T.C. DOKUZ EYLÜL ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ FELSEFE VE D İN B İLİMLER İ ANAB İLİM DALI YÜKSEK L İSANS TEZ İ

AFYON-BOLVAD İN VE ÇEVRES İ HALK İNANI ŞLARI VE UYGULAMALARI

Münevver KARANF İL GÜLDEM İR

Danı şman Prof. Dr. Ali İhsan Y İTİK

2008 Yemin Metni

Yüksek Lisans Tezi olarak sundu ğum “Afyon-Bolvadin Ve Çevresi Halk İnanı şları Ve Uygulamaları ” adlı çalı şmanın, tarafımdan, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı dü şecek bir yardıma ba şvurmaksızın yazıldı ğını ve yararlandı ğım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden olu ştu ğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmı ş oldu ğunu belirtir ve bunu onurumla do ğrularım.

Tarih ..../..../...... Münevver KARANF İL GÜLDEM İR İmza

II YÜKSEK L İSANS TEZ SINAV TUTANA ĞI

Öğrencinin Adı ve Soyadı : Münevver KARANF İL GÜLDEM İR Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Programı : Dinler Tarihi Tez Konusu : Afyon- Bolvadin ve Çevresi Halk İnanı şları ve Uygulamaları Sınav Tarihi ve Saati :

Yukarıda kimlik bilgileri belirtilen ö ğrenci Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün …………………….. tarih ve ………. sayılı toplantısında olu şturulan jürimiz tarafından Lisansüstü Yönetmeli ği’nin 18. maddesi gere ğince yüksek lisans tez sınavına alınmı ştır.

Adayın ki şisel çalı şmaya dayanan tezini ………. dakikalık süre içinde savunmasından sonra jüri üyelerince gerek tez konusu gerekse tezin dayana ğı olan Anabilim dallarından sorulan sorulara verdi ği cevaplar de ğerlendirilerek tezin,

BA ŞARILI OLDU ĞUNA Ο OY B İRL İĞİ Ο DÜZELT İLMES İNE Ο* OY ÇOKLU ĞU Ο REDD İNE Ο** ile karar verilmi ştir.

Jüri te şkil edilmedi ği için sınav yapılamamı ştır. Ο*** Öğrenci sınava gelmemi ştir. Ο**

* Bu halde adaya 3 ay süre verilir. ** Bu halde adayın kaydı silinir. *** Bu halde sınav için yeni bir tarih belirlenir. Evet Tez burs, ödül veya te şvik programlarına (Tüba, Fulbright vb.) aday olabilir. Ο Tez mevcut hali ile basılabilir. Ο Tez gözden geçirildikten sonra basılabilir. Ο Tezin basımı gereklili ği yoktur. Ο

JÜR İ ÜYELER İ İMZA

…………………………… □ Ba şarılı □ Düzeltme □ Red ……………...

………………………………□ Ba şarılı □ Düzeltme □Red ………......

…………………………...… □ Ba şarılı □ Düzeltme □ Red ……….……

III ÖZET Yüksek Lisans Tezi AFYON-BOLVAD İN VE ÇEVRES İ HALK İNANI ŞLARI VE UYGULAMALARI Münevver KARANF İL GÜLDEM İR

Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Dinler Tarihi Programı

İnsanlar, tarihin bütün devirlerinde mutlaka bir şeylere inanma ihtiyacı duymu şlardır. Bu nedenle insanlık tarihi boyunca din de insanla beraber var olmu ştur. Din ile birlikteli ğini sürdüren insanlar, kendi milli kültürlerinden getirdikleri bazı inanı ş, adet ve davranı ş biçimlerini dine yansıtmı şlardır. Bu şekilde meydana gelen halk inançları, zamanla toplumsalla şmı ş, tüm toplumun ortak de ğerleri ve pratikleri haline dönü şmü ştür. Bu sebeple halk inançları, toplumu tanımaya ve anlamaya hizmet etti ği için önemlidir. Bir toplumu, inançları olmaksızın de ğerlendirmek mutlaka bir eksikli ğe sebep olaca ğı için, toplum bir bütün olarak ve her yönüyle ara ştırılmalıdır. Bu vesile ile “Afyon- Bolvadin ve Çevresi Halk İnançları ve Uygulamaları” adını ta şıyan bu yüksek lisans tezinde, söz konusu yöre halkının inanç ve adetleri ile bunlara ba ğlı pratikleri tespit edilmeye çalı şılmı ştır. Çalı şmamız bir giri ş, dört bölüm, bir sonuç ve konuyla ilgili resimler ana ba şlıklarından olu şmaktadır. Giri ş bölümünde halk inançları kavramı hakkındaki tanımlar ve de ğerlendirmeler ile ara ştırmanın alanı ve sınırı, amacı ve önemi ve yöntemi gibi metodolojik bilgilere yer verilmi ştir. Birinci bölümde, halk inançlarının ortaya çıkı şı ve ba şlıca özellikleri hakkında bilgi sunulmu ştur. İkinci bölümde, Bolvadin’in co ğrafi konumu, sosyal yapısı, be şeri ve ekonomik durumu ile Bolvadin’in adının kayna ğı ve tarihi hakkında bilgi verilmi ştir.

IV Üçüncü bölümde, Bolvadin ve çevresine ait halk inançları, günlük hayat, hayatın geçi ş dönemleri, sa ğlık, tabiat ve gök cisimleri, hayvanlar ve ziyaret yerleri ba şlıkları altında ele alınarak, bunların uygulamalarına açıklık getirilmi ştir. Dördüncü bölümde ise, yöremizde yaygın olan ve insanların zihinlerinde yer eden efsaneler hakkında bilgi verilmi ştir. Sonuçta çalı şmadan elde edilen bulgular kısa bir de ğerlendirmesi yapılmı ş, ardından kaynak ki şiler, kaynakça ve konu ile ilgili resimler eklenmi ştir.

Anahtar Kelimeler: Halk İnançları, Bolvadin Ve Çevresi, Kutsal, Ziyaret, Eren.

V ABSTRACT Master Thesis FOLK BELIEFS AND PRACTICES AFYON-BOLVAD İN AND SURROUNDINGS Münevver KARANF İL GÜLDEM İR

Dokuz Eylül University Institute of Social Sciences Department of Philosophy and Religion Sciences History of Religions Program

Human beings always need to believe in something during all periods of history, so religion acts in the stage of history with people for ages. Humans have been living with religion. These people add their national beliefs, traditions and behaviours to the religion. Folk beliefs become by this way and become a part of society. Folk beliefs have also been common values and practices of society. Folk beliefs are very important, because they help us to undertand and know a society. Provided the fact that, an evaluation of a society cannot be completed without beliefs, every part of society must be searched as a whole. This thesis, ‘Folk Beliefs and Practices Afyon-Bolvadin and Surroundings’, aims to determine beliefs and traditions of this region people. Practices about these are also explained. Our study consists of an introduction, four chapters and a conclusion and about illustrations related to the subject. In the introduction chapter, descriptions and evaluations of folk beliefs are explained. It is informed about aims, importance and restraints of the research. This part also includes principles and methodological information of the study. In the first chapter, it is given information about occurence of folk beliefs and their features. In the second chapter, it is informed about geographical location of Bolvadin. Social, humanities and economical conditions of Bolvadin is also

VI explained. Then the source of the name ‘ Bolvadin ’ and history of Bolvadin is told. In the third chapter; Folk beliefs of Bolvadin and surroundings is explained in parts of daily life, important periods of life, health, nature and heavenly body, animals, visiting places. Then practises are explained. In the fourth chapter, there are informations about common tales and impressed the mind of people. In the conclusion chapter, an evaluation of the study is done. Then source people, bibliography and illustrations related the subject are added.

Key Words: Holy, Folk Beliefs, Bolvadin and Surroundings, Visiting, Saint.

VII İÇİNDEK İLER

YEM İN METN İ …………………………………………………………………….II TUTANAK …………………………………………………………………………III ÖZET ……………………………………………………………………………….IV ABSTRACT ………………………………………………………………………... V İÇİNDEK İLER ……………………………………………………………………. VI KISALTMALAR…………………………………………………………………..XI GİRİŞ ………………………………………………………………………………...1 BİRİNC İ BÖLÜM HALK İNANÇLARI

1.1. HALK İNANÇLARININ DO ĞUŞU……………………………………...13 1.1.1. Telkin Yoluyla Ortaya Çıkan İnançlar………………………………13 1.1.2. Tebli ğ Yoluyla Ortaya Çıkan İnançlar………………………………14 1.1.3. Anonim Yoluyla Ortaya Çıkan İnançlar…………………………….14 1.2. HALK İNANÇLARININ ÖZELL İKLER İ………………………………15 1.2.1. Millilik………………………………………………………………..15 1.2.2. Ba ğlayıcılık…………………………………………………………...15 1.2.3. De ğişmezlik ve Süreklilik…………………………………………….16 1.2.4. Ortaklık……………………………………………………………….16 1.2.5. Meçhuliyet……………………………………………………………17

İKİNC İ BÖLÜM BOLVAD İN’ İN CO ĞRAF İ DURUMU VE TAR İHÇES İ

2.1. BOLVAD İN’ İN CO ĞRAF İ, BE ŞER İ VE EKONOM İK DURUMU…...18 2.2. BOLVAD İN’ İN TAR İHÇES İ……………………………………………..19 2.2.1. Bolvadin’in Adı………………………………………………………19 2.2.2. Türk Hâkimiyetinden Önce Bolvadin………………………………...20 2.2.3. Türk Hâkimiyetinde Bolvadin………………………………………..22 2.2.3.1 Selçuklular, Beylikler ve Osmanlı Dönemi………………….22

VIII 2.2.3.2 Milli Mücadele Döneminde Bolvadin………………………26

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BOLVAD İN VE ÇEVRES İNİN HALK İNANÇLARI

3.1. GÜNLÜK HAYATLA İLG İLİ HALK İNANÇLARI…………………29 3.1.1. Kutsal Günler…………………………………………………………29 3.1.1.1. Arefe Günü………………………………………………….31 3.1.1.2. Dini Bayramlar……………………………………………...32 3.1.1.3. Gâvur Küfürü (Köpürü)-Saya Yanması…………………….33 3.1.1.4. Nevruz……………………………………………………….33 3.1.1.5. Hıdırellez ……………………………………………………35 3.1.1.6. Kurban……………………………………………………….37 3.1.2. Melek, Cin-Peri ve Şeytan……………………………………………38 3.1.3. Diki ş Dikmek.………………………………………………………...41 3.1.4. Sabun………………………………………………………………….42 3.1.5. Di ş…………………………………………………………………….42 3.1.6. Gece Vakti……………………………………………………………42 3.1.7. Yolculu ğa Gitmek…………………………………………………….43 3.1.8. Göz Se ğirmesi………………………………………………………...43 3.1.9. Parmakları Kenetlemek……………………………………………….43 3.1.10. Yemin………………………………………………………………..43 3.1.11. Ev E şyaları…………………………………………………………..44 3.1.12. Bir İş e Ba şlarken…………………………………………………….45 3.1.13. Alaya Alma ve Taklit Etme…………………………………………45 3.1.14. Ekmek ve Yiyecekler ……………………………………………….46 3.1.15. Büyü…………………………………………………………………46 3.2. İNSAN HAYATININ GEÇ İŞ DÖNEMLER İ İLE İLG İLİ HALK İNANÇLARI ……………………………………………………………….48 3.2.1. Do ğum………………………………………………………………...48 3.2.1.1. Do ğum Öncesi………………………………………………48 3.2.1.1.a. Kısırlık…………………………………………….48

IX 3.2.1.1.b. A şerme…………………………………………….50 3.2.1.1.c. Cinsiyet Tayini Ve Do ğum………………………..51 3.2.1.2. Do ğum Sonrası……………………………………………...52 3.2.1.2.a. Bebe ğin Adının Konulması……………………….52 3.2.1.2.b. Bebe ğin Yıkanması, Tuzlanması ve Göbe ği……...53 3.2.1.2.c. Lo ğusalık Dönemi ve Kırklı Kadın……………….53 3.2.1.2.d. Di ş Çıkarma Hadisesi……………………………..57 3.2.1.2.e. İp Kesme Hadisesi………………………………...57 3.2.1.2.f. Nazardan Koruma…………………………………57 3.2.1.2.g. Sünnet Töreni……………………………………..59 3.2.2. Askerlik……………………………………………………………….60 3.2.3. Evlenme………………………………………………………………62 3.2.3.1. Evlilik Ya şı Ve Dünürcü Olma……………………………..62 3.2.3.2. Söz Kesimi ve Ni şan………………………………………..63 3.2.3.3. Nikâh………………………………………………………..63 3.2.3.4. Dü ğün……………………………………………………….64 3.2.3.5. Gelin Yeni Evine Gelince Yapılan Uygulamalar…………...64 3.2.4. Ölüm…………………………………………………………………..66 3.2.4.1. Ölüm Öncesi………………………………………………...66 3.2.4.2. Ölüm Sonrası………………………………………………..67 3.2.4.3. Taziye Ve Cenazenin 7, 40 ve 52. Günleri…………………69 3.3. SA ĞLIK İLE İLG İLİ HALK İNANÇLARI……………………………..71 3.3.1. Çıban………………………………………………………………….71 3.3.2. İtdirse ği……………………………………………………………….71 3.3.3 Gö ğüs Şişmesi…………………………………………………………71 3.3.4. Si ğil…………………………………………………………………...72 3.3.5. Dudak Uçuklaması……………………………………………………72 3.3.6. Bron şit………………………………………………………………...72 3.3.7. Çörek Otu……………………………………………………………..72 3.3.8. Felç……………………………………………………………………73 3.3.9. Kupa Çekme…………………………………………………………..73 3.3.10. Muska………………………………………………………………..74

X 3.3.11. Ocak İnancı ve El Verme……………………………………………74 3.3.12. Nazar İnancı…………………………………………………………77 3.3.12.1. Nazardan Korunma Yolları ………………………………..77 3.3.12.1.a. Nazarlık Ta şıma………………………………….78 3.3.12.1.b. Üzerlik Otu Tütsülemek…………………………79 3.3.12.1.c. Kur şun Dökme…………………………………...80 3.3.12.1.d. Ma şallah Demek ve Okutmak…………………...80 3.4. HAYVANLARLA İLG İLİ HALK İNANÇLARI ………………………..81 3.4.1. Köpek…………………………………………………………………81 3.4.2. Kedi…………………………………………………………………...81 3.4.3. Karınca………………………………………………………………..82 3.4.4. Örümcek………………………………………………………………83 3.4.5. U ğur Böce ği…………………………………………………………..83 3.4.6. Yılan…………………………………………………………………..83 3.4.7. Bayku ş ve Karga……………………………………………………...84 3.4.8. Leylek………………………………………………………………...84 3.5. GÖK C İSİMLER İ VE TAB İAT OLAYLARI İLE İLG İLİ HALK İNANÇLARI ……………………………………………………………….85 3.5.1. Ate ş İle İlgili İnançlar………………………………………………...85 3.5.2. Su İle İlgili İnançlar…………………………………………………..86 3.5.2.1. Heybeli Kaplıcası…………………………………………...86 3.5.2.2. Sarılık Suyu…………………………………………………88 3.5.3. A ğaç İle İlgili İnançlar………………………………………………..88 3.5.3.1. İğde A ğacı…………………………………………………..88 3.5.3.2. Öd A ğacı……………………………………………………89 3.5.4. Ay ve Güne ş Tutulması ile İlgili İnançlar…………………………….89 3.5.5. Yıldız………………………………………………………………….89 3.5.6. Ya ğmur Ya ğdırma ve Ya ğmur Duası………………………………...90 3.5.7. Gökku şağı…………………………………………………………….90 3.5.8. Nisan Ya ğmuru……………………………………………………….91 3.5.9. Yıldırım ve Şim şek Çakması…………………………………………91

XI 3.6. ZİYARET YERLER İ İLE İLG İLİ HALK İNANÇLARI………………91 3.6.1. Bolvadin’deki Yatırlar, Tarihi Yerler ve Ziyaret Yerleri……………..91 3.6.1.1. Yatırlar, Türbeler ve Tarihi Yapılar………………………...93 3.6.1.1.a. Şeyh Seyyid Abdülkadir Geylani Sâni Türbesi…...93 3.6.1.1.b. Sahabi Abdülvahhab Gazi Türbesi………………..94 3.6.1.1.c. Seyyid Ahmet Halil Pa şa Türbesi (Halil Dede)…...95 3.6.1.1.d. Sultan Carullah Türbesi…………………………...96 3.6.1.1.e. Ahi Evran Mehmet Efendi Türbesi (Üstü Açık)…..98 3.6.1.1.f. Şeyh Melik Türbesi (Ye şil Melek) ………………..99 3.6.1.1.g. Ali Sıtkı Efendi Türbesi……………..………...... 99 3.6.1.1.h. Postal Zade Şeyh Hacı İbrahim Efendi Türbesi…100 3.6.1.1.ı. Cafer Dede Türbesi……………..………………..100 3.6.1.1.i. Sarı Baltalı Seyyid Osman Dede ( Si ğil Tekkesi)..100 3.6.1.2. Ziyaret Yerleri ve Kutsal Mekânlar……………..………...101 3.6.1.2.a. Müslüman Ana Sütunu……………..……………101 3.6.1.2.b. Kızlar Evci ği (Kırk Kızlar) ……………………...102 3.6.1.2.c. Damlalı Dede……………..……………………...103 3.6.1.2.d. Heybeli (Kızıl Kilise-Kızılkirse) Kaplıcası……...103

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM EFSANELER

4.1. ÜÇ KIZLAR KAYASI EFSANES İ………………..……………..…………104 4.2. GAR İP KADIN KAYASI EFSANES İ………………..……………..……...105 4.3. GEL İN ALAYI KAYALARI EFSANES İ………………..……………..….106 4.4. KIZLAR EVC İĞİ (KIRK KIZLAR) EFSANES İ………………..………..107 4.5. KIZIL K İLİSE EFSANES İ………………..……………..………………….107

SONUÇ………………..……………..…………………………..……………..…110 KAYNAK K İŞİ LER………………..……………..…………………………..….114 KAYNAKÇA………………..……………..…………………………..………….120 RES İMLER………………..……………..…………………………..…………...123

XII KISALTMALAR a.g.e. : Adı geçen eser. a.g.m. : Adı geçen makale. Bkz. : Bakınız. C. : Cilt. D. : Do ğum. T.D.K. : Türk Dil Kurumu. S. : Sayı. s. : Sayfa. vb. : Ve benzeri. vs. : Ve sair. vd. : Ve di ğer. H. : Hicri. M. : Miladi. Ö. : Ölümü. TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi. Hz. : Hazreti. S.a.v. : Sallallahu Aleyhi Ve sellem. yy. : Yüzyıl

XIII GİRİŞ

Halk inançları deyimi, kaynaklarda farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Bununla beraber, bu tanımlar, halkı inançlarının halk arasında yaygın olan toplumsal kabuller, örf, âdet, gelenek-görenekler şeklinde devam eden bir takım uygulamalar oldu ğu ortak paydasında birle şmektedir. Halk inançlarının kayna ğını din ekseninde açıklayanlardan bazıları, halk inançlarını da kapsamak üzere “halk dini” terimini kullanmakta ve bu terimin daha çok evrensel dinler öncesi eski, ilkel ve milli dinlere ait inanç ve uygulamaları ifade etti ğini belirtmektedirler.1 Ancak bunlara göre, halk arasında eski din ve kültürlere ait inanç ve uygulamalarla, İslam dinine ait inanç ve uygulamalar bir arada ve sürekli bir etkile şim içinde bulunmaktadır. Bu sebeple bu kimseler, halk inançları için daha geni ş ve terkibi bir anlamı ifade etmek üzere “popüler din” terimini kullanmanın daha isabetli olaca ğı görü şündedirler. 2 Bununla birlikte, kitabî/resmi dine ait sistemli inanç, uygulama ve semboller halk arasında sadele ştirilmi ş ve şekli bir takım tezahürlere dönü şmü ş olarak yer almaktadır. Bu anlamı ifade etmek üzere, Özkul Çobano ğlu da halk inançlarını, “eski dinlerden aktarılanlarla, resmi dinin inançlarının türlü nedenlerle geni ş halk yı ğınları arasında çe şitlenerek aldı ğı yeni yorum ve inanı ş” şeklinde tarif etmektedir. 3 Buraya kadar görüldüğü gibi, halk inançları dinlerle çok yakından alakalıdır. Halk inançlarını “çevre” faktörünü esas alarak açıklayanlara göre ise, halk sosyal bir varlıktır. Sosyal ve do ğal çevre ile iç içedir. O çevrede ya şar. Do ğal ve Sosyal çevre insanı etkiler, onun ya şamına yön verir, duygu ve dü şüncelerini besler. İnsan da, bu etkilere duyarlı duruma gelir ve tepki gösterir. Bu etkile şim halkta türlü davranı şlar, özlemler amaçlar ve beklentiler do ğurur, birikimler yaratır. Zaman içinde beslenen bu birikimler, zorlama olmadan kuralla şır. İş te bu kendili ğinden kuralla şan birikimler, halk inançlarıdır. 4

1 Mustafa Arslan, Türk Popüler Dindarlı ğı, Dem Yayınları. , 2004, s.53. 2Mustafa Arslan, a.g.e,s.53-57; Ali Ku şat, Türk Toplumunda Nazar Olgusu ve Psikolojik Bir Yakla şım, Kayseri, 2004, s.26-27 . 3Özkul Çobano ğlu, Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk İnançları , Akça ğ Yayınları, Ankara, 2003, s.12. 4Muzaffer Uyan, İbrahim Yüksel. Nermin Av şar. Anadolu’nun Kilidi Afyon , Afyon Valili ği Yayınları, No.21, Afyon, 2004, s. 405.

1 Halk inançlarını gelenek, görenek, örf ve âdetlerin bir ürünü olarak kabul edenlere göre ise, halk bazı uygulamalarının olumlu sonuçlarını almı ş; zaman içerisinde bu uygulamalarının faydalı oldu ğuna inanmı ş ve böylece halk inançları ortaya çıkmı ştır. Halk inançlarının kayna ğını sadece gelenek ve göreneklerinin bir ürünü veya sadece dinlerin algılanma düzeyinin bir sonucu veyahut da sadece sosyal ve do ğal çevre ile insanın etkile şmesi sonucu olarak görmek, mutlaka eksik olacaktır. Halk inançları, hem gelenek ve göreneklerden, hem dinlerin algılanı ş düzeylerinden hem de do ğal ve sosyal çevre ile insanın etkile şiminden kaynaklanır. Halk inançlarının ortaya çıkı ş sebeplerini -çok farklı unsurlardan olu şmakla birlikte- genel olarak gelenek ve görenekler, örf ve âdetler, din, do ğal ve sosyal çevre şeklinde sıralamak mümkündür. Halk inançları, görüldü ğü üzere halkın ya şamıyla, tarihiyle, diniyle, çevresiyle yakından alakalıdır. Halk inançlarıyla halkı ve onu tamamlayan bu özelliklerini birbirinden ayrı dü şünmek mümkün de ğildir. Bu inançlar, bir bütün halinde ya şamla, do ğa ve do ğaüstü olu şumlarla, sosyal durumlarla yakından alakalıdır. Bir toplumun inançları, örf ve âdetleri o toplumun kültürünü meydana getirir. Bunlar toplumun bedeni ve ruhi zenginlikleridir. Örf, âdet, gelenek ve görenekler halk inançlarını temelinde yer almaktadır. Halk genellikle saf dini anlayı şının yanında bu tür halk arasına yerle şmi ş inançları da kendi dininin bir tamamlayıcısı olarak görmekte ve bu inançlara sıkı bir şekilde bağlanmaktadır. Halk kitlesinin en belirgin niteli ği, büyük bir dirençle alı şılmı ş olan şeyleri koruması ve sürdürmesi, yeniliklere kar şı mukavemet etmesidir. Bu tutum, toplumların devamlılı ğını sa ğlayan önemli unsurların ba şında gelmektedir. Zira toplumlar, varlıklarını ve kimliklerini kendilerini ba şka toplumlardan ayıran uygulamalar, inançlar ve gelenekleriyle koruyup sürdürürler. Bununla beraber, her toplumun zamana ve mekâna ba ğlı olarak farklı inanç, gelenek ve görenek, örf ve adetlerle kar şıla şması kaçınılmazdır. Böyle durumlara, toplumların uzun ömürlü olabilmeleri, kültürel dinamiklerini koruyabilmeleri, büyük ölçüde sahip oldukları inanç, gelenek, örf ve adetleri de ğişim ve dönü şüme tabi tutarak, yeni durumlara adapta edebilmelerine ba ğlıdır. Toplumlar,

2 sahip oldu ğu özelliklerden kola kolay vazgeçememekte, kar şıla ştıkları yeni durumları kendi bünyelerine katarak benimsemektedirler. Türk milletinin sahip oldu ğu kültürel zenginlik onun tarihi zenginli ğinde yatmaktadır. Türk toplumu da, her toplum gibi tarih içerisinde farklı din ve kültürlerle, medeniyetlerle kar şıla şmı ş, onlardan etkilenmi ş ve onları etkilemi ştir. Türkler din ve kültür tarihi açısından bir dönüm noktası olan İslamiyet’le tanı şmaları sonucunda yıllardan beri sahip oldu ğu gelenek–görenek ve din anlayı şlarını birden bire terk etmemi şlerdir. Zamanla, İslamiyet’in getirdi ği prensiplerle ve tevhit akidesiyle uyu şmayan davranı ş ve anlayı şlarını bırakarak İslam dininin gerekleri do ğrultusunda bir kültür ve ya şayı ş benimsemeye çalı şmı şlardır. Ancak, bu süre zarfında da, bütün âdet ve geleneklerinden sıyrılarak, Arap örf ve âdetinin içinde erimemi şlerdir. Tam tersine, dinin reddetmedi ği bazı âdetleri de İslami kisveye sokarak ya şatmı şlar ve bu de ğerlerini İslami kaynak ve unsurlarla uzla ştırmı şlardır. 5 Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Kitleler bir evrensel dini kabul etseler ya da göç vb. sebeplerle ülkelerini de ğiştirmi ş de olsalar, eski “milli” dinlerindeki birçok inanç ve âdeti yüzyıllarca sonra bile devam ettirebilmektedirler. 6 Her toplumun tarihi kültürü yanında dini inanç yönü de vardır. Toplumu iyi bir şekilde tanıyabilmek için onun dini inancının da bilinmesi gerekmektedir. Çünkü sosyal bir kurum olan din, toplumun motivasyon kayna ğıdır. Halk arasında yaygın olan inançlar, genel olarak her toplum ve kültürün ya şamında yer etmi ş çe şitli toplumsal ve çevresel olaylar sonucunda ortaya çıkmı ştır. Ya şanmakta olan ve sürüp giden pratikler, toplumun bir belle ğidir. Bunlar varlıklarını halk inançları olarak sürdürürler. 7 Toplumsal hayatta meydana gelen önemli bir olayı zamanla unutulurken, o olayın zihinlerde bıraktı ğı izler, insanların hayatlarında yargılar ve pratikler halinde varlı ğını sürdürmektedir. Bu tür pratik ve yargılar da halk inançlarının do ğmasına katkıda bulunmaktadır. Örne ğin Yahudili ğin inanç ve uygulamalarına baktı ğımızda

5 Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak Ve Adak Yerleri , Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara, 1967, s.189–190. 6 Mustafa Arslan, a.g.e., s.299. 7 Ahmet Gökbel, Anadolu Varsaklarında İnanç Ve Adetler , Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, 1998, s.2–3.

3 bunların genellikle İsrail o ğullarının tarihindeki önemli olaylarla ba ğlantılı inançlar ve pratikler oldu ğunu görürüz. 8 Halk inançlarının ortaya çıkmasında etkin olan sebeplerden biride toplumların ya şadıkları önemli sevinç ve üzüntülerdir. Yalnızlık, çaresizlik, zorda kalmı şlık, umut vb. insanlara özgü durumlar da, farkında olarak veya olmayarak bu inançları beslemi ştir. İnsanların bu tür remel ruhi yöneli şleri, do ğru bilgilerle de desteklenmeyince hurafe/batıl inanç olarak adlandırılan uygulamalar halk arasında yaygın bir biçimde temayüz etmi ştir. Halk inançları, Anadolu halkının hayatına bir yön ve şekil vermi ştir. Öyle ki insan hayatının her a şamasına dair halk inançları bulunmaktadır. Hayatın geçi ş dönemleri olan do ğum, evlenme, ölüm; teknolojik geli şmeler, iktisat, ticaret gibi gündelik hayatımızdaki her türlü etkinlik hakkında halk inançları bulunmaktadır. Bu inançların en önemli özelli ği rasyonellikten uzak olmaları, dü şünce ve mantık süzgecinden geçirilmeden, sorgulanmadan benimsenmeleri ve bu şekilde varlıklarını devam ettirmeleridir. Halk inançların anla şılabilmesi için inanç kavramı üzerinde durmak gerekir. İnanç kelimesi, bir dü şünceye gönülden ba ğlı bulunma, Tanrıya, bir dine inanma, itikat, birine duyulan güven, inanma duygusu; inanılan şey, görü ş, ö ğreti anlamlarına gelmektedir. 9 Farklı açılardan ele alırsak, psikolojik olarak inanç, dı ş dünyayı idrak etme sonucunda zihnimizde olu şan bir anlayı ş biçimidir. Di ğer bir ifadeyle bir şeyin varlı ğının farkına varılması, dı ş dünya ile insan zihni arasında bir etkile şim sonucu ortaya çıkan yorumdur. 10 Bu yorum, zan ya da bir hükme dayanarak benimsemeden ibarettir. Âdet gelenek-görenek olarak görülen bir takım tatbikat, folklorik uygulama ve pratikter de bir benimseme ve kabullenmedir. Dolayısıyla bunlar, inancın hayata yansıyan uygulamalarıdır.11 Sosyolojik açıdan halk inançları, toplumsal kabullenme ve benimseme olarak de ğerlendirilir. Sosyolojik açıdan inanç ise, bütün de ğerlere ait

8 Ekrem Sarıkçıo ğlu, Ba şlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi , Isparta, 2000, s.241. 9 Türkçe Sözlük , TDK, Ankara, 1998. 10 Orhan Hançerlio ğlu, Felsefe Sözlü ğü, İstanbul, 1997, s.151; Ali Çelik, İslam’ın Kabul Ve Reddetti ği Halk İnançları, Beyan Yayınları, İstanbul, 1995, s.17. 11 Ali Çelik, a.g.e., s.19. 11 Ekrem Sarıkçıo ğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi , Isparta, 2000, s.241. 11 Türkçe Sözlük , TDK, Ankara, 1998. 11 Orhan Hançerlio ğlu, Felsefe Sözlü ğü, İstanbul, 1997, s.151; Ali Çelik, İslam’ın Kabul Ve Reddetti ği Halk İnançları, Beyan Yayınları, İstanbul, 1995, s.17. 11 Ali Çelik, a.g.e., s.19.

4 olan görgü ve bilgi alanını açan bir kabullenme ve ba ğlanmadır. Bu inançlar, sosyal kurallar şeklinde kendini gösterir. Bu kurallara uymayan insanlar toplumsal baskı ya da dı şlanma ile kar şıla şırlar. 12 Kur-an’ı Kerim’de inanç kelimesi iman kavramı ile açıklanmaktadır. 13 İman ise be ş duyu organıyla algılanamayan konuları kapsamaktadır. Kur-an’ı Kerim’de varlık âlemi ikiye ayrılmaktadır. ‘’Âlem-i Gayb’’, dünya gözüyle göremedi ğimiz ancak akıl ve vahiyle algılayabildi ğimiz bir alanı ifade için; “Âlem-i şahade’’ ise be ş duyu organıyla mü şahede etti ğimiz bir alanı ifade etmek için kullanılmaktadır. Kur- an’ı Kerim’de “alem-i gayb” dan bahsedilirken iman kavramı kullanılmaktadır. 14 Halk inançlarının ortaya çıkmasındaki en önemli rolü din üstlenmektedir. Din insan hayatının tamamını içine alan olgudur. Din ile onun mensuplar arasında dönü şümlü bir ili şki vardır. Sadece din toplumu de ğil, toplumda dini etkilemektedir. Bu sebeple, her dinde oldu ğu gibi, İslam dinin de farklı toplumlarda, özünde aynı kalmakla birlikte farklı uygulamaları söz konusudur. Her millet mensubu oldu ğu dine, kendi “milli kültürünün” damgasını vurarak, ona kendi rengini vermektedir. Din, getirdi ği nizam ve kaidelerle insanların hayatını ku şatırken; geni ş halk kitleleri de din bilginlerinin tespit ettikleri ideal şekil ve kuramlara kendi kavrayı ş ve eğilimlerine göre uygun şekil ve renk vermektedir.15 Ancak insanlar bazen, dinin özüne uymayan be şeri davranı şlarını da dine ilave etmekte ve bu davranı şlarını din ile me şrula ştırarak uygulamalarda bulunmaktadırlar. Bu uygulamalar, İslam dini ilk hiç bir alakası olmayan hatta ona tamamen bir tezat te şkil eden bir niteli ğe bürünerek halk inançları şeklinde tezahür edebilmektedir. Hâkim dinin mensupları bazen, dini asli realitesinden çıkartarak, bir takım hurafelerle dolu bir sistem haline getirebilmektedir. 16 Aslında hurafe, geli şmi ş ve geni ş kabul görmü ş ‘köklü’ dinlerin problemi olarak kar şımıza çıkmaktadır. Zira kurulan sisteme ve belirlenen esaslara aykırı inanç ve uygulamalar, bu tür dinler için

12 Hilmi Ziya Ülken, Sosyoloji Sözlü ğü, İstanbul, 1969, s.146. 13 Nisa 4/136. 14 Mü’minun 25/92; En’am 6/73; Tevbe 9/94. 15 Mustafa Arslan, a.g.e. s.350–359. 16 Hurafe; bilim ve mantık açısından temeli olmayan bazı telakki, dü şünce ve uygulamaların din adına ileri sürülmesi veya benimsenmesidir. Bkz. Fikret Karaman, Modern Hayat ve Hurafeler , Diyanet Aylık Dergisi, Sayı 186, Ankara, 2006, s.15.

5 söz konusudur. 17 Bunlar a şağıda geni ş bir şekilde ele alınaca ğından daha açık olarak görülebilecek ve gerekli açıklamalar ile bilgilendirmede bulunulacaktır. Her toplumun üzerinde ya şadı ğı bir “dı ş çevresi” ile örflerden, âdetlerden müte şekkil ve sosyal yapıda olan bir “iç çevresi” bulunmaktadır. Bunlar bir bütün halinde incelendi ğinde halk inançlarının kayna ğına genel anlamda ula şmak mümkündür. 18

1. Ara ştırmanın Alanı ve Sınırlılı ğı Alan ara ştırması, insan topluluklarının kültürlerinin ya şadıkları co ğrafi alan içinde bilimsel metotlara göre incelenmesidir. Bir alan ara ştırması olarak, çalı şmanın konusunu, Bolvadin ve çevresi halk inanç ve uygulamaları ile bölgenin inanç ve kültür co ğrafyasının tespit edilmesi olu şturmaktadır. Bu çalı şmanın kapsamı Bolvadin ilçe merkezi ve ona ba ğlı köy ve kasabalar ile sınırlıdır. iline ba ğlı bir ilçe merkezi olana Bolvadin, 4 kasaba ve 12 köye sahiptir. Ara ştırma alanına giren köy ve kasabaları ço ğu gezilmi ş; ancak sonuç itibariyle yapılan de ğerlendirmede ortak inanı şlara sahip olan, birbirinin benzeri kültürel yapıya sahip oldu ğunu tespit etti ğimiz yerle şim yerlerinden genele örnek olaca ğını dü şündü ğümüz köyler seçilerek ara ştırma yürütülmüştür.

2. Ara ştırmanın Amacı ve Önemi Toplumlar için inanç, örf, adetleri ile bunların uygulanı ş biçimleri o milletin milli benli ğini olu şturur. Geçmi ş ile gelecek arasında köprü kültürle kurulur. Uygarlık sava şlarının yapıldı ğı, küreselle şme selinin her şeyi silip süpürdü ğü günümüzde kültürel de ğerlerimizi korumak mecburiyetindeyiz. Dünü bugüne ba ğlayan, günümüzün de ğerlendirilmesinde ve gelece ğe ı şık tutulmasında devamlı ve kalıcı etkisi olan kültürümüzün her bölümü e şsiz kıymetlerle doludur. Bu ülkenin insanları olarak, içinde ya şadı ğımız çevreyi ara ştırıp incelemek, gizli kalmı ş yönlerini ortaya çıkarmak halk dini inanç ve uygulamalarını tespit ederek yeni ku şaklara ula şmasını sa ğlamak bu toplumun bireyleri için bir görevdir.

17 Halil Altunta ş, Hurafelerin Dayanılmaz Cazibesi , Diyanet Aylık Dergisi, Sayı 186, Ankara, 2006, s.12. 18 Ali Çelik, a.g.e s.19.

6 Geli şmi ş ülkeler toplumlarını olu şturan sosyal dokular (din, dil, tarih, örf, âdetler…) konularında ciddi bilimsel çalı şmalar yapmı ş ve halen de yapmaktadırlar. Neticede ise, bu ülkeler iç ve dı ş stratejilerini siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, eğitim, din vs. gibi konularda bilimsel veriler ı şığında de ğerlendirecek vizyon ve misyonlarını geli ştirmi şler ve hem kendileri hem de mensubu oldukları ortak kültür gurupları için uzun soluklu faydalar sa ğlamı şlardır. Geli şmi ş ülkelerin yakaladı ğı bu normları Türkiye adına Türk bilim adamlarının yakalaması, Türk Kültür Tarihi ve Türk Dünyası’nın sosyo-kültürel birikimlerini zenginle ştirme adına kaçınılmaz, milli bir görevdir. Bu ba ğlamda yapmı ş oldu ğumuz alan çalı şması, Türk din tarihinin bilimsel çalı şmalarına veri olu şturmak, bizi biz yapan, bizi di ğer kültürlerden ayıran kültür de ğerlerimizi yeni nesillere aktarmak ve dolayısıyla ça ğda ş uygarlık düzeyini bu alanda da yakalamak amacını ta şımaktadır. Toplumumuzda, günümüzde ya şayan halk inançlarına dayalı olan mensekler, geçmi ş ile günümüz arasındaki kültürel ba ğı sürdürmesi bakımından önemli bir yere sahiptir. Bu çalı şmanın amacı Türk kültürünün bir parçası olan Bolvadin ve çevresinde ya şanmı ş ve ya şanmakta olan halk inançlarını bilimsel metotlarla ve objektif bir şekilde tespit etmek ve ileride bu konuda yapılacak bilimsel çalı şmalara öncülük yapmaktır. Ayrıca kutsalın de ğişken morfolojisini ve kutsalın kendisine çe şitli ritüellerle ba şvuranlar için bolluk ve şifa kayna ğı oldu ğunu ortaya çıkarmaya çalı şmaktır.

3. Ara ştırmanın Yöntemi Ara ştırma konusunun seçiminden sonra ön çalı şmalara, halk inanı ş ve adetleri ile ilgili kaynak eserlerin okunmasıyla ba şladım. Bu kaynaklarda halk inanı şlarının farklı şekillerde tanımlandı ğını mü şahede ettim. Bu nedenle giri ş kısmında halk inançları hakkında geni ş açıklamalara yer verdim. Yapılan çalı şmalarda ara ştırma yaptı ğım alan hakkında çok az bilginin olması i şimi bir kat daha zorla ştırmı ştır. Ya şar Kalafat’ın İslamiyet ve Türk Halk İnançları adlı çalı şması, halk inançları hakkında bilgi vermekle birlikte, genel bir de ğerlendirme olarak kar şımıza çıkmaktadır. Ali Çelik’in İslam’ın Kabul veya Reddetti ği Halk İnançları adlı eseri, hadis alanında oldu ğundan Dinler Tarihi çalı şmasından farklılık göstermektedir.

7 İsmet Zeki Eyübo ğlu’nun Bütün Yönleriyle Anadolu İnançları adlı çalı şmasında, Anadolu’nun geneline ait bilgiler verilmektedir. Özkul Çobano ğlu’nun Halk Bilimi ve Ara ştırma Yöntemleri Tarihine Giri ş eserinden, yöntem, takip edilecek sistem ve ara ştırma teknikleri hususunda yararlanılmakla birlikte, eser daha çok folklor ve onun tarihi üzerinde durmaktadır. Yine aynı yazarın, Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk İnançları adlı eserinde halk inançlarının özelliklerinden ziyade Memoratlar hakkında geni ş bilgilere yer verildi ği görülmektedir. Mustafa Arslan’ın Türk Popüler Dindarlı ğı adlı çalı şmasında ise, halk dindarlı ğına yeni bir bakı ş açısı getirilerek, bilimsel verilere göre halk inançlarının -Çorum örne ği- tahlili yapılmakta, halk inançları hakkında doyurucu bilgiler verilmektedir. Yöreye ait halk inançları hakkında bir çalı şma bulunmamaktadır. Yakup Kavas’ın Dünden Bugüne Bolvadin adlı çalı şması, halk inançlarından ziyade Bolvadin’in folklorik özelliklerinden bahsetmektedir. Yöre ile ilgili kaynaklar, Bolvadin’li Tarihçi-Ara ştırmacı-Yazar Muharrem Bayar’ın şahsi kütüphanesinden temin edilmi ş; ilçenin tarihi ve kültürü hakkında en geni ş bilgiler ilçemiz yazarının eser ve makalelerinden elde edilmi ştir. Yöredeki ziyaret fenomenleri, geçiş dönemleri ve di ğer alanlardaki bilgiler gözlem, görü şme, katılım ve mülakat yöntemleri aracılı ğıyla tespit edilmi ştir. Ara ştırma yaptı ğım yörede do ğmu ş olmam ve yine orada ikamet etmi ş olmam nedeniyle, do ğum, evlenme, ölüm gibi geçi ş menseklerini yakından mü şahede etme imkânım olmu ştur. Do ğum ve evlilikle ilgili halk inanı ş ve âdetlerini tespit etmede kılavuz ve kaynak ki şi olarak faydalandı ğımız kadınlardan söz konusu âdet ve inanışlarla ilgili ayrıntılı bilgi almak zor olmamı ştır. Bilakis bir bayan olarak bu dönemlerle ilgili inanı şları kendim de tecrübe etmi ş olmakla beraber daha farklı, daha geni ş ve objektif bilgi elde etmek dü şüncesiyle katılım yöntemi kullanılarak bayanlarla samimi ili şkiler kurulmu ştur. Elde etti ğimiz bilgiler bazen not defterine bazen de daha sonra çözümlemek üzere teyp aracılı ğıyla kasetlere kaydedilmi ştir. Ziyaret yerlerine ait bilgiler, mümkün oldu ğunca foto ğraflarla desteklenmi ştir. Kutsal mekânlar hakkında bizzat yerinde görerek bilgi edinilmi ş ve foto ğrafı çekilmi ştir. Elbette bu, hakkında bilgi verilenlerin her birinin bir foto ğrafı vardır şeklinde anla şılmamalıdır. Söz konusu inanç ve uygulamalarla ilgili bilgileri toplamak için o mekâna gidilmesi kaçınılmaz

8 bir durumdur. Ancak, bunun da zaman ve ula şım açısından sıkıntı verdi ği bir gerçektir. Bazen ula şım sıkıntısı, bazen zaman sıkıntısı, bazen de Bolvadin dı şında görevli olmam nedeniyle izin sıkıntısı ile ba ş edilmek zorunda kalınmı ştır. Ayrıca, söz konusu halk inanç ve uygulamaları hakkında geni ş bilgi verebilmek, insanlarla tek tek görü şmemizi ya da bizzat gözlem yapmamızı gerektirmi ştir. Tüm bu sıkıntılar üst üste olunca takdir edilir ki, ara ştırmalar zor olacak ve zaman alacaktır. Sonuç itibariyle, ele almı ş oldu ğumuz konuyla ilgili veriler, bilimsel yöntemlerle derlenmi ş, deskriptif metoduyla yazıya geçirilmi ş, dinler tarihi açısından de ğerlendirmeye tâbi tutulmu ştur.

9 BİRİNC İ BÖLÜM

HALK İNANÇLARI Bugün üzerinde ya şamakta oldu ğumuz Anadolu yarımadası tarih boyunca pek çok medeniyetin be şiği olmu ş, onları ba ğrında büyütmü ştür. Bunun sonucunda ba şka bölgelerimizde oldu ğu gibi Bolvadin ve çevresinde de de ğişik tarihi devirlerde farklı milletler ya şamı ş, birçok kültür ve medeniyet var olmu ştur. Bu kültür ve medeniyetlerin örf-âdet, gelenek-görenek, inanç ve uygulamalarının kalıntıları ise gelmi ş geçmi ş toplumların hafızaları vasıtasıyla günümüze kadar ula şmı ştır. Buradan, halk inançlarının farklılık arz etmesinde ya şanılan co ğrafyanın, etkile şimde bulunulan kültür, inanç ve milletlerin etkisinin küçümsenemeyecek kadar belirleyici oldu ğu ortaya çıkmaktadır. Genel olarak halk inançlarının olu şmasında etkili olan faktörler, bili şsel, psikolojik ve sosyolojik olmak üzere üç ana ba şlık altında ele alınmaktadır. 19 Bu faktörler halk inançlarının toplumda yaygınla şma sebeplerini açıklamakla birlikle bu inanç ve davranı şların toplumumuzdaki i şlevleri hakkında da fikir vermektedir. Bili şsel alan, ortak duyu ve ritüellerin olu şmasında etkin olan kavramları ve sembolleri içermektedir. Bu kavramlardan birisi “alı şkanlık belle ği”dir. Alı şkanlık belle ği üzerinde, hiç durulup dü şünülmeden yapılan davranı ş olup, içinde büyütülüp yeti ştirildi ğimiz davranı ş gelene ğini izlemektir. Bu tür davranı şlarda bilinçli hareket etme ya da dü şünme söz konusu olmayıp, toplumsal alı şkanlık söz konusudur. Bili şsel alan içinde yer alan önemli bir di ğer unsur da, sembolik dü şünce tarzıdır. Sembolik dü şünce toplumsal olup, ortak heyecanları, bilgi ve duyguları yansıtmaktadır. Örne ğin; mevlid, a şure v.b. kutlamaların sembolik de ğerleri vardır. Dolayısıyla halk inançlarının ortaya çıkmasında dini semboller önemli bir faktördür. Halk inançları açısından di ğer önemli bir kavramda ortak duyu bilgisidir. Ortak duyu bilgisi, hayatımızdaki gündelik i şlerimizi yürütmek için faydalandı ğımız zengin ancak da ğınık, sistematik olmayan ve söze dökülemeyen bilgidir. 20 Halk inançları ortak duyu bilgisiyle üretilip geli ştirilmektedir. Halk inançlarının olu şmasında etkili olan ikinci alan psikolojik faktörlerdir. Kitlelerin en önemli özelli ği onların duygusal olmaları, co şku, heyecan ve

19 Mustafa Arslan, a.g.e. s. 111–113. 20 Mustafa Arslan, a.g.e. s. 115.

10 duygusallı ğa daha meyilli olmalarıdır. Halk tabakasının gönlünü saran şey kitabî/normatif esaslardan ziyade duygusallık olmu ştur. Örne ğin; mevlid, türbe ziyareti vb. gibi halk arasında yaygın olan bir çok inanç, ritüel, halkın duygu ve gönül dünyasına hitap etti ği için varlı ğını devam ettirmektedir. Halk inançlarının, hurafelerin ortaya çıkmasına sebebiyet veren bir di ğer etken de insanlardaki menfaat e ğilimi olmaktadır. Çünkü halk tabakası dinden, bir takım ihtiyaçlarını giderecek, sıkıntılarından kendisini kurtaracak yardımlar beklemektedir. Bu durumda, mutluluk ve refah iste ğine paralel olarak hastalıklardan, kaza ve belalardan kurtulmak, şifa aramak, çe şitli istek ve arzuların gerçekle şmesini ummak halk inançlarının hedef ve sebepleri arasında yer almaktadır. Dolayısıyla halk inançlarında bu hedefleri gerçekle ştirmeye yönelik bir takım inanç ve uygulamalar mevcuttur. Bu uygulamalardan en yaygın olanı türbe ziyaretlerinde bulunmaktır. İnsanlar hastalık, ölüm, keder, kaza korkusu ve di ğer bilinmeyen felaketler kar şısında bu “kaygı”larını yenmek için din alimlerinin, şehitlerin, şeyhlerin türbelerini ziyaret ederek onlardan yardım beklemekte; buralara adaklar adamakta; kutsal metinleri bu amaçları için okumakta veya okutmakta; bunları vücutlarına yada bulundukları mekanlara asmaktadırlar. Görüldü ğü üzere, insanları bu tür arayı şlara sevk eden sebeplerin ba şında çaresizlik, zorda kalmı şlık, korku, yalnızlık, umut gibi insanın temel ruhi yönelimleri gelmektedir. 21 İnsanların bu rûhi yöneli şlerine, din ve onun kaynakları hakkında “bilgisizlik ve bilinçsizlik” de eklenince, hurafelere kapı aralanmaktadır. Kaynaklara inerek gerçek dini bilgilere ula şamayanlar, söz konusu ihtiyaçlarını hurafelerle gidermektedirler. Toplumumuzda hurafelerin yaygın hale gelmesini sa ğlayan unsurlardan biri de u ğur veya u ğursuzluk inancıdır. Kendini bo şlukta hisseden kimse, kaza, kader, çalı şma, tedbir alma ve tevekkül konusunda yeterli bilgiye sahip de ğilse bir arayı ş içine girmektedir. Bu kimseler, gelece ğe dair çıkı ş yolu bulmak için u ğurun, tehlikelerden sakınmak için de u ğursuzlu ğun belirleyici oldu ğuna inanmaktadır. 22

21 Halil Altunta ş, a.g.m. s. 13. 22 Yunus Akkaya, Türbe Ziyaretlerinde Hurafeler , Diyanet Aylık Dergisi, Haziran 2006, Sayı 186, s.18; Fikret Karaman , a.g.e., s.15.

11 Psikolojik faktörler içerisinde son olarak, kitlelerin psikolojik ihtiyaçlarından ve karakteristik özelliklerinden birisi olan sevk edilme ihtiyacı ve arzusu ile buna ba ğlı olarak önder ve rehber ihtiyacı yer almaktadır. Kitlelerde kendi dı şlarında güçlü bir iradeye şartsız boyun e ğme ve ona körü körüne itaat etme e ğilimleri vardır. Halk katındaki zor ya şam ko şulları ve toplumdaki sosyal kötülükler ve adaletsizlikler insanlarda bir “kurtarıcı” beklentisi ve arayı şı do ğurmu ştur. Bu durum dini kitlelerde mehdi inancı olarak tezahür etmektedir. Böylece insanlardaki sevk edilme ve bir önder/ kurtarıcı ihtiyacı halk inançlarının olu şumuna zemin hazırlamaktadır. Halk inançlarının olu şmasında etkili olan son alan sosyolojik faktörlerdir. Bir takım olumsuzluklardan, acı ve ıstıraplardan, kaygılardan kurtulma amacı ta şıyan halk inanç ve uygulamalarına sosyal olumsuzluklar ve kötülükler de zemin hazırlayabilmektedir. Halk kitlelerinin en belirgin nitelikleri arasında örf, âdet ve geleneklere ba ğlı olmak vardır. Halk büyük bir dirençle alı şılmı ş olan şeyleri korumakta, sürdürmekte, yeniliklere kar şı mukavemet etmektedir. Hatta bu kitleler göç vb nedenlerle ülkelerini de ğiştirseler ve yahut yeni bir evrensel dini kabul etmi ş de olsalar, eski “milli” dinlerindeki birçok inanç ve âdeti yüzyıllarca sonra bile devam ettirebilmektedirler.23 Örne ğin Türklerin Orta Asya’daki mevcut âdetlerinin, bir takım Şamanist inanç ve uygulamalarının günümüze kadar geldi ği ve hâlâ ülkemizde ya şadı ğı bir çok ara ştırmacı tarafından tespit edilmi ştir. 24 Burada toplumsal süreklili ği sa ğlayan şey, toplumun dü şündü ğü ya da yaptı ğı şeylerin, toplumsal bellek biçiminde varlı ğını devam ettirmesi olmaktadır. Halk arasında yaygın olan inanç ve uygulamalar, bir takım bireysel ve toplumsal ihtiyaçlara dayalı olarak ta ortaya çıkabilmektedir. Bu inançlar toplumun bazı ihtiyaçlarını kar şılamakta ve bir takım fonksiyonlar icra etmektedirler. Halk kitlelerinin sahip oldu ğu bir takım inanç ve uygulamalar toplumun dünya görü şünü olu şturarak, onlara hayata yönelik bir bakı ş açısı kazandırma ya da toplumsal bütünlü ğü sa ğlama gibi bir takım sosyal fonksiyonlar içermektedir. Örne ğin onlar, bazı toplu ritüel ve merasimler aracılı ğıyla toplumsal dayanı şmayı sa ğlama, yine bir

23 Mustafa Arslan, a.g.e. s. 299. 24 Harun Güngör, Türk Bodun Bilimi Ara ştırmaları , 1997, İstanbul, s. 55; Hikmet Tanyu, a.g.e, s.189.

12 takım sıkıntı ve buhran anlarında (ölüm vb.) sı ğınma gibi bir takım fonksiyonlar icra etmektedirler. Son olarak sosyolojik faktörler içerisinde sosyal/sınıfsal konumun halk inançlarının olu şumuna etkisi yer almaktadır. Burada en önemli nokta, farklı sosyal tabaka ya da sınıfların farklı kültürel durumlara sahip olmasıdır. Toplumsal farklıla şma ve tabakala şma ise dinin anla şılmasında ve yorumlanmasında önemli bir etkiye sahiptir. Buna göre dini ba ğlamdaki statü farklıla şmasında alt tabakada olma, halk inanç ve uygulamalarının olu şumunda etkili olmakta ve bunların ortaya çıkmasının toplumsal sebepleri arasında yer almaktadır. 25

1.1. HALK İNANÇLARININ DO ĞUŞU Halk inançlarının ortaya çıkı şı, tarihi sürece, sosyolojik olaylara ve de ğişik inançlara dayandırılmaktadır. Halk inançlarının olu şumunun üç önemli sebebi oldu ğu kabul edilmektedir. Bunlar;

1.1.1. Telkin Yolu ile Ortaya Çıkan İnançlar Telkin yolu ile ortaya çıkan inançların, felsefi dü şünce ve ideolojiler yoluyla halka empoze edilen ve halkın da bazı nedenlerden dolayı benimsemek zorunda kaldı ğı inançlar oldu ğu söylenebilir. Bu inançlar, felsefi dü şünce ve ideolojilerin savunucularının maddi, manevi, sosyal ve siyasal nüfuzlarının etkisi ve zoruyla halka benimsetilmi ştir. Bu türden halk inançlarının do ğuşunda toplumsal co ğrafyanın, etnik ve sosyal yapının ve fiziksel çevrenin etkisinden daha ziyade telkin edilen dü şünce ve ideolojilerin belirleyicili ği hâkimdir. Bu inançlar, zamanın geçmesiyle telkin vasıtaları unutulsa da varlı ğını sürdürebilir. 26 Telkin sonucunda ortaya çıkan inançlar, farkında olunmaksızın kendini hissettirir. Bunlar giyim-ku şamda, yeme içmede, sosyal ili şkilerde, toplumsal yapılanma ve kurallarda vb. çok farklı alanlarda kendini gösterir. Örne ğin geçmi şte, Osmanlı Padi şahı II. Mahmut memurların fes giymeleri emrini çıkarttı ğında, bu emir halk tarafından büyük bir tepkiyle kar şılanmı ştır. Fakat zamanla fesi benimseyen aynı halk tabakası, Cumhuriyet döneminde Atatürk tarafından çıkartılan şapka

25 Mustafa Arslan, a.g.e. s. 123–128. 26 Ali Çelik, a.g.e. s. 20.

13 kanununa da kar şı çıkmı ş, bir zamanlar tepki gösterdi ği fesi, şapkaya kar şı savunmu ştur . Toplum olarak giyim tarzımızı, batılı medeniyetlerin etkiledi ği ku şkusuzdur. Kravat ve takım elbisenin resmi bir kıyafet olması, batı medeniyetinin empoze etti ği bir durumdur. Kravatlı ve takım elbiseli şahısların da toplumuzda saygı gördü ğü bir gerçektir. Çalı şma alanımız olan Bolvadin ve çevresine ait bir örnek verecek olursak, yöresel bir kıyafet olarak hanımların giydi ği şalvar ve üzerine örttü ğü atkı (veya çar) bundan 20–30 yıl önce daha yaygın bir şekilde giyilirken -hatta etekle dı şarı çıkılması kınanan bir durum iken- bugün sadece 50 ya ş ve üzeri hanımların giydi ği bir kıyafet haline gelmi ştir. Günümüz genç ku şağı pantolon, etek, pardösü gibi “modern” kabul edilen kıyafetleri tercih etmektedir. Tüm bu durumlarda halka empoze edilen fikir ve anlayı şların etkili oldu ğu dü şünülebilir.

1.1.2. Tebli ğ Yoluyla Ortaya Çıkan İnançlar İlahi dinlerin inançları bu şekilde ortaya çıkmı ştır. “ Yüce yaratıcının gönderdi ği elçiler kendilerine bildirilen ö ğretileri halka açıklar ve halkta kendilerine anlatılanları kendi anlayı ş, kavrayı ş ve kültür kimli ğine göre algılar, benimser. Bu inançlar, halkın benimsemesi, onu hayat nizamı olarak kabul etmesi sebebiyle halk inançları kategorisinde de ğerlendirilir .” 27 İlâhi dinlerin peygamberleri tarafından halka tebli ğ edilen ve halktan bunlara inanmaları istenen inançlar vardır. Halk kitlesi inandıkları ilahi dinin bu esaslarını özümser ve dini, kendi algılayı ş düzeyine göre hayatının ayrılmaz bir parçası haline getirir. Zamanla halkın kendine mal etti ği inançlar, ilahi kaynaklı olması itibariyle de ğil, halkın bu ilahi inançları benimseyi ş tarzı itibariyle halk inançları içersinde de ğerlendirilirler. Aksi halde, ilahi kaynaklı olan bir nizamın halk inançları olarak de ğerlendirilmesi dü şünülmü ş olur ki, bu da yanlı ş anla şılmalara yol açabilir.

1.1.3. Anonim Yoluyla Ortaya Çıkan İnançlar Anonim olarak do ğan inançlarda asıl olan meçhuliyettir. Bunları kimin, nerede, ne zaman ve hangi sebeple ortaya çıkardı ğı bilinmez. Ancak, bu tür inançlar

27 Ya şar Kalafat, İslamiyet ve Türk Halk İnançları , Ankara, 1996, s. 2.

14 topluma mal oldu ğu için anonim olarak kabul görür. Bu inançların benimsenerek yaygınla şmasında, toplumların ya şadıkları fiziki ve sosyal çevrenin büyük bir etkisi vardır. Bu inançlara, zaman içerisinde yenilerinin eklenebilece ği gibi daha önce ortaya çıkmı ş olan bazı inançlar da yerini ba şka inançlara bırakabilir. Halk inançları, gündelik ya şamdan ticari hayata, sanattan edebiyata, hayatın tüm ünitelerine yayılmı ştır. İnsan hayatının her safhasında fark edilmese de var olagelmektedir. 28

1.2. HALK İNANÇLARININ ÖZELL İKLER İ Halk inançları şartlara göre farklılık arz etse de kendine münhasır bazı özellikleri bulunmaktadır. Hangi millete ve co ğrafyaya ait olursa olsun bu temel özellikler geçerlidir. Bunları a şağıdaki gibi maddeler halinde göstermek mümkündür.

1.2.1. Millilik Her topluluk birlik şuuruna ve mensubiyet hissine sahiptir. Toplumların olu şmasının temelinde de ortak bir geçmi şin oldu ğu inkâr edilemez. Bu nedenle her toplum, kendi bireylerinin aralarında payla ştı ğı bazı temel de ğerlere sahiptir ve bireyler bu de ğerlere katılırlar. Ayrıca, her toplum taklit tebli ğ ve e ğitim yoluyla kendi kültürel de ğerlerine, örf ve âdetlerine, yanlı ş ve do ğrularına uygun de ğerleri benimseyip bunlara göre davranan bireyler yeti ştirir. Bir milletin toplumsal, kültürel, siyasal varlı ğı ve devamı da bu de ğerleri benimseyen şahıslara ba ğlıdır. Bu durumda halkın benimsemi ş oldu ğu inançlar “millilik” vasfı kazanır. Türk toplumunda, askerlik yapmanın kutsal bir görev sayılması buna örnek olarak verilebilir. Askerlik ba şka milletlerde de yapılan bir görev olmakla birlikte, farklılık arz edebilmektedir. Bazı toplumlarda askerlik para kar şılı ğı veya kamuda çalı şma şeklinde yapılan bir durumdur.

1.2.2. Ba ğlayıcılık Hukuk kurallarının yaptırım gücü gibi kesin olmasa da halk inançlarının ba ğlayıcılık vasfı vardır. Bu esnek bir ba ğlayıcılıktır. Herhangi bir yaptırım-ceza-

28 Ali Çelik, a.g.e. s. 21–22.

15 yoktur. Halk inançlarının ba ğlayıcılı ğı kendili ğinden olu şan manevi -sosyal- bir ba ğlayıcılık olup, takibi yine toplumun kendisi tarafından yapılır. Bu özellik zamandan zamana, toplumdan topluma de ğişiklik arz eder. İnançların zayıflayarak ortadan kalkması sonucunda ba ğlayıcılı ğı da kaybolacaktır. Zina, hırsızlık gibi ahlakî olmayan fiilleri i şledi ğine kanaat getirilen kimseler, toplum tarafından dı şlanır. Bu, toplumun bir yaptırımıdır. Bazı yerlerde evden kaçarak kocaya varan kız, çok a ğır bir şekilde cezalandırılır. Cezalandırmayan aileler toplumdan manevi baskı görür, soyutlanır. Halk inançlarının ba ğlayıcılı ğından ötürü, aile istemese de kaçan kızıyla dargın kalmak zorunda veya haberlerde rastlandı ğı üzere töre u ğruna, toplumsal baskı sebebiyle kızını öldürmek durumundadır. Ancak bu, bölge ve zamana göre farklılık gösterebilir.

1.2.3. De ğişmezlik ve Süreklilik Halk inançları tarihin derinliklerinden, kutsal kabul edilen de ğerlerden ve tecrübelerden kaynaklanması sebebiyle, bunların kısa zamanda ve zorla ortadan kaldırılması mümkün olmamaktadır. Burada kastedilen de ğişmezlik özelli ği hiçbir zaman de ğişmez anlamında anla şılmamalıdır. Mutlaka zaman içerisinde de ğişim ve dönü şüme u ğrayacaktır. Ancak, bu sürecin oldukça uzun oldu ğu bilinmelidir. Bu inançlar, kapalı toplumlarda daha kalıcı olma ve insan hayatını sıkı bir şekilde yönlendirme özelli ğine sahiptir. Dı şa açık toplumlarda ise, daha esnek ve dolayısıyla da de ğişime-dönü şüme daha açıktırlar. Ancak bu de ğişim yukarıda da belirtildi ği üzere kısa zamanda oluverecek bir de ğişim de ğildir. İnsanlar ve toplumlar kabullendikleri inançları kolay kolay terk etmemektedirler. Ancak de ğişen ve geli şen şartlar kar şısında yeni inançlar olu şabilmektedir. 29

1.2.4. Ortaklık Ortaklık, halk inançlarının varlı ğını devam ettirmesini sa ğlayan önemli bir özelliktir. Aynı co ğrafyada ya şayan insanlar belli inanç ve kabulleri payla şırlar. Bu inanç ve kabuller kar şısında, aynı duygu, dü şünce ve tutuma sahiptirler. İş te bu durum, inancın devamını sa ğlamaktadır. Ortaklık özelli ği kalmayan inançlar ise unutulmaya yüz tutar. Örne ğin ülkemizin her bölgesinde nazardan korunmak

29 Ali Çelik, a.g.e., s. 22–25

16 maksadıyla küçük çocukların omuzlarına, binaların giri ş kapılarına ve arabalara mavi boncuk (nazar boncu ğu) takmak oldukça yaygındır.

1.2.5. Meçhuliyet Halk inançları, ilk kez ortaya çıktıkları zaman kayna ğı ve gerekçesi elbet bilinen birer gerçektirler. Ancak, uzun zaman sonra, bu inançların özellikleri gere ği yazılı olmamaları nedeniyle sebepler unutulmu ş, tebli ğ ve telkin ile benimsenen inançların gerekçeleri hafızalardan silinmi ştir. Daha önce geçti ği gibi, halk inançlarının meçhul olması onun ayırt edici önemli özelliklerinden biridir. Herhangi bir inancı tatbik eden bir ki şiye, bu yaptı ğını niçin yapıyorsun? Bunun kayna ğı nedir? gibi sorular yöneltildi ğinde “Niçin” ine söyleyecek bir şeyler buldu ğu halde, kayna ğı hakkında söyledi ği tek şey: “atalarımızdan, büyüklerimizden böyle gördük, onlar böyle durumlarda bunları yapardı, bizde onlardan gördü ğümüz gibi yapıyoruz” olacaktır. 30 Görüldü ğü gibi, halk inançlarına sahip kimseler, bunun nedenini ve niçinini bilmemekte bunu ö ğrenmeye gerekte duymamaktadırlar. Önemli olan, toplumda o inancın kabul görüyor olmasıdır.

30 Dudu Koyuncu, D. 1936, İlkokul Mezunu, Selçuklu Mahallesi, Bolvadin (05.02.2007’de yapılan mülâkat)

17 İKİNC İ BÖLÜM

BOLVAD İN’ İN CO ĞRAF İ DURUMU VE TAR İHÇES İ 2.1. BOLVAD İN’ İN CO ĞRAF İ, BE ŞER İ VE EKONOM İK DURUMU Bolvadin, Ege bölgesinin iç batı bölümünde yer alır. Konya-İstanbul karayolunun üzerindedir. Afyon-Konya karayolundan 10 km içeridedir. İl merkezine 60 km, Emirda ğ ilçesine 30 km dir. Do ğusunda Sultan Da ğ ilçesi, batısında Afyon, güneyinde ilçesi, kuzeyinde ise Emirda ğı ilçesi yer alır. Güney do ğusunda, Bolvadin’e uzaklı ğı 7 km olan, 125 km 2 yüzölçümüne sahip olan Eber Gölü ve Afyon merkez topraklarından do ğup, Bolvadin’in güneyinden geçerek bu göle dökülen Akarçay vardır. Afyon ilinin en büyük ve nüfus bakımından en yo ğun ilçesidir. Nüfusu 55.000, yüzölçümü 1108 km 2 dir. Ortalama yüksekli ği 1016m dir. 31 Bolvadin’in bugün 4 kasaba ve 12 köyü vardır. Bunlar Büyükkaraba ğ, Di şli, Kemerkaya, Özburun Kasabaları ile Derekaraba ğ, Dipevler, Güney, Hamidiye, Karayoku ş, Kurucucaova, Kutlu, Nusratlı, Ortakaraba ğ, Ta şağıl, Ta şlıdere, Yörükkaracaören köyleridir. 32 Bolvadin, geni ş ve düz bir ova üzerindedir. Ova, yer yer çayırlarla kaplıdır. Burada a ğaç unsuru olarak me şe, ardıç ve çam vardır. Su kenarlarına sö ğüt ve kavak ağaçları yeti şir. Bolvadin ovasının en alçak kısmı olan Eber Gölü yer yer sazlık ve kamı şlıklarla kaplıdır. 33 Bu kamı ş ve sazlıklar, hasır, yastık ve kâ ğıt üretim ham maddesi olarak de ğerlendirilmektedir. 34 Bolvadin’in iklimi ise, yazları sıcak ve kurak, kı şları so ğuk ve ya ğışlıdır. İlçemizde tarım ileri bir durumdadır. Bolvadin ovasında meyve sebze yeti ştirmenin yanı sıra en çok, bu ğday, arpa, baklagiller ve endüstri bitkilerinden ha şha ş ile şeker pancarı ekilmektedir. Tarımdan sonra –son yıllarda azalma olsa da- hayvancılık gelir. Beslenen hayvanlar arasında koyun ba şta gelir. Mandıracılık yaygındır. Afyon’un ünlü kayma ğı ile tereya ğı da Bolvadin’den çıkar. 35

31 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , Bilge Yayıncılık, İstanbul, 2005, s. 13; Anadolu’nun En Eski Şehirlerinden Bolvadin’in Tarihi , C.I, Do ğuş Matbaa, Ankara, 1996, s.1; Afyon 2001Yıllı ğı, Afyon Valili ği Yayınları, No.16, Ankara, s.231. 32 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s. 23. 33 Yakup Kavas, Dünden Bugüne Bolvadin , Bayrak Yayıncılık, İstanbul, 1984, s. 19. 34 Muharrem Bayar, Bolvadin’in Tarihi C.I , s. 12. 35 Yeni Hayat Ansiklopedisi , C.II, Do ğan karde ş Yayınları, İstanbul, 1982, s. 724.

18 Sanayi bakımından da ileri olan ilçemizde, dünyanın en büyük Alkaloit ürünleri fabrikası, emaye, yem, teneke ambalaj, un, metal-çivi fabrikaları; kereste, tu ğla, hasır, et mamulleri, süt-kaymak sanayi, et entegre tesisleri ile sayıları oldukça fazla olan modern tavuk çiftlikleri bulunmaktadır. Yumurtacılıkta ileri derecede geli şmi ştir. 36 Turizm açısından da Konya-Afyon yolu üzerinde, Bolvadin’e 35 km olan Heybeli Termal Kaplıcası bulunmaktadır. İç turizme hizmet edebilecek kapasitede olan kaplıcanın romatizmal hastalıklar, sindirim sistemi hastalıkları ve metabolizma hastalıklarına faydalı oldu ğu rapor edilmi ştir. Bolvadin son yıllarda hayli geli şmi ştir. Düzgün caddeleri, modern evleri, resmi binalarıyla yepyeni bir Bolvadin do ğmu ştur. Günümüzde 50 mahalle vardır. Bu mahallelerde 50 cami ve mescit, 80 çe şme, 75 su kuyusu bulunmakla birlikte çe şme ve kuyuların bir kısmının suları kesilmi ş, yapıları kalmı ştır. 37 İlçemizde 1 yüksekokul, 15 orta ö ğretim okulu (lise), 40 ilkö ğretim okulu, 1 kütüphane ve 1 müze bulunmaktadır.

2.2. BOLVAD İN’ İN TAR İHÇES İ 2.2.1. Bolvadin’in Adı Bolvadin isminin nereden geldi ği hakkında, kaynaklarda benzer açıklamalar yer almaktadır. Bolvadin, Bizans Döneminde “POLYBOTUM” ismi ile anılmı ştır. 38 Polybotum kelimesi “bol ot şehri” manasına gelmektedir. Polybotum kimi kaynaklarda “POL İĞ OLTOS” veya “BOLYBOTUS” 39 kimi kaynaklarda “PALA İBOTÜS” 40 şeklinde geçmektedir. Polybotum şehri eskiden geni ş otlaklara sahip oldu ğu için, Romalılar burada haralar kurarak, ordunun ihtiyacı olan atları yeti ştirmi şlerdir. Böylece, Roma Döneminde hızla geli şen Polybotos, M.S. 133 yılında Roma Kralı Hadrianus’un ziyareti ile imar edilmeye ba şlamı ştır. Bu ziyaretin anısına, şehirde üç çe şit para

36 Muharrem Bayar, Bolvadin’in Tarihi C.I s. 47–51. 37 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s. 20. 38 İslam Ansiklopedisi , c.2, MEB, İstanbul, 1961, s. 710; Meydan Larousse , c. 2, İstanbul, 1960– 1981, s. 478; Yeni Hayat Ansiklopedisi , c.2, s. 724. 39 Yakup Kavas, a.g.e., s. 27. 40 Süleyman Gönçer, Afyon İli Tarihi , c.1, İzmir, 1971, s. 393.

19 basılmı ştır. Ayrıca imparator Hadrian kendi adına heykel de dikmi ştir. 41 Paraların bir yüzünde şehrin korucusu Zeus Alsanos, di ğer yüzünde Kral Hadrianus’un portresi vardır. 42 Kaynaklarda Fransız şarkiyatçı Huart Clément’in “Mevleviler Beldesi Konya” isimli eserinde memleketimizden BOLAVAD İN şeklinde bahsetti ği de geçmektedir.43

2.2.2. Türk Hâkimiyetinden Önce Bolvadin Bolvadin, Anadolu’nun en eski yerle şim yerlerinden biridir. Bolvadin hakkındaki bilgiler, ilk ça ğlara kadar uzanmaktadır. Mevcut vesikalara göre on bin yıllık geçmi şi vardır. Bolvadin Ovası Arkaik Devir Öncesinde bir iç denizdir. Kazılan her yerden, bu iç denizin kalıntısı olan deniz hayvanlarının kabukları çıkmaktadır. Dördüncü jeolojik zamanda meydana gelen depremler sonucu Anadolu yarımadası yükselince, bu iç deniz kurumu ştur. Eber ve Ak şehir Gölleri bu iç denizin kalıntısıdır. 44 Bolvadin ve civarına iskân on bin sene önce ba şlamı ştır. Çevrede bulunan antik malzemeler bunu kanıtlamaktadır. M.Ö. 295 yılında meydana gelen deprem sonunda, yer kabu ğunun kırılması ile sıcak sular fı şkırmı ş, Heybeli Kaplıcası bu devirde meydana gelmi ştir. M.S. 222 ve 235 yıllarındaki depremde Polybotum yıkılır, tüm ova sıcak sularla kaplanır. Bu sıcak sular uzun yıllar kullanılır ve hamamlar yapılır. Bu nedenle antik devirde termal tesislerin sıralandı ğı bu vadiye Salutaris ( şifalı Frigya ) denilmi ştir. 45 Antik kral yolu ve tarihi ipek yolu buradan geçmi ştir. Bolvadin, asırlar boyunca do ğuyu-batıya ba ğlayan en önemli yolların tek geçi ş noktası olmu ştur. Bu yolların üzerindeki Akarçay üstüne farklı zamanlarda muhtelif köprüler yapılmı ştır. Bu köprülerden Kırkgöz köprüsü Anadolu’nun en eski ve en uzun ta ş

41 Bu paralar ve heykellerden birisi 1907 yılında Durayeri’nde bulunarak Bursa Müzesine konulmu ştur. Bkz. Süleyman Gönçer, a.g.e. c.1, s. 177; Yakup Kavas, a.g.e. s. 27–28. 42 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s. 15. 43 Yakup Kavas, a.g.e., s.28. 44 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s. 13. 45 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s. 14–15.

20 köprülerindendir. Kırk göz köprüsü ile ilgili en eski kayıtlar M.Ö 1344 tarihli olup, Ankara Anadolu Medeniyetleri müzesindedir.46 Bolvadin, Anadolu’daki bütün tarihi devrileri ya şamı ştır. Arkaik devirde bir site şehri olan Bolvadin, Afyon bölgesindeki 56 yerle şim biriminden birisidir.47 Frigya döneminde önemli bir yerle şim merkezi oldu ğu, Bolvadin Müzesinde sergilenen eserlerle sabittir. Bu devirde, Anadolu’nun en önemli yerle şim bölgelerinden olan Frigya Vadisi Kütahya /Afyon sınırı ve Eski şehir /Han ilçesinden ba şlar, Ak şehir’e kadar uzanır. Bu vadideki şehirler antik devirde çe şitli sava şlar sonrası yakılıp, yıkılmı ş, bu nedenle de “Parereos Phrygya” (Yanık Frigya) isimi ile anılmı ştır. Bolvadin, yanık Frigya vadisinde kurulmu ş en önemli şehirlerden birisi olmu ştur. 48 Bolvadin’de sırasıyla, Hititler (Etiler), Frigler, Lidler, Persler hâkim olmu ş, Helenistik devrin ardından Roma hâkimiyeti ba şlamı ştır. Roma döneminde Polybotum i şlek yollar üzerinde oldu ğu için çok geli şmi ştir. Kral Hadrianus’un gayretleriyle çevresini etkileyen kültür şehri olmu ştur; birçok imar görmü ştür. Bolvadin, Roma imparatorlu ğun ikiye ayrıldı ğı tarihten (395) 1078 yılına kadar Bizans hâkimiyetinde kalmı ştır. Bu tarihten sonra birkaç defa Bizans ve Türkler arasında el de ğiştirse de 1107 tarihinde I. Kılıçarslan zamanında kesin olarak Türklerin eline geçmiştir. Bizans döneminde Bolvadin çok geli şmi ştir. M. Bayar, Bolvadin’in Tarihi isimli kitabında bu dönem hakkında şu bilgileri aktarmaktadır: “Bizans ça ğının tarihçisi Anna Comnena “Alexia” isimli eserinde Bolvadin’i geni şçe anlatır. Bu eserde Kudüs’e giden Bizans hacılarının u ğrak yeri ve do ğuya yapılan seferlerde önemli durak yerlerinden birisi oldu ğunu yazar. Çevrenin ticari ve kültürel merkezi oldu ğunu İznik ve Efes konsüllerine temsilci gönderdi ğini yazar.”49 Bizans kralları do ğu seferlerinde Bolvadin’i askeri bir merkez olarak kullanmı şlardır. Şehre saraylar, büyük binalar yapılmı ştır. Ayrıca Polybotum şehri surlarla çevriliyken Bizans döneminde büyük bir depremle yıkılmı ştır. Alexi Comneus, şimdiki Hisar Mahallesinin oldu ğu yere kale yaptırarak burayı askeri bir üst haline getirmi ştir.

46 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi , C.I , Ankara, 1996, s. 76. 47 Süleyman Gönçer, a.g.e. c.1, s. 34. 48 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi, C. I, s. 67. 49 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi , c.1, s. 99; Kadim Kent Bolvadin , s. 16.

21 Halkın büyük bir kısmını Sivrihisar ve Seyitgazi’ye nakletmi ştir. Bolvadin Bizans ve Türkler arasında bir sınır şehri olmu ş, sık sık Türk ve Arap akınlarına u ğramı ş, önemini kaybetmi ştir. Emevi döneminde, 717 ve 732 yıllarında Bolvadin ku şatılır. Ku şatmada, efsanevi bir hayatı olan menkıbeleri dilden dile günümüze ula şan Seyyit Battal Gazi ve Abdülvahap Gazi de bulunurlar. Abdülvahap Gazi, 130 ya şlarında şehit dü şer. Mezarı Bolvadin’dedir. Battal gazi ise Bizans’a meydan okumu ş, Afyon kalesini almı ş, daha sonraki sava şlarda Bizans’a esir dü şerek ölmü ştür. Hakkında birçok menkıbe vardır. 50 Polybotos’u Malazgirt Zaferi’nden sonra, 1107 tarihinde Emir Menkülek fethetmi ştir. İsmi Bolvadin olarak de ğiştirilmi ştir. Zaman içinde Türkler ile Bizans arasında el de ğiştirmi ştir. 1116 tarihinde Bolvadin Ovasında yapılan Bolvadin Sava şı ve sonunda yapılan Bolvadin Anla şması ile bu bölge kesin olarak Türklerin eline geçmi ştir. Bolvadin sava şı ve Bolvadin Anla şması, iç batı Anadolu’nun kesin Türkle şmesinin bir dönüm noktasıdır. 51

2.2.3 Türk Hâkimiyetinde Bolvadin 2.2.3.1 Selçuklular, Beylikler ve Osmanlı Dönemi Türk tarihinin bir dönüm noktası olan Malazgirt Zaferi’nden sonra Türkler Anadolu’ya tamamen hâkim olmu şlardır. Bu zaferi takiben Anadolu’ya göç ba şlamı ş, Anadolu Selçukluları zamanında daha da hızlanmı ş, yerle şim daha da ço ğalmı ştır. Kültür, sosyal ya şam ve te şkilatçılık açısından Anadolu’daki yerli halktan üstün durumda olan O ğuz Türkleri onları hâkimiyetleri altına almı şlardır. Anadolu’ya gelen Türkmen-Yörük ismiyle anılan Oğuz Boylarının büyük bir kısmı Orta Asya’daki ya şantısını Anadolu’da da sürdürmü ştür. Yazın yaylaya çıkmı ş, kı şın ovaya inmi ştir. Güneye, kuzeye, do ğuya ve batıya yayılan Türkmenlerin Anadolu’ya gelip burasını da medeni bir ülke haline getirdikleri tarihi bir gerçektir. Maddi ve manevi de ğerlerini de beraberinde getiren Türkler, Anadolu’ya kendi mühürlerini vurarak burasını yepyeni bir vatan haline getirmi şlerdir. Anadolu’daki höyükler bunu belgelemektedir. Örneğin Bolvadin ve

50 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi , s. 100. 51 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi , c.1, s. 108.

22 civarında Kızıl Kilise Höyü ğü, Oğuz Öreni Höyü ğü52 ve Karamık Karacaören Höyü ğü53 bunlardan yalnızca bir kaçıdır. Bolvadin Türklerin eline geçtikten sonra şu a şiretler gelip yerle şmi ştir: Yazır, Av şar, Yassı Karkın, Çebni.54 Bolvadin, 1107 yılında Emir Menkülek tarafından fethedildi ğinde kalede oturan yoktu. Yukarıda geçen a şiretler gelip, şimdi ki Bolvadin’in ilk sakinleri olmu şlardır. Bolvadin merkezinde Yazır ve Karkın a şiretleri etkindir. Daha sonra Sarıkeçili, Honamlı, Karakeçili ve Tekeli Yörükleri gelmi şlerdir. Civarında ise Morca Ali Türkmenleri (Kemerkaya), Karainbeyli Türkmenleri (Çay), Karaba ğ Türkmenleri (Büyük Karaba ğ, Orta Karaba ğ, Dere Karaba ğ), Tabanlı Türkmenleri (Kurucuova Köyü), Selçuklu Yörükleri (Dişli Kasabası), Avşar Yörükleri (Özburun Kasabası), Karakeçili Yörükleri (Yörükkaracaören ve civarı) yerle şmi ştir. 55 Bugünkü Bolvadin ve civarındaki halkın kökleri bu a şiretlere dayanır. Bu a şiret ve cemaat isimlerinde görüldü ğü gibi Bolvadin halkının men şeinde Türkoğuz, Türkmen ve Yörü ğün dı şında herhangi bir millet cemaat ve bunların dönmeleri yoktur. Selçuklular, Bizans’ın topra ğa ba ğlı, toprak esiri şeklinde idare etti ği yerli halka, köylülere toprak vermi ş; göçebe ve yerlilerin iskânını sa ğlamı ş; topra ğı devletin mülkiyeti haline getirmi ştir. Böylece i şlenen topraklardan verim artmı ş, sosyal hayatta refah seviyesi yükselmi ş ve yeni sosyal nizamlar kurulmu ştur. İş te bu tedbir ve düzenler Anadolu’nun hızlı ve köklü bir şekilde Türkle şmesi sa ğlamı ştır. Bu sistem Selçuklulardan Osmanlılara geçmi ştir. Bolvadin Selçuklular zamanında, “Karahisar-ı Devlet” (sancak) ismiyle anılan Afyon’a ba ğlı on kadılıktan (kaza) birisi olup yeniden imar edilmi ştir. Bu devirde 11 nahiyesi (Han, Bayat, Muslucalı, Göçmen Akviranı, Nevahid-i Barçınlı, İshaklu, Çay, Karamık, Şuhut, Karaadilli, Çölebat), 326 köyü, 11 mahallesi vardır. Büyük bir ticaret merkezidir. 56

Bu dönemde şehirleri yıkan köyleri yok eden haçlı seferleri Anadolu’yu harabeye çevirmi ş; iskân olan a şiretlerin büyük bir kısmı da ğılmı ştır. Bolvadin ve

52 Süleyman Gönçer, a.g.e, s. 33. 53 Afyon 1973 İl Yıllı ğı, s. 78. 54 Faruk Sümer, Oğuzlar , Ankara, 1972, s.430–445 55 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi , C.I, s. 114–133. 56 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s.16.

23 civarındaki kazalar da ıssızla şmı ştır. Türkler burayı aldıklarında, fetihlere katılan Türkmen ve Yörük boylarını buraya iskân etmi şlerdir. Selçuklu kayıtlarında Bolvadin ve civarında Hıristiyan halka pek rastlanmaz. 57 Bu yeni iskân edilen bölgelerde halka toprak verilerek sürekli iskânları sa ğlanmı ş, yeni köyler kurulmu ştur. Selçuklular Anadolu’yu ba ştanba şa tarihi eserlerle süsleyerek ona Türk damgasını vurmu şlardır. Bolvadin de, camiler, mescitler, hanlar, hamamlar, mektepler, medreseler, köprülerle süslenmi ştir. Bu eserden yalnızca Alaca Camisi (1271) günümüze kadar gelebilmi ştir. 58 Bu devrin önemli olaylarından biri de cimri olayı ( Şeyhzade Siyavu ş’un İsyanı) Kemerkaya Kasabası yakınlarında 1278 yılında Yedikapı mevkisinde olmu ştur. Bu olay sonucu köylerin bir kısmı da ğılır. 59 Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra, Mo ğol hâkimiyetini tanımayan Türkmen beyleri bir takım beylikler kurmu şlardır. Bolvadin, beylikler döneminde önce E şrefo ğullarının sonra Sahipatao ğullarının onlardan da Germiyano ğullarının eline geçmi ştir. Karamanoğulları Bolvadin’de hüküm sürmemi şler fakat Osmanlı- Karaman sava şları sırasında istila ederek tahribatlar yapmı şlardır. Bu devirde, Bolvadin’e E şrefo ğlu Külliyesi (cami, medrese, hamam, hangah, misafirhane ve Mevlevi tekkesinden olu şan) ve Erkmenhisarı Cami yapılır. Bu eserden günümüze Eşrefo ğlu Camisi’nin kitabesi ve Erkmenhisarı Camisi’nin minaresi (Kırık Minare) gelebilmi ştir. 60 E şrefo ğlu Camisi’nin kitabesi bugün, Çar şı Camisinin giri ş kapısının sa ğ tarafındadır. Bolvadin, Sultan I.Murat zamanında (1362) Osmanlı topraklarına katılmı ştır. 1402–1413 yıllarındaki Fetret Dönemi’nde Timur tarafından Karamanlılara verilmi ştir. Çelebi Mehmet bu dönemi bitirerek tahta geçmesiyle 1414 yılında Karaman toprakları üzerine sefer düzenledi ği esnada Bolvadin’i tekrar Osmanlı topraklarına katmı ştır. 61

Bizans Dönemi’nde İstanbul’u do ğuya ba ğlayan yolların en önemlisi Bolvadin’den geçmekteydi. Bu yol Roma ve Bizans’ın en i şlek hac, ticaret ve sefer

57 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi , C.I , s. 138. 58 Muharrem Bayar, Bolvadin’de Selçuklu Devri Eserleri , 5.Selçuklu Sempozyumu, Antalya 1998 59 Yakup Kavas, a.g.e., s.30. 60 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi, C.I , s. 140. 61 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi , C.I , s. 145.

24 yolu olmu ştur. Hemen hemen bütün askeri seferler buradan yapılmı ş, bu nedenle imparatorların pek ço ğu Bolvadin’i ve Kırkgöz Köprüsü’nü görmü ştür. Osmanlılar tarafından onarılan derbent te şkilatları kurulan Bolvadin yolu İstanbul’un fethinden sonra, eski canlılı ğını kazanmı ştır. Osmanlı padi şahları bu yoldan do ğu seferine geçmi şler, her geçi şlerinde Bolvadin’e yadigâr olacak eserler bırakmı şlardır. Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılan idari düzenlemede Bolvadin Anadolu Eyaletinin önemli kazalarından birisi olmu ştur. Eyaletin merkezi Kütahya vilayetidir. 1839 tarihinde yapılan yeni düzenleme ile vilayet merkezi Hüdavendigar ismi ile te şkilatlanan Bursa olmu ştur. Hüdavendigar vilayetinin Bursa, Karesi (Balıkesir), Ertu ğrul (Bilecik), Germiyan (Kütahya), Karahisar-ı Sahip Afyon isminde be ş sanca ğı vardı. Hüdavendigar vilayetine ba ğlı olan Karahisar-ı sahip sanca ğı 1840 yılında iki muhasıllı ğa ayrılır: 1-Karahisar-ı Sahip Muhasıllı ğı: Afyon merkez, Çal, Baklan, Çivril, Geyikler (Dinar), Sandıklı, Sincanlı, Şaphane ve Şeyhlü Kazaları. 2-Bolvadin Muhasıllı ğı: Bolvadin, Çay, İshaklı, Şuhut, Çölabad, Navahid-i Barçınlı, Karamık, Musluca (Emirda ğı), Bayat, Han kazaları.62 Bolvadin Muhasıllı ğına ba ğlı olan bu birimler zamanla idari yapıların yeniden düzenlenmesiyle farklı şekillerde te şkilatlandırılmı şlardır. Cumhuriyetin kurulmasıyla da hemen hemen her biri ilçe konumuna getirilmi ştir. Büyük bir kültür merkezi olan Bolvadin’de ticari hayat ve sanat çok geli şmi ştir. 1831 yılında yapılan nüfus sayımındaki istatistiklere göre 150 çe şit meslek gurubu vardır. Ziraat Bankası 22. şubesini 1873 yılında Bolvadin’de açmı ştır. Bunu takiben Osmanlı Bankası ve Ak şehir Bankası da şube açmı şlardır. Daha sonra Bolvadinliler 1 Haziran 1914 yılında, Osmanlı döneminin ilk özel bankalarından olan “Bolvadin İktisadi Osmanî Bankası”nı kurmu şlardır. Kültür hayatını temsil eden medreselere, tekkelere, ahilik kurulu şlarına Selçuklular zamanında rastlanılır. Bu te şkilatlar Osmanlılar zamanında geli ştirilmi ştir. Bolvadin; Nak şibendî, Kadri, Rufai, Şazeli tarikatlarının merkezi olmu ştur. Ar şivlerdeki vesikalara göre 14 tekke vardır. 1924 yılında medreselerin kaldırıldı ğı tarihte, 28 tane medrese bulunuyordu. 1839‘dan sonra medreselerin yanı

62 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s.165–166.

25 sıra kurulan okullardan Bolvadin’de 7 ibtidaiyye (İlkokul), 1 rü ştiye (ortaokul), 63 tane sübyan (mahalle) mektebi bulunuyordu.

2.2.3.2. Milli Mücadele Döneminde Bolvadin Bu dönemde Anadolu’nun batısı dü şman i şgalinin ilk önce ba şladı ğı ve en çok görüldü ğü bölge olmu ştur. Bu i şgalci güçlerin ba şında 1917 yılında Batı Anadolu’nun kendisine verilmesini isteyerek itilaf devletlerinin yanında sava şa katılan Yunanistan da yer almaktadır. Sava şın itilaf devletlerinin lehine sonuçlanmasının neticesinde ba şta İngilizlerin deste ği ile Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkardılar. Her bölgemizde oldu ğu gibi Anadolu halkının direni şini temsil eden Kuva-yı Milliye Te şkilatı Bolvadin’de de olu şturulmu ştur. Bu te şkilatın ba şında Bolvadin müftüsü Yörük Hacı Ali Efendi vardır ve Kurtulu ş Sava şı’nın sonuna kadar te şkilatın reisli ğini yapmı ştır. Bolvadin Kuva-yı Milliye Te şkilatı, İzmir’in i şgali üzerine, Bolvadin halkı adına protesto telgrafı çeker. Bu telgrafta “Sava şın sonuna kadar Bolvadin halkı malca ve bedence her türlü fedakârlı ğa katlanmaya amadedir” denilmi ştir. 63 Bundan sonra 23 Nisan 1920’de TBMM açılı şına, Bolvadin Kuva-yı Milliyecilerinden bir ekip de katılmı ştır. 10 Ağustos 1920’de TBMM önünde yapılan törene de katılan Bolvadin Kuva-yı Milliye üyeleri siyah zemin üzerine beyaz simle yazılmı ş sancak ile gösteri yaparak, halkı kıyama te şvik etmi şlerdir. Bayra ğın üzerindeki yazıyı Yunuszade Ahmet Vehbi Efendi yazmı ştır. Bayra ğın üzerindeki yazı: “Müslümanlar bekledi ğiniz kıyamet bu günlerdedir, birle şelim kurtuluruz 20 Temmuz 1920” 64 Anadolu’yu istilaya ba şlayan Yunanlılar, 27 Mart 1921 günü Afyon’u da işgal etmi ştir. 14 Nisan 1921’de üç höyükler mevkisine kadar ilerlemi ştir. Bir süvari birli ği ile Bolvadin-Büyükkaraba ğ yolunu kontrol altına alan Yunanlılar, ba şka bir birlikte de Bolvadin-Çay yolu arasındaki demiryolu istasyonunu kontrol altına alarak Bolvadin sınırına gelmi ştir. 26 Temmuz 1921 günü Yunan uçakları Bolvadin’i bombalar ve halkı sava ştan uzak tutmaya; Mustafa Kemal ile arkada şlarına destek vermemeye yönelik bildiriler da ğıtır. Bu saldırılarda şehit dü şenler olur. 65 Bolvadin sınırında çok fazla kalmayan Yunanlıların buradan çekilmesi üzerine Türk ordusuna

63 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s. 26-27 64 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s.28. 65 Muharrem Bayar, Kadim Kent Bolvadin , s. 29.

26 ba ğlı kuvvetler, Bolvadin’e gelir. Afyon’daki Yunan i şgali devam etmektedir. Yunan birlikleri 19 A ğustos 1921’de Bolvadin sınırına ikinci kez gelir ve üç höyükler mevkisine karargâhını kurar. Bunu haber alan Bolvadin Kuva-yı Milliye üyeleri şehrin ileri gelenlerini toplayarak o zamanın söz sahibi zenginlerinden Hacı Mehmet Ata Efendi başkanlı ğında bir heyeti dü şman karargâhına göndermeye karar verir. Gayeleri dü şmanı şehre girmemesi konusunda ikna etmektir. Zira eli silah tutan gençler, Balkan, I.Dünya sava şı gibi cephelerde yok olmu şlar; şehirde kadınlar, çocuklar ve ya şlılar kalmı ştır. O zamanlar Meclis-i Umum Azası olan Hacı Mehmet Ata Başkanlı ğında, Davavekili Mehmet Rasim, Belediye Ba şkanı Enver Efendi, Numune Mektebi muallimi Gedilli Ziya Bey, Hasipzade Hasip Hoca’dan kurulan heyet üç höyüklerdeki dü şman karargâhına giderler. Her türlü maddi ihtiyaçlarını kar şılamak kaydıyla dü şmanın şehri i şgal etmeyece ği sözünü alırlar. Böylece Bolvadin fiilen i şgal edilmemi ştir. Sakarya sava şında bozguna u ğrayan dü şmanlar 23/24 Eylül gecesi Bolvadin’i terk ederler. Terk ederken de Bolvadin Halkının 1894 yılında yaptırdı ğı devrin en güzel ve en te şkilatlı -be ş binadan olu şan-Askeri kı şlasını ve postaneyi yakmı şlardır. 66 Postane müdürü İsmail Hakkı Soyer’in telgraf makinelerini kurtarmasıyla dü şmanın çekildi ğini ilgili makamlara bildirilir. Büyükkarabağ’da mevzilenen tugay komutanı Kurmay Yarbay Mümtaz Bey, Bolvadin’e gelir. Bolvadin’e girdi ği caddeye daha sonra “Zafer Caddesi” adı verilmi ştir. Bolvadin kurtulu ş sava şında stratejik durumuyla önemli bir merkez olmu ştur. Ali İhsan Sabis Pa şa komutasında I. Ordu ve Yakup Sevki Pa şa komutasında II. Ordu Bolvadin’de kurulmu ş, Bolvadin Türk ordusu için önemli bir askeri karargâh olmu ştur. 67 Cepheleri denetleyen Gazi Mustafa Kemal ilk önce 9 Aralık 1921’de, ikincisi 21 Şubat 1922 ve 12 Mart 1922’de olmak üzere üç kez Bolvadin’e gelmi ş ve Kılıço ğlu İbrahim A ğa Kona ğında kalmı ştır. Halk tarafından co şkuyla kar şılanan Mustafa Kemal halka bu kutsal davayı anlatan konu şma yapmı ş ve ordu komutanlarıyla taarruz planını isti şare etmi ştir. 68 Bu konuda Muharrem Bayar’ın

66 Günümüze kadar gelebilen kı şlanın tek binası, bugüne kadar kaderine terkedilmi ş bir harabeydi. Bolvadin Belediyesi burasını restore ederek Bolvadin müzesini buraya ta şımı ştır. 67 Yakup Kavas, a.g.e, s.37 68 Mustafa Kemal’in halka yaptı ğı konu şması, ordu komutanlarıyla yaptı ğı görü şmeler ve sohbetler ayrıntılı bir şekilde, vesikalarla Muharrem Bayar’ın Bolvadin Tarihi, c.1, s.270–282’de aktarılmaktadır.

27 Kadim Kent Bolvadin isimli kitabında şu anı aktarılmaktadır: “Bolvadin’de karargâh merkezi olan II. Ordu komutanı Yakup Şevki Pa şanın karargâh subaylarından Kurmay Albay Sadık Atakan anılarında bu olayı şöyle anlatır: “1922 yılının mart ayında bir gün Atatürk’ten “Geç gitmesine sebep olanlar, idam edilirler” kaydı olan bir telgraf aldık ve buna cevap yazdık. Atatürk cevabı alır almaz gece trenle biçer istasyonuna oradan da otomobille Bolvadin’e geldi, Yakup Şevki Paşa ile yüz yüze görü ştü ve aynı gece Ankara’ya döndü. Bu konu şmada Büyük Taarruz planı tamamlanmı ş oldu.” Bundan sonra 26 A ğustos 1922’de Afyon’da Büyük Taarruz ba şlamı ş, dü şman ordusu 9 Eylül 1922 günü İzmir’de denize dökülmü ştür. Böylece Bolvadin bu sava şta çok önemli rol oynamı ştır.

28 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BOLVAD İN VE ÇEVRES İNİN HALK İNANÇLARI Halk inançlarının farklı şekillerde gruplandırılarak incelenmesi mümkündür. Ancak her gruplamanın kendine göre bir amacı ve mantı ğı oldu ğu şüphesizdir. Yapmı ş oldu ğum gruplandırmanın, halk inançlarının incelenmesi ve anla şılması açısından basit ve kolay anla şılabilir olmasına özen gösterdim. Buna göre günlük hayat ile ilgili inançları farklı bir ba şlık altında ele aldım. İnsan hayatının geçi ş dönemleri ile ilgili halk inançlarının ayrı bir ba şlık altında ele alınmasında ise bu dönemlerin günlük hayattan ziyade insan hayatının kritik zamanları oldu ğu fikri etkili olmu ştur. Di ğer ba şlıklar altında ele alınan halk inançları da günlük hayatla ilgili olmakla birlikte konunun daha iyi anla şılmasını sa ğlamak amacıyla bu inanç ve uygulamaların daha çok hangi amaca yönelik oldu ğuna dikkat edilerek düzenlenmi ştir. 69

3.1. GÜNLÜK HAYATLA İLG İLİ HALK İNANÇLARI 3.1.1. Kutsal Günler Cuma günü Bolvadin halkı tarafından mübarek gün ve Müslümanların bayramı olarak kabul edilmektedir. Cuma günü özellikle hanımlar temizlik, süpürme, çama şır yıkama gibi ev i şlerini yapmazlar. Çünkü Cuma günü çirk-çamur (pislik) akıtılmaz. Bütün meleklerin cuma günü kanatlarını yere serdiklerine ve ar şa indiklerine inanıldı ğından evin süpürülmemesine dikkat edilir. 70 Hatta diki ş nakı ş gibi eli şleri yapılmaz. Yemek yapmakla dahi uğra şılmaz. Misafir kabul edilmez, çünkü bütün bu i şler insanları dünyaya ba ğlayan me şgalelerdir. Halk arasında Cuma günü bu i şlerle uğra şmanın günah oldu ğuna inanılmaktadır. Bu günde sadece ibadetle me şgul olunmalıdır şeklinde bir inanç mevcuttur. Ayrıca cuma günü salâ verilirken rızkların da ğıtıldı ğına inanıldı ğından elinde i ş güç olanların bu rızıklardan faydalanamayaca ğı dü şünülür. Son yıllarda azalma olmakla birlikte çar şı esnafı

69 Burada yapılan gruplandırmada Özkul Çobano ğlu’nun Halk Bilimi Kuramları ve Ara ştırma Yöntemleri Tarihine Giri ş eseriyle Ahmet Gökbel’in Anadolu Varsaklarında İnanç ve Adetler adlı eserinden ve Abdülkerim Abdülkadiro ğlu’nun Dini Folklor veya Dini-Manevi Halk İnançlarıyla İlgili Bir Sınıflandırma Denemesi adlı makalesinden büyük ölçüde yararlanılmı ştır. 70 Zakire Telli D.1950, İlkokul Mezunu, Ev hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin (25.08.07’de yapılan mülakat)

29 arasında Cuma günü Cuma namazı vakti çalı şılmayaca ğı inancı egemendir.71 Bunda dinin ö ğretisi büyük bir etkiye sahiptir. 72 Bolvadin ve civarında hanımlar Cuma günleri “mahalle Yasin”i yaparlar. Sırasıyla her hafta birinin evinde toplanılır, ba şta Yasin Suresi olmakla birlikte Kuran’ı Kerim’den çe şitli sûre ve âyetler okunur. Okuma i şlemi sırasında Kuran’ı okuyan kimsenin önün de su dolu sürahiler ve küp şeker konulması da ihmal edilmez. Yasin toplantısı denilen bu okumanın ardından misafirlere şifa niyetine bu “okuntulu” su ve şekerden ikram edilir. Yine belli bir tarikata ve cemaate mensup insanlar sohbetlere katılarak bu günü ibadet ederek de ğerlendirmektedirler. Halk arasında per şembe günü de makbul sayılmaktadır. Per şembe günü cuma gününe hazırlık günü oldu ğu için halkın ya şamında ayrı bir yere sahiptir. Cuma günü yapılacak i şler mümkünse perşembe günü içersinde yapılmaya çalı şılır. Bu, cuma gününe saygının bir göstergesidir. Per şembe günü ikindi vaktinden itibaren cuma gününün ba şladı ğı, melek–melaikenin yeryüzüne indi ği kabul edilir. Ayrıca eski tarihlerde dü ğün çar şamba günü, gelin alma da per şembe günü yapılırmı ş. Günümüzde ise tatil günleri cumartesi-pazar günleri oldu ğundan dü ğünler bu günlerde yapılır hale gelmi ştir. Pazartesi gününün de Peygamberimizin do ğdu ğu gün oldu ğu için hayırlı bir gün oldu ğuna inanılmaktadır. Salı günün u ğursuz bir gün oldu ğuna inanılmakta ve salı sallanır diyerek hiçbir ev i şi ve eli şi yapılmamaktadır. 73 Bolvadin ve çevresinde kandil günleri ve geceleri ibadetle geçirilmeye çalı şılır. Regaip kandili ve di ğer kandillerde pi şi yapılarak konu-kom şuya da ğıtılır .74 Bu şekilde büyük sevaplar kazanılaca ğına, üç ayların bereketine ve ölülerin (geçmi şlerin) sevinece ğine, ruhunun rahatlayaca ğına inanılır. 75 Ayrıca üç aylarda, önemli günlerde imkânı olan aileler ikindi veya ö ğle namazından sonra cami çıkı şında lokum da ğıtırlar. Yine camide geçmi şlerine mevlit okutanlar da naneli şeker (mevlit şekeri) veya lokum da ğıtırlar. Bu uygulama genellikle üç ayların ba şında Çar şı Cami, Alaca Cami, İmaret Cami gibi merkezi camilerde yapılmaktadır.

71 Muammer Ku şaksız, D.1951, Ortaokul Mezunu, Terzi, Şazi Mahallesi, Bolvadin; Ali İhsan Karanfil, D.1939 ilkokul mezunu, emekli, Bademli Mahallesi, Bolvadin (30.08.07’de yapılan mülakat) 72 Cuma 62/9. 73 Zakire Telli. 74 Pi şi: Mayalı hamurun ya ğda kızartılmasıyla hazırlanan bir tür çörek. 75 Melahat Karanfil, D.1948, Ev Hanımı, İlkokul Mezunu, Bademli Mahallesi, Bolvadin (25.08.07’de yapılan mülakat)

30 Mübarek gün ve gecelerde halk gününü ibadetle geçirmeye çalışmaktadır. Muharrem ayının 10. günü de kutsal kabul edilerek hanımlar arasında a şure yapmak ve bunları konu kom şuya da ğıtmak oldukça yaygındır. Aşurenin, Nuh Peygamber zamanında yapılan bir yemek oldu ğu kabul edilmektedir. İnanı şa göre, Nuh tufanından sonra gemideki halk acıkmı ş. Gemide bulunan herkes fasulye, nohut, bu ğday, pirinç vb. elinde ne varsa vermi ş, hepsini bir kazana koymu şlar ve bu yiyece ği (a şureyi) yapmı şlar. A şure o günden beri -o günün anısına- yapılıp ve sevap umularak da ğıtılan bir tatlı halini almı ştır. Ayrıca kıyametin aşure ayında kopaca ğına inanılmaktadır. 76 A şure gününün önemine dair di ğer bir inanı ş da şöyledir: Hz. Hüseyin bu ayda (muharrem) şehit edilmi ştir. Hz. Hüseyin’e biat edenler on gün yas tutmu ş, on birinci gün herkes pirinç, mercimek, nohut vb. elinde ne varsa ortaya koymu ş, hepsi bir kazanda pi şirilmi ş; Hz. Hüseyin’in şehitli ğini temsilen (kurban bayramından kalan) küçük bir et parçası da bu karı şıma atılarak, bu aş yapılmı ştır. Bu sebeple bu ay yas ayıdır, bu a ş yas a şıdır şeklinde inanılmaktadır. 77

3.1.1.1 Arefe Günü Her iki dini bayramın bir gün öncesine arefe günü denildi ği herkesçe bilinen bir gerçektir. Halkımız arasında bu gün ‘ziyaret günü’ olarak adlandırılır. Bu gün içerisinde herkes mezarlıklara giderek, yakınlarının kabirlerini ziyaret eder ve ruhlarına Fatiha ve Yasin-i Şerif okur. Kur’an okumasını bilmeyen kimseler köyün ya da mahallenin imam-hatibine okutur. Bunun kar şılı ğında da belli bir miktar ücret verilir. Ücret verilmezse, sanki okunan Kur’an-ı Kerim’in hiçbir faydasının olmayaca ğı dü şüncesi halkımız genelinde var olan bir inançtır. Halkımız rızasız olan bir i şin faydasının olmayaca ğına inandı ğı için mutlaka ücret vermekte diretmektedir. Bu inanç öyle yerle şmi ştir ki imam hatip verilen ücreti almazsa, ücret alan ba şkasına tekrar okutturulur. Yine, ücret kar şılı ğında ölülerine hatim yaptıranlar da vardır. 78

76 Zakire Telli; Muhterem Telli, D.1943, emekli ö ğretmen bademli mahallesi (25.08.07’de mülakat yapılmı ştır). 77 Melahat Karanfil. 78 Sırrı Borlu, D.1939, Emekli Kur’an Kursu Ö ğreticisi, Bademli Mahallesi Bolvadin (31.08.07’de yapılan mülakat); Kazım Kara, D.1955, Fatih Camisi Emekli İmam-Hatibi, Di şli Kasabası/ Bolvadin (31.08.07’ de yapılan mülakat).

31 Kabirlere giderken zambak çiçe ği ve gül gibi fidanlar götürülerek bunlar kabir üzerine dikilir. Kabirler sulanır, ziyaret günü kabre giderken bazı kimseler çocuklara -ölen yakını sevinsin diye- şeker da ğıtır. Kabristana gidemeyenler, özellikle hanımlar evde Yasin okurlar, dualar ederler. Bu günde sadaka da verilir. Sadaka olarak sıkıntıyı savsın diye un, şeker, tuz gibi gıda maddeleri ile acıyı acı giderir dü şüncesiyle sabun vermenin de makbul oldu ğuna inanılır.79 Arefe gününde tıpkı cuma gününde oldu ğu gibi çama şır yıkanmaz, ev temizli ği yapılmaz. Bütün bu hazırlıklar, yemekler arefe gününden önceki günlerde yapılmalı, bu güne saygı duyulmalı, özen göstermeli ve bu günde sadece ibadet ve dua ile me şgul olunmalıdır. Bolvadin ve civarında kadınların Ramazan Bayramı arefesinde ellerine kına yakmalarının ayıp oldu ğuna inanılır. Kına yakmak bir sevincin ifadesi olarak algılandı ğı için, Ramazan gibi mübarek kabul edilen bir aydan çıkarken kına yakılmamalıdır. Bilakis böyle kutsal bir ay bitti ği için mahsun olunmalıdır. Kurban bayramı arefesinde kadınların ellerine kına yakmaları ise sevap olarak kabul edilmektedir. 80

3.1.1.2. Dini Bayramlar Bolvadin ve civarında bayram günlerinde dünyalık i şlerle uğra şmak ho ş kar şılanmaz. Bu günlerde daha ziyade e ş dost ve akraba ziyaretlerine gidilir. Gelen misafirlere günler öncesinden hazırlanan ikramlıklar sunulur. Bayram günleri çe şmelerden gün do ğmadan zemzem suyu aktı ğına inanılır. Halk çe şmelerden su kapabilmek için adeta birbirleriyle yarı şa girer. Ancak bugün bu inanı şa sahip olanlar orta ya ş üzeri kimselerdir. 81 Ramazan bayramı günü, gündüz uyunursa incili yorgan örtünülece ğine; şayet kurban bayramı gününde gündüz uyunursa domuz güdülece ğine inanılır. Bayram günlerinde sabahın erken saatlerinde kalkıldı ğı için aile fertlerinden biri uyumaya yeltenirse bu öneri ya da uyarıya maruz kalır. Ramazan bayramı ise “hadi incili

79 Zehra Karanfil, D.1954, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bademli Mahallesi Bolvadin (10.02.07’ de yapılan mülakat) 80 Melahat Karanfil; Zakire Telli 81 Dudu koyuncu; Şöhret Şentürk, D.1950, ilkokul Mezunu, Ev Hanım, Yenice Mahallesi, Bolvadin (10.02.07’ de yapılan mülakat)

32 yorgan örtün bakalım”, kurban bayramı ise “Aa! Olur mu? Domuz güttürürler sakın yatma ha!” denilir.

3.1.1.3 Gavur Küfürü (Gavur Köpürü)- Saya Yanması Gavur küfürünün kökü çok eskilere dayanmaktadır. Hristiyanların paskalya yortusuna kar şı toplumsal bir tutumu ifade eden gavur küfürü, unutulmaya yüz tutmu ştur.82 Muharrem Bayar, Sultan Nevruz adlı makalesinde gavur küfürü hakkında şu bilgileri vermektedir: “ Cumhuriyetten önce Afyon ve Ak şehir’de ya şayan Hristiyanlar, Julyen takvimiminin ba şlangıcı olan ve bu takvime göre yaz mevsiminin ba şlangıcı kabul edilen 23 Nisan günü ate ş yakarak e ğlenceler düzenlerlerdi. O gün, müslüman mahalleler de, ate ş yakarak nevruzu hatırlatırlardı.” Gavur küfürüne halkımız “gavur köpürü” veya “saya yanması” demektedir. Hristiyanların bahar bayramına kar şı yapılan bu e ğlence, zaman içersinde de ğişime u ğrayarak kı ş mevsiminde kutlanan bir tören haline gelmi ştir. Kış mevsiminin ortalarında, zemheri ayının 27’ sinde bu kutlama yapılır. Kimi zaman sabah namazından sonra, kimi zaman da ak şam namazından sonra ate ş yakılır ve mahalle halkı bu ate şin üzerinden atlar. Bu şekilde günahların dökülece ğine inanılır ve tören şöyle devam eder. Bir kaç ki şi ba şına bir çuval geçirir. Bu kimseler, mahalle halkıyla birlikte ate şin üzerinden atlarlar. Bu şekilde dert ve sıkıntıların yanıp kül olaca ğına inanılır. Daha sonra ellerde çanlar çalınarak, mahalle mahalle gezilerek, şu mani söylenir: “sayacı geldi /sayacıya bakana/eline aya ğına kına yakana/sayacının ba şına bir testi su dökene evine huzur gelsin, rahmetiniz bol olsun” Bu şekilde bir bir kapılar çalınır. Ev sahibi de sayacının (çuval giyili olan kimsenin) ba şından a şağı bir gü ğüm su döker: “rahmetimiz bol olsun, ya ğmurumuz bol olsun, rızkımız bol olsun” der ve hediye olarak para verir. Tören bu şekilde icra edilir. 83 Günümüzde bu e ğlence yapılmamaktadır.

3.1.1.4. Nevruz Altı bin yıllık Türk töresi olan nevruz, İslamiyet’ten önce Şaman inancında da vardır. Farsça bir kelime olan nevruz “yeni gün” anlamına gelmektedir. Ka şgarlı

82 Yurt Ansiklopedisi , Anadolu Yayıncılık, C.1, İstanbul, 1981, s.311 83 Melahat Karanfil; Ali İhsan Karanfil; Osman Huyugüzel, D.1931, Emekli, Aydınlar Mahallesi Bolvadin (02.09.07’de yapılan mülakat)

33 Mahmut, Divan-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde nevruzun ilkbahara giri ş oldu ğunu, nevruz ate şinden atlamanın arınma, günahlardan temizlenme anlamına geldi ğini söylemektedir. 84 Türkler Orta Asya döneminde “oniki hayvan takvimini” kullanmı şlardır. Bu takvimde yılba şı 21 Mart tarihidir. Karların eriyip, kı şın bitti ğini nevruz çiçekleri müjdeler. Bu çiçek ilkbaharın ilk ayı olan mart ayında açar. Nevruz çiçe ği ve yapraklarının u ğur getirece ği, insanı kaza ve belalardan koruyaca ğı inancıyla evlere, iş yerlerine konulur. Bolvadin Karaba ğ Türkmenlerinde nevruz kutlaması hazırlıkları bir hafta önce ba şlamaktadır. Nevruzdan önceki çar şambaya “Ahir Çar şamba” denilir. Bu gün nevruzun onuruna ‘s’ harfiyle ba şlayan yedi çe şit yemek yenir. Süt, simit, susam, sirke, salep, sarımsak, so ğan…85 Yemekten sonra niyet tutulur. Yeni yılın bolluk getirmesi, bereketli ve hayırlı olması için dua edilir. Büyüklerin elleri öpülür. Hediyeler verilir. O yılı üzüntülü, sıkıntılı geçirenler camiye gider, dua ederler. 21 Mart sabahı önce tatlı yenilir. Tatlı olarak pekmez, bal, şeker tercih edilir. Sonra Büyük Karaba ğ’daki Başyurt’a çıkılır. Gelin kız kayasına gidilir. Orada dilek dilenir. Gençler güzel elbiseler giyerler, ak şama kadar çe şitli oyunlar oynarlar. Meydanlara büyük ate şler yakarlar ve üzerinden atlarlar. 86 Bolvadin merkezde her mahallenin halkı kendi mahallesinin meydanında ate ş yakarak üzerinden en az üç en çok yedi defa atlar. Günahların dökülece ğine, hastalıkların iyi olaca ğına inanılır. Nevruz kutlamaları eskiden Sultan Carullah Türbesinde yapılırdı.87 Canlı bir örnek verecek olursam, 21 Mart nevruz kutlamalarına orta ö ğrenimim süresince ben de katıldım. Okul müdürümüz rahmetli Mustafa Koca bu tarihte okulumuzun spor sahasında bir konu şma yapar, bu günün baharın ba şlangıcı olduğunu, bir Türk gelene ği oldu ğunu vurgulardı. Ardından bir araba lasti ği yakılırdı. Müdürümüz önce kendisi atlar, ardından da tüm okul öğrencileri atlamaya ba şlardı. 3 yıl ortaokul, 4 yıl lise ö ğrenimim süresince her yıl bu kutlamaya şahit oldum.

84 Muharrem Bayar, Sultan Nevruz , Bolvadin, 2005, s.1. 85 Yurt Ansiklopedisi , s.311. 86 Muharrem Bayar, Karaba ğlı Türkmen A şiretinin İskânı , Ankara, 1996, s,5. 87 Muharrem Bayar, a.g.e. s.2–3.

34 Ate şten atlayarak, pislikten günahlardan arınıp yeni bir güne, yeni bir ya şama geçi ş dü şüncesinin, bir zamanlar Orta Asya’ da benimsedi ğimiz de ğerlerin izleri olması kuvvetle muhtemeldir.

3.1.1.5. Hıdırellez Türk halk kültüründe Hızır, bütün ümitlerin tükendi ği, çarelerin sona erdi ği durumlarda yardıma ça ğrılan ve ça ğrıldı ğında da mutlaka gelece ğine inanılan, sonsuz güce sahip semavi bir kurtarıcı varlıktır. Türk halk inançları, onu bir peygamber olarak kabul eder. Bu nedenle de onu “Hızır Aleyhisselam” olarak adlandırır. 88 Hıdırellez, Nevruz gibi Orta Asya kökenli kutlamalardandır. Her ikisi de eski Türk kültür de ğerlerindendir. 89 Günümüze kadar özelli ği korunmu ş ve korunmaya da devam edilmektedir. Nevruz nasıl baharın müjdecisi ise hıdırellez de yazın müjdecisidir. Bu kutlamaların do ğuşu, bir rivayete göre “Ab-ı hayat” denilen ölümsüzlük suyundan içen Hızır ve İlyas’a dayanmaktadır. Halk arasında Hızır’a “Hıdır”, İlyas’a “Ellez” denilir. Bu zatlar halk arasında zorda ve sıkıntı da bulunan kimselerin yardımına ko şan fakir ve pîr-i fâni kimseler olarak bilinirler. Yıl boyu birbirlerinden ayrı ya şayan bu iki karde ş 6 Mayıs günü sabah namazında bir camide bulu şup kavu şurlar, kucakla şırlar. İş te bu bulu şma günü olan 6 Mayıs halkımız tarafından eğlencelerle kutlanır bu tarihten itibaren yazın ba şladı ğı kabul edilir. 90 Hıdırellez, havanın ısınmasıyla birlikte çiçeklerin açması, göçmen ku şların gelmesi, ekinlerin büyümesiyle bolluk ve bereket getirir. Hızır’ın u ğradı ğı yere bereket getirece ğine, dileklerin kabul edilece ğine dair inanç, halk arasında oldukça yaygındır. Bolvadin ve çevresinde Hıdırellez gelmeden önce bir hazırlık a şaması vardır. Evler ba ştan sona silinip süpürülür, temizlenir. Mutfak eşyaları, giysiler, di ğer eşyalar yıkanır. Ba ğ bahçe derlenip toparlanır. Bu hazırlı ğın en önemli nedeni, Hıdırellez’in kirli, pis ve da ğınık olan yerlere u ğramayaca ğına dair inançtır. Temizli ğin ardından yöreye özgü “ilibada (labada)” sarması yapılır. Çe şit çe şit yemekler, börekler, çörekler, hazırlanır. 6 Mayıs sabahında erken kalkılır ve kapılar

88 Özkul Çobano ğlu, a.g.e., s.143. 89 Muharrem Bayar, Sultan Nevruz , s.2. 90 Kadriye Borlu D.1945, Okur Yazar De ğil, Bademli Mahallesi, Bolvadin (31.08.07’de yapılan mülakat).

35 sonuna kadar açılır. Kahvaltıda mutlaka ha şlanmı ş yumurta yenilir. Çünkü yumurta bütün nasiptir. Güne bütün nasiple ba şlanmalıdır. Hazırlanan yiyeceklerle birlikte insanlar pikni ğe giderler. Hıdırellez, ye şillik alanlarda yiyerek, içerek, e ğlenerek kutlanılır. Bunun sebebi, Hızır ve İlyas’ın ye şillik, güzel bahçelere geldi ğine inanılmasıdır. Pe ş pe şe üç gün piknik yapmaya parklara gidilir. Ni şanlı kızların o ğlan evi tarafından pikni ğe götürülmesi de adettendir. Gün boyunca salıncaklar kurulur, ip atlanır, koyunlar kesilir, kutlamalar üç gün boyunca devam eder. Çok eskiden bu kutlamalar Sultan Carullah Türbesi’nde yapılırmı ş. Günümüzde Horan Parkı tercih edilmektedir. Bu günde yapılan ve halkımız arasında yaygın olan bir uygulama da dileklerle alakalıdır. Dilekler, dualar bir kâ ğıda yazılıp dürülerek bir ip yardımıyla gül a ğacının dallarına -gün a ğarmadan- takılmaktadır. Ayrıca gül dalına kırmızı kurdele ba ğlanarak, üç gün süreyle durdurulmaktadır. Ev, araba, para isteyenler bir kâ ğıda bunların resmini çizerek, -geceden- bir mandalla balkona asmakta, bu şekilde dileklerinin gerçekle şece ğine inanmaktadırlar. 91 Hıdırellez gününde çocu ğu olmayan kimseler çocukları olması için bahçeye salıncak kurarlar, içine bezden bebek ve isteklerini belirten bir de yazı koyarlar. Pencereye mayalanmamı ş süt ve hamur konulur. E ğer, bu yo ğurt tutar, hamur mayalanırsa Hıdırellez’in o eve u ğradı ğına inanılır ve artık o evde bolluk bereket eksik olmayacaktır. Yine, evi olmayan kimseler, çamurdan, tu ğladan, oyuncak evler yaparlar. Allah’tan gelecek sene kendilerini ev sahibi yapmasını isterler. Bu gün kapıya gelen yolculara bol bol sadaka verilir. Yardım isteyen birisine hemen yardım edilir. Çünkü bu kimselerin kılık de ğiştirmi ş Hızır olabilece ği dü şünülür. Yıl boyunca parasının, bereketinin çok olmasını isteyenler, cüzdanlarını, çantalarını bir de bu isteklerini belirten yazıları, gün a ğarmadan pencerelere ve balkonlara koymaktadırlar. Yine bu niyetle, Hıdırellez’in birinci günü, yedi karınca yuvasından toprak alınır, yedi Ayet’el Kürsi, yedi Ettahiyyatü okunur. Sonra bu toprak, küçük torbalara konularak ev halkınca cüzdanlarına konulur. Bunun sonucunda cüzdanlardan paranın hiç eksik olmayaca ğına inanılır. Hıdırellez halkımız tarafından siyah cüppeli, cüsseli ve uzun boylu, çok hızlı hareket eden elinde asası olan bir dede şeklinde tahayyül edilmektedir. Hızır’ın darda

91 Reyhan So ğukpınar, D.1969, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Hacı Halife Mahallesi, Bolvadin (01.09.07’de yapılan mülakat).

36 kalındı ğı zaman insanların yardımına gelece ğine inanılmaktadır. U ğradı ğı yere bolluk ve bereket getirece ği, onun yüzü suyu hürmetine Allah’ın duaları, dilekleri kabul edece ği umulmaktadır. 92 Hıdırellez, yılda bir-iki gün de olsa insanların sevgi ve şefkatle birle şmesini sa ğlaması açısından toplum üzerinde büyük bir öneme sahiptir. Bir bahar bayramı, sevgi bayramı olarak binlerce yıllık geçmi şiyle varlı ğını canlı bir şekilde devam ettirmektedir. Daha önceki kültür ve medeniyetlere ait etkinlikler, İslami bir kisveye büründürülerek -dua ve dileklerin onların yüzü suyu hürmetine, evvel Allah, kabul edilece ği şeklindeki inançta oldu ğu gibi- canlılı ğını muhafaza etmektedir.

3.1.1.6. Kurban Kurban kesmek, Allah’ın rızasını kazanmak, ona olan şükür borcunu eda etmek şeklinde algılanır. Kurbanın, sahibini sırat köprüsünden kolayca geçirece ğine inanıldı ğından kesilecek kurbanlık hayvanın mümkün oldu ğunca bakımlı ve besili olmasına özen gösterilir . Kurban sadece kurban bayramında kesilmez. Bunun dı şında, akika kurbanı, çocukların daha sıhhatli, daha huzurlu olmaları için kesilir; ayrıca yeni bir ev yapıldı ğında veya yeni bir araba alındı ğında şükür için kesilmekte ve bunun sonucunda kazasız belasız ve mutlu bir hayat sürülece ğine inanılmaktadır. Araba alındı ğında, çocuk do ğdu ğunda kesilen kurbanın kanı arabanın bir yerine ya da çocu ğun alnına sürülür. Bolvadin ve çevresinde hayırlı her önemli i şin ba şlangıcında veya imkanların elverdi ği zamanda yaratıcıya şükür amacıyla kurban kesilmesi âdet olmu ştur. Bir gencin i ş sahibi olması, yeni bir i ş yerinin açılması, yeni bir ev yapılması, çocuk sahibi olmak gibi durumlarda yüce yaratıcıya olan şükür borcunun kurban kesilerek ifa edilmesi alı şkanlık haline gelmi ştir. 93 Ya şadı ğım bir tecrübeyi payla şacak olursam, anne ve babam benim memuriyete ba şlamam adına, ilk maa şımla bir şükür kurbanı kesmemi istediler. Aynı durum a ğabeyimin tayini çıktı ğında, yeni bir araba alındı ğında da söz konusu olmu ştu. Bolvadin’de dü ğün esnasında gelin o ğlan evine getirilince arabadan inmeden gelinin aya ğına kurban kesilir. Gelin bu kurbanın

92 Ismahan Koçyi ğit, D.1945, Okur Yazar De ğil, Ev Hanımı, Kaymaz Mahallesi, Bolvadin; Semiha Karanfil D.1973, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, İhsaniye Mahallesi, Bolvadin (01.09.07’de yapılan mülakat) 93 Fatma Gümü ş, D.1937, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Hisar Mahallesi, Bolvadin (01.09.07’de yapılan mülakat).

37 kanının üzerine basarak geçer. Bu, “kazasız belasız gelin evimize girdi, şükürler olsun” niyetiyle kesilen bir kurbandır . Ayrıca bu kurbanın, nazarı, isabeti giderece ğine de inanılır. Evi olmayan kimseler ev yaptırmaya ba şladıklarında, binanın temel ta şları örülürken, bu temel ta şları üzerine kan akıtırlar. Bu, hem evin hayırlı u ğurlu olması ve içerisinde güzel günler geçirmek için, hem de Allah’ın kendisine bir ev nasip etmesinden dolayı Allah’a şükran duygularını ifade etmek için yapılır. Buradan anla şılmaktadır ki, kurban ibadeti sadece Allah’ın bir emri oldu ğu için de ğil, O’na kar şı şükür amacıyla da eda edilmektedir. Ayrıca Bolvadin ve çevresinde zengin olsun fakir olsun her aile Kurban Bayramında kurban ibadetini eda etmeye çalı şır. Sevabının daha fazla olaca ğı dü şüncesiyle kurbanların, Kurban Bayramının ilk günü kesilmesine de özen gösterilir. Bolvadin ve civarında dikkat çeken bir uygulama da, ölmü ş kimseler için kesilen kurbandır. Maddi gücü imkân veren, dileyen kimseler, Kurban Bayramından bir gün önce yani arefe günü ölmü ş bir yakını adına kurban kesebilmektedir. Bu kurban ile ölünün günahlarının ve kabir azabının azalaca ğına, kurban kesmekle alınacak sevabın ona yazılaca ğına inanılmaktadır. Türk halkının genel karakteri olarak sevinç verici önemli olayların ardından kurban kesme şeklinde Yüce Yaratıcıya şükrünü belirtmek, tüm bölgelerimizde oldu ğu gibi, Bolvadin ve çevresinde de oldukça yaygındır. Lise öğrencisinin üniversiteyi kazanması, üniversite ö ğrencisinin fakülteyi bitirmesi, i ş sahibi olması, asker evladın askerlikten sa ğ salim dönmesi, bir i şin kazasız belasız tamamlanması, bir hastalıktan, bir felaketten kurtulma vb. durumlarda yöremiz insanı, sevinçlerini ve Allah’a şükrünü belirtmek için kurban kesmektedir. 94

3.1.2. Melek, Cin-Peri ve Şeytan Bolvadin ve çevresinde melek denilince, İslam inancı do ğrultusunda, temiz, nurdan yaratılan, iyilik yapan, Allah’ın emrinden çıkmayan varlıklar akla gelir. 95 Bir bayanın veya erke ğin huy, karakter ve davranı ş bakımından be ğenildi ğini ifade etmek için “Melek gibi bir kadın ve melek gibi bir adam” denilir. Hiç kimseye zararı olmayan ve kendi halinde olan insanlara “melek gibi” sıfatı takılır. Bir bayanın,

94 Sultan Babalık, D. 1937, İlkokul mezunu, Ev hanımı, Hastane Mahallesi, Bolvadin (09.02.2007’de yapılan mülakat). 95 Tahrim 66/6

38 yaratılı şı itibariyle yüzünün görünü şü masumane ve güzelce olursa, “melek yüzlü bir kadın” denilerek be ğenilerin dile getirilmesi yaygındır. Kelebekte melekle özle ştirilen varlıklardandır. Yeni doğan bebek, uyku esnasında güler veya a ğlarsa, meleklerin güldürdü ğüne veya a ğlattı ğına inanılır. Meleklerin, bebekleri a ğlatmak için “annen, baban öldü” dedi ğine ve bunun sonucunda da bebe ğin a ğladı ğına inanılmaktadır. 96 Cinlerin farklı şekillere girerek insanlara göründüklerine inanılır. Kara kedi, karayılan gibi canlılar bunların ba şlıcalarıdır. Ak şam veya sabahleyin alaca karanlık zamanında yukarıda adı geçen hayvanların görülmesi durumunda önce “besmele” çekilir daha sonra “Ayet’el Kürsi” okunur ve oradan hızlıca uzakla şılır. Cinlerin genellikle, dere ve yol kenarlarında, a ğıl, samanlık gibi mekânlarda, tuvalet ve banyoda, bula şık suyu ve kül dökülen yerlerde, çöplüklerde, kapı eşiklerinde ve bataklıklarda çokça bulundu ğuna inanılır. Cinlerin yeni do ğan çocuklara, lo ğusa olan kadınlara kolayca musallat olabilece ği halk arasında var olan bir kanaattir. Evlerde hiçbir zaman bula şık biriktirilmez. Bula şık tabak ve tencereler biriktirildi ğinde, bu kapları şeytanın yaladı ğına, bunun sonucunda da bereketsizlik olaca ğına inanılmaktadır. Kalan yemeklerin, tuzluk ve şekerli ğin a ğzı açık bırakılırsa cinlerin bunlara kusaca ğı, şeytanın bunları yiyece ği dü şünülür. Ayrıca yeme ğin kapa ğının açılıp, üstünden yenmemesi söylenir bu şekilde pi şen yemekten yenirse bir de bu yemekten şeytanın yedi ğine inanılır. Bu şekilde açıkta kalan yemeklerden yenildi ğinde, günlük ibadetlerin isteksiz, oyalanarak yapılaca ğına, evin bereketinin olmayaca ğına inanılır. Bula şık suyu veya sıcak su yere dökülmeden önce mutlaka “destur” denilmeli veya besmele çekilmelidir. (Destur; Allah’tan veya cinlerden izin istemek anlamında kullanılmaktadır.) E ğer bu yapılmazsa dökenin cin-peri tarafından çarpılaca ğına ve a ğzının, yüzünün felçli gibi e ğrilece ğine inanılır. Bula şık suyu, kaynar su oraya buraya birden, özellikle geceleyin serpilmez. Serpilirse, orada cin- peri olabilir ve yanabilir. Yanarsa insanı çarpar. Mümkün oldu ğunca tenha bir kö şeye, insanların basıp geçmeyece ği bir yere dökülmelidir. Tuvalete girerken de

96 Zakire Telli; Dudu Koyuncu

39 destur denilmesi gerekir. Yine küçük çocukların altlarından alınan bezi, yere veya çöpe koyarken de destur denilmesi salık verilir. 97 Evlerdeki kapı e şiklerinin, cin ve perilerin yata ğı, yuvası oldu ğuna inanılır. Eşiğe oturulursa, cin çarpar, insanın a ğzı yüzü e ğilir. E şiğe oturan ki şiye cin ve şeytanın musallat olaca ğı dü şünülür. Hamilelerin e şiğe oturmaması sıkı sıkı tembihlenir. E ğer hamile bir kimse, e şiğe oturursa, karnındaki bebe ğin boynuna, koluna maya sapı(kordon) dolanaca ğına inanılır. Bu inançlar sebebiyle, insanlar eşiğe oturmaz, dikkatsizlikle oturan ki şiler de uyarılarak oradan kaldırılırlar. 98 Cinlerin çarpmasına sebep olan bir di ğer durum da i şemeyle alakalı olan inançlardır. Tüm a ğaçlarla birlikte, özellikle dut, asma, ceviz ve armut a ğaçlarının altına işenirse cinlerin çarpaca ğına, i şeyen ki şinin a ğzının yüzünün felç olmu ş gibi yamulaca ğına olan inanç oldukça yaygındır. Aynı şekilde hayvan dı şkısına işenilmesi sonucunda da, cinlerin çarpaca ğı dü şünülür. Güne şin do ğdu ğu, battı ğı yöne ve kıbleye do ğru da işenmez. İş emekle ilgili olarak şu inançlara da rastlanmaktadır: külün üzerine i şenirse şeytanın çarpaca ğına, ayakta işendi ğinde şeytanın süpürge gererek, sidi ği i şeyenin üstüne geri gönderece ğine, banyoya veya yıkanılan yere i şenilirse ömür boyu unutkan olunaca ğına ve çarpılacağına inanılmaktadır. 99 Halkımız arasında cin kelimesinin kullanılmamasına dikkat edilir. Çünkü cinlerin adının anıldı ğı yere hemen geldi ği ve oradakileri çarpaca ğı inancı halk tarafından benimsenmi ştir. Bu sebepler, cin kelimesinin yerine “ Üç Harfliler” ifadesi kullanılır. Cin çarpmasına maruz kalan kimselerin, bir tarafının kurudu ğuna, dili tutularak konu şamaz hale geldi ğine, ağzının e ğrildi ğine, kolunun çolak oldu ğuna, dengesinin kayboldu ğuna, inanılmaktadır. Cin çarpan ki şi, kendini kaybeder, ne dedi ğini bilemez ve kendini yerden yere çarpar. Cinin musallat oldu ğu ki şilerin kurtulu şunun ise, halk arasında “cinci hoca” diye bilinen kimseler vasıtasıyla mümkün olaca ğına inanılır. Bu nedenle, biraz garip davranan, tuhafla şan ki şilerin cinlerin etkisi altına girdi ği kanaatine varılır ve bu

97 Makbule Çemrek D.1937, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Şair, Bucak Mahallesi, Bolvadin (07.02.07’de yapılan mülakat) 98 Zehra Karanfil, Kadriye Borlu. 99 Makbule Çemrek.

40 ki şiler cinci hocaya götürülerek tedavi yapılır. Günümüzde yaygın olarak nefesi keskin kabul edilen okuyucu birine götürülmektedir. Bolvadin ve çevresinde cin çarpmasından korunmak için genellikle dua ve ayetler okumaktadır. Çünkü besmele çekilip, ayet okundu ğu zaman cin, korkusundan insana yakla şamaz. Bu sebeple insanlar, korktukları durumlarda en çok “Ayet’el Kürsi” ve “ihlâs” surelerini okumaktadırlar. Yine bu sureleri yazıp, muska gibi üzerinde ta şıyan kimselere de cinin ve şeytanın yakla şamayaca ğına inanılmaktadır. Halkımız arasında yaygın olan di ğer bir inanç da, yumurtanın kabu ğunun ezilerek atılması gerekti ğidir. Çünkü sekarat halindeyken şeytan, imanı almak, de ğiştirmek için yumurtanın kabu ğunun içinde su getirir: “ İmanını ver, sana su vereyim” der. Bu şeytanın hilesidir. Bu sebeple, kırılan ya da ha şlanan yumurtaların kabukları ezilip (un-ufak) atılmalıdır. Di ğer bir neden ise, cinlerin yeme ği olmasın, cinler içine yuva yapmasın diye ezilip atılması gerekir. Ayrıca, yumurtanın kabu ğunun yakılması da, ho ş kar şılanmamaktadır. So ğan sarımsak kabukları ise şeytanın parası olarak kabul edilmektedir. Bunlar, şeytanın gelmemesi için orta yere atılmamalıdır. Yine bunların yakılması da iyi görülmemektedir.100 Islık çalmakta, şeytanları toplamak anlamına geldi ği için, ho ş kabul edilmeyen eylemler arasındadır. Cin ve şeytandan ayrı olarak algılanan ancak cinlerle beraber zikredilen periler hakkında da inanmalar bulunmaktadır. Perilerin pınar ba şlarında, dere boylarında, bataklık yerlerde ya şadı ğı dü şünülmektedir. Bu nedenle adı geçen mekânlara varılırken, perilerin çarpmasından emin olmak için besmele çekilir. Yine çarpılmaya kar şı, İhlâs ve Ayet’el Kürsi okunur. Çarpılan kimseler hocalara okutulur.

3.1.3. Diki ş Dikmek Sökük bir elbise dikilece ği zaman, elbise vücuttan çıkarılarak dikilmelidir. Eğer elbise üzerindeyken dikilirse, dikenin ve elbisesi dikilenin a ğzına çöp vb şey alması gerekir. Şayet, birinden biri a ğzına, bir şeyler almazsa, elbisesi dikilen ki şinin, iftiraya u ğrayaca ğına inanılmaktadır. Ayrıca, üzerinde elbise dikilen ki şinin ömrünün kısa olaca ğı, bahtının ba ğlanaca ğı şeklinde de bir inanç vardır. 101

100 Makbule Çemrek; Fatıma Gümü ş; Sultan Babalık 101 Fatıma Gümü ş, Ali İhsan Karanfil

41 3.1.4. Sabun Sabun kalıbının elden ele verilmemesine dikkat edilir. E ğer sabunun elden ele verilmesi gerekiyorsa, sabun veren ki şinin elinin üstüyle vermesi, alan ki şinin de elinin üstüyle alması gerekir. Bunun nedeni ise, sabun acıdır. Acı olan bir şey ise acılık(sıkıntı, üzüntü, keder) getirir şeklinde açıklanmaktadır. Sabun veren ki şi, alanın eline acı bir şey vererek ona sıkıntı, üzüntü, bir dert isabet etmesine sebep olabilir. Bu nedenle, bu davranı ştan kaçınır. Yine sabunun elden ele verilmesi durumunda bir kavganın çıkaca ğından korkulur. Alıp- veren kavgalı olup küsebilir şeklinde bir anlayı ş da vardır. Ayrıca sabun yere dü şer ve dik şekilde kalırsa, bir ki şinin ölece ği söylenir. 102

3.1.5. Di ş Diş, insanların hayati ve kutsal organlarından sayılır. Çektirilen veya kendili ğinden dü şen di ş, geli şi güzel bir yere atılıverilmez. Dua edilir, bir kâ ğıda sarılarak bir caminin ya da evlerin duvar kovuklarına sokulabilir. Bu uygulamanın temelinde yatan sebep, di şin insan vücudundan bir parça kabul edilerek kutsal sayılmasıdır. Halkımız arasında, çekilen veya çıkan di şin oraya buraya atılması günah kavramıyla açıklanmaktadır. 103

3.1.6. Gece Vakti Geceleyin sakız çi ğnemek, çok büyük ayıp sayılır. Gece vakti sakız çi ğneyenin, ölü eti çi ğnedi ğine inanılır. Bu sebeple, özellikle elli ya ş ve üzerideki insanlar, gençleri, geceleri sakız çi ğnememeleri hususunda sık sık uyarırlar. Geceleyin yapılmaması gereken bir di ğer inanı ş da tırnakların kesilmesidir. Geceleyin aynaya bakmak veya küçük bebe ği aynaya baktırmak da ho ş kar şılanmayan durumlardandır. Geceleyin aynaya bakılırsa, ömrün kısalaca ğına inanılmaktadır. Geceleyin dı şarıya sıcak kül ve suyun da dökülmemesi gerekti ğine inanılmaktadır. 104

102 Nurten Karagüven, D.1945, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Ba ğlarba şı Mahallesi, Bolvadin (09.02.07’de yapılan mülakat) 103 Muhterem Telli; Sırrı Borlu 104 Nazire Köksoy, D.1948, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Abdülkadir Köksoy, D.1940, İlkokul Mezunu, Emekli, Çardaklı Mahallesi Bolvadin (02.09.07’de yapılan mülakat)

42 3.1.7. Yolculu ğa Gitmek Yolculu ğa giderken en çok yapılan uygulama, yolcunun ardından bir miktar su serpilmesidir. Yolcunun ardından su dökülmesi, suyun ta şıdı ğı özellikle yakından alakalıdır. Su çok akıcı ve saf bir sıvı oldu ğundan, çabuk ve kolayca hareket etti ğinden, yolcunun ardından döküldü ğü zaman giden yolcunun da sa ğ- salim, sıkıntı çekmeden ve selametle, kazasız belasız gideceğine inanılır. Zaman ve mekân olarak kısa yolculuklardan ziyade, zamanca uzun ve mekânca uzak olan yolculuklarda yolcunun arkasından su dökme ihmal edilmez. 105

3.1.8. Göz Se ğremesi Bolvadin ve çevresinde göz se ğremesiyle ilgili olarak halk inançları uygulamaları mevcuttur. Gözü se ğreyen kimse öncelikle “Hayırdır İnşallah” der. Sağ gözün se ğremesi, o kimseye iyi ve hayırlı bir haber gelece ğine, sol gözün se ğremesi, hayırsız, korkulu bir haberin gelece ğine i şaret olarak yorumlanır. Sol gözü se ğreyen, “umdu ğuna nail olma, umdu ğuna nail olma” diye seslenir ve “Hayırdır İnşallah” diyerek se ğremenin geçmesi için göz kapa ğına bir parça süpürge çöpü vb. bir şey koyar. 106

3.1.9. Parmakları Kenetlemek İki elin parmaklarını kenetlemek ve kenetli parmakları dize geçirerek oturmak uygun kar şılanmaz. Böyle yapanın ve bunu alı şkanlık haline getiren ki şinin bahtının ba ğlanaca ğı ve kısmetinin kesileceğine inanılır.

3.1.10. Yemin Halk arasında farklı şekillerde yemin kelimesi kullanılmaktadır. “Vallahi, billahi, tallahi, Hak şefaatine u ğrama, Allah - Kur’an çarpsın” şeklinde din motifli kullanıldı ğı gibi, “ şart olsun, yemin olsun, çocu ğumun ölüsünü öpeyim” şeklinde yemin sözlerine de yer verilmektedir. Bolvadin ve çevresinde “işte şuraya

105 Sultan Köksoy, D.1950, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Çardaklı Mahallesi Bolvadin (02.09.07’de yapılan mülakat) 106 Kadriye Borlu.

43 yazıyorum, bak bir kertik iki kertik, gör hem de…, bu i ş kesin şöyle olacak” şeklindeki sözler de halk arasında yemin anlamında kullanılır. 107 Neye yemin edilmi şse gere ğinin yapılması çok önemlidir. Bolvadin ve çevresinde yalan yere yemin etmenin sonucunda büyük bir felaketle kar şıla şılaca ğına olan inanç oldukça kuvvetlidir. Yalan yere yemin edenin gerek kendisini gerek e şinin veya çocu ğunun gerekse anne- babasının, bu yemine u ğrayarak bir musibetle, kaza veya bela ile ölümle kar şıla şabilece ğine inanılır. Bu durumda “yemin tuttu” denilir. Ayrıca yeminin gere ğini yerine getirmeyen ve yalan yere yemine ba şvuran ki şiler toplum tarafından ho ş kar şılanmadı ğı gibi hiç kimse onlarla muhatap, samimi olmak istemez. 108

3.1.11. Ev E şyaları Genellikle bu e şyaların mutfak gereçleri olması dikkat çekicidir. Bıçak konuldu ğu yerde kesen tarafı yukarıya do ğru gelmi ş bir şekilde durursa eve misafir gelece ğine inanılır. Ayrıca bıçak, elden ele verilmez, elden ele verilmesi durumunda bir kavganın çıkaca ğından, arada küslük olaca ğından korkulur. Makasın çiviye askılı ğa vb. yerlere asılmamasına son derece dikkat edilir. Çünkü çiviye asılan makasın a ğzı açık kalır. Bu takdirde ev üyelerinden birisini kefeninin kesilece ğine inanılır. Bu inanç “a ğzı açık kalan makas kefen istermi ş” şeklinde ifade edilmektedir. Bu sebeple makas, çekmece gibi kapalı yerlere konulur. 109 Çay dolu bir barda ğın içinde çaya ait bir çöp çıkarsa, o gün eve bir misafir gelecek demektir. Çöpün durumuna göre gelecek olan misafirin niteli ği de ğişir. E ğer çaydaki çöp biraz uzunca ise uzun boylu, kısa ise kısa boylu; iki ucundan bastırıldı ğı zaman, çöp e ğrilir ve kırılırsa, kadın; e ğrilmez ise erkek misafirin gelece ği dü şünülür. Besmele çekmeden herhangi bir e şya bir yere konulmaz. Bunun sebebi ise şeytanın alıp götürmesinden korkuldu ğu içindir. Otururken elindeki bir e şyayı kaybeden kimse arar da bulamazsa “kalk da ara bakalım, şeytan boyuna bakacak” denilir.

107 Kemal Koyuncu, D.1958, Ö ğretmen, Ba ğlarba şı Mahallesi Bolvadin (02.09.07’de yapılan mülakat) 108 Osman Huyugüzel. 109 Fatıma Gümü ş.

44

3.1.12. Bir İş e Ba şlarken Halk arasında, günlerin bir anlamı bulunmakta ve insanlar da bu anlama göre davranmaktadır. Bir işe, Salı günü ba şlanmamalıdır. Salı günü bir i şe ba şlanırsa, genellikle o i şin sallanıp kalaca ğına, bir türlü bitmeyece ğine inanılmaktadır. Yeni bir i şe ba şlarken, şişman, oldukça a ğır hareket eden birisinin çıkıp gelmesi veya yakınlarda bir yerlerde görülmesi pek ho ş kar şılanmaz. Böyle bir durum kar şısında i şin sonuna dek çok yava ş ilerleyece ği yaygın bir inançtır. Pazartesi ve per şembe günleri, i şe ba şlamak için en uygun günler olarak kabul edilmektedir.

3.1.13. Alaya Alma Ve Taklit Etme Bir kimse, herhangi bir kimsenin kusuruyla veya dü ştü ğü bir durumla alay eder, onu hor görürse aynı durumları kendisi de ya şamadan ölmeyece ğine inanılır. Bu kimse bir di ğer anlamda, küçük gördü ğü kimsenin âhını almı ş olmaktadır. Bir kimse, birinin aya ğının sakatlı ğıyla alay eder ve onu taklit ederse, taklit etti ği ki şiden daha kötü şekilde ayaklarından sakatlanaca ğı dü şünülür. Bu kendisinde olmasa bile, ailesinden birinde -örne ğin çocu ğunda- bile vuku bulabilir. Gözünün körlü ğü, kula ğının sa ğırlı ğı vb. durumlarla alay maksatlı taklit ederse, taklit edenin gözü kör, kulağı sa ğır olur. Hatta öğle duruma gelir ki, taklit edenin alaya alarak taklit ettiği ki şilerden çok daha kötü duruma gelece ğine ve gülünecek hallere dü şece ğine inanılır. Bu inançlar nedeniyle alaya alma ve taklit etme Bolvadin halkı tarafından oldukça kötü görülür. Bu durumu, ifade eden bir deyim bile mevcuttur: “Gülme ke şe, gelir ba şa.” Alaya almakla ilgili ya şanmı ş bir olay da anlatılmaktadır. Yıllar önce Bolvadin’de zafer caddesinde Ali Öztürk adındaki birinin evi yanar. Kendisine çar şı esnafı tarafından yardım maksadıyla para toplanır. Aradan epeyce bir zaman geçer. Bir gün, kapı kom şusu ile tartı şırlarken kom şusu bu ki şiye “Evin yandı da, senin için daha dün para toplandı” diyerek bu ki şinin dü ştü ğü durumla alay eder. Birkaç yıl sonra, bu kimsenin de aynı şekilde evi yanar. Onun için de aynı şekilde para toplanır. 110

110 Ali İhsan Karanfil (Bu olaya bizzat şahit oldu ğunu söyledi.)

45

3.1.14. Ekmek ve Yiyecekler Ekmek kırıntılarını yemek, fakir olunmayaca ğına ve yiyeceklerin bereketini artıraca ğına; yemek duasından hemen sonra a ğzına lokmayı ilk götürenin yapılan duanın tüm sevabını alaca ğına inanılır. Ayrıca, yemek yenildikten sonra dua yapılırsa, sofradan kalkılmadan “okuntulu” olmu ş olan ekmek, tatlı ve benzerinden bir lokma daha almak sevap kabul edilir. Yemekten sonra sofra mendili ayakaltı bir yere çırpılırsa fakirle şilece ğine inanılır. Çay içilirken çay barda ğının veya ka şığının çift gelmesi, çayı alanın o yıl içersinde evlenece ğine i şarettir. Bu kimseye “çift nasiplisin” veya “nasibin gür olacak” denilir. Kahveyi cezveden içenin hacca gidece ğine inanılır. Ekme ğin kıyısını yiyenin kıymetli olaca ğına i şarettir. Yemek yerken elini yere dayayarak yiyen ki şi ho ş kar şılanmaz. Ve yeme ğin bereketsiz olaca ğına inanılır. Ekme ğin içinde bir kırmızılık görenin zengin olaca ğı söylenir. Yemek taba ğını sıyıranın ni şanlısının güzel veya yakı şıklı olaca ğı kabul edilir. Yemek yenilirken ağızlarından şapır-şupur diye ses çıkaranlar ho ş kar şılanmadı ğı gibi bu kimselerin ki şiliklerinin sa ğlam olmadı ğına hükmedilir. Yemek taba ğına, asma yapra ğı, lahana sarması vb. türü yemekler konulurken dik duran bir sarma görülürse, o gün eve misafir gelece ğine i şarettir. Herkesin, lokmasının üzerinde adının yazdı ğına ve herkesin nasibine gelece ğine inanılır. Geceleyin ekmek mayası (ek şi hamur), tur şu, so ğan, biber gibi acı ve ek şi şeyler bir evden ba şka bir eve verilmez. E ğer bu yiyecekler dı şarıya çıkarılırsa, herhangi birinin ölece ğine veya u ğursuzluk gelece ğine inanılır. Bu sebeple, mutlaka gerekliyse, üzerine biraz şeker serperek verilir. 111

3.1.15. Büyü Büyü, sözlükte do ğa yasalarına aykırı sonuçlar elde etmek savında olanların ba şvurdukları gizli i şlem ve davranı ş olarak tanımlanmaktadır. 112 Şer’i örfte ise, sebebi gizli olmakla, hakikatin hilafına tahayyül olunan yaldızcılık, şarlatanlık, hilecilik yolunda her hangi bir şey anlamına gelmektedir. Esrarengiz bir sebeple

111 Ümmühan Sayın, D.1933, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin (11.02.07’de yapılan mülakat) 112 TDK, Türkçe sözlük , Ankara,1998

46 incelik, zahiri cazibe, hile, kötü maksat sihirin mahiyetini olu şturur. İnsafsızlık, ahlaksızlık, sihirin köküdür. 113 Ali Çelik’e göre sihir, yaptı ğı etki ve sebep oldu ğu korku nedeniyle halk inançları kategorisinde yer almaktadır. 114 Bolvadin ve çevresinde, eski zamanlara göre yaygınlı ğını kaybetmekle birlikte büyü inancı mevcuttur. Dini bilgilerin ve kültürün yaygınla şması ile birlikte, büyüye kar şı olan ilginin azaldı ğı görülmektedir. 115 Büyü en çok ni şanlı genç kız ve erke ği ayırmak için yapılmı ştır. Bu i şlemi gerçekle ştirmek için, genç kız hamama götürülerek, kızın saçından bir tel alınır. Bir kâ ğıda Cin Suresinin 17. ayeti (Bu ayet re şata ayeti olarak adlandırılmaktadır.) yazılarak kâ ğıt üçgen şeklinde katlanır ve kızın saç teli ile sarılır. 116 Sonra bu kâ ğıt, bal mumuna batırılmı ş bir bezle ba ğlanır ve kızın evinin e şiğinin veya imkân bulunursa oca ğının altına gömülür. Bu şekilde her iki ailenin arasında huzursuzluk çıkaca ğına, kız ile o ğlanın ayrılaca ğına, kızın hasta olaca ğına, o ğlanın kızı sevmeyece ğine, ondan tiksinece ğine inanılır. 117 Büyü kıskançlık, çekememezlik, kin haset duyguları ile evlenme adaylarını ve karı- kocayı ayırmak yapılan bir i şlem olarak kar şımıza çıkmaktadır. Bolvadin halkının büyüyü etkisiz hale getirmek için ba şvurdukları en yaygın yöntem, Kur’an-ı Kerim’den ayetler ve dualar okutmaktır. Bu sebeple büyüyü bozdurmak için hocalara gidilmektedir.

113 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul, 1993, I/441–443 114 Ali Çelik, a.g.e., s.198-199 115 Mülakat yapılan ki şiler, büyü konusu soruldu ğunda öncelikle büyüye inanmadıklarını, büyünün ve bu i şle u ğra şmanın çok günah oldu ğunu söylemekte ve konuya dair bilgilerinin olmadıklarını belirterek konuyu kapatmaya çalı şmaktadırlar. 116 Cin Suresi’nin 17. Ayetinin meali şöyledir: “ E ğer do ğru yola gelmi ş olsalardı, kendilerini denemek için onlara bol rızık verirdik. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse Allah onu çetin azaba uğratır.” 117 Muharrem Bayar, D.1945, Anadolu Lisesi Müdürü-Tarihçi, Ara ştırmacı-Yazar, Kestemet Mahallesi, Bolvadin (04.09.2007’de yapılan mülakat)

47 3.2. İNSAN HAYATININ GEÇ İŞ DÖNEMLER İ İLE İLG İLİ HALK İNANÇLARI

3.2.1 Do ğum 3.2.1.1. Do ğum Öncesi 3.2.1.1.a. Kısırlık Ülkemizin di ğer bölgelerinde oldu ğu gibi, Bolvadin ve çevresinde de kısırlı ğı gidermek için yapılan çe şitli uygulamalar vardır. Çaresizli ğin vermi ş oldu ğu psikolojik durumun etkisiyle halkımız, çok farklı yollara ba şvurarak dertlerine derman aramaktadırlar. Kısırlı ğı giderme konusunda en çok ra ğbet edilen çözüm, türbelere ba ğlanmak olmaktadır. Bu türbelerden bir tanesi “Müslüman Ana Sütunudur.” Müslüman Ana Bolvadin’in fethi sırasında şehit olmu ş bir Türk anasıdır. Türbesi yoktur. Ba şucunda iki metre uzunlu ğunda bir sütun vardır. Çocu ğu olmayan kadınlar bu mermer sütuna ba ğlanırlar ve adak adarlar. Bu bir merasimle olur. Evden çıkmadan gusül alınır, Müslüman Ana’ya gelinceye kadar yolda sadakalar da ğıtılır. Çocuk sahibi olamayan kadına, çocuk sahibi üç kadın (yakınlarından) e şlik eder. Yanlarında bir de sabi (ergen olmayan çocuk) getirilir. Orada abdest alınır. İki rekât hacet namazı kılınır. Dua edilir. Çocuk isteyen kadın, sütunun kıble tarafına belinden bir ku şakla ba ğlanır. E ğer çocu ğun erkek olması isteniyorsa beyaz, kız olması isteniyorsa pembe ku şak ile ba ğlanır. El açılır dua edilir. Dilek dilenir. Dua bitimi çocuk üç metre geriden ko şarak gelir, ba ğı çözer. Kız olması isteniyorsa, kız çocuk; erkek çocuk olması isteniyorsa, erkek çocuk ba ğı çözer. Sonra ba ğdan bir parça yırtılarak mezardaki çalıya ba ğlanır. Yolda kalan yolcuların alması için sütün üzerinde bulunan oyuklara para konulur. Merasim sona erer. Bu olaydan sonra e ğer çocu ğu olmayan kadının, erkek çocu ğu olursa adını Rüstem, kız çocu ğu olursa adını Sultan koyarlar. Ayrıca -adanmı şsa- adak veya şükür kurbanı adı altında akika kurbanı kesilir. Adaktan ev sahipleri yemez, oradan gelene geçene da ğıtırlar. Adak, eve getirilmez. 118 Kısırlık için gidilen di ğer bir türbe de Abdülkadir Geylani türbesidir. Türbeye bakan ya şlı kadın, çocu ğu olmayan kadını belinden sandukanın ba şında bulunan ta ş kavu ğa uzunca bir iple ba ğlar. Kadın bu şekilde yedi kez, sandukanın etrafında

118 Muharrem Bayar.

48 döndürülür. 119 Bir çocu ğa kadının belindeki ip çözdürülür. Dua edilir, adak adanır. Eğer çocuk olursa, türbeye gelinir ve adak kesilir. Orada pi şirilerek, halka a ş dökülür. 120 Bolvadin ve çevresinde kısırlı ğı gidermek amacıyla bu türbelerden ba şka, Abdulvahap Gazi Türbesine, Ali Sıtkı Efendi Türbesine ve Sultanda ğı ilçesindeki Ahmet Tahrani Türbesine gidilmektedir. Bu türbelerde de mezarın etrafında yedi kez dönülmekte, adaklar adanmaktadır. Dua edilirken de, hangi türbeye gidilmi şse o zatın ismiyle, örne ğin; “Ya Rabbim Abdulkadir Geylani’nin yüzü suyu hürmetine çocu ğum olursa, sana kurban adıyorum. Sen evliyaların duasını, geri çevirmezsin Allah’ım! Abdulkadir Geylani benim için dua ediver!” denilir. Ayrıca bu uygulamaların dı şında Kemerkaya Kasabası’nda Damlalı Dede denilen yatıra gidilmekte, dua edilerek buraya da çe şitli adaklar adanmaktadır. Kısırlık için gidilen bir di ğer yer de Heybeli Kaplıcasıdır. Önceleri burada açıkta kaynayan su kayna ğı ve yanında da kısa bir a ğaç vardır. Çocu ğu olmayan kadının tülbenti bu çalıya ba ğlanarak “ırk” tutulur. Ancak bu ba ğlama i şinin abdestli- namazlı, ana-babası ve kocası sa ğ, ba şı bütün bir ki şi tarafından yapılması gerekir. Bu ki şi on bir defa, üç ihlâs, bir fatiha okur; çocu ğu olmayan kadın için, çocu ğu olsun diye dua eder ve sonunda bu sıcak su kayna ğına şöyle seslenir: “Ya Rabbi, eğer bu ki şinin çocu ğu olacaksa, huri kızları kaynar suyu bünktürüversin! Geliverin huri kızları!” (bünkmek=fokurdamak) E ğer sıcak su kayna ğı fokurdar, kayna ğından etrafa saçılırsa çocu ğun olaca ğına hükmedilir ve “in şallah çocuk olsun da, gelelim Heybeli’de kurban keselim” denilerek adak adanır. Çocuk oldu ğunda, kurbanlıkla beraber Heybeli’ye getirilir, çocu ğun eli kurbana sürülür ve adak yerine getirilir. Heybeli’nin ba şında kazanlarla pilavlar, bu kurbanın etleri, helvalar pi şer; bu çocuk aşı, oradan gelen geçen herkese ikram edilir. 121 Bu sıcak su kayna ğı bugün su tesisatlarıyla havuzlara verilmektedir. Bu sebeple, geçmi şte yapılan bu çocuk dileme inancı, günümüzde yapılmamaktadır ancak farklı bir şekle bürünmü ştür. Kendi ya şadı ğım bir örne ği verecek olursam, 5–6 ya şlarındayken, annemle beraber Heybeli Kaplıca’sına gitmiştik. Bir kadını havuzun

119 Sanduka önceleri ortada olup bugün sa ğ kö şededir. 120 Makbule Çemrek; Fatıma Gümü ş; Azime Kara, D.1961, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Malazgirt Mahallesi, Di şli Kasabası/ Bolvadin (25.08.07’de yapılan mülakat) 121 Melahat Karanfil, bu olayı 10 ya şlarındayken bizzat gördü ğünü ve yemeklerden yedi ğini söyledi; Fatıma Gümü ş.

49 etrafında üç kez döndürdüler sonra boynundan tülbentle, kaynar suyun aktı ğı boruya ba ğladılar. O anda birisi kolumdan tuttu ğu gibi beni kadının yanına götürdü. “Hadi dü ğümü çöz de, sen gibi bir kızı olsun” dedi. Annemin yüzüne baktım, bana çöz işareti yaptı. Bende çözdüm. Sonra bu kadın bana para verdi. Kısırlık için bunların dı şında, çocu ğu olmayan kadın buhar üzerine oturtulur. Kadın, kükürtlü sıcak suyun, ha şlanmı ş so ğanın, lahananın veya pırasanın buharının üzerine çömelir. Bu şekilde kanalların açılması umulur. Çocu ğu olmayan kadına her gün bir tane ha şlanmı ş so ğan yemesi önerilir. 122

3.2.1.1.b. A şerme Hamile kadınların hamileli ğinin 3. veya 4. ayında, karındaki çocu ğun hareketlerinin hissedildi ği dönemde, anne adayında bazı yiyecek ve içeceklere kar şı bir istek belirir. Anne adayının bu isteklerinin tam bir şekilde kar şılanması gerekir. Eğer a şerme döneminde annenin istekleri kar şılanmazsa, çocu ğun organlarının sakat veya eksik olaca ğı dü şünülür. Bu nedenle, a şerme dönemindeki bir kadının istekleri akraba ve yakınları tarafından titizlikle yerine getirilir. 123 Aşerme dönemindeki kadının çok dikkatli davranması gerekir. Konu ştu ğu, gördü ğü, dinledi ği şeylere ve kişilere kar şı dikkatli olması gerekmektedir. Özellikle televizyonda gösterilen bazı garip şekil ve yaratıkları, hayvanları izlememesi önerilir. Eğer, bunları görürse “aklımda” demesi gerekir. 124 Bunun nedeni, bebe ğin suretinin o hayvanlara benzememesi içindir. Anne adayının ho şuna giden veya gitmeyen ki şilerin de çocu ğun durumunda son derece etkili olaca ğına dair bir inanç vardır. Anne karnındaki çocu ğun huy, karakter, dı ş görünü ş ve konu şma bakımından, anne adayının hamilelik süresince ya be ğendi ği ya da nefret etti ği birine benzeyece ğine inanılır. Bir de kime çok bakarsa suret olarak ona benzer denilmektedir. 125 Aşerme dönemindeki kadınlar bebeğin kirpiklerinin uzaması için karanfil; badem gözlü olması için badem yerler; yanaklarında gamze olması için de hem ayva yerler hem de yanaklarına i şaret parmaklarını bastırırlar.

122 Makbule Çemrek; Sultan Babalık. 123 Fatıma Gümü ş; Memnune Ertürk, D1947, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Şazi Mahallesi, Bolvadin (25.08.2007 de yapılan mülakat). 124 “Aklımda” ifadesiyle, anne adayının hamileli ğinin her an bilincinde olması kastedilmektedir. 125 Makbule Çemrek; Şahander Koca, D.1944, Okur Yazar De ğil, Ev Hanımı, Hacı Halife Mahallesi, Bolvadin (31.08.2007)

50 Aşerme döneminde hamile kadının yediklerine de dikkat etmesi gerekir. Bu dönemde ci ğer, dut, çilek, vi şne, zeytin, nar vb. yo ğun renkli yiyecekler yenilirken vücudunda her hangi bir yerini ka şımamalıdır. Ka şırsa, bebe ğin de aynı yerinde leke olur. Bu gibi durumlarda sürekli “aklımda” demesi gerekir. Hamile kadın, hamileli ği boyunca saç kestirmemelidir. Saç kestirilirse, çocu ğun ömrünün kısalaca ğına inanılır. Yine hamile kadın tekke ve türbelere girmemelidir. Tekke ve türbelere giren hamile kadının bo ş çıkaca ğı şeklinde bir inanç vardır. Burada bo ş çıkmaktan kasıt, hamile kadının ya dü şük yapması ya da bebe ğin ölü do ğmasıdır. 126 Hamile kadınlar kapı e şiğine ve ocak ba şına oturmamalıdırlar. Çünkü buralar cin-peri yata ğıdır. Buralara oturulması durumunda cinlerden sıkıntı çekilece ğine inanılır. Örne ğin do ğan çocuk, çok a şırı çirkin bir çocuk olursa bu çocu ğun annesinin ocak ba şına oturdu ğuna, çocu ğun suretinin cinler tarafından de ğiştirildi ğine hükmedilir. 127 Hamile bir kadını rüyasında korkuturlarsa, bebek korku sonucu dü şmesin diye bazı önlemler alınır. Kadının yastı ğının altına kırmızı kurdele, makas, anahtar ve öd ağacı denilen çıraya benzeyen kokulu bir a ğaç parçası konulur. Bu araçların onun korkutulmasına mani olaca ğına inanılır.

3.2.1.1.c. Cinsiyet Tayini Ve Do ğum Doğacak çocu ğun cinsiyetini anlamak için çe şitli uygulama ve inançlar mevcuttur. Maddeler halinde sıralarsak: 1. A şerme döneminde hamile kadının canı ek şi yiyecekleri isterse, çocu ğun kız olacağına; tatlı yiyecekleri isterse çocu ğun o ğlan olaca ğına inanılır. Bu dü şünceyi peki ştirmek için halk arasında “ye ek şiyi do ğur Ay şe’yi, ye tatlıyı do ğur Hakkı’yı” sözü me şhur olmu ştur. 2. Hamile bir kadının çocu ğunun kız veya o ğlan oldu ğunu anlamak için kadının karın şekline bakılır e ğer kadının karnı sivrilmi ş ise do ğacak çocuk oğlan; sivri olmayıp yassı (yayı şık) ise kız olacak demektir. 3. Eğer hamile kadının karnındaki çocuk kız ise yüzünün cildi de ğişir, çirkinle şir, lekeler olu şabilir; kalçası geni şler, kadın oldukça a ğırla şır ve kendini çok

126 Sultan Babalık; Azime Kara. 127 Muharrem Bayar.

51 ağır hissetmeye ba şlar. Çocuk o ğlan ise kadının yüzünde kızda olan belirtiler olmadı ğı gibi, kadın güzelle şir ve hiçbir de ğişikli ğe u ğramaz. 4. Çocu ğun kız veya o ğlan oldu ğunu anlamak için, hamile kadın odadan dı şarı çıkarılır. İki minderden birinin altına makas di ğerinin altına da bıçak konulur. Sonra halime kadın ça ğrılır. Minderlerden birisine oturması istenir. Kadın e ğer altında makas saklı mindere oturursa çocuk kız, bıçak saklı mindere oturursa o ğlan olacak demektir. 128 Hamilelik ve do ğacak çocu ğun cinsiyeti ile ilgili daha birçok inanç ve uygulamalar olmakla birlikte, burada dikkate de ğer olanların zikredilmesine gayret gösterilmi ştir. Ferdi inançlardan ziyade yaygın olanlar buraya alınmı ştır. Hamile olan kadınların do ğumlarını kolay yapmaları için bazı tedbirler alınmaktadır. “Fatıma ana eli” denilen bir bitki, bir bardak suyun içine ıslatılmakta ve bu bitkinin yaprakları açıldıkça do ğumunda kolayla şaca ğına inanılmaktadır. Ayrıca bu su do ğum esnasında, do ğum yapan kadına içirilmektedir. Do ğum esnasında suya çe şitli dualar ve ayetler okunur, bu su do ğum yapan kadına içirilir. Yine do ğumun kolay olması için kadına zeytinya ğında kavrulmu ş incir yedirilir. 129

3.2.1.2. Do ğum Sonrası 3.2.1.2.a. Bebe ğin Adının Konulması Yeni do ğan çocu ğun adının belirlenmesinde ailenin ve akrabaların geçmi şleri ile ilgili durumlar göz önünde bulundurulur. Türk aile yapısında çocuklara ninelerinin veya dedelerinin isimlerinin konulması alı şkanlık haline gelmi ştir. Yine, ailede genç ya şta kaybedilen hala, amca, teyze gibi yakın akrabaların isimlerinin konulması da yaygındır. Bolvadin ve çevresinde çocukları ya şamayan aileler, çocuklarının adını “Ya şar” koyarlarsa, ya şayaca ğına; “Dursun” ve “Durmu ş” koyarlarsa, bebeklerinin duraca ğına ve ölmeyece ğine inanırlar. Aileler özellikle daha önceki çocuklarının sürekli olarak ölmesi durumunda, bu isimleri koymaktadırlar. 130

128 Makbule Çemrek, Tülay Çemrek D.1961, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bucak Mahallesi, Bolvadin (07.02.2007 de yapılan mülakat) 129 Şahander Koca; Ayten Koyuncu, D.1961, Kız Meslek Lisesi Mezunu, 55 Evler, Bolvadin (03.09.2007 de yapılan mülakat) 130 Dursun Bayrak, D.1948, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Stad Mahallesi, Bolvadin.

52 Çocuk isimleri ailelerin iste ğini yansıtan bir özelli ğe sahiptir. Hep kızları olan aileler, bundan sonraki çocuklarının erkek olması için son do ğan kız çocu ğuna “Döne” veya “Döndü” isimlerini koyarlar. Çocukları çok olan aileler, bir daha çocukları olmaması için son do ğan çocuklarına “Yeter” veya “Songül” adını verirler. 131 Çocuk sahibi olamayan aileler ise, çocuk sahibi olmak için türbe ve yatırlara giderek adakta bulunurlar. Hangi türbeye ba ğlanarak çocuk olmu şsa, o zâtın ismi çocu ğa verilmektedir. Çocu ğun ismi do ğumu izleyen ilk cuma, cuma namazından sonra, ya aile büyü ğü ya da babası tarafından sa ğ kula ğına ezan, sol kula ğına kamet okunduktan sonra üç defa isminin ne oldu ğunun bebe ğe seslenilmesiyle konulmaktadır.

3.2.1.2.b. Bebe ğin Yıkanması, Tuzlanması ve Göbe ği Bolvadin ve çevresinde bebe ğin yıkanması, tuzlanması ve göbe ğinin kesilip belli mekânlara gömülmesi ile ilgili olarak çe şitli inançlar bulunmaktadır. Yeni do ğan bebek, 4–5 saat sonra anneannesi ya da babaannesi tarafından tuzlu ılık su ile yıkanır. Bebe ğin göbe ği dü şünce, tekrar tuzlu su ile yıkanır. Bebe ğin tuzlu su ile yıkanmasının sebebi bedeninin, a ğzının kokmaması ve cildinin dayanıklı olması içindir. Bebe ğin göbe ğinin nereye gömülece ğini, anne-babanın, çocuklarının büyüyünce ne olmasını istemeleri belirlemektedir. Bu sebeple, anne-babalar çocuklarının okuyup memur olmasını istiyorlarsa, bebeklerinin göbe ğini okulun bahçesine; inancına ba ğlı biri veya hoca olmasını istiyorlarsa, cami bahçesine gömerler. Çocuklarının uzak memleketlere gitmelerini istemeyen aileler ise, “çocu ğun gözü dı şarıda olmasın” dü şüncesiyle bebe ğin göbe ğini yattı ğı be şiğin (veya salınca ğın) altına koyarlar. 132

3.2.1.2.c. Lo ğusalık Dönemi ve Kırklı Kadın Do ğumdan sonraki 40 günlük süreye “lo ğusalık dönemi” denir. Bu dönemdeki kadına “kırklı kadın” denilir. Lo ğusalı ğın, Türk kültür ve âdetleri bünyesinde önemli bir yeri vardır. Bu sebeple, bu zaman zarfı içerisinde dikkat

131 Yeter Gökgöz, D.1952, İlkokul Mezunu, Tekke Mahallesi, Bolvadin (25.08.2007 de yapılan mülakat) 132 Sultan Babalık.

53 edilmesi gereken ve yapılmasının farklı zararlara yol açaca ğına inanılan hususlar vardır. Do ğan çocukta “kırklı çocuk” olarak adlandırılır. Kırklı kadın ile kırklı çocuk kırk gün boyunca evinden dı şarı çıkarılmaz. Bu kırk günlük süre âdeta bir dönüm noktasıdır. Bu sürenin sonunda çocu ğun kendine gelece ğine, yeni hayatına ve çevresine alı şaca ğına inanılır. E ğer bebek bu süre dolmadan çıkarılırsa, hastalanaca ğı, sürekli a ğlayaca ğı, huzursuz ve huysuz bir bebek olaca ğına inanılmaktadır. Lo ğusa kadın ve çocu ğu kırk gün asla yalnız bırakılmaz. Bırakıldı ğı takdirde, “Albasması”ndan, cin-peri-şeytan u ğramasından korkulur. Albasması inancı Bolvadin ve çevresinde oldukça yaygındır. Al, loğusa kadını ve kırklı çocu ğu basar. Albasması denince, çocu ğun veya loğusa kadının üzerine bir a ğırlı ğın çökmesi, çullanması ve bunun sonucunda sesinin solu ğunun hiç çıkmaması akla gelmektedir. Albasan ki şiyi iyice sıkarlar veya korkuturlar. O da çırpınır, ondan kurtulmaya çalı şır, a ğzı-dili kilitlenir ve bo ğulma derecesine gelir. Albasan ki şinin yanında bulunan ki şi, onu hemen uyarmalıdır. Aksi takdirde bo ğulma tehlikesiyle kar şı kar şıya kalır. Lo ğusa kadınlar bu sebeple yalnız bırakılmaz, yanlarında onlara refakat eden birileri mutlaka olur. Albasmı ş kadın kırklanınca, hocaya götürülerek okutturulur. Tekkelere götürülür. Özellikle de Afyon’un Şuhut ilçesinin Mahmut köyündeki bir tekkeye götürülmesi daha makbul olarak görülmektedir. 133 Bolvadin ve çevresinde lo ğusa kadın ve kırkı çıkmamı ş bir çocu ğa yapılanlar ve onların bulundukları evde alınan tedbirler: 1. Do ğum yapan kadının ba şına, kırkı çıkıncaya kadar kırmızı bir tülbent örtülür. 2. Lo ğusanın yattı ğı yastı ğın altına ve çocu ğun yata ğının altına bıçak, makas gibi “demirden” kesici bir alet, anahtar, kırmızı kurdele ve “öd a ğacı” denilen bir a ğaç parçası konulur; çörek otu serpilir. Yine, bebek evin içindeki kapı e şiklerinden geçerken -kapı e şikleri cin peri yata ğı oldu ğu için- cin peri çocu ğa u ğramasın diye, çocuğun kıyafetine bir i ğnelikle anahtar takılır.

133 Makbule Çemrek; Ümmühan Sayın.

54 3. Lo ğusa kadının ve kırkı çıkmamı ş çocu ğun herhangi bir sebeple yalnız kalması gerekiyorsa, bulundukları odaya ba şucuna gelecek şekilde bir tas su konulur. 4. Lo ğusa bir kadının evine, hayızlı bir kadının gelmesi kesinlikle ho ş de ğildir. Gelmesi durumunda bebe ğin yüzünde kızılcık çıkaca ğına inanılır. 5. Lo ğusa bir kadının evine ba şka kırkı çıkmamı ş bir lo ğusa veya kırkı çıkmamı ş yeni gelin gelmemelidir. Gelmesi durumunda “kırk basması” meydana gelir. Gelen ki şi, yeni gelin ise kırk basması sonucunda çocu ğu olmayaca ğına inanılır. Gelen ki şi e ğer kırkı çıkmamı ş bir lo ğusa ise, evine geldi ği lo ğusanın çocu ğunu kırk basar ve bunun sonucunda çocuk fenala şır, ba ğırır, ça ğırır, a ğlar. Vadesi varsa ya şar, yoksa sebebi kırk basması olur ve çocuk ölür. Kırk basan çocu ğu iyile ştirmek için, yüzü kıbleye bakan 7 sokak çe şmesinden su getirilir. El terazisinin bir kefesine getirilen bu su, di ğer kefesine tezek konularak tartılır. Burada teraziye tezek konulmasının nedeni murdarı murdar olan giderir dü şüncesidir. Teze ğin a ğırlı ğınca miktardaki suya İhlâs, Fatiha, Felak, Nas ve Ayet’el Kürsi sureleri okunur; altın bir yüzükle suyun üstüne kırk bir defa vurularak su kırklanır. “Kırklanmı ş” bu su ile çocuk yıkanır. Böylece, çocu ğun kırk basmasından kurtulaca ğına inanılır, iyile şmesi umulur. Bunun dı şında tedavi maksadıyla kırk basmı ş çocu ğa kursun dökülür ve üzerlik otu da tütsülenir. 134 Ayrıca tedbir olarak, kırkları karı şan lo ğusalar veya yeni gelinler birbirlerine çatallı i ğnelik verirler. Bu uygulama kırk basmasını önlemek içindir. Bu inançların uygulamaları günümüzde etkisini bir hayli kaybetmi ştir.

İki yeni do ğum yapmı ş kadının -lo ğusalık dönemlerinde- birbirine gelip gitmesiyle veya kırkı çıkmamı ş yeni gelinin kırkı çıkmamı ş lo ğusaya gelmesiyle meydana gelen kırk basması, yeni do ğum yapmı ş birinin, cenaze merasimine katılmasıyla da meydana gelebilir. Kırkı çıkmamı ş lo ğusa, bir yakının cenazesine katılmak zorunda kalabilir. Bu

134 Melahat Karanfil; Sultan Babalık.

55 durumda cenazenin kırkı ile lo ğusanın kırkları karı şır. Sonuç itibariyle, cenazenin kırkı, lo ğusayı basar ve hem lo ğusa kadın hem de çocu ğu hastalanır. Kırk basan çocu ğun karnı şişmeye ba şlar, sürekli a ğlar, halsizle şir. Çocu ğun durumuna bakılarak kırk bastı ğına kanaat getirilir. Lo ğusayı ve çocu ğu bu durumdan kurtarmak için yapılan bir uygulama vardır. Cenaze yıkanıp, kefenlenince kazandaki artan su, altın bir yüzükle kırk bir kez suyun üzerine vurularak tekrar kırklanır ve lo ğusa kadın orada bu su ile yıkanır (kırklanır). 135 Böylece iyile şece ği umulur. Ayrıca, kırk basmaması için, eğer do ğum Kurban Bayramı günlerinde gerçekle şirse, kurban kesilen hayvanın eti eve tartılarak getirilir. 6. Lo ğusa kadın çocu ğunu yata ğından alırken besmele ile almalı, yata ğına koyarken besmele ile koymalıdır. Her nereye girerse ve her nereden çıkarsa sürekli “destur” demelidir. Bunun nedeni her şeyin özelliklede şeytanın, cin-perinin şerrinden korunmak içindir. Kırkı çıkmayan çocu ğun herkes tarafından görülmesine müsaade edilmez. Kırkı çıkana kadar en yakınların ve samimi dostların görmesine izin verilir. Yeni do ğan bebeklerin bezleri güne şe kar şı serilmemeli, gölgede kurutulmalıdır. Aynı şekilde bebe ğin bezleri geceleyin dı şarıda bırakılmaz. 136 Lo ğusa kadın ve çocu ğu do ğumun üzerinden kırk gün geçtikten sonra yıkanır. Bunun adına “kırklanma” denilir. Kırklanma i şlemi şöyle yapılır: Temiz bir kovaya konulan yıkanma suyunun üstüne altın bir yüzük üç kez, kırk bir defa sayılarak -eller suya de ğdirilmeden- batırılıp çıkarılır. Bunun sonucunda, su kırklanmı ş olur. Bazı köy ve kasabalarda ise suyun kırklanması bir elek yardımıyla yapılmaktadır. Ele ğin kırktan fazla gözü (deli ği) oldu ğu için, su bu şekilde fazlasıyla kırklanmı ş olarak kabul edilir.137 Hem anne hem çocuk bu su ile yıkanır. Böylece kırklanma işlemi gerçekle ştirilmi ş olur. Kırklanma işinin bitmesiyle birlikte anne ve çocuk normal ya şam şartlarına kavu şmu ş olurlar. Bundan sonra anne ve çocuk, yakın akrabalardan ba şlayarak gezmeye götürülür. Buna

135 Makbule Çemrek. 136 Fatıma Gümü ş; Azime Kara. 137 Ay şe Palabıyık, D.1945, Okur-Yazar de ğil, Yaka Mahallesi, Kemerkaya Kasabası, Bolvadin.

56 “sıçanlama” denilir. Gezmeye gittikleri kimseler çocu ğa kıyafet, para vb. “sıçanlık hediyesi” verirler. Ayrıca çocu ğun annesinin eline, giderken bir parça ekmek verilmesi adettendir. Bunun nedeni çocu ğun uykusunun gezmeye gidilen evde kalmaması içindir. 138

3.2.1.2.d. Di ş Çıkarma Hadisesi Bebe ğin di şinin çıktı ğını ilk kim görürse, bebe ğin atletini -eskiden göynek (gömlek) denilen kıyafeti- yırtar. Bunun nedeni daha sonra çıkacak olan di şlerin kolay çıkması içindir. Ve ona yeni bir atlet, elbise almak zorundadır. Çocu ğun di şinin çıkması nedeniyle ailesi tarafından “di ş göllesi” adı verilen bir yiyecek pi şirilir. Bu ğday, nohut, fasulye kaynatılıp üzerine üzüm, fıstık, bayram şekeri saçılıp, tabaklara konulur ve kom şulara da ğıtılır. Daha sonra çocuk orta yere oturtulup, ileride çocu ğun di şleri dökülmemesi için daha önce hazırlanan gölle, bebe ğin ba şından a şağı dökülür. Kom şularda da ğıtılan tabakların içine iki yumurta ve mendil koyup hediye olarak bebe ğin ailesine verirler. Bebe ğin di şinin çıkması bu şekilde kutlanmı ş olur. 139

3.2.1.2.e. İp Kesme Hadisesi Çocuk iki üç ya şlarına ula şıp, güzel ve düzgün bir şekilde yürüyemiyor, devamlı dü şüp dü şüp kakıyorsa ip kesme inanı şı bebe ğe uygulanır. Cuma günü, Cuma salâsı verilirken, çocu ğun iki aya ğı bir iple ba ğlanır, dört be ş ya şındaki çocuklar yüz-yüzelli metre ilerden ko şturulur. Bu ko şu sonucunda, aya ğı iple ba ğlı olan çocu ğa ilk önce ula şan çocuk tarafından bıçakla bebe ğin aya ğındaki ipler kesilir. Ko şuda birinci gelen ve ipleri kesen çocu ğa, bebe ğin ailesi tarafından bah şiş verilir. Bu olay üst üste üç tekrarlanır ve buna “köstekleme” denilir.140

3.2.1.2.f. Nazardan Koruma Burada nazardan koruma maksadıyla bebe ğe yapılan pratikler anlatılacaktır. Nazar konusu ileride geni ş bir şekilde ele alınacaktır. Yeni do ğmu ş bebe ğin ilk

138 Dudu Koyuncu; Zehra Karanfil. 139 Zakire Telli; Nefise Ku şaksız, D.1931, Okur-yazar de ğil, Ev hanımı, Ömer o ğlu mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’de yapılan mülakat) 140 Nefise Ku şaksız; Ay şe Palabıyık.

57 kakası alınır ve kapının arkasına koyulur. Bu ilk kakanın alınıp kapının arakasına konulması, bebe ği görmek için misafirli ğe gelenlerin nazarından bebe ği korumak içindir. Yine aynı şekilde bebe ği görmeye gelen misafir gittikten sonra bebek, misafirin oturdu ğu yerde yuvarlanır, bastı ğı e şiğe yatırılır. Bebe ği nazardan korumak için be şik veya salınca ğın içerisine çörek otu serpilir. Bebeklerin koluna “nerdane” adı verilen mavi bir boncuk takılır. Nazar sonucu rahatsızlanan ve sürekli a ğlayan bebe ğe, kapı e şiğinde ayakla ezilen so ğan koklatılır, daha sonra karnı üzerine konulur. Bebe ğin rahatsızlı ğı devam ediyor ve a ğlaması kesilmiyor ise, mahalle fırınının, fırın içini silmek için kullanılan fırın silgisinin bezinden bir parça kopartılır, bebe ğin karnının üzerine konulur. Bebe ğe nazarının de ğdi ğinden şüphelenilen kimsenin, evinin kapı e şiğinden gizlice kıymık alınır, üzerlik otu ve tuz da ilave edilerek bebe ğe tüttürülür. Nazar için yakılarak bebe ğe tüttürülen bir di ğer madde de leylek kemi ği ve yılan derisidir. Leyle ğin kemi ği, yılanın derisi ve kemi ği, tuz ve üzerlik otu ile birlikte yakılarak çocu ğa tüttürülmektedir. 141 Çocu ğu nazardan korumak için yapılan di ğer pratikleri şöyle sıralamak mümkündür: 1. Çocu ğun elbisesinin, genellikle de yele ğinin omzuna mavi boncuk (nazar boncu ğu) ve altın ma şallah küçük bir i ğneyle tutturulmaktadır. Burada önemli olan, boncu ğun açıkta olup, görünmesidir. Nedeni ise, nazarı de ğenin gözünün çocu ğa de ğil, boncu ğa isabet etmesidir. Ayrıca mavi boncuk, çocu ğu gören kimselere ma şallah demesini hatırlatması amacıyla da takılmaktadır. 2. İğ de a ğacının dallarından küçük bir parça kesilerek bir ucu veya i ğde çekirde ğinin içi delinir. Buna bir ip takılarak çocu ğun elbisesine ili ştirilir. Bunun sebebi ise, i ğde a ğacının dalından bir parçayı veya çekirde ğini ta şıyana şeytanın yakla şmayaca ğına dair inançtır. 3. Çocu ğun kafasının üzerinde içi su dolu bir kap tutulur ve çocu ğun üzerine bir örtü örtülür. Küçük bir tavada eritilen kur şun, bu suyun içine dökülür. Kur şunun aldı ğı şekle bakılarak nazarın şiddeti hakkında yorum yapılır. Bu şekilde çocu ğun nazardan kurtuldu ğuna inanılır.

141 Makbule Çemrek; Fatıma Gümü ş; Sultan Babalık.

58 4. Çocukları nazardan korumanın bir di ğer şeklide çocukları çok süslü giyindirmeme alı şkanlı ğıdır. Çocu ğa ne kadar yeni ve dikkat çekici elbiseler giydirilirse, çocuk o kadar çok nazar çeker. Bu sebeple, çocu ğun üstüne ba şına fazla dikkat edilmezse, kimsenin dikkatini çekmeyece ğine dolayısıyla nazar de ğmeyece ğine inanılmaktadır. Ayrıca nazar etmemek için, çocuk sevilirken “pekte çirkinmi ş” gibi sözler söylenilmekte; “çok güzelmi ş” gibi sözler söyleyene de “ma şallah de” şeklinde uyarıda bulunulmaktadır. Çocuk, ya şına göre çok gösteri şli, fazla geli şkin ise ya şını sorana gerçek ya şı saklanarak, biraz daha büyük bir ya ş söylenmektedir. Böylece nazar de ğmeyece ğine inanılmaktadır. 5. Bolvadin ve çevresinde sürekli a ğlayan çocuklar hocalara götürülerek okutturulmakta; hocalara, nazara iyi geldi ğine inanılan çe şitli ayetler (Felak, Nas, Ayet’el Kürsi gibi) yazdırılarak çocukların be şiklerine asılmakta veya yazdırılan ayetler bir bardak suya ıslatılarak bu su çocuğa içirilmektedir. 142 6. Ağlayan, uyumayan ve sık sık u ğunan (=sesi kesilmi ş bir şekilde uzun süre ağlamak) çocukların, Bolvadin’in Kaymaz Mahallesindeki Halil Dede Türbesi’ne götürülmesi oldukça yaygındır. Di ğer türbelere de götürülmekle birlikte, bu türbenin çocuklara çok daha iyi geldi ğine inanılmaktadır. 143

3.2.1.2.g. Sünnet Töreni Sünnet olmak Türk-Müslüman milletinin önem verdiği bir durumdur. Bu nedenle, 6–7 ya şlarına gelmi ş o ğlan çocu ğunun sünneti gerçekle ştirilir. Günümüzde Bolvadin ve çevresinde sünnet törenleri, sade ve sıradan bir uygulama olmaktan çıkmı ş, evlenme merasimleri gibi önem kazanmı ştır. Sünnet merasimi yapmayan ve yapamayan aileler, çok kötü bir şey yapmı ş gibi muameleler görerek, toplum tarafından ayıplanır. Aile, sünneti çocu ğun erkekli ğe ilk adımı olarak algılar ve sünnet merasimi hazırlıklarına ba şlar. Bolvadin ve çevresinde, sünnet merasimi temelde iki ana bölümden olu şur. Birincisi kına gecesi, ikinci mevlit okutma şeklindedir. Kına gecesi veya sünnet dü ğünü denilen ak şam, sünnet olacak çocu ğun silah tutaca ğı eline kına

142 Sırrı Borlu; Kazım Kara, D.1955, Mezunu, Fatih Cami Emekli İmamı, Malazgirt Mahallesi, Di şli Kasabası, Bolvadin. 143 Nefise Ku şaksız; Ismahan Koçyi ğit.

59 yakılır. Bu arada küçük süslü paketlere konulmu ş kınalar, çerez ve meyve suyu davetlilere da ğıtılır. Davetliler de, sünnet çocu ğunun annesine hediye verirler. Kına gecesinin ertesi günü ö ğleden sonra çocuk süslenmi ş bir arabaya bindirilir, konvoy halinde Abdülkadir Geylâni Sâni Türbesine gidilir. Orada dualar yapılır ve tüm şehir gezilerek eve dönülür. Evde mevlit merasimi yapılır. Hoca, Kur’an-ı Kerim’den bir bölüm okur. Sonra sırasıyla mevlitler, ilahiler okunur. Sonunda hoca tarafından dua yapılır. Bundan sonra sünnet olacak çocuk daha önce sünnet ettirilmemi şse, sünnet odasına alınıp, hazırlanır. dua okuyup tekbir getirirken, çocuk yakın bir akrabası tarafından -amca, dayı gibi- tutulur ve sünnet işlemi tamamlanır. Bu i şlemler sırasında, çocu ğun annesi, avucunun içinde oklava yuvarlar ve bildi ği duaları okur. Oklavayı yuvarlamanın nedeni, böyle yapınca sünnetin kolay, a ğrısız ve çabucak olaca ğına inanılmasıdır. Davetliler, çocu ğu ve aileyi tebrik eder, çocu ğa hediyeler verirler. 144

3.2.2. Askerlik Vatani ve kutsal bir vazife olarak algılanan askerlik toplumumuzda söz sahibi olma ve saygınlık kazanmayı beraberinde getirmektedir. Askere gitmeden i ş güç sahibi olunamayaca ğının ve evlenilemeyece ğinin bilincinde olan gençlerimiz bir an önce askerli ğini yapıp gelmeyi planlamaktadır. Bolvadin ve çevresinde askerli ğini yapmamı ş olanların henüz çocuk muamelesi gördü ğü de bir gerçektir. Askerli ğini yapmamı ş olan bir gence kız verilmesi pek alı şılmı ş bir durum de ğildir. Askerli ğini yapma ça ğına gelen genç, bu vatani görevini ifa etmek üzere hazır duruma geldi ği zaman, toplumumuzda farklı inanı şlardan kaynaklanan çe şitli uygulamalara yer verilir. Askere gidecek gencin evine aylar önceden ziyaretler ba şlar. Her gelen birer hediye ile gelir. Bu hediyeler, genellikle bir tepsi baklava, askere gidecek genç için çama şır takımı ve havludan olu şur. Genç, askere gitmeden bir hafta öncesinde asker yeme ği yapılır. Bu davete, gençle birlikte askere gidecek ve gitmeyecek olan bütün arkadaşları ça ğırılır. Bu merasimde, mevlitler ve Kur’an-ı Kerim okunur. Hep birlikte Abdülkadir Geylâni Türbesi ziyaret edilir. Gençlerin askerlik süresince bir sıkıntı çekmemesi için dua

144 Muhterem Telli; Hasan Dursun D. 1953, Bolvadin 2 No’lu Sa ğlık Oca ğı sa ğlık memuru, Bolvadin (04.09.2007’de yapılan mülakat)

60 edilir. Daha sonra, gencin askere gidece ği gün akrabaları ve yakın kom şular gencin ailesinin evinde toplanırlar. Bolvadin’in bazı kasabalarında ise farklı uygulamalar olabilmektedir. Örne ğin Kemerkaya Kasabası’nda, askere gidecek olan genç önce “Damlalı Dede” denilen, yatırın bulundu ğuna inanılan yere ziyarete gider. Orada dua edilir ve koyun kesilir. Kesilen bu koyun kasabanın dü ğün salonunda, el birli ğiyle pi şirilir; tüm kasaba halkıyla birlikte bu yemek yenilir. Burada gençler arasında e ğlence yapılır. Sonra hep birlikte camiye gidilir. Hoca dua yapar. Delikanlılar davul zurna e şli ğinde uğurlanır. 145 Vatani hizmetini yapmaya gidecek olan genç evden çıkaca ğı zaman, sırayla dede ve ninesinin, babasının ve annesinin, daha sonrada di ğer aile büyüklerinin elini öper, tek tek vedala şır; haklarını helal etmelerini ister. Bundan sonra kendisine bütün bir ekmeğin ucundan ısırtılır ve “bütün nasibi evinde kalsın, kazasız belasız geri gelsin” denir. Bu ucundan ısırtılan ekmek, askere giden genç eve dönünceye kadar evde saklanır. Asker evin kapısından çıkarken aynanın üzerinden su dökülür. Çe şmeler bir müddet açık bırakılır. Kendisine evden çıktıktan sonra bir daha eve bakmaması söylenir. Asker evden çıktıktan sonra arkasından askerlili ğinin su gibi saf, temiz ve akıp gitmesi amacıyla bol bol su dökülür. Gencin boynuna koruyucu olması niyetiyle cev şen takılır. Ev bir gün hiç süpürülmez, kendisi de süpürülür gider diye korkulur. Askerin annesine a ğlamaması söylenir. Askerin annesi iki rekât şükür namazı kılar, dua eder. Askere gidecek olan gencin sırtına kırmızı bir şal örtülür. Genç yolculu ğuna uğurlanırken hocalar tarafından asker u ğurlama duası yapılır. Bu dua genellikle toplu halde yapılır. Kutsal görevini ifa etmek üzere yola çıkan genç, orada buluna herkesle tek tek helalle şerek herkesin hayır duasına mazhar olmu ş halde ayrılır. Askere gidecek gençleri, bineceği otobüse kadar u ğurlamak âdet halini almı ştır. Genç, askerden dönünce daha önce ısırdı ğı ekmek gencin eline verilir; o da ekme ği öper ve alnına sürer. Ev halkı tarafından bu ekmek yemek yapılarak yenilir.

145 Ay şe Palabıyık; Mevlüt Palabıyık, D.1933, İlkokul Mezunu, Yaka Mahallesi, Kemerkaya Kasabası, Bolvadin.

61 Gencin ailesi, o ğullarının sa ğ-salim askerli ğini yapıp gelme sevincinden dolayı bir şükür kurbanı keser. 146

3.2.3. Evlenme 3.2.3.1. Evlilik Ya şı Ve Dünürcü Olma Bolvadin ve çevresinde kız ile o ğlanın evlilik ya şları farklılık arz eder. Daha önceki yıllarda kızların evlenme ya şı 15–18 arasında iken günümüzde e ğitim vb. durumlardan dolayı kızların evlilik ya şının 17–25 ya şları arasında de ğişmesi, bu yörenin halkı tarafından benimsenmi ştir. Erkeklerin evlenme ya şlarının kızlarınkine oranla 3–5 ya ş daha sonra geldi ği dü şünülür. Askerli ğini yapmamı ş o ğlanın evlili ğe hazır olmadı ğı dü şünülür. Genel olarak evlenmeler şu şekilde gerçekle şir. Bir erke ğin ya da kızın evlenme vakitleri geldi ğine -özellikle eskiden- anne babaları karar verir. Bu Sebeple oğlan ya da kızın fikirleri alınmaz. Ancak bazen o ğlan, babasının ayakkabısını çivi ile yere çakabilir. Bu davranı ş “anne-baba artık beni evlendirin” anlamına gelmektedir. Diğer türlü genellikle anneler o ğulları ile konu şarak, kendisini evlendirmek istediklerini belirtir. O ğlan buna razı olursa, aile kız aramaya koyulur. Oğlan evi önce kızı tespit eder, kızın ahlakı ve ailesi iyice ara ştırılır. Uygun bir kanaate varıldı ğında, kızın ailesine gidilir. Kızı istemeye, ilk olarak sadece kadınlar gider. Niyetin ciddi oldu ğunu göstermek için bu gidi ş geli şler birkaç kez tekrarlanır. Bu gidip gelmeler genellikle, hayırlı günler oldu ğuna inanıldı ğı için pazartesi ve per şembe günleri yapılır. Bu sırada her iki tarafta istihareye yatar. E ğer rüyada beyaz bir güvercin görülürse bu i şin hayırlı olaca ğı kanaatine varılır, “koynumuza güvercin girdi” denilir. Karga görürlerse ise, bu i şin sonunun iyi olmayaca ğına hükmedilir ve bu i şten vazgeçilir. Kız tarafı, kızı istemeye gelen hanımlara çay veya kahve ikram etmez. Bunun nedeni, kızlarını vermeye gönüllerinin olduğu şeklinde anla şılmaya mahal vermemek içindir. O ğlan evi ise, kız evinde kesinlikle su içmez. Çünkü su so ğuk oldu ğu için araya so ğukluk girece ğinden korkulur. 147 Kız tarafından olumsuz bir tavır, davranı ş sezilmez ise, o ğlan evinin erkekleri (baba, amca, dayı vb.) de kızın babası ile görü şmeye gider. Kız evi naz evi oldu ğu için bu gidi ş geli şler birkaç kez

146 Muharrem Bayar; İbrahim Çetiner, D.1959, Sanat Okulu Mezunu, Şıhlar Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’de yapılan mülakat) 147 Yakup Kavas, age, s.59–64.

62 olabilir. Kızın ailesi sonunda, “in şallah hayırlısı olsun” derse, kızı vermeye razı oldukları anla şılır. E ğer “bize zaman verin, dü şünüp, ta şınalım” derlerse kızlarını vermeye razı olmadıklarına yorumlanır.

3.2.3.2. Söz Kesimi ve Ni şan Oğlan evi, söz kesmeye tatlılık olsun diye lokum götürür. Kadın ve erkekler ayrı odalarda otururlar. Misafirlere lokum tutulur, çay ikram edilir. Böylece söz kesilmi ş olur. Bundan 20–30 yıl öncesinde, kız ve o ğlan birbirlerini nikâha kadar hiç görmezlerken, bugün aileler mutabık oldu ğunda kız ile o ğlan görü ştürülüp, tanı ştırılmaktadır. Ni şan yüzüklerini birbirine ba ğlayan kurdeleyi yakın bir akraba keser. Bekâr kız ve erkekler de kesilen bu kurdeleden bir parça almak için çaba sarf ederler. Kesilen kurdeleden bir parça eline geçirebilen bekâr genç kız ve erke ğin o yıl içerisinde nasibini bularak evlenece ğine inanılır.

3.2.3.3. Nikâh Kız ile erke ğin nikâhları gerçekle ştirilirken, gelin ile damadı ba ğlamaya, onlara büyü yapmaya çalı şanları engellemek için, asma bir kilit açık tutulur. Nikâh bitince kapatılır. 148

3.2.3.4. Dü ğün Bolvadin ve çevresinde dü ğünler köy ve şehir merkezinde yapılmalarına göre çok farklılık gösterilir. Bir de dü ğünlerde, çok eskiden yapılan âdetler ve inanı şlar ile günümüz dü ğünleri arasında zamanla büyük farklılıklar olu şmu ştur. Burada dü ğünlerin nasıl yapıldı ğını anlatmaktan ziyade, dü ğün esnasında halkın inançları gere ği yapmı ş oldukları bazı uygulamalara dikkat çekilecektir. Çar şamba veya cumartesi günü ö ğleden sonra sadece hanımların davet edildi ği dü ğün kurulur. Dü ğünde, damat ve gelinin kuracakları yuvanın ve bu mutlu yuvadan olacak çocukların vatanına, milletine ve dinine ba ğlı ve faydalı bir fert olaca ğı inancı ile gelinin sandalyesi kıbleye do ğru döndürülür. Bu günün ak şamında kına gecesi yapılır. Gecenin ilerleyen saatlerinde gelinin ellerine ve ayaklarına bütün kına yakılır. Sa ğ avucunun içine madeni para veya (genellikle) altın basılır. Bu şekilde

148 Fatma Gümü ş; Sultan Babalık.

63 yapıldı ğında gelinin el darlı ğı, sıkıntı görmeyece ğine inanılır. Ayrıca gelinin kınasını yakan ki şinin ba şının bütün olması gerekir. Yani, ana-babası ve kocası sa ğ, çocukları olan ve mutlu bir yuvaya sahip bir ki şi gelinin kınasını yakar. Bunun nedeni, gelinin de aynı şekilde bu kimse gibi bir hayata sahip olması içindir. Gelin, bu geceyi arkada şlarıyla e ğlenerek geçirir. O ğlan evinin sahurluk olarak gönderdi ği yemekler ile çerezler ve meyveler yenilir. Gelin, “gelin orucuna” niyet eder. Gelinin evden a ğzının orucuyla çıkması gerekir. Bu orucun çok hayırlı bir oruç oldu ğuna inanılmaktadır. Gelin sabaha do ğru kınalarını yıkar, sabah namazını kılar ve gelinin yakınları onu hazırlamaya ba şlar. Bolvadin ve çevresinde, çok eski bir gelenek olan gelin duva ğı töresi vardır. Gelinin duva ğı, cennet çiçe ği kabul edilen zambak çiçe ği ve yapraklarıyla süslenir. Böylece cennet hurisi olacağına inanılır. Gelin, baba evinden çıkarken çok önemli gelenekler vardır. Evden çıkmadan önce gelinin beline kırmızı kurdeleyi kızın a ğabeyi ba ğlar. Gelin evden çıkarken, sa ğ koltuk altına kuran-ı kerim, sol koltuk altına da bütün bir ekmek alır. Burada ekmek bereketin, Kur’an-ı Kerim inancın simgesidir. O ğlan evi, gelinin evine yanlarında bir hoca oldu ğu halde gelir. Kız evinin kapısında, hoca dua eder ve halka lokum tutulur. Kızın babası kızına, “alınla (kırmızı örtü) git, kefeninle çık” diye tembihler. Kız, ana- babasının ve orda bulunanların elini öper. Kapıdan çıkmadan gelinin eline nasibini de götürsün dü şüncesiyle ekmek; vardı ğı kapıya sahip çıksın, demir gibi olsun, orada demir gibi kalsın dü şüncesiyle demir bir tas; a ğzının tadıyla gitsin, a ğız tadıyla ya şasın dü şüncesiyle de tuz verilir. Gelin bunları eliyle dı şarı çıkarır ve yardımcılarına verir. Bunlar tatlılık olsun diye bir tepsi baklava ve çörekle birlikte gelin arabasına koyulur. Daha sonra konvoy halinde gelin, o ğlan evine indirilir. 149

3.2.3.5. Gelin Yeni Evine Gelince Yapılan Uygulamalar Gelin yeni evine getirildi ğinde, arabadan indirilmeden önce -gücü yeten aileler- gelinin aya ğına hem şükür hem de nazar isabeti alsın niyetiyle kurban (koç- koyun) kesilir. Gelin, bu kurbanın kanın üzerine sa ğ aya ğıyla basarak geçer. Bu esnada madeni para saçılır. Gelin yeni evinin kapısına geldiğinde ellerine gü ğümlerle su verilir. Bu şekilde, aya ğı e şiğe basmadan kapıdan geçer. E ğer e şiğe basarsa kısmetinin kesilece ğine, hayatının sıkıntılarla dolaca ğına inanılır. Gelinin, eve su

149 Fatma Gümü ş; Sultan Babalık; Ümmühan Sayın.

64 dolu gü ğümlerle girdirilmesinin nedeni, su gibi berrak olsun, nasipli bereketli olsun, su gibi pırıl pırıl, dolu dolu bir hayat ya şasın, geçimli olsun, su gibi aziz olsun dü şüncesine sahip olundu ğu içindir. Gelin eve girince kayınvalide bu ğday, şeker, para ve çerezden olu şan karı şımı gelinin ba şından a şağıya saçar. Bu saçı gelinin bu ğday gibi bereketli, şeker gibi a ğzı tatlı olması niyetiyle yapılır. Oruçlu olan gelin, bir kö şeye dinlenmesi için oturtulur. Gelinin “ba şı bozulur” dü şüncesiyle, ak şam damat gelene kadar duva ğı çıkarılmaz. 150 Bolvadin’in bazı köylerinde ise nazarı isabetli olsun diye gelinin aya ğına hem kurban kesilir hem de üzerlik otu, kedi ve köpek kılı bir tavada yakılır, gelinin ba şına tütsülenir. 151 Damat ve arkada şları ise, gelin eve girdikten sonra hep birlikte Abdülkadir Geylâni Türbesini ziyarete giderler. Damat orada iki rekât şükür namazı kılar, dua eder. Ak şam olunca, gelin önce kayınpederinin elini öper ve orucunu ona verir. Kayınpeder de, “aldım, kabul ettim” der ve orucun kar şılı ğında ona para verir. Gelin bundan sonra iftar eder. Damat yatsı namazından sonra, hoca dua ettikten sonra, evine girer. Ertesi gün, “gelin ertesi” denilen bir âdet ba şlar ve ailenin yakınları gelinin evini, çeyizini görmeye gelirler. Gelinin kuca ğına, onun da güzel ve sa ğlıklı çocu ğu olsun inancıyla bir çocuk verilir. Çocuk, gelinin karyolası üzerinde koyulur ve yuvarlanır. Yeni gelin gelen evde 1–2 hafta içerisinde eli şi ve örgü gibi i şler yapılırsa gelinin i şlerinin ters gidece ğine ve sıkıntılarla dolu bir hayatının olaca ğına inanıldı ğından el i şi ve örgü gibi ince i şlerin yapılmasından kaçınılır. Bilmeyerek bu i şleri yapan bir ki şi olursa, gelinin ba şına çorap gördü ğü gerekçesi ile ince i şlerle ilgili şeyleri evin dı şına bıraktıktan sonra içeri girmesi istenir. 152 Bundan sonra artık gelin kırk gün evden çıkarılmaz. Gelinin kırk gün boyunca evden çıkmamasının sebebi, gelinin vardı ğı eve, o evin insanına alı şması; o evin ferdi oldu ğu içine sindirmesi; evini, yurdunu, yuvasını bilmesi, tanıması ve bunlara ısınması içindir. Ayrıca gelin 40 gün dolmadan önce çıkarsa, ona nazar de ğece ğine, gelinin o evin insanlarını tanımayaca ğına, gözünün dı şarıda olaca ğına inanılır. Yeni gelin de tıpkı lo ğusa gibi kırklıdır. Bu sebeple onu da al basabilir. Aynı

150 Makbule Çemrek; Muharrem Bayar. 151 Ay şe Palabıyık; Gülden Karaçınar D.1943, Okur-Yazar De ğil, Yaka Mahallesi, Kemerkaya Kasabası, Bolvadin. 152 Dudu Koyuncu; Azime Kara.

65 şekilde, yeni gelini de rüyasında korkutmasınlar diye, yastı ğının altına makas, bıçak, anahtar ve bir parça öd a ğaç konulur. 153 Kırk gün sonra, temiz bir kovaya konulan yıkanma suyu, altın bir yüzükle 41 kez üzerine vurularak kırklanır ve gelin bu su ile gusül abdesti alır. Bolvadin merkezde suyun kırklanması bu şekilde olurken; bazı köy ve kasabalarda kovanın a ğzına un ele ği konularak su bu elekten süzülmektedir. Bunun nedeni, ele ğin kırktan fazla gözü (deli ği) oldu ğu için, suyun fazlasıyla kırklanmı ş olaca ğına inanılmasıdır. 154 Bundan sonra yakın akrabalardan ba şlamak üzere gelin misafirliklere götürülür. Misafir oldukları kimseler ise, yeni geline “sıçanlık” olarak çe şitli hediyeler veriler.

3.2.4. Ölüm 3.2.4.1. Ölüm Öncesi Bu alt ba şlık altında, normal şartlarda gerçekle şen ölümler için geçerli olan bir durum hakkındaki inançlar ve bu inançlar do ğrultusunda yapılan uygulamalarla ilgili bilgilere yer verilecektir. Hastada ölüm belirtileri gözükmeye ba şlayınca, ziyarete gelenler hastanın yüzüne bakarak günahları affedilmi ş mi günahkâr mı oldu ğu hakkında fikir belirtirler. E ğer, hastayı görenler “yüzüne nur gelmi ş” derlerse günahlarının dökülüp kalmadı ğı; “yüzü kapkara kesilmi ş” derlerse günahkâr oldu ğu dü şünülür. Ayrıca, sekâret halindeki hastayı ziyaret edenlerin günahlarının affolunaca ğına da inanılmaktadır. Küçük çocukların ölmesinin de, ev halkının günahlarını ba ğışlataca ğına inanılır. Ölüm dö şeğindeki ki şi, kesinlikle yalnız bırakılmaz. Hastanın yanında bulunan kimseler, onun a ğzına varsa sık sık zemzem suyu yoksa normal su verirler. Eğer zemzemi içemiyorsa, zemzem pamukla dudaklarına, alnına, yüzüne sürülür, ağzına damlatılır. Sekâretin yanında yüksek sesle, Yâsin, Tebâreke ve Nebe sureleri okunur. Bol bol Kelime-i Şahadet getirilir. Ancak, hasta Kelime-i Şahadet getirmeye zorlanmaz. Bunun nedeni hasta sıkıntıyla o anda diyemeyeceğini belirtiverir de,

153 Nurten Karagüven; Emine Dinç, D.1951, İlkokul Mezunu, Yenice Mahallesi, Bolvadin (31.08.2007’de yapılan mülakat) 154 Kadriye Kaplan, D.1938; Gülden Karaçınar; Arife Bancar, D.1968, Ortaokul Mezunu, Ev Hanımı, Özburun Kasabası, Bolvadin (03.09.2007’de yapılan mülakat).

66 imanına zarar gelir dü şüncesidir. Bu sebeple seslice söylenir, onun da duyarak kalben söyleyece ği umulur. Sekâret halindeki kimse, son demlerine yakla ştı ğında ayakucuna geçilir ve yüzü kıbleye çevrilir. Sekâreti sa ğ tarafına ve kıble ye çevirmenin sevap olaca ğına inanılır. Ölüm anında ki şinin gözlerinin fal ta şı gibi açılması hakkında da çe şitli inanı şlar vardır. Buna göre, dünya gözüyle her şeyi görmeyen insanın, ölece ği yakın gözünden perde kalkar ve artık hiç görmedi ği varlıkları görür, şaşırır ve gözlerini açar. Bundan sonra vefat eder. E ğer gözlerini gülümseyerek açarsa, “cennetteki makamını gördü, gülüyor”; korkuyla açarsa; “eyvah sırattan düştü, cehennemdeki makamını gördü, korktu” şeklinde yorumlanır. Bolvadin ve civarında, ölüm olayının gerçekle şti ği güne ve mekâna bakılarak da çe şitli yorumlar yapılır. Pazartesi, per şembe, Cuma, arefe, Ramazan ayı ile Ramazan Bayramı günlerinde ve camide, namaz kılarken seccâde üzerinde ölenlerin çok iyi kimselerden ve Allah’ın sevgili kullarından oldu ğuna inanılır. Tuvalet, banyo, hamam gibi yerlerde ölmek ise, halk tarafından ho ş kar şılanmamakta, bu şekilde ölenlerin pekte hayırlı kimseler olmadı ğına inanılmaktadır.

3.2.4.2. Ölüm Sonrası Ölüm gerçekle ştikten sonra, cenaze için odanın ortasına yatak serilir. Üzerindeki kıyafetler, mevtaya eziyet etmemek için makasla kesilerek çıkarılır. Daha sonra ayakları ba şparmaklarından, çenesi de ba şının üzerinden ba ğlanır. Karnı şişmemesi için üzerine makas veya bıçak konulur. Gözler açıksa kapatılır. Gözü açık olarak ölenin, çok sevdi ği birini göremeden öldü ğü için gözü açık kaldı ğına inanılır. Cenazenin ayakları kıble tarafına uzatılır. Bunun nedeni, mah şer yerinde aya ğa kalkınca, yüzü kıbleye do ğru gelmesi içindir. Cenaze bulunan evde, Azrail kılıcını yıkadı dü şüncesiyle su dolu olan sürahiler bo şaltılır ve ters çevrilir. Bundan sonra, yakın akrabalar durumdan haberdar edilir ve herkesin duyması için belediye hoparlörüne ilan verilir. En yakın caminin imamına da haber verilerek salâ vermesi istenir. Cenaze yıkama i şlemi, eskiden kazanlarda suyun kaynatılarak, kapı önünde (etrafını örterek) veya avlu içerisinde yapılırken; günümüzde belediyenin özel olarak tahsis etti ği cenaze yıkama aracıyla yapılmaktadır. Cenazeyi yıkamak için hazırlanan

67 su, eskiden kazanın a ğzına un ele ği konularak kırklanırken, günümüzde şofben ile yıkama i şlemi yapılmaktadır. Kazan ile yıkama i şlemi yapıldı ğı zaman, kazan bir gün süreyle ters çevrilir, üzerine ta ş konulur. Cenaze yıkandıktan sonra, ellerinin ve ayaklarının parmakları arasına “kafirun” denilen kokulu bir madde konulur. 155 Kafirun konulunca, yılanın cesede yakla şmayaca ğına inanılır. Kefenin önceden zemzem ile yıkanıp hazır tutulması –özellikle hacca gidenler tarafından- Bolvadin halkı tarafından çok muteber sayılmaktadır. Zemzemin, kefene bir kutsiyet kataca ğına inanılmaktadır. Cenaze kefenlenirken içine çörek otu ve tefarik denilen kokulu bir ot serpilir. Çörek otunun ölüye şeytanın yakla şmasını engelledi ğine inanılmaktadır. Cenaze kadın ise, bir miktar zemzem ile kına karı ştırılarak, alnına ve ba ğrına Arapça Allah ve Muhammed yazılır. Ayaklarına, avuç içlerine, saçlarına bol bol kuru kına serpilir. Bolvadin ve çevresinde, ya şlı kadınlar asla saçlarını kestirmezler. Mah şer yerinde kabirden çıplak bir şekilde kalkılaca ğına inandıklarından dolayı, uzun olan saçların, gö ğüslerin üzerini örterek ayıplarını kapataca ğına inanmaktadırlar. Kefenleme i şi tamamlandıktan sonra kefen üzerine bol bol gül ya ğı ve gül suyu serpilir. Tüm bu i şlemler yapılırken, buhurdanlıklarda buhur tütülmesi de önemli bir âdettir. Buhur, o evde bir cenaze oldu ğunun göstergesidir. 156 Cenazenin bulundu ğu odadan mümkün oldu ğunca yakınları uzak tutulmaya çalı şılır. Çünkü cenaze sahiplerinin a ğıtını duyan cenazenin azap çekece ğine inanılır. Cenazenin ruhu bedenden çıktıktan sonra, ruhun odanın bir kö şesinde durdu ğuna, kendisinin öldü ğünü bilmedi ğine ve a ğlayanların neden a ğladı ğını anlamadan herkesi görüp izledi ğine inanılmaktadır. Ruh, cenazenin kendisine ait oldu ğunu, öldü ğünü, kabire konulduktan sonra, da ğılan halkla birlikte gitmek istedi ğinde ba şını mezara konulan tahtaya çarpınca anlar. 157 Cenaze defnedilmeye hazırlanıp mezarlı ğa ta şınırken tabut a ğır ise, akrabalarından veya mahallesinden ba şka birini de götürece ğine i şarettir. Hafif ise, mezara gitmeye, dolayısıyla Allah’a kavu şmaya çok istekli biri oldu ğuna inanılır. Ayrıca cenaze namazının ardından fakirlere, ölenin yemin ve oruç borcunu üzerinden dü şürmek için “ıskat parası” da ğıtılır.

155 Koku ve yapısı naftaline benzeyen, mermer gibi küçük parçalar halinde satılan bir madde. 156 Sultan Babalık; Makbule Çemrek. 157 Fatıma Gümü ş; Ay şe Palabıyık.

68 Cenaze kabire yakınları tarafından indirilir. Yüzü kıbleye do ğru ve sa ğ tarafına dönük olarak yatırılır. Sevap oldu ğuna inanıldı ğı için herkes bir kürek toprak atmaya çalı şır. Bu arada hoca Kur’an-ı Kerim okur. Defin i şi bitince, cenaze sahipleri bir kö şede durur ve halk onlara taziyelerini sunar. Cenaze sahiplerinin kabirde bir deve kesilecek kadar süre kalmaları gerekir. Bu bekleme, mevtaya kabir sualinde cesaret vermek içindir. Münker ve Nekir melekleri, herkes mezarlıktan ayrıldıktan sonra ölüye: “Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir? Kitabın nedir? Kıblen neresidir?” gibi sorular sorar. Bu soruları bilirse, ölünün yedi kat yukarıya yükselece ğine, cennetteki makamını görece ğine; bilemezse yedi kat yerin dibine gidece ğine ve orada azap çekece ğine, cehennemdeki yerini görece ğine inanılır. Sorucu meleklerin sordu ğu soruyu bilemeyen ölünün ba şına koca bir demir topuz vuraca ğına; bu i şkencenin, ölen ki şinin sorulan sorulara do ğru cevap verene kadar devam edece ğine inanılır. Yukarıdaki soruları cevaplamada yardımcı olmak için herkes mezarlıktan ayrıldıktan sonra hoca -ölünün duyaca ğına ve cevaplayaca ğına inanıldı ğından- bu soruların cevabını verir. Bu i şleme “Talkın Verme” denilir. Bolvadin’in Büyükkaraba ğ Kasabasında, Karaba ğ Türkmenleri arasında bazı farklı uygulamalar mevcuttur. Karaba ğ’da ölen ki şinin ardından cenaze evinde büyük bir a ğıt yakılır. A ğıtlarda ölen ki şiyi öven şeyler söylenir. Daha sonra cenaze gömülmeye hazır hale gelince, önde erkekler, arkada kadınlar mezarlı ğa gelirler. Kurt postunu mezarlı ğa yayarlar ve cenazeyi gömerler. Önce erkekler 11 kere mezar etrafında dönerler ve havaya silahla ate ş ederler. Erkeklerden sonra kadınlar mezar ba şında a ğıt yakarlar ve 7 defa mezar etrafında dönerler. Bu merasimin ardından eve dönülür. Eve döndükten sonra, cenaze evinde 7 gün yemek pi şmez. Bunun nedeni, o evin “oca ğı” sönmü ş, yani büyü ğü ölmü ştür. Karaba ğ Türkmenleri, Orta Asya’dan getirdikleri kültürü hâlâ devam ettirmektedirler. 158

3.2.4.3. Taziye Ve Cenazenin 7, 40 Ve 52. Günleri Taziye, belediye hoparlöründen duyurulur duyurulmaz ba şlar. Özellikle çok yakın olan akrabalar, cenazeyi görmek için, yıkanırken orada olmaya gayret ederler. Halk arasında da makbul sayılan davranı ş, cenaze kalkmadan, akabinde taziye

158 Muharrem Bayar.

69 sunmak ve o acıyı payla şmaktır. Cenaze evden çıkar çıkmaz, evde başta Yasin Suresi olmak üzere çe şitli sureler okunur. Ardından ak şam yemekten sonra Mevlid-i Şerif okunmaya ba şlar. Bu böylece 7 gün sürer. Bu süre zarfında, cenaze evinde yemek pi şmez; e ş-dost, kom şular gücü yetti ğince yemek, börek, pide vb. getirirler. Bunun nedeni, cenaze sahibinin acısını payla şmak içindir. Ayrıca cenaze sahipleri önceden, ölünün a ğzının sabunu gitsin diye kom şulara pide ve helva da ğıtırlardı. Ancak bugün, bu âdet terkedilmi ş; bunun yerine cenaze sahipleri 7 gün boyunca âdeta yemek daveti verir hale gelmi şlerdir. Daha cenaze evden çıkmadan, pide sipari şi verilmekte, yaptırılan pideler konu kom şunun gönderdi ği yemek ve pidelerle birlikte gelenlere ikram edilmektedir. Cenaze sahipleri acılı oldukları için yemekle uğra şmayacakken, bugün geçmi ştekinin aksine hem 7 gün boyunca yemek vermekte, hem zahmet çekip hem de acısını çekmeye çalı şmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise ayıplanma kaygısı olmaktadır. Zira ölüsünün ardından a ş dökmeyen aile ayıplanmakta; “babası-anası... öldü de bir yemek bile vermedi” şeklinde tenkide uğramakta, dolayısıyla toplumsal baskıya maruz kalmaktadır. 159 Merhumun ölümünün kırkıncı günü, ailesi tarafından camide veya evlerde Mevlid-i Şerif ve Yâsin, Tebâreke, Nebe Sureleri okutulur. Ayrıca her gün bir tane okunulan Yasin-i Şerif, bir ipe dü ğüm atılarak belirlenir. 40. gün 40 sayısına ula şmı ş olan bu ip 40. günde kabre götürülerek merhumun kabrine gömülür. Cenaze sahipleri bu okuntunun ardından davet etti ği hanımlara pi şi ve çay ikram eder. Merhumun, 40. günü merasiminin yapılmasının nedeni, bu günde ölünün etinin kemikten ayrıldı ğına inanılmasıdır. Bu sebeple acısını hafifletmek için okuntular yapılır, pi şi ikram edilir. 52. gün ölünün artık cesedinin da ğıldı ğına inanılır ve aynı şekilde Mevlid-i Şerifler, Yasin Suresi vd. okunur. Davet edilen hanım misafirlere yemek yedirilir. Tıpkı kırkıncı gününde oldu ğu gibi 52. gün merasiminin nedeni de, ölünün acısını hafifletmek, ruhunu rahatlatmak ve bu şekilde yapıldı ğında daha az acı çekece ğine inanmaktır.

159 Makbule Çemrek; Muharrem Bayar.

70 3.3. SA ĞLIK İLE İLG İLİ HALK İNANIÇLARI 3.3.1. Çıban Vücudun herhangi bir yerinde çıkan çıbanın bir an önce erginle şip fazla a ğrı ve sızıya sebebiyet vermemesi için “El Övmesi” denilen bir karı şım yapılır. Hepsinden birer miktar olmak üzere, yemek ya ğı, şeker, yo ğurt, un, pekmez, rendelenmi ş so ğan ve sabunun karı ştırılıp yo ğrulmasıyla hazırlanan el övmesi çıban üzerine kapatılır ve sarılır. El övmesinin çıbanın özünü çekip çıkaraca ğına ve çabucak erginle ştirip geçirece ğine inanılır. Eskiden çıbanın sıkça çıkması durumunda kanın mikroplu oldu ğuna kanaat getirilir ve kanın temizlenmesi için (gölden çıkartılan) sülük böce ğine kan emdirilirdi.160

3.3.2. İt Dirse ği Gözde çıkan arpacıklara it dirse ği denilir. İt dirse ğinin çıktı ğı ki şilere nazar de ğdi ğine inanılır. İt dirse ğinin geçmesi için ki şi, yüzü yukarı yatırılıp gözünün üzerine tülbent, onun üzerine de bir ekmek parçası konulur. Bir köpek ça ğırılır ve o ekmek o köpe ğe aldırılır. E ğer köpek ekme ği yerse, it dirse ğinin çabucak iyile şece ğine inanılır. 161

3.3.3 Gö ğüs Şişmesi Bu hastalık anne olan kadınlarda görülür. Annenin bir yiyece ği görerek veya kokusunu duyarak yiyememesi durumunda gö ğsü şişer. Bu durumda gö ğsü şişen anneye avucu yalatılır. Tuvalete girerek ters oturması, saçını taraması ve bundan sonra sütünü sa ğarak tuvaletten çıkması söylenir. Murdar olanı murdar olan giderir dü şüncesiyle yapılan bu uygulama sonucunda, kadının gö ğsünün şişinin inmesi beklenir. Ayrıca gö ğüs, kolonya ile ovulur, üzerine limon kapatılır. Canının isteyip te yiyemedi ği yiyecek bir yemek ise o yeme ğin pi şti ği tava, gö ğsü şişen kadına yalatılır. 162

160 Melahat Karanfil; Fadime Çetin, D.1953, Okur-Yazar De ğil, Gölba şı Mahallesi, Bolvadin (28.08.2007’de yapılan mülakat) 161 Sıddıka Yenel, D.1937, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı; Ziya Yenel, D.1933, İlkokul Mezunu, Çiftçi, Erkmen Mahallesi, Bolvadin (27.08.2007’de yapılan mülakat) 162 Fatıma Gümü ş; Zehra Karanfil.

71 3.3.4. Si ğil Genelde elde, yüzde, sırt ve boyunda çıkan si ğili tedavi için en yaygın uygulama Si ğil Tekkesi’ne gitmektir. Bolvadin’de bulunan Sarı Baltalı Seyyid Osman Dede Tekke’sine gidilerek topra ğında bir miktar alınır. Biraz su ile çamur hale getirilerek üç gün boyunca si ğil üzerine sürülür. Dördüncü gün çamurdan bir parmak alınır, evin kapısının arkasına sürülür. Bu şekilde si ğilin geçece ğine inanılmaktadır. Ayrıca si ğilin etrafından bir ip ba ğlanarak, birkaç gün bu şekilde durulursa si ğilin geçece ğine inanılmaktadır. 163

3.3.5. Dudak Uçuklaması Dudak uçuklamasının asıl nedeni rüyada veya günlük hayatta a şırı derecede korku tecrübesi ya şamak oldu ğu dü şünülür. Dudakta ve yüzde çıkan uçukların tedavisi için, sıcak çay içindeki ka şık alınır ve ka şığın alt tarafı uçuk üzerine -sıcak bir şekilde- bastırılır. Bir müddet böyle tuttuktan sonra “Bir daha çıkacak mısın? Seni terbiyesiz!” denilerek ka şık uçu ğun üzerine birkaç kez vurulur. Böyle yapınca uçu ğun korkarak bir daha çıkmayaca ğına inanılır. 164

3.3.6. Bron şit Küçük çocuklar bron şit hastalı ğına yakalandı ğı zaman karabiber, bal, hardal karı ştırılıp, çocu ğun ba ğrına ve sırtına sarılır. Böylece çocu ğun hastalı ğı yenerek iyile şece ğine inanılır. Özellikle yıllar önce doktorların nadiren bulundu ğu zamanlarda birçok ailenin bu uygulamaya ba şvurdu ğu ifade edilmektedir. Küçük çocuklardaki bron şit hastalı ğını geçirmek için yapılan di ğer bir uygulama da, sıcak lapa haline getirilen ince bulgurun üzerine çocu ğun yatırılması şeklinde olmaktadır. 165

3.3.7. Çörek Otu Çörek otunun bin bir derde şifa oldu ğuna inanılır. Bu nedenle, hemen hemen bütün hastalıklarsa çörek otundan medet umulur. Çörek otu, ezilip bala karı ştırılarak

163 Refika Özdo ğan, D.1940, İlkokul mezunu, Ev Hanımı; Osman Toku ş, D.1969, İlkokul Mezunu, Si ğil Tekkesi’nin biti şiğindeki bakkalın sahibi, Hacı Yusuf Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007 de yapılan mülakat); Kendi Tecrübelerim. 164 Ismahan Koçyi ğit; Kadriye Borlu. 165 Fatıma Gümü ş; Sultan Babalık.

72 yenirse ba şta öksürük olmak üzere her türlü hastalı ğa iyi gelece ğine inanılır. Bir miktar su ile kaynatılarak içilirse ba ğırsak gazlarını giderece ği, mide a ğrılarına iyi gelece ği söylenmektedir. Çörek otundan elde edilen ya ğın da çok faydalı oldu ğu kabul edilmektedir. Çörek otu ya ğı ile a ğrıyan, sızlayan yerlere masaj yapılırsa, a ğrı ve sızının geçece ğine inanılmaktadır. Çörek otunun birçok faydası oldu ğu dü şüncesiyle börek, çörek, peynir gibi yiyeceklerin içerisine bolca konulur. Tüm bu faydalarının yanı sıra, Bolvadin ve civarında çörek otuna kutsal bir anlamda yüklenmektedir. Daha önce birkaç kez geçti ği üzere, çörek otu konulan yere şeytan yakla şamamaktadır. Ayrıca çörek otunun nazarı kovmak için kullanılması da oldukça yaygındır. Yeni do ğan bebeklerin be şiklerine, yeni gelin ve damadın evlerine ve üzerlerindeki kıyafetlerin bir kö şesine çörek otu koyulması nazarı giderme, yok etme amacıyla yapılmaktadır. 166

3.3.8. Felç Felç hastalı ğı halk arasında “inme” olarak ta adlandırılır. Felçli kişiler - özellikle de yüz felci geçirenler- hemen ilk fırsatta Abdülkadir Geylâni Türbesi’ne götürülür. Hasta orada yatırılır ve en fazla bir saat olmak üzere türbe içinde yalnız bırakılır. Bu şekilde düzelme olaca ğına inanılarak bol bol dua edilir ve Kur’ân-ı Kerim okunur. Felç olmu ş ki şilere yapılan bir di ğer uygulama daha vardır. Felçli hasta 11 gün çileye kapatılır. Çileye kapanma hastanın, a ğzı dualı tek bir ki şi ile lo ş bir odaya kapatılmasıdır. Hasta kimseyi bu ki şiden ba şka kimsenin görmemesi gerekir. Yardımcı olan kimse, hastanın her türlü ihtiyacıyla ilgilenir. Bu uygulama hastanın ölecek mi kalacak mı belli olsun diye yapılmaktadır. Hasta çile sonunda ya iyile şir ya da hastalı ğında artı ş olur. Hastalı ğında artı ş olursa, hastanın ölece ğine hükmedilir. 167

3.3.9. Kupa Çekme Kupa çekme belinde a ğrı olanlara uygulanır. Kupa çekildikten sonra beldeki ağrıların yok olaca ğına inanılmaktadır. Bu uygulama, Bolvadin ve civarında oldukça

166 Ay şe Palabıyık; Mevlüt Palabıyık. 167 Osman Huyugüzel; Gülten Huyugüzel, D.1936, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Aydınlar Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’de yapılan mülakat); Babaannem ve anneanneme bu uygulamanın yapıldı ğını mü şahede ettim.

73 yaygındır. Özellikle kırsal kesimde ya şayanlar, doktorlardan bel a ğrısına çare bulamayınca uygulamayı tercih ettiklerini beyan etmektedirler. Kupa çekme i şlemi şöyle yapılır. Beli a ğrıyan ki şi yüzükoyun yatırıldıktan sonra, hazırlanan kupaların içine bir miktar pamuk konulur. Daha sonra bu pamuklar ate şle tutu şturulur ve hemen hastanın beline yapı ştırılır. Kupanın içindeki pamuk yanınca deriyi içine do ğru çeker. Deri kupanın içine çekilirken, beldeki a ğrının da kupanın içine do ğru çekilerek yok olaca ğına inanılır. Kupa çekme i şlemi tecrübeli ki şilerce yapılır. Sık sık yapılması uygun görülmez. Yılda birkaç kez yapılması yeterli görülür. 168

3.3.10. Muska Muska takmak toplumumuzda yaygın bir şekilde uygulanan bir durumdur. Hastalıklara kar şı korunmak ve hastalıklardan kurtulmak için muska yaptırılıp takılır. Muska genellikle, küçük çocukların hastalık, nazar ve uyku problemlerini gidermek amacıyla yaptırılıp takılmaktadır. Muska hocalara yazdırılmaktadır. Çocu ğun huzursuzluk, uykusuzluk veya rüyasında korkutulma gibi şikâyetleri kar şısında aileler hocalara müracaat etmektedirler. Hocalara yazdırılan bu muskalar çocu ğun omzuna veya be şiğine takılmaktadır. Bu şekilde, muskanın çocu ğun şikâyetlerini giderece ğine ve cin- şeytan gibi varlıkların çocu ğa yakla şmasını engelleyece ğine inanılmaktadır. Muska içerisine genellikle, Kur’ân-ı Kerim’in ayetlerinden Ayet’el Kürsi, Felak, Nas ve nazar ayeti olarak kabul edilen Kalem suresinin 52. ayeti yazılmaktadır. Hazırlanan muska üçgen şeklinde dürülerek, görünmeyen bir yere asılır ve hiç çıkartılmaz. Bu şekilde, fayda bulunaca ğına inanılmaktadır. 169 Ayrıca toplumunuzda oldukça yaygın olan cev şen kolyeler ve Enamlarda her şeyin şerrinden korunmak amacıyla evlere, arabalara, çocukların be şiklerine vb. takılmaktadır.

3.3.11. Ocak İnancı ve El Verme Halk arasında bazı aileler ocak olarak bilinir. Bolvadin ve çevresinde bu ocak ailelere giderek tedavi olmak oldukça yaygındır. Ocak ailelere en çok cilt hastalıklarından şifa bulmak maksadıyla gidilmektedir. Doktorların tedavi

168 Gülden Karaçınar; Kazım Kara; Ersin Koyuncu. 169 Sırrı Borlu; Muhammed Emin Karya ğdı, D.1958, Cirit Mahallesi Erkmen Camii Emekli İmam Hatibi; Kazım Kara.

74 edemedikleri hastalıkların, bu ocaklara gidip tutunarak geçti ği; hatta gitmeye niyet etmenin bile hastalı ğın olumsuz etkisini hemen kaldırmaya ba şladı ğı ocaklara giden kimselerce beyan edilmektedir. Her ocaklı aile “el alma” ve “el verme” silsilesini takip eder. Her ocaklı bir önceki ocaklıdan el almı ş olmalıdır. El alan ocaklının, el veren ocaklının soyundan olması şarttır. Örne ğin, ocak olan bir annenin şifa edici yönü kendisinden çocuklarına geçer. Çocuklarının evlendikleri kimseler ocak olamaz. Eve alınan gelin, kaynanasından ocak olmayı devralmazken, onun çocu ğu babasının kanı aracılı ğıyla babaanneye ula ştı ğı için ocak olabilir. Bu da bir “el verme” ile olur. Ocak olan kimse, el alacak olan ki şinin elini tutarak: “ben sana şu … hastalı ğının geçmesi amacıyla el vermekteyim. İnşallah her … hastalı ğına yakalanmı ş kimse, Allah’ın izniyle senin elin aracılı ğıyla iyile şecektir” der ve el alan ki şinin dikkat etmesi gereken hususları belirtir. Bundan sonra bir parça ekme ğe tükürür ve bu ekme ği el alan kimsenin yemesi gerekir. Böylece, el verme ve el alma i şlemi gerçekle şmi ş olur. Bolvadin’de şu ocaklar bulunmaktadır: 1. Bulgur Bezemesi Oca ğı: Bezeme, vücudun her bölgesinde çıkan küçük kızılcıklar şeklinde olmaktadır. Ocak olan kadın, biraz bulgur ve suyu karı ştırmakta, sonra hastanın tüm vücuduna bunları sürmektedir. Ardından da “tü tü tü” diyerek birkaç yere tükürmektedir. Ayrıca, a şı ile bezeme de yapılmaktadır. Ocak kadın, “benim elim de ğil Fatıma anamın eli” diyerek bir miktar suyla kırmızı topra ğı bulayarak hastaya sürmekte ve tükürmektedir. Oca ğa tutunan kimse de, kadına bir miktar para vermektedir. Burada aslolanın, ocak kimsenin tükürmesiyle tiksinmektir. Hasta olan kimse tiksinince, bedenindeki kızıllıklar da yok olacak, bir daha çıkmayacaktır. 170 2. Ate ş Pare Oca ğı: Sıkıntı ile çıkan kırmızı, ka şıntılı ve üzerinden ate ş gibi sıcaklık çıkan bir çe şit cilt hastalı ğıdır. Ate ş pâre, özellikle yüzde çıkar. Ki şi, “Ate şpare Oca ğına tutturayım” diye niyet eder. Ocak olan kimse ise şu uygulamayı yapmaktadır: Hastalı ğın oldu ğu yerin üzerine bir gazlı bez serilmektedir. Arkasından bu gazlı bez üzerinde bir miktar pamuk

170 Ayfer Durmu şer, D 1968, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bulgur Bezemesi Oca ğı; Kendi tecrübelerim.

75 tutu şturularak yakılmaktadır. Ocak kadın tükürerek, tutma i şlemini tamamlamaktadır. 171 3. İncili Sırgı : İltihaplı sivilcelerden olu şan bir cilt hastalı ğıdır. Ocak aile, “Allah şifasını versin” diyerek tükürür. 4. Demiriye Oca ğı: Cilt üzerinde pul pul atarak, geni şleyerek çıkan bir hastalıktır. Genelde ellerde, kollarda ve yüzde çıkar. Hastalı ğın oca ğına tutunmadıkça ilerleyece ğine inanılır. Ocak olan kimse, rahatsızlı ğın oldu ğu bölgeyi mürekkepli kalemle daire içine alarak, hastalı ğın üzerine bazı ayetler yazmaktadır. Oca ğa tutunma i şlemi bu şekilde gerçekle ştirilmi ş olmaktadır. Ayrıca halkımız, demiriye üzerine geçmesi için sigara külü de sürmektedir.172 5. Köslü Oca ğı: Köslü denilen hastalık, vücudun özellikle boyun kısmı olmak üzere, herhangi bir yerinde iltihaplı bir yumrunun çıkması olarak tarif edilmektedir. Nazar ile çıktı ğı kabul edilmektedir. Doktorlardan şifa bulamayan kimseler bu ocaktan şifa bulduklarını ifade etmektedirler. Yine ocak olan kimsenin tükürmesiyle yapılan bir tedavi şekli uygulanmaktadır.173 6. Hayran Balı Oca ğı: Bu rahatsızlık, vücudun herhangi bir yerinde iltihap toplanması şeklinde olmaktadır. Oca ğa gitmeye niyet etmek önemli kabul edilmektedir. Önce Afyon’un Gazlı Göl Kaplıcalarına gidilir ve yıkanılır. Daha sonra, buraya 25–30 kilometre uzaklıktaki bir köyde bulunan “Hayran Balı” tekkesine gidilir. Hasta kadınsa, ocak kadın tarafından, hasta olan bölge bir âsa ile “benim elim de ğil Fatıma anamın eli” denilerek sıvazlanmaktadır. Ocak kadın bir miktar para ile gönüllenir. Eğer hastalık, o oca ğın tuttu ğu hastalık de ğilse, ocak kadın tarafından bu durum belirtilmektedir. 174

171 Fatıma Ci ğer, D. 1961, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Yakup Şevki Pa şa Mahallesi, Ate ş Pare Oca ğı (31.08.2007’de yapılan mülakat); Kendi tecrübelerim. 172 Kazım Kara. 173 Zehra Karanfil, Nuran Çe şmeci D.1979 İlkokul Mezunu, Ev Hanımı (28.08.2007’de yapılan mülakat) 174 Zehra Karanfil; Nefise Ku şaksız.

76

3.3.12. Nazar İnancı Bugün ülkemizin her bölgesinde nazar inancı oldukça yaygındır. “Nazar” Arapça kökenli bir kelime olup Türkçe kar şılı ğı göz, bakı ş, fikir, dü şünme, göz de ğmesi, kem göz, göz de ğme, anlamlarında kullanılmaktadır. 175 Göze gelme, göz de ğme anlamlarında kullanılan nazar, bazı özelliklere sahip kimselerde bulundu ğuna inanılan, bir kimsenin bakı şlarından fırlayan zarar verici, çarpıcı ve öldürücü gücün, insanlara, özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve ve değerli e şyalara zarar vermesi demektir. Nazardan korunmak için, onu etkisiz hale getirmek için kullanılan maskotlara da nazarlık denmektedir. 176 Göz de ğmesinin temellinde yatan esas sebep, ki şinin kıskançlık ve çekememezlik duygusu olmaktadır. Ayrıca haset duygusu da, nazarın şiddetini arttırıcı bir etkiye sahiptir. Halk arasında özellikle fiziki yapı bakımından açık mavi renkli gözlülerin nazarının çok güçlü oldu ğuna inanılmaktadır. Bu bakı ş halk arasında kem göz olarak da adlandırılmaktadır. Bir de bu bakı şa sözler eklenirse ortaya tehlike boyutları oldukça yüksek bir durum çıkmaktadır. İnsanlar üzüntülerini, kederlerini, istek ve arzularını, hayallerini ve özlemlerini gerçekle ştirmede önlerine çıkabilecek bir takım engelleri ruhani güçlerin yardımıyla a şmak ve ba şarılı olabilmek için nazarlıklar kullanmakta ve bu nazarlıklardan ruhani bir yardım dilemektedirler. Nazarlıklardan bir yarar beklentisi söz konusudur. Daha önce geçti ği üzere, burada halk inanı şlarının pragmatik özelli ği kar şımıza çıkmaktadır.

3.3.12.1 Nazardan Korunma Yolları Nazardan korunmak için öncelikle, nazar de ğmesi muhtemel ki şi ve nesneleri nazarının de ğece ğine inanılan ki şilerden uzak tutmak gerekmektedir. Özellikle yeni do ğmu ş bebekler ve güzel çocuklar, lo ğusalar, yeni gelin ve damatlar nazara kar şı en zayıf ki şiler olmaları nedeniyle, nazarı de ğdi ğine inanılan kimselere gösterilmemeye, onlardan uzak tutulmaya çalı şılır. Hem yeni do ğan bebe ğin ve annesinin hem de yeni gelinin evden 40 gün çıkarılmamasının temelinde de bu amaç vardır.

175 TDK , Türkçe Sözlük, C.II, Ankara 1988. 176 Ali Ku şat, a.g.e. s.23; Ali Çelik a.g.e. s.192.

77 Nazarı de ğenin olumsuz etkisinden kaçınmanın mümkün olmayaca ğı durumlarda, nazara kar şı zayıf kimseler nazardan korudu ğuna inanılan bir takım nesneler kullanırlar. Bunların bir kısmı madenlerden, bir kısmı bitkilerden, bir kısmı hayvanların parçalarından, di ğer önemli bir kısmı da dini metinlerden alınmı ş dualar ve muskalardan yapılmaktadır.

3.3.12.1.a Nazarlık Ta şımak Bolvadin ve çevresinde hayvanlara, arabalara, ekinlere, i ş yerlerine, evlere nazar de ğmemesi için bazı ta şlar asılmakta ve yerle ştirilmektedir. Bunlardan en yaygını nazar boncu ğudur. Mavi camdan ve üzerinde gözün yapısına benzeyen - beyaz bir halka içinde mavi bir halka, onun içinde siyah bir benek- nazarlıklar, ba şta küçük çocukların omuzlarına, evlerin giri şlerine, arabaların dikiz aynalarına, hayvanların boyunlarına vs. asılmaktadır. Halkımız arasında yaygın olarak kullanılan di ğer bir nazarlık çe şidi de at nalıdır. At nalı bil hassa evlerin, binaların giri ş kapılarına konulmaktadır. At nalının nazarlık olarak kullanılmasının arkasında, toplumların çok eski dönemlerden beri atı etkin ve yaygın bir şekilde kullanması ve bu nedenlerde atı belirli ölçüde kutsal sayması olabilir. Şüphesiz ki Orta Asya Türk kültüründe ve günlük hayatında at önemli bir yere sahip olmu ştur. Halkımız arasında, gözlerden çıkan olumsuz etkinin neticesinde nazarın ortaya çıktı ğına inanıldı ğından dolayı, gözden gelen tehlikeyi yok etmek için, “göze gözle” kar şı koymak için, göz resimleri de nazarlık olarak kullanılmaktadır. Mavi nazar boncu ğu ya da göz resmi gibi nesnelerin, insanların bakı şlarını üzerine çekerek, onu ta şıyan insan, hayvan, evi veya e şyayı nazardan koruyaca ğına inanılmaktadır. Göz resmi bilhassa arabaların arkalarına nazardan korunmak amacıyla yapı ştırılmaktadır. 177 Bolvadin ve çevresinde oldukça yaygın olarak kullanılan bir di ğer nazarlık da iğde dalıdır. İğ de a ğacının dalından kesilerek yapılmı ş ince ve küçük parçalar halindeki çubukların bir ucu delinerek ipe geçirilir ve nazarlık olarak kullanılır. Halkımız arasında i ğde a ğacının dalı kadar meyvesi i ğdenin çekirde ğinin de nazarlık olarak kullanılması yaygındır. İğ denin çekirde ği bir miktar suyla birkaç gün ıslatılır ve yumu şayınca delinerek mavi boncuklarla birlikte ipe dizilir. Bu şekildeki i ğde

177 Mehmet Durman, D.1959, Lise Mezunu, Esnaf, Şıhlar Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’ yapılan mülakat); Osman Toku ş.

78 çekirde ği ve mavi boncu ğun yanına -günümüzde kullanımı yaygın olmamakla birlikte- deniz kabu ğu da eklenerek, çocukların omuzlarına dikilmektedir. Daha önce yukarıda geçti ği üzere, çörek otu küçük torbalar içine konularak çocukların omuzlarına veya be şiklerine, yeni gelinlerin kıyafetlerinin bir kö şesine ya da yastıkların altına nazarı kovmak amacıyla konulmaktadır. Bolvadin merkezde görülmemekle birlikte, Büyükkaraba ğ Kasabası’nda evlerin kapısına nazar de ğmemesi için kurt postu asılmaktadır. Yine tarlaların ortalarına da kurt kafası asılarak ekinlere nazar de ğmemesi amaçlanmaktadır. 178

3.3.12.1.b. Üzerlik Otu Tütsülemek Üzerlik otunun metal bir faraş (veya sac üzerinde) yakılarak tüttürülmesi, Bolvadin ve çevresinde nazardan korunmak için kullanılan ve canlılı ğını hâlâ muhafaza eden en yaygın yöntemdir. Bir evde, bir takım i şler yolunda gitmiyorsa; Karı-koca arasında bir takım anla şmazlıklar, geçimsizlik ba ş göstermi şse, ailede ekonomik bazı sorunlar, ticaret ile u ğra şanların zarar etmesi vb. durumlarda birilerinin nazar de ğdirdi ğinden şüphelenilir. Nazarın yok edilmesi içinde metal bir fara ş içerisine üzerlik otu, bir miktar tuz ve kahve (bazı köylerimizde bir miktar da un) eklenerek yakılır; nazarın evden çıkması için evin içerisinde ve aile bireylerinin ba şları üzerinde tütsülenerek dola ştırılır. 179 Bu esnada “üzerliksin nazarlıksın/ her dertlere devasın/ gelsin iyilik, gitsin kötülük/ nazar edenlerin gözleri bozarsın!” “Üzerli ğim fi ş fi ş, Söyleyenlerin diline kızgın şiş!” denilir. Bolvadin ve çevresinde üzerlik otunun nazara iyi geldi ğine inanılmasının temelinde bu ota kutsiyet atfedilmesi söz konusudur. İnanca göre, Hz. Muhammed (s.a.v.) hırkasını bu ot üzerine bırakmış; ot, kokusunu Peygamberimizin hırkasından almı ştır. Bu konudaki di ğer bir inanı ş da, Peygamberimiz atını bu ota ba ğlamı ştır. Bu sebeple, bu ot mübarek olarak kabul edilmektedir. 180

178 Muharrem Bayar. 179 Arife Bancar,; Ali Bancar, D.1961, İlkokul Mezunu, Serbest Meslek, Çayba şı Mahallesi, Özburun Kasabası, Bolvadin (03.09.2007’ yapılan mülakat). 180 Fatıma Gümü ş; Gülten Huyugüzel.

79 3.3.12.1.c. Kur şun Dökme Kur şun eski dinlerde kutsal sayılan madenlerdendir. 181 Bu kutsallı ğı sebebiyle nazarın zaralı etkisinden koruyan bir özelli ğe sahip oldu ğuna inanılmakta ve nazar de ğmi ş ki şiye kur şun döktürme i şlemi yapılmaktadır. Kur şun dökme i şlemini belirli kimseler yapmaktadır. Bu kimselerin tava, su tası, temiz bir örtü ve eritmek için kullanılan bir miktar kur şundan olu şan malzemeleri vardır. Kur şun dökme i şlemi daha çok nazar de ğdi ğine inanılan çocuklara ve bayanlara uygulanmaktadır. Nazardan kurtarma i şlemi şöyle yapılır. Önce nazar de ğen çocuk veya kimse oturtulur. Üzerine bez örtülür. Ate şte eritilen kur şun, çocu ğun ba şı üzerinde su dolu kabın içerisine ya şlı kadın tarafından dökülür. Bu esnada ya şlı kadın “benim elim de ğil Fatıma anamızın eli”, “nazara nazara/ nazar edenlerin gözü bozara/ Elemtere fi ş/ kem gözlere kızgın şiş” diyerek besmele çeker. Bundan sonra, kur şunun su içerisinde aldı ğı şekle göre yorum yapılır. E ğer çok fazla girintili ve çıkıntılı ise çocu ğa veya kimseye çok nazar eden oldu ğuna ve bu i şlemle artık nazarın gitti ğine inanılır. E ğer kur şun düz ise, az da olsa nazar edenin oldu ğuna yorulur, onun da bu şekilde kovuldu ğuna kanaat getirilir. Kur şun dökme i şlemi sonucunda nazarın gitmesi için bu i şlemin üç gün pe ş pe şe yapılması gerekir. Kur şun dökülen su, ayakaltı bir yere dökülmez. A ğaç dipleri gibi, kö şe bucak bir yere dökülmesi gerekir. Günümüzde bu uygulama eski canlılı ğını kaybetmi ştir. 182

3.3.12.1.d. Ma şallah Demek ve Okunmak Görenler tarafından güzel bir çocu ğa, düzenli bir i şe ya da çok be ğenilmi ş bir eşyaya vb. “ma şallah” denmezse, mutlaka nazar de ğece ğine inanılmaktadır. Bu şekilde bir çocu ğa nazar de ğdi ğinde, çocuk be ş on dakika sonra a ğlamaya ve eziyet etmeye ba şlar. “Falan ki şi çocu ğa baktı ve bir ma şallah bile demedi, kesinlikle onun nazarı de ğdi” denilerek nazar duası okunur veya bir hocaya götürülerek okutturulur. Ma şallah denilmeyen güzel bir i şin gidi şatı ise ters yüz olur. Bir şeyi veya bir durumu be ğenenler hemen “ma şallah” derler. Aksi takdirde, be ğenilen şeye ve duruma nazar de ğece ğine ve bir aksilik olaca ğına inanılır.

181 Ali Ku şat, a.g.e. s.70. 182 Fatıma Gümü ş; Hesna Akşahin, D.1933, Okur-Yazar Değil, Ev hanımı, Alaca Mahallesi, Bolvadin.

80 Ma şallah kelimesi sadece sözlü olarak de ğil, yazılı olarak da kullanılmaktadır. Bilhassa i ş yerlerinin giri şte ilk görünen yerlerine, binaların üzerlerine, kamyonların önlerinde, arabalarda bu kelime sıkça görülmektedir. Yine ma şallah yazılı kolyelerde, nazardan korunmak maksadıyla takılmaktadır. Nazarın e şyalar üzerindeki etkisi, daha çok o e şyanın kırılması ve zarar görmesi şeklinde olmaktadır. Trafik kazaları, evde i ş yaparken meydana gelen i ş kazaları da bazen nazar ile yorumlanmaktadır. Yine bir tabak, bardak v.b. e şyalar elden dü şürülerek kırıldı ğında bir felaketin savıldı ğına, bir kazanın belanın böylece atlatıldı ğına inanılmaktadır.

3.4. HAYVANLARLA İLG İLİ İNANÇLAR 3.4.1. Köpek Köpekler, insanların canlarını, mallarını korudu ğu için de ğerli ve sadık olarak kabul edilmektedir. Ancak görünürde hiçbir sebep yokken, sürekli bir şekilde uluyan bir köpe ğin o eve çok yakın bir zamanda felaket getirece ğine inanılmaktadır. Sürekli ve belli vakitlerde uzun uzun uluyan köpe ğin u ğursuzluk getirece ği dü şünüldü ğünden ta şlanarak evden uzakla ştırılır. Aksi halde, evdekilerin ba şlarına kötü bir şeyin gelmesinden endi şe edilir. Ezan okunurken köpek ulursa, o mahalleden veya o evden bir cenaze çıkaca ğına inanılır. Bu sebeple, köpe ğe “a ğzını hayra aç, kötüye açma” diye ba ğırarak oradan uzakla ştırılır. Ayrıca köpek giren eve melek girmeyece ğine de inanılmaktadır. 183 Ayrıca deprem olmadan önce, depremi hissederek havlamaya ba şladı ğına şahit oldu ğunu söyleyenlerde bulunmaktadır.

3.4.2. Kedi Kedi nankör bir hayvan olarak bilinir. Ancak, evcil bir hayvan olarak insanlara faydasının da oldu ğu dü şünülür. Kedi, Bolvadin ve çevresinde makbul bir hayvan de ğildir. Kedinin öldürülmesi ho ş kar şılanmaz. Kedinin öldürülmesinin uğursuzlu ğa, bir felakete sebep olaca ğına inanılır. Kedi ile ilgili halk inançlarında kedinin rengi önem arz etmektedir. Kara kediler pek sevilmezler ve u ğursuz kabul edilirler. Kara kedi insanın önüne çıkar veya yolda yürürken kara kedi görülürse bir u ğursuzlukla kar şıla şılaca ğına inanılır.

183 Hesna Ak şahin; Ümmühan Sayın.

81 Bu sebeple kara kedinin insanın önünden geçmesine müsaade edilmez. Bolvadin ve civarında, kara kedinin şeytan oldu ğunu dü şünenler de vardır. Kara kedi görenler euzü besmele çeker ve oradan uzakla şır. Halk arasında kedi ile ilgili deyimler de yaygındır. Birbirlerini çok seven ve samimi olan iki ki şinin arasına so ğukluk girmi şse, “ne oldu? Aranıza kara kediler mi girdi?” denilir. Kedinin çok şanslı bir hayvan oldu ğunu vurgulayarak, şansı yaver giden bir ki şiye de “ kedi gibi hep dört ayaküstüne dü şüyorsun ha” denilir. Kedinin yaladı ğı kap, yedi kez temiz ve bol su ile yıkanır ve kırklanır. Böyle yapılmadan bu kaplardan yemek yemek iyi de ğildir. 184

3.4.3. Karınca Bolvadin ve çevresinde, halk arasında karıncaya olan merhamet duygusu sonsuz olarak kar şımıza çıkmaktadır. En savunmasız hayvanlardan biri olan karıncaları öldüren veya onların yuvalarını bozan ki şinin bir felaketle kar şıla şaca ğına ve kendi yuvasının da bozulaca ğına inanılır. Karıncaların yuvasını bozmak, çok günah olarak kabul edilir. Bu nedenle, anne-babalar çocuklarına karıncayı bilerek öldürmemelerini ve karıncaların yuvalarını asla bozmamalarını, sıkı sıkı tembihlerler. Karıncanın çalı şkan olması da halkımız arasında dillerde dola şır. Çalı şmaya üşenen, tembel kimselere “Utan yahu! Karınca kadar bile de ğerin yok. O hiç durmadan çalı şıp kı şlı ğını hazırlıyor. Sen ise, yan gelip yatıyorsun” denilerek karıncayı örnek alması ö ğütlenir. Halkımız arasında karınca bereketin sembolüdür. Evlerin mutfaklarında veya herhangi bir yerinde karınca görülürse evin bereketi olarak kabul edilir ve öldürülmeden uzakla ştırılmaya çalı şılır. Karınca bereketi temsil etti ği için, i ş yerlerine, araçların dikiz aynalarına “Karınca duası” yazılı tabelanın asılması oldukça yaygındır. Halkımız arasında karıncanın sabırlı, kanaatkâr ve israf etmeyen bir hayvan oldu ğunu vurgulamak için de şu hikâye anlatılmaktadır: “Adamın biri bir karıncanın kı ş boyunca ne kadar yemek yedi ğini merak eder ve bunu karıncaya sorar. Karınca da “kı ş boyunca bir bu ğday tanesi yerim” der. Adam bu duruma şaşar ve karıncaya bunu görmek istedi ğini söyler. Karınca da kabul eder. Adam karıncayı bir kibrit kutusuna yerle ştirir ve yanına da bir bu ğday tanesi koyar.

184 Muhterem Telli; Zakire Telli; İbrahim Çetiner.

82 Kutuyu saklar. Adam karıncayı unutur ve aradan iki yıl geçer. Bir gün birden bire karınca aklına gelir. “Eyvah kesinlikle karınca öldü” der. Kutuyu sakladı ğı yerden çıkarır. Açıp baktı ğında bir de ne görsün! Karınca bu ğdayın sadece yarısını yemi ştir. Karıncaya “hani kı ş boyunca bir bu ğday yiyordun, iki kı ş geçti sadece yarısını yemi şsin, nasıl dayandın?” der. Karınca şu cevabı verir: “Senin beni burada unutabilece ğini dü şündüm. Bu sebeple yarım bu ğdayla idare etmeye çalı ştım” der. 185

3.4.4. Örümcek Bolvadin ve çevresinde örümcek peygamberimizi korudu ğu için mübarek bir hayvan olarak telakki edilir. Bu sebeple de örümce ğin evinin bozulması günah olarak kabul edilir. Örümce ğin evini bozanların da yuvalarının bozulacağına, yıkılaca ğına inanılır. Yine ak şam vakti örümcek öldüren kimsenin de yuvasının yıkılaca ğına inanılır. Bu nedenle, anne-babalar çocuklarına örümcek evi ile oynamamalarını ve örümce ği öldürmemelerini ö ğütlerler. Ayrıca evin herhangi bir yerinden örümcek çıkarsa, o gün eve misafir gelece ğine inanılır. 186

3.4.5. U ğur Böce ği Uğur böce ği, halk arasında “hacı böce ği” olarak da bilinir. Eline veya ba şka bir yerine u ğur böce ği konan ki şi çok şanslı kabul edilir. U ğur böce ği bir kimsenin üzerine konarsa, “Hacı böce ğim uçuver uçuver! Kanadını açıver açıver!” der. E ğer uğur böce ği uçarsa üzerine kondu ğu kimsenin hacca gidece ğine, uçmazsa gidemeyece ğine yorumlanır. 187

3.4.6. Yılan Yılan görmek genellikle u ğursuzluk olarak kabul edilir ve yılan için “yüzü so ğuk hayvan” denilir. Karayılanın şeytan oldu ğu dü şünülür. Bolvadin halkı arasında, yılanın mezardaki cesedin abdestini (cenaze yıkanırken aldırılan abdest) dilini veya gözünü ısırarak bozdu ğuna inanılmaktadır. Bu sebeple, insanlar öldükleri zaman kendilerine yılanın yakla şmaması için dua ederken “yılanların ba şı Mercan

185 Osman Huyugüzel; Gülten Huyugüzel. 186 Arife Bancar; Ümmühan Sayın. 187 Sultan Babalık.

83 Ananın ruhuna fatiha!” demektedirler. Yılanın, amelleri iyi olanların cesedine yakla şmayaca ğına; amelleri kötü olanları ise kabirde ısıraca ğına inanılır. 188

3.4.7. Bayku ş ve Karga Halkımızın bayku ş ile ilgili inançlarında bayku şun kendi fiziki özellikleri büyük bir rol üstlenir. Bayku ş, özellikle geceleri ortaya çıkan yırtıcı, ürpertici bir ku ş olması, sesinin oldukça itici olması, yüzünün korkunç olması ve ıssız, virane terk edilmi ş yerlere yuva yapması nedeniyle pek sevilmeyen bir hayvandır. Bayku ş ile ilgili inançlar sadece ülkemizde de ğil, Yunan ve Arap mitolojisinde de mevcuttur. 189 Bayku ş, Türkiye’nin di ğer bölgelerinde olu ğu gibi Bolvadin ve çevresinde de u ğursuzlu ğun habercisi olarak dü şünülmektedir. Bir evin çatısında veya yakınında bayku ş öterse, o evden bir cenazenin çıkaca ğına veya o aileden birinin ba şına bir felaket gelece ğine inanılır. Bayku ş ile beraber karga ve saksa ğanda musibet habercisi olarak kabul edilir. Karga için ‘dama ğı delik’ ifadesi kullanılmaktadır. Bunun nedeni, Nuh peygamber suların çekilip çekilmedi ğini öğrenmek için kargayı uçurur. Ancak o gider le şe konar. Bu sebeple de, kargaya “dama ğın delinsin” denilmi ştir. 190

3.4.8. Leylek Bolvadin ve çevresinde leylek göçmen bir ku ş olması nedeniyle, gezme ku şu olarak görülmektedir. Bir kimse e ğer ayaktayken veya yürürken leyleklerin uçtu ğunu görürse, o kimsenin o yılı gezerek, farklı şehirlere giderek seyahat yapaca ğına inanılır. Hatta halkımız arasında, yılı ilden ile dola şarak, seyahat ederek geçirenlere “sen bu yıl leyle ği ayakta gördün galiba” denilir. E ğer, bir kimse otururken leyleklerin uçtu ğunu görürse, o yılı bulundu ğu şehirden ayrılmayarak geçirece ğine inanılır. Ayrıca daha önce geçti ği üzere leyle ğin kemi ği, üzerlik otu ile birlikte nazarı kovmak için tütsülenmektedir.

188 Ümmühan Sayın; Nuray Sayın D.1968, İlkokul Mezunu, Ev hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin. 189 Ali Çelik, a.g.e., s.131. 190 Muharrem Bayar; Fatıma Gümü ş.

84 3.5. GÖK C İSİMLER İ VE TAB İAT OLAYLARI İLE İLG İLİ HALK İNANÇLARI 3.5.1. Ate ş İle İlgili İnançlar Türk toplumunun ate şe verdi ği önem, İslamiyet’i benimseme öncesinde temelini bulur. O günden zamanımıza kadar ate ş ile ilgili halk inançları farklı şekillere bürünerek, Türk toplumu üzerine etkinli ğini sürdürmektedir. 191 Bu inançlar, Anadolu’nun di ğer bölgelerindeki ate ş ile ilgili halk inançlarına paralel olarak Bolvadin ve çevresinde de canlılı ğını korumaktadır. Türk Toplumunda, ate şin kendine göre bir dokunulmazlı ğı ve kutsallı ğı vardır. Ate şin kutsal kabul edilmesinde elbette geçmi şte müntesibi olunan eski dinlerin, gelenek ve göreneklerin süregelen bir etkisi olmakla birlikte yalnızca bundan ibaret de ğildir. Türklerin tarih sahnesine çıkı şını anlatan Ergenekon Destanı’nda Türkler, demir da ğı ate şle eritmi ş, kurtulu şu sa ğlayan yol, ate ş ile açılmı ştır. Hatta bu yoldan geçilen gün olarak kabul edilen 21 Mart tarihi, “Nevruz: yeni gün” olarak kutlanmakta ve ate şin üzerinden atlanarak yâd edilmektedir 192 Ate şin bu dokunulmazlı ğı ve kutsallı ğı çerçevesinde geli şen halk inançları oldukça fazladır. Ancak burada önemli ve insanların günlük hayatında etkili olanlara yer verilmesinin daha uygun olaca ğı dü şünülmü ştür. Ate şin kutsal ve dokunulmaz oldu ğu inancından dolayı ate şe kar şı tükürmek, ate şe su dökmek, ate şe i şemek günah olarak kabul edilmektedir. Sıcak külün üzerine, kor ate şin üzerine su dökülmesi veya i şenmesi gibi fiilleri i şleyenlerin a ğzının yüzünün e ğrilece ğine, bu kimselerin üzerine cin-peri u ğrayarak çarpılaca ğına inanılmaktadır. Ayrıca aynı şekilde yemek pi şirilmi ş tencere, tavanın kızgınken suya tutulması da günah olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple, herkes bu eylemlerde bulunmaktan uzak durmaya çalı şmakta, bu konuda hassas davranmaktadır. Ancak olur da -mangal külünü söndürmek gibi- mecbur kalınırsa, ate şe su dökerken “destur!” “kı ş kı ş kı ş!” denilmesi gerekir. Burada, eski Türk kültüründe kutsal olan ate ş, cinlerin ate şten yaratıldı ğına dair dini bilgi ile birle şerek, dini bir kisveye bürünmü ş ve “günah” kavramı içerisine yerle ştirilmi ştir. Bu durum, halk inançlarının, geçmi şteki eski dinin, geleneğin kalıntılarını ba şka şekillere büründürerek sürdürme -süreklilik- özelli ğinin apaçık bir göstergesidir.

191 İsmet Zeki Eyübo ğlu, Bütün Yönleri İle Anadolu İnançları , Koza Yayınları, İstanbul, 1974, s.40. 192 Muharrem Bayar, Sultan Nevruz , s.1

85 Ate ş kelimesinin genellikle ocak kelimesiyle aynı anlamda kullanıldı ğı da görülür. Ocak kelimesinin de aile oca ğı şeklinde kullanılmasının bir anlamı vardır. Bunun en güzel ifadesi İstiklal Mar şımızda geçmektedir: “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak/Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.” Ocak- ate ş, halk nazarında bir ailenin varlı ğının devam etti ğini gösteren bir i şaret olarak algılanır ve bu nedenle herkes birbirine “Allah oca ğınızı söndürmesin!” şeklinde dua ve niyazda bulunur. Ailenin büyü ğü, ailenin reisi, evin oca ğı olarak kabul edilir. Bu sebeple, bu kimseler vefat etti ğinde -daha önce ölüm bahsinde geçti ği üzere- ailenin oca ğı sönmü ş, dire ği yıkılmı ş olarak algılandı ğı için o evde 7 gün yemek pi şmez, yas tutulur. Bu durumu ifade eden deyimlerde yöremizde kullanılmaktadır: “Oca ğı söndü, oca ğına incir a ğacı dikildi, oca ğı tütmez oldu” bunlardan birkaçıdır. Son olarak, Bolvadin ve çevresinde özellikle kırsal alanda bir evden ba şka bir eve ate ş vermenin, aile oca ğının da ğılmasına sebebiyet verece ğine inanılmaktadır. Bu nedenle de sabahın ilk saatlerinde ve ak şam karanlı ğından sonra bir evden ba şka bir eve ate ş verilmez. Az da olsa yöremizde bu inanca rastlanmaktadır. 193 Ayrıca çok önceleri ate şin harına bakarak yorum yapıldı ğına dair rivayetlerde vardır. E ğer, durduk yerde ocakta yanan ate ş harlarsa (alevler gürle şirse) oca ğın bulundu ğu evdeki kimseleri birilerinin çeki ştirdi ği, onlar hakkında birilerinin dedikodu yaptı ğı kanaatine varılır ve “bizi konu şanların dilleri patlasın, çatlasın” denilerek ate şe bir miktar tuz serpilir. 194

3.5.2. Su İle İlgili İnançlar 3.5.2.1. Heybeli Kaplıcası Afyon-Konya karayolu üzerinde, Bolvadin’e 30 km uzaklıkta, idaresi Bolvadin Belediyesi’ne ait olan şifalı Heybeli Termal Tesisi bulunmaktadır. Sıcak ve kükürtlü sulara sahip olan bu kaplıcaya halkımız “kızılkirse” de demektedir. Çok eski bir geçmi şe sahip olan bu sıcak suyun ba şta romatizma olmak üzere siyatik, adale a ğrıları, böbrek a ğrıları ve kadın hastalıklarına iyi geldi ğine ve her derde şifa oldu ğuna inanılmaktadır. Bu sıcak su, şifa maksadıyla hem içilmekte hem de bu suyla yıkanılmaktadır. Ancak gerçekten şifa bulmak isteniyorsa so ğuk su katılmadan saf sıcak su içilmeli ve saf sıcak su ile yıkanılması gerekti ğine inanılmaktadır.

193 Arife Bancar; Ay şe Palabıyık; Azime Kara. 194 Muharrem Bayar.

86 Halk arasında, bu kaplıcanın evliyası oldu ğuna ve bu evliyanın sırtında heybesi ile gezdi ği için buraya “Heybeli Dede” denildi ğine, ancak makamının belli olmadı ğına inanılmaktadır. Ayrıca halkımız arasında yer alan inanca göre bu suyu, “huri kızları” kaynatmaktadır. Huri kızları her daim orada uyanık olarak bulunmakta ve “ Cenâb-ı Allah’ın izniyle, onun yardımcıları olarak ” bu suyu kaynatmaktadırlar. Bu sebeple, buraya gelen hastaların şifa bulaca ğına, çocuk isteyenlerin ba ğlanıp çocuk bulaca ğına inanılmaktadır. Burada, mülakat yaptı ğım Makbule Çemrek Hanım’ın Heybeli Kaplıcası hakkındaki şiiri, halkımızın buraya bakı ş açısını yansıtması bakımından önemlidir. Bu halk şairinin şiirine yer verilmesi konunun daha iyi anla şılmasına katkı sa ğlayacaktır:

1. Şİİ R Heybeli kaplıcası şifalı hamam Anlayın karde şler dertlere derman Bütün hastalıklar şifa buluyor Kapımız açıktır, gelin her zaman

Heybeli Dede’ye kurban olayım Geldim hamamına şifa bulayım Hey, bir evlat ismini “huri” koyayım Kurban olayım heybeli hamamının şifasına

2. Şİİ R Bebek isterler, ba ğlanırlar oraya Kalbini temiz tut, yalvar Mevla’ya Uzaktan gelenler girerler sıraya İnan şifalıdır Heybeli suyu

Çocuk arayanlar niyet tutarlar Yalvarırlar Allah’a ya şlar dökerler Muradı olunca dü ğün eder, kurban keserler İnan şifadır Heybeli suyu

87 Kaplıca hamamının ismi çok güzel Heybeli evliyası içinde gezer Gelen misafire ediyor nazar İnan şifalıdır Heybeli suyu

3.5.2.2. Sarılık Suyu Bolvadin’de “Dura yeri” denilen mevkide yerden kaynayan soğuk su kayna ğı bulunmaktadır. Bu suya halkımız, sarılık suyu demektedir. Sarılık olan kimselerin buradaki so ğuk su ile yıkanınca sarılı ğının geçece ğine inanılmaktadır. Bugün Bolvadin e şrafından Ra şit Tabak’ın çiftli ği içerisinde bulunan bu suya eskiden daha çok gidildi ği söylenmektedir. Sarılı ğı olan kimse oraya gider, yerden kaynayan kaynaktan su doldurur ve hemen orada bir kö şede yıkanır. Bu şekilde şifa bulunaca ğına inanılmaktadır. Ayrıca, bu su bidonlara doldurularak eve getirilip, evde yıkanılarak da kullanılmı ştır. 195

3.5.3. Ağaç İle İlgili İnançlar 3.5.3.1. İğ de Ağacı Bolvadin ve çevresinde i ğde a ğacı kutsal bir a ğaç olarak kabul edilmektedir. Özellikle ilkbaharda açan çiçe ğinin kokusu oldukça dikkat çekicidir. Meyvesi de şifa niyetiyle yenilir. Özellikle, i ğde meyvesinin insanın vesvesesini giderece ğine inanılmaktadır. Daha önce yukarıda nazar bahsinde geçti ği üzere, halkımız arasında iğde a ğacının nazarı giderme ve şeytanın insana yakla şmasını engelleme gibi işlevlere sahip oldu ğu inancı oldukça yaygındır. Haliyle meyvesini yiyen insana da şeytan yakla şmamakta, ki şinin vesvesesi da ğılmaktadır. İğde a ğacı halkımız arasında her şeyiyle mübarek olarak görülmektedir. Dallarından ve meyvesinin çekirde ğinden nazarlıklar yapılmakta; meyvesi sıkıntı da ğıtıcı olarak yenilmektedir. Özellikle kırsal kesimde ba ğ-bahçelere, ekinlere nazar de ğmesin dü şüncesiyle mutlaka i ğde a ğacı dikilmektedir. 196 İğ de a ğacının bu kutsallı ğından dolayı yakılması da ho ş görülmemektedir. İğ de a ğacı, bazı

195 Muharrem Bayar, Melahat Karanfil. 196 Arife Bancar; Ali Bancar.

88 nedenlerden dolayı kesilmek durumunda kalındı ğında, yakılmamakta öylece bir kenara bırakılmaktadır. 197 3.5.3.2. Öd a ğacı Bu a ğaç, hacdan küçük parçalar halinde getirilmektedir. Görüntü itibariyle çıraya benzeyen bu a ğaç parçası, rüyalarında korkutulan kimseler ba şta olmak üzere, bu duruma en çok müsait olan lo ğusaların, bebeklerin, yeni gelinlerin yastıklarının altına konulmaktadır. Bu şekilde, cinin, perinin, şeytanın şerrinden korunulaca ğına inanılmaktadır. Öd a ğacının koruyucu ve şifalı oldu ğu kabul edilmektedir. Bu sebeple, ho ş bir kokuya sahip olan öd a ğacı, özellikle mübarek gün kabul edilen Cuma günlerinde bir ucundan yakılarak evler tütsülenmektedir. Cuma günleri, öd ağacının tütsülenmesi çok faydalı bir şey olarak kabul edilmektedir. 198

3.5.4. Ay ve Güne ş Tutulması İle İlgili İnançlar Ay ve güne ş tutulmaları oldu ğu zaman, teneke davul gibi çalınır ve tüfek veya herhangi bir silah sıkılır. Bunun sebebi, ay ve güne şi cinlerin tuttu ğuna inanılmasıdır. Teneke çalınarak ve silah atılarak bu varlıklar korkutulmaya çalı şılmakta ve bunun sonucunda da onların ay ve güne şi bırakmaları amaçlanmaktadır. 199 Günümüzde yaygın olan bir di ğer uygulamada, ay veya güne ş tutulmasının meydana geldi ği esnada iki rekât Allah rızası için namaz kılınmakta, Yasin suresi okunmakta ve meydana gelen bu olayın hayırlara vesile olması için dualar edilmektedir.

3.5.5. Yıldız Halkımız arasında yer alan inanca göre, her insanın gökte bir yıldızı vardır. Bir kimse ya şadı ğı müddetçe onun yıldızı da gökte var olmaya devam eder. E ğer, bir yıldızın kaydı ğı görülürse, bir ki şinin öldü ğüne inanılır. Hava durumunun belirlenmesinde yıldızlara bakılarak yorum yapılmaktadır. Ya ğmurlu günlerin ardından gelen yıldızlı ve parlak geceler havanın açaca ğına ve

197 Osman Huyugüzel. 198 Makbule Çemrek; Ümmühan Sayın. 199 Muharrem Bayar.

89 ayaz olaca ğına yorumlanır. Ayrıca, gökte yıldız az ise veya hiç görünmüyorsa, ertesi gün havanın kapalı olaca ğına inanılır. 200

3.5.6. Ya ğmur Ya ğdırma Ve Ya ğmur Duası Ya ğmur ya ğdırma ve ya ğmur duası için halkımız toplu olarak Abdülvahap Gazi Türbesi’ne gitmektedir. Öncelikle herkes, türbenin yanında Allah rızası için iki rekât namaz kılmaktadır. Bunun arkasından yetkili bir din görevlisi tarafından ya ğmur duası yapılmakta ve dua yapılırken her iki ellerde a şağı do ğru sarkıtılmaktadır. Bunun nedeni, birincisi Allah’tan ya ğmuru yeryüzüne (a şağıya) ya ğdırmasını temenni etmek; ikinci ya ğmursuzlu ğun getirece ği kuraklı ğı, âfeti istemediklerini ima etmek içindir. Duanın arkasından oraya getirilen koyunlar kuzularından ayırılarak, kuzular mele ştirilir. Kuzuların mele şmeleriyle Allah’ın daha çok merhamet edece ğine ve rahmetini (ya ğmuru) bir an önce indirece ğine inanılır. Daha sonra, duaların kabul olması, musibetin gitmesi amacıyla kurbanlar kesilir. Gücü yeten kimselerin yardımlarıyla, kazanlar kurularak kesilen kurban etleri ve pilavlar pi şirilerek orada bulunan tüm halka ikram edilir. 201

3.5.7. Gök ku şağı Ya ğmurlu bir günün ardından görünen gök ku şağına halkımız arasında “Ebemku şağı”, “Levn-i Seb’a” da denilmektedir. Gök ku şağı görüldü ğü zaman, çocuk olsun, yeti şkin olsun etrafındakilere sevinç çı ğlıkları atarak haber verirler ki, onlarda gök ku şağının o sıra dı şı güzelli ğini görsünler, u ğrundan faydalansınlar. Çocuklar arasında “al benim, ye şil senin” denilerek renkler payla şılır, tekerlemeler söylenir. Bolvadin ve çevresinde olan inanca göre ebemku şağının altından geçen kimsenin cinsiyetinin de ğişece ğine inanılmaktadır. Gök ku şağının altından geçen kız ise erkek olaca ğına, erkek ise kız olaca ğına inanılır. Bu yüzden bu ku şağın altından geçilmemesi konusunda, ebeveynler çocuklarını tembihlerler. 202

200 Hasan Dursun. 201 Muhterem Telli; Sırrı Borlu. 202 Muharrem Bayar.

90 3.5.8 Nisan Ya ğmuru Bolvadin ve çevresinde nisan ya ğmurunun zemzem oldu ğuna inanılmaktadır. Bu sebeple, bu ya ğmur bereketli ve şifalı olarak kabul edilmektedir. Nisan ya ğmuru ya ğdı ğında, dı şarıya kaplar konularak biriktirilir. Biriken ya ğmura Yasin Suresi okunarak içilir. Bu ya ğmurdan içenlerin hastalanmayacaklarına, e ğer hastalıkları varsa iyile şeceklerine inanılır. Yine şifa bulmak maksadıyla bu su yüzlere, gözlere sürülmekte; eller ıslatılarak beden sıvazlanmaktadır.203 Nisan ya ğmurunun bolca oldu ğu yıllarda mahsullerin daha bereketli olaca ğına ve evlere bereket geldi ğine inanılır. Ekinler ve a ğaçlar nisan ayında ye şermeye ve tomurcuklanmaya ba şladı ğında, ya ğan nisan ya ğmuru bunların daha güzel bir şekilde geli şmesini sa ğlar. Aslında bu durum, do ğal bir olay olmakla birlikte, halk açısından bir inancı yansıtmaktadır. 204

3.5.9. Yıldırım ve Şim şek Çakması Bolvadin ve çevresinde gök gürlemesi ve şim şek çakması Allah’ın azameti, uyarısı olarak algılanmaktadır. Bu sebeple, şim şeğin çaktı ğı, yıldırımın dü ştü ğü zamanlarda hemen ilk önce salâvat-ı şerife, sonra kelime-i tevhit ve kelime-i şahadet getirilir. Herkes bildi ği kadar sûre okur, dua eder. Yıldırım çarpabilir dü şüncesiyle evin ortasında toplanılır, pencerelerden uzak durulur. Ayrıca gök gürlemeye ba şladı ğı zaman, elektrikli aletlerin fi şi çekilir. Bunun nedeni, elektrikli aletlerin özellikle televizyonun yıldırım çekti ğine inanılmasıdır. Bir de yıldırım dü ştü ğü zaman bu aletlerin yanarak bozuldu ğu söylenmektedir. Yıldırımın genellikle yüksek tepelere, a ğaçların sık oldu ğu ormanlık bölgelere, ya şlı ve çok uzun olan a ğaçlara, telefon direklerine dü şece ğine inanılır. Bu sebeple dı şarıda olan kimseler telefon ve elektrik direklerinin yanında durmaktan sakınırlar.

3.6. Ziyaret Yerleri İle İlgili Halk İnançları 3.6.1.Bolvadin’deki Yatırlar, Tarihi Yerler Ve Ziyaret Yerleri Türk halk kültüründe, tabiatüstü güçleri bulundu ğuna inanılan insanlar olarak yatırlar, evliyalar ve şehitler son derece geni ş bir yer tutar. Temel nitelikleri ya şarken

203 Nazire Köksoy; Nurten Karagüven. 204 Arife Bancar; Kadriye Kaplan.

91 ve öldükten sonra ola ğan üstü ve akıl dı şı i şleri ba şarma gücünde olmalarıdır. Peygamberlerin ola ğan üstü i şlerini göstermek için kullanılan “mucize” deyimine kar şılık, evliya ve yatırların ola ğan üstü i şlerine “keramet” denilir. Bu gibi şahsiyetlerin ölümlerinden sonra da hayatiyetlerini devam ettirttiklerine, insanların çe şitli istek ve dileklerini “Allah’ın sevgili” kulları oldukları için ve O’nun yardımı ve rızasıyla kendisine iletebileceklerine ve “yüzleri suyu hürmetine” kendilerine müracaat edenlerin mü şküllerini halledebileceklerine inanılmaktadır. Bu nedenle, gömüldükleri yer bir türbeye veya ziyaretgâha dönü şmektedir. Halk tabakası dinden bir takım ihtiyaçlarını giderecek, sıkıntılardan kendisini kurtaracak vesileler, yardımlar bekler. Dünyevi mutluluk, refah iste ğine paralel olarak sıkıntılardan, hastalık ve bir takım kaza ve belalardan kurtulmak ve şifa aramak da halk inançlarının sebepleri arasındadır. Bu sebeple, halk inanı şlarında insanların hastalıklardan, kaza ve belalardan kurtulmasını sa ğlayacak bir takım inanç ve uygulamalar mevcuttur. Türbe ve kutsal kabul edilen mekânları ziyaret etmek de bunların en yaygın olanlarından bir tanesidir. Hastalık, kaza korkusu, bilinmeyen felaketler hayatta sık sık kar şıla şılan durumlardır. İnsanlar bu “kaygı”larını yenmek için türbe ziyaretlerinde bulunurlar, adak adarlar. Hastalıklar ya da ba şka imkânsızlıklar dolayısıyla “çaresizlik” içinde olanlar için ziyaret, bir umut ı şığı, bir güven kayna ğı, olmaktadır. İnsanlar çok farklı amaçlarla türbe ziyaretlerinde bulunmaktadırlar. İnsanlar, hastalı ğın şifası, ba şarı, çocuk sahibi olma, kaza-belalardan, kötü alı şkanlıklardan korunma, geçim sıkıntısı, kısmet açılması, i şlerinin iyi gitmesi, yerine gelen dilekler için şükür, manevi kirlerden arınma, sihir-büyüden korunma, ev, araba gibi hayatın farklı alanlarındaki farklı insani ihtiyaçları için türbe ziyaretlerinde bulunmaktadırlar. Anadolu’nun her kö şesi evliya yata ğı, erenler buca ğıdır. Dolayısıyla Anadolu’nun en eski kültür merkezlerinden birisi olan Bolvadin’de de pek çok tekke ve zaviyeler kurulmu ş, tarikat şeyhlerinin, ünlü ki şilerin türbeleri yapılmı ştır. Bu türbeler genellikler tarihte önemli bir rol üstlenmi ş ki şilere aittir. Bunlardan günümüze kadar gelenler, geçmi şte oldu ğu gibi günümüzde de halkın manevi ba ğ, manevi destek ve kurtulu ş aradı ğı yerler olmu ştur.

92 3.6.1.1 Yatırlar, Türbeler ve Tarihi yapılar 3.6.1.1.a. Şeyh Seyyid Abdülkadir Geylâni Sâni Türbesi Bolvadin’in A ğılönü Semtinin Şıhlar Mahallesinde ünlü Kadiri Tarikatının kurucusu Abdülkadir Geylâni’nin (Ö. 1165) 12. torunu olan Abdülkadir Geylâani-i Sani’nin (Ö. 1062/1651) türbesi bulunmaktadır. Bolvadin’e bir uç beyi olarak gelmi ş olan Abdülkadir Geylâni Sâni, burada tekkesini kurmu ştur. 205 Yanında Şıhlar Camisi, kar şısında türbeye ait olan çe şmesi bulunan türbe, Abdülkadir Geylâni Sâni’nin vefat tarihi kabul edilen (H.1062/ M.1651) tarihini takiben yapılmı ştır. Yapılan binalar ah şap oldu ğu için defalarca yıkılıp yapılmı ş, son binası 20. asrın ba şında yapılmı ştır. Kare planlı türbe, prizmatik kütleli, içten kubbeli, dı ştan kırma çatı ile örtülüdür. İç mekânı, örten kubbe do ğrudan beden duvarlarına oturur. Dı ştan sivri kemerli pencereler içten dı şa do ğru daralan bir kurulu ş gösterir. Güney duvarının ortasında, giri şin tam kar şısında mihrap ni şi yuvarlık kemerli olup etrafı profillerle ku şatılmı ştır.Türbe içerisinde süsleme ve yazı yoktur. 206 Türbe içerisinde 17 sanduka vardır. Ah şap olan lahitler 1989 yılında onarım sırasında mermerle kaplanmı ştır. Mihrabın sa ğ tarafındaki sanduka Abdülkadir Geylâni Sâni’ye aittir. Di ğer sandukalar ise, aile fertlerine aittir. Bu türbe yeri geldikçe açıklandı ğı üzere içeriden ve dı şarıdan, çocu ğu olmayanlar, felçli hastalar, askerler, damatlar, sünnet çocukları tarafından ziyaret edilmektedir. Yaptı ğım mülakatlar sonucunda, Bolvadin ve çevre halkı tarafından hangi sebeple olursa olsun en çok ziyaret edilen türbenin burası oldu ğunu mü şahede etmi ş bulunmaktayım. Halkımız her türlü sıkıntısında ilk önce Abdülkadir Geylâni Sâni Türbesine gelmekte, adaklar adamakta, onun yüzü suyu hürmetine dualarının kabul olmasını beklemektedir. 207 Türbeye yalnızca sıkıntı, çaresizlik durumlarında de ğil, sevinçli, mutlu durumlarda da gelinerek ziyaret yapılmaktadır. İnsanlar, bu türbeye gelerek

205 Tekkenin kesin kurulu ş tarihi belli olmamakla birlikte 16. yy sonu, 17. yy ba şlarında kuruldu ğu tahmin edilmektedir. Tekkeye ait vakıflar ve bunların vesikaları, Muharrem Bayar’ın ar şivinde bulunmaktadır. Bkz. Muharrem Bayar, Şeyh Seyit Abdulkadir Geylân-i Sâni Tekkesi ve Vakıfları , 2007 Bolvadin. 206 Muharrem Bayar, Bolvadin’in Tarihi, C.II , Bilge Yayıncılık, İstanbul, 2004. 207 Asiye Öztürk, D. 1954, okur-yazar de ğil, Ev hanımı, İscehisar / Afyon; Muhterem Mert, D.1948, ilkokul Mezunu, Di şli Belediyesinde memur (30.08.2007 de yapılan mülakat)

93 kurban, adak kesmekte, dua ve dilekte bulunmaktadırlar. İçeride iki rekât namaz kılınıp, Yasin Suresi de okunmaktadır.208 Abdülkadir Geylâni Sâni hakkında halk asında şöyle bir menkıbe anlatılmaktadır: “ Abdülkadir Geylâni-i Sani mekân tuttu ğu yerde koyun yeti ştirir, hayvancılıkla u ğra şırmı ş. Bir gün bir tanrı misafiri çıka gelmi ş. Misafirini olanca gücüyle a ğırlamı ş. Fakat onun canı tavuk istemi ş. Misafir bunu Geylâni’ye bildirmi ş. Bu ailenin de her gün vakitlerini belirleyen bir horozu varmı ş. Geylâni’nin karısı durumda haberdar olmu ş, “Eğer horoz kesilirse vaktimizi kim tayin edecek” demi ş. Fakat Geylâni horozu kesmi ş. Ak şam yeme ğinde misafirine ikram etmi ş. Sabah olunca evdekiler bir horoz sesiyle uyanmı şlar, hayret içinde kalmı şlar. Abdülkâdir Geylâni horoz kesildikten ve yenildikten sonra kemiklerini bir araya toplamı ş, dua ile horozu tekrar hayata döndürmü ş.” 209 Halk arasında, milli mücadele yıllarında Abdülkadir Geylâni ve arkada şlarının sava şlara katıldı ğını, sava ştan sonra onların tekrar (türbenin kapısının kilitli olmasına ra ğmen) türbeye döndükleri anlatılmaktadır.210 ( Şekil 1,2,3)

3.6.1.1.b. Sahabi Abdülvahab Gazi Türbesi Ağılönü semtine 1 km mesafe de Yeni Tekke denilen mevkide, Eber Gölü yolunun üzerindedir. Küçük bir höyük üzerine yapılmı ştır. Üzeri açık olan türbenin ortasında mermerden yapılmı ş uzun bir sandukası vardır. 2002 yılında yeniden restore edilerek, sanduka üzerindeki mermerlere Abdülvahab Gazi ile ilgili bilgiler yazılmı ştır. Şahidesinde “Hüve’l Baki Peygamberimizi Görmü ş Sancaktarı Kibar Evliyadan Abdülvahhab Gazi Hazretleri (610- 740)” yazılıdır. Şahidenin altında; “Tam yüz otuz ya şına girmi şem Resulullah’ın cemalin görmü şem Kaldı at boynunda getirdi at Bir tepenin üstüne dü ştü ol zat Abdülvahhab’ı buldular hem anda Şehit olmu ş gördüler ol mekânda Kaynak El Yazma Battalname sayfa 530 ” yazılıdır.

208 Mehmet Durman; İbrahim Çetiner 209 Yakup Kavas, a.g.e. s.101-102. 210 Dudu Koyuncu; Fadime Çetin.

94 Mermer sandukanın yan tarafında ise; “ Abdülvahap Gazi Hazreti Peygamberi görmü ş, mübarek tükürü ğünü Seyit Battal Gazi’ye getirmi ştir. 130 yıl ya şamı ş, 740 yılında Akroenos (Afyon) Kalesi ku şatmasında Seyit Battal Gazi ve Ahmet Turani şehit olmu ştur. Da ğılan askeri geri çevirmek için “Cennetten niye kaçıyorsunuz” diye ba ğırdı ğı sırada a ğır yaralanmı ştır. Askerler geri çekilirken Eber Gölü kenarına getirilmi ş, burada vefat etmi ş, bu küçük tepeye gömülmü ştür. ” yazılıdır. Abdülvahap Gazi Türbesi en çok, çocu ğu olupta ya şamayanlar, hasta çocuklar, geçimsiz, parasız ve içki içen kimselerin anneleri ve e şleri tarafından ziyaret edilmektedir. Hemen yakınında kurumu ş -belediye tarafından restore edilmi ş- bir kuyu bulunmaktadır. Çocukları hasta olanlar türbeye gelirler, mezarın etrafında 7 kez dönerler ve hasta çocu ğun kıyafetini hastalık orada kalsın dü şüncesiyle a ğaca asarlar. Ancak türbenin etrafında oturan aileler, hastalı ğın kendi çocuklarına bula şmaması için bu elbiseleri kuyuya attıklarını söylemektedirler. 211 Dilekleri gerçekle şen aileler, buraya gelip kurban kesmektedirler. Halkın arasında Abdülvahap Gazi’nin mezarının etrafını 7 defa dönmeyince, ziyaretin ve duaların kabul olmayaca ğına dair bir inanç vardır. Bu sebeple, her ziyaretçi dua ederken mezarın etrafını mutlaka 7 kez dönmektedir. 212 Ayrıca halkımız, ya ğmur duası için de, bu türbeye gelmekte, duaların kabul olması için burada kurban kesilip pi şirilerek, halka da ğıtılmaktadır. ( Şekil 4,5,6)

3.6.1.1.c. Seyit Ahmet Halil Pa şa Türbesi ( Halil Dede) Kaymaz Mahallesi’nde, Şatır Mehmet Pa şa Camisi’nin kuzeyindedir. Türbe formuyla, çokgen plan üzerinde yükselen, çokgen prizmatik kütleli olan yapıyı sa ğır küçük bir kubbe örter. Türbenin kuzey, güney ve batı cepheleri sağırdır. Do ğu cephesi büyük bir pencere ve giri ş kapısı ile çözülmü ştür. Beden duvarlarının üzerinden dı şa do ğru ta şan betonarme saçaktan sonra sekizgen masif yüzeyli bir tanburla, kubbeye geçilir. Türbenin içindeki duvar yüzeyleri çok sade bir i şçilik gösterir. Türbenin ortasında Seyyit Ahmet Halil Pa şa’nın sandukası vardır. Ahmet Halil Pa şa, Bolvadin’in yeti ştirdi ği ünlü valilerden Şatır Mehmet Pa şa’nın tek

211 Şerife Şahin, D. 1977, Okur-Yazar de ğil, Ev Hanımı, Yeni Tekke Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’de yapılan mülakat) 212 Muharrem Bayar; Kendi gözlemlerim.

95 oğludur. İyi tahsil görmü ş, genç ya şta Anadolu’ya Sancak Beyi olarak atanmı ş, daha sonra Afyonkarahisar Valisi olmu ştur. M. 1710 yılında 31 ya şında vefat eden Halil Pa şa, babası tarafından yaptırılan mescidin kuzeyindeki türbeye gömülmü ştür. Bir yıl sonra ölen babası da yanına gömülmü ştür. Türbedeki iki sandukadan birisi kaybolmu ştur.213 Bolvadin ve çevre halkı tarafından buraya en çok, sürekli a ğlayan, durmayan çocuklar getirilmektedir. Çocuklara kar şı daha duyarlı oldu ğuna inanılan Halil Dede’ye getirilen çocu ğa şu uygulamalar yapılmaktadır. Çocu ğun ba şına bir örtü örtülür. Sandukanın yanında bulunan ah şap tokmak ile çocu ğun ba şı, omuzları ve tüm vücudu sıvazlanır. Sonra örtü açılır. Tokmak üç kez çocu ğa öptürülür. Üç kez de hafifçe a ğzına (Sussun diye) vurulur. 3 defa da sandukanın etrafında dönülerek dua edilir. Önceleri, mezarın üzerinde bulunan topraktan bir miktar çocu ğa yedirilirken, bugün üzeri kapalı oldu ğu için bu uygulama yapılamamaktadır. Bundan sonra ağlayan çocuk sandukanın yanına yatırılır, türbenin kapısı kapatılarak çocu ğun orada bir müddet yalnız kalması sa ğlanır. Böylece, huysuz çocukların sakinle şece ğine, ağlamasının duraca ğına inanılmaktadır. Halkımız arasında, Halil Dede’ye götürülen çocukların mutlaka fayda görece ğine dair çok kuvvetli bir inanç vardır. Çocuklarını getiren aileler, çocuklarının iyile şti ğini, fayda gördüklerini dile getirmektedirler. 214 (Şekil 7,8,9)

3.6.1.1d. Sultan Carullah Türbesi Emirda ğ Caddesi üzerinde, Sultan Carullah mezarlı ğının güneyinde bulunmaktadır. Sultan Carullah’ın Ünlü Türk âlimi Ebu’l Kasım Mahmud bin Ömer bin Muhammed Ez-Zemah şeri’nin torunu oldu ğu kabul edilmektedir. Bolvadin’e ne zaman geldi ği bilinmemektedir. Zaviyesinden günümüze yalnızca türbe ve mescidi gelebilmi ştir. Türbe kare planlı, prizmatik kütleyi piramit kubbe örtmektedir. Mekân, sivri kemerli pencerelerle hareketlendirilmi ştir. Türbenin batısında küçük bir mescidi vardır. Türbe ve mescitte yazı ve süsleme yoktur. Türbenin içi yol seviyesinden 1 m aşağıda oldu ğu için, içeriye merdivenle inilir. İçinde üç tane sanduka vardır. Bunların kimlere ait oldu ğu bilinmemekle birlikte, ünlü Âlim Zemah şeri’nin torunu oldu ğu

213 Muharrem Bayar, Bolvadin’in Tarihi, C.II , S. 291. 214 İsmihan Koçyi ğit; Nurten Karagüven, Nefise Ku şaksız.

96 söylenen Sultan Carullah ve yakınlarına ait oldu ğu sanılmaktadır. Sandukadaki mermer sütunlar ve üzerindeki ba şlıklar derlemedir. 215 Sultan Carullah Türbesi’ne çok önceleri, Hıdırellez kutlamaları için gidildi ği söylenmektedir. Daha önceleri etrafına panayırlar kurulan ve mesirelik bir yer olan türbe, halk tarafından Hıdırelez, Nevruz kutlamaları gibi eğlencelerle özde şle ştirilmi ş ve buraya şenlik için gidilmi ştir. Hatta Sultan Carullah’ın da e ğlenceden, ne şeden, oynamadan, gülmeden zevk aldı ğına inanılmakta ve bu durum tekerlemelerle ifade edilmektedir: “Sultan Carullah Dedemiz sever şenlik/ Büyü de yavrum şenli ğe gidelik.”, Sultan Carullah def çalar/ Bolvadin oynar.” Halk arasında, Sultan Carullah hakkında şu menkıbe anlatılmaktadır: “Sultan Carullah ile ilçemizin do ğusunda yatan Abdülvahab karde ştirler. Bu iki karde ş, Abdülkadir Geylani’nin torunu ile uç beyi olarak Bolvadin’e gelmi ş ve yerle şmi şlerdir.” Sultan Carullah ile karde şi Abdülvahap, bir gün sabır denemesine giri şirler. Abdülvahap mendiline kar, Sultan Carullah ise ate ş koru koyar. Her iki mendili de tavana asarlar. Aradan kısa bir zaman geçince, tavandan su damlamaya ba şlar. Ate ş koru bulunan mendil ise yanmadan oldu ğu gibi durur. Bunun üzerine Sultan Carullah, Abdülvahap’a şöyle der: “Karde şim, gördün ki, senin mendilindeki kar eriyerek su oldu. Bu senin sabırsız oldu ğuna delildir. Benim mendilim ise, ate ş koru oldu ğu halde yanmadı. Sen sabırsızsın, sen öldü ğün zaman seni yüksekçe bir tepenin üzerine defnetsinler ki, kimse rahatsız etmesin. Sana hastaları getirsinler ve şifa bulsunlar. Beni ise herkesin u ğra ğı olan bir yere defnetsinler, bana da e ğlenmek ve şenlik etmek için gelsinler.”216 Böyle bir menkıbe anlatılmakla birlikte, Abdülvahap Gazi’nin M. 610 yılında do ğup M. 740 yılında ölen bir Sahabi oldu ğu kabul edilmekte; Sultan Carullah’ın ise 12. yy âlimi Zemah şeri’nin torunu oldu ğu tahmin edilmektedir. Görüldü ğü üzere farklı yüzyıllarda ya şadı ğı kabul edilen bu iki zatın karde ş olması imkânsız görünmektedir. Günümüzde Sultan Carullah Türbesi’nin yanında, Sultan Carullah Hafızlık Kur’an Kursu bulunmaktadır. Burada bulunan yetkililer, türbeye daha çok imtihana

215 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi, C.II, c.291. 216 Yakup Kavas, a.g.e. s.103.

97 girecek olan ö ğrencilerin geldi ğini belirtmektedir. Buraya ba şarı için adak adayanlar, kurbanlarını kesince bunu Kur’an Kursu’na ba ğışlamaktadır. 217 (Şekil 10,11,12)

3.6.1.1.e. Ahi Evran Mehmet Efendi Türbesi (Üstü Açık) Emirda ğ Caddesi’nde, Sultan Carullah Mezarlı ğının kuzeyindedir. Sultan Carullah Mezarlı ğı 1970 yılında ta şları toplanarak park yapılmı ş, etrafı duvarla çevrili bu geni ş bahçe içerisinde, Sultan Carullah Türbesi ile Üstü Açık (Ahi Evran) Türbesi kalmı ştır. 1980 yılında bu bahçenin ortasına, Şehitlik Abidesi yapılmı ş ve buraya terör olaylarında şehit dü şenlerin cenazesi gömülmektedir. 218 Ahi Evran Mehmet Efendi’nin, Sultan II. Murat’ın Karaman Seferi’nde ismi geçmektedir. Karamanlılar, 1444 tarihinde Bolvadin’i basıp, bin ki şiyi öldürürler. Buna üzülen Sultan Murat, Karaman seferinden dönü şte Bolvadin’e taziye için u ğrar ve Ahi Evran Mehmet Efendi’yi ziyaret eder. Üç höyükler mevkisini de onun vakfına hediye eder. Daha sonraları, Karaman Seferine çıkan Fatih Sultan Mehmet de Bolvadin’e gelerek bu zatın elini öper ve duasını alır. Muharrem Bayar, kendi özel ar şivinde bulunan vakfiye temliknamesinde: “Sultan Murat Han vakfiyesine na şi olan Ahi Mehmet Dede” şeklinde bu zatın isminin geçti ğini belirtmektedir. Ahi Mehmet Dede’nin torunlarından Pendari Kari Ahmet Dede de Yedi Kapı Mevlevi Şeyhli ğini yapmı ştır. 219 Ahi Evran Mehmet Efendi’nin mezarı küçük bir bahçe ile çevrilidir. Halkımız arasında buraya “Üstü Açık” denilmesinin nedeni, çok eskiden iki defa üzerinin kapatıldı ğı ancak ertesi gün üzerinin çökmü ş olarak bulundu ğu içindir. 220 Buraya daha çok maddi manevi sıkıntıya girenlerin, bunalıma girenlerin geldikleri ve şifa buldukları söylenmektedir. Ayrıca halkımız burada yatan zatın, “Topraklar, Peygamberleri, evliyaları çürütmez ” sözüne dayanarak, hâlâ zikirde oldu ğuna inanmaktadır. Ahi Evran Mehmet Dede çok kibar ve çok büyük bir evliya olarak bilinmektedir. 221 ( Şekil 13,14)

217 Nurettin Açıkgöz, D.1971, Sultan Carullah Kursu ö ğreticisi (10.09.2007’de yapılan mülakat) 218 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi, C.II, s. 288. 219 Muharrem Bayar (04.09.2007’de yapılan mülakat) 220 İlçemiz Tarihçisi Muharrem Bayar kendisi ile yaptı ğım mülakatta, burasının çöktü ğünü bizzat gördü ğünü söylemi ştir. 221 Muharrem Telli; Zakire Telli.

98 3.6.1.1.f. Şeyh Melik Türbesi (Ye şil Melek) Şâzi Mahallesi’ndedir. 12. Asrın ünlü Şeyhlerinden Ebu’l Hasan Ali bin Abdullah e ş-Şâzeli tarafından kurulan Şâzeli Tarikatı’nın halifelerinden olan Şeyh Melik, 15. Asrın sonlarında Bolvadin’e gelerek Tekkesini kurmu ştur. Zaviyenin Türbesi dı şında hiçbir birimi günümüze kadar gelmemi ştir. 222 Türbesinde ve sandukasının şahidesinde yazı olmadı ğı için ya şadı ğı tarih kesin olarak bilinmemektedir. İçinde tek sandukanın bulundu ğu türbe yüksek duvarlarla çevrilmi ştir. Bir ara, mahalle mezarlı ğı olarak da kullanılmı ştır. Türbe zaman zaman ye şil boya ile boyandı ğı için, halk arasında buraya “Ye şil Melek” denilmektedir. Bu türbeye daha çok uyumayan, a ğlayan çocuklar getirilmekte; kabrin üzerine yatırılarak 3 İhlâs 1 Fatiha okunmakta ve Ye şil Melek’in yüzü suyu hürmetine çocu ğun sıkıntısının geçmesi dilenmektedir. Mahalle halkı tarafından Ye şil Melek’i rüyalarında görenler onun 3,5 m boyunda bir evliya oldu ğunu, evleri ziyaret etti ğini, insanların evlerinde kedi beslemelerini istemedi ğini ve kedileri çarptı ğını iddia etmektedirler. 223 Ayrıca mahalle halkı, evlerinden bereketin bu türbe sebebiyle hiç eksik olmadı ğını; 1974’te Kıbrıs Sava şı esnasında türbenin kapılarının kendili ğinden kilitlendi ğini ve kimsenin açamadı ğını beyan etmektedirler. 224 ( Şekil 15,16)

3.6.1.1.9. Ali Sıtkı Efendi Türbesi Yenice Mahallesi’ndedir. Eskiden Yenice Mescidi ve civarı mezarlık olup bu türbe de mezarlı ğın içindedir. Zamanla mezarlık bozulmu ş, sadece türbe kalmı ştır. 2002 yılında, bir hayırsever tarafından, Ali Sıtkı Efendi ve 100 m. batısındaki e şi Sıdıka Hanım’ın mezarları yaptırılmı ştır. 225 Etrafı duvarlarla çevrili olan türbenin içinde bir ayva ağacı bulunmaktadır. Sıtkı baba daha çok çocu ğu olmayan kimseler tarafından ziyaret edilmektedir. Beline bir ku şak ba ğlanan kadın, kabrin etrafını 7 defa dolanır, Yasin suresini okur ve ada ğını adar. Bazı kimseler, ayva a ğacına tülbent, kolye vb. şeyler de

222 Muharrem Bayar , Bolvadin Tarihi, C.II, s.345. 223 Muammer Ku şaksız; Memnune Ertürk, D. 1947, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Şazi Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’de yapılan Mülakat). 224 İbrahim Ertürk, D. 1945, İlkokul Mezunu, Emekli, Şazi Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’de yapılan mülakat) 225 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi, C.II, s.292.

99 ba ğlamaktadırlar. Dile ği gerçekle şenler, kurbanını burada da ğıtırlar. Ayrıca, ayva ağacının meyvesi gelenler tarafından şifa niyetine yenilmektedir. 226 (Şekil 17,18,19 )

3.6.1.1.h. Postal Zâde Şeyh Hacı İbrahim Efendi Türbesi Bolvadin’in eski ailelerinden Postal zadelerdendir. Nak şibendî Tarikatına mensuptur. Türbe Ömeroğlu mahallesindedir. Zamanla aile mezarlı ğı olarak da kullanılmı ştır. Türbenin içinde, Postal Zade Şeyh Hacı İbrahim Efendi’ye ait olan sanduka dı şında ba şka sanduka yoktur. Halkımız tarafından ayaküstü ziyaret edilerek, dua yapılan bir türbedir. Mahalle sakinlerinden bazıları, buraya ev, araba gibi maddi istekleri için gelenler oldu ğunu belirtmektedirler.227 (Şekil 20,21)

3.6.1.1.ı. Cafer Dede Türbesi Hacı Halife mahallesindendir. Türbe, evlerin arasında kalmı ştır. Ön kısmı ise bahçe duvarı ve kapı ile tamamlanmı ştır. Hemen önünde sonradan yapılmı ş bir çe şme bulunmaktadır. Mevlevi oldu ğu rivayet edilen bu zatın türbesine çocu ğu olmayan kadınlar gelmektedir. Çocu ğu olmayan kadın, belinden pamuk ipli ğiyle ba ğlanır. Sabi bir çocu ğa ba ğ çözdürülür. Adak adanır. Dilekleri gerçekle şenler, adaklarını kesip da ğıtırlar. 228 Mahalle sakinleri, bu zatın varlı ğını, namazlı abdestli ki şilerin hissedebildi ğini ve bu türbe sebebiyle evlerinden bereketin hiç eksik olmadı ğını ifade etmektedirler. 229 (Şekil 22,23)

3.6.1.1.i. Sarı Baltalı Seyyid Osman Dede (Si ğil Tekkesi) Emirda ğ Caddesi üzerinde, evlerin arasında kalmı ş ve yoldan yüksekli ği 1m olan bir mezarlıktır. Günümüze kadar kime ait oldu ğu belli de ğil iken, Muharrem Bayar tarafından kim oldu ğu tespit edilmi ş ve mezarlık yeniden düzenlenmi ştir. Halk arasında burası “si ğil tekkesi” olarak bilinir. Elinde, yüzünde veya herhangi bir yerinde si ğil çıkan kimse, buranın topra ğından bir miktar alır, su ile çamur yapar ve

226 Emine Dinç, D.1951, İlkokul Mezunu, Emekli, Türbenin bakımı ile ilgileniyor, Yenice mahallesi, Bolvadin; Hasan Hüseyin Güzelel, D.1947, Ortaokul Mezunu, Emekli, Türbenin bakımı ile ilgileniyor, Yenice Mahallesi, Bolvadin (01.09.2007’de yapılan mülakat). 227 Nefise Ku şaksız; İsmahan Koçyi ğit 228 Fadime Kılıç, D. 1947, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Hacı Halife Mahallesi, Bolvadin. 229 Hayriye Kılıç, D. 1982, Lise mezunu, Ev hanımı; Zehra Koca, D. 1943, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Hacı Halife Mahallesi, Bolvadin (30–08-2007’de yapılan mülakat)

100 si ğilin üzerine üç gün sürer. Dördüncü gün, evinin kapısının arkasına bir parmak sürer. Bu şekilde si ğilin geçmesi beklenir. Burada oturan ya şlı kadın ve tekkenin yanındaki bakkalın sahibi, bu uygulamayı yapıp da si ğili geçmeyen kimseye hiç şahit olmadıklarını ifade etmektedirler. 230 ( Şekil 24)

3.6.1.2. Ziyaret Yerleri ve Kutsal Mekânlar 3.6.1.2.a. Müslüman Ana Sütunu Müslüman Ana Bolvadin’in fethi sırasında şehit olmu ş bir Türk anasıdır. Anlatılanlara göre, 1107 tarihinde Bolvadin Kalesi fetholurken bu Türkmen anası gazilere su ve ayran da ğıtmı ştır. Bu kutlu ana o sava şta şehit dü şmü ş, daha sonra onun ayran da ğıttı ğı yere türbesi yapılmı ştır. 1107 tarihinden bugüne kadar, o türbeden bir tek mermer sütun kalmı ştır. 231 Müslüman Ananın, mezar ta şları ile çevrilmi ş mezarı, Müslümanlı mahallesindedir. Mezarı üzerinde bodur çalıların yanı sıra yaban gülleri vardır. Ba şucunda bulunan iki metre uzunlu ğundaki sütunun güney tarafında ve tepesinde iki oyuk bulunur. Müslüman Ana, çocu ğu olmayan kadınlara şifa da ğıtır. Çocu ğu olmayan kadın evlili ğinin ikinci veya üçüncü yılında, çocuk sahibi üç kadın e şli ğinde mezara getirilir. Kadınlar yanlarında bir de sabi çocuk getirirler. Allah rızası için iki rekât namaz kılındıktan sonra, çocuk isteyen kadın sütuna belinden ba ğlanır. E ğer çocu ğun erkek olması isteniyorsa beyaz, kız olması isteniyorsa pembe ba ğla ba ğlanır. Dilek dilenir, dualar edilir. Sabi çocuk geriden ko şarak gelir ve ba ğı çözer. Yine kız olması isteniyorsa kız çocuk, erkek olması isteniyorsa erkek çocuk ba ğı çözer. Yolda kalan yolcuların alması için sütunun oyuklarına para konulur. Çözen çocu ğa da para verilir. 232 Mahalle sakinleri burada, çocuk olduktan sonra adak olarak horoz ve koyun kesildi ğini, aileler tarafından a ş döküldü ğünü, ancak çocu ğun anasına bunlardan

230 Refika Özdo ğan; Osman Toku ş; Kendi tecrübelerim. 231 Muharrem Bayar, Bolvadin Karaba ğlı Türkmenlerinde ta ş kesilme Motifli Efsaneler, Hatay, 1996, s. 2. 232 Emine Kaygısız, D.1937, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Müslümanlı Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’de yapılan mülakat)

101 yedirilmedi ğini gördüklerini ifade etmektedirler. Yine mezarın etrafında üç kere dönerek 3 İhlâs, 1 Fatiha okumak da burada yapılan uygulamalardandır. 233

3.6.1.2.b. Kızlar Evci ği (Veya Kırk Kızlar) Bolvadin’in 5 km batısında antik Polybotum kenti harabelerinin yanındadır. Kurt baba tepesine çıkılan yamaç üzerindedir. Yoldan 60 km yüksekliktedir. Bir kayaya oyulmu ş frigya kaya mezarıdır. Mezarın tabanına oyulmu ş üç tane sanduka kalıntısı vardır. Bu kutlu oyu ğa bunalım geçiren, sinir nöbetlerine tutulan, uzun süre hastalı ğı geçmeyen yeti şkin hastalar ile havale geçiren, bayılan, ate şli hastalı ğa tutulan küçük çocuklar getirilmektedir. Hasta olan yeti şkin, oyu ğa çıkarılır ve içine yatırılır. Ço ğu kez hastalar def sesine benzeyen bir ses duyduklarına ifade etmektedirler. 234 Oyu ğun güneye açık giri şinde durularak dua edilir. “Himmet senden şifa Allah’tan” sözü söylenerek şifa istenir. Hastanın mendili ile hasta olan yerleri, yüzü silinir. Mendil oyu ğa bırakılır. Çünkü dert mendile geçmi ş, vücuttan çıkmı ştır. Yolda kalan yolcuların alması için oyuklara para bırakılır. Hasta çocuk ise, yine oyu ğun içine yatırılır. Dua edilip şifa istenir. Sonra, hasta çocu ğun üzerindeki bütün çama şırlar çıkarılır. Beraberinde getirilen temiz çama şırlar giydirilir. Çünkü hastalık elbiseye geçmi ştir. Elbisenin oraya bırakılmasıyla, dert orada bırakılmı ş olur. Yine, çocu ğun yanında getirilen sabun, sabun kovu ğuna; para da para kovu ğuna bırakılır. Burada sabun, çocuktaki hastalı ğı temsil eder. Sabun acıdır, hastalık da acıdır. Oraya sabun koymak, acıyı alıp oraya bırakma anlamına gelir. Para konulmasının nedeni ise gelen geçen alsın, bize dua etsin dü şüncesidir. Çocuk iyile ştikten sonra, buraya getirilerek kurban kesilir. 235 Bu gelenek, günümüzde etkisini oldukça kaybetmekle birlikte, az da olsa devam etmektedir. Oyu ğun içerisinde hâlâ çocuk elbiseleri görmek mümkündür.

233 Fadime Sevgili, D. 1950, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Müslümanlı Mahallesi, Bolvadin (30.08.2007’de yapılan mülakat) 234 Said Durmu şer, d.1955, ilkokul mezunu, çoban, Durayeri mevki, Bolvadin (07.09.2007’de yapılan mülakat); Ali İhsan Karanfil. 235 Said Durmu şer; Muharrem Bayar; Fatıma Gümü ş.

102 3.6.1.2.c. Damlalı Dede Bolvadin’in Kemerkaya Kasabası’nda bulunmaktadır. Ma ğaraya benzeyen bir yerde, iki ta şın arasından su damlamaktadır. Zamanla halk tarafından bu suyun altına küvet yapılmı ştır. Görünürde veya çevresinde bir mezar olmamasına ra ğmen, kasaba halkı burada bir yatır oldu ğuna inanmaktadır. Bu yatıra “Damlalı dede” denmektedir. 236 Burası askerler, çocu ğu olmayan kadınlar ve çe şitli arzuları olan kimseler tarafından ziyaret edilmektedir. Ziyaretçiler, buradaki suyun şifalı oldu ğuna inanmakta ve şifa niyetiyle bu suyu içmektedirler. Çocu ğu olmayan kadın buraya gelerek, iki rekât Allah rızası için namaz kılar, dua ederek adak adar ve bu niyetle suyun yanındaki kumu de şer. E ğer kumun içinden kurt çıkarsa bu, çocuğun olaca ğına işarettir. Şayet çıkmazsa bu, çocu ğun olmayaca ğı anlamına gelir. Dile ği gerçekle şen aileler burada, adak olarak horoz keserler. Askerler ise, askere gitmeden buraya gelir, dua yaparlar. Daha sonra burada koyun keserler. Burada kesilen koyun kasabanın dü ğün salonunda pi şirilerek, tüm köy halkına ikram edilir. Burada yenilir içilir, e ğlence yapılır. Bunun ardından tüm halk camiye gider. Burada asker duası yapılır. 237

3.6.1.2.d. Heybeli Kaplıcası Bolvadin ve çevresinde, çocu ğu olmayan kimseler, Heybeli Kaplıcasına ba ğlanırlar. Buraya ba ğlanma çok önceleri, açıkta kaynayan sıcak suya bakarak yorum yapma şeklinde iken, daha sonraları havuza akan sıcak su borusuna bir tülbent ya da bir ba ğla ba ğlanma ve sabi bir çocu ğa çözdürme şeklinde dönü şmü ştür. Dilekleri gerçekle şen ailelerin buraya gelerek kurban kestikleri de ifade edilmektedir. Ayrıca, halkımız arasında burada “Heybeli Dede” denilen bir evliya oldu ğu, ancak makamının nerede oldu ğunun bilinmedi ğine dair rivayetlerde vardır. 238

236 Hanım Ay şe Dügeç, D.1981, ilkokul mezunu, Ev hanımı, yaka mahallesi, Kemerkaya/Bolvadin 237 Mevlüt Palabıyık; Ay şe Palabıyık 238 Heybeli kaplıcası hakkında, kısırlık için yapılan uygulamalar ve su ile inanı şlar bölümünde ayrıntılı açıklamalar verilmi ştir.

103 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

EFSANELER Efsane, tabiatüstü özellikler ta şıyan ki şilerin maceralarını anlatan, halkın hayalinde olu şup, a ğızdan a ğza dola şarak yaygınla şan; ola ğanüstü olaylarla dolu halk hikâyeleridir.239 Masal, halk hikâyeleri, efsane gibi anlatmalar motifler üzerine kurulmu ştur. Özellikle efsanelerde gördü ğümüz motiflerin özel adlar ta şımaları onları di ğer türlerden ayırmaktadır. Bolvadin ve çevresinde özellikle Karaba ğ Türkmenleri arasında ta ş kesilme motifli efsanelere rastlanmaktadır. Ta ş kesilmek, hemen hemen birçok kavimde türlü inanç ve ziyaretlere vesile olmaktadır. Halk arasında bazı ta şlar, kayalar kutsal kabul edilerek, bu ta şlara efsaneler yakı ştırılmakta ve bu yerler ziyaret mahalline dönü ştürülmektedir. 240 Halk arasında, insanların ta şla ştı ğına, kaya oldu ğuna inanılan yerlerde, insanlara fayda sa ğlayacak bir kuvvet bulundu ğu dü şüncesi mevcuttur. Bu yerlerin ziyaret mahalline dönü ştürülmesine de bu dü şünce sebep olmaktadır. Ta ş kesilme ile ilgili, ülkemizde en yaygın inanç, çocukların yaptı ğı bazı yanlı ş i şler kar şısında uyarı olarak tezahür etmektedir. Özellikle büyüklerine ve yiyecek (ekmek) maddelerine kar şı saygısız bir şekilde davranan çocuklar, Allah’ın onları ta ş yapaca ğı söylenerek korkutulmaya ve o davranı ştan vazgeçirilmeye çalı şılmaktadır. Bolvadin ve çevresinde, dilekleri sonucu ta ş kesilme motifli efsaneler yaygındır. Ta ş kesilme bir saldırı anında, iffetinin ve sevgisinin lekelenmemesi için ta ş olmayı tercih edenlerin dilekleri sonucunda gerçekle şmektedir. Şimdi bu efsaneleri görelim.

4.1. ÜÇ KIZLAR KAYASI Efsaneye göre Tanrıça Angdissis bir çobana â şık olur. O’nu tapına ğının yöneticisi yapar. Ba şka bir kadınla ya şamasını yasaklar. Gönüldür, bir gün gelir çoban gönlünü kral kızına kaptırır. Bunu duyan Tanrıça önce çobanın aklını alır, çoban da ğlara dü şer, deli olur. Eline geçirdi ği çakmak ta şı ile vücudunu yaralayarak ölür. Vücudundan akan kanlar, çevreye da ğılır. Çobana acıyan kraliçe onu çam

239 TDK, Türkçe Sözlük , Ankara, 1998 240 Hikmet Tanyu, a.g.e. s. 166.

104 ağacına çevirerek ölümsüz bir bitki yapar. Akan kanlarını da laleye dönü ştürerek da ğları süsler. Bahar mevsimidir. Her taraf rengârenk da ğ çiçekleriyle süslüdür. Hele laleler, hele o da ğ laleleri kıpkırmızı da ğları örtmü ştür. İhtiyar çoban Ba şyurt’tan Kavaklı’ya do ğru uzanan kayaları göstererek; bu kayalara “Üç kızlar kayası” derler. Evvel zamanda Bozulus’tan üç kız karde ş Hıdırellez (Hıdır-İlyas) günü Ba şyurt’a çıkarlar. Da ğlar gelinli ğini giyinmi ştir. Her taraf yem ye şildir. Da ğ çiçeklerinin güzel kokuları her tarafı sarmı ştır. Üç kız karde ş da ğların güzelli ğine kendilerini kaptırıp, da ğlara tırmanmı şlar, çiçekler arasında kaybolmu şlar. Da ğların ba ş döndüren, gönül ok şayan havası içerisinde kendilerini unutmu şlar. Günün inip, ak şamın oldu ğunu fark edememi şler. Neden sonra içlerine bir korku dü şmü ş üç kız karde şin. Dü şmü şler dönü ş yollarına. İş te tam Kavaklı’ya yakla ştıklarında, yollarına üç harami çıkmı ş. Korkularından birbirlerine sokulmu şlar. A ğla şmı şlar için, için… İçlerinden en küçü ğü çaresiz dönmü ş kıbleye, açmı ş elini, seslenmi ş Yaradan’a, en saf ve en içten duygularla: “ Allah’ım bizi bu haramilere yem etme. Ya ta ş et, ya ku ş et uçur, azat et ” demi ş. O anda orada üç ta ş olmu şlar. Yakından dikkatli bakıldı ğı zaman ellerini açmı ş, dua eden küçük kızı, büzülüp ablasına sokulan ortanca kızı, eline ta ş almı ş, kendini korumaya çalı şan büyük kızı görebilirsiniz. 241

4.2. GAR İP KADIN KAYASI Ba şyurt’dan çiçekli yaylasına do ğru gidildi ğinde yol üzerinde bir kaya yı ğını vardır. Evvel zamanda Bozulus’ta yine bir dul kadının tek geçim kayna ğı, varı yo ğu olan bir ine ği kaybolmu ş. Kadın çaresiz, yanına küçük kızını, köpe ğini almı ş, dü şmü ş da ğlara. Aramı ş ine ğini, bir türlü bulamamı ş. Daha sonra belki bulurum umudu ile çiçekli yaylasına yönelmi ş. Dü şmü ş yollara… Vakit gecikmi ş, ak şam olmu ştur. O sırada haramiler yollarını kesmi ş. Zavallı kadın korkmu ş, el açmı ş Yaradan’ına; “Allah’ım beni bunların eline koyma. Ya ta ş et, ya ku ş et” demi ş. Kadın, kızı ve köpe ği ile ta ş olmu ş. Dikkatli bakıldı ğında önde havlayan köpe ği, birbirine sokulmu ş ana ile kızı görmek mümkündür. 242

241 Muharrem Bayar, Bolvadin Karaba ğ Türkmenlerinde Ta ş Kesilme Motifli Efsaneler , Hatay, 1996, s.3. 242 Said Durmu şer; Muharrem Bayar, a.g.m. Efsaneler , s.4.

105 4.3. GEL İN ALAYI KAYALARI Ba şyurt-Çiçekli-Kavaklı yaylalarının üçgeni içerisinde, düzlükte 100m uzunlu ğunda bir kaya yı ğını daha vardır. Buna “Gelin Alayı Kayası” denir. Evvel zamanda Bozulus a şireti beyinin dillere destan bir kızı varmı ş. Bu halis Türkmen güzelinin simsiyah saçları, iri elâ gözleri, ince beli, selvi boyu varmı ş. Güzelli ği dillere destan olmu ş. Uzak diyarlardan görmeye gelirlermi ş. Onu bir kere gören hemen âşık oluyormu ş. O kadar çok isteyici gelmi ş ki kapılarının e şiği aşınmı ş. Pek çok beyler dünürcü olmu ş. A ğırlı ğınca altınlar, çifte çobanlı sürüler, köyler, evler, yurtlar vaat etmi şlerdir. Fakat güzel kızın hiç birisinde gönlü olmamı ş. Onun gönlü beraber büyüdükleri çobanda imi ş. Çoban beyin kapısında büyümü ş, gönlü zengin, yi ğit bir delikanlı imi ş. Çoban da kızı sevmi ş ama bir türlü dili varıp ta bu duygusunu kimselere söyleyememi ş. Atmı ş içine, karasevdalı olmu ş. Almı ş ba şını, çıkmı ş hür da ğlara köyün tutsaklı ğından, sıkıntısından… Ba şyurt’dan, Çiçekli’den, Kavaklı’dan, Odalı’dan, Aynalı’dan çaldı ğı kavalın yanık seslerini rüzgâr getirirmi ş köylere. Gün olmu ş zavallı kız için için yanmı ş, erimi ş, solmu ş. Ne söylense kıza kâr etmemi ş. Kızın babası, “ Ben çulsuz çobana kız vermem, çar şılara, pazarlara çıkamam, elâlem ne der bana. Bunca beyler istedi vermedi de, sonunda bir çobana verdi. Kızın bir illeti vardır. Kusuru olmasa idi vermezdi derler. El yüzüne bakamam ” demi ş. Günden güne eriyip, solan kızına acıyan babası “Belki evlenirse, avunur, çoluk çocu ğa karı şır, unutur gider” diyerek, kızını kom şu a şiret beyinin oğluna vermi ş. Dü ğün dernek kurulmu ş, kız ve çobanın dı şında herkes mutlu, ne şeli, gülmü ş oynamı şlar. Nihayet kom şu a şiretten gelin alma alayı, gelini almak için dü şmü ş yollara… Yol Ba şyurt’dan geçermi ş. Alay, çiçekli yaylasını a şıp, Ba şyurt’a gelindi ğinde, Karde ş Gedi ğinde çoban, kavalı ile yanık yanık çalmaya ba şlamı ş. Alayı bir gizli sır sarmı ş. Herkes adeta büyülenmi ş. İçi alev alev yanan çoban, dönmü ş kıbleye, açmı ş elini, gönlünü Hakk’a çevirip: “ Gönül evimi viran ettiler. Viran olsunlar. Ta ş olsunlar. Kıyamete dek elâleme seyran olsunlar ” demi ş. Garip çobanın duası kabul olmu ş. Gelin alayı, atlısı ile üzeri yüklü devesiyle, köpe ğiyle, davulu, zurnasıyla ta ş kesilmi ş. Dikkatli bakıldı ğı zaman, ihtiyar çobanın bastonu ile gösterdi ği varlıkları görürsünüz. Atları, develeri, önde ko şan köpekleri, şaşkına

106 dönmü ş insanları… İş te o günden sonra o civarda bir daha çoban görülmemi ş. Yanık kaval sesleri kesilmi ş. Çoban sır olmu ş, gayb âlemine karı şmı ş.243

4.4. KIZLAR EVC İĞİ (KIRK KIZLAR) Bolvadin’in 5 km batısında antik Polybotum kenti harabelerinin yanındadır. Kurtbaba tepesine çıkılan yamaç üzerinde, yoldan 60m yüksekliktedir. Daha önce geçti ği üzere bir kayaya oyulmu ş Frigya kaya mezarıdır. Mezarın tabanına oyulmuş üç tane sanduka kalıntısı vardır. Rivayete göre civar köylerin birinde büyük bir dü ğün olur. Dü ğün bitimi kendi köylerine dönen “Kırk Kız” şiddetli bir ya ğmura tutulurlar. Ya ğmurdan kurtulmak için Frigya kaya mezarına girerler. Ya ğmur diner. Ba şka yerlere sı ğınan di ğer ki şiler kırk ince kızı arar, oyukta (kaya mezarda) bulamazlar ve köylerine dönerler. Bu sır olu ş (kaybolu ş) efsanele şerek günümüze kadar gelmi ştir. Oyu ğa girildi ğinde def sesleri, türkü sesleri geldi ği söylenmektedir. Bu seslerin sır olmuş, kırk ince kızın sesleri oldu ğuna inanılmaktadır. 244 Bu kutlu oyu ğu bunalım geçiren, sinir nöbetlerine tutulan, uzun süre hastalı ğı geçmeyen yeti şkin hastalar ile havale geçiren, bayılan, ate şli hastalı ğa tutulan küçük çocuklar getirilir. Sabrın, fedakârlı ğın insanca duygunun timsali Anadolu insanı içindeki zorluktan kurtulmak yolunu yine kendi dünyasında aramı ş, kendi dünyasında bulmu ştur.

4.5. KIZIL K İLİSE EFSANELER İ Kızıl Kilise antik devirde, Kral yolu üzerine kurulmu ş bir yerle şim merkezidir. Hamamın (Heybeli Kaplıcası) batısındaki höyükte bulunur. Roma Devri kaynaklarında bu şehrin ismi Leontes Come’dur. Antik Anadolu'nun ana tanrıçası KYBELE Frigyalılar zamanında ANGD İSS İS ismi ile ün salmı ştır. Frigyalıların dini merkezi olan PESS İNÜS'e büyük bir mabet yaptırmı ştır. Tanrıça Angdissi, çok güzel, yakı şıklı bir çobana â şık olur. Onu Pessinüs’deki büyük mabede bekçi yapar ve hiçbir kadınla evlenmesine izin vermez. Kral Midas'ın

243 Muharrem Bayar, a.g.m, Efsaneler , s.4. 244 Ali İhsan Karanfil; Fatıma Gümü ş

107 güzeller güzeli, aydan aydınlık, günden parlak, mavi gözlü, uzun sarı saçlı bir kızı varmı ş; kızın güzelli ği dillere destanmı ş. Güzel kız, tanrıçaya dua için gitti ği Pessinüs mabedinde, çobanı görünce â şık olur. Zamanla bu a şk kara sevdaya dönü şür. Gönül bu ya, çaresiz, ümitsiz çoban da a şkını bir türlü açıklayamaz. Çünkü Tanrıça Angdissis’in hı şmından korkmaktadır. Sonunda a şk her şey den üstün gelir. Çoban, güzel prensese a şkını açıklar. İki sevgilinin temiz a şkları dilden dile dola şır. Bunu duyan Tanrıça gazaba gelir. Gök gürültüsü ile Pessinüs'ün üzerine belirir. Bir bakı şı çobanın aklını ba şından alır. Çıldıran çoban da ğlara kaçar, çılgınca da ğdan da ğa dola şır. Nihayet eline geçirdi ği bir çakmak ta şı ile vücudunu keser ve ölür. Bu olaya acıyan Tanrıça Angdissis, çobanı bir çam a ğacına dönü ştürerek, sürekli ye şil kalan ölümsüz kutlu bir a ğaç yapar. Bu olay üzerine bütün Angdissis mabedindeki kâhinler, mabetlerin etrafına Fallus adı verilen, küçük mantarımsı mermer sütuncuklar dikerler.245 Kral Midas, bütün yalvarmalarına ra ğmen dünya güzeli kızını Tanrıça Angdissis’in gazabından kurtaramaz. O güzeller güzeli kız, çaresiz derde yakalanır. Bütün vücudunu siyah, irinli, a ğrılı, sızılı çıbanlar kaplar. Herkes ondan kaçar. Bütün Anadolu seferber olur. Binlerce hekim, büyücü, kâhin akın akın Pessinüs'e gelir. Fakat kızı iyi edemezler. Zavallı kız günden güne a ğrılar, sızılar içinde erimi ş yok olmu ş, o altın gibi sarı saçları dökülmü ş, etleri lime lime olmu ştur. Günlerden bir gün Kral Midas'a rüyasında nur yüzlü bir ihtiyar: "Ey Midas kızının şifası yazılı kayadaki büyük KYBELE MABET İNDED İR". Oraya git, orada bir müddet kal. Sonra bir gün boyu güneye yürü, kutlu sıcak sularla kar şıla şacaksın. Kızını o sular iyile ştirecektir.” Kral Midas korku ile uyanır. Hemen hazırlanır. Kızını yanına alarak Yazılıkaya'daki Kybele Mabedine gelir. Yanındaki adamlarına burasını tamir ettirir. Zavallı kız, burada da acıları dinmeyince bir gece mabetten kaçar. Çılgınca Olimpus da ğlarındaki (Pa şa Da ğı) ormanda ko şmaya ba şlar. Aç, susuz, uykusuz, devamlı ko şar. Çalı çırpı elbiselerini yırtmı ş, ellerini ayaklarını parçalamı ştır. Nihayet kaynayan suların bulundu ğu bataklı ğa gelir. Ak şam olmak üzeredir. Güne ş uzakta, Leontes Come kasabasının üzerinden batıyordur. Kız, gün sona ererken,

245 Bolvadin müzesinde iki tane vardır.

108 hayatına son verip, acılardan, a ğrılardan kurtulmak için kendisini sulara atar. Çı ğlıkları Parerc: Phiriqia (Bolvadin) Ovasında yankılanır. Sıcak şifalı sular kızın vücuduna de ğdikçe, ağrıları azalır, yorgunlu ğu gider. Kız, ölümü beklerken, hayata yeniden dönmenin sevinci ile saatlerce sıcak sulara dalar, avuç avuç sıcak sulardan içer. Aylardan sonra ilk defa rahatlamı ş, yeniden do ğmu ş gibidir. Sudan çıkar, kenardaki çimenlere uzanır. Uykuya dalar. Uyandı ğında ö ğle olmu ştur. Onu arayanlar bulduklarında kızdaki de ğişikli ği fark ederek, hemen Midas'a sevinç haberini ula ştırırlar. Kız, bir zaman buralardan ayrılamaz, bu şifalı sularda hemen her gün bir kaç defa yıkanır, çıbanları iyile şir, ağrıları diner. Midas'ın dünyalar güzeli kızı eski haline dönmü ş, güzel mavi gözleriyle, sarı uzun saçlarıyla, aydan aydınlık, günden pak bir kız olmu ştur… Midas kızına şifa veren bu suların oldu ğu yere hamamlar yaptırır. Bizans devri efsanelerine göre: Kızıl kilise kaplıcalarının batısındaki höyükteki Leontes Come Kasabasında, "Saint Michel" bir gün, do ğan güne bakarken, do ğan günün kıpkızıl ı şıklarının şarıl şarıl buz gibi akan sulara, sulardan da kilisenin mermer duvarlarına yansıdı ğını görür. Hayretler içinde kalır, okur üfler. O anda buz gibi so ğuk sular nefesinin ate şi ile tutu şup kaynamaya ba şlar, buharlar a ğlar gibi yükselir, sıcak ve şifalı sular akmaya ba şlar. Dönüp günün kızıllı ğına boyanmı ş kiliseye bakar: "Hayret KIZIL K İLİSE" der. Bizans devri kaynaklarında, Selçuklu ve Osmanlı kaynaklarında Heybeli Kaplıcası "Kızıl Kilise" olarak geçer. Bugün yine "Kızıl Kilise" diye anılmaktadır. Kilise kaybolmu ş, Höyü ğün çevresindeki kayalarda oyulmu ş haç i şaretleri kalmı ştır. 246

246 Muharrem Bayar, Bolvadin Tarihi, C.I, s.101.

109 SONUÇ Milletlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri için maddi ve manevi de ğerlerini korumaları ve bu de ğerleri dengeli bir biçimde sürdürmeleri gerekmektedir. Toplumlar bu de ğerler dengesini sa ğlayabilmek için kendilerini bir takım inanı ş, davranı ş ve kurallar içerisine sokmu şlardır. Dinler Tarihi, Din Sosyolojisi ve Din Psikolojisi gibi fert ve toplumun din ile ili şkilerini inceleyen bilim dallarının ortakla şa olarak ortaya koydu ğu gerçek, fert ve toplumların kendilerinden daha güçlü ve kudretli bir varlı ğa inanma ihtiyaçlarının oldu ğudur. Bu nedenle insanlar, bazen kendi dini anlayı şlarından kaynaklanan sebeplerle bazen de âdet, gelenek ve göreneklerinden elde ettikleri de ğerlerle ve devraldıkları kültürel ve dini miras ile kendilerine ait bir takım inanç ve inanı ş daireleri çizmi şlerdir. Örf, âdet, gelenek ve görenekler halk inanı şlarının temelinde yer alan en önemli etmenlerdir. Halk genellikle saf dini anlayı şının yanında, bu tür halk arasına yerle şmi ş inanı şları da kendi dininin bir tamamlayıcısı olarak görmektedir. Halk inançları, her milletin günlük ya şamında var olan kültürel birikimlerin pratik hayattaki yansımalarının bir bölümünü olu şturmaktadır. Bolvadin ve çevresindeki halk inançları, yukarıda da bu ilçenin tarihi, İslamla şması ve sosyal yapısından bahsedildi ği üzere, bu yörede ya şam sürmü ş milletlerin ya şam tecrübelerinin ve inançlarının bütünle şmesi sonucunda varlı ğını sürdüren pratik ve dü şüncelerden ibarettir. Orta Asya’dan gelirken, âdetlerini, gelenek ve göreneklerini, kültürünü ve töresini hâsılı her şeyini getiren Türk toplumu, bu de ğerlerini Anadolu’daki kültür ve de ğerlerle birle ştirmi ştir. Ele aldı ğımız yöredeki inanı ş ve adetler de, Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen atalarımızın ta şıdı ğı eski Türk inanı şlarının, günümüze kadar de ğişken bir morfoloji ve pratikler içinde sürdü ğünü göstermektedir. Bu sebeple, Türk halk inanı şlarının olu şmasını ve mevcudiyetini sürdürmesini sa ğlayan ö ğelerden en önemlisi eski Türk inanç ve gelenekleridir. Bolvadin ve çevresinde cenaze ardından a ğıt tutma, a ş dökme (yu ğ töreni), Karaba ğ Türkmenlerinin mezarlı ğa kurt postu sermeleri; ate şe, kızgın tavaya su dökmeme; kırkı çıkmamı ş lohusanın, bebe ğin ve yeni gelinin yastı ğının altına, cinin- perinin şeytanın zararlı etkisinden onları korumak amacıyla makas, bıçak, anahtar gibi “demir” olan malzemelerin konulması; baba evinden çıkarken gelinin eline, vardı ğı

110 yere sahip çıksın, orada demir gibi kalsın dü şüncesiyle demir bir tas verilmesi vs. bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bu örnekleri ço ğaltmak mümkündür. Bir di ğeri ise, Anadolu’daki eski kültürlerin izleri, bir takım eski inanç ve geleneklerdir. Hitit, Frig gibi medeniyetlerin izleri mevcudiyetini hâlâ sürdürmektedir. Örne ğin Bolvadin ve çevresinde eski bir Anadolu gelene ği olan “saçı” uygulaması vardır. Gelin, baba evinden çıkarken ve yeni evine girerken ba şından para saçılır. Yeni evinin içine girince ise ba şından a şağı, bereketli olsun diye bu ğday, tatlı olsun diye şeker saçılır. Ayrıca, Hristiyanlık ve di ğer dinlere ait inançlar da Anadolu halkının inanç ve âdetlerinin olu şumunda rol oynamı ştır. Örne ğin Bolvadin’de Paskalya Yortusuna kar şı toplumsal bir tutumu ifade eden Gavur Küfürü töreni kutlanmı ştır. Halk inançlarının bir kısmı İslamiyet öncesi tarihte kendine yer bulurken, önemli bir bölümünün de İslamiyet’le alakalı oldu ğu şüphesizdir. Bolvadin ve çevresindeki halkın günlük ya şamında yer verdiği ve bizim halk inançları olarak nitelendirdi ğimiz pratiklerin, İslam dininin farklı şekillerde yansıması oldu ğunu söyleyebiliriz. Ancak bu uygulamalar içerisinde İslam ile ba ğda şmayanlar da yok de ğildir. Çok farklı istek ve amaçlarla ziyaret edilen türbelerden, ölülerden ve kutsal kabul edilen mekanlardan medet umma bunlardan en yaygın olanlarıdır Tarih boyunca ekonomik ve sosyal alandaki sıkıntılar, halkın inanç ve ya şantısına yön veren etkenlerin ba şında gelmektedir. Zira bu sıkıntılı dönemlerde halk, aydınlar tarafından yeterince uyarılamamı ş ve do ğru bilgilerle donatılamamı ştır. Özellikle yıllarca süren sava şların ya şandı ğı dönemlerde insanlar, sıkıntılar ve çaresizlikler kar şısında kendilerine do ğru yolu gösterecek birileri tarafından yönlendirilemeyince, halk inançlarında teselli aramı ş ve onlara ba ğlanmı ştır. Kutsalla çe şitli ritüeller yoluyla temas böyle durumlarda güven ve ümit kayna ğı olmaktadır. Dolayısıyla, halk inançlarının ortaya çıkıp varlı ğını devam ettirmesinde, insanların maddi ve manevi bir takım ihtiyaçları belirleyici olmu ştur. Çaresizlik, umut, darda kalındı ğında çabuk ve pratik yoldan çözüme ula şmak gibi insanın temel ruhi yöneli şlerine, dinin ö ğretileri hakkında “bilgisizlik” de eklenince halk inançlarının mevcudiyetini sürdürmesi kaçınılmaz olmaktadır. Dinin, insan hayatının önemli dönüm noktalarından; bebe ğin anne karnında geli şme a şamaları, do ğum, isim koyma, erkekler için sünnet olma ve askerlik, evlenme ve insan hayatında kar şıla şılan gerilim ve heyecanlı dönemleriyle;

111 ya şamdaki krizler, ba şarısızlıklar, ölüm, mutsuz evlilikler, hastalıklar gibi problemlerle çok yakın bir ili şkisi bulunmakta ve bu dönemler dini törenlerle kutsanmaktadır. Bu tür geçi ş ve gerilim dönemlerinde kar şıla şılan ba şarısızlıklar, sıkıntılar insanı bir güvensizlik ve belirsizlik ortamına sürükler. İnsan bu güvensizlik ve belirsizlikten kurtulmak ve korunmak için çıkı ş yolları arar. İş te bu durumlarda yardımcı ruhani güçler yardıma ça ğrılmaktadır. Bu ruhani güç, bir erenin mezarından medet umma ya da nazarlık ta şıma gibi bir tezahüre bürünebilmektedir. Bunun en önemli nedeni ise, insanın soyut dü şünmeye yetenekli olsa da, soyut dini kavramları özellikle de kutsalı kavramak ve anlamlandırmak için somutla ştırma e ğilimi içerisine girmesidir. İnsan zihni kutsal nesneyi kutsalın yerine ikame etmeye çalı şmakta, O’nunla özde şle ştirmek istemektedir. Böylece iman, kutsalın yerine geçirilen a ğaç, ta ş, bina gibi şeylere yöneltilmektedir. Din ö ğretilerinin bilimsel olarak ula şmadı ğı ve ö ğretilmedi ği yerlerde halk inançları, halkın ya şantısına ı şık tutmu ş ve halk da bu uygulamalarda teselli aramı ştır. Özellikle dini ba ğlamdaki statü farklıla şmasında alt tabakada olma, halk inanı ş ve uygulamalarının olu şumunda ve yaygınla şmasında önemli bir rol oynamaktadır. Ancak bu, bütün halk inançlarının din hakkında e ğitimsizlik, bilgisizlik sebebiyle ortaya çıktı ğı anlamına yorumlanmamalıdır. Zira halk inançlarının olu şmasının bili şsel, psikolojik ve sosyolojik faktörler ba şta olmak üzere tarihsel bakımdan da bir çok sebebi bulunmaktadır. Türkler millet olarak, çok farklı dinleri benimsemi şlerdir. Ancak İslamiyet’i kabul ettikleri gibi hiçbir dini gruplar halinde kabullenmemişlerdir. Bunda, Türklerin İslamiyet’ten önceki din, kültür, örf ve âdetleri belirleyici olmu ştur. Türkler İslamiyet’i benimserken önceki ya şantılarını terk etmemi şler, bütün âdet, gelenek, göreneklerinden sıyrılmamı şlardır. İslam dinine uygun olan inanç ve uygulamalarını devam ettirmi şler, ters dü şenlerin bazılarını terk etmi şler, bazılarını da İslami kisveye büründürmü şlerdir. Nihayetinde, benimsedikleri din ile kendi kültürlerini sentezleyerek tevhid inancı içerisinde kalmayı ba şarmı şlardır. Bir dinin hurafelerden arındırılması elbette, din için en önemli hizmettir. Çünkü bir yanlı şı düzeltmek veya söküp atmak, bir do ğruyu anlatmak ve benimsetmekten daha zor olmaktadır. Ancak, eski inanç ve uygulamaların tamamının batıl, hurafe oldu ğu sonucuna varılması da haksızlık olacaktır. Türkler, bazı güzel,

112 yararlı ve İslam’ın ruhuna aykırı olmayan uygulamalarını İslamla ştırma konusunda muvaffak olmu şlardır. Resmi dinin, din kültürü ve ahlak bilgisi ö ğretilerinin aydınlar tarafından telkin edilmesi ve insanların bilgilendirilmesiyle, halk inançlarında bulunan bazı aşırılıklar, yararlı birer prati ğe dönü ştürülmü ştür ve dönü ştürülmeye de devam edilmelidir. Örne ğin, nazardan korunmak için yapılan uygulamaların (kur şun döktürme) ve kullanılan maskotların (i ğde a ğacından ve deniz kabuklarından yapılmı ş nazarlıklar) yerini, dua okuma, okunma, dini metinleri yanında ta şıma şekline dönü ştü ğü gözlemlenmektedir. Yine, bir çocuk rahatsızlandı ğında, tedavi maksadıyla muska yazdırma yerine, doktorlara giderek şifa aramanın çok daha yaygın hale geldi ği açık bir şekilde görülmektedir. Bu durumda, insan hayatına faydalı ve benimsenen dine aykırı olmayan halk inançları ya şatılmalı ve kültürel bir miras olarak gelecek nesillere aktarılmalıdır. Ancak, bu konuda oldukça bilinçli ve titiz olunmalıdır.

113 KAYNAK K İŞİ LER

AÇIKGÖZ, Nureddin. D.1971, Sultan Carullah Kur’an Kursu Ö ğreticisi, Bolvadin.

AK ŞAH İN, Hesna. D.1933, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Alaca Mahallesi, Bolvadin.

BABALIK , Sultan. D.1937, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Hastane Mahallesi, Bolvadin.

BANCAR , Ali. D.1961, İlkokul Mezunu, Esnaf, Çayba şı Mahallesi, Özburun Kasabası, Bolvadin.

BANCAR , Arife. D.1968, Ortaokul Mezunu, Ev Hanımı, Çayba şı Mahallesi, Özburun Kasabası, Bolvadin.

BAYAR , Muharrem. D.1945, Anadolu Lisesi Müdürü, Kestemet Mahallesi, Bolvadin.

BAYRAK , Dursun. D.1948, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Stad Mahallesi, Bolvadin.

BORLU , Kadriye. D.1945, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin.

BORLU, Sırrı. D.1939, İmaret Kur’an Kursu Ö ğreticisi, Bademli Mahallesi, Bolvadin.

CİĞ ER, Fatıma. D.1961, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Yakup Şevki Pa şa Mahallesi, Bolvadin.

114 ÇEMREK , Makbule. D.1937, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bucak Mahallesi, Bolvadin. ÇEMREK , Tülay. D.1961, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bucak Mahallesi, Bolvadin.

ÇE ŞMEC İ, Nuran. D.1979, İlkokul Mezunu,Ev Hanımı,Yeni Mahalle, Bolvadin

ÇET İNER , İbrahim. D.1959, Lise Mezunu, Esnaf, Şıhlar Mahallesi, Bolvadin.

DİNÇ , Emine. D.1951, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Yenice Mahallesi, Bolvadin.

DURMAN , Mehmet. D.1959, Lise Mezunu, Esnaf, Şıhlar Mahallesi, Bolvadin.

DURMU ŞER, Said. D.1955, İlkokul Mezunu, Çoban, Durayeri Mevki, Bolvadin

DURSUN , Hasan. D.1953, Bolvadin 2 Nolu Sa ğlık Oca ğı Personeli, Bolvadin.

DÜGEÇ , Hanım Ay şe. D.1981, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Yaka Mahallesi, Kemerkaya Kasabası, Bolvadin.

ERTÜRK , İbrahim. D.1945, İlkokul Mezunu, Emekli, Şazi Mahallesi, Bolvadin.

ERTÜRK , Memnune. D.1948, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Şazi Mahallesi, Bolvadin.

GÖKGÖZ , Yeter. D.1952, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Tekke Mahallesi, Bolvadin.

GÜMÜ Ş, Fatıma. D.1937, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Hisar Mahallesi, Bolvadin.

GÜZELEL , Hasan Hüseyin. D.1947, Ortaokul Mezunu, Emekli, Yenice Mahallesi, Bolvadin.

115 HUYUGÜZEL , Gülten. D.1936, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Aydınlar Mahallesi, Bolvadin.

HUYUGÜZEL , Osman. D.1931, İlkokul Mezunu, Emekli, Aydınlar Mahallesi, Bolvadin.

KARA , Azime. D.1961, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Malazgirt Mahallesi, Di şli Kasabası, Bolvadin.

KARA , Kazım. D.1955, Fatih Camii Emekli İmamı, Di şli Kasabası, Bolvadin.

KARAÇINAR , Gülden. D.1948, Okuma-Yazması Var, Ev Hanımı, Yaka Mahallesi, Kemerkaya Kasabası, Bolvadin.

KARAGÜVEN , Nurten. D.1945, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Ba ğlarba şı Mahallesi, Bolvadin.

KARANF İL, Ali İhsan. D.1940, İlkokul Mezunu, Emekli, Bademli Mahallesi, Bolvadin.

KARANF İL, Melahat. D.1948, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin.

KARANF İL, Semiha. D.1973, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, İhsaniye Mahallesi, Bolvadin.

KARANF İL, Zehra. D.1954, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin.

KARYA ĞDI , Muhammed Emin. D.1958, Emekli Erkmen Camii İmam-Hatibi, Cirit Mahallesi, Bolvadin.

116 KAPLAN , Kadriye. D.1940, Okuma-Yazması Var, Ev Hanımı, Yaka Mahallesi, Kemerkaya Kasabası, Bolvadin.

KAYGISIZ , Emine. D.1937, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Müslümanlı Mahallesi, Bolvadin.

KILIÇ , Fadime. D.1947, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Hacı Halife Mahallesi, Bolvadin.

KILIÇ , Hayriye. D.1982, Lise Mezunu, Ev Hanımı, Hacı Halife Mahallesi, Bolvadin.

KOCA , Zehra. D.1943, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Hacı Halife Mahallesi, Bolvadin.

KOÇY İĞİ T, İsmihan. D.1945, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Kaymaz Mahallesi, Bolvadin.

KOYUNCU , Ayten. D.1961, Lise Mezunu, Ev Hanımı, 55 Evler, Bolvadin.

KOYUNCU , Dudu. D.1933, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Selçuklu Mahallesi, Bolvadin.

KOYUNCU , Ersin. D.1968, Lise Mezunu, Ev Hanımı, Ba ğlarba şı Mahallesi, Bolvadin.

KOYUNCU , Kemal. D.1957, Ö ğretmen, Ba ğlarba şı Mahallesi, Bolvadin.

KU ŞAKSIZ , Muammer. D.1951, Ortaokul Mezunu, Terzi, Şazi Mahallesi, Bolvadin.

117 KU ŞAKSIZ , Nefise. D.1933, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Kaymaz Mahallesi, Bolvadin.

KÖKSOY , Abdülkadir. D.1939, İlkokul Mezunu, Emekli, Çardaklı Mahallesi, Bolvadin.

KÖKSOY , Nazire. D.1948, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Çardaklı Mahallesi, Bolvadin.

KÖKSOY , Sultan. D.1950, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Çardaklı Mahallesi, Bolvadin.

MERT , Muhterem. D.1948, İlkokul Mezunu, Di şli Belediyesi Personeli, Di şli Kasabası, Bolvadin.

ÖZDO ĞAN, Refika. D.1940, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Hacı Yusuf Mahallesi, Bolvadin.

ÖZTÜRK , Asiye. D.1954, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, İscehisar, Afyon.

PALABIYIK , Ay şe. D.1948, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Yaka Mahallesi, Kemerkaya Mahallesi, Bolvadin.

PALABIYIK , Mevlüt. D.1933, İlkokul Mezunu, Emekli, Yaka Mahallesi, Kemerkaya Mahallesi, Bolvadin.

SAYIN , Ümmühan. D.1933, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin.

SAYIN, Nuray. D.1968, İlkokul Mezunu, Ev hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin

118 SEVG İLİ, Fadime. D.1950, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Müslümanlı Mahallesi, Bolvadin.

SO ĞUKPINAR , Reyhan. D.1969, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Hacı Halife Mahallesi, Bolvadin.

ŞAH İN, Şerife. D.1977, Okur-Yazar De ğil, Ev Hanımı, Yeni Tekke Mahallesi, Bolvadin.

ŞENTÜRK, Şöhret. D.1950, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Yenice Mahallesi, Bolvadin.

TELL İ, Muhterem. D.1943, Emekli Ö ğretmen, Bademli Mahallesi, Bolvadin.

TELL İ, Zakire. D.1950, İlkokul Mezunu, Ev Hanımı, Bademli Mahallesi, Bolvadin.

TOKU Ş, Osman. D.1969, İlkokul Mezunu, Esnaf, Hacı Yusuf Mahallesi, Bolvadin.

YENEL, Sıdıka. D.1937, Okur Yazar De ğil, Ev Hanımı, Erkmen Mahallesi, Bolvadin.

YENEL, Ziya. D.1933, İlkokul Mezunu, Çiftçi, Erkmen Mahallesi, Bolvadin.

119 KAYNAKÇA

Afyon İli Yıllı ğı, 1973.

ARSLAN, Mustafa. Türk Popüler Dindarlı ğı, Dem Yayınları, İstanbul, 2004.

BAYAR, Muharrem. Anadolu’nun En Eski Şehirlerinden Bolvadin’in Tarihi , C.I, Do ğuş Matbaa, Ankara, 1996.

------, Bolvadin Tarihi , C.II, Bilge Yayıncılık, İstanbul, 2004.

------, Kadim Kent Bolvadin , Bilge Yayıncılık, İstanbul, 2005.

ÇEL İK, Ali. İslam’ın Kabul Veya Reddetti ği Halk İnançları , Beyan Yayınları, İstanbul, 1995.

ÇOBANO ĞLU, Özkul. Halk Bilimi Kuramları ve Ara ştırma Yöntemleri Tarihine Giri ş, Akça ğ Yayınları, Ankara, 1999.

------, Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk İnançları , Akça ğ Yayınları, Ankara, 2003.

Diyanet İş leri Ba şkanlı ğı, Kur’an-ı Kerim Meali , 12. Baskı, Ankara, 2006.

EYÜBO ĞLU, İsmet Zeki. Bütün Yönleri İle Anadolu İnançları , Koza Yayınları, İstanbul, 1974.

GÖKBEL, Ahmet. Anadolu Varsaklarında İnanç ve Âdetler , Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, 1998.

GÖNÇER, Süleyman. Afyon İli Tarihi , C.I, İzmir, 1971.

120

GÜNGÖR, Harun. Türk Bodun Bilimi Ara ştırmaları , Kum Saati Yayınları, İstanbul, 1997.

HANÇERL İOĞLU, Orhan. Felsefe Sözlü ğü, İstanbul, 1977.

İslam Ansiklopedisi , C.II, MEB, İstanbul, 1961.

KALAFAT, Ya şar. İslamiyet ve Türk Halk İnançları , Kültür Bakanlı ğı Yayınları, Ankara, 1996.

KAVAS, Yakup. Dünden Bugüne Bolvadin , Aydın Kitabevi, İstanbul, 1984.

KU ŞAT, Ali. Türk Toplumunda Nazar Olgusu ve Psikolojik Bir Yakla şım , Laçin Yayınları, Kayseri, 2004.

Meydan Larousse , C.II, İstanbul, 1960–1981.

SARIKÇIO ĞLU, Ekrem. Ba şlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi , Isparta, 2000.

SÜMER, Faruk. Oğuzlar , Ankara, 1972.

TANYU, Hikmet. Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri , Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara, 1967.

TDK Türkçe Sözlük , Ankara, 1998.

UYAN, Muzaffer, İbrahim Yüksel ve Nermin Av şar. Anadolu’nun Kilidi Afyon , Afyon Valili ği Yayınları, No.21, Afyon, 2004.

ÜLKEN, Hilmi Ziya. Sosyoloji Sözlü ğü, İstanbul, 1969.

121 Yeni Hayat Ansiklopedisi , C.II, Do ğan Karde ş Yayınları, İstanbul, 1982.

Yurt Ansiklopedisi , Anadolu Yayıncılık, C.I, İstanbul, 1981.

MAKALELER:

ABDÜLKAD İRO ĞLU, Abdülkerim. “Dini Folklor Veya Dini-Manevi Halk İnançlarıyla İlgili Bir Sınıflandırma Denemesi,” Türk Folkloru Ara ştırmaları, 1986/1.

AKKAYA, Yunus. “Türbe Ziyaretlerinde Hurafeler,” Diyanet Aylık Dergisi, s.186, Ankara, Haziran 2006.

ALTUNTA Ş, Halil. “Hurafelerin Dayanılmaz Cazibesi,” Diyanet Aylık Dergisi, S.186, Ankara, Haziran 2006.

BAYAR, Muharrem. “Şeyh Seyit Abdülkadir Geylani Sani Tekkesi ve Vakıfları,” Bolvadin, 2007.

------, “Karaba ğlı Türkmen A şireti’nin İskânı,” Ankara, 1996.

------, “Bolvadin’de Selçuklu Eserleri,” 5. Selçuklu Sempozyumu, Antalya, 1998.

------, “Bolvadin Karaba ğlı Türkmenlerinde Ta ş Kesilme Motifli Efsaneler,” Hatay, 1996.

------, “Sultan Nevruz,” Bolvadin, 2005. KARAMAN, Fikret. “Modern Hayat ve Hurafeler,” Diyanet Aylık Dergisi, S.186, Ankara, Haziran 2006.

122

RES İMLER

123

Şekil. 1 Abdülkadir Geylâni Sâni Türbesi

Şekil.2 Şekil. 3 Türbe Kar şısındaki Çe şme Türbe İçindeki Sandukalar

124

Şekil. 5 Abdülvahap Gazi Türbesi

Şekil. 6 Şekil. 7 Abdülvahap Gazi Türbesi’nin Abdülvahap Gazi Türbesi’nin Mezar Ta şı Kar şısındaki Kuyu

125

Şekil. 8 Seyyid Ahmet Halil Pa şa Türbesi

Ş ekil. 9 Şekil. 10 ş Seyyid Ahmet Halil Pa a Türbesi’nin Türbede Çocukların Sıvazlandı ğı içi Tokmak

126

Şekil. 11 Sultan Carullah Türbesi

Şekil.12 Sultan Carullah Türbesi’ndeki Şekil. 13 Sandukalar Sultan Carullah Türbesi’nin Kapısı

127

Şekil. 14 Ahi Evran Mehmet Efendi Türbesi (Üstü Açık)

Şekil. 15 Ahi Evran Mehmet Efendi Türbesi’nin İçi

128

Şekil.16 Şeyh Melik Türbesi

Şekil.17 Şeyh Melik Türbesi’nin İçi

129

Şekil. 18 Ali Sıtkı Efendi Türbesi

Şekil. 19 Şekil. 20 Ali Sıtkı Efendi’nin Hanımı Sıdıka Ali Sıtkı Efendi’nin Mezarı Hanım’ın Türbesi Başucundaki Ayva A ğacına Ba ğlanmı ş Yazma

130

Şekil. 21 Postal Zade Şeyh Hacı İbrahim Efendi Türbesi’nin Tabelası

Şekil. 22 Postal Zade Şeyh Hacı İbrahim Efendi Türbesi’nin İçi

131

Şekil. 23 Cafer Dede Türbesi

Şekil. 24 Cafer Dede Türbesi’ nin İçi

132

Şekil. 25 Sarı Baltalı Seyyid Osman Dede ( Si ğil Tekkesi)

133

Şekil. 26 Müslüman Ana Mezarı ve Ba şındaki Sütun

Şekil. 27 Sütun Üzerinde Bulunan Para Kovukları

134

Şekil. 28 Kızlar Evci ği (Kırk Kızlar)

Şekil. 29 Kaya Mezarı İçindeki Çocuk Çama şırı

135