tü Kunut

CARLOS SAURA ispanyol müziğini ve danslarını dünyaya tanıtan Carlos Saura'nm son filmi "Bunuel ve Hz. Süleyman'ın Masası" Nisan ayında gösterime girecek...

Umut B. Turan

Carlos Saura, İspanyol sinemasının en palı olarak, belirli simgeler ve alegoriler ile önemli isimlerinden biridir. İspanyol sine­ vermek durumunda kaldı. Aslında zaman masının gelmiş geçmiş en önemli temsilcisi göstermiştir ki baskıcı yönetimler, kötü ko­ olarak kabul edilen Luis Bunuel ve son yıl­ şullar ya da sanatçıların bireysel problemle­ larda tüm dünyanın dikkatini üzerine çe­ ri gibi olumsuz koşullar, sanatçıları durdu­ ken ve yaptığı her film ile ödüllere boğulan ramadığı gibi daha yetkin sanatçıların çık­ Pedro Almadovar olmasaydı. Saura ülke­ masına da yol açabiliyor. Saura ve dönemi­ sinde ve dünyada daha fazla gündemde nin sanatçıları da Franco yüzünden belki olabilirdi. Aslında bu iki ismi Saura'nm daha çekingen ama daha yetkin eserler or­ şanssızlığı olarak göremeyiz. Çünkü Luis taya koymuşlardır. Carlos Saura da bu bas­ Bunuel birçok İspanyol sanatçısı gibi Car­ kı ortamında mesajlarını alışılagelen biçim­ los Saura'yı da etkilemiştir. lerde veremediği için, tüm baskı ortamında­ Saura'nm sinemasını etkileyen bir diğer ki sanatçılar gibi zekasını daha fazla kul­ unsur ise Bunuel kadar sevimli ya da olum­ lanmak durumunda kalmış ve bu da onun lu bir isim değildi. Saura, diktatör General sanatını daha olgun bir hale getirmiştir. Franco yüzünden mesajlarını hep üstü ka­ Saura'nm sinema serüvenine geçmeden

IV KfiCtür ve Sanat

önce, yönetmenin filmlerini kendi araların­ merak sarmış, sonra da amatör kameralar­ da ikiye ayırabileceğimizi belirtelim. Müzik­ la filmler çekmeye başlamıştır. 1952 yılın­ li ve danslı filmler ile politik göndermelerin da, yani 20 yaşındayken girdiği Sinema olduğu filmler. Saura'yı önemli kılan film­ Enstitüsü'nü 1957 yılında bitirmiş ve aynı leri müzikli ve danslı filmleridir. Ancak bu enstitüde bu defa sinema öğretmek amacıy­ filmler alışageldiğimiz müzikal filmler de­ la kalmıştır. Mezuniyet filmi olan "Sokak ğildir. Bunlar bir nevi İspanyol danslarına Çocukları" adlı filminde suça itilen gençle­ ve müziğine adanmış, , flamenko gibi ri anlatacak ve bu temaya ilerleyen yıllarda dansların bütün görkemiyle sergilendiği kimi filmleriyle yeniden dönecektir. Bir yıl filmlerdir. Saura'nm geniş kitlelerce tanın­ sonra çevirdiği "Av" adlı filminde ise masını sağlayan filmleri ise daha çok poli­ 1960'ların İspanya'sının temel sorunlarını tik filmleri, özelikle de 1996 yılında çevirdi­ ve kaygılarını simgesel biçimde dile getir­ ği "Taxi" adlı filmi olmuştur. Birçok sanat­ miştir. Bu filmde büyük bir aileyi dönemin çının prestij kazandığı, sanatını kabul ettir­ İspanya'sının küçük bir ölçeği gibi izleyici­ diği eserleriyle, geniş kitlelere ulaştıkları, ye sunmuştur. Saura, 1970 yılında çevirdi­ kendilerine ün kazandıran eserleri farklılık ği "Lezzetler Bahçesi"nde klasik sayılabile­ gösterir. Örneğin; "Kanlı Düğün" yönetme­ cek bir konuyu işlemiştir. Kaza sonucu ha­ nin en özgün ve kaliteli filmlerinden biriy­ fızasını yitiren bir iş adamının çevresini sa­ ken, aynı zamanda en az tanınan filmidir ran ailesi karşımıza çıkar. Tek amaçları sa­ de. Aynı şekilde "Taxi" sanatsal olarak va­ dece adamın bildiği kasanın şifresini öğre­ sat bir film iken, belki de konusu nedeniy­ nebilmek ve paralara ulaşabilmektir. le büyük kitlelerin ilgisini çekmiş ve Sa­ Saura bir sene sonra Bunuel etkilerini gö­ ura'nm ününü pekiştirmiştir. rebildiğimiz bir filmine imza atar: "Ana ve Annesi profesyonel bir piyanist, kardeşi ise Kurtlar". Bir İspanyol malikanesine gelen ünlü bir ressam olan Saura fotoğrafçılığa İngiliz mürebbiye oğullarına çok düşkün

DIRIMAU«I-K Xitftiir ve Sanat

bir yaşlı kadın ve üç tane garip kardeşle yapan bayan dansçılar, saçlarını tarayanlar, karşılaşır. Bu malikane İngiliz mürebbiye giyinen insanlar. ısınma hareketleri yapan için güvenli bir ortam değildir. Saura bu fil­ dansçılar ekrana gelirken bir yandan da iz­ minde otoriteyi, ataerkil anlayışı, ve bastı­ leyiciye tanıtılırlar. Sonrasında ise prova rılmış cinselliğin erkek egemen kültürde başlar. Birçok sanatseverin merak ettiği kadınlara yönelik potansiyel tehdidini göz­ sahne arkası görüntülerinden sonra başla­ ler önüne sererken, maço kültürü eleştirir. yan provanın kısa sürede biteceği, oyuncu­ 1973 yılında yaptığı "Kuzen Anjelica" adlı ların dışarı çıkacağı ve olayların gelişeceği filminde de yine bir aile öyküsü anlatılır. düşünülür. Ancak film provanın kendisidir, Bu filmin tarihi fonu ise iç savaş dönemle­ yani provanın öncesiyle birlikte izleyiciye ridir. sunulmuş görkemli bir müzik ve dans ziya­ Carlos Saura'yı ülkesinin dışında da ciddi fetidir sadece. Sıradan izleyiciler bu film­ bir şekilde tanıtan film ise 1976 yılında çe­ den sıkılabilirler belki ama flamenko müzi­ virdiği "Besle Kargayı" adlı filmi olmuştur. ği ve dansını seven izleyiciler içinse unutul­ Film geriye dönüşlerle Ana adlı kahrama­ maz bir filmdir ortaya çıkan. nın dramatik geçen çocukluk yıllarını anla­ "Kanlı Düğün'ün başarısından sonra 1983 tır. Çocukluk yıllarının mutsuzluğu üzeri­ yılında "" adlı filmini gerçekleştir­ ne kurulmuş, dramatik yapısıyla izleyicileri miştir. Üç sene sonra Manuel de Falla'nm derinden etkiyen bir film ortaya çıkmıştır. ünlü balesinden yola çıkarak, büyük bir Ananın yetişkin halini, o dönemde hayatı­ bütçeyle gerçekleştirdiği "Büyülü Aşk"ı ya­ nı Saura'yla paylaşan parak, dans filmlerini bir üçlemeye dönüş­ oynamıştır. Saura. Geraldine Chaplin'den türür. Bu üçleme uzun zaman Saura'nın si­ sonraki filmlerinde de vazgeçemeyecek ve nemasının zirvesini oluşturmuş ve Saura onu. dokuz filminde daha oynatacaktır. Yö­ ancak 9()'lı yılların sonlarında bu üçlemeyi netmen 70"li yılların sonlarında "Elisa Ha­ aşabilecek filmlerini gerçekleştirebilmiştir. yatım" (1977) ve işkence üzerine yapılmış 1987 yılında çektiği "Eldorado"da İspan­ "Bağlı Gözler" adlı filmleriyle karşımıza yolların Latin Amerika'yı fetihleri anlatılı­ çıkar. Son filminin mesajı. General Franco yordu. Bir sene sonra çevirdiği "Karanlık artık ölmüş olduğu için daha açık bir şekil­ Gece" ortaçağın dinsel temalarını inceliyor­ de iletiliyordu. du. 1990 yılında çevirdiği "Ay Carmela" İs­ panyol iç savaşını, gezici tiyatrocu bir çif­ Bize göre Saura'yı büyük bir yönetmen ya­ tin gözlerinden anlatıyordu ve Saura sine­ pan filmleri 1980'li yıllarla birlikte ortaya ması için yeniden umutları yeşerten bir çıkar. İlk çevirdiği filminde ele aldığı suç ve filmdi. Gençlik ve suç kavramlarına bir kez gençlik kavramına "Despina Despina" adlı daha döndüğü. 1992 yapımı olan "İntikam filmiyle geri dönen Saura. hemen ardından Ateşi" ise gerçekten Saura'ya yakışmayan 1981 yılında çevirdiği "Kanlı Düğün'le her­ bir film olarak akıllara kazınıyordu. Bu fil­ kesi gerçekten şaşırtmıştır. Saura'nın en min konusu kısaca şöyleydi: Sirkte çalışan, özgün filmi olan "Kanlı Düğün'de yönet­ çok iyi tüfek kullanan ve ata binen bir genç men iki büyük tutkusunu yani müziği ve kadına gösteri bitiminde üç tane serseri te­ İspanyol dansını, büyük İspanyol şairi Lor- cavüz eder. Genç kadın bu arada (Bande- ca'nın aynı adlı eserinden yola çıkarak bir ras'ın oynadığı) bir gazeteciyle duygusal araya getirmiştir. Film dansçıların prova olarak yakınlaşmıştır. Polise başvurmaz ve öncesi hazırlıkları ile başlar. Makyajlarını

VI DIRIM/MARî-NISAN 2003 'K'jiCtür ve Sanat

Sadece kötülerin cezasını bulmasıyla izle­ Başlıca Filmleri yici rahatlatılmış ama film de klasik bir in­ tikam filminden öteye gidememiştir. 1996 yılında çevirdiği "Taxi" adlı filmi ise büyük yankı uyandırmış. Saura'nın sinema­ Sokak Çocukları (1959) sını yeniden güçlü bir şekilde gündeme ge­ Av (1960) tirmiştir. Bu filminde Saura faşizme en şid­ detli eleştirilerinden birini getirirken, aslın­ Lezzetler Bahçesi (1970) da sıradan insanların hatta içlerinde iyi Ana ve Kurtlar (1971) duygular olan kişilerin bile kolaylıkla birer Kuzen Angelica (1973) faşiste dönüşebileceğini, bunun da toplum­ Besle Kargayı (1976) lar için çok dikkat edilmesi gereken bir ol­ gu olduğunu vurguluyordu. İspanya'da eş­ Elisa Hayatım (1977) cinselleri, fahişeleri, travestileri. zencileri Çabuk Çabuk (1980) yani kendi toplumları içinde görmek iste­ Kanlı Düğün (1981) medikleri, zararlı buldukları insanları acı­ (1983) masızca ve organize bir şekilde öldüren bir grup taksici ve bu insanların arasına yine Carmen (1983) taksi şoförü olarak katılan genç bir kızın Büyülü Aşk (1986) hikayesi konu edilir. Genç kıza aşık olan Eldorado (1987) genç bir taksici kızın düşüncelerinden etki­ Karanlık Gece (1988) lenir ve yaptıklarının yanlış olduğunu za­ Ay Carmela (1990) manla görmeye başlar. Fakat bu noktada sivil faşist tehdit kendisine de yönelmeye İntikam Ateşi (1992) başlar. Bu filmini. 1997 yılında gerçekleş­ Flamenko (1995) tirdiği "Minik Kuş" takip eder. Bir yıl son­ Taxi (1996) ra ise bir başka başyapıt, yine bir dans fil­ Minik Kuş (1997) miyle ortaya çıkar. Ülkemizde de çok beğe­ nilen ve öncesinde festival filmi iken sonra­ Tango (1998) sında gösterime giren ve epey uzun bir sü­ Goya'nın Aşkı (1999) re gösterimde kalan "Tango" adlı film, usta Bunuel ve Hz. Süleyman'ın yönetmenin müzik ve dans alanında çok Masası (2003) daha başarılı yapıtlar ortaya koyduğunu bir kere daha göstermiş oldu. Doksanlı yıl­ ların sonunda çok farklı bir filme daha im­ za attı Saura: "Goya'nın Aşkı". Bu çok öz­ gün ve kaliteli filmi. Saura'nın kendi sine­ ması içinde dahi bir yerlere koymak olduk­ kendi işini kendisi görür. Eline aldığı tüfe­ ça güç. Sinemadan önce fotoğrafçılığa me­ ği ile araba tamirciliği yapan üç genci de rak sardığını bildiğimiz Saura yıllar sonra öldürür. Kötülerin çok kötü, iyilerin ise büyük bir sinemacıdan çok. usta bir fotoğ­ çok iyi olarak gösterildiği bu filmde, şidde­ rafçı olarak karşımıza çıkıyor, tarihi olayla- tin nedenleri yeterince anlatılamamıştır.

VII ve Sanat

rı yer yer hareketsiz fotoğraf kareleriyle tes'le, müzikleri ve danslarıyla, boğa gü- aktararak, ünlü ressam Goya'nın büyüklü­ reşleriyle, yani kültürleriyle tanırlar. Bun­ ğüne yakışır bir filme imza atıyordu. da Carlos Saura'nın da büyük payı vardır. Carlos Saura, imzasını attığı filmler ile İs­ O yüzden Saura, ülkesi ve dünya için panyol kültürünü, özellikle de kendi ülke­ önemli bir yönetmendir. Bir önceki sayı­ sinin müzik ve dans kültürünü tüm dün­ mızda tanıttığımız da yaya sunmayı başardı. Bir diğer başarılı İs­ kendi yerel kültürünü tüm dünyaya tanıt­ panyol yönetmen Pedro Almadovar ise bir­ mıştı. Ancak o, daha tarihi bir fon üzerin­ çok filminde boğa güreşlerine değinerek, den. Japonların samuray kültürünü, dövüş yine kendi ülkesinin kültüründen izler sanatları kültürünü anlatmıştı ve çok ba­ sunmuştur. Bizim ülkemize çok benzeyen şarılı olmuştu. bir Avrupa ülkesidir İspanya. Darbeler ya­ Bizim de dünya çapında ilgi uyandıran bir pılır orada da. Hem onların askerleri öyle yönetmenimiz var: Ferhan Özpetek. Film­ hemen gitmez. Halkın apolitize edilmesi, lerinin adları dahi bu başarının nedeni yıllarca sistemli bir devlet politikası olarak hakkında bir ipucu verebilir. "Hamam", uygulanmıştır. Halkı, futbol, eğlence ve "Harem Suare" ve "Cahil Periler". Demek uyku ile uyutularak yönetilmeye çalışıl­ ki kendi kültürümüzden ve tarihimizden mıştır. Medyası bizim televoleci medyamız­ yola çıkarak, bu kültürü güçlü bir sanatsal dan bile kötüdür. Düzeysiz tartışma prog­ alt yapı ile sunabildikleri zaman, bizim yö­ ramları İspanyol kanallarında iyi reyting- netmenlerimiz de başarılı olabiliyor. Tıpkı ler alır. Ancak büyük sanatçılara sahip ol­ Akira Kurosawa. Emir Kusturica. Carlos dukları için tüm dünya onları Cervan- Saura ve birçoklarının başardığı gibi...

VIII DIRIM/MART-NİSAN 2003