Şenol GÖKA TRT Genel Müdürü

EN TANIDIK ENSTRÜMAN İNSAN SESİ

Gerçek bir mucize olan insan sesi aynı zamanda bize bağışlanmış büyük bir özelliktir. Tıpkı parmak izi gibi kişiye özeldir. Bazılarımız bu bağışı doğal yaşantının dışında kendini ifade etmenin özel bir yolu olarak da kullanabilme yeteneğine sahiptir. İçinde bulunduğu durumu ve ruh halini öncelikle sesiyle dışa vurur. Bunu yaparken yerine göre özel araçlar da kullanabilir. Bu eylemini sanata dönüştürebilir. İnsanın halini güzel söylemek kaygısıyla özel yöntemler kullanarak çıkardığı ses şüphesiz müziktir. Ve müzik bir biçimde “Öteki” insanı yakalar. Müziğin icrasının dışında bir diğer insanı yakalaması, icra edenin de dinleyenin de güzelleştirme çabasına ortak olması demektir. Her bebek, daha dünyaya gelmeden anne karnında tanışır insan sesiyle. Bu yüzden insan sesi daha yakın, daha sıcak ve daha inandırıcıdır. Sevgi sözcükleriyle, ninniler ve yumuşak tınılarla daha küçükken kalbimizi fetheder ve en kısa zamanda da en büyük imkanımız olur. Sesinin muhteşem bir armağan ve mucize olduğunun farkında olan insan bu özelliğini sergilemenin türlü yollarına başvurur ve evrende kulağının algılayabileceği her türlü sesi elde etmeye çalışır. Enstrümanlarını geliştirirken de insan sesine en yakın olanı arar. Çünkü insan sesi doğadaki diğer seslerden farklı olarak “tanıdık olma”nın en başında yer alır, en doğal enstrümandır. Başyapıtlardan tutun da popüler müzik türlerine kadar hemen hemen her tarzda karşılaşabileceğimiz vokal türleri bunun önemli göstergeleridir. İnsan doğayı taklit ederek kendisine bağışlanan mucizenin sınırlarını zorlar. Bu çabanın en belirgin örneklerinden biri olarak “a capella” yani eşlik olmaksızın sadece insan sesi ile yapılan müziği gösterebiliriz. “A capella” çalışmaları insan sesinin mucizevi etkisini günümüzde popüler müzik kültürüne bile taşımıştır. Sadece klasik müzik eserleri değil pop şarkıları ve hatta halk türkülerinin bile “cover” çalışmalarında “a capella” bölümler yer almaktadır. Gelecekte de gelişen teknoloji ve buna bağlı olarak sayısı her gün artan müzik türleri ve enstrümanlara rağmen, eminiz en etkili materyal yine insan sesi olacaktır. Yeni yılın ülkemize ve tüm insanlığa huzur, barış ve mutluluk getirmesi temennisiyle… BİR DÜNYA KONU BİR DÜNYA 10 ENSTRÜMAN Çalgılara bir de böyle bakın: “Vazgeçilmezler, “Yamalı Bohça”, “Bir enstrüman olarak insan”, “Çalgının teknolojiyle imtihanı…”

EN GELİŞMİŞ 22 ENSTRÜMAN: ORKESTRA TÜRKİYE RADYO TELEVİZYON Orkestra Şefi Rengim Gökmen ile enstrümanların ruhu, rengi ve karakteri KURUMU ADINA SAHİBİ ve üzerine Bir Dünya Sohbet… GENEL YAYIN YÖNETMENİ Amber TÜRKMEN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÇENGDEN ARPA; 26 Birsen YÜKSEL TAYMAZ GELENEKTEN EVRENSELE Arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu ile EDİTÖR kaybolmaya yüz tutan çengin yeniden Hakan DİLAVER doğuşunu ve yepyeni sentezlere kapı açan projelerini konuştuk. YAZI İŞLERİ Gökhan SUNAL Figen GÖKTAŞ LUTHİER Mİ, 30 Ümit DİRİCAN O DA NE? Çalgıları el emeği göz nuruyla yapan, bir nevi GRAFİK TASARIM ağaca can verenler… Luthier Mehmet Yalgın ile “Zanaattan Sanata” Birsen YÜKSEL TAYMAZ

YÖNETİM YERİ TRT MÜZİK DAİRESİ BAŞKANLIĞI TRT SİTESİ A BLOK KAT 9 Tel: (312)463 32 48 [email protected]

ISSN 2149-7982

TRT Bir Dünya Müzik @birdunyamuzik

2 EDİTÖRDEN

Merhaba, Yeni yılda, yeni bir sayıyla beraberiz. Basılı yayına geçişimizle okur yelpazemiz iyiden iyiye genişledi. Dergimizi, yurdun her köşesindeki güzel sanat liselerine, üniversitelerin müzik bölümlerine, konservatu- varlara, koro ve topluluklara, orkestralara, kütüphanelere ulaştırdık. Ankara Radyosu spikerleri ve teknik personelinin gönüllü katkılarıyla hazırladığımız sesli dergi CD’si de her paketin içinde görme engelli okurlarımızla buluştu. Bizi gururlandıran, şevkimizi arttıran geri dönüşler alma- ya başladık bile. Bu sayıda kapak konumuz: Enstrümanlar Enstrümanlara farklı açılardan bakarken kapsamlı bir içerik oluştu. Önce türlerin vazgeçilmez çalgılarını hatırlattık; sonra “ACILARIN birbirine benzemeyen çalgıların ortak, tıpatıp aynı gibi 32 görünenlerin farklı yönlerine değindik. İlginç enstrüman- MEZARLIĞI” larla tanıştırmak istedik sizleri. Aslıhan Şahin Güven, “Bir Enstrüman Olarak İnsan”ı unutmadı. Murat Ekşi ise “Çal- “Dünyanın Bütün Sabahları” Her ayrıntının gının Teknolojiyle İmtihanı”nı sorgularken cep telefonun- viyolonselin sesi ve görüntüsü etrafında da şarkı yapmanın ipuçlarını verdi. kurgulandığı film, viyolonsele güzelleme… Ardından sözü profesyonel müzik insanlarına bıraktık. Türkiye’de orkestra şefi denince akla gelen ilk isimlerden Rengim Gökmen ile Figen Göktaş konuştu. Türk çalgısı “çeng”i unutulduğu sandıktan çıkaran arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu, Enes Bora’nın soruların yanıt- SAZ, AVAZ, NİYAZ ladı. Ağaca hayat veren, zanaatı sanata çeviren Mehmet 36 Yalgın, pek bilinmeyen “luthier” mesleğini Cumhur Bozkır Güneşi her sabah Muharrem Ertaş olur, Özmakinacı’ya anlattı. “Avaz, Avaz” doğar, Sürekli yazarlarımızdan da kapak konumuzu renklendire- her akşam Neşet Ertaş olur, cek metinler geldi. “Garip, Garip” batar. Nesrin Büyükturan, “Dünyanın Bütün Sabahları” filminin, karakterlerden çok viyolonsel etrafında kurgulanan hikayesini aktardı. Büyükturan, Muharrem Ertaş ile Neşet Ertaş’ı anlatırken de babadan oğula geçen “emanet” bağlamanın tellerinde gezindi. Reşit Saraçoğlu, “Kent Hikayeleri”ne bu kez enstrüman- TÜRKÜLERİN 38 ları konuk etti; gerçekle masalı, Doğu ile Batı’yı, yerelle evrenseli yine ustalıkla harmanladı. BEYEFENDİSİNE VEDA! Ve müziğin diğer renkleri… 7 Aralık 2015’de kaybettiğimiz araştırmacı, Feridun Ertaşkan, caz festivalleri tarihinin ikinci derlemeci, TRT sanatçısı Altan Demirel’i saygı bölümünde, “Büyük prodüksiyonlar çağı”na götürdü ve rahmetle anıyoruz. bizleri. Murat Örem, “Batı’ya da Doğu’ya da bakarken sırtını hep Anadolu’ya veren adam!” diye tanımladığı Barış Manço’yu andı. TRT Türk Halk Müziği ailesi, ne yazık ki yılı acı bir kayıpla kapattı. “Türkülerin Beyefendisi” Altan Demirel’i, türkü FOTOĞRAFLARLA 52 nöbetini devralan Kubilay Dökmetaş ve dostları anlattı. Türk Halk Müziği ve Oyunları Müdürü Kubilay Dökmetaş, 2015 “Halk müziğimizin yüksekokulu Yurttan Sesler’in kurucusu Ödül geceleri, sahne kazaları, büyük Muzaffer Sarısözen”i de “Zaman Tüneli-Özel” için yazdı. prodüksiyonlar, sosyal medyanın kazananları, Yeni yılın ilk sayısında geride bıraktığımız yılın müzik olay- kaybettiklerimiz… Geriden kalan yılın müzik larını rengarenk, çarpıcı fotoğraflarla hatırlattık sizlere. olaylarına çarpıcı fotoğraflarla bakış… Murat Ekşi de 2015’in albümlerini seçerken, en popülerleri değil, en iyileri koydu listesine. Cahit Cesur ile müzik tarihine yolculuk, haberler, konserler, kitaplar dergimizin sayfalarında sizleri bekliyor. Şubat’ta yeniden görüşmek dileğiyle…

Hakan DİLAVER

3 Ş AR YA raflar: Hüseyin Ö Ğ RETMEN,ğ İ smail Foto TRT’nin yeni sanatçıları sahnede: “Gelenekten Geleceğe”

TRT tarihinin en kapsamlı sanatçı sı- TRT Müzik kanalından da canlı yayın- Avni Anıl’lara, Sadettin Kaynak’lardan navında, yaklaşık 6 bin aday arasından lanan konser, salondakilerin alkışlarıy- Münir Nurettin’lere, Zeki Müren’den seçilen 144 stajyer ses ve saz sanatçısı la eşlik ettiği Mozart’ın Türk Marşı’yla Safiye Ayla’lara, çok değerli sanatçıla- muhteşem bir konserle görücüye çık- sona erdi. rımız buralardan geçtiler. Onların ses- tı. Konsere katılan Başbakan Yardımcısı leri, aslında bu kuruma ruh verdi.” diye TRT Müzik Dairesi Başkanı Amber Numan Kurtulmuş yaptığı konuşma- konuştu. Türkmen’in koordinatörlüğünde dü- da, müzik ziyafetini hazırlayan TRT TRT Genel Müdürü Şenol Göka da ko- zenlenen konserde; göreve başlayan yöneticilerine, usta ve genç sanatçı- nuklara seslenerek, “Ben kendimi, ‘He- Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği ve lara teşekkür etti. Numan Kurtulmuş yecanlarını anlayışla karşılayın!’ deme- Çoksesli Müzikler ses ve saz sanatçıla- sanatçı adaylarına tavsiyelerde bulu- ye hazırlamıştım... Açıkçası bu kadar rı, Ankara Arı Stüdyosu’nda hep birlik- narak, “Şöhret güzel bir şey ama şöh- başarılı olacaklarını düşünmemiştim. te sahne aldı. ret aynı zamanda tehlikeli bir şeydir. Konserin gelenekten geleceğe olma- Genç sanatçıları, birbirinden değerli Onun için kendilerinden, müzik ve sa- sı hasebiyle bir ay gibi kısa bir sürede şefler Vedat Kaptan Yurdakul (TSM), nat hayatları boyunca hangi seviyeye gençleri yetiştiren, hazırlayan hoca- Ömer Hayri Uzun (THM) ve Kamil Öz- ulaşırlarsa ulaşsınlar, tevazuu, efendili- larımıza, ekibimize teşekkür etmek ler (TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası) ği, kendi içlerine yolculuk edebilmeyi istiyorum. Stajyer olan sanatçılarımız ile birlikte bu özel geceye hazırlayan ve söyledikleri bu şarkılardaki kültürü sanıyorum sanatçı unvanıyla da kar- TRT Ankara Radyosu Çoksesli Koro Şefi özümseyebilmelerini isterim. Bunu şınıza çıkıp gerçek sınavlarını orada Elnara Kerimova, konseri de yönetti. sağlarlarsa, aslında sanatlarının değe- verecekler ve kültürümüze çok büyük Ünlü Azeri Şef Kerimova’nın dinamik rini bir o kadar daha artırmış olacak- katkı sağlayacaklar.” dedi. ve sempatik yönetiminde türküden lar.” dedi. “Gelenekten Geleceğe” temalı konser- klasik müzik eserlerine, sanat müziğin- Kurtulmuş “Bu salona nice insanla- de, TRT’nin en kıdemli sanatçılarından den caza, harika bir repertuar sunan rın sesleri, uzun yıllar boyunca hayat Hale Gür, en genç sanatçı adayı Fur- topluluk, misafirlere tam anlamıyla verdi. Gerçekten buradan nice insan- kan Yavuz’a sol anahtarı figürü hediye müzik şöleni yaşattı. ların sesleri geçti. Mesut Cemil’lerden etti.

4 BİR DÜNYA HABER Orhan Gencebay’a büyük onur! 2015 Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödül- leri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törenle sahiplerine verildi. Orhan Gencebay, kendine özgü tarzı olan çok sesli müzik ile çok farklı kesimlerde ortak duygu- lar oluşturabilmesi nedeniyle ödüle layık görüldü. Ödül töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Orhan Gencebay’ın bir dönem çok avami olarak görülen veya gösterilen, yok edilmeye çalışılan bir müzik türünün en kıymet- li temsilcisi olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimiz kendisi- ne sahip çıkmış, bağrına basmıştır. 70’lerin 80’lerin o sıkıntılı dönemlerinde Tura, ödülünü aldı. Orhan Gencebay müziğiyle karşılaşmamız olağan bir durumdu. 1990’lardan Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın bu sonra biz özellikle bunu çok daha farklı yaşadık. Verilen bu ödülün, kendisine yılki “onur ödülü” çok yönlü besteci, yapılan haksızlıkların telafisi manasına geldiğine inanıyorum” dedi. kuramcı ve eğitimci Profesör Yalçın Tura’ya verildi. Ankara’da, 6 Aralık’ta Motörhead’in kurucusu Kilmister MEB Şura Salonu’nda düzenlenen tö- rende, Vakıf Başkanı Mehmet Başman, hayatını kaybetti. Tura’ya “onur ödülü” olan altın madal- İngiliz heavy metal grubu “Motörhe- yayı takdim etti. Yalçın Tura, törenin ad”in kurucusu, bas gitaristi ve solisti ardından, “Musiki, insanı insan yapan Lemmy Kilmister hayatını kaybetti. özelliklerden biridir. İnsana düşün- 1975’te kurulan grubun efsane solisti, meyi, dinlemeyi, güzellikleri tanımayı, müzik hayatı boyunca heavy metal ve iyiyi, güzeli, doğruyu seçmeyi öğreten rock tarzlarında ortaya koyduğu şar- bir eğitim aracıdır, insanı yücelten bir kılarla efsaneleşmiş hatta “Metallica” araçtır.” diye konuştu. dahil birçok gruba ilham kaynağı ol- muştu. “Ace of Spades” gibi klasikleşen eserlere de imza atan Kilmister, has- talığını öğrendikten yalnızca iki gün sonra, 70 yaşında hayata gözlerini yu- marak sevenlerini yasa boğdu. Grubun davulcusu Mikey Dee ise “Motorhea- d”in bundan böyle Lemmy Kilmister olmadan yoluna devam etmeyeceğini açıkladı. Beatles’tan dijital rekor! Efsanevi müzik grubu The Beatles’ın internet üzerinden müzik sağlayan platformlara rekorla girdi. 1970’de dağılan grubun şarkıları 48 saat içinde 50 milyon kere dinlendi. Be- atles’ın şarkılarını dinleyenlerin üçte ikisini grup dağıldıktan en az 10 yıl geçtikten sonra doğanlar oluşturuyor. İngiliz grubun sanal platformda en çok ilgi gören şarkısı 1 milyon 800 bin kez dinlenen “Come Together” oldu. Bu gelişmeyle Beatles, sosyal medya platformlarında da üst sıralara çıktı.

5 BİR DÜNYA HABER

Flamenko Festivalinin son konuğu: Oscar Guzman Geçtiğimiz Ekim ayından beri dünya dev- lerini, gitar virtüözlerini ve dünya dans şampiyonlarını başkentlilerle buluşturan 9. Uluslararası Ankara Flamenko Festivali, bu kez yine bir gitar ustası Oscar Guzman’ı ağırlıyor. Her yıl İspanya Büyükelçiliği Kül- tür Ataşeliğinin Flamenko Ankara Derne- ğiyle birlikte gerçekleştirdiği etkinliğin bu yılki son konseri olan Oscar Guzman En- semble performansı, 23 Ocak’ta MEB Şura Salonu’nda…

Ankara’da festival rüzgarı esiyor. Altus Kültür-Sanat tarafından düzenlenen Ankara Piyano Festivali, yeni yılda da devam ediyor. Klasik Küba ezgilerini cazla yorumlayan Omar Sosa ve İtalyan trompet dehası Paolo Fresu 14 Ocak’ta ODTÜ KKM’de sahne alıyor. İtalya’nın caz dünyasına kazandırdığı en önemli piyanistlerden biri ola- rak gösterilen Stefano Bollani de festival kapsamında ilk defa 19 Ocak’ta aynı sahnede olacak.

Adele rekorlarla döndü. İngiliz şarkıcı Adele’in, 4 yıl aradan sonra çıkardığı al- bümü “25”, ABD’de piyasaya çıktığı ilk iki haftada satış rekoru kırdı. Piyasaya çıktığı ilk haftasında 3 milyon 480 bin, ikinci haftasında ise 1 milyon 600 bin adet satılan “25”, satışı en hızlı olan albüm olarak müzik tarihine geçti. Albüm, İngiltere’de ilk haftasında da 800 binin üzerin- de satış yaptı. Adele’in bir önceki “21” isimli albümü de ABD’de 11 milyona yakın satışa ulaşmıştı. 6 ay önce satışa çıkan konser biletleri 20 dakikada tükendi. Türkiye’de, Ahmet Kaya’nın “Acılara Tutunmak” şarkı- sından alıntı yaptığı iddiasıyla da gündeme gelen 27 yaşındaki şarkıcı, bir başka rekora daha imza attı. Ade- le’in, 1 Mayıs 2016’da Norveç’in başkenti Oslo’da vere- ceği konserinin biletleri 20 dakikada satıldı. Biletlerin 20 dakika içerisinde tüketilmesi, müzik dünyasında son 28 yılın nadir yaşanan olayları arasında gösterildi. 4 yıl aradan sonra turneye çıkma kararı alan İngiliz şarkıcı; Dublin, Manchester, Londra, Glasgow, Birmingham’ın ardından Oslo Telenor Arena’da konser verecek.

6 BİR DÜNYA HABER

Grammy adayları açıklandı. Müzik dünyasının en prestijli ödülleri, 15 Şubat 2016 gecesi Los Angeles’ta düzenlenecek törenle bir kez daha sahiplerini bulacak. 83 dalda verilecek 58. Grammy Ödülleri için adaylar açıklandı. Bu yıl Kendrick Lamar 11, The Weeknd 7 ve Drake 5 dalda aday gösterilerek şimdiden öne çıkan isimler oldu. Amerikan Müzik Ödülleri’ne, 6 dalda aday gösterilip 3 ödül alarak damgasını vuran Taylor Swifth: “Yılın Şar- kısı” ve “Yılın Albümü” dallarında bu kez Grammy için Kendrick Lamar ile çekişecek. “Yılın En İyi Sanatçısı” seçilen One Direction grubu, Dikkat çekici dönüşlere imza atan Justin Bieber ve şarkı ya da albümlerinin çıkış tarihi nedeniyle Adele ile son iki yıldır Amerikan Müzik Ödülleri’nde Grammy ödülü için 2017’yi bekleyecek.

Chris Botti 16 Ocak’ta İstanbul’da... Billboard caz albümleri listelerinde bugüne kadar dört albümüyle zir- veyi gören ünlü caz trompetçisi Chris Botti, bir ayı aşan periyotta ABD dışında vereceği tek konser için İstanbul’a geliyor. Sting’in Londra’da keşfederek başarılı çalışmalarında yer verdiği; klasik cazdaki ustalığını, Sting’den aldığı ilham ve pop müzik aromasıyla ustaca harmanlayan Chris Botti, İtalyan kökeninin verdiği egzotikliği de albümlerine yan- sıtmayı başardı. Erken başlayan kariyeri boyunca Frank Sinatra, Buddy Rich, Paul Simon, Aretha Franklin, Natalie Cole, Bette Midler, Joni Mitchell, Sting ve Natalie Merchant’ın da aralarında bulunduğu mü- zik tarihine damga vurmuş isimlerle aynı sahneyi paylaştı ve kayıtlar gerçekleştirdi. Chris Botti’yi keşfetmek isteyenlerin adresi 16 Ocak’ta İstanbul Zorlu PSM olacak. Tabii ki henüz tükenmeden bilet alabilenler için!

Sömestr Fest 2016, İstanbul’da… Kabına sığmayan festival Sömestr Fest, bu sene de bomba gibi geliyor! İstan- bul Kongre Merkezi’nde kurulacak Sö- mestr Fest sahnesinde 23 Ocak’ta Ay- dilge ve Athena ile yanmaya başlayan festival ateşi, 24 Ocak’ta Cem Adrian ve Duman ile alevlenecek. Ayrıca, bu yıl ikincisi düzenlenen liselerarası müzik yarışması “Sömestr Band” yine çekiş- meli ve eğlenceli anlara sahne olacak. Müzik dünyasından sevilen isimlerin de jüri olarak renk katacağı yarışma tüm liseli yetenekleri ağırlamaya hazır.

7 BİR DÜNYA KONSER OCAK KONSERLERİ İSTANBUL

Sahnelerden… Levent Yüksel 2 Ocak’ta Jolly Joker’de sevenleriyle buluşa- cak. Rock müzik sanatçıları Murat İlkan ve Metin Türkcan, “Akustik Proje” etkinliği ile 6 Ocak’ta Ka- dıköy Sahnesinde. Gökhan Kırdar sanat kariyerinin 21. yılında “Aşkla” adını verdiği Tepecik Filarmoni Orkestrası konser turneleri kapsamın- da, 14 Ocak’ta Jolly Joker, 21 Ocak’ta ise Beyrut Performance’ta müzikseverlerle özlem “İlle de Mozart Olsun” gideriyor. Tepecik Filarmoni Orkestrası ile perküsyon ustası Ham- Sezen Aksu sizleri 40 yıllık bir müzik yolculuğuna çıkarıyor. di Akatay, Wolfgang Amadeus Mozart’ın eserlerini Türk “Sezen’li Yıllar” konseri 15 Ocak’ta Volkswagen Arena’da. müziği ve Roman ezgileriyle buluşturuyor. Konser 7 Mabel Matiz, “Gök Nerede” çalışmasına ait ilk 18 yaş altı et- Ocak’ta Babylon Bomonti’de. kinliğiyle 24 Ocak’ta Bostancı Gösteri Merkezinde. “Doretta’nın Altın Rüyası” Klasikler Natali Bogosyan’ın, kaleme aldığı “Doretta’nın Altın Rü- Johann Strauss Orkestrası, 2016 için hazırladığı gösteriyle 5 yası” adlı pastiş operasının dünya prömiyeri 10 Ocak’ta Ocak’ta İş Sanat Kültür Merkezine geri dönüyor. Bakırköy Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezinde sa- “OperaTwins” Didem ve Sinem Balık, 6 Ocak’ta Leyla Gencer natseverlerle buluşuyor. Opera ve Sanat Merkezinde sevenleriyle buluşuyor. Devlet Opera ve Balesi’nden… Camerata Saygun ve Fazıl Say, 7 Ocak’ta “Yeni Yıl Konseri” ile 2 Ocak’ta “Yeni Yıl Konseri”, 15 Ocak’ta “Barok Konser”, Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryumu İstanbul’da. 20-23 Ocak tarihleri arasında ise Selman Ada’nın “Başka Dünya” operası, Kadıköy Süreyya Opera sahnesi ve Beşik- taş Belediyesi Fulya Sanat Merkezinde.

BİFO

Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrasının bu sezonki önemli yapıtlarından biri Mahler’in 2. Senfonisi. Sascha Goetzel şef- liğinde gerçekleşecek konser, 14 Ocak’ta Lütfi Kırdar Audi- torium’da. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası 22 Ocak’ta şef Gürer Ay- kal yönetiminde, piyanist Özgür Aydın ve Devlet Çoksesli Korosunun katkılarıyla Lütfi Kırdar’da konser veriyor.

8 BİR DÜNYA KONSER ANKARA İZMİR

Sahnelerden… Sahnelerden… Zuhal Olcay Duman grubunun solisti Kaan Tangöze, ilk akustik solo İzmir Devlet Senfoni çalışması “Gölge Etme” ile 2 Ocak, Teoman 9 Ocak, Cem Orkestrası 8 Ocak’ta Adrian 22 Ocak’ta Jolly Joker Sahnesinde sevenleriyle dünyaca ünlü keman buluşuyor. virtüözü Alexandre Birsen Tezer, “İkinci Cihan” albümüne ait şarkılarıyla 17 De Costa’yı AASSM’de Ocak’ta ODTÜ KKM sahnesinde olacak. konuk ediyor. Balkan şarkılarının başarılı yorumcusu Suzan Kardeş, 8 Ocak’ta Ooze Ve- nue’de müzikseverlerle buluşuyor. Yalın, 23 Ocak’ta İzmir Arena Sahnesi’nde sevenleriyle bir araya geliyor. Mehmet Erdem ve Zuhal Olcay, 30 Ocak’ta Container Hall sahnesini paylaşıyor. Devlet Opera ve Balesi’nden… 5 Ocak’ta çocuk müzikali “Sihirli Dünya” Elhamra Sah- nesi’nde, 7 Ocak’ta “Yeni Yıl Konseri” Ahmet Adnan Say- gun Sanat Merkezinde…

“Müze’de Müzik-Salı Konserleri” Viyolonsel ve piyanoyu buluşturan Rahşan Apay ve Jerfi Aji 5 Ocak’ta, Ahmet Kanneci ise klasik gitar re- ŞEHİR ŞEHİR sitaliyle 19 Ocak’ta Erimtan Müzesi Konser Salonunda müzik tutkunlarını bekliyor. Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, periyodik konserle- BSO konserlerinden… rinde, 8 Ocak’ta Şef Emil Tabakov ve piyanist Jania Au- Bilkent Senfoni Orkestrası, 16 Ocak’ta şef Önder Baloğ- bakirova; 15 Ocak’ta Şef Alexander Rahbari ve keman lu’nun keman solosuyla renk katacağı, Pavel Steidl’in sanatçısı Dalibor Karvay, 22 Ocak’ta Şef Lorenzo Cast- gitarıyla eşlik edeceği bir konser verecek. 23 Ocak’ta riota ve keman sanatçısı Nicolas Koeckert, 29 Ocak’ta Sibelius’un “Tuonela Kuğusunun Dansı”nı Nauko Shi- Şef Leos Svarovsky ve viyolonsel sanatçısı Peter Baran’ı mizu’nun viyolasıyla şef Sebastian Lang-Lessing yöne- konuk edecek. timinde dinleyebilirsiniz. Antalyalılar ay boyunca, Teoman, Selami Şahin, Yaşar, CSO’dan… Yıldız Tilbe, Koray Avcı, Serkan Kaya, Kaan Tangöze, Fet- Şef Marzena Diakun yönetiminde piyanist Ewa Ku- tah Can’ı farklı sahnelerde izleyebilir. piec’in solist olarak katılacağı konser, 7 ve 8 Ocak’ta. Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası Adana’nın Kurtuluş Sonraki hafta, 14-15 Ocak’ta, Soyoung Yoon’un keman Yıldönümü Konserinde müzikseverleri dünyaca ünlü sololarını dinleyebilirsiniz. 21-22 Ocak’ta Şef Antonio piyanist Gülsin Onay ile buluşturuyor. Konser 8 Ocak’ta Pirelli’nin yöneteceği orkestra, dünyaca ünlü piyanisti- Büyükşehir Belediyesi Konser Salonunda. miz İdil Biret’e eşlik edecek. Şef Burak Tüzün yönetimin- Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası 14 Ocak’ta “Antik de, 28 Ocak’ta piyanist Yeşim Gökalp’i, 29 Ocak’ta ise Dünyaya Yolculuk” yapıyor. Şef Stanislav Ushev yöne- keman sanatçısı Çağıl Yücelen’i CSO Konser Salonun- timinde mezzosoprano Asude Karayavuz ve soprano da dinleyebileceksiniz. CSO’nun Cuma akşamları saat Simge Büyükedes’in aryaları Atatürk Kongre ve Kültür 20.00’de başlayan konserlerinin TRT Radyo-3’ten canlı Merkezini çınlatacak. yayınlandığını da hatırlatalım. Bursa sahnelerinde ayrıca, Hakan Altun-Hüsnü Şenlen- Devlet Opera ve Balesi’nden… dirici ikilisi 13 Ocak, Mavisakal 29 Ocak, Sertab Erener 9-10 Ocak’ta “Viyana Geceleri” temalı yeni yıl konserleri, 30 Ocak’ta hayranlarıyla buluşacak. 13-25 Ocak’ta Selman Ada’nın “Ali Baba & 40” operası Koray Avcı, 14 Ocak’ta Samsun’da; Sagopa Kajmer, 15- ve 19 Ocak’ta “Kanlı Nigar” müzikali, Opera Sahnesi ve 16 ve 17 Ocak’ta sırasıyla Şanlıurfa, Adıyaman ve Malat- Leyla Gencer Sahnesinde. Küçük sanatseverler için “Aliş ya’da sahne alacak. ve Maviş” adlı müzikli çocuk oyununun ilk gösterimi 10 Türk pop müziğinin büyük sesi Nilüfer, 22 Ocak’ta Gazi- Ocak’ta. antep’te sevenleriyle hasret giderecek.

9 BİR DÜNYA ENSTRÜMAN

Ağacın çığlığı, Derinin yankısı, Hakan DİLAVER Gökhan SUNAL At kılının tınısı, Ümit DİRİCAN Çekirdeğin tıkırtısı, Soğuk metalin sıcak nefesi… BİR DÜNYA

Ne güzeldirEnstrüman seninle buluşmak; derin bir aşkla bağlıyız birbirimize. Her daim buluşuruz, notaların o eşsiz ahenginde… Dokunurum, titrerken nağmeler dökülür her bir telin- den... Kimi zaman nefesimi duyarsın ta derinlerinde, sesinle hayat bulur her üfleyiş… Dolaşır belki de parmaklarım tuşlarında, sihirli tınılar gelir en derinlerden… İşte tezen- emin ucundasın şimdi, yüreğimdeki çığlığın haykırışısın belki de! Sonra bir bakarım ellerimin altında yankı olursun, her vuruş ayrı bir renk, bazen “düm” bazen “tek”. Evet, sen benim çaldığımsın; bağlamam, gitarım, kemanım, cümbüşüm ya da piyanom, saksafonum, davulum, kanunum...

10 VAZGEÇİLMEZLER VAZGEÇİLMEZLER! Artık ezberlenen söylemle “Küresel Köy”e dönüşen dünyamızda, müzik ve elbette enstrümanlar bu ge- lişmeden nasiplenen alanların başında geliyor kuş- kusuz! Gitarla sitarı, kanunla piyanoyu, gongla vuvu- zelayı sokaklarda, sahnelerde yan yana görmek artık abes değil. Yani müzik yayıldı, değişti, karıştı, sentez- lendi… Tüm bu gelişmelere ana müzik dallarını da etkiliyor kuşkusuz. Ancak ne olursa olsun ana akım müziklerin de değişmezleri var. Cazdan saksafonu, Batı müziğinden kemanı, Latin ezgilerinden gitarı, Arap tınılarından udu, Afrika danslarından davulu, Türk nağmelerinden bağlamayı azade görmek im- kansız! Müzik türleri elbette çok çeşitli. Seçim yap- mak zor olsa da Batı müziğinin evrenselleşmiş ana akımlarının hem de bizim müzik türlerimizin “Vaz- geçilmezler”ini derlemeye çalıştık…

Klasik klasiktir! Klasik Batı müziğinin enstrümanlarını saymanın en doğru yolu klasik sınıflandırma. Daha organoloji diye bir bilim dalı yokken, henüz 16 ve 17’inci yüz- yıllarda yapılan sınıflandırmaya göre orkestra çalgı- ları; ses rengi, yapı ve sesin elde ediliş yönteminden yola çıkarak dört ana kümeye ayrılmış. Tahta üflemeli çalgılar: Flüt ve küçüğü pikola, obua, klarnet, fagot. Bakır üflemeli çalgılar: Korno, trompet, trombon ve bir tane de olsa mutlaka tuba! Saksafonu elbette unutmadık. Eserin yapısına ve konusuna göre orkestraya dahil olan saksafon, me- tal olsa da ses rengi ve çalınma yöntemi onu tahta üflemeliler grubuna sokuyor. gılarla örülen ezgiye, ritimde piyano, kontrbas, gitar Vurmalı çalgılar: Timpani, zil, davul, çan, üçgen, kas- ve bateri eşlik ediyor. Vokalde yine insan var. tanyet, çıngırak, tef, trampet… Ve tabii ki piyano! Mavi notalara basarken… Telli/Yaylı çalgılar: Keman, viyola, viyolonsel (çello), Cazdan önce blues vardı tabii ki! Bazıları “siyahların kontrbas ve arp arabeski” dese de hüznün ve derin acının yanı sıra Operalarda ve koral eserlerde temel enstrümanın umudu ve özgürlüğü de anlatan şarkılarıyla blues; insan sesi olduğunu söylemeye gerek yok herhalde! zamanla kendi içinde çeşitlenirken, caz, R&B, rock Caz yapmanın da bir usulü var! and roll ve rock türevlerinin de temeli oldu. Çalgısı Afrika’dan getirilen kölelerin pamuk tarlalarında bile olmayan köleler, melodi ve ritmi, sesleri ve al- söylediği şarkıların günün birinde entelektüel bir kışlarıyla veriyordu ş arkılarını söylerken. Özgürlükle hazza dönüşeceğini kim düşünebilirdi? Caz, hem beraber, başta banjo ve armonika olmak üzere, gitar, farklı türlerden etkilenen, hem de zaman içinde bas gitar, piyano ve bateri blues sahnesine çıktı. farklılaşan, sınırsız doğaçlama imkanıyla sentezlere Gitarsız çıkmam abi! fırsat veren bir alan. Doğu’dan ya da Batı’dan gelen Hiç kuşkusuz, rock müziğin olmazsa olmazları vokal her çalgıya sahnede yer olsa da temel örüntüyü ve gitar. Softtan hard rocka kaydıkça klasik, akustik, sağlayan enstrümanlar net: elektrogitar, basgitar sahnede yerini alıyor. Elvis Pres- Trompet, trombon, klarnet, saksafon gibi nefesli çal- ley, Eric Clapton, John Lennon ya da Jimi Hendrix’i

11 BİR DÜNYA ENSTRÜMAN Müzik bahane dans şahane! Latin müziği, sambadan cha chaya, rumbadan sal- saya zengin Latin danslarından ayrı düşünülemez. O yüzden ritim odaklı bir tür. Ahşap malzemeleri sürterek (guiro), vurarak (clave), sallayarak (marakas, cabasa, shekere) çalınanlar ile bongo, djembe, bata drum, surdo drum, cajon, konga, timbales ve timpani gibi vurmalılar önemli. Melodiyi oluşturan gitar (tres), pan flüt ve posaune’a piyano, saksafon ve trompet eklenebilir. Latin müziğinin içinde ritimden çok melodi- ye odaklanan tangoya ayrı bir başlık açmak şart: Di- ğer Latin türlerde önceliği olmayan piyano, keman, gitarsız hayal etmek ne mümkün! Ve tabii ki hem kontrbas ve özellikle de bandoneon olmadan artık sahnenin hem müziğin arkasındaki bateri… Piyano, tango yapmak imkansız! org gibi klavyeliler de sahnede yerini alsın. Yan flü- Haydi bir başlık da flamenko’ya açalım: tüyle tek ayak üstünde yarım asır geçiren Ian An- Flamenko, Endülüs halk müziği ve bu müzik eşliğin- derson’ın yaptığı ise kadayıfın kaymağı… de yapılan dansın adı. Şarkıcıya eşlik eden enstrüman! Yanık sesli şarkıcılara eşlik eden gitar, flamenko mü- Adı üstünde popüler! Pop müzik türünde her türlü ziğin hem melodi hem ritim enstrümanıdır. Ritmi vurmalı, nefesli, telli, elektronik çalgı kullanılıyor do- oluşturan diğer unsurlar ise tambor denen davul, ğal olarak. Ama aslında hepsi insan sesinin yanında bizdeki kaşık çalgısının muadili kastanyet ve dur- yardımcı rolde. Bir adım öne çıkanlar arasında klav- maksızın topuklarını yere vuran ve ellerini çırpan ye, gitar, bateri, saksafon, elektrogitar ve keman sayı- dansçıdır. labilir. Yerel popüler müzik türlerinde, klarnet, ud ya Bağlamam perde perde… da bağlama gibi ulusal çalgıların da kadroya eklen- Türkü denilince akla ilk bağlama gelir şüphesiz. Ka- diğini söylemeye gerek yok racoğlan’da, Aşık Veysel’de, Neşet Ertaş ve nice aşık- herhalde. larda saz ve söz bir bütündür. Bağlama ailesi, küçük-

12 VAZGEÇİLMEZLER ten büyüğe cura, bağlama, divan sazı, meydan sazı olarak sıralanabilir. Tabii kambersiz düğün olmaz! Davul ve zurna düğün geleneğinin ayrılmaz ikilisi olarak karşımıza çıkar. Doğu Karadeniz’de kemençe, tulum; Akdeniz ve Ege’de sipsi, kabak kemane; Kaf- kasya’ya komşu illerde tar, akordeon; Konya yöresin- de kaşık; Güneydoğu’da bendir, İç Batı Anadolu’da parmak zilleri halk oyunlarına eşlik eder. Kaval, ney, mey, tef, kudüm, balaban, darbuka, zilli maşa, çarpa- rayı da unutmayalım! Uzun havaları söylemek de türkücüye kalsın! Çal kanunum çal! Kimi zaman bir tatlı huzurdur, umuttur, mutluluk- tur Türk sanat müziği… Özlemdir, hüzündür, ay- rılıktır bazen de; belki bir sızıdır inceden… Ama hep aşktır! Duyguları ifade ederken güfte ve bes- tenin makamda buluştuğu klasik Türk müziğinde, geçmişten bugüne bir çok nefesli, vurmalı ve telli enstrüman kullanmış. Yüzyıllar içinde bazı çalgı- lara gösterilen rağbet artarken, bazıları unutul- maya yüz tutmuş. Klarnet, ud, kanun, keman, ney, tanbur, cümbüş, klasik kemençe, rebap, kudüm, tef, zil, hatta lavta ve santur insan sesine eşlik etmeyi sürdürüyor. Türk arpı çeng ve Türk pan flütü miskal ise ne yazık ki özel çabalarla hatırlatılmaya çalışılı- yor. Nefsin nefesi! Kendini keşfederken yaradılışın hakikatini kavra- maya çalışan dervişe ne gerek ki! Tıpkı “bir lokma bir hırka” gibi “bir ney bir kudüm” de yeter ona. Üf- leyenin nefesiyle birlikte dinleyenleri de “bir halden başka bir hale” geçirir, onun nefis muhasebesine eş- lik eder basit bir kamıştan yapılan ney… Hani ezgi ve ritm dedik ya! Kudüm de dini müzikte neyin ritim ortağı. Vurmalılara bendir ve nevbeyi eklerken, Mev- levi müziğinde bir dönem yaylı çalgı rebabın da kul- lanıldığını hatırlatalım. İlle de Roman olsun! Yaşadığı her coğrafyaya uyum sağlarken kültürünü de koruyabilen Romanlar için müzik hayatın ol- mazsa olmazı! Değişense ellerindeki enstrümanlar. Türkiye’de yakınınızda 3 Roman çalgıcı görürseniz ellerindeki enstrümanlar klarnet, keman ve elbet- te darbukadır. Balkanlarda gitar, kontrbas ve boy boy üflemeli çalgı ekleniyor listeye. Çigan mü- ziğindeyse keman vazgeçilmez hale geliyor.

13 BİR DÜNYA ENSTRÜMAN

YamalıÇalgılara bir Bohça! de böyle bakalım...

Hakan DİLAVER Gökhan SUNAL Ümit DİRİCAN

Müzik ve müzik aleti kavramının Ud ilk kez ne zaman ortaya çıktığını söylemek zor! Ancak son dönem- ayakta hiçbir yerden destek alın- deki arkeolojik bulgular flütün ta- madan çalınabilen yaylı tek ens- rihini yaklaşık 42-43 bin yıl önceye trümandır. taşıdı bile. Bunun yanında Hitit- Gelelim ismiyle “en” müsemma ler’in flüt, gitar, lir, arp, tef, çalpara, çalgı “Vuvuzela”ya... İsmini Zulu davul ve gayda türü çalgılar kul- dilindeki “gürültü” anlamına gelen landığını gösteren taş kabartma- “Vuvu” sözcüğünden alan çalgı, lar var. Yani enstrümanlar binlerce Ney Güney Afrika’daki 2010 Dünya Ku- yıllık süreçlerinde ismiyle-cismiyle pasında tanındı. Stadyumları ade- birbirini etkilemiş… zer bir çalgı yaptırmak istemesi ta arı kovanına çeviren vuvuzela ancak yapılan çalgının akordunun yüzünden canından bezen futbol Nereden nereye, rivayetten “bozuk” olmasıyla aldığı rivayet fanatikleri, belki de ilk kez televiz- günümüze… edilir. “Bozuki” deyimi Yunanca’da yonlarının sesini kısarak maç izle- Ud, lut, lavta… bouzikiye dönüşmüş. mek zorunda kaldı. R i v a y e t Kemençe ve kemanenin adları da İkizler ama “tek yumurta” değil! muhtelif, Farsça yay anlamına gelen “Ke- Bir de farklı coğrafyalardan olma- araştırma çok! man”dan türemiş. Küçült- larına karşın ikiz gibi birbirine ben- Ud mu lavtya yoksa lut mu me eki “çe” eklenin- zeyen enstrümanlar var. Ama özel- uda dönüşmüş, tartışılıyor. ce “Kemançe” likleri gösteriyor ki “tek yumurta “Laute” ağacından yapıldıkları için ikizi” değiller! bu ismi aldıkları da söyleniyor, Banjo (Banço) ve Türklerin kopuzundan geldiği de. y a n i cümbüş: Cümbü- Ya da Haçlı seferlerinde udun Av- kemençe, şün perdesiz rupa’ya gitmesiyle lut ve lavta adı- bir diğeri de olmasıyla bir- nı aldığı da… kabaktan üre- birinden ayrı- Farsça’da “nay” kamış anlamına ge- tilince kabak lırlar. liyor. 9 boğumlu kamıştan yapılan kemane olmuş. Tulum ve gay- ney de adını hammaddesinden Karadeniz’in dalga- da: Araların- alıyor. Rebetikonun temel çalgısı ları gibi coşkulu olan daki en büyük Buzukinin adını; Türkiye’den Yuna- kemençe bazen iki diz fark tulumun Buzuki nistan’a giden Rumların saza ben- arasına alınarak çalınsa da pes sesleri kontrol

14 YAMALI BOHÇA

Alphorn edebileceğiniz bir boruya sahip ol- İsminin TRT’de bir yarışma ile belir- mamasıdır. lendiğini biliyor muydunuz? Yüz- Kanun ve santur: Santurda teller lerce öneri arasında finale kalan üzerine vurulan küçük ahşap çe- diğer isimler Oylum ve 3 Koldaş’tı. kiçlerle ses elde edilirken, kanun İranlı Aidin Ardjomandi’nin ödüllü mızrapla teller çekilerek çalınır. tasarımı “celloridoo” ise uzak kültür- Klavsen, piyano ve kilise orgu: Klav- leri birbirine bağlamış. Aborjinlerin sende teller bir mızrap ile çekilir- üflemelisi didgeridoo ve Batı’nın ken, piyanonun mekanizmasın- yaylısı çello aynı bedende buluş- daki çekiçler tellere vurur. Kilise muş. orgunda ise ses, körükle sağlanan Efsaneleşmiş markalar… havanın tahta veya metal borular- Bazı enstrüman yapımcıları öyle dan geçmesiyle oluşur. teknikler geliştirmişler ki ürettikle- Heidi’nin Alpler’inden ri çalgılar aranır, hatta astronomik Toroslar’a… rakamlara satılır olmuş. Alphorn aslında “Heidi” çizgi filmiy- Piyanoda “Steinway” en kaliteli ve le yakından tanıdığımız Appenzel ünlü markaya dönüşürken; An- halkına özgü bir iletişim aracı. Bu tonio Stradivari’nin ürettiği ünlü heybetli ve tok sesli boru, zaman “Stradivarius” kemanları gizeli yapı- içerisinde müzik aletine dönüş- mıyla efsanelere dahi konu olmuş. müş. Alphorn ne kadar heybetliy- Gitarda ise Leo Fender ile birlikte se, Güney ve Batı Anadolu’da, To- “Fender” efsanesi doğmuş ve ünlü roslarda çalınan sipsi ise bir o kadar gitaristlerin tercih ettiği marka ha- mütevazı. Ama küçüklüğüne al- line dönüşmüştür. danmayın, tiz sesi ustasının elinde Dünyaca ünlü rock ve pop grup- alphorn kadar yüksek çıkar. larının baterilerinde yankılanan Aynı bedende can gibiyiz: zillerin üretim yeri ise İstanbul’dur. Melezler… Özel el işçiliğiyle yapılan “Zildjian Özay Gönlüm’ün ünlü sazı “Ya- Zilleri”nin üretim geleneği şimdi- ren”; bağlama, çöğür ve curanın bir lerde ünlü “İstanbul” marka zillerde arada bulunduğu melez bir çalgı. devam ettiriliyor... Sipsi

15 BİR DÜNYA ENSTRÜMAN geç- 5. teli eklemiş. 6. telin kim tarafın- me- dan ve ne zaman eklendiği ise he- s i y l e nüz bilinmiyor. davul 4 Önce müzik sonra çorba: kişilik tek bir Sebze Orkestrası! çalgıya dönüşüyor. Müziğinizi hangi sebzeden alırdı- Kullanılan derinin ise mut- nız? Avusturyalı bir müzik grubu laka dişi bir hayvandan alınma- dünyanın ilk sebze orkestrasını kur- Theremin sı gerekiyor. muş. 10 müzisyen, 1 ses teknisyeni Şamanların davullarının da kut- ve aşçıdan oluşan orkestra, sebze- sal bir ruhu olduğu belirtilir. Her leri soyarak, keserek ya da oyarak Çalgıya adını verenler, şaman yeni davulunu kutsamak enstrümanlarını hazırlıyor. Örne- adını çalgıdan alanlar… için, dualar okuyarak ardıç tütsü- ğin, balkabağı davul, havuç ise flüt Theremini ilk kez dinlediğinizde süne tutar, üstüne kımız serper- olarak karşınıza çıkabiliyor. Veri- şaşırabilir, hayaletlerin sesi oldu- miş. Dinsel törenlerde kullanılan len her konser için yaklaşık 30 kg ğunu düşünebilirsiniz. 1919’da davul, şaman ölünce parçalanıp Rus fizikçi “Lev Sergejewitsch Ter- mezarının yanında bulunan ağaca men” tarafından keşfedilen there- asılırmış. min, temas edilmeden çalınan tek Karıncaların rotası kadar hür enstrüman. Manyetik alan oluş- ama kadınlara yasak! turan iki antenin arasında, bir elle Avustralya’nın yerlileri Aborjinle- notaları diğeriyle de ses ayarını hiç re özgü bir çalgı olan didgeridoo, dokunmadan yapabiliyorsunuz. beyaz karıncalar tarafından içi Her müzik türünde yer alan saksa- oyulmuş ağaç dallarından yapılı- fonun mucidi ise Belçikalı Adolphe yor. Karıncaların dalı oyarken izle- Sax. Enstrüman üreten bir aileden dikleri yol ve yöntem, ses ve tını gelen mucit Sax, adını verdiği sak- üzerinde etkili oluyor. Kadınların safonun patentini 1846 yılında al- didgeridooyu çalması ise yasak mış. çünkü hamile kalacaklarına ina- Yirminci yüzyılın başında Türki- nılıyor. ye’de üretilen cümbüşe ise adı- Sihirli dokunuşlar, nı büyük önder Atatürk vermiş. çıldırtan icatlar… Didgeridoo Cümbüşün mucidi Zeynel Abidin, Farklı miktarlarda su doldurul- bununla da yetinmeyip ailesinin muş cam kadehlerden oluşan soyadını Cümbüş koymuş. glass harmonicanın (cam ar- Bir de çaldığı enstrümanı soyadı monika) 18. yüzyılda Benjamin olarak alanlar var. 1869-1852 yılları Franklin tarafından mekanik ver- arasında yaşan Santuri Ziya Efendi, siyonu yapılmış. Enstrüman bir- soyadı kanunu ile Ziya Santur ol- çok besteciye ilham vermesine muş. karşın bir dönem insanları delirt- Çalgı deyip geçme tiğine inanılarak yasaklanmış. Bu onun da ruhu var! çalgıdan ünlü seyyah Evliya Çe- Gine asıllı vurmalı Afrika çalgı- lebi’nin Seyahatname’sinde de Glass Harmonica sı olan djembenin içinde “Filcan” (Fincan) su doldurulmuş 4 ruhu barındırdığına kâseler olarak söz ediliyor. inanılır. Yapımında kul- Bazı çalgılarda yapılan değişik- sebze kullanıyor. Kadrolu aşçı ise lanılan ağacın, hayva- likler ise hem ses hem de tını konser sonunda devreye giriyor ve nın ve yapan ustanın zenginliğini değiştirmiş. Farabi, sebzelerden çorba yapıp dinleyici- Cümbüş ruhlarının çalan kişiye o döneme kadar 4 telli olan uda lere sunuyor.

16 YAMALI BOHÇA Ürkütücü ama sesi güzel! Görüldüğü üzere acayip şeylerden bile müzik aleti yapılıyor ama ya insan kemiği! Tibet ve Bhutan’da ölen insanların kemiklerinden fark- lı eşyalar üretiliyor. Ganlin, damaru ve gabala denilen müzik aletleri insan kemiğinden yapılıyor. Eklem yerleri oyulan kol ve kaval kemi- ğinden üretilen ve üflenerek çalı- nan ganlin Budist rahiplerce dinsel törenlerde kullanılıyor. Ağacın çığlığı, rüzgarın ıslığı… İlginç bir çalışma da ağaçların göv- desindeki yaş halkaları ve desen- lerle ilgili. Bartholomaus Traubeck, diskleri okumak için kullanılan la- zer göz ile plakçalarınkine benzer bir sistem kurmuş. Ardından kü- tüklerden kesit alarak “plak” yap- mış. Bir müzik aletinin sesine göre programlanan sistem, ağaçların yaş halkalarını sese dönüştürüyor ve ortaya oldukça duygusal beste- ler çıkıyor. İngiltere Lancashire’da Pennine Singing Tree tepesi üzerine kondurulan Singing Tree ise aslında çelik bir heykel, an- cak her rüzgâr estiğinde değişik burgular, kamışlar ve köprüler kul- yapılıyor hiç düşündünüz oktavlardan birçok farklı tını elde lanmadan bazı çalgıları tamamla- mü? Hayatımızda plastik ediliyor. Mike Tonkin ve mak imkansız. Ve yokken imdada yine za- Anna Liu tarafın- teferruatlar: vallı hayvanlar yetişmiş. dan tasarlanan T ı p k ı Teller için hayvan (bazıla- heykel, insanın Dijembe anahtar rına göre kedi) bağırsağı, doğaya armağa- olma- kabak kemanenin göğüs nı. dan eve kısmında tavşan zarı, pi- Teferruat mı, giremeye- yano gibi tuşlular için fildişi, mütemmim cüz ceğiniz gibi, gitar penası için istiridye kabu- mü? o küçücük ğu, mızrap için genç ve erkek Bunlar aslında hukuki mızraplar ol- kartalın kanadı, kanun mız- terimler. Basitçe söylersek madan da bazı rabında manda boynuzu ve çatı bir evin mütemmim çalgıların kapısı kaplumbağa kabuğu, farklı cüzü yani tamamlayıcı açılmıyor. Çalgıların dönemlerde tercih edilmiş. parçası. Kapının anahtarı temel malzeme- Plastiğin hayatımıza gir- ise teferruat. Müzik ens- si ağaç, metal ve mesiyle belki de saltanatı- trümanı denince akla deri. Peki, mütem- nı koruyan tek malzeme, önce asıl imgeyi belir- mim cüzler ve geçmişten bugüne yayla- leyen gövdeler gelse teferruatlar han- ra hayat veren at kuyruğu de teller, yaylar, tuşlar, gi malzemeden kılı olmuş!

17 BİR DÜNYA ENSTRÜMAN

Çalgının teknoloji ile imtihanı! Murat EKŞİ [email protected]

Enstrüman. Müzik denen olgunun çıkarmaya çalışan biri için örneğin bir ios/android platformunda bir cihaz; vazgeçilmez unsurlarından. İnsan elektrogitar müthiş teknolojik bir ge- bu tip programlar/uygulamalar mev- sesinin müziğe dönüşmesi evresinin lişimi göstermiyor mu? Ya da bir sat- cut. Eğer isimlerini bilmiyorsanız ara- ardından gelen belki de ilk unsur. Bu ha deri gererek vurmalı çalgı yapan ma motorunuzda yapacağınız kısa unsurun insanoğlu ile ilişkisini irdele- insan için bir elektro davul müthiş bir bir gezi ya da uygulama marketlerine mek için sanırım şu kavrama da göz teknolojik gelişmeye karşılık gelmiyor yazacağınız birkaç sözcük ile bulabile- atmak gerekecek: Enstrümanların mu? ceğiniz yazılımlar bunlar. Bu arada, ka- zaman içerisindeki gelişimi, değişimi, Peki şu an? litesine ve size üretim için verdiği izne hatta başkalaşımı ve elbette teknik/ Şu an bu teknolojik gelişmenin bir göre ücretsizden belli bir ücrete kadar teknolojik gelişimin bu eylemlerle iliş- başka, biraz faklı bir evresindeyiz. değişen fiyatlara sahip bu uygulama- kisi. Enstrümanlar yerine bilgisayarlar ve lar/programlar. Uygulamayı/programı Bu noktada teknoloji ve enstrüman “akıllı cihaz” olarak nitelenen tablet ve buldunuz, indirdiniz ya da yüklediniz. ilişkisini inceleyelim diyoruz. Ve he- telefonların işlev görebildiği devirleri Peki ya şimdi? men aklımıza bilgisayarların, tab- yaşıyoruz. Artık sadece bir bilgisayar- Uygulamayı/programı açtım. let-telefonların enstrüman işlevi gör- da ya da bir tablette yapılmış şarkılar, Nedir buradaki şu şeyler? meye başlaması geliyor. Ancak bu albümler piyasaya sürülüyor, birçok Öncelikle bilmelisiniz ki bu yazılım- durum bu kadar yeni mi gerçekten? albümün yapımında çok ciddi oranda ların genelinde işin başında bir proje bu tip cihazlar kullanılıyor. Peki bu na- başlatırsınız. Yani yapacağınız işe bir Teknoloji müziğe son zamanlarda sıl oluyor, genel geçer nasıl bir süreç proje başlatarak, ona bir isim vere- mı girdi? izleniyor? rek başlamanız istenir. Projenize isim Elbette hayır. Her devirde konuşulan Bilgisayarım, telefonum ve table- de verdiniz, peki. Karşınıza çıkan ara- bir konu bu aslında. Her zaman yaşı tim var. Şimdi ne yapmalıyım? yüzler farklı olsa da genellikle soldan belli bir noktaya ulaşmış ve müzikle Çok güzel, akıllı cihazlarınızı güle güle sağa uzanan bir boşluk mevcuttur. Bu bir şekilde ilgili olan hemen herkes şu kullanın öncelikle. Sonra da bilgisa- boşluğun genel geçer ismi “zaman cümleyi en az bir kez kurmuştur: “Tek- yarınıza, telefon ya da tabletinize bir çizgisi”dir ve soldan sağa doğru ilerle- noloji müziğin içine çok girdi artık. “müzik yapım uygulaması-programı” dikçe oluşturacağınız şarkının zaman Bizim zamanımızda böyle miydi?” Ay- indirin. İster windows ya da mac-os içerisindeki ilerlemesini bu bölge ile rıca, bir kalın sopaya telleri gererek ses tabanlı bir bilgisayar kullanın veya kontrol edersiniz.

18 ÇALGI VE TEKNOLOJİ Bu yapının genellikle sol tarafında ise çeşitli ens- trüman ikonları görürsünüz. Bu enstrüman sim- gelerine dokunarak/tıklayarak bu bölgeleri aktif hale getirerek ve gereken yerlere basarak istediği- niz enstrümanın istediğiniz bir notasını, vuruşunu, akorunu vs. elde edebilirsiniz. Ve elbette bu elde ettiğiniz materyali zaman çizgisi üzerine yerleştir- melisiniz. Hangi sıra ile melodiler akacak ve bu me- lodilerin hangi bölgelerine ritimler rastlayacak gibi ayarları bu zaman çizelgesinden kontrol etmelisi- niz. Ve işiniz bittikten sonra da “çıktı alma” işlemi var elbette. Şarkınızı istediğiniz formatta programın/ uygulamanın dışına çıkartabilirsiniz, hatta sosyal medya uygulamalarında paylaşabilirsiniz bile! Belki müzik ortamlarına bomba gibi bile düşebilirsiniz, şöhretiniz kutlu olsun! Tüm enstrümanlar var burada ve buna bayıl- dım! Başka bir şeye ihtiyacım yok artık benim!? Evet. Gerçekten de bırakın bir eve, belki de koca bir depoya sığamayacak çoklukta enstrümana sahip- siniz bu yazılımlar sayesinde. Ve o enstrümanların türevine de. Ama bu sesler, “gerçek” enstrümanların yerini tutabiliyor mu? Tutar mı? Orada henüz şöy- le bir durum var: Eğer zaten enstrüman elektro- nik tabana dayanan -örneğin synthesizer gibi- bir enstrüman ise enstrümanın aslına yakın sonuçlar, hatta çok tatmin edici sonuçlar alınabilmekte. Ama iş organik, akustik enstrümanlara gelince değişiyor. Bu yazılımlardaki enstrümanlar ve sesleri her ne kadar insanı hayrete düşürecek seviyede olsa dahi henüz hala “gerçek enstrümanlar” gibi tınlayamıyor. İhtiyacınızı yapacağınız müziğe ve o müziğin ihti- yacı olan enstrümanlara göre şekillendirmenizi tav- siye ederim, yolun yarısında gecenin bir yarısı açık müzik dükkanı aramak sizi yorabilir. Peki nereye kadar teknolojik enstrümanlar? Sonuna kadar elbette! Her alanda olduğu gibi enstrümanlar söz konusu olduğunda da teknoloji durmuyor ve durmayacak. Durmasın da. Teknolo- jiyi amaç değil araç olarak kullanıp daha iyi üretim- ler ve zaman, mekan, para üçgeninde kazanımlar sağlamak neden kötü olsun ki? Hem herkes artık evinde müzik yapabilir. Bunun nesi kötü olabilir? Ama şunu da belirtmek lazım, telaşa mahal yok! Bir baterinin zilinin vurulduğu nokta, vurma şiddeti ve açısına göre değişen ses, yaylıların sahip olduğu hacim ve titreşiminin yarattığı etki vb. gibi doğal unsurların kulaklarımıza sunduğu tatların krallığı daha uzun süre korunacak. Siz sadece müziği is- tediğiniz enstrümanla, doğal ya da doğal olmayan yolla üretin ve keyfinize bakın. Çünkü enstrümanla- rın teknoloji ile imtihanı sürüyor, hem de hiç bitme- yecek bir imtihan…

19 BİR DÜNYA ENSTRÜMAN

Bir enstrüman olarak insan! Aslıhan ŞAHİN GÜVEN [email protected] “İnsan sesi çalgıların en Önce ses vardı! Çirkin ses yoktur! Doğadaki en görkemli seslerden biri Temelde insan sesi kadın ve erkek sesi soylusudur. Hiçbir çalgı kuşkusuz insan sesi. Ses iletişime ola- olmak üzere ikiye ayrılır. Batı müziğin- nak verdiği zamandan itibaren, insa- de, kadınlar inceden kalına soprano, insan sesinin anlatma noğlunun medeniyet serüveninde bi- mezzosoprano ve alto; erkekler ise gücüne sahip değildir!” lim ve sanatta gitgide ustalaşmasına tenor, bariton ve bas olarak sınıflan- olanak sağlamış ve aracı olmuştur. dırılırlar. İşte bu farklı ve rengârenk Ruhi Su Teknik olarak soluk borusunun üstün- seslerin bir arada olduğu bir koronun, de, gırtlakta bulunan V şeklindeki ses enstrümana ihtiyacı yoktur. Korolar ve telleri işlevsellik bakımından tıpkı bir vokal toplulukları, enstrümanların ver- kemanın telleri gibidir. Akciğerlerden diği notaları ve ruh halini tek başlarına gelen havayla titreşir ve belirli fre- verebilmektedirler. Söz konusu insan kanslarda ses oluştururlar. Ağız, du- sesi olduğunda herhangi bir türün dak ve dişlerin yardımıyla da bu ses içine sıkışmanın söz konusu olmadığı üzerinde kontrol sağlanır. sınırsız bir özgürlük alanı mevcut.

Ses Ver Sus İNSAN SESİ

İnsan seslerinin incelik, kalınlık, gürlük gibi özelliklere sahip olmasının pek çok parametresi vardır. Gırtlak, kemik, kas yapısı gibi anatomik unsurlara ol- duğu kadar, yetiştiği bölgenin iklimi, genetik miras, hormonlar gibi duy- duğunuzda inanamayacağınız değiş- kenler de sesimizin üzerinde bir de- netim mekanizması görevi görürler. Enstrümana gerek yok! “A capella” kelime karşılığı olarak eş- liksiz anlamına geliyor. Özellikle Rö- nesans döneminde dikkat çekerek yola çıkan akapella müzik toplulukla- rı, bugün çok katmanlı bir hal almış. Akapella yapmanın pek çok farklı yolu var. Tamamı çok sesli düzenlenmiş bir eseri her ses grubunun kendi ses aralığında hakkını vererek söylemesi- nin yanında, bugün özellikle Ameri- ka’da “doo-wop grupları” olarak kabul edilen, caz vokal tarzı bir arka plan eşliğinde, solistin var olduğu, hatta çıkarmaya başladılar. Koro festivalle- nın, müziğin en saf halini deneyim- enstrümanların birebir insanlar tara- rinin sayıları bile arttı. Pek çok devlet leyebilmek için tek başına kalması fından taklit edildiği eşliksiz müzikler üniversitesi bu festivallere destek çık- yeterli. Muhtemelen kalp atışlarından icra ediliyor. mak için birbiriyle yarışıyor. En yakını yola çıkarak düzenli ve kurallı ritimleri Akapella bir tarz mı? Denizli Pamukkale Üniversitesinde bulmaya doğru giden insan, yanında Şüphesiz ki bir tarz değil! Çünkü mü- 11-14 Mayıs tarihlerinde gerçekleşti- enstrüman yokken kendi bedenini ziğin her tarzı akapella icraya uygun. rilecek. bir vurmalı çalgılar grubuna dönüş- Bu yüzden akapella, popüler kültürün Nedir bu beatbox? türüyor. Pek çok kültürde bir varyas- de dikkatinden kaçmadı. Pop müzik Tabii bir de işin içine girmezse olmaz yonunu geleneksel danslarda da parçalarını yeniden yorumlayan bü- “teknoloji” unsuru var. Asla yok saya- görmek mümkün. İrlanda Step Dans- yük korolar ve vokal toplulukları artık mayacağımız kadar müziğin içinde ları, Flamenko, İngiliz Clog Dansları kendilerine müzik ödülü yarışmaların- olan teknoloji sayesinde, insan sesiyle 1800’lerin sonunda jazz müziğin de da ve billboard listelerinde yer bulu- çok kuvvetli perküsyon ve davul ses- doğuşuyla “tap dance”a ilham veriyor. yor. Amerika’dan başlayan bu akım da leri de çıkarmak mümkün olabiliyor. Ağırlıklı olarak ayaklarla yapılan bu her popüler kültür unsuru gibi hızla Doğru tonlandığında tüm popüler ritm dansları 1970’lerin ortalarından kitle iletişim araçları sayesinde dünya- eserlerin alt yapısına yerleşebilen ve itibaren davul metotlarıyla çalışılan, nın her köşesine ulaşıyor. büyük bir enerji katan “beatbox”tan öğretilebilir bir “vücut perküsyonu” Ülkemizde de akapella vokal toplu- bahsediyoruz. Beatbox öyle bir çılgın- formu haline dönüşmüş. Ellerin bir- lukları ve büyük korolar adından söz lık haline geldi ki neredeyse her gün birine, göğse, bacaklara vurulmasıyla ettirmeye başladı. Kısa bir süre önce bir yerlerde bireysel beatbox yarışma- trampet, bas, alto davullar ve ziller de- yalnızca koro festivallerinde kendini ları görmek mümkün. Tabii bunu bir yim yerindeyse vücut buluyor. temsil edebilme platformu bulan aka- koro ya da vokal topluluğu içine yer- Dünyanın her köşesinden beden mü- pella, sosyal medyanın da sayesinde leştirebilmek ciddi bir eğitim sürecini ziği tutkunları, 15 Ocak’ta Brezilya’daki daha fazla dinleyiciye ulaşıyor. Ülke- de beraberinde getiriyor. etkinlikte buluşacak. 2012’de İstan- mizde kendi kültürümüze ait eserler Elim ayağım, kolum bacağım ritim: bul’un ev sahipliği yaptığı Uluslararası üzerinden, batı müziğine ait çok sesli Beden müziği! Beden Müziği Festivali’nin 9’uncusu- alt yapıyı kullanarak aranjörler, korist- Peki teknoloji de vurmalı enstrüman nun da Ekim 2016’da Paris’te yapılaca- ler ve kompozitörler çok güzel işler da yok diyelim. Ritim nerede? İnsa- ğını hatırlatalım.

21 BİR DÜNYA SOHBET “Enstrüman renk demektir!” RENGİM GÖKMEN ile En Güzel Enstrüman: ORKESTRA

Figen GÖKTAŞ fi[email protected]

Enstrümanlar konusunu seçince; şında tanıtma çalışmaları nedeniyle uzun yıllardır, tabiri caizse, enstrü- “Tabii enstrümanların da Türk Tanıtma Vakfı tarafından ödül- manlara hükmeden, ülkemizin yetiş- kendine özgü lendirilir. tirdiği en değerli orkestra şeflerinden Kültür Bakanlığı tarafından 1995 yı- Prof. Rengim Gökmen ile sohbet et- karakterleri vardır, lında “Yılın En İyi Şefi” ve 1997 yılında mesek olmazdı. ruhsuz karakter olur mu? TOBAV tarafından “En Başarılı Opera Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi” seçilen Gökmen, 1999 yılında da şefliği, Devlet Opera ve Balesinin Ge- O işte birbirini Cumhurbaşkanlığı Yüksek Kültür ve nel Müdürlüğü görevlerini de yapmış Sanat Nişanı ile onurlandırılır. olan Gökmen halen Hacettepe Üni- tamamlayan hem Bu renkli ve üstün başarılarla dolu ka- versitesi Devlet Konservatuarı Kom- biraz ruh hem biraz riyerine rağmen mütevazı duruşuyla pozisyon ve Orkestra Şefliği Anasanat dikkat çeken Gökmen, değerli vakti- Dalı öğretim üyesi. karakter vardır. nin bir bölümünü “Bir Dünya Müzik” Müzisyen bir aileden gelen Gökmen, okurlarına ayırdı. ilk müzik derslerini annesinden alır. O ruhu yanız bir tek Müzik yaparken başarılı olmanın 1975 yılında Ankara Devlet Konser- anlama, bir tek anahtarını “Amatör bir kalp ve profes- vatuarı Piyano Bölümünü bitirdikten yonel bir beyinle çalışmak!” sözleriyle sonra devlet bursuyla İtalya’ya or- ifadeye indirgemek özetleyen Şef Rengim Gökmen ile ens- kestra şefliği öğrenimine gönderilen trümanları ve “En güzel enstrüman” Rengim Gökmen, 1977’de Santa Ce- yanlıştır!” dediği orkestrayı konuştuk. cilia Konservatuvarını, 1978’de Chigi- ana Akademisi Şeflik Bölümünü biti- rir. 1979 yılında Santa Cacilia Müzik Akademisinden Franco Ferrara’nın öğrencisi olarak birincilikle mezuni- yet diplomasını alır. 1980’de de San Remo’da yapılan “Uluslararası Gino Marinuzzi Şeflik Yarışması”nı kazana- rak yurda döner. 1984 yılında Ankara Devlet Operası Genel Müzik Direktörlüğüne atanan Gökmen, kariyerindeki yükseliş dola- yısıyla 1989’da İtalyan hükümetinin “Cavalleria” nişanı ile onurlandırılır. Konser programlarında Türk beste- cilerin yapıtlarına da yer veren Gök- men, bu kapsamda, Türkiye’yi yurt dı-

22 RENGİM GÖKMEN

Tarih boyunca enstrümanlara çe- “Ses çıkarma biçimleri ifade eder,” gibi şeylere ben çok fazla şitli duygular, karakterler atfedil- inanmam. Ama tabii belli bir karakter miş. Sizce enstrümanların ruhu var ve bestecilerin o çalgılar anlayışını da sunmuyor değil. Örneğin mı? Bir duyguyu aktarmada tanım- viyolonsel ezgi çalmaya müsait, insan lanabilir farklılıklar taşırlar mı? için bestelemiş oldukları kulağının algıladığı en güzel frekans- İşitme duygusunu sanatsal hale dö- müziklerin taşıdığı ların ortasında bir ses perdesine sahip nüştüren olgu olan müzik sanatı tarih çalgılardan biridir. Keman da öyle. Do- boyunca insana eşlik etmiştir ve her anlam bizde bir takım layısıyla enstrümanların ses çıkarma türlü ses çıkarma aracı enstrüman biçimleri ve çağlar boyunca besteci- olarak kullanılmıştır. Hatta şimdilerde önyargılar oluşturuyor. lerin o çalgılar için bestelemiş olduk- daha geniş bir palette araba tekerlek- Ve bu önyargılarla ları müziklerin taşıdığı anlam bizde bir lerine vurulan kaşıklar, kapı gıcırtıları, takım ön yargılar oluşturuyor. Ve bu araba kornaları gibi enstrümanlar viyolonsele yumuşak önyargılarla viyolonsele yumuşak ez- mevcut, bazı orkestralarda. Fakat tarih ezgilerin, yumuşak gilerin, yumuşak duyguların ve aşkın boyunca insanlar daha tatlı daha yu- enstrümanı; kemana yine melodilerin muşak sesler üreten çalgılar yapmak duyguların ve aşkın enstrümanı ama bir yandan da çılgın- için çaba göstermişler ve bu çabayı lıkların, şeytanın enstrümanı gibi an- doruk noktaya ulaştırmışlar, bundan enstrümanı; kemana lamlar yüklendi. Bütün enstrümanlara yüzyıl önce. İnsanoğlu enstrümanlar- yine melodilerin yalnız tek bir anlam yüklemek doğru da en rafine, en güzel, en dolgun, en değil. Tabii enstrümanların da ken- anlamlı ses ritimlerini bulmaya çalış- enstrümanı ama bir dine özgü karakterleri vardır, ruhsuz mış, bu arada bunlara çeşitli anlamlar karakter olur mu? O işte birbirini ta- yüklemeye başlamış. “Çalgıların ruhu yandan da çılgınlıkların, mamlayan hem biraz ruh hem biraz var mıdır?” sorusuna gelirsek, “Bütü- şeytanın enstrümanı karakter vardır. O ruhu yanız bir tek nüyle çalgıların şöyle bir ruhu vardır, anlama, bir tek ifadeye indirgemek bu çalgı şunu ifade eder, bu ton bunu gibi anlamlar yüklendi.” yanlıştır!

23 BİR DÜNYA SOHBET

“Orkestra öyle bir mozaiktir ki bir parçası eksik olursa resim eksik olur. Özellikle nefesli çalgılarda mesela orkestraların kadrolarında tek bir tuba vardır. Orkestranın sayısı 110 kişi de olsa o bir tuba olmazsa o eseri çalamazsınız. Dolayısıyla o bir kişi çok önemlidir.”

Bir orkestrada enstrümanların der. Ama yaylı çalgıların oturuşunda klarnetler ve fagotların zaman zaman sahnedeki konumlanışını hangi çağımızdaki orkestralarda bile bazı yer değiştirdikleri oluyor. Çalınan ese- faktörler belirler? Standart dizili- değişiklikler oluyor. Ama hiç değişme- rin de bunda etkisi vardır. Bu dizilişte şin yanında icra edilen esere bağlı yen bir şey vardır ki birinci kemanların tabi orkestranın alışkanlıkları, orkest- olarak ne gibi değişiklikler oluyor? şefin solunda olması. Viyolaların dış ranın kapasitesi, çalınan eserin ge- Orkestra oluşumu tarih sahnesinde tarafa alınıp çellolarla yer değiştirmesi rektirdiği özellikler ve salonun akustik belirlenişinden beri birkaç ufak tefek çok kullanılan bir şeydir. Bunun dışın- koşulları çok etken olur. değişiklik göstermiştir. Aslında halen da çok eski bir sistem olmasına karşın “Vazgeçilmez” diyeceğiniz ya da orkestradan orkestraya ufak değişik- birinci kemanlar solda, ikinci keman- sizin kişisel olarak kendinize yakın likler vardır. Ama ana hatlarıyla denge lar sağda, çellolar sol içte, viyolalar sağ bulduğunuz enstrümanlar var mı? unsurunun gözetilmesi bakımından içte oturur düzende ve kontrbaslar Bir orkestra için bunu söylemek nefesli ve vurmalı çalgılar arkada, yaylı timpanilerin de arkasında en pes yaylı mümkün değil. Orkestra öyle bir mo- çalgılar seyirciye daha yakın konuş- çalgılar olmak üzere kullanılan orkest- zaiktir ki bir parçası eksik olursa resim landırılır. Bu konuşlanma dünyanın ralar var. Nefesli çalgılarda da korno- eksik olur. Özellikle nefesli çalgılarda bütün senfoni orkestralarında aynıdır. ların sağda ya da solda olması gelebi- mesela orkestraların kadrolarında tek Bir yandan da tiz enstrümanlardan lir. Tahta nefesli çalgılarda her zaman bir tuba vardır. Orkestranın sayısı 110 pes enstrümanlara arkaya doğru gi- flüt ve obuanın önde olmasına karşın kişi de olsa o bir tuba olmazsa o eseri

24 RENGİM GÖKMEN çalamazsınız. Dolayısıyla o bir kişi çok türlerin sentezlenmesi yaygınlaşı- halen yapıyorum. 9-18 yaş aralığında önemlidir. Mozaiğin bir parçası olmak yor. Enstrümanların farklı türlerde Türkiye’nin bütün konservatuvarla- orkestranın her bir üyesine kaçınılmaz kullanımını nasıl değerlendirirsi- rından yetenekli çocukların bir ara- bir sorumluluk, zorunluluk yükler. niz? ya gelmesiyle ortaya çıktı. Burada ilk Hasta olmak gibi bir şansı yoktur. Bestecilerin önündeki zenginlik ya- önemli orkestra deneyimlerini elde Peki enstrümanlarda cinsiyet ay- ratacak her şeye açık olmak lazım. ediyorlar. Orkestra bir yaşam alanıdır. rımından söz etmek doğru mu? Önemli olan bestecinin yarattığı Orkestra sokaktaki, siyasetteki hatta Örneğin kontrbas, gitar, davul şeyin estetik olması ve gelişmiş bir parlamentolardaki anlaşma, uzlaşma maskulen de keman, flüt ve arp fe- müzik anlayışını içermesidir. Bununla ortamlarını temsil eden herkesin ken- minen midir? dinleyeni inandırması lazımdır değişik di payına düşen görevi yerine getirdi- Kalın sesi yani bir kontrbası bir kadı- bir şey yaptığına. İllaki hoş duygular ği zaman ortaya güzel bir şeyin çıktığı, na yakıştırmıyoruz ama bunlar hep uyandırması da gerekli değil, insanda bu görevlerde eksiklik yaptığı zaman bir önyargı. Bunlar insanın dünyay- her türlü duygunun ortaya çıkmasını ya da birbiriyle uyum sağlayamadığı la, doğayla ilgili algılamaları. Aslında sağlayan yaratıcı kimliktir. Dolayısıyla zaman son derece kötü sonuçların günümüzde bu tür önyargılar kırıldı, kimi zaman nefretin, bazen huzursuz- elde edildiği… mesela korno, trombon erkeksi çal- luğun, bazen sevgisizliğin de ortaya Çocuklara enstrüman çalmayı sev- gılar gibi görülürdü, artık kadınlar çıkmasını müzikle sağlayabilir. Buna dirmek için nelere dikkat edilmeli? da çok güzel çalıyor. Mesela arp çok çalışırken elinde birkaç argüman var. Fiziki özellikler mi, ısrarlı istekler uzun yıllar kadın çalgısı gibi görüldü, Bir ezgisel kullanım, iki çok sesli kul- mi ön plana geçmeli? ama CSO’nun arpisti erkektir, çok da lanım var, bunların ötesinde bir de Bu enstrümanı hangi amaçla seçtiği, başarılıdır. Dünyada oran olarak kadın orkestra renklerinin kullanımı var. amatör olarak mı yoksa profesyonel yoğunluğunun en çok olduğu orkest- Orkestrasyon yani orkestralama bu olarak mı kullanacağı çok önemli. ralar ülkemizde sanıyorum. bakımdan son derece ilginç bir bes- Amatör olarak seçim yapacaksa iste- Viyolonsel, ney, kemençe gibi bazı teciliğin yaratı alanıdır. diği enstrümanı seçebilir. Herkes her çalgılar için insan sesine yakın de- Türkiye’nin ilk çocuk senfoni or- enstrümanı çalmayı öğrenebilir. Ama niyor. Bu yakınlık besteci ya da ic- kestrasının da kurucusu ve şefisi- iyi çalmak virtüöz olabilmek dendiği racıya nasıl bir avantaj sağlıyor? niz. Bu orkestradan biraz bahseder zaman bazı kolaylıkları olmalı; yani Bu yine bizim hayallerimizde canlan- misiniz? dudak yapısı uygun olan çocuklar flüt dırdığımız bir şeydir. Yumuşak olması Doğuş Çocuk Orkestrasının kurumsal çalmalı, el yapısı müsait olan çocuk- bakımından mesela ney, viyolon- bir yapıya kavuştuğunu düşünüyo- lar viyolonsel çalmalı, yine sesi yeter- sel gibi bir de insan ritminin genel rum. 2006 yılında başladı. Hem ku- li olanlar opera sanatçısı olmalı gibi. anlamdaki ses perdesini kaplaması ruculuğunu yaptım, hem de şefliğini Yüzde 80 istek çok önemlidir. açısından, daha çok ezgisel cümle- leri çalma kabiliyetleri bakımından böyle benzerlikler kurulabilir. Ama benim düşünceme göre bu açıdan bakıldığında başka sazlarla ilgili de aynı bağlantılar kurulabilir. Besteciler açısından bu bir yarar mı sağlar? San- mıyorum, iyi bir besteci zaten bütün “Enstrüman renk demektir, enstrümanları iyi kullanır. Enstrüman renk demektir, kırmızının tonu gibi kırmızının tonu gibi yüzlerce, yüzlerce, binlerce renk! İşte bunlarla binlerce renk! İşte bunlarla oynamak demek orkestra da, elindeki bu ses karakteriyle… Zaten dünya- oynamak demek orkestra da, nın en gelişmiş enstrümanı, en güzel enstrümanı orkestradır. Mesela aynı elindeki bu ses karakteriyle... notayı flütün, trompetin, bağlama- Zaten dünyanın en gelişmiş, nın, tamburun ya da kemanın çalması bambaşka etkiler yaratıyor. en güzel enstrümanı orkestradır.” Küreselleşme ve kültürlerarası et- kileşimin gelişimiyle müzikte de

25 BİR DÜNYA SOHBET Çengden Arpa, Gelenekten Evrensele, Zarafetle… Şirin PANCAROĞLU

Röportaj: Enes BORA Washington Post gazetesi tarafından “uluslararası ölçekte büyük bir yetenek” olarak nitelendirilen, ülke- mizin nadide sanatçılarından biri Şirin Pancaroğlu… Bulunduğu coğrafyanın müziğini özümseyip, unutul- maya yüz tutmuş enstrümanları gün ışığına çıkararak köklerine vefa borcunu ödeyecek kadar geleneksel, farklı ülkelerin müzik türlerini bir araya getirebilecek kadar evrensel bir müzik insanı, arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu. 1968 yılında Ankara’da doğan Şirin Pancaroğlu Av- rupa’daki eğitimini Cenevre Konservatuvarında, ABD’deki eğitimini ise Indiana Üniversitesi Müzik Fa- kültesinde yüksek lisans derecesiyle tamamladı. 1988’ten bu yana yurt içi ve dışında “Hasret Bağı”, “Kuyruklu Yıldız Altında”, “Barokarp”, “Eski Dünya-Ye- ni Dünya”, “İstanbul’un Ses Telleri”, “Elişi”, “Resonating Universes”, kayıp bir çalgı olan Osmanlı-Türk arpı “çeng”i gün yüzüne çıkardığı “Çengname” ve tango geleneğini canlandırma hedefiyle “Cafe Tango” baş- lıklı albümleri yayınlandı. Çalgısının Türkiye’deki tanıtımına katkıda bulunmak ve kullanımını yaygınlaştırmak için 2007 yılında Arp Sanatı Derneğini kuran sanatçı, bir “mutfak” olarak dile getirdiği bu STK’da sanatsal fikirlerin projeye dö- nüştürülmesi, fonlanması, yönetimi ve icraatında biz- zat yer alarak hem arpı, hem de onun bu topraklarda- ki tarihsel muadili olan çengi festivaller, albümler ve konserler aracılığıyla farklı kitlelerle buluşturdu. Uzakdoğu’dan Amerika’ya onlarca ülkede konser ve festivallere katılan Şirin Pancaroğlu, 2010 yılından bu yana rengarenk işbirlikleri içeren “Elişi”, “Cafe Tango” ve “Resonating Universes” başlıklı üç projesiyle turne- lere çıkıyor. Dünya Arp Kongresi yönetim kurulu üyesi Şirin Pan- caroğlu ile enstrümanların ruhunu, arp’i, çeng’i; Bora Uymaz ile birlikte oluşturdukları sufi müzik topluluğu “Şimdi Ensemble”ı ve gün sayan ilk albümleri “Eternal Love-Sonsuz Aşk” ile ilgili planlarını konuştuk…

26 ŞİRİN PANCAROĞLU Enstrümanların ruhu olduğuna inanıyor musunuz? Bu konuda neler söylersiniz? Evet inanıyorum enstrümanların ruhu olduğuna, ama hepsinin ruhunun aynı olduğunu düşünüyorum. Enstrü- manların yaşadığını düşünürüz ki za- ten bizim çaldığımız çalgılar organik malzemeden yapılmış. Ağaç, sonuçta yaşıyor değil mi? Enstrümanımızdan çıkan ses her gün değişiyor. Eğer bu plastik olsaydı o kadar da çok değiş- mezdi herhalde. Organik bir malze- meyi çalıyoruz. Doğanın bağrından kopup gelmiş. Kendilerine has renkle- ri var çalgıların ama hepsinin özünün tek bir ruhta birleştiğini düşünüyo- rum. Peki enstrümanların cinsiyeti var mı sizce? Hem adı tanrıçalarla anı- lan arp, hem de birazdan konuşa- cağımız çengi dişil çalgılar olarak nitelendirebilir miyiz? Ben çalgıların cinsiyeti olduğunu dü- şünmüyorum. O şekilde yaklaşmı- yorum. Çünkü çalgılar bizim elimize geçtiğinde dilimiz gibi birer araç olu- yorlar, kendimizi ifade etmede bize yardımcı olan. Dil nasıl bir araç, o da bir araç diye düşünüyorum. Dolayı- sıyla aracın erkeği dişisi olmaz diye düşünüyorum. Ama tarih içerisinde arplar daha ziyade kadınlar tarafından çalınmıştır. Görsel kültürde ve görsel hafızalarımızda o şekilde yer aldıkları ve daha çok dişilerin çaldığı bir çalgı olduğu için kendisi de dişileşmiştir algılarımızda. Ama o şekilde düşün- müyorum ben. Özellikle ortaçağda mesela bizim coğrafyamıza bakarsa- “Çeng aynı zamanda olası çünkü arp insanlık kadar eski bir nız çengin, yani Osmanlı-İran kucak çalgı. İnsan medeniyeti kadar eski bir arpının daha çok erkekler tarafından tasavvuf kültürü çalgı olduğundan dolayı zaten çok çalındığını görüyoruz minyatürlerde. içerisinde de ciddi bir farklı kültürlerin içinde birbirinden Arp, sayenizde az bilinen fantastik habersiz olarak var olmuş. Arpın sesi tarihinden çıkıp adeta günümüz- sembol. Çünkü yere için avcının yayından fırlayan okun de yeniden şekilleniyor. Örneğin sesi deniliyor. Dolayısıyla arp insan ka- tango çalıyorsunuz arp ile. Sentez- oturarak çalınıyor ve dar ya da insanların avlanması kadar ler yaygınlaştıkça enstrümanların gövdesi yukarı doğru eski ve bütün kültürlerin içinde var farklı türlerde kullanımı giderek bu. Zaten çok kültürlü bir yapısı var artıyor mu? yükselip sonra eğiliyor, bu çalgının. Farklı kültürlerdeki kulla- Beni çok ilgilendiriyor bir çalgının eğik başlı bir aşık nımını sadece kendinize dert etseniz farklı şekillerde kullanılıyor olması. oradan bile bir yelpaze açılıyor önü- Özellikle bizim çalgımızda bu çok figürü gibi!” nüze. Kaldı ki bunun dışında değişik

27 BİR DÜNYA SOHBET

yönlerde kullanmak, trümanın kısıtlılığıyla bugüne ve geçmişe ilgili değil de kullanı- yönelik kullanmak, mının daha az yaygın hatta geleceğe yö- oluşuyla ilgili. Mesela nelik kullanmak da keman çok çalınır ve mümkün. Mesela çok keman konçerto- elektro-arp ile bugü- su vardır. Yaygınlaştık- nün ve bundan son- ça belki bu artacaktır ranın müziğini hayal ama halihazırda sahip edebiliyoruz. Küçük, olduğumuz eserlerin mandallı arplar ise hepsini öğrenmeye ortaçağ çalgıları gibi çalmaya bir ömür yet- hala. Mesela And mez diyebilirim. Dağları’nda düğün- Bir Osmanlı, İran lerde arp çalınıyor çalgısı olan ve unu- hala. Adamlar sırtla- tulmaya yüz tutmuş rına alıyorlar arplarını ve düğünden zamanımda farklı çalgılara da yönlen- çeng sizin ellerinizle yeniden ha- düğüne geziyorlar. Arpın böyle bir dirmeler olurdu. İşte bu şekilde bana yat buluyor. Çengi keşfiniz nasıl özelliği var. Mesela piyanonun böyle sorulmuştu “Arp çalmak ister misin?” oldu? bir varoluşu yok. Arp hakikaten de diye. Dolayısıyla onlar yakıştırdı bana. Bu alanda çalışmalar yapan kişiler yaşayan geleneksel bir müzik çalgısı. Arp orkestranın en eski üyelerin- vardı Türkiye’de. Bir örnek görmüş- Gündelik hayatın içerisinde de o şekil- den biri, ama yeterince kullanılmış tüm. Bir kişinin bir çalışmasına tanık- de yaşamaya devam ediyor çok ilkel mı? “Orkestra enstrümanları ile lık etmiştim. Ama eskiden beri bizim versiyonlarıyla da! uyumu zor olduğu için arp konçer- ailede bir merak vardır arkeolojiye, Ruh dünyanıza daha uygun oldu- tolarının sayısı azdır” deniyor. Ne sanat tarihine vesaire… Orada min- ğu için mi bu naif enstrümanı seç- dersiniz? yatürlerde özellikle, ortaçağ kitap il- tiniz? O mu sizi seçti, siz mi onu? Arp, orkestrada bir renk çalgısı olarak lüstrasyonlarında hep görürsünüz, bir Arp beni seçti. (gülüyor) Konserva- yer alıyor. En fazla iki tane olur yan meclis varsa ve buna eşlik eden birkaç tuar giriş sınavlarında “Arp çalar mı- yana. Arp konçertoları piyano konçer- çalgı varsa içinde hep yere oturularak sın?” diye sordular. Türkiye’de çoğu tolarına göre azdır ama bu çalgının çalınan bir arp vardır. Onları görünce çocuk piyano, keman gibi daha çok klasik batı müziği içerisinde piyano “Bu bizim coğrafyamızın arpı demek bilinen çalgıları çalmak isterler ancak kadar yaygın olmamasından kaynak- ki” dedim. Sonra bir-iki örnek gördüm. bu dallarda yığılma olmasın diye kon- lanıyor. Dolayısıyla onun için bestele- Denemeler yapan kişiler vardı. Ben servatuvar giriş sınavlarından benim nen eser sayısı da daha az. Yani bu ens- de kendi yoluma girdim oradan. Tek-

28 ŞİRİN PANCAROĞLU

“Arpın sesi için avcının yayından fırlayan okun sesi deniliyor. Dolayısıyla arp insan kadar ya da insanların avlanması kadar eski ve bütün kültürlerin içinde var.”

rar bazı kaynaklardaki tasvirleri takip Bu mistik temeller üzerine oturan anonim, hem de yeni eserler var. Bil- ederek, resimlere bakarak yeniden bir ve hem manevi hem yüksek içsellik diğiniz üzere tasavvuf edebiyatımızda çalgı oluşturduk ve onunla ilgili çeşitli içeren bir çalışma. Hem eski hem de söylenmiş çok müthiş sözler bulu- projeler geliştirdim. bugüne ait ilahilerin icralarını içeriyor. nuyor. O sözlerin daha iyi anlaşılması Çeng bilinenin aksine eğlence de- Ben mandallı arp çalıyorum bu top- için yapılmış besteler aslında ilahiler. ğil, kültür toplantılarına eşlik eden lulukta. Topluluğumuzun kurucusu Küçük ebatlı müzikler ama biliyorsu- bir çalgı mı? Zira çeng, minyatürle- Bora Uymaz hem okuyucu hem de nuz ki bir şeyi küçük ve öz olarak ifade rin çoğunda bir eğlence sahnesin- bestekâr. Düzenli beraber çalıştığımız etmek zordur. Bu albümün konser- den çok şair veya bilginlerle yapı- bir arkadaşım. Onun öncülüğünde iki lerini bu sene Yunus Emre Enstitüsü lan sohbetlerde betimlenmiş. sene önce kurduk bu grubu. Grubun ile bir proje olarak gerçekleştireceğiz. Aynen öyle. Aynı zamanda tasavvuf içinde ne var? Ses var, mandallı arp 2016 yılında Avrupa’dan Kafkasya’ya kültürü içerisinde ciddi bir sembol. var, tambur var, bir ney var, kemençe turneler düzenlenecek. Geçmişten Çünkü yere oturarak çalınıyor ve ve ritimden oluşan bir topluluk bu. günümüze tasavvuf müziğinin etki- gövdesi yukarı doğru yükselip sonra Birinci albümümüz “Eternal Love” yani leşimleri üzerine bir proje olacak bu. eğiliyor, eğik başlı bir aşık figürü gibi. “Sonsuz Aşk” ismiyle çıkacak ve bu al- İçinde sohbet modülleri de olacak. Dolayısıyla ortaçağda, 11. yüzyıldan bümümüzde bir Fransız sanatçı ile iş- Biz projenin konser ayağını gerçek- 14. yüzyıla kadar tasavvufi değeri çok birliği yaptık. Michel Godard. O bir or- leştireceğiz. Tasavvuf müziğinin bu- yüksek bir çalgı olarak el üstünde tu- taçağ çalgısı çalıyor. Yılana benzeyen gününe dair, yeni açılımlarına dair bir tuluyor ve o şekilde bakılıyor. bir nefesli çalgı, kemikten yapılmış bu çalışma bu aslında. Bu yayınlanacak Ufukta yeni projeleriniz var mı? enstrümanın adı “serpent”. Çok yönlü olan albüm benim 11’inci albümüm Benim mensubu olduğum bir sufi bir müzisyen. Çok değişik sentezlerin olacak. Bu arada yeni çıkacak albümü- müzik topluluğu var. Adı “Şimdi En- içinde yer alabiliyor. Onu bu projeye müzden bir parçaya TRT-4K kanalı An- semble”. Şu günlerde bir albüm çı- davet ettik ve albümü birlikte kaydet- talya’da klip çekiyor. “Buluşma” adında karıyoruz, Türkiye’de ve Almanya’da tik. Dolayısıyla bu çok geçirgen bir bir program çerçevesinde. Bu insan, bütün dünyaya dağıtılacak şekilde. çalışma oldu. Hem eski besteler, hem doğa ve müziğin buluşmasıyla ilgili.

29 BİR DÜNYA SOHBET Zanaattan Sanata “Luthier mi, o da ne?” Cumhur ÖZMAKİNACI [email protected]

Mehmet Yalgın. Bir akademisyen, bir icracı ve bir “luthier”. “Luthier mi, o da ne?” diye sordunuz değil mi? Çoğu insan adını bilmediği bu mesleği duy- duğunda aynı tepkiyi veriyor. “Luthier ne iş yapar?” Eğlendiğiniz, ağladığı- nız, hüzünlendiğiniz, sevindiğiniz şar- kıların icrasında kullanılan çalgılar var ya!.. İşte onları el emeği göz nu- ruyla yapan insanlara luthier deniyor. Bir nevi ağaca can veren insanlar. Lut- hierliği ve luthierleri Devlet Türk Mu- sikisi Konservatuarı Çalgı Yapım Bölü- mü Yaylı Çalgı Yapımı Ana Sanat Dalı Öğretim Görevlisi ve kemençe icracısı Mehmet Yalgın ile konuştuk.

Luthier kimdir? Müzik aletlerinin yapımını, tamirini ve bakımını yapan kişiye luthier diyoruz. Sözcüğün kökeni bir Avrupa çalgısı olan Luth çalgısından geliyor. Dilimize de aynen geçmiş. Nasıl luthier olunuyor? Bu mesleğin üyesi olabilmek için fark- “Konservatuvarın çalgı yapım bölümüne lı yollar var. İlki akademik ortam. Yani konservatuarların çalgı yapım bölüm- girmek için iyi bir kulağa sahip olmak ve leri. Öğrenciler burada 4-5 yıllık bir el becerilerinin gelişmiş olması eğitimden geçiyorlar. Mezun olduk- larında luthier değil de luthier adayı gerekiyor. Bir nevi oluyorlar diyebiliriz. İkinci ortam ise usta çırak ilişkisiyle. Çalgı yapım usta- cerrah kadar yetenekli eller lazım.” larının yanında baka baka, pişe pişe yeni luthierler yetişiyor. Çalgı Yapım Bölümüne nasıl giriliyor? hassas bir bölüm. Bir nevi cerrah ka- sitesi Devlet Türk Musikisi Konservatu- Liseyi bitirdikten sonra tabii ki sınavda dar yetenekli eller lazım. arı Çalgı Yapım Bölümü kuruluyordu. belli bir puan almak zorundalar. Kon- Luthier olmaya nasıl karar verdiniz? Luthier olma gibi bir hedefim yoktu servatuar olduğu için bazı yetenekler Mithatpaşa Teknik Lisesi’nden mezu- ama bölümün sınavına girmeye karar de aranıyor. Bunlar iyi bir kulağa sahip num. Lisede makine teknik üzerine bir verdim. Müzikle ikisini birleştirebilirim olmak ve el becerilerinin gelişmiş ol- eğitim aldım. Ailemden gelen bir be- diye düşündüm. Sınava girdim ve ilk ması. Özellikle el becerisi konusunda ceri de vardı. 1989 yılında Ege Üniver- beş öğrenciden birisi oldum.

30 MEHMET YALGIN Hangi çalgıları yapıyorsunuz? Öğrencilik yıllarımda çok zorlanıyor- Okul yıllarında ünlü Türk luthieri Ejder duk. Şu an daha kolay ama yine de Güleç ile birlikte bir kanun yaptık. Tur- zor diyebilirim. Çünkü harika ağaçların han Demireli hocamızla tanbur, ke- çoğu maalesef sobada yanıp gidiyor. mençe, ud gibi çalgılar yaptık. Daha Öğrenciyken odun kesip, çuvala ko- sonra bölümde “yaylı” ve “mızraplı” yup okula getirmişliğim çoktur. Hoca- çalgılar diye uzmanlaşma oldu ve ben larımız da kendi malzemelerini sık sık yaylı çalgıları seçtim. Şu an ağırlıklı okula getirmiştir. Günümüzde kereste- olarak kemençe yapıyorum. Ayrıca ciler artık daha bilinçli hale geldi. Çün- rebap, kabak kemane gibi çalgılar da kü, “bundan çalgı olur,” deyip ayıran ve yapıyorum. bu zanaata katkı sağlayan birçok keres- Size geldim ve dedim ki: “Bana bir teci var. kemençe yapar mısınız?” Sizin için Aynı zamanda icracısınız? Kemen- nasıl bir süreç başlıyor? çeyi seçmenizin sebepleri neler? Kemençe yapılacaksa kişi tercihini En başta sevgi. Üniversiteye geldi- belirlemek zorunda. Çünkü kemen- ğimde kemençeyi tanımıyordum. çenin çeşitleri var. Eğer iyi bir luthie- Klasik, Karadeniz, Fasıl ve İstanbul gibi re gelmişse o luthierin 10-15 yıllık malzemeleri olmalı. Yani hemen yeni akla getirir. İyi para kazandırıyor kesilmiş bir ağaç bu iş için iyi değil. “Harika ağaçların çoğu mu? Bir luthierin geliri ne düzey- Belli kurutmalardan ve işlemlerden dedir? geçmiş olması lazım. Malzemeler ara- maalesef sobada yanıp İlk olarak bir luthier hayatını rahatlık- sında kötüden iyiye doğru bir yelpaze la devam ettirebilir. Ancak şu var ki var. Her ağaç her çalgının yapımında gidiyor. Günümüzde henüz luthier olmadan çalgı yapıp kullanılamaz. Kullanılsa bile o çalgı keresteciler artık daha satanlar maalesef bu mesleğin eko- iyi bir çalgı olmaz. Keman yapıyor- nomik düzeyini aşağıya çekiyorlar. Av- sanız akçaağaç veya ladin, kemençe bilinçli hale geldi. ‘ rupa’daysa bir luthier gelir düzeyi ve yapıyorsanız dut, karaağaç ve ladin Bundan çalgı olur,’ deyip saygınlık olarak iyi bir yerdedir. Mesela en iyi ağaçlar. Sürece gelirsek 1 ay ile ABD’de bir kemanın 20.000 dolar ol- bir hafta arasında değişebilir. Tüm za- ayıran ve bu duğunu gördüm. Bizim ülkemizde de manını bu işe ayıran bir luthier ise bir iyi bir kemençe için 3.000 lira ödeme- haftadan da kısa sürebilir. zanaata katkı niz gerekir. Malzemeleri nasıl elde ediyorsu- sağlayan birçok Ülkemizde ünlü luthierler var mı? nuz? Zorluklarla karşılaşıyor mu- Ejder Güleç, Cafer Açın hem akade- sunuz? keresteci var.” misyen hem de luthier olarak çok önemlidir. Mithat Arman, hocam Tur- farklı kemençe türleri var. Bu, şekil han Demireli... Osmanlı ve Cumhuri- farkından kaynaklanıyor. Daha sonra yet’in ilk yıllarında gayrimüslim birçok klasik kemençe çalmaya başladım. İlk usta var. kemençemi de kendim yaptım. Çalgıların bakım ve onarımını ya- Öğrencilerin Çalgı Yapım Bölümü- panlara da luthier deniyor. Bir çal- ne bakışı nasıl? Bizde üniversite ve gının bakım ve onarımı ne demek? bölüm tercihleri biraz şans biraz Restoratör de deniyor. Buradaki püf da tesadüf olabiliyor? nokta yapan kişinin aynı zamanda Zaman geçtikçe tesadüften bilinçliye tamir eden kişi olmasıdır. Çünkü bazı doğru bir kayış var. Artık çoğu öğrenci çalgılar o kadar özel ve pahalıdır ki bı- bilerek ve isteyerek bu bölümü tercih rakın bakım veya onarım yapması do- ediyor. Bir de kendini bu bölümde kunması bile mümkün değildir. bulan öğrenciler oluyor. Mesleğe çok Bir çalgı alacaksak nelere dikkat fazla önem veren, yurt dışına gidip etmek gerekir? kendini geliştiren ve imalat yapan öğ- Bir luthier ile temasa geçerse iyi olur. rencileri de mezun ettik. Çünkü vitrinden almak çoğu zaman Her sıra dışı meslek şu soruyu da istenilen sonuçları vermeyebilir.

31 BİR DÜNYA SİNEMA

Ey müzik, İçimizin derinliklerinde Yüreklerimizi ve canlarımızı gizleriz Acıların Sensin öğreten bize Kulaklarımızla görmeyi Ve yüreklerimizle Mezarlığı… Nesrinişitmeyi… BÜYÜKTURAN [email protected] (H. Cibran)

Nesrin BÜYÜKTURAN [email protected]

İnsan kulaklarıyla görebilir. Karanlık odama perdenin kenarla- rından var gücüyle dolan kış güne- şi, serçe korosunu da beraberinde getiriyor. Birlikte, bizi bekleyen sa- bahı tarif ediyorlar; parlak, yazdan kalma bir sabah. Neredeyse tüm yaprakları dökülmüş top akasya- nın dalları arasına doluşmuş bir sürü serçe, belki biraz sonra bulut- ların arasında kaybolacak güneşin ruz sarayın Başmüzisyeni viyolon- Saint Colombe’u, müziği, “insan se- tadını çıkarıyor telaşla. Sanki ne sel ustası Marin Marais’nin (Gerard sine en yakın” sesten konuşan viyo- kadar hızlı hareket ederlerse güne- Depardieu) ıstıraplı yüzünü. Saray lonselin dilinden anlatır. Bir başka şi o kadar tutabilirlermiş gibi o dal- modasına uygun peruğu karma deyişle yönetmen Alain Corneau, dan bu dala sıçrayıp duruyorlar. karışık, makyajı bozulmuş, ruhu müziği ve insanı viyolonsele dö- Ben oyunbozanlık edip, “Dünyanın bitap. Bir işaretiyle dersi durdurur. nüştürüp tercüme eder bize. bütün sabahları bir daha dönme- Ruhuyla göz göze gelmemek için Film, 17’nci yüzyılda yaşamış bes- mek üzere uçup gider.” diye hatır- perdeleri kapattırır ve anlatmaya teci ve viyola da gamba (viyolon- latıyorum. başlar: selin atası) sanatçısı Colombe ile “Ben bir sahtekarım. Hiçliğe özen- öğrencisi Marin Marais’nin öykü- Ve birden sekans değişiyor. dim, hiçliği topladım… sünü anlatır. Kralın sunduğu ola- Gerçekle kurgulanmış olan arasın- Paranın tadı ve utanç… naklara ve üne sırt çeviren usta ile daki sınır yok oluyor, biri diğerine O ise müzikti… Bir üstadım vardı…” ün, para ve kolay yaşam peşinde akıyor. Pascal Quignard’ın aynı adlı roma- koşan öğrencisinin öyküsünü. Serçelerin yerini acının demir pen- nından sinemalaştırılan “Dünyanın Her ayrıntının viyolonselin sesi ve çesi içinde kıvranan bir yüz alıyor… Bütün Sabahları/Tous Les Matins görüntüsü etrafında kurgulandığı Arkadan gelen viyolonsel sesleri- du Monde” boyunca Marin Marais, film için viyolonsele güzelleme den- nin eşliğinde uzun uzun seyrediyo- gölgelerin aldığı üstadı Mösyö de se yeridir.

32 DÜNYANIN BÜTÜN SABAHLARI

Tutkuyla bağlı olduğu karısını Üstadın eşinden başkası olamaya- genç yaşta yitiren Saint Colombe, cağını düşündüğümüz bu gözleri iki kızı, müziği ve her dokundu- kapalı, kırılgan, hayalle gerçek ara- ğunda, hayatı sevdiği zamanlara sı figür, filmin içerdiği o onulmaz geri döndüren viyolonseli dışında matem duygusunu, o yitirilmiş hiç kimsenin girmesine izin ver- mutluluğun getirdiği kederi de ru- mediği bir inzivada yaşar. humuza yükler. Ta ki muhteris bir genç adam olan Marin Marais’nin viyolonseli de Marin Marais kapılarını çalana kadar. onun tüm duygularını ve müziği- “İyi çalıyorsunuz ama ben müziği ni özetler. Müziği şanın şöhretin duyamadım!” dediği genci, sadece paranın kapısını açacak anahtar ve sadece sesinin acıyla çatlaması olarak gördüğü talebelik yıllarında yüzünden kabul eder. hiçbir süslemesi olmayan çalgısı, Colombe’un büyük kızı Madelei- saray müzisyeni olduktan sonra al- ne’in, gözü dünya nimetlerinden tın varaklı, perukalı saray ahalisin- başka bir şey görmeyen genç öğ- renciye derin bir aşkla bağlanma- Önce bir el uzanır nü birlikte çalmayı önerir. Yaşlı us- sıyla viyolonselin pes tınılardan enstrümanına, tanın bu teklifi öğrencisine değil örülmüş sesine bir ton daha eklenir. bir müzisyene yaptığını yine Ma- Filme yakın çekimler hakimdir. Ne ardından diğer el de delaine’in viyolasını çalmasını iste- zaman duyguların şiddeti yüksel- ötekine. Kamera teker mesinden anlarız. se, acı kreşendo bir çığlığa dönü- Önce bir el uzanır enstrümanına, şüp muhatabını yerin dibine çeke- teker yakından takip ardından diğer el de ötekine. Ka- cek kadar ağırlaştırsa; ne zaman bir eder elleri ve her iki mera teker teker yakından takip âşık özlemden deliye dönse, terk eder elleri ve her iki viyolonselin etse, terk edilse, kamera viyolonse- viyolonselin üzerinde üzerinde işli olan kelebek kanadı lin üzerinde bu duyguyu pekiştire- işli olan kelebek kanadı kadar narin, incinebilir figürlere cek bir ayrıntıda gezinir: Viyolonse- dokundurur izleyiciyi. Her ikisi de lin telleri üzerinde dolaşan iki el... kadar narin, incinebilir incitmekten, ürkütmekten kork- Viyolonseliyle insan sesinin tüm figürlere dokundurur tukları sevgili gibi nazik dokunur nüanslarını çıkarabilen, dahi olarak tellere. Öğrencinin üstadından anılan Colombe’un enstrümanıy- izleyiciyi. aldığı son ders bütün bir hayatın la her buluşması bir büyüye dö- özetidir. nüşür. Yakın çekimde devinmeye den bir figürle taçlandırılmıştır. Son sahnede tekrar öykünün başlayan arşeyle birlikte, gençliğin Uzun yıllar sarayda sefa sürüp pa- başladığı noktaya döneriz; Baş- ışıltılı güzelliğini taşıyan Madam raya pula doyan Başmüzisyen’in müzisyen Marin Marais’nin öğ- Colombe doldurur odayı. terk edip gittiği sevgiliyi zorunlu rencilerinin karşısında hayatıyla Daha derin ve melankolik bir sese ziyareti, trajik bir dönüm noktası hesaplaştığı sahneye. Üstad, göz- ulaşmak için 7’nci teli eklediği ens- olur. Madelaine’in verdiği ve Baş- lerini geçmişinden öğrencilerine trümanı eline alan yaşlı usta her müzisyen’in ıstırap içinde geçi- çevirdiğinde karşısında hocasının sabah olduğu gibi “Acıların Mezar- receği gecelerin başlangıcı olan silüetini görür. Artık ders bitmiş- lığı”nı çalmaya başlar. Kameranın ders, bedeli ağır olsa da müziğin tir. Sainte Colombe ondan kızının sabitlediği görüntüde gözlerini kapılarını aralar onun için. sevdiği parçayı çalmasını ister. artık var olmayan bir dünyaya çe- Bir kez daha üstadının kapısındadır Yay tellerin üstünde gidip gelme- virmiş Mösyö Colombe ve viyo- Marais. Bu sefer aynı dilden söyle- ye başladığında en çok da 7’nci lonselinin burgu kutusunun üst şirler. telin sesi duyulur. Ömrünün son kısmında yer alan kadın başı süsle- Colombe, Marin Marais’ye “Acıların demindeki Marais de bir “müzik”- mesi uzun uzun perdede kalır. Mezarlığı”nın “Gözyaşları” bölümü- tir artık.

33 KENT HİKAYELERİ

FARELİ KÖYÜN KAVALCISI

Reşit SARAÇOĞLU [email protected]

Londra’dan Los Angeles’a uçakla seyahat edilebilir. Hat- gemilerinde, arabalarında, otobüslerinde birinci sınıfta ta, bu iki şehir arasındaki en mantıklı yolculuk şeklinin seyahat etmeyi çoktan hak etmiştir Red Special: uçmak olduğu da söylenebilir; çünkü aşılması gereken Enstrüman önemlidir! mesafe yaklaşık 9.000 km’dir. Böyle bir uçuşta uçağın en pahalı bölümü olan “first class” yani “birinci sınıf” tercih Bir enstrümanın ne kadar önemli, hatta tehlikeli olabi- edilebilir; çünkü bu bölüm, bir uçağın en konforlu yeri- leceğini en beklenmedik yerde, bir masalda görürüz. dir. Hatta, yaklaşık 10.000 £ tutan ücreti ödemeyi göze Avrupa masalcılığının önemli eserlerinden “Fareli Köyün alan birisi, gitarı için de bir bilet alıp onu Londra’dan Los Kavalcısı”, bir kavalın ve ona hükmedebilmiş bir adamın Angeles’a birinci sınıfta götürebilir. Bunca para ödeyip hikâyesini anlatır. Kavalının melodisiyle köyü işgal etmiş bir gitarı birinci sınıfta uçurmak belki gösteriş merakı, fareleri büyüleyen ve onları köyden uzaklaştıran ismi belki görgüsüzlük olarak kabul edilebilir ama gene de, bilinmez kahraman, köylüler sözlerini tutmayıp ücretini tüm bunlarda konuşulmaya değer pek bir şey yoktur. ödemeyince, bu kez aynı kavalın büyüsünü köyün ço- cukları üzerinde kullanmış ve onları köyden uzaklaştır- Lakin, söz konusu insan Brian May ise ve birinci sınıf mıştır. Maksadı, sözünü tutmayan köylülere bir ders ver- uçak yolculuğuna hak kazanan gitar “Red Special”(Özel mektir. Her masal gibi bu masal da mutlu sonlanır ve Kırmızı) ismini taşıyorsa, o vakit durum değişir. Tüm dün- verilen sözün gereği yerine getirilince çocuklar evlerine yada medya organları bu durumu haberleştirir ve kim- geri döner. Maksat hasıl olmuş, ders verilmiştir: Verilen se meseleyi gösteriş merakı olarak algılamaz; zira hem sözü tutmak, tutamayacağın sözü vermemek önemlidir! adam, hem de gitar çok özeldir. Verilen sözlerin çoğunlukla tutulmadığı bir dünyadır 1947 yılında doğan Brian May, efsanevi Queen grubu- bu ne yazık ki ve belki de bu yüzden, Anadolu’nun bü- nun gitaristidir. Senelerdir dillere pelesenk olmuş “Who yük ozanı Âşık Veysel, “Benim sadık yârim kara toprak- Wants to Live Forever?”, “The Show Must Go On”, “We Will tır!” demek zorunda kalmıştır. Bağlaması ile özdeşleşen Rock You” vb. nice Queen şarkısı onun elinden ve yara- bu büyük ozan, bir enstrümana hükmetmenin tekniğe tıcılığından çıkmış, Freddie Mercury’nin sesiyle hayat hükmetmek kadar yüreğe de hükmetmek anlamına bulmuştur. Binlerce, on binlerce insan senelerce Brian geldiğini ve yüreğine hükmeden insanı hiçbir şeyin en- May’in gitarının nağmelerine kulak vermiştir ve verme- gelleyemeyeceğini dünyaya ilan etmiştir. Henüz 7 ya- ye de devam etmektedir. Brian May ile birlikte Lond- şında görme yetisini tamamen kaybeden Âşık Veysel, ra’dan Los Angeles’a birinci sınıfta uçan gitar da işte o dünyayı gönül gözüyle görmüş ve gördüklerini bağ- gitar, yani Red Special’dır. Red Special’ın özelliği çok bü- lamasının tellerinden anlatmıştır insanlara. Anlatımı yük bir gitar ustasının elinden çıkması ya da olağanüstü öylesine duru, söyleyişi o kadar içtendir ki, Anado- pahalı olması değildir. Maddiyatın fazlasıyla ötesindedir lu’nun ve zamanın sınırlarının ötesine uzanmıştır taşıdığı anlam. Brian May, henüz çocuk yaştayken, baba- evrensel bir mesajın elçisi olarak: Müziği uzuvlar sı Harold May ile birlikte imal etmiştir gitarı ve o gitarla değil, insanlar yaratır! kendisine dev bir kariyer inşa etmiştir. Dolayısıyla, bir hususun kesin delili olarak dünyanın tüm uçaklarında, Âşık Veysel’den yaklaşık 120 yıl önce, 1770’te

34 FARELİ KÖYÜN KAVALCISI

dünyaya gelen Ludwig Van Beethoven de aynı mesajın elçisidir aslında. İnsanlığın yetiştirdiği en önemli mü- zisyenlerden olan bu büyük besteci, hayatı boyunca sağlık sorunlarıyla uğraşmış ve genç denebilecek yaşta işitme problemleri yaşamaya başlamıştır. 1817 senesin- de, henüz 47 yaşındayken tamamen sağır hale gelen Beethoven, “Neşeye Övgü” bölümü bugün Avrupa Bir- liği’nin resmi marşı olarak kullanılan 9. Senfoni’yi 1823 senesinde bestelemiş, dolayısıyla da, 9. Senfoni’nin icra edilişini hiçbir zaman duyamamıştır. Bu trajik durum, bir gerçeği açık şekilde vurgular: Müzik kulakla değil, kalple yapılır ve dinlenir!

Tek başına kalbin yetip yetmeyeceği başka bir mesele- dir. Akıl da çok önemli bir rol oynar müzik üretiminde ve denemek, insanı yeni ufuklara götürür. Toprağımı- zın en kaliteli müzik adamlarından Erkan Oğur, tam da bunu yaparak, aklı kalple harmanlayarak icat etmiştir muhtemelen perdesiz gitarı. Denemekten korkmama- sı, yeniliklere açık olması sayesinde perdelerin arasında hapsolmuş notalar özgür kalmış, gönül telimizi titretir hale gelmiştir. Böylelikle Erkan Oğur, bilinen bir gerçeği büyük bir zarafetle tekrar hatırlatmıştır hepimize: Müzi- ğin matematiği vardır ve önemlidir ama daha önemli olan müziğin ruhudur, yüreğidir!

Müzik binlerce yıldır yapılır ve müziğin enstrümanla ya- pıldığı sanılır. Doğrudur, müzik çoğunlukla enstrüman- la yapılır ve enstrüman önemlidir. Ancak, müziğin en önemli enstrümanı insandır, onun aklıdır, ruhudur, yü- reğidir. Doğru insanla doğru enstrüman buluştuğunda ortaya çıkan eserler ise muhteşemdir ve hepimizi; de- rimizin renginin, dilimizin, dinimizin, memleketimizin, paramızın, pulumuzun önem taşımadığı ortak bir mer- tebeye yükseltir. Zira… Müzik evrenseldir!

35 BOZKIR GÜNEŞİ

Bozkır Güneşi: SAZ, AVAZ, NİYAZ

Bozkır Güneşi her sabah Muharrem Ertaş olur, “Avaz, Avaz” doğar, her akşam Neşet Ertaş olur, “Garip, Garip’” batar. SAZ, AVAZ, NİYAZ Nesrin BÜYÜKTURAN [email protected] Bozkırın güneşi, suyu, kurdu kuşu, tozu toprağı, derdi ke- kilitli kapımızın anahtarıdır. Gönülden gönüle usul usul, gizli deri yaşar O’nun sazının içinde. Sazda mıdır keramet, söz- gizli akar. de midir; saz nerede başlar, nerede biter söz anlayana aşk Dost elinden gel olmazsa varılmaz, olsun. Sazın teline her dokunuşunda ses olur yeri göğü Rızasız bahçanın gülü derilmez, inletirler. Ta içimizde çalınır. Anadolu insanın binlerce yıllık Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez, sesi yayılır sazdan. Hasreti, derdi, kederi, neşesi Kızılırmak Gönülden gönüle yol gizli gizli. gibi sakin sakin akar içimizde. Sonra bir bakarsın gözün- Yeni bir Neşet Ertaş belgeseli çok yakında bizlerleymiş. Bu den yaş akarken oynatır seni; saz bir yandan avaz öte yan- kadar çok insanın sosyal medyada haberi paylaşması duru- dan. mun özetidir sanırım. Koca bir âlem sığar mı sazın içine? O’nun güler yüzüne Mahlası “Garip” olsa da milyonlarca insanın yüreğine yer- tatlı diline… Bozuk düzen çalan sazına, Dinekbağı’na, leşti. Sazı, sesi içimizden eksik olmadı. Duygularımızı O’nun Bağbaşı’na, Çiçekdağı’na. türküleriyle dile getirdik. Sazımızı alıp ekrandaki görüntüsü- Mecnun’um sahra içinde, ne eşlik ettik. O’nun sazını, sesini, sözünü kendimiz bildik. Yunus’um derya içinde, Atamız, babamız, kardeşimiz saydık. O söyledi, biz ağladık. Eyüb’üm yara içinde. O çaldı biz oynadık. Bunca derdin çaresi de bulunur O’nun sazında; Derdimin Göçebeydi bu hayatta, üç yıl önce son kez göç etti. dermanı yar imiş meğer… Göç ettiği günün gecesi, bozkır güneşi battığında O’nun O’nun sazını, sesini duyunca halimiz değişir, kuş olur, cey- sazını, sesini çalıp söyleyen birkaç kişi, gece ilerlediğinde, lan olur, bağ bahçe olur. Gül açar bahar olur. Derdini, ke- Bağbaşı mezarlığında O’nun için açılan mezara usulca kıv- derini sevdirir insana. rıldı, sessiz sessiz ağladı. Saçlarını bağrıma ser, kollarını boynuma sar, “Baba, ben geldim.” Gel derdime derman ver, tatlı dilinden güzel. “Hoş geldin Neşet’im.” Yüzünden, sazından eksik etmediği gülüşünü şöyle an- Babasının ayakucunda yatar üç yıldır. Biri çalar biri söyler. latır: Bozkırda güneş batarken her yana bir yalnızlık çöker. “İnsanın derdi ne kadar büyük olursa, gülüşü o kadar sıcak Saman sarısı bir yalnızlık… olurmuş. O dert güzelleştirirmiş onun yüreğini. Öyle derler bi- zim buralarda. O derdin büyüklüğü neye göre ölçülür, biçilir bilmem ben. Fakat birinin gülüşünün sıcaklığını hissettim mi anlıyorum ki derdi çok. Güzelleşmiş derdiyle.” Nuh’un Gemisi’dir O’nun babasından emanet sazı. Her fırtınada o gemiye doluşuruz da kurtu- luruz Dünya’nın yükünden. O sırtında taşıdı Dünya’yı, babasının yanına göç ettiğinde, Dünya da O’nu. Zaten ben garibim anadan doğma, Garibin gönlünü bilmeyen dünya. “Sazımın emaneti” demişti son nefesin- de babası, küçücükken yanında götü- rürdü düğünlere. Babası öldüğünde yine o emanetin döşünden dile geldi acısı; Sazımın emaneti diyen son nefeste, Sazın ulusunu neyledin dünya. Her fotoğrafında sazı elindedir. Saz de- ğildir artık o; dağdır, ovadır, yazdır, kıştır, kuştur, hasrettir, kederdir, neşedir… Te- line dokunmasa da ses çıkar o sazdan. Bıraksan kendi kendine çalar söyler. Gözümüzün yaşı, gönlümüzün neşesi,

37 Türkülerin Beyefendisi ALTAN DEMİREL’e veda!

Kubilay DÖKMETAŞ kubilay.dö[email protected] 7 Aralık 2015 günü yitirdiğimiz Altan Demirel, ilerleyen Altan Demirel hastalığına rağmen son günlerine kadar türkülerden kopmadan, çalışma heyecanını yitirmeden halk bilimine notasını yazdığı her türküde, hizmet etti. Öyle ki ölümünden önceki hafta repertuar kuruluna davet ettiğimde bile geleceğini söyledi. Ancak içerisinde geçen toplantı günü mesai başlamadan önce aradı ve toplan- en küçük bir ayrıntıyı kaçırmadan, tıya gelmek üzere evden çıktığını fakat kendini iyi hisset- mediği için döndüğünü, ertesi gün daha iyi olursa gele- her söz ve melodi ile ilgili ceğini söyledi. Benim için repertuar kurullarının daimi üyesi, aynı za- titiz bir şekilde çalışır, manda onursal başkanı olan Altan Demirel’in disiplinine kitaplar karıştırır, ve randevularına olan hassasiyetine hayran kaldım. Ge- lemediği o gün, telefonun hoparlörünü açıp kurul üyele- çevresindekilerin riyle tek tek konuşturdum. fikirlerini sorardı. Bu konuşmanın son görüşmemiz olduğunu bilemez- dim… eseri onayladık. Altan Demirel notasını yazdığı her türküde, Devrin daim olsun, ışıklar içinde uyu “Türkülerin Beyefen- içerisinde geçen en küçük bir ayrıntıyı kaçırmadan, her söz disi!” ve melodi ile ilgili titiz bir şekilde çalışır, kitaplar karıştırır, çevresindekilerin fikirlerini sorardı. Halkbilimci, araştırmacı, sanatçı Altan Demirel, halk bilim- Bu titizliği giyimine de yansıtırdı, çok şık ve uyumlu giyi- leriyle alakalı yayınları sıkı şekilde takip ederdi. Neredeyse nirdi. Bu şıklığına olan hayranlığımı dile getirdiğimde, her her gün yeni keşfettiği bir kitabı, makaleyi ya da yayını, cumartesi haftalık giyimini günlere göre hazırladığını, öyle oyuncak bulmuş çocuk sevinciyle benimle paylaşırdı. Ben ki hangi gün hangi elbiseyle hangi ayakkabıyı giyeceğini de yeni bir kitap çıktığında çift alır, birini kendisine hediye bile önceden seçtiğini söylemişti. ederdim, son derece mutlu olurdu. Duygularını kağıda dökmekte oldukça başarılı olan Demi- Yıllar önce sanırım 1995-96 yılları idi; ben radyodaki ya- rel, boş kartpostallara resimler çizer, üzerlerine kendi şiirle- yın görevimi bitirip, her zamanki gibi yine Altan ağabeyin rini yazar ve sevdiği dostlarına armağan ederdi. Derleyip yanına gitmiştim. Arşivindeki derleme bantlarından biri notaya aldığı yüzlerce türkünün yanı sıra, şarkılara güfte geçti elime. Dinledim ve Altan ağabey ile paylaştım. Rah- olacak güzellikte şiirleri vardı. metli Mustafa Geceyatmaz’ın yıllar önce Mardin’de yap- “Duydum yeni bir aşk doğmuş gönlüne, mış olduğu derlemelerin bulunduğu bir makara bandı idi. Hayat bu geçmişe boş ver demişsin. Bandın içinde Mustafa Geceyatmaz’ın el yazısı ile “Yapılan Beni soranlara ondan geriye, derlemede türkü sözleri anlaşılamadı.” ifadesi yer alıyordu. Küçücük bir damla yaş var demişsin…” dizeleriyle başlayan Ezgiyi okuyan İsmail Bilgiçoğlu’nun sesinden alınan kaydı şiiri Türk sanat müziği repertuarımızdaki kürdilihicazkar saatlerce dinledim. Büyük ölçüde sözlerini çıkardığım ez- şarkılar arasında, İlgün Soysev’in müziği ile yer almaktadır. ginin adı “Mardin Divanı” idi. Fakat anlaşılamayan kısımlar Altan Demirel’in diğer eseri ise sözü ve müziği kendisine vardı. Altan ağabey ile bakıştık ve “Mardin yolu gözüktü ait olan uşşak makamı şarkıdır; bize,” dedik. Görevli olarak gittiğimiz Diyarbakır’dan Mar- “Yine bir yaz gecesi gittin benden habersiz din’e geçtik ve Abdülkerim Çulha ile buluştuk. 2 günlük Yokluğuna alışmam ne zormuş bilemedim Mardin ziyareti sonunda Mardin Divanı’nın sözlerini doğ- Kaç yıl oldu dil suskun gözler konuştu sensiz ru şekilde tespit etmenin mutluluğu ile Ankara’ya dön- Çok şey anlattım sana hiçbir şey diyemedim…” dük. Altan ağabey büyük bir hevesle Mardin Divanı’nın Türk müziğine katkıları unutulmayacak güzel insanı saygı notasını yazdı ve benim de içinde bulunduğum kurulda ve rahmetle anıyorum.

38 ALTAN DEMİREL

Nurettin Altan DEMİREL (1950-2015) 1950 yılında Amasya’da doğdu. 1977 yılında AÜ Eğitim Bilimleri ve müdür yardımcılığı yaptı. Fakültesinden mezun oldu. 1982-1983 yıllarında Gaziantep Cezaevinde psikolog olarak ça- 1968 yılından itibaren bağlama sanatçısı olarak sahne ve TV lıştı. programlarında birçok sanatçıya eşlik etti. 1974-76 yıllarında 1983-1989 yılları arasında memuriyetine Kültür Bakanlığında de- önce Coşkun Güla’nın daha sonra da Nida Tüfekçi’nin yönettiği vam etti. halk müziği topluluğunda çalışmalarını sürdürdü. Uzun yıllar te- 1989 yılında TRT’ye geçti, Müzik Dairesi Başkanlığında THM ve levizyonda beğeniyle izlenen “Bizden Size” programının devamlı Oyunları Müdürlüğü görevini de yürüttü. Ayrıca TRT THM Denet- saz grubunda yer aldı. leme ve Repertuar Kurullarında üye olarak uzun yıllar görev yaptı. Halkevleri Genel Merkezi, Folk-Tur, Asak-Tur gibi derneklerin halk Milli Eğitim Bakanlığı Halk Müziği Danışma Kurulu üyesi olarak müziği topluklarında da saz çaldı, şeflik yaptı. Bir dönem AÜ DTCF da hizmet verdi. Halk Bilimi Ana Bilim Dalında Türk halk müziği dersleri verdi. Halk 22 türkü derlemesinin yanı sıra, notaya alarak TRT repertuarı- oyunları alanında da çalışmalar yapan Altan Demirel, 10 ayrı böl- na kazandırdığı türkü ve oyun havalarının sayısı 492’dir. Bu sayı genin halk oyunu topluluklarında oynadı. Muzaffer Sarısözen’den sonraki en yüksek sayıdır. Altan Demirel, 1977-1982 arasında Ankara Özel Yükseliş Lisesinde öğretmenlik 2015 yılında emekli oldu.

39 Dostlarının Dilinden ALTAN DEMİREL Uzun yıllar TRT Türk Halk Müziği ve Oyunları Müdürlüğü görevini yürüten Altan Demirel’i, birlikte türküler derlediği, türküler söylediği dostları ve çalışma arkadaşları anlattı…

Haldun Karabudak Yapımcı/Yönetmen Altan ağabeyim ile çok uzun yıllar, odağında halk kültürü ve özelde türkü olan anlar, anılar paylaştık... 12 Eylül’ün hemen ardından, Halkevleri Genel Mer- kezinin kapatılması ile çalıştığımız Halk Müziği Top- luluğu da dağılmıştı. Bunun ardından çeşitli arayış- lara girdik ve birkaç arkadaşımızla birlikte Ankara’da faaliyet gösteren Asak-Tur adlı derneğin halk müziği korosunu oluşturduk. Bir tarihte, koroyu Altan ağa- beyle birlikte çalıştırıyoruz. Dernek, Necatibey civa- rında bir binanın 5. katında. Saat 10.00’da başlayacak çalışma için Altan Demirel ile derneği saat 08.30’da açar, aşağıdan odun kömür taşıyarak sobayı yakar, çalışma saatine kadar salonu ısıtır, çayı hazır ederdik. Sevgili Altan Demirel, işte böyle bir halk kültürü ve türkü aşığı, emektarıydı...

İhsan Öztürk Türk Halk Müziği Sanatçısı Açıkçası “ölüm” sözcüğüyle “Altan” adını yan yana getiremiyordum. O yüzden vefat haberi haberi, beni derinden sarsan acı bir sürpriz oldu. Altan Demirel ile 1973 yılından başlayarak önceleri Coşkun Güla, daha sonra Nida Tüfekçi’nin yönetti- ği koroda birlikte görev yaptık. 2 yıl sonra Folk-Tur Derneği çatısı altında çalışmalar yaptık. Aynı dö- nemde TRT’de yayınlanan “Bizden Size” programı ve sonrasında sahnelerde birçok sanatçıya bağla- malarımızla eşlik ettik. Bize veda ettiği güne kadar birbirimizi kırmadan, incitmeden dostluğumuzu sürdürdük. Altan’la 48 yıl arkadaşlık ettik. Altan gibi yeni bir ar- kadaş edinmek için de 48 yıl gerekiyor. Böyle bir olasılık da maalesef yok…

40 ALTAN DEMİREL anlamıştım. Türküler üzeri- lerim oldu ve hiçbirini cevapsız bırak- ne, derleme üzerine uzun madınız. uzun sohbetlerimiz olurdu. Bundan sonraki müzik hayatımda bu- Çok yumuşak tavırlı seve- lunduğum her ortamda sizden bah- cen biriydi. Kimseyi kırmak, sedip, gelecek kuşaklara sizi tanıtıp, incitmek istemezdi. anlatmak boynumun borcu olsun de- Altan Demirel, Türk halk ğerli hocam. Emekleriniz her zaman müziğimizin mihenk taşla- yolumuz, kılavuzumuz olacaktır. rından biri oldu. Türkülerin Işıklar içinde uyu sevgili hocam. notaya alınması üzerinde yoğunlaştı ve gece-gün- Kader Kaysı düz demeden türkü ve TRT Müzik Dairesi Başkanlığı halk ezgilerimiz üzerine personeli çalıştı. Rahmetli Muzaffer Altan Demirel ile ilk tanışmamız; onun Sarısözen’den sonra THM rahmetli Zihni Derçin’in odasına gelip, repertuarına (notaya alan olarak) türküsü geçen ilk sanatçımızdır. Altan Demirel arkadaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Türk halk kültürümüze ve müziğimize katkıları, hiz- Her vesileyle seni anacağız, her vesi- metleri unutulmayacaktır. Derleyerek leyle aramızda olacaksın. ve notaya alarak THM repertuarımıza Nur içinde uyu, değerli arkadaşım… kazandırdığı bine yakın eserle anıla- caktır. “Başkanım ben nişanlandım.” demesi, Cemalettin Gençtürk Mekanı Cennet olsun… Zihni Bey, “Hayrola Altan ne zaman Emekli Türk Halk Müziği ve oldu?” diye sorunca da “Vallahi ben de Oyunları Müdürü Gürsoy Babaoğlu anlamadım!” diyerek heyecanla oda- Altan Demirel ile yıllarca aynı odayı TRT Sanatçısı dan çıkmasıyla oldu. paylaştık. Halk müziği ile yatıp kalkan Değerli büyüğüm Altan Demirel… Dürüst ve beyefendiydi. Güzel giyin- bir arkadaşımızdı. Sanki tek dünyası 1999 yılında TRT THM Merkez Mü- meyi, bulmaca çözmeyi, okumayı, şiir müzikti. Duygulanarak yazdığı nota- dürlüğünü yürüten Erdem Çalışkanel yazmayı, tabii ki halk müziğini çok se- lardan bazılarını bana verip, “Cemo ağabeyimi ziyaretim sırasında yan verdi. şunu bir çal, nasıl olmuş, tam yazmış odadan gelen müthiş ses kaydının TRT’de dürbünü ile ara sıra uzakları mıyım?” derdi. Ayrıca o kadar mutlu izini sürerek buldum sizi. Merakla bu keşfetmesi, “Kaplumbağa” arabasına olurdu ki “Bir oğlum daha oldu.” diye kaydın ne olduğunu sorduğumda, bakması… Erkenden kalkması, kah- kıvranırdı. Ankara Devlet Konservatuvarının valtıda bin bir çeşit reçel, zeytin, pey- Merhum Altan Demirel THM Repertu- Elazığ ses kayıtlarını incelediğinizi ve nir türünü anlatması, çayı sıcak sıcak ar Kurulunda olmasına rağmen, yazdı- dinlediğim eserin notasını yazdığınızı çarçabuk içmesi… Çiçekleri çok sev- ğı bazı notalar kurulca kabul edilme- belirtmiştiniz. mesine rağmen hep susuz bırakma- diğinde hiç kimseye gönül koymazdı, Kısa bir sohbetten sonra, “Sesini bi- sı… Rengarenk şeker kavanozunu o “olabilir” derdi. Kısacası Türk halk mü- liyorum ve şu an notasını yazdığım yokken boşaltmamız, gazetelerini alıp ziği repertuarındaki ezgilerin sayısının eseri çok güzel yorumlarsın. Notayı okumamız, ara sıra bizlere çıkışması… artmasında Altan kardeşimizin payı ben çalayım sen oku!” dediğinizi hiç Ah Altan Bey! Keşke yine yanımızda büyüktür. unutmuyorum. Elazığ konservatuvar olsan ve bize kızsan. Ruhun şad olsun ışıklar içinde… kayıtlarından yazdığınız, “Şu dağın “Emekli olduğumda Ege taraflarında ardında kar var duman yok, kafirin kı- bahçe içinde bir yazlık alacağım. Bun- Mansur Kaymak zında din var iman yok” adlı türküyü dan sonraki ömrümü orada geçirece- Halk Müziği Repertuar Uzmanı birlikte seslendirmiştik. ğim.” derdi. İnşallah ebediyette o çok Sanatçı Yıllarca sizinle bir arada çalışmak na- sevdiğin annenle hayal ettiğin denize İlk tanışmamızda ne kadar bilgi biri- sip oldu daha sonra. Dağarcığınızdaki bakan o evde yaşarsın. Yerinde rahat kimli, saygın biri olduğunu hemen bilgileri öğrenmek için defalarca sual- uyu. Seni çooook özleyeceğim.

41 BİR DÜNYA İNSAN Batı’ya da Doğu’ya da bakarken sırtını hep Anadolu’ya veren adam:

BARIŞ MANÇO Murat Örem [email protected]

Herkesin bir şekilde hayatına dokunan isimler hakkında yürüyen ilk ve son marşandizi” olmuştur. yazıp söylemek zordur... Okumak, yazmak hala avarelerin Barış Manço’nun bıyıksız ve kısa saçlı fotoğraflarının çekile- işi olarak görülür bizim gibi toplumlarda. bildiği dönemdir 1970’lerin başı… 1973 yılı Barış Manço ve Bu yüzden bu toprakların yazarları, çizerleri, düşünürleri, Türk müzik tarihi için çok önemli bir gelişmeye sahne olur. sanatçıları hakikaten yaşadıkları çağın ermişleridir. Ölene dek Barış Manço ile anılan o efsane grup, “Kurtalan Peyami Safa, “Bu ülkede fikir sahibi olmayı mal mülk sahibi Ekspres” doğmuştur. olmaya tercih etmeye başladığımız gün çok şey değişecek- Barış Manço ve Kurtalan Ekspres’in “2023” adlı çalışması, Türk tir.” demiştir onlarca yıl önce. rock tarihinde elektronik altyapısı ve müzikal derinliğiyle o Barış Manço, az okuyan, az soru soran, az itiraz eden, az güne dek görülmemiş bir çalışma olur. Yine “Dönence” ve birey olan toplumumuzda yazarlar gibi sayfalarca kitap “Gülpembe” de müzikal açıdan Kurtalan Ekspres’in yüz ak- yazmamıştır belki ama bu toplumun niteliklerini belki larındandır. de çok daha kestirmeden tahlil etmiş; kısa, basit, yalın, 1988 yılında TRT’de Barış Manço ile yayına başlayan “7’den anlaşılır ama ahenkli, derinlikli cümlelerle yazmıştır şarkı 77’ye” tam anlamıyla fenomen olmuştur. Bugünün tele- sözlerini. vizyonculuk anlayışında olduğu gibi çocukları birbirleriyle Baktığı yeri iyi tespit etmiş, anlaşılır cümlelerle meramını kıyasıya yarıştırıp, birinci olmanın kardeş olmaktan daha anlatmış, bir şekilde hep birlikte anıldığı Cem Karaca’nın önemli olduğunu vurgulamak yoktur Barış Manço’nun an- tersine “müesses nizam”la açıktan ters düşmek yerine layışında. başka bir kulvardan söylemiştir aklından geçenleri. 1980’lerin ortalarından itibaren Barış Manço’nun müziğin- Belki de o, ülkemiz müzik tarihinin “kendi açtığı kulvarda de bir değişme yaşanır. Türkiye’de rock müziğin üstlendiği

42 BARIŞ MANÇO “sert muhalif” çizgiye hiçbir zaman yakınlaşmadığı gibi içi boşaltılmış mü- zikten de hep uzak durmuştur Manço. 1980 darbesi, müziğiyle muhalefete destek verenleri de susturur. Gözaltılar, tutuklamalar, konser yasakları derken rock müziğin de sesi kısılır bu yıllarda. Ülkedeki müzik zevki de bütün top- lumbilimcilerin üzerinde çok kafa yoracağı yeni bir akımın etkisi altındadır artık; bu akım adını zaman içinde kendisi koyacaktır: Arabesk…

Türkiye’de rock müziğin üstlendiği “sert muhalif” çizgiye hiçbir zaman yakınlaşmadığı gibi içi boşaltılmış müzikten de hep uzak durmuştur Manço. 1990’lar, Türkiye’de pop müziğin de tam anlamıyla çatlayıp patladığı yıllar olur. Müzik artık başka bir şeydir. Tıpkı depozitosuz meşrubat gibi tüketilip atılmakta, hemen yenisi beklenmektedir. Barış Manço, kırkıncı sanat yılı olan 1998’de, o güne kadar yaptığı şarkıların bir derlemesi olan, antoloji şeklinde tasarladığı “Mançoloji” albümünün kayıtları- na başlar. Manço, albüm prodüksiyon aşamasındayken hayata veda edince, Mançoloji’nin yayımlanması ertelenir. Mançoloji, Barış Manço müziğinin 1960-1980 dönemi zirvesinden sonra ken- dini tekrarının tescilidir sanki. Barış Manço’nun kariyerinde müzik ve televizyonculuk dışında kısa birer ma- cera olarak kalan iki alan daha vardır: Sinema ve siyaset. Gariptir ki yıllar önce Barış Manço’nun farklı giyim kuşamını kolayca kabullenen toplum onun siya- sete girmesini reddeder. Barış Manço 1999 yılının 31 Ocak gecesinde 56 yaşında kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılır. Tüm çabalara karşın “asude bahar ülkesi”ndedir artık… Barış Manço’nun cenaze törenine, çok görkemli bir kalabalık katılır. Yüzbinler şarkılarıyla uğurlar. Kadim dostu, yol arkadaşı Cahit Berkay, Manço’nun ölü- münden sonra “…arkasından böyle bir yazı yazmak bana çok zor geldi” diyerek bitirdiği yazısında şunu söyler: “Hep en iyi stüdyo, en iyi müzisyen, en iyi teknis- yenlerle çalışmak istedi. Ama hiçbir zaman israfa kaçmadan minimum imkan- lardan maksimum çıkarmayı iyi bilirdi. Süper ses tonu ve tekniği olan bir şarkıcı değildi ama kendine has, mütevazı bir sesi vardı ve sesini nasıl kullanması gerek- tiğini çok iyi bilirdi. Sahneyi çok iyi dolduran, seyirciyi bir anda sahneye konsantre eden bir performansı vardı.” Barış Manço 40 yıl gibi çok uzun bir süre büyük çoğunluğunu zirvede geçir- diği müzik yaşamının ardından aramızdan ayrıldı. Kendi kuşağına, bir sonraki kuşağa başka mesajlar vererek her zaman gün- demde ve gönüllerde oldu. Sadece alkışlarla değil ödüllerle de çok takdir aldı. Barış Manço yaptıkları ve yapamadıklarıyla bu toprağın insanının gönlünde bulduğu yerin hakkını dolu dolu veren bir isim olmuştur. Unutulmaması, özlem ve sevgiyle anılması, Batı’ya da Doğu’ya da bakarken sırtını hep Anadolu’ya, Türkiye‘ye vermesinden, bu toprağın insanından, tö- resinden beslenirken daha insani olanı aramasındandır. Yaşadıkları yıllarda, dönem dönem karşı karşıya gelen iki büyük ses Barış Manço ve Cem Karaca’nın bir programda birbirlerinin gözlerinin içine baka- rak karşılıklı seslendirdikleri Aşık Veysel türküsü “Uzun ince bir yoldayım”, uz- laşmayı öğrenen, ortak noktayı yakalayan Türkiye’nin zenginliği ve gururudur belki de kim bilir…

43 BİR DÜNYA CAZ

Dünya değişiyor, caz festivalleri değişiyor-II prodüksiyonlar, Büyükemprezaryolar çağı!

Feridun Ertaşkan Cazkolik.com

20. yüzyılın ikinci yarısı George Wein, Claude Nobs gibi büyük caz empre- zaryolarının çağıdır. Wein, Newport Caz Festivali’nin ruhunu oluştururken Claude Nobs, Montreux Caz Festivali ile Avrupa caz haritasının çizilmesinin mimarı oluyordu. Bizde, yani Türki- ye’de ise bu isimlerin karşılığı olarak Eczacıbaşı ailesinin himayesiyle ku- rulan İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nı yakın zamanlara kadar taşıyan Aydın Gün’dür. Büyük festival organizasyonlarının konusu dahilinde olmamakla birlikte bir başka bağlamda, belki bir başka yazıda ele alınması gereken konu da caz kulüplerini kuran ve yine empre- zaryo gibi çalışan caz kulüp sahipleri- dir ama dediğimiz gibi belki bir başka yazıya... Caz festivalleri yaşayan, dinleyiciyle canlı olarak buluştu. Unut- mayın ki, bırakın internet çağını daha Caz festivallerin ilk büyük değişi- canlı organizmalar MTV’nin kurulmasına bile en az on yıl mi; 1970’li yıllar... gibi hareket eder. kadar uzun bir süre var. Caz-rockl a Caz festivalleri yaşayan, canlı organiz- bir anda ortaya devasa sayıda müzik malar gibi hareket eder. Toplumun Toplumun değişim ve dinleyicisi çıktı, bu büyük kitle bilinen değişim ve dönüşümünü yakından cazın hayli dışında bir müzik dinleme- takip eder. Festivallerin müzik dinle- dönüşümünü ye başlamıştı. Bu dönemin bir benze- yicisiyle sarmal bir ilişkisi vardır. Caz, yakından takip eder. ri uzun yıllar sonra rap ve hip hop ile 70’li yıllarda soul ve rock gibi müzikler- gerçekleşti. Miles Davis ile Jimi Hend- le füzyona geçtiğinde büyük dinleyici Festivallerin müzik rix arasındaki belirgin farklar bir anda kitleleri ilk büyük müzikal şovları festi- ortadan kayboldu, giydikleri kıyafet- vallerde izlemiş oldu. Bu sayede mü- dinleyicisiyle sarmal bir lerden bastıkları notalara kadar her zikteki değişim festivaller üzerinden ilişkisi vardır. şey ortak görünüyordu. 60’ların deği-

44 CAZ FESTİVALLERİ TARİHİ-2

Miles Davis Jimi Hendrix

şimci, devrimci gücü toplumu baştan si aynı döneme denk gelir. Ama bu aşağı değiştiriyordu ve bunu da en Caz festivalleri, dönem aynı zamanda büyük füzyon çok müzik üzerinden yapıyordu. Bu müziği taşıyıcı çağının etnik kökenli cazla tanıştığı dö- dönemin başta Newport olmak üzere nemin başlangıcıdır. Caz festivalleri, festival fotoğraflarına yakından bakın, işlevini hakkıyla müziği taşıyıcı işlevini hakkıyla yerine klasik caz sahnesinin yerinde artık yel- yerine getirmiş ve getirmiş ve dünyanın dört bir yanın- ler esmektedir. dan müzisyenler kendi topraklarının dünyanın dört bir müziğini cazla kaynaştırmaya başla- Caz festivallerin ikinci büyük deği- mıştır. Yaşanan her yeni dönem dün- şimi; 1980’li yıllar... yanından müzisyenler yanın küresel olarak daha da küçül- (John Lennon’un öldürülmesi, Bill kendi topraklarının düğü yeni yıllar demektir. Festivaller, Evans’ın ölümü, siyasal darbeler çağı kıtalararası etkinliklere dönüşür. Daha ve cazın yeniden kendi içine dönme müziğini cazla geçtiğimiz aylarda Cazkolik.com için çabaları) sevgili Sevin Okyay’ın David Murray 1950’ler, 60’lar, 70’ler ve 80’lerde, mü- kaynaştırmaya ile yaptığı röportajda Murray’in sek- ziğin kendi içinde her ne kadar deği- başlamıştır. Yaşanan senli yıllara ilişkin söylediği, “Bana şimi ve farklılaşması karşı konulamaz herkes bir telefon ya da bir faks maki- şekilde sürüp gitse de tüm bu on her yeni dönem nesi kadar uzaktı ve bana hiç kimse faks yıllar boyunca festivallerin önemi hiç dünyanın küresel makinem kadar iş bağlamamıştır.” ifa- bir zaman kaybolmadı, aksine, gide- desi boşuna değildir. rek daha da arttı. 80’li yılların gence- olarak daha da cik müzisyenleri, “Art Blakey and the Caz festivalleri tarihine yaptığımız Jazz Messengers”ın “Young Tiger”ları, küçüldüğü yeni yıllar yolculuğun son bölümünde yeni mi- başını Wynton Marsalis gibi isimlerin demektir. Festivaller, lenyuma ulaşacağız. 20. yüzyılın so- çektiği bir grubun, cazın ayak izlerinin nunda büyük emprezaryolar çağı ka- belirginliğini kaybettiğinden şikayet kıtalararası etkinliklere panırken festivaller kurumsallaşacak, etmeye başlamalarıyla cazın -ve mü- yaşanan büyük değişimle birlikte artık ziğin- içe dönük bir ruh haline girme- dönüşür. bütün yıla yayılacaktır.

45 Murat EKŞİ 2015’İN EN İYİLERİ [email protected] 2015 yılı müzik açısından gayet verimli geçti denilebilir. Birçok grup ve sanatçı yeni albümlerini yayınlarken, birçoğu da ilk albümleri ile notaların dünyasına yeni heyecanlar getirdiler. Geride kalan yılın en iyi albümlerine hem ülkemiz hem de ülke dışı itibariyle bakmak bir nevi müzik dünyasının mu- hasebesini yapmak anlamına geliyor. Haydi o zaman muhasebe defterinin artılarına hep birlikte bir göz atalım. Bunu yaparken kürsüye çıkanlara madalyalarını takarken ilk 10’a giren diğerlerini de ismen analım. 2015’in En İyi Yerli Albümleri: Yasemin Mori Can Güngör Finnari Kakaraska Bu ülkede Mori’den bağımsız “alternatif pop” diye bir Silik Düşler kavramdan bahsetmek mümkün değil. Beklentileri değil, doğru bildiğini üretmeye çalışan ve bu sırada yüzeyden uzak kalmayı başaran Mori’nin “Finnari Ka- karaska”sı yılın en iyilerindendi.

Soundları ve tavırlarının keskin çizgilerinden uzak bir duru- şu var Güngör’ün. Bunu yaparken hissettirdiği ise görece soğuk ve mesafeli gibi görülen ama samimi ve içten, kişi- selliği yoğun algılanan şarkılar. İçine ancak dikkatli dinleme seansları ile girilebilecek bir albüm “Silik Düşler”. Türkiye’de 2015 yılının en iyi albümü madalyasını rahatlıkla “Silik Düş- ler”in boynuna takıyoruz.

Ars Longa 4- She Past Away – Narin Yalnızlık Günler 5- Barış Demirel / Barıştık Mı – T.E.A.R. Türkiye’nin fark yaratan bağımsız 6- Doğu Blok – Televizyon Ahlakı müzik gruplarından Ars Longa. Tı- 7- Nilipek – Sabah nısını oluştururken kullandığı naif yaklaşımını, hislerini belli ederken 8- Elif Çağlar – Misfit keskinleştirebilen bir grup. Gitarlı 9- Mode XL – Mevzu Makamı müzik için yılın en iyilerinden paye- si zorlanmadan Ars Longa ekibine 10- Kırkbinsinek – Sis Pus Sus gidiyor.

46 ALBÜM EKŞİSİ

2015’in En İyi Yabancı Albümleri: Tame Impala Currents Deafheaven New Bermuda Bir bağımsız müzik grubunun hissiyatı ile black-metal yapmak, ya da bir shoegaze grubunun black-metal yap- ması gibi bir durum. Deafheaven yanyana gelemeyecek gibi duran janrları ve tavırları harika bir kimyayla buluştu- ruyor ve bunu yaparken sıradışı bir müzikalite sunuyor. Kesinlikle yenilikçi ve ilham verici! Yılın en iyisi Deafhea- ven’ın shoegaze ve indie ile yoğrulmuş black-metal albü- mü “New Bermuda”ya gidiyor.

Avustralya Perth’lü psikedelik-rock beşlisi yine notala- rın farklı tınladığı yerden ses verdi ama bu sefer daha pop ve daha dans edilebilir şekilde. Albüm baştan sona ince ince işlenmiş bir sanat eseri kıvamında ve bu hem prodüksiyon kalitesinde hem de şarkıların ruhunda ra- hatlıkla hissediliyor. Bir popüler albüm dinleme seansı rahatlığında dinlenecek ve hatta yer yer dans edilebile- cek bir psikedelik albüm ile karşı karşıyayız. 2015’in en iyilerinden.

S U R F I N G Deep Fantasy Yeni akımlardan biri “”. Chill işlerin, 80’ler ve minimal elektronik ile yoğrulması ifadesi ile basitçe ta- nımlanabilecek bir tavır bu akım. Surfing ise bu akımın tam da merkezinde yer alıyor. Zekice kurgulanmış ritim- ler, sonsuz döngü oluşturabilecek tekrarlı temalar, çekici vokal besteleri, dans etmeye müsait bir sound... Kesinlikle yılın en iyilerinden.

4- Eco Virtual – Atmosphers No: 2-3-4 5- Father John Misty – I Love You, Honeybear 6- Jamie xx – In Colour 7- Prurient – Frozen Niagara Falls 8- Arca – Mutant 9- – Garden Of Delete 10- Last Dinasaus – Welless

47 AN TÜNE ZAM L

Halk Müziğimizin Yüksek Okulu Özel Yurttan Sesler’in Kurucusu: MUZAFFER SARISÖZEN Kubilay DÖKMETA Ş [email protected] Sağda İstanbul Yurttan Sesler Şefi Ahmet Yamacı, solda İzmir Yurttan Sesler Şefi Mustafa Hoşşu Muzaffer Sarısözen de bir “onbeşli” idi. 1315 doğumlu idi. 1950’lerin ortaları Çanakkale Savaşı patlak vermiş, binlerce Anadolu yiğidi, “İstiklal uğruna can feda!” deyip cephelere koşuyordu. Ağa- beylerinin her biri bir cepheye gider de o durur mu? “Mek- teb-i iptidai”yi bitirdikten sonra Sivas Sultanisi idadi kısmına kaydolan Genç Muzaffer de 8. Sınıftayken vatan savunması için tasdikname alır ve Çanakkale’ye gider. Döndükten son- ra eğitimine kaldığı yerden devam eder. Canını feda edecek kadar sevdiği memleketinin türkülerine sahip çıkan “Yurttan Sesler” olgusunun içerisinde de Sarısözen’in yurt sevgisini her zaman hissederiz. Yurttan Sesler’in en büyük işlevi Misak-ı Milli sınırları içerisin- deki türkü severleri ortak paydada buluşturmasıydı. Ömrü boyunca kendi yöresinin türkülerinden başka ezgi duyma- mış Anadolu insanı, farklı bölgelerin türkülerini Yurttan Sesler sayesinde dinlemiş ve sevmiştir. Muzaffer Sarısözen, Yurttan Sesler topluluğu ile yerelden ulusallığa ulaşmayı sağlayan bir kültürel kaynaşmayı hayata geçirmiştir.

1899 yılında Sivas ilinin Cami-i Kebir Mahallesi’nde doğan Muzaffer Sarısözen’in ailesi “Sarıhatipzadeler” olarak bilinir. Babası Şeyh Hüseyin Efendi, annesi Zeliha Hanım’dır. Sarıha- tipzadeler’e “Saçlıefendiler” ya da “Saçlılar” da denir. Silleli İbrahim’den türkü derlerken-1930’ların sonu Sarısözen ilk müzik hevesini ailesinden almıştır. Beş kardeşin en küçüğü olan Muzaffer Bey’in ağabeyi Abdulkadir Sarısö- zen’e çalgılara yakından ilgisi olduğu için halk, “Çalgıcı Vali” demiştir. Sarısözen ailesinin Sivas’taki evlerinin çatı katının camları vitray, duvarları kütüphane yapılarak arada oluşturu- lan gizli bölmelere ud, keman, bağlama, tambur gibi sazlar konulmuştur. Nakşibendi bir ailenin çocuklarının bu aletleri çalması Sarısözen’in dünyaya geldiği dönemde son derece aykırı bir şey olduğu için böyle bir yola başvurulmuştur. Sarısözen, 1930 yılında Sivas Milli Eğitim Müdürü olan Ahmet Kutsi Tecer ile tanışır ve aynı yıl “Halk Şairlerini Koruma Der- neği”ni kurarlar. İlk halk şairleri bayramı 1931 yılı Kasım ayın-

48 MUZAFFER SARISÖZEN

Halk müziğinin yanı sıra halk oyun- larına da emek veren Sarısözen’in bu alanda da büyük hizmetleri olmuştur. 1950 yılında İtalya ve İspanya’daki Av- rupa Uluslararası Raks Müsabakala- rı’na, Erzurum Bar Ekibi, davulcu ünlü Karayılan ve zurnacı Mümtaz Ardıç ile katılır. 68.000 seyircinin yer aldığı Mad- rid ile Biariz ve San Sebastian’da yapı- lan 5 yarışmada ekip birinciliği alır. Sarısözen, Ankara Devlet Konserva- tuvarı Arşiv Ş efi iken, Vedat Nedim Tör ve Mesut Cemil’in daveti ile 1946 yılında Yurttan Sesler’in başına geç- Yurttan Sesler Korosu bir radyo ti. 1953 yılında İzmir’de, 1954 yılında emisyonu öncesi hazırlanıyor-50’li yılların başı İstanbul Radyolarında Yurttan Sesler topluluklarını kurarak, halk türküleri da yapılır ve Aşık Veysel bu etkinlikte ve oyunlarının yurt çapında sevilmesi tanınmaya başlar. “Sivas Halk Ş airleri ve tanıtılmasında büyük rol oynadı. Bayramı” adlı broşürde Sarısözen, “Si- Muzaffer Sarısözen’e kadar radyolarda vas Halayları” başlıklı yazısını yayınlar düzenli bir halk müziği çalışması ol- ve eserlerin notalarını koyar. Bu yayın- mamıştı. Yurttan Sesler Topluluğu’nu lanan ilk notalı makalelerdendir. kurduktan sonra programlarına kay- 1937’de Halil Bedii Yönetken, Ulvi Ce- nak kişileri, ozanları ve bölge sanatçı- mal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Ka- larını davet ederek radyo sanatçıları- zım Akses ve teknisyen Arif Etikan’dan na örnek dersler vermiştir. Sarısözen, oluşan grup Ankara’dan Sivas’a der- Yurttan Sesler Topluluğu’nu yetiş- leme yapmak amacıyla gider. Ahmet tirerek, ilk koral halk müziği icrasını Kutsi Tecer’in tavsiyesiyle gruba Sarı- başlatmış; toplu bağlama çalma ge- sözen de katılır. leneğinin uygulayıcısı olmuş ve halk 1937-1953 yılları arasında yapılan de- müziğinde otantik tavırların kaybol- ğerleme çalışmalarına aktif olarak ka- masını önlemiştir. tılan Muzaffer Bey, binlerce türkünün Muzaffer Sarısözen, “Duygu ve Dü- derlenip notalanmasında rol oynar. şünce”, “Ülkü”, “Çorumlu”, “Radyo” ve “Güzel Sanatlar” dergilerinde halaylar, çok sesli müzik, bağlama, kaval, tu- Erzurumlu milli kahraman lum ve çifte konularında yazılar yaz- Nene Hatun ile birlikte-1955 mıştır. 1941’de “Seçme Köy Türküleri”, 1952’de 86 parçadan oluşan “Yurttan Sesler”, 1962’de de son olarak “Türk Halk Müziği Usulleri” adlı kitapları ya- yımlanmıştır. Ayrıca basılmamış “Altay Türküleri” adlı bir eserinin olduğu bi- linmektedir. Sarısözen, 1962 yılında geçirdiği ame- liyatın ardından sağlığına kavuşama- yarak 4 Ocak 1963 yılında vefat etti. Ömrünü türkülere vakfeden hocala- rın hocası Muzaffer Sarısözen’e ölü- münün 53. yıldönümünde binlerce kez rahmet diliyoruz. Nurlar içinde yat türkülerin ustası…

49 AN TÜN ZAM EL Cahit CESUR [email protected]

“Der Rosenkavalier” (Güllü Şövalye), Ric- 27 Ocak 1901 6 Ocak 1911 hard Strauss tarafından Hugo von Hof- mansthal’ın orijinal Almanca librettosu- Giuseppe Verdi hayata Strauss’un na göre hazırlanmış üç perdelik komik operadır. Konusu Louvet de Couvrai’in gözlerini yumdu. “Der Rosenkavalier” operası “Les amours du chevalier de Faublas” Avrupa operasında gerçekçi akımın te- ilk kez sahnelendi. romanından ve Moliere’in “Monsieur mellerini atan Verdi ilk büyük başarıla- de Pourceaugnac” oyunundan uyarlan- rını 1840’lı yılların başlarında “Nabucco” mıştır. Eser Max Reihardt yönetiminde ve “I Lombardi” isimli operalarıyla elde ve Ernest von Schuh’un orkestra şefliği etti. “Rigoletto”, “Il Trovatore”, “La Traviata”, ile ilk defa Dresden “Konigliches Oper- “Maskeli Balo” gibi eserleri tüm Avrupa nhaus”ta sahnelenmiştir. Net, parlak ve operalarının repertuarına girdi. Bağımsız çekici müzik yapısı ile eser; lied, arya ve ve özgür İtalya’nın sembolü haline gelen valslerle süslenmiş sahneleriyle büyük besteci, 1861-1865 arasında milletvekil- bir başarı sağlamış, bestecinin en sevi- liği yaptı. Bu yıllarda Batı operası büyük len eseri olarak kabul edilmiştir. Richard ölçüde Wagner’ın tesiri altındaydı. Verdi, Strauss bu ince mizahi eserini “müzik için Petersburg’ta sahnelenen “Talihin Kudre- komedi” diye tanımlamıştır. ti” (1862), Paris’te sahnelenen “Macbeth” (1865), Kahire’de Süveyş Kanalı’nın açı- lışı için sahneye koyduğu “Aida” (1869) “Madam Butterfly” operası 18 Ocak 1946 operalarıyla Wagner’in egemenliğini kır- Ankara’da sahnelendi. ma yolunda önemli adımlar attı. Ayrıca, 15 yaşında genç bir geyşa olan Ma- Bizet’nin “Carmen” operasıyla başlayan dam Butterfly Japonya’ya gelen bir gerçekçi akıma da liderlik etti. Bestecinin Amerikalı subay ile evlenir ve din ses, koro, iki koro ve orkestra için yazdığı değiştirir. Ailesi kızlarını reddeder. Su- “Requiem”, “Ave Maria”, “Te Deum”, “Stabat bay ülkesine döner ve bir başkasıyla Mater” gibi eserleri de bulunmaktadır. evlenir. Madam Butterfly ise yıllarca çocuğunun babasını bekler. Amerikalı subay yıllar sonra çocuğu almak üzere Japonya’ya gelir. Madam Butterfly acı gerçeği öğrenince ailesinden kalma hançer ile intihar eder. Puccini’nin Uzakdoğu ezgileri ile süslediği “Ma- dam Butterfly” (Cio-Cio-San) operası Türkiye’de opera kültürünün gelişme- sinde önemli rol oynamıştır. Ankara’da Musiki Muallim Mektebi bünyesinde bir konservatuar kurulmuş ve öğren- ciler Madam Butterfly’ın 2. perdesini sahnelemiştir.

1 Ocak 1975 bir yayın düzeni amaçlandı. Günde 16 saat süren TRT-2 ortak yayınında; geniş- letilmiş haber bültenlerine, yorumlara, TRT Radyoları üç kanaldan açık oturumlara, sanat ve kültür konuları yayın yapmaya başladı. ile kaliteli müziğin her türüne yer veril- 1974 yılında ortak yayına geçen TRT-1’e di. TRT-3 ise özellikle batı müziği kanalı iki posta daha katıldı. Ankara ve İstanbul olarak düzenlendi. O tarihe kadar, küçük radyolarının ortak yayınlarından meyda- güçteki vericilerden yayınlanmaya ça- na gelen TRT-2 ile geniş bir kitleye yöne- lışılan batı müziği programları, böylece len ve kültür programlarına ağırlık veren yeni bir mecraya kavuşmuş oldu.

50 ZAMAN TÜNELİ 6 Ocak 1991 14 Ocak 1998

Ahmet Adnan Saygun Türk müziğinin efsanesi kansere yenik düştü. Safiye Ayla hayata veda etti. Müzik eğitimcisi, besteci ve etnomüzi- Safiye Ayla müziğe küçük yaşta piyano kolog olan Saygun, klasik Batı müziğin- çalarak başladı. Eyyubi Mustafa Efendi ve de yapıtlar verdi. Atatürk ‘ün talebiyle, Yesari Asım Bey’den müzik dersleri aldı. Türkiye’yi ziyaret edecek olan İran Şahı İlk plağını 1930 yılında doldurdu. Seslen- şerefine, Türk Milleti’nin doğuşunu, İran dirdiği, Yesari Asım Bey’in “Sevda Yaratan ve Türk milletlerinin köklü kardeşliğini Gözlerin” ve “Bekledim de Gelmedin” şar- ifade eden ve ilk Türk operası olan (Op. kılarıyla kısa sürede meşhur oldu. Gazi- 9) “Özsoy” operasını bir ay gibi çok kısa nolarda assolistliğe yükseldi. 1932 yılında sürede yazdı. Yine Atatürk’ün talebiyle “Taşbebek” operasını besteledi. Saygun bu eserinde yeni Cumhuriyet insanının doğuşunu anlattı. En önemli eseri olarak York’ta ünlü orkestra şefi Leopold Sto- kabul edilen “Yunus Emre Oratoryosu” kowski yönetiminde seslendirildi. Türk 1946 yılında Ankara’da seslendirildi ve Beşleri arasında yer alan Adnan Saygun, büyük başarı kazandı. Eser daha sonra Türk halk ve sanat müziklerinin etkilerini Paris’te ve 1958’de Birleşmiş Milletler’in taşıyan yapıtlarında romantik estetiğe kuruluş yıldönümü vesilesiyle New bağlı kaldı.

birçok şarkının da aranjörlüğünü yaptı. 14 Ocak 1996 Modern Folk Üçlüsü’nün 1978 yılında Seul’de yapılan yarışmada Onno Tunç’un “Dostluğa Davet” şarkısıy- la iyi derece almasıyla adı daha da duyuldu. Sezen Aksu, Nilüfer, Nük- Atatürk’ün huzurunda ilk kez şarkı söyle- het Duru, Zerrin Özer, Zuhal Olcay di ve onun en beğendiği seslerden biri ve daha birçok sanatçıyla birlikte oldu. Safiye Ayla, sanat yaşamı boyunca müzik çalışmaları yaptı. Bursa’dan başta İstanbul Radyosu olmak üzere sa- İstanbul’a giderken kullandığı uça- yısız konser verdi ve çoğu satış rekorları ğının Kaz Dağları’na düşmesi sonu- kıran beş yüzden fazla plak doldurdu. cu henüz 47 yaşında hayatını kay- “Seninle doğan güldür bu gönül” ve “Aşk betti. “Şiribim Şiribom” (Gökben-1976), yaprağına konarak koza öresim gelir” Uçağı düşen Onno Tunç “Oldu Olanlar” (Serpil Barlas-1976), adlı iki bestesi bulunan sanatçı,1942’de hayatını kaybetti. “Papatya Falı” (Nükhet Duru-1981), “Ne de Rey Kardeşlerin “Alabanda” revüsün- Onno Tunç, Türk pop müziğine beste- Kavgam Bitti Ne Sevdam” (Sezen Aksu- de “Kraliçe Mimoza” rolünü canlandırdı. ci ve aranjör olarak çok sayıda eser ka- 1991), “İyisin” (Zuhal Olcay-1993), “Eğrisi “Çile Bülbülüm Çile” ve “Yanık Ömer” gibi zandırdı. Eurovision Şarkı Yarışması’na Doğrusu” (Nilüfer-1994), “Vurulmuşum şarkıların da aralarında bulunduğu ken- 1975 yılında katılan orkestranın bas- Sana” (Asya-1994) unutulmaz şarkıların- disiyle özdeşleşen pek çok eser yorum- çısıydı, farklı yıllarda finallerde yarışan dan bazılarıdır. layan Ayla, klasik Türk müziğinin efsanevi sanatçılarındandır. musiki dersleri vermek üzere görevlen- dirildi. 1991’de “Devlet Sanatçısı” unva- 19 Ocak 1992 nını aldı. Aktör Göksel Arsoy’un amcası olan sanatçının unutulmaz eserlerinden Bestekar Yesari Asım Arsoy bazıları şunlardır: “Adalardan bir yar gelir vefat etti. bizlere” (Hicaz), “Sazlar çalınır Çamlıca’nın Cumhuriyet dönemi klasik Türk müziği bahçelerinde” (Hicaz), “Yar saçların lüle bestekârı, söz yazarı ve yorumcusu olan lüle” (Hicaz), “Ömrüm seni sevmekle ni- Arsoy’un bilinen eserlerinin sayısının 250 hayet bulacaktır” (Hüzzam), “Akasyalar civarında olduğu sanılıyor. 1954 yılında açarken” (Hüzzam), “Biz Heybeli’de her İstanbul Radyosunda, 1975 yılında ise gece mehtaba çıkardık” (Sultaniyegah), İzmir’de stajyer sanatçıları yetiştirmek ve “Menekşe gözler hülyalı” (Uşşak).

51 FOTOĞRAFLARLA

Katy Perry, Forbes dergisine göre ünlü kadınlar arasında en çok kazanan isim oldu. 135 milyon dolarla listede başı çeken Perry’i, Taylor Swift takip ediyor. Perry, ’da da 78 milyon takipçiyle ilk sırada yer aldı. Fotoğraf, Katy Perry’nin 2015 Ocak ayında Amerikan Futbol Ligi NFL’in finali Süper Bowl’da verdiği muhteşem konserden.

MTV Video Müzik Ödülleri gecesi 31 Ağustos’taydı. Taylor Swift, 9 adaylıktan 4 ödül çıkarırken, geceye giydiği uçuk kaçık kıyafetlerle Miley Cyrus damga vurdu.

57. Grammy Ödülleri Şubat ayında sahiplerini buldu. 23 yaşındaki İngiliz sanatçı Sam Smith, en iyi yeni sanatçı, en iyi şarkı, en iyi kayıt ve en iyi pop vokal albümü dallarında ödülleri topladı. 52 2015

Yılın bol ödüllü grubu One Direction, hayranları sayesinde sosyal medyada da ilk sıralara çıktı. Zayn Malik’in gruptan ayrılacağı haberleri yayıldığında, Harry Styles’ın hayranlarına ilgilerinden dolayı teşekkür ettiği mesajı yılın en çok retweet edilen tweeti oldu. Grubunun üyeleri tewetterda ilk 5 sırayı kimseye kaptırmadı. “Made in the AM” albümleri de tweet sayısına göre yılın en iyisi unvanını aldı. Facebook’ta en çok konuşulan müzisyen ise Ed Sheeran oldu.

25 Şubat’ta gerçekleşen Brit Müzik Ödülleri törenine sahne kazası damga vurdu. İngiltere’nin önde gelen müzik ödüllerinin dağıtıldığı gecenin sonunda sahneye çıkan Madonna pelerini açılmayınca sahneden yere düştü. Tecrübeli yıldız, küçük kazaya aldırmadan konserine devam etti. FOTOĞRAFLARLA

2015’de Brit, Billboard ve MTV Müzik Ödülleri töreninden 13 ödülle ayrılan Taylor Swift Amerikan Müzik Ödülleri gecesinde de 3 ödül aldı. Ödül gecesinde Celine Dion, Paris’te hayatını kaybedenler anısına bir şarkı seslendirdi.

B.B. King, Dünyaca ünlü müzik dergisi ’un Jimy Hendrix ve Duen Allman ile birlikte tüm zamanların en iyi 3 gitaristinden biri olarak gösterdiği ve “king” lakabını taşıyan üç büyük blues sanatçısından biriydi. Bluesun kralı, efsane müzisyen B.B. King 14 Mayıs’ta hayatını kaybetti. Fotoğraf, 2011’de Los Angeles’ta verdiği konserden.

54 2015

İngiliz besteci Andrew Lloyd Webber’in ölümsüz eseri The Phantom of the Opera’nın (Operadaki Hayalet) Broadway prodüksiyonu, İstanbul’da sahnelendi.

Disney yapımı “Güzel ve Çirkin” müzikali, dünya turnesi kapsamında Ankara’ya da uğradı. Başkent böylece ilk kez bir Broadway prodüksiyonuna ev sahipliği yaptı.

55 “Etkisi sınırları aşacak ses yarışması” sloganıyla yola çıkan “Sıra Sende Avrupa” ve “Sıra Sende Türkiye” projesi, kültür-sanat ve yayıncılığın okulu TRT’nin gururla sunduğu armağanlardan biri oldu. TRT bu projeyle, Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği’ne gönül vermiş yepyeni sesleri Türkiye’ye kazandırdı. Sadece Anadolu’dan gençleri değil, Avrupa’daki gurbetçileri de kendi kültürleriyle, dilleriyle yakınlaştırdı. TRT, bir kez daha müzik yayıncılığı alanındaki öncülüğünü kabul ettirdi. BİR DÜNYA SOHBET

Elveda... Müzeyyen Senar-8 Şubat

Ayla Gürses-6 Ocak

Erol Büyükburç-12 Mart Behiye Aksoy -31 Mayıs

Ahmet Hatipoğlu -23 Ağustos

Fikret Şeneş-16 Şubat

Kayahan-3 Nisan Muzaffer Akgün -1 Ağustos

3 Söz: Şenol Göka Beste - Solist: Kerem Demircioğlu Düzenleme: Murat Tunalı Tulum: Volkan Arslan Supervisor: Amber Türkmen