T.C. DOKUZ EYLÜL ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TAR İH ANAB İLİM DALI TÜRK İYE CUMHUR İYET İ TAR İHİ PROGRAMI YÜKSEK L İSANS TEZ İ

TÜRK S İYASAL YA ŞAMINDA BİRL İK PART İSİ-TÜRK İYE B İRL İK PART İSİ

Bülent B İNGÖL

Danı şman Yrd. Doç. Dr. Do ğan DUMAN

2008

Yemin Metni

Yüksek Lisans Tezi olarak sundu ğum “Türk Siyasal Ya şamında Birlik Partisi-Türkiye Birlik Partisi” adlı çalı şmanın, tarafımdan, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı dü şecek bir yardıma ba şvurmaksızın yazıldı ğını ve yararlandı ğım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden olu ştu ğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmı ş oldu ğunu belirtir ve bunu onurumla do ğrularım.

…/…/2008 Bülent B İNGÖL

ii

YÜKSEK L İSANS TEZ SINAV TUTANA ĞI

Öğrencinin Adı ve Soyadı : Bülent B İNGÖL Anabilim Dalı : Tarih Programı : Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Tez Konusu : Türk Siyasal Ya şamında Birlik Partisi-Türkiye Birlik Partisi Sınav Tarihi ve Saati :

Yukarıda kimlik bilgileri belirtilen ö ğrenci Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün …………………….. tarih ve ………. sayılı toplantısında olu şturulan jürimiz tarafından Lisansüstü Yönetmeli ği’nin 18. maddesi gere ğince yüksek lisans tez sınavına alınmı ştır.

Adayın ki şisel çalı şmaya dayanan tezini ………. dakikalık süre içinde savunmasından sonra jüri üyelerince gerek tez konusu gerekse tezin dayana ğı olan Anabilim dallarından sorulan sorulara verdi ği cevaplar de ğerlendirilerek tezin,

BA ŞARILI OLDU ĞUNA Ο OY B İRL İĞİ Ο DÜZELT İLMES İNE Ο* OY ÇOKLU ĞU Ο REDD İNE Ο** ile karar verilmi ştir.

Jüri te şkil edilmedi ği için sınav yapılamamı ştır. Ο*** Öğrenci sınava gelmemi ştir. Ο**

* Bu halde adaya 3 ay süre verilir. ** Bu halde adayın kaydı silinir. *** Bu halde sınav için yeni bir tarih belirlenir. Evet Tez burs, ödül veya te şvik programlarına (Tüba, Fulbright vb.) aday olabilir. Ο Tez mevcut hali ile basılabilir. Ο Tez gözden geçirildikten sonra basılabilir. Ο Tezin basımı gereklili ği yoktur. Ο

JÜR İ ÜYELER İ İMZA

…………………………… □ Ba şarılı □ Düzeltme □ Red ……………...

………………………………□ Ba şarılı □ Düzeltme □Red ………......

…………………………...… □ Ba şarılı □ Düzeltme □ Red ……….……

iii ÖZET Tezli Yüksek Lisans Türk Siyasal Ya şamında Birlik Partisi-Türkiye Birlik Partisi Bülent B İNGÖL

Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Programı

Birlik Partisi 17 Ekim 1966 tarihinde bir grup zengin ve eğitimli Alevi tarafından kurulmu ş, parti kurulu ş a şamasında kamuoyunda yarattı ğı “Alevi Partisi” algısını kıramamı ş ve 1980 askeri darbesiyle kapatılmasına kadar bu algıyla çalı şmalarını sürdürmü ş bir partidir. İlk Genel Ba şkanı Hasan Tahsin Berkman’dır. Silahlı kuvvetlerin istihbarat görevlerinde de bulunan emekli general olan ilk genel başkan döneminde egemen ideolojiyle barı şık, sisteme entegre bir imaj veren Birlik Partisi daha sonraki dönemlerde de Milli Birlik Komitesi’nden ki şilerin, emekli askerlerin çalı şmalarda bulundu ğu bir parti görünümü vermi ştir. Daha sonra Millet Partisi’nden ayrılarak gelen Hüseyin Balan ikinci genel başkan olmu ştur. Bu dönem de AP etkilerinin bulundu ğu iç çalkantılarla geçen dönem olmu ştur. Birlik Partisi, Balan döneminde sa ğ e ğilim gösteren bir parti görünümü vermi ştir. Üçüncü Genel Ba şkan olan Mustafa Timisi döneminde ise Birlik Partisi, sola yakın politikalarla, hatta sosyalist e ğilim gösteren, zaman zaman radikal sosyalist grupların varlık gösterdi ği ve gelenekten (Alevi Dedelerinden) ayrı şan bir görünüm içinde olmu ştur. Birlik Partisi’nin girdi ği üç genel seçiminden sırasıyla 1969 %2.8, 1973’te %1.1, 1977’de %0.4 oy alarak sürekli gerilemi ş ve Türk siyasal ya şamında ba şarısız olmu ş, kendisini destekleyen çevrelerde hayal kırıklı ğı yaratmı ştır.

Anahtar Kelimeler: Türkiye Birlik Partisi, Alevi, Alevilik, Hasan Tahsin Berkman, Hüseyin Balan, Mustafa Timisi, Seçim.

iv ABSTRACT Master’s Thesis - Unity Party at the Turkish Political Life Bülent B İNGÖL Dokuz Eylul University Institute of Social Sciences Department of History History of the Turkish Republic Programme

The Union Party was founded by some educated and rich Alevi groups in 17 October 1966. It proved to be a party that could not break the image of being an Alevi party during its foundotion and this image continued until it was closed bye the coup d’état of 1980.

The first chairman was Hasan Tahsin Berkman. Berkman was a retired general who used to be the fonctioner of the secret services of the army. Later on, The Union Party gave an image of entegration to the system and the dominant ideology through people from the national union committee and retiered generals.

Later on, Huseyin Balan splited from the Peoples Party and became the second chairman of the Union Party. During this period, there were a lot of influences of the AP (Party of Justice) and it was a time of turmoil within the party itself. In the Balan’s period it gave an image of a right party.

The Third chairman was Mustafa Timisi. In his period the Union Party was more closer to the left politics or even sometimes showing a decomposed image to the socialist trend or the radical socialist groups who were coming from the heritage of Alevi religious leaders called “DEDE”.

The rates of votes in the three elections the UP had were as following ; 1969 %2.8, in 1973; %1.1 and in 1977; %0.4. Its supporters were gradually

v diminishing. It experienced an obvious failure in the Turkish political life- causing a great disappointment for its fans.

Key Words: Turkey Union Party, Alevies, Alevi...ism, Hasan Tahsin Berkaman, Hüseyin Balan, Mustafa Timisi, Election

vi İÇİNDEK İLER TÜRK S İYASAL YA ŞAMINDA BİRL İK PART İSİ-TÜRK İYE B İRL İK PART İSİ

YEM İN METN İ ii TUTANAK iii ÖZET iv ABSTRACT v İÇİNDEK İLER vii KISALTMALAR x TABLO ve HAR İTA L İSTES İ xii EKLİSTES İ xiii GİRİŞ 1

BİRİNC İ BÖLÜM BİRL İK PART İSİ’N İN SOSYAL TEMELLER İ VE ALEV İLİK

1.1. Alevilik 3

1.2. Tarihten Günümüze Alevili ğin Siyasal Görüntüsü 10 1.2.1 Göç Olgusu ve Kentle şmenin Etkileri 16

İKİNC İ BÖLÜM BİRL İK PART İSİ’N İN KURULU ŞU VE GENEL BA ŞKANLAR DÖNEM İ

2.1. Partile şme Sürecinde Aleviler 22 2.1.1. Siyasal Bir Örgütlenmeye Do ğru Aleviler 22

2.2. Birlik Partisi’nin Kurulu şu 30 2.2.1. Birlik Partisi’nin Kurulmasına Etki Eden Olaylar 30 2.2.2. 1961 Anayasası’nın Yarattı ğı Siyasi Ortam 39

vii 2.2.3. Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı Faktörü 41 2.2.4. Sosyal Çatı şmalar ( Alevi – Sünni ) ve “Öteki” Kavramı 45

2.3. Birlik Partisi’nin Kurulu ş A şaması 55 2.3.1. Birlik Partisi’nin Kurucuları 63 2.3.2. Birlik Partisi’nin Te şkilatlanması 67

2.4. Hasan Tahsin Berkman Dönemi 70 2.4.1. Berkman Döneminde Birlik Parti’nin Dayandı ğı İdeolojik Temeller ve Milliyetçilik Anlayı şı ( Türk – Alevi Sentezi ) 75 2.4.2. Berkman Döneminde Parti İçi Muhalefet ve Parti Politikaları 78

2.5. Hüseyin Balan Dönemi 82 2.5.1. Birlik Partisi’nin Birinci Büyük Kongresi ve Hüseyin Balan’ın Genel Ba şkanlı ğa Seçilmesi 82 2.5.2. Balan Dönemindeki Parti Politikaları ve Balan’la Gelen İdeolojik De ğişim, AP Etkisi 95 2.5.3. Balan Döneminde Parti İçi Muhalefet ve Parti Çalı şmaları 103 2.5.4. 2 Haziran 1968 Yerel Seçimleri ve Birlik Partisi 106 2.5.5. 12 Ekim 1969 Milletvekili Seçimleri ve Birlik Partisi 106

2.6. Mustafa Timisi Dönemi 116 2.6.1. Birlik Partisi’nin II. Büyük Kongresi, Hüseyin Balan’ın Devrilmesi ve Mustafa Timisi’nin Genel Ba şkanlı ğı 116 2.6.2. Mustafa Timisi ile Ba şlayan Sol Dalga ve Bunun Program ile Tüzü ğe Yansımaları 123 2.6.3. 12 Mart 1971, Birlik Partisi’nin III. Büyük Kongresi ve Birlik Partisi’nden Türkiye Birlik Partisi’ne 128

2.6.4. Alevi Dedeleriyle Yol Ayrımı 135

2.6.5. Be ş Yol Dü şkünü ve Tasfiye Süreci 139

2.6.6. ’la Dirsek Teması 144

2.6.7. 14 Ekim 1973 Milletvekili Seçimleri ve Sonun Ba şlangıcı 155

viii 2.6.8. Timisi Dönemindeki Parti Politikaları ve İktidar

Muhalefet İli şkileri 160 2.6.9. Maocularla Parti’nin Ayrı şması 169 2.6.10. CHP ile İttifak Arayı şları 174 2.6.11. 5 Haziran 1977 Milletvekili Seçimleri ve Dağılma Süreci 178 2.6.12. 11 Aralık 1977 Yerel Seçimleri 180 2.6.13. Timisi Döneminde Dı ş Politika 181

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BİRL İK PART İSİ’N İN TÜRK S İYASAL YA ŞAMINDAK İ ETK İSİ

3.1. Türk Siyasal Ya şamında Birlik Partisi’nin Genel Görünümü 184 3.1.1. Genel Ba şkanlarla Gelen De ğişimin Nedenleri 184 3.1.2. Birlik Partisi’nin Program ve Tüzü ğü’ne Genel Bir Bakı ş 187

3.1.3. Parti’nin İdeolojisi ve Politikasının De ğerlendirilmesi 199

3.2. Parti’ye Yakın Yayın Organları 199

3.3. Parti’nin Ba şarısızlı ğının Nedenleri 202

3.4. 1980 Darbesi’nin Ayak Sesleri ve Türkiye Birlik Partisi’nin Kapatılması 203

SONUÇ 205 KAYNAKÇA 209 EKLER 221

ix KISALTMALAR ABD : Amerika Birle şik Devletleri A.g.d. (a.g.d.) : Adı Geçen Dergi A.g.e. (a.g.e.) : Adı geçen eser A.g.g. (a.g.g.) : Adı geçen gazete A.g.m. (a.g.m.) : Adı geçen makale A.g.t. (a.g.t.) : Adı Geçen Tez AP : Adalet Partisi Bkz. : Bakınız TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TBP : Türkiye Birlik Partisi TİP : Türkiye İş çi Partisi BP : Birlik Partisi CGP : Cumhuriyetçi Güven Partisi CHP : Cumhuriyet Halk Partisi CKMP : Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi DBP : Demokratik Birlik Partisi DP : Demokrat Parti DİB : Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı DİSK : Devrimci İş çi Sendikaları Konfederasyonu GP : Güven Partisi İTC : İttihat ve Terakki Cemiyeti NATO : North Atlantic Treatyo Organization MGK : Milli Güvenlik Kurulu MİT : Milli İstihbarat Te şkilatı MP : Millet Partisi MHP : Milliyetçi Hareket Partisi MSP : Milli Selamet Partisi MYK : Merkez Yürütme Kurulu S. : Sayı s. : Sayfa ss. : Sayfadan sayfaya

x THKPC : Türkiye Halk Kurtulu ş Partisi-Cephesi THKO : Türk Halk Kurtulu ş Ordusu TİKKO : Türkiye İş çi Köylü Kurtulu ş Ordusu TKP-ML : Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist YTP : Yeniden Türkiye Partisi

xi TABLO ve HAR İTA LİSTES İ

Tablo 1: Sayım Yıllarına Göre Kentsel ve Kırsal Nüfus 221

Tablo 2: Alevilerin ço ğunlukta ya şadıkları bölgelerde 1950–1954–1957 yıllarındaki Milletvekili Genel Seçimlerinde oy verdikleri partilerin da ğılımı 222

Tablo 3: 12 Ekim 1969 Milletvekili Genel Seçim Bilgileri ve Oyların Partilere Göre Da ğılımı, Milletvekili Sayıları 223

Tablo 4: 14 Ekim 1973 Milletvekili Genel Seçimleri ve Partilere Göre Da ğılımı, Milletvekili Sayıları 224

Tablo 5: 1977 Milletvekili Genel Seçimleri ve Oyların Partilere Göre Da ğılımı, Milletvekili Sayıları 225

Tablo 6: 1968 Yerel Seçim Sonuçları, Kayadüzü Beldesi Seçmen Bilgileri ve Kayadüzü Beldesi Belediye Ba şkanlı ğı Seçim Sonuçları 226

Harita 1: 12 Ekim 1969 genel seçimleri – ilçe bazında TBP seçmenleri 227

Harita 2: 14 Ekim 1973 genel seçimleri – ilçe bazında TBP seçmenleri 227

Harita 3: 5 Haziran 1977 genel seçimleri – ilçe bazında TBP seçmenleri 227

xii EK L İSTES İ

Ek 1: Birlik Partisi Program ve Tüzü ğü 229

Ek 2: Birlik Partisi’nin On İki İlkesi 239

Ek 3: Foto ğraflar 251

xiii GİRİŞ

Türkiye’de var olan siyasal temsilin Alevilik ve benzer farklılıkları temsili konusunda bilinen şudur ki, Aleviler ihtiyaç duyuldu ğunda aranan ve ço ğu zaman geçi ştirilen, görmezden gelinen kesimi olu şturur. DP’nin mirasçısı AP döneminde örgütlenen Nurculu ğun devlete ve topluma nüfuz etmesi, Alevilere saldırıların artmasına neden olmu ştur. Aleviler, siyaset yaptıkları partilerde umduklarını bulamamı şlardır. Genelde kırsal alanda ya şayan Aleviler, kentle şme olgusuyla beraber aktif siyasetin içinde yer almaya ba şlamı şlardır. Bu da Birlik Partisi’nin do ğuşuna zemin hazırlamı ştır.

1963 yılında D İB için verilen tasarı sonrasında, tepkisel olarak, ya şanılan olaylarla beraber Alevi gençleri ilk kez Alevi kimli ğini öne çıkararak bir basın açıklaması yapmı şlardır. Daha sonraki süreçte zaman zaman gündeme gelen siyasal bir örgütlenmeye gitme fikri 17 Ekim 1966 tarihinde hayat bulmu ştur.

27 Mayıs sonrası 1961 Anayasasının sa ğladı ğı özgürlükçü ortamdan yararlanılarak olu şturulan Birlik Partisi bir inanç sistemine hitap etmesi nedeniyle “Alevi Partisi” imajını kurulu şundan itibaren ta şımı ştır. Birlik Partisi’nin “Alevi”lere yönelik politika yapması Türkiye’de bir ilk olması açısından da önem ta şımaktadır.

Birlik Partisi, kurulu şundan sonra Türkiye’de siyasi partiler için geçerli olan “Genel Ba şkanlar Oligar şisi” anlayı şının mevcudiyeti ile şekillenmi ştir. Yani genel ba şkanların etkinli ği bariz biçimde gözlenmi ştir. İlk iki genel ba şkan dönemi gelenekten beslenen Alevilik vurgusunun ön planda oldu ğu, sa ğ ideolojinin a ğırlıkta ve aydın kesimin küstürüldü ğü bir dönem olmu ştur. İkinci dönem ise sosyal demokrasi anlayı şın etkin kılınmaya çalı şıldı ğı hatta radikal solun zaman zaman partide hayat buldu ğu, gelenekten ziyade “Alevi Partisi” algısını kırmaya çalı şan bir devredir.

Birlik Partisi’nin kurulu şu spekülatif bazı tartı şmalara yol açmı ştır. Bunların en önemlisi yükselen solun önünü kesmek için AP tarafından sahneye çıkarıldı ğı

1 hatta daha da ileri gidilerek İran ve Barzani tarafından kurduruldu ğu iddiasıdır. İlk genel ba şkanın NATO’da çalı şması ve istihbarattan emekli bir general olması buna dayanak gösterilerek dı ş güçlerin etkisiyle kuruldu ğu iddia edilmi ştir.

1966-1980 arası dönemde basın Birlik Partisi’ni fazla önemsememi ştir. Fakat basında fazla yer bulamamasına ve parti hakkında sayıca fazla ara ştırmanın yapılmamasına ra ğmen Türk demokrasi tarihinde Birlik Partisi, tüzü ğü ve programıyla önemli bir rol oynamı ştır.

Türkiye demokrasisinin bu günkü görüntüsü, halen tarihten gelen toplumsal yapında mevcut olan Alevi-Sünni, Türk-Kürt azınlık-ço ğunluk gibi bölünmelerin devam etti ği görüntüsü vardır. Demokrasi açısından olumlu bir görüntü yaratmasa da BP gibi etnik ve dini olu şumlar kendileri için me şru bir temsil alanı olu şturmak ve hak arama metodu şeklinde bu tarz örgütlenmelerden yararlanmak istemişlerdir.

Türkiye’deki siyasi temsilin yukarıda bahsedilen alanı doldurmaması bu tarz demokrasinin geli şmesini yava şlatan ve geli şmesini engelleyen bir alt yapı yaratmı ştır. Tarihsel süreç içinde demokrasinin olgunla şması için gerekli olan örgütlenmeler toplumun sa ğladı ğı özgün yapılanmalarla gerçekle şmi ştir. Burada özellikle bazı konuların gündeme gelmesi ve bunların zaman içinde belli olgunlu ğa ula şabilmesi, bir çözüme kavu şabilmesi için gerekli kurumlar tepkisel de olsa bu süreçte tarihsel bir rol oynamı şlardır. Birlik Partisi de bunun iyi bir örne ği olmu ştur. Alevili ğin tartı şılması bir yana bahsinin bile geçmesi bir çok çevrede rahatsızlık uyandırırken, kendi döneminde gündeme girmi ş ve Alevilik gibi bir olgunun oldu ğu ve bu ba ğlamda mevcut sorunların çözümü konusunda hareket edinilmesi için bir gündem yaratılmaya çalı şılmı ştır. Bu alanda mevcut bir hukuksal bo şlu ğun doldurulması gibi önemli bir misyonu üstlenmi ştir.

Türkiye’deki hukuksal alanın Alevilerin veya ba şka egemen yapının dı şında kalmı ş toplulukların demokratik temsilleri konusunda görmezden gelinen anlayı ş nedeniyle Birlik Partisi ya da benzer örgütlenmelerin tarihsel süreç içinde belli bir olgunlu ğu yaratmak amacıyla ortaya çıkı şı gözlenmi ştir.

2

BİRİNC İ BÖLÜM BİRL İK PART İSİ’N İN SOSYAL TEMELLER İ VE ALEV İLİK

1.1. Alevilik Alevilikle ilgili birçok farklı yorum mevcuttur, bu konuda belli ba şlı kaynaklara göre ele alınırsa; Mélikoff’a göre: Türkiye’de Alevilik 1 anlam bakımından oldukça yeni bir kavramdır. Örf ve cemaat dı şı (non-conformist ve heteredoks) bir İslam mezhebini adlandırmak üzere ortaya çıkı şı ancak XIX. yüzyıla do ğrudur. Alevilik teriminden önce kullanılan terim “Kızılba ş’lıktır ve ortaya çıkı şı XV. yüzyıldır. 2 Şeklinde ifade etmi ştir.

Zelyut’a göre, Alevilik İslam dünyasında Hz. Ali’nin tarafını tutan insanların dünya görü şüdür. Ba şlangıçta “Ali soyundan olanlar” anlamına gelirken, zamanla “Ali yanda şı” anlamını kazanmı ş, Ali yanda şı Arapça “ Şiatu Ali” demektir. Zamanla “Şia”, Alevi anlamına gelmi ştir. Alevi ise Hz. Ali , Hz. Ali’nin imametini nas ile (Kuran’sal zorunluluklar ) ve tayiniyle ( peygamberin i şaretiyle) kabul eden insan anlamına geldi ğini vurgulamı ştır. 3

Cinemre ve Ak şit’e göre , Alevili ğin Hz. Ali’yi sevmek, onun yolundan gitmek oldu ğunu, sadece Anadolu’da Aleviler de ğil, Mısır’da Fatımiler, İran’da Şiiler, Pakistan’da İsmailiye mezhebi, Hz. Ebubekir yerine Hz. Ali’yi halife olarak görmek isteyenler oldu ğunu ayrıca Alevilik bir mezhep, bir ya şam biçimi, bir dü şünce akımını temsil etti ğini, Hz. Muhammed’i tanımak ama ölümünden

1 Her iki akımda (Alevilik -Bekta şilik) aynı halk velisine, XIII. Yüzyılda ya şamı ş ve Bekta şi dervi şler tarikatına adını vermi ş bir erene, Hacı Beta şı Veli’ye ba ğlıdır. Hacı Bekta şı Veli, Türk halk İslamlı ğını simgelemede, onu temsil etmektedir. Daha fazla bilgi için Bkz. Iréne Mélikoff, Kırklar’ın Cemi’nde ,Çeviren. Turan Alptekin, Demos Yayınları, , 2007, s. 29;Kurultay Erdo ğan, Alevilik ve Bekta şilik , Yeni Yüzyıl Kitaplı ğı İleti şim Yayınları, İstanbul, 1993, ss.16-26 2 Iréne Mélikoff, Uyur İdik Uyardılar ,Demos Yayınları,Çeviren:Turan Alptekin, İstanbul, 2006, s.51; Server Tanilli, Din ve Politika “Laik Barı ş”ın Dostları ve Dü şmanları , Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2008, s.192; Daha fazla bilgi için Bkz . Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Alevilik”; ayrıca Orhan Hançerlio ğlu, İslam İnançları Sözlü ğü, “Alevilik” , İstanbul, 2000; Erdo ğan Aydın, Kimlik Mücadelesinde Alevilik , Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2007 3 Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına göre Alevilik, Karacaahmet Sultan Derne ği Yayınları, İstanbul, 2005,s. 11

3 sonra di ğer halifelerin de ğil, Hz. Ali’nin yolundan gitmek oldu ğunu yazmı şlardır. 4

Türk Dil Kurumu Sözlü ğünde ise, Halife Hz. Ali yanlısı olma durumu 5 Oniki İmam inancını benimseyen İslam inancının Anadolu’daki uygulaması Alevilik olarak adlandırılır.

Şaylan, Selçuk ve Kalkan’a göre, Alevilik, esas olarak Anadolu’ya özgü bir İslami mezhep sayılabilir. 6 Özbey, “Alevilik, sözcük olarak Ali taraftarı anlamını ifade etmektedir” 7 demi ştir. Yine Şaylan, Selçuk ve Kalkan; Ali’siz İslam olmaz ancak buna ek olarak onun demokratik, sosyalist ve hümanist ideallere ve hedeflere sahip oldu ğuna inanılır ifadesini kullanmı şlardır. 8 Alevilik mezhebi, İslamiyet’teki siyasal kökenli ilk büyük mezhep ayrılı ğında ortaya çıkan Şiilikten kaynaklanmı ş bulunmaktadır. Ancak özellikle 16. yüzyılından sonra Alevili ğin, Şiilik ö ğretisinden önemli ölçüde farklıla ştı ğı ve Anadolu insanına özgü bir İslamiyet yorumu halini aldı ğını ifade etmi şlerdir. 9 Bindo ğan; hatta Alevili ğin kökenin İslamiyet’ten önce arayanlar Zerdü şt kültürünün ayrıntılarından bahsedenlerin oldu ğunu adı geçen çalı şmasında vurgulamı ştır. 10

Korkmaz’a ilk ça ğdaki felsefik ba ğlantısını yaparak şöyle ifade etmi ştir; Anadolu Alevili ğinin inanç yada mistik yanın “do ğurgan tarlası” idealist- dü şüncecili ğin “dü şüncede görme” tasarımı ile esin kayna ğını, dü şünce tarihinde derin etkisi olan ilkça ğ’ın ünlü filozofu, Elea Okulu’nun kurucusu Parmenides ( İ.Ö. 540-?) görü şlerinden alır: Parmenides, algıyla bildi ğimiz dünyayı aldatıcı bulur oldu ğunu, buna kar şılık; akılla anla şılan akılsallık sınırları içinde kalan her dü şüncenin, algıladı ğımız dünyanın olgularına hiç uymasa da do ğruya daha yakındır,

4 Levent Cinemre-Figen Ak şit, 100 Soruda Tarih Boyunca Alevilik ve Aleviler , Tempo Kitapları- 30, İstanbul, 1995, s. 5 5 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1998, s.79 6 İlhan Selçuk-Gencay Şaylan-Şenay Kalkan, Türkiye’de Alevilik ve Bekta şilik , Yön Yayıncılık, İstanbul, 1994, s. 33; 7 Cemal Özbey, Alevilik Üzerine Tartı şmalar, Emek Basımevi, Ankara, 1963, s. 8 8 Anton Jozef Dierl, Anadolu Alevili ği, Ant Yayınları, İstanbul, 1991, s.30 9 Selçuk-Şaylan-Kalkan, a.g.e. , s. 33 10 Nejat Birdo ğan, İttihat-Terakki’nin Alevilik Bekta şilik Ara ştırması, (Baha Sait Bey), Berfin Yayınları, İstanbul, 1996, s.9

4 yargısını ileri sürer. Gerçekli ğin, algılanan dünyanın dı şındaki bir varlık alanı oldu ğu savı, o’nun temel savıdır. İnsanların sıradan deneyimleri, algıları ile ula ştıkları inançları yalnızca sanı ve görünü ştür. Do ğruya ancak akılla ula şılabilir. “ Var olan ve dü şünülen aynı şeydir. Var olmayanı dü şünmek, hiçbir şey dü şünmemektir.” Demi ştir. 11

Vikipedi’deki tanım ise; Alevilik, özünü insan sevgisinde bulan, Tanrı’nın insanda tecelli etti ğine ve zerresinden olu ştu ğuna, onun için de insanın ölümsüzlü ğüne inanan, ibadetlerinde kadın erkek ayrımı yapmadan kendi öz diliyle, musikisiyle, semahıyla inancını icra etme biçimidir. Alevilik; İslamiyet’in Kur’ana dayalı, Muhammed’in buyruklarına göre İslam’ı evrensel boyutuyla yorumlayıp, yeryüzü insanlı ğına yeni kapılar açan büyük bir dü şünce akımı ve tasavvuf felsefesiyle hayat bulan inanç bütünlü ğüne denir. Alevilikte inanç sistemi Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ali üçlemesiyle İslâmî’dir. Alevilikte Hz. Muhammed peygamber, Kur’an kutsal kitap kabul edilir. Ayrıca Alevilikte Ehl-i Beyit sevgisi en ön plandadır. 12

Şaylan, Selçuk ve Kalkan, Alevili ğin bir çok ülkeden farklı olarak Anadolu’daki yorumu şöyle ifade etmi şlerdir; Mısır ve İran’dakinin tersine fazlası ile Anadolu’ya ve Anadolu’nun halkına özgü bir tür İslam’dır. Orta Asya’dan gelirken kendi Şamanist inançlarına Ali taraftarı olmayı da katan göçebe Türkmenler, 13. yüzyıldan itibaren Anadolu Selçuklu, Osmanlı, Safevi ve Türkiye Cumhuriyeti gibi dört devletin kurulu şunda pay sahibi olmu ş; Babailer, Şeyh Bedreddin, Kalender Çelebi, Şahkulu, Baba Zünnun olarak ayaklanmalarda kırmı ş kırılmı ş; Hıristiyan Rumlardan Gregoryen Ermenilere ve Şafi Kürtlere kadar farklı din ve milletten insanla yo ğrulmu ş; Yunus Emre, Ahi Evran, Hacı Bekta ş, Geyikli Baba gibi yüzlerce farklı dü şünür, ozan ve önderin etkisinde kalmı ş; Yavuz Selim’den IV. Murat'a, Kuyucu Murat Pa şa’dan Köprülü Mehmet Pa şa’ya kadar yüzlerce iktidar sahibi tarafından kıyılmı ş; Ebusuud Efendi’den Mevlana Hayder’e kadar de ğişik de ğişik din adamının fetvası boynuna asılmı ş. Ezcümle 800 yıldır bu co ğrafyanın tarih ve siyaseti

11 Esat Korkmaz, Anadolu Alevili ği, Berfin Yayınları, İstanbul, 2000, s.19 12 http://tr.wikipedia.org/wiki/Alevilik#Alev.C3.AElik_inanc.C4.B1

5 içinde yo ğrulmu şlar. Bunun Üzerine de Rafızilerin, Hurufilerin, Sufildin, Kalenderilerin ... ve hatta Sünnilerin getirip koyduklarını ekleyerek, kendi İslamlarını yaratmı şlar. Bir tür Anadolu İslami oldu ğu ifadesi a ğır basar. 13

Schüler’a adı geçen eserinde; “Mutaassıp Sünniler Alevilerin İslam cemaatine üyeli ğini defalarca reddetmi şlerdir. Bu tutum, Alevilerin kendilerinin temsil edilmedi ğini dü şündü ğü Diyanet İş leri tarafından olmasa da son yıllarda da sık sık gündeme gelmektedir. Alevi inancının, Sünni dogma ve inançlarından farklıla şması özellikle şu alanlarda gerçekle şmektedir. Aleviler Kur’anda do ğrudan tanrı kelamını görmemekte, imanlarını Ali’ye dayanarak peki ştirmektedirler. Aleviler, namaz kılmayı, zekat vermeyi, oruç tutmayı ve hacca gitmeyi farz olarak görmemektedir. Şeriatı tanımamakta, camiye gitmeyi biçimsel bir ibadet biçimi olarak küçümsemekte ve alkol yasa ğını dikkate almamaktadırlar; kadınlar, ibadette tüm haklara sahiptir.” Demi ştir. 14

Krisztina Kehl-Bodrogi, Alevilerin ço ğunlukla a ğızdan aktarılan inanç ve do ğmalarını, Ali’ye ve Hüseyin’den gelen Oniki İmam’a ba ğlılı ğı bakımından Oniki İmam Şiili ğiyle ortak yönleri olmakla birlikte, kendine özgü bir din olarak tanımlamaktaydı. Alevi inancı yüzeyde Şiili ğe ait temaların yorumu ve her türden yabancı unsurun katılması ile Şiili ği a şan Özgün bir inanç karı şımına dönü ştü ğünü; Aleviler, kendilerini Müslüman cemaatinin üyesi olarak kabul ettiklerini ve Caferi mezhebini benimsediklerini söylemi ştir. 15 .

Alevilerin tarihsel süreç içindeki genel siyasi görüntüsü ise di ğer belirtilen ara ştırmacılar tarafından şöyle ifade edilmi ştir.

13 Cinemre-Ak şit, a.g.e., ss.5-6; daha fazla bilgi için Bkz. John Kıngsley Bırge , Bekta şilik Tarihi , Çeviren: Reha Çamuro ğlu, Ant Yayınları, İstanbul,1991, 14 Harald Schüler, Türkiye’de Sosyal Demokrasi Particilik Hem şehrilik Alevilik , İleti şim Yayınları, 2002, İstanbul,s.159 15 Schüler, a.g.e., s.159

6 Bulut; Alevilerin, Selçuklu ve Osmanlı döneminden beri Anadolu topraklarında batini (heterodoksi), siyasi, dini, antropolojik ve kültürel boyutlarda kendini göstere geldiklerini belirtmi ştir. 16

Korkmaz; Cumhuriyetten bu güne gelinen süreçte toplumsal altüst olu şa ko şut olarak sınıfların konumlanmasında önemleri ve durumları de ğişen sınıf ili şkileri “cangılında” yerini bir türlü bulamadıklarını ifade etmi ştir. 17

Acar; Türkiye’de dini ve dinin yansımasını do ğal olarak siyasi hayata ta şıyan temel problemlerden biri de Alevilik oldu ğunu, gündelik ya şamda Alevi-Sünni önyargıları yakla şımlar, çatı şmalar, seçim sonuçlarında özellikle kırsal alanda sol ve sosyal demokrat partilerin ana tabanlarından biri olan Alevilik; devrimci, demokrat, ilerici, zulme kar şı ba şkaldıran taraf oldu ğunu söylemi ştir. Sünniler için Aleviler görüntüsü, dini ve ahlaki açıdan sapkın, kız verilmemesi gereken ki şiler oldukları, bir alevi öldüren ki şinin cennete gidece ğine inanılırdı. Sünniler, kendilerini ise gerçek iman yolunda inanan olarak gördüklerini söylemi ştir. Aradaki ileti şimsizlik ve ön yargılar her ne kadar a şılmaya çalı şılsa da kimi zaman siyasi ve toplumsal olarak bilinçaltından gelen yakla şımlar ve verilen tepkiler, toplumsal protestolara hatta çatı şmalara kadar ula ştı ğını ifade etmi ştir. Bunun da bize Alevilik konusunda henüz toplumsal ve siyasal anlamda uyumun, barı şın sa ğlanmadı ğını gösterdi ğini söylemi ştir. 18

Schüler’de adı geçen eserinde benzer durumları ortaya koyarak; bugün için artık Aleviler hakkında, dinsel içerikler ve uygulamalara dair ço ğunlukla ciddi bir bilgisizli ğe dayalı önyargıların olmasına ra ğmen Sünni nüfusun büyük ço ğunlu ğu tarafından bugün “sapkın” dinsel kanaatlerin açık bir dü şmanlık nedeni olarak görülmedi ğini ve ho şgörü ile karşılandı ğını vurgulamak gerekti ğini söylemi ştir. Alevi toplulu ğunun bir temsilcisine göre Türk toplumunda, “ İslamiyet’i biçimsel

16 Faik Bulut, Ali’siz Alevilik İslam’da Özgürlük Arayı şı -1 , Berfin Yayınları, 1998, İstanbul, s. 33 17 Esat Korkmaz, Anadolu Alevili ği, Berfin Yayınları, İstanbul, 2000, s. 17 18 Metin Acar, Alevi Toplumu ve Devlet İli şkisi , Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003, s.3

7 kurallarla algılayan ve oruç tutmayan, hacca gitmeyen ve be ş vakit namazını kılmayanları, Müslüman olarak görmeyenlerin oranı % 6- 7’yi geçmez.” 19 demi ştir.

Schüler söyle devam etmi ştir; Osmanlı yönetiminin takibi ve Sünni halk kesimlerinin dı şlaması sonucunda yüzyıllar boyunca kökle şmi ş önyargılar yüzünden Alevi toplulu ğunun büyük ço ğunlu ğu, Cumhuriyet’in ilanından sonra da sıkı tecrit altında ya şadı. Birçok dinsel kural ba şlangıçta cemaatin toplumsal, dinsel düzenini ve bütünlü ğünü kendini soyutlama yoluyla sa ğlamasını güvenceliyor oldu ğunu söylemi ştir. topluluğun dı şında olanlara dinsel ilkelere ili şkin sırların kapalı tutulmasını, topluluk dı şından evlenmeme ve Alevi olmayanlarla toplumsal ve ekonomik ili şkilere girmeyi önleyici hükümler oldu ğunu ifade etmi ştir. Böylelikle, taraftarlarının soyutlanmı ş bir toplulu ğun güçlü toplumsal denetimine tabi olması ve bu toplulu ğun dinsel otoritesine itaat etmesi itibarıyla, Alevi inancı ve dinsel - toplumsal örgütleri gizli bir din özelli ği arz etmektedir. Alevileri, aralarındaki farklı anadil ve a şiret-aile aidiyetlerinin ötesinde dinsel olarak tanımlanan bir grup kimli ği bütünle ştirmektedir. Bu kimlik Kürt Aleviler (Kırmanci ve Zaza- konu şanlar) ile ço ğunlu ğu Türkçe konu şan Aleviler arasındaki ba ğı te şkil etti ğini vurgulamı ştır. Alevilikte ibadet dili Türkçedir. İçerden evlenme (endogami) ve topluluk üyesinin inancının gerekliliklerini yerine getirmemesi veya Sünnili ği benimsemesi durumunda dahi Alevi bir aileden do ğmu ş olmanın toplulu ğa mensubiyet için yeterli olu şu gibi alametler, Alevili ğe, etnik bir azınlık görüntüsü verir diyerek toplulu ğun bu özelli ği, aşiret üyeli ği temelinde etnik alt gruplara ayrı ştırarak da gözlenebilir oldu ğunu ifade etmi ştir. 20

De ğişik tahminlere göre nüfusun dörtte bir veya üçte birine yakın kısmı, yani yakla şık 15-20 milyon kadar insan Alevi azınlı ğa dahil edilmektedir. Bu verilerin do ğrulu ğu, nüfus sayımlarında siyasi nedenlerin de etkisiyle Müslüman toplulu ğun sınıflanmasına yönelik bilgilerin alınmayı şından dolayı denetlenemez.

Köy envanter etütleri, Türkiye’deki etnik ve dinsel azınlıkların yerle şim birimlerinin belirlenmesinde en önemli kaynak i şlevini görmektedir. Bu etütler, 60’lı

19 Schüler, a.g.e. , s.159 20 Schüler, a.g.e. , s.160

8 yıllarda bütün köylerde köylülü ğün sosyoekonomik durumunu tespit ederler. Ne var ki köy envanter etütlerinin ifade gücü sınırlıdır, çünkü bu ara ştırmanın sonuçları tamamen kullanıma sunulmamı ştır. Yayınlanan özetler do ğu illeri ile sınırlıdır ve kentlerdeki durumla ilgili veriler sunulmamaktadır. Köy envanter etütlerinde köyler nüfusuyla de ğil bütünlüklü bir birim baz alındı ğından, bu envanterlere dayanarak Türkiye'nin do ğusunda kırsal alanda ya şayan Alevi nüfus hakkında kestirimde bulunmak mümkün de ğildir. Güncel durumun de ğerlendirilmesinde, bölgelerin nüfu- sunun bile şiminin, son otuz yıldır gerçekle şen iç göç dalgası sonucunda de ğişime uğradı ğının göz ardı edilmemesi gerekir. “Köy Envanter verilerine göre Aleviler, Do ğu Anadolu kültür sahasının kıyısında geni ş bir kaviste ya şamaktadırlar. Bu ka- viste bazı geni ş bo ğumlar vardır. Kars, da ğlık Tunceli (önceki adıyla Dersim), Mara ş ve Hatay çevresindeki engebeli bölge, inanç ve sosyal ko şullar açısından ayırt edilmektedir.” 21

Kehl-Bodrogi, Batı Anadolu'da ya şayan Alevileri dahil ederek, buna kar şılık Hatay’daki Arapça konu şan Nusayriler ve sınır kenti Kars’taki Şii azınlı ğı dahil etmeden, Alevilerin Anadolu'daki yayılma sahalarını anadilleri temelinde sınıflamı ş, fakat yöre nüfusu içerisindeki oranını belirlememi ştir.

Alevi topluluklarına bugün için Türkiye’nin hemen her tarafında rastlamak mümkündür. Türkçe konu şan Alevilerin büyük bir bölümü Orta Anadolu’da Kızılırmak boylarında ve Amasya çevresinde bulunmaktadır. Özellikle Kayseri - - Divri ği üçgenindeki köyler, Hacıbekta ş dolayları, Ankara ve Çankırı çevresindeki köyler ve Kırıkkale’ye ba ğlı Hasandede köyü Alevi nüfusun yerle şim birimleri arasında sayılabilir. Çorum’un yakın çevresinde birçok Alevi yerle şimi vardır. Mara ş ve Malatya dolaylarında ise hem Türkçe konu şan Alevilere hem Kürtçe konu şan Alevilere rastlamak mümkündür. Tunceli, Elazı ğ, Varto ve Mu ş’ta ya şayan Alevilerin büyük ço ğunlu ğu Kürtçe konu şmaktadır. Sivas, Erzincan ve Erzurum’da ya şayan Aleviler arasında her iki dil grubuna ait olanlar bulunmaktadır.

21 Schüler, a.g.e. , ss. 171-174

9 Bumke, Kürtçe konu şan Alevilerin yerle şim birimlerini, Zaza ve Kürt ayrımı yapmadan vermektedir: “Kürt Aleviler nüfusun Tunceli yöresinde büyük ço ğunlu ğunu olu şturuyorlar; Erzincan, Bingöl ve Elazı ğ’da da dikkate de ğer bir azınlık ayrıca batıya do ğru Sivas, Malatya, Mara ş ve Adana, do ğuya do ğru da Erzurum ve Mu ş’ta bölgesel olarak birbirleriyle ba ğlantılı olmayan kümeler olu ştururlar.” Alevi nüfusun tahminine yönelik de ğinilebilecek di ğer bir çalı şma, 1988 yılında haftalık Tempo dergisinde ismi verilmeyen uzmanlara dayanarak yayınlanan bir ankettir. Arap Alevileri ve Azerbaycan sınırındaki Şii nüfus da Alevi nüfusa dahil edilmi ştir. Bu tahminlere göre belirtilen illerdeki Alevi nüfus oranı şöyledir: Tunceli %100, Sivas ve Adıyaman %60, Yozgat, Kars, Mara ş, Erzincan ve Hatay %40, Erzurum, Adana %35, Çankırı, Gaziantep ve İçel %25, Antalya %20, Ağrı, Urfa ve Kayseri %10. 22

1.2. Tarihten Günümüze Alevili ğin Siyasal Görüntüsü

Din tüm toplumlar için önemlidir ve bu anlamda toplumsal ve siyasal ili şkileri belirleyen önemli unsurlardan biridir. Ancak ya şayan siyasi, toplumsal ve ekonomik de ğişimlerde dini inançları şekillendiren önemli etkenlerden biri olmu ştur. İslamiyet, ö ğretileri ve farklı toplumsal tabanı ile di ğer dinlerden faklı olarak, toplumu her kademede ve her yönü ile kapsayan, yönlendiren bir dindir. Bundan dolayı İslamiyet toplumumuzda her zaman çok büyük etkiye sahip olmu ştur. İslamiyet yalnız bir din olarak de ğil, bir sosyal kimlik aracı olarak çalı şmaktadır. İslamiyet toplumlarda ki şinin kendisine bir ki şilik imal etme sürecinde dinin etkisinin Batı’dakine göre, çok daha fazla oldu ğunu dü şündürmektedir. 23

Cem Dergisi’ne göre; Aleviler toplumcu bir dünya görü şüne sahiptirler ve Müslümanlı ğın do ğuş sebeplerinden belki en önemlisi “ sosyal adalet” ve “halk egemenli ği” ilkesini en etkili biçimde yürütülenler olarak gericili ğin kar şısındadır. Aleviler ba şlangıçtan beri haksızlıklara rıza göstermemi ş, çıkarcılı ğı, sömürücülü ğü, reddetmi ş, uygarlı ğa, toplumculu ğa tutkun ki şiler olarak aydın olarak anılırlar. 24

22 Schüler, a.g.e. , ss.171-174 23 Şerif Mardin, Din ve İdeoloji , İstanbul, İleti şim Yayınları, İstanbul, 1997, ss. 78-79 24 Cem , S. 2, A ğustos 1966

10

Selçuklu ve Osmanlı Devletleri döneminde Aleviler kendi iç ya şantılarında devlete gerek duymamı şlar ve devletin olabildi ğince kıyısında kalmı şlardır. Cem, devletin üstlendi ği bütün rolleri üzerine toplamı ş, adeta küçük bir devlet örgütlenmesi gibi çalı şmı ş, devlet buna müdahale edince ya isyan etmi şler ya da yer altına sı ğınarak kendilerini yeniden üretmeyi ba şarmı şlardır. Bu durum dı şa kapalı, geni ş topluluklar içinde ve ili şkilerin yalnız olanlarla sürdürülmeye çalı şıldı ğı dönem için geçerli olmu ştur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte Aleviler, ba şka topluluklarca ku şatılmı ş olarak ya şadı ğı ve kapanmanın ortadan kalktı ğı ko şullarda devleti yeniden ele almak zorunda kalmı ştır. Yani modern devletle birlikte artık devlet ilgisiz kalınacak ya da do ğrudan kar şısına çıkacak bir makro iktidar oda ğı olmaktan çıkmı ş; mikro iktidar a ğının ço ğullu ğunda kendi me şrutiyetini yeniden üretebilen, bu a ğ içinde insanların tüm ya şamlarına müdahale edebilen; müdahaleden öte, yaratıcı vasıflar üstlenen bir aygıt durumuna yükselmi ştir. 25

Şener’e göre; Osmanlı yönetimi, Anadolu Alevilerinin gözünde hem Emevi-İslam gelene ğini sürdüren bir yönetim, hem de kendilerine yapılan toplumsal haksızlı ğın kayna ğıydı. 26

Küçük’e göre; Osmanlı döneminde Kızılba ş-Rafıziler olarak, gayrimüslim halklara tanınan millet statüsünün dahi uza ğında, baskı politikalarına maruz kalan Aleviler, şeriatı ve hilafeti kaldıran Kemalist rejimin aydınları tarafından milletin en otantik temsilcileri olarak kabul görüyor, şimdiye dek uzak kalmak zorunda oldukları merkezin nimetlerine ça ğırılıyorlardı. 27

Kökleri 1900’lü yılların ba şlarına, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit’ten sonra iktidara gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti dönemine de pratikte Alevilik lehine herhangi bir uygulamayı birlikte getirmemi ş, İTC döneminde biçimlenen Türklü ğe dayalı tek millet, Resmi İslam’la temsil edilen tek din ve Türkçe’ye dayalı tek dil

25 Metin Acar, Alevi Toplumu ve Devlet İli şkisi , Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003, ss. 45-46 26 Cemal Şener, Alevilik Olayı , Etik Yayınları, İstanbul, 2001, s. 117 27 Murat Küçük, Mezhepten Millete: Aleviler ve Türk Milliyetçili ği, Modern Türkiye’de Siyasi Dü şünce, Cilt: 4, Milliyetçilik, İleti şin Yayınları, İstanbul, 2003, s.902

11 biçiminde kurulan tekçi (monolitik) resmi ideolojinin Cumhuriyet döneminde de sürdürülmesidir. Bu yakla şım Türk milliyetçi hareketi tarafından da desteklenmekte, milliyetçi hareket Alevilikle bu minvalde temas geli ştirmeye çalı şmaktadır. Bu yakla şım son zamanlarda İslam’ın Protestanla ştırılması projesinde Alevili ğin de bu projenin bir aya ğını olu şturabilece ğini dü şünen liberal Batıcı milliyetçiler tarafından da önemsenmektedir. İslam’ı bir anlamda “Batılı Müslümanlık” haline döndürmeye, Batılıla şmı ş, kapitalist bir Türkiye’ye yakı şır bir çe şit “reforme ve medeni” Müslümanlık biçimi olu şturmaya yönelik bu projede, Kemalist ve Laisist liberal çevreler, Alevili ği, İslam’daki Arap ve Acem etkisinden arınmı ş saf Türk Müslümanlı ğı, “Anadolu Müslümanlı ğı” mevkiine koyarak olumlamaktadırlar. 28

Hilafetin kaldırılırken Mustafa Kemal, İslami Ortodokslu ğun tahkimatlı kuvvetlerine ilk açık taarruzu yapıyordu. Geleneksel İslami devlet, teoride ve halk anlayı şında, Tanrı’nın, iktidar ve hukukun tek me şru kayna ğı oldu ğu, hükümdarın da yeryüzünde onun vekili bulundu ğu bir teokrasiydi. Din, yerle şmi ş siyasal ve toplumsal düzenin resmi ilkesi idi. Aynı kaynaktan gelen ve ayrı yargı organı tarafından uygulanan aynı Şeriat, ibadet ve itikat kuralları yanında, medeni, cezai ve anayasal kuralları da kucaklıyordu. Hükümdar, şeriatın en yüksek timsali idi ki o, Şeriatı, Şeriat da onu idame ediyordu. Ulema onun yetkili savunucuları ve sözcüleriydi. 29

Cumhuriyet döneminde devlet artık sadece iktidar olarak de ğil yaratıcı ve yönlendirici olarak insanların kar şısına çıkmakta; Hacı Bekta ş Törenlerine katılmakta, dergahlara maddi yardımlarda bulunmakta, şair ve ozanlar için anma programları düzenlenmektedir. Bu durumda Kahramanmara ş (1978), Çorum (1980) katliam örnekleri olmasına kar şılık, hiç olmamı ş gibi davranılmasına yol açmaktadır. Cumhuriyetle birlikte toplumsal, dini ve siyasi ya şama damgasını vuran kentle şme ve laiklik, içe dönük ve kapalı yapıların çözülmesi sonucunu do ğurmu ştur. Bu durumdan Alevilikte etkilenmi ştir. Kentle şmeyle toplumsal ya şam alanının, sanayile şmeyle de burjuvazi ve i şçi sınıfının sayıca ço ğalmasına yol açmı ştır. Bu

28 Sabır Güler , Bir İnanç Sistemi Olarak Alevili ğin Siyasal Örgütlenmesi Türkiye Birlik Partisi Deneyimi (TBP), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi) ,Ankara ,2007,s.12 29 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Do ğuşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000, s.264

12 de ğişen durumdan kendini korumak isteyen Alevilik, Alevili ği; “Kimli ğini modern topluma rehin bırakan ö ğreti, varlı ğını güvence altına alma adına, laiklik gibi kendisiyle hiçbir ilgisi olamayan bir kavram içine sokmu ş” , böylelikle Alevili ğin bütün radikal unsurlarının tasfiyesi, yeni bir ahlaki yapının kurulması, toplumsal kurumların modern toplum paradigması ba ğlamında yeniden tanımlanıp in şasıyla; yeni bir Alevilik ortaya çıkmı ştır. Bu durumdan da etkileyici ve belirleyici olan faktör devletle ya şanan ili şkiler olmu ştur. 30

1950 yılından ba şlayarak, özellikle Demokrat Parti’ye verilen seçim deste ğiyle birlikte, Alevilerin, siyaset üzerinde etkili olabilecekleri, tecrübeyle kanıtlanmı ş oluyordu. Aleviler ise bu ilk sivil siyasal deneyimlerinden buruk bir “a ğız tadıyla” kalkıyor, 1960’lı yıllardan ba şlayarak, özellikle Köy Enstitüleri 31 sürecinin de etkisiyle sola yöneliyorlardı.

Alevi toplumuna yönelik tehdit, devletin giderek daha fazla Sünnile şmesidir. Cumhuriyet'in klasik laik ideolojisi, ülkeyi 1950’den beri neredeyse sürekli yöneten sa ğ kanat hükümetlerce ihlal edilmi ştir. Devlet Sünni uygulamaları, do ğru İslami uygulamalar olarak kabul etmi ş ve hizmetleri buna göre düzenlemi ştir. Kaynaklardan aldıkları pay yalnızca dini faaliyetlerde de ğil, di ğer kamusal alanlarda da azalmaktadır. 32

Çamuro ğlu’a göre; Solun Aleviler ve Alevilerin sol üzerinde bütün Türkiye co ğrafyasında kalıcı etkileri oldu. Solun marşlarından günlük ritüellerine, me şhur “sol bıyı ğı”na kadar pek çok özellik Alevilikten devralınmı ştı. Aleviler de yine bu aynı etkile şim sürecinde aydınlanma fikirleriyle, ilerleme dü şüncesiyle fakat belki bunlardan daha önemlisi devletçilikle tanı ştılar. Alevi nüfusunun önemli bir kesimi için yeni şiar artık “varlı ğım sola arma ğan olsun !” şeklinde özetlenebilirdi. 33

30 Ayhan Yalçınkaya, Alevilikte Toplumsal Kurumlar ve Öznenin Siyasal Beliri şi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 1994, s. 31 H. Nedim Şahhüseyino ğlu, Alevi Örgütlenmelerinin Tarihsel Süreci , İtalik Kitapları, Ankara, 2001, ss. 73-76; Mustafa Timisi ile yapılan görü şme, 08.08.2007 32 Ay şe Ayata, Türkiye’de Kimlik Politikalarının Do ğuşu, 75. Yılda Tebaa’dan Yurtta ş’a Do ğru , Türkiye Ekonomik Ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1998, s. 159 33 Reha Çamuro ğlu , De ğişen Ko şullarda Alevilik , Do ğan Kitapçılık A. Ş. , İstanbul,2000, s.8

13 Özellikle 1960 yılından sonraki ideolojik kutupla şmalara dayalı bir uluslararası sistem Türkiye’de de yansımalarını buldu ve sa ğ-sol kutupla şması 1980’li yıllara kadar ülke gündemine hakim oldu. Öyle ki bu kutupla şma bir iç sava ş derecesine kadar vardı. Türkiye’de ve dünyada ya şayan bütün topluluklar gibi Aleviler de bu ideolojiye dayalı grupla şmadan nasiplerini aldılar. Kentlere yerle şme ve e ğitim olanaklarından yararlanma iktisatçı, mühendis, avukat, doktor gibi çe şitli mesleklere mensup kimselerin artmasına yol açtı. İnanç bakımından sahip oldukları marjinal kimlikleri de siyasal yönelimlerinde etkili oluyordu şüphesiz. Alevilerin sol ile özde ş olarak dü şünülmelerinin kökeninde bu yatmaktadır. Ancak nedense sol dı şında var olan Aleviler pek gündeme gelmedi. Bugün de Alevilerin a ğırlıklı olarak sol hareketlerde yer aldı ğı adeta genel kabul görmü ştür. Halbuki sol dı şında da Aleviler geçmi şte de vardır bugün de vardır. Ayrıca Sünniler veya ba şkaları için aynı özde şlik dü şünülmez. 34

Sünni İslamcıların Alevi kimli ğini görmezlikten gelen ve inkar eden politikası Alevileri Sünnile ştirme politikalarıyla bir arada yürür. Sünni İslamcıların temel gayreti, İslam’ı tek bir yoruma (Sünnili ğe) indirgemek ve kendilerini Müslüman gören Alevileri de buraya (gündelik hayatta camiye )ça ğırmaktır. Bu nedenle 12 Eylül askeri rejimin Alevi köylerine cami açmasıyla taçlanan Alevileri sindirme ve Sünnile ştirme politikaları, Sünni İslamcıların geni ş deste ğini almı ştır. 35

Yukarıda belirtilen tüm etmenler; Alevilerin, örgütlenmelerine de yansımı ştır. Bunun temelinde yatan temel ö ğe, köyden kente göç olgusudur. Kente gelen Aleviler, kırsal cemaat (köylü kesim) yapısının çözülmesi ve kent ya şamının bu çözülmeyi daha da peki ştirmesi sonucunda geleneklerinde bir kopu ş ya şamı şlardır. Bu durum salt Aleviler için geçerli de ğildir. Aynı biçimde köyden kente göç eden Sünniler de kent ko şullarının getirdi ği a ğır ve zor ya şam ko şullarında çözülmeye ve bozulmaya ba şlamı şlardır. Yalnız bu durumun, aynı yazgıyı payla ştıkları Sünnilerden daha a ğır ve yıkıcı bir biçimde hissedilmesinin, dahası bir kimlik sorunu haline gelmesinin nedeni, Alevili ğin temel

34 http://www.alevibektasi.org/ali_yaman9.htm 35 T. OLSSON, E. ÖZDALGA, C. RAUDVERE,Çeviri: Bilge Kurt TORUN, Hayati TORUN), Ru şen Çakır , Politik “Alevilik” İle Politik “Sünnilik” Benzerlikler Ve Zıtlıklar , Alevi Kimli ği, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s.79

14 kurumlarından olan Dede-Talip ili şkisinin kent ko şullarında yerine getirme olana ğının sürdürülememesi ya da böyle bir olana ğın hiç olmamasıdır. 36 İlk zamanlarda gerçekle şen örgütlenmeler daha çok geleneksel-dinsel yapı taşırken, kentle şmeyle beraber özellikle ya şanan toplumsal çatı şmalarında etkisiyle tepkisel örgütlenmelere dönü şmü ştür. Bunun daha sonraki yarattı ğı örgütlenme ise, yani üst siyasal örgütlenmesi partile şme olmu ştur.

Aynı zamanda siyasal alanda da bir de ğişim olan kentle şmenin yarattı ğı kültürlenme, yüksekokullarda okuma olana ğına sahip olma ve 1968 ku şağının yarattı ğı politizasyon sonucu siyasetin içinde yer almaları, kendilerinin de ülke yönetiminde söylenecek sözlerinin oldu ğu ve hatta siyasete do ğrudan katılım olana ğı yarattı. Siyasetin sa ğ ve sol yelpazede seyretmesiyle birlikte Aleviler, yelpazenin solunda yer aldılar. Ku şkusuz bunun temelinde Alevi dü şüncesinin muhalif ve militan yapısı yer almaktadır. 37

1970’lerde Marksist solun etkisiyle büyük ölçüde itibar kaybeden dedelik müessesesi daha kendini toparlamadan bir takım “Alevi aydınlar” hareketin liderli ğine talip oldu. Bunların büyük kısmı Alevili ği 1980’lerin ortalarından itibaren ke şfeden eski solcu militanlardan olu şmaktadır. Yani 1970’lerde militanlar önemliydi, din geri plandaydı. Bu gün ise din önemlidir, ancak aynı militanlar etkinliklerini korumakta yada korumaya çalı şmaktadır.

Tüm bu saydı ğımız tarihsel geli şim içinde “Birlik Partisi”nin olu şumu bir anlamda dinsel-etnik siyasalla şmanın örne ğine sıkça rastlanılan legal ya da illegal tepkisel örgütlenmelerdir. Egemen olanın ardında kalan ve ihtiyaç duyuldu ğunda aranılan dinsel-etnik gruplar için temel hak ve özgürlüklerin geli şimi içinde yeterince önemsenmeyen asli unsur sayılmayan tarihsel bir tür grup psikoloji yaratılmı ştır. Modernle şme olgusuna ve kapitalist ya şam biçimine geçi ş evreleri ta şıyan, mikro milliyetçilik ile beraber temelde geleneksel dinsel ö ğeleri de içinde barındıran duygusal yo ğunluktaki bu tarz örgütlenmeler geli şmekte olan, demokrasisi geli şim

36 İlhan Cem Erseven, Alevi Örgütlenmesine Bakı ş, Kırkbudak , yıl: 2 , sayı: 5, kı ş 2006, s. 9 37 Erseven, a.g.m. , s.11

15 süreci ta şıyan ülkelerde geli şen bir olgudur. İlk düzeyinden zamanla günün şartlarına göre evirilen bu tarz örgütlenmeler sık sık ortaya çıkmaktadır.

1.2.1. Göç Olgusu ve Kentle şmenin Etkileri

Türkiye’deki kentle şme olgusu, ülkenin toplumsal ve ekonomik yapısını biçimlendiren temel ö ğelerden birisidir. Yalnızca, tarımdaki de ğişmelerin ve sanayile şmelerin bir sonucu de ğil, toplumsal de ğişme sürecinin de bir göstergesidir. Ayrıca siyasal, toplumsal ve ekonomik yapı üzerinde kendine özgü etkileri vardır. 38

Türkiye’de ki Alevi-Bekta şi topluluklar yakın zamana kadar geleneksel toplumsal yapılarını koruyan, inanç sistemiyle toplumsal yapılarını denetleyen kapalı topluluklardı. Fakat, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye’deki kentle şme hareketleri ile birlikte bu kapalı topluluklar da çözülmeye ba şlamı ştır. 39

1950’li yıllara kadar Alevilik, neredeyse tamamı kırsal alanlarda ya şayan, toplumsal, ekonomik ve siyasal etkisi fazla olmayan bir cemaatin inancın adıydı. 40 Aleviler, 1950’den ba şlayarak ama özellikle 1970’li yıllarda ola ğanüstü toplumsal de ğişim süreçlerine girmi şlerdi. Bu süreçlerin itici gücü elbette yo ğun bir şekilde ya şanan kırdan kente göç olgusudur. 41

Kırsal bölgelerin yo ğun nüfusu nedeniyle hükümet ve Marshall planı 1950’lerde kampanyalarının etkisiyle kırsal kesim şehirlere akın etti. Bu nüfus kayması aynı zamanda sanayide i ş alanlarının geli şmesi kamuoyundaki ve e ğitim fırsatını da şehirlerde geli ştirdi. Otorite kentle şmeyi modernizasyonun bir basama ğı olarak algılıyordu. 1968 -1972 deki planın bir kanıtı olarak gösteriyorlardı. Alevi toplumu bu büyük göçten nasibini almı ştır. Bazı

38 Emre Kongar, İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı , Cem Yayınevi, İstanbul, 1976, s.367 39 Hulusi Yılmaz, Kentle şme Sürecinde Alevilik-Bekta şilik , Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Isparta, 1998, s.3 40 Şahhüseyino ğlu, a.g.e., ss. 73-76 41 Çamuro ğlu , a.g.e. , s.9

16 sosyologlar Alevilerin çok ho ş olmayan bölgelerde ya şadı ğından bu göçten yararlandıklarını söylüyorlar.42

İleti şim a ğlarının kurulması, ilkö ğretimin zorunlu kılınması, sanayile şme ve kırdan kente göç, Alevilerin uzamsal ve sosyal marjinalli ğine son verir. Büyük bölümü kırsal nüfus içinde yer alan Aleviler, hem kentlere, hem de yurtdı şına kitlesel olarak göç ederler belki de orantısız bir göçtür bu, çünkü Aleviler daha çok geri kalmı ş yörelerde ya şamaktadırlar. 43

1950-1960 yıllarına dek Aleviler, Anadolu'da köylülü ğün yoksul kesimini olu şturuyordu. Osmanlı'nın yüzyıllardır süren baskıcı yönetimi nedeni ile de Aleviler Anadolu ve Balkanlar'da adeta ku ş uçmaz; kervan geçmez da ğ köylerinde, mezralarda ya şamlarını sürdürmeye çalı şıyorlardı. 1950'li yıllarda Anadolu'da yo ğun olarak Alevi nüfusunun ya şadı ğı bölgeler olan Sivas, Erzincan, Malatya, Tokat, Çorum, Amasya gibi yerlerde şehir merkezlerinde ticaret, zanaat tamamen Alevilerin dı şındaki kesimlerin elinde idi. Adı sayılan kentlerde o yıllarda bir bakkal, kahvehane, büfe veya belediye, adliye gibi kamu ve özel kurulu şlarda çalı şan Alevi kökenli kapıcı, odacı vs. bile bulmak olanaksızdı. Okuma yazması olan, ticaretle u ğra şan Alevi yok denecek kadar azdı. Kentler ve kentlerin tüm nimetleri Müslüman Sünni ço ğunlu ğun elinde idi. 44

1950-1960’lı yıllar, aynı zamanda kapitalist geli şmenin sıçrama yaptı ğı yıllar oldu. Bu sıçrama, yabancı sermaye ile oluyordu. Ama bir yandan da kapalı ekonomiler dı şa açılıyor, tüketim için üretim, yerini, pazar için üretime, pazar ekonomisine bırakıyordu. Bu de ğişmeden Alevi köyleri ve nüfusu da payını aldı. Anadolu şehir ve kasabalarında yava ş yava ş Alevi kökenli esnaf, zanaatkar, bakkal, manav gibi i şletmeler de olu şmaya ba şladı. Bu durumu, o

42 Elise Massicard, Construction identitaire, mobilisation et territorialisation politique. Le mouvement Aléviste en Turquie et en Allemagne depuis la fin des années 1980 , Institut d'Etudes Politiques de Paris, thèse de doctorat, dir. Gilles Kepel, 2002, 762 pages 43 Elise Massicard, Türkiye’den Avrupa’ya Alevi Hareketinin Siyasalla şması , İleti şim Yayınları, İstanbul, 2007, ss.53-54 44 Şener-İlknur, a.g.e. , ss. 50-51

17 yıllarda yurtdı şına giden i şçilerin yaptı ğı birikimlerin ülkeye dönmesi izledi. Dünkü köylü; artık, yaptı ğı küçük ticari birikimlerle memleketinde müte şebbis olmu ştu. 45

Göç, daha önce hiç örne ğine rastlanmamı ş bir toplumsal farklıla şmayı beraberinde getirdi. Alevi burjuvazisi ve zanaatkarları olmadı ğı için, pek ço ğu ücretli işçili ğin ve o sırada tam bir geli şme içinde olan kamu sektörünün yolunu tuttu. Bir çok Alevi, serbest mesleklere de (doktor, avukat, mühendis) kapı açan e ğitime, bir toplumsal tırmanma yolu olarak öncelik tanınmı ştır. Üstelik bu tür görevlere erken bir dönemde gelinmesi, yakınlara da i ş imkanı açmaktadır. Aileler, ilkokuldan itibaren ba şarılı olanları arkasından itmek için genellikle topluca seferber olmaktadır. Bu destekten yararlananlar da nüfuz sahibi mevkilere geldikten sonra, kendilerine yardım edenlerin sıkı ştıkça ba şvurdukları merciler olmaktadırlar.46

Kırdan kente göç ve kentlere do ğru büyük bir akının do ğmasıyla eski sosyal yapılanma artık i şlememeye ba şladı. Bu yapının temel kurumları çözüldü. Dedelik, musahiplik, Cem gibi aynı zamanda kutsal olan bu kurumlar hem tartı şılmalı hale gelmeye hem de artık i şlevsizle şmeye, topluluk üzerine hızla etkisizle şmeye ba şladı. Özellikle 1960’lardan itibaren yo ğunla şan sa ğ-sol kutupla şması Alevileri de etkileyerek , Alevi gençlerin büyük ölçüde sol dü şünceye kaymalarına yol açtı. Yeni eğitim ve ileti şim olanaklarına bu ideolojik unsurun da katılmasıyla ve bu konuda edinilen bilgiler do ğrultusunda eski kurumlar toplumu uyu şturan zararlı kurumlar olmakla, bu kurumların uygulayıcıları olan Dedeler de toplulu ğu sömürmekle ele ştirildiler. 47

Kapitalizmin geli şmesi, pazar ekonomisinin olu şması, iç dinamizm ile geli şen sermayeye, dı şarıdan gelen i şçi dövizleri de eklenince, artık Aleviler de kent ve kasabalardaki pazarlardan pay almaya ba şladılar. Bu durum, daha önce pazara hakim olan Sünni kesim ile Alevilerin aralarının açılmasına neden oldu.

45 Şener-İlknur, a.g.e. , ss. 50-51 46 Massicard, a.g.e. , s.53-54 47 Ali Yaman, Dedelik Kurumu Ekseninde De ğişim Sürecinde Alevilik, , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, (Yayınlanmamı ş Doktora Tezi) İstanbul,2001, s.84

18 Bu çeli şkiler 1970’li yıllarda bazı siyasal partiler tarafından seçim malzemesi yapılınca bazı kentlerde Alevi-Sünni çatı şmaları ba şladı. 1974'ten itibaren özellikle MHP önderli ğindeki Alevi dü şmanı siyaset hayli ba şarılı oldu. Erzincan, Sivas, Malatya, Çorum olaylarının nedeni bu çeli şkilerdir. Bu çeli şkiler, 1978 Mara ş olayları ile zirveye çıktı ve 110 Alevi'nin katledilmesine, yüzlercesinin yaralı, evsiz, i şsiz, parasız ve aç kalmasına neden oldu . 48

Sosyolojik açıdan bakıldı ğında Aleviler için şüphesiz en belirleyici etken , 1970’li yıllarda doruk noktasına ula şan, ekonomik ve politik nedenlerden dolayı kırsal kesimden kentlere do ğru göç olmu ştur. Kente göç geçmi ş yıllarda varlı ğını ülkenin ücra kırsal kesimlerde sürdüren Alevili ğe kaçınılmaz olarak yeni ve kentsel ifade biçimleri dayatmı ştır. Hızlı kentle şme, cemaatin toplumsal yapısında köklü dönü şümlere yol açmı ştır. Böylece, e ğitim görmü ş Alevilerin sayısındaki büyük artı ş ve bir Alevi burjuvazisinin ortaya çıkması, yeni bir toplumsal tabakala şmanın olu şmasına neden olmu ştur.49

Göçle birlikte köy toplulukları çözülür. Ama dini ibadetin çerçevesini de onlar olu şturdu ğu için, ibadet de çöker. Dedeler artık dört bir yana da ğılmı ş talipleri nezdindeki dini görevlerini yerlerine getiremezler. O zaman bir ba şka gelir kayna ğı bulmak, yani çalı şmak zorunda kalırlar; dini otoriteleri de aynı oranda azalır. Onlar da göçe katıldıklarında, cemaatleri öksüz kalır ve dini bilgi tehlikeye dü şer. Bununla birlikte bazı durumlarda göçmenler, örne ğin kentte cem ayinleri düzenleyerek ibadeti sürdürmeye çalı şırlar. Ama bu düzenlemeler ço ğunlukla geçicidir ve cemaatin hayatta kalmasını sa ğlayacak kurumlar yok olur. Sekülerle şme kent ortamında dini altyapıya sahip olmayan Alevileri özellikle etkiler. 1961 Anayasası din ve vicdan özgürlü ğünü güvence altına alsa da, çevrelerini ku şatan toplumla temas içinde daha fazla hissedilen toplumsal baskı nedeniyle de kentte ibadet zayıflar. Asimilasyon, hatta Sünnili ğe geçi ş hadiselerine, örne ğin Batı Anadolu'da rastlanır. İbadetin zayıflaması bölgelere göre de ğişen bir hızla giderek kırsal alanlara da yayılır. Bazı köylerde 1960’lardan itibaren cem ayini yapılmazken, bazı köylerde

48 Şener-İlknur, a.g.e. , ss. 50-51 49 Çamuro ğlu , a.g.e. , s.14

19 bu ibadet günümüze dek süregelmi ştir. 50

Kemalist reformların en karakteristik unsuru olan laiklik hamlesinde üç faaliyet alanın ayırt edilebilece ğini yazmaktadır. Bunlardan ilki; devleti, e ğitimi ve hukuku laikle ştirmek. İkincisi; dinsel simgelerin üstüne gitmek; üçüncüsü ise toplumsal ya şamı laikle ştirmek ve gerekti ğinde popüler İslam’ın üstüne gitmekti. Kemalist laiklik hamlesinde bu faaliyet alanlarında giri şilen inkılaplar, kapalı bir toplum halinde ya şayan Alevileri, bu özelliklerini yitirmelerine ve açık bir topluma dönü şmelerine neden oldu. Bu durum da özellikle Alevilikteki dedelik, musahiplik, dü şkünlük gibi kurumların, dinsel ritüellerin yani toplumsalı ayakta tutan unsurların ortadan kalkmasa da etkilerini yitirmelerine yol açtı.

Kentle şmeyle birlikte Alevilerin siyasal ve toplumsal hayata katılması ve Sünni halk ço ğunlu ğuyla dolaysız temasa girmesi, kaynaklara ula şma konusunda her iki kesim arasında bir rekabetin do ğmasına neden oldu. Kaynaklara ula şma imkanlarını tehlikeye sokmamak için Aleviler “idare etme” tekniklerine ba şvurmaya mecbur kaldılar. Büyük şehirlerin anonimli ği içinde kimliklerini gizlemeyi ve dı şa dönük dinsel uygulamada da ço ğunlu ğa uymayı ye ğlediler. 51

1980 sonrası da Alevi kimli ğinde ilginç geli şmelerin oldu ğu yıllardır. 1960’lı yıllarda kente göçle ba şlayan yerle şmeler ilk akçal birikim örneklerini verir. Büyük kentlerde Alevi holdingler, küçük kentlerde varlıklı esnaflar yaygınla şır. Bunlar, tırna ğıyla tutunmu ş köy kökenli insanlardır. 1990'a dek çok kez çevreden kimliklerini de gizlemi şlerdir. Ancak geni ş olanaklı kitle gazetelerinde sorun gündeme gelip, kamuoyunda tartışılmaya ba şlayıp, Alevi aydınlar ilkeleri öne sürmeye ba şlayınca i ş de ğişir. Birer iki şer, yerden mantar biter gibi ortaya çıkmaya ba şlarlar. Alevi vakıflarına destek verirler. Alevi olduklarını söylemekten çekinmezler. 52

50 Massicard, a.g.e. , ss.53-54 51 Sabır Güler , Bir İnanç Sistemi Olarak Alevili ğin Siyasal Örgütlenmesi Türkiye Birlik Partisi Deneyimi (TBP), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi) ,Ankara ,2007, s.48 52 Fuat Bozkurt, Ça ğda şla şma Sürecinde Alevilik , Do ğan Kitapçılık, İstanbul, 2000, ss. 88-89

20 Bu kimli ğin çıkı şı gerçekte ilginçtir. Yılgınlıkla bastırılan kimlikler bir patlama gibi ortaya çıkmı ştır. Çünkü bu kitle genellikle girdikleri çevrelerde kendilerini rahat hissetmemi şler, hep yadırganan dı şlanan olmu şlardır. Köylerden kopmu şlar, ama köyleri dü şlemi şlerdir. Geleneksel de ğerleri az ya da çok korumu şlardır.

Şu anda hızlı kentle şmeyle birlikte yeni bir kimlik arayı şının söz konusu oldu ğunu söyleyebiliriz. Köyden kente gelmi ş insanların bireysel yalnızlık çevresini a şmak için kurdukları insan ili şkileriyle ba şlayan bir kimlik yapısıdır. Yeni kentle şen bu ku şaklar, bir süre yeni kimlik arayı şını sürdürecekler. Biraz daha ya şları ilerleyip eski ku şaktan ki şiler silinince, kendilerini büyük bir yalnızlık içinde bulacaklar. Yeniden geçmişin de ğerlerini arayacaklardır. Ne var ki, toplumlar geçmişteki birikimleri üzerine yükselirler. Tüm de ğerleri yıkarak toplumların yeniden yapılanması olanaksızdır. Bu nedenle kent Alevili ğinin, kırsal kaynaklardan yararlanması zorunludur. Nitekim bir süre sonra yeni ku şakta bir arayı ş ba şlayacak. Dı şladıkları çevreyi, yadsıdıkları ilke ve inançları arayacaklar. Sonuçta birey çevre ve a1ı şkanlıkların ürünüdür. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını geçirdikleri toprakların özlemlerini hep içlerinde duyacaklar. Özetleyecek olursak, şu anda kent Alevili ği, kırsal geçmi şiyle henüz barı şık de ğildir, kırsal geçmi şinden bir yerde utanır durumdadır. 53

53 Bozkurt, a.g.e., ss. 88-89

21 İKİNC İ BÖLÜM BİRL İK PART İSİ’N İN KURULU ŞU VE GENEL BA ŞKANLAR DÖNEM İ

2.1. Partile şme Sürecinde Aleviler 2.1.1. Siyasal Bir Örgütlenmeye Do ğru Aleviler

Türkiye toplumu devletle ili şkilerinde edilgen ve tabi bir konumdadır ve bu toplumsal durum, bireylerin siyasal özneler haline gelmesinde, dolayısıyla siyasal süreçlere katılımında ve müdahalesinde, bu ba ğlamda her kademede demokrasinin gelişiminde temel engel olarak görülmektedir. Zira devlet kar şısındaki edilgen ve tabi konum, aileden ba şlayarak bütün toplumsalla şma, kültürlenme süreçlerinde otorite kar şısında boyun e ğen bireyler ortaya çıkaran, dolayısıyla otoriteye ram olmaya hazır insanlardan olu şan bir toplumu yaratan zihniyet dünyasından, bu özel kökten beslenmektedir. 54 Devlet, vatanda ş için böyle bir görünümdeyken Aleviler için bu dönemde asli unsurun önemli vasfı olan dinden dolayı devlet i şlerinde daha da edilgen ve iyice soyutlanmı ş, yalıtılmı ş bir toplumsal yapıdaydı.

Hep dü şünüle gelenin aksine Cumhuriyet sonrasında da Alevili ğin kendini ifade özgürlü ğü açısından köklü bir dönü şüm ya şanmamı ştır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan toplum yeni, modernist ve Türk bir kalıba dökülürken, Alevi kimli ğin kendini özgürce gerçekle ştirmesi yine mümkün olamamı ştır .55

Cumhuriyettin ilk büyük reformları, do ğrudan do ğruya laiklikle ilgiliydi. Laiklik Osmanlı İmparatorlu ğunda, pratik bir ihtiyaç ve modernle şmenin bir şartı olarak yava ş yava ş ortaya çıktı ve böylece yeni rejimin ana temellerinden biri oldu. Bu prensip 1937’de Anayasaya kondu. 56

54 Suavi Aydın, “Amacımız Devletin Bekası” Demokratikle şme Sürecinde Devlet ve Yurtta şlar , TESEV Yayınları, İstanbul, 2005, s.28 55 Erdo ğan Aydın, Alevili ği Ne Yapmalı , Nokta Kitap, İstanbul, 2005, s.224 56 Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temelleri , Afa Yayınları, İstanbul, 1996, s. 224

22 Aleviler, devletin laikle ştirilmesine yönelik alınan önlemlerden ötürü bir kısıtlamaya u ğramadılar. Halifeli ğin kaldırılması, dini e ğitim veren okulların kapatılarak e ğitimin laikle ştirilmesi, okullardaki (Sünni) din e ğiliminin adım adım de ğiştirilmesi, şeriatın yerini İsviçre Medeni Hukuku ve İtalyan Ceza Yasasının alması, daha çok Sünni İslam’ın kurumlarını ve simgelerini ilgilendirmekteydi. Alevilerin kendi tahkim mercileri çerçevesindeki hukuki uygulamaları ve dı şa kapalı Alevi toplulu ğunun inançlı kesimlerinin yine kendi içlerindeki e ğitimleri, her türlü devlet denetiminden ve müdahalesinden uzak oldu ğu için, söz konusu uygulamalardan etkilenmemekteydi. 57

Hatta Cumhuriyettin ilk yıllarında Alevilerin, Kemalist ideolojiye kar şı büyük bir sempatileri uyanmı ştı çünkü laik uygulamalar Aleviler üzerindeki Sünni baskıyı azaltacak uygulamalardı ve aleviler bu durumdan ho şnuttular.

Tek parti döneminde halk CHP iktidarlarından çok çekmi şti. Jandarmalar köylere gittiklerinde insanları sorgusuz sualsiz dövüyordu. Karakolların odun, hayvan yemi gibi gereksinimleri köylüden zorla alınıyordu. Tahsildarlar, vergi toplamaya gittiklerinde, ödeme gücü olmayanların hayvanlarını, ev e şyalarını alıp götürüyorlardı. Tahsildarlar, halka, Osmanlı'nın mü1tezimlerinin (vergi toplayıcılarının) yaptıklarından fazla eziyet ediyordu. Öyle ki tahsildarların, jandarmaların geldi ği haberini alan vatanda şlar saklanacak delik ararlardı. 58

İkinci dünya savasındaki yıllarda Türkiye çok ciddi bir de ğişim yasadı. 50’li yıllarda ülkenin siyasi ve sosyal yapısı demografik de ğişimle büyüdü,e ğitimin geni şlemesi, sanayinin geli şmesi ve büyük bir göçün büyük şehirlere ve yabancı ülkelere kayması bu de ğişimi hızlandırdı. Ağırlıklı kırsal yerlesim alanlarında kalan Aleviler de bu sosyal de ğişimden nasibini aldı. ki bu şehirle şme ile karakterize oldular. Eski yapılarının yıkılması, farklı sosyal yapılar ve özellikle dinin daha az

57 Schüler, a.g.e. , s.162 58 H. Nedim Şahhüseyino ğlu, Alevi Örgütlenmelerinin Tarihsel Süreci , İtalik Kitapları, Ankara, 2001, ss. 70-71

23 pratik hayata geçirilmesiyle bu de ğişim daha belirgin bir hal aldı. 1960’lar da ülkeleri ve kendi kayıp ettikleri özelikleriyle daha yakın bir ba ğ kurmaya ba şladılar. 59

1950’de çok partili ya şama geçi şle Alevilik yeni bir i şlev kazanır. Halk, siyasilerin ya şamlarının oylarının ucuna ba ğlı oldu ğunu anlamasıyla güç kazanır. İkinci Dünya Sava şı yıllarının kıtlık ve bunalımı bitmi ş, bir gönenç dönemi ba ş- lamı ştır. Demokrat Parti oy kaygısıyla, halkı kandıracak çarpıcı sözler bulur. Sünni köylerde sürekli imam hatip okulları açma sözü verilir. Alevi köylerinde ise "Onların çocukları imam okuluna gitsin, imam olsun, siz çocuklarınızı ça ğda ş okullarda okutun" gibi çarpıcı sözler geli ştirilir. Bu sözlerle Alevi kitlenin bir bölümünün oylarını almayı ba şarırlar. Özellikle Alevi-Sünni çatı şmasının yo ğun oldu ğu Sivas, Yozgat, Çorum’da bu söylem etkili olur. Malatya gibi Köy Enstitülü ku şağın etkin oldu ğu bölgelerdeyse halk, devrimlerden kopu şları kaygıyla izler. 60

DP’nin iktidarda oldu ğu 1950-1960 yılları arası seçim sonuçlarına bakıldı ğında şaibeli 1946 seçimleri dı şında 1950, 1954, 1957 genel seçimlerinde Alevilerin yo ğun olarak ya şadıkları illerde, neredeyse oyların tümünün DP’ye verildi ği görülecektir. Bu durum da bir Alevilik-sol ili şkisini sorgular kılmaktadır. Bu ba şlıkta, Alevilerin, Türkiye’de ya şayan di ğer kesimler gibi, tek parti dönemine bir tepki ve yanı sıra DP’nin ekonomik ve siyasal liberalle şme vaatlerinin cazibesiyle DP’ye yöneldikleri görülmektedir. Bunda ku şkusuz DP’nin ekonomik kalkınma hamlesini tarım sektöründen ba şlatma kararı önemli rol oynamı ştır. Çünkü nihayetinde 1950’lere kadar Alevi toplulukların ço ğu çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen kesimlerdi. Bu sav şöyle bir sonuca da yol açmaktadır: Aleviler nasıl sosyo- ekonomik konjonktürün gerektirdi ği ko şullar altında tarihsel olarak yani 60’ların ortasından itibaren “sol”u tercih etmeye ba şladılarsa, 50’li yıllarda da farklı sosyo- ekonomik ko şullar nedeniyle DP’ye yönelmi şlerdir. 61

Alevi sairi Ali izzet Özkan DP’nin zaferini baskıcı rejimden kurtulu ş olarak simgeleyen şiiri şöyle:

59 Elise Massicard, in the 1960: Social Change and Mobilisation, In: Hege Irene Markussen (ed), Alevis and Alevism, Transformed Identities, Istanbul, Isis, 2005,p. 109-135 60 Bozkurt, a.g.e., s. 74 61 Sabır Güler, Alevili ğin Siyasal Örgütlenmesi Modernle şme, Çözülme Ve Türkiye Birlik Partisi , Dipnot Yayınları, Ankara, 2008, ss.194-195

24 “ Kral oldu, idoler çözüldü Yeterince görmezlikten gelindik Tiranin sarayı yerle bir oldu Kölelikten kurtulduk Demokrasi kurtarıcı göründü Tiranin sesi kesildi Bu gün Allah büyüktür ça ğırısı Yer yüzünden yere indi .”62

Çok partili sisteme geçme sürecinde, Aleviler, umutlarını muhalefetteki Demokrat Partiye (DP) ba ğlamı ş ve bu partinin 50’lerin ba şındaki seçim zaferlerinde pay sahibi olmu ş olmalıdırlar. Alevilerin bu deste ğinin nedeni, DP’nin dini meselelerle ilgili tutumuna ba ğlanamaz. Ba şlangıçta DP, ülkenin ekonomik bakımdan kalkınmasının anahtarını tarımın geli ştirilmesinde gördü ğü ve bunun için gerekli kaynakları (tohum, krediler, tarım makinelerinin ithali, ziraata elveri şli alanların geni şletilmesi vb.) seferber etme sözü verdi ği için iktidara gelmesinden sonra güçlü bir kırsal deste ğe sahip olan demokratik bir kitle hareketi karakteri sergilemekteydi. O zamanlar ço ğunlu ğu hala kırsal alanda ya şayan Aleviler, bundan kazançlı çıktılar. 63

DP, CHP’nin halka yaptı ğı zulümleri, baskıyı iyi biliyor ve bunu CHP'nin aleyhine kullanıyordu. DP diyordu ki; "Biz iktidara geldi ğimizde jandarmaların, tahsildarların baskısına son verece ğiz. Demokratla şmanın siyasal ve sivil örgütlen- menin, basın özgürlü ğünün önünü açaca ğız". DP'nin bu vaatleri ve söylemleri aydınları da etkilemi şti. Gerçi aydınlar, DP'nin kurulu ş kadrosunu ve amacını biliyordu ama CHP'nin despotizminden kurtulmanın başka seçene ği de yoktu. Bu nedenle aydınlar da DP' den yana oldular. Ayrıca DP, Alevi toplumunda etkin dedeleri ve Alevi aristokratlarını milletvekili adayı göstermeyi de ihmal etmemi şti. 14 Mayıs 1950'de yapılan milletvekili seçimlerinde DP'nin çıkardı ğı milletvekili

62 Massicard, a.g.m.,s. 109-135 63 Schüler, a.g.e. , s.162

25 sayısı 408 iken, CHP ancak 69 milletvekilli ği kazanabilmi şti. Böylece, CHP 27 yıllık tek parti iktidarını yitirmi ş, DP ço ğunlukla iktidar olmu ştu. 64

CHP’nin Cumhuriyet’in ilk yirmi yılı içerisinde İslam'ın kamusal hayattaki etkisinin geriletilmesine yönelik sürdürdü ğü politikalardan ilk sapmalar, yine CHP tarafından daha 1940’ların sonunda zorunlu din derslerinin (dolaylı yoldan) yeniden konmasıyla gerçekle ştirilmi ştir. DP bu politikayı bir cami yapma programıyla ve imam hatip okulları açarak devam ettirdi, ancak gerici dinsel hareketlere müsamaha veya din üzerindeki devlet denetiminin zayıflatılması söz konusu de ğildi. Alevilerin 1957 parlamento seçimlerinde DP’den vazgeçerek yeniden CHP'ye yönelmelerinde etkili oldu ğu dü şünülen birçok saikten biri, DP'nin yeni seçmen kazanmak için Sünni tarikatları araç olarak kullanmaya ba şlaması olabilir. Nur hareketinin DP’yi destekleme ça ğrıları ve bazı DP'li bakanların bu hareketin önderlerine duydukları sempatiyi gizlememeleri, Alevilerin DP'den kopu şlarında hiç şüphesiz ki etken olmu ştur.65

Muhalefette iken verdi ği özgürlük ve demokrasi sözlerini unutan DP, ABD'nin güdümüne girer. ABD'nin çıkarları do ğrultusunda ikili anla şmalar yapar. Fransız ve İngiliz egemenli ğine kar şı ba ğımsızlık mücadelesi veren Arap halkının kar şısında, emperyalistlerin (ABD, Fransız, İngiltere) yanında yer alır. Sosyalist blo ğa kar şı, ABD'nin çıkarlarına bekçilik etmek üzere karakol görevi yapmak dı şında bir i şlevi olmayan ve gerici yönetimlerin egemen oldu ğu Irak, İran, Afganistan, Pakistan'ın üyeli ğinde oluşturulan "Ba ğdat Paktı"nın kurulu şunda yer alır. DP dı ş politikada böyle bir çizgi izlerken, yurtiçinde de demokrasi ve özgürlükten yana güçlerin kar şısına ırkçı-şeriatçı güçleri çıkarır. Sola yönelik yasak ve baskılar artar. Basın özgürlü ğü kısıtlanmaya çalı şılır. DP yöneticileri laiklik ve demokrasi kar şıtı olan güçlerle (a ğalar, şıhlar, tarikat reisleri) kol kola seçim propagandalarına çıkarlar. Bu arada, şeriatın alt yapısını olu şturan kurum ve kurulu şların (camiler, Kuran kursları, imam-hatip okulları) sayısı giderek hızlanan bir şekilde artıyordu . 66

64 Şahhüseyino ğlu, a.g.e. , 71 65 Schüler, a.g.e. , ss.162-163 66 DP iktidarı vaat etti ği İmam Hatip Okulları'nı 1951'de 7 ilde açtı; Ankara, İstanbul, Adana, Mara ş, Konya, Kayseri, Isparta. Dönemin Milli E ğitim Bakanı Tevfik İleri, İmam Hatip Okullarının gerekçesini şu sözlerle anlatıyordu: "Türk Milleti'ne hitap edecek olgun, kültürlü, hatip ve imamların

26 okumu şları, aydınları görece ço ğalan ve politikayla ili şkileri de geli şen Aleviler, DP'nin dı şa ba ğımlılı ğından, laikli ğe ve özgürlüklere yönelik olumsuz uygulamalarından rahatsız olurlar. Di ğer emekçiler gibi Aleviler de ne çekmi şlerse yasak, baskı ve şeriat uygulamalarından çekmemi şler midir? Nihayet, aralarında de ğerlendirme yapan Aleviler, DP'ye verdikleri deste ği çekmeye karar verirler. 67

Yeni siyasi dinamikler olu şurken, ço ğulcu parti sistemi hızla dini siyasi olarak kullanmaya ba şladı.bu neden Alevilerin 1957 de DP ye destek oldu ğunu anlatabilir. Bu yüzden Alevilerin DP ye olan destekleri geçiciydi. Şair Ali izzet Özkan bir kaç yıl sonra durumu tersine de ğerlendirmeye baslar: “Biz DP’nin genç bir kız oldu ğunu sandık Fakat çirkin ve vefasız bir dul oldu ğunu kanıtladı. Kafası dik ve temiz yüzlü oldu ğunu gösteriyordu ama biz yanlı ş yönlendirilmi şiz Yüzü kara kafasının kel oldu ğu ortaya çıktı. ”68

DP’de hak ve özgürlüklerin artmasını bakıcı yasaklayıcı rejimin sona ermesini hayal eden Aleviler hayal kırıklı ğına u ğradılar.

Alevilerin siyasal erkten beklentileri kar şılanmıyordu. Bir yerlere gelebilmek ve ya şama tutunmanın yolunun okumak oldu ğunu biliyorlardı. Siyasal temsil sorunu ya şayan Aleviler sistem içine dahil olmanın tek yolunun okumak oldu ğunu görüyorlardı. Ça ğda şlı ğa ve ça ğda şlı ğın gere ği olan okuyup bilgilenmeye özlemli olan Aleviler, tüm sıkıntılarına kar şın çocuklarını yüksek okullara yolladılar. Bu

yeti şmesini arzu ediyoruz." 1958 yılına gelindi ğinde bu okulların sayısı 18’e çıkmı ştır. 1965'den sonra kız ö ğrenciler de alınmaya ba şlandı.66 1967 yılında İmam-Hatip Okulu mezunlarına üniversiteye girme hakkı tanındı. DP döneminde ise, Kuran Kursu sayısındaki artı ş yanında bu kursları desteklemek amacıyla sivil örgütlenmeler de olmu ştur. İstanbul’da “Kur’an Kurslarına Yardım Derne ği” kurulmu ş ve dernek kurulu şundan hemen sonra 23 Mayıs 1954 tarihli bazı gazetelerde yer alan şu bildiri da ğıtılmı ştır. “Muhterem dinda ş!.. kutsiyetinden şüphemiz olmayan yegane kitabımızı korumak vazifemiz, ne şir ve taammüm edebilmesine yardımcı olan imkanımız saadetimizdir. Madde1 – Kur’an ö ğrenmek yahut hıfzetmek veyahut talim etmek için yurdun her kö şesinden gelip resmi Kur’an Kurs hanelerine sı ğınan muhtaç yavrularımızın her türlü ihtiyaçlarına yardımcı olmak , kurs bulunmayan mahalleler için müsaade istihsal etmek lüzumu halinde yurdun her mıntıkasında şube açmak üzere bir cemiyet kurulmu ştur. Daha fazla bilgi için Bkz. Do ğan Duman, Demokrasi Sürecinde Türkiye’de İslamcılık , Dokuz Eylül Yayınları, İzmir, 1999, ss.150-190; 67 Şahhüseyino ğlu, a.g.e. , 71 68 Massicard, a.g.m.,s. 109-135

27 çocukların bir bölümü siyasette esen sol rüzgara kapıldılar. Toplumda uyanı ş hız kazanınca, iktidar destekli sa ğ kesimin hı şmına u ğradılar.69 Alevilerin sitem içinde yer edinmek için günümüzde dahi yapacakları tek şey var o da okumaktır yani yüksek ö ğretimle bir yerlere gelebilmek.

Şahhüseyinoğlu adı geçen eserinde söyle demektedir: Alevilerin bir bölümü CHP'ye yönelir; ba şka bir bölümü ise, ilerici, demokrat, laik bir örgütlenme olu şturma arayı şına girerler. Bu geli şmeyi izleyen ve iktidarı elinde tutan egemen güçler, Alevi oylarının blok halinde bir yerde toplanmasını engellemeyi dü şünürler. Deneyimli ABD'li dostlarına danı ştıktan sonra bir Alevi Partisinin kurulmasına karar verirler. Tek parti döneminde, 1940'ta, Ankara Valisi Nevzat Tando ğan, gözaltına alınan solcu gençleri, "Bu memlekette komünizm lazımsa onu da biz getiririz. Siz kim oluyorsunuz da memlekete komünizm getirmeye çalı şıyorsunuz?" diye tehdit eder. Aynı egemen güçler, "Demokrasi gelecekse biz getiririz. Laiklik gelecekse onu da biz getiririz" alı şkanlıklarını sürdürmektedir. Alevilere ra ğmen bir Alevi Partisi kurulması kararının altında yatan zihniyet budur. Karar verilmi şse o parti kurulacaktır. Güçlünün sözü yerde kalır mı hiç? 70

Çok partili sisteme geçi şten sonraki dönem için, Alevi toplulu ğunun seçimlerdeki tutumunun öncelikle sınıfsal veya bireysel görü şlere göre mi, yoksa Alevi kimli ği do ğrultusunda mı şekillendi ğine yönelik, elde oldukça az veri bulunmaktadır. Yorumda bulunmaya olanak veren az sayıda veriye örnek olarak, nüfusun ço ğunlu ğunu Alevilerin olu şturdu ğu il ve ilçelerdeki seçim sonuçları, özellikle de, adayların kimli ğinin seçmenlerce bilindi ği varsayımıyla, Alevi adayların topladı ğı oylar, sayılabilir. Türkiye partilerinin tarihi, partilerin özellikle kurulu ş aşamalarında Alevi temsilcileri ile temasların ve onları aday gösterme çabalarının örnekleri ile doludur. Bu durum, Alevi azınlı ğı mensuplarının kendilerini belli bir partinin oy potansiyeli olarak görmediklerini ve partiler tarafından da, tek bir partinin tekelinde sayılmadıklarını göstermektedir. Alevi adayların çok de ğişik partilerin listelerinde yer almalarından dolayı, Alevilerden, tek tip tutum sergileyen bir

69 Lütfü Kaleli, Alevi Kimli ği ve Alevi Örgütlenmeleri , Can Yayınları, İstanbul,2000, s.32 70 Şahhüseyino ğlu, a.g.e. , ss.71-72

28 topluluk olarak söz edilemez. En yo ğun Alevi nüfusuna sahip Tunceli dahi, 1950 ve 1969 yılları arasında herhangi bir partinin kalesi olarak görülmüyordu.

1970’ten sonra Alevilik içinde yeni bir olgu ortaya çıktı: Alevi gençler Marksist olmaya ba şladılar. Bu ko şullarda etkinliklerini bütünüyle kaybetmekten korkan dedeler, babalar bir Alevi partisi olan Birlik Partisi’nin kurdular. Fakat tren kaçmı ştı: artık kazanılması mümkün olmayan gençlik Marksist kalmaya devam etti. Fakat sürece bir şey daha e şlik ediyor. Sosyalizm ve Marksizm çok özgün şekilde Alevili ğe entegre oluyordu. Çünkü Marksist, Sosyalist olan Alevi genci kendi kesinlikle Alevili ğe ihanet etmi ş hissetmiyor kendini Alevi olarak tanımlamaya devam ediyordu. 71

Alevilerin hiçbir zaman, bütün Alevilerin seçim tercihiyle ilgili karar üretecek bir e şgüdüm mekanizmasını hayata geçirmediklerini belirtmektedir. Bir dizi etken buna katkıda bulunmu ş olabilir: Dede ve pirler etrafındaki yerel ocakların ademi merkezi örgütlenmesi; Cumhuriyet'in kurulu şu ile birlikte devlet baskısının son bulaca ğına olan inançla ve devlet doktrini haline gelen laiklik kalkanının koruması altında, bir zamanlar dı şarıya kapalı olan topluluklarının, tedbirli bir şekilde açılmaya ba şlamasıyla dinsel otoritelerle zayıflaması, ba şlıca faktörler arasında sayılabilir. Alevi ailelerin kentlere göç sonucunda çözülmesi ve kimlik olu şturmada din etkeninin belirleyicili ğini yitirmesi gibi nedenleri de saymak mümkün. 72

Çok partili rejim, dini bir koz haline getiren yeni bir siyasal mantı ğı da yerle ştirir. Seçmenler artık oy verme gücüne sahiptir. Alevilerin her zaman CHP'yi destekledikleri yönündeki yaygın kanının aksine, 1950'deki ilk çok partili seçimde Alevilerin ço ğunlukla DP'ye (Demokrat Parti) destek verdiklerini gösteren birçok işaret bulunmaktadır. Hiç ku şkusuz DP'nin dile getirdi ği kırsal temalardan etkilenmi şlerdi; ilk zamanlarda mezhep aidiyeti muhtemelen oy vermede belirleyici bir etken olmamı ştı.

71 Anton Jozef Dierl, Anadolu Alevili ği, Ant Yayınları, İstanbul, 1991, s.69 72 Schüler, a.g.e. , s.161

29 Aleviler çok partililikle birlikte, daha önce dı şlandıkları olanaklara eri şmek üzere yarı şa girme olana ğı bulurlar. O zaman Aleviler ile Sünniler arasında bir rekabet ba şlar ve bu da farklılıkların siyasalla şması sürecini beraberinde getirir. Partilerin hepsi, önemli bir seçmen kitlesini temsil eden Alevilerin gönlünü çelmeye uğra şmaktadır. Ama partilerin, özellikle de Sünniler ile Alevilerin birlikte ya şadıkları karma bölgelerde, Sünni yanda şı bir söylemle Alevi yanda şı bir söylemi bir araya getirmeleri güçtür. Daha sonraki evrede sa ğcı kurulu şlar açıkça Sünni yanlısı söylemleri benimser ve tarikatlara göz kırpmaya ba şlarlar; bu durum, 1957 seçimlerinden itibaren bazı Alevi seçmenlerin 'niye DP'den uzakla ştıklarını açıklayabilir. Demek ki çok partili rejim, dini vaat yarı şını hızla bir seçim takti ği haline getirmi ştir: Alevilik bir siyasal koz, hatta bir hareket zemini olur. 73

Alevilerin, çok partili siteme geçi şten sonra her hangi bir parti tekelinde olmamı ş dönem içinde sa ğ veya sol partileri destekledikleri görülmü ştür. Birlik Partisi’nin kurulmasından sonra dahi Alevi oylarının blok halinde Birlik Partisi’ne geldi ğini söylemek çıkan sonuçlara göre mümkün gözükmemektedir.

2.2. Birlik Partisi'nin Kurulu şu 2.2.1. Birlik Partisi’nin Kurulmasına Etki Eden Olaylar

Birlik Partisi’nin kurulmasında etkili olan olaylar da öncelikle 1963 yılında verilen Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı Kurulu ş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı teklifine kar şı sa ğcı basının tepkileri ve buna kar şılık Alevi gençlerinin örgütlenmesi sonraki siyasal yapılanmada etkili olmu ştur. Bir di ğer etki eden önemli husus ise toplumsal çatı şmalar olmu ştur. Alevi-Sünni çatı şmalarının ya şanması ve siyasal erkin bu olaylara kayıtsız kalması bir siyasal örgütlenmeye ihtiyaç duyulmasına neden olmu ştur. Bunların dı şında 1961 Anayasasının sa ğladı ğı göreli özgürlük, siyasal temsilde ya şanan sıkıntılar gibi nedenler bulunmaktaydı.

27 Mayıs’tan sonrasında anayasanın laik bir görünüm kazanması için özellikle Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı’nın yeniden dizayn edilmesi gerekiyordu.

73 Massicard,a.g.e., s.54

30 Alevilerin de Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı’nda temsil edilmesi için bir Mezhepler Müdürlü ğün açılmasını isteniliyordu. Bu müdürlük, önemli ve laik Cumhuriyetin icaplarından biri olarak görülüyordu. 1963’te Cumhurba şkanı Cemal Gürsel’in bu konuda yetkili kıldı ğı Dönemin Devlet Bakanı Hayri Mumcuo ğlu’na bu konuyla bizzat ilgilenmesini istemi ştir. Gürsel, bunu gerçekle şmesini çok istemi ş hatta gerçekle şmezse gözlerinin açık gidece ğini söylemi ştir. Zira “ Alevili ğin ne oldu ğunu iyi biliyorum ve ıstırabına da yabancı de ğilim. ” Diyordu. 74 Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı Kurulu ş ve görevleri hakkında kanun tasarısı (1/392) (Milli E ğitim, İçi şleri, Maliye ve Plan Komisyonlarına) 75 tasarısıyla gündeme geldi.

1963 yılındaki D İB’na dair tasarı meclise sunuldu. Mezhepler Müdürlü ğü’nün kurulmasına ili şkin tasarı meclise gelir gelmez fırtına koptu. Birden, sa ğcı ve dinci basın ata ğa gecti ve “mum söndü” 76 projesinin camilere getirilmek istendi ğini iddia etmeye ba şladılar. 77 Sa ğcı basın tarafından Alevilerin, “ İslamiyet’in ifade etti ği vahdet ruhu için ciddi bir tehlike oldu ğu” yazıldı. Bu zümrenin ehl-i sünnet mezhebi ile e şit tutulmasının 27 milyon Müslüman’la alay etmek oldu ğu ifade edildi. 78

Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı kurulu ş ve görevleri hakkında kanun tasarısı gündemdeyken basında özellikle sa ğ basında çok a ğır hatta hakarete varan tartı şmalar olmu ştur. Adalet Gazetesi yazarı Abdürrezzak Öz ve Ali Ak’ın kaleme aldıkları bu yazı hakaretlerle doludur.

“..Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı ve görevleri hakkında Kanun Tasarısı madde 10- mezhepler müdürlü ğü, Müslüman cemaati tam bir e şitlikle mütalaa ederek aslında İslam dininin esaslarında hiçbir fark gözetmeden Şii ve Sünni mezheplerinin

74 Cem, Sayı:4 , 5 Ekim 1966 75 MMZC ,D:1, C:11, B:37,O:2, 30.01.1963, s.392 76 Bkz. Levent Cinemre-Figen Ak şit, 100 Soruda Tarih Boyunca Alevilik ve Aleviler , Tempo Kitapları-30, s. 8: Mum söndü, halk arasında, “ Ana-bacı tanımayan Alevilerin toplu seks alemidir.” Şeklinde tarif edilir. Ancak bu yüzyıllık yanlı şlık, Alevilerin büyük şehirlerde baskıdan kurtularak kendilerini ifade etmeleriyle düzeltilmi ştir. Aleviler cem ayinlerinde, cem meydanlarını aydınlatmak için mum yakar ve cemin bitiminde söndürürler. Ancak onların kadın erkek e şitli ği meselesini 1400 yıl önce çözdükleri ve ibadeti de kadın erkek birlikte yaptıkları için, haklarında böyle yanlı ş söylentiler çıkarılmı ştır. 77 Massicard, a.g.m.,s. 109-135 78 Fikret Otyam, Hu Dost , Ankara Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, Ankara, 1964, s.98

31 co ğrafya ve yerle şmi ş bulundukları yer özellikleri icabı teferruata taalluk eden mesele ve farklı tezahürlerini hurafelerden arınmı ş olarak, İslam akidelerine uygun şekilde halletmek, saliklerini tenvir etmek ve ir şat etmek hususlarında gerekli işlemleri yapmak bu müdürlü ğün görevlerindendir..”

“..Maddedeki (mezhepler müdürlü ğü, Müslüman cemaati tam bir e şitlikle mütalaa ederek ) cümlesinde, topraklarımızda ya şayan Alevi, Şii ve Kızılba şlık gibi ilmen ve tarihen hiçbir gerçe ğe dayanmayıp tamamen efsane ve mugalataya dayandı ğı gibi, Dinen de safsata ve hurufattan ba şka bir kıymeti olmayan ve her devirde İslam dini aleyhine çevrilen entrikalarda en aktif roller almakla İslamiyet’tin ifade etti ği vahdet ruhu için ciddi bir tehlike olan bu zümrenin, ehli sünnet mezhebi ile e şit mütalaa olunaca ğı ifade ediliyor ki, en hafif tabir ile 27 milyon Müslüman’ın din vicdanı ile alay etmek demektir. Bu e şitli ğin nelere kadar dayanaca ğını kestirmek için kehanete ihtiyaç yok. Kanuni müeyyidelerle e şitlikleri teminat altına alınan Kızılba şların yarın camimizde mum söndürme merasimleri yapmaya yeltenmeyeceklerini kim temin edebilir..” 79

M. Raif Ogan ise Yeni İstanbul Gazetesindeki yazısında şöyle demekteydi;

“..Yurdumuzda Şii mezhebi var mıydı? Şu halde kanundaki Şia tabirini ancak iki şia mezhebine hasr ve tahsis etmek mecburiyetindeyiz. 1) İsna a şeriye, 2) Zeydiye. Memleketimizde Zeydiye yoktur. İsna aşeriye mensupları olarak İranlı karde şlerimiz vardır. …… bunlardan dolayı hakiki Şia olan bu iki İslam mezhebi ile Diyanet İş leri Müessesesinde işgaline sebep yoktur...”80

Ba şka bir yazısında ise şöyle demekteydi:

“… bunlardan sonra Anadolu’nun bazı bölgelerinde (Alevi) unvanını verenler vardır.

79 Adalet , 23.03.1963: Bozkurt a.g.e. ,s.75 80 Yeni İstanbul , 23.03.1963

32 Mezhep kitaplarında yoktur. Bütün inançları ve talimleri hep a ğızdan a ğza geçmi ş rivayetlere, ananelere ba ğlanır.” 81

“ Yoksa dededen babaya, babadan çocuklara geçmi ş efsanevi inançları sanki usul ve füru beli bir mezhep imi ş gibi kabul edip de Diyanet İş leri kanun tasarısındaki mezhep müdürlü ğü maddesinde Şii bölümünde mütalaa etmek, hurafeleri temizlemek de ğil onları do ğru saymak olur! Şu veya bu sebepten hurafelere saplanmı ş olanlar; cehaletlerinden ileri gelen bu vaziyetlerinde maruz sayılsalar bile dalaleti hakikat ile aynı seviyede bir tutanlara, bilerek yaptıklarından dolayı, maruz alimler denilemez. Cehalet ve gafletle mücadele, cahil ve gafilleri ir şad babında dalalete mevki tanımakla mümkün olmayaca ğını unutmamak lazım.”

“ Türkiye’de hakiki Şia ( İsna a şeriye ve zeydiye) yoktur. Alevilik ise bir mezhep de ğil, bir tarikattır. Müte şeyyi de olsa hiçbir tarikat mezhep çerçevesinde yer vermek mümkün de ğildir. Çünkü,tarikatlar kanun ile mülgadır. Böyle olunca çok karga şalıklara yol açacak Şii tabirinin maddeden çıkarılması elzemdir. Hatta, Diyanet İş leri Te şkilatı arasında sanki Türkiye’de bir çok mezhepler varmı ş gibi mezhepler müdürlü ğü şubesinin ihdasında hiçbir sebep ve zaruret mevcut de ğildir. Mezhep tabirinin ilmi kar şılı ğı göz önüne getirilince ba şka türlü dü şünülmez.” 82

Buna cevap olarak yakla şık elli Alevi ö ğrenci Anakara’da bir deklarasyon hazırladılar, ancak Kürt ve Türk ö ğrenciler ba şlı ğında anla şamadılar. Kürt Aleviler büyük Türk ulusuna ba şlı ğını ret edip yerine Türkiye halkının hepsini kapsayacak bir ba şlık konmasını istediler. Bu yüzden deklarasyona ancak dört öğrenci imza attı.83 Cumhuriyet ve alevi tarihinde ilk kez böyle bir (“Alevi” ismi kullanılarak) bildiri yayınlanmı ştır. 84

81 a.g.g., 25.03.1963 82 a.g.g., 27.03.1963 83 Massicard, a.g.m.,s. 109-135 84 Ali Murat İrat, Devletin Bekta şi Hırkası Devlet Aleviler ve Ötekiler , Chivi Yayınevi, İstanbul, 2006, s.90

33

Ankara Üniversitesi Alevi Gençleri Tarafından Yayınlanan Bildiri

“TBMM sunulan Diyanet İş leri Te şkilat Kanunu Tasarısını vesile ittihaz ederek bazı gazetelerde milli vahdeti parçalama gayesi güden ne şriyat üzerine basın bülteni tanzim etmek mecburiyetini duyduk.

Bu güne kadar susmamızın sebebi ilgili mercilerin gerekli alakayı gösterip bu kötü zihniyetli tahrikçiler hakkında gerekli işlemi yapak kanaati idi. Ancak en ufak tedbirin dahi alınmadı ğını üzüntü ve teessürle mü şahede eden bizler hakkı ve gere ği ifade ile me şru müdafaamızı yapmak ve hükümet tarafından hazırlanan tasarı hakkında görü şlerimizi belirtme ği bir zaruret addettik.

Mevzuumuz şudur: insan hakları temel prensiplerinden mülhem olarak Anayasamızın 19. maddesinde din ve vicdan hürriyetini teminat altına almı ştır. Diyanet Te şkilatının mer’i bulunan kanunları bu ı şık altında revizyona tabi tutarak ihtiyaçlara cevap verir hale getirmek zaruretini duyan hükümetimiz hazırlanmı ş oldu ğu kanun tasarısında yurdumuzda din ve mezhep ayrımı yapmadan laik esasları dairesinde her çe şit din ve mezhep salikleri arasında din ve vicdan hürriyeti alanında kar şılıklı saygı ve yurt yararına beraberlik sa ğlamak gerekçesiyle bir takım memnuniyet verici yenilikler getirmek istemi ştir. Ve tasarının 10. maddesinde de belirtti ği gibi bir “Mezhepler Müdürlü ğü” ihdası yoluna getirmek gerçe ğini göstermi ştir. Mezkur maddeye göre Müslüman cemaati tam bir e şitlikle mütalaa ederek aslında İslam dinin esaslarında hiçbir fark gözetmeden Şii ve Sünni mezheplerinin co ğrafi ve yer özellikleri icabı teferruata taalluk eden mesele ve farklı tezahürlerini hurafelerden arınmı ş olarak İslam akidelerine uygun şekilde halletmek, Saiklerini tenvir ve ir şad etmek hususlarında gerekli i şlemleri yapmak vazifesi ile görevli kalmak istemi ştir. Her aklı selim sahibi vatanda ş tarafından desteklenen yukarıdaki gerekçe ve metini belirtti ğimiz i ş bu maddeyi LA İK PRENS İPLER İNİN TAM MANASYLA MEMLEKETTE TATB İKİNİN SA ĞLANMASI BAKIMINDAN taktire şayan buluyoruz.

34 Şöyle ki: Laikli ğin 4 ana mesnedi mevcuttur. 1. İTİKAD HÜRR İYET İ 2. İBADET HÜRR İYET İ 3. TE ŞKİLATLANMA 4. TEDR İŞ VE TELK İN HÜRR İYET İ

Anayasamız ilk iki hususu serbest bırakmı ştır. Çünkü Engizisyon devrinde dahi bir insanın kafasının içindeki inanı şa, dü şünceye müdahale edilmemi ştir. 3. ve 4. hususların hüküm altına alan bu kanun tasarısını da hükümet hazırlamı ştır. Elbette ki devlet İLAM D İNİNİN B İR TEK MEZHEP HAK İMİYET İNİ TES İS DE Ğİ L D İĞ ER MESLEK SAL İKLER İNİN DE İHT İYAÇLARINI KAR ŞILAYCAK VE D İN E Ğİ TİMİNİ VE Ö ĞRET İMİNİ SA ĞLAYACAK VE GEREKEN TE ŞKİLATI KURACAKTIR. Diyanet İş eri Reisli ğinin vazifesi ancak ve ancak toplumun dini vasfındaki bazı i şlerini da ğınıklıktan ve düzensizlikten kurtarmak için bu i şleri ne bir din devletinin te şkilatının ne bir dinin organizasyonun ifadesidir. Ne de toplumun tesir altında bulundurmak isteyen bir dinin bu tesiri elde etmek vasıtasıdır. Bu itibarla hükümet tasarısı arzulanan hedefe ula şmak için atılan olumlu ilk adımıdır. Hal böyle iken bazı basın organlarında yer almı ş yazılarla bu olumlu hamleye dil uzatıldı ğını özellikle nüfusunuzun yarısına yakın bir toplulu ğu meydana getiren ALEV İ VATANDA ŞLARIMIZA saldırılarda bulundu ğunu esefle mü şahide etmi ş bulunuyoruz. Ayrıca bu zihniyetin mümessilleri tarafından ALEV İ toplulu ğuna yöneltilen yersiz uydurma isnatları nakletmekten i ğreniyoruz.

Bu isnatların en ilkel kabilelerde bile insan duygusu ve insanlık kıymet hükümlerine uygun addedildi ği duyulmamı ş, görülmemi ştir. Tıpkı çıkarcı öncüleri gibi etrafta nifak tohumu saçıp kendi gibi inanmayanları bazı ahlak dı şı iftiralarla lekeleyip susturmak isteyen, ezmek isteyen kara ruhlularla bu i şin münaka şasını yapacak de ğiliz. Üzüntümüz bir kısım basında bu isnatların itibar görerek yer almasındadır.

35 Bu vatanda birlik temine çalı şmak gerekirken ırkan ÖZTÜRK, denen MÜSLÜMAN bulunan, ancak mezheple ilgili inançlarında bazı usul farkları gösteren vatanda şları birbirinden ayırmaya çabalayama gayretleri dahi M İLL İ MENFAATLER İ zedelemekten ba şka bir i şe yaramayaca ğı a şikardır. ALEV İLER ki hurafeye asla inanmamı ş, her zaman hak ve hakikat a şığı olark EHL-İ BEYT’in yolundan bütün baskı ve zülümlere ra ğmen ayrılmamı ştır. EL İNE, BEL İNE , D İLİNE SADIK KALMA DÜSTURU İLE bu gün dünya milletinin gerçekle ştirmek istedikleri hakikatleri yüzlerce sene evvel ba şarmı ş, insanlı ğa öncülük etmi ş asil bir topluluktur.

O topluluk ki her zaman oldu ğu gibi Milli Ölüm Kalım sava şlarında ATATÜRK’ün etrafında toplanmı ş, milli birli ği tesiste öncülük etmi ş. ATATÜRK İLKELER İNİN SADIK BEKÇ İSİ KALMI ŞTIR. Pe şinen bilinmelidir ki memleketin yüksek menfaatleri tefrikçilerin menfaatlerinden a ğır basacaktır.

Gerek Sünni camianın ve gerekse Şİİ -ALEV İ camianın bu nevi irticai davranı şlara mürteci gayretke şlere iltifat etmeyecekleri bir gerçektir. Hala bu gerçe ği şahsi çıkarları u ğruna görmeyip baltalamak isteyenler mutlaka hüsrana uğrayacaklardır. Yine bilinmelidir ki ALEV İ camia bu nevi saldırılara kar şı uyanık kalarak yerinde ve zamanında gerekli tepkiyi gösterecektir. Ve fakat basiret yolundan asla ayrılmayacaktır.

NET İCE OLARAK ARZEDEL İM K İ; MEMLEKET İN YÜKSEK MENFEAATLER İ A ŞAĞIDA İFADE EDECE Ğİ MİZ MESELER İN ÜZER İNDE AŞAĞIDA İFADE EDECE Ğİ MİZ MESELER İN ÜZER İNDE PARLAMENTOMUZUN, HÜKÜMET İMİZİN, KIYMETL İ BASINIMIZIN VE SA ĞDUYULU SAH İBİ HALKIMIZIN hassasiyetle durmalarını zorunlu kılmaktadır;

36 1. TÜRK İYE’de Laik prensibinin tatbikatını sa ğlayacak olan bazı de ğişikler yapmak üzere hükümetçe ilgili komisyonlardan geri alınan mezkur tasarının özünden bir şey kaybetmesine mahal verilmemesi, 2. her türlü kanuni teminat altında bulunan ALEV İ TÜRK kitlesini rencide eden davranı şın amme efkarı huzurunda ilgililerce takip ve takbih edilmesi, 3. amme vicdanını zedeleyici bu nevi davranı şların basınımızda yer almaması, 4. MİLL İ B İRL İK PARÇALAMA ĞA MATUF BU G İBİ DAVRANI ŞLARA KAR ŞI SA ĞDUYU SAH İBİ HALKIMIZIN UYANIK BULUNMASI En samimi arzularımızdır.

ANKARA ÜN İVERS İTES İ ALEV İ GENÇLER İ Basın Bültenini Tanzim Komitesi

Mustafa T İMİSİ Engin D İKMEN İktisadi Ve Ticari İlimler Akademisi Hukuk Fakültesi

Seyfi OKTAY AL İ İLHAN Hukuk Fakültesi Hukuk Fakültesi” 85

Cumhuriyet tarihinde ilk defa Alevilerin kamuoyu önünde örgütlenerek seferber olmasına tanıklık edildi. Bu yıllarda ki daha çok kültürel inisiyatif (giderek kültürel etkinliklerle geli ştirilen) daha sonra siyasi bir yan kazanan ki ilk Alevi partisi olan Birlik Partisi’de böylece kuruldu. Bu de ğişimler belki dolaylı sosyal de ğişimin ürünü olarak görülür ve ço ğulcu parti sistemini getirdi ği ko şullarla ve siyasi liberalizmin geli şimi ve büyüyen ço ğulculukla olu ştu. 86

Geri çekilen tasarının 10 maddesi şu şekildeydi:

“ (Madde 10). Mezhepler müdürlü ğü, Müslüman cemaati tam bir e şitlikle mütalaa ederek aslında İslam Dininin esaslarında hiçbir fark gözetmeden Şii ve

85 Cemal Özbey , Alevilik Üzerine Tartı şmalar, Emek Basımevi, Ankara, 1963, ss.31-35; Bozkurt, a.g.e., ss. 75-76 86 Massicard, a.g.m.,s. 109-135

37 Sünni mezheplerin co ğrafya ve yerle şim bulundukları yer özellikleri icabı teferruatta taalluk eden mesele ve farklı tezahürlerini hurafelerden arınmı ş olarak İslam akidelerine uygun şekilde halletmek, saliklerini tenvir ve ir şat etmek hususlarında gerekli i şlemleri yapmak bu müdürlü ğün görevlerindendir .” 87

Bu tasarının geri çekilmesi ve İnönü koalisyon hükümetinin 1965 yılında dü şmesinden sonra, 633 sayılı Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı’nın görev ve örgütlenmesini düzenleyen yasa de ğiştirilmi ştir. 88 Alevilerin destek verdi ği bu yasanın, e ğer kabul edilseydi, Alevili ğin bir mezhep olarak İslam içinde de ğerlendirilmesine yol açaca ğı gözden kaçmamalıdır. 89

Basın açıklamasından sonra Cemal Gürsel, Mustafa Timisi ve arkada şlarını kö şke davet ederek bir süre görü şmü ştü. Bu görü şme sırasında Cemal Gürsel’in yakla şımını ve sonraki geli şmeleri Mustafa Timisi şöyle anlatmı ştır:

“…Cemal pa şaya gittik. Arkada şlar ile bize çok sıcak davrandı babacan bir adamdı. 30-40 dakika sohbet ettik. Süre normalde 15-20 dakika idi ama sohbet uzadı. Biz anlattık Türkiye Cumhuriyet’in ulusal bütünlük açısından zihniyetin yanlı şlı ğı, geçmi şten gelen bu yanlı şlı ğın artık düzeltilmesi gerekti ğini, biz Alevi vatanda şları olarak anne ve babalarımızın kabullendi ği gibi bir suskunlu ğu bir teslimiyetçili ği kabul etmedi ğimizi, ulusal birli ğinde birbirimizi kabulden geçti ğini anlatmaya çalı ştık o günün heyecanı içinde, pa şa bizi dinledi tebrik etti. “Siz bir şeyler yapıyorsunuz, sizin yanınızdayım, sonuna kadar yanınızda olaca ğım” dedi. Çekinmeyin dedi yüreklendirdi. Bize, “Ben Alevi kökeninden gelmedim. Ama yeti şti ğim çevre askerlik gere ği Türkiye Cumhuriyet’i toplumsal yapısını tanımak Alevi yurtta şları tanımak, Alevili ği ö ğrenmeye çalı ştı ğını, söyledi. “Keşke Yavuz Sultan Selim’in Sünnili ği Osmanlının resmi ideolojisi olarak almasaydı. Alevili ğin yanında yer alsaydı bugün Türkiye Cumhuriyet’in daha büyük bir geli şmenin içinde

87 Ali Murat İrat, Devletin Bekta şi Hırkası Devlet Aleviler ve Ötekiler , Chivi Yayınevi, İstanbul, 2006, s.90 88 İlhan Selçuk, Gencay Şeylan, Kalkan Şenay , Türkiye’de Alevilik ve Bekta şilik , Yön Yayıncılık, İstanbul, 1994, s.44 89 İrat,a.g.e., s.90

38 olaca ğını söyleyerek, bu durumun tarihin en büyük yanlı şının dönüm noktasındır.”diye devam etmi ştir. Öyle deyince cesaretimiz daha da arttı. Cemal Gürsel 27 Mayıs devrimi yapan ki şidir. Do ğru dedik Paşam, Osmanlı’nın olu şumundaki rolünü anlattık, yeniçerilerin Hacı Bekta ş ve Balkan’lardaki geli şmenin öncülü ğünü yapan insanlardan söz etti, tarihi bilen bir insan, öyle anlatınca biz dedik ki bir haksızlık var , Mevlana’nın müzesi açılmı ştır. Kabul görüyor ama Anadolu kültürünün o süreçte olu şturmu ş kurmu ş, hatta anlattı ğınız gibi Osmanlının geli şiminde önemli rol oynamı ş Hacı Bekta ş Veli Türbesi kapalı ve yasak. Tabi bu fevkalade bir yanlı ş çok ciddi bir rahatsızlık veren bir gerçeğimiz, bu konuda ilgilenmeniz gerekir dedik. Cemal Pa şa, “Ben bunu bilmiyorum, yanlı ş bir durum “ dedi. Hemen sekreterini ça ğırdı. “Bak bu gençler böyle söylüyor” dedi. “Bu konunun üzerinde durup hükümet ile görü şelim, bu yanlı şı düzeltelim dedi. Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatma kanunu var ama bu farklı bir olay” dedi. Bizde büyük bir moralle ve co şku ile oradan ayrıldık., Gerçekten bu görü şmenin do ğrultusunda Nasır bey Hükümet ile görü şüyor, Turizm Bakanı ile temas kuruyor, görü şüyor, talimat alınıyor ve kapalı olan Hacı Bekta ş Veli Türbesi müze haline getirilerek 1964 ün 16 A ğustosunda açıldı. Bizim o gençlik hakaretin o çıkısın önemli sonuçlarından birisidir. Tabi o açılı şa bizde katıldık…” 90

Cemal Gürel’le görü şülmesi o dönemde alevi geçleri arasında bir umut uyandırmı ş ve kendilerine güven gelmi ştir sonraki örgütlenme için de yüreklendirmi ştir.

2.2.2. 1961 Anayasası’nın Yarattı ğı Siyasi Ortam

Birlik Partisi’nin, Alevilerin kurdu ğu ilk siyasal olu şum olarak siyaset sahnesine çıkı şı, 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrasında olu şan siyasal atmosferle yakından ba ğlantılıydı. İhtilalden sonra hazırlanan anayasa ile bireyin hak ve özgürlüklerinin çerçevesi geni şletilmi ş, siyasal partiler hukuksal güvenceye kavu şmu ş, planlı ekonomiye geçilmi ş, i şçilere grev hakkı tanınmı ş ve “yeni siyasal seçeneklerin” çıkmasını sa ğlayacak altyapı olu şturulmu ştu. Yeni

90 Mustafa Timisi ile yapılan görü şme , 08.08.2007

39 anayasanın Alevilere sa ğladı ğı en önemli kazanım ise geleneksel yapının şehirlerde çözülmesiyle birlikte temel kurumları i şlevsizle şmeye ba şlayan Alevilerin, Sünnile şmesini hızlandıran zorunlu din derslerinin kaldırılmasıydı. 91

Ancak, 1961 Anayasası da, her ne kadar Cumhuriyet sonrası anayasacılık hareketinin en demokratik nitelikli anayasası olarak kabul edilse de, sonuç itibariyle demokratik olmayan bir dönemin ürünü olup, bu niteli ği ve çevreleyen ko şullar, hazırlanma ve onaylanma sürecini, dolayısıyla Kurucu Meclis ve halkoylaması olu şumlarını ve süreçlerini etkilemi ştir. Nitekim, 1961 Anayasası'nı olu şturan, asli kurucu iktidar olarak Kurucu Meclis iki kanatlı olup, bir yanda 27 Mayıs 1960 hareketini yapan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin mensuplarından olu şan Milli Birlik Komitesi, di ğer yanda da, sınırlı temsil esasına göre olu şturulmu ş Temsilciler Meclisi vardır. Bu iki kanat, birlikte Kurucu Meclis’i olu şturmaktadırlar. Dolayısıyla, Kurucu Meclis’in en önemli kanadı, aynı dönemde çıkarılan 12 Haziran 1960 tarih ve 1 sayılı Geçici Anayasal Düzene İli şkin Kanun ile 13 Aralık 1960 tarih ve 157 sayılı Kurucu Meclis Te şkili Hakkındaki Kanun uyarınca, demokratik temsil anlayı şından farklı olarak, tamamen askerlerden olu şmaktadır. 92

1961 anayasası gere ğince Türkiye eskisinden daha büyük bir özgürlükten yararlanıyordu . Halk daha çok medeni haktan, üniversiteler daha büyük bir özerklikten ve ö ğrenciler daha geni ş bir örgütlenme özgürlü ğünden yararlanıyorlardı. Anayasanın biraz belirsiz biçimde “sosyal devlet” olarak betimledi ği bir devlette işçilere grev hakkı verildi. Böyle bir ortamda sendikacılar ve entelektüeller i şçilerin ve köylülerin çıkarlarını temsil eden bir parti kurdular. bu arada 1930’larda fa şist İtalya’dan alınan ceza yasası “ komünist propaganda” olarak betimlenen şeye izin vermeyen kısıtlayıcı önlemler getiriyordu (kötü şöhretli 141 ve 142. maddelerle ) gene de bu mu ğlak özgürlük atmosferinde statükoya yönelik sürekli bir ele ştiri,

91 Ata, a.g.e., s.46 92 Süheyl Batum, Devlet-Toplum İli şkileri Çerçevesinde Cumhuriyet Dönemi Anayasaları, 75. Yılda Tebaa’dan Yurtta ş’a Do ğru , Türkiye Ekonomik Ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1998, s. 159

40 sadece aynı sonucun farklı yollarını sunan iki partili konsensüs dı şında alternatif önerileri vardı. 93

27 Mayıs hareketi ve arkasından olu şan 1961 Anayasası, Alevilerin destekledikleri bir olu şum oldu. Sa ğlanan kısmi demokratik hak ve özgürlükler sayesinde de Türkiye tarihinde ilk kez bazı kesimler gibi, Aleviler de parti ve dernek gibi demokratik kitle örgütleri ile kendi seslerini duyurmaya ba şladılar. İş te Birlik Partisi ve ondan önce Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerde ve Hacıbekta ş kasabasında kurulan Hacı Bekta ş Veli Kültür Dernekleri'nin kurulu şu bu yıllara rastlar. 1961 Anayasası'na kadar, olu şturulan anayasalarda devletin resmi dini ya Sünnilik anlamında İslam’dı. Ya da o anlamda uygulamalar yapılıyordu. Türkiye tarihinde ilk defa, 1961 Anayasası'nın 19. maddesinde; “din ve vicdan özgürlü ğü”; yani Sünni inanç dı şında herhangi bir dine, mezhebe inanmak ya da inanmamak anayasal haklar arasında sayılıyordu. Bu durum, kendi ülkesinde yüzyıllardır, kendi inancını kom şusundan, ö ğretmeninden, devlet yetkilisinden saklamak, gizlemek zorunda olan Aleviler için çok önemli idi. İş te Alevilerin Aleviliklerini açık açık kamuoyunda ifade etmeye çalı şmaları bu dönemde ba şladı. Birlik Partisi gibi, Hacı Bekta ş Kültür Dernekleri gibi Cem ve Ehlibeyt dergilerinin yayım yılları 1960’lı yılların ikinci yarısında gerçekle şti. 94

2.2.3. Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı Faktörü

Alevi vergilerinin de kullandı ğı ve bütçesinin bir çok bakanlı ğın bütçesinden daha büyük olan Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde Alevilik mezhebini temsil etmemi ştir. Alevilik ile yada di ğer dinlerin beklentilerini kar şılayacak hiçbir eylemi gerçekle ştirmemi ştir. 95

Türkiye’de ço ğunlu ğu olu şturan Sünni İslam, Türkiye Cumhuriyeti’nde Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı aracılı ğıyla resmen temsil ediliyor. Devlet okullarında din

93 Ahmad Feroz, Modern Türkiye’nin Olu şumu, Sarmal Yayınevi, 1995,İstanbul, s.191 94 Şener-İlknur, a.g.e. , s. 50 95 Derleyen: Cemal Şener, Alevilik Üstüne Ne Dediler , Ant Yayınları, İstanbul, 1994, s. 40

41 ve ahlak e ğitimi ile; camilerde imamlar vasıtasıyla Sünni İslam ya şıyor ve ya şatılıyor. 96

İsmail Kaygusuz’a göre Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı, İslami faaliyetlerin Cumhuriyet’e ve onun niteliklerine, özellikle laikli ğe aykırı olmaması amacıyla kontrol i şlevini yürütmek üzere kurulmu ştur. Diyanet kurumunun bizatihi kendisi laikli ğe aykırıdır. Bu güne kadar D İB sadece Sünni faaliyetlerine hizmet etmi ştir. 97

Bilindi ği üzere 1924 yılında Şeyhülislamlık makamının ve Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması üzerine bu vekaletin yerine Diyanet İş leri Reislili ği ile Evkaf Umum Müdürlü ğü kurulmu ştu. Bu müdürlüklerin kurulmu ş olması, Kemalist din politikasında son derece tartı şmalı bir yere oturmaktadır. 98 “Kemalist din politikasının temelinin laiklik” oldu ğunu, “dinsizlik” olmadı ğını, “amacı İslamlı ğı yıkmak de ğil, onu devletten ayırmak, siyasal-toplumsal ve kültürel i şlerde dinin ve onun temsilcilerinin yetkisine son vermek ve bunu inanç ve ibadet konularına hasretmek” oldu ğunu vurgulanmaktadır. 99 DİB kurulmu ş olması, Kemalist laiklik anlayı şının pek o kadar da devlet ile dinin ayrılması anlamına gelmedi ğini, ama devletin din üzerindeki denetimi anlamına geldi ği açıkça göstermektedir.” Bütün bunlar esasında, ülkeyi modern batılı, merkezi bir ulus- devlet in şasında, İslamiyet’e daha modern ve daha milliyetçi bir şekil verme giri şimiydi ve bu devlet eliyle gerçekle ştirilmek istenmi ştir. 100

Milli bir din olu şturma projesinde Sünni İslam’ın Hanefi mezhebi seçildi ve di ğerleri yok sayıldı. Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı’nın bu biçimde örgütlenmi ş olması, İslam da dahil dinsel duyu ş ve dü şünü ş biçimlerinin baskı nedeniyle kamusal alanda esemesinin okunmadı ğı militan laiklik anlayı şının temsilcisi tek parti dönemi, bu anlamda Aleviler için pek bir şey ifade etmedi. Ancak D İB’nin Sünnili ğe dayalı Hanefi mezhebini esas alarak örgütleni ş tarzı özellikle çok partili siyasal hayata geçilen 1946 yılından sonra ve 1950’lerden sonra hızlanan kentle şme, kırdan kente göçlerle birlikte Alevilerin Sünni halk ço ğunlu ğuyla dolaysız temasa girdi ği

96 Battal Pehlivan, Aleviler ve Diyanet , Pencere Yayınları, İstanbul ,1994, s.9 97 İsmail Kaygusuz, Alevilik Diyanet Siyaset , Alev Yayınları, İstanbul, 2004, s.44 98 Zürcher, a.g.e. , s.272 99 Lewis, a.g.e., s.408 100 Zürcher, a.g.e. , s.340

42 dönemlerde sorun olmaya ba şladı. Çok partili dönemde CHP ile DP’nin oy kaygıları ve popülist tutumları nedeniyle laiklikten ödün veren politikaları ve DP’nin iktidarda olduğu yıllarda din kurumunun Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı yoluyla bürokrasiyle bütünle şmesine son vermeyi şleri, bununla beraber, tarikatlar gibi özerk dinsel örgütlerin varlı ğını kabul etmeleri ve hatta 1954 ve 1957 seçimlerinde Nurcuların deste ğini kabul eden politikalar yürütmesi, muazzam kentle şme olgusu yüzünden kırsal kesim kültürünün daha da hissedilir hale gelmi ş oldu ğu kentlerin günlük ya şamı içinde, İslamı çok daha belirgin hale getirmi şti. Bu durumda özellikle Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı’nın varlı ğını ve me şruiyetini Aleviler nezdinde sorgular kıldı. 101

TİP grubu adına konu şan Yusuf Ziya Bahandınlı (Yozgat Milletvekili) konu şmasında: “Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı Te şkilatının Anayasamızda yer alması ile bu te şkilata laik Cumhuriyet rejimini korumak ve Anayasa gere ğince mezhepler arasında fark gözetmeden dinsel hayatı düzenlemek görevi verilmi ştir. Ama uygulamalar bu göreve ters dü şmektedir. Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı’nda yalnız bir mezhebin temsil edilmesi, di ğer inanç topluluklarına yer verilmemesi, camilerde verilen vaizlerin yön ve konularını etkilemekte, öbür inanç ve gruplarını etkilemektedir.” 102 Demi ştir. Diyanet’in sadece bir mezhebi temsil etmesinin yarattı ğı sıkıntı geçmi şten gelen sorunların tekrar etmesine neden olmakta ve kurumun i şlevini iyice sorgular kılmaktaydı. Ancak bundan sadece belli ba şlı siyasi partiler rahatsız oluyordu. Ço ğunlu ğun azınlı ğı ezdi ği anti-demokratik uygulamanın varlı ğını ispatlayan durum, ülke demokrasisinin yerine zamanına göre sadece egemen ideolojinin nemalandı ğını göstermektedir.

Demokratların bir dereceye kadar siyasal amaçla kullandıklarının do ğru, ama Cumhuriyetin laik niteli ğini giderek zayıflatmı ş oldukları da kesindir. Sonuçta her iki partide (CHP-DP) aynı siyaseti izlemi ştir. DP ile Alevilik ili şkisine bakıldı ğında ise 1950, 1954 ve1957 seçimlerinde, Alevilerin yo ğun olarak ya şadı ğı iller göz önünde bulunduruldu ğunda, Alevilerin de DP’yi destekledikleri sonucu ortaya çıkmaktadır.

101 Amad, a.g.e., s. 378; Zürcher, a.g.e., s.299 102 MMZC ,D:2, C:22, B:16,O:1, 13.12.1967, s.479

43 Alevilerin 1957’den itibaren DP’den deste ğini geri çekmesi, DP’nin özellikle 1955’ten sonraki dü şüşüne rastlamaktadır ki bu durum da ço ğunlukla DP’nin ülkenin siyasal, toplumsal ve ekonomik sorunları kar şısında bocalayan bir iktidar olu şundan kaynaklanmaktaydı.Yani Alevilerin DP’yi desteklemeleri sosyo-politik konjonktürdeki geli şmelerin bir sonucuyduysa, bundan vazgeçmelerinde Nur hareketinin DP’yi destekleme ça ğrıları rol oynamı ş olsa da esas olarak yine sosyo- politik konjonktürdeki geli şmelerin bir sonucuydu. 2. Dünya Sava şı’nın bitiminde İsmet Pa şa hükümetinden so ğuyan halkın büyük çoğunlu ğu içinde herhalde Aleviler de bulunmaktaydı ve DP’nin ba şlangıçta ülkenin ekonomik bakımdan kalkınmasının anahtarını tarımın geli ştirilmesinde görmesi ve bunun için gerekli kaynakları (tohum, krediler, tarım makinelerinin ithali,ziraata elverişli alanların geni şletilmesi vb) seferber etme sözü o zamanlar ço ğunlu ğu hala kırsal alanda ya şayan Aleviler için de kazançlı çıkacakları umudun do ğurdu 103

Diyanet konusu açıldı ğında Sa ğcı basın sürekli olarak “Alevi-Sünni arasında fark yoktur. Hepimiz Müslüman’ız.” Şeklinde söylemler geli ştirmeleri D İB yıllardır savunula geldi ği bir tezdi. “ Alevilerle Sünniler arasında fark gözetilmemektedir; zira bu iki grup arasında bazı yerel örf ve inanılanlarla ayrıntı farkı söz konusu de ğildir.” “Aleviler – Sünniler arasındaki görü ş ayrılı ğı dini olmaktan çok siyasidir. Denilerek yıllardır, olayın sıradanla şması ve önemsizle ştirmesi sa ğlanmaya çalı şılmı ştır. 104 Aynı söylem zamanın İstanbul Büyük şehir Belediye Ba şkanlı ğı döneminde sözleriyle bu günkü Ba şbakan Recep Tayip Erdo ğan tarafından şu şekilde ifade edilmi ştir. “ Alevilik, Hz. Ali’yi sevmekse ben de Aleviyim ” bu cümle ilk bakı şta bilgisizlikten kaynaklandı ğı dü şünülebilir, ancak vardı ğı nokta Alevi kimli ğinin inkarıdır. 105 Ço ğu zaman sorunu görmezlikten gelme yoludur. Bu durum ortak vatan anlayı şına ters dü şen ötekile ştiren anlayı ş, Alevi ve di ğer dini etnik yapıdaki toplulukların devletten dı şlanmasına ve izole edilmelerine neden olmu ştur. Genel anlamda tarihsel süreç içindeki haliyle devlet gelenekleri devam ettirilmi ştir.

103 Güler , a.g.t.,ss.47-48 104 İş tar Gözaydın Tahranlı, Türkiye’de Diyanet , Yeni Yüzyıl Kitaplı ğı, İstanbul, 1993, s. 71 105 T. OLSSON, E. ÖZDALGA, C. RAUDVERE,Çeviri: Bilge Kurt TORUN, Hayati TORUN, Ru şen Çakır, Politik “Alevilik” İle Politik “Sünnilik” Benzerlikler Ve Zıtlıklar , Alevi Kimli ği, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s.79

44 Alevilerin D İB’nda temsil edilmemesi Alevilerin siyasal örgütlenmesinde önemli etkenlerden biridir.

Alevilerin, D İB’da temsil edilmemesinin yanında e ğitim alanında da sadece hakim olan Sünni kesime hitap eden din e ğitimi de Aleviler için cumhuriyet tarihi boyunca sorun olan konulardan biridir. Birlik Partisi’nin örgütlendi ği dönemde din eğitimi solcularla mücadele için gerekli görülüyordu. AP Kayseri Milletvekili Mehmet Ate şoğlu, din derslerinden beklenen i şlevi şöyle açıklıyordu: “Türk çocuklarına dini ve milli şuur vermek, Türklük ve İslamlık imanı telkin etmek ve böylece solculu ğu tesirsiz hale getirmek..” 106

Aleviler kendi inançlarının e ğitimini almadıkları gibi Sünni egemen ideolojinin dini bilgilerini içeren dersleri zorunlu olarak görüyorlardı. Bu konu günümüzde hala çözüm bulmayan önemli temsil sıkıntısı yaratan sorunlardan biridir. 107

2.2.4. Sosyal Çatı şmalar ( Alevi – Sünni ) ve “Öteki” Kavramı

Alevi kitle 1970’lere do ğru kendisini sol içinde ve yeniden devletin kar şısında buldu. Bu nasıl olmu ştu? Neden Alevilik kolayca sola kaymı ştı ve kar şısında nasıl olmu ştu da kendisine Türk milliyetçisi adını veren kesimi bulmu ştu?

Alevilik en az üç yüz yıldan beri toplumdan kopmu ş, dı şlanmı ştı. Cumhuriyet’le ve Atatürk’le birlikte kendisini ülkenin yurtta şı saymaya ba şlamı ştı. Bu, Atatürk’ün getirdi ği laik ça ğda ş düzen sayesinde oluyordu. Ne ki çok partili sistemle laiklikten ödün verilmesiyle birlikte yeniden devletten uzakla şmaya ba şlamı ştı. Yalnız Sivas, Tokat gibi bir iki Orta Anadolu ilinde Aleviler Demokrat Parti’yi seçiyorlardı. İş in ilginç yanı bu bir iki ilde Sünni nüfus CHP’yi destekliyordu. Kalan Alevi kitlenin yakla şık tümü CHP’nin ardından gidiyor onu Atatürk yolunun kılavuzu sayıyordu.

106 Duman, a.g.e., s. 140 107 Cumhuriyet tarihi boyunca din derslerinin müfredat programı içinde nasıl yer aldı ğı konusunda daha fazla bilgi için Bkz. Duman, a.g.e. ss. 130-140

45

1960’lı yılların ortalarında Alparslan Türke ş’in ba şına geçmesiyle birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Türk milliyetçili ğini ardında sürüklemeye ba şlamı ştır. Ba şlangıçta pek önemsenmeyen, ciddiye alınmayan, bıyık altından gülünüp alay edilen bir eylemdir bu. Çünkü Türk milliyetçisi partide Türk’ten çok Türk olmayanlar yer almı ştır. Gerçekte hemen hiçbir dönemde parti çizgisini bulmamı ştır. Türkçü oldu ğunca İslamcıdır da. Nitekim o yıllarda parti Türk kimli ğinden çok İslam kimli ğini ön planda tutar: “Tanrı Da ğı kadar Türk, Hira Da ğı kadar Müslüman” çarpıcı sözleriyle kitleyi etkilemek ister. O dönemde Türk milliyetçili ği Türkçü dü şüncelerden çok, Rus ve sol dü şmanlı ğı üzerine kurulmu ştur.

Ne var ki, Rus gerçe ği hiçbir zaman Türk tarihinde yerli yerine konmamıştır. XVIII. yüzyılda Rusya’dan gelen Kafkasyalı göçmenlerse, kısa süre önce kendi dinlerini bırakıp İslam’ı seçmi şler, İslam oldukları için de Rusya'yı bırakıp Osmanlı ülkesine sı ğınmı şlardır. Osmanlı sarayına sürekli gelin vermi şler, devlet katmanında yüksek yerlere tırmanmı şlardır. Kafkas göçmenleri mirasında birinci sırayı Çerkezler alır. Bu kitle, İttihat ve Terakki Partisi’nde de önemli yer tutar. Nitekim Kurtulu ş Sava şı'nın ba şlangıcında Te şkilatı Mahsusa da büyük oranda onların elindedir. Cumhuriyet döneminde de yeti şme ko şulları ve e ğitimleri sonucunda devlet katmanında önemli görevler üstlenmi şlerdir. 108

1960’larda Türkiye'de sol görü şler ye şermeye ba şlayınca geçmi şin derinliklerindeki acılar açılmı ş, Rus korkusu sol korkusuna dönü şmü ştür. Bu nedenler milliyetçi görü şlere ilk sahip çıkanlar, Rus korkusunu en çok ruhunda duyan Kafkas göçmenleri olur. Sol görü şlere en çok sahip çıkarı1arsa, ekonomiden en az payını alan Kızılba ş kitledir. Yazgı, eninde sonunda bu iki kitleyi kar şı kar şıya getirmi ştir. 109

Türkiye İş çi Partisi (T İP) 1965 seçimlerinde 15 milletvekili çıkartarak parlamentoda yer aldı. Ancak, 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra kapatılan Demokrat

108 Bozkurt, a.g.e., ss. 87-88 109 Bozkurt, a.g.e., ss. 87-88

46 Parti’nin devamı olarak kurulan Adalet Partisi (AP), 1965 seçimlerinde tek ba şına iktidar oldu. Sol muhalefet etkin çalı şıyor; i şçi, ö ğrenci ve tarım kesiminde yanda ş buluyordu. Sola duyulan bu ilgi kar şısında, Cumhuriyet Halk partisi (CHP) Genel Ba şkanı İsmet İnönü, “Sokak haytaları” dedi ği sol gençli ğin önünü kesmek için “Ortanın Solu” söylemini gündeme getirip Genel Sekreteri Bülent Ecevit, “Toprak işleyenin, su kullananın!” sloganıyla yanda ş bulmaya çalı şıyordu. Adalet Partisi (AP) Genel Ba şkanı ve Ba şbakan Süleyman Demirel ise, “ İslam Köylü Çoban Sülü” ve “Morrison Temsilcisi” olarak daha çok dine sarılıyor; sa ğ militanlar yaratıp sırtlarını sıvazlıyor ve cinayetlerin gerisinde durarak, “Kimse bana, sa ğcılar cinayet i şliyor dedirtemez!” diyordu ... Ama her gün üç-be ş cinayet i şleniyor, sol kayıp veriyor; Elbistan, Malatya, Ortaca ve di ğer yerlerde Alevilere saldırılıyor, canlar alınıyordu.110

Siyasal iktidarın temsil sıkıntısını yarattı ğı ve bariz hissettirdi ği dönemler sosyal çatı şmaların yo ğunla ştı ğı dönemler olmu ştur. Aleviler, hiçbir partinin yada siyasal olu şumun radikal tedbir alınarak çatı şmaların ortadan kaldırılmasına yönelik bir önlemin alınmaması bunu do ğrular.

Nurculu ğun örgütlülü ğü ve AP hükümetinin bu örgütlülü ğe kar şı sergiledi ği gev şek tutum kar şısında tedirginlik duyan Alevi entelektüelleri, Mu ğla Ortaca’da Alevilerin ya şadı ğı ma ğduriyete sahip çıkılmasını sa ğlamak, olayın daha vahim boyutlara ula şmasını önlemek amacıyla sol partilerin müdahil olmasına yönelik giri şimlerde bulundular. Olaydan hemen sonra Aleviler önce CHP Malatya Senatörü Zeki Tulunay’ın yanına gittiler ve hükümet aleyhinde gensoru verilmesini istediler. Demirel hükümetinin dü şürülerek gericilik belasından kurtulabileceklerini dü şünen Alevilere, gerekenin yapılaca ğını vaat eden Tulunay, ertesi gün “ Soru önergesi için grup kararı gerekiyor. Grup da buna yana şmıyor ” deyince umdu ğunu bulamayan Aleviler, 15 ki şilik milletvekili grubuyla etkili bir muhalefet yürüten T İP’le ili şkiye geçti. T İP’te görü şülen ki şi Genel Ba şkan Mehmet Ali Aybar’dı. Aybar’ın verdi ği yanıt da tatmin edici

110 Kaleli, a.g.e., s.32

47 de ğildi. Sınıf mücadelesine öncelik veren T İP, aktarılan soruna kar şı hayli mesafeliydi. Taki Davuto ğlu’nun görü şmeye ili şkin anısı şöyle:

“ … CHP’li Tulunay’ın gensorunun mümkün olmadı ğı şeklindeki sözleri, bizleri hayli üzmü ştü. O sırada T İP, çok etkili bir muhalefet yürütüyordu. Milletvekili sayısı azdı ama kitleleri aya ğa kaldırabiliyordu. CHP, bizde hayal kırıklı ğı yaratmı ştı. Şimdi T İP’i harekete geçirmekten ba şka çaremiz yoktu. Mehmet Ali Aybar’ı ziyaret ettik. Durumu kendisine anlattık. Tulunay’a söyledi ğimiz talebi aktardık. Aybar, konuyu partinin yönetim organlarında görü şece ğini söyledi, ancak ertesi gün “Biz Alevi partisi değiliz” dedi. Biz de, “Alevi partisi olmanızı de ğil, Alevilerin insan haklarının savunucusu olmanızı istiyoruz. Mazlumdan yana oldu ğunuzu söylüyorsunuz, bunu gösterin” dedik. Ancak Aybar ikna olmadı.” 111

Heyet aynı talebi YTP ve Millet Partisi içindeki Alevi milletvekillerine de iletti. İstenilen gensoruyu Millet Partisi’nin Ankara Milletvekili Hüseyin Balan verdi ancak iki gün sonra Genel Ba şkanı Osman Bölükba şı’nın iste ği üzerine Balan “havayı bozmamak” için gensorusunu geri çekti. T İP ve CHP’nin tavrını, Alevilerin sorunlarına sahip çıkmamak şeklinde yorumlayan Alevilerde partile şme fikri i şte bu temaslar sırasında canlandı. Ba şkasının himmetiyle bir yere varılamayaca ğı inancıyla avukat Cemal Özbey’in öncülü ğünde bir araya gelen Aleviler, nasıl bir politika ve strateji izlenmesi gerekti ği konusunda fikir üretmeye ba şladılar. 112

Toplantılarda ileri sürülen iki tez vardı: Biri Taki Davuto ğlu’nun savundu ğu tezdi. Sivas’ın ileri gelen ailelerinden birine mensup olan Davuto ğlu, Aleviler arasındaki ekonomik i şbirli ğinin artırılmasından yanaydı. Kendisi, siyasi mücadelenin ancak güçlü bir ekonomik altyapıyla mümkün olaca ğına inandı ğı için şirketle şmeyi önermi şti; ancak bu fikir Davuto ğlu’ndan ba şka hiç kimse tarafından kabul görmedi. İkinci öneri ise partile şmekti. Alevilerin varlıklarının, Nurcu örgütlenmenin yaygınla şması nedeniyle tehlikeye girdi ğini,

111 Ata, a.g.e., s.60 112 Ata,a.g.e., s.59

48 siyasete müdahil olunmaması durumunda saldırıların daha da artabilece ğini dü şünen grup, “ Partile şelim, bize bizden ba şka kimsenin yararı yoktur ” diyordu. Artan saldırılar ve tarikat örgütlenmesi kadar, o sırada Alevilerin di ğer siyasi partilerden dı şlanması da partile şme fikrini besleyen bir ba şka faktördü. 113

Alevilerin di ğer partilerde siyaset yapma olanaklarının kalmadı ğını ve gerici çevrelerin siyaseti belirledi ğini dü şünenler, partile şmekten ba şka çare görmüyorlardı artık. Bu fikrin en ate şli savunucusu Avukat Cemal Özbey’di. Bu tartı şmalar yürütülürken Emekli General Hasan Tahsin Berkman yoktu. Aslında, parti fikri Cemal Özbey’in kafasında Ortaca olaylarından çok daha önceleri vardı. Her seçimde mutlaka aday olan ancak hiçbirinde seçilemeyen Özbey, 1966 yılı öncesinde Ali Rıza Ulusoy’la görü şerek parti kurulmasını istemi ş ancak Ali Rıza Ulusoy bu fikre pek sıcak bakmadı ğı için giri şiminde ba şarısızlı ğa uğramı ştı. 114

Kamuoyu Alevilerin parti kuraca ğına dair bilgiden Cemal Özbey’in, 16 Haziran 1966 tarihli gazetelerde yayımlanan açıklamasıyla haberdar oldu. Hüseyin Günel ve Mustafa Geygel ile birlikte Ortaca olayları nedeniyle 14 Haziran’da Demirel’e telgraf çekerek “Mezhep kavgası derhal önlenmezse Ankara’da milyonlarca Atatürkçü, ilerici vatanda şların katılaca ğı bir miting tertip edilece ğini” belirten Özbey, “Buna ra ğmen bu gibi hadiseler önlenmedi ği takdirde ilerde yobazlara kar şı bilzarur me şru müdafaa ve direnme hakkımızı kullanaca ğımızı Türk Alevi vatanda şlar olarak kemali ciddiyet ve ehemmiyetle duyururuz” 115 dedikten bir gün sonra Alevilerin parti kuraca ğını açıkladı. Özbey, partinin ırkçılı ğa, mezhepçili ğe, bölücülü ğe, bölgecili ğe ve sınıf ayrımına kar şı olaca ğını, ibadetin Türkçe ile yapılmasını savunaca ğını söylüyordu. Özbey'in bu açıklaması, Ortaca olaylarının sıcaklı ğı içerisinde tabanda ilgi uyandırınca, partile şme niyeti iyice güçlendi ve yeni parti konusundaki irade daha da cesaret kazandı. Cemal Özbey, Alevilerin parti kuraca ğını söylemi şti ama niyet aslında bu de ğildi. Heyettekiler, yeni partinin sosyal demokrat nitelikler ta şıması

113 Ata,a.g.e., s.60 114 Ata,a.g.e., s.62 115 Milliyet , 15 Haziran 1966

49 gerekti ğini dü şünüyorlar, olu şumun Alevi tabana dayanmakla birlikte toplumun di ğer kesimlerini de kucaklaması, kurulu şun da bu hedefe uygun şekilde gerçekle ştirilmesi kanaatini ta şıyorlardı. Sa ğlıklı, toplumda cazibe yaratacak bir siyasal yapının olu şturulması için iki yol belirlenmi şti: Birincisi aydınlarla temasa geçerek onları partinin içine çekmek, di ğeri de yurdun dört bir yanına giderek e ğilim yoklaması yapmaktı. 116

Heyettekiler, aydınlar, sendikacılar ve siyasetçilerle diyalog kurdu; Ankara' da Halil Tunç, Prof. Dr. Bahri Savcı, Hürrem Arman, Hüseyin Erkanlı, Mustafa Timisi, Numan Ataman, Muzaffer Karan, Co şkun Üçok’la görü şme yaptılar. İstanbul’da ise Abidin Özgünay’ın ili şkileri üzerinden, Haydar Özdemir, İsmail Hakkı Baltacıo ğlu ve Cahit Tanyol ile ba ğlantı sa ğlandı. Cahit Tanyol, o dönemde dinin toplumdaki etkin rolünden yola çıkarak, İslamiyet’le sosyalizmi ba ğda ştıran tezleriyle dikkat çekiyor, Alevili ği de İslamiyet’in sosyalizme açılan kapısı görüyordu. Tanyol’a göre, “ Din, sosyal dönü şümlerde büyük bir engeldi.” Atatürk’ün yaptı ğı devrimler sosyalizme gidebilirdi ama sosyalizmi kurabilmek için İslamiyet sorun idi. “ İslamiyet’le hesapla şmadan, Türkiye’de sosyalizm kurulamazdı. İslamiyet içinde Sosyalizme bir kapı açılacaksa bu kapı Alevilik olabilirdi ve Sosyalizm taban bulacaksa mutlaka Alevili ğe yaslanmalıydı ”. 117 Cahit Tanyol Birlik Partisi’nin kurulu ş dönemindeki Tüzük ve Programını yazan şahsiyetlerdendir.

27 Mayıs İhtilalı’nı gerçekle ştiren kadro tüm öbür konularda oldu ğu gibi din konusunda da hazırlıksızdır. İyi niyetle kimi düzenlemeler yapmak isterler. Osman Nuri Çermen’in yazı ve kitaplarında ortaya attı ğı görü şler bu dönemde tartı şma yaratır. Çermen çıkardı ğı dergide “Dinde Reform Tasarısı”nı yayımlar. 27 başlıktan olu şan bu tasanda kimi somut öneriler yer alır. Söz konusu öneriler şöyle sıralanabilir: Ezan Türkçe okunmalı; tapınım dili Türkçe olmalı; Kuran Türkçe’ye çevrilmeli; camilerde kitaplık bulunmalı; gündüzleri namaz kılınmamalı; gündüz namazı yerine halk konferansları düzenlenmeli; yalnız sabah namazları toplu kılınmalı; bu düzenlemeye uymak istemeyen ya şlı din adamları emekliye ayrılmalı;

116 Ata,a.g.e., s.63 117 Ata,a.g.e., s.63

50 vaaz ve hutbelerde Atatürk'ün söylevlerine, tarım, alım satım, turizm, sanayiye ... yer verilmeli; laiklik, vicdan özgürlü ğü tam uygulanmalı; Arapça Kuran hafızlı ğı yasaklanmalı; cenaze için devrin (kabiltü ve heptü) yasaklanmalı; Türk yurtta şının hacca gitmesi yasak edilmeli. Bu ilkelerin yanı sıra tasanda ceza uygulamaları da önerilir. 118

Alevilik en az üç yüz yıldan beri toplumdan kopmu ş, dı şlanmı ştı. Cumhuriyet’le ve Atatürk’le birlikte kendisini ülkenin yurtta şı saymaya ba şlamı ştı. Bu, Atatürk'ün getirdi ği laik ça ğda ş düzen sayesinde oluyordu. Ne ki çok partili sistemle laiklikten ödün verilmesiyle birlikte yeniden devletten uzakla şmaya ba şlamı ştı. Yalnız Sivas, Tokat gibi bir iki Orta Anadolu ilinde Aleviler Demokrat Parti’yi seçiyorlardı. İş in ilginç yanı bu bir iki ilde Sünni nüfus CHP’yi destekliyordu. Kalan Alevi kitlenin yakla şık tümü CHP’nin ardından gidiyor , onu Atatürk yolunun kılavuzu sayıyordu. 119

Alevilerin, altmı şlı yıllarda Marksizm ile bulu şması önemli bir dönüm noktasını olu şturmaktadır. Zira So ğuk Sava ş yıllarında politik safla şmanın sa ğladı ğı hareket yetene ğiyle, Sünni dindarlı ğı anti-komünist milliyetçilikle bütünle ştiren ta şraya hakim muhafazakar siyasetin a ğırlı ğı, Alevilerin Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren milli in şa üzerinden gerçekle ştirmeye çalı ştı ğı me şruiyet arayı şını ba şarısız kılacaktı. Alevilerin Türklü ğü, a şık gelene ğinin Türk edebiyatındaki yeri gibi “süfli” konular kitaplarda kalıp, kolektif zihniyette hiçbir iz bırakmadan, yerini geleneksel rekabetin hasmane söylemine bıraktı ve Aleviler Cumhuriyet'in kurulu şundan yıllar sonra eski muhatapları ile yüz yüze geldiler. Ne denli Türklüklerini vurgulasalar da Müslümanlı ğın gerekleri mevzuunda şüpheden öte, kabul edilemez konumlarında ısrar ettikleri sürece hiçbir şeyin de ğişmeyece ği bir kez daha anla şıldı. 120

118 Bozkurt, a.g.e. , s. 74 119 Bozkurt, a.g.e., s. 87 120 Murat Küçük, Mezhepten Millete: Aleviler ve Türk Milliyetçili ği, Modern Türkiye’de Siyasi Dü şünce, Cilt: 4,Milliyetçilik, İleti şin Yayınları, İstanbul, 2003, s.905-906

51 Ayrıca Alevilerin içinde bulundukları kültürel canlılık ve kayna şma da gerilimleri tırmandırmı ştır. İç ve Do ğu Anadolu'da milliyetçi hareket Alevileri giderek do ğrudan ve şiddet kullanarak hedef almaya ba şlar. 1978’de karma bir nüfusu olan ta şra kentlerinde birçok çatı şma patlak verir; a ğırlıkla Kürtçe konu şulan bir bölgeden ülkenin geri kalanına geçi ş konumundaki bu kentlerde mezhepsel bölünme siyasal açıdan dilsel ayrılıktan daha etkili olmaktadır. Birçok yerde, a şağı yukarı aynı senaryo yinelenir: Sa ğcı militanlar, kimi zaman ahalinin bir bölümünü de pe şlerine takarak, solculara ve Alevilere saldırırlar. Aleviler maruz kaldıkları takip ve a şağılanmadan korunmak için Alevi olmayan ki şilere kar şı gerçek kimliklerini dini inançlarını saklı tutmu şlardır. 121

17 Nisan 1978’de Hamid Fendio ğlu AP’li Malatya belediye ba şkanı bombalı bir paketle öldürülür. Ölüm haberi duyulunca, ku şkular derhal solcular üzerinde yo ğunla şır. Sonraki günlerde, esas olarak milliyetçilerle dincilerden olu şan, ama daha ılımlı insanların da katıldı ğı sa ğcı guruplar CHP binalarını ve solcu dernekleri (TÖB-DER) basarlar; Alevi mahalleleri saldırıya u ğrar, evler ve dükkanlar ya ğmalanır. çatı şmalarda yakla şık on ki şi ölür, yüzlerce ki şi yaralanır ve önemli maddi hasar ya şanır. Bunu izleyen günlerde Tokat, Mu ş, Elazı ğ, Erzurum, I ğdır’da buna benzer çatı şmalar ya şanır. 122

Sivas’ta, “Müslüman Gençlik” Alevileri uyaran bildiriler da ğıtır. 3 Eylül 1978’de bir Alevi mahallesinde çıkan çatı şmalar, neden çıktıkları pek bilinememektedir, dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanır;105 ki şi yaralanmı ş, yüzlerce konut ve i şyeri yakılmı ştır.

En kanlı olay 1978 sonunda Kahramanmara ş’ta ya şanır. 123 19 Aralık günü sa ğcıların elindeki bir sinemada bir bomba patlar; ku şkular solcuların üzerinde toplanır. 11 Aralık’ta solcu iki ö ğretmen öldürülür. Sonraki günlerde Alevi

121 İbrahim Bahadır, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Alevi Tarih ve Kültürü, Bielefeld Alevi Kültür Merkezi Yayınları, İstanbul,2002, s. 307 122 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), İmge Yayınevi, Ankara, 2000, s. 265 123 Daha fazla bilgi için Bkz. Mahmut Bo ğuşlu, 1960-1978 Olayları Anılar-Yorumlar , Kasta ş Yayınları, İstanbul, 1995

52 mahalleleri, sol örgütler ve bazı resmi binalar, belediyenin de örtülü deste ğiyle, aşırı sa ğcı militanların saldırısına u ğrar. Ordu ancak iki gün sonra olayları denetim altına alabilir. Resmi bilanço yakla şık 110 ölüdür; ama gayri resmi tahminlerde ölü sayısı birkaç yüzlerle ifade edilmektedir. Bazı gazetelerde çıkan haberlerde bu olayları çıkaranların tepkisinin CHP’ye oldu ğu söylendi. 124 Ancak CHP bu olaylarda etkisiz kaldı ğı gerekçesiyle bir çok Alevi vatanda şın oyunu kaybetmi şti. 125

Kahramanmaraş olayları tüm ülkede büyük infial yaratır. Bu olayların ardından ilan edilen sıkıyönetime kar şın, 1980’de Çorum’da da benzer çatı şmalar ya şanır. 27 Mayıs’ta parti yöneticilerinden birinin öldürülmesini protesto eden MHP üyeleri solcuların dükkanlarına saldırırlar. Birkaç günlük sükunetin ardından, Alevi mahallelerine saldırılar yeniden başlar. 7 Haziran’da ölü sayısı 50’yi bulmu ştur, ölenlerden bazıları da polistir, ve Aleviler kitle halinde kenti terk ederler. Karı şıklıklar hızla civar köylere yayılır.

16 Şubat 1969’da “Kanlı Pazar”, olayından önce, “ Ey Türk halkı, ey temiz Müslümanlar… herkes komünizm küfrüyle sava şa hazırlansın… İmanımız tehlikede. Dinimiz tehlikede… camiler tehlikede. Kalkın ey ehli İslam! Davranın ”. Milli Gazete’de M. Şevket Eygi okuyucularını “Cihada Hazır Olun” yazısıyla galeyana getirmeye çalı şmı ştı. 126 “Kanlı Pazar” olayının ya şanması, devrimci gençleri yasal-demokratik-barı şçı eylemlerden so ğutmu ş, gençler arasında silahlı eylem fikrinin ba şlayıp yayılmasında ba şlıca etken olu ştur. 127

İyi bilinen bu birkaç olayın yanı sıra, daha küçük çapta birçok çatı şma daha ya şanmı ştır. Benzer toplumsal görünüme sahip ba şka kentlerde, “komünistler camilere saldıracak” çı ğlıkları e şli ğinde, aynı senaryo yinelenir. Cumhuriyet tarihinde, bunların dı şında siviller arasında ya şanmı ş ba şka çatı şma yoktur. Ba şı militanlar çekse de, sivil ahalinin kendili ğinden katılımı hadiseleri

124 Çavdar, a.g.e. , s. 268 125 Ökke ş Şendiller, Kanlı Oyun Mara ş Olayları’nın Perde Arkası , İbre Yayınevi, Ankara 2007; Mustafa Timisi İle Yapılan Röportaj , 08.08.2007 126 Do ğan Duman, İslamcı Gençli ğin Serüveni, Birikim Dergisi, S.95, Mart 1997 127 Sadun Aren, TİP Olayı (1961-1971), Cem Yayınevi, İstanbul, 1993, s. 118

53 tam anlamıyla bir katliama dönü ştürmü ştür. Bu saldırılar hem Alevilere (konut ve i şyerlerine), hem de solculara ve onların örgütlerine yöneltilmi ştir.

Bu katliamlar nasıl açıklanabilir? Bugün bile güçlü bir duygusal yük ta şıyan söz konusu olayları ku şatan tabular yüzünden, konu hakkında kaleme alınmı ş kesin ve ayrıntılı monografiler yoktur. Ekonomik olanaklara eri şim konusundaki rekabet nasıl bir rol oynamı ştır? Toplumsal farklıla şmayla birlikte Aleviler İç Anadolu kentleri de dahil olmak üzere- o zamana dek sadece Sünnilerin elindeki mevkileri (zanaat, ticaret, serbest meslek, yüksek kamu görevlisi) i şgal etmeye ba şlamı şlardı; daha a şağıdan yola çıktıkları için göreli olarak daha hızlı bir toplumsal tırmanı ş göstermi şlerdi. Bazı Sünniler de toplumsal hiyerar şideki bu altüstlü ğü hazmedememi şlerdi. Gerçi Alevilerin toplumsal tırmanı şı daha eski tarihlere dayanır; ama 1970’lerden itibaren Avrupa’dan getirilen Alevi sermayesi ve ekonomik durumda ya şanan a ğır bozulma, uzla şmaz çeli şkileri keskinle ştiren ve eski dü şmanlıkların yeniden su yüzüne çıkmasına yardımcı olan vah şi kapitalizmin büyük bir atılım gösterdi ği bir konjonktür içinde, muhtemelen rekabeti belirgin bir biçimde derinle ştirmi şlerdi. 128

Ama sosyo-ekonomik durumdaki gerginlik art arda yinelenen katliamları açıklamaya yetmez. Altta yatan siyasal dinamiklerin belirleyici olduklarına ku şku yoktur. Olayların ço ğunda şiddet, sa ğcı gruplar tarafından ba şlatılmı ştır. Dolayısıyla olaylar arasındaki muhtemel örgütsel bağ, MHP’nin gerilim stratejisidir. Bu parti açısından 1978 sonunda söz konusu olan belki de Alevi milletvekillerinin Meclis’teki ço ğunluk içinden çekilmelerine yol açarak Bülent Ecevit hükümetini devirmek veya ülkeyi iç sava şın e şiğine getirerek etki altına alabilece ğini umdu ğu bir askeri müdahaleyi kaçınılmaz kılmaktı. 129

Bazı yetkili makamların ve polisin bir bölümünün pasif suç ortaklı ğını da kaydetmek gerek. Gerçekten de bu ba ğlamda kamusal iktidarlar tarafsız davranmaz: Ahaliyi yatı ştırmaya u ğra şacaklarına, siyasal veya dini ayırımları

128 Massicard, a.g.e.,ss.62-65 129 Massicard, a.g.e.,ss.62-65

54 kullanır ve kurumlarda kadrola şmaya bakarlar. 1975’ten ba şlayarak devlet içindeki bazı hizipler bazı vilayetleri riskli bölgeler olarak tasnif ederler ve Alevili ği rejime yönelik bir tehdit olarak görürler. 130

2.3. Birlik Partisi’nin Kurulu ş A şaması

Akis Dergisi, Birlik Partisi’nin kurulmasını isteyen bir siyasi gücün oldu ğunu iddia etmi ştir. BP’nin arkasında siyasi hesap aramasına dayana ğı Ba şbakan Süleyman Demirel’in bir demeci olu şturdu. Demirel, BP ile ilgili soru soruldu ğunda “ Ortada endi şeyi mucip bir hal yoktur. Kanunlarımız, din esasına göre bir siyasi parti kurulmasına izin vermemektedir. Bu durumda hükümete bir görev dü şmemektedir. Anayasa ve siyasi partiler kanununa aykırı davrandıkları tespit edilen partilerin nasıl kapatılacakları tasrih edilmi ştir. İhbarlar gelirse Anayasa Mahkemesi harekete geçer. Gereken yapılır. Türkiye’nin sahipsiz olmadı ğı anla şılır. Kanunlar herkesi hizaya sokar ”131 yanıtını vermi şti. Akis, Demirel’in BP ile ilgili bu rahatlı ğını, T İP örne ğini anımsayarak yorumladı ve “Aynı hükümetin T İP’i nasıl kovaladı ğını, Anayasa Mahkemesi’ne kapatma delili sa ğlayabilmek için güvenlik te şkilatını nasıl seferber etti ğini bilenler ve AP’nin BP için hesaplarını görenler, bu demeç kar şısında sadece tebessüm etmi şlerdir” 132 diye yazdı. 133 Demirel’in rahatlı ğı aslında CHP ve T İP’in oylarını bölen BP varlı ğının sakıncası yoktur anlamı ta şımaktadır.

BP, Türkiye genelinde örgütlenmeye ba şlarken Akis Dergisi, AP’nin Birlik Partisi’ni 200 bin lira vererek kurdu ğunu yazmı ş ve bir çok Alevinin partiden uzak durmasında etkin olmu ştur. 134

TİP’in 1965 genel seçimlerinde umulan ba şarıyı göstermeyi şi sadece, Türkiye solunda teorik ve pratik konusunda köklü bölünmelere yol açmakla kalmamı ş, içinde bulundukları objektif ko şular gere ği sosyalizme açık olan ama henüz mezhep

130 Massicard, a.g.e.,ss.62-65 131 Ankara Bayram , 22 Mart 1967 132 Akis , S. 669, 15 Nisan 1967 133 Ata, a.g.e. s.77 134 Kaleli, a.g.e.,s.34

55 ba ğlılı ğı gibi sınıf bilincini saptıran bir ideolojinin etkisi altında bulunan bir toplulu ğun Alevilerin, yeni bir parti şeklinde örgütlenmelerine fırsat vermi ştir. 135

Kaynar, adı geçen eserinde; Alevi mezhebi kökenli bir grup i ş adamı ve siyasetçiler tarafından kurulmu ştur. E.G.M. 27.02.1968 tarih, 303033 sayılı belgesinde parti ile ilgili şu gözlemlere yer verilmi ştir. “ parti içinde Türk ve Kürt Aleviler olmak üzere iki büyük hizip te şekkül etmi ştir. Kürt Aleviler genel merkez yönetim kurullarını ele geçirmi şlerdir. Bunlar Kürtçülü ğe taviz vermekte ve bölgecilik zihniyetiyle hareket etmektedir. Türk Aleviler ise muhaliflerini yıpratmaya çalı şmı şlardır. Türk Alevilerinin liderleri Avukat İbrahim Kamil Karaman’dır. 136 diyerek parti içinde kurulu ş a şamasında Kürt Alevilerin de bulundu ğunu ve hatta hiziple şmenin gerçekle şti ğini vurgulamı ştır.

1961 Anayasası ile Türkiye’de solun önü açıtı. 27 Mayıs İhtilali’yle de ğişen ortamda sol ideoloji sahipleri, yeniden örgütlenme ve dü şüncelerini açıklayan yayınlar yapma olana ğını bulmu şlardı. İlk a şamada Sosyalist Parti, arkasından Türkiye İş çi Partisi (T İP) kurulmu ştu 137 (13 Şubat 1961). Yön adı verilen bir derginin yayımına ba şlanması (20 Aralık 1961) ise 12 Mart Muhtıra’sına kadar geçecek 10 yıl içinde toplumda büyük etkiler yaratmı ştı. 1962 sonlarında sosyalist dü şünceyi gençler ve aydınlar arasında yayma amacıyla Sosyalist Kültür Derne ği olu şturulmu ştu. Bunları yeni bir siyasal kurulu ş, Sosyal Demokrat Parti izlemi şti (22 Eylül 1964). Sosyalist Parti’nin katılmasıyla güçlenen T İP, 1965 seçimlerinde 15 milletvekili çıkartarak TBMM’de de sesini duyurmu ştu. Devrimci İş çi Sendikaları Konfederasyonu’nun (D İSK) kurulmasıyla da (13 Şubat 1967), çalı şma ve sosyal ya şamda oldu ğu kadar siyasal ya şamda etkileri günümüzde de süren bir etkinli ğe kavu şmu ştu. Artık devrim, devrimcilik, Türkiye’de milliyetçilik, İslamcılık kar şıtı olarak en

135 Muzaffer Sencer, Türkiye’de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri , May Yayınları, İstanbul, 1974, s.340 136 Kaan Kaynar, Cumhuriyet Dönemi Siyasi Partileri , İmge Kitapevi, Ankara, 2007, s. 145 137 Ali Ya şar Sarıbay, 99 Soruda Siyasal Partiler , Radikal, 1997, s.49

56 çok kullanılan slogan haline gelmi ş ve o do ğrultuda kurulan örgütlerin adlarının ba şına getirilir olmu ştu. 138

Parti kurulu şundan önce Parti kurulu şuna etki eden nabız yoklayan partiye yakınlı ğıyla bilinen Cem Dergisi olmu ştur. Kurulu şundan önce yaptı ğı anketlerle partinin kurulu ş a şamasına çe şitli yollardan etkilemi ş ve cesaretlendirmi ştir.

Kurucu adaylara gönderilen haber ve mektuplara göre, çe şitli vilayet ve kazalardaki eski partilere ait mahalli te şkilatların, özellikle T İP ve sırasıyla AP, CHP te şkilatlarının yeni partinin kurulması halinde toplu olarak iltihaka geçecekleri ifade edilmektedir. Bu mektuplar vasıtasıyla aynı zamanda partiye konulacak isminde empoze edilmek istendi ği ö ğrenilmi ştir. Genel ba şkanlık için çalı şmalar etüt ve tartma safhasındadır. Parti merkez binası için Kızılay ve dolaylarında oldukça geni ş bir bina kiralanması dü şünülmektedir. Şimdilik çalı şmalara evlerde devam edildi ği tespit edilmi ştir. 139

16.08.1966 tarihinde Hacı Bekta ş’ta, Hacı Bekta ş Müzesi’nin açılı ş yıldönümü sebebiyle yapılan törene Türkiye’nin her bölgesinden gelen ziyaretçiler arasında bulunan bazı te şkilatlar konusunda görü şmeler yapılmı ştır. Partinin kurulu şu ile ilgili ülkenin de ğişik yerlerinde kulisler yapılıyordu. 140

Parti için İstanbul’da bir profesörün çalı şmakta oldu ğu ifade edilmekteydi. Profesör, geçti ğimiz haftalarda üç ö ğretim üyesiyle evinde bir toplantı düzenlemi ş ve onların da “evet” demesiyle Ankara’ya olumlu bir rapor göndermi ştir. Cem Dergisi’nde çıkan haberde profesör ile ilgili detay verilmiyordu. Ayrıca, Ankara’dan İstanbul’a iki temsilci ba şka zamanlarda gelerek İstanbul te şkilatının kurulması için bazı ki şilerle temasa geçmi şlerdir. İstanbul,’da bulunan bir milletvekili aynı konuda ve daha geni ş bir çerçevede çalı şmalar yapmaktandı. 141 Cem Dergisindeki haberler gizlilikle takip ediliyor kamuoyuna ayrıntısı verilmiyordu.

138 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, Cilt- 5: Ça ğda şlık Yolunda Yeni Türkiye (27 Mayıs 1960-12 Eylül 1980) , Bilgi Yayınevi, Ankara , 2002, ss. 146-147 139 Cem, S: 10, Ocak 1967, s.18 140 Cem, S. 10, Ocak 1967, s.18 141 Cem, S. 10, Ocak 1967, s.18

57

Turan’ın adı geçen eserinde Birlik Partisi için şöyle demekteydi: Türkiye’de ilk kez, Alevili ğe yani mezhep ayrılı ğına dayalı bir siyasal parti kurulmu ştu. 142 Türkiye’de Bir Mezhep Bir Parti Kuruyor ba şlıklı haberiyle Akis Dergisi, Alevi Mezhebine dayalı bir parti oldu ğu ve bir grup zengin Alevi sınıfı tarafından kuruldu ğunu haberini yaparak olumsuz bir görüntü çizmi ştir. 143

Türkiye Birlik Partisi, Türkiye genelinde örgütlenmeye çalı şırken, Akis Dergisi, “Birlik Partisi’ni, Adalet Partisi 200 bin lira vererek kurdurdu ğu” haberini verdi. Böylece bir dalgalanma ba şladı: Elbistan, Malatya, Ortaca olaylarında oldu ğu gibi daha ba şka yerlerde Alevilere yönelik olumsuzluklar, Alevileri daha çok CHP’ye kaydırırsa, 1969 seçimlerinde CHP’yi iktidar yapabilir. Ya da Aleviler, daha soldaki T İP’e kayarlarsa, T İP parlamentoda büyüyebilir ... Öyle ise Aleviler, duygusallı ğa çekilmeli ve TBP ile oyları bölünmelidir mantı ğı ile TBP kurulmu ştur, görü şü yaygınlık kazanınca birçok aydın Alevi, TBP’ye uzak durdu. 144

Mensuplarının tutuculuktan uzak, reformist, gerçekçi ve Atatürkçü bir maya ile yo ğrulmu ş bulunması gelecekteki hizmetlerinin, şimdiye kadarkilerden farklı bir anlayı şta tahakkukunu temin edebilecektir. Bunun seçmenler tarafından te şhis edili şi anında ise yeni bir güç daha kazanılacaktır. 145

BP’nin kuruldu ğuna ili şkin haber, gazetelerin ço ğunda tek sütuna sıkı ştırılmı ş şekilde, olabilecek en küçük boyutta yer aldı. Geni ş tabanlı sosyal demokrat parti hayali Cemal Özbey’in ani çıkı şı ile hüsrana u ğramı ş, hedeflerden sapılmı ştı. 146 Şimdi artık aydınlar ya Alevi partisi projesine dahil olacaklar ya da ili şkilerini kesinkes kopartacaklardı. Aydınlar ikinci yolu seçti. ismayil Hakkı Baltacıo ğlu, Muzaffer Karan, Bahri Savcı, Hürrem Arman, Halil Tunç, Alevi partisi projesini sakıncalı giri şim bulup hareketten koptu. O sırada ba ğımsız milletvekili olan Muzaffer Karan, CHP’ye girdi? Cahit Tanyol, kendisi

142 Turan, a.g.e., s.159 143 Akis , Sayı: 669, 15 Nisan 1967 144 Kaleli,a.g.e., s.34 145 Cem , S. 8, Aralık 1966 146 Mustafa Timisi ile Yapılan Röportaj , 08.08.2007

58 tarafından hazırlandı ğını söyledi ği tüzükte de ğişiklikler yapılmasına tepki koydu ve tüzü ğe eklenen bir maddeyi gerekçe göstererek uzakla ştı. Tanyol’un tepkisine yol açan maddede partinin nurculuk ve komünizme karşı oldu ğu yazılıydı. Sosyalizme inanan akademisyen, komünizm ve tarikatların aynı kefeye konulmasını, kendi ifadesine göre savundu ğu ideolojik çizgiye aykırı bulmu ştu. “Gerekli de ğişikli ği yapar, kaldırırız ” sözünden de tatmin olmayan Tanyol, “madde de ğişikli ği ile zihniyet de ğişmez ” diyerek yollarını ayırmı ştı.147

Her aksiyonun bir reaksiyon getirece ği kehanet de ğil bir hakikattir. Elbet ki bir sonraki hal, bir evvelkinin neticesi olacaktır. Nitekim Nurculuk akımının dallanıp budaklanmasından ve siyasi bir güç durumuna geli şinden, inanç ve iman mefhumlarının resmi kurulu şların a ğzından, rencide edilmesinden, bir inancın di ğer bir inancın di ğer bir inanca bo ğdurulmak istenilmesinden sonra Alevi aydınları da bir güç olarak örgütlenmeye yani te şkilatlanmaya ba şlamı şlardır. Bu bilinmektedir. 148

Ankara’da görevlileri ve muhabirleri vasıtasıyla konuyu inceleten Cem Dergisi, henüz adı bilinmeyen bu yeni partinin Alevi ve Sünni aydınların öncülü ğünde kurulmak çabasında oldu ğunda tespit etmi şti. Harekette her sıfat ve kademeden ki şiler bulunmaktadır. Parlamentoda grup meydana getirebilece ğinden bahsedilmektedir. Çünkü halen mecliste 32 Alevi milletvekili senatör bulunmaktadır. Partinin, bu meclis üyelerinden 10-15 ini bünyesine aldı ğı taktirde güçlenmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak önemli olan Anadolu örgütlenmelerini kurmaktır. Kurucuların bu zor i şi Alevi bölgelerini tarayarak ve aydın dedelerle işbirli ği ederek ba şarma yolunu deneyecekleri tahmin edilmektedir. İfade edildi ğine göre; Alevi dedeleri, bu hareketin içtenli ğine, ciddili ğine ve katiyen ard niyetler ta şımadı ğına inandırıldı ğı zaman, yeni partinin 1969 seçimlerinde büyük iddia ile seçim sava şına katılmasına mümkündür. 149

Kurulu ş sürecinin dı şında kalan Aleviler, “BP’nin içinde mi yoksa dı şında mı kalınaca ğını” görü şmek üzere CHP Sivas Milletvekili Nazif Arslan’ın

147 Ata, a.g.e., s.67 148 Cem , S. 2, A ğustos 1966, s.17 149 Cem , S. 2, A ğustos 1966, s.18

59 Bahçelievler’deki evinde bir araya geldiler. Bu toplantı, aslında CHP’deki Alevi kökenli milletvekili ve senatörlerin “BP’nin içyüzünü meydana vuracak bir önemli açıklama” yapılması için organize edilmi şti. Çünkü o sırada CHP kongresi yapılacaktı ve Türkiye’nin her yerindeki partili Aleviler, Ankara’ya gelmi şti. Toplantıya Taki Davuto ğlu, Mustafa Timisi ve Alevi ö ğrenciler de ça ğrılmı ştı. Söz konusu toplantıda, partinin desteklenip desteklenmeyece ği tartı şıldı. CHP’li Nazif Arslan’ın BP’nin kar şısında olundu ğuna dair açıklama yapılması yönündeki iste ği gerginlik yarattı. Özellikle Senatör Mahmut Vural, “Bu iste ği savunanlara kar şı çıkarak Durun bakalım, henüz do ğmu ş bir çocu ğu bo ğmayalım” dedi Vural’ın bu dü şüncesi, toplantıda olu şan genel e ğilimin ifadesiydi. Alevilerde “çocu ğu babasız bırakmama” hissiyatı olu şmu ştu. BP, her ne kadar arzu edilen özellik ve ili şkileri barındıracak şekilde kurulmamı ş olsa bile siyaset arenasında sahipsiz bırakılamazdı. Taki Davuto ğlu, Mustafa Timisi, “Do ğmu ş çocuğa sahip çıkılması gerekti ğine” inanıyorlardı. Bu gruba göre, BP’nin kurulu şu yanlı ş bir do ğumdu ancak parti Alevi inançlı yurtta şlara bir kez mal edilmi şti. Dolayısıyla ok yaydan çıkmı ştı ve şimdi “çocuk oksijensiz” bırakılmamalıydı, e ğer ba şlangıçta çocuk bo ğulursa bu, Alevilerin gücünü hafife almak olurdu. Oysa yeni şanslar yaratılabilir; örne ğin Alevi kökenli milletvekilleri transfer edilerek parti sonraki süreçte güçlendirilebilirdi. 150

Alevi aydınları ve dü şünürleri, dini gaye ve esasların bir siyasi parti yapısına temel olamayaca ğına müdrik bulunmaktadırlar. Laikli ğin müdafili ğini yapan aydın çevrelerle tüm Aleviler esasen dinsel konuların politikaya harcedilmesinin kar şısındadırlar. Bu varsayım, Alevilerin a ğırlıkla içerisinde bulunaca ğı bir parti için “dini gayelerle parti kuruyorlar” şeklinde propagandaya hazırlananlara arzu ettikler polemik fırsatını vermeyecektir. Evet; Aleviler dini esaslar ve dinsel duygular üzerine müesses bir parti kuramazlar, fakat bir vatanda ş olarak yasaların tanıdı ğı imkanlar içerisinde her zaman ve her şekliyle her türlü tasarrufta bulunmak Alevilerin en tabii ve hakkıdır. Zayıf bir do ğuş, cılız bir kadro, realitelere kulak tıkayan bir zihniyet millete iyilik de ğil zarar getirecektir. Kuvvetli, ayrımsız bir kurulu şun şart oldu ğuna inanılmalıdır. Aksi taktirde seçimlerde alınacak neticeler

150 Ata, a.g.e., s.68

60 Alevili ğin gücüne, ilericili ğine hak etmedi ği tenkitleri ve zaafı getirecek ve bugün siyasilerin Alevilerin gücüne gösterdi ği alaka ve iltifatı da silip süpürecektir. Bu te şebbüsün kar şısında olmak ne derece hata ise te şebbüsün içinde olmamak da bu gerçekleri görmemek ve gerekeni yapmamak da o derece hata ve hatta kütleye ihanet olacaktır. 151

Cem Dergisinde Birlik Partisi’nin kurulu şuna ili şkin haber şu şekilde verilmekteydi: “İçerisinde aydın Sünnilere de yer verilerek aleviler tarafından kurulaca ğı ifade edilen ve yine özellikle Alevilerce bir süreden beri merak, ilgi, endi şe ve ümitle izlenen yeni partinin “B İRL İK” adı altında kuruldu ğu bazı gazete haberlerinden ö ğreniliyordu” .152

Birlik Partisi’in do ğuş gerekçesini, di ğer siyasi partilerde Alevilerin konumlarının zayıflamasına ve dı şlanmalarına ba ğlayanlar da mevcut. Örne ğin AP ve Demokratik Parti’nin eski milletvekili, Çorum Milletvekili İhsan Tombu ş, “BP’nin AP’den tasfiye edilen, T İP ve CHP’ye gitmek istemeyen” Aleviler tarafından çaresizlik duygusuyla kuruldu ğunu savunmaktadır. Tombu ş’a göre, AP’deki Alevilerin tasfiye edilmesi, BP’nin partileşme sürecini hızlandırdı sahipsiz, yalnız ve çaresiz kaldıklarını dü şünen Aleviler, siyasette kendilerini var edebilmenin yolunu kendi partilerini kurmakta gördüler. Tombu ş, “Adalet Partisi’nden hakaret edilerek kovulan Alevi kesimi koyu Demokrat oldukları için CHP’ne gidemiyorlardı ve ortada kaldıkları için ne yapacaklarını da bilmiyorlardı.” 153 bu amaçla kendi partilerini kurdular.

28.10.1966 Cuma günü Ankara’dan İstanbul’a do ğru yola çıkan partili be ş ki şi önce orduevine u ğruyorlar sonrada cumartesi günü görü şebildikleri ve ula şabildikleri şahıslarla bir toplantı planlıyorlardı. Ancak bu toplantı ancak Pazar günü yapılabilindi. Kırk ki şinin katıldı ğı toplantıda Birlik Partisi’nin İstanbul’daki müte şebbis il yönetim kurulunu seçmeye davet edilen alevi ve Sünni vatanda şlardı. Ankara’dan gelenler ise Birlik Partisi’nin kurucularından; genel ba şkan emekli

151 Cem , S. 4, Ekim 1966, s.15-16 152 Cem , S. 5, Kasım 1966, s.13 153 İhsan Tombu ş, Politikada 41 Yıl (1946-1987) ,İzgi Yayınları, Ankara, 1997, s.166

61 general (pa şa) Hasan Tahsin Berkman, genel sekreter Avukat Cemal Özbey, sekreter yardımcıları müteahhit Hüseyin Günel, Tahsin Sevinç ve yine müteahhit Mustafa Geygel idi. 154

Ba şkan Berkman te şebbüsün ana hatları itibariyle hazır bulunanlara izahını şöyle yapıyordu: “Birlik Partisi, yakın tarihimizde görülen ve do ğusu ile sönü şü bir olan halk e ğilimlerinden ve teveccühünden uzak kurulu şlardan de ğil, toplumsal tazyik ve arzuların en muteber kurulu ş gerekçesini hazırladı ğı bir ihtiyaçtan do ğmu ştur. Millet her şeyden evvel asude ve rahat ya şamayı, karde şçe duygular içerisinde dirlikte ve birlikte vatana hizmet etmeyi dü şünmektedir. İstenen şey ne aşırı sa ğ ve a şırı sol neden ümmetçilik ve gericiliktir”.

“Büyük Atatürk’ün çizdi ği yol ve koydu ğu ilkeler o günkü şartlar ve ku şaklar için oldu ğu kadar bugünküler ve istikbalin Türkiye’si içinde cari olarak mükemmeliyet ve kutsallıktır. Milleti bölüklere ayırmaya, toplumu farklı gözle bakmaya, ihanet ve delalet içinde bulunanlara müsamaha göstermeye, bünyemize kabul edemeyece ği doktrin ve temayülleri gereksiz tatbik etmeye kimsenin hakkı olmamak gerekir.”

“Memleket gerçeklerinin hudutların dı şına çıkarak dayanaksız kalmı ş fazlalıkların ve bünyemize uygun dü şmeyen ihtiyaca cevap vermeyen görü ş ve tatbikat noktalarını tespit etmi ş bulunuyoruz. Hedeflerimiz parti tüzü ğünde açıklanmı ştır. Kapılarımız ilerici, memleket ve milliyetperver bürün vatanda şlarımıza daima açıktır. Partiye B İRL İK adını verdik birli ğe hizmet edece ğiz.”155

Bir ara toplantıya gelenlerden birinin ba şkanın “ Türkçü, Atatürkçü, ilerici ve gerçeklerden yanayız” cümlesindeki “Türkçü” tabirinin ne demek oldu ğunu garip ve birazda belli bir maksatla sorması üzerine emekli pa şanın ka şlarının çattı ğı ve

154 Cem , S. 6, Kasım 1966, s.13-14 155 Cem , S. 6, Kasım 1966, s.13-14

62 “ Ne demek, bu sualinizi ne maksatla soruyorsunuz. Elbette ki Türk’üz ve Türk’üm diyen her vatanda şı Türk kabul ediyoruz.” diyerek soru sahibini dikkatle süzdü ğü görülmü ştür. 156

Kelime Ata’nın tespitine göre: Kurucu İbrahim Zerze, parti kurulmadan önce dönemin İçi şleri Bakanı Faruk Sükan’la görü ştüklerini, bu görü şmede partiyle ilgili teknik sorunların konu şuldu ğunu belirtmekte ve önce 8 ki şiydik. Sükan: “ 8 ki şi daha bulmanız gerekiyor, yoksa parti kurulamaz” dedi. Onunla görü şmemizi Mustafa Geygel ve Cemal Özbey sa ğlamı ştı. Geygel, DP kökenli oldu ğu için AP’lileri tanıyordu demektedir. Hukuk bilgisine sahip Özbey’in bu kadar basit teknik bir konuda danı şmanlı ğa ihtiyaç duyması akla yatkın gelmiyor ve BP’nin AP tarafından kurduruldu ğu şüphesini güçlendiriyor. 157 demektedir. TİP ve CHP’nin yükseli şte oldu ğu bir dönemde DP’nin, Birlik Partisi’ni solun oylarını bölmek için Alevi oylarını yeni kurulacak Alevilerin destekleyebilecekleri bir partiye gidece ği dü şüncesiyle kurulmasını istenmi ş oldu ğu iddiası olmu ştur.

2.3.1. Birlik Partisi’nin Kurucuları

Ülkede birli ği sa ğlamak öncelikli hedef olunca, buna uygun bir genel ba şkan seçmek gerekiyordu elbette. Sisteme güven verebilecek, Cumhuriyet ilkeleriyle oynamayacak, bu ilkelerin yara almasına izin vermeyecek, marjinallikleri önleyecek bir genel ba şkan mevcut kadronun anlayı şına göre ancak asker kökenli biri olabilirdi. Üstelik 27 Mayıs sonrasının siyasal parçalanmı şlı ğı içinde emekli subaylar politika dünyasının aradı ğı isimler haline gelmi ş, siyaset, orduda gerçekle ştirilen geni ş çaplı emeklilik i şlemi nedeniyle sivil hayata atılan emekli subayların istihdam alanı olmu ştu. Emekli subaylar, orduya kar şı kendini güvende hissedebilmek ya da orduya ne kadar büyük bir yakınlık duyuldu ğunu göstermek için aranan isimler haline gelmi şti.

156 Cem , S. 6, Kasım 1966, s.13-14 157 Ata, a.g.e., s.66

63 BP de, emaneti, devleti tanıyan, diplomatik ili şkileri bilen bir pa şaya teslim etmenin gereklili ği ile hareket etti. Bu tercih, sistemi a şan cesur bir mücadeleye giri şilmeyece ğinin güçlü i şaretiydi. Böylece parti “ devletten icazet alan, disipline edilmi ş bir hareket ” oldu ğu izlenimi veriyordu. Özgünay’a göre yapılan tercihin altında “korkaklık” yatıyordu. Cahit Tanyol’a göre ise, bu durum ordunun siyasi partiler üzerindeki etkisinin sonucuydu. Tanyol, “O tarihlerde her partide asker bulundurulurdu. Partilerin ba şında bir generalin bulundurulması, cumhurba şkanlı ğı hesaplarına dayanırdı. Devlet bilinci olan bir kişinin devletin ba şında bulunması istenirdi. Bütün partiler ordunun etkisi altındaydı ve siyasi partiler kolay kolay orduyu kar şısına almazdı. BP de hem orduya yakınlı ğın hem de sistem içinde kalaca ğının beyanı olarak bir pa şayı genel ba şkan seçmi ştir .” demektedir. 158

Genel Ba şkan Tahsin Berkman, partinin kurulu ş amacını şöyle özetliyordu: “Türkiye Birlik Partisi, yakın tarihimizde görülen ve do ğuşu ile sönü şü bir olan halk e ğilimlerinden ve teveccühünden uzak duran kurulu şlardan de ğil, toplumsal baskı ve isteklerin en saygın kurulu ş gerekçesini hazırladı ğı bir ihtiyaçtan do ğmu ştur. Millet her şeyden önce güzel ve rahat ya şamayı, karde şçe duygular içerisinde dirlikte ve birlikte vatana hizmet etmeyi dü şünmektedir. İstenen şey, ne aşırı sa ğ ve a şırı sol, ne de ümmetçilik ve gericiliktir. Büyük Atatürk'ün çizdi ği yol ve koydu ğu ilkeler, o günkü ko şullar ve ku şaklar için oldu ğu kadar, bugünküler ve gelece ğin Türkiye’si için de geçerli olacak olgunlukta ve kutsallıktadır ...” 159

Ata’ya göre: Özbey adına “Birlik” dedi ği partinin kurulu ş dilekçesini 17 Ekim 1966’da saat l6:55’te içi şleri Bakanlı ğı'na verdi. Bu kurulu şla, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde belli bir inanç mensuplarına dayanan ilk siyasi parti de kurulmu ş oldu. 160

158 Ata, a.g.e., ss.73-75 159 Kaleli,a.g.e., s.33 160 Ata, a.g.e., s.67: 28 Nolu Genelge , Ankara , 1967, s. 1

64 Sarıbay, adı geçen eserinde; Birlik Partisi’nin Alevilerin siyasal temsilini amaçlayan bir mezhep partisiydi. (amblemi, bir aslan 161 etrafındaki oniki yıldızdı. Aslan, Hz. Ali’yi; oniki yıldız ise oniki imamı sembolize etmekteydi.) 162 Bu parti, genellikle Sünnilerin tarafını tutanlara kar şı, laikli ği desteklemekteydi. 163

Hüseyin Balan’ın daha sonra verece ği demeçlerde de partiyi kuran kadronun siyaset deneyimi olmayan herhangi bir partide siyaset yapmamı ş ki şilerden olu şmaktadır.

“… Birlik Partisi’ni te şkil eden yöneticiler ve tüm kadro di ğer partilerde pek görev almamı ş, siyasi tecrübeleri hiç yok, yada çok kısa olan kişilerden kuruludur. Bu da gösteriyor ki, di ğer siyasi partilerde yeti şmi ş oralarda arzu ettikleri amaçlara ula şamamı ş, emelleri yarı kalmı ş siyaset adamlarının toplandı ğı bir parti de ğil bu. Milletin temel sorunlarına, milletçe çözüm yolu bulabilmek için milletin kendi arasında aklı selimine güvenilen, karakterine, yapısına güvenilen ki şilerin bir araya gelerek bir parti kurmasıyla meydana gelmi ştir Birlik Partisi …” 164

17.10.1966 tarih ve 16,45 saatinde kurulan Birlik Partisi’nin kurucuları şöyledi: 1. Genel Ba şkan: Hasan Tahsin BERKMEN (Emekli General) 2. Genel Sekreter: Cemal ÖZBEY (Avukat) 3. Feyzullah ULUSOY (Avukat, Çiftçi) 4. Salim DEL İKANLI (Emekli Albay) 5. Tahsin Tosun SEV İNÇ (Sendikacı) 6. Mustafa GEYGEL (Müteahhit, Çiftçi) 7. Mehmet GÜNER ( İktisatçı) 8. Mehmet Ali EGEL İ ( İktisatçı) 9. İbrahim ZERZE ( İş çi)

161 Hz. Ali’nin Allah’ın aslanı olarak tabir edilmesinden dolayı aslan figürü aleviler için önemli bir figürdür. 162 Sarıbay, a.g.e., s. 49 163 Feroz Ahmad ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945-1971) , Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1976, s.318 164 Abdi İpekçi, Liderler Diyor ki , Ant Yayınları, İstanbul, 1969, s. 7

65 10. Hüseyin DEDEKARGINO ĞU (Matbaacı) 11. Hüseyin GÜNAL (Müteahhit) 12. Mustafa TOPAL (Doktor) 13. Hüseyin EREN (Emekli Albay) 14. Arif Kemal ERO ĞLU ( İş çi) 15. Hüseyin ERKANLI (Avukat) 16. Faruk ERGÜNSOY (Avukat)

Partinin kurulu şundan önce Cem Dergisi’nde çıkan habere göre: Yeni partinin merkezi Ankara’da ve ba şkent bu konuda sıkı çalı şmalara sahne olmaktaydı. Harekette halen iki profesör bir doçent doktor, üç emekli general, iki emekli albay, bir milletvekili, üç avukat, bir iktisatçı, iki yüksek mühendis-müteahhit i ş adamı, iki yüksek mühendis, iki sendikacı ve iki çiftçinin bulundu ğu ö ğrenilmi ştir. Bu zevat arasında devamlı koordinasyonu da temin eden bir gurup belirli günlerde yaptıkları toplantıda hareketin planını çizmekte ve sonuçlarının tartı şmasını yapmaktaydılar. 165

İçi şleri Bakanlı ğı’na kurulu ş dilekçesinin verilmesinin ardından görev da ğılımı yapıldı. Emekli General Hasan Tahsin Berkman Genel Ba şkanlı ğa, Cemal Özbey de Genel Sekreterli ğe getirildi. Genel Ba şkan Berkman, ilk açıklamasında, BP’nin “Alevilere mahsus” parti olmadı ğını, kapısını her ilericiye açık tuttu ğunu, bunun ilerleyen süreçte görülece ğini anlattı. Kemalizm çizgisinde yürüyeceklerini söyleyip “Türkçüyüz” dedi. Berkman’a göre, “Türkiye’de ilerici ve gerçekten Atatürk’ün yolunda ilerleyen, hilafetçili ğe, şeriatçılı ğa, nurculu ğa, bir kelime ile din sömürücülü ğüne, ırkçılı ğa, fa şizme ve komünizme kar şı olan, Türklü ğü ve Türk geleneklerini ön plana alan, Türkçe’nin her sahada hakim olmasını isteyen, (evvela Türk’üm, sonra Müslüman’ım) ibadet dilinin Türkçe olmasını savunan, hayatta en hakiki mür şit ilimdir diyebilen, büyük kurtarıcının bu parolasına bütün varlı ğı ile ba ğlanan, yüzyıllarca ilmin, sanatın, akılcılı ğın, Rönesans ve Reform hareketlerinin kar şısına dikilerek milletimizi ortaça ğ karanlı ğına do ğru sürüklemeye çalı şan din sömürücülerine kar şı cephe alan, dinimizin gerçek yönlerini anlamak için her şeyden evvel ilmin şart oldu ğuna

165 Cem , S. 2, A ğustos 1966, s.18

66 inanan, iktisadi, mali ve siyasi sahada her şeyden ve herkesten evvel devletin, devlet müesseselerinin yeterli ve güçlü olmasını isteyen herkese partinin kapıları açık oldu ğunu söylemiştir. 166

Cem Dergisi’nin haberine göre tüzük ve programı memleket gerçeklerine göre düzenlenecek tüzük çalı şmalarında, İngiliz İş çi Partisi ile İsveç Sosyal Demokrat Partisi tüzü ğünden yararlanılmı ştır. 167

2.3.2. Birlik Partisi’nin Te şkilatlanması

1967 yılının ilk haftasının sonuna kadar şu illerde BP te şkilatlarını kurmu ştur. İstanbul, Ankara, Sivas, Erzincan, Tunceli, Mara ş, Mersin, İskenderun, Çorum, Yozgat, henüz resmi makamlara intikal etmemi ş, fakat bu müracaatın gerçekle şece ği iller ise şöyle: Adana, Elazı ğ, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Amasya, Çankırı, Bursa. 4 şubat 1967 tarihi itibariyle Birlik Partisi 12 ilde örgütlendi ğini partinin genel sekreteri Hüseyin Erkanlı Parti genel merkezinde yapılan toplantıda di ğer illerden gelen partililere açıklamış ve Türkiye’de şimdiye kadar bu tempoda bir çalı şmanın olmadı ğını belirtiyor, Genel Kurul’un daha randımanlı çalışması için evvelce mevcut 16 ki şilik kadronun 30’a çıkarılmasına karar alındı ğına ifade ediyordu. kı ş mevsiminin bastırılması nedeniyle te şkilatlanmanın kısa bir süreli ğine ertelendi ğini belirtmi şti yine aynı konu şmasında. Ve sözlerine şöyle devam etmi ştir aynı konu şmasında:

“… birlik partisinin kurulu ş gerekçelerine kısaca de ğinmekte fayda görüyorum. Çok partili parlamento tarihimizde iktidar eden partilerin hiçbir gün halka indi ği, güç ve kuvvetlerini bilinçli ve köklü olarak halktan aldı ğı görülmemi ştir. Hissi yargılamaların ve memleket gerçekleri üzerine de ğil, menfaat ve polemikler üzerine üzerine e ğilmelerin milli birlik ve varlı ğımızda açtı ğı yaralar bütün çirkinli ğiyle ortadadır. Atatürk ilkeleri zedelenmi ş, laik devletçilik görü şü temelinden sarsılmaya ba şlamı ş, halka de ğil zümre ve çıkarcılara hizmet almı ş yürümü ş, iktisadi durum dengesini alabildi ğine kaybetmi ştir. Müsebbipler bu günün

166 Ata, a.g.e., s.67 167 Cem, S. 10, Ocak 1967, s.18

67 iktidar edeni veya adayları olarak iddialara sahiplik etmekte, tutum ve zaaflarını unutmu ş görünmektedirler. Bir DP , bir AP, bir CHP ve hal ve mazileriyle bu günkü dengesizli ğin birer mesulüdürler.” 168

“Türkiye’nin millet ve memleket sever , samimi , ihtirastan uzak, gerçeklere hürmetkar Atatürk idealiyle dolu yeni partilere ihtiyaç vardır. Bu noktada Birlik Partisi’nin çok büyük bo şlu ğu doldurdu ğuna inanıyor ve Türkiye’ye namuslu bir politika izleyerek hizmet etmenin mesuliyeti ve a ğırlı ğını şimdiden hissediyoruz. Bu görevi ifa için yeterli dima ğ ve yapıya birlik partisi mensupları sahip gözükmektedir. Henüz daha bir tek mahalle muhtarımız bile yok ama şu anda bile Türkiye’nin üçüncü büyük partisi durumundayız.”169

İstanbul il ba şkanı haydar Özdemir usul hakkında te şkilatlanma konusunda :

“… Ben bir hususa tekrar de ğinmeyi şahsi intibalarıma istinaden zaruri görüyorum. Halen te şkilat kurulmu ş bazı ilerimizde çalı şmalar ilçelere maalesef intikal ettirilmemi ş ve genel ba şkanlık tarafından verilen salahiyet belgelerinin bu illerin ba şkanları tarafından bu güne kadar ceplerde muhafaza edildi ği tespit olunmu ştur. Bu konun önemini te şkilatların taktir edece ğine emin bulunuyorum, ancak bir ihmalkarlı ğın büyük kayıplara sebebiyet verece ği malumdur. Mesele ehemmiyetle ele alınmalı, te şkilatlanma faaliyetleri zaman zaman yerinde kontrol edilmelidir.” 170

İlk dönemlerde partinin te şkilatlanması hakkındaki toplantıda sonuç olarak şu temennilerde bulunuldu:

a) Genel kurulun 30’a ibla ğı hakkında karar, kararı uygulamak için mümkün olan gayret elbirli ğiyle gösterilmelidir.

168 Cem, S. 12, Şubat 1967, ss.18-19 169 Cem, S. 12, Şubat 1967, ss.18-19 170 Cem, S. 12, Şubat 1967, ss.18-19

68 b) Mahalli seçimlere göre, seçim kanunun öngördü ğü 15 vilayette te şkilat biran önce kurulmalı ve bu vilayetlerin ilçe te şkilatlanmasını hızlandıracak bir kontrol sistemi tesis edilmelidir.

c) Partinin memleket meseleleri hakkındaki görü şleri kristalize edilmeli, bilhassa tüzük ve program açısından iktisadi tutum ve yol açı ğa kavu şturulmalı bunların yapılabilmesi için lüzumlu kadrolarla ili şkiler kurulmalıdır.

d) Parti içi mücadeleler daima fikri yönde yapılmalı ve bu konuda yapılan faaliyetler parti tesenüdünü ve fert münasebetlerini zedelememelidir. 171

24.11.1966 günü il idare heyetince kurulan bir şişli ilçe te şkilatı bu kanaati do ğrulayan misallerle doluydu. Senelerden beri ayrı ayrı partilerde birbiriyle kıran kırana mücadele eden “Bozbey” ailesinin iki karde şi o gün Birlik Partisi çatısı altında birle şiyor ve böylece gerçekten siyasilerin endi şelerini haklı gösterecek bir ya şantının örne ğini veriyorlardı. Şişli ilçe te şkilatının ba şına Pa şa Bozbey getirilmi şti. Fatih ilçesinde ise Avukat Hüseyin Aydın ba şkanlık yapıyordu. 172

Ba şkentte ise il te şkilatı kuvvetli bir kadroyla kurulmu ştur. İl ba şkanlı ğına Emekli General ve Vali Alaeddin Kıral getirilmi ş 13 ki şilik idare heyetinin di ğer 12 si şu isimlerden olu şmaktaydı: sekreter: Musa Kazım (Emekli Albay), sayman: Kadir Aydın (Muhasebeci), üyeler: Hulüsi Kutup (Y. Mühendis), Mahmut Ku şoğlu (Memur), Zeki Zerenler (Mühendis), Murtaza Dinçer (Müteahhit), Turhan Şahino ğlu (Müteahhit), Duran Çeki (Yüksek Mühendis), Ahmet Aytay (Matbaacı), Musa I şık (Yüksek Mühendis), Ya şar Polat (Emekli Albay). Di ğer taraftan Tunceli’nin Hozat ilçesi ise Mustafa Karakoç tarafından 8 ki şilik bir heyetle te şkil edilmi ştir. 173

171 Cem , S. 12, Şubat 1967, ss.18-19 172 Cem , S. 12, Şubat 1967, ss.18-19 173 Cem, S. 10, Ocak 1967, s.18

69 Genel merkez İstanbul ve Ankara’da tek kelimeyle mükemmel iki il idare kurulu şu te şkil ettikten sonra bir kısa devre planı tespit etmiş ve geri kalan vilayetlerin te şkilatlandırılması için evvela do ğu bölgesi üzerine faaliyetlerini teksif etmi ş bulunmaktadır. 174

İstanbul’da kuvvetli bir kurulu şun kendi zaaflarını da kapataca ğına inan kurucu misafirler İstanbul te şkilatını şöyle olu şturdular:

Ba şkan: Haydar Özdemir (Hukukçu) Sekreter: Abidin Özgünay ( İktisatçı,- Matbaacı) CHP Genel Sekreteri, tek parti dönemi boyunca partinin üçüncü, 1950 sonrasında ise ikinci ki şisi konumundadır. Genel Sekreterlik kavramı, genelde sol partilere mahsustur. 175 Sayman: Hıdır Selek ( İktisatçı), üye : Mehmet Kuran (Hukukçu), üye: Ali Rıza Kuzucan (Tüccar), üye: İbrahim Kamil Karaman (Hukukçu), üye: İhsan Esenda ğ (Hukukçu), üye: Kadri Özcan ( Sigortacı), üye: Mehmet Özcan (Hukukçu), üye. Kurbani Kılıç (Tüccar) 01.11.1966 Salı günü vilayete gerekli ba şvurular yapıldı ve toplu olarak vali ziyaret edildi . 05.11.1966 yılında heyet resmen göreve ba şlamı ştır. 176

2.4. Hasan Tahsin Berkman Dönemi

Alevilerin siyasal olu şumlarına neden “Birlik Partisi” adını verdikleri ve neden bir “Generali” genel ba şkan seçtikleri önemli bir sorudur. Soruya verilecek yanıt, partinin sistem içindeki konumunu belirlememizi, resmi ideolojiye uzaklı ğını ya da yakınlı ğını saptamamızı sa ğlayacak bilgileri içerir ve onu Aleviler ve siyaset açısından do ğru bir şekilde kavramamızı kolayla ştırır. 177

Hasan Tahsin Berkman iyi bir Atatürkçü oldu ğunu vurgulamı ş, liberal sa ğ bir politika izlemi ştir. Partinin ilk kurulu şunda sa ğ ideolojiye yakın bir anlayı ş

174 Cem, S. 10, Ocak 1967, s.18 175 Hakkı UYAR , 1923’ten Günümüze CHP Tüzükleri Üzerine Genel Bir De ğerlendirme, TÜSES yay., İstanbul, Mayıs 2000 176 Cem , S. 6, Kasım 1966, s.13-14 177 Ata, a.g.e., s.73

70 belirlenmi ştir. 178 Partinin ilk genel ba şkanı Hasan Tahsin Berkman emekli bir tu ğgeneraldi. Çorum’un Alaca ilçesine ba ğlı Dedekargın köyünde 1904 yılında do ğan Berkman, yoksul bir ailenin çocu ğuydu. Konya Askeri Lisesi’ni bitirdikten sonra 1935 yılında Harp Okulu'ndan topçu aste ğmen olarak mezun oldu, 1928-1930 yılları arasında Fransa’da yüksek topçuluk ö ğrenimi gördü, Türkiye’ye dönü şünde yüzba şı rütbesiyle Harp Akademisi’ni bitirdi, Genelkurmay istihbaratında görev aldı, yarbaylık rütbesine kadar çe şitli haber alma görevlerinde ve Milli Emniyet hizmetlerinde çalı ştı. 1948 yılında albaylı ğa yükselen Berkman, Kara Kuvvetleri Komutanlı ğı’nda Harekat Grup Amirli ği yaptı, 1950’de de Londra Ata şemiliterli ği’ne atandı. 1952’de yurda döndü, Erzurum’da alay ve tümen kumandanlıklarında bulundu, 1955’de Tu ğgeneralli ğe kadar yükseldi. 179

Daha sonra aynı rütbeyle Genelkurmay Lojistik Ba şkan muavinli ği, ordu donatım okul komutanlı ğı, kara kuvvetleri Lojistik Ba şkan yardımcılı ğı görevinde bulunmu ştur. 1956-1957 yıllarında Paris’te NATO Kuvvetleri Ba şkomutanlı ğı karargahında Te şkilat ve E ğitim Dairesi ikinci ba şkanlı ğında bulunmu ş, 1957 Ağustosunda İstanbul’da 66. Tümene atanmı ştır. Bu tümende yedi ay kalmı ş, 1958 ba şlarında ortaya çıkan 9 subay olaylarına 180 adı karı ştırılarak 7 Nisan 1958’de dört

178 Mustafa Timisi ile Yapılan Röportaj , 08.08.2007 179 Ata, a.g.e., s.71 180 Şubat Olayı , 1962'de, Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir ve arkada şlarının, ordu içindeki 27 Mayısçıların tasfiyesi için, 20 Şubat günü ba şlatılan atama ve gözaltına almalara kar şı direni şi olayıdır. 27 Mayıs’a vurulan her darbeye generaller den çok, genç subaylar tepki gösteriyordu. İstedikleri ise; 27 Mayıs’ın, DP’yi deviren basit bir hükümet darbesi olmaktan çıkaran devrimci yanının garantiye alınmasıydı. Silahlı Kuvvetler Birli ği bu amaçla olu şturulmu ştu. 6 Haziran 1961’de genç subaylar, 13 Kasım 1960’daki 14’ler tasfiyesinde oldu ğu gibi tepkisiz kalmadılar. Di ğer tayinler konusunda sözünü kimseye dinletememi ş olan Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir ve arkada şları İrfan Tansel’in tayinine bir muhtıra ile kar şı durunca saflar daha da netle şti. Silahlı Kuvvetler Birli ği üyeleri (bu birli ğe katılmayan general ve üst düzey subay yok gibiydi), 27 Mayıs devriminin kazanımlarını korumak için 28 Haziran 1961’de bir genelge yayınlayarak bunu dile getirmi şlerdi. “15 Ekim 1961’de yapılan genel seçimlerde CHP umutluydu. DP’nin 27 Mayıs’ın altında ezilip yok oldu ğu dü şünülüyordu. Ama beklenen gerçekle şmedi. CHP ancak %36,5 oy alabilmi şti. DP’nin yerine kurulan AP ise %34,8 ile ba şa ba ş çıkmı ştı 450 üyeli mecliste CHP 173, AP 158 ve 150 senato üyeli ğinin de 71’ini AP, 36’sını CHP almı ştı. Şüphesiz seçim sonuçları CHP’yi oldu ğu kadar, genç subayları da etkilemi şti. Siyasi ortam neredeyse 27 Mayıs öncesine dönü şmek üzereydi.” Seçim sonuçlarından sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir fikir ayrılı ğı belirmeye ba şladı. “Bir grup subay yol yakın iken memleketin gelece ği bakımından idareye el konulması fikrini savunuyordu. İkinci fikre göre ise, şimdi askeri müdahale hareketine lüzum yoktu. Tecrübe edilmeli, ba şarısızlıkları görüldükten sonra müdahale edilmeliydi. Bu fikri savunanlar daha ziyade hava kuvvetlerinin temsilcileri olan Kurmay Albay Halim Mente ş, Hava Albayı Fevzi Arsın idi, bunlar CHP’liler ile

71 general ve bir amiralle beraber resmen emekliye sevk edilmi ştir. T.B.M.M. dilekçe karma komisyonunca sicili ve şahsi dosyası incelenmi ş, emeklilik tasarrufunun haksız oldu ğuna ve emeklilik i şleminin iptaline karar verilmi şse de Genelkurmay Ba şkanlı ğı tarafından 42 sayılı kanun gere ğince 06.07.1960 tarihinde yeniden emekliye sevk edilmi ştir. 181

Hasan Tahsin Berkman, ordudan emekli edildikten sonra köylünün ya şam seviyesini yükseltmeyi ve tarımsal kalkınmayı amaçlayan sa ğ bir parti olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nden politikaya geçi ş yaptı. 1961 'deki senato seçimlerinde bu partinin çorum adayı oldu, ancak orduda görev yaparken hiç uğramadı ğı ve vefasız oldu ğu gerekçesiyle hem şerilerinden destek alamadı. 182

General Tahsin Berkman evliydi ve bir kız çocu ğu vardı. Çok iyi derecede Fransızca ve İngilizce, orta derecede Almanca bilmekteydi. 183 Ki şisel özellikleriyle be ğenilse de genel ba şkan olarak partinin ba şında iyi bir yönetim sergileyemedi ği gerekçesiyle çok ele ştirilmi ştir.

devamlı surette temasta oldukları için memleketi ancak İsmet İnönü ba şta olmak üzere CHP’nin kurtaraca ğına inanıyorlardı. Bu fikir gerek Ankara Grubu’nda, gerek İstanbul Grubu’nda tartı şıldıktan sonra birinci fikir ekseriyet kazandı ğı için İstanbul’da 21 Ekim 1961 günü Harp Akademileri’nde yapılan büyük toplantıda 10 General ve 28 Albay şu protokolü imzalamı şlardı.” 21 Ekim Protokolü’ne göre; yeni seçilen TBMM toplanmadan önce en geç 25 Ekim 1961’e kadar bir askeri müdahale kararı alınmı ştı. Ancak bu protokol uygulanamadı. “Ancak sonraki olaylar göstermi ştir ki ‘21 Ekim Protokolü’ sadece ba şlangıçtır. Bugünün moda deyimlerini kullanarak söylemek gerekirse o ‘ana deprem’dir. ‘Artçı depremler’ 22 Şubat’lardan, 21 Mayıs’lardan, 9 Mart’lardan geçerek ta 12 Mart’a kadar sürdü. 12 Mart’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki ‘emir ve komuta zinciri’ yeniden kurulmu ştu. Bu, ’21 Ekim 1961 ana depremini’ izleyen ‘artçı depremlerin sonu’ oldu.” (Metin Toker, Milliyet, 20 Aralık 1999) Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükümeti CHP ve AP tarafından kuruldu. 26 Ekim 1961’de de Türkiye’nin dördüncü Cumhurba şkanlı ğı’na, ihtilal lideri Cemal Gürsel seçildi. Bu ortam, 27 Mayıs öncesi CHP – DP tartı şmalarının tekrar man şet olması ve AP yanlılarının açıkça 27 Mayıs aleyhinde propagandalara ba şlamasıyla siyasi ortam yeniden gerginle şmi şti. 27 Mayıs devrimcileri, daha bir yıl geçmeden me şru müdafaa durumunda kalmı şlardı. 19 Ocak 1962’de Genelkurmay ba şkanının () ba şkanlı ğında düzenlenen, yüksek rütbeli subayların katıldıkları bir ba şka toplantıda, Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir, Jandarma Okulu Komutanı albay Necati Ünsalan ve öteki bazı komutanlar askeri müdahalenin kaçınılmaz oldu ğunu savundular. 9 Şubat 1962’de İstanbul’da Balmumcu’da toplanan 57 General ve albaydan 37’sinin; askeri müdahalenin 28 Şubat’a kadar gerçekle ştirilmesi yolunda imzaladıkları protokole Talat Aydemir’de sonradan katıldı. 181 Cem , S. 6, s.14 182 Ata, a.g.e., s.72 183 Cem , S. 6, Kasım 1966, s.14

72 “Birlik Partisi’nin genel ba şkanı Hasan Tahsin Berkman şimdiye kadar ki tutum ve davranı şlarının ölçülü ancak aksiyoner olmadı ğı ifade edilmekteydi. Ağırba şlı kamil görünü şünün , zeka ve dirayetinden ileri geldi ği muhakkak olmakla beraber bu hasletlerinden istifadeyi neden birinci plana almadı ğı manidardır. Kendisini bu günden iyi bir savunmanın hatta inisiyatifi daima elde bulunduracak bir takti ğin altında kalabilecek yeterli bir kaptan olarak görmek arzu edilmekte ve isterse bunu ba şaraca ğına da inanılmaktadır. Parti içinde son de ğişiklikle beraber gelecekteki inki şafların beklenen bu aktif tutumu için sayın Berkman’a imkan vermesi temenni edilmektedir.” 184

Hasan Tahsin Berkman’la Yapılan röportajda Partiler yelpazesinde Partinizin yeri neresi sorusuna şu şekilde cevap vermi ştir;

“Partiler yelpazesi Türkiye’de son yılların modası olmu ştur. Birlik Partisi Türkiye’nin sosyal bünyesine uygun dü şmeyen bu yelpaze modasına hiçbir zaman uymayacaktır. Şimdiki görünü şüne göre siyaset alanında te şhir edilen bu yelpazede ba şlıca be ş yön vardır. İlerde bu yönlerin sayısı belki de artacak ve böylece içinden çıkılmayacak bir yelpaze oyunları borsası ba şlayacaktır. CHP yelpazenin ortasını bırakarak ortanın soluna göç etmi ştir. Altı okunun hepsini sola ta şıdı ise ve CHP’nin bazı elamanları orda oturmakta ısrar ediyorlarsa (orta) tamamen bo şalmı ş demektir. İktidar ortada mı, yoksa ortanın sa ğında mı burası meçhul. Bu konuda fikir beyan etmek bize dü şmez. A şırı sa ğa yani hilafetçili ğe, şeriatçılı ğa, ümmetçili ğe hasret çekenlerde var, belki günün birinde bu tarafa kaymak için fırsat bekliyorlar. Fakat şimdilik açıkça ortaya çıkmıyorlar. Komünizmden ba şka bir şey olmayan a şırı solun hevesleri de var. Bunlar da tıpkı a şırı sağcılar gibi fırsat kollamaktadırlar.”

“Sosyalist oldu ğunu açıkça söyleyen T İP’nin yelpazedeki yeri ortanın soludur. Ortanın solunda hem T İP hem CHP oturuyor. Bunların ana hatlarının nerelerden geçti ği meçhul. CHP solcuları günün birinde sosyalist olduklarını kesin bir ifadeyle açıklarsa o zaman Türkiye’de sosyalist partinin sayısı ikiye

184 Cem, S. 10, Ocak 1967, s.17

73 yükselecektir. Bu iki sosyalist parti aralarında bir hudut hattı çizerek yan yana mı oturacaklar yoksa birle şecekler mi? Bütün bu ihtimaller zamanla çözülecektir.”185

İstanbul te şkilatını ziyareti sırasında Berkman şu ifadelere yer vermi ştir;

“Türkiye’mizin kalkınması ve refahı birlik ve beraberliktedir. Birlik Partisi olarak bunu temin ilk görevimizdir. Türk milliyetçili ği ve Atatürkçülük iki temel prensibimizdir. Milli tesanütümüzü bozmak isteyenler milleti Kürt, Ermeni, Sünni, Alevi diye parçalamak istemektedirler. Biz parti olarak bu kötü emellerle mücadele edece ğiz. Bize göre vatanda şlarımız arasında hiçbir fark yoktur. Türk vatanda şlı ğı ve Atatürkçülük vardır. Bu millet daima hür ya şamı ştır. Esaretin en a ğırına dahi ancak 1918-1923 yılları arası ancak be ş sene tahammül edebilmi ş sonrada milli birlikten aldı ğı güç ve kuvvetle bu zinciri parçalamı ştır. İş te yekvücut olmanın fayda ve hikmeti budur. Birli ğe inanıyoruz ve onu koruyaca ğız.”

“Bu parti bir Alevi partisi de ğildir. Kapımız, Sünni, Alevi, Hıristiyan herkese açıktır. Birlik Partisi olarak kimseye farklı bir gözle bakmıyoruz. Basın maalesef parti hakkında ilk haberi Alevi sloganı altında vermi ştir. Bu do ğru de ğildir. En büyük üzüntümüz budur.”

Yine aynı sayıda Cem Dergisi’nde bulunan İstanbul te şkilatındaki konu şmasında:

“Türkiye co ğrafi durumu itibariyle daima bir köprü olmu,ş tarihte muhtelif kuvvetlerin do ğudan batıya akınlarına sahnelik etmi ştir. Stratejik rolü çok büyüktür. Bu şartlar altında Türkiye olarak kuvvetli olmak mecburiyetindeyiz. Rus oyunlarına dikkat etmeliyiz. Onlara asla kanmamalıyız. Dünya şimdi üç kuvvete ayrılmı ştır; Amerika, Rusya ve Çin. Bu şartlar altında NATO’nun bize sa ğladı ğı şey çok kıymetlidir. Şayet bir gün Rus kuvvetleri Kafkaslardan a şağı inerse NATO derhal yardımımıza ko şacaktır. Amerika ve Amerika üsleri aleyhindeki propagandalara kapılmamalıyız. Şayet bu üsler sökülürse bir tehlike anında bunların tekrar tesisi seneler ister. İkili antla şmaların aleyhimize olanlarını de ğiştirmek için mücadele

185 Cem, S. 10, Ocak 1967, s.17

74 edece ğiz fakat “go home “ diyenlerinde pe şine dü şmemeliyiz. Amerika giderse Rusya gelir.. Rusları girdikleri yerden çıkarmak zordur. Avrupa’da bunun sayısız örnekleri vardır. Ama Amerika için böyle bir tehlike yoktur, onlarla i şbirli ği yapılmasında fayda görüyoruz. E ğer Amerika yardımlarını keserse ordumuz malzeme bakımından çok mü şkül durumda kalabilir, Battal Gazi ordusuna dönebilir.”186 demi ştir.

Berkman’ın yaptı ğı açıklamalarda ön plana çıkan vurgu, komünizm kar şıtı politikalar olmu ştur. Rusya’ya kar şı ABD’nin desteklenmesi gerekti ğini aksi taktirde komünizmin gelece ği korkusu dü şüncesi zamanın CKMP’nin yaptı ğı politik demeçlere yakın bir görüntü vermekteydi. Berkman’ın zamanında bu parti içinde siyasete soyunması, mevcut dü şüncesinin BP için de geçerlili ğini sürdürdü ğünü göstermekteydi. Ayrıca Berkman, “Türkçü” oldu ğunu ve di ğer etnik yapıları reddetti ğini de her fırsatta dile getirmi ştir.

2.4.1. Berkman Döneminde Birlik Parti’nin Dayandı ğı İdeolojik Temeller ve Milliyetçilik Anlayı şı ( Türk – Alevi Sentezi )

Osmanlı imparatorlu ğu’nda milliyetçi dü şüncenin in şasında yer almı ş kesimler arasında Alevilere rastlanmaz. Bu onların yeterince muhalif olmamalarından de ğil, aksine heterodoks yapıları nedeniyle sistemin tamamen dı şında kalıp, şehirle son derece sınırlı ili şki kurabilmi ş olmalarından kaynaklanmaktadır. Kırsal alanda kapalı geleneksel yapılarını koruyarak sakınımlı ya şamalarını sürdüren Aleviler, yüzyılın ba şında milliyetçi aydınlar tarafından ke şfedilmi ş ve milli tarih kurgusuna uyarlanmı şlardır. Bekta şiler için durum biraz daha farklıdır. Sünni medrese gelene ğinin kurum ve kurallarını ço ğu kez mizahi ö ğelerle bezenmi ş bir yerginin nesnesi haline getiren Bekta şilik, kimi zaman “Vaka-i Hayriye” gibi badirelerin ardından takiyeye ba şvurarak, kimi zaman muhipleri arasına kattı ğı pa şalardan, valide sultanlardan ve ayandan aldı ğı güçle pervasız, şehir yerindeki varlı ğını sürdürebilmi ştir. Bu haliyle Osmanlı’da kabul

186 Cem , S. 10, Ocak 1967, s.17

75 edilebilir bir aykırılık olarak muhalefet gelene ğinin içerisinde yer almı ş, dolayısıyla imparatorlu ğu saran fikir akımlarından yo ğun şekilde etkilenmi şlerdir. 187

Türk milliyetçili ğinin Turancı e ğilimleri, 1965’ten itibaren siyaset sahnesine yasal bir parti giri şimiyle dönmü ştü ve bir süre sonra Sünni muhafazakarlı ğa hitap etmeden fazla yol alınamayaca ğı görüldü ğünden, İttihat ve Terakki döneminde bizzat ke şfettikleri Alevilerin “ Şamanist özü” eskisi kadar ilgilendirmiyordu onları. Hareketin önderleri milletle ümmeti dercedip, aynı zamanda “Hira Da ğı kadar Müslüman” olmaya karar verdikten sonra, Müslümanlıklarından öteden beri şüphe ettikleri Alevilerle en küçük bir teması arzu etmediler. Aksine Sünni Türklerin Alevilerle yan yana ya şadı ğı yörelerde güçlenebilmek için Kızılba şların dinsizli ği, komünistli ği Malatya, Elazı ğ, Erzincan gibi illerde buna Kürtlük de dahil edilerek dilden dü şmedi. Böylece varolan geleneksel Alevi-Sünni yabancılı ğı siyaseten körüklenerek, Cumhuriyet yıllarında şehirlere göç edip ekonomik varlık göstermeye ba şlamı ş Alevilere kar şı tepkili e şrafın ve ehli sünnet ahalinin oyları talep edildi. Türk milliyetçili ğinin Rafızı mezhebin izleyicileriyle beraber anılmasının imkansızla ştı ğı yeni dönemde Alevi mahallelerine yönelik her taarruz öncesi camiye bomba atıldı tahriki ile Sünni dindarlı ğın kolayca milliyetçi komandoların sevk ve idaresine alınabilmesinin açıklaması da bu geleneksel yabancıla şmada yatıyordu. Sadece Mara ş’ta, Sivas’ta de ğil Çorum’da da Türklükleri dikkate alınmadı. Kürt, Kızılba ş ve Komünist; üçünün bile şimi en tehlikelisiydi ama bunlardan biri her ko şulda rahatlıkla di ğer ikisinin yerine geçebiliyordu. 188

1960’lı yıllarda milliyetçilerin azınlıkta kalan ve Şamanist diye nitelenen bir kanadı bir Arap dini olan İslam’ın Türklere yabancı oldu ğu, Türklerin asıl dinlerinin Şamanizm oldu ğu yargısına varmı ştı. Bu akımın bir bölümüne göre gerçek Türkler Alevilerdir, çünkü onlar İslam etkisinde az kalmı ş ve topluluk içinden evlenme

187 Murat Küçük, Mezhepten Millete: Aleviler ve Türk Milliyetçili ği, Modern Türkiye’de Siyasi Dü şünce, Cilt: 4,Milliyetçilik, İleti şin Yayınları, İstanbul, 2003, s.901 188 Küçük, a.g.m., s.906

76 sonucunda Türk soy zinciri mirasını sürdürmü şlerdir. Bu kanat önce marjinalle şir, 1970’lerde de ortadan silinir 189

Gerçekler Dergisi’ndeki bir yazıda ;“ Birlik Partisi’ni meydana getiren sınıflar ve zihniyet, şu son topra ğımız Anadolu’muz üzerinde siyasi ve manevi birli ğe en fazla ihtiyaç duyan kimselerdir de ondan. Katıksız Türk O ğlu Türk’türler de ondan, Malazgirt’ten bu tarafa Anadolu’ya giren Boy’ların hala o zamandaki manayı temsil ederler.”190 denilerek Alevilerin gerçek özüne ba ğlı kalmı ş, saf bir ırk olduklarını iddia edilmi ştir.

Dedelerin Alevi toplumundaki dini önderlik rolü, Asyalı şaman kavimlerin kamları ile aynıydı ve Baha Said’e göre, Turan ile hala canlı kalan ba ğlarının en önemli iki delilini olu şturuyordu. Cem ayinlerini ayrıntılı bir şekilde tasvir eden Said, gördüklerini O ğuz Şaman töresi ile açıklamaya çalı şırken oldukça donanımsız ve sınırlı görünse de onun açılımı Alevilik üzerine düşünmeyi sürdüren Cumhuriyet dönemi yazarlarının çıkı ş noktasını olu şturacaktır.191

Birlik Partisi’nin tüzük ve programını yazan Avukat Cemal Özbey tüzü ğün önsözünde belirtti ği gibi: “... Atatürk’ün ruhuyla dopdolu vatanda şlar olarak büyük Türk Milletinin ihtiyaç duydu ğu ve seve seve oyunu verece ği ilerici devrimci, reformcu ve tam manası ile Türkçü ve Atatürkçü bir parti kurmaya karar vermiş bulunmaktayız…” 192

İlk Genel Ba şkan Hasan Tahsin Berkman döneminde üzerinde özellikle durulan “Türkçülük” ifadesi partiye Milliyetçi bir Alevi partisi görünümü vermektedir. Bunu kar şılayan ifade Türk-Alevi sentezidir. Alevi ve Türkçülük vurgusu ön planda yer almaktaydı. Bu da bize dinsel kimli ğin yanında etnik unsurun harmanlanarak kullanıldı ğını göstermektedir.

189 Massicard, a.g.e. , s.60 190 Gerçekler , S. 6-7 , Nisan- Mayıs 1975 191 Küçük, a.g.m., s.902 192 Cemal Özbey, Uyarmalar: Birlik Partisi’nin 3. Kurulu ş Yıldönümü Münasebetiyle Birlik Partililerle Bir Konu şma , Birlik Yolu-Atatürk Yolu Dizisi; No:3, Ankara, 1969,s. 5

77 Sınıflar arasındaki menfaat çatı şmalarını gidererek, milli birlik ve beraberli ği sa ğlayarak imtiyazsız, sınıfsız ve farksız bir Türk toplumu yaratma özlemi içindedir. 193 Bu ifadeyi Cemal Özbey kullanırken aslında parti tüzü ğünde de yer alan “komünizmin kar şısındayız” sözüyle belki çeli şiyor görünse de esasen burada vurgu yapılmak istenilen şey yüzyıllardır ikinci sınıf olan Alevilerin tüm Sünniler gibi imtiyazsız, sınıfsız, menfaatsiz ve farksız bir Türk toplumu ile “Milli Birlik ve Beraberlik” sa ğlanmak isteniliyor. Böylece toplumun tüm dinsel yapıları e şit hak sahibi olacak ve bu temelle Milli Birlik sa ğlanacaktı.

Aleviler için de Turancı bir milliyetçilik hiçbir zaman cazip olmadı. Milliyetçili ğin Aleviler için nasıl bir i şlevselli ğe sahip oldu ğunun önemli bir sa ğlaması MHP ile aralarındaki mesafede belirmektedir. Alevi yazar ve kanaat önderlerince inancın kökenleri bahsinde Orta Asya sık sık vurgulanmakla beraber, Turancı bir açılımın Alevilerce hiçbir zaman bir anlamı olmadı. Orta Asya vurgusu içerdeki milliyetçili ğe yönelik bir i şlevsellik hedeflemektedir. 194

Kiri şçio ğlu, adı geçen eserinde şu ifadeyi kullanmı ştır . “Birlik Parti ilk zamanlarda ırk ve mezhep ayrımı güden yani a şırı sa ğcı bir parti olarak kuruldu.” 195

İlk dönemlerde, ilk Genel Ba şkanı Hasan Tahsin Berkman’ın ve Genel Sekreter Cemal Özbey’in etkisiyle belirlenen milliyetçilik anlayı şıyla beraber Türklük ve Alevilik sentezlenmi ştir.

2.4.2. Berkman Döneminde Parti İçi Muhalefet ve Parti Politikaları

Berkman, kı şla disiplini ile yeti şmi ş oldu ğundan, politikaya uyum sa ğlamakta güçlük çeken, biriydi. Ankara ve İstanbul dı şındaki illerde örgütlenme çalı şmalarına pek katılmaması, halkın arasına karı şamaması, gitti ği yerlerde orduevlerinde kalması, parti yöneticilerini asker gibi görmesi, tepkilere neden oluyordu. Aslında partililer, Pa şa’yı “ağırba şlı, kamil görünü şlü, zeki ve

193 Özbey,a.g.e.,s. 10 194 Küçük, a.g.m., s.906 195 Nusret Kiri şcio ğlu, Partilerimiz ve Liderleri 1973-1975 , Baha Matbaası, İstanbul,1975, s. 55

78 dirayetli” buluyordu. Partililere göre sorun Pa şa’nın manidar bir şekilde sahip oldu ğu “hasletlerini” göstermemesiydi. Çünkü zeki ve dirayetliydi ama “metot ve aksiyon sahibi” de ğildi. Oysa çok çetin bir mücadele verilmesi gerektiğinden kendisinden yüksek bir performans bekleniyor, “yeterli bir kaptan” olması isteniyordu. Beklenti, şöyle ifade ediliyordu: “Birlik Partisini bekleyen problemler ve ona istikbalde bilhassa inanç konusunda haksızca yapılaca ğı muhakkak olan isnat ve hücumlar çok büyük olacaktır. Bu açıdan Berkman’ın di ğer liderlerden daha güç ve a ğır bir görevi yüklendi ği muhakkaktır. Kendisini bugünden iyi bir savunmanın hatta inisiyatifi daima elde bulunduracak bir takti ğin altından kalkabilecek yeterli bir kaptan olarak görmek arzu edilmekte ve isterse bunu ba şaraca ğına da inanılmaktadır. 196

İstanbul ve Ankara ile ba şlayan, Alevi nüfus yo ğunluklu illerle devam eden örgütlenme hamlesi, üç ay gibi kısa bir sürede bıçakla kesilirmi ş gibi hızını yitirdi. Fazla zaman ve para harcanmadan, potansiyel barındıran illerde tabela asılmı ş, do ğal sınırlara gelinmi şti ve örgütlenme a ğını geni şletebilmek için şimdi daha fazla çaba gerekiyordu. Ancak parti içinde sorunlar ba şlamı ştı. Genel Ba şkan Hasan Tahsin Berkman’ın performansındaki dü şüklük ve partiyi kı şla anlayı şıyla yönetmesinin yol açtığı rahatsızlık ve Genel Sekreter Cemal Özbey’in kariyerist tutumlarının yarattı ğı sıkıntı had safhaya vardı. Cemal Özbey’le ilgili kriz, partinin kurulu şunu takip eden ikinci ayda patlak verdi. Siyasi Partiler Yasası’na göre, hazırlanıp ilgili kurumlara teslim edilmesi gereken yönetmeliklerin bir kısmı 15 gün içinde verilmi şti. Ancak bu yönetmelikler eksikti ve tamamlanması için gereken süre Anayasa Mahkemesi’nin talepte bulundu ğu tarihten sonraki 60. günde doluyordu. Yönetmeliklerin Anayasa Mahkemesi’ne verilmemesi halinde parti kapanacaktı. Bu tehlikeye ra ğmen, Özbey, söz konusu yönetmelikleri yasal sürenin sonuna gelinceye kadar Anayasa Mahkemesi’ne ula ştırmamı ştı. Son yönetmeli ğin Anayasa Mahkemesi’ne takdim edilece ği ve edilmedi ği takdirde partinin kapanaca ğı gece kriz dı şa vurdu ve Özbey’den, genel sekreterlik görevini bırakması istendi. 197

196 Ata, a.g.e. , ss. 101-102 197 Cem , S. 9, 1 Ocak 1967

79 Partinin gelece ğini tehlikeye dü şüren ilgisizlik, ben merkezci tavırları yüzünden tepki toplayan Cemal Özbey’den kurtulmak için haklı bir gerekçe olu şturdu. Özbey, aynı zamanda örgütlenme çalı şmalarına yeterince katılmadı ğı için ele ştiriliyor; hepsinden önemlisi partinin cılız do ğuşunun sebebi sayılıyor, aceleci tavırlarından dolayı partinin geni ş bir tabana hitap edecek şekilde kurulmasına engel olmakla suçlanıyordu. Ataklı ğı ve cesareti ile ismini etrafına ula ştırmı ş olmasına ra ğmen Di ğer partilerde yaptı ğı çalı şmalarla, bazı te şebbüsleriyle ve Birlik Partisi'nin kurulu ş evresindeki -iddia edildi ğine göre tutumlarıyla bazı çevreleri cephesine aldı ğı için partinin açılım yapamamasından sorumlu tutuluyordu. Çünkü, Partinin daha etkin ve geni ş bir kadro ile kurulması mümkün, görev alması beklenenlerin arzuları da bu merkezde iken bu gerçek ve temenniler gere ğince de ğerlendirilmemi ş, erken kabul edilen kuruluş böylece bazı çevrelerin küskünlük ve tenkitlerine hedef haline getirilmi ş, bunlar parti sekreteri olarak biraz da Cemal Özbey’e yöneltilmi ştir. 198

Ekip çalı şmasına yatkın olmayan, üstelik partinin Malatya örgütlenmesinde yeterli çalı şma yapmamakla suçlanan Özbey’in görevinden ayrılması, Ba şarı yollarının açılması, ümit edilen geli şmenin tahakkuku için sekreterlik makamına ba şka birinin gelmesi şart telakki edildi ve Özbey’e istifa ça ğrısında bulunuldu. Özbey, İstifa etmem, dü şürün restini çekince de Genel Sekreterlik görevinden alındı, bunu izleyen süreçte de önce Merkez Yönetim Kurulu'ndan daha sonra Genel Yönetim Kurulu üyeli ğinden azledildi. Özbey’den bo şalan göreve Tahsin Tosun Sevinç talip olduysa da seçilebilmek için gerekli olan 9 oyu bulamadı ve Hüseyin Erkanlı, 20 Aralık 1966'da yapılan Genel İdare Kurulu toplantısında Hiç olmazsa avukatlık unvanı var denilerek Genel Sekreterli ğe getirildi. Genel Sekreter Yardımcılıkları da Müteahhit Hüseyin Günel ve Emekli Albay Salim Delikanlı arasında payla ştırıldı. Bu, üst yönetimde beliren ilk çatlaktı; çatlağın Genel Ba şkan Berkman’ı da kapsayacak şekilde derinle şmesi için fazla beklemek gerekmedi. 199

198 Cem , S. 9, 1 Ocak 1967 199 Ata, a.g.e.,s. 99-101

80 Ortanın solu hareketini benimsemeyen Pa şa, CHP’nin, Atatürk’ün gelecek ku şaklara aktardı ğı 6 oklu bayra ğı bir kenara attı ğını, Türkiye'nin sıkıntısının da bundan kaynaklandı ğını ifade ederken, BP’nin 6 oklu bayra ğı devralacak “ehil el” oldu ğunu söylüyor, “ Atatürk yalnız gericili ğin de ğil komünizmin de kar şısına dikilmi ştir. Atatürk batı uygarlık düzeyine ula şma çarelerini ararken Sosyalizm deyimini a ğzına bile almamı ştır. ”200 Demi ştir.

Sosyalizm sözcü ğünden nefretle söz etti ği gözlenen Pa şa, anayasanın sosyalizme kapalı oldu ğu kanaatindeydi. Nitekim bu görü şlerini ve ABD hayranlı ğını, basın toplantısından kısa bir süre sonra İstanbul il te şkilatında yapılan parti içi toplantıda açıkça dile getirdi ve kıyamet de bundan sonra koptu. Partide kopmalara yol açan söz konusu toplantı, 16 Ocak 1967’de İstanbul’da gerçekle şmi şti. Pa şa, örgütlenen ilk il olmasından dolayı İstanbul'daki partililere te şekkür etmek için bu kentteydi. Pa şa, örgüt toplantısında ilk önce İstanbul il yöneticilerini övdü, ellerini sıkamadı ğı partililerin hatırını sordu ve konuyu hemen birlik ve beraberli ğe getirdi. Huzuru bozmak isteyenlerin Türkiye’de Kürt, Ermeni, Sünni-Alevi sorunu yaratmak için çaba harcadıklarını, parti olarak kötü emellerle mücadele edeceklerini belirtip “Birli ğe inanıyoruz ve onu koruyaca ğız. Bu parti bir Alevi partisi de ğildir. Kapımız herkese açıktır.” dedi. Stratejik açıdan çok önemli bir co ğrafyada bulunan Türkiye'nin her zaman kuvvetli olması gerekti ğini vurguladı. Üç kutuplu bir dünya panoraması çizerken kutuplara ABD, Rusya ve Çin'i yerle ştirdi. Ardından kendisinin genel ba şkanlık koltu ğundan dü şürülmesine gerekçe olu şturan şu sözleri söyledi: “Bu şartlar altında NATO'nun bize sa ğladı ğı şey çok kıymetlidir. Şayet bir gün Rus kuvvetleri Kafkaslardan a şağı inerse NATO derhal yardımımıza ko şacaktır. Amerika ve Amerikan üsleri aleyhindeki propagandalara kapılmamalıyız” 201

Bekman’ın Genel Ba şkan’lı ğı fazla sürmemi ştir. Kısa süren Genel Ba şkan’lı ğı döneminde; aksiyoner olmamakla suçlanmı ştır. Sosyal yönün zayıf oldu ğu bundan dolayı tabanla kayna şamadı ğı, seçmeniyle bütünle şemedi ği; antipatik, so ğuk, çok konu şmayan, dikta bir yapısının oldu ğuna dair ele ştiriler

200 Cem, S. 10, 15 Ocak 1967 201 Cem, S. 10, 15 Ocak 1967

81 almı ştır. Bu da kar şısında bir muhalefet olu şmu ş ve ilk fırsatta Genel Ba şkalık’tan dü şürülmeye çalı şılmı ştır. Nitekim 1 kongreden sonra da yerinden edilmi ştir.

2.5. Hüseyin Balan Dönemi 2.5.1.Birlik Partisi’nin Birinci Büyük Kongresi ve Hüseyin Balan’ın Genel Ba şkanlı ğa Seçilmesi

Hüseyin Balan 1917 yılında Adana’da do ğdu. Kendisi Tunceli’nin Balan köyünden Adana’ya göç eden Aziz Baba’nın o ğluydu . Evli ve iki erkek çocuk babasıdır. 202 Türk Milletinin zeki oldu ğuna inanmadı ğını asıl zeki insanların mühendislik okuyanlar oldu ğunu savunmaktaydı. 203 “İnsanların en akıllısı mühendis mektebinden mezun olanlardır.” diyen Balan, Süleyman Demirel’le birlikte aynı okuldan mezun olmaktan övünç duyuyordu ve “Defineci Hüseyin” olarak tanınıyordu. Bu lakap kendisine Samsun’da mühendislik yaptı ğı sırada köylülerin getirdi ği bir ta ş parçasını külçe altın sanıp 50 bin liraya satın alması, gitti ği kuyumcuda da madenin altın de ğil bakır oldu ğunu ö ğrenmesi nedeniyle verilmi şti. 204

İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat ve Su Bölümünden mezun olan Hüseyin Balan Adana ve Samsun’da çe şitli görevlerde bulunmu ş, 1963 Genel Milletvekili seçimlerinde politika hayatına atılarak Millet Partisi listesinden Ankara Milletvekili seçilmi ştir. 205

Millet Partisi'nin yakla şık bir yıl milletvekilli ğini yapan Hüseyin Balan, adını Ortaca olaylarıyla duyurdu. Alevi partisi kurulaca ğı haberlerinin kamuoyuna yansımasından sonra etkinli ğini artırdı ve Ortaca olaylarını parlamento gündemine ta şıyarak meclis soru şturması açılmasını istedi. Bu önergesiyle üniversite arkada şı Ba şbakan Süleyman Demirel’in ve MP lideri Osman Bölükba şı’nın tepkisini çekti; sonunda Genel Ba şkanı Bölükba şı’nın

202 Yeni Gazete, 28 A ğustos 1969 203 Abdi İpekçi , Liderler Diyor ki, Ant Yayınları, İstanbul,1969 s. 287 204 Ata, a.g.e.,s.116 205 a.g.g., 28 A ğustos 1969

82 baskısına fazla direnemeyip “Memleketin havası bozulmasın” diyerek önergesini geri çekti. Ancak, onun ara ştırma önergesi vermesi bile kendisi hakkında bir sempati yaratmaya yetmi şti bile. 206

“Anakara milletvekili Hüseyin Balan Elbistan olayları hakkında Anayasanın 88. maddesi gere ğince bir Meclis Ara ştırması açılmasına dair önerge vermi ştir. Önerge: Elbistan olayları hakkında Anayasanın 88. maddesi gere ğince Meclis Ara ştırması açılmasını ve her partiden bir üyenin katılaca ğı bir Meclis Ara ştırma Komisyonunun inceleme yapmak üzere olay yerine gönderilmesine karar almak üzere, önergemin Yüce Meclisin oylarına sunulmasını saygılarımla arz ederim.” Ankara Milletvekili Hüseyin Balan 207

Elbistan olaylarına Süleyman Demirel’in tepkisi ise TBMM’nde tartı şılırken sarf etti ği sözler ise şöyleydi Balan’ı da zikrederek: “ Bu olayları yaratanlar sandalye meraklılarıdır, bunların kar şısına hükümetin gücü çıkacaktır, yakalarına adaletin eli yapı şacaktır.”208 Demirel’in bu sözleri bu olaylar kar şısında Hükümetin ve temsil edilen devletin tutumunu göstermektedir.

TİP grubu adına konu şan Yusuf Ziya Bahandınlı (Yozgat Milletvekili) :“Haziran ayı içinde Elbistan’da vuku bulan olaylar üzerine bir meclis ara ştırması isteyen önergeyi T İP Meclis Grubu olarak olumlu kar şıladık. Bu olayların gerçek sebeplerinin ortaya çıkarılması, Anayasa’nın sa ğladı ğı haklar içerisinde meseleye bir çözüm yolu bulmak amacıyla bir Meclis ara ştırmasının gere ğine inanmaktayız.”

“ Elbistan olayı tek bir olay de ğildir. Hele son yıllarda yurdun dört bir yanında adeta günlük olaylardan biri haline geldi. Bir süre önce bir Diyanet İş leri Ba şkanının “Alevilik diye bir şey yoktur.” Demesi, barda ğı ta şıran damla olmu ştur. Bu söz adeta bir i şaret sayıldı. Yurdun bir çok yerinde olaylar birbirini kovaladı. İlk çıkı şı istiklal ve Yeni İstanbul gazeteleri yaptılar. Aleviler için büyük hakaret kampanyası açarak Alevilerin komünistli ğinden, dinsizli ğinden söz eden tefrikalar

206 Ata, a.g.e.,s.117 207 MMZC ,D:2, C:22, B:16,O:1, 13.12.1967, s.471 208 MMZC ,D:2, C:22, B:16,O:1, 13.12.1967, s.472

83 düzenlediler. Antakya’da polis Alevilerin savunan bir gazeteyi sattı ğı için bir vatanda şı 36 saat durmadan dövdü. Zara’da ölen bir vatanda ş Alevi oldu ğu için cami imamı tarafından namazı kılınmamı ştır. Ankara’da Altında ğ’da Telsizler ilkokulu din dersi ö ğretmeni :”Kızılba şlar Müslüman de ğildir, çamurdan insanlardır.” Demi ş itiraz eden Alevi ö ğrencileri tokatlamı ştır. Şiran’da bir ortaokul müdürü aynı davranı şta bulunmu ştur. Karlıova’da bir hakim: “ Alevilerin şahitlikleri muteber de ğildir.” Diye hüküm koymu ştur. Tokat’ın Çamlıbel buca ğında partizanlık yüzünden Alevi-Sünni çatı şması olmu ş, haftalarca Pazar kurulamamı ştır. Mu ğla Ortaca buca ğında aynı olayların daha tiksindirici bir örne ği verilmi ştir. Tarlada çalı şan bir Alevi kadına tecavüz edilmi ştir, bir genç öldürülmü ştür. Ve gece gündüz silahlar atılmı ş, kur şunlar sıkılmı ştır ve “Alevilerin kökünü kazıyaca ğız; on Alevi öldürmek bin defa Hac’ca gitmekten evladır” sözü köy köy yankılanmı ştır.” 209

Hüseyin Balan tarafından verilen ve 13.12.1967 tarihinde görü şülen “Elbistan olayları için Meclis Ara ştırması açılmasına dair önergeye” T İP dı şında bütün partiler olumsuz görü ş belirmi şlerdir. Gerekçe olarak üzerinde en fazla durulan olayın mahkeme sürecinde olması ve Anayasanın 132 maddesi gere ğince mahkemeyi etkilememesi gösterilmi ştir.

Birlik Partisi’nin kurulması üzerine bu partiye geçen Balan Genel Ba şkanlık görevine getirilmi ş, partinin Birinci Büyük Kongresinde yeniden Birlik Partisi Genel Ba şkanlı ğına seçilmi ştir. Genel Ba şkan Hüseyin Balan, Birlik Partisi’nin 5 şubat gecesi saat 19:30 20:00 arasında Ankara Kızılay meydanındaki gökdelen’in yirminci katında Kulüp X’te Birlik Partisi’nin yemekli toplantısı vardı. Gecede ço ğunlu ğu İstanbul’dan gelenler te şkil ediyordu. Ayrıca TBMM üyelerinden Nafiz Arslan, Mahmut Vural, Hüseyin Balan , Kazım Ulusoy, Suphi Karaman’da geceye gelenler arasındaydı. 210 Bu toplantıda aslında Alevi kökenli olan ve ba şka partilerde bulunan ki şilerin Birlik Partisi’ne katılımlarının sa ğlanmasına yönelik bir çalı şmaydı. Nitekim

209 MMZC ,D:2, C:22, B:16,O:1, 13.12.1967, s.478 210 Cem , S. 12, Şubat1967, s.20

84 14 Mart 1967 tarihinde MP milletvekili Hüseyin Balan ve Kazım Ulusoy, Birlik Partisi’ne girdiler. 211

Parti içi ihtilafın düzeltilmesi ve partinin rayına oturtulması için partiye alınan iki milletvekilinden biri olan Hüseyin Balan partiye alındı ğı gün kendisinin genel sekreter olması teklif edildi. O da kabul etmi ştir bu görevi ertesi gün genel yönetim kurulu üyelerinden bir kısmı ile kulis yaparak ve anla şarak Genel Ba şkan Hasan Tahsin Berkman’ı (10’a 11 oy ile) bir oy farkla dü şürttü. Ve genel ba şkan oldu. Genel ba şkan olduktan sonra Ulusoy’lar ba şta olmak üzer genel yönetim kurulunun yarısı genel yönetim kurulundan Hüseyin Balan’a kızarak çekildiler. Cemal Özbey’i de merkez ve genel yönetimden dü şürdü ve partiden ihraç etti. Ancak Cemal Özbey’in mahkemeye ba şvurarak ve ihraç kararını mahkemeye iptal ettirerek Birlik Partisi’ne geri döndü. Hüseyin Balan bu hareketiyle Birlik Partisi’ni ikiye böldü. Bu da partinin zayıflamasına neden oldu. 212

Kısa bir zaman sonra partide anla şmazlık ba ş göstermi ş 5 Mart 1967’de Genel Sekreter Hüseyin Erkanlı ve altı Genel Yönetim Kurulu üyesi görevinden çekilmi şledir. 213 Giderek anla şmazlık daha da büyümü ş, partiden geçici olarak ihraç edilen kuruculardan Cemal Özbey; yöneticilerin partiye kayıtlı olmadıklarını ileri sürerek, kendi bürosunu genel merkez olarak ilan etmi ştir.Yöneticiler de buna kar şılık kar şı tarafın parti ile ili şkisinin kalamadı ğını açıklamı ştır. 214

Cemal Özbey’in mahkeme kararıyla Birlik Partisi’ne geri dönmesi ve yapılan kulisle parti yönetimine geçmek için çalı şmaya ba şlamasıyla Kongre çalı şmaları ba şladı. Cemal Özbey’in söylemiyle; “ Gayrime şru seçim yapıldı. Gayrime şru bir genel ba şkan seçildi.” 1. kongreden sonra genel merkezden Hüseyin Balan ve Sıtkı Ulay Grubu arasında sandalye kavgası çıktı. Balan bir grup Cemal Özbey’e göre

211 Feroz Ahmad ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945-1971), Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1976, s.325 212 Özbey, a.g.e., s.1 213 Erkin Topkaya, Program ve Tüzükleriyle Türkiye’de Ba şlıca Siyasi Partiler , Ulusal Basımevi, 1969, Ankara, s.473 214 Topkaya,a.g.e., s.473

85 kendisiyle u ğra şan bir grubu tasfiye etti. Cemal Özbey kendisiyle uğra şanların ve hatta kendisinin Birlik Partisi’ni kapattırmak istiyor dedi ği ki şilerin partiye Alevilik propagandası yapıyor diye partiyi kapattırmak için Yargıtay Ba şsavcılı ğı’na ve Anayasa Mahkemesi’ne ba şvurdular. 215

Cemal Özbey’in Partiden ihraç edilmesi üzerine açtı ğı dava. Ve kar şılıklı açılan davalar ve partiye hâkim olma mücadelesi yüzünden dı şa dönük mücadele sekteye u ğramı ş, rehavet çökmü ştü. Birlik Partisi’nin Örgütlenmede istenilen ba şarı sa ğlayamadı ğı için Eylül 1967’de yapılan belediye seçimlerine de katılım sa ğlanamamı ştı. Cemal Özbey’in Parti’nin Genel Merkezi’nin kendisi oldu ğunu söylemesi ile BP iki genel merkez, iki genel başkanlı bir Parti görünümü vermeye ba şladı. Bu kısır döngüden kurtulmanın yolu olarak mahkemeler aracılı ğı ile de ğil de Partililerin iradesiyle toplanacak Genel Kurulla mümkün olabilecekti. 216

Kongre takvimi geriye do ğru sayarken, Cemal Özbey, ihraçlara ili şkin açtı ğı davaların sonucu belli oluncaya kadar kongreyi erteletme çalı şması yürüttü. Hatta, bu amaçla 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne yeni bir ba şvuru yaptı. Ancak mahkeme tedbir talebini hükümle birlikte vermeyi uygun buldu ve duru şmayı 14 Kasım 1967 tarihine erteledi. Dolayısıyla ilk duru şma kongreden sonra yapılacaktı. Davayı tehdit unsuru olarak gören Özbey, Balan’dan yenilgiyi “centilmence” kabul etmesini, te şkilattan da genel merkez binasının kendilerine teslim edilmesinde yardımcı olmasını istiyordu. Balan, bu iste ğe “icra ile çıkarsınlar” resti ile kar şılık verdi. Özbey bunun üzerine bir ba şka mahkemeye, Ankara 6. Sulh Mahkemesi'ne müracaat etti ve ihtilaflar halledilinceye kadar partinin idaresinin “Kayyum” sıfatı ile kendilerine bırakılmasını istedi. Bu mahkeme de, davanın ilk duru şma gününü 26 Eylül 1967 olarak ilan etti. Oysa kongre, 21 Ekim 1967’de toplanacaktı. 217

215 Cemal Özbey, Birlik Partilileri Uyarmalar , Birlik yolu- Atatürk Yolu Dizisi No: 2, Ankara, 1969, s.2 216 Ata, a.g.e., s.133 217 Ata, a.g.e., s.133

86 Cem Dergisi’ne Amerika yanlısı bir demeç vermesi üzerine, Birlik Partisi Genel Yönetim Kurulu’nun 16.03.1967 tarihli kararıyla Hasan Tahsin Berkman Genel Ba şkanlık görevinden alınmı ş.218 Genel yönetim kurulu 1 Nisan 1967 tarihinde genel ba şkanlı ğa MP’den istifa ederek Birlik Partisi’ne geçen Ankara Milletvekili Hüseyin Balan’ı seçmi ştir. 219 Genel Sekreterli ğe ise Haydar Özdemir seçilmi şti. 220

21–22 Ekim 1967 tarihinde yapılan Birlik Partisi Büyük Kongresi, anla şmazlı ğa son vererek Hüseyin Balan’ı Genel Ba şkanlı ğa seçmi ştir. Büyük kongrede Birlik Partisi’ne katılan Sıtkı Ulay, daha sonra Genel Ba şkan Yardımcısı olmu şsa da, bir müddet sonra, arkada şlarıyla birlikte partiden istifa etmi ştir. 221 Sıtkı Ulay 27 Mayıs’tan sonra DP’nin i şlevini görecek bir siyasi partinin eksikli ği oldu ğunu dü şünüyordu. Bu amaçla Alpaslan Türke ş’i ikna etti ğini ancak çe şitli nedenlerden dolayı bu fikrinden vazgeçti. 222

Birinci ola ğan kongresi öncesinde üç grup belirdi. Hüseyin Balan’ın, İkincisi Hasan Tahsin Berkman’ın üçüncüsü de Salim Delikanlı ve Sadettin Süataç’ın başını çekti ği gruptu. Kongre öncesinde soru i şareti ta şıyan en önemli sorun acaba istikrar tekrardan sa ğlanabilecek miydi? Ya da acaba BP bu süreçten sa ğlam çıkabilecek mi? Sorularıydı çünkü o dönemde Türkiye politik ko şullarında daha bir seçime bile tam örgüt kurup katılamamı şken böylesi bir muhalefeti ve parti içi çatı şmayı kaldırabilmek çokta kolay de ğildi.

Cemal Özbey, 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin “ BP’nin her türlü idare ve yönetiminin kendilerinde oldu ğuna karar verdi ğini, bu kararı da taraflara tebli ğ etti ğini söylüyor ve Kongreyi iptal ettirme salahiyetine sahibiz. Belki de kongreden önce bu hakkımızı kullanırız” diyordu. Muhalifler bu yolu seçmedi. Cemal Özbey’e göre bunun nedeni ta şradan gelen delegelerin, kendilerine ricada

218 Kaynar, a.g.e. s., 145 219 Erkin Topkaya, Program ve Tüzükleriyle Türkiye’de Ba şlıca Siyasi Partiler , Ulusal Basımevi, 1969, Ankara, s.473 220 Kaleli, a.g.e., s.34 221 Topkaya, a.g.e., s.473 222 Sıtkı Ulay , Giderayak , İstanbul, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1996, s. 75

87 bulunmasıydı. Onlar da te şkilatı kırmamı ş rica üzerine kongreye katılmaya karar vermi şlerdi. 223

Ulus gazetesinde yer alan bir habere göre ise halef ve selef, kongrenin olgun bir havada gerçekle şmesi için anla şmı ştı ve her iki taraf parti içi sorunların kongrede halledilmesi konusunda uzla şma sa ğlamı ştı. 224 Özbey, kaleme aldı ğı bro şüründe kongreye katılma olayını, şöyle açıklayacaktı:

“Kar şı grup araya sulhçular soktu, bizim gruptan birisine mevki ve makam vaadinde bulundular, bizim grubu böldüler. Teşkilatın ısrarına dayanamayarak kurultaya biz de sureta katılmak mecburiyetinde kaldık, mecburen sulh olduk. Kurultayda vazife almadık. Biz parti kurucusu olma şerefi ile yetindik kendi halimizde parti üyeli ğimize devam ettik. ”225

Balan ise 4 ve 5. Asliye Hukuk mahkemelerinde açılan tedbir davalarının “Cemal Özbey’in aleyhine sonuçlandı ğını” ifade ediyordu. Partinin kurucuları oldukları gerekçesiyle Hasan Tasin Berkman ve Cemal Özbey’i kongrede görmeyi arzu ettiklerini vurgulayan Balan, kongreden galip çıkaca ğından emin bir şekilde “ gelsinler, kongre seçilip seçilmeyeceklerine karar verir ” diyordu. 226

Hem Berkman’dan hem de Balan’dan umut kesen Salim Delikanlı ile Sadettin Süataç ise İstanbul örgütünün de deste ğini almı ş, emekli General, Sıtkı Ulay’ı genel ba şkanlık koltu ğuna oturtmanın planlarını yapıyordu. Ulay’ı partiye yeni giren Mustafa Timisi de destekliyordu. 227 Delegelerin bir kısmı ise 1961’de Yeni Türkiye Partisi'nden milletvekili seçilen, YTP’den ayrıldıktan sonra ba ğımsız olarak Aralık 1964’te İnönü hükümetinde Ula ştırma Bakanlı ğı’na atanan, daha sonra geçti ği CHP’den 2 Haziran 1967’de istifa eden Mahmut Vural

223 Vatan, 19 Ekim 1967 224 Ulus , 22 Ekim 1967 225 Cemal Özbey, BP’in III. Kurulu ş Yıldönümü Münasebeti ile Birlik Partililerle Bir Konu şma , Birlik Yolu-Atatürk Yolu Dizisi, No:3,Ankara, 1969, s.7 226 Vatan , 19 Ekim 1967 227 a.g.g., 21 Ekim 1967

88 ile yine CHP’den ayrılan Adana Ba ğımsız Milletvekili Kasım Gülek’i genel ba şkan adayı çıkartmak istiyordu. 228

Kongre, Akay Caddesi’ndeki Saray aile gazinosunda ba şladı. Salona ilk gelen Genel Ba şkan Hüseyin Balan oldu. Berkman grubu geldi ğinde ise ortalık bir anda karı ştı ve emekli pa şa, Cemal Özbey ile birlikte kongreye sokulmak istenmedi. Çünkü, kongrenin barı ş içinde geçmesine dair anla şma son anda Balan tarafından bozulmu ştu. 229

Kongreyi yönetecek divan ba şkanlı ğına, her iki grubun da deste ğini alan Şemsi Belli, divan ba şkanı yardımcılıklarına ise Şefik Kargıner ve Abidin Özgünay seçildi. CHP adına İstanbul Milletvekili Orhan Birgit ile Sivas Milletvekili Nazif Arslan’ın, YTP adına Nihat Do ğan’ın katıldı ğı kongrede, Ankara Belediye Ba şkanı Halil Sezai Erkut ile tabii senatör Muzaffer Yurdakuler de vardı. 230

Balan, kongrede 2.5 saat konu ştu. İl kongrelerinde CHP’yi ve T İP’i en ağır şekilde ele ştirmi ş, “ Türkiye’de komünist olamaz. Olanlara da lanet olsun” diyen Balan, dı ş ticaretin, bankacılı ğın, sigortacılı ğın devletle ştirilmesini, ormanların köylülere devredilmesini, din e ğitiminin ve ibadetin Türkçe olmasını gerekti ğini, “ Her türlü din, ırk, ve mezhep ayrımına son verece ğiz .” diye konu ştu. “ Bir yandan münhasıran devletçilik yoluyla Türkiye’nin kalkınmasına imkân görmüyoruz ” dedi, bir yandan devletle ştirme istedi. Toprak reformundan yana bir tavır ortaya koydu ama gönlü ilk önce a ğaların elindeki toprakların köylülere da ğıtılmasına el vermiyordu. Onun içindir ki, delegelere “ Köylülere önce devlet arazileri da ğıtılsın. Devlet çiftlikleri 100 dönüme indirilsin ” diye seslendi. Balan için “ ağaların topraklarının rayiç fiyata satın alınarak da ğıtılması ” sonraki i şti. 231

228 Vatan , 21 Ekim 1967 229 Ulus , 22 Ekim 1967 230 Ata, a.g.e., s.134 231 Milliyet , 24 Ekim 1967

89 Balan, özellikle toprak reformu konusundaki fikirleriyle AP’ye yakın bir çizgide oldu ğunu gösterirken, parti programında mu ğlâk bir şekilde yer alan ve seçmene net bir fikir vermeyen kimi ifadeleri, kendi ki şisel görü şleri do ğrultusunda berrakla ştırıyordu. Bu, partide sosyal ve ekonomik problemler konusunda tam bir kafa karı şıklı ğı ya şandı ğını, delegelerin üzerinde uzla ştıkları ideolojik bir duru ş olmadı ğını gösteriyordu. Çünkü Balan, mahcup bir liberal anlayı şı savunurken, İstanbul delegelerinden Şefik Kargıner, partide fikir birli ği olmadı ğına dair ele ştiriler kar şısında “ BP, demokratik sosyalist bir partidir ” diyordu. 232

Seçimler bu zihin bulanıklı ğı içinde yapıldı. Delegelerin o sırada hiçbir partide üyeli ği bulunmayan Mahmut Vural’ı aday gösterme giri şimi ba şarısızlı ğa uğradı. BP’yi tercih etmeyen Vural, kongreden yakla şık iki ay sonra AP’ye girdi. 233 Gülek ise adaylık için 20 Ekim’e kadar dü şünme payı istedi ancak hiçbir yanıt verme gere ğini duymadan Ankara’yı terk etti. Delegeler, bütün aramalarına ra ğmen. Gülek’i ba şkentte bulamadılar. 234 Çünkü Gülek, kongre günü, e şiyle birlikte tatil yapmayı ye ğlemi ş ve Adana'ya gitmi şti. Geriye, genel ba şkanlık için Balan, Berkman ve Sıtkı Ulay kalıyordu. Salondaki havanın aleyhinde oldu ğunu gören Berkman, yarı şa hiç girmedi. Sıtkı Ulay ise hem parti üyesi hem delege de ğildi ve aday olabilmesi için önce bu yasal engelin a şılması gerekiyordu. Genel kuruldan bir gün önce adaylık için henüz karar vermedi ğini, kongreyi davetli olarak izleyece ğini belirten Ulay için, hemen formül bulundu. Partide, 89 delege ile sayısal ço ğunlu ğu, İstanbul barındırıyordu. Beykoz ilçe örgütünün önerisiyle Sıtkı Ulay, parti üyeli ğine ardından delegeli ğe kabul edildi. 235

Kongre öncesinde kuvvetli aday olarak lanse edilen Sıtkı Ulay, kürsüye çıktı ğında BP’deki Alevilerin söylemlerinin temelini olu şturan Atatürk ilkelerini ön plana çıkardı ve partiyle gönül ba ğını da Alevilerin Mustafa Kemal’e ba ğlılı ğı olarak açıkladı. “Beni size ba ğlayan Atatürk ilkelerine ba ğlı olmanızdır. Bu ilke- ler hiçbir kuvvet tarafından de ğiştirilemez.” derken, İstanbullu delegelerin

232 Ata, a.g.e., s.135 233 Milliyet , 10 Aralık 1967 234 Vatan , 21 Ekim 1967 235 a.g.g., 23 Ekim 1967

90 kuvvetli alkı şını aldı. Kongrede, genel ba şkanlık yarı şı Balan ve Ulay arasında geçti. Ulay’ı destekleyen grubun genel sekreter adayı Mustafa Timisi idi. 236 Yapılan seçimler sonucunda aradaki fark, Balan’ın lehine oldukça büyüktü. İl ve ilçe kongrelerinde delege yapısını istedi ği gibi şekillendiren Balan 234 oy almı ş, Sıtkı Ulay’a 76 oy çıkmı ştı. Delegelerin iradesiyle belirlenen ilk yönetim olma özelli ğini ta şıyan GYK’da yer alanlar şöyle idi:

Hasan Tahsin Berkman (Emekli General), Şemsi Belli (Avukat), Alaattin Kıral (Emekli General), Ali Ulvi Vural (Emekli General), Ahmet Co şkun (Avukat), Ali Kaya (Avukat), Hasan Balamlar (Sigortacı), Nazmi Karagöl (Avukat), Sıtkı Ulay (Emekli General), Rıza Özden (Muhasabeci), Taki Davuto ğlu (Avukat), Ali Kocabıyık (Teknisyen), Kadri Özcan (Sigortacı), Hüseyin Günel (Müteahhit), Ali Naki Ulusoy (Avukat), Hüseyin Çınar (Fabrikatör), İsmail Poyraz (Tüccar), Mehmet Güner ( İktisatçı), Hüseyin Erkanh (Avukat), Şevki Tuncer (Bankacı), Ali Karao ğlan (Fabrikatör), Salim Delikanlı (Emekli Albay), Hasan Timisi (Tüccar- Mustafa Timisi'nin karde şi), Tayyip Sümer (Avukat), Fikret Piro ğlu (Çiftçi), Hüseyin Bal (Çiftçi), Turgut İlhan (Tüccar), Turgut Akhun (Tüccar), Tahsin Tosun Sevinç (Sendikacı) ve Orhan Arsal (Avukat) 237

Seçimler, o güne kadar arzulanan ancak gerçekle ştirilemeyen 30 ki şilik Genel Yönetim Kurulu olu şturulmasını sa ğlaması bakımından önemliydi. Seçimle bo ş üyelikler doldurulmu ş, hepsinden önemlisi iki genel ba şkan, iki genel merkez, iki ayrı parti yönetimi çeli şkisi bitmi şti. Artık Balan, partinin en üst irade organı tarafından seçilmi ş bir genel ba şkandı. Partinin 6 kurucu üyesinin yönetime girdi ği listede, partiyi kapattırmak istemekle suçlanan Cemal Özbey’in yanı sıra Hüseyin Eren, İbrahim Zerze, Arif Kemal Ero ğlu, Faruk Ergünsoy, Feyzullah Ulusoy yoktu. Listenin en dikkat çeken üç ismi ise Orhan Arsal, Sıtkı Ulay ve Şemsi Belli idi. 238

236 a.g.g., 21 Ekim 1967 237 a.g.g ., 21 Ekim 1967; Cumhuriyet , 24 Ekim 1967 238 Ata, a.g.e., s.137

91 Yapılan kongre ile BP, kadrosunu yeniledi, iki genel ba şkan, iki genel merkez kaosunu bitirdi. Genel Sekreter Şemsi Belli ise, Hüseyin Günel’in verdi ği sermaye ile “Kürtçe şiveli” Anayaso Dergisini çıkaranlar Özbey’e göre bölücülük yaparak partiyi zedeleyen bir isimdi. Partililerin tepkisi sonucu bu dergi 3. sayısından sonra çıkamamı ştı. 239 27 Mayıs kadrosunun önemli isimlerinden Sıtkı Ulay, T İP kökenli Orhan Arsal ve Anayasso adlı şiiriyle Do ğu ve Güneydo ğu'nun ezilen insanlarının çı ğlı ğına sahip çıkan dönemin popülaritesi yüksek şairi Şemsi Belli, BP’yi siyasette, dikkat çekici duruma getirmeye yetti. Genel ba şkan yardımcılıkları bu popülariteye uygun şekilde payla ştırıldı. Sıtkı Ulay Genel Ba şkan Yardımcılı ğına, Şemsi Belli de Genel Sekreterli ğe getirildi. Alevi bir Genel Ba şkana sahip olan partinin liderden sonra gelen iki üst düzey yöneticisi Sünni kökenliydi ki, bu bile Alevi partisi imajını silmeye dönük tasarruf gibi gözüküyordu. 240

Alevi partisi kanaatinin yıkılması Sıtkı Ulay aracılı ğı ile kolayla şabilirdi. Çünkü Ulay, asker kökenli olması sebebiyle devlete sempatik gelebilecek bir isimdi ve söyledikleri BP hakkında ku şku besleyen çevreleri ikna edici olabilirdi. Balan'ın “ Alevi partisi de ğiliz ” demesi ile Ulay’ın “ BP mezhep partisi de ğildir ” demesi arasında büyük bir fark vardı ve BP’nin herkese açık bir siyasal olu şum oldu ğunu Sünni kökenli Ulay’ın söylemesi, şüpheci çevrelere daha samimi gelebilirdi. Nitekim Ulay’ın, daha ilk açıklamasında BP’nin inanç partisi oldu ğu şeklindeki iddialara yanıt verme gere ğini duyması, BP’yi mezhepçi parti kategorisinin dı şında tutması anlamlıydı. Sıtkı Ulay, kongreden birkaç gün sonra İstanbul il merkezindeki toplantıda şöyle diyordu:

“Partimize mezhep partisi havası vermek isteyenler var. Umdelerimize ba ğlı olan herkese, din, ırk, örf farkı gözetilmeden bütün vatanda şlara kapımız

239 Cemal Özbey, Birlik Partilileri Uyarmalar, Birlik Partisi Seçimi, Neden? Niçin? Niye Kaybetti? Neden Az Milletvekili Çıkardı? , Birlik Yolu-Atatürk Yolu Dizisi: No:2, Ankara , (yayın tarihi belli de ğil tahminen 1967),s.3 240 Ata, age., s.141; Mustafa Timisi İle Yapılan görü şme, 08,08,2007, Timisi ile yapılan görü şme de sorulan sorulardan biri de “Birlik Partisi’nde Sünni kökenli partili var mıydı?” bu soruya Sayın Timisi bu soruya verdi ği cevapta parti içinde merkez ve çevre te şkilatları içinde bir çok Sünni kökenli arkada şın yer aldı ğını söylemiştir. Bunları sayarken merkez te şkilatında görev almı ş Şemsi Belli, Alaatin Kıral, Sıtkı Ulay gibi ki şilerin Sünni kökenli oldu ğunu ifade etmi ştir.

92 açıktır. Atatürk ilkelerine kar şı sinsi bir faaliyet yürütülüyor. Gayelerini biliyoruz. Bunlar Cumhuriyetin temellerini sarsmak istemektedirler. Savcıların evi ta şlanmakta, ö ğretmenlere baskı yapılmakta, 1919 yılının havası estirilmek istenmektedir. Bu olaylara bakılırsa gelece ğe pembe bakmak mümkün de ğildir. Yurt sathında mezhep mücadelesi yaratılmak isteniyor. ( ... ) Partimiz mensupları memleketteki hasım havayı ortadan kaldıracaktır”

Memleketteki hasım havayı ortadan kaldırmaya niyetli partinin kendi içindeki hasımlıkları bitmemi şti oysa. Kongrenin iradesiyle seçilerek tartı şmaları sonlandırmayı, tabanda daha etkili çalı şma yapmayı, siyasetteki etkisizli ğini yeni yönetimle gidermeyi, potansiyel kitleyi siyasi bir güce dönü ştürmeyi planlayan BP, “Balan, önce il ve ilçe kongrelerinde kendisine oy verecek ki şileri delege yaptı, bu delegelerin hiçbiri me şru de ğildir. Me şru olmayan delegenin, me şru olmayan kongrenin seçti ği genel ba şkan da me şru de ğildir” diyerek te şkilata günü gününe yazılar yazan Cemal Özbey’in yarattı ğı “me şruiyet” kriziyle yüz yüze geldi, ardından kendi içinden yeni bir partinin do ğdu ğuna tanık oldu. 241

BP’deki bölünme kongreden 20 gün sonra gerçekle şti. Hüseyin Balan’ın genel ba şkan seçilmesini onaylamayan daha sa ğ e ğilimli bir grup BP’den ayrılarak ba şka bir parti kurdu. Tüzük ve programı hiçbir yerde bulunmayan, kapanı ş tarihi konusunda da sa ğlıklı bilgi edinilemeyen yeni partinin kurucuları, BP içindeki bir grup sa ğcı Alevi idi. Partinin ba şında Balan muhaliflerinin kurdu ğu korsan genel merkezin Genel Sekreterli ği’ni yapan emekli kurmay Albay Saadettin Süataç vardı. Süataç, YTP Ankara İl Ba şkanlı ğı görevinde iken, 1966 yılının Nisan ayında, partisinin, mecliste “muhalefete destek vererek meclisi çalı şamaz hale getirmesine” tepki göstererek istifa etmiş, daha sonra BP’ye geçmi şti. Yeni partinin kuruldu ğu yer ilginçti. Kurulu ş, Alevi nüfusun yo ğunlukla ya şadı ğı Sivas’ta kamuoyuna duyuruldu, partinin adı Demokrat Birlik Partisi (DBP) olarak açıklandı. Süataç, Demokrat Birlik Partisi’nin kurucu Genel Ba şkanı’ydı. Emekli Kurmay Albay Hüseyin Eren'in Genel Ba şkan Yardımcısı olarak seçildi ği partinin genel sekreteri ise Fahri Sarısaltuko ğlu idi.

241 Ata, a.g.e., s.142

93 Sarısaltuko ğlu sa ğcı bir sendika olan Türkiye Maden İş çileri Sendikası Genel Ba şkanı idi ve Özbey ekibinin olu şturdu ğu korsan genel merkez tarafından da Sivas İl ba şkanlı ğına atanan ki şiydi. 12.11.1967 tarihinde Demokratik Birlik Partisi Sivas’ta kurulmu ştur. Kapanı ş tarihi 23.04.1968 fesih edilmi ştir. 242

Demokrat Birlik Partisi de, Alevilerin oyuna gözünü dikti. BP içindeki sa ğcı kanat, parti içindeki iktidarı ele geçiremeyince, 13 milyonluk Alevi nüfusun oyuna talip olacak bir parti kurmu ştu. Genel Sekreter Sarısaltuko ğlu, işte bu nüfusa güvenerek 21 ilde te şkilat kurmaya hazır olduklarını belirtiyor ve Alevilerin en hassas oldu ğu noktaya de ğinmeyi ihmal etmeyerek, “Partimiz iktidara geldi ğinde Diyanet İş leri Ba şkanını halk seçecek. Diyanette mezhepler müdürlü ğü kurulacak ” diyordu.

DBP, Ba şbakanlı ğı kaldırmayı, milletvekili sayısını 175’e, senatör sayısını da 75’e dü şürmeyi vaat ediyordu. 12 imamı ça ğrı ştırması için, kabinenin 12 bakandan olu şaca ğı bildiriliyor, Tabii senatörlük ve cumhurba şkanlı ğı kontenjanları antidemokratik bulunuyordu. DBP, anayasanın sosyalizme açık olup olmadı ğı yönündeki tartı şmalarda tavrını kesin belli ediyor ve “anayasa sosyalizme kapalıdır” görü şünü savunuyordu. “Sosyalist cemiyetlerin kapatılaca ğını, yöneticileri hakkında da kanuni i şlem” yapılacağını ilan eden DBP, Cumhuriyet’in temellerinin atıldı ğı Sivas’ta, Türkiye’nin idari yapılanmasını ters yüz edecek “eyalet sisteminden” yana oldu ğunu duyurdu. DBP’nin programına göre, Türkiye’de, be şer ilden olu şan eyaletler kurulacak, eyalet ba şkanları da halk tarafından seçilecekti. 243

DBP’nin çıkı şı BP bünyesindeki tartı şmaları kavramak bakımından anlamlı. DBP, BP içinde güçlü bir sa ğ damarın bulundu ğuna kanıt olu şturuyor. 1965 seçimlerinde YTP’den Erzurum Milletvekili adayı olan, kazanamayınca YTP Ankara il Ba şkanlı ğı’na atanan Sadettin Süataç’ın il ba şkanlı ğından partisinin Millet Meclisinde muhalefete destek vermesinden rahatsızlık duyarak istifa etmesi, BP’de Hasan Tahsin Berkman, Hüseyin Eren, Cemal Özbey gibi

242 Kaynar, a.g.e., s. 149 243 Milliyet , 15 Kasım 1967

94 isimlerle ittifak kurması, sağ görü şlü Fahri Sarısaltuko ğlu’nun DBP’nin Genel Sekreteri olması, BP içindeki sağ zihniyete ula şmayı mümkün kılıyor. 244

2.5.2.Balan Dönemindeki Parti Politikaları ve Balan’la Gelen İdeolojik De ğişim, AP Etkisi

Partinin siyasal ve ekonomik görü şü: Savundu ğu siyasal düzen demokratik, toplumcu ve ekonomide karma ekonomi düzenini tercih edilmektedir. Siyasal ve ekonomik görü ş, Atatürk’ün uyguladı ğı ve ülkelerinde belirtti ği düzenle temelde birle şmekte onun ileri bir a şamasını devrimci ve reformcu yönünü te şkil etmektir. Milli egemenli ğe dayanan laik Cumhuriyetin demokratik toplumcu hür dünya görü şü ile ya şatmayı amaç edinmektir. 245

Atatürk’ün “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesine, milli mücadele ruhuna, Atatürk devrimlerinin tam bilincine ba ğlı kalarak a şırı sa ğ ve a şırı sol akımlara kar şı cephe alındı ğının altı çizilmi ştir. İnsan haklarına ve hürriyetine, kayıtsız millet egemenli ğine, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkesine, laik Cumhuriyete, sosyal adalete ve sosyal güvenlik ilkelerine ba ğlı olduklarını. Düzen de ğişikli ği sitemlerini sistemi bozmadan metot ve prensipler koyarak ilim ve teknoloji yardımıyla öngördü ğümüz reformları gerçekle ştirme şeklinde kabul ediliyor. Bu suretle toplum kalkınmasının mümkün olaca ğına inanılmaktadır. Milletin imtiyazsız, sınıfsız birlik ve beraberlik içinde kadar de, tasada, kıvançta ve ülküde ortak olmanın bilincine ula ştırmak ba şlıca amaçları oldu ğunu. Bunun için Türkiye’de din ve mezhep yönünden ayrılık tohumlarını temizlemek, sosyal bütünle şmemizi sıhhate kavu şturmak, bu suretle milli birlik ve beraberlikten doğan güç birli ğini planlı kalkınmaya yöneltmek kararlı ğında olduklarını vurgulamaktadırlar. 246

Milletimizi güvenlik, e şitlik “Türk devletine vatanda şlık ba ğı ile ba ğlı olan herkese Türk’tür”. Hükmüyle Atatürk’ün (Ne Mutlu Türküm Diyene) vecizesini birle ştirip Birlik Partisi’nin milliyetçilik anlayı şını tespit ettiklerini söylemektedirler.

244 Ata, a.g.e., s.144 245 Yeni Gazete, 28 A ğustos 1969; Birlik Partisi’nin 1969 Seçim Beyannamesi , s.1 246 Birlik Partisi’nin 1969 Seçim Beyannamesi , s.1

95 Irk, dil, din ve mezhep farkına dayanan ve kafatası yapısına göre milliyet tefriki yapan zihniyetin kar şısında olduklarını. Anayasa maddesi ve Atatürk ilkesi önünde otuz iki milyon vatanda şın Türk milliyetçisi oldu ğunu savunulmaktadır. 247

Laiklik ilkesine ba ğlı olduklarını: Birlik Partisi’nin din i şlerinin devlet, dünya ve siyaset i şlerinden ayrı yürütmesine taraftar olduklarını. Vatanda şın din, mezhep ve manevi inançlarına ve milli çıkarlarına ters dü şmeyen ibadetine müdahale etmemesini anayasanın gere ği saymakta oldukarını. Türk Ceza Kanununa laiklik ilkesine aykırı davranı şta bulunacaklar hakkında müeyyide koymayı dü şündüklerini. Laikli ğin kesin olarak uygulanmasını, dini e ğitimin ve ibadet dilinin Öz Türkçe olmasını savunmakta, tanrıya yönelen gönüller duadaki dillerin aynı şeyleri söyledi ğini anlayıp birle şecekler ve tanrıdan ne istediklerini bileceklerdir. Vatanda ş inanç grupları arasında e şitlik ve dengeyi sa ğlamak ve baskıyı önlemek için Diyanet İş lerinde ve dini e ğitimde tekelci tutuma son verip inanç gruplarının Diyanet i şleri Reisli ğinden ve Yüksek Din Şurasında temsil edilmesini gerekli bulmaktadırlar. 248

Müreffeh Türkiye’nin do ğabilmesi için huzur ve asayi şi sa ğlanmı ş, milli birlik ve beraberli ğe ula şmı ş, otuziki milyon Türk vatanda şının Anayasamızın öngördü ğü e şitlik ve adalet içinde insan haklarına ve hürriyetine sahip çıkarak kendine gelmi ş, benli ğine ula şmı ş olmasının ön şart olarak benimsenmekte. Öngörülen reformlarla eski, çürük, bozuk süzeni ça ğda ş ihtiyaçlara ve süratli kalkınmaya yarayı şlı halle getirecek, millete verip milletin insanca, haysiyetli ve müreffeh ya şama, bilerek çalı şma, hakkını alma huzuruna kavu şturulaca ğı söylenmekte. Her türlü ırk, din ve mezhep ayrımına son verecek kesin tedbirler alıp mal, can, ırz ve namus güvenli ğini son haddine kadar sa ğlamak azminde olduklarını vurgulamaktadırlar. 249

Eşitlik adalet ve huzur içinde imar ve refah vadeden Birlik Partisi yeni metotlarla bilim ve teknoloji yardımıyla planlı kalkınmanın destekçisi olaca ğını, gerçekçili ğin yüce Türk milletinin gelenekleri, örf ve adetleri, oyun ve müzik

247 a.g.g., 28 A ğustos 1969 248 a.g.e ., s.1 249 a.g.g., 28 A ğustos 1969

96 şeklinde tezahür eden folklorcu ve halk şairlerini namelerindeki ıstırapları ile damgalanmı ş oldu ğu. Ana harp sanayi, a ğır sanayi büyük enerji santralleri, büyük bayındırlık i şleri, madenler ve petroller, kamu yararı bulunan büyük ula ştırma i şleri, dı ş ticaret, bankacılık ve sigortacılı ğın devlet eliyle ya da devlet kurulu şları eliyle yürütülmesi taraftar olduklarını söylemi şlerdir.250 Ayrıca %50 den fazlası devletin olan milli kurulu şlar eliyle i şletilmesine, di ğer sanayi yatırımlarının ve iç ticaretin özel sektör eliyle yapılmasına taraftar olundu ğu söylenmekteydi. 251 Şeklinde bir genel siyasal ve ekonomik politika belirlenmi ştir.

Berkman ve Hüseyin Balan döneminde parti, Alevilerin geleneksel kesimiyle bulu ştu ve bu bulu şmayı Alevilerin manevi önderleri olan dedeler kanalıyla gerçekle ştirdi. Dedeler, partinin örgütlenmesinde aktif roller üstlenirken, halk ozanları örgütlenme sürecinde partinin propagandasını yaptı. Köylerde ya şayan Alevilerle, köyden kente göç eden ancak Alevi inancının etkilerini ta şımaya devam eden kesimlerin partiye ilgi göstermesinde, Hacıbekta ş dergâhı da kilit rol oynadı. Çünkü, dergahın 1960’lı yıllardaki postni şini Feyzullah Ulusoy, partinin kurucuları arasındaydı. Dergahla parti arasındaki ili şki Berkman’ın Genel Yönetim Kurulu’nda dü şürülüp Hüseyin Balan’ın genel ba şkan seçildi ği toplantıdan sonra kesintiye uğrasa da, zedelenen ba ğ 1969 seçim sürecinde biraz da tabanın baskısıyla yeniden kuruldu. 252

Birlik Partisi’nin özellikle laiklik ilkesi üzerinde durdu ğunu ilk dönemden itibaren di ğer dönemlerde de vurgu yapıldı ğı görülmektedir. Balan döneminde Laiklik için söylenenler şöyleydi: Birlik Partisi din i şlerinin devlet, dünya ve siyaset işlerinden ayrı yürütülmesine taraftardır. Vatanda şın din, mezhep ve manevi inançlarına ve milli çıkarlarına ters dü şmeyen ibadetine müdahale edilmemesini anayasanın gere ği saymaktadır. Dini e ğitimin ve ibadetin özbeöz Türkçe olmasını savunuluyordu. Vatanda ş inanç grupları arasında e şitlik ve dengeyi sa ğlamak ve baskıyı önlemek için Diyanet İş lerinde ve dini e ğitimde tekelci tutuma son verip inanç gruplarının Diyanet İş leri Reisli ğinde ve Yüksek Din Şurasında temsil

250 a.g.g., 28 A ğustos 1969 ;a.g.e., s.1 251 a.g.e., s.1 252 www. aleviyol.org , Eri şim Tarihi: 03 Aralık 2007

97 edilmesini gerekli buluyoruz. 253 Laiklik konusunda Alevili ğin Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı tarafından temsil edilmedi ği fikrinin yo ğunla ştı ğı ve bunun için yapılması gerekenler sıralanmı ştır.

Hüseyin Balan genel anlamda liberal sa ğ e ğilimi olan bir anlayı şa sahipti. 254 Hüseyin Balan ve Şemsi Belli’nin sa ğcı tutumu, partiyi sa ğa kaydırma çabaları da Cemal Özbey’e göre; partiyi yıpratmı ştır. Çünkü Cemal Özbey’e göre: “ bizim partinin üyeleri tabii olarak ve anadan do ğma sosyal demokrattırlar”. 255

Cumhuriyetin ilk yıllarından beri çıkarılamayan toprak reformu için Balan dönemindeki görü ş şöyleydi: Toprak ve Tarım reformu: kimsenin bir karı ş topra ğında ve çil kuru şunda gözümüz yoktur. Helal kazancın deste ği ve mülkün koruyucusu olaca ğız. Az topraklı veya topraksız köylünün yeteri kadar topra ğa sahip olmasını istiyoruz. Bunun için hazine arazisi, devlet çiftliklerinin bin dönümünden fazlası vakıf arazi a ğaların bizzat i şletmedi ği topraklar rayiç bedelleri üzerinden istimlâk edilip topraksız köylüye bedava verilecektir. Bundan sonra Tarım reformu ile birim araziden verimi artırıcı sulama ıslah edilmi ş tohum, makine araç ve gereçleri, gübre ve i şletme kredisi temin edilecektir. 256 Bu yakla şım aslında Cumhuriyetin ilk yıllarından bir türlü çıkarılmayan “Toprak Reformu”nun gerçekçi bir yakla şımı beklide çünkü a ğların topraklarının payla şımı de ğil kullanmadıkları toprakların satın alınması şeklinde ifade ediliyor. Bu da yıllardır a ğalarla kontrol edilen köylünün kontrolünün yine aynı şekilde yapılaca ğının politik ifadesidir.

Birlik Partisi’nin Balan dönemindeki e ğitim alanındaki politikası : Ça ğımızın ihtiyaçlarına uygun bir görü şle ilkokulda yüksek okul ve üniversite sonrası durumlara kadar Türk gençli ğini milli harsımızla, geleneklerimiz ve milli ahlakımızla beslenmi ş, ça ğda ş-bilim ve teknolojiden nasibini almı ş güvenilir ki şiler olarak hayata hazırlamak amacındadır. Geni ş kapsamlı bir e ğitim reformuyla ancak

253 a.g.e., s.4 254 Mustafa Timisi ile yapılan görü şme , 08.08.2007 255 Özbey, a.g.e., s.3 256 a.g.e., s.7

98 Türk ulusunun ça ğda ş anlamda kalkınmasının yolunun açılabilece ği vurgulanmı ştır. 257

Akis, BP’nin CHP’yi güçsüzle ştirmek niyetiyle açıldı ğı iddiasını iki gerekçeye dayandırdı. 258 Birincisi; haberin yazıldı ğı tarihte Genel Ba şkan olan Hüseyin Balan’ın sa ğcı ki şili ğiydi. İkincisi; Ba şbakan Süleyman Demirel’le aynı üniversiteyi bitirmekten dolayı gurur duyan, Demirel hayranlı ğını gizleme gere ği duymayan, hatta Demirel’le kendisi arasındaki benzerliklerden yola çıkarak ba şbakan olaca ğını dü şünen Hüseyin Balan’ın, tıpkı Demirel gibi Anayasa’nın sosyalizme açık olmadı ğı görü şünü savunuyordu. Balan’ın toprak reformunu de ğil tarım reformunu istediğini yazan Akis, Balan’ın “AP’den uzak de ğiliz” sözünü, AP’nin CHP oylarını parçalamaya yönelik takti ği olarak gördü. 259

Balan’ın Demirel sevgisi bununla da kalmamı ştır. Demirel’i, o ğlunun nikâh şahitli ğini yapacak kadar çok seven; daha sonra ki dönemde Balan, BP’den ihraç edildikten sonra AP’ye geçmi ş ve 1973 seçimlerinde bu partinin Ankara milletvekili adayı olmu şsa da seçilememi şti. Siyasi ya şamını AP’de sürdüren Balan, 1976’da da Ba şbakanlık Mü şavirli ğine kadar yükselmi ştir. 260

BP, CHP’nin dı şındaki sol çevrelerde ise devlet güdümlü parti şeklinde algılandı. Sol çevreler bu görü şleri geçerlilik kazandırmak için T İP’in Alevi bölgelerinden aldı ğı oylara baktılar. T İP etkisini kırmak amacıyla BP’nin kuruldu ğunu ifade eden sol çevreler, Hasan Tahsin Berkman’ın CKMP gibi sa ğcı bir partiden aday ve general olmasını, Genelkurmay ve Milli Emniyet (bugünkü M İT) hizmetlerinde çalı şmasını, Sovyet aleyhtarı görü şlerini ve NATO yanda şlı ğını, “devlet güdümlü Alevi partisi” söyleminin ikna edici verileri olarak kullandılar. 261 CHP ise BP’ni “yapay olu şum” olarak görmekteydi.

257 a.g.e., s.9 258 Bkz. Daha fazla bilgi için: Akis, Ekim- Kasım 1969 259 Ata, a.g.e.,s.91 260 Ata, a.g.e., s.117 261 Ata, a.g.e.,s.77

99 BP’nin T İP oylarının parçalanması amacıyla devlet tarafından kurduruldu ğu yönündeki tez bugün sol çevrelerde yaygın bir şekilde sahip bulmaktadır. Hatta BP’nin kurulu şunda uluslararası ba ğlantı arayanlar bile var. Bu savın sahiplerine göre, Alevilerin ilerici partilere, ki bu o dönem için T İP’ti, yönelmesini engellemek için ABD, Alevi partisi kurulmasına karar vermi ş BP de bu strateji gere ği siyaset sahnesine çıkarılmı ştı. BP’nin T İP oylarını bölmek amacıyla ulusal veya uluslararası güçlerin planları gere ği kurulup kurulmadı ğı, bu parti hakkındaki en tartı şmalı konudur. Soru şudur: Acaba BP, Alevilerin sola kayı şını frenlemek; böylece solda parçalı bir yapının olu şturması amacına dönük sahneye sürülmü ş bir piyon muydu? Devletin gerçekle ştirdi ği bir operasyon sonucu mu kurulmu ştur yoksa bir ihtiyaçtan mı do ğmu ştur? 262

Parti kurucularının 4’ünün ordu kökenli olması, subaylara yerel örgütlenme içerisinde çokça rol verilmesi, uygulanan So ğuk Sava ş stratejileri gere ği komünizm tehlikesine kar şı dinin güçlendirilmesi ve Hasan Tahsin Berkman’ın geçmi şinden hareket edilmesi durumunda, bu soruya evet yanıtını vermek mümkün. Milli istihbarat ve genelkurmay istihbaratında görev yapan Berkman’ın NATO’da e ğitim alması, katı sosyalizm aleyhtarlı ğı, ordudan emekliye sevk edildikten sonra sa ğcı CKMP’den senatör adayı olması, BP’in devlet güdümlü olup olmadı ğına ili şkin soruya “evet” yanıtının denilmesini kolayla ştırabilir. Sosyal demokrat parti kurulması niyetiyle yola çıkılmasına ra ğmen, bu projeyi sekteye u ğratacak şekilde inisiyatif geli ştirilmesi, aydınların devre dı şı bırakılması, yani partinin olu şum sürecinde var olan gizlilik, acelecilik, ku şkuları artırıcı niteliktedir. Ancak gerçe ğe en yakın de ğerlendirmenin yapılabilmesi için Cemal Özbey ile Hasan Tahsin Berkman arasındaki ili şkinin çözülmesi gerekiyor ki, bu noktada sa ğlıklı verilere sahip de ğiliz. Yalnız bir gerçek vardır ki, o da 1969 seçimlerinde BP’nin, sol oyların bölünmesinde bir faktör oldu ğudur; yani devlet tarafından suni bir olu şum olarak sisteme sokulmamı ş olsa bile devletin arzuladı ğı yönde bir sürecin geli şmesine aracılık etmi ştir. 263

262 Şahhüseyino ğlu, a.g.e. , s. 72 263 Ata, a.g.e.,s.78

100 Hüseyin Balan döneminde Birlik Partisi’nin sa ğa kaymasıyla beraber Partiye olan aydın deste ği azalmı ştır. 264 Balan döneminde özellikle soldan uzak duran genel bir görünüm var ve partinin kadrosunun daraltılarak marjinal bir seçkin bir grup partisi görünümü vermektedir.

Grev, lokavt ve toplu i ş sözle şmelerinin özel sektör ile devlet sektörü arsında farklı uygulanmasına kar şı çıkılmı ştır. Yabancı i şverenlerin de özel sektör i şçilerine tanınan hakları vermek zorunda olduklarını savunuyorlardı. 265

Atatürk’ün “yurtta sulh cihanda sulh” vecizesinin ı şığı altında ba ğımsız, temel ilkeleri belli bir dı ş politika izlenmesi amaçlanmı ştır. Hükümranlık haklarına ve toprak bütünlü ğüne son derece saygılı, içi şlerine ademi müdahale, fırsat e şitli ği ve avantaj haklarının tanınması, kar şılıklı çıkarlarda adil ve uygun sınırların bulunması, kuvvet üstünlü ğüne dayanarak imtiyaz koparma taraftar olmayan bir dı ş siyaset izlenmi ştir.

Kıbrıs siyaseti olarak milletçe verilen tarihi söze ba ğlayız denilmi ştir. “Ya taksim ya ölüm” sloganıyla Kıbrıs politikası belirlenmi ştir. NATO savunma Te şkilatında kalmaya devam edilip edilmeyece ğini TBMM açılacak bir genel görü şme ile tespit ve karara ba ğlanmasını öngörülmektedir. 266

1969 seçimlerinde AP büyük partilerin i şine yarayan d’hondt seçim sistemi sayesinde büyük bir zafer kazandı. Oyların yüzde 46’sını alarak 256 sandalye çıkaran AP, meclisteki sandalye sayısı itibariyle yüzde 56’lık bir orana sahipti. AP, zafer kazanmı ştı ama partide Bilgiççiler ile Yeminliler grupları arasında derin bir çatı şma ya şanıyordu. Sadettin Bilgiç, AP’nin meclis grubunda güçlü görünmekteydi. Yeminliler ve Bilgiççiler, önce Meclis Ba şkan vekilli ği se- çiminde kar şı kar şıya geldi. Meclis ba şkanlı ğı için Demirel İsmail Hakkı Tekinel’i, Bilgiççiler grubu da ’yi aday çıkardı. Meclis ba şkanlı ğı seçimlerinde ba şarılı olamayan Demirel, meclis grup organlarının

264 Özbey, a.g.e., s.4 265 a.g.e., s.13 266 a.g.e., ss.18-19

101 seçiminde güç elde etme çabası içine girdi ve Milli E ğitim eski Bakanı Orhan Deniz ile Ali Naili Erdem'i grup ba şkan vekilliklerine seçtirmeyi ba şardı. 267

Hüseyin Balan’ın AP’nin 1968 bütçesini tasvip etmesi AP lehine beyaz oy kullanması o dönemde partiyi yıpratan bir durum olarak de ğerlendirilmi ş ve özellikle AP yanlısı olmakla suçlanan Hüseyin Balan’ın bu tutumu partililerce ho ş kar şılanmamı ştı. 268

Özbey; “ Partimiz CHP’nin solunda T İP’in sa ğında fakat her ikisinin de daha ileridedir. Yani solun ortasında bir partidir .” 269 Daha ilk kurulu ş döneminde solun ortasında yer aldıklarını ilk Genel Sekreter Cemal Özbey’in a ğzından ifade edilmi ştir. Ayrıca gericili ğin, fa şizmin, komünizmin, kar şısında olduklarını hem tüzük ve programlarında hem de her fırsatta dile getirmi şlerdir. Buna kısaca aşırılıkların kar şısındayız denilmi ştir. 21-22 Temmuz 1967 Birlik Partisinin Kongresi toplandı ve Hüseyin Balan tekrar Genel Ba şkanlı ğa seçildi. Parti ibadetin Türkçe olmasını özellikle vurgulayarak istedi. 270 AP’den farklı olarak talep edilen söylemlerde olsa Hüseyin Balan ba şkanlı ğı döneminde AP etkisinin partide fazlasıyla hissedildi ği bir dönem olmu ştur. Nitekim Birlik Partisi’nden ayrıldıktan sonra da AP’ye girmesi ve uzun yıllar Demirel’in hizmetinde çalı şması bunu do ğrulamaktadır.

Balan, partinin belli ba şlı özelli ği şu ifade özetlemi şti: “Birlik Partisi’nin öngördü ğü fikirler, bu güne kadar hakkı verilmemmi ş, vatanda ş yerine konulmamı ş, ikinci sınıf vatanda ş derecesine itilmi ş, hor, hakir görülmü ş insanların arzularına cevap veren maddeleri ta şıyor. Onun için bu tür ki şiler bizim partimize yönelmi şlerdir.”

267 Ata, a.g.e., s.200 268 Özbey, a.g.e., s.3 269 Cemal Özbey, Uyarmalar: Birlik Partisi’nin 3. Kurulu ş Yıldönümü Münasebetiyle Birlik Partililerle Bir Konu şma , Birlik Yolu-Atatürk Yolu Dizisi; No:3, Ankara, 1969,s. 10 270 Feroz Ahmad ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945-1971), Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1976, s.336

102 Balan’ın “bu tür ki şiler”le kastetti ği Alevi vatanda şlardır. Nitekim Birlik Partisi Genel Ba şkanı bu hususu saklamamı ş, Alevilerin sırf dini inançlarından dolayı türlü hakaretlere, baskılara, haksızlıklara ve e şitsizliklere hedef oldu ğunu ileri sürmü ş, partisinin bunlarla mücadele etti ğini ve edece ğini belirtmi ştir. Bu açıklamalar bir bakıma bilinen bir gerçe ği aydınlatmaktadır. 271

2.5.3. Balan Döneminde Parti İçi Muhalefet ve Parti Çalı şmaları

Ulusoy ailesi Berkman-Balan çeki şmesinde tercihini Berkman’dan yana koymu ş, Mustafa Geygel, Hüseyin Dedekargıno ğlu, Hüseyin Günel, Cemal Özbey gibi GYK üyeleriyle ittifak kurmu ştu. Ancak, ittifakın gücü Berkman’ı seçtirmeye yetmemi şti. Siyasetçilerin, oylarını artırmak için pe şinden ko ştu ğu, Alevilerin saygıda kusur etmedi ği ailenin fertleri, destekledikleri adayın kaybetmesiyle siyasi bir yenilgi almı şlar, dolayısıyla parti içindeki konumları zaafa u ğramı ştı. Şimdi, ya gideceklerdi ya da partide kalıp Balan’la çarpı şacaklardı. Ulusoy’lar, parti içinde muhalif bir hareketi örgütleme konusunda isteksiz davrandılar. “Efendiler” 272 partide kalıp mücadele etmek yerine istifa yolunu seçtiler. İlk istifa, kurucu üye Feyzullah Ulusoy’dan geldi. Feyzullah Ulusoy, genel ba şkanlık seçiminden hemen sonra toplantıyı ve Ankara’yı terk ederek Hacıbekta ş’a gitti. İstifasını Hacıbekta ş’tan çekti ği telgrafla partiye bildiren Feyzullah Ulusoy, basına da bir açıklama yaptı ve “kurucuların tutumunun kendisini hayal sükûtuna u ğrattı ğını”, “hiçbir makul sebep yokken Genel Ba şkan ve Genel Sekreterin (Cemal Özbey’in genel sekreterli ğini kast ediyor) de ğişti ğini, bu davranı şların kurulu ş gayesinin ihlali anlamına geldi ğini” belirtti ve “Kimse beni bu kararımdan döndüremeyecektir” 273 dedi. Feyzullah Ulusoy, “kurucuların i şi ne kadar hafife aldıklarını ” görmü ş ve Parti kurmanın ciddiyet ve ehemmiyetini idrakten aciz, kültür ve dünya görü şünden mahrum, akla gelebilecek en feci şekilde kısır bir kadro ile bir parti yönetmenin imkânsız oldu ğunu, aklı ba şında hiçbir kimsenin

271 Cumhuriyet , 24 Kasım 1969 272 Aleviler içinde Ulusoy ailesine verilen sıfattır. Hacı Bekta ş-ı Veli soyundan geldikleri için Aleviler arasında dede soyu olarak hürmet gürmü ş özellikle geleneksel çevreler tarafından son derece saygı gören bir aile olmu şlardır. 273 Son Havadis , 6 Nisan 1967

103 gelip de bu kadro içinde olmayaca ğını, olsa bile iki toplantıdan daha fazla kalmayaca ğını fark etmi ş ve partide olmayı yeti şme tarzı, mizaç ve karakterine aykırı bulmu ştu. 274

“Her yeni kurulan siyasi örgütte oldu ğu gibi partimize de sırf basit şahsi emel ve çıkarlarını gerçekle ştirmek için, vatanda şlarımız arasında var zannettikleri ailevi nüfuzlarına güvenerek giren ve arzu ettiklerini bulamayınca ayrılmak zorunda kalarak partimiz aleyhine beyanat veren samimiyetsiz ki şileri ve bunlara alet olarak parti tesanütünü hileli yollar ve komplolarla bozup birlikçileri birbirine dü şürmek isteyen yardakçıları şiddetle tel'in ederiz. Bu ki şiler unutmamalıdır ki, Birlik Partisi bütündür, bölünemez. Çirkin politik oyunlarla bizi bölmeye ve mutlak geli şmemizi önlemeye matuf her tutum nereden ve kimden gelirse gelsin mutlaka a ğır yenilgiye u ğrayacaktır ” 275

Ulusoy’ların ayrılmasıyla partiyle dergâh arasındaki ba ğ geçici süreli ğine koptu. Ulusoy’ların partiye giri şi, nasıl ki, BP’nin güçlendi ği kanaatini uyandırdı ise ayrılmaları da da ğılmanın i şareti olarak yorumlandı. Geli şmeler, basında “BP da ğılıyor” ba şlı ğıyla yer alırken, bu duruma en çok sevinen kesim sosyalistlerdi. Durumu “fiyasko” sözcü ğü ile açıklayan sosyalistlere göre, “Alevi seçmenlerin oylarını devrimci partilerden çalmak üzere çıkarcı çevreler tarafından” kurdurulan 276 BP, siyaset sahnesinden silinecek, böylece Alevi oylar üzerinde oynanan oyun da bozulacaktı.

Ulusoylar’ın ayrılmasıyla Genel Yönetim Kurulu'nda bo şluk olu ştu. Genel Sekreter Hüseyin Erkanlı kli ğinin Berkman zamanında GYK'ya sokmak istedi ği eski milletvekili Veysel Varol, Ragıp Gönen ve Ankara İl Ba şkanı Emekli General Alaaddin Kıral, Ulusoylar'dan bo şalan yere getirildi; parti faaliyetlerine katılmayan Kemal Ero ğlu ve Faruk Erginsoy da dü şürüldü. Böylece 20 ki şilik yeni Yönetim Kurulu, “Hüseyin Balan, Hüseyin Erkanlı, Hasan Tahsin Berkman, Alaaddin Kıral, Salim Delikanlı, Tahsin Tosun Sevinç,

274 Ata, a.g.e.,s.118 275 Birlik Partisi III. Büyük Kongresi , Ankara, Gutenberg Matbaası, 1971, s. 30 276 Ant , S. 15, 11 Nisan 1967

104 Hüseyin Eren, İbrahim Zerze, Hüseyin Dedekargıno ğlu, Mehmet Dedekargıno ğlu, Cemal Özbey, A. Ali Egeli, Mustafa Topal, Ragıp Gönen, Mehmet Güner, Kasım Sönmez, Veysel Varol, Ahmet Co şkun, Taki Davuto ğlu ve Hüseyin Günelden olu şmu ştu.” Cemal Özbey tarafından kaleme alındı ğı anla şılan 28 Nolu Genelge’de yer alan ifadelere göre, Balan, aynı zamanda bazıları partiye kayıtlı olmayan 9 üyeden olu şan bir de Haysiyet Divanı belirledi. 277

Genel Ba şkanlık için yapılan seçim sırasında ya şanan gerginlik nedeniyle belirlenemeyen Merkez Yürütme Kurulu da GYK ile birlikte revizyona u ğradı. Balan’ın Genel Ba şkanlı ğa seçilmesinde etkili olan Hüseyin Erkanlı, Genel Sekreterlik makamını korurken, emekli albay Salim Delikanlı ve Ahmet Co şkun Genel Sekreter Yardımcılıklarına, Mehmet Ali Egeli muhasip üyeli ğe getirildi. Tahsin Tosun Sevinç, Mustafa Topal, İbrahim Zerze, Alaaddin Kıral, Taki Davuto ğlu, Kasım Sönmez ve Hüseyin Güler de MYK’nın di ğer üyeleriydi. Yönetim organlarının belirlenmesinden sonra ipleri eline geçiren Balan, partideki hâkimiyetini peki ştirmek, Berkman’a gözda ğı vermek ve onun rakip çıkmasını olanaksız hale getirmek; bunu da do ğrudan Pa şa’yı hedef alarak de ğil taraftarlarını tasfiye ederek gerçekle ştirmek üzere harekete geçti. Muhalifleri etkisizle ştirmenin yolu ihraçtı. 278

Üst yönetimde uyum yaratabilmek için önce çıban ba şı görülen Cemal Özbey ile Hüseyin Günel ve Mustafa Geygel, Haysiyet Divanı’na sevk edildi; devamsızlıkları nedeniyle de Kemal Ero ğlu ve Faruk Enginsoy ile Hüseyin Eren “müstafi” sayıldı. Muhaliflerin sesini kesmeye yönelik bu operasyondan sonra da Balan, yeni il ve ilçe örgütleri kurmak amacıyla yurt gezisine çıktı. 279

Balan, parti içinde kendisine yönelik muhalefeti bertaraf etmi ştir. Ve partisi için Türkiye’de var olan “küçük olsun benim olsun” anlayı şıyla hareket etmi ştir.

277 Birlik Partisi, 28 Nolu Genelge , s. 2 278 Ata, a.g.e., s.122 279 Cem , S. 14, Nisan 1967

105

2.5.4. 2 Haziran 1968 Yerel Seçimleri ve Birlik Partisi

Birlik Partisi ilk defa girdi ği 2 Haziran 1968 seçimlerinde il genel meclisinde %1,6 oranında oy almı ş, kısmi senato seçimlerine katılmamı ştır. 280

BP, ilk seçimine 2 Haziran 1968 tarihinde yapılan kısmi senato ve mahalli seçimlerine girdi. En az 15 ilde örgütlenme şartını yerine getiremedi ğinden dolayı sadece Alevi nüfusun yo ğun oldu ğu illerde belediye ba şkanlı ğı, belediye ve il genel meclisi üyeli ği seçimine giren parti, il genel meclisinde yüzde 1.6 oy aldı. Seçime girdi ği 17 ilde toplamda aldı ğı oy dü şük kalsa da partinin kimi illerde gösterdi ği ba şarı dikkat çekiciydi. Amasya’da yüzde 20.7 oy alarak CHP’den sonra üçüncü parti olan Birlik Partisi, Tokat’ta yüzde 16.2, Erzincan’da yüzde 15.6, Çorum’da yüzde 14.5’lik ba şarı elde etmi şti. Yüzde 5’in üzerinde oy aldı ğı di ğer iki il ise Malatya (% 6.8) ve Sivas (% 6.2) idi. 281

2.5.5. 12 Ekim 1969 Milletvekili Seçimleri ve Birlik Partisi

1 Mart 1968’de, küçük partilerin mecliste daha kolaya girebilmelerine olanak sa ğlayan “Milli Bakiye” sistemini içeren seçim kanunu de ğiştirilerek, büyük partilere avantaj sa ğlayan nispi temsil sistemine göre düzenlenmi ş yeni seçim kanunu, küçük partilerin itirazına ra ğmen, mecliste ço ğunlu ğa sahip AP’nin oylarıyla kabul edilmi ştir. 282

Basında Birlik Partisi hala mezhep partisi olarak de ğerlendirilmekteydi. Tercüman Gazetesinin “1969 sonbahar modası” ba şlıklı yazısında 1965 seçimlerde moda olan T İP’in yerine 1969 seçimlerinde moda BP olmu ştur. Ve özellikle mezhep partisi oldu ğunun altı özellikle çiziliyor ve bu imajı peki ştiriliyordu. Genç partilerin özellikle bu moda akımından beslendikleri vurgulanıyordu. 283

280 Topkaya, a.g.e., s.473 281 www.yerelnet.org.tr 282 Erol Tuncer, Osmanlı’dan Günümüze Seçimler (1877-1999) , Tesav Yayınları, Ankara , 2002, s.218 283 Halka ve Olaylara Tercüman , 20 Ekim 1969

106

Hüseyin Balan seçim öncesinde Hürriyet Gazetesine verdi ği demeçte: “şartlar bugünkü siyasal ortam içinde koalisyon iktidarını zorlamaktadır. ” Demi ştir. “1969 seçimlerinin Türkiye’nin siyasal ya şantısında ve demokratik rejim üzerinde fazlaca bir etkisi olabilece ğini sanmıyoruz. Demokratik rejim 1965 öncesine nispeten daha oturmu ş sayılabilir. Ordu kı şlasına dü şmü ş, batı demokrasilerinde örneklerine pek fazla rastlayabilece ğimiz tansiyon yükseltici hareketler demokrasinin ola ğan gereklerinden sayılabilecek bir anlayı şla de ğerlendirilmeye ba şlanmı ştır”. 284

Balan bu seçimlerde AP’nin oy kaybedece ğini ve iktidarı tek ba şına alabilece ğini dü şünmedi ğini dile getirmi ştir. Birlik Partisi’nin ise 45 ila 55 milletvekili çıkaraca ğını tahmin etti ğini söylemi ştir. 285

1969 seçimlerinden 7 ay önce AP Hükümeti, kar şı oldu ğu “milli bakiye sistemi”ni terk edip “barajlı d’hondt 286 yöntemi”ni getirmi şse de Anayasa Mahkemesi seçim barajını “suni” bir engel olarak niteleyerek iptal etmi ştir. Böylelikle 1969 seçimlerinde “klasik” veya “barjsız d’hondt yöntemi” uygulanmı ştır.

Katılma oranının % 64.3 gibi dü şük bir seviye 287 ile gerçekle şti ği 1969 seçimlerinde, temsilciliklerin % 56.8’ini alan AP, tek ba şına hükümeti kurabilecek bir ço ğunlu ğu nihayet elde edebilmi ştir. Bu seçim “sabit seçmen kitlelerin etkisiyle

284 Hürriyet , 10 Ekim 1969 285 a.g.g., 10 Ekim 1969 286 Nispi Temsil yakınsama bakımından d’hondt yöntemine (en büyük ortalama), seçim bölgeleri daraldıkça, partilerin oy oranları, sandalyelerin bölü şümündeki oranla dönü ştürülken, nispi temsilden uzakla şmaktadır. Büyük partileri oransal orak, temsil edildiklerinde, kazanacaklarından daha yüksek sandalye ile ödüllendirildiklerinden, bu sitemin partileri için avantajlı oldu ğu söylenebilir. Daha fazla bilgi için Bkz. Bahar Üstel, Türkiye’de Seçim sistemi Arayı şları “Alternatif Bir Model , Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 1999,ss. 71-75; Jean-Marie Cotteret-Claude Emeri, Seçim Sistemleri , İleti şim Yayınları, İstanbul,1991 287 1969 seçimlerine katılımın oranının dü şük olmasının nedenleri arasında seçimlerin sık yapıldı ğı ve bu seçim sistemindeki eksiklikler sayılmı ştır. AP’liler, “memleketimizde nispi temsil sisteminden ba şka bir seçim sistemini dü şünmek artık mümkün de ğildir. Seçimler hep nispi temsil sisteme göre yapılacaktır. Aksayan yönler vardır. Bunların ba şında ba ğımsızlara seçilme imkanı tanıyan hükümler bulunmaktadır. AP ve CHP‘nin bu derde çare bulmaları memleket ve rejim hesabına büyük faydaları vardır” sözleri ile ele ştirilse de nispi temsil sisteminin uygulanaca ğını ve 1969 seçiminde bazı olumsuzlukların CHP ile i şbirli ği içinde giderilece ği vurgulanmı ştır. Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz.: Bahar Üstel, Türkiye’de Seçim sistemi Arayı şları “Alternatif Bir Model , Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 1999,s.193

107 iki parti egemenli ği” altında yapılmı ştır. Tek ba şına hükümeti kurabilen Demirel döneminde, dünya ülkelerinin ya şadı ğı ekonomik krizin Türkiye’ye etkisiyle ortaya çıkan siyasal ve sosyal sorunlara çözüm getirilememesi neticesinde, ordu tarafından hükümete 12 Mart 1971 tarihinde muhtıra verildi ve böylece 1973 seçimlerine kadar sürecek olan bir “ara rejime” geçilmi ş oldu.

1960-1970 yılları arasındaki süreçte, her genel seçimden önce seçim sistemi ile ilgili de ğişiklik yapılmı ştır. Parlamentodan bu dönemde, 12 seçim kanunu geçirilmi ştir. Böylece her yıl seçim ile ilgili kanunların değiştirildi ğini söylemek mümkündür. 1970-1980 arası dönemde, genellikle bu kanunlar kullanılmak suretiyle genel ve ara seçimler gerçekle ştirilmi ştir.

Anadolu’da BP Alevilerin yo ğunlukta oldu ğu illerde T İP’i hatta Amasya vilayetinde CHP’i ( Amasya’da 1969 seçimlerinde CHP:17.808 oya kar şılık BP:20.849) geride bırakmı ştır. T İP mezhebe dayalı siyaset yapmadıklarını beyan etmi şlerdir ve “mezhebi gayri sahih” bulduklarını beyan etmi şlerdir. 288

Bu seçimde 29 ilde sandık ba şına giden Birlik Partisi, 12 Ekim 1969 seçimlerinde 8 milletvekili çıkardı ve yüzde 2,8 oy aldı. Amasya’dan Kazım Ulusoy, Tokat’tan Yusuf Ulusoy, Çorum’dan Ali Naki Ulusoy, İstanbul’dan Haydar Özdemir, Malatya’dan Sami İlhan, Ankara’dan Hüseyin Balan, Sivas’tan da Mustafa Timisi ve Hüseyin Çınar’ı milletvekili çıkaran BP, nüfusunun tamamına yakınını Kürt Alevilerinin olu şturdu ğu Tunceli’de ise varlık gösteremedi. Bunun iki nedeni vardı: Birincisi, partinin “Türkçü” söylemi di ğeri de Türkiye’de okuma-yazma oranının en yüksek oldu ğu il nüfusunun inanç eksenli bir partiyi reddetmesiydi . 289

Seçim sonuçlandıktan sonra görü şlerini bildiren Balan seçimi şöyle yorumlamı ştır:

“Bu böyle gitmeyecek. Daha önce seçim kanununda iki parti tarafından yapılan de ğişiklik bunu hazırlamı ştı. Biz bu sonucu önlemek için elimizden gelen çabayı gösterdik. Ama durum ortadadır. Büyük partiler ellerindeki imkânları kendi

288 Halka ve Olaylara Tercüman , 20 Ekim 1969 289 www. aleviyol.org , 03 Aralık 2007

108 lehlerine kullanıp demokrasiyi kendi lehlerine i şletiyorlar. Bu böyle gitmeyecektir bir gün milletin karnı doyacaktır. Bu gün Türkiye’de ço ğunlukta bulunan köylü ve işçilere fikri bakımdan yön vermek e ğitim yetersizli ği yüzünden imkânsızdır. Ama günün birinde bu ço ğunluk uyanacak bir ekme ğe oyunu de ğişmeyecek şekilde uyanacak ve bilinçlenecektir”.290

Bildiri olarak basına yansıyan seçim sonuçları hakkındaki açıklamada benzer içerikler ta şımaktaydı. Birlik Partisi’nin bildirisinde: seçime katılma oranının dü şük olması, Türk seçmenlerinin, Türk politikacısına güvensizli ğinin ve partiler arası kısır çeki şmelerden bıkmı ş oldu ğunun ilk i şaretidir. Küçük partilerin, özellikle Birlik Partisi’nin az sayıda milletvekili çıkarmı ş olması, kamuoyunun genel e ğiliminin ifadesi de ğildir. Türkiye’de uygulanan ve CHP ile AP’nin eseri olan seçim siteminin tabii sonucudur. Birlik Partisi, her şeye ra ğmen, Millet Meclisi’nde grup kuracak ve temsil etti ği toplumunun sorunlarını çözümlemek için her türlü mücadeleyi yapmaktan geri kalmayacaktır. 291 Denilerek seçim sistemi ele ştirilmi ş ve büyük partilerin kendi çıkarları do ğrultusunda bir sitem in şa ettiklerini vurgulamı ştırlar.

Hüseyin Balan’ın Küçük Kurultayda ve ön seçimlere kadar her yerde, her zaman ve herkese kar şı, “her ilde ön seçime girilecektir. Hiç bir yerden kontenjan adayı gösterilmeyecektir. Bende ön seçime girece ğim. Sözüm senettir. Namus sözü veriyorum” dedi ği halde bundan hemen dönerek ba şta kendisi olmak üzere kontenjandan adaylı ğını koyması ve yakınlarını lüzumsuz ve isabetsiz şekilde muhtelif illerden kontenjandan aday göstermesi ve kontenjan adaylı ğı meselesi ortaya çıkınca bir çok kıymetli partilinin heder olmamak için ön seçimlere haklı olarak girememesi partiyi zayıflatmı ştır. 292

BP’nin 1969, 1973 ve 1977 parlamento seçim sonuçları harita 10,11, ve 12’de verilmektedir. Bu sonuçlar, adı geçen Alevi yerle şim birimleri hakkında burada zikredilen ifadeleri kısmen desteklemekte, ancak Alevi nüfusun bu illerdeki oranının tam bir yansımasını sunamamaktadır. BP seçmenlerinin arasında bu partiye

290 Cumhuriyet , 14 Ekim 1969 291 a.g.g., 15 Ekim 1969 292 Özbey, a.g.e., s.3

109 Alevilerin çıkarlarını hiç gözetmeden salt CHP’nin solunda diye oy vermi ş kayda de ğer bir seçmen toplulu ğunun varlı ğı, herhalde söz konusu de ğildir. Böylece, BP oylarının Alevi oyları oldu ğu yorumunu yapmak mümkündür. Mamafih BP, her üç seçimde de, ülke genelinde aday çıkarmayı ba şaramamı ştır. Aday belirledi ği illerde dahi, Alevi oylarının ancak bir kısmını alabilmi ştir. Tunceli ilindeki oy oranlarının dü şüklü ğü buna örnek gösterilebilir. BP’nin oy oranlarının ilden ile bariz farklılıklar gösterdi ği görülmektedir. Söz konusu illerdeki Alevi oranının tahminlerle sınırlı olu şu, yorum yapmayı güçle ştirmektedir. BP’nin 1973 seçimlerinde Hatay, Kars, Tunceli, Elazı ğ, Bingöl ve Mu ş'ta elde etti ği sonuçların Çorum, Amasya, Tokat, Sivas ve Malatya'dakine göre geri olu şu, TBP’nin anadili Türkçe olmayan Alevilere, Arap Alevilere (Nusayrilere) ve Azeri Türklerine pek hitap edemedi ğini göstermektedir.

BP’nin seçim sonuçları, dikkate alındı ğında Do ğu Anadolu dı şındaki önemli Alevi yerle şim birimlerinin hangileri oldu ğu görülmektedir. Sivas (özellikle do ğusundaki ilçeler), Çorum, Amasya, Tokat ve İçel’in do ğusu. 293

Sonuçlar bölgelere göre çok farklılık göstermektedir. BP, en fazla oyu İç ve Do ğu Anadolu ile, dini açıdan karma nüfusun ya şadı ğı bölgelerde alırken, en yüksek oy oranına yüzde 16,7 ile Sivas’ta ula şır. 294

Hüseyin Balan 1969 Milletvekili Genel Seçimlerini de ğerlendirirken; bir çok eski partiye(YTP, MP, T İP gibi) göre daha iyi sonuç alınmasını kendilerinin ba şarılı göstermedi ğini belirterek, kendilerinin ekonomik güçlerinin olmaması di ğer büyük partilerin (CHP ve AP) kendileri hakkında seçmenlere olumsuz propaganda yaptıklarını söylemi ştir. 295

Abdi İpekçi’nin yorumuna göre: “ Birlik Partisi Alevi vatanda şları temsillen siyaset alanına çıkmakta, onların dayanmakta ve onların oyunu blok halinde

293 Schüler, a.g.e., s.174 294 Massicard,a.g.e., s.57 295 Abdi İpekçi, Liderler Diyor ki , Ant Yayınları, İstanbul,1969, s. 270

110 toplamaktadır .” 296 Demi ştir. Ancak sonuçlar bunun böyle olmadı ğını bütün Alevi oylarının Birlik Partisi’ne gitmedi ği görülmektedir.

Mustafa Timisi’nin daha sonra yaptı ğı bir demecinde 1969 seçimlerini de ğerlendirirken Milli Bakiye sistemini ele ştirmi ş ve bu sitemin seçim sonuçlarını olumsuz etkiledi ğini şöyle açıklamı ştır:

“… 1969 seçim sonuçları incelendi ğinde görülecektir ki: Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi ortalama 16 000 oya bir milletvekili çıkarırken Türkiye Birlik Partisi 32 000 oya bir milletvekili, Türkiye İş çi Partisi 123 000 oyla bir milletvekili ve Milliyetçi Hareket Partisi ise 275 000 oya bir milletvekili çıkarabilmi şlerdir. Şayet Milli Bakiye sistemi cari olsa idi, 1969 seçim sonucunda Adalet Partisi tek ba şına iktidara gelemeyecekti. Açıkça görülmektedir ki seçim kanununda yapılan de ğişikliler seçim sonuçlarının tayininde çok mühim rol oynamaktaydı.”

“Milletvekili aday yoklamalarının ise; vatanda şın anayasal-kutsal hakkı olan seçim yetkilerini sınırlandırmakta ve dolayısıyla milli iradeyi zedelemekte ve hem de türlü delege oyunları ile siyasi ahlakı büyük ölçüde dejenere etmektedir. Parası olan delegeye bir ölçüde hakim olmakta, listelerin sırasının menfaat pazarlarıyla pay edilmektedir.”

“Biz TBP olarak, dört yıldan beri seçim mevzuatındaki aksaklıkların giderilmesi için parlamentoda her türlü te şebbüssü yaptık ve kamuoyuna da zaman zaman bu görü şmelerimizi açıkladık. 12 Mart muhtırasında da bu hususa açıkça yer verilmi ş idi. AP ve CHP kapalı kapılar ardında ince Bizans oyunları ile anla şmaları sonucu ne yazık ki ciddi hiçbir sonuç alınamadan 1973 mahzurları ortaya çıkmı ş eski seçim kanunuyla gidilmektedir… ” 297

Ehlibeyti ça ğrı ştıran 12 rakamının sembolle ştirilmesi, sadece 12 kurucunun Alevilerden seçilmesi, ambleme 12 yıldız konulmasıyla sınırlı kalmadı. Parti,

296 Cumhuriyet , 24 Kasım 1969 297 Yeni Halkçı , 23 A ğustos 1973

111 programından, seçim beyannamelerine kadar hemen hemen her çalı şmada, partinin görü şlerini 12 ile kategorize etme çabası içine girdi. Örne ğin, 1969 yılındaki milletvekili genel seçimlerinde seçim beyannamesinin 12 ilkesi vardı. Bu 12 ilke şöyleydi: 1- Yatma tilki gölgesinde, ko yesin aslan seni, 2- Fakirin dostuyuz, zenginin dü şmanı de ğil, 3- Hürriyet içinde kalkınmaya evet, hürriyetsiz ekme ğe hayır, 4- Yuvada dirlik, ülkede birlik 5- Demokratik toplumcu düzen içinde karma ekonomi 6- Özgür ve ba ğımsız Türkiye 7- Bölgesel dengesizli ğe de, bölgecili ğe de paydos 8- Özel te şebbüse saygı, özel sömürüye sava ş 9- Halktan esirgenen her şey halk için 10- Sanata ve sanatkara ilgi-köye ve köylüye ... 11- İş çinin güvenli ği uygarlı ğın dire ği 12- Tek amacımız mutlu ve ileri Türkiye

“Türkiye'nin sorunları 4 kapıdan girilerek çözülecektir” diyerek, Alevi mitolojisinde insan-ı kamil olmanın a şamalarını olu şturan 4 kapıya ( şeriat- tarikat- marifet- hakikat) atıfta bulunan BP, ilkeleri, kuralları 12 ile ifade etme tutkusunu hiçbir dönemde terk etmedi. İlkelerin içeri ği de ğişti ama ilke ne 11’e indi ne de 13’e çıktı. Nitekim partinin çizgisinin daha sol bir içerik kazandı ğı Timisi’nin döneminde bile partinin 12 ilkesi oldu ğu vurgulandı. Timisi’nin döneminde bu 12 ilke “Devrimcilik, Toplumculuk, Atatürkçülük, Demokrasi, Halkçılık, Devletçilik, Cumhuriyetçilik, Ba ğımsızlık, Özgürlükçülük, Laiklik, E şitlik ve Yurtseverlik” olarak sıralandı. 298

1969 Milletvekili Genel seçimlerinde Birlik Partisi’nin ba şarısız olmasını bir dizi nedenlerle açıklayan Cemal Özbey şöyle demektedir:

298 Ata, a.g.e.,s.91

112 “…Radyo konu şmalarının sadece Genel Ba şkan Hüseyin Balan ve Genel Sekreter Şemsi Belli’nin yapması Partiden ba şkasına konu şma hakkının tanınmaması. Keza miting ve di ğer seçim konu şmalarında da sadece bu iki şahsın konu şması ve di ğer Partililere konu şma hakkının tanınmaması da ba şarısızlı ğa sebep gösterilmi ştir. Radyo konu şmalarında T İP’in sa ğında, CHP’nin solunda fakat her ikisinin de daha ilerde milliyetçi, halkçı, cumhuriyetçi, devrimci, reformcu, Türkçü, Atatürkçü, toplumcu ( sosyal demokrat), birlikçi, beraberlikçi, Komünizme, emperyalizme, kapitalizme, gericilik bölücülük ve yobazlı ğa kar şı olan bir parti oldu ğumuz iyice belirtilmemi ştir. Memleket ve millet menfaatine olmak kayıt ve şartı ile tüm reformlara taraftar oldu ğumuz iyice ortaya konmamı ştır.”

“Diyanet i şlerinde reform isteğimiz, Yüksek İslam Enstitülerinin, İmam Hatip Okullarının ve Kuran Kurslarının memleket için zararlı bir hale sokuldukları açıkça belirtilmemi ştir.”

“ Türkiye’de te şkilatlanmamız tamamlanmamı ştır. Partimiz mensupları te şkilatımızın olmadı ğı yerlerde oy kullanamadıkları için Türkiye’de i ştirak nispeti dü şmü ştür. Mesela üç milletvekilimizin kasabası olan Hacıbekta ş kazasında henüz ve maalesef te şkilat bu güne kadar kurulamamı ştır. Bunlarda az oy almamıza neden olmu ştur. Afi ş ve sloganlar çok basit kalmı ştır. Radyo konu şmalarında iktidardan çok muhalefet ele ştirilmi ştir.”

“Radyo konu şmalarında Türkiye’deki yobazlık olayları dile getirilmemi ştir.” “ Parti genel yönetim kurulu asil üye sayısı 31’den 11-12’ye dü ştü ğü, genel ba şkan yardımcılıkları aylardan beri bo şaldı ğı halde (genel saymanlık dahil) yerlerine yenileri getirilmemi ştir. Partiyi iki ki şi idare etmeye kalkı şmı ştır. İsmen mevcut, cismen mevcut ve bo ş bir kadro ile parti ve seçimi idareye kalkınca da i şte böylece, 50 ila 150 milletvekili yerine 8 milletvekili ancak çıkarılabilmi şizdir.”

113 “Balan’ın isabetsiz şekilde kontenjan adayı gösterdi ği illerde te şkilat istifa etmi ştir, Ankara, İzmir , Adana, Mersin, Erzincan, Mara ş ilerimiz gibi ilerimizde de kontenjan adayı gösterilmi ş olsa idi, o ilerde de seçimleri kaybedecektik.” 299

Bütün partiler büyük kongre zamanları geldi ği anda kongreleri yapmı ş, dinç ve dinamik bir kadro ile girmi şlerdir. Anacak Birlik Partisi ba şta genel ba şkan ve genel sekreter olmak üzere birkaç ki şiden ibaret kalan genel yönetim kurulumuz, seçimlerde kontenjandan milletvekili olmak için büyük kongreye gitmemi şlerdir. Bo ş kadro ile partiyi ve seçimi idareye kalkı şmı şlardır. Bu durum siyasi partiler kanunun 10. ve tüzü ğümüzün 22. maddesi göre parti büyük kongresi iki yıl içinde muhakkak suretle yapılır. Yapılmadı ğı taktirde Siyasi Partiler Kanununun 113. maddesi gere ği partinin kapanması için Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ba şsavcılı ğının talebi üzerine partiyi kapatır. İki yıllık müddetimiz 21.10.1969 tarihinde bitti ği halde Genel Merkezin büyük kongreye gitmemi ştir. 300

Seçim sonucunda çıkardıkları 8 milletvekilinden üçü Hacı Bekta ş soyundan olan Ulusoy ailesinden üç amca çocu ğudur, bunlar; en küçükleri Kazım Ulusoy Amasya Milletvekili, ortancası Naki Ulusoy Çorum Milletvekili ve en büyükleri Yusuf Ulusoy Tokat Milletvekili önceki dönemlerde de Mecliste bulunmu ş; 1954 seçimlerinde DP yine Tokat milletvekilli ği yapmı ş Menderes’in yakın arkada şıymı ş ve 1965 yılında yapılan seçimde ise CHP’den Meclise girmi ş, son olarak BP’ne katılmı ş. Daha önce Birinci Mecliste bulunan dedeleri Cemalettin Celebi ve Büyük Millet Meclisi’ne Reis Vekilli ği de yapmı ş aynı zamanda, 35 yıllık politika hayatı var Ulusoy’ların. Üç milletvekilinin dü şüncesi de “ne a şırı sa ğ ne a şırı sol” sloganıyla belirlenmi ş o dönem. 301

1969 Milletvekili Genel Seçimleri’nde Birlik Partisi’nin bazı konulardaki görü şleri kısaca şöyleydi: Anayasa: cumhurba şkanın tek dereceli seçimi için Anayasa de ğişikli ğine taraftar olduklarını açıklamı şlardır. Dı ş Ticaret: Dı ş Ticaret devletle şecektir. Milli E ğitim: Köy Enstitüleri ile e ğitmenlik müessesesi yeniden

299 Özbey, a.g.e., ss.5-7 300 Özbey, a.g.e., ss.5-7 301 Hürriyet , 10 Ekim 1969

114 kurulacak. Yurtlar açılacak, fakir üniversite ö ğrencilerinden harç alınmayacak, dini eğitim Türkçe yapılacak. Tarım Köy Sorunları: toprak ve tarım reformu en kısa zamanda gerçekle ştirilecek. Her köyde tarım ve satı ş kooperatifleri kurulacak, yol su, elektrik, e ğitmen ve ö ğretmen ihtiyacı kar şılanacak. Vergi: Vergi reformu yapılacak. En az geçim haddi yükseltilecek. Fakir halkın ihtiyaç maddelerinden vasıtalı vergi alınacak. Az gelirlilerden vergi alınmayacak, çok gelirliler için müterakki sistem uygulanacak. Tasarruf Bonoları kaldırılacak. 302

Seçim yenilgisini Balan ekonomik nedenlere de ba ğlayarak: DP 40 Milyon civarında, CHP de 25 milyon civarında para harcamı ştır. “Diyerek bizim harcamalar yanında çok büyük paralar harcamı şlardır”. Diyerek ekonomik yetersizli ğin seçimlerdeki ba şarısızlıklarına etken oldu ğunu söylemi ştir. 303

Abdi İpekçi’nin 24 Kasım 1969 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan yazısında Birlik Partisi’nin seçimlerde aldı ğı sonucu şu şekilde de ğerlendirmektedir:

“Siyaset alanına sesiz sedasız atılan, kurucuları ve yöneticileri arasında daha önce politika yapmı ş ki şileri bulundurmayan Birlik Partisi, son seçimlerde aldı ğı sonuçla dikkatleri üzerine çekmi ştir. Gerçekten de Birlik Partisi kısa geçmi şine, tecrübesiz yöneticilerine ra ğmen YTP ve MHP ile birlikte şimdiye kadar daima iki büyük partiden sonra gelen Bölükba şı’nın MP’sini ve kuruldu ğundan beri kendinden bahsettiren T İP’i geride bırakan bir geli şme göstermi ştir. Gerçi Birlik Partisi yöneticileri alınan sonucu ba şarı saymamaktadırlar. Onlara göre grup kurmaya yetecek sayıda milletvekili çıkarmamak, ümitlerinin ve kamuoyunun de ğerlendirmesi farklıdır. Genel Ba şkanı Birlik Partisi’nin 8 milletvekili çıkarmakla umulmayan bir ba şarı kazandı ğı yönündedir.”304

Birlik Partisi’nin, Alevi vatanda şların oylarını toplaması aslında bu partinin Alevi vatanda şlarla ilgili iddialarının, yani onların hor görüldüğü, hakarete u ğradı ğı, baskılara, e şitsizliklere hedef oldu ğu husussundaki iddiaların do ğrulu ğunu ispatlar.

302 Cumhuriyet , 10 Ekim 1969 303 Abdi İpekçi, Liderler Diyor ki , Ant Yayınları, İstanbul,1969, s. 269 304 Cumhuriyet , 24 Kasım 1969

115 Bu bakımından Birlik Partisi’ni suçlayacak yerde doğrulu ğu anla şılan iddiaların üzerine e ğilmek gerekir. Milli Birlik için tehlikeli gözüken Birlik Partisi’nin aslında Milli Birli ğe aykırı bir durumun bulundu ğunu ortaya çıkardı ğı dikkate alınmalıdır. Aslında Birlik Partisi’nin istedi ği bu aykırı durumun ortadan kaldırılması oldu ğuna göre partiyi bölücülükle suçlamak güçle şmektedir. Bununla beraber Birlik Partisi ne kadar birle ştirici ve insancıl amaçlarla ortaya çıkarsa çıksın, yapaca ğı propaganda giderek özellikle Alevi vatanda şlar arasında bir Sünni dü şmanlı ğını kı şkırtmak tehlikesi ta şıyacaktır. Ama bu tehlikeyi önlemenin yolu Birlik Partisi’ni suçlamak, hatta onu kapatmaya kalkı şmak olamaz. Gerçekçi yol, vatanda şlar arasında Aleviler aleyhine bir ayrım yapılmasını önleyecek tedbirleri alabilmektir. Bu yapıldı ğı zaman, Birlik Partisi’nin getirece ği dü şünülen tehlikeler kendili ğinden önenmi ş olacak, ayrıca Anayasaya, insanlı ğa aykırı bir haksızlık da düzeltilecektir. 305

2.6. Mustafa Timisi Dönemi 2.6.1. Birlik Partisi’nin II. Büyük Kongresi, Hüseyin Balan’ın Devrilmesi ve Mustafa Timisi’nin Genel Ba şkanlı ğı

Birlik Partisi’nin ikinci büyük kongresi 23 Kasım 1969 tarihinde Aydınlıkevler’deki Aksu Dü ğün salonunda yapılmı ştır. Kongreye GP Genel Ba şkanı Turhan Feyzio ğlu, AP Antalya Milletvekili İhsan Ataöv ve MHP Genel Sekreteri Mustafa Kemal Erkovalı katılmı şlardı. 306

Kongrenin açılı ş konu şmasını yapan Genel Ba şkan Hüseyin Balan partisinin bir gün mutlaka iktidara gelece ğini öne sürmü ştür. Genel seçimlere kadar olan parti stratejisini “gerilla harbi” stratejisine benzeten Balan, “…artık derlenip toplandık, bundan böyle muntazam sava ş verece ğiz...”307 demektedir. Balan döneminde aktif bir siyasetin olmaması nedeniyle kongre döneminde keskin konu şmalar yaparak taraftar toplamaya çalı şmı ştır ancak bu da yeterli olmamı ştır.

305 a.g.g., 24 Kasım 1969 306 Yeni Gazete , 24 Kasım 1969 307 Cumhuriyet , 24 Kasım 1969; Bkz. Yeni Gazete , 24 Kasım 1969

116 Balan konu şmasından önce yapılan ba şkanlık divanı seçimleri sırasında bazı iti şip kakı şmalar ve münaka şalar olmu ş, ancak bunlar fazla büyütülmeden bastırılmı ştır. Balan konu şmasında özetle şöyle demi ştir:

“…Ana davamız asırlar boyunca hor ve hakir görülmü ş, hak ve özgürlükleri verilmemi ş, bölücü bir tutumla dini inançları kınanmı ş, ikinci sınıf vatanda ş durumuna itilmi ş muzdarip insanları Anayasanın öngördü ğü fırsat ve hak e şitli ğine kavu şturmaktır; onlara bu vatanın nimetlerinden nasibini alma hakkı sa ğlamak ve manevi inançlarına saygı gösterilmesini mümkün kılmaktır. Bu amaca mutlaka ula şaca ğız...” “…Arabaya ta ş koyduk bu biz bu yola ba ş koyduk ” sözleriyle konu şmasını bitirmi ştir. 308 Konu şmadan sonra oylamaya geçilmi ştir.

Birlik Partisi II. Büyük Kongresinde Genel Ba şkanlı ğa Sivas Milletvekili Mustafa Timisi seçilmi ştir. Oylamaya 262 delege katılmı ş, eski Ba şkan Hüseyin Balan 108 oy alırken, Timisi 151 oy almı ştır. 2 oy iptal edilmi ştir. 1 oy da bo ş bırakılmı ştır. Oy tasnifi yapılırken, rakibinin arayı açtı ğını gören Balan, kendisini tebrik etmeden salondan ayrılmı ştır. 309

Birlik Partisi Genel Ba şkanlı ğı’na seçilen Sivas Milletvekili Mustafa Timisi 1936 yılında Sivas’a ba ğlı Divri ği ilçesinin Timisi köyünde do ğmu ştur. Orta öğretimini Divri ği’de yapan Timisi, daha sonra Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun olmu ştur. Askerlik görevinden sonra, Bayındırlık Bakanlığı Müfetti şli ği yapan Mustafa Timisi evli ve dört çocuk babasıdır. 310

Timisi, 1963 yılında Diyanet'te Alevi Masası kurulması konusu gündeme geldi ğinde sa ğcı basının 311 Aleviler aleyhine kampanya ba şlatması üzerine

308 Cumhuriyet , 24 Kasım 1969; Bkz. Yeni Gazete , 24 Kasım 1969 309 Halka ve Olaylara Tercüman , 25 Kasım 1969; Cumhuriyet , 24 Kasım 1969 310 Cumhuriyet , 24 Kasım 1969 311 Bkz. Yeni İstanbul, 20-28.03.1963; Adalet, 20-28.03.1963 İstiklal, 20-28.03.1963. Dönemin sa ğcı basını olarak Alevilikle ilgili en sert açıklamaların, yorumların yapıldı ğı gazeteler bu üç gazete olmu ştur. Aynı zamanda yapılan bu olumsuz ele ştiriye kar şılık en fazla tepkiyi gören gazetelerdir. Özellikle Alevili ğin Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı içinde bir müdürlükle temsil edilmesi için verilen tasarıdan sonra Alevili ğe hakarete varan yorumlar yapılmı ştır.

117 üniversite gençli ğinin tepkisini örgütleyen ve bildiri yayınlayan dört ki şiden biriydi. Partinin kurulu ş sürecinde yer alan ancak Bayındırlık Bakanlı ğı’ndaki müfetti şlik görevi nedeniyle aktif görev üstlenmeyen Timisi, geli şmeleri bir süre dı şarıda kalarak izlemi ş, bu arada karde şi Hasan Timisi GYK’ya girmi şti. Timisi, üç yıllık bir partinin aradı ğı türden, heyecanlı, genç ve dinamik bir yüzdü. Kimi özellikleriyle dikkat çekiciydi ve bu özellikleri, basının ilgisini üzerine toplayacak denli belirgindi. Ankara'daki Alevilerin, özellikle de Sivas Divri ği kökenlilerin yo ğunla ştı ğı bir bölge olan Tuzluçayır’da Timisi, muhtar a ğabeyi ile birlikte dört odalı, derme çatma bir gecekonduda yaşıyordu ve telefonu olmayan tek parlamenterdi. Bir genel ba şkanın, o dönemlerde yolu, suyu, elektri ği bulunmayan, çamur ve tozdan geçilmeyen bir bölgede ya şaması do ğal olarak pek de alı şılmı ş bir durum de ğildi. 312

Mustafa Timisi Genel Ba şkan seçilene kadar en genç genel ba şkan unvanı TİP Genel Ba şkanı Mehmet Ali Aybar’a (34 ya şındaydı) aitti, ancak Timisi bu unvanı Aybar’ın elinden aldı. Timisi Genel Ba şkan seçilirken 33 ya şındaydı. Timisi’nin politik ya şı herkesten küçüktü. Daha politikada altı ayını doldurmamı ştı. Genel ba şkanlıktan altı ay önce devlet memuruydu. 2 Haziranda politikaya atılmaya karar vermi ş önce milletvekili olmu ş sonra da kısa sürede genel ba şkan olmu ştu. Timisi o dönemde telefonu olmayan tek parlamenterdir, karde şi mahalle muhtarıdır. Timisi Ankara’ya 15 yıl önce gelmi ş ve Tuzluçayır’daki gecekonduda 14 ki şi ya şamı ştır. Daha lise ö ğrencisiyken evlenmi ş ve yüksek ö ğrenimini 1962 yılında tamamlamı ştır. 313

Koyu bir Atatürkçü olan Timisi, Cumhuriyet Devri’nde ismini aldı ğı köyünde do ğmu ş, Atatürk’ü okumu ş, bellemi ş ve a şık olmu ş. Yeni görevine ba şladı ğı ilk gün hep Atatürk’ten bahsetmi şti. BP’ye Alevi partisi denmesinden şikayetçiydi. “Partimizi bir mezhepçi parti olarak nitelemeleri çok a ğrıma gidiyor. Biz şartlandırılmı ş kafalar ta şıyan insanlar de ğiliz ” demi ştir. 314

312 Kelime Ata, Alevilerin İlk Siyasal Denemesi Türkiye Birlik Partisi (1966-1980) , Kelime Yayınevi, Ankara, 2007, s.198 313 Cumhuriyet , 26 Kasım 1969 314 a.g.g., 26 Kasım 1969

118 Timisi’nin liderli ğinde Birlik Partisi daha dinamik ve radikal bir parti haline geldi. 315 Timisi, partisine Alevi partisi denmesinden rahatsızlık duymakta ve şöyle demekteydi: “Alevi Partisi demeyin; ..gerçi BP’ye oy verenler özellikle Alevilerdir. Ama bu onların BP’nin mezhepçi oldu ğuna kanıt de ğildir. Partinin temeli samimi Atatürkçülü ğe, laiklik anlayı şına yakındır. Zira onlar inançlarından dolayı yüzyıllardır hor görülmü şlerdir. Arap emperyalizminin altında bo ğulmu şlardır. Atatürk onların meselelerine temelde inmi ş ancak bunların ya şatıcısı olarak ortaya çıkan siyasi partiler bu ülkelere ihanet etmi şlerdir. Bütün suçlamalar AP ile CHP’nin oyunudur. Zaten onları biz gizli bir ittifak halinde görüyoruz…”316

“Kamuoyu şunu çok iyi bilmelidir ki: BP Alevi Partisi de ğildir. BP halkın Partisidir. Türkiye’nin kaderini elinde tutan iki büyük siyasi parti (AP, CHP) BP’nin halka yanlı ş tanıtma çabası içerisine girmi ştir. BP gerçek Atatürkçü Partidir. Temelinde Atatürk İlkeleri yatan, her şeyi halk için kabul eden bir siyasal kurulu ştur .” 317

İlk i ş olarak Anıtkabir’e gidip Atatürk’e saygı duru şunda bulunaca ğını söylemi ştir.

Timisi, eski Genel Ba şkan Balan ile temel meselelerde çatı şma olmadı ğını ancak Balan’ın bazı ki şisel dü şüncelerinin şimdiye kadar partiye mal edildi ğini söylemi ştir. Seçimlere katılım oranın az olu şunu, aydınların aradıkları partiyi bulamamalarına ba ğlayan Timisi, “ biz aydın, münevver grubumuzun BP’yi mezhepçi de ğil, Atatürkçü parti olarak görmelerini ve politikaya niyetleri varsa aramıza katılmalarını istiyoruz ” demi ştir. 318 Aydın kesim, Alevilerin yo ğunlukta olması ve partinin Alevi partisi görünümü içinde olmasından dolayı ilk dönemlerde partiden ayrı şmı şlardı. Timisi, Genel Ba şkan seçildikten sonra kapılarını aydınlara açıp, “ biz

315 Feroz Ahmad ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945-1971), Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1976, s.379 316 a.g.g., 26 Kasım 1969 317 Yeni Gazete , 25 Kasım 1969 318 Cumhuriyet , 26 Kasım 1969

119 mezhepçi de ğil Atatürkçüyüz ” söylemi geli ştirerek aydınları partiye çekmeye çalı şmı ştır.

Yaptı ğı açıklamayla gecekondudan çıkmayaca ğını da özellikle belirtmi ştir. Halen gecekonduların ıslahı konusunda bir çalışmanın içinde bulundu ğunu belirtmi ştir. 1954 Ankara’nın Tuzluçayır semtinde yaptı ğı gecekondusundan ba şka bir malı olmadı ğını, halen tapusuz olan evinde İpragaz kullandıklarını ve telefon almak için yeni müracaat etti ğini anlatan Timisi, kendisinin “Alevi bir anne ve babadan dünyaya gelmi şim, ancak benim Alevi olup olmadı ğım Allah’la benim aramda olan bir meseledir.” diyerek dikkat çekmi ştir. 319 Timisi bu demeciyle din ve vicdan özgürlü ğünün öneminin altını çizmektedir. Demeçte aynı zamanda 1961 Anayasasının 19. maddesi 320 nde yer alan din ve vicdan özgürlü ğünü güvenceleyen ve uygulamada Diyanet İş leri gibi sadece bir mezhebi ön plana çıkaran kurumun tekeliyle sınırlanan maddeye de dikkat çekmektedir.

Timisi’nin gecekondu mahallesinden çıkması ve 14 ki şi ile aynı evde kalması yadırganmı ştır. Ancak basının bu ve buna benzer haber yapması alı şıla gelen bir siyasi parti lideri olmadı ğını gösteriyordu. Ta şradan göç eden, yoksul gecekondu mahallesinde oturan, halkın içinden; yoksulluk ve yoklu ğun ne oldu ğunu bilen, 33 ya şında en genç parti lideriydi Timisi. Basının vurgu yaptı ğı bir di ğer yönü ise dini söylemleriydi. Ezilen halktan, yoksul, haksızlı ğa u ğrayan

319 Halka ve Olaylara Tercüman , 28 Kasım 1969 320 Bkz.1961 Anayasası: MADDE 19: IV. Dü şünce ve İnanç Hak ve Hürriyetleri a) Vicdan ve Din Hürriyeti

Madde 19- (20.9.1971-1488) (3) Herkes, vicdan ve dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kamu düzenine veya genel ahlâka veya bu amaçlarla çıkarılan kanunlara aykırı olmayan ibadetler, dinî âyîn ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Kimse, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz. Din e ğitim ve ö ğrenimi, ancak ki şilerin kendi iste ğine ve küçüklerin de kanûnî temsilcilerinin iste ğine ba ğlıdır. Kimse, Devletin sosyal, iktisâdî, siyasî veya hukûkî temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya şahsi çıkar veya nüfuz sa ğlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dinî veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. Bu yasak dı şına çıkan veya ba şkasını bu yolda kı şkırtan gerçek ve tüzel ki şiler hakkında, kanunun gösterdi ği hükümler uygulanır ve siyasi partiler Anayasa Mahkemesince temelli kapatılır.

120 halktan söz etmesi de “sol” söylemlerin ön planda olaca ğını ve bu söylemlerle hareket edilece ğinin izlenimini ortaya koyuyordu. 321

Timisi, içinden çıktı ğı toplumun sosyo-ekonomik özelliklerini ta şıyan bir prototip olarak ortaya çıkarken, siyaset dünyasında halk adamı kalıbına rahatlıkla oturtuldu ve “ Gecekondudan ba şkan çıktı ” ba şlıklarının altında, Timisi'nin beyaz badanalı, 4 odalı gecekondusunun foto ğrafları yer aldı. Haberlerde, köyevi şeklinde dekore edilen gecekondu, ayrıntılı şekilde tasvir edilirken, duvarda Hz. Ali'nin temsili resminin bulundu ğu özellikle belirtildi. Timisi de, bu ki şisel durumunu gecekondululardan hiç de farklı olmadı ğını göstermek için ön plana çıkardı ve “Gecekondulu olmak gurur vericidir. Biz köy çocu ğuyuz. Çankaya'dan Kavaklıdere'den gelme genel ba şkan de ğiliz ” deyip, hem siyasetin elit kesimini yerdi hem de gecekondu halkıyla özde şlik sa ğladı. “Gecekondudan çıkan genel ba şkanın” partiye dinamizm ve farklı bir söylem kazandıraca ğı, kongreden hemen sonra yaptı ğı açıklamayla anla şıldı. “Emperyalizm ” sözcü ğünü rahatça kullandı;

“ Partinin temelinde vatanseverlik, samimi Atatürkçülük ve laiklik anlayı şı hakimdir. Onlar inançlarından dolayı yüzyıllardır hor görülmü şlerdir. Arap emperyalizminin altında bo ğulmu şlardır. ” diyen CHP ve AP’nin Birlik partisi’ni halka yanlı ş tanıtma çabası içinde oldu ğuna vurgu yapan Timisi, farklı bir döneme girildi ğinin ipuçlarını da verdi. Timisi’ye göre, artık “ ki şisel faaliyetler yerine kadro çalı şması ” yapılacak, o güne kadar yapılamayan “ parti politikalarının halka intikali ” sa ğlanacak, “ Yüzde yüz halkçılık prensibinden hareketle sömürü ve istismarın kar şısında olarak sosyal devlet kavramının gere ği olan imkan ve fırsat e şitli ği” için mücadele verilecekti. Bazı milletvekilleriyle temasta oldu ğunu söyleyen Timisi’nin bir ba şka vaadi daha vardı. O vaat de “ Çok yakın bir gelecekte Millet Meclisi'nde grup oluşturmaktı ”. Partinin söylem ve prati ğinde ciddi de ğişikliklerin olaca ğını, Alevilerin dı şındaki kesimlere açılaca ğının ipucunu bu sözleriyle veren Timisi’nin genel ba şkanlı ğı, farklı bir dönemin ba şlangıcına i şaretti. Berkman ve Balan dönemi, hem söylem

321 Ata, a.g.e. , ss.199-200

121 hem de eylem yönünden oldukça tutuk geçmi şti. Özellikle Balan zamanında BP, AP'nin kontrol edip yönlendirdi ği bir yapıya dönü şmü ş, pasif bir politika izlemi ş ve sadece Alevilere dönük bir çalı şma yürüterek dar bir alana hapsolmu ştu. Timisi, şimdi o dar alandan çıkıp, partiyi sola açmak isteyecek ve yeni açılıma uygun program için de T İP kökenli Orhan Arsal’a görev verecekti. 322

Timisi; Birlik Partisi’nin kurulu ş a şamasında yanlı ş kuruldu ğunu, bütünleyici olamadı ğını, Cemal Özbey’in Partinin kurulu şunda acele etti ğini kurulu ş a şamasında aydınların ve toplumun di ğer kesimlerinin de katılımının sa ğlanamadı ğı için geni ş tabanlı bir partinin kurulamadı ğını söylemi ştir. Daha sonraki dönemde özellikle kendi döneminde ise yapılan çalı şmaların yetersiz kaldı ğını; “ temelde yanlı şlı ğın yapılmasından dolayı sonraki çabalar fayda sa ğlayamamı ştır .” demi ştir. Özellikle CHP’nin “Ortanın Solu” politikasıyla güçlendi ğini ve CHP kar şısında merkezde ço ğunlu ğu sa ğlayacak bir yönelimin sa ğlanamadı ğını söylemi ştir. 323

Timisi’nin Genel Ba şkanlı ğı döneminde BP Genel Yönetim Kurulu’na seçilenler şunlardır: Hüseyin Balan, A. Naki Ulusoy, Yusuf Ulusoy, Kazım Ulusoy, Haydar Özdemir, Mustafa Timisi, Sami İlhan, Hüseyin Çınar, Do ğan Do ğan, Şemsi Belli , Orhan Arsal, Abedin Özgünay, Hasan Altunta ş, Taki Davuto ğlu, Şevket Demircio ğlu, Hüseyin Aslan, Pa şa Bozbey, Kadri Özcan, Hüseyin Lüle, İlyas Aktolgalı, Faik Özbal, İsmail Poyraz, Ali Do ğan, Şefik Kargıner, Ali İlhan, Cevdet Erdo ğan, Kemal Kelekçi, Ali Demirkılıç, Hüseyin Balabanlı, Bekta ş Balıkta ş.

Yüksek Haysiyet Divanı Üyeleri: Feyzullah Ulusoy, Kasım Bayar, Muzaffer Emiro ğlu, Nihat Berikol, Ali Ünal, Mustafa Öne ş, Hüseyin Bal, Mustafa Kemal Bo ğa, Ali Karao ğlan. 324

322 Ata, a.g.e. , ss.199-200 323 Mustafa Timisi ile Yapılan Röportaj , 08.08.2007 324 Cumhuriyet , 24 Kasım 1969

122 Birlik Partisi’nin 3. büyük kongresi 27.11.1971 tarihinde, saat 10:00 da, Yıba Salonu’nda yapılmı ştır. Yapılan Ba şkanlık Divan seçimlerinde Kongre Ba şkanlı ğı’na İstanbul İl Ba şkanı Emekli General Esengin ve Ba şkan Yardımcılı ğı’na da Ali Rıza Sa ğday ve Ahmet Babao ğlu seçilmi ştir. İl Kongresi yaparak te şkilatlarını tamamlamı ş 17 ilin 471 delegesinin katıldı ğı kongrede henüz kurulu ş halindeki 15 ilin temsilcileri de izleyici olarak bulunmu ştur. 325

Kurultayda partiyle ilgili vurgu yapılan, vaat edilen söylem şöyleydi: “ Biz Birlik Partisi olarak, her türlü tertip, oyun ve ihanetlere ra ğmen dünyada en geri kalmı ş bir duruma dü şürmü ş olan, milletimizi büyük sosyal problemler altında peri şan bir halde bırakan grupların, siyasi kadroların egemenli ğini kıraca ğız. Bu uğurda sonuna kadar mücadele edece ğiz. Bu mücadele halk olarak, kendi insanca ya şamamız mücadelesidir.” 326

Mustafa Timisi ikinci kez 14.02.1970’de 2. Kurultay’da, üçüncü kez 27.11.1971 tarihinde, dördüncü kez 23-24. 12.1973’teki 4. Kurultay’da ve be şinci kez 27-28. 1975 tarihindeki 5. Ola ğan Kongresi’nde seçilmi ştir. E.G.M. 05.01.1976 Tarih, 005652 sayılı belge, Mustafa Timisi’nin 6. Büyük Kongre’de de tekrar seçildi ği göstermektedir. 327

2.6.2. Mustafa Timisi ile Ba şlayan Sol Dalga ve Bunun Program ile Tüzü ğe Yansımaları

Sol hareketler Alevilerin şahsında kendilerine do ğal müttefikler bulduklarını dü şünmektedirler. Aleviler, hem ekonomik açıdan görece geri kalmı şlı ğın hem de marjinalle ştirilmi ş bir topluluk olmalarının çifte etkisiyle tıpkı Kürtler gibi, Marksist mesaja kar şı daha duyarlıdırlar. Alevi ve Kürt gençli ğinin büyük bir bölümü bu e şitlikçi ideolojiye yönelir. Ayrımcılı ğın sona erece ğini umut etmektedirler. 328 Alevilerin sola yönelmesi ve bunun Marksizm

325 Yeni Halkçı , 27 Kasım 1971 326 a.g.g., 27 Kasım 1971 327 Kaynar, a.g.e., s. 145 328 Massicard, a.g.e ., ss.59-62

123 ile ili şkilenmesi Birlik Partisi’nin sola yönelmesinde etkili olan etmenlerden biridir.

Genel olarak Alevilerin “sol” ile ili şkilendirilerek, hatta ço ğunlukla “sol”a denk görülerek de ğerlendirildi ği bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla beraber laiklik politikalarının kararlı bir şekilde uygulanması, hem Osmanlı Devleti’nin hiyerar şik milletler sisteminde bir yeri olamayan hem de resmiyetin Ortodoks İslam’i niteli ğiyle uyu şmayan heterodoks toplumların (Alevilerin) statülerinde bir yükseli şi beraberinde getirmi ştir. 329

Ayrıca birçok Alevi de hemen hemen zorla sola yönelir. Siyasal kutupla şma öyle bir hal alır ki, inançları veya oportünizmi nedeniyle, çe şitli baskılardan kurtulmak için, sa ğda olmak olanaksızla şır. Kararsızlar ya taraf olmak ya da kaçmak ve gizlenmek zorundadır; yoksa ortadan kaldırılırlar. Ayrıca ya şanan gerginlik ve çatı şmalar, kentlerin ve mahallelerin mezhepsel veya siyasal ölçütlere göre co ğrafi olarak türde şle şmesine yol açmı ştır. Aleviler, İç Anadolu’nun karma kentlerinden, özellikle de tehditlerin ve sürtü şmelerin ya şandı ğı kentlerden kaçıp, metropollerin varo şlarına sı ğınırlar. Dü şman bir çevrede şiddete maruz kalmak korkusuyla, sofu bir mahallede ya şamayı tercih ederler. Ama bu mahalleler de toprak ve konut da ğıtımını denetimleri altında tutan, hatta kimi zaman mahalleye giri ş ve çıkı şları ve mahalle sakinlerinin toplumsalla şma biçimlerini de denetleyen, örne ğin bazı gazeteleri yasaklayan militanların elindedir. Siyasal grupçuklar bazı nüfus topluluklarını özellikle de çe şitli olanaklara eri şim aracılı ğıyla kendilerine ba ğımlı hale getirirler. O sırada metropoller, radikal grupların himayesindeki kurtarılmı ş bölgelere bölünmü ş durumdadır; ileti şim a ğları kapanmı ş ve cemaatle şmi şlerdir. Bu sürece birçok şiddet eylemi e şlik eder. 330

Timisi dönemine bakıldı ğında dünyada ve Türkiye’de bir sol dalga yükseli şteydi. Aslında bu dönemde mevcut bulunan siyasal yapı, görece

329 Murat Okan, Türkiye’de Alevilik Antropolojik Bir Yakla şım , İmge Yayınları, Ankara, 2004, ss. 93-94 330 Massicard, a.g.e. , ss.59-62

124 özgürlüklerden beslenen, 1961 Anayasanın sa ğladı ğı rahat bir ortama sahipti. Ancak daha önceki Genel Ba şkanlar bundan pek de etkilenmediler.

Hem sol hem sa ğ için öncekine nazaran daha geni ş bir siyasal faaliyet yelpazesine izin vermiş olması bakımından, yeni anayasa eskisinden çok daha fazla liberaldi. Eski Kemalist kalıbın açıkça dı şında kalarak ortaya çıkan ilk parti, Türkiye İş çi Partisi idi. Parti Şubat 1961'de bazı sendikacılar tarafından kurulmu ştu ama partinin hemen tüm ya şamı boyunca etkin ve sürükleyici ki şisi, yazar, hukukçu ve eski ö ğretim üyesi Mehmet Ali Aybar olacaktı. Varlı ğıyla, öteki partileri ideolojik açıdan kendilerini daha açık seçik tanımlamaya da zorladı. 1960'larda T İP birçok genç entelektüelin deste ğini almı ş ve sonradan çok sayıda gruba bölünecek olan Türk soluna bir çe şit laboratuar vazifesini görmü ştü. 331 Daha sonraki dönemde Timisi’nin TİP ile girdi ği seçim ittifakıyla politik duru ş olarak bir yakınlı ğının oldu ğunu her iki tarafın demeçlerinden de anlıyoruz. Timisi ile beraber Birlik Partisi’nin özellikle ekonomik alanda Devletçi ve Halkçı-Toplumcu söylemleri ön plandaydı.

Timisi “…ekonomide esas kamu sektörüdür.” “..üretim araçları üzerinde toplumun tam egemenli ği gereklidir...” Divri ği’de devletçilik anlayı şını açıklayan TBP Genel Ba şkanı “…ekonomide kapitalist ili şkilere temelde kar şı olduklarını..” söyledi. 332

BP’nin di ğer önemli bir karakteristi ği de onun devletçilik özelli ğidir. Devletçilik de her sosyal kavram gibi do ğal olarak sınıfsal bir içeriğe sahiptir. Devlet kapitalizmi ancak özel sermayenin geli ştirilmesi, güçlendirmesi anlamındadır. BP buna temelde kar şıdır. İster devlet kapitalizmi, ister özel sektör kapitalizmi, ister bunların karı şımı olan her türlü kapitalizm biçimine kar şıdır. Ba şka bir deyi şle, kapitalist üretim ili şkisiyle belirlenen kapitalist düzene kar şıdır. Zaten sınıflı toplumlarda, devletin niteli ğinin, fonksiyonunun ve amacının hakim sınıf tarafından belirlenece ği bilimsel bir gerçektir. Dolayısıyla emekçi kitlelerin söz ve hak sahibi oldu ğu bir toplumda devlet de bu kitlelerin, daha do ğrusu ço ğunluk olan halkın çıkarları do ğrultusunda çalı şacaktır. Bu anlamda yani, emekçi kitlelerden yana planlı

331 Zürcher, a.g.e ., s.359 332 Yeni Halkçı, 29 Eylül 1973

125 bir devletçilik ilke olarak BP’nin programında yer alır. 333 Parti programında sosyal adalet ve hatta sosyalist üretim ili şkisi geli şkin bir ekonomik ve sosyal altyapının sa ğlanması hedeflenmi ştir. Kurulu şundaki, Hasan Tahsin Berkman dönemindeki genel dü şüncenin Balan ve Timisi ile nasıl bir evrim gösterdi ğini sa ğdan sola bir yönelmenin oldu ğunu görüyoruz.

Timisi döneminde BP’nin Demokratik-Sol anlayı şı şöyleydi: Demokratik- Sol her şeyden önce bir dünya görü şünü temsil eden bilimsel bir toplumculuk anlayı şıdır. Demokratik-Sol teorik olarak, toplumdaki sosyal, ekonomik ve politik olayları materyalist olarak ele alan ve tarihsel bir süreç içerisinde belirli bir üretim biçimine ba ğlı olarak, diyalektik açıdan yorumlayan bir anlayı ştır. Pratik olarak ise Demokratik-Sol toplumdaki ezilen, sömürülen, i şçi , köylü dar gelirli sınıfların nihai kurtulu şlarının gerçekle ştirilmesinde önemli ve aktif bir rol oynar. Demokratik-Sol kitlelere mal oldukça maddi bir güç haline gelir ve yürütülen kurtulu ş mücadelesi, daha geni ş boyutlara ula şarak, hızlandırıcı yönde etkilenmi ş olur. Demokratik-Sol politik açıdan i şçi-köylü ve dar gelirli kitlelerin demokratik olarak parlamentoda temsil edilmesi ve bunların sözcülü ğün yapılması demektir. 334

Timisi ile gelen sol algılayı ş sosyalist ideolojiye yakın bir duru ş sergilemekte ancak bu anlayı şın sosyalizm olmadı ğı vurgulanmaktaydı. 1973 yılında yayımlanan seçim beyannamesinde bu durum şu şekilde ifade edilmi ştir:

“… İçinde bulundu ğumuz seçim dönemin hedefi sosyalist bir partinin kurulu şu de ğil, seçimden istifade ederek ilerici güçler arasında bir güç birli ğine gitmek ve seçim sonrası için güçlü bir muhalefeti yaratmaktadır. Bu muhalefet, özünde tekelci güçlere kar şı, anti-emperyalist ve demokratik bir nitelik ta şımak zorundadır. Kısaca, seçim, solun var olma göstergesidir. Ve parlamenter bir mücadeleyi geni şletme aracıdır.”

“Bu günkü devrimci mücadelenin hedefi solu tasfiyeye yönelik tekelci ve gerici güçlere kar şı geli ştirilecek demokrasi ve ba ğımsız mücadelesinin gere ği olan

333 a.g.g., 29 Eylül 1973 334 Türkiye Birlik Partisi, 1973 Seçim Bildirgesi , ss.8-9

126 geni ş cepheli demokratik güç birli ğinin yaratılmasıdır. Bu güç birli ğinde tüm demokratik ve ilerici güçlerin yeri vardır.”335

Ülkemizde Demokratik-Sol’un amacını “ BA ĞIMSIZ VE DEMOKRAT İK TÜRK İYE YARATMAK ” diye tanımlarsak, Demokratik-Sol’un ilk hedefinin gerici ve sa ğcı egemen güçlere kar şı, i şçi-köylü ve dar gelirli kitlelerden olu şan halkımızın, bütün alanlarda bu sa ğ-cepheye kar şı demokrasi mücadelesi oldu ğunu belirtmek gerekir. 336

Timisi bu noktada “izin verirseniz, programımızdan bazı örnekler verece ğim o zaman partimizin yerini anlamak kolayla şacak ve duygusal yargıların bir yakı ştırma oldu ğu görülecek” diyordu; BP’nin programı geçekten devrimci bir programdır. Örne ğin toplumculuk ilkesi şöyle açıklanmaktadır: BP’nin temsil etti ği toplumculuktaki tekelci kapitalist veya devlet sermayecili ği şeklinde olsun zülüm ve sömürü düzenin büründü ğü her biçime kar şı durur. Kar pe şinde ko şan kapitalist sistemin bencilli ği yerine, ekonomik çabayı kamu yararına bir hizmet sayan toplumcu dü şünceyi geli ştirmeye çalı şır. Toplumculuk; horlanan, ezilen , sömürülen ki şileri özgürlü ğe, insanlık onuruna kavu şturan tek yoldur. TBP , medeni ve iktisadi eşitli ği gerçekle ştirmek için mücadele edenlerin toplandı ğı yerdir. İş çileri, ırgatları kapitalistlerin zincirinden kurtaracak. Kapitalist, teorik açıdan ister ıslah kabul eder, ister etmez olsun, onun fırsatçı imtiyazına son verecek toplumcu dü şünce kendinden gerçekle şmeyece ği için i şçi köylü, dar gelirli ve aydınların ortak çabasının şart oldu ğu meydandadır. Sermaye sahipleri çalı şanların üzerindeki tahakkümlerini, ücret köleli ği yoluyla sürdürdüklerinden bu hakimiyeti kırmak için mülkiyetinin tek tek bireysel ellerde toplanmasına engel olmak gerekir. Toplumcular, hedeflerine ancak bütün çalı şanları siyasal bir birlik haline sokarak ula şabilir. 337

21 Temmuz 1973 tarihinde İstanbul’da yaptı ğı açıklamada “bizim yerimiz solun kanuni çizgisidir” diyerek sözlerine şöyle devam etmi ştir: “…Türkiye bu gün büyük bir bunalımın içindedir. 600 000 ailenin yıllık geliri 300 lirayı geçmemektedir.

335 a.g.e., s.7 336 a.g.e., s.10 337 Yeni Halkçı , 11 A ğustos 1973

127 Anadolu köylüsü 400 yıl önceki ilkel hayatı ya şamaktadır. Demokrasiyi azımsamakta olan grup varlı ğını kendi çıkarları do ğrultusunda yıllardır sürdürmü ştür. 1961 Anayasasını uygulamı ştır. Toplumun zinde güçlerini kendi içinde bölmü ş, birbirine dü şürmü ştür. Türkiye Birlik Partisi olarak yoksul halkın kavgasını yapabilecek bir kuvvetle parlamentoya girersek bu, güzel günlerin ba şlangıcı olacaktır. Solun içinde …” 338

Daha önce tüzü ğünde yer alan Birlik Partisi a şırılıkların kar şısındadır. “Ayrımcılı ğın, bölücülü ğün, a şırı sa ğın, a şırı solun, Komünizmin, Emperyalizmin, Fa şizmin, Nazizmin, her türlü dikta rejiminin kar şısında olmak ve bunlarla mücadele etmek (Madde-2)” 339 ilkesi daha sonraki dönemde şöyle de ğiştirilmi ştir. “ Türkiye Birlik Partisi; Emperyalizme, Fa şizme, Feodalizme kar şı olan Türkiye halkının devrimci, demokratik nitelikte olan bunun sonucu olarak da ba ğımsız ve demokrasiden yana bir partidir.” 340 Yapılan bu de ğişiklik Partinin “sol”a nasıl evirildi ğini kanıtlayan önemli bir kanıttır.

2.6.3. 12 Mart 1971, Birlik Partisi’nin III. Büyük Kongresi ve Birlik Partisi’nden Türkiye Birlik Partisi’ne

12 mart 1971 askeri müdahalesi Türkiye’de ya şayan insanların ço ğu için sürpriz olmadı ancak darbenin niteli ğini ve alaca ğı yönü bilen pek az ki şi vardı. Hareketin kolektif niteli ği silahlı kuvvetlerdeki hangi hizbin inisiyatifi ele aldı ğını ayırt etmeyi zorla ştırdı. Liberal entelijansiya, inisiyatifin, 1961 anayasanın öngördü ğü reformların uygulanmasından yana olan hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur’un önderli ğindeki radikal-reformist kanatta oldu ğunu dü şünüyordu. Muhtıra, bu türden umutları do ğrular gibiydi. Komutanlar, “ülkemizi, anar şiye, karde ş kavgasına, toplumsal ve ekonomik karı şıklı ğa” sürüklemekten sorumlu tuttu ğu hükümetin istifasını talep ettikten sonra, “mevcut anar şik ortamı ortadan kaldıracak, Atatürk’ün görü şleri ı şığında anayasanın öngördü ğü reform yasalarını

338 a.g.g., 21 A ğustos 1973 339 Türkiye Birlik Partisi Tüzük ve Programı , Gutenberg Matbaası, Ankara, 1972, s.2 340 Türkiye Birlik Partisi Tüzük ve Programı , Zafer Matbaacılık Tesisleri, Ankara, 1980, s.75 , Tüzük ve Programı partinin 19-20 Nisan tarihleri arasında yaptı ğı 7. Büyük Kurultayında delegeler tarafından onanmı ş de ğişimleri içeren basımıdır.

128 çıkaracak, güçlü ve itibarlı bir hükümetin demokratik ilkeler çerçevesinde kurulması”nı istiyorlardı. 341

27 Ekim’de Korutürk, Ecevit’e hükümeti kurma görevini verdi. Özellikle i ş çevreleri iki büyük partinin (CHP-AP) koalisyon kurmasını istiyordu. Ancak Demirel muhalefette kalmayı tercih etti. Bozbeyli’de Ecevit’le böyle bir olu şuma sıcak bakmıyordu. CHP, MSP ile koalisyona kurdu. Aslında bu iki partinin birlikteli ği Türk demokrasi tarihi için bir ilk sayılırdı. Çünkü her iki parti de tabanları ve görü şleri bir çok konuda zıtlık olu şturmasına ra ğmen bu birlikteli ği sa ğlamı ştı.

Bu dönemde, Komandolar’ın ya da Milliyetçi Hareket Partisi’nin gençlik hareketlerine ba ğlı militanların, kendilerine verilen isimle Bozkurtların kullanılması demokratikle şme sürecini duraksattı. Sa ğcı şiddetin koalisyon hükümetinin kurulmasıyla aynı zamana rastlaması rastlantı de ğildi. Siyasal terörizm bundan sonra, 1970’ler boyunca tırmanarak ve daha da şiddetlenerek Türk siyasal hayatının sürekli bir özelli ği haline geldi.

1970’lerin ba şında görülen sol terörizm ile 1970’lerin ortasında ve sonunda ortaya çıkan sa ğ ve sol terörizm arasında temel bir farklılık vardı. 1970’lerin ba şında sol, Amerikan askerlerini ya da herkesin tanıdı ğı önemli ki şileri kaçırmak gibi anti-Batı ve anti-kapitalist eylemlerle i şçileri ayaklandırarak (Haziran 1970’de gerçekle şti ğini dü şündükleri gibi) bir devrim ate şi yakmayı umuyordu. 1970’lerin ortasında bu hedef kaos ve moral bozuklu ğuna, kitlelerin bir yasa ve düzen rejimini ulusun kurtarıcısı olarak sevinçle kar şılayacakları bir ortamın yaratılmasına neden olacaktı. Terörizmin ikinci biçiminin, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinin de gösterece ği gibi, birincisinden çok daha ba şarılı oldu ğu görüldü.

Anayasalar, Atatürk milliyetçili ğine ba ğlı görünseler de, ana sorun, Cumhuriyet devriminin temeli ve kar şıdevrimin hedefi olan laiklik ilkesinde düğümleniyordu. Cumhuriyet'in “Laik Türk” kimli ğine, demokrat İslamcılar

341 Ahmad, a.g.e., s. 209

129 “Müslüman Türk” söylemiyle kar şı çıkıyorlardı. 12 Mart 1971 müdahalesi, Türklükle İslamiyet’i uzla ştırmak ister görüntüsü veren “Türk-İslam” sentezcili ğinin ba şarısız bir ilk provası oldu. Silahlı Kuvvetler senteze hazır de ğildi. Giri şim ortada kaldı. 12 Eylül 1980 müdahalesi ise, 1961 Anayasası'nın laik cumhuriyet tanımına sahip çıkarken, Aydınlar Oca ğı'nın “Türk İslam Sentezi” programını Türkiye Cumhuriyeti’nin “Milli Kültür Planı” olarak uygulamaya koymu ştu. Demokratik bir uzla şma gibi görünen veya gösterilen sentez planı, aslında ülkenin birli ğini ve dirli ğini İslam’da arayan bir yanılsama idi. 342

12 Mart 1971 Cuma sabahı M İT Müste şarı Fuat Do ğu’yu Ba şbakan Demirel’e gönderen Cumhurba şkanı Sunay, bir muhtıra’dan söz ederek ona sa ğlık nedenini öne sürüp istifa etmesini önermi şti. Fakat Demirel istifa etme yerine Çankaya ile temasa geçip muhtıra’yı önlemek ya da açıklanmasını geciktirmek istemi şti. Bütün u ğra şına kar şın Cumhurba şkanı ile ili şki kuramamı ştı. TRT'nin 13.00 ana haber programında “Muhtıra” (uyarı) okunmu ştur. 343

Orgeneral Memduh Ta ğmaç, muhtırayı imzalarken a ğladı ğını söylemi ş, Turhan Bilgin de 29 Mart tarihli Milliyet Gazetesinde yer alan hatıraları arasında Ta ğmaç’ın a ğladı ğını belirtmi ştir.344 Bu durum, muhtıra’nın komuta zincirinden daha farklı bir yerden dayatıldı ğını göstermektedir. 345

342 Bozkurt Güvenç, Cumhuriyet ve Kimlik: Konu, Sorun, Kapsam ve Ba ğlam, 75. Yılda Tebaa’dan Yurtta ş’a Do ğru , Türkiye Ekonomik Ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1998, s. 124 343 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, Cilt- 5: Ça ğda şlık Yolunda Yeni Türkiye (27 Mayıs 1960-12 Eylül 1980) , Bilgi Yayınevi, Ankara , 2002, s.216 344 Daha fazla bilgi için Bkz. Hüseyin Demirel, 12 Mart’ın İçyüzü , Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1977, s.141-142; “Evet 12 Mart Muhtırasını imzalarken a ğladım.ben asker oca ğından yeti ştim. Kendimizi dü şünmeyiz memleketimizin gelece ğini dü şünürüz. 27 Mayıs’tan sonra Silahlı Kuvvetleri kı şlasına iade için büyük gayretler içinde bulundum. Muvaffak oldum diyebilirim. Ama ah cuntacılık.. bunların ili ğine i şlemi ş. Hangi mevkie gelirse gelsinler, bunlar vazgeçmezler” diyerek; hukukun dı şına çıkmaktan duydu ğu rahatsızlı ğı dile getirmi ş ve atlan gelen genç subayların baskısından yakınmı ştır. Cevdet Sunay’sa Ta ğmaç’ın “” Alt kademe kaynıyor. Altımızı tutamıyoruz” demesi üzerine, Sunay; “Kumandan odur ki, altını tuta..” diyerek nükteli cevap vermi ştir. 345 Daha fazla bilgi için Bkz. Çetin Yetkin, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika , Ümit Yayıncılık, Ankara, 1995

130 12 Mart Muhtırası ve Demirel ba şkanlı ğındaki AP hükümetinin çekilmesi ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ikinci kez bir ara rejim dönemi ba şlamı ştı. 14 Ekim 1973’e kadar 31 ay sürecek olan bu dönem, uygulamaları ve sonuçları bakımından, 27 Mayıs 1960 giri şimini izleyen ara rejime göre çok farklı olmu ştu. TBMM'nin da ğıtılmı ş olmasına kar şın 27 Mayıs, yürürlü ğe koydu ğu Anayasa ve kazandırdı ğı yeni kurumlar ve de ğerler yönüyle bir devrim olarak nitelendirilirken; 12 Mart, vatanda ş özgürlüklerinin ve kurumlar özerkli ğinin kısıt1andı ğı baskıcı bir dönem olmu ştu. Muhtıra metninde yer almamasına kar şın, onunla gözetilen reformları yapacak, tarafsız bir Ba şbakan ve partiler üstü bir hükümet arayı şına geçilmi şti. Ne ki bu amaçla görev üstlenen Ba şbakanlar, programlarına aldıkları reformları gerçekle ştirmekte çe şitli güçlüklerle kar şıla şıp çekilmek zorunda kaldıkları ya da kurdukları kabine listesi be ğenilmedi ği için söz konusu 31 ay içerisinde birbiri arkasına 4 Ba şbakan ve 5 ayrı hükümet i ş ba şına gelmi şti.346 Türkiye’nin içinde bulundu ğu bu zor süreçte Birlik Partisi’nin çe şitli söylentilerle ( 1969’a kadar adı Birlik Partisi’ydi, ama İran hesabına çalı ştıkları yönündeki ku şkulara bir son vermek amacıyla o tarihte parti ismine “Türkiye” ibaresi de eklendi.)347 yıpratılmaya çalı şılması kar şı ve yaratılan “Alevi Partisi” algısını azaltmak için Birlik isminin ba şına “Türkiye” kelimesini getirerek, daha geni ş kapsamlı bir hedef kitlesinin oldu ğunun vurgusunu yaparak “Türkiye”nin Partisi olduklarını vurgulamı şlardır.

27.11.1971 tarihli 3. Büyük Kurultayında Birlik Partisi ismi, Türkiye Birlik Partisi olarak de ğiştirilmi ştir. 348

“Birlik” kelimesi de aslında bundan farklı bir anlam ta şımıyordu. Şöyle ki: “Birlik”, her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti'nin kırmızı çizgilerine partinin duyarlılık derecesini gösteriyordu; Milli birlik ve beraberli ğe, toprak bütünlü ğüne saygıyı, Cumhuriyetin temel de ğerleri ile Anayasal düzene ba ğlılı ğı ifade eden “Birlik” sözcü ğü, Türkiye’nin idari ve co ğrafi bütünlü ğüne atfedilen önerinin kanıtıydı. “Birlik” ifadesi ile ülkenin parçalanmasına yönelik tutum ve

346 Turan, a.g.e., s.222 347 Massicard, a.g.e. , s.56 348 Kaynar, a.g.e., s. 145

131 söylemlerden uzak kalınaca ğı mesajı veriliyor, toplumun zinde güçlerinde her daim diri olan Sevr tehlikesine kar şı uyanık kalınaca ğı vurgulanıyordu. 349

Partinin, toprak ve millet bütünlüğüne ili şkin kabulleri içtendi. Çünkü, “Türkler millet olarak birlik ve beraberli ğe önem verdikleri müddetçe, filozoflar ve büyük devlet adamları yeti ştirmi şler, büyük devletler kurmu şlardı, ayırımcılı ğa ve bölücü1ü ğe ba şladıktan sonra devlet parçalanmı ş ve millet gerilemi şti. 350 Parçalanan devlet ve milleti de Atatürk toparlamı ştı. BP, büyük devlet ve millet için “Birlik” adını seçmi şti ve Birli ğe hizmet edecekti, hatta birli ği sa ğlamak partinin ilk görevi olacaktı. Çünkü Türkiye’nin kalkınması ve refahı birlikteydi. 351

Devlette uyanabilecek güvensizlik ve ku şkunun önünü ba ştan kesmeye çalı şan BP’nin, birlik mesajının bir muhatabı devlet ise di ğeri Alevilerdi. Sözcük tabanda Alevi birlikteli ğinin sa ğlanmasının zorunlulu ğunu hissettirmek için özenle seçilmi şti. Ba şta CHP, T İP ve AP olmak üzere öteki partilerde aktif siyaset yürüten milletvekilleri ile farklı partilere oy veren Alevi seçmenlere davet içeren “Birlik”, Alevilerin hak ve taleplerinin elde edilmesinin ancak öz partileri ile mümkün olabilece ğini vurgulama amacını da ta şıyordu. Hacı Bekta şi Veli’nin dedi ği gibi “diri ve irilik için birlik zorunludur ”. 352

Birlik Partisi’nden Muhtıraya ili şkin ilk açıklama 16 Mart 1970 tarihliydi. Açıklamada, “Anayasanın ruhuna ve Türk ordusunun niteli ğine uygun haklı bir hareket” sayılan muhtırayla “yeni bir döneme girildi ği” saptaması yapıldı; “Atatürkçü atılımların ve anayasadaki temel reformların” gerçekle ştirilmesi için 12 Mart tarihi bir fırsat olarak görüldü; “Hareketin yozla ştırılmaması hepimizin görevidir” denilirken, “Politik oyunlara ve siyasal çıkarlara alet olmadan, atılan adımdan geri dönmeden, tereddütlere dü şülmeden Atatürkçü ve toplumcu

349 Ata, age., s.73 350 Cemal Özbey, BP’nin 3. Kurulu ş Yıldönümü Münasebetiyle Birlik Partililerle Bir Konu şma , Birlik Yolu-Atatürk Yolu Dizisi No: 3, Ankara, 1969, s.4 351 Cem , S. 6, 15 Kasım 1966 352 Ata, a.g.e., ss.73-75

132 anlayı şa sahip ki şilerle” hükümet kurulması talep edildi; milli bakiye sistemine dayalı bir seçimin hemen yapılması iste ği yinelendi.353

6 A ğustos 1973 tarihinde partisine katılan Profesör Muammer Aksoy’un katılım töreninde konu şan TBP Genel Ba şkanı Mustafa Timisi;

“ 12 Mart Muhtırası ile iyice güçlenen sa ğ siyasal grupların kar şısında demokratik hak ve özgürlükler mücadelesi çok daha ağır ko şullar altında yapılacaktır. Tekelci sanayi burjuvazisi egemenli ğini sürdürebilmek için kısıtlanmı ş bulunan Anayasal hak ve özgürleri daha da kısıtlayacak, demokratik hukuk kurallarını çi ğneyerek bir sivil sıkıyönetim rejimi getirmeye çalışacaktır.”

“ Bu dönemde demokratik sol cephede açıkça yerini alan partimize büyük görev ve sorumluluklar dü şecektir. Yapaca ğımız bu demokratik toplumcu mücadelemizde Türk ve dünya kamuoyunun çok yakından tanıdı ğı de ğerli bilim adamlarımızdan Anayasa Profesörü ve 1961 Anayasamızın hazırlayıcılarından Sayın Prof. Muammer Aksoy, hiç şüphe yok ki, partimize ve Türk demokrasisine büyük güç kazandıracaktır.” 354

Herkes, Timisi’nin partililere gösterdi ği yoldan gitmeye hazırdı. Ancak delegelere göre, yol do ğruydu da, partinin önderleri yeterli performansı gösteremiyordu. Parti çalı şmaları arzu edilen seviyelerde de ğildi; ayrıca bölge toplantıları yapılamıyordu. Kamuoyunda daha etkin olacak bir parti için artık yönetime çalı şacak ki şiler seçilmeliydi. İstanbul İl Ba şkanı Kenan Esengil ise Türkiye'nin ihtiyaç duydu ğu kadrolara BP’nin sahip oldu ğunu söylüyor, partiyi batılı anlamda gerçek bir sosyal demokrat olarak nitelendiriyordu. Esengil’e göre, CHP'nin “sağ tarafı dolu, solu ise bo ştu”. BP, i şte sol yandaki bu bo şlu ğu dolduruyordu. Kongrenin yıldızı Emekli General Kenan Esengin idi. Kongrede divan ba şkanlı ğına da seçilen Esengin, Milli Birlik Komitesi üyelerindendi ve uzun yıllar CHP Zonguldak milletvekilli ği yapmı ştı. CHP'nin 12 Ekim 1969 seçimlerinde Zonguldak'tan aday gösterdi ği ancak alt sıralara koydu ğu için

353 Milliyet , 17 Mart 1971 354 Yeni Halkçı, 6 A ğustos 1973

133 seçtiremedi ği Esengin, CHP’deki siyasi ya şamı bitince BP’ye girmi ş ve İstanbul İl Ba şkanlı ğı'na atanmı ştı.

Timisi’nin kar şısına hiçbir rakibin çıkmadı ğı kongrede iki önemli tüzük de ğişikli ği yapıldı:

1. Daha önce Genel Yönetim Kurulu, Genel Ba şkan’ı de ğiştirme yetkisine sahipti. Şimdi bu yetki, delegelerin önerisi ile GYK’dan alınıp kongrenin iradesine bırakılıyordu. Böylece Timisi, parti içindeki konumunu peki ştirip, hakimiyetini güçlendirdi ve GYK’dan gelecek olası bir tehdidi bertaraf etti.

2. Kongrenin aldı ğı di ğer karar ise partinin ismiyle ilgiliydi. Yönetici kadronun, geçmi şin izlerini silmek, Alevi partisi oldu ğu imajından kurtulabilmek amacıyla gündeme getirdi ği isim de ğişikli ği çerçevesinde üç öneri sunuldu. Esengin “Türkiye Birlik Partisi” ismini önerirken bazı delegeler, “Atatürkçü Birlik Partisi” bazıları da “ İlerici Birlik Partisi” denilmesini istediler. Tüzük Tadil Komisyonu, önerileri tek tek inceledi. “Atatürkçü Birlik Partisi” ve “ İlerici Birlik Partisi” kabul görmezken, Esengin’in “Türkiye Birlik Partisi” önerisi Genel Kurul tarafından oy birli ği ile ayakta alkı şlarla kabul edildi.

Kongrede yönetim kurulu büyük ölçüde yenilendi. Hüseyin Lüle ile Orhan Arsal’ın vitrine çıkarıldı ğı kongrede belirlenen GYK’nın önemli simalarından biri Elbistan olayları sırasında eczanesi tahrip edilen O ğuz Sö ğütlü idi. Bir önceki kongrede GYK’ya seçilen Hüseyin Do ğan‘ın o ğlu Do ğan Do ğan ise yönetimde yoktu. Yönetim, çok fazla taliplinin çıkmaması nedeniyle biraz zoraki olu şturulmu ştu ama fikri yönden bir uyum ta şıyordu ve sa ğcı e ğilimler tamamen tasfiye edilmi şti. 355

Kongrede seçilen GYK üyeleri şöyleydi:

355 Ata, a.g.e., ss.231-232

134 Hüseyin Lüle (Avukat), Orhan Arsal (Dr. Avukat), Haydar Özdemir (Milletvekili), Hasan Do ğan (Avukat), Taki Davuto ğlu (Avukat), İsmail Poyraz (Tüccar), Kadri Özcan (Sigortacı), Celal Özdemir (Avukat), Pa şa Bozbey ( İl Genel Meclisi üyesi) Ali İlhan (Avukat), Bekir Balıkta ş (Ankara Belediye Meclis üyesi), Salim Aydo ğan (Mali Mü şavir), Şevket Demircio ğlu (Avukat), Hasan Altınta ş (Tüccar), Kasım Elhan (Tüccar), Ali Güney (Nakliyatçı), Ali Do ğan (Müteahhit), O ğuz Sö ğütlü (Eczacı, Elbistan olaylarında eczanesi tahrip edilen ki şi), Hasan Dülgero ğlu (Avukat), Ahmet Toksoy (Ziraat Mühendisi), Gazi Çakır (Nakliyeci), Hasan Aydo ğan (Tüccar), Hakkı Gülba ğ (Elektrikçi), Avni De- mirhan (Tüccar), Rıza Kaval (Fabrikatör), Garip Aslando ğan (Muhasebeci), Edip Ayhan (Avukat), Tahsin Tosun Sevinç (Sendikacı), Ali Demirkılıç (Belediye Meclis Üyesi) Naci Yıldırım (Gazeteci); Yüksek Haysiyet Divanı'na ise Kasım Bayar, Necdet Yücer, Faik Özbay, Abbas Bozbey, Mustafa Öne ş, Hüseyin Bal, İlyas Aktolgalı, Süleyman Yılmaz ve İbrahim Ta şöz. 356

2.6.4. Alevi Dedeleriyle Yol Ayrımı

Birlik Partisi kurulması Alevi dedeleri için, Alevilerin geleneksel yapısının bozulmasıyla manevi otoritelerini kaybeden dedelerin, etkinliklerini koruma dü şüncesinin ürünü olarak görülüyordu. Ve 1970’den sonra Alevilik içinde yeni bir olgu ortaya çıktı. Alevi gençler Marksist olmaya başladılar. Bu ko şullarda etkinliklerini bütünüyle kaybetmekten korkan dedeler, babalar bir Alevi partisi olan Birlik Partisi’nin içinde yer almanın do ğru oldu ğunu dü şünürler ve bu Parti içinde yer alırlar. 357

1960’lı yıllarda Alevi dedeleri itibar kaybetmi şlerdir. Özellikle Köy Enstitüsü mezunu devrimci ö ğretmenler, köylüleri yeni dü şüncelerle tanı ştırıyor, gençlere ça ğda ş, aydınlanmacı toplumcu sol dü şünceler a şılıyordu. Yükselen sol dalga, geleneksel de ğerleri ve yapıları sarsıyor, Dedeler sakallarından tutulup sürükleniyor, cemler yapılamıyor ve dedeler tıpkı imamlar gibi halkı sömüren ki şiler olarak takdim ediliyorlardı. Bu, devrimci gençlerle dedeler arasında iktidar kavgası

356 Ata, a.g.e., ss.231-232 357 Anton Jozef Dierl, Anadolu Alevili ği, Ant Yayınları , Ant Yayınları, İstanbul, 1991, s.69

135 ba şlatmı ştı ama çatı şma, bir siyasi partinin kurulu şuna öncülük edecek cesareti dedelere henüz kazandırmamı ştı. Hacıbekta ş dergahı postni şini Feyzullah Ulusoy’un BP’deki varlı ğı ve “ Alevilere bari komünist denilmesin diye BP’ye girdim ” 358 demesi, iktidar çatı şması tezine dayanak olu şturabilir ama Feyzullah Ulusoy’un parti içindeki rolü ve konumunu sorgulamak gerekir. Feyzullah Ulusoy, yukarıdaki bölümde de anlattı ğımız gibi partile şme sürecine güçlü bir irade ile dahil olmadı; yani olayları yönlendiren ki şi de ğildi. Kendisi Özbey tarafından hazırlanmı ş program ve tüzü ğü okumadan imzalamı ş ve parti projesine sonradan dahil olmu ştu. 359

Miraslarını tarihsel materyalizme göre yeniden yorumlayan genç Aleviler, Alevili ği devrimci bir ö ğreti ve zamanından önce ortaya çıkmı ş bir kolektivizm biçimi olarak görmeye ba şlarlar. A şıkların nefeslerindeki mistik izlerin yerini ideolojik izler alır; zaten mevcut olan muhalefet unsurları kolayca sosyalizme uyarlanır. O zaman Batıni halılı (Allah) arayı şı yerini, halı (hukuk) arayı şına bırakır. Kızılba şların rengi olan kırmızı, devrimin kızılına dönü şür; 16. yüzyılın isyanları sosyalist hareketler olarak yorumlanır. Referans çerçevesindeki bu de ğişim, yeni olanaklara kapı açar: Yerel ve bölgesel bir hadise olan Alevilik, sosyalizm aracılı ğıyla evrensel bir boyut alır. Bu şekilde sekülerle şince artık hem dini hem de ulusal boyutundan koparılabilir. 360

Aleviler sola kaydıkça sol da onlarla özde şle şir. 1960’ların ortalarından itibaren, dinsiz ve yabancı bir ideoloji olarak kabul edilen komünizm korkusunun istila etti ği bir ülkede, kamuoyunun önemli bir kesimi sol ile Alevili ği aynı şey olarak kabul eder. Dolayısıyla gayrimüslim ve zındık diye damgalanmı ş bu topluluk, söz konusu tehdidi temsil edebilir. Simgesel bir birle ştirme gerçekle şir, gerek siyasal kutupla şma gerekse ideolojik çeki şme bunu destekler. 361

358 Dede soyundan gelen ki şiler Marksist ideolojinin kendileri için tehlike yaratı ğının farkındaydılar. Çünkü sosyalist gençlerin dedelere kar şı “yıllardır halkı sömürdüklerini” dü şünmesi bu iki kesimin kar şı kar şıya gelmesine neden olmaktaydı. Dolayısıyla dedeler Marksizm’e kar şı tepki duymaktaydılar. Bu bir anlamda gelenekle-gençlerin çatı şması anlamına da gelmekteydi. 359 Ata, a.g.e., ss.76-80 360 Massicard, a.g.e. ,ss.59-62 361 Massicard, a.g.e., ss.59-62

136 Alevilik ile radikal sol arasında kurulan bu ortaklık aslında bazı siyasal aktörler tarafından te şvik edilen bir karı şımdır. Sol grupların yöneticileri açısından, Alevili ği benimsemek yerel kültür içinde kökle şmi ş bir soy zinciri, yerli bir taban bulmak anlamına gelmektedir. Sa ğ önce milliyetçiler, sonra onlara katılan dinciler açısından, bu karı şım, belirgin ve harekete geçirici bir dü şman gösterme olana ğı vermekte, bu durum da tarafsız veya ılımlı Alevileri de kolayca bozguncu dü şmanlar haline getirebilmektedir. 362

Bununla birlikte Alevilerin siyasal duyarlılıkları çe şitlilik göstermektedir. Alevilik ve radikal sol arasındaki bulu şma ku şaklara göre belirlenmektedir. Dini hiyerar şi, gençlerin Marksizm’e yönelmesini üzüntüyle kar şılamaktadır. Nitekim sol ideolojiyi benimseyen birçok genç dine ve özellikle de halkı sömürmekle ve halkın sırtından geçinmekle suçladıkları dedelere kar şı isyan bayra ğını açarlar. Dindarlara ve eskilere gelince, onların büyük ço ğunlu ğu CHP’yi desteklemeyi sürdürür. 363

İlk Alevi okuryazar ku şağı, genellikle siyasal ya şamımıza “68 Ku şağı” olarak geçen dönem içinde yer alır. 1950’li yıllarda kente göçle ba şlayan serüven, e ğitim seferberli ğini 1965’ten sonra gerçekle ştirir. Üniversite ça ğına gelen gençler kendilerini ö ğrenci eylemlerinin içinde bulurlar. Solda kendilerine kimlik ve yer bulan bu ku şak, Nazım Hikmet’in şiirleriyle tanı şır. Kuramsal sol kitaplar okumaya ba şlar. Sol klasikler elden ele dola şır. Bu ortamda, sol Alevi ku şak öncelikle din ve inançları yadsır. O dönemlerde Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlerin gecekondu semtlerinde Abdal Musa adı verilen cemler yapılır. Köyden kopmu ş olan ku şak eski inanç ve geleneklerine sıkı sıkıya ba ğlıdır. Birkaç gecelik gizli cemlerde bile bütünle şmek ister. Kimi daha ya şlılarsa bu tür cemleri de yeterli bulmazlar, kı ş aylarında cemlerin daha özgürce yapıldı ğı köylerine giderler. 364

Genç ku şak ile eski ku şağın ilk çatı şması burada çıkar. Genç ku şak ya bu tür inançları tümden sakıncalı bulur ve törenlere katılmaz ya da katılsa bile ele ştirel

362 Massicard, a.g.e., ss.59-62 363 Massicard,a.g.e., ss.59-62 364 Bozkurt, a.g.e ., ss. 89-91

137 bakar. Dedelerle ve toplumla tartı şmalara girer; dedenin anlattıklarını anlamsız, yanlı ş bulur. Böylece genç ku şak ile ya şlı ku şak arasında bir so ğukluk olu şur, aradaki ho şgörü yiter. Genç ku şak köy kökenli ana babasını cahil, görgüsüz bulur. Eski ku şak ise çocuklarını saygısız, kendini be ğenmi ş, ba şına buyruk görür. Gerçekte iki kesim de kendi açısından haklıdır. Toplumda devingen bir de ğişim olmu ştur. Daha yava ş bir süreçte özümsenerek olması gereken geli şmeler birkaç yıla sı ğmıştır. Bu ivedi de ğişimin sancıları ya şanır. Geleneksel aile yapısı doludizgin bozulmaktadır. Ana babanın tüm ya şamlarını eriterek büyüttükleri çocuklar, kendilerinden uzakla şır, kendilerini be ğenmez. Genç ku şak ana babanın giysisine, saçına, bıyı ğına yeni biçim vermeye kalkar. Yeni dönemde babanın yüzüne yılların yerle ştirdi ği bıyıklar kısalacaktır. Kasket çıkarılıp fötr giyilecektir. Ana ba şörtüsünü atıp, saçını kesecektir. Fistan çıkarılıp etek giyilecektir. Böylece ça ğ at1anacaktır. Bu ku şağın en önemli sıkıntılarından biri kent1e şme sürecidir. Gerçekte yadsıdıkları, ele ştirdikleri “burjuva özentisine”, devrimci kılıkta bir özenti içine girmi şlerdir. Bir yandan aralarından çıkıp kentle şmeyi ba şaranları “burjuva” olarak suçlayıp ele ştirirken, bir yandan da orada yer almak isterler. Evlenmelerde ana babanın izni önemsenmez. Alevi kız ve erkekler, Sünnilerle evlenmeye ba şlar. Ana baba için karabasanlar do ğmaya ba şlar. Erkeklerin evliliklerinde ana baba gelinin yanına sı ğamayacaklarını, dı şlanacaklarını dü şünürler. Özellikle kızların Sünni gençlerle evlilikleri aileleri derinden yaralar. Ana babanın dü şkün sayılması, toplumdan dı şlanması söz konusudur. Ana baba bu evlilikleri toplumdan gizler. Kızlarının ya da oğullarının Aleviyle evlendi ğini söylerler, çevreyse gizlenen gerçe ği bilir. Dedikodular, söylentiler birbirini izler. Ana baba çok kez, çocu ğunu okuttu ğuna, okutaca ğına bin pi şman olur. Geleneksel toplum kesimindeki yerini korumaya çalı şır. Evini ayırıp apartmanlardaki dairelere ta şınan çocuklarıyla arada bir görü şür, uzaktan ilgilenir, haberlerini alır.

Gençler için gecekondular uzaklarda kalmı ştır. Toplumcu söylemlerle büyüyüp e ğitimlerini tamamladıkları mahallelerine arada bir uğrarlar. Buralardan kurtulu ş yollarını gösterirler. Kendilerini destekleyenler, ele ştirenler bulurlar. 365

365 Bozkurt, a.g.e., ss. 89-91

138 2.6.5. Be ş Yol Dü şkünü ve Tasfiye Süreci

O günkü (Mart 1970) meclis aritmeti ği AP’nin dı şındaki partilerin koalisyonuna olanak tanımıyordu. Bunun nedeni de AP’nin senatoda salt ço ğunlu ğu elinde tutmasıydı. Millet Meclisinden gelen yasa tasarılarının AP’nin salt ço ğunlu ğa sahip oldu ğu senatodan geçmesi zor oldu ğundan AP dı şındaki bir partinin hükümeti kurması halinde millet meclisi ile senato arasındaki uyum bozulacaktı. Bunun için Cumhurba şkanı, olası bir krize meydan vermemek üzere hükümet kurma görevini yine Demirel’e verdi. Kendi siyasal hayatı için sava şa giri şen Demirel’in, ayaklarının altından kayıp giden iktidarı yeniden elde edebilmesi için artık ya milletvekili transfer etmesi ya da hükümete dı şardan destek verecek milletvekillerini bulması gerekiyordu . Güvenoyu için gerekli olan 226 sayısının elde edilebilmesi amacıyla di ğer partilere çengel atıldı. MP, GP, CHP’den transfer bekleniyor ve çoğunlu ğun sa ğlanması için bakanlık vaat ediliyordu. 366

AP’nin, BP’nin deste ğine de ihtiyacı vardı. Balan’ın dedi ği gibi AP, BP’nin kuca ğına dü şmü ş, atın dizginleri şimdi BP’nin eline geçmi şti. Meclis kulislerinde, otellerde gerçekle ştirilen kimi görü şmelerde AP-BP koalisyonunun olabilirlili ği tartı şılıyordu. İstanbul Milletvekili Haydar Özdemir’in meclis kulisinde AP’lilere aktardı ğı görü şü şuydu; “Bize gelmek isteyen üç AP milletvekiline müsaade edeceksiniz. Siyasi Partiler Kanunu de ğişikli ğini üç buçuk dakikada çıkardınız, bizi hazine yardımından haksızca mahrum ettiniz, kanunu yeniden düzenleyip bütün siyasi partilere aldıkları oy oranında yardım sa ğlayacaksınız ve iki bakanlık vereceksiniz. Bunun dı şında herhangi bir teklifinizi kabul etmeyece ğiz ve Genel Yönetim Kurulu'na götürmeyece ğiz.”367

Haydar Özdemir’in gayri resmi teklifi aracılar tarafından Devlet Bakanı Refet Sezgin’e iletildi. AP’den gelen cevabı, partinin yetkili organlarına Kazım ve Yusuf Ulusoy, aktardı: “Koalisyon teklifini kabul etmiyorlar, Temsilciler Meclisinin kararına aykırıdır diyorlar ama transfer yoluyla bizden üç ki şi alıp bunlardan birini Bakan yapacaklar.” Ulusoylar AP’ye transfer için BP’den izin istiyorlardı. “Müsaade

366 a.g.g., 15 Şubat 1970 367 Cumhuriyet , 19 Şubat 1970

139 ederseniz biz AP’ye geçelim. Kazım Ulusoy'a Köy İş leri Bakanlı ğı'nı alabiliriz” diyorlardı. Ulusoylar teklifin onaylanmasını kolayla ştıraca ğı dü şüncesiyle şu cümleyi de ekliyorlardı: “Bizim kalbimiz tabii yine Birlik Partili olacak.” Demirel, siyasi gelece ğini kurtarmak için her yolu deniyordu ve BP’liler Üzerinde bir yanılsama yaratmayı ba şarmı ştı. Partiye resmi bir teklifte bulunmaktan kaçınılıyor ancak beyaz oy kar şılı ğında bakanlık verilece ği imajı yaratılmaya çalı şılıyordu ki, BP’li 5 milletvekili buna ikna olmu ştu. 368

Muvazaa yoluyla yapılacak bu tasarrufun partiyi yok edece ği dü şüncesinden hareket eden BP, bakanlık, transfer ve partiye yardım kar şılı ğında beyaz oy verilmesi tekliflerine kapıyı kapattı. AP’nin, Ulusoylar ve Balan'la geli ştirdi ği temasları sürerken, Genel Yönetim Kurulu, 7-8 Mart 1970’de toplandı. AP’den gelen teklifler tartı şmaya açıldı, beyaz oyun partiye ne getirip ne götürece ği hesaplandı. Yusuf- Kazım ve Ali Naki Ulusoy ile Hüseyin Balan ve Hüseyin Çınar’ın ba şını çekti ği grup, Demirel’in desteklenmesi durumunda Alevi köylerine daha fazla hizmet verilebilece ğini savunmaya devam ettiler. 369

Ulusoylar, aslında 10 Şubat 1970’de yapılan MYK toplantısında da benzer dü şünceleri savunmu şlardı. Yusuf Ulusoy bu toplantıda, “ AP yıkılırsa Türkiye için tehlikeli olur ”, Ali Naki Ulusoy “ Demirel’e cephe alanlar zihniyetleri itibariyle daha kötüdür. Bu durumdan istifade etmek gerekir. BP para için kıvranmaktadır. Grubu yoktur. Para alabiliriz, onlarla mutabakata varıp mecliste konu şma imkanı bulabiliriz. Onlara iki şart sürebiliriz: Para yardımı yaparlarsa ve konu şma imkanı verirlerse beyaz oy, aksi halde kırmızı oy verelim ” demi ş, Kazım Ulusoy da bu fikre katıldı ğını söylemi şti. Ali Naki Ulusoy, verilecek oy konusunda karar alınması gerekti ğini söyleyen Timisi’ye de itiraz etmi ş ve alınacak kararın milletvekillerini ba ğlamayaca ğını ve tüzü ğe aykırı bir durum ortaya çıkaca ğını söylemi şti. MYK’nın di ğer üyeleri ise Bütçeden Alevi yörelerine daha fazla kaynak aktarılması, mecliste konu şma hakkı elde edilmesi ve partiye para aktarılması kar şılı ğında beyaz oy verilmesini, “parti çizgisine aykırı ve Alevilere ihanet” olarak görüyordu. 370

368 Ata, a.g.e., s.202 369 Ata, a.g.e., s.203 370 Cumhuriyet , 18 Şubat 1970; Ata, a.g.e., s. 202

140

Birlik Partisi Genel İdare Kurulunun “ 15 Mart 1970 günü yapılacak oylamada 3. Demirel hükümetine red oyu verece ğiz.” şeklinde karar almasına ra ğmen, Yusuf Ulusoy, Kazım Ulusoy, Ali Naki Ulusoy, Hüseyin Balan ve Hüseyin Çınar evet oyu verirken Genel Ba şkan Mustafa Timisi ve İstanbul Milletvekili Haydar Özdemir hayır oyu vermi şlerdir. 371 Oylamadan sonra Genel Ba şkan Timisi, güven oyu veren be ş milletvekilinin hareketini “ şerefsizlik” olarak nitelemi ş “ bu arkada şlar parti kararına kar şı çıkmı ş bulunuyorlar. Genel Yönetim Kurulunu derhal ola ğanüstü toplantıya ça ğırıp, gereken tedbirleri alaca ğım ” demi ştir. 372

Be ş Birlik Partisi Milletvekili oylamadan sonra şöyle demekteydiler: “Rejim için büyük bir anlayı ş gösterenler ne partisine ihanet edenler ne de alternatifsiz iktidarı yıkmak isteyenlerin yanında yer almalıdır. “Muhalefetin görevi buhran yaratmak olmamalıdır.” Buna kar şılık partililerin yorumu: “be ş Birlik Partili milletvekiline bakınız, bir de şu AP’li olmakla övünenlere.. öncelikle kendilerini de ğil, partilerini de ğil, rejimi kurtarmak çabasında ve sa ğduyudan do ğan bir iyi niyet davranı şında.” 373 18 Mart 1970 İhanetçi ba şılar ise “varsın kendi partilerinin iktidarı yıkılsın, hatta partileri peri şan olsun” umurlarında de ğil. Oy vermekten kaçınmaları bu oyların etkisini kaybetti ğinden, bildirilerinde bizzat kendileri böyle diyorlar. Bilseler ki oylarıyla AP iktidarını devirecekler, tekrar kırmızı oy vermekte devam edecekler, kendi partileri oldu ğunu iddia ettikleri AP’yi yıkacaklar bir kere daha bu ihanetçi ba şılar. 374

Birlik Partisi Genel Merkezi tarafından, güven oylamasında Demirel Hükümetine beyaz oy veren 5 Milletvekilinin partiden ihracı için Haysiyet Divanı ola ğanüstü toplantıya ça ğrılmı ştır. BP Merkez Yönetim Kurulu’nun açıklamasında güven oylamasında beyaz oy kullanan Ali Naki Ulusoy, Yusuf Ulusoy, Kazım

371 Ak şam , 16 Mart 1970 372 Ak şam , 16 Mart 1970 ; Daha fazla bilgi için Bkz. Be ş Yol Dü şkünü , Hazırlayanlar: Abidin Özgünay, Celal Özdemir, İlyas Aktolgalı, Orhan Arsal, Necdet Yücer, Tipo Ne şriyat ve Basımevi, İstanbul, 1970, s.23 373 Vatan , 16 Mart 1970 374 Abdullah Uraz, 1970 Siyasi Buhranı ve İçyüzü , Son Havadis Yayınları: 1, İstanbul, 1970, s. 241

141 Ulusoy, Hüseyin Çınar ve Hüseyin Balan’ın durumlarının görü şüldü ğü ve partiden kesin ihraçlarına karar alındı ğı belirtilirken şöyle denilmi ştir.

“O temel felsefesiyle hiçbir suretle ba ğda şmadı ğımız Adalet Partisi hükümetine, sırf Birlik Partisi listesinde bulunmaları nedeniyle Parlamentoya girmi ş bulunan bu milletvekillerimizin kabul oyu kullanmaları gerek bizleri gerekse BP seçmenlerini büyük ölçüde hüsrana u ğratmı ştır.” 375

Nitekim bütçe görü şmeleri sonucunda çe şitli gazetelerde çıkan mebus transferi yolundaki yorumlara kar şı “ böyle bir şeyi dü şünmeyi bile, kendi kendilerine hakaret saydıklarını ve kendilerinin şerefli insanlar olduklarını” beyan edenlerin, çok kısa zaman sonra, 15 Mart 1970 günü yapılan hükümet oylamasındaki durumları bu beyanları ile ne dereceye kadar ba ğda şıp ba ğda şmadı ğı hususunu kamuoyunun taktirine bırakıyorum. Hesaplar içinde Partimizin tesadüfen yıllarca genel ba şkanlı ğını yapmı ş ve bu sıfatının yardımı ile parlamentoya girmi ş bulunan Hüseyin Balan’ın hükümete bir kere daha beyaz oy kullanmı ş bulunması, kendisinin mensubu oldu ğu partinin ana görü şüne ters dü ştü ğünün ve mesle ği yönünden bazı hesaplar içerisinde bulundu ğunun bir ifadesidir .376 Denilmekteydi.

Esasen 7 Mart 1970 tarihli toplantıda Genel Yönetim Kurulumuz üçüncü Demirel hükümetine kırmızı oy vermesini, aksi hareket eden milletvekillerini kesin ihraç talebi ile Yüksek Haysiyet Divanına sevk edilmesi hususunu karara ba ğlamı ş oldu ğundan bu karar gere ğice Yüksek Haysiyet Divanı göreve ça ğrılmı ştır. 377

"Bu vesileyle Türk kamuoyuna bir kere daha duyururuz ki: Türkiye’mizin içinde bulundu ğu ekonomik ve sosyal gerçeklerine taban tabana zıt bulunan, a şırı sa ğa, irtica ve yobazlı ğa taviz veren Atatürk devrimlerini temelden zedeleyen AP iktidarının bu kahil milletvekili transferlerinden meydana getirilen gruplar dahi ayakta tutunamayacaktır. BP Türk siyasal hayatında yoksul Anadolu halkının ümit

375 a.g.g., 16 Mart 1970 376 Cumhuriyet , 17 Mart 1970 377 Ak şam , 16 Mart 1970

142 kavgası olmakta, gerçek Atatürkçülü ğün toplandı ğı, toplumcu bir parti olmak yolunda büyük bir süratle inki şaf edilecektir .” 378

Demirel’in güven oyu almasını sa ğlayan dede torunları olan Ulusoy’lar kastedilerek Tercüman Gazetesi şu yorumu yapmı ştı: “Demirel dün Şimdilik yine Yumu şak ini ş yaptı ve güven oyu aldı. Demirel’e bu oyu kimler mi sa ğladı. 72’ler, 46’lar, 41’ler, 39’lar 26’lar 7’ler ve bazı dedeler , şeyhler, Demirel’in rengi iki gündür neden yerinde diye merak edip duruyordum, Me ğer bazı dedeler okuyup üflemi şler, sanırım o da onları okuyup üfledi. Onun için kürsüden kükredi sonunda.” 379

Bu be ş milletvekili Akis Dergisi’nin iddialarını do ğrularcasına, yine tek ba şına iktidar olan Süleyman Demirel’in Adalet Partisi’ne transfer oldular. Kalan iki milletvekilinden Mustafa Timisi Genel Ba şkanlı ğa, Haydar Özdemir Genel Sekreterli ğe seçildiler ve transfer olan be ş milletvekilini Disiplin Kurulu kararıyla ihraç ettiler. 380

İhraç edilen milletvekillerinden Hüseyin Balan, Hüseyin Çınar ve Yusuf Ulusoy, Adalet Partisi’ne, Ali Naki Ulusoy ve Kazım Ulusoy ise Güven Partisine katıldılar. Ancak BP’de yine sular durulmadı. Örgütün tepkisi çok yüksekti. Milletvekilleri ihraç edildi ancak asıl ceza bu milletvekillerinin “dü şkün”381 ilan edilmesiydi. Demirel hükümetine beyaz oy veren Ulusoylar’ın siyasal tutumu kar şısında partide inanç ve siyaset kar şı kar şıya kaldı. Milletvekillerinin dü şkün ilan edilmeleri, ihraç edilmelerinden daha a ğır bir yaptırımdı. Partide, inanç ile siyasetin kar şı kar şıya kalmasına ilk i şaretler asıl olarak II. kongreden sonra partinin yöneldi ği “yeni yol”da i şaretlerini vermi şti. Ancak AP’ye oy veren be ş milletvekilinin dü şkün ilan edilmesiyle bu durum daha da belirginle şti.

378 Cumhuriyet , 17 Mart 1970 379 Tercüman , 14.03.1970 380 Kaleli, a.g.e., s.34 381 Dü şkünlük Alevilikte bir ceza sistemidir. Biçim olarak Orta Ça ğ Avrupa’sındaki “Aforoz”’a benzemektedir. Ancak dü şkünlü ğün i şlenen suça göre toplumdan soyutlanması vb. gibi ceza uygulamaları bulunmaktadır. Daha çok çıkarına dü şkün olan ve toplumdan bunu daha önde tutan ki şilere verilen bir ceza çe şidi olarak görülmektedir.

143

Timisi, “Ulusoy’ların ve Çınar’ın maskesi dü ştü, me ğer, bunlar Maskeli Be şler’mi ş” diyor. Ama, tarafsızlar, be ş beyaz oyun sahibine “AP ile yüzgörümlü ğü” olayına daha güzel bir ad takmı şlar: (Be şibirlik)” 382

Üçüncü Demirel Hükümetine güven oyu veren Ankara milletvekili Hüseyin Balan “ oyumu milli çıkarlar do ğrultusunda kullandım. Milleti sonu olmayan bir buhrana sürüklemektense, ehveni şer deyip oyumu verdim” demi ştir. 383 Beyaz oy veren Birlik Partisi Amasya Milletvekili Kazım Ulusoy da “ Davranı şımdan dolayı vicdanen müsterihim ” demi ştir. Ulusoy, Birlik Partsi’ni T İP’in paraleline sokmak isteyenler bulundu ğundan, böyle davranmak mecburiyetini hissetti ğini ifade etmi ştir. 384

Be ş milletvekilinin 500.000 liraya oylarını sattıklarını söyleyen Timisi: “fiyatlarını buldular ”385 demi ş. Be ş milletvekilinin bu davranı şı merkez ve çevre örgütten, ülkenin birçok yerinden seçmenin tepkisiyle kar şıla şmı ştır. 386

2.6.6. Mehmet Ali Aybar’la Dirsek Teması

Türkiye’nin en toplumcu partisi kimli ğinde görülmekte olan veya kabul edilen T İP’in Alevilere yakla şım olarak iyi bir konum sa ğladı ğı dü şünülse ve kendine bir çevre buldu ğu kabul edilse dahi, T İP’in içine kapanık durumu ve örgütleriyle olan ilgisizli ği; 1965 seçimlerinden sonra kendini meclise hapsetti dü şüncesinin olu şması, T İP’i uyarılarda bulunan tarafsız çevre ve ki şilere dahi “Amerikan Ajanlı ğı” damgasını yapı ştırıvermesi TİP ile toplumun ve bu toplum içindeki Alevi kesimi arasına derin ve geni ş bir mana koymu ştur. Aleviler, AP, CHP, MP, YTP, GK, MP, ile olan ili şkiler ise toplum nezrinde ele ştirilmi ş ve ço ğu zaman bir hükme ba ğlanmı şlardır. 387

382 Vatan , 16 Mart 1970 383 Be ş Yol Dü şkünü , Hazırlayanlar: Abidin Özgünay, Celal Özdemir, İlyas Aktolgalı, Orhan Arsal, Necdet Yücer, Tipo Ne şriyat ve Basımevi, İstanbul, 1970,, s.27 384 a.g.e., s.28 385 Vatan , 16 Mart 1970 386 a.g.e., s.54 387 Cem , S. 2, A ğustos 1966, s.17

144

1969 seçimlerinde siyasi partilerin aldı ğı oyların Alevi kökenlilerin a ğırlıkta oldukları Birlik Partisi’nin kurulmasıyla birlikte yön de ğiştirdi ği görülmü ştür. Aybar, TİP’in oylarının gerilme nedenlerinden biri olarak, yeni kurulan iki parti olan BP ve YTP’ ye kaptırdıkları oyları göstermi ş ve “Bu seçimlerde BP ve YTP özel bir hüviyetle ortaya çıktılar ve henüz sınıf bilince tam ula şamamı ş olan vatanda şlarımızın büyük bir ölçüde oylarını kanalize ettiler.” ifadesini kullanmı ştır. 388

12 Mart 1971 muhtırasının verildi ği gün cumhuriyet savcısı, Türkiye İş çi Partisi aleyhine dava açtı. Partinin önderleri komünist propaganda yapmakla (böylelikle 1936 tarihli ceza yasasını ihlal etmekle) ve Kürt ayrılıkçılı ğını destekleyerek anayasayı ihlal etmekle suçlanıyorlardı. Savcı , aynı zamanda Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu, Dev-Genç’e ba ğlı bütün gençlik federasyonlarının kapatılmasını istiyordu. Bu gruplar üniversitelerde ve kentlerde ö ğrenci gençli ğin uyguladı ğı şiddet ve ajitasyondan sorumlu tutuluyorlardı. 389

TİP’nin eski Genel Ba şkanı Mehmet Ali Aybar “demokratik sol bir parti ile sosyalist bir grup arasında böylesine bir i şbirli ği, sanırım ki tarihimizde ilk kez oluyor” demi ş, bunun Türkiye Birlik Partisi’nin son yıllarda sola yönelmesine, tabanın uyanıklı ğına ve yöneticilerinin anlayı şına borçlu oldu ğunu söylemi ştir. Aybar, 1963 mahalli seçimlerinden bu yana Türkiye’de ilk defa seçimlere sosyalist bir parti olmaksızın girilmesi üzerine, “sosyalist arkada şlarla seçimlere ba ğımsız olarak katılmaya karar verdiklerini, böylece Parlamento’ya bir iki sosyalist milletvekili göndererek, ilerde sosyalist partinin kurulmasının tasarlandı ğını” söyledi. 390

Ba ğımsız İstanbul milletvekili ve kapatılan T İP’nin eski Genel Ba şkanı Mehmet Ali Aybar, kendisinin ve 8 sosyalist arkada şının TBP listesinden ba ğımsız olarak adaylıklarını koyacaklarını açıklamı ştır. TBP yöneticileri ile vardıkları

388 Artun Ünsal, Umuttan Yalnızlı ğa Türkiye İş çi Partisi (1961-1971) , Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2002 ,s.366 389 Ahmad, a.g.e., s. 209 390 Günaydın , 6 Eylül 1973

145 anla şmayı bir demeçle açıklayan Aybar, kendisinden ba şka Ali Haydar Yıldız, Ali Göçmen, İbrahim Çetin, Canan Bıçakçı, İsmail Derman, Talat Kılıç, Mustafa Çankaya ve A. Beğensel TBP’den ba ğımsız aday olacaklarını bildirmi ştir. 391

TİP’in eski yöneticilerinden ve grubuysa 1973 Milletvekili Genel Seçimlerinde CHP’yi destekleme kararı almı şlardır. 392

“Türk Solu için yararlı olan nedir?” ba şlıklı Yeni Halkçı Gazetesi’nin haberine göre: TBP , bu gün tüm ilerici, demokratik güçleri saflarında toplayarak ba ğımsızlık ve demokrasi mücadelesini geni ş boyutlara ula ştırma karar ve azmindedir. Bu mücadelede, saflarını tüm devrimci güçlere açmı ştır. TBP’nin seçim sonrası nitelik itibariyle demokrat-sol bir grupla parlamentoda temsil edilmesi, Türk soluna ve demokrasi mücadelesine büyük faydalar sa ğlayacaktır. Bu nedenle, biz TBP olarak, 1973 genel seçimlerinde tüm ilerici ve demokratik unsurların bizlerin olu şturmaya çalı ştı ğı bu demokratik güç birli ğini desteklemelerini dilemekteyiz. Ancak, seçimlere katılmadı ğımız illerde, tüm ilerici güçlerin ve demokratik unsurların seçimlerdeki tavrı, bulundukları şehrin somut şartlarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Burada önemli olan en ilerici ve en demokratik adayların parlamentoya seçilmeleridir. 393

Mehmet Ali Aybar TBP ile yapacakları seçim ittifakını şöyle de ğerlendirmi ştir:

“Demokratik sol bir partiyle sosyalist bir grup arasında böylesine bir işbirli ği rastlanmaz tarihimizde. İlk kez oluyor. TBP’nin kurulu şundan bu yana içyapısındaki ba şarılı dönü şümleri ve son yıllarda sola yönelmesini tabanın uyanıklı ğına ve yöneticilerin anlayı ş ve iyi niyetine borçluyuz. Bu vesileyle TBP emekçileri ve yöneticilerini arkada şlarım ve kendim adına kutlamayı zevkli bir vazife sayarım.” 394

391 Halka ve Olaylara Tercüman , 7 Eylül 1973 392 Günaydın , 6 Eylül 1973 393 Yeni Halkçı , 23 Eylül 1973 394 a.g.g., 6 Eylül 1973

146 Ankara’nın gecekondu bölgelerinden Tuzluçayır’da TBP’nin düzenledi ği toplantıda konu şan İstanbul kontenjan adayı Mehmet Ali Aybar “ sola bir darbe indirilmi ş fakat bir ta şla iki ku ş vurularak demokratik sosyal anayasamız da tanınmaz hale getirilmi ştir.” demi ştir.

Ço ğunlu ğunu emekçi yoksul yurtta şların meydana getirdi ği toplulu ğa seslenen Mehmet Ali Aybar, halkın kendi kendisine sahip çıkması gerekti ğini söylemi ş “ kaderine gerçekten sahip çıkmadıkça türlü oyunlara getirilebilece ğini emekçiler bilmelidirler .” demi ştir.

“Özel olarak yeti ştirilmi ş fa şist komandoların AP iktidarınca himaye gören ta şlı sopalı ve sonunda silahlı saldırıları bir kısım solcu gençleri korunmaya zorlamı ş ve giderek Türkiye’nin emperyalist çemberinden ancak elde silah kurtulaca ğı görü şüne getirmi ştir.”

Aybar; “ CHP demokrasinin zincire vurulmasına seyirci kaldı.” Ortanın solu etiketi, T İP’in yayılmaması için icat edildi. CHP Anayasa de ğişikli ğine temelden kar şı çıkmamı ştır. 12 Mart’tan sonra muhalefet görevini yerine getirmedi . 395 Şeklindeki demeçleriyle CHP’nin “Ortanın Solu” politikasını T İP’in yükselmemesi için ortaya attı ğını ileri sürmü ş ve buna alternatif olu şturduklarını iddia etmi ştir.

Türkiye Birlik Partisi Genel Ba şkanı Mustafa Timisi kapatılan T İP’in eski genel ba şkanlarından Mehmet Ali Aybar ve sekiz arkada şıyla yapılan güç birli ği konusunda verdi ği demeçte, “ önümüzdeki dönemde parlamentoda demokratik soldaki her görü şün temsil edilmesinde emekçi halk ve demokrasimiz açısından büyük yararlar görmekteyiz .” Demi ştir. 396

Birlik Partisi’nin kurucularından ve partinin eski Genel Sekreterlerinden Cemal Özbey, Mehmet Ali Aybar ve arkada şlarının TBP’den ba ğımsız aday olmaları üzerine partisinden istifa etmi ştir. Özbay, Atatürkçü Birlik Partisi’ne gönül

395 Yeni Halkçı , 26 Eylül 1973 396 a.g.g., 7 Eylül 1973

147 verenlerin şimdi a şırı “sola” 397 kaymı ş olan TBP’ne kaymaması için Ankara’dan ba ğımsız adaylı ğını koydu ğunu açıklamı ştır. Avukat Cemal Özbey, yakın bir gelecekte Atatürkçü ve gerçek ileri manada bir parti kuraca ğını ve a şırı sola meyledenlerin bu partide yer bulamayaca ğını kaydettikten sonra, TBP’nin şimdiki yöneticilerini ele ştirmi ş ve özetle şöyle konu şmu ştur:

“ Mehmet Ali Aybar ve arkada şlarının TBP bünyesine alını şı ile bu Partinin artık Atatürkçü görü şten uzakla ştı ğına ve aşırı sola kaydı ğına bir kere daha inandım. TBP’ne gönül verenlerin oylarıyla a şırı sola kaydı ğı müsellem olan ve Anayasa Mahkemesi’nce kapatılarak illegal bir örgüt haline gelen T İP’in eski yönetici ve militanlarının parlamentoya girmesine hiçbir aklı yetenin gönlü razı olmayacaktır. Tek ba şına kalsak dahi, a şırı solculara, gerici yobazlara oyumuzu nasip etmeyece ğiz .” 398 Demi ştir.

Bunun üzerine Timisi şöyle bir demeçte bulunmu ştur: “TBP bugünkü şartlarla ilerici güçlerle demokratik cephede yaptı ğı i şbirli ğini sarsmak, yıpratmak isteyen gerici egemen güçlerin piyonları vardır. Bu piyonların gayretlerini esefle izlemekteyiz .” diyerek TBP’nin oy celbetmek için Aybar grubuyla i şbirli ği yapmadı ğını belirtmi ştir. 399

TBP Genel Ba şkanı Mustafa Timisi, Aybar ve arkada şlarıyla giri şilen güç birli ğinin istismar edilebilece ğini belirterek “ …bu kararımız, siyasi tarihimizde gerici ve çıkarcı güçlere kar şı ilerici güçlerin birlikte mücadelesine örnek te şkil edecek…” 400 diyerek; Aybar ve Aybarın eski partisinin çizgisine olan yakınlı ğını belirmi ş mücadelelerinin aynı do ğrultuda, ortak amaç için mücadele etmek oldu ğunu belirtmi ştir.

397 Birlik Partisi’nin “sola” kaymasında ele ştiride bulunan ve Timisi’i a ğır ele ştiren Nusret Kiri şcio ğlu şöyle demektedir: “ Büyük Kongrede alınan bir karar olmamasına ra ğmen seçim arifesinde Timisi, tam bir olup bittiye getirerek Partisinin a şırı solda oldu ğunu ilan etti .” Demi ştir. Daha fazla bilgi için Bkz. Nusret Kiri şcio ğlu, Partilerimiz ve Liderleri 1973-1975 , Baha Matbaası, İstanbul,1975, ss. 54- 59 398 Günaydın , 8 Eylül 1973 399 a.g.g., 9 Eylül 1973 400 Yeni Halkçı , 7 Eylül 1973

148 “…bencillikten uzak olarak mücadele vermek isteyenlere olanak sa ğlamayı kutsal görev bildik…” 401 diyen Timisi’nin bu açıklamasında kolektifli ğin ideolojisi dikkat çekicidir. Buradaki amaç birey de ğil toplum yani bütündür, burada “toplumculuk” vurgusu yapılarak T İP ideolojik yakınlı ğı göstermektedir.

TİP’in kapatılmasıyla oylarının tartı şılması Timisi’yi açıklamaya zorlamı ştır. Halkçı gazetesine yaptı ğı açıklamada;

“… Mesele oyların ne olaca ğı de ğildir, her türlü spekülasyon burjuva politikası. Bir partinin karakterini bulmak için bilimsel de ğerlendirmeye yöneltmek şart. TBP, sınıfsal nitelikleriyle toplumcu bir partidir…”

“Türkiye Birlik Partisi Türk Demokrasisine gerekli sosyal boyutunu yeniden katmanın mücadelesi içindedir. Bu nedenle TBP’nin bu do ğrultuda yapılacak giri şimlere haz te şkil etmek gibi tarihsel görevleri vardır ve demokrasi mücadelesini bu siyasal toplumcu bilinci sorumlulu ğu altında yürütmektedir. Bizce meseleyi çok farklı boyutlarda ve gerçekçi bir açıdan ele almak gerekir. Tartı şmanın özü ve biçimi ülkenin ekonomik altyapısındaki üretici güçler ve üretim ili şkilerden soyutlanamaz. Dolayısıyla, önce toplumun içinde bulundu ğu sosyal ekonomik ve politik durumunu saptamak gerek.” 402 demektedir.

Timisi T İP için; “demokratik sol bir parti olan Türkiye Birlik Partisi’ni de içine almı ştır .” demi ştir. Verdi ği bu demeçte Timisi kamuoyunun bu tartı şmalarla partiyi yıprattı ğını belirtmi şti. Bu röportajda özellikle toplumun üretim anlayışının önemine vurgu yapmı ş ve partisinin tavrının sınıfsal sömürüye kar şı e şitlik, adalet eksenli bir ekonomik altyapının do ğrulu ğunu savunmu ştur. …Dı şa ba ğımlı çarpık kapitalizm, ülke çapında yayıldıkça bir yandan feodal çeli şkileri takviye ederken, öte yandan kendi uzla şmaz kapitalist çeli şkilerini yaratmı ştır... diyerek dı şa ba ğımlı ekonominin sakıncalarına vurgu yapmı ştır.

401 a.g.g., 7 Eylül 1973 402 a.g.g., 10 A ğustos 1973

149 “..Kapitalist çeli şkilerin geli şti ği Türk toplumunda, sanayi burjuvazisi en etkin sınıftır ve bu gün toplumumuzda politik iktidarlar bu sınıfın çıkarları do ğrultusunda davranmak zorundadırlar. Türkiye’nin ekonomik yapısında olu şan bu gerilim ve de ğişmeler sonucu, sosyal ve politik yapıda da önemli değişmeler olmu ş, büyük toprak çıkarlarını temsil eden feodalite ve ticaret burjuvazisi toplumsal güç dengemizdeki a ğırlıklarını önemli ölçüde kaybederken sanayi burjuvazisi en etkili sınıf olmu ştur…” 403

Genel çerçevede bu de ğerlendirme Türkiye’ye aykırı dü şmüyordu. Timisi, tartı şmayı Türkiye’nin yapısı yönünden açmaya çalı şıyor ve sık sık tekrarladı ğı bu tarz siyaset yapmakla sonuca gidilmeyece ğini vurgulayarak mevcut iktidarları ele ştirmekteydi.

“… Amerika ve ortak Pazar emperyalizmine ba ğlı olarak geli şen Türk kapitalizminde tekelle şme hızlandıkça, sermaye birikiminin artı ğını ekonomik yapıda tarımın rolünün azaldı ğını ve sanayinin ise, gittikçe geli şti ğini görmekteyiz. Ekonomik yapıdaki bu geli şim, bir yandan i şçi sınıfı ile tekelci burjuvazi arasındaki uzla şmaz sınıf çeli şkilerini derinle ştirirken, öte yandan burjuvazinin kendi içindeki çeli şkilerini de derinle ştirmekteydi ve politik iktidar sava şını karı ştırmaktadır.”

“Kısaca Türkiye, kapitalist üretim biçiminin egemen oldu ğu geri kalmı ş bir toplumdur. Dı şa ba ğımlı kapitalizm 1970-1971 de içine girdi ği devresel ekonomik krizi 12 Mart sonrası ko şullarda, çok kısa süre içinde atlatmı ştır. Ekonomik krizin hemen arkasından, sosyal ve politik bunalımlardan alınan a şırı ekonomik sa ğ tedbirlerle güçlü olarak düzlü ğe çıkması son iki yılın en önemli ve dü şündürücü özelli ğidir. Bütün bunların sonucunda şu kesin yargımızı bir kere daha vurgulayabiliriz: toplumumuzdaki üretim ili şkilerinin niteli ği kapitalisttir ve toplumsal güç dengelerinde de en etkin sınıf tekelci sanayi burjuvazisidir…” 404 demi ştir.

403 a.g.g., 10 A ğustos 1973 404 Yeni Halkçı , 10 A ğustos 1973

150 Mehmet Ali Aybar ise TBP ile yapacakları seçim ittifakı için şu de ğerlendirmeyi yapmı ştır: “Sosyalist arkada şlarımızla seçimlerde nasıl hareket edece ğimizi tartı şırken Türkiye Birlik Partisi’nden bir i şbirli ği teklifi aldık. Birlik Partisi seçime katılan partiler arasında, dı ş politikada NATO’ya, İkili Anla şmalara, Ortak Pazar’a kar şı çıkan ve böylece Türkiye’nin ba ş davasına parmak basan tek partiydi. Ve bu partinin son zamanlarda iyice sola açılarak ortaya attı ğı sloganlar, bizim sosyalist kulaklarımızda ho ş yankılar uyandırıyordu. Teklifi bir iyi niyet eseri olarak gördük ve dikkatle inceledik. Kar şı teklifler ileri sürdük. Anla şmaya vardık. Anla şmanın esasları şöyle: adlarını a şağıda verece ğim dokuz ilde arkada şlarımızla TBP’nin listesinden ba ğımsız aday olarak seçimlere katılaca ğız. Türkiye için tek kurtulu ş yolunun sosyalizme yönelmekte oldu ğunu açıklayaca ğız. İş birli ğimiz 14 Ekim ak şamı sona erecek.”

Kapatılan T İP’ nin Genel Ba şkanlarından İstanbul Ba ğımsız Milletvekili Mehmet Ali Aybar ile TBP’nin yaptı ğı anla şma gere ğince, T İP’ ne dokuz ilde kontenjan hakkı tanınmı ştır. Sosyalist adayların kontenjandan gösterilece ği iller şunlardır; Adana, Adıyaman, Hatay, Kars, İstanbul, İzmir, Malatya, Manisa, Yozgat. Dokuz ilde kontenjan sıraları şöyle tespit edilmi ştir; Adıyaman, Hatay, Kars, İstanbul, Manisa, Yozgat illerinde birinci sırada; Adana, İzmir ve Malatya ilerinde ikinci sırada.

TİP ile TBP arasında yapılan seçim ittifakında T İP’li adayların isimleri, yaptıkları meslek, hangi ilden aday olacakları ve listede kaçıncı sırada yer alacakları şöyle belirtilmi ştir:

1. Talat Kılıç (memur, kapatılan T İP’nin emektar görevlilerinden. Adana’dan ikinci sırada.) 2. Ali Haydar Yıldız (i şçi, T İP’in eski yöneticilerinden, Adıyaman’dan liste ba şı 3. Ali Göçmen (matbaacı, T İP’in eski genel yönetim kurulu üyelerinden ve il ba şkanlarından, Hatay’da liste ba şı)

151 4. Ayla Be ğnesel, ( Gıda-İş sendikası görevlilerinden, T İP ‘in eski yönetim kurulu üyelerinden ve il ba şkanlarından, Kars’ta liste ba şı ) 5. Mehmet Ali Aybar. ( İstanbul’da liste ba şı) 6. İsmail Derman ( Küçük esnaf, T İP’in İzmir eski İl Ba şkanlarından, İzmir listesinde ikinci sırada) 7. Mustafa Çankaya, ( şoför, T İP’in eski üyesi, Malatya yada Mara ş’ta ikinci sırada ) 8. İbrahim Çetin, ( Devrimci Yapı-İş Sendikası Genel Ba şkanı T İP’in eski genel sekreterlerinden ve il ba şkanlarından, Manisa’da liste ba şı.) 9. Canan Bıçakçı, (Asis Sendikası Genel Ba şkanı T İP ‘in eski Genel Yönetim Kurulu Üyelerinden ve İl Ba şkanlarından, Yozgat’ta liste ba şı )

Mehmet Ali Aybar; daha sonra verdi ği bir demeçte sözlerini tekrarlayarak; “Birlik Partisi seçime katılan partiler arasında, dı ş politikada köklü de ğişiklikler isteyen, NATO’ya, ikili anla şmalara, Ortak Pazar’a kar şı çıkan ve böylece Türkiye’nin ba ş davasına parmak basan tek partiydi” dedi. 405 Türkiye’nin tam ba ğımsız bir ülkede olması için gereken en ba şat özelliklerin vurgusunun TBP’nde mevcut oldu ğunun altını çizmekteydi.

İstanbul Ba ğımsız Milletvekili Mehmet Ali Aybar, Türkiye Birlik Partisi’yle yapılan anla şmayı açıklamak amacıyla yayınladı ğı bildiride, Türkiye’nin kapitalizmden kurtularak sosyalizme yönelmekle kendi iç meselelerine yönelece ğini belirtmi ştir. 406 Aybar şöyle devam etmekteydi:

“1963 mahalli seçimlerinden bu yana Türkiye’deki bütün seçimlere sosyalist bir parti olan Türkiye İş çi Partisi katılmı ştı. Bu kez seçimlere sosyalist partisiz gidiliyordu. Bu, demokrasinin can evinden vuruldu ğunun i şaretidir. On - oniki yıllık sosyalist birikimin egemen sınıfların bir i şaretiyle yok edilmeyece ğini bildi ğimizden, sosyalizmin ya şadı ğını ortaya koymak için, sosyalist arkada şlarımla çe şitli illerden ba ğımsız olarak seçimlere katılmaya karar verdik. Böylelikle seçimler boyunca halka

405 a.g.g., 23 Eylül 1973 406 a.g.g., 23 Eylül 1973

152 gene sosyalizmi anlatmak fırsatını bulacak, bizim gibi geri bırakılmı ş ülkeler için, ça ğda ş uygarlı ğa ula şmanın ancak kapitalizmin ilerlemeyi frenleyen ili şkilerinden kurtulup sosyalizme yönelmekle mümkün olabildi ğini açıklayabilecektir. Bundan ba şka bütün olanaklarımızı seferber ederek bir iki sosyalisti parlamentoya soktu ğumuzda ihtimal içinde idi. 1965’ten bu yana parlamentoda duyulmaya ba şlayan sosyalist ses susmamı ş olacaktı. Ve giderek bir sosyalist partinin ilk fırsatta kurulmasına te şebbüs edilecekti.” 407

Millet Partisi ve Türkiye Birlik Partisi bu (1973 Milletvekili Genel Seçimleri) seçimler öncesinde aynı akıbeti payla şmı şlardır. Millet Partisi eski Genel Ba şkanı Osman Bölükba şı milletvekilli ğinden istifa ederken yeni Genel Ba şkan Cemal Tural’ı partiyi hızla sola kaydırmakla ve komünizme taviz vermekle suçlamı ştır. Ve bazı parti te şkilatlarında toplu istifalar gerçekle şmi ştir. Buna benzer durum MP gibi küçük bir parti olan TBP’nde de ba ş göstermi ştir. Timisi’nin Aybar ve arkada şlarını TBP’nden ba ğımsız aday olarak göstermesi partisinde huzursuzlu ğa neden olmu ş ve çe şitli istifalar gerçekle şmi ştir. 408

1974 seçimlerinden sonra Timisi yaptı ğı açıklamada T İP ile yaptıkları ittifakın hata oldu ğunu söylemi ştir. Aybar’ın partiye oy kaybettirdi diyen delegelere; “Aybar fazilet mücadelesi yaptı ğı için mecliste bulunmasında yarar vardı ”409 dedi.

Timisi döneminde sol vurgu ve sosyalist sol ile yakınlı ğın kurulması daha sonra T İP’nin TBP’den seçime girmesi partinin ismine “Sosyalist” kelimesinin gelece ği söylentilerinin dola şmasına neden olmu ş ve daha sonra Timisi’nin yaptı ğı açıklamayla bu söylentiler kesilmi ştir. Timisi yaptı ğı açıklamada Sosyal Demokrat bir partinin ismine “Sosyalist” kelimesinin getirilmesine gerek olmadı ğını söylemi ş ve ayriyeten bunun Partiye maddi külfet oldu ğunu söylemi ştir. 410

Nusret Kiri şcio ğlu’nun “ Kapatılması Gerekli İki Parti ” ba şlıklı yazısında: “.. bu Parti ilk zamanlarda ırk ve mezhep ayrımı güden yani a şırı sa ğcı bir parti

407 a.g.g., 23 Eylül 1973 408 Günaydın , 11 Eylül 1973 409 Yeni Ortam , 24 Aralık 1973 410 a.g.g., 9 Temmuz 1973

153 olarak kuruldu. Anayasamız bu partinin kurulmasına maniydi. Çünkü mezhebe ve ırka dayalı parti kurulamazdı.. ” Bilindi ği gibi siyasi partiler kanunun 111. maddesinin hükmüne göre “bir partinin kapatılmasına sebebiyet verenler, parti kurucusu olamazlar, kurulmu ş bir partiye giremezler ve hatta parti listesinde aday olarak yer alamazlar.” Aksi taktirde parti, Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılır. Mustafa Timisi’nin T İP liderlerini aday göstermesi kanunun bu hükmüne aykırıydı ve kanaatimce TBP’nin kapatılması için dava açılması gerekirdi. Hatta bu hareketin siyasi ahlaka aykırıdır. Çünkü bir parti te şkilatında ve o partiye emek vermi ş adaylar dururken onların ba şlarına bu partiyle uzak yakın bir ilgisi olmayan, üstelikte seçimden sonra yeni parti kuracaklarını açıkça ilan eden ki şileri getirmek vefalı bir particilik örne ği de ğildir.”411 Diyerek TBP’sini a ğır biçimde ele ştirmi ştir.

Yine bu dönemde, 1973 seçimlerinden önce, TBP için önemli olan bir geli şme ya şanmı ş ve Hukuk Profesörü Muammer Aksoy partiye katılmı ş ancak bu Aksoy’a yapılan tehdit ve baskılar neticesinde uzun sürmemi ştir.

Anayasa Profesörü Muammer Aksoy, siyasi tercih olarak Türkiye Birlik Partisi’ni seçerken örgütün büyüklü ğüne veya küçüklü ğüne bakarak karar vermedi ğini söylemi ştir. Prof. Muammer Aksoy “ hiçbir köyde, hiçbir mahallede bir tek yoksul kalmayacak ve bu yoksulluk Türkiye’den uzakla şacak ” görü şünü kendine parola yapan partiyi seçti ğini belirtmi ştir. Partiye katılı şı dolayısıyla düzenlenen törende TBP Genel Ba şkanı Mustafa Timisi, kendisine bir buket çiçek vererek kutlamı ştır. 412

“Komünistlik suçlaması ve NATO’ya kar şı olma “ iftirasına” hedef olmaktan korktu ğunu itiraf eden Prof. Aksoy, teröre teslim bayra ğını açtı ” şeklindeki man şetiyle Yeni Halkçı haberi ilk sayfadan vermi ş ve Muammer Aksoy’un Türkiye Birlik Partisi’nden vazgeçmesine gerekçe olarak, ünlü İtalyan devrimcisi Mateotti gibi öldürülme tehlikesini öne sürmü ştü. TBP İstanbul listesinden kontenjan adayı olan, 5 A ğustos 1973 tarihinde partide düzenlenen törenle partiye giren Prof. Aksoy fa şist çevrelerin açtı ğı sinir sava şını kaybetti ğini açıklamı ş, devrimciler üzerine

411 Nusret Kiri şcio ğlu, Partilerimiz ve Liderleri 1973-1975 , Baha Matbaası, İstanbul,1975, ss. 55-56 412 Yeni Halkçı , 10 A ğustos 1973

154 estirilen terör havasına boyun e ğdi ğini kabul ederek adaylıktan çekildi ğini açıklamı ştır. Prof. Muammer Aksoy üniversitelerde bilim hürriyeti kalmadı ğı gerekçesiyle Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ö ğretim üyeli ğinden de ayrılmı ştır. 413

2.6.7. 14 Ekim 1973 Milletvekili Seçimleri ve Sonun Ba şlangıcı

Naim Talu Hükümeti, sıkıyönetim mahkemelerinde süren davaların devam etti ği bir ortamda ülkeyi öngörüldü ğü gibi 1973 Milletvekili Seçimi ve üçte bir senato yenileme seçiminin e şiğine getirebilmi şti. 12 Mart ara rejimi’nden çıkı ş niteli ği ta şıyan bu seçimler AP ve CHP için ayrı ayrı yönlerden önem ta şıyordu. AP ve onun lideri Demirel, 1969 seçimlerinde oldu ğu gibi tek ba şlarına iktidara gelme umut ve çabası içinde idiler. İsmet İnönü'nün genel ba şkanlıktan sonra partiden de istifa etmesiyle CHP liderliğine yükselen Bülent Ecevit için de bu seçimler ilk ciddi bir sınav demekti. 414

Öteki partilerden yelpazenin iki ucunda yer alan partiler, en soldaki T İP ile ’ın kurdu ğu en sa ğdaki Milli Nizam Partisi, 1971 baharında Anayasa Mahkemesi'nce kapatılmı şlardı. T İP yöneticileri hakkında Sıkıyönetim Mahkemesi'nde dava açıldı ğı için onlar yeni bir örgütlenmeye gidememi şlerdi. Ama Milli Nizam yerine 1972’de Milli Selamet Partisi adıyla yeni bir parti kurulmu ştu. Süleyman Arif Emre, Hüsamettin Akmumcu, Şener Battal, Fehim Adak, Tahir Büyükkörükçü, Fehmi Cumabo ğlu, Recai Kutan ve Korkut Özal’ın da kurucularından oldu ğu partinin ba şına S. Arif Emre getirilmi şti. Ancak bunun geçici oldu ğu anla şılmı ştı. Gerçekten de seçimlerden bir hafta sonra 22 Ekimde Genel Ba şkanlı ğa 1969 seçimlerinde Konya’dan ba ğımsız milletvekili seçilen ancak kurdu ğu Milli Nizam Partisi kapatılınca bir süre yurt dı şında kalan Necmettin Erbakan getirilmi şti. Süratli bir geli şme gösteren Milli Selamet Partisi’nde benimsenen siyasal felsefeye “Milli Görü ş” adı verilmi şti. Bu, “taklitçilik” diye suçlanan Batıcılı ğa kar şı İslami de ğerleri be- nimsemek, gelenekleri korumak, kalkınmayı yalnız maddi alanda de ğil, manevi

413 a.g.g., 23 A ğustos 1973 414 Turan, a.g.e., s.284

155 alanda da gerçekle ştirmek diye tanımlanıyordu. Bu nedenle laiklik kavramının sınırları zorlanarak din ve vicdan özgürlü ğü'ne önem veriliyor, ayrıca, hızlı kalkınmaya ve İslam ülkeleri ile sıkı i şbirli ğine öncelik tanınıyordu. Gençler arasında da taraftar toplamaya çalı şan Milli Selamet, Akıncılar adı verilen bir örgütlenmeye de yönelmi şti. 415

Timisi’ye göre bu seçimler solun var olma göstergesidir. Seçim bildirilerinin “demokratik güç birli ği” bölümünü açıklayan TBP Genel Ba şkanı “antiemperyalist, demokratik niteliklere sahip, güçlü bir muhalefetin gere ğini ve anlamını görmezlikten gelerek masa ba şı sosyalistli ği yapanlar, gelecekteki giri şimlerin sorumluları olacaktır. Kendilerini dünyanın merkezi zannederek sol adına konu şanların bu güne kadar bir önerileri olmamı ştır.” demi ştir.

TBP Genel Ba şkanı Mustafa Timisi, bu seçimlerin solun var olma göstergesi anlamı ta şıdı ğını açıklamı ştır. 416 Timisi tüm ileri güçleri, emekçileri saflarına davet eder. Bu daveti “Ya şasın emekten yana olan sol güçlerin birli ği, ya şasın emekçi halkın demokratik iktidar.” 417 sloganıyla destekler.

Yine bir söyleminde Timisi; “…zülüm, sömürü düzenine kar şıyız... TBP kar pe şinden ko şan kapitalist sistemin bencilli ği yerine ekonomik çabayı kamu yararına bilinçli bir hizmet sayan dü şünceyi getirme ğe çalı şır...TBP’ nin varmak istedi ği toplumcu düzen, hürriyet ve adalete dayandı ğı için yalnız anayasamıza de ğil, ahlaka da uygun... toplumculuk, ki şinin bencilli ğini özgürce geli ştirebilecek bir toplum düzenini kurmak amacını güder. Ücret köleli ğinin kaldırmasını ister.Bu nedenledir ki TBP, ki şi özgürlü ğü, e şitlik ve sosyal adalet için çalı şır. Harp ve yıkıntıdan uzak, barı ş ve bollu ğa kavu şmu ş, bilim ve teknik yönünden birbirine yardımcı, ba ğımsız ve eşit haklara sahip ülkeden kurulu bir devletler toplulu ğu özler. Bu nedenledir ki, TBP ister siyasal istibdat, ister özel te şebbüs tahakkümü veya devlet sermayecili ği şeklinde olsun, zülüm ve sömürü düzeninin büründü ğü her biçime kar şı durur. Kar pe şinde ko şan kapitalist sistemin bencilli ği yerine ekonomik çabayı kamu yararına

415 Turan, age., s.284 416 Yeni Halkçı, 27 Eylül 1973 417 a.g.g., 26 Eylül 1973

156 bilinçli bir hizmet sayan dü şünceyi getirmeye çalı şır. TBP’nin varmak istedi ği toplumcu düzen, hürriyet ve adalete dayandı ğı için yalnız anayasamıza de ğil, ahlaka da uygundur. Bu düzen, kadın, erkek, millet, ırk, din, farkları gözetmeden dar gelirli ve ekonomik sömürü altındaki her ki şinin toplumdan yardım görmesini, sömürüden kurtulmasını ve bütün toplumun barı ş ve e şitlik içinde ya şamalarını öngörür...” 418 demi ştir.

TBP Genel Yönetim Kurulu yayınladı ğı bir bildiri ile 14 Ekim 1973 Milletvekili Genel seçimlerine 35 ilde, kısmi senato seçimlerine de 18 ilde katılacaklarını açıklamı ştır. 419

Birlik Partisi illere göre milletvekili adayı da ğılımını şöyle sıralamı ştı: Adana: 13, Adıyaman: 4, Amasya: 4 , Ankara:26, Artvin: 4, Antalya:7, Balıkesir:9, Bingöl: 2, Çanakkale:5, Çorum: 7, Elazı ğ:5, Erzincan: 3, Erzurum: 9, Eski şehir: 6, Gaziantep: 8, Hatay: 7, Isparta: 4, içel: 7, İstanbul: 38, İzmir: 18, Kars: 8, Kayseri: 8, Kocaeli: 5, Kütahya: 5, Malatya: 6, Manisa: 10, Kahramanmara ş: 7, Mu ş: 3, Ordu:8, Samsun: 10, Sivas: 8, Tokat: 7, Tunceli:2, Yozgat:6 420

Partinin genel merkezinden yapılan açıklamaya göre Genel Ba şkan Mustafa Timisi Sivas, Genel Sekreter Haydar Özdemir ise İstanbul listelerinde ilk sırada yer almı ştır. Türkiye Birlik Partisi’ne milletvekili seçimlerinde aday olmak üzere ba şvuran 286 ki şinin meslek gruplarına göre da ğılımları şöyledir. 86 i şçi, 55 esnaf, 23 tüccar, 19 çiftçi, 14 emekli memur, 11 avukat, 10 teknisyen, 9 müteahhit, 7 sendikacı, 6 mali mü şavir, 5 şoför, 4 ö ğretmen, 3 memur, 3 gazeteci, 3 ev kadını, 3 milletvekili, 3 müfetti ş, 3 bankacı, 2 kooperatifçi, 2 nakliyeci, 2 dava vekili, 1 elektrikçi, 1 serbest meslek sahibi, 1 iktisatçı, mürettip, 1 yüksek mühendis, 1 matbaacı, 1 ta şeron, 1 halk şairi, 1 emekli yarbay. 421

418 a.g.g., 15 Eylül 1973 419 a.g.g., 30 Eylül 1973 420 a.g.g., 11 Eylül 1973 421 a.g.g., 09 Eylül 1973

157 TBP Adaylarının 86’sı i şçidir. Partinin adaylarının ço ğunun i şçi olması TBP’nin sınıf temelli bir politika izlendi ğinin ipuçlarını vermektedir.Türkiye Birlik Partisi’nden 14 Ekim Seçimlerine katılacak adayların sınıfsal durumları belli olmu ştur. Buna göre 35 ilde seçime katılacak olan 250 adayın içinde i şçiler 86 ki şi ile en büyük payı olu şturmaktadırlar.

16 ilde senato seçimlerine katılmak üzere partiye ba şvuran 38 adayın mesleklerine göre ayrımı ise şu sırayı göstermektedir: 15 avukat, 6 iktisatçı, 4 doktor, 2 ö ğretmen, 3 emekli albay, 2 yüksek mühendis, 1 filolog, 1 emekli general, 1 arkeolog, 1 müfetti ş, 1 mali mü şavir, 1 emekli yarbay, 1eczacı. 422

TBP 1973 Seçimleri sonucunda 121.759 oy almı ş ve % 1.14 oy oranıyla bir önceki seçime göre oylarını azaltmı ştır. Bölgeler açısından oy sıralaması ise, 3 bölgede (Marmara, Akdeniz, Orta Anadolu) yedinci sırada; 2 bölgede (Karadeniz, Ege) ise sekizinci sıradadır. 423

Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesinin haberine göre; gazetecilerin, gece boyunca u ğradıkları TBP ve MP Genel Merkezlerinde konu şacak kimse bulamamı şlardır. Seçim sonrasında kimsenin olmamasının seçimde istenilen sonucun alınamaması nedeniyle oldu ğu yorumu yapılmı ştır. 424

1973 seçimleri, Anayasa Mahkemesi’nin kararına uygun olarak, illeri birer seçim bölgesi kabul eden “Barajsız Nispi Temsil Sistemi” uygulanarak ve iki buçuk yıllık sıkı yönetim dönemi sonrasında, % 66.8’lik bir katılım oranıyla 425 “barajsız

422 a.g.g., 09 Eylül 1973 423 Ahmet Do ğru, 5 Haziran 1977 Genel Seçimlerinin 1973 Seçimleriyle Kar şıla ştırmalı Analizi , Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2003,s. 78 424 Halka ve Olaylara Tercüman , 12 Ekim 1969 425 1973 seçimleriyle ilk analizler, daha önceki seçimlerde oldu ğu gibi, bu kez de katılma oranının, geli şmi ş bölgelerde daha dü şük oldu ğunu göstermektedir. Ayrıntılı bilgi İçin Bkz. Ergün Özbudun, Türkiye’de Sosyal De ğişme ve Siyasal Katılım , Ankara Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1975, s.193

158 d’hondt sistemi”ne göre yapılmı ştır. 1973 seçimlerinin Türk seçim tarihindeki önemi iki büyük partinin egemenli ğinin sona erdi ğini gösteren sonuçlar vermi ş olmasıdır. 426

1973 seçimlerinde hiçbir parti tek ba şına iktidar olabilecek yeterlilikte oy alamamı ştır. Seçimler, bütün Türkiye’de büyük bir heyecan uyandırdı. Eski cumhurba şkanı Bayar bu seçimleri haklı olarak, 1950’den beri yapılan en önemli seçim olarak de ğerlendiriyordu. 427 Türkiye’nin siyasal bilimcileri sonucun ne olaca ğını kestiremiyorlardı. 1973 seçim sonuçları tam anlamıyla büyük bir sürpriz oldu. Çok az ki şi Ecevit’in zaferini, ya da daha do ğrusunu söylemek gerekirse, Demirel’in yenilgisini ön görmü ştür. 428 1973 seçimlerinde Adalet Partisi’nin oyları oldukça gerilemi ş, CHP ise oy oranını % 10’luk bir artı şla artırmı ştır. Aynı sonuçlar aynı şekilde Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde gözlenmi ştir. 429 1973 seçimlerinde iktidar olma şansını yakalamayan Ecevit, koalisyon hükümeti kurmak istememi ş, di ğer partilerden bazı millet vekillerin istifa etmesini ve CHP Hükümetine bakan olarak girmelerini beklemi ştir. 430 Fakat 1973 seçimlerinde hiçbir parti ço ğunlu ğu elde edemeyince, iki kez “Koalisyon Hükümeti” kurulmu ştur. Birinci hükümet, “CHP-MSP Koalisyonu”dur. Laiklik taraftarı CHP ile İslamcı MSP kolay uzla şacak gibi görünmüyorlardı. Fakat Selametçiler ve Cumhuriyetçiler aynı hedefleri payla ştıkları için de ğil, siyasal oportünizm nedeniyle bir koalisyon olu şturmaya karar verdiler; aynı oportünizm birkaç ay sonra hükümetin da ğılmasına yol açacaktır.431

26 Ocak 1974 günü kurulan koalisyon, 16 Eylül 1974’te sona ermi ştir. İkinci koalisyon ise 31 Mart tarihinde, “Milliyetçi Cephe” olarak bilinen ve AP-MSP-CGP- MHP arasında kurulan ve 22 Haziran 1977 tarihine kadar devam eden koalisyondur. “I.Milliyetçi Cephe” veya “sola kar şı cephe” olarak tanımlanan bu hükümetin kurulu şu şöyle gerçekle şti:

426 Kalaycıo ğlu Sarıbay, Türk Siyasal Hayatının Geli şimi , İstanbul, 1986, Aktaran: Bahar Üstel, a.g.e., s.197 427 Ahmad, a.g.e., s.189 428 Ahmad, a.g.e.,s.311 429 Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. Saim Sezen, Seçim ve Demokrasi , Gündo ğan Yayınları, Ankara, 2000, s.260 430 Ahsev Bekta ş, Demokratikle şme Sürecinde Liderler Oligar şisi, CHP ve AP(1961-1980 ), Ba ğlam yayıcılık, İstanbul, Mayıs 1993, s.30 431 Ahmad, a.g.e., s.193

159 Demirel yükselen sol harekete ve CHP’ye kar şı, sa ğ kanatta yer alan bütün partileri bir araya getirmek için büyük çaba harcadı. Demirel’in giri şimleri sonucunda AP-MSP-MHP ve CGP bir koalisyon hükümeti kurmak amacıyla daha önce “Sadi Irmak Hükümeti”nin güvenoyu alamaması üzerine, “milliyetçi cephe” olu şturduklarını açıklamı şsalar da, asıl olarak bu tarihten sonra meclis’te birlikte hareket etmeye ba şladılar. 432 Fakat dört partinin meclis’teki oyları, güvenoyu almalarını engellediyse de Demokratik Parti’den kopan 9 ba ğımsız milletvekilinin deste ği ile nihayet hükümet kurulabildi.

2.6.8. Timisi Dönemindeki Parti Politikaları ve İktidar Muhalefet İli şkileri

TBP her şeyden önce devrimci bir siyasal partidir. Toplumumuzdaki mevcut kapitalist üretim ili şkilerinin savunucusu olan burjuva partilerinden nitelik olarak ayrılır. Ayrıca kapitalist üretim ili şkilerine özünde kar şı çıkamayarak onun biçimde reformist düzenlemeler ile ya şatmaya çalı şan sosyal demokrat partilerden de nitelik olarak ayrılır. Bu ayrılıklar sosyal, ekonomik, politik ve ideolojik ayrılıklardır. TBP ekonomik düzeyde üretim ili şkileri arasındaki çeli şkinin uzla şmaz karakterine inanır ve bu nedenle yeni ve daha ileri toplumcu üretim ili şkilerini savunur. Ba şka bir deyimle, bu ili şkilerin hukuksal ifadesi olan mülkiyet ili şkilerinde esaslı üretim araçlarının kolektif-toplumsal mülkiyetini savunur. Sosyal düzeyde ise, toplumdaki bir avuç sömürücü ve i şbirlikçi burjuvazinin tasfiyesini, çalı şan i şçi ve köylü kitlelerin demokratik egemenli ğini savunur. Politik üst yapıda ise, yeni üretim ili şkileri ile tam bir uyumluluk sağlayacak olan gerçek demokrasiyi savunur. Dolayısıyla TBP gerçek anlamda devrimci bir partidir. TBP’nin devrim anlayı şı, sürekli-kesintisiz bir süreçtir.

Partinin Toplumculuk politikası şu şekilde açıklanabilir; Toplumculuk, horlanan, ezilen, sömürülen ki şileri özgürlü ğe, e şitli ğe ula ştıran tek yoldur. “ Herkesten yetene ğine göre, herkese eme ğine göre ” ilkesi,

432 Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz., Hakkı Uyar, Türk Siyasal Ya şamında Cephele şemeye Bir Örnek Vatan Cephesi , Büke Yayınları, İstanbul, 2001 , s.23

160 do ğrultusunda yürütülecek bu toplumda, çalı şan emekçi kitlelerin gerçek kurtulu şu sa ğlanacaktır. 433

Partinin Atatürkçülük üzerindeki görü şü şöyledir; Atatürkçülük kavramı özellikle burjuvazinin siyasal iktidara geli şinden sonra çarpıtılmı ş, özünden çok şey yitirmi ş ve hakim sınıfların tekeli altına girmi ştir. 1973’ler Türkiye’sinde bu kavramdan sınıfsal bir muhteva kazandırmak istenmesi, ülkemizde toplumsal güç dengesi de burjuvazinin etkinli ğini ve küçük burjuva bürokrasisinin silini şini kanıtlayan önemli bir olaydır. TBP Kemalist dü şüncenin unsurlarını ilke olarak savunur.

TBP, içerisinde bulundu ğumuz toplumun farklıla ştıran yapısını ve çarpık düzenini, emperyalizme, siyasal ekonomik ve askeri ba ğımsızlı ğı bir evren icabı olarak de ğil, aksine bütün bu engellerin a şılarak tam ba ğımsızlı ğın ve gerçek demokrasinin kurulmasını öngörür. Bu nedenle emperyalizme kar şı yabancı sermayeye kar şı mücadelelerde Atatürkçülü ğün gereklili ğine inanır ve onun laiklik unsurunu bütün gücüyle savunur. Atatürkçülük milli, demokratik, insancıl, eylem ile somut gerçe ği birle ştiren akılcı ve dinamik bir harekettir. 434

Partinin demokrasi anlayı şına göre; demokrasilerin çe şitlili ği ve sosyal ekonomik sistemler içindeki uygulanı şları göze alındı ğında demokrasiyi kesin bir tarifle izah etmek aldatıcı olur. Onun için burjuva demokrasilerinin içinde bulundukları ko şullar içinde demokrasiyi tanıyabiliriz. Demokratik solun amacı, bu gün ki kısa dönemde sol görü şleri demokrasimize mal edip demokrasimizi tek taraflı olmaktan kurtarmak olacaktır. Fikir ve dü şünce özgürlü ğünü yurt sathına yayacak giri şimleri destekleyip, güçlendirip, sola me şrulu ğunu bütün ülke sathında kazandıracak faaliyetleri yürütmek görevimiz olacaktır. CHP, solu kendi tekeline almak isterken, açıkça solu kendi içinde bo ğmak isterken, biz bir tarafta sol dünya görü şünü ilan ediyor, öte yandan da sola her türlü çalışma ve örgütlenme imkan ve ko şullarının sa ğlanması için mücadele ediyoruz. Ülkemizde güçlü ve etkin bir sol

433 Türkiye Birlik Partisi, 1973 Seçim Bildirgesi , s.15 434 a.g.e., ss.16-17

161 muhalefetin olu şması için anayasasızdaki kısıtlayıcı kanun ve hükümlerin kaldırılmasını amaçlıyoruz. 435

“Halkımızla beraber, halkın demokratik iktidarı için mücadele.” TBP’nin halkçılık anlayı şının formülasyonudur. 436

Partinin devletçilik anlayı şına göre; devletçilik de her sosyal kavram gibi do ğal olarak sınıfsal bir içeri ğe sahiptir. Sermayeden yana bir devletçili ğe TBP kar şıdır. Bu anlamda Devlet –Kapitalizmi ancak özel sermayenin geli ştirilmesi, güçlendirmesi anlamındadır. TBP buna temelden kar şıdır. İster Devlet –Kapitalizmi isterse bunların karı şımı olan her türlü kapitalizm biçimine kar şıdır. Ba şka bir de ğişle kapitalist üretim ili şkileriyle belirlenen kapitalist düzene kar şıdır. Zaten sınıflı toplumlarda, devletin niteli ği, fonksiyonu ve amacının hakim sınıflar tarafından belirlenece ği bilimsel bir gerçektir. Dolayısıyla toplumda emek kitlelerin söz ve hak sahibi oldu ğu bir toplumda Devlet bu kitlelerin daha do ğrusu ço ğunluk olan halkın çıkarları do ğrultusunda çalı şacaktır. 437

Eğitim politikası konusunda ise Timisi e ğitimdeki politikalarının parasız eğitim oldu ğunu vurgulamı ştır. Köy Enstitülerinin tekrardan açılması gerekti ğini söylemi ştir. “ ..bugünkü e ğitim düzenimiz, tıpkı az geli şmi ş ülke şartlarına uygun, dı şa ba ğımlı bir e ğitimdir. Toplumda geri kalmı şlık sorunlarına yönelik, ulusal kültür ile tutarlı bir e ğitim sistemi olmalıdır. E ğitimde temel prensip, teori-pratik birli ğinin sa ğlanması ve üretime yönelik olmasıdır. Klasik geri bırakılmı ş, ülke şartlarından kopuk, toplumun somut gerçekleri ile uzaktan yakından bir ili şkisi bulunmayan dı şa ba ğımlı bir e ğitim sistemi hiçbir zaman kalkınma ve modernle şme yarı şında önemli rol oynamayacaktır…”

“..Türkiye Birlik Partisi, paralı e ğitimin ve hala sürdürülmekte olan çarpık eğitim sisteminin tam kar şısındadır. Köy Enstitülerinin tekrar açılması, sanat

435 a.g.e., s.19 436 a.g.e., s.20 437 a.g.e., ss.21-22

162 okullarının üretime dönük olması ve di ğer e ğitim kurumlarının yaygınla ştırılması ve toplumun çıkarları do ğrultusunda yürütülmesi görü şünü savunuyoruz..” 438

Partinin toplumculuk politikasına göre; toplumculuk, kanıtlarını bilimsel toplumculuk veya ba şka sosyal incelemelerden, dinsel ve insancıl ilkelerden, töre ve geleneklerden alır. Kayna ğı ne olursa olsun, toplumculu ğun eri şmek istedi ği ortam sosyal adaleti, daha iyi ya şama ko şullarını özgürlü ğü, barı şı getiren bir toplum düzenidir. Bu nedenle TBP, dinsel inançlarla materyalist felsefelere aynı ölçüde saygı duyar. Siyasal dü şünce ve dinsel inanç ayrılıklarını ki şisel bir sorun olarak görür ve onlara Devlet tarafından e şit i şlem yapılmasını ister. Din cemaat i şidir ve bu nedenle Diyanet İş leri Ba şkanlı ğının laik cumhuriyette yeri yoktur. 439

TBP, Anayasamızda da bulunmayan ve i şverenlere i şçiyi aç bırakmak suretiyle pazarlık imkanı veren lokavt müessesesini kesinlikle yasaklayacaktır. 440

TBP, her türlü ırkçı, şovenist, mezhepçi görü şlere kar şıdır. Bunun yanında kendi ülke çıkarlarını da devrimci bir yurtseverlikle savunmakta ve dünyadaki tüm ilerici devrimci atılımları desteklemektedir. 441

Partinin güvenlik politikasını incelersek, Türkiye’deki askeri harcamaları da ele ştiren TBP yapılan bu harcamaların kısıtlanması gerekti ğine vurgu yapmı ştır. Bu konudaki Parti politikası ise şöyledir:

“Türkiye 500 bin ki şiden fazla mevcudu olan bir ordu beslemektedir ki, bu ordunun her eri dünya yüzünde en dü şük standart olan yılda 7 bin liraya mal olmaktadır. Askerlik hizmet süresi 1 yıla indirildiği taktirde, ordu mevcudunun yarı yarıya inece ği a şikar oldu ğuna göre Milli Savunma Bakanlı ğı Bütçesinde çok önemli miktarda bir tasarruf meydana gelecektir. Buna özel sektörün milyonerlerine pe şke ş çekilen milyonların ilavesi ile de tasarruf miktarı bir hayli artacaktır. Türkiye bir taarruz ordusunu silah altında bulundurmak mevkiinde de de ğildir. Bütün

438 Günaydın, 2 Ekim 1973 439 a.g.e., s.31 440 a.g.e., s.32 441 a.g.e., s.33

163 kom şularıyla dost geçinerek ve barı ş içinde ya şamak arzusunu, ordusunu 250 bin ki şilik bir müdafaa gücü haline getirmekle ispat edecektir. En ileri teknikle teçhiz edilmi ş bir mekanik ate ş gücü gerilla taktikleriyle bütünlenecektir. “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibi de budur.”442

TBP’nin izledi ği ekonomi politikasına göre; Türkiye emperyalizme ekonomik olarak ba ğımlı bulunan, geri kalmı ş kapitalist bir ülkedir. Ülkemiz gerek milli gelir açısından gerekse yapısal olarak ekonomik sektörel da ğılım açısından tipik bir az geli şmi ş ülkedir. Ülkemizin bu şekilde geri bırakılmasında en önemli neden, emperyalizmdir. 443 Onlar (Avrupalılar) ülkemizi daha Osmanlıdan itibaren sömürgele ştirilmesi ve sömürgesi birinci derecede önemli olan faktördür. İkinci olarak, toplumumuza hakim olan egemen güçler ve bunların siyasi temsilcileri olan partiler şimdiye kadar yürüttü ğü ve yürütmeye çalı ştı ğı yanlı ş ekonomik politikalardır. Çalı şana, i şçiye , köylüye hiçbir şey vermeyen, aksine onları daha fazla sömüren, onların gelirlerini fiyat artıları ve hayat pahalılı ğı ile gittikçe azaltan bir ekonomik düzen ile Türkiye’nin kalkınmasından söz etmek mümkün de ğildir. 444

Ülkemizde bölgeler arası dengesizli ğin korkunç boyutlara ula ştı ğı bilinen bir gerçektir. Bu büyük dengesizli ğin tek nedeni ise, bugüne kadar egemen güçlerin çıkarları do ğrultusunda ekonomik politikalar uygulayan siyasal iktidardır. Ülkemizin çe şitli bölgeleri aynı derecede geli şmi ş de ğildir. Do ğu ve güneydo ğu bölgelerimiz Batı Bölgelerimize kıyasla çok daha geri kalmı ş durumdadır. Mahrumiyet bölgeleri diye anılan bu yörelerde toprak a ğalı ğının ve ilkel ça ğ dı şı ekonomik düzenin hala devam etti ği bilinen bir gerçektir. 445

TBP Genel Ba şkanı Timisi “Halkımızın ekonomik sosyal isteklerine cevap veremeyecek duruma dü şmü ş bulunan sa ğ siyasal güçler komünist suçlaması silahına sarılmaktadırlar. CHP tutumunu de ğiştirerek bu seçimlerde halk CHP’nin sekreter ve bencil davranı şlarının hesaplarını sormalıdır.” demi ştir.

442 MMZC ,D:3, C:1, B:45,O:2, 11.02.1970, s.128 443 a.g.e., s.35 444 a.g.e., s.35 445 a.g.e., s.47

164 Sonraki yerel seçimlerde de Türk seçmenin iki seçenekten birini yapması yolunda şartlandırılmaya çalı şacaklarını söyleyen Timisi;

..“ Bilinen ve sürdülegelen bu siyasi oyun bu seçimlerde de sahnelenmektedir. AP ve yanda şlarına göre sola kar şı olan her yurtta ş ve kendi partileri de CHP’lilere de, sa ğa ve fa şizme kar şı olan her Türk seçmeni de bu partide toplanmalıdır. CHP lideri bu oyunu daha da ileri götürerek bu seçimlerin bir referandum niteli ği ta şıdı ğını, seçim sonrasında bu seçimlerin MC iktidarına son verecek bir a ğırlıkta oldu ğu iddiasında bulunmaktadır. İktidarın sa ğa teslim eden II. MC Hükümetinin kurulmasını kolayla ştırmı ş bulunan CHP yöneticilerinden hesap sormanın fırsatını bu seçimlerde yurtsever demokrat halkımızın eline vermektedir” … 446

Parti içi çalı şmalar ve kamuoyundaki bazı geli şmelere kar şı Birlik Partisi’nin verdi ği tepkilere bakacak olursak:

TBP 6. Büyük Kongresi yapıldı. Mustafa Timisi tekrardan Genel Ba şkan seçildi. TBP’nin tüzük ve programının yeni ba ştan ele alınıp ülkenin şartlarına uygun olarak gözden geçirip ekler yapılmasının ve güçlü bir siyasi örgüt olarak Türkiye siyasi hayatında emekçi sınıflarımızın siyasal mücadelesini sürdürece ği kabul edilmi ştir. Kongrede seçilen Genel Yönetim Kurulu Üyesi kendi aralarında görev bölümü şöyle yapılmı ştır: Genel Ba şkan Yardımcısı Kemal O ğuzhano ğlu, Genel Sekreter Lütfü Güner, Genel Sekreter Yardımcılı ğı Hüseyin Yıldırım ve Garip Sırtacı, Genel Sayman Kamber Özet 447

1973 sonrası dönemde, Türkiye’nin siyasal hayatının belli ba şlı özellikleri şunlardı: bölme, kutupla şma ve hükümetlerin kararlı şekilde davranamamaları. Kutupla şma sadece siyasi partilere has bir özellik de ğildi, örgütlü i şçi sınıfı, e ğitim sektörü, sivil bürokrasi ve hatta güvenlik hizmetleri de dahil olmak üzere hemen tüm önemli toplumsal sektörlerin ortak özelli ğiydi. Sa ğ merkezci Adalet Partisi ile a şırı milliyetçi, Milliyetçi Hareket Partisi arasında koalisyon, Milliyetçi Hareket Partisi taraftarlarının çe şitli hükümet örgütlerine getirilmesine yol açtı. CHP de de ğişmeye

446 Yeni Halkçı , 17 Kasım 1977 447 a.g.g., 27 Aralık 1977

165 çalı ştı. Kapsamlı personel de ğişikli ği birkaç kez ya şandı, çünkü 1973 sonrasında Türkiye’nin siyasal hayatı, CHP Genel Ba şkanı Bülent Ecevit ile AP Genel Ba şkanı Süleyman Demirel arasında kö şe kapmacaya dönmü ştü. 448

BP grup kurmaya çalı şıyor. BP Genel Ba şkanı olur olmaz parti çalı şmalarına ba şlayan Timisi Partisi’nin mecliste grup kurabilmesi için bazı milletvekilleriyle temas halinde oldu ğunu açıklamı ştır. “ bu konuda yakında sonuç almayı umut ettiklerini” açıklamı ştır. Partisinin AP ve CHP’nin dı şında üçüncü bir tercihi temsil etti ğini ifade etmi ş, Erbakan’la “ bir temaslarının olmadı ğını ve olmayaca ğını ” belirtmi ştir. 449

Timisi Genel Ba şkan olduktan sonra Genel Ba şkan Yardımcılı ğına Ali Naki Ulusoy ve Orhan Arsal getirilmi şlerdi. Ulusoy idari, Arsal da propaganda i şlerine bakacaktı. BP Genel İdare Kurulu’nun ilk toplantısında, ayrıca genel sekreterli ğe Avukat Hüseyin Lüle, yardımcılıklarına Amasya Milletvekili Kazım Ulusoy ve Avukat Taki Davuto ğlu getirilmi ş, genel muhasipli ğe tüccar Hüseyin Balanbanlı, murakıplıklara da Pa şa Bozbeyi, Kadir Özcan ve Şefik Kariginer seçilmi şlerdir. 450 Orhan Aral T İP kökenliydi ve bu dönemde Genel Ba şkan Yardımcılı ğına getirilmesi BP’nin sola, sosyal demokrasiye hatta sosyalist ideolojiye yakın bir siyaset belirledi ğinin önemli bir göstergesidir.

Timisi’nin Genel Ba şkan seçilmesinden sonra Genel Yönetim Kurulu üyelerinden T İP kökenli Orhan Arsal Genel Politika Esasları’nı hazırladı. 1970 yılındaki ola ğanüstü kongrede kabul edilen Genel Politika Esasları ile Balan ve Berkman dönemindeki “donmu ş Atatürkçülükten uzakla şıldı ve Atatürkçülük “Atatürk gibi bakmak ve davranmak” şeklinde yorumlandı. “Atatürkçü devrim, olu şan ve yiten de ğil, olu şan, yiten ve yeniden olu şan” süreç şeklinde tanımlandı, Atatürkçülü ğün amacının “ki şiyi özgürlü ğe, e şitli ğe ve nesneye egemen olmaya kavu şturmak” oldu ğu ifade edildi. Dönemin sol fikirlerinden etkilenerek hazırlanan Genel Politika Esasları’nın belirgin farklılı ğı, “din” konusunda ortaya

448 Metin Heper, Türkiye’de Devlet Gelene ği, Çeviren: Nalan Soyarık ,Do ğu Batı Yayınları, Ankara, 2006, s.211 449 Halka ve Olaylara Tercüman , 28 Kasım 1969 450 a.g.g., 2 Aralık 1969

166 çıktı. “Dinsel inançlarla materyalist felsefelere aynı ölçüde saygı” duyuldu ğu ifadesine yer verilen Genel Politika Esasları’nda, dinsel inanç ve siyasal dü şünce ayrılıkları “ki şisel sorun” sayıldı. Hem solu hem Alevileri kucaklama çabasının gözlendi ği Genel Politika Esasları’nda Diyanet İş leri Te şkilatı’nın bütün inanç gruplarının temsil edilmesine olanak sa ğlayacak şekilde yeniden yapılandırılması iste ğinden vazgeçilerek “Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı’nın laik Cumhuriyet’te yeri yoktur” noktasına gelindi. 451

TBP’nin, iktidarla çeki şmesi Türkiye’nin karı şık ve çalkantılı döneminde TBP Genel Merkezine atılan bombanın sorumlusu olarak görülüyordu. 1 Mayıs 1977 öncesinde Ankara’da TBP Genel Merkezine bomba konmu ş patlama neticesinde 1’i ağır 4 ki şi yaralanmı ştı. 452 Timisi “ bombayı atanlar i şba şındaki sorumlulardır .” diyerek hükümeti ele ştirmi ştir. 453

Timisi: “ TBP’ni Hükümete ortak etmeliyiz ” dedi. “ Türkiye’deki siyasi yönetimden en çok etkilenen, halkın kendisi oldu ğunu, hükümetin izledi ği politikanın do ğrudan do ğruya yoksul halkı ilgilendirdi ğini ” kaydetmi ştir. “ işçi biziz köylü biziz, ezilen, geçim sıkıntısı çeken i şsiz, yolsuz, ı şıksız bırakılan yine biziz, sömürü ve soygun düzenine kar şı yi ğitçe mücadele veren ve de zulme, i şkenceye u ğratılan bizler olmaktayız.” Türkiye’nin geri bırakıldı ğı, emperyalist güçlerin sömürüsüne terkedilmi ş olması, temelde yoksul halk olarak yine bizim sorunumuzdur. O halde, do ğrudan do ğruya ülke yönetiminde söz ve karar sahibi olacak yolu bulmalıyız. Bilmeliyiz ki, hükümette söz sahibi olmadıkça, sorunlarımıza temelden çözüm bulunamaz.” demi ştir. 454

Parti bir taraftan iktidarla u ğra şırken di ğer yandan da kendi içindeki muhalefetle de çeki şmeler ya şanmaktaydı. “ TBP’nin CHP’ye katılması tarihi bir zorunluluktur .” Diyen TBP Ba şkanlık Divanın görevine el koydu ğu Genel Sekreter Dursun Bila TBP’nin tarihsel olarak bu günkü ko şullarda i şlevini tamamladı ğını belirterek partinin öz güçleriyle CHP’ye katılmasının demokratik sol harekete güç

451 www. aleviyol.org , 03 Aralık 2007 452 Milliyet , 1 Mayıs 1977 453 a.g.g., 1 Mayıs 1977 454 a.g.g., 2 Mayıs 1977

167 kazandıraca ğını söylemi şti. “Demokrasi tehlikede, Türkiye, tarihinin en a ğır bunalımını ya şamaktadır. Bu a ğır bunalımın sorumlusu olan halka ve demokrasiye ters dü şen sa ğ siyasal güçlerdir. Halkın uyanı şını durdurmak için, bir yandan devleti yukarıdan ele geçirmeyi, bir yandan da iktidar olanaklarını kullanarak kendilerine kitle tabanı yaratmaya çalı şmaktadır.” 455 demi ştir.

Mayıs 1977’de Televizyonda ikinci bölümü verilen “Aşkı Memnu” yapıtının bir yerinde “ Bunlar Kızılba ş töresini de a ştı ” sözleri üzerine Birlik Partisi Genel Ba şkanı Mustafa Timisi, yayında bölücülük yapıldı ğını öne sürmü ş, “ Bu hareketler emperyalist gruplar tarafından asırlardır Anadolu’da meydana gelen olaylarda da kullanılan bölücü sloganlardır” demi ştir. 456

Bu olaya tepki gösteren bir ba şka parti ise CHP olmu ştur. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Üstünda ğ: yurtta şların bir bölümünün küçük dü şürüldü ğünü bu durumu üzüntüyle kar şıladıklarını ve bir dikkatsizlik sonucu olu şan büyük bir hata olarak gördüklerini söylemi ştir. 457

TRT Genel Müdürü İsmail Cem “olayda önemli bir ihmal ve hatanın oldu ğu anla şılmaktadır. Bu bakımdan şikayetleri haklı görüyorum” demi ştir.

“Bizim TRT olarak tutumuz bütün vatanda şların duygularına Anayasa ve yasaların gösterdi ği do ğrultuda saygılı olmak, duyguları rencide edecek sözlerden yayınlarımızda dikkatle sakınmaktır. Olaylar hakkında soru şturma mekanizmasını harekete geçirdim. Olayda ihmali olanlar hakkında soru şturma yapılmaktadır .” 458

Bu son olay da göstermektedir ki Türkiye toplumu son derece kırılgan ve hassas dengelere sahip bir toplumdur. Bunu yaratan tarihsel ön yargıların bütünleyici, kapsayıcı bir altyapının gerçekle şmemesinden kaynaklı oldu ğu bilinmektedir.

455 Yeni Halkçı , 27 Ekim 1977 456 Gerçekler , S. 6-7, Nisan- Mayıs 1975 457 Gerçekler , S. 6-7, Nisan- Mayıs 1975 458 Gerçekler , S. 6-7, Nisan- Mayıs 1975

168 2.6.9. Maocularla Parti’nin Ayrı şması

Anadolu’da Çorum, Mara ş, Tokat, Malatya, gibi Alevilerin yo ğunlukta oldukları yörelerde, İslami-mukaddesatçı-Milliyetçi çevrelerin baskılarına öteden beri maruz kalan aleviler, CHP’ye, T İP’e ve “Devrimci Ö ğrenci Hareketleri”ne kar şı daima ilgi duymu şlardır. Gençlik hareketleri arasında “Mao’cu Proletarya Devrimci Aydınlık” grubunun önde gelen isimlerinden Gün Zileli yıllar sonra kaleme aldı ğı anılarında 1960’ların sonrasına ili şkin olarak “elbette köylü kitlelerin yükselen mücadelesinden söz edilirken, o sırada merkez üssü Malatya’nın Kürecik-Ören ve Dersim bölgelerinin olu şturdu ğu, Alevi kökenli köylü kitlelerin gençlik mücadelesine verdi ği büyük destek de ihmal edilmemelidir. Do ğu bölgesindeki alevi köylü kitlelerin mücadeleye verdi ği desteğin, toprak ya da ürün fiyatları talebinden çok, solun propagandasından, alevi köylerin geleneksel düzen kar şıtlı ğına hitap etmesinden ve solun, alevi kitlesinin kadim dü şmanı İslamcı ve gelenekçi kesimlerle bo ğuşuyor olmasından kaynaklandı ğı söylenebilir.” 459

Marksist çevrelerde 1960’ların ortalarındaki en büyük tartı şma, Türkiye’nin hangi tarihsel a şamada olduğuydu. Mehmet Ali Aybar ve T İP’in ana grubu, Türkiye’nin demokratik yollarla gerçekle şecek bir sosyalist devrime hazır oldu ğunu savunuyordu. Zaferin, T İP üyelerinin önderli ğindeki yeni bir sendika konfederasyonu içerisinde hayli ba şarıyla örgütlemeye çalı ştıkları Türk işçilerinin artan sınıf bilincinden ve siyasal uyanı ştan gelece ğini umuyorlardı. Mihri Belli önderli ğindeki bir di ğer etkin grup ise, Türkiye’nin feodal özelliklere sahip bir Asyalı toplum oldu ğunu proletaryanın hayli zayıf oldu ğunu ve devrimci de ğişimin ancak bir aydınlar ve subaylar koalisyonuyla gerçekle şebilece ğini ileri sürüyordu. Milli Demokratik Devrim denilen bu akım, 1968’de Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun yönetimine hakim oldu ve bu federasyonu kısaltılmı ş adıyla Dev-Genç diye bilinen, “Devrimci Gençlik” örgütüne dönü ştürdü. 460

Türkiye'deki gençlik hareketi 1968'lerden itibaren Almanya, ve özellikle de (ö ğrencilerin Mayıs 1968'de bir devrimi ba şlatıp neredeyse General de

459 Gün Zileli, Havariler , İleti şim Yayınları, İstanbul, 2000, s. 391-392 460 Zürcher, a.g.e., s. 372

169 Gaulle’ü ala şağı edecek gibi oldukları) Fransa'daki ö ğrenci hareketlerinin etkisi altındaydı. Aynı zamanda, Sovyetlerin Çekoslovakya i şgali, dünyanın dört bir yanındaki sol çevrelerde oldu ğu gibi Türk solu arasında da bir bilinç bunalımına yol açmı ştı. Mehmet Ali Aybar'ın bu i şgali kınaması, partinin Sadun Aren ve Behice Boran gibi öteki bazı önderlerince desteklenmeyince T İP bölündü. Aynı zamanda Milli Demokratik Devrim grubu da, Türkiye'nin feodal bir toplum olup olmadı ğı gibi çok daha içerik bir sorundan dolayı, bölünmüştü. Bu hareketin Do ğu Perinçek’in önderlik etti ği köktenci kanadı, daha sonra Maocu oldu. 461

1970’ten itibaren, Milli Demokratik Devrim çevresinden bazı köktenciler, ajitasyonun yeterli olmadı ğı ve sadece silahlı propagandanın (yani terörist saldırıların) ve silahlı gerilla mücadelesinin devrimi getirebilece ği kararına vardı. Maocu gruptan kopan TKP-ML (Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist) hizbi de, T İKKO’yu (Türkiye İş çi Köylü Kurtulu ş Ordusu) olu şturdu. Deniz Gezmi ş’in THKO’su (Türkiye Halk Kurtulu ş Ordusu) ve Mahir Çayan’ın THKPC’si (Türkiye Halk Kurtulu ş Partisi-Cephesi) öncülü ğündeki bu gruplar, ülkeyi istikrarsızla ştırmayı hedefleyen bir terör mücadelesini, kent gerilla sava şını ba şlattılar. 462

Milli Demokratik Devrim grubunun ilerici subaylarla bir koalisyon umudu, 15-16 Haziran 1970’te İstanbul'da i şçilerin büyük çaplı bir gösterisi askeri birliklerin sert müdahalesiyle kar şıla şınca sarsıldı. Bu sıralarda TKP, gerek T İP’in ve gerek yeni solun öteki gruplarının ciddi zorluklarla kar şıla şmasıyla, entelektüeller arasında nüfuzunun bir kısmını yeniden kazanmaktaydı. 463

1965 seçimleri öncesinde özellikle yüksek ö ğretim kurumlarında Fikir Kulüpleri adıyla olu şturulan grupları birle ştirme amacıyla Fikir Kulüpleri Federasyonu kurulmu ştu. Bununla amaç, gençli ği belirli bir ideoloji do ğrultusunda birle ştirmek ve sosyalist açıdan devrimi gerçekle ştirmek olarak

461 Zürcher, a.g.e., s. 372 462 Zürcher, a.g.e., s. 373 463 Zürcher, a.g.e., s. 373

170 saptanmı ştı. Yusuf Küpeli'nin Genel Ba şkanlı ğa getirildi ği Fikir Kulüpleri Federasyonu için özel bir mar ş bile kabul edilmi şti. “Ha deyip sırtımızı halklara dayamı şız. Kavga, özgürlük için, yı ğınlar için kavga” diye ba şlayan mar ş amaca ula şabilmek için sürekli sava şım içine girilece ğinin göstergesi olmu ştu. Söz konusu kulüpler ve federasyon 1968'de boykotla ba şlayıp i şgalle devam eden öğrenci olaylarında etkili olmu ştu. Ama çok geçmeden federasyon içerisinde görü ş ayrılıkları belirmi şti. Bunu giderip bütünle şmeyi sa ğlayabilmek amacıyla Mihri Belli’nin önerisi üzerine 20 Mayıs 1969'da gençlik örgütleri önderlerinin katıldıkları bir toplantı düzenlenmi şti. Gün Zileli’nin verdi ği bilgiye göre bu toplantı Fikir Kulüpleri Federasyonu içindeki iki rakip kesimin söz düellosu biçiminde geçmi şti. Grupların sözcülüklerini de genel ba şkan Yusuf Küpeli ile ona kar şı olan Do ğu Perinçek yapmı ştı. İzlenmek istenen Milli Demokratik Devrim stratejisi konusunda birle şilememi şti. Toplantıyı terk eden Perinçek, Cengiz Çandar, Oral Çalı şlar ve Gün Zileli ayrı bir örgüt kurmaya karar vermi şlerdi. Zileli’ye göre bu toplantı gençlik örgütleri arasında ilk büyük “yarılma” olmu ştu. Çok geçmeden de 1969'da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yapılan genel kurul toplantısında federasyonun adı Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (DEV-GENÇ) olarak de ğiştirilmi şti. DEV-GENÇ kısa sürede yüksekö ğretim kurumlarında baskı kurmaya ve sa ğcı-milliyetçi kar şıtları ile mücadeleye giri şmi şti. Aynı zamanda ortaö ğretim kurumlarında da örgütlenmeye koyulmu ştu. Ancak örgüt bütünlü ğü korunamamı ş, zamanla pek çok gruplar ve fraksiyonlar (kollar) olu şmu ştu. Öte yandan DEV-GENÇ, ABD kar şıtı bir mücadeleyi de benimsedi ğinden üyelerinden bir kısmı ö ğretim kurumları dı şında, adam kaçırmaya kadar varan eylemlere giri şmi şlerdi. Ayrıca 1970 sonlarında “10 Kasım Haykırı şı” ba şlıklı bir bildiri yayımlayarak tehditlerde bulunmu ştu. Ancak bu mücadele ülkeyi bir karga şa ortamına sürüklemi şti. Örgütten kopanlar son a şamada Türk Halk Kurtulu ş Ordusu (THKO) adıyla eylemlerini sürdürmeye ba şlamı şlardı. İç huzur ve güveni sarsan bu sağ-sol çatı şması, Silahlı Kuvvetler’in 12 Mart 1971 'de gidi şe dur demeye yönelik muhtırasının verilmesinin ba şlıca nedenlerinden biri olmu ştu. DEV-GENÇ

171 örgütü de söz konusu bildiriden ötürü açılan dava sonucunda Ankara IV. Hukuk Mahkemesi'nin kararıyla kapatılmı ştı. (10 Mayıs 1971) 464

Tüm bu sosyalist olu şumlara kar şı TBP, kendi sosyal-toplumcu politika dedi ği siyasetle farklı bir pozisyonda yer aldı ğını söylemekteydi. Ve Timisi 70’li yıllar da yükselen sa ğ-sol illegal örgütlenmeler içinde yer alan solcu gençleri kendi partisine davet ederek, kapılarını açarak legal bir platformda siyaset yapmaları için imkan sa ğladı ğını savunmu ştur. Böylece bu gergin çatı şma ortamında harcanıp gitmemelerini engellemek istemi ştir. Ancak Timisi, bu yakla şıma kar şılık legal bir düzlemde siyaset yapma imkanı bulan gençler kendi siyasal görü şlerini partiye hakim kılmaya ba şlamalarıyla anla şmazlı ğın olu ştu ğunu ve partiden bu gençlerin uzakla ştırıldı ğını söylemi ştir. 465

Demokratik solun sınırı ne olacaktı? Bu önemli bir soruydu. Timisi, bu sorumuzu, sosyal demokrat olmanın niteli ğini kendine göre yorumlayarak verme ğe çalı şıyordu. TBP’ye yöneltilmek istenen dinsel görüntü ve bu yoldan çıkar sa ğlama suçlamasını üzülerek kar şılayan Timisi “sınıfsal nitelik dı şında de ğiliz” diyordu. Ardından partisiyle sosyal demokrat sınıfının ayrımına yöneliyordu. “Ba ğımsız ve demokratik Türkiye sloganıyla sosyal demokrasiden ayrılırız. Demokrasiyi burjuva partileri arasında oynanan bir oyun edemeyiz” 466

Bütün bunlar demagojiye meydan vermeyecek açık birer geçek iken, sosyal - demokrat- demokrat ideologlarının ortaya atarak yaymaya çalı ştıkları anti propagandaların, yanlı ş yorumların ve partinin kurulu şuna anti metafizik ve sübjektif- idealist ele ştirilerin CHP paralelindeki basın organlarında çıkmasının sınıfsal ve politik anlamı açık de ğil midir. 467

Eğer dogmatik ve düz metafizik mantıkla olaylar yorumlanırsa CHP acaba nasıl de ğerlendirilecektir. CHP’de Kemalist devrimden sonraki liberalist ve devletçi dönemlerde hakim sınıfların egemenliklerini sürdürdükleri tek parti de ğil miydi?

464 Turan, a.g.e., s. 148 465 Mustafa Timisi İle Yapılan Röportaj , 08. 08 .2007 466 Yeni Halkçı , 11 A ğustos 1973 467 a.g.g., 11 A ğustos 1973

172 Bütün bunların bir tek anlamı vardır; sosyal demokrasinin, tüm dünya devrimci ve sosyal prati ğinin de açık olarak gösterdi ği gibi klasik küçük burjuva sosyal demokrat kaypaklı ğı ve açık demagojisidir. Bütün bu metafizik ve sübjektif demagoji son tahlilde tekelci burjuvaya yarar. Yoksa i şçi ve köylü yı ğınlarına de ğil. Olayları ve gerçekleri, metafizik ve sübjektif anti-propagandalar yaymak, sosyal-demokrasinin ve onun küçük burjuva ideologlarının ayrılmaz özelli ğidir. Gerçek bir bütündür ve bir süreç içerisinde, diyalektik olarak, objektif-sınıfsal tahliller yapılmadı ğı sürece sosyal-demokrasi üzerine olan bu yargımız de ğişmeyecektir. 468

Bütün bu gerçeklerin ötesinde TBP’nin kendi sınıfsal tabanı ve örgütsel yapısının belirleyici şartları altında yürüttü ğü demokratik sol mücadele ve politikası ise çok ayrı tarihsel şartlara, sosyal temellere, felsefi dünya görü şüne ve dolayısıyla farklı politik hedeflere sahiptir.

Her şeyden önce TBP, ba ğımsız ve demokratik Türkiye sloganıyla sosyal demokrasiden ayrılır. Halktan yana halk için de ğil, halkla beraber halkın demokratik iktidarı için mücadele eder. Demokrasiyi burjuva partileri arasında oynanan bir oyun olarak de ğil, fakat bütün sınıf ve tabakaların, kendi dünya görü şleri ve çıkarları do ğrultusunda, her türlü anti-demokratik baskıdan uzak, özgürce siyasal faaliyetlerde bulundu ğu bir mekanizma olarak görür. 469

TBP bugün tüm ilerici, demokratik güçleri saflarında toplayarak ba ğımsızlık ve demokrasi mücadelesini geni ş boyutlara ula ştırma karar ve azmindedir. Bu mücadelede, saflarını tüm devrimci güçlere açmı ştır. TBP’nin seçim sonrası nitelik itibariyle demokrat-sol bir grupla parlamentoda temsil edilmesi, Türk soluna ve demokrasi mücadelesine büyük faydalar sa ğlayacaktır. Bu nedenle, biz TBP olarak, 1973 genel seçimlerinde tüm ilerici ve demokratik unsurların bizlerin olu şturmaya çalı ştı ğı bu demokratik güç birli ğini desteklemelerini dilemekteyiz. Ancak, seçimlere katılmadı ğımız illerde, tüm ilerici güçlerin ve demokratik unsurların seçimlerdeki

468 a.g.g., 11 A ğustos 1973 469 a.g.g., 11 A ğustos 1973

173 tavrı, bulundukları şehrin somut şartlarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Burada önemli olan en ilerici ve en demokratik adayların parlamentoya seçilmeleridir. 470

2.6.10. CHP İle İttifak Arayı şları

Türkiye’de 1961’den sonra sık sık hükümet bunalımlarıyla kar şıla şılmı ştır. 1961’den sonra yürürlü ğe giren nisbi temsil sitemine dayanan seçim sistemi ister istemez koalisyonları ortaya çıkardı. 1961’den 1980’e dek, yani 19 yıllık dönemde 18 hükümet kurulmu ştur. Bu da neredeyse her yıla bir hükümet dü şmesi demektir. Ayrıca bu dönemde meclisten güven oyu almadan çalı şmalarını sürdüren hükümetlere de tanık olunmu ştur. 471

Hükümet bunalımlarının bir sonucu da “milletvekili transferleri” denilen olayın ortaya çıkmasıdır. Ekim 1973’ten Ekim 1976 arasında 38 milletvekili transferi gerçekle şmi ştir. 472

TBP 5 Haziran 1977 milletvekili genel seçimlerinde CHP’ye yaptı ğı seçim ittifakı teklifini Genel Ba şkan Mustafa Timisi bir mektupla CHP Genel Ba şkanı Bülent Ecevit’e bildirmi şti. Seçim ittifakı için yazılan mektupta Timisi şunları dile getirmi şti:

“Genel Sekreterimiz Sayın Orhan Eyübo ğlu ile yapmı ş oldu ğum görü şmelerin ı şığı altında, 1977 Genel Milletvekili Seçimleri’nde, TBP’nin CHP ile seçim i şbirli ği yapmasına ili şkin…

Bu görü şlerimiz tarafınızdan da olumlu kar şılandı ğı taktirde, müzakerelere hazır oldu ğumuzu, mümkünse bir hafta içinde cevaplarınızı bekledi ğimizi bilgilerinize sunar, ba şarılar dilerim. Saygılarımla .” Mustafa Timisi Türkiye Birlik Partisi Genel Ba şkanı .473

470 a.g.g., 23 Eylül 1973 471 Mehmet Turhan, Siyasal Elitler , Gündo ğan Yayınları, Ankara, 1991, s. 193 472 Turhan, a.g.e., s. 193

174

Ecevit’in Timisi’ye cevabı ise şöyle olmu ştur:

“ Yazınız üzerine ve yaptı ğımız görü şmeler ı şığında, CHP ile TBP i şbirli ği olanakları Genel Yönetim Kurulumuzca de ğerlendirilmi ştir.

Partimizin özgürlükçü demokrasiye ba ğlılı ğı ve ekonomik toplumsal görü şlerimizin, bazı ayrıntılarda de ğişiklikler gösterse bile, ana çizgileri bakımından benzerlikleri göz önünde tutulursa, iki partinin güçlerini birle ştirmelerinde büyük yarar oldu ğu görülür.

Gerekli olan, güçlerimizi birle ştirmenin en sa ğlıklı biçimi üzerinde anla şmaktır. Biz, yasal olanakların zorlanması olarak yorumlanabilecek türden bir seçim işbirli ğinin do ğru ve inandırıcı olamayaca ğı dü şüncesindeyiz. Üstelik bunun, kendi partimizin dı şında, Türk demokrasisi açısından bazı olumsuz geli şmelere yol açabilece ği kaygısını duyuyoruz.

Bu nedenle, Partilerimiz arsında en do ğru, en geçerli ve sa ğlıklı güç birli ğinin birle şmek oldu ğu kanısındayız.

CHP’ne Partinizin öz gücüyle katılması biçiminde gerçekle şebilecek böyle bir birle şmeyi Parti yönetiminizin ilke olarak uygun bulma olana ğı varsa, bunun yöntemini, ayrıntısını görü şmeye hazırız. Birle şmenin, yapay bir a ğırlı ğı sona erdirece ğine, demokrasimizi güçlendirece ğine ve bunların da ötesinde, ulusal birli ğimizi peki ştirece ğine, ulusal birli ğimizde önemli bir etken olan laiklik ilkesine daha çok gerçeklik kazandıraca ğına inanıyoruz.

Bu dü şüncelerimizi de önerimizi taktirlerinize sunuyorum.

473 Türkiye Birlik Partisi Kurulu şunun 12. Yılı 1969-1978 , Nurdo ğan Matbaası, İstanbul,1978, s.20

175 Size, de ğerli yönetici arkada şlarınıza ve sayın Parti üyelerinize ba şarılar dile ğiyle saygılar sunarım. ” Bülent Ecevit Cumhuriyet Halk Partisi Genel Ba şkanı.474

Bu seçim i şbirli ği teklifinin, TBP’nin daha sonraki dönemde 10. kurulu ş yıl dönümü için yayınladı ğı yayında kendileri için bir hayal kırıklı ğı yarattı ğı vurgulanmı ştır.

Bu dü şüncelerle TBP, fa şizme ve gerici egemen güçlere kar şı, bu genel seçimlerde, her türlü parti çıkarlarının üzerinde kalarak, ta şıdı ğı tarihi sorumlulu ğun bilincinde olarak CHP ile seçim i şbirli ğine gidilmesini içtenlikle arzulamakta ve ilke olarak kabul etmektedir. 475 Ancak bu demeçler sonuçsuz kalmı ştır.

Timisi’nin yaptı ğı radyo konu şmasında hayal kırıklı ğını söyle anlatmı ştır:

“..12 Mart 1971 müdahalesinden sonra CHP içinde önemli geli şmeler oldu. Sayın Ecevit, konu şmalarıyla, tutum ve davranı şlarıyla hepimize umut verdi. 1973 seçimlerinde TBP olarak seçimlere katıldı ğımız halde CHP’ni kar şımıza almadık, hatta destek de olduk. Bizim tek amacımız; ülkemizin aydınlı ğa çıkması idi. Bu ba şarıyı yaratacak ki şi ve partiyi desteklemek, bizim görevimizdi. 1973 Genel Seçimlerinde ço ğunlukla CHP desteklendi. CHP Milli Selamet Partisi ile hükümet kurdu. İçimize sindirememekle beraber ülkemiz yeni bir a şamaya ula şır umuduyla, halktan, i şçiden ve emekten yana oldu ğunu söyleyen CHP’nin hükümette yer alı şını gelece ğimiz için yararlı bulduk. Sevindik. Ne var ki, sevincimiz uzun sürmedi. Kıbrıs Zaferinin sarho şlu ğuna kapılan sayın CHP lider kadrosu hükümeti bozdu, ayrıldı. Hiçbir ülkede görülmeyecek bir sorumsuzluk örne ği vererek iktidarı, kendi deyimiyle ülke yönetimini hiçbir suretle emanet edilmeyece ği sa ğ cephe partilerine bıraktı. 12 Mart Muhtırasına muhatap olmu ş, ala şağı edilmi ş Sayın Demirel’in tekrar Ba şbakan koltu ğuna oturması için CHP’lerce ne gerekiyorsa yapıldı. Birinci Sa ğ Cephe Hükümetinin yönetiminde büyük ıstıraplar, bunalımlar, buhranlar içinde 1977 yılına

474 a.g.e., ss.22-23 475 a.g.e., s.21

176 ula ştık. Bu hükümet için çeli şkileri sürdüren ekonomik politika, Cephe Hükümetini tam bir çıkmazın içine sürükledi ği bir anda, yine CHP yöneticileri Demirel’in imdadına yeti ştiler. Erken seçim kararı aldılar. Oysa ki, zamanında Ekim 1977 tarihinde yapılacak bir Genel Seçim, Sa ğ Cephe Partilerinin iktidarına son verecek kesin bir sonucu getirecekti. Dört ay sabredilemedi. TBP olarak; CHP yöneticilerini bu konuda da çok uyardık. Egemen güçlerin, Adalet Parti’nin bu oyununa dü şmemeleri için çırpındık. Fakat anlatamadık. Kim ne derse desin seçimden Demirel ve Türke ş güçlenerek çıktılar..” 476

Timisi döneminde TBP, CHP’ye büyük a ğabey gözüyle bakmı ş ve ele ştirmekten ço ğu zaman kaçınmı ş, gerekti ği zaman desteklemi ştir. Ancak buna ra ğmen CHP’ye yapılan seçim ittifakı teklifine CHP’nin “partini kapat bize katıl” teklifiyle kar şılık vermesini “samimiyetsizlik” olarak de ğerlendirmi ştir. Bu konuyu, Timisi Aralık 1977 yerel seçimleri öncesinde yaptı ğı radyo konu şmasında şöyle de ğerlendirmi ştir:

“.. de ğerli karde şlerim, CHP bizimle bir i şbirli ğine yana şmadı. Teklifimizi reddetti. Partimizi kapatıp kendilerine katılmamızı istediler. TBP Genel Kurulu bu teklifi görü ştü. Onur kırıcı buldu. CHP’nin samimi olmadı ğını tespit ettik. O nedenle Partimizi kapatmadık. Suç bizden gitmi ştir. Biz görevimizi tümüyle yaptık. Seçimlere böyle katıldık…” 477

Bu seçim ittifakının yapılamaması sonucunda, seçimlerden sonra kurulan II. MC Hükümetinin kötü yönetiminden sorumlu tutulan CHP ve yönetici kadrosudur denilmi ştir. Sol ilerici güçlerin birli ğini bozduklarını dü şündükleri CHP’nin bu vesileyle demokratik sol bir iktidarın önünü kestiklerini dile getirmi şlerdir. Timisi bu durumu daha sonra şöyle de ğerlendirmi ştir;

476 Türkiye Birlik Partisi 1977 Mahalli Seçimi Radyo Konu şmaları , ss.6-7 477 a.g.e., s.8

177 “..Ülke ekonomisinin çıkmaza girmesinden,akıtılan kanlardan, Türkiye’nin dünyada yalnızlı ğa itili şinden, bunalım ve buhranlardan en az Cephe Hükümeti kadar CHP yöneticileri de sorumlu ve suçludur...” 478

2.6.11. 5 Haziran 1977 Milletvekili Genel Seçimleri ve Da ğılma Süreci

1970’lerin sonunda Türkiye’nin siyasal hayatı bir kısır döngü içerisindeydi. Bir yandan devlet seçkinleri bütünle şme krizine kar şı duyarlı ve dolayısıyla çevreye ve onların siyasal temsilcilerine kar şı ho şgörüsüzdüler. Di ğer yanda, çevre, büyük oranda baskı altında tutulmu ş olmanın ürünü olan a şırı meydan okuyucu bir tavır içindeydi ki bu tavır söz konusu devlet seçkinlerinin onlara kar şı olan önyargılarını keskinle ştirmekte idi. Bir bakıma 1970’lerin sonları, a şırı meydan okuyucu çevrenin at ko şturdu ğu yıllar olmu ştur. 479

Mustafa Timisi geli şmeleri ele ştirdi. TBP Genel Ba şkanı Mustafa Timisi “ Hükümet bunalımının giderek rejim bunalımı haline dönü ştü ğünü ” söylemi ştir. Hükümet bunalımına çözüm bulabilecek siyasi partilerin büyük bir sorumsuzluk içinde bulunduklarının görüldü ğünü belirtmi ştir. Timisi, ülkeyi hükümet bunalımından kurtarmanın ulusal bir görev oldu ğunu hatırlatarak “Bu şartların altından erken seçimden ba şka çıkı ş yolu görülmemektedir” demi ştir. 480

Barajsız d’hondt sistemine göre yapılan, katılımın %66,8 oranında gerçekle şti ği 1977 seçimleri sonucunda hiçbir parti hükümeti kurabilecek gerekli ço ğunlu ğu elde etmeyi ba şaramadı. Seçimlerden CHP, tarihinin en yüksek oyunu almasına ra ğmen, Ecevit’in kurdu ğu Türk tarihinin ilk “Azınlık Hükümet”i güven oyu alamadı; Demirel, Ecevit’in koalisyon kurma önerisini reddetti ve MSP ile MHP ile İkinci MC Hükümetini kurdu.

1977 yılında II.MC Hükümeti bir gensoru ile dü ştü.

478 a.g.e., s.9 479 Heper, a.g.e ., s.212 480 Yeni Halkçı, 5 Kasım 1974

178 1979 seçimleri sonucunda dönemin” üçüncü Koalisyon Hükümeti” Demirel hükümeti tarafından kuruldu. (IV.Demirel Hükümeti). 1979 araseçimleri 12 Eylül öncesi yapılan son seçimler olmu ştur. TBP’nin Genel Sekreteri Dursun Bila tarafından açıklanan seçim sloganları şöyleydi:

Kula kulluk yetsin artık bu sömürü bitsin artık. Toprak a ğalı ğına son sömürüye paydos. İş çi, köylü, gençlik TBP’de birle ştik. İş çiler sendika yönetimine, sendika a ğalı ğına son. Can güvenli ği ve e ğitim özgürlü ğü. Fikre zincir vurulamaz. Akdeniz Akdenizlilerin olmalıdır. Ne NATO ne Var şova, ba ğımsız bloksuz Türkiye. Herkese i ş, köylüye toprak, halka hürriyet. Lokavt hak de ğil suçtur. Genel grev hakkı. Sava ş kı şkırtıcılı ğına son. 481

Elazı ğ Gençlik kolları Genel Kurulunun (230 ki şi) yaptı ğı basın açıklaması şöyleydi.

“.. Selam size proletaryanın yüce ideolojisi do ğrultusunda fa şizme, sosyal- fa şizme kar şı yılmadan mücadele eden üniversiteli, liseli gençlik…”

Gençlik örgütlerinin ve ta şra örgütlenmelerinin özellikle bu dönemde sosyalist söylemlerle sosyalist siyaset güttükleri görülmektedir.

“…Bizler, fa şist diktatörlü ğün resmi ve sivil cellat u şaklarının, yoksul halka ve onun gençli ğine zulüm ve baskı uygulayarak sindirmeye çalı ştıkları, ama

481 Milliyet , 14 Mayıs 1977

179 yıldıramadıkları Elazı ğlı Kürt ve Türk gençleri fa şist mücadeleye kar şı sonuna kadar mücadele edilece ğini belirtiriz …” 482

2.6.12. 11 Aralık 1977 Yerel Seçimleri

TBP bu seçimlere 13 ilde katılmı ştır.11 Aralık 1977 yerel seçimleri Türkiye Birlik Partisi açısından önemlidir çünkü bu yerel seçimlerde ilk kez bir belediye ba şkanlı ğı kazanabilmi ştir. Daha önce ve sonrasında belediye seçimlerinde hiç belediye ba şkanı çıkaramamı ştır.

Mustafa Timisi’nin yerel seçimler öncesinde, 5 Aralık 1977 tarihinde, saat 17:05 ile 17:25 arasında yaptı ğı radyo konu şması şöyledir;

“….5 haziran 1977 Milletvekili Genel Seçimleri bizim önceden kamuoyuna açıkladı ğımız tahminleri do ğruladı. Demi ştik ki, “hiçbir parti tek ba şına iktidara gelemeyecek. Yine ülkemizde koalisyon hükümetleri olacak. Türkiye Birlik Partisi’ni hiç de ğilse parlamentoda bir gruba ula ştırınız. Halkımıza yararlı oluruz.” Gördünüz. Tek ba şına bir parti hükümeti kuracak sonucu alamadı. Yine sa ğ cephe partileri hükümeti olu şturdular. İş ba şındalar. Umut ba ğlanan Cumhuriyet Halk Partisi, varlı ğı ile yoklu ğu belli olmayan muhalefette. Do ğrusunu isterseniz, olan bizlere oldu. Grup vermedi ğiniz gibi, tek bir temsilcimiz vardı, onu da çok gördünüz bize..”

“..Elbette bu sonucu anlayı şla kar şılıyoruz. Ancak, ezilen halk adına üzüntümüz büyük oldu. Bizler için parlamentoya girip girmemek önemli bir sorun de ğil. Yeter ki halkımız kurtulsun, aydınlı ğa çıksın. Biz bu u ğurda kendimizi adayanlardanız. Ancak; sözlerimize, uyarılarımıza uymadınız. Tekrar yanıldınız. Bu yanılgıların faturasını milletçe bu gün çok a ğır ödüyoruz…” 483

Timisi bu radyo konu şmasında, bir önceki Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında, sitemkar bir tavırla, halkın yanlı ş yaptı ğını ve bundan duydu ğu üzüntüyü dile getirmi ştir.

482 Halkın Kurtulu şu Yolunda Gençlik , 23 Mayıs 1977 483 Türkiye Birlik Partisi 1977 Mahalli Seçimi Radyo Konu şmaları ,s.2

180

Bu yerel seçimde TBP büyük ba şarısızlı ğa u ğramı ş ve tek bir belediye ba şkanı seçtirebilmi ştir. Amasya ili Merzifon ilçesi Kayadüzü beldesi belediyesini 11 Aralık 1977 yerel seçimlerinde 984 oyun 321’ini alarak kazanan İbrahim Sevindik TBP’nin ilk ve tek belediye ba şkanı olmu ştur. İbrahim Sevindik 1929 Merzifon do ğumlu olup, Ladik Köy Enstitüsü mezunuydu. 484

2.6.13. Timisi Döneminde Dı ş Politika

TBP Adana İl Ba şkanı Hasan Ali Aslan tüm ilerici güçleri TBP saflarında, halkın demokratik iktidarı için mücadeleye ça ğırarak “ Bunalımın halkçı çözüm yolu, emekten yana olan bir demokratik sol iktidar mutlaka gerçekle şecektir .” Demi ştir. Adana il ba şkanın bu demeci bizlere parti tabanına partinin oluşturdu ğu politikaların yerle şti ğini ve benimsendi ğini göstermektedir. Ve şöyle devam etmi ştir konu şmasına:

“Bilimin ve teknolojinin hızla ilerledi ği bir ça ğdayız. Teknoloji öyle bir ilerlemi ş ki insanlar do ğaya hakim olmu şlardır. Feodal üretim biçimini tasfiye eden burjuvazi tarihi misyonunu tamamlamı ştır. Bugün tüm dünya halkaları ileri bir üretim biçimi için mücadele etmektedirler. 1971 yılında i şverenin eline verilen lokavt hakkını TBP anti-demokratik bulmaktadır. Devlet güvenlik mahkemelerinin yargı organlarının üstünlü ğünü zedelemesi ve hukuka gölge dü şürmesi bakımından TBP Devlet Güvenlik Mahkemelerine temelden kar şıdır. TBP fikir suçu tanımaz ve fikirlerin zincire vurulamayaca ğını savunur. Bundan dolayı genel affın bir lütuf değil verilmesinin zorunlu oldu ğunu savunur. Sömürüsüz bir Türkiye ister. İkili anla şmalara, NATO’ya CENTO’ya , Ortak Pazar’a temelden kar şıdır. Emekçi sınıfın demokratik özlemlerini ve kendi kuraca ğı düzenini savunur.” 485

TBP Genel Sekreteri Dursun Bila, bu güne kadar i şba şına gelen iktidarın temel felsefesinin emperyalist güçlere dayanma ve dı ş borçlanma oldu ğunu, bu yüzden de ülkemizin gelece ğinin ipotek altında bulundu ğunu iddia etmi ş “bloksuz

484 www.yerelnet.org.tr , 485 a.g.g., 26 Eylül 1973

181 bir dı ş politikaya dönülmesi gere ğini” savunmu ştur. Dursun Bila, partisinin temel hedefinin “halkla beraber halk için” oldu ğunu söylemi ştir. 486

Birlik Partisi’nin Ortak Pazar ve di ğer uluslar arası ortaklıklar konusundaki görü şüyse şöyleydi: “ Ortak Pazar, Avrupa’da kapitalizminin Avrupa’daki ilerci ve demokratik güçlere kar şı ortak mücadele ve ABD emperyalizmine kar şı geçici bir süre içinde de olsa ortak bir dayanı şma içinde bütünle şme zorunlulu ğundan do ğmu ştur. Ortak Pazar, Batı Avrupa ülkelerinin Pazar geni şletme ile dünya ticareti ve dolayısıyla karını yeni kanallara çevirme giri şimidir. Türkiye’nin Ortak Pazar’a katılmasıyla toplumsal bir yarar sa ğlamayaca ğı gibi bu günkü çarpık niteli ği üzerinde daha da yo ğunla şacaktır ve montaj sanayi ülkesi ekonomisinde giderek yaygınla şacaktır. Yerli tekelci burjuvazisinin özlemi ve ekonomik zorunlulukları onu Ortak Pazar emperyalizmi ile bütünle ştirmektedir ve bu bütünle ştirmeden kendilerinin çıkarı vardır. Avrupa mallarının Türkiye’de montajcılı ğını yapacaktır. Daha önemli kendi sınıfsal varlı ğının ve iktidarının garantisini anlamaya çalı şacaktır .” 487

“Ortak Pazar’ın gerçek anlamı geri kalmı ş ülkeleri ekonomik planda istila etmek, sürüm alanı haline getirmektir. Ortak Pazar Kapitülasyonların hortlamı ş bir şeklidir. Halkımız bu soyguna kar şı durmaya ça ğırıyoruz. Ortak Pazar ile Türkiye Amerikan Dolarlarının yanında Alman Markı ve Fransız Frangının at oynattı ğı bir ülke haline gelecektir. Kısacası onlar ORTAK olacak, biz PAZAR” 488

Timisi özelikle partideki sol dalganın iyice yerle şmesiyle beraber partisinin dı ş politikasını da bu do ğrultuda yürütmekteydi.

“...Dı ş ili şkilerimiz dolayısı ile tam ba ğımsız sayılmayız. NATO, Ortak Pazar ve ikili anla şmalara kar şıyız...” 489 “TBP tam ba ğımsızlı ğımızı zedeleyen her türlü askeri anla şmalara ve ittifaklara, her türlü ekonomik bütünle şmelere kesin olarak kar şıdır. Bu anlamda TBP , NATO, CENTO, Ortak Pazar, GATT (Gümrük Anla şmaları) gibi

486 Milliyet , 14 Mayıs 1977 487 Türkiye Birlik Partisi, 1973 Seçim Bildirgesi , s.36 488 a.g.e., s.37 489 Yeni Halkçı, 23 A ğustos 1973

182 emperyalizmin eritme ve kontrol potalarına kesinlikle kar şıdır. TBP tam ba ğımsız bir Türkiye özlemi içindedir. Ancak bu suretle ülkemizde demokrasinin ve giderek sömürünün olmadı ğı toplumcu bir düzenin kurulabilece ğine inanır .” 490

TBP’nin Kıbrıs konusundaki politikasıysa şöyeydi:

“Kıbrıs, emperyalizm tarafından sömürülen ve emperyalizme her bakımdan ba ğımlı bulunan bir ülkedir. TBP, Kıbrıs’ta Türk ve Rum halklarının üzerinde oynanan her türlü emperyalist oyunlara ve anti-demokratik uygulamalara kı şkırtıcı ve enosis gibi sekter şovenist tavırlara kesinlikle kar şıdır. TBP Kıbrıs’ta Türk ve Rum halklarının özgür ve barı ş içinde bir arada ya şamalarını, emperyalistlere ve onların i şbirlikçisi olan Kıbrıs’taki hakim sınıflara kar şı ortak bir mücadele içinde demokrasi u ğruna, özgürlük u ğruna ve sosyal ilerleme u ğruna toplumcu bir düzen için çaba sarf etmelerini savunur.” 491

TBP, dı ş politikada tam ba ğımsız bir politika izlenmesinden yana siyaset belirlemi ştir.

490 a.g.e., s.59 491 a.g.e., s.61

183 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BİRL İK PART İSİ’N İN TÜRK S İYASAL YA ŞAMINDAK İ ETK İSİ 3.1. Türk Siyasal Ya şamında Birlik Partisi’nin Genel Görünümü 3.1.1. Genel Ba şkanlarla Gelen De ğişimin Nedenleri

Birlik Partisi üç Genel Ba şkan de ğiştirmi ştir. Üçü de ayrı ayrı görü ş ve ideoloji sahip olduklarından partiye yansıması da üç de ğişik biçimde gerçekle şmi ştir.

Hasan Tahsin Berkman, döneminde genel anlamda sahip oldu ğu ideolojik yakla şım egemen ideolojiyi bütünleyen bir anlayı şa sahipti. Emekli General olması ve devletin önemli askeri kademelerinde çalı şması; özellikle istihbarat alanında NATO gibi bir kurumda çalı şması sahip oldu ğu ideoloji perçinlemi ştir. Devletin derini ile ili şkilerinin bulundu ğuna dair şüphelerin bulundu ğu dönemlerde 9 Şubat’ta adı karı şmasına ra ğmen ispatlanmayan karma şık ili şkilerle karanlık bir görünüm vermekteydi.

Hasan Tahsin Berkman, kendisini Atatürkçü 492 olarak ifade eden bir ki şilikti. Milliyetçilik anlayı şı katı Bir Türkçü olan Berkman’ın “Hepimiz Türküz” söylemi onun ba şka bir etnik yapının olmadı ğı Türkiye’de egemen olan tek etnik unsurun Türk oldu ğu vurgusu mevcuttur. Onun, Türkiye de asıl egemen olan unsur olan Türk-İslam-Hanefi 493 sentezi yapının zıttı olarak Türk-Alevi sentezi alternatifiydi. Dü şüncelerinde katı olan Berkman, so ğuk ve konu şkan olmayan bir görüntü çizmi ştir. Zorunlu olmadıkça konu şmadı ğı konusunda ele ştiri almı ştır. 494 Siyasi deneyiminin olmaması onun bu davranı şlarını etkilemi şti.

492 Atatürkçü kimlik, burada sahip olunan ideolojiyi süsleyen ve bir me şrutiyet alanı kazandıran anlayı ştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli sıkıntıları ya şadıkları darbeler döneminde her defasında egemen olmak isteyen ve olan dü şüncenin sahip oldu ğu algılayı ş aslında bir me şrutiyet kazandırmaktı. Burada asıl özne ba şta bulunan, Kemalizm’in yılmaz bekçileri olarak Kemalizm’i istedikleri şekle sokan askerler gelmektedir. En küçük i şlerine gelmeyen dü şünceyi bu kendilerince me şru alanla bo ğmaktaydılar. Kemalizm’in asıl dü şünce temeline ba ğlı kaldıkları söylemekse her defasında muamma olmu ştur . 493 Daha fazla bilgi için Bkz.: Baskın Oran, Türkiye’de Azınlıklar; kavramlar, Lozan, iç mevzuat, içtihat, uygulama , İstanbul , İleti şim Yayınları, 2004 494 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Cem , S.5 , 1 Kasım 1966

184 Hasan Tahsin Berkman dönemi BP açısından egemen olana entegre olan kabul edilmek için kurulu ş a şamasında bu amaca uygun Genel Ba şkan görüntüsü vermi ştir. Birlik adının da mezhepsel bir görüntüde olmadıklarının vurgusunun diğer bir yansımasıdır. İlk Genel Ba şkan döneminde Partinin kurulu ş a şama

Hüseyin Balan dönemi bakımından de ğerlendirecek olursak; Balan Millet Partisi’nden transfer olan ve Mecliste Kazım Ulusoy’la beraber ilk kez milletvekiline sahip olan Birlik Partisi açısından son derce önemli bir prestij kazandırmı ştır. Bu Partiye daha farklı bir görünüm kazandırmı ştır. Bu algılayı şları de ğiştirebilecek kurulu şta özellikle basın tarafından vurgulanan “Alevi Partisi” görünümü için farklı algılayı ş geni ş katılımın sa ğlanması gerekmekteydi. Mecliste temsil edilmek ve temsil edilen ki şilerin yönetimde olması gerekmekteydi. Önce Kazım Ulusoy’a Genel Ba şkanlık ya da Genel Sekreterlik teklif edilmi ş ancak tevazu göstererek Kazım Ulusoy “Ben haddimi bilirim fazla tahsilim yok, orta okul mezunuyum ve bu işi benden daha iyi yapacak arkada şlar var. Ancak bir er gibi çalı şırım.” demi ş ve hem Genel Ba şkanlı ğı hem de Genel Sekreterli ği kabul etmemi ştir. Hüseyin Balan’a gelince; “Ben de haddimi bilen adamım, ben de Genel Ba şkanlı ğı beceremem, acemiyim, bu i şi yapacak kadar kafi derecede kültürüm ve tecrübem yoktur, ama genel sekreterli ği fevkalade beceririm, yalnız bana 5 tane yardımcı vereceksiniz .” dedi. 495 Parti içinde üst düzey bir yer edinmek istedi ğini ortaya koymu ştur.

Hüseyin Balan dönemi için söylenecek en önemli şey AP etkisinin baskın olmasıdır. Balan’ın Demirel hayranlı ğı onun DP etkisinde kalmasına neden olmu ştur. Nitekim daha sonra 1970 (Demirel hükümetine) bütçesine beyaz oy veren 5 arkada şıyla beraber partiden ihraç edilmi ş siyasal ya şamına DP’de devam etmi ştir.

Balan’ın Genel Ba şkan’lı ğı tartı şmalı olmu ştur. Ve Genel Ba şkan olduktan sonra da Parti içindeki çalkantılar bitmemi ştir.

495 Birlik Partisi 28. Nolu Genelge ve 5 Nolu Karar, 2 Temmuz 1967

185 Hüseyin Balan’da Hasan Tahsin Berkman döneminde oldu ğu gibi Partinin sa ğ e ğilim gösterdi ğini görüyoruz. Bunda Millet Partisi’nden olması ve gerçek bir Demirel hayranı olmasının etkisi vardır. Ancak Hüseyin Balan’ı Hasan Tahsin Berkman’dan ayıran “Milliyetçilik” vurgusunun Berkman’a göre az olmasıdır. Berkman ve Balan döneminde parti, Alevilerin geleneksel kesimiyle bulu ştu ve bu bulu şmayı Alevilerin manevi önderleri olan dedeler kanalıyla gerçekle ştirdi. Dedeler, ozanlar ve Hacı Bekta ş Dergahı, köyden kente göç eden ancak Alevi inancının etkilerini de ta şımaya devam eden kesimlerin, parti ile ili şkilerin kurulmasında aktif rol oynadılar. Her ne kadar bu süreç, Berkman’ın Genel Ba şkanlıktan dü şürülüp yerine Balan’ın gelmesiyle kesintiye u ğramı şsa da 1969 seçimlerinde ili şkilerin yeniden onarılması yoluna gidildi.

Mustafa Timisi döneminde ise Birlik Partisi’ni önemli bir dönü şüm ya şayarak sol ideolojiye yönelmi ştir. Sosyal demokrasi içerisinde “Halkçılık” vurgusu yapılarak “Toplumcu” bir toplum düzeni savunuluyordu.

Daha sonraki dönemlerde Timisi’nin Gençli ğin, İllegal örgütler içinde ziyan olmamaları için gelip kendi Partisi içinde siyaset yapma olana ğı tanımak amacıyla Partisinin kapılarını Sosyalist guruplara açtı ğını söylemi ştir. 496 Bu alanı kullanan radikal sol guruplar parti içinde yer almı ş ve çalı şmalar yürütmü şlerdir ancak daha sonra ki dönemde bu guruplar partiden tasfiye edilmi şlerdir. Çünkü bu radikal sol guruplar partiyi bulundukları siyasal olu şumlar amacıyla kullanmak istemi şlerdir.

Timisi döneminde yapılan çalı şmalar yeterli gelmemi ş partinin 1970 bütçe görü şmelerinden sonra be ş milletvekilini ihraç etmesiyle beraber kan kaybetmi ş ve sürekli olarak gerilemi ştir. Özellikle CHP’nin “Ortanın Solu” siyasetinin yükseli şte oldu ğu bir dönemde Timisi’nin de söyledi ği gibi: “ CHP gibi büyük bir parti varken Sosyal Demokrat küçük partinin varlı ğını

496 Mustafa Timisi İle Yapılan Röportaj , 08.08.2007

186 sürdürmesi ve tutunması zordu ve biz bundan dolayı sürekli olarak kan kaybettik.” 497 Demi ştir.

Timisi döneminde partinin “sosyal demokrat” olması ve “Alevi Partisi” algısının kırılması ve daha geni ş tabanlı bir yapı olabilmesi için yo ğun bir çaba harcamı ş ancak ba şarılı olunamamı ştır. Bunun önündeki engellerden biri CHP di ğeri ise Partinin ilk kurulu şunda olu şan ve Timisi tarafından hata olarak de ğerlendirilen aceleye getirilen partinin kurulu şunki Alevi Partisi algısının olu şturulması olmu ştur. O dönemde aydınların küstürülmesi de bu algını oturmasında etkili olmu ştur.

3.1.2. Birlik Partisi’nin Program ve Tüzü ğünün Genel De ğerlendirmesi

Partinin ilk programında, resmi ideolojinin izleri fark ediliyordu. CHP’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 6 ilkesi (Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik) referans alınarak hazırlanan programa göre Birlik Partisi, “reformist, ilerici, Türkçü ve Atatürkçü” idi; “Ye şilin, kızılın ve karanın” kar şısındaydı, siyasi yelpazedeki yeri “Kemalizm ilkelerinin yanı ba şıydı”. Sınıflar arasındaki menfaat çatı şmalarını gidermeyi öncelikli hedef gören partinin Kemalizm’den ayrıldı ğı tek nokta, laikli ğin uygulanı şına getirdi ği itirazdı. Alevilerin Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı’nda neden temsil edilmedi ği noktasından ba şlatılan bu itirazın gere ği, Birlik Partisi, Diyanet’in “inanç grupları arasındaki denge ve e şitli ği sa ğlayacak ve bunların inanç ve vicdan özgürlü ğüne saygı gösterecek şekilde” te şkilatlandırılmasını talep ediyordu. Bu anlamda ilk parti programı 1961 Anayasası ile örtü şen hatta paralellik gösteren bir çizgisi vardı. 498

Neden Birlik Partisi’ni kuruyoruz? Avukat Cemal Özbey’in partinin kurulu ş amacını tüzü ğün önsözünde şöyle vermektedir:

“Türkler millet olarak birlik ve beraberli ğe önem verdikleri müddetçe, filozoflar ve büyük devlet adamları yeti ştirmi şler, büyük devletler kurmu şlardır. Keza

497 Mustafa Timisi İle Yapılan Röportaj , 08.08.2007 498 Ata, a.g.e., s.

187 Osmanlılarda birlik ve beraberli ğe önem verdikleri müddetçe üç kıtanın mühim bir kısmını fethetmişlerdir, büyük devlet kurmu şlardır. Fakat birlik beraberlikten ho şgörülükten ayrıldıktan, ayırıcılı ğa ve bölücülü ğe ba şladıktan sonra devlet parçalanmı ş ve millet gerilemi ştir. Nihayet Atatürk gelmi ş, devletin geri kalan kısmını parçalanmaktan ve yok olmaktan kurtarmı ş, Türkiye Cumhuriyetini kurmu ştur. Ayırıcılı ğa ve bölücülü ğü ortadan kaldırarak birlik ve beraberli ği sa ğlamı ştır.. Atatürk’ün ölümünden sonra devrimlerinden dönülmü ş, rötu şlar yapılmaya ba şlanmı ştır. 27 Mayıs 1960 devrimi ile i şler düzeltilmek istenmi ş, hukuken uzun mesafeler alınmı ş fakat ayırıcı ve bölücülerin memleketimizde ço ğalmaları yüzünden fiiliyatta fazla bir fayda ve ilerleme sa ğlanamamı ştır.” 499

Birlik ve beraberlikten söz edilmesi aslında partinin isminin “Birlik” olmasının manasını ifade etmektedir.

Partimiz, ilerici, halkçı, devrimci, reformcu, birlik ve beraberlikçi, Türkçü ve Atatürkçüdür. Diyanet i şlerinde, dini, e ğitim ve ö ğretimde reform ister. Ba şta toprak ve mesken reformu olmak üzere tüm reformlara taraftardır. Tarafsız ve Türkçe dini eğitim ve ö ğretim istemektedir. Din ve mezhep ayrımının aleyhindedir. İbadet dilinin ve ezanın Türkçe olmasını ister. 500

1972 parti tüzü ğünde Timisi döneminde partinin ilk dönemlerindeki ideolojik yakla şımlar pek de ğişmemi şti. Örne ğin Tüzükte yer alan “ ayrımcılı ğın, bölücülü ğün, a şırı sa ğın, a şırı solun, Komünizmin, Emperyalizmin, Fa şizmin, Nazizmin, her türlü dikta rejiminin kar şısında olmak ve bunlarla mücadele etmek.” (Madde-2) 501 Daha sonra “Komünizme kar şıdır” ibaresi Tüzükten çıkarılmı ştır. 502

499 Cemal Özbey, Uyarmalar: Birlik Partisi’nin 3. Kurulu ş Yıldönümü Münasebetiyle Birlik Partililerle Bir Konu şma , Birlik Yolu-Atatürk Yolu Dizisi; No:3, Ankara, 1969,s. 4 500 Özbey, a.g.e., 1969,s. 10 501 Türkiye Birlik Partisi Tüzük ve Programı , Gutenberg Matbaası, Ankara, 1972, s.2 502 a.g.e., s. 75

188 1980 yılında çıkan Tüzü ğünde ikinci madde aynen şöyledir: Türkiye Birlik Partisi emekçi halkımızın iktidarına yasal yoldan 503 yürüyen emperyalizme ve fa şizme kar şı, devrimci, toplumcu bir siyasal örgüttür (Madde 2) 504 .

Kooperatifçili ği geli ştirmek suretiyle sosyal, ulusal ve ekonomik kalkınmayı sa ğlar. (Madde9) 505 bu madde de mevcut kooperatif vurgusu sosyal devle ilkesiyle ba ğda şan ve ön plana çıkan niteliktir.

Kültürel alanda da devrimci, reformcu, ilerici, halkçı, Türkçü ve Atatürkçü bir politika takip etmek. (Madde 19) Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı, çe şitli inanç grupları arasındaki dengeyi ve e şitli ği sa ğlayacak ve bunların inanç ve vicdan özgürlü ğüne saygı gösterecek şekilde te şkilatlandırmak. (Madde 25) 506 vatanda şlar arasındaki ırk, din, mezhep, renk, cins ayrımı yapılmasını önlemek; vicdan, din, mezhep ve inanç hürriyetini, ihlal, tezyif ve tahkir edenlerin cezalandırılmaları için Türk Ceza Kanununa sarih hükümler koymak(Madde -26). Dini e ğitim yapan yerlerde ve buralarda okutulan ders kitaplarında mezhep terfikini önlemek, dini e ğitim ve öğretimi belli mezhebin tekeli altına sokmamak. (Madde-27) 507 Din, vurgusunun kesin ve kati bir biçimde kontrolünün sa ğlanması amaçlanmı ştır.

İbadetin dilini ve dini ö ğrenimini Türkçele ştirmek. 508 Sınıflar arası menfaat ve çatı şmaları gidermek.(Madde -7) 509 Şeklindeki madde ile vurgu yapılan sınıflar arası farklılıkları azaltmak ve sınıflar arasındaki çatı şmaları en aza indirgemektir. Di ğer partilerin tüzüklerinde pek bir örne ği olmayan bir madde olarak göze çarpmaktadır.

503 Birlik Partisi’nin yasalara saygılı ve illegal örgütlenmelere kar şı olduklarını ve yasa dı şı olana kar şı kesin sınırlarını koydukları görülmektedir buna bir di ğer dayanak ise tüzükte yer alan (Madde3-A bend- b ve d fırka ) A-b ulusal çıkarlara aykırı amaçlar güden kurulu şlara girmemi ş bulunan, kadın erkek her yurtta ş üye olabilir. A-d; kesin olarak mahkum oldukları bir suçtan dolayı TBMM üyeli ğine seçilme yeterlili ğini kaybetmi ş olanlar üye olamazlar. Ayrıntılı bilgi için Bkz. Türkiye Birlik Partisi Tüzük ve Programı , Zafer Matbaası, Ankara, 1980, s. 4 504 a.g.e., s. 3 505 a.g.e., s.4 506 a.g.e., s.5 507 a.g.e., s.5 508 a.g.e., s.5 509 a.g.e., s.3

189 Tezelden toprak, tarım ve mesken reformları yapmak.(Madde-15) 510 toprak reformunu cumhuriyet dönemi siyasi partilerin nerdeyse hepsinde oldu ğu gibi BP’nin de gündeminde ve tüzü ğünde yer almı ştır. Üretim biçim ve tarzının düzenlenmesi açısından son derece önemli olan modern üretim araçlarının kullanılması

Partinin program ve tüzü ğünü Cemal Özbey hazırladı. Kemalist bir perspektifle kaleme alınan programda amaç ve ilkeler, 31 maddede toplandı.

Partinin ilk ilkesi; “bütün vatanda şları, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, milli şuur ve ülküler etrafında toplamak, milletimizi dünya milletleri ailesinin e şit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde yüceltmektir.” İkinci ilke; “Atatürk devrimlerinin tam şuuruna sahibiz” olmaktı. Üçüncü ilke ; “ İnsan hak ve haysiyetini, milli dayanı şmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun refahını gerçekle ştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukuki ve sosyal temelleriyle kurmak” tır.

BP’nin programının hükümet i şleri bölümünde ise ilçelerde, kaymakamın yanında seçimle gelen ilçe genel meclisi istenmekte, bucakların kaldırılması öngörülmekte, idarede kırtasiyecili ğin önlenece ği belirtilmektedir. (Madde.16) 511 Tarım i şlerinde toprak reformu ve tarım reformunun en kısa zamanda gerçekle ştirilece ği, kooperatifçili ğin geli ştirilece ği ve tarım sigortası vaat edilmektedir.(Madde.19) 512 Dı ş politikada Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” parolasının ı şığı altında bir siyaset izlenece ği ve milli menfaatlere aykırı ikili anla şmaların feshedilece ği duyurulmaktadır. Mahkemelerin, üniversitelerin, TRT’nin ba ğımsızlı ğını korumak di ğer vaatler arasında yer almaktaydı.. Programda dikkati çeken di ğer bir özellik “Adalet İş leri” ba şlı ğının da ayrıntılı düzenlenmesidir. Bu ba şlıkta idari-mali, çocuk mahkemelerinin kurulması öngörülmekte ve mahkeme personelinin, avukatlı ğın mesleki ve sosyal teminata kavu şturulaca ğı ilan edilmekteydi. Adalet İş lerinin bu

510 a.g.e.,, s.4 511 a.g.e., s.73 512 a.g.e., ss.74-75

190 biçimiyle düzenlenmi ş olması, tüzük ve programın bir avukatın, Cemal Özbey’in elinden çıkmı ş oldu ğunu göstermekteydi.

4. maddede Cumhuriyet ve dı ş ba ğımsızlı ğın ilelebet devam ettirilece ği, 5. maddede devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlü ğünün korunaca ğı, 6. maddede Türkçe’nin her sahada hakim kılınaca ğı, 7. maddede “herkesin din, inanç, ırk, dil, cinsiyet ayrımı olmaksızın kanun önünde e şit” olmasının sa ğlanaca ğı yazılıydı. “Herkese ya şama, maddi ve manevi varlı ğını geli ştirme hak ve hürriyetlerini sa ğlamak, 8. madde idi. Partinin laiklik anlayı şının çerçevesini belirleyen 9. maddede “Herkesin vicdan ve dini inanç ve kanaat hürriyetine saygı göstermek, kamu düzenine veya genel ahlaka veya bu amaçlarla çıkarılan kanunlara aykırı olmayan ibadetler, dini ayin ve törenleri serbest bırakmak, kimseyi ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlamamak, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınamamak” hükmü vardı. Aynı maddede devletin sosyal, iktisadi ve hukuki düzeninin din kurallarına dayandırılamayaca ğı, dini sembollerin “her ne surette olursa olsun istismarının” yapılamayaca ğı ve cezalandırılaca ğı da yazılıydı. 10. madde ise içerik olarak 9. madde ile benzerdi. Bu maddede “Herkesin dü şünce ve kanaat hürriyetine saygı” gösterilece ği, kimsenin “dü şünce ve kanaatlerini açılmaya zorlanamayaca ğı” belirtiliyordu. 11. maddede “Herkesin bilim ve sanat hürriyetine saygı göstermekle beraber ça ğda ş bilim ve e ğitim esaslarına aykırı eğitim yeriz” açtırılmayaca ğı ifade edilirken, 12. madde de “haberle şme, seyahat, yerle şme, din, bilim, sanat, basın, toplanma, çalı şma ve sözle şme, seçme ve seçilme hak ve hürriyetlerine en geni ş manada” yer verilece ği hükmü yer alıyordu. 13. maddede ise, ilk 12 ilkede belirtilen amaçların nasıl gerçekle ştirilece ği konusunda genel bir yakla şım vardı.

Buna göre, BP, Cumhuriyet idaresini de ğişmez ve de ğiştirilemez siyasi rejim kabul eder, (Madde 13a) Türk vatanına içten ba ğlı, dil kültür, ülkü, kader birli ğine birlik ve bütünlük ruhuna kavu şmu ş, bölücülük, ayırıcılık ve ırkçılıktan uzak her vatanda şı Türkçü ve Atatürkçü görü şle Türk milletinden sayar. (madde Bb) Halktan yana, halk için, halkla beraber olmak ve devlet idaresinde halka

191 hizmet etmek en birinci gayedir. (madde 13 c) Özel ve devlet sektörünün i ştigal ve yatırım sahasının belirlenmesi" i şi Devlet Planlama Te şkilatı'na bırakılır ve Ana harp sayımızın, a ğır sanayimizin, büyük enerji santrallerimizin, büyük bayındırlık i şlerimizin (sulama, göl ve bataklık kurutma) bilumum Madenlerin (bulucu, ikramiye, prim hakkı baki) petrolün, kamu hizmetleri ile ilgili ula ştırma ve PTT i şlerinin, dı ş ticaretin (ithalat ve ihracatın)bankacılı ğın ve sigortacılı ğın devletle ştirilmesine, onun dı şında kalan sahanın ise prensip itibariyle özel sektöre bırakılmasına taraftarız (madde 13. d) denilir. 513

Türkiye’yi en kısa yoldan, en süratli şekilde en ileri ve en üstün milletler seviyesine çıkarmak için takip edilecek siyaset de şöyle açıklanır:

Adalet İş leri

Hızlı i şleyen bir adalet mekanizması için Yargıtay ve Danı ştay kadrosunun büyütülece ği, idari ve mali mahkemeler ile çocuk mahkemeleri kurulaca ğı, islah evlerinin ço ğaltılaca ğı, Siyasi suçluların tabii yargıç tarafından yargılanaca ğı, hakimlerin ba ğımsızlı ğının sa ğlanaca ğı belirtilir ve hakim teminatı savunulur. (madde 14)

Eğitim i şleri

BP, laik, devrimci, reformcu, halkçı, Türkçü, Atatürkçü ve dinamik bir zihniyetle yeti ştirilen gençler istemektedir. Bunun için Yabancı temayüllerden uzak, Türk adet ve ananelerine uygun milli bir e ğitim ve ö ğretim politikası izleyece ğini, Köy Enstitüleri ve e ğitmenlik müessesesini ıslah ve ihya edece ğini, bütün vatanda şları en kısa zamanda okur-yazar hale getirece ğini, ö ğretmensiz ve eğitmensiz köy bırakmayaca ğını vaat eder, Köy ö ğretmenlerine daha yüksek ücret ödemeyi, mesleki ve teknik ö ğretime önem vermeyi, okulsuz köy bırakmamayı, fakir ve kimsesiz çocuklar için yurtlar açmayı hedefler, "spor konarına ve tiyatroculu ğa önem verilece ğini, üniversitelerde fakir ö ğrencilerden harç alınmayaca ğını, yatılı

513 Ata, a.g.e. , ss.80-81

192 bölge okul1arının sayısının artırılaca ğını, Halk müziği, halk edebiyatı ve folklorunun derlenip yayılaca ğını, halk şairlerini koruyacak te şkilat kurulaca ğını ilan eder.

İçi şleri, Dı şişleri ve Milli Savunma İş leri

İçi şleri ba şlı ğı altında köylerle şehirler arasındaki" e şitsizli ğin giderilece ği vaadinde bulunan BP, devlet yardımlarıyla köylere ait i şleri yapacaktır. Bucaklar kaldırılacak, kırtasiyecilik önlenecektir. (Madde 16) Dı ş politikada Atatürk’ün “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi uygulanacak, Türkiye’nin ulusal ba ğımsızlı ğını tehlikeye dü şüren ikili anla şmalardan milli menfaatlere aykırı olanları feshedilecektir. (Madde 17) BP, orduya milli birlik ve beraberli ği sa ğlama misyonunu yükler. Orduyu en modem silahlarla donataca ğını ve bu kurumu "siyasetin dı şında" tutaca ğını ifade eder, ordunun esas görevini yurt savunması olarak görmekle birlikte silahlı kuvvetlere "milli kalkınmaya yardımcılık rolünü de verir. (Madde 18)

Tarım, Kooperatifçilik, Köy i şleri ve Turizm

BP, tarıma dayalı nüfusun büyük bir özlemle beklediği toprak ve tarım reformunu en kısa zamanda gerçekle ştirilecek i şler arasında görür. Köylülere toprak, tarım aletleri ve kredi" da ğıtaca ğını, ormancılı ğa, su ürünleri yeti ştiricili ğine, meyvecili ğe, toprak sulamasına, hayvancılı ğa, önem verilece ğini (madde 19) her köyde yapı, tarım-kredi, istihsal, istihlak ve ürünlerini de ğer fiyatları ile satmak için satı ş kooperatifleri kurulaca ğını vaat eder. (madde 20) Köyleri yol, su, elektrik, eğitmen, ö ğretmen, okul, doktor, ebe ve sanat kurslarına kavu şturmayı (madde 21) hedeflerken, Türk folkloruna, halk müzi ğine, edebiyatına, el sanatlarına, oyunlarına fazlası ile önem,,3 verece ğini ifade eder, Türk kültürünü Türk halkına ve dünyaya tanıtmayı turizm faaliyetleri kapsamında de ğerlendirir. HP i şba şına gelirse, Otel, motel, lokanta ve turistik kamp yerleri ço ğaltılacak", ayrıca Türk ulularının, ediplerinin ve halk şairlerinin mezar ve anıtları ihya edilecek, birer turistik saha haline getirilecek, Halk şairlerine ve Türk folkloruna radyo ve televizyonda saatler ayrılacak, ya şamı ş ve ya şayan halk ve milli şairleri tanıtılacaktır. (madde 22)

193

Sanayi, Ticaret ve Mali İş ler

BP, planlı kalkınma ve planlı sanayiden yanadır. Sanayinin kamu ve özel sektöre ait olacak kısımlarının belirlenmesi i şini DPT’ye bırakır, petrol ve madencili ğin, dı ş ticaret, bankacılık ve sigortacılı ğın devletle ştirilece ğini (madde 23 ve madde 24) açıklar, iç ticarette serbestlik ve e şitli ği savunur, müstahsille müstehlik arasındaki mesafeyi azaltmayı hedefler. Aracıların ortadan kaldırılmasında üretim kooperatifçili ğinin geli ştirilmesi araç olarak görülür, ithalatın azaltılmasını, esnaf ve sanatkarın himaye edilmesini ister. (madde 24) Vergi reformuyla, vergide e şitlik ve adalete dayalı bir düzen vaat eder, gümrük vergisinin sanayiyi geli ştirecek şekilde ayarlanaca ğını, dü şük gelirlilerden vergi alınmayaca ğını açıklar, fakir halkın ihtiyaç maddelerinden vasıtalı vergi toplanmayaca ğını (madde 25) ilan eder.

Bayındırlık ve Ula ştırma; İmar, İskan ve Mesken İş leri

Programın 26. maddesinde, Türkiye'nin altyapı sorunlarının çözülece ği, 27. maddede her vatanda şa ev verilece ği yazılıdır. Gecekondu kanunu çıkarılacak, mesken reformu yapılacak, planlı bir yerle şim politikası izlenecektir ve şehir hayatının köylere götürülmesiyle de büyük şehirlere göç önlenecektir.

Çalı şma ve İş çi Meseleleri; Sa ğlık ve Sosyal Yardım İş leri

1961 Anayasasının Çalı şmak hak ve vazifedir ilkesi, BP programında Çalı şma ve i şçi Meseleleri ba şlı ğı altında yer alır. Bu ilkenin kesin olarak tatbik edilece ği, adama göre i ş, i şe göre adam bulunaca ğı, ücretlerin adil hale getirilece ği, mesleki ö ğretime hız verilece ği, SSK mevzuatının ıslah edilece ği açıklanır. i şçilere sosyal mesken sözü verilirken, işsizlik sigortası ihdas edilece ği vurgulanır, sendikal hakların yanında olunaca ğı ifade edilir, Toplu sözle şme ve grev hakkı i şçiye en geni ş manada sa ğlanacaktır. denilir. (madde 28) Sa ğlıkta herkese hizmetten yana olan parti, sosyalizasyon yasasında ıslah edilecek yanlar oldu ğunu belirtip, herkese sa ğlık sigortası, fakir, ihtiyar ve yoksullara devlet

194 himayesi öngörür, koruyucu tedavi hizmetlerini önemser ve sa ğlık hizmetlerinin en ücra köye kadar götürülece ğini vaat eder. (madde 29)

Devlet İdaresinde Tarafsızlık

Devlet yönetiminde tarafsızlı ğı sa ğlayaca ğını, kırtasiyecili ği önleyece ğini, memurları geçim sıkıntısından kurtaraca ğını, serbest meslek sahiplerinin her bakımdan ve sosyal yönlerden himaye edilece ğini (Madde 30) vurgulayan BP, idarede reform yapılaca ğını, mahkemelerin, üniversitelerin ve TRT’nin ba ğımsızlı ğını savunur ve Anayasal düzene her bakımdan riayet edece ğini beyan eder. (Madde 31)

“Mezhebimiz Kemalizm, Kabemiz Anıtkabir”

BP’nin açıkladı ğı bu program, Kemalist bir dü şünce tarzının ürünüydü. Cumhuriyet ve Atatürk’e ba ğlılık, her maddeye yansıtıldı ve CHP’nin 6 ilkesi referans alındı. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik (laikli ğin uygulanı şı konusunda itirazları olmakla beraber) ilkelerinden esinlendi. BP’nin yeri Kurucu Genel Ba şkan Hasan Tahsin Berkman’ın dedi ği gibi “Kemalizm ilkelerinin yanı ba şıydı” ve ideolojiler Türkiye’nin sosyal bünyesine uygun dü şmeyen yelpaze modasıydı. Berkman’a göre, partinin iki temel prensibi vardı: Bunlar “Türk milliyetçili ği ve Atatürkçülüktü Hatta bu Atatürkçülük öyle bir Atatürkçülüktü. BP “Müslüman’dı ama mezhebi Kemalizm, Kabe’si Anıtkabir’dir.”514

Birlik Partisi şu dinin, bu mezhebin veya şu rengin partisi de ğildir. Hangi dilden , hangi cinsten, hangi dinden, hangi mezhepten, hangi renkten, hangi ırktan olursa olsun TC vatanda şlarımızın horgörülenin, iktisaden sömürülenle yoksul Anadolu insanın bir tek cümle ile gerçek Atatürkçülerin partisidir ve de öyle de

514 Abdi İpekçi , Liderler Diyor ki, Ant Yayınları, İstanbul,1969 s. 99

195 olacaktır. Takip edilen politikalarımız, olaylar kar şısında aldı ğımız cesaretli durum ve kararlarımız bu sözlerimin do ğrulu ğunu ispatlamı ştır. 515

Anayasamızın siyasi rejimimiz bakımından kabul ettiği esaslara her bakımdan riayet edilecektir. ifadesiyle sistem dı şına çıkmayaca ğını beyan eden, iktidara demokratik yollardan gelece ğini söyleyerek parlamenter demokrasiye olan inancını açıklayan partinin Türkiye’nin temel problemleri konusunda tutarlı bir görü şü yoktu. Planlı bir sanayi ile planlı kalkınmadan yanaydı ve karma ekonomik sistemi savunuyordu. CHP’nin devlete ve özel sektöre ekonomide rol veren yakla şımından esinlenilmi şti. 516

13. maddenin d fıkrasında a ğır sanayinin devletle ştirilece ği söylenirken, 23. maddede ağır ve büyük sanayinin kamu sektörüne ve özel sektöre ait olacak kısımlarını Devlet Planlama Te şkilatı belli edecektir ibaresiyle DPT gibi bürokratik bir kurumu siyasi iradenin üzerine çıkardı ğı gözleniyordu. Bu devletçili ğin halktan yana bir devletçilik mi oldu ğu, yoksa ulusal sermayeyi güçlendiren ve devlet kapitalizmi yaratmayı amaçlayan bir devletçilik mi istendi ği net de ğildi. Ancak, dı ş ticarette devletle ştirme öngörülürken, iç ticarette serbestli ğin sa ğlanaca ğı ifadesinden tercihin devlet destekli güçlü özel sektörden yana oldu ğu anla şılıyordu.

Yabancı sermaye taraftarlı ğı ya da kar şıtlı ğı konusunda hiçbir ifadeye yer vermeyen, Ortak Pazar’la ilgili ne dü şündü ğünü belli etmeyen, dı ş ba ğımsızlıktan yana oldu ğunu söylerken, ABD emperyalizminin Türkiye’ye yerleşmesine vesile olan ikili anla şmalara kar şı açık bir tavır koymayıp milli menfaatlerimize aykırı ikili anla şmalar feshedilecektir diyerek en temel konuda belirsizlik yaratan partinin, tarımın ekonomi içindeki yerinin ne olması gerekti ği ya da nasıl bir sanayi ile kalkınmayı sa ğlayaca ğına dair sorulara da cevabı yoktu.

Yine aynı şekilde, toprak ve tarım reformuna ili şkin görü şleri de bulanıktı. Toprak reformu ve tarım reformu en kısa zamanda gerçekle ştirilecektir. (Madde 19) cümlesiyle, topraksız seçmenlere sempatik gelebilecek bir söylem geli ştiren, ancak

515 Halkçı, 27 Kasım 1971 516 Ata,a.g.e., ss.81-89

196 da ğıtılacak toprakların kimlerden, nasıl alınarak köylülere verilece ği konusunu açıkta bırakan partinin, ne topraksızları ne de toprak a ğalarını küstüren bir tutum içine girdi ği gözleniyordu. Bu yakla şım, halkçılık anlayı şından besleniyordu aslında. Tüzü ğünde, menfaat çatı şmalarını reddeden, hatta sınıf çeli şkilerini gidermeyi kendisine görev edinen parti Ayırıcı1ı ğın, bölücülü ğün, a şırı sa ğın, a şırı solun, komünizmin, emperyalizmin, fa şizmin, nazizmin, her türlü dikta rejiminin kar şısındaydı. Hatta bu akımlarla mücadele partinin gayesiydi. BP, Cemal Özbey’e göre, CHP’nin solunda, T İP’in sa ğında ve fakat her ikisinden de ileride milliyetçi, halkçı, cumhuriyetçi, devrimci, reformcu, Türkçü, Atatürkçü, toplumcu (sosyal demokrat), birlikçi, beraberlikçi, komünizme, emperyalizme, kapitalizme, gericilik, bölücülük ve yobazlı ğa kar şı bir partiydi. Yani solun ortasında bir partiydi. Bunun adı toplumcu (sosyal demokrat)’lıktı. bu sosyal demokratlık bir nevi şahsına münhasır bir sosyal demokratlıktı. Türk ve Anadolu sosyal demokratlı ğıydı, kökleri de bu topraklardaydı. 517

BP’yi, di ğer partilerden ve resmi siyasetten ayrı ştıran tek nokta Anayasanın laiklik ilkesi oldu. Ancak bu ayrılık, laikli ğe kökten bir kar şı çıkı şı öngörmüyordu. Laiklik, ilkesel olarak kabul ediliyor, uygulanı şında Aleviler açısından sorunlu alanlar bulundu ğuna dikkat çekiliyordu. Örne ğin Diyanet’in varlı ğı tartı şma konusu bile yapılmıyordu. Partiye göre Diyanet, gerekliydi ama Alevilik, o bünyede temsil edilmedi ği için kurum adil bir yapıya sahip de ğildi. Çünkü, Diyanet sadece Hanefi mezhebine mensup bireylere hizmet vermekte, toplumun asli unsurları olan Aleviler kendilerini ifade edememekteydi. 518

BP, Diyanet’in adaletsiz yapısının giderilmesi, Anayasadaki laiklik ilkesinin di ğer inanç mensuplarını da kucaklayacak şekilde uygulanması için Diyanet'in kapılarını, Alevilere de açmasını istedi ve bu yolla Alevilerin me şruiyet sorununun aşılaca ğına inandı; Diyanetteki mevzi kapma iste ğini, Alevili ğe atıfta bulunmadan dillendirdi. Bu tercih, Diyanet’in varlı ğının kabullenilmesi yoluyla partinin sistemle paralellik kurmasını sa ğlıyordu. Böylece, bilinçli ya da bilinçsiz bir tercihle,

517 Cemal Özbey, Birlik Partilileri Uyarmalar , Birlik Yolu- Atatürk Yolu Dizisi, No:2, Ankara, 1969, s.5 518 Ata, a.g.e. ,s.87

197 sınırlarını devletin belirleyece ği bir Alevilik anlayı şından yana taraf olunuyor, buna rıza gösteriliyordu. Diyanet'in varlı ğına de ğil de, di ğer inanç gruplarının kurumda neden temsil edilmedi ğine ili şkin sorgulama ise baş edilmesinde güçlük çekilen gericilik belasına kar şı, devlet güvencesi aramaktan ba şka bir şey de ğildi.

Oysa aynı tarihlerde İslam’ı cephede, din ve dünya i şlerinin ayrılı ğı şeklinde tanımlanan laiklikle ilgili daha farklı bir tartı şma seyrediyor, İslamcılar, Diyanet’in laikli ğe aykırı kurum oldu ğu tezini savunarak D İB’in la ğvedilmesi gerekti ğini ileri sürüyorlardı. İslamcıların D İB’den kurtulma iste ği ku şkusuz ki, batılı anlamda bir laikli ği benimsemelerinden kaynaklanmıyordu. Savunulan tez, devletin dine vurdu ğu kelepçeden kurtulma arzusunu yansıtıyordu ve bu yolla sistemde gedik açacak bir giri şimde bulunuluyordu. Diyanetin kurumsal varlı ğına de ğil de Alevi-Bekta şilerin bu kurumda yok sayılmasına kar şı çıkarak, Diyanet i şleri Ba şkanlı ğını inanç grupları arasındaki denge ve e şitli ği sa ğlayacak ve bunların inanç ve vicdan özgürlü ğüne saygı gösterecek şekilde te şkilatlandıraca ğını beyan eden BP, neredeyse programının tamamını inanç ayrımcılı ğının ortadan kaldırılması üzerine kurdu. Alevilere e şitlik talebinin ne kadar önemsendi ği gösterilmek istenircesine konu farklı ba şlıklar altında ısrarlı bir şekilde i şlendi.

Örne ğin; Amaçlarımız ve Temel ilkelerimiz ba şlı ğı altında herkesin din, inanç ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin kanun önünde e şit (madde 7) olaca ğı yazılıydı. Dini inanç ve kanaatler hürriyetine saygı duyulmasını ( ... ) genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olmayan ibadet ve dini ayinlerin serbest bırakılmasını, hiç kimsenin dini inanç ve kanaatlerden dolayı kınanmamasını (Madde 9)’da ifade eden parti, devlet düzeninin din kurallarına dayandırılmasına ve din istismarına kar şı oldu ğunu vurguluyordu. 13. maddesinin e bendinde de, “Partimiz din i şlerini, devlet, dünya ve siyaset i şlerinden ayrı tutar. Kimsenin din ve mezhebine, inançlarına ve kanunlara aykırı olmayan ibadetlerine karı şmaz. Laikli ğin kesin olarak tatbikini sa ğlar; TCK’na bu prensibi ihlal edenler hakkında müeyyide koyacaktır.” ibarelerine yer verirken, Laikli ğin kesin olarak tatbikini sa ğlamayı ve gericilikle daima mücadeleyi de (13. madde)’nin f bendinde savunuyordu. BP, inanç özgürlü ğü konusunu e ğitim i şleri ba şlı ğı altında da i şledi. Bu kez dini e ğitim ve ö ğretimden

198 bahsedilerek, din ö ğretiminin belli bir mezhebin tekeli altına sokulmayacağı (madde 15) vurgulanıyordu. Dini e ğitim ve ö ğretim sırasında ö ğrencilere laiklik, devrimcilik, reformculuk, ilericilik, birlik ve beraberlik şuuru a şılanaca ğı, Türkçe din ö ğretimi yapılaca ğı ve aydın din adamı yeti ştirilece ği beyan ediliyordu. 519

3.1.3. Parti’nin İdeolojisi ve Politikasının De ğerlendirilmesi

TBP, mezhep partisi olarak görülmesine ra ğmen, adı üstünde, ulusal birlikten yana ve “ilerici, Atatürkçü ve reformist” bir partiydi. Parti ayrım gözetmeksizin herkesin kanun önünde e şitli ğini, dinsel inanç özgürlü ğünü kanun düzenine ve kanunlara aykırı olmayan istendi ği şekillerde gerçekle ştirilmesini savunmaktaydı. 520

Tüzü ğünde, menfaat çatı şmalarını reddeden, hatta sınıf çeli şkilerini gidermeyi kendisine görev edinen parti “Ayırıcı1ı ğın, bölücülü ğün, a şırı sa ğın, a şırı solun, komünizmin, emperyalizmin, fa şizmin, nazizmin, her türlü dikta rejiminin kar şısındaydı”. Hatta bu akımlarla mücadele partinin gayesiydi. BP, Cemal Özbey’e göre, “CHP’nin solunda, T İP’in sa ğında ve fakat her ikisinden de ileride milliyetçi, halkçı, cumhuriyetçi, devrimci, reformcu, Türkçü, Atatürkçü, toplumcu (sosyal demokrat), birlikçi, beraberlikçi, komünizme, emperyalizme, kapitalizme, gericilik, bölücülük ve yobazlı ğa” kar şı bir partiydi. 521 Yani “solun ortasında bir partiydi.” Bunun adı “toplumcu sosyal demokratlıktı.” "bu sosyal demokratlık nev’i şahsına münhasır bir sosyal demokratlıktı”. Türk ve Anadolu sosyal demokratlı ğıydı, kökleri de bu topraklardaydı. 522

3.1.4. Parti’ye Yakın Yayın Organları

1960’lı yıllarda halk ozanlarının plaklara okudukları Alevi deyi şleri, halk tarafından ilgi görünce, konserler düzenlenerek bu ilgi daha da artırıldı. Artık köyden

519 Ata, a.g.e., ss.81-89 520 Ali Ya şar Sarıbay, 99 Soruda Siyasal Partiler, Radikal, 1997. s.49 521 Cemal Özbey , Birlik Partilileri Uyarmalar , Birlik Yolu – Atatürk Yolu Dizisi: No.2, Ankara, 1969, s. 5 522 Cemal Özbey , Birlik Partisi’nin 3. Kurulu ş Yıldönümü Münasebetiyle Birlik Partililerle bir konu şma , Birlik Yolu – Atatürk Yolu Dizisi: No.3, Ankara, 1969, s. 10

199 kente inen Aleviler, kendi kimlikleriyle ya şamanın co şkusuna kapılmı şlardı. Bu co şku içerisinde Abidin Özgünay’ın sahipli ğini yaptı ğı Cem Dergisi, Temmuz 1966’da ilk sayısını çıkarttı. Onu Do ğan Kılıç’ın sahipli ğini yaptı ğı Ehlibeyt Yolu Gazetesi izledi. Bunlar pek uzun ömürlü olmasalar da, dönemine göre önemli hizmetler verdiler 523

ilk Alevi gazetesi Mart 1966’da yayınlanmaya ba şlanan Ehlibeyt Yolu idi. Daha sonra Yeni Ehlibeyt, Ehlibeyt adlarıyla yayımlanan gazete Tarihten günümüze Alevilerin ya şadı ğı sorunları gündeme getirmeye çalı şmı ştır. 524 Gazetenin kurucusu Tunceli kökenli Do ğan Kılıç Şeyhhasan’lı idi. Gazetenin adı olan Ehli-beyt Yolu logosunun hemen altında “Laikliği, vicdan ve fikir hürriyetini savunur” ifadesi yer almaktaydı.

Gazete, Cumhuriyet’te kar şı ele ştirel bir duru şa sahipti. Cumhuriyet, Osmanlı’nın devamı oldu ğunu savunan ve Alevilere ikinci sınıf muamele yapıldı ğını savunmaktaydı. 525

Gazete’nin kurucusu olan Şeyhhasanlı Dersim isyanında idam edilen Seyit Rıza’nın a şiretine mensuptu. Söylem olarak Kürt söylemi ön planda olan bir anlayı şa sahipti. Gazete Kürt-Alevilere yakın bir siyaset belirlemi şlerdi. 526 Türk-Kürt İttifakı yapılması taraftarı olduklarını ve sorunların bu eksende çözülmesinden yana politik duru ş sergileme amacı güdülmekteydi. Bu ittifakı sa ğlayacak simge isim ise Abdulmelik Fırat’tı. Abdulmelik Fırat, 1925’de Kürt isyanı çıkaran bu isyana liderlik yapan Şeyh Said’in torunudur. 527

Abdulmelik Fırat’tın Ehli-beyit’te çıkan bir yazısında söyle demekteydi.

“ Milyonlarca Kürt’e Da ğlı Türkler, Alevilere siz Şamansınız diyerek; Türkiye2de varlıkları görülen milyonlarca Alevi ve Şafi, etnik vasıf ta şıyan

523 Kaleli, a.g.e., s.32 524 Ehli-beyt , S.8, 5.11.1969 525 a.g.g., 05.11.1969 526 Ata, a.g.e., s.56 527 Ata, a.g.e., s.56

200 milyonlarca Kürdü, Çerkezi ve di ğer etnik grupları dikkate almanızın zamanı gelmi ştir.” 528 Şeyhhasanlı’nın gazetesinin yayını zaman zaman kesintiye u ğradı. 1967 yılında Kahramanmara ş’ın Elbistan ilçesinde düzenlenen “Ehlibeyt gecesi”nden sonra çıkan olaylar nedeniyle gazete yayınına uzun süre ara verdi. Do ğan Şeyhhasanlı tutuklanarak cezaevine kondu. Daha sonra Şeyhhasanlı’nın hapisten çıkmasıyla yayınına tekrardan kaldı ğı yerden devam etmi ştir. Ehlibeyt yayınlandı ğı ve gazetenin yayında oldu ğu süre içinde Birlik Partisi’ni destekleyen yazılar yazmı ştır. 529

Alevilere yakınlı ğı bilinen bir di ğer yayın ise Cem Dergisi’dir. İktisatçı Abidin Özgünay tarafından çıkarılmı ştır. Özgünay “toplumun aydınlatılması, bilinçlendirilmesi, Alevilere yönelik saldırıların önlenmesi için devleti ve devlete hakim olan güçleri ikaz edecek yanlı ş gidi şin durdurulması amacıyla Temmuz 1966’da yayım hayatına ba şlamı ştır.” Demi ştir.

Cem Dergisi, dönemin aydın, siyasetçi ve entelektüel ki şileri kendi bünyesine çekmeyi ba şaran bir dergi olmu ştur. Bunda Abidin Özgünay’ın ki şili ğiyle ve Alevilik-Türk Milliyetçili ği arasında kurulan ba ğda etkili olmu ştur. “Alevilik Türko ğlu Türktür” söylemi Dergiye hakim olmu ştur. Dergiye göre; “Aleviler ve Alevilik; Cumhuriyet’in Atatürk ilkelerinin bir numaralı koruyucusu ve sahibi olarak dimdik ayakta durmakta ve ya şamaktaydı.” 530

Cem Dergisi 1967 yılında mali sıkıntılardan dolayı yayım hayatına son vermi ştir.

Cem Dergisi ve Ehli-beyt Gazeteleri görü ş olarak zıt görü şleri savunmalarına ra ğmen iki yayımında Birlik Partisi’ni desteklemesi “Alevilik” gibi ortak bir amaç etrafında birle şmelerinin etkisi vardır. Ancak her iki yayımın

528 Yeni Ehli-ibeyit , 03.06.1969 529 Ata, a.g.e., s. 57 530 Cem , S.5 , 1 Kasım 1966

201 da kendi görü şlerinden ki şilerin de Parti içinde yer alması bir di ğer önemli etkendir.

Abidin Özgünay’ın çıkardı Cem dergisi 18. sayısından sonra yayımını durdurdu. Do ğan Kılıç Şeyhhasanlı’nın çıkardı ğı Ehlibeyt ise 1971 askeri darbesine dek yayınını sürdürdü. Kurulan Hacı Bektaş Kültür derneklerinin de bazılarının ömrü az oldu. Ama ilk olu şum olmaları açısından önemliydiler. Nitekim 1964 yılında kurulan, Hacıbekta ş'taki Hacı Be şta ş Veli Kültür ve Turizm Derne ği, yapılan törenler organize ederek günümüze dek uzayıp gelenekselle şmesine önderlik etmi ş oldu. Bu dernek, bazı ara rejimlerdeki kesintiler dı şında bugün de varlı ğını sürdürüyor. 531

3.1.5 Parti’nin Ba şarısızlı ğının Nedenleri

Birlik Partisi’nin u ğradı ğı ba şarısızlık, sadece bir mezhep toplulu ğunun örtülü biçimde de olsa savunulmasına yönelik bir partiye yer olmadı ğını dü şündürmektedir. Bu olay, 1960’larda ba şlayan ve 1970’lerde hız kazanıp, gizli iç sava ş noktasına varan siyasalla şma dinami ğinin dı şına çıkmanın olanaksızlı ğını da göstermektedir. Kutupla şma, kısmen Sünni Alevi kampla şması biçimini de almı ş, bu geli şme Alevilerden çok sa ğın inisiyatifiyle gündeme sokulan gerilim stratejisinin sonucunda ortaya çıkmı ştır. 532

Birlik Partisi, tüm Alevilerin deste ğini alamadı. Çünkü Aleviler esas olarak Mustafa Kemal’in kurdu ğu ve 1960’lı yıllarda ise kendi yerini “ortanın solu” diye tanımlayan parti olan CHP’de örgütlü idiler. Birlik Partisi, Alevilere kar şı takınılan bazı olumsuzluklara, CHP'den gerekli tavrı göremeyen, daha önce CHP’li olan aydın Alevi politikacılarının kurdu ğu partiydi. 533

Birlik Partisi, kurulu şta algılarda olu şturdu ğu “Alevi Partisi” imajını kıramamı ştır. Bu da ba şarısızlı ğının önemli bir nedenidir. “Alevi Partisi”

531 Şener-İlknur, a.g.e. , s. 50 532 Bozkurt, a.g.e., s. 88 533 Şener-İlknur, a.g.e. , ss. 50-51

202 imajının aydın kesimin Parti’den uzak durmasına neden olmu ştur. Timisi tarafın bu algının kırılması ve geni ş tabanlı bir “sosyal demokrat” parti yaratma çabası CHP gibi büyük ve köklü Parti kar şısında sonuçsuz kalmı ştır. 534

3.1.6 1980 Darbesi’nin Ayak Sesleri ve Türkiye Birlik Partisi’nin Kapatılması

Ya şanan toplumsal olaylar ve Sa ğ-Sol, Alevi-Sünni çatı şması ülkede ya şanılan ekonomik bunalım, aynı zamanda, Alevili ğin devletten ve o sırada iktidar orta ğı olan CHP’den uzakla şmalarına katkıda bulunur. Kahramanmara ş olaylarından sonra bazı Alevi milletvekilleri, özellikle CHP’liler, hükümeti ele ştirir ve meclis ço ğunlu ğundan çekilmeyi dü şünürler. Bundan vazgeçmelerinin tek nedeni, sa ğın ekme ğine ya ğ sürmemektir. Ama sıkıyönetim ilan edilmesini isterler; Ba şbakan Ecevit bu talebi, İstanbul ve Ankara da dahil olmak üzere on üç ilde kabul eder. 1978’de sıkıyönetim ilan edilmesi, birçok bakımdan 1980 darbesine giden sürecin ba şlangıç noktasını olu şturur. 535

1970’li yıllara şiddetli bir ekonomik kriz damgasını vurur: 1973 petrol krizi ve 1974’te Kıbrıs'ın i şgal edilmesinin ardından Batılı devletlerin kredileri dondurması nedeniyle, kıtlık ve enflasyonun sonuçları çok daha a ğır bir biçimde ya şanır. Bu ekonomik gerilemeye büyük bir hükümet istikrarsızlı ğı e şlik eder. 1973 ve 1977 seçimlerinde hiçbir parti mecliste ço ğunlu ğu elde edemez; bu da, geçici oldukları kadar e şyanın tabiatına aykırı olarak kurulmu ş ve çabucak da ğılıveren koalisyonlara, sonuç olarak da iktidarların ülkeyi yönetememesine yol açar. Ülkedeki kaos ve karga şanın sonucunda silahlı gruplar arasındaki çatı şmalar ço ğalır, 1975 ile 1980 arasında yakla şık be ş bin ki şi bu çatı şmalarda can verir. 536

Türk halkı 12 Eylül sabahı Genel Kurmay Ba şkanı Kenan Evren’inde aralarında yer aldı ğı dört kuvvet kumandanını televizyon ekranlarında gördü. Darbe ABD’den izinli olarak gerçekle ştirilmi şti. CIA’nın şeflerinden biri olan ve Türkiye politikasını

534 Mustafa Timisi İle Yapılan Röportaj, 08.08.2007 535 Massicard, a.g.e. , ss.62-65 536 Massicard, a.g.e. , ss.58-59

203 yakından izleyen Paul Henze, darbeyi Beyaz Saray’a “bizim çocuklar ba şardı” biçiminde duyurmu ştur.

Be ş generalin “Milli Güvenlik Konseyi” diye adlandırılan yönetimin, Türkiye’de tüm temel insan haklarının, demokratik devinimleri askıya alınmasıyla işe ba şlamı ştır. TBMM kapatılmı ş, siyasi parti liderleri, milletvekilleri, önde gelen sendikacılar, meslek örgütlerinin ba şkanları gözaltına alınmı ştır. AP Genel Ba şkanı Süleyman Demirel, CHP Genel Ba şkanı Bülent Ecevit Gelibolu’da; Milli Selamet Partisi Genel Ba şkanı Necmettin Erbakan ile MHP Genel Ba şkanı Alparslan Türke ş Foça’da, askeri tesislerde gözaltında tutulmu şlardır. Darbenin ilk günlerinde ülkede tam bir gözaltına alma, toplama kampanyası ba şlatılmı ştır. Silahlı mücadelenin içinde bulunsun bulunmasın tüm gençlik örgütlerinin liderleri, üyeleri; hatta sempatizanları cezaevlerine konmu şlardır. Bir çok dava açılmı ş, sayısız idam kararı verilmi ş ve uygulanmı ştır. O dönemin ünlü davalarından bir kaçı hala anılarımızdadır: D İSK Davası, Barı ş Derne ği Davası ve daha niceleri. Bu fa şist baskı düzeni içerisinde tek egemen güç, be ş ki şilik cunta olmu ştur. Bu cunta bir önceki Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu’yu ba şbakan olarak atamı ş 24 Ocak’ın mimarı ’da ekonomiden sorumlu ba şbakan yardımcısı olmu ştur. Sonuç olarak 12 Eylül darbesi Türkiye’ye vah şi, acımasız bir kapitalist düzeni yerle ştirmek amacına yönelik fa şist bir eylemdir. 537

MGK’nın 12.09.1980 Tarih, 7 Sayılı Bildirirsi ( Resmi Gazete 12.09.1980 Tarih, 17103 Sayı ) ile partinin faaliyetleri durdurulmu ştur, 10.10.1981 Tarih, 2523 sayılı kanun ile 16.10.1981 tarihinde kapatılmı ştır. 538 12 Eylül darbesiyle ülkedeki bütün siyasi partiler gibi Birlik Partisi de kapatılmı ştır.

537 Çavdar, a.g.e., ss. 279-280 538 Kaynar, a.g.e. , s. 145

204 SONUÇ

Bu çalı şmada Birlik Partisi’nin ortaya çıkı şı ve Türk Siyasal ya şamında yarattı ğı etkiyi incelenmeye çalı şıldı. Ara ştırmada öne çıkan en önemli sonuç, Birlik Partisi gibi tepkisel örgütlenmeler daha çok sistem tarafından temsil edilmeyen, siyasal erk tarafından görmezlikten gelinen etnik, dini grupların kendi yarattıkları siyasal temsil alanıyla sistem içinde yer edinmek ve anayasal hukuki alanı kapatmak olmu ştur. Kamusal alanda ortaya çıkan bu açı ğın BP gibi siyasal örgütlenmelerle kapatılmaya çalı şılması, özellikle tarihsel çıkar amacıyla yaratılan algının son bulması, saygın bir yer edinilerek 1961 Anayasası içinde yer alan temel hak ve özgürlüklerden tabana yayılan bir istifade sa ğlamak amaçlanmı ştır.

BP, örgütleni ş biçimi olarak dinsel-milliyetçi bir yapıda geli şme göstermektedir. A şiretsel-dinsel cemaat tarzı örgüt ba ğını yakalama genelde tepkisel geli şimle olu şmaktadır. 539

Cumhuriyet’ten önce bu tarz örgütlenmeler pek görünmemektedir. Çünkü Osmanlıda genelleyici bir dinsel olgu mevcuttu ve bu tarz örgütlenmeler olu şmasına olanak yoktu. Ancak modern Türkiye’de toplumsal, siyasal güçleri genel olarak etnik cemaatler ve toplumsal sınıflar olarak kategorile ştirmek olanaklı görünmektedir. Bu yapının tarihsel ve toplumsal geçmi şi 19. yüzyıl Osmanlı İmparatorlu ğu’na dayanmaktadır. İlke olarak bütün toprakların devletin malı sayıldı ğı Osmanlı’da, devletin kapitalizmle bütünle şme sürecine girdi ği 19. yüzyılda, “1858 Kanunu ile toprakta mülkiyet haklarının” 540 tanınması “mülkiyet” ya da “mülkiyetsizlik” ba ğlamında sınıfların do ğmasına neden oldu. Bundan önce özel mülkiyet siyasi-askeri yöneticilerin müsadere ve müdahalesine açık bir olu şumdu. “Ortaça ğ Osmanlı toplumunun sosyal yapılanması ve i şbölümünü toplumun tabakalara bölünmesi şeklindeydi” bunları, kılıç ehli, kalem ehli, tüccarlar, sanatkarlar ve köylüler, sınıfsızlar (örgütlü toplum dı şında kalan fertler) çingeneler

539 Sami Zubaida, İslam, Halk ve Devlet , İleti şim Yayınları, İstanbul, 1994, s. 139 540 Ça ğlar Keyder, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar , İleti şim Yayınları, İstanbul, 1993, s.65

205 olarak sıralanmaktadır. 541 Yani Osmanlı’da tabakala şma ve dayanı şmanın göze çarpan temelleri askeri ya da siyasi güçler (pa şalar, şeyhler, a ğalar, vb.), dini rütbeler (din adamları, sufi liderleri vb.) ve soy (a şiret, din ve ticaret aristokrasileri) tarafından belirlenen statülerdi. 542 “statü tabakala şmasının ayrıca dini ve etnik cemaatlerin hiyerar şik konumlarına damgasını vurdu ğunu görmekteyiz. Bu yapının de ğişim ve dönü şüme u ğraması, 20. yüzyılda ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde siyasi olarak orta sınıf konumları temelinde birle şmi ş toprak sahibi sınıfı haline geldiler. Bu kesimler ço ğunlukla mülklerinin büyüklü ğüne göre küçük ve büyük toprak sahipleri olarak bölündüler. Bu ekonomik geli şmeler, mülkiyet ve mülkiyetsizlik temelinde yeni sınıfların olu şumuna neden oldu. Bu durum da az topraklı ya da topraksız köylüler gibi eski yoksul sınıflarda, sınıf duygularının do ğmasında uyarıcı rol oynadı. Bütün bu geli şmelere kar şın statü tabakala şmasına dayalı eski yapılar tümüyle yok olmadı. Bunlardan bazıları örne ğin dinsel statüler ya da cemaat ba ğları yeni ko şullarda de ğişime u ğrayarak sınıfla birlikte varlıklarını sürdürdüler.

Bu ba ğlamda, Alevileri siyasal açıdan örgütlemek yönünde giri şimler gün ışığına çıkar. Alevi e ğilimli ilk parti olan TBP (Türkiye Birlik Partisi), 1966’da kurulur. Bu kurulu şu, siyasal İslam’a bir tepki olarak yorumlamak hata olur. Gerçi sa ğ 1965’ten beri iktidardadır ve solun giderek artan nüfuzuna kar şı İslam, sa ğın elindeki en önemli araçlardan biridir. Bununla birlikte Aleviler, siyasal bakımdan Sünni İslam’dan daha önce örgütlenmi şlerdir ve belki de TBP’nin kurulması Sünnili ğin siyasal yapılanmasını hızlandırmı ştır. Parti içinde, kurulur kurulmaz bir gerilim ba ş gösterir. Gerilimin nedeni şu fikirlerden kaynaklanmaktadır; Ya aslanın Ali’yi on iki yıldızın da on iki imamı temsil etti ğini gösteren amblemle de ifade edilen bir mezhep partisi olacak ya da ekonomide devletçili ği ve toprak reformunu savunan programın ifade etti ği ilerici bir parti olacaktır. Kurucular verdikleri demeçlerde kendilerine Alevi etiketi yapı ştırılmasını kesin bir dille reddederler, ama bazı ifadeler dini sorunsala verilen önemi ve bunun da ötesinde bir Alevi yöneli şini yansıtmaktadır.

541 Daha fazla bilgi için Bkz.; Kemal H. Karpat, Osmalı’da De ğişim, Modernle şme ve Ulusla şma , İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2006, ss. 97-101 542 Zubaida, a.g.e., s. 140

206

Bu hareketin ta şıyıcıları kimlerdir? Artık Ulusoy soyadını almı ş Çelebi ailesinin olduğu kadar ba şka Bekta şi çevrelerinin de etkisi fark edilmektedir. Aleviler ile Bekta şiler arasındaki bu yakınla şma iki tarafın çıkarlarının bulu şmasından kaynaklanmaktadır: Bazı Alevi göçmenleri, yerle şik seçkinlerle daha kolay temas kurmak ve kent hayatıyla bütünle şmek amacıyla, Alevilik kadar tabu sayılmayan Bekta şilik ile ortaklıklarını kullanmaktadırlar. Bu yakınla şma muhtemelen Bekta şilere de kitlesel bir halk deste ği bulma olana ğını sa ğlamaktadır. Ayrıca özellikle iki katman çok etkin görünmektedir: Bir yanda ço ğunlukla yirmi otuz yıldır kentle şmi ş durumdaki ve içlerinde büyük ailelerin de yer aldığı serbest meslek sahibi bir elit grup (i ş adamları, matbaacılar). Di ğer yanda da yüksek ö ğrenim olana ğına kavu şmu ş ilk Alevi ku şağını olu şturan üniversite öğrencileri. Klasik olarak bu hareketlilik, ikili bir süreç olu şturan kentle şme ve kitlesel e ğitim sayesinde mümkün olmu ştur. Üniversite ö ğrencileri ve entelektüellerin, sonra da i şçiler ve memurların hem farklılıklarının, hem de u ğrayabilecekleri ayrımcılı ğın bilincine vardıkları büyük kentlerde do ğmu ştur. 543

Partideki belli ba şlı iki kanat arasındaki rekabetle kendini gösterir. 1969’da Sivas milletvekili Mustafa Timisi önderli ğindeki siyasal kanat a ğır basar. Parti, sola do ğru kaymasına kar şın, dini taleplerinden de vazgeçmez; inançla sosyalist ilkeler arasında bir sentez önermeyi denemesi de bunu göstermektedir. Bu sola kayı ş, TBP’nin 1973 genel seçimlerinde hiçbir sosyalist partinin yer alamamasından istifade etmesini sa ğlar.

Parti, katıldı ğı ilk seçim olan 1969’da kullanılan oyların yüzde 2,8’ini alır ve üçü Ulusoy ailesinden olmak üzere, sekiz milletvekili çıkarır. Pek de kayda de ğer olmayan bu sonuç, yine de o sırada siyaset sahnesinde bulunan MHP gibi yeni olu şumların ço ğundan yüksektir. Üstelik Meclis’te hükümet kuracak ço ğunlu ğu kimse sa ğlayamayınca, TBP kendini hakem konumunda bulur, ama bu konum ona öldürücü bir darbe indirecektir. 1970’te milletvekillerinden be şi (üçü Ulusoy’lardır) Süleyman Demirel hükümetine güvenoyu verirler. Bu milletvekilleri sola kayı şı

543 Massicard, a.g.e., ss.56-58

207 tescil eden bir tarzda partiden ihraç edilir. 1973’te TBP oyların sadece yüzde 1,1’ini alabilir ve bir tek milletvekili çıkarır: Mustafa Timisi. Timisi, TBP’nin gerilemesini Alevilerin mezhep esasına dayalı bir parti fikrini reddetmesine oldu ğu kadar, “ortanın solu”na yerle şen Bülent Ecevit’in CHP’sinin o sırada TBP ile aynı amaçları, ama çok daha inandırıcı bir biçimde savunmasına da ba ğlar. TBP, oyların ancak yüzde 0,4’ünü alabildi ği 1977 seçimlerinde Meclis’ten silinir. Bu seçimlerde birçok genel kurul üyesi de CHP’ye geçmi ştir. Demek ki TBP, programının ba şlıca özgünlü ğü kullanılan Alevi simgeselli ği olan bir siyasi olu şum içinde kendilerini bu- lamayacak kadar toplumsal ve ekonomik farklıla şmaya u ğramı ş Alevileri bir araya toplamayı ba şaramamı ştır. 544

Geçmi ş ku şaklar boyunca ya şadı ğı pek çok temel de ğişime ra ğmen Türkiye siyasal partilerin önderlerinden çok fikirleriyle ve programlarıyla temsil edildikleri bir a şamaya henüz ula şamamı ştı. Her partinin er ya da geç kendi önderiyle anılması ve bu gerçekle şmedi ğinde bir kenara atılması, Türk siyasal hayatının neredeyse bir kuralı olmu ştu. AP Demirel’in partisi haline gelirken CHP de İnönü’nün partisi olmu ştu. MHP Türke ş’in partisiydi tıpkı MSP’nin de Erbakan’ın partisi olması gibi. Parti içindeki muhaliflerin Demirel’i yerinden etme giri şimleri büyük bir ba şarısızlı ğa u ğramı ştı. Hiç kimse İnönü’nün devrilece ğini dü şünmemi şti ve bunun gerçekle şmesinin yarattı ğı şok Ecevit’i karizmatik bir figüre dönü ştürmü ştü. CHP bir süre için bir “fikirler partisi” oldu, ama daha sonra o da “Ecevit’in partisi ” haline gelecekti. 545 Bu durum Birlik Partisi için de do ğal bir sonuç olmu ştur.

544 Massicard, a.g.e., ss.56-58 545 Ahmad, a.g.e., s. 210

208

KAYNAKÇA

A. Resmi Yayınlar

1. Millet Meclisi Tutanak Dergileri:

Millet Meclisi Tutanak Dergisi , Dönem:1, Cilt:11, Bölüm:37,Oturum:2, Ankara, 30.01.1963

Millet Meclisi Tutanak Dergisi , Dönem:2, Cilt:22, Bölüm:16,Oturum:1, Ankara, 13.12.1967

Millet Meclisi Tutanak Dergisi , Dönem:3, Cilt:1, Bölüm:45,Oturum:2, Ankara, 11.02.1970

2. Parti Yayınları:

Be ş Yol Dü şkünü , Hazırlayanlar: Abidin Özgünay, Celal Özdemir, İlyas Aktolgalı, Orhan Arsal, Necdet Yücer, Tipo Ne şriyat ve Basımevi, İstanbul, 1970

Birlik Partisi 28. Nolu Genelge ve 5 Nolu Karar, 2 Temmuz 1967

Birlik Partisi’nin 1969 Seçim Beyannamesi

Türkiye Birlik Partisi Tüzük ve Programı , Gutenberg Matbaası, Ankara, 1972

Türkiye Birlik Partisi Tüzük ve Programı , Zafer Matbaacılık Tesisleri, Ankara, 1980

Birlik Partisi III. Büyük Kongresi , Ankara, Gutenberg Matbaası, 1971

Türkiye Birlik Partisi, 1973 Seçim Bildirgesi, Basım Yeri Yok, Tarihi Yok

209 Türkiye Birlik Partisi Kurulu şunun 12. Yılı 1969-1978 , Nurdo ğan Matbaası, İstanbul,1978

Türkiye Birlik Partisi 1977 Mahalli Seçimi Radyo Konu şmaları, Basım Yeri Yok, Tarihi Yok

B. Süreli Yayınlar

1.Gazeteler:

Ak şam Adalet Cumhuriyet Ehli-i Beyit Günaydın Halkçı Halka ve Olaylara Tercüman Halkın Kurtulu şu Yolunda Gençlik Hürriyet İstiklal Milliyet Ulus Vatan Yeni Ehli-ibeyit Yeni Gazete Yeni Halkçı Yeni İstanbul Yeni Ortam

1. Dergiler :

210

Ant Akis Cem Gerçekler Kırkbudak Kim

D. Kitaplar:

AHMAD, Feroz, ve Bedia Turgay, Türkiye’de Çok Partili Politika’nın Açıklamamalı Kronolojisi (1945–1971), Bilgi Yayınları, Ankara, 1976.

AHMAD, Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945–1980) , Hil Yayınları, (Çev: Ahmet Fethi), İstanbul, 1996.

AHMAD, Feroz, Modern Türkiye’nin Olu şumu , Sarmal Yayınevi, İstanbul,1995

AREN, Sadun, TİP Olayı (1961-1971), Cem Yayınevi, İstanbul, 1993

ATA, Kelime, Alevilerin İlk Siyasal Denemesi Türkiye Birlik Partisi (1966- 1980) , Kelime Yayınevi, Ankara, 2007

AYDIN, Erdo ğan, Alevili ği Ne Yapmalı , Nokta Kitap, İstanbul, 2005

AYDIN, Erdo ğan, Kimlik Mücadelesinde Alevilik , Kırmızı Yayınları, İstanbul, 2007

AYDIN, Suavi, “Amacımız Devletin Bekası” Demokratikle şme Sürecinde Devlet ve Yurtta şlar , TESEV Yayınları, İstanbul, 2005

211 BAHADIR, İbrahim, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Alevi Tarih ve Kültürü, Bielefeld Alevi Kültür Merkezi Yayınları, İstanbul,2002

BEKTA Ş, Ahsev, Demokratikle şme Sürecinde Liderler Oligar şisi, CHP ve AP(1961-1980 ), Ba ğlam Yayıcılık, İstanbul, Mayıs, 1993

BRU İNESSE, Martin Van, Kürtlük, Türklük, Alevilik Etnik ve Dinsel Kimlik Mücadeleleri , İleti şim Yayınları, İstanbul, 2005

BİRDO ĞAN, Nejat, İttihat-Terakki’nin Alevilik Bekta şilik Ara ştırması, (Baha Sait Bey), Berfin Yayınları, İstanbul, 1996

BIRGE, John Kıngsley , Bekta şilik Tarihi , Çeviren: Reha Çamuro ğlu, Ant Yayınları, İstanbul,1991

BO ĞUŞLU Mahmut, 1960-1978 Olayları Anılar-Yorumlar , Kasta ş Yayınları, İstanbul, 1995

BOZKURT, Fuat, Ça ğda şla şma Sürecinde Alevilik , Do ğan Kitapçılık, İstanbul,2000

BULUT, Faik, Ali’siz Alevilik İslam’da Özgürlük Arayı şı -1 , Berfin Yayınları, İstanbul , 1998

CİNEMRE, Levent ve Figen Ak şit, 100 Soruda Tarih Boyunca Alevilik ve Aleviler , Tempo Kitapları-30, İstanbul, 1995

COTTERET, Jean Marie ve Claude Emeri, Seçim Sistemleri , İleti şim Yayınları, İstanbul,1991

ÇAMURO ĞLU, Reha , De ğişen Ko şullarda Alevilik , Do ğan Kitapçılık A. Ş. , İstanbul, 2000

212

ÇAVDAR, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), İmge Yayınevi, Ankara, 2000

DEM İREL, Hüseyin, 12 Mart’ın İçyüzü , Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1977

DİERL, Anton Jozef, Anadolu Alevili ği, Ant Yayınları, İstanbul, 1991

DUMAN, Do ğan, Demokrasi Sürecinde Türkiye’de İslamcılık , Dokuz Eylül Yayınları, İzmir, 1999

ERDO ĞAN, Kurultay, Alevilik ve Bekta şilik , Yeni Yüzyıl Kitaplı ğı İleti şim Yayınları, İstanbul, 1993

GÜLER, Sabır, Alevili ğin Siyasal Örgütlenmesi Modernle şme, Çözülme Ve Türkiye Birlik Partisi , Dipnot Yayınları, Ankara, 2008

HANÇERL İOĞLU, Orhan, İslam İnançları Sözlü ğü, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2000

HEPER, Metin, Türkiye’de Devlet Gelene ği, Çeviren: Nalan Soyarık ,Do ğu Batı Yayınları, Ankara, 2006,

İPEKÇ İ, Abdi, Liderler Diyor ki , Ant Yayınları, İstanbul,1969

İRAT, Ali Murat, Devletin Bekta şi Hırkası, Devlet Aleviler ve Ötekiler , Chivi Yayınevi, İstanbul, 2006

KALEL İ, Lütfü, Alevi Kimli ği ve Alevi Örgütlenmeleri , Can Yayınları, İstanbul, 2000

KARPAT, Kemal H., Osmalı’da De ğişim, Modernle şme ve Ulusla şma , İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2006

213 KARPAT, Kemal H., Türk Demokrasi Tarihi Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temelleri , Afa Yayınları, İstanbul, 1996 ,

KAYGUSUZ, İsmail, Alevilik Diyanet Siyaset , Alev Yayınları, İstanbul, 2004

KAYNAR, Mete Kaan, Cumhuriyet Dönemi Siyasi Partileri , İmge Kitapevi, Ankara, 2007

KEYDER, Ça ğlar, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar , İleti şim Yayınları, İstanbul, 1993

KİRİŞ CİOĞLU, Nusret, Partilerimiz ve Liderleri 1973-1975 , Baha Matbaası, İstanbul,1975

KONGAR, Emre, İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı , Cem Yayınevi, İstanbul, 1976,

KORKMAZ, Esat, Anadolu Alevili ği, Berfin Yayınları, İstanbul, 2000

LEW İS, Bernard, Modern Türkiye’nin Do ğuşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000

MARD İN, Şerif, Din ve İdeoloji , İstanbul, İleti şim Yayınları, İstanbul, 1997

MASS İCARD, Elise, Türkiye’den Avrupa’ya Alevi Hareketinin Siyasalla şması , İleti şim Yayınları, İstanbul, 2007

MÉL İKOFF, Iréne, Kırklar’ın Cemi’nde , Demos Yayınları, Çeviren:Turan Alptekin, İstanbul, 2007

MÉL İKOFF, Iréne, Uyur İdik Uyardılar ,Demos Yayınları,Çeviren:Turan Alptekin, İstanbul, 2006

Modern Türkiye’de Siyasi Dü şünce, Cilt: 4, Milliyetçilik, İleti şin Yayınları, İstanbul, 2003

214

OKAN, Murat, Türkiye’de Alevilik Antropolojik Bir Yakla şım , İmge Yayınları, Ankara, 2004

ORAN, Baskın, Türkiye’de Azınlıklar; kavramlar, Lozan, iç mevzuat, içtihat, uygulama , İstanbul , İleti şim Yayınları, 2004

OTYAM, Fikret, Hu Dost , Ankara Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, Ankara, 1964

ÖZBEY, Cemal, Alevilik Üzerine Tartı şmalar, Emek Basımevi, Ankara, 1963

ÖZBEY, Cemal, Birlik Partilileri Uyarmalar , Birlik yolu- Atatürk Yolu Dizisi No: 2, Ankara , 1969

ÖZBEY, Cemal, Birlik Partilileri Uyarmalar, Birlik Partisi Seçimi, Neden? Niçin? Niye Kaybetti? Neden Az Milletvekili Çıkardı? , Birlik Yolu-Atatürk Yolu Dizisi: No:2, Ankara , (yayın tarihi belli de ğil tahminen 1967)

ÖZBEY, Cemal, Uyarmalar: Birlik Partisi’nin 3. Kurulu ş Yıldönümü Münasebetiyle Birlik Partililerle Bir Konu şma , Birlik Yolu-Atatürk Yolu Dizisi; No:3, Ankara, 1969

ÖZBUDUN, Ergün, Türkiye’de Sosyal De ğişme ve Siyasal Katılım , Ankara Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1975

PEHL İVAN, Battal, Aleviler ve Diyanet , Pencere Yayınları, İstanbul ,1994

SARIBAY, Ali Ya şar, 99 Soruda Siyasal Partiler , Radikal, 1997

SARIBAY, Kalaycıo ğlu, Türk Siyasal Hayatının Geli şimi , İstanbul, 1986

215 SCHÜLER, Harald, Türkiye’de Sosyal Demokrasi Particilik Hem şehrilik Alevilik , Çeviren: Yılmaz Tonbul, İleti şim Yayınları, İstanbul ,2002

SENCER, Muzaffer, Türkiye’de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri , May Yayınları, İstanbul, 1974

SELÇUK, İlhan, Gencay Şaylan ve Şenay Kalkan, Türkiye’de Alevilik ve Bekta şilik , Yön Yayıncılık, İstanbul, 1994

SEZEN, Sami, Seçim ve Demokrasi , Gündo ğan Yayınları, Ankara, 2000

ŞAHHÜSEY İNO ĞLU, H. Nedim, Alevi Örgütlenmelerinin Tarihsel Süreci , İtalik Kitapları, Ankara, 2001

ŞEND İLLER, Ökke ş, Kanlı Oyun Mara ş Olayları’nın Perde Arkası , İbre Yayınevi, Ankara 2007

ŞENER, Cemal, Alevilik Olayı , Etik Yayınları, İstanbul, 2001

ŞENER, Cemal, Alevilik Üstüne Ne Dediler , Ant Yayınları, İstanbul, 1994

ŞENER, Cemal - İLKNUR Miyase, Kırklar Meclisi’nden Günümüze Alevi Örgütlenmesi Şeriat ve Alevilik, Ant Yayınları, İstanbul, 1995

OLSSON T., ÖZDALGA E., RAUDVERE C., Çeviri: Bilge Kurt TORUN, Hayati TORUN), Alevi Kimli ği, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999

TAHRANLI, İş tar Gözaydın, Türkiye’de Diyanet , Yeni Yüzyıl Kitaplı ğı, İstanbul, 1993

TAN İLL İ, Server, Din ve Politika “Laik Barı ş”ın Dostları ve Dü şmanları , Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2008

216

TOPKAYA, Erkin, Program ve Tüzükleriyle Türkiye’de ba şlıca siyasi partiler , Ulusal Basımevi, Ankara, 1969

TUNCER, Erol, Osmanlı’dan Günümüze Seçimler (1877-1999) , Tesav Yayınları, Ankara , 2002

TURAN, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, Cilt- 5: Ça ğda şlık Yolunda Yeni Türkiye (27 Mayıs 1960-12 Eylül 1980) , Bilgi Yayınevi, Ankara , 2002

TURHAN, Mehmet, Siyasal Elitler , Gündo ğan Yayınları, Ankara, 1991

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi II , Atatürk Ara ştırma Merkezi, Ankara , 2002

ULAY, Sıtkı , Giderayak , İstanbul, Milliyet Yayınları, İstanbul , 1996

URAZ, Abdullah, 1970 Siyasi Buhranı ve İçyüzü , Son Havadis Yayınları: 1, İstanbul, 1970

UYAR, Hakkı, Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi , Boyut Kitapları, İstanbul,1999

UYAR, Hakkı, Türk Siyasal Ya şamında Cephele şemeye Bir Örnek Vatan Cephesi , Büke Yayınları, İstanbul, 2001

UYAR, Hakkı, 1923’ten Günümüze CHP Tüzükleri Üzerine Genel Bir De ğerlendirme , TÜSES yay., İstanbul, Mayıs 2000

ÜNSAL, Artun, Umuttan Yalnızlı ğa Türkiye İş çi Partisi (1961-1971) , Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2002

217 ÜSTEL, Bahar, Türkiye’de Seçim sistemi Arayı şları “Alternatif Bir Model , Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 1999

YETK İN, Çetin, Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika , Ümit Yayıncılık, Ankara, 1995

ZELYUT, Rıza, Öz Kaynaklarına göre Alevilik, Karacaahmet Sultan Derne ği Yayınları, İstanbul, 2005

ZİLEL İ, Gün, Havariler , İleti şim Yayınları, İstanbul, 2000

ZUBAIDA, Sami, İslam, Halk ve Devlet , İleti şim Yayınları, İstanbul, 1994

Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu , Ankara, 1998

75. Yılda Tebaa’dan Yurtta ş’a Do ğru , Türkiye Ekonomik Ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1998

E. Makaleler:

AYATA, Ay şe, Türkiye’de Kimlik Politikalarının Do ğuşu, 75. Yılda Tebaa’dan Yurtta ş’a Do ğru , Türkiye Ekonomik Ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1998

BATUM, Süheyl, Devlet-Toplum İli şkileri Çerçevesinde Cumhuriyet Dönemi Anayasaları, 75. Yılda Tebaa’dan Yurtta ş’a Do ğru , Türkiye Ekonomik Ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1998

BOGARD İ, Kristina K., Alevi İnancının Modern Yorumları, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Alevi Tarih ve Kültürü , Bielefeld Alevi Kültür Merkezi Yayınları, İstanbul,2002

218

DUMAN, Do ğan, İslamcı Gençli ğin Serüveni, Birikim Dergisi , S.95, Mart 1997

GÜVENÇ, Bozkurt, Cumhuriyet ve Kimlik: Konu, Sorun, Kapsam ve Ba ğlam, 75. Yılda Tebaa’dan Yurtta ş’a Do ğru , Türkiye Ekonomik Ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1998

ERSEVEN, İlhan Cem, Alevi Örgütlenmesine Bakı ş, Kırkbudak , yıl: 2 , sayı: 5, kı ş 2006

KÜÇÜK, Murat, Mezhepten Millete: Aleviler ve Türk Milliyetçili ği, Modern Türkiye’de Siyasi Dü şünce, Cilt: 4, Milliyetçilik, İleti şin Yayınları, İstanbul, 2003

MASS İCARD, Elise, Alevism in the 1960: Social Change and Mobilisation, In: Hege Irene Markussen (ed), Alevis and Alevism, Transformed Identities , Istanbul, Isis, 2005

T. OLSSON, E. ÖZDALGA, C. RAUDVERE, Çeviri: Bilge Kurt TORUN, Hayati TORUN), Politik “Alevilik” İle Politik “Sünnilik” Benzerlikler Ve Zıtlıklar , Alevi Kimli ği, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999

F. Tezler:

ACAR, Metin, Alevi Toplumu ve Devlet İli şkisi , Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003

DO ĞRU, Ahmet, 5 Haziran 1977 Genel Seçimlerinin 1973 Seçimleriyle Kar şıla ştırmalı Analizi , Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2003

GÜLER, Sabır , Bir İnanç Sistemi Olarak Alevili ğin Siyasal Örgütlenmesi Türkiye Birlik Partisi Deneyimi (TBP), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler

219 Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi), Ankara ,2007

MASS İCARD, Elise, Construction identitaire, mobilisation et territorialisation politique. Le mouvement Aléviste en Turquie et en Allemagne depuis la fin des années 1980 , Institut d'Etudes Politiques de Paris, thèse de doctorat, dir. Gilles Kepel, 2002,

YAMAN, Ali, Dedelik Kurumu Ekseninde De ğişim Sürecinde Alevilik, , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İli şkiler Anabilim Dalı, (Yayınlanmamı ş Doktora Tezi) İstanbul,2001

YALÇINKAYA, Ayhan, Alevilikte Toplumsal Kurumlar ve Öznenin Siyasal Beliri şi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 1994

YILMAZ, Hulusi, Kentle şme Sürecinde Alevilik-Bekta şilik , Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi), Isparta, 1998

G. Internet http://tr.wikipedia.org/wiki/Alevilik ,Eri şim tarihi:19 .02.2008 http://tr.wikipedia.org/wiki/Alevilik#Alev.C3.AElik_inanc.C4.B1, Eri şim tarihi:19 .02.2008 http://www.alevileriz.biz/showthread.php?t=286 eri şim tarihi :02.03.2008 http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7360, Eri şim tarihi :02.03.2008 http://www.alevibektasi.org/ali_yaman9.htm, Eri şim tarihi: 03.03.2008

H. Ansiklopediler

220 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi

TABLO ve HAR İTALAR

Tablo 1: Sayım Yıllarına Göre Kentsel ve Kırsal Nüfus

Sayım Yılı Kırsal Nüfus % Kentsel Nüfus % 1945 15.348.279 81.7 3.441.395 18.3 1950 17.063.323 81.5 3.883.865 18.5 1955 18.735.917 77.9 5.328.846 22.1 1960 20.787.796 74.8 6.967.024 25.2 1965 22.008.800 70.1 9.382.621 29.9 1970 22.931.788 64.3 12.734.761 35.7 1975 23.397.873 58.3 16.799.796 41.7 Kaynak : D İE

221

Tablo 2: Alevilerin ço ğunlukta ya şadıkları bölgelerde 1950-1954-1957 yıllarındaki Milletvekili Genel Seçimlerinde oy verdikleri partilerin da ğılımı

1950 Milletvekili 1954 Milletvekili 1957 Milletvekili

Genel Seçimleri Genel Seçimleri Genel Seçimleri İller CHP DP CHP DP CHP DP Amasya - 4 - 5 - 6 Çorum - 8 - 9 - 10 Elazı ğ - 5 - 5 6 - Erzincan 5 - 1 4 6 - İçel - 7 - 8 - 9 Kars 10 - 10 - 12 - Kır şehir 1 2 - - - - Malatya 11 - 12 - 9 - Mara ş - 7 - - 9 - Mu ş - 2 - 2 1 3 Sivas - 12 - 14 15 - Tokat 1 8 - 9 10 - Tunceli - 2 2 1 3 - Yozgat 1 6 - 8 - 9

222

Tablo 3: 12 Ekim 1969 Milletvekili Genel Seçim Bilgileri ve Oyların Partilere Göre Da ğılımı, Milletvekili Sayıları

12 Ekim 1969 Milletvekili Genel Seçim Bilgileri Seçim Tarihi 12 Ekim 1969 Nüfus 34. 443.000 Seçim Çevresi ( İl) 67 Seçmen / Nüfus Oranı % 42. 94 Seçim Sistemi Barajsız d’Hondt Kadın Milletvekili (Sayı-Oran) 5- % 1.11 Yeni Milletvekili (Sayı-Oran) 271 - % 60.22 Eski Milletvekili (Sayı-Oran) 179 - % 39.78 Toplam Seçmen 14.788.552 Toplam Kullanılan Oy 9.516.035 Toplam Geçerli Oy 9.086.296 Katılım Oranı %64.35 Milletvekili Sayısı 450

12 Ekim 1969 Milletvekili Genel Seçimleri Oyların Partilere Göre Da ğılımı ve Milletvekili Sayıları Sıra No Parti Adı Oy Oranı Toplam Oy Çıkardı ğı Milletvekili Milletvekili Ba şına Oy Sayısı Sayısı 1 AP %46.55 4.229.712 256 16.522 2 CHP %27.37 2.487.006 143 17.391 3 GP %6.58 597.818 15 39.854 4 BA Ğ. %5.62 511.023 13 39.309 5 MP %3.22 292.961 6 48.826 6 MHP %3.03 275.091 1 275.091 7 BP %2.80 254.695 8 31.836

223 8 TİP %2.68 243.631 2 121.815 9 YTP %2.18 197.929 6 32.988 Tablo 4: 14 Ekim 1973 Milletvekili Genel Seçimleri ve Partilere Göre Da ğılımı, Milletvekili Sayıları

14 Ekim 1973 Milletvekili Genel Seçimleri Seçim Tarihi 14 Ekim 1973 Nüfus 38. 073.000 Seçim Çevresi ( İl) 67 Seçmen / Nüfus Oranı % 44. 12 Seçim Sistemi Barajsız d’Hondt Kadın Milletvekili (Sayı-Oran) 6- % 1.33 Yeni Milletvekili (Sayı-Oran) 286 - % 63.56 Eski Milletvekili (Sayı-Oran) 164 - % 36.44 Toplam Seçmen 16.798. 255 Toplam Kullanılan Oy 11.223.843 Toplam Geçerli Oy 10.723.657 Katılım Oranı %66.82 Milletvekili Sayısı 450 14 Ekim 1973 Milletvekili Seçim sonuçları Oyların Partilere Göre Da ğılımı ve Milletvekili Sayıları Sıra No Parti Adı Oy Oranı Toplam Oy Çıkardı ğı Milletvekili Milletvekili Ba şına Oy Sayısı Sayısı

1 CHP %33.29 3.570.223 185 19.300 2 AP %29.82 3.197.897 149 21.462 3 DP %11.89 1.275.502 45 28.344 4 MSP %11.80 1.265.726 48 26.370 5 CGP %5.26 564.343 13 43.411 6 MHP %3.38 362.091 3 120.736 7 BA Ğ. %2.80 300.634 6 50.536

224 8 TBP %1.14 121.759 1 121.759 9 MP %058 62.377 - - Tablo 5: 1977 Milletvekili Genel Seçimleri ve Oyların Partilere Göre Da ğılımı, Milletvekili Sayıları

1977 Milletvekili Genel Seçimleri Seçim Tarihi 5 Haziran 1977 Nüfus 41. 769.000 Seçim Çevresi ( İl) 67 Seçmen / Nüfus Oranı % 50. 77 Seçim Sistemi Barajsız d’Hondt Kadın Milletvekili (Sayı-Oran) 4- % 0.89 Yeni Milletvekili (Sayı-Oran) 259 - % 57.56 Eski Milletvekili (Sayı-Oran) 191- % 42.44 Toplam Seçmen 21.206. 848 Toplam Kullanılan Oy 15.358.843 Toplam Geçerli Oy 14.823.943 Katılım Oranı %72.42 Milletvekili Sayısı 450

1977 Milletvekili Genel Seçimleri ve Oyların Partilere Göre Da ğılımı ve Milletvekili Sayıları Sıra No Parti Adı Oy Oranı Toplam Oy Çıkardı ğı Milletvekili Sayısı 1 CHP %41.39 6.136.171 213 2 AP %36.89 5.468.202 189 3 MSP %8.57 1.269.918 24 4 MHP %6.42 951.544 16 5 BA Ğ. %2.49 369.592 4 6 DP %1.85 274.484 1

225 7 TBP %0.39 58.540 - 8 TİP %0.14 20.565 - Tablo 6: 1968 Yerel Seçim Sonuçları, Kayadüzü Beldesi Seçmen Bilgileri ve Kayadüzü Beldesi Belediye Ba şkanlı ğı Seçim Sonuçları

1968 Yerel Seçim Sonuçları Parti Aldı ğı Oy Yüzdelik Oy Dilimi

AP 1.644.510 %46.79 BP 35.891 %1.02 CHP 1.095.276 %31.16 CKMP 35.551 %1.01 GP 108.639 %3.09 MP 65.486 %1.86 TİP 73.156 %2.08 YTP 15.988 %0.45 BA ĞM. 440.026 %12.05

Kayadüzü Beldesi Seçmen Bilgileri Nüfus 2.439 Sandık 6 Liste 1.385 Oy 984 Geçerli Oy 899 Katılım %71.05

Kayadüzü Beldesi Belediye Ba şkanlı ğı Seçim Sonuçları Siyasi Parti Aldı ğı Oy Aldı ğı Oy Oranı AP 178 %19.41 CHP 211 %23.03

226 MSP 207 %22.57 TBP 321 %35.01 Harita 1: 12 Ekim 1969 genel seçimleri – ilçe bazında TBP seçmenleri

Harita 2: 14 Ekim 1973 genel seçimleri – ilçe bazında TBP seçmenleri

227

Harita 3: 5 Haziran 1977 genel seçimleri – ilçe bazında TBP seçmenleri

228

EKLER

Ek 1: Birlik Partisi Program ve Tüzü ğü

Dönemin parti programında amaçlarımız ve temel ilkelerimiz bölümünde: Madde1- Bütün vatanda şları, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, milli şuur ve ülküler etrafında toplamak, milletimizi dünya milletleri ailesinin e şit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhunu içinde yüceltmek.

Madde2- daima “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesine, milli mücadele ruhuna, millet egemenli ğine, Atatürk devrimlerinin tam şuuruna sahip olmak.

Madde3- insan hakları hassasiyetini, milli dayanı şmayı, sosyal adaleti ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekle ştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukuki ve sosyal temelleriyle kurmak,

Madde4- insan haklarına kayıtsız şartsız milli egemenlik esasına dayanan milli demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devletini ve dı ş ba ğımsızlı ğını ilelebet devam ettirmek.

Madde5- devletimizin, ülkesi ve milleti ile dil, kültür ve kader birli ği içinde bölünmezli ğini ve bütünlü ğünü sa ğlamak ve devam ettirmek.

Madde6- Türkçe’yi Türkiye’de her sahada hakim kılmak.

Madde7- herkesin dil, ırk, cinsiyet, siyasi dü şünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmek sizin, kanun önünde e şitli ğini sa ğlamak.

Madde8- herkesi ya şama, maddi ve manevi varlı ğını geli ştirme hak ve hürriyetini sa ğlamak.

229

Madde9- herkesin vicdan ve dini inanç kanaat hürriyetine saygı göstermek kamu düzene genel ahlaka veya bu amaçla çıkarılan kanunlara aykırı olamayan ibadetler, dini ayin ve törenleri serbest bırakmak, kimseyi ibadeti , dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlamamak ve dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınamamak. Kimseyi, devletin sosyal iktisadi, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, dini kurallara dayandırma veya şahsi çıkar veya nüfus sa ğlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar etmesini ve kötüye kullanmasını önlemek ve buna riayet etmeyeni cezalandırmak.

Madde10- herkesin, dü şünce ve kanaat hürriyetine saygı göstermek kimseyi dü şünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlamamak.

Madde 11- Herkesin bilim ve sanat hürriyetine saygı göstermekle beraber ça ğda ş bilim ve e ğitim esaslarına aykırı e ğitim yeri açtırmamak.

Madde 12- Haberle şme ve seyahat ve yerle şme dü şünce ve inanç, vicdan ve din bilim ve sanat, basın, toplanma, çalı şma ve sözle şme, seçme ve seçilme hak ve hürriyetlerine en geni ş manada yer vermek.

Madde 13- Yukarıda da kısmen izah edildi ği veçhile amaca ve temel ilkelerimizi gerçekle ştirme yolunda; a) Partimiz milli egemenli ğe dayanan Cumhuriyet idaremizi de ğişmez ve de ğiştirilemez siyasi rejim olarak kabul eder, b) Partimiz Türk vatanına içten bağlı dil, kültür, ülkü, kader birli ğine birlik ve bütünlük ruhuna kavu şmu ş, bölücülük, ayırıcılık ve ırkçılıktan uzak her vatanda şı Türkçü ve Atatürkçü bir görü şle Türk milletinden sayar. c) Halktan yana, halk için, halkla beraber olmak ve devlet idaresinde halka hizmet etmek en birinci gayemizdir. Milli menfaatlerimiz göz önünde tutularak devletin ve özel sektörün i ştigal ve yatırım sahasının Devlet Planlama Te şkilatı'nca tayin ve tespitine taraftarız ..

230 Ana harp sanayimizin, a ğır sanayimizin, büyük enerji santrallerimizin, büyük bayındırlık i şlerimizin (sulama, göl ve bataklık kurutma) bilumum madenlerin (bulucu, ikramiye, prim hakkı baki), petrolün, kamu hizmetleri ile ilgili ula ştırma ve PTT i şlerinin, dı ş ticaretin (ithalat ve ihracatın), bankacılı ğın ve sigortacılı ğın devletle ştirilmesine, onun dı şında kalan sahanın ise prensip itibariyle özel sektöre bırakılmasına taraftarız. d) Partimiz, din i şlerini, devlet, dünya ve siyaset i şlerinden ayrı tutar. Kimsenin din ve mezhebine, inançlarına ve kanunlara aykırı olmayan ibadethanelerine karı şmaz. Laikli ğin kesin olarak tatbikini sa ğlar, T.C.K.na bu prensibi ihlal edenler hakkında müeyyide koyacaktır. Devrimcilik, reformculuk, ilericilik anlayı şımız ise milli menfaatlerimize aykırı, muasır medeniyet seviyesine ula şmamıza engel kurulu şları yıkıp, yerine bu seviyeye ula ştıracak kurulu şları getirmek, bozulmu ş, dejenere edilmi ş hasletlerimizi meydana çı- karmak, Türk milletini ve devletini en ileriye götürmek, gericilikle daima mücadele etmektir. Türkiye'yi en kısa yoldan, en süratli şekilde en ileri ve en üstün milletler seviyesine çıkarmak için takip edece ğimiz siyaset.

Adalet İş leri

Madde 14- En kısa yoldan ve en süratli ve en ucuz şekilde adaletin tevzii sa ğlanacaktır. İş lerin süratli çıkması bakımından Yargıtay ve Danı ştay kadrosu geni şletilecektir. İdari-mali mahkemeler kurulacaktır. Çocuk mahkemeleri kurulacaktır. Islah evleri ço ğaltılacak, medeni bir hale sokulacaktır. Siyasi suçlular tabii yargıcı önünde muhakeme edilecektir. Hakimlerin ba ğımsızlı ğı ve teminatı devam ettirilecektir. Yargıtay ve Danı ştay gibi yüksek mahkeme kararları günü güne resmen yayınlanacaktır. Yüksek Hakimler Kurulu ve Yüksek Savcılar Kurulu te şkilatı tekrar gözden geçirilecek ve ihtiyaca uygun hale getirilecektir. Mahkumlar müstahsil hale sokulacak, sanat ve meslek sahibi kılınacaktır. Avukatlık, mesleki ve sosyal teminata kavu şturulacaktır. Avukatlık kanunu ıslah edilecektir. Noterlik i şleri devletçe yaptırılacaktır.

231

Eğitim İş leri

Madde 15- Köy Enstitüleri ve e ğitmenlik müessesesi ıslah ve ihya edilecek, bütün vatanda şlar en kısa zamanda okur yazar hale getirilecektir. Öğretmensiz ve e ğitmensiz köy bırakılmayacaktır.

Yabancı temayüllerden uzak, Türk adet ve ananelerine uygun milli bir eğitim ve ö ğretim politikası güdülecek, okullarda gençler, laik, devrimci, reformcu, halkçı, Türkçü, Atatürkçü ve dinamik bir zihniyetle yeti ştirilecektir. Köy ö ğretmenleri geçim sıkıntısından kurtarılacaktır. Mesleki ve teknik ö ğretime önem verilecektir. Bütün illerde ve büyük ilçelerde lise, bütün ilçelerde ortaokul veya muadili okullar açılacaktır. Bütün illerde ve ilçelerde devlet ve mahalli idareler ve vakıfların i şbirli ği ile kimsesiz, fakir, şehirli ve köylü çocuklarına barınacakları yurtlar açılacaktır. Okuma-yazma gece ve gündüz kursları açılacak, bütün vatanda şlar okutturulacaktır. Halk müzi ğini, halk edebiyatını ve folklorunu derleyip yaymak ve halk şairlerini himaye etmek için te şkilat kurulacaktır. Kendileri ölmü ş olmakla beraber eserleri ile hala aramızda ya şayan Türk büyüklerinin, ediplerinin eserleri derlenip yayınlanacaktır. Bütün spor kollarına ve tiyatroculu ğa önem verilecektir. Üniversitelerde fakir ö ğrencilerden harç alınmayacaktır. Ö ğrencilerin burs ve yurt ihtiyaçları giderilecektir. Yatılı bölge okulları ço ğaltılacaktır. Vatanda ş inanç grupları arasındaki e şitlik ve dengeyi sa ğlamak ve baskıyı önlemek maksadı ile dini e ğitim ve ö ğretim sahasında şu işler yapılacaktır. 1-Dini e ğitim ve ö ğretim sırasında ö ğrencilere laiklik, devrimcilik, reformculuk ve ilericilik, birlik ve beraberlik, hoş görülük (tolerans) şuuru aşılanacaktır. 2-Dini ö ğretim sahasında ayrımcılık ve bölücülü ğe kesin olarak son verilecektir. 3-Dini ö ğretim Türkçe yapılacaktır. 4-Dini ö ğretim ve e ğitim belli bir din ve mezhebin tekeli altına sokulamayacaktır.

232 5-Dini e ğitim ve ö ğretim yapılan okullar ve enstitüler islah edilecek ve günümüzün ihtiyaçlarına cevap verebilecek bilgilerle mücehhez din adamları yeti ştiren müesseseler haline getirilecektir.

İçi şleri:

Madde 16- İlçeler hükmü şahsiyeti haiz olacaktır. Kaymakamın yanında seçimle gelen ilçe genel meclisi bulunacaktır Köylerle şehirler arasında devlet yardımı bakımından e şitlik sa ğlanacaktır. Devlete alınan yardımlarla köylere ait işler yapılacaktır. Bucaklar kaldırılacaktır. İdarede kırtasiyecilik kesin olarak önlenecektir.Belediyeler muhtar olacaktır.

Dı şişleri:

Madde 17- Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" parolası ı şığı altında Birle şmi ş Milletler Anayasasına ve devletlerarası modem ve demokratik hukuka, milli menfaatlerimize halel getirmeyen anla şmalara uygun şekilde bir politika takip edilecektir. Milli menfaatlerimize aykırı ikili anla şmalar feshedilecektir.

Milli Savunma İş leri:

Milli savunmamıza ve ordumuza gereken önem verilecektir. Silahlı Kuvvetlerimiz milli birlik ve beraberli ğimizi sa ğlayacak halde bulundurulacaktır. Ordu siyasetin dı şında tutulacaktır. Daima en modem silahlarla teçhiz edilecektir. Esas görevi yurt savunması için gerekli e ğitime hale getirmemek şartı ile ordu milli kalkınmaya yardımcı kılınacaktır. İktisadi kalkınmamızı sa ğla- mak amacı ile askerlik süresinin kısaltılması yoluna gidilecektir.

Tarım i şleri:

Madde 19- Toprak reformu ve tarım reformu en kısa zamanda gerçekle ştirilecektir. Köylüye, çevre ve ihtiyaçlar nazara alınarak mahalli ve

233 mütehassıs kişilerden müte şekkil bir heyet tarafından tayin ve tespit edilecek evsaf ve miktarda toprak ve tarım aletleri ve krediler verilecektir. Ormancılı ğa gereken önem verilecektir. Orman kanunu ıslah edilecektir. Orman köylerinin geçiminin teminine çalı şılacaktır. Su ürünlerimizden azami istifade sa ğlanacaktır. Hayvancılı ğa, meyvecili ğe di ğer tarım sahalarına önem verilecektir. Toprak sulama i şleri ele alınacaktır.

Kooperatifçilik:

Madde 20- Her köyde tarım- kredi, istihsal, istihlak ve ürünlerini de ğer fiyatları ile satmak için satı ş kooperatifleri kurulacaktır. Kooperatifçilik geli ştirilecektir. Tarım sigortası kurulacaktır

Köy i şleri:

Madde 21- Köyler en kısa zamanda yola, suya, elektri ğe, e ğitmene, öğretmene, okula, insan ve hayvan sa ğlık memurlarına, ebeye, sanat kurslarına kavu şturulacaktır.

Turizm i şleri:

Madde 22- İç ve dı ş turizm geli ştirilecektir. Türk folkloruna, halk müzi ğine, edebiyatına, el sanatlarına, oyunlarına fazlası ile önem verilecek, her çe şit basın ve yayın organları vasıtası ile bu konular Türk halkına ve dünyaya duyurulacak, tanıtılacaktır. Otel, motel, lokanta ve turistik kamp yerleri ço ğaltılacak ve geli ştirilecektir. Eskiden ya şamı ş Türk ulularının, ediplerinin ve halk şairlerinin mezar ve anıtları ihya edilecek, birer turistik saha haline getirilecektir. Halk şairlerine ve Türk folkloruna radyo ve televizyonda saatler ayrılacak ya şamı ş ve ya şayan halk ve milli şairlerimiz tanıtılacaktır. Türkiye’nin bütün turistik yerleri tespit edilecektir. Eski eserler korunacaktır. Tarihi ve turistik eserler meydana çıkarılacak ve yurtdı şına kaçırılması önlenecektir.

234 Sanayi i şleri:

Madde 23- A ğır ve büyük sanayi, küçük ve hafif sanayiye, el sanatları yaptırılacaktır. Bu turistik yerler çe şitli vasıtalarla iç ve dı şta tanıtımlarına önem verilecektir. Bu sanayi kamu sektörüne ve özel sektöre ait olacak kısımlarını Devlet Planlama Te şkilatı belli edecektir. Planlı bir sanayi ile planlı kalkınma temin edilecektir. Sanayi, ihtiyacımıza yeter hale getirilecektir. Petrol ve madencilik devletle ştirilecektir. Maden bulup devlete haber verenlere kardan hisse veya prim veya ikramiye verilecektir. Elektrik enerjisi memleket ihtiyaçlarına yeter hale getirilecektir.

Ticaret i şleri:

Madde 24- Dı ş ticaret, bankacılık, sigortacılık devletle ştirilecektir. İç ticarette serbestlik ve e şitlik esasına riayet edilecektir. Turistik ve el sanatları eşya ticaretine önem verilecektir. Müstahsille müstehlik arasında el de ğiştirme suretiyle mal fiyatları arttı ğından bu el de ğiştirme, müstahsille müstehlik arasındaki mesafe azalacaktır. İstihlak kooperatifçili ği geli ştirilecektir. Mümkün mertebe ithalat aza1tılacaktır. ihracat ço ğaltılacaktır İthal edilen mallar Türkiye’de imal edilmeye çalı şılacaktır. imalatçılar himaye edilecektir. İktisadi ve ticari hayatta istikrar. Esnaf ve sanatkarlar himaye edilecektir. Köylü pazarları kurulacaktır.

Mali i şler:

Madde 25- Vergi reformu yapılacaktır. Vergi e şitli ği adaleti sa ğlanacaktır. Gümrük vergisi geli ştirilecek şekilde ayarlanacaktır. Az gelirlilerden vergi alınmayacaktır. Çok gelirlilerden müterakki vergi alınacaktır. Fakir ihtiyaç maddelerinden vasıtalı vergi alınmayacaktır. En az geçim indirimi haddi yükseltilecektir. Tasarruf bonosu kaldırılacaktır. Vergiler istihsali ve sanayi te şvik edecek koruyacak mahiyette olacak. Bazı mühim

235 yatırım i şleri bizzat devlet tarafından yapılacak. Bu suretli karın ba şka şahıslara geçmesi önlenecektir. Denk bütçe temin edilecektir.

Bayındırlık ve ula ştırma

Madde 26- İl, ilçe ve köy yolları tamamlanacaktır. Sulama kanalları açılacaktır. Barajlar yapılacaktır. Kara, hava, deniz ve demir yolları daha mükemmel hale sokulacaktır. Demiryolları zarardan kurtarılacak, kar verir duruma sokulacaktır. havayolları ucuzlatılacaktır. Her il, ilçe ve köylere kadar ula ştırma hizmetleri sokulacaktır. Halkın telefon, telsiz v.s.’den fazlasıyla istifadesi sa ğlanacaktır. Limanlar ve hava meydanları yaptırılacaktır. Özel ve tüzel ki şilerin elinde kara yolu ta şımacılı ğı düzenli bir hale sokulacaktır. 2490 sayılı arttırma ve eksiltme kanunu ıslah edilecektir.

İmar, İskan ve Mesken işleri:

Madde 27- Her vatanda şı ev sahibi yapmak için gecekondu kanunu ile ba şlanan mesken reformuna devam edilecektir. Dı ştan gelen göçmenler yerle ştirileceklerdir. Müstahsil hale getirilecektir. İllerde, ilçelerde, kasaba ve köylerde evler bir plan dahilinde yaptırılacaktır. Gecekondu meselesi kökten halledilecektir. Kendi parası ile ev yapmaya çalı şan vatanda şlara belediye arsalarından ucuz fiyatla ve taksitle verilecektir. Yapılacak evlerin plana uygun şekilde yapılması sa ğlanacaktır. Meskun yerler su, elektrik, yol, kanalizasyona kavu şturulacaktır. Şehirlere akını durdurmak veya azaltmak için şehir hayatı köylere götürülecektir. Arsa satı ş spekülasyonu (fahi ş fiyatla satı şı) önlenecektir.

Çalı şma ve İş çi Meseleleri:

Madde 28- Mesleki yönetime ve mesleki ö ğretime hız verilecektir. “Çalı şmak hak ve vazifedir” prensibi kesin olarak tatbik edilecektir. Adama göre iş, i şe göre adam temin edilecektir. Ücretler adil hale getirilecektir. Asgari ücret sistemi uygulanacak~ tır. Sosyal sigortalar kurumu ile ilgili mevzuat ıslah

236 edilecektir. İş çi ve i şveren primleri adil hale getirilecek ve i şe girme çıkma, prim ödeme şekilleri basitle ştirilecektir. Sosyal sigortalar kurumu gelirleri ile i şçilere sosyal meskenler yaptırılacaktır. İş çiye kredi verme şekli yeniden düzenlenecek, ferdi kredi verilecektir. İş sizlik sigortası ihdas edilecektir. Bütün vatanda şların sosyal sigortalar kurumundan faydalanmaları yoluna gidilecektir. Sendikacılı ğa önem verilecektir. Toplu sözle şme ve grev hakkı i şçiye en geni ş manada sa ğlanacaktır.

Sa ğlık ve Sosyal Yardım İş leri:

Madde 29- Islah edilmek şartı ile tababette (doktorluk ve eczacılık) sosyalizasyona devam edilecektir. Bütün vatanda şların sa ğlık hizmetlerinden istifadesi sa ğlanacaktır. Sa ğlık hizmetleri köylere kadar ula ştırılacaktır. Köylere kadar, doktor, sa ğlık memuru, ebe gönderilecektir. Bütün vatanda şlara şamil sa ğlık sigortası ihdas edilecektir. Fakir, ihtiyar ve yoksul kimseler hem devlet tarafından himaye edilecek, hem de mümkün mertebe müstahsil hale getirilecektir. Lüzumu kadar çe şitli hastaneler açtırılacaktır. Türkiye'de hammadde imal etmeyen yabancı ilaç firmalarının, hazır ilaç imal etmesine müsaade edilmeyecektir.Koruyucu ve tedavi edici tedbirler alınacaktır. Bula şıcı hastalıklar önlenmeye çalı şılacaktır.

Devlet İdaresinde Tarafsızlık ve Memurlar:

Madde 30- Devlet idaresinde mutlak suretle tarafsızlı ğa riayet edilecektir. Devlet memurları tarafsız bir şekilde halkın hizmetinde halka yardımcı olacaklardır. Rü şvet, ihtikar ve iltimasın önlenmesi için ceza kanunundaki müeyyideler a ğırla ştırılacaktır. Kırtasiyeci1ik önlenecektir. Bu suretle devlet dairelerinde i şlerin görülmesi çabukla ştırılacaktır. İdarede reform yapılacaktır. Memurlar geçim sıkıntısından kurtarılacaklardır. Serbest meslek sahipleri de her bakımdan ve sosyal yönlerden himaye edileceklerdir. Personel kanunu memurları tatmin edecek şekilde ve en kısa zamanda tatbik edilecektir.

237

Siyasi Rejim:

Madde 31- Milli bakiye esasına dayanan nispi seçim usulüne devam edilecektir. Cumhurba şkanının tek derece ile seçimi sa ğlanacaktır. Seçim müddeti altı yıl olacaktır. Mahkemelerin, üniversitelerin, TRT’nin ba ğımsızlı ğı korunacaktır. Anayasamızın siyasi rejimimiz bakımından kabul ettiği esaslara her bakımdan riayet sa ğlanacaktır

238 Ek 2: Birlik Partisi’ nin On İki İlkesi

1-Devrimcilik

TBP, devrimcidir. Toplumumuzdaki mevcut kapitalist üretim ili şkilerinin ve feodal kalıntıların savunucusu olan burjuva partilerinden bu niteli ğiyle ayrılır. Ayrıca, kapitalist üretim ili şkilerine özünde kar şı çıkmayarak onu biçimde, reformist düzenlemeler ile ya şatmaya çalı şan sosyal demokrat partilerden de te- melde farklıdır.

TBP, ekonomik düzeyde üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çeli şkinin uzla şmaz karakterine ve bu nedenle yeni ve daha ileri üretim biçimlerine geçilmesinin gereklili ğine inanır. TBP’nin devrimcilik anlayı şı ekonomik güce, demokratik yollar- dan el de ğiştiren altyapı devrimidir. Ba şka bir deyimle, üretim ili şkilerinin hukuksal ifadesi olan mülkiyet ili şkilerinde esaslı üretim araçlarının toplumsal mülkiyetini savunur.

Sosyal düzeyde ise ekonomik ve siyasal iktidara sahip olan sömürücü ve işbirlikçi burjuvazinin demokratik yollardan iktidardan uzakla ştırılarak yerine çalı şan i şçi ve köylü ba şta olmak üzere tüm halkın demokratik egemenli ğini savunur.

Siyasi üst-yapıda ise yeni üretim ili şkileriyle tam bir uyum sa ğlayacak olan gerçek demokrasiyi savunur. Devrimcilik anlayışımız demokratik, sürekli kesintisiz bir süreçtir. TBP, demokratik halk iktidarı ile siyasi iktidarın ele geçirilmesini ve ekonomik sosyal düzenin halktan yana daha ileri bir düzeyde yeniden örgütlenmesini savunur. TBP, maceracı, sekter, halktan kopuk, halka ra ğmen sol anlayı şı yanlı ş bulur ve özünde sa ğ olan bu görü şlere kar şı mücadele eder.

239 2- Toplumculuk

TBP, toplumcudur. Kapitalizmi sömürüyü, esaslı üretim araçlarının özel mülkiyetini savunan ve burjuvazinin sözcülü ğünü yapan bir parti de ğildir. Çalı şan kitlelerin kapitalist sistemde bazı reformlarla kurtulaca ğını ve gerçek özgürlüklere kavu şaca ğını savunan sosyal demokrat bir parti hiç de ğildir. TBP, toplumcu yurtsever ve devrimci bir partidir. Sermaye sahiplerine yarayan ve onların çıkarına i şleyen, çalı şanlar açısından özünde her türlü e şitsizli ği barındıran, onları her gün biraz daha sömürü ve hor görülme bataklı ğına iten, ekonomik ve siyasal yollarla ezerek baskı altına alan, geli şmelerine ve güçlenmelerine fırsat vermeyen anti demokratik baskılarla özgürlükleri kısıtlayan bu düzenin de ğiştirilerek yerine tüm çalı şanların özgür ya şayabilecekleri bir toplum düzeni kurmak, TBP’nin hedefidir. TBP’nin savundu ğu toplumculuk, insanın insan tarafından sömürüsünün olmadı ğı bir düzendir. Bu özgür ve demokratik toplumcu düzende, din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet ve felsefi inanç farkı gözetmeden i şçi, köyle, dar gelirli ve ekonomik baskı altında bulunan her ki şinin, toplumda barı ş ve e şitlik içinde ya şaması öngörülür.

Toplumculuk, horlanan, ezilen, sömürülen ki şileri özgürlü ğe, e şitli ğe ula ştıran tek yoldur. TBP’nin kuraca ğı düzende, herkes yetene ğini özgürce geli ştirecek ve de ğerlendirecek; çalı şanlar emeklerinin kar şılı ğını alacaktır.

3-Atatürkçülük

TBP yıllardır siyasi hayatımızda Atatürk ilke ve devrimlerini kararlılıkla savunan bir partidir. Atatürkçülü ğün iç politikadaki temel ilkeleri, HALK EGEMENL İGİ ve SÜREKL İ DEVR İMC İLİK, dı ş politikadaki ilkesi de TAM BAGIMSIZUK ve her türlü sömürgecili ğe kar şı olu şudur. Atatürkçü dü şüncenin temel hedefi de demokratik bir düzen içinde en ileri uygarlık düzeyine ula şılmasıdır.

240 Bu nedenlerle Atatürkçülük, özünde emperyalizme ve fa şizme kar şı yurtsever, ça ğda ş bir politikanın ifadesidir. Atatürkçü olmak her şeyden önce O'nun donmu ş bir kalıp olarak de ğil, her zaman çağda ş olabilecek dinamik bir kavram ve amaç olarak anlamayı gerekli kılar. Bu aynı zamanda Mustafa ke- mal'in "Hayatta en hakiki mür şit ilimdir" anlayı şını da uygulamak demektir.

Atatürkçülü ğün çıkar çevrelerince sömürüldü ğü, bir maske olarak kullanıldı ğı günümüzde; do ğru ve bilimsel yakla şımla Atatürkçülü ğü anlamak ve anlatmak zorundayız.

Her türlü sömürücülü ğe kar şı çıkmayan, ülkemizin tam ba ğımsızlı ğı ve halkın gerçek demokratik iktidarı için, somut mücadele vermeyen ki şiler gerçek Atatürkçü olamazlar. Atatürk'ü anlamak, onun ilkelerini, ça ğımızın ve günümüzün somut ko şullarına yaratıcı bir ruhla uygulamak, onu daha ileri götürmektir.

4-Demokrasi

Demokrasi, mevcut üretim biçiminin belirledi ği sosyal sınıfların, siyasi partiler eliyle demokratik yoldan iktidar mücadelesi yaptıkları bir siyasi sistemdir. Gerçek demokrasinin özü genel seçim, örgütlenme ve dü şünce özgürlü ğüdür.

Bu nedenle, demokrasiyi mevcut ekonomik ve sosyal düzenden ayrı dü şünmek olanaksızdır. Demokrasinin tüm kurumlarıyla işlerlik kazanması için, dü şünce suçunun kalkması, örgütlenme Özgürlü ğünün önündeki maddi ve hukuki engellerin tasfiyesi, tüm yurtta şların siyasi tercihlerini parlamentoya yansıtacak bir seçim sisteminin uygulanması zorunludur.

TBP, demokrasinin i şlerlik kazanması için ekonomik bir öze kavu şturulmasını, tüm yurtta şların ki şiliklerini geli ştirmelerini sa ğlamak amacıyla tüm maddi ve hukuki engellerin ortadan kaldırılmasını zorunlu sayar.

241 Demokrasinin sınıfsal bir özü vardır. Ya şadı ğımız ko şullarda gerçek demokrasiyi ancak halk sınıfları isterler ve gerçekle ştirebilirler. Bunun içindir ki, egemen sınıfların iktidarından gerçek demokrasi beklemek yanlı ştır. Günümüzde tam ba ğımsızlık mücadelesi gerçek demokrasi mücadelesiyle birle şmi ştir. Anti- emperyalist mücadele ile anti-fa şist mücadele aynı zamanda ve aynı güçlerle verilecektir.

Bu nedenle insan haklarının, hukukun temel ilkelerinin egemen oldu ğu, Anayasanın, ça ğda ş düzeyde sınırlarının geni şletildiği, dil, din, ırk, cinsiyet, mezhep ve felsefi inanç farkı gözetilmeksizin tüm halkın yasalar önünde e şit oldu ğu, haklarını özgürce kullanabildi ği gerçek demokrasinin olu şması için ülkemizde varlı ğını sürdüren feodal ve yarı feodal üretim ili şkilerinin ve kapitalizm öncesi artıkların toprak devrimiyle ve köklü dönü şümlerle tasfiyesi gerekmektedir.

Ülkemizde uygulanmakta olan iki büyük partiye dayalı demokrasi aldatmacasını kaldırarak gerçek demokrasinin uygulanması, özünde ekonomik dönü şümleri gerektiren bir siyasi iktidar meselesidir. Demokrasi anlayı şımızın özü halk egemenli ğinin gerçekle şti ği halk demokrasisidir.

5- Halkçılık

TBP’nin di ğer bir ayırıcı özelli ği onun halkçılık ilkesidir. Uyguladı ğı toplumcu, devrimci mücadelenin temeli halkçılıktır. Halktan kopuk, “halka ra ğmen halk için” gibi küçük burjuva soyut dü şünce ve uygulamalarına kesinlikle kar şıdır. TBP'nin halkçılık anlayı şı, temelde tüm emekçi halkın kendi siyasal toplumcu bilinciyle, politik mücadeleye aktif olarak katılmasıdır. Parti olarak görevimiz, halka çe şitli sosyal, ekonomik ve politik olayların çalı şan kitleler açısından sınıfsal anlamını her fırsatta anlatmak, onlara politik bilinç vermektir. Kitleleri hakim sınıfların ideolojik etkisinden kurtararak, onların ba ğımsız mücadelelerine katkıda bulunmaktır. “Halkla beraber, halkın demokratik iktidarı için mücadele” TBP'nin halkçılık anlayı şının özüdür. TBP,

242 küçük burjuvazi tarafından ortaya atılan ve savunulan soyut halkçılık kavramının kar şısındadır.

Temel çeli şki çalı şanlarla sömürenler arasındadır. Emekçilerle sermayedarlar arasındadır. Kısaca halk ile i şbirlikçi burjuvazi arasındadır. Bu süreç içerisinde TBP, do ğal olarak çalı şanlardan, emekçilerden yani halktan yanadır. Halkın ekonomik ve sosyal çıkarları do ğrultusundaki mücadelesinin siyasal düzenin savunucusu ve temsilcisidir. TBP, sınıfsal olarak da bu emekçi sınıf ve tabakalara dayanmaktadır. Onların. gerçek kurtulu şunun çalı şanların aleyhine i şleyen bu çarpık düzenin de ğiştirilerek, kurulacak ba ğımsız, demokratik ve özgür bir toplumcu düzen ile gerçekleşece ğini hiçbir zaman aklından çıkarmadan, halktan yana halkla beraber, halkın gerçek kurtulu şu için siyasal mücadele verir.

6- Devletçilik

TBP'nin di ğer önemli bir niteli ği de onun devletçilik anlayı şıdır. Devletçilik de her sosyal kavram gibi do ğal olarak sınıfsal bir içeri ğe sahiptir. Sermayeden yana bir devletçili ğe TBP kar şıdır. Böyle güçlenmesini sa ğlayan devlet kapitalizmidir. TBP, buna temelden kar şıdır. İster devlet kapitalizmi, ister özel sektör kapitalizmi, isterse bunların karı şımı olan her türlü kapitalizm biçimine kar şıdır. Zaten sınıflı toplumlarda, devletin niteli ği, fonksiyonu ve amacının ekonomik altyapı tarafından belirlenece ği bilimsel bir gerçektir. Dolayısıyla emekçi kitlelerin söz ve hak sahibi oldu ğu bir toplumda devlet bu kitlelerin çıkarları do ğrultusunda çalı şacaktır. Bu anlamda yani emekçi kitlelerden yana planlı bir devletçilik ilke olarak TBP’ sinin programında yer alır.

Bugünkü kapitalist toplumlardaki devletçilik çe şitli nedenlerle ba şarısızdır. Bunun ba şlıca nedeni kapitalizmin kendisidir. Ülkedeki ekonomik kaynaklar gerçek anlamda kalkınma ve sanayile şmeye yönelik olarak ancak halk kitlelerinin demokratik olarak denetledi ği planlı ve emekten yana bir devletçili ğe tahsis edilebilir. Yaratılan toplumsal artık-de ğer sermayedarlara gitmeden tekrar

243 en verimli ve üretken alanlara ba ğımsız ve özgürce yatırılarak sosyal adalet içinde hızlı bir kalkınma gerçekle ştirilebilir. TBP sömürü mekanizmasının olmadı ğı, emekçi kitlelerin çıkarları do ğrultusunda çalı şan ve esaslı üretim alanlarının devletle ştirilerek i şletildi ği bir sistemi savunur. TBP, ülkemizin emperyalizmin ekonomik boyunduru ğundan kurtarılarak tam ba ğımsız ve gerçekten demokratik bir ülke haline gelmesini, toplumcu mücadelenin ön şartı kabul eder. Bu demokratik halk iktidarına yöneli ştir. Bu süreç içinde yabancı sermayenin girdi ği tüm üretim alanlarının millile ştirilmesini savunur. Emekten yana ve emekçilerin yürütümüne ve yönetimine katıldı ğı planlı devletçili ği sa- vunuyoruz. Burada kamu sektörü esastır. Ve en etkin ekonomik sistemi gerçekle ştirmek için esaslı üretim araçları üzerinde toplumun tam kontrolü gerekti ği tezi temeldir.

Sanayile şmede üretim araçları üreten sektörlere öncelik ve ağırlık veren planlı, emekten yana ve emekçi halk yı ğınlarının katılmasıyla i şleyen bir devletçili ğin ulusal ekonomik, sosyal ve kültürel hayatımızda düzenleyici ve yönetici temel faktör olmasını sa ğlamak ve böylece politik demokrasiye ekonomik ve sosyal bir öz kazandırarak daha ileri bir toplum düzenine, geçi ş şartlarını hazırlamak TBP’nin temel görevlerinden birisidir.

Ulusal ekonomide kilit ta şı vazifesini görenlerden ba şlayarak ve ekonomik kalkınma ve tüm halkın somut çıkarlarının gerekli kıldı ğı bir sıra izleyerek öncelikle yabancı sermayenin girdi ği tüm üretim alanlarının ve temel alanlarının kamula ştırılması yani kısaca; temel üretim araçlarında mülkiyetin yaygınla ştırılması TBP'nin amaçları arasındadır.

7 -Cumhuriyetçilik

Bir devlete karakterini onun gerçek sosyal muhtevası yani sınıfsal muhtevası verir. Bu sosyal muhteva devletin özünü temsil eder ve biçimden önce gelir. Ve onu belirler. Her egemen sınıf kendi ekonomik ve sosyal gücüne uygun bir politik devlet biçimi seçer. Bir devlet ekonomik bir temeli olmadan kendi

244 siyasal varlı ğını sürdüremez. Ba şka bir deyişle, devlet toplumdaki üretim araçlarının mülkiyet biçimi ile karakterize olur. Çağımızdaki burjuva devletleri de bu bilimsel gerçeklerin dı şında kalamaz. Siyasal iktidarlar son tahlilde toplumdaki en etkin sınıf olan tekelci burjuvazinin sosyal, ekonomik ve kültürel çıkarları do ğrultusunda, faaliyette bulunurlar. Bu gerçek, devletin biçimi ister Cumhuriyet olsun ister krallık olsun, ister aristokrasi olsun hiçbir zaman de ğişmez. İktidar gücü, kendi çıkarları için ve kendine özgü yöntemlerle i ş gören sınıflara aittir. Burjuva devleti kapitalistler için demokratik ve özür olabilir ama her zaman çalı şanlar ve ilerici aydınlar üzerinde baskı mekanizmasıdır.

Ülkemizde ise 1960 devrimi ile küçük burjuvazinin etkinli ği ve dünya görü şü 1961 Anayasası ile ifadesini bulmu ştur. Laik Cumhuriyeti ve sosyal, hukuk devleti ilkeleri Anayasanın temel özellikleridir. Ve biz TBP olarak genel oya dayalı demokratik Cumhuriyeti savunuyoruz. Ancak, geri kalmı ş ve emperyalizmin ekonomik, siyasal ve askeri kontrolü altına girmi ş bir ülkede böyle bir Cumhuriyetin çalı şan kitleler açısından fazla bir anlamı yoktur. Bu Cumhuriyet demokrasi ve özgürlüklerden yoksun kaldıkça, ülke ekonomik siyasal ve askeri yönlerden emperyalizme ba ğımlı bulundukça, bu soyut Cumhuriyetçili ğin anlamı yoktur. Bu nedenle TBP bütün sınıf ve tabakaların özgür faaliyetlerde bulundu ğu tam ba ğımsız ve gerçekten demokratik bir siya. sal düzende Cumhuriyetin en ilerici ve demokratik bir devlet biçimi oldu ğunu belirtir ve bu anlamda da Cumhuriyetçidir. Cumhuriyet'in sosyal, ekonomik, hukuksal ve özellikle laiklik unsurlarına gereken önemi verir. Zira ülkemizde Kemalist devrimde gerçekle ştirilen Cumhuriyet, feodal devleti yıkması ve feodal devletin ideolojik kayna ğı olan teokratik kurumları kapatması açısından son derece önemlidir. Dinin devlet i şlerinden ayrılmasını gerçekle ştirmesi ve mezhepçi baskılara laiklik ilkesiyle son vermesi TBP'ni tavizsiz bir Cumhuriyetçi yapmı ştır.

245 8-Ba ğımsızlık

Biz TBP olarak tam ba ğımsızlık ilkesinin hayati önemini kavrayarak siyasal mücadele veren bir örgütüz. Bunun en önemli nedeni de ülkemizin tam ba ğımsız olmayı şı ve dolayısıyla geri kalmı şlıktan kurtulamayı şıdır. Ülke içinde çalı şan kitlelerin emekleriyle yaratılan toplumsal artık de ğerin önemli bir bölümü emperyalist ülkelere kar transferi şeklinde aktarıldıkça, yabancı sermaye dolayısıyla ulusal ekonomi yabancı güçler tarafından denetlendikçe, kalkınmadan, demokrasiden söz edilemeyece ği açıktır.

Geri kalmı ş ülkelerin kalkınmalarının, sanayile şmeden geçti ği bir gerçektir. Burada önemli olan sanayile şmenin ekonomik ve sınıfsal niteli ği ve bu sanayile şmenin hangi üretim biçiminde oldu ğudur. E ğer bu sanayile şme, dı şa ba ğımlı ve çe şitli sosyal adaletsizliklerle dolu, hayat pahalı1ı ğı ve fiyat artı şlarından halkı kıvrandıran çarpık bir kapitalizm ise, çalı şan i şçi ve köylü, halk kitlelerinin çıkarları do ğrultusunda hızlı ve dengeli bir kalkınma hiçbir zaman olmayacaktır. Siyasi iktidarlar, sömürücü, tekelci burjuvazi oldukça, ülkede gerçek ve özgür bir demokrasi olmadıkça, NATO, Cento, Ortak Pazar ve çe şitli ikili anla şmalar ile emperyalizme ekonomik, siyasi ve askeri düzeylerde ba ğımlı bulundukça gerçek bir kalkınmadan ve sanayile şmeden söz edilemez. Ayrıca askeri düzeyde NATO ve siyasal düzeyde çe şitli ikili anla şmalar ve ekonomik düzeyde AET ve çe şitli Gümrük, ticaret ve parasal anla şmalar ile emperyalistler arası çe şitli ittifaklara ba ğlı bulunan Türkiye'nin bu şartlar altında tam ba ğımsızlı ğından söz edilemez. Hele bu ba ğımsızlık anla şmalardan, çalı şan işçi ve köylü kitlelerinin de ğil de uluslar arası finans, kapitalin yerli ortakları olan i şbirlikçi ve tekelci burjuvazinin yararlandı ğını göz önünde bulundurursak, ülkemizdeki çarpık kapitalist geli şmenin ve sanayile şmenin sınıfsal niteli ği, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanma sebeplerini, tekelci sanayi burjuvazisinin kitleler üzerindeki ekonomik ve siyasi düzeydeki a şırı egemenli ğinin nedenlerini ve anlamını kolayca anlayabiliriz. Bütün bunların anlamı, bir avuç yerli ve yabancı tekelci burjuvazinin çıkarları do ğrultusunda çalı şan düzeni koruma çabalarıdır. Bu nedenle ülke içindeki demokrasi ve

246 özgürlük mücadelesi, hiçbir zaman ülke dı şındaki tam ba ğımsızlıktan soyutlanarak dü şünülemez. Bu nedenle toplumdaki her türlü sınıf ve tabakaların tam bir özgürlük içinde ve her türlü anti demokratik baskılardan uzak bir şekilde temsil edilece ği gerçek demokrasi ancak emperyalizmin her türlü boyunduru ğundan kurtuldu ğu gün gerçekle ştirilebilir. Kısaca, gerçek demokrasi mücadelesi hiçbir zaman emperyalizme kar şı verilecek tam ba ğımsızlık mücadelesinden ayrı dü şünülemez.

Bu bakımdan Türkiye Birlik Partisi gerçek demokrasi mücadelesinin tam ba ğımsızlık mücadelesinden ayrılmayaca ğını savunarak, NATO, AET ve her türlü ikili anla şmaya ülkemizdeki çalı şan i şçi ve köylü kitlelerinin somut çıkarları açısından bütün gücüyle kar şı çıkmayı bir devrimcilik ve yurtseverlik görevi saymaktadır. Ve bu do ğrultuda tam ba ğımsız ve gerçekten demokratik Türkiye sloganı ile Türkiye Birlik Partisi her türlü emperyalist geli şmeye kar şıdır. Türkiye Birlik partisi üslerinden arınmı ş, ba ğımsız ve bloksuz bir Türkiye özler.

9-Özgürlükçülük

TBP’nin özgürlükler üzerine olan anlayı şı, onun vazgeçilmez ilkelerinden birisidir. Her şeyden önce özgürlüklerin de sınıfsal karakteri vardır. Burjuva demokratik özgürlükleri iktidardaki burjuvazi tarafından kısıtlanan ama gene de çalı şan kitlelere kapitalizme kar şı seferber olma, mücadele etme imkanlarını su- nar. Çalı şan kitleler, demokrasi u ğruna, özgürlük u ğruna, bütün alanlarda bir mücadele, tutarlı ve devrimci bir mücadele yürütmeden burjuvaziye kar şı etkin olamazlar. Ça ğımızda burjuvazi devrimci barutunu yitirmi ş ve artık açıkça gerici olmu ştur. İnsan hakları beyannamesi çoktan burjuvazinin elinden dü şmü ştür. Aksine tekelci burjuvazi siyasal iktidarını kendi sınıfsal ve ekonomik çıkarlarını koruyabilmek için kitlelere her gün biraz daha fazla anti-demokratik baskılar yapmaya çalı şır. Ba ğımsızlık mücadelesiyle demokrasi ve özgürlük mücadelesi ayrılmaz bir bütün te şkil ederler. Günümüz Türkiye’sinin gündemindeki acil mesele budur. Ba şka bir deyi şle aktüel ba ş çeli şki ekonomik düzeyde tekelle şme

247 ve bunun siyasal yansıması olan anti-demokratik giri şimler ile kitlelerin demokratik özgürlük ihtiyacı arasındadır. Dolayısıyla kısa vadeli sa ğ cephenin zayıflatılması, sol cephede ise parlamentoya en etkili yurtsever devrimci muhalefetin gelmesi gerekir. TBP bu açıdan hiçbir zaman burjuvazinin siyasal düzeninin aldı ğı biçime ilgisiz kalamaz. Burjuva demokrasisinin anti demokratik mekanizma ve uygulamalara yol açan geriye do ğru yozla şma sürecini somut bir biçimde ortaya koyar. Ama partimiz yı ğınların kendilerinin kazanmı ş oldukları bütün demokratik özgürlükleri ve en ba şta i şçi kitlelerinin batan haklarını savunmu ştur ve savunacaktır. TBP burjuva demokratik özgürlükleri savunma ve geni şletme u ğruna mücadele ederken gerçekte daha üstün tipte bir özgürlük için insanın insan tarafından sömürüsünden kurtulmu ş emekçilerin özgürlü ğü için, ulusun en büyük ço ğunlu ğunun iradesinin bir ifadesi olan yeni tipte bir düzen kurma ve yürütme özgürlü ğü için ve bu siyasal iktidarı do ğa ve toplum kanunlarının toplumun yararına bilinçli bir şekilde uygulanması hizmetinde kullanma özgürlü ğü için mücadele etti ğini hiçbir zaman unutmaz. Bunun içindir ki, TBP burjuva demokratik özgürlükleri savunma u ğruna ve geni şletme u ğruna mücadele eder. İnsanın gerçek fiili özgürlü ğe geçmesi anlamına gelen yeni, toplumcu üretim ili şkilerinin yaratılması ancak en geni ş anlamda demokrasi ve özgürlüklerin açılıp geni şletilmesiyle mümkündür. Bu anlamda ekonomik özgürlük sömürünün tasfiyesi demektir. Siyasal, sosyal ve kültürel özgürlükler ise çe şitli biçimler alabilir. Basın özgürlü ğü, demek özgürlü ğü, serbest grev özgürlü ğü, sendikal özgürlük, i şçi hareketinin siyasi mücadele özgürlü ğü, fikir, ve dü şünce özgürlü ğü ve özgür bilimsel ö ğreti gibi boyutlar alabilir.

Bugün bütün devrimcilere dü şen görev, kaybedilmi ş burjuva demokratik özgürlüklerini yasını tutmak de ğil, bundan böyle ezilen kitlelerle birlikte onların demokratik özgürlükler uğruna mücadelelerine katılmaktır. Demokratik hak ve özgürlükler ezilen kitlelerin demokratik mücadeleleriyle kazanıldı ğı ve onlar tarafından kullanılmaya ba şlandı ğı an ezilen kitleler için demokratik devrim ba şlamı ş demektir. Dolayısıyla amacımız, 1961 Anayasasının tanıdı ğı hak ve özgürlükleri en geni ş kapsamı ile kitlelere mal etmek olmalıdır. Bu amaç do ğrultusunda bireyci ve kitleden kopuk hareketlerden kendimizi sakınmalıyız.

248

10-Laiklik

Türkiye Birlik Partisi'ne göre toplumculuk, katı ve tek yönlü bir dü şünce akımı de ğildir. Kanılarını bilimsel toplumculuk veya ba şka sosyal incelemelerden, insancıl ilkelerden, töre ve geleneklerden alır. Kayna ğı ne olursa olsun, toplumculu ğun eri şmek istedi ği ortam, sosyal adaleti, daha iyi ya şama ko şullarını, özgürlü ğü, barı şı getiren bir toplum düzenidir. Bu nedenle Türkiye Birlik Partisi, dinsel inançlarla materyalist felsefelere aynı ölçüde saygı duyar. Siyasal dü şünce ve dinsel inanı ş ayrılıklarını ki şisel bir sorun olarak görür ve onlara devlet tarafından e şit i şlem yapılmasını ister.

Bütün büyük dinler, (örne ğin: İslam dini) sosyal dönü şümleri gerekli bulur. Toplumculuk ve din insan sevgisinde birle şir. Ahlaksal kanılara dayanan bir toplumculukla dinsel inanı şlar arasında çatı şma olamaz. Yeter ki, din devlet elinde ba şka türlü dü şünenleri bölmek, ezmek ve çalı şanları sömürmek için araç olarak kullanılmasın. Din ile toplumculuk arasında çeli şki yoktur. Dindar bir ki şi toplumcu da olabilir. Şu var ki, din cemaat i şidir ve bu nedenle Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı'nın Cumhuriyet'te yeri yoktur.

11-Eşitlik

TBP, toplumun bütün kesimleri arasında ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal alanlarda kesin bir e şitlikten yanadır. TBP, Anayasamızın öngördü ğü köklü dönü şümlerle insanın sömürüsüne son veren bir düzen kuracaktır. İnsanlar arasında e şitsizli ğe yol açan her türlü ekonomik ve hukuksal engeller ortadan kaldırılarak, din, dil, ırk, cinsiyet, mezhep ve felsefi inanç farkı gözetilmeksizin tüm insanların yasalar önünde ve kamu olanaklarından yararlanma açısından e şit işlem görmesi sa ğlanacak; e ğitimde ve kamu görevlerinde fırsat e şitli ği getirilecek ya şamın tüm a şamasında e şitlik düzeni kurulacaktır.

249 12- Yurtseverlik

TBP, her türlü ırkçı, şovenist, mezhepçi görü şlere kar şıdır. Ulusal birlik ve ülke bütünlü ğü içinde yurdumuza gelebilecek her türlü saldırı ve baskılara, devrimci bir yurtseverlikle kar şı koymayı görev bilen TBP, dünyadaki tüm ilerici atılımların yanında ve mazlum dünya ilkelerinin safında yer almamızı savunur. 546

546 Erkin Topkaya, Program ve Tüzükleriyle Türkiye’de ba şlıça siyasi partiler , Ulusal Basımevi, 1969, Ankara, ss. 475-514

250