GİRİŞ

1. TARİHÇE

Bugünkü Edremit, Ege Denizi sahilinde etrafı zeytin ağaçlarıyla örtülü

Edremit adıyla anılan körfezde Balıkesir iline bağlı bir ilçe merkezidir. Anadolu yarımadasının kuzey batısındaki Marmara Denizi’nin güneyinde ve Ege

Denizi’nin doğu kıyılarındaki geniş bir alanı içine alan Karesi Sancağı sınırları içinde yer alan eski Edremit, bugünkü bulunduğu yerde değildi. Kemer-Burhaniye kasabasının batısında yani Edremit’e yaklaşık 12 kilometre mevkide bulunan

Karataş adı verilen yerde bulunuyordu.

Jeolojik devirlerin dördüncü devresinde oluşan Edremit, Büyük Mizya adı verilen bölgeye dahildi. Mizya, Edremit Körfezi’nden Simav’a hakim Demirci

Dağı’na ve oradan da Bilecik’ten aşağı Sakarya’ya kadar uzanan bölgenin antik

çağlardaki adıdır. Tarihin en eski coğrafyasında Mizya bölgesi, büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Kuzeybatıda bulunan ve kuzeyde Marmara Denizi, batıda Çanakkale Boğazı ve Ege-Adalar Denizi, güneyde Saruhan (Aydın) doğuda ise Etirnas çayı ile çevrilmiş olan bu kıtaya, Büyük Mizya adı verildiği gibi Keşiş

Dağı’ndan Çanakkale Boğazı’na kadar inen kısmına da, Küçük Mizya adı verilmiştir. Büyük Mizya’nın sınırları içinde bulunan , Pazarköyü,

Behram ve Edremit Körfezi’nin kuzey sahilindeki Avcılar köyü ve civarı ile yine

Edremit’in kuzey kısmındaki Nusretli Burnu civarında Gargar ve Menderes şehri kenarındaki Sepsiz, Balat, Balıkesir ve Edremit şehirleri de Büyük Mizya’nın sınırları içinde görülen önemli yerleşim yerleriydi. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Bu bölge, verimli bir araziye ve zengin maden kaynaklarına sahip olmasından dolayı tarih boyunca birçok devletin ilgi alanı olmuştur. Bakır madenleriyle kaplı arazisi oldukça verimlidir. Edremit bölgesinde 17 çeşit maden bulunmaktadır. Bunlar gümüş, kurşun, altın, demir, kömür ve kükürtten oluşur.

Arkeolojik araştırmalar, Romalılar devrinde Edremit’in batı sahilinde ve

Papaslık-Altınoluk bölgesindeki mağaralarda demir ve kurşun madenlerinin işletilmiş olduğunu göstermektedir.

Mizya bölgesinin bilinen ilk insanları Mizyalılar adı verilen topluluktur.

Bir devlet oluşturamayan Mizyalılar, burada zamanla Mısır, Asur, Lidya, İran,

İskender, Bergama ve Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetleri altında yaşadılar.

Mizya’ya ilk Türk akını, Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuran Sultan

Süleyman’ın 1076 yılında Sizink ve Edincik’i almak suretiyle Çanakkale’ye kadar olan toprakları hakimiyeti altına alması ile gerçekleştir. Bu dönemden sonra batı dünyasının 1334 yılında düzenlediği Haçlı Seferleri sırasında Mizya bölgesi,

Türklerin elinden çıkmış ve 1204 yılında kurulan Latin İmparatorluğu’nun eline geçmiştir. Edremit Savaşı adı verilen Haçlıların körfezdeki bu başarısı, Ege’deki

Türk yayılmasını geçici de olsa durdurmuştur. Karesi Beyliği’nin hayati bir parçası olan Edremit Körfezi’nde meydana gelen bu savaşın sonucunda Türklerin kayıpları oldukça ağır olmuştur.

XIII. yüzyılın sonlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin doğudan gelen

Moğollar’ın baskısıyla zayıflayarak güçsüzleştiği yıllarda, Batı Anadolu’da This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Germiyanoğulları’nın kontrolündeki bölgelerde bazı uç beyleri bağımsız hareket etmeye başladılar. Bunlardan birisi olan Karesi Bey de Bizans sınırında bulunan diğer uç beyleri gibi imparatorluğun topraklarını zaptetmek suretiyle kendileri için bir yerleşim bölgesi oluşturmaya başladılar. Böylece Mizya bölgesi, tekrar

Türklerin eline geçti. 1345 yılına gelindiğinde Balıkesir ve çevresi, Sultan Orhan tarafından Karesioğullarının topraklarının hemen hemen tamamı sulh yoluyla alınırken Bergama’dan itibaren Kemer-Edremit, Edremit ve körfez kuzeyinden

Çanakkale Boğazı’na kadar olan yerler 1357 yılında, Karesioğlu Süleyman Bey’in yönetiminde kalır. Karesi bölgesinin topraklarının tamamının ele geçirilmesi, I.

Murat döneminde, 1361 yılında olmuştur.

Osmanlı Devleti taşra teşkilatında ise Edremit, önce Anadolu Eyaleti’ne daha sonra Hüdavendigar (Bursa) Sancağı’na bağlanmıştır. Edremit, daha sonra müstakil bir mutasarrıflık olarak oluşturulan Karesi sancağı içinde bir kaza merkezi olmuştur.

2. KAYNAKLAR VE KAYNAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

XV. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar geçen yaklaşık beş asırlık bir dönemin kayıtlarını içeren şer’iyye sicilleri,

Osmanlı tarih araştırmalarındaki en önemli kaynaklardan birisidir. Şer’iyye sicilleri, kadıların devlet merkeziyle yaptıkları resmî yazışmaları, halkın şikâyet ve dileklerini, mahalli idarelere ait hukukî düzenlemeler olarak kabul edilen ferman ve hükümleri ve en önemlisi de ait olduğu mahallin sosyal ve iktisâdî hayatını yansıtırlar. Siciller, ülkenin çeşitli bölgelerindeki mahallî hayata ait ilmî This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. araştırmaların birinci derece kaynağını oluşturur. Özellikle bir bölgenin tarihi ve iktisâdî durumunu meydana çıkarmanın amaçlandığı bir çalışmada, toplumsal hayatın çeşitli yönlerini yansıtan şer’iyye sicillerinden yararlanmak son derece

önemlidir.

Şer’iyye sicillerindeki kayıtlardan ilki, merkezden gönderilen hüküm, fermân, berât, buyruldu ve diğer hüküm şeklindeki belgelerdir. Bir diğeri ise, kadı tarafından düzenlenip sicile yazılan i’lâm, hüccet, ma’rûz, mürâsele ve diğer kayıtlardır. Şer’iyye sicilleri, hukuk tarihi, iktisat tarihi, sosyal yapı, idari teşkilat ve askeri tarih açısından diğer kaynaklarda rastlanmayan pek çok ayrıntıyı içermektedir. Sicillerin özellikle kent tarihi çalışmalarına katkısı oldukça fazladır.

Bu nedenle Edremit’in XVII. yüzyılın ikinci yarısındaki durumunu ortaya koyabilmek için başvurulacak ilk ve en önemli kaynak olması nedeniyle

çalışmamızda şer’iyye sicillerinden yararlanmayı uygun gördük.

Çalışmamıza kaynaklık eden 1122 numaralı Edremit kazası Şer’iyye

Sicili; Milli Kütüphane’de 1222 demirbaş numaralı ve 5799 mikrofilm numarası ile kayıtlıdır. Edremit’e ait siciller, önceleri Topkapı Sarayı’ndayken daha sonra buradan Milli Kütüphane’ye taşınmıştır. Milli Kütüphane’de Edremit’e ait 104 adet Şer’iyye Sicili bulunmaktadır. Bunlardan 10 tanesi, Edremit kazasının incelediğimiz dönemi olan XVII. yüzyılın ikinci yarısına aittir. Bu sicillerden ilkinin başlangıç tarihi H.1054/M.1644’dür. Sonuncusunun bitiş tarihi ise

H.1130/M.1717’dir. Bu defterlerin ebatları genellikle 17x49 cm. arasında olmaktadır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

1122 numaralı Edremit şer’iyye sicil defteri, 139 sayfadan oluşmaktadır.

İçinde değişik merkezden (be-makam-ı konstantiniyye, be-sahra-yı kasr, be-makam-ı Edirne) gönderilen belgelerin yanısıra zabıtlar da bulunmaktadır.

Sicilde bulunan bazı sayfalar, oldukça yıpranmış bir haldedir. İncelediğimiz 1122 numaralı defterde eksik, parçalanmış ya da yırtık pek çok sayfa bulunmaktadır.

Defter, Hicri 1045 yılının Cemaziye’l-âhir ayından (M. 12 Kasım 1635) başlayarak yine Hicri 1124 yılının Şevvâl ayına kadar (M. Kasım 1712) süren ve

XVII. yüzyılın ikinci yarısını kapsayan oldukça uzun bir dönemi içermekte ve toplam 353 adet belgeden oluşmaktadır. Bu belge türleri arasında Tablo 1’de gösterildiği üzere berat, ferman, telhis, tezkire, temessük, tenbihnâme, buyruldu, mektup ve ilâm bulunmaktadır. Yazı türü dîvânîdir

Dîvânî yazı türü, Divân-ı Hümâyun’da tutulan kayıtlarda kullanılan bir yazı türü olduğu için bu isimle anılmıştır. Dîvanda tutulan ferman, berat, nâme, sebeb-i tahrir hükümleri, mühimme, şikâyet ve ahkâm defterleri dahil her türlü kayıtlar dîvânî yazı ile yazılmışlardır. Divan-ı Hümâyûn’dan çıkan bir çok belgede kullanılan divanî yazı türü, der-kenarlarda, siyakat olan kısımlar hariç, dîvânî ile yazılmış; arz, arzuhal vs. belgeler üzerine konan “buyuruldu”larda ise yine bu yazının kalını kullanılmıştır. Dolayısıyla arşiv belgelerinde en çok rastlanılan yazı türünün dîvânî olduğu söylenebilir. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Belge Türü Yıllar

H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10 H.10

45/M 50/M 52/M 53/M 54/M 55/M 57/M 58/M 59/M 61/M 64/M 65/M 68/M 71/M 74/M 75/M 77/M 79/M

.1635 .1640 .1642 .1643 .1644 .1645 .1647 .1648 .1649 .1650 .1653 .1654 .1657 .1660 .1663 .1664 .1666 .1668

Berat 1 1 1 1 1 7 4 1 2 3 1 1 1 7 1

Ferman 2 7 1 1 2 3

Telhis 1 1 1 1 1

Tezkire 5 1 1 1

Temessük 1 1

Tenbihname

Buyruldu 1

Mektup 2 2

İlâm 18 6 25 89 8 3 3 1 1 3 4 6

Toplam 4 1 18 7 1 1 39 104 10 5 4 2 7 4 3 7 18 1

Belge Türü Yıllar

H.108 H.108 H.108 H.108 H.108 H.109 H.109 H.109 H.111 H.111 H.111 H.111 H.112 Genel

2/M. 3/M. 4/M. 5/M. 6/M. 2/M. 3/M. 4/M. 6/M. 7/M. 8/M. 9/M. 4/M. Toplam

1671 1672 1673 1674 1675 1681 1682 1683 1704 1705 1706 1707 1712

Berat 1 4 3 1 1 10 4 1 1 59

Ferman 4 1 1 1 23 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Telhis 2 1 8

Tezkire 1 1 2 12

Temessük 2 2 1 7

Tenbihname 5 5

Buyruldu 1 2

Mektup 3 1 8

İlâm 7 4 6 16 3 12 10 6 2 233

Toplam 7 5 6 29 10 14 1 1 4 23 16 4 1 353

Tablo 1: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilindeki Belge Türleri ve

Tarihleri This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Şekil 1: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilindeki Belgelerin Tarihlerine Göre Dağılımı This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Şekil 2: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilindeki Belgelerin Türlerine Göre Dağılımı

Tablo 1’de, 1122 numaralı Edremit şer’iyye sicilinde yer alan belge türlerinin yıllara göre dağılımı gösterilmektedir. Bu tabloya göre, ele alınan sicilin

XVII. yüzyılın ikinci yarısındaki belgelerin yanı sıra çok geniş bir zaman aralığını This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. kapsadığı görülmektedir. Bunun nedeni büyük ihtimalle deftere, sonradan diğer tarihlere ait kayıtların eklenmesidir. Aslında Şekil 1’den de görüldüğü üzere defter, 1050-1059 (1640-1649) yılları arasını kapsamaktadır. Fakat kadı, kaza işlerinden başka idari işlerle de meşgul olduğu için, merkezden kendilerine gelen emirleri defterlere aynen geçirdikleri gibi kendileri de her ne münasebetle olursa olsun yazdıkları yazıları bu defterlere kaydederlerdi.

Böylece defter ilk bakışta, H. 1045 (M. 1635) yılından H. 1124 (M. 1712) yılına kadar geniş bir zaman aralığını kapsıyor gibi görünse de aslında 1050-1059

(1640-1649) yıllarına ait olmakla birlikte, çoğunlukla 1080-1089 (1669-1678) ve

1110-1119 (1698-1707) yıllarını kapsayan belgelere de rastlanmıştır. Bu nedenle

Tablo 1’e baktığımız zaman dikkatimizi ilk çeken, bazı belge türlerinin diğerlerine oranla belli tarihlerdeki fazlalığıdır. Örneğin, ilâmların en fazla görüldüğü tarih,

1058 (1648) yılıdır ve bu yılda toplam 89 adet ilâm bulunmaktadır. Tablo 1’de ilâmların sırasıyla en fazla görüldüğü tarihler 89 adet ilâmla 1648, 25 ilâmla 1647,

18 ilâmla 1642, 16 ilâmla 1674 ve 12 ilâmla 1681 yılları görülmektedir. Şekil 2’de de açıkça görüldüğü üzere ele alınan 1122 numaralı sicilde toplam 233 adet ilâm bulunmaktadır. Bu belgelerden, o yıllarda Edremit ve çevresi ile ilgili, hangi olayların yaşandığına ve bu olaylara karşılık ne gibi önlemlerin ve kararların alındığına dair ipuçları elde edilmektedir.

Bu tarihlerde yer alan ilâmların konularına baktığımız zaman, üzüm bağlarının kime ait olduğunun soruşturulması, davalıların borçlarını ödemedikleri ve bu borcun tahsili, bir ölümün ardından yakınları arasında kalan mirasın This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. paylaşılması, savaş nedeniyle dul kalan ve eşleri geri dönmeyen kadınların nafaka davaları gibi dönemin özelliklerini yansıtan pek çok belge karşımıza çıkmaktadır.

Defterin 1640-1649 tarihlerine ait olmasının bir sonucu olarak, 1648 tarihinde ilâmlarda bir yığılma yaşandığı görülmektedir. Bu tarih önemlidir. Çünkü Osmanlı

Devleti’nin klasik malî sistem ve dengesi, çeşitli sarsıntı ve yıpranmalara rağmen

XVII. yüzyılın ikinci yarısına kadar ayakta kalabilmiştir. Fakat 1645 yılında başlayan Girit savaşıyla birlikte, savaşların niteliği açısından yepyeni bir döneme girilmiştir. Bu tarihten itibaren uzun ve masraflı savaşlar dönemi başlamıştır.

Nitekim, 1645’te başlayan Girit savaşı 25 yıl sürmüş ve ancak 1669’da sonuçlanmıştır. Yüzyılın ortasında başlayan Erdel isyanı, yıllarca Osmanlı

Devleti’ni uğraştırmış ve Avusturya ile 1663 yılında savaşa girilmüştir. 1672’de ise Lehistan ile 1676’ya kadar sürecek olan savaşlar başlamıştır. 1678-1681 yılları arasında da Ruslarla yıpratıcı savaşlara girişilmiştir. Özetle 1699 Karlofça

Antlaşmasına kadar Osmanlı Devleti çok yıpratıcı ve yorucu bir dönem geçirmiştir.

İncelediğimiz 1122 numaralı Edremit şer’iyye sicilinde karşımıza sık sık

çıkan söz konusu bu savaşlar nedeniyle olsa gerek, hububat, zahire, gemi yapımı için kereste ve kürekçi taleplerini içeren belgelerin yanı sıra, bu savaşların,

çoğunlukla ilâmların konusunu oluşturan, sosyal hayata yansımalarını da görmekteyiz. Örneğin, savaşta eşlerini kaybeden ya da geri dönemeyen kocalarının ardından yalnız kalan kadınların açtıkları nafaka talebine yönelik davalar bunlardandır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

İlâmların arkasından defterde en fazla karşılaşılan belge türleri arasında

59 adetle berat ve 23 adetle ferman gelmektedir. Defterde sayıları en az görülen belge türleri ise 7 adet temessük, 5 adet tenbihname ve 2 adet buyruldudur. Telhis ve mektup türü ise aynı oranda çıkarak, her ikisinden de defterde toplam 8 adet olduğu görülmüştür (bkz. Şekil 2).

3. ARAŞTIRMANIN SINIRLARI VE DÖNEMİ

Çalışmamızda araştırma konusu olarak Edremit kazası seçilmiştir. Çünkü

Edremit gerek yetiştirdiği ürünlerle gerekse bulunduğu konum itibariyle dönemin

önemli bir ticaret merkeziydi. Edremit kazasında yetişen pek çok ürün, diğer şehir ve kasabaların yanısıra Girit Adası’na kadar uzanan oldukça geniş bir alana gönderiliyordu. Yetişen bu ürünler arasında zeytinin ayrı bir yeri vardı.

Zeytincilik, Batı Anadolu’da üretimi yapılan yerlerin yanısıra Edremit’te yaşayan insanların en önemli geçim kaynakları arasındaydı. Bugün olduğu gibi XVII. yüzyılda da Edremit Körfezi’nde yer alan Edremit, Kemer-i Edremit (Burhaniye),

Ayvalık, Ayazmend (Altınova), Kızılcatuzla veya Tuzla (Ayvacık) kazaları ile

Girit, Midilli, Cunda (Alibey) adaları zeytin ve zeytinyağı üretiminde önemli bir paya sahipti.

Araştırmamız, Edremit kazasında XVII. yüzyılın ikinci yarısını kapsamaktadır. Bu dönem, türlü olumsuzlukların, sosyal ve siyasi çalkantıların görüldüğü bir dönemdir. XVII. yüzyılın ikinci yarısı, Osmanlı Devleti padişahlarından IV. Sultan Mehmed (1648-1687), II. Sultan Süleyman This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

(1687-1691) ve II. Sultan Ahmet (1691-1695) ve II. Mustafa (1695-1703) saltanatlarına tekabül etmektedir. Fakat bu dönemde padişahlardan ziyade

Köprülülerin ön plânda olduğu görülmektedir.

Köprülüler devri ile Osmanlı Devleti, klasik dönemdeki kurumlarını restore etmiş, geçici bir güvenlik ve düzen geri gelmişse de bu fazla uzun sürmemiş ve zamanla reform yapma ihtiyacı kendisini göstermiştir.

Köprülü Mehmet Paşa’nın 1656 yılında sadarete geçmesiyle birlikte

İstanbul’da meşhur “Kadızadeli Vaizler”in sadrazam tarafından sürgüne gönderilmesi, eski sadrazam Boynueğri Mehmed Paşa ile Abaza Ahmet Paşa’nın idamları ve Köprülü Mehmed Paşa’nın vazifesinde ihmal gösteren devlet ricaline karşı mücadelesi, Çanakkale Boğazı’nın “Seddülbahr” ve “Kilidülbahr” kalelerinin inşasıyla tahkimi, 1660 yılında tarihinin kaydettiği en büyük yangının çıkışı, 27 Eylül 1669’da Kandiye Kalesinin Türklere teslimi ve Girit adasına karşı yürütülen muharebenin bir Türk zaferiyle sonuçlanarak Fazıl Ahmet

Paşa’nın Girit’ten dönüşü, Fransız donanmasının Sakız adasına baskını, 1672 yılında ise IV. Mehmet’in Fazıl Ahmet Paşa ile beraber Polonya seferine çıkması,

Kamaniçe kalesinin fethi, 1683 yılında Viyana’nın kuşatılması, 1687 Eğri kalesinin düşmesi, 1694 itilaf devletleri tarafından Petervaradin kalesinin muhasarası ve 1699 Karlofça Antlaşması’nın imzalanması ile ele aldığımız defterin içinde yer alan zaman dilimi son bulmaktadır.

Osmanlı Devleti XVI. yüzyılın sonlarından itibaren, Celali isyanları -ki

Anadolu’ya ekonomik açıdan yansıması tam bir yıkımdır- kapıkulu askerlerinin This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. yönetime el koyma girişimleri, uzun süren savaşlar gibi pek çok sorunla karşı karşıya kalmıştı. Bu nedenle XVII. yüzyıla girerken hazinenin gelirleri arttığı halde, çok sayıda kapıkulu askerinin ücretlerini ödemek hiç de kolay olmamıştı.

XVII. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti’nde iki temel problem ortaya çıkmıştı. Bunlardan birincisi, değişen sistemin ihtiyacı olan yeni kadrolar yaratmaktı. Bu kadroların belirli yetişme süreçleri vardı. Kapıkulu sistemi devşirme kaynaklıydı. Bu sistem içinde yer alacaklar, bir eğitim ve hizmetten geçiyordu. Bunlar Enderun’da padişahın özel hizmetlerini görürlerdi ve

3-5 yıl arasında değişen istihdâm süreci bulunurdu. Bu sürecin her aşamasında bir seçim yapılırdı.

XVII. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Osmanlı toprak sisteminin temeli olan tımar sisteminde de bir takım değişiklikler olmuştur. Tımar sahiplerinin bu dönemde sık sık savaşa gitmediği ve seferden kaçtığı tespit edilmiş, kendilerine dirlik tevcih edilirken “alaybeyi bayrağı altında sefere eşmek şartıyla” kuralının sık sık ihlâl edildiği görülmüştür.

Nitekim, incelemiş olduğumuz 1122 numaralı Edremit şer’iyye sicilinde bununla ilgili pek çok belge bulunmaktadır. Bunlardan birisi H.1085/M.1674 yılında Edremit nahiyesindeki Karalar, (nâm-ı diğer Osmanoğlu) köyündeki 1.784 akçeye mutasarrıf olan İbrahim’in sefere gelmeyerek tımarının boş kalmasıyla ilgilidir. Kendisine alaybeyi bayrağı altında sefere gitmek şartıyla verilen tımar, bu nedenle Yakup adlı başka bir şahsa verilmiştir. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Böyle bir ortam içinde, tüm bu olumsuzlukların önüne geçebilmek için

Osmanlı Devleti, yeni düzenlemelere gitme gereği duymuştur. Buna göre uzak bölgeleri teftişe gidecek kişiler için gittikleri yerlerde konaklama, yemek v.s gibi kişisel pek çok masraflarını halktan karşılayacak yeni vergiler getirilmiştir. Fakat tekâlif-i şakka adı verilen bu vergiler halkı adeta canından bezdirmişti.

Bununla birlikte, avarız-ı divaniyye adı altında istenilen vergi de XVII. yüzyılda kapıkulu askerlerinin artan mali yükü ve giderek sürekli hale gelen savaşlar yüzünden kalıcı vergiye dönüşmüştü. Esas itibariyle 1580’lerden itibaren başlayan büyük değişiklikler, tımar sisteminin bozulmasının bir sonucudur. Bu bozulmanın sonucu olarak, daha önceleri beylerin, paşaların ve diğer görevlilerin tasarrufunda olan haslar ve tımarlar giderek artan bir oranda doğrudan Hazine-i

Amire’ye bağlandı. Zamanla merkezi hükümetin denetiminden geçen haslar ve tımarların çoğu, iltizama çevrildi. Bu da devletin sancak gelirlerini beyler ve paşalara tahsis etmek yerine onları mukata’a olarak mültezimlere veya onlarla hemen hemen aynı rolü üstlenen valilere verilmesi demekti. Böylece iltizam sadece hazineye ait has gelirlerinin yönetimi için değil, aynı zamanda paşalara, beylere ve diğer görevlilere tahsis edilmiş olan has, zeamet ve tımarlar için de kullanılacaktı. Has ve zeamet sahiplerinin iltizam yoluna başvurmalarının temel sebebi, bu sistemin geniş araziler üzerinde “bâd-i hevâ” ve “cerime” gibi vergilerin toplanmasının pratik bir yöntemi olmasıydı. Böylece XVI. yüzyılın sonlarından itibaren dirliklerinde bulunmayanların sayısı arttıkça eyaletlerde iltizam sistemi aynı oranda hızla yayılmıştır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Reaya ile merkez arasındaki yönetici tabakanın kendisini göstermeye başlamasıyla birlikte merkezi idare aleyhine gelişen bir zümre doğmuştur. Bu kendi başına buyruk olan zümre, menfaat temini amacıyla reaya üzerindeki baskıyı daha da arttırmış ve özellikle sancakbeyleri ve subaşılar “devr” adı altında köylerde konaklayıp halktan “kaftan-baha”, “ağırlık” ve “na’l baha” gibi şer’i olmayan vergiler talep etmişlerdir.

XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kapıkulu sayısının arttırılmasıyla birlikte devşirme sistemi yavaş yavaş gündemden düşmüş ve “intisap sistemi” ağırlık kazanmaya başlamıştır. Fakat idari açıdan sistemler değişirken sistemin mantığına uygun kadrolar devamlı olmadı. Bu karşılaşılan problemlerin içinde en büyüğü idi. Bu kadrolar aynı özellikleriyle XVII. ve XVIII. yüzyıllarda devam ettirilemedi. Çünkü orduların da karakteri tamamen değişmişti. Ulus devletlerin oluşması, sistemi olumsuz yönde etkiledi.

Ulufelilerin sayısı artmaya başlayınca tımar sistemi içindeki gelirlerin merkezi hazineye aktarılması gerekiyordu. Bu nedenle tımar sistemi içinde birtakım değişikliklere gidildi. Boş olan tımarların eskiden olduğu gibi hak edenlere tevcih edilmemesi bunlardan biriydi. Bu uygulama, ağırlıklı olarak

XVIII. yüzyılda uygulanmaya başlandı. Bu dönemde boş tımarlar, mirasçısı olmadığı zaman beylerbeyine verildi. Bu şekilde verilen tımarlara da “sepet tımarı” denildi. 1122 numaralı Edremit şer’iyye sicilinde, boşalan bu tımarların zaman zaman alaybeyilerine de verildiğini görmekteyiz. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Böylece beylerbeyileri ve alaybeyleri bu tımarlar nedeniyle büyük gelirler sağladılar. Boşalan bu tımarlar birilerine havale edilmemeye başlandı. Giderek o dirlikler biraraya getirilerek “mirî mukataa”lar oluşturulmaya başlandı. Bütün bunlar yaşanırken devletin çözmek zorunda kalacağı iki önemli sorun vardı.

Bunlar, eskisine uygun yeni kadrolar oluşturmak ve daha önce dirlik olarak verilen gelirleri hazineye intikal ettirerek nakde çevirmekti. Bunun içinde söz konusu

“mirî mukataa” yoluna gidildi. XVII. yüzyılın sonlarında vergi toplama usulü olan iltizam, 1695 yılında malikâne usulüne dönüştürüldü..

Malikâne usulü mukataayı üzerine alan mültezimlerden muaccele peşin olarak alındı. Buradaki amaç, gelecekte meydana gelecek muhtemel değişikliklerin hazineye vereceği zararı önlemekti. Bu usul ile birlikte vezirler arasından veya eşraf ve ayan arasından taşrada ticaretle veya başka yöntemlerle servet biriktirebilen kişiler ortaya çıkmaya başladı. Bu kişiler, çoğunlukla o mukataanın gerektirdiği örf görevini yapabilecek durumda olmadıkları için -ya başka bir şehirde ya da bu görev için fazla yaşlı olduklarında- kendi adlarına bu görevleri yapacak “voyvoda”ları aramaya başladılar. Ya da bir malikaneci bir veya birden fazla mukataayı üzerine aldı. Bu “pâre mukataa”larındaki ikincil mültezimlere de “pâre mültezimi” adı verildi. Alt mültezimler olarak da nitelendirilen bu kişiler genellikle yöre halkından olurdu.

Özetle, XVII. yüzyıl, klasik düzendeki değişmelerin en belirgin olarak hissedildiği dönemdir. Her alanda yeniliklerin ve geçişlerin yoğun olarak yaşandığı bir dönem olması itibariyle de incelenmeye değerdir. Bu nedenle This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. dönemin önemli merkezlerden biri olan Edremit kazasının XVII. yüzyılın ikinci yarısı içinde geçirdiği değişimler ve bu değişimlerin ekonomik ve sosyal yaşama yansımalarının incelenmesi amaçlanmıştır.

İlk bölümde idari yapılanmadan bahsedilerek Edremit kazasında hüküm süren Karesioğulları ve Osmanlı Devleti dönemlerindeki idari yapılanmanın nasıl olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır.

İkinci bölümü oluşturan kazanın fiziksel yapısında ise, Edremit’te XVII. yüzyılın ikinci yarısındaki, dini ve sosyal yapılar ele alınıp bunlar tespit edilmeye

çalışılacaktır.

Üçüncü bölümde ise Edremit’in XVII. yüzyılın ikinci yarısındaki ekonomik ve sosyal yaşamı ele alınmaya çalışılacaktır. Bu kapsamda, alınan vergiler ve ziraatın yanısıra sosyal yaşamın unsurlarından olan mahalleler, aile hayatı gibi konulara da değinilecektir.

4. EDREMİT İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

Burada Edremit ile ilgili yapılan çalışmalara değinmeden önce doğrudan

Edremit ile ilgili yapılan çalışmaların birkaç eserden öteye gitmediğini ve özellikle

XVII. yüzyılda Edremit ile ilgili bir çalışmanın bugüne kadar yapılmamış olduğunu belirtmemiz gerekecektir. Doğrudan Edremit ile ilgili yazılan eserlerin azlığı nedeniyle, Karesi bölgesi ile ilgili yapılan çalışmaların içinde Edremit’e dair bilgiler bulunmaya çalışılmıştır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Karesi bölgesinin tarihi hakkında genel anlamda ilk çalışma, İsmail

Hakkı Uzunçarşılı tarafından kaleme alınmıştır. Osmanlı Devleti’nin yönetimi altında bir süre vilayet olarak idare olunmuş bölgenin, eski tarihi dönemlerinden itibaren burada hüküm sürmüş kavimler ve devletler ile bunlardan günümüze kalan eserlerle ilgili kapsamlı bilgilerin verildiği “Karesi Vilayeti Tarihçesi” adlı bu kitapta, Karesioğulları Beyliği ve idarecileri hakkında da geniş bilgilere yer verilmiştir. Karesioğulları Beyliği’nin parçalanması, Osmanlı hakimiyetine geçişi ve hakimiyetin sona erişi ile ilgili çok kıymetli bilgilerin bulunduğu eser, bugüne kadar Karesi bölgesi tarihi hakkında yapılmış en kapsamlı ve ilmi çalışma olması açısından değerlidir. Bu eserde Edremit ile ilgili bilgilere, 52. ve 55. sayfaları arasında rastlamak mümkündür.

Bir diğer çalışma, bölge tarihi üzerinde yaptığı önemli araştırmalarıyla tanınan Kamil Su tarafından hazırlanan “XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Balıkesir

Şehir Hayatı” adlı kitaptır. Eserde ana kaynak olarak kullanılan şer’iyye sicillerinden başka, diğer bazı kaynaklardan da yararlanıldığı görülmektedir.

Yazarın ayrıca “Balıkesir Civarında Türkmen ve Yörükler” adlı eseri de mevcuttur. Yazarın, bu çalışmasında da mühimme defterlerinden, Balıkesir ile

Edremit Şer’iyye Sicillerinden büyük ölçüde yararlandığı görülür. Bu eserinde yazar, bölgede yaşayan cemaat ve yörüklerle ilgili kayıtları aynen günümüz diline

çevirmek suretiyle kronolojik bir sıra takip etmiştir.

Buraya kadar sözü edilen eserler, doğrudan Edremit ile ilgili çalışmalar değildir. Edremit ve civarının tarihi hakkında yapılan araştırmalardan ilki, bu This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. konuda yaptığı araştırmalarıyla tanınan Tahir Harimi Balcıoğlu’nun “Tarihte

Edremit Şehri” adlı kitabıdır. Aynı zamanda II. Türk Tarih Kongresi’nde sunulan ve “Edremit Civarındaki Türk Aşiretleri” isimli bildirisi ile yazar, bölgenin nüfus unsurlarının kaynakları hakkında sonuçlara ulaşmaya çalışmıştır.

Edremit ile ilgili pek çok çalışmaya imza atan isimlerden birisi de Gıyas

Yetkin’dir. Gıyas Yetkin, “Yurdun Güzel Bir Köşesi, Edremit” adlı eserini 1939 yılında yayınlamıştır. 1957 yılında ise bir diğer eserini, çeşitli kaynaklardan derlediği olayları kronolojik bir sıra takip ederek “Kuruluşundan Bugüne Kadar

Edremit’te Olup Bitenler” adıyla yayınlamıştır.

Günümüze doğru gelindiğinde ise 1993 yılında Sezai Sevim’in “XVI.

Yüzyılda Karesi Sancağı (Tahrir Defterlerine Göre)” adlı yayımlanmamış doktora

çalışması bulunmaktadır. Tahrir defterlerine göre yapılan bu çalışmada, Karesi

Sancağının idari taksimatı, konar-göçerler, iktisâdî yaşam, vakıflar ve dini-sosyal yapılar ele alınmıştır.

1995 yılında ise, Fikret Yılmaz’ın “XVI. Yüzyılda Edremit Kazası” adlı basılmamış doktora tezi bulunmaktadır. Pek çok kaynaktan yararlanılarak hazırlanan bu çalışma, Edremit kazasının coğrafyası, yerleşme sistemi ve nüfus ile ekonomik yapı adı altında üç bölümden oluşmaktadır.

1999 yılında ise Zerrin Günal Öden tarafından hazırlanan “Karesi

Beyliği” adlı eserde bu beyliğin menşeî ve kuruluşu, Osmanlı Devleti’ne katılmasından sonraki durumu ve beyliğin teşkilatı ele alınmıştır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Zekeriya Özdemir tarafından hazırlanıp 2002 yılında yayınlanan

“Adramyttion’dan Efeler Toprağı Edremit’e” adlı çalışmada ise, en eski çağlardan başlayarak günümüze kadar bölgenin gelişimi ele alınmıştır.

Bu ilmi çalışmaların dışında Edremit ile ilgili bilgiler içeren çeşitli ansiklopedi ve dergiler de bulunmaktadır. Bunların başında Balıkesir’de yayımlanan “Kaynak” dergisi gelir. Bu derginin çeşitli sayılarında Balıkesir ve

çevresi ile ilgili gerek mahallî araştırmacılar gerekse bu bölge ile ilgili çalışmaları bulunan kişiler tarafından yazılmış pek çok makale mevcuttur.

1933 yılında Ruhi Naci tarafından “Tarihten Karanlık Sahifeler,

Edremit”, aynı yıl Esat Adil tarafından “Zeytincilik” , 1936 yılında Kamil Su tarafından “Balıkesir Panayır ve Pazarı” ve “Balıkesir, Hristiyan Kıyafetlerine

Dair Vesikalar”, yine Kamil Su tarafından 1937 yılında “Balıkesir Civarında

Aşiretler”, 1945 yılında Şemsi Balta tarafından “Zeytin ve Yağının Tarihçesi” gibi

çok sayıda çalışma kaleme alınmıştır.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın “Anadolu Beylikleri” adlı eserinde,

Karesioğulları ile ilgili bir bölüm ve bazı ansiklopedilerin de “Edremit” ,

“Balıkesir” şeklinde geçen maddeleri bulunmaktadır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

BİRİNCİ BÖLÜM

YERLEŞME VE İDARİ YAPILANMA

A. İSKAN

1. KARESİOĞULLARI DÖNEMİ

XIII. yüzyıl sonları ile XIV. yüzyıl başlarında Balıkesir ve Çanakkale

(Mizya) taraflarında bir beylik kurmuş olan Türk beylerinden birinin adı olan

Karesi, daha sonradan bu yöreye ismini vermiş ve Karesi Sancağı olarak anılmıştır. Karesioğulları adıyla tanınan bu ailenin soyu, XI. yüzyılın ikinci yarısından sonra Orta Anadolu’da bir devlet kurmuş olan Melik Danişment

Gazi’ye dayanmaktadır. Danişmentli Devleti, XII. yüzyılın ikinci yarısında

Türkiye Selçuklu Devleti tarafından ortadan kaldırılınca bu aileye mensup olanlar, This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Selçuklu Devleti’nin hizmetine girip, bu devletin ileri gelen emirleri arasında yer almışlar ve Bizans sınırlarını oluşturan uç bölgelerinde önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.

Karesi Beyliğinin kuruluşuna dair değişik kaynaklarda pek çok tartışma mevcuttur. Bunlardan birisi de Elizabeth Zacharıadou’nun Karesi ve Osmanlı

Beylikleri ile ilgili makalesidir. Yazar, Karesi beyliğinin kuruluşuyla ilgili bugüne kadar bilinen çeşitli kaynakları ele aldığı çalışmasında, özellikle Bizanslı tarihçi

Gregoras’a atıfta bulunmuştur. Gregoras’a göre, Türk beyleri 1303-1304’ten hemen önce bir koalisyon oluşturmuş ve Küçük Asya’nın kıyı bölgelerini aralarında paylaşmışlardır. Bu paylaşımda, Türkiye Selçuklu Devleti’nin çöküşü sırasında uç beyliğinde bulunan Kalem Bey ile oğlu Karesi Bey, uçlardaki diğer beyler gibi, Batı Anadolu’ya gelerek Balıkesir taraflarına hâkim olmuştur. Bu bilgiler, Zacharıadou’ya göre dönemin Küçük Asya tarihine ilişkin bilinenlerle

çeliştiği için doğru değildir. O’na göre Karesi Beyliği’nin kuruluşu Katalanların

Küçük Asya seferinin sonuçlarından birisidir. Katalanların, Küçük Asya’yı terk etmesinden sonra ülkede bir kaos ortamı oluşmuş ve Türkler bu durumdan yararlanarak kentleri kuşatmaya başlamışlardır. Öyle ki, birliklerini Trakya ve

Makedonya’daki Katalanlarla savaşmaya gönderen Bizanslılar, Türklere karşı direnememişlerdir.

Zacharıadou, beyliğin gerçek kurucusunu, Tokat’ta bulunan ve 1415 tarihli kitabenin yer aldığı bir anıttan çıkarır. Soyağacı, Türk kahramanı Melik

Danişment Gazi ile başlatılır, ardından Bağdı (Yağdı) Bey gelir, Kalem ve Karesi This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Beylerle devam eder. Böylece hanedanın gerçek kurucusu olarak Bağdı Bey

(Yağdı Bey) nitelendirilir. Bu bilgi ile Karesi hanedanının doğuşu, dönemin Türk hanedanlarının çoğunun Bizans ve eski Selçuklu toprakları arasındaki sınır bölgesinde egemenlik kurmaya başladığı, XIV. yüzyılın ilk yıllarına dayandırılır.

Kalem Bey ile oğlu Karesi Bey ilk olarak, Anadolu Selçuklu Devleti’nin güçsüzleşmesiyle kontrolü ele alarak, Moğolların baskısından kurtulmak amacıyla

Balıkesir’i kendisine merkez olarak seçer. Beylik, Balıkesir’den başka, Bergama,

Sındırgı, Bigadiç, İvrindi, (Fart), Aydıncık, Başgelenbe (Soma’da bir köy), Kemer-Edremit (Burhaniye), Edremit, Ayazmend (Altınova) ile Bayramiç,

Ayvacık, Ezine ve Balıkesir yakınlarındaki Balıklı’ya hâkim olmuştur. Karesi

Bey, yönetim merkezini seçtikten sonra, hâkim olduğu yerlere ve diğer toprakları

üzerine Moğol baskısından kaçan Türkmenleri getirerek buralara yerleştirmiş ve böylece buralardaki yerleşik nüfusu arttırmıştır.

Karesi Bey’in 1334 yılında ölümünden sonra beyliğin bütünlüğü bozularak yönetim merkezleri Balıkesir ve Bergama olmak üzere, iki bölge halinde idare edilmeye başlanmıştır. Marmara ve Çanakkale’ye kadar beyliğin büyük bir bölümü Karesioğlu Demirhan’ın yönetiminde kalmıştır. Fakat kuzey bölgesinin idarecisi konumundaki Demirhan Bey’in idaresinden memnun kalmayan halk, Osmanlı’nın himayesinde bulunan Karesi Bey’in küçük oğlu

Dursun Bey’den yardım isterler. Bunun üzerine Karesi emirleri de, Orhan Bey’in yanında bulunan Dursun Bey’e hükümdar olması için teklif götürür. Dursun Bey ise, Osmanlılar’a Balıkesir, Aydıncık ve Bergama’yı vermeyi önerir, kendisine de This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Kızılca Tuzla, Bayramiç ve diğer yerler kalır. Bu öneriyi kabul eden Orhan Bey, yanına Dursun Bey’i de alarak Balıkesir üzerine yürür. Karesi emirlerinden olan

Hacı İlbeyi, Evrenoz, Ece Halil ve Gazi Fazıl Bey’ler kendilerini karşılar, fakat

Bergama kalesinden atılan bir okla Dursun Bey öldürülür. Bunun üzerine Orhan

Bey, Bergama’yı kuşatır ve Karesi Beyliği’nin Demirhan’a ait olan bölümü

Osmanlılara geçer. Karesi emirlerinden Hacı İlbeyi, Evrenoz, Ece Halil ve Gazi

Fazıl Bey’ler, Osmanlı’nın hizmetinde bulunmuş ve özellikle Osmanlı Beyliği’nin

Rumeli’ye yayılmasında önemli roller oynamışlardır.

Osmanlı hizmetine geçerek Rumeli’nin fethinde büyük yararlılıklar gösteren bu komutanların iyi birer denizci oldukları ve denizleri iyi tanıdıkları bilinmektedir. Bu nedenle bu bölgede gemi inşaasına elverişli alanların bulunduğu ve Bizanslılar tarafından daha önce kullanılmış olan limanların, Batı Anadolu’nun

Türkler’in eline geçmesinden sonra da kullanıldığı görülmektedir. Bunlar arasında, Edremit, Biga ve Aydıncık limanları bulunmaktadır.

Bergama ve civarının limanı durumunda olan Edremit Körfezi’nin Karesi donanmasına önemli bir üs vazifesi gördüğü anlaşılmaktadır. Bu özelliği nedeniyle Karesi Beyliği’nin Aydıncık’ta da bir tersanesinin olduğu düşünülebilir.

Osmanlılar da Karesi Beyliği’nin kendi topraklarına katılmasından sonra burayı,

Rumeli’ye geçişte bir donanma üssü ve tersane olarak kullanmışlardır.

Karesioğulları döneminde sistemli bir iskân politikası izlenmişti. Bunun

örneklerine Edremit civarında rastlamak mümkündür. Çanlı Baba Dergâhı ve dervişleri, Paşa Sultan Köyü’ndeki Doğan Baba Zaviyesi, Şeyhler Deresi’nde This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Musa Baba Çiftliği, Hasan Dede bin Abdal Barak ve Akçabörklü isimleri bu dönemin izlerini taşımaktadır.

Ayrıca, Karesioğulları ailesine mensup bazı şahısların Edremit’te birtakım vakıflarının olduğu görülmektedir. Bunlardan Karesioğlu Davut Bey,

Edremit’teki Çıkrıkçı Köyü’nde bulunan bir mektebin ihtiyaçlarını karşılamak için aynı köyün gelirlerini vakfetmiştir. Karesioğlu Davut Bey vakfının mütevellilik görevi oğlu Osman Paşa’ya verilmiştir.

Yine Karesioğlu Yusuf Çelebi’nin 1530 yılında yıllık geliri 500 akçe olan bir vakfının olduğu bilinmektedir. Sonuçta Karesi Beyliği, Osmanlıların Bitinya kıyılarına ancak zaman zaman akın yapabildikleri bir dönemde, Bizans’ın

Avrupa’daki topraklarının karşı kıyısına yerleşen ve bu bölge için ciddi bir tehdit oluşturan güçlü ve saygın bir Müslüman beyliğiydi. Karesi Beyliği, Osmanlılara boyun eğen ve topraklarının ismini koruyan ilk beylik olmakla birlikte aynı zamanda ilk Osmanlı sancaklarından birisidir.

1334-1335 yıllarında topraklarının hemen hemen tamamı sulh yoluyla

Osmanlı Beyliği’nin topraklarına katılmıştır.

2. OSMANLILAR DÖNEMİ

Karesi Beyliği’nin hakimiyeti altındaki Balıkesir ve civarına komşu olan

Osmanlı Beyliği, kuruluşundan itibaren Bizans Devleti’nin zararına gelişen bir genişleme siyaseti izlemişti. Karesi Beyliği ise, Osmanlılar’ın batıya kara yönünde ilerlemesini engelleyen önemli bir konumdaydı. 1326 yılında Bursa’nın fethi, This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Osmanlı Beyliği açısından Güney Marmara’nın, birkaç kale dışında, hemen hemen tamamıyla ele geçirilmesi anlamına geliyordu. Bununla birlikte Osmanlıları batıya götürecek topraklarda geçiş yoluna sahip olan yer, Karesi Beyliği’ne ait olan topraklardı. 1334-1335 yılında Karesi Beyliği’nin Osmanlıların eline geçmesinden sonra bölge, Çanakkale dışında 500 yıl Anadolu Eyaleti’ne bağlı bir sancak olarak yönetilmiştir. Sancağın merkezi Balıkesir olmasına rağmen sicillerde çoğunlukla

Karesi olarak geçmektedir. Truva ve çevresine hâkim olan Süleyman Bey

(Karesioğlu), Demirhan’a ait yerlerin büyük bir kısmının Osmanlılar’ın eline geçmesinden sonra da Truva ve Çanakkale taraflarına bir müddet daha hâkim olmuştur. Böylece Karesi bölgesi, Karesi ve Biga sancakları olmak üzere iki idari birim halinde Osmanlı idaresi altında birleşmiştir.

Karesi Beyliği’nin Osmanlı yönetimine geçmesi, Osmanlı askeri teşkilatında önemli bir takım değişiklikler meydana getirmiştir. Bu değişikliklerden birisi, Osmanlı ordusunda “yaya” ve “müsellem” olarak adlandırılan yeni bir askeri sınıfın kurulmasıdır. Osmanlı Beyliği’nin ilk dönemlerinde, Osman Bey zamanında beyliğin askeri teşkilatı iki bölümden oluşmaktaydı. Bunlardan birincisi, bir bölüm Türkmenlerle yapılan anlaşmalar gereğince sağlanan atlı askerlerdi. Bunlara, hizmetleri karşılığı, elde ettikleri ganimetlerden başka, fethedilen yerlerden timar veriliyordu. Diğer askerler ise,

Osman Bey’in ulufelerini ödediği kişisel askerleriydi. Bu ücretli askerlere daha sonraları “azap” denilmiştir. Yaya ve müsellemler ise, Orhan Bey’in Karesi’yi almasından sonra ortaya çıkmıştır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Karesioğullarının Osmanlı Beyliği’ne katılmasından sonraki önemli gelişmelerden birisi de denizcilik alanındadır. Osmanlı Beyliği’nin denizcilikle ilgilenmesine sebep olmuş ve Rumeli’ye geçişlerinde önemli katkıları olmuştur.

Öyle ki, 1390 yılında Gelibolu’da bir tersane kurmuşlardır. Ayrıca Bergama ve civarının limanı durumunda olan Edremit Körfezi’nin Karesi donanmasına önemli bir üs vazifesi görmesi nedeniyle Edremit limanında bir tersanenin olabileceği akla gelmektedir. Karesi Beyliği’nin Aydıncık’ta da -Edincik veya Karahisar-ı

Biga- bir tersanesi olduğu bilinmektedir. Osmanlı Beyliği’ne geçtikten sonra burası, Rumeli’ye geçişte bir donanma üssü ve tersanesi olarak kullanılmıştır.

Karesi sancağı, Marmara Denizi’ne kıyısı bulunmayan ancak Ege

Denizi’ndeki gelişmiş iskeleleriyle denize açılabilen, karadan da Hüdavendigar,

Biga, Kütahya ve Saruhan sancakları ile sınır komşuluğu nedeniyle ilişkisi olan bir idari birim durumundaydı. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye yaptığı seferler esnasında çok hareketli bir bölgeydi.

XIV. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Beyliği’nin toprakları,

Kocaeli’nin batısında Üsküdar’a, doğuda Bolu’nun ötesinde Candaroğlu

Beyliği’ne kadar genişlemişti. Orhan Bey, bu dönemde henüz İstanbul’u alabilecek güçte değildi. Beyliğin doğusu, güneyi ve batısı, tümüyle başka Türk beyliklerinin topraklarıyla çevriliydi. Bu durumda Osmanlı Beyliği, bir uç beyliği olmaktan çıkarak, Karamanoğulları ile Candaroğulları gibi bir “iç-el” durumuna düşmüştü. Bununla birlikte, Germiyanoğulları gibi, Osmanlılar da uc beylerbeyliği

(Melik’ül- ümeralık) ünvanını taşıyorlardı. Osmanlı Beyliği, fetihlerini Rumeli’ye This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. uzatabilmek için kendilerine bağlı olan Karesioğullarından Bursa’yı alarak,

Gelibolu’ya açılmak zorundaydılar. Orhan Bey, beylerbeyliğe atadığı Süleyman

Bey’i İzmit’ten alarak, Demirhan Bey’den alınan Balıkesir sancağı valiliğine getirdi. Bursa’yı Gelibolu’ya bağlayan ve Balıkesir’i de içine alan yolun Karesi

Beyliği’nden alınarak Osmanlı Beyliği’nin topraklarına bağlanmasının özel bir

önemi vardı. Çünkü bu fethin getirdiği kolaylıkla Osmanlı Beyliği, Rumeli’ye

1347 yılında ilk seferini gerçekleştirmiştir.

Orhan ve Hüdavendigâr dönemlerini takip eden yıllarda Rumeli fetihleri daha da genişledi. Yıldırım Bayezıt’ın tahta geçmesiyle birlikte Osmanlı sınırları

Rumeli’de Balkanları aşmış ve buraları Türkleştirmek amacıyla Karesi dolaylarından birtakım yörükleri buralara getirerek yerleştirmiştir.

Bu dönemde Timur ile Yıldırım Bayezıt arasında cereyan eden Ankara

Savaşı (1402), Balıkesir bölgesi ile Edremit Körfezi’ni de etkilemiştir. Bu savaşta,

Solakzade Tarihi’nde, Timur’un kuvvetlerinin Balıkesir’i yağma ettiğinden bahsedilir.

Yıldırım Bayezıt bu fetihlerde Anadolu’nun imarına da önem vermiştir.

Bu dönemde Edremit’te bir cami yaptırılmış fakat birkaç defa yandığı için bu cami, günümüze kadar gelememiştir.

II. Murat’ın ölümünün ardından İstanbul’un fetih hazırlıkları devam ederken, Edremit’te Rumlarla Türkler arasında çarpışmalar olmuştur. Civar adalardan Edremit’e gelip yerleşen ve burada gemicilikle uğraşan Rumlar, Türk This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. gemicilerin deniz ticaretinde başarılı olmalarından son derece endişe duymaktaydılar. Kaz Dağı ormanlarından getirilen kerestelerle gemi yapımına başlanmıştı. Bütün bunlar üzerine, özellikle Kaz Dağı’nda yaşayan Hristiyanlar,

Fatih’in Anadolu ve Rumeli hisarlarınının inşasına başlaması üzerine Edremit’te bir isyan başlatmışlardı. Rodos Şövalyelerinin Midilli’yi zaptı üzerine de, Fatih

Sultan Mehmet Edremit’e gelerek, hazırladığı bir donanma ile Mahmut Paşa’yı

Midilli’nin zaptıyla görevlendirmiştir. Bunun üzerine ada, Osmanlı Devleti’nin eline geçmiştir.

XV. yüzyılın sonları ve XVI. yüzyılın başlarına doğru, hemen hemen tüm

Anadolu’yu etkileyen ekonomik bunalım, Balıkesir ve çevresinde de gerek ekonomik ve gerekse sosyal huzursuzluklara neden olmuştur. Ekonomik sorunların başında tahıl yetersizliği gelmektedir. Büyük bir kıtlığın yanısıra, veba salgını başgöstermiştir. Edremit şer’iyye sicillerindeki kayıtlardan anlaşıldığına göre 1525-1527 yılları arasındaki üç ürün yılında Balıkesir dolaylarında büyük bir

çekirge istilası olmuştur.

Ekonomik bunalımın yanısıra, Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının sonlarına doğru, özellikle, Şehzade Bayezıt’ın yol açtığı taht kavgası olayını hükümetin güçlükle bastırmasından sonra Anadolu’daki kargaşa daha da

şiddetlenerek yayılmıştı. Bu dönemde tüm Ege ve Marmara’da eşkiyalık ve soygunculuk olayları başlamıştır.

B. EDREMİT KAZASI VE İDARİ DURUMU This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Osmanlı Devleti, bir bölgeyi yönetmek için ilk dönemlerden itibaren o yönetim birimine iki görevli atamıştır. Bunlardan biri askeri sınıf kökenli ve padişahın yürütme yetkisini temsil eden Bey, diğeri ise ulema kökenli ve sultanın yasal yetkisini temsil eden Kadı’dır. Bey, kadının hükmü olmadan hiçbir ceza veremezdi. Kadı da hiçbir kararını kendisi icra edemezdi. Kadı, kararlarında, yani,

şeriat ve kanunu uygulamada Bey’den bağımsızdı. Emirlerini doğrudan doğruya padişahtan alır ve padişaha doğrudan dilekçe verebilirdi. Eyalet yönetimindeki bu güçler ayrımını, Osmanlılar adil bir yönetimin temeli olarak görürlerdi.

Osmanlı Devleti, yönetimi askeri-idari ve adli-idari şeklinde iki ayrı

örgütlenmede yürütürdü. Adli-idari örgütlenmenin içinde yer alan “kaza” adı verilen yönetim birimlerinde, birbirleriyle yanyana fakat amir-memur statüleri olmayan bir örgütlenme biçimi vardır. Birbirlerinden bağımsız fakat yanyanadırlar. Kadı günümüzdekinden farklı olarak sadece bir yargıç değil fakat aynı zamanda bir yöneticidir. Bu iki görevinin yanında yerel ilişkilerin düzenlenmesi açısından büyük önem taşıyan kadının beledi görevidir. Kadı, muhtesip, subaşı, emin gibi görevlilerin de amiri konumundadır. Aynı zamanda vakıf görevlilerinin görevlendirilmesinde arz yetkisi vardı ve vakfa ait her türlü işte kadının izni alınırdı ve vakfa ait davalara kadı ve naipler bakardı. Vakıfların tamiri, mütevelli atanmaları, kiralanması gibi pek çok konularda kadıların onayı alınırdı. .

Edremit’in bölgenin yerleşme sisteminde merkez olmasının nedeni, kazanın idari merkezi olmasından kaynaklanmaktadır. İdari merkez olmasının bir This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. sonucu olarak da bürokratik bir örgütlenmeye sahipti. Kasabadaki en yetkili ve adli, idari ve beledi konularda hemen hemen bütün taşra bürokrasisinin üstünde yer alan görevli kadıdır. Osmanlı Devleti’ndeki genel uygulamaya göre, bir idari merkezde mahkemenin oluşabilmesi için oraya bir kadı tayin edilmesi gerekliydi.

Kadıların mahkemelerde kendi adlarına vazife gören naibleri bulunmaktaydı.

Kazanın büyüklüğüne göre kadının birden fazla naibi bulunabilirdi. Bundan başka mahkemeye celbi gereken kimseleri icabında zorla getirmeye salâhiyetli muhzırlar da kadının emri altındadır.

Kadının yardımcısı olarak kazalarda bir de, ele aldığımız 1122 numaralı

Edremit şer’iyye sicilinde de sıklıkla karşımıza çıkan ve askeri sınıftan vefat etmiş kimselerin mallarını varisleri arasında paylaştıran “askerî kassam” adı verilen görevliler bulunmaktaydı.

Bu kişiler, askeri sınıfın mirasla ilgili çıkan anlaşmazlıklarını bir deftere kaydederlerdi. Bu defterlere “kassam defteri” adı verilirdi. Askeri sınıfın dışındaki mirasla ilgili davalara ise mahalli kadılar tarafından bakılır ve varisler arasında taksim edilirdi.

Kazanın yönetiminde subaşılar, kendi birimi içindeki genel güvenlikten ve kamu düzeninin sağlanmasından sorumluydu. Kamuyu ilgilendiren bir suç işlendiği zaman, subaşının görevi bu kişi/kişileri yakalamak ve mahkeme huzuruna çıkartmaktı. Osmanlı kanununa göre kadı, ta’zir ve cerime cinsinden para cezası olarak iki tür ceza verme yetkisine sahipti. Kadı hükmünü uygulayan This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. subaşıya devlet, hazineden herhangi bir ücret ödemezdi. Subaşıların gelirlerini oluşturan kaynak, genel düzeni sağlarken tahsil edilen bu cerimelerdi. Kadıların emri altında bulunan subaşılar, hem belediye hem de zabıta işlerine bakarlardı.

Osmanlı idari yapısıyla ilgili genel bir değerlendirmeden sonra, elimizdeki 1122 numaralı Edremit şer’iyye siciline göre, Edremit’te XVII. yüzyılın ikinci yarısındaki görevli kadılar ve görevlendirildikleri yıllar aşağıdaki tabloda tespit edilmiştir.

Bu kadıların bazılarının görev süreleri arasında, oldukça fazla bir zaman dilimi olduğu görülmektedir. Her bir kadının 1 ya da 2 yıl görevde kaldığı düşünülürse, bu kadılar arasında başka kadıların da görevlendirildikleri muhtemeldir. Fakat incelenen defterden bu kadıların kimler olduğu ve görev süreleri tespit edilememiştir.

Yıllar Kadılar

H.1058/M.164 Mevlana Hüseyin

8

H.1065/M.165 Hasan Efendi

4

H.1068/M.165 Mahmut bin Mehmed Efendi

7 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

H.1071/M.166 Mevlana Halil

0

H.1074/M.166 Mevlana Mustafa

3

H.1077/M.166 Mevlana Yusuf

6

H.1079/M.166 Ahmet Efendi

8

H.1085/M.167 Emin Mehmed Efendi

4

H.1092/M.168 Abdullah Efendi

1

H.1094/M.168 Mevlana Abdülkadir Efendi

2

Tablo 2: Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde, Edremit’te XVII. Yüzyılın İkinci

Yarısındaki Görevli Kadılar ve Görevlendirildikleri Yıllar This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

İKİNCİ BÖLÜM

DİNİ VE SOSYAL YAPILAR

A. CAMÎ VE MEDRESELER

Edremit’teki dinî ve sosyal yapılar hakkında burada yapacağımız değerlendirme, şer’iyye sicillerine dayanmaktadır. Bu kaynaklarda bütün kurumların görünmemesi nedeniyle bu eksikliği, kaza hakkında yapılan muhtelif

çalışmalardan anlamaya çalıştık. Ancak defterlerde hiç geçmeyen kurumlar hakkında açıklamalar yapmadık.

Osmanlı Devleti’nde bir yerin sosyal açıdan önemli bir merkez olması This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. için o yerin Osmanlı belgelerinin diliyle “bâzâr durur ve cuma kılınır” olması gerekliydi. Osmanlı, şehri ve kasabayı bu şekilde tanımlamıştır. Osmanlı kanununa göre, han, hamam, bedesten ve kervansaray bina edilmişse o yer kasabadır. Edremit kazası da bu merkezlerden biriydi. Kendisine bağlı çeşitli köy ve nahiyelerden ürünlerini pazarlarda satmaya gelen insanlar ve burada bulunan camilerde namaz kılmaya gelenler sayesinde sosyal bir yaşam ve paylaşım alanı oluşurdu.

Kasabaların yapısal özelliklerinden olan “cuma kılınabilen” yerleşme

özelliğini Edremit’e kazandıran unsurlardan olan camilerin, Edremit’in sosyal yaşamındaki yeri önemlidir. Edremit’te XVI. yüzyılda üç caminin varlığından bahsedilirken incelemiş olduğumuz defterde çoğunlukla Hekimzâde caminin isminin geçtiği görülmektedir. Edremit’i 1231 yılında yeniden Türk yurdu yapan

Selçuklu Komutanı Yusuf Sinan bin Habib’in yaptırdığı Hekimzâde (Kurşunlu) cami, Karesi sancağının en eski camisidir. Yusuf Sinan Efendi’nin babası, kadılık vazifesi yapmış olan Habib Efendi’dir. Dedesi Hekim lakabıyla tanındığı için

Yusuf Sinan Efendi’ye Hekimzâde denilmiştir. Kabri cami avlusunda bulunan

Yusuf Sinan’ın başucunda bulunan yazı ise, Balıkesir sınırları içindeki en eski kitabe olma özelliğini taşımaktadır. Bu cami vakfedildiği için belgelerde

çoğunlukla mütevelli atanmaları ile ilgili konularda geçmektedir.

Defterde ayrıca Hekimzâde camisinin dışında mahallelerin cami ihtiyaçlarından dolayı mescitlerin camiye dönüştürülmesi ile ilgili kayıtlara rastlanmaktadır. Bunlardan birisi de Hacı Tuğrul mahallesindeki mescidin camiye This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. dönüştürülmesi ile ilgili H.1118 (M. 1706) tarihli kayıttır. Edremit kazasında naip olan Mevlana Mehmed, Hacı Tuğrul mahallesindeki camiye duyulan ihtiyaçtan bahsederek buradaki mescidin kendi mallarıyla bir cami hâline getirmek istediklerini söylemektedir.

Kapucubaşı mahallesinde de bir caminin varlığından söz edilmektedir.

Caminin adından söz edilmemekle birlikte H.1058 (M. 1648) yılında mahallede bulunan camiye Hacı Tuğrul mahallesinden Piri Dede adlı şahıs mütevelli olarak atanmıştır.

İncelediğimiz defterde bu camiden başka Cami-i Kebir ve Cami-i Evsat mahallelerindeki camilerle ilgili bir kayda rastlanmamıştır. XVI. yüzyılda var oldukları bilinen ve Cami-i Kebir dışında diğerlerinin günümüzde de varlıklarını sürdürdükleri göz önünde bulundurulursa bu camilerin XVII. yüzyılda da mevcut oldukları şüphesizdir. Yıldırım Bayezıt (1389-1402) tarafından yaptırılan Cami-i

Kebir veya Ulu Cami olarak bilinen ibadethane, Edremit’i kuzeyden güneye doğru ikiye bölen ve bugün Yıldırım Caddesi olarak bilinen yol üzerinde yer alıyordu.

Bu ibadethane ile aynı adı taşıyan Cami-i Kebir mahallesi, XVI. yüzyılda şehrin en küçük mahallelerinden birisiydi. Edremit çayına yakın oluşu nedeniyle her yıl mahalle ve cami sel baskınına uğramaktaydı. Bu nedenle şehrin merkezi konumunda olan Cami-i Kebir mahallesinde oturanlar, mahalleyi terk ederek

Hekimzâde cami ve Cami-i Evsat arasında kalan bölgeye ya da diğer mahallelere yerleşmişlerdi. Bu nedenle caminin yeri değişmiş ve çevresindeki yerleşim, gittikçe camiden uzaklaşmıştır. Cami-i Evsat olarak bilinen bir diğer ibadethane This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. ise, II. Murat (1421-1451) tarafından yaptırılmıştır.

Bu dini yapıların genellikle bulundukları mahallelere adlarını verdiklerini görüyoruz. Edremit’te bu üç camiden başka, her mahallenin bir mescidinin olduğunu düşünürsek 8 mahallenin de mescitlerinin bulunması gerekir. Fakat Hacı

Tuğrul mahallesindeki mescitten başka herhangi bir kayda rastlanmamıştır.

Edremit’e tabi köylerdeki mescitlerin kayıtlarını çıkarmak sadece tek bir deftere dayalı bir çalışmada elbette mümkün olamamıştır. Sadece Zeytinli köyünde

H.1117 (M.1705) yılında Hacı Hasan adlı şahıs tarafından yaptırılan mescid-i şerif bulunmaktadır. Es-seyyid Mustafa beratla mutasarrıf olmuştur. Bu da XVIII. yüzyılın başlarına tekabül etmektedir.

Ayrıca Emir Buhari adıyla tanınan Şemseddin Mehmed bin Hüseyin

Buhari’nin de “Davut Efendi” adına Edremit’te çok sayıda vakfının olduğundan bahsedilmektedir. Fakat incelediğimiz defterde bu konuyla ilgili bir belgeye rastlanılmamıştır.

B. HAMAMLAR

Balıkesir’de Mirahor Hasan Paşa evkafından olan ve Çiftehamam olarak belgelerde adı geçen hamamdan başka bir de Sarıca Paşa’nın hamamı bulunmaktadır.

XVI. yüzyılda yıllık geliri 2000 akçe olan Çiftehamam, Mirahor Hasan

Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu nedenle Hasan Paşa Hamamı da denilir. XVII. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde H. 1082 (M. 1671) yıllık geliri 3.500 akçeye This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. yükselmiş olup mukataa yoluyla kiraya verilmektedir.

Sarıca Paşa Hamamını ise, I. Kosova Savaşı’na Anadolu Beylerbeyi olarak katılan ve 1390’da Gelibolu’ya deniz üssü kurmak üzere görevlendirilen

Sarıca Paşa yaptırmıştır. Sarıca Paşa’nın Gelibolu’daki imarethane ve mescidine gelir sağlamak amacıyla yapılmış olsa da bakımsızlıktan dolayı daha XVII. yüzyıl da harap olduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Defterde, tarihi belli olmayan bir belgede, Edremit’te bulunan Sarıca Paşa vakfının 70-80 senedir bakımsızlıktan harap olduğu belirtilirken, içinde bulunan hamamın tamiri için mahkemeden onay istenmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

EKONOMİ VE SOSYAL YAŞAM

A. EKONOMİ

1. ZİRAAT

Osmanlı Devleti, tarıma dayalı bir ekonomiye sahipti. Reayanın büyük bir kısmı geçimini tarımdan sağlıyordu. Vergi gelirleri, çoğunlukla tarımsal kaynaklardan alınıyordu. Osmanlı şehir ve kasabalarında yetişen pek çok ürün This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. bölgeden bölgeye farklılıklar gösteriyordu. Batı Anadolu’da yetişen ürünlerin kalitesi ve çeşitliliği nedeniyle pek çok ülkelerden alıcıları bulunmaktaydı.

Osmanlı Devleti’nin öncelikli ekonomi politikası, ilk olarak devletin sınırları içine bu yetiştirilen ürünlerin gönderilmesi, ihtiyaç fazlasını ise diğer ülkelere ihraç edilmesiydi.

Edremit’in İstanbul’a yakın oluşu ve bu yakınlığın denizden kolayca ulaşılabilir olmasından dolayı, bu bölgeyi sık ve düzenli bir şekilde, İstanbul’a mal gönderen bir konuma getirmişti. Edremit’ten İstanbul’a sevkedilen malların başında özellikle buğday olmak üzere zeytin, zeytinyağı, kuru ve yaş üzüm, pekmez, üzüm turşusu, arpa, pamuk, susam, nar gibi çok çeşitli ürünler gelmekteydi.

İstanbul’un buğday ihtiyacının hemen giderilebilmesi için, taşıma kolaylığı göz önüne alınarak özellikle deniz kıyısındaki kadılıklardan istenilmiştir.

Bu kazalardan biri olan Edremit’te, buğday üretimiyle ilgili olarak incelenen defterde doğrudan çok fazla bilgiye rastlanılmamakla birlikte dolaylı bilgiler mevcuttur. Bunlardan birisi, Vukuf adı verilen köydeki buğday öşrünün toplanması için Serdar Mehmed Beşe’nin görevlendirilmesi ile ilgili bir belgedir.

Bunun dışındaki belgeler çoğunlukla, savaş zamanı olmasından dolayı “Sefer-i

Hümâyuna memur olanların ihtiyacı için gönderilecek şa’ir (arpa) ve hınta

(buğday)” ile ilgilidir.

Donanmay-ı Hümâyûn askerleri için dönemin savaş koşulları içinde oldukça fazla zahire ihtiyacı vardı. Her eyalette, kazaların ne kadar zahire This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

çıkaracağı önceden ve merkezden tayin ediliyordu. Savaş hali nedeniyle oluşan zahire ihtiyacı için, çeşitli sancak ve kazalardan arpa ve buğday satın alınmaktaydı. Karesi sancağında bulunan kadılıklara gönderilen fermanlarda arpa ve buğday ihtiyacının acil olduğu belirtilerek bunların derhal satın alınmak suretiyle 1 gün önceden iskelelere nakledilmesi emredilmiştir. 1084 yılının

Ramazan ayında Edremit’ten İstanbul’a, 1251 kile buğday ve hayvan yemi olarak da 5.000 kile arpa gönderilmiştir.

Yaş ve kuru üzümün ise, dönemin ekonomisindeki yeri çok önemliydi.

Şekerkamışından elde edilen şekerin kıt ve çok pahalı olduğu bir dönemde kurutulmuş meyve, özellikle de kuru üzüm ticaretinin, Akdeniz’deki kentsel nüfusun hayatında önemli bir yeri vardı. Savaş yılları olduğu için kuru üzümün alıcısı çoktu ve temel besinler arasında sayılıyordu.

Edremit’ten Girit, Midilli, Sakız gibi adalara kuru üzüm gönderilirdi.

Bazen de kuru üzüm satın almakla görevlendirilen şahıslar olurdu. 1058 tarihinde

Edremit, Kemer ve Ayazmend kadılarına gönderilen yazıda kilerlere konulmak

üzere bir miktar kuru üzüm satın almak için Ömer Ağa, görevlendirilmiştir.

Ege’nin Anadolu kıyılarındaki bağlardan elde edilen pekmez, kuru üzüm ve şarap yapımında kullanılan şıralar, tümüyle Osmanlı başkentinin ihtiyacının karşılanmasına ayrılmıştı. Edremit’te bulunan bağların 2000 dönüm ve yetişen

üzüm miktarının 1.250.000 olduğu göz önünde tutulursa üzümün Edremit ekonomisindeki yeri daha iyi anlaşılır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Yaş üzümün ise şarap yapımında kullanıldığı görülmüştür. Şarap üretimi

İncelenen şer’iyye sicilinde sık sık karşılaşılan dava konularından birisidir. Bu davalar, evlerinde şarap mahzenleri bulunduğu suçlamalarıyla mahkemelik olan

şahıslarla ilgilidir. Örneğin, 1084 yılında Havrankebir köyünde askeriyeden ve reayadan bazı kişilerin evlerinin damlarında çeşitli küplerde şarap saklandığı yönündeki ihbar üzerine, Mahkeme Katibi Ali Efendi, Köy Zabiti Hacı Bayram

Ağa’nın kethüdası Hasan Ağa, kasabada kethüda yeri olan İvaz Ağa ve Serdar

İbrahim Ağalar olayın doğru olup olmadığını araştırmak üzere söz konusu

şahısların evlerine gönderilmiştir. Sonuçta, Kara Mustafa adlı şahsın evinin damında 2 küp, Hacı Mehmed’in damında 3 küp, Hacı Hasan’ın damında 3 küp,

Aydoğdu oğlu Kapıcı Mehmed’in damında 7 küp, Mahzar Deli Mehmed’in damında 3 küp, Hasan Ağa’nın damında 1 küp, Recep oğlu Şaban’ın damında 1 küp, Akçeci Mehmed Beşe’nin damında 1 küp şarap bulunmuş bu şaraplar dökülmüştür.

Bu örneklerden askeriyeden olan kişilerin şarap işiyle oldukça yoğun olarak uğraştıkları fakat sık sık yapılan şikayetler nedeniyle sürekli yakalandıkları anlaşılmaktadır. Şarapla ilgili bir başka dava konusu da, 1058 yılında Edremit’in

Araplar adlı köyünde geçmektedir. Şikayetler üzerine, Subaşı Mehmed Çelebi ibn

Elhac Mustafa, köy cemaatiyle birlikte toplanarak Kaşıkçı köyünden Kadri bin

İlyas ile Musa bin Hamza’nın evinde olduğu söylenen şarapları bulmak için keşfe gitmiştir. Burada yapılan kısa bir araştırmadan sonra sözkonusu şahısların evlerinde toplam 3 küp şarap bulunmuştur. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Üzümün yanı sıra Edremit’te pirincin de önemli besin maddeleri arasında olduğunu görmekteyiz. Bölgede “su basar” arazilerinin fazla olması nedeniyle buralardaki çeltiğin hemen hemen tamamı II. Murat Vakfı raiyyetleri ve kürekçileri tarafından ekilmektedir.

XVII. yüzyılda Edremit’te çeltik tarlalarının bulunduğu incelenen defterden anlaşılmaktadır. Defterdeki bilgiler bilgilere göre, Kozluca köyünde

çeltik yetiştirildiğine dair bir kayda rastlanılmıştır. Kadıköy hassı voyvodası, yapılan tahrirde icmal defterine Kozluca köyünde 6.500 akçeye çeltik ziraat yapıldığı kaydetmiştir.

Zeytincilik ise Edremit’in ekonomisinin temelini oluşturmaktadır. Tarih boyunca Batı Anadolu’da üretimi yapılan yerlerde yaşayan insanların önemli geçim kaynaklarından biri olmuştur. Edremit Körfezi’nde yer alan Edremit,

Kemer-i Edremit (Burhaniye), Ayvalık, Ayazmend (Altınova), Tuzla, Midilli ve

Cunda (Alibey) adalarında kaliteli zeytin ve zeytinyağı üretilmektedir. Genellikle vakıf arazileri arasında gördüğümüz zeytinlikler, çoğunlukla bir yerin köprü tamiri için vakf edilmiştir. Bunlardan birisi, Edremit’te Zeytinli köyünde Hacı Yusuf’un köy yakınından akan nehir üzerine yapılacak köprü için vakf ettiği zeytinliktir.

Zeytinliklerin sıklıkla geçtiği bir diğer konu ise vasi davalarıdır.

Genellikle ölen bir şahsın arkasında bıraktığı zeytin bahçelerinin yakınlarına intikaline ait bir çok kayıt bulunmaktadır. Tuzcu Murad Mahallesinde ölen Fatma

Hatun binti Elhac Mehmed’in veraset davasında kardeşi Şaban Çelebi, Zeytinli This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. köyünde olan 1 kıt’a mülk zeytinliği 6.574 akçe karşılığında İvaz Çelebi’ye vermiştir. Aynı davayla ilgili olarak Fatma Hatun’un kocası Yusuf Ağa’nın da

İvaz Çelebi’den 20.819 akçe hakkını aldığı ve artık muhallefatta herhangi bir hissesi kalmadığına dair, bir de mahkeme kararı bulunmaktadır.

Aynı şekilde defterdeki bir diğer belgede de, Edremit’te Hekimzâde mahallesinden Fatma binti Ali’ye ölen babasından kalan zeytin bahçelerinin 4500 akçe karşılığı tasarruf hakkının verildiği görülmektedir.

Zeytin bahçeleri ile ilgili rastlanılan davaların bir diğeri de, Edremit’in köylerinden olan Hacı Haydarlar köyünde yaşanmıştır. Madenci Mustafa ve kardeşi Abdurrahman arasında babalarından kalan zeytin bahçelerinin paylaşımı konusunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle mahkemeye başvurulduğu görülmektedir.

Zeytin bahçelerinin yanı sıra bazen de üzüm bağlarının gördüğü zarar nedeniyle oluşan davalara da rastlamak da mümkündür. 1058/1648 yılında

Edremit’e bağlı Kadıköy adı verilen köyde bulunan Sinanoğlu Köprüsü yanında bulunan Mustafa Paşa’ya ait üzüm bağı, suların taşması nedeniyle zarar görmüştür.

Edremit’te XVII. yüzyılın ikinci yarısında yetiştirilen meyveler arasında nar ve incir de bulunmaktadır. Şöyle ki, Ahmet adlı bir şahsa verilen tezkirede

1053 senesinin mahsulâtının 560 akçe, Edremit’ten Çilingir Şaban ve Anarlı köyünden İbrahim adlı kişilere satılan 1 kıt’a nar bahçesinin mahsulünün ise 500 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. akçe olduğu anlaşılmaktadır.

Yine Edremit’te Turhan Bey mahallesinde Mehmet Efendi’nin incir bahçelerinin tahminen 1 dönüm olduğu ve babalarından kalan bu incir bahçesini kızkardeşi Fatma Hatun ile paylaştığı görülmektedir. 1122 numaralı Edremit

şer’iyye sicilinde veraset davalarından çoğunu, bu bahçelerin varisler arasında paylaşımı oluşturmaktadır.

2. VERGİLER

Edremit kazasındaki toprakların büyük bir kısmı, ziraate elverişli alanlardı. Bu nedenle bu topraklar Osmanlı Devleti’nin diğer idari birimlerinde olduğu gibi, has, zeamet ve tımar olarak ayrıldığı gibi, aynı zamanda vakıf ve mülk toprakları da bulunmaktaydı. Bu topraklarda ziraat yapan köylüler, bulundukları köylerin tasarruf şekline göre “tımar raiyyeti”, “has raiyyeti” ve

“vakıf raiyyeti” gibi adlarla anılırlar ve bu adlar aynı zamanda onların hukukî durumlarını da belirtirdi. Hane olarak kaydedilenler, toprak durumuna göre, ellerinde toprak bulunmayan fakir köylü “caba” evli ise “caba-bennak” veya çok az miktarda toprak bulunan evli şahıslar “bennak” adı altında toplanır, bekarlarınki ise “mücerred” ya da “kara” olarak geçerdi. Bunların kayıtları

“mufassal defter” adı verilen defterlerde tutulurdu.

Dirlik alanlarını gösteren ikinci deftere ise icmal defteri adı verilirdi.

Dirlikler defterdeki tevcih ediliş şekline göre has, zeamet ve tımar olarak 3 grup altında toplanırdı. Bir tımarlı sipahinin tımar tasarruf edebilmesi için This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. beylerbeyinden başlayan bir işlem yapılırdı ve beylerbeyinden “tımar tezkeresi” alınırdı.

Tezkere verilen kişi, divana başvurur ve burada da ayrıca tahkikat yapılırdı. Kişinin sağlık durumu gibi birtakım değerlendirmeler yapıldıktan sonra uygun görüldüğü takdirde kendisine “tımar beratı” verilirdi. Bu kişilerin en baştaki görevi padişahın güvenini kazanmaktı ve bu yönde faaliyet gösterirlerdi.

Dirlikler yapılan her işin karşılığını alabilmek için “kılıç” ve “terakki” adlı iki bölümden oluşurdu. Kılıç tımarının gelirlerini yükseltici terakki adı verilen ek gelirler verilirdi. Örneğin, H.1084/M.1673 senesinde Edremit kazasına tâbi

Sakalar köyünde tımar tasarruf eden Hasan’ın kılıç tımarı 3.588 akçeydi.

Dirlik sahiplerinden öncelikli istenen görev, askerlikti. Bunun için de dirliklerin gelir değeri düşünülürken dirlik sahibinin kendi geçimini sağlamasından başka, bir sefer anında kendisiyle birlikte sefere getireceği “cebelü ya da eşküncü” denilen silahlı askerler de düşünülürdü. Tımarlı sipahilerin askerlik görevlerinin yanı sıra kendi dirlik alanlarında yaşayan ve kendisine vergi veren reâyâyı yönetmekti. Fakat bu sistem XIV. yüzyıldan XVII. yüzyıla kadar uygulanabilmiştir. Bu yüzyıldan itibaren ise değişen koşullara bağlı olarak sistemin işleyişinde birtakım aksamalar meydana gelmiştir.

XVII. yüzyılla birlikte mukata’alaşma süreci hızlanmış ve sistem içinde bid’atler artmıştır. Reaya sürekli olarak “zulm ve teaddi”lerden yakınmıştır.

Özellikle, mevcut vergilerde değişiklik yapıldığı zaman dirlik sahipleri eskisiyle yenisini birlikte almaya çalışmışlardır. Bağlardan üzüm öşrü yerine bazı This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. bölgelerde tapu-yu zemîn adıyla dönüm başına belli bir resm alınırdı. Mahsûl vergisi karşılığı olan bu vergi alındığı zaman öşrün alınmaması gerekirdi.

Fakat belgelerde hem öşür hem de tapu-yu zemîn alınmaya çalışıldığı görülmüştür. H.1059/M.1649 senesinde Edremit kazasına mutasarrıf olan Hüseyin adlı şahıs, 1-2 seneden beri her dönüm başına 2’şer akçe olan resm-i dönümü,

40’ar akçe olarak istemiş bunun yanısıra bağlardan öşür vergisi de talep etmişti.

Özellikle malikâne sistemine geçişle birlikte Osmanlı mali ve askeri sisteminde büyük değişiklikler yaşanmıştır. Önceleri devlet, has olarak tahsis ettiği gelirleri merkezi bütçenin dışında bırakırken yeni sistemle kendine yeni kaynaklar arayan hazinenin bu has gelirlerine el atmıştır. Bundan sonra has sahipleri için çeşitli bölgelerden tahsili sözkonusu olan vergilerin düzeyi önemini kaybetmişti. Bu gibi haslar dirlik olma özelliklerini de kaybettikleri için, has karşılığı “cebelü” yetiştirme işi bundan olumsuz biçimde etkilenmişti.

XVII. yüzyılın ikinci yarısında Edremit’te vergiler, Osmanlı Devleti’nin klasik düzeninde olduğu gibi şer’i ve örfi olarak iki grupta toplanırdı. Bunlardan avarız adı verilen tekâlif-i divâniye ve tekâlif-i şakkâ vergileri, gerçek vergi yükümlülerinden doğrudan alınan vergiler değildir. Cemaatlerden, topluluklardan ve gruplardan alınan vergilerdir. Bunlar zamana ve duruma göre aynen, bedelen ve hizmet şeklinde talep edilmekteydi.

İncelediğimiz Edremit şer’iyye sicilinde sıklıkla karşılaştığımız vergi türü budur. Savaş zamanı olması dolayısıyla donanma için gemilerde kullanılmak This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

üzere kürekçi ihtiyacı bulunmaktaydı. Defterde sık sık acil kürekçi ihtiyacı ve kaç adet kürekçinin gerekli olduğuna dair belgelere rastlanılmıştır.

Osmanlı Devleti, 1645 yılından beri Girit Adası’na düzenlediği muharebelerle meşguldü. 1668 yılında Doğu Akdeniz’de kesin üstünlük sağlayıncaya kadar da, Edremit ve çevre kazalardan Donanmay-ı Hümâyûn için kereste alımı ve kürekçi ihtiyacını karşilâmıştı. Bunun için de kürekçi avarız bedeli alınmaktaydı. Edremit için 1648 yılında konulmuş kadırga miktarı 10, avarız bedeli ise 1.200 akçe idi. 1672 yılına gelindiğinde ise, hane miktarı 357,5 olan Edremit’te kürekçi avarız bedeli, 1.787 akçe idi. H. 1083 (M.1672) yılına ait

Edremit kazasında yer alan mahallelerin ve kazaya tabi köylerin Hazine-i Amire defterinde kayıtlı kürekçi avarızhâneleri şöyledir:

Hekimzâde mahallesi 6 hane

Turhan Bey mahallesi 4 hane 70 rub’

Tuzcu Murad mahallesi 10 hane

Kadı İlyas mahallesi 4 hane

Soğanyemez mahallesi 3 hane

Adilzâde mahallesi 1 hane 2 rub’

Hacı Tuğrul mahallesi 3,5 hane

Kapıcıbaşı mahallesi 5 hane This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Cami-i Evsat mahallesi 6 hane

Cami-i Kebir mahallesi 1,5 hane

Kadı Celal mahallesi 5,5 hane

Avcılar köyü 12 hane

Bayındır köyü 1,5 hane

Makaslı köyü 2 hane

Kulaklar köyü 2,5 hane

Tahta köyü 12,5 hane

Güre köyü 9 hane

Kızılkeçili köyü 4 hane

Zeytinli köyü 21 hane

Ilıcak köyü 1 hane

Ekmekçi köyü 3,5 hane

Kaşıkçı köyü 6,5 hane

Araplar köyü 4 hane

Kadı köyü 17 hane This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Paşasultan köyü 1 hane

Kızılköy köyü 3 hane

Anarlı köyü 2,5 hane

Dereli köyü 7 hane

Yapıcılar köyü 4 hane

Hacı Arslanlar köyü 1,5 hane

Balcılar köyü 6,5 hane

Karacalar köyü 1 hane

Sarnıç köyü 3,5 hane

Dereviran köyü 2 hane 1 rub’

Eymir köyü 2 hane 1 rub’

Sakallar köyü 1 hane

Şapçı köyü 2 hane 1 rub’

Yenice köyü 3 hane 3 rub’

Temaşalık köyü 7,5 hane

Şekviran köyü 5,5 hane This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Çıkrıkçı köyü 6 hane

Havrankebir köyü 27,5 hane

Havransagir köyü 3 hane

Elhac Alizâde köyü 3 hane

Çıt köyü 5,5 hane

Tıraş köyü 2 hane 1 rub’

Frenk köyü 3,5 hane 1 rub’

Vukuf köyü 1 hane

Çoru köyü 9,5 hane

Athasan köyü 2 hane 1 rub’

İbrihçi köyü 1 hane 1 rub’

Babaylar köyü 1 hane 1 rub’

Ahınlar köyü Yarım hane

Yekün 270 hane

Tablo 3: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde 1672 Tarihine Ait Avarızhânelerin Miktarı This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

H.1077/M.1666 yılında Edremit’ten 18 adet kürekçi istenmiştir. Aynı

şekilde H.1082/M.1671 yılında da Biga ve Karesi sancaklarındaki kadılardan,

Akdeniz ve Karadeniz’e çıkacak Donanmay-ı Hümâyûn gemileri için güçlü ve kuvvetli kürekçiler talep edilmiştir. 1083/1672 yılında ise Edremit, Kemer

Edremit ve Ayazmend kazalarının kürekçi avarız bedelini tahsil etmek üzere

Hasan Ağa görevlendirilmiştir.

Yine Donanmay-ı Hümâyûn gemileri için gerekli kereste ihtiyacının da

Edremit kazasında bulunan ormanlık alanlardan karşılandığını görüyoruz.

Özellikle Kazdağı ormanlarında bulunan ağaçlar kereste yapımında kullanılmıştır.

Kazdağı’nda işletilen ormanlık yerlerde kereste ihracına müsait yerlerin azlığından bahsedilse de belgelerden görüldüğü kadarıyla XVII. yüzyılın ikinci yarısı boyunca savaş nedeniyle donanmaya kereste ihtiyacı için buralardan sık sık faydalanıldığı görülür. Gemi inşasında ana malzemeyi oluşturan kereste, ocaklık ve ocaklık harici satın alınan kereste olmak üzere iki şekilde temin edilmekteydi.

Ocaklık bölgelerindeki reâya, her sene Tersâne-i Amire’de yeniden inşa edilecek olan her kadırgaya yetecek miktarda keresteyi, avarızları karşılığında ocaklık olarak kesip hazırlamakla yükümlüdür. Ocaklık harici alınan kereste için ödenecek

ücretler de Tersâne-i Amire tarafından gönderilen miri akçeden kereste emini veya mübaşir vasıtasıyla reâyaya dağıtılmaktaydı.

Kesimi istenen ocaklık kereste miktarı, her bölge için tayin olunan avarız miktarına göre akçe şeklinde belirtilmekte, cinsi, adet olarak miktarı ve mirî fiyatı ise ayrıca kaydedilmekteydi. Temini istenen kereste, reâyaya yüklenen bedelsiz bir This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. angarya değil, ocaklık olanı avarız karşılığında, ocaklık fazlası ise akçe karşılığında hazırlanması istenen bir mükellefiyetti. Ancak devlet, ocaklık kereste fiyatının sadece beşte birini ödemekte, geri kalanını ise avarız olarak reâyadan talep etmekteydi.

Gemi yapımı için kullanılan malzemelerin ocaklık olarak temini, bazen yeterli gelmemiş ve zamanla bazı güçlükleri de beraberinde getirmişti. Tersâne’ye ait olan ocaklık kereste, devletin tespit ettiği mirî fiyat üzerinden işlem görmekle birlikte ocaklığın yeterli gelmemesi halinde ihtiyaçlar, tüccarların piyasa alış fiyatına göre temin edilebilmekteydi. XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kalyon inşasına ağırlık verilmesiyle birlikte, istenen malzemelerin hem miktarında hem de çeşidinde artışlara yol açmış, bu da reâya üzerindeki vergi yükünü ağırlaştırmıştır.

Ocaklık olarak alınan malzemelere takdir edilen fiyat, piyasa fiyatından

çok daha ucuz olduğu ve zamanla görülen artışların ocaklık fiyatına yansıması, reâya ile devlet arasında birtakım ihtilâflara neden olmuştur. Kerestenin piyasa fiyatı ile ocaklık fiyatı arasında görülen beşte bir oranındaki fark, çoğu defa reâyanın keresteyi tüccara satmayı tercih etmesine sebep olmuş ve böylece reâyanın devlete verdiği malzemenin kalitesi de düşmüştü. XVII. yüzyılda Biga,

Hüdâvendigar ve Karesi sancaklarına bağlı kadılıklardan istenen 1400 adet ocaklık kereste, Tersâne-i Amire’den gönderilen “mühürlü ve nişanlı mevkufat defterine” göre ve görevli bir mübaşir tarafından temin edilmekteydi. Belirli cins ve miktardaki keresteyi, her bir kereste için değişen bir fiyatla kesip nakletmekle This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. görevli olan bu kadılıklar reâyası, avarızları karşılığındaki hizmetlerini, XVII. yüzyıl boyunca yerine getirmişlerdi. Edremit kazasında 1657 yılından 1696 yılına kadar 20.000, Kemer-i Edremit kazasından ise 16.000 akçelik ocaklık kerestesi gönderilmiştir.

Bir ocaklık kerestenin kesim ve nakli, şu şekilde gerçekleşmekteydi:

Ocaklık olarak tespit edilen kereste miktarı, bir mübaşir vasıtasıyla ait olduğu kazaya gönderilir ve reâya aralarından bazı kişiler, bu iş için görevlendirilirdi.

Bunlar mahkeme huzurunda, yapacakları iş karşılığında mübaşirden parayı alır ve kereste hizmetini yerine getirmeyi taahhüd ederlerdi.

1086/1675 yılında Karesi sancağına bağlı kazaların ödemekle yükümlü olduğu ocaklık kereste bedelleri aşağıdaki tabloda ayrıntılı olarak verilmiştir:

Kazalar Mirî’ye Maaş

(Akçe Olarak) (Akçe Olarak)

Edremit 16.000 4.000

Kemer Edremit 12.800 3.200

Balya 24.000 6.000

Gönen 19.200 4.800

Lapseki 17.600 4.400

Ezine 24.000 6.000

Kirmasti 16.000 4.000

Tuzla 24.000 6.000

Bigadiç 16.000 4.000 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Sındırgı 9.600 2.400

Kepsut 14.400 3.600

Fart ma Şamlı 1.600 400

İvrindi 6.400 1.600

Ayazmend 24.000 6.000

Kozak 6.400 1.600

Güvercinlik 9.600 2.400

Biga 18.400 4.600

Manyas 22.400 5.600

Çay 17.600 4.400

Başgelenbe 8.000 2.000

Bayramiç 16.800 4.200

Toplam 324.800 81.200

Tablo 4: 1086/1675 Yılında Karesi Sancağına Bağlı Kazaların Ödemekle Yükümlü Olduğu Ocaklık Kereste Bedelleri

Bu tabloya göre, 1675 yılında Edremit kazasındaki reâyanın ödemekle yükümlü olduğu ocaklık kereste bedeli 16.000, mübaşire verilen maaş tutarı ise

4.000 akçedir. Kereste yardım akçesinin beşte biri, bu parayı toplamak ve kereste kesip nakletmek üzere görevlendirilen mübaşire maaş olarak ayrılmıştır. Keresteyi kesip nakletmek üzere gönderilen mübaşir, aynı zamanda kereste yardım akçesini de toplayıp emeği geçenlere dağıtmakla yükümlüdür. Bazen kerestelerin sahile nakilleri için sipahi ve zaimlerden de istifade edildiği anlaşılmaktadır. Biga ve This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Hüdâvendigar sancakları yöneticilerine gönderilen belgelere de rastlanılan

Edremit’e ait şer’iyye sicilinde, Biga sancakbeyine gönderilen bir hükümde, kesilen kerestelerin sahile indirilmesi ve gemilere yüklenmesi için yeteri kadar zuema ve sipahinin alaybeyleri ile birlikte bu işe tayin edilmelerinin emredildiği görülmektedir.

Donanmay-ı Hümâyûn’un gemi yapımı için kullanılacak kereste ihtiyacının yanı sıra zahire ihtiyacının da sıklıkla görüldüğü anlaşılmaktadır.

Hububat, eyalet ordularının savaş masraflarında daima büyük bir rol oynamıştır.

Aynı zamanda, devletin dış güvenliğini sağlamak için giriştiği savaşlarda ve ülke içinde meydana gelen isyanların tenkili için harekete geçen orduların iaşelerinde de büyük bir önemi vardı. Bu önem nedeniyle, hububat üzerinden nüzül, sürsat ve iştira adı verilen birtakım vergiler alınıyordu. Bu vergilerden, nüzül, un ve arpa, sürsat ise un, arpa, ekmek, koyun, yağ, bal, odun ve saman olarak alınmaktaydı.

Nüzül, devlet tarafından hiçbir karşılık ödenmeden talep edilen bir fedakârlık olduğu için gerçek anlamda bir vergi, daha ziyade sürsatta görülmekteydi. Sürsat, devletçe tespit edilmiş mirî fiyatlar karşılığında orduya muayyen miktarda zahire temini mükellefiyetiydi. Bazen de orduların yalnız nüzül ve sürsat mükellefiyetlerinin sağladığı erzak ile beslenmesi mümkün olmuyordu. Ordunun levazım işlerinde ortaya çıkan eksikliklerin giderilmesi için devlet eliyle ve parası merkez hazinesinden, taşra hazine gelirlerinden ya da ordu hazinesinden verilerek gerekli erzak satın alınıyordu. Savaş ihtiyaçları için yapılan bu satın alımlara da iştira, bu yolla temin edilen zahireye de iştira zahiresi denilmekteydi. Nüzül, avarızhane hesabı üzerinden tevzi ve tahsil edilmekte iken sürsat ise, kazanın This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. toplam avarızhânesi göz önünde tutulmadan tevzi edilmekteydi.

Ordunun geçeceği yolun civarında bulunan kazalar, sürsatı, kendilerine

önceden belirtilmiş mallar halinde aynen teslim etmek mecburiyetindeydi. Ancak askeri yolun uzağında bulunan kazalar, borçlarını nakden veriyorlardı. Karesi sancağına bağlı bazı kazalar da, sürsat mükellefiyetlerini nakden ödeyenler arasında bulunmaktaydı. 1637/1638 yılında Edremit kazası için belirlenen sürsat miktarı, arpa için 1300 kile, un için ise 110 kile idi.

Divân-ı Hümâyûn’dan nüzül ve sürsat için verilmiş emirlerin büyük bir kısmının kadılara hitaben yazılmış olması, bu vergilerin bizzat kadılar tarafından emredilen yere nakil ve teslim edilmesi, orduların iaşesi için talep edilen bu vergilerden kadıların sorumlu tutulması, merkezi hükümetçe yapılan tevziatın kaza esası üzerinden yapılması bu konudaki mükellefiyetin kazaya yönelik olduğunu göstermektedir.

B. SOSYAL YAŞAM

1. MAHALLELER

1.1. MAHALLELERİN YAPISI

Osmanlı devrinde mahalle, aynı mescidde ibadet eden cemaatin aileleri ile birlikte ikamet ettikleri şehir kesimidir. Birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirlerinin davranışlarından sorumlu, sosyal dayanışma içinde olan kişilerden oluşmuş bir topluluğun yaşadığı yerdir. Osmanlı Devleti’nde mahalleler, This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. genellikle beş ile yüz arasında ailenin yaşadığı sosyal yaşam alanlarıydı. En sık karşılaşılan otuz kırk ailenin yaşadığı mahallelerdi. Mahalleler, sakinlerinin vergilerinin saptanmasında da belirli bir rol oynuyorlardı.

Çoğunlukla aynı mahallede aynı dinden, etnik kökenden ya da mezhepten olanlar yaşamaktaydı. Bununla birlikte bir mahalleye “yabancı” insanların gelip yerleştiği ve bunun sonucunda mahallenin ilk baştaki görünümünün zamanla değişikliğe uğradığı da görülürdü. Mahalle sakinleri adetâ o mahallenin güvenliğinden de kendilerini sorumlu hissederlerdi. Mahallelerine giren ve

çıkanları takip etmek suretiyle mahallelerine kimlerin girip çıktığını bilirler ve yabancılar hemen fark ederlerdi. Bir mahallede akrabalık önemliydi. Mahalle halkı birbirini tanır ve birbirine kefil olarak yerleşirdi.

Mahalleler, dış dünyaya oldukça kapalı bir görünüm sergilerdi. Bunun nedeni, zanaatkâr ve tüccarların çoğunun eviyle işinin ayrı ayrı yerlerde olmasıydı.

Fakat mahallelerin birbirlerine kapalı olmasını engelleyen tek unsur, iş ilişkileriydi. Açıkta kurulan pazar yerleri ve dükkanlar, insanların bir araya geldiği ve sosyal ilişkilerin geliştiği yerlerdi.

XVII. yüzyılda Edremit, mahalleleri ve buralarda bulunan çeşitli cami ve mescitleri ile gelişmiş bir yerleşim merkeziydi. XIV. yüzyılın başlarında Türkler tarafından ele geçirildikten sonra istikrarlı bir yapıya kavuşan Edremit,

Karesioğulları beyliği zamanında imar edilmeye ve mahalleleri oluşmaya başlamıştır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

İncelemiş olduğumuz defterde Edremit’in 11 adet mahallesi bulunmaktadır. Bunlar Hekimzâde, Kadı ilyas, Adilzâde, Cami-i Kebir, Cami-i

Evsat, Cami-i Kebir, Turhan Bey, Hacı Tuğrul, Tuzcu Murad, Kadı Celal ve

Soğanyemez mahalleleridir. Sezai Sevim’in doktora tezinde, XVI. yüzyılda varlığından bahsedilen Akpınar mahallesi ile ilgili bir kayda, incelenen 1122 numaralı şer’iyye sicilinde rastlanmamıştır. XVI. yüzyılda Cami-i Kebir mahallesi ile içiçe bulunan Akpınar mahallesi, 1530’da halkının ibadethanesi olmadığı için uzun müddet Cami-i Kebir mahallesine tâbi olan bir mahalledir. Fakat 1573’de bu tâbilik kalkmıştır.

1.2. SOSYAL İLİŞKİLERDEN KAYNAKLANAN HUKUKİ

MESELELER

1122 numaralı Edremit şer’iyye sicilinde, yukarıda sözü edilen mahallelerdeki sosyal ilişkiler ve bu sosyal ilişkilerden kaynaklı olarak yaşanan olayların, davalardaki yansımalarına bakacak olursak, ilk sırayı miras kavgaları ve menzil satışlarında yaşanan anlaşmazlıklar ve işlenen çeşitli türde suçlar almaktadır (bkz. Tablo 5). Dönem itibariyle değişen koşullarla birlikte düzensizliklerin ve suç oranlarının fazlalığı dikkat çeker. Bu suçlar arasında hırsızlık, gasp, yaralama, öldürme, fi’l-i şen’î (ırza geçme), zina, başkasının topraklarındaki ürünlere zarar verme ve evinde şarap bulundurma gibi toplam 36 adet suç unsuru bulunan dava bulunmaktadır (bkz. Şekil 5). Özellikle 1053/1643 yılında Mirliva Subaşısı Mehmed Bey’in mutasarrıflığı zamanında pek çok cinayet vakası bulunmaktadır. Edremit’in Cami-i Evsat mahallesinden Hurmacı Mustafa This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. adlı şahsın, gece kendi odasında boğazlanarak öldürülmesi, Havrankebir mahallesinden Mustafa bin Zeynelabidin’in öldürülmesi bunlardan sadece birkaçıdır.

1063/1652 yılında ise Hekimzâde mahallesindeki yaralama olayları dikkat çeker. Bu tarihte Hekimzâde mahallesinde sakin Musa Beşe’nin, Sefer adlı

şahsın başına vurmak suretiyle onu yaralamıştır. Yine tarlada buğday bekleyen köy imamı Hüseyin Efendi, saldırıya uğrayarak sağ kolu bıçak darbesiyle yaralanmıştır.

Hırsızlık olaylarında ise durum daha da ilginçtir. Hırsızlık olaylarının olduğu davalarda aynı zamanda öldürme ve öldürülmenin de olduğunu görmekteyiz. Hırsızlığın ardından eşyası ya da sahip olduğu hayvanı çalınan kişi/kişiler, genellikle öldürülmüştür. 1085/1674 yılında Mirliva Subaşısı İbrahim

Çelebi zamanında Soğanyemez mahallesinden İbrahim Çelebi bin Mustafa Bey‘in hem parası gasbedilmiş hem de katledilmek istenilmiştir.

Edremit’te XVII. yüzyılın ikinci yarısındaki davalarda, insanların hayvanlarının çalınması ve tarlalarına zarar verilmesi, sıklıkla karşılaşılan suç türleri arasındadır. Turhan Bey mahallesinden Elhac Ahmet Efendi bin Elhac

Mustafa adlı kişinin başına da böyle bir olay gelmiştir. 1085/1674 yılında bu kişinin hem sahip olduğu kısraklar öldürülmüş hem de çeltik tarlası talan edilmiştir. Adilzade mahallesinden Hasan bin Mehmed adlı kişinin merkebi

çalınmış ve başına yular geçirilmiş halde, dere kenarında bırakılmış olarak This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. bulunmuştur.

Sonuçta bu dönem içinde, Edremit’teki ve kazaya bağlı köy ve mahallelerdeki reayanın ilişkilerinin sicile yansıyış şekline bakıldığı zaman yukarıda da belirtildiği üzere başta işlenen suçlar olmak üzere çoğunlukla bir alım satım ilişkisi çerçevesinde yoğunlaştığı görülür. Bunun yanı sıra, anlaşmazlıklar ise ya miras konusunda ya da bir menzilin, tarlanın veya bağın kime ait olduğu konusunda yaşanmaktaydı. Nitekim, defterdeki dava konusunu oluşturan bu anlaşmazlıklarla ilgili toplam 11 adet dava bulunmaktadır (bkz. Şekil 5).

Edremit’te ve kazaya bağlı yerlerde bulunan taraflar, sorunları kendi aralarında değil de mahkemeye başvurarak çözüme kavuşturma yolunu tercih etmişlerdir. Ancak bunun, bütün toplumsal sorunlarda veya ikili ilişkilerde böyle olup olmadığını kesinlikle bilemeyiz. Şekil 3’te, özel hukuk davalarının kamu hukuku davalarına oranının hemen hemen aynı olduğu ve hatta daha fazla olarak

şahısların mahkemelere başvurduğu görülmektedir (Özel hukuk %51, Kamu hukuku %49). Bazen de aralarında anlaşarak, Şekviran köyünde olduğu gibi

“sulh” yoluyla sorunlar halledilmiştir. 1064/1653 yılında Mehmed bin Hüseyin’in kızları arasında miras paylaşımı konusunda oluşan anlaşmazlık sulh yoluyla

çözümlenmiştir. Tablo 3’te bu davaların hangi konularla ilgili olduğuna dair aydınlatıcı veriler bulunmaktadır.

Tablo 3’te öncelikle açıklanması gereken konu, köylerle ilgilidir. Edremit ile ilgili daha önceki çalışmalar, genellikle tahrir defterlerine dayanılarak yapılmıştır. Ele aldığımız defterin türünün şer’iyye sicili olması ve tek bir defter This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

ışığında köy isimlerinin belirlenmesi nedeniyle kıyaslama yoluna gidilememiştir.

Sezai Sevim’in, XVI. yüzyıl ele alınarak yapılan çalışmasında, tüm Karesi bölgesi içinde yer alan köyler, 1530 ve 1573 tahrirlerinden tespit edilmiştir. Bu çalışmada

1530 tahririnde köy iken 1573’te köy olarak kaydedilmeyen yerlere rastlanılmıştır.

Yine aynı çalışmada, Edremit’teki durum şu şekildedir: 1530’da köy iken 1573’te

çiftlik olarak kaydedilen 1 tane köy bulunmaktadır. Edremit’te 1573 yılında ilk defa köy olarak kaydedilen yerlerin miktarı ise 12’dir. Sevim’in tespitlerine göre

Edremit’te 1530 yılında 91 adet köy kayıtlı iken 1573 yılına gelindiğinde bu rakam, 102’ye ulaşmaktadır.

Aynı şekilde Fikret Yılmaz’ın XVI. yüzyıldaki Edremit kazasını ele aldığı çalışmasında da, 1530 ve 1573 tahrirlerinden yola çıkılarak köy isimleri belirlenmiştir. Burada tespit edilen önemli bir nokta ise erken tarihli tahrirde bulunmayan ve sonraki tahrirde görülen her köyün yeni kurulmuş bir köy anlamına gelmediğidir. Bazı köylerin erken tarihli tahrir defterlerinde olmadığı halde, tahririn yapıldığı tarihten önce varolduklarına güzel bir örnek olarak Nefes köyü gösterilmiş ve 1530 tahririnde yazılı olmayıp da 1516’da var olduğu kanıtlanmıştır.

Bu açıdan bakılacak olursa çalışmamızda, 1122 numaralı defterden tespit edilen köylerin sonradan mı kurulduğu yoksa yapılan tahrirlerde var olup da mı yazılmadığı bilinmemektedir. Ancak yukarıda bahsedilen iki çalışmadan hareketle, bu köylerden hangilerinin XVI. yüzyılda varolup olmadıkları söylenebilir. Buna göre, Athasan, Avcılar, Babalar (Babayar), Bahadır, Balcılar This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

(Bacılar), Bayındır, Çamlıcaballı (Çamlıca), Çepniler, Çıkrıkçı, Çıt, Çoruk, Dereli,

Dere-i viran, Demirciler, Dere-i kebir, Dutluk (Dutluca), Egmir (Eğmür),

Eşkiviran, Etmekçi (Ekmekçi), Frenk, Güre, Hacı Alizâde, Havran-ı Kebir,

Havran-ı Sagir, Kadı, Karacalar (Karalar), Kaşıkçı, Keçili (Geçili nam-ı diğer

Hamza Bey), Kızılkeçili, Kızıl, Kıraçlı (Kırcalu), Kozluca, Köylüce (Köyücek),

Osmanoğlu (nam-ı diğer Karalar), Papaslık, Sakalar, Sarnıç (nam-ı diğer

Gündüzoğlu ), Şapçı (nam-ı diğer Şaphane), Temaşalık, Tıraş (Teraş), Zeytinli köylerinin XVI. yüzyılda da varoldukları bilinmektedir. Bu köylerden Avcılar,

Karalar (Karacalar) ve Kaşıkçı köyleri 1530 tahririnde yer almamıştır.

Hukuk

Mahalle/Köy Genel

Toplam

Kamusal Hukuk Özel Hukuk

Vakıf Mukataa Vergi Evlenme Boşanma Hibe İbr İspat Nafaka Satış Suç Sul Tayin Vas Niz

a h i a

Abaza -

Adilzâde mh. 1 1 2 4

Alakeçiler 1 1 2

Athasan 1 2 1 1 5

Bahadır 1 1 1 3

Balçık -

Cami-i Evsat mh. 1 3 1 1 1 7

Cami-i Kebir mh. 1 1 2

Çamlıcaballı 1 1

Çepniler 1 2 1 4

Delice 2 1 3

Dere-i viran 2 2

Demirciler 2 2

Dere-i Kebir 1 1 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Eşkiviran 1 1

Fatıllı -

Hacı Tuğrul mh. 2 3 1 1 1 1 4 13

Halaçlar 2 2

Hekimzâde mh. 1 1 2 3 2 1 5 14

Havrankebir 1 1 4 2 1 1 5 2 2 1 20

İlyas Çelebi -

Mahalle/Köy Kamusal Hukuk Özek Hukuk

Kadı Celal mh. 3 1 4

Kadı İlyas mh. 3 2 1 6

Kadıköy 2 2 6 1 3 1 2 18

Kapucubaşı mh. 2 2 2 6

Karacalar 2 1 1 1 5

Karahasinler -

Kaşıkçı 1 1 1 3

Keçili 1 1 2

Kırto 2 2

Kışla 2 1 3

Kopuzlu 1 1 2

Kozluca 3 3

Köylüce 2 1 3

Kulaklar 2 2

Papaslık 3 3

Sakalar 1 1 2

Sarıca 2 1 3

Soğanyemez mh. 4 2 2 2 10

Tahta 3 1 4

Turhanbey mh. 1 3 2 2 5 1 14

Tuzcu Murad mh. 2 2 2 2 3 11

Vukuf 1 1 1 3

Akınlar 1 1

Araplar 2 2 1 1 6

Mahalle/Köy Kamusal Hukuk Özel Hukuk This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Avcılar 3 1 1 1 6

Babalar 2 2

Bakır -

Balcılar 1 1 1 3

Bayındır 1

Çıkrıkçı 1 1

Çıt 2 1 3 6

Çoruk 1 1 1 1 4

Dereli 1 3 1 1 1 7

Dutluk 1 1

Eğmir 1 1

Ekmekçi 1 1 2

Esmer 1 1

Frenk 2 1 1 1 5

Güre 2 1 1 4

Hacı Alizâde 1 1

Hacı Haydarlar 1 1 2

Hacıarslanlar -

Havransagir 1 1 2

Ilıcak 1 1

İbrihçi -

Kıraçlı 1 1

Kızıl 1 1

Kızılkeçili 1 2 2 5

Mahalle/Köy Kamusal Hukuk Özel Hukuk

Makaslı 1 1

Narlı 2 1 2 5

Osmanoğlu 2 2

(Karalar)

Paşasultan 1 1

Sarnıç 1 3 1 1 6

Sebiller -

Şapcı 1 1 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Şekviran 2 1 2 1 1 7

Tahtalı 3

Temaşalık 2 1 1 3 7

Tıraş 1 1

Tutluca 1 1 1 3

Zeytinli 2 3 3 1 2 11

TOPLAM 12 20 116 1 3 2 5 6 5 20 36 11 3 52 11 303

Tablo 5: 1645-1707 Tarihleri Arasında Edremit’teki Mahalleler/Köylere Göre Kamu Hukuku ve Özel Hukukla İlgili DavaKonuları This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Şekil 3: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde Geçen Davaların Kamu ve Özel Hukuk Olarak Oranları This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Şekil 4: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde Geçen Kamu Hukuku Davalarının Kendi İçindeki Dağılımları This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Şekil 5: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde Geçen Özel Hukuk Davalarının Kendi İçindeki Dağılımları

Tablo 3’te, Edremit’te yer alan köy ve mahallelerdeki, yaklaşık 55 yıllık bir süreyi kapsayan, mahkemelerde görülen dava konularının hangi konularda olduğu görülmektedir. Bu davalarda, dikkatimizi ilk çeken nokta, vergi ile ilgili This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

116 adet vakanın olmasıdır. Vergiyi sırasıyla, 20 adetle mukataa ve 12 adetle vakıf ile ilgili kamu hukuku davaları takip etmektedir (bkz. Şekil 4). Özel hukuk davalarında ise, en fazla 52 adetle vasi davalarının olduğu görülür. Vasinin arkasından 36 adetle suç, 20 adetle satış, 11 adetle sulh ve niza gelmektedir (bkz.

Şekil 5 ).

Kamu hukuku alanında çok doğal olarak insanların en fazla problem yaşadığı alan vergidir. İncelediğimiz defterde en çok karşımıza çıkan mesele vergi meselesidir. Reayanın vakıfla ve mıkataa alanlarıyla ilgisi dolayısıyla verginin arkasından ikinci karşılaşılan mesele, vakıf ve mukataa ile ilgili davalardır.

Özel hukuk davalarında dikkatimizi çeken nokta ise, evlenme ve boşanmaların kadı önünde yaşanmamış olmasıdır. Çünkü Şekil 5’te görüldüğü

üzere evlenme ile ilgili 1, boşanma ile ilgili de sadece 3 kayda rastlanmıştır.

Evlenme ve boşanmaların, kadı önünde olma zorunluluğunun olmamasının bir sonucu olarak, insanların bu konularda, mahkemeleri pek tercih etmedikleri anlaşılmaktadır. Suç ve nizalarda ise evlenme ve boşanmanın aksine insanların, aralarındaki alışveriş ve anlaşmazlıkları kadı önünde hallettikleri gözlenmiştir.

Anlaşmazlıkların çoğunlukla sulh ile çözümlendiği de ortaya çıkan bir diğer tespittir. Vasi davalarında ise, özellikle kadınların açtığı miras davaları dikkati

çekecek bir çoğunluğu teşkil etmektedir. Kadınları, genellikle seferde ölen ya da sefere diye gidip de bir daha geri dönmeyen eşlerinden dolayı istedikleri nafaka davalarında ya da erkek kardeşlerinin vermek istemediği haklarını almak için miras davalarında sıklıkla görmekteyiz. Bu konu ile ilgili örnekler, çalışmamızın This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

“Aile” başlıklı bölümünde verilmiştir.

2. TEREKELER

Bu dönemde evler ve kullanılan eşyalar ile ilgili bilgileri bize en ayrıntılı olarak tereke kayıtları vermektedir. Terekeler, genellikle ticari sermaye ve ev eşyası olarak iki tür eşyadan oluşmaktadır.

İncelenen 1122 numaralı Edremit şer’iyye sicilinde genelde orta sınıfın ve daha zenginlerin kendilerine ait evleri, dükkanları, bağ ve bahçelerinin olduğu görülmektedir. Durumu iyi olanların altın, inci, gümüş ve pek çok kıymetli eşyaları bulunmaktadır. Edremit’in Çoruk köyündeki Halime binti Şaban’ın emaneten Ayşe binti Mustafa’ya verdiği eşya listesinde altın zincir, inci, altın ve gümüş bilezikler ve boncuklar buna güzel bir örnektir.

Edremit’te yalnız zengin olanların değil aynı zamanda orta sınıfa mensup olanların da bir veya birkaç tane gulâm ve cariye tasarruf ettiği görülmüştür.

H.1065/ M.1654 yılında Edremit’in Zeytinli köyünde Mehmed Beşe bir Arap gulâmı alıp kendisine günlük 10 akçe vermiştir. Yine, Yusuf adlı yeniçerinin “bilâ varis” ölümü üzerine, geride kalan cariyesi ve diğer eşyalarından bahsedilmiştir.

XVII. yüzyılın ikinci yarısında, Edremit’in incelemiş olduğumuz şer’iyye sicilinde, dikkatimizi çeken noktalardan birisi, ölen şahıslar arasında varisi olmayanların mallarının beytü’l-mâle gitmesi ile ilgili kayıtlarının fazlalığıdır.

Bunlar, genellikle yeniçerilerden varisi olmadan ölen ya da kendisinden uzun süre haber alınamadığı için öldüğü sanılan şahıslarla ilgili kayıtlardır. Bu durumda olan This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. kişilerin malları beytü’l-male gider ve burada ölenlerin malları “sûk” denilen

çarşıda satışa çıkarılırdı.

Trablusgarp yeniçerilerinden herhangi bir varisi olmadan ölenlerin metrukâtının ocak tarafından zabt olunacağına dair bir belgede, Yusuf adlı yeniçerinin öldüğü ve varisi olmadığı için eşyalarını beytü’l-mâle götürmek üzere

Hasan Beşe ve Nazır Ahmet Ağa’nın tayin edildiğini görüyoruz.

Yine aynı yıl Edremit’e tayin olunan 19. Bölük’ten Halil adlı yeniçeriden

Dergâh-ı Ali ağası Abdurrahman Ağa’nın istediği “ evvelce sairde olan yeniçeri ve acemi oğlanı ve topçu ve cebeci… ve tevaif-i mezbureden bilâ-varis ma’ruf fevt olanların metrukâtını marifet-i şer’iyye ahz” etmesiydi.

H.1086/M.1675 yılında yaşanan ilginç bir olayda ise, Edremit’in

Temaşalık adlı köyünde ölen Osman Bey’in kimsesi olmadığı iddiasıyla tüm muhallefatı kassam defterine yazılmış, fakat Osman Bey’in kardeşi Hasan

Beşe’nin şikayeti üzerine bir mübaşir tayin edilerek, ölen kişinin zevcesinin

18.000 akçe mihr-i müeccele hissesi olduğu hesaplanmış ve kardeşi Ali Ağa’nın zimmetinde kayıt dışı (hariç ez-defter) 23.382 akçesi olduğu anlaşılmıştır.

Aynı yıl Edremit kazasının Zeytinli, Ekmekçi ve Kaşıkçı köylerinin tımarına mutasarrıf olan ve sefer-i hümâyunda iken ölen Musa Çavuş’un tımarı mahsulatını toplayamadığı için ahalinin elinde kalan mahsulün beytü’l-mâl tarafından alınmasıyla ilgili bir diğer belgede, ölen Musa Çavuş’un damadı olan kaza Serdarı Hüseyin Beşe tımarın mahsulü için 6.000 akçe toplayarak hazineye This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. teslim etmiştir.

Görüldüğü gibi dönem itibariyle “bilâ varis” sıfatıyla deftere kaydedilenler arasında birtakım yanlışlıklar çıkmıştır. Çünkü savaşa gidip de kendisinden bir daha haber alınamayan kişiler çoğunlukla ölmüş kabul edilmiş ve arkasında bıraktığı kimsesi de olmayınca, malları beytü’l-mâlde satışa çıkarılmıştı.

Fakat sonradan yapılan itirazların ve şikayetlerin gözardı edilmediği ve mübaşirler gönderilmek suretiyle durumun ispatlanıp, bu yanlışların düzeltildiği görülmüştür.

3. AİLE MESELELERİ

XVII. yüzyıl Osmanlı toplumunda sosyal ilişkiler, geleneklere dayanmaktaydı. Aile, Osmanlı toplumunun çekirdek yapısını oluşturuyordu.

Genelde çekirdek aile, Osmanlı idaresi için vergi mükellefiydi. Maliye, çekirdek aileyi muhatap alır ve verginin toplandığı birim olarak görürdü. “Avarızhaneler” bu çekirdek aile hanelerinden oluşan malî mükelleflerdir.

Geleneksel aile yapısı içinde en önemli üye kadındır. Aile yaşamında ve toplum içindeki kadının yeri, çocuklarının sayısı ve yaşla orantılı olarak yükselir.

Osmanlı aile hukuku, İslam aile hukukundan kaynağını almaktadır. Bu ilkelere ters düşmeyen bazı örf ve adetten kaynaklanan uygulamalara da izin verilmiştir.

Bir erkeğin aynı anda evli bulunabileceği eş sayısını bu ilkeler belirlemiştir.

Edremit kazasının 1122 numaralı şer’iyye sicilinde aile hukukuna ilişkin davalar ilginçtir. Bir erkeğin evli olduğu eş sayısı ve kaç çocuk sahip olduğu gibi bilgilere şer’iyye sicillerinde yer alan tereke kayıtlarından ulaşmak mümkündür. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Sözkonusu bu listelerde, ölen insanların aile yaşamlarına ait detaylı bilgiler mevcuttur. Bunun yanı sıra tereke defterlerinin dışındaki diğer mahkeme kayıtları da özellikle kadınların, yakınları veya başkalarıyla ticaret yapıp yapmadığına dair

önemli ipuçları vermektedir. İncelenen defterde kadınları genellikle miras paylaşımı sırasında veya sefere gidip de dönmeyen kocaları ile ilgili nafaka isteyinde bulunduklarını görmekteyiz.

H.1083/M.1672 yılında Edremit’in Kadıköy adı verilen köyde Kulakoğlu

Hasan adlı şahsın mirası, küçük oğlu Mustafa ile küçük kızı Ayşe arasında paylaşılmıştır. Bu paylaşımdan gayri menkulleri arasında bulunan dükkanı kızı

Ayşe’ye verilmiştir. Yine Musa Beşe adlı şahsın 1081/1670 yılındaki muhallefatı zevcesi ve kızları arasında paylaşılmış ve büyük kızı Fatma’ya 35.000 akçe, küçük kızı Emine’ye 35.000 ve zevcesine (ismi belirtilmemiş) 10.000 akçe verilmiştir.

H.1084/M.1673 yılında Hekimzâde mahallesinden Hüseyin adlı şahsın muhallefatında yer alan toplam 550.000 akçelik mirası, zevcesi Fatma Hatun’a intikal etmiştir. Soğanyemez mahallesinde ölen Hasan Ağa’nın küçük kızı

Hanife’nin hissesine toplam 84.000 akçelik miras düşmüştür. Kapucubaşı mahallesinde ise H.1083/M.1672 yılında Huri binti Musa adlı hatun,

Kadıköyü’nde Zeytindere olarak bilinen zeytinliğinin tasarruf hakkını kızı

Kerime’ye devretmiştir.

Bazen de ölen anne, eş ya da kız kardeşlerinin miraslarının paylaşımı ile ilgili davalar görmek de mümkündür. Tuzcu Murad mahallesinde ölen Fatma

Hatun binti Mehmed’in kocası Yusuf Ağa ile küçük kızı Halime ve kardeşi Şaban This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Çelebi arasında yaşanan miras paylaşımı bunlara bir örnektir. 1058/1648 yılında kocası Yusuf Ağa, 20.819 akçelik hakkını İvaz Çelebi’den aldığı ve Fatma

Hatun’un muhallefatında herhangi bir hissesi kalmadığını onaylatmak için mahkemeye başvurmuştur. Aynı şekilde kızı Halime’nin de annesinin mirasından kalan payını aldığını görmekteyiz.

Edremit’in Araplar adlı köyünde Gülkadın binti Süleyman adlı hatun aynı köyde kızkardeşinin kızı Emine binti Pir Ahmet hatun ile ölen kızkardeşi

Ayşe’nin muhallefatını paylaşmıştı. Sadece nakdi olarak değil aynı zamanda at, keçi, öküz, tepsi, taç, Kitâb-ı Şerif gibi eşya ve hayvanlar da bu paylaşımın içinde yer almıştır.

Dönem itibariyle mahkeme kayıtlarında kadınlarla ilgili olarak miras paylaşımının yanı sıra en sık rastlanılan dava konuları arasında, eşlerinin sefer sırasında ölmeleri üzerine parasız kalan kadınların haklarını istemeleri ile ilgili davalar bulunmaktadır. Bunlardan biri de seferde ölmüş Hacıoğlu Yusuf’un zevcesi Zeliha Hatun ile ilgilidir. Zeliha Hatun, mahkemeye başvurarak parasız kaldığını belirtmiş ve kocasının muhallefatından hak talep etmiştir. Bunun üzerine kendisine, Serdar Halil Ağa’nın deftere kaydettiği toplam 10.400 akçe tutarındaki eşya verilmiştir. Aynı şekilde Edremit’in Alakeçiler adlı köyünde Nurkadın adlı kadın, eşinin sefer gittiğini ve geri dönmediğini söyleyerek para talep etmiştir.

İncelenen defterde evliliklerle ilgili sadece bir belgeye rastlanılmıştır.

Edremit’in Çoruk adlı köyünde ölen Elhac Piri’nin zevcesi Rahime binti Ali,

çelebisinin oğlu Abdullah’a Halime kızı Hüsne’yi istemiş ve bu evliliğe şer’en This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. mani olmadığını belirtmiştir.

Boşanma ile ilgili kayıtlar ise 3 tane ve Cami-i Evsat mahallesi ile

Şekviran ve Avcılar köylerinde yaşanan nafaka talebi davalarından oluşmaktadır.

Sicillerde evlilik bağının sona erdiği “talak”, “talak-ı selâse”, “talak-ı baîn”, “hul”, muhalaa ya da “fesh-i nikah” kelimeleri ile ifade edilmektedir. Bunlar farklı boşanma şekilleridir. Boşanmalar, mahkemeye hemen hemen tamamen kadınlar tarafından kaydettirilmektedir. Bu, doğrudan kadının mahkemeye gelmesi ile olabileceği gibi onun tarafından tayin edilen vekiller aracılığı ile de olabilir. Bu vekiller, çoğunlukla aile bireylerinden olmakla birlikte akrabalık ilişkisi olmayan

şahıslar arasından da olabilmektedir.

Edremit sicilindeki boşanma ile ilgili belgelerden Cami-i Evsat mahallesindeki boşanma davası “talak-ı selâse” ile eşini boşayan Matlaki Hüseyin bin Halil ile zevcesi Halime binti Ramazan Halife arasında geçmektedir. Halime adlı kadın 400 akçe olan mihrini ve 1 kıyye bağdadi nafakasını istemektedir.

Şekviran köyündeki boşanma davası ise zina nedeniyledir. Kıpti taifesinden

Mehmet adlı şahsın, zevcesi Zahide binti Hasan’dan, Süleyman Ağa ile

Havrankebir köyünde zina yaptığı gerekçesiyle boşanmak istemesidir.

Avcılar köyünden Rahime adlı kadın ise kocası ile arasının “hüsn-i zindeğan müyesser olmamağla”gerekçesiyle, vekili Musa adlı şahıs aracılığıyla boşanmak istemektedir. Bu tür boşanmalarda İslam hukuku, eşi ile anlaşamayan kadına, kocasının boşanma yoluna gitmemesi halinde kendisi için çekilmez hale gelen evlilikten kurtulma imkanı vermiştir. “Muhalaa” yada “hul” adı verilen ve This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. sıklıkla kullanılan bu yöntem, kadının “mihr-i müeccel” ve “iddet nafakası” hakkından vazgeçme karşılığında kocasından boşanmasıdır.

Mahkeme kayıtlarında kadın ve erkeğin “muhalaaya” başvurma sebepleri arasında eşlerin iyi geçinemediğini belirten “hüsn-i zindeğan müyesser olmamağla”, “hüsn-i muaşeret olmamağla”, “münaferet vukuuna binaen” gibi ifadeler geçmektedir.

Görüldüğü gibi Edremit kazasının 1122 numaralı şer’yye siciline göre

XVII. yüzyılın ikinci yarısında aile meseleleri ile ilgili görülen davaların çoğunu, aileden ölen bir kişinin miras paylaşımı ve dönemin savaş koşulları içinde zor durumda kalan kadınların mahkemeye nafaka talebiyle başvurmaları oluşturmaktadır. Bu durumda kadınların, ya kendisi ya da bir vekil yoluyla, toplum içinde “yalnız” kaldıkları anda, kendilerini korumak ve haklarını aramak için mahkemeye başvurdukları ortaya çıkmaktadır. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

SONUÇ

XVII. yüzyılın ikinci yarısında Edremit kazasının panoramasının ortaya konulması açısından ele alınan Edremit’in 1122 numaralı şer’iyye sicilinin incelenmesi sonucu, döneme ait birtakım bilgilere ulaşılmıştır. Edremit nahiyesinin merkezi olan Edremit’in, hem kadının bulunması ve hem de pazar kurulup camilerinde cuma namazı kılınması nedeniyle bölge içinde önemli bir konuma sahip olduğu görülmektedir.

Gerek nüfus gerekse coğrafî saha açısından büyük önem taşıyan Edremit kazasının, XVII. yüzyılda bünyesinde barındırdığı mahalle ve köyler, defterin

ışığında belirlenmiştir. Vergi alanlarının birbirleriyle ilişkileri, dönem içindeki subaşı, voyvoda ve mültezimlerin kimler olduğu, vergi nüfusu avarızhanelerinin This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. köy ve mahallelere göre dağılımı, dini ve sosyal yapılarının neler olduğu ve yüzyıl içinde ne gibi değişikliklere uğradığı tespit edilmiştir. Tespit edilen noktalardan bir diğeri ise, içinde bulunulan dönem ve Edremit’in konumu itibariyle, donanmay-ı hümâyûn için istenen kürekçi ve kereste ihtiyaçlarının miktarıdır.

İncelenen defterde tespit edilen bir diğer önemli husus ise mahkemeye yansıyan davalardır. Bu davaların köy ve mahallere göre dağılımı, dava konuları, kamu ve özel hukuka göre dava oranları tespit edilmiştir. Burada özel hukuk davalarının kamu hukuku davalarıyla hemen hemen aynı oranda olması dikkat

çekicidir. Kamu hukuku davalarına bakıldığı zaman, vergi konulu davalar, diğerlerine oranla çok yüksektir. Sürekli sefere gidenler nedeniyle el değiştiren tımarlar, sefere gitmeyenler nedeniyle boş kalan dirliklerin bir başkasına tevcihi ile ilgili kayıtların fazlalığı dikkat çekmektedir. Aynı şekilde, özel hukuk davalarında da vasi davaları, diğerlerine oranla yüksektir. Bunun nedeni, uzun süren savaşlar nedeniyle sefere gidenlerin bir daha geri dönmemeleri üzerine, muhallefatlarının dağıtılması ve yakınları arasında paylaşılmasıdır. Bu dağıtım sırasında kadınların büyük ölçüde ön plânda olması ve hakkını mahkemeden bizzat talep etmesi de tespit edilen önemli ayrıntılardan biridir. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

ÖZET

Tarihin en eski çağlarında Edremit, Büyük Mizya adı verilen bölgenin içinde yer almaktaydı. Tarih boyunca bölgede Mısır, Asur, Lidya, İran, İskender, Bergama ve Roma İmparatorluğu hakimiyet kurmuştur. Mizya bölgesi, ilk olarak, Romalılar döneminde İslam ordularının akınlarına maruz kaldı. İlk Türk akını ise Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuran Sultan Süleyman’ın 1076 yılında Sizink ve Edincik’i almasıyla gerçekleşti. Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğollar’ın baskısıyla güçsüzleştiği yıllarda, Batı Anadolu’da bazı uç beyleri bağımsız hareket etmeye başladılar. Bunlardan birisi de Karesioğullarıydı. 1361 yılında Karesioğulları’nın topraklarının tamamı, Osmanlı Beyliği tarafından ele geçirildi.

Osmanlı Devleti taşra teşkilatında Edremit, önce Anadolu’ya daha sonra Hüdavendigâr sancağına bağlandı. Edremit, daha sonra müstakil bir mutasarrıflık olan Karesi sancağı içinde bir kaza merkezi oldu. Osmanlı Devleti idaresinde This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Edremit kazası, pazarının ve pek çok camilerinin bulunduğu önemli bir ortak yaşam alanıydı. Vergi gelirleri çoğunlukla tarımsal kaynaklardan alınıyordu. Arazisinde yetişen ürünlerin kalitesi ve çeşitliliği nedeniyle de pek çok ülkelerden alıcıları bulunmaktaydı. XVII. yüzyılın ikinci yarısında Edremit kazasında başta zeytin olmak üzere üzüm, pamuk, buğday, arpa, susam, nar, incir gibi çok çeşitli ürünler yetiştirilmekteydi. Yetiştirilen bu ürünler, özellikle sefer zamanlarında, kuru üzüm, buğday ya da arpa ihtiyacını karşılaması için Girit, Midilli ve Sakız adalarına gönderilmekteydi.

İncelenen 1122 numaralı şer’iyye siciline göre Edremit’te XVII. yüzyılın ikinci yarısında en sık karşılaşılan dava konuları ise sürekli sefere gidenler nedeniyle el değiştiren tımarlar, sefere gitmeyenler nedeniyle boş kalan dirliklerin bir başkasına verilmesi ya da sefere gidip de geri dönmeyenlerin arkalarında bıraktığı ailelerin miras paylaşımları ile ilgilidir. Dikkat çekici noktalardan bir diğeri ise kadınların da tıpkı erkekler gibi mahkemeye ya kendileri gelerek yada vekilleri aracılığıyla yalnızca davacı olmak için değil aynı zamanda alım-satım ve hibe işlemlerini tescil ettirmek için gidiyor olmasıdır.

ABSTRACT

Edremit had taken place in the Greater Miyzia region throughout the history. The civilizations of Egypt, Assyria, Lydia, Persian, Pergammon and Roman Empire had declared their sovereignty in the region. Myzia region was under the pressure of the Islamıcs armies during the Roman times. The first Turkısh attacks began with the taking of Sizink and Edincik by Sultan Suleiman, the founder of the Anatolian Seljuk State, in 1076. During the years when the Seljuk State started to weaken in front of the Mongolian pressure, some of the border Beyliks started to take up indepented actions. One of them was the Karesioğulları. In 1361 the Osmanlı Beylik took all of their lands.

Under the Ottoman rule Edremit was first affiliated to Anatolia Beylik, then later to the Hüdâvendigâr Sanjack. Edremit became a township soon became a common focal point for the people with its bazaar and mosques.The taxes were This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register. primarily based on agricultural incomes. The agricultural goods with their quality and variety found a large market in the neighboring states.

In the second half of the XVII. century Edremit was the ground of vine, cotton, wheat, barley, sesame, pomegranate and fig production. These products were sent to Crete, Lesbos and Samos especially during the times of war to meet the wheat and barley requirements.

The most prominent issues in the Şer’iyye Sicili (Sheriah Registries) number 1122, pertaining to the second half of the XVII. century, are full of cases dealing with change of timars, and sharing of inheritances of the men who went on campaigns.

However, one of the most important aspects of these registries is women’s applying to the courts either for suing or buying and selling property and registering them to their own names.

KAYNAKÇA

A. ARŞİV KAYNAKLARI

1122 NUMARALI EDREMİT ŞER’İYYE SİCİLİ

B. İNCELEME ESERLER

ABACI, Nurcan, Bursa Şehrinde Osmanlı Hukukunun Uygulanması

(17. Yüzyıl), T. C Kültür Bakanlığı, Ankara 2001.

AKDAĞ, Mustafa, Celali İsyanları: Türk Halkının Dirlik ve Düzen This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Kavgası, Bilgi Yayınevi, Ankara 1975.

AKGÜNDÜZ, Ahmet, Şer’iyye Sicilleri, Türk Dünyası Araştırmaları

Vakfı, İstanbul 1988.

BALCIOĞLU, Tahir Harimi, Tarihte Edremit Şehri, Balıkesir Vilayet

Matbaası, Balıkesir 1937.

BOSTAN, İdris, Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersane-i

Amire, TTK Yayınları, Ankara 2003

CEZAR, Yavuz, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi,

Alan Yayıncılık, İstanbul 1986.

FAROQHİ, Suraiya, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam Ortaçağdan

Yirminci Yüzyıla, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1998.

------, Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir?, Tarih Vakfı Yurt

Yayınları, İstanbul 2001.

------, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, Tarih Vakfı Yurt

Yayınları, İstanbul 2004.

GAZALİ, Balıkesir Vilayeti Coğrafyası, Balıkesir Vilayet Matbaası,

Balıkesir, 1927.

GENÇ, Mehmet, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi,

Ötüken Yayınları, İstanbul 2000. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

HALAÇOĞLU, Yusuf, XIV-XVII Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet

Teşkilatı ve Sosyal Yapı, TTK Yayınları, Ankara 1998,

İNALCIK, Halil, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), Çev:

Ruşen Sezer, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2003,

KOÇU, Reşat Ekrem, Osmanlı Tarihinin Panoraması, Yeni Matbaa,

İstanbul 1964.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik),

Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı, İstanbul 1994.

ORTAYLI, İlber, Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal

Değişim Makaleler I; Turhan Kitabevi, Ankara 2000.

------, Osmanlı Toplumunda Aile, Pan Yayıncılık, İstanbul

2004.

ÖDEN, Zerrin Günal, Karesi Beyliği, TTK Yayınları, Ankara 1999.

ÖZ, Mehmet, Osmanlı’da “Çözülme” ve Gelenekçi Yorumları, Dergâh

Yayınları, İstanbul 1997

ÖZDEMİR, Zekeriya, Adramyttion’dan Efeler Toprağı Edremit’e,

Ankara 2002.

PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri

Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1946 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

REFİK, Ahmet, Köprülüler, Kitabhâne-i Askerî, İstanbul 1331.

SANDER, Oral, Siyasi Tarih (İlkçağlardan 1918’e), İmge Kitabevi,

Ankara 2001.

SEVİM, Ali-Yaşar YÜCEL, Türkiye Tarihi I (Fetihten Osmanlılara

Kadar 1018-1300), TTK Yayınları, Ankara 1995.

SEVİM, Sezai, XVI. Yüzyılda Karasi Sancağı (Tahrir Defterlerine

Göre), (Basılmamış Doktora Tezi) Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Ankara 1993.

SOLAKZADE TARİHİ, Mahmutbey Matbaası, İstanbul 1882.

SU, Kamil, Balıkesir Civarında Türkmen ve Yörükler, Resimli Ay

Matbaası, İstanbul 1938.

------, XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Balıkesir’de Şehir

Hayatı, Resimli Ay Matbaası, İstanbul 1937.

TÜRKİYE VAKIFLAR ABİDELERİ, Vakıflar Genel Müdürlüğü,

Ankara 1972.

ULUÇAY, Çağatay, 18. ve 19. Yüzyıllarda Saruhan’da Eşkıyalık ve

Halk Hareketleri, Berksoy Basımevi, İstanbul 1955.

UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Karakoyunlu Devletleri, Devlet Matbaası, İstanbul 1937.

------, Osmanlı Devleti’nde İlmiye Teşkilatı, TTK Yayınları,

Ankara 1965

------, Karesi Vilayeti Tarihçesi, Hüsnü Tabiat Basımevi,

İstanbul 1925.

------, Osmanlı Tarihi, C.II, TTK Yayınları, Ankara 1995.

YETKİN, Gıyas, Edremid Tarihinden Yapraklar, İstanbul 1948

------, Yurdun Güzel Bir Köşesi, Edremit, Balıkesir Türk

Pazarı, Balıkesir 1939.

------, Kuruluşundan Bugüne Kadar Edremit’te Olup

Bitenler, Balıkesir Matbaası, Balıkesir 1957.

YETKİN, Sabri, Ege’de Eşkıyalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul

1997.

YILMAZ, Fikret, XVI. Yüzyılda Edremid Kazası, (Basılmamış Doktora

Tezi), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 1995

C. MAKALELER

AKYILMAZ, Gül, “Osmanlı Aile Hukukunda Kadın”, T.A, Yeni Türkiye

Yayınları, C. 10, Ankara 2002, 365-373 ss. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

BALCIOĞLU, Tahir Harimi, “Edremit Civarında Türk Aşiretleri”, II.

Türk Tarih Kongresi Bildirileri, İstanbul 1943, 935-938 ss.

BALTA, Şemsi, “Zeytin ve Yağının Tarihçesi”, Kaynak: Balıkesir

Halkevi Dergisi, Sayı: 152-154, Balıkesir 1945, 27-29 ss.

BATMAZ, Eftal Şükrü, “İltizam Sisteminin XVIII. Yüzyıldaki Boyutları”,

Yeni Türkiye Dergisi, Osmanlı Özel Sayısı II, Mart-Nisan 2000, Ankara 2000,

160-168 ss.

ERGENÇ, Özer, “Osmanlı Şehirlerindeki Yönetim Kurumlarının Niteliği

Üzerine Bazı Düşünceler”, VIII Türk Tarih Kongresi Bildirileri (11-15 Ekim

1976), C. II, T.T.K, Ankara 1981, 1265-1274 ss..

ESAT ADİL, “Zeytincilik”, Kaynak: Balıkesir Halkevi Dergisi, Yıl: 1,

Balıkesir,1933, 5-7 ss.

İLGÜREL, Mücteba, “XVII. Yüzyıl Balıkesir Şer’iyye Sicillerine Göre

Subaşılık Müessesesi”, VIII. Türk Tarih Kongresi (11-15 Ekim 1976), C. II,

Ankara 1981, 1275-1281 ss.

İNALCIK, Halil, “Adâletnâmeler”, Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adâlet,

Eren Yayınları, İstanbul 2000, 75-194 ss.

------, “Military and Fiscal Transformation in the Ottoman

Empire 1600-1700”, Archivum Ottomanicum, VI (1980), 283-337 ss. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

------, “XV. Asır Türkiye İktisadi ve İçtimai Tarihi

Kaynakları”, Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve Ekonomi, İstanbul 1993,

187-200 ss.

------, “Osmanlılarda Raiyet Rusûmu”, Osmanlı

İmparatorluğu’nda Toplum ve Ekonomi, İstanbul 1992

İPŞİRLİ, Mehmet, “Sosyal Tarih Kaynağı Olarak Şer’iyye Sicilleri”, Tarih ve Sosyoloji Semineri, (28-29 Mayıs 1990), İstanbul 1991, 155-162 ss.

NACİ, Ruhi, “Tarihten Karanlık Sahifeler, Edremit”, Kaynak: Balıkesir

Halkevi Dergisi, Yıl: 1, Balıkesir 1933, 209-212 ss.

OĞUZOĞLU, Yusuf, “Osmanlı Şehirlerinde Halkın Vergi Yükü Üzerine

Bir Araştırma (1680-1700)“, Osmanlı Araştırmaları, XV, İstanbul 1995,

182-195 ss.

ORTAYLI, İlber, “Osmanlı Aile Hukukunda Gelenek, Şeriat ve Örf”,

Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C. II., Ankara 1999, 456-470ss.

ÖZEL, Oktay, “17. Yüzyılda Osmanlı Demografik ve İskan Tarihi İçin

Önemli Bir Kaynak: Mufassal Avarız Defteri” XII. Türk Tarih Kongresi (12-16

Eylül), Ankara 1994

SU, Kamil, “Balıkesir Panayırı ve Pazarı”, Kaynak: Balıkesir Halkevi

Dergisi, Yıl: 3, Balıkesir, 1936, 914-916 ss. This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

------, “Balıkesir, Hristiyan Kıyafetlerine Dair Vesikalar”,

Kaynak: Balıkesir Halkevi Dergisi, Yıl: 4, Balıkesir, 1936, 325-328 ss.

------,“Balıkesir Civarında Aşiretler”, Kaynak: Balıkesir

Halkevi Dergisi, Yıl: 5, Balıkesir, 1937, 283-284 ss.

ZACHHARİADOU, Elizabeth A. “Karesi ve Osmanlı Beylikleri: İki Rakip

Devlet”, Osmanlı Beyliği (1300-1389), İstanbul 2000

D. ANSİKLOPEDİLER

İSLAM ANSİKLOPEDİSİ.

TÜRKLER ANSİKLOPEDİSİ

YURT ANSİKLOPEDİSİ

İÇİNDEKİLER This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

ÖNSÖZ………………………………………………………….………………...i

İÇİNDEKİLER…………………………..……………………………….……..ii

KıSALTMALAR/TABLOLAR VE ŞEKILLER LISTESI.....……………….iv

GİRİŞ 1

1. TARİHÇE 1

2. KAYNAKLAR VE KAYNAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ 4

3. ARAŞTIRMANIN SINIRLARI VE DÖNEMİ 12

4. EDREMİT İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR 19

BİRİNCİ BÖLÜM

YERLEŞME VE İDARİ YAPILANMA

A. İSKAN 24

1. KARESİOĞULLARI DÖNEMİ 24

2. OSMANLILAR DÖNEMİ 28

B. EDREMİT KAZASI VE İDARİ DURUMU 33

İKİNCİ BÖLÜM

DİNİ VE SOSYAL YAPILAR

A. CAMÎ VE MEDRESELER 38 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

B. HAMAMLAR 41

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

EKONOMİ VE SOSYAL YAŞAM

A. EKONOMİ 43

1. ZİRAAT 43

2. VERGİLER 49

B. SOSYAL YAŞAM 62

1. MAHALLELER 62

1.1. MAHALLELERİN YAPISI 62

1.2. SOSYAL İLİŞKİLERDEN KAYNAKLANAN HUKUKİ

MESELELER 64

2. TEREKELER 75

3. AİLE MESELELERİ 78

SONUÇ…………………………………………………………………………..85

ÖZET…………………………………………………………………………….87

ABSTRACT……………………………………………………………………..88

KAYNAKÇA……………………………………………………………………89 This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

KISALTMALAR İA: İSLAM ANSİKLOPEDİSİ YA: YURT ANSİKLOPEDİSİ BDH: BALIKESİR HALKEVİ DERGİSİ TA: TÜRKLER ANSİKLOPEDİSİ

TABLOLAR Tablo 1: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilindeki Belge Türleri ve Tarihleri 8 Tablo 2: Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde, Edremit’te XVII. Yüzyılın İkinci Yarısındaki Görevli Kadılar ve Görevlendirildikleri Yıllar 37 Tablo 3: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde 1672 Tarihine Ait Avarızhânelerin Miktarı (53-56) Tablo 4: 1086/1675 Yılında Karesi Sancağına Bağlı Kazaların Ödemekle Yükümlü Olduğu Ocaklık Kereste Bedelleri 60 Tablo 5: 1645-1707 Tarihleri Arasında Edremit’teki Mahalleler/Köylere Göre Kamu Hukuku ve Özel Hukukla İlgili DavaKonuları (69-72)

ŞEKİLLER

Şekil 1: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilindeki Belgelerin Tarihlerine This document has been created with a DEMO version of PDF Create Convert (http://www.equinox-software.com/products/pdf_create_convert.html) To remove this message please register.

Göre Dağılımı 9 Şekil 2: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilindeki Belgelerin Türlerine Göre Dağılımı 9 Şekil 3: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde Geçen Davaların Kamu ve Özel Hukuk Olarak Oranları 73 Şekil 4: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde Geçen Kamu Hukuku Davalarının Kendi İçindeki Dağılımları 73 Şekil 5: 1122 Numaralı Edremit Şer’iyye Sicilinde Geçen Özel Hukuk Davalarının Kendi İçindeki Dağılımları 74