T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ ANA BİLİM DALI KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

PATARA VE LETOON ANTİK KENTLERİNDE APOLLON KÜLTÜ

MEHMET ARDIÇ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. ERTEKİN MUSTAFA DOKSANALTI

KONYA 2014

i

ii

İÇİNDEKİLER

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ...... i

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ...... ii

İÇİNDEKİLER ...... iii

ÖNSÖZ ...... v

ÖZET ...... vi

ZUSAMMENFASSUNG ...... vii

KISALTMALAR ...... viii

KAYNAKÇA ...... ix

ÇİZİMLERİN LİSTESİ ...... xxvii

RESİMLERİN LİSTESİ ...... xxviii

1. GİRİŞ ...... 1

1.1. Amaç Kapsam Yöntem ...... 1

1.1.1. Amaç ...... 1

1.1.2. Kapsam ...... 1

1.1.3. Yöntem ...... 1

2. LYKİA BÖLGESİ ...... 3

3. APOLLON ...... 12

4. ...... 19

4.1. Konumu ve Tarihçesi ...... 19

4.2. Efsaneler Örgüsü İçinde Kuruluşu ve İsminin Kökeni ...... 26

5. APOLLON VE KÂHİN TANRI KİMLİĞİ ...... 29

5.1. Kehanetler ...... 34

5.2. Kehanete Danışma ...... 36

5.3. Kehanetin Yapılışı ...... 38

5.4. Kehanetin Yapılış Yöntemleri ve Elemanları ...... 42

iii

5.5. Tanrıyla İletişim Kurma ...... 45

5.6. Kutsal Kaynak Suyu ...... 47

5.7. Magara ve Adyton ...... 49

5.8. Astragalos ...... 51

5.9. ÜçAyaklı Kazan ...... 53

5.10. Omphalos ...... 54

5.11. Defne ...... 56

6. PATARA APOLLON TAPINAĞI VE BİLİCİLİK ...... 57

6.1. Korinth Tapınağı ...... 77

7. LETOON APOLLON KUTSAL ALANI ...... 81

7.1. Letoon Konumu ve Tarihçesi ...... 81

7.2. Letoon Kutsal Alanı ...... 83

7.3. Leto Tapınağı ve Kültü ...... 87

7.4. Eni Mahanahi’nin İnsansı Yarım Yontusu ...... 91

7.5. Apollon Tapınağı ve Kültü ...... 97

7.6. Artemis Tapınağı ve Kültü ...... 100

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ...... 105

RESİMLER ...... 108

ÇİZİMLER ...... 153

iv

ÖNSÖZ

İnsan geçmişi, bugünü ve geleceği bir zaman alanı içinde yaşayan biricik varlıktır. Onu geçmişe bağlayan değer sistemleri, toplumun manevi ve kültür unsularında yatar. Destanlar, efsaneler ve masallar tek kelimeyle mitoloji tarihin en eski çağlarıyla toplumların dönemleri arasında sürekliliği sağlar. Aslında mitoloji bir ulusun tarihinin ve yaşam görüşünün bir ölçüde masallaştırılmış biçimidir. Mitoloji kökünü kendisini oluşturan toplumların kültüründen, tarihinden, geleneğinden, yaşam biçiminden alır, yani temsil ettiği ulusun karakterini alır. Dolayısı ile bir toplumun mitolojik karakterinin tam anlamıyla tespiti o ulusun toplumsal resminin tespiti anlamına gelmektedir. Arkeoloji olarak adlandırdığımız bilimin temel taşları mitoloji üzerinde yükselmektedir. Dolayısı ile şöyle bir ifade kullanmak sakıncalı olmasa gerekir diye düşünüyorum: “Mitolojiyi bilen ve anlayan arkeolojinin sırrına ermiştir”. Eğitim hayatım boyunca ve özelliklede her zaman ifade ettiğim gibi gençlik yıllarımın en güzel dönemlerini geçirdiğim üniversite serüvenim de benden hiçbir zaman maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen aileme sonsuz teşekkürlerimi iletmeyi borç bilirim. “Patara ve Letoon Antik Kentlerinde Apollon Kültü” adlı bu tez çalışmasında beni yönlendiren, bilgi ve deneyimlerinden yararlanma noktasında benden desteklerini esirgemeyen, ayrıca tezimin danışmanlığını da üslenen sayın hocam Doç. Dr. Ertekin Mustafa Doksanaltı’ya teşekkürlerimi sunarım.

KONYA 2014 Mehmet ARDIÇ

v

ÖZET

PATARA VE LETOON ANTİK KENTLERİNDE APOLLON KÜLTÜ

Antik dönem insanı başarılar, başarısızlıklar, hastalıklar ve çeşitli felaketlerin arkasında kendi düşünce dünyasında oluşturduğu tanrıları görmüştür. Bu düşünce temelinde hareketle eski toplumlarda şöyle bir anlayış yayılmış olabilir “tanrılar genellikle kendilerini çeşitli şekillerde onurlandıran ve onları gücendirmemek için gereken her şeyi yapan insanlara arka çıktılar”. Dolayısı ile bu arka çıkma meselesinde yer alabilmek için insanlar yaptıkları tapınaklarda ve kült merkezlerinde tanrılara adaklar adamışlar, sunular sunmuşlardır. Tüm bu adaklar ve sunular neticesinde de tabi ki o dönem insanı belirli bir beklenti içine girmiştir. Bu beklentinin genellikle yoğunlaştığı alan geleceğin belirsiz ve sisli ortamının aydınlatılması düşüncesi olmuştur. Bu düşünce temelinden hareketle kehanetler ortaya çıkmıştır diyebiliriz. Dolayısıyla bu çalışmada geleceğin sisli perdesini aralamak isteyen antik dönem insanının kehanete danışma macerası incelenmiştir. Bu inceleme yapılırken çalışma alanı olarak Delphi ve Delos kehanet merkezleriyle büyüklük noktasında eşit sayılan Patara Apollon Kültü ve yine Apollon’un Letoon antik kentinde ki kültü seçilmiştir. Apollon’un bilicilik özelliğinin ön planda olması onu antik dünyada en fazla saygı gören ve tapınılan bir tanrı konumuna yükseltmiştir. Bu konumundan ve tanrının bilicilik özelliğinden dolayı birçok yerde kehanet işlevi gören birçok tapınak yapılmıştır. Materyal olarak seçilen Patara Antik Kenti ve Letoon Kutsal Alanı Apollon kültünün incelenmesiyle, antik dönemde bilicilik ve kehanetlerin önemini açıklayan sonuçlarla araştırma tamamlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Antik Dönem, Lykia Bölgesi, Patara ve Letoon, Arkeoloji.

vi

ZUSAMMENFASSUNG

DER APOLLON-KULT IN PATARA UND LETOON

Nach der Vorstellung der antiken Menschen waren die Götter verantwortlich für Erfolg, Versagen, Krankheiten und Naturkatastrophen. Stützend auf diesen glauben entwickelte sich die Überzeugung, dass die Götter denjenigen schützend zur Seite stehen, die sie mit Opfergaben besänftigen. Um die Gunst der Götter zu gewinnen, boten die Menschen ihnen in Tempeln anderen heiligen Stätten verschiedene Opfer dar und hofften so um göttliche Hilfe. Der göttliche Beistand wurde insbesondere für zukünftige Ereignisse erhofft, dessen Ausgang oft im Dunklen lag. Die Götter sollten den Gläubigen helfend zur Seite stehen und sie auf den rechten Weg führen.

In dieser Arbeit wird das Uralte Bedürfnis der Menschen zur Beratung einer ungewissen Zukunft untersucht. Exemplarisch sollen dafür die in ihrer Größe den antiken Orakeln in Delfin und Delos ebenbürtigen Apollon-Kultstätten von Patara und Letoon vorgestellt. Mit den forschungsmaterialien aus den beiden Kultstätten soll die Bedeutung der Zukunftweissagungen im umfassenden Sinne dargestellt werden.

Schlüsselbegriffe: Antikes Zeitalter, Lykien, Patara und Letoon, Archäologie.

vii

KISALTMALAR

Metin İçerisinde Kullanılan Teknik Kısaltmalar a.g.e. Adı Geçen Eser Bkz. Bakınız dn. Dipnot İ.Ö. İsa’dan Önce İ.S. İsa’dan Sonra km. Kilometre km² Kilometre Kare lev. Levha m. Metre ör. Örneğin tap. Tapınak v.b. Ve Benzerleri v.d. Ve Devamı yy. Yüzyıl

Modern Literatüre İlişkin Kısaltmalar

Süreli yayın kısaltmalarında Archäologische Bibliographie 1993 ve Archäologischer Anzeiger 1997 esas alınmıştır.

ADALYA Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü (AKMED) yıllık tarih-arkeoloji dergisi. AJA American Journal of Archaeology. AMS Asia Minor Studien. ANMED Anadolu Akdenizi Arkeoloji Haberleri. AST Araştırma Sonuçları Toplantısı. JNES Journal of Near Eastern Studies. KST Kazı Sonuçları Toplantısı. RA Revue Archéologique. TAM Tituli Asiae Minoris.

viii

KAYNAKÇA

Antik Kaynaklar

Arrianos: F. Arrianos, İskender’in Seferi, Eski Yunanca Aslından Çeviren Furkan Akderin, 2005.

Herodotos: Tarih, Çeviren Müntekim Ökmen, İstanbul 2011.

Hesiodos: İşler ve Günler Tanrıların Doğuşu, Çeviren Furkan Akderin, İstanbul 2012.

Homeros: İlyada, Çeviren Fulya Koçak, Ankara 2011.

Ksenophon: Anabasis Onbinlerin Dönüşü, Eski Yunancadan Çeviren Oguz Yarlığaş, İstanbul 2011.

Pausanias: Naturalis Historia, (Ed. H. Rackham), The Loeb Classical Library, Londra 1947.

Plinius: Naturalis Historia, (Ed. H. Rackham), The Loeb Classical Library, London 1947.

Plutarkhos: Büyük İskender Hayatı ve Savaşları, Çeviren Vahdet Gültekin, İstanbul 1980.

Plutarkhos: M. Plutarkhos, İskender ve Caesar Bioi Paralelloi, Eski Yunancadan Çeviren Furkan Akderin, İstanbul 2007.

Stephanos Byzantinos: Stephani Byzantii, Ethnicorum quae supersunt, (Ed. A. Meinekii), Berolini 1849.

ix

Strabon: Geographıka, Antik Anadolu Coğrafyası, Kitap XII-XIII- XIV, Çeviren Adnan Pekman, İstanbul 2012.

Thukydides: Historiai, Çeviren T. Gökçöl, İstanbul 1976.

Vergilius: Aeneas, Çeviren İsmet Zeki Eyüboğlu, İstanbul 2010.

x

Modern Kaynaklar

Adak 2002: M. Adak, Lykia ve Roma, Likya İncelemeleri I, İstanbul 2002, Sayfa 129-137.

Akkurnaz 2007: S. Akkurnaz, Anadolu’daki Dor Düzenli Tapınaklar, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Yrd. Doç. Dr. Suat Ateşler, Aydın 2007.

Akşit 1967: O. Akşit, Likya Tarihi, İstanbul 1967.

Akşit 1969: O. Akşit, Tarihçi Bir İmparator Cladius, Tarih Dergisi Sayı 23’den ayrı basım, İstanbul 1969, Sayfa 131-144.

Akşit 1971: O. Akşit, Hellenistik ve Roma Devrinde Likya, İstanbul 1971.

Akşit 2012: İ. Akşit, Land des Lichts Lykien, İstanbul 2012.

Akurgal 1993: E. Akurgal, Eski Çağda Ege ve İzmir, İzmir 1993.

Akurgal 1995: E. Akurgal, Hatti ve Hitit Uygarlıkları, İzmir 1995.

Akurgal 2008: E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, Ankara 2008.

Akyurt 1998: İ. M. Akyurt, İ.Ö. 2. Binde Anadolu’da Ölü Gömme Adetleri, Ankara 1998.

Alexiou 1991: S. Alexiou, Minos Uygarlığı, Çeviren Elif Tül Tulunay, İstanbul 1991.

xi

Alkım 1968: U. B. Alkım, Anatolien I, Munich 1968.

Anabolu 1999: M. U. Anabolu, Lykia’daki İki Granarium, XII. Türk Tarih Kongresi’nden Ayrı Basım, Ankara 1999, Sayfa 157-159.

Anabolu 2001: M. U. Anabolu, İstanbul ve Anadolu’daki Roma İmparatorluk Dönemi Mimarlık Yapıtları, İstanbul 2001.

Arslan 2000: M. Arslan, Sulla’nın Küçük Asya Politikası, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, Ocak- Şubat Sayı 94, İstanbul 2000, Sayfa 32-43.

Arslan 2003: M. Arslan, İ.Ö. 188 Yılından İ.Ö. 67 Yılına Kadar Lykia, Pamphylia ve Kilikia Trakheia Sahillerindeki Korsanlık Faaliyetleri: Nedenleri ve Sonuçları, Adalya VI, Antalya 2003, Sayfa 91-118.

Baldwın 2010: J. Baldwın, Antik Yunan Hikâyeleri, Çeviren Oğuz Can Güçlü, İzmir 2010.

Bandını 2009: G. Bandını, Cennette Kim Kimdir, Çeviren Özden Saatçi Karadana, İzmir 2009.

Barışcan 1997: H. Barışcan, Likya Efsaneleri, İstanbul 1997.

Barışcan 2009: H. Barışcan, Işık Ülkesi Likya, İstanbul 2009.

Bayat 2013: F. Bayat, Mitolojiye Giriş, İstanbul 2013.

Bean 1980: G. E. Bean, Kleinasien 4 Lykien, Stuttgart 1980.

xii

Bean 1987: G. E. Bean, Kleinasien, Stuttgart 1987.

Bean 1997: G. E. Bean, Eskiçağda Lykia Bölgesi, Çeviren Hande Kökten, İstanbul 1997.

Bean 1999: G. E. Bean, Eskiçağda Güney Kıyılar, Çeviren İnci Delemen-Sedef Çokay, İstanbul 1999.

Bean 2000: G. E. Bean, Eskiçağda Menderesin Ötesi, Çeviren Pınar Kurtoğlu, İstanbul 2000.

Bean 2001: G. E. Bean, Eskiçağda Ege Bölgesi, Çeviren İnci Delemen, İstanbul 2001.

Benda-Weber 2005: I. Benda-Weber, Lykier und Karer, Zwei autochthone Ethnien Kleinasiens zwischen Orient und Okzident, AMS 56, Published by Dr. Rudolf Habelt GmbH in Bonn 2005.

Boardman 2001: J. Boardman, Yunan Heykeli Arkaik Dönem, Çeviren Yaşar Ersoy, İstanbul 2001.

Boysal 2004: Y. Boysal, Görsel İlyada Troia Savaşı, Ankara 2004.

Bryce 1974: T. R. Bryce, The Lukka Problem And a Possible Solution, JNES 33, The University of Chicago Press 1974, Sayfa 395-404.

Bryce 1979: T. R. Bryce, The Role of the Lukka People in Late Bronze Age Anatolia, Antichthon 13 1979, Sayfa 1-11.

Bryce 1986: T. R. Bryce, The Lycians I. The Lycians in Literary and Epigraphic Sources, Danimarka 1986.

xiii

Bryce 1990: T. R. Bryce, Hellenism in Grek Colonists and Native Populations Proceedings of the First Australian Congrees of Classical Archaeology, Sydney 9-14 July 1985, Sayfa 531-541.

Bulba 2012: M. Bulba, Antik Çağ’da Lykia İlişkileri, Uluslar Arası Genç Bilimciler Buluşması I Anadolu Akdeniz Sempozyumu, 04-07 Kasım 2009 Antalya, İstanbul 2012, Sayfa 57-61.

Bulfınch 2012: T. Bulfınch, Klasik Yunan ve Roma Mitolojisi, İstanbul 2012.

Buluç 1983: S. Buluç, Patara Yüzey Araştırması, I. AST. 23-26 Mayıs, İstanbul 1983, Sayfa 139-145.

Burkert 1985: W. Burkert, Greek Religion, Çeviren J. Raffan, Cambridge 1985.

Burkert 1992: W. Burkert, The Orientalizing Revolution: Near Eastern Influence on Greek Culture in the Early Archaic Age, Çeviren M. E. Pinder and W. Burkert, Cambridge 1992.

Burkert 1998: W. Burkert, Creation of the Sacred, Tracks of Biology in Early Religions, Massachusetts 1998.

Can 2011: Ş. Can, Klasik Yunan Mitolojisi, İstanbul 2011.

Carpenter 2007: T. H. Carpenter Antik Yunanda Sanat ve Mitoloji, Çeviren Bensen B. M. Ünlüoğlu, İstanbul 2007.

xiv

Casabonne 2007: O. Casabonne, Akamenid İmparatorluğu Büyük Kral ve Persler, Arkeo Atlas Sayı 6, İstanbul 2007, Sayfa 20-35.

Cavalier 2011: L. Cavalier, Letoon, Aktuel Arkeoloji Derğisi, Mart- Nisan Sayı 20, İstanbul 2011, Sayfa 76-84.

Courtils-Laroche 1999: J. D. Courtils- D. Laroche, -Letoon 1997 Kazı Raporu, XX. KST. Cilt II, 25-29 Mayıs 1998 , Ankara 1999, Sayfa 131-139.

Courtils 2003: J. D. Courtils, Ksanthos ve Letoon Rehberi, İstanbul 2003.

Çapar 1986: Ö. Çapar, Homeros Destanlarında Anadolu Kavimleri, XI Türk Tarih Kongresi Ayrı Basım, Ankara 1986, Sayfa 333-348.

Çelem 2009: M. M. Çelem, Apollon Smıntheıon Terra Sigilataları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Danışmanı: Prof. Dr. Coçkun Özgünel, Ankara 2009.

Çelgin 1986: G. Çelgin, Eski Yunan Dininde ve Mitolojisinde Artemis, İstanbul 1986.

Çelik 2008: S. Çelik, Apollon ve Müzik, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. Nuran Şahin, İzmir 2008,

Çevik 2012: N. Çevik, Taşların İzinde Likya Alternatif Bir Rehber, İstanbul 2012.

xv

Dağlı 2011: İ. Dağlı, Nympheler ve Lykia’da Nympheler’e Adanmış Kabartmalar, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Ana Bilim Dalı Klasik Arkeoloji Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Prof. Dr. İnci Delemen, İstanbul 2011.

Darga 1992: M. Darga, Hitit Sanatı, İstanbul 1992.

Davis 2006: E. J. Davis, Anadolu/Anatolica, Çeviren Funda Yılmaz, İstanbul 2006.

Delemen 1996: İ. Delemen, Lykia-’ta Bulunmuş Olan Bronz Adak Heykelcikleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Anadolu Araştırmaları XIV, Prof. Dr. Afif Erzen’e Armağan, İstanbul 1996, Sayfa 197-209.

Desti 2009: M. Desti, Anadolu Uygarlıkları, Çeviren Muna Cedden, Ankara 2009.

Dinç 2012: S. Dinç, Hellenistik ve Roma Çağları Likya’sında Sympoliteia’lar, Uluslar Arası Genç Bilimciler Buluşması I Anadolu Akdeniz Sempozyumu, 04-07 Kasım 2009 Antalya, İstanbul 2012, Sayfa 77 85.

Efendioğlu 2012: T. Efendioğlu, Hellenizim ve Roma Çağları Likyası’nda Yerel Kültler, Uluslar Arası Genç Bilimciler Buluşması I Anadolu Akdeniz Sempozyumu, 04-07 Kasım 2009 Antalya, İstanbul 2012, Sayfa 109-122.

Eliade 1994: M. Eliade, Ebedi Dönüş Mitosu, Çeviren Ümit Altuğ, İstanbul 1994.

xvi

Eliade 2001: M. Eliade, Mitlerin Özellikleri, Çeviren Sema Rıfat, İstanbul 2001.

Eliade 2003: M. Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi Cilt I. Taş Devrinden Eleusis Mysteria’larına, Çeviren Ali Berktay, İstanbul 2003.

Ercenk 1992: G. Ercenk, Pamphylia Bölgesi ve Çevresi Eski Yol Sistemi, Belleten Cilt LVI Sayı 216, Ankara 1992, Sayfa 361-370.

Erdoğan 2003: S. Erdoğan, Muzri Ülkesinden Bir Mitos, Argos Gemicileri Üç Aylık Bilimsel Araştırma Dergisi, Ocak- Nisan Sayı 10, Ankara 2003, Sayfa 15-16.

Erhat 2006: A. Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul, 2006.

Erkut 2003: S. Erkut, Hitit Mitolojisinde Kaybolan Tanrı ve Noel Baba, Argos Gemicileri Üç Aylık Bilimsel Araştırma Dergisi, Ocak-Nisan Sayı 10, Ankara 2003, Sayfa 40-44.

Fınk 2007: G. Fınk, Antik Mitolojide Kim Kimdir, Çeviren Serpil Erfındık Yalçın, İzmir 2007.

Gökovalı 2005: Ş. Gökovalı, Halikarnas Balıkçısı Anadolu Tanrıları, Ankara 2005.

Gökovalı 2008: Ş. Gökovalı, Halikarnas Balıkçısı Anadolu Efsaneleri, Ankara 2008.

Graf 2008: F. Graf, Apollo, Londra 2008.

Graves 1984: R. Graves, Les Myhes Grecs, 1984.

xvii

Graves 2012: R. Graves, Yunan Mitleri, Çeviren Ugur Akpur, İstanbul 2012.

Gül 1998: Y. Gül, Antik Kentler, İzmir 1998.

Gürdal 2007: T. Gürdal, Anadolu’da Apollon Kültü, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı Klasik Arkeoloji Bilim Dalı Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. Çoşkun Özgünel, Ankara 2007.

Halliday 1913: W. R. Halliday, Greek Divination, A Study of its Methods and Principles, Londra 1913.

Hamilton 2013: E. Hamilton, Mitologya, Çeviren Ülkü Tamer, İstanbul 2013.

Hardel 1988: Gerhard Hardel, Hellas, Berlin 1988.

Hooke 1991: S. H. Hooke, Ortadoğu Mitolojisi, Çeviren Alaeddin Şenel, Ankara 1991.

Işık-Yılmaz 1990: F. Işık-H. Yılmaz, Patara, 11. KST. Cilt 2, Antalya13-23 Mayıs 1989, Ankara 1990, Sayfa 1-23.

Işık 1991: F. Işık, Patara- Dünü, Bugünü ve Geleceği, Türk Arkeoloji Dergisi, Sayı XXIX, Ankara 1991, Sayfa 35-71.

Işık 1994: F. Işık, Pttara, im Land vom hethitischen Lukka und homerischen Lykia, Lykia I, Akdeniz Üniversitesi Likya Uygarlıkları Araştırma Merkezi, Antalya 1995, Sayfa 1- 11.

xviii

Işık 1996: F. Işık, Patara, 17. KST. Cilt 2, 29 Mayıs 2 Haziran 1995, Ankara 1996, Sayfa 159-185.

Işık 1999a: F. Işık, Doğa Ana Kubaba Tanrıçaların Egede Buluşması, İstanbul 1999.

Işık 1999b: F. Işık, Likya’nın Kökeninin Anadolu Olduğunu Gösteren Kazı Patara, Bilim ve Ütopya Dergisi Aralık Ayı Sayı 66, İstanbul 1999, Sayfa 64-75.

Işık-İşkan-Çevik 2001: F. Işık- H. İşkan- N. Çevik, Miliarium Lyciae, Patara Yol Kılavuz Anıtı, Lykia IV, Antalya 2001.

Işık-İşkan 2002: F. Işık- H. İşkan, Patara Özelinde Kültür Turizmi, Mimarlık Dergisi, Şubat Ayı Sayı 303, Ankara 2002, Sayfa 50-52.

Işık 2003: F. Işık, Patara, 24. KST. Cilt 1, 27-31 Mayıs 2002 Ankara, Ankara 2003, Sayfa 1-11.

Işık 2007: F. Işık, Patara Kazı ve Restorasyon Çalışmaları, 28. KST. Cilt 1, 29 Mayıs-2 Haziran 2006 Çanakkale, Ankara 2007, Sayfa 15-29.

Işık 2010a: F. Işık, Patara 2008, Anadolu/Anatolia Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Dergisi, Sayı 36, Ankara 2010, Sayfa 229-243.

Işık 2010b: F. Işık, Anadolu-Lykia Uygarlığı Lykia’nın “Hellenleşmesi” Görüşüne Eleştirel Bir Yaklaşım, Anadolu/Anatolia Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Dergisi, Sayı 36, Ankara 2010, Sayfa 65-125,

xix

Işık 2011: F. Işık, “Caput Gentıs Lycıae” Patara Lykia Soyunun Başkenti, İstanbul 2011.

Işık 2012: F. Işık, Uygarlık Anadolu da Doğdu, İstanbul 2012.

İplikçioğlu 2007: B. İplikçioğlu, Hellen ve Roma Tarihinin Anahatları, İstanbul 2007.

İşkan-Çevik 2000: H. İşkan-N. Çevik, Patara, 21. KST. Cilt 2, 24-28 Mayıs 1999 Ankara, Ankara 2000, Sayfa 91-105.

İşkan-Işık 2011: H. İşkan Işık, Patara 2009, 32. KST. Cilt 3, 24-28 Mayıs 2010 İstanbul, Ankara 2011, Sayfa 1-22.

Kaya 2006: M. A. Kaya, Büyük İskender ve Anadolu: Takip Ettiği Güzergâh ve Politikası, Kubaba Arkeoloji, Sanat Tarihi ve Tarih Dergisi, Yıl 3 Sayı 7 Nisan-Mayıs-Haziran, İzmir 2006, Sayfa 9-19.

Koçhan 1997: N. Koçhan, Klaros Apollon Kutsal Alanında Figürlü Ante Başlığı, Türk Arkeoloji Dergisi Sayı XXXI, Ankara 1997, Sayfa 139-155.

Korkmaz 2013: M. Korkmaz, Antik Yunan Efsaneleri, Ankara 2013.

Kürkçü 2012: M. Kürkçü, İmparatorluk Dönemi’nde Likya Kentler Üzerine Bir Sentez, Uluslar Arası Genç Bilimciler Buluşması I Anadolu Akdeniz Sempozyumu, 04-07 Kasım 2009 Antalya, İstanbul 2012, Sayfa 220-224.

xx

Laroche 1976: E. Laroche, Lyciens et Termiles, RA Paris 1976, Sayfa 15- 19.

Lauffer 2009: S. Lauffer, Büyük İskender, İzmir 2009.

Magie 1950: D. Magie, Roman Rule in Asia Minor I-II, Princeton 1950.

Mansel 1947: A. M. Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 1947.

Mansel 1956: A. M. Mansel, İlkçağda Antalya Bölgesi, İstanbul 1956.

Martin 2012: T. R. Martin, Eski Yunan Tarih Öncesinden Hellenistik Çağ’a, İngilizceden Çeviren Ümit Hüsrev Yolsal, İstanbul 2012.

Mercer 1939: S. A. B. Mercer, The Tell El- Amarna Tablets, AMS Press New York 1939.

Mieroop 2006: M. V. D. Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi İ.Ö. 3000-323, Çeviren Sinem Gül, Ankara 2006.

Necatiğil 1969: B. Necatiğil, 100 Soruda Mitologya, İstanbul 1969.

Necatigil 2011: B. Necatigil, Mitologya Sözlüğü, İstanbul, 2011.

Neumann 1979: G. Neumann, Neufunde Lykischer Inschriften Seit 1901, Verl. Der Österreichischen Akademie der Wissenschaften (TAM 7), Wien 1979.

Neumann 1990: G. Neumann, “Die Lykische Sprache” Götter, Heroen, Herrrscher in Lykien, Wien- München 1990, Sayfa 38-40.

Oates 2004: J. Oates, Babil, Çeviren F. Çizmeli, Ankara 2004.

xxi

Onur 2002: F. Onur, Antik Veriler Işığında Lykia’nın Hidroğrafyası, Likya İncelemeleri I, İstanbul 2002, Sayfa 53-63.

Parke 1972: H. W. Parke, Greek Oracles, Londra 1972.

Ramsay 1960: W. M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviren Mihri Pektaş, İstanbul 1960.

Roy 1981: C. L. Roy, Xanthos ve Letoon'da 1980 Yılı inceleme ve Restorasyonları, 3. KST, Ankara 1981, Sayfa 59-61.

Roy 2005: C. L. Roy, Ksanthos Letoonu’ndaki Kült Heykeli, Dinsel Törenler ve Kurbanlar, III. Uluslar Arası Likya Sempozyumu Bildiri Özetleri, Antalya 2005, Sayfa 69-70.

Sağlam 2008: N. Sağlam, Moiralar Kaderin Tanrıçaları, Aktüel Arkeoloji Dergisi Sayı 4, Ocak 2008, Sayfa 46-49.

Saltuk 1993: S. Saltuk, Arkeoloji Sözlüğü, İstanbul 1993.

Savaş 2006: S. Ö. Savaş, Anadolu (Hitit-Luvi) Hiyeroglifli Belgeler Işığında: Hattuşa’dan Lukka’ya, III. Uluslararası Likya Sempozyumu 07- 10 Kasım 2005, Antalya 2006, Sayfa 679-709. Sayar 1999: M. Sayar, Kilikya’da Tanrılar ve Kültler, II 1999 Mersin, İstanbul 1999, Sayfa 131-153.

Schwertheim 2009: E. Schwertheim, Antik Çağda Anadolu, Çeviren Nuran Batu, İstanbul 2009.

Seçer 2011: S. Seçer, Lukka Ülkesi, Aktüel Arkeoloji Dergisi, Mart- Nisan Sayı 20, İstanbul 2011, Sayfa 32-36.

xxii

Serdaroğlu 2004: Ü. Serdaroğlu, Lykia- Karia’da Roma Dönemi Tapınak Mimarlığı, İstanbul 2004.

Sevin 1991: V. Sevin, Anadolu Arkeolojisinin ABC’si, İstanbul 1991.

Sevin 2001: V. Sevin, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Ankara 2001.

Seyidoğlu 2011: B. Seyidoğlu, Mitoloji Üzerine Araştırmalar Metinler ve Tahliller, İstanbul 2011.

Spratt- Forbes 2006: A. B. Spratt-E. Forbes, : A Fortress Of Great Strength, Pamphylia Through The Eyes Of European Travellers, İstanbul 2006.

Strauss 2008: B. Strauss, Der Trojanısche Krieg Mythos und Wahrheit, İngilizceden Almancaya Çeviren Karin Schuler, Stuttgart 2008.

Şahin 1998: N. Şahin, Apollon Klarios Bilicilik Merkezi, İstanbul 1998.

Şahin 2011: S. Şahin, Stadıasmus Patarensıs Likya Eyaleti Roma Yolları (Bir Özet), İstanbul 2011.

Takmer 2002: B. Takmer, Lykia Orografyası, Likya İncelemeleri I, İstanbul 2002, Sayfa 33-53.

Tanrıver 2009: D. S. A. Tanrıver, Apollon Klarios Kültü Kehanet Pratikleri ve Adaklar, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. Nuran Şahin, İzmir 2009.

xxiii

Taşdöner 2008: K. Taşdöner, Karia Kenti Halikarnassos Hellenistik Dönem ve Öncesi Siyasal Tarih, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Aralık Ayı Cilt 1 Sayı 1, Adıyaman 2008, Sayfa 96-105.

Taşlıklıoğlu 1954: Z. Taşlıklıoğlu, Tanrı Apollon ve Anadolu ile Münasebeti, İstanbul 1954.

Taşlıklıoğlu 1963: Z. Taşlıklıoğlu, Anadolu’da Apollon Kültü İle İlgili Kaynaklar, İstanbul 1963.

Tatar-Sağlam 2007: A. Tatar- N. Sağlam, Antik Çağ Trakyasında Mistik Bir Din Orfeizm, Aktüel Arkeoloji Sayı 3, İstanbul 2007, Sayfa 44-99.

Tatar 2007: A. Tatar, Berlin Müzeler Adası ve Müzesi’nin Onarım Çalışmaları, Aktüel Arkeoloji Dergisi Sayı 2, Eylül 2007, Sayfa 78-85.

Tekin 2001: O. Tekin, Ksanthos ve Letoon Kazıları Işığında Lykia Uygarlığı, Toplumsal Tarih Dergisi Cilt 16 Sayı 96, İstanbul 2001, Sayfa 54-56.

Tekin 2011: O. Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İstanbul 2011.

Tıbıkoğlu 2012: H. O. Tıbıkoğlu, Doğu Likya’da Artemis Kültü, Uluslar Arası Genç Bilimciler Buluşması I Anadolu Akdeniz Sempozyumu, 04- 07 Kasım 2009 Antalya, İstanbul 2012, Sayfa 453-464.

Tırpan 1998: A. A. Tırpan, Stratonikeia I Augustus- İmparatorlar Tapınağı, Konya 1998.

xxiv

Tor 2012: K. H. Tor, Das Lichtland des Anatoliens Lykien, Antalya 2012.

Troxell 1982: H. A. Troxell, The Coinage of the Lycian League, New York 1982.

Tüner 2002: N. Tüner, Lykia’nın Yerleşim Coğrafyasında Yeni Lokalizasyonlar, Likya İncelemeleri I, İstanbul 2002, Sayfa 63-79.

Umar 1981: B. Umar, Lydia, İstanbul 1981.

Umar 1999a: B. Umar, İlkçağda Türkiye Halkı, İstanbul 1999.

Umar 1999b: B. Umar, Lykia, Bir Tarihsel Coğrafya Araştırması ve Gezi Rehberi, İstanbul 1999.

Un 2011: F. H. Un, Karşılaştırmalı Hint ve Yunan Mitolojisi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doğu Dilleri ve Edebiyatları Hindoloji Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2011.

Uncu-Kılıç 2011: E. Uncu-Y. Kılıç, Eski Mezopotamya İnanç Sisteminin Yunanlılara Etkisi (İştar ve Aphrodite Örneği), Hıstory Studıes Internatıonal Journal of Hıstory, Volume 3/1, Ankara 2011.

Uncu 2013: E. Uncu, Mezopotamya, Anadolu ve Mısır Medeniyetlerinde Güneş Kültü, Hıstory Studıes Internatıonal Journal of Hıstory, Volume 5 Issue 1 January, Ankara 2013.

xxv

Uyar 2008: O. Uyar, Arkeolojik Alanlarda Koruma Çatıları ve Gezi Platformlarının Düzenlenmesi: Apollon Klarıos Bilicilik Merkezi Örneği, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Dr. Mine Tanaç, İzmir 2008.

Ünal 2003: A. Ünal, Hititler Devrinde Anadolu II, İstanbul 2003.

Wöhlcke 2009: M. Wöhlcke, Troya Savaşı, İzmir 2009.

Wycherley 1993: R. E. Wycherley, Antik Çağda Kentler Nasıl Kuruldu, Çeviren Nur Nirven-Nezih Başgelen, İstanbul 1993.

Yılmaz 2007: A. Yılmaz, İslam Öncesi Arap Toplumunda Kehanet, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Danışmanı: Doç. Dr. Levent Öztürk, Sakarya 2007.

xxvi

ÇİZİMLERİN LİSTESİ

Çizim 1: Lykia Bölgesi (Sevin 2001, 156-157, Resim 22). Çizim 2: Hititler Devrinde Likya Bölgesi (Ünal 2003). Çizim 3: Lukka Ülkesi (Işık 2010b, 108, Resim 2). Çizim 4: Anadolu Bölgeler (Bean 2001, 9, Resim 2). Çizim 5: Lykia Bölgesi (Delemen 1996, 208, Harita-Lykia Bölgesi). Çizim 6: Pamphylia Bölgesi (Spratt-Forbes 2006, Map of Pamphylia). Çizim 7: Pamphylia Bölgesi (Spratt-Forbes 2006, Map of Pamphylia). Çizim 8: Batı Anadolu (Hardel 1988). Çizim 9: Anadolu (Darga 1992, 374). Çizim 10: Anadolu (Strauss 2008). Çizim 11: Anadolu (Bean 2000, 5, Resim 1). Çizim 12: Delphoi-Delos (Martin 2012, 134, Harita 4). Çizim 13: (Bean 1987, 235, Şekil 45). Çizim 14: Didim Apollon Tapınağı Planı (Bean 1987, 238, Şekil 46). Çizim 15: Patara (Işık 2011, 10). Çizim 16: Patara (Akşit 2012) Çizim 17: Kehanet ocakları (Tanrıver 2009, Harita 1). Çizim 18: Patara Plan, 7 Korint Tapınağı, 19 Tapınak Tepesi (Akşit 2012, 84). Çizim 19: Patara Tapınak Planı (Serdaroğlu 2004, 93, Lev. XXIV). Çizim 20: Letoon Antik Kenti (Sevin 2001, 143, Resim 23). Çizim 21: Letoon Antik Kenti Plan, 4 Leto, 5 Artemis, 6 Apollon Tapınağı (Akşit 2012, 80). Çizim 22: Letoon Antik Kenti Plan, 1 Artemis, 2 Leto, 3 Apollon Tapınakları (Tor 2012, 75). Çizim 23: Apollon, Leto ve Artemis Tapınakları (Akkurnaz 2007, Lev. 33a). Çizim 24: Avşartepe Tapınaklar (Işık 2010b, 112, Resim 20). Çizim 25: Letoon Apollon Tapınağı (Akkurnaz 2007, Lev. 1).

xxvii

RESİMLERİN LİSTESİ

Resim 1 : Yalburt Anıtı Konya/Ilgın (Seçer 2011, 33). Resim 2 : Kadeş Savaşı sırasında Mısırlılar tarafından esir alınan Lukkalı askerlerin betimlendiği Ebu Simbel Tapınağı (Seçer 2011, 34). Resim 3 : , Bey Kalesi ve Ksanthos Vadisi (Işık 2010b, 208, Resim 3). Resim 4 : Ressam Euphronios ve çömlekçi Euksitheos imzalı kırmızı figürlü bir Attika Kalyks Krateri. Sarpedon’un ölü bedenini taşıyan Hypnos ve Thanatos, İ.Ö. 510 civarı (Carpenter 2007, 228, Resim 310). Resim 5 : Tanrı Apollon’u temsilen heykel (Can 2011, 71, Şekil 14). Resim 6 : Tanrı Apollon’u temsilen heykel (Necatigil 2011, 25). Resim 7 : Artemis (Necatiğil 2011, 28). Resim 8 : Eretria’dan Kırmızı Figürlü bir Attika Pyksis’i. Apollon’un doğumu İ.Ö. 350 civarı (Carpenter 2007, 91, Resim 102). Resim 9: Tanrı Apollon’un Delphoi’deki Tapınağı (Martin 2012, 76, Resim 9). Resim 10 : Attika’dan beyaz zemin üzerine siyah figürlü bir Attika Lekythos’u. Apollon ve Python. Bir Omphalos üzerinde oturan Apollon yayını germiş, önünde yükselen Python’u vurmak üzeredir, İ.Ö. 470 civarı (Carpenter 2007, 91, Resim 103). Resim 11 : Kroton’dan Gümüş Stater. Apollon ve Python. Genç Apollon püsküller sarkan bir üçayaklı kazanın arkasında durmuş; Python’a ok atmaktadır. İ.Ö. 420 civarı (Carpenter 2007, 91, Resim 104). Resim 12 : Didim Apollon Tapınağından bir görünüş ( Martin 2012, 172, Resim 26). Resim 13 : Didim Apollon Tapınağından bir görünüş (Bean 1987, 241, Resim 30). Resim 14 : Selinius’tan Kireçtaşı bir Friz Kabartması. Kanatlı çizmeler giymiş ve kithara çalmakta olan Apollon, elinde bir taç ya da çelenk tutmakta olan Hera ile bir elinde yayı, diğerinde de herhalde boya ile çizilmiş bir ok tutan Artemis’e doğru ilerlemektedir. İ.Ö. 6. yüzyıl ortası (Carpenter 2007, 53, Resim 45). Resim 15 : Vulci’den kırmızı figürlü bir Attika Amphora’sı. Yüzü kız kardeşine dönük, kitharasını çalmakta olan Apollon’un arkasında, elinde bir çiçekle Leto durmakta; Artemis ise kedigillerden bir posta bürünmüş, sırtında da sadağı bulunmaktadır. Onlara bir geyikle bir panter eşlik eder İ.Ö. 500 civarı (Carpenter 2007, 53, Resim 46).

xxviii

Resim 16 : Sophilos imzalı, Siyah Figürlü bir Attika Dinos’u. Üstte Peleus’la Thetis’in düğünü. Altta ise hayvan betimleri vc lotus- palmet zinciri, İ.Ö. 580 civarı (Carpenter 2007, 55, Resim 38, 39).

Resim 17 : Vulci’den, Phintias imzalı, Kırmızı Figürlü bir Attika Amphora’sı, Leto’nun kaçırılması, İ.Ö. 510 civarı (Carpenter 2007, 54, Resim 47). Resim 18 : İtalya’dan bir Caere Hydria’sı. Hermes ve Apollon’un sığırları. Hermes’in çaldığı sığırların mağarada ki betimi. İ.Ö. 530 civarı (Carpenter 2007, 92, Resim 105). Resim 19 : İtalya’dan bir Caere Hydria’sı. Hermes ve Apollon’un sığırları. Apollon, Maia ve kocasıyla uyuyan Hermes hakkında tartışırken, İ.Ö. 530 civarı (Carpenter 2007, 92, Resim 105). Resim 20 : Vulci’den Beygos Ressamı’nın boyadığı Kırmızı Figürlü bir Attika kâsesi. Hermes ve Apollon’un sığırları, İ.Ö. 490 civarı (Carpenter 2007, 92, Resim 106). Resim 21 : Samos’tan fildişi genç heykelciği. Figür, bir Lyranın iki kolundan biri olmalıdır. Geç 7. yüzyıl (Boardman 2001, 54, Resim 54). Resim 22 : Asklepios Tapımı vücut parça modelleri (Martin 2012, 293, Resim 36). Resim 23 : Epidauros Asklepios Mabedi (Martin 2012, 291, Resim 32). Resim 24 : Kalyks krater üzerinde yer alan çalışmada oklarıyla Niobe’nin çocuklarını öldüren Apollon ve Artemis (Carpenter 2007, 59, Resim 71). Resim 25: Patara Kumsal (Işık-İşkan 2002, 50). Resim 26: Apollon Klarios Helenistik Devir Tapınağı, kutsal su kaynağı (Uyar 2008, 143, Şekil 4.5). Resim 27: Apollon Tapınağı (Onur 2002, Resim 48). Resim 28: Sura Balık Kehanetinin yapıldığı havuzu dolduran kaynak (Onur 2002, Resim 49). Resim 29: Bronz Astragalos (Tanrıver 2009, Lev. XVII, Resim 2). Resim 30: Klaros Omphalos’u (Tanrıver 2009, Lev. XXXIII, Resim 2). Resim 31: Patara Leto Hurmalığı ve Tekerlek Gölü (Işık 2010, 118, Resim 39). Resim 32: , Kubaba ve Tanrı Ogul (Işık 2010b, 118, Resim 40). Resim 33: Leto Palmiyeliği (Işık-İşkan 2002, 52). Resim 34: Patara Leto Hurmalıgı ve Tekerlek Gölü (Işık 2012, Lev. 69, Resim 439a). Resim 35: Leto Hurmalığı. (Işık 2012, Lev. 69, Resim 439b).

xxix

Resim 36: Ören yeri yangını (Işık 2010a, 243, Resim 15). Resim 37: Delphi, Apollon (Işık 2010b, 188, Resim 42). Resim 38: Kutsal Yol (Işık 2010b, 118, Resim 41). Resim 39: Patara, Likya birliği dönemi kent baskısı gümüş drahmi, İ.Ö. 167-İ.Ö. 1. yüzyıl ortaları (Troxell 1982, Lev. IV, 20. 2). Resim 40: Patara, Likya birliği dönemi (II. Grup) kent baskısı gümüş drahmi, İ.Ö. 167-İ.Ö. 1 yüzyıl ortaları (Troxell 1982, Lev. III, 19. 1). Resim 41: Patara girişi yakınlarında ki kükürtlü kaynak, Telephos Kaynağı (Onur 2002, Resim 50). Resim 42: Patara Korinth Tapınağı (Çevik 2012, 72, Resim 9). Resim 43: Patara Tapınak (Serdaroğlu 2004, 91, Resim 59). Resim 44: Letoon (Onur 2002, Resim 54). Resim 45: Leto, Apollon ve Artemis Tapınakları (Tor 2012, 79). Resim 46: Önden arkaya doğru Apollon, Artemis ve Leto Tapınakları (Cavalier 2011, 80). Resim 47: Leto, Apollon ve Artemis Likya Tanrı Üçlüsü (Tıbıkoğlu 2012, 463, Resim 3). Resim 48: Letoon Nympheum (Bean 1980, 66, Resim 23). Resim 49: Leto ve Çocukları (Işık 2010b, 113, Resim 21). Resim 50: Kybele (Işık 2010b, 113, Resim 22). Resim 51: Leto Tapınağı (Tor 2012, 78). Resim 52: Leto Tapınağı (Cavalier 2011, 83). Resim 53: Letoon Tapınak Kalıntıları (Tor 2012, 77). Resim 54: Bayındır Leto (Işık 1999a, 85, Resim 58). Resim 55: Sifnos Hazine Evi Kuzey Frizi (Işık 1999a, 86, Resim 59). Resim 56: Letoon Soyut Put Ana Tanrıça (Işık 2012, Lev. 28, Resim 187). Resim 57: Letoon, Ana Tanrıça (Işık 2010b, 116, Resim 35). Resim 58: Kuruçay, Ana Tanrıça (Işık 2010b, 116, Resim 33). Resim 59: Keskaya, Ana Tanrıça (Işık 2010b, 116, Resim 34). Resim 60: Phrygia (Işık 2012, Lev. 28, Resim 188a). Resim 61: Yarım Yontu (Işık 2012, Lev. 28, Resim 188b). Resim 62: Yarım Yontu, Kybele, İon (Işık 2012, Lev. 28, Resim 184). Resim 63: Hattuşa, Soyut Put (Işık 2012, Lev. 28, Resim 186).

xxx

Resim 64: Delphi Siphnos Hazine Evi, Kybele, Apollon ve Artemis (Işık 2012, Lev. 70, Resim 447) . Resim 65: Letoon Ertemiti Tapınagı, Kaya Odası (Işık 2012, Lev. 64, Resim 402). Resim 66: Letoon, Garip Taş Figür (Bean 1980, 65, Resim 22). Resim 67: Leto Kayalıgı Sunak ve Tapınak Lykia (Işık 2012, Lev. 70, Resim 440). Resim 68: Antiokheia Kybele Kaya Odası (Işık 2012, Lev. 64, Resim 403). Resim 69: Kaunos Demether Kayalığı (Işık 2012, Lev. 72, Resim 462). Resim 70: Ephesos Demether Kayalığı (Işık 2012, Lev. 72, Resim 463). Resim 71: Delphi Leto Kayalıgı (Işık 2012, Lev. 70, Resim, 441). Resim 72: Çatalhöyük Pişmiş Toprak Ana Tanrıça (Işık 2012, Lev. 60, Resim, 376b). Resim 73: Akpınar Sipylos Dagı, Dag Ana Hitit (Işık 2012, Lev. 62, Resim 392). Resim 74: Apollon Tapınağı (Akkurnaz 2007, Lev. 33c). Resim 75: Apollon Tapınagı Mozaikleri (Cavalier 2011, 80). Resim 76: Apollon Tapınağı (Akkurnaz 2007, Lev. 33b). Resim 77: Letoon Artemis Tapınağı (Işık 2010b, 114, Resim 26). Resim 78: Kütahya İnlice Kaya Mihrabı (Işık 2010b, 115, Resim 27). Resim 79: Tiyatro Artemis Eleuthera (Işık 2010b, 115, Resim 28). Resim 80: Myra Kent Sikkesi (Işık 2010b, 115, Resim 29). Resim 81: , Tek Gövdeli Çift Tanrıça (Işık 2010b, 116, Resim 32). Resim 82: Çatalhöyük, Tek gövdeli Çift Tanrıça (Işık 2010b, 116, Resim 30). Resim 83: Midaskent, Basamaklı Sunak ve Tek Gövdeli Çift Tanrıça (Işık 2010b, 116, Resim 31). Resim 84: , Basamaklı Mihrap (Işık 2010b, 119, Resim 43). Resim 85: Antiphellos, Basamaklı Sunak (Işık 2010b, 119, Resim 45). Resim 86: Küçük Kapıkaya, Basamaklı Kybele Mihrabı (Işık 2010b, 119, Resim 44). Resim 87: Fındık, Basamaklı Sunak (Işık 2010b, 119, Resim 46). Resim 88: Psidia Antiokeiası Tapınak Kaya Cella (Işık 1999a, 80, Resim 49)

xxxi

1. GİRİŞ

1.1. Amaç Kapsam Yöntem

1.1.1. Amaç

Patara Antik Kenti ve Letoon Kutsal Alanında hayat bulan Apollon kültünün incelenmesi, bu kültün söz konusu kent ve kutsal alanda ki varlığına bir bakış atmayı amaçlamaktadır. Eskiçağ da insanoğlu afet gibi çeşitli tabiat olaylarını, tabiattan elde ettikleri ürün, doğum ve ölüm gibi durumları kendilerine izah edemedikleri zaman, ayrıca dileklerinin gerçekleşmesini istedikleri durumlarda ve buna benzer hallerde çaresiz kalarak insanüstü güçlere inanmaya ihtiyaç duymuşlardır. Eskiçağ insanının yaşamıyla bütünleşen bu inanç şeklinin, kehanet anlayışıyla nasıl bir bağlantıya sahip olduğuna yönelik cevaplar aranacaktır bu çalışma içerisinde. Bunun yanında bu çalışmada meselemiz dönem insanı, bölge insanı, daha dar anlamda kent insanı Apollon isminden nasıl bir beklenti içerisinde idi ve bunu nasıl ifade ediyordu gibi sorulara cevap aramak ve bakış açıları geliştirmek olacaktır.

1.1.2. Kapsam

Antik Dünyada yaşamın sınırlarını belirleyen en önemli argümanlardan biri hiç şüphesiz ki inanç olmuştur. Bu temelden hareketle bu çalışmada Patara Antik Kenti ve Letoon Kutsal Alanında yeşermiş Apollon kültü ele alınacak ve Antik Dönemde inanç kavramının önemine değinilecektir.

1.1.3. Yöntem

Bu çalışma hazırlanırken geçmişten günümüze Patara Antik Kenti ve Letoon Kutsal Alanında hayat bulmuş inanç sistemleri incelenecektir. Söz konusu kentlerin sosyal ve dini hayatına yön vermiş bir hiç mitolojik efsane göz ardı edilmeden gerekli çalışmalar yapılarak sonuca gidilecektir. Tezin konu başlıkları oluşturulurken konu Apollon’un söz konusu kentlerde ki izlerini ve etkilerini belirleme zeminine sahip olacaktır. Çalışma aşağıda açıklandığı şekilde yapılacaktır. Bu tez hazırlanırken öncelikle Apollon ile çok yakın bir ilişki içerisinde olan Lykia Bölgesi tanıtılacak. Bölge tanıtıldıktan sonra Tanrı Apollon’un detaylı bir tanımlaması

1 yapılacaktır. Tanımlayıcı bilgiler verildikten sonra Patara Antik Kenti ve Letoon Kutsal Alanında hayat bulan Apollon kültü anlatılacaktır.

2

2. LYKİA BÖLGESİ

İnsanın ortaya çıktığı andan itibaren ve sonraki süreçlerde karakter yapısından, hayata bakış açısına kadar birçok noktada yaşadığı coğrafyanın kendisine önemli etkileri vardır. Bu durum neticesinde insanların yaşayış şekilleri her toplumda farklılıklar arz etmektedir. Bu farklılığın oluşmasında temel etmenler olarak beslenme, çalışma ve giyim gibi seçenekleri sıralayabiliriz. Beslenme ve barınma gibi ihtiyaçlar coğrafyanın yapısı ile doğrudan alakalı olduğu için kültürel ögelerin yapısında ve şekillenmesinde coğrafyanın etkisi kaçınılmazdır. Dolayısıyla geçmişe yönelik olarak konuşacak olursak; Antik bir kültür, inanç sistemi ve yaşam şekilleri hakkında edindiğimiz bilgilerin havada kalmaması yani tam olarak anlaşılabilmesi için söz konusu bölgenin coğrafi yapısı ve tarih boyunca geçirdiği süreçler incelenmelidir. Dolayısıyla Patara Antik Kenti ve Letoon Kutsal Alanını bünyesinde barındıran Lykia bölgesi hakkında detaylı bir giriş yaparak başlangıç yapmak yerinde olacaktır. Lykia sözcüğü kurt1 anlamına gelen2 Lykos’tan türetilmiş coğrafi bir tanımdır3. Lykia bölgesi günümüzde Antalya ilinin batı kesimini, Muğla ilininse güneydoğu ucunu; bir başka deyişle Teke Yarımadasını kapsıyordu4 (Çizim 1). Teke Yarımadası ise doğuda Antalya körfezi, batıda Fethiye körfezi arasında, güney yönünde Akdeniz’e doğru uzanmış bulunmaktadır5. Bu bölgeye eskiçağda Likya adı verilmiştir6. Teke yarımadasının Antalya körfezine bakan doğu sahilleri, Pamphylia’nın batı, Likya’nın doğu hudutlarının bulunduğu yerler olmasıyla, Pamphylia ve Likya aynı körfezin (Antalya Körfezinin) batı kıyılarını müştereken paylaşmaktadırlar7. Teke yarımadasında sahiller, güney sahillerdeki bazı kıyı ovaları müstesna, bilhassa doğuda ve batıda, denizden itibaren birden bire yükselen dağların meydana getirdiği8 sarp, keskin bazen dalgaların tesiri ile oyulmuş kayalıklar ile kaplıdır9.

1 Leto ikiz çocukları Apollon ve Artemis’i doğurmak üzere bir kurt tarafından bu ülkeye yönlendirilmişti. Bkz. Şahin 2011, 31. 2 Lykia isminin kökeni için ayrıca bkz. Umar 1999b, 1. 3 Şahin 2011, 31. 4 Sevin 2001, 133. Antalya’dan Fethiye’ye uzanan bir çizginin güneyinde kalır Teke Yarımadası. Keyhüsrev’in atadığı Selçuklu Teke Bey’den mi, yoksa tekelerden mi adını alır tartışılır. Bkz. Çevik 2012, 10. 5 Akşit 1967, 19. 6 Akşit 1967, 19. 7 Akşit 1967, 28. 8 Bölgede yer alan dağlar hakkında detaylı bilgi için bkz. Şahin 2011, 26. 9 Akşit 1967, 28.

3

Strabon bölge hakkında şunları söylemektedir10: Rhodos Peraia’sından sonra (Rhodos’un karşısındaki kıyı şeridini takiple), doğu istikametinde seyrüsefer edildiğinde Daidala denen sınır dağlarına gelinir; buradan itibaren Pamphylia’ya kadar Lykia yer alır11. Bir Rhodos kenti olan Daidala12’dan sonra, Lykia’da aynı ismi taşıyan Daidala dağı gelir13. Burası Lykia kıyı şeridinin başlangıç noktası olup, tamamı 1720 stadia14 uzunluktadır15. Dağlık ve koşulları çetin olmakla birlikte bölge nezih bir halk tarafından iskân edilmiştir16. Lykia’nın iç kısımlarının en karakteristik coğrafik özelliği, kuşbakışıyla, bölgenin büyük bir kısmını kapsayan bir at nalı ile karşılaştırılabilecek büyük dağ sıralarıdır17. Belli başlı doğa özellikleri açısından dikkate değer derecede simetriktir; en başta ve en önde batıdaki Akdağ’ın (Antik Massikytos) iki büyük kolu, doğuda ise Bey Dağı (Antik Solyma18) uzanır; her ikisinin de yükseklikleri 3000 metrenin üzerindedir19. Akdağ’ın batısında Ksanthos vadisi, vadinin ilerisinde küçük Kragos ve Antikragos sıradağları; Bey Dağı’nın doğusunda Alakır vadisi (antik adı bilinmiyor) ve onun da ötesinde Tahtalı Dağı20’nın sıraları21 yer alır22.

10 Bölge hakkında değişik görüşler yer almaktadır bkz. Stephanos Byzantinos, Ethnicorum quae supersunt, 387, 13; Plinius, Naturalis Historia, V 26-96, V 28-101. 11 Şahin 2011, 27. 12 Daidala (Yenice), Karia kıyısında Rohodos’lulara ait küçük bir yerleşim. Bkz. Strabon, Geographıka, XIV. III. 246 ve 305. Farklı görüşler için bkz. Akşit 1967, 50; Bean 1997, 36-37. 13 Şahin 2011, 27. 14 Spor karşılaşmaları ve yarışmalarının yapıldığı alan ile bu alanı çevreleyen seyirci oturma yerlerinden meydana gelen yapı. Yunanlılar bu kelimeden üç anlam çıkarırlardı. 1-Uzunluk ölçüsü ki, 600 ayağı karşılar, Roma milininde 1/8’ine eşittir; 2-Yarışma yeri; 3-Yarış koşusu. Bkz. Saltuk 1993, 165-166. Lykia doğu-batı yönde 120; kuzey-güney yönünde 60 km’dir ve böylelikle 5083 km² alana yayılmıştır. Bkz. Troxell 1982, 3. 15 Şahin 2011, 27. 16 Strabon, Geographıka, XIV. III. 244-245. 17 Magie 1950, 517. 18 Antik Solymos Dağı ve kavmi için bkz. Çapar 1986, 338. 19 Bean 1997, 21. 20 Strabon’a göre, Likya ve Pamphylia arasındaki hudut Solyma (Tahtalı) adı verilen dağ sırası ile Khelidoniai Adalar’ının (Beş adalar) sahile paralel gittiği, kuzey-güney hattıdır. Plinius “Pamphylia Likya denizi ve kavminin birleştiği yerde, doğu sahillerinden gelen Toros dağı Khelidonia burnu ile geniş körfezleri ayırır” demektedir. Bu durumda , Likya’nın dışında kalmaktadır. Fakat Ptolemaios onu Likya’da göstermektedir. Bkz. Akşit 1967, 29-30. 21 Lykia, tıpkı Hellas gibi, az sayıda geniş düzlüklere sahip bir “küçük yerleşimler kümesidir”. Bu küçük yerleşim kümelerinde, kuzeydoğu- güneybatı doğrultusunda uzanan üç önemli dağ silsilesi etken olmuştur. Bunlar, batıdan doğuya Boncuk Dağları, Akdağ ve Tahtalı kütlesini de içeren Beydağları’dır. Bkz. Takmer 2002,

4

Genel bir deyimle Likya’nın kuzey hudutları, Antalya körfezinin batı sahillerinin ortasından, Fethiye körfezine çizilecek bir yarım çember teşkil etmektedir23. Güneyde ise, deniz, tabii bir hudut meydana getirmektedir24. Doğu ve batı hudutları, eskiçağda zaman zaman değişmiş olduğundan, tek bir kelimeyle belirtmek mümkün değildir25. Mesela İ.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Hekataios Lykia’nın bütün doğu kıyılarını Adrasan burnu ve Beşadalara kadar Pamphylia26ya dâhil olarak göstermekte, daha sonraki devirlerde ise (İ.Ö. 4- 3. yüzyıllar) hudut Phaselis’te (Tekirova) başlatılmaktadır27. Bölgenin batı sınırı da tam anlamıyla açık değildir28. Burada kentinin Karia’daki Kaunos29’dakine benzer özel bir konumu olduğu ve çoğu kez de Lykia’nın batı sınırının buradan başlatıldığı anlaşılmaktadır30. Batı Anadolu bölgesinin, Hitit31 metinlerinde Arzawa32 ülkesi veya ülkeleri olarak anılan yer olduğu anlaşılmıştır33. Söz konusu bölgenin güney kısmında yaklaşık Likya’ya tekabül eden Lukka34 Ülkesi gelmekteydi35 (Çizim 2).

33. Bu konumundan ötürü Lykia, İ.Ö. 2. bin yıldan itibaren önemli bir deniz gücüne sahipti. Bkz. Takmer 2002, 33; dn. 3. 22 Bean 1997, 21. 23 Akşit 1967, 19. 24 Akşit 1967, 19. 25 Akşit 1967, 19. 26 Günümüzde Antalya ilinin doğu kesimini tümüyle kapsayan Pamphylia bölgesi, yaklaşık olarak 120 km. kadar uzunluğunda bir kıyı ovası oluşturmaktadır. Bir başka deyişle bu bölge Akdeniz’den Toroslar’ın güney eteklerine doğru uzanan kıyı şerididir. Bkz. Sevin 2001, 163. Daha öz ifade edilecek olursa eğer bugünkü Antalya Vilayetinin düzlük alanlarını kapsıyordu. Antik Çağda Pamphylia’da Olbia, Perge, , , gibi önemli kentler yer alıyordu. Bkz. Ercenk 1992, 361. Olbia ve Attaleia için bkz. Spratt-Forbes 2006, 116 v.d. 27 Mansel 1956, 3. 28 Sevin 2001, 136. 29 Kaunos köken olarak Karialılar tarafından yerleşim görmüştür ve yerli Karca ismi kbid olarak karşımıza çıkar. Kara ulaşımı bakımından doğu Karia’dan çok daha net bir şekilde batı Lykia ile bağlantılı olduğunu görmekteyiz. Bkz. Bulba 2012, 57-58. 30 Sevin 2001, 136. 31 Hitit Devleti tarihi, kökeni ve kuruluşu için bkz, Mieroop 2006, 148; Erkut 2003, 40; Darga 1992, 11; Akşit 2012, 11; Desti 2009, 47 v.d. Başkenti Boğazköy için bkz. Ramsay 1960, 28. 32 Arzawa memleketlerinin yeri hakkında çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Bkz. Akşit 1967, 72; Sevin 1991, 54. 33 Ünal 2003, 1. Hitit belgelerinin andığı Arzawa (ormanlık yöre) ülkeleri kapsamında Lykia’nın kuzeybatı parçasının da bulunduğunu bize gösteren çeşitli belirtiler vardır. Bkz. Umar 1999b, 4.

5

Anadolu’nun güneyinde yer aldığı bilinen Lukka Ülkesi, Antik Likya ile eşitlenmektedir36. Bu eşitlenmenin kaynaklarını; çivi yazılı belgeler, Luwi hiyeroglifli yazıtlar ve Mısır kaynakları şeklinde gruplandırmak mümkündür37. Hitit tarihinde ilk kez Telipinu döneminde (İ.Ö. 1525-1500) “Lukka Şehri” olarak metinde yer alan Lukkalıların38, II. Mursili döneminde (İ.Ö. 1343-1310) “Lukka Ülkesi” şeklinde kendilerinden bahsedildiği görülür39. II. Mursili dönemine ait bir metin olan, Veba ve düşmana dair Arinna’nın Güneş Tanrıçasına Dua Metni’nde, Lukka Ülkesinin Arinna’nın Güneş Tanrıçası’ndan hür olduğu ve vergi ödemeyi bırakarak Hatti Ülkesi ile şavaştıkları görülür40. Bu sayede II. Murşili dönemi başlarında veya öncesinde Lukka Halkının Hitit devletine bağlı olduğu ancak daha sonra isyan ettikleri ortaya çıkmaktadır41. II. Muwattalli döneminde42 ise (İ.Ö. 1310-1282) Hatti Ülkesinin düşmanları arasında gösterilmektedir43. Ancak yine aynı döneme denk gelen Kadeş Savaşı’nda (İ.Ö. 1285) Hatti Ülkesinin yanında savaşanlar arasında Lukka Halkının da yer almış olması akılları karıştırmaktadır44. Burada iki görüş yer almaktadır, birinci görüşe göre Kadeş Savaşı öncesinde Hatti Ülkesine tekrar bağlandıkları, ikinci görüş ise paralı asker statüsünde veya kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettikleridir45. II. Hattuşili döneminde

34 Lykia Ülkesi ve halkı Hitit yazılı kaynaklarında anılan Lukka Ülkeleri ve Lukka adamları olarak geçmektedir. Detaylı bilgi için bkz. Akşit, 1967, 73; Akurgal 2008, 299. 2. bin Lukka coğrafyası için bkz. Savaş 2006, 679- 709. 35 Ünal 2003, 4. Yalburt hiyerogliflerinde IV. Tuthaliya’nın Lukka seferi bağlamında klasik Lykia yerleşimleriyle örtüşen kent adlarının; Viyanavanda (Oinoanda), Talava (Tlos), Pina (), Avarna (Arnna/Ksanthos) ve Patar (Patara) adlarının okunması, Lukka Ülkesi’nin Hattuşa yazıtıyla çizilen güneybatı Anadolu’daki yerini doğrular. Lukka adı, Hitit metinlerinde ilk kez İ.Ö. 15. yüzyıl ortalarında, Assuva Kofederasyonu’nun Hitit’e karşı olan 22 Anadolu bağlaşığı arasında, I. Tuthaliya’nın yıllıklarında okunur. Bkz. Işık 2011, 126. 36 Seçer 2011, 32. 37 Seçer 2011, 32. 38 İ.Ö. 2. bin Hitit, Mısır ve Mezopotamya kaynaklarında Lukka ve Lukki, Homeros’un İlyada’sında ise Lykialılar olarak anıldıklarına dair bkz. Işık 1994, 1-11. Mısır ve Hitit belgelerinde sözü geçen Lukkalar’ın, işte o halk (İ.Ö. 2. binyılın Lykialıları) olduğu sanılıyor bkz. Umar 1999b, 1. 39 Seçer 2011, 32. 40 Seçer 2011, 32. 41 Seçer 2011, 32. 42 II. Muwatalli Devrinde Anadolu için bkz. Ünal 2003, 40 v.d. 43 Seçer 2011, 32. 44 Seçer 2011, 32. 45 Seçer 2011, 32.

6

(İ.Ö. 1275-1250) ise Hatti Devletine bağlıdırlar46. IV. Tuthaliya döneminde ise (İ.Ö. 1250- 1220) Hatti Ülkesine sorun olmaya devam ettikleri Tuthaliya’nın Prensleri ve Komutanları için talimatı metninde kendini göstermektedir47. Bu nedenle güneye bir sefer düzenlenir, seferin tüm detayları “Yalburt Anıtı” olarak bilinen taş bloklara kaydedilmiştir, bu yazıt içerisinde geçen yer adları sayesinde Likya-Lukka eşitliği kesinlik kazanmıştır48. Anıtın 9. bloğunda “Lukka Ülkelerini mahvettim, Wiyanawanda Ülkesi’nde ben Büyük Kral…yaptım” cümlesi okunmaktadır (Resim 1). Ayrıca yazıtta Patara/Patari Dağı’ndan da bahsedilir ki, bu yer adı da antik Patara kentinin adı ile eşitlenmektedir49. Mısır kaynaklarında ise Lukka adı, Kadeş Savaşına50 katılan ülkeler dışında, “Merneptah51 Steli” olarak bilinen ve Büyük Karnak Tapınağının doğu duvarında bulunan yazıtlarda yer almaktadır: Yazıtta Lukka “Rwkw” şeklinde geçmektedir52. Ayrıca El-Amarna tabletlerinden de Alasiya Kralının adı geçmeyen bir Mısır firavununa yazdığı tablette53 Lukkalı korsanlardan54 bahsetmektedir55 (Resim 2, Çizim 3). Bölgenin adının Lukka’dan uyarlanarak Lykia oluşu ilk İ.Ö. 8. yüzyılda Homeros’un İlyada destanında okunur56. Homeros İlyada adlı destanında Truvalıların müttefiklerini sayarken Lykia’lılardan bahsetmektedir. Söz konusu destanda Homeros Sarpedon57 ile kusursuz Glaukos58, hızla akan Ksanthos nehrinden, Lykia’nın ötesinden gelmiş olan Lykia’lıların komutanlarıydılar59 şeklinde bir ifadesi

46 Seçer 2011, 32. 47 Seçer 2011, 33. 48 Seçer 2011, 33. 49 Seçer 2011, 33. 50 Kadeş savaşı genel anlatımı için bkz. Akurgal 1995, 52-56. 51 Merneptah devrinde, İ.Ö. 1227’de Likya’lıların müttefiki olarak diğer kavimlerin yanında Libya’nın Mısır’ı istilasına katılmış olarak yine Lukka’ları (Rw-ku) görmekteyiz. Bu kayıtlardaki Lukka ve Ru-ku’ların Likyalılar olduklarında şüphe yoktur. Bkz. Akşit 1967, 75-76. 52 Seçer 2011, 34. 53 Bkz. Akşit 1967; Mercer 1939, 200-202, nr. 38. 54 Lukkalılar’ın deniz kavimlerinden sayıldıklarına dair bkz. Mansel 1947, 89. 55 Seçer 2011, 34. 56 Işık 2010b, 67. Likya adının anlamı ve kökeni için bkz. Akşit 1967, 75-76. 57 Sarpedon için ayrıca bkz. Benda-Weber 2005, 254- 263. Sarpedon’un Tlava Kalesi’nde oturduğuna dair görüş için bkz. Işık 2010b, 67. Çünkü Vadi, tüm zamanlar içinde Lykia’nın yüreğidir. Bkz. Bean 1997, 22; Işık 2010b, 67. 58 Sarpedon ve Glaukos önderliğinde Likya’lılar Troia savaşına katılmışlardır. Bkz. Çapar 1986, 336. 59 Homeros, İlyada, II, 50. İlyada her iki liderin vatanı olan Lykia’yı, İ.Ö. I. binyılda Lykia diye bilinen Güneybatı Anadolu’da göstermektedir. Bkz. Çapar 1986, 336.

7 mevcuttur (Resim 3, 4)60. Destanda uzak Lykia ifadesinin yanında çoğu kez anaforlu Xanthos61 kıyılarından gelen Lykia’lılar cümlesi de geçmektedir62. Lykçe’nin Eski Anadolu dillerinden Luvice ile akrabalığının ortaya konması63 ve Hitit-Mısır kaynaklarında anılan Lukkalar64 (Lukkiler) ile Lukka Ülkesi’nde65 bazı yer isimlerinin Klasik Lykia’da ki kent isimleri ile benzerliği ve coğrafi uyumu66, söz konusu halkın Anadolu’nun yerlisi67 oldukları düşüncesine kesinlik kazandırmıştır. Bölge halkı özgürlüğüne çok düşkündü. Bu durumun bir yansıması olarak da bağımsızlıklarına müdahalelere karşı direnç göstermişlerdir; Lydia68 Kralı Kroisos69’un (İ.Ö. 560-547/46) egemenliğini tanımamışlardır70. Ancak (İ.Ö. 545-540) yılları arasında süren çetin ve kanlı savaşlardan sonra, Harpagos tarafından Akhaimenid71 egemenliği altına alındı72. İ.Ö. V.

60 Troyolılar için ölen Likya’nın en ünlü yiğidi Sarpedon’un ölüsünün Zeus’un emri ile Likya’ya taşınması. Bkz. Çevik 2012, 28. Ressam Euphronios ve çömlekçi Euksitheos imzalı kırmızı figürlü bir Attika kalyks krateri. Sarpedon’un ölü bedenini taşıyan Hypnos ve Thanatos. Kanatlı ve sakallı olarak betimlenen ikizler, Hypnos (Uyku) ile Thanatos (Ölüm) Sarpedon’un cansız bedenini yerden kaldırırken, kanatlı çizmeler ile şapkasını giymiş; elinde kerykeion’unu tutan Hermes de onlara yol göstermektedir. İ.Ö. 510 civarı. Bkz. Carpenter 2007, 228. 61 Xanthos, Pınara ve Patara yanında Likya’nın büyük şehirlerinden biridir. Bkz. Tor 2012, 83. Ayrıca Apollon ve Xanthos ile ilğili efsaneler için bkz. Barışçan 2009, 24-25. 62 Burada adı geçen nehir adı bize Lykia’lıların/Lukkaların İ.Ö. II. binyılın ikinci çeyreğindeki yerleşim bölgesine ilişkin açık ipucu vermektedir. Bkz, Çapar 1986, 336. Lykia’lıların Denizi güneyinde otururken İ.Ö. XIII. yüzyıl başlarında güneye göçmüş oldukları iddiası için bkz. Çapar 1986, 336-337. 63 Bkz. Bryce 1986, 2, dn. 4; Neumann 1990, 38-40. 64 Lykia adınında bu Lukka sözcüğünden, Hellen ağzına uydurularak türediği, baskın olasılık sayılıyor. Bkz. Umar 1999a, 185. 65 Likya ile Lukka Ülkesi arasında ki bağ için bkz. Seçer 2011, 32 66 Bkz. Bryce 1974, 399-401; Bryce 1986, 7; Benda- Weber 2005, 10- 11. 67 Likyalıların kökeni hakkında detaylı bilgi için bkz. Davis 2006, 132; Akşit 1967, 76; Umar 1999a, 186; Herodotos, Tarih, I, 94; Bean 1997, 23; Courtils 2003, 22; Işık 2010b, 67-70; Sevin 2001, 133; Schachemeyr 1967, 12 v.d; Alkım 1968, 67 v.d; Alexiou 1991, 19; Tekin 2001, 54; Bryce 1974, 395 v.d; Bryce 1979, 1 v.d; Işık 1994, 1 v.d; Işık 1999b, 70-74; Işık-İşkan-Çevik 2001, 36, dn. 169; Işık 1996, 159-160; Pausanias, Periegesis tes Hellados, 7, III, 1. 68 Batı Anadolu’da Gediz ve Küçük Menderes yörelerinde oturan bu halkın kökenine dair bkz. Sevin 1991, 80- 81. 69 Alyattes’in oğlu Kroisos (İ.Ö. 560-547) Lydia Kralıdır. Bkz. Sevin 1991, 82. Lydia Krallığına dair bkz. Umar 1981, 13. 70 Sevin 2001, 134. 71 Akhaimenid hanedanlığı için bkz. Casabonne 2007, 23.

8 yüzyılın ortalarında Attika-Delos Deniz Birliği’ne73 kısa bir süre vergi ödeyen Likyalılar, İ.Ö. IV. yüzyılda Perikles adında ki Limyra’lı yerli bir beyin gayretleriyle daha çok dini karakteri ağır basan bir birlik kurmaya çalıştılar74. İ.Ö. 362 yılında İranlılara karşı yapılan satraplar ayaklanmasına da katılan bölge halkı, ayaklanmaların bastırılmasından sonra, İ.Ö. IV. yüzyılın ortalarında Karia Satrabı Mausolos’un (İ.Ö. 377-353) yönetimine bırakıldılar75. İ.Ö. 334 yılında76 Büyük İskender77, onun ölümünden sonrada, sırasıyla generallerinden Antigonos Monophthalmos, Ptolemaioslar78 (İ.Ö. 310), İ.Ö. 301 yılından sonra da Lysimakhos’un eline geçti79. İ.Ö. 197 yılında kısmen III. Antiokhos’un eline geçtiyse de denetimi fazla uzun sürmedi; İ.Ö. 190 yılında Romalılar ile Magnesia80 () yöresinde yaptığı savaştan yenik çıkan Antiokhos, İ.Ö. 188’de gerçekleştirilen Apameia Barışı81 ile birliklerini Torosların gerisine çekmek zorunda kaldı82. Bu sırada Lykia, Romalılara yaptığı yardımın ödülü olarak Rodos’a bırakıldı83; büyük bir huzursuzluğa neden olan Rodos denetimi İ.Ö. 168/67 yılına değin sürdü84. Bu tarihte ise Roma’nın tanıdığı bir ayrıcalıkla bir kez daha özgürlüğüne85 kavuşup,

72 Sevin 2001, 134. Likya’nın pers hâkimiyeti altına girmesine dair bkz. Akşit 1967, 112. Harpağos’un Xanthos’u almasına dair bkz. Herodotos, Tarih, I, 95. 73 Peloponnes Savaşı sırasında (İ.Ö. 431-404) Lykia’nın herhangi bir tarafta yer almadığını Thukydides’in her iki tarafın müttefikleri arasında Lykialılar’dan bahsetmemesinden anlamaktayız. Bkz. Thukydides, Historiae, II, IX, 4. 74 Sevin 2001, 134. 75 Sevin 2001, 134. 76 İskender Lykia ve Pamphilia’ya doğru hareketinin detayları için bkz. Arrianos, Anabasis, I, 44; Kaya 2006, 12; Akşit 1967, 125; Akşit 1971, 19; Plutarkhos, İskender ve Caesar, 24. 77 İ.Ö. Temmuz 356’da doğmuştur. Makedonya Kralı II. Filip ve Aiakid hanedanlığından Epiroslu Kral Neoptolemus’un kızı Olympias’ın oğludur. Bkz. Lauffer 2009, 25-26. Soyu için bkz. Plutarkhos, Büyük İskender, 9 v.d. İskenderin Likya seferi için bkz. Tekin 2011, 130. 78 Ptolemaios ve faaliyetleri için bkz. Akşit 1971, 35. 79 Sevin 2001, 134. 80 Magnesia Savaşı için bkz. Taşdöner 2008, 104. 81 İ.Ö. 188 yılında yapılan Apameia Antlaşması için bkz. Arslan 2003, 91. 82 Sevin 2001, 135. 83 Adak 2002, 130. 84 Sevin 2001, 135. Likyalılar kimlik ve bağımsızlıklarına yüksek değer vermektedirler. Bkz. Kürkçü 2012, 219- 220. 85 İ.Ö. 167’de özgürlüğü bağışlanır. Bkz. Bean 1997, 30. Sonraki süreç ve Mithridates saldırıları için bkz. Bean 1999, 14; Bean 1997, 30.

9

Lykia Birliği’ni yeniden kurarak gelişme gösterdi86. İ.Ö. 88 yılında Pontos Kralı VI. Mithridates tarafından ele geçirilen Likya, bu kralın Sulla karşısında aldığı yenilgiden87 sonra yeniden bağımsızlığına kavuştu88. İ.S. 43 tarihinde Roma İmparatoru Cladius89 tarafından Pamphylia ile birleştirilerek90 bir eyalet91 haline getirildi92 (Çizim 4, 5, 6, 7). Strabon bölgeden bahsederken Birlik Meclisinde oy hakkını paylaşan 23 kent olduğunu söyler93. Amelas (?), Antiphellos, Aperlai, , Arykanda, Boubon, Gagai94, , (ya da Kalynda veya Kadyanda95), Ksanthos, Kyaneai, Limyra, Myra96, Oinoanda (Küçük ), Olympos, Patara, Phaselis, Phellos, Pınara, Rhodiapolis97, , Telmessos98, Trysa99, Tyberissos, bunlardan “Boubon, Oinoanda100, Olympos ve Phaselis” kökende Lykialı değillerdir101 (Çizim 8, 9, 10, 11).

86 Sevin 2001, 135. Birlik hakkında detaylı bilgi için bkz. Akşit 1971, 75. 87 Sulla ve Pontos Kralı VI. Mithridates Eupator arasında savaş ve detayları için bkz. Arslan 2000, 33. 88 Sevin 2001, 135. 89 İmparator Cladudius hayatı için bkz. Akşit 1969, 131 ve 134. 90 Lykia birliği ve işlevi için bkz. Bean 1997, 30; Akşit 1971, 133. 91 Romanın Anadolu’da kurduğu eyaletler için bkz. Adak 2002, 129. 92 Sevin 2001, 135. Ancak bu da Lykia özgürlüğünün sonu değildir. Bkz. Bean 1997, 30-31. Roma himayesi altında ki Likya için bkz. Akşit 1971, 71. 93 Tüner 2002, 64. Strabon Lykia Birliği için “Oy hakkını paylaşan 23 kent vardır demektedir, Bkz. Strabon, Geographıka, XIV. III. 245-246. Strabon’un oy veren şehirler için belirttiği 23 sayısı son derece düşüktür. Strabon bu bilgiyi İ.Ö. 100 yılları dolayında yaşamış olan Artemidoros’dan almıştır ve muhtemelen bu sayı o tarihteki durumu yansıtmaktadır. Bkz. Bean 1997, 29. Plinius Lykia’da 70 kentten bahsetmektedir. Bkz. Tüner 2002, 64. Ptolemaios’un bahsettiği şehirler için bkz. Şahin 2011, 28. Kentlerin politik birlikteliği için bkz. Dinç 2012, 77. 94 Gagai (Aktaş) şehri için bkz. Akşit 1967, 98. 95 Kent hakkında detaylı bilgi için bkz. Tüner 2002, 75-76. 96 Myra kenti için bkz. Akşit 1967, 37-38. 97 Rhodiapolis için bkz. Akşit 1967, 99. 98 Eski adıyla Telmessos olarak bilinen Fethiye (Megri=Makri) eski bir şehir olarak görülmektedir. Detaylı bilği için bkz. Akşit 1967, 47-48; Bean 1997, 39. 99 Sura’nın kuzeybatısında Demre çayın (Myros) güneyinde aşağı yukarı 800 m. yükseklikte bugün ki Gölbaşı yakınında yer almaktadır. Bkz. Akşit 1967, 38. 100 Eşen çayının kuzey doğudan aldığı belara deresinin kuzeyinde İncealiler’de bulunmaktadır. Bkz. Akşit 1967, 56. 101 Sevin 2001, 135. Likya Birliği detaylı bilgi için bkz. Akşit 1971, 76. İlk birlik sikkelerini İ.Ö. 168/67 tarihinden 20 yıl kadar önce basmaya başlayan kentler yukarıda sayılmıştır.

10

Netice itibariyle dağlık ülkelerine kapalı olarak yaşarlarken ateşli bir özgürlük ve bağımsızlık aşkı taşımışlar ve yabancıların hâkimiyet denemelerine direnmişlerdir102. İ.Ö. 4. yüzyıl başlarında, Atinalı İsokrates onlar için “Lykialılar üzerine henüz hiçbir zaman hiçbir kimse bey olamadı” diyebilmişti103.

102 Anadolu’da Lykia kadar yerel kültürüne değer verilme fırsatına sahip başka bir yer daha yoktur. Bkz. Bean 1997, 31. 103 Işık 2010b, 96.

11

3. APOLLON

İnsanlığın Tanrısal varlıklar ile bezeyerek meydana getirdiği mitler bazı şeylerin nasıl meydana geldiğini ve oluştuğunu ele alır104. Bu öyküler, kesinlikle gerçek ve kutsal olarak kabul edilir105. Öyle ki hayatın bütün gerçekleri bu şuur ile algılanır106. Dolayısıyla antik dönem ile alakalı toplumsal bir mesele incelenecekse özelliklede bu bir inanç yapılanması ise öncelikle o yapılanmanın çatısını oluşturan unsur hakkında detaylı bilgi edinilmelidir. Yani Apollon Kültü ve o kültün ortaya çıkardığı atmosferi anlamak için antik dünyanın güzide tanrısı Apollon hakkında detaylı bir giriş yapmanın faydalı olacağına inanmaktayım. Zeus107 ile Leto108 (Latona109)’nun oğlu Apollon, Delos110 adasında doğmuştur111 (Resim 5, 6). Annesi Leto Titan Koios’un kızıdır112. Leto Hamile kaldığında Hera113’nın kıskançlıklarından kaçar ve doğumunu gerçekleştirmek için Delos adasında ki Kynthos dağına saklanır. Apollon ve kız kardeşi Artemis114 (Resim 7) burada dünyaya115 gelir116 (Çizim 12 ve Resim 8117). Zeus’un Leto’dan dünyaya gelen oğlu olan Apollon, yedi aylık bir

104 Seyidoğlu 2011, 16. 105 Eliade 2001, 28. 106 Bayat 2013, 30. 107 Zeus için bkz. Erhat 2006, 293-297; Gül 1998, 174. 108 Leto için bkz. Necatigil 2011, 87-88; Barışçan 2009, 33- 34; Baldwın 2010, 45-46. 109 Leto’nun Latince adı için bkz. Necatigil 2011, 87. 110 Delos için bkz. Erhat 2006, 84-85. Ayrıca Attika-Delos Deniz Birliği’nin hazinesi önceleri bu yer almaktaydı bkz. İplikçioğlu 2007, 38. 111 Hamilton 2013, 16. Detaylı bilği için bkz. Necatiğil 2011, 24; Can 2011, 71-74. 112 Fink 2007, 250. 113 Hera, Zeus’un karısı ve kız kardeşiydi. Okeanos ile Tethys tarafından büyütülmüştü. Bkz. Hamilton 2013, 14; Gül 1998, 174 114 Artemis, antik dünyada uzun zaman tapılan, kültü ve karakteri bölgelere göre değişiklikler gösteren, ortak özellikleri dolayısı ile başka birçok tanrıçalarla birleştirilen bir tanrıçaya verilen isimdir. Bkz. Çelgin 1986, 3. Ay ve bereket tanrıçasıdır. Arı ve geyik başlıca sembolleridir. Kardeşi Apollon gibi iyi ok kullanır. Bkz. Gül 1998, 177. 115 Uzaklara ışıktan oklarını fırlatan Apollon, uzun bir sevinç çığlığı atarak ışığın içinden doğdu. Bkz. Can 2011, 72. 116 Altın başaklı Apollon’u Leto ayın yedisinde doğurdu. Bkz. Hesiodos, İşler ve Günler, 50. 117 Apollon’u doğurmakta olan Leto ise 4. yüzyıldan kırmızı figürlü bir Attika pyksis’inde yer alır. Sandalyede oturmuş yarı çıplak bir kadın, bir eliyle sandalyeden, diğeriyle de bir palmiye ağacına tutunarak destek

12

çocukken sadece tanrılara özgü bir şekilde hızla büyüdü, Themis118’in verdiği ambrosia ve nektarla ölümsüzlüğe erişti ve dördüncü günün sonunda Hephaistos119’un kendisi için yaptığı ok ve yayı kuşandı120. Doğduğu yer olan Delos’dan ayrılarak annesinin amansız düşmanı Python’u öldürmek için doğruca canavarın gizlendiği Parnassos Dağı’na geldi121. Onu yayından çıkan oklarla ağır yaraladı ama Python, eşi dişi canavar Delphyne’nin adının verildiği bir şehir olan Delphoi122’deki Toprak Ananın tapınağına sığındı: Apollon onu takip ederek, kutsal yarığın yanında öldürdü123. Efsanenin farklı bir boyutuna göre Gaia124 Python adında bir ejder doğurmuş ve Python Delphoi’de bulunan bilicilik merkezine bekçi olmuştur. Apollon doğduktan 4 gün sonra Hephaistos’un oklarıyla silahlanarak Python125’u öldürmüş aynı yere kendi bilicilik merkezini kurmuştur126 (Çizim 12, Resim 9, 10127, 11128). Aslına bakılırsa söz konusu tanrı ile

bulmaktadır. Arkasında duran iki kadından biri onu rahatlatmaya çalışmakta, önünde ise Athena durmaktadır. Palmiye ağacı sahneye kesinlik kazandırmaktadır; zira Homeros’un Apollon’a Övgüsünde Leto, oğlunu doğururken Delos’ta böyle bir ağaca tutunmuştur. O zaman pyksis’te arkasında duran, ikizinin doğumuna yardım eden Artemis olmalıdır. Onun yanında duranda herhalde Eileithyia’ydı. Bkz. Carpenter 2007, 72. 118 Mutlak adaletin Tanrıçası, Uronos ile Gaia’nın kızı. Bkz. Fınk a.g.e. , 407. Zeus ile birlikteliğinden Moiralar insanın kaderini ve dünyada ki nasibini belirleyen Tanrıçalar doğmuştur. Bkz. Sağlam 2008, 46. 119 Ateş tanrısı, Zeus ile Hera’nın oğullarıydı. Bazıları, Zeus’un Athena’yı yaratmasına karşılık, Hera’nn da tek başına Hephaistos’u doğurmuş olduğunu söylerler. Bkz. Hamilton 2013, 20. 120 Graves 2012, 92. 121 Graves 2012, 92. 122 Yunanistan da bir şehir bkz. Erhat 2006, 312. Tanrı Apollon’a ait kehanet merkezi ile ünlüdür. Antik dönem insanı yapacağı her önemli meseleyi kehanete danışmaktaydı ve aldığı kehanete göre hareket etmekteydi. Kentlerin nerelere kurulması gerektiğini bile antik dönem insanı kehanete danışmaktaydı. Bkz. Schwertheim 2009, 35. 123 Graves 2012, 92. 124 Gaia topraktır ve tüm yunan tanrılarını meydana getirmiştir. Bkz. Bandini 2009, 123. 125 Leto, Apollon’a tapınağını kurabilmesi için bir yer ararken Boiotia’ya gelir, Python’a rastlayınca Apollon onu öldürür. Bu olaydan sonra Apollon Pythoktonos (Python öldüren) adını alır ve günahlarından arınmak için Thessalia’ya gider. Bkz. Çelgin 1986, 67. Tanrı Apollon’un Parnassos eteğindeki bir subaşında bulup öldürdüğü yılan. Bütün ejderler gibi Python da Toprak Ana’dan doğmadır. Delphoi yöresinde bulunan kehanet merkezinin bekçisiydi. Apollon Delphoi’ye kendi kehanetini yerleştirmeden bu canavarı öldürmek zorunda kaldı. Bkz. Erhat 2006, 260. 126 Tanrı Apollon’un Delphoi’deki gizli mabedinin ana tapınağı, derin vadinin panoramik manzarasına hâkim olacak şekilde yamacın yüksek bir noktasına konumlandırılmıştır. Bkz. Martin 2012, 76. 127 Bazı kaynaklara göre, Apollon daha bebekken ejder Python’u öldürür ve bu sahne 6. yüzyılın ikinci çeyreğinden, birbiriyle bağlantısı kesin olan siyah figürlü bir Attika Lekythos grubunda konu edilmiştir. Bu

13 ilgili bilicilik veya kâhinlik özelliği129 Anadolu kökenlidir denebilir. Didyma130’daki tapınağın koruluğunda güzel çoban Brankhos ile aşk serüveninin geçtiği ve bilicilik yetisini bu sevgilisine verdiğini ve bu tapınak hizmetlerinin Brankhos oğullarınca sürdürüldüğü bilinmektedir131 (Resim 12, 13 ve Çizim 13, 14). Tanrının annesi Leto’nun kendisini tanımlayabileceğimiz hiçbir atribüsü yoktur bu sebeple eserler üzerinde ismi yazılı olduğunda ya da çocukları, Apollon ve Artemis’le olan bağlantısı sayesinde tanımlanabilmektedir132 (Resim 14133, 15134, 16135). Ayrıca açık bir biçimde rol aldığı mitoslar nadirdir. Bu nadir

Lekythos’lardan ikisinin üzerinde Leto’nun kolları arasında Apollon yayını germiş, palmiyelerin yakınında ki bir mağarada bulunan büyük bir yılanı vurmaya hazırlanmaktadır. Palmiyeler mekânın Delos olduğunu gösterir. Aynı gruptan bir başka vazoda ise genç Apollon, üçayaklı kazanın yanında duran bir omphalos’un üzerinde oturmakta ve önünde yer alan, Lewis Carrol usulüne yaraşır biçimdeki, sevimli ejderi oku ile öldürmeye hazırlanmaktadır. Omphalos (üstü yuvarlatılmış toprak yığını) da, üçayaklı kazan da, orada ki kutsal alanla ilintili olup konunun geçtiği yerin Delphi olduğunu kesinleştirir. İkinci, bölümde anlatıldığı üzere, benzer formda bir toprak yığını başka betimlemelerde mezar anıtı olarak görülebilir; üçayaklı kazan da çeşitli sahnelerde yer alır ama ikisi bir arada ve Apollon’la birlikte görüldüğünde mekân mutlaka Delphi’dir. Bkz. Carpenter 2007, 72- 73. 128 Üçayaklı kazanın arkasından Python’a ok atan Apollon betimi ise 5. yüzyılın sonlarında Kroton sikkelerinin üzerinde kullanılmış bir formdu İ.Ö. 420 civarı. Bkz. Carpenter 2007, 73. 129 Bilicilik ve Kâhinlik özelliği kardeşi Artemis için de söz konusudur bkz. Çelğin 2008, 37. 130 Didyma’daki (bugün Türkiye’nin batı kıyısında yer alan Didim) Hellenistik dönem Apollon Tapınağı’nın devasa büyüklüğü, Yunan dininde halkın dinsel saygısının gösterişli şekilde bildirilmesine atfedilen önemin sürdüğünü gösterir. Bkz. Martin 2012, 172. Ayrıca bkz. Bean 1987, 233 v.d. 131 Gül 1998, 176-177. Ayrıca Brankhosoğulları’nın Didyma’da bir Apollon tapınağını yöneten rahip ailesi olduğuna dair. Bkz. Herodotos, Tarih, I, 26. 132 Carpenter 2007, 37. 133 ’taki 6. yüzyıla tarihlenen metop’ta, kithara’lı Apollon ile yayı ile birlikte betimlenen Artemis’in arasında duran kadın kesinlikle Leto’dur. Bkz. Carpenter 2007, 37. 134 6. yüzyıl’ın ikinci yarısı ile 5. yüzyıl’a tarihlenen Attika vazolarının büyük bir kısmında kithara’lı tanrıya çoğu zaman eşlik eden iki kadından biri Leto olmalıdır. Bkz. Carpenter 2007, 37. 135 Sophilos imzalı, siyah figürlü bir Attika dinos’u. Üstte, Peleus’la Thetis’in Düğünü. Altta ise hayvan betimleri ve lotus- palmet zinciri, İ.Ö. 580 civarı. Bir elinde kantharos tutmakta olan Peleus, tanrılar alayını karşılamak üzere kapısının önüne çıkmıştır. Alayın en önünde haberci rolündeki İris vardır. Hermes’in dişil karşılığıdır ve bazı atribülerini paylaşır. Her ikisi de kerykeion’u yani haberci asalarını hep taşırlar. Sophilos’un vazosunda İris, Arkaik sanatta Hermes’in de sıklıkla kullandığı, ön tarafı kanatlı çizmeler giyer. İris’in hemen arkasında Khariklo, Leto, Dionysos, Hebe ve Kheiron yer alır. Bkz. Carpenter 2007, 35 ve 55.

14 mitoslardan biri ise Tityos136’un ölümüdür137 (Resim 17138). Apollon gümüş yayın eşsiz kullanıcısıdır, uzaklara ok atıcıdır, aynı zamanda, müzik ve güzel sanatların dokuz perisinin kılavuzudur139. Musalar ve okçu Apollon insanlara müzik ve çalma yeteneği verirler140. Apollon’un müzik ve çalma yeteneğine sahip oluşunun başlangıcına gidecek olursak eğer Hermes141 ile ilişkili olduğunu göreceğiz142. Zeus, Apollon’un oğlu sağlık tanrısı143 Asklepios144’u Hades145’in şikâyetleri neticesinde gönderdiği yıldırımlarıyla öldürür146. Buna

136 Tityos Gaia (Toprak)’nın Zeus’tan olma korkunç görünümlü oğludur. Leto’yu görünce iştahı kabaran Tityos, onu elde etmeye çalışır. Tam kaçırılırken Leto çocuklarını yardıma çağırır. Bkz. Carpenter 2007, 37. Ve Anneleri Leto’yu korumak için Titan Tityos’u Apollon ve Artemis birlikte öldürmüşlerdir. Bkz. Çelgin 1986, 67. 137 Carpenter 2007, 37. 138 Daha sonra Odysseus Tityos’un koca bedenini, ölüler ülkesinde iplere bağlanmış olarak ve karaciğerine de bir kartal saldırırken görür. Bkz. Carpenter 2007, 37. 139 Gökovalı 2005, 50-51. 140 Hesiodos a.g.e. , 61. 141 Geleneksel mitlere göre Arkadhia doğumlu olan Hermes, Baştanrı Zeus ile Arkadhialı bir nymphe (su perisi) olan Maia’nın oğludur. Yolları ve yolların üzerinde yürüyen seyyahları, ulakları ve satıcıları gözetir ve bu nedenle ticaret, kent aktivitelerini gerek olduğu zamanda hırsızları himaye ederdi. Aynı zamanda bir Psykhopompos’tu yani ruhların ölümden sonraki yöneteniydi yani yer altı dünyasına ruhları o götürürdü. Tanrıların en hızlısıdır, kanatlı sandaletleri ve şapkası vardır. Aynı zamanda büyülü bir değnek taşır. Bkz. Korkmaz 2013, 112. 142 Hermes henüz çocukken gider Apollon’un sürülerinden 50 inek çalar. Apollon kendisini tartaklar. Hermes inekleri sakladığı yeri söylemez. Konu Zeus’a götürülür. İnekler geri verilecektir. Apollon ineklerini almaya geldiğinde Hermesin elinde gördüğü kitara’ya bayılır. Sazı alıp inekleri Hermes’e bırakır. Sonra Hermes Pan kavalını (syrinks) icat eder. Apollon bu güzelim kavalı da ister. Karşılığında Hermes’e Kerykeion denilen sihirli altın değneği vermek zorunda kalır. Bu değnekle Hermes habercilerin ve hırsızların kralı olur. Bkz. Gül 1998, 179. 143 Apollon’un vebayı gönderen tanrı olmasının yanı sıra kehanetleri ile hastalığı uzaklaştıran kimligi onun bir saglık tanrısı olarak da kabul edilmesine neden olmuştur. Bkz. Tanrıver 2009, 272-273. 144 Apollon’un ölümlü Koronis’den olma oğlu Asklepios’un efsanevi doğumu ve hayatı için bkz. Hamilton 2013, 213. Eski Yunan ve Roma dünyasında tıbbın bir bilim dalı olarak gelişmeye başlaması İ.Ö. 5 yüzyıla rastlamaktadır. Homeros döneminden beri süregelmekte olan tedavi yöntemlerinde baş aktör, dönemin ünlü hekim-tanrısı Asklepios idi. Asklepios’un uyguladığı tedaviler her yerde konuşulur olmuştu. Öyle ki kendisi büyük saygı görerek tanrılaştırılmış ve özellikle Hellenistik dönemden itibaren Ege ve Akdeniz dünyasının pek çok yerinde onun adına izafeten Asklepieion adını taşıyan sağlık merkezleri inşa edilmiştir. En ünlü sağlık merkezleri Epidauros (Yunanistan’da), Kos (İstanköy) ve Pergamon’da bulunmaktadır. Bkz. Tekin 2011, 154. Ayrıca bkz. Necatiğil 2011, 28-29. Epidauros’taki ünlü merkezde hastalar derman arar, tapınakta uyuyarak sağlıklarına kavuşurlardı. Günümüze kadar gelen rivayetlere bakılırsa, hastaları iyileştirme yöntemi, bugün hayvan manyetizması ya da Hipnotizma olarak adlandırılan şeyi andırıyordu. Bkz. Bulfınch 2012, 252.

15 karşılık olarak Apollon da Zeus’a silah yapan demirci Kyklopsları öldürür147. Bu yaptığından dolayı neredeyse yeraltı dünyasına sürülecektir ama annesi Leto onun adına af diler ve bir yıl süreyle ceza olarak çalışması karşılığında onun bağışlanmasını sağlar148. Apollon Tesalya’da bulunan Pherai kentinin kralı Admestos’a bir yıl süre ile çobanlık yapacaktır149. Apollon’un bu çobanlık serüveni neticesinde Hermes ile olan bağlantısına kapı aralanmış olmaktadır. Mythos’a göre, yeni doğan Hermes kundağından çıkıp, Apollon’un sürülerini çalar150. Çaldığı hayvanların izlerinin takip edilerek bulunabileceğinden korktuğu için hemen yerde bulduğu dişbudak ağacı kabuklarından her birine pabuçlar yaptı ve onları kamışlar ile ineklerin ayaklarına bağlayıp giydirdi151. Hayvanları kuyruklarından tutup gerisingeri bir mağaraya sürükler; böylece izler, onları sakladığı yerden uzaklaşıyormuş izlenimi verir152 (Resim 18153, 19154, 20155). Apollon kaybolan hayvanlarını fark etti, fakat Hermes’in hilesi onu aldattı ve batıda Pylos ve doğuda da Onkhestos’a kadar uzanan bir araştırma yapsa da sonunda sığırlarını bulanları ödüllendireceğini söylemek zorunda kaldı156. Netice itibari ile Apollon sürülerini

145 Yunan Mitolojisinde Hades yeraltı tanrısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeraltındaki ölüler ülkesinin tanrısı Hades, Kronos ile Rheia’nın oğludur. Hades, Aidoneus ve Pluton (zengin) adlarıyla anılmaktadır. “Görünmez” anlamına gelen Hades adı hem tanrının kendisi hem de egemen olduğu ölüler ülkesi için kullanılmaktadır. Bkz. Un 2011, 70. 146 Graves 2012, 222-223. 147 Fink a.g.e. , 76. 148 Fink a.g.e. , 76. 149 Fink a.g.e. , 19. 150 Çelik 2008, 11. 151 Graves 2012, 76. 152 Fink a.g.e. , 184. 153 İtalya’dan bir Caere Hydria’sı. Vazoda sahne iki ayrı bölümde ele alınmıştır, ilk bölümde sürü bir mağaranın önünde durmaktadır. Bkz. Carpenter 2007, 73. 154 Vazonun ikinci sahnesinde ise sehpayı andıran bir yatakta uyuyan bir bebekle tepesinde iki adam ve bir kadın arasında geçen hararetli bir tartışma canlandırılmaktadır. Burada konuşan iki yetişkinin Apollon ve Maia (ya da bir başka versiyona göre nymphe Kylllene) olduğunu anlaşılıyor ancak üçüncü kişinin kimliği belirsizdir. Bkz. Carpenter 2007, 73. 155 Vulci’den Beygos Ressamı’nın boyadığı kırmızı figürlü bir Attika kâsesi. Hermes ve Apollon’un sığırları, İ.Ö. 490 civarı. Konu kasenin dış yüzeyinde betimlenmiştir. Petasos yani bir gezgin başlığı giymiş Hermes, mağaranın ağızında ki bir liknon’un (beşik) içinde yatarken annesi onun masumiyetini savunmakta; sürü ise mekânın büyük bölümünü kaplamaktadır. Diğer yüzde betimlenen Apollon hızla uzaklaşmaktadır. Bkz. Carpenter 2007, 73. 156 Graves 2012, 76.

16

Hermes’in çaldığını öğrenir ve babası Zeus’a durumu şikâyet eder. Ancak Zeus yeni doğmuş bir bebeğin bunu yapamayacağını ileri sürse de, Apollon’un ısrarı karşısında Hermes gerçeği anlatır ve sürüden sadece iki ineği öldürüp, Oniki Olympos tanrısına sunmak üzere oniki parçaya ayırdığını söyler157. Apollon’un On İkincisi nerede söylesene sorusunu üzerine, Hermes “sadık hizmetkârınız efendim” cevabını verdi158. Bu yanıtın ardından ortamı yumuşatmak amacıyla, kaplumbağa kabuğu, öldürdüğü hayvan boynuzları ve bağırsaklardan yaptığı lyrayı çalmaya başlar ve Apollon hymnosları okur159. Bu telli saza hayran olan Apollon, lyrayı kendisine vermesi ve çalmayı öğretmesi koşulu ile Hermes’i affeder sürüleri de ona verir160 (Resim 21). Apollon’un okçuluk yönünden bahsetmiştik. Dolayısı ile bu yönü kendisinde savaşmaktan hoşlanan bir yapı oluşmasına sebep olmuştur ki bu özelliğini Troya161 savaşında yunan ordularına karşı veba salarken kullandığını görüyoruz162. Bu durum İlyada da şu şekil de geçmektedir; Tanrılardan hangisiydi acaba onları birbirine düşüren? Agamemnon’a öfkelenmiş olan Leto ile Zeus’un oğlu Apollon, orduyu kırıp geçiren korkunç bir salgın gönderdi, böyle yaptı çünkü Apollonun duacısı Khryses’e çok sert davranmıştı163. Veba demişken hastalıklar ve salgınlar konusunda çok bilgilidir, kendisine ya da sevgililerine engel olmaya çalışan herkese hastalık saçar164. Apollon’un hastalıklar ile ilgisinin bir nevi yansımasını Tanrının ölümlü sevgilisi Koronis den olma oğlu Asklepios da görmekteyiz. Asklepios’da hastalıklar165 ile alakasından dolayı antik dönem insanı tarafından ilgi ile karşılanmış ve tapım görmüştür (Resim 22, 23). Apollon’un oklarıyla etrafa veba ve ölüm saçmasını Niobe166’nin oğullarını öldürmesi efsanesinde de görmekteyiz (Resim 24167).

157 Çelik a.g.e. , 11. 158 Graves 2012, 77. 159 Çelik a.g.e. , 11. 160 Çelik a.g.e. , 11. 161 Troya hakkında detaylı bilgi ve şehrin efsanevi kuruluşu için bkz. Wöhlcke 2009, 19-30. 162 Bandını a.g.e. , 31. 163 Homeros, İlyada, I, 1. 164 Bandını a.g.e. , 31. 165 Tanrı Asklepios’a tapınanlar, onun mabetlerinde dertlerine şifa aramışlar ve bunu yaparken de çoğunlukla, yaşadıkları sıkıntıyı temsil etmesi için vücut parçalarının modellerini sunmuşlardır. Bkz. Martin 2012, 293. 166 Apollon’un okları ile Niobe’nin çocuklarını öldürmesi efsanesi için bkz. Bulfınch 2012, 103-106. 167 Orvieto’dan, Niobid Ressamın tarafından boyanan kırmızı figürlü bir Attika kalyks krater’i. Niobid’lerin öldürülüşü. Oklarıyla Niobe’nin çocuklarını öldüren Apollon ve Artemis. Ressam burada, geleneksel zemin

17

Apollon, Oniki168 Olympos169 tanrısından biri olmasına karşın, kökeni tartışmalıdır170. “Apollon” yani cezalandırmak ya da “apello” defetmek, kötülüğü önleyip korumak anlamına gelen fiillerden, ya da başka kökenlerden türemiş olduğu ileri sürülmüştür, ne var ki Yunanlılar bile bu adı anlamamış olacaklar ki, tanrının özünü belirtmek için bir ek takmışlar ona: Phoibos171 demişler172. Phoibos’un anlamı belli, parlak demektir ve tanrının ışık saçan aydınlık varlığını dile getirir173. Kendisine Lykegenes de denmektedir ki, “Lykia’lı” anlamına gelen bu sıfat başka metinlerde “lykios” ve “leykeios” şeklinde geçmesi Lykia bölgesinden olduğunu göstermektedir174. Ayrıca Anadolu’da Apollon’a tarlaların koruyucusu olarak Apollon Smintheus adıyla tapınıldığı bilinmektedir. Söz konusu tanrı ile alakalı birçok mitolojik hikâye mevcuttur175.

çizgisinden vazgeçerek figürleri çeşitli seviyelerde yerleştirmiştir. Büyük olasılıkla aynı dönemin duvar resmi tekniğini taklit ederek yapılmış bir çalışmadır, İ.Ö. 450 civarı. Bkz. Carpenter 2007, 59. 168 Oniki Olympos Tanrısı için bkz. Fınk a.g.e. , 313. 169 Olympos için bkz. Boysal 2004, 173. 170 Graves 1984, 24. Apollon’un kökeni hakkında bkz. Çelik a.g.e. , 10-11. 171 Apollon “Phoibos Apollon” olarak Homeros tarafından İlyada adlı eserde de adlandırılmıştır. Bkz. Homeros, İlyada, I, 2 ve 12; Vergilius, Aeneas, 63. 172 Erhat 2006, 44-45. 173 Erhat 2006, 45. 174 Gül a.g.e. , 176. 175 Apollon ve Marsyas mitolojik hikâyesi için bkz. Gökovalı 2008, 104-108. Apollon ve Daphne için bkz. Bulfınch 2012, 30-31. Apollon ve Hyakinthos için bkz. Bufınch 2012, 68-69. Apollon ve Marpessa için bkz. Graves 2012, 94. Apollon ve Asklepios için Korkmaz 2013, 49-50.

18

4. PATARA 4.1. Konumu ve Tarihçesi

Tarih boyunca kentler kültür ve medeniyetlerin doğduğu, geliştiği ve yayıldığı yerler olmuştur. Medeniyetin başlangıcı olarak insanların ilk defa yerleşik hayata geçtiği zamanları işaret edebiliriz. Küçük topluluklar halinde başlayan bu yerleşim kümelenmesi zamanla büyük toplulukları vücuda getirmiş ve kent kavramı ortaya çıkmıştır. Klasik Yunan kentlerine bakacak olursak eğer yüksek bir yere yapılan Akropolis ve bunun eteklerinde ’yıda kapsayan bir yapılanma görmekteyiz. Zamanla Agora’nın önemi artmış bulunduğu bölgenin cazibe merkezi haline gelmiştir. Bu cazibe merkezi ise kent halkının kültürel, dini ve sayılamayacak birçok konuda birikiminin vücuda geldiği yer olmuştur. Dolayısıyla antik bir kültür tanınmak isteniyorsa kültürün doğup geliştiği kenti incelemek elzemdir. Bir kentin kültürünü anlamaya çalışmadan önce bir kenara “Fransızların tanımlamasına göre kültür her şey unutulduğu zaman belleklerde ne kalıyorsa ona verilen isimdir” şeklinde ki tanımlamasını yazmanın faydalı olacağına inanmaktayım. Bakalım antik kaynaklardan unutulmayan ve belleklerde kalan neler var Patara Antik Kentini tanımamız için. Patara; Xanthos176 ırmağı ağzının yakınında konumlanmış177, önemini tüm antik çağlar boyu görkemli limanına, Delphi ve Delos'la eşdeğerde ApolIon ön biliciliğine borçlu, adını söylencede Apollon'un Xanthos kızı Lykia'dan olma oğlu Pataros'tan178 alan, yerli dilinde Patara'dan uyarlama bir Lykia kenti179. Patara’nın kuzeybatısında, buradan yarım saat mesafede, Eşen Çayın (Xanthos) denize döküldüğü görülür180 (Çizim 15). Lykia’nın dış dünyaya açılan kapısı181 ve en önemli liman kenti olan Patara, Ksanthos’un 11 km. güneyinde günümüzdeki adıyla Gelemiş182’te yer almaktadır183. Strabon Letoon’da tapınağın gerisinden

176 Xanthos, bugünkü Kınık’ın 2,5 km. kuzeyinde, Eşen çayın sağında yani doğusunda bulunmaktadır. Bkz. Akşit 1967, 44. Strabon’un “Lykia’nın en büyük kenti” olarak tanımladığı Ksanthos’un adı Hititçe belgelerde olasılıkla Arina, Lykçe yazıtlardaysa Arna ya da Arnna olarak geçer. Bkz. Sevin 2001, 140. 177 Patara, Antalya- Muğla il sınırını çizen Eşen Çayı’nın az doğusunda konumlanır. Bkz. Işık 2011, 11. 178 Kentin kuruluş öyküleri, Apollon ve Nymphe Lykia’nın oğlu Pataros’u, kentin kurucusu olarak gösterse de Lykia dilindeki adıyla Pttara, bölgenin yerli kentlerinden biri olmalıdır. Bkz. Gürdal 2007, 133. 179 Işık- Yılmaz 1990, 1. 180 Akşit 1967, 43-44. 181 Likya’lı eğer o zaman ki antik dünya ile ilişkiye girecekse bu ancak deniz yoluyla olur, kara yoluyla olmaz. Çünkü son 50 yıla kadar bu topraklarda kara ulaşımı olanaklı değildi böyle olunca da mutlaka bir limana gereksinim duyulur. Bkz. Işık 1999b, 69. 182 Antik kentin kuzeyinde yerleşik Gelemiş Köyü sınırları içinde yönetsel olarak Antalya’nın Kaş ilçesine bağlıdır. Bkz. Işık 2011, 11.

19 altmış stadion ilerleyince Lykia’nın en büyük kenti Ksanthos’a ulaşılacağını belirtmektedir184. Devamında ise yine büyük bir kent olan Pataros tarafından kurulmuş ve bir Apollon Tapınağı ile bir limanı bulunan Patara’ya ulaşılacağını belirtirken; Ptolemaios Philadelphos Tapınağı onardığından, Lykia ’si olarak adlandırılırdı fakat orijinal adı üstün geldi gibi bir ifadesi mevcuttur185 (Çizim 16). Patara antik kentinin önemli özelliklerinden biride hiç şüphesiz Likya’nın bereketli Xanthos Vadisi’nin güneydoğu ucunda, karaya bir “haliç” gibi sokulan benzersiz bir koyun186 kıyısında bir liman yerleşimi olarak kurulmasıdır187 (Resim 25). Bu liman tarih boyunca Likya’nın ana limanı188 olma özelliğini korurken189; Ege’yi Doğu Akdeniz’e bağlayan doğu- batı seyrinin de ana uğrağı olarak kalmıştır190. Bu yaşamsal önemdeki konumuyla191, Likya’nın ilk ve yerli kuruluşlarından192 olması şaşırtıcı değildir193. Kent tarihini, içinde bulunduğu coğrafyadan soyutlamak olası değildir194. Bu olgu Patara için özellikle geçerlidir; çünkü kent, kuruluşunu ve terk edilişini doğu-batı deniz yolu üzerinde yaşamsal önemde ki limanına borçludur ve Patara’yı başkentliğe195 taşıyan bu halicin oluşumunu ve değişimini de jeolojik etmenler196 belirlemiştir197.

183 Gürdal 2007, 133. 184 Strabon, Geographıka, XIV. III. 247. 185 Strabon, Geographıka, XIV. III. 247. 186 Patara kumsal hakkında detaylı bilgi için bkz. Işık 2011, 118-119. 187 Işık-İşkan 2002, 50. 188 Patara limanı tarih boyunca Likya’nın ana limanı olmuş yani 2 km. uzunluğunda 100-200 m. genişliğinde bir haliç; benzeri yok. Bkz. Işık 1999b, 69. 189 Patara’nın bir de Limana haiz olduğu, Skylax ve Livius tarafından da açıklanmıştır; Nitekim Roma filosu Patara’ya hücum etmek için demir atmıştır. Bkz. Akşit 1967, 43. 190 Işık-İşkan 2002, 50. 191 Eski kaynaklardan biliniyordu ki Likya başlangıçta Ksanthos Ovası yani bugünkü Eşen Irmağı Ovası içerisindeydi ve Ksanthos Ovası’ndaki kentler arasında bir tek Patara’nın limanı vardı. O zaman eğer denize açılacaksa, bu kent Ksathos Ovası’nda ilk kurulan kentlerden biri olmalıydı. Bkz. Işık 1999b, 69. 192 Bu ovanın gerçekten de erken dönemlerde Likya’yı simgelediğini gösteren bir başka kaynak da Homeros’dur. İlyada destanında Likya orduları Truva’ya yardıma gidiyorlar, en önemli komutanları Sarpedon ve Sarpedon sürekli Ksanthos Irmağı ile beraber anılıyor. İşte o zaman anlaşılıyor ki o zamanın Likya’sı, Ksanthos Irmağı’nın etrafındaki Eşen Ovası’dır. Bkz. Işık 1999b, 69. 193 Işık-İşkan 2002, 50. 194 Işık 2011, 11. 195 Işık 2007, 17. 196 Patara bir zamanlar bölge için Dünya’ya açılan kapı olma özelliğini bu jeolojik etmenlere borçlu iken, yüzyıllar sonra unutulmasını ve terk edilmesini de bu jeolojik etmenler neticesinde olsa gerekir. 197 Işık 2011, 11.

20

Bu konumu nedeniyle de vadideki diğer Lykia yerleşimlerinin, özellikle Tlos198, Pınara ve Ksanthos’un dünyaya açılan deniz kapısıdır199. Hitit büyük Kralı IV. Tuthaliya, Yalburt Kaynak Tapınağı’nı çevreleyen Luvi hieroglif yazıtında200 İ.Ö. 1250-1225 arası bir zamanda zaferle bitirdiği Lukka seferini anlatırken “Patar Dağı201’nın karşısında adaklar ve armağanlar sundum, steller diktim, kutsal mekânlar inşa ettim202” derken203, kentin daha o tarihlerde204 ne denli ayrıcalıklı olduğunu da bildirmektedir205. Kentte ilk yerleşim, koyun ortalarında ve doğu kıyısında bir höyük gibi yükselen tepecik üzerindedir206. Öncelikli olarak tepenin doğu topuğunda 1992 kazısıyla saptanan İ.Ö. 11. ve 10. yüzyıl çömlek parçalarıyla karanlık aralanmıştır207. Bu yerde aynı alt katmanda bulunan bir taş balta ve batı yamaçta 1999 yılı kazısıyla gün yüzüne çıkan İ.Ö. 2000 yılı dolayları yapımı çömlek parçalarıyla bilinenden 1250 yıl kadar erkene çekilmiştir208. Kent; üç yanı çevreleyen kireçtaşından dağ ve tepelerin halice kıyılanan dar düzlüğünde, bu çanağa inen yumuşak eğimli yamaçlarda ve burayı gören alçak tepelerin düzlük ve sırtlarında kazanılan 500 hektar dolayında yerleşime

198 Tlos için bkz. Bean 1980, 63. 199 Işık 2011, 11. 200 1993 yılında bir İtalyan, Ilgın Yalburt’taki kaynak tapınağının yazıtlarını yayınladı. O yazıtlarda, o kaynak tapınağını İ.Ö. 1450’li yıllarda yaptıran Hitit Kralı IV. Tuthalya, Lukka ile ilgili bir seferden söz ediyor, o seferden söz ederken, Patar Dağı’nın üstünde sunular sundum diyor, dikme taşlar diktim ve tanrılara evler yaptırdım diyor. Bkz. Işık 1999b, 69. 201 Patar Dağı diyor, Patara demiyor. İ.S. 5. yüzyılda Helsikiyos adlı İskenderiye’de yaşayan ilk ansiklopedi yazarı Patara maddesinde diyor ki, Patara hem dağdır, hem de kent. Niye o Hitit metinlerinde Patar Dağı deniyor, o zaman anlıyoruz. Bkz. Işık 1999b, 69. 202 Koskoca yazıtta bu sefere ilişkin bir tek Patara’da bu olay yaşanıyor. Bu bir utku simgesi, demek ki utku kazanmış ki, tanrılara sunular sunuyor, steller dikiyor birde tapınak yaptırıyor, evler yaptırıyor. Bkz. Işık 1999b, 69. 203 Yalburt Kaynak Tapınağı yazıtındaki “Patar Dağı” tanımı, kentin Hitit’le çağdaşlığında kuşku bırakmaz. Büyük Kral’ın “önünde adaklar ve armağanlar sunduğu, steller diktiği, (kutsal) mekanlar yaptığı” bu “Kutsal Dağ” kentin doğusunda yükselen Doğucasarı olmalıdır. Bkz. Işık 2011, 17. 204 Kentte 1993 yılında, tek merkezli iç içe çemberler dediğimiz bir motif bulundu. Bu tür çemberler Yunanistan’da herhangi bir yerde bulunursa tarihi kesin; protogeometrik dönem dedikleri 10. ve 11. yüzyıla tarihleniyor. Fakat bu gibi çemberler Anadolu’da bulunursa 7. yüzyıl içlerine kadar devam ediyor, bu iç içe çemberlerle birlikte, yine aynı katmanda, en dip katmanda bir de taş balta bulundu. O taş balta ile anladık ki ikinci bin, üçüncü bin, daha erken burada var. Bkz. Işık 1999b, 69. 205 Işık-İşkan 2002, 50. 206 Işık-İşkan 2002, 50. 207 Işık-İşkan 2002, 50. 208 Işık-İşkan 2002, 50.

21 elverişli bir toprak üzerine yayılır209. Halicin doğu kenarında girişte Kurşunlutepe ve ortalarına doğru Tepecik konumlanır210. Patara çanağının doğusu ise, giderek yükselen ve 8 km kadar sonra Eren Dağı’ndan büyüleyici Fırnaz Koyu’na inen bir dağ kütlesiyle sınırlıdır211. Kent batıda az eğimli Alakür ve Gürlen yamaçlarının oluşturduğu sırt ve kuzeyde Kulaksız ve Ada Tepe ile Ksanthos Vadisi’nden ayrılırken; sonuncularının arasındaki dar kaya geçidi Kısık, çanağın kuzey ucunda Lykia karasına bağlanır212. Xanthos, Pınara, Olympos, Myra ve Tlos'la birlikte213 altı büyük Likya şehrinden birisidir214; halkının salt diğer Lykia kentlerinin değil, Roma'nın yurttaşlık haklarına yaraşık görüldüğü, Birliğin politik nabzının attığı, bu nedenle de ilgili Roma yöneticilerinin konakladığı bir anakent215. Strabon Lykia Birliğinde oy hakkını paylaşan 23 kentten bahsederken bunların arasında Patara’yı da saymaktadır216. Patara uzun bir tarihe sahiptir217. İskender’in İ.Ö. 333’de şehri teslim aldıktan218 sonra Atinalı General Phoikon’a gelir kaynağı olarak sunduğu dört şehir içinde Patara’da yer alır; tarihçi bunun asil bir teklif olduğunu ancak Phokion’un daha da asil bir davranışla bu öneriyi geri çevirdiğini söyler219. Daha önce Perslerin ve Atinalıların hedeflediği gibi, İskender’in amacı da Lykia kıyılarının stratejik önemde ki limanlarını denetimi altında tutmaktı220. İskender’den sonraki dönemlerde yapılan savaşlar sırasında Patara bir deniz üssü olarak önemli bir görev yüklendi221. Lykia’nın ana limanı olarak Patara’nın önemi İskender’in varisleri tarafından da bilinmiş olmalı ki, kent onun ölümünden hemen sonra Antigonoslar ve Ptolemaioslar arasındaki sahiplik kavgasının odağındaydı222. Ptolemaios Soter’in bölgeyle ilgisi İ.Ö. 309 yılında ilk Phaselis’le başlar ve Antigonos’un Lykia’daki garnizonu Ksanthos’u ele geçirirken, bunun belli ki Patara

209 Işık 2011, 11. 210 Işık 2011, 11. 211 Işık 2011, 11. 212 Işık 2011, 11. 213 Işık-Yılmaz 1990, 1. 214 Akşit 1967, 104. 215 Işık-Yılmaz 1990, 1. 216 Strabon, Geographıka, XIV. III. 245. 217 Bean 1997, 87. 218 Büyük İskender’e direnmeksizin teslim oldu ve giderek bir deniz üssü olarak önem kazandı. Bkz. Sevin 2001, 142. 219 Bean 1997, 87. 220 Işık 2011, 19. 221 Bean 1997, 87. 222 Işık 2011, 19.

22

üzerinden gerçekleştirir223. Ancak bu Mısır egemenliği kısa sürmüştür çünkü Lykia İ.Ö. 305’te Antigonos’un olmuştur224. Sonuçta en erken Ptolemaios Soter’le İ.Ö 309 yılında, en geç oğlu Ptolemaios Philadelphos’la İ.Ö. 281 Korupedion Savaşı sonrasında, Lykia ile birlikte Patara’da Mısır’ın olmuştur225. II. Ptolemaios kenti, karısı ve kız kardeşinin adıyla onurlandırır; yerleşmemiş olsa da, Patara’nın adı, bağımsızlığa büyük oranda saygıyla yüz yıl kadar süren Mısır yönetimi boyunca “Arsinoe” olur, kentin mimari dokusu ayrıcalıklı imar etkinlikleriyle zenginleşir226. İ.Ö. 197’de Patara, bu kez Makedon kökenli bir başka güce, Seleukoslara el değiştirir227. Suriye Kralı III. Antiokhos’un Lykia’ya egemenliği ancak Romalılara karşı Magnesia’da yitirilen savaşın ardından İ.Ö. 189/88 yılında imzaladığı Apameia Antlaşması’na dek sürebilmiştir228. Ve Lykia, Romalılar tarafından bağlaşığı Rhodos’un yönetimine bırakılır229. Bunu içlerine sindiremeyen Lykialıların dirençle sürdürdüğü özgürlük kavgası, İ.Ö. 168/67’de amacına ulaşacak; Roma Senatosu Lykia’ya bağımsızlığını tanımaya mecbur kalacaktı230. Bölge bağımsızlığına kavuşmasının ardından Lykia Birliği kurulacak ve bu birlik Patara’yı Lykia’nın merkezi yapacaktı231. Birlik Meclisi, Birlik Arşivi, Birlik Hazine Odası ve Birlik Konukevi oraya yapılacak ve Patara o mecliste üç oy hakkına sahip en büyük ve önemli altı kentten biri olacaktı232. İ.Ö. 88- 85 yıllarını kapsayan I. Mithridates Savaşları sırasında Pontus ordusu Patara Limanı’nı ele geçiremeyince, Mithridates Eupator’un kızgınlıkla buraya geldiği; kuşattığı kenti hemen ele geçiremeyişinin çılgınlığıyla, Leto’nun kutsal koruluğunu yakarak öç almak istediği, ancak o gece gördüğü bir rüyayla bundan caydığı bilinmektedir233. Kısa bir süre sonra, İ.Ö. 84’de Sulla, Lykia’da Pontus sahipliğine son verecek; Roma’ya karşı sadakatin karşılığı olarak da, belki az bir vergiyle, ülkeyi yeniden bağımsız kılacaktı234.

223 Işık 2011, 19. 224 Işık 2011, 19. 225 Işık 2011, 19. 226 Işık 2011, 19. 227 Işık 2011, 19. 228 Işık 2011, 19. 229 Işık 2011, 20. 230 Işık 2011, 20. 231 Işık 2011, 20. 232 Işık 2011, 20. 233 Işık 2011, 20. 234 Işık 2011, 20-21.

23

İ.Ö. 42’de Ksanthos felaketinden sonra Patara’ya Brutus gelir ve şehrin teslim olmasını veya buna denk bir bedel ödemesini ister235. İ.S. 43 Lykia’nın Cladius’la bağımsızlığını yitirdiği ve bu imparatorun emriyle bir Roma Eyaletine dönüştürüldüğü yıldır236. İmparatorluk idaresi altında bulunduğu zaman süresince Patara Lykia’nın en belli başlı şehirlerinden biri durumuna geldi; sadece Lykia birliğinde üç oy hakkına sahip olmakla kalmadı aynı zamanda Roma bölge valiliği ve birlik arşivinin korunduğu yer olarak da önem kazandı237. Arşiv muhtemelen Apollon Tapınağı’nda saklanmaktaydı238. Bu yeni düzenlemede Lykia Birliği işlevini ve Patara Birlik başkentliğini239 Romanın denetiminde sürdürür240. Flaviuslar döneminde olasılıkla İ.S. 73/74 yılında imparator Vespasian Lykia’yı Pamphylia ile birleştirerek Likya ve Pamphylia eyaletini oluşturur241. Tartışılsa da çift eyaletin başkenti de Patara olmalıdır242. Likya ve Pamphylia toprakları birleştirildiğinde ve çift eyalet sınırları ’dan Dalaman’a dek genişlediğinde de başkent yine Patara’dır; Side, Aspendos, Perge, Atteleia, Phaselis, Olympos, Limyra, Myra, Phellos, Xanthos, Pınara, Tlos, Telmessos, Kadyanda, Oinoanda ve Balboura gibi ünlü kentler buradan yönetilmiştir243. Pax Romana Patara’ya da barış ve refah getirmiş olmalıdır244. İ.S. 1. yüzyıl Erken İmparatorluk Dönemi’nin başkentliğine yakışan Lykia Yol Kılavuzu Anıtı245, Deniz Feneri, Büyük Hamam246, Marciana Tapınak Mezarı247 ve Onur takı248 gibi özgün anıtsal yapılarıyla göz kamaştıran kent; İ.S. 2. ve 3. yüzyıllarda Granarium249, Korinth Tapınağı250 ve yenilenen

235 Bean 1997, 87-88. 236 Işık 2011, 21. 237 Bean 1997, 88. 238 Bean 1997, 88. 239 İ.Ö. 300’den İ.S. 300’e uzanan altıyüz yıllık zamanda Patara Likya Birliği’ne başkentlik yapar. Bkz. Işık- İşkan 2002, 51. 240 Işık 2011, 21. 241 Işık 2011, 21. 242 Işık 2011, 21. 243 Işık-İşkan 2002, 51. 244 Işık 2011, 22. 245 Şahin 2011, 34-42; Işık 2011, 35-37. 246 Işık 2011, 47-53. 247 Işık 2011, 87-88. 248 Işık 2011, 45-47. 249 Latince “Horreum” ardiye demektir. Çoğunlukla çoğul olarak yani “Horrea” şeklinde kullanılır. İçerisinde tahıl saklananlara “Granarium” demek daha doğru olur. Bunun çoğulu da, “Granaria” şeklindedir. Bunların en iyi kalmış olanları, başşehir Roma’nın limanı olan Ostia’dadırlar. İmparator Hadrianus’un İ.S 128 yılına

24

Tiyatro251 yapılarının görkeminde parlak bir süreç geçirir252. Ticaret ve Apollon kehanetiyle gelen yüksek yaşam düzeyiyle Lykia’da en büyük refah payı Patara ile Myra’ya düşecektir253. Kentin bitmeyen zenginliği, özellikle Roma’nın ekonomik nedenlerle çöküşe geçtiği İ.S. 3. yüzyıl ortalarında, içinde Atina yapımı pahalı lahitler barındıran, Roma tapınağı biçimli anıt mezarların varlığında yansımaktadır254. II. Theodosios döneminde (İ.S. 408- 450) başkentlik Patara’dan dinsel merkez Myra’ya geçer255. İ.S. 7. ve 8. yüzyıllarda süreklileşen Arap yağmalarının usancıyla bir kısım halk, Patara gibi talana açık liman kentlerinden dağlık Lykia’ya çekilmiştir256. İ.S. 1176 Myriokephalon savaşı ile Lykia da yoğun biçimde Türkleşme ve İslamlaşma süreci başlar257. Patara’dan son haber İ.S. 1478 tarihlidir, Cem Sultan buraya o yıl, babası Fatih Sultan Mehmet’in buyruğu üzerine Rhodoslular ile bir anlaşma yapmak için gelmiştir, sonrasında artık ölü bir yerleşimdir258.

rastlayan Lykia ziyareti, Küçük Asya’ya oldukça büyük bir özenle inşa edilmiş olan 2 Granarium kazandırmıştır. Bunlardan biri Patara (Ovagelemiş)’da diğeriyse Myra (Demre)’nın limanı olan ’dedir. Bkz. Anabolu 1999, 157. 250 Işık 2011, 53-55. 251 Işık 2011, 56-57. 252 Işık 2011, 22. 253 Işık 2011, 22. 254 Işık 2011, 22. 255 Işık 2011, 22. 256 Işık 2011, 23. 257 Işık 2011, 24. 258 Işık 2011, 24.

25

4.2. Efsaneler Örgüsü İçinde Kuruluşu ve İsminin Kökeni

Bir kentin tarihi hakkında sadece ismini duyarak bile kentin yapısı ve tarihi değeri hakkında bir fikir sahibi olabiliriz. Binlerce yıllık tarihinde çeşitli uygarlıklara beşiklik eden Anadolu, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra, mitolojik efsaneler ve karakterler açısından da zengin bir birikime sahiptir. Bu birikimin belki de su yüzüne çıkmış hali kent isimlerinde karşımıza çıkmaktadır. Bu birikimi daha iyi anlayabilmek için bir kentin isminin kökenine ve ve ark planında sakladığı gizemli geçmişine göz atmak faydalı olacaktır. Likçe adının “pttara”, “pttareze” olarak tespit edilmesi259 ve Hekataios tarafından bir Likya şehri olarak zikredilmesi, şehrin en az İ.Ö. 5 ve 6 asırdaki mevcudiyetini göstermektedir260. Diğer tarafta, Hekataios’un aynı beyanında, Patara’nın, Apollon ile Xanthos’lu Nymphe261 Lycia’nın oğulları262 tarafından kurulmuş olduğu263 söylenmektedir264. Eşen Çayı ağzında kurulmuş bu ilkçağ kentinin adının, Luvi dilinde Pada/Pata (Suyu olan, Irmağı olan) sözcüğüyle, kentin büyüklüğünü göstermek üzere buna eklenen büyük anlamında, Ura sözcüğünden türetildiği düşünülmektedir265. Strabon şehrin Pataros tarafından kurulduğunu bildirilmektedir266. Anlatılan bir öyküye göre Yunanistan’dan Lykia’ya içinde lyra, yay ve ok şeklinde Apollon için adak kurabiyeleri bulunan bir kutuyu taşıyan İspanyol bir kız vardı267. Yolculuğu sırasında bir deniz kıyısında kutuyu yanına koyarak dinlenirken uyuya kaldı ve güçlü bir rüzgâr kutuyu denize uçurdu268. Uyandığında kutunu kaybolduğunu görerek gözyaşları içinde evine döndü fakat kutu rüzgâr ve dalgalarla Lykia kıyılarına

259 Plinius’a göre de böyledir bkz. Sevin 2001, 142. Patara, quae prius Pataros bkz. Akşit 1967, 104. 260 Akşit 1967, 104. 261 Mitolojide ikincil tanrıçalar olarak ırmaklarda, kaynaklarda, ormanlarda, kırlarda ve dağlarda yaşayan doğanın dişi güçleri olarak karşımıza çıkarlar. Genç ve güzel kızlar olan Nympheler bitkilerin, ağaçların ve çiçeklerin yetişmesinden, hayvanların büyümesine, doğanın vahşi güzelliğinden yaşamın bereketine kadar doğaya dair her şeyden sorumludurlar. Bkz. Dağlı 2011, 5. 262 Patara’nın kurucusu ise Tanrı Apollon ve Ksanthos ırmağının kızı, Naias Lykia’dan olan oğlu Ikadios’tur, Bkz. Dağlı 2011, 88. Pataros Apollon ile bir Lykia nymphesinin oğludur. Bkz. Bean 1997, 85. 263 Onun da Patara’nın bu şekilde efsaneleştirilen kuruluşu da, eski bir tarihe konulmasını gerekli kılmaktadır. Bkz. Akşit 1967, 104. 264 Akşit 1967, 104. 265 Umar 1999b, 73. 266 Akşit 1967, 104. 267 Bean 1997, 85. 268 Bean 1997, 85.

26 ulaştı269. Kutuyu burada bulan bir vatandaş kızın adağını yerine getirdi270. Bu öykü İ.Ö. 1 yüzyıla ait Yunanlı bir yazar tarafından anlatılmıştır; kutu için kullanılan sözcük “patara” idi ve Patara şehride adını bundan almıştır271. Bugün Patara sözcüğü Yunanca olmadığı gibi Lykia dilinde de değildir ancak Latincede ki patera ile aynı anlamlı olmalıdır ki bu da yukarıdaki öykünün daha geç bir döneme ait olduğunu gösterir272. Patara Lykialılar tarafından kurulmuştur273. Sikke ve yazıtlardan bilinen Lykia dilinde ki ismi Pttara’dır274. Lykia’yı Hellenleştirmeye yönelik olarak da Patara’nın kuruluşu ve adı ise Apollon ve Lykia’dan doğma Pataros’a bağlanmıştır275. Pataros’un Trmiles ve Praksidike’nin oğulları sayılan diğer üçüne “kardeş” yapılmayışı ve Lykialıların baştanrısı ile ülkenin adıyla özdeş su perisinin oğlu sayılışı, kentin Apollon ve Lykia için ayrıcalıklı bir yerinin bir yansıması olarak yorumlanabilir276. Çünkü Vergilius’un Aeneas’nda da Apollon ve Lykia’dan doğma kent kurucu oğlunun adı Lycadius’tur277. Vadiyle bağlantı, bir başka mitosta korsan Pataros ve Ksanthos kardeş yapılarak kurulmuş olsa da ve bu kardeşlikte iki komşu kentin, Dio Cassius tarafından aktarılan ve Brutus olayıyla yaşanan, evlilik bağıyla akrabalıkları gerçeği algılansa da; Patara adının Hellence’ye, Likçe Pttra’dan uyarlandığı yadsınamaz278. Çünkü kentin adı Hititçe’de Patar olarak bilinmektedir; yani Akha Hellenlerinin Dor baskısıyla Anadolu kıyı kentlerine sığındıkları İ.Ö. 12. yüzyıl öncesinde konulmuştur ve yerlidir279. G. Neumann’ın Urartı dilinde “kent” anlamındaki “pater” sözcüğüyle kurduğu ilişki tartışmalıdır280. Buna karşın kendilerini “trmmis”, ülkelerini “trmmili” diye tanımladıkları281, Hititçe’de “lukkalı” oldukları ve dil akrabalığı nedeniyle Hint-Avrupa kökenli Luvi halklarından sayıldıkları, tüm Lykialılar için geçerlidir282. Kent kuruluşuyla ilgili efsanenin bir değişiğinde Lapeon’un

269 Bean 1997, 85. 270 Bean 1997, 85. 271 Bean 1997, 85. 272 Bean 1997, 85. 273 Bean 1997, 86. 274 Bean 1997, 86. 275 Işık 2011, 16. 276 Işık 2011, 16. 277 Işık 2011, 16. 278 Işık 2011, 16. 279 Işık 2011, 16. 280 Işık 2011, 16. 281 Laroche 1976, 15-19; Bryce 1986, 21-23. 282 Işık 2011, 16.

27 oğludur Pataros bu kez ve Xanthos’la kardeştir283. Gençliklerinde başlayarak birlikte sürdürdükleri “deniz korsanlığı” yaşamı, artık yerleşme özlemiyle Likya kıyılarında sonlanır günün birinde; biri, Xanthos adını verdiği ırmak kenarını, diğeri Pataros, ırmak ağzının az ötesinde deniz kıyısını yurt seçer ve Xanthos’la Patara böyle doğar destanların dilinde; kardeş ve eşzaman284. Görüldüğü gibi kentin kuruluşu ve kökeni hakkında birçok efsane ve inanış mevcuttur. Bu durum bile başlı başına kentin tarihi köklerinin çok derinlere indiğinin göstergesi olarak değerlendirilebilir.

283 Işık 1991, 38. 284 Işık 1991, 38.

28

5. APOLLON VE KÂHİN TANRI KİMLİĞİ

Patara Antik Kenti ve Letoon Kutsal Alanı Apollon kültlerinden bahsetmeden önce söz konusu tanrının kâhinlik yönü ve bu yönünü oluşturan argümanlardan bahsetmek sanırım konunun geneline bakış açımızı biraz olsun aydınlatacaktır. Bilicilik İlkçağda son derece önem verilen tabir de hata olmasın adeta bir sanattır. Dolayısıyla bu sanat birçok sembolün birleşmesinden meydana gelmektedir. Apollon inancının Anadolu kökenli olduğu bilinmektedir285. Hellen mythos’ları bile Apollon’un anasının Leto olduğunu söyler; oysa Leto Anadolu’nun Ana Tanrıçasından başkası değildir286. Apollon’un kökenini, Ana Tanrıçanın erkeği olan Anadolu baş tanrısına (Tarkhun, Teşup, Adra, Sanda, Atta, Attys, Kadys) bağlamak yanlış olmayacaktır287. Gerçekten Anadolu da bir zamanlar Tarkhun tapkısının merkezi iken sonradan Apollon tapkısı merkezi olmuş yerler, kentçikler, kentler vardır288. Apollon kâhin tanrı kimliğini Python289 yılanını öldürme mythosu290 ile kazanır291. Apollon’a Delos’ta doğumunun hemen ardından kendine bakan tanrıçalara kendi işlevlerini şu sözlerle anlattırır: “Benim olsun lyra ve benim olsun kıvrık yay, önceden haber vereceğim Zeus’un niyetlerini insanlara, kesin ve doğru biçimde292”. Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi Apollon’un kehanet293 özelliği aslında babası Zeus’la bağlantılıdır294. Nitekim Zeus’un Loksias adında bir kâhini olduğu gibi, Apollon da Loksias (İma Eden) sıfatıyla tanımlanmıştır çünkü Apollon’un kehanetleri

285 Umar 1999a, 214. 286 Umar 1999a, 214. 287 Umar 1999a, 214. 288 Umar 1999a, 214. 289 Themis Tapınağı’nın koruyucu olan Python yöredeki tüm canlılara zarar veriyordu. Ayrıca Leto çocuklarına hamile iken, kıskanç Hera, Leto’yu izleme görevini bu Python’a vermişti. Python’u öldüren Apollon, Delphoi’da kehanet merkezi kurup, Python’un anısına Pythia Bayramlarını ve yarışmalarını kurar bkz. Çelik a.g.e. , 12-13. 290 Apollon kültünde canavarların öldürülmesi değişiklik gösteren bir motiftir. Öldürülen canavar hatta Delphoi’daki yaratığın cinsiyeti çok çeşitli olarak karşımıza çıkmaktadır. En bilinen versiyonda bir yılan olarak tanımlanan Python, Gaia’nın ve Delphoi efendisinin oğludur ve Apollon’un oklarıyla ölmüştür. Nitekim Pythia bayramları da Apollon’un bu zaferinin bir kutlaması olarak gerçekleştirilmektedir. Bkz. Tanrıver 2009, 239. 291 Çelik a.g.e. , 12. 292 Tanrıver 2009, 240. 293 K-h-n kökünden gelen kehanet, sezgi veya bir tür ilhamla yahut bazı işaretlerin yorumuyla ileride meydana gelecek olayları önceden görme ya da haber verme, gizli veya esrarengiz bilgiyi ortaya çıkarma işi yahut sanatına denir. Bkz. Yılmaz 2007, 12. 294 Tanrıver 2009, 241.

29 genellikle yoruma açık ve dolambaçlıdır295. Sık sık da tanrının sözleri ancak acı veren birkaç denemeden sonra anlaşılabilecek niteliktedir296. Aiskhylos’un Eumenides’inde, Erinys’lere “Zeus’un emri olmadan hiçbir erkek, kadın veya site hakkında kehanette bulunmadığı” konusunda güvence verir297. Olymposluların Babasına gösterilen bu saygı, Apollon’un düzen ve yasa düşünceleriyle ilişkisini açıklar, Klasik çağda tam anlamıyla dinin yasal yönünü temsil eder298. Platon ona “milli yorumcu” adını verir299. Öğütlerini Delphoi’de kâhinler Atina ve Sparta’da da yorumcuları aracılığıyla aktarır; bunlar tapınaklarda ki tören usulleri ve özellikle de cinayetlerin gerektirdiği arınmalarla ilgili tanrının aldığı önlemleri aktarır ve açıklarlar çünkü Delphoi Apollon’dan önce de kehanet yeri olarak bir öneme sahipti300. Tanrı Apollon’un kâhin tanrı olmanın ötesinde, önemli kimliklerinden biri de kötülüklerden arındıran kimliğidir301. Alexikakos olarak kötülükleri yok edici işleve sahiptir302. Apollon tam anlamıyla kötülüğü uzaklaştıran (apotropaios) ve arındıran (katharsios) bir tanrı haline gelmişse, bunun nedeni kendisinin de Python cinayetinden sonra

295 Tanrıver 2009, 241. 296 Tanrıver 2009, 241. 297 Eliade 2003, 333. 298 Eliade 2003, 333. 299 Eliade 2003, 333. 300 Eliade 2003, 333. Eski çağlardan beri kutsallığın ve Yeryüzü Ana’nın güçlerinin tezahür ettiği bu çok saygın kehanet yeri, Apollon’un egemenliğinde yeni bir dinsel yönelişe girdi. Kehanet sözcüğünü Pythia ve danışmaya katılan kâhin üstleniyordu. Başlangıçta yılda bir kez yapılan danışmalar sonra ayda bir kez ve sonunda da Apollon’un bulunmadığı kış ayları dışında birçok kez yapılmaya başlandı. Danışma işlemine hazırlık olarak bir keçi kurban ediliyordu. Kehanet için başvuranlar genellikle sorularını seçenekli bir biçimde yöneltiyorlar, yani şunu mu yoksa bunu mu yapmanın tercih edilmesi gerektiğini soruyorlardı. Pythia beyaz veya siyah bakla çekerek sorulara yanıt veriyordu. Daha ciddi durumlarda, esin kaynağı Apollon olan Pythia tapınağının yeraltı bölümlerinden kehanet bildiriliyordu. Pythia sayıklamalarından söz edilmiştir, ama histerik kendinden geçmelere veya Dionysosçu türde ruh işgallerine işaret eden hiçbir bulgu yoktur. Platon, Pythia’nın sayıklamasını (manesia) Musalar’dan kaynaklanan şiirsel esinme ve Aphrodite’nin aşk taşkınlığına benzetir. Plutarkhos’a göre “Tanrı, Pythia’nın içine geleceği aydınlatan ışığı ve görüleri yerleştirmekle yetinir, coşkunun kaynağı budur”. Pytia bu kendinden geçme haline hangi yollardan ulaşıyordu bu bir sır olarak kalmıştır. Delphoi’nin köylü kadınları arasından seçilen Pythia belirlenmiş bir tarihte kehanette bulunuyordu. Çiğnediği defne yaprakları, defne tütsüleri, içtiği Kassotis kaynağı suyunun hiçbir sarhoş edici özelliği yoktur ve kendinden geçmesi bunlarla açıklanamaz. Anlatıya göre kehanet sacayağı doğaüstü güçleri bulunan buhurların çıktığı bir uçurumun üstündeydi. Bununlar birlikte yapılan kazılarda ne yerde bir çatlak, ne Pythia’nın içine indiği mağara bulundu. Bkz. Eliade 2003, 334-335. 301 Şahin 1998, 24. 302 Çelik a.g.e. , 15.

30 arınmak zorunda kalmasıdır303. Ok ve yayını kullanıp Python’un öldürerek, Delphoi ve yöresini kötülüklerden arındırmıştır304. Bu durumla bağlantılı olarak; Aelianus’un bir pasajında şöyle bir anlatım dile getirilmiştir “Klaros’un kutsal korusunda ne engerek yılanı, ne zehirli örümcekler ve ne de akrep yaşar305. Zira Phoibos, bu derin vadinin dişbudakları altında saklanmış olan zehirli sürüngenleri korudan306 kovdu307”. Apollon’un kötülüklerden arındıran kimliğine örnek olarak Apollon’un Smintheus kültü de örnek olarak verilebilir. Smintheus kültünün doğmasına neden olan küçük hayvanlar (fareler), tarlaları, çiftlikleri ve zahire depolarını devamlı bir biçimde tehdit etmişler ve ürünlere zarar vermişlerdir308. Kültün özünde de Apollon’un okları ile fareleri öldürmesi yer almaktadır. Hastalıklar ve felaketler en geniş anlamıyla nosos (bela) olarak yorumlanır309. Felaket kişisel bir suçun sonucunda olmasa da, kişiler kirlilikten (miasma) ve felaketten kurtulmanın yolunu bulmak zorundadırlar310. Bu kurtuluş yolunu bulmak doğal olarak insanüstü bir bilgi gerektirdiği için bir kehanet tanrısına danışmayı zorunlu kılmaktadır: Apollon bu anlamda en çok başvurulan tanrı olmuştur311. Bu nedenle her ne kadar, başka tanrılara ya da ölü kahramanlara ait başka kehanet ocakları olsa da, Arkaik Dönem’lerde kehanet, Apollon kültünün yaygınlaşmasında en önemli etmen olmuştur: İlyada’da kâhinler daima Apollon’un koruması altındadır312. Apollon’un kehanet işlevi de tamamen lyra’sının rolüyle bağlantılıdır, çünkü lyra kutsal müziğin ve şarkının en önemli elemanıdır313. Tanrıya danışmanın genellikle gelecekten çok o günkü sıkıntılarla ve karşılaşılan sorunlarla ilgili olduğu anlaşılmaktadır314. Anlaşılan antik dönem insanı günlük meselelerini çözme noktasında kehaneti etkin olarak kullanmıştır. Apollon verdiği kehanetlerle kötülükleri

303 Eliade 2003, 333. 304 Çelik a.g.e. , 15. 305 Bkz. Şahin 1998, 24. 306 Apollon’un Klaros’daki yılanları öldürmesi, Khitonien yılan Python’u öldürme mythosunu anımsatmakta ve bir kez daha Delphoi’lu Apollon Pythios kültü ile olan ilişkisini göstermektedir. Bkz. Şahin 1998, 25. 307 Şahin 1998, 24-25. 308 Çelik a.g.e. , 15. 309 Tanrıver 2009, 240. 310 Tanrıver 2009, 240-241. 311 Tanrıver 2009, 241. 312 Tanrıver 2009, 241. 313 Tanrıver 2009, 256. 314 Tanrıver 2009, 257-258.

31 uzaklaştırmakta, insanlara başlarına gelen belayı savuşturmaları için çareler göstermektedir315. Tanrı kötülükleri uzaklaştırıcı özelliğini verdiği kehanetler ile aktif olarak kullanmaktadır. Klaros’un İ.S. 166-215 yıllarına ait üç kehanetinde, belaları uzaklaştırmak için yapılması gereken şeylerin en başında tanrının kendi heykelinin dikilmesi gelmektedir316. ’e veba salgınına karşı şu öğütlenmektedir: “Ayrıca bütün şehir kapılarının etrafını, sanki uzaktan kısır salgını vuruyormuş gibi hastalıkları yok eden yayıyla donanmış Phoibos Klarios’un kutsal bir heykeli için kutsayın317”. Yine bir veba salgını ve tarlalardaki ürünleri yok eden bir hastalıkla karşı karşıya kalan Kaisareia Troketta’dan istenen de aynı şeydir318. Antik dönemde bir kentte salgın bir hastalık çıktığında, insanlar bunu kültlere bağlı bir arınmayla giderilebilecek, çoğunlukla Apollon’un gönderdiği bir ceza ve kirlenme olarak algılamaktaydılar319. Bu durum sadece Apollon için geçerli değildir. Anadolu’nun deprem felaketine uğrayan birçok antik kentinde depremin kentlerinde Poseidon kültünün ihmal edilmesi nedeniyle bu kentlerin Poseidon tarafından cezalandırılması olduğu yorumunu yapan birçok Batı Anadolu kentinde depremlerden sonra yaygın bir şekilde sunuda bulunulduğu yazıtlarla belgelenmektedir320. Buradan şu sonucu çıkmaktadır: İnsanlar başlarına gelen hastalık ve sıkıntıları321 açıklama noktasında inançlarını temel olarak kullanmışlardır. Bu durum tabi ki bilimsellikte ilerleme kaydedildikçe ters yönde değişime uğrayacaktır. O dönem için insanlar büyük veba salgınlarını veya daha farklı felaketleri tam olarak açıklayamadıkları için suçu “tanrılar ve mitolojik inançlarına” atmayı tercih etmişlerdir. Apollon sadece salgının kaynağı olmakla kalmıyor, aynı zamanda çoğunlukla onun nasıl aşılacağını öğütleyen tanrı olarak da görülüyordu322. Neden ve çare aynı kaynak üzerinde toplanıyor. Tanrının kâhinlik özelliği insanlara yerleşecekleri yeri seçmede323, koloni kuruluşlarında Delphoi kehanetine danışılması şeklinde bir gelenekte ortaya çıkarmıştır324. Kuruluş hikâyelerinde neredeyse hiç bir koloni Delphoi’un kehanetine danışılmadan

315 Tanrıver 2009, 258. 316 Tanrıver 2009, 258. 317 Tanrıver 2009, 258-259. 318 Tanrıver 2009, 259. 319 Tanrıver 2009, 259. 320 Sayar 1999, 138-139. 321 Kötülük ve hastalıkların nedenlerini bildiğine inanıldığı için, günah, kirlilik ve hastalıklara karşı tanrıya kehanet başvurusu yapılıyordu. Bkz. Çelik a.g.e. , 15. 322 Tanrıver 2009, 259. 323 Dönem insanı için kehanetin ne derece önemli ve saygın olduğunu buradan anlayabiliriz. 324 Tanrıver 2009, 269.

32 kurulmamaktadır325. Tanrının Ktistes ve Oikistes (Kurucu) epithetleri bu özelliğine dikkat çekmektedir326. Delphoi’un Yunan kentlerinin idari yapılarının oluşmasında da önemli rolü olduğu anlaşılmaktadır: Örneğin Atina’daki İ.Ö. 510 yılında Kleisthenes tarafından gerçekleştirilen yeni phyle organizasyonu sırasında Pythia’ya danışılmıştır327. Anlaşıldığı kadarı ile antik dönem insanı birçok meselede bilicilik merkezine danışarak kararlarını almaktaydı328.

325 Tanrıver 2009, 269. 326 Tanrıver 2009, 269. 327 Tanrıver 2009, 354. 328 Kroisos İ.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Pers ülkesine saldırmayı kafasına koyunca, ilk iş olarak bir bilicilik merkezinin öğüdüne başvurmayı düşündü ama öğüdün güvenirliğini belirlemek amacıyla önce bir deneme yapacaktı. Böylece, en ünlü bilicilik merkezlerine, bu arada Didyma’ya da elçiler gönderdi. Elçiler başvurdukları bilicilerden, o anda kralın ne yaptığını söylemelerini istediler. Gerçekte kral o sırada bronz bir kazanın içinde bir kaplumbağa ile bir kuzuyu kaynatmaktaydı. Doğru yanıtı Delphoi Apollon’u verdi, başka bir bilicilik merkezide gerçeğe yaklaştı ama Didyma, başarı gösteremedi. Yine de Kroisos, Brankhidlere her zaman dostça davrandı; tanrıya görkemli adaklar sundu. Bkz. Bean 2001, 213.

33

5.1. Kehanetler

Kehanetler puslu geleceğin aydınlanması ve olacakların bilinmesini öngören bir bilimdir. Geleceği bildiren kehanetler insanların meselelerini çözdüğü ve hayatını belli noktalarda kolaylaştırdığı için faydalıdır diyebiliriz. Tabi ki kehanet noktasında yapılan öngörüler çok çeşitli şekillerde yapılmaktadır ki bunu ileride göreceğiz. Yazılı kehanetler, Yunan dünyasındaki yazım sanatının ilk örneklerini oluşturmaktadır ve yaklaşık olarak İ.Ö. 750 yıllarından itibaren görünmeye başlarlar; bu erken dönem kehanetleri, soru ve cevabının nedenleri ve ritüel329ler hakkında fazla bilgi vermeyen tekstlerdir330. Yunanlılar bilgileri yazılı olarak saklamaya önem verdiklerinden, bu erken kehanetleri yazılı biçimde toplamışlar ve böylece her zaman ellerinde metin halinde kehanetler bulunmasını sağlamışlardır: En az bin yıl boyunca toplandığı kabul edilen Sibylla331 kehanetleri, yazılı kehanetler içinde en büyük paya sahiptir332. Daha geç dönemde, İ.Ö. 600’lerde, Giritli Epimenides kehanetleri görülür; sonra onun ününü gölgeleyen şair Orpheus333 ve onun öğrencisi Musaios’un kehanetleri gelir334. Bakis adındaki kişinin Nympheler335’den esinlenerek oluşturduğunu söylediği kehanetler de Pers savaşları sırasında önem kazanmıştır336. Bunların dışında birçok antik yazar, çeşitli kehanet ocakları tarafından verilen kehanetlerden337 bahsederek, bugün onlar hakkında bilgi

329 Ritüel tanımı ve mitosları için bkz. Hooke 1991, 10. 330 Tanrıver 2009, 356. 331 Apollon kültüne bağlı, geleceği bilen, öngören tanrının esiniyle dolup onun ağzından fal bakan, olacakları açıklayan kâhin. Ancak Apollon kâhinlerinin hepsine Sibylla denmiyor, örneğin Delphoi’deki kahinin adı Pythia’dır. Detaylı bilgi için ayrıca bkz. Erhat 2006, 270, v.d. Sibyla adı Anadolu’daki bilicilik merkezlerinde ki kahin kadınlara veriliyor. Bkz. Erhat 2006, 270. 332 Tanrıver 2009, 356. 333 Orfeus, şarkılarıyla insanları, hayvanları, ağaçları ve hatta kayaları dahi etkileyen yetenekli bir lir çalğıcısıdır. Orfeus’un Trakyalı Oiagros ya da Apollon ile epik şiirin Musası Kalliope’nin oğlu olduğuna inanılır. Detaylı bilgi için bkz. Tatar-Sağlam 2007, 44, v.d. 334 Tanrıver 2009, 356. 335 Aslında Başı örtülü, yani gelin anlamına gelen nympha kırlarda, sularda, ormanlarda yaşayan doğal ve tanrısal varlıkların dişi olanlarına verilen addır. Homeros’a göre nympha’lar Zeus’un kızlarıdır. Detaylı bilgi için bkz. Erhat 2006, 219, v.d. 336 Tanrıver 2009, 356. 337 Çeşitli arınma ayinleri ve benzeri önlemlerle istenmeyen kehanetlerin önleneceğine inanılırdı. Bkz. Oates 2004, 176-188.

34 sahibi olmamızı sağlamışlardır338. Her ne kadar her kehanet belli ölçülerde bir eylemin resmi olarak onaylanması olarak kabul edilebilirse de, bazı özel kehanetler, örneğin koloni kuruluşlarıyla ilgili olanlar çok belirgin bir onaylama özelliği taşır339. Bu dönemde yeni kurulacak kolonilerin yerleri konusunda kehanet ocaklarının ve en fazla da Delphoi’un340 onayına başvurulmuş olmalıdır341. Spartalı Dorieus örneği bir koloni kuruluşunun başarısı için bir kehanete danışılmasının zorunlu342 olduğunu göstermektedir343. Dorieus, kolonicileri herhangi bir kehanete başvurmadan Libya’ya götürür ve iki yıl sonra koloni kurmaktan vazgeçmek zorunda kalır; çünkü yerliler Kartacalılarla birleşip karşı koymuşlar ve onları geri püskürtmüşlerdir344. Belki de bu düşünce yapısı başarısızlığın ardından sığınılan güzel bir liman olarak değerlendirilmiştir. Anabasis’te Ksenophon İ.Ö. 401’de Kyros’un ağabeyi kral Artakserkses’e karşı giriştiği sefere katılmadan önce kehanete danışmıştır345. Görüldüğü gibi hastalıktan, savaş ve kent kuruluşuna kadar birçok meselede insanlar kehanetlere danışmaktadırlar.

338 Tanrıver 2009, 357. 339 Tanrıver 2009, 357. 340 Apollon Python’u öldürür ve büyük bilicilik merkezini de ejderi öldürdüğü yerde kurar. Pytho diye anılan bu merkez sonradan Delphoi adını almıştır. Bkz. Erhat 2006, 49. 341 Tanrıver 2009, 357. 342 Bu düşüncenin temelinde Tanrıların insanlar tarafından gücendirildiklerinde ise yeryüzüne kıtlıklar, depremler, salgın hastalıklar ya da savaşta yenilgi gibi felaketler saldıkları şeklinde bir bakış açısı vardır. Bkz. Martın 2012, 219. 343 Tanrıver 2009, 357. 344 Tanrıver 2009, 357. 345 Tanrıver 2009, 358.

35

5.2. Kehanete Danışma

İnsanlar her zaman, içine düştükleri sıkıntılı durumlarda ya da öngörmedikleri bir gelecekle karşı karşıya kaldıklarında bunun üstesinden gelebilmek için inançlarına başvururlar346. Antik dönemde de bu tür durumlardan kurtulmak ya da zorluklara347 karşı çareler aramak için yapılacak iş, tanrıların bu konuda neler düşündüğünü algılamaya çalışmak olmuştur348. Bunun için tanrıların işaretlerini ya da ulaştırdıkları mesajları anlamak ve yorumlamak gerekmektedir349. Bu yorumlamanın da birincil adresi kehanet merkezleri olduğuna göre, kehanete danışmanın kapısını aralamış bulunmaktayız. Kehanete danışmak için gerekli olan vücut ve ruh temizliği, ziyaretçilerin tanrıyla ilişkiye girmelerine yardım ediyordu350. Tapınağa girebilmek için rahipleri temiz olduklarına inandırmak zorundaydılar351. Vücudun temizliği kehanete danışmadan belli bir süre öncesinden itibaren genellikle şarap ve belli yiyecek çeşitlerinden ve cinsel ilişkiden uzak durmayı gerektiriyordu352. Cinsel ilişki, şarap ve yiyecek, hayatı mümkün ve daha eğlenceli kılan şeyler olduğundan onlardan yoksun kalmak insanın güçlü bir karakter göstermesine olanak sağlıyordu353. Bu karakter, sophrosyne’nin (iffet) bir derecesi ve kişinin tanrıyla bağlantıya geçme aşamasına ulaşmasına olanak veren bir şeydi354. Ziyaretçiler tanrıya yaklaşmak için, beslenme ve üremeye olan kesin inançlarının göstergesi olarak, ölümlü olduklarını önemsememeleri gerekiyordu355. Fiziksel temizlik gibi Apollon’a yaklaşmak için gerekli olan ruhsal arınmışlık da olasılıkla, kişinin kendini kontrol (otokontrol) vasfına sahip olup olmadığıyla ölçülüyordu356. Örneğin Delphoi’da tapınak cella’sının kapısının yanında duran bir herme üzerindeki Yedi Bilge’nin ünlü sözü, her bir ziyaretçiye “γνῶθι σεαυτόν

346 Tanrıver 2009, 339. 347 İnsanoğlu açıklayamadığı kıtlık, deprem, salgın hastalık vb. meseleleri kısa yolda açıklama noktasında mitoloji kılavuzundan bir hayli faydalanmıştır. 348 Tanrıver 2009, 339. 349 Tanrıver 2009, 339. 350 Tanrıver 2009, 454. 351 Tanrıver 2009, 396. 352 Tanrıver 2009, 454-455. 353 Tanrıver 2009, 455. 354 Tanrıver 2009, 455. 355 Tanrıver 2009, 455. 356 Tanrıver 2009, 455.

36

Kendini Bil” (latince nosce te ipsum) öğüdünü vermektedir357. Öğüt, hem kehanet ritüeline girmeye hazırlanan hem de kehaneti aldıktan sonra onu açıklamaya hazırlanan ziyaretçilere kendilerini analiz etmeyi salık vermektedir358. Ritüelin temelinde iki amaç güdülüyordu; ruhun arınması ve esinlenme359. Platon da, insan ruhunu ve vücudunu temizleyen tek şeyin su olduğunu söyler360. Kişisel sorunları nedeniyle başvuruda bulunanlar, adyton’un ön odasına girebiliyorlardı361. Kentleri adına başvuruda bulunan heyetlerin başkanlarına theoros ya da theopropos (Theros ya da theopropos bir kehaneti öğrenmek üzere devlet tarafından gönderilen kişi) deniyor ve adyton’a yalnızca bunlar alınıyorlardı362. Bu kişiler, adyton’un ön odasında ya prophetes ile birlikte banklar üzerinde oturuyor ya da omphalos’un yanında ayakta bekliyorlardı363. Burada bulunan graphikos (sekreter), soruları dizlerinin üzerinde ki levhalara yazıyor, thespiodos ise bu soruları alıp, kutsal kuyunun bulunduğu adyton’un arka odasına geçiyor ve kutsal sudan bir miktar içtikten sonra ekstas durumuna geçiyor, tanrıya soruları yöneltiyor ve yanıtları alıyordu364. Bu yanıtlar önce prophetes tarafından vezinli (hexametron) hale getiriliyor ve daha sonra başvuru sahiplerine iletiliyordu365. Kutsal alanda gerçekleştirilmiş olan kehanetin açıklanmasının nerede yapıldığı tam kesinlik kazanmamıştır366. Bilindiği gibi İ.Ö. 3. yy’dan itibaren Didyma367’da khresmographeion olarak adlandırılan bir mekân vardı368. Olasılıkla tanrının yanıtları burada açıklanıyor, kopyalanıyor ve korunuyordu369. Başvuranlar ise daha sonra kâhinin dile getirdiği kehanetin bir kopyasını alıyorlardı370.

357 Tanrıver 2009, 455. 358 Tanrıver 2009, 455-456. 359 Şahin 1998, 24. 360 Şahin 1998, 24. 361 Şahin 1998, 26. 362 Şahin 1998, 26-27. 363 Şahin 1998, 27. 364 Şahin 1998, 27. 365 Şahin 1998, 26-27. 366 Tanrıver 2009, 451. 367 Bean 2001, 211-224. 368 Tanrıver 2009, 451. 369 Tanrıver 2009, 451. 370 Tanrıver 2009, 451.

37

5.3. Kehanetin Yapılışı

Tanrının işaretlerini ya da sözlerini insanoğluna ileten ya da yorumlayan kişiler, diğer bir deyişle mantis’ler (kâhinler), tanrıyla bağlantıya geçmek için birbirinden çok farklı yöntemler kullanmaktaydılar371. Kehanetlerin bildirilme metodlarının en az kült biçimleri kadar çeşitlilik gösterdiği anlaşılmaktadır372. Tanrının sözleri insanlara su373 ve kan374 içerek, alev ve dumanın şekillerine bakarak375, gaz soluyarak (pneuma)376, kurbanların kesim sırasında düşüş yönleri377 ile ciğerlerinin (hepatoskopeia)378 ve bağırsaklarının379 şekillerine bakarak, defne380 yapragı çiğneyerek381, kuşların uçuş hareketlerini382 gözlemleyerek, tanrıyla cinsel ilişkiye girerek383, rüyaya yatarak384, lekane yüzdürerek (lekanomanteia)385, anahtar yöntemi (kledonomanteia)386 ve kura yöntemi (kleromanteia)387 gibi çok farklı şekillerde

371 Tanrıver 2009, 339- 340. Kehanet için iki ana yöntem kullanılmaktadır. Bunların ilki Epik dönemin gezgin kâhinleri tarafından çok kullanılan yıldızlara, kuşlara ya da kurban hayvanlarına bakarak kehaneti açıklama; diğeri ise yerleşik kehanet ocaklarında kullanılan gaz ya da su gibi doğal maddeler yardımı ile psikolojik bir ruh durumu oluşturarak tanrıyla iletişim kurmadır. Bkz. Tanrıver 2009, 340, dn. 1933. 372 Tanrıver 2009, 340. 373 Klaros bu yönteme örnek olarak gösterilebilir. Bkz. Tanrıver 2009, 340, dn. , 1934. 374 ’da boğa, Argos’da ise kuzu kanı içerek bu yöntem uygulanmaktaydı. Bkz. Tanrıver 2009, 340, dn. 1935. 375 Bu tür kehanet Olympia’daki Zeus ve Thebai’daki Apollon İsmenios kutsal alanlarında yapılıyordu. Bkz. Tanrıver 2009, 340, dn. 1936. 376 Delphoi’daki volkanik gaz soluyarak yapılmaktadır kehanet. Bkz. Tanrıver 2009, dn. 1937. 377 Halliday 1913, 187 v.d. 378 Halliday 1913, 189. 379 Burkert 1985, 113. 380 Defne Apollon için çok önemlidir mitolojisi için bkz. Barışçan 2009, 24-25. 381 M.S. 2. yüzyılda Delphoi’da Pythia’nın defne yapragı çignedigi bilinmektedir. Bkz. Tanrıver 2009, 340, dn. 1941. 382 Parke 1972, 13. 383 Patara’da kahinenin tanrı Apollon’la cinsel ilişkiye girerek kehanetleri aktardıgı bilinmektedir. Bkz. Halliday 1913, 82. 384 Yunanistan’da Heros kültlerinde görülen bir yöntemdir. Bkz. Halliday 1913, 128. Kurbanların hazırlanmasından sonra kişi geceyi kutsal alanda geçirir ve gördüğü rüyaların yorumlanması için rahiplere başvurur. Bkz. Tanrıver, 2009, 351. Bu uygulamada Anadolu kökenli olmalıdır. Nitekim Kilikia’daki Mopsos’un kehanet merkezinde ve Karia’daki Telmessos’da da rüya kehaneti yapılmaktaydı. Bkz. Burkert 1985, 115. 385 Halliday 1913, 145 v.d. 386 ’da Kledones tapınağında. Bkz. Halliday 1913, 231. 387 Bu yöntemde zar ve astragal gibi objeler kullanılmaktadır. Bkz. Tanrıver 2009, 340, dn. 1947.

38 iletilir388. Bütün bu yöntemlerde tanrıyla bir ilişki kurulduğu düşünülse de kahin’in tanrıyla birleştiği ya da tanrının kahinin içine girerek sözlerini onun ağzından duyurdugu düşünülen yöntemlerin ayrı bir önemi vardı389. Özde her tanrı kehanetlerde bulunabilirken Apollon’un özellikle kehanette bulunan bir tanrı olduğu görülmektedir390. Antik devirde kehanet ve sağlıkla ilişkili tanrıların kutsal alanları genellikle bir su kaynağı yakınında bulunur ve bu kaynaklar kutsal kabul edilirlerdi391. Bu kutsal alanlara en güzel örneklerden biri de Klaros kutsal alanıdır392. Zira kaynak, tapınak içinde kutsal kuyuya gelmektedir, antik yazarlar bu kaynağın tutsak düşen ve aşağılanmış olan Manto’nun gözyaşlarından oluştuğunu söylerler393 (Resim 26). Bilicik Apollon Klarios Tapınağı’nın cellası altında yapılır394. Hellen ve Roma devrin yazarlarına göre kâhin ritüelde bir mağara ya da yer altı odasına girdikten sonra kutsal suyu içer ve sonrasında vezinli şiirler halinde kehanetini söyler395. Bazı antik çağ düşünürleri, tanrının esinlerinin ya bir hava akımıyla ya da akan bir su ile karışmış hava ile gelebileceğini, bunun kehanetin prensibi olduğunu ileri sürmüşlerdir396. Kehanette bulunmak için yorumlanacak birtakım işaretler vardır: Kuşların uçuşu, bir pınar ya da kuyudan içilen su, rüzgârın yapraklardaki sesi, gök gürültüsü, bir rüya, rastlantıyla işitilen sözler gibi397. Örnek verecek olursak eğer; Iamblikhos398, Klaros399’daki ritüelin kutsal sudan içilerek yapıldığını belirtir400. Pythia, Apollon’la baglantıya geçmek için Kastalia kaynağında banyosunu yaptıktan ve ilk

388 Tanrıver 2009, 340. 389 Tanrıver 2009, 340. 390 Tanrıver 2009, 340. 391 Şahin 1998, 24. 392 Şahin 1998, 24. 393 Şahin 1998, 24. 394 Şahin 1998, 24. 395 Uyar 2008, 144. 396 Şahin 1998, 24. 397 Necatiğil 1969, 62-63. 398 İ.Ö. 330 yılında ölmüş olan Iamblikhos bir filozoftan çok theolog idi. Büyü ve mystisizme inanan Iamblikhos mucizeler ve dinlerden kuşku duyulmaması gerektiğini savunmuştur. Bkz. Şahin 1998, 24. 399 Hellenistik ve özellikle Roma Çağı’nda ünlü bir kehanet merkezi olarak adını duyuran, Kolophon’un kutsal mahalli durumundaki Klaros, ile Kolophon arasında yer alır. Kesin olmamakla birlikte bu kehanet merkezinin kuruluşu İ.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanır. Ancak bugün kalıntılarını gördüğümüz Apollon Tapınağı’nın, İ.Ö. 4. veya 3. yüzyılda yapılmış olabileceği kabul edilmekle birlikte, tapınak ve çevresinde ki yapılanmanın İ.Ö. 2. yüzyıl içerisine yayıldığı ve hatta İ.S. 2. yüzyıl’da da devam ettiği söylenir. Bkz. Koçhan 1997, 139. 400 Şahin 1998, 24.

39 kurban olarak bir keçiyi sunduktan sonra tapınağa giriyor ve burada arpadan yapılmış yemeğini yiyerek ateşi hiç sönmeyen ocak (hestia) üzerine defne yaprakları401 atıyordu402. Daha sonra adyton’a, tapınağın arka kısmındaki yer altı mekânına girmektedir: Burada dünyanın merkezi kabul edilen omphalos ve yuvarlak kuyu biçimli bir çukurun üzerine yerleştirilmiş bir üçayaklı kazan bulunmaktadır403. Bu kazanın üzeri bir kapakla kapatılır ve Pythia, bunun üzerine oturup alttaki çukurdan yükselen gazları404 soluyarak ve elinde yeni kesilmiş defne dalını sallayarak transa geçerdi: Pythia’nın ağzından çıkan kehanet daha sonra rahipler tarafından Homerik heksametron vezninde açıklanırdı405. Apollon Smintheion406 kutsal alanında bulunan su kaynakları tapınağın kültünün özüne uygun bir yerde kurulduğunu göstermektedir407. Didyma408’daki bilicilik ocağı konusunda ise antik yazarların hepsi bir bilici kadına ve onu esinleyen kutsal pınara değinirler409. Elimizdeki tek ayrıntılı kaynak ise İ.S. 4 yüzyılda yaşamış düşünür Iamblikhos’un yazılarıdır; anlatıldığına göre bilici kadın, ya elinde “belirli bir tanrı tarafından verilmiş” bir asa tutar ya bir akson üzerinde oturur ayaklarını veya giysisinin ucunu suda

401 Defne yaprağı (daphne) ya çiğneniyor ya da tütsü yapılıyordu. Bkz. Şahin 1998, 24. 402 Tanrıver 2009, 352. 403 Tanrıver 2009, 352. 404 Antik kaynaklar tarafından yerden yükseldiği anlatılan volkanik gazların (khasma) gerçekliği jeolojik olarak da ispatlanmıştır. Bir Amerikan ekibi 1980’lerde Yunanistan’daki aktif faylar üzerine yaptığı bir araştırma sırasında, kutsal alanın doğu ve batısında fay yüzeyleri saptadı. Fay hattı Parnassos dağının güney eteği boyunca ilerleyerek kehanet ocağının bulunduğu yerin altına uzanıyordu. Bu alandaki kayaçlarda ve kaynak suyunda methan, ethan ve ethilen izleri saptamışlardır. Bu durum gazların uyuşturucu etkisi olduğunu göstermektedir. Araştırmacı ekibe göre tatlı kokulu ethilen Delphoi’daki ekstazı gerçekleştirebilecek etkilere sahip bir gazdır. Bu gazın insanda ölüme bile yol açabilecek birçok etkisi vardır. Strabon da Phrygia’daki Hierapolis’te Plutonion adı verilen bir mağaradan çıkan gazların içeriye sokulan boğaları öldürdüğünü ancak hadım Kybele rahiplerinin bu gaza karşı bir bağışıklığa sahip olduklarını anlatmaktadır. Bkz. Tanrıver 2009, 352. 405 Tanrıver 2009, 352. 406 Tanrı Apollon’un birçok epithetonları vardır. Bunlar arasında Sminthos (fare) ile ilgili olanı Troas bölgesinde saygınlık kazanmıştır. Bu kültün doğuşunda tarla farelerinin yaptıkları zararlar ve getirdikleri felaketlerin sonuçları vardır. Bkz. Çelem 2009, 1-2. 407 Çelem 2009, 1. 408 Miletos’un ötesinde İonia’nın güney ucunda, Batı Anadolu kıyılarının en etkileyici bağımsız anıtı olarak niteleyebileceğimiz Didyma Apollon Tapınağı yükselir. Didyma hiçbir zaman bir kent niteliği taşımamıştır. Tapınak ve onun yönetiminde ki bilicilik Miletos toprakları içindedir ve rahibi de kentin önde geleen resmi görevlileri arasında yer almıştır. Bkz. Bean 2001, 211. 409 Bean 2001, 218. Ziyaretçilerin kuzeybatıdaki küçük Panormos Limanı’nda karaya çıktıkları ve tapınağa kutsal bir yol ile ulaştıkları bilinmektedir. Bkz. Bean 2001, 213.

40

ıslatır ya da suyun buharını solur410. Bu şekilde kendisini tanrının vereceği esinler için hazırlar; ayrıca kadının411 kutsal alanda yaşaması, kehanette bulunmadan önce yıkanması ve üç gün oruç tutması gerektiği belirtilir412. Klaros da kehanet öncesi kâhin 24 saat oruç tutardı413. Bu bir günlük oruç Didyma’daki kahinelerin tuttuğu üç günlük oruca karşılık daha insaflıdır414. Andriake’nin çok yakınında, Myra’nın 4 km güneybatısında yer alan Sura da kükürtlü ve tuzlu bir su kaynağı yer almaktadır: Bu su burada önemli bir işleve sahip olup yanı başındaki Apollon Tapınağı ile bağlantı içinde kehanet merkezliğini üstlenmiştir415 (Resim 27). Burada ki kehanet antik anlatımlarla tespit edilmiş bir balık kehanetiydi: Buraya gelip kehanet talebinde bulunacak kişiler kurban ettikleri hayvanların etini kızartarak, kaynak başında oluşturulmuş havuzun içindeki balıklara atar ve yemelerini beklerlerdi416. Et yenirse iyiye, yenmez veya balık tarafından havuz dışına atılırsa kötüye alametti, bu tarz bir kehanetin örneği Limyra’da ve Kyaneai’da da vardır417 (Resim 28). Klaros’da bilicilik, gün batımından sonra, meşalelerin ışığında yapılıyordu418. Miletos419’da ele geçen bir kehanet yazıtı Apollon’un “önceki gece söyledim” seklindeki ifadesini kaydeder420. Patara’lı kadın kâhinlerin tanrı ile iletişim kurabilmek için geceleri kendilerini tapınağa kapattıklarını bilmekteyiz421. Apollon Klarios, Apollon Ptoion ve Apollon Koropaios bilicilik merkezleri dışında kehanet işlevini çoğunlukla kadınlar bazen de sırayla ya kadınlar ya da erkekler üstleniyorlardı422. Bahsi geçen üç merkezde ise bu görevi sadece erkeklerin yaptığı bilinmektedir423.

410 Bean 2001, 218. 411 Bilicilik ocağına başvuranların bilici kadının yanına girmesine izin verilmemiştir. Vezne dökülen kehaneti Apollon’un sözcüsü (Prophetes) yazıya aktarır. Sözcü Miletos’taki en yüksek resmi görevlidir; seçim ve kura karışımı bir yöntem ile iş başına getirilir ve görev süresi içinde Didyma’da yaşaması gerekir. Bkz. Bean 2001, 218-219. 412 Bean 2001, 218. 413 Tanrıver 2009, 398. 414 Tanrıver 2009, 398. 415 Onur 2002, 55. 416 Onur 2002, 55. 417 Onur 2002, 55. 418 Şahin 1998, 26. 419 Büyük Menderes nehrinin denize ulaştığı yörede yer almaktadır. Bkz. Akyurt 1998, 29. 420 Tanrıver 2009, 396, dn. 2197. 421 Gürdal 2007, 133. 422 Şahin 1998, 26.

41

5.4. Kehanetin Yapılış Yöntemleri ve Elemanları

Tanrının kehanet elemanları olarak: kaynak suyu, gazlar, defne, üçayak424, omphalos425, astragalos426 (âşık kemiği, her zaman kehanet ve falla ilişkili oldukları düşünülen astragalos’ların kehanet tanrısı Apollon’a adanmaları beklenen bir uygulamadır) gibi farklı objeler kullanılıyordu427. İnsanlar gelecekleri ile ilgili çıkarımlarda bulunmak için çevrelerindeki farklı işaretleri yorumlamaya çalışırlar428. Kişi gördüğü işaretleri belirler ve onları kelimelere döker; bunlar kültürel etkileşimle nesilden nesile aktarılır429. Sonradan ise, belli işaretlerin belli bir geleceği haber verdiği çeşitli tecrübelerle kabul edilmiş olabilir430. Bununla birlikte eski kültürlerde bu işaretlere dini bir yorum getirilmiş ve bunların tanrılardan geldiğine inanılmıştır431. Bu işaretler kimi zaman herkesin anlayamayacağı şekillerde de olabilmektedir432. Tüm Yunan tanrıları insanlara birçok işaret göndermektedirler; fakat en çok Zeus insanlara geleceğe yönelik işaretler göndermektedir433. Bunları yorumlama sanatı ise

423 Şahin 1998, 26. 424 Antik metinlerden ve mythoslardan anlaşıldığına göre, biliciliğin vazgeçilmeyen bir diğer elemanı da üçayak’tır. Esin işinde ne şekilde kullanıldığı tam olarak belirtilmeksizin, üçayak’ın önemi geç antik yazarlar tarafından sıklıkla vurgulanmıştır. Üç ayağın daha çok tütsü ağırlıklı kehanetlerde kullanıldığı düşünülmektedir. Bkz. Şahin 1998, 25. 425 Delphoi bilicilik mermezi’ne yönelik Apollon Pythios mythosunda “tanrının rahibesi Pythia’da dünyanın merkezi olan omphalos’un bulunduğu, gazların çıktığı noktaya üçayağı kurarak tanrının esinlerini aldığı” anlatılır. Bkz. Şahin 1998, 25. 426 Rituelde ne şekilde kullanıldığı bilinmemesine karşın, Apollon’a adanmış bilicilik merkezlerinde çok sayıda bulunuşu, bunların kehanetlerde kullanıldığını göstermektedir. İlginç olan ise Apollon Klarios Tapınağının krepis bloklarından kenet olarak bronz astragalos’ların kullanılmış olmasıdır. Bkz. Şahin 1998, 26. Aşık kemiklerinin gerçek ya da koyaları mezarlarda ve evsel kontekslerde olduğu gibi bir çok kutsal alanda da ele geçmiştir. İonia’da ’da bir grup örnek ve Ephesos’daki Artemision’da çoğu askı delikli birçok doğal astragalos bulunmuştur. Didyma’ya İ.Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısında adak olarak sunulmuş olan büyük boyutlu bir bronz astragalos’un Persler tarafından Susa’ya götürüldüğü bilinmektedir. Kutsal alanlarda cam ve pişmiş topraktan yapılmış olan gerçek astragalos’ların kopyaları da ele geçmiştir. Örneğin Korinthos’daki çömlekçi mahallesinde çok sayıda pişmiş toprak astragalos ele geçmiştir. Bkz. Tanrıver 2009, 223-224. 427 Çelik a.g.e. , 13. 428 Tanrıver 2009, 344. 429 Tanrıver 2009, 344. 430 Tanrıver 2009, 344. 431 Tanrıver 2009, 344. 432 Tanrıver 2009, 344. 433 Tanrıver 2009, 344.

42 oğlu Apollon tarafından gerçekleştirilmektedir434.Tanrıların işaretlerini doğru yorumlayabilmek için tanrısal ilham gereklidir, Prehistorik Dönemlerden itibaren bu yorumlama, oldukça yüksek düzeyde saygı gören bir uzman, bir kâhin (mantis) tarafından gerçekleştirilir435. Bu yetenek nesilden nesile geçmektedir436. Mitolojideki Teiresias’ın torunu Mopsos gibi efsanevi kâhinlerin dışında Melampos gibi tarihi kâhinler de söz konusudur437. Yorumlama sanatı çok geniş bir alana yayılmıştır, ortamın bir parçası olmayan, beklenilmeyen bir şekilde görülen her şey bir işaret olarak algılanmıştır: bir hapşırık, tökezleme, göz seğirmesi, bir yerden geçerken duyulan bir ses, şimşek, yıldız kayması, güneş ve ay tutulması hatta bir yağmur damlası gibi göksel olaylar438. Tabi ki işaretler açısından rüyalar da söz konusudur439. Rüyaların Zeus’dan geldiği düşünülse de, bütün rüyaların belli bir anlamı olmadıgı da kabul edilmektedir440. Kuşların uçuşlarını yorumlama da kehanet elemanları arasında önemli bir yer işgal etmektedir441. Oionos (kehanet kuşu) kimi zaman bir, kimi zaman birden çok sayıda görülür: Bazen sağdan, bazen ise soldan uçar ve uçuş yönü her zaman büyük bir önem taşır442. Kâhinin sabit bir oturma yeri vardır; yüzünü bir kural olarak kuzeye dönmüş olan kâhine göre kuşun sağdan uçması iyiye soldan uçması kötüye işaret eder443. Bununla birlikte, Yunanlı kâhinler, işaretleri yorumlarken Etrüsk ve Romalı kuş falcıları gibi belirli ve düzenli bir öğretiye sahip değildirler444. Nitekim Homeros’da, kuş kehaneti şiirsel bir karakterdedir ve kâhinler kuşların uçuşunu kendilerine göre yorumlamaktadırlar; öte yandan, Ksenophon’un, İ.Ö. 401 yılında tünemiş bir kartalın sağ taraftan çığlığını duyduğunu belirtmesi, yorumlamada belli bir geleneğin olduğunu da göstermektedir445. Kurban kesme eylemi evresinde her şey bir işaret olarak kabul edilmektedir446. Hayvanın altara isteyerek gidip gitmediği, çabuk ölüp ölmediği, altarda ki

434 Tanrıver 2009, 344. 435 Tanrıver 2009, 345. 436 Tanrıver 2009, 345. 437 Tanrıver 2009, 345. 438 Tanrıver 2009, 345. 439 Tanrıver 2009, 345. 440 Tanrıver 2009, 345. 441 Tanrıver 2009, 345. 442 Tanrıver 2009, 346. 443 Tanrıver 2009, 346. 444 Tanrıver 2009, 346. 445 Ksenophon, Anabasis VI, 447. 446 Tanrıver 2009, 346.

43 ateşin canlı oluşu, ateşin yanması sırasında neler olduğu, kurbanın kuyruğunun kıvrılıp kıvrılmadığı ve safrasının patlaması hep birer işaretti447. Özellikle kurbanların ciğerlerinin incelenmesi özel bir sanattı; ciğerin loplarının nasıl oluştuğu ve renklendiği izlenilir ve hayvan kesiminin her evresi değerlendirilirdi448. Bu teknik Mezopotamya kökenlidir: yayılımı Mari ve ’tan Ugarit’e, Hititler’den Bronz Çağı Kıbrıs’ına kadar izlenmektedir449. Homeros’da bu uygulamaya ilişkin sadece tek bir ima vardır; bu durum, Yunanlıların bu uygulamayı doğudan İ.Ö. 8. ve 7. yy’larda aldıklarını gösterebilir450. Etrüskler de, çok daha detaylı olan karaciger falını aynı kaynaktan, Yunanlıların aracılığı olmadan almışlardır, nitekim Asur, Ugarit, Kıbrıs ve Etruria’dan bilinen yazıtlı ve işaretli ciğer modellerine, Yunan kültüründe rastlanmamaktadır451. Bağırsakların incelenmesi savaşa giden ordulara eşlik eden kahinlerin başlıca göreviydi452. Savaş öncesinde kehanete ulaşmak için kurban hayvanları sphagia (kan kurbanı) olarak çok çabuk bir şekilde kesilirdi453. Memnun edici işaretler söz konusu olmazsa savaş gerçekleştirilemezdi: Plataia’da Yunanlılar ve Persler, aynı teknikle elde edilmiş kehanetlerden dolayı on gün boyunca kamp halinde kalarak birbirlerine saldırmamışlardır454. Hatta On Binlerin barbar topraklar üzerinde gerçekleştirdikleri yürüyüşünde de bütün saldırılar öncesinde kurban kesilmiştir455. Kehanetlerin olumsuz olduğu günler boyunca On Binler açlıkla karşı karşıya kalmışlardı456. Fakat olumsuz işaretlere rağmen gerçekleştirilen seferler de felaketle sonuçlanmıştı457.

447 Tanrıver 2009, 346. 448 Tanrıver 2009, 346. 449 Tanrıver 2009, 346. 450 Tanrıver 2009, 346. 451 Tanrıver 2009, 346. 452 Tanrıver 2009, 346. 453 Tanrıver 2009, 346-347. 454 Tanrıver 2009, 347. 455 Tanrıver 2009, 347. 456 Tanrıver 2009, 347. 457 Tanrıver 2009, 347.

44

5.5. Tanrıyla İletişim Kurma

Tanrı ile iletişim kurma kâhinin doğal yetenekleri, öğrendiği bazı teknikler veya çeşitli maddelerin etkisiyle kurulabilmektedir458. Tanrıyla bağlantıya geçildiginde kâhin görür, duyar ve diğer insanların yaşamadığı deneyimleri yaşar, kişi tanrıyla ya da ruhlarla doğrudan ilişkiye girmiştir459. Eski uygarlıklardaki kurumlaşmış kültler için karakteristik olan bu durum, anormal bir olay gibi algılanmamıştır, bu Yunan kültürü için de geçerlidir460. Antik Yunan’da tanrıyla bağlantı kurmak için çılgınlık hali, transa geçme ve belli hareketler eşliğinde duygu yoğunlaştırması yaygın olarak kullanılmıştır461. Bunlar bir nevi tanrı ile bütünleşmenin birer anahtarı gibi kullanılmıştır. Bu tip olayları tanımlamada Yunanlıların kullandıkları terimler çeşitlilik göstermektedir, bu anormal ruh hali entheos (içine bir tanrının girmesi) olarak adlandırılmaktadır462. Burada tanrı bireyin içinden garip bir sesle konuşur ve mantıkla açıklanamayacak bir şekilde onun anlamsız hareketler yapmasına sebep olur, bununla birlikte aynı zamanda tanrının bu kişiyi sarmaladığı ve onu kendi gücü altına aldığı (katekhei) söylenir463. Bu ise “possesio” (cinnet) olarak adlandırılmaktadır464. “Dışarı çıkma” anlamındaki ekstasis (ekstaz) terimi ise, ruhun vücudu terk etmesini degil, fakat kişinin normal davranışlarını ve iyi duygularını terk etmesini anlatmaktadır465. Ayrıca bu terimle, aklının da (nous) artık onunla birlikte olmadığı anlaşılabilir466. Bu terimler tanrıyla ilişkiye giren kisinin ruhundaki bilinmeyen karmaşayı yansıtırlar, bu nedenle, içine girilen durumla ilgili olarak kullanılan en yaygın terim, “çılgınlık” anlamına gelen mânia’dır467. Yunanlılar, özellikle Phrygler’de yaygın olan flüt müziğiyle bağlantılı çılgınlık içeren kültleri örnek almış olmalıdırlar, bu kültlerde sıkça görülen “cinnet” durumu, Ana Tanrıça tarafından “ele geçirilme” şeklinde kendini gösterir ve bu Korybantes’in erinme ve arınma törenlerinde karşımıza çıkar468. Ayrıca Hera, Artemis, Hekate, Pan ve diğer tanrıların

458 Tanrıver 2009, 342. 459 Tanrıver 2009, 342. 460 Tanrıver 2009, 342. 461 Tanrıver 2009, 342. 462 Tanrıver 2009, 342. 463 Tanrıver 2009, 342. 464 Tanrıver 2009, 342. 465 Tanrıver 2009, 342. 466 Tanrıver 2009, 342. 467 Tanrıver 2009, 342. 468 Tanrıver 2009, 343.

45 da insanları çılgınlığa götürdükleri düşünülmektedir: Kutsal bir hastalık olarak kabul edilen epilepsi benzer şekilde yorumlanmaktadır ve bu tanrıların arındırma için yaptıkları bir saldırı olarak görülmektedir469. Dionysos kültünde de ekstas oldukça önemli bir rol oynar: Aslında, Dionysos coşkunun, çılgınlığın üzerinde neredeyse bir tekele sahiptir, fakat bu ekstas, kehanetle ilişkili çılgınlıktan farklıdır470. Mitolojide, çılgınlık Hera’nın gönderdiği bir felaket olarak da görülmektedir, bunlarda “çılgın olan” tanrıların kendileri olduğu için çılgınlık aynı zamanda kendiliginde sona eren ilahi bir deneyimdir471. Kâhinleri tanrıyla ilişkiye geçmek üzere çeşitli yöntemlerle duygusal bir atmosfere girmektedirler472. Apollon’un kehanet ocaklarında kâhinleri ya da kahineleri farklı yöntemlerle entheos oluyorlardı Delphoi’da, Klaros’da ve Didyma’da su, bazı yerlerde defne çiğnemek, ya da tanrı ile tapınağa kapanmak (Patara) kâhinlerinin kehanet transına geçmek için kullandıkları yöntemler olarak karşımıza çıkmaktadır473. Apollon’un kâhinlerine bu çılgınlık geleceği görme yetisi kazandırıyor ve tanrının sözlerini tekrar etmelerine yol açıyordu474.

469 Tanrıver 2009, 343. 470 Tanrıver 2009, 343. 471 Tanrıver 2009, 343. 472 Tanrıver 2009, 343. 473 Tanrıver 2009, 343. 474 Tanrıver 2009, 343.

46

5.6. Kutsal Kaynak Suyu

Su ve su kaynakları antik dönemde yerleşimlerin şekillenmesinde önemli rol oynarken, diğer yandan da daima dinle ilişkili bir varlık olarak kabul edilmiştir475. Yunan dininde suyun toprak anayla ilişkili476 olduğu kabul edilmiştir477. Suların Ana Tanrıça ile bu bağlantısı nedeniyle, kutsal sular genellikle Ana Tanrıçaya ya da çocuklarına adanmıştı478. Nympheler’in kourotrophoi olarak tanımlanmaları, bebek tanrıların ve kahramanların Yunan nehirlerinde yıkanma hikâyeleri, suyun doğurganlık gücü ve büyülü çocuk yapma özelliği479 inancıyla açıklanabilir480. Bu güç, kutsal suya evlilikte ve ergenliğe geçişte önemli bir rol vermektedir481. Yunanistan’da suyun kendi özellikleriyle tanrısallıkla ilgili olduğu ve nehirlerin Toprak Ana ve yeraltı dünyası ile bağlantılı kutsal akıntılar olduğu görülmektedir482. Antik dünyada, bazı su kaynaklarının içenleri çılgın yapma özelliği olduğuna inanılmaktadır483. Örneğin Etiopya’da insanlar üzerinde bu şekilde etkisi olan bir havuz bilinmektedir484. Plinius, Veline Gölü, Phrygia’da bir akarsu ve bir Suriye nehrinin fazla miktarda su içenleri çıldırttığını anlatmaktadır485. Pausanias da, Potniaia’daki bir suyun kısrakları çıldırttığını anlatır486. Tertullianus, Klaros’daki su kaynağını insanları çıldırtan sular sınıflamasına dâhil etmiştir487. Halliday, Klaros’daki kâhinin su içerek488 kehanet yapmasını, Aigai’da boğa kanı içilmesi ve Argos’da kuzu kanı içilmesi ile karşılaştırır. “Argos’da ayda bir geceleyin Apollon Deiradiotes’e bir kuzu kesiliyor ve bakire bir kadın bu kurbanın kanını içerek kehanet yapıyordu489. Bu anda onun tanrının kendisi haline geldiğine inanılıyordu490.

475 Tanrıver 2009, 399. 476 Dolayısıyla kutsallık atfedilmiştir. 477 Tanrıver 2009, 399. 478 Tanrıver 2009, 399. 479 Tabi ki bu inancın temelinde suyun temizleme özelliği yer almaktadır diyebiliriz. 480 Tanrıver 2009, 400. 481 Tanrıver 2009, 400. 482 Tanrıver 2009, 400. 483 Tanrıver 2009, 400. 484 Tanrıver 2009, 400. 485 Tanrıver 2009, 400. 486 Tanrıver 2009, 400. 487 Tanrıver 2009, 400. 488 Birçok su kaynağı kehanetle bağlantılı ve suyun kehanetin en önemli elemanlarından biri olarak karşımıza çıktığını görmekteyiz. 489 Tanrıver 2009, 400.

47

Anlaşılan gizemli suların içeni geçici olarak suyun gücü ile doldurduğuna ya da geç dönemlerde onu tanrının ağzı haline getirdiğine inanılmaktaydı491. Kutsal kaynak suyun kehanette kullanılmasına ilişkin en ayrıntılı bilgi Lukianos tarafından verilmektedir: “Pythia, kehanet de bulunmadan önce Delphoi'da bulunan Kastalia ırmağından su içiyordu ve suyu içer içmez de hemen kendisine kehanet geliyordu492”. Pausanias da, Delphoi’daki kaynağın yerden fışkırdığını ve adyton’daki kadınların bunu içerek kehanet de bulunduklarını anlatmaktadır493. Delphoi’da yer yarığının yanı sıra iki tane de kaynak bulunmaktadır494. Suyu bol Kastalia kaynağı temenos dışında akar ve kültsel arınma için kullanılırdı: Kutsal mekânın içinde ise, suyunun doğrudan yer altı nehri Styks’den geldiği anlatılan Kassotis akmaktaydı495. Böylece Delphoi’da kâhinlik güçleriyle yeraltına olan bağlantı açıkça kurulmuştur496. Klaros ile yapılan karşılaştırma, bu suyun kehanet için ilham alma amacıyla içilmiş olabileceğini gösterir; ancak bu suda banyo yapmanın da aynı etkiyi vermiş olması mümkündür497. Didyma’da Apollon, kadın kâhinini adyton’un içindeki kaynak suyu ile esinlendirmektedir498. Bu esinlenmeyi kadın kâhin suyu soluyarak içine çekip ya da ayağını elbisesinin kenarını ıslatarak yapmaktaydı499. Tüm Apollon kehanetlerinde kâhinlerin su içmesi, Didyma’da kahinin su ile esinlenmesi gibi durumlar açıkça göstermektedir suyun Apollon kehaneti açısından ne kadar da önemli olduğunu500.

490 Tanrıver 2009, 400. 491 Tanrıver 2009, 400. 492 Tanrıver 2009, 401. 493 Tanrıver 2009, 401. 494 Tanrıver 2009, 401. 495 Tanrıver 2009, 401. 496 Tanrıver 2009, 401. 497 Tanrıver 2009, 401. 498 Tanrıver 2009, 401. 499 Tanrıver 2009, 401. 500 Bu tarz argümanları yapboz parçaları gibi düşünmek gerekir, biri olmaz ise kehanet işlemi gerçekleşmez.

48

5.7. Magara ve Adyton

İlkel dönemlerde ilahi güçlere mağaralara girerek yaklaşıldığı kabul edilmektedir: Buna en iyi örnek Akhaia’daki Aegeira yakınındaki yer tanrıçası Gaia’nın kutsal alanıdır501. Burada tanrıçanın seçtiği rahibeler, cinsel ilişkiden men edilmişlerdir ya da önceden sadece bir kere evlenmiş olmaları gerekmektedir502. Rahibeler testten sonra büyük mağaraya girerler ve oradan kehanetin duygusallığı ile donanmış bir şekilde dönerlerdi503. Pausanias, Aegeira’daki Gaia kült heykelinin en erken ahşap heykellerden biri olduğuna inanır504. Bundan dolayı da bu çok ilkel geleneğin kaynağının burası olduğu düşünülmektedir505. Mağaraların kehanetle bağlantısı ile ilişkili bir başka veri de, Olympia’daki kâhinler ile Gaia kültürüdür506. Olympia’da olasılıkla Prehistorik Dönem’in Ana Tanrıça kehanet ocağı ve kâhinleri Zeus tarafından üstlenilmiş olabilir507. Ayrıca Klasik Dönemlerde, tanrıça Gaia’nın kâhininin yerini Zeus’unkilerin aldığı dönemde Stomion adlı bir yer mevcuttur508. Bu, mağaranın ağzıdır ve burada Themis’e ait bir altar bulunmaktadır509. Themis, Delphoi teolojisine göre Gaia’nın kâhin kızıdır510. Bu bağlantı olasılıkla İ.Ö. 4. yy’da veya Olympia’nın Delphoi ile ileri derecede ilişkilendirildiği daha geç bir dönemde ortaya çıkmış olmalıdır511. Mağaraya girme ve kehanet duygularıyla çıkma Yunan dünyasının birçok yerinde karşımıza çıkmaktadır512. Mağaralarla kehanetin ilişkisini gösteren önemli merkezlerden biri, Lebadeia’daki Trophonios’a adanmış kehanet ocağıdır513. Burada, kehanete danışmaya gelen kişi yeraltındaki mağaraya girdikten sonra, kehaneti alır ve genellikle güçlükle oradan ayrılırdı514. Mağarada kehanetin yapıldığı başka kehanet merkezleri

501 Tanrıver 2009, 404. 502 Tanrıver 2009, 404. 503 Tanrıver 2009, 404. 504 Tanrıver 2009, 404. 505 Tanrıver 2009, 404. 506 Tanrıver 2009, 404. 507 Tanrıver 2009, 404. 508 Tanrıver 2009, 404. 509 Tanrıver 2009, 404. 510 Tanrıver 2009, 404. 511 Tanrıver 2009, 404. 512 Tanrıver 2009, 405. 513 Tanrıver 2009, 405. 514 Tanrıver 2009, 405.

49 arasında Bura’daki Herakles Mağarası, Nysa yakınlarındaki Plutonion ve Paphos, Ptoios ve Kitheron dağındaki Apollon’a adanmış olan kehanet ocakları yer almaktadır515. Didyma’daki adyton’un da mağara olarak adlandırılmış olabileceği öne sürülmektedir516. Naiskos’un arkasındaki adyton’un batı duvarı tapınak kayıtlarında “mykhios” duvarı olarak adlandırılmaktadır517. Pindaros, Delphoi’da Pythia’nın tripod üzerine oturduğu yer için de buna benzeyen mykhos sözcüğünü kullanmaktadır518. Pindaros’un bu sözcüğü genellikle “en iç kısım” olarak çevrilmektedir519. Didyma’da bu mykhios duvarını mağara olarak algılamak zor olsa da, bu duvarın en azından kehanetin yapıldığı yeri belirttiği düşünülmektedir520.

515 Tanrıver 2009, 406. 516 Tanrıver 2009, 406. 517 Tanrıver 2009, 406. 518 Tanrıver 2009, 406. 519 Tanrıver 2009, 406. 520 Tanrıver 2009, 406.

50

5.8. Astragalos

Çift tırnaklı hayvanların ayaklarındaki tibia kemikleri ile bilek kemiklerini birbirine baglayan kemiğe astragalos adı verilmektedir521. Dikdörtgene yakın şekilleri ve yumuşak köşeleri nedeniyle keçi ve koyunların astragalos kemikleri erken dönemlerden beri oyun araçları olarak kullanılmışlardır522. Nitekim gerek doğal gerekse fildişi, bronz, cam ve agat taşından yapılmış örneklerine mezarlarda sık sık rastlanmaktadır523. Birçok antik yazar özellikle kadınların ve çocukların zaman zaman da yaşlı erkeklerin astragalos’larla oynadığını anlatmaktadır524. Astragalos kemiğinin yüzlerine çeşitli sayısal değerler verilmiştir525. Astragalos oyununda beş kemiğin duruş şekline göre belli bir puan toplanıyor ve bu yöntemle elde edilen sayı oyunun galibini gösteriyordu526. Şans eseri ortaya bir sayı çıkması, bu işlemin falcılıkta ve kehanette de kullanılmasına neden olmuştur527. Yere elle ya da bir kutu yardımı ile atılan astragalos’ların gösterdiği sayı belli yöntemlerle hesaplanarak bir rakama ulaşılıyor ve daha önceden oluşturulmuş bir kehanet metninden bu rakamın karşılığı olan cevap tanrıdan alınmış olunuyordu528. Bu tür kehanet çeşidine astragalos kehaneti adı verilmektedir529. Pausanias Bura’da Herakles’e ait bir kehanet ocağında astragalos’larla yapılan kehaneti anlatmaktadır. Astragalos kehanetinde önceden hazırlanan kehanet cevapları pinaks (levha) ya da grammateia (harf/yazı levhası) adı verilen levhalara yazılıyordu530. Bunlar genellikle üzerine kireç sürülmüş tahtadan yapılmıştır531. Bunlar doğal olarak günümüze kalmamıştır532. Bununla birlikte Anadolu’da taşa yazılmış kehanet örnekleri de ele geçmiştir533. Bugüne kadar Phrygia, Pisidia, Lykia ve Pamphylia’da yaklaşık yirmi yerde astragalos kehanetinde

521 Tanrıver 2009, 408. 522 Tanrıver 2009, 408. 523 Tanrıver 2009, 408-409. 524 Tanrıver 2009, 409. 525 Tanrıver 2009, 409. 526 Tanrıver 2009, 409. 527 Tanrıver 2009, 409. 528 Tanrıver 2009, 409. 529 Tanrıver 2009, 409. 530 Tanrıver 2009, 409. 531 Tanrıver 2009, 409-410. 532 Tanrıver 2009, 410. 533 Tanrıver 2009, 410.

51 kullanılan alfabe kehanet metni ele geçmiştir ve tümü hemen hemen aynıdır534. Yunan alfabesindeki 24 harfe karşılık gelmek üzere çeşitli kehanetler alt alta sıralanmıştır535. Ephesos ve Samos’un Roma Dönemi sikkelerinde arka yüzlerde kült heykelinin önünde astragalos’larla oynayan iki çocuk tasviri bulunmaktadır536. Bu her iki kutsal alanda da astragalos kehanetinin varlığına kanıt olarak gösterilmektedir537. Didyma'daki Apollon tapınagında da kehanet de bulunmak için kemik astragalos’lar kullanılmış olabilir538. Pers saldırıları sırasında büyük bir bronz astragalos tapınaktan alınmış ve Persepolis'e götürülmüştür539. Bunun daha sonra Büyük İskender tarafından tekrar yerine getirildiği bilinmektedir540. Delphoi’da yapılan kura kehaneti konusunda başka yerlere göre daha çok bilgi bulunmaktadır541. Burada Pythia kehanet için belirlenmiş ayda bir günü beklemeksizin tripottan kura çekerek kehanet açıkladığı bilinmektedir542. Klaros’un adının Yunanca kura anlamına gelen “kleros” sözcüğü ile yakından ilişkili gibi görünmesi nedeniyle Klaros’da da, Delphoi’da olduğu gibi kura kehaneti yapılmış olabileceği düşünülmektedir543. Apollon tapınağın krepis bloklarının birleşme yerlerine bronzdan astragalos’ların yerleştirilmiş olması ilginçtir544 (Resim 29).

534 Tanrıver 2009, 410. 535 Tanrıver 2009, 410. 536 Tanrıver 2009, 410. 537 Tanrıver 2009, 410. 538 Tanrıver 2009, 410. 539 Tanrıver 2009, 410. 540 Tanrıver 2009, 410. 541 Tanrıver 2009, 410. 542 Tanrıver 2009, 410. 543 Tanrıver 2009, 410. 544 Tanrıver 2009, 410.

52

5.9. ÜçAyaklı Kazan

Lukianos (İ.S. 2. yy.), Apollon ile iletişim kurmada üç elemanın zorunlu olduğunu söyler: Bunlar kutsal su kaynağı, üçayaklı kazan ve defne ağacıdır545. Özellikle anıtsal üçayak Apollon'un ayrılmaz bir parçasıdır546. Kehanette yerden çıkan doğal gazın kullanıldığı Delphoi'da, üçayaklı kazanlar bu gaz kaynağının üzerine yerleştiriliyor, kazanın içine oturan Pythia, bu gazı (khasma) içine çekip (pneuma) ekstas durumuna geçerek geleceğe dair bilgiler veriyordu547. Dodona’da da büyük üçayaklı kazanlar bulunuyordu, ancak J. M. Moret'ye göre üçayak, Artemis, Apollon ve Leto üçlüsünü temsil etmektedir548. Öte yandan, Apollon ile Herakles'in üçayaklı kazan için yaptıkları mücadele de Yunan sanatında Geometrik Dönemden itibaren çok işlenen bir konu olmuştur549. Üçayaklı kazanın kehanet ile ilişkisi, bu elemanı Apollon'un en sık karşılaşılan atribüsü yapmıştır550. Apollon kültü olduğu bilinen birçok merkezde, üçayaklı kazan, gerek bronzdan (örneğin Delphoi), gerekse taştan yapılmış örnekleri ya da kent sikkeleri üzerindeki tasvirleriyle karşımıza çıkmaktadır551. Klaros’ta tapınağın içinde yapılan bir sondajda Arkaik Döneme ait bronz bir kazana ait parçalar ele geçmiştir552. Geometrik Döneme ait yuvarlak sunakta yapılan kazılarda da, pişmiş topraktan yapılmış üçayaklara ait parçalar ele geçirilmiştir553. Kehanetle ilişkisi saptanamayan bu üçayaklar, Apollon-üçayak ilişkisi bağlamında tanrıya adanmış adak eşyaları olarak yorumlanabilir554.

545 Tanrıver 2009, 411. 546 Tanrıver 2009, 411. 547 Tanrıver 2009, 411. 548 Tanrıver 2009, 411. 549 Tanrıver 2009, 411. 550 Tanrıver 2009, 411. 551 Tanrıver 2009, 411-412. 552 Didyma’da da, kehanetle ilişkili olarak üçayak kullanılıyordu. Bkz. Tanrıver 2009, 412. 553 Tanrıver 2009, 412. 554 Tanrıver 2009, 412.

53

5.10. Omphalos

Mitosa göre, Zeus biri doğudan biri batıdan aynı anda iki kartal gönderir: Kartallar Delphoi’daki dünyanın merkezinde birleşirler555. Delphoi tapınağında, tanrının kahinesi Pythia'nın kehanet de bulunmak için içine oturduğu kazanın üzerine yerleştirildiği çukur, dünyanın göbeği (omphalos) olarak kabul edilmektedir556. Delphoi'un dünyanın göbeği/merkezi olduğu fikri, bu göbeği sembolize eden ve omphalos adı verilen yumurta biçimli bir taşla da pekiştirilmekteydi557. Başka bir mitosa göre ise, Rhea Zeus doğduğunda Kronos’a onun yerine yutması için bir taş vermiştir558. Taşı yutan Kronos559, bu sırada Girit560’te büyüyen Zeus ona karşı savaşa giriştiğinde önceden yuttuğu çocukları ile birlikte bu taşı da kusmuştur561. Kronos’un kustuğu bu taşın Delphoi’da korunduğuna inanılmaktadır: Bu taş şekilsiz (aniconic) bir tanrı tasviri olarak yorumlanmakta ve Delphoi omphalos’unun bu taşla ilişkili olabileceği de düşünülmektedir562. Bu özelliği ile omphalos ve Girit-Miken dinindeki taşa tapım kültü arasında bir bağlantı olabileceği ileri sürülmektedir563. Öte yandan, E. Rohde, Apollon tarafından öldürülen Delphoi’daki Python’un toprağın ruhu olduğunu ve onun omphalos’un altına gömüldüğünü ileri sürer564. O bu olgunun, bir tanrının mezarının üzerine başka bir tanrının tapınağının kurulması durumu olduğunu belirtir565. Nitekim Varro ve Hesykhios, omphalos’un Python’un mezarı olduğunu belirtmektedirler566. Yunan sanatında birçok eserde tümülüsler de bir omphalos şeklinde tasvir edilmiştir567. Omphalos’un Delphoi’daki Ana Tanrıça kültü ile ilişkili olduğu da kabul edilmektedir568. Aiskhylos, Eumenides adlı eserinde Delphoi’da tüm tanrılardan önce kâhine

555 Tanrıver 2009, 413. 556 Tanrıver 2009, 413. 557 Tanrıver 2009, 413. 558 Tanrıver 2009, 413. 559 Graves 2012, 44-50. 560 Hardel 1988, 7-11. 561 Tanrıver 2009, 413. 562 Tanrıver 2009, 413. 563 Tanrıver 2009, 413. 564 Tanrıver 2009, 413-414. 565 Tanrıver 2009, 414. 566 Tanrıver 2009, 414. 567 Tanrıver 2009, 414. 568 Tanrıver 2009, 414.

54 tanrıça Gaia’ya tapınıldığını, sonra kızı Themis’in kehanet tahtına oturduğunu, üçüncü olarak Phoibe’nin tanrı olduğunu ve son olarak da onun Delphoi’u Apollon’a doğum günü hediyesi olarak verdiğini anlatır569. Bu nedenle Apollon Phoibe’nin adını alarak Phoibos olarak adlandırılmıştır570. Apollon Delphoi’a geldiğinde Gaia kehanetinin koruyucusu yılan öldürülmüştür, ama kültün elemanları korunmuştur: gaz sızdıran yarık (khasma), tripod ve omphalos571. Pausanias, Delphoi’daki gerçek omphalos’u çok az kişinin gördüğünü, kendisinin adyton’a girdigi halde onu görmediğini anlatır572. O tapınağın dışında Khioslular’ın altarının ve Alyattes’in hediyesi olan kraterin ayağının yakınında başka bir omphalos olduğunu belirtir: “Delphoi’lular buna beyaz taştan yapılmış omphalos derler ve onun dünyanın merkezi olduğu söylenir, Pindaros da bir eserinde bunu kabul etmektedir573”. Varro da, onun bir hazine (thesauros) şeklinde olduğunu belirtir574. Delphoi'un dünyanın göbeği sayılması ve omphalos gibi Kybele kültüne özgü bir motifin benimsenmesi, Anadolulu Apollon ile Anadolulu Ana Tanrıça arasında bir ilişki kurulmasına yol açmaktadır575. Birçok Apollon kültünde sonradan Delphoi’dan getirildiği kabul edilen ögeler bulunmaktadır: Örneğin Argos’taki Apollon Deiradiotes kültündeki omphalos’un da Delphoi’u tanıyan dindarlar tarafından getirildiği düşünülmektedir576. Öte yandan, Delphoi’un en eski kült nesnelerinden biri olan omphalos birçok başka Apollon kültünde de görülmektedir577 (Resim 30).

569 Tanrıver 2009, 414. 570 Tanrıver 2009, 414. 571 Tanrıver 2009, 414. 572 Tanrıver 2009, 414. 573 Tanrıver 2009, 414. 574 Tanrıver 2009, 414. 575 Tanrıver 2009, 415. 576 Tanrıver 2009, 415, dn. 2317. 577 Tanrıver 2009, 415, dn. 2317.

55

5.11. Defne

Lukianos'a göre (İ.S. 2. yy.), geleceği görmek üzere Apollon ile iletişim kurmada zorunlu olan üç elemandan biri olan defne ağacı, gerek ağaç şekliyle gerekse tanrının elinde ya da başını süsler durumda, Apollon'un atribüsü olarak karşımıza çıkmaktadır578. Apollon'un defne ile ilişkisi, âşık olup peşinden koştuğu Thessalia ırmağı Peneus'un kızı Daphne ile ilgili mitosdan kaynaklanmaktadır579. Defne, Delphoi kehanetinde kullanılan en eski elemandır: Hatta mitosa göre Apollon ilk tapınağını topladığı defne dallarıyla bizzat kendisi yapmıştır580. Yine bir anlatıma göre Daphne adındaki kadın bu merkezin ilk kahinesidir581. Euripides'e göre eskiden kehanetin koruyucu yılanı olan ve Apollon tarafından öldürülen Python da her zaman defne dallarına sarılı olarak durmaktaydı582. Antik dönemde Apollon’un kâhin ve kahinelerinin üçayaksız, tütsüsüz ve kaynaksız kehanet gücüne sahip olamayacakları söylenmektedir583. Delphoi kahinesi Pythia'nın kehanetten bir gece önce kehanet odasında defneyapraklarından yapılmış bir yatakta yatıp, kehanet öncesinde defne yaprağı çiğnediği bilinmektedir584. Ayrıca Plutarkhos'a göre kehanet gücünü arttırmak için Pythia arpa ununa bulanmış defne dalını yakıyordu585. Öte yandan defne yağının yakılarak ekstas durumunun güçlendirildiği de bilinmektedir586. Delphoi'da kehanetle ilişkili bir başka uygulama da, omphalos’lu phiale içine su konulup, üzerine defne yaprakları atılarak ve bunlar bir defne dalı ile karıştırılarak suyun hareketlerine göre kehanet de bulunulmasıydı587.

578 Tanrıver 2009, 416. 579 Tanrıver 2009, 416. 580 Tanrıver 2009, 416. 581 Tanrıver 2009, 416. 582 Tanrıver 2009, 416. 583 Tanrıver 2009, 416. 584 Tanrıver 2009, 416. 585 Tanrıver 2009, 416. 586 Tanrıver 2009, 416. 587 Tanrıver 2009, 416.

56

6. PATARA APOLLON TAPINAĞI VE BİLİCİLİK

Günümüzde588 olduğu gibi o dönem insanları da yaşamın gizemleri hakkında bir takım sorulara sahipti. Günümüzde cevapları insanlar medyumlar589 aracılığıyla almaya çalışırken o çağlarda ise insanlar kehanete danışıyor ve tanrıyı temsil ettiğine inandıkları kâhinlerden almaya çalışıyorlardı. Apollon tapımının tüm Yunan dünyasına yayıldığı ve hem resmi hem de bireysel alanda yaygınlaştıgı görülmektedir; önemli erken tapınakların ve kült heykellerinin590 Apollon’a adanmış591 olması dikkat çekicidir592. Öte yandan, tanrının isminden gelen Apelles, Apollonios, Apollodoros gibi theophorik isimler de oldukça yaygındır593. Adı Hitit metinlerdinde Apulunas ya da Truva’nın üç büyük tanrısı arasında Appalunias olarak geçer Apollon’un594. Delos ve Delphoi gibi başka yerlere kültü yaymaya çalışan iki bölgesel üstü merkeze sahip olması Apollon kültünün bir özgünlüğüdür595. Delos Apollon’u veya Apollon Pythios’a adanmış kutsal alanlar birçok yerde hatta birbirinin hemen yakınındaki noktalarda bile kurulmuştur596. Bu yerlerden merkezi kutsal alana (Delos ya da Delphoi’a) bayramlar için düzenli bir şekilde kutsal elçiler gönderilmektedir: Bu, Yunanlılar arasındaki iletişim ve ortak kimlik algısı için çok önemli rol oynamıştır597.

588 Günümüzde insanlar gelecekleri hakkında bilgi sahibi olabilmek veya başlarına gelecek muhtemel tehlikeleri önlemek için fal baktırma (el falı, kahve falı gibi), medyumlara danışma gibi çeşitli yöntemlere başvurmaktadır. 589 Modern kâhinler diyebiliriz. 590 Tüm Arkaik kouros heykellerinin Apollon’u temsil ettiği görüşü çok uzun zamandır yanlış kabul edilmekle birlikte Yunan kültüründe fiziksel gelişmenin yüceltilen tepe noktasının (akme) bir ideal olarak heykelleştirilmesi, tüm tanrılardan çok Apollon için geçerlidir. Konuyla alakalı olarak bkz. Graf 2008, 141-142. Yunan kültürü kendine özgü bir karakter olarak, genç erkek vücudunu (kouros) “ideal” haline yükseltmiştir. Saflaştırılmış ve yüceltilmiş olan bu “ideal”, tanrılarda kendini ortaya koymaktadır. İşte ideal kavramını yücelten bu kültürün tanrısı Apollon’dur. Bkz. Burkert 1992, 143. 591 Erkek tanrıların kutsal alanlarında kouros heykelleri karşımıza çıkmaktadır. Bu grup kouros heykellerinin büyük bir çoğunluğu Apollon kutsal alanlarına aittir. Kauros heykelleri ve detaylı bilgi için bkz. Boardman 2001, 26- 30. 592 Tanrıver 2009, 230. 593 Tanrıver 2009, 230. 594 Işık-İşkan 2002, 50. 595 Tanrıver 2009, 230-231. 596 Tanrıver 2009, 231. 597 Tanrıver 2009, 231.

57

Apollon kültünün yayılımı İ.Ö. 700 civarında, yazılı kaynakların başladığı dönemde tamamlanmıştır598. Epik şiirlerde599 de Apollon en önemli tanrılardan biridir600. Buna rağmen Apollon’un Yunanlılar için yeni bir tanrı olduğu izlenimi vardır601. Onun Yunan pantheonuna sonradan girdiği kabul edilmektedir602. Bunun nedenlerinden biri de, Apollon hakkında Linear-B tabletlerinde açık bir kanıt bulunmamasıdır603. Öte yandan, Apollon’un en önemli kutsal alanlarından biri olan Delos’daki kutsal alanın ilk ve gerçek sahibinin Artemis olduğu kabul edilmektedir604. En erken İ.Ö. 700’ler civarında inşa edilen tapınak ve ünlü Boynuz Altar tanrıçaya aittir605. İçinde Apollon’un altınla kaplı büyük heykeli bulunan tapınak da Delos’un merkezinde yer almamaktadır606. Delphoi’da ise merkezi temenos’un her zaman Apollon’a ait olmasına karşın, ilk kuruluşu İ.Ö. 8. yy’a tarihlenmektedir607. Kıta Yunanistan’da, Apollon onuruna kutlanan Karneia, Hyakinthia ve Daphnephoria bayramlarının bir olasılık olarak Karanlık Çağlara kadar geriye gittikleri, ancak eski dönemlerde Apollon onuruna kutlanmadıklarına inanılmaktadır608. Apollon isminin kökeni ve Apollon kültünün kaynak buldugu Prehistorik kültürün hangi coğrafyaya ait olduğu konusu, çok uzun bir zamandır bilim adamlarının üzerinde tartıştığı bir konudur609. Apollon’un Batı Anadolulu ve daha özel olarak bir Lykia tanrısı olduğu görüşü ilk olarak U. von Wilamowitz-Möllendorf610 tarafından ortaya atılmıştır611. Çünkü onun en sık rastlanan

598 Tanrıver 2009, 231. 599 Apollon kültünde yıllık toplantılardaki gençlik dolu yenilenme, hastalıkların şarkı ve dansla uzaklaştırılması ile ok taşıyan koruyucu tanrının bir tek kimlik altında toplandığı görülmektedir. Bu özelliklerin tek bir kimlik altında toplanması diğer tanrılardan daha çok Apollon için yazılmış şiir ya da hymnos’larda kendini gösterir. Aynı zamanda şairler ve ozanlar kendilerini daha çok Apollon’un koruması altına sokarlar. Bkz. Tanrıver 2009, 236. 600 Tanrıver 2009, 231. 601 Tanrıver 2009, 231. 602 Tanrıver 2009, 231. Antik dönemde Apollon’un Hyperborelılar’ın ülkesinden geldiğine inanılmaktadır. Bkz. Tanrıver 2009, dn. 1193. 603 Tanrıver 2009, 231. 604 Tanrıver 2009, 231. 605 Tanrıver 2009, 231. 606 Tanrıver 2009, 231. 607 Tanrıver 2009, 231. 608 Tanrıver 2009, 232. 609 Tanrıver 2009, 232. 610 von Wilamowitz-Möllendorf, Apollon’un Lykia kökenli olduğunu ileri sürerken, annesi Leto’nun Lykia kökenli olmasını bir delil olarak kullanmaktadır. Lada sözcüğü Lykia dilinde kadın anlamına gelmektedir. Bu

58 epitheti Lykeios’dur612. İlyada da tanrı Lykia doğumlu olarak tanımlanmakta ve Yunanlılar’ın düşmanı olarak gösterilmektedir613. Öte yandan, Wilusalı Alaksandus ile Hitit kralı Muwattalis arasında yapılan bir anlaşmayı kaydeden bir yazıtta adı geçen tanrılar arasında yer alan Appaliunas’ın Apollon’un İ.Ö. ikinci bindeki öncüsü614 olduğu da düşünülmektedir615. Apollon’un en önemli işlevi şüphesiz insanların kehanet için danıştıkları tanrıların başında gelmiş olmasıdır: O Delos’ta doğduktan hemen sonra “önceden haber vereceğim Zeus’un niyetlerini insanlara, kesin ve doğru biçimde” ifadeleriyle kehanet açıklamanın kendi işlevleri arasında olduğunu söylemektedir616. Apollon kehanetle ilgili tek tanrı degildir, ancak kehanet ocaklarının büyük çoğunluğu onun adına kurulmuştur617. Klaros, Delphoi, Didyma ve Patara kehanet ocakları antik dünyanın en önemli kehanet ocakları olarak ünlenmiştir618. Bununla beraber, Delphoi Hellenistik Dönem öncesinde en önemli ocakken, Didyma ve Klaros sonradan önem kazanmışlar Roma Dönemi’nin en önemli kehanet ocakları haline gelmişlerdir619.

sözcükle ilişkili bir isim olan Lato, Prehistorik Dönemlerden beri Lykia ile ilişkileri bilinen Girit’te Leto için kullanılmaktadır. Öte yandan, hymnos’larda Apollon’un Letoides şeklinde metronymik bir sıfatla geçmesi, patronymik isimlerle tanımlanan Olympos tanrıları içinde farklılaşmasına neden olmaktadır. Kişilerin anne isimleri ile tanımlanması von Wilamowitz- Möllendorf’a göre bir Anadolu geleneğidir. Apollon’un Artemis ve Leto gibi Anadolulu iki tanrıçanın ailesine mensup olması, onun Anadolu-Lykia kökenli olmasından kaynaklanmaktadır. Nilsson ve Graf da Leto’nun Lykia kökenli olduguna katılırlar. Bu iki araştırmacı da Leto’nun Yunan dünyasının hiç bir yerinde Lykia’da olduğu kadar önemli olmadığını, başka yerlerde sadece Artemis ve Apollon’un annesi olarak saygı görürken, Lykia’da en önemli tanrıçalar arasında yer aldığını kabul ederler. Bununla birlikte Nilsson Apollon’un Lykialı değil, Hitit kökenli olabilecegini belirtir. Graf da tanrının mitolojide Lykialı olarak tanımlandığını ancak bunun tarihsel bir gerçeğe dayanmadığını ileri sürmektedir. Bkz. Tanrıver 2009, 232-233, dn. 1202. 611 Tanrıver 2009, 232. 612 Tanrıver 2009, 232. 613 Tanrıver 2009, 232. 614 Appaliunas ya da Luviler’in Apaliunas adındaki tanrısı geyik üzerinde ayakta durur şekilde tasvir edilen bir “koruyucu” ve “avcı” tanrıdır. Tanrının bu özelliklerinin Apollon’un okçu özelliği ile karşılaştırılmaktadır. Bkz. Tanrıver 2009, 233, dn. 1203. 615 Tanrıver 2009, 232-233. 616 Tanrıver 2009, 257. 617 Tanrıver 2009, 257. 618 Tanrıver 2009, 257. 619 Tanrıver 2009, 257.

59

Apollon adının, öz biçiminde, Luvi dilinden geldiği ve Apa/Pa (Su, Akarsu) sözcüğüyle bağlantılı olduğu düşünülmektedir620. En güçlü olasılıkla adın öz biçimi Ap(a)- ull(a)-wana sözcüklerinden, “Su-koruluğu-sal” yani, “Subaşı koruluğunda tapkı gören tanrı” idi kanısı da söz konusudur621.Tanrı Apollon’un, Lykia’daki kültü temelde “geleceği ve olacağı bildiren kâhin, iyileştirici” özellikleriyle, çok erken dönemlere kadar uzanır622. Delos’a eşdeğer olarak anlatılan Patara’daki kültü, tanrının en ünlü kehanet ocağıdır623. Lykia Birliği Dönemi’nde “Apollon Patross veya Ptareus” sıfatları ile Likya’nın milli tanrısı konumundadır624. Homeros kendisinden Likyalı sıfatı625 ile bahsetmektedir626. Likyalıların ulusal tanrısıdır ki, Truva Savaşı’nda Akha Hellenleri’ne karşı savaşan Likya savaşçıların yiğit beyi Sarpedon’un ölüsünü, Truva’dan anayurt Likya’ya Zeus buyruğuyla kendisi getirir627. Apollon’un yerel dildeki adına Lykçe yazıtlarda doğrudan rastlanmasa da, çift dilli bir yazıtta geçen Lykçe “Pulenyda” şahıs isminin karşılığı olarak Hellence “Apollonides” verilmiştir628. Ayrıca Letoon Üç Dilli Yazıtında yerel bir tanrı adı olduğu önerilen Lykçe “Natrbbiyémi”nin Hellence karşılığı olarak da “Apollodotos” verilmiştir629. Lykialılar gibi Luvi soyundan gelmesi olası gözüken Troialıların üç büyük tanrısından birinin Appaluinas olması bu nedenle şaşırtmaz; Likçesi henüz bilinmeyen ancak Luvicesini çağrıştırması beklenen adının oradan Hellence’deki Apollon’a dönüşmüş olması usa yatkındır630. Homeros İlahilerinde anlatılan “Delos’taki doğumu” sırasında anası Leto’nun kollarıyla bağlandığı kutsal “Hurma Ağacı” M. P. Nilsson’a göre “kayalık Delos’ta yetişmez”, “belki Letoon’dadır” der bu tanınmış eskiçağ bilimcisi631. Bize göre ise Patara’da

620 Umar 1999a, 215. 621 Umar 1999a, 215. 622 Lykia’daki Apollon kültü ile ilgili olarak antik kaynaklar, numizmatik veriler ve yazıtlar için bkz. Taşlıklıoğlu 1963, 93-117; Bryce 1986, 182-185. 623 Bkz. Taşlıklıoğlu 1963, 103-108; Bryce 1986, 193 v.d. 624 Tanrı’nın Lykia’daki sıfatları için bkz. Taşlıklıoğlu 1963, 108 ve 117; Troxell 1982, 21, dn. 42-43. 625 İlyada Destanı’nda “Lykia soylu” anlamındaki “Lykegenes” lakabıyla söylenmiş olmalıdır; bu deyimi “ışık soylu”, “kurt soylu” gibi asıl anlamından saptırma çabaları, illa ki O’nu “Hellen” görme isteğinin ürünüdür, maksatlıdır. Bkz. Işık 2010b, 77. 626 Akşit 1967, 77. Homeros’un İlyada Destanı’nda adı “Likya soylu” anlamında “Lukegenes”dir. “Lykegenes” sıfatı için bkz. Bryce 1986, 183. 627 Işık-İşkan 2002, 50. 628 Bryce 1986, 182. 629 Neuman 1979, N 320; Bryce 1986, 187. 630 Işık 2010b, 77. 631 Işık 2010b, 77.

60 olmalıdır632. M.P. Nilsson da, kültsel önemi yadsınamayan Leto Palmiyesinin, belki, Patara’ya komşu Letoon’da olduğunu yazar, ancak bu yaşta hurma palmiyesi Likya’da tek Patara’da vardır633. Lykia’da çok eskiye giden kökleriyle salt Patara’da vardır634 (Resim 31). Apollon’a kutsal sayılan “Tekerlek Gölü” de, kehanet ocağının Delphi ve Delos’dakilerle eşdeğer sayıldığı bu ünlü Apollon kentinde, kuşatıldığı kara parçasıyla bir çember oluşturan kendi içine kapalı iç limanın adıdır bugün ve antik kaynaklarda anlatıldığı gibi Leto Hurmalığının çok yakınındadır635. Tanınmış Karatepe ortostatı üzerinde tanrı çocuğu emziren Yeni Hitit Kubaba’sının bir hurma ağacı altında betimi (Resim 32) bu mitosun bilinmeyen Anadolu kökenine iz mi verir? Düşünülebilir636. “Arkeolojik Sit” olmanın ötesinde “doğal sit” ve “özel çevre” kapsamında da devlet korumasına alınan Patara, bu niteliğini öncelikle ve tek başına tüm Likya’nın bilinen en eski tarihsel hurmalığıyla hak etmiştir; mitolojik adıyla Leto Palmiyeliği ile637. Bu benzersiz doğa harikası, adı “phonix theophrasti” olan hurma palmiyelerinden oluşur; Liman hamamının ve onun güneybatı köşesinde dört yöne çatallanan antik yol kavşağının batısında ve onlarla bütünleşmiş bir konumdadır638. On kadar yaşlı gövdenin oluşturduğu ocaklarla öbeklenmiştir, olağan üstü durumlarda dipten ve gövdeden körpe sürgünler verebilme özellikleriyle ölümsüzdürler639 (Resim 33). Kesin yaşları tam bilinmez, U biçiminde dönen Roma Dönemi yol ağının kenarında köklenişi, varoluşunu çok öncelere kadar sürdürmede ipuçları verir640. Olasılıkla Tanrıça Leto’ya ilişkin bir destanın içeriğiyle sanki belgelenir641. Apollon'a dizilen Homerik övgülerden Delos'la ilgili olanına göre Leto'nun Apollon için çektiği gebelik sancıları dayanılmaz olmuştur642. Delos'a çıkar Tanrıça, arkasından da Doğum Tanrıçası. Leto'yu bir palmiyeye bağlar Eileithia643 ve yumuşak çayırın üzerine diz çöker Leto; toprak,

632 Işık 2011, 108. 633 Işık-İşkan 2002, 52. 634 Işık 2010b, 77. 635 Işık 2010b, 77. 636 Işık 2010b, 77. 637 Işık-İşkan 2002, 51. 638 Işık-İşkan 2002, 51-52. 639 Işık-İşkan 2002, 52. 640 Işık-İşkan 2002, 52. 641 Işık-İşkan 2002, 52. 642 Işık 2003, 6. 643 Işık 2003, 6.

61 bacakları arasında gülümsüyordu644. Çünkü Apollon doğmuştu ve o tanrısal oğulun, yukarıda değinildiği gibi Patara’da doğmuşluğu eskiçağ biliminin gündemindeydi645. Leto Palmiyeliği derler oraya ve orası kutsallaşır, kült alanına dönüşür646. Apollon'un Delphi ve Delos'la eşdeğer tek Kehanet Tapınağı Patara'dadır647. Tanrı altı kış ayı kehanet söylemek için Delos'tan Patara'ya göçtüğüne648 göre, adı Troia tanrısı Appaluinas'tan uyarlanmış olabileceğine göre ve Homeros ona lllas'ta “Likya Soylu” dediğine göre, onun Pataralı olma olasılığı çok fazladır649. Delos’ta Apollon ilahileri yazan ünlü ozan Olen, Lykialı’dır650. Onun doğduğu hurmalık, hem de çok eski zamanlardan beri Likya'da salt Patara'da vardır651. Onu ilk kez 1838 yılında Ch. Fellows görmüştür652. İlginç olan ise; Delos’ta, Leto Hurmalığının hemen yanı başında var olduğu savlanan, ancak Hurmalık gibi belgelenemeyen, Apollon’a ait kutsal bir göl, hem konumu ve hem de adıyla salt Patara’da vardır: “Tekerlek Gölü653”. Mitosla gerçeğin bu kadar eksiksizce örtüştüğü bir başka antik kent daha yoktur654 (Resim 34, 35). 1991 öç yangınında salt kendisine yönelik bir kundaklamayla tümden kavrulmuş, eskisinden dirice canlanışı uzun sürmemiştir655 (Resim 36). O’nun, biri Delphi (Resim 37) diğeri Naukratis’te bulunan İon ürünü iki heykelciğinde aslanla birlikte betimi, Delos’taki Temenos’una giden kutsal yol üzerinde yer alan aslanların (Resim 38) Leto Ana’ya simge olması nedeniyledir656. Hitit’in Yazılıkaya’sında ya da Yeni Hitit’in Tell Halaf’taki tapınak-saray girişinde tanrı oğulun, anası gibi bir aslan üzerinde duruşu ne ise burada da o olmalıdır657.

644 Işık-İşkan 2002, 52. 645 Işık-İşkan 2002, 52. 646 Işık 2003, 6. 647 Işık 2003, 6. 648 Tanrı Lykia’lı olmasaydı eğer, Delos’un O’nu Patara’yla paylaşması, tanrının “kışın altı ayında Patara’da oturması” mümkün olabilir miydi. Bkz. Işık 2010b, 77. 649 Işık 2003, 6. 650 Işık 2011, 108. 651 Işık 2003, 6. 652 Işık 2011, 108. 653 Işık 2011, 109. 654 Işık 2011, 109. 655 Işık-İşkan 2002, 52. 656 Işık 2010b, 77. 657 Işık 2010b, 77-78.

62

Bu bağlamda “Pataralı kadın yurttaş” Vilia Procula’nın temelden yenilediği tiyatro sahne binasını İ.S. 147 yılında Augustus tanrılarından önce “Patara kentinin soy tanrılarına” adaması, inançta geçmişine bağlılığın bir kanıtı sayılmalıdır658. O geçmişte özellikle Apollon vardır ki, Pataros lakabıyla Lykia Birliği’nin ortak tanrısı olarak O’nun onuruna dört yılda bir oyunlar düzenlenirdi “Apollonia” adıyla; belki de “doğduğu” kentte, izlerine yenilerde Batıyaka’da rastlanan, algılanabildiği kadarıyla Lykia’nın yaygın tek taraflı örneklerinden farklı, belki Kadyanda’daki gibi Pamphylia tipinde görkemli bir stadion’da düzenlenirdi659. Patara bilhassa Apollon’un kehanet yeri olması ile meşhur bir şehirdir660. Çünkü Ön bilicilikte Delphi ve Delos’la eşdeğer Apollon Kutsal Alanı ile ünlüdür661. Kehaneti, “yazları altı ay Delos’ta” sürdürür tanrı; “kışları geçirmek üzere662, altı aylığına sıcak ve ışığı bol Likya’nın Patara koyuna göçer663”. Anlaşıldığına göre Apollon 6 kış ayını düzenli olarak Patara’da ve 6 yaz ayını da Delos’da geçirir664. Apollun'un kente kehanetini kış aylarında sürdürmesini ticari amaçlara bağlamak gerek665. Doğu ve güney Akdeniz’in limanlarından yaz sonunda yüklenen buğday ve diğer malların Yunanistan ve İtalya'ya götürülmesi esnasında gemilerin bazı limanlarda kışlamaları zorunludur666. Patara'nın rahipleri bu ticaret gemilerini kente çekebilmekte başarılı olmuş, kehanetle birlikte ün, peşinden de zenginlik gelmiştir667. Patara kenti çok zengin, bu zenginliğini birincisi ticarete, ikincisi Apollon kehanetine668 borçlu669. Çünkü kehanete danışmaya gelenler öyle bedava danışamıyor, çok şeyler bırakıp gidiyor670. Sormanın ve bilmenin bedeli de, kazılan diğer ön bilicilik merkezlerinden ve Patara’ya değgin antik kaynaklardan belli ki, kültürel, sanatsal ve ekonomik yaşamda

658 Işık 2010b, 78. 659 Işık 2010b, 78. 660 Tanrıça Leto’nun Artemis ve Apollon’u Patara’da doğurması ile ilgili mitolojik efsane için bkz. Barışçan 2009, 33 v.d. 661 Işık 1991, 38. 662 Yılın soğuk yarısında Patara’dadır: Yaz zamanı sıcaklardan durulmaz olunca Likya, Delos’a göçer tanrı. Bkz. Çevik 2012, 27. 663 Işık-İşkan 2002, 50. 664 Bean 1997, 86. 665 Buluç 1983, 141. 666 Buluç 1983, 141. 667 Buluç 1983, 141. 668 Anlaşılan kehanet iyi değerlendirilmiş. 669 Işık 1999b, 70. 670 Işık 1999b, 70.

63 görkemli bir varsıllığa katkıdır671. Ve tüm Likya kentlerinde ele geçen Likya Birliği paralarında672 simgeleşecek denli Likyalılaşabilen Apollon’un kehaneti, sağladığı bu tinsel ve özdeksel kazançlarla Patara’nın, ilkin Bölge’nin 3 oy hakkına sahip 6 büyüğünden biri ayrıcalığında ve ardından Başkentliğe erişiminde paydaş bilinir, hem de Roma’nın Pamphylia ve Likya eyaletleri Başkentliğine673. Ayrıca antik kaynaklarda Likya Birliği Arşivi’nin bu tapınakta bulunduğu belirtilmektedir674. Dolayısı ile bu antik kentte Apollon ile bağlantılı bir tapınak olması gerekiyor. Antik dünyada çok iyi bilinen bir tapınak bu675. Şair Horates’in bu hikâye üzerine yazılmış ünlü bir şiiri var676. Kehanete yönelik bir tapınak olduğu için büyük tapınak olma ihtimali zayıf görünmektedir, örneğin Delos’ta da çok küçüktü Apollon Tapınağı677. Bugün Delos için, Apollon ve Artemis’in doğum diye söylenir678. Ama Fahri Işık bu konuda Apollon’un doğum yeri679 olarak Patara, Artemis için ise Efes’i işaret etmektedir680. Pausanias; Troia savaşı kahramanlarından Telephos’un armağanı olan ve Hephaistos’un yapmış olduğu bir bronz kabın, Patara Apollon tapınağında sergilendiğini aktarır681. İ.S. 1. yy’da Apollon kült merkezlerinin listesini veren Statius ise , Khrysa, Delos, Klaros Miletos ve Didyma’nın yanında Patara’yı da saymaktadır682. Herodotos bir Apollon bilicilik ocağı olarak kentten bahsetmektedir683. 1. yüzyılda Cladius’un yönetimi sırasında yazan mela buradan daha önce Delphi ile rekabet eden bir merkez olarak söz eder684. Aeneas’ın Troia’dan

671 Işık 1991, 39. 672 Likya’da Kent ve Ekonomi için bkz. Kürkçü 2012, 219. 673 Işık 1991, 39. 674 Işık-İşkan 2002, 50. 675 Işık 1999b, 66. 676 Işık 1999b, 66. 677 Işık 1999b, 70. 678 Işık 1999b, 70. 679 Apollon’un Asya kökenli olduğu görüşünü desteklemek için, en büyük tapım yerlerinin Asya’da bulunması kanıt gösterilir: Lykia’da Patara, Karya’da Didyma, İyonya’da Klaros v.b. başka birçok Olympos tanrısı gibi, o da Yunanistan anakarasında ki kutsal yerlerine sonradan gelmiş izlenimi vermektedir. Ayrıca bir Anadolu köyünün yakınında keşfedilen bir Hitit yazıtında Apulunas, “kapıların tanrısı” ismi okunabilmiştir. Nilsson’un hatırlattığı gibi, klasik Yunanistan’ın Apollon’u da aynı ünvana sahipti. Bkz. Eliade 2003, 332-333. 680 Işık 1999b, 70. 681 Gürdal 2007, 134. 682 Gürdal 2007, 134. 683 Sevin 2001, 142. 684 Bean 1997, 86.

64

İtalya’ya gitmesini öğütleyen kehanete ilişkin “Lykia Apollonu” deyimiyle Vergil’in bu topraklarda ki asal ön bilicilik merkezini kastettiği ve Roma’nın kuruluşunda Patara Apollon’unun etken olduğu sanılır685. Dolayısıyla Apollon’un Patara’da da bir kült merkezine sahip olduğu ve orada bir kehanet ocağı bulunduğu, bayramlar tertiplendiği bilinmektedir686. Patara’da yerel bir tapınımdan, Ege dünyasının en önemli kehanet kültlerinden bir doğar; Apollon Patareus687. Lykia’nın birinci derecede büyük şehirlerinden biri olan Patara’da Apollon kültünün pek fazla gelişmiş ve yerleşmiş olduğunu birçok klasik müelliflerden, sikke ve kitabelerden öğrenmiş bulunmaktayız688. İ.Ö. 168’den itibaren Roma devri dâhil Patara sikkeleri arasında Apollon kültünü gösterenlere de rastlanmıştır689. Bu sikkelerin yüzerinde sağa bakan defne çelengi ile süslü bir Apollon başı vardır690. Terslerinde ise Lykia Birliğini ima eden bir ibare ve tanrının Lyrası bulunmaktadır691 (Resim 39, 40). İmparatorluk devri sikkelerinde ise Apollon’u tersinde tasvir edilmiş buluruz692. Burada tanrı ayakta durmaktadır, uzun bir khiton ve khimation giymiştir693. Sol elinde yayı görülmektedir, sağ tarafta bir yerde de üzerine kartal konmuş bir ompholos tefrik edilmektedir694. Patara’nın geç sikkelerinde Apollon tipi pek çoktur; İlk devirlerde ise Athena ve Hermes tiplerine rastlanmaktadır695. Kehanet merkezinin kuruluşu ile ilgili birbiri ile çelişen bilgiler bulunmaktadır. Bunlar arasında en etkileyici olanı Argos Kralı Danaos’unkidir; Apollon krala birbiri ile dövüşen bir kurtla boğaya rastlayana dek ilerlemesini söyler ve bunu şöyle bir sonuca bağlar; eğer boğa dövüşü kazanırsa Poseidon’a bir tapınak kuracak, yok eğer kurt galip gelirse Apollon’a bir tapınak ithaf edecektir. Gerçekte ise kurt dövüşün galibi olur ve Danaos Lykiali Apollon’a bir tapınak yaptırır696. Antik kaynakların ışığında, Apollon kültünün, geleneksel ve erken tarihlerden itibaren işlevsel oldugunu anlayabildiğimiz kentte, kültü belgeleyen somut

685 Işık 2011, 108. 686 Akşit 1971, 85. 687 Işık 2011, 55. 688 Taşlıklıoğlu 1963, 107. 689 Taşlıklıoğlu 1963, 104. 690 Taşlıklıoğlu 1963, 104. 691 Taşlıklıoğlu 1963, 104. 692 Taşlıklıoğlu 1963, 104. 693 Taşlıklıoğlu 1963, 104. 694 Taşlıklıoğlu 1963, 104-105. 695 Akşit 1967, 105. 696 Bean 1997, 86.

65 arkeolojik verilerin en önemlileri olan yazıtlar, en erken İmparatorluk Çağı ile birlikte görülmeye başlarlar697. Roma İmparatorluk Çağı’nda Patara kehanet ocağının, Delphi ve Delos ile yarışabilecek kadar ünlü ve değerli olduğunu, Rhodiopolis’de tespit edilmiş olan bir yazıtın ışığında söyleyebilmek mümkündür698. Kehanet sürekli olmamış ve imparatorluğun başlangıcına denk gelen dönemde tamamen terk edilmiştir699. Bu gerileme 2. yüzyılda ki yeniden canlanma Antonius Pius’un yönetimi döneminde Opramoas’ın yaptığı bağışlardan700 söz eden yazıt ile doğrulanır; Pataralılara verilen diğer armağanlar arasında “uzun süren bir suskunluğun ardından şehrin yeniden kehanetlerine başlayan tanrısı Apollon’a 20.000 dinar sunulmaktadır701. İmparatorluk Çağı’na tarihlendirilen diğer yazıtlarda, Apollon’un, Patroos sıfatı ile anıldığı görülmektedir702. Ata kültü ile ilişkilendirilebilecek olan Pataros, aile ve aile bireylerini koruyan, gözeten tanrı özelliklerini taşır703. Patara kehanet ocağı ve kutsal alanının onarımı için, İ.S. 140-143 depremleri sonrasında Opramaos’un yardım ettiğini bilmemize rağmen, kutsal alanın yeri704 bu gün için belirsizdir705. Dolayısıyla Tapınağın formu ve kutsal kehanetin nasıl yapıldığı hakkında hiçbir bilgimiz bulunmamaktadır706. Patara’da 2008 yılında meydana gelen orman yangını sonrasında kalıntıların bir kısmı, kendilerini kuşatan yoğun bitki örtüsünün kalkmasıyla ortaya çıkmıştır; bunlardan biri de Tepecik Nekropolü’nün kuzeyinde konumlanan kilisedir707. Kilisenin varlığı daha önceden de biliniyor olmasına karşın, burada henüz herhangi bir araştırma yapılmamıştı708. F. Işık “Kaynak Kilisesi709” adıyla tanımladığı bu yapının Apollon Tapınağı ile bir bağlantısı olabileceğini

697 Gürdal 2007, 134. 698 Gürdal 2007, 134. 699 Bean 1997, 86. 700 Likya’da Hayırseverlik için bkz. Kürkçü 2012, 221. 701 Bean 1997, 86. 702 Gürdal 2007, 134. 703 Gürdal 2007, 135. 704 Şaşırtıcı olan henüz tapınak ve kehanet merkezi ile ilgili hiçbir kalıntının bulunmamasıdır. Bkz. Bean 1997, 87. 705 Gürdal 2007, 135. 706 Bean 1997, 86. 707 İşkan-Işık 2011, 1- 2. 708 İşkan-Işık 2011, 2. 709 Kaynak Kilisesi için bkz. Işık 2010a, 232 v.d.

66 düşünmektedir710. Bu bağlamda kilisenin dar bir vadinin düşük yamacındaki konumu, hemen doğusunda küçük bir su kaynağının varlığı, inşasında Helenistik Döneme ait şpolyen malzemelerin kullanılmış olması ve en önemlisi Apollon Tapınağı ile ilişkili yine Helenistik Döneme ait bir yazıt, Patara’nın ünlü Apollon Kutsal Alanı’nın, bu kilisenin temelleri altında kalmış olabileceği fikrini yeniden güncellemiştir711. İ.S. 385 yılında Theodosios’un emriyle712, tüm kültlerle birlikte susan kutsal alan; kent dışında, su kaynaklarının üzerinde, yakınlarında kutsal bir mağaranın bulunduğu bir koruluk içerisinde yer alıyor olmalıydı713. Olacakları Tanrı adına seslenen bir kadındır Likya toplum düzenine egemen anaerkilliğin dinsel yaşamda beklenen bir yansılanışıdır bu ve erkek rahiplerin görevi, onun belirtisiz sözcüklerini anlaşılabilir biçimiyle sorana aktarmaktır714. Patara da orakle her zaman danışılmaz tanrı geldiği zamanlar büyük rahibe de her gece onunla beraber tapınağa kapanır715. Ayrıca Patara’daki kehanetlerin günün her saatinde yapılmadığını söylenir716. Herodotos’dan kehanetlerin rahibenin gördüğü rüyalar ve hayaller aracılığı ile açıklandığını öğreniyoruz717. Yunanistan’da, Delphoi’da Python’un katil işi ve Tempe vadisindeki temizlenmeden suçlu gösterilen ve dolayısıyla Zeus’un gazabına uğrayan Apollon’un muvakkat bir zaman için dahi olsa Yunanistan’dan uzak diyarlara, kar ve fırtınalar memleketine, İskitler ülkesine göç edişini hatırlayalım718. Bu ayrılış tabii, muayyen bir zaman için olur ve bilahare mevsimi gelince tekrar dönüp Yunanistan’a gelinirdi719. Yukarıda verilmiş olan metinlere göre, kışları geçirmek üzere Yunanistan’dan hariç sıcak ve ışığı bol bir yer olan Lykia’nın Patara Limanına göç edişini, yaz mevsimlerinde tekrar Delos adasında ve Delphoi’da bulunmasının, Hyperboreoi Apollon mythos’unun bir varyasyonundan başka bir şey olmadığını tasavvur etmek herhalde hatalı olmaz720. İşte klasik metinlerin vermiş oldukları bu türlü mythos’lar bizde Patara Apollon mabedinin, zamanındaki şöhretini tespit etme bakımından çok mühim

710 İşkan-Işık 2011, 2. 711 İşkan-Işık 2011, 2. 712 Theodosius İ.S. 385’de bütün kehanet merkezlerini yasaklamıştır. Bkz. Bean 1997, 86-87. 713 Gürdal 2007, 135. 714 Işık 1991, 39. 715 Herodotos, Tarih, I, 98. 716 Bean 1997, 86. 717 Bean 1997, 86. 718 Taşlıklıoğlu 1963, 107. 719 Taşlıklıoğlu 1963, 107. 720 Taşlıklıoğlu 1963, 107.

67 bir not sayılabilir721. Evet, bu bir mythos’dur fakat bunun içinde ufakta olsa bazı hakikatlerinin mevcut bulunabileceğini unutmamak lazımdır722. Hyginus ve Stephanus Bizantinus bize, Telephos’un Yunanistan’da tanrıça Athena’nın rahibesi Auge’nin gayri meşru bir şekilde dünyaya gelmiş bir çocuğu olduğunu ve Parthenios dağında bir geyiğin memesini emerek büyüyüp Anadolu’ya geçtiğini ve sonra orada dedesinin hizmetinde bulunarak, onun düşmanlarıyla boğaz boğaza döğüştüğünü ve bu kahramanlığını gösterişi sıralarında yaralandığını, yaralarını da Patara Apollon mabedinde mızrak pasıyla tedavi ettiğini hikâye etmektedirler723. Bu ve daha bu türlü bilgiler bize, Patara Apollon mabedinin ve bu mabette tanrıya yapılan ibadetin ehemmiyetinin yüksek manasını anlatabilecek mahiyette olduğunu görmüş bulunuyoruz724. Patara’nın Troia savaşı yiğitlerinden Telephosla bağlantılı öyküsü bizlere kentin kuruluşunun olasılıkla bilinenden çok daha derinlerde gerçekleştiğine yönelik ipucu vermektedir725. Tekrar vurgulanacaksa eğer rahatlıkla söylenebilir ki: Delphi’deki ile karşılaştırıldığında bu kehanet merkezinin daha büyük zenginliğe ve inandırıcılığa sahip olduğu söylenir; buna karşın Telephos’la ilgili kehanet dışında Apollon’un hiçbir söylemi kaydedilmemiştir726. Homeros’un İlyada Destanı’nda yer almayan Telephos öyküsü daha sonraları yazıya dökülen Kypria mitosuyla bilinir ve ardından üç büyük tragedia yazarının Aischylos, Sophokles ve Euripides’in yapıtlarına konu olur727. Resimsel olarak özellikle İ.Ö. 2. yüzyıl ilk çeyreğinde yapılan ünlü Bergama sunağının iç duvarlarını süsleyen kabartma kuşağına da konu olmuştur; orada Herakles Attalidler’in soy atası ve oğul Telephos kentin kurucusudur728. Değişik anlatımlara karşın mitos, Troia Savaşı öncesi bir zamanı yansıtır729. Telephos, Peloponnes’in Arkadia730 yöresinde Tegea Kralı Aleos’un kızı ve Athena rahibesi olan Auge’nin Herakles’ten olma oğludur731. Kral kendisinden gizli tutulan doğum olayını bilince,

721 Taşlıklıoğlu 1963, 107. 722 Taşlıklıoğlu 1963, 107. 723 Taşlıklıoğlu 1963, 107- 108. 724 Taşlıklıoğlu 1963, 108. 725 Işık 1991, 36. 726 Bean 1997, 86. 727 Işık 2011, 112. 728 Işık 2011, 112. 729 Işık 2011, 112. 730 Peloponnes adasının ortalarına düşen dağlık bölge bkz. Necatiğil 2011, 27. 731 Işık 2011, 112.

68 anayı bir sala koyarak denize salar ve oğulu yabancı doğaya bırakır732. Auge’nin salı, Anadolu’nun Kaikos/Bakırçay ağzı yakınlarında karaya vurur ve Mysia kıyısında Theuthrania Kralı Teuthras onu dostça karşılar, kızı yerine koyar733. Hellas’da terk edildiği yalnızlıkta bir geyik sunakta bir aslan tarafından emzirilen Telephos erişkin çağa geldiğinde Auge’nin kardeşlerini öldürür ve deniz yoluyla geldiği Mysia’da aynı kişiye, Theuthras’a sığınarak ona oğul olur734. Bergama sunağı kabartma resimlerinin ikinci bölümünde Telephos, Theutras’ın ölümü ardından Mysia Kralı olarak Akhalarla savaştadır735. Çünkü mitosa göre Akha Hellenleri ilk seferlerinde Troia sanısıyla Mysia kıyılarında Theuthrania’da karaya çıkmışlar, yağmacılığa başlamaları ardından Telephos’un açtığı savaşta püskürtülerek yurtlarına geri dönmüşlerdir736. Ancak Telephos, Akhalı yiğit Akhilleus737’un mızrağıyla baldırından yara almıştır738. Yara sağalmaz ve danışılan kehanet, onun ancak yaralayan silahın pasıyla iyileşebileceğini söyler739. Akhilleus’un Mysia dönüşü toplandığı yere, Argos’a gelir Telephos; kendisine ancak Troia’nın yolunu gösterme koşuluyla yardım edileceği sözünü alır740. Burada mitos çelişkili, biçimlerde değişir741. Kimine göre Telephos, Akha Hellenleri’ne Troia yolunu gösterir ve Akhilleus mızrağının pasını sürerek yarasını iyileştirir; kimine göre, buna karşın verilen sözde durulmaz ve bu tanınmış mitosun Patara’yla ilişkisi burada başlar742. Akhilleus’tan beklediğini bulamayan Telephos çaresizlik içinde Anadolu’ya dönecek, yarasının sağalma umudunu bu kez Patara Apollon kehanetine danışmada arayacaktır743. Kâhin tarafından kendisine bu yaranın ancak onu yaralayan tarafından iyileştirilebileceği söylenir; bu Akhilleus’un mızrağında ki pas anlamına gelmektedir744.

732 Işık 2011, 112. 733 Işık 2011, 112. 734 Işık 2011, 112. 735 Işık 2011, 112. 736 Işık 2011, 112. 737 Truva Savaşı için bkz. Strauss 2008, 22-37. Akhilleus için bkz. Wöhlcke 2009, 75-78. 738 Işık 2011, 112. 739 Işık 2011, 112. 740 Işık 2011, 112. 741 Işık 2011, 112. 742 Işık 2011, 112. 743 Işık 2011, 112. 744 Bean 1997, 85.

69

Normal şartlarda bu kehanette bulunan tanrının hangisi olduğu belirtilmemekle birlikte Patara’daki Apollon olduğuna dair inandırıcı deliller vardır745. Bu bağlamda denir ki Patara’ya az uzaklıkta bir pınar vardı, suyu bulanık akardı ve Pataralı suyun bulanıklığını Telephos’un yarasını burada yıkamışlığına bağlardı746. Belli ki yara bu şifalı suda sağalmıştır da, ondan bulanıktır747. Bu mitosa inanmışlık, Pausanias kaynaklı bir haberle sanki örtüşmektedir; buna göre Lykialılar Apollon Tapınağı’nda sahip oldukları Hephaistos yapımı bir tunç krateri Telephos’un adadığını düşünürler748. Ve buna inanmışlık ayrıca; bir zamanlar Rhodos’un Lindos’unda, üzerinde “Lykia Apollonu’nun emri üzerine Telephos’dan Athena’ya” yazan altın bir kazanın varlığı rivayetiyle de örtüşmektedir749. G. E. Bean ve A. Stewart’a göre Telephos adını taşıyan bir mahallenin de Patara’da bulunma olasılığı vardır; ancak yazıtla belgelenmemiştir750. Bugün gerçeğiyle belgelenen ve yaşayan ise, Patara’nın kuzey girişinde adı “Kokarsu” olan bir pınarın kaynadığı ve kükürt içeren suyunun yaraları sağalttığına inanıldığıdır; aradan geçen binlerce yıla karşın, antik bir inancın kesintisizce gelenek sürdüğü, geçmişle bugünün, mitosla gerçeğin örtüştüğüdür751. Suyu bulanıktır, bu bulanıklık, yiğidin yarasını burada yıkamışlığındandır752. Bugün binlerce yılın inancıyla inanmış insanlarımız çevre illerden bile gelerek bu sudan yarasına şifa umar753 (Resim 41). Telephos’u Herakles oğlu bir Hellen kahramanı ve onun egemeni olduğu Mysia’yı bir Hellen sömürgesi yapan bu öykü, Yunanlıların mitoslarla neyi amaçladıklarını ve Anadolu’yu Hellenleştirme uğruna tarihsel gerçekleri nasıl saptırdıklarını gözler önüne sermesi açısından önemlidir754. Çünkü mitosla bulandırılan gerçek İ.Ö. 2. binyıl “Troia Savaşı” zamanında adı Seha Irmak ülkesi olan bir coğrafyada, Mysia Kralı Telephos’un Hitit Kralı Telipinus ile ve Kralı Teuthras’ın da Hitit Kralı Tuthaliya ile özdeşliğinde kurulan tarihsel bağların akılcılığında berraklaşmıştır755. Çünkü tarih, Tuthaliya’lardan birinin yıllıklarında, “Akhalar’ın Seha-Irmak ülkesine saldırdıklarını ve tekrar geri çekildiklerini”

745 Bean 1997, 85. 746 Işık 2011, 112. 747 Işık 2011, 112. 748 Işık 2011, 112. 749 Işık 2011, 112. 750 Işık 2011, 112. 751 Işık 2011, 112. 752 Işık-İşkan 2002, 52. 753 Işık 2003, 6. 754 Işık 2011, 112‐ 113. 755 Işık 2011, 113.

70 yazar; oradaki Tuhaliya kimse, aynı yörenin mithostaki egemeni Teuthras da o olmalıdır756. Ve nasıl ki “Işık Tanrısı” olarak da anılan Telephos ile Hitit Tanrısı Telipinu arasında ad benzerliği vardır; Telephos oğlu Tarchon da, Luwi-Hitit Gök Tanrısı Tarhunt adını çağrıştırır757. W. Radt’a göre, Telephos Ülkesinin Theuthrania halkı olarak Troia Savaşı’nda gözüken Kelter, dilbilimcilere göre Hititler olabilir; çünkü onlar Mısır anıtlarında Kheta olarak tanımlanırlar758. Birbirleriyle bu yoğunlukta örtüşen bilimsel verilerden sonra, belli ki F. Cornelius’un makale başlığıyla da Telephos, Hellen bakışıyla Hitit Tarihinin Bir Dilimidir; bir Anadoluludur759. Çünkü ayrıca Mysia’da İ.Ö. 2. binyılın yerli Anadolu grisi çömlekleri Hellenistik Dönem’in içlerine dek geleneğini sürdürürken; Hitit, Phryg ve Lydia özüyle eski Anadolu halkları, Telephos kenti Pergamon760’da hep asıl kalır761. Ve de bu bilimsel gerçekler ışığında, Hellenlerin özellikle İ.Ö. 5. yüzyıl Atina’sında yazdıkları düzmece mitoslarla Ege’nin doğu yakasını Hellenleştirme misyonları bir kez daha ve tüm açıklığıyla gözler önüne serilir762. Bundan başka bu derece dini kıymeti olan bu şehrin bir kahinesinin de bulunabileceğini düşünmek yerinde olur763. Fakat maalesef bu kehanet ocağının, şehrin neresinde bulunduğunu gösterir herhangi bir malumata, şehrin kalıntıları arasında araştırmalar yapılmış olduğu halde henüz rastlanmış değildir764. Maamafih klasik kaynakların böyle bir ocaktan bahsetmiş olmalarına ve hatta bu ocağın değerinin Delos ve Delphoi’den aşağı olmadığını söylemelerine ve bunu bilhassa bir kitabemizle de teyit edebileceğimize göre765 böyle bir ocağın varlığına inanılabileceğini ilave edebiliriz766. Yine kitabelerden Apollon’un Pataros sıfatını aldığını öğrenmekteyiz ki bu sıfat bütün Lykia Birliğinin Apollon’a vermiş

756 Işık 2011, 113. 757 Işık 2011, 113. 758 Işık 2011, 113. 759 Işık 2011, 113. 760 Bean 2001, 47-74. 761 Işık 2011, 113. 762 Işık 2011, 113. 763 Taşlıklıoğlu 1963, 108. 764 Taşlıklıoğlu 1963, 108. 765 Bkz. Taşlıklıoğlu 1963, 103, dn. 3; Adı geçen kitabeden Patara kahinesinin eskiden çok revaçta olup sonra söndüğünü ve Roma devrinde de tekrar faaliyete geçtiğini öğreniyoruz. Bkz. Taşlıklıoğlu 1963, 108. 766 Taşlıklıoğlu 1963, 108.

71 olduğu bir sıfat olarak tanınmaktadır767. Bundan başka, gene aynı kitabelerden birisinde768 Patara tanrısı Helios sıfatı769 ile görünür ki, o da Apollon’un sık sık aldığı, başka bir yönden görünen sıfatıdır; yani onun aynı zamanda güneş ve ışık tanrısı olduğunu ifade etmek için kullanılmış başka bir epithetidir770. Patara Apollon mabedinin eskiliğini, hakkında mevcut mythos’lardan tespit imkânını bulabiliyoruz771. Bunlara göre, Apollon, kültünün ta Homerik devirden başlamış olduğunu ileri sürebiliriz772. Tanrı Apollon’a Anadolu da çok eski zamanlardan beri birçok Epithetonlar’la simgelenerek tapınılmış olduğunu bilmekteyiz773. Lykia bölgesinin üzerimizde bırakmış olduğu umumi intiba, Apollon’un, bütün Lykia şehirlerinde, aynı şekillerde, yani kendisine icra edilen dini merasimlerin bir tek cepheden yapılmış olduğu merkezindedir774. Ve esasen Apollon veya Apollon Patroos Lykia Birliğinin milli tanrısı olarak tanınmasının da manası bu demektir775. Ve sonra bu Lykia Birliğinin, Apollon’un dâhil olduğu Leto ve Artemis müşterek kültüne de yaptığı tespit edilmiş durumdadır776. Bu keyfiyeti Lykia’nın bazı şehirlerinde görmekteyiz777. Vesikalarımız anne evlat müşterek kültünün Lykia’da esas teşkil ettiğini ifade etmek istemektedir778. Unutmayalım ki Lykia Bölgesi, Apollon kültünün en çok revaç bulduğu mıntıkaların başında gelenlerindendir779. Yalnız, Apollon kültünün bu kadar çok yayılmış bulunduğu bir memlekette Loptoi veya Lopta Apollon’u ile henüz sıfatı kat’i şeklini bulmamış olan Apollon

767 Taşlıklıoğlu 1963, 108. 768 Kitabe için bkz. Taşlıklıoğluoğlu 1963, 105. 769 Homeros’da Helios ve Apollon birbirinden farklı tanrılardır ancak İ.Ö. 5. yy’dan itibaren Yunanlılar’ın Apollon’u güneşle özdeşleştirmeye başladıkları görülmektedir. Nitekim Herodotos, Apollon’un Mısır Güneş tanrısı Horus’la aynı olduğunu söylemektedir. Pausanias da, karşılaştığı Sidonlu bir kişinin kendisine iki tanrının aynı olduğunu anlattığından bahsetmektedir. Apollon’un Güneşle bir tutulması, olasılıkla onun Homerik hymnos’lardan itibaren edebi kaynaklarda Phoibos (ışıldayan, parlak) adıyla anılmasından da kaynaklanmış olabilir. Bkz. Tanrıver 2009, 271. 770 Taşlıklıoğlu 1963, 108. 771 Taşlıklıoğlu 1963, 108. 772 Taşlıklıoğlu 1963, 108. 773 Taşlıklıoğlu 1954, 20-21. 774 Taşlıklıoğlu 1963, 117. 775 Taşlıklıoğlu 1963, 117. 776 Taşlıklıoğlu 1963, 117. 777 Taşlıklıoğlu 1963, 117. 778 Taşlıklıoğlu 1963, 117. 779 Taşlıklıoğlu 1963, 117.

72

Pe…gibi ancak ayrı ayrı iki hususi mevkide yeri olan tanrının esaslı bir kültünü tespi etmiş bulunuyoruz780. 1950 Yılı baharında Akropol’ün doğu yamacının kuzeye yönelen eteğinde, şimdilerin yaşlı Pataralısı Mehmet Kiriş’in sabanına takılan ve 1952’deki dört gün süreli deneme kazısı çalışmalarında bulunmuş gibi Antalya müzesine getirilen Apollon başı tanrısal bir görünüşle Tapınağa iz sürmektedir sanki781. Kutsal Alana yönelik ilk kaynak bilgileri aktaran Herodot’un, Apollon Patareus ön biliciliğiyle bir arada sürgülü bir Tapınaktan, “Naos782”tan söz etmesi, yapının Delphoi’deki gibi boyutluluğuna yorumlanabilir783. Salt Geç Hellenistik Apollon başının dev bir yontuyla bütünlenen ölçüleri değil; Clemens Alexandrinus’un Tapınağa, İ.Ö. 5 yüzyıl klasiğinin yaratıcılarından ünlü “Phidias’ın yapıtı Zeus ve Apollon’un adak tapınma yontularıyla birlikte aslan yontularının dikilmişliği” haberi de bunu doğrulamaktadır784. Ancak “Naos” deyiminin genelde, ön biliciliğin 6 ayını Patara’yla paylaşan Delos’taki türden gösterişsiz bir yapı biçiminde yorumlanabileceği olasılığı da vardır ve Akropol’ün dar alanlar içeren düz setleri de bu olasılığı destekler gibidir785. Bir de Servius’un Apollon Lyceus’la ilişkin olarak getirdiği Vergile dayalı bir başka yorum vardır, kehaneti kutsal koruluk ve Tapınakla bir arada üçlü bir bütünde birleştiren ve sonuçta sorunlar sarmalını bir yeni düğümle karmaşıklaştıran786. Bu kutsal alanın yeri belli değildir; antik kaynaklar, bir tapınak, bir koruluk ve bir kehanet ocağından oluştuğunu yazar787. Tepecik’in kuzey topuğunda ve Haliç kıyısında konumlanan Kaynak Kilisesi, kullanıldığı nitelikli devşirme malzeme ile sanki bir tapınak üzerine oturmuştur788. Kilisenin 2008 yangını öncesinde sık bir ağaçlığın içinde oluşu ve varlığının, bu dokunun kuzey yakınındaki Markia Tapınak Mezarı çevresinde eskilerde okunan mezar yazıtlarından bilinmesi bu görüşü destekler niteliktedir789. Ayrıca özellikle Haliç’e bakan batı duvarı içinden bir kaynağın, yerel adıyla Kara Mehmet Pınarının uzun bir tonoz içinde gözelenmesi;

780 Taşlıklıoğlu 1963, 117. 781 Işık 1991, 39. 782 Bir tapınakta kült heykelinin korunduğu en kutsal mekan. Bkz. Bean 1999, 164. 783 Işık 1991, 39. 784 Işık 1991, 39. 785 Işık 1991, 39. 786 Işık 1991, 39. 787 Işık 2011, 55. 788 Işık 2011, 55. 789 Işık 2011, 55.

73 tapınağın yeri konusunda ki düşünceleri en çok bu alanda yoğunlaştırır790. Buna karşın Apollon Tapınağı’nın burada aranması olasılığı zayıflatan tek olgu, nekropol alanı içindeki konumudur791. Kutsal alanın yerinin bilinmesi, salt bir kazıyla vereceği belli çok yönlü arkeolojik bilgiler ve sunacağı zengin buluntular nedeniyle önemli değildir792. “Telephos’un, Hephaistos tarafından yapılan bir tunç yayı Apollon Tapınağı’na adadığı”, Pausanias’ta okunan bir mitos olsa da, adakların niceliği ve niteliği konusunda bir fikir verebilecek değerdedir793. Lykia Birliği Arşivi de olasılıkla buradadır794. Bu nedenle Patara dendiğinde, eskiçağ bilimcisinin aklına ilk bu kutsal alan gelir795. Konunun öneminin bir diğer nedeni de, Patara Apollon Kehanet Ocağı’nın antik kaynaklarda Delphoi ile “eşdeğer” sayılmasıdır796. Pompeianus Mela’ya göre de kehanetin gücü, “zenginlik ve güvenirlikte” Hellas’ın Delos kehanetiyle karşılaştırılacak denli ağırlıklıdır797. Belli ki ünlü Romalı şairlerden Horaz Horatius bu nedenle Apollon’u “Pataralı ve Deloslu Tanrı” olarak anar798. Bunun da ötesinde Vergilius, Aeneis IV’te, tanrının kehanetini “yazları altı ay Delos’ta bildirdiğini, kışı geçirmek üzere de altı aylığına sıcak ve ışığı bol Lykia’nın Patara limanına göçtüğünü” yazar799. Bu iki Apollon kenti görülüyor ki tanrının doğum yerine de ortaktır800. Günümüzde Patara da yer alan Korinth Tapınağı bölgede var olduğu yazılan sekiz tapınaktan yalnızca biridir801. Appian’dan bildiğimiz “Mithridates’in” İ.Ö. 88 yılındaki Patara kuşatması sırasında gördüğü bir düşle baltalanmasından caydığı kutsal koruluğu da içeren Leto Tapınağı söz konusudur kentte802. Ayrıca bölgede Lycia’yla özdeşleşmiş Artemis Kombike Tapınağı, Zeus Soter, Poseidon803,

790 Işık 2011, 55. 791 Işık 2011, 55. 792 Işık 2011, 56. 793 Işık 2011, 56. 794 Işık 2011, 56. 795 Işık 2011, 56. 796 Işık 2011, 56. 797 Işık 2011, 56. 798 Işık 2011, 56. 799 Işık 2011, 56. 800 Işık 2011, 56. 801 Işık 1991, 45. 802 Işık 1991, 45. 803 Antik kaynaklar Tanrı Poseidon’un Anadoluda salt Patara’da “depremlerden esirgensin” diye “Asphalios” sanıyla saygı gördüğünü, bununla Yer Sarsıcının koruyuculuğuna sığınılmak istendiğini yazar. Bkz. Işık 1991, 49.

74

Samos Herası, Nympheler ve Roma Kaiserleri adına yapılmış olanlar804 kült alanları da mevcut olmalıdır. Günümüzde salt bir tek yapıtla ayakta kalabilen Patara tapınakları, antik kaynaklarda var olduğu yazılan tanrı kültlerinden belli ki en az sekiz örnekle tanımlanmıştı805. Tiyatro tapınağı bu sekiz arasında ise ki o da kazıyla ortaya çıkarılmıştır; diğerlerinin de kazıyla gün yüzüne çıkacağından kuşku yoktur806. Olası diğer tapınakların Doğu Roma basilikaları ya da kiliselerinin altında bulunma olasılığı söz konusudur; zaten Liman Basilikası ile Doğucasarı, Kaynak ve Koyburnu kiliseleri bu yönde ipuçları vermektedir807. Koy; Korinth Tapınağı’nın güney yanındaki büyük kalıntı da, bezekli mimari parçaları ve orthostat biçimli iri temel bloklarıyla bir tapınaktan olabilir808. Bunlardan hangisinin, adı yazıtlardan okunan tanrıça ve tanrılara adandığı; yani, Leto, Artemis Kombike, Samos Hera’sı ve Nympheler için mi; ya da Apollon, Zeus Soter, Poseidon ve Roma imparatorları809 için mi yapıldıkları zaman içinde bilinecektir810. Atina’yı heykelde altın çağına taşıyan ünlü heykeltraş “Pheidias’ın Patara için Apollon ve Zeus yontuları yaptığı” aktarımı eğer doğruysa, onlar kendi tapınaklarındaki kült heykelleri olmalıdır811. 2006 yılı kazılarında Ana Cadde’de gün yüzüne çıkan devşirme bir blok, içerdiği yazıtıyla önemlidir; çünkü olasılıkla İ.Ö. 1. yüzyıldan olan bu yazıt, Tanrıça Roma’ya adanmış bir tapınaktan söz eder; yapının nerede konumlandığı konusunda ise ipucu verilmez812. Apollon kâhinleri geleneksel olarak erkektir, kadın kâhin geç bir Yunan özelliğidir813. Doğu kökenli olan Apollon’un eskiye dayanan kehanet merkezlerinde kâhin hep erkektir, arada bir kesinti olduğunda, örneğin başlangıçta Brankhos ailesine mensup erkek kâhinlere sahip olan Didyma’da Pers tahribi sonrasında faaliyet gösterilmeyen bir dönemden sonra, Hellenistik Dönemde kehanet merkezi tekrar eski işlevine kavuşurken, Delphoi’un etkisiyle kâhin bir kadın olmuştur814.

804 Işık 1991, 45. 805 Işık 2011, 53. 806 Işık 2011, 53. 807 Işık 2011, 53. 808 Işık 2011, 53. 809 İmparator veya İmparatorlar kültü için bkz. Tırpan 1998, 58. 810 Işık 2011, 53. 811 Işık 2011, 53. 812 Işık 2011, 53. 813 Tanrıver 2009, 388, dn. 2164. 814 Tanrıver 2009, 388, dn. 2164.

75

Dış etkilere açık liman kenti Patara’da ise ana unsurun, kehanet özelliği öne çıkarılmış olan Apollon olduğu görülür815. Patara Apollon kutsal alanı ile ilgili ilk bilgilerimizi; her zaman ulaşılamayan Pataralı kadın kâhinlerin tanrı ile iletişim kurabilmek için geceleri kendilerini tapınağa kapattıklarını aktaran Herodotos’dan almaktayız816. Patara kehanet ocağının özgün bir niteliği, sadece kış aylarında hizmet veriyor olmasıdır817. Yaz aylarında çalışmalarını Delos’ta sürdüren tapınak kâhinleri için, Herodotos’un kullanmış olduğu “her zaman ulaşılamayan tanımlaması”, bu özgün niteliği işaret ediyor olmalıdır818. Likya’da Apollon’un biliciliğe bağlı ünü annesini de kız kardeşini de geçmiştir819 (Çizim 17). Apollon’dan alınacak gerçek ders, Delphoi’nin meşhur deyişinde ifade edilmiştir: “Kendini, tanı820”.

815 Gürdal 2007, 133. 816 Gürdal 2007, 133. 817 Gürdal 2007, 133. 818 Gürdal 2007, 133-134. 819 Çevik 2012, 29. 820 Eliade 2003, 336.

76

6.1. Korinth Tapınağı

Lykia’nın tüm duvarları çatı yüksekliğinde ayakta kalabilmiş tek tapınağı olma önemindedir821. Ortaçağ Surunun güneydoğu köşesini bir “burç” gibi güçlendiren alımlı görüntüsüyle göze çarpar822. Tapınak olarak nitelenen bu yapı, iç kale niteliğinde bir sistemin kenarında ve dışındadır823. Çevresinde başka yapı görülmemektedir ve doğusu eski limanın kalıntısı olan bataklıkla çevrilidir824. Batısı ise Bizans suru içinde ve günümüzde bataklığa dönüşen liman yönünde kalmaktadır825. Texier’in çalışmasından sonra geçen zaman içinde sadece üstyapıda bazı tahripler olduğu anlaşılmaktadır826 (Resim 42). Lykia’nın ayaktaki bu önemli tapınağını, 1836 yılının yabanıl Patara doğasıyla bir arada, Fransız gezgin Ch. Texier’in gözüyle tanımak çok etkileyicidir; “Kenti dolaşmak kolay değildi; bir yandan bataklık, öte yandan boyumuzu aşan yükseklikte çalı ve diken ormanı geçit vermiyordu827. Sık ve batıcı sakız ağaçları arasında kayboluyor; ayağımıza dolaşanlar, sarılanlar yüzünden çoğu kez geri dönmek zorunda kalıyorduk828. Tiyatro’nun 200- 300 m. uzağında kamışlar arasında kare biçimli bir yapı gördüm829. Ona ulaşmak uğruna çok çaba harcadık, çünkü her yanı su ve sazlarla örtülüydü; varmakta güçlük çekiyorduk830. Sonunda sakız ağaçları arasında bir duvar kalıntısı bulduk ve onun izinde zorlukla gidebildik yapıya; ancak yüzlerimizde ve ellerimizde çizilmedik bir yer, giysilerimizde yırtılmadık bir parça kalmamıştı831. Bozulmadan korunmuş görkemli mermer bir kapıyla yüz yüze gelince tüm bu sıkıntıları unuttum; 6 m. yüksekliğinde, 2.90 m. genişliğindeydi832. Tek blok bir pervazla çerçevelenmişti; üzerinde hurma dalı biçimli kabarmalar işliydi, yumurtalarla bezeliydiler833. Silmeleri özenle yontulu atkı taşı, sarmalları, ince bir beğeniyi yansıtan iki konsolla taşınmaktaydı; üstünde de tüm

821 Işık 2011, 53. Dolayısıyla bu tapınağı yakından tanımak önemlidir. 822 Işık 2011, 53. 823 Serdaroğlu 2004, 88. 824 Serdaroğlu 2004, 88. 825 İşkan-Çevik 2000, 94. 826 Serdaroğlu 2004, 88. 827 Işık 2011, 55. 828 Işık 2011, 55. 829 Işık 2011, 55. 830 Işık 2011, 55. 831 Işık 2011, 55. 832 Işık 2011, 55. 833 Işık 2011, 55.

77 tapınağı çevreleyen bir baştaban duruyordu834. Kült odası, kareye yakın bir boyuttaydı835. Sundurmada ante uçları, yalın altlıklar üzerine oturtulmuştu836. Sağlam kalan duvar ucu başlıkları, kenger yaprağı kabartmalarıyla süslüydü; arka köşelerde ki başlıklar ise Dor düzenindeydi837. Tapınağın bütünü, düzgün taşlardan örülmüştü ve su altında kalmış bir temel üzerine oturtulmuştu838. Yapıda bir tonoz olduğunu sanmıyorum; çünkü arka duvar üzerinde bazı alınlık parçaları ile her tarafa eksiksiz bir saçak yerli yerinde durmaktaydı839. Duvar uçları arasında iki sütun dikiliydi ve önünde dört sütunlu bir sundurma vardı840”. Patara İ.S. 2. yüzyılda yapılmış Korinth Tapınağı, Kapısının üstü İ.S. 142’deki depremle çatlamış841. Aslında tapınağın, naos ve pronaos duvarları ile arka kapısı, friz kısımlarına kadar ayaktadır842. Yapının bir templum in antis olması büyük bir olasılıktır843 (Çizim 18). Prostylos plana sahiptir844 (Çizim 19). Ayakta kalmışlığı ve anıtsallığıyla 2. yüzyılda yaygın olarak kullanılan küçük Roma tapınaklarının en iyi örneklerinden biri olan tapınağın ön düzenindeki 4 sütunun doğudan ikincisine ait postament in situ bulunmuştur845. Bu kesimden geçen Bizans sur duvarının iç tarafı tam postamente denk geldiğinden, Bizanslı ustalar tarafından sökülmeyip duvar taşı olarak yerinde değerlendirilmiştir846. Postamentlerden ikincisi de yine aynı duvarda devşirme malzeme olarak kullanılmıştır847. İri bloklardan örülü 13.00x9.70 m. ölçülerinde, silmeli yüksek bir podyum üzerine oturur; kült odası, 8. 90x7. 80 m’lik iç alanıyla kareye yakındır848. 10.30 m. yüksekliğe kadar ayaktadır849. İç limana yönelik kuzey önünde, kenger yapraklarıyla

834 Işık 2011, 55. 835 Işık 2011, 55. 836 Işık 2011, 55. 837 Işık 2011, 55. 838 Işık 2011, 55. 839 Işık 2011, 55. 840 Işık 2011, 55. 841 Işık 1999b, 67. 842 Serdaroğlu 2004, 88. 843 Serdaroğlu 2004, 88. 844 İşkan-Çevik 2000, 95. 845 İşkan-Çevik 2000, 95. 846 İşkan-Çevik 2000, 95. 847 İşkan-Çevik 2000, 95. 848 Işık 2011, 53. 849 Anabolu 2001, 40.

78 taçlanan duvar uçlarının sınırladığı 2.25 m. derinliğinde bir sundurması vardır850. Cephesinde, çatıyı taşıyan dört korinth sütununun oturduğu altlıklardan doğudaki sur içinde yerinde bırakılmış, biri orada sur tabanına oturtulmuş, bir üçüncüsü yine surun devşirme malzemesi olarak yıkıntılar arasında bulunmuştur851. Sundurmadan kült odasına giriş 6.60 m. yüksekliğinde ve 2.85 m. genişliğinde çerçevesi tek parça mermer bloktan oluşan görkemli bir kapıyla sağlanır852. Naos (cella)’u iyi durumdadır853. Pronaos az derindir854. Naos (cella) kapısının üstünde, çok süslü bir üst söve yer alır855. Ante başlıkları kompozittirler856. Tapınak halen balçıklı bataklık yüzeyinden 1 m. yüksektir857. Bu suretle platform, yapıyı hem toprak ve bataklık zeminden ayırmakta hem de sınırlamaktadır858 (Resim 43). Platformu meydana getiren bloklar düzgün kesilmiş rektagonal taşlardır; uzunlukları 1- 1.30 m. arasında değişmekte ve toprak yüzünden başlayarak taban yüzeyine kadar bir blok olarak takriben 1 m. yükseklik göstermektedir859. Kenetsiz yerleştirilmişlerdir, doğuda ve kısmen arkada iyice belli oluşuna karşılık, batıda toprak duvarı örtmüştür860. Bir podiumu anımsatan platformun, kenardan 1.55 m. uzağında, 0.49 m. yükseklikte ve 0.30 m. genişlikteki bir basamağın üzerinde, yapının, kaidesiz arka ve yan duvarları yükselmektedir861. Bu basamak sırası, duvarlar için bir çeşit kaide vazifesi görmektedir862. Basamakların profili düzdür ve hiçbir özelliği yoktur863. Ana yapının yüksekliği doğu yönde, platform yüzünden 7.41 m’dir; batı tarafta 8.70 m. arkada ise alınlık üçgenin iç blokunun

850 Işık 2011, 53. 851 Işık 2011, 53. 852 Işık 2011, 53. 853 Anabolu 2001, 40. 854 Anabolu 2001, 40. 855 Anabolu 2001, 40. 856 Anabolu 2001, 40. 857 Serdaroğlu 2004, 88. 858 Serdaroğlu 2004, 88. 859 Serdaroğlu 2004, 88. 860 Serdaroğlu 2004, 88. 861 Serdaroğlu 2004, 89. 862 Serdaroğlu 2004, 89. 863 Serdaroğlu 2004, 89.

79

üstüne kadar 10.30 m’dir864. Duvar taşları 0.90 m. ila 1.40 m. arasında değişen uzunlukta, 0.95 m. genişliktedir865. Hangi tanrıya adandığı bilinmemektedir; ayrıca bir imparator tapınağı, Sebasteion, olma olasılığı da vardır866. Üst pervazdaki kırık nedeniyle hassas bir dengede mucizeyle ayakta kalabilen kapının zengin ve değişken bezekleri, kentin ayakta kalabilen tek tapınağını olasılıkla İ.S. 2. yüzyılın üçüncü çeyreğine tarihler867. “Cephenin Vurgulanışı” biçiminde özetlenebilecek olan mimarideki Romalılık, aynı zamanda Patara’nın tapınak öykünmesi anıt mezarların da özelliğidir868.

864 Serdaroğlu 2004, 89. 865 Serdaroğlu 2004, 89. 866 Işık 2011, 53. 867 Işık 2011, 53. 868 Işık 2011, 54.

80

7. LETOON APOLLON KUTSAL ALANI

7.1. Letoon Konumu ve Tarihçesi

Letoon, Hellen diline göre “Leto (tapınağın, tapkısının) yeri” demektir. Eski zamanlarda insanların Sirbis olarak adlandırdığı Ksanthos Irmağı869’ndan yukarıya doğru kayıkla on stadion870 çıkılınca Letoon’a ulaşılır871. Şimdi dolmuş bulunan eski körfezin kuzeybatısında, Ksanthos ve hatta tüm Lykia Birliği’nin kutsal alanı olan Letoon (Bozoluk872) kuruludur873 (Çizim 20). Letoon’un yeri, Fethiye ilçesi Eşen bucağına bağlı Kumluova874 köyünün yakınındadır875 (Çizim 16). Lykia Birliği kentlerinin ortak tapınak alanı876 sayılmaktadır877. Yalnız Xanthos yakınında ki Leto, Apollon ve Artemis tapınağının Xanthos şehrine mahsus bir kült mahalli olmayı, federal bir ibadet yeri şeklinde878 kullanıldığı düşünülmektedir879 (Çizim 21). Dolayısıyla Likya birliği her yıl sonbahar aylarında, olasılıkla Ksanthos yakınlarındaki Letoon’da toplanıyordu880. Bu durum Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde de karşımıza çıkmaktadır881. Ortak tapınak alanı ve kült meselesi antik kentler açısında çok önemli kentin ruhunu yansıtan durumlardı. Bazı kentler İyon, bazıları Aiolis kökenli olduklarını iddia ediyorlardı, bunun örneklerini Smyrna882 (İzmir) ve Phokaia883’da (Foça)

869 Ksanthos Çayı, Likyalı tanrı Apollon ve Artemis’in yıkandığı sular olarak kutsal sayılırmış. Bkz. Barışçan 1997, 90. 870 Eşen çayın ağzından (Çay Ağzı) itibaren ırmağı takiben 10 stad. (1,8 km.) gidilince sahilin sol tarafında Letoon’a ulaşılır. Burada Likya’lıların milli tanrıçası Leto’nun mabedi vardır. Bkz. Akşit 1967, 44. 871 Strabon, Geographıka, XIV. III. 247. 872 Letoon’un yeri, Bohsolu (Bozoluk) da bulunan kitabelerde tespit edilmiştir. Bkz. Akşit 1967, 44. 873 Sevin 2001, 141. 874 Bereket fışkıran bir ovanın içinde yer almaktadır, şimdiki adı ise Kumluova’dır. Bkz. Barışçan 2009, 36. 875 Umar 1999b, 48. 876 Leto ve çocukları Lykia’nın ulusal tanrıları ve Letoon da Lykia Birliği’nin federal kutsal alanı idi. Bkz. Bean 1997, 62. 877 Umar 1999b, 48. 878 Kurulan kentlerde her zaman bir mabet bağlantısı aramıştır antik dönem insanı. Bkz. Schwertheim, 2009, 35. 879 Akşit 1971, 85. 880 Sevin 2001, 135. Patara, Ksanthos ve Pınara’nın orta yerinde bir ortak tapınak kenti ve Likya Birliği’nin federal toplantı alanı. Bkz. Çevik 2009, 76. 881 Schwertheim 2009, 31. 882 Akurgal 1993, 44. 883 Akurgal 1993, 55.

81 görüyoruz884. Bahsedilen bu gruplar kısa süre içinde birlik kurup kendilerine toplantı ve kült merkezi olabilecek bir yer belirlemişlerdir; örneğin Dorlar toplantı merkezi olarak Yarımadası’nda yer alan ve üç farklı yöne görüş imkânı sağlayan Triopion’u seçmişlerdir885. Aiolis kentlerinin de ortak mabedi vardı886. Bu merkez yine Apollon’a adanmıştı ve Kyme kentinin kuzeyinde ki Gryneion’da yer alıyordu887. Bütün iyonlar tarafından kabul edilen en ünlü toplantı merkezi Mykale (Dilek) Yarımadası’nda yer alan Panionion’du; burada yer alan mabet Poseidon’a adanmıştı888. Letoon, gerçekte kent olmaktan çok (Tanrıça Leto ile onun ikiz çocukları Apollon ve Artemis’in tapınaklarının bulunduğu çok önemli bir dini merkez889) Labranda890, Lagina891 ve Panarama892 gibi bir tapınak alanı893 ve tapınak yeriydi ancak böyle yerlerin birçoğunda görüldüğü üzere Letoon’da da zamanla tapınak çevresinde bir kentçik ortaya çıkmıştır894. Burada ulusal festivaller kutlanmakta ve buranın rahipleri de birliğin başrahipleri sayılmakta idi895.

884 Schwertheim 2009, 31. 885 Schwertheim 2009, 31. 886 Schwertheim 2009, 32. 887 Schwertheim 2009, 32. 888 Schwertheim 2009, 32. 889 Barışcan 1997, 100. 890 hiçbir zaman bir şehir değildi, sadece bir köy yerleşimiydi. Detaylı bilgi için bkz. Bean 2000, 45- 54. 891 Detaylı bilgi için bkz. Bean 2000, 87-91. 892 Laginada olduğu gibi burada da birçok kutsal yer ve bekleme odası, yemek salonu, ambar gibi çeşitli yapılar vardır. Panamaros eski bir Anadolu ismidir. Kültü de eski olabilir fakat elimizde ki bilgiler Stratonikeia’nın kuruluşundan hemen sonra başladığını gösterir. Bkz. Bean 2000, 87-94. 893 Önemli kutsal alanlar kimi kez, kente biraz uzak düşmüş ve bir tören yoluyla kente bağlanmıştı. Bkz. Wycherley 1993, 81 894 Umar 1999b, 48. 895 Bean 1997, 63.

82

7.2. Letoon Kutsal Alanı

Bütün kent, gerçekte bütün ülke, tanrılara ya da belirli bir tanrıya aitti896. Yani koskoca kent adanan tanrının kutsal alanı olarak düşünülüyordu. Bu düşünce biçimi tabi ki tek taraflı değildi, dönem insanın belki de bu adayışla kendini tanrının koruması altına sokarak bir nevi psikolojik güvenceye sahip oluyordu. Tabi ki bu durum işe yaramaz bir güvence değildi, misal verecek olursak eğer; Pontus ordusu Patara Limanı’nı ele geçiremeyince, Mithridates Eupator’un kızgınlıkla buraya geldiği; kuşattığı kenti hemen ele geçiremeyişinin çılgınlığıyla, Leto’nun kutsal koruluğunu yakarak öç almak istediği, ancak o gece gördüğü bir rüyayla bundan caydığı bilinmektedir897. Antik kaynaklardan bizlere kadar ulaşan bu bilgi eğer gerçekse görülüyor ki inançlara saygılı bir düşman üzerinde “kutsal koruluk898, tanrı, tapınak” gibi ifadeler kuvvetli etkisi ile bir şehri koruma görevi görebiliyormuş. Genellikle Mağaralar, koruluklar, tepelerin dorukları, kaynaklar, akarsular ve deniz gibi fiziksel özellikler insanlar üzerinde saygı uyandırıyordu899. Bazı kültlerde, o kültün adandığı tanrının işaretlerinin belli bir kutsal alanda geçerli olduğu görülmektedir: Bu kutsal alanlar tanrının işaretlerinin yorumu konusunda uzmanlaşırlar ve böylece tanrının ve kutsal alanın ününü geniş alanlara yayarlar900. Epeiros’daki Dodona Zeus kutsal alanı en eski kehanet merkezi olarak kabul edilmektedir901. Nitekim İlyada’da Akhilleus’un Dodonalı Zeus’a dua ettiği görülmektedir902. Odysseus da Dodona’ya gidip yeşillikler içindeki meşe ağacından Zeus’un düşüncelerini öğrendiğini belirtir903. Nitekim İ.Ö. 8. yy’dan sonra bazı kutsal alanlar tanrıların “khresmos” (kehanet) sunduğu yerler olarak bölgeler arası hatta uluslararası öneme kavuşmuşlardır904. Yunanlılar kehanet merkezi konumundaki bu tür yerlere “khresterion” ya da “manteion”, Romalılar ise “oraculum” adını vermektedir905.

896 Örneğin Atina kenti Athena’ya, Argos Hera’ya sunulmuştu. Bkz. Wycherley 1993, 79. 897 Işık 2011, 20. 898 Antik dönemde birçok tanrıya kutsal koruluklar adanmıştır. Yukarıda Leto örneğini gördük. Onun haricinde Anadolu’nun çeşitli noktalarında Tanrıça Demeter’e adanmış birçok koruluk bulunmaktadır. Tanrıça hakkında detaylı bilği için bkz. Graves 2012, 108-116. 899 Wycherley 1993, 80. 900 Tanrıver 2009, 348. 901 Tanrıver 2009, 349. 902 Tanrıver 2009, 349. 903 Tanrıver 2009, 349. 904 Tanrıver 2009, 348. 905 Tanrıver 2009, 348.

83

Kutsal alan oluşturmak için bir arazi parçasıyla tanrıya adanacak ya doğal ya da yapay bir işaret gerekirdi906. Yerin kutsallığının bozulmadan korunması için sınırları yalın işaretlerle, sınır taşlarıyla belirtilir ya da daha etkileyici biçimde yanları çitle ya da duvarla çevrilirdi907. Kutsal alanların kökenleri ve biçimleri çeşitlidir908. İ.Ö. VIII. yüzyılın sonları ya da VII. yüzyılın başlarından beri var olduğu909 anlaşılmaktadır bu kutsal alanın910. Geleneksel yapının tutucu bir biçimde korunduğu Ksanthos’un, ana kent- kutsal alan911 ilişkisi içerisinde bulunduğu Letoon’da, ana tanrıça geleneği912 çerçevesinde, onun çocukları Apollon ve Artemis’e de, tek bir kutsal alanda913 saygı gösterilmiştir914 (Çizim 22). Kutsal alanda ele geçen ve İ.Ö. 358 yılına tarihlendirilen üç dilli yazıt915, alanın Leto ve onun çocukları Apollon ve Artemis’e adanmış916 olduğunu gösteren en erken tarihli917 epigrafik kaynaktır918. Yazıtın Yunanca ve Lykçe versiyonlarında kutsal üçlü; “Leto ve çocukları”, Aramice versiyonda ise ayrı ayrı isimleri sayılarak Leto, Apollon ve Artemis olarak anılırlar919. Kuzey ve Batıda, bu meydan Dor üslubunda bir revakla çevriliydi920. Bu revagın ilk hali hellenistik dönemden kalmadır, ancak pek çok değişime uğramıştır; bunların en şaşırtıcısı ise, kuzey kısmında, bir imparator kültü odası düzenlenmiş olmasıdır921. Diğer başka mecburi tadilatların yapıldığı da

906 Wycherley 1993, 81. 907 Wycherley 1993, 81. 908 En eskileri kentin kuruluşundan daha önceye tarihlenirdi. Bkz. Wycherley 1993, 81. 909 Ele geçen buluntular ışığında, en erken İ.Ö. 7. yy’dan itibaren işlevsel olduğu öne sürülür. Bkz. Gürdal 2007, 132. 910 Strabon döneminde kıyıdan kayıkla ulaşılabiliyordu. Bkz. Sevin 2001, 141. 911 Ana- kız ve oğuldan oluşan yerli ailenin ortak tapınım merkezi Likya’nın tapınak kenti Letoon’dur. Bkz. Çevik 2012, 29. 912 Bölgenin en önemli kutsal alanında ana unsur, ana tanrıçadır ve kutsal üçlünün Letoon dışında Telmessos ve Araksa’da da kültü olmalıdır. Bkz. Gürdal 2007, 130. 913 Birliğin resmi ve milli kutsal alanıdır. Bkz. Gürdal 2007, 131. 914 Gürdal 2007, 130. 915 Bu yazıt tapınakların doğusunda kaya tabakasının altında ele geçmiştir. Bkz. Bean 1997, 64. 916 Letoon Tanrıçanın adını taşıyan tek antik yerleşim. Bkz. Işık 2010b, 75. 917 Yazıtta aylık ve yıllık kurbanlardan bahsedilir; kurallara karşı çıkanların Leto ve çocukları ile Nympheler önünde suçlu sayıldığı anlatılır. Bkz. Roy 2005, 69. 918 Gürdal 2007, 131. 919 Gürdal 2007, 131. 920 Cavalıer 2011, 80. 921 Cavalıer 2011, 80.

84 görülür; örneğin eşiklerin ve sütun altlıklarının seviyelerinin yükseltilmiş olması922. Antik çağdan beri yüzeye çıkması engellenemeyen yeraltı suları, sunağın bu kısmının kırılganlaşmış olduğunu göstermektedir923 (Resim 44). Bunların iç kısmında Hellenistik dönemde inşa edilmiş924 üç tapınak925 bulunmaktadır926. Tapınakları bir temenos duvarı kuşatır ve kutsal alana kuzeydeki portikodan girilir927 (Çizim 23). Büyüklükleri birbirinden farklı, kuzeydoğu/güneybatı yönlenmesinde yapılmışlardır928 (Resim 45). Letoon’daki tapınakların birbirlerinden farklı büyüklükleri, tanrılara verilen önem sırası ile ilgili ipuçları verir929. En büyük tapınak, tanrıların anası Leto’ya aittir; sonra Apollon ve en küçük tapınağın sahibi Artemis gelmektedir930. Batıda, kutsal alanın baş tanrısı olan ve buraya adını veren Tanrıça Leto’ya adanmış931 İon Düzeninde bir tapınak vardır932. Bunun hemen yanında yine Ion Düzeninde inşa edilmiş ve Leto’nun kızı Tanrıça Artemis’e adanmış933 olan küçük bir tapınak bulunmaktadır934. Kutsal alanın doğusunda ise Dor Düzeninde olan Apollon Tapınağı935 yer alır936. Son durumlarına göre; her ne kadar bu üç tapınak da Hellenistik Döneme ait olarak tarihlenmekteyse de Yunan tapınaklarının, içinde bulunan ve halen görülebilen kalıntıları, Likya tipli daha eski yapıların yerini aldıkları uzun zamandan beri kabul edilmektedir937 (Resim 46).

922 Cavalıer 2011, 80. 923 Cavalıer 2011, 80. 924 Alanın merkezinde yan yana üç tapınak görülür. Bkz. Bean 1997, 63. 925 Bunlar kuzeyde ve batıda, yeraltı sularının yeryüzüne çıkmasından dolayı geniş bir bölümü bugün su altında kalan, revaklarla çevrilidir. Bkz. Cavalıer 2011, 79. 926 Akkurnaz 2007, 68. 927 Sevin 2001, 141. 928 Gürdal 2007, 132. 929 Gürdal 2007, 132. 930 Gürdal 2007, 132. 931 En batıda ki 3. yüzyıl tapınağının cella’sında bulunan yazıt Leto’ya adandığını belgeler. Bkz. Çevik 2009, 76. 932 Akkurnaz 2007, 68. 933 Ön kısmında ise 5. yüzyıl sonunda adanmış Likçe yazılı blokta “Ertemiti” adı geçmektedir. Yazıt aynı zamanda Limyra’lı dindar Demokleides’in adadığını ve buranın gerçekten tüm Likya’nın tapınağı olduğunu gösterir. Bkz. Çevik 2009, 76. 934 Akkurnaz 2007, 68. 935 Apollon Tapınağı zemininde ki mozaiklerde yan yana sıralı, Artemis’in yay ve oku, Apollon’un kutsal çalgısı lyra ve güneş kursu sanki bu tanrılar ile ilişkili yer resmi gibidir. Bkz. Çevik 2009, 76. 936 Akkurnaz 2007, 68. 937 Cavalıer 2011, 79.

85

Letoon antik kentinde yer alan üçlü tapınım Leto, Apollon ve Artemis’in tapınaklarının yan dizilim şekline Thomsen’ın Avşartepe’de de belgelediği Leto ve çocuklarına özel üç cella’lı tapınağında da rastlamaktayız938 (Çizim 24). Ayrıca 2008 yılı Rhodiapolis kazılarında ele geçen, pişmiş topraktan yuvarlak formlu, ilk bakışta bir oy pusulası olması beklenen buluntu üzerinde ki Leto, Apollon ve Artemis’in bir arada betimlenmesi, üçlünün Ksanthos vadisi dışındaki varlığını göstermesi açısından önemli bir veri olarak karşımıza çıkar939 (Resim 47). Kutsal alanda kazılar sırasında saptanan çok sayıda havuz ve Hadrian dönemine tarihlenen anıtsal çeŞme, su ile arıma ritüelini hatırlatmaktadır940. İ.S. 4. yy’da inşa edilmiş olan kilise ve manastır kalıntıları ise kutsallıĞın devamını gösterirler941. Letoon’da yapılan kazılarda ele geçen epigrafik malzeme burada Leto, Artemis ve Apollon yanında Nymphelerin942 de önemli bir yeri olduğunu kanıtlar niteliktedir943 (Resim 48).

938 Işık 2010b, 75. 939 Tıbıkoğlu 2012, 456. 940 Gürdal 2007, 133. 941 Gürdal 2007, 133. 942 Letoon’da 1973 yılında tapınak alanında ortaya çıkarılan, halen Fethiye Müzesi’nde bulunan Lykçe, Eski Yunanca ve Aramca yazılmış 255 satırlık üç dilli yazıtta Leto ve çocuklarının yanında Nymphelerin de adı geçmektedir. Letoon’da kaynak kültü ile ilgili olduğunu düşünülen birçok yapı kalıntısı bulunmuştur. Epigrafik ve arkeolojik buluntulardan Letoon’da MÖ. 4 yy’dan Erken İmparatorluk Dönem’ine kadar Nymphe kültü olduğu anlaşılmaktadır. Nympheler, çoğunlukla Artemis ve Apollon ile beraber üçlü bir tapım görmüş olsalar da, Erken İmparatorluk Döneminde tek başlarına tapım gören önemli tanrıçalar olmuşlardır. Bkz. Dağlı 2011, 89. 943 Dağlı 2011, 89.

86

7.3. Leto Tapınağı ve Kültü

Tanrıça’nın adı Lykia dilinde “Hanım efendi, kadın efendi” anlamında ki Lada sözcüğü944 ile bağlantılıdır945. Yerel yazıtlarda946 sıkça rastlanan “éni mahanahi (tanrıların anası947)” Bronz Çağ Luvi tanrıçası “anniš maššanaššiš”ten türemiştir ve aynı kültün Lykia’daki devamı niteliğindedir948. Tanrıça yerel yazıtlarda bazen “éni qlahi ebiyehi” olarak belirtilmiştir949. Cl. Bosch’un “tümü Anadolu Ana tanrıçası’ndan türemiştir” dediği sözde “Hellen” tanrıçaları arasında Leto da vardır, kızı950 Artemis de951. Delos’da tapınağına giden kutsal yol kenarında sıralı aslanlar, binlerce yıl boyunca bu yabanılla simgelenen Anadolu Ana tanrıçası ile özdeşliğinin gereği olarak oradadır952 (Resim 39). Kızı ve oğluyla birlikte betimlendiği bir fildişi heykelciğin (Resim 49) yüksek tanrısal başlığında, üzerine çarşafın geçiriliğinde ve onun geniş bir bez bağla tutturulmasında ve de küt kesimli kısa saçında Gordion’dan Phryg Ana tanrıçası Kybele (Resim 50) ile aynı olan biçim benzerliğinin nedeni de özde aynı oluşlarındandır953. Lykia’lıların milli kutsal yeri olarak kabul edilen Letoon’daki kültü, tapınağı etrafında bulunan seramik buluntulara göre İ.Ö. 6. yüzyıla kadar inen ve Letoon’a ad olan tanrıça Leto954 da hemen hemen aynı işlevlerle Eski Anadolu ana tanrıçasından köklenmiştir955. Kesinlikle kime adandığı belirlenen tapınak, Leto Tapınağı’dır956. İ.Ö. 2. yy’ın ikinci çeyreğine tarihlendirilir957 (Resim 51). Eski ahşap tapınağın yerine inşa edilmiştir958. Süslemeler üzerinde yapılan gözlemler ise bizi daha çok

944 Tanrıçanın ismi Hellence değildir. Bkz. Işık 2010b, 75. 945 Umar 1999b, 47. 946 Klasik Dönem Lykia yazıtlarında “êni mahanahi” olarak yer almakta olan Ana Tanrıça kökleri Luwi Pantheon’a gitmektedir ve Lykia’nın en önemli tanrıçası durumundadır. Bkz. Bryce 1990, 534. 947 Likya’nın toplumsal yaşamında anaerkil eğilim bu tanrıçadan kaynaklanmış olsa gerektir. Bkz. Şahin 2011, 31. 948 Bryce 1986, 175. 949 Bryce 1986, 175. 950 Leto ve Artemis geleneksel “Ana Tanrıça” örneklerinden iki tanesidir. Bkz. Uncu 2013, 354. 951 Işık 2010b, 75. 952 Işık 2010b, 75. 953 Işık 2010b, 75. 954 Bean 1997, 62. 955 Netice itibariyle Bryce, Letoon’daki kültün daha sonraları Leto ile ilişkilendirilen Luvi kökenli ana tanrıça ile ilişkili olduğunu belirtir. Bkz. Bryce 1986, 176. 956 Cavalıer 2011, 79. 957 Gürdal 2007, 132. 958 Dağlı 2011, 89.

87

İ.Ö. 3. yüzyıla tarihlemeye yöneltmektedir959. İon düzeninde960 6x11 sütunlu961 bir peripteros idi962. Cellasında963 (kutsal oda964) bu tanrıçaya adanan965 küçük bir sunak bulunmuştur966 (Resim 52). Bu tapınak diğerlerine göre daha iyi korunmuştur ve parçaları büyük bir bölümünün rekonstrüksiyonunun yapılmasına olanak vermektedir967 (Resim 53). Genelde, Leto Kültü Delos’ta ve Klaros’ta olduğu gibi çocuklarına ait kutsal alanlarda ikincil tanrı olarak saygı görmektedir968. Fakat Leto’nun Lykia kökenli ana tanrıça olması nedeniyle, burada ön plana çıktığı ve bu kutsal alanın tüm birliğin dini merkezi haline geldiği ve de çocuklarının da annelerinin yanında ikinci derecede tapkı gördüğü düşünülebilir969. Letoon’da hiç kült heykeli bulunmamıştır970. Bununla birlikte, burada ki birçok taş adak heykeli971, Tanrıça Leto Heykelinin şöyle betimlendiği kanısını uyandırmaktadır; Heykel kabaca yontulmuş bir kadın silueti görünümünde kol ve bacakları vücuda yapışık ve yüzü de sadece taslak halindedir972. Olasılıkla oturur vaziyette betimlenmiş bu taslak figür, orada ki tapınım yerine gelen ziyaretçilere Likya Ana Tanrıçasını anımsatmaktadır973. Anadolu Bacısı bu “Ana” da Zeus’la evlendirilerek Hellenleşmiş, Anadolu kökünden koparılarak Delos’ta yurtlandırılmıştır974. Orada kutsal alanına giden yolun “aslanlı yol” oluşu” “Doğuluğunun”, “Hayvanlar Tanrıçası” oluşu da kubaba özünün gereğidir; bu gerekliliklerin Hellenistan’da başkaca örneği yoktur975 (Resim 39). Arkaik

959 Cavalıer 2011, 79. 960 Kuzey-Güney aksına bakmaktadır. Bkz. Cavalıer 2011, 79. 961 Tapınakların en büyüğü bkz. Gürdal 2007, 132. 962 Sevin 2001, 141. 963 Büyüklüğü ve cellasındaki bir sunu yazıtı yüzünden, en batıda yer alanın, yöreye adını veren, Apollon ile Artemis’in annesi Leto’ya ilişkin olduğu sanılır. Bkz. Sevin 2001, 141. 964 Cella duvarlarında yarım sütunları bulunmaktadır. Bkz. Bean 1997, 63. 965 Cellasında bulunan bir yazıt aracılığıyla, “tanrıların anası” Leto’ya adandığı belirlenmiştir. Bkz. Gürdal 2007, 132. 966 Cavalıer 2011, 79. 967 Bean 1997, 63. 968 Akkurnaz 2007, 70, dn. 509. 969 Akkurnaz 2007, 70, dn. 509. 970 Roy 2005, 69. 971 Adak heykeli geleneği Lykia İdabessos’ta da karşımıza çıkmaktadır bkz. Delemen 1996, 197-198. 972 Roy 2005, 69. 973 Roy 2005, 69. 974 Işık 1999a, 30. 975 Işık 1999a, 30.

88 döneme geçiş evresinde oğul Apollon’un Delphoi’ye adanan fildişi betisinde aslanla birlikteliği de gene “Doğululuktan” tüm tanrı ailesinin Anadolulu oluşundandır976. Ana-Kız- Oğul’un bir arada (Resim 54). Anadoluluğu, Ege’nin hiçbir toprağında Letoon’da olduğu denli çarpıcı okunamaz977. Çünkü Letoon’dan başka hiçbir antik kent Leto Ana’nın adıyla adlanmamıştır978. Dahası Leto’nun yerli tanrısal adı “eni mahanahi”dir; “eni” “Ana” demektir979. “İkizleriyle mağrur” o Ana’nın Kubaba ya da Kybele ile özdeştiği, hiçbir anıtta Apollon’a en kutsal Delphi’deki Siphnos Hazine Evi’nin kuzey kabartma kuşağında olduğu denli belirgin betimlenmemiştir980. Artemis ve Apollon, Tanrılar-Devler savaşında Kybele’nin aslanlı arabası önünde birlikte savaşırlar981. “Öz analarının önünde” ve O’nun desteğinde gibidirler982 (Resim 55). Ancak bu “ikizlik” sorunsuz değildir, kızın ilk kez Efes’te “Artemis’leşmesi” ve oralı olması, oğulun Patara’da Apollon halini alması ile çelişir983. Bu çelişkiyi Nilsson’un “Artemis başlangıçta Apollon’un ikizi değildi” saptaması çözer984. Leto sözcüğünün ve Lykia dilinde “Kadın, hanımefendi” anlamına gelen Lada sözcüğünün aynı kökene dayandığı, her ikisinin Luvi dilinden geldiği besbellidir985. Karia dilinde de Ana Tanrıçanın Lada diye anıldığını, Miletos batı yakınında, eski Latmos körfezi girişinde bulunan ünlü Lada/ladé (é’si, İon yazımında eskiden a’ya yakın değer taşıyan eta harfiyle) adasının adından ve Latmos Dağı, Latmos Körfezi adlarından biliyoruz986. Hellen ağzında dağ adı (eril ad) olabilmek için sonuna “os” takılmış bu adın aslı, açıktır ki, Laduma yani Lad(a)-uma, Lada-halkı idi987. Leto diye görmeye alıştığımız ad ise, Hellen yazımında ki biçiminde, kökenini bize açıkça anlatan özellikler taşır988. Latin yazımına e diye aktarılmış ünlü, Hellen yazımında, eskiden a’ya yakın

976 Işık 1999a, 30. 977 Işık 1999a, 31. 978 Işık 1999a, 31. 979 Işık 1999a, 31. 980 Işık 1999a, 31. 981 Işık 1999a, 31. 982 Işık 1999a, 31. 983 Işık 1999a, 31- 32. 984 Işık 1999a, 32. 985 Umar 1999a, 213. 986 Umar 1999a, 213. 987 Umar 1999a, 213. 988 Umar 1999a, 213.

89 değer taşıyan eta’dır989. Latin yazımına o diye aktarılmış ünlü de, Hellen yazımında eskiden wa değeri taşıyan omega’dır990. Dolayısıyla adın aslının Laduwa yani Luvi dilinde Lad(a)- uwa, Lada-lık, Lada Tapınağı olduğu bellidir991. Hellenler, bunu (eta’lı, omega’lı Leto sözcüğünü), Apollon’la Artemis’in anasının adı etmişlerdi992.

989 Umar 1999a, 213. 990 Umar 1999a, 213. 991 Umar 1999a, 213. 992 Umar 1999a, 213.

90

7.4. Eni Mahanahi’nin İnsansı Yarım Yontusu

Letoon’da bulunan yerel taştan yapılmış insansı bir yarım gövdeye sahip özgün buluntu993 (Resim 56) belki de eski zaman tapınımlarından kalmıştır994. Bu buluntunun detaylı incelenmesi bölge halkının (olasılıkla bir tanrıyı simgeleyen heykel) bu betim üzerinden inanç sistemine yönelik ipuçları elde edilebilir. Bean onu “bir öğrencinin tamamlanmamış, alıştırma işi995” olarak yorumlar996; H. Metzger’in tanımı “biçimsiz soyut put (idol)” biçimindedir997. F. Işık ise onun Artemis ya da Leto olarak Büyük Tanrıçayı betimlediğini düşünmektedir998 (Resim 57). Yerli dilde “eni mahanahi /tanrının anası” denilen Ana tanrıçanın kendisi midir, Leto mudur? Tam bilinmez olsa da; resim tiplemesinin Geç Kalkolitik Kuruçay’a dek indiği (Resim 58) ve Keskaya’daki gibi Phryg Kybele resimleri aracılığıyla (Resim 59) Lykia’ya sürgün sürdüğü bellidir999. Yerel kireç taşının yontu yapımı için uygun olmayan dokusuna ve kötü korunmuş olmasına karşın, betinin tipolojik incelemesi onun hiç de “pupil’s exercise (bir öğrencinin egzersizi)” ya da “evidently unfinished (besbelli bitmemiş)” olmadığını gösterecektir1000. Çünkü Bean’in kendi tanımlamasından anlaşılacağı gibi yapıt salt baş ve üst gövdeden oluşur1001. Gövde önden ve yandan yontularak işlenmiştir, karın bölgesi hafif şişkindir ve kemer çizgisinin aşağısında yatay kesilmiş bir oturtma tabanıyla sonlanmaktadır1002. Her iki kolu da yalnızca omuz köküyle verilmiştir1003. Baş ve gövde neredeyse boyunsuz olarak iç içe kaynaşıp bütünleşirken, yuvarlak baş alışılmıştan büyük bir etki uyandırır1004. Ve yüz, yuvarlak yanaklar ve büyük oval göz yapısıyla şekillenir1005. Diğer uzuvları hasarlıdır1006. Bu

993 Işık 2012, 213. 994 Çevik 2009, 76. 995 Belki de bir heykel öğrencisinin gözden çıkarılmış geç bir denemesidir. Bkz. Çevik 2009, 76. 996 Farklı görüşler mevcuttur. 997 Işık 2012, 213. 998 Işık 2012, 213. 999 Işık 2010b, 76. 1000 Işık 2012, 213. 1001 Işık 2012, 213-214. 1002 Işık 2012, 214. 1003 Işık 2012, 214. 1004 Işık 2012, 214. 1005 Işık 2012, 214. 1006 Işık 2012, 214.

91 tür yontuların geleneği Anadolu toprağında çok eskidir, Neolitik Çağ’a dek dayanır1007. Lykia “soyut putu” da Phrygia1008’da belirli bir tipte çıkar karşımıza, yani insansı yarım yontular tipinde ki onlar temel biçimleriyle doğrudan öncülerine (Resim 60) Gordion yarım yontu (Resim 61) benzerler; bunların arasında Alanya’dan benim yanlışlıkla “torso” olarak tanımladığım Phryg-İon örneği de vardır1009 (Resim 62). Letoon yapıtı karın bölgesinin aşağısında yatay kesilmiş bir oturtma tabanıyla biter, dolayısıyla yarım olarak tasarlanmıştır1010. Phryg yarım yontularında yüz hatlarının yanı sıra gövdeden öne doğru bükülü olarak uzanan ve simgeler tutan kolların da bütünüyle betimlenmiş olması olgusu esasa yönelik bir önem taşımaz çünkü bağımsız yontu türünde biçimlendirilen bir dizi Hattuşa tipli soyut putlar, insan gövdesini en yalın görüntüsüyle büyük bir baş ve basit yüz hatlarıyla verirler1011 (Resim 63). Lykia insansı yarım putunun anılan tüm Phryg akrabaları, Eski Anadolu geleneğinde dişil olarak biçimlendirilmişlerdir ve bir tanrıçayı betimlerler1012. Bu tanrıça Hatti Ülkesinde bağımsız yontu ya da onun batısında, Phryg toprağında, kayaya işlenmiş “idol” olarak kökende Anadolu’nun Neolitik Tanrıçasıyla özdeştir1013. Erken demir Çağı’nın Phrygler’inde adı Kybele’ydi1014. Lykia’da açık hava kaya tapınma alanları bağlamında, özde Kybele’yle akraba olan bir tanrıçanın tapınma yeri olarak belirgin bir Phryg etkisinin varlığı saptanmışsa, aynı etkiyi o tanrıçanın resimsel betimlemelerinde de beklemek doğru olacaktır; Phryg yarım yontuları ile Letoon soyut putu arasında yukarıda saptanan resimsel özdeşlik bu beklentiyi pekiştirmektedir1015. Şimdi sorulması gereken, soyut bir putu anımsatacak şekilde

1007 Işık 2012, 214. 1008 Hitit İmparatorluğu’nun yıkılışa geçtiği yıllarda Anadolu kuzeydoğudan Kafkaslar, batıdan da boğazlar üzerinden gelen bir takım göçmenlerin etkisi altına girmeye başlamıştı. Doğudan gelenlere Muşki deniyordu ve Elazığ yöresine yerleşmişlerdi. Batıdan, Makedonya’dan gelenler ise Bryg ya da daha çok tanınan biçimiyle Phryg adını taşıyorlar ve Çanakkale Boğazı’nı aşıp Marmara Denizi’nin güney ve güneydoğu kıyılarına yerleşmişlerdi. Her iki halk da çeşitli beylerin etrafında kümelenmiş boylardan oluşuyordu. Yavaş yavaş orta Anadolu’ya doğru harekete geçen bu boylardan Phrygler İ.Ö. 10 yüzyıl içlerinde Polatlı yöresine yani sonraları başkentliklerini yapacak olan Gordion’a varmışlardı. Uzun bir karanlık dönemden sonra İ.Ö. 8. yy’ın ikinci yarısı içinde merkezi bir devlet durumuna gelmişlerdir. Bkz. Sevin 1991, 73-74. 1009 Işık 2012, 214. 1010 Işık 2012, 214. 1011 Kybele, Phryg ve Letoon’dan Lykia örneğiyle bir küme oluştururlar. Bkz. Işık 2012, 214. 1012 Işık 2012, 214. 1013 Işık 2012, 214-215. 1014 Işık 2012, 215. 1015 Işık 2012, 215.

92 biçimlendirilmiş Letoon yarım yontusu ile hangi tanrıçanın temsil edildiğidir1016. Bunu saptayabilmek sorunludur çünkü tek tanrısal resimde Anadolu Ana Tanrıça1017’sına eş tutulan ve R. Fleischer tarafından da “Küçük Asya ya da Anadolu Bacıları” olarak tanımlanan çok tanrıçalar algılanabilmektedir1018. Bu nedenle put, Lykia’da yerel dille eni mahanahi olarak bilinen kadim Ana Tanrıçanın bizzat kendisini betimlemiş olabilir1019. Ancak Lykialıların bu en yüce tanrıçası orada Leto’yla eş sayılmış olabilir1020. Dahası araştırmalarda Leto’nun Kybele’yle özdeşliği önerisi de vardır1021. Bu olgu ilkin Kybele’nin, Delphi’deki Siphnoslular’ın Hazine evi kabartma kuşağında Gigant1022larla savaşırken sanki Leto’nun yerine geçerek aslanlı arabası önündeki “Anadolulu Kardeşler” Artemis ve Apollon’un koruyuculuğunu üstlenmesinde (Resim 64) bulur kanıtını; Leto’nun Kybele ya da Ana Tanrıça ile eş tutulması aslan yontularının neden tüm Hellas toprağında yalnızca Leto’nun Delos’taki Temenos’una giden tören yolunu süsledikleri sorusunun yanıtı da vardır1023. Leto’nun kendi adını taşıyan kutsal kentinde sahibi olduğu tapınağın Lykia halkı için özel yerine karşın, putun “Leto” kimliği de düşündürücüdür çünkü Kybele’ye yani özde Ana Tanrıça1024’ya ya da doğrudan Leto Ana’ya özgü vasıflar bu

1016 Işık 2012, 215. 1017 Anadolu kültleri içinde şüphesiz en önemli tapınca sahip olanı Ana Tanrıça kültüdür. Hitit ve Hurri toplumları tarafından Kubaba adı altında ululaştırılan Ana Tanrıça, İ.Ö. IV. yüzyılda Hellen kültürünün de etkisiyle Frigya’da Matar/Meter Kubeliya olarak yüceltilmeye başlanmıştır. Bazı durumlarda Trakya Ana Tanrıçası ile benzerlikleriyle karşılaştırılan Kybele, Hellen kültüründe önemli yere sahip olan Rhea ve sonra da Demeter ile ilişkilendirilir. Bkz. Efendioğlu 2012, 112. 1018 Işık 2012, 215. 1019 Işık 2012, 215. 1020 Işık 2012, 215. 1021 Işık 2012, 215. 1022 Gigantomakhia savaşı için bkz. Tatar 2007, 78-85. 1023 Işık 2012, 215. 1024 Farklı epithetonlar olarak, yüceltildikleri bölgelerin yerel özelliklerini yansıtan Ana Tanrıçalar’ın, Likya’da da Paleotik Devirden itibaren önemli bir yere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Likya’da yüceltilen ana tanrıçalardan bugüne kadar henüz adı duyulmamış olan Meter Alessene Likya’nın Frigya’ya açılan bölgesinde, Karamanlı’da, iki rölyefli yazıtı bulunmuştur. Alessene epithetonu alan bu tanrıçadan yola çıkılarak, Likya’da bugüne kadar bilinmeyen ve adının Alassos veya Alasson olan bir kentin varlığı tartışılmaya başlanmıştır. İ.S. I./II. yüzyıla tarihlenen Meter Alessene yazıtı dışında Keratapa’da (Çaltepe Köyü), Roma İmparatorluk Çağı’na tarihlenen Meter Kademene’ye adanan bir adak söz konusudur. Ana tanrıça kültü içinde oldukça yaygın olan ve önemli ölçüde saygınlık gören Meter Oreia ve Meter Theon Likya’da, özellikle Roma İmparatorluk Çağı’nda yüceltildikleri anlaşılmaktadır. Hellenizim Dönemi öncesinden beri saygınlık gören bu kültün, İ.S. III. yüzyılda da hala aynı popülerliği koruduğu düşünülebilir. Daha çok Likya’nın Frigya kültürüne açılan dağlık bölgelerinde

93 kez Lykçe Ertemi olarak çağrılan kızı Artemis’in de vasıflarıdır ve onun Letoon’da anası ve kardeşi adına yapılanlar arasına yerleştirilen özgün tapınağında (Resim 65) anasıyla yan yana saygı görmesi yarım yontunun Leto ya da Ertemi olarak kesin yorumunu da zora sokmaktadır1025. Letoon insansı yarım yontusunda (Resim 66) Kybele ya da onunla özde akraba olan Leto ya da Ertemi simge resminin algılana bilirliği nedeniyle, Lykia’da da soyut tanrısal bir algılama biçiminin kaya kültüyle egemen olması beklenir1026. Gerçekten Lykialılar da eski Anadolu geleneğine uyarak tanrısal gücü dağlarda1027 ya da kayalarda algılamaktaydılar1028. Bu tanrısal gücü Phrygia’da tek başına Kybele “Dağ Ana” olarak barındırmaktaydı özünde ve o Eski Anadolu’nun Ana Tanrıçası olarak ya da değişik adlarla ona özdeş biçimleriyle, yani eni mahanahi olarak (Resim 67) ya da ertemi olarak, Lykia ülkesinde kayaların içinde algılanırlardı1029. Bu nedenle komşu Psidia Antiokhea’sındaki Kybele kutsal mekânı Augustus Tapınağı kutsal odasının altında yerli kayadan oyularak oluşturulmuştu1030 (Resim 68- 69- 70). Kaunos ve Ephesos’taki gibi kaya yarıkları gene “Anadolu Bacıları”ndan Demeter’e ev olmuş, Letoon’daki Ertemiti kutsal odası da “tuhaf biçimde bir kaya blokuyla bütünleştirilmek” durumunda kalınmıştı1031 (Resim 67). Delphi’de oğlunun kehanet tapınağının hemen alt eğiminde konumlanan bir kaya parçası “Leto kayası” olarak tanımlanmaktadır1032 (Resim 71). Bu bağlamda da “Anadolu Bacıları”nın içerdiği Anadolu Ana Tanrıçasının köksel tabiatından kaynaklanan benzerliklerine dayanarak, tanrıçanın kesin bir kimlik tanımına varabilmek görülüyor ki olanaklı değildir1033. Şimdi de bu insansı yarım put yontunun eni mahanahi’yi mi, Leto ya da Ertemi’yi mi betimlediğini yapıtın Lykia’nın bu

(kuzey, kuzeybatı Likya) tebcil edilen Ana Tanrıça kültünün, bu özelliğiyle yerelliği tartışılmaz bir hal almaktadır. Bkz. Efendioğlu 2012, 113. 1025 Işık 2012, 215- 216. 1026 Işık 2012, 216. 1027 Dağların Anasının özellikle dağlık kesimlerde ve mağaralarda tapınç görmesi olağan bir sonuç olarak yorumlanabilir. Anadolu’da uzun müddet şükranlar sunulan bu tanrıçanın Hellen mitolojisinde yer aldığı gibi Rhea’nın Zeus’u mağarada doğurduğu düşüncesi de tapınç yerlerinin belirlenmesinde etkili olmuştur. Bkz. Efendioğlu 2012, 113. 1028 Işık 2012, 216. 1029 Işık 2012, 216. 1030 Işık 2012, 216. 1031 Işık 2012, 216. 1032 Işık 2012, 217. 1033 Işık 2012, 217.

94 en kutsal kentinde ki buluntu yerine göre belirlemeye çalışalım1034. Bean, yapıtı tiyatro yakınında bir dikenli çalılığın dibinde yatar durumda bulmuştur; bu konumuyla ana ve kıza ait tapınakların kuzey uzağındadır, bunlardan biriyle doğrudan ilişkilendirmek olanaklı gözükmez1035. Putun yan yana konumlanan Leto ve Ertemi tapınaklarından ya da tiyatrodan buluntu yerine sürüklenmiş olmasının da bir mantığı yoktur1036. Aşırı yıpranmış yüzeyine bakılırsa bu başlangıçtan beri açıkta durmuş olmalıdır; yani açık bir kutsal alan için yapılmış olmalıdır1037. Bu durumda karın kısmının aşağısında kesilmiş olan yatay taban, onu bir kaya düzlüğüne oturtmak; sırt kısmının düz yapısı ise bu adak resmini kaya duvarı önüne ya da bir kaya mihrabı içine yerleştirmek içindir1038. Açık hava kaya tapınakları, bu kült alanı çevresinde de eksik olmamalıdır1039. Kayalık doğu yamaçta göze çarpan iki “basamaklı” gibi bir döşem, sanki “basamaklı sunak” olarak yorumlanabilir ve ayrıca Apollon Tapınağı’nın hemen doğusunda ki terasta yapay olarak düzleştirilmiş bir kaya mekânı ise kült alanı olmalıdır1040. Lykialı’nın en büyük tanrıçası eni mahanahi ile eş tutulabilecek olan Kybele’ye tapınım, bu coğrafya da Limyra kült teraslarında ve seki yakınlarında ki Kıncılar1041 açık hava kaya kutsal alanında geleneksel aslanlı taht üzerinde ki betimlemesiyle belgelenmiştir1042. Bu betimleme örneğinin tümüyle Anadolu düşünce dünyasının bir ürünü olarak Neolitik çağ öncesi zamana dek indiği bilinir1043 (Resim 72). Kaya kültü bağlamında Tanrılar Anası daha Hititler Dönemi’nde Sipylos yamacında ki kayada kurmuştu tahtını, orada oturmaktaydı1044 (Resim 73). Ve bu “Kybele’nin en eski resmi” sayılırdı1045. Lykia Ana Tanrıçası olarak Tunç Çağı’nda eni mahanahi vardı ve bir Hitit

1034 Işık 2012, 217. 1035 Işık 2012, 217. 1036 Işık 2012, 217. 1037 Işık 2012, 217. 1038 Işık 2012, 217. 1039 Işık 2012, 217. 1040 Işık 2012, 217. 1041 Dikme taşlar tıpkı bir yontu gibi kutsal alanlara da taşınabilir. Urartu’nun Edremit kale işliğinde günümüze kalan dikme taş sokmaya yönelik tekli, ikili, üçlü altlıklar, Anadolu’nun batısında benzer kaya oyuklarının da dikme taşlar için yapıldığını belgeler. Likya’nın Seki- Girdev arası bir dağlığında, bilinmeyen bir Kıncılar Kaya Tapınağı alınlığına işli kaya stelindeki “aslanlı” tahtına oturmuş somut bir Kybele resminin hemen üstünde ve yine batı çaprazında ki kaya düzlüklerinde, Onunla bir arada oluşunu vurgulayarak belgeler. Bkz. Işık 1999a, 9. 1042 Işık 2012, 217. 1043 Işık 2012, 217-218. 1044 Işık 2012, 218. 1045 Işık 2012, 218.

95 metnine göre o, “Siyanti Irmağı karşısında bir tapınağa” sahipti; Demirçağ Lykiasında da ülkenin kadim tanrıçası olarak geleneksel konumunu koruyabilmişti1046. Leto ise burada bu güçlü Ana Tanrıçanın yanında, onunla ya da Kybele ile eş tutulan bir “Anadolu Bacısı” sıfatıyla kendi özel ve ayrı kültünün sahibi olmalıydı1047. Ve bu “idol” benzeri yarım yontu, büyük olasılıkla Letoon’da bir açık hava kaya kutsal alanına konmuş sunu resmi olarak, Lykia’da özdeş vasıflı iki ananın, eni mahanahi ile Leto’nun aynı zamanda varoluşunun belgesi sayılmalıdır1048. Benim eğilimim onu Ksanthos’un güreşçi kabartmasıyla aynı döneme, yani İ.Ö. 6 yüzyılın 3. çeyreği içine tarihlemek yönündedir1049.

1046 Işık 2012, 218. 1047 Işık 2012, 218. 1048 Işık 2012, 218. 1049 Işık 2012, 220.

96

7.5. Apollon Tapınağı ve Kültü

Apollon Likya’da en eski devirlerden beri, çeşitli şekilde önde gelen tanrı idi1050. Apollon’un portresini ihtiva eden İ.Ö. II ve I. asra ait çeşitli şehirlerin sikkeleri bunu açıkça göstermektedir1051. Hatta Roma devrinde “tanrının rahibi” federal memuriyetler arasında kabul edilmektedir1052. Doğuda kayalık sırta doğru 6x11 sütunlu bir peristylos’u olan dor düzeninde1053 bir tapınak1054 yer alır1055, İ.Ö. 2. yüzyılın1056 ikinci yarısına tarihlenmektedir; Normal pronaos, cella ve opisthodomos’dan oluşur; cella duvarları yarım sütunlarla1057 süslenmiştir1058. Yapı üç basamaklı krepis üzerinde yükselmekte ve 27.90x15.07 m. ölçülerindedir1059 (Resim 74). Cella’sındaki mozaikte1060 Apollon’un liri ile Artemis’in ok ve sadağı1061 bulunmaktadır1062. Peripteros planlı tapınak 6x11 sütun sayısı ile klasik bir oran1063 arz etmesine rağmen, diğer Hellen tapınaklarından farklı olarak ana cephesi güneye1064

1050 Akşit 1971, 84. 1051 Akşit 1971, 84. 1052 Akşit 1971, 84. 1053 Antik çağ mimarisinde uygulanan üç ana düzenin en serti. Yunanistan’daki tapınaklarda çok sık fakat Anadolu’da ender kullanılmıştır. Sütunlar doğrudan taban düzlemine oturur, sütun kaidesi yoktur. Sütun gövdesi genellikle yirmi adet yiv içerir. Sütun başlığı, dörtgen bir tabla biçiminde ki abaküs ile onun altındaki bombeli ekhinustan oluşur. Bkz. Bean 1999, 163. Ayrıca bkz. Courtils-Laroche 1999, 134. Erkek sağlamlığını simgeleyen Dor düzeninde inşa edilmiştir. Bkz. Gürdal 2007, 132. 1054 Dor düzeninde yapılan üçüncü tapınak İ.Ö. 5. yy’da yıkılan tapınağın yerine inşa edilmiş ve Apollon’a adanmıştır. Bkz. Dağlı 2011, 89. 1055 Bean 1997, 63. 1056 Roy 1981, 60. 1057 Yarım sütunlar ile alakalı olarak bkz. Akkurnaz 2007, 68. 1058 Bean 1997, 63. 1059 Akkurnaz 2007, 68. 1060 2. yüzyılın ortalarına tarihlendirilmektedir. Bkz. Akkurnaz 2007, 69. 1061 Cellasında keşfedilen çok renkli ve üç bölümlü dekorunda bir yay ve ok kılıfı, bir gül bezek ve bir lir temsil eden mozaiğin bulunması nedeniyle çok ilginçtir. Bkz. Cavalıer 2011, 79. 1062 Sevin 2001, 141. 1063 Bilindiği gibi tapınakların sütun sayıları Klasik Çağ’dan itibaren belirli bir oran dâhilinde dizilmektedir. Vitruvius’un da belirttiği gibi; Uzun kenarda bulunan sütunları toplamı, kısa kenarda yer alan sütunların toplamından ya bir eksik ya da bir fazladır (Ör. Olympia Zeus Tap. 6x13, Parthenon Athena Tap. 8x17, Magnesia Artemis Tap. 8x15 ), Bkz. Akkurnaz 2007, 68, dn. 496. 1064 Vitruvius tapınakların yönleri hakkında bilgi verirken bir takım nedenleri sıralamaktadır. Bu gerekçelerden birisi de; Tapınakların sahile ve kıyıya bakar şekilde inşa edilebilecek olmasıdır. Bu düşünceye paralel bir

97 bakmaktadır1065. Kutsal alan Erken Bizans Döneminde kireç ocağı1066 olarak kullanıldığı için tapınaktan geriye sadece temel izleri kalmış, dolayısıyla tapınağın üstyapısı ile ilgili bilgiler sınırlıdır1067. Leto Tapınağına benzer boyutlarda ve aynı doğrultuda bir yapıdır1068. Kime adandığı sorun yaratmaktadır; yay ve ok kılıfı Artemis’e lir ise Apollon’a atfedilir, tapınağın iki tanrıyı da1069 barındırdığı düşünülebilir1070 (Resim 75). Çözüm daha küçük ve ilk iki tapınağın arasında ki, üçüncü bir binanın ortaya çıkarılmasıyla bulunmuştur: tamamen yıkık bu küçük binanın Artemis’e adandığı, ön yüzünde bu tanrıçaya sunulan heykellerin ayaklığında ki yazıtların bulunmasıyla belirlenmiştir1071. Apollon ve Artemis bazı bilimciler tarafından gelende Hellen orjinli1072 olarak yorumlanmışlarsa da1073, kesin olarak Hellenistik Dönem ve sonrasında Lykia’nın milli tanrıları olmuşdurlar1074. Letoon’da bugün bilinen tapınağı, aynı yerde ahşap mimariye sahip erken dönem tapınağın üzerine1075 inşa edilmiştir1076. Cella içinde erken evrelere ait izler bulunmuştur1077. Büyük taşlarla cella duvarına paralel olmayan duvarlar oluşturulmuş ve bu taş sıralarının kenarlarında ve

yaklaşımla Letoon kutsal alanındaki her üç tapınak da, kıyıdan görülebilmeleri amacıyla güneye bakar tarzda yapılmıştır denilebilir. Bkz. Akkurnaz 2007, 68, dn. 497. 1065 Akkurnaz 2007, 68. 1066 Bkz. Umar 1999b, 51. 1067 Akkurnaz 2007, 68. 1068 Cavalıer 2011, 79. 1069 Cella tabanında yer alan mozaikte süsleme olarak kullanılan rozas, lir, ok ve yay motiflerinin Tanrı Apollon’un çeşitli atribüsleri olması nedeniyle bu yapının Apollon’a adanmış olduğu düşünülmektedir. Bkz. Akkurnaz 2007, 69. 1070 Cavalıer 2011, 79. 1071 Cavalıer 2011, 79. 1072 Mezopotamya’nın Güneş Tanrısı Utu ile oldukça benzerlikler gösteren Apollon, Yunanistan’a Anadolu yolu ile geçmiş olabilir. Bkz. Uncu 2013, 355. 1073 Bryce 1986, 181-182. 1074 Lykia Birliği Dönemi sikkelerinin tüm serilerinde ana tip olarak Apollon ve Artemis karşımıza çıkmaktadır. Sikkeler için detaylı olarak bkz. H. A. Troxell, The Coinage of the Lycian League, 1982. 1075 Yüzlerce yıldır süren bir inanç geleneğinin devamı. 1076 Courtils 2003, 143-145. Bu erken tapınağa ait izler, bugün taş tapınağın içerisinde görülmektedir. Bu izlere göre erken tapınak Lykia mimari geleneğine uygun olarak taş temel üzerine ahşaptan yapılmıştı. Ahşaptan yapılmış bu ilk tapınak Dor düzeninde ki taş tapınağın içerisinde korunmuş ve kutsallığını muhafaza etmiştir. Ayrıca Letoon’da yer alan Leto, Artemis ve Apollon tapınakları Hellen tapınakları gibi doğuya değil güneye bakar. 1077 Akkurnaz 2007, 69.

98 köşelerde oyuklar ve delikler vardır1078. Benzer çukur izleri, Dor Düzeninde inşa edilmiş ve Geç Arkaik-Erken Klasik Döneme tarihlenen Apollon Termintheus Tapınağı’nda da bulunmuştur1079. Bu taş örgüler ve izler tapınağın olduğu yerde önceden başka bir yapının olduğuna işaret etmektedir1080. İzlerin yorumlanması sonucunda, söz konusu eski yapının muhtemelen ahşaptan yapılmış bir tapınak olduğu yönünde görüşler ileri sürülmüştür1081. İzlerin olasılıkla İ.Ö. 5. yy’a ait olduğu düşünülmektedir: Her iki Apollon Tapınağın da bulunan ve aynı döneme tarihlenen çukurlar bu dönemde ahşap sütun kullanıldığını göstermesi bakımından oldukça önemlidir1082. Aynı yapı izleri Leto Tapınağı’nın içerisinde de vardır1083. Apollon ve Leto tapınaklarının içerisinde bulunan bu taş temeller, erken dönemlerde burada bulunan erken kültlere ait ahşap yapıların varlığını kanıtlamaktadır1084. Tapınağın kültü konusunda, cella zemininde bulunan mozaik yeterince aydınlatıcı ve önemli bilgiler sunmaktadır1085 (Resim 75). Mozaik İ. Ö. 2. yy’a tarihlenmesine rağmen, Dor Düzenindeki Letoon Apollon Tapınağı İ.Ö. 4. yüzyılın sonlarına veya Hellenistik Dönem başlarına tarihlenmektedir1086. Kutsal alanı bir bütün olarak ele aldığımızda, Tanrıça Leto’ya adanmış olması ve çocukları Artemis ve Apollon adına da tapınaklar yapılmış olması, bu kültlerin, kimi yerde olduğu gibi burada da, birlikte tapkı gördüğünü göstermesi bakımından önemli bir delildir1087. Ayrıca, Kutsal alanda bulunmuş olan adak yazıtları tapınakların hangi tanrılara adandığını belirlemede etkili olmuştur1088 (Çizim 25, Resim 76).

1078 Akkurnaz 2007, 69. 1079 Akkurnaz 2007, 69, dn. 501. 1080 Akkurnaz 2007, 69. 1081 Akkurnaz 2007, 69. 1082 Akkurnaz 2007, 69, dn. 502. 1083 Akkurnaz 2007, 69. 1084 Akkurnaz 2007, 69. 1085 Akkurnaz 2007, 69. 1086 Akkurnaz 2007, 69. 1087 Akkurnaz 2007, 69-70. 1088 Akkurnaz 2007, 70.

99

7.6. Artemis Tapınağı ve Kültü

Artemis1089 adının aslı dahi Luvi dilinden Arta-Mis, “Pınar/Akarsa-Tanrıçası”dır1090. Anadolu Ana Tanrıçasının bütün kutsal yerleri ya bir subaşındadır1091 ya da akarsuyu gören bir yerdedir1092. Dolayısıyla Letoon da yer alması da tesadüf olmasa gerekir. Alanda yer alan tapınakların en küçüğüdür ve ortalarında yer almaktadır1093. Diğer yapılar ile aynı doğrultuda uzanmaktadır ve tıraşlanmamış büyük bir doğal kaya kitlesi üzerine oturtulmuştur1094. İon düzeninde inşa edilmiştir1095. Yazıtından kesin olarak Artemis’e adandığı1096 bilinen tapınak mimari öğelerine göre İ.Ö. 4. yüzyıl yapısıdır1097. Kuzeyinde ise şaşırtıcı bir şekilde kayalık bir kütle karşımıza çıkar; Bu yapı, Artemis’e (Ertemit) 5. veya 4. yüzyılda yapılan bir Lykia ithafı ile teşhis edilmiştir1098. Cellasında doğal haliyle bırakılmış olan ana kayanın varlığı ile Artemis’i hatırlatır1099. Yarım kalmışlığından, hazır temel görevi yüklenmek üzere bırakılmışlığına

1089 Artemis, kökleri tarihin derinliklerine kadar uzanan “Ana Tanrıça” karakteri ile Ege’nin iki yakası Anadolu’da ve Yunanistan’da, çağlar boyu değişen kült özellikleriyle biçimlenen yaygın bir tapınım içinde, farklı isimler ve resimlerle karşımıza çıkar. Homeros onu doğa ile ilişkili bir tanrıça olarak tanıtırken bunun yanında “Okçu Tanrıça, Apollon’un ikiz kardeşi, ay tanrıçası, kadınlara rahat bir ölüm getiren bakire tanrıça” olarak da sunar. Homeros’un bu tanımı, varlığı Homeros’tan çok daha öncesine dayanan bir tanrıça olarak Artemis’in tanrısal özelliklerinin en son ulaştığı noktayı anlatır. Artemis’in ve kült karakterinin farklı özellikler taşıdığını bildiğimiz daha erken dönemlerinde, Ay tanrıçası, iffetin sembolü, Apollon’un ikiz kardeşi gibi sonradan eklenen klasik özellikleri görülmez; O, “Potnia Theron” olarak vahşi hayvanların efendisi, suların, ormanların hakimi, vahşi doğanın tanrıçasıdır. Bu bakımdan Anadolu’nun kadim Doğa Ana Tanrıçasının Aphrodite, Demether ve en çokta Artemis’in karakterinde geleceğe taşınmış olması şaşırtmaz. Anadolu’daki yaygınlığı ve önceliği elbette Likya için de geçerlidir ki Likya ulusunun kült merkezi Letoon’daki İ.Ö. 5. yüzyıl sonuna tarihlenen Likçe yazıtta, tanrıça yerel adıyla “Ertemi” olarak okunurken tapınağı yine burada Likya’nın “anası” Leto ve Apollon’unki ile birlikte yan yana yükselir. Bkz. Tıbıkoğlu 2012, 453-454. 1090 Umar 1999a, 213. 1091 Artemis’in de daima su başlarında tapkı gördüğü biliniyor. Bkz. Umar 1999a, 213. 1092 Umar 1999a, 214. 1093 Bean 1997, 63. 1094 Sevin 2001, 141. 1095 Umar 1999b, 51. 1096 Bunun bir Artemis tapınağı olduğu Prof. Metzger’e göre kuşkusuzdur. Bkz. Umar 1999b, 51. 1097 Dağlı 2011, 89. 1098 Bean 1997, 63. 1099 Gürdal 2007, 132.

100 kadar pek çok açıklamayla tartışılır1100. Şurası bir gerçek ki tapınakların hiç biri bile yokken burada ki düzeltilmiş kaya platformlarında tapınım vardı1101. Yani alanın kutsallığı yüzlerce yıldır devam ediyordu. İ.Ö. 4.yy’a tarihlendirilen ve tapınakta ele geçen iki yazıt1102, bu düşünceyi gerçekliğe dönüştürür1103. Yazıtın içeriğinden anladığımıza göre, tapınak Artemis’e aittir1104. Likçe adı Ertemiti olan kızının Letoon’daki kült “heykeli” sanki tapınağının ortasındaki doğal kayanın kendisidir (Resim 77) çünkü o da Anadolu Ana tanrıçasından doğmadır ve gücü kayalarda algılanır1105. Doğal hali ile bırakılan belki başlangıçtan veri orada olan kaya yapısı tanrıçayı simgelerken belki kült heykeli gibi bir işlevi vardı. Mihraplar da aynı gelenekte onun evidir; Kybele neyse Phrygia’da kaya evinde (Resim 78) oturan da o’dur1106. Artemis Ephesia geleneğindeki Perge ve Kaunos’un soyut Artemis tapınma yontuları nasıl biçimlenmişlerse, Eleuthera özel adıyla tanınan Myra dikmetaş resmi (Resim 79) özde öyle biçimlenmiştir ve de kökü Neolitik Nevali Çori’ye dek iner1107. Tanrıçanın Tunç Çağ ’ından bilinen, özünde yaşam gizeminin algılandığı bir ağaç gövdesinde simgelenişi olgusu, Myra kent sikkeleri üzerindeki kült heykeli resminde sanki yapraklı dallar arasında evinden doğarcasına somutuyla vardır1108 (Resim 80). Roma Çağı Finike’sinden olan “tek gövdede iki başlı” tanrıça resminin (Resim 81) ilki ise Geç Neolitik Çatalhöyük’tendir (Resim 82) orada başlar, Hatti ve Phryg (Resim 83) üzerinden binlerce yıl özde hiç değişmeden gelenek sürer1109. Ana tanrıça ile özdeş sayılan Artemis gibi bir Anadolu Bacısının gücünün kayanın derinliğinde algılanması gösteriyor ki kaya mihrapları O’nun da evidir1110. Bu nedenle Letoon Artemis Tapınağı tapınma odası

1100 Çevik 2009, 76. 1101 Çevik 2009, 76. 1102 Bu yazıtlardan ilki, Neuman 1979, N 312 (Limyralı Demokleides’in Artemis’e adadığı çift dilli yazıttır), ikincisi ise son Ksanthos beyi olarak bilinen Erbbina tarafından Artemis’e adanan ve literatürde Erbinna II yazıtı olarak bilinen bir heykel kaidesi üzerindeki üç dilli yazıttır. Bkz. Bryce 1986, 95- 96. Ayrıca tanrıçanın adı yine Letoon’da ele geçen ve Hekatomnid Piksodaros zamanına ait üç dilli bir yazıtta theophorik bir isim olarak yer alır. Bkz. Neumann 1979, N 320, 5 erttimeli. 1103 Gürdal 2007, 132. 1104 Gürdal 2007, 132. 1105 Işık 2010b, 76. 1106 Işık 2010b, 76. 1107 Işık 2010b, 76. 1108 Işık 2010b, 76. 1109 Işık 2010b, 76. 1110 Işık 2010b, 78.

101 içinde doğal yapısıyla öylece bırakılan kayanın özünde de, yukarıda değinildi ki, Anadolu geleneğinde tanrıçanın kendisi düşünülmüştür; tapınak yapılmadan önceki zamanların tanrı evidir o1111 (Resim 77). Kayalar, yüksek dağ dorukları tanrıçanın da özellikleriyle bir uyum içerisinde doğa ile iç içeliğini simgelercesine onun evi olarak adlandırılmıştır. Bu nedenle mihraplardan (Resim 84) basamak ve (Resim 85) çanaklardan oluşan Lykia açıkhava kaya tapınakları hep Anadolu’ya özel tanrı evleridir; Phrygia’nın Urartu Ülkesinden sürgün süren bir Küçük Kapıkaya Kybele mihrabı (Resim 86) ve Fındık basamaklı sunağı (Resim 87) geleneğinde yaratılmışlardır1112. Ve tapınakların Beylikler Dönemi’nde gözlemlenen sayısal azlığı belli ki doğada tapınıma yine aynı gelenekte verilen önem nedeniyledir1113. Anlaşılıyor ki bu özel tapınım durumu, yani doğa ile tanrıçanın bire bir eşleştirilmesi tapınaklarının sayısındaki azalmanın sebebi olarak görülmektedir. Dağ, taş kaya dorukları yüksek mevkiler tanrıça ile eşleştirildiği için her hangi bir yerde tanrıçaya insanlar tapınımlarını gerçekleştirebiliyorlardı. Dağ, çok tanrılı Anadolu dününde tanrılardan Baş Tanrı’ya otağdır1114 ve gücünün günümüz göksel dinine dünün uyarlanışında yansılanışı bundandır1115. Tanrısallığı, dağa güç yetmezlikten ve dağla baş edilmezlikten gelir1116. Anadolu’nun Taş Çağı’ndan gelen en eski tanrıçasının “Dağ Tanrıçası” diye de çağırılışı bundandır1117. Çünkü dağlar onunda tahtıdır1118. Tanrıçanın tapınağı, kayanın özünden özümlenmişti1119. Tapınak içte kayanın derinine ve sağlam bir çekirdeğe indirilmişti, başka hiçbir tapınakta bilinmeyen yayvan bir mihraba basamaklarla girilen sunağı vardı1120. Belli ki Tanrıçanın evi üstte görkemiyle göz kamaştıran “kabuk” değildi1121. Mihrapla simgelenmiş bir kapıyla girilen dağın dip derinliğiydi, kayanın derinliği1122. Kayanın özünde Kubaba’yı algılama, salt dağ

1111 Işık 2010b, 78. 1112 Işık 2010b, 78. 1113 Işık 2010b, 78. 1114 Dağlar antik dünya insanı için ulaşılmaz ve kutsal olmuştur. Dolayısıyla inanç sistemi içerisinde zamanla bir çok dağ tanrısı ortaya çıkmıştır. Örneğin Kilikya Dağ Tanrıları için bkz. Sayar 1999, 132-136. 1115 Işık 1999a, 2. 1116 Işık 1999a, 2. 1117 Işık 1999a, 2. 1118 Işık 1999a, 2. 1119 Işık 1999a, 2. 1120 Işık 1999a, 2. 1121 Işık 1999a, 2. 1122 Işık 1999a, 2.

102 tapınaklarında kaya mihrapları ile değil, kent tapınaklarında kaya cellaları ile de olasıdır1123. Ksanthos Akropolü’nde Arkaik Dönemden kimselerin değinmediği önemdeki bir yapı kalıntısı, “üç kutsal odalı” oluşuyla Likyalı’nın en ulu tanrısal üçlüsüne, Leto-Artemis- Apollon ait olmalıdır1124. Salt ortostat benzeri iri temel taşlarıyla değil, özellikle bey sarayı bitişiğindeki konumuyla de Doğu’ya ve Doğulu’ya özgü bir “Tapınak Saray” kavramını çağrıştırır1125. Tek de değildir, Akropol’ün en yükseğinde, kayaya oturtulmuş olanın yakınındaki yazıtlardan biri “Efes Artemisi için” bir adak yazısı içerir ve tapınağın eskilerde onunla özdeş yerel bir tanrıçaya adanmış olduğunu tanıtlar1126. Örneğe ilişkin olarak “tabanın kayalık yapısının doğal bir sonucudur, zorunluluktandır denilebilir, ancak tam öyle değildir1127. Eğer bu olgunun geçerliliği, kutsal yol üzerinde ki Didyma Artemisi Kutsal Alanı ve Kaunos’ta yenilerde gün yüzüne çıkan “Apollon Kutsal Alanı”nda adnronlara bitişik, bir “temenos”la kuşatılmış kayalık için de tanıtlanabilirse, Ksantos’taki durum da “Akropol’ün kayalık yapısına” bağlanamaz1128. Çünkü Letoon’da üç tapınaktan sadece ortadaki, Likya halkı için ulusal değer taşıyan Artemis Tapınağı yerli bir kaya kütlesini, en kutsal yeri bilinen cella odasında1129 olduğu gibi korumuşsa, sorunun yanıtı artık bellidir1130. Bu “ayrıcalığı” çağlar gerisinden Kubaba geleneği içinde yorumlamaktan öte çare yoktur1131. O Artemis, Anadolulu bir tanrıçadır, yabancı bir “Hellen köklü” değildir1132. Dağ Tanrıçası özünden türeyen, gücü kayada özümsenen bir Anadolu Bacısıdır1133. Tanrısal ev yapılmadan, O’na ev olan kayadır; Letoon’un kutsallığı ilk o kayayla vardır1134. Roma Dönemi’nde Pisidya Antiokeia’sının,

1123 Işık 1999a, 20. 1124 Işık 1999a, 20. 1125 Işık 1999a, 20. 1126 Işık 1999a, 20. 1127 Işık 1999a, 20. 1128 Işık 1999a, 20. 1129 Bu durumla alakalı olarak da Kaunos Apollon kutsal alanında ki küçük kayalık daha da anlam kazanmaktadır. Burası üç dilli yazıtta adı geçen Basileus Kaunios kutsal alanı olmalı, kayalık da aynı Letoon’da karşımıza çıktığı biçimiyle ancak çok daha küçük ve özensiz yapılmış olarak Artemis’e adanmış olmalıdır. Bu durumda Lykia’nın Kaunos üzerinde dini etkisi olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bkz. Bulba 2012, 61. 1130 Işık 1999a, 20. 1131 Işık 1999a, 20. 1132 Işık 1999a, 20. 1133 Işık 1999a, 20. 1134 Işık 1999a, 20.

103

“Augustus’un olacak denli saygın kent tapınağıda önceleri Kubaba’nındı1135. Çünkü tapınağın cellası altında basamaklarla inilen “mahzeni”, O’nun ’da Zeus’la paylaştığı Roma dönemi tapınağındaki gibi, yerli kayadan oymadır1136 (Resim 88). Kız’ın, Letoon’da Ana-oğulun ortasında kalan tapınağı Likya’ya ulusal önemdedir1137. Değinildiği gibi tapınağın özü, kült odasında hiç dokunulmamış olan, O’nun kült heykeliymiş gibi duran kütlesel bir kayadır1138. Çünkü o “Dağ Anadır” ve en ulu Dağ Ana’dan soy sürmüştür1139. G.E. Bean’ın Letoon’da gördüğü garip taş betinin özünde de kuşkusuz o vardı1140. Çatalhöyük’ten ’a kök süren, biçimde ilkellikte ve resimde “soyutlukta” hep o görülmüştü1141. Bu taş betinin garipliğinde de öz besbelli Doğa Ana’ydı da, adı belki “Artemis”, belki de “Leto”ydu1142.

1135 Işık 1999a, 20. 1136 Işık 1999a, 20. 1137 Işık 1999a, 32. 1138 Işık 1999a, 32. 1139 Işık 1999a, 32. 1140 Işık 1999a, 32. 1141 Işık 1999a, 32. 1142 Işık 1999a, 32.

104

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

İlk insandan bu yana inanma ihtiyacı her zaman hayata bakış açımızı yönlendiren ana unsurlardan biri olarak hayatımızda ki yerini hep muhafaza etmiştir. Tarih boyunca tüm kavimlerin, Eski Mısırlılardan Kaldelilere, Mezopotamya kavimlerinden Türklere, Hintlilerden Çinlilere kadar hemen her milletin mitolojileri bulunmaktadır. Ama ilginçtir ki mitoloji kavramı her nedense en çok Yunan mitolojilerini ifade etmek için kullanılmakta, mitoloji deyince de akla en çok Yunanlıların mitolojileri gelmektedir1143. Ve bu mitolojileri her toplum ve kavim kendi bakış açılarına göre şekillendirmiştir. Bu şekillendirmede başlangıçta tanrıların istekleri ve niyetleri önemli iken zamanla insanların istekleri ve niyetlerinin önemi ön plana çıkmaya başlamıştır. Bu ön plana çıkma neticesinde bilicilik merkezleri arkeolojik dünyada dikkate değer bir önem kazanmıştır. Bu önem öyle bir noktaya gelmiştir ki dönem insanı her türlü meselesini kehanete muhattap tanrıya sorma yoluna girmiştir. Dodona’da bir seyahatin ertelenmesi mi yoksa hemen yapılması mı gerektiği sorularını kaydeden küçük kurşun tabletler bulunmuştur1144. İ.Ö. 4. yy’dan kalma bir tablette hem soru hem cevap bulunur1145: Soru: Tanrım iyi şans için Kroton’daki servet ve yerleşme konusunda onun ve karısı için daha iyi ve avantajlı mıdır? Cevap: Kroton’da1146. Bu örnekte de görüldüğü gibi her mesele1147 kehanete danışılmaktadır1148. Dolayısıyla genel olarak kehanetlere yöneltilen sorular günlük hayatı ilgilendiren meselelerden oluşmaktadır. Kehanet meselesinin arka planına doğru biraz daha ilerlediğimizde eskiçağda insanların afet gibi tabiat olaylarını, tabiattan elde ettikleri ürün, doğum ve ölüm gibi durumları kendilerine izah edemediklerinde, ayrıca dileklerinin gerçekleşmesini istedikleri durumlarda ve buna benzer hallerde çaresiz kalarak insanüstü güçlere inanmaya ihtiyaç duymuşlardır1149. Bu ihtiyaç meselesi kehanetlerin etkin olacağı bir hayat düzeninin başlangıç aşaması olmalıdır.

1143 Eliade 1994, 21. 1144 Tanrıver 2009, 359. 1145 Tanrıver 2009, 359. 1146 Tanrıver 2009, 359. 1147 Savaş, barış, seyehat, koloni kuruluşları gibi birçok mesele kehanete danışılmaktadır. 1148 Dolayısıyla kehanet temelli mitolojik inanç ve efsaneler ilkel dönemde cemiyetin sosyal hayatını ve tabiatla karşılıklı münasebetini teşkil eder ve düzenler. Bkz. Bayat 2013, 108. 1149 Uncu-Kılıç 2011, 184.

105

Bu ihtiyaç ise çoğu zaman zorunluluktan kaynaklanmaktaydı. Genel bir veba salgını gibi bir hastalık etkisi altında kalan veya savaşlarda yenilgi gibi çeşitli felaketlere maruz kalan antik dönem insanı sıkıntılarını çözebilmek için çeşitli yollar aramıştır. Bu kurtuluş yolunu bulmak doğal olarak insanüstü bir bilgi gerektirdiği için bir kehanet tanrısına danışmayı zorunlu kılmaktadır: Apollon bu anlamda en çok başvurulan tanrı olmuştur1150. Bu başvurunun temelinde tabi ki Apollon’un kehanetler ile kötülükleri uzaklaştırması ve insanların başlarına gelen sıkıntılı durumları çözebilmeleri için yol göstermesi yatmaktadır. Genel olarak değerlendirdiğimiz zaman görülüyor ki kehanetler bireyin yâda toplumun kaderini belirleyen tanrılarla iletişime geçmenin en gizemli tekniği idi. Bu noktada amaç, tanrıların isteklerini ve amaçlarını öğrenmekti. Kehanetler neticesinde gelecek önceden tespit edilip istenmeyen olaylar kontrol altına alınabilirdi. Bu duruma göre, gelecekteki amaçlarını dışa vuracak olan tanrılarla işbirliği yapılarak, onların yapacakları kötülüklerden korunulabilir ve gerekli tedbirler alınabilirdi. Kült merkezleri ve inanç ekseninde değerlendirdiğimiz zaman ise Anadolu Antik Dönemde dünyanın en zengin bölgelerinden birisidir. Eski çağlardan Hristiyanlığa kadar gelen süre içerisinde, Anadolu da sayısız tanrı ortaya çıkmış ve çağlardan beri evrilen bu inanç sistemi insanların hayatlarını derinden etkilemiştir. Dolayısıyla Anadolu da Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi tek tanrılı dinlere kadar yerel ve bölgesel anlamda birçok tanrı ve inanç etkili olmuştur. Bu etkinin temelinde her halkın ve topluluğun içinde bulunduğu koşulların düşünce hayatına etkisiyle, varlıkların nedenlerini sorğulama ve sonucunda da açıklama getirmeye tutku dolu olması yatmaktadır1151. Patara ve Letoon temelinde Apollon kültünü incelediğimiz bu çalışma neticesinde net bir şekilde görülmektedir ki, kehanetler dönem insanının hayatını yönlendiren ana unsurlardan birisidir. Tabi ki bu yönlendirme sadece psikolojik anlamda faydalı olmamış, Patara örneğinde görüldüğü gibi maddi zenginliği de beraberinde getirmiştir. Bu zenginliğin neticesi olarak da Tapınaklar ve Kült alanları birçok antik kentin sahip olmayı isteyeceği değerli zenginliklerin başında gelmekteydi. Oysaki Patara hem isminin kökeninde hemde kendisini doğduğu öz vatanı olarak benimseyen Apollon ile bu avantaja en baştan sahipti. Tabiki de bu avantajını çok iyi kullandığını Delphoi ile boy ölçüşecek derecede büyük kehanet sistemine sahip olduğunu tekrarlayan muhtelif eser ve antik kaynaklardan görmekteyiz. Letoon ise bünyesinde yer alan Apollon Tapınağı ve Kültünün yanında tanrının annesinin vatanı olma ve onun ismini taşıma şerefi ile bölge insanı için önemli bir dini merkez

1150 Tanrıver 2009, 241. 1151 Erdoğan 2003, 15.

106 olma özelliğine sahip olduğunu görmekteyiz. Letoon’un “Apollon, Artemis ve Leto” üç tanrının tapınaklarının yan yana bulunması kutsal alanın önemini arttırmış ve avşartepe örneğinde de görüldüğü gibi sıradan bir dizilim olmayıp belki de bir geleneğin devamı olduğunu göstermektedir.

107

RESİMLER

108

Resim 1

Resim 2

109

Resim 3

Resim 4

110

Resim 5

Resim 6

111

Resim 7

Resim 8

112

Resim 9

Resim 10

113

Resim 11

Resim 12

114

Resim 13

Resim 14

115

Resim 15

Resim 16

116

Resim 17

Resim 18

117

Resim 19

Resim 20

118

Resim 21

Resim 22

119

Resim 23

Resim 24

120

Resim 25

Resim 26

121

Resim 27

Resim 28

122

Resim 29

Resim 30

123

Resim 31

Resim 32

124

Resim 33

Resim 34

125

Resim 35

Resim 36

126

Resim 37

Resim 38

127

Resim 39

Resim 40

128

Resim 41

Resim 42

129

Resim 43

Resim 44

130

Resim 45

Resim 46

131

Resim 47

Resim 48

132

Resim 49

Resim 50

133

Resim 51

Resim 52

134

Resim 53

Resim 54

135

Resim 55

Resim 56

136

Resim 57

Resim 58

137

Resim 59

Resim 60

138

Resim 61

Resim 62

139

Resim 63

Resim 64

140

Resim 65

Resim 66

141

Resim 67

Resim 68

142

Resim 69

Resim 70

143

Resim 71

Resim 72

144

Resim 73

Resim 74

145

Resim 75

Resim 76

146

Resim 77

Resim 78

147

Resim 79

Resim 80

148

Resim 81

Resim 82

149

Resim 83

Resim 84

150

Resim 85

Resim 86

151

Resim 87

Resim 88

152

ÇİZİMLER

153

Çizim 1

Çizim 2

154

Çizim 3

Çizim 4

155

Çizim 5

Çizim 6

156

Çizim 7

Çizim 8

157

Çizim 9

Çizim 10

158

Çizim 11

Çizim 12

159

Çizim 13

Çizim 14

160

Çizim 15

Çizim 16

161

Çizim 17

Çizim 18

162

Çizim 19

Çizim 20

163

Çizim 21

Çizim 22

164

Çizim 23

Çizim 24

165

Çizim 25

166