T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SEYHAN BARAJ GÖLÜ (ADANA)’NÜN SUYUNDA, SEDİMENTİNDE VE GÖLDE YAŞAYAN SAZAN (Cyprinus carpio L., 1758)’IN BAZI DOKU VE ORGANLARINDAKİ AĞIR METAL BİRİKİMİNİN ARAŞTIRILMASI

Ozan GÜLDİREN

Danışman Prof. Dr. Selda TEKİN ÖZAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ BİYOLOJİ ANABİLİM DALI ISPARTA‐2017

© 2017 [Ozan GÜLDİREN]

TEZ ONAYI

Ozan GÜLDİREN tarafından hazırlanan "Seyhan Baraj Gölü (Adana)’nün suyunda, sedimentinde ve gölde yaşayan sazan (Cyprinus carpio L., 1758)’ın bazı doku ve organlarındaki ağır metal birikiminin araştırılması" adlı tez çalışması aşağıdaki jüri üyeleri önünde Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı’nda YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak başarı ile savunulmuştur.

Danışman Prof. Dr. Selda TEKİN ÖZAN ...... Süleyman Demirel Üniversitesi

Jüri Üyesi Doç. Dr. Fatma GÜRBÜZ ...... Aksaray Üniversitesi

Jüri Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer ERDOĞAN ...... Süleyman Demirel Üniversitesi

Enstitü Müdürü Prof. Dr. Yasin TUNCER ......

TAAHHÜTNAME

Bu tezin akademik ve etik kurallara uygun olarak yazıldığını ve kullanılan tüm literatür bilgilerinin referans gösterilerek tezde yer aldığını beyan ederim.

Ozan GÜLDİREN

İÇİNDEKİLER Sayfa İÇİNDEKİLER ...... i ÖZET ...... ii ABSTRACT ...... iii TEŞEKKÜR ...... iv ŞEKİLLER DİZİNİ ...... v ÇİZELGELER DİZİNİ ...... vi SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ...... vii 1.GİRİŞ ...... 1 1.1. Ağır Metallerin Genel Özellikleri ...... 3 1.1.1. Ağır metalin tanımı ve özellikleri ...... 3 1.1.2. Ağır metal kirliliğine yol açan nedenler ...... 6 1.1.3. Ağır metallerin sudaki birikimi ...... 9 1.1.4. Ağır metallerin sedimentte birikimi ...... 9 1.1.6. Ağır metallerin balıklar tarafından birikmesi ...... 15 1.1.7. Ağır metallerin toksik etkisi ...... 17 1.1.8. Ağır metallerin sucul canlılara etkisi ...... 18 1.1.9. Ağır metallerin zehirliliğini etkileyen faktörler ...... 19 1.1.10. Çalışılan metallerin özellikleri ...... 21 1.1.10.1. Kadmiyum (Cd) ...... 21 1.1.10.2. Krom (Cr) ...... 23 1.1.10.3. Bakır (Cu) ...... 24 1.1.10.4. Demir (Fe) ...... 27 1.1.10.5. Mangan (Mn) ...... 28 1.1.10.6. Molibden (Mo) ...... 29 1.1.10.7. Nikel (Ni)...... 31 1.1.10.8. Kurşun (Pb) ...... 32 1.1.10.9. Selenyum (Se) ...... 35 1.1.10.10. Çinko (Zn) ...... 36 3.MATERYAL VE METOD ...... 46 3.1. Araştırma Alanı ...... 46 3.2. Sazan (Cyprinus carpio Linnaeus, 1758)’ın Genel Özellikleri ...... 48 3.3. Arazi Çalışmaları ...... 50 3.4. Laboratuar Çalışmaları ve Metal Analizi ...... 50 3.5. İstatistiksel Analizler ...... 52 4. ARAŞTIRMA BULGULARI ...... 53 4.1. Standart Referans Materyaller ...... 53 4.2. Seyhan Baraj Gölü Suyunda Belirlenen Ağır Metal Konsantrasyonları . 55 4.3.Seyhan Baraj Gölü’nün Sedimentinde Belirlenen Ağır Metal Konsantrasyonları ...... 58 4.4. Sazanın Bazı Doku ve Organlarında Belirlenen Ağır Metal Konsantrasyonları ...... 61 5. TARTIŞMA VE SONUÇ ...... 69 5.1. Tartışma ...... 69 5.2. Sonuç ...... 79 ÖZGEÇMİŞ ...... 104

i

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

SEYHAN BARAJ GÖLÜ (ADANA)’NÜN SUYUNDA, SEDİMENTİNDE VE GÖLDE YAŞAYAN SAZAN (Cyprinus carpio L., 1758)’IN BAZI DOKU VE ORGANLARINDAKİ AĞIR METAL BİRİKİMİNİN ARAŞTIRILMASI

Ozan GÜLDİREN

Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Selda TEKİN ÖZAN

Ekim 2014 ile Temmuz 2015 tarihleri arasında yapılan bu çalışmada Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda, sedimentinde ve gölde yaşayan sazan (Cyprinus carpio L., 1758)’ın kas, karaciğer ve solungaçlarındaki bazı ağır metallerin (Cd, Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Se, Pb ve Zn) konsantrasyonlarının tespit edilmesi, doku ve organlardaki metal birikimi ile balık boyu ve ağırlığı arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Suda yapılan analizler sonucunda en fazla biriken metalin Fe, en az biriken metalin ise Cd olduğu belirlenmiştir. Sudaki metal miktarlarının genel olarak yaz mevsiminde arttığı saptanmıştır. Sediment örneklerinde yapılan analizler sonucunda tüm metaller belirlenmiştir. Sedimentte yapılan analizler sonucunda en fazla biriken metal Fe iken, en az biriken metalin ise Cd olduğu belirlenmiştir. Sedimentteki metal m,ktarları genelde yaz mevsiminde artış göstermiştir. Sazanın kas, karaciğer ve solungaçlarında yapılan metal analizleri sonucunda ise tüm metaller her dokuda tespit edilmiştir. Metallerin karaciğer dokusunda kas ve solungaca göre daha fazla birikim gösterdiği belirlenmiştir. Balıklardaki metal seviyeleri ile balıkların ağırlık ve boyları arasında doku ve metale göre değişmekle beraber negatif ve pozitif ilişkiler olduğu belirlenmiştir.

Anahtar kelimeler: Seyhan Baraj Gölü, Sazan, ağır metal, birikim, su kirliliği

2017, 104 Sayfa

ii ABSTRACT

M. Sc. Thesis

INVESTIGETION OF HEAVY METAL ACCUMULATION IN WATER, SEDIMENT AND SOME TISSUES AND ORGANS OF CARP (Cyprinus carpio L., 1758) INHABITING LAKE

Ozan GÜLDİREN

Süleyman Demirel University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Biology

Supervisor: Prof. Dr. Selda TEKİN ÖZAN

This study which was carried out between October 2014 – July 2015 aimed to determine the seasonal variations of some heavy metals (Cd, Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Pb, Se, and Zn) in water, sediment and muscle, liver and gill of carp, the relationship between metal levels in tissue and organs with fish weight and lenght. As a result of analysis in water Cd was not determined in autumn, spring and winter. Fe was the highest and Cd was the lowest in water. It had been determind that the metal levels in water increased in summer. All metals were determined in all seasons as a result analysis. Heavy metals levels in sediment was increased in summer generally. Fe was the highest and Cd was the lowest in sediment as a result of analysis. All of the heavy metals in carp determined in all tissues. The highest metal levels were found in liver compared with gill and muscle. Generally, negative and positive relationships were determind between metal levels in with fish weight and length depend of tiisues and metal.

Key Words: Seyhan Dam Lake, Carp, Heavy metal, Accumulation, Water pollution

2017, 104 pages

iii

TEŞEKKÜR

Çalışmalarım süresince bu araştırma için beni yönlendiren, bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım, yakın ilgi ve alakalarını hiçbir zaman esirgemeyen, değerli danışman hocam Prof. Dr. Selda TEKİN ÖZAN’a teşekkürlerimi sunarım.

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Besleme Araştırma Laboratuvarının olanaklarından faydalanmamızı sağlayan Ali KAHRAMAN’a teşekkürlerimi sunarım.

4162‐YL1‐14 No’lu hazırlanan "Seyhan Baraj Gölü (Adana)’nün suyunda, sedimentinde ve gölde yaşayan sazan (Cyprinus carpio L., 1758)’ın bazı doku ve organlarındaki ağır metal birikiminin araştırılması" Proje ile tezimi maddi olarak destekleyen Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyonu Birimi Başkanlığı’na teşekkür ederim.

Yaşamımın her aşamasında olduğu gibi, yüksek lisans çalışmalarım sırasında da maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen annem Zeynep YÖRÜK’e, kardeşim Boran GÜLDİREN’e ve YÖRÜK ailesine çok teşekkür ederim. Ayrıca bana her konuda destek olan, her zaman olduğu gibi yüksek lisans çalışmalarım sırasında da göstermiş olduğu yardım ve anlayışlarından dolayı Gökçe YILDIZ’a çok teşekkür ederim.

Ozan GÜLDİREN ISPARTA, 2017

iv

ŞEKİLLER DİZİNİ

Sayfa Şekil 1.1. Periyodik tabloda metallerin gösterilmesi...... 4 Şekil 1.2. Metallerin ekolojik devri ...... 8 Şekil 1.3. Metalin su ortamında izlediği yol ...... 10 Şekil 1.4. Ağır metallerin balıklarda vücuda alınımı ve dağılımı ...... 14

Şekil 53.1. Seyhan Baraj Gölü, örnekleme istasyonları ...... 47

Şekil 3.2. 6 Sazan ...... 49

v

ÇİZELGELER DİZİNİ Sayfa Çizelge 1.1 Önemli ağır metallerin ekolojik sınıflandırması (Davies, 1980)...... 5 Çizelge 1.2. Ekosisteme dahil olan toksik ağır metallerin kaynakları (Markert,1993)...... 7 Çizelge 1.3. Cd Özellikleri ...... 21 Çizelge 1.4. Cr Özellikleri ...... 23 Çizelge 1.5. Cu Özellikleri ...... 25 Çizelge 1.6. Fe Özellikleri ...... 27 Çizelge 1.7. Mn Özellikleri ...... 28 Çizelge 1.8. Mo Özellikleri ...... 30 Çizelge 1.9. Ni Özellikleri ...... 31 Çizelge 1.10. Pb Özellikleri ...... 32 Çizelge 1.11. Se Özellikleri ...... 35 Çizelge 1.12. Zn Özellikleri...... 36 Çizelge 3.1. Seyhan Baraj Gölü’nün teknik bilgileri (Web.1) ...... 48 Çizelge 4.1. Referans materyal DORM 3'ün sertifika değerleri, belirlenen değerleri ve hassasiyet dereceleri ...... 53 Çizelge 4.2. Referans materyal DOLT 4‘ün sertifika değerleri, belirlenen değerleri ve hassasiyet dereceleri ...... 54 Çizelge 4.3. Referans materyal HISS 1’in sertifika değerleri, belirlenen değerleri ve hassasiyet dereceleri ...... 54 Çizelge 4.4. Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda ölçülen ağır metal konsantrasyonlarının minimum değerleri, maksimum değerleri, ortalama değerleri (ppb) ve standart sapmaları...... 57 Çizelge 4.5. Seyhan Baraj Gölü sedimentinde ölçülen ağır metal konsantrasyonlarının minimum değerleri, maksimum değerleri, ortalama değerleri (mg/kg) ve standart sapmaları ...... 60 Çizelge 4.6. Mevsimlere göre sazanın farklı dokularında tespit edilen bazı ağır metallerin ortalama değerleri (mg/kg) ve standart sapmaları ...... 65 Çizelge 4.7. Sazanın ağırlığı ve ağır metal konsantrasyonu arasındaki ilişkiler .. 67 Çizelge 4.8. Sazanın boyu ve ağır metal konsantrasyonu arasındaki ilişkiler ...... 68

vi

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

AAS Atomik Absorpsiyon Spektrofotometresi Al Alüminyum As Arsenik ºC Derece celcius Ca Kalsiyum Cd Kadmiyum cm Santimetre cm³ Santimetreküp Co Kobalt Cr Krom Cu Bakır DOLT‐4 Dogfish Liver Reference Materials for Trace Metals DORM‐3 Dogfish Protein Certified Reference Material For Trace Metals EC European Community EPA Environmental Protection Agency FAO Food and Agriculture Organization Fe Demir GESAMP United Nations Group of Experts on the Scientific Aspects of Marine Pollution gr Gram Hg Civa HISS‐1 Marine Sediment Reference Material for Trace Elements and Other Constituents hm³ Hektometre küp HNO3 Nitrik asit H2SO4 Sülfirik asit ICP‐AES Inductively Coupled Plasma‐ Atomic Emission Spectrometer kg Kilogram km Kilometre l Litre m Metre mg Miligram μg Mikrogram ml Mililitre mm Milimetre Mn Manganez Mo Molibden μs Mikrosaniye N Azot Ni Nikel O Oksijen Pb Kurşun Pg/g Pikogram bölü gram ppb Milyarda bir kısım ppm Milyonda bir kısım S Kükürt Sb Antimon

vii

Se Selenyum Sn Kalay TEK Tetraetil kurşun TMK Tetrametil kurşun TSE Türk Standartları Enstitüsü US EPA United States Environmental Protection Agency V Vanadyum WHO World Health Organization Zn Çinko λ Lamda

viii

1.GİRİŞ

Son yüzyılda, dünyamızda hızla gelişmeye devam eden sanayi ve endüstrileşme hayatımıza bir takım kolaylıklar getirirken bununla beraber bazı sorunları da gündeme taşımıştır. Çevre kirliliği, endüstrileşme çabalarının sonucu olarak dünyamızı tehdit eden sorunlardan bir tanesi haline gelmiştir ve pek çok ülkenin üzerinde dikkatle çalıştığı bir konudur.

Yeryüzünde, sadece iki hidrojen ve bir oksijen atomundan meydana gelen su molekülünden daha basit yapıya sahip bir bileşik bulunmamaktadır. Fakat yüksek dipol momenti sayesinde iyonik bileşikler için mükemmel bir çözücü olan suyun sıvı halinin katı halinden daha yoğun olduğu, en yüksek yoğunluğa donma noktasında değil +4oC’de ulaşan; toplumların yaşam kalitelerinin arttırılabilmesi, medeniyetlerin gelişmişlik seviyelerinin belirlenmesi kısacası canlı hayatının sürdürülebilmesi için sudan daha özel ve önemli bir molekül yoktur (Tokatlı, 2004).

Dünya yüzeyinin dörtte üçünü kaplayan suyun %97,4’nü okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su formunda olup aynı zamanda antropojenik faaliyetlerde kullanılabilirliği sınırlıdır. Geriye kalan %2,6’sı tatlı su rezervlerini; buzullar(%79), yeraltı suları(%20), göl ve nehirlerden oluşturmaktadır. Toplam tatlı su kaynaklarının ise, canlılar tarafından sadece % 0,27’lik kısmı doğrudan kullanılabilir (Gleick, 1996). İnsan populasyonları için sınırlayıcı faktörlerin geçmişe oranla daha çok azaldığını, bununla beraber dünya nüfusunun hızlı artışı ve su kaynaklarının gün geçtikçe azaldığını göz önüne alacak olursak; neredeyse herkes tarafından bilinen “Dünyamızdan bir damla suyun bile eksilip artamayacağı” ifadesinin kısmen doğru ve fazla iyimser olduğu anlaşılmaktadır. 18. yüzyılın son çeyreğinde, Sanayi Devrimi’nin başlangıcında 1 milyar olan dünya nüfusu 1950 yılında 2,5 milyara yükselmiştir. Şu an ise 7 milyar civarında olup, hızla artmaya devam eden bu hızlı yükselişle beraber toplumlarda çevre bilincinin yeterince yerleştirilememesi, sanayi ve teknolojideki aşırı gelişmeler

1

dünyanın kullanılabilir su potansiyelinin günden güne tükenmesine sebep olmaktadır (Haviland, 2002; Dağlı, 2005; Atalık, 2006).

Özellikle 20. yüzyıl içerisinde artan nüfusla birlikte su kaynaklarına olan ihtiyaç; sosyo‐ekonomik gelişim, kentleşme, endüstrinin gelişimi, tarımsal aktivitelerin artmasıyla gün geçtikçe önem kazanırken (Jurdi vd., 2002), sanayi devrimiyle birlikte sucul ekosistemlerde görülen kirlilik, hızla artmaya başlamış ve çağımızın en önemli çevre sorunlarından birisi haline gelmiştir (Mason,1991).

Kirliliğin basit fakat doğru bir tarifi “Herhangi bir şeyin yanlış alanda çok fazla olması”durumudur (Philips ve Rainbow, 1994). Başka bir tanım olarak, yaşam ve sağlık koşullarının bozulmasına neden olan, çevremizde istenmeyen etkilerin açığa çıkmasına ve böylece yaşam kalitesinin azalmasına neden olan hatta bazı durumlarda ölümlere sebep olabilen herhangi bir madde kirletici olarak tanımlanmaktadır. Bu şekilde tanımlanan herhangi bir maddenin doğada bulunuş seviyeleri, tolerans limitlerinin altında ya da başka deyişle, “istenen ya da kabul edilebilir” aralıklarda olmak zorundadır. Bu nedenle, çevresel kirlilik; su, hava ve karada toksik etkilere sebep olabilen ve bu çevrede yaşayan organizmalara zarar veren bir kirleticinin bulunması durumu olarak ifade edilmektedir (Duruibe vd., 2007).

Bu tarifi sucul ekosistemlerdeki kirleticilere uyarlayacak olursak; bir kirleticinin olması gerekenin üstünde bir konsantrasyonda bulunması durumudur. Aslında kimyasal kirletici diye bir şey yoktur, ancak bu kimyasalların yüksek konsantrasyonda bulunma durumu vardır.

Kimyasal kirleticilerin analitik olarak test edilmesi zaman kaybettirici ve pahalıdır. Su ve sedimentteki kirleticilerin konsantrasyonunun ölçülmesi tek başına bir ortamda yaşayan canlılar üzerine kirleticinin potansiyel etkisi hakkında bilgi veremez (Mal vd., 2002). Sucul canlılar kirleticilerin suda tespit edilen konsantrasyonundan 1 milyon kez daha yüksek konsantrasyonda biyokonsantre ve biyoakümüle edilebilirler (Cha vd., 1997).

2

Artan kirlenmenin başlıca sebepleri; endüstriyel ve evsel atıklar, tarım faaliyetleri, rafineri atıkları, ulaşım, fosil yakıtlarının yakılması, madencilik gibi antropojenik faktörlerdir (Bergman vd., 1986; Moss, 1967; Chen ve Chen, 2001). Bu antropojenik etkenlerin sebep olduğu kirlilik, su kitlelerinde ötrofikasyon, asidifikasyon, alüvyon birikmesi ve ağır metal kirliliği gibi çok farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir (Henderson‐Sellers ve Markland, 1987;Vollenweider, 1989; Kira, 1993; Straskraba ve Tundisi, 1999). Özellikle bu kirleticilerden ağır metaller; sucul canlılarda toksik etkiler meydana getirmeleri, bırakıldıkları ortamda uzun süre kalmaları ve besin zincirinde birikerek insan sağlığını tehdit etmeleri nedeniyle dikkat çekmektedir (Kankılıç vd., 2013).

1.1. Ağır Metallerin Genel Özellikleri

1.1.1. Ağır metalin tanımı ve özellikleri

İnsan ve hayvanlar için hayati öneme sahip olan metaller, endüstri ve uygarlığın temelini oluşturmaktadır. 7‐8 bin yıl önce maden devri bakırla başlamış olup, daha sonra tunç, demir, çelik endüstri ve teknolojileri takip etmiştir. İnsanlar ilk olarak bu metallere kendileri maruz kalmış, diğer taraftan da çevresini kirleterek diğer canlıların da maruz kalmasına sebep olmuşlardır. Bugün “endüstriyel metaller” olarak adlandırılan 50 metal ve alaşımın kullanıldığı bilinmektedir. Metal ve tuzların sayısız kullanım yerlerinden bir tanesi de farmasötiktir. Esansiyel olan ve olmayan metaller başta besinler olmak üzere diğer bazı yollarla (su, hava gibi) canlı organizmalar (bitki, hayvan ve insanlar gibi) tarafından bünyelerine alınmaktadır (Vural, 2005).

Metaller, doğal olarak yer kabuğunun yapısında bulunan elementlerdir. Ağır metal terimi, düşük konsantrasyonlarda bile toksik etki gösterebilen ve yüksek yoğunluğa sahip elementler için kullanılmaktadır. Ağır metal, fiziksel özellik açısından 5 g/cm3’ten daha büyük graviteye sahip olan metaller ve metalloidler için kullanılan genel bir terimdir (Huton ve Symon, 1986; Nriagu, 1988; Garbarino vd., 1995; Nies, 1999). Atomik ağırlığa göre; atomik ağırlığı 40’tan büyük metalik element, atomik numarasına göre ise; atom numarası 21

3

(skandiyum) ve 92 (uranyum) arasındaki metal gibi birçok tanımlama mevcuttur (Duffus, 2002).

Doğal olarak meydana gelen 90 elementten 53 tanesi ağır metal olarak gruplandırılır. Bu grubu kurşun, kadmiyum, demir, kobalt, bakır, nikel ve çinko gibi elementler oluşturur (Şekil 1.1). Fakat bunların sadece 17 tanesi biyolojik olarak mevcut olup, ekosistem için önem teşkil etmektedir. Co, Cu, Zn, Cr, Ni, Fe ve Mo canlılar için önem teşkil ederek, enzim ve pigmentlerin yapıtaşı olan mikroelementlerdendir. Ağır metal olarak bilinen elementler ve onların iyonları, periyodik tabloda geçiş elementleri olarak tanımlanan geniş bir grubu oluşturmaktadır. Ağır metaller, sıklıkla iz element veya mikro besin maddeleri olarak isimlendirilir (Phipps, 1981). Fakat iz element tanımı daha çok organizmaların ihtiyacı olan esansiyel metalleri ifade etmek için kullanılıp, hücrede düşük konsantrasyonlarda bulunmaktadır (Bat vd., 1998).

Şekil 1.1. Periyodik tabloda metallerin gösterilmesi (Appenroth, 2010).

Çok sayıda kullanım alanı olan metaller biyolojik bakımdan üç gruba ayrılır; Esansiyel (biyojenik) elementler: Canlıların yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmesi için mutlaka ihtiyaç duyulan ve sıvı ortamlarda normalde hareketli katyonlar olarak taşınan elementlerdir. Sodyum, magnezyum, kalsiyum, potasyum gibi elementler örnek olarak verilebilir (Förstner ve Wittmann, 1981; Kocataş, 2008).

4

İz elementler (Oligoelementler): Yüksek konsantrasyonlarda toksik etki yapan fakat düşük konsantrasyonlarda esansiyel olan elementlerdir. Enzim ve vitaminlerin yapısına girerek biyokimyasal olaylarda katalizör rolü oynarlar. Bakır, çinko, demir, kobalt, krom, mangan, molibden gibi (Förstner ve Wittmann, 1981; Kocataş, 2008). Metaloitler: Metabolik aktivite için genellikle gerekli olmayan ve oldukça düşük konsantrasyonlarda hücrede toksik etki oluşturan elementlerdir. Kalay, selenyum, berilyum gibi (Förstner ve Wittmann, 1981). Bu üç gruptan iz elementler ve metaloitler genelde ağır metal olarak adlandırılır (Förstner and Wittmann, 1981). Çizelge 1.1 Önemli ağır metallerin ekolojik sınıflandırması (Davies, 1980).

Bitki ve Kirletici Özgül Ağırlık Element Hayvan İçin Olup (g/cm3) Gereklilik Olmadığı

Ag (gümüş) 10.5 ‐ K Cd (kadmiyum) 8.7 ‐ K Cr (krom) 7.2 G K Co (kobalt) 8.9 G K Cu (bakır) 8.9 G K Fe (demir) 7.9 G K Hg (civa) 13.6 ‐ K Mn (manganez) 7.4 G ‐ Pb (kurşun) 11.3 ‐ K Mo (molibden) 10.2 G K Ni (nikel) 8.9 G K Pt (platin) 21.5 ‐ ‐ Tl (talyum) 11.9 ‐ K Sn (kalay) 7.3 ‐ K U (uranyum) 19.1 G K V (vanadyum) 6.1 G K Zn (çinko) 7.1 G K G: Gerekli K: Kirletici İz elementler daha çok doğal sistemlerdeki bir grup elementin küçük konsantrasyonunu ifade etmesiyle birlikte, organizmalar tarafından az miktarda

5

alınan fakat beslenmeleri açısından gerekli olan ya da fizyolojik işlevi bilinmeyen elementleri de içermektedir (Çizelge 1.1). Birçok araştırmacı ağır metalleri iz elementlerin içinde değerlendirmekte olup biyomedikal ve biyokimyasal araştırmalarda elde edilen sonuçlar, iz elementlerin bitki ve hayvan dokularında organizmanın %0,01’den daha az konsantrasyonda bulunduğunu kabul etmektedirler. İz elementler beslenmede milyonda yirmi birim (ppm) düzeyindeki elementler olarak tanımlarlar (Duman, 2005).

1.1.2. Ağır metal kirliliğine yol açan nedenler

Ağır metaller birçok kaynaktan ekosisteme dâhil olmaktadırlar (Çizelge 1.2). Akut toksik etkileri nedeniyle, hem ucuz hem de uygun metotlarla çevreden uzaklaştırılmaları veya daha az toksik formlara dönüştürülmeleri gerekmektir. Fitoremediasyon (bitkilerle temizleme), özel olarak belli metalleri bağlayan ve biriktiren bitkilerin çevresel temizlik için kullanılması olarak tanımlanmaktadır (Salt vd., 1996; Terry 2003).

Bu zehirli kirleticilerin ekolojik süreçteki durumlarının belirlenmesi, kaynakları ve uygun kontrol ölçütlerinin karakterize edilmesindeki problemler, uluslararası karar verici mercilerin karşı karşıya kaldığı en önemli ve aynı zamanda zor konulardan birisidir (Thomas ve Swain, 1988). Avrupa Komisyonu’nun kalıcılık, zehirlilik ve biyolojik birikim potansiyelini göz önüne alarak hazırladığı ve en tehlikeli zehirli bileşiklerin yer aldığı “Kara Liste”, kadmiyum ve civa ile bu ağır metallerin bileşiklerini de içermektedir. Daha az tehlikeli bileşiklerin listelendiği “Gri Liste”nin başında ise bakır, nikel, kurşun, krom ve daha birçok metaloid bulunmaktadır (Mason, 1991).

Metal kirliliği içeren atık suların başlıca kaynaklarını demir, gümüş, bakır, krom, kurşun, çinko gibi metallerin elde edilmesine yönelik olan maden işletmeleri, demir‐çelik, bakır gibi metal endüstrileri, kurşun batarya, seramik, matbaacılık, fotoğrafçılık, tekstil, elektrik‐elektronik, kimya, boya ve otomotiv endüstrileri oluşturmaktadır (Şengül, 1991; Zhang vd., 2004).

6

Çizelge 1.2. Ekosisteme dahil olan toksik ağır metallerin kaynakları (Markert,1993).

A‐ ENDÜSTRİ Plastikler (Co, Cr, Cd, Hg) Ev aletleri yapım sanayi (Cu, Ni, Cd, Zn, Sb) Tekstil (Zn, Al, Ti, Sn) Ağaç işlemeciliği ( Cu, Cr, As) Rafineri (Pb, Ni, Cr) B‐ HAVADAKİ PARTİKÜL VE DUMANLAR Fosil yakıtlar (As, Pb, Sb, Se, U, V, Zn, Cd) Metal işlemeciliği (As, Cd, Cr, Cu, Mn, Ni, Pb, Sb, Ti, Zn) Şehir, fabrika vs. (Cd, Cu, Pb, Sn, Hg, V) Taşıtlar ( Pb, V, Cd) C‐ TARIM Sulama ( Cd, Pb, Zn) Gübreleme (As, Cd, Mn, U, V, Zn) Pestisit uygulaması (Cu, Mn, Zn) Hayvansal gübreler (As, Cu, Mn, Zn) Kireçler (As, Pb) Metal aşınması (Fe, Pb, Zn) D‐ METAL İŞLETMECİLİĞİ VE ERİTMEDEN GELEN ATIKLAR Maden işlemlerinden rüzgârla çevreye yayılanlar (Cd, Hg, Pb, As) Metallerin eritilmesinden (As, Cd, Hg, Pb, Se) Demir ve çelik endüstrisinden (Zn, Cu, Ni, Cr, Cd) Metal işlemciliğinden ( Zn, Cu, Ni, Cr, Cd) E‐ ATIKLAR Lağım (Cd, Cr, Cu, Hg, Mn, Mo, Ni, Pb, V, Zn) Kazma ve delme ( As, Cd, Fe, Pb) Küller (Cu, Pb)

Asidik atıklar ve asit yağmurları ağır metallerin sucul ortamdaki etkisini artırmaktadır. Asitli atıklar, suların pH değerini düşürerek, normal koşullar

7

altında toprağa bağlı olan kadmiyum, alüminyum ve civa gibi zehirli metallerin topraktan süzülerek sucul ortama girmesine sebebiyet vermektedir. Asidik sularda yüksek konsantrasyonda biriken kadmiyum, kurşun, civa vb. ağır metaller sucul canlıların çeşitliliğini ve sayısını azaltmaktadır (Özdemir, 2005).

Metaller çevrede biyolojik ve jeolojik devirlerle (Şekil 1.2) tekrar dağılıma uğrar. Çevrede civanın biyolojik devri buna en iyi örneği oluşturur. Bu taşınma ve dağılım sonucu emisyona uğradıkları yerlerden çok uzaklarda da birikebilen metallerin çevredeki konsantrasyonları artar. Grönland buzullarında kurşun konsantrasyonunun 1 pg/g'dan yaklaşık 200 pg/g'a;kadmiyumun 0,1 pg/g'den yaklaşık 1 000 pg/g'a yükseldiği bildirilmiştir (Vural, 2005).

Şekil 1.2. Metallerin ekolojik devri (Vural, 2005).

Ağır metal kirliliğine neden olan etmenlerden bir diğeri de madencilik endüstrisidir. Maden cevherlerinden metallerin elde edilmesi esnasında açığa çıkan atıklar, genellikle işlenmesi sırasında aktif hale gelerek kirlilik oluşmasına neden olurlar. Açığa çıkan bu metaller daha sonra atmosferin neden olduğu

8

etkiler sonucunda çözünerek yer altı ve yer üstü sularına geçer (Tümen vd., 1992).

1.1.3. Ağır metallerin sudaki birikimi

Değişik yollarla ağır metaller göl, nehir ve denizlere karışmaktadır. Sucul ortamlarda metaller organik veya inorganik bileşikler, serbest iyonlar ve partikül maddeler tarafından absorbe edilmiş şekilde bulunmaktadırlar (Engel vd., 1981). Sularda bulunan ağır metallerin toksik etkileri iyon halinde bulundukları zaman artmaktadır. Bu toksik iyonlar onların tüketicilerine veya direk organizmalara zarar vermektedir. Ağır metaller, suya girdikten sonra ilk olarak sedimente taşınmakta, bazıları ise canlının kendisi tarafından alınmaktadır (Türkmen ve Türkmen, 2004).

1.1.4. Ağır metallerin sedimentte birikimi

Metaller, doğal fiziksel ve kimyasal süreçler sonucunda su kitlelerine ulaşır ve tatlı sularda düşük seviyelerde bulunmasına rağmen (Förstner ve Wittman 1983), endüstriyel faaliyetler ve insan kaynaklı aktiviteler sonucunda giderek artar. Bundan dolayı, tatlı su ekosistemleri ağır metallerin ulaştığı son nokta olarak değerlendirilen bir arşiv görevi yapmaktadır (Birch vd., 1996).

Metaller, organik kirleticiler gibi kimyasal ve biyolojik yollarla parçalanmamakta ve farklı bir bileşiğe dönüşse bile metal iyonu ortamdan kaybolmamaktadır (Şekil 1.3), (Rainbow, 1995; Taylan ve Özkoç, 2007).

Bu nedenle sucul ortamlarda yapılan araştırmalarda su, sediment ve sucul besin zincirinde kirletici konsantrasyonlarının tespit edilmesinde bütüncül yaklaşım oldukça önemlidir. Tek başına yapılan su ve sediment analizleri canlılardaki biyolojik birikim hakkında yeterli bilgiyi vermemektedir (Rainbow, 1995; Taylan ve Özkoç, 2007).

9

Şekil 1.3. Metalin su ortamında izlediği yol (Taylan ve Özkoç, 2007).

Metaller, erozyonla taşınan kaya parçalarıyla, rüzgârın taşıdığı tozlarla, volkanik faaliyetlerle, orman yangınlarıyla ve bitki örtüsü vasıtasıyla sulara taşınır. Çok sayıda nehrin denize dökülmesi sonucunda, ağır metaller denizlerde birikir. Denize karışan bu nehirler, endüstriyel ve kentsel bölgelerden geçerken içerisine çok fazla atık madde alabilir. Suda çözünmüş şekilde olan metaller, suyun dibine çökerek sedimente katılır ve bu şekilde metaller sedimentte birikirler. Genellikle denizlerin ve nehirlerin birleştiği geniş alanlarda ağır metal birikimi daha çoktur (Fergusson, 1990).

Sediment, sucul ekosistemlerin temel bileşeni olarak, çoğu sucul organizma için yaşama alanı oluşturmanın yanında yumurta bırakma, yerleştirme alanı ve beslenme alanı olarak da rol oynamaktadır. Atık maddeler, insan kaynaklı kimyasallar, inorganik ve organik bileşikler sucul sistemlerde sedimentte birikme özelliğindedirler ve sediment kirleticiler için depo görevi yapmaktadır. Sucul sistemlere bırakılan ağır metaller genellikle partikül maddelere bağlanarak çökelir ve sonra sedimentle birleşir. Ağır metaller ve diğer kirleticiler tarafından, sediment kontaminasyonunun sucul ekosistemleri tehdit eden temel noktalardan biri olduğu dikkate alınır (Pham vd., 2007; Peng vd., 2008). Organizmalara sediment yoluyla metal geçişinin önemli bir metal kaynağı olduğu bildirilmektedir (Zoumis vd., 2001). Sucul organizmalara sedimentteki ağır metal kirlenmesinin

10

negatif etkilerinin olduğu yapılan bazı çalışmalarda gösterilmiştir (Karadede ve Ünlü, 2000; Shen vd., 2005; Pham vd., 2007). Bu nedenle sucul yaşamı korumak kadar tatlısu ekosisteminin biyolojik bütünlüğünü sürdürme noktasında sediment kalitesinin de korunması oldukça önemlidir (USEPA, 2001). Sediment, su kalitesi ve dolaylı olarak suda yaşayan organizmalar üzerinde biyolojik çeşitliliğin ve ekolojik durumun, kirlilik kaynaklarının belirlenmesinde, rutin su örneklemeleri sırasında önemli istasyonların seçiminde anahtar rol oynamaktadır (Gale vd., 2006).

Özellikle ağır metallerin ve organik hidrofobik kirleticilerin (klorlu hidrokarbonlar, pestisitler vb.) çevreye olan etkilerinin belirlenmesinde uzun yıllardan beri sediment çalışmaları yapılmaktadır (Bubb ve Lester, 1994). Toksik maddeler için önemli bir depo oluşturan sedimentte bulunan iz elementlerin konsantrasyonu suda bulunan miktarlarının 104‐105 katına karşılık gelebilmektedir (Horowitz, 1985). Metallerin, doğrudan sisteme dahil olabilmelerinin yanında atmosferik birikim gibi kirletici kaynaklarının yayılmasıyla da seviyelerinin artabileceği kanıtlanmıştır (Çelo vd., 1999).

Kirlenmiş sedimentlerin çevreye olan etkisi göz önünde bulundurulduğunda toplam konsantrasyonları hakkındaki araştırmalar ağırlıklı olarak yetersiz kalmaktadır. Çünkü ağır metallerin, değişik jeokimyasal fazlardaki alınımı ve kullanımı birbirinden farklılık göstermekte ve farklı kimyasal formlarda bulunabilmekdir (Boughriet vd., 2007). Ayrıca sedimentte metalin bulunma formunda pH, elektriksel iletkenlik, sıcaklık, toplam organik madde miktarı ve redoks potansiyeli gibi fiziksel ve kimyasal özellikler de etki gösterir (Barkay vd., 1997; Howari ve Banat, 2001; Canário vd., 2007).

1.1.5. Ağır metallerin balıklar tarafından alınması

Balık dokuları suda ve sedimentte bulunan ağır metalleri alma ve biriktirme özelliğine sahip olduklarından ekosistem kirliliğini yansıtan biyolojik indikatörler olarak kullanılırlar (Kayhan vd., 2009).

11

Sucul organizmalar tarafından, ağır metaller başta olmak olmak üzere kalıcı hidrofobik kimyasalların alınımı kimyasalın ve suyun, fiziksel ve kimyasal özelliklerine bağlı olarak deri ya da solungaç yoluyla direkt sudan, kontamine besinlerin tüketilmesi ve asılı partiküllerin yutulması sonucu sindirim sisteminden emilim gibi yollarla meydana gelmektedir. Sucul sistemde balıklar tarafından ağır metallerin alınımı en çok solungaç yolu ile olurken deri yoluyla alınım çoğunlukla önemsiz miktarda gerçekleşmektedir (Van der Oost vd., 2003).

Sucul canlıların besin yolu ile aldığı metaller türlere göre farklılık gösterir. Örneğin; bentik canlılarla pelajik canlıların beslenmeleri farklı olduğundan ağır metal düzeylerinin de farklı olması kaçınılmazdır. Ağır metaller nehirler, göller ve denizlerde sedimentte birikirler. Böylece bentik canlılar gerek sedimentteki organik maddelere bağlı olan ağır metalleri gerekse kirlenmiş sedimentle temas ile ağır metalleri alarak direkt olarak etkilenirler (Bat vd., 1998).

Solungaçlardan Emilim: Balıklarda metal alınımı; sürekli metal iyonu solüsyonu içerisinde bulunmalarından dolayı karasal hayvanlarınkinden farklıdır. Balıklarda, çözünmüş metalin esas giriş yeri ve en önemli hedef dokuları solungaçlardır. Havadan daha az oksijen içeren sudan oksijeni alıp karbondioksiti atmak solungaçların en büyük rolüdür (Wiliam, 1998). Ağız yoluyla alınan sudaki oksijenin solungaçlardaki kılcal damarlardan geçmesi esnasında, solungaçlardaki lameller tarafından suda çözünmüş halde bulunan ağır metaller de vücut içerisine alınır (Heath, 1987).

Solungaçlardan metal alınımı için 3 genel mekanizma vardır. Bunlar; besin üzerindeki iyon taşıyıcılarla yer değiştirme, basit difüzyon ile taşınma ve metale özgü taşıyıcılar ile taşınmadır (Wood vd., 2012). Balıklar; memelilerin 1 litre havada elde ettikleri oranda oksijeni almak için solungaçlarından yaklaşık 20 litre su geçirmektedirler. Bu durum solungaçlardan oldukça çok miktarda metal geçmesi ve alımının artması anlamına gelmektedir (Wiliam, 1998).

Bağırsaklardan Emilim: Sindirim sistemi memelilerde olduğu gibi balıklarda da önemli bir metal emilim yeridir (William, 1998). Solungaçlardaki gibi üç genel

12

mekanizma, sindirim sisteminden metal emilimi için de geçerlidir (Wood vd., 2012). Bağırsaklardan metal emilimini, genel olarak suyun tuzluluğu ve sertliği bağırsaklardan öetal emilimini arttırırken, solungaçlardan alımı azaltır. Deniz balıkları önemli miktarlarda su yuttukları için bu faktöre ek olarak bağırsaklardan metal emilimi sadece besinlerden değil bu yolla da olmaktadır. İnorganik formlardaki metallerin yüksek lipofilik özelliklerinden dolayı (metil cıva gibi) membran boyunca kolaylaştırılmış difüzyonla hücreye girdiği düşünülmektedir. Genel olarak mideye ulaşan kadmiyumun büyük bölümü epitelyal hücrelerin yüzeyindeki mukusa bağlandığından emilmemektedir (William, 1998).

Diğer Yollarla Emilim: Diğer yollarla metal alınımı genellikle önemli düzeylerde gerçekleşmemektedir. Fakat küçük miktarlarda kadmiyumun deri ile alınımı mevcuttur. Deride epidermis bölgesinde bulunan stratum corneum tabakası epidermik bir bariyer olarak birçok kimyasal maddenin geçişini önlemektedir. Burun yoluyla bazı metaller çok önemsiz derecede de olsa alınmaktadır (Wood vd., 2012).

Sucul canlıların bünyelerindeki ağır metalleri, metabolizmada elverişli form (canlı tarafından kullanılan) ve detoksikleşmiş metal (metabolizma için esas rolü olmayan vücuttan atılacak form) olmak üzere iki kategoride toplayabiliriz.

13

Şekil 1.4. Ağır metallerin balıklarda vücuda alınımı ve dağılımı (Muşlu, 2008).

Metalin izleyeceği yolun modellenmesinde, bu kategorizasyon kolaylık sağlar. Metabolizma tarafından metalin vücuda giriş hızı, vücuttan atılma hızını aşar ise, vücuttaki detoksifiye metal konsantrasyonu belli bir değere kadar artar ve eşik konsantrasyonuna ulaşılır ki bu konsantrasyon, canlıda toksik etki meydana getirmektedir. Sitoplazmik membran boyunca taşınan metaller, hücre tarafından emildikten sonra plazma membranı boyunca hücrenin iç kısımlarına ilerler, membranın lipit tabakasındaki seçici proteinler ile kompleks yaparak hücrenin daha iç kısımlarına taşınıp diffüze olurlar. Sonrasında da sitosoller içerisinde dayanıksız hidrofilik kompleksler olarak çözünürler. İleri sürülen diğer bir metal alım modeline göre ortamdaki metal iyonları ile membranın hidrofilik porları arasında bir etkileşim oluşmaktadır ve metal membran boyunca protein kanalları içerisine sızmaktadır (Taylan ve Özkoç, 2007).

Balıklar tarafından sudan veya sedimentten vücuda alınan ağır metaller boşaltım yolu ile vücuttan atılmaya çalışılır. Ancak, boşaltım işlemi bunun için yeterli değilse ağır metaller böbrek ve karaciğer gibi aktif organlarda birikirler (Gerlach,

14

1981). Balıkların karaciğer dokusu ağır metallerin taşınmasında ve detoksifikasyonunda görev yapan metal bağlayıcı proteinler (metallothionein) ve buna benzer proteinlerin başlıca sentez yerlerinden biridir. Metallothionein, temel iyonların depolanmasında, hayati olmayan metallerin detoksifikasyonunda ve oksiradikallerin temizlenmesinde rol oynayan, katalitik olmayan peptitlerdir (Vergani, 2005). Karaciğer dokusu, ağır metalleri yüksek oranda biriktirdiğinden dolayı ağır metallerin balıklardaki birikimi çalışmalarında kullanılan önemli organlardan biridir (Kargın ve Erdem, 1991; Amundsen vd., 1997; Canlı ve Atlı, 2003; Öztürk vd., 2009; Uysal, et al., 2009; Abdel‐Baki vd., 2011).

1.1.6. Ağır metallerin balıklar tarafından birikmesi

Ağır metaller sularda zor ayrıştıklarından veya ayrışamadıklarından organizmaların dokularında büyük konsantrasyonlarda birikmektedir. Emilemeyen ağır metaller ise, boşaltım sırasında vücuttan atılır. Boşaltım sistemi, bu işlem için yeterli değilse toksik ağır metaller, toksik olmayan bileşikler içinde, biçim değiştirerek böbrek ve karaciğerde depolanır (Gerlach, 1981).

Bazı akuatik türler, sabit konsantrasyonlardaki bakır ve çinko gibi esansiyel metallerin seviyelerini düzenleyebilme yeteneğine sahiptir. Fakat bu düzenleme daha yüksek metal konsantrasyonlarında bozulmakta ve böylece ağır metal birikimi olmaktadır. Vücutta metal düzenlenmesi, metal alınım oranına paralel olarak atılım oranındaki artış ile sağlanmaktadır. Kadmiyum ve civa gibi esansiyel olmayan ağır metallerin vücuttaki konsantrasyonları ise genellikle düzenlenememekte ve dolayısıyla birikim sudaki ağır metal konsantrasyonu ile orantılı olmaktadır. Bununla birlikte, bir metalin organizmadaki konsantrasyonu, o metali biriktirme oranına bağlıdır (Rainbow ve White, 1990).

Ağır metallerin balıklardaki konsantrasyonu, balık türünün beslenme alışkanlığına ve vücuda alınan metale bağlı olup, doku ve organlar arasında farklılık gösterir. Aksun (1981), yaptığı çalışmasında karnivor balıklardaki ağır metal konsantrasyonunun herbivor balıklardaki konsantrasyondan daha yüksek olduğunu saptamıştır. Çünkü beslenme zincirinde daha üst basamaklarda

15

bulunan balıklar çoğunlukla diğer balıklarda bulunan metalleri alırlar. Bu şekilde besin yoluyla alınan metaller hayvanlarda akut veya kronik zehirlenmelere yol açabilir.

Gelişen endüstri ve teknolojinin etkisiyle sucul ortamlarda ağır metal konsantrasyonu artmaktadır. Bu da kuşkusuz doğayı olumsuz yönde etkilemekte ve ekosistemi bozmaktadır. Ağır metaller, sularda zor ayrıştıklarından ya da ayrışamadıklarından organizmaların dokularında büyük konsantrasyonlarda birikmektedirler. Balıklarda ağır metal birikimi; a) Metalin, çeşidine, ortam derişimine ve etkide kalma süresine, b)Türün, beslenme durumuna, yaşına, gelişme evresine, metabolik aktivitesine, doku ve organlara, c) Suyun, fizikokimyasal özelliklerine ve ortamda bulunan diğer metallere bağlı olarak değişir (Hilmy vd., 1987; Hollis, 1999; Rashed, 2001; Eastwood ve Couture, 2002; Chattopadhyay, 2002; Clearwater, 2002; Canli ve Atli, 2003; Tüzen, 2003; Kuşatan ve Cicik, 2004; Tekin‐Özan vd., 2004; Fernandes, 2007).

Çeşitli metallerin düşük ortam derişimleri biyokimyasal ve fizyolojik bozukluklara yol açarken, yüksek derişimlerde doğrudan ölüme neden olabilmektedir (Tümen vd., 1992). Özellikle demir‐çelik ve metal kaplama endüstrisinden gelen atık sular içerisindeki ağır metallerden kurşun, kadmiyum, krom ve civa besin zinciri ile girdikleri canlı bünyelerinden atılamadıkları için, canlılarda fizyolojik birikime neden olurlar. Bünyede belirli sınır konsantrasyonlarının aşılması halinde ise canlıda toksik etkiler ortaya çıkmaktadır (Beyazıt ve Peker, 1998; Beğenirbeş, 2002; Katalay vd., 2005).

Ağır metaller sublethal derişimlerde balıklarda hematokrit, hemoglobin, kandaki glikoz, kan hücreleri sayısı ve yapısı, kolesterol ve serbest yağ asidi düzeyleri gibi hematolojik parametrelerinde önemli değişimlere neden olabilir (Kalay ve Erdem, 1995).

16

1.1.7. Ağır metallerin toksik etkisi

Ağır metaller toksik etkilerini genel olarak, hücre organelleri, enzimler ve hücre zarları üzerinde gösterirler. Toksikolojik hedef ile serbest halde bulunan metal iyonu arasındaki etkileşimi metallerin toksisitesi kapsamındadır. Ağır metallerin toksik etkilerini göstermesinde birçok faktör etkilidir. Örneğin; doku için gerekli olan esas elementin metabolizması ile toksisiteye neden olan element aynı olabilir. Ayrıca görevleri esnasında metal transferi yapan hücreler (renaltübüler, gastrointestinal, karaciğer) toksik etkiye en hassas olan hücrelerdir (Özdamar, 2001). Ağır metallerin toksik etkilerini birçok başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar (Vural, 2005);

Enzim inhibisyonu: Birçok organ sistemi metallerin birçoğundan etkilenmektedir. Biyokimyasal prosesleri barındıran hücre zarları ve organeller metallerin toksik etki yaptıkları yerlerdir. Toksik etkisi yüksek olan metaller esas aminoasitlerin histidil, sülfidril ya da karboksil gruplarına yüksek afinite gösterirler ve aminoasitlerle etkileşim içerisine girerek enzimatik reaksiyonları inhibe ederler.

Esansiyel elementlerin yerini alma: Bazı metaller, metabolik açıdan benzedikleri elementlerin yerlerini alarak toksik etkiye neden olurlar. Buna örnek olarak kurşunun merkezi sinir sistemi üzerindeki etkisi verilebilinir. Kurşun, metabolizması açısından kalsiyuma benzerlik gösterir, bu sayede “hem” metabolizmasını etkileyerek demir ve çinkonun yerini alabilir.

Proteinlerle birleşme: Bazı metaller proteinler ile birleşerek intersellüler birikmelerine rağmen herhangi bir hücre hasarına yol açmazlar. Metallerin proteinlerle kompleks oluşturması detoksikasyon ya da koruyucu bir mekanizmanın oluşmasını sağlar.

Metallerin oksidasyon basamağı ve bileşik şekli: Metallerin oksidasyon basamağı ve bileşik şekli metallerin toksisitelerini etkiler. Buna örnek olarak Cr+6 bileşiklerinin Cr+3‘ten daha toksik olması ve bunun sonucunda organik yapılı

17

metal bileşiklerin (alkil kurşun ve alkil civa gibi) inorganik yapılı bileşiklere (kurşun asetat ve civa‐2‐klorür gibi) göre daha fazla toksik olması örnek olarak verilebilinir.

Dış faktörler: Toksik metallerin besin, endüstri ve çevre ile etkileşimi, esansiyel elementlerin organizmada bulunma (hücre, doku, organ, moleküller) düzeyini etkileyebilir. Buna örnek vermek gerekirse çok aşırı miktarda çinkoya maruziyet sonucu bakır eksikliği görülür.

1.1.8. Ağır metallerin sucul canlılara etkisi

Ağır metallerin etkisine maruz kaldıklarında canlılarda genellikle üç faz görülür. Bunlar şok, iyileşme ve aklimasyon fazlarıdır. Şok fazında, başta solungaçlarda olmak üzere canlının çeşitli dokularında tahribatlar görülür, fizyolojik homeostazi bozulur. İyileşme fazında, biyosentetik aktivitelerdeki (protein sentezi) yükseliş sonucu fizyolojik bozukluklar düzelmeye ve hasarlar onarılmaya başlar. Ayrıca bu fazda metallothioneinlerin oluşumunun artmasıyla birlikte metallerle rekabetin başladığı gözlemlenir. Aklimasyon fazında ise, organizmanın ağır metallere karşı toleransını arttırarak bir denge kurmaya başladığı görülür (Büyükkurgancı, 2011).

Metallerin toksik etkileri, öncelikle hangi dokuda birikeceği, metalin çeşidine, özelliğine ve canlının türüne göre değişir. Ağır metaller organizmalar üzerindeki toksik etkisini molekül üzerinde aktif olmayan bölgeye bağlanarak ya da enzimin aktif bölgesindeki yararlı metallerle yer değiştirerek gösterebilir (Çoğun, 2008).

Çevre kirlenmesi sonucu, canlılar için hayati öneme sahip eser elementlerin biraz yüksek dozda olması organizma üzerinde toksik etkiler yapar. Örneğin; asfeksiye (solunum güçlüğü) yol açan, solungaçlarda yüksek oranda demir birikimi, balık ölümlerine neden olabilir. Ortamdaki yavru balıkları etkileyerek populasyonun gelişmesini önleyebilir. Buna karşın, eser elementlerin vücutta bulunması gereken miktardan daha düşük düzeylerde olması da çeşitli rahatsızlıklara neden olur (Köse, 2007).

18

Su ekosistemindeki ağır metaller, hücre zarının yapısını ve fizyolojik özelliklerini etkileyerek canlıların hücre, doku ve organlarına zarar vermektedir. İnorganik katyonların düzeylerini değiştirerek yaşamsal öneme sahip iyon dengesini bozmaktadır (Çoğun, 2008). Moleküler ve hücresel düzeyde yapısal işlev bozukluklarına yol açarlar. DNA kırılmaları frekanslarında artışa yol açarlar, üremeyi olumsuz etkilerler, ölüm oranını arttırırlar (Uysal ve Atalay, 2007; Kayhan vd., 2009).

Yüksek miktarda ağır metal konsantrasyonu, yüzme performansında düşmeye ve yüzme hareketlerinde koordinasyon bozukluğuna, operkulum hareketlerinde artışa, besin alımına karşı duyarsızlık gibi davranış değişikliğine sebep olurlar (Sağlamtimur vd., 2004, Uysal ve Atalay, 2007). Ayrıca balıklarda hemotokrit, hemoglobin, kan hücrelerinin yapısı ve sayısı, kandaki glukoz, serbest yağ asidi ve kolesterol düzeyleri gibi kan parametrelerini de subletal derişimler değiştirebilir (Köse, 2007). Ağır metaller, kemikli balıkların osmoregülatör sistemlerinde iyon taşınmasını baskı altında tutarak, çeşitli organlarda yapısal hasarlar oluşturmaktadır. Organizmalarda Na+, K+, Ca++ ve Mg++ gibi iyonların derişimleri ile ağır metaller arasında ilişki vardır (Çoğun, 2008).

1.1.9. Ağır metallerin zehirliliğini etkileyen faktörler

Ağır metal içeren çözeltilerin zehirliliğini etkileyen faktörler, organizmanın türüne, üreme zamanına, su ortamının; tuzluluk, ısı ve ışık gibi fiziksel değişkenlerine ve metalin cinsine göre değişmektedir (Bryan, 1976). Genel olarak ağır metallerin tümü birden çok sistemi ve organlarını etkiler. Bunun sonucunda sadece bir biyokimyasal süreç ya da bir enzim sistemi etkilenmemektedir. Örnek olarak civa ve arsenik, sülfidril grubu içeren enzimlerin çalışmasını durdurur veya yavaşlatır. Ağır metal zehirlenmelerinde metale en hassas olan etki yeri için “hedef veya kritik organ” terimleri kullanılmaktadır. Örneğin, karaciğer ve akciğer kadmiyumdan etkilenmemesine rağmen böbrekler, kadmiyuma karşı en hassas organdır (Brayn, 1976).

19

Su içerisinde bulunan ağır metallerin canlılar üzerindeki etkileri; beslendiği besinlere, canlının metabolizmasına, metalin bulaşma ölçüsü ve ekolojik ihtiyaçları ile diğer faktörlere (sıcaklık, tuzluluk, interaktif ajanlar, mevsimsel farklılıklar) bağlı olarak değişmektedir (Brayn, 1976).

Brayn (1976), bakır sülfatın zehirlilik etkisinin çok değişken olduğunu, çözünen iyonların miktarının suyun sertliğine bağlı olarak değişiklik gösterdiğini, suda bulunan organik maddelerin, fazla miktardaki askıda katı maddelerin ve artan tuz miktarının zehirlilik etkisini azalttığını bildirmektedir.

Dış faktörler (bireysel faktörler), spesifik bir başka maddenin olması, diyet veya diğer metallere maruziyet bir metalin toksisitesini değiştirebilmektedir. Metal toksisitesine, çocuklar ve yaşlılar, yetişkinlere göre daha duyarlıdırlar. C vitamini, Cd ve Pb emilim ve toksisitesini azaltır. Besinlerle, çevreden veya endüstride toksik bir metale maruziyet, esansiyel elementin organizmadaki (moleküler, hücre, doku ve organdaki) biyolojik düzeyini değiştirebilmektedir. Örneğin; Cu eksikliği, aşırı miktarda Zn’ye maruziyet sonucu görülmektedir. Cd zehirlenmesinde görülen barsak nekrozunun, yeterli derecede Zn alımı ile önüne geçilebilir. Pb zehirlenmesi, Ca ve Cu gibi birçok esansiyel elementin doku düzeylerini değiştirmektedir (Vural, 2005).

20

1.1.10. Çalışılan metallerin özellikleri

1.1.10.1. Kadmiyum (Cd)

Çizelge 1.3. Cd Özellikleri

Cd özellikler (Candaş, 2007). Simgesi Cd Grubu 2B Atom numarası 48 Bağıl atom kütlesi 112,411 Oda sıcaklığında Katı Ergime noktası 321,18°C Kaynama noktası 765°C Yoğunluğu 8,65 g/cc Keşfi 1817‐Friedrich Stromeyer

Parlak, gümüşi, yumuşak ve şekil verilmesi kolay, ağır metaller içinde suda çözünme oranı en yüksek olan bir metaldir. Yapı olarak çinkoya benzer fakat çok daha kompleks bileşikler meydana getirir (Türkoğlu, 2008). Kadmiyum doğada Zn, Pb ile birlikte (çinko blendi gibi) ve diğer mineral filizlerinde değişen miktarda bulunmaktadır. Halojen, sülfat ve nitrat tuzları suda çözünürken; oksit, hidroksit ve karbonatları ise suda çözünmemektedir.

Kadmiyum, çinko üretimi esnasında elde edilen ve endüstriyel alanda yaygın olarak kullanılan bir metaldir. Metal korozyonuna karşı kaplamalarda, kurşunla alaşım şeklinde kablo kaplamalarında; boya ve cam üretiminde; nükleer reaktörlerde nötron absorblayıcısı olarak; nikel‐kadmiyum pil yapımında; insektisit ve pestisit üretiminde; plastiklerde stabilizatör olarak, ayrıca diş alaşımları, aküler, seramikler, bakır rafinerisi, ticari gübreler, lastik ve plastik yakma, petrol yakıtı, gümüş kaplama, fosil atıklar ve deterjanlar gibi birçok alanda kullanılmaktadır (Kaya vd., 2002; Türkoğlu, 2008; Tumantozlu, 2010).

21

Sularda çift değerlikli katyon olarak serbest iyonik fazda bulunur (Olgunoğlu, 2008). Sucul organizmalar tarafından depolanması oldukça belirgindir ve sucul çevrede geniş bir yayılım gösterir(Küçükgülmez, 2005). Suda biriken kadmiyum sucul organizmalara geçerek buradan besin zinciriyle hayvanlar ve insanlara ulaşmaktadır. En çok kabuklu su hayvanlarında birikmektedir (Kaya vd., 2002; Vural, 2005; Kaya vd., 2011).

Kadmiyum, solunum yolları aracılığı ve sindirim ile kolayca emilen, vücutta birikim yapan ve zehirlilik etkisi yüksek olan bir metaldir. Emilen kadmiyum, kana geçer ve başlıca karaciğer ve böbrek gibi vücudun belli bölgelerinde depolanır (Ağcasulu, 2007). %5‐%8’si kadarı bağırsaklar yoluyla emilir. Kümülatif (biriken, birikime meyilli) bir zehirdir. Ayrıca kemik dokusunda ve eritrositlerde de birikir. Böbreklerdeki konsantrasyonu yaş ilerledikçe (50 yaşa kadar) artar. Biyolojik yarı ömrünün 19‐38 yıl arasında değişebileceği tahmin edilmektedir. Birikim yerlerinde metallotiyonein (Cd, Zn ve Hg ile birleşen düşük molekül ağırlıklı protein) ile bağlanmış haldedir. Kronik zehirlenmelerde kan dolaşımındaki kadmiyumun %90’ı kan hücrelerinde bulunmakta ve kısmen metallotiyoneine ve hemoglobine bağlanmaktadır. Serumdaki kadmiyum ise metallotiyoneinle değil, daha yüksek molekül ağırlıklı proteinlerle bağlanır. Başlıca idrarla atılır. Yaşın artmasıyla birlikte vücuttaki kadmiyum yükü artmakla beraber, atılım miktarı değişmez. Ter,dışkı, süt ve saçlarla da az miktarda kadmiyum atılmaktadır (Kaya vd., 2002; Vural, 2005).

Böbrekler kadmiyuma en duyarlı organdır. 50 yıl gibi uzun süreli maruziyet böbreklerde hasara yol açar. Kadmiyumun iskelet sistemi üzerine de birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. En çok 60 yaş üstündeki kadınlarda bu olumsuzluklar dikkati çekmektedir. Ağız yoluyla kronik kadmiyuma maruz kalma daha çok kadınlarda "osteomalasi" tipinde semptomlara yol açar. Maruz kalan kişilerin sistolik ve diastolik basınçları (büyük ve küçük tansiyon) yükselmektedir. Ayrıca deney hayvanlarında kalpte miyokardiyum üzerinde etkili olduğu ve biyokimyasal değişmelere yol açtığı gösterilmiştir.

22

Kadmiyum bazı enzimlerde çinko ile yer değiştirebilir. 10‐30 yıl gibi uzun bir yarılanma süresine sahiptir (Küçükgülmez, 2005). 1946 yılında Japonya'da"İtai ‐ İtai" hastalığı adı verilen epidemik olayın kadmiyum zehirlenmesi ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Kadmiyum besin zinciri ile insanlara ulaşarak birikmiş ve yıllar sonra şiddetli romatizmal ağrılarla dikkati çeken olay kendini göstermiştir. Hastalığın, Cd'a kronik maruz kalmayla ilgili olduğunu, beslenme eksikliği, gebelik, lohusalık ve yaşlılıkla arttığı bildirmiştir (Vural, 2005). Ayrıca anemi, sinir sistemi bozuklukları, bağışıklık sisteminde zayıflama, saç dökülmesi, cilt kuruması, karaciğer ve böbrek hasarları gibi durumlarda meydana gelmektedir (Tumantozlu, 2010). IARC tarafından kimyasal maddeleri insandaki karsinojenik etki risklerine göre oluşturdukları beş gruptan 1. grup da (insanda karsinojenik etkililer) yer almaktadır. İnsanlarda pulmonerkarsinoma, deney hayvanlarında(fare, sıçan, tavuk) ise enjeksiyon bölgesinde ve testislerde sarkoma ve teratoma meydana getirdiği bildirilmiştir (Klaassen, 2001).

1.1.10.2. Krom (Cr) Çizelge 1.4. Cr Özellikleri

Cr özellikler Simgesi Cr Grubu 6B Atom numarası 24 Bağıl atom kütlesi 51,996 Oda sıcaklığında Katı Ergime noktası 1907°C Kaynama noktası 2671°C Yoğunluğu 6,97 g/cc Keşfi 1797‐Lous– Nicolas Vauquelin

23

Yeryüzünde en fazla bulunan 7. Element olan krom, element formunda nadir olarak bulunmakla birlikte çeşitli minerallerin yapısında yer almaktadır (Katz ve

Salem, 1994; Cervantes vd., 2001). En önemli krom minerali kromit (FeCr2O4)’dir. Krom içeren diğer mineraller kurşun, magnezyum ve alüminyum gibi elementlerle kompleks oluşturmuş durumdadır. Krom; Cr‐2’den Cr+6 kadar çeşitli şekillerde bulunmakla birlikte, kararlı iki formu üç değerlikli (CrIII) ve altı değerlikli (CrVI) kromdur (Vernay vd., 2007). İnsan ve hayvanlarda glukoz ve lipid metabolizmalarında Cr (III) gerekli bir kimyasal maddedir. Ancak, metalurjik süreçlerde, metal kaplama, boya ve pigment üretimi ve tekstil endüstrisi gibi faaliyetler sonucunda doğaya karışan Cr (VI) formu, oldukça zehirli bir kanserojendir ve yüksek dozlarda alındığında ölümcül olabilmektedir (Zayed ve Terry, 2003). Krom çoğunlukla paslanmaz çelik üretiminde, harç yapımında ve yüksek erime ısısı sebebiyle ateşe dayanıklılık gerektiren alanlarda kullanılır. Aynı zamanda Cr içeren kimyasalların üretilmesinde, deri tabaklamada, boya maddelerinde, tekstil ürünlerinde kullanılmaktadır (Zhang vd., 2004; Bradl, 2005). Canlılar için temel iz elementlerden biri olan krom, insanlarda şeker metabolizmasında rol oynamaktadır. (Shrivastava vd., 2002; Babula vd., 2008).

Krom bileşiklerinin yüksek konsantrasyonlarda bulunduğunda canlılar üzerinde şiddetli toksisiteye ve güçlü kanserojen etkiye sahip olduğu hatta canlının ölümüne kadar gidebilecek olan sonuçlar doğurabileceği kanıtlanmıştır. Altı değerlikli kromun üç değerlikli formuna göre daha toksik etkiye sahip olduğu bilinmektedir (Shanker vd., 2005; Babula vd., 2008).

1.1.10.3. Bakır (Cu)

Bakır, çevrede yerkabuğundaki kayaçlarda doğal Cu veya Cu içeren sülfür (kalkosit, kalkopirit) ve karbonat mineralleri halinde (azurit, malahit) çok yaygın bulunan bir maddedir. Madenler, kaplama sanayi, su boruları, taşıt fren balataları, petrol ve boya endüstrileri, pestisitler, metal endüstrisi, kimyasal katalizör yapımı, cam endüstrisi, otomotiv endüstrisi, rafineriler, çatı malzemeleri, elektrik sanayi, basınçlı sistemler, vanalar ve gübrelerin üretimi gibi

24

insan faaliyetlerinin yanında rüzgârla taşınan tanecikler, çürüyen bitkiler ve orman yangınları gibi doğal yollarla da çevreye yayılmaktadır (Akgün, 2006; Türkoğlu, 2008; Ekici ve Yarsan, 2009; Tumantozlu, 2010).

Çizelge 1.5. Cu Özellikleri

Cu özellikler (Candaş, 2007). Simgesi Cu Grubu 1B Atom numarası 29 Bağıl atom kütlesi 63,546 Oda sıcaklığında Katı Ergime noktası 1084,6°C Kaynama noktası 2567°C Yoğunluğu 8,96 g/cc Keşfi Bilinmiyor

Bakır tüm canlı organizmaların gereksinim duyduğu bir iz element olarak sınıflandırılmakta ve tüm hücrelerde pikomolar düzeyinde bulunmaktadır. Yaklaşık 30 kadar enzim için kofaktördür. Cu, biyolojik sistemlerde +2 ve +1 değerlikli olarak bulunur. Oksidoredüksiyon olaylarında, kalp fonksiyonlarında ve doku pigmentasyonunda, mitokondrial enerji jenerasyonunda (sitokromc‐ oksidaz), organizmalarda bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde, omuriliğin miyelinleşmesinde, serbest oksijen detoksifikasyonunda, dopamin ve melanin biyosentezinde, eritrosit oluşumunda, doku demirinin serbest bırakılmasında, kemik, merkezi sinir sistemi ve bağ doku gelişmesinde önemli rol oynamaktadır (Kalaycıoğlu vd., 2000; Özden, 2008; Göral, 2010). Hemen hemen tüm sularda eser düzeyde bulunmakta fakat çözünürlükleri düşük olduğundan sulardaki çok az bir kısmı doğal kökenlidir. Bakırın canlılar üzerindeki etkisi, kimyasal formuna ve canlının büyüklüğüne göre değişir. Küçük ve basit yapılı canlılar için düşük konsantrasyonda bile zehirli etki gösterirken, daha büyük canlılar için düşük konsantrasyonlarda esansiyeldir. Veteriner hekimlik ve tarımda (insektisit, fungusit, mollusid, algisit, biosit, antibakteriyel, antiparaziter vb.) geniş şekilde

25

(en çok bakır sülfat şeklinde)kullanılmaktadır (Kaya vd., 2002; Kahvecioğlu vd., 2003; Ekici ve Yarsan, 2009; Kaya vd., 2011). Deniz suyunun iyonik bileşenlerinde ve pH’sında en çok bulunan inorganik Cu bileşikleri CuCO3, çeşitli bakır‐klorid bileşikleri ile Cu(OH)2 şeklindedir. Deniz suyundaki çözünmüş Cu'ın neredeyse tamamı, çözünmüş Cu, karbonat olarak ya da metal‐organik bileşikler şeklinde bulunur. Çözünmüş toplam Cu’nun %1 ya da daha azı serbest iyonik durumundadır. Toksisitesi toplam Cu derişimine değil, serbest Cu+2 derişimine bağlıdır. Bununla birlikte bazı yağda çözülebilen Cu bileşikleri iyonik Cu’dan çok daha toksiktir (Çağatay ve Çobanoğlu, 1997; Olgunoğlu, 2008).

Hepatositler sitoplazmadaki bakır durumunu algılar, intrasellüler bakır konsantrasyonuna göre bakır salınımını düzenler. Karaciğer bakırı bazı metabolik olaylarda kullanır. Serüloplazmin kana salınır ve bakırı bağlar (Kalaycıoğlu vd., 2000; Göral, 2010). Bakır, biriktiği dokuların hücre çekirdeklerine bağlanır. Çekirdek ihtiva ettiği nükleik asit ve temel proteinler dolayısı ile bakırın depolanmasında seçkin bir yer oluşturur. Hücre protoplazmasındaki bakırın çoğu metallotionein gibi proteinler tarafından toplanır. Bakırın, diğer ağır metallerle birlikte maruziyeti bulunması durumunda karşılıklı etkileşimlerin de söz konusu olduğu ve her bir metalin birbirlerini zıt yönde etkiledikleri literatür bilgilerinde kaydedilmiştir (Çağatay ve Çobanoğlu, 1997). Başlıca safrayla atılır. Daha az oranda idrar ve terle de atılmaktadır (Kalaycıoğlu vd., 2000; Göral, 2010). Fazla miktarda alınması halinde mukoza iltihaplanması, damar hastalıkları, karaciğer ve böbrek hastalıkları ve depresyonla seyreden merkezi sinir sistemi irritasyonları görülebilir. Doku ve organlarda yüksek oranlarda bakır birikmesi akut ve subakut zehirlenmelere yol açarak karaciğer, böbrek ve dalakta şiddetli konjesyon ile gastroenterite,subakut zehirlenmelerde ise karaciğer hasarı, karın ve akciğerlerde sıvı toplanması ile sindirim sisteminde hemoraji gibi olumsuz etkilere neden olmaktadır (Çağatay ve Çobanoğlu, 1997). Kronik bakır zehirlenmesi; korneada bakır birikimi, böbrek rahatsızlığı, beyin hasarı ve karaciğer sirozu ile karakterize ‘’Wilson Hastalığı’’na yol açar (Tumantozlu, 2010). Diğer yandan karaciğer, böbrek ve kas gibi dokulardaki kalıntıları histopatolojik değişiklere neden olur. Biriktikleri dokuların hücre çekirdeklerine bağlanmasından dolayı teratojenik etkileri

26

yanında mutajenik ve karsinojenik etkilerinin de olduğu düşünülmektedir (Çağatay ve Çobanoğlu, 1997).

1.1.10.4. Demir (Fe) Çizelge 1.6. Fe Özellikleri

Fe özellikler Simgesi Fe Grubu 8B Atom numarası 26 Bağıl atom kütlesi 55,845 Oda sıcaklığında Katı Ergime noktası 1538°C Kaynama noktası 2861°C Yoğunluğu 7,86 g/cc Keşfi Bilinmiyor

Demir, doğada diğer ağır metallere nazaran daha fazla miktarda bulunurken element halinde bulunmaz. Demirin element hali ancak meteorların yapısında görülür. Toprakta doğal olarak bulunur, taşınması ise deniz, göl, akarsu ve nehirler sayesinde gerçekleşir. Bunun yanı sıra demirin en önemli kaynaklarından biri de endüstriyel atıklardır (Tuncay, 2007).

Demir, insanların alyuvar hücrelerinin yapısında bulunan hemoglobinin fonksiyonel bir parçasıdır. Ayrıca, sitokrom peroksidaz ve katalaz enzimlerinin, myoglobininin yapısında bulunan yaşamsal öneme sahip bir elementtir (Alhas, 2007). Demirin fazlası ise dalak, karaciğer ve kemik iliğinde birikir (Şanlı ve Kaya, 1995). Fe emiliminin insan vücudunda kontrol mekanizması varken vücut dışına atılması konusunda herhangi bir kontrol mekanizması bulunmamaktadır. Vücuda alınan fazla miktardaki demir sindirim sistemine zarar verebilir ve dolaşım sistemine katılabilir. Dolaşım sistemi ile karaciğer, kalp gibi organlara ulaşarak zarar verebilir. Uzun süre maruz kalınması sonucunda ise organlar hasar görür ve ölümle sonuçlanabilir (İvakli, 2008).

27

Su ortamında kollaidal yapıda bulunan demir, çok yoğun şekilde solungaçlarda birikerek balıklarda ölüme neden olabilir. Balıkların vücudunda biriken demir balıkların insanlar tarafından besin olarak tüketilmesi sonucunda insan vücuduna geçer ve sağlığı olumsuz yönde etkileyebilir (Tekin‐Özan vd., 2004).

1.1.10.5. Mangan (Mn)

Çizelge 1.7. Mn Özellikleri

Mn özellikler Simgesi Mn Grubu 7B Atom numarası 25 Bağıl atom kütlesi 54,938 Oda sıcaklığında Katı Ergime noktası 1246°C Kaynama noktası 2061°C Yoğunluğu 7,21 g/cc Keşfi 1774‐Carl Wilhelm Scheele

Mangan, kimyasal tepkimelerde demir ile benzerlik göstermektedir. Doğal olarak sıklıkla metamorfik, sedimenter ve volkanik kayaçlarda bulunan manganın, litosferdeki ortalama konsantrasyonu 1000 ppm’dir (Bradl, 2005). 100’den fazla

Mn minerali olmakla birlikte en önemli Mn minerali piroluzit (MnO2)’dir. Diğer

önemli Mn mineralleri; rhodochrosite (MnCO3), braunit (3Mn2O3‐MnSiO3), manganit (Mn2O3‐H2O), hausmannit (Mn3O4), rhodonit (MnSiO3)’dir (Burdige, 1993; Bradl,2005).

Çelik yapımında temel bir bileşen olarak ve metalürji endüstrisinde kullanılan Mn, bakır ve alimünyum alaşımlarının üretiminde de kullanılmaktadır. Cam,

28

seramik, boya endüstrisinde, kuru pillerde, elektrik bobinlerinde bir katalizör olarak rol oynar (Bradl, 2005).

Fosfor, azot ve organik asitlerin metabolizması için gerekli olan bazı enzimleri aktive eden mangan, bitkilerde temel iz elementlerden bir tanesidir. Demir ile birlikte klorofil oluşumunda rol alan Mn, solunum ve protein sentezinden sorumlu çeşitli bitki enzimlerinin bileşenidir. Sıklıkla Al toksisitesi ile birlikte meydana gelen Mn fitotoksisitesinin çok önemli olduğu dikkate alınmaktadır. Mangan, insan ve hayvanlar için de temel elementlerden birisidir. Ancak normal bir diyet sürdüren canlıda Mn eksikliği hemen hemen hiç gözlenmez. Mangan, hidrolaz, kinaz, dekarboksilaz ve çeşitli metalo enzimlerin yapısında kofaktör olarak görev alır (Bradl, 2005).

İnsanlarda Mn toksisitesi nadirdir ve genellikle havadan gelen manganın kronik solunmasının bir sonucudur. Sindirilen Mn toksik etkisi düşük iken solunumla alınan Mn nörotoksik olabilir bu durum muhtemelen solunumla alınan manganın beyine ulaşması diğer taraftan sindirimle alınan manganın ise metabolize ve elimine etme yeteneğinde olan karaciğere geçmesinden kaynaklanmaktadır (Bradl, 2005).

Mangan toksisitesine maruz kalan bireylerde hareket kontrolünde zayıflama, yüz ifadesinde bozulma, zihinsel ve duygusal rahatsızlıklar görülür. Ayrıca solunum problemlerine de yol açabilmektedir (Anonim, 2010b).

1.1.10.6. Molibden (Mo)

Molibden bitki ve hayvanlar için temel iz elementlerden bir tanesidir. Ksantinoksidaz ve diğer redoks enzimlerinin bir parçasıdır. Bitkilerde bakteriler tarafından atmosferik azotun fiksasyonu için gereklidir. Eksikliği yada fazlalığı bitki gelişimine zarar verir. Molibden bitki gelişimini uyarmak için az miktarda gübrelere eklenir (Parkar, 1983;Newton, 1980).

29

Çizelge 1.8. Mo Özellikleri

Mo özellikler Simgesi Mo Grubu 6B Atom numarası 42 Bağıl atom kütlesi 95,94 Oda sıcaklığında Katı Ergime noktası 2623°C Kaynama noktası 4639°C Yoğunluğu 10,22 g/cc Keşfi 1782‐Peter JacobHjelm

Molibden insanlar için toksik olmaması sebebiyle çelik alaşımlarda, aşınmayı önleyici malzemelerde, boya maddelerinde krom ve diğer toksik metaller yerine kullanılmaktadır. Molibdenin ana kullanım alanı çeşitli alaşımların yapısı ve paslanmaz çelik üretimidir. Tarımda molibdenli gübrelerin kullanılması, kanalizasyon atıkları, madencilik ekosistemde artmasına neden olmaktadır. Sodyum molibdat, amonyum molibdatlı gübreler çözünür özelliklerinin yüksek olmasından dolayı sıklıkla bitkilerde molibden eksikliğini gidermek amacıyla tarımda kullanılmaktadır (Bradl, 2005). Sonuç olarak endüstriyel atıkların, gübrelerin fazla miktarda molibden içermesi insanlarda ve hayvanlarda zararlı etkilere yol açmaktadır. Molibden zehirlenmesi gastrointestinal rahatsızlıklara ve kalp krizinden dolayı ölüme neden olabilmektedir. Bu nedenle çevrede ve biyolojik örneklerde bu elemente maruz kalınma seviyelerinin belirlenmesi önem taşımaktadır (Shrivas vd., 2009).

30

1.1.10.7. Nikel (Ni)

Çizelge 1.9. Ni Özellikleri

Ni özellikler Simgesi Ni Grubu 8B

Atom numarası 28 Bağıl atom kütlesi 58,693

Oda sıcaklığında Katı Ergime noktası 1455°C

Kaynama noktası 2913°C Yoğunluğu 8,908 g/cc Keşfi 1751‐Baron Axel FredrikCronstedt

Nikel, yerkabuğunda bulunma miktarına göre ortalama 80 ppm ile 23. sırada yeralmaktadır. 5 kararlı izotopu olan nikel, 0, I, II ve III değerlikli formlarda bulunabilir fakat sulu çözeltilerde kararlı halde bulunmazlar (Bradl, 2005). Nikelin en yaygın bulunan formu iki değerlikli şeklidir. Kimyasal aşınmaya direnç özelliğinden dolayı paslanmaz çelik imalatında kullanılan nikel madeni paralar, kuyumculuk, cerrahi implantlar, otomobil sektörü, mutfak eşyaları gibi çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Aşınmaya ve sıcaklığa karşı dirençli olması sebebiyle Ni‐Fe,Ni‐Cu, Ni‐Cr, Ni‐Ag gibi nikel alaşımlarının üretilmesinde rol oynamaktadır. Aynı zamanda mıknatıslarda, eşyaların üzerlerinin elektrolitik kaplanmasında, Ni‐Cd pillerinde, tekstil boyalarında, ayrıca katalizör olarak görev almaktadır (USEPA, 1985; Bradl, 2005).

Nikel, bitki ve hayvanlar için temel elementlerden biridir ve üreaz, hidrojenaz, karbon monoksit dehidrojenaz enzimlerinin bir parçasıdır (Bradl, 2005). Düşük konsantrasyonlarda temel bir element olmasına karşın, yüksek konsantrasyonlarda toksik etki gösterebilmektedir (Welch, 1981; Parida vd., 2003). Yüksek nikel miktarları düşük bitki gelişimine, ürün verimliliğinde

31

azalmaya, bitki metabolizmasında düzensizliklere ve kloroza neden olabilmektedir (Yang vd., 1996). Nikelin insanda muhtemel kanserojen etkiye sahip olduğu düşünülmektedir. Üreme problemleri ve doğum kusurlarına neden olabilmektedir (Tien, 2002). Ayrıca cildi hassas olan bireylerde dermatit olarak bilinen ve derilerinin nikel ile temas etmesi sonucu ortaya çıkan bir alerji görülebilir. Ni(CO)4, Ni3S2, NiO, Ni2O3 gibi nikel bileşiklerinin solunması karaciğerde jenerasyonu, akciğerde su toplama, adrenokortikal yetersizliklerle pnömonite (akciğer enflamasyonu), solunum sistemi kanserine, astıma yol açabilir (Bradl,2005). Dünya Sağlık Örgütü nikelin hava ortamında izin verilen sınır konsantrasyon değerini 2,5 μg/m3 olarak belirlemiştir.

1.1.10.8. Kurşun (Pb)

Çizelge 1.10. Pb Özellikleri

Pb özellikler (Candaş, 2007). Simgesi Pb Grubu 4A (Metal) Atom numarası 82

Bağıl atom kütlesi 207,2

Oda sıcaklığında Katı

Ergime noktası 327,6°C

Kaynama noktası 1740°C Yoğunluğu 11,35 g/cc Keşfi Bilinmiyor

Kurşun,zararsız forma dönüştürülemeyen, her formu toksik, kent yaşamının önemli bir parçası olan (Anonim, 2008c), mavimsi‐gri renkte bir metaldir. Anorganik kurşun tuzlarının bir kısmı (kurşun sülfat) suda çözünmediği halde, bir kısmı (asetat, nitrat tuzları gibi) suda çözünmektedir. Organik kurşun bileşiklerinden alkil kurşun bileşikleri (tetra etil kurşun) toksikolojik açıdan önem taşıyıp, lipofilik özelliktedir. Kurşun ve bileşikleri başlıca seramik, porselen, akümülatör, boya, kauçuk endüstrisi; metal alaşımları (lehim, bronz, matbaa dizgisi gibi), boru yapımı; benzin katkı maddesi (alkil kurşun bileşikleri);

32

insektisit (kurşun arsenat (PbAsO4) gibi); maden ve metal endüstrileri, otomobil aküleri, çocuk oyuncakları yapımı, tıbbi ekipmanlar, kaplama, bilimsel ve optik aletler ile cephane yapımında kullanılmaktadır (Çalışkan, 2005)

Yakın çevrede en önemli kurşun kaynağı, benzine katılan tetrametil kurşun (TMK) veya tetraetil kurşundur (TEK) (Vural, 2005). Tetraetil kurşun, yakıtın yanması sonucu egzoz gazları ile birlikte çevreye atılmakta ve çeşitli taşınım yolları (atmosferden kuru ve yaşçökelme, sel ve nehir suları gibi) ile deniz ortamına ulaşmaktadırlar. Deniz suyunda 7’den fazla inorganik Pb türü belirlenmiştir. Deniz suyunun tuzluluğunda ve normal pH’ında karbonat

(PbCO3)ve kloritli (PbCln) bileşikler ve hidroksitli bileşikler (PbOHn) şeklinde bulunmaktadır. Deniz suyunda yüksek derişimlerde bulunmamasının nedeni düşük çözünürlüğe sahip olmasıdır. Fakat organizmalardaki birikimleri yüksek seviyelere ulaşabilir (Olgunoğlu, 2008). Çevredeki kurşunun %95‐%98’ne antropojenik aktiviteler sebep olmaktadır. Zirai ve endüstriyel aktivitelerin yoğun olduğu bölgelerde yakalanan balıkların, kas dokusunda yüksek Pb içeriği tespit edilmiştir. Omurgasızların kabuklular gibi gruplarında, Pb içeriği ortalama değerlere göre daha yüksektir. Kurşun, çevrede hem organik hem de inorganik formda bulunur. Organik formu, deniz balıkları türlerinde ve birçok tatlısularda bulunan tetra alkali kurşun formudur (Küçükgülmez, 2005).

Kurşun, çevreye atıldığı takdirde diğer birçok metale göre daha uzun kalış süresine sahip olduğundan sedimentte birikme eğilimindedir (Özden, 2008). Toplumlar her yıl giderek artan oranlarda Pb kontaminasyonuna sanayileşmenin sonucu olarak maruz kalmaktadırlar. Günümüzde tüm dünyada yaklaşık olarak 3 milyon ton Pb tüketilmektedir. Bu miktar 50 yıl önceki yıllık Pb tüketiminden 1 milyon ton daha fazladır (Kaya vd., 2002).

İnsan vücudundaki kurşunun %15’i hava, %20’si su, %65’i de yiyecek yoluyla alınmaktadır (Özden, 2008). Solunum ve sindirim yolu ile emilmektedir. Kurşun emilimi bağırsaklarda yavaştır. Genel olarak yetişkinlerde ağız yoluyla alınan kurşunun %10’u, çocuklarda ise %40’ı bağırsaklar tarafından emilmekte olup, emilen kurşunun atılım hızı çok yavaştır ve bu nedenle hayat boyunca vücutta

33

birikmektedir. Genç yaşta ve orta yaşlarda daha çok yumuşak dokularda birikmektedir. Emilen kurşun kan dolaşımı yolu ile çeşitli organlara (pankreas, akciğer, karaciğer,kıkırdak, böbrek, dalak ve kaslar) dağılabilmektedir. Ayrıca yaş ilerledikçe kemikte toplanma oranı daha da artmakta, ileri yaşlarda (50‐60) vücut kurşununun %90’ı kemiklerde toplanmaktadır. Kemikler dışında karaciğer ve böbreklerdeki kurşun konsantrasyonu da önemlidir. Kurşun, tipik bir kümülâtif zehir olup dışkı ve idrarla atılımı çok yavaştır. Atılımının %16’sı safrayla, %76’si idrarla ve geri kalanı ise diğer yollarla (saç ve epitel doku dökülmesi) olmaktadır (Vural, 2005).

Kurşunun en önemli toksik etkisi hematopoetik sistem üzerinde görülmesidir. Ekstraselüler sıvı ile eristositlerle arasındaki su‐elektrolit alışverişini bozarak, eritrositlerin potasyum ve su kaybetmesine neden olmaktadır. Eritrositlerin zar bütünlüğü bozulur, parçalanması kolaylaşır ve hemoliz sonucu anemi oluşur. Ayrıca "hem" biyosentezini etkilemesi sonucu eritrositlerde protoporfirin miktarı artar, hemoglobin düzeyi düşer. Kurşunun merkezi sinir sistemi üzerine etkisi kurşunla zehirlenmenin şekline ve yaşa bağlıdır (Vural, 2005). Beyin hasarı ve sinir sistemi tahribi meydana getirmektedir (Tumantozlu, 2010).

Anorganik kurşuna kronik ve subkronik maruz kalma sonucu "kurşun ensefalopatisi" görülür. Kan beyin engelini geçerek, kalsiyumla yarışmalı olarak beyne yerleşmekte ve beynin enerji metabolizması, büyüme ve gelişme hızı ile ilgili enzimleri inhibe ederek etkisini göstermektedir. Kurşun ensefalopatisine çocuklar daha duyarlıdırlar (Vural, 2005). Çocuklarda davranış bozuklukları ve öğrenme yeteneğinde azalma gibi problemlere neden olmaktadır (Tumantozlu, 2010). Kurşun, otonom ve periferik sinir sistemini de etkiler. Ayrıca erkeklerde bağırsağın otonom ikinnervasyonu ve sperm bozulmasını etkiyerek, kolik görülmesine yol açmaktadır (Vural, 2005; Tumantozlu, 2010). Bazı dokularda ve böbrekte (proksimaltubulusta) proteine bağlanarak (kurşun‐protein kompleksi) yoğun ve kurşunca zengin hücre içi inklüzyon cisimcikleri oluşturur. Glikoz, aminoasitler ve fosfatların emilimini azaltarak, idrarla atılımlarını arttırır.

34

Uzun süreli kurşuna maruz kalma kurşun nefropatisine neden olur. Yetişkinlerde gözlenen en önemli olumsuz etkilerinden biri de, kan basıncındaki yükselmedir. IARC (Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı) tarafından kimyasal maddeleri insandaki karsinojenik etki risklerine göre oluşturdukları beş gruptan 2B grubunda (insanda muhtemel karsinojenik etkililer) yer almaktadır. İnsanlarda pulmonerkarsinoma, deney hayvanlarında (fare, sıçan) böbreklerde karsinoma (renaladenokarsom) meydana getirdiği, insanlarda ise ancak uzun süre maruz kalan işçilerde renaladenokarsinoma vakaları bildirilmiştir (Klaassen, 2001; Vural, 2005).

1.1.10.9. Selenyum (Se)

Çizelge 1.11. Se Özellikleri

Se özellikler Simgesi Se Grubu 6A Atom numarası 34 Bağıl atom kütlesi 78,96

Oda sıcaklığında Katı

Ergime noktası 221°C

Kaynama noktası 684,9°C Yoğunluğu 4,81 g/cc

Keşfi 1878‐Jons

Jacob

Berzelius

Toprakların siyah katmanlarında, fosfat muhteva eden kayaçlarda ve kömür madenlerinde doğal halde bulunurken, kömür ve fosil yakıt kullanan fabrikalardan da yapay olarak doğaya karışmaktadır (Miller vd., 2007).

Selenyum, canlılarda biyolojik membranların korunmasında önemli bir rol üstlenir. Selenyum, hücresel aktivite sonucunda ortaya çıkan lipoperoksit ve

35

hidrojen peroksitlerin metabolize edilmelerini sağlayan glutatyon peroksidaz enziminin (Trand vd., 2007) thioredoxin reductase’nin yapısına katılır. Thioredoxin reductase, oksidatif strese karşı savunmada rol oynayan ve protein onarımında gerekli olan bir enzimdir (Miller vd., 2007). Selenyum, antioksidan savunmayla alakalı olan enzimlerde gerekli bir kofaktördür. Nörolojik hastalıklar, ateşli hastalıklar, kanser ve enfeksiyon hastalıklarında engelleyici rol oynadığı belirtilmiştir (Kaur ve Sandhu, 2008). Canlı vücudundaki yüksek miktardaki selenyum toksik etkiye sahipken, düşük konsantrasyonlardaki Se ise antioksidant özelliğe sahiptir (Trand vd., 2007). İnsanlarda, Se eksikliğinde dolaşım sistemi organlarının esnekliğinde azalma ve kaslarda zayıflama görülür. Selenyum eksikliği çocuklarda ise fetal bozuklukların oluşmasına neden olur (T.C. Devlet Planlama Teşkilatı, 2001).

1.1.10.10. Çinko (Zn)

Çizelge 1.12. Zn Özellikleri

Zn özellikler (Candaş, 2007). Simgesi Zn Grubu 2B Atom numarası 30 Bağıl atom kütlesi 65,39 Oda sıcaklığında Katı Ergime noktası 419,73°C

Kaynama noktası 907°C

Yoğunluğu 7,13 g/cc

Keşfi 1746‐Andreas Ma

Deniz suyunun bir iz elementi olup biyolojik olaylarda önemli rol oynar. Denizlerdeki yüksek Zn konsantrasyonu, insan aktiviteleri ve şehirleşme ile bağlantılıdır. Zn, Cu gibi canlı organizmalar için gerekli bir iz elementtir. Biyolojik sistemlerde yalnız +2 değerlikli olarak bulunur. Yaklaşık 300 enzimin yapısına girer (Akgün, 2006). Sanayileşme ve nüfus artısına bağlı olarak, endüstriyel ve

36

evsel atıkların yeterince arıtılmadan doğaya verilmesi, yağmur ve drenaj sularının taşıdığı erozyon, ayrıca tarımda kullanılan gübre ve ilaçlarla kirlenen suların da karışması, nehir, göl ve denizlerin kirlenmesine yol açmaktadır. Sucul organizmalar çinkoyu biriktirmektedir. En çok birikim gösterdiği organlar, prostat, böbrek, kas ve karaciğerdir (Çalışkan, 2005).

Besinlerle alınan çinkonun %15‐30’u duodenumdan emilir, %70’i dışkı ile atılır. İdrar ve ter yoluyla da bir miktar kayıp vardır. Metabolizmasında başlıca rol oynayan organ karaciğerdir (Belgemen ve Akar, 2004). İnsan vücudundaki çinkonun yaklaşık %90’ı kemik ve kaslarda bulunur (Çalışkan, 2005).

Çinkonun yetersiz miktarda alımı, 300’den fazla enzimi olumsuz etkilediği gibi, yüksek düzeyleri de canlılarda çeşitli hasarlara sebep olmaktadır (Çalışkan, 2005). Aşırı çinko alımı ile de Cu eksikliğinin geliştiği deney hayvanlarında gösterilmiştir. Bu iki element biyolojik olarak antagonisttirler. Normalin üstünde Zn ve Cd alınımı, bakırın absorbsiyonunu engelleyerek plazma Cu düzeyini düşürürler. Kemik Zn birikiminde en duyarlı dokudur. Besinlerle çok uzun süre alınması zehirlenmelere yol açabilir. Zn element halinde zehirli değildir. Başlıca toksisitesi çözünebilir tuzlarından kaynaklanır. İnsanlarda Zn toksisitesine bağlı akciğer rahatsızlıkları, zihin bozukluğu, renal yetmezlik bildirilmiştir (Tanrıverdi, 2008). İştah ve bağışıklık sistem aktivitesinin azalması, yaraların geç iyileşmesi ve derideki aşırı hassasiyetler, kolesterolün yükselmesi, insanlardaki aşırı Zn alımında gözlenen genel problemlerdir. Farklı araştırıcılar tarafından, kanser hariç, pek çok olumsuz etkiler bildirilmiştir. Çinkonun toksikolojik açıdan, arsenik, kadmiyum, krom, bakır ve kursundan daha az hasara sebep olduğu bildirilmektedir (Çalışkan, 2005).

37

2. KAYNAK ÖZETLERİ

Ülkemizde ve yurtdışında farklı sucul sistemlerin ağır metal kirliliğini belirlemek amacıyla yapılmış çalışmalar vardır. Bu çalışmalarda biyoindikatör olarak su, sediment ve balıklar kullanılmıştır.

Hazar Gölü’nün (Elazığ) suyunda ve sedimentinde yapılan çalışmada sudaki metal düzeylerinin WHO, EC, EPA ve TSE‐266 tarafından verilen sınır değerlerini geçmediği ve sedimentte en yüksek düzeyde biriken metalin Fe olduğu belirlenmiştir (Özmen vd., 2004).

Uluabat Gölü’nün (Bursa) suyunda ve sedimentinde yapılan çalışmada suda Mn, sedimentte ise Fe’in en yüksek oranda biriktiği tespit edilmiştir (Barlas vd., 2005).

Tekin‐Özan vd. (2007), Kovada Gölü’nde (Isparta) yaptıkları çalışmada su ve sedimente bulunan bazı ağır metaller inceleyerek suda en fazla biriken metalin Fe, sedimentte ise Al olduğu tespit edilmiştir.

Taihu Gölü’nün (Çin) suyunda ve sedimentinde bazı ağır metallerin konsantrasyonlarını incelenmiştir. Göl suyunda Mn’ın oldukça yüksek olduğu belirlenmiş ve sedimentinde Cu, Cr ve Ni’in risk oluşturma sınırında bulunduğunu saptanmıştır. (Tao vd., 2011).

Aydın ve Küçüksezgin (2011), Bakırçay (Manisa) ve Gediz Nehri’nde yaptıkları çalışmalarda iki nehirden alınan sediment örneklerindeki bazı ağır metallerin miktarlarını belirleyerek, Mn miktarının Gediz Nehri’nde yüksek derecede, Bakırçay’da ise orta derecede risk oluşturduğu belirlemiştir. Her iki nehir için de Cr, Ni, Fe, Cu, Zn, Pb miktarlarının sağlık açısından orta seviyede risk taşıdığını saptanmıştır.

38

Eğirdir Gölü’nde (Isparta) yapılan bir çalışmada göl suyundaki Mn düzeyinin 1.17‐196.68 ppb, sedimentteki Mn düzeyinin ise 158‐1134 ppm arasında değiştiği belirlenmiştir (Şener vd., 2011).

Şener vd. (2013), Eğirdir Gölü’nün (Isparta) suyunda ve dip sedimentindeki bazı ağır metallerin düzeylerini belirlemek amacıyla bir çalışma yapmışlardır. Çalışma sonucunda Pb, Cu, Ni, Fe ve Zn’nun göl sedimentinde oldukça yüksek oranda olduğunu belirlemişler ve kirliliğinin jeolojik etkilerden daha çok insan kaynaklı olduğunu bildirmişlerdir.

Kankılıç vd. (2013), Kapulukaya Baraj Gölü’nün (Kırıkkale) sedimentindeki bazı ağır metallerin düzeylerini araştırmışlardır. Al ve Fe’in sedimette en fazla biriken metal olduğunu bildirmişlerdir.

Altınkaya Baraj Gölü’nde (Samsun) yapılan bir çalışmada sazan (Cyprinus carpio)’ın çeşitli doku ve organlarında biriken ağır metal miktarları incelenmiştir. Araştırma sonucunda dokularda ağır metal bulunduğu ancak bu değerlerin normal değerlerin altında olduğu ve insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek bir sorunun bulunmadığı görülmüştür (Öztürk vd., 1992 ).

Seyhan Nehri’nde (Adana) yaşayan sazan (Cyprinus carpio), bıyıklı balık (Barbus capito) ve karaburun balığı (Chondrostoma regium) üzerinde yapılan çalışmada kas, karaciğer ve solungaçlardaki ağır metal miktarları araştırılmıştır. Ağır metal konsantrasyoları numune alınan istasyonlara göre farklılıklar göstermiştir. Hastane atıklarının karıştığı bölgede ağır metal birikiminin yüksek oranda olduğu görülmüştür. Solungaç ve karaciğerde, kasa göre ağır metal miktarının daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Cd bütün dokularda en az biriken metal olmuştur. Solungaç ve kasta Pb, karaciğerde ise Cr en yüksek düzeyde tespit edilmiştir (Canlı vd., 1998).

İzmir Körfezi’nde yapılan bir çalışmada lipsozun (Scorpaena porcus) kas, karaciğer ve solungaç dokularındaki ağır metal birikimi incelenmiş, en fazla Zn, en az ise Cd tespit edilmiştir (Egemen, 1997).

39

Farkas vd, (2000) Balaton Gölü’nde yaşayan tatlı su levreği (Perca Fluviatilis), sazan (Cyprinus carpio), yılan balığı (Anguilla anguilla) ve turna balığı (Esox lucius)’nın farklı dokularındaki Cd, Cu, Pb, Hg ve Zn seviyelerini belirlemişlerdir. Sazan ve yılan balığının karaciğer ve solungaçlarında yüksek miktarda metal biriktiğini tespit etmişlerdir.

Macquarie Gölü (Avusturalya)’nde yapılan çalışmada kefalin (Mugil cephalus) farklı dokularındaki metal miktarları araştırılmıştır. Cd’un en az, Cu’ın ise en yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir (Kirby vd., 2001).

Kasumigaura Gölü (Japonya)’nde yapılan bir çalışmada kültür ve doğal şekilde yaşayan sazan (Cyprinus carpio)’ların karaciğer ve solungaç dokularındaki ağır metal miktarları ölçülerek bu balıklar arasında karşılaştırma yapılmıştır. Farklı besin maddeleri ile beslenmelerine rağmen ağır metal miktarları açısından aralarında önemli bir fark olmadığı görülmüştür. Balıkların kaslarında tespit edilen ağır metal düzeylerinin ise balıkları tüketen insan ve diğer canlılar için belirlenen sınır değerlerin altında olduğu saptanmıştır (Alam vd., 2002 ).

Küçükbay ve Örün (2003), Karakaya Baraj Gölü’nde (Diyarbakır) yaşayan sazanlarda ağır metal birikimini belirlemişlerdir. Karaciğerdeki Cu ve Zn miktarı ile balığın ağırlığı, boyu ve yaşı arasında pozitif bir ilişki olduğunu tespit etmişlerdir.

Keban Baraj Gölü’nde (Elazığ) yaşayan Capoeta capoeta umbla’nın bazı doku ve organlarında ağır metal birikiminin tespit edilmesine yönelik çalışmada, doku ve organlarda sadece Cu, Fe, Mn ve Zn tespit edilmiştir. En düşük metal birikiminin kas dokusunda ve deride olduğu belirtilmiştir. Mevsimlere göre yapılan değerlendirmede, metal birikiminin ilkbahar ve yaz mevsimlerinde yüksek, sonbahar ve kış mevsimlerinde düşük olduğu kaydedilmiştir. Doku ve organlardaki metal konsantrasyonu ile balık boyu arasında herhangi bir ilişki belirlenememiştir (Canpolat ve Çalta, 2003).

40

Farkas vd. (2003), Balaton Gölü’nde (Macaristan) yaşayan Abramis brama’nın karaciğer, solungaç ve kas dokusunda Cd, Cu, Hg, Pb ve Zn birikimini tespit etmeye yönelik çalışmalarında en yüksek Cd, Cu, Pb ve Zn birikiminin karaciğer ve solungaçta, Hg birikiminin ise kas dokusunda olduğunu saptamışlardır. Karaciğerdeki Cd, Cu ve Hg birikimi ile balığın yaş ve ağırlığı arasında pozitif bir ilişki olduğunu belirtmişlerdir.

Mersin Körfezi’nde yaşayan çipura (Sparus aurata) ve barbunya balığının (Mullus barbatus) dokularındaki kadmiyum miktarı ölçülmüştür. Yapılan inceleme sonucunda iki balık türünün karaciğerindeki ağır metal miktarının kas dokusuna oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Barbunya balığının kas dokusundaki kadmiyum miktarının çipura balığının kas dokusundaki kadmiyum miktarından daha fazla olduğu belirlenmiştir (Kalay vd, 2004).

Papagiannis vd. (2004), Pamvotis Gölü (Yunanistan)’nde yaşayan Cyprinus carpio, Silurus aristotelis, Rutilis ylikiensis ve Carassius gibellio’da Cu ve Zn birikimini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada en yüksek metal birikimini Cyprinus carpio’da ve karaciğerde tespit etmişlerdir. Sucul organizmalarda Cu ve Zn’nin bulunuşunun ve toksisitesinin sudaki diğer metallerin konsantrasyonuna bağlı olduğunu belirtmişlerdir.

Türkmen vd. (2004), İskenderun Körfezi’nde yaptıkları çalışmada iskarmoz (Saurida undosquamis), çipura (Sparus aurata) ve barbunya balığı (Mullus barbatus)’daki ağır metal miktarlarını belirlemişlerdir. İncelenen balıklarda en fazla Fe, en az ise Cd tespit edilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda balıklarda bulunan ağır metallerin insanlara zarar verebilecek seviyenin altında olduğu görülmüştür.

Kır vd. (2006), Karataş Gölü’nde (Burdur) yaşayan kızılkanat balığının (Scardinus erythrophthalmus) kas, karaciğer ve solungaçlarındaki Fe, Zn, Mn, Cr, Cu ve Cd miktarlarını araştırmışlardır. Cr, Pb ve Cd miktarları cihazın analiz limitlerinin altında kalmıştır. Metallerin en fazla biriktiği organ karaciğer, en az biriktiği doku ise kas olmuştur.

41

Beyşehir Gölü’nde (Konya) yapılan bir çalışmada tatlı su kefali (Leuciscus cephalus) ve sudak (Stizostedion lucioperca)’ın kas, karaciğer ve solungaç dokularındaki ağır metal miktarları belirlenmiştir. Yapılan ölçümler sonucunda Cu, Pb ve Cr miktarları cihazın analiz limitlerinin altında kalmıştır. Balıkların boyları ile dokulardaki metal miktarları arasında pozitif bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Ayrıca ağır metallerin konsantrasyonlarının FAO tarafından verilen balık dokularında kabul edilebilir düzeylerin altında olduğu saptanmıştır (Tekin‐Özan ve Kır , 2006).

Uluözlü vd. (2007), Karadeniz ve Ege Denizi’nden aldıkları 9 tür balıkta bazı ağır metallerin (Cu, Cd, Pb, Zn, Mn, Fe, Cr ve Ni) miktarlarını belirlemişlerdir. Balık örneklerindeki ağır metal seviyelerini; Cu için 0.73‐1.83 μg/g, Cd için 0.45‐0.90 μg/g, Pb için 0.33‐0.93 μg/g, Zn için 35.4‐106 μg/g, Mn için 1.28‐7.40 μg/g, Fe için 68.6‐163 μg/g, Cr için 0.95‐1.98 μg/g ve Ni için 1.92‐5.68 μg/g olarak bulmuşlardır. Balık örneklerindeki kadmiyum ve kurşun seviyelerinin kabul edilebilir sınır değerlerden yüksek olduğunu tespit etmişlerdir.

Tekin‐Özan ve Kır (2007b), yaptıkları çalışmada Beyşehir Gölü’nde (Konya) yaşayan sazan (Cyprinus carpio)’ın kas, karaciğer ve solungaç dokularındaki ağır metallerin mevsimsel değişimlerini incelemişlerdir. Çalışma sonucunda karaciğerdeki ağır metal miktarının, kas ve solungaca göre daha fazla olduğunu tespit etmişlerdir.

Tekin‐Özan (2008), Beyşehir Gölü’nde (Konya) yaptığı çalışmada gölde yaşayan kadife balığının bazı dokularındaki (kas, karaciğer, solungaç) ağır metal miktarlarını araştırmıştır. Karaciğerdeki metal konsantrasyonunun diğer doku ve organlara göre daha fazla olduğunu belirlemiştir. Kasta tespit edilen metal miktarlarının farklı kuruluşlar tarafından verilen sınır değerlerin altında olduğunu bildirmiştir.

Işıklı Gölü’nde (Denizli) yapılan çalışmada su, sediment ve sazan (Cyprinus carpio)’ın bazı dokularındaki (kas, karaciğer, solungaç) ağır metal miktarları incelenmiştir. Su ve sedimentte en fazla Fe tespit edilmiştir. Cr dışındaki

42

metallerin konsantrasyonları yaz ve kış mevsiminde en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Metalleri en fazla biriktiren dokunun karaciğer olduğu belirlenmiştir. Dokulardaki metal miktarının yaz ve kış mevsimlerinde arttığı, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde ise azaldığı saptanmıştır. Balık boyu ve ağırlığı ile metal miktarları arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla yaptıkları istatistiki testler sonucunda balık boyu ile kastaki As, Co, Cd, Fe ve Mn arasında negatif ilişki olduğunu tespit etmişlerdir (Tekin‐Özan ve Aktan, 2012).

Kızılırmak Nehri’nde yapılan çalışmada Leuciscus cephalus, Capoeta capoeta ve Capoeta tinca’nın kas ve solungaç dokularında bulunan ağır metal miktarları incelenmiştir. Balıkların kas ve solungaç dokularında en fazla Zn, en az ise Co tespit edilmiştir (Akbulut ve Akbulut, 2009).

Güney Karadeniz Kıyı Şelfi’nde yapılan araştırmada midye (Mytilus galloprovincialis) ve mezgitte (Merlangius merlangus euxinus) ağır metal birikimi incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda mezgitte Cd ve Pb miktarları sınır değerlerin üstünde bulunurken Cu, Hg, Zn ve As miktarları ise sınır değerlerin altında bulunmuştur (Hiçsönmez, 2010).

Dostbil (2010), Mogan Gölü’nün (Ankara) su ve sedimentinde Al, As, Cd, Cu, Fe, Hg, Ni, Pb ve Zn miktarı ile gölde yaşayan sazan (Cyprinus carpio) ve kadife balığı (Tinca tinca)’nın solungaç ve karaciğer dokularına ağır metallerin girişi ile oluşan histolojik değişiklikleri incelemiştir. Sedimentte, bakır (Cu), kadmiyum (Cd), kurşun (Pb) ve çinko (Zn)’yu sınır değerlerin altında saptamıştır. Sedimentteki ağır metal düzeylerini sırasıyla Al > Fe > Zn > Ni > Cu > Pb > As > Cd > Hg olarak, sudakini ise Pb > Al > Fe > As > Ni > Hg > Cu ≥ Zn > Cd şeklinde belirlemiştir.

Başyiğit ve Tekin‐Özan (2013), Karataş Gölü’nde (Burdur) yaşayan sudak balığı (Stizostedion lucioperca)’nın kas, karaciğer ve solungaçlarındaki metal miktarlarını araştırmışlardır. Balıklardaki metal seviyeleri ile balıkların ağırlık ve boyları arasında genel olarak negatif bir ilişki olduğunu belirlemişlerdir. Ayrıca bu çalışmada sudaki metal miktarları ile suyun fiziko‐kimyasal parametreleri

43

arasındaki ilişkiler de tespit edilmiştir. Ağır metal seviyesi ile pH düzeyi ve oksijen miktarı arasında negatif bir ilişki olduğu belirtilmiştir.

Kırıcı vd. (2013) Murat Nehri’nde (Bingöl) yaşayan Capoeta capoeta umbla’nın kas dokusundaki bazı metallerin seviyelerini araştırmışlardır. Cr ve Cd, AAS’nin analiz limitlerinin altında çıkmıştır. Balıkların kasında tespit edilen metal miktarlarının balık dokularında kabul edilebilir seviyelerin altında olduğu saptanmıştır.

Hazar Gölü’nde (Elazığ) yaşayan Capoeta umbla’nın kas, solungaç, deri, karaciğer, gonad ve böbreklerindeki bazı metallerin seviyelerini belirlemek üzere yapılan çalışmada metal düzeylerinin karaciğerde en yüksek seviyede, kasta ise en düşük seviyede olduğu tespit edilmiştir. Kastaki metal miktarı ile balık boyu ve ağırlığı arasında pozitif bir ilişki tespit edilmiştir (Canpolat, 2013). Çamlık Lagünü’nde seston, bentoz ve sedimentindeki bazı ağır metallerin birikimi ve mevsimsel değişimi saptanmıştır. Araştırmada belirlenen bulgular sonucunda Zn ve Cd’nin en çok sestonda, Cu’nun en çok bentozda, Fe ve Pb’nin en çok sedimentte biriktiği görülerek, lagündeki seston, bentoz ve sedimenteki ağır metal miktarlarının genelde mevsime bağlı düzenli değişimler göstermediği belirlenmiştir (Dural ve Göksu 2006).

İskenderun Körfezi’nde dağılım gösteren iki makroalg türünde bazı ağır metallerin mevsimsel değişimi belirlenmiştir. Cystoseira corniculata ve Laurencia papillosa’da ağır metal düzeyleri Fe > Pb > Cu > Cd olarak saptanmıştır. C. corniculata ve L. papillosa’da belirlenen ağır metal düzeyleri kıyaslandığında L. papillosa’nın C. corniculata’ya göre daha fazla Fe, Cu ve Pb biriktirdiği ettiği belirlenmiştir (Piner‐Olgunoğlu ve Polat, 2007).

Özbay vd. (2013), Berdan Çayı’nda (Mersin) yaptıkları çalışmada sedimentteki bazı ağır metal düzeylerini saptamışlardır. Sedimentteki ağır metal birikim düzeyleri Fe>Al>Mn>Ni>Cr>Zn>Cu>Pb>Cd olarak belirlemişlerdir.

44

Eğirdir Gölü’nde yapılan bir çalışmada su, sediment ve sazan’ın (Cyprinus carpio L., 1758) bazı doku ve organlarındaki (kas, karaciğer, solungaç) ağır metal düzeyleri incelenmiştir. Suda en fazla biriken ağır metalin Mn, sedimentte ise Fe olduğu tespit edilmiştir. Metallerin en çok karaciğerde, en az ise solungaçta birikim gösterdiği saptanmıştır (Tekin‐Özan ve Kaptan, 2014).

Çağlak ve Karslı (2014), Beyşehir Gölü’nde yaptıkları bir çalışmada sudak (Stizostedion lucioperca, Linnaeus 1758) balığı kasında bazı ağır metallerin düzeyleri belirlemişlerdir. Kas dokusunda en çok Zn, en az ise Cd ağır metallerinin biriktiği saptanmışlardır.

Altınyazı Baraj Gölü’nde (Edirne) yapılan bir çalışmada su, sediment ve gölde yaşayan bazı balık türlerinin ağır metal birikim düzeyleri belirlenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda Fe dışındaki metaller analiz limitinin altında çıkmış, sedimentte ise metal düzeylerinin Fe> Mn> Cr> Pb> Zn> Cu> Cd olduğunu saptanmıştır (Çetin vd., 2016).

Isparta Deresi’nde yapılan bir çalışmada su ve sedimentlerindeki ağır metal mevsimsel birikim düzeyleri belirlenmiştir. Suda ve sedimentte en fazla biriken metal Fe, en az biriken metalin ise Cd olduğu saptanmıştır (Kalyoncu vd., 2016).

Sancer ve Tekin‐Özan (2015), Kovada Gölü’nde (Isparta) yaptıkları çalışmada su, sediment ve gölde yetişen Phragmites austrialis (Cav.) Trin. ex Steudel bitkisindeki ağır metal birikimini belirlemişlerdir. Yapılan incelemeler sonucunda hem su hem sedimentte en fazla biriken metal Fe, en az biriken metal ise Cd olarak saptanmıştır.

Çiğdem Göleti (Kastamonu) suyunda yapılan bir çalışmada ağır metal içeriğinin mevsimsel olarak değişimi belirlenmiştir. Su da en çok biriken metalin Zn ve bunu Cu’nun izlediği, en az biriken metalin ise Hg ve bunu da Cd’nin izlediği tespit edilmiştir (Kurnaz, 2016).

45

Yabanlı vd. (2015), İzmir Körfezi’nde yaptıkları bir çalışmada akdeniz midyesinin (Mytilus galloprovincialis) sindirim bezleri ve solungaçlarındaki ağır metal birikimlerini belirlemişlerdir. Sindirim bezi ve solungaçlarda en fazla biriken metal Fe ve bunu Zn’nin izlediği, en az biriken metalin ise Hg ve sonra da Cd olduğu saptanmıştır.

Seyhan Baraj Gölü’nde ağır metal birikimi ile ilgili yapılmış az çalışma bulunmaktadır. Göksu vd. 2003, Seyhan Baraj Gölü’nde yaşayan sudak (Stizostedion lucioperca) ve sazan (Cyprinus carpio) üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda kas dokusunda biriken ağır metal miktarlarının Fe>Zn>Cd şeklinde olduğu tespit edilmiştir. Görüldüğü gibi Seyhan Baraj Gölü’nün ağır metal kirliliği konusunda literatürde önemli bir boşluk görülmektedir. Sulama ve içme suyu olarak kullanılan ve içinde ekonomik öneme sahip balıkları barındıran bu gölün farklı bölgelerindeki ağır metal kirliliğinin tespit edilmesi insan sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada Adana ili sınırları içinde kalan Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda, sedimentinde ve gölde yaşayan sazan (Cyprinus carpio L., 1758)’ın kas, karaciğer ve solungaçlarındaki bazı ağır metallerin (Cd, Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Pb, Se ve Zn) konsantrasyonlarının belirlenmesi, balık boyu ve ağırlığı ile balıkların doku ve organlarındaki ağır metal miktarları arasındaki ilişkilerin saptanması ve amaçlanmıştır.

3.MATERYAL VE METOD

3.1. Araştırma Alanı

Seyhan Baraj Gölü (37003’38’’N, 35019’32’E) 51.960.135 m2 yüzey alanı, bahar aylarında maksimum derinliği 45 m, denizden ortalama yükseliği ortalama 53 m olan akdeniz bölgesinin önemli su rezervlerinden biridir (Şekil 3.1). Araştırma alanı, irili ufaklı çok sayıda derelerin döküldüğü kıyı şeridine sahip olup; gölü besleyen en büyük su kaynakları kuzeybatısında bulunan Körkün Deresi ve Çakıt Suyu, kuzeyde ise Seyhan Nehri’dir (Çevik, 1999). Seyhan Baraj Gölü’nün teknik özellikleri Çizelge 3.1’de verilmiştir.

46

Gölün çevresinde tarım alanları, balık çiftlikleri ve Çukurova Balcalı Üniversite Hastanesi vardır. Dolayısıyla göldeki kirliliğin belirlenmesi ve bu kirliliğin balıklar üzerine etkisinin tespit edilmesi çalışmayı önemli kılmaktadır.

Şekil 53.1. Seyhan Baraj Gölü, örnekleme istasyonları

Göl suyunun sulama suyu olarak kullanılması da gölde biriken metallerin toprağa ve dolayısıyla tarım ürünlerine geçmesine neden olurken, yağmur gibi olaylar da tarım toprağının suya geçişine neden olmaktadır.

47

Çizelge 3.1.13Seyhan Baraj Gölü’nün teknik bilgileri (Web.1)

Adı Seyhan Baraj Gölü Yeri Adana Akarsu Seyhan Amaç Su+Enerji+Taşkın Koruma İnşaatın Başlama Bitiş Yılı 1953‐1956 Gövde Dolgu Tipi Toprak Gövde Hacmi 7500 dam3 Yükseklik (Talvegden) 53 m Normal Su Kotunda Göl Hacmi 1200 hm3 Normal Su Kotunda Göl Alanı 62 km2 Sulama Alanı 174000 ha Güç 59 MW Yıllık Üretim 350 GWh

3.2. Sazan (Cyprinus carpio Linnaeus, 1758)’ın Genel Özellikleri

Şube: Chordata Altsube: Gnathostomata Sınıf: Pisces Altsınıf: Teleostei Ordo: Familya: Cins: Cyprinus Tür: Cyprinus carpio

Sazanın anavatanı Asya ve Avrupa’nın ılıman iklime sahip olan bölgeleridir. Türkiye’nin birçok doğal veya yapay göllerinde yaşamaktadır ve ülkemizde geniş bir yayılış göstermektedir. Dip bölgesi çamurlu, sucul bitkileri fazla olan, derin ve yavaş akan akarsularda da sazana rastlanmaktadır. Sıcak iklimi sevdiği için yüksek bölgelerde bulunan göllerde veya akarsularda bu balığa rastlanmaz.

48

Sazan, su içerisinde bölgesel olarak göç eden bir balık türüdür. Kış mevsimini suyun dip bölgelerine çekilerek veya dip çamurlarının arasına yerleşerek geçirirler. Kış mevsiminde sazanlar beslenmezler (Demirsoy, 1999). Sıcaklığı yüksek, oksijen miktarı az olan sularda bile yaşayabilmektedirler (Kuru,1999).

Sazanın iri ve kalın pullar vardır. Ayrıca vücutları yandan basık bir yapıya sahiptir. Sırt bölgesinde tek ve uzun bir yüzgeç bulunur. Sırt bölgesi hafif kambur olmakla birlikte baş kısmı vücuduna göre daha küçüktür (Şekil 3.2.).

Şekil 3.2.6Sazan (Web.2)

Ağız keratin bir yapıya sahiptir, dudakları kalın ve sarkıktır. Ağız başın orta kısmında bulunur. Ağzın yan taraflarında, iki tanesi ön, iki tanesi arkasında olmak üzere iki çift bıyığı bulunur. Bu balık türlerinin ağız bölgesinde diş bulunmaz. Gırtlağın sağında ve solunda olmak üzere iki adet çiğneme dişi bulunur. Balığın sırt bölgesi koyu bir renge sahipken yan kenar bölgeleri kırmızı, yeşil, kahverengi, pembe‐beyaz bir renge sahip olabilir. Karın bölgesinin arka tarafı ve kuyruk yüzgeçleri bu balıkların üreme mevsimine yakın zamanlarda portakal sarısı rengine dönüşür. Sıcaklığın 10 ºC’nin altına düştüğü bölgelerde balığın üreme yeteneği neredeyse tamamen durmaktadır. Balığın boyutları yaşadığı çevreye göre değişebilmekle beraber boyları 1 metreye ve ağırlığı ise 30 kiloya ulaşabilmektedir (Kocatürk‐Döngel, 2010).

Ortalama üç yaşlarında erginliğe ulaşan bu balıkların üreme mevsimleri nisan ve haziran ayları arasındadır. Sazanlar yumurtalarını belli mesafelerle ve kümeler halinde bırakırlar. Yumurtanın çatlayarak yavrunun dışarı çıkma süreci sıcaklığa bağlı olarak yaklaşık üç ila sekiz gün arasında değişir. Yumurta yapışkan bir yapıya ve 1 mm çapa sahiptir. Yumurtalar dişi balıklar tarafından su bitkilerinin

49

özellikle de makrofitlerin ve sazların gövdelerine yapıştırılır. Sazanlar vücut ağırlığının her kilogramı için 120.000 yumurta vererek en fazla yumurta bırakan balıklar arasında yer alır (Kurt, 2010).

3.3. Arazi Çalışmaları

Bu çalışma Ekim 2014‐Temmuz 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Ekim 2014’ten itibaren her mevsimin ikinci ayında araziye çıkılmış toplamda 4 kez arazi çalışması yapılmıştır. Örnekler Seyhan Baraj Gölü’nün farklı bölgelerinden tespit edilen 3 istasyondan alınmıştır. İstasyonlardan alınan su örnekleri 500 ml’lik polipropilen kaplara konarak üzerlerine pH’ı düşürmek amacıyla 5 ml nitrik asit ilave edilmiştir. Su örnekleri analiz yapılıncaya kadar +4 °C muhafaza edilmiştir. Aynı bölgelerden alınan sediment örnekleri de yine polipropilen kaplara konularak laboratuara götürülmüştür.

Çalışma süresince her ay 6.4 m boyunda, 2 m genişliğindeki tekne ile göle açılan balıkçı akşamdan ağları göle atmış, ertesi gün sabah gölden balık örneklerini almıştır. Av esnasında 42×42 mm göz aralıklı ağlar kullanılmıştır. Sediment, su ve balık örnekleri Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Laboratuarı’na getirilerek diseksiyon işlemi gerçekleştirilmiştir.

3.4. Laboratuar Çalışmaları ve Metal Analizi

Laboratuarda çalışmaya başlamadan önce kullanılacak tüm malzemeler sterilize edilmiştir. Laboratuara getirilen balık örneklerinin standart, çatal ve total boyları ± 1 mm hatalı ölçme tahtasında ölçümü yapılmış, balık örneklerinin ağırlıkları ise hassas terazide ölçülerek örneklerle ilgili kayıtların tutulduğu forma yazılmıştır. Ölçümleri yapılarak kayıt altına alınan balık örneklerinin solungaçları, yayların bağlantı yerlerinden bisturi yardımı ile kesilerek çıkartılmıştır. Balığın dış kısmında bulunan pullar temizlenerek bisturi yardımı ile balıktan kas örneği alınmıştır. Balık, sivri uçlu keskin bir makas yardımı ile anüsden operkuluma kadar boydan boya kesilmiştir. Açılan bölgeden karaciğer alınmıştır. 0.5 ile 2

50

gram arasında alınan balık dokuları ve sediment örnekleri ısıya dayanıklı petri kabın içine konularak etüvde kurumaya bırakılmıştır. Kas dokuları ve sediment örnekleri 70 °C’de 48 saat, karaciğer dokuları 70 °C’de 24 saat ve solungaç dokuları 70 °C’de 36 saat bekletilerek kurutulmuştur. Etüvde kurutulan balık dokusu örnekleri ve sediment örneklerinin ağırlıkları belirlenerek örnekle ilgili kayıtların tutulduğu forma yazılmıştır. Kurutulan balık dokusu ve sediment

örneklerinin üzerine 5 ml derişik HNO3 (nitrik asit) eklenerek 24 saat boyunca oda sıcaklığında bekletilmiştir. 24 saat bekletilen örnekler daha sonra çeker ocak üzerinde bulunan hot plate kullanılarak 120 °C’de ortalama 2 saat boyunca renkli buharı kayboluncaya kadar ısıtılmış ve tamamen mineralize olması sağlanmıştır.

Yapılan işlemler sonucu tamamen mineralize olan örneklerin üzerine 1 ml H2SO4 (sülfürik asit) eklenmiştir. Sülfürik asitle çözünen örnekler 50 ml’lik polipropilen kaplara aktarılmıştır ve üzerlerine 25 ml’ye tamamlayacak şekilde distile su eklenmiştir. Kapların içine 1‐2 damla HNO3 (nitrik asit) eklenerek çözeltiler analize hazır hale getirilmiştir. Analiz işlemi yapılmadan önce balık dokuları ve sediment örneklerinin çözeltileri filtre kağıtlarından geçirilerek süzülmüştür. Bu işlem sediment örneklerinin bulunduğu çözeltide çözünmeyen sediment tortularını ve balık örneklerinin bulunduğu çözeltide bulunan yağ tortularını ortamdan uzaklaştırmak için yapılmıştır (Çalta ve Canpolat, 2002).

Örneklerin metal analizi Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde bulunan Vista marka ICP‐AES (Inductively Coupled Plasma‐Atomic Emission Spectrometer) cihazında yapılmıştır. Analizi gerçekleştirilen ağır metallerin dalga boyları sırasıyla şu şekildedir; Cd için 228.802 λ, Cr için 267.716 λ, Cu için 324.753 λ, Fe için 238,304 λ, Mn için 257.61 λ, Mo için 202.03 λ, Ni için 231.604 λ, Se için 220,353 λ, Pb için 196.026 λ ve Zn için 213.856’dır. Ayrıca cihazın ağır metal ölçümündeki doğruluğunu saptamak amacıyla DORM‐3 (Dogfish Protein Certified Reference Material For Trace Metals), DOLT‐4 (Dogfish Liver Reference Materials for Trace Metals) ve HISS‐1 (Marine Sediment Reference Material for Trace Elements and Other Constituents) sertifikalı referans materyallerden de aynı şekilde çözeltiler hazırlanarak metal analizi yapılmıştır.

51

Su örnekleri analiz yapılıncaya kadar + 4 °C’de saklanmıştır. Analiz işleminden hemen önce, Whattman marka 47 mm GF/C cam filtre ile süzülmüş ve daha sonra analiz işlemi gerçekleştirilmiştir.

3.5. İstatistiksel Analizler

ICP‐AES’ten sonuçlar doku ve sediment örnekleri için mg/kg şeklinde alınırken su örnekleri için μg/lt olarak alınmıştır. Arazi çalışması sonucu üç farklı bölgeden alınan örneklerin sonuçları birlikte değerlendirilmiştir. Sonuçların, minimum ve maksimum değerleri, aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanmıştır. Su, sediment ve balık dokuları arasında ağır metal miktarlarının nasıl değiştiği ve ağır metal miktarları bakımından balık dokuları arasında istatistiki bir değişiklik olup olmadığı belirlenmiştir. Balıkların ağırlıkları ve boyları ile biriken ağır metal miktarları arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla One‐Way Anova, Duncan Testi, Pearson Testi ile Linear Regression Analizi yapılmıştır. Bunun yanında Kanada Ulusal Araştırma Konseyi tarafından verilen DORM‐4 (Dogfish Protein Certified Reference Material For Trace Metals), DOLT‐5 (Dogfish Liver Reference Materials for Trace Metals) ve HISS‐1 (Marine Sediment Reference Material for Trace Elements and Other Constituents) sertifika değerleri ile çalışmamız sonucunda elde edilen değerler mukayese edilmiştir. Örnek sonuçlarının tüm istatistiksel hesaplaması SPSS 15t programı ile yapılmıştır. Hesaplamalar sonucunda elde edilen sonuçlar Dünya Sağlık Örgütü (WHO,1992)’nün, Avrupa Birliği (EC,2006)’nin, Türk Gıda Kodeksi (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı, 2002)’nin, Türk Standartları Enstitüsü (TSE, 1988)’nün ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (2012)’nın verdiği su ve balık dokularında biriken ağır metallerin kabul edilebilir değerleri ile karşılaştırılmıştır.

52

4. ARAŞTIRMA BULGULARI

4.1. Standart Referans Materyaller

Çalışmamızda DORM 3 (Dogfish Protein Certified Reference Material For Trace Metals ), DOLT 4 (Dogfish Liver Reference Material For Trace Metals) ve HISS‐1 (Marine Sediment Reference Material for Trace Elements and Other Constituents) standart referans materyallerden metal analizi yapılarak, Kanada Ulusal Araştırma Konseyi tarafından verilen sertifika değerleri ile kıyaslanmıştır (Çizelge 4.1.; 4.2.; 4.3.).

Çizelge 4.1.14 Referans materyal DORM 3'ün sertifika değerleri, belirlenen değerleri ve hassasiyet dereceleri

Element DORM 3 Sertifika DORM 3 Hassasiyet Değerleri Belirlenen Derecesi (%) Değerler Cd 0.290±0.02 0,282±0.04 97 Cr 1.89±0.17 1.95±0.12 103 Cu 15.5±0.63 16.2±0.51 104 Fe 347±20 329±15.2 94 Mn ‐ ‐ ‐ Mo ‐ ‐ ‐ Ni 1.28±0.24 1.39±0.27 108 Se ‐ ‐ ‐ Pb 0.395±0.05 0.402±0.07 101 Zn 51.3±3.1 52.1±3.5 101

Çizelge 4.1.’de görüldüğü gibi DORM‐3 (Dogfish Protein Certified Reference Material For Trace Metals) için Kanada Ulusal Araştırma Konseyi tarafından verilen sertifika değerleri ile tarafımızdan tespit edilen değerler birbirine oldukça yakındır. Hassasiyet derecesi %94 ile %108 arasında değişiklik göstermektedir. En yüksek hassasiyet derecesi Ni'de, en düşük hassasiyet derecesi ise Fe'de tespit edilmiştir. Çizelge 4.2.’de görüldüğü gibi DOLT‐4 (Dogfish Liver Reference Materials For Trace Metals) için Kanada Ulusal Araştırma Konseyi tarafından verilen sertifika değerleri ile tarafımızdan tespit edilen değerler birbirine oldukça yakındır.

53

Hassasiyet derecesi %93 ile %110 arasında değişiklik göstermektedir. En yüksek hassasiyet derecesi Se'da, en düşük hassasiyet derecesi ise Zn'da tespit edilmiştir.

Çizelge 4.2. Referans materyal DOLT 4‘ün sertifika değerleri, belirlenen değerleri ve hassasiyet dereceleri

Element DOLT 4 Sertifika DOLT 4 Belirlenen Hassasiyet Değerleri Değerler Derecesi (%) Cd 24.3±0.8 23.2±0.12 95 Cr ‐ ‐ ‐ Cu 31.2±1.1 32.8±1.3 105 Fe 1833±75 1725±61 94 Mn ‐ ‐ ‐ Mo ‐ ‐ ‐ Ni 0.97±0.11 0.87±0.15 89 Se 8.3±1.3 9.2±1.42 110 Pb 0.16±0.04 0.175±0.01 109 Zn 116±6 109±2.8 93

Çizelge 4.3.15 Referans materyal HISS 1’in sertifika değerleri, belirlenen değerleri ve hassasiyet dereceleri

Element HISS 1 Sertifika HISS 1 Belirlenen Hassasiyet Değerleri Değerler Derecesi (%) Cd 0.024±0.009 0.028±0.05 116 Cr 30.0±6.8 31.2±7.25 104 Cu 2.29±0.37 2.24±0.07 97 Fe ‐ Mn 66.1±4.2 63.2±3.2 95 Mo ‐ Ni 2.16±0.29 2.14±0.30 99 Pb 3.13±0.40 3.20±0.05 102 Se 0.050±0.007 0.056±0.007 112 Zn 4.94±0.79 5.2±0.60 105

Çizelge 4.3.’de görüldüğü gibi HISS‐1 (Marine Sediment Reference Materials For Trace Metals and Other Constutients) için Kanada Ulusal Araştırma Konseyi tarafından verilen sertifika değerleri ile tarafımızdan tespit edilen değerler birbirine oldukça yakındır. Hassasiyet derecesi %95 ile %116 arasında değişiklik

54

göstermektedir. En yüksek hassasiyet derecesi Cd'da, en düşük hassasiyet derecesi ise Mn'da tespit edilmiştir.

4.2. Seyhan Baraj Gölü Suyunda Belirlenen Ağır Metal Konsantrasyonları

Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda yapılan metal analizlerinin sonucu Çizelge 4.4’te görülmektedir. Çizelgeye göre Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda Cd (<0.0004) yaz dışındaki mevsimlerde analiz limitinin altında kalmıştır. Göl suyunda en fazla biriken metal Fe olmuştur.

Sudaki Cd miktarı sadece yaz mevsiminde analiz limitlerinin üzerine çıkarak 0.05 ppb ile 0.06 ppb arasında değişmiştir. Cr konsantrasyonu 0.3 ppb ile 40.00 ppb arasında değişim göstermiştir. Ortalama Cr konsantrasyonunun kış mevsiminde 38.12 ppb ile en yüksek düzeye, ilkbahar mevsiminde ise 0.42 ppb ile en düşük düzeye ulaştığı saptanmıştır. Cu miktarı 0.7 ppb ile 12.30 ppb arasında değişirken, ortalama Cu düzeyi en yüksek sonbahar mevsiminde 7.50 ppb olarak, en düşük ise kış mevsiminde 0.82 ppb olarak belirlenmiştir. Fe’in Seyhan Baraj Gölü’nün suyundaki miktarı 126.99 ppb ile 1674.98 ppb arasında değişiklik göstermiştir. Ortalama Fe miktarının yaz mevsiminde en yüksek (1051.88 ppb), kış mevsiminde ise en düşük seviyede (277.31 ppb) olduğu saptanmıştır. Mn miktarı 10.46 ppb ile 280.00 ppb arasında değişiklik göstermiştir. Ortalama Mn miktarı en yüksek 271.24 ppb ile kış mevsiminde, en düşük ise 25,41 ppb sonbahar mevsiminde belirlenmiştir. Göl suyunda belirlenen Mo miktarı 1.32 ppb ile 4.18 ppb arasında değişim gösterirken, en yüksek değeri (3.56 ppb) yaz, en düşük değeri ise (2.10 ppb) sonbahar mevsiminde tespit edilmiştir. Ni düzeyi 2.66 ile 112.77 ppb arasında değişim göstermiştir. En yüksek düzeye yaz (45.42 ppb) ve en düşük düzeye (6.70 ppb) ise kış mevsiminde ulaşmıştır. Pb miktarı 4.69 ppb ile 21.35 ppb arasında değişirken, ortalama Pb düzeyi en yüksek yaz mevsiminde 15.15 ppb olarak, en düşük ise kış mevsiminde 8.55 ppb olarak belirlenmiştir. Se miktarı 5.63 ppb ile 32.80 ppb arasında değişiklik göstermiştir. Ortalama Se miktarının sonbahar mevsiminde en yüksek (25.87 ppb), ilkbahar mevsiminde ise en düşük seviyede (5.63 ppb) olduğu saptanmıştır. Zn miktarı ise 19.06 ppb ile 171.19 ppb arasında değişmiş, en yüksek değeri (146.93 ppb)

55

sonbahar mevsiminde, en düşük değeri ise (21.45 ppb) ilkbahar mevsiminde belirlenmiştir.

Seyhan Baraj Gölü suyunda tespit edilen metallerin Duncan testi ile istatistiki değerlendirilmesinde Cr miktarının kış ve yaz mevsimlerinde, Mn miktarının kış mevsiminde, Zn miktarının ise sonbahar ve kış mevsimlerinde diğer mevsimlere göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir (<0.05). Se sonbahar ve yaz mevsimleri, ilkbahar ve kış mevsimlerine göre farklılık gösterdiği saptanmıştır. Cd, Cu, Fe, Mo, Ni, Pb miktarlarının istatistiki değerlendirilmesinde ise mevsimler arasında önemli bir farklılık gösterdiği tespit edilememiştir (>0.05).

56

Çizelge 4.4.16 Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda ölçülen ağır metal konsantrasyonlarının minimum değerleri, maksimum değerleri, ortalama değerleri (ppb) ve standart sapmaları *ALA: Analiz limitinin altında Mevsim Cd Cr Cu Fe Mn Mo Ni Pb Se Zn Sonbahar ALA* 0,94‐0,96 2,48‐12,30 243,05‐1674,98 17,04‐33,79 1,32‐2,64 6,03‐18,30 8,79‐15,37 15,06‐32,80 122,68‐171,19 0,95±0,01 a** 7,389±6,93 a 871,87±731,70 a 25,41±11,84 a 2,10±0,68 a 13,19±6,38 a 11,709±3,35 a 25,87±9,48 b 146,93±34,301 b Kış ALA 37,00‐39,00 0,7‐0,9 126,99‐446,01 260,00‐280,00 1,87‐3,52 2,66‐12,75 4,69‐15,02 7,6‐7,8 130,00‐140,00 38,12±1,02 b 0,82±0,11 a 277,31±160,30 a 271,24±10,12 2,69±1,16 a 6,70±5,33 a 8,53±5,64 a 7,71±0,10 a 135,03±5,0003 b b İlkbahar ALA 0,3‐0,5 4,1‐9,5 589,08‐1436,19 10,46‐53,08 2,21‐4,18 15,63‐18,42 13,14‐15,34 5,63‐9,01 19,06‐23,86 0,42±0,11 a 7,50±2,96 a 1013,01±423,55 a 27,15±22,76 a 3,12±0,99 a 17,23±1,44 a 13,99±1,17 a 5,63‐9,01 a 21,45±3,39 a Yaz 0,05‐0,06 20,00‐40,00 5,00‐7,00 207,23‐1652,66 27,84‐31,75 3,08‐4,03 9,03‐112,7 10,92‐21,35 16,66‐22,66 40,00‐60,00 0,05±0,00 30,23±10,007 6,04±1,00 a 1051,88±752,94 a 29,90±1,96 a 3,56±0,47 a 45,42±58,3 a 15,15±5,47 a 20,6±3,41 b 51,43±10,30 a 2 b ** Her bir parametre sütununda aynı harfle gösterilen değerler arasındaki fark 0.05 düzeyinde önemsizdir.

57

4.3.Seyhan Baraj Gölü’nün Sedimentinde Belirlenen Ağır Metal Konsantrasyonları

Seyhan Baraj Gölü’nün sedimentinde yapılan metal analizlerinin sonuçları Çizelge 4.5.’te verilmiştir. Sedimentte yapılan analizler sonucunda tüm metaller her mevsimde belirlenmiştir. Sedimentte en fazla biriken metal Fe, en az biriken metal ise Cd olmuştur.

Sedimentte tespit edilen Cd değeri 0.11 mg/kg ‐ 0.82 mg/kg arasında değişiklik göstermiştir. En yüksek seviyeye yaz mevsiminde (0.96 mg/kg), en düşük seviyeye ise kış mevsiminde (0.18 mg/kg) ulaşmıştır. Cr miktarları çalışma süresince 5.20 mg/kg ve 114.81 mg/kg arasında değişmiş, en yüksek düzeye 93.34 mg/kg ile yaz mevsiminde, en düşük düzeye ise 32.96 mg/kg ile kış mevsiminde ulaşmıştır. Cu miktarı 3.96 mg/kg ile 34.78 mg/kg arasında değişiklik göstermiştir. En yüksek yaz mevsiminde (24.56 mg/kg), en düşük ise kış mevsiminde (9.37 mg/kg) tespit edilmiştir. Çalışma süresince Fe düzeyinin 1635.07 mg/kg ile 32568.98 mg/kg arasında değişiklik gösterdiği, en fazla yaz mevsiminde (26379.47 mg/kg), en az ise kış mevsiminde (5642.18 mg/kg) biriktiği belirlenmiştir. Mn miktarının 23.88 mg/kg ile 926.73 mg/kg arasında değiştiği, en yüksek düzeye 702.27 mg/kg ile yaz mevsiminde, en düşük düzeye ise 201.63 mg/kg ile kış mevsiminde ulaştığı saptanmıştır. Seyhan Baraj Gölü’nün sedimentindeki Mo miktarı 0.29 mg/kg ile 1.99 mg/kg arasında değişmiştir. Mo’in en fazla ilkbahar mevsiminde (1.20 mg/kg) ve en az ise sonbahar mevsiminde (0.60 mg/kg) birikim gösterdiği belirlenmiştir. Ni seviyesi 27.31 mg/kg ile 416.71 mg/kg arasında değişiklik göstermiş, en yüksek seviyeye 311.85 mg/kg ile yaz mevsiminde, en düşük seviyeye ise 125.86 mg/kg ile kış mevsiminde ulaşmıştır. Pb miktarı 1.70 mg/kg ile 24.87 mg/kg arasında değişiklik gösterirken, birikim düzeyinin yaz mevsiminde en yüksek (18.83 mg/kg), sonbahar mevsiminde ise en düşük (9.16 mg/kg) olduğu saptanmıştır. Se seviyesinin 1.52 mg/kg ile 175.69 mg/kg arasında değiştiği belirlenirken, en yüksek seviyeye 159.07 mg/kg ile kış mevsiminde, en düşük seviyeye ise 5.35 mg/kg ile ilkbahar mevsiminde ulaştığı tespit edilmiştir. Sedimentteki Zn düzeyi ise 50.68 mg/kg ve 338.80 mg/kg arasında değişiklik göstermiştir. 222.16 mg/kg

58

ile sonbahar mevsiminde en yüksek düzeyde, 159.07 mg/kg ile kış mevsiminde en düşük düzeyde olduğu belirlenmiştir.

Analizi yapılan metallerin mevsimler arasındaki değişimi duncan testi ile değerlendirildiğinde; Cd, Mn, Ni, Se düzeylerinin sonbahar ve kış mevsimleri arasında farklılık göstermediği, Cd, Ni ve Se düzeylerinin yaz mevsimlerinde farklılık gösterdiği belirlenmiştir (<0.05). Cr ve Cu düzeylerinin sonbahar ve ilkbahar mevsimleri arasında farklılık göstermediği, kış ve yaz mevsimleri arasında farklılık gösterdiği belirlenmiştir (<0.05), Fe düzeyinin kış ve yaz mevsimleri arasında farklılık gösterdiği, sonbahar ve ilkbahar mevsimleri arasında benzer gösterdiği belirlenmiştir (<0.05). Mo, Pb ve Zn metallerinin düzeyleri ise mevsimlere bağlı olarak değişiklik göstermemiştir (>0.05).

59

Çizelge 4.5. 17Seyhan Baraj Gölü sedimentinde ölçülen ağır metal konsantrasyonlarının minimum değerleri, maksimum değerleri, ortalama değerleri (mg/kg) ve standart sapmaları * Her bir parametre sütununda aynı harfle gösterilen değerler arasındaki fark 0.05 düzeyinde önemsizdir.

Mevsim Cd Cr Cu Fe Mn Mo Ni Pb Se Zn Sonbahar 0,11‐0,33 5,20‐77,56 3,96‐20,77 1635,07‐20695,66 23,88‐456,89 0,31‐0,79 27,31‐228,08 1,70‐17,51 1,52‐5,68 50,68‐338,80 0,22±0,15a* 40,54±36,21ab 12,25±8,40ab 11025,33±9533,38ab 234,967±216,70a 0,60±0,25a 129,51±100,43 a 9,16±7,94 a 9,16±7,94 a 222,16±151,68 a Kış 0,13‐0,22 20,34‐54,57 6,70‐11,74 4876,65‐6930,63 98,41‐360,20 0,39‐1,07 111,27‐154,65 7,60‐12,60 141,82‐175,69 141,82‐175,69 0,18±0,05 a 32,96±18,79a 9,37±2,53a 5642,18±1122,40a 201,63±139,39a 0,76±0,34a 125,86±24,93 a 9,37±2,79 a 159,07±16,94 a 159,07±16,94 a İlkbahar 0,11‐0,45 56,13‐107,16 17,07‐25,70 19094,73‐23329,36 334,09‐594,35 0,77‐1,99 173,01‐416,71 14,29‐21,33 3,90‐7,02 186,02‐208,13 0,33±0,19ab 84,65±26,03ab 20,01±4,92ab 21276,46±2120,24bc 442,61±135,40ab 1,20±0,68a 278,34±125,15 ab 17,41±3,43 a 5,35±1,57 ab 198,13±11,20 a Yaz 0,32‐0,82 67,58‐114,81 15,82‐34,78 16932,24‐32568,98 366,49‐926,73 0,29‐1,46 277,75‐373,68 14,04‐24,87 5,28‐12,80 193,66‐244,35 0,96±0,60b 93,34±23,91b 24,56±9,56b 26379,47±8311,82 b 702,27±296,24b 0,96±0,60a 311,85±53,63 b 18,83±5,51 a 8,91±3,76b 218,91±25,34 a

60

4.4. Sazanın Bazı Doku ve Organlarında Belirlenen Ağır Metal Konsantrasyonları

Sazanın kas, karaciğer ve solungaçlarında tespit edilen ağır metallerin miktarları Çizelge 4.6.’de verilmiştir.

Balık örneklerinde yapılan analiz sonucu kastaki Cd miktarının 0,01‐0.38 mg/kg, karaciğerdeki miktarın 0.03‐45.86 mg/kg, solungaçtaki miktarın ise 0.01‐1.46 mg/kg arasında değiştiği belirlenmiştir. Kastaki Cd miktarı sonbaharda artarken, yaz mevsiminde azalmıştır. Karaciğerdeki düzeyinin sonbahar mevsiminde arttığı, ilkbahar mevsiminde azaldığı tespit edilmiştir. Solungaçta ise sonbahar mevsiminde Cd miktarı artmış olup ilkbahar mevsiminde ise azalmıştır. Kastaki Cd miktarının değişimi mevsimler arasında istatistiksel açıdan önem (>0.05) taşımamaktadır. Karaciğer ve solungaçtaki Cd düzeyi sadece sonbahar mevsiminde diğer mevsimlere göre önemli bulunmuştur (<0.05).

Cr miktarının kasta 0.01‐4.06 mg/kg, karaciğerde 0.09‐30.15 mg/kg ve solungaçta ise 0.63‐3.43 mg/kg arasında değiştiği Çizelge 4.6.’de görülmektedir. Kasta Cr miktarı ilkbahar mevsiminde artmış, yaz mevsiminde ise azalmıştır. Karaciğerdeki Cr miktarı ise ilkbahar mevsiminde artmış, yaz mevsiminde azalmıştır. Solungaçtaki Cr miktarı ilkbahar mevsiminde artış gösterirken, kış mevsiminde ise azalmıştır. Kasta Cr birikimi bakımından ilkbahar mevsiminde diğer mevsimlere göre istatistiksel açıdan önemli fark olduğu (<0.05) tespit edilmiştir. Karaciğerdeki Cr miktarında ise mevsimler arasında istatistiksel açıdan önemli bir farklılık göstermediği (>0.05) belirlenmiştir. Solungaçtaki Cr birikimi bakımından sonbahar ve yaz mevsimleri arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark gözlemlenmezken kış ve ilkbahar mevsimleri arasında önemli bir farklılık gösterdiği (<0.05) belirlenmiştir.

Cu düzeyine baktığımızda kastaki konsantrasyonunun 0.55‐48.89 mg/kg, karaciğerdeki konsantrasyonun 2.05‐210.51 mg/kg, solungaçtaki konsantrasyonun ise 1.39‐12.17 mg/kg arasında değişim gösterdiği belirlenmiştir. Cu kasta ve karaciğerde kış mevsiminde, solungaçta ise sonbahar

61

mevsiminde artış gösterirken, kas, karaciğer ve solungaçta yaz mevsiminde azalmıştır. Kas, karaciğer ve solungaç dokularında Cu düzeyi bakımından tüm mevsimler arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark olmadığı belirlenmiştir (>0.05).

Kastaki Fe miktarı 17.33‐875.21 mg/kg, karaciğerdeki 115.11‐1048.89 mg/kg, solungaçtaki ise 123.99‐745.61 mg/kg arasında değişim göstermiştir. Kastaki Fe konsantrasyonu kış mevsiminde, karaciğerde ve solungaçtaki Fe konsantrasyonu ise yaz mevsiminde artış göstermiştir. Kastaki Fe konsantrasyonu yaz mevsiminde, karaciğerdeki Fe konsantrasyonu kış mevsiminde, solungaçtaki Fe konsantrasyonu ise sonbahar mevsiminde azalma göstermiştir. Kas ve solungaç dokularında Fe birikiminin tüm mevsimler arasında istatistiksel açıdan önemli bir farklılık göstermediği belirlenmiştir (>0.05). Karaciğerdeki Fe birikimi ise ilkbahar ve yaz mevsimleri arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark gözlemlenmezken (>0.05) kış mevsimleri arasında önemli bir farklılık gösterdiği belirlenmiştir (<0.05).

Mn konsantrasyonun kasta 0.55‐36.52 mg/kg, karaciğerde 1.66‐48.21 mg/kg solungaçtakinin ise 1.49‐39.77 mg/kg arasında değişim gösterdiği belirlenmiştir. Kasta Mn miktarı kış mevsiminde, karaciğerde Mn miktarı ilkbahar mevsiminde, solungaçta ise yaz mevsiminde artış göstermiş olup kasta ve karaciğerde yaz mevsiminde, solungaçta ise kış mevsiminde azalmıştır. Kas ve karaciğerde Mn düzeyi açısından tüm mevsimler arasındaki istatistiki ilişkinin önemli olmadığı (>0.05) tespit edilmiştir. Solungaçta ise kış ve yaz mevsimleri ile diğer mevsimler arasında önemli fark olduğu (< 0.05) saptanmıştır.

Mo miktarının kasta 0.01‐0.38 mg/kg, karaciğerde 0.33‐0.86 mg/kg, solungaçta ise 0.02‐0.51 mg/kg arasında değiştiği tespit edilmiştir. Bu değerlere göre karaciğer ve solungaçta sonbahar mevsiminde, kasta ise kış mevsiminde arttığı belirlenmiştir. Buna karşılık kasta yaz mevsiminde, karaciğer ve solungaçta ilkbahar mevsiminde Mo miktarının azaldığı görülmüştür. Ayrıca, kasta Mo birikimi açısından istatistiki olarak önemli bir farlılık görülmemiştir (>0.05). Karaciğer ve solungaçta Mo birikimi açısından istatistiki olarak kış ve ilkbahar

62

mevsimleri ile sonbahar mevsimi arasında önemli bir farklılık olduğu (<0.05) saptanmıştır.

Ni düzeyleri kasta 0.36‐178.93 mg/kg, karaciğerde 1.16‐105.83 mg/kg, solungaçta ise 0.66‐127.24 mg/kg arasında değişim göstermiştir. Tüm dokularda Ni konsantrasyonu kış mevsiminde artış gösterirken, sonbahar mevsiminde azalmıştır. Ni miktarının kasta kış mevsimi ile diğer mevsimler arasında önemli oranda değiştiği (<0.05) gözlemlenmiştir. Karaciğerde sonbahar ve kış mevsimlerindeki birikimin, solungaçta ise kış mevsimindeki birikimin diğer mevsimlere göre istatistiksel açıdan farklı olduğu (<0.05) saptanmıştır.

Pb konsantrasyonlarının kasta 0.01‐1.70 mg/kg, karaciğerde 0.01‐1.72 mg/kg, solungaçta ise 0‐1.72 mg/kg arasında değiştiği tespit edilmiştir. Buna göre; kasta Pb birikimi açısından kış mevsiminde, karaciğer ve solungaçta ise yaz mevsiminde artış olduğu gözlemlenmiştir. Kasta Pb birikimi açısından sonbahar mevsiminde, karaciğerde ilkbahar mevsiminde, solungaçta ise kış mevsiminde azalış olduğu saptanmıştır. Pb miktarı açısından kas dokusunda kış mevsiminde ve solungaçta kış ve yaz mevsimleri arasında istatistiki açıdan önemli bir fark olduğu (<0.05) belirlenmiş olup, karaciğerde ise tüm mevsimler arasında istatistiki açıdan önemli bir farklılık olmadığı (>0.05) saptanmıştır.

Se konsantrasyonlarının kasta 0.17‐5.90 mg/kg, karaciğerde 1.77‐7.18 mg/kg, solungaçta ise 1.61‐4.57 mg/kg arasında değiştiği tespit edilmiştir. Farklı dokularda tespit edilen Se düzeylerinin mevsimlere göre değişiklik gösterdiği belirlenmiştir. Buna göre; kasta ilkbahar mevsimi ile sonbahar ve kış mevsimleri arasında, solungaçta ilkbahar ve yaz mevsimleri arasında istatistiki açıdan önemli farklılıklar gösterdiği (<0.05), buna karşın karaciğer dokusunda Se birikiminin tüm mevsimler arasında önemli bir farklılık göstermediği (>0.05) saptanmıştır.

Zn konsantrasyonunun kasta 42.39‐1129.36 mg/kg, karaciğerde 174.19‐2554.08 mg/kg, solungaçta 68.01‐1872.38 mg/kg arasında değişim gösterdiği tespit edilmiştir. Kastaki Zn konsantrasyonu ilkbahar mevsiminde, karaciğerdeki kış

63

mevsiminde solungaçtaki ise yaz mevsiminde artış gösterirken, Zn miktarının kas ve karaciğerde sonbahar mevsiminde solungaçtakinin ise ilkbahar mevsiminde azıldığı belirlenmiştir. Kasta Zn birikiminin tüm mevsimler arasında istatistiksel açıdan önemli bir farklılık göstermediği (>0.05) belirlenmiş olup, karaciğerde kış mevsiminde diğer mevsimlere göre önemli farklılık olduğu (>0.05) ve solungaçta ise Zn birikiminin istatistiksel açıdan sonbahar ve kış mevsimleri ile ilkbahar mevsimi arasında önemli bir farklılık gösterdiği (<0.05) saptanmıştır.

Genel olarak bulduğumuz verileri incelediğimizde Cu birikimi Karaciğer>Kas>Solungaç şeklinde, Cd, Cr, Fe, Mo, Se birikimi Karaciğer>Solungaç>Kas şeklinde, Mn, Ni, Pb ve Zn birikimi Solungaç>Karaciğer>Kas şeklinde olduğu belirlenmiştir.

64

Çizelge 4.6. Mevsimlere göre sazanın farklı dokularında tespit edilen bazı ağır metallerin ortalama değerleri (mg/kg) ve standart sapmaları

Mevsim Doku Cd Cr Cu Fe Mn Mo Ni Pb Se Zn 0,03‐0,38 0,37‐1,10 2,03‐10,81 43,56‐143,85 0,81‐3,54 0,06‐0,2 0,36‐10,52 0,03‐0,1 1,48‐4,53 36,56‐80,02 Kas 0,1365±0,1126 a 0,8907±0,2424 a 5,0919±2,5691 a 78,1059±38,2429 a 2,452±1,008 a 0,115±0,044 a 2,465±3,085 a 0,0655±0,02 a 3,09±1,0951 b 63,6129±13,349 a 2,47‐45,86 0,35‐2,69 6,65‐15,69 115,11‐1048,89 3,05‐14,87 0,86‐2,41 1,16‐6,13 0,01‐0,62 4,26‐9,72 438,48‐1134,76 Sonbahar Karaciğer 16,57±12,736 b 1,105±0,738 a 10,877±3,136 a 417,958±286,46 ab 6,58±3,728 a 1,393±0,480 b 3,060±1,600 a 0,173±0,21 a 6,862±2,072 a 748,62±246,48 a 0,1‐1,46 1,00‐1,95 2,54‐11,23 123,99‐553,13 14,02‐26,52 0,19‐0,51 0,66‐9,06 0,00‐1,7 1,61‐4,22 843,54‐1633,29 Solungaç 0,6237±0,4546 b 1,4546±0,3018ab 4,8040±2,6014 a 252,758±127,93 a 21,42±4,49 ab 0,274±0,097 b 2,78±3,044 a 0,402±0,51 ab 3,109±0,805ab 1233,2±215,87 b 0‐0,06 0,52‐1,69 0,61‐48,89 37,04‐602,60 0,95‐36,52 0,01‐0,38 6,17‐178,93 0,01‐1,7 1,72‐5,9 52,4‐177,84 Kas 0,0233±0,0264 a 0,9144±0,4287 a 6,8750±15,774 a 146,145±189,681 a 5,91±11,55 a 0,134±0,113 a 45,746±59,5 b 0,559±0,77 b 3,023±1,221 b 91,272±40,742 a 0,34‐22,19 0,48‐1,67 4,74‐210,51 220,56‐481,57 2,4‐6,47 0,8‐1,34 6,5‐105,83 0,02‐1,84 5,42‐9,10 1094,17‐1960,63 Kış Karaciğer 5,9446±8,0174 a 0,7796±0,3647 a 29,486±67,893 a 324,89±72,24 a 4,60±1,335 a 0,981±1,161 a 22,28±31,51 b 0,500±0,892 a 7,188±1,48 a 1364,47±260 b 0,01‐0,17 0,7‐1,55 1,39‐12,17 226,1‐745,61 13,09‐28,43 0,03‐0,34 7,59‐127,24 0,00‐0,42 2,68‐4,94 796,12‐1410,51 Solungaç 0,0767±0,0633 a 1,1605±0,2451 a 4,327±4,347 a 351,129±157,34 a 16,61±4,723 a 0,168±0,102 a 36,29±49,01 b 0,21±0,148 a 3,83±0,657 bc 1136,96±189,543 b 0‐0,22 0,49‐4,06 2,39‐6,33 44,17‐875,21 0,96‐12,20 0,01‐0,14 2,53‐18,47 0,03‐0,32 0,89‐4,56 42,39‐1129,36 Kas 0,0618±0,1085 a 1,9747±1,4996 b 4,7092±1,2636 a 230,725±327,207 a 3,076±3,782 a 0,069±0,055 a 6,341±5,25 a 0,125±0,111 a 2,253±1,253 a 200,71±352,54 a 0,03‐13,20 0,38‐30,15 2,19‐15,05 170,31‐880,81 1,61‐48,21 0,33‐1,36 2,93‐25,51 0,06‐1,72 2,23‐12,72 174,19‐2554,08 İlkbahar Karaciğer 3,1514±3,9244 a 4,91±9,5854 a 8,2523±3,6740 a 550,298±232,09 b 10,24±14,47 a 0,822±0,36 a 12,55±8,00 ab 0,41±0,58 a 6,29±3,28 a 863,005±743,56 a 0,01‐0,07 0,63‐3,43 1,75‐5,59 125,96‐466,03 1,49‐30,95 0,02‐0,32 5,76‐22,17 0,11‐1,72 0,31‐4,59 68,01‐1547,28 Solungaç 0,0295±0,0228 a 1,7169±0,8372 b 3,36±1,1898 a 303,87±126,45 a 18,95±9,10 ab 0,135±0,095 a 9,391±5,129 a 0,58±0,569 ab 2,26±1,37 a 825,45±504,97 a 0,01‐0,02 0,01‐1,11 0,55‐1,9 17,33‐95,58 0,55‐3,8 0,01‐0,14 5,75‐13,58 0,03‐0,25 0,17‐2,71 54,57‐109,22 Kas 0,0163±0,0069 a 0,588±0,3989 a 1,1497±0,5102 a 51,2632±25,0473 a 1,265±1,044 a 0,059±0,051 a 8,751±3,314 a 0,119±0,08 a 1,407±0,88 ab 84,33±15,94 a 1,77‐23,92 0,09‐1,41 2,05‐8,41 188,97‐983,11 1,63‐6,19 0,37‐1,61 6,18‐14,44 0,01‐0,51 1,77‐11,21 468,67‐1673,96 Yaz Karaciğer 7,327±6,875 a 0,462±0,421 a 6,308±1,927 a 595,09±233,44 b 3,43±1,519 a 1,100±0,45 ab 9,12±3,159 ab 0,249±0,21 a 5,911±2,733 a 920,37±396,126 a 0,03‐0,6 0,94‐1,83 2,09‐3,43 258,31‐651,76 16,16‐36,77 0,07‐0,39 5,65‐14,35 0,44‐0,99 3,01‐7,7 1325,8‐1872,38 Solungaç 0,2201±0,2101 a 1,2751±0,2676ab 2,452±0,413 a 378,42±125,093 a 24,61±8,11 b 0,22±0,095 ab 7,325±2,716 a 0,742±0,206 b 4,572±1,569 c 1565,64±181,74 c

65

Çalışmamızda örneklenen sazanın bazı dokularında tespit edilen metal miktarları ile balıkların boy ve ağırlıkları arasındaki ilişkiler linear regresyon analizi kullanılarak belirlenmiş ve Çizelge 4.7. ve 4.8.’de verilmiştir.

Kastaki Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Pb ve Zn, karaciğerdeki Cu, Fe ve solungaçtaki Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Pb, Se ve Zn miktarları ile balık ağırlığı arasındaki ilişkilerin negatif yönde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca kastaki Cd, Cr, Cu, Mo, Ni, Pb ve Se miktarı ile balık ağırlığı arasındaki ilişkinin 0.05 düzeyinde önemsiz olduğu, buna karşın Fe, Mn, Zn konsantrasyonu ile balık ağırlığı arasındaki ilişkinin ise 0.05 düzeyinde önemli olduğu tespit edilmiştir. Karaciğerdeki Cd, Cu, Fe, Mo, Ni, Pb ve Se miktarı ile balık ağırlığı arasındaki ilişkinin 0.05 düzeyinde önemli olmadığı, Cr, Mn ve Zn miktarı ile balık ağırlığı arasındaki ilişkinin ise 0.05 düzeyinde önemli olduğu saptanmıştır. Solungaçta ise tüm metallerin konsantrasyonu ile balık ağırlığı arasındaki ilişkinin 0.05 düzeyinde önemli olmadığı tespit edilmiştir (Çizelge 4.7.).

Kastaki Cr, Cu ve Se miktarları, karaciğerdeki Cr, Mn, Ni, Pb ve Zn miktarları ve solungaçtaki Cd, Cr, Cu, Fe ve Pb miktarları ile balık boyu arasındaki ilişkilerin negatif olduğu belirlenmiştir. Karaciğerdeki Cd, Cr ve Mo miktarı ile balık boyu arasındaki ilişki 0.05, Mn miktarı ile balık boyu arasındaki ilişki ise 0.01 düzeyinde önemlidir. Solungaçtaki Cr ve Pb düzeyi ile balık boyu arasındaki ilişki 0,05, Cd miktarı ile balık boyu arasındaki ilişki ise 0,01 düzeyinde önemlidir. Diğer tüm ilişkiler istatistiksel olarak önemli değildir (>0.05) (Çizelge 4.8.).

66

Çizelge 4.7.18Sazanın ağırlığı ve ağır metal konsantrasyonu arasındaki ilişkiler

Doku Veri Cd Cr Cu Fe Mn Mo Ni Pb Se Zn

Kas Denklem y= 0.024+ y= 1.956+ y= 6.520+ y= 447.524+ y=9.763+ ay= 0.112+ y= 35.336+ y=0.514+ y= 1.118+ y=356.905+ 0.128X ‐2.073X ‐5.033X ‐782.619X ‐16.061X ‐0.038X ‐47.571X ‐0.851X 3.232X ‐602.083X R değeri 0.125 ‐0.224 ‐0.064 ‐0.406 ‐0.266 ‐0.047 ‐0.143 ‐0.243 0.256 ‐0.342 P değeri NS b NS NS * * NS NS NS NS *

Karaciğer Denklem y= 5.740+ y= ‐5.318+ y= 25.995+ y=553.515+ y=‐4.208+ y= 0.971+ y=9.549+ y=0.071+ y= 3.563+ y=247.093+ 6.121X 17.397X ‐29.905X ‐198.614X 25.419X 0.250X 5.386X 0.580X 7.316X 1772.754X R değeri 0.065 0.356 ‐0.089 ‐0.085 0.336 0.060 0.032 0.127 0.305 0.361 P değeri NS * NS NS * NS NS NS NS *

Solungaç Denklem y=0.097+ y=1.577+ y=4.130+ y=422.699+ y=25.877+ y=0.226+ y=12.951+ y=0.707+ y=4.525+ y=1527.193+ 0.363X ‐0.426X ‐0.962X ‐246.649X ‐13.350X ‐0.063X 2.428X ‐0.484X ‐2.634X ‐821.381X R değeri 0.105 ‐0.085 ‐0.37 ‐0.181 ‐0.186 ‐0.059 0.009 ‐0.112 ‐0.189 ‐0.210 P değeri NS NS NS NS NS NS NS NS NS NS

a Denklemlerde; Y: Metal konsantrasyonu (mg/kg) ve X: Balığın ağırlığı (gr). Yıldızlar önemli sonuçları gösterir. bNS, 0.05 düzeyinde önemli olmayan, P>0.05 * 0.05 düzeyinde önemli, P<0.05 ** 0.01 düzeyinde önemli, P<0.01

67

Çizelge 4.8. 19Sazanın boyu ve ağır metal konsantrasyonu arasındaki ilişkiler

Doku Veri Cd Cr Cu Fe Mn Mo Ni Pb Se Zn

Kas Denklem y=‐0.191+ y= 1.783+ y= 7.026+ ay= ‐120.439+ y=0.853+ y= 0.033+ y= ‐1.476+ y=0.059+ y= 2.461+ y=‐116.634+ 0.006X ‐0.017X ‐0.066X 6.373X 0.060X 0.002X 0.446X 0.003X 0.0X 5.847X R değeri 0.037 ‐0.124 ‐0.055 0.217 0.065 0.142 0.088 0.059 ‐0.002 0.218 P değeri NSc NS NS NS NS NS NS NS NS NS

Karaciğer Denklem y=‐13.437+ y=11.881+ y=‐2.912+ y=791.649+ y=27.186+ y= 0.061+ y=27.791+ y=0.837+ y= 6.679+ y=1151.768+ 0.560X ‐0.0260X 0.429X ‐8.249X ‐0.541X 0.26X ‐0.414X ‐0.014X ‐0.003X ‐4.584X R değeri 0.388 ‐0.349 0.084 0.231 ‐0.469 0.409 ‐0.160 ‐0.213 0.008 ‐0.061 P değeri * * NS NS ** * NS NS NS NS

Solungaç Denklem y=‐0.590+ y=2.439+ y=4.978+ y=435.028+ y=16.122+ y=0.120+ y=9.415+ y=1.378+ y=1.209+ y=437.934+ 0.022X ‐0.027X ‐0.032X ‐2.928X 0.110X 0.002X 0.117X ‐0.022X 0.058X +19.413X R değeri ‐0.426 ‐0.352 ‐0.080 ‐0.141 0.101 0,127 0.029 ‐0.350 0.272 0.327 P değeri ** * NS NS NS NS NS * NS NS

a Denklemlerde; Y: Metal konsantrasyonu (mg/kg) ve X: Balığın boyu (cm). Yıldızlar önemli sonuçları gösterir. b ALA, Analiz Limitinin Altında. c NS, 0.05 düzeyinde önemli olmayan, P>0.05 * 0.05 düzeyinde önemli, P<0.05 ** 0.01 düzeyinde önemli, P<0.01

68

5. TARTIŞMA VE SONUÇ

5.1. Tartışma

Ekim 2014 ve Temmuz 2015 tarihleri arasında yürütülen bu çalışmada Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda, sedimentinde ve gölde yaşayan sazanın kas, karaciğer ve solungaçlarındaki bazı ağır metallerin (Cd, Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Se, Pb ve Zn) miktarları belirlenmiştir. Bu çalışmada her mevsimin 2. ayında olmak üzere toplam 4 kere arazi çalışması yapılmış ve sonuçlar mevsimsel olarak değerlendirilmiştir.

Çalışmamızda metal analizinin yapıldığı cihazın güvenirliğini saptamak amacıyla DORM 3, DOLT 4 ve HISS 1 standart referans materyallerden de metal analizi yapılarak belirlenen değerler ile Kanada Ulusal Araştırma Konseyi tarafından verilen sertifika değerleri karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonucunda sertifika değerleri ile tarafımızdan belirlenen değerlerin birbirine oldukça yakın olduğu belirlenmiştir.

Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda yapılan metal analizlerinin sonucuna göre Cd; sonbahar, kış, ilkbahar mevsimlerinde analiz limitinin altında kalmıştır. Suda en fazla biriken metalin Fe, en az biriken metalin ise Cd olduğu belirlenmiştir.

Odokuma ve Ijeomah (2003), New Calabar Nehri (Nijerya)’nin suyundaki ağır metal düzeylerinin yaz ve kış mevsimlerinde, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerine göre daha fazla olduğunu tespit etmişlerdir. Özmen vd. (2004), Hazar Gölü’nün suyunda Zn, Fe, Mn, Ni, Cu ve Pb’u belirlemişlerdir. Mevsimsel olarak yaptıkları değerlendirmede en yüksek metal birikiminin ilkbahar mevsiminde olduğunu tespit etmişlerdir. Tekin‐Özan vd. (2004), Kovada Gölü’nün suyunda Fe, Zn ve Mn’ı belirlemişler, Cu, Cr, Pb ve Cd’un AAS’nin analiz limitinin altında olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca en yüksek metal birikiminin yaz mevsiminde olduğunu bildirmişlerdir. Ciminli (2005), Gölbaşı Gölü’nün suyunda Cd, Co, Cr, Cu, Fe, Mn, Ni Pb’u belirlemiştir. Mevsim ve istasyon farkı gözetmeksizin suda en fazla biriken metal Cu, en az biriken metal ise Cd olarak saptanmıştır. Duman (2005), Sapanca Gölü suyunda yaptıkları çalışmalar sonucu suda en az biriken metalin

69

Cd, en fazla birikenin ise Zn olduğunu saptamıştır. Dostbil (2010), Mogan Gölü’nün suyunda yaptığı analizler sonucunda sudaki metal birikim sıralamasını Pb > Al > Fe > As > Ni > Hg > Cu ≥ Zn > Cd şeklinde tespit etmiştir. Baltacı (2011), Çıldır Gölü’nün suyunda yaptığı analizler sonucunda sudaki metal birikim sırasını Mn > Fe > Zn > Pb > Cu > Cd olarak belirlemiştir. Şener vd., (2011), Eğirdir Gölü’nün suyunda en fazla biriken metalin Mn olduğunu belirlemiştir. Bu yüksek Mn birikiminin ise göl çevresindeki Mn sıvanmalarını içeren ofiyolitik kayaçlardan kaynaklanmış olabileceği bildirilmiştir. Tao et al. (2011), Taihu Gölü’nün suyunda Cu, Cd, Cr, Ni, Pb, Sn, Sb, Zn, Mn’ın konsantrasyonlarını belirlemişlerdir. Göl suyunda Mn’ın oldukça yüksek olduğunu saptamışlardır. Sudaki metal miktarlarının yaz aylarında arttığını, buna karşılık ilkbahar aylarında azaldığını tespit etmişlerdir. Işıklı Gölü’nde yapılan çalışmada suda en fazla biriken metalin Fe olduğu belirlenmiştir (Tekin‐Özan ve Aktan, 2013). Çetin (2013), Altınyazı Baraj Gölü’nün suyunda Cd, Cr, Cu, Fe, Mn, Pb ve Zn’nun konsantrasyonlarını araştırmıştır. Analiz sonuçlarına göre suda Fe (ortalama 29,81±2,107 μg/L) haricinde ağır metal tespit edilememiştir. Kaptan ve Tekin‐ Özan (2014), Eğirdir Gölü’nün suyunda Cd, Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Pb, Se ve Zn’nun konsantrasyonlarını araştırmışlardır. Çalışma sonucunda suda en fazla biriken metalin Mn, en az biriken metalin Cr olduğunu belirlemişlerdir. Buna karşın Pb’un analiz limitinin altında çıktığını tespit etmişlerdir. Özan vd. (2016), Isparta Deresi’nin suyunda yaptıkları çalışmada bazı ağır metal konsantrasyonlarını belirlemişlerdir. Dere suyunda en fazla biriken metal Fe, en az biriken ise Cd olarak saptanmıştır. Sancer ve Tekin‐Özan (2016), Kovada Gölü suyunda yaptıkları araştırmalarda Cd, Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Pb, Se ve Zn’nun konsantrasyonlarını belirlemişlerdir. Göl suyunda en fazla biriken metali Fe, en az biriken metali ise Cd olarak saptamışlardır.

Bu çalışmada ise Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda analizi yapılan metallerden Cd’un sonbahar, kış ve ilkbahar mevsiminde analiz limitinin altında olduğu belirlenmiştir. Buna karşın Cd, Cr, Fe, Mo, Ni ve Pb’un yaz mevsiminde, Se ve Zn’nun sonbahar mevsiminde, Mn’ın kış mevsiminde, Cu’ın ise ilkbahar mevsiminde artış gösterdiği tespit edilmiştir. Cr, Se ve Zn’nun miktarının ilkbahar mevsiminde, Mn ve Mo’in miktarının sonbahar mevsiminde, Cu, Fe, Ni ve Pb’un

70

miktarının ise kış mevsiminde azaldığı saptanmıştır. Metallerin yaz aylarında artış göstermesi, bölgenin jeolojik olarak Toros ofiyolit kuşağında yer alması, tarım amaçlı kullanılan gübrenin göl suyuna karışması, çevre halkının zirai sulama amaçlı bahçe, tarla ve bağlar için göl suyunu kullanması ve göl hacmine kıyasla metal konsantrasyonunun artmasına bağlı olabilir. Metallerin kış mevsiminde azalışı ise yağmur ve kar şeklindeki yağışlar nedeniyle su hacminin artmasından kaynaklanabilir.

Suda tespit edilen ağır metallerin tamamı Seyhan Baraj Gölü’nün sedimentinde belirlenmiştir. Çalışkan (2005), Asi Nehri’nde yaptığı çalışmada sedimentte Cd, Co, Cr, Cu, Fe, Mn, Ni, Pb, Zn metallerini belirlemiştir. Sedimentte en az biriken metal metal Cd, en fazla biriken metal ise Fe olarak saptanmıştır. Beyşehir ve Habbaniya Göllerinde yapılan çalışmalarda da sedimentte en fazla biriken metallerin Fe ve Mn olduğu belirlenmiştir (Tekin‐Özan, 2008; Al‐Saadi et al.,2002). Tekin‐Özan (2008), Beyşehir Gölü’nde yaptığı çalışmada sedimentteki metal miktarının yaz aylarında azaldığını, sonbahar ve ilkbahar aylarında arttığını belirlemiştir. Çağlar (2010)’ın Suğla Gölü’nde yaptığı çalışmasında, Fe’den sonra en çok biriken metalin Mn (231,7 μg/g) olduğu belirlenmiştir. Keskin (2010), Akkaya Barajı’nda yaptığı çalışmada sedimentte en fazla birikim gösteren metalin As olduğunu ve bu durumun antropojenik etkilerden kaynaklandığını saptamıştır. Bu çalışmada ise göl sedimentinde en fazla biriken metalin Fe olduğu, bunu Zn’nun takip ettiği görülmüştür. Gargouri et al. (2010), Tunus Denizi’nin sedimentinde yaptıkları çalışmada en fazla biriken metalin Zn, en az biriken metalin ise Cd olduğunu belirlemişlerdir. Aydın ve Küçüksezgin (2011), Bakırçay ve Gediz nehirlerinin her ikisinin sedimentinde de en fazla biriken metalin Al olduğunu, bunu Fe’in takip ettiğini ve en az biriken metalinde Cd olduğunu belirtmişlerdir. Baltacı (2011), Çıldır Gölü’nün dip sedimentinde yaptığı çalışmada metal birikim sırasını Fe>Mn>Zn>Pb>Cu olarak belirlemiştir. Çetin (2013), Altınyazı Baraj Gölü’nde yaptığı çalışmada sedimentte en fazla biriken metalin Fe olduğu ve bunu Mn’ın takip ettiğini tespit etmiştir. Şener vd. (2013), Eğirdir Gölü’nün sedimentinde Fe’in yüksek oranda olduğunu belirlemişler ve Mn konsantrasyonun ise 158‐1113 ppm arasında değiştiğini bildirmişlerdir. Özbay vd. (2013), Berdan Çayı’nın sedimentinde yaptıkları

71

çalışmada en fazla biriken metalin Fe olduğu ve bunu Al’un takip ettiği, en az biriken metalin ise Cd olduğunu saptamışlardır. Kaptan ve Tekin‐Özan (2014), Eğirdir Gölü’nün sedimentinde yaptıkları çalışmada en fazla biriken metalin Fe, en az biriken metalin ise Cd olduğunu tespit etmişlerdir. Dural ve Göksu (2015), Çamlık Lagünü’nün sedimentinde yaptıkları çalışmada en fazla biriken metalin Fe ve bunu Pb’nin takip ettiğini saptamışlardır. Türkmen ve Akbulut (2015), Giresun Sahili’nin sedimentinde yaptıkları araştırmada en fazla biriken metali Fe, en az biriken metali ise Co olarak belirlemişlerdir. Özan vd. (2016), Isparta Deresi’nde yaptıkları çalışmada sedimentte en fazla biriken metali Fe, en az biriken metali ise Cd olarak saptamışlardır. Üçüncü‐Tunca (2016), Beyşehir Gölü’nde yaptığı çalışmada sedimentte en fazla biriken metalin Fe, en az biriken metalin ise Cu olduğunu saptamıştır. Sancer ve Tekin‐Özan (2016), Kovada Gölü’nde yaptıkları çalışmada sedimette en fazla biriken metalin Fe, en az biriken metalin ise Cd olduğunu belirlemişlerdir. Usero vd., (2003), Fe’in göl, nehir ve denizlerin sedimentinde bol miktarda bulunmasının sebebini yerküre kabuğunda en fazla bulunan metalin Fe olmasıyla açıklamışlardır.

Bu çalışmada da sedimentteki metal miktarlarının genel olarak yaz mevsiminde arttığı, kış mevsiminde ise azaldığı belirlenmiştir. Metallerin kış mevsiminde azalış göstermesi tarım arazilerinin daha az kullanılması, insan kaynaklı artıkların azalmasından ve göl suyunun yükselmesinden kaynaklanabilir. Yaz mevsimindeki artışın nedeni ise tarım arazilerine ilkbaharda atılan gübrelerin göl suyuna karışması sonucu dibe çöküşü, ilkbaharda eriyen kar nedeniyle ofiyolit kayaçlarından taşınan metallerin dibe çöküşü ve göl etrafında bulunan çok sayıdaki piknik alanı ve işletmelerin çevre kirliliğine yol açması sonucu sedimentteki metal konsantrasyonun artması olabilir.

Gün geçtikçe sucul ekosistemler kirlenmektedir. Sucul organizmalar beslenme şekilleri ve yaşam sahaları nedeniyle ağır metallere yoğun bir şekilde maruz kalmakta, ortam yoğunluklarına oranla bu metalleri bünyelerinde daha fazla biriktirmektedirler (Yipel, 2012). Besin zincirinin önemli bir halkasını oluşturan hem de beslenme açısından değerli bir protein kaynağı olan balıklardaki ağır metal seviyelerinin tespit edilmesi ekolojik denge ve insan sağlığı açısından

72

önemlidir (Ünlü vd., 1995; Kalay ve Erdem, 1995). İnsanlar tarafından balıkların en çok kas dokusu tüketildiği için kas dokularındaki element seviyelerinin tespit edilmesi insan sağlığı için oldukça önemlidir. Bu nedenle FAO, WHO, EPA ve ülkelerin gıda kaynaklarından sorumlu kuruluşlar tarafından balık dokularındaki elementlerin seviyelerine ilişkin sınır değerler belirlenmiştir. Kas dokusunun metalleri bağlamak için aktif bir organ olmadığı bilindiği için balıkların yaşam alanı kalitesi, cansız ortamın balıklara ne derece etki gösterdiğinin belirlenmesi amacıyla solungaç ve karaciğer dokularındaki metal birikimleri de araştırılmaktadır (Canberk vd., 2007; Amundsen vd., 2009; Yousafzai vd., 2010). Karaciğer yapısında , yüksek miktarda metal bağlayan metallothionein proteininin bulunması ve karaciğerin balığın detoksifikasyon organı olmasından dolayı yüksek oranda metal bulunabilir (Ünlü vd., 1996, Kalay ve Erdem, 1995). Balıklarda metallerin toksik etkilerinin ilk olarak solungaçlarda görüldüğü ve sebebinin solungaçların lamellar yapıları sayesinde oldukça geniş bir yüzey alana sahip olması, ortamla doğrudan temas halinde olması ve su ile kan arasındaki difüzyon aralığının kısa olması gibi nedenlerden dolayı olduğu bildirilmiştir (Kalay ve Erdem, 1995; Kuşatan ve Cicik, 2004).

Seyhan Baraj Gölü’nden yakalanan sazanın kas, karaciğer ve solungaç dokularındaki bazı metallerin birikim düzeylerini belirlediğimiz bu çalışmada, tüm metallerin analiz limitini aştığı tespit edilmiştir.

Balıklarda ağır metal birikimi ile ilgili dünyada ve ülkemizde farklı çalışmalar yapılmıştır. Çalta vd. (2000), Keban Baraj Gölü’nde yaşayan Capoeta trutta’da yaptıkları metal analizi sonucunda genelde en fazla metal biriktiren dokunun karaciğer olduğunu bunu gonad, böbrek, solungaç, deri ve kasın takip ettiğini bildirmişlerdir. Yılmaz (2003), İskenderun Körfezi’nde yaşayan has kefal (Mugil cephalus L.) ve istavrit (Trachurus mediterraneus)’in bazı dokularındaki ağır metal düzeylerini belirlemiş ve haskefalde en çok metal biriktiren dokunun kas, çipurada ise gonad olduğunu saptamışlardır. Kalay vd. (2004) Mersin Körfezi’nde yaşayan Mullus barbatus ve Sparus aurata türlerinde yapmış oldukları çalışmada her iki türde de kas dokusuna göre karaciğer dokusunun daha fazla Cd içerdiğini tespit etmişlerdir. Doğan (2004), Hatay’daki dört tatlı su

73

kaynağından aldığı su ve sarı benlinin (Carasobarbus luteus) kas, karaciğer, solungaç ve derisindeki ağır metal düzeylerini incelemiştir. Genel olarak karaciğer ve solungaçtaki metal miktarının kas dokusuna göre daha yüksek olduğunu ve kastaki düzeylerinin su ürünleri için belirlenen tüketilebilirlik sınırlarının altında olduğunu bildirmiştir. Çalışkan (2005), Asi Nehri’nde yaşayan karabalık (Clarias gariepinus)’ın bazı dokularında ağır metal birikimleri belirlenmiştir. Genel olarak birikimlerin mevsimler arasında en az ilkbaharda, en fazla ise yaz mevsiminde , dokular arasında ise en fazla karaciğer, en az kas dokusunda olduğunu saptamıştır. Ashraf (2005), Suudi Arabistan’ın doğusundaki Arabian Körfezi’nden yakalamış olduğu Epinephelus microdon’un böbrek dokusundaki metal birikimlerini sırasıyla Zn>Cu>Pb>Ni>Co>Mn>Cd şeklinde, kalp dokusundaki metal miktarlarının ise; Zn>Cu>Pb>Co>Ni>Mn>Cd şeklinde sıralandığını belirlemiştir. C. carpio ile yapılan bir çalışmada kurşunun en fazla böbreklerde biriktiği, bunu karaciğer ve solungaç dokusunun izlediği belirtilmiştir (Bervoets vd., 2009). Mol vd. (2010), Atatürk Baraj Gölü’nde yaşayan balıklardaki iz element miktarını belirlemek için yaptıkları çalışmada, tüm balık kaslarında en fazla biriken metalin Zn olduğunu ve Cd’un tüm balık kaslarında analiz limitinin altında kaldığını belirlemişlerdir. Baltacı (2011), Çıldır Gölü’nden çıkarılan midyeler (Anodonta cynea L.)’in kas dokularındaki metal birikimleri Mn>Fe>Zn>Pb>Cu>Cd olarak saptanmıştır. Mohammadi vd. (2011), Karon ve Dez Nehir’lerinde yaşayan, Barbus grypus’da metallerin en fazla biriktiği organın karaciğer olduğunu, Barbus xanthopterus’ta ise metallerin solungaçta en yüksek oranda biriktiğini saptamışlardır. Tekin‐Özan ve Aktan (2012), Işıklı Gölü’nde yaşayan sazanda en çok metal biriktiren organın karaciğer olduğunu belirtmişlerdir. Kırıcı vd. (2013), Murat Nehri’nden yakalanan Capoeta trutta’nın kas dokusundaki bazı ağır metal birikimlerini incelemişlerdir. Cr ve Cd analiz limitinin altında çıkarken kas dokusundaki metal miktarlarının Zn>Cu>Mn>Ni>Co şeklinde sıralandığını tespit etmişlerdir. Çetin (2013), Altınyazı Baraj Gölü’nde yaşayan Sander lucioperca’nın bazı doku ve organlarındaki ağır metal seviyelerini araştırmış ve kasta en çok Fe ve Pb, en az ise Cu’ın biriktiğini tespit etmiştir. Selvi ve Kaya (2013), Çanakkale Atikhisar Barajı’ndan yakalanan turna balığının bazı doku ve organlarındaki ağır metal seviyelerini araştırmış ve böbrekte en fazla biriken metallerin Cd ve Pb,

74

solungaçta en fazla biriken metalin Zn ve karaciğerde en fazla biriken metalin Cu olduğunu belirlemişlerdir. Buna karşın kasta tüm metallerin analiz limitinin altında çıktığını tespit etmişlerdir. Çağdak ve Karslı (2014), Beyşehir Gölü’nde yaşayan sudak balığının kas dokusunda bazı ağır metal birikimlerini araştırmışlardır. Kasta en çok biriken metalin Zn, en az biriken metalin Cd olduğunu tespit etmişlerdir. Bilgin ve Uluturhan (2015), Homa Dalyanı’nda dağılım gösteren Mytilus galloprovinciolis (kara midye) ve Tapes decussatus (akivades) türlerinde ağır metal birikimini incelemişlerdir. Her iki türde de en yüksek ağır metal birikiminin hepatopankreasta olduğunu belirlemişlerdir. Kara midyede en fazla biriken metallerin Al ve Fe, akivadeste en fazla biriken metallerin Fe ve Al olduğunu tespit etmişlerdir. Yabanlı vd., (2015), İzmir Körfezi’nden yakalanan midye (Mytilus galloprovincialis)’un sindirim bezi ve solungaçlarındaki ağır metal birikini araştırmışardır. Her iki dokuda da en az biriken metal Hg, en fazla biriken metal Fe olarak belirlenmiştir. Çetin vd., (2016), Altınyazı Baraj Gölü’nde yaşayan Cyprinus carpio’nun karaciğer, böbrek, solungaç ve kas dokularındaki ağır metal birikimini araştırmışlar ve en fazla ağır metal karaciğer dokusunda birikirken en az ise kas dokusunda biriktiğini belirlemişlerdir. Karaciğer dokusundaki metal miktarı Fe>Zn>Pb>Cr>Mn>Cd>Cu şeklinde, kas dokusundaki metal miktarı ise Fe>Pb>Cr>Zn>Mn>Cd>Cu şeklinde tespit edilmiştir. Tokatlı vd., (2016), Gala Gölü’nde yaşayan Cyprinus carpio, Silurus glanis, Scardinius erythrophthalmus ve Esox lucius’un kas,karaciğer ve solungaç dokularındaki metal birikimlerini araştırmışlardır. Dört türde de en fazla birikim karaciğer dokusunda en az birikim ise kas dokusunda tespit edilirken tüm dokularda en az biriken metal Cd iken en fazla biriken metal Zn olarak saptanmıştır.

Bu çalışmada ise analiz yapılan metallerin en fazla biriktiği dokunun karaciğer olduğu, bunu solungaç ve kas dokusunun takip ettiği belirlenmiştir. Karaciğer, metallerin detoksifikasyonunda görev yapan ve metallerin depolanmasında rol alan önemli bir organdır. Karaciğerde metal birikiminin fazla olmasının nedenlerinden en önemlisi metabolizmada aktif görev alması ve metal bağlayan proteinlerin üretildiği en önemli organlardan biri olmasıdır (Başyiğit, 2012).

75

Solungaçlar, bir balığın tüm dış yüzey alanının yarısından fazlasını oluşturan ve saatte yaklaşık 48 litre suyun geçiş yaptığı önemli bir doku olduğundan balıkların solungaçları dış ortamdaki metaller için ilk hedef dokudur ve metalin vücuda girişinde önemli bir yere sahiptir (Tao vd., 1999). Metal toksisitesinde solungaçlar oldukça önemli bir yer işgal eder. Çünkü solungaçlar solunum suyunda bulunan kimyasallara ilk, direk ve sürekli maruz kalan yapılardır (Karataş vd., 2005). Solunum suyuyla birlikte alınan metaller solungaçlardaki mukuslara yapışır ve solungaç lamellerinden solunum suyu geçerken metaller lamellerin arasında kalır. Bu durum sonucunda solungaçlarda metal birikimi yüksek konsantrasyona ulaşır (Heath, 1987).

Bu çalışmada metal birikiminin kas dokusunda düşük oranda tespit edilmesinin nedeni balığın metabolizmasında aktif bir organ olmamasıyla açıklanabilir.

Ülkemizde balıklardaki ağır metal birikiminin mevsimsel değişimini inceleyen farklı çalışmalar bulunmaktadır. Farkas vd. (2002), Balaton Gölü (Macaristan)’nde yaşayan Abramis brama’nın solungaç ve kas dokusundaki Cd miktarının sonbahar mevsiminde, solungaç ve karaciğerindeki Cu miktarı ile karaciğerindeki Zn miktarının ise ilkbahar mevsiminde arttığını, Eastwood ve Couture (2002), Ontario Gölü (Kanada)’nde yaşayan Perca flavescens’in karaciğerindeki Cu miktarının ilkbahar mevsiminde, Zn ve Mn miktarlarının ise sonbahar mevsiminde arttığını tespit etmişlerdir. Farkas vd. (2003), Balaton Gölü (Macaristan)’nde yaşayan Abramis brama’nın bazı dokularındaki Cd, Cu, Pb, Hg ve Zn miktarının sonbahar mevsiminden ilkbahar mevsimine doğru azaldığını, Zyadah (1999), Manzalah Gölü (Mısır)’nde yaşayan Tilapia zillii’nin solungacındaki Pb miktarının kış mevsiminde, gonad ve karaciğerindeki Zn miktarının yaz mevsiminde, gonad ve karaciğerindeki Cd miktarının ise sonbahar mevsiminde arttığını, Mansour ve Sidky (2002), Qarun Gölü (Mısır)’nde yaşayan bazı balıklardaki metal birikiminin yaz mevsiminde arttığını, bunu sonbahar, kış ve ilkbahar mevsimlerinin takip ettiğini belirtmişlerdir. Canpolat ve Çalta (2003), Keban Baraj Gölü’nde yaşayan Capoeta capoeta umbla’nın bazı doku ve organlarındaki ağır metal birikiminin tespit edilmesine yönelik çalışmalarında doku ve organlarda sadece Cu, Fe, Mn ve Zn’yu tespit etmişlerdir. Tekin‐Özan vd.

76

(2004), Kovada Gölü’nde yaşayan Stizostedion lucioperca’nın karaciğer, solungaç ve kas dokularında Fe, Zn ve Mn miktarlarının yaz mevsiminde arttığını saptamışlardır. Dural vd. (2007), levrek balığı (Dicentrarchus labrax)‘nın kas dokusundaki kurşunun mevsimlere göre seviyelerini ilkbahar>sonbahar>kış şeklinde tespit etmişlerdir. Çipura balığı (Sparus auratus)’nın kasındaki kurşun miktarını ise kış>ilkbahar>sonbahar olarak belirlemişlerdir. Tekin‐Özan (2008), Kovada Gölü’nde yaşayan Tinca tinca’nın karaciğer, solungaç ve kas dokularındaki Cu, Fe, Zn ve Mn miktarlarının yaz mevsiminde artış gösterdiğini tespit etmiştir. İsanç (2010), Kemer Baraj Gölü’nden Silurus glanis (L. 1758) ve Anguilla anguilla (L. 1758), Örenler Baraj Gölü’nden Cyprinus carpio (L. 1758) ve Seyitler Baraj Gölü’nden Carassius gibelio (Bloch,1782)’a ait balık örneklerinde metallerin birikimini mevsimlere göre değerlendirmiş ve Cyprinus carpio’daki Al düzeyinin kış mevsiminde, Ga miktarının ise ilkbaharda en yüksek seviyeye ulaştığını belirtmiştir. Carassius gibelio’da Ba’un kış mevsiminde, Be, Cd ve Cu’ın sonbahar mevsiminde, Silurus glanis’te ise Cr, Fe, Mg ve Na’un kış mevsiminde en yüksek düzeyde olduğunu saptamıştır. En düşük metal birikiminin kas dokusunda ve deride olduğunu belirtmişlerdir. Mevsimlere göre yaptıkları değerlendirmede, metal birikiminin ilkbahar ve yaz mevsimlerinde yüksek, sonbahar ve kış mevsimlerinde düşük olduğunu kaydetmişlerdir. Doku ve organlardaki metal konsantrasyonu ile balık boyu arasında herhangi bir ilişki belirleyememişlerdir.

Bu çalışmada ise ağırlıklı olarak kas ve karaciğer dokularında kış mevsiminde ve solungaç dokusunda ise yaz mevsiminde metallerin miktarlarında artış gözlenmiştir. Ancak bu konuda tam bir genelleme yapmak mümkün olmamaktadır. Metallerin mevsimsel olarak artışı ve azalışı balığın beslenme biçimine, yaşına ve suyun fizikokimyasal özelliklerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir (Göksu, 2003).

Ülkemizde yapılan ve balıklardaki ağır metal birikimi ile balıkların boy ve ağırlıkları arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmalarda; Canlı ve Atli (2003), Karadeniz’de yaşayan Sparus auratus’un karaciğerinde ve solungacındaki Fe miktarı ile balığın boyu arasında negatif bir ilişkinin olduğunu, Mugil cephalus’un

77

solungacındaki Zn miktarı ile balığın uzunluğu arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu belirlemiştir. Kaptan ve Tekin‐Özan, (2014), Eğirdir Gölü’nde yaşayan Cyprinus carpio’nun bazı doku ve organlarındaki metal miktarları ile balığın uzunluğu arasında negatif yönde bir ilişkinin olduğunu, Kocahan (1999), Marmara Denizi’nde yaptığı çalışmada berlam, mezgit ve karideste boy arttıkça civa konsantrasyonun arttığını, hani ve barbunya örneklerinde boy artışı ile kadmiyum birikiminin arttığını, berlam örneklerinde boy azaldıkça bakır ve çinko miktarının da azaldığını, hani ve öksüz örneklerinde boy azalması ile bakır miktarının azaldığını ve mezgit örneklerinde boy azalması ile çinko ve demir oranının azaldığını tespit etmiştir. Canpolat ve Çalta (2003), Keban Baraj Gölü’nde yaşayan Capoeta capoeta umbla’nın bazı doku ve organlarındaki metal miktarları ile balığın uzunluğu arasında herhangi bir ilişkinin olmadığını, Kıratlı ve Yıldızdağ (1993), hani (S. hepatus ) ve barbunya balığının (M. barbatus ) kasındaki Hg, Cu, Zn konsantrasyonları ile balık boyu ve istasyonlar arasında istatistiki açıdan anlamlı farklılıklar olduğunu tespit etmişlerdir. Küçükbay ve Örün (2003), Karakaya Baraj Gölü’nde yaşayan Cyprinus carpio’nun karaciğerindeki Cu ve Zn konsantrasyonu ile balığın boyu ve ağırlığı arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu, belirtmişlerdir. Tekin‐Özan ve Aktan (2012), Işıklı Gölü’nde yaşayan sazanın boyu ile kastaki As, Co, Cd, Fe ve Mn arasında negatif bir ilişki olduğunu, Başyiğit ve Tekin‐Özan (2013), Karataş Gölü’nden alınan sudakın boy artışına bağlı olarak dokularındaki metal seviyesinin azaldığını tespit etmişlerdir. Tokatlı (2016), Emet Çayı havzası’nda yaşayan cii, Capoeta tinca ve Barbus oligolepis türlerinin ağırlıkları ve metal birikimi arasında pozitif ilişki olduğunu bildirmişlerdir.

Yurt dışında yapılan çalışmalarda ise; Burger vd. (2002), Savannah Nehri (ABD)’nde yaşayan bazı balıklardaki metal miktarının boy ve ağırlık artışı ile azaldığını, Farkas vd. (2003), Balaton Gölü (Macaristan)’nde yaşayan Abramis brama’nın solungaç ve kas dokusundaki Hg miktarının boy ve ağırlık artışıyla birlikte arttığını, Cu, Pb ve Zn miktarlarının ise boy ve ağırlık artışıyla azaldığını, Alam vd. (2002), Kasumigaura Gölü (Japonya)’nde yaşayan Cyprinus carpio’nun kas dokusundaki metal miktarı ile balığın uzunluğu arasında herhangi bir ilişkinin olmadığını, Amundsen vd. (1997), Pasvik Nehri (Rusya)’nde yaşayan

78

bazı balıkların karaciğer ve kas dokusundaki Zn miktarının kısa boylu bireylerde daha fazla olduğunu, Zyadah (1999), Manzalah Gölü (Mısır)’nde yaşayan Tilapia zillii’nin dokularındaki metal konsantrasyonunun orta boylu balıklarda daha fazla, kısa boylu balıklarda daha az olduğunu, Al‐Yousuf vd. (2000), Lethrinus lentjan’ın kas dokusundaki Zn miktarı ile balığın uzunluğu arasında önemli bir ilişki olmadığını, tespit etmişlerdir.

Bu çalışmada elde edilen verilere bakıldığında metal birikimi ve balık boyu arasında negatif bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Genel olarak küçük balıklarda daha fazla metalin biriktiği gözlemlenmektedir. Bu durum küçük balıkların büyük balıklara göre metabolizmalarının hızlı olmasıyla, bağışıklık sistemlerinin gelişmemiş olmasıyla ve beslenmede daha aktif olmalarıyla açıklanabilir. Ayrıca küçük balıkların metabolizmaları daha hızlı ve aktif olduğundan oksijene büyük balıklara oranla daha çok ihtiyaç duymaları ve bu nedenle solunum için solungaçlarından daha çok miktarda su geçişi olmasıyla küçük balıkların solungaçlarındaki yüksek metal birikimi açıklanabilir (Başyiğit,2011).

5.2. Sonuç

Ekim 2014‐Temmuz 2015 tarihleri arasında Seyhan Baraj Gölü’nde yapılmış olan bu çalışma göl suyunun, sedimentinin ve gölde yaşayan sazanın kas, karaciğer ve solungaçlarındaki bazı ağır metallerin (Cd, Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Pb, Se ve Zn) konsantrasyonlarının ve mevsimsel değişimlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Bu çalışmada ağır metallerin mevsimler arası değişimini tespit etmek amacıyla her mevsim arazi çalışması yapılmıştır. Önceden belirlenen 3 farklı istasyondan su, sediment ve balık örnekleri alınarak, uygun yöntemlerle çözeltiler hazırlanıp ICP cihazında metal analizleri yapılmıştır.

Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda yapılan metal analizleri değerlendirildiğinde Cr, Cu, Fe, Mn, Mo, Ni, Pb, Se ve Zn tüm mevsimlerde, Cd sadece yaz mevsiminde tespit edilmiştir. Buna karşın Cd diğer mevsimlerde analiz limitinin altında kalarak belirlenememiştir. Suda en fazla tespit edilen metal Fe, en az belirlenen

79

ise Cd olmuştur. Metal miktarlarının ise yaz mevsiminde artış gösterdiği tespit edilmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO,1992)’nün, Avrupa Birliği (EC,2006)’nin, Türk Gıda Kodeksi (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı, 2002)’nin, Türk Standartları Enstitüsü (TSE, 1988)’nün ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (2012)’nın belirlediği suda kabul edilebilir ağır metal miktarları ile Seyhan Baraj Gölü’nün suyunda biriken metal miktarları karşılaştırılmıştır. Çalışma süresince elde edilen değerlerlere göre, Cd, Cr, Mo, Pb ve Se’un göl suyundaki konsantrasyonları kabul edilebilir değerlerin altındadır. Buna karşın Cu’ın sonbahar ve kış mevsimindeki miktarı, Mn’ın sonbahardaki miktarı, Zn’in ilkbahardaki miktarı, Ni ve Fe’in tüm mevsimlerdeki miktarı kabul edilebilir değerlerin üzerindedir. Bu sonuçlara göre Fe ve Ni dışındaki metaller açısından göl suyunun herhangi bir tehlike arz etmediği ancak Fe ve Zn miktarlarının tehlikeli boyutlara ulaştığı söylenebilir.

Seyhan Baraj Gölü’nün sedimentinde yapılan analizler sonucunda tüm metaller her mevsimde belirlenmiştir.Analizi yapılan metallerin mevsimler arasındaki değişimi duncan testi ile değerlendirildiğinde; Cd, Mn, Ni, Se düzeylerinin sonbahar ve kış mevsimleri arasında farklılık göstermediği, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde farklılık gösterdiği belirlenmiştir (<0.05), Cr, Cu düzeylerinin sonbahar ve ilkbahar mevsimleri arasında farklılık göstermediği, kış ve yaz mevsimleri arasında farklılık gösterdiği belirlenmiştir (<0.05), Fe düzeyinin kış ve yaz mevsimleri arasında farklılık göstermediği, sonbahar ve ilkbahar mevsimleri arasında farklılık gösterdiği belirlenmiştir (<0.05). Mo, Pb ve Zn metallerinin düzeyleri ise mevsimlere bağlı olarak değişiklik göstermemiştir (>0.05). Sedimentte biriken metaller genelde ilkbahar ve yaz mevsiminde artış göstermiştir. Sedimentte en fazla rastlanan metal Fe, en az rastlanan ise Cd olmuştur.

Seyhan Baraj Gölü’nde yaşayan sazanların kas, karaciğer ve solungaçlarında analizi yapılan tüm metallerin analiz limitinin üstünde olduğu belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre karaciğerde metal birikim miktarının diğer dokulara

80

göre daha fazla olduğu saptanmıştır. Genel olarak kas ve karaciğer dokusunda kış mevsiminde, solungaç dokusunda ise yaz mevsiminde metallerin birikim oranı artış göstermiştir. Metal birikim miktarları ile balık boyu ve balık ağırlığı arasında negatif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO,1992)’nün, Avrupa Birliği (EC,2006)’nin, Türk Gıda Kodeksi (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı, 2002)’nin, Türk Standartları Enstitüsü (TSE, 1988)’nün ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (2012)’nın belirlediği balık dokularında kabul edilebilir ağır metal miktarları ile çalışma sonucunda balık dokularında belirlenen ağır metal miktarları kıyaslanmıştır. Buna göre Cd, sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde Avrupa Birliği (EC, 2006) ve Türk Gıda Kodeksi (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı, 2002)’nin, sonbahar mevsiminde ise Türk Standartları Enstitüsü (TSE, 1988) ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (2012)’nın balık dokuları için belirlediği kabul edilebilir değerlerin üzerinde çıkmıştır. Cr, ilbahar mevsiminde Dünya Sağlık Örgütü (WHO,1992)’nün balık dokuları için belirlediği kabul edilebilir değerlerin üzerinde çıkmıştır. Pb, kış mevsiminde Avrupa Birliği (EC,2006) ve Türk Gıda Kodeksi (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı, 2002)’nin, sonbahar, kış ve ilkbahar mevsimlerinde ise Dünya Sağlık Örgütü (WHO,1992)’nün balık dokuları için belirlediği kabul edilebilir değerlerin üzerinde çıkmıştır. Fe, Mn ve Zn ise tüm mevsimlerde Dünya Sağlık Örgütü (WHO,1992)’nün, aynı zamanda Fe Türk Gıda Kodeksi (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı, 2002)’nin, Zn Türk Standartları (TSE, 1988) ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı (2012)’nın balık dokuları için belirlediği kabul edilebilir değerlerin üzerinde çıkmıştır. Buna göre, kasta biriken metal miktarı dikkate alındığında Seyhan Baraj Gölü’nde yaşayan sazanların besin olarak kullanılması tehlike içermektedir.

Balık dokularında ve suda belirlenen metal miktarlarına bakıldığında Fe ve Zn’un göl suyunda tehlikeli boyutlarda olduğu görülmektedir. Gölün etrafında bol miktarda tarım arazisi bulunmaktadır. Bu arazilerin gübrelenmesi ve gübrelerin bol miktarda Cd, Pb, Fe ve Zn içermesi önemli bir sorundur. Gübreli topraklar yüzey akışı vasıtasıyla göle karışmaktadır. Ayrıca göl çevresinde bulunan

81

işletmelerin, piknik alanlarının ve köy gibi yerleşim merkezlerinin evsel atıkları da göre karışmaktadır. Bu konularda özellikle hem çevre halkının hem de Çukurova İlçesi yetkililerinin bilinçlendirilmesi, kullanılan gübrelerin içeriklerinin dikkate alınması, atıkların arıtılması konusunda bilgiler verilmelidir. Seyhan Baraj Gölü’nden yakalanan sazanların kas, karaciğer ve solungaç dokularında çoğu metal kıyaslanan değerlerin üzerinde çıkmıştır. Bu çalışma sonucunda Seyhan Baraj Gölü’nde yaşayan sazanların balıkçılık açısından avlanması ve besin olarak tüketilmesi insan sağlığı açısından tehlike arz etmektedir.

82

6.KAYNAKLAR

Abdel‐Baki, A. S., Dkhil, M. A. and Al‐Quralshy., 2011. Bioaccumulation of some heavy metals in tilapia fish relevant to their concentration in water and sediment of Wadi Hanifah, Saudi Arabia. African Journal of Biotechnology Vol. 10(13), pp. 2541‐2547.

Abdel‐Baky, T.E., Zyadah, M.A., 1998. Effect of accumulation of copper, cadmium and zinc on some biological parameters of some marine fishes from the Northern Region of Lake Manzalah, Egypt. J. Egypt. Ger. Soc. Zool., 27 (B), 1‐19.

Abrahim, G.M.S., Parker, R.J., 2008. Assessment of heavy metal enrichment factors and the degree of contamination in marine sediments from Tamaki Estuary, Auckland, New Zealand, Environ Monit Assess. 136: 227–238.

Acevedo‐Figueroa D., Jiménez B.D., Rodríguez‐Sierra C.J., 2006. Trace metals in sediments of two estuarine lagoons from Puerto Rico. Environ. Pollut. 141:336‐342.

Ağcasulu, Ö., 2007. Sakarya Nehri Çeltikçe Çayı’nda Yaşayan Capoeta Tinca (Heckel, 1843)’nın Dokularında Ağır Metal Birikiminin İncelenmesi. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,Yüksek Lisans Tezi. Ankara.

Akbulut, A., Akbulut, N.E., 2009. The study of heavy metal pollution and accumulation in water, sediment, and fish tissue in Kızılırmak River Basin in Turkey. Environ. Monit. Assess. 167 (1‐4), 521‐526.

Akgün, M., 2006. Sakarya Nehri Çeltikçi Çayı’ndaki Tatlı Su Kefallerinin (Leuciscus cephalus L.,1758) Dokularında Ağır Metal Birikiminin İncelenmesi. Gazi Üniversitesi Fen BilimleriEnstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Ankara.

Aksun, F.Y., 1986. “Karamık Gölü’nde Yasayan Turna Balıklarında (Esox lucius L. 1758) Ağır Metal Birikimi”, VIII. Ulusal Biyoloji Kongresi, İzmir, 2: 454‐ 461.

Alam, M, G, M., Tanaka, A., Allinson, G., Laurenson, L, J, B., Stagnitti, F., 2002. A comparison of trace element concentrations in cultured and wild carp (Cyprinus carpio) of Lake Kasumigaura, Japan. Ecotoxicology and Environmental Safety, 53, 348‐354. Alhas, E., 2007. Atatürk Baraj Gölü’nde yaşayan barbus türlerindeki ağır metal birikiminin incelenmesi. Harran Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 53s, Şanlıurfa.

Al‐Saadi, H, A., Al‐Lami, A, A., Hassan, F, A., Al‐Dulymi, A, A., 2002. Heavy metals in water, suspended particles, sediments and aquatic plants of Habbaniya Lake, Iraq. Intern. J. Environ. Studies, 59 (5), 589‐598.

83

Amundsen, P‐A, Staldvik J.F., Lukin,A. A., Kashulin A. N., Popava A. O. And Reshetnikov, S. Y., 1997. Heavy metal contamination in freshwater fish from the border region between Norway and Russia, The Science of the Total Environment 201, 211‐224 p.

An, Y.J., Kampbell, D.H., 2003. Total, dissolved, and bioavailable metals at Lake Texoma Marinas. Environmental Pollution, 122, 253–259.

Anonim, 2010b. Agency for toxic substances and disease registry, http://www.atsdr.cdc.gov (Erişim tarihi: 13.03.2010).

Appenroth, K., J., 2010. Definition of “Heavy Metals” and Their Role in Biological Systems. Soil Heavy Metals. Editors: Sherameti and A. Varma. Soil Biology. 19 (10): 19‐28.

Atalık, A., 2006. “Küresel ısınmanın su kaynakları ve tarım üzerine etkileri”. Bilim ve Ütopya, 139: 18‐21.

Atıcı, T., Obalı, O., 2002. Yedigöller ve Abant Gölü (Bolu) fitoplankton’unun mevsimsel değişimi ve Klorofil‐a değerlerinin karşılaştırılması. E.Ü. Journal of Fisheries and Aquatic Sciences, 19 (3‐4), 381‐389.

ATSDR, 2004. Agency for toxic substances and disease registry. Toxicological profile for cobalt, Public Health Statement.http://www.atsdr.cdc.gov/toxprofiles/tp33‐c1.pdf (Erişim tarihi:13.02.2010).

Aydın, Ş., Küçüksezgin, F., 2011. Distribution and chemical speciation of heavy metals in the surficial sediments of the Bakırçay and Gediz Rivers, Eastern Aegean. Environmental Earth Science, 65 (3), 789‐803.

Babula, P., Adam V., Opatrilova R., Zehnalek J., Havel L., Kizek R., 2008. Uncommon heavy metals, metalloids and their plant toxicity: a reviewEnviron Chem Lett. 6: 189–213.

Baltacı, B.,B., 2011. Çıldır Gölü’nün Suyunda, Dip Sedimentinde Ve Buradan Çıkarılan Midyelerde (Anodonta cynea Linnaeus, 1758 ) Bazı Ağır Metallerin Derişim Düzeylerinin Araştırılması. Kafkas Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. 34 syf, Kars.

Barkay, T., Gillman, M., & Turner, R. R., 1997. Effects ofdissolved organic carbon and salinity on bioavailability of mercury. Applied and EnvironmentalMicrobiology, 63: 4267–4271.

Barlas, N., Akbulut, N., Aydoğan, M., 2005. Assessment of heavy metal residues in the sediment and water samples of Uluabat Lake, Turkey. Bull. Environ. Contam. Toxicol., 74, 286‐293.

84

Başaran, G., 2010. Kapulukaya Baraj Gölü ve Aşağı Havzası Su, Sediment ve Sucul Bitki Örneklerinde Ağır Metal Konsantrasyonlarının Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi. Kırıkkale Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 204s, Kırıkkale.

Başyiğit, B., 2011. Burdur İli Karataş Gölü’nde Yaşayan Sudak Balığı (Sander lucioperca L., 1758)’nda, Göl Suyunda ve Sedimentinde Ağır Metal Birikiminin Araştırılması. Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 86s, Isparta.

Başyiğit, B., Tekin‐Özan, S., 2013. Concentrations of some heavy metals in water, sedimet and tissues of pikeperch (Sander lucioperca) from Karataş Lake related to physico‐chemical parameters, fish size and seasons. Polish Journal of Fisheries and Aquatic Sciences, 22 (3), 11‐22.

Bat, L., Gökkurt, O., Sezgin, M., Üstün, F., Şahin, F., 2009. Evaluation of the Black Sea Land Based Sources of Pollution the Coastal Region of Turkey. The Open Marine Biology Journal.3: 112‐ 124.Erişim: [http://www.benthamscience.com/open/tombj/articles/V003/112TOM BJ.pdf].Erişim Tarihi: 05.05.2012.

Bat,L., Gündogdu,A. ve Öztürk,M., 1998‐1999, Agır metaller, S.D.Ü. Egirdir Su Ürünleri Fakültesi Dergisi, 6, 166‐175 s.

Bat,L., Sezgin, M., Üstün, F., Şahin, F., 2012.Heavy Metal Concentrations in Ten Species of Fishes Caught in Sinop Coastal Waters of the Black Sea, Turkey, Turkish Journal of Fisheries and Aquatic Sciences 12: 371‐376.

Beğenirbeş. C, A. S., 2002, Porsuk Çayı (Kütahya Bölümü)’ndaki Tatlısu Midyesi (Unio sp.)’nde bazı agır metallerin araştırılması, Yüksek lisans tezi, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Ana Bilim Dalı, 47 s.

Belgeman, T., AKAR, N., 2004. Çinkonun Yaşamsal Fonksiyonları Ve Çinko Metabolizması İleİlişkili Genler. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası. 57 (3): 161‐166.

Bergman, H.L., Kimerle, R.A., Maki, A.W. 1986. Environmental hazard assesment of effluents. Pergamon Press, New York. Beyazıt, N. ve Peker, İ., 1998, Atıksularda agır metal kirliligi ve giderim yöntemleri, Kayseri I. Atıksu Sempozyumu Bildiri Kitabı, 209‐215 s.

Bilgin, M., Uluturhan, E.S., 2015. Homa Dalyanı’nda (İzmir Körfezi) dağılım gösteren Mytilus galloprovincialis ve Tapes decussatus (Bivalvia) türlerinde ağır metal birikimlerinin incelenmesi, Ege J Fish Aqua Sci 32(1): 1‐8.

Birch, L., Hanselmann, K.W., Bachofen, R. 1996. Heavy metal conservation in Lake Cadagno sediments: historical records of anthropogenic emissions in a meromictic alpine lake. Water Res. 30: 679‐687.

85

Bissen, M., Frimmel, F.H., 2003a. Arsenic—a review. Part I: occurrence, toxicity, speciation, and mobility. Acta Hydrochim Hydrobiol. 31: 9–18.

Boughriet, A., Proix, N., Billon, G., Recourt, P., Ouddane B., 2007. EnvironmentalImpacts of Heavy Metal Discharges from a Smelter in Deûle‐canalSediments (Northern France): Concentration Levels and ChemicalFractionation. Water Air Soil Pollut., 180: 83–95.

Bozkurt, A., Sagal, Y., 2008. Birecik Baraj Gölü zooplanktonunun vertikal dağılımı. Journal of FisheriesSciences.com, 2 83), 332‐342.

Bradl, H. B., 2005. Heavy Metals in the Environment, Elsevier Academic Press First Edition, Netherlands.

Bryan, G.,1976. “Heavy metal contamination in the sea in”: R.Johnston Mar. Poll. Academic Press mc. London, 185‐302.

Bubb, J.M., Lester, JN., 1994. Anthropogenic heavy metal inputs to Lowland River systems, A Case Study. The Rıver Stour, U.K. Water, Air and SoilPollution, 78: 279‐296.

Büyükkargacı, N., 2011. Gemlik Körfezinden Avlanan Ekonomik Balık Türlerinde Ağır Metal Birikiminin Tespiti. Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 111s, İstanbul.

Canário, J., Prego, R., Vale, C., Branco, V., 2007. Distribution of Mercury and Monomethylmercury in Sediments of Vigo Ria, NW Iberian Peninsula. Water Air Soil Pollut., 182: 21–29.

Canbek; M., Demir, T.A., Uyanoğlu, M., Bayramoğlu, G., Emiroğlu, Ö., Arslan, N. Ve Koyuncu, O., 2007. Preliminary Assessment of Heavy Metals in Water ve Some Cyprinidae species from the Porsuk River, Turkey. Journal of Applied Biological Sciences, 1(3): 91‐95.

Canlı, M. and Atlı G., 2003, The relationships between heavy metal (Cd, Cr, Cu, Fe, Pb, Zn) levels and the size of six Mediterranean fish species. Enviromental Pollution 121, 129 136.

Canlı, M., Ay, Ö., Kalay, M. 1998. Levels of heavy metals (Cd, Pb, Cu, Cr and Ni) in tissue of Cyprinus carpio, Barbus capito, Chondrostoma regium from the Seyhan River, Turkey. Tr. J. of Zoology. 22, 149‐157.

Canpolat, Ö. ve Çalta, M., 2001, Keban Baraj Gölü’nden Yakalanan Acanthobrama marmid (Heckel, 1843)‘de bazı ağır metal düzeylerinin belirlenmesi, F.Ü. Fen ve Müh.Bilimleri Dergisi 13,2, 263‐268 s.

Canpolat, Ö., 2013. The determination of some heavy metals and minerals in the tissues and organs of the Capoeta umbla fisdh species in relation to body size, sex and age. Ekoloji, 22 (87), 64‐72.

86

Canpolat, Ö., Çalta, M., 2003. Heavy metals in some tissues and organs of Capoeta capoeta umbla (Heckel, 1843) fish species in relation to body size, age, sex and seasons. Fresenius Environmental Bulletin, 12, 961‐966.

Carman, C.M.I., Li, X.D., Zhang, G., Onyx, W.H.W., Li, Y.S., 2007. Trace metal distribution in sediments of the Pearl River Estuary and the surroundingcoastal area, South China Environmental Pollution, 147: 311‐ 323.

Cataldo, D., Colombo J.C., Boltovskoy, D., Bilos, C., Andon, P., 2001. Environmental toxicity assessment in the Paraná River Delta (Argentina): simultaneous evaluation of selected pollutants and mortality rates of Corbicula fluminea (Bivalvia) early juveniles. Environmental Pollution, 112, 379‐389.

Cervantes, C., Campos‐Garcia, J., Devars, S., Gutiérrez‐Corona, F., Loza‐Tavera, H., Torres‐Guzmán, J.C., Moreno‐Sánchez, R., 2001. Interactions of chromiumwith microorganisms and plants. FEMS Microbiol. Rev., 25: 335–347.

Cha, M.W., Young, L., Wong, K.M. 1997. The fate of traditional extensive (Gei Wai) shrimp farming at the Mai Po Marshes Nature Reserve, Hong Kong. Hydrobiologia, 352, 295–303.

Chattopadhyay, B., Chatterjee, A. and Mukhopadhyay, S.K., 2002, Bioaccumulation ofmetals in the East Calcutta wetland ecosystem. Aquati. Ecosyst. Health Manage, 5, 191‐203 p.

Chen, Y.C., Chen, M.H., 2001. Heavy metal concentrations in nine species of fishes caught in coastal waters of Ann‐Ping, S.W. Taiwan. Journal of Food andDrug Analysis, 9 (2): 107‐114.

Christophoridis C., Dedepsidis D., Fytianos K., 2009. Occurrence and distribution of selected heavy metals in the surface sediments of Thermaikos Gulf, N.Greece. Assessment using pollution indicators Journal of HazardousMaterials, 168: 1082–1091.

CICADs, 2010. Cobalt and Inorganic Cobalt Compounds Concise International Chemical Assessment Documents (CICADs) http://www.inchem.org/documents/cicads/cicads/cicad69.html (Erişim tarihi: 16.03.2010).

Ciminli, C.,S., 2005. Gölbaşı Gölü’ nde Su Ve Bazı Organzmalarda Ağır Metal Birikimi. Mustafa Kemal Ünverstesi Fen Blmler Enstitüsü, Yüksek lisans Tezi, 91s. Hatay.

Clearwater, S., 2002, Metals in the aquatic food web: bioavailability and toxicity to fish. Fact Sheet on Environmental Risk Assecement. Int. Council Mining Mrt., 6, 1‐7 p.

87

Conrad, C.F., Chisholm‐Brause, C.J., 2004. Spatial survey of trace metal contaminants in the sediments of Elizabeth River, Virginia. MarinePollution Bulletin, 49: 319‐324.

Çağatay, G., Çobanoğlu, Z., 1997. Kimyasallar ve Çevre. Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi No:50. 12 (6): 26‐28.

Çağdak, E., Karslı, B., 2014. Beyşehir Gölü’ndeki Sudak (Stizostedion lucioperca, Linnaeus 1758) Balığı Kasında Bazı Ağır Metallerin Birikiminin Araştırılması, Tarım Bilimleri Dergisi, 20, 203‐214.

Çalışkan, E., 2005. Asi Nehri’nde Su, Sediment ve Karabalık (Clarias gariepinu Burchell, 1822)’ta Ağır Metal Birikiminin Araştırılması. Mustafa Kemal Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Hatay.

Çavuşoğlu, K., Gündoğan, Y., Çakır‐Arıca, Ş., Kırındı, T., 2007. Mytilus sp (midye), Gammarus sp (nehir tırnağı) ve cladophora sp (yesil alg) örnekleri kullanılarak Kızılırmak nehrindeki ağır metal kirliliğin araştırılması. BAÜ FBE Dergisi 9,1, 52‐60.

Çelo, V., Babı, D., Baraj, B., Çullaj, A., 1999. An Assessment Of Heavy metal Pollution In The Sediments Along The Albanian Coast. Water, Air, and SoilPollution, 111: 235–250.

Çetin, E., 2013. Altınyazı Baraj Gölü’nde (Edirne) Yaşayan Balık Türlerinde Ağır Metal Birikimlerinin İncelenmesi, Trakya Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 69s., Edirne.

Çetinbaş, A., 2003, İzmit Körfezi’nde avlanan İstavrit (Trachurus trachurus L., 1758) balıklarının dokularında Cu ve Zn birikiminin incelenmesi, Yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı, 67 s.

Çevik, F., 1999. Seyhan Baraj Gölündeki Alg Toplulukları ve Bazı Su Kalitesi Özellikleri. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü ‐ Doktora Tezi, Adana, 114s.

Çoğun, H.Y., 2008 : ‘Oreochromıs niloticus ve Cyprinus carpio’da Bakır ve Kurşun Birikiminin Solungaç, Kas, Karaciğer, Böbrek ve Kan Dokularındaki İyon Dağılımı Üzerine Etkisi’, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji A.B.D., Adana

Dağlı, H, 2005. “İçme suyu kalitesi ve insan sağlığına etkileri” Bizim İller. İller Bankası Aylık Yayın Organı. Sayı 3: 16‐21.

Davies, B.E., 1980. Applied soil trace elements. John Wiley and Sons, NY.

Demirsoy, A., 1999. Yasamın Temel Kuralları, Omurgalılar/ Anamniyota, 3,1,684s, Ankara.

Dirican, S., Barlas, M., 2005. Dipsiz ve Çine (Muğla‐Aydın) Çayı’nın fiziko‐kimyasal özellikleri ve balıkları. Ekoloji, 14 (54), 25‐30.

88

Dostbil, M., 2010. Mogan Gölü’nde su ve sedimentte ağır metal düzeylerinin tespiti; sazan (Cyprinus carpio) ve kadife (Tinca tinca) balık dokuları üzerine etkilerinin incelenmesi. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek

Duffus, J., H., 2002. Heavy Metals. International Union Of Pure And Applied Chemistry TechnicalReport. Chemistry and Human Health Division Clinical Chemistry Section, Commission OnToxicology. Pure Appl. Chem. 74 (5): 793–807.

Duman, F., 2005. Sapanca ve Abant Gölü Su, Sediment ve Sucul Bitki Örneklerinde Ağır Metal Konsantrasyonlarının Karşılaştırılmalı Olarak İncelenmesi. Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 253s, Ankara.

Dural, M., Göksu, L., 2006. Çamlık Lagünü (Karataş, Adana), Seston, Bentoz ve Sedimentinde Mevsimsel Ağır Metal Değişimi. E.Ü. Su Ürünleri Dergisi 2006, 23, Ek/Suppl. (1/1): 65‐69.

Duruibe, J.O., Ogwuegbu, M.O.C., Egwurugwu, J.N., 2007. Heavy metal pollution and human biotoxic effects. International Journal of Physical Sciences, 2(5): 112‐118.

Eastwood, S. and Couture, P., 2002, Seasonal Varitations in Condition and liver metal concentrations of Yellow Perch ( Perca Flavescens) from a Metal‐ Contaminated Environment, Aquatic Toxicology, 58, 43‐56 p.

EC, 2006. Maximum levels for certain contaminants in foodstuffs. No: 1881/2006.

Egemen, Ö. 1997. İzmir Körfezi’nde dağılım gösteren lipsoz (Scorpaena porcus L. 1758) balığı’nda bazı ağır metal düzeylerinin araştırılması. Akdeniz Balıkçılık Kongresi, 9‐11 Nisan, İzmir.

Ekici, H., Yarsan, E., 2009. Akuakültür Canlılarında Zehirli Etki Oluşturabilecek Maddeler. E.Ü. SuÜrünleri Dergisi. (Electronic Journal) 26 (3): 229‐233 Erişim: [http://jfas.ege.edu.tr/pdf/2009‐3/11.pdf]. Erişim Tarihi: 28.04.2012.

Engel, D.W., Sunda, W.G. Fowler, B.A., 1981. Factors affecting trace metal uptake and toxicity to estuarine organisms. I. Environmental parameters. Verrnberg, J.F. Calabrese, A. Thurberg, F.P. Vernberg, W.B. (Ed.), Biological monitoring of marine pollutants (127‐144). Academic Press, New York.

Farkas, A., Salánki, J., Specziár, A., 2003. Age‐ and size‐specific of heavy metals in the organs of freshwater fish Abramis brama L. populating a low‐ contaminated site. Water Research. 37, 959‐964.

Farkas, A., Salanki, J., Varanka, I., 2000. Heavy metal concentrations in fish of Lake Balaton, Hungary. Water Research, 5, 276 271 .

89

Feng, H., Han, X., Zhang, W., Yu, L., 2004. A preliminary study of heavy metal contamination in Yantze River intertidal zone due to urbanization. Marine Pollution Bulletin, 49: 910‐915.

Fergusson, F.E., 1990. The Heavy Elements: Chemistry, Environmental Impact and Health. Effect Pergamon Pres, 614 p, Oxford.

Fernandes, C., Fernandes –F, A., Peixoto, F. and Salgado, A.M., 2007, Bioaccumulation of heavy metals in Liza saliens from the Esmoriz‐ Paramos coastol lagoon, Portugal,Ecotoxicology and Environmental Safety, 66, 3, 426‐431 p.

Förstner, G., Wittmann.T., 1981. Metal pollution in the aquatic environment. Berlin Heidelberg. Newyork Springer Verlag, 3, 21, 271‐318.

Förstner, U., Wittmann, G.T.W., 1983. Metal Pollution in the Aquatic Environment, second revised ed. Springer Verlag, Berlin, Heidelberg et New York.

Gale, R.J.B., Gale, S.J., Winchester, H.P.M., 2006. Inorganic pollution of the sediments of the River Torrens, South Australia. Environ Geol., 50: 62–75.

Garbarino, J.R., Hayes, H., Roth, D., Antweider, R., Brinton, T.I., Taylor, H., 1995. Contaminants in the Mississippi River, U. S. Geological Survey Circular 1133, Virginia, U.S.A. (www.pubs.usgs.gov/circ/circ1133).

Gerlach, S.A. 1981, “Marine Pollution”, Springer‐Verlag Berlin Heidelberg, New York, 218.

Gleick, P.H., 1996. Water resources. In Encyclopedia of Climate and Weather, ed. ByS. H. Schneider, Oxford University Press, New York, 2: 817‐823.

Göksu, M.Z.L., Çevik, F., Fındık, Ö., Sarıhan, E., 2003. Seyhan Baraj Gölü’ndeki aynalı sazan (Cyprinus carpio L., 1758) ve sudak (Stizostedion lucioperca L.,1758)’larda Fe, Zn, Cd düzeylerinin belirlenmesi. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Dergisi, 20 (1‐2), 69–74.

Göral, V., 2010. Wilson Hastalığı. Güncel gastroenteroloji dergisi. 14 (2): 66‐74 Erişim: [http://guncel.tgv.org.tr/journal/33/pdf/349.pdf]. Erişim Tarihi: 28.04.2012

Haga, Y., Clyne, N., Hatroi, N., Hoffman‐Bang, C., Pehrsson, S.K., Ryden, L., 1996. Impaired myocardial function following chronic cobalt exposure in an isolated rat heart model. Trace Elem Electrolytes, 13(2):69–74.

Haviland, W.A., 2002. Kültürel Antropoloji (Çev: Hüsamettin İnaç, Seda Çiftçi). No: 143. Sosyoloji Serisi: 3. İstanbul: Kaktüs Yayınları.

90

Henderson‐Sellers, B., Markland, H.R. 1987. Decaying lakes. The origins and control of cultural eutrophication. John Wiley and Sons Publication.

Hilmy, A.M., El‐Domiaty, N.A., Daabees, A.Y. and Abdel‐Latife,H.A., 1987, Toxicity in Tilapia zilli and Clarias lazera (Pisces) induced by zinc seasonaly, Comp. Biochem. Physiol., 86C, 263‐265 p.

Hollis, L., McGeer, J.C., Mcdonald, D.G. and Wood, C.M., 1999, Cd accumulation gill, Cd‐binding, acccumulation and physiologial effects during long term sublethal cd exposure in rainbow trout. Aquatic Toxicology, 46, 101‐119 p.

Horowitz, A.J., 1985. A primer on trace metal‐sediment chemistry, U.S. Geological Survey Water Supply Paper 2277, 67p.

Howari, F.M., Banat, K.M., 2001. Assessment Of Fe, Zn, Cd, Hg, And Pb In The Jordan and Yarmouk River Sediments In Relation To TheirPhysicochemical Properties and Sequential Extraction Characterization.Water, Air, and Soil Pollution, 132: 43–59.

Hutton, M, Symon, C., 1986. The Quantities of Cadmium, Lead, Mercury and Arsenic Entering the U.K. Environment from Human Activities. Sci. Total Environ., 57: 129‐150.

İvakli Ş., 2008. Kars il merkezindeki marketlerden alınan bazı gıda maddelerinde (balık, konserve balık, tavuk ve sığır eti ) çeşitli ağır metallerin birikim düzeylerinin araştırılması. Kafkas Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 43s, Kars.

Jurdi, M., Korfali, S.I., Karahogopian, Y., Davies, B.E., 2002. Evaluation of water quality of the Qaraaoun Reservoir, Lebanon: Suitability for multipurposeusage. Environmental Monitoring and Assessment, 77 (1): 11‐30.

Kahvecioğlu, Ö., Kartal, G., Güven, A., Timur, S., 2003. Metallerin çevresel etkileri‐ I. Metalurji Dergisi. 136: 47‐53.

Kalay, M. ve Erdem, C., 1995 Bakırın Tlapia nilotica (L)’da karaciğer, böbrek, solungaç, kas, beyin ve kan dokularındaki birikimi ile bazı kan parametraleri üzerine etkileri, Tr. J. OfZoology 19, 27‐33 s.

Kalay, M., Koyuncu, C.E., Dönmez, A.E., 2004. Mersin Körfezi’nden yakalanan Sparus aurata (L. 1758) ve Mullus barbatus (L. 1758)'un kas ve karaciğer dokularındaki kadmiyum düzeylerinin karşılaştırılması. Ekoloji,13 (52), 23‐27. Kalaycıoğlu, L., Serpek, B., Nizamlıoğlu, M., Başpınar, N., Tiftik, A., M. (2000). Biyokimya. Alınmıştır. 2. Baskı. Nobel Yayınevi. Ankara. s.: 44‐46.

91

Kalyoncu, H., Özan, C., Tekin‐Özan, S., 2016. Isparta Deresi'nin Su ve Sedimentlerindeki Ağır Metal Birikiminin İncelenmesi. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 7(Ek Sayı 1): 268‐280.

Kankılıç, G.B., Tüzün, İ., Kadıoğlu, Y.K., 2013. Assessment of heavy metal levels in sediment samples of Kapulukaya Dam lake (Kırıkkale) and lower catchment area. Environmental Monitoring and Assessment, In press.

Kaptan, H., 2013. Isparta Eğirdir Gölü’nün Suyunda, Sedimentinde ve Gölde Yaşayan Sazan (Cyprinus carpio L.,1758)’ın Bazı Doku ve Organlarındaki Ağır Metal Düzeylerinin Belirlenmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 86s, Isparta.

Kaptan, H., Tekin‐Özan, Selda, 2014. Eğirdir Gölü’nün (Isparta) Suyunda, Sedimentinde ve Gölde Yaşayan Sazan’ın (Cyprinus carpio L., 1758) Bazı Doku ve Organlarındaki Ağır Metal Düzeylerinin Belirlenmesi. SDU Journal of Science (E‐Journal), 9 (2): 44‐60.

Karadede, H., Ünlü, E., 2000. Concentrations of some heavy metals in water,sediment and fish species from the Atatürk Dam Lake (Euphrates), Turkey. Chemosphere,41: 1371‐1376.

Kargın, F. and Erdem, C., 1991, Accumulation of copper in liver, spleen, stomach, intestine, gill and muscle of Cyprinus carpio, Doğa Tr. J. of Zoology, 15, 306‐ 314 p.

Kargın, F. ve Erdem, C., 1992, Bakır‐Çinko etkilesiminde Tilapia nilotica’nın karaciğer, solungaç ve kas dokularındaki metal birikimi, Doğa‐Tr. J. of Zoology, 16, 343‐348 s.

Katalay, S., Parlak, H. ve Arslan ,Ç.Ö., 2005, Ege Denizinde yasayan balıkların (Gobius niger L., 1758) karaciger dokusunda bazı agır metallerin birikimi, E.Ü. Su Ürünleri Dergisi,22 (3‐4), 385‐388 s.

Katz S. A., Salem H., 1994. The biological and environmental chemistry ofchromium. VCH Publishers, New York.

Kaur, R., Sandhu, H.S., 2008. In vivo Changes in Antioxidant System and Protective role of Selenium in Chlorpyrifos‐Induced Subchronic Toxicity in Bubalus bubalus. Environmental Toxicolgy and Pharmacology, 26, 45‐48.

Kaya, S., Pirinçci, İ., Bilgili, A., 2002. Veteriner Hekimliğinde Toksikoloji. Alınmıştır. 2. Baskı,Medisan Yayınevi. Ankara. s.: 203‐776.

Kayhan, F.E.; Muşlu M.N.; Koç N.D. 2009. Bazı Ağır Metallerin sucul Organizmalar Üzerinde Yarattığı Stres ve Biyolojik Yanıtlar. Journal of Fisheries Sciences.com, 3(2), 153‐162.

Keskin, Ş., 2010. Distribution and accumulation of heavy metals in the sediments of Akkaya Dam, Nigde, Turkey. Environmental Monitoring and Assessment, 184 (1), 449‐460.

92

Kır, İ., Tekin‐Özan, S., Barlas, M. 2006. Heavy metal concentrations in organs of rudd, Scardinus erythrophthalmus L., 1758 populating Lake Karataş‐Turkey. Fresen. Environ. Bull., 15 (1), 25‐29.

Kırıcı, M., Taysı, M.R., Bengü, A.Ş., İspir, Ü., 2013. Murat Nehri’nden yakalanan Capoeta capoeta umbla (Heckel, 1843)’da bazı metal düzeylerinin belirlenmesi. Iğdır Univ. J. Inst. Sci. Tech. 3 (1), 85‐90.

Kırıcı, M., Taysı, M.R., Bengü, A.Ş., İspir, Ü., 2013. Murat Nehri’nde Yakalanan Capoeta Trutta (Heckel, 1843)’Nın Kas Dokusunda Bazı Metallerin Birikim Konsantrasyonlarının Belirlenmesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 6‐1, 111‐121.

Kıvrak, E., Gürbüz, H., 2010. Tortum Çayı'nın (Erzurum) epipelik diyatomeleri ve bazı fizikokimyasal özellikleri ile ilişkisi. Ekoloji, 19, 74, 102‐109.

Kira, T., 1993. Major environmental problems in world lakes. Mem. Ist. Ital. Idrobiol., 52: 1‐7.

Kirby, J., Marker, W., Krikowa, F., 2001. Selenium, cadmium, copper and zinc concentrations in sediments and mullet (Mugil cephalus) from the Southern Basin of Lake Macquarie, NSW, Australia. Arch. Environ. Contam. Toxicol., 40, 246‐256.

Klaassen, C., D., 2001. Casarett and Doull's Toxicology: The Basic Science of Poisons. 7th Ed.,McGraw‐Hill. p.:931‐972.

Kocataş, A., 2008, Ekoloji ve Çevre Biyolojisi. Ege Üniv. Fen Fak. Ders Kitapları Serisi, 142, 597s, İzmir.

Kocatürk‐Döngel, A.K.. 2010. Kurşun nitrata maruz bırakılan sazan balıklarının LC50 değerlerinin belirlenmesi ve bazı kan parametrelerinin incelenmesi. Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 48s, Ankara.

Köse, E.: ‘Enne Barajı‟nda Yaşayan Balıklarda Ağır Metal Birikiminin Araştırılması’, Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji A.B.D, Kütahya, (2007).

Kurt, C., 2006. Karadeniz Ereğlisi ‐ Marmara Denizi Kumbağ Bölgelerinde avlanan beyaz kum midyesi ( Chamelea gallina l., 1758 )’ nin biyometrisi ve ağır metal birikimlerinin karşılaştırılması. Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 76s, İstanbul.

Kurnaz, A., Mutlu, E., Uncumusaoğlu, A.,A., 2016. Determination of Water Quality Parameters and Heavy Metal Content in Surface Water of Çiğdem Pond (Kastamonu/Turkey). Turkish Journal of Agriculture ‐ Food Science and Technology, 4(10): 907‐913.

Kuru, M., 1999. Omurgalı Hayvanlar. Palme yayıncılık, 841 s, Ankara.

Kuşatan, Z. ve Cicik, B., 2004, Clarias lazera (Valenciennes, 1840)’da kadmiyumun solungaç, karaciğer, böbrek, dalak ve kas dokularındaki birikimi,

93

Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Dergisi, 2 ,12, 59‐66 s.

Küçükbay, F, Z., Örün, İ., 2003. Copper and zinc accumulation in tissues of the freshwater fish Cyprinus carpio L. 1758 collected from the Lake, Malatya (Turkey). Fresenius Environmental Bulletin, 12 (1), 62‐66.

Küçükgülmez, A. 2005. Akyatan (Karataş/Adana) Lagünü’nden Avlanan Pastörize Edilmemiş Mavi Yengeç (Callinectes Sapidus, Rathbun, 1896) Etinin Ağır Metal Ve Mineral Maddeİçerikleri. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Adana.

Korkmaz, C., Ay, Ö., Çolakfakıoğlu, Ç., 2016. Mersin İlinde Tüketime Sunulan Kabuklu ve Yumuşakça Türlerinin Kas Dokularında Ağır Metal Düzeyleri. Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Dergisi, 12(2),101‐109.

Labra, M., Gianazza, E., Waitt, R., Eberini, I., Sozzi, A., Regondi, S., Grassi, F., Agradi, E., 2006. Zea maysL. protein changes in response to potassiumdichromate treatments. Chemosphere, 62 (8): 1234–1244.

Mal, T.K., Adorjan, P. and Corbett, A.L. 2002. Effect of copper on growth of an aquatic macrophyte, Elodea canadensis. Environmental Pollution, 120, 307‐311.

Mandal, B.K., Suzuki, K.T., 2002. Arsenic around the world: a review. Talanta, 58:201–235.

Markert, B. 1993. Plant as biomonitors: Indicators for heavy metals in the terrestrial environment, B.Markert (ed), VCH Weinheim, New York/Basel/Cambridge.

Mason, C.F., 1991. Biology of Freshwater Pollution. John Wiley and Sons, Inc., NewYork.

Miller, L.L., Wang, F., Palace, V.P., Hontela, A., 2007. Effects of acute and subchronic exposure to waterborne selenite on the physiological stress response and oxidative stress Indicators in juvenile Rainbow trout. Aquatic Toxicology, 83, 263‐271.

Mol, S., Özden, Ö., Oymak, A.S., 2010. Trace Metal Contents in Fish Species from Ataturk Dam Lake (Euphrates, Turkey),Turkish Journal of Fisheries and Aquatic Sciences 10: 209‐213.

Moss, B., 1967. A note on the estimation of chlorophyll‐a in freshwater algal communities, Limnol. Oceanogr., 12: 340‐342.

Muşlu, M.N.: “İstanbul Boğazı‟ndaki Sarıkuyruk İstavrit Balığı (Trachurus mediterraneus)’nın Kas ve Solungaçlarındaki Kurşun Düzeyleri”, Yüksek

94

Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji A.B.D., İstanbul, (2008).

Müller, G., 1969. Index of geoaccumulation in the sediments of the Rhine River. Geojournal, 2: 108–118.

Nagpal, N.K., 2004. Water quality guidelines for cobalt. Ministry of Water, Land and Air Protection,Water Protection Section,Water, Air and Climate Change Branch, Victoria

Newton, W.E., Otsuka, S., 1980. Molybdenum Chemistry of Biological Significance, Plenum Press, London.

Ng, J.C., 2005. Environmental contamination of arsenic and its toxicological impact on humans. Environ Chem., 2: 146–160.

Nies, D.H., 1999. Microbial heavy‐metal resistance. Appl Microbiol Biotechnol., 51:730– 50.

Nriagu, J.O., Pacyna, J.M., 1988. Quantitative assessment of worldwide contamination of air, water and soils by trace metals. Nature, 333(6169):134‐139.

Olgunoğlu, M., P. 2008. İskenderun Körfezi Kıyısalındaki Bazı Makroalg Türleri Ve Çökelinde Ağır Metal Birikimlerinin Mevsimsel Değişimi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,Doktora Tezi. Adana.

Olivares‐Rieumont, S., Rosa, D.D.L., Lima, L., Graham, D.W., Alessandro K.D., Borroto, J., Martíneza, F., Sánchez, J., 2005. Assessment of heavy metallevels in Almendares River sediments—Havana City, Cuba Water Research,39: 3945–3953.

Özan, T. S., Kır, İ. ve Barlas, M., 2004, Balıklarda agır metal birikimi ve etkileri, Türkiye Tabiatını Koruma Dernegi, Tabiat ve İnsan Dergisi, 1‐2, 23‐33 s.

Özbay, Ö., Göksu, L.,Z.,M., Alp, T., M., Sungur, A., M., 2013. Berdan Çayı (Tarsus ‐ Mersin) Sedimentinde Ağır Metal Düzeylerinin Araştırılması, Ekoloji 22, 86, 68‐74.

Özdamar, K., 2001. SPSS ile Biyoistatistik. Kaan Kitapevi, 452s, Ankara.

Özdemir, O., 2005, Görünmeyen tehlike: Asit yağmurları, Sağlık ve Toplum, 1, 3‐ 11 s.

Özden, Y. (2008). Enne ve Porsuk Barajı Sedimentine Bağlı Ağır Metallerin Cyprinus Carpio’ nunDeğişik Dokularına Biyoakümülasyonunun Araştırılması. Dumlupınar Üniversitesi Fen BilimleriEnstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Kütahya.

95

Özmen, H., Külahçı, F., Çukurovalı, A., Doğru, M. 2004. Concentrations of heavy metal and radioactivity in surface water and Sediment of Hazar Lake (Elazığ, Turkey). Chemosphere. 55, 401‐408.

Öztürk, M., Bat, L., Öztürk, M., 1992. Altınkaya Barajı’nda (Samsun) yaşayan Cyprinus carpio L.,1758 türünün çeşitli organ ve dokularındaki bazı ağır metallerin birikimi, II. Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi, 11‐13 Eylül, 650‐ 667, Ankara.

Öztürk, M., Özözen, G., Mineraci, O. Ve Minareci, E. 2009, Determination of heavy metals in fish, water and sediments of AvĢar Dam Lake in Turkey. Iran. J. Environ. Health. Sci. Eng., 2009, Vol. 6, No. 2, pp. 73‐8073.

Palit S, Sharma A, Talukder G, 1994. Effect of cobalt on plants. J. Bot Rev., 60:149– 181.

Papagiannis, I., Kagalou, I., Leonardos, J., Petridis, D., Kalfakakou, V., 2004. Copper and zinc in four freshwater fish species from Lake Pamvotis (Greece). Environmental International, 30, 357‐362.

Parida, B.K., Cggibba, I.M., Nayyar, V.K., 2003. Influence of nickel contaminated soils on fenugreek (Trigonella corniculata L.) growth and mineralcomposition. Sci. Hortic., 98: 113–119.

Parkar, G.A., 1983. Analytical Chemistry of Molybdenum, Springer‐Verlag, Berlin.

Peng, K., Luo, C., Lou, L., Li, X., Shen, Z., 2008. Bioaccumulation of heavy metals by the aquatic plants Potamogeton pectinatus L. and Potamogetonmalaianus Miq. And their potential use for contamination indicators and inwastewater treatment. Science of the Total Environment, 392: 22‐29.

Pham N.T.T., Pulkownik, A., Buckney, R.T., 2007. Assesment of heavy metals insediments and aquatic organisms in West Lake (Ho Tay), Hanoi, Vietnam. Lake & Reservoirs: Research and Management, 12: 285‐294.

Philips, D.H., Rainbow, P.S., 1994. Biomonitoring of trace aquatic contaminants, Fenviron,87 s, London. Phipps, D.A., 1981. Chemistry and biochemistry of trace metals in biological systems, in effect of heavy metal pollution on plants, N. W. Lepp (Ed.),Applied Science Publishers, Barking.

Rainbow, P.S., 1995, Biomonitoring of Heavy Metal Availability in the Marine Environment, Marine Pollution Bulletin, Vol.31, pp.183‐192.

Rainbow, P.S., White, S.L., “Comparative accumulating of cobalt by three crustaceans: a decapod, an amphipod and a barnace”, Aquatic Toxicology, 16, 113‐126 (1990).

96

Rashed,M,N., 2001, Monitoring of evrironmental heavy metals in fish from Nasser Lake, Environment international 27, 27‐33 p.

Sağlamtimur, B.; Cicik, B.; Erdem, C.: “Kısa Süreli Bakır‐Kadmiyum Etkileşiminde Tatlısu Çipurası (Oreochromis niloticus L.1758)'nın Karaciğer, Böbrek, Solungaç ve Kas Dokularındaki Kadmiyum Birikimi‟‟, Ekoloji Dergisi, 53 (14) (2004), 33‐ 38.

Sakan, S.M., Dordević, D.S., Manojlović, D.D., Predrag, P.S., 2009. Assessment of heavy metal pollutants accumulation in the Tisza river sediments. Journal of Environmental Management, 90: 3382–3390.

Salt, D.E., Blaylock, M., Kumar, P.B.A.N., Dushenkov, V., Ensley, B.D, Chet, I., and Raskin, I. 1996. Phytoremediation: a novel strategy for the removal of toxicmetals from the environment using plants. Biotechnol., 13, 468‐474.

Sancer, O., Tekin‐Özan, S., 2016. Seasonal Changes of Metal Accumulation in Water, Sediment and Phragmites austrialis (Cav.) Trin. ex Steudel Growing in Lake Kovada (Isparta, Türkiye) SDU Journal of Science (E‐Journal), 2016, 11 (2): 45‐60.

Selvi, K., Kaya, H., 2013. Çanakkale Atikhisar Barajı’ndan Yakalanan Turna Balığı (Esox lucius L, 1758) Dokularında Bazı Metallerin Belirlenmesi, Alınteri, 25 (B), 23‐28.

Shanker, A.K., Cervantes, C., Loza‐Tavera, H., Avudainayagam, S., 2005. Chromium toxicity in plants. Environ. Int., 31: 739–753.

Shen, G., Lu, Y., Wang, M., Sun, Y., 2005. Status and fuzzy comprehensive assessment of combined heavy metal and organo‐chlorine pesticidepollution in Taihu Lake region of China. J. Environ. Manage., 76: 355‐362.

Shrivas, K., Agrawal, K., Harmukh, N., 2009. Trace level determination of molybdenum in environmental and biological samples using surfactantmediated liquid–liquid extractionJournal of Hazardous Materials, 161: 325–329.

Shrivastava, R., Upreti, R.K., Seth, P.K., Chaturvedi, U.C., 2002. Effects of chromium on the immune system. FEMS Immunol. Med. Microbiol., 34: 1–7.

Siegel, F.R., 2001. Environmental geochemistry of potentially toxic metals. New York:Springer‐Verlag.

Smith, A.H., Hopenhayn, C., Bates, M.N., Goeden, H.M., Picciotto, I.H., Duggan, H.M., 1992. Cancer risks from arsenic in drinking water. Environ Health Perspect, 97 :259–267.

Straskraba, M., Tundisi, J.G., 1999. Guidelines of Lake Management, Volume 9, Reservoir water quality management. International Lake EnvironmentCommittee Foundation, Japan.

97

Şanlı, Y., Kaya, S., 1995. Veteriner Klinik Toksikolojisi, 2. Baskı, Medisan Yayınevi, 95s, Ankara.

Şener, Ş., Davraz, A., Karagüzel, R., 2013. Assessment of trace metal contents in water and bottom sediments from Eğirdir Lake, Turkey. Environmental Earth Sciences, In press.

Şener, Ş., Elitok, Ö., Şener, E., Davraz, A., 2011. An investigation of Mn contents in water and bottom sediments from Eğirdir Lake, Turkey. Journal of Engineering Science and Design, 1 (3), 145‐149.

Şengül, F., 1991 Endüstriyel atık suların özellikleri ve arıtılması, Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Basımevi Ünitesi (İzmir),1‐365.

T.C. Devlet Planlama Teşkilatı, 2001. Su Ürünleri ve Su Ürünleri Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, Yayın no:DPT:2575‐ÖİK:588, 158, Ankara

Tanrıverdi, M., H. 2008. Pnömoni Tanısıyla Hastaneye yatırılan 0‐2 Yaş Arası Çocuklarda Serum Çinko Düzeyi. T.C. Sağlık Bakanlığı İstanbul Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği.Uzmanlık Tezi. İstanbul.

Tao, Y., Yuan, Z., Wei, M. and Xiaona, H., 2011. Characterization of heavy metals in water and sediments in Taihu Lake, China. Environmental Monitoring and Assessment, 184 (7), 4367‐4382.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı (2002). Su ürünleri kanunu ve su ürünleri yönetmeliği, 63‐78. Ankara.

Taş, B., 2006. Derbent Baraj Göl (Samsun) su kalitesinin incelenmesi. Ekoloji, 15 (61), 6‐15.

Taylan Z.S. ve Özkoç H.B., 2007. Potansiyel ağır metal kirliliğinin belirlenmesinde akuatik organizmaların biokullanılabilirliliği. BAÜ FBE Dergisi, 9, 2, 17‐33.

Tekin‐Özan, S., 2008. Determination of heavy metal levels in water, sediment and tissues of tench (Tinca tinca L., 1758) from Beyşehir Lake (Turkey). Environmental Monitoring and Assessment, 145, 295‐302.

Tekin‐Özan, S., Aktan, N., 2012. Levels of some heavy metals in water and tissues of chub mackerel (Scomber japonicus) compared with physico‐chemical parameters, seasons and size of the fish. The Journal of and plant Sciences, 22 (3), 605‐613.

Tekin‐Özan, S., Kır, İ., 2006. Concentrations of some heavy metals in organs of two fish species from the Beyşehir Lake, Turkey. Fresenius Environmental Bulletin, 15 (6), 530‐534.

98

Tekin‐Özan, S., Kır, İ., 2007a. Accumulation of some heavy metals in Raphidascaris acus (Bloch, 1779) and its host (Esox lucius L., 1758). Türkiye Parazitoloji Dergisi, 31(4), 327‐329.

Tekin‐Özan, S., Kır, İ., 2007b. Seasonal variations of some heavy metals in pikeperch (Sander lucioperca L., 1758) and crucian carp (Carassius carassius L., 1758) from Kovada Lake, Turkey. Fresenius Environmental Bulletin, 16(8), 904‐909.

Tekin‐Özan, S., Kır, İ., Barlas, M., 2004. Kovada Gölü (Isparta) Suyunda ve Sudak Balığı (Stizostedion lucioperca L., 1758)’nda Bazı Ağır Metal Birikiminin Araştırılması. I. Ulusal Limnoloji Çalıştayı, 17‐19 Mayıs, İstanbul.

Tekin‐Özan, S., Kır, İ., Tuncay, Y., 2007. Kovada Gölü’nün su ve sedimentindeki bazı ağır metallerin mevsimsel değişimi. E.Ü. Su ürünleri Dergisi, 24 (1‐2), 155‐158.

Tepe, Y., 2009. Reyhanlı Yenişehir Gölü (Hatay) su kalitesinin belirlenmesi. Ekoloji, 18, 70, 38‐46.

Terry, N., Sambukumar, S.V., Leduc, D.L. 2003. Biotechnological approaches for enhancing phytoremediation of heavy metals and metalloids. Acta Biotechnol., 23, 281–288.

Thomas, S.L., Swain, W.R., 1988. Session Summary: Sources, fate and controls of toxic contaminants. In: Schmidtke, N.W. (Ed.) 1988 Toxic contamination inlarge lakes, Vol III. Sources, fate and controls of toxic contaminants, pp. 1‐6. Lewis Publisher, Chelsea, Michigan.

Tien, C.J., 2002. Biosorption of metal ions by freshwater algae with different surface characteristics. Procee Biochemistry, 38: 605‐615.

Tokatlı, C., 2012. Emet Çayı Su, Sediment ve Bazı Balık Türlerinde Ağır Metal Birikimlerinin Araştırılması. Dumlupınar Üniversitesi, Doktora Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 227s, Kütahya.

Tokatlı, C., Emiroğlu, Ö., Çiçek, A., Köse, E., Başkurt, S., Aksu, S., Uğurluoğlu, A., Şahin, M., Baştatlı, Y., 2016. Meriç Nehri Deltası (Edirne) Balıklarında Toksik Metallerin Biyolojik Birikimlerinin Araştırılması. Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi C ‐ Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji, 5, 1‐11.

Trand, D., Moody, A.J., Fisher, A.S., Foulkes, M.E., Jha, A.N., 2007. Protective effects of selenium on mercury‐Induced DNA damage in mussel haemocytes. Aquatic Toxicology, 84, 11‐18.

TSE, 1988.

99

Tumantozlu, H. 2010. Karacaören II Baraj Gölü’ndeki Su, Sediment ve Sazan (Cyprinus Carpio L.,1758) Örneklerinde Bazı Ağır Metal Birikiminin İncelenmesi. Süleyman Demirel ÜniversitesiFen Bilimleri Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi. Isparta.

Tuncay, Y., 2007. Kovada Gölü’nde yaşayan istakozlarda (Astacus leptodactylus Eschscholtz, 1823) ağır metal birikiminin incelenmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 51s, Isparta.

Tümen, F., Bildik, M., Baybay, M., Cici, M., Solmaz, B., 1992. Ergani bakır isletmesi katı atıklarının kirlilik potansiyeli. Doğa Tr. J. of Engineering and Environmental Sciences, 16, 43‐53.

Türk Gıda Koteksi, (2002). Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı. Türk Gıda Kodeksi Gıda maddelerinde belirli bulaşanların maksimum seviyelerinin belirlenmesi hakkında tebliğ, ek 2: Metal ve metaloidler, Resmi gazete, 23.09.2002, No: 24885.

Türkmen, A., Türkmen, M., 2004. The seasonal variation of heavy metal in the suspended particulate material in the Iskenderun Bay (North‐Eastern Mediterranean Sea, Turkey). Journal of Fisheries and Aquatic Sciences, 21 ( 3‐4), 307‐311.

Türkmen, A., Akbulut, S., 2015. Giresun Sahilindeki Bazı Derelerin Denize Deşarj Olduğu Noktalardaki Su ve Sedimentte Ağır Metal Kirliliği. Türk Tarım – Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi, 3(9): 707‐714.

Tüzen M., 2003, Determination of heavy metals in fish samples of the Middle Black Sea (Turkey) by Graphite Furnace Atomic Absorption Spectrometry, Food Chemistry, 80, 119‐123 p.

Uluözlü, Ö., Tüzen, M., Durali, M., Soylak, M., 2007. Trace metal content in nine species of fish from the Black and Aegen Sea, Turkey. Food Chemistry, 104, 835‐840.

USEPA, 1985. United States Environmental Protection Agency. Health Assessment Document for Nickel. EPA/600/8‐83/012F, pp. 3‐3.

USEPA, 2001. Methods for Collection, Storage and Manipulation of Sediments for Chemicaland Toxicological Analyses:Technical Manual.

USEPA, 2005. Ecological soil screening levels for cobalt. Washington, DC: USEPA.

Usero, J., Izquierdo, C., Morillo, J., Gracia, I., 2003. Heavy Metals in Fish ( Solea vulgaris, Anguilla anguilla and Liza aurata) from Salt Marshes on the Southern Atlantic Coast of Spain. Environmental International, 1069, 1‐8.

Uysal, K., Köse, E., Bülbül, M., Dönmez, M., Erdoğan, Y., Koyun, M., Ömeroğlu, Ç. Ve Özmal, F., 2009. The comparison of heavy metal accumulation ratios of

100

some fish species in Lake (Kütahya/Turkey). Environ Monit Assess 157:355–362 DOI 10.1007/s10661‐008‐0540.

Uysal, K.; Atalay, M.A., 2007.DPÜ Göleti‟nde Ekstansif Yetiştiriciliği Yapılan Aynalı Sazanların (Cyprinus carpio) Gelişimi ve Ağır Metal Akümülasyon Oranlarının Değerlendirilmesi. Ulusal Su Günleri Sempozyumu, 16‐18 Mayıs, Antalya, Türkiye.

Üçüncü‐Tunca, E., 2016. Beyşehir Gölü'nde Su ve Sedimentte Ağır Metal Birikimi ve Sedimentte Antropojenik Kontaminasyon Değerlendirmesi. Ordu Üniv. Bil. Tek. Derg., 6, 2, 205‐219.

Ünlü, E., Cengiz, Ġ. E., Akba, O. ve Gümgüm, B., 1995, Dicle Nehrin‟deki Capoeta trutta Heckel, 1843‟da Ağır metal birikimi, II. Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi Bildirileri, 639‐ 649.

Ünlü, E., Gümgüm, B., 1993. Concentrations of copper and zinc in fish and sediments from the Tigris river in Turkey. Chemosphere, 26, 2055‐ 2061.

Vajpayee, P., Tripati, R.D., Rai, U.N., Ali, M.B., Singh, S.N., 2000. Chromium (VI) accumulation reduces chlorophyll biosynthesis, nitrate reductase activity and protein content in Nymphaea alba L. Chemosphere, 41: 1075–1082.

Van Der Oost, R., V., Beyer, J., Vermeulen, N., P., E. 2003. Fish bioaccumulation and biomarkers in environmental risk Assessment. Environmental Toxicology and Pharmacology. 13: 57‐149 Erişim: [http://jlakes.org/web/FIsh‐ bioaccumulation‐biomarker‐ETP2003.pdf].Erişim Tarihi: 27.04.2012.

Vartika, R., Vajpayee, P., Singh, N.S., Mehrotra, S., 2004. Effect of chromium accumulation on photosynthetic pigments, oxidative stres defense system,nitrate reduction, proline level and eugenol content of Ocimum tenuiflorumL. Plant Sci., 167: 1159–1169.

Vergani, L., Grattarola, M., Borghi, C., Dondero, F., Viarengo, A., 2005, Fish and Molluscan Metallothioneins: A Structural and Functional Comparison, FEBS Journal, 272: 6014 6023.

Vernay, P., Gauthier‐Moussard, C., Hitmi, A., 2007. Interaction of bioaccumulation of heavy metal chromium with water relation, mineral nutrition andphotosynthesis in developed leaves of Lolium perenne L. Chemosphere, 68:1563–1575.

Vollenweider, R. A., 1989. Global problems of eutrophication and its control. In J. Salanki & S. Herodek (eds), Conservation and management of lakes, Akad.Kiad´o, Budapest: 19–42.

Vural, N. 2005. Toksikoloji. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları No: 73.

Web 1. Erişim Tarihi: 10.08.2015 http://dsi.gov.tr

101

Web 2. Erişim Tarihi: 02.05.2013 http://akuaturk.com/2010/10/sazan‐baligi‐ cyprinus‐carpio/

Welch, R., 1981. The biological significance of nickel. J. Plant Nutr., 3: 345–356.

WHO, 1992. Water quality assessments, pp.10‐13. Chapman and Hall Ltd., London.

William, J., Langston, W., J. (1998). Metal Metabolism in Aquatic Environments. Ecotoxicology series 7. p.:322‐324.

Wood, C., M., Farrell, A., F., Brauner, C., J. (2012). Homeostasis and Toxicology of Essential Metals. Fish Physiology. 31: 23‐31.

Yabanlı, M., Katalay, S., Yozukmaz, A. İnanan, B.,E., 2015. İzmir Körfezi’nden (Türkiye) yakalanan Mytilus galloprovincialis (Lamarck, 1819)’un sindirim bezi ve solungaçlarındaki ağır metal ve selenyum içeriklerinin karşılaştırması. Turkish Journal of Biochemistry –Turk J Biochem, 40(2):140–148.

Yalçın, E., Maraç, M., Çavuşoğlu, K. (2007). Kursun ve cıva ağır metal iyonlarının albino farelerde canlı ağırlık ve serum alkalen fosfataz düzeyi üzerine etkisi. BAÜ FBE Dergisi. 9 (1): 61‐67.

Yang, X., Baligar, V.C., Martens, D.C., Clarks, R.B., 1996. Plant tolerance to Ni toxicity. 1. Influx, transport and accumulation of Ni in four species. J. PlantNutr., 19, 73–85.

Yipel, M., 2012. Akdeniz Antalya Körfezi’nde Avlanan Barbunya (Mullus barbatus, Linnaeus, 1758) , Kefal (Mugil cephalus, Linnaeus, 1758), Yeşil Kaplan Karidesi (Panaeus semisulcatus, De Haan, 1844) Türlerinde Bazı Ağır Metal Düzeylerinin Belirlenmesi. Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 103s, Ankara.

Yongming, H., Peixuana, D., Junji, C., Posmentier, E.S., 2006. Multivariate analysis of heavy metal contamination in urban dusts of Xi’an, Central China.Science of the Total Environment, 355: 176– 186.

Yousafzai, M. A., Chivers, P. D., Khan, R. A.,Iftikhar, A. ve Siraj, M., 2010,Comparison of Heavy Metals Burden in Two Freshwater Fishes Wallago attu and Labeo dyocheilus With Regard to Their Feeding Habits in Natural Ecosystem. Pakistan J. Zool., vol. 42(5), p. 537‐544.

Zayed, A.M., Terry, N., 2003. Chromium in the environment: factors affecting biological remediation. Plant and Soil, 249: 139–156.

102

Zhang, J., Liu, C.L., 2002. Riverine composition and estuarine geochemistry of particulate metals in China—weathering features, anthropogenic impact andchemical fluxes. Estuar Coast Shelf Sci., 54: 1051–1070.

Zhang, W., Feng, H., Chang, J., Qu, J., Xie, H. Yu, L., 2009. Heavy metal contamination in surface sediments of Yangtze River intertidal zone: An assessment from different indexes. Environmental Pollution, 157: 1533–1543.

Zhang, X.H., Wang, D.Q., Huang, M., 2004. Development of electroplating sludge technology. J. Guilin Univ. Technol., 24, 502–506.

Zoumis T, Schmidt A, Grigorova L, Calmano W., 2001. Contaminants in sediments: remobilization and demobilization. Sci Total Environ., 266: 195–202.

103

ÖZGEÇMİŞ

Adı Soyadı : Ozan GÜLDİREN

Doğum Yeri ve Yılı : Adana, 1990

Medeni Hali : Bekar

Yabancı Dili : İngilizce

E‐posta : [email protected]

Eğitim Durumu

Lise : Seyhan Rotary Anadolu Lisesi, 2008

Lisans : Süleyman Demirel Üniversitesi Fen‐Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, 2013

104