Quick viewing(Text Mode)

Emperor of the Voıd

Emperor of the Voıd

EMPEROR OF THE VOID Merhaba,

Uzun ve yorucu bir ayın ardından yine beraberiz Bu ay acar yazarımız Baha da çok babayiğit bi (yazıya klişe cümleyle başlama klişesi). Bu ay özel- hareket yaparak 2008’de yayınlanmış en dikkat çe- likle doksanlarda yeri göğü inletmiş olan efsane kici 50 albümü, kendi yorumlarıyla birlikte listele- isim ’la şık bir röportaj yaptık ve kend- di. Güzel bir dosya oldu, ben bile habersiz olduğum isini kapağa taşıdık. Çok özel bir röportaj olmasa bir çok albüm gördüm dosyada. da güzel oldu. Geçtiğimiz Rock Station Festivali’nde Türk dinleyi- Bu ay iki bombamız daha var ki, Emre’nin süper cisiyle buluşan Alman topluluk One Bullet Left, sorularıyla şölene dönüşen Enslaved röportajı önümüzdeki aylarda yayınlamayı planladığı ve ve Ayşenur’un kıvrak sorularına her zamanki üs- çalışmalarına çoktan start verdiği ilk albümü için lubuyla yanıt veren ’in arz-ı endam eylediği ülkemizden sürpriz bir isimle düet yapıyor. Son röportajı. Enslaved’ı her zaman dönemde yayınladığı solo çalışmasıyla dikkatleri işine inanılmaz ciddiyet gösteren bir grup olarak iyice üzerine çeken sanatçımızı henüz resmi duyuru görmüşümdür, röportajda da yanılmadığımı göster- yapılmadığı için sürpriz olarak saklıyoruz :) diler. Ivar ve Grutle’ın samimi yanıtlarında kaybold- uk dergice. Darkthrone röportajımızda ise Fenriz’in Geçtimiz ayın üzücü haberi yine “dolu” olduğunu anlamak mümkün :) Türkiye’nin yayın hayatına son vermesiydi. Aynı gruba bağlı 6 dergiyle beraber (ki bunlar arasında Dergide de göreceğiniz üzere, yabancı isimlerle şık sinema dergisi Empire da bulunuyor) yayını yaptığımız röportajların orijinal İngilizce metinlerini durdurulan Rolling Stone, ülkemizde yayınlanan de yayınlıyoruz Türkçe çevirisinin yanı sıra. Bunun müzik dergileri arasında önemli yer teşkil ediyordu. nedeni, diller arası farklılıklardan kaynaklanan olası Yaşanan ekonomik krizin basılı dergileri daha fazla çeviri kısıtlamaları nedeniyle röportajları orijinal vurmamasını diliyoruz. diliyle okumak isteyen okurlarımızı da (aranızda var böyleleri biliyorum, bizim yazarlarımız arasında Gelecek ay görüşmek üzere... bile var hatta :)) düşünüyor olmamız. Orijinal me- tin her zaman iyidir. Selim Varışlı

:: EDİTÖR // YAYIN VE SANAT YÖNETMENİ :: SELİM VARIŞLI [email protected]

:: YAZARLAR :: ATİLLA ÇELİK, AYŞE NUR, BAHA ÖZER, CAN ÇAKIR, DENİZ ERATAK, DERYA OKUMUŞ, EGEMEN LİMONCUOĞLU, EMRE AKPOLAT, EMRE DEDEKARGINOĞLU, ERDEM YABAŞ, FATİH KANIK, GÖKÇE DERELİ, GÜVENÇ ŞAHİN, İPEK ATCAN, MELİS SARILAR

:: FOTOĞRAF :: DERYA ENGİN :: www.myspace.com/shae666 SERHAT HOŞGÜL :: www.serhathosgul.net TUNCAY AKTÜRK :: juliangraves.deviantart.com

:: İLETİŞİM :: E-Mail: [email protected] | MySpace: www.myspace.com/siyahbeyazonline

RÖPORTAJ SSELELİM VARIVARIŞLLII

ÇEVİRİ EEGEMENGEMEN LİMMONCUOONCUOĞLLUU

- Son albümünüz "11" ile başlamak istiyorum. Özellikle dinleyicilerin yorumları nasıldı? Bryan Adams: İyi karşılandı. Neredeyse bir yıla yakın bir zamandır pek çok ülkeyi kapsayan bir turnedeyiz. Şu anda bir dizi akustik konser vesilesiyle Amerika’yı turlamaktayım.

- Turneniz nasıl geçiyor? Albüm sonrası çıktığınız "11 Days, 11 Cities" turneniz nasıldı? B.A: Sadece ben ve akustik gitarım var sahnede tam 2 saat boyunca. Müthiş eğlenceli olduğunu söylemeliyim. Sanırım bir süre daha böyle konserlere devam edeceğim.

- Keith Scott ile kariyerinizin başından beri birliktesiniz. 2006'da aldığınız Juno ödülünü de ona ithaf etmiştiniz. Bu kadar uzun zaman beraber çalışmak müzik dünyasında sık rastlanan bir durum değil. Bu uzun birliktelik hakkında neler söylemek istersiniz? B.A: Benim için bir kardeş gibidir Keith. Eğer onunla çalışmıyorsam müzikal ye- teneğinin ve katkısının eksikliğini fazlasıyla hissediyorum. Ve ayrıca söylemeden olmaz, müthiş bir espri anlayışı da vardır.

- Pop müzik sahnesinde olsanız da özellikle seksenlerde ve doksanların başında Rock'a daha yakın duruyordunuz ve birçokları tarafından Rock müzisyeni olarak tanındınız. Siz kendinizi hangi tarafa yakın görüyorsunuz? B.A: Benim için hava hoş. Müzik müziktir. Eğer günün sonunda zaman testinden geçebilen şarkılar yazabilmişseniz bence doğru şeyi yapmışsınız demektir. Baş- ka bir deyişle eğer 20 yıl once yazdığınız şarkılar hala çalınıyorsa, onları hangi müzik türüne dahil ettiğiniz çok da umrumda değil. Önemli olan müzik ve bu da başlı başına fantastik bir şey.

- Gazze'de yaşanan savaşa (ya da soykırıma) hassasiyetinizi biliyorum. Bu konu- da neler söylemek istersiniz? B.A: Böylesi haksız ve yüzlerce masum çocuğunun ölümüne neden olan bir olay hakkında ne denebilir ki? Hele tüm bunlara engel olunabilecekken bu hale gelmesine izin verilmesine. Birileri savaş suçlusu olarak Lahey Savaş Suçları Mahkemesi’nde hesap vermeli.

- Türkiye konserlerinizi hatırlıyor musunuz? Özellikle 1992 konseriniz bugün efsane olarak anlatılır. Ay r ıca aynı dönemde 'Do I Have To Say The Words?' parçanıza İstanbul'da bir klip çekmiştiniz. Özel bir hikayesi var mıydı? B.A: Hatırlıyorum, hem de çok iyi hatırlıyorum o konseri. Türkiye’de bu büyük- lükte konser veren ilk bizdik ve çok sıradışı bir geceydi. Tüm seyircilerin elle- rinde maytaplar olduğunu hatırlıyorum. Ve eğer yanılmıyorsam konser alanına izleyicilerin alınmasının epey uzun sürmesi nedeniyle oldukça geç start alan bir konser olmuştu. Hala o konserin hatırlanması çok ho- şuma gitti açıkçası. Bizim için de muhteşem bir geceydi çünkü.

- Biraz da insanlık tarihinin en ünlü parçalarından biri olan 'Every- thing I Do'dan söz edelim. Bir çok insanın hayatının belli bir döne- mine soundtrack olan bu şarkı için bugün dönüp baktığınızda neler düşünüyorsunuz? B.A: Yazdığım günden çok da farklı bir hissiyatım yok şarkıya karşı. Güzel bir şarkı ve nerede kaydettiğimiz aklıma geldikçe hala gülüm- SELİM VARIŞLI süyorum. (Kuzey Londra’da uyduruk bir stüdyoda kaydetmiştik). İşin ilginç yanı şarkıyı tamamen yazmam sadece 45 dakikamı almıştı.

EGEMEN LİMONCUOĞLU - "Robin Hood Of Thieves" fi lmi için neler düşünüyorsunuz? Sizin parçanızla en iyi şarkı dalında Oscar'a aday gösterilmişti. Öte yandan başroldeki Kevin Costner'a da en kötü erkek oyuncu ödülünü getirmişti. B.A: Filmle çok ilgilendiğimi söyleyemem. Bir fi lmdi işte.

- Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz efsanevi müzik adamı Michael Kamen ile birlikte çalışmıştınız. Onunla çalışmak nasıldı? B.A: Sevgili Michael. O da bir diğer kardeşimdi. Onu kaybedeli bir kaç yıl oluyor ve açıkçası onu gerçekten özlüyoruz. Onunla bir nu- mara olmuş üç tane şarkı yaptık ve hatta iki tanesi Oscar’a da aday olmuştu. Ne diyebilirim ki. Onunla çalışmak hiçbir zaman bir iş gibi gelmedi bana, her zaman müzik ön plandaydı. Sınırsız müzik.

- Büyük bi hayranı olduğunuz doğru mu? Slayer bir albümünü size ait The Warehouse Studio'da kaydetmişti ve sanırım söylentiler bundan sonra çıkmıştı. B.A: Evet, doğru. Ama ne var ki uzun zamandır dinlememiştim onla- rı. İyi oldu bak hatırlattığın, şimdi gidip “Reign In Blood” albümünü koyacağım.

- Fotoğrafçılığa devam ediyor musunuz? B.A: Her zaman. Bu ay bir sürü çekim yapacağım ve yılın kalanı için de epeyce planlarım var. Umarım hepsini gerçekleştirebilirim.

- Sizi yeniden bir fi lmde oyuncu olarak görme ihtimalimiz var mı? B.A: Pek yok gibi. Tabi eğer “Yaşayan Ölülerin Dönüşü” için bir zom- biye ihtiyaçları yoksa.

- Savaş sonrası Vietnam'da konser veren ilk batılı sanatçıydınız. Nasıl hissetmiştiniz? Konserden neler hatırlıyorsunuz? B.A: Konser alanının neredeyse yarısının polis dolu olduğunu hatır- lıyorum. Ama çok iyi bir atmosfer vardı onu da eklemeliyim. Tekrar orada sahne almak güzel olurdu.

- Yaklaşık 30 yıllık solo kariyerinizden sonra bugün dönüp baktığınız- da geçmişe ve geleceğe dair neler düşünüyorsunuz? B.A: Kulağa hoş geliyor! Bir “rocker” olmaktan daha iyi bir iş biliyor musunuz? Ben bilmiyorum.

- Röportaj için teşekkürler. Eklemek istedikleriniz varsa söz sizin... B.A: Bir gün tekrar Türkiye’ye gelmek istiyorum. Lütfen oradaki dostlarıma selam söyleyin benden. Orada verdiğimiz konserleri hiç unutmadım. - Let's start with your recent "11". Especially how about reactions you receive from your fans? Bryan Adams: It's been well received, we've been touring it all over the world for nearly a year now. I’m doing a series of acoustic at the mo- ment, mostly in the USA.

- How is everything going with your shows? And how was your "11 Days, 11 Cities" tour as far as we know you started right after the release of "11" record. B.A: I'm in the USA now doing another acoustic show, which is simply me and an acoustic for 2 hours. It's been incredible fun, I'm going to continue this for awhile.

- You're working with Keith Scott since you've started your carrier. What do you want to say about this? You were dedicated him the Juno Award which you won in 2006. B.A: The guy is a brother to me, I miss his musicality when I'm not working with him, and he has an excel- lent sense of humour.

- Especially in 80's and early 90's, your music were more close to classic Rock scene. And too many peo- ple know you as Rock musician but you're also related to the Pop music scene. Which do you prefer? Or i'd better ask you prefer any of this categories? B.A: I'm fi ne with that, listen music is music, at the end of the day it's all about , if the songs pass the time test the you've done the right thing. In oth- er words, if songs you recorded 20 years ago are still being played, i don't care what category you want to put them in. it's all music, which is fantastic.

- I know your sensitivity about the war (or massacre) on Gaza. What do you want to say about that? B.A: What can be said for this situation other that it's incredibly unjust and hundreds of innocent chil- dren have died and it could have all been avoided. someone needs to answer for this in war crimes tribunal.

- Do you remember about your Turkey shows? Espe- cially your 1992 Istanbul still told as legend. Besides you shot a video to 'Do I Have To Say The Words?' Are there any special stories about that? B.A: Yes, i remember it very well. We were the fi rst artists to play a big show in Turkey and it was an ex- traordinary night. Everyone had sparklers and i also remember it being a very late show due to the venue not being able to get the people in properly, but it was all good in the end. I'm glad to hear people re- member that night, it was incredible for us too.

- Let's talk about the which is one of the most popular songs of history of mankind, 'Everything I Do'. This song was a soundtrack of too many people's life. So what do you think about this song today, after all these years? B.A: I think the same of it now as I did when i wrote it. It's a pretty song and it makes me smile when i think of where we wrote it (a really dumpy studio in north London) and that it only took 45 minutes to write in its entirety.

- You also worked with legendary music-man Michael Kamen. How was working with him? B.A: Dear Michael. He was another brother. Michael passed away some years ago and he is deeply missed. We wrote three number one hits together and two of them got Oscar nominations. What more can I add, other than to say working with Michael was never work, only music. Unstoppable music.

- What do you think about the movie "Robin Hood - Prince Of Thieves". It was nominated to Oscar with your song. On the other hand, Kevin Costner wins the Razzie award (worst actor) and Saturn Award (best actor) with this movie too. B.A: I didn't mind the fi lm it was OK.

- There are some rumours about you're a huge Slayer fan. Is that true? They recorded an album at your studio Warehouse and i guess rumours started that you're a Slayer fan right after that. B.A: Yes it was true, however I haven't listened to them for awhile, thanks for reminding me i'll go and put on my CD of Reign in Blood.

- Are you still interested in or working about pho- tography? B.A: All the time, i'm shooting most of this month and have lots of things lined up for this year. I hope they all come together.

- Is there any possibility to see you as a movie actor again? B.A: Not likely, unless they want a zombie for 'Re- turn Of The Zombies'.

- You were the fi rst western musician who played at Vietnam after the war at 1994. How did you feel? What kind of things you remember from that con- cert? B.A: I remember it being half police in the venue, but generally a really good vibe. I'd like to go back again.

- After your solo career about 30 years approximate- ly, what do you think about this 30 years of rockin n rollin'? ...and the future? B.A: Sounds good to me! Can you think of a better job than a rocker’s? I can't.

- Thank you so much for the interview. If you want to add something... B.A: Look forward to coming back to Turkey some day. Please say hello to my friends, and say that i’ve never forgotten the shows we have done there. “BENİMLE ÇALAR MISIN?” SONA ERDİ

Metin Türkcan’ın vokal olma yolunda attığı güzel bir adım olan ve ileriki dönemlerde de sıkça haberlerini alacağımıza benzeyen “Metoboy” projesi düzenlenen seçmeler 23 Aralık 2008 günü Kemancı’da gerçekleşti.

17 yaşındaki basçı Berkhan Ay ve 20 yaşındaki davulcu Ozan Demir’in seçil- mesiyle son bulan bu yarışma ile Metoboy’un da temelleri atılmış oldu. Pro- je nasıl başladı ve Metin Türkcan bu konu da neler düşünüyor bir de kendi ağzından dinleyelim…

Böyle bir yarışma düzenleyip yeni bir grup kurma fi kri nereden çıktı? Grup kurma fi kri benden çıktı, böyle bir yarışma olması ise Çiğdem Şener (reklamcı) arkadaşımın aklına gelen cici bir fi kir. benimlecalarmisin.com adresindeki çizimimden ayrıntılı bir şekilde “ne nasıl oldu”yu da öğrenebilir ilgilenenler...

İPPEKEK AATCANTCAN Katılan isimleri elemek zor oldu mu? Pek kolay oldu diyemem, zorlandık epey, son ön elemelerden sonra ben pek karışmadım, güvendiğim arkadaşlarıma bıraktım bu zor işi :)

Önümüzdeki dönemlerde neler yapmayı planlıyorsun? ‘Planlar şunlar’ diyemem ama kısa vadede stüdyoda provalar yapacağız ve çıkıp çalacağız yeni grupla beraber inşallah...

Seçtiğin isimleri senin açından bir dinleyebilir miyiz? Pek de ben seçtim diyemem, onlar kendileri o gece yaptıkları performansla- rıyla gelen arkadaşlarımın beğenilerini zaten kazanmışlar. Benim ilk baştan beri tahmin ettiğim gibi oldu yani. Sahne başka bir durum...

Pentagram ve Şebnem Ferah ile çalışmaya devam edecek misin? Tabii ki devam edeceğim, nasıl bir soru bu :) Benim hem Şebo’yla hem Pentagram’la ilişkim çalışmak falan değil. Bu abinle kardeş olmaya devam edecek misin gibi tınladı bana. Biz arkadaş da değil artik aileyiz diyebilirim çok rahat bir şekilde...

İPEK ATCAN GGÖKÇEÖKÇE DDERELERELİ “Ne kadar uzağa kaçabiliyorsan o kadar uzağa kaç çünkü mutluluk artık bu şehirde değil.”

“ALBÜM”ün teması olabilecek bu sözü bir anlamda yaşadı FOMA. Türkiye’deki kuralcı ve kendilerinden başka herkesin karar verdiği bir albüm yapmak yerine, soğuk ülkelerden kendi istediklerini yaparak döndüler.

Üstelik “ALBÜM”ün en uzun şarkılarından biri olan ‘Opus 8’e Apocalyptica’yı da dahil ederek geldiler.

Geçen yıl çıkardıkları EP Rolling Stone dergisi tarafından “Yılın En İyi Rock EP”si seçilen FOMA, yeni albümleri “ALBÜM”ü –biraz gecikmeyle de olsa- Şubat ayında Elec-Trip etiketiyle yayınlıyor. Bu aralar biraz da krizin etkisiyle müzik piyasasında dinlenebilcek albümlerin sayısı bir elin parmaklarını geç- mezken, açıkçası ilaç gibi bir albümle geldiklerini söyleyebiliriz.

Peki ne yapar bu FOMA, kimdir, nedir, elektro destekli, klasik kaynaklı, üstüne hafi f distortionla kar- man çorman bir müzik mi yapıyor?

Her şeyden önce kendi istediklerini yapıyorlar. Belki de en büyük artılarından biri bu. “ALBÜM” için şunu söyleyebiliriz ki ne önüne, ne de arkasına herhangi bir sıfat eklemeye gerek yok. “Rock” işte... Temiz, saf, sert ve “Evet içimize sinerek yaptık” dedikleri bir müzik.

FOMA’nın nasıl kurulduğuna gelirsek, Mavisakal’dan tanıdığımız Murat Tümer ve Batur Yurtsever yan- larına Tanju Eren’i de alarak üretkenlikleri de üst seviyelerdeyken “haydi tamamen bize ait bir şeyler yapalım” düşüncesiyle kurulmuş ilk başta. Ardından grup Evren Uysal’ı da ekibe dahil edip. Haydi ça- lalım diye yola çıkmışlar. İlk EP’nin ardından olumlu geri dönüşler alan grup, bu arada boş durmayıp “ALBÜM”ün kayıtlarını yapmaya başladılar.

GÖKÇE DERELİ

“ALBÜM”den biraz bahsedersek –ben dinledim ordan biliyorum:P- Tabii ki en büyük bombalardan biri yazının başında söylediğim gibi Apocalyptica. ‘Opus 8’ isimli, albümün en uzun şarkısında FOMA’ya eş- lik eden Apocalyptica’yı tanımayan yoktur herhalde. Daha önce Rammstein, HIM, Rasmus gibi gruplarla çalan Finlandiya’lı ünlü grup. ‘Opus 8’de de gayet olmazsa olmaz bir performans sergilemişler.

Diğer sürprizler bir diğeri ise İmer Demirer’in trompetiyle eşlik ettiği ‘Hayır Diyemedim’ ve bir de daha önce Aylin Aslım’dan dinlediğimiz, Tanju Eren bestesi olan ‘Hala’ var ki; sarhoş kafayla, sevgiliden ay- rıldıktan sonra dinlenmeyecek parçalar arasına rahatlıkla girer.

Kısacası hala bu şehirde yaşamak zorundaysanız, ve söylemek istediklerinizi ifade edebilcek cümleler arıyorsanız Şubat’ı bekleyin. Belki de birileri sizin yerinize bunları haykırmıştır… EEMREMRE DDEDEKARGINOEDEKARGINOĞLLUU

The Cure denince aklımıza neler gelir? ? şekillendiren albümlerden görülen bu iki albüm Dışarı taşmış ruj, dağınık saç ve ifadesiz bir yüz ren- sonrasında Robert Smith, ’u farklı yönle- ginin anti-imaj kokan birleşimi? ? Faith? re çekerek müziğini devam ettirdi ve dinleyicisiyle Pornography? Wish? Disintegration? Türkiye’de The arasında özel bir bağ oluşturdu. (Tabii grubu sade- Cure bilenlerin %90’ı için sadece Love Song? ce Love Song’dan ibaret gören dinleyicileri burada sayamıyoruz.) Post-Punk tarzıyla başlayan ve ilk albümünde ga- yet basit ve minimal bir müzik yapan The Cure’un, The Cure karanlığa farklı anlamlar yükleyebilen bir ile müziğini yoğun bir duygu se- grup... Yani, bir Disintegration’dur, bir Faith’dir, bir liyle vaftiz etmeye başlaması ile oturttuğu o fark- Pornography’dir, Bloodfl owers’dır, bu albümlerden lılığı, grup üyelerinin yaşamlarındaki gerilimlerle alınan tadı başka bir grup henüz veremedi. Bakıyor- doğru orantılı olarak bestelenen Faith gibi sis grisi sunuz, basit albümler, direkt, ulaşılır ama atmosfer ve Pornography gibi kan kırmızısı iki albümle iyice olarak ezici ve rahatsız edici bir havaları var. O yüz- nitelendirilmişti. Hala basit ve minimalist bir an- den herkes içine giremiyor. Bu tamamen The Cure’a layışları vardı ama o Robert Smith’in o kırılgan vo- has bir melankoli... Yedi dakika boyu tekrar eden kaliyle vaftiz ettiği müzikleri artık yerine umarsız, statik ve umut kırıntısından yoksun Faith’in melodi- depresif ve rahatsız bir hal almıştı. Gothic Rock’ı lerini, şair edasıyla canlı performanslarda uzatarak onca seyirciyi değil sıkmak direk hipnotize edebilen bir melankolidir bu... Dolayısıyla The Cure’un karanlık şarkılarını her zaman baş ucu eserleri yapan birçok dinleyici var. Ha, The Cure hep böyle mi müzik yaptı? Hayır. Robert Smith yeri geldi bol bol pop müzik enjekte etti şarkılarına, Let’s Go To Bed gibi garip ama eğlenceli bir şarkı yayınladı ya da Pop-Rock ekseninde neşeli birçok şarkı da yaptı.

Geçen sene, geleneksel The Cure dört sene arayla albüm çıkarma yılıydı. En son 2004 senesinde The Cure adlı albümlerini çıkartmıştı grup, genel çizgilerine göre bi- raz sert olan albüm karışık görüşler almış- tı. 2008’in sonlarına doğru sessiz sedasız yeni albüm 4:13 Dream çıktı. İngiltere’nin en özel dörtlülerinden birisinin on üçüncü albümü olmasından referans olarak veri- len albümün ismi bir yana, albümün çık- masından önce Robert Smith bence üze- rinde durulası bir açıklama yaptı. Albüm için tam otuz üç şarkı kaydedilmişti, ve Smith “Yedi dakikalık gayet düşük tempo şarkılar var, bunun yanında gayet tempo- lu ve hareketli şarkılar var.” demişti ama asıl derdini sonra belli etti; “İçimden bir ses diyor ki ‘Olabilecek en piyasa şarkıları albüme koy ve insanları tekrar The Cure dünyasına çek.’, başka bir ses ise ‘S..tir et, tüm kıyameti ve kederi CD’ye koy.’ “ Şahsen bende ikinci cümleyi destekleyen tarafta olurdum. Hayır, mutlu ve olumlu The Cure şarkılarıyla hiç derdim yok. Çok sevdiğim şarkılar var içlerinde... ama so- nuç itibariyle üzerinde The Cure hissiyatı olan karanlık şarkılar... Tabii ki Smith yine kendisine eseni yaptı ve tempolu, pozitif şarkıları yeni albüme koydu. Karşımızdaki albüm hiçbir şekilde karanlık ve ya how, kısa ama oldukça tempolu ve hareketli bir depresif değil... The Cure tadında, yer yer eski al- şarkı, yer yer funky etkiler taşıyor. Sirensong ise bümlere gönderme yapan bir Rock albümü ile karşı Wish’ten fırlamış gibi, gayet romantik bir havaya karşıyayız. Underneath The Stars’ın Plainsong’u sahip, sakin gitar melodileri ve Smith’in hisli vo- andıran dingin atmosferi ve yankılarla gömülmüş kalleri ile hafi f nostalji yaşatıyor. The Real Snow Smith vokalleriyle başlayan albüm, genelde tem- White albümdeki en iyi şarkılardan birisi, zira çok poyu pek bozmadan devam ediyor. Albümde misal güçlü nakarat melodilerine sahip, gitar melodileri bir Apart ayarında ballad beklemeyin çünkü tüm ile Gallup’un basları da oldukça iyi kaynaştırılmış. şarkılar, bazılarının içinde ironik sözler bile olsa da Porl Thompson’un gitarlarıyla öne çıkan bir diğer müzikal olarak tempolu, hareketli ve çoğunlukla şarkı olan The Hungry Ghost’ta Robert Smith’in vo- pozitif bekliyor olacak sizleri... kalleriyle etkisini arttırıyor.Switch, One Hundred Years’ı andıran delişmen gitar ve sample davullar- Underneath The Stars, albümü dingin bir şekilde la giriş yapıyor, Smith’in Disintegration şarkısında açıyor, albümdeki tek dingin şarkı olması da altı temponun yükseldiği anlarda yaptığı vokalleri çok çizilmesi gereken bir nokta zira sıradaki şarkı andıran hareketli vokaller var ve şarkı genel olarak The Only One ile Pop etkili ve eğlenceli melodi- sert bir yapıda ilerliyor, gayet dikkat çekici sözler leri ile albümün asıl kimliği hakkında kesin kanıt- ve yoğun baslar ise şarkıya farklı bir hava vermiş. ları önümüze seriyor. The Reasons Why, intihar- The Perfect Boy, tıpkı Apart gibi “he-she” bazlı kı- dan bahseden bir şarkı ama gelin görün ki müzik rık kalpli bir ilişkiyi ele alan sözleri ile tipik bir pop intihar edecek adamı intihardan vazgeçirebilir, etkili The Cure şarkısı, This.Here And Now. With ’un bas gitarının domine ettiği şar- You ise gitar melodileri ve basların yine birbirini kı, Smith’in vokalleriyle ve dengeli temposuyla tamamladığı ve gayet radyo dostu nakaratıyla öne öne çıkıyor. İlk single olarak yayınlanan Freaks- çıkıyor. Sleep When I’m Dead, döneminden kalma gayet hareketli ve yük- zede etkileşim içeren farklı şarkıları ile en iyi The sek tempolu bir şarkı, hafi f kaotik bir atmosferi Cure albümü olmasa da dört senelik bekleyişe gü- var ve albümün en iyi şarkılarından birisi olarak zel bir nokta koyuyor. İlk dinlemelerde albüme hiç göze çarpıyor. Seksenler The Cure’unu özleyenler alışamasam da zamanla net bir şekilde oturdu, bu bu şarkıyla özlemlerini giderebilirler. The Scre- nedenle The Cure’un karanlık dönemini özellikle am, önceki şarkıdan aldığı kaotik havayı sert ve tercih eden dinleyiciler de albüme uzun bir şans uğursuz bir atmosferle birleştiriyor, yoğun baslar vermeli diye düşünüyorum. Porl Thompson’un gru- ve arkaplandaki klavye melodileri şarkıyı olduk- ba dönüşü kesinlikle fark ediliyor, albüm Pop et- ça tamamlıyor. Sonlara doğru tempo ve tansiyon kilerine rağmen tamamen gitar odaklı bir albüm, gittikçe yükseliyor, Smith’in vokalleri de çığrından prodüksiyonun garipliği nedeniyle hiçbir zaman çıkıyor. Albümün en aşırı şarkılarından birisi denil- tam olarak Smith’in vokallerine odaklanamıyoruz se hiç yanlış olmaz. Albümün son şarkısı It’s Over zaten, bas ve ya elektro gitarlar şarkıyı bir şekil- ise, hem albüme nokta koyuyor, hemde öncülünün de domine ediyorlar ki albüm prodüksiyonu ne- getirdiği yüksek tansiyonu daha da yukarılara ta- deniyle eleştiri de aldı. Ama prodüksiyon, Death şıyor, gayet sert, uğursuz, kaos içeren bir şarkı bu Magnetic’deki gibi kulağımıza tecavüz etmek yeri- yönüyle Pornography şarkısını andırdığını söylemek ne şarkılardaki atmosferi daha da belirginleştirmiş, mümkün... özellikle sonlara doğru dizilmiş olan sert şarkılarda bunu farketmek daha mümkün... Robert Smith’in Albüm, grubun 2004’te çıkan The Cure albümün- hem hisli vokalleri hem de yine özenle yazdığı belli den daha güçlü bir albüm, rahatça bunu diyebi- olan hikayeleri albüm için ayrı artı puanlar... So- lirim. Her ne kadar grubun karanlıkçalarlarından nuç itibariyle Gothic Rock’ın kralları, beklentilerin çok fazla etki taşımasa da, hem yüksek temposu, karşılığını vermiştir. Artık turnede bekleriz kendi- hem Pop hem de Hard Rock’a kadar geniş yelpa- lerini... EEMREMRE DDEDEKARGINOEDEKARGINOĞLLUU Doksanlarda zirvesini yapan Norveç ’inin önemli gruplarından Enslaved geçtiğimiz aylarda yeni albümü Vertebrae’yi çıkardı. Yine geçen sene, grubun üç elemanının Trinacria projesiyle ilgilendiğini de düşü- nürsek, ne ara bestelediler de kaydettiler konusundaki merakımızı hasıraltı ederek albümü inceledik.

Açıkçası Enslaved, türdaşı gruplara göre her zaman farklı bir grup oldu. Diğer gruplar nispeten daha direkt müzikler yaparken, Enslaved, katmanlı düzenlemeler, epik ve progresif şarkı yapıları üzerinden bu günlere geldi. İlk albümleri Vikingligr Veldi ile uzun ve epik, aynı zamanda yoğun melodilere sahip şarkılar yaptılar ve her albümlerinde bu yapıyı daha da ileri taşıdılar. Frost biraz daha direkt Black Metal’di, Eld ise günümüz Enslaved’inin temelini atan ilk albümdü. Estetik karşıtı, anti bir imaja sahip olan Black Metal’de, müziği este- tize eden, farklı etkileşimlerle zenginleştiren bir grup oldu Enslaved, zamanla gittikçe progresifl eşti, teknik- leşti ve Black Metal içinden gelipte, cesur hareketler yapan gruplardan birisi oldu.

Grubun beyinleri olan ve Ivar Bjørnson için Bathory ve Celtic Frost ne ise, ve Pink Floyd’da o... Dolayısıyla, grubun Eld ile başlattığı ve ile iyice ekseniyle birleştirdiği müziğindeki sürekli olan gelişim şaşırtıcı olmamalı... Tarzları içinde, kendilerini belli kurallarla sınırlamadan, ilerlemekten korkmadan, etkilendikleri isimleri müziklerine bu kadar ustaca entegre edebildik- leri için şu an Enslaved oldukça önemli bir konumda... Vertebrae’nin temelinde yatan fi kirler de, aynı gibi, grubun 2004 tarihli albümleri Isa’da yatıyor. Grup , Isa’da oldukça keskin bir adım atmış, müziğini tama- men progresifl eştirmiş, temiz vokalleri artık müziğin bir parçası haline getirmiş, Progressive Rock etkisini de iyice yükseltmişti. Kariyerlerinin dönüm noktalarından birisi olan Isa’daki fi kirler ve ipuçları Vertebrae’de bizi neyin beklediği hakkında oldukça kesin fi kirler veriyor.

Öncelikle artık belirtmemiz gerekir ki, Enslaved bir Black Metal grubundan öte, bir Extreme grubu oldu. Hala bir Vikingligr Veldi ve ya Frost beklentisi içinde iseniz, artık o yollardan çok uzakta olduklarını kabul etmelisiniz. Vertebrae, Enslaved’in Black Metal ile bağlarını tamamen zayıfl atacak derece- de az Black Metal etkisi içeriyor. Grup artık çift vokalli, gibi sürekli iniş-çıkışlarla ve gerilimlerle dolu, EMRE DEDEKARGINOĞLU sakin kısımların sert kısımlarla denge içinde olduğu bir müzik yapıyor. Albüm, atmosferik bir şekilde açılan Clouds ile başlıyor, paslaşmalı giden Herbrand-Grutle vokalleri ise yukarıda yazdığım maddeyi doğruluyor. Herbrand Larsen, hem klavyesi hem de temiz vokalle- riyle artık Enslaved müziğinin bir parçası olmuş durum- da... Temiz vokalleri şarkılara derinlik katarken, çaldığı Progressive Rock klavyeleri şarkılara ayrı bir boyut ve- riyor. Grubun Black Metal mirasından aldığı blast-beat ve tremolo picking kısımları, şarkıda Grutle’ın söyledi- ği kısımlarda öne çıkıyor. Yer yer Rush’ı andıran melo- diler ise grubun Progressive Rock’ı müziğine nasıl Albüme adını veren şarkı Vertebrae, Tool’u andıran yedirdiğini gösteriyor. İkinci şarkı To The Coast ise tempolu bir giriş ile başlıyor, Ivar ve Arve ikilisinin oldukça hüzünlü ve yoğun melodilerle başlıyor. Şar- güçlü melodileri ve sakin akustik ağırlıklı kısımları kı tamamen Grutle-Herbrand’ın temsil ettiği zıtlık- ile devam ediyor. Albümdeki en karanlık atmosfere ların derlemesi gibi, Herbrand’ın söylediği kısımlar sahip şarkılardan birisi, hatta en karanlığı bile de- hüzünlü ve sakin, Grutle’ın kendine özgü black vo- nilebilir. New Dawn ise, Enslaved’in köklerine saygı kalleriyle söylediği kısımlar ise grubun Black Metal duruşunda bulunan bir giriş ile başlıyor, çekiç gibi dönemlerini alıntılıyor. Ivar’ın karakteristik riffl eri işleyen old-school melodiler ile Grutle’ın vokalleri bu şarkıda öne çıkıyor. Ground, önceki şarkılar gibi, ve blast-beat giden tempolu kısım ile Herbrand’ın yine benzer formül ile ilerliyor. Grutle-Herbrand armonik vokallerini birleştiriyor. Şarkının ortasında- atışması, melodilerin sertliği ve sakinliğini de ta- ki kısım ise hafi f oryantal bir tınıya sahip ve şarkıya nımlıyor. Şarkıda ayrıca uzun ve oldukça güzel bir ilginç bir hava katıyor. Moog sesleri ve katı melodi- solo bulunuyor. ler ile ilerleyen şarkıda, grubun Isa’dan beri geliştir- diği birbiriyle katman oluşturan melodi kullanımını duymak mümkün oluyor. Şarkı oldukça atmosferik bir pıyorlar, Progressive Metal/Rock ve Psychedelic Rock şekilde bitiyor ve yerini, albümün en uzun süreli şarkı etkilerinin yönlendirdiği bir tarza geçiş yapılacak gibi olan Refl ection’a bırakıyor. Ruun’daki müzikal yapıya görünüyor. Metal etkisi hala keskin bir şekilde mevcut yakın bir temaya sahip olan şarkı, Cato Bekkevold’un ama Enslaved artık, en basitinden, Below The Lights ilginç zil kullanımları, yoğun klavye desteği ve Ivar/ ve ya Isa’daki Progressive Black Metal yapan Enslaved Arve ikilisinin güçlü melodik işlemeleri ve güzel bir değil... Çünkü Vertebrae’de asıl başarılmak istenen solo ile ilerliyor. Center, Orta Doğu müzikleri etkili, şeyin albüm boyunca sürecek bir atmosfer olduğu çok oryantal bir melodiyle açılıyor, sık kullanılan fısıltı açık, adamlar şarkının atmosferini etkileyen element- şeklinde vokaller ise şarkıya farklı bir hava kazandı- ler üzerinde oldukça durmuşlar ve bunu ropörtajlarda rıyor. Grubun Tool etkileşimlerini ve Psychedelic Rock kendileride belirtiyorlar. Aslında Ruun’da yer alan son tatlarını albümde en çok entegre ettikleri şarkı Cen- şarkı Heir To The Cosmic Seed’de bu albümün ipuçları- ter olmuş ve albümün en deneysel çalışması olarak nı vermişler ama hiçkimsenin aklına böyle atmosferik görmemiz mümkün... Albümün son şarkısı The Watc- bir albüm yapılacağı sanırım gelmemiştir. Artık eski her, sakin gitar tınıları ile başlayıp, hüzünlü melodiler Enslaved agresifl iği, artık daha dengeli ve olgun bir ve Grutle’ın haykırışları ile devam ediyor. Grup Black tavırla yer değiştirecek gibi görünüyor. Grubun kla- Metal köklerini bu şarkıda yoğun olarak kullanmış, sik dönemlerini seven dinleyicileri, misal Refl ection’ı zira Herbrand’ın vokal yaptığı yerlerde bile gitarlar dinlerken muhtemelen bayılacaklardır çünkü alışık sakin parçalara geçmiyor, aynı agresifl iği ve yoğunluğu olmadıkları bir deneysellik var albümde ve bir geçiş devam ettiriyor. albümü olduğundan, grup bu süreci Isa albümünde ba- şardıkları gibi oturtmamışlar. Bu albümden itibaren, Özetlemek gerekirse, bu bir geçiş albümü... Şahsen büyük ihtimalle Enslaved, Progressive Rock etkisinin grubun en sevdiğim albümü olan Isa’yı aşabilecek bir daha ön planda olacağı, artık tamamen Herbrand ve albüm değil ama tarzı içerisinde oldukça keyifl i din- Grutle’ın vokalleriyle yön vereceği şarkılar yazacak, lenebilecek bir eser... Enslaved’de, aynı Opeth gibi, yer yer Black Metal köklerinden alınanlara yer verile- bir geçiş süreci içerisinde bulunuyor, artık Black Me- cek ama asıl vurgu hep progresif etkileşimlerde ola- tal denemeyecek kadar progresif bazlı bir müzik ya- cak. Bir sonraki albümde göreceğiz. - Merhaba. Öncelikle yeni albümünüz “Vertebrae” için farklı kısım ve iyi bir dengeye sahip tek bir epik par- tebrikler.Kayıt sürecinin nasıl geçtiğini sormak istiyo- ça, bir bütün olarak da alabilirsin. Denge derken demek rum.Sonuç sizi memnun etti mi? istediğim şey, şarkıların müzik içindeki farklı temalara Ivar: Hey, çok teşekkürler. Gerçekten zor ve ağır bir sü- hak ettiklerini vermek amacıyla düzenlenmesidir, herşey reçti, yaptığımız en zorlayıcı kayıttı. Albüm Ocak ve Mart bir ses duvarı aracılığıyla geliyor. Sert ve brutal kısımlar 2008 arasında, Norveç’te farklı stüdyolarda kaydedildi, içinde, şarkı içinde akan melankolik/yumuşak kısımlar farklı kısımlar için en iyi sonuçları bulmak için enstrü- içinde yer var. Ve bu sefer, bu parçaları müzik içinde man kayıtlarını birçok farklı stüdyoda yaptık. Ardından çok iyi bir şekilde birleştirebildik. Miksaj işlerini yaptığı albümü master edilmek üzere New York’a göndermeden için Joe Baresi’ye hakkını vermem gerekiyor, söz konusu önce, miks işlemini Joe Baresi ile birlikte Doğu Norveç “sound” olduğunda aradığımız kayıp bağlantı kesinlikle ormanlarında bitirdik. Sonuçtan gayet memnunum, al- oydu. büm tamamen bittiğinde gerçekten kendimi hoşnut his- settim. Elimizden gelenin en iyisini yaptık ve oldukça zor - Enslaved, Herbrand Larsen’in artan katkılarıyla çift bir sürece sürekli odaklandık. Bu ileriye doğru attığımız vokalli bir gruba dönüşüyor. Vertebrae şu ana kadar çı- en zorlu adımdı. Daha önce ulaşmadığımız alanlara ulaş- kardığınız en fazla temiz vokale sahip albüm diyebiliriz. tık, daha melodi ve atmosfer bazlı ve deney gerçekten Bu bilinçli bir karar mıydı? Bu konu hakkında olumsuz gö- başarılı oldu. rüşler alıyor musunuz? Ve Herbrand’ın şarkılara katkıları hakkında neler düşünüyorsunuz? - Gruptan bazı üyeler çeşitli projelerde yer aldılar ve Grutle: Ben ve Herbrand albüm için vokal kısımlarını dü- bunun yanında plak şirketinizi değiştirdiniz. Bu olayların zenlerken her zaman şarkının hakkettiğini verebilecek kayıt sürecine nasıl etkileri oldu? ve en iyi dengeyi sağlayacak çözümü bulmaya çalışıyo- Ivar: Diğer projeler Enslaved ile asla çakışma yaratma- ruz. Nasıl söyleyeceğimize karar vermeden önce farklı dı, zaten buna asla izin vermeyiz. Enslaved her zaman vokal fi kirlerini deniyoruz. Bu sefer “Ruun”a göre daha ilk önceliğimizdir, yoksa bu seviyeye ulaşamazdık. Ama fazla temiz vokal var, fakat bir sonraki albümde bu ora- şirket meselesinin kaydı zorlaştırdığını düşünüyorum. nın fazla mı, az mı olacağı konusunda herhangi bir ısra- Şirketleri kayıttan altı ay önce değiştirmek üzereydik rımız yok, bekleyin ve görün, hehe... ama eski şirketimize bir şans daha vermeyi kararlaştır- dık. Kayıt sürecinin ilk haftalarında işlerin iyi gitmediğini - 2004 yılında çıkan albümünüz “Isa” ile Black Metal farkettik ve albüme başlamamıza rağmen şirketten ay- kökleriniz ile progresif müzik arasında keskin bir geçiş rılmak durumunda kaldık. Çok şanslıyız ki, eski ve yeni yaşadınız. Ruun ve Vertebrae’ye yakından baktığımızda şirketlerimizdeki tüm çalışanlar çok iyi insanlar ve me- da bu iki albümün temelinin Isa’da gömülü olduğunu gö- najerlik yetkililerimiz de işten öte insanlarla ilgililer - rebiliyoruz. Isa albümünü kariyerinizde ve müziğinizde birkaç haftalık konuşmadan sonra herşey yoluna girdi ve bir dönüm noktası olarak görüyor musunuz? Indie Recordings ile devam ediyoruz. Bu durumun bize Ivar: Kesinlikle. Yeni denemeler, Prog-Rock ve diğer tarz- çok fazla stres yüklediğini tahmin ediyorum, ama yine- lardan etkileşimler konularında önceden, hatta en eski de kendimizi sonuca odakladık ve işlerin kötüye gideceği albümlerimizde bile güçlü ipuçları vardı. “Below The yönünde bir saniye bile şüphe duymadık. Lights”ın kıvılcım, Isa’nın ise değişimin yaşandığı kesin nokta olduğunu düşünüyorum (tam burada geçmişin göz- - Vertebrae yumuşak ve sert kısımlar arasında örülmüş yaşları arasında “Blodhemn” albümünü açarım /Ed). Bu güçlü bir atmosfere sahip ve şarkılar arasında sürekli bir albümle bizim için herşey değişti, kadromuz olabilecek dengenin olduğu hissediliyor. Buna katılıyor musunuz? en iyi müzisyenler ile stabil bir hal aldı, şarkılar şekilleri- Grutle: Evet, Vertebrae her açıdan en homojenik albü- ni buldu ve biz hem stüdyoda hem de canlı performansta mümüz, şarkıları ayrı olarak dinleyebilirsin, ama birçok çok farklı bir grup olduk. Isa Enslaved’in değişmeyen ve yenilmeyen özelliklerini gösterdi ve bunu oldukça somut bir seviyede başardı, Isa’nın çıkışına kadar geçen zorlu yıllar boyunca oluşan güç açığa çıktı ve biz ileriye doğru oldukça kesin bir adım attık.

- Kariyerinize saf bir Black Metal grubu olarak başladınız ve Eld ile birlikte, müzikal açıdan daha deneysel alanlara doğru ilerleme kaydettiniz. Yaptığınız iş Black Metal ile biraz zıt, fakat siz müziğinizi oldukça değiştirmenize rağmen kök- lerinizi de her zaman yanınızda tutuyorusunuz. Enslaved’in geçirdiği bu değişimi nasıl özetlersi- niz? Grutle: Bu noktada on yedi sene önce başladığı- mızı hatırlamanız gerekiyor ve tabii ki o zaman- dan beri çok geliştik. Eğer gelişmeseydik daha garip olurdu, hehe. Bunun yanında, doğal bir gelişim süreci oluştu ve hiç bir albüm bir önceki ile aynı yapıda olmadı. Sound açısından sürekli gelişme ve ilerleme isteğimiz vardı. Bu her za- man Enslaved’in özündeki tavır oldu. Dünyanın, “tüm albümlerinde aynı tınlayan” bir gruba daha ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Hayranlarımı- zın değişmemizi ve ilerlememizi takdir ettiğini düşünüyorum. Kendimizi hiçbir zaman bir Black Metal grubu olarak görmedik çünkü bizim tanım- larımızda Black Metal, satanik içerikli herhangi bir metal olabilir.

- Sadece eski albümlerinizi dinlemeyi seçen din- leyicileriniz olabilir. Canlı performanslarda eski albümlerinizden çok sık istek alıyor musunuz? Grutle: Eğer insanlar yeni işlerimizden hoşlanmı- yorlarsa, benim için sorun değildir. Bizim sadece eski işlerimizi sevenlerin Enslaved fanı olmaktan öte az ya da çok Oldschool Extreme Metal hayranı olduklarını düşünüyorum. Bence bizim hayranla- rımız, bizim müzikal evrimimizi takdir ediyorlar- dır ve sıradaki albümümüzün, öncesindeki albüm ile benzeşmesini beklemiyorlardır. Benim düşün- cem, onların müziğimizin daha çok içine girmek- ten ve “mücadele etmek”ten, tıpkı bizim müzik yaparken, düzenlerken ve dinlerken hissettiğimiz şekilde haz aldıklarıdır. Fakat bir yandan da çok basit bir durum var, eğer bir şeyi sevmiyorsan, onu dinleme. Ben nefret ettiğim bir müziği gö- nüllü olarak dinleyip de kendime asla işkence et- mezdim. Bu bir beyin ameliyatı değil, direk kapatırım. ne değil... (Doğrusunu da öğrenmiş olduk böylece... :)) Eski şarkılarımıza yönelik bazı istekler alıyoruz ve ‘92- ’95 dönemimizden her zaman 3-4 şarkı çalıyoruz, den- - Eski albümlerinizde şarkı sözlerinizi daha çok Norveççe geyi sağlamak için... yazmayı tercih ediyordunuz, İzlanda dilinde şarkılarınız da vardı. Şu an İngilizce’yi tercih ediyorsunuz. Kendi - Hala saf Black Metal’e karşı ilginiz var mı? Öyleyse, ana dilinizi sözlerde kullanmanızın arkasında bir fi kir var güncel Norveç Black Metal sahnesini nasıl buluyorsunuz? mı? Ivar: Evet, bu konuda güncel kalmaya çalışıyorum. Ama Ivar: Belirli bir nedenimiz yoktu, sadece bu şekilde yap- itiraf etmeliyim ki, saf Black Metal eski görkeminden bi- mak daha doğru geldi. O dönemde sözlerimiz ve kon- raz kaybetti. Şu günlerde artık daha Punk gibi -gruplar septlerimiz için daha tarih bazlı bir tabanımız vardı, bir- iyi çalamıyor, söyleyemiyor veya felsefe, dünyayı değiş- çoğu kendi ülkemiz ve İzlanda’daki tarihsel olaylar ve tirmek, savaşmak hakkında konuşamıyor, artık herşey doğa ile ilgiliydi ve bu konulara en yakın dili kullanmak daha çok suçlu olmak, uyuşturucu almak ve hiçbirşeyi bize daha doğal geldi. İngilizce’ye geçiş de çok dramatik sallamamak hakkında... Darkthrone, Mayhem ve diğer değildi, basit bir şekilde tüm dinleyicilerimizin çeviri- oldschool müzisyenler mesajı olan yetenekli insanlardı. lere dayanmadan sözleri takip edebilmesi için doğal bir Tabii ki hala saf Black Metal ile devam eden gruplar var, gereklilik olduğunu hissettik. Taake, gibi... Sahnenin daha az geleneksel tarafında birçok heyecan verici şey oluyor ama... De- - Progressive Rock hayranları olduğunuz biliniyor. Prog- neysel gruplar görüyorsunuz, Negura Bunget, Norveçli Rock’ın Enslaved’i hangi yönlerde etkilediğini sormak değil ama Deathspell Omega ve Avant-Garde’ın kralları istiyorum. Sevdiğiniz Prog-Rock gruplarına örnekler ve- Virus... Daha “yeni” tınlayan Black Metal grupları gö- rebilir misiniz? rüyorsunuz, Iskald,Vreid ve Keep Of Kalessin gibi... Ve Grutle: Evet, progresif müziği seviyoruz, bizim tanım- tabii ki hepimiz Immortal’ın yeni albümünü dört gözle larımıza göre basitçe progresif müzik, geleneksel ve bekliyoruz. normal bir formattan dışarı çıkıp biraz daha ilginç ve dinleyeni zorlayıcı özelliklere sahip olan müziktir. Ve bu, - Norveç’te Viking dönemi inançların, Hristiyanlığa karşıt kısaca, bizim üzerimizde büyük etkisi olan şeydir. Yara- olarak hala yaşatıldığını biliyoruz ve sizde bir Viking dini tıcı olmaktan korkmayan ve tarz sınırlarını yıkmak iste- olan Asatru’yu destekliyorsunuz. Günümüz dünyasında yen müzisyenler sık sık ilginç müzikler yapmaya eğilimli olan olayları ve durumları göz önüne alarak, ilahi dinler olurlar. Bu, teknik kapasiteler ile ilgili değil, başkaları- hakkında neler düşündüğünüzü açıklar mısınız? nın senden bekledikleri şeyleri sallamamak kabiliyetiyle Grutle: Kendimi asla inançlı bir insan olarak değerlendir- ilgili. medim ve Asatru gibi eski kültleri de din olarak değer- Genesis, King Crimson, Shining (Nor), Van Der Graaf lendirmedim. Bence bu tanım beyin yıkamayı ve ikiyüzlü Generator, Rush, Pink Floyd, Anekdoten, Bo Hansson, hareketleri belirten, negatif bir kelimedir, ilahi olarak Neurosis, Jethro Tull, , Tool, , referans verdikleriniz de aynı şekilde... Asatru daha çok Junipher Greene, Premiata Forneria Marconi gibi grup- felsefe, yol gösterici esaslar ve kişisel gelişim üzerine lardan zevk alıyoruz. Burada bahsetmek için çok fazla dayalıdır, iyi/kötü, düzen/kaos veya siyah/beyaz üzeri- örnek var, hehe. - Geçen sene Ivar, Grutle ve Arve “Trinacria” adında bir sını önermesi üzerine, kendisinin çiftliğindeki sürüsün- projeye dahil oldular. Enslaved müziğine zıt bir şekilde den bir kuzu “download” ederek :) protest bir eylem minimalist ve basit bir projeydi. Bu projenin arkasında- yapmışlardı. Tüm bu MP3 ve diğer formatlar ve bu for- ki hikaye nedir? Projeyi nasıl özetlersiniz? matların internetteki paylaşımı hakkında neler düşünü- Ivar: Biraz garip bir şekilde başladı, Norveç Resmi Kon- yorsunuz? ser Ajansı (Rikskonsertene) tarafından bize bir başvu- Ivar: Dosya indirmek müzik hakkında fi kir edinmek için ruda bulunuldu ve yine Norveç’ten, emprovizasyonal iyi bir şeydir. Bir müzik markete gidip albümü dinlemek Noise yapan iki bayandan oluşan Fe-Mail ile bir proje gibi birşeydir. Ama eğer müziği seviyorsanız onu almalı- yapmamız talep edildi. Benden bir saatlik materyal sınız diye düşünüyorum. Yapmazsanız birçok aktif grup yazmam istendi, bu mateyaller iki tane Norveç festiva- dağılmak zorunda kalacaktır. Bir albüm kaydetmek için linde ve 12 konserlik küçük bir Norveç turnesinde icra para harcanıyor ve biz hiç albüm satamazsak yenileri- edilecekti. Bunun ilginç olacağını düşündük ve üstünde ni de çıkaramayız. Bu kadar basit. Fikir edinmek için çalışmaya başladık, festival ve turne sonrasında proje- indirin ama beğendiyseniz alın, sevdiğiniz grupları des- nin bırakılmak için fazla eğlenceli ve iyi olduğuna karar tekleyin. verdik ve bir albüm yapmayı istedik. Enslaved’in plak şirketi Indie Recordings bir şovu izlemişti ve bizimle - Sorularım bu kadar, zaman ayırdığınız için teşekkür hemen anlaşma yaptılar. Bu grupla daha fazla iş yap- ediyorum. Umarım sizi yakın zamanda Türkiye’de göre- maya niyetli olduğumuzu düşünüyorum, belki 2010’da biliriz. Türk hayranlarınıza mesajınız var mı? yeni bir albüm olabilir. Ve 2010’da en az bir festival Grutle: Yakın zamanda Türkiye’ye gelip, sizler için çal- şovu hakkında planlarımız var. mayı gerçekten umut ediyoruz. Eğer bir Türk organiza- törü bunu okuyorsa menajerimiz ile iletişime geçmek- - Ivar ve Grutle, Lars Sponheim adlı bir Norveçli politi- ten çekinmesin. Size çalmaktan ve ülkenize gelmekten kacının internetten müzik paylaşımının yasal sayılma- keyif alırız. Sabrınız için teşekkürler... EEMREMRE DDEDEKARGINOEDEKARGINOĞLLUU

- Hi. First, congragulations for your new album Verte- - Vertebrae has a strong atmosphere woven between brae. I would like to ask how the recording process was? heavy parts and mellow partitions and it feels like there Are you pleased with the fi nal result? is a balance among the songs. Do you agree? Ivar: Hey, thank you very much! The process was re- Grutle: Yes, “Vertebrae” is our most homogenic album ally hard and intense; defi nately the most demanding in many ways, you can listen to the songs seperately, recording we have ever done. The album was recorded but also as an unity, like one epic song with loads of from January to March 2008 in different studios in Nor- different parts and with a nice balance. With balance way; we did the instruments in different studios to fi nd I mean that the songs are arranged in order to make the best studio for the different parts. Then we mixed justice to all the different themes in the music, they the album together with Joe Baresi, this time in the for- all come “through” the wall of sound. There has been rests of Eastern Norwegian, before sending the album of made room for both harsh and brutal parts as well as to New York for mastering. I am really pleased with the fl oating and mellow/melancholic parts. And, we have fi nal result, when the album was fi nally done I felt re- managed to unite these parts in the music very well this ally content – we had done our best and stayed focused time. I have to honour Joe Barresi for doing teh mix- through a very tough process. It is the most drastic step ing job, he was defi nately the missing link we´ve been forward we have taken. We have gone places we haven’t searching for when it comes to the sound! before, more melody and atmosphere; that experiment was really successful. - It seems that Enslaved is turning to a dual-vocal band with the increasing addition of Herbrand Larsen. Verte- - Some of the members also involved in various proj- brae is the most “clean vocalised” album of you to date. ects, and you also changed your label, how these events Is it a conscious decision? Do you get negative reactions affected the recording process? about this case? And what is your opinions about Her- Ivar: The other projects never interfered with Enslaved; brand’s additions to the songs? we would never let that happen – Enslaved is the fi rst Grutle: When me and Herbrand arrange the vocals on priority, we could never reach this level otherwise. But I an album, we always try to fi nd the best balance and to think the label thing made the recording a little harder. do justice to the music. We try out different vocal ideas We almost changed labels half a year before the record- before we decide what type of vocals we´re gonna sing ing – but got convinced to give our old label one more over it. This time it ended up with more clean vocals chance. A few weeks into the recordin we did notice than on “Ruun”, but we don´t have any specifi c urge to that things were not improving and we had to leave do more or less of anything on the next release, wait even though we were started on the album. Luckily all and see… Hehe. the people in the old and new label are great people, and our management is luckily more concerned with - With your 2004 release, Isa, you had a sharp shift be- people than just business – after some weeks of talks tween your Black Metal roots and more progressive ter- everything worked out and we could continue, now on ritories. When looked closely to Ruun and Vertebrae, it Indie Recordings. I guess this added quite a lot of stress can be seen that, the musical basis of these two for us, but we stayed focused and never doubted for a was buried in Isa. Do you see Isa as a turning point in second that things would work out. your career and music? EMRE DEDEKARGINOĞLU

Ivar: Absolutely. There had been strong hints at experi- albums often, during live performances? menting and infl uences from prog-rock and other genres Grutle: If people don´t enjoy the new stuff, that is before, even back to the oldest albums. I think “Below fi ne by me. I think those who only like our old stuff is the Lıghts” was the spark, and the “Isa” was the actual more or less fans of old school extreme metal rather point where the change took place. Everything changed than Enslaved fans. I think that our fans really appreci- for us with this album; the line-up was stabilized with ate our musical evolution, and they don´t expect the the best musicians ever, the songs found their shape next album to sound like its successor. I think they and we became a completely different band in the stu- really enjoy to be “challanged” and to dive deeper dio and live. “Isa” symbolized the stoic and unchanging into our music, just like what we enjoy ourselves while qualities of Enslaved – and turned out to do that on a making,arranging or listen to music. concrete level also; all the strength that was built up But, it´s really simple; if you don´t like something, through rough years prior to this was unleased and we don´t listen to it. I never torture nyself with volunter- took a massive step forward. ily listen to music I hate...I turn it off it ain´t brain surgery. - You have started as a raw Black Metal act and progres- We do get some requests for old songs, and we always sively, beginning with Eld, you have been shifting to play 3-4 old songs from 92-95 to get some..balance! more experimental areas musically. The thing you have into it. been doing is a bit opposite to Black Metal actually, but you also keep your roots with you while changing - Do you still have an interest in raw Black Metal? If so, your music distinctively. How would you summarise the how do you fi nd contemporary Norwegian Black Metal change in Enslaved? scene? Grutle: You have to remember that we started 17 years Ivar: Yeah, I try to stay updated. But I have to admit that ago, and that we of course have developed a lot since the “raw” Black Metal has lost some glamour. These days then. It would have been rather strange if we had not.. it is more like punk in a way – they can’t play very well, hehe. On the other hand, there has been a natural pro- and they don’t sing or talk about philosophy, chang- gression all way, and no album sounds the same as the ing the world and fi ghting; now it is more about be- former one. We´ve always had the urge to change and ing criminal, taking drugs and don’t giving a fuck about develop our sound. That has always been the essence anything. The old-schoolers like Dark Throne, Mayhem in Enslaved. I don´t think the world needs ANOTHER and others were very talented musicians with a strong band that sounds exactly the same on all albums, and message. Of course there are still bands going strong I think our fans really appreciate that we change and with the raw stuff; Taake, Aura Noir and so on.Yet, on develop! the less conventional side of the scene, there is a lot We´ve never concidered ourselves as a black metal exciting going on. You have experimental bands like band, as our defi nition of black metal is any kind of Negura Bunget, Deathspell Omega (not Norwegian) and metal with a satanic concept. kings of avantgarde Virus and so on, you have bands with a “newer” Black Metal sound like Iskald, Vreid and - There maybe many listeners who strictly choose to lis- Keep of Kalessin and of course we are all waiting for ten your old works.Do you get requests from your older Immortal’s next album! I think our fans really appreciate that we change and develop!

- We know that in , the Viking-age beliefs still ex- - It is known that you are Prog-Rock fans. In what terms ist, standing opposite to Christianity and you are also be- we can say Prog-Rock infl uenced Enslaved? Can you give lieving in a Viking religion called Asatru. With considering examples to your favourite Prog-Rock acts? the contemporary events and the situation of the world, Grutle: Yes, we do like , which is by what are your thoughts about abrahamic religions? defi nition , simply music that steps out of an ordinary Grutle: I´ve never concidered myself a religious man and format and becomes a little more interesting and chal- I have never concidered old sun cults like Åsatru as a lenging than a convential piece of music. And, that is, in religion either. To me religion is a negative word con- a nutshell, what has got a big infl uence on us. Musicans structed for brain washing and hypocritical movements that are not afraid of being creative, and that are willing like the ones you refer to as Abrahamic religions for in- to tear down the genre-boundaries, often tend to make stance. interesting music. It is not neccecary about technical Åsatru is about philosophy, guidelines and personal skills, but rather the ability to don´t give a f... about growth, not about good/evil,order/chaos or black/ what everyone else expect from you. white. We really enjoy bands like Genesis, King Crimson, Shin- ing (Nor), Van Der Graaf Generator, Rush, Pink Floyd, - In your previous albums, you had chosen to write the Anekdoten, Bo Hansson, Neurosis, Jethro Tull, Led Zep- lyrics mostly in Norwegian and also there are songs writ- pelin, Tool, Deep Purple, Junipher Greene, Premiata ten in Icelandic. Now you mostly prefer English. What Forneria Marconi..etc. to much wonderful music to men- was the idea of yours behind the usage of your native tion here... Hehe. language in your songs? Ivar: We had no particular reason for doing it; it simply - Last year Ivar, Grutle and Arve involved in a project felt very right to do it that way. We had a more histo- called Trinacria. Opposite to Enslaved’s music, it is a ry-oriented base for lyrics and concepts back then – a minimalistic and simplistic project. How would you sum- lot dealt with historical events and nature in our native marise this project? What is the story behind it? country and Iceland; it felt natural to have the lyrics Ivar: It started out in a strange way; we were asked by the in a language that was so close to these subjects. The Norwegian Offi cial Concert Agency (“Rikskonsertene”) to change to English was equally undramatic; it simply felt do a project together with Fe-mail, a female improvisa- natural to change to a language where almost all our lis- tional Noise duo also from Norway. I was asked to write teners could follow the lyrics directly instead of relying an hour of music together with the two members of Fe- on translations. mail to be performed at two Norwegian festivals and a small Norwegian tour of 12 shows. We thought it would be interesting and started to work on it – after the festivals and tour we decided it was too good and enjoyable to just quit- and we decided we wanted to make an album. En- slaveds label Indie Recordings saw one of the Norwegian shows and signed us immediately. I think we are still determined to do more work with this band; maybe a new album will be done in 2010. And we have plans for at least one festival show in 2010!

- Ivar and Grutle were involved in a protest act, with “downloading” a sheep from a fl ock of Norwegian politician called Lars Sponheim, because of he had offered to legalize music downloading. What are your thoughts about all these MP3 and other formats and their online trading things? Ivar: Downloading can be a good place to check out music. It’s like going to the record store and listening to a record. But I think that if you do like the music, then you should buy it. If not many of the bands today will not survive. It cost money to record an album and if we don’t sell any records we just can’t release any new ones. It’s as simple as that! Download to check something out, but buy if you like it. Support the bands you like!

-This is the end of my questions. Thanks for giving time. I hope we can see you soon in Turkey. Any messages to your Turkish fans? Grutle: We really hope to come down to Turkey and play for you soon! So, If any Turkish concert agency read this; do not hesitate to contact our manage- ment! We would love to come to play for you. Tesekkürler for your patience! Jean-Dominique Bauby, bir kadın/moda dergisinin edi- törü, üç çocuk babası, boşanmış ve de sevgilisi olan bir adamdır. Geçirdiği beyin kanaması sonunda komaya gi- rer, bedenini hiçbir şekilde hareket ettiremez, nefes almakta dahi zorlanır ve tek gözüyle görebilir. İşlev ya- pamayan, açık kalması dahi riskli olan sağ gözü doktor- lar tarafından dikilmiştir. Sol gözünü kapatıp açmasıyla, alfabedeki harfl erin kullanım sıklığına göre oluşturulmuş harf dizimiyle kelimeler oluşturur ve insanlarla iletişim kurmaya başlar. Dahası “The Diving Bell And The But- terfl y” adında bir kitap yazar. Kitaptan uyarlanıp 2007 yılında gösterime giren aynı adlı fi lm ödüller alır, tüm dünya bu Fransız’ı tanır ama ne yazık ki Jean Dominique o günleri göremez. Çünkü kitabının yayınlanmasından on gün sonra, felçli olduğu hâliyle, tüm dünyaya ve kadın- lara sadece sol gözüyle bakarak ve bir kelebek olarak ölür.

Kitabın ve fi lmin adı şuradan gelmektedir: Jean Domi- nique kendini ne zaman umutsuz, berbat hissetse su altında, bir dalgıç kıyafetinin içinde olduğunu düşünür. Filmde de bunu çok güzel tasvir etmişlerdir. Hikâyenin kahramanını, yüzyıllar öncesinden kalma, kocaman, dal- gıçtan ziyade astronotları andıran, gayet hantal, hareke- ti her türlü kısıtlayan bir giysinin içinde görürüz. Kafasını sağa sola hareket ettirmeye çalışır, bedeni külçe gibidir, kımıldayamaz. Oysa ne zaman kendini özgürmüş gibi his- setse, mutlu olsa, kelebeklerden bahsedilir.

God Is An Astronaut albümleri de işte tam olarak, dalgıç giysisi ile kelebek arasındaki gelgitleri betimler. Hayatı- nız boyunca karşınızda hep zorluklar vardır. Sorunlardan kurtulmaya çalışırken başka irili ufaklı engeller çıkıverir önünüze. Daha iyi bir hayat için, standartlarınızı daha yüksek tutmak için sürekli çırpınırsınız. Sizin hayatınızı, sizin inisiyatifi nizden daha fazla zorlayan etkenler be- lirir. Bu etkenler bazen öylesine güçlüdür ki, savaşmak sadece kendinizi hırpalamaktır, b o şuna yorulmaktır. Ken- dinizi öylesine gidişata bırakırsınız. Bir nehirde akıntı- ya kapılmış gibi savrulursunuz, ama bir yerlerde suyun sakinleşeceğini de bilirsiniz. Oysa bazen sorununuz gi- AAYYŞE NNURUR dişatına bırakılamayacak denli bulanıktır. Bulanık oluşu sizin ona biçtiğiniz bir görselliktir. İnancınız sarsılmış, güveniniz parazit yayında kitlenmiş, kendinizi mutsuz hissetmektesinizdir. Evden dışarı çıkmak istemez, sonra da dört duvardan şikâyetçi olursunuz. Sorunun ne oldu- ğundan tam olarak emin olmakla birlikte, aslında sizi öy- lesi bir kasvete boğan hiçbir şeydir, bilirsiniz. Sorgular, sorgular, yine sorgularsınız. İşte God Is An Astronaut öy- lesi bir gruptur ki, size sadece hayatınızın fon müziğini bağışlar. Tüm sorgulamalarınız, kararlarınız, coşkuları- nız, kaybettikleriniz, özledikleriniz için. Müzik öylesine acayip bir şeydir ki, gerçekten doğru noktalardan tutunmuşsanız o acayip şeye, sizin bir parçanız olmuştur. Ve eğer o tutunduğunuz noktalar- dan biri de bu kara delikse, atomlarınıza ayrılabilir, çok daha büyük kütlelerin parçası olabilir, yok olabilir veyahut da delirebilirsiniz. Ya sular altında bir dalgıç giysinin içerisine hapsedilmişsinizdir, ya da uzay boş- luğunda bir astronot giysisine. Her iki ihtimalde de bir şeylerin olmasını beklersiniz. Sadece bakar, sizi en çok acıtan anlara döner, kayıplarınızı ve yaralarınızı gözden geçirirsiniz. Bunlar öyle anlatıldığı gibi şerit hâlinde geçen hayattan kareler değildir. Doğanın ve uzayın dengeleri Yılbaşı Hayaleti’nden daha acımasız- dır. Derinizmiş gibi hissettiğiniz, kendinizi içine hap- settiğiniz, sadece özel olduğunu düşündüğünüz insan- lara gösterdiğiniz iç dünyanızın kapıları bir anda alev alır. O insanların bıraktıkları dağınıklık ve pisliğin as- lında halının altına süpürülen toz birikintisinden baş- ka bir şey olmadığını; ama o birikintilerin büyüdükçe, mabedinizin, iç dünyanızın orta yerinde varlığı şüp- hesiz olan bir tepeye dönüştüğünü ve o tepenin yani anılarınızın yandığını görürsünüz. Bari bu kalsaydı diye elinizi uzatmaya kalkarsınız, siz de alev alırsınız.

God Is An Astronaut öylesi bir gruptur ki, sizi size an- latır, sizin sizden nefret etmesini sağlar, size sizi sev- dirir. Olduğunuz ruh hâline göre bir şekle girmez, ruh hâliniz şarkılara göre şekilden şekle dönüşür. Zaman, dünya, uzay durur. Sizse bir dalgıç elbisesi içinde ke- lebek olmanın nasıl bir duygu olduğunu hatırlamaya çalışırsınız. Her şey bir anda hareket etmeye başlar, sizse kıpırdayamazsınız. Zaman durduğundaki ağırlığı- nız yerini hiçliğe bırakır. Bomboş hissedersiniz. Kimse sizi görmez, fark etmez. Herkes hayatına devam eder. İnsanlar işe gider, derse girer, eve dönerler. İnsanlar ürer, doğar, ölür ve hatta öldürürler. Sizse sıfırdan başlamak istersiniz. Şarkıyı başa alabilmeyi, play de- meden önce bir kez daha düşünebilmeyi dilersiniz. Bu sefer daha akıllıca davranmak istersiniz. Siz yolun en başını görmeye çalışırken insanlar hayatlarına devam ederler. Siz değişmek isterken, renklere bürünmek, AYŞE NUR güzelliğin ve özgürlüğün simgesi gibi doğaya karışmak için hazırlanırken insanlar yoğun iş günlerinin bitmesi için beklemeye başlamışlardır. Öncekilerden ve sonra- kilerden bir farkı olacakmış gibi, mesai/ders saatlerini bitirir, günü tüketir, ertesi gün için beklemeye başlar- lar. Sizin biten tek günlük ömrünüz, doğaya karıştırdı- ğınız bedeniniz bir hiç uğruna, sadece o insanları izle- yerek, onların arasına karışıp karışmamak konusunda tereddütler içinde düşünerek geçmiştir.

Ve bir God Is An Astronaut şarkısı daha bitmiştir.

www.myspace.com/godisanastronaut RÖPORTAJ AAYYŞE NNURUR

ÇEVİRİ EEMREMRE DDEDEKARGINOEDEKARGINOĞLLUU

Norveç Black Metali'nin en kült topluluklarından biri olan Darkthrone ile oldukça karanlık ve oldukça metal bir röportaj gerçekleştirdik. Fenriz’in klasik röportaj üniforması da yine üstündeydi. Not: Sorularıyla karanlığa asalet kattıkları için üstat Şanver Ofl uoğlu’ya ve Alkan Karaçam’a teşekkür ederiz.

- Dark Thrones and Blags Flags ile bu dönemde tam bunları dinliyorsunuz ve bunlardan etkileniyorsanız olarak yapmayı istediğin müziği icra ettiğine inanı- da icra ettiğiniz müzik de bu yönde mi gelişiyor? yor musun? Fenriz: Biz 70’lerde ve 80’lerde büyüdük ve bu tarz- Fenriz: Böyle düşünmüyorum, kendime "başarma" lar bizler için ana tarzlardır. Çaldığımız şekil için sorusunu sormadım. Bizi TESADÜFLER yönlendiriyor de aynı şekilde... Baskıcı olmayı denemiyorum ama ve tesadüfl er doğanın kuralıdır, basitçe “BİRŞEY kişi olarak baskıcıyım ve yollarımızı şu an oldukça OLACAKSA OLACAKTIR” demektir. UFO'nun 1974'te kalabalık olan metal dünyasından her zaman ayrı elde ettiği davul sound’unun (Rock Bottom şarkısını tutacağım. Bu nedenle, eğer eski şeyler trend olur- inceleyin) aynısına sahip olmamız tamamen tesadüf- sa (Pek sanmıyorum, birçok kişi stüdyoda PLASTİK tür ya da BENİM şarkılarım sık sık Diamond Head'in MODERN SOUND elde etmek istiyor ve benim buna 1980 çıkışlı “Lightning To The Nations” albümündeki karşı hiç ilgim yok.) bundan da uzaklaşacağıma emi- hızlı şarkılar gibi yazılmıştır. Temel olarak biz daha nim, kendi yolumu bulmak için... Ted'in stili artık çok 1979-1985 arası dönemdeki sound ve riffl eri HEAVY METAL KARANLIĞI (PORTRAIT'i referans vere- alıyoruz artık ama BİRÇOK istisna var. Biz geçmişe rek) ve ben kendi tarzımla uğraşıyorum: SPEED ME- dönük bir grup değiliz, sadece yapmak istediğimizi TAL/NWOBHM-PUNK. Ben her zaman müziğin birçok çalıyoruz ve bu tamamen tesadüftür. AŞIRI formunu dinledim, ama metal müzikte 1968- 1986 arası sound'ları (stüdyo soundu) ve 1968-1993 - Albümde müzikal anlamda bir bütün olmadığı gibi arası TARZları dinlemeyi tercih ediyorum. Şu an sözler açısından da öncekilere nazaran değişimler desteklediğim neredeyse bütün aktif Metal/Rock ve var. Giderek daha kaygıdan uzak, daha müziği dol- Punk grupları eski tarzları eski sound ile çalıyorlar. durma amaçlı sözler yazıyorsun. Müzikal anlamda Modern sound'a tamamen alerjiğim, bunu sevmenin da Thrash, Heavy, ’e daha yakın şarkılar de çok kolay olduğunu düşünüyorum. Kulaklarıma varken özellikle Nocturno’nun yazdıkları daha Black itaat etmeliyim ve onların beğendiklerini takip et- Metal şeyler. Metalin en köklü gruplarına saygı mahi- meliyim, başka her şey kendime ihanet olur. (Tek yetinde bir şeyler yapmak mı amacınız, yoksa zaten günah!) - Albümlere ve diğer yasal ürünlerinize genellikle dürülmüyor, hahahahaha. Yeniden birleşmeler ile kendinizi ve değişiminizi ifade edebilecek isimler ilgilenmiyorum, hiçbir zaman bir grup yeniden bir- verdiniz. NWOBHM bunun en bariz örneğiydi. “Dark leşsin diye umutlanmadım. Thrones and Black Flags” adını duyduğum anda ilk düşündüğüm şey “The Cult is Alive” gibi daha punk - Gittikçe Lemmy gibi kült bir metal fi gürü oluyor- bir albüm olacağıydı. “Black Flag” malum anar- sun. Bunun farkında mısın? Daha çok demeçlerin- şizmle özdeşleşmiş bir kavramdır ve de aynı isimde den yükseliyor bu yön. Üstelik Lemmy gibi sosyal gayet sert, gayet kült olmuş ve pek çok metal gru- biri olmamana rağmen... bunu da etkilemiş bir punk grubu vardı. Gerçi daha Fenriz: Hayır, d o ğduğumdan ve global yer altı me- metal bir albümle karşılaştık ama albüme adını ve- tal yıllarıma kadar,e '87, '88 ve '89'da, sosyal bir kişi rirken bu göndermeleri de düşünmüş müydün? değildim. Ama bir kayıt kontratı alınca (Hayatım- Fenriz: Evet, bizi Punk hakkında konuşmaya iten daki tek amacımdı!) bunu değiştirmeye çalıştım. Black Flag adlı grup hakkında tüm gazeteciler aynı Bu nedenle ileriki 10-15 yılı sürekli Oslo'daki bar- şeyi düşünüyor ve Punk, metal içinde REDDEDİLE- lara gitmekle ve binlerce insanla tanışmakla geçir- MEZ bir faktördür, tıpkı bazlı Rock gibi... Öy- dim. Ama ne zaman yer altı, aptal 90’lar tarzları leyse insanlara metal ağacının köklerini göstermek ve tempoları yerine 80’ler tarzları çalan çocuklar- iyi bir şeydir. Çünkü kökleri kesersen, tüm ağaç la tekrar güçlenmeye başlayınca, tekrar kendi iç ölecektir. Dark Thrones And Black Flags'ın daha çok dünyama döndüm. (Metal dünyasında farklı yıllar punk değil metal müzik içerdiğini fark ettiğin için sadece tipik TARZLAR değil ayrıca tipik TEMPOLAR sana teşekkür ediyorum, birçok kişi sadece kapağa demektir, mesela 90’ların ağaçkakan hızındaki da- ve albüm adına baktı (gazeteciler de dahil) ve (mü- vul çalış tarzlarını sevmiyorum.) Old'dan Oscar'a, ziği duyduktan sonra bile) albümün çok punk ol- yer altı hakkında ilgimi yeniden uyandırmamı sağ- duğu sonucuna ulaştılar. Fakat albüm 'nın ladığı için teşekkür ediyorum, yer altı 80’lerin “Kill'em All”undan daha punk değil. İçindeki ele- tarzlarına döndü. Elbette bazı gruplar her zaman mentlerimizi analiz edersiniz, Kill'em All ile ne- gerçek 80’ler tarzlarını çalıyorlardı ama şu an ko- redeyse aynı - ama biz 1983 Metallica'sından çok nuştuğum şey yer altındaki GENEL AKIMlardır. Bu daha farklı bir sounda ulaştık. Bu da tabii ki bir nedenle, Mayıs 2005'te dışarıya çıkmayı tamamen tesadüftü, hahahaha... bıraktım, bu demek oluyor ki artık barlarda insan- larla tanışmak yok, 1995'ten beri buraya Black Me- - İnternette dolaşan Rock Hard röportajı video- tal konuşmaya gelen insanlarla da konuşmak yok. sunda elinde Détente – “Recognize No Authority” Ayrıca, artık neredeyse hiçbir konsere gitmediğim plağı var, ki muhteşem bir albümdür. 2008 yılında anlamına da geliyor. DJ’liği de neredeyse bıraktım, grubun demoları yeniden derlendi ve grup da aktif yerine derlemeler yapıyorum. Çünkü sadece içen şu anda. Son dönemlerde eski grupların büyük bir ve birbiriyle konuşan insanlar için HARİKA müzikler kısmı (Onslaught, Whiplash, Seance, Terrorizer, Ar- ayarlamaktan sıkıldım. Temel olarak ben sosyal bir tillery…) hortladı. Yeniden bir araya gelen gruplar insan değilim -on beş sene boyunca zıttını denedim. hakkında ne düşünüyorsun? Seni heyecanlandıran Bu nedenle insanların daha fazla kişiyle tanışama- bir reunion oldu mu? yacağım/görüşemeyeceğim gerçeğini anlayacağına Fenriz: Eski albümler gibi tınlayan yeni bir albüm ve saygı göstereceğine inanıyorum, hayatımda gö- yapmaya çalıştıklarında, birden çekindiler ve 1989- rüşmek veya başka bir şey yapmak için zamanım 90 arasında çıkan yeni metal sounduna ihtiyaçları olmayan yeterince insan var, mesela bu röportaj olduğunu düşündüler. Bu onları ruhsuz ve aşırı sıkı- bile gerçekleşmeyebilirdi. Kendimi klonlasam bile cı yaptı. Bu durumda büyük bir istisna Vulcano'nun g*tümü toparlamak için yeterince zamanım olmaz- “Tales From The Black Book” albümüdür, bu al- dı, haha. bümde eski günlerdeki sound'u getirmek için yeter- li cesaretleri vardı, HARİKA! Konserlerden birçok - 2000’li yıllar, Motörhead önderliği bir yanda kalsın, nedenden dolayı zevk almıyorum, en büyük neden yeni rock’n’roll ve punk grupları için de oldukça iyi insanları sevmiyor oluşum. Metal konserlerinde her geçti. Ve buradan görebildiğim kadarıyla bu alanda zaman birisi konseri izlemek yerine, kulağımın di- da en iyiler İskandinav ülkelerinden çıktı. The Hel- binde bana bir şey demek için bağırıyor. Bu neden- lacopters, Backyard Babies, Hardcore Superstar, le, 15 yıldır birçok konserde bulunduktan sonra, Turbonegro, Gluecifer… gibi. Bu gruplar ve genel bu sene sadece dört tane konsere gittim. (Sırada- olarak içinde olduğumuz dönemdeki rock’n’roll ve ki bizim 30-31 Ocak'ta Norveç'te yapılacak Metal punk grupları hakkında ne düşünüyorsun? Merchants Festival olacak, birçok eski güzel grup Fenriz: Bu saydıkların yer üstü gruplar, bu nedenle olacak, Artillery ve Pagan Altar gibi...) Ama grup- çoğunu duymadım. Tabii ki Turbonegro’yu seviyo- lar yeniden birleşip canlı çaldıklarında, en azından rum, birçok sevdiğim şarkıları var ama Just Flesh’i canlı gelen ses her zaman olan ile biraz aynı oluyor, gerçekten beğeniyorum. Şu an desteklediğim ve böylece gerçek hayranlar modern sound ile sürün- dinlediğim aktif gruplar; TOXIC HOLOCAUST, D.I.E., RAMMER, RAM, METALIAN, DISHAMMER, MIDNIGHT, - Bir belgesel olan Metal: A Headbangers Journey’de PYROTOXIC, BLADE OF THE RIPPER, DEVASTATOR (Flo- tüm rock ve metal dünyasını şaşırtan iki röportaj rida), THE NORTH BLUE HEALER, TROUBLED HORSE, yer almıştı, ve Mayhem röportajları. Ger- WITCHCRAFT, HOODED MENACE, KÖRGULL THE EX- çekten bu kadar yüzeysel, bu kadar basit olamaya- TERMINATOR, BROKEN BRAIN (Spa), ABYSSED (Can), cağından emindik Norveç gruplarının ama bu tavrı IN SOLITUDE, AFTER THE BOMBS, BLIND TO FAITH, da anlayamamıştık. 2007’de yayımlanan Once Upon FAUSTCOVEN, BOMBSTORM, BLIZZARD, HELLREALM, a Time in Norway’i izlediğimdeyse fi kirlerini onay- CHEMIKILLER, WHIP, TRENCH HELL, HELLSHOCK, lamasam da bu iki grubun yaptığı açıklamaları çok REPELLENT, SPEED TRAP, CAST IRON, RAZOR FIST, sevdim. İki belgeseli de izledinse bu tavır farkı için SADISTIC INTENT, VULCANO, OBLITERATION, GHOUL ne söyleyebilirsin? CULT, ATOMIC ROAR, HELLISH CROSSFIRE, BANISHED Fenriz: O fi lm için benimle ropörtaj yapıldı. Ama FORCE, SLOGSTORM, ENSLAVED, BLÜDWÜLF, DEATH sonra gördüm ki röportaj yapanlar gerçek yeraltı BEAST, WAR CRIMES, BASTARDATOR, CREEP COLONY, 80’ler metali hakkında pek bir şey bilmiyorlar ve TYRANT (Swe), , CORRUPT, WORLD biraz sansasyon işlerinin peşindeler. Ve bu nedenle BURNS TO DEATH, NEKROMANTHEON, ENFORCER, tabii ki o fi lme karşı hiçbir ilgim yok, izlemedim ve NOCTURNAL, JEX THOTH, DEATHRONER, SONIC RI- asla izlemeyeceğim. Bence insanlar metal dünyasın- TUAL, MÄNIAC, MORNE, ALPHA CENTAURI, DEMON’S da gözlerini değil KULAKLARINI kullansalar daha iyi GATE, DOOMED BEAST, RESISTANCE (Fra), KARNAX, olur, diğer her türlü yaklaşım tamamen pozcu işidir. EVIL ARMY, WITCH (USA), VIRUS (Nor), AURA NOIR, ORCUSTUS, LONEWOLF, THE DEVIL’S BLOOD, FARS- - Darkthrone Black Metal adına çok iyi albümler yap- CAPE, VOMITOR, OLD, DEATHHAMMER, EM RUINAS, tı ve şu anki hâlini de pek çok insan takdir ediyor. SALUTE, THE BATALLION (yeni albümde daha kirli O günlerle artık çok ilgili değilsiniz biliyorum ama bir sound olsun lütfen, haha!), ZEMIAL, GASMASK 2000’li yıllarda o “kara taht” ın sahibi sence kim TERRÖR, EIDOMANTUM ve PORTRAIT. California’dan olabilir? DESOLATOR’u da düşünüyorum ve Yunanistan’dan Fenriz: 1994’ten beri insanlar sandılar ki ben Bur- Omega’da da gelecek var. Bahsettiğin grupların hep- zum, Mayhem veya Darkthrone, Immortal veya si 60’ların, 70’lerin, 80’lerin tarzlarını çalan 90’lar Gorgoroth’tan kopyalanmış tarzları dinlemek istiyo- grupları, 2000’lerle aralarında HİÇBİR bağlantı yok rum. Neden? Ben Motörhead’i kopyalayım ve sonra ve 2000’lere uygun değiller, üzgünüm. Lemmy’nin bir b*k vermesini mi umayım? Hayır. Öy- leyse insanlar ne halt etmeye benim hakkımda bir Sanatçılar RUHLARINDAN BİR ŞEY- LER VERİP, B İRŞEYLER YARATMAK İSTEDİKLERİ için sanatçıdırlar...

şeyler sanıyorlar ve neden bu kadar az sosyal bi- neden olan iki ideadan fazladır. Ama metal dünya- lince sahipler? Sana diyebileceğim şey, bu 90’ların sında bu bir problem değildir, modern plastik so- kopyalanmış tarzlarını çalıp, ona Black Metal diyen und kullanmayı seçen insanlar metalin ruhunu yok kimseyi sallamıyorum. Bu grupların birçokları için ediyorlar, bu bir problemdir. Ve BENİM savaşım bu- ilginç olduğunu anlıyorum ama aynı şekilde onlar da dur. DARKTHRONE modern metal sound’una DÜŞÜK anlamalı ki bunların hiç birisi benim için ilginç de- PRODÜKSİYONLU bir alternatiftir. ğil. Aktif gruplardan sevdiklerim Norveç’ten Faust- coven, Avustralya’dan Vomitor, Chicago’dan Hell- - Online müzik paylaşımı ve MP3 hakkında neler dü- realm ve Almanya’dan Old. Bu gruplarda 90’ların şünüyorsun? etiketleri yok, daha zamansızlar. Bu daha sanatsal Fenriz: Bu konuda güçlü görüşlerim yok. İnanın ya veya başka bir şey değil, ya da gotik veya femi- da inanmayın, albüm satın almak işin anahtarıdır. nen de değil. Hayır, bu grupları seviyorum çünkü bu 2006’dan beri sadece albüm kitapçıklarını yapmak gruplar meşaleyi benim sevdiğim şekilde tutuyorlar, için altı aylık bir dönemi kullanıyorum. (1996-2005 kirli ve çılgın Black Metal stilinin başladığı şekilde arası görsellerle ilgilenmezdim, Darkthrone’un bu yani... departmanında ben görevli değildim.) Albümü alır- ken albüm hakkında önemli bilgiler elde ediliyor. - Dünyaya bir albüm olarak gelecek olsan hangi al- Ama bunun hakkında bir halt vermeyen tarzlar, in- büm olmak isterdin? sanlar müziklerini indirdiklerinde ağlamamalılar. Fenriz: Bonded By Blood, EXODUS. (Adamımsın Fen- Sanatçılar RUHLARINDAN BİR ŞEYLER VERİP, B İR- riz! / Ed) ŞEYLER YARATMAK İSTEDİKLERİ için sanatçıdırlar, bu şekilde başkaları da bundan zevk alır. Bunu başara- - İsrail’in atalarının Hitler tarafından soykırıma mayanlar bu konuda bir düşünceye sahip olamazlar uğratılması gerçeğini ve şimdiki İsrail’in Filistin’i diye düşünüyorum. yerle bir etmesini nasıl ilişkilendiriyorsun? Black Metal’deki yıkıcı tavrın bu tarz bir yıkıcılıkla ilişkisi - Türkiye hakkında bildiğin bir şeyler var mı? Hiç var mı? rakı içtin mi? Fenriz: İnsanlar tehdit edildiklerinde savaşmak zo- Fenriz: Sadece Mezarkabul’u, Türk Pentagram’ı bi- rundadırlar, bu doğanın kuralıdır. Ve bu çatışmaya liyorum. PENTAGRAM’I DİNLEMEYİ UNUTMAYIN! AAYYŞE NNURUR

- Do you think that with Dark Thrones and Black in the studio and therefore have no interest for me) Flags, you completely had achieved the music you i am sure i will go away from it, to fi nd my own wanted to do now? path. Ted’s style is now HEAVY METAL DARKNESS (to Fenriz: i don’t think like that, i don’t ask myself quote PORTRAIT), and i make my own style of: SPE- that question of achievement. We are driven by CO- ED METAL/NWOBHM-PUNK. I have always listened INCIDENCE, a law of nature saying simply “WHAT to EXTREMELY many forms of music, but in metal i HAPPENS - HAPPENS”. It is quite coincidental that prefer the sounds (studio sound) of 1968-1986 for we have now almost the same drum sound as UFO metal, and the STYLES from 1968-1993. Almost all had in 1974 (check the song ROCK BOTTOM) or that of the active metal/rock/punk bands i support play MY songs are often written like the “fast” songs of these old styles with old sound. I am just allergic to DIAMOND HEAD lightning to the nations album from modern sound, i think it’s too easy to like as well. 1980. Basically we mostly have sounds and riffs also, i must obey my own ears and follow what they from 1979-1985 now, but with MANY exceptions. we like. anything else would be betraying myself. (the are not a retro band, we are just playing what we only sin). make. and it’s rather coincidental. - You have been giving labels that will refl ect yo- - In the album, it seems that there is no musical urself and the changes you had to your albums and unity and also, lyrically, there are some changes legal products. NWOBHM was an awesome example compared to the past records.You,gradually,write to that. When I heard the label, Dark Thrones and lyrics that are fi lling the music,moving far from app- Black Flags, what I thought fi rst was it would be a rehension.Musically there are songs that are close punkish album like The Cult Is Alive. “Black Flag”, to Heavy,Thrash and Death Metal, while the songs you know, a term identifi ed with anarchism, and Nocturno had written are more akin to Black Metal. also there was a very heavy punk band with that Do you have an aim to honour the deep rooted me- name, which was a cult and infl uenced many me- tal bands or you already listen to these styles and tal bands.Dark Thrones and Black Flags was more infl uenced by them, do the music you make goes metal album though, but what I will ask is, do you same path with that styles you listen? ever think about that referenced while labeling the Fenriz: We grew up in the 70s and 80s and that is album? the main styles for us. also the way we play. i am Fenriz: Yeah, i knew that all the journalist would not trying to opress, but as a person i AM oppressive as about the band BLACK FLAG which would lead and i will always stray away from the paths in our us to talk about punk. and punk is an UNDENIABLE metal world that is most crowded in the moment. factor in metal, just as heavy blues based rock is. so if old metal becomes very trendy (i don’t think so that’s good to show the roots of the metal tree. so, most people want the PLASTIC MODERN SOUND Because if you cut of the roots, the whole tree will die. I thank you for noticing that DARK THRONES I don’t enjoy concerts because of lots of reasons, AND BLACK FLAGS holds mostly metal music and mainly because i don’t like people. And at metal not punk, so many has just looked at the cover and gigs it’s always someone that shouts in my ears to the title (even journalists) and concluded (even af- tell me something instead of watching the gig. So ter hearing the music) that it’s very punk. but it’s fi nally after 15 years of going to shows, i now only no more punk that KILL EM ALL with metallica. And go to ca 4 shows a year (next one will be our METAL if you analyze our ingredients it is very much the MERCHANTS FESTIVAL in january 30/31 here with same as kill em all - but we end up sounding very many great old bands like PAGAN ALTAR and also the different from 1983 Metallica. But that’s also a co- abovementioned ARTILLERY. But when they reform incidence HAHAHA! and play LIVE... At least live sound is a bit the same as it always was, so that true people don’t have - On the RockHard interview which is tracking thro- to suffer through modern sound. HAHAHAHA. But i ugh the internet, you have a Détente - Recognize don’t care about reunions at all, i never hope for a No Authority record and it is an awesome album. In band to reunite. 2008, the demos of the band were compiled aga- in and also the band is active now. Recently, many - You are becaming a cult metal icon like Lemmy older bands like Onslaught,Whiplash,Seance,Terror day by day. Are you aware of that? Especially with izer,Artillery made comebacks. What do you think your various statements, you show this side of yo- about these reunions? Were there any reunion event urself and you are not a social person like Lemmy that excited you? is... Fenriz: When they try to make a new album like the Fenriz: No, since birth and up to my global underg- old ones, they chicken out and think instead that round metal years in 87 88 and 89 i was not a social they need this new metal sound that most bands had person. but after i got the record deal (the only am- since 1989-90. That makes it soulless and extremely bition i had in life!) i tried to change that. So i spent boring. a big exception from this rule is VULCANO the next 10-15 years to always go out to the pubs in “tales from the black book” album, they had the Oslo rock city and meet THOUSANDS of people. but balls enough to sound just like the old days. GREAT! when the underground was strong again with lots of kids playing the 80s styles instead of the stupid 90s D.I.E., RAMMER, RAM, METALIAN, DISHAMMER, MID- styles and tempos (different ages in the metal world NIGHT, PYROTOXIC, BLADE OF THE RIPPER, DEVAS- is not just typical STYLES, but also typical TEMPOS TATOR fl orida, THE NORTH BLUE HEALER, TROUBLED - i don’t like the typical 90s woodpecker-fast drum HORSE, WITCHCRAFT, HOODED MENACE, KORGÜLL THE styles for instance) i returned to myself. I thank Oscar EXTERMINATOR, BROKEN BRAIN spain, ABYSSED cana- from OLD to make me aware that the underground da, IN SOLITUDE, AFTER THE BOMBS, BLIND TO FAITH, had returned to the 80s styles. ofcourse some bands FAUSTCOVEN, BOMBSTORM, BLIZZARD, HELLREALM, were always true to the 80s, but i am now talking CHEMIKILLER, WHIP, TRENCH HELL, HELLSHOCK, RE- about GENERAL CURRENTS in the underground scene. PELLENT, SPEED TRAP, CAST IRON, RAZOR FIST, SADIS- so i stopped going out completely in May 2005. this TIC INTENT, VULCANO, OBLITERATION, GHOUL CULT, means no meeting people at pubs anymore, and that ATOMIC ROAR, HELLISH CROSSFIRE, BANISHED FORCE, also means not meeting people that came here from SLOGSTORM, ENSLAVED, BLÜDWÜLF, DEATH BEAST, around the world since 1995 to talk about black me- WAR CRIMES, BASTARDATOR, CREEP COLONY, TYRANT tal. and it means not going to shows anymore almost, , NATTEFROST, CORRUPT, WORLD BURNS TO and almost quit dj’ing. Instead i make compilations. DEATH, NEKROMANTHEON, ENFORCER, NOCTURNAL, because i got tired to pick out GREAT music for people JEX THOTH, DEATHRONER, SONIC RITUAL, MÄNIAC, that just drank and talked all over it. Basically i am MORNE, ALPHA CENTAURI, DEMON’S GATE, DOOMED not a social person - i tried the opposite for 15 years BEAST, RESISTANCE france, KARNAX, EVIL ARMY, WITCH - so i now wish that people understand and respect usa, VIRUS norway, AURA NOIR, ORCUSTUS, LONE- that i can’t meet more people, i have enough people WOLF, THE DEVIL’S BLOOD, FARSCAPE, VOMITOR, OLD, in my life already that i don’t have time to meet. or DEATHHAMMER, EM RUINAS, SALUTE, THE BATALLION else, this interview for instance couldn’t be realized. (dirtier sound on next album, please! HAHA), ZEMIAL, Even if i cloned myself, i wouldn’t have alot of time GASMASK TERRÖR, EIDOMANTUM and PORTRAIT. I am to wipe my ass after taking a shit, HAHA. also thinking DESOLATOR from California and OMEGA from sounds promising. Those bands you men- - The years of ‘00s, nevermind the leadership of Mo- tioned are all 90s bands that play styles from 60s, 70s, törhead, were also good for some new rock’n’roll and 80s, they have really NOTHING to do with the 2000s, punk bands.And from what I see here is the best ones and are not typical of the 2000s. sorry! in this fi eld are all coming from Scandinavian count- ries.The Hellacopters, Backyard Babies, Hardcore - In the documentary, Metal: A Headbanger’s Journey, Superstar, Turbonegro, Gluecifer etc...What are your there were two interviews that surprized all metal and general thoughts about these bands and the contem- rock community: Gorgoroth and Mayhem interviews. porary rock’n’roll and punk bands? We were sure that the Norwegian bands shouldn’t be Fenriz: those are overground bands, so i haven’t he- that simple and cursory, but on the other hand, we ard most of them. i like Turbonegro ofcourse, my fave couldn’t really get that attitude. When I have watc- songs are many but i particularly like “JUST FLESH”. hed 2007-released Once Upon A Time In Norway, alt- The active bands i support are: TOXIC HOLOCAUST, hough I did not approve their ideas, I loved the sta- tements they made. If you have watched those two - Imagine that you will come to earth as an album. documentaries, can you compare and explain the Which album you would like to be? attitude differences between? Fenriz: Bonded By Blood, EXODUS. Fenriz: I was interviewed for that fi lm. But i found out that the interview people didn’t know alot abo- - How could you relate the genocide commitment of ut real underground 80s metal, and they were just Israelian ancestors made by Hitler and Israel’s con- after some sensation stuff. So i of course have NO temporary violent actions on Palestinian lands? The interest in that movie and i never saw it and i will destructive attitude of Black metal have anything never see it. I think it would be better if people use with that kind of destruction? their EARS not their eyes in this metal world. any- Fenriz: When people are threatened they must thing else is poser-behaviour. fi ght. I think it’s a law of nature. And it’s more than 2 ides to that confl ict. But in the metal world it’s - Darkthrone made many good albums for Black Me- not a problem, all the people who choose modern tal and also many people appreciate the way the plastic sound that is destroying the soul of metal is band held now.I know that you are not that interes- a problem. And that’s MY war. And DARKTHRONE IS A ted in those days, but, who could have that “dark LO FI alternative to the modern metal sound. throne” in ‘00’s in your ideas? Fenriz: Since 1994 people have assumed that i want - What do you think about online music sharing, to listen to copied styles from Burzum, Mayhem or mp3, etc? Darkthrone or Gorgoroth or Immortal. WHY? Do i Fenriz: No strong opinions about it. Believe it or try to copy Motörhead and expect Lemmy to give not. But buying albums is the key. I use half a year- a SHIT? NO!!! So why THE FUCK does people keep span of time to make the album booklets since 2006 ASSUMING things about me, and have so little so- (i didn’t care much about visuals in 1996-2005, i cial intelligence? What i can tell you is that i don’t wasn’t in charge of that department of Darkthrone give a FLYING FUCK about all those that play 90s in those years). So there’s a lot of KEY informati- copied style and call it Black Metal. I understand on to the album when buying the album. But other that these bands are interesting for many, but they styles who don’t give a fuck about it shouldn’t cry must also understand it is not interesting for ME. when people just steal the music instead. The who- Active Black Metal bands i like is FAUSTCOVEN Nor- le reason artists are artists is that they are willing way, VOMITOR Australia, HELLREALM Chicago, and to GIVE FROM THEIR SOULS AND CREATE SO THAT OLD from . They have no 90s tags, they are OTHERS CAN TRY TO ENJOY. Those who aren’t can more timeless. And it’s not arty or anything either, not have an opinion in this matter, i think. and not very gothy or feminine. No, these bands i like because they HOLD THE TORCH the way i like it -Do you know anything about Turkey? Did you ever and the way it has been held since the beginning of drink “raki”, the traditional Turkish alcoholic drink? dirty insane black style. Fenriz: I only know MEZARKABUL, the Turkish Pentag- ram. DON’T FORGET TO LISTEN TO PENTAGRAM!!! EEMREMRE DDEDEKARGINOEDEKARGINOĞLLUU Onu hepimiz The 3rd And The Mortal’ın uzun kızıl bana taşır. Eskisi kadar yerel müzik etkileşimi yok- saçlı ve güzel sesli vokali olarak tanıdık. The 3rd And tur, müzik endüstriyel seslerden klasik tabanlı mü- The Mortal ile çıkardığı Tears Laid In Earth albümün- ziklere kadar bir çok etkileşim bulundurur. Kari’nin deki hüzünlü vokalleriyle dikkatleri üzerine çeken ve vokalleri ise gittikçe gelişme göstermiş ve yorumu ‘90larda yaygınlaşan bayan vokalli metal gruplarının Tori Amos-Loreena McKennitt çizgisini kendi özgün Doom/ kolunun ilk örneklerinden olan yorumuyla birleştirmeye başlamıştır. Kari bu albüm Norveçli Kari Rueslåtten... Kısa süreli metal müzik ile yine Norveç içinde çeşitli ödüllere adaylık kaza- macerasından sonra kariyerine Pop müzik yaparak nır. deva meden Rueslåtten, şu an hala metal müzik iş- leriyle anılıyor ve solo kariyeri birçok kişi tarafından Mesmerized’dan sonra Kari, albümlerinde daha faz- esgeçiliyor olsa da oldukça güçlü eserler vererek yo- la kontrol özgürlüğü elde etme ve kendi kendine luna devam ettiğini söylemek mümkün... prodüksiyon işlerini halletme arzusuyla Londra’ya giderek birkaç sene prodüksiyon ve stüdyo teknikle- 3 Ekim 1973’te hayata gözlerini açan Kari, ‘90lı ri konusunda çalışmalar yapar. Norveç’e döndüğün- yılların başlarında bazı gruplarda yer aldıktan son- de kendi stüdyosunu kurar ve ardından İsveçli GMR ra, The 3rd And The Mortal’a girer. Grup ile Sorrow Records’a geçerek, 2002 senesinde en güçlü albümü EP’sini ve oldukça önemli bir albüm olan Tears Laid olarak görülen Pilot’u piyasaya sürer. Kari bu albüm- In Earth albümünü yapar. Müzikal açıdan Doom ve de düzenlemelerin tamamen minimalist ve melodiyi Gothic Metal etkisini sonuna kadar gösteren bu iki öne çıkaran yapıda olmaları için çok çaba sarfettiğini albümde de, Kari’nin vokaliyle desteklenen keskin ve aynı zamanda melankolik bir atmosfer yaratmak bir melankoli ve hüzün vardır ve bu nedenle albüm istediğini söylemiştir.Albüm Mesmerized’de ortaya birçok Gothic Metal grubuna örnek olmuştur. Kari, konulan müziği daha da ileri taşımıştır ve çoğunlukla 1994’te The 3rd And The Mortal’dan ayrılır ve Sigurd deneysel bir albümdür. Müzikal çeşitlilik oldukça yo- Wongraven(Satyr) ile Gylve Nagell(Fenriz)’in isteği ğundur, Kari’nin yorumu ise gittikçe güçlenmektedir. üzerine Storm adlı gruba girer. Grubun amacı Nor- Albümden Exile adlı şarkıya klip çekilir ve en bilinen veç halk şarkılarını metal olarak yorumlamaktır ve Kari şarkılarından birisi olur. Kari, Satyr ve Fenriz’den grupta aşırı bir tavır ol- mayacağına dair garanti alır. 1995 yılında Moonfog 2005 senesinde ise Kari dördüncü ve şimdilik en Records’tan grubun tek albümü Nordavind yayınla- son albümü olan Other People’s Stories’i yayınlar. nır fakat son dakikada yapılan bazı değişiklikler ne- Albüm, oldukça deneysel olan Pilot’un tersine daha deniyle gruba tepki gelir. Söz konusu olay, grubun basit ve direkt bir albümdür, fakat müzikalite olarak Oppi Fjellet şarkısına eklediği “...en grusom død til Kari’nin yakaladığı çizgiyi devam ettirir, yoğun et- hver en mann/som ikke hyller vårt faderland...” (a kileşim yelpazesi, melodi ve vokali eşit olarak öne horrifying death to every man/who doesn’t hail our çıkaran bir düzenleme ve Kari’nin tamamen oturmuş fatherland...) mısrasıdır. Özellikle Kari’nin Neo-Nazi vokalleriyle birleştirilmiştir. Albüm, 2007 senesinde olarak yanlış bir şekilde damgalanmasına neden olan remaster edilerek tekrar piyasaya sürülür. olay budur. Kari, bu albümün yayınlanmasından son- Kari, Other People’s Stories’in yayınlanmasından ra birçok kez konu hakkında çok üzgün olduğunu ve beri sessizliğini korumakta... En son iki sene önce Satyr ile Fenriz tarafından aldatıldığını belirtmiştir. Agnes adında bir kız çocuğu dünyaya getirdi ve yeni bir albüm hakkında henüz bir gelişme yok. Storm albümün yayınlanmasından sonra dağılır ve EMRE DEDEKARGINOĞLU Kari, metal müzik macerasına nokta koyarak solo Her ne kadar sadece metal müzik adına yaptığı iş- kariyere yönelmeye karar verir. 1995 senesinde lerle bilinse de solo kariyeri, pop müzik adına ol- Demo Recordings adını verdiği kayıtları piyasa sürer. dukça güçlü albümler içeriyor ve asla atlanmaması Albüm genel olarak kuzey yerel müziklerinden et- gerekiyor. Norveç doğasından çok etkilendiğini belir- kiler taşımaktadır, Kari ise önceki projelerine göre ten Kari’nin Loreena McKennitt, Enya, Björk ve Tori daha çeşitli şekillerde vokal yapar, yer yer Loreena Amos etkili ama özgün vokallerini dinleyebileceğiniz McKennitt’i andıran bir performans sergiler. başka bir proje yok ve solo kariyeri, The 3rd And The Mortal’daki vokallerinden oldukça farklı denebilir. 1997 senesinde ilk albümü Spindellsinn’i Sony Nor- Üzerinde oldukça düşünüldüğü belli olan melodiler- veç aracılığıyla yayınlanır. Albüm tamamen Norveç- le ve üstün vokalleriyle işlediği şarkılar sayesinde, çe sözler içerir, Norveç yerel müzikleri etkisi çok günümüzde sözüm ona pop müzik yapan birçok isim- fazladır, demo kayıdına göre daha tempolu ve yoğun den çok daha üstün bir müzisyen Kari Rueslåtten, fa- Pop müzik etkilidir. Kari bu albümle Norveç’te bazı kat fazla göz önünde olmaması nedeniyle hak ettiği müzik ödüllerine adaylık kazanır. 1998’de ise ikin- ilgiyi görmüyor. Kendisini The 3rd And The Mortal ve ci albümü Mesmerized’i yayınlar. Bu albüm ile Kari, Storm’da takip etmiş ve beğenmişseniz, solo albüm- müziğini daha modernize ederek, daha özgün bir ta- lerine mutlaka göz atın. BBAHAAHA ÖZERÖZER Açıkçası her yıl en iyisiyle - en kötüsüyle albümler veya fi lmler sıralanır, dinlediklerimiz, izlediklerimiz sıraya konur, bu hepi- mizin, dünyadaki bütün ciddi dinleyicilerin, dergi çıkaran tay- faların hemen hemen her yıl yaptığı amansız bir mücadeledir. “En iyi” her ne kadar çetrefi lli bir yola çıkarsa da düşünceleri- mizi bunu yapmaktan da vazgeçmeyiz ve işi heyecana kaptırı- rız, onun için sadece “en dikkat çekici” diyelim ve burada işi yumuşatalım bakalım geçtiğimiz sene neler dikkatimizi çelmiş. Açıkçası bu liste hazırlanırken yurt dışındaki dergi “en iyi” lis- teleri dâhil her bir şeye bakıldı tür/tarz farkı gözetmeksizin… Ve Siyah Beyaz Dergisi’ne uygun olarak hazırlandı… uğradı. Yıllar Axl Rose’u haklı mı haksız mı çıkaracak bunu ilerde göreceğiz ama Guns n’ Roses ismi tabii ki bu yıla damgasını vurdu.

4- JUDAS PRIEST Nostradamus Judas Priest’in dünyanın en büyük kâhinlerinden bi- risi olan Nostradamus’un hayatının derinliklerine kadar inen bu çalışması Heavy Metal dinleyicilerin- ce beğenildi ve etkileyici bir konseptle unutulmaz- lar arasında yer aldı. He- avy Metal dergilerinden de iyi notlar alan bu albüm Halford’un son tokadı olarak nitelendirildi.

1- AC/DC - Black Ice 5- TESTAMENT “Stiff Upper Lip”in üzerinden 8 yıl geçmiş olması ve The Formation of bu sürenin sonunda Brendan O’Brien yapımcılığındaki Damnation “Black Ice” ile sıkı bir geri dönüş albümü dinleten Alex Skolnick dehasının bu AC/DC listenin en başında yer alıyor. Birçok ülkede grupta olması çok büyük liste başı olan bu albüm rock ‘n’ roll’un yeniden yük- bir şans. Yıllar yılı geçmiş selişine tanıklık etmemize yardımcı oldu. Belki bazı ve o kirli thrash soundu dinleyicilerin beklentilerini pek karşılayamamış ola- müziklerinden hiç eksilme- bilir ama bu durum bu albümün büyüklüğünü engel- miş, aynı ciddiyetle, aynı lemiyor. Hayranları aylarca yıllarca bu albümün çı- özveri ile yapılmış kusur- kışını bekledi durdu, hatta grubun konser haberinin suz bir çalışma. ’in yaşadığının en büyük çıkmasını bekleyenler bile çoğunlukta ve bu durum kanıtlarından biri… 2008’e girdiğimizde bu albümün çıkışıyla iyice alev- lendi. Metallica’nın biraz gölgesinde kalma durumu 6- MOTÖRHEAD da olsa AC/DC ismiyle ve albümüyle en başta yer alı- Motörizer yor. Saygı! Lemmy ve Motörhead olma- saydı mutlaka ayakların bi- 2- METALLICA risi eksik kalacaktı. “Motöri- Death Magnetic zer”, yıllara meydan okuyan Metallica’nın bu albümü güçlü bir grubun güçlü bir birçok seveni tarafından albümü olarak dergilerde çok beğenilmiş olmasına yer aldı ve geçtiğimiz yıl Av- rağmen bir kesim tarafın- rupa ve Amerika listelerin- dan da kayıtlarından do- de başarılı oldu. Lemmy’i kimse durduramaz, kimse layı eleştiriye uğradı. Eski de durdurmak istemez. Thrash günlerine kıyısından bulaşmayı deneyen Metal- 7- JON OLIVA’S PAIN – Global Warning BAHA ÖZER lica, Rick Rubin’in yapımcılığındaki “çiğ soundlu” bu Jon Oliva Savatage’ı bir kenara bıraktığından beri albümüyle yılın dikkat çekici listesinin en üstlerinde Trans Siberian Orc- gezinmekte… hestra ve kendi pro- jesiyle ilgileniyor. 3- GUNS N’ ROSES “Global Warning” ilk Chinese Democracy dönem Savatage ya- Çıkışı yılan hikâyesine dö- pıtlarını anımsatır nen bu son Guns n’ Roses nitelikte bir çalışma çalışması soundundan dola- ve gerek dergilerden yı hayranlarını şaşırtmakla gerekse de web site- kalmadı bazı kesimler tara- lerinden tam puan al- fından yoğun eleştiriye de mış durumda. 11- URIAH HEEP Wake The Sleeper Hard Rock ve Progressive Rock tarzındaki çalışma- larıyla efsaneleşen Uri- ah Heep’in bu çalışma- sı sessiz sedasız olarak çıktı ve küçük bir kitle tarafından sahiplenildi. Her birisi çok güçlü rock çalışmalarından oluşan bu nadide albüm lirikleri ve müzikalitesiyle geçti- ğimiz yılın tarzındaki en iyi çalışmalarından birisi olarak gösterildi. Yıllar sonra böyle bir albüm, çok şaşırtıcı!

12- JOURNEY Revelation Melodik Rock ve AOR çizgisinde yer alan 8- OPETH – Watershed Journey topluluğu Plak şirketlerince onlar “Swedish Extreme Progressi- Filipinler’den ithal ve Metal”in kralları. “Blackwater Park” ile başlayan ettiği yeni vokalist değişim kadro değişikleri sonucunda “Watershed” ile Arnel Pineda ile ade- devam ediyor. Bir önceki albüm “Ghost Reveries”in ta ikinci baharını ya- gölgesinde kalsa bile “Watershed” ile Opeth klâsını şıyor. Amerika’daki konuşturmuş durumda. “Porcelain Heart” ve “Heir konserleri çok başarılı geçen grubun son albümü “Re- Apparent” unutulmazlar arasına girdi bile… velation” deyim yerindeyse yeri göğü inletti. 80’lere şöyle bir selam verdik bu albüm sayesinde… 9- ENSLAVED Vertebrae 13- ZERO HOUR – Dark Norveç’in bu bilge fi lo- Deceiver zofl arı “Isa” ve “Ruun” Bu grubun ne yaptığını gibi deneysel albüm- çözebilen var mı? Tek- lerden sonra çıkardığı nik Metal’in geçtiğimiz “Vertebrae” ile King sene Zero Hour’dan Crimson ciddiyetinde- sorulduğu bir gerçek. ki şarkılarıyla Progres- “Dark Deceiver”da Tip- sive sularda geziniyor. ton kardeşlerin 44 da- Boşuna uğraşmayın; ilk kikada neler yaptığını dinlemede onları hiç çözemezsiniz, katman katman dinlemek istiyorsanız incelikle işlenmiş muhteşem bir albüm. buyurun.

10- VOLBEAT – Guitar 14- BLACK STONE CHERRY – Folklore and Gangsters & Cadillac Superstition Blood Southern Rock’ı alın Müziklerinde birçok mü- Hard Rock’a ve oradan zik türünün sentezini ’in müzi- başarılı bir şekilde su- ğine bulayın işte size nan Danimarkalı toplu- Black Stone Cherry. luk her geçen gün yeni İlk albüm çok başarı- hayranlar kazanıyor. lıydı, fakat geçtiğimiz Dinleyenleri şimdiye ka- sene çıkan bu çalışma dar burun kıvırmadı ve ile güneyliler başarıyı bu son albüm müzik dünyasının en iyi çıkışlarından ikiye katladı ve dikkat birisi olarak nitelendirildi. Groove Metal’in son nok- çeken albümler ara- tası olarak ta lanse edebiliriz. sında yer aldı. zünden hala şeytanın bacağını kıramadı ama “” bu senenin eli yüzü düzgün albümlerinden birisi olarak tarihe geçti.

18- R.E.M. – Accelerate “Around The Sun” ile olumsuz eleştirileri ka- bul eden grup “Accelera- te” ile “Document” za- manlarına geri döndü ve Katrina Kasırgası’ndan bahseden şarkılardan tutun da politik yakla- şımlı sözlere kadar Stipe yine yoğun eleştirilerini kimselerden sakınmadı. Müzik ise her zamanki bildi- ğimiz R.E.M.’den farklı ve güçlüydü. “Supernatural Superserious” bu albümden klasikler arasına girdi.

19 - VAN MORRISON 15- EXTREME – Saudades de Rock Keep It Simple “Waiting for the Punchline”dan 13 sene sonra gelen Yılların eskitemediği bu -Portekizce ismi ile- yeni Extreme albümü seven- bir müzisyen. Kimile- lerini şaşırtmakla kalmadı ve küçük bir başyapıt ola- ri onun müziğini sıkı- rak nitelendirildi. Bettencourt’un her zamankinden cı buluyor kimileri de daha ritmik yapıda çaldığı bu albüm “Comfortably onu takdir seviyesinde Dumb”ıyla, “Flower Man”iyle aklımıza kazındı. çok seviyor. Ama ger- çek olan birşey var ki 16- BLACKMORE’S NIGHT – Secret Voyage onlarca belki yüzlerce ve Candice Night’ın birlikteliği hoş müzisyeni etkilemiş bir anlar yaratmaya devam ediyor. Son iki albümdür tek- isimden bahsediyoruz. düze ilerleyen grubun müziği “Secret Voyage” ile bir “Keep It Simple” onun eski dönemlerinden bir kayıt- anlamda kırıldı, Candice Night’ın vokalleri bir parça mış gibi duruyor. Caz, folk ve blues’un harmanlan- geriye, Blackmore’un ması Van Morrison’un ustalık alanına giriyor. “Keep yarattığı müzikalite ise It Simple” “ben kaliteli müzik dinliyorum” diyen din- ön plana alındı ve orta- leyicilerin kapsama alanına girmiş gibi gözüküyor. En ya unutulmaz bir albüm azından dinleyicisini yakalamış durumda. çıktı. “Gilded Cage” sanki Atonement’ın sa- 20- THE BLACK CROWES hil sahnesine soundtrack Warpaint olabilecek derecede gü- Chris ve Rich Robinson zelken “Sister Gypsy” kardeşler aldılar yan- ise bir Blackmore’s larına North Mississip- Night klasiği oldu… pi Allstars’ın Luther Dickinson’ını, şöyle 17- – Tightly Unwound geriye “The Southern “Little Man” ve “What We Have Sown” gibi iki dep- Harmony…” ve “Amo- resif albümden sonra rica” zamanlarına ka- Pineapple Thief iyice dar gittiler ve ortaya içine kapandı ve so- “Warpaint” çıktı. 7 yıl nunda böyle bir albüm sonra gelen bu albü- yarattılar. Kabul, İngi- mü kendi dinleyicileri liz modern progressi- kadar Dickinson’ın takipçileri de dinledi ve bu acılı ve rock müziğini Indie blues çığlıkları kendilerinin başarısı oldu. “Goodb- sularına bulaştırmakla ye Daughters of the Revolution”, “Locust Street” ve görevli bu topluluk yo- Luther Dickinson’ın attığı enfes slide sololu “Movin’ ğun ve On Down The Line” bu albümdeki tepe noktalarıydı. etkileri yü- 21- LAMBCHOP – OH (Ohio) sayılabilecek bu çalışmada aslında çok farklı beste- Nashville’in sakin çocuklarının çıkardığı bu albüm lerde vardı fakat yine de değişik denemelere fazla country, soul ve folk müziği dikkatle birleştiriyordu. girişmediler. Post Rock’ın belki de en iyi toplulukla- Hoş bu albümde de daha önceki çalışmalarında ol- rından birisi. Son çalışması “” duğu gibi bir değişim söz konusu değildi ama “Slip- ise albümü anlayanları uçurmaya devam ediyor. ped Dissolved And Loose” başta olmak üzere diğer besteler çok üst düzeyde geziniyordu. Kurt Wagner 27 – CONOR OBERST – Conor Oberst ve tayfası hiç değişime uğramadan yollarına tam gaz Bright Eyes’dan tanıdığımız Conor Oberst çok beğeni- devam ediyor. Kusursuz bir albüm! len bu albümü Meksika’nın tozlu yollarından geçerek, Bob Dylan, Tom Petty gibi isimlerden feyz alarak ger- 22- TV ON THE RADIO – Dear Science çekleştirmiş. Özellikle Bob Dylan’ın ilk dönem eser- 2000’lerin en ilginç gruplarından birisi belki de. lerini çok anımsatıyor. Sonuç ise; en iyi şarkı yazarlığı ’ın deneysel halini dinlemek öyle çok kolay ol- koltuklarından birisi kendisinin oldu. Albümü baştan masa gerek, zaten bu tarz gruplarda pek ortalıkta sona bir kez dinlemek bile yeterli oluyor. gezinmiyorlar. TV On The Radio “Dear Science” ile neredeyse bütün olumlu eleştiri okları üzerlerine 28- FLEET FOXES – Fleet Foxes geldi ve artık onların ilerde ne yapacağını, nasıl bir Sadece bir ilk albüm, hepsi bu! Fleet Foxes’in ismini albümle geri döneceklerini kestiremez olduk. artık bundan sonra çok duyabilir ve daha da çok din- leyebiliriz. Sanki kendilerine farklı-küçük bir dünya 23- SUN KIL MOON – April yaratmışlar ve oradan bize tınıları gönderiyorlar. Ve Mark Kozelek’in Red House Painters’dan sonra orta- böylece bizde böyle bir müziği ilk defa duyuyoruz. Bir ya çıkardığı kendi projesi. “April” bilindiği gibi Nisan daha böyle bir albümle karşılaşmayabiliriz veya böy- 1’de çıktı ve şaka gibi Kozelek bize hüzün kusmaya le bir şey çıkartamazlar, kim bilir? Onlar Amerika’dan devam etti. Hüznün adresi daha albümün ilk girişinde Seattle’dan geliyorlar. “Lost Verses” ile verildi ve bu 9 dakikalık şaheser sa- yesinde uzun süre diğer şarkılara geçemedik. Hemen 29- PAUL WELLER – 22 Dreams geçenler olduysa bu albümün ne kadar da hissiyatlı Weller’ın bu albümde çalıştığı müzisyenleri saysak bir şaheser olduğunu daha erken anlamıştır. bir sayfayı doldurur herhalde. Robert Wyatt, Noel Gallagher, Steve Cradock gibi isimleri bünyesinde ba- 24- CALEXICO – Carried To Dust rından bu çalışma hemen hemen bütün müzik yayın Calexico Ennio Morricone’den feyz almaya devam organları tarafından takdirle karşılandı ve bize de bu ediyor. Belki de bu etkileşimi en fazla açığa çıkaran albümü dinlemek ve cd player’lardan hiç çıkarma- albüm buydu. Liriksel açıdan en sert Calexico albümü mak düştü. ve bu albümde Iron & Wine ve Tortoise müzisyenleri de kendilerine eşlik ettiler. Geçtiğimiz senenin dikkat 30- BECK – Modern Guilt çekici albümlerinden birisi olmasının sebebi ise ciddi Hayatınız nasıl olursa olsun Beck hep sizinle olsun.:) sözlerine karşın Calexico müziğinden ödün verilme- Bu albüm her yayından çok ilgi görmese de Beck’in mesiydi. Bunu da her zaman ki gibi başarıyorlar. en iyi tınılarını taşıdığı bir gerçek. Bizce “en iyi al- ternatif rock” listelerinin başında gelir gelmesine de 25- MY MORNING JACKET – Evil Urges buradaki listede yukarıdaki “metalci”lere nasıl kök Biraz punk biraz funk ve biraz psychedelic deneysel söktürecek orası mu- country. Olmuş mu? Tabii ki olmuş. Jim James çok amma.:) “Orphans” farklı loop’larla yarattığı “Evil Urges” dünyasında her ve “Youthless” başta şeye yer olduğunu bu albümle kanıtladı. Bugün onlar olmak üzere kısaca jam band’lerin arkasında çalan, şarkılarını tanınmaz “Modern Guilt” iyi bir hale getiren bir topluluk ve onlar artık bugünün en albüm! ciddi doğaçlama gruplarından dahi destek görüyor ve her geçen gün büyü- 31- TINDERSTICKS – yen bir çizgi yakalıyorlar. The Hungry Saw Takdir! “The Hungry Saw” ile klasik Tindersticks 26- geri dönmüş durumda The Hawk Is Howling ve Stuart Staples bütün romantikliğini bize yansı- Değişim olmadan da başa- tarak o eski tarzını bu albümle daha da geliştirdi. rılı olunabileceğini kanıt- Sözler, şarkıların melankolik yapısı ve bestelerdeki layan diğer bir toplulukta orkestrasyonlar çok başarılı. Böyle şarkıların yanın- Mogwai. Önceki albümle- da buğulu camlar ardından dışarı bakıp bir kahve ya rinin sentezi niteliğinde da viski içmek iyi gelebilir, öyle değil mi? :) 32- THE HOLD STEADY – Stay Positive kilerini üzerinde barındırıyor. Adam Duritz yine kendi Pek çok müzik-magazin dergisinin, web sitelerin yok yaşantılarından oluşturulmuş liriklerle karşımıza çıktı saydığı bir grup ve müzik albümü bu. Craig Finn’in ve “Washington Square” ve “On Almost Any Sunday şarkı yazarlığına bir şey denilemez tabii ki ama an- Morning” ile ne olduğunu, duygularını bize açtı. lattığı hikâyeler de en azından birilerimizin dikkatini çekmiştir. Post Rock ve Punk arasında gezinen çizgisi 36- JAMES – Hey Ma ile bu albüm özellikle girişteki “Constructive Sum- Manchester sound geri mi döndü? Evet bir anlamda mer” ile parıldarken diğerleri de sırayla sizi bekliyor. öyle yazabiliriz. “Laid”, Dinlenilmemesi büyük kayıp. “Seven” gibi albümlerle gönlümüzde yer bulmuş 33- OKKERVIL RIVER – The Stand Ins bir grubun son albümü- Okkervil River, Indie Rock’ın yükselen değerlerin- nü onca seneden sonra den… Son yıllarda güzel resimlerle bezenmiş albüm- heyecanla dinlememek lerle karşımıza çıkan bu ilginç grubun bu albümü ön- olmazdı. Biraz politik, ceki çıkardıkları çalışmalara pek benzemiyor. Daha biraz hareketlilik, işte mutlu, daha hareketli bir Okkervil River dinledik bu son James bu! Çok bü- çalışmada ve bizce hiç sakıncası olmadı, çünkü her yük etki yaratamadı ama şarkı, her melodi doğru yerlere gitti, değişimden ka- şarkılar çok iyiydi ve ge- zançlı çıktılar. çen senenin olumlu hanesine rahatlıkla yazıldılar.

37- KINGS OF LEON – Only by the Night Amerika’nın köklerinden gelen Indie Rock grubu kis- vesi altında modern country, southern, caz ve alter- natif öğeleri başarıyla sentezleyip önümüze sundu- lar. Birçok dinleyicinin favori topluluklarından birisi olması boşuna değil, Tennessee’li bu çocuklar müzik dünyasını bir anda esir aldılar “Only by the Night” ile…

38- JOHN MELLENCAMP Life, Death, Love And Freedom “Mainstream Folk Album”! Ünlü ya- pımcı T-Bone Bur- nett ile kotarılan bu Mellencamp albümü adı üstün- de yaşam, ölüm, aşk ve özgürlükten bahsediyor. Bunlar- 34- PORTISHEAD – Third dan bahsederken Bristol, İngiltere. Trip Hop, Electronica. Beth Gib- kendi hikâyelerini bons, Barrow ve Utley. “Dummy”, “Portishead” ve anlatıyor usta. “Longest Day”, “Young Without Lo- “Third”. Bunlar elbette birçoğumuzun hayatının an- vers” ve “Troubled Land” bu albümdeki en iyi ça- lamlarından bir kaçıdır. Onca zamandır beklenen bir lışmalar. Bunları dinlemeyen bünye kalmasın diyerek albümdü ve geçen sene kendilerinden beklenen bir Mellencamp stilinin ne kadar çok müziğe katkı sağ- değişimle karşımıza çıkıverdiler. Gibbons her zaman ladığını bu albümden anlayabiliriz diyorum sadece. ki gibi iyiydi, şarkılar klasik Trip Hop/Portishead ka- Hepsi birer birer yaşamı anlatan türkülerdir. lıplarına biraz uzak kalsa da hepsi de birer canavar- dı. 39- BLIND MELON – For My Friends Amerikan Rock’ın saygı duyulması gereken bir di- 35- COUNTING CROWS – Saturday Nights & Sunday ğer topluluğu da Blind Melon. Shannon Hoon’u acı Mornings bir olayla kaybeden grupta vokalleri Travis Warren Günahlar ve üzüntüler üzerine kurulmuş iki bölüm- devralmış durumda. 12 sene sonra gelen bu yepyeni den oluşan bir Counting Crows başyapıtı. “Saturday albüm Blind Melon sevenleri tatmin etmiş durumda Nights” daha çok güçlü “rock” şarkılardan oluşurken ve albümün ilk şarkısı da -“For My Friends”- sanırım “Sunday Mornings” ise akustik western tınılı folk et- yaşanılan acıyı çok iyi özetliyor. 40- SNOW PATROL – A Hundred Million Suns de çok başarılı bulundu bu albüm. 2008’in beklenen R.E.M.’in yeni yapımcısı Jacknife Lee ile çalışan pop albümlerinden birisiydi ve Alanis hareketli şarkı- Snow Patrol dinleyicileri ikiye bölen bu albümle as- larla ve video kliplerle adından söz ettirmesini bildi. lında iyi bir çıkış yakaladı, listelerde de başarılı bir grafi k çizdi. Güçlü pop ve alternatif şarkıları sevenler 44- MARTIN ORFORD – The Old Road kaçırmasın diyerek Snow Patrol’u dikkatle izlemenizi Neo-Progressive rock grupları IQ ve Jadis’de yer almış öneririz. deyim yerindeyse “çıtayı epey yükseltmiş” bir isim Martin Orford. Bu listede yer almasının sebebi ise bu 41- GAZPACHO – Night albümüyle klasik progressive rock dinleyicilerini ters 2008’in sürpriz isimlerinden birisi kuzey ülkelerinden köşeye yatırması ve adından epey söz ettirmesidir. geldi. Gazpacho yeni türeyen Porcupine Tree, Pure “The Old Road” bünyesinde gibi klasik Reason Revolution benzeri gruplardan bir tanesi. bir ismi de barındırıyor ve albüm folk tınılarıyla be- “Night” ile progresif rock sevenleri şaşkına çeviren raber mükemmelliğe ulaşıyor. Geçtiğimiz senenin üç grubun hayranları da günden güne çoğalıyor. Beste beş kaliteli prog rock albümlerinden biri. aralarına gibi bir enstrümanı yerleştirip yürek- leri dağladılar ve bir hüzün seli meydana getirdiler, 45- – Who’s The Boss In The Factory? helal olsun! “Massive Illusion”ı mutlaka dinlemelisi- Progressive Rock’ın ailesinden çık- niz. mış mükemmel bir topluluk. 70’lerin Deep Purple tı- nıları, caz, fusion ve klasik müziğin buluşmasından 42- THE PRETENDERS doğmuş bir albüm karşımızdaki. Çok uzun melodi Break Up The Concrete pasajları, epik öğelerle süslemeler, bütünüyle bu al- Punk, folk ve country’i iyi bümde buluşmuş. 19:30 dakikalık “Send a Message harmanlayan rock top- From The Heart”ın hatırına bile alınabilir ve keyifl e luluklarından, 80’lerin dinlenebilir. Geçtiğimiz sene çoğu Prog Rocker’lar bu kalburüstü gruplarından albümü konuşuyordu. birisi The Pretenders. Onların bu son kaydı da 46- BLITZEN TRAPPER – Furr 80’lerdeki çalışmaları- Blitzen Trapper nı çokça anımsatıyor. 2000’lerin başlangı- Geçtiğimiz senenin en cından beri var olmuş başarılı çalışmalarından birisi de onlardan geldi ve Amerikalı Indie Rock hayranlarını küskünlüğe uğratmadılar. grubu. Deneysel olan şarkılarında gizli olan 43- ALANIS MORISSETTE – Flavors of Entanglement bir şeyler gizli. “Wild Biz dinledik ve başarılı bulduk. İlk dinleyişte alışmak Mountain Nation” Indie zor olsa da Kanada’nın başarılı ismi her albümünde ailesi içerisinde saygın bir ya da iki şarkıyı dilimize dolayıveriyor. Bir önceki bir yere sahip ve gru- albümüyle arada 4 yıl oynamasına rağmen listelerde bun son albümü “Furr” ise bu başarısını ikiye katlıyor. Indie Rock’ın belki en arasında geçtiğimiz sene çok konuşuldu ve bu albü- üstlerinde gezinmiyorlar fakat sessiz ve derinden ge- mün konukları ise Eric Clapton, Eric Johnson, Robben len bir yapıları olduğu gerçek. Ford ve Mark Knopfl er gibi isimlerdi. Bu çalışma da country, blues ile harmanlanmıştı ve defalarca “din- lemeye doyulamaz” derecede bir his kaplıyordu içi- nizi… Müzik bu olmalı!

50- SUSAN TEDESCHI – Back To The River Senenin daha son zamanlarında gelen mükemmel ötesi bir blues/soul albümü. Bu çalışma blues se- verler tarafından me- rakla bekleniyordu ve daha önce The Black Crowes, Madrugada, Primal Scream ve Tom Petty ile de çalışan yapımcı George Dra- koulias bu albümün patronuydu. Sonuç ise tek kelimeyle “ku- sursuz”! Tedeschi’nin soul ve caz vokalle- rine çok iyi gidebilecek derecede iyi bir vokali var, bunu da bu albümünde çekinmeden sergilemiş. 47- BRIAN ENO & DAVID BRYNE – Everything That Happens Will Happen Today Bu iki dost yeniden buluşur da adından söz ettirmez VE DİĞERLERİ… mi? Müzik dünyasında böyle buluşmalar çok etkileyici performans durumlarının yaşanmasına sebep olabi- - RAZORLIGHT – Slipway Fires liyor. Gospel müziğini folk ve elektronika ile buluş- - KAISER CHIEFS – Off with Their Heads turmakta bu ikilinin göreviydi ve geçtiğimiz sene bu albüm adından çokça söz ettirdi. Dinleyenler müzik - THE MARS VOLTA – The Bedlam In Goliath dinledi, dinlemeyenler ise bir yerlerden bulup keyfi ni - THE MOUNTAIN GOATS – Heretic Pride çıkarmalı… - WHITE LION – Return Of The Pride - WHITESNAKE – Good to Be Bad 48- KLAUS SCHULZE & LISA GERRARD - ALKALINE TRIO – Agony & Irony Farscape Birisi Tangerine Dream ve solo albümlerle elektro- - TESLA – Forever More nik müziğin tanımını - WE ARE SCIENTISTS – Brain Thrust Mastery yapmış bir müzisyen, - RAZORLIGHT – Wire to Wire diğeri ise Dead Can - SUPERGRASS – Diamond Hoo Ha Dance’in her şeyi di- - THE BLACK KEYS – Attack & Release yebileceğimiz Lisa Gerrard. Durum bunu - JOE SATRIANI – Professor Satchafunkilus and the gösterirken geçtiğimiz Musterion of Rock senenin en güzel bu- - ELVIS COSTELLO – Momofuku luşmalarından birine - BON IVER – For Emma For Everago daha tanıklık etmişti müzik dünyası. Lisa - SIGUR ROS - Með suð í eyrum við spilum endalaust Gerrard vokalleriyle - THE SUBWAYS – All or Nothing “Liquid Coincidence” bölümlerinden oluşan albümde - MARILLION – Happiness Is The Road Schulze’yi bir parça geride bıraksa da bu albüm Spa- - TRACY CHAPMAN – Our Bright Future ce müziğin son zamanlardaki çıtasını belirledi. - DIDO – Safe Trip Home 49 – SONNY LANDRETH – From The Reach - PORTUGAL.THE MAN – Censored Colors Slide gitarın tanımını yapmış ve “sağ parmak” tekniği - WILLE NELSON AND WYNTON MARSALIS – Two Men ile birçok gitaristin ulaşmak istediği yere ulaşmış bü- with the Blues yük bir müzisyen. “From The Reach” blues albümleri MMELELİS SARILARSARILAR YAKINDAKİ SES ya aittin. Medeniyet zamanları sana göre değildi. Bir Hikayelerde böyle anlatılmamıştı ki! Hani nerede kadın-çocuktun sen inatçı ve anaç. Bu yüzdendir ki beyaz ışık? Hani nerede beni karşılayacak insanlar? siyahların arasında “beyaz bir leke” idin dışlanan si- Sıkıcı, renksiz kapalı bir kutu burası. Hiçbir şey yok. yah rengi korumak için çığlıklar atan. O Siyahi çığ- Kendimi de hissedemiyorum. Sanırım ben de yokum. lıklar milyonlarca insanın kulağından silinmedi hala Bir sıkıntı var dolaşıyor etrafta ve ben de burada fi - dönüyor ordan oraya… Birkaç genç Woodstock’taki güranım: yanda oturan kişi. İyi ki bir öldüm- o yine sevimli-sarhoşluğundan, bazıları Festival Express’teki iyiymiş- ölüm yine mi gelse diye bakınıyorum bir o kadınsı hallerinden.., albümlerinden bahsediyorlar yana bir bu yana. Daha sonra fark ediyorum mor nok- Janis. En çok da “Pearl”den… İntihar mektubu gi- tayı. Fark ettikçe büyüyor gözümde . İyicene dikiyo- biymiş, parçalardan parça yaratmışsın, hayatına kim rum gözlerimi daha da büyüyor benim kadar oluyor, girdiyse onların bir şarkısı olmuş. Anneleri olmuşsun o şiştikçe taban da mavileşiyor bulutlar bir kolluk onların, “Tell Mama” diye bağırmışsın. Hayatlar ötesi mesafemde, mor top ışık saçmaya başlıyor. Yerini de- uzaklıktan bile kollarınla kaplamışsın. ğiştiriyor ve bir el görüyorum. “Tanrının insanoğlu- nun eline uzanan eli mi bu?” diye durup düşünürken, Pasifi k’teki balıkların şarkı söylediğine inanıyorum eldeki Olmeca kafamı iyice karıştırıyor. Tanrı bana artık. Küllerinle beslemişsin onları, sen yine doğaya tekila uzatıyor. Bir kıvırcık saç tutamı görüyorum ait olmuşsun Janis, akılsız kurtçukların yerine bilge gözlerim kamaşıyor. Ve evet beyler bayanlar beni balıklara yem olmuşsun. karşılayan iki melek falan değil, gururla söylerim ki: Janis Joplin. DIŞ SES her zamanki gibi size şükrediyordum Sevgili tanrı. Ja- Olanca gülümsemesiyle bakıyor bana. İçten içe ko- nis yine bulutunun üzerine yaramazlık yapmaktaydı nuşmaya başlıyoruz. “Burada havalar iyi, düşünmeye aramıza yeni geleni de almış yanına açmışlar teki- zamanım kalmıyor, yalnız meleklerden sıkıldım, mu- lalaları. Bir sohbet bir sohbet… Şarkılar söyledi Ja- hafazakar çiçek çocuklara kim katlanabilir ki?” diyor. nis. Birkaç dakika sana şükretmeyi unuttuysam affet Gülüyorum “Haklısın. Ama biz nerdeyiz?” beni. Janis’i dinliyordum. Dalmışım. Bir de bir mesaj iletmemi istedi size : “I Need A Man To Love” “ Araf gibi bir şey herhalde. Yalnız oturmayı tercih Sonra bir gökkuşağı çizdi gökyüzüne göz kırptı ve mor MELİS SARILAR ettiğim bulut işte burası. Cehennem mi cennet mi bir ışıkla kayboldu. Yine mor güneş oldu o sevgili tan- bilemem.” rım, yaşayanların aklından çıkmamak için…

ARADAKİ SES DİYALOG Yeterince uyuştun mu Janis? Yeterince eğlenebildin “İsmini biliyorum: Janis! Ama sen kimsin?!” mi? Tadına varabildin mi yaşamanın? Bir nefesini bile ziyan etmedin değil mi? Zaman geciktiricilerinin ara- “Kendimin kurbanıyım” sında tiyatral bir şekilde boğulmuştun… Haklısın pek de doğru değildi seni bir yerlere tıkmak. Sen doğa- -ÇIKIŞ- BBAHAAHA ÖZERÖZER

Tıpkı bir soluk fotoğraf karesine bakar gibi. Müziğin ne his- önemi de “” ismiyle yayınlanan ilk Mogwai EP’sinin settirdiğini sesli bir şekilde tam anlamıyla tanımlamak zor piyasaya çıkmasıydı. , Brendan O’Hare, olsa da içimizde hapsettiğimiz bu hissiyatı bazen tek bir ve ’den oluşan kadrosuyla cümleyle aniden ortaya çıkarabilme gibi bir özelliğimiz hep Mogwai, ilk albümü olan “Young Team”i ise yine 1997’de vardır. Bazen de dinlediklerimiz hissettiklerimizi tıkar boğa- beğenilere sundu. Post enstrümantal rock’ın en iyi ürünle- zımıza, oradan bir türlü çıkamaz, özgürleştiremez kendisini. rinden birisini piyasaya süren grubun bu albümü çiğ soundu Öyle bir yer düşünün ki ulaşılmaz olsun, öyle bir boşluk dü- ile dikkatleri üzerine çekmekte gecikmedi. Daha yeni yeni o şünün ki bulutlar gelsin sarmalasın ve öyle bir kıyı düşünün dönemlerde ilerici müzik akımlarına dahil edilen Post Rock ki o sert dalgalar yüzünüze çarpsın. Ve bütün bu duyguları akımının Tortoise, Labradford, Sigur Rós ve Godspeed You bir anda tattırabilecek birçok melodi düşünün ki hayatınıza Black Emperor ile birlikte en iyi topluluklarından birisinin bir fon olabilsin. Bulutlu ve soğuk iklimin kaotik insanlarını Mogwai olacağı daha ilk albümden belliydi. Başlangıç hata- buluşturan bir müzik bu, belki dinledikten 40 dakika sonra sız ve başarılıydı. “Young Team”in birde konuğu vardı ki; o size katarsis yaşatabilir ya da o sert dalgalarla boğuştura- da geçtiğimiz senelerde dağıldıklarını açıklayan bilir, onlar kendilerini mutlu ve eğlendirici insanlar olarak grubunun üyesi ’tı. Albüm bir kenarda dursun tanıtadursun biz ise hayata dair bu iç burkan notalara de- Mogwai müziğinin “gitar temelli” olduğu apaçık belli olu- rinlemesine süzülelim… yordu. Gitar melodisi ve rifl erinin üstüne deneysel bir ta- kım düşünceler katan grubun minimalist yapısı da bir diğer Mogwai bugün Godspeed You Black Emperor ve Sigur Rós önemli özelliğiydi. Rahatsız edici karmaşık “Katrien” melo- ile birlikte Post Rock’ın en çok bilinen üç grubundan biri dileri, sentetik konuşma bölümlerinin bulunduğu “Tracy”, olarak kabul ediliyor. ’da kurulan ve 1995 yılında aniden patlayan ve sarsan “” ve 16 dakikalık bir temelleri atılan topluluğun ileriki zaman içerisinde oluştur- Mogwai klasiği olan “”, “Young Team” duğu (1996–1997) materyalleri yıllarında gün ışığına çıkar- albümünün temel taşları sayılabilir. Hatta albümden sonra ması “Ten Rapid” adlı derleme albüm ile oldu. Bu topla- “Mogwai Fear Satan”ın remiksini de çıkarmışlardır. Bu al- ma albüm fi kri ile birlikte grup ileri de birçok müzisyen ile bümden sonra gruptan davulcu Brendan O’Hare ayrılıp ve çalışmalarda bulunacağının, şarkılarının remiks hallerinin, yerine geçer. fi lm-belgesel müziklerinin, single’ların EP’lerin ve çok sev- dikleri şarkıların cover versiyonlarını yayınlama düşüncesini Mogwai’nin bir sonraki durağı “”dı. Daha destekler nitelikte olduğunun da sinyallerini verdi. Zaman önce ile çalışan grup bu sefer de Mercury Rev ve içerisinde görüldü ki Mogwai’nin bu tutumu kendilerini Sparklehorse’dan tanıdığımız ’ı yapımcı kol- haklı çıkardı ve gerek fi lm-belgesel sektöründe ve müzik tuğuna oturttu. İlk dinlenildiğinde pek güçlü etki veremeyen dünyasında bir dolu iyi isimle çalışarak şarkılarının remiks bu albüm bir önceki “Young Team” kadar güçlü ve karma- hallerinden tutun da cover şarkı söyleme çılgınlığına dek şık değildi, hatta bestelerde o kadar düzleşme görülüyordu her alanda kendilerini gösterdiler. 1997 yılının bir anlamda ki bu çok eleştirildi. Dinleyiciler albümün ismine bakarak bir umutsuz pas beklemişti ama beklentiler boşa çıktı. Ama ları da bünyesinde barındırıyor. Öyle çok fazla incelemeden albümü beğenen diğer bir kitle de mevcuttu, onlar ise ka- grubun bir sonraki faaliyetlerine göz atmak istersek … ramsarlığı bırakıp kendilerini “Come on Die Young”a teslim etmişti bile. “Punk Rock” albümün ağır bir açılış çalışmasıy- MUTLU İNSANLAR İÇİN MUTLU MÜZİK Mİ? dı. Şarkının derinlerinde ’ın Punk Rock hakkındaki görüşleri Mogwai müziğiyle etkileyici bir biçimde veriliyor- Yıl 2003’ü gösterirken Tortoise yıllar öncesinde “Millions du. “Cody” ise bir diğer farklı çalışmasıydı Mogwai’nin. Far- Now Living Will Never Die”ı çıkarmış, Sigur Rós ise “( )” al- kı ise şarkı yapısının iyimserliğinden ileri gelmekte… Belki bümüyle tüm dünyada eşi ve benzeri olmadığını kanıtlamış- de bu yüzden bu tarz besteler yüzünden albüme olumsuz tı. Post Rock kulvarında Mogwai’nin “Happy Songs for Happy eleştiri gelmiş olabilir diyorum. Bu çalışmada Mogwai’nin People”ı tüm zamanların en iyi çıkışlarından birisi olarak çok sevdiği müzisyenlerden Arab Strap’ın Aidan Moffat’ına değerlendirildi ve yukarıdaki grupların en iyi albümleri gibi öykünerek yazdıkları “Waltz for Aidan” bir diğer ilginç çalış- “Happy Songs for Happy People”da onların buraya kadar ma olarak gözükmekte… Albümde “Kappa” ve “Ex-Cowboy” ki en iyi hanesine yazıldı. Mogwai üzücü, depresif sınırlara gibi uç besteler yanında “Christmas Steps” gibi enstrüman- adım attırıcı bir müzik yapıyor orası kesin, bu düşünceler- tal müziğin tepe noktalarından bir çalışma da mevcut ki bu de bu albümle iyice onaylandı. “Hunted By a Freak” deyim albümle beraber insana farklı deneyimlerde yaşatıyor. Top- yerindeyse kült bir açılış şarkısı. Yer yer yükselen yapıya lama albümlere yine devam eden grup 2000 yılında sanki bir karşılık gitarın o sakin ama rahatsız edici tınılarını üzerinde albüm baskısı gibi duran “EP +6”yı çıkardı. “Stereo Dee” ve taşıyor. “Moses? I Amn’t” ise Mogwai’nin şimdiye kadar de- “Stanley Kubrick” albüm kayıtlarındaki çalışmalar gibi ilgi nediği en iyi ambient işlerden birisi olarak gözüküyor. Şarkı- çekti. da kullanılan ise hüznü tarif etmekte gecikmiyor. “Kids Will Be Skeletons”ın durgun yapısı huzurla karışık bambaşka Mogwai’nin üçüncü durağı “Rock Action”dı. Sıra dışı olmaya duygular yaşatmakta sanki. Sanırım Mogwai müziğinin ta- hazırlanan bir grubun albümüne böyle basit bir isim vermesi rifi de bu olmalı ama bunu da her seferinde deneysel bir şaşırtıcı. Hoş, albümden beklentiler o kadar da iyi değildi. O şekilde yapsalar daha iyi olacak gibime geliyor. “Killing All güzelim gitar tınıları gitmiş, o psychedelic hava kaybolmuş, the Flies” vokal efektlerine rağmen sinematografi k yapıyı yerine daha basit rifl erle kotarılan açık bir gökyüzünde din- da beraberinde barındırıyor. Böyle ambiyanslara bu albüm- lenebilecek rahatlıkta bir albüm çıkararak sevenlerini ikin- de çokça rastlıyoruz. “Boring Machines Disturbs Sleep” ise ci kez şaşırtmıştır topluluk. Bu düşünceyi ilk iki albümdeki albümün en yorucu yolculuklarından. Siren seslerini anım- müzikal yapıyı bu albümle karşılaştırarak yapıyorum. Ama satan, rahatsız edici temasına rağmen vokallerin oldukça iyi bir yandan da şöyle düşünülebilinir: Mogwai günden güne duyulabildiği, sizi derinlere dek götürebilecek aşmış Mogwai kendini geliştirebilen bir topluluk olarak çok farklı düşünce- eserlerinden birisi. Yorucu olmasının sebebi ise bana göre BAHA ÖZER lerdeki yapımcılarla bu işi en iyi şekilde tamamlayıp yoluna zor dinlenilebilirliği olacaktır. “Ratts of the Capital”ın gitar devam etmek düşüncesini de taşımış olabilir. Ve belki de tonlarının yarattığı sevinçli bir hava söz konusu ama baslar bu albüm sanıldığı kadar vasat değildir. Beklentiler farklı ile birlikte sanki bu hava dağılıyor, üzgün hale bürünüyor olduğu için objektif bir şekilde düşünememek gerçeği şöy- bu enstrümantal çalışma. Hafi ften tonların sertleşmesiyle le dursun albüm her şeye rağmen ilgiyi hak ediyor. Çünkü Explosions of the Sky melodilerini anımsatan sertliklere dek iki albüme de benzemeyen bir çalışma karşımızda duruyor, uzanıyor bu eser. Sadece birkaç nota üzerinden giden sakin Mogwai ise ilerici yapısıyla demek ki her albümde farklı tı- bir beste olan “Golden Porsche”de ise piyano başrollerde nıları kulaklarımızda dolaştıracak, bu sebeple bu negatif geziniyor. Mogwai müziğinin “gitar eksenli” olmasından do- düşünceleri pozitife dönüştürmek gerek diye düşünüyorum. layı arada böyle piyanoyu ön plana almaları da albümdeki Mogwai’nin ilk iki albümüne göre daha yalın olan albümünde ilginç maceralardan oluyor kesinlikle. Aynı durum bir son- saf gitar melodilerini dolambaçsız, anti-deneysel bir şekilde raki “I Know You Are But What Am I” için de geçerli ama kulaklara sunduğu bir gerçek. Bunun yanında ise albümdeki bu çalışmada yer yer sample’ların yarattığı etkiyi kolay ko- besteleri tek tek incelediğimizde şöyle bir sonuca varıyoruz lay üzerinizden atamıyorsunuz. “Stop Coming to My House” ki bu albüm gerçekten de iş yapar. Başarılı bir açılış şarkı- ise bu albümün kapanış çalışması. “Happy Songs for Happy sı “Sine Wave”in yanında o kadar naif besteler var ki… “2 People”ın piyasaya çıktıktan sonra müzik eleştirmenleri Rights Make 1 Wrong” ya da “Take Me Somewhere Nice” tarafından beğenilmesi öyle çok şaşılacak bir olay değil. böyle değişik, düz, ama ruh halinize göre değişebilen yapı- Önümüzde çok başarılı bir albüm durmakta, deneysel yak- laşımları bu albümde pek öyle etkin bir şekilde kullandıkları nı açıklamakta o kadar zordur. “The Hawk is Howling” diğer söylenemez ama bu çalışma hakkında öyle bir gerçek var bütün albümlerinin bir sentezi niteliğinde duruyor. Bunu çok ki o da çoğu Mogwai dinleyicisinin kabul ettiği bir düşünce fazla değişime uğramadan arada bir farklı denemeler dene- olan “Mogwai’nin en iyi işlerinden birisi” olduğu gerçeğidir. yerek ulaşan topluluğun bu albümü de bence çok başarılı. Çünkü çok cesur bir grup var karşımızda, ne yaptığını çok 2006 senesinde Post Rock mevzusunda bir Gregor Samsa iyi bilen, yanlış anlamaya çok müsait ama onların müziğini gerçeği ile karşılaştık. “55:12” adlı bu çalışma, o sene çıkan anladıktan sonra da takdir etmemizi bekleyen bir topluluk. Mogwai’nin “Mr.Beast” albümüyle birlikte en sevilen albüm “The Hawk is Howling”i Songs:Ohia ve Arab Strap yapımcısı olmayı başardı. Explosions in the Sky ve Sigur Rós albüm Andy Miller ile kotaran Mogwai daha ilk şarkıda boğazımız- çıkarmadığı için bu boşluktan yararlanan bu iki topluluk o da bir yumru oluşturuyor. “I’m Jim Morrison I’m Dead” tek sene kariyerlerinin en iyi ürünlerini ortaya çıkardılar. Mog- kelimeyle “korkunç” bir çalışma. “3:56”. saniyeden sonra wai daha önceki çalışmalarından daha güçlü yapıdaki “Mr. başlayan o tuşlu melodilerini şarkıyı karartmak için koy- Beast” albümünde deneysel sınırları zorlamakta gecikmedi- muşlar sanki. “Requiem for A Dream” fi lminin herhangi bir ğini bu albümle vurguladı. Albümün içindeki her çalışma bir bölümüne rahatlıkla konabilecek derecede rahatsızlık veri- Mogwai klasiği gibi duruyor, gözleri dolduruyor sanki. “Auto yor. Bu tarz yapıyı defalarca sergilemelerine rağmen fark- Rock” ve “Glasgow Mega-Snake” arka arkaya çok iyi ikili lı noktalarıda aralara yerleştirmekten çekinmiyorlar. İşte olmuşlar gibi albümü sürüklemeye hazırlıyor dinleyicileri. Mogwai’i anlamamıza yarayacak ipuçlarından bir tanesi. “Acid Food” ise yine bilindik depresif duyguları yaşatıyor. “” keza öyle bir çalışma. Sentezi ilk önce veriyor- “” ve “Team Handed”da bu albümdeki lar ve daha sonraki dinlemelerde müziğin katman katman gidişata en uygun eserler olarak gözükürken “Friend of the yerleştirilmesinden dolayı alttaki sesler bir bir yukarı çıkı- Night”da daha önce bahsettiğim piyanoyu başrole soyundur- yor ve şaşırmaca oyunu oynuyorsunuz, Mogwai dehasının su ma olayı gerçekleşiyor ve başarılı oluyor da... “Folk Death yüzüne çıktığı bir albüm olarakta bakabiliriz bu çalışmaya. 95” ve “We’re No Here” adlı çalışmalarla da bugüne kadar “Danphe And The Brain” ve “Local Authority” depresif sı- ki belki de en dibe çekici bestelerini dinletiyor bize Mog- nırlarda gezinen iki Mogwai klasiği olmuş durumda. Barry wai. Aynı yıl Darren Aronofsky’nin “The Fountain” adlı fi lmi Burns’ün ortaya çıkardığı o derin atmosferi bu iki çalışmada için Clint Mansell ve Kronos Quartet ile çalıştılar. Ve daha da çok rahat hissediyorsunuz. “The Sun Smells Too Loud”da sonra senenin sonuna yaklaşırken Fransalı futbolcu Zinedine sample’larla ortaya çıkarılan, gitarın yarattığı sürreal et- Zidane için çekilen belgesel bir fi lm için müzik bestelediler. kiye rağmen huzuru yakaladığınız bir beste olarak açıkla- “Zidane: A 21st Century Portarit” adındaki bu soundtrack yabiliriz. Bu albümdeki en ilgi çekici beste ise “I Love You, albümünde gerek deneysel gerekse de sade bestelerle adla- I’m Going To Blow Up Your School” olarak gözüküyor. Çoğu rından oldukça söz ettirdiler. 2007 yılını yeni albüm hazırlık- Mogwai dinleyicileri bu albümden bu çalışmayı çok sevdi. ları için geçiren Mogwai 2008 yılında yine oldukça tartışma “Scotland’s Shame”, “The Precipice” ve “Kings Meadow”da yaratacak yeni albümü “The Hawk is Howling” ile dinleyici “The Hawk is Howling”i olumlu derecede düşündüren “iyi” karşısına çıktılar. Bugüne kadar ki her albümünde aşağı yu- besteler. karı bir değişimi uygulayan bir Mogwai bu albümünde tam orta safhada yer alıyor. Albümdeki şarkıları bir bir dinledi- Kış müziği mi yoksa Sonbahar müziği mi yapıyorlar bir türlü ğinizde kimi zaman değişim yarattıklarını düşünüyorsunuz karar veremediğim bir grup olan Mogwai, bana göre sadece ama bir diğer düşünce de müziklerde ve bestelerde değişim “insanı derinliğe götüren”, “insanın boğazında koskoca bir yaratmadan ilerlediklerini ve vasat bir albüm çıkardıkları- yumru oluşturan”, “uzak diyarların kendine uzak insanla- nı da düşünmeden edemiyorsunuz. Bu noktada bir düşünce rını”, “gözyaşına boğan o dolu melodilerin yarattığı acıyı” değer kazanıyor, o da Mogwai’i anlamaya çalışmak. Bu grup anlatan “insanın düşüncelerini özgürleştiren” soğuk iklimin hakkında yazı yazmak ne kadar zorsa onları incelemek ve bence sıcak insanlarının yarattığı bir topluluktur. Onlar Mog- şarkılarında ne bulunduğunu, bu besteleri neden yaptıkları- wai. Glasgow İskoçya’dan…

EERDEMRDEM YABAYABAŞ

Ayreon isimli uzun boylu abimizin Yüklü malzemeye gelelim. Arjen yaklaşık 12 yıldır rock uzun zamandır devam ettirdiği bir nevi all-star çalışma- operaları yazan ve her seferinde yeni birşeylerle gelmeye sı... Keza 01011001 yedinci albümü olarak karşı- çalışan bir deha. Dile kolay her seferinde farklı bir ürün mıza çıkmıştı bu yıl içerisinde... ortaya koyabilmek kolay birşey değil. Arjen’in bir başka özelliğiyse kural olarak daha önce çalıştığı enstrumentalist Bu albümle önceki Ayreon albümleri arasında ciddi fark- ve vokallerle bir sonraki albümde çalışmaması idi.Geçmiş lılıklar var.Birincisi bu albüm daha önceki tüm Ayreon zaman diyorum çünkü bu albümde bu kuralını yıkmış ve albümlerinden daha sert bir noktada duruyor.Vokal iniş daha önceden çalıştığı müzisyenlere de yer vermiş. çıkışları davul ve ritimler en fazla progressive rock dinle- yebilen ve Ayreon’un o yönünü seven insanlar tarafından Arjen bu kadar müzisyeni nasıl koordine ediyor? Evet hak- muhtemelen aforoz edilmiştir ancak bence Ayreon bu al- katen kilit bir soru bu. Nasıl ulaşıyor nasıl karar veriyor? bümle milenyum uzay metaline karanlık ve sert, muhte- Bu noktada Arjen günümüz dünyasını kullanıyor ve inter- şem bir ürün bırakmıştır. net işini çok kolaylaştırıyor. En ünlülerden en ünsüzlere myspace, e-mail, şirket maili, telefon,menejerler üzerin- Teknik kapasitesi yüksek,inanılmaz geçişleri ve atmosferi den ulaşıyor ve işini görüyor.Peki bu kadar insan Arjen’i olan, bol bol ve bol iniş çıkışlı multi vokal düzenleme- niye ve nasıl kabul ediyor? Arjen daha önceki albümleri leriyle elindeki yüklü malzemeyi muhteşem bir rock/me- ile deha olarak ün salmış biri olduğundan ona hayır diye- tal operaya, bir şahesere dönüştürebilme işinin altından bilmek oldukça güç olsa gerek. Tam bir günümüz iş hayatı alnının akıyla çıkılmış bir albüm karşımızdaki. örneği olarak Arjen’in referansının ne kadar sağlam oldu- ğunu görüyoruz albüme teşrif eden müzisyenleri gördü- yor. Onun dışında rock operaya uygun olacak şekilde de ğümüzde. yönlendiriyor,ayrıca brutal vokaliyle de yer yer hizmet ediyor ve işini iyi yapanlar arasına giriyor. Müzisyenlere vokallerden başlayalım. Arjen de dahil ol- mak üzere 17, evet tam 17 vokal var albümde. Bu daha Tom Englund, , farklı bir ses rengi ihtiyacını faz- önceki albümlerden de oldukça fazla. lasıyla karşılamış..Albümde sivrilmiyor, sinmiyor, tam ortada, işimi yaparım edasıyla vokallik işini gözü kapalı , Agua de Annique vokali, The yapıyor.Sesinin buruk yönünü de albümde kullanmayı ba- Gathering ile ün salmış Anneke daha önce teşrif eden- şarabilen Tom sınıfı geçiyor. lerden. Ayreon’un üçüncü albümü olan Electric Castle albümünde vokallik yapmış olan Anneke bu albümde de Wudstik albümdeki en enteresan isimlerden birisi. Kendisi işini layıkıyla yapıyor.Şarkılarda vokali girdiği anda bir bir hip hop sanatçısı. Yine Arjen’in işe aldıklarından. Ar- anda kendi büyüsüne kaptıran, bir anda olayı gizemli hale jen myspace’te gezinirken ilham kaynaklarında Ayreon’un getiren, mistikleştiren sesini yine Arjen ile ortak çalışma olduğu bir hip hop sanatçısı görünce olayı merak eder, sonucu albüme kusurca yedirmiş. Wudstik ile sohbet eder ve birkaç şarkısını dinler..Vokalle- rini çok sever ve kafasında oluşturduğu bir karakterin sesi Steve Lee, Gotthard vokali, İsviçre’de platinum satışı için onu davet eder.Wudstik de bir Ayreon sever olarak yapmış bir kişi.Albümde yüksek perdelerdeki olağanüstü bayılarak teklifi kabul eder ve işini layıkıyla yapar. performansı göze çarpıyor.Açıkçası ben Steve Lee’nin çok yönlülüğünü bu albümde tanımış oldum. Burada Arjen’i , , yine daha önce Ayreon al- bu muhteşem vokali bu kadar iyi kullanabildiği için tebrik bümlerinde boy göstermiş biri olarak karşımıza çıkıyor. etmek gerekiyor.O kadar zor vokaller yazılmış ki ortak bir Bu albümde bayanlar arasında en çok sivrilenlerden biri çalışma olmadan altından kalkılabilmesi mümkün değil- oluyor.Daha önce Arjen ile çeşitli projelerde çalışmanın miş gibi gözüküyor. Ancak albümü dinlerken hakkının ve- verdiği rahatlığın da etkisi ile her türlü ses oyunu ve ren- rildiğini görüyorsunuz. gini ortaya koyuyor. Özellikle kendi vokal geçişleri çok de- ğişken ve çok fazla ses rengi ve geçiş bulunduruyor. Eğer Marjan Welman, Elister, Hollandalı kızımız; Arjen’in iş bu tarz vokal olma yolunda ilerleyen bayanlar varsa ders verdikleri kişilerden. Arjen’in işe alım süreci şu şekilde niteliğinde bu albümde Floor’u dinleyebilir ve kendilerine işliyor. Önce Marjan bir Arjen’e bir demo yolluyor. Ardın- birşeyler katabilirler. dan Arjen Ayreon şarkıları söyleyen bir grupta Marjan’ın performansını izliyor. Sonrasında kafasında bu albüm için Liselotte Hegt, Dial, bir gazeteci,vokal, basçı olarak kar- oluşturduğu bir vokal çizgisi için onu uygun görüyor ve şımıza çıkan bu pek de bilinmeyen kişi, Arjen’in keşfi ve Marjan bu albümde karşımıza çıkıyor.Çok temiz bir ses düzgünce kullanımı olarak göze çarpıyor.Çeşitlilik kata- rengiyle e=mc2 şarkısında şarkıyı sürükleyen vokal olarak bilme anlamında yine doğru bir tercih olarak kabul edile- yerini alıyor. bilir.Arjen ile birlikte söyledikleri şarkıda öne çıkıyor.

Bob Catley, Magnum’un efsane vokali, o derinlerden kısık- Hansi Kursch, Blind Guardian, power metalin efsane vo- mış gibi çıkan kendine has sesiyle albümde boy gösteriyor. kallerinden biri olan Hansi Arjen’in bu projesinde daha İyi de yapıyor.Gerçi ben bazen şarkıyı söylerken çatlaya- fazla yer almak çok istemiş ama pek zaman bulamamış- cağını sansam da işin üstesinden geliyor. lar. Bu durum albüme yansısa da river of time parçasında ön plana çıkmayı başarmış ve bazı şarkılarda arka plan- ERDEM YABAŞ Simone Simmons, Epica, Hollandalı güzel kızımız için pek da her yerden ayırt edilebilir sesiyle boy göstermiş. Yine birşey söyleyemiyeceğim çünkü öne çıktığı şarkı albümün Arjen albümde kilit noktalarda kullanmayı başarabilmiş gerek müzikal gerekse liriksel açıdan en zayıf şarkısı olan Hansi’nin sesini. web of lies olduğu için eğer albümde harcanmış biri varsa o da kendisidir.Yine de kendisi verilen işi hor görmemiş Magali Luyten,Virus IV, işte cızırtılı bayan vokalimiz.Yine Phideaux Xavier ile söylediği şarkıda işini layıkıyla yap- albümde çeşitlilik bakımından bir savaşçı edasıyla motor- mış. head tarzı vokalini bir de Arjen’in zorlamalarıyla yüksek perdelere taşıyabilmesi kendi adına inanılmaz bir refe- Jorn Lande, yaşayan efsanelerden biri olan Jorn tabi ki rans olacağının göstergesi olmuş. bu albümde de tek kelimeyle olağanüstü bir performans çiziyor. Gerek epik, gerekse karanlık ses rengini kullan- Daniel Gildenlow, , Arjen’in kendi stud- masını bu kadar iyi bilen bir insandan bu albümde tabi ki yosunda ağırlayamadığı, Daniel’in yanına İsveç’e uçtuğu iyi şeyler beklenilir. Ancak yine Arjen ile birlikte o kadar bir durum olmuş. Kaydı da Daniel’in kendi studyosunda ince çalışılmış ki hayallerimin ötesinde bir performansla yapmışlar. Daniel de albümde tıpkı POS’ta yaptığı gibi en- karşı karşıya bıraktı beni vokaller.Albümde tek geçeceğim teresan iniş çıkışlar ve ses rengiyle albüme renk katmayı kişi kendisi. başarmış ve en üst seviye vokallerin arasında yerini al- mıştır. Jonas Renkse, , bir önceki albümde yer alan Mikael Akerfeldt’in referansıyla albüme teşrif etmiş bir Enstrumanlara gelirsek Arjen’in kendisi vokal yapmanın müzisyen. Albümde ingilizce mellow diye tabir edilen ve besteleri yapmanın yanında her zaman olduğu gibi gi- melul havayı yaratan vokal rengine sahip olan Jonas al- tarları, klavyeleri, synthleri, bas gitarı ve programlama bümde bu sesini en az Katatonia’daki kadar iyi kullanı- işini üstlenmiş. , Gorefest, Death Metal havasından farklı olarak Jeroen Goessens birbirinden farklı fl utleri ve sesleriyle Arjen’e uyum göstermiş, yer yer yaptığı şahane ataklarla albüme renk katmış ve bazı şarkılara klasik Ayreon havası albüme metal havasını veren isimlerden biri olmuş. katmayı başarabilmiş.

Lori Linstruth kızlardan virtüöz solo gitarist olmaz hura- Ben Mathot kemanıyla, David Faber de çellosuyla yuka- fesini yerle bir etmiş attığı soloyla hem teknik hem de rıda bahsedilen web of lies şarkısını enstrumental olarak ruhsal açıdan ders vermiş. güzel kılmayı başarmışlar. Mathot river of time’da attığı keman solosuyla da şarkıya başka bir hava katmış. Michael Romeo, , attığı uçuk solo ile albüme imzasını atmıştır. Tabi ki bu kadar müzisyeni bir çatı altında toplamak hiç kolay bir iş değil. Çoğunun kendi grubu ya da projesi için Derek Sherinian, attığı inanılmaz solo ile içinde bulundu- sorumlulukları, belki bir dünya turnesi belki bir dinleme ğu şarkıyı bir seviye üste taşımayı başarmış. süreci vs. var. O yüzden birçoğu için çok fazla hazırlanma fırsatı olmamış.Ancak bu durum albümün zayıf olmasını Tomas Bodin, The Flower Kings, klavye solosu ile uzayın değil bence daha güçlü olmasına yol açmıştır. Çünkü bir derinliklerine götürmüş ve şarkının modunu belirleyerek şarkıdaki bir vokal çizgisi üzerinde günlerce kafa patlatır- renk katmış. sanız doğallığını yitirebilir. Arjen de bunun farkında olan biri olarak vokallere müdahale etme ve istediği çizgiye Joost van den Broek, After Forever, içinde bulunduğu şar- çekme ile kendi doğallıkları, spontane gelişen vokal iniş kıya atılabilecek en güzel klavye solosunu atarak refe- çıkışları arasındaki nüansı çok iyi ayırt etmiş ve çok iyi ranslarına referans katmış. korumuş ortaya ruh kokan bir albüm çıkmıştır. Enstru- manlarda, özellikle de atılan sololarda müzisyenlere tam Web of Lies - çok kötü sözler, güzel enstrumanlar olarak ne istediği nasıl kokacağını çok net bir şekilde an- latmış olsa gerek ki atılan her solo birbirinden kıymetli İkinci bölüm: ve hem Ayreon hem de müzisyenlerin kendileri kokan bir ürün olmuş. The Fifth Extinction - epik bir şölen, vokallerin geçişleri, toplu vokallerdeki ustalık, steve lee, klavye solosu, naka- Şarkılarda dikkat edilecek yerler: rat, müthiş bir opera tadı.

Age of Shadows - çoklu vokalle nakarat esnasında soprano Waking Dreams - Jonas, Anneke, klavye solosu. tarzı vokalin uzay metaliyle uyumu, gitar solosu,Jonas’ın şarkıyı mistikleştirmesi, Anneke’nin zero-one bölümü. Truth Is Here - Arjen vokali, liselotte, yöresel enstruman- lar. Comatose - Efsane Jorn’un efsane bir şekilde comatose demesi. Unnatural Selection - en farklı şarkı, sert riffl er sert vo- kaller. Catley - Steve Lee soru cevap atışması karşılıklı Liquid Eternity - Floor’un yüksek perdelerdeki iniş çıkış ve vokal iniş çıkışları. ruhu,nakarattaki çoklu vokal uyumu. River Of Time - keman, üfl emeliler ve Hansi. Connect The Dots - we all know bölümü. E=mc2 - wudstik , marjan welman, romeo solosu Beneath The Waves - Daniel - Jorn ve fi naldeki Hansi bö- lümü başlı başına olağanüstü..en iyilerden. The Sixth Extinction - müthiş bir kapanış, olağanüstü bir fi nal bölümü, rock/metal opera tiyatrosal bir sahne dene- New Born Race - Lori’nin müthiş solosu. yimi olabilecek bir şarkı

Ride The Comet - yeni dönem Ayreon’u tanımlayan şarkı, Kişisel favorilerim: The Fifth Extinction ve kapanış parça- oldukça gaz, Magali Luyten’in performansı. sı olan The Sixth Extinctiondır. EEMREMRE AAKPOLATKPOLAT vector-games.com Survival horror türünün ilk serilerinden olan Alone in ruz. Havok fi zik motoru gerçekçi fi ziksel etkileşimler the Dark yeni oyunuyla bizi karanlıkta yalnız bırak- sağlarken buna ek olarak alevlerle etkileşim içinde maya devam ediyor. Türü gereği bu oyunda başımıza olmak da oyunun atmosferine katkıda bulunuyor. Ör- gelen çeşitli felaket ve sorunlara rağmen hayatta kal- neğin, tahta bir sandalyeyi elinize alıp ateşe tuttu- maya çalışıyoruz. Bu durumlar, içinde bulunduğumuz ğunuzda sandalye alev alıyor ve bu alevli sandalyeyle binanın yıkılması ya da yakarak öldürmeniz gereken düşmanlarınızı ya da başka nesneleri yakabiliyorsu- bir takım canavarlarla baş başa kalmamız olabileceği nuz. Oyunda kullandığınız araçlarla da pek çok şekilde gibi el fenerimizin pilinin bitmesi gibi daha basit şey- etkileşime girmeniz mümkün. Öyle ki, anahtarlarını ler de olabiliyor. Bir yandan da olan biteni anlamamızı bulamadığınız bir arabayı düz kontak yaparak kullana- engelleyen esrar perdesini aralamak için uğraşıyoruz. biliyorsunuz. Evet, GTA serisinde zaten istediğiniz her aracı kullanabiliyordunuz ama AitD’ta doğru kabloları Kahramanımız serinin diğer oyunlarından hatırlayaca- birbirine yaklaştırmak da sizin göreviniz. ğınız Edward Carnby. Oyunun başında kendimize gel- diğimize alıkoyulduğumuzu ve bizi pek de parlak bir Oyun görsel olarak oldukça tatmin edici. Işıklandırma geleceğin beklemediğini öğreniyoruz. Bazı esraren- efektleri ve gölgeler özellikle dikkati çekiyor. Alevler giz ve korkunç olaylardan sonra bizi alıkoyan kişile- etkileşim bakımından olduğu kadar görsellik bakımın- rin elinden kurtularak oyuna başlıyoruz. Olaylar New dan da kayda değer. Ortamlar bekleyeceğiniz üzere York’taki Central Park çevresinde ve 2008 yılında geçi- oldukça karanlık ve kasvetli. Dışarıda geçen bölüm- yor. Bu türde senaryo diğer türlerdekine göre oyunun ler de gece olduğu için aynı atmosfere sahip. Hatta daha önemli bir parçası olduğu için olaylar hakkında oyunun başlarındaki taksili kovalamaca bölümünde dı- bu kadar bilgi şimdilik yeter. şarının da en az içerisi kadar tehlikeli olduğunu bire bir görüyorsunuz. Ortamlar gibi karakterler etkileyici Oyun diğer survival horror oyunlarıyla benzer bir oyna- görünüyorlar. Demolarda yüzlere yakın çekim yapıl- nışa sahip olsa da oyunu kahramanımızın gözünden oy- dığında bile inandırıcı görünmeye devam ediyorlar. nama seçeneğinin olması bazı durumlarda işleri epey Düşmanlarınız duvarlarda gezinirken kullanılan yarık rahatlatıyor. Fakat yine de buna alışmanız biraz vakit efekti özellikle ortamla etkileşimli olduğu için hoşuma alabilir. Çünkü nesnelerle yapabildiğiniz hareketler o gitti. an kullandığınız görüş açısına göre değişiyor. Örneğin yangın tüplerini ortam kamerasındayken sallayarak bir Sesler ve müzikler de oyunun karanlık atmosferini ta- yakın saldırı aracı olarak kullanırken birinci kişi kame- mamlıyorlar. Müzikler ObsCure serisinin de müziklerini rasına geçtiğinizde yalnızca alevleri söndürmek için yapan Olivier Derivière tarafından yapılmış. kullanabiliyorsunuz. Topladığımız nesneleri kullandı- ğımız inventory ekranı sıradışı bir şekilde tasarlanmış. Sonuç olarak, alışmanız gerekecek yanları olsa da AitD Karakterimiz ceketinin yanlarını bir işporta satıcısı gibi keyifl i vakit geçirmek için gayet yeterli. Her yıl çıkan açıyor ve böylece yanımızdaki nesnelerin hepsini bir onlarca FPS, ismi 200X ile biten spor oyunları ya da arada görme fırsatımız oluyor. Yaralandığımız zaman MMORPG'ler artık ilginizi çekmiyorsa bu oyuna bir şans sağlık malzemelerini de benzer bir şekilde kullanıyo- vermenizi tavsiye ediyorum.

EMRE AKPOLAT COŞKUN PINARBAŞI

1983 Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini aynı şehirde tamamladı. Ortaokul ve lise eğitimi sırasında babası ile beraber çeşitli fotoğraf ve video çalışmalarında bulundu. Kameraman asistanı olarak başladığı bu sektörde, başlarda “acaba” diyordu “bende bu minik dünya da kendimi ilerletebilecek miyim?” Der- ken, 1999’ların o ağır, hantal kamera ve ayağını omuzlarında bir kaç yıl taşıdı. Zamanla o hantallık ve ağırlık, meydan kendisine kalınca kuş gibi geldi!

2000 Haziran ayından bu yana medya sektörü içinde bir çok pro- fesyonel kişilerin yanında belgesel fi lmler, reklam fi lmleri ve klip çalışmalarına imza attı; kameraman ve kurgu operatörü olarak.

Savaş muhabiri, fotoğrafçı ve bir dönemin vazgeçilmez belgesel programı ‘Haberci’nin yapımcısı Coşkun ARAL’ın kurmuş olduğu İZ TV’de halen kurgusunu yapmış olduğu belgesel çalışmaları ya- yınlanmaktadır.

İlk ustası babası ve profesyonel fotoğraf sanatçılarının yanın- da ‘çekirdekten’ kendini yetiştirerek, geliştirerek bu inanılmaz zevkli kareler dizesine imzalar atmaya başladı.

Bugüne kadar birçok arşiv edindi fotoğraf çekimlerinden (Doğa, insan, portre ve konulu çalışmaları, vb.). Bu çalışmalarının bir çok kısmını da farklı paylaşım sitelerinde görmek mümkün.

Ve diyor ki; "- Eğer ilerlemekten haz duyuyorsan unutma kimse seni bu yol- dan alı koyamaz."