ParlamentoTPB

Eylül 2015 Sayı: 28 Fiyatı: 20 TL/Kurum ve kuruluşlar için: 30 TL Yerel süreli yayın ISSN 2147-6616

Büyükharf Bas. Yay. Tan. Dan. ve Org. Ltd. Şti. adına TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ TPB Parlamento Dergisi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü GENEL BAŞKAN Eren Safi Nevzat PAKDİL Yayın Koordinatörü 22, 23, 24. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Erbay Kücet Editör YAYIN KURULU Songül Baş Yahya AKMAN Yazı İşleri 21, 22, 23, 24. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Çağla Taşkın Enver Uygun Cahit BAĞCI Evren Özesen Çorum Milletvekili Gökçe Doru İrem Coşkunseven Kadir Ramazan COŞKUN Genel Sekreter Nehir Öztürk 19. Dönem İstanbul Milletvekili Nil Özben Özge Aydın İlknur İNCEÖZ Pınar Ünsal Aksaray Milletvekili Zeynep Yiğit Alpaslan KAVAKLIOĞLU Katkıda Bulunanlar Niğde Milletvekili Dr. Ahmet Tetik Hakan Arslanbenzer Ömer Faruk ÖZ Dr. Polat Safi Genel Sayman Tasarım 23. ve 24. Dönem Malatya Milletvekili Evrim Uluçay Sinan Günçiner Ramazan Kerim ÖZKAN 22, 23, 24. Dönem Burdur Milletvekili Genel Koordinatör İsmail Demir

Yayımlanan yazıların hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir. Makul alıntılar dışında izinsiz iktibas yapılamaz.

YAPIM

Büyükharf Bas. Yay. Tan. Dan. ve Org. Ltd. Şti. Uğur Mumcu Cad. 89/8 Çankaya/ANKARA T: 0312 446 15 72 F: 0312 446 15 82 www.buyukharf.com.tr

BASKI Özel Matbaası Basım Yeri: Matbaacılar Sanayi Sitesi 1514. Sokak No: 6 İvedik/Ostim/ANKARA T: 0312 395 06 08 Basım Tarihi: 02.09.2015 EYLÜL 2015 İÇİNDEKİLER

TÜRK SIYASETINDE TARIHÎ BIR GÜN 12 1 KASIM 2015

Fethi Akkoç: 28 Geleceğimizin anahtarı “rejim-seçim-geçim”dir

Türkan Miçooğulları: 42 Kadınların siyasette yer almaları ülkemizi daha barışçıl, daha sorun çözücü bir yapıya kavuşturur

16-17 EYLÜL 1961 46 DARAĞACINDAKİ DEMOKRASİ

Hüsamettin Korkutata: 60 Kalkınmanın anahtarı barış, huzur ve güven ortamıdır 32 12 MART 1971’DEN 12 EYLÜL 1980’E 36 BATI ANADOLU’DA BIR DÜNYA MIRASI EFES ANTIK KENTI 72 TULUMBACILARDAN ITFAIYECILERE 300 YILLIK BIR KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ 78 YURTTAN SESLER PEŞİNDE BİR ÖMÜR: MUZAFFER SARISÖZEN

4 BAŞKAN’IN MESAJI 5 BIRLIK’TEN 6 HABERLER 8 DÜNYADAN 68 TARIH SAHNESI 82 ERBAY KÜCET: TABELALAR KÜLTÜR GÖSTERGESIDIR 84 KITAP 86 MÜZIK 87 FILM 88 VEKILLER NE OKUYOR / NE IZLIYOR 90 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERI 91 CHP KONYA MILLETVEKILI M. HÜSNÜ BOZKURT ILE SOSYAL MEDYA SÖYLEŞISI 92 UNUTMAYACAĞIZ

HINT MÜSLÜMANLARININ İBADET VE GELENEĞIN BULUŞMASI ÜLKÜSÜNÜN PEŞINDE BIR 22 GENÇ ÜLKESI: 54 KURBAN BAYRAMI 64 ENTELEKTÜEL PAKISTAN AHMET AĞAOĞLU BAŞKAN’IN MESAJI

DARBE VE DEMOKRASİ BİRLİKTE DÜŞÜNÜLEMEZ

nsanlık tarihinin binlerce yıllık deneyimleri, ulaşılmış en erdemli yönetim şeklinin demokrasi İolduğunu ortaya koyuyor. Yöneten ile yönetilen arasındaki ilişki çağlar boyunca ülkelerin kaderine etki etmiş, yöneticilerinden memnun olmayan halkların hak talepleri tarih kitaplarını doldurmuştur. İmparatorlukların çöküşü ve millî devletlerin doğuşuyla birlikte millet iradesi kavramı da ortaya çıkmış, kederde ve sevinçte ortak olan milletin idarede söz sahibi olması Nevzat Pakdil fikri yaygınlaşmıştır. Türk Parlamenterler Birliği Türkiye’de Meşrutiyet’in ilanıyla millî irade yönetimde şeklen temsil edilmeye başladıysa da Genel Başkanı gerçek anlamda milletin kendi yöneticilerini belirlemesi uzun yıllar gerçekleşmez. İstiklal Harbi- 22, 23, 24. Dönem mizi yöneten Gazi Meclis’tir, ama olağan dönemde, sağlıklı şartlarda yapılan seçimlerle ülkenin Kahramanmaraş Milletvekili başına gelecek isimlerin belirlenmesi ancak 1950 yılında mümkün olur. 1946’da kurulan Demokrat Parti’nin kazandığı yalnız bir seçim zaferi değildir. Aynı zamanda, partinin sloganında belirtildiği gibi sözün millete geçtiğinin de tescillenmesidir. Ne yazık ki kendilerini milletin üstünde görenler, bu demokrasi hareketini hoş karşılamaz. Seçimlerden 10 yıl sonra, millî iradenin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun içinden çıkmış Bakanlar Kurulu, hatta bu Meclis’in seçtiği Cumhurbaşkanı silah zoruyla görevden alınır. Böylece 27 Mayıs 1960 günü ülkemizin ilk darbe tecrübesi yaşanmış olur. Takip eden günlerde Yassıada’da sürdürülen duruşmaların da gösterdiği gibi darbe aslında yüce milletimize inmiştir. Milletin hizmetinde bir ömür geçiren ve darbecilerin kirli planları yüzünden darağacında can veren Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı da bu vesileyle rahmetle anmak isterim. 27 Mayıs, yalnızca o günün şartları içinde doğmuş yanlış bir hareket olarak kalmamış, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997’de tekrar dirilerek demokrasimizin başına musallat olmuştur. Demokrasinin rafa kaldırıldığı bu süreçler milletimizde derin yaralar açtı. Vatanlarını DARBELERIN ÜLKEMIZE terk etmek zorunda kalan insanlarımızdan yaşı mahkeme kararıyla büyütülerek idam edilenlere, VERDIĞI ZARARLARLA “karıştır-barıştır” diyerek aynı hücrelere hapsedilen sağcı ve solcu gençlerden kılık kıyafeti do- layısıyla üniversite kapılarından kovulan öğrencilere kadar bir yığın acı hatıra yakın tarihimizde YÜZLEŞMELI VE duruyor. Bize düşen bu acılarla yüzleşmenin yanında demokrasimizi mükemmelleştirmek için DEMOKRASIMIZI hiç durmadan çabalamak olmalıdır. MÜKEMMELLEŞTIRMEK Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın şehadetlerinin 54. ve 12 Eylül’ün 35. yılını doldurduğu şu günlerde alınan seçim kararının milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ederim. Ayrıca, IÇIN HIÇ DURMADAN bu ay içinde idrak edeceğimiz mübarek Kurban Bayramımızı en kalbî duygularımla kutlarım. ÇALIŞMALIYIZ.

4 BİRLİK’TEN

NEVZAT PAKDIL: TÜRKIYE CUMHURIYETI DEVLETI’NI VE MILLETIMIZIN BIRLIK VE BERABERLIĞINI HEDEF ALANLAR DÖKTÜKLERI KANDA BOĞULACAKLARDIR

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI GENEL BAŞKANI NEVZAT PAKDIL, TERÖR SALDIRILARINI LANETLEYEREK, “DEVLETIMIZ HERKESLE ANLADIĞI DILDEN KONUŞMAYA MUKTEDIRDIR. ÜLKEMIZDEKI BARIŞ VE HUZURU ENGELLEMEK ISTEYENLER HAK ETTIKLERI CEVABI ALMAYA DEVAM EDECEKLERDIR” DEDI.

TÜRK Parlamenterler Birliği Genel olaylarına sert tepki göstererek saldırıları lanetledi. Güvenlik güçlerinin bölücü terör örgütü Başkanı ve 22, 23, 24. Dönem Kah- mensuplarına anladıkları dilden gerekli cevabı verdiğini ve vermeye devam edeceğini vurgulayan ramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil, “Ülkemiz ve milletimizin birlik ve beraberliği için şehadet şerbetini içen tüm şehitleri- Pakdil, terör örgütü PKK’nın düzen- mize Allah’tan rahmet, aileleri, yakınları ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum” dedi. Pakdil, lediği silahlı ve bombalı saldırıların Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden iç ve dış güçlere karşı yürütülen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve kararlı mücadelenin devam edeceğini kaydederek, “Devletimiz herkesle anladığı dilden konuş- milletimizin birlik ve beraberliğini maya muktedirdir. Güvenlik güçlerimize saldırarak bir netice elde etmeye çalışan ihanet şebeke- hedef aldığını belirterek, teröristle- leri hak ettikleri cevabı almaya devam edeceklerdir” ifadelerini kullandı. rin döktükleri kanda boğulacaklarını ifade etti. “Terör örgütü emellerine asla ulaşamayacak” Nevzat Pakdil yaptığı yazılı açık- Nevzat Pakdil, son yıllarda Türkiye’de demokrasi alanında ciddi adımlar atıldığını ve çok önemli lamada son dönemlerde artan terör kazanımlar elde edildiğini belirtti. Demokrasi alanındaki gelişmelerin yanı sıra ülkede barış, hu- zur ve kardeşlik ortamının tesis edilmesi için de önemli bir süreç yaşandığını hatırlatan Pakdil, “Türkiye son yıllarda bölgesinde ve dünyada güçlü ve etkin bir ülke haline gelmiştir. Türkiye’nin ilerlemesini, gelişmesini, kalkınma hamlelerini sürdürmesini istemeyenler, milletimizin barış, huzur ve kardeşlik içinde bir arada yaşamasını engellemeye çalışanlar bu emellerine asla ula- şamayacaklardır. Bölücü terör örgütü mensupları döktükleri kanda boğulacaklardır. Milletimiz müsterih olsun. Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır” dedi. Silahlı ve bombalı alçakça saldı- rıları lanetlediğini vurgulayan Pakdil, yazılı açıklamasının sonunda şehitlere Allah’tan rahmet, aileleri, yakınları ve Türk milletine başsağlığı diledi.

5 HABERLER

BÜYÜK ZAFERIN 93. YILDÖNÜMÜ KUTLANDI

yıldönümüne ulaştığımız büyük zaferin sevincini bize yaşatan ordularımızın başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşımızı yöneten Gazi Meclisimizin tüm üyelerini bir kez daha saygıyla yad ediyorum. Malazgirt’ten günümüze kadar bu toprakların bizlere vatan olması için mücadele eden, bu uğurda şehitlik mertebesine ulaşan, gazilik şerefini kazanan tüm askerle- rimizi, ecdadımızı rahmetle, minnetle yad ediyorum” dedi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Balkanlar’ı, Kuzey Afrika’yı, Ortadoğu’yu kaybettiğimizde son sığınağımız yine Anadolu ve Trakya top- raklarıydı. Çanakkale’de çeyrek milyon kayıpla toprağa diktiğimiz bağımsızlık fidanı 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da kök salmış, Cumhuriyet’in ilanı ile genç bir çınar olarak göğe doğru yükselmeye başlamıştır. Hamdolsun bugün artık Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümü için kendimize yeni ve büyük hedefler belirleyebilecek bir güce, olgunluğa eriştik.” Başbakan 30 Ağustos dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Davutoğlu mesajında şu ifadeleri kullandı: “30 Ağustos 1922, kahraman ecdadımız tarafından gerçekleştirilen büyük istiklal mücadelesinin zaferle tamamlandığı gündür. Bu zafer, bağımsızlık ve vatan şuuruyla temayüz eden millet ruhunun tarihimizdeki en görkemli örneklerinden biridir. Emperyalist saldırı- lar karşısında milletimizle birlikte kahraman ordumuzun sergilediği cesaret ve fedakârlığın, düşmana karşı milletçe yekvücut mücade- le etmenin destansı belgelerindendir. Bu büyük zaferle birlikte va- 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü tüm tan toprakları bir defa daha Türk milletinin kaderiyle bütünleşmiş, yurtta çeşitli etkinliklerle kutlandı. Ankara’da Anıtkabir’de baş- akabinde Türkiye Cumhuriyeti vücut bulmuştur.” layan törenler Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) yapılan resmî Akşam saatlerinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaş- geçitle devam etti. AKM’deki törene Cumhurbaşkanı Recep Tay- kanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın evsahipliğinde yip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmet Yılmaz, bir resepsiyon verildi. Resepsiyona Başbakan ve Bakanlar Kurulu Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü üyeleri ile Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının yanı sıra Arslan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Cumhuriyet şehit yakınları, gaziler, akademisyenler, iş adamları, sanatçılar ve Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bakanlar ve millet- sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de aralarında bulunduğu vekilleri katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “93. 1800 davetli katıldı.

6 ADALET VE KALKINMA PARTISI 14 YAŞINDA

ADALET ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) kuruluşunun 14. bir siyaseti hedefliyordu. O gün yasaklarla anılan Türkiye bugün yıldönümü AK Parti Genel Merkezi’nde sade bir törenle kutlandı. özgürlüklerle anılıyor.” Terör olayları dolayısıyla bu yıl kutlama resepsiyonu yapılmadı. Davutoğlu konuşmasında millî birlik ve bütünlüğe yönelen tüm Törende konuşan AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet tehditlerle kararlılıkla mücadele edileceğini söyleyerek çözüm Davutoğlu 14 yıllık sürece ve gündeme ilişkin açıklamalarda sürecine de değindi: “Seçim meydanlarında demokrasiden, ba- bulundu. AK Parti kadrolarının 2 Cumhurbaşkanı, 3 Başbakan, rıştan bahsedenler bir baktık ki ‘Sırtımızı PKK’ya dayıyoruz’ diye 5 Meclis Başkanı çıkardığını ifade eden Davutoğlu, 2001’de çık- açıklama yaptılar. Suruç katliamından sonra Türkiye’yi kaosa ve tıkları yolun, Anadolu’nun beklediği şahlanış hareketi olduğunu krize sokmak isteyen çevreler eş zamanlı olarak harekete geçti. söyledi. Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti: Her bedeli öderiz, millete bedel ödetmeyiz. Türkiye’ye karşı eş “Anadolu 2001’de yeni bir yükselişe hazırlanıyordu. Bu 14 yıla zamanlı bir hareket vardı biz de bunlara bedelini ödettik. Son bakıp tekrar tekrar düşünmeliyiz. Nelerle karşılaşmadık ki? Ve- 30 yılın en etkin operasyonları yapıldı. Şehitler verdik, yüreğimiz sayet çabaları, provokasyonlar, parti kapatma girişimleri... 14 yıl yanıyor. Gelecek nesillere bedel ödetmeyeceksek bugün gerekli erdemin, irfanın, adaletin peşinde olduk. Biz hiçbir zaman kibre tedbirleri almalıyız. Hepimiz çözüm sürecini millî birliğimizin ve kapılmayız. Kurucu liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip kardeşliğimizin teminatı olarak gördük. Bu sürecin gereğini yapa- Erdoğan partimizi kurduğu toplantıda yaptığı konuşmada 5 ku- cağımızı söyledik. Çözüm sürecini istismar ederek Güneydoğu ve rucu ilkesini ifade etmişti: ‘Bugün Türk siyaset tarihine kolektif Doğu’da her türlü baskıyı yaptılar.” liderlik anlayışının yerleştiği bir hareket olarak gireceğiz. Bugün yeni bir zihniyet ve özgür düşünce ortamı yeşerecek. Bugün 5. Olağan Büyük Kongre 12 Eylül’de yapılacak Türk siyaset tarihine her yönüyle şeffaf bir siyasal örgütlenme Geçici Bakanlar Kurulu’nun oluşturulmasının ardından AK Parti’de modelinin kurulduğu gün olarak geçecek. Bugün siyaset tarihine gündem Büyük Kongre oldu. 12 Eylül 2015 Pazar günü yapılacak 5. koltuğa değil hizmete sevdalıların kurduğu AK Parti iktidarının Olağan Büyük Kongre’de Genel Başkan Davutoğlu’nun karşısına kurulduğu gün olarak geçecek. Bugünden sonra Türk siyaset aday çıkması beklenmiyor. Delegelerin 50 kişilik Merkez Karar ve tarihinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.’ Evet, Türk siyasetinde Yürütme Kurulu, 11 kişilik Merkez Disiplin Kurulu ve 3 kişilik Genel hiçbir şey eskisi gibi olmadı, olmayacak. AK Parti bir ortak akıl Merkez Parti İçi Demokrasi ve Hakem Kurulu için oy kullanacağı hareketidir. Afyon’dan çıkan bu gür ses her türlü denetime açık kongre Ankara Spor Salonu’nda gerçekleştirilecek.

7 DÜNYADAN

YUNANİSTAN’DA YENİ DÖNEM

Çipras’ın istifasının ardından Cumhurbaşka- nı Pavlopulos, hükümeti kurma görevini ana muhalefetteki Yeni Demokrasi Partisi lideri Evangelos Meymarakis’e verdi. Yunanistan anayasası gereği üç gün içinde hükümeti kura- mayan Meymarakis görevi Cumhurbaşkanı’na iade etti. Pavlopulos görevi son kez SYRIZA’dan ayrılan milletvekillerinin kurduğu, meclisteki üçüncü parti konumundaki Halk Birliği’nin lideri Panayotis Lafazanis’e verdi. Lafazanis’in koa- lisyon görüşmelerinin de olumsuz sonuçlanma- sıyla hükümet kurma süreci sona erdi. Yasalara göre Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos ülkeyi seçime götürecek geçici hükümetin başına Yu- nanistan Yüksek Mahkemesi Başkanı Vasiliki YUNANISTAN’DA, uluslararası kuruluşlara borçların ödenmesi için halka kemer Thanu’yu atadı. sıkma politikası uygulamayacağı vaadiyle iktidara gelen Solun Birliği ve Ortak Hare- Yunanistan’ın hükümetsiz kalması uluslara- keti İçin Diyalog Alanı (SYRIZA) Başkanı ve Başbakan Aleksis Çipras, Cumhurbaşka- rası finans kuruluşlarını ve Avrupa Birliği’ni de nı Prokopis Pavlopulos’a kendisinin ve hükümetin istifasını sundu. Çipras hükümeti harekete geçirdi. Almanya Hükümet Sözcüsü Avrupa Birliği’nin çıkardığı borç ödeme cetvelini referanduma götürmüş ve geçtiği- Steffen Seibert, Yunanistan’ın taahhüt ettiği miz 5 Temmuz’da yapılan oylamaya katılanların %61’i “hayır” oyu kullanmıştı. programa uyması konusunda seçimlerin bahane Aleksis Çipras istifasını vermek üzere Cumhurbaşkanı’yla yapacağı görüşme edilmemesi gerektiğini belirtti. Reform söz- öncesinde açıklamalarda bulundu. Hükümetinin altı aylık icraatını ve aldığı kararları lerinin tutulması konusunda hassas olduğunu Yunan halkının onayına sunmak için erken seçime gidilmesi gerektiğini düşündüğü- kaydeden Almanya, bir gecikme olduğu takdirde nü belirten Çipras, Avrupa Birliği’yle yapılan kurtarma anlaşmasının ülkenin kalkın- Yunanistan’a yapılacak mali yardımın da ertele- masına yararlı olup olmayacağına kamuoyunun karar vermesi gerektiğini söyledi. neceğini bildirdi. Öte yandan finans kuruluşların- Çipras sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümetimin icraatlarından gurur duyuyorum. dan yapılan açıklamalar, ülkedeki istikrarsızlığın Vicdanım rahat. Bundan sonra daha deneyimli olarak kendi programımızı uygula- ve muhtemel bir hükümet krizinin kurtarma mak için Yunan halkının oylarını istiyorum. Değerlerimizden ödün vermeyeceğiz. paketini tehlikeye atacağı yönünde. Erken seçim Önümüzdeki dönemde memorandumların olumsuz etkilerini azaltarak kreditörlerin kararından önce Almanya ve Hollanda parla- egemenliğinden kurtulmaya çalışacağız. Sizleri, Yunanistan’ın ayakta kalabilmesi mentoları Yunanistan için 3. Kurtarma Paketi’ne için birlikte mücadele etmeye çağırıyorum.” onay vermişti.

8 AVRUPA KOMİSYONU KAÇAK GÖÇMENLER İÇİN FON OLUŞTURDU

ÖZELLIKLE Ortadoğu’daki savaş ve çatışma ortamından kaçarak Avrupa’ya milyon avro tutarında yardım yapma kararı aldı. sığınan insan sayısının her geçen gün artması Avrupa Komisyonu’nu harekete ge- Ayrılan fondan en büyük payı ise 560 milyon avro çirdi. Komisyon, yoğun göçmen akışına maruz kalan Avrupa ülkelerine toplam 2,4 ile İtalya ve 473 milyon avro ile Yunanistan alıyor. Birleşmiş Milletler raporuna göre, 2015 yılının başından bu yana Avrupa’ya kaçak olarak girmek isterken Akdeniz’de can veren göçmen sayısı 2 bin 500’e yaklaştı. Aynı süre zarfında 255 binin üzerinde göçmenin de Avrupa ülkelerine ulaşmayı başardığına değinilen raporda kaçak göçmenlerin yarısından fazlasının Suriyeli olduğuna dikkat çekildi. 2014 yılında Akdeniz’i aşarak Avrupa’ya ulaşan göçmen sayısı 219 bin, yolda hayatını kay- bedenlerin sayısı 3 bin 500 olarak kaydedilmişti. Avrupa Komisyonu yıl içinde on üç göçmen prog- ramına daha fon sağlamayı planladığını açıkladı. Öte yandan Çek Cumhuriyeti ve Slovakya ülke- lerinin kapılarını yalnızca Hıristiyan göçmenlere açacağını duyurdu. Uluslararası Göç Örgütü ise Avrupa Birliği ülkelerinde böyle bir ayrımcılığın söz konusu olamayacağını ifade ederek bu ülke- leri uyardı.

SUUDİ ARABİSTAN’DA KADINLARA SEÇME VE SEÇİLME HAKKI TANINDI

SUUDI Arabistan’da 12 Aralık 2015’te yapılacak yerel yönetim seçimlerine kadınların da hem seçmen hem de aday olarak katı- labileceği duyuruldu. Önceki Kral Abdullah Bin Abdulaziz 25 Eylül 2011 tarihinde kadınların şeri kurallar çerçevesinde seçmen ve aday olarak 2015 seçimlerine katılması yönünde karar çıkarmıştı. Seçim takviminin başladığı Suudi Arabistan’da seçmen kayıt işlemleri erkekler ve kadınlar için ayrı merkezlerde yürütülecek. Belediye Seçimleri Genel Komitesi ülke genelindeki 1163 seçim merkezinin 424’ünün kadınlara ayrıldığını bildirdi. Belediye seçimlerinin özellik- le muhafazakar Suudi Arabistanlılar tarafından toplumsal ve dinî tartışmaların odağına alınacağı düşünülüyor. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması Kral Selman Bin Abdulaziz’in önceki kralın başlattığı reformlardan vazgeçmediğinin göstergesi kabul ediliyor.

9 ARJANTİN, DEVLET BAŞKANI ADAYLARINI BELİRLEDİ

iddialı olduğunu gösterdi. Anketlerde Scioli’yle yakın oranlarda görülen “Değiş- tirelim” (Cambiemos) ittifakı aday aday- larının toplam oyunun Scioli’den yüzde 8 oranında az olması şaşkınlık yarattı. “Değiştirelim” ittifakının diğer iki adayını büyük farkla geride bırakan Cumhu- riyetçi Öneri Partisi Başkanı Mauricio Macri’nin, devlet başkanlığı seçimlerinde Scioli’nin en ciddi rakibi olacağı öngörü- lüyor. Üçüncü aday, Yenilikçi Cephe’nin diğer aday adayı Jose Manuel De La Sota’yı geride bırakan kongre üyesi Ser- gio Massa oldu. Muhalif lider Massa’nın ARJANTIN’DE 25 Ekim’de yapılacak devlet başkanlığı seçimlerinde yarışacak adaylar belli en önemli özelliği 2009 yılına kadar oldu. Her parti veya parti birliğinin seçimde adayını belirlemesi için gerçekleştirilen ön se- mevcut başkan Kirchner’in hükümetle- çimin sonucuna göre Daniel Scioli, Mauricio Macri ve Sergio Massa’nın devlet başkanlığı rinde görev almasına rağmen daha sonra adaylıkları kesinleşti. Kirchner’le yollarını ayırması. Devlet Devlet Başkanı Cristina Fernandez de Kirchner’in desteğini açıkladığı “Zafer İçin Cephe”nin başkanlığı seçiminde Sergio Massa’nın aday adayı Daniel Scioli, ülke genelinde en fazla oyu alarak Ekim ayında yapılacak seçimlerde şansının olmadığı öne sürülüyor.

ÇIN’DEN CİBUTİ’DE ASKERÎ ÜS GIRIŞIMI

üssünden birini terk etmiş, Çin ise sınırları dışında ilk kez üs kurmuş olacak. Söz konusu üç ülkenin yetkilileri konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçınırken, daha önce söylenen kimi sözlerin Çin Halk Cumhuriyeti’yle Cibuti arasında anlaşmaya varıldığını gösterdiği ve Cibuti hükümetinin ABD’ye üssü boşaltma talebini bildirdiği de iddialar arasın- da. Çin, Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’dan Cibuti’ye uzanan demiryolu hattını 3 milyar dolar harcayarak inşa etmiş, Obok Limanı’nın modernizasyonu için de 400 milyon dolarlık yatırım yapmıştı. Çin’in Sudan’daki petrol çıkarma faaliyetlerinin güvenliğini sağlamak ve Kızıldeniz, Hint Okyanusu ve Doğu Afrika’yı kapsayan bir alanda stratejik mevzi kazanmak üzere 10 bin askerden oluşan bir gücü ÇIN basını, Amerika Birleşik Devletleri’nin Cibuti’nin Obok bölgesinde bu- Cibuti’ye yerleştirmesi bekleniyor. ABD’ye yakın kaynaklar lunan askerî üssü boşaltacağını ve bu üsse Çin ordusunun yerleşeceğini Amerika’nın bu askerî varlık karşısında Hint Okyanusu ve iddia etti. İddialar gerçekleşirse ABD Cibuti’deki 4 bin asker barındıran iki Kızıldeniz’deki varlığının tehlikeye gireceğini düşünüyor.

10 DÜNYADAN LATİN AMERİKA PARLAMENTOSU’NDAN “SOYKIRIM” KARARI

1964’TE yayımlanan Lima deklarasyonu ile kurulan Latin Amerika Parlamentosu (Parlatino), 1915 Olayları’nı “soykırım” olarak tanıyan bir karara imza attı. 31 Temmuz’da Panama’da yapılan toplantıda, Ekvatorlu delegelerin sunduğu tasarı oy birliğiyle kabul edildi. Tasarının gündeme alınmasında Parlatino Dönem Baş- kanı Meksikalı senatör Blanca Alcala, Arjantinli senatör Liliana Fellnerr, Uruguaylı milletvekili Alfredo Asti ve Bolivyalı milletvekili Edgar Mejia Aguilar’ın etkili olduğu belirtildi. Parlatino’da temsil edilen ülkelerden Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Uruguay ve Venezuela daha önce kendi parlamentolarında “soykırım” kararı almıştı.

IRAKLI BAKANLARA YURT DIŞI YASAĞI

IRAK’TA Başbakan Haydar el İbadi’nin başlattı- ğı yolsuzlukla mücadele reformları kapsamında 20 bakan ve 314 üst düzey devlet yetkilisi için yurt dışına çıkma yasağı getirildi. Irak Parla- mentosu Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun titizlikle çalıştığı, yolsuzluğa adı karışan herkesin mutlaka soruşturulacağı, suçlu bulunanların ce- zalandırılacağı bildirildi. Hükümetin reform kararıyla birlikte görevini kendi çıkarları için kullananlar hakkında dava açıldığını söyleyen yetkililer, yurt dışına çıkma yasağı getirilen kişiler dışında başka görevli- lerle ilgili yolsuzluk dosyalarının da olduğunu belirtiyor. Konunun kısa süre içinde çözüme ka- vuşması için var güçleriyle çalıştıklarını belirten Iraklı yetkililer, yolsuzluk dosyasında adı bulunan eski Bağdat Belediye Başkanı Sabır el-İsavi’nin Başbakan İbadi, 16 Ağustos’ta ülkede “yolsuzlukla mücadele ve reformlar” çerçe- Lübnan’a kaçtığını, diplomatik görüşmeler vesinde bir dizi karar almış, ülkede geçmişte ve bugün ortaya çıkan yolsuzluk iddia- sonucu şüphelinin Irak’a iadesinin sağlandığını larının ivedilikle soruşturulması talimatını vermişti. Irak’ta ayrıca bakanlık ve devlet söylüyor. kurumlarına tahsis edilen istisnai bütçenin de kaldırılması kararı çıkmıştı.

11 1 KASIM 2015

12 45 GÜNLÜK HÜKÜMET KURMA SÜRECININ OLUMLU SONUÇLANMAMASI NEDENIYLE 1 KASIM’DA TEKRAR SEÇIME GIDILIYOR. TÜRKIYE, TARIHINDE ILK KEZ CUMHURBAŞKANI’NIN SEÇIMLERIN YENILENMESI KARARI VE GEÇICI BAKANLAR KURULU ILE SANDIK BAŞINA GITMEYE HAZIRLANIYOR.

ZEYNEP YIĞIT

13 açıklanmasının ardından yaptığı teşekkür konuşmasında, Meclis’in milletin her sorununun çözüm adresi olduğunu ifade etti ve yeni bir anayasa yapılması gerek- liliğini vurguladı. TBMM Başkanı’nın seçilmesinin ardın- dan 9 Temmuz 2015 tarihinde Başkanlık Divanı oluşturuldu. Üye sayılarının par- tilerin parlamentodaki temsil oranına göre belirlendiği Başkanlık Divanı’na AK Parti’den 8, CHP’den 4, MHP ve HDP’den 3’er milletvekili seçildi. Yapılan görev dağılımında Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, Trabzon Milletvekili Koray Aydın ve Van Milletvekili Yurdusev Özsökmen- ler TBMM Başkanvekili oldu. Balıkesir Milletvekili Sema Kırcı, Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü, Çanakkale Milletvekili ayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmet Yılmaz Bülent Turan, Osmaniye Milletvekili “Sile istişare ederek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104. ve 116. maddelerinin Mücahit Durmuşoğlu, Denizli Milletvekili kendisine verdiği yetkiye istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine Gülizar Biçer Karaca, Tekirdağ Milletve- karar vermişlerdir”… Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden 24 Ağustos 2015 tarihinde kili Emre Köprülü, Kastamonu Millet- vekili Emin Çınar ve Mardin Milletvekili yapılan bu açıklama ile birlikte Türkiye yaklaşık iki buçuk ay aradan sonra tekrar seçim at- Erol Dora Katip Üye olarak Başkanlık mosferine girdi. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçim tarihini 1 Kasım 2015 olarak belirlerken Divanı’nda yer alırken TBMM İdare Amir- Başbakan Ahmet Davutoğlu 28 Ağustos 2015 tarihinde Geçici Bakanlar Kurulu’nu açıkladı. liği görevini Ankara Milletvekilleri Ahmet Şimdi Türkiye, tarihinde ilk kez Cumhurbaşkanı’nın seçimlerin yenilenmesi kararı ve Geçici Gündoğdu ve Sırrı Süreyya Önder, Çorum Bakanlar Kurulu ile sandık başına gitmeye hazırlanıyor. Milletvekilleri Salim Uslu ve Tufan Köse Türkiye’de 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan son genel seçimlere 20 parti ve 165 bağımsız ile Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz milletvekili adayı katıldı. Seçimlerde 56 milyon 608 bin 817 kayıtlı seçmenden 47 milyon üstlendi. 507 bin 467’si oy kullandı. Seçime katılma oranı yüzde 83,92 olurken 46 milyon 163 bin 243 oy geçerli, 1 milyon 344 bin 244 oy ise geçersiz sayıldı. Seçimler sonucunda Adalet ve Hükümeti kurma görevi Kalkınma Partisi (AK Parti), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 9 Temmuz’da verildi ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Meclis’te temsil edilmeye hak kazandı. AK Parti TBMM Başkanlık Divanı seçiminin ya- yüzde 40,87, CHP yüzde 24,95, MHP yüzde 16,29, HDP ise yüzde 13,12 oy aldı. Bu sonuçla pıldığı 9 Temmuz 2015 tarihinde Cum- Meclis’teki sandalye dağılımı AK Parti 258, CHP 132, MHP 80, HDP 80 şeklinde oldu. hurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 63. TBMM’de yeni dönem 23 Haziran 2015 tarihinde başladı. 25. Dönem’in ilk birleşiminde Hükümet’i kurmak üzere AK Parti Genel Genel Kurul’u “en yaşlı üye” sıfatıyla Geçici Başkan Deniz Baykal yönetirken milletvekilleri Başkanı ve Konya Milletvekili, Başbakan yemin ederek görevlerine başladı. Meclis 30 Haziran ve 1 Temmuz günlerinde ise 26. TBMM Ahmet Davutoğlu’nu görevlendirdi. Başkanı’nı belirlemek üzere toplandı. AK Parti Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, CHP Antalya Böylece hükümeti kurmak için 45 günlük Milletvekili Deniz Baykal, MHP İstanbul Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu ve HDP Mersin süre başlamış oldu. Cumhurbaşkanı Er- Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın aday gösterildiği TBMM Başkanlığı seçiminin ilk doğan, Başbakan Davutoğlu’na hükümet üç turunda bir netice elde edilemedi. Dördüncü turda ise oylamaya katılan 547 milletve- kurma görüşmelerinde başarı dileyerek, kilinin 258’inin oyunu alan İsmet Yılmaz TBMM Başkanı oldu. Yılmaz, oylama sonucunun “Temennim, Türkiye’nin içinde bulundu-

14 CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN 9 TEMMUZ 2015 TARIHINDE HÜKÜMETI KURMAKLA GÖREVLENDIRDIĞI BAŞBAKAN DAVUTOĞLU ILK OLARAK CHP GENEL BAŞKANI KILIÇDAROĞLU ILE BIR ARAYA GELDI.

esasına vurgu yaptılar” dedi. CHP Genel Baş- kan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç ise görüşmeyle ilgili olarak “Türkiye’nin güçlü bir hükümet profiliyle önümüzdeki yılları göğüs- lemesi gereğinin altı her iki tarafça da çizildi. Ortak çalışma noktalarının tespitine dönük niyet ortaya kondu” ifadelerini kullandı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 14 Temmuz 2015 tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 15 Temmuz 2015 tarihinde ise HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile bir araya gelmesinin ardından AK Parti ve CHP arasında istikşafi görüşmeler başladı. 24, 28, 30 Temmuz ve 1, 3 Ağustos günlerinde gerçekleşen görüşmeler yaklaşık 35 saat sürdü. Toplantıların tamamlanmasının ardından bir açıklama yapan Kültür ve Turizm eski Bakanı Ömer Çelik, “Bize verilen görev çerçevesinde, üstünden geçmemiz gereken bütün konu başlıklarını tamamlamış bulunu- yoruz. Heyetler olarak genel başkanlarımıza ve partilerimizin yetkili kurullarına gerekli sunumu yapacak duruma gelmiş durumdayız” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç ise görüşmelerle ilgili olarak “Biz çalışmamızı yaptık. Olumlu-olumsuz diye bir çerçeve sunmuyoruz” açıklamasını yaptı ve bundan sonrasının gelişmelere göre herkes ğu şartların hassasiyetine uygun şekilde yeni hükümetin bir an önce kurulmasıdır. tarafından takip edileceğini söyledi. Bu konuda tüm partilere sorumluluk düşüyor. Bugün Türkiye’nin geçmişini tartışan değil, mevcut sorunların çözümü ve geleceğin inşası konusunda irade ortaya koyacak İstikşafi görüşmeler olumlu bir koalisyon hükümetine ihtiyaç var. Böyle bir uzlaşma sağlanamadığı takdirde her neticelenmedi zaman ifade ettiğim gibi çözüm merci yine millettir” dedi. İki parti heyetleri arasındaki istikşafi görüşme- Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümet kurma görüşmeleri çerçevesinde ilk olarak 13 lerin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Temmuz 2015 tarihinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi. CHP CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 13 Ağus- Genel Merkezi’nde gerçekleşen görüşmenin ardından Davutoğlu, “Sayın Kılıçdaroğlu tos 2015 tarihinde tekrar bir araya geldi. Davu- ve ekibine Türkiye’nin hükümetsiz bir dakikaya dahi tahammül göstermeyeceğini, toğlu, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada bir an önce karşılıklı güvene dayalı, güçlü bir hükümetin kurulmasını arzu ettiğimizi CHP ile gerçekleşen koalisyon görüşmelerinde ifade ettim. Kendileri de bu çerçevede görüşlerini dile getirdiler. Aynı şekilde güven hükümet ortaklığı yapma zemininin oluşmadı-

15 ile CHP arasındaki görüşmelerle ilgili olarak HDP’den de “Koalisyon görüşmelerinden sonuç alınmalı” değerlendirmesi geldi. HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, heyetler ara- sındaki istikşafi görüşmelerin tamamlanma- sının ardından yaptığı açıklamada, “Olası bir AKP-CHP koalisyonunun Türkiye’nin geleceği açısından -sağlam bir programla ve güçlü bir ilkesel çıkışla birlikte- pek çok soruna çözüm getirebileceğini düşünüyoruz. O nedenle şu anda erken seçimle ilgili gündemlerden çok bu koalisyon görüşmelerinden sonuç alınması gerektiğini, bununla ilgili bir çaba içinde olun- ması gerektiğini ifade ediyoruz” dedi.

Davutoğlu ve Bahçeli tekrar bir araya geldi AK Parti ile CHP arasındaki hükümet kurma görüşmelerinin olumsuz neticelenmesinin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu, 17 ğını belirterek, “Erken seçim önümüzde görünen güçlü bir ihtimaldir” diye konuştu. Kı- Ağustos 2015 tarihinde MHP Genel Başka- lıçdaroğlu ise “Bize şu ana kadar bir koalisyon önerisi gelmiş değildir, bir seçim hükümeti nı Devlet Bahçeli ile tekrar bir araya geldi. önerisi gelmiştir” açıklamasında bulundu. AK Parti ile yaptıkları görüşmeleri CHP Genel Davutoğlu, görüşmenin ardından düzen- Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Millî iradeye lediği basın toplantısında, “Sayın Bahçeli saygı şudur; millî irade, siyasal partiler arasında bir oy bölüşümü yapmışsa ve bir siyasal daha önce kamuoyuyla paylaşmış olduğu partiyi tek başına iktidara getirmemişse liderlere düşen millî iradeye saygının gereği dört konuyu gündeme getirdi ve bunlar tek olarak bir koalisyon oluşturmaktır. Eğer siz, ‘Ben koalisyonu oluşturamıyorum, seçime tek ele alındığında AK Parti ile bir koalisyon gideceğim’ derseniz, o zaman millî iradeden nasıl söz edeceksiniz? Bunun denenmesi imkanını mümkün görmediğini ifade etti. Bir gerekiyordu. Türkiye’nin tarihî bir fırsatı kaçırdığını düşünüyorum” dedi. Siyasette 24 azınlık hükümetine desteği zaten daha önce saatin çok uzun bir süre olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Bugünden erken seçimi tek de kabul etmeyeceğini söylediğini belirtti. seçenek olarak ifade etmeyi doğru bulmuyorum” diye konuştu. Erken seçim kararı için hükümet Meclis’i top- Bu gelişme üzerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 14 Ağustos 2015 tarihinde lamak isterse toplantıya katılacaklarını ama yazılı bir açıklama yaptı. Koalisyon hükümeti kurulması çerçevesinde işleyen 45 günlük kesinlikle erken seçime de destek vermeye- anayasal takvimin bitmesine sayılı günler kaldığına işaret eden Bahçeli, “Beklentimiz, ceklerini ifade etti” dedi. Hiçbir kapıyı kapat- AKP ile CHP’nin dürüstçe, hiçbir hesap yapmadan, korkularını aşarak, anlaşmazlığa madıklarını kaydeden Davutoğlu, “Ancak şu neden olan tekliflerini soğumaya alarak tekrar bir araya gelmenin yollarını bulmalarıdır. anki tablo itibarıyla koalisyon ihtimalini ger- Türkiye’nin kazanması, düştüğü tehlikeli girdaptan kurtulması için AKP ile CHP şansla- çekleştirebilecek bir yol gözükmüyor. Bana rını bir kez daha ve samimiyetle denemelidir” çağrısında bulundu. AKP ile CHP’nin son hükümet kurma görevi, ülkeyi hükümetsiz defa bir araya gelerek koalisyon düğümünü çözmelerinin tarihî bir zorunluluk ve millî bırakmamak çerçevesinde tevdi edilmiş ol- bir sorumluluk olduğunu ifade eden Bahçeli, “Şayet bu olmayacaksa, böyle bir görüş- duğu için bununla ilgili elimden geleni yapmış meye taraflar yanaşmayacaksa, Milliyetçi Hareket Partisi 17 Ağustos 2015 Pazartesi olduğum konusunda manen mutmainim. günü saat 14.00’te AKP Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu’yla planlı randevusunu Elimden gelen bütün çabayı gösterdim” ifa- gerçekleştirecektir. Kamuoyuyla paylaştığımız daha önceki ilke ve şartlarımızın kabulü delerini kullandı. MHP Genel Başkanı Devlet halinde, önce ülkem ve milletim diyen Türk siyasetinin 46 yıllık dev çınarı Milliyetçi Bahçeli ise yaptığı yazılı açıklamada, “Mil- Hareket Partisi değil elini, gövdesini taşın altına koymaya kararlıdır” dedi. AK Parti liyetçi Hareket Partisi olarak daha önceden

16 BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU HÜKÜMETI KURMA GÖREVINI ALDIKTAN SONRA 14 TEMMUZ’DA MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELI, 15 TEMMUZ’DA ISE HDP EŞ GENEL BAŞKANLARI SELAHATTIN DEMIRTAŞ VE FIGEN YÜKSEKDAĞ ILE GÖRÜŞTÜ. kamuoyuyla paylaştığımız 4 maddelik ilke ve ön şartlarımızın olarak gerçekleşen kabulün ardından Cumhurbaşkanlığı Basın AKP tarafından kabulü mümkün olmamıştır. Bu itibarla koalisyon Merkezi’nden yapılan açıklamada, “7 Haziran 2015 tarihindeki 25. hükümeti kurmak için lazım gelen uzlaşma zemini oluşmamış ve Dönem Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında, Türkiye Büyük siyasi anlaşma iklimi vasat bulmamıştır. Şimdilik görünen odur Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin tamamlandığı 9 Temmuz ki, mevcut siyasi kompozisyonda bir koalisyon hükümeti ihtimali 2015 tarihinden itibaren, Anayasa’da öngörülen süre zarfında, çok azalmıştır. Ve Türkiye 7 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri’nin Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptıkları tekrarlanmasıyla karşı karşıya kalmıştır” değerlendirmesinde bu- görevlendirme akabinde, tüm siyasi partilerle gerçekleştirilen lundu. Bahçeli, MHP’nin seçim hükümetine katılmayarak herhangi temaslara rağmen Bakanlar Kurulu kurulamamış, mevcut şart- bir üye vermeyeceğini de bildirdi. larda da kurulamayacağı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle seçimlerin Koalisyon görüşmelerinden bir sonuç elde edilemeyince yenilenmesi kararının alınması zarureti hasıl olmuştur. Sayın Cum- Başbakan Ahmet Davutoğlu, 63. Hükümet’i kurma görevini 18 hurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmet Ağustos 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Yılmaz ile istişare ederek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104. iade etti. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, aynı gün ve 116. maddelerinin kendisine verdiği yetkiye istinaden, Türkiye yaptığı açıklamada partisinin muhtemel bir seçim hükümetinde Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermişler- görev alıp almayacağını MYK’da değerlendireceklerini belirterek, dir” denildi. Karar aynı gün Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında “Ülkenin yönetilmesi konusunda hiçbir sorumluluktan kaçmadık, yayımlandı. 25 Ağustos 2015 tarihinde ise Bakanlar Kurulu’nun kaçmayız da” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü çekilmesi ve Geçici Bakanlar Kurulu’nun kurulmasına ilişkin tez- Haluk Koç ise 19 Ağustos’taki açıklamasında CHP’nin kurulacak bir kereler, Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında yer aldı. Başbakan seçim hükümetinde yer almasının söz konusu olmadığını söyledi. Ahmet Davutoğlu imzasıyla Cumhurbaşkanlığı makamına yazılan Başbakan Davutoğlu’nun görevi iade etmesinin ardından Cumhur- tezkerede, 62’nci Hükümet’in seçimlerin yenilenmesi kararı çerçe- başkanı Erdoğan’ın hükümeti kurma görevini CHP Genel Başkanı vesinde Anayasa’nın 114’üncü maddesi uyarınca çekildiği belirtildi. Kemal Kılıçdaroğlu’na verip vermeyeceği tartışması gündeme “Geçici Bakanlar Kurulu’nu Kurmak Üzere Konya Milletvekili ve geldi, ancak Erdoğan herhangi bir görevlendirmede bulunmadı. AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan Olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Ağustos 2015 ta- Atanmasına Dair Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İmzalı rihinde TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’ı kabul etti. Basına kapalı Tezkere”de ise Davutoğlu’nun Anayasa’nın 114’üncü maddesi ge-

17 masını istediği isimlere 26 Ağustos 2015 tarihinde bakanlık teklifi götürdü. Bu isimler CHP’den İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, MHP’den İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, İstanbul Milletvekili Meral Akşener, HDP’den İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve Kocaeli Milletvekili oldu. Başbakan Davutoğlu, milletvekillerine ayrı ayrı hitaben yazdığı mektupta şu ifadelere yer verdi: “25.08.2015 tarihinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından Geçici Bakanlar Kurulu’nu kurmak üzere Baş- bakan olarak atanmış bulunmaktayım. Geçici Bakanlar Kurulu üyeliği için şahsınıza bakanlık teklif ediyorum. Anayasa’nın amir hükmü gereğince, teklif edilen bakanlık gö- revini kabul etmemeniz halinde, yerinize bağımsızlardan atama yapılacağından Geçici Bakanlar Kurulu’nun kurulması için ön- görülen anayasal süre dikkate alınarak bakanlık görevine ilişkin teklife 27.08.2015 tarihi saat 18:00’e kadar yazılı yanıt vermeniz hususunda gereğini rica ederim.” Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Geçici Bakanlar Kurulu üyeliği teklifinde bulunduğu milletvekillerinden Yıldırım Tuğrul Türkeş, Müslüm Doğan ve Ali Haydar Konca daveti kabul ederken diğer isimler olumsuz yanıt verdi. Konca, “Eğer bu koltuk Türkiye’nin eşitliğine, adaletine, birliğine, kardeşliğine hizmet edecekse bizim için mutluluk verici yanı o olur. Görevimizi layığı ile yapmaya çalışı- reğince Geçici Bakanlar Kurulu’nu kurmak üzere Başbakan olarak rız” dedi. Doğan ise geçici hükümetin ülkemiz için hayırlı olmasını atandığı ifade edildi. diledi. Türkeş’in bakanlık teklifini kabul etmesi MHP’de sert tep- Bu arada aynı gün TBMM tarafından hazırlanan bakanlık oran- kiyle karşılandı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Edip Semih Yalçın, larına ilişkin çizelge Başbakan Ahmet Davutoğlu’na gönderildi. Yıldırım Tuğrul Türkeş’in tedbirli olarak kesin çıkarma cezası ile Çizelgeye göre, Başbakan ve 3 bağımsız bakan dışında AK Parti’ye cezalandırılması istemiyle disiplin kuruluna sevk edildiğini açıkladı. 11, CHP’ye 5, MHP’ye 3 ve HDP’ye 3 bakanlık düştü. MHP İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, kendisine yapılan Geçici Bakanlar Kurulu üyeliği teklifine tepki olarak MHP Genel Seçim tarihi açıklandı, bakanlık teklifleri yapıldı Başkan Yardımcılığı görevinden istifa etti. Tanrıkulu, yaptığı yazılı Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip açıklamada, “Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından bir mektupla Erdoğan’ın seçimlerin yenilenmesi kararının ardından seçim tari- teklif edilen Geçici Bakanlar Kurulu üyeliğini kabul etmediğime dair hini netleştirmek üzere 25 Ağustos 2015 tarihinde toplandı. YSK yazımı Başbakanlığa iletmiş bulunmaktayım. Türkiye, gelinen 13 Başkanı Sadi Güven, toplantının ardından yaptığı açıklamada, yılın sonucunda ağır güvenlik ve ekonomik zorluklar içindeyken 46 “Yüksek Kurulumuz, yapmış olduğu değerlendirmede kış mev- yıllık tarihi, köklü ve saygın bir mensubiyeti olan MHP’nin Genel siminin yaklaşmasını da göz önüne alarak Anayasa’nın 79’uncu, Başkan Yardımcısı’na böyle bir teklifin yapılması cüretine tepki 116/son, 2839 Sayılı Kanun’un 8’inci ve 9’uncu maddelerine göre olarak, MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevimden bugün itiba- 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nin 1 Kasım 2015 Pazar rıyla ayrılıyorum” ifadelerine yer verdi. günü yapılmasına karar vermiştir” diye konuştu. Bakanlık teklifini kabul etmeyen isimler arasında yer alan CHP Başbakan Ahmet Davutoğlu, Geçici Bakanlar Kurulu’nda yer al- eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Başbakan

18 dini alabileceğiniz görüşümü siyasi stratejilerinize araç yapmanızı, parti tüzel kişiliklerini ve şahsi beyanları yok saymanızı siyasi nezaket dışı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Başbakan Yardımcısı Adalet Bakanı Numan Kurtulmuş Yalçın Akdoğan Cevdet Yılmaz Yıldırım Tuğrul Türkeş Kenan İpek olarak gördüğümü üzülerek belir- tir, bir kez de yazılı olarak bakanlık teklifinizi kabul etmediğimi bilgile- rinize sunarım” dedi. HDP İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği Bakanı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve Şehircilik Bakanı Ayşen Gürcan Ali Haydar Konca Fikri Işık Ahmet Erdem İdris Güllüce ise düzenlediği basın toplantısın- da, “iktidarın, gerginliği ve savaş ortamını tırmandırarak seçimden prim elde edeceğini hesapladığını” öne sürdü ve geçici de olsa bu seçim

Dışişleri Bakanı Ekonomi Bakanı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor Bakanı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı hükümetinde görev almayı doğru Feridun Hadi Sinirlioğlu Ali Rıza Alaboyun Akif Çağatay Kılıç bulmadığını söyledi.

Başbakan Davutoğlu Geçici Bakanlar Kurulu’nu açıkladı Bakanlık teklifi götürülen 11 mil- Gümrük ve Ticaret Bakanı İçişleri Bakanı Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı Cenap Aşçı Selami Altınok Müslüm Doğan Yalçın Topçu Mehmet Şimşek letvekilinden 3’ünün olumlu yanıt vermesinin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu yeni Geçici Ba- kanlar Kurulu listesini hazırlayarak 28 Ağustos 2015 tarihinde Cum- Ulaştırma, Denizcilik ve Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma Bakanı Orman ve Su İşleri Bakanı Sağlık Bakanı Haberleşme Bakanı hurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Nabi Avcı Vecdi Gönül Veysel Eroğlu Mehmet Müezzinoğlu sundu. Davutoğlu, daha sonra Ahmet Davutoğlu’dan gelen davete yanıt olarak kaleme aldığı üç sayfalık mektupta, “12 Mart Çankaya Köşkü’nde basın mensup- 1971, 12 Eylül 1980 ateş çemberinden geçmiş, 1991 Hükümeti’nde ve daha sonraki dış zorla- larına yaptığı açıklamada “Sayın malara dayanan hükümet modellerinde en yukarı düzeyde yer almayı kendisi ve partisi için Cumhurbaşkanımızca onaylanan reddetmiş bir siyaset anlayışına muhatap olmaktasınız. Nasıl geçmişte 12 Eylül Kenan Evren Geçici Bakanlar Kurulu listesini size hukukuna karşı rakiplerimiz olan siyasetçilerin hukukunu savunduysam, şimdi de milletin hu- ve yüce milletimize sunarım” dedi. kukunu sizlere karşı savunmak boynumun borcudur” dedi. Baykal, mektubunda “Siyasetimizin Geçici Bakanlar Kurulu şu isimlerden gecikmeden uzlaşmayı, paylaşmayı, hukuka saygı durmayı, hesap vermeyi, alçakgönüllü olmayı oluştu: öğrenmesine ihtiyaç var” değerlendirmesinde de bulundu. CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl Başbakan: Ahmet Davutoğlu, ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ise teklife verdikleri yanıtta “Biz birilerine değil, ‘Önce Başbakan Yardımcıları: Numan Kur- Türkiye’ diyerek milletimize hizmet ederiz. Bu sebeple, hiçbir sorumluluğu olmayan ve hiçbir tulmuş, Yalçın Akdoğan, Cevdet Yıl- görevi yerine getirmeyecek geçici hükümette CHP’yi temsilen yer alarak, hak etmediği itibarı maz, Yıldırım Tuğrul Türkeş, Adalet vermemek amacıyla, Anayasa’nın 104 ve 116. maddeleri uyarınca 26 Ağustos 2015 tarihli tek- Bakanı: Kenan İpek, Aile ve Sosyal lifinizi reddettiğimizi bilgilerinize sunarız” dedi. Politikalar Bakanı: Ayşen Gürcan, CHP Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, yazılı açıklamasında “CHP’nin ilkeleri doğ- Avrupa Birliği Bakanı: Ali Haydar rultusunda, mevcut siyasi şartlarda, önerilen görevi kabul etmediğimi saygılarımla bildiririm” Konca, Bilim, Sanayi ve Teknoloji ifadelerini kullandı. MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, bakanlık davetine verdiği yanıtta, Bakanı: Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal böyle bir görev teklifi geldiği takdirde kesinlikle kabul etmeyeceğini daha önce kamuoyuyla Güvenlik Bakanı: Ahmet Erdem, paylaştığını belirterek, “Partimin ve şahsımın tavrının belli olmasına rağmen, telefon ile de teyi- Çevre ve Şehircilik Bakanı: İdris Gül-

19 TBMM GENEL KURULU, CHP’NIN VERDIĞI TERÖRLE ILGILI ARAŞTIRMA ÖNERGESINI GÖRÜŞMEK ÜZERE 29 TEMMUZ 2015 TARIHINDE OLAĞANÜSTÜ TOPLANDI. lüce, Dışişleri Bakanı: Feridun Hadi Sinirlioğlu, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu aynı Ekonomi Bakanı: Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii görevlerini sürdürürken Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz Başbakan Yardımcılığı’na Kaynaklar Bakanı: Ali Rıza Alaboyun, Gençlik ve atandı. 7 Haziran seçimleri öncesinde Adalet Bakanlığı’na getirilen Kenan İpek ile Spor Bakanı: Akif Çağatay Kılıç, Gıda, Tarım ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olan Feridun Bilgin’in yanı sıra İsmet Hayvancılık Bakanı: Kutbettin Arzu, Gümrük ve Yılmaz’ın TBMM Başkanlığı’na seçilmesiyle Millî Savunma Bakanlığı’na atanan Vecdi Ticaret Bakanı: Cenap Aşçı, İçişleri Bakanı: Se- Gönül de görevine devam eden isimler arasında yer aldı. Geçici Bakanlar Kurulu’nda lami Altınok, Kalkınma Bakanı: Müslüm Doğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak görev alan Ayşen Gürcan, Türkiye’nin ilk Kültür ve Turizm Bakanı: Yalçın Topçu, Maliye başörtülü bakanı oldu. Bakanı: Mehmet Şimşek, Millî Eğitim Bakanı: Başbakan Ahmet Davutoğlu, Geçici Bakanlar Kurulu’nun ülkeye ve millete hayırlı Nabi Avcı, Millî Savunma Bakanı: Vecdi Gönül, olması temennisinde bulunarak, “Allah bakan arkadaşlarımızla birlikte hayırlı hiz- Orman ve Su İşleri Bakanı: Veysel Eroğlu, Sağ- metlere vesile kılsın diye niyazda bulunuyorum. Allah hayırlı, mübarek etsin, Allah lık Bakanı: Mehmet Müezzinoğlu, Ulaştırma, utandırmasın” dedi. Denizcilik ve Haberleşme Bakanı: Feridun Bilgin Geçici Bakanlar Kurulu’nda 62. Hükümet’te Genel Kurul olağanüstü toplandı görev yapmış isimler de yer aldı. Başbakan Hükümet kurma çalışmalarının sürdüğü dönemde TBMM Genel Kurulu, CHP’nin Yardımcıları Numan Kurtulmuş ve Yalçın Ak- verdiği terörle ilgili araştırma önergesini görüşmek üzere 29 Temmuz 2015 tarihin- doğan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri de olağanüstü toplandı. TBMM Başkanvekili Şafak Pavey, ilk kez yönettiği Genel Işık, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Kurul’da gündeme geçmeden önce duygu ve düşüncelerini paylaşmak istediğini Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Gençlik ve belirterek, “Ben her terörün ardından görünmez yaralıları da merak ederim; kaçını Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Maliye Bakanı daha kaybettiğimizi, kaçının ömür boyu engelli kaldığını, onları bekleyen zahmetli Mehmet Şimşek, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, geleceği düşünürüm. Burada yaratacağımız her asabiyet, her tansiyon yükselişi so-

20 Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Saadet Partisi, Toplumsal Uzlaşma Reform ve Kalkınma Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Vatan Partisi.

Aday listeleri 18 Eylül’de Siyasi partiler aday listelerini 18 Eylül’de Yüksek Seçim Kurulu’na verecek. Kesin aday listeleri 28 Eylül’de ilan edilecek. YSK’nın hazırladığı seçim takviminin bazı aşamaları şöyle: 13 Eylül: Siyasi partilerin birleşik oy pusulasın- daki yerlerinin belirlenmesiyle ilgili kura çekimi ve ilânı. 18 Eylül: Siyasi partilerin genel merkezlerinin, seçime katılacakları seçim çevrelerine ait aday listelerini YSK Başkanlığı’na alındı belgesi karşılı- ğında DVD ve kağıt ortamında en geç saat 17:00’ye kadar vermelerinin son günü. 20 Eylül: Yurt içi ve yurt dışı seçmen kütüklerinin kesinleştirilmesi; yurt içi seçmenlerin oy vereceği kağa katmerli şiddet teşviki olarak dönebiliyor. Oysa insanlarımız öfkelerimizden, yer ve sandıkların belirlenmesi; yurt dışı seçmenle- nefretlerimizden çok daha kıymetliler, çünkü bu vatan hırslarımızdan çok daha rin oy kullanacakları temsilcilik, tarih aralığı ve yer değerli” dedi. Olağanüstü toplantıda, önerge üzerinde ilk sözü hükümet adına bilgilerinin www.ysk.gov.tr adresinden ilânı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç alırken HDP Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili 22 Eylül: Siyasi partilerin aday listeleri ile ba- Osman Baydemir, MHP Grubu adına Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, CHP ğımsız adayların başvuru evrakındaki eksiklikleri Grubu adına İstanbul Milletvekili Murat Özçelik, AK Parti Grubu adına Grup Baş- tamamlamalarının ve bağımsız adayların adaylık- kanvekili Ahmet Aydın, önerge sahipleri adına ise CHP Grup Başkanvekili Levent tan vazgeçmelerinin son günü. Gök konuşma yaptı. Terör olaylarının araştırılmasına yönelik Meclis Araştırması 28 Eylül: Siyasi partilerin seçim çevreleri itibarıy- açılmasına ilişkin önerge Genel Kurul’da kabul edilmedi. la milletvekili kesin aday listeleri ile bağımsız aday- Olağanüstü toplantı, TBMM’nin 25. Dönem’deki 8. birleşimi oldu. Genel Kurul ların radyo, televizyon, Resmî Gazete ve illerde ilânı. daha önce 23 Haziran, 30 Haziran, 1 Temmuz, 7 Temmuz, 8 Temmuz, 9 Temmuz 8 Ekim: Yurt dışı temsilciliklerde ve gümrük ve 14 Temmuz günlerinde toplanmış ve Meclis 1 Ekim’e kadar tatil edilmişti. Genel kapılarında oy verme işlemine başlanması. seçimlerin 1 Kasım’da yenilenmesi kararıyla birlikte 25. Dönem, TBMM’nin en kısa 13 Ekim: Başvuran siyasi partilerin radyo ve yasama dönemlerinden biri olacak gibi görünüyor. televizyonda yapacakları propaganda konuşma- larının yayın ve zaman sıralarının belirlenmesi için Seçimlere 29 parti katılacak ad çekilmesi. Yüksek Seçim Kurulu’nun 27 Ağustos 2015 tarihinde Resmî Gazete’de yayım- 22 Ekim: Propaganda serbestliğinin ve bir kısım lanan kararına göre 1 Kasım’da yapılacak Milletvekili Genel Seçimi’ne 29 parti seçim yasaklarının başlaması. katılabilecek. Bu partilerin isimleri şöyle: Adalet ve Kalkınma Partisi, Anadolu 25 Ekim: Yurt dışı temsilciliklerde oy verme Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, işleminin sona ermesi; radyo ve televizyon propa- Demokrat Parti, Demokratik Gelişim Partisi, Demokratik Sol Parti, Doğru Yol ganda konuşmalarının başlaması; seçmen bilgi ka- Partisi, Emek Partisi, Genç Parti, Hak ve Adalet Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi, ğıtlarının seçmenlere dağıtımının tamamlanması. Halkın Kurtuluş Partisi, Halkın Yükselişi Partisi, Halkların Demokratik Partisi, 31 Ekim: Seçim propagandasının saat 18:00 İlk Parti, Komünist Parti, Liberal Demokrat Parti, Merkez Parti, Millet Partisi, itibarıyla sona ermesi. Millet ve Adalet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Muhafazakar Yükseliş Partisi, 1 Kasım: Oy verme günü.

21 H INT MÜSLÜMANLARININ GENÇ ÜLKESI: PAKISTAN

22 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI 1947 YILINDA BAĞIMSIZLIĞINI ILAN EDEN PAKISTAN’IN SIYASI YAPISI DEMOKRASI VE ASKERÎ DARBELER ARASINDA GELGITLER YAŞAR. NIHAYET BÜYÜK TOPLUMSAL OLAYLARIN VE KRIZLERIN ARDINDAN ÜLKE BUGÜNKÜ DEMOKRATIK YÖNETIM ŞEKLINE KAVUŞUR.

HASAN ERKANAR

23 947 yılında parçalanan Hindistan’dan rir. İskender’den sonra Helenizm’in etkisiyle bölgede Hint-Yunan krallığı kurulur. Fakat 1ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Pa- Pakistan’a karakterini kazandıran, 7. yüzyılın sonuna doğru etkinliği artan Müslüman- kistan İslam Cumhuriyeti, bugün Hint Alt lardır. İslam’ın Pakistan topraklarına girişi önce sufi davetçiler eliyle olur. Sufiler, Budist Kıtası’nın en büyük devletlerinden biridir. ve Hindu halkın ihtidasında başroldedirler. Emevi komutan Muhammed bin Kasım’ın 200 milyona yaklaşan nüfusuyla dünyanın 711 yılında İndus Vadisi’ni geçip Sind ve Pencap bölgelerini fethetmesiyle bu topraklar en kalabalık 6’ncı ülkesi olan Pakistan gü- Müslümanların idaresine girer. Bu tarihten sonra İslam Pakistan’ın Hint kıtasındaki ayırt nümüzde federal bir parlamenter cumhu- edici özelliği olur. riyettir. Bağımsızlık ilanı ile beraber ülkenin Emevilerin ardından birçok Müslüman devlet bu topraklarda hakimiyet kurar. Bu dö- siyasi yapısı demokrasi ve askerî darbeler nemler aynı zamanda Türk kökenli imparatorlukların Hindistan ve Pakistan’ı yönettiği arasında gelgitler yaşar. Nihayet büyük bir zaman dilimi olur. 10. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar Gazneliler, 13. yüzyıl ila 16. yüzyıl toplumsal olayların ve krizlerin ardından arasında ise Delhi Sultanlığı bölgeyi yöneten Müslüman Türk imparatorluklarındandır. ülke bugünkü demokratik yönetim şekline Fakat bölgeyi idare eden devletler arasından İslam medeniyeti adına en büyük katkıyı kavuşur. Fakat öncelikle Pakistan toplumu- yapan, 16. yüzyıldan 19. yüzyılın ortasına kadar oldukça geniş bir coğrafyaya hükmeden Babür İmparatorluğu olur. Türk bir hanedanın yönettiği imparatorluğun etki alanı, bugün nu ve siyasetini şekillendiren bağımsızlık Pakistan’ın resmî dili olan Urducanın ilk olarak ortaya çıktığı yeri de içine alır. Devlet Ekber öncesi dönemden bahsetmek ülkenin mo- Şah döneminde altın çağını yaşamasına rağmen, Şah’ın “din-i ilahi” ismini verdiği yeni bir dern siyasi hayatını doğru değerlendirmek dini yayma girişimi tahrif olarak görülerek aralarında Hindistanlı âlim İmam Rabbani’nin için elzemdir. de bulunduğu yerleşik İslami otoriteleri rahatsız eder. Antik çağlardan beri birçok medeniyet 1700’lü yılların başına gelindiğinde ise devlet Avrupalıların Güney Asya’daki etkisinin Pakistan topraklarını merkeze alarak Hint artması üzerine zayıflamaya başlar. Önce ticari üstünlük kuran Avrupa devletleri za- Alt Kıtası’nı yönetmiştir. MÖ 6. yüzyıl ila manla Babür İmparatorluğu gibi Asya’nın yerleşik siyasi yapılarının hakimiyet alanlarını 4. yüzyıl arasında etkin güçler olan Maurya tehdit eder. Özellikle Britanya İmparatorluğu’ndan izin alarak bölgede ticaret yapan İmparatorluğu ve Ahameniş Hanedanı’nın Doğu Hindistan Ticaret Şirketi’nin etkinliğinin artması sömürgeciliğe giden yolun baş- Pers İmparatorluğu Pakistan’ı yöneten an- langıcı olur. Şirket zamanla ticari faaliyetlerinin artmasıyla Hindistan’ın birçok yerinde tik imparatorluklar arasında yer alır. Asya’ya ticaret karakolu kurar. Karakolları korumak için oluşturulduğu söylenen askerî birlikler doğru yola çıkan Büyük İskender de MÖ zamanla şirketin ordusu haline gelir. Nihayet 1757 yılında ticaret tekelini elinde bulun- 326 yılında bugünkü Pakistan topraklarının duran şirket, Hindistan’da siyasi yönetimini ilan eder ve 1858 yılına kadar fiilen ülkenin içinde yer aldığı Hint topraklarını ele geçi- gerçek yöneticisi olur.

24 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI EMEV ILERIN ARDINDAN BIRÇOK MÜSLÜMAN DEVLET BU TOPRAKLARDA HAKIMIYET KURAR. 10. YÜZYILDAN 12. YÜZYILA KADAR GAZNELILER, 13. YÜZYIL ILA 16. YÜZYIL ARASINDA ISE DELHI SULTANLIĞI BÖLGEYI YÖNETEN MÜSLÜMAN TÜRK IMPARATORLUKLARI ARASINDA YER ALIR.

1858 yılında yerini Britanya İmparatorluğu’na bırakmasıyla Aralık 1930 tarihinde büyük şair ve düşünür Muhammed İkbal Babürlüler tarihten silinirken bölge resmen bir Britanya sömürgesi başkan olarak yaptığı konuşmada ilk kez kuzeybatı Hindistan’da olur. Sömürge dönemi Pakistan tarihine de en az Hindistan’ınki bir Müslüman Hindistan fikrinden bahseder. Allahabad’daki kadar etki eder. Britanya’nın 90 sene süren yönetimi İkinci Dünya tarihî konuşmasında Müslüman Hintliler için Pencap, Kuzeybatı Savaşı sonrası dekolonizasyon ile sona erer. Teker teker bağım- Sınır Eyaleti, Sind ve Belucistan’ı birleştiren tek bir devlet fikrini sızlığını ilan etmeye başlayan sömürgeler arasında Britanya öne sürer. 1933 yılında ise Pakistan Deklarasyonu isimli bir risale sömürgeleri de yer alır. Dönemin nüfus ve ekonomik büyüklük kaleme alan Pencaplı Müslüman aydın Rehmat Ali, Pakistan ke- olarak en önde gelen sömürgesi Hindistan ise bölünerek iki farklı limesini ilk kez kullanan kişi olur. Yazar, Pencap, Afgan Bölgesi, devletle bağımsızlığını ilan eder. Keşmir ve Sind’in baş harflerinden, Belucistan’ın ise son harfle- rinden oluşan ismi Hindistan’ın kuzeybatı toprakları için kullanır. 1940’ta Lahor Kararı alınıyor Telaffuzu kolaylaştırmak için Pakstan ismine “i” eklenerek bugün Pakistanlılar bağımsızlık ve iki farklı devlet fikrini benimsemeden bildiğimiz Pakistan kelimesi oluşturulur. önce Britanya İmparatorluğu altında Muhammed İkbal’in önde Pakistan’ı yaratan siyasi gelişmeler hız kesmeden gündem gelenlerinden olduğu Müslüman aydınlar uzun süren bir mücadele oluşturmaya devam eder. Mart 1940’ta Hindistan Müslüman verirler. 1906 yılında Britanya Hindistanı’nda “Tüm Hindistan Birliği toplantısında Lahor Kararı olarak bilinen önemli bir gelişme Müslüman Birliği” isimli bir teşkilat kurulur. Sir Seyyid Ahmed yaşanır. Bengal bölgesi başbakanı Fazlul Hak tarafından ilan edi- Han tarafından kurulan Britanya yanlısı teşkilatın amacı Hindu ve len karar ile Müslüman Birliği Hindistan’dan ayrı tek ve bütün bir Müslümanların kanun önünde eşitliğini sağlayacak düzenlemele- Müslüman devleti çağrısı yapar. Daha önce Rehmat Ali gibi aydın- re önayak olarak Müslümanların temel haklarını güvence altına lar tarafından Pakistan fikri öne sürülse de Muhammed Ali Cinnah almaktır. Fakat birliğin siyasi konumu zamanla değişmeye başlar. gibi önde gelen bazı figürler Hindu ve Müslümanların tek devlette

25 LAHOR KARARI ILE BIRLIKTE MÜSLÜMAN BIRLIĞI BAĞIMSIZLIK YANLISI BIR TAVIR ORTAYA KOYAR. 1947’DE HINDISTAN’IN BIRLEŞIK KRALLIK’TAN BAĞIMSIZLIĞINI ILAN ETMESIYLE HINDISTAN DOMINYONU VE PAKISTAN DOMINYONU OLUŞTURULUR. beraber yaşamasını savunur. Fakat değişen lanan ülke olur. 1958 yılında ilan edilen sıkıyönetimden 1971’e kadar süren dönem siyasi koşullar sonucu alınan Lahor Kararı ile Pakistan tarihindeki birinci askerî dönemdir. Sıkıyönetimle devlet idaresine el koyan birlikte Müslüman Birliği bağımsızlık yanlısı Mareşal Muhammed Eyüp Han döneminde ülke Batı kültürü ile yakın ilişkiye girer. bir tavır ortaya koyar. 1947 yılında Hindistan’ın Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa devletleri ile sağlam ilişkiler kurulup ülke Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını ilan etmesiyle çapında birçok kalkınma hamlesi yapılır. Başkent, Karaçi’den İslamabad’a taşınır. Bu Hindistan Dominyonu ve Pakistan Dominyonu dönemde, 1965 yılında, devam eden Keşmir sorunu en sonunda Hindistan’la Keşmir isimli iki devlet oluşturulur. Bugünkü Bangladeş Savaşı’nın patlak vermesine neden olur. Savaşın neticesinde imzalanan Taşkent toprakları olan Doğu Pakistan’ı da içeren Pa- Deklarasyonu ile ilan edilen ateşkes, iki devlette herhangi bir toprak değişikliği kistan Dominyonu İngiliz Milletler Cemiyeti’ne olmayacağını garantiler. Aynı sene Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı üye olmakla beraber bu tarihte tıpkı Hindistan konuşmada Dışişleri Bakanı Zülfikar Ali Butto, Hindistan’ın atom bombası üretim gibi bağımsızlığını elde eder. Muhammed Ali faaliyetlerine karşı ülkesinin de her ne pahasına olursa olsun kendini savunmak Cinnah da Pakistan’ın kurucusu olarak tarihteki için nükleer program başlatacağını ilan eder. Bu gelişmelerin ardından üzerindeki yerini alır. baskıyı hafifletmeye çalışan Eyüp Han, Butto’yu görevden alır. Butto’nun görevden 1947 yılından 1958’e kadar süren döneme alınması halkı daha da galeyana getirir. 1969 yılında Eyüp Han görevi Başkomutan Birinci Demokratik Dönem de denir. 1956 yılında Yahya Han’a bırakır. 1970’te yapılan demokratik seçimlerde Butto’nun partisi Doğu Pakistan İslam Cumhuriyeti ismini alan devlet Pakistan’da, Bangladeş Halk Birliği de Batı’da hiç sandalye kazanamaz. Bangladeş tarihte ilk kez “İslam Cumhuriyeti” adını kul- Halk Birliği parlamentoda hükümet kuracak güce sahip olmasına rağmen Batı

Muhammed Ali Cinnah Zülfikar Ali Butto

26 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI Benazir Butto Navaz Şerif 1971 YILINDA YAHYA HAN, IKTIDARI DEMOKRATIK YOLLA SEÇILEN SIYASILERE BIRAKIR. 1971’DEN 1977 YILINA KADAR BAŞBAKAN ZÜLFIKAR ALI BUTTO ÖNDERLIĞINDE ÜLKEDE SOL SIYASET IKTIDARI YAŞANIR. BATI ILE ILIŞKILER KÖTÜLEŞIRKEN SOVYETLER VE DOĞU BLOKU ILE DAYANIŞMA ARTAR.

Pakistanlılar buna razı olmaz. Gerilen siyasi ortam 1971 yılında yılında Şerif sürgünde olduğu Suudi Arabistan’dan Pakistan’a Bangladeş Kurtuluş Savaşı ile sonuçlanır. Doğu Pakistan Bang- döner. Fakat bu girişim daha havaalanındayken sınır dışı edilme- ladeş ismiyle bağımsız bir devlet olur. siyle sonuçlanır. Aynı sene sekiz yıllık sürgünün ardından Benazir Butto 2008 seçimlerine katılmak üzere ülkeye döner. Butto’ya Benazir Butto ve Navaz Şerif dönemleri destek eylemlerinde kanlı intihar saldırıları düzenlenir. Navaz Savaşın kaybedilmesinin ardından Yahya Han iktidarı demokratik Şerif 2007 senesinde ikinci kez ülkeye dönme girişiminde bulu- yolla seçilen siyasilere bırakır. 1971’den 1977 yılına kadar Başbakan nur. Destekçilerle yaşanan çatışmaların ardından Şerif başarıyla Zülfikar Ali Butto önderliğinde ülkede sol siyaset iktidarı yaşanır. ülkesine dönüp seçimlerde adaylığını koyar. Diğer taraftan seçim Batı ile ilişkiler kötüleşirken Sovyetler ve Doğu Bloku ile dayanışma hazırlıkları sırasında Butto suikasta uğrayarak hayatını kaybeder. artar. Demokratik dönem General Ziya ül Hak’ın sıkıyönetim ilan Suikastın ardından siyaset iyice gerginleşir. 2008 yılının Şubat etmesiyle son bulur. 1988 yılına kadar süren ikinci askerî dönemde ayında gerçekleşen seçimlerden Yusuf Rıza Gilani liderliğindeki Sovyet yanlılarına karşı devlet sponsorluğunda dinî muhafazakar solcular zaferle çıkar. Gilani, iktidarı sırasında mevcut yarı başkan- politikalar geliştirilir ve sağ siyaset desteklenir. Generalin ölümüyle lık sistemini değiştirerek tam parlamenter sisteme dönüştürür. 1988 yılında tekrar genel seçimler yapılır. Zülfikar Ali Butto’nun kızı Parlamentoyu tek taraflı feshetme dahil devlet başkanına ait Benazir Butto, sadece Pakistan’daki değil tüm İslam ülkelerindeki yetkiler kısıtlanarak başkanlık sembolik bir makam haline getirilir. ilk kadın başbakan olur. 1990 seçimlerinin ardından Butto’nun sol 2013 yılında yapılan son demokratik seçimlerde ise muhafazakar partisi ve Navaz Şerif’in muhafazakar partisi koalisyon kurar. Bu lider Navaz Şerif büyük bir çoğunlukla başbakan seçilir. yıllarda Hindistan ile yaşanan gerilim devam eder. Pakistan dünya- Demokratik tarihi büyük çalkantılara sahne olan Pakistan nın yedinci, İslam dünyasının ise ilk nükleer silah sahibi ülkesi olur. ülke sloganındaki “İman, İttihad, Nazm” ilkeleriyle hedeflediği 1999 yılında General Pervez Müşerref’i görevden almaya çalışan birlik ve düzeni henüz tam anlamıyla tesis edememiş görünse Navaz Şerif, askerî darbeyle yönetimden uzaklaştırılır. de demografik ve iktisadi potansiyeliyle, siyasi istikrarda ve de- Pakistan tarihindeki üçüncü askerî dönem 1999’dan 2007’ye mokratik kurumlarını oluşturmada başarılı olması halinde, hem kadar sürer. 2001 yılından itibaren Şerif ve Butto’nun destekçileri bölge için hem de bütün dünya için başarılı bir demokratik örnek Müşerref yönetimine karşı seslerini yükseltmeye başlar. 2007 olma istidadına sahip.

27 FETHI AKKOÇ: GELECEĞIMIZIN ANAHTARI “REJIM-SEÇIM-GEÇIM”DIR. DEMOKRATIK REJIM SAĞLIKLI SEÇIMI, SAĞLIKLI SEÇIM SAĞLIKLI GEÇIMI GETIRIR

RÖPORTAJ: SONGÜL BAŞ - FOTOĞRAFLAR: EVREN ÖZESEN

19. DÖNEM BURSA MILLETVEKILI FETHI AKKOÇ, YAKIN SIYASI TARIHIMIZDEKI PEK ÇOK OLAYDA GERÇEK ILE GÖRÜNTÜNÜN BIRBIRINDEN FARKLI OLDUĞUNU BELIRTIYOR. BU KONUYU EKOSE ETEKLI LEVREK ISIMLI KITABINDA ÖRNEKLERLE ELE ALAN AKKOÇ, “SIYASET, BILGININ MANTIK VE FARAZIYE SÜZGECINDEN GEÇMESIYLE YAPILAN BIR IŞTIR. BILGI SAHIBI OLMAYAN KIŞININ SIYASET YAPMASI MÜMKÜN DEĞILDIR” DIYOR.

28 RÖPORTAJ ir zamanlar Ankara’nın Babıalisi’ydi Rüzgârlı Sokak. Türkiye’yi kasıp ka- Bvuran nice haber bu sokakta yazıldı. Mesleğine tutkuyla bağlı gazeteciler daktilo tuşlarına her dokunuşta tarihe bir not düştü. Rüzgârlı’da ülkenin ve siyasetin nabzını tutanlardan biri de Fethi Akkoç’tu. Gazetecilik yıllarının ardından 19. Dönem’de DYP Bursa Milletvekili olarak Meclis’te yer alan Akkoç ile yakın siyasi tarihimizi ve ülke gündemini konuştuk. Fethi Akkoç’un hayat yolculuğu 1945 yılında Bursa’da başlıyor. 1963’te Zafer Gazetesi’nde muhabirliğe adım atıyor ve manşete çıkan pek çok ha- beriyle Ankara basınının tanınmış isimlerinden biri oluyor. Mesleki başarısı ödüllerle taçlanırken gazetecilikteki kariyer basamaklarını da bir bir tırma- nıyor. Bu arada Başkent Gazetecilik Yüksekokulu’nu bitiren Akkoç, “Zafer Gazetesi’nden sonra çeşitli gazetelerde dış politika, başbakanlık ve parla- mento muhabirliği ile yöneticilik yaptım. Bir gazeteci olarak İsmet İnönü’den Osman Bölükbaşı’na, Ekrem Alican’dan Süleyman Demirel’e kadar Türkiye’nin önemli devlet adamlarını yakından takip ettiğim o yıllarda siyasete girmek aklımın ucundan bile geçmiyordu. Beni siyasete iten ise TRT’de katıldığım bir açıkoturum oldu. Mehmet Barlas’ın yönettiği, Ankara’daki duayen gaze- tecilerden Şemsi Kuseyri, Orhan Tokatlı ve Uğur Mumcu ile birlikte davetli olduğum açıkoturumda, I. Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin güvenoyu alıp alamayacağının yanı sıra demokrasi ve özgürlükler konusu konuşuldu. Orada 12 Mart Muhtırası ve diğer pek çok konuda gerçek ile görüntünün birbirin- den farklı olduğunu örnekler vererek ifade ettim. Amerika’nın Türkiye’de haşhaş üretiminin yasaklanması için yaptığı baskılara Süleyman Demirel’in CHP-MSP hükümetinin kurulmasıdır. 1973 seçimleri ön- direnmesinin 12 Mart’taki rolüne de değindiğim konuşmam çok beğenildi. cesinde rahmetli Bülent Ecevit ile rahmetli Necmettin Programdan sonra Meclis’e gittiğimde milletvekilleri tebrik etti. Bursa’dan Erbakan’ın müşterek hükümet kuracağını kim söylese Adalet Partili arkadaşlarım ve parti teşkilatındaki kişiler arayarak ‘Adayımız ona ‘deli’ derlerdi. Ancak seçimlerden sonraki gelişmeler ol’ dediler. Onların teşvikiyle girdiğim 1977 seçimlerini kıl payı kaybettim. böyle bir tablo ortaya koydu. Milletvekili seçildiğim 1991 1981’de yeniden aday olmayı düşünürken 12 Eylül ihtilaliyle birlikte şartlar yılında ise DYP-SHP hükümeti kuruldu, gayet de başarılı değişti, partiler kapatıldı. Bunun üzerine gazeteciliğe devam ettim. 1983 oldu. Elbette, tek parti hükümetine kıyasla koalisyon yılında Anavatan Partisi’ne girmem yönünde teklif geldi ama kabul etmedim. dönemlerinin çeşitli zorlukları vardır, ama koalisyon, Çünkü siyasete o sırada Zincirbozan’da bulunan rahmetli Süleyman Bey’le iktidardaki partilerin freni olur bir yerde. Adalet ve Kal- birlikte devam etmeyi istiyordum. 1987 seçimlerinde Doğru Yol Partisi’nden kınma Partisi hükümetleri döneminde yaşanan birtakım (DYP) aday oldum, ancak kısmet değilmiş, seçilemedim. 1991’de ise DYP sıkıntılar koalisyonun önemini ortaya koymuştur.” Bursa Milletvekili olarak Meclis’te yer aldım” diyor. Fethi Akkoç, 1991 seçimlerinin ardından kurulan 49. Hükümet’te DYP ile “Çalışan kadınların doğum izniyle ilgili Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin (SHP) koalisyon ortağı olduğunu anımsatı- kanun teklifim oy birliğiyle kabul edildi” yor. Tecrübeli siyasetçi, 7 Haziran 2015 tarihindeki seçimlerden sonra koalis- Fethi Akkoç 1991-1995 yılları arasında milletvekilliği yon hükümeti kurma çalışmalarının yürütüldüğünü ifade etmemiz üzerine şu yapıyor. Meclis’te özellikle hangi konular üzerinde değerlendirmelerde bulunuyor: “Siyaset uzlaşma sanatıdır. Sandıktan çıkan durduğunu sorduğumuz Akkoç, çalışan kadınların do- sonuçlar bir koalisyon hükümeti kurulmasını gerektiriyorsa mevcut şartlar ğum izniyle ilgili kanun teklifi verdiğini belirterek şöyle içerisinde ortak noktalarda buluşulabilmelidir. Halkın takdiri koalisyondan devam ediyor: “Sağlıklı bir nesil yetiştirilmesinin ön yana olmuşsa her siyasi parti üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. koşullarından biri çocukların anne sevgisi ve şefkati ile Böyle bir ortamda bir siyasi partinin çıkıp ‘Ben koalisyona girmem’ demesi ta- büyümesidir. Bu bakımdan, çalışan kadınların doğum mamen yanlıştır. Uzlaşmayı bilmeyenlerin siyaset yapması mümkün değildir. izni süresi büyük önem taşımaktadır. 84 milletvekili ar- Koalisyon, olmazı oldurma sanatıdır. Bu konudaki en güzel örneklerden biri kadaşımın imza attığı kanun teklifim, çalışan kadınlara

29 “DEVLETLERIN YÖNETIMINDE, SIYASI OLAYLARDA, HATTA SAVAŞLARDA BILE GERÇEKLE GÖRÜNTÜNÜN BIRBIRINDEN ÇOK FARKLI OLDUĞUNU, SENARYOLARIN ÖNCEDEN HAZIRLANDIĞINI YAŞAYARAK GÖRDÜM.” altı ay ücretli, iki yıl ücretsiz doğum izni kullanma imkanı veriyordu. Birleşim’de oy birliğiyle Meclis’ten geçti. Ancak Cumhurbaşkanı O dönemdeki yasada ‘Altı aya kadar ücretsiz izin verilebilir’ de- tarafından veto edilmesi ve o dönemde erken seçime gidildiği için niyordu. Ücretsiz izin süresi iki yıla çıkarılarak çocuğun iki buçuk Meclis’te ikinci defa görüşülememesi nedeniyle maalesef yürür- yaşına kadar anne kucağında ruh ve beden bakımından sağlıklı lüğe giremedi. Sağlıklı nesiller yetişmesi bakımından büyük önem yetişmesi sağlanırken çalışan kadınların ‘çocuğuma kim bakacak’ taşıyan bu konunun günümüzde tekrar ele alınması gerektiğini stresi de önlenmiş oluyordu. İki buçuk yaş, çocuğun karakterinin düşünüyorum.” teşekkül ettiği, ayrıca kreş çağına geldiği dönemdir. Kanun teklifi, Fethi Akkoç, çiftçiye ucuz mazot verilmesi, sosyal bir yara çocuğun kreşe gidinceye kadar ailenin kontrolünde yetişmesine haline gelen kumarhanelerin kapatılması gibi konuları da gün- imkan tanıyordu. Biliyorsunuz, kanun tekliflerinin yasalaşması deme getirdiğini belirterek, “1992 yılında Dışişleri Bakanı Hikmet hiç kolay değildir, üstelik koalisyon dönemlerinde daha da zordur. Çetin’le birlikte Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’ni ziyaret ettik. Buna rağmen, milletvekilleri, grup başkanvekilleri, hatta liderlerle Dönüşte 7 Mart 1992 sabahı rahmetli Süleyman Demirel’in evine bire bir görüşerek bu kanun teklifinin önemini ifade ettim. Büyük gittim. Bağımsızlıklarını yeni kazanmış Türk Cumhuriyetleri’ne uğraşlarım sonucunda kanun teklifi 17 Haziran 1994 tarihindeki 119. çeşitli konularda yardımcı olabileceğimizi ifade ettim. Çünkü ka- nun yapımından bankacılık sistemine kadar pek çok konuda bilgi eksikleri olduğunu gördüm. Sayın Demirel’e bu ülkelerin temsilci- lerinin Türkiye’ye davet edilmesini, Orta Asya’da Türkoloji kolejle- rinin kurulmasını, liseyi bitirmiş başarılı öğrencilere burs verilerek Türkiye’de eğitim görmelerinin sağlanmasını önerdim. O dönemde beş ülkeden toplam on beş bin öğrenci burs alarak Türkiye’de eği- tim gördü. Bu öğrencilerle ilgili gelişmeleri yakından takip ettim. Sayın Demirel’e Orta Asya’da Türkçenin yaygınlaştırılması için yurt dışına yayın yapan TRT INT kanalından yararlanılabileceğini, bu kanalda Türk Cumhuriyetleri’nde sevilen sanatçıların konserleri ile Çalıkuşu gibi dizilerin yayımlanabileceğini de söyledim. Demirel hemen TRT Genel Müdürü Kerim Aydın Erdem’i aradı ve ‘Fethi Bey benim adıma yetkilidir, gerekli çalışmayı yapın’ talimatı verdi. O dönemde Türk Cumhuriyetleri’yle ilgili çok ciddi çalışmalar ya- pıldı. 6 Mayıs 1992’de Orta Asya ülkelerine yönelik TRT Avrasya kanalı yayın hayatına başladı ve büyük ilgi gördü. Öyle ki Aydan Şener’in başrolünü oynadığı Çalıkuşu dizisinin yayın saatinde Orta Asya ülkelerinin sokaklarında neredeyse kimse kalmıyordu. An- cak maalesef daha sonraki yıllarda bu çalışmalar sürdürülemedi” diyor. Tecrübeli siyasetçi, sohbetimizin bu noktasında Süleyman Demirel’le ilgili değerlendirmelerde bulunarak, “Rahmetli Demirel ülkenin kaynakları ve imkanlarını çok iyi bilen, bunları en iyi şekilde harekete geçiren bir liderdi. Türkiye’deki en büyük tesislerin altında onun imzası vardır” diye konuşuyor.

30 RÖPORTAJ “27 MAYIS IHTILALI DEMOKRAT PARTI IKTIDARINI YIKMAKLA KALMAMIŞ, TÜRKIYE’DE ASKERLERIN SIYASETTE ETKILI OLDUĞU YENI BIR DÖNEMIN YOLUNU AÇMIŞ, SIVIL IDAREYE MÜDAHALE GELENEĞINI YARATAN BIR BAŞLANGIÇ OLMUŞTUR.”

“Ekose Etekli Levrek’i okuyanlar, gerçekle arkasında Amerika varmış’ dedi. Başbakan olduktan sonra Nihat görüntü arasındaki farkı görecekler” Erim’le Meclis’te karşılaştık. Erim’in koruma müdürü yanıma Fethi Akkoç, milletvekilliği sırasında TBMM Dışişleri Komisyonu yaklaşarak ‘Nihat Bey’in selamı var’ diye söze başladı. İçimden Başkanvekilliği ile NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu ‘Başbakan benimle görüşmek istiyor’ diye geçirirken ‘Bir telefon Başkanlığı da yapıyor. Gerek milletvekilliği gerekse gazetecilik dö- konuşması yapmışsınız. O konuşmayı unutmanızı rica ediyor’ nemlerinde yaşadıkları ve tanık olduklarından yola çıkarak kaleme dedi. Kendisine ‘Sayın Başbakan’a iletin, o konuşmayı unuttum. aldığı Ekose Etekli Levrek isimli kitabı geçtiğimiz Temmuz sonun- Ancak hükümet güvenoyu alınca ilk demecini bana versin’ dedim. da yayımlanan Akkoç, “1963 yılından itibaren iç ve dış politikayı Gerçekten de Nihat Erim ilk demecini bana verdi, fakat yüz yüze yakından takip edip liderlerin çevresinde bulundum. Devletlerin görüşmek yerine yazılı olarak göndermeyi tercih etti. Kendisiyle yönetiminde, siyasi olaylarda, hatta savaşlarda bile gerçekle gö- 5 ay 20 gün önce yaptığım telefon konuşmasını gözümün önüne rüntünün birbirinden çok farklı olduğunu, senaryoların önceden getirdiğimde, 19 Mart’ta Meclis’in Şeref Kapısı’ndan başbakan hazırlandığını yaşayarak gördüm. Bu kitabı okuyanlar, çok partili olarak gireceğinden haberinin olmadığı anlaşılıyordu.” hayata geçtiğimiz 1950 yılından itibaren Amerika’nın desteği ile iktidara gelen hükümetlerin yine Amerika’nın desteklediği askerî “Bilgi sahibi olmayan kişinin siyaset darbelerle gittiklerini, ülkemizde her dönemde etkili olan güçlerin yapması mümkün değildir” postmodern darbeden sonra nasıl yetkili hale geldiklerini komplo Ekose Etekli Levrek’te 27 Mayıs’tan 12 Mart’a, 12 Eylül’den 28 Şubat’a teorileriyle değil, yaşanmış birebir örnekleriyle görecekler” diyor. uzanan darbe ve muhtıra dönemlerine ilişkin dikkat çekici değer- Akkoç, 12 Mart dönemiyle ilgili olarak kitabında da yer verdiği şu lendirmelerde bulunan Fethi Akkoç, “27 Mayıs ihtilali Demokrat anekdotu anlatıyor: “28 Eylül 1970 günü Yeni İstanbul Gazetesi’nin Parti iktidarını yıkmakla kalmamış, Türkiye’de askerlerin siya- Ankara bürosunda çalışırken Genel Yayın Müdürü Doğan Koloğlu sette etkili olduğu yeni bir dönemin yolunu açmış, sivil idareye ile telefonla konuştum. Bana ‘Çok önemli bir yerden duydum, müdahale geleneğini yaratan bir başlangıç olmuştur” yorumunu Nihat Erim başbakan olacakmış. Kendisiyle telefonla konuşup yapıyor. Akkoç, ikinci kitabının hazırlıklarını sürdürdüğünü belir- sorabilir misin?’ dedi. Şaşırmıştım. Demirel başbakandı ve ortada terek, “Gazeteciliğim ve milletvekilliğim döneminde siyasi parti iktidarı devirecek bir hareket yoktu. Nihat Erim’i aradım, ‘Beye- liderlerinin etrafındakiler tarafından nasıl yanlış yönlendirildiğine fendi, başbakan oluyormuşsunuz, tebrik ederim’ dedim ve Doğan tanık oldum. İkinci kitabımda bu konuya örnekleriyle yer vermeyi Bey’in söylediklerini aktardım. Nihat Bey de şaşırdı, ‘Nereden çık- planlıyorum” diyor. tı? Kimden duymuş?’ diye sordu. Karşılıklı gülüştük. Muhtıradan Sohbetimiz sırasında tecrübeli siyasetçiye “Size göre politikanın sonraki 15 Mart’ta Süleyman Demirel’in evine gittim. Demirel’e bu olmazsa olmazları nelerdir?” diye soruyoruz. “Siyaset, bilginin darbenin haşhaş ekimini tamamen yasaklamadığı için Amerika mantık ve faraziye süzgecinden geçmesiyle yapılan bir iştir. Bilgi tarafından yapıldığını söyledim ve Nihat Erim’le telefon konuş- sahibi olmayan kişinin siyaset yapması mümkün değildir” yanıtını mamı aktardım. Doğan Koloğlu’nun bir resepsiyonda JUSMMAT’ta veren Fethi Akkoç, röportajın sonunda önemli bir konunun altını (Amerikan Askerî Yardım Kuruluşu) çalışan Macar asıllı Amerikalı şu sözlerle çiziyor: “Geleceğimizin anahtarı ‘rejim-seçim-geçim’dir. bir hukukçudan Türkiye’de darbe olacağını ve Nihat Erim’in başba- Üçü birbiriyle doğru orantılıdır. Demokratik rejim sağlıklı seçimi, kanlığa getirileceğini öğrendiğini anlattım. Demirel kaşlarını kal- sağlıklı seçim ise sağlıklı geçimi getirir. Siyasi parti liderinin değil, dırarak ‘Olmaz’ dedi ve ekledi: ‘Muhtıranın arkasında Amerika’nın halkın seçtiği milletvekillerinin Meclis’te görev yapabilmesi için de- olacağını sanmıyorum.’ 18 Mart günü telefonum çaldı. Hattın diğer mokratik rejimin sağlıklı işlemesi gerekir. Bunun için de Siyasi Par- ucundaki Demirel, ‘Fethi Bey, söylediklerinin hepsi doğru. Darbenin tiler Kanunu ve Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılması şarttır.”

31 12 MART 1971’DEN 12 EYLÜL 1980’E

12 Mart 1971: Dönemin Genelkurmay Başkanı 17 Nisan 1972: Başbakan Nihat Erim istifa etti. ve Kuvvet Komutanlarının imzasıyla “12 Mart Muhtırası” verildi. Başbakan 6 Mayıs 1972: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam Süleyman Demirel istifa etti. cezaları infaz edildi.

7 Nisan 1971: Nihat Erim Hükümeti 15 Mayıs 1972: Nihat Erim’in istifası üzerine güvenoyu aldı. 321 kabul, 46 ret Kontenjan Senatörü Suat Hayri Ürgüplü’nün oyu kullanılan oylamada 3 ardından Millî Savunma Bakanı Ferit Melen milletvekili çekimser kaldı. kabineyi kurmakla görevlendirildi. 22 Mayıs 1972’de hükümet güvenoyu aldı. 26 Nisan 1971: Ülkede yaşanan olaylar nedeniyle İstanbul, İzmir, Ankara, 24 Ağustos 1972: Orgeneral Faruk Gürler Kocaeli, Sakarya, Zonguldak, Eskişehir, Genelkurmay Başkanlığı’na, Orgeneral Semih Adana, Hatay, Diyarbakır ve Siirt’te sıkıyönetim ilan Sancar Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na, Oramiral edildi. Kemal Kayacan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na atandı. 13 Mayıs 1971: Sıkıyönetim mahkemelerinde duruşmalar başladı. 21 Şubat 1973: Yüksek Komuta Heyeti, “... Silahlı Kuvvetler ve 12 Mart Muhtırası’nı küçük düşürecek 21 Mayıs 1971: Anayasa Mahkemesi, Necmettin sataşma ve beyana son verilmelidir” çağrısının yer Erbakan’ın genel başkanı olduğu Millî Nizam Partisi aldığı bir tebliğ yayımladı. hakkında kapatma kararı verdi. 6 Mart 1973: Faruk Gürler, Kontenjan Senatörü oldu. 5 Ekim 1971: Adalet Partisi (AP) Genel İdare Kurulu, hükümetin Genelkurmay Başkanlığı’na Semih Sancar atandı. partiler üstü vasfını kaybettiği gerekçesiyle AP’li 5 bakanın kabineden ayrılmasını istedi. 13 Mart 1973: Cumhurbaşkanı seçilmesine neredeyse kesin gözüyle bakılan Faruk Gürler, TBMM’de yeterli oya ulaşamadı. 9 Ekim 1971: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, TCK’nın 146. maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle Ankara Sıkıyönetim 28 Mart 1973: Türkiye’nin 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay yedi yıllık Komutanlığı 1 No’lu Mahkemesi’nce idam cezasına çarptırıldı. görev süresini tamamladı.

3 Aralık 1971: 11 bakan, öngörülen reformların 6 Nisan 1973: Kontenjan Senatörü ve Emekli Oramiral Fahri yapılmasının imkanı kalmadığı gerekçesiyle Korutürk Türkiye Cumhuriyeti’nin 6. Cumhurbaşkanı seçildi. istifa etti. Bu gelişme üzerine Başbakan Nihat Erim, Cumhurbaşkanı Cevdet 15 Nisan 1973: Naim Talu Hükümeti kuruldu. Sunay’a istifasını sundu. Sunay, 5 Aralık 1971’de Erim’i tekrar hükümeti kurmakla 14 Ekim 1973: Genel seçimlerde CHP 185, AP 149, MSP 48, görevlendirdi. 11 Aralık 1971 tarihinde 2. Demokratik Parti 45, CGP 13, MHP 3, TBP 1 milletvekilliği kazandı. Nihat Erim Hükümeti kuruldu. Bağımsız adaylardan ise 6’sı Meclis’te yer aldı.

32 17 Ekim 1973: CHP Genel Başkanı Bülent 4 Eylül 1975: Seçim kampanyası kapsamında Elazığ’a giden CHP Ecevit hükümeti kurmakla görevlendirildi. Genel Başkanı Bülent Ecevit saldırıya uğradı. Ecevit, hükümet kurma çalışmalarından bir sonuç elde edilemeyince görevi iade 6 Aralık 1975: İstanbul Barosu avukatları, hükümeti anarşik olaylara etti. karşı uyarma amacıyla duruşmalara girmedi.

20 Ekim 1973: Necmettin Erbakan, Millî 24 Aralık 1975: Kemal Güven, 54 gün süren oylamalardan sonra 48. Nizam Partisi’nin kapatılmasının ardından turda tekrar TBMM Başkanlığı’na seçildi. kurulan Millî Selamet Partisi’nin genel başkanı oldu. 23 Temmuz 1976: CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e New York’ta Kıbrıslı bir Rum tarafından suikast girişiminde bulunuldu. 26 Ocak 1974: CHP-MSP koalisyon hükümeti kuruldu. Seçimlerden 4 Ekim 1976: İstanbul’da benzin sıkıntısı baş gösterdi, taşıtlar uzun yaklaşık üç buçuk ay sonra kurulabilen kuyruklar oluşturdu. hükümet güvenoyu aldı. 25 Ocak 1977: İstanbul Emniyet Müdürlüğü, kent genelinde son 1 Temmuz 1974: Bakanlar Kurulu, 1971’de bir yılda 510 öğrenci olayının meydana geldiğini, bu olaylarda 13 yasaklanan haşhaş ekimine izin verdi. öğrencinin öldüğünü, 254 öğrencinin yaralandığını açıkladı.

20 Temmuz 1974: Türkiye, yoğun diplomatik temaslardan bir sonuç 1 Mart 1977: 1. MC Hükümeti’nin görevde olduğu süre içerisinde TL alamayınca Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlattı. 9. kez devalüe edildi. Dolar 17,50 TL oldu.

18 Eylül 1974: Başbakan Bülent Ecevit istifa etti. Cumhurbaşkanı 4 Mart 1977: Türkiye Barolar Birliği’nin aldığı karar üzerine avukatlar Fahri Korutürk, 12 Kasım 1974’te Kontenjan Senatörü Sadi lrmak’ı tüm yurtta duruşmalara girmedi. hükümeti kurmakla görevlendirdi. Kabine Meclis’ten güvenoyu alamadı. 1 Mayıs 1977: DİSK’in Taksim Meydanı’nda düzenlediği “1 Mayıs İşçi Bayramı” kutlamaları çevredeki bazı binalardan açılan ateş sonucu 30 Ocak 1975: ABD, Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya kana bulandı. Olaylarda 34 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı. başladı. 15 Mayıs 1977: IMF, Türkiye’ye borç vermek için “seçim” ve “yüzde 31 Mart 1975: AP Genel Başkanı Süleyman 20 devalüasyon” koşullarını öne sürdü. Demirel’in başkanlığında kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti’nde, MSP Genel Başkanı 29 Mayıs 1977: İstanbul Sirkeci Tren Garı ile Yeşilköy Necmettin Erbakan, MHP Genel Başkanı Havaalanı’nda aynı saatlerde zaman ayarlı bombalar Alparslan Türkeş ve CGP Genel Başkanı patladı. 5 kişi öldü, 49 kişi yaralandı. Turhan Feyzioğlu Başbakan Yardımcısı oldu. Hükümet 12 Nisan 1975’te 5 Haziran 1977: Genel seçimlerde CHP 213, AP güvenoyu aldı. 189, MSP 24, MHP 16, CGP 3, Demokratik Parti 1 milletvekilliği kazandı. 4 bağımsız milletvekili adayı 17 Nisan 1975: Üniversitelerdeki olaylar Meclis’e girmeyi başardı. tırmanmaya başladı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi 10 gün kapatıldı. 13 Haziran 1977: Başbakan Demirel’in istifasıyla 1. MC Hükümeti sona erdi. 23 Haziran 1975: CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Gerede’deki mitingde saldırıya uğradı. 3 Temmuz 1977: CHP’nin kurduğu azınlık hükümeti güvenoyu alamadı. 24 Haziran 1975: MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in Diyarbakır gezisinde olaylar çıktı. 2 kişi 9 Temmuz 1977: Avrupa Ekonomik Topluluğu, Türkiye’den öldü, 46 kişi ağır yaralandı. her türlü tekstil maddesi ithalini kısıtlama kararı aldı.

33 21 Temmuz 1977: Süleyman 24 Mart 1978: Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz, Demirel’in başkanlığında 2. suikast sonucu öldürüldü. Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu. Hükümet 1 Ağustos 7 Nisan 1978: İstanbul’da evinin önünde silahlı saldırıya uğrayan 1977’de güvenoyu aldı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Server Tanilli ağır yaralanarak felç oldu. 6 Ağustos 1977: Emekli olan Deniz Kuvvetleri Komutanı 17 Nisan 1978: Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’na Oramiral Hilmi Fırat’ın yerine bombalı bir paket gönderildi. Fendoğlu paketi açınca gelini ve iki Oramiral Bülend Ulusu atandı. torunuyla birlikte hayatını kaybetti. Malatya’da başlayan olaylar Kahramanmaraş’a da sıçradı. 5 Eylül 1977: Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na Ege Ordu Komutanı Orgeneral Kenan Evren atandı. 11 Temmuz 1978: Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Bedrettin Cömert, aracının içinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını 1 Kasım 1977: Bulgaristan, elektrik borcunun ödenmemesi kaybetti. nedeniyle Türkiye’ye verdiği elektriği keseceğini bildirdi. Dolar 20 TL’ye ulaştı. 25 Temmuz 1978: ABD Senatosu, Türkiye’ye uygulanan silah ambargosunun şartlı olarak kaldırılmasına karar 17 Kasım 1977: Cahit Karakaş, yaklaşık 165 günün sonunda 38. turda verdi. 1 Ağustos’ta yapılan oylamada 205’e karşı 208 227 oyla TBMM Başkanı seçildi. oyla ambargo kalktı, ancak Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi istendi. 21 Kasım 1977: Irak, borcun ödenmediği gerekçesiyle Türkiye’ye verdiği petrolü kesti. 21 Ağustos 1978: Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı oldu. 11 Aralık 1977: Yerel seçimlerde yurdun hemen her yerinde görülen protesto ve çatışmalarda 13 kişi öldü, 87 kişi yaralandı. 1 Eylül 1978: Yağ, benzin, ilaç ve sabundan sonra kahve sıkıntısı da başladı. 21 Aralık 1977: Japonya, borç ödenmediği için Türkiye’ye demir sevkiyatını durdurduğunu açıkladı. 9 Ekim 1978: Ankara Bahçelievler’de TİP üyesi 7 genç öldürüldü. 31 Aralık 1977: Türkiye’de ilk defa bir hükümet (2. MC Hükümeti) gensoru ile 20 Ekim 1978: İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi Dekanı düşürüldü. Bu yıl içinde anarşi ve terör Ord. Prof. Bedri Karafakıoğlu silahlı saldırı sonucu öldürüldü. olayları neticesinde 157 kişinin öldüğü, 1667 kişinin yaralandığı açıklandı. 19 Aralık 1978: Kahramanmaraş’ta bir sinemaya bomba atılmasının ardından kentte gerilim yükseldi, Sünni ve Alevi vatandaşlar 2 Ocak 1978: Hükümeti kurmakla arasında sokak çatışmaları başladı. Günlerce süren olaylarda resmî görevlendirilen Bülent Ecevit, kabinesini verilere göre 105 kişi öldü, 176 kişi yaralandı, 210 ev ve 70 işyeri açıkladı. Hükümet 17 Ocak 1978’de güvenoyu yakıldı. aldı. 26 Aralık 1978: Bakanlar Kurulu, İstanbul, Ankara, Adana, Elazığ, 6 Mart 1978: Kara Kuvvetleri Bingöl, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Kars, Kahramanmaraş, Komutanı Orgeneral Kenan Evren, Malatya, Sivas ve Urfa olmak üzere 13 ilde sıkıyönetim ilan etti. Genelkurmay Başkanlığı’na atandı. Evren’in yerine Orgeneral Nurettin 2 Ocak 1979: İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı istifa etti. Özaydınlı’nın Ersin getirildi. yerine CHP Sakarya Senatörü Hasan Fehmi Güneş atandı.

23 Mart 1978: IMF ile 1,5 milyar dolarlık 1 Şubat 1979: Milliyet Gazetesi Başyazarı ve Genel Yayın Yönetmeni kredi anlaşması yapıldı. Abdi İpekçi öldürüldü.

34 7 Nisan 1979: Türkiye Emekçi Partisi Genel Başkanı Mihri Belli, 22 Mart 1980: TBMM’de Cumhurbaşkanlığı seçimi aday İstanbul’da uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır şekilde yaralandı. bulunamadığı için yapılamadı.

8 Mayıs 1979: Mersin Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Halit Velioğlu 25 Mart 1980: Cumhurbaşkanlığı seçimi ve eşi evlerinde öldürüldü. için turlar başladı. Beş buçuk ay süresince 118 birleşim ve 115 turda 15 Mayıs 1979: TÜSİAD gazetelerde ilan kampanyası başlattı. Bu bir sonuç alınamadı. kampanyanın Ecevit Hükümeti’nin sona ermesinde etkili olduğu öne sürüldü. 6 Nisan 1980: Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, görev süresinin dolması 11 Haziran 1979: IMF’nin şartları kabul edilerek devalüasyon yapıldı. üzerine Çankaya Köşkü’nden ayrıldı. Dolar 47,10 lira oldu. Cumhuriyet Senatosu Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil, Cumhurbaşkanı Vekili 12 Ağustos 1979: Bingöl Belediye Başkanı Hikmet Tekin silahlı saldırı oldu. sonucu öldürüldü. 8 Mayıs 1980: Anayasa Mahkemesi, Türkiye Emekçi Partisi’ni 16 Ekim 1979: Başbakan Bülent Ecevit istifa etti. Hükümeti kapattı. kurma görevi Süleyman Demirel’e verildi. Demirel, 12 Kasım 1979 tarihinde MHP ve MSP’nin dışarıdan desteklediği 27 Mayıs 1980: MHP Genel Başkan Yardımcısı, Gümrük ve Tekel eski azınlık hükümetini açıkladı. Hükümet 25 Kasım 1979’da Bakanı Gün Sazak öldürüldü. güvenoyu aldı. 10 Temmuz 1980: Çorum’da günlerdir Alevi ve Sünni vatandaşlar 19 Kasım 1979: Gazeteci İlhan Darendelioğlu uğradığı arasında süren gerginlik ve çatışmalar nedeniyle 57 kişi öldü, suikast sonucu hayatını kaybetti. yüzlerce kişi yaralandı.

20 Kasım 1979: İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler 16 Temmuz 1980: CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Yaşar Köksaloğlu öldürüldü. Doğanay öldürüldü. 19 Temmuz 1980: Eski Başbakan Nihat Erim suikast sonucu 1 Aralık 1979: Başbakan Demirel, Başbakanlık öldürüldü. Müsteşarlığı’na Turgut Özal’ı atadı. 22 Temmuz 1980: DİSK eski Genel Başkanı Kemal Türkler 7 Aralık 1979: İstanbul Üniversitesi İktisat öldürüldü. Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil öldürüldü. 5 Eylül 1980: AP’li Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen gensoru ile düşürüldü. Böylece ilk 27 Aralık 1979: Genelkurmay Başkanı Orgeneral defa bir bakan gensoruyla düşürülmüş Kenan Evren ve Kuvvet Komutanlarının imzasıyla oldu. hükümete “uyarı mektubu” verildi. Ülkede yaşanan siyasal gerginlik, şiddet olayları ve toplumsal 6 Eylül 1980: Millî Selamet Partisi, bunalımla ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Konya’da “Kudüs’ü Kurtarma Mitingi” görüşünü içeren mektup, Başbakan Süleyman düzenledi. Genelkurmay 2. Başkanı Demirel’e ve siyasi parti liderlerine iletilmek üzere Orgeneral Haydar Saltık, “Konya mitingi Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e sunuldu. 12 Eylül’e gelinmesinde bardağı taşıran son damla olmuştur” değerlendirmesini 24 Ocak 1980: “24 Ocak Kararları” alındı. IMF’nin istekleri yaptı. kabul edildi. Devalüasyon sonucu dolar 70 lira oldu. 12 Eylül 1980: Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el 21 Mart 1980: Nevruz Bayramı nedeniyle yurdun çeşitli yerlerinde koydu. Hükümet, Senato ve Parlamento feshedildi. Siyasi partilerin çıkan olaylarda 8 kişi öldü, onlarca kişi yaralandı. faaliyetleri durduruldu. Anayasa yürürlükten kaldırıldı.

35 BATI ANADOLU’DA BIR DÜNYA MIRASI EFES ANTIK KENTI

36 KÜLTÜR VARLIKLARI TAR IHI MÖ 5000’LERE UZANAN, BAŞTA YUNAN VE ROMA OLMAK ÜZERE ÇEŞITLI UYGARLIKLARIN IZLERINI TAŞIYAN EFES, AYAKTA KALMAYI BAŞARMIŞ YAPILARIYLA YÜZYILLAR ÖNCESINE IŞIK TUTUYOR. ANTIK KENT, GEÇTIĞIMIZ TEMMUZ AYINDA UNESCO DÜNYA MIRAS LISTESI’NE KABUL EDILDI.

ÇAĞLA TAŞKIN

tina kralı Kodros’un cesur oğlu Androklos, Ege’nin karşı durum şaşırtıcı değil aslında. Efes adının kökeninin ise Mısır ve Hi- “A yakasını keşfetmek ister. Önce Delfi kentindeki Apollon tit kaynaklarında ismine sıklıkla rastladığımız Arzava Krallığı’nın Tapınağı’nın kahinlerine danışır. Kahinler ona balık ve domuzun başkenti Apasa’ya dayandığı tahmin ediliyor. Apasa kelimesinin işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu söz- zaman içinde Aphesos şeklini aldığı ve nihayet Efes’e evrildiği lerin anlamını düşünürken Ege’nin lacivert sularına yelken açar. düşünülüyor. Kaystros (Küçük Menderes) Nehri’nin ağzındaki körfeze geldik- Efes, MÖ 10’uncu yüzyıl civarında Yunan etkisi altına girdiğinde lerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları kaderi yavaş yavaş değişmeye başlar. Coğrafi konumu sayesinde balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yaban domuzu, canlı bir ticaret noktası olan şehrin refah seviyesi, İyon Birliği’nin balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir on iki kentinden biri olmasıyla artar. Farklı dönemlerde Lid- kent kurmaya karar yalılar, Persler gibi verirler…” çeşitli uygarlıkların Hadrianus Tapı- egemenliği altına nağı girişindeki friz giren Efes için asıl işte böyle anlatır dönüm noktasını tarihi yüzyıllar ön- Romalıların bölgede cesine giden Efes’in hakimiyet kurma- kuruluş efsanesi- sı teşkil eder. Efes, ni… Antik Çağ’ın en yoğun Yunan etki- önemli kentlerinden sinin ardından gelen olan Efes’in kuru- uzun Roma dönemi luşu, bazı tarihçiler boyunca impara- tarafından meşhur torluğun en önemli kadın savaşçılar merkezlerinden biri Amazonlara bile haline gelir. Hıris- dayandırılıyor. Bu tiyanlığın yayılma- görüş artık hemen sıyla ticari ve sosyal hiç kabul görmüyor öneminin yanında olsa da bölge tari- dinî tarafı ağır ba- hinin MÖ 5000’lere uzandığı, bu alanda Geç Kalkolitik Dönem’de san bir şehir olur. Efes, bir süre sonra Roma İmparatorluğu’nun yerleşimlerin tesis edildiği biliniyor. Bölgenin verimli toprakları, Asya eyaletinin başkenti ilan edilir ve nüfusu 200 bini aşan dinî, su kaynaklarına yakınlığı ve stratejik önemi düşünüldüğünde bu kültürel ve ticari bir merkeze dönüşür. Bu da elbette şehirdeki

37 FARKLI DÖNEMLERDE LIDYALILAR, PERSLER GIBI ÇEŞITLI UYGARLIKLARIN EGEMENLIĞI ALTINA GIREN EFES IÇIN ASIL DÖNÜM NOKTASINI ROMALILARIN BÖLGEDE HAKIMIYET KURMASI TEŞKIL EDER.

bırakır, hatta şehir bir dönem tamamen terk edilir, birçok önemli yapısı da zamana yenik düşer. Fakat ilerleyen yıllarda özellikle İngiliz ve Avusturyalı arkeologların bölgeyi yeniden keşfiyle Efes’in cevherleri tek tek gün yüzüne çıkar, kazılara restorasyon çalışmaları eşlik eder. Bu süreç, antik kentin geçtiğimiz Temmuz ayında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmesiyle en kıy- metli meyvesini verir.

Çok yönlü bir inanç merkezi Efes Antik Kenti’nin her köşesi, her taşı ayrı bir miras aslında. Farklı medeniyetlerin izlerinin birbirine karıştığı, eski Anadolu kültleriyle Hıristiyanlığın iç içe bulunduğu Efes söz konusu oldu- ğunda akla ilk gelen yerlerden biri Celsus Kütüphanesi elbette. Bugün adeta antik kentle özdeşleşen, onun simgesi haline gelen kütüphane, çok sevilen bir Roma senatörü olan Julius Celsius Po- lemaeanus onuruna inşa edilmiş. Yüzyıllar içinde birçok deprem imar faaliyetlerinin büyük hız kazanması, inşa edilen yapılardaki atlatan ve birkaç kere onarılan iki katlı, Korint sütunlu yapının çeşitliliğin artması anlamına gelir. Günümüze ulaşmayı başaran nişlerinde bir zamanlar görkemli heykeller olduğu tahmin ediliyor. yapıların önemli kısmı bu ihtişamlı ve refah dolu dönemde inşa Zamanında 12 bin ila 14 bin arasında kitap barındırdığı düşünü- edilmiş veya onarılmıştır. Adeta altın çağ olarak adlandırılabilecek len Celsus Kütüphanesi’ndeki eserlerin büyük kısmı MS 3’üncü bu zaman diliminin ardından Bizans, Selçuklu ve nihayet Osmanlı yüzyıldaki bir depremi izleyen yangında yok olmuş. Özellikle 70’li hakimiyetine giren Efes, zamanla eski şaşaalı günlerini geride yıllarda yürütülen restorasyon çalışmalarının ardından kısmen de

38 KÜLTÜR VARLIKLARI EFES ANTIK KENTI’NIN HER KÖŞESI, HER TAŞI AYRI BIR MIRAS ASLINDA. FARKLI MEDENIYETLERIN IZLERININ BIRBIRINE KARIŞTIĞI ANTIK KENT, DÜNYANIN DÖRT BIR YANINDAN GELEN ZIYARETÇILERINI BÜYÜLÜYOR. olsa eski ihtişamına kavuşan kütüphane, Yunan etkisinin fazlaca saygı duruşu olarak yorumlanabilecek tapınak, bir zamanlar dün- hissedildiği sütun, niş ve heykelleriyle ziyaretçileri büyülüyor. yanın yedi harikasından biri kabul ediliyordu. Apollon’un kardeşi Diana Tapınağı olarak da bilinen Artemis Tapınağı ise Efes’in Yunan tanrıçası Artemis’le aynı adı taşımakla birlikte ondan farklı en eski ve en büyüleyici yapılarından. Lidya Kralı Kroisos’un böl- özellikleri bulunan; bereket, bolluk ve doğurganlığı temsil eden ve geyi hakimiyeti altına almasından sonra buradaki çeşitli halkları Anadolu’daki Kibele kültünün bir uzantısı olarak değerlendirilebi- Artemis kültü etrafında birleştirmeyi amaçlamasıyla inşasına lecek Efes Artemisi’ne adanan bu tapınağın bir zamanlar dönemin başlanan tapınak, yüzyıllar içerisinde birçok doğal afete maruz en ünlü sanatçılarının eserlerine evsahipliği yaptığı, devasa yapı- kalmış, yeniden inşa edilmiş, fakat ne yazık ki bu görkemli yapı- daki heykel, kabartma ve süslemelerin ihtişamına ihtişam kattığı, dan günümüze çok az şey kalmış. Anadolu’nun İslamiyet öncesi görkemli sütunların tapınağa heybetli bir görüntü verdiği tahmin en yaygın ve en güçlü inanışlarından olan ana tanrıça kültüne bir ediliyor. Tapınağın en görkemli günlerinde nasıl göründüğünü

39 kesin olarak bilemesek de eski çizim ve resimlerden fikir edinebi- Efes’te Meryem Ana’nın adını taşıyan ve onun için inşa edilmiş liyoruz. Artemis Tapınağı’nın az sayıdaki kalıntısının bile ne kadar ilk ibadethane konumundaki bir kilise ile havari Yuhanna’nın me- değerli olduğu düşünüldüğünde yapının yüzyıllar önceki önemini zarı olduğu iddia edilen noktada yükselen bir bazilika yer alıyor. muhafaza ettiğini söylemek yanlış olmaz herhalde. Bölgedeki en ilginç yerlerden biri de hem İncil’de hem de Kur’an-ı Efes’in Hıristiyanlık için büyük önem arz ettiğinden bahset- Kerim’de geçen “Yedi Uyurlar” veya “Ashab-ı Kehf” anlatısıyla miştik. Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesinin kurulduğu yerlerden ilişkilendirilen mağara. olan, Meryem Ana’nın Hz. İsa’nın havarilerinden Yuhanna ile son yıllarını geçirdiği düşünülen ve bugün Meryem Ana Evi ola- Büyük imparatorluklardan kalıcı izler rak bilinen bir kiliseye evsahipliği yapan Efes Antik Kenti, aynı Antik kentin barındırdığı bütün cevherleri tek tek saymak sayfalar zamanda Hıristiyanlar için bir hac merkezi olma niteliği taşıyor. alır elbette. Bir dönem son derece şaşaalı olan sokak ve caddeleri, gladyatör dövüşlerinin yapıldığı stadyumu, dönemin ticaret mer- kezi agorasıyla capcanlı bir şehir olan Efes’te sosyal ve kültürel hayatın ne kadar hareketli olduğunu anlamak için günümüze kalanlara bakmak yeterli. Antik dünyanın en büyükleri arasında yer alan yaklaşık 24 bin kişi kapasiteli açık hava tiyatrosuyla, Roma İmparatoru Hadrianus adına inşa edilen ve rölyefleriyle dikkat çeken Hadrianus Tapınağı’yla, bir diğer Roma İmparatoru Domitianus ve üyesi olduğu Flavius Hanedanı’na adanan Domitian Tapınağı’yla, anıtsal çeşmeleri ve süslemelerinden bir kısmı günü- müze ulaşmayı başarmış görkemli kapılarıyla kent sakinlerinin bir zamanlar nasıl bir hayat sürdürdüğüne dair ipuçları sunuyor Efes.

40 KÜLTÜR VARLIKLARI EFES’TEKI KALINTILAR YALNIZCA SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYATA IŞIK TUTUP MANEVI DEĞERLERIN YANSIMALARINI SUNMUYOR, AYNI ZAMANDA FARKLI DÖNEMLERDEKI KENTSEL PLANLAMAYLA ILGILI ILGINÇ BILGILER VERIYOR.

Efes’teki kalıntılar yalnızca sosyal ve kültürel hayata ışık Evlerdeki duvar resimleri ve mermer paneller dönemin ihtişamını tutup manevi değerlerin yansımalarını sunmuyor, aynı zaman- yansıtırken farklı türdeki mozaikler sanatsal bir zenginlik ortaya da farklı dönemlerdeki kentsel planlamayla ilgili ilginç bilgiler koyuyor. Özellikle tabanlarda görülen, genellikle siyah-beyaz, veriyor. Efes’in hem Yunan hem de Roma izleri taşıyan yamaç kimi zaman da renkli olan mozaiklerde çeşitli temalar işlenmiş. evlerinin belirli özellikleri, bu evlerde sıradan kişilerin değil, top- Bazen bir portre olmuş Efes mozaiklerinde konu edinilen, bazen lumda önemli yeri olan vatandaşların yaşadığını düşündürüyor. bir hayvan veya bitki motifi, bazen de Poseidon ve Amphitrite, Etrafı sütunlarla çevrili kare veya dikdörtgen planlı avluları, yani Dionysos ve Ariadne gibi mitolojik figürler… peristilleri olan, genellikle iki veya üç katlı inşa edilmiş yamaç Geç Kalkolitik Dönem’den itibaren yerleşim gören, Yunan ve evler teraslar üzerinde, birbirini kesmeyecek şekilde inşa edilmiş; Roma hakimiyeti altında refahı artan ve en önemli dinî ve kültürel bununla birlikte evler arasında bir görüntü bütünlüğü olmasına merkezlerden birine dönüşen Efes’in kalıntılarına baktıkça insan da özen gösterilmiş. Kimilerinde havuz veya çeşmenin de olduğu bu topraklarda doğmuş olmaktan, sayısız medeniyetin imzasını yamaç evlerin en dikkat çekici özelliği ise büyüleyici süslemeleri. bıraktığı bu bereketli diyarlarda bulunmaktan övünç duyuyor.

41 KADINLARIN SIYASETTE YER ALMALARI ÜLKEMIZI DAHA BARIŞÇIL, DAHA SORUN ÇÖZÜCÜ BIR YAPIYA KAVUŞTURUR SÖYLEŞI: SONGÜL BAŞ

22. DÖNEM İZMIR MILLETVEKILI TÜRKAN MIÇOOĞULLARI, YAŞADIĞI TOPLUMUN ÖZELLIKLERINI IYI BILMEYEN VE ONUN BIR PARÇASI OLMAYI BAŞARAMAYAN INSANLARIN SIYASET YAPMASININ ZOR OLDUĞUNU IFADE EDIYOR. “SIYASET DÜRÜST, ÇALIŞKAN, KENDISINDEN ÇOK TOPLUMU VE ÜLKESINI DÜŞÜNEN INSANLARIN IŞIDIR” DIYEN MIÇOOĞULLARI, KADINLARIN SIYASETTE DAHA FAZLA GÖRÜNÜR OLMALARI GEREKTIĞINI VURGULUYOR.

42 SÖYLEŞI Siyasete girmeye nasıl karar verdiniz? Sizi politikaya yönlendi- ren nedenler nelerdir? Ülke gündemiyle her zaman ilgili olan bir ailede dünyaya geldim ve öyle bir çevrede büyüdüm. Ortaokul ve lise yıllarımda zaman zaman öğretmenlerimle ülkenin içinde bulunduğu sorunlarla ilgili uzun sohbetlerim, hatta tartışmalarım olmuştur. Ege Üniversite- si Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nde okurken Devrimci Gençlik Ha- reketi içinde yer aldım. 80 darbesinde yaşanan onca zulmün ar- dından partiler kapatılmış, demokrasi askıya alınmıştı. O zaman bir partide aktif siyaset yapmanın gereğini düşünerek ilkelerime en yakın partiye, SODEP’e kaydoldum. Kısa bir süre sonra SODEP ve HP birleşti, biz de SHP üyesi olduk. Bir partide siyaset yapma- nın tüm gereklerini yerine getirmeye çalıştım. Ortağı olduğum özel bir poliklinikte yöneticilik görevini üstlendiğimden siyaset yapmamın önünde bir engel yoktu. Kadınların mutlaka siyasetin içinde yer almaları ve söz sahibi olmaları gerektiğine yönelik inan- cım nedeniyle önce mahallemde sonra ilçemde öncülük etmeye çalıştım. Sayın Erdal İnönü’nün genel başkan olduğu dönemde SHP’de yapılan tüzük değişikliğiyle yönetimlerde her iki cinsin en az %25 oranında temsil edilmesi kuralı kabul edilince yani kota gündeme gelince kurultayda seçilerek en üst düzey karar organı olan Parti Meclisi’nde yer aldım. CHP yeniden açıldığında ülke set yapmaları gerektiğini de anlattım. Zorlukları beraber aştık. genelinde tek kadın ilçe başkanı olarak Narlıbahçe ilçesinde görev Ayrıca Urla’nın Bademler köyünden olan akrabamız Gümrük ve üstlendim. İlçemde kadın üye sayısını erkek üye sayısının üzerine Tekel eski Bakanı Mahmut Türkmenoğlu ve 18. Dönem Millet- çıkaracak bir çalışma yaptım. Amacım kadınların siyasete katılımı vekili Erol Güngör ağabeylerimin siyasi yaşamımdaki katkılarını konusunda farkındalık yaratmaktı. Genel Başkanımız Sayın Deniz anmak isterim. Baykal ilçemize gelerek bu olayı kamuoyuyla paylaşmamıza katkı 2002-2007 yılları arasındaki 22. Dönem’de İzmir Milletvekili sağladı. Daha sonra CHP’nin kurultay delegeliği, Parti Meclisi olarak görev yaptınız. Aynı zamanda TBMM Başkanlık Divanı üyeliği görevlerinde bulundum. Genel merkezin parti içi eğitim Katip Üyesi’ydiniz. Milletvekilliği döneminizdeki çalışmaları- komisyonunda çalışmalarım oldu. Yani dünden bugüne siyasete nız arasında ön plana çıkanları bizimle paylaşabilir misiniz? girmeye karar verip milletvekili olmadım. Kadınların siyasi par- tilerde bu tür sorumluluklar almasının, il ve ilçe başkanı hatta İçtüzük gereği Başkanlık Divanı üyeleri Meclis komisyonlarında genel başkan olarak karar mekanizmalarında söz sahibi olmasının yer alamadığından parti grubumuzun kurduğu zeytincilik, na- önemine inandığım için bu süreci detaylı anlattım. renciye, bağcılık, balıkçılık gibi konuları araştıran komisyonlarda görev üstlenerek bu konuların Meclis gündemine taşınmasına Sizden önce ailenizde siyasetle ilgilenmiş olanlar var mı? katkı yaptım. Kadın sorunlarıyla ilgili konuların gündeme gel- Babam Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen. Öğretmen örgüt- mesinde ve yasa değişikliklerinin yapılmasında çabalarım oldu. lenmelerinin (TÖS, TÖB-DER) hep içinde yer aldı. Evimizde her Evimi Ankara’ya taşımadığım için çoğunlukla İzmir’deydim; iyi zaman siyaset konuşulurdu. Emekli olduktan sonra Urla’da CHP günde kötü günde hemşehrilerimizi yalnız bırakmayıp onlarla ilçe yönetiminde görev yaptı. Annem 1977 yılında Urla İlçesi Kadın beraber olmaya çalıştım. Kolu Başkanı’ydı. Üç kız kardeşim de ülkelerine sahip çıkma adına siyasetten uzak duramamaktadırlar. Eşim siyaset yapılmasına TBMM Başkanlık Divanı Katip Üyeliği gibi önemli bir görevle en az benim kadar inanıyor. İki çocuk annesiyim. Çocuklarıma ilgili değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz? da daha iyi yaşayabilmek için çalışmaları gerektiğinin yanı sıra Başkanlık Divanı’nın oluşumu anayasa ile belirlenmiştir. Üyele- ülkemizin daha iyi yönetimler tarafından yönetilmesi için siya- rinin tamamının milletvekilleri arasından seçilecek olması, parti

43 “YAŞADIĞI TOPLUMUN ÖZELLIKLERINI IYI BILMEYEN, ONUN BIR PARÇASI OLMAYI BAŞARAMAYAN INSANLARIN SIYASET YAPMASI ZORDUR. EMPATI KURAMAYAN SIYASET YAPAMAZ. KLASIK BIR SÖYLEM VAR, ‘SIYASETÇI DÜRÜST OLMALI’ DENIYOR. OYSA BU TÜM INSANLARDA OLMASI GEREKEN BIR NITELIK VE DE SIYASETÇININ OLMAZSA OLMAZI.” gruplarının üye sayıları oranında temsil edilmelerinin sağlanması siyasete ve siyasetçiye güven azaldı. Aktif siyasete başladığım zorunluluğu, Meclis Başkanı için parti gruplarının aday göstere- yıllarda evimin yakınındaki dükkanından alışveriş yaptığım, zaman memesi Başkanlık Divanı’nın bağımsız olması gereğinin, Başkan- zaman da sohbet ettiğim bir manav arkadaş, “Sizi çok seviyoruz. lık Divanı ne kadar bağımsız olursa yasama organının da o kadar Siz çok dürüst bir insansınız. Siyaset size göre değil. Niçin siyaset bağımsız çalışabileceğinin ve bağımsız çalışma zorunluluğunun yapıyorsunuz?” diye sormuştu. Ben de “Aslında siyaset dürüst, göstergeleridir. Ancak hepimizin de gördüğü ve bildiği gibi yasa- çalışkan, kendisinden çok toplumu ve ülkesini düşünen insanların manın bağımsız çalışma ilkesine uyulmamaktadır. işidir” diye yanıtlamıştım. Siyasetçinin kendisini iyi yetiştirmiş olması, devamlı yenilenmesi gerekir. Bilginin, teknolojinin, iletişi- Katip üyeliği veya milletvekilliği döneminize ilişkin unutama- min hızla geliştiği, bu değişen dünyada sorunlara yeni sorunların dığınız anıları bizimle paylaşabilir misiniz? eklendiği ortamda gelişemeyen, değişimi fark edemeyen insanlar Yakın bir arkadaşımın ölüm haberini alınca sabah erkenden yola siyasette doğru şeyler yapamazlar. çıktık. Afyon yakınlarında üreticiler kendi ürünlerini satmak için tezgahlarını açmışlardı. Hiçbir şey yemediğimizi fark edip bir 7 Haziran 2015 tarihindeki genel seçimlerin ardından 98 kadın kadın üreticinin tezgahının önünde durduk. Arabadan şoförle be- milletvekili TBMM’de görev yapmaya başladı. Meclis’te kadın- raber inip üreticiyi selamladık. Plakayı fark eden üretici “Bakan mı ların temsil oranına ve “siyasete kadın eli değmesi”nin kaza- var?” dedi. “Hayır, milletvekili var” cevabını alınca “Hani nerede?” nımlarına ilişkin değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz? demez mi? “İşte karşında. Ne yani kadından milletvekili olmaz Tüm dünyada kadın hakları savunucuları toplumsal cinsiyet mı?” dedim. İkimiz de buruk buruk güldük. Sonra ona kısaca bir eşitliğinden söz ediyorlar. Ama bizim parlamentomuzda biyolojik köy çocuğu olduğumu, üretmenin kıymetini en iyi kadınların bil- farklılıklar üzerinden dil geliştiriliyor. Bugün parlamentoda görev diğini, hayatın zorluklarını kadınların omuzladığını, onun için yasa yapan 98 kadın arkadaşıma başarılar diliyorum. İşleri çok zor. yapan noktalarda ve yönetici kadrolarında kadınların da olması Siyaset aslında bir uzlaşma sanatı olması gerekirken adeta bir gerektiğini anlattım. Üretici kadınla dost olduk. Her geçişimde ayrıştırma aygıtı haline dönüştü. Toplumdaki farklılıkları uygun ondan alışveriş etmeyi ihmal etmedim. zeminlerde bir araya getirmek yerine farklılıklardan beslenen, ötekileştiren bir siyaset kültürü gelişti. Kutuplaşmadan beslenen Size göre siyasetin olmazsa olmazları nelerdir? Milletvekilleri siyasetçiler giderek insanları birbirleriyle çatışır hale getirdiler. hangi temel niteliklere sahip olmalıdır? Bilgiden, birikimden, bilimden uzak hoyrat bir siyaset dili oluştu. Siyaset toplum için yapılır. Yaşadığı toplumun özelliklerini iyi bil- Kadınlar genelde yaptıkları işlerin doğrudan yaşama dair olması meyen, onun bir parçası olmayı başaramayan insanların siyaset nedeniyle henüz insana yabancılaşmamış bir düşünce yapısına yapması zordur. Empati kuramayan siyaset yapamaz. Klasik bir sahipler. Daha barışçıl, daha sorun çözen bir yapı sergileyebilirler. söylem var, “Siyasetçi dürüst olmalı” deniyor. Oysa bu tüm insan- Dilerim bu 98 kadın milletvekili ülkemizin ihtiyacı olan sosyal ba- larda olması gereken bir nitelik ve de siyasetçinin olmazsa olmazı. rışın kurulmasına öncülük edebilirler. Maalesef buna uymayan siyasetçiler nedeniyle yani toplumdan önce kendisini düşünen, toplum yararına kullanması gereken Size göre günümüzde ülke genelinde çözüm bekleyen konular yetkileri kendisi ve yandaşları için kullanan siyasetçiler nedeniyle nelerdir?

44 SÖYLEŞI “UZUN SIYASET YAŞAMIMIN DÖRT BUÇUK YILINI MECLIS’TE GEÇIRDIM. MILLETVEKILLIĞI DÖNEMIMIN SONA ERDIĞI 2007 YILINDAN BU YANA SIYASET YAPMAK ISTEYEN ARKADAŞLARLA DENEYIMLERIMI PAYLAŞIYORUM, ÖZELLIKLE KADINLARIN SIYASETTE GÖRÜNÜR OLMALARI ADINA ONLARI YÜREKLENDIRMEYE ÇALIŞIYORUM.”

düşüncelerimi her yerde söylemeye çalışıyo- rum. Benim bir de sivil toplumcu yanım var. Milletvekili olmadan önce de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Ege Kadın Dayanışma Vakfı, Kadın Adayları Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi sivil toplum örgütlerinde görev almaya çalıştım. Millet- vekilliği dönemimde İzmir’deki çalışmalara katılıp onlardan hiç kopmadım. Kadın hare- ketinin hep içinde oldum, kadın sorunlarıyla ilgili her çalışmaya katkı koymaya çalıştım. Şunu da söylemek lazım, kadınlar lehine Meclis’ten geçen her olumlu yasanın altında kadın hareketinin çok önemli katkıları var- dır. 2007 yılında aktif görevim sona erince hiç ayrılmadığım arkadaşlarımın arasında daha iyi bir Türkiye için mücadele etmeye devam ettim. Kurucu üyesi olduğum Ege Kadın Dayanışma Vakfı’nda başkan olarak Aslında o kadar çok sorunla karşı karşıyayız ki saymakla bitmez. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim sistemindeki belirsizlik, bitirilmiş ve yok edilmiş tarım, yargıya gü- çalışmalarım devam ediyor. İzmir Kadın vensizlik gibi hepimizin her gün tekrarladığı olumsuzluklar… Yangın yerine dönmüş bir Kuruluşları Birliği’ne bir süre başkanlık ülke, bir taraftan cenazeleri gelen gencecik çocuklar, ağlayan analar babalar, bir taraftan yaptım. Türk Parlamenterler Birliği İzmir umutsuz gözlerle bakan üniversite mezunu işsiz gençler, yıkılan yuvalar... 7 Haziran Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi seçimlerinin üzerinden aylar geçmiş, sanki her şey çok normalmiş gibi parlamento görevim var; ülke sorunlarını ve gündemini çalışmak için 1 Ekim’i bekliyor. Bir an önce Meclis’in açılması, komisyonların kurulması ele alan seminerler düzenliyoruz. Siyaset ve milletvekillerinin çalışmaya başlaması lazım. Terör almış başını gidiyor, sınırlarımız yapmak isteyen arkadaşlarla deneyimlerimi savaş alanı, 7 Haziran’da millet iradesiyle seçilen milletvekilleri şimdi çalışmayacak da paylaşıyorum, özellikle kadınların siyasette ne zaman çalışacak? Meclis Başkanı’nın görevini yapması lazım. görünür olmaları adına onları yüreklendir- meye çalışıyorum. En önemlisi bir torunum 2007 yılından bu yana Meclis çatısı altında yer almıyorsunuz. Siyaset dışındaki uğ- var, bir yaşında, onunla zaman geçiriyorum. raşılarınızı öğrenebilir miyiz? Okumaya çalışıyorum, bahçemdeki çiçekler, Uzun yıllar değişik konumlarda siyaset yaptım. Siyaset, yaşamımın bir parçası oldu. Bu maydanoz ve rokalarla ilgileniyorum, hayat uzun sürenin sadece dört buçuk yılını Meclis’te geçirdim. 2007 yılından bu yana da yine devam ediyor.

45 16-17 EYLÜL 1961 DARAĞACINDAKİ DEMOKRASİ

46 ÇOK PARTILI HAYATA GEÇIŞIN ARDINDAN 1950 SEÇIMLERI MILLET IRADESININ ILK KEZ YÖNETIME DOĞRUDAN YANSIMASININ MILADI OLMUŞTUR. NE VAR KI BUNDAN 10 YIL SONRA DEMOKRASIMIZ KAPANMAZ BIR YARA ALACAK, 16-17 EYLÜL 1961 TARIHLERINDE DARAĞACINA ÜÇ ŞEHIT YOLLAYACAKTIR.

ENVER UYGUN

47 “BUGÜN DEMOKRASIMIZIN IÇINE DÜŞTÜĞÜ BUHRAN VE SON MÜESSIF HADISELER DOLAYISIYLA VE KARDEŞ KAVGASINA MEYDAN VERMEMEK MAKSADIYLA TÜRK SILAHLI KUVVETLERI MEMLEKETIN IDARESINI ELINE ALMIŞTIR.”

ikkat! Dikkat! Muhterem vatandaşlar, radyo- ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri “Dlarınızın başına geçiniz. Güvendiğiniz silahlı memleketin idaresini eline almıştır” sözleri yayılıyordu radyo frekansları ara- kuvvetlerinizin sesi bir dakika sonra sizlere hitap cılığıyla tüm yurda. Evinde radyosu olmayan veya bildiriyi dinlemeden havanın edecektir” diyordu Ankara Radyosu’nun bir stüdyo- aydınlanmasına yakın işlerine, okullarına gitmek üzere dışarı çıkanlar sokak sunda başında askerlerin beklediği spiker, 27 Mayıs başlarını tutmuş erler tarafından durduruluyordu. Mikrofon başındaki albay, 1960 Cuma sabahına karşı. Ardından mikrofon tok “Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz sesli bir albaya geçiyor, “Bugün demokrasimizin içine Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamıyla düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla riayettir. Büyük Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibi bayrağımızdır.

48 Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO’ya inanıyoruz ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan bağlıyız. CENTO’ya bağlıyız” derken Türkiye yavaş yavaş yeni bir döneme Menderes’e karşı olumsuz tavrı bilinen Korgeneral gözlerini açıyordu. Cemal Madanoğlu’nun öncülüğünde gerçekleşen bu İhtilalin bildirisini okuyan albay ilerleyen yıllarda Türk siyasi hayatının en tasfiyenin mahkemeyi etkilemek, verilecek cezaları önemli isimlerinden biri olacak Alparslan Türkeş’ti. Ancak 27 Mayıs sabahından en üst noktada tutabilmek için planlandığını düşün- geleceğe kalacak tek anı bu olmayacak; darbe, adeta bir geleneğin başlangıcı mek için elde sağlam ipuçları bulunuyor. olarak tarihe kaydedilecekti. On yıllık Demokrat Parti iktidarı yorgun düşmüş, Türkiye’nin demografik ve sosyolojik yapısındaki değişimlerin doğurduğu Propaganda savaşları kimi yeni taleplere cevap veremez olmuştu. Özellikle üniversite gençliğinin 27 Mayıs’ın Türk siyasi hayatına etkisi, demokrasiye örgütlenmeye başladığı ve sesini yükselttiği bir dönemde, toplum içindeki indirdiği darbe ve getirdiği kurumlarla sınırlı kalmaz. hareketliliği kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek isteyen iç ve dış Silahlı gücün millet iradesiyle oluşan Türkiye Büyük odakların varlığı bugünden bakılınca daha net görülüyor. Millet Meclisi ve onun bünyesinden çıkan hükümet 27 Mayıs darbesini takip eden günler, yakın geçmişimizin baştan aşağı acı ve üstünde denetleyici, hatta buyurucu bir konum utançla dolu sayfaları olarak tarihe geçti. Düşük rütbeli subayların kıvılcımını alması bu tarihte başlar. Açılan yol, 12 Mart 1971, çaktığı harekatın başına emekliliğini bekleyen Genelkurmay Başkanı Orge- 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 tarihlerinde demok- neral Cemal Gürsel’in geçirilmesiyle ilk anda ordunun en üst kademesinden rasinin bir kez daha ağır hasar görmesine neden yönetiliyormuş algısı yaratılan darbenin kadroları arasındaki fikir ayrılıkları da olarak ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişimini de çok geçmeden gün yüzüne çıktı. Görünüşte, bir çeşit hükümet olarak oluştu- derinden etkiler. Bir kez denenmiş yöntemin tekrar rulan 38 kişilik Millî Birlik Komitesi’nin tüm mensupları ülkenin gidişatını iyi başarıya ulaşabileceği düşüncesi, 1962 yılında Albay görmeyerek, demokrasinin yeşerebileceği bir zemin oluşturma fikrini savu- Talat Aydemir’i askerî darbeye sevk edecek, 1970’li nuyordu. Ancak kimi subayların Demokrat Parti düşmanlığı ön plana çıkıyor, yıllarda Millî Demokratik Devrim fikrini savunan “Çankaya’dan Kızılay’a kadar her elektrik direğine bir Demokrat Partili asma” kimi gruplar “orducu sosyalizm” yaklaşımıyla as- fikri dillendiriliyordu. Ele geçirilen yönetimin seçim yapılmaksızın İsmet İnönü kerler arasında örgütlenmeye çalışacak, hatta Hava başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi’ne devredilmesi gündeme getiriliyor, Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü adlı bir örgüt iktidardan indirilenlerin nasıl yargılanacağı ateşli tartışmalara neden oluyordu. kurarak ordu eliyle yönetime gelmeyi planlayacaktır. Bu ortam içinde Yassıada Duruşmaları olarak bilinen yargılamalar başlıyor, çok Her ne kadar sunumu itibarıyla ideolojik gerekçelere kısa bir süre sonra da on dört subay Millî Birlik Komitesi’nden ihraç ediliyordu. dayanıyor görünse de 27 Mayıs’ın, Türkiye’de asker

49 sınıfının 1908 sonrası kaybetmeye başladığı sosyal ve ekonomik geçmeden anlaşılır. Mahkeme heyetinin sanıklara karşı tavırları, konumunu yeniden tesis etmek için uygulamaya konduğu ancak aralarında Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın bulunduğu mahkum- yıllar sonra tartışılabilecektir. ların zorla filme alınıp “Düşükler Yassıada’da” adıyla sinemalarda Cumhuriyet tarihinin ilk askerî müdahalesi, tarihyazımı bakı- gösterilmesi gibi insanlık onurunu çiğneyecek davranışlar hâlâ mından da dikkate değer özellikleri beraberinde getirir. Demokrat akıllardadır. Basın da bu rüzgara kapılır; “Sayın Başvekil” veya Parti’nin kurulduğu 1946’dan itibaren dile getirdiği “Devr-i sabık “Beyefendi” olarak anılan Adnan Menderes “Sabık Başbakan”a yaratmama” düşüncesi üzerine kurulan siyasi zemin birdenbire dönüşüverir. kayıyor, cuntacılar geçen 10 yılda suç teşkil edebilecek eylem Baştan sona bir propaganda programı çerçevesinde yürütülen ve konuşmalar aramaya başlıyordu. Hukukta delilden suçluya duruşmalar, beklendiği gibi halk üzerinde etki bırakır. Genç su- ulaşmak esasken, 27 Mayıs hukukun temel ilkelerini çiğniyor ve bayların alyanslarını bağışlayarak başlattığı “Ordu-Millet El Ele” “suçlu”dan delile doğru yol alıyordu. kampanyası yaygınlaşır, vatandaşlar takılarını orduya teberru Yassıada duruşmaları darbe zihniyetini gözler önüne sermek etmek için kuyruklar oluşturur. Ordunun işgalci düşman askerini için var gücüyle çalışır. Yargılamaların başladığı 14 Ekim 1960 yurttan kovmuş gibi konumlandırılması, henüz üç yıl önce yapı- gününden itibaren mahkeme karşısına çıkarılanların, ülkeyi lan seçimlerde Demokrat Parti’ye oy veren yaklaşık dört buçuk siyasi ve ekonomik bir darboğaza soktuğu suçlaması altındaki milyon seçmen (%48) başta olmak üzere kitleler üzerinde büyük siyasetçiler değil, kurgulanmış bir tarih içinde geçmişin bütün ha- moral bozukluğu yaratır. Yassıada’da sonu baştan belli olan talarının üzerlerine yüklenebileceği kişiler olarak görüldükleri çok mahkemede yargılananlar için de durum bundan farklı değildir.

50 592 SANIĞIN YARGILANDIĞI DAVALARDA BAŞSAVCI ALTAY ÖMER EGESEL 228 SANIK HAKKINDA IDAM CEZASI ISTER. 202 OTURUM SONUCUNDA YÜKSEK ADALET DIVANI, CUMHURBAŞKANI CELAL BAYAR, BAŞBAKAN ADNAN MENDERES, DIŞIŞLERI BAKANI FATIN RÜŞTÜ ZORLU VE MALIYE BAKANI HASAN POLATKAN’I OY BIRLIĞIYLE IDAMA MAHKUM EDER.

“Bağlı olmayarak yerlerini aldılar” Yassıada duruşmaları, suçlamalar ve savunmalar kadar Mahkeme Başkanı Salim Başol’un sözleriyle de hafızalara kazınır. “Sanıklar getirildiler. Bağlı ol- mayarak yerlerini aldılar. Müdafiler hazır” cümleleri ve bu sözlerin vurgusunda dikkat çeken ses tonu mahkemenin tavrını belli eder niteliktedir. Yüksek Adalet Divanı adıyla kurulmuş, temyiz olanağı sunmayan mahkemede Başol’un sanık- ların sık sık sözünü kesen, savunmalarını duymazdan gelen, onları azarlayan tavrı da hafızalardaki yerini almıştır. 14 Ekim 1960-15 Eylül 1961 tarihleri arasında Yassıada’da üç ana grupta toplanan 19 dava görülür: Cinayet, isyana teşvik, cana ve mala kast etme gibi suçları kapsayan üç ağır ceza davası; anayasayı ihlal temelinde ele alınan altı siyasi dava ve yolsuzluk üst başlığında toplanan dokuz dava. 592 sanığın yargı- landığı davalarda Başsavcı Altay Ömer Egesel 228 sanık hakkında idam cezası ister. 202 oturumda tamamlanan, binden fazla tanığın ifadesine başvurulan bu sürecin sonunda Yüksek Adalet Divanı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Baş- bakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı oy birliğiyle idama mahkum eder. Aralarında TBMM’nin son

51 ADNAN MENDERES’IN DILE GETIRDIĞI ITIRAZA MAHKEME BAŞKANI SALIM BAŞOL’UN VERDIĞI ŞU YANIT YASSIADA’NIN RUHUNU BAŞKA SÖZE GEREK KALMAKSIZIN AÇIKLAR: “SIZI BURAYA TIKAN KUVVET BÖYLE ISTIYOR!”

başkanı Refik Koraltan ve bir önceki Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un da bulunduğu on bir sanık hakkında oy çokluğuyla idam kararı verilir. 31 sanık müebbet hapis cezasına çarptırılırken 418 sanık içinse 6 ay ile 20 yıl arasında değişen sürelerde hapis kararı çıkar. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir cumhurbaşkanının sanık san- dalyesine oturduğu, kamuoyunda “Köpek davası” olarak bilinen davada Celal Bayar ve eski Tarım Bakanı Nedim Ökmen, Afganis- tan Kralı’nın Bayar’a hediye ettiği tazıyı zorla bir devlet kurumuna satarak haksız kazanç elde ettikleri gerekçesiyle yargılanıp hüküm giyer. Vatanı kurtarmak adına girişilen bir hareketin adalet aya- ğında perdeyi böyle bir davayla açması manidardır. Ayrıca, Adnan Menderes’in yeni doğmuş gayrimeşru çocuğu öldürmek ve bu suça azmettirmek suçlamasıyla yargılanıp beraat ettiği “Bebek davası” ile Hasan Polatkan ve Refik Koraltan’ın Almanya’dan getirttikleri

52 1990 YILINDA MENDERES, ZORLU VE POLATKAN’IN NAAŞLARI DEVLET TÖRENIYLE İMRALI’DAN ALINARAK İSTANBUL’A GETIRILIR VE ANITMEZARA DEFNEDILIR. BÖYLECE TÜRKIYE’NIN NORMALLEŞMESI VE GEÇMIŞTEKI HATALARLA YÜZLEŞILMESI IÇIN SEMBOLIK DE OLSA ÖNEMLI BIR ADIM ATILIR.

hizmetçi aracılığıyla döviz kaçakçılığı yaptığı Türkiye’nin Kıbrıs konusunda yürüttüğü politikaların ve son dönemde Sovyetler ithamına dayanan “Barbara davası” da özel Birliği’yle kurulmaya çalışılan ilişkilerin Amerika Birleşik Devletleri’nin başını çektiği hayata, kişilik haklarına, insanlık onuruna ha- batı bloku tarafından hoş karşılanmaması, hükümetin bu yüzden tehdit ediliyor karete varan birer propaganda gösterisi olarak oluşu gündeme getirilmez. tarihteki yerini alır. Yüksek Adalet Divanı’nın oy birliğiyle aldığı idam kararları Millî Birlik Komitesi tarafından onaylanır. Konsey, oy çokluğuyla idama mahkum edilen 11 sanığın ve “Sizi buraya tıkan kuvvet” 65 yaşını geçmesi nedeniyle Celal Bayar’ın cezasının ömür boyu hapse çevrilme- Sanıkların en temel hakkı olan savunma hakla- sine hükmeder. İdam cezalarının İmralı adasında infaz edilmesi uygun görülür. rının kullandırılmaması da Yassıada duruşma- Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961 günü darağacına çıkar. Adnan larının kara lekelerindendir. Hukukun dayanak Menderes’in de aynı gün idam edilmesi düşünülmüş, ancak Menderes’in ilaç içerek noktalarını hiçe sayan tavırlarla yürütülen intihara kalkışmasından dolayı infaz ertelenmiştir. Ertesi gün, 17 Eylül’de asılan mahkemelerde ağır suçlamalarla karşı karşıya Adnan Menderes’in, boynuna urgan geçirilirken yaşayıp yaşamadığı bugün hâlâ olan sanıkların sözlü savunmalarını çok kısa açıklığa kavuşmamış bir noktadır. tutmaları istenir. Yazılı savunmalarınsa okun- madığı yıllardır söylenir. Adnan Menderes’in 1965’te yapılan genel seçimlerde Demokrat Parti çizgisini sürdüren, hatta halkın bu duruma karşı dile getirdiği itiraza Mahke- “demokrat” sözcüğünü “demir kırat” olarak telaffuz etmesinden hareketle amb- me Başkanı Salim Başol’un verdiği şu yanıt lemini kır at şeklinde belirleyen Adalet Partisi’nin birinci parti olması darbecilere Yassıada’nın ruhunu başka söze gerek kalmak- adeta bir cevap niteliğindedir. Ancak silahlı vesayet ve Cumhuriyet Senatosu’ndaki sızın açıklar: “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle “tabii senatörler” aracılığıyla sürdürülen denetim bir süre daha demokrasimizin bir istiyor!” yanını eksik bırakmaya devam edecektir. 1990 yılına gelindiğinde Menderes, Zorlu Yassıada duruşmalarında 6-7 Eylül Olayları, ve Polatkan’ın naaşları devlet töreniyle İmralı’dan alınarak İstanbul’a getirilir ve Kore’ye asker gönderilmesi, NATO üyeliği gibi anıtmezara defnedilir. Böylece Türkiye’nin normalleşmesi ve geçmişteki hatalarla konular enine boyuna masaya yatırılmaz. yüzleşilmesi için sembolik de olsa önemli bir adım atılır.

53 İBADET VE GELENEĞIN BULUŞMASI KURBAN BAYRAMI

54 TOPLUMSAL BIRLIK VE BERABERLIK ILE YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMANIN EN ÜST DÜZEYE ULAŞTIĞI BAYRAM GÜNLERI, HAYATIMIZA AYRI BIR ANLAM VE GÜZELLIK KATIYOR. BU AY KUTLAYACAĞIMIZ KURBAN BAYRAMI DA IBADET VE GELENEĞI BULUŞTURARAK İSLAM DÜNYASINA BIR HUZUR IKLIMI ARMAĞAN EDIYOR.

ÖZGE AYDIN

ahmet, bereket ve mağfiret ayı Ramazan ile toplumsal birlik, Eski Mısır ve Sümer kültürlerinde rahiplerin katıldığı kurban Rberaberlik ve dayanışmanın en güzel örneklerinin sergilendiği ritüelleri yapılırdı. Eski İran’da ise kanlı hayvan kurbanı yasaktı. Ramazan Bayramı’nın ardından yeni bir “sevinç ve huzur iklimi”ne Bunun yerine tanrılara çeşitli bitkiler sunulurdu. Japonların millî giriyoruz. Bu yıl 24-27 Eylül günleri arasında kutlayacağımız Kur- dini Şintoizm’de tanrılara ibadet amacının yanı sıra ölenlerin ban Bayramı, ibadetle geleneğin harmanlandığı değerli bir zaman ruhlarını yüceltmek adına ve günahların affedilmesi için kurban dilimi olarak hayatımıza apayrı bir anlam katıyor. törenleri yapılırdı. Ortaya çıkışı insanlık tarihinin başlangıcı kadar eski sayılabile- Tek tanrılı dinlere bakıldığında ise Yahudilerin kurban edilen cek kurban ibadeti, amaç ve uygulanış biçimleri açısından farklılık ögeleri zevah (hayvan sunuları) ve olah (yakımlık sunular) katego- gösterse de hemen hemen her inanışta kendine yer bulabilmiştir. rilerine ayırdığı görülür. Tapınaklarda icra edilen kurban (İbranice Batı dillerinin çoğunda “sacrifice” olarak kullanılan kurban söz- Korban) ibadeti, Süleyman Mabedi’nin yıkılışına kadar sürdürülür. cüğü, en genel anlamda inanılan kutsal (sacred) varlık ile inanan Hıristiyanlık inancında ise Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi hadi- arasında kurulan manevi yakınlığı ifade eder. Tarih boyunca bitki, sesinde kurban ibadetinin gerçekleştirildiğine inanılır. Bir başka hayvan gibi çeşitli semboller vasıtasıyla gerçekleştirilen kurban deyişle Hz. İsa, insanlığı kurtarmak adına kendisini feda etmiştir. ibadeti, İslam dünyası açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle Hıristiyanlık’ta kurban kesmeye gerek görülmez. Kur- banı temsilen ekmek ve şarap ayini (Pazar Ayini olarak da bilinir) Farklı kültürler, yapılır. Bu ayin, Hz. İsa’nın farklı uygulamalar ölmeden önce havarileriy- Kurban ibadeti, ortaya çı- le buluştuğu son akşam kışından itibaren farklı dö- yemeği anısına düzenlenir. nem ve kültürlerde çeşitli Şarabın Hz. İsa’nın kanını, şekillerde uygulanmıştır. ekmeğin de etini temsil ettiğine inanılır. Böylelikle Antik Yunan döneminde Hıristiyanlık’ta kurban ge- kurbanın tanrılara hayat leneğinin semboller üzerin- verdiği kabul edilirdi. Ta- den sürdürüldüğü görülür. biat ve insan yaşamının sürekliliği için vazgeçilmez İslam kültüründe kurban olduğuna inanılan tanrılara Tarih boyunca değişik şe- kanlı kurbanların yanı sıra killerde icra edilen kurban bal, zeytinyağı gibi ürünler ibadetinin kökenlerine dair de sunulurdu.

55 KURBAN BAYRAMI, HER YIL HICRÎ TAKVIMIN SON AYI OLAN ZILHICCE’NIN 10’UNCU GÜNÜNÜ TAKIP EDEN 4 GÜN BOYUNCA KUTLANIR. GÜNLER ÖNCESINDEN BAŞLAYAN HAZIRLIKLARIN VAZGEÇILMEZI KURBANLIK VE PAZAR ALIŞVERIŞIDIR.

çeşitli söylentiler bulunuyor. Kurbana dair en eski anlatıya ise haramdan sakınılarak yapılmış olması gerekir. Bu bakımdan Tevrat ve Kur’an-ı Kerim’de rastlanıyor. Kur’an’ın Maide suresinde kurban ibadeti, kişiyi günahlardan uzaklaştıran bir işlev üstlenir. belirtildiğine göre, ilk kez yaratıcıya kurban sunan Hz. Âdem’in Tevrat’ta yer alan bir kıssada ise kurban kesme geleneğinin oğulları Kâbil ve Hâbil’dir. Bazı kaynaklar, iki kardeş tarafından Hz. Nuh ile başladığı anlatılır. Büyük Tufan’dan kurtulan Nuh Allah’a takdim edilen kurbanların ne olduğunun bilinmediğini öne Peygamber, Allah’a minnetini göstermek için bir kurban adanma- sürer. Bazı kaynaklara göre ise çobanlık yapan Hâbil Allah’a sürü- sı gerektiğini söyler. Böylece tarihteki ilk kanlı kurban ibadetinin sünden bir koç, çiftçilik yapan Kâbil ise kendi yetiştirdiği ekinlerden gerçekleştirildiğine inanılır. sunar. Ancak bu esnada gökten inen ateş Hâbil’in kurbanını yakar. Kur’an’da kurbandan bahseden bir diğer hikaye ise Saffat Kurbanın yakılması adağın kabul olduğu şeklinde yorumlanır. Kâbil’e suresinde yer alır. Hz. İbrahim ile oğlu arasında geçen kıssada “Allah sadece muttaki olanlardan kabul eder” diyen Hâbil, karde- anlatıldığına göre, Nemrut’un ateşinden sağ kurtulmasıyla bili- şinin takva sahibi olmadığını ve bu nedenle de onun takdim ettiği nen Hz. İbrahim’in en büyük arzusu, davasını ve soyunu devam kurbanın kabul edilmediğini söyler. Buna öfkelenen Kâbil, Hâbil’i ettirecek bir evlattır. İlerleyen yaşına rağmen bir çocuk sahibi öldürür ve yeryüzündeki ilk kardeş katili olur. olamayan Hz. İbrahim, bunun için “Ey Rabbim! Bana salihlerden Kâbil ile Hâbil’in bu kıssası, kurban olgusu ile İslam’ın temel bir oğul bahşet” diyerek Allah’a dua eder. Hz. İbrahim’in duası prensiplerinden takva arasındaki ilişkinin anlamlı bir örneğidir. en sonunda kabul olur ve Hz. Hatice’yle İsmail adını verdikleri bir Bir ibadetin takvayı barındırabilmesi için Allah korkusuyla ve erkek çocuğa kavuşurlar. Oğluna her geçen gün daha da artan

56 KURBANLIK OLARAK SEÇILEN HAYVANIN SAĞLIKLI OLMASI ÖNEMLIDIR. BU NEDENLE HEM SATIN ALMA SÜRECINDE BUNA DIKKAT EDILMESI HEM DE BAYRAMA KADAR GEÇEN ZAMANDA KURBANLIK HAYVANA ÖZENLE BAKILMASI GEREKIR.

bir sevgiyle bağlanan Hz. İbrahim, günün birinde ilginç bir rüyaya uyanır. Rüyasında Kâbe’nin Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail İsmail’i öldürdüğünü görmüştür. Bu rüyayı Allah’tan gelen bir vahiy olarak yorumlar ve tarafından inşa edildiğini belirtir. Kurban emri yerine getirmek üzere Şam’dan yola çıkar. Hz. Hatice ve oğlu Hz. İsmail’in yaşadığı Bayramı’na denk gelen zamanda Kâbe’nin Mekke’ye ulaşan Hz. İbrahim, karısına oğluyla odun kesmeye gideceklerini söyler ve ziyaret edilmesiyle İslam dininin beş şar- Hz. İsmail’den yanına bir bıçak ve bir ip almasını ister. Hz. İsmail’in kurban edileceği tından biri olan Hac görevi tamamlanır. dağın eteklerine vardıklarında rüyasını üzüntü içinde oğluna anlatan Hz. İbrahim onun ne düşündüğünü sorar. Hz. İsmail, büyük bir olgunluk içinde babasından Allah’ın emrini Kurban Bayramı’na özgü gelenekler yerine getirmesini ister. Kaderine boyun eğen Hz. İbrahim, bıçağını oğlunun boğazına Diğer birçok inançta olduğu gibi İslam’da dayadığı esnada bir mucize gerçekleşir ve gökten bir koç iner. Bu ilahî imtihanda Allah’ın da kutsal kabul edilen kurban ibadeti, her emrine sadık olduğunu gösterdiği için oğlu babasına bağışlanmış ve Hz. İbrahim bir koç yıl Hicrî takvimin son ayı olan Zilhicce’nin ile ödüllendirilmiştir. 10’uncu gününü takip eden 4 gün bo - İslamiyet’ten önce Cahiliye Arapları’nda da kurban ritüelinin gerçekleştirildiği bilin- yunca Müslümanlar tarafından bayram mektedir. Ancak Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak anlamına gelen tevhit ilkesinin olarak kutlanır. timsali olan Hz. İbrahim’in bu kıssası doğrultusunda kurbanın, bu inançla bağdaşmayan Kurban Bayramı’nı Ramazan’dan ayıran unsurlardan arındırıldığına ve böylece İslam’a özgü bir kimlik kazandığına inanılır. Hz. en belirgin gelenek, bayram alışverişine İbrahim aynı zamanda Müslümanlığın en kutsal mekanı Kâbe’nin de mimarıdır. Kur’an, eklenen kurbanlıklardır. Bayramdan birkaç

57 İSTANBUL’DA MISIR ÇARŞISI, ANKARA’DA ÇIKRIKÇILAR YOKUŞU, İZMIR’DE KEMERALTI ÇARŞISI GIBI HER ILIN SIMGESI OLMUŞ TARIHÎ ALIŞVERIŞ MEKANLARI, BAYRAM ÖNCESINDE AĞIRLADIKLARI KALABALIKLARLA YENIDEN HAYAT BULUR.

ay önce kurulan kurban pazarlarında gerçekleşen simgesi olmuş tarihî alışveriş mekanları, bayramlarda ağırladıkları kalabalıklar ile alışverişler, keyifli ve sıkı pazarlıklara sahne olur. yeniden hayat bulur. Pazarlık esnasında müşterilerle satıcılar arasında Kurban kesme işlemi bayram namazından itibaren bayramın üçüncü günü akşa- bir klasik halini alan tokalaşma geleneği yerine mına kadar gerçekleştirilir. Ülkemizdeki yaygın gelenek ise ilk gün, namaz sonrası getirilir.Kurbanlık olarak seçilen hayvanın sağlıklı mahallelilerin toplanarak yardımlaşma içinde kurban kesmesidir. Kurban kesilirken olması önemlidir. Bu nedenle hem satın alma getirilen tekbir, bayram namazlarında olduğu gibi büyük bestekar Buharizade sürecinde buna dikkat edilmesi hem de bayrama Mustafa Itri Efendi’nin segâh makamındaki bestesiyle okunur. Kurban edilen hay- kadar geçen zamanda kurbanlık hayvana özenle vanın eti üçe bölünerek ihtiyaç sahipleri, aile ve eş-dost arasında pay edilir. İhtiyaç bakılması gerekir. Bazı yörelerde kurbanlıklara sahipleri için ayrılan etler çoğunlukla çiğ olarak takdim edilir. Bazı bölgelerde ise kına yakılması, gelin telleriyle süslenmesi gibi pişirilen kurban etlerinin topluca yenmesi geleneği sürdürülmektedir. Bayramın uygulamalarla sürdürülen gelenekler vasıtasıyla bir diğer geleneği kurban kesen kişinin oruç tutmasıdır. Kurban orucu tutan kişi kurbanlık hayvana verilen değer ortaya konulur. kestiği hayvanın eti pişene kadar yemek yemez ve orucunu kurban etiyle açar. Bayram günü yaklaştıkça daha da hareket- Kurban Bayramı ziyaretlerinde tatlı ve şekerlemelere ek olarak misafirlere kur- lenen kurban pazarlarının yanı sıra kıyafet ve ban eti ikram edilir. Ramazan bayramlarında olduğu gibi aile büyüklerinin ziyaret gıda alışverişleri için çarşıların yolu tutulur. edilmesi ve çocukların harçlıklarla sevindirilmesi gelenekleri sürdürülür. Bayram İstanbul’da Mısır Çarşısı, Ankara’da Çıkrıkçılar sevinci, toplumsal birlik ve beraberlikle, paylaşma ve dayanışmanın verdiği huzurla Yokuşu, İzmir’de Kemeraltı Çarşısı gibi her ilin katlanarak artar.

58 TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI SAĞLIK PROTOKOLÜ IMZALANAN HASTANELERDEKI TBMM HATTI

GAZI ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 202 44 91 HACETTEPE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 305 32 62-63 ANKARA ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 508 30 03 EGE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0232 390 41 06 AKDENIZ ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0242 249 65 91 GAZIANTEP ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0342 360 95 05 MEDIPOL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0212 534 86 86, 0212 631 20 50/4029, 0212 440 10 00/1212 İSTANBUL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0212 414 22 27 İSTANBUL ÜNIVERSITESI CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0212 414 34 54 KONYA SELÇUK ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0332 224 49 70 KARADENIZ TEKNIK ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0462 377 54 22 KONYA NECMETTIN ERBAKAN ÜNIVERSITESI MERAM TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0332 223 79 79 YILDIRIM BEYAZIT ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 291 27 01 AFYON KOCATEPE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0272 246 33 36 İSTANBUL BEZMIALEM ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0212 453 18 58 MARMARA ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI (PENDIK DEVLET HASTANESI):...... 0216 625 47 16 YÜZÜNCÜ YIL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0432 216 05 16

SAĞLIK HATTI: SAĞLIK UYGULAMALARI, HASTANELER VE ANLAŞMALI ECZANELERE ILIŞKIN HER TÜRLÜ BILGI IÇIN 0312 420 0 112 VE 0312 420 72 24 NUMARALI TELEFONU ARAYABILIRSINIZ.

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI TBMM Yeni Halkla İlişkiler Binası Zemin Kat No: 50-51 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0312 420 66 21 Fax: 0312 420 66 24 Türk Parlamenterler Birliği Ziraat Bankası TBMM Şubesi IBAN: TR 33 0001 0009 0303 296732 6001 HÜSAMETTIN KORKUTATA: KALKINMANIN ANAHTARI BARIŞ, HUZUR VE GÜVEN ORTAMIDIR

SÖYLEŞ I VE FOTOĞRAFLAR: NEHIR ÖZTÜRK

19, 20 VE 21. DÖNEM BINGÖL MILLETVEKILI HÜSAMETTIN KORKUTATA’NIN YÖNETIM KURULU BAŞKANI OLDUĞU DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU KALKINMA VAKFI ÖNEMLI FAALIYETLERE IMZA ATIYOR. KALKINMANIN GERÇEKLEŞEBILMESI IÇIN BARIŞ VE HUZUR ORTAMININ ŞART OLDUĞUNU VURGULAYAN KORKUTATA, “TÜRKIYE’NIN ÇOK ÖNEMLI KAZANIMLAR ELDE ETTIĞI BARIŞ SÜRECINDEN ASLA VAZGEÇILMEMELIDIR” DIYOR.

60 SIYASETTEN SIVIL TOPLUMA Söyleşimizin başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu huzur ve güven ortamının tekrar tesis edilmesi konusunda hepimize görev Kalkınma Vakfı’nın (DAKAV) kuruluş amaçlarını ve sorumluluk düşüyor. Ülkemiz adına çok önemli kazanımlar sağlayan öğrenebilir miyiz? barış sürecinden asla ve asla vazgeçmemek gerekiyor. Unutulmamalıdır ki Vakfımızın gayesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta savaş kolay, barış zor bir iştir. Bu kadar mesafe kat edildikten sonra barıştan olmak üzere Türkiye’nin iktisadi, sosyal ve kültürel vazgeçmek hiç kimsenin yararına değildir. kalkınmasına katkı sunmaktır. Kalkınmanın gerçekle- Milletvekilliğim döneminde Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu şebilmesi ve toplumun her kesimine yayılabilmesi için üyeliği ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da boşaltılan yerleşim birimleri ülkede barış, huzur ve güven ortamının olması şarttır. nedeniyle göç etmek zorunda kalan vatandaşların sorunlarının araştırılması Bu nedenle vakıf olarak ülkemizde barış ve huzurun amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliği yaptım. O dönemdeki tesis edilmesi konusunda da üzerimize düşen görev çalışmalarda da görüldüğü üzere, geçmişte ret, inkar ve baskı politikaları ve sorumluluğu yerine getirmenin gayreti içindeyiz. devletin resmî politikası gibi yürütülüyordu. Bu politikalar sorunların Vakfımızın kuruluş gayesi çerçevesinde bugüne kadar çözümüne bir fayda sağlamadı, aksine terör olaylarının giderek tırmanmasına çeşitli faaliyetler gerçekleştirdik. Geçtiğimiz Mart yol açtı. Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri döneminde ret, inkar, baskı ayında düzenlediğimiz “Barış Süreci ve Birlikte Yaşam: ve asimilasyon politikaları çöpe atılırken demokratik açılımla birlikte birçok Yüzleşme, Uzlaşma ve Helalleşme” paneli bu faaliyet- kazanım elde edildi. Yirmi-yirmi beş yıl öncesinin şartlarını hatırladığımız lerden biridir. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun zaman nereden nereye gelindiği açık ve net bir şekilde görülüyor. Bu kalkınması için yapılması gerekenlerle ilgili çeşitli bakımdan, son yıllardaki kazanımların yok sayılması, görmezden gelinmesi araştırmalarda bulunduk. Bu araştırmalar sırasında mümkün değildir. Barış, huzur ve güven ortamının sona ermesi tarihî bir bölgedeki ak saçlıların da fikirlerini alıp tecrübelerinden hata olur. faydalandık. Daha sonra bu çalışmaların neticelerini Biraz önce vakfın gerçekleştirdiği çalışmalara değindiniz. Önümüzdeki kamuoyuna açıkladık. döneme yönelik faaliyet planlarınız nelerdir? Kalkınma sadece ekonomik alanı değil, sosyal Vakfımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere tüm Türkiye’de ve kültürel alanları da kapsar. Bu sebeple Doğu ve yatırımların önünün açılması için nelerin yapılması gerektiği konusunda çalış- Güneydoğu Anadolu’da ekonomik yatırımların yanı malar yürütüyor ve bunları hükümet ile kamuoyunun dikkatine sunuyor. Tabii sıra özellikle gençlerin eğitimi ve onlara yönelik sosyal bu bölgelerimizde yatırımların önünde birçok engel var. Terör bunların başında ve kültürel faaliyetlerin gerçekleştirilmesi büyük geliyor. Devletin yatırımlar konusunda ciddi teşvikler sağlamasına rağmen önem taşımaktadır. Mesela Şırnak, Mardin, Hakkari sıkıntılar devam ediyor. Biz Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki yatırımlarla veya Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bir başka ilgili olarak tıpkı kalkınma ajansları gibi bir yapılanmanın fayda sağlayacağını ilimizden on bin genç, Antalya, Mersin, Bursa gibi düşünüyoruz. Arsa ve kredi temininden ÇED raporuna kadar bütün aşama- illerimize götürülerek onların buralarda Türkler ve larda yatırımcıya yol gösterip destek verecek resmî bir yapılanma hayata Kürtlerin barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşadıklarını geçirilebilir. Bu sistem yatırımları da kalkınmayı da hızlandırır. bire bir görmeleri ve topluma entegre olmaları sağlanabilir. İki buçuk yıllık barış ve huzur sürecinde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki gençlerin eğitimi ve topluma entegre olmaları konularında maalesef yeterli çalışmaların yapılmadığı kanaatindeyiz. Bundan sonraki süreçte bu konular mutlaka öncelikli olarak ele alınmalıdır. Tabii son günlerdeki gelişmeler, benim “bayram arifesi” olarak nitelendirdiğim iki buçuk yıllık barış sürecinin bittiği gibi bir endişeye yol açıyor, bayramı göremeyecekmişiz gibi bir üzüntü yaratıyor, ama ümitsizliğe kapılmadan herkesin bayrama ulaşmak için elinden geleni yapması gerekiyor. Çocuklarımızın geleceği için yarını beklemeden hemen bugün harekete geçmemiz lazım. Türkiye’de barış,

61 “VAKIF OLARAK DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜM TÜRKIYE’DE YATIRIMLARIN ÖNÜNÜN AÇILMASI IÇIN NELERIN YAPILMASI GEREKTIĞI KONUSUNDA ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜYOR VE BUNLARI HÜKÜMET ILE KAMUOYUNUN DIKKATINE SUNUYORUZ.”

Geçmiş dönemlerde görev yapmış milletvekillerinin bilgi ve tecrübelerini sivil toplum alanında değerlendirmeleri konusundaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Geçmiş yıllarda milletvekilliği, bakanlık yapmış kişilerin bilgi ve tecrübelerinden ülkemizin maalesef yeterince istifade etmediğini düşünüyorum. Oysa, çözüm süreci gibi ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren konularda bu kişilerin çok önemli katkıları olacaktır. Bir kere, millet- vekilleri seçim bölgelerindeki insanları çok iyi tanır, onlarla nasıl iletişim kuracağını bilir. İnsanlar da dertlerine ortak olmuş; mutluluklarını paylaşmış; köyüne, ilçesi- Kalkınma odaklı çalışmalarımız çerçevesinde panel, sempozyum gibi çeşitli toplantılar ger- ne, iline hizmet götürmüş milletvekiline çekleştirirken toplumsal birlik ve beraberliğe katkıda bulunmak amacıyla sosyal ve kültürel güven duyar, onun söylediklerini dikkate konularda projeler oluşturuyoruz. Bu projelerden birini inşallah yakın zamanda Ankara’da alır. Bu bakımdan, ülkemizle ilgili çeşitli hayata geçireceğiz. Bildiğiniz gibi ülkemizde taziye çok önemlidir. Birçok ilimizde taziye evi konularda ve sivil toplum alanındaki bulunur ve insanlar buraya gelerek bir yakını vefat etmiş kişilere başsağlığı diler, onların çalışmalarda geçmiş dönemlerde görev acısını paylaşır. Taziye evi aynı zamanda insanların ortak bir mekanda buluşup kaynaşması yapmış milletvekillerinin tecrübelerinden ve çeşitli konular üzerinde konuşması için de bir vesile olur. Vakıf olarak Ankara’da bir arsa faydalanılması her zaman için Türkiye’nin satın aldık ve burada bir taziye evi yapacağız. Adını da “Anadolu Taziye Evi” koyacağız. Bu yararına olacaktır. projenin yanı sıra öğrencilere eğitim burslarımız devam ediyor. Biraz önce ifade ettiğim Geleceğimiz bugünden göstereceğimiz gibi, gençlerin entegrasyonu konusunu çok önemsiyoruz. Bu çerçevede Doğu ve Güneydo- samimi gayretlerimize bağlıdır. Herkes ğu Anadolu’daki gençler için çeşitli çalışmalar yapmayı ve bu yöndeki faaliyetlere katkıda olumlu gayretini hemen ve acilen ortaya bulunmayı hedefliyoruz. koymalıdır. Hakkın muhatabı hakkı Vakıf olarak üzerinde durduğumuz bir başka konu ise ülkemize sığınmış olan mülteciler. verilmeyen herkestir. Barış ve huzurun Türkiye, ülkelerindeki iç savaş nedeniyle mağdur olan yaklaşık iki milyon mülteciye kucak muhatabı bütün Türkiye halkıdır. Barışa açmış ve çaresiz insanlara yardım elini uzatmıştır. Biz mültecilerin durumları ve geleceklerinin giden yolda tüm sivil toplum kuruluşları konuşulacağı uluslararası bir sempozyum düzenlemek istiyoruz. Bu sempozyumla Edirne’den Hakkari’ye kadar el ele mültecileri taşıyan teknelerin batmasıyla yaşanan insanlık dramına da dünya kamuoyunun oldukları anda yapamayacağımız hamle dikkatini çekmeyi planlıyoruz. Sempozyumun hazırlıkları devam ediyor; şu anda ilgili kurum ve kalkınma yoktur. Gelecek ne dünle ne ve kuruluşlarla irtibat kurma çalışmalarını yürütüyoruz. yarınla bugünlerle inşa edilir.

62 SIYASETTEN SIVIL TOPLUMA 63 ÜLKÜSÜNÜN PEŞINDE BIR ENTELEKTÜEL AHMET AĞAOĞLU

64 RUSYA, AZERBAYCAN, FRANSA, TÜRKIYE GIBI BIRÇOK ÜLKEDE BULUNARAK ÇEŞITLI KÜLTÜRLERLE ENTELEKTÜEL BIRIKIMINI ZENGINLEŞTIREN AHMET AĞAOĞLU, PANISLAMIZM VE PANTÜRKIZM AKIMLARININ ÖNCÜLERINDEN KABUL EDILIR. KALEMINI ÜLKÜSÜNÜN HIZMETINE SUNAN AĞAOĞLU, ÖMRÜ BOYUNCA ÖZELLIKLE YURT DIŞINDAKI TÜRKLERI İSLAM’IN BIRLEŞTIRICI GÜCÜ ALTINDA TOPLAMAK IÇIN ÇABALAMIŞTIR.

İREM COŞKUNSEVEN

. yüzyılda Erzurum’dan Karabağ’a göç eden varlıklı bir Okulda başarılı bir öğrenci olan Ahmet Ağaoğlu, Peters - 18ailenin çocuğu olarak Şuşa’da, 1869 yılında dünyaya gelir burg’daki Politeknik Enstitüsü’ne kabul edilir. Ancak kaynaklara Ahmet Ağaoğlu. Servetini büyük pamuk çiftliklerine borçlu olan göre ya gözlerindeki bir problem nedeniyle ya da oğlu Samet Ağaoğlu ailesi, aynı zamanda ulema sınıfına mensuptur. Öyle ki Ağaoğlu’nun belirttiği üzere kendisini bir Musevi zanneden ve aile büyüklerinin isimlerinin önünde Pers kültüründen gelen ve ona cephe alan hocası nedeniyle bu okula devam etmez. Bunun soyluluk ile bilgeliği ifade eden “Mirza” unvanı bulunur. Ahmet üzerine Azerbaycan’da yaşayan Türkler arasında bir ilke imza Ağaoğlu’nun babası Mirza Hasan, Farsça bilen, şiirler yazan, atarak üniversite hayatını Avrupa’da tamamlamak üzere Paris’e entelektüel birikimi olan bir hattattır. Babası milliyetçilikten çok doğru yola çıkar. muhafazakar Müslümanlığa meyilli Ağaoğlu, çocukluğunu babası Avrupa yılları ve özellikle amcasının gözetiminde geçirir. 50 kişilik aşiretin başı Paris’e ilk gittiği dönemlerde maddi sıkıntılar yaşasa da kısa sü- olan büyük amcası Hacı Mirza Mehmed, aile içinde sözü dinle- rede şehrin entelektüel çevresine dahil olmayı başarır. Collège de nen, evinde dinî sohbetler veren, nüfuz sahibi bir aile büyüğüdür. France (Fransa Koleji) ile Ecole des Langues Oriéntales’in (Doğu Hacı Mirza Mehmed, yeğenine Farsça ve Arapça öğreterek onu Dilleri Okulu) derslerine katılır. Ahmed Rıza gibi o dönemlerde müctehid olarak yetiştirmek ister. Ancak bu noktada yarı göçebe Paris’te bulunan Jön Türkler ile temas kurar. Ancak onun İsla- bir ailenin kızı olan annesi Taze Hanım, Ağaoğlu’nun hayatında miyet ve milliyetçilikle ilgili fikirlerinin oluşmasına katkıda bulu- belirleyici bir rol oynar. Oğlunun bir din adamı olarak yetişmesini nanlar Jön Türkler’den ziyade İslam’da modernleşmeyi savunan, istemeyen Taze Hanım, Ahmet Ağaoğlu’na babası ve amcasından Panislamizm’in önde gelen isimlerinden Cemaleddin Afganî; A. gizli Ermeni bir hoca tutar ve oğlunun Rusça öğrenmesini sağlar. Holly Sissler’in de belirttiği üzere Doğu biliminde bir otorite kabul Böylece Ahmet Ağaoğlu, birçok kültürün, dilin ve inancın harman- edilen, kilisenin kutsallaştırılmasına karşı çıkan, eleştirel aklı sa- landığı bir eğitimden geçecektir. vunan “liberal” Ernest Renan ve hem hocası hem de hamisi James İlkokula mahallesindeki sübyan mektebinde başlayan Ahmet Darmesterer olmuştur. Bahsi geçen şahsiyetlerin ortak noktası Ağaoğlu, eğitimine bir Rus ortaokulunda devam eder. Her ne İslam dünyasına ve özellikle İran kültürüne ilgi duymalarıdır. Din kadar oturdukları muhittekilerin yarısı Türk yarısı Ermeni olsa da, ve devlet işlerinin ayrı olması gerektiğini savunan bu isimler laik gittiği okulda okuyan üç Müslümandan biridir. Hocalarının çoğu- addedilebilseler de, dini milletleri bir araya getiren en temel öge nun Çar’a düşman olduğu bu okulda Ağaoğlu yasaklanmış kitap- olarak değerlendirirler. Bu düşüncelerden yola çıkan Ağaoğlu, ları okur, evde gördüğü eğitimden çok farklı bir sistemle karşılaşır. ömrü boyunca İslam’ın birleştirici gücüne inanmış, fakat İslami Geleneksel ve moderni görür, tecrübe eder. Bu dönemde edindiği kurumların, İslami kuralların layıkıyla yerine getirilmesi suretiyle gözlemleri gelecekte yazı hayatı üzerinde izler bırakacaktır. yenilenmesi gerektiğini savunmuştur.

65 1912 YILINDA İTTIHAT VE TERAKKI’NIN MECLIS-I UMUMI AZALIĞINA GELEN AĞAOĞLU’NUN SIYASI YAŞAMI BÖYLECE BAŞLAMIŞ OLUR. 1914-1918 YILLARI ARASINDA MECLIS-I MEBUSAN’DA AFYONKARAHISAR MEBUSU OLARAK GÖREV YAPAR.

Yazarlık hayatına 1891 yılında La Nouvelle Revue’de düzenli eseri İslama Göre ve İslam Aleminde Kadın’ı 1901 yılında yayımlar. olarak makale yayımlayarak başlayan Ahmet Ağaoğlu, Revue Po- Tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen ve Petersburg’taki işçilerin Çar II. litique ve Journal des Débats’ya da yazar. Paris’te altı yıl kaldıktan Nikolay’ın emriyle öldürüldüğü olaydan sonra Azerilerde milliyetçi- sonra 1894 yılında Azerbaycan’a döner ve bir yandan halihazırda lik kavramının oluşmasına yardımcı olan günlük Hayat gazetesini yazı gönderdiği Kavkaz gazetesinde çalışmaya devam ederken çıkarmaya başlar. Ardından İrşad ve Terakki dergilerini çıkaran diğer yandan lisede Fransızca öğretmenliği yapar. Daha sonra Ağaoğlu, İrşad’da yayımladığı makaleleri sebebiyle saldırıya uğrar. Azerbaycan’da yayımlanan Kaspiy’nin baş muharrirliğine getirilir. 1905 yılında aralarında Yusuf Akçura’nın da bulunduğu isimlerin Bu yıllarda Ahmet Ağaoğlu, Rusya topraklarındaki Müslümanların öncülüğünde kurulan ve Rusya’daki Müslümanların tüm vatan- hakları için savaşan bir aktivist olarak karşımıza çıkar. O dönemde daşlarla eşit haklara sahip olması için hükümetten hak talebinde Kafkasların en geri kalmış halklarından biri olan Azerilerin, Erme- bulunmayı amaçlayan “Bütün Rusya Müslümanları İttifakı”na üye niler ve Museviler gibi diğer azınlıklarla eşit haklara sahip olmaları olur. Rusların düşmanlığını kazanması ve üzerindeki baskıların için çalışmalar yürütür. Azeri dilinde gazete yayımlamak için hükü- artması üzerine 1908 yılının sonunda Türkiye’ye gelir. mete önerge sunar, fakat önerisi reddedilir. Eğitimi yaygınlaştır- mak amacıyla Şuşa’da bir halk kütüphanesi kurar. Bu kütüphane Anavatana dönüş aynı zamanda eserlerin tartışıldığı entelektüel bir kulüp görevi Ahmet Ağaoğlu İstanbul’a geldiğinde öncelikle vakıf okul - görür. Ayrıca, İsmail Gaspıralı’nın eğitim metotlarında gerçekleş- larının müfettişi olarak görev yapar. Ardından Süleymaniye tirilen reformlar aracılığıyla çocukların daha kolay öğrenmesini Kütüphanesi’nin müdürlüğüne tayin edilir ve 1909 yılından itibaren hedefleyen Usûl-i Cedid okulları modelini yansıtmak üzere Neşr-i İstanbul Darülfünunu’nda Rusça ve Türk-Moğol tarihi dersleri Maarif Vakfı’nı kurar. 1900 yılında yazdığı fakat basılmayan İslam vermeye başlar. Yazılarına Sırat-ı Müstakim, İslam, Türk Yurdu, ve Ahund başlıklı eseri Azerbaycan’da popülerlik kazanır. İkinci Tercüman-ı Hakikat’te devam eder.

66 Ağaoğlu’nun İstanbul’a yerleştiği dönemlerde ülkede Türkçülük 1912 yılında İttihat ve Terakki’nin Meclis-i Umumi azalığına gelen fikri filizlenmeye başlar. Türkçülük akımının öncülerinden Yusuf Ağaoğlu’nun siyasi yaşamı böylece başlamış olur. 1914-1918 yılları Akçura’nın başkanlığında kurulan “Türk Derneği”ne üye olur. Ağa- arasında da Meclis-i Mebusan’da Afyonkarahisar mebusu olarak oğlu Yusuf Akçura, Ziya Gökalp gibi isimlerle birlikte Türk Ocağı’nı görev yapar. I. Dünya Savaşı sırasında Azerbaycan’ın bağımsız kuranların yanında yer alır. Cemiyetin yayın organı Türk Yurdu’nda bir devlet olması için Rusya’ya Nuri Paşa komutasında bir ordu yayımladığı çok sayıda makalede yurt dışındaki Türklerin refahı göndermeyi planlayan Osmanlı Devleti, Ahmet Ağaoğlu’nu da Nuri ve İslam çerçevesinde birleştirilmesi konusundaki görüşlerini Paşa’nın siyasi müşaviri olarak Azerbaycan’a tayin eder. Burada sunar. Bu makalelerin birinde şöyle der: “Rusya’da cereyan eden kısa süre içinde kurulan parlamentonun bir üyesi olan Ağaoğlu, ahval -tabiatı ile- nazar-ı dikkatimizi Rusya’da sakin milyonlarla bu anlamda iki ayrı Türk devletinde mebus olarak görev yapan ilk Türk kardeşlerimize doğru celbediyor. Bunların vaziyetlerini ve Türk olma özelliği taşır. cereyanlara karşı alabilecekleri tavrı, Rusya’daki inkılaba ne kadar I. Dünya Savaşı’nın ardından İstanbul’un işgal edilmesiyle iştirak ettiklerini, milliyet meselesi bunca müzakere olunduğu Malta’ya sürgün edilen aydınlara Ahmet Ağaoğlu da dahildir. II. ve Rus inkılâbının hemen ruhunu teşkil ettiği bir zamanda bu İnönü Zaferi’nin ardından serbest bırakılan Ağaoğlu, sürgünden halden ne dereceye kadar istifade edebileceklerini, hülasa Rus döndükten sonra soluğu Ankara’da alır. Bizzat Mustafa Ke - inkılâbının Rusya’daki Türkler üzerine ne suretle ve ne kadar tesir mal tarafından 29 Kasım 1921 tarihinde Matbuat ve İstihbarat edebildiğini anlamak bizim için zaruridir. İşte bu ihtiyacı tatmin Müdürlüğü’ne tayin edilir. 1923 yılında görevinden ayrılan Ağaoğ- içindir ki Rusya’daki Türkler hakkında birkaç makale neşretmeyi lu, 1923-1927 yıllarında TBMM II. Dönem Kars Milletvekili olarak münasip gördük.” siyasi hayatına devam eder. Aynı zamanda Hakimiyet-i Milliye’nin başyazarlığına getirilir ve Ankara Hukuk Mektebi’nde hukuk dersleri verir. TBMM’nin III. Döneminde de Kars Milletvekili seçilen Ağaoğlu, Meclis’te eğitim üzerine yaptığı bir konuşmada şöyle der: “Efendim birinci maddede muallimlik meslektir denilmesi bir maksada matuftur. Muallimlik şimdiye kadar maatteessüf mem- leketimizde bir meslek olarak teessüs etmemiştir. Muallimlerimiz tesadüfi olarak muallimlik ediyorlar. Muallim meslekine, muallimlik silkine mensup olanlar bu meslekten çıkmak için, kurtulmak için her an, her dakika fırsat arıyorlardı. Çünkü meslek teessüs et- memişti. Her meslekin icabettiği füyuzat bu meslek için temin edilmemişti. (...)Efendiler bugün bütün milletler terbiyei iptidaiyeyi mecbur kılmışlardı. Bu ne demektir efendiler? Evet, devletler talim ve terbiyeyi o kadar mühim görmüşlerdir ki, babanın evladı üzerin- deki velayetini inkar etmişler ve elinden almışlardır. Onun için asri devletler ve bugün mevcut olan bütün medeni milletlerce maarifi umumiye hidemat-ı devletten hattaa en mühim hidemat-ı devlet addolunmaktadır. Ve böyle addedilmelidir. Bu nokta-i nazardan bütün milletler çocukları bir muayyen yaştan muayyen yaşa kadar alıp ailesinin, ebeveyninin yerine kaim olarak talim ve terbiyesini üzerine almıştır.” 1930 yılında Fethi Okyar’ın başkanlığında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’na Mustafa Kemal’in teşvikiyle geçen Ahmet Ağaoğlu, partinin aynı yıl içinde feshedilmesinin ardından siyasi hayatına veda eder. Emekliye ayrıldıktan sonra kendisini yazma- ya veren Ağaoğlu, 1939 yılında Nişantaşı’nda vefat edene kadar Kültür Haftası, İnsan, Türklük dergilerinde ve İkdam gazetesinde makaleler yayımlamaya devam eder.

67 12 Eylül 1980 - Türk Silahlı Kuvvetleri emir-komuta zinciri içinde yönetime el koydu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Millî Güvenlik Konse- yi ve Devlet Başkanı ilan edildi.

13 Eylül 1921 - 4 Eylül 1919 - Kurtuluş Savaşı’nın dönüm “Millî sınırları içinde vatan bölün- noktası kabul edilen Sakarya mez bir bütündür, parçalanamaz” Meydan Muharebesi, Türk ilkesiyle hafızalara kazınan, Millî ordusunun zaferiyle sonuçlandı. Mücadele’nin yapıtaşlarından Millî Mücadele’nin en önemli Sivas Kongresi başladı. aşamalarından olan zaferden sonra Mustafa Kemal’e Gazi unvanı verildi.

EYLÜL 4 5 11 12 13 14

14 Eylül 1966 - 5 Eylül 1945 - Türkiye Cumhuriyeti’nin 4’üncü Çok partili hayata geçişten Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel sonra kurulan ilk muhalefet 71 yaşında vefat etti. 27 Mayıs partisi olan Millî Kalkınma 1960 askerî müdahalesi sırasında Partisi resmen çalışmalarına Genelkurmay Başkanı olan Gürsel, başladı. Kuruculuğunu Nuri darbenin ardından Millî Güvenlik Demirağ’ın üstlendiği partinin Konseyi Başkanı ilan edilmişti. diğer önemli isimleri arasında Hüseyin Avni Ulaş ve Cevat Rıfat Atilhan yer alıyordu. 11 Eylül 2001 - Dünya tarihinin en önemli olayları arasında yer alan 11 Eylül saldırıları gerçekleşti. Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon odaklı terör saldırılarında 2 binin üzerinde kişi hayatını kaybetti.

68 17 Eylül 1961 - 27 Mayıs askerî darbesiyle 29 Eylül 1887 - görevden indirilen Başbakan Alman mucit Emile Berliner, günümüzde artık Adnan Menderes, Yüksek nostaljik bir obje olan gramofonun Adalet Divanı’nın aldığı kararla patentini aldı. İmralı adasında idam edildi. Menderes’ten bir gün önce Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü 25 Eylül 1982 - Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Türkiye Cumhuriyeti’nin Polatkan idam edilmişti. ilk kadın büyükelçisi Filiz Dinçmen, Hollanda’da göreve başladı.

17 18 25 26 27 29

27 Eylül 1930 - 18 Eylül 1890 - Türk sivil havacılık tarihinin II. Abdülhamid’in İstanbul’u ziyaret en önemli isimlerinden, eden Japon İmparatoru Komeii’ye Birinci Dünya Savaşı ve gerçekleştirilecek iade-i ziyaret için Kurtuluş Savaşı gazisi, İstiklal özel inşa ettirdiği Ertuğrul Fırkateyni, Madalyası sahibi Vecihi dönüş yolculuğu sırasında fırtınaya Hürkuş, kendi imal ettiği yakalanarak battı. Kazada 500’den uçağı İstanbul’da uçurdu. fazla kişi hayatını kaybetti. 26 Eylül 1932 - Türk Dil Kurumu tarafından ilk kez düzenlenen on günlük Türk Dil Kurultayı başladı. 26 Eylül günü aynı zamanda Dil Bayramı olarak kutlanıyor.

69 29 EYLÜL 1887 “SAHIBININ SESI” YANKILANMAYA BAŞLIYOR GRAMOFON

ÇAĞLA TAŞKIN

ostalji denilince akla önce kişisel deneyimler, insanın kendi rız. Bell’in önde gelen isimlerinden olduğu Volta Laboratuvarı, Ngeçmişinden hatıralar gelir muhtemelen. Bu çağrışımlar ki- Edison’ın icadı üzerinde birtakım değişiklikler yapar, fonograf şiye özeldir, birinde uyandırdığı hisleri bir başkasında uyandırması teknik müdahalelerle daha etkin çalışan bir alet haline getirilir. mümkün değildir. Fakat nostaljide bazen öyle objeler vardır ki ver- 1880’ler boyunca fonograf üzerinde değişiklikler yapan, icadı diği hissiyat ortaktır, imgesi kimin zihninde uyanırsa uyansın aynı mükemmelleştirmeye çalışan diğer iki isimse Chichister Bell ve telleri titretir. Gramofon da bu objelerden biri kuşkusuz. Eskiye Charles Sumner Tainter’dır. Bell ve Tainter, fonografın kayıt yap- dair, geçmişe ait bir obje; onu hiçbir zaman kullanmamış, hatta ma süresini uzatmayı başarır. Fonografı geliştirme çabaları kısa gerçekte belki hiç görmemişlerin zihninde bile aynı çağrışımları süre içerisinde büyük bir rekabete dönüşür. Zira herkes sese adeta yapan bir ortak hafıza ürünü... hükmetmeyi mümkün kılan bu aletin potansiyelinin farkındadır. Beş temel duyumuzdan işitmenin yapıtaşı olan sesi kaydetme, Bu rekabetten sıyrılan isim Emile Berliner olur. kaydedileni istenilen anda yeniden dinleme arzusu yatıyor gramo- fonun icadının temelinde. Buluşun tarihi 1877 yılına ve son derece tanıdık bir isme dayanıyor: Thomas Edison. Ampulün mucidi ola- rak tanıdığımız Edison’ın gramofonun arketipi kabul edilen icadı fonograf olarak adlandırılır. Edison’ın fonografı, sesi kaydetme çabalarının ilk ürünü değildir, fakat kaydedilen sesi tekrar tekrar dinleme olanağı sunması bakımından muadillerinden önemli şekilde ayrılır. Amerikalı mucit, icadının bu niteliğinin büyük bir adım olduğunun farkındadır; 21 Kasım 1877 günü sesleri hem kaydedebilen hem de istenildiğinde tekrar çalabilen bir alet icat ettiğini resmen açıklar, sekiz gün sonra da halka açık bir şekilde aletin nasıl çalıştığını gösterir. Edison’ın fonografının ortaya çıkışının ardından mucitler ve teknoloji laboratuvarları çalışmalarına hız verir. Bu çalışmalarda yine tanıdık bir isme, telefonun mucidi Graham Bell’e rastla -

70 YENI NESILLERIN BELKI DE AILE BÜYÜKLERININ EVINDE GÖRÜP AŞINALIK KAZANDIĞI, ONU BIZZAT KULLANMIŞ KIŞILERIN ISE HER INCE AYRINTISINA VÂKIF OLDUĞU GRAMOFON, ARTIK NOSTALJIK BIR NESNEYE DÖNÜŞSE DE CAZIBESINDEN HIÇBIR ŞEY YITIRMIYOR. EMILE BERLINER’IN 1887 SENESINDE PATENTINI ALDIĞI ALET, YILLAR GEÇTIKÇE DAHA DA KIYMETLI BIR OBJE HALINE GELIYOR.

Sese hükmetmenin dayanılmaz cazibesi di destek bulmak ve yaygınlaşmasını sağlamak Tüccar bir baba ile amatör olarak müzik - için çalışır. Bir süre sonra da kendi gramofon le ilgilenen bir annenin 13 çocuğundan şirketini kurar, bunu Londra, Hannover ve biri olan 1851 doğumlu Emile Berliner, Montreal’de açtığı diğer şirketler izler. Hannover’de geçen çocukluğu ve Gramofonu halk arasında yaygın bir gençliği boyunca babasının mesleğini alete dönüştürmeyi kafasına koyan devam ettirmek için eğitim alır. Fakat Emile Berliner tahayyül ettiğinin Berliner’in asıl ilgisini çeken mucit- ötesinde başarıya ulaşır. Gramofon liktir. 1870 yılında Amerika’ya göç yıllar içinde gelişmesini sürdürerek ettiğinde bu ilgi alanında çalışmayı bütün dünyaya yayılan, yeryüzünün sürdürebilmek için birçok zorlukla başa dört bir tarafında insanları müzikle çıkmak durumunda kalır. Gündüzleri buluşturan bir ürün haline gelir. Gramo- ahırda çalışır, akşamları eğitimine devam fon uzun yolculuğu sırasında Türkiye’ye eder. Berliner’in sıkı çalışması meyvelerini kısa de uğrar elbette. “Sahibinin Sesi”, 45’likler, zamanda verir. 1886 senesinde ses kaydı longplayler hayatımıza Berliner’in 1887 senesin- meselesi üzerine yoğunlaşan Berliner, de aldığı patent ve böylece somutlaşıp fonografta önemli teknik geliştirmeler ve yaygınlaşan buluşu ve ardından adeta bir malzeme değişiklikleri yapar. Berliner’in “gramofon endüstrisi” kurma gayretleri girişimleri ses kayıtlarının kopyalanma- sayesinde girer. sını daha kolay ve daha az zahmetli hale Gramofon bir süre sonra gelişen koşulla- getirirken Edison’ın icat ettiği fonografı ra, her gün ilerlemeyi sürdüren teknolojiye da hem görünüş hem işlev olarak dö - ayak uyduramaz. Uzun süre devam eden nüştürür. Ortaya tamamen farklı bir şey krallığını önce kasetçalarlar ve CD çalarla- çıkardığının farkında olan Berliner, 29 ra devreder; ardından MP3 çalarlar, akıllı Eylül 1887 günü bugün gramofon olarak telefonlar gelir. Ne olursa olsun bu “tahtı bildiğimiz aletin patentini alır. Hemen devretme” durumunun yalnızca teknolojik hepimizde bazı çağrışımlar yapan gramo- bir şey olduğunu söylemek yanlış olmaz. fon böylece resmiyete dökülmüş, kağıda Zira gramofondan sonra gelen hiçbir alet, geçmiş olur. gramofonun cazibesine, kendine has ha- Berliner’in çalışmaları gramofonun vasına ve uyandırdığı çağrışımlara sahip patentini almasından sonra hız kesmez. olamaz. Gramofonun üzerimizde bıraktığı Mucit, aleti daha iyi hale getirmek için açıklaması zor etki, onu teknolojik ardılla- uğraşırken bir yandan da çeşitli ticari rından farklı kılar, yıllar geçtikçe değerine girişimlerde bulunarak gramofona mad- değer katan bir şeye dönüştürür.

71 TULUMBACILARDAN ITFAIYECILERE 300 YILLIK BIR KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ

72 GÜNLÜK HAYATTA SAYISIZ IŞLEV ÜSTLENEN ATEŞ, KONTROLDEN ÇIKTIĞINDA EN ÇOK KORKULAN AFETLERDEN BIRI HALINE DÖNÜŞEBILIYOR. YANGIN VE BENZERI FELAKETLERE MÜDAHALE EDEN ITFAIYECILER FEDAKARCA GÖREV YAPARAK HAYAT KURTARIYOR. ÜLKEMIZDE HER YIL EYLÜL AYININ SON HAFTASINDA KUTLANAN “YANGINDAN KORUNMA VE İTFAIYECILIK HAFTASI”, YANGIN GERÇEĞINE KARŞI FARKINDALIĞI ARTIRMAYI VE ITFAIYE KURUMUNUN ÖNEMINI VURGULAMAYI AMAÇLIYOR.

ÖZGE AYDIN

danın içinde bir yanık kokusu. Hemen anlar kadın. “Yusuf, Yangın hem doğal hem de doğal olmayan yollarla oluşabilmekte. Okalk, kalk. Yanıyoruz.” Hemen fırlar kadın. “Şamdan nerede, Ancak, modern yaşam biçiminin getirdiği alışkanlıkların yangın şamdan?” Mumu yakar. Oda kapısını açmasıyla kapaması bir olur. riskini daha da artırdığını söylemek mümkün. Yangına karşı alınan Dışarıdan içeriye öyle bir duman saldırır ki, gözlerinin içi yanan önlemler düşünüldüğünde ise akla ilk gelen itfaiye yapılanması kadın “Ayy” diye bağırır ve aksırmaya başlar. “Yanıyoruz. Alt kat ve kendilerini hayat kurtarmaya adayan itfaiyeciler. Ülkemizde da tutuştu. Kalkın çocuklar.” Fakat nereye kaçacaklar? Üçüncü kat. Eylül ayının son haftası “Yangından Korunma ve İtfaiyecilik “Yusuf, Yusuf!” Adam şaşkın. Haftası” olarak kutlanıyor. Sanki direk. Odanın ortasına Hafta boyunca düzenlenen saplanmış duruyor. “Zehra, etkinliklerle yangın gerçeğine baba, çocuklar.” karşı farkındalığı artırmak ve Peyami Safa itfaiye kurumunun önemini İnsanoğlunun doğayı vurgulamak amaçlanıyor. kontrol etme güdüsüyle Osmanlı’da itfaiye ortaya çıkan ateş, uygarlık teşkilatı tarihini bir adım daha ileriye götüren başlıca keşiflerden. Osmanlı Devleti’nde faali- Ateş, eski çağlarda aydın- yet gösteren ve “Dergâh-ı Âli Tulumbacı Ocağı” adıyla lanma, ısınma ve besinlerin bilinen ilk itfaiye teşkilatının pişirilmesi gibi en temel kuruluş yılı 1720 olarak kabul ihtiyaçları gidermek için edilir. Lâle Devri’nde Yeniçeri kullanılırken, günümüzde Ocağı’na bağlı olarak kurulan üretimden tüketime sayısız işlev üstleniyor. Ateşin kontrolden bu teşkilat, Fransız asıllı bir mühendis olan Davut Ağa’nın geliştir- çıkmasıyla meydana gelen yangınlar ise günlük yaşamın en çok diği “tulumba” ile yangınlara müdahale eder. Marangoz ve kayıkçı korkulan gerçekleri arasında. Bu nedenle, doğayı ve insanları gibi bazı esnaf grupları da tulumbacı takımlarının taşınması, yan- tehdit eden yangın tehlikesine karşı geliştirilen önlemler hayati gın enkazlarının bertaraf edilmesi gibi görevler üstlenir. Sarayda önem taşıyor.

73 DÖNEMIN YÖNETIMI TARAFINDAN DESTEKLENEN MAHALLE TULUMBACILARI HER TÜR ESNAF VERGISINDEN MUAFTIR. İTFAIYECILIK FAALIYETLERININ KÜLTÜR MIRASIMIZA KATTIĞI MAHALLE TULUMBACILARININ TÜRKÜLERI ISE GÜNÜMÜZDE DE SÖYLENMEYE DEVAM EDIYOR.

çıkabilecek yangınlardan ise “Bostancı Tulumbacıları” sorumludur. Yangın olur biz yangına gideriz 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması, Tulumbacılar Ocağı’nın Düz ovada keklik gibi sekeriz da lağvedilmesine neden olur. Ocağın kaldırılmasından kısa bir Yokuşlarda şahin gibi uçarız süre sonra İstanbul’da çıkan büyük yangın ise tulumbacılığın Sandık sandıklar içinde çok şanımız var gerekliliğini hatırlatır ve 1827’de yarı askerî bir itfaiye teşkilatı Hazreti Mevlâ’ya yalvarmamız var kurulur. 1846’da Zaptiye, 1868’de de Şehremaneti teşkilatlarına belediye sınırları içerisinde kendi tulumbacı takımlarını kurma izni Beyoğlu’ndan kalktık sandık selamet verilir. Bunların yanı sıra devlet daireleri, kiliseler ve belirli ma- Galata’ya vardık koptu kıyamet hallelerde de tulumba takımları oluşturulur. Halkın kullanımı için Hurşit Bey’im sandık sana emanet mahallelere tahsis edilen tulumbalar, özellikle İstanbul’da oldukça Sandık sandıklar içinde çok şanımız var meşhur bir kültür haline gelecek olan “mahalle tulumbacılığı”nı or- Hazreti Mevla’ya yalvarmamız var taya çıkarır. Genellikle gençlerin üstlendiği bu görev, gönüllü ola- rak icra edilir. Dönemin yönetimi tarafından desteklenen mahalle Ancak bir süre sonra yangın söndürme için donanımlı bir tulumbacıları her tür esnaf vergisinden de muaftır. İtfaiyecilik teçhizattan yoksun olan ve gönüllülük esasına dayanan bu yerel faaliyetlerinin kültür mirasımıza kattığı mahalle tulumbacılarının ve düzensiz birliklerin olaylara müdahalede yetersiz kaldığı fark türküleri ise günümüzde de söylenmeye devam ediyor. edilir. 1870’te çıkan Beyoğlu yangınında üç bini aşkın bina yok

74 olur. Büyük hasara neden olan bu yangını 1872’de Edirnekapı, 1873’te Büyük Langa ve Kuzguncuk, 1874’te Galata, Samatya ve Üsküdar yangınları izler. Yapılarının çoğunluğunu ahşap binaların oluşturduğu bir şehir olan İstanbul’da düzenli bir itfaiye teşkilatının kurulması gerektiği tekrar gündeme gelir ve mevcut kurumların Avrupa seviyesine yükseltilmesine karar verilir. Bu çalışmalar kapsamında Macaristan’dan İstanbul’a itfaiye uzmanı olarak getirtilen Kont Szechenyi isimli subay, 1875 yılında askerî disiplinle işleyen ve modern araç-gereçlere sahip ilk itfaiye teşkilatını kurar. 1880’e kadar İstanbul’daki yangınlara etkin bir şekilde müdahale edilmesini sağlayan bu kurum, 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti’nin çöküşüne neden olan siyasi ve ekonomik bunalımlardan etkilenerek gücünü kaybeder. Tulumbacılığın yeniden önem kazandığı bu dönem, modern 1990 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi itfaiyeciliğe geçiş yapılmasıyla sona erer. olan Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç’ın öncülüğünde yeniden başlar. Yangın konusunda uzmanlaşan Kılıç, aynı zamanda 1993 yılında Modern itfaiye kurumu ülkemizdeki ilk kurtarma timinin kurulmasını sağlamıştır. Cumhuriyet’in ilanının ardından itfaiye teşkilatlarının belediyelere İtfaiye teşkilatlarının görevleri 21 Ekim 2006 tarihli Resmî bağlanmasıyla modern itfaiye kurumunun temelleri atılır. Mo- Gazete’de yayımlanan “Belediye İtfaiye Yönetmeliği”ne göre dern itfaiye teşkilatının kuruluş tarihi 25 Eylül 1923 olarak kabul belirlenmiştir. Kurumun ilk ve esas görevi olan yangınlara edildiğinden 25 Eylül’ü takip eden hafta “Yangından Korunma ve müdahalenin yanı sıra itfaiyeler, su baskınlarına müdahale İtfaiyecilik Haftası” olarak ilan edilir. Halkı itfaiye kurumuyla ilgili etmekten afet kurtarma çalışmalarına katılmaya kadar pek bilgilendirmek ve yangın önlemlerine ilişkin farkındalığı artırmak çok sorumluluk üstlenir. Halkı, kurum ve kuruluşları yangın adına Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren çeşitli etkinlikler tehlikesi ve itfaiye hizmetleri hakkında bilgilendirme gibi eğitim düzenlenir. 1960’lara gelindiğinde terk edilen hafta kutlamaları çalışmalarına katılan itfaiye birimleri, işyeri, eğlence yeri, fabrika

75 ve sanayi kuruluşlarını yangına karşı alınması gereken önlemler bölümünde çalışmaya başlayan Akansel, sonraki yıllarda Petrol açısından denetlemek ve bu kurumlara gerekli izin ve ruhsatları Ofisi Müdürlüğü’ne uzman olarak kabul edilir. Bu esnada yangın vermekten de sorumludur. emniyeti konusunda birikim ve deneyimleri artan Baki Akansel, 1958 senesinde tüm havalimanlarındaki yangın emniyetinden so- İtfaiyeciliğin duayen ismi: Baki Akansel rumlu kişi olarak göreve başlar. 13 yıl boyunca bu görevi sürdüren 2009 senesinde hayata gözlerini yuman Baki Akansel, ülkemizde Akansel, söz konusu dönemde pek çok kez Ankara İtfaiyesi’yle itfaiyecilik denildiğinde akla ilk gelen isimlerdendir. Prof. Dr. Ab- beraber yangınlara müdahale eder. Amerika’da 4 ay boyunca eği- durrahman Kılıç’ın “İtfaiye Duayeni” olarak tanımladığı Akansel’in tim alan Akansel, Türkiye’den Amerika’ya eğitime giden ilk sivil itfaiyecilik merakı erken yaşlarda başlar. Askerliğini bahriyeli ola- itfaiyeci unvanını kazanır ve 1976 senesinde Ankara İtfaiyesi’nin rak tamamladıktan sonra Gölcük Deniz Fabrikaları’nın sınaî gazlar müdürü olarak çocukluk hayalini gerçekleştirir. İtfaiye santralinde

BOA; Y.MTV 220/57 Umûm İtfaiye Alayı Kumandanlığı İtfȃiye tabur-ı hümȃyȗnları için tedȃrik olunacak nakliye arabalarının mikdȃr ve esmȃnını mübeyyin defterdir.

Esmȃn-ı tahmȋniyyesi Lirȃ-yı Osmȃnȋ Kuruş 100 Nakliye arabası aded: 2 Koşum hayvanı, çift: 4 (Dȃire-i askeriyye mübȃyaȃtından alındığı sȗretde 220 bu fiyatla alınıp, ȃhardan mübȃyaa olunursa bu fiyat tezȃyüd eder.) 48 Binek, reʼs aded: 4 68 Koşum, çift: 4 20 Eyer, aded: 4 456 İtfȃiye Birinci Tabur-ı Hümȃyȗnu için 456 İtfȃiye İkinci Tabur-ı Hümȃyȗnu için 456 İtfȃiye Üçüncü Tabur-ı Hümȃyȗnu için Selimiye Kışla-i Hümȃyȗnu’nda ȃrȃm-sȃz İtfȃiye Dördüncü Tabur-ı 456 Hümȃyȗnu için. 456 Bahriye İtfȃiye Tabur-ı Hümȃyȗnu için 456 Yıldız Mevki-i ȃlȋsinde bulunan itfȃiye bölüğü için 2736 İtfȃiye Üçüncü Tabur’un tulumbalığı dar olduğundan, işbu nakliye 100 arabalığını istȋȃb için tulumbalığın tevsȋʻi masȃrifi. Selimiye Kışla-i Hümȃyȗnu’nda ȃrȃm-sȃz İtfȃiye Dördüncü Taburu’nun iki bölüğü kışlada bulunup, kışla-i mezkûr civȃrında iki bölüklü müceddeden bir kışla inşȃ buyurulup, tehȋ bulunarak, yanında araba ve tulumbalık mahalli mevcud olmakla beraber gerek Haydarpaşa ve gerek Üsküdar’a kurbiyyeti bulunduğundan işbu iki bölüğün mezkûr kışlaya 450 nakli ve maa-hȃzȃ mezkûr taburun mukaddemȃ mübȃyaa edilen tulumba ve arabaları ahur köşelerinde sürünmekde ve çürümekde olup, akdemleri inşȃsına irȃde-i seniyye-i hazret-i hilȃfet-penȃhȋ şeref-sudȗr buyurulduğu halde inşȃ edilmemekle, bu tulumba ve arabalarla nakliye arabaları için mahall-i mezkûre bir tulumba ve arabalık inşȃsı masȃrifi. İşbu taburun bir bölüğü Kadıköyü Karakol-ı Hümȃyȗnu’nda bulunmakla, 300 karakolun yanındaki arsasına bir itfȃiye şubesi olmak üzere bir tulumba ve arabalık inşȃsı. İşbu karakola müceddeden bir tek hidrofor harȋk tulumbasıyla bir aded 250 eşyȃ ve hortum ve halat arabası. İşbu iki arabaya koşum hayvanı çift: 2 lira: 110, koşum çift: 2 lira: 34, 178 binek hayvanı lira: 24 reʼs: aded 2, eyer aded: 2 lira: 10. Yıldız mevki-i ȃlȋsinde bulunan itfȃiye bölüğü efrȃd-ı mülȗkȃnesi Orhȃniye Kışla-i Hümȃyȗnu’nda ve tulumba ve arabaları, kumandanlık dȃiresinin yanında bulunduğundan ve kışla-i hümȃyȗn-ı mezkûr kurbunda mezkûr bölüğe mahsȗs mukaddemȃ bir kışla ve tulumbalık inşȃ 250 buyurulmakla, tensȋb-i ȃlȋye şeref-mukārin buyurulduğu takdirde, efrȃd-ı mülȗkȃne ve tulumbaların mezkûr kışlaya nakli ve mezkûr bölükde bulunan tulumba elverişli olmadığından müceddeden bir aded hidrofor harȋk tulumbasıyla bir aded hortum ve halat arabası. İşbu tulumba ve arabalara mahsus olarak koşum hayvanı çift: 3 lira: 165, 267 koşum çift: 3 lira: 51, binek hayvanı aded: 3 lira: 36, eyer aded: 3 lira: 15

4531 Mezkûr nakliye arabalarıyla ȃlȃt-ı sȃirenin mikdȃr ve tahmin edilen esmȃnı, bȃlȃda müfredȃtı gösterildiği vechile dört bin beş yüz otuz bir lira-yı Osmȃnȋye bȃliğ olduğu maʻrȗzdur. Fermȃn. Fȋ 8 Ağustos sene: 317 Yȃverȃn-ı Hazret-i Şehryȃrȋden Umum İtfȃiye Alayları Kumandanı Ferȋk Bende

76 KÖKLÜ BIR GEÇMIŞE SAHIP TÜRK İTFAIYE TEŞKILATI, KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE GEÇIRDIĞI MODERNLEŞME SÜRECIYLE BIRLIKTE DENEYIMLERINI DE ARTIRARAK SAYISIZ KURTARMA GÖREVINDE BAŞROL ÜSTLENMIŞTIR. kadın memurların görevlendirilmesi, itfaiye teşkilatında telsiz şebekesinin kurulması ve kılık kıyafet düzenlemeleri gibi birçok İtfaiyeci Duası yenilik, Baki Akansel öncülüğünde ülkemizde faaliyet gösteren Allah’ım, tehlikeye düşmüş olan her canlının, özellikle küçük itfaiye teşkilatlarına kazandırılmıştır. bir çocuk ya da yaşlının imdadına geç kalmadan yetişebil- mem için bana güç ver. Yangınla mücadelede bilgi, teknik Başarı öyküleri ve tecrübemi artır. Sevgimi, cesaretimi eksiltme. Pirimiz Köklü bir geçmişe sahip Türk İtfaiye Teşkilatı, kuruluşundan İbrahim Peygamber’i yanmaktan koruduğun ilahi emrin sırrına beni de dahil et. Kaderimde ölmek varsa çocuklarımı, günümüze geçirdiği modernleşme süreciyle birlikte deneyimle- eşimi ve yakınlarımı koru. rini de artırarak sayısız kurtarma görevinde başrol üstlenmiştir. Faaliyetleriyle ülke dışında da adını duyuran itfaiye teşkilatımız, gerçekleştirilen Dünya Polis ve İtfaiye Oyunları’nda ülkemizi Türkiye’nin gurur kaynağı olan başarılara imza atmaya devam temsil etti. Her iki yılda bir ABD’de düzenlenen etkinliklere katılan ediyor. 15 itfaiye erimiz 4 altın, 4 gümüş ve 7 bronz olmak üzere toplam 2013 yılında Alman Ulusal Conrad Dietrich Magirus’un 15 madalya kazandı. organize ettiği “Dünyanın En İyi İtfaiye Ekibi” yarışmasında Buna benzer pek çok başarı öyküsü ve her gün televizyon Kocaeli İtfaiyesi dünyada ilk 10’a girerek Türk İtfaiyesi’nin ismini ekranlarında karşımıza çıkan kurtarma haberleri itfaiye uluslararası alana taşıdı. Kurtarma videolarının internet üzerinden kurumunun üstlendiği büyük sorumluluğun yalnızca görünen oylamaya sunulduğu yarışmada, Kocaeli İtfaiye Ekibi’nin denizin kısmı. Yangından Korunma ve İtfaiyecilik Haftası vesilesiyle şunu aniden dalgalanması nedeniyle kayalıklarda mahsur kalan 4 kişiyi tekrar hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor: Yaz-kış, gece-gündüz 2 saat süren bir operasyonla kurtardığı görüntüler büyük beğeni demeden, canları pahasına ateşe atılan itfaiyeciler, aslında kazandı. hepimizin hayatlarını emanet ettiği isimsiz kahramanlar. Kutsal İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan itfaiye bir meslek olan itfaiyeciliğin sorumlulukları ve zorluklarına dair erleriyse geçtiğimiz 26 Haziran-5 Temmuz günleri arasında farkındalığı artırmak, bu nedenle büyük önem taşıyor.

77 YURTTAN SESLER PEŞİNDE BİR ÖMÜR MUZAFFER SARISÖZEN

78 KÜLTÜR MIRASIMIZIN EN DEĞERLI HAZINELERINDEN TÜRKÜLER, BEBEKLIKTE DINLEDIĞIMIZ NINNILERDEN ITIBAREN IÇIMIZE IŞLER, HALK BILGELIĞIYLE KULAĞIMIZA ÖĞÜTLER FISILDAR. HAYATINI TÜRKÜLERIN YAYGINLAŞMASINA ADAYAN KAHRAMANLARDAN BIRIDIR MUZAFFER SARISÖZEN. ANADOLU’NUN DÖRT BIR YANINDAN DERLEDIĞI TÜRKÜLER DILDEN DILE DOLAŞAN SARISÖZEN, BIR ÖMÜR SÜRDÜRDÜĞÜ ÇALIŞMALARIYLA HAFIZALARIMIZDAKI VE TARIHTEKI YERINI ALMIŞTIR.

ENVER UYGUN

üzik, insanoğlunun ilk uğraşlarından biri. Yazının icadından gün yüzüne çıkarılması için özel bir çaba gerektiği görülür. Özel- Mçok önce mağara duvarlarına çizilen resimler, taşlara kazınan likle kırsal alanlarda icra edilen halk müziğinin yörenin dışında şekiller içinde müzik aletlerine rastlandığı biliniyor. Modern antro- tanınması ve aynı kültür dairesi içinde kalan başka bölgelerdeki poloji, hakkında bilgiye ulaşılabilen en eski çağlarda bile müziğin benzerleriyle etkileşiminin gözlenebilmesi için titiz çalışmalar varolduğunu ortaya koyuyor. Önceleri mistik, belki dinî amaçla yürütmek zorunludur. ortaya çıkan, iletişim işlevi taşıdığı da düşünülen bu etkinlik tarih Türk Halk Müziği, en az altı yüz yıllık bir geçmişi bulunması bakı- içinde dünyanın her bölgesinde kendi geleneğini oluşturmuş, acı- mından dünyadaki örnekleri arasında saygın bir yerdedir. Halk mü- dan neşeye, hüzünden coşkuya tüm duyguları sesler aracılığıyla ziğimiz saray çevresinde gelişen ve himaye edilerek gelişmesinin sonraki kuşaklara aktarmayı başarmıştır. Müziğin yazıya geçiril- önü açılan Klasik Türk Müziği’nin (ki o da Osmanlı’nın Batılılaşma mesinin, yani sesleri ifade eden sembollerin keşfedilmesinin göre- hamlesi sırasında gözden düşecek, Cumhuriyet dönemindeyse ce yeni bir döneme rast gelmesi, ses kayıt teknolojisininse henüz siyasi kaygılarla geri plana itilecektir) aksine halk arasında oluşan 150 yıl kadar önce hayatımıza girmesi müzik eserlerinin geleceğe ve icra edilen türkülerden oluşur. Türkü sözcüğünün Türk’e ait anla- taşınması için sözlü kültürü zorunlu kılar. Bin yılların söz konusu mındaki Türkî ifadesinden doğduğu, zaman içinde Türk’ün müziği edilebileceği bu aktarım zincirinde elbette kopukluklar olacaktır. anlamında kalıplaştığı biliniyor. Uzmanlar, türkülerin ikiye ayrılarak Gelecek zamana devreden teker teker müzik eserleri değil her incelenmesini yararlı görür. Birinci türdeki türküler, halkın ortak seferinde yeniden üretilen bir özdür. malı olan, halkın tamamını veya belli bir bölgede yaşayanları de- Bugün klasik adıyla anılan, karmaşık ögelerin bir araya getirildiği, rinden etkileyen olaylar üzerine oluşturulmuş, dilden dile dolaşarak birden fazla enstrümanla icra edilmek üzere bestelenmiş eserler herkesçe benimsenmiş eserlerdir. İkinci türde ise -bir bölümünün barındıran sistemlerde eserlerin üreticileri bellidir. İster Avrupa’daki adı zaman içinde unutulsa da- gezici saz şairleri, bir diğer adıyla gibi çoksesli ve notaya alınmış olsun, ister Türk Müziği’ndeki gibi âşıklar tarafından yakılan, gittikleri yerlerde çalıp söylemeleri ve geometrik ses düzenine göre işlemeyen ve meşk geleneğiyle çıraklarına aktarmalarıyla zamana meydan okuyan eserler yer alır. ustadan çırağa geçirilmiş olsun, bu sistemlerde eserlerin bir Birinci tür Türk halkının ortak duygularını yansıtması, ikinci tür şekilde kaydedilmesi esastır. Genel olarak halk müziği denilen, Orta Asya’daki kopuz eşliğinde şiir okuyan ozan geleneğinin yeni üreticilerinin müzik eğitiminden geçmemiş, hatta okuma-yazması şartlara uyarlanmış biçimi olması bakımından Türk’e ait tanımı bulunmayan kişiler olduğu sistemlere bakıldığında eski eserlerin içine girer.

79 Yerelden evrensele Kutsi Tecer ve Muzaffer Sarısözen. Bartok, 1936 yılında Türk devle- Son iki yüzyılı can ve toprak kayıplarıyla geçirmiş, I. Dünya tinin davetiyle Anadolu’da türküler üzerine saha araştırması yapar, Savaşı’nın sonunda bitirici darbeyi yemiş bir toplum için Millî Ankara’da konuyla ilgili konferanslar verir. Bartok’a çalışmalarında Mücadele ve ardından Cumhuriyet yepyeni bir sayfa açtı. Ne var eşlik eden Ahmed Adnan Saygun ve Ulvi Cemal Erkin, Batı Müziği ki açılmış derin yaraları sarmak için askerî ve siyasi zaferler yeterli tarzında verdikleri eserlerine türkü esintileri katacak, Türk müzik değildi. Toplumsal gelişmenin ekonomik kalkınmanın da önünü tarihinde kendilerine sağlam bir yer açacaklardı. Tecer ile Sarısözen açacağını bilen Cumhuriyet’in kurucu kadrosu ilerlemenin temelini ise başta Âşık Veysel olmak üzere birçok halk ozanını köylerinde kültürel atılımda gördü. Bir yandan Batılı sanat eğitimi kurumları keşfedip Türkiye’ye, dünyaya tanıtacaktı. kuruluyor, opera gibi o güne kadar yabancısı olunan sanat dalları teşvik ediliyor, öte yandan Türk’e ait olanın peşine düşülüyordu. Türkülerin izinde Türkülerin gizli birer hazine gibi kalmaması, Türkiye’nin kültür Kültür hayatımızın devamlılığı bakımından hakkı ödenemeyecek hayatına katılması için devlet eliyle 1930’lu yıllarda geniş çaplı bir çalışmalara imza atan Muzaffer Sarısözen 1900 yılında Sivas’ta çalışma başlatıldı. Anadolu karış karış gezilecek, türküler derlenip dünyaya gelir. Ailesinde şair ve müzisyenlerin bulunması, babası notaya aktarılacak, seslendirilerek kayıt altına alınacaktı. Bugün Hüseyin Hüsnü Efendi’nin Nakşibendi şeyhi olması, küçük yaşlar- sahip olduğumuz türkü dağarı o yıllarda atılan tohumlar sayesinde dan itibaren kültür dünyasının içinde yer almasını sağlar. Henüz doldu. 15 yaşında, Sivas Sultanisi’nin 8. sınıfına devam ederken Çanak- Türkülerin derlenmesi, yerel değerlerin ulusal, hatta evrensel kale Savaşı’na katılmak üzere okuldan ayrılır. Zaferden sonra boyuta taşınması söz konusu olduğunda akla üç isim gelir: Ünlü girdiği bir sınavla ilkokul yardımcı öğretmeni olmaya hak kazanan Macar besteci ve müzikolog Bela Bartok, şairliğiyle tanınan Ahmet Sarısözen 1920 yılında tekrar askere gider. Lise diplomasını ancak 1922 yılının sonunda alır. Cumhuriyet’in ilanından birkaç ay önce Sivas Lisesi’ne müzik öğretmeni olarak atanır. Müziğe olan ilgisi ve yeteneğini yükseköğrenimle taçlandırmak isteyen Sarısözen öğretmenliğe ara verip İstanbul Konservatuvarı’na kaydolur. 1929’da buradan mezun olarak Sivas Lisesi’ndeki görevine geri döner. Ertesi yıl aynı okula müdür olarak tayin edilen Ahmet Kut- si Tecer’le yollarının kesişmesi Türk kültür hayatı için bir dönüm noktası olacaktır. Sarısözen ve Tecer 1931 yılında Halk Şairlerini Koruma Derneği’ni kurarak saz şairleri üzerine araştırmalara baş- Bela Bartok lar. Bu çalışmalar, Sarısözen’in 1936 yılında Ankara’ya çağrılarak

80 MUZAFFER SARISÖZEN HALK OYUNLARININ KAYDA GEÇIRILMESI IÇIN DE ÇALIŞMIŞ, KAYBOLMAYA YÜZ TUTAN KIMI OYUNLARI TEKRAR ÜLKEMIZE KAZANDIRMIŞTIR.

Devlet Konservatuvarı bünyesinde yapılacak derleme gezilerine aynı koroyu İstanbul ve İzmir radyoları bünyesinde de kuracak, dahil edilmesiyle sonuçlanır. devlet radyolarında Türk Halk Müziği sanatçıları için kadro imkanı 1937-1953 yılları arasında kesintisiz süren derleme gezileri, yaratmış olacaktır. Cumhuriyet döneminin müzik alanındaki en büyük atılımlarından Muzaffer Sarısözen, ömrünün sonuna dek sürdürdüğü konser- biri kabul edilir. Bu süre zarfında Muzaffer Sarısözen’in neredeyse vatuvar arşiv şefliğinin yanı sıra ders vererek, özel derleme gezi- insan üstü çabası, bilgisiyle sezgisini birleştirerek peşine düştüğü lerine çıkarak, derlediği türküleri notaya geçirerek de Türkiye’ye kaynak kişilerden derlediği türkülerin kaybolmaktan kurtulmasını büyük hizmetler sunar. Derlediği türkülerin 10 binin üzerinde sağlar. Derlenen türkülerin yayımını da yine Sarısözen üstlenir. olduğu, 2 bine yakın eseri notaya geçirdiği bilinen Sarısözen, halk 1940 yılında Ankara Radyosu’nda “Bir Türkü Öğreniyorum” adlı müziğinin yaygınlaşması için konser organizasyonlarında bizzat bir program yapmaya başlar. Derlediği türküleri profesyonel bulunmuş, sinema filmlerinde türkülerden yararlanılmasını, türkü- sanatçılara icra ettirir, kayıtları tüm Türkiye’yle paylaşır. Gelecek lerin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamıştır. Sarısözen ayrıca halk yıllarda adı bir efsane haline gelen ve birden fazla kuşağın müzik oyunlarının kayda geçirilmesi için de çalışmış, kaybolmaya yüz kültüründe derin izler bırakan Yurttan Sesler Korosu bu sayede tutan kimi oyunları tekrar ülkemize kazandırmıştır. girer ülkenin kültür hayatına. Muzaffer Sarısözen daha sonra Sarısözen Seçme Köy Türküleri, Yurttan Sesler ve Türk Halk Müziği Usulleri adlı kitaplarında derlediği türkülerden bir kısmının notalarını ve teknik özelliklerini ortaya koyar. Bu kitapların ortak özelliği, müzikoloji ihtisası için değil, pratik amaca hizmet etmek için kaleme alınmasıdır. Özellikle Seçme Köy Türküleri’nin alanında yazılmış ilk solfej kitabı olduğu, türkü icra etmek isteyen sanat- çılara büyük yarar sağladığı üzerinde durulur. Seçme Halaylar, Altay Halk Türküleri ve Toplu Halk Oyunlarından Sivas Halayları isimli yayımlanmamış üç eseri daha bulunan Sarısözen, bütün çalışmalarını özetleyen Yurttan Sesler Korosu için şunları söyler: “Radyonun sımsıkı tuttuğu ve başardığı halk türküleri yayımı, ne sadece dinleyicilerine hoş bir vakit geçirmek ne de yalnız türküle- rimizin çeşitleri hakkında fikir vermekten ibarettir. Gönüllerimizi bir araya toplamak ve bütün memleketi tek duygu haline getirmek Yurttan Sesler’in başlıca hedefidir. Artık izaha lüzum kalmamıştır ki Yurttan Sesler’in sanatkar işçileri memlekete en modern tahrip vasıtalarının bile zerresini koparamayacağı bambaşka bir istihkâm yapmakla meşguldürler.” Gerek devlet imkanlarıyla gerekse kişisel çabasıyla Türk top- lumunun birliğine, kültürel gelişmesine ve geleceğe güvenle yürümesine büyük katkıları olan Muzaffer Sarısözen 4 Ocak 1963’te, genç sayılacak bir yaşta hayata veda eder. Hatırası, “Burçak Tarlası”, “Bilmem Şu Feleğin”, “Bülbülüm Altın Kafeste” gibi derlediği nice türküyle, Ankara Radyosu’nun hemen karşısına dikilen heykeliyle ve yolundan giden öğrencilerinin çalışmalarıyla da yaşamaya devam ediyor.

81 TABELALAR KÜLTÜR GÖSTERGESIDIR ERBAY KÜCET

ıllar önce Attilâ İlhan’ın bir yazısında “Tabelalar o şehrin kültü- gittiğim yerlerle kültürü arasındaki bağıntıyı genellikle tabelalar Yrünü yansıtır” gibi bir cümle okumuştum. Belki tam anlamıyla üzerinden kurmaya çalışırım. Şehirle kültür arasındaki bağlantıyı böyle söylememiş olabilir ama ben bu şekilde algılamıştım. Yani basit bir yöntemle tabelaya indirgemiş olmam ne kadar doğrudur bir şehrin kültürünü o şehirdeki dükkanlarda asılı tabelalardan bilemem ama bu söylemde doğruluk payı olduğunu bire bir yaşa- öğrenebileceğimizi veya tabelalara bakarak o beldede yaşayan- yarak gözlemledim. ların kültürel seviyeleri hakkında fikir sahibi olabileceğimizi ifade Tabelalarda kullanılan renklerden tutun da seçilen çerçeveye ve ediyordu. Bu yazıyı okuduktan sonra yurt içi veya yurt dışında yazı stiline kadar pek çok detay sayesinde o şehrin kültürel yapısı nereye seyahat etsem en çok dikkat ettiğim konulardan biri o hakkında ön bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Şehrin tabelacısının ya- şehrin tabelaları olmuştur. şadığı kentin kültürünü yansıtması doğaldır. Bulunduğu yörenin Türkiye’de kimi zaman görevimiz dolayısıyla kimi zaman da gez- renklerini, yazı stilini tabelasına işleyen sanatçıyla o şehrin kültürü me amaçlı olarak gitmediğim veya görmediğim şehir kalmamıştır. arasında bağ kurulması da doğaldır. Cumhuriyet’ten önce tica- Attilâ İlhan’ın tabelalarla alakalı ifadesi beni yakalamış olacak ki, rethane isimlerini levha üzerine boya kullanarak fırça ile yazanlar

82 bazı sanat dallarında olduğu gibi genellikle Ermeni, Rum, Musevi tabela çizdiği konusunda tatlı bir rekabet yaşanırken tabela usta- ustalardı ve onlara “Levhacı” denirdi. Tabelacı dükkanları bir fırça larının toplumla iç içe olduğunu da biliyoruz. Tabelacılar hem diğer ve bir kutu boyayla açılabilirken bazı tabelacılar ceplerinde fırça esnafla hem de mahalle sakinleriyle dostluk içindeydi. Mahalleli ile dolaşıp sanatını icra ederdi. Çantalarında kurşunkalem, gönye, onların tabela yapışlarını hayranlıkla izlerdi. Çocukluğumda Ankara samur fırça, teneke kutuda ise renkli boya, tiner gibi malzemeler Cebeci’deki tabelacıların film afişlerini karalama bile yapmaksızın olurdu. Kırk yıl önce Ankara’da memuriyete adım atmadan evvel yazmaları karşısında ağzım açık kalırdı. Daha sonra bu pasajlarda tabelacılık işini sanatçı duyarlılığıyla “zanaat” edinerek yola devam esnaf olarak arkadaşlık ettiğim birçok tabelacı dostum oldu. eden ortağıma dükkanı bırakırken ceketimi alıp çıkmıştım. O yıllar- da el emeği göz nuru işlenen tabelaların şimdilerde teknolojik üre- Sabırla gelen ustalık tildiğini bilenlerdeniz. Tabelanın yazıldığı levhanın sacından ağaç Bir zamanlar ustalıkları ve sanatlarıyla toplumun beğenisini ka- çerçevesine kadar her detayla ilgilenir, ilk astar boyasının ardından zanan tabelacılar gün geldi sokağımızdan da hayatımızdan da zemin rengini fırça ile atarken ufak bir çizgi hatasının oluşmaması çekildiler. Onların gidişinin ardından şehirlerimizin dört bir yanını için büyük özen gösterirdik. Yazıdaki harflerin uyumundan süs- estetikten uzak, birbirinin benzeri tabelalar kuşattı. Bir hikaye ile lenmesi gereken kısımlara atılacak desenlere varıncaya kadar her yazımızı taçlandıralım: şey elimizden çıkardı. Delikanlı, caddelerde dolaşırken tabelalardaki yazı ve resimleri Tabelacılık ile 1928 yılındaki Harf Devrimi arasında nasıl bir gördükçe imrenirmiş. Tabela ustası olmaya karar vererek en iyi bağıntı kurarsınız bilemem ama 1940’ta açılan Köy Enstitülerin- tabela ustasını aramaya başlamış. Sonunda o ustayı bulmuş ve deki güzel yazı derslerinde mürekkep hokkaları, kesik uç kalem ve yanına gitmiş. Tabelalara ilgi duyduğunu ve iyi bir tabela ustası kamışlarla yazı stillerinin de oluşmaya başladığını hatırlatırım. Bu olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış. Yaşlı usta, genç adamı okullardan mezun olan yetenekli ve işi benimseyen öğretmenlerin dinlemiş, sözleri bitince de ona bir yazı fırçası uzatmış. “Bu bir sa- Anadolu’ya gitmeleriyle tabela yazımları yaygınlaşmıştır. Baş- mur fırçasıdır. Bu fırçayı avcuna koy ve bir yıl boyunca elini açma. langıçta ağaç, sac üzerine, daha sonraları cama samur fırçalarla Bir yıl sonra tekrar gel” demiş. Delikanlı kendisini merakla bekleyen yaldızlı levhalar yazılırken bu mesleği icra edenlere de “Tabelacı” anne ve babasına yaşadıklarını anlatmış. Günler geçmeye başla- denilmeye başlanmıştır. Yıllar geçtikçe ulusal ve uluslararası mış. Genç adam, “Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister? Bir markaların çoğalması, el yapımından makinelere ve seri üretime de ülkenin en iyi tabela ustası olacak. Bu saçmalığa bir yıl boyunca geçilmesi, bilgisayar ve grafik programlarının yaygınlaşması, mek- nasıl katlanacağım? Böyle bir eziyetle nasıl yaşarım? Ustalık kap- tepli grafik tasarımcıların yetişmesi, folyo kesim makinelerinin risi yapacaksa bari başından yapmasaydı” diye sürekli söyleniyor, yaygınlaşması gibi gelişmeler yaşanırken branda ve folyo üzerine ama avcunu hiç açmıyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş. seri baskılarla işler anında teslim edilir olmuştur. Bugün Türkiye’nin Böylece bir yıl geçmiş. Her günü zorluklarla dolu, her gecesi yarım hangi şehrine giderseniz gidin, Attilâ İlhan’ın şehrin kültürünü uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlayan delikanlı, sonunda ustanın yansıttığını ifade ettiği tabelalarda yeknesaklık görürsünüz. karşısına çıkmış. Yaptığı şeyi ne kadar saçma bulursa bulsun, bu Tabelacılıktan endüstriyel reklamcılığa sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış İlk bakkal dükkanını açtığında “Tabelamı taktım, dükkanı açtım” ve avcunu açmış. “İşte fırçan. Bir yıl boyunca avcumda taşıdım. diyen Vehbi Koç’un bakkal dükkanlarının market zincirine dönüş- Şimdi ne yapacağım?” diye sormuş. Yaşlı usta, “Şimdi başka mesi, AVM’lerin çoğalması, akaryakıt şirketlerinin sayısının artarak bir fırça vereceğim, onu da aynı şekilde bir yıl boyunca avcunda istasyonların yenilenmesi, bankalar ve GSM şirketleri ile beyaz taşıyacaksın” deyince genç adam sükûnetini kaybetmiş, bağırıp eşya firmalarının şubeleşmesi gibi gelişmeler neticesinde talep çağırmaya başlamış. Ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, tabela üzerine tabelacılık başka bir boyuta taşınmıştır. Firmaların çoğal- ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği masıyla “tabelacılık” sözcüğü yapılan işi tanımlamakta yetersiz için hasta olduğunu söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken yaşlı kalınca “endüstriyel reklamcılık” tanımlaması literatüre girmiştir. usta ona hissettirmeden bir başka fırçayı avcuna sıkıştırmış. Tabelaların sanat eseri haline dönüşmesi fırçaya sanatını yükle- Öfkeden yüzü kıpkırmızı kesilen ve bağırıp çağırmayı sürdüren yenlerle olmuş, ancak bugün el ile tabela yapan ustalar kalmamış- delikanlı, o sırada avcundaki fırçayı hissetmiş. Bir an durmuş, tır. Elle yapılan tabelalardaki sanatı ve yoğun emeği bugün görmek fırçanın kıllarını biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş: “Bu mümkün değildir. Eskiden tabelacılar arasında kimin daha iyi fırça, samur fırça değil usta!..”

83 ANADOLU’NUN GÖZYAŞLARI YAŞAR YILMAZ YEM YAYIN İSTANBUL, 2015 312 S.

Başarılı mühendislik yaşamını geride bıraktıktan sonra araştırmacı kimliğiyle ön plana çıkan ve millî kültür varlıklarımızla ilgili alanlara yönelen Yaşar Yılmaz’ın kaleme aldığı Anadolu’nun Gözyaşları, özellikle 1830- 1922 yılları arasında Anadolu’nun çeşitli yerlerinden yurt dışına götürülen eserleri konu ediniyor. Almanya, Avusturya, Danimarka, Fransa, Hollanda, İngiltere, Yunanistan ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki müze- leri tek tek gezen Yılmaz, Anadolu’dan taşınmış eserlere dair en kapsamlı envanteri okuyucuyla buluşturu- yor. Kitapta Hitit, Likya, Urartu, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı gibi pek çok medeniyete ait heykel, takı, mozaik, anıtmezar gibi birçok eser alfabetik sırayla listeleniyor.

YARASINI SAKLAYAN ŞEHIRLER ÂTIF BEDIR CÜMLE YAYINLARI İSTANBUL, 2015 108 S.

“Yeryüzünde bir yolcu olan insanın evi kalbidir. İnsanın yeryüzü yolculuğu aslında kendi evine varmak içindir” diyor Yarasını Saklayan Şehirler… Âtıf Bedir’in imzasını taşıyan gezi-anlatı türündeki kitapta, İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş ve Kudüs’e dair izlenimler Nuri Pakdil ve Cahit Zarifoğlu’nun kılavuz- luğunda yazılırken Batı şehirlerindeki izlenimler ise daha çok bu kentlerin görünmeyen yüzüne tutulan bir ayna işlevi görüyor.

RIZA İHLAS VE TEVEKKÜL İBN ARABÎ LİTERA İSTANBUL, 2015 238 S.

Endülüs’ten Kuzey Afrika’ya, Anadolu’dan Arap Yarımadası’na çok geniş bir coğrafyada “Şeyh-i Ekber” olarak anılan ve düşüncelerinin etkisi bugün bile süren Muhyiddin İbn Arabî’nin (1165-1245) dev eseri Fütûhât-ı Mekkiyye Türkçeye çevrilmeye devam ediyor. Fütûhât’ın 7. cildinde bulunan 101 ila 106 ve 128 ila 161’inci bölümleri içeren Rıza İhlas ve Tevekkül de bu çabanın ürünlerinden biri. İbn Arabî bu kitapta bir ara- ya getirilen bölümlerde, tasavvuf tarihinin en tartışmalı konularından vuslat hali ve rıza makamı üzerine fikirlerini sıralıyor. Vuslat kavramının dile gelişiyle ilgili sorunları tartışırken batı felsefesinin 20. yüzyılda karşılaştığı dil felsefesi problemlerine dikkat çekmesi de kitabın öne çıkan özelliklerinden.

84 YARALI CEYLANLAR KULÜBÜ MIM KEMAL ÖKE SUFI KITAP İSTANBUL, 2015 192 S.

Fatih Vural’ın söyleşisiyle yayına hazırlanan Yaralı Ceylanlar Kulübü, Prof. Dr. Mim Kemal Öke’nin tasavvuf yolculuğunu konu alıyor. Öke’nin hayatındaki dönüm noktalarını, özellikle de down sendromlu kızının doğu- munun ardından yaşam çizgisindeki değişimi ve tasavvufa gönül verme sürecini aktaran kitap, iki ayrı dün- ya, iki Mim Kemal Öke anlatıyor. Yaralı Ceylanlar Kulübü’nün kapağındaki şu not ise dikkat çekiyor: “Gönlün yanmadan gitmezsin!”

CENGİZ HAN M. TURHAN TAN KAPI YAYINLARI İSTANBUL, 2015 326 S.

M. Turhan Tan’ın roman türündeki eseri Cengiz Han, Temuçin adıyla da bilinen Cengiz Han’ın yaşamı ekse- ninde şekilleniyor. Moğol kabilelerini tek bir bayrak altında toplayarak sınırları Çin’den Hindistan’a, oradan Avrupa’ya uzanan ve Orta Asya’nın en büyük devletlerinden biri olarak kabul gören Moğol İmparatorluğu’nu kuran Cengiz Han’ın hayatına dair bugüne dek pek çok şey yazılıp çizilmiş, hayat öyküsü zaman zaman efsane, zaman zaman destanlarla karışmış. Fakat kısa ömrüne Cem Sultan ve Safiye Sultan gibi birçok romanı sığdıran M. Turhan Tan, kitabını mümkün olduğunca gerçeklere bağlı kalarak kurgulamış. Kişilik çözümlemelerine de yer veren kitap, okuyucuyu tarih içinde bir yolculuğa çıkarıyor.

KOKUSUZ BAHÇELER FUAT EREN ŞULE YAYINLARI İSTANBUL, 2015 62 S.

Önceki hâliyim bir cesedin / Senin nefesin orman / Ortasında ayan beyan şiirlerin / Ağaçların gölgesi yok artık / Hey! Siz en diptekiler / Bari yaprakları süpürmeyin... Fuat Eren ilk şiir kitabı Kokusuz Bahçeler’le okurun karşısında. Şiirleri daha önce Karabatak dergisinde yayımlanan şair, beğeni kazanan eserlerini bu kez ilk kitabıyla şiirseverlere ulaştırmanın heyecanını yaşıyor.

85 TAŞTI RAHMET DERYASI YUNUS EMRE ŞİİRLERİ NAZ MÜZİK

“Taştı Rahmet Deryası”, Türkçe şiirin öncüsü kabul edilen mutasavvıf ve büyük halk şairi Yunus Emre’nin şiirlerini bir araya getiriyor. 13. yüzyılda yaşayan ve hem şiirleri hem de kişiliğiyle olduğu kadar inançları ve yaşam tarzıyla da bugüne kalmayı başaran Yunus Emre, 20 şiirinden derlenen albüm sayesinde hayatlarımıza dokunmaya devam ediyor. Albümde “Gönül Hayran Oluptur Aşk Elinden”, “Ey Aşikan”, “Mecnuna Sordular” ve “Severdim Ben Seni Candan İçeru” gibi şiirler yer alıyor.

UNUTULMAYAN PLAKLAR 2 MÜZEYYEN SENAR & ZEKİ MÜREN YAVUZ & BURÇ PLAK

Geçtiğimiz Şubat ayında hayata gözlerini yuman Türk Sanat Müziği’nin duayen isimlerinden Mü- zeyyen Senar ile “Sanat Güneşi” olarak anılan Zeki Müren’in yolları “Unutulmayan Plaklar 2” albü- münde kesişiyor. 2 disk halinde toplam 26 şarkıdan oluşan albüm, Türk Sanat Müziği’nin değerli isimlerini ortak bir çalışmada dinleme imkanı sunuyor. Unutulmaz şarkılarla Türk Sanat Müziği’ni genç kuşaklarla da buluşturan albümde “Ey But-i Nev Eda”, “Ada Sahillerinde Bekliyorum”, “Ak- şam Olmadan Gel”, “Sen de Başını Alıp Gitme” ve “Böyle Ayrılık Olmaz” gibi klasikler yer alıyor.

FRANK SINATRA BEST OF COLLECTION BELLEVUE PUBLISHING Amerikalı tanınmış şarkıcı Frank Sinatra’nın unutulmaz parçaları, koleksiyoncuların arşivinde yerini almaya hazırlanıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1935-1946 yılları arasında popüler- lik kazanan Swing Çağı’nda müzik kariyerine başlayan Frank Sinatra’nın dört diskten oluşan albümü, “It Was A Very Good Year”, “New York, New York”, “You Make Me Feel So Young” ve “Strangers In The Night” gibi şarkıları içeriyor.

86 KARAYEL POYRAZ YÖNETMEN : LEVENT İNANIR SENARYO : LEVENT İNANIR, YILDIRIM BEYAZIT OYUNCULAR : YÜKSEL ARICI, NUMAN ÇAKIR, HİKMET KARAGÖZ, LEVENT İNANIR, YILDIRIM BEYAZIT YAPIM : 2013, TÜRKİYE TÜR : KOMEDİ, DRAM Çekimleri 2013 yılında tamamlanan fakat filmin kadrosundaki bazı isimlerin rahatsız- lanması nedeniyle bu ay izleyiciyle buluşabilen “Karayel Poyraz”, konservatuvarın mü- zik bölümünde okuyan gençlerin hikayesini konu alıyor. İstanbul’dan yola çıkıp Karadeniz Bölgesi’ne gelen gençler, farklı sosyal kesimlere mensup ve farklı dünya görüşlerine sahip- tir. Bununla birlikte, hepsini bir araya getiren ortak bir tutkuları vardır: Müzik. Üniversite yıllarında kurdukları grup sayesinde birbirlerine gittikçe yaklaşan bu arkadaşlar, zamanla birçok müzisyenin karşı karşıya kaldığı bir çıkmaza düşer. Ya hayallerinin peşinden gidecek ve istedikleri müziği yapacak ya da para kazanmak için herkese hitap eden piyasa müziğini icra edeceklerdir. Fikir ayrılığına düşen gençler, kısa bir süre sonra gruplarını dağıttıkları gibi yollarını da ayırır. Ancak hayatın onlar için planladıkları henüz bitmemiştir. Yolları yine kesişecek, arkadaşlıklarını test etmek ve kurtarmak için bir şans elde edeceklerdir.

EVEREST YÖNETMEN : BALTASAR KORMÁKUR SENARYO : WILLIAM NICHOLSON, SIMON BEAUFOY OYUNCULAR : JAKE GYLLENHAAL, KEIRA KNIGHTLEY, ROBIN WRIGHT, SAM WORTHINGTON, JASON CLARKE YAPIM : 2015, İNGİLTERE, AMERİKA, İZLANDA TÜR : MACERA, DRAM, GERİLİM

Birçok dağcının yaşamına mâl olan ve 1996 Everest Faciası olarak adlandırılan gerçek bir olaydan ilham alınarak beyazperdeye aktarılan “Everest”, dünyanın en yüksek dağının zir- vesine ulaşmayı amaçlayan iki keşif grubunun hikayesini anlatıyor. Birbirine rakip iki ticari firmayı temsil eden ve biri Scott Fischer (Jake Gyllenhaal), diğeri Rob Hall’ın (Jason Clarke) önderliğindeki iki keşif grubu, isimlerini tarihe yazdırmak üzere tırmanışlarına başlar. Zirve- ye ulaşmak halihazırda birçok zorluk ve engeli barındırırken, insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en şiddetli fırtınalarından biri, dağcıların keşif macerasını bir ölüm kalım savaşına dönüştü- rür. Nefes kesen sahneleriyle dağcılık tarihinin en büyük trajedilerinden birini beyazperdeye aktaran ve üç boyutlu versiyonu da bulunan film, 18 Eylül’de izleyiciyle buluşacak.

87 NE OKUYOR NE IZLIYOR

ELIF DOĞAN TÜRKMEN - CHP ADANA MILLETVEKILI Her zaman birden fazla kitabı aynı anda okumayı tercih ederim. Biyografilerin yanı sıra Türkiye ve dünya yakın tarihini okumaktan keyif alırım. Şu anda AKP’nin Suriye Yenilgisi ve Esad, Japon Kültürü ve Reis isimli kitapları okuyo- rum. Ara ara Agatha Christie romanları okuyarak dinlenirim. Sinemada film izlemek en keyif aldığım etkinlik. Ancak uzun zamandır sine- maya gidemiyorum. “Avatar”, “Baba 1”, “Baba 2”, “Dövüş Kulübü”, “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Hababam Sınıfı” (Ertem Eğilmez) ve “Kış Uykusu” bende iz bırakan filmlerdir. Müziğin her türünü dinlerim; Mehter Marşı’ndan Türk Halk Müziği’ne, Anadolu Rock’tan Türk Sanat Müziği’ne, Klasik Batı Müziği’nden caz ve blues’a... Oğlumun hazırladığı CD’leri büyük bir keyifle dinlerim, çünkü müzik zevklerimiz uyuşur. Cahit Berkay’ın film müzikleri CD’lerini de dinlerim. Arabamda Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde çıkan Mehter Marşı CD’si bulunur. Bir de Ruhi Su türkü yorumları vazgeçilmezimdir. Suna Kan Adanalı bir sa- natçıdır. Onun uluslararası konser CD’leri de her zaman elimin altındadır. Keza keman sanatçısı Farid Farjad’ın CD’leri de.

FILIZ KERESTECIOĞLU - HDP İSTANBUL MILLETVEKILI Roman okumayı çok severim. Araştırma kitaplarına da ilgi duyuyorum, ancak romanlar ve şiir hayatımın ayrılmaz bir parçası. Bazı yazarların kitaplarını tek- rar tekrar okumak dahi keyif verebilir. Örneğin Dostoyevski, Thomas Mann, Albert Camus, Sabahattin Ali, Sevgi Soysal, Oğuz Atay, Behçet Necatigil gibi şair ve yazarlar en sevdiklerim. Son olarak Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık ve Behçet Çelik’in Soluk Bir An kitaplarını okudum. Tabii TBMM İçtüzüğü de en son okumakta olduğum kitaplar arasında! Politik gerilim ve kadınların özgürleşme hikayeleri üzerine filmleri izlemeyi çok se- verim. Film, aslında hep sinema salonunda izlenebilir bir şey benim için. Son zamanlarda sinemaya gitmeye fırsat bulamadığımdan eksikliğini hissediyorum. Geçmişte izlediğim ve hiç aklımdan çıkmayan epeyce film var, ama bunların en başta geleni, Fred Zinnemann’ın, birbirinden farklı iki kadının dostluğunu 2. Dünya Savaşı döneminde politik bir arka planla birlikte aktardığı, 1977 yapımı “Julia” filmi… Ettore Scola, Jane Campion, Margarethe von Trotta, Angelopoulos, Costa Gavras, Ken Loach, Nuri Bilge Ceylan, Coen Kardeşler etkilendiğim filmleri olan yönetmenler. Müzik, hayatımın çok önemli bir parçası. Kendim de zaman zaman beste yapıyorum. Her türü gerçekten severek dinliyorum. Rock müziği de severim, türküleri de. Bir yandan Neriman Altındağ Tüfekçi, Münir Nurettin Selçuk, Neşet Ertaş, Serap Yağız, Erkan Oğur, Nilüfer, Aynur Doğan dinlerken, diğer yandan Joan Baez, Bob Dylan, Deep Purple, Zaz dinlemeye geçebilirim. Müzik ruhumun gerçekten gıdası ve son zamanlarda maalesef bu da eksik kalıyor.

88 ZEYNEL BALKIZ - MHP MANISA MILLETVEKILI Okumayı bir tutku olarak sürdürüyorum. Mesleki kitap, makale ve dergilerin yanında tarih, biyografi, sosyal ve siyasi araştırmalar ile ilgili kitaplar okumayı çok seviyorum. Ayrıca propaganda teknikleri ve kişisel gelişim üzerine yazılmış çok sayıda yerli ve yabancı kitap okudum. En son Daron Acemoğlu ve James A. Robinson’un yazdığı Ulusların Düşüşü adlı kitabı bitirdim. Ondan önce de Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun Hedef Türkiye, Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Türkiye’nin Yakın Tarihi ve Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı (1923-2023), Norman Vincent Peale’nin Olumlu Düşünmenin Gücü, Cristina Stuart’ın Etkili Konuşma, Taha Akyol’un Türkiye’nin Hukuk Serüveni ve Ama Hangi Atatürk, Adem Çaylak, Mehmet Dikkaya, Cihat Göktepe ve Hüsnü Kapu’nun editörlüğünü yaptığı Türkiye’nin Politik Tarihi adlı eserleri okudum. Bunlarla eş güdümlü olarak Kur’an-ı Kerim Tercümesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İslâm Ansiklo- pedisi ile birlikte yayımladığı 5 ciltlik Kur’an Tefsiri’ne devam etmekteyim. Sinemaya ilgim azdır. Sinema filmi yerine belgesel ile sosyal ve siyaset içerikli programlar izlemeyi tercih ediyorum. Tavsiye üzerine izlediğim ve beğendiğim sinema filmleri “Çağrı”, “Truva”, “Titanik”, “Şeytanın Avukatı” ve “Çöl Aslanı-Ömer Muhtar”. Türk Sanat Müziği, özellikle de Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Itri, Sadettin Kaynak ve Münir Nurettin Selçuk bestelerini dinliyorum. Ses ve yorum olarak Zeki Müren, Nesrin Sipahi, Özdemir Erdoğan, Nükhet Duru, Cem Karaca ve Barış Manço’yu, ayrıca Ege, Rumeli, Malatya ve Urfa türkülerini beğeniyorum. Arif Nihat Asya, Necip Fazıl Kısakürek ve Yahya Kemal Beyatlı şiirlerini dinlemekten de keyif alıyorum.

ORHAN SARIBAL - CHP BURSA MILLETVEKILI Genellikle ekonomi ağırlıklı kitapları tercih ediyorum. Şu sıralarda okumakta olduğum kitaplar Kapital 3. Cilt (Karl Marx) ve Dünyadan Türkiye’ye, İkti- sattan Siyasete (Korkut Boratav). Doğrusunu isterseniz sinemaya gitmeye pek zamanım olmuyor, ancak TV’de film izliyorum. En son izlediğim filmler “Kelebeğin Rüyası”, “Entelköy Efeköy’e Karşı”, “Oflu Hoca’nın Şifresi” ve “Hükümet Kadın.” Müzik tercihimin ilk sırasında türküler yer alıyor. Dinlediğim başlıca grup veya sanatçılar ise Kızılırmak, İlkay Akkaya, Kardeş Türküler, Feryal Öney, Erdal Erzincan, Musa Eroğlu, Özlem Özdil ve Arif Sağ.

MEHMET ATILLA MARAŞ - 22. DÖNEM AK PARTI ŞANLIURFA MILLETVEKILI Daha çok sanat, kültür, edebiyat, felsefe, etik ve estetik üzerine kitaplar oku- yorum. Her zaman elimin altında birkaç kitap birden olur. Şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayımladığı Attilâ İlhan Armağanı-Kaptan’a Saygı İle ki- tabının yanı sıra Ebu’l-Alâ el-Mevdudî’nin Tefhimu’l Kur’an adlı 7 ciltlik eserinin 5. cildini okuyorum. Bir yandan da Arapça pratiğimi geliştirmeme yardımcı olacak kitaplara zaman ayırıyorum. Bir şair ve yazar olarak kendi çalışmalarımı da sürdürüyorum. Yakın zamanda Şair ve Yazar Dostlarım ile Yüzyılın Türk Şairleri Antolojisi isimli kitaplarım yayımlandı. Abdülhak Hamit Tarhan’dan bu tarafa 102 şairin eserlerinin yer aldığı antolojinin Osmanlıca versiyonu da okurlara sunuldu. Sinemaya pek gidemiyorum, ama Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Ankara Şubemizde her cumartesi günü film gösterimi yapıyoruz. Gösterimlerin ardından film üzerine sohbet gerçekleştiriyoruz. Müzik tercihimin ilk sırasında halk türküleri ve Klasik Türk Musikisi yer alıyor. Radyoda TRT Nağme ve TRT Türkü kanallarını sürekli takip ediyorum. Şu sıralar dinlediğim albümlerden birkaçı ise “Tarihsel Süreç İçinde Klasik Türk Müziği”, “Türkülerle Urfa” ve Nurten Demirkol’un TRT Arşiv Serisi’nden çıkan çalışması.

89 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERİ

@semakirci @Murat_Alparslan Devlet-millet bağını güçlendirmeyi ilke “Sabret ki, her şey hissettiğin kadar derin edindiğimiz siyasi yolculuğumuzda mil- ve sonsuz olsun. Sabret ki, her şey gön- letimizle birlikte yürüyüşümüz devam lünce olsun” Mevlana edecek. Herkese iyi haftalar diliyorum.

@selcukozdag @utkucakirozer @EmreKoprulu Bayan Boks Millî Takımımızdan 12 Ma - Günyüzü yolunda, arıcılık yapan Yüksel Türk Harf Devrimi’nin ve Büyük Önder dalya. Abla’nın gerçek çiçek balını tattık. Atatürk’ün Tekirdağ’ı ziyaretinin 87’nci yıldönümü kutlu olsun.

@SeyitAhmetGocer @arzuerdem2015 @alikenanoglu Esnaflarımıza hayırlı işler diledik. Sadece 17 Ağustos depreminin yıldönümünde Adıyaman Çokpınar köyündeyiz, Can’larla seçim zamanı değil geçim zamanında da kaybettiklerimizi rahmetle yad ediyoruz! muhabbet ediyoruz. yanlarındayız.

90 M. Hüsnü Bozkurt @HsnBozkurt KBB Uzmanı- CHP Konya Milletvekili

Sosyal medyayı aktif biçimde kullanan siyasetçilerimiz arasın- Sosyal paylaşım siteleri her ne kadar bilginin en çabuk yayıldığı da yer alıyorsunuz. Sosyal paylaşım sitelerini ne zamandır ve platform olsa da bazen tamamen “asparagas” olarak niteleyebi- gün içinde hangi sıklıkta kullanıyorsunuz? leceğimiz haberler bilgi kirliliğine yol açabiliyor. Sosyal medyayı Sosyal medya hesaplarımın biri yaklaşık 8, diğeri de 5 yıldır kullanırken çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü mevcut. Günümüzde artık sosyal medya ağlarını kullanmayan suistimale son derece açık bir mecra. Mümkün olduğunca “resmî” yok gibi. Bilgiye erişmenin ve düşüncelerinizi insanlara en hızlı ve olarak adlandırılan ve güvenilirliğinden emin olunan hesapların kolay şekilde ulaştırmanın önemli bir ayağını oluşturuyor sosyal takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. medya. Son birkaç yıldır çok daha aktif kullanmaya çalışıyorum. Sosyal paylaşım ortamında ilginç anılarınız oldu mu? Gün içinde kullanım sıklığım ülke gündeminin yoğunluğuna göre Hayır, bugüne dek ilginç olarak niteleyebileceğim bir olayla karşı- değişiklik gösteriyor. laşmadım. Sizce siyasetçilerin sosyal paylaşım sitelerini etkin ve doğru bir şekilde kullanması ne bakımdan önemli? Bugün ülkemizde çok büyük bir kesim sosyal paylaşım sitelerini kullanıyor. Ülke nüfusumuzun yüzde 60’ının 30 yaşın altında olduğu ve gençlerin neredeyse tamamının sosyal medyayı aktif olarak kul- landığı düşünülürse, bu ağlar toplumun en etkin iletişim aracı olarak önümüzde duruyor. Günümüz koşullarında artık gazeteler de, tele- vizyonlar da sosyal medya araçları kadar rağbet görmüyor. İnsanlar haberleri, çevresinde gelişen olayları sosyal medyadan öğrenmeyi tercih ediyor. Bu sebeplerle siyasilerin sosyal paylaşım sitelerini etkin kullanımı fikirlerini ifade edebilmeleri ve en hızlı şekilde hedefe ulaştırabilmeleri açısından önemli. Çünkü yeri geliyor insanlar haberi ve doğruluğunu, haber sitelerinden değil sizden öğrenmek istiyor. Bir diğer önemli nedeni ise vatandaşla en hızlı şekilde iletişime geçebilmeniz. Vatandaşlar sosyal medya aracılığıyla sorunlarını ve taleplerini milletvekillerine kolaylıkla iletebiliyorlar.

Sosyal medyanın gündemi doğru takip etme açısından yararlı olduğunu düşünüyor musunuz?

91 UNUTMAYACAĞIZ

Galip Demirel

18. Dönem Malatya Milletvekili Galip Demirel 1931 Malatya doğumludur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde- ki eğitiminin ardından kaymakamlık, mülkiye müfettişliği ve valilik yaptı. İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı ve TBMM İçişleri Komisyonu Başkanlığı görevlerinde bulundu. Galip Demirel için 26 Ağustos 2015 tarihinde TBMM’de tören düzenlendi. Demirel’in cenazesi Kocatepe Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Hilmi Biçer

14, 17 ve 18. Dönem Sinop Milletvekili Hilmi Biçer 1931 Boyabat doğumludur. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitir- dikten sonra serbest avukatlık yaptı ve çeşitli kamu kurumlarında görev aldı. Hilmi Biçer için 23 Ağustos 2015 tarihinde TBMM’de tören düzenlendi. Biçer’in cenazesi Kocatepe Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardın- dan toprağa verildi.

Fikri Pehlivanlı

15. ve 16. Dönem Ankara Milletvekili Fikri Pehlivanlı 1929 Kırıkkale doğumludur. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdikten sonra serbest eczacılık yapan Pehlivanlı’nın cenazesi 18 Ağustos 2015 tarihinde Kırıkkale Nur Camii’nde öğle na- mazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

92 DOSTLUK GRUPLARI Hilmi Çeltikçioğlu

10. Dönem Çoruh ve 11. Dönem Artvin Milletvekili Hilmi Çeltikçioğlu 1922 Artvin doğumludur. Demokrat Çoruh gazetesini ve matbaasını işleten Çeltikçioğlu’nun cenazesi 8 Ağustos 2015 tarihinde İstanbul Teşvikiye Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Sadettin Tokbey

Kurucu Meclis Üyesi (1961) Sadettin Tokbey 1926 İstanbul doğumludur. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra serbest avukatlık yapan Tokbey’İn cenazesi 7 Ağustos 2015 tarihinde Adana Kabasakal Mezarlığı Camii’nde Cuma namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Mustafa Demir

17. ve 18. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Demir 1952 Şanlıurfa doğumludur. Urfa Meslek Yüksekokulu İnşaat Bölümü’nü bitirdikten sonra inşaat teknikerliği ve işletmecilik yaptı. Demir’in cenazesi 5 Ağustos 2015 tarihinde Şanlıurfa Yusuf Paşa Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından torağa verildi.

93 Salih Özcan

16. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Salih Özcan 1929 Akçakale doğumludur. Özcan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde baş- ladığı yükseköğrenimini bırakarak gazetecilik, yazarlık, editörlük ve yayıncılık yaptı. Birçok mesleki örgütün ve sivil toplum kuruluşunun yönetim kademelerinde yer aldı. Dünya Parlamenterler Birliği Başkan Yardımcılığı görevini de üstlenen Özcan’ın cenazesi 4 Ağustos 2015 tarihinde İstanbul Fatih Camii’nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Lütfi Ceylan

21. Dönem Tokat Milletvekili Lütfi Ceylan 1954 Kabatepe doğumludur. Karadeniz Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nü bitiren Ceylan, Çalışma Bakanlığı’nda iş müfettişi olarak görev yaptı. Ceylan’ın cenazesi 3 Ağustos 2015 tarihinde Tokat Merkez Alipaşa Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Tevfik Fikret Alpaslan

Danışma Meclisi Eskişehir Üyesi (1981-1983) Tevfik Fikret Alpaslan 1926 Göynücek doğumludur. Harp Okulu, Hava Harp Aka- demisi ve Silahlı Kuvvetler Akademisi mezunudur. Hava Kuvvetleri’nin çeşitli kademelerinde görev yapan Alpaslan, Kıbrıs Barış Harekatı’na Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı olarak katıldı. Alpaslan’ın cenazesi 22 Temmuz 2015 tarihinde Kocatepe Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Halil Karaatlı

16. Dönem Bursa Milletvekili Halil Karaatlı 1934 Bulgaristan Osmanpazarı doğumludur. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Karaatlı vaizlik, avukatlık ve hukuk müşavirliğinin yanı sıra serbest ticaretle uğraştı. TBMM Başkanlık Divanı Katip Üyeliği görevini de üstlenen Karaatlı’nın cenazesi 20 Temmuz 2015 tarihinde Bursa Ulu Cami’de ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi. Hüseyin Baytürk

14. Dönem Zonguldak Milletvekili Hüseyin Baytürk 1926 Sürmene doğumludur. Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamladığı maden mühendisliği eğitiminden sonra çeşitli devlet kurumlarında başmühendislik, teknik müdür yardımcılığı, kurul üyeliği ve müşavirlik görevlerini yürüttü. Hüseyin Baytürk için 13 Temmuz 2015 tarihinde TBMM’de tören düzenlendi. Baytürk’ün cenazesi Kocatepe Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Muzaffer Erdem

15. Dönem Bilecik Milletvekili Muzaffer Erdem 1925 Silvan doğumludur. Ticaretle uğraşan ve Demokrat Gürses gazetesinin sahibi olan Erdem’in cenazesi 12 Temmuz 2015 tarihinde İstanbul Sarıyer Kethüda Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Ali Rıfkı Atasever

17. ve 18. Dönem Tekirdağ Milletvekili Ali Rıfkı Atasever 1931 Bulgaristan Eskicuma doğumludur. Almanya’da mimari eğitimi aldıktan sonra bir süre Avrupa’da şantiye şefliği yaptı. İthalat, ihracat ve taahhüt işleriyle meşgul olan Atasever’in cenazesi 8 Temmuz 2015 tarihinde Tekirdağ Çorlu Otogar Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından top- rağa verildi.

Mehmet Bilgin

Cumhuriyet Senatosu Bingöl Üyesi (1975-1980) ve TBMM 14. Dönem Bingöl Milletvekili Mehmet Bilgin 1922 Palu doğumlu- dur. Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri ve Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde çeşitli görevler üstlenen Bilgin, Cumhuriyet Senatosu Başkanlık Divanı Katip Üyeliği de yaptı. Bilgin’in cenazesi 22 Mayıs 2015 tarihinde Bingöl’ün Genç ilçesi Doğanlı köyünde toprağa verildi.

ARAMIZDAN AYRILAN ARKADAŞLARIMIZ IÇIN CENAB-I ALLAH’TAN RAHMET DILIYOR, KEDERLI AILELERI IÇIN KALPTEN DUYGULARLA SABR-I CEMÎL NIYAZ EDIYORUZ. TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI’NDEN

- ÜYE AIDATLARIMIZ 17. OLAĞAN GENEL KURUL KARARIYLA 2015 YILINDA YILLIK 120 TL’DIR. - BANKALAR TARAFINDAN MÜŞTERILERINE ULUSLARARASI BANKA HESAP NUMARASI (IBAN) VERILMEKTEDIR. ÜYELERIMIZIN AIDATLARINI YATIRIRKEN PROBLEM YAŞAMAMALARI IÇIN BIRLIĞIN IBAN NUMARASI AŞAĞIDA BELIRTILMIŞTIR. - BILINDIĞI GIBI 2002’DE YILLIK 30 TL OLAN ÜYE AIDATLARI 2004 YILINDAN ITIBAREN 60 TL VE 2013 YILINDAN BERI 120 TL’DIR. GERIYE DOĞRU AIDAT BORÇLARININ BUNA GÖRE HESAPLANMASI VE BIRLIĞIMIZIN AŞAĞIDAKI HESAP NUMARASINA YATIRILMASI; 5253 SAYILI DERNEKLER KANUNU’NA GÖRE, ALINAN AIDATLARIN BELGESINE ÜYELERIN TC KIMLIK NUMARALARININ YAZILMASI GEREKMEKTEDIR. - ÜYELERIMIZIN TC KIMLIK NUMARALARINI MEKTUP VEYA TELEFONLA BIRLIĞE BILDIRMELERI RICA OLUNUR.

TPB HABER PORTALI www.tpb.org.tr FAX HATTI: 0312 420 66 24 SAYIN ÜYELERIMIZ HER KONUDA BIZE ULAŞABILIRSINIZ.

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI ANKARA KONUKEVI: ANKARA HOTEL PİNO BAYRAKTAR MAHALLESI VEDAT DALOKAY CADDESI BAYRAKLI SOKAK NO: 35 GOP/ANKARA TEL: 0312 446 36 86

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI TBMM Yeni Halkla İlişkiler Binası Zemin Kat No: 50-51 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0312 420 66 21 Fax: 0312 420 66 24 Türk Parlamenterler Birliği Ziraat Bankası TBMM Şubesi IBAN: TR 33 0001 0009 0303 296732 6001