Agatha Christie İskemlede Beş Ceset
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
downloaded from KitabYurdu.az Agatha Christie Firavun Ağacı Link : Nirvana13 Düzenleme : Alamut downloaded from KitabYurdu.az BU KİTAP 1964 SENESİNDE AKBA YAYINEVİ TARAFINDAN İSTANBUL'DA YAYINLANMIŞTIR.... Kitabın düzenlenmesi: ORAL ORHON Dizgi ve baskı: YENİ MATBAA Ciltler: TABES CÎLTEVİ DEATH COMES AS THE END (Erkek kardeş), (Kız kardeş) tâbirleri bazen (Karı) (Koca) yerine kullanılırdı... AGATHA CHRISTIE Dilimize çeviren: NÜVEYRE GÜLTEKİN Ebook Düzenleme: Nirvanas downloaded from KitabYurdu.az İŞTE İMHOTEP AİLESİ İMHOTEP • Teb şehrinde, mukaddes Mezarlardan birinin bakım ve bağışları ile uğraşan, zengin, kendini beğenmiş, fazla zeki olmayan bir adam. YAHMOS • İmhotep'in en büyük oğlu... Ağırbaşlı, itaatkâr, tedbirli, kimseyi incitmeyen bir genç. SOBEK • İmhotep'in ikinci oğlu. Kendine güvenen, telâşlı, heyecanlı, atak bir genç adam. İPİ • İmhotep'in en küçük oğlu. Zekâsı ile böbürlenen, büyüklerine itaat etmeyen, küstah ve cüretkâr bir çocuk. RENİSENB • İmhotep'in kızı. Kocası ölüp dul kaldıktan sonra, küçük kızı ile babasının evine dönmüştür. NOFRET • İmhotep tarafından Kuzeyden getirilen, genç, son derece güzel, zeki bir kadın. SATİPİ • Yahmos'un karısı. Çok konuşan, sinirli, mütehakkim bir kadın. KEYT • Sobek'in karısı. Çocuklarından başka kimseye aldırış etmeyen, aptalca, basit bir kadın. ESA • İmhotep'in annesi. Yaşlı fakat hikmet dolu, zeki, akıllı bir kadın. HENET • Evde uzun yıllar hizmet etmiş, kendisini ev halkından biri sayan, aile fertleri arasına nifak sokmaktan zevk alan, dedikoducu bir ihtiyar kadın... HORİ • İmhotep'in işlerini idare eden, ciddî, akıllı, ağırbaşlı bir kâtip. KAMENİ • İmhotep'in Kuzeydeki çiftliğinden .getirdiği genç, yakışıklı bir kâtip. downloaded from KitabYurdu.az MEVSİMLER 4 er aylık 3 mevsim vardı. NEHRİN TAŞMASI Temmuz sonlarından kasım sonlarına kadar, KIŞ Kasım sonlarından Mart nihayetine kadar, YAZ Mart sonlarından Temmuz sonlarına kadar sürmekte idi. Ayların ayrıca ismi yoktu downloaded from KitabYurdu.az NEHRİN TAŞMASI'nın İKİNCİ AYI - 20. GÜN RENİSENB, tepede durmuş ISI i I" i seyrediyordu. Tâ öteden ağabeylerinin sesleri geliyordu kulağına. Yahmos ile Sobek, kanal duvarlarının bazı yerlerde tamire ihtiyaç gösterip göstermediği konusunda münakaşaya tutuşmuşlardı. Sobek'in sesi her zamanki gibi yüksekten ve güvenle çıkıyordu. Zaten o fikirlerim her zaman büyük bir rahatlık ve kendinden emin bir tavırla öne sürmek âdetindeydi. Yahmos'un sesi ise, şüphe ve endişe dolu bir mırıltıdan yukarı çıkamıyordu. Yahmos daima böyleydi. Hep şu veya bu vesile ile kendisine bir üzüntü konusu icadederdi. Ailenin en büyük oğlu Yahmos'du. Babası Kuzey'deki arazileri görmeye gittiğindenberi çiftliğin idaresi bir bakıma onun elinde kalmıştı. Yahmos ağır kanlı, tedbirli, vesveseli bir insandı. İri cüsseli, ağır hareketliydi. Sobek'in canlılık ve güveninden onda eser yoktu. Renisenb tâ çocukluğundanberi ağabeylerinin tıpkı böyle münakaşa ettiklerini hatırladı. Birden içi emniyet hissiyle doluverdi... Artık evindeydi. Evet, tekrar yuvasına dönmüştü... Fakat, Nil'in solgun bir ışıltı ile akıp giden sularına bakınca içindeki isyan ve acı bir kere daha kabardı. Kay, gencecik kocası, ölmüştü... Güleç yüzü, geniş, kuvvetli omuzları ile Kay... Şimdi Kay, Osiris'in yanında, ölüler ülkesindeydi. Ve kendisi, Kay'ın sevgili karısı, ümitsiz, perişan bir halde kalakalmıştı. Sekiz yıl geçirmişlerdi beraber... Ona gittiği vakit çocuk denecek yaştaydı... Şimdi, Kay'dan olan çocuğu Teti ile, dul bir kadın olarak, babasının evine dönüyordu. Şu anda genç kadının içinde sanki buralardan hiç ayrılmamış gibi bir his vardı... Bu hissi sıcak bir sevinçle karşıladı... Aradan geçen sekiz yılı unutacaktı. Serapa saadetle dolu yıllar... Nihayet umulmadık kayıbın acısıyla parçalanan, mahvolan yıllar... downloaded from KitabYurdu.az Evet, unutmalıydı o yılları, kafasından söküp atmalıydı. Bir kere daha Renisenb olmalıydı... Kaç rahibi İmhotep'in kızı, o düşünmeyen, hissetmeyen kız... Kocasına karşı duyduğu aşk zalim bir histi. Renisenb'i bir zevk sarhoşluğu içinde aldatmıştı... Kay'ın kuvvetli, bronz rengi omuzlarını hatırlıyordu, daima gülen ağzını hatırlıyordu. Ama, şimdi. Kay, sargılara sarılıp, mumyalanmış, muska ve tılsımlarla donatılıp, öteki dünya'ya doğru yola çıkmıştı. Bu dünya da artık Kay, hiç bir zaman teknesiyle Nil'de dolaşamayacak, balık tutamayacak, başını Güneş'e doğru kaldırıp gülemiyecekti... Renisenb düşünüyordu: «Artık düşünmeyeceğim. Herşey bitti. Şimdi evimdeyim. Hersey bıraktığım gibi... Ben de eski Renisenb olmaya çalışacağım. Tıpkı eskisi gibi. Teti daha şimdiden unuttu. Öteki çocuklarla oynuyor, gülüyor...» Renisenb süratle döndü. Nehir kıyısına inmekte olan bir kaç merkebin yanından geçip, eve doğru yürüdü. Mısır anbarını, ahırları geride bırakıp avluya girdi. Çok hoş bir avluydu burası. Bir kenarda sunî bir göl meydana getirilmişti. Gölün etrafında zakkumlar, yaseminler, koyu gölgeli Firavun incirleri vardı. Teti ile öteki çocuklar, tiz seslerle bağırışarak bu gölün kıyısında oynuyorlardı. Gölün bir kenarındaki kameriyeye girip çıkıyorlar, öteye beriye koşuşuyorlardı. Renisenb, Teti'nin, ipi çekilince ağzını açıp kapayan tahta bir aslanla oynadığına dikkat etti... Kendisi küçükken bu oyuncağı ne kadar çok severdi? Bir kere daha içi minnetle dolarak «Yuvama döndüm!» diye düşündü. Burada hiç bir şey değişmemişti... Burada hayat emin, değişmez ve sakindi. Şimdi ortada koşuşan çocuk kendisi değil, Teti idi... Genç kadın, duvarların mahremiyeti içinde kalan annelerden biri olmuştu. Çocuklardan birinin oynadığı top, ayaklarının dibine kadar yuvarlandı. Eğilip topu aldı, gülerek çocuğa attı. Sonra, rengârenk sütunlarla süslü verandadan geçip, eve girdi. Renkli çuhalar ve lotus yaprakları ile süslenmiş büyük salonu geçti, evin arka tarafında, kadınlar için ayrılmış olan kısma doğru yürüdü. Birden kulağına yüksek perdeden konuşan kadın sesleri çarptı... Tatlı ve âşinâ bir melodi idi bu... Satipi ile Keyt... Ah, yine, her zamanki gibi münakaşa ediyorlardı işte... Satipi'nin o tiz, mütehakkim, kafa tutan sesi! Satipi, Yahmos'un karısı idi. Uzun boylu, canlı, çenesi düşük bir kadındı. Sert, mütehakkim bir güzelliği vardı. Evde emirleri o verir. downloaded from KitabYurdu.az hizmetkârları esir gibi çalıştırır, herşeye kusur bulur, etrafmdakileri kırıp geçirerek, kuvvetli şahsiyeti sayesinde en olmayacak işleri yaptırırdı. Zehir gibi diliyle herkesi titrettiği için emirlerine harfiyen itaat edilirdi. Ne istediğini bilen, cerbezeli karısına Yahmos derin bir hayranlıkla bağlıydı. O kadar ki, çoğu zaman Satipi, kocasını bile hırpalar, ve bu duruma Renisenb müthiş içerlerdi. Satipi'nin tiz perdeden çıkan sesi kesildiği sıralarda. Keyfin munis, fakat inatçı sesi duyuluyordu. Keyt, kaba saba, güzellikten fazla nasibi olmayan bir kadındı. Yakışıklı, neşeli, canlı Sobek'in karısıydı o da. Keyt kendisini tamamen çocuklarına hasretmişti. Başka konularda pek fazla konuşmaz, düşüncelerini açığa vurmazdı. Yalnız, günlük konular üzerinde yapılan münakaşalarda, kırılmaz bir inatla dediğinden vazgeçmez, eltisinin karşısında sakin bir dikkafalılıkla direnirdi. Öyle öfkeye kapılıp, bağırıp çağırdığı hiç görülmemişti. Sadece kendi fikrinden başkasını dinlememek gibi kesin, kararlı bir inatçılığı vardı. Sobek, karısına son derece bağlıydı. Bütün işlerim ona anlatmaktan çekinmezdi, zira Keyfin kendisini dinler göründüğünden, oysa kafasında çocuklarından başka bir konu bulunmadığından emindi. Satipi, hırsla haykırdı: — Olur şey değil! Yahmos'un fare kadar cesareti olsaydı buna bir an tahammül edemezdi! İmhotep'in yokluğu sırasında idareyi kim eline aldı? Yahmos! Ben de, Yahmos'un karısı olarak şilteler ve yastıkları ilk seçme hakkına sahibim... O kara hipopotam... Keyfin ağır, yumuşak sesi araya karıştı: — Yoo, bebeğinin saçlarını yeme, yavrucuğum.. Bak, burada yenecek daha güzel bir şey var... Tatlı hem de... Oh, ne güzel, değil mi? — Sana gelince, Keyt, hiç nâzik değilsin... Ne dediğimi dinlemiyorsun bile... Cevap vermiyorsun... Hareketlerin o kadar terbiyesiz ki... — Mavi yastık eskiden beri benimdi... Aa, küçük Ank'a bak, yürümeye çalışıyor... — Sen de çocukların kadar aptalsın, Keyt.. Bu kadarı yeter. Ama, bu işten bu kadar kolaylıkla sıyrılamıyacaksın. Haklarımdan vazgeçecek değilim. Benden söylemesi. downloaded from KitabYurdu.az Renisenb, arkasında yumuşak ayak sesleri duyunca irkildi. Henet denen kadını görünce, içinde yine o garip hoşnutsuzluk hissi baş kaldırdı. Henet'in zayıf yüzünde yine o yaltak tebessüm vardı. — İşler fazla değişmedi diye düşünüyorsun, değil mi, Renisenb? dedi. Keyt istese cevap verebilir... Ama hepimiz onun kadar şanslı değiliz. Ben haddimi bilirim. Bana barınacak bir dam altı, yiyecek ve giyecek vermiş olan babana karşı da minnetim sonsuzdur. Ah, ne iyi adamdır senin baban... Burada daima elimden gelenden fazlasını yapmaya çalıştım. Durup dinlenmeden çalışıyorum... Koş oraya, koş buraya... Bir şey beklediğim de yok... Ah, zavallı anneciğin sağ olsaydı, işler böyle mi olurdu? O beni ne kadar takdir ederdi, bilsen! İki kardeş gibiydik onunla. Ne de güzel kadındı... Her neyse, ben vazifemi yaptım, ona verdiğim sözü tuttum. Ölürken bana «Çocuklarıma iyi bak, Henet!» demişti. Verdiğim söze sadık kaldım. Kendimi sizler için esir ettim... Bir teşekkür bile beklemedim. Ne bekledim ne veren oldu... «İhtiyar Henet, aldırma!» der geçerler. Kimse beni düşünmez. Ne diye düşünsünler? Ben kendi isteğimle size yardım ediyorum. Bir yılan gibi Renisenb'in kolunun altından süzülüp, iç odaya girdi. — Şu yastıklar hakkında, kusurumu bağışlayın, Satipi, dedi, ama Sobek'in sözlerini işittim de... Renisenb oradan uzaklaştı.