’i plana evet, yüzde Türk’ü kuşatılmışlıktan kurtulacaktı. AB’ye giriş onlar 35.08’i hayır dedi. için, çocukları için gelecek güzel günler demekti. Çözü- Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, referandum sonuç- mün anahtarı referandumdu. Koalisyonun büyük ortağı larının belli olmasından sonra Lefkoşe Saray Otel’de Cumhuriyetçi Türk Partisi Hareketi, Toplumsal Kurtu- basın toplantısı düzenledi. Denktaş, Rumların hayır luş Partisi, Adalet ve Barış Partisi, Çözüm ve AB Partisi demesi sayesinde Kıbrıs Türk toplumunun direkten mitingi ortak düzenlemişti. Miting folklor gösterileriyle döndüğünün farkındaydı. Garip kuşun yuvasını Allah başladı. yaparmış. Allah, bu toplumun Rum’un elinde tutsak ol- İnönü Meydanı bayram yeriydi. Rengarenk bayrak- masını önlemişti.” larla, balonlarla süslenmişti. Ellerde barış isteyen pan- Toros romanı bir kurmaca, buna karşın gerçeğin ta Gençlik Dergisi 29 kendisi. Biyografik romanlar hem roman türünün kur- yo yöresinden gelen Eliades, Rauf’a önce ‘Biz hemşe- maca dünyasına ait nitelikler hem de belgesel özellikler riyiz, ben Solyo’dan geliyorum.’ dedi. Biraz sonra da taşır. Biyografinin ‘Bello Türk’ deyiverdi. Bu sözü duyar duymaz Rauf, nesnel bilgisi, romanın öznel kurgularıyla yoğrulur Eliades’in boynunu sıkıp onu yere yıktı. Bir taraftan da: ve anlatmaya bağlı bir türün adı olur. Türk edebiyatının -Çabuk özür dile, çabuk özür dile, diye bağırıyor- en yeni yüzlerinden biri olan sanatçı Demircan, Toros du. Etraftaki herkes başlarına toplanmış, kavgayı sey- romanında Rauf Denktaş’ın 88 yıllık ömrünü kronolojik rediyordu. Rauf, Eliades’i nefessiz bırakmıştı. Eliades, bir sıra ile okuyucuları nesnel bilgi ve belgelerle boğ- Rauf’un elinden kurtuluş olmadığını anlayarak: madan, onları sıkmadan son derece başarıyla yoğurarak -Özür dilerim, dedi. bizlere sunmuş: -Duymadım, bir şey mi söylüyorsun? “Sürekli ‘Gittiler ama bir gün dönecekler. Ben o gün- -Özür dilerim. leri görmesem de siz mutlaka göreceksiniz.’ diyordu. Bu kez Eliades’in sesi oldukça gür çıkmıştı. Yatak- Adanın İngilizlere kiralanması, İngilizlerin adaya çıkıp hane müdürü Akritas, kavgayı haber alır almaz koşa- bayrak asması onurunu kırmıştı. Osmanlı’nın adadaki rak geldi. Diğer öğrencilerin de yardımıyla Eliades ile polisiydi Şeherli Mehmet Efendi. Antlaşmaya göre 10 Rauf’u ayırdı: Temmuz 1878’de Kıbrıs, İngilizlere teslim edilecekti. -Çocuklar niçin kavga ettiniz? Anılan tarihte adada olmak için Kaptan Sami Paşa ha- Rauf: zırlığını yapmış, İngilizlerden önce Larnaka Limanın’na -Bana hakaret etti, Bello Türk, dedi. Sabahtan beri girdiğini düşünürken İngiliz savaş gemileri demir al- sürekli ‘Bello Türk’ diye hakaret edip bizi aşağılıyorlar. mış, limandan ayrılıyordu. İngilizler padişah fermanını Birisinin buna haddini bildirmesi gerekiyordu.” beklemeye gerek duymamıştı. Kaptan Paşa’nın gözle- Biyografik romanlar hem roman türünün kurmaca ri doldu, metin olmaya çalıştı fakat gözyaşlarına engel dünyasına ait nitelikler hem de belgesel özellikler taşır. olamadı. Lefkoşa’da Sarayönü Meydanı’na toplananlar Ne var ki yazdığınız romanda biyografinin nesnel bilgisi arasında sevinen de vardı üzülen de… Rumlar, adanın kurmacanın önüne geçerse yazdıklarınız roman olmak- İngilizlere geçmesinden memnundu. İngiliz tören birliği tan çıkar. Yazar Demircan; anlatılarında, mekânların ve Türk bayrağını indirip göndere İngiliz bayrağını çeker- kişilerin tanıtımında, dönemi okuyucularına yaşatma- ken töreni izleyen Türklerin adeta kanı donmuştu. Geçi- sında; kronolojik zincirlemelerin birbirine bağlanma- ci de dense İngiliz’i ayağını soktuğu yerden bir daha çı- sında bu dengeyi başarıyla sağlamış görünüyor. Oku- karmak kolay değildi. Şeherli Mehmet Efendi durumun yucuları nesnel bilgilerle boğmadan onlara “Roman, vahametini Türk bayrağı gönderden indirilip yerine İn- o devrin sosyal ve siyasi hayatına ayna tutar.” ilkesine giliz bayrağı çekildiğinde kavradı. Dünya birlik olmuş sadık kaldığını ve gerçekçi bakış açısını sayfaları çevir- Osmanlı’yı boğuyordu. Osmanlı bayrağı orada dalgala- dikçe hissettiriyor okuyucularına: nırken gönlünde ne keder ne tasa vardı. Kendi vatanında “Vuruşkan, 31 Temmuz 1958’de Kıbrıs’taki görevi- artık garipti, kimsesizdi, yapayalnızdı. İngiliz’in insa- ne başladı. Banka müdürü dışındaki herkes onu müfet- fına terk edilmişti. Mehmet Efendi, hıçkırıklarına en- tiş olarak tanıdı. Sürekli masasında oturuyor, dosyaları gel olamadı. Kızmalı mıydı Osmanlı’ya? Neden böyle inceliyor, notlar çıkarıyor, zaman zaman banka müdü- vatan toprağını elin İngiliz’ine verirsin be adam? Vatan rüyle görüşüyor, yeni dosyalar istiyor, görevini alışıla- ya hep vardır ya hiç yoktur. Eğer tehlike varsa çağırdın gelen şekilde yapıyordu. Yarbay Vuruşkan’ın kod adı da gelmedik mi? Öl dedin de ölmedik mi? Neden va- Bozkurttu. Doktor Küçük’e Ağrı, Rauf Denktaş’a Toros tan toprağını İngiliz’e kiralarsın? Zamanla kızgınlıkla- adı verilmişti. Küçük bu kod addan rahatsız olmuş “Ne rın yerini dinginlik aldı. Geçmişi, Osmanlı idaresindeki ağrısı bu? Baş ağrısı mı?” diyordu. Türk Mukavemet güzel günleri hatırladı. Osmanlı yamandı. Gittiler ama Teşkilatı, ilk bayraktarı Yarbay Vuruşkan’ın liderliğin- dönecekler. Ben görmesem de siz göreceksiniz, demeye de hızla teşkilatlanmaya başladı. Beşer kişilik hücrelere başladı. Rauf, dedesi Şeherli Mehmet Efendi’den İngi- oğul adı verildi. Her hücre kendi üyelerini tanıyordu. lizlerin adaya çıkışını, göndere bayrak çekişini defalar- Teşkilatın ilk üyeleri olarak Küçük ve Denktaş yemin ca dinledi. Mehmet Efendi, Balkan Savaşı’ndan başlar, etti: “Kıbrıs Türk’ünün yaşayış ve hürriyetine, canına, Osmanlı Rus Harbi’ne, Kıbrıs’ın İngilizlere kiralan- malına, her türlü anane ve mukaddesatına, her nereden masından, Birinci Cihan Harbi’ne, en son da Kurtuluş ve kimden olursa vaki olacak tecavüzlere karşı koymak Savaşı’na gelirdi. Dedesinin büyülü anlatımı Rauf’u o için kendimi Türk milletine adadım.” cepheden alır diğerine götürürdü. At üzerinde Mustafa … Kemal Paşa’yı hayal ederdi. Yunan ordusunun İzmir’e Mustafa Kemal Atatürk’ün: ”Türk çocuğu atalarını doğru kaçışı gözlerinin önünde canlanırdı.” tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet “Okulun ilk günü öğrencilerin okulu, öğretmenleri bulacaktır.” sözünü hatırlatarak Sanatçı Mehmet Necati ve birbirlerini tanıma ve okula uyum sağlamaları için Demircan’ı Türk edebiyatı ve tarihi açısından böylesine ayrılmıştı. Birinci sınıfta Rum çocukları ayrı Türk ço- önemli bir esere imza attığı için kutluyorum. İnanıyo- cukları ayrı sınıflarda öğrenim görecek, ikinci sınıfa ge- rum ki Toros romanını okuyan her Türk evladı ataları çince aynı sınıfta buluşacaklardı. Bu ilk gün Rauf için Rauf Denktaş’ı tanıyacak, onu tanıdıkça da daha büyük bu okulda geçireceği diğer günlerin habercisiydi. Rum işler yapmak için kendinde kudret bulacaktır. öğrenciler Türk öğrencilerine ‘Bello Türk’ diye sesle- niyordu. Bello Rumca deli anlamına geliyordu. Bello Türk sıfatından Rauf da payına düşeni aldı. Okula Sol- 30 Gençlik Dergisi

Osman KARABABA [email protected]

ŞEHİT KANINDA SENİN DE PAYIN YOK MU?!

İDLİB bataklığında 33 kınalı kuzumuzu yitirdik. rumda? NEDEN hak, hukuk ve adalet hastalıklı? NE- Bağrımız yanıyor, Anadolu’nun her bir köşesi alev DİR bir yanda ölüm dehlizlerine açılan işsizlik, diğer alev! Tarifi imkansız bir acı! Ancak, Şehitlerin Sahibi; yanda saraylarda el insaf dedirten israf?.. NEDEN fit- Bakara Suresi 154. Ayette şöyle buyuruyor: “Allah nelik, fesatlık, fuhuş, zina dorukta? Her türlü melanet, yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyiniz, bilakis on- pislik, vahşet, cinnet, cinayet, kadına şiddet, çocuklara lar dirilerdir; lakin siz bilemezsiniz!” Ve şehit olmanın tecavüz NASIL olabiliyor? kutsiyetini ve onların nasıl mükâfatlandırıldığını işte Ve cennet vatanımız; böyle müjdeliyor. NEDEN 36 yıldır bölücü terörün pençesinde? Alemlerin Rabbi bütün şehitlerimizi ve tüm geçmi- NEDEN ihanet ve terör hala revaçta? Her gün on- şimizi gani gani rahmet eylesin! larca şehit vermemiz neyin savaşı? NEDEN doğu böl- * gemiz bir asırdır kaynatılıyor? Bölücü terörün uzantısı Bir söz var: “Ana-babaların (büyüklerin) yap- NEDEN hala Meclis’te? Ve terörün meşrulaştırılmak tıkları çocuklarının kaderidir.” diyor. İster istemez, istenmesi NEDEN uyuyanları uyandırmaya yetmiyor? ülkenin ahvalinde; milletin her ferdinin, kültürünün, 15 Temmuz’da Devletimizin bekasına yapılan kah- geçmişinin, yasasının, töresinin, örfünün, âdetinin, pe saldırı ve milletimize yapılan katliam NİÇİN yaşan- dünya görüşünün, iktidarının, eğitiminin, ordusunun, dı ve NEYİN sonucu bu? Bu vahşet hangi kahpelerin kurumlarının... dolaylı ya da dolaysız, bir payının bu- özlemiydi? Bu alçak girişim hangi güçlerin ve kimlerin lunduğunu düşündürüyor. işine yaradı? Dolayısıyla çektiğimiz bu acıda senin de payının Her beş on yılda bir ekonomik krizlerle kaosa sü- olduğunu hiç düşündün mü? Evet yanlış okumadın, rüklenişimizin sebebi nedir acaba? sana bunca şehidin kanından sen de sorumlusun Demek ki yıllardır rayında gitmeyen bir şeyler var- diyorum! Cümleyi baştan bir kez daha okuduğunu da dır. Bunda, dolaylı ya da dolaysız, senin bir payın yok biliyorum. mudur, ne dersin? Ne o, hoşuna gitmedi galiba, şaşırdın birden?! Ken- Buna cevap veremezsin! Çünkü içinde bulunduğun di kendine “Hadi be sen de!” desen de yine de içine geminin su almış olması; içinde bulunanların ya gaflet, bir korku düştü değil mi? Sonra da “Şehit kanında dalalet, hıyanet içinde bulunmaları ya nemelazımcı benim nasıl bir payım olabilir?” diye hayatının kesit- davranmaları ya cehaletlikleri ya görevlerinde ihmal- lerini bir anda gözden geçirmeye başladın bile... lik, tembellik, ahmaklıkları ya güçsüzlük, çapsızlık ve Bu mesnetsiz bir itham değil! çaresizlikleri ya basiretsizlikleri ya korkaklıkları veya Seni, önce şu sorularla elini kolunu bağlayıp derin ilim ve teknikte yetersizlikleri yüzünden değil midir? bir kuyuya sallandıracağım. Sonra boğulurcasına ece- Toplumdan soyut yaşayamadığına göre sen de sorum- line düşündüreceğim. Vebalinle yüzleşmek, bakalım lusun!? hoşuna gidecek mi:? Var mı cevabın? Hazır mısın tarih aynasının karşısına geçmeye? ...!? Hiç düşündün mü, ilk emri “OKU!” diyen yüce Bunu nasıl anlayacaksın ki, okumuyorsun! bir kitaba sahip olan İslam toplumları ilim ve tek- Şimdi vebalin nereden geliyor açıklayayım: nikte, ahlakta, adalette, ekonomide, sanatta, huzur Sahibin olan Allah seni sevmiş yaratmış, öyle de- ve refahta.. zirvede olması gerekirken; ğil mi? Seni dileyip yaratmasaydı şu an bu satırları NEDEN asırlardır hep kan, gözyaşı, şiddet, vahşet okuyor olur muydun!? Yani sen hiç öyle başı boş içerisinde? NEDEN hırsızlık, yolsuzluk, gasp, soygun, değilsin!.. Ki, senin dünyadayken cenneti yaşaman için dolandırıcılık ve ihalelerde fesatlık tavan yapmış du- de sana ilk emri “OKU!” olan bir kullanma kılavuzu Gençlik Dergisi 31 (Kuran-ı Kerim) göndererek seni şereflendirdi. yor, yıkıyor, eziyor, sömürüyor, virüs yayıyor, köleleş- Kuran’ın “OKU!” demekteki gizemini hiç idrak tiriyor... ettin mi? Türkiye, milli eğitimde dünyanın süper gücü olsay- “OKUMAK” öncelikle varlıkları ve oluşları oku- dı bu gün bu acıları yaşıyor olur muydu?! maktır, insanın nasıl bir varlık olduğunu anlamaktır. Öyle hiç kem küme gerek yok. Her zaman için Allah’ı bilmektir! İlim-fen öğrenmektir, tüm yaratıl- tarihi gerçekler acıdır. Kuran’a sahip bir Türk olarak mışı okumaktır, kainatın sırrını kavramaktır; çözmeye şimdi sen dünyanın süper güçleri olan ABD’nin ve çalışmaktır, tefekkür etmektir... Rusya’nın üzerinde olmalıydın!. Peki sen sahibin olan Allah’ın “OKU!” emrini layı- Ya şimdi nerdesin?! kıyla yerine getirdin mi? Hiç okuyor musun? Nobel Ödülü alan tek tıp âlimimiz Aziz Sancar di- ...!? yor ki: “Bu günkü ilim ve teknikte son 300 yıldır hiç- Öyleyse Kuran’ın tabiriyle; “Vay sana vay!” bir İslam âlimi yoktur.” Büyük utanç! O halde büyük bir vebal altındasın! Çünkü Allah-u Zülcelal sana “OKU!” diye emret- Asırlardır düşünmedin, kavrayamadın, çünkü oku- ti, sen tersini yaptın, yan gelip yattın, hurafe ürettin, muyorsun, idrak etmiyorsun, ilim-fen öğrenmiyorsun Kuran’ı anlamak yerine onu üfürük kitabına çevirdin. ki! Rabbin, Yasin suresinde “Bu kitap diriler için indiril- Okumak, ilim-fen öğrenmek bilgi sahibi yapar. Bil- miştir!” dediği halde sen Kuran’ı ölülere okudun. Çün- gi ise güçtür; hayattır, kuvvettir, kudrettir, hâkimiyettir, kü özüne inmedin, yüzünden, anlamadan okudun, an- imkandır... lamadan okuyunca da sapıttın. Müslüman Müslüman’ı Bilgi, silahtır! İlim ve fen öğrenmek bu kudreti bu yüzden yiyor ya! elinde tutmaktır. Şunu unutma: Hiç şüphesiz Allah’ın “OKU” emri- Bilgi, hayat bulmaktır. Sen okumaz, ilmi ve fenni ne uymadığın için O’na asi durumundasın!!! öğrenmez, araştırmaz ve ona sahip olmazsan, yeryü- Üstelik Müslüman geçindiğin halde; zünde hayat hakkı bulamazsın! Küresel emperyaliz- Kuran’ın Allah’ın murat ettiği şekilde okunup min süper güçlerine her gün kurban vermemiz işte bu anlaşılmasını ve hayata geçirilmesini asırlardır engel- yüzden değil midir!? Yani çektiğimiz acılar ve millet leyerek kafirin yapamadığı düşmanlığı yaptın. Asırlar olarak sömürülmemiz, bugün uygarlıkta süper güç ola- öncesinden medreselerden uzay bilimlerini, felsefeyi, madığımızdan değil midir?! sanatı, pozitif ilimleri kaldırdın. İşte ilim ve teknikten “OKUMANIN” esrarını, kudretini, önemini, ha- uzaklaşmanın bedelini bugün kanınla, canınla, malınla yatiyetini, elzemini, şiddetini.. şehitlerimizin kanında ödüyorsun ne yazık ki! gizli olduğunu şimdi anladın mı?! Vebaline gelince: Anadolu’da var olmanın ağır bir bedeli vardır. O Münafıklık, riya, rüşvet ve irtikap sendeyse?! da ilim ve teknikte güçlü olmayı gerektirmektedir. Her türlü yalan, iftira, dedikodu, sahtekarlık sen- Güçlü olmak da ancak çok OKUMAK, anlamak, çok deyse?! Hırsızlık, yolsuzluk, gasp, soygun sendeyse?! çalışmak, ilim-fen öğrenmek ve millî benliğini bilmek- Gıda terörü,tağşiş, fahiş fiyat sendeyse?! le mümkündür. Hürriyet ve istiklalini borçlu olduğun Dincilik, cincilik, üfürükçülük sendeyse?! Din ta- yüce Atatürk “Medeniyet öyle kuvvetli bir ışıktır ki, cirliğiyle halkı uyuşturmak, Allah ile din ile aldatmak ona bigane olanları yakar mahveder” diyerek seni sendeyse?! Lawrence’lerin oyunlarına kanmak, FETÖ boşuna uyarmamıştı, değil mi!? denen godoş hainin yalanlarına inanmak sendeyse?! Sen ne yaptın? Sahibin olan yüce Allah’ın “OKU!” Eğitimi sekteye uğratmak, TV dizileriyle halkı emrini hiç idrak etmedin! “Hiç bilenlerele bilmeyenler zehirlemek sendeyse?! Mescid-i Dırarları üretmek bir olur mu!?” ayetini hiç umursamadın! Hz. Peygam- sendeyse?! Gerçekleri saklamak, görevi savsaklamak berin “İki günü bir olan ziyandadır!” sözünü ve “İlim sendeyse?! öğrenmek kadın erkek her Müslüman’a farzdır!” Düşmana ne hacet; sen zaten kendi belanı kendi uyarısını kale bile almadın!.. bedenine kuşanmışsın demektir! Sonra ne mi oldu? Önce sen, seni yaratan Allah’a olan samimiyeti- Batı alemi asırlardır ilim ve teknikte ilerlerken sen ni, sonra insan olarak kendine olan saygını sorgula- ise Allah ile din ile aldatan kara taassup ve bağnazlık madıkça kurtuluşun nasıl olacak ki? bataklığından bir türlü kurtulamadın ve çağın gerisinde Her an ve her fırsatta, elinle, dilinle, malınla, ese- kaldın. İlmi ve fenni şimdi senin Suriye’de kanını içen rinle, ilminle, gönlünle, kalbinle vs. bu milleti yücelt- küresel emperyalizmin süper güçlerine kaptırdın. O meye uğraşmamışsan, şimdi kim olursan ol, işin, göre- da elde ettiği yüksek ilim-fen ve teknik sayesinde ak- vin, mesleğin, mal varlığın, tahsilin, makamın, statün, lının alamayacağı büyük güce, yapay zekâya, kıyamet yaşın, cinsiyetin, zihniyetin, dinin... ne olursa olsun, silahına sahip oldu. Ayrıca şeytanı çıldırtan fitnelik ve bu vebalden asla kurtulamazsın. fesatlıkları üretti ve sonra da sana kanına bedel olarak “Başı boş bırakıldığınızı mı zannediyorsunuz” (Kı- yutturdu. Şimdi senin üzerinde kahpe senaryolarını yame Suresi, 36.Ayet) uyguluyor. O silahlarla gencecik Mehmetçiğimin kanı- Unutma, cehennem boşuna değildir! nı döküyor. Yani küresel emperyalizm boş durmuyor, * dünyanın her bir yerini karıştırıyor; bombalıyor, yakı- 32 Gençlik Dergisi

HAMZA ERAVŞAR VEYA “ACI VATAN” (1946- 01.09.2019) Yar. Doç. Kadir ÖZDAMARLAR

Kayseri’de Ülkücü Hareket’in 1980 öncesinden Çıkışım o çıkış, bir laf var hani; bilinen, tanınmış isimlerinden biri de eğitimci yazar Ara ki bulasın, vay beni beni. Hamza Eravşar’dır. 1946 yılında Tomarza’nın Güzelce Kaza kaza, köy köy aziz vatanı, köyünde doğmuş ve 02.09.2019 tarihinde Kayseri’de Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. vefat etmiştir. Uzun yıllar Türkiye ve Almanya’da öğretmenlik Zaman zaman küfür kesti yolumu, yaptı. Almanya’daki Türk çocukları için ders kitapları Ensemde hissettim bazen ölümü, hazırladı. Kayseri’de ÜLKÜ-BİR gazetesini Ülkücü Yine de yılmadım, Anadolu’mu? Öğretim Üyeleri ve Öğretmenler Derneği Kayseri Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. Şubesi’nin yayın organı olarak 8-9 sayı çıkardı. Kurul- tay dergisinde yazılar yazdı. Edirne`den Kars`a, İzmir`den Van’a, Almanya’da 1996’da 17 sayı Yumak adlı kültür Hudutlar dar geldi senin sevdana, ve fikir dergisini çıkardı. Yumak dergisinde o yıllarda Avrupa’nın yolu göründü bana, FETÖ tehlikesini gündeme getiren yayınlar yaptı. Av- Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. rupa Türk Federasyonu’nda yöneticilik yaptı. Almanya’ya gitmeden önce,1980 öncesinde de Bulgar’dan girerek Yugoslav üstü, Kayseri’de ülkücü camianın çalışkan, tanınmış isimle- Ayağım nihayet Nemçe`ye bastı, rinden biriydi. Kutlu Yolun Karıncası adlı hatıra kitabı Bağrıma tarihten bir rüzgâr esti, onun son eseridir. Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. Bir gazete yazımızda değerli dost Hamza Eravşar’ın daha bir ay önce yayınlanan ve çileli bir Nemçe’de mazinin içine düştüm, ömrün özeti olan “Kutlu Yolun Bir Karıncası” adlı hatı- Tam üç yüz senelik yarayı deştim, ralar demetini tanıtmaya çalışmıştık. Bir kaç yerden bu Viyana’da Tuna ile dertleştim, eserin yayınlanmasından dolayı memnuniyetlerini ve Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. bizim de bu eseri tanıtmamızdan dolayı teşekkürlerini ileten telefonlar geldi. Doğrusu çok memnun olduk. O dert ile Almanya’ya ulaştım, Zira atılan taş demek ki yerini bulmuştu. Almanya’yı karış karış dolaştım, İşte tanıtıcı yazımızdan dolayı duygulanan değerli Ora da dar geldi dışarı taştım, bir dostumuz İstanbul’dan arayarak duygularını bi- Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. zimle paylaştı. Kitaptaki Ülkücü Hareket’in doğuşu, çekilen çileler, verilen mücadeleden çok etkilendiğini İngiltere`ye bu sevda saldı, anlattıktan sonra şu bilgiyi de sunmadan geçemedi: Hollanda, Belçika suyolum oldu, Ağabey! Kıbrıs “Yavru vatan”, Türkistan “Ata vatan”, Ne Fransa, ne de İsviçre kaldı, Almanya ise ”Acı vatan” demişti. Bize daha sonra da Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. Ozan Arif’in konumuzu ilgilendiren bir şiirini de gön- dermekten geri durmadı:” Avrupa bitince yöre değişti, DOLANDIM PEŞİNDE Bulunduğum yarım küre değişti, Sen saldın gönlüme, sen bu sevdayı, Yollarım apayrı kıtaya düştü, Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. Bu sevda yüzünden koca dünyayı, Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. Avusturalya’da Melburne, Sidney, O uykusuz geçen geceler hey... hey, Düzen verip sazımdaki tellere, Senin çilen bile ne güzel bir şey, Köyümden başladım düştüm yollara, Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. Yoldaş oldum rüzgârlara, yellere, Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. Avustralya’dan dönerken geri, Malazya, Singapur deniler yeri, Gençlik Dergisi 33 Hong Kong`u, Taylant’ı, Filipinleri, yücelmesi için ömrünü tüketenler ile ülkücü hareketin Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. nimetini yiyenler arasındaki farkı da ortaya koyacak- tır! Yapılan yanlışlıklar anlaşılacaktır. İşte Eravşar en Uzakdoğu nerde, Kanada nerde! azından, uzun süren ülkücülük mücadelesinde, eğitimci Haa sahi oraya uğradım bir de, olarak, kitaplarıyla, çıkardığı dergiyle, yılmadan yaz- Toronto, Montreal adlı şehirde, dığı yazılarıyla bir ömür tüketti, Acı Vatan’da. Hiç ol- Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. mazsa bu konuda yaşadıkları, gördükleri ve izledikleri- ni yazarak bu konuda bir kapı araladı. Keşke, İslamiyet Oradan da Amerika var dedim, ile diğer dinler arasındaki farkı anlatan kısımları kısa New York`a da bir seyahat eyledim. tutarak, olaylar zincirini biraz daha açsaydı, ne güzel Her nereye gitsem seni söyledim. olurdu! Hem hatırat zenginleşir, hem de daha geniş Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. bilgi sahibi olurduk. Diliyoruz ki bu hatırat gelişen olaylar zinciri içeri- Daha henüz Afrika’ya varmadım, sinde nice fedakar ülkücülerimizin yaşadıklarını uyan- Antartika bir de Ay’a varmadım. dırır da onlar da bu vesile ile en azından bildiklerini Daha başka ben nereye varmadım? yazarlarsa hem siyasî ve hem de fikrî gelişimimiz hak- Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. kında tarihe not düşülmüş olur. İşte hatıratların da böylece faydası ve hizmeti orta- Dayanmadı yollar senin hastana, ya çıkar. Hamza Eravşar bunu başarmıştır. Bir saysam sığdıramam destana, Değerli ülküdaşıma binlerce rahmet. Mekanı Cen- Bu dünyayı çevirerek bostana, net olsun! Dolandım peşinde Ülkü adlı yar. .

Ara Arif, dağda taşta iz ara, Sevdan beni götürecek mezara, Yol bitmedi, ömrüm bitmek üzere, Dolandım peşinde Ülkü adlı yar.

Yanılmıyorsam şiir 1985 yılında Münih’te yazıl- mıştır. Almanya’ya çeşitli vesilelerle giden ülkücü- lerin o yıllardaki “Dava uğruna” ne çileler çektikleri çoğunun malumudur. İşte bunlardan biri de görevli giden öğretmen Hamza Eravşar’dır. Bir Almanya ge- zimizde işçi dostlarımızdan birinin çok çarpıcı ifadesi: ”Türkiye’de adımız “Almancı”,burada adımız “Gur- betçi”.Peki hocam, biz kimiz?” Keşke Almanya’da üre- tilen türkülerimiz bir sosyo - pisokoloğumuz tarafından yorumlansa da ne gerçeklerimiz ortaya çıkacaktır.! Şimdilerde adı empati olan, insanın kendisiyle he- saplaşmasını işte Eravşar bu hatıra kitabıyla vermeye çalışmıştır. Bir düşünce ve hareket adamının kendisiyle hesaplaşması ve bunu yazıya dökmesi çok can acıtır. Hele temasta olduğunuz ve çoğu zaman hiç beklemedi- ğiniz kişilerden gelen ihanetler, yanlış davranışları, can Eravşar bu hatıra kitabıyla vermeye ça- yakan tutumlarını nasıl yazıya dökeceksiniz? Eravşar, lışmıştır. Bir düşünce ve hareket adamı- bu ikilemlerden bazılarını isim vererek ve dedikoduya nın kendisiyle hesaplaşması ve bunu kaçmadan verebilmiştir. Fakat ya yutkundukları ve yazıya dökmesi çok can acıtır. Hele te- bazılarını da başka kişilerin açıklamaları gerektiğini masta olduğunuz ve çoğu zaman hiç söylemesi… Hatıra yazmanın da bir bedeli olduğunun belirtisi- beklemediğiniz kişilerden gelen iha- dir. O sebeple diyoruz ki insanın kendisiyle dürüstçe netler, yanlış davranışları, can yakan hesaplaşması, gerçekten çoğu yerde yazarına acı verir. tutumlarını nasıl yazıya dökeceksiniz? Fakat çok faydalı bir acı.Nice bilinmeyen gerçekler bu Eravşar, bu ikilemlerden bazılarını isim hatıraların arasında ortaya çıkar! vererek ve dedikoduya kaçmadan ve- Beklentim şudur ki bu hatırat, “Acı Vatan “olan rebilmiştir. Fakat ya yutkundukları ve Almanya’da Ülkücü Hareket’in dünü ve bugünü hak- bazılarını da başka kişilerin açıklama- kında yazacaklar için bir ufuk açmasıdır. Bu hatırat- ların çoğalmasıdır. Zira bu bilgiler ülkücü hareketin ları gerektiğini söylemesi… 34 Gençlik Dergisi

BEDELSİZ ASKERLİK Bilgehan AYATA

Gazi kartını otobüs şoförüne gösterdiğinde şoför, sağ olsun. Alırım bir daha inşallah. ona şöyle alaycı ve memnuniyetsiz bir bakış atıp ka- … fasını çevirdi. Elinin tersiyle geç işareti yaptı. Öyle Beyni uğuldadı Gazi Korkmaz’ın. Kafası bulandı. ya, onun için mi gazi olmuştu Korkmaz Astsubay? O, Konuşmanın devamını işitmedi bile. On iki yıl öncesi- alacağı iki lirayı bilirdi. Gazi Korkmaz alışmıştı bu ne gitti bir anda. 2007 yılının 4 Ağustos’una. duruma, bu durum ilk değildi ki! Aslında şükretmeliydi Terörist grubun geçeceği istihbaratı alınınca iki buna. Şoförden küfür işitme, magandalardan dayak günlük yürüyüşün ardından üs bölgesine konuşlanmış, yeme ihtimali de vardı sonuçta. İnsanlar için sadece bir mevzi almışlardı. Şarjörleri dolu, kasaturaları keskin; engelliydi o. Engelli olmak da bir ayrıcalık gerektirmi- bakışları kartal, yürekleri tunçtu. Eller tetikteydi. Terö- yordu zaten onlar için. rist grupla teması bekliyorlardı ki ne olduğunu anlama- Koltuk değneğiyle otobüsün arkasına güçlükle mışlardı. Yer, gökyüzüne kalkıp inmişti. Toprak, deniz ilerlerken, kopmuş bacağı sızladı bir daha inceden in- gibi dalgalanmıştı altlarında. Korkunç ve şiddetli bir ceden. Daha orta yere varmadan hareket etti otobüs. patlama… Beyni uğulduyordu Korkmaz Astsubay’ın. Sendeledi Gazi Korkmaz. Düşmemek için bir koltuğa Her taraf dönüyordu. Boğuk boğuk sesler duyuyor; tutundu. Otobüs hayli kalabalıktı. Kimse birbirinin yü- ama, anlamıyordu. Üzerinden kamyon geçmiş gibiydi. züne bakmıyordu. Çoğu, cep telefonlarıyla ilgileniyor Kendini et yığını gibi hissediyordu. Kendine gelir gibi ya da boş gözlerle pencereden dışarı bakıyordu. Kimse olduğunda elinin altında sıcak ve ıslak bir bacak oldu- fark etmedi onu. Otur diyen de olmadı ona. Gerçi bu ğunu gördü. Yeşil brandalı bot, tanıdık geliyordu gö- daha iyiydi. Şarapnel parçalarının yaladığı yüzünü gö- züne. Biraz ötesinde ateşe tutulmuş plastik gibi eriyip renler, yaratık görmüş gibi bakıyorlardı ona. Tek ba- damlayan bir kol duruyordu. Bu kolun sahibinin “Si- cakla ayakta durmak da kolay değildi. Bari bir protez lahım!.. Silahım!..” diye inleyen, terhisine yirmi gün alabilseydi… Alamamıştı. Bacağının canlısını vermişti; kalmış erlerden birine ait olduğunu o an anlayamamıştı ama, sahtesini alamıyordu işte! Korkmaz Astsubay. Etrafa paramparça olmuş uzuvlar Biraz sonra orta yaşlı bir kadın, onu fark etmiş ol- saçılmıştı. Kanların üzerinden dumanlar tütüyordu. malıydı ki acımaklı bir yüz ifadesiyle yer verdi Gazi Kan ve barut kokusu birbirine karışmıştı. Korkmaz’a. Teşekkür edip oturdu o da. Oturduğu O gün beş şehit vermişti timleri. Kalanlarsa Kork- yerden insanları gözledi. Uğruna hayatını heba ettiği maz astsubay gibi yarım, hatta çeyrek vücutluydu artık. insanlar sevgisiz, duygusuz, ruhsuz göründü gözüne. O gün birkaç dakikalık haber oldu bu olay. Beş şehit, Kekremsi bir tat yayıldı ağzına. Pencereden dışarı bak- yedi yaralı haberi geçiyordu televizyonlar. Açıklama- tı. Hayat olağan akışı içinde sürüp gidiyordu. Alışveriş lar ardı ardına geldi: “Şehitlerimize Allah’tan rahmet, poşetleri, ışıklı reklam panoları, indirim etiketleri; şöy- yaralılarımıza acil şifalar…”, “Terörle mücadele, son le, eli göğse bastırarak verilen fotoğraflı kutlama me- terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar…” sajları, bankamatik kuyrukları… Her şey eskisi gibiydi. Beş şehit, yedi yaralı… Beş şehit hiç yaşamamıştı Bir tek kendisi… sanki, yaralıların durumuysa bıçak kesiği. Dalıp gitmişken önünde oturan genç adamın İşte, kendisinin durumu ortadaydı; ama, yine de “Türkiye’m” zil sesli telefonu çaldı. Dikkatini çekti şanslıydı. O gün gazi olanlar arasında yüzde doksan üç Gazi Korkmaz’ın. Gayriihtiyari kulak misafiri oldu engelli kalanlar vardı. konuşmalara. Kendilerine; gazilik bu işin doğasında var, diyen de - Alo… vardı. Devlet maaş veriyor, daha ne istiyorsun, diyen - … de. - Otobüsteyim, işe gidiyorum kanka. Bedel, “bir şeyin yerini tutabilen karşılık, eşit, - … denk” demekti. Hangi şey, Korkmaz Astsubay’ın ve - Arabayı sattım ya! daha nicelerinin yaşadıklarının, başına gelenlerin yerini - … tutabilir, ona denk olabilirdi? İşte, şu genç adam… Be- - Birkaç gün oldu. Bedelli askerlik için sattım. Ben delli askerlik yaptığını söylüyordu. Askerlik için bedel ki gözüm gibi baktığım arabamı sattım. Vatan için ne ödediğini söylüyordu. Peki, öyle miydi? Gerçekte be- fedakârlıklar yaptığımı sen düşün artık! Neyse, canım del ödeyen kimdi? Gençlik Dergisi 35

ROMANDA KURMACA GERÇEKLİK

Mehmet Necati DEMİRCAN

Edebî türlerin ortaya çıkıp çeşitlenmesi ile uy- jeneriğinde yer alan “gerçek bir hayat hikâyesi” ifadesi garlık tarihi arasında sıkı bir ilişki vardır. Ortaya çıkan izleyicinin gerçeklik algısıyla ilgili kaygılardan kay- ilk türler şiir ve tiyatrodur. Şiir ve tiyatro insanlık tarihi naklanmaktadır. Bazen de bunun tam tersi “Bu dizideki kadar eskidir. Destanlar milletlerin ilk edebî eserlerin- tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla den olup manzum şekildedir. Sözlü geleneğin edebî ilgisi yoktur.” ifadesi aynı kaygının sonucudur. ürünlerinin gelecek kuşaklara aktarılmasında vezin ve Eskiden romanlar gerek Batı’da gerekse ülke- kafiyenin rolü büyüktür. mizde gazetelerde bölüm bölüm yayımlanırdı. Roma- Roman, destan türünün değişip gelişmesi sonu- nın gazetede bölüm bölüm yayımlanmasına tefrika de- cu ortaya çıkmıştır. nirdi. Tanzimat Dönemi Batı toplumundaki popüler romancılarından toplumsal değişim Ahmet Mithat Efendi, ve gelişmenin ürü- bir romanını gazetede nüdür. Roman türü tefrika ederken sevilen gelişimini tamam- roman kahramanlarından lamamış tek türdür. birinin bir sonraki bö- Roman; lümde öleceği anlaşılır. insanı, onun iç İstanbul kıraathanelerin- dünyasını, başka den birinde romandan insanlarla olan alınan bölümü topluca ilişkilerini yansıtır. okuyan halk kıraatha- Okur, yazarın başa- neden çıkıp gazetenin rısıyla doğru oran- yayımlandığı matbaanın tılı olarak romanın önüne gelerek duruma kurmaca dünyasına tepki göstermiş, kahra- girer, romandaki manın yaşamasını iste- kahramanlarla miştir. Gazete önünde duygu birlikteliği toplanan halka pence- yaşar. Yazar, ro- reden seslenen Ahmet man aracılığıyla Mithat Efendi kahramanı okuru kurguladığı öldürmeme sözü vermiş, dünyada gizemli sözünü de tutmuştur. bir yolculuğa çıkarır. Okur, o gizemli dünyayı yazarın Romanın kurmaca dünyası Batı’da da insanları bakış açısıyla tanıma imkânına kavuşur. etkilemiştir. Goethe’nin Genç Werther’in Acıları adlı Okuyucu, bir rüya alemindedir fakat nasıl ki rüya romanı okuru derinden sarsmış, gençler arasında inti- ortamındaki insan rüya gördüğünün farkına varamazsa han olayları artmıştır. romanın kurmaca dünyasında, bir rüya ortamını ya- Bir sanat eseri olan roman farklı zamanlarda tek- şayan okur da bulunduğu ortamı gerçek dünya olarak rar okunmalıdır. Nasıl ki çok sevdiğimiz bir şiiri birkaç algılar. Romandaki bir kahramanı bazen kendisiyle öz- kez okuyorsak ya da bir müzik parçasını defalarca deşleştirir, bazen de nedensiz sever, bağlanır. Kurmaca dinliyorsak romanı da farklı zamanlarda yeniden oku- dünyadaki olaylara müdahale etme duygusunu yaşar. yabiliriz. Gençlik çağlarında okuduğumuzda ilgimizi Romancıdan objektif olması beklenemez. Hayatı çekmeyen bir roman orta yaş döneminde pekâlâ ilgi- doğrudan doğruya, objektif gerçekliğe bağlı kalarak mizi çekip bize farklı dünyaların kapılarını aralayabilir. aktarmak zorunda değildir. Kurgulanan bu dünya Roman farklı zamanlarda farklı tatlar verir. gerçek hayata benzese de ondan farklı kurmaca bir Bir romanın kalıcılığını sağlamada ne biçim ne âlemdir. de öz tek başına yeterli değildir. Biçim ile özün uyumlu Yazar için gerçeği kavramak ve okura aktarmak bir biçimde bir araya gelmesi romanı kalıcı kılar. çoğu zaman sıkıntılı olmuştur. Bazı filmlerin, dizilerin 36 Gençlik Dergisi

TÜRK, TÜRKÇE’Yİ NEDEN SEVMEZ

Ahmet Z. ÖZDEMİR

Baştan söyleyeyim; bilgisizlikten ve koşullandı- dan kentlerden kasabalara, oradan köylere kadar hızla rılmış olmaktan dolayı Türk, Türkçe’yi sevmez. Bun- yayıldı. Üzülerek belirtelim ki bütün bunlara karşı Os- lardan bilgisizleri anlamak mümkün de koşullandırıl- manlı aydınları ağızlarını açmamak gibi bir hastalığa mış olanları anlamak çok güçtür. Çünkü koşullanmış yakalanmışlardı. Prof. Dr. Şerafettin Turan’ın da belirt- olanlarda akıl yürütme, eleştiri, bilgi gibi sözcükler tiği gibi: “Osmanlı aydınları, İbrani ve Arap tarihini, pek önemsenmez. O nedenle de bunlara eski deyimle destanlarını, öykülerini, efsanelerini ezberleye ezber- “cümûd” olmuş yani donup kalmış (kişiler) denirdi. leye Araplaşmışlar ama kendi öz tarihini, destanlarını, Düşünme, akıl yürütme, bilgi üretme insana veril- efsanelerini unutmuşlardır…Öyle ki Osmanlı aydınları miş en önemli yetenekler olduğundan felsefenin de bu 19. Yüzyılın sonlarına kadar vaktiyle bir Hun, Göktürk yeteneklerin geliştirilmesinden doğduğunu biliyoruz. ve Uygur devletinin varlığından habersiz kalmışlardır. Kalıpçılık, hazıra konma insanı yormayan, tembelleş- (Ç. Türk Dili Nisan 2005) tiren, üretmeden uzak tutan durumlardır. Dolayısıyla Bu ayrılma bu özünden kopma Osmanlı devletinde bunların günümüz uygarlığına bir katkıları da olamaz. öncelikle dil yoluyla gerçekleşti. Zaten Osmanlı devle- Kalıpçılık, ezbercilik, hazıra konma, yabancı hay- tinde iki türlü dil kullanılıyordu: Yani medreselerin ve ranlığı başka alanlarda olduğu gibi özellikle dil-Türkçe sarayın dili öte yandan halkın kullandığı dil. Medrese- konusunda yüzyıllarca “dil gelişmemizi” engellemiş- lerde görevli müderrisler (ders verenler demektir.) ve tir. Bu engelleme, bu bulanıklık da medrese- molla medrese çıkışlıların birinci görevi Arap dilini yüceltme dayatması sonucunda ortaya çıkmıştır. Dünyanın pek bir yana bir de kutsallaştırmak için: “Öteki dünyada az yerinde Osmanlı medreseleri gibi kendi geçmişini, Allah ile Arapça konuşacaksınız, öteki dünyanın dili kendi tarihini, kendi dilini unutup; başka tarihi, başka Arapçadır” diyen sözde ulemalar bile vardı. (Hâkim, dilleri sanki kendi tarihi, kendi diliymiş gibi böylesine Taberâni, Beyhaki ve Feyz’ül-Kadır) tümüyle benimsemesi çok az görülen bir örnektir. Bu Bir ulusu ulus yapan dildir, dillerini yitiren ulus- değişmede din konusu da baskı olarak kullanıldığın- ların yeryüzünden silinip gittiklerini biliyoruz. Bizde Gençlik Dergisi 37 kimi çevreler bu gerçeği bildikleri halde Osmanlı dev- DİLDE BİRLİK leti zamanında dil konusunu kutsayarak gerçekleri dile getirmekten kaçınırlar. Dil-Türkçe Dilde birlik yoluna ben gönlümü vermişim konusunda belirtmek gerekirse, yukarıdan gelen Uydurukça denilen hastalıktan bana ne şeyhülislam ve ulema baskıları nedeniyle Osmanlı Türkçemizi en güzel çiçeklerden dermişim devleti döneminde İkinci Meşrutiyete kadar Kur’an’ın Zaman, mekan bilmeyen ustalıktan bana ne. Türkçe’ye çevrilmesine yanaşılmadı. Muhammed bin Hamza’yı, öteki adıyla Molla Fenari’yi saymazsak Os- Güçleri mi yeter hiç, bağımızı çözmeye manlı imparatorluğu toprakları içinde bazı bölgelerde Nesilleri kültürsüz bırakıp da üzmeye kimi kişilerce Kur’an’ın çeşitli bölümlerinin çevirileri Meseleden dem vurup, sorun olup sızmaya yapılmışsa da tam çeviri yapılamamıştır. Bu çeviriler Zaman, mekan bilmeyen ustalıktan bana ne. hep bölük- pörçük çalışmalardır. Oysa Osmanlı devle- tinden önce Asya’da, örneğin Semerkant gibi bazı yer- Satıh varken yerine yüzey deyip geçtiler lerde Kur’an çevirilerinin yapıldığını biliyoruz. Hattâ Kavramların üstüne soğuk bir su içtiler beylikler döneminde bile Kur’an çevirileri yapılmıştır. Faaliyet isterken, etkinliğe düştüler Gelgelelim altı yüzyıllık bir dönemde tümüyle bir Zaman, mekan bilmeyen ustalıktan bana ne . Kur’an çevirisi yapılmamıştır. Tanzimat dönemine gel- diğimiz zaman ilk kez Ahmet Cevdet Paşa, Kur’an’ın Yunusça felsefeyi dilde de yaşatalım bazı hükümlerini Osmanlıcaya çevirmişse de ancak Müstehcen kelimeyi dilimizden atalım daha sonraki yıllarda, yani İkinci Meşrutiyetle birlikte Kendimize milli bir politika güdelim ulusal duyguların yükselmesi sonucunda Kur’an’ın ve Zaman, mekan bilmeyen ustalıktan bana ne. ibadet dilinin Türkçeleşmesi istenmiş ancak 2. Abdül- hamit Han buna izin vermemiş ve dönemin şeyhülisla- Kültürümüzün kaynağı inan dilde yatıyor mı yayınladığı bir fetva ile Kur’an’ın Türkçe’ye çeviri- Kaide tanımayan istisnasız batıyor si yasaklanmıştır. (Hidayet Aydar) Tereciye bakmayın bize tere satıyor Görüldüğü gibi Osmanlı devletinde kim ne der- Zaman, mekan bilmeyen ustalıktan bana ne. se desin, kim ne düşünürse düşünsün burada önemli Ömer KALAFAT olan din adamlarının, ulemanın görüşü asıl ölçü ola- +++ rak kabul edilirdi. Bu baskılardan olsa gerek padişah Abdülmecit Efendi’nin damadı Sait Paşa, “Okullarda Ömer Kalafat, “bana ne” dese de, dil konusu bütün coğrafya dersi şeriata uymaz” dediğini ve 1601 yılın- bir ulusu ilgilendirdiğinden ben de “bize ne” diyerek da medrese müderrisi Sarı Abdurrahman’ın, “âlemin ona yanıt vermiştim: sonsuzluğuna inandığı için” idam edildiğini biliyoruz. “DİLDE BİRLİK” (Adnan Adıvar) Ömer Kalafat’a Dünyada, inandığı dinin, burada İslamiyet’in ana Kımız içtik Altaylar’da bir zaman kaynağı olan bir kitabı yani Kur’an’ı tümüyle kendi di- Elin ekşi şarabından bize ne line çeviremeyen tek devlet Osmanlı devletidir herhal- Yıllar yılı fâilâtün fâilün de. Burada da “uydurukça”da usta olan kişiler hemen: Acem’inden, Arap’ından bize ne. “Bunları halkın bilmesine gerek yok, zaten hocalar Kur’an’ın mealini camilerde halka söylüyorlar” diye- Çarşı, Pazar İngilizce sonunda bilirler. Ülkemizde bu kadar tarikat, cemaat ve öteki Senin aklın bilmem neden sorunda dinsel grupların çokluğu da bu anlayışın ürünü olarak Umut güzel, Türkçe güzel yarın da ortadadır. Okey, jokey, tripinden bize ne. Yani bizim kitabımız Latince’ye, İngilizce’ye, Fransızca’ya, İspanyolca’ya, Yunanca’ya, Rusça’ya Faaliyetin söylenmesi güç olur çevrilecek, sadece Türkçe’ye çevrilmeyecek. Bu yasak Özdilini sevmeyenler nic’olur niye? İthal malı bir kelime piç olur Bereket versin bir Mustafa Kemal çıktı da biz, Toprak varken türabından bize ne. dilimizi de kim olduğumuzu da öğrendik. Bu konuda başkalarının ağzına bakmaktan kurtulduk. Yunus tıpkı bizim gibi söyledi Gel gör ki 12 Eylül Kenan Evren askeri darbesiyle Öztürkçe’yi başka dile yeğledi dilde-Türkçe’de geriye dönüş tekrar başladı. 105 Türk- Gönlümüzde bir su gibi çağladı çe sözcüğün o günlerde televizyonlarda, orada, burada Çölün kuru serabından bize ne. yasaklandığını unutmuş değiliz. İşte tam da o günlerde Tarla dergisinde Türkçe sözcükleri beğenmeyen, o Yüzey varken niye satıh demeli sözcüklerle alay eden bir Türk’ün şiiri (manzumesi) ve Kökün, ekin anlamını bilmeli benim ona verdiğim yanıt aşağıdadır: İnsan biraz kendisine gelmeli Elin eski harabından bize ne. 38 Gençlik Dergisi Bir Soruya Cevap

Nail KOCABAY

- Hocam, biz hangi platformda görünürsek görüne- Bunu da Yılmaz Öztuna’nın Büyük Türkiye Tarihi lim hemen bir karşı koyma ile karşılaşıyoruz, neden? adlı eserinde zikrettiğine göre iki Batılı: “Macar tarihçi - Bu kısaca Türk milletine gösterilen husumetin bir Sandor Takats: Türk uc (serhat, sınır) kalelerinde işken- yansımasıdır. Çünkü biz o milleti temsil ediyoruz ve ce aletlerinin, işkence ustalarının ne olduğu bilinmezdi. onun değerlerini savunuyoruz. Türk esirliğinden bir tek esirin herhangi bir uzvu kesil- Bunu uluslararası ilişkiler açısından ele alırsak miş olarak dönmediği halde, esirlerimize zulmediliyor Kıbrıs çıkartması sırasında görmüştük ki Batı dünyası diye gene Türklere iftira atılırdı. birden ayağa kalktı. Türkler yeniden tarihi misyonuna Ve Polonyalı Simeon: Türklerin temizlikleri, ha- soyunuyor, bunların durdurulmaları gerekir, dediler. mamları, helâları, terbiyeleri, edepleri, huzurları ile Hemen ambargo uyguladılar ve Kıbrıs meselesini kör- Araplarınkinin hiçbir ilgisi yoktur. Türkler son derecede düğüm haline getirdiler. Bilindiği gibi bir türlü çözüle- temiz, nazik ve edepli kimselerdir. Yere tükürmeyi bile miyor. çok ayıp sayarlar. Böyle olduğu halde Arapların ken- Türk milleti, tarih boyunca Japon Denizi’nden At- dilerini asıl Müslüman, Türkleri sonradan olma, yarım las Okyanusu’na, Sibirya’dan Habeşistan’a karşılaştığı Müslüman saymaları hayret verir” şeklinde anlatmışlar- her milleti, Çin’i, Roma’yı, Rus’u, Bizans’ı ve Hint’i dır. yenip üstünlük sağlamıştı. Bu üstünlüğü savaş mey- Meseleye içeriden baktığımızda da tarihi misyonu- danlarının şartlarına uygun tabyalar keşfetmek, devrin muza hoş bakmayan milletlerin telkinlerine açık olan en tesirli silahlarını kullanmak ve düşmanlarının bece- kimselerin olduğu gibi, eğitim sistemimizin ortaya remedikleri savaş taktiklerini – Turan taktiği – uygu- çıkardığı Türk’e yabancı çevreler de mevcuttur. Ken- lamak sayesinde gerçekleştirmişti. Çin’e perde, masa dimizi inkâr eden, tarihimize, kültürümüze, dinimize kullanmayı, Romalıya gömlek giymeyi, koşum takım- yabancı kılan eğitim politikaları sebebiyle aslımızdan larını, askerî onlu sistemi öğreten Türk milleti, kültür uzaklaştığımız malumdur. Milli kültür kaynaklarımızı ve medeniyette üstünlüğünü de Orhun Abideleri ile gös- kurutulmuş, mazi ile gelecek arasındaki köprüler yıkıl- termişti. Orhun Abideleri demek, Türklerin daha Orta mıştır. Bu yüzden milli ruh sarsılmış ve özüne yabancı Çağ’da kendilerine mahsus yazıları var demektir. Böyle nesiller türemiştir. Eski Roma ve Yunan eserleri ihya bir abide, o zamanlar ender rastlanan bir şeydir. Orhun edilirken kendi kültür ve medeniyet eserlerimiz unutul- Abideleri demek, Türkler binlerce yıl önce edebî bir dile maya terk edilmiştir. O kadar ki toplumların, kültürle- sahiptiler demektir. Abideler dikiyor ve hatıralarını yeni rinden ilham ve hız aldığı bilindiği halde bu çevreler nesillerine aktarabiliyorlar demektir. Böyle ince, sanat “1000 Temel Eser” adı altında kendi klasiklerimizin bile eseri abideleri okuyup anlayabilecek derecede aydın ve yayımlanmasını engellemişlerdir. Aynı zihniyet sahiple- kültürlü kimseler demektir. ri daha sonraki zamanlarda “Milli Kültür” dergisinin Yöneldikleri hemen her ülkede köle hayatı yaşayan yayına hazırlanmış sayısını matbaada bırakmışlardır. mazlumlar tarafından kurtarıcı olarak karşılanan Türk “Kuruluş” dizisi etrafında yaşadıklarımız bunun daha milleti, kurduğu dünya düzeninde barış ve adaleti tesis açık bir göstergesidir. Dizi TRT’de yayınlanınca halkta etmiştir. Meşhur Arap edibi İbn-i Hassul: “Türklerin en büyük bir heyecan ve merak uyandırmıştı. Herkes ta- büyük vasfı, bir toplumun başına geçmekteki istidat- rihimize ilgi duymaya başlamış, atalarımız neler yap- larıdır. Doğuştan hükümdar ve komutan olmak, emir mış diye araştırmaya koyulmuştu. İngiltere’de bir dergi, vermek ve toplumları idare etmek için yaratılmışlardır “Türkler şovenizme yöneldi.” şeklinde bir haber yaptı. ”diyor. Başbakan, derhal kültür müşavirini İngiltere’ye yolladı. Ünlü İtalyan filozofu Campanella, “Hakikat, adalet … Sonra ne mi oldu? TRT Genel Müdürü değiştirildi. ve hürriyetin hüküm sürdüğü Güneş – Ülke’nin gerçek- Benzeri dizilerin devamı beklenirken Televole kültürü leşeceğine inanıyorum. Çünkü Türkler var.” sözlerini başlatıldı. Daha sonraki yıllarda bu kültürün zararları bu sebeple sarf etmişti. Fakat bu başarılar, aynı zamanda MİT raporlarına bile girdi. Zaten yaptığı yıkım herkesin haset ve husumet uyandırmıştır. malumudur. Bu kültürün yayılması ile istenen, gençlik Gençlik Dergisi 39

dâhil kimse milli davalarla ilgilenmesin, milli BİLGİ YURDU GENÇLİK EĞİTİM VE KÜLTÜR hedeflerimize yönelmesindir. DERNEĞİ 2019 YILI CUMA KONFERANSLARI Türklük kavgasının davacılarından rah- metli Ergun Göze’nin kaleminden halimi- TARİH KONUŞMACI KONU zi ortaya koyalım: “Kıbrıs meselesi sadece 4-Ocak-19 MUSTAFA ÖZTÜRK ATATÜRK’ÜN ADALET BAKANI MAHMUT Kıbrıs’ta konuşulmaz. Helenizm, Bizanti- ESAT BOZKURT nizm, Megali İdea şekillerine girer. Daha sı- 11-Ocak-19 ATİLLA ÖZMEL(YOL İŞ TÜRKİYE’DE SENDİKACILIK kışınca Ortodoks kilisesinin katranî libasına SEN.1. NOLU ŞB.BŞK. bürünür, o da olmazsa “Hümanizma” olur. 18-Ocak-19 KUL AHMET CANTÜRK DOĞU TÜRKİSTAN’DA NELER OLUYOR (s. 91) Bunlara mukabil … Türk’ün meselesi 25-Ocak-19 MUSTAFA ÖZTÜRK ATATÜRK’ÜN MAARİF VEKİLİ MUSTAFA Türkiye’de bile yoktur. Bulunmaz, bulunsa NECATİ konuşulmaz, konuşulsa dinlenmez, dinlense 1-Şubat-19 MUSTAFA YILDIZ (HARİTA BELEDİYELERDE İMAR UYGULAMALARI gereği yapılmaz. (s. 92)”1 MÜHENDİSİ) VE KENSEL DÖNÜŞÜM “İsa Yusuf Bey, … ‘Dünyada her milletin, 8-Şubat-19 OSMAN ARSLAN (EMEKLİ TÜRKİYE’NİN JEPOLİTİK KONUMU gadre uğramış her topluluğun hamisi vardır. ALBAY) Hatta himaye-i hayvanat cemiyetleri bile var. 15-Şubat-19 ÜNAL ÖZERDEM PİYASA EKONOMİSİ VE İKTİDAR Yalnız biz, Doğu Türkistanlıların hamimiz 22-Şubat-19 PR.DR.A.KADİR YUVALI TÜRKLERDE DEVLET ANLAYIŞI yok.’ (s. 83)”2 Zaten biz de vaktiyle ‘’Viet- 1-Mart-19 MUSTAFA ÖZTÜRK KENDİNİ TÜRK VARLIĞINA ADAYAN nam değil Türkistan, Mao değil Alparslan” ADAM:DR.REŞİT GALİP diye bu sebeple haykırmıştık. 8-Mart-19 ZEKİ KARAHÜSEYİN KAYSERİ EKONOMİSİNİN TÜRKİYE Vatanı koruma ve milleti yükseltmede bü- EKONOMİSİNDEKİ YERİ tün gayret ve hamlelerin, asıl tayin edici ve 15-Mar-19 SERAP DURMUŞ BUGÜNKİ TÜRKİYE EKONOMİSİ yön verici olan milli kültür üzerine bina edil- 22-Mart-19 KADİR ÖZDAMARLAR TÜRK EDEBİYATINDA ÇANAKKALE diği bir gerçektir. Atatürk ne diyor; “Benim 29-Mart-19 GENEL SOHBET TÜRKİYENİN GÜNDEMİ naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır 5-Nisan-19 HAKAN TUNÇ ATATÜRKÇÜLÜGÜM ANAYASAL fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar TEMELLERİ kalacaktır.” Bilge Kağan ne demiş: “Üstte 12-Nisan-19 MUSTAFA EKİNCİ BOGAZLAYAN KAYMAKAMI MİLLİ ŞEHİT mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delin- KEMAL BEY medikçe Türk ilini töresini kim bozabilir?” 19-Nisan-19 MUSTAFA İLHAN TÜRKİYEDE ETNİK GRUPLAR VE YENİ Namık Kemal’in TÜRKİYE CUMHURİYETİ ‘’Vatanın bağrına düşman dayamış han- 26-Nisan-19 AYHAN GÜLSOY MUSTAFA KEMAL SAMSUNA NASIL VE çerini NEDEN GİTTİ? Yok mudur kurtaracak bahtı kara made- 3-Mayıs-19 OSMAN SEL TÜRKÇÜLÜK, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE rini? SİYASET mısralarına Atatürk, 27-Eylül-19 MUSTAFA ÖZTÜRK ZİYA GÖKALP VE ATATÜRK’TE KADIN ‘’Vatanın bağrına düşman dayasın hançe- HAKLARI rini 4-Ekim-19 ERTUĞRUL ÖZTOPRAK SURİYEDEKİ GELİŞMELER Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini’’ (EM.ALB.) mısralarıyla Meclis kürsüsünden cevap 11-Ekim-19 AHMET MUHTAROĞLU DOĞU AKDENİZDE ENEJİ PAYLAŞIMI vermişti. Asırlar içinde bu, hep böyle devam 18-Ekim-19 İSMAİL DAŞGELD GÖSTERİM:HÜSEYİN’E AĞIT edip gelmiştir. İ(FOTOĞRAF SANATÇISI) Buna rağmen bütün bunlar niye oluyor? 25-Ekim-19 AYHAN GÜLSOY CUMHURİYET’TEN ÖNCE Cevabı Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu ver- CUMHURİYET’TEN SONRA sin: “Türk milleti, bir yandan hakikatleri çiğ- 1-Kasım-19 AV.BEKİR ÖZKAN HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE YARGI neyerek onu barbar ilan eden yabancı menşeli GÜLMEZ BAĞIMSIZLIĞI hain propagandanın, bir yandan da kendi ken- 8-Kasım-19 OSMAN SEL İDARİ SİSTEMLER VE MİLLETLER dini inkâr etmek garabetine düşen sözde mü- 15-Kasım-19 YAŞAR DURAN İRAN’DAKİ GÖRDÜKLERİM VE İRAN’DAKİ nevverlerinin insafsız saldırıları altındadır. (s. TURAN 3 75-76)” 22-Kasım-19 HAKAN TUNÇ TÜRKİYE’DE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME 29-Kasım-19 MEHMET KÜÇÜK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUMA ALIŞKANLIĞI 13-Aralık-19 GÖKHAN ALKAN NİHAL ATSIZ VE TÜRK TARİHİ 20-Aralık-19 EMİNE BAĞCI TÜRKİYE’DE BANKALAR 1) Ergun Göze, Türklük Kavgası, Yağmur Yayınevi, 27-Aralık-19 MUSTAFA İLHAN TÜRK BOĞAZLARI ÜSTÜNDE İstanbul, 1977 EMPERYALİSTLERİN EMELLERİ 2) Ergun Göze, age 3) İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Devlet Kitapları 1000 Temel Eser, MEB Basımevi, İstanbul 1970