Ekim 2015 Sayı: 29 ParlamentoTPB Hakimiyet Milletindir Aylık süreli yayın Cumhuriyetimiz 92 yaşında...24 TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’dan 2. Yasama Yılı değerlendirmesi...14 Türkiye’nin yardım ve şefkat eli: AFAD Barınma Merkezleri...52 Sırlarla dolu bir zirve: Nemrut Dağı...46

ISSN 2147-6616 29

9 772147 661000

ParlamentoTPB

Ekim 2015 Sayı: 29 Fiyatı: 20 TL/Kurum ve kuruluşlar için: 30 TL Yerel süreli yayın ISSN 2147-6616

Büyükharf Bas. Yay. Tan. Dan. ve Org. Ltd. Şti. adına TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ TPB Parlamento Dergisi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü GENEL BAŞKAN Eren Safi Nevzat PAKDİL Yayın Koordinatörü 22, 23, 24. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Erbay Kücet Editör YAYIN KURULU Songül Baş Yahya AKMAN Yazı İşleri 21, 22, 23, 24. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Çağla Taşkın Enver Uygun Cahit BAĞCI Evren Özesen Çorum Milletvekili Gökçe Doru İrem Coşkunseven Kadir Ramazan COŞKUN Genel Sekreter Nehir Öztürk 19. Dönem İstanbul Milletvekili Nil Özben Özge Aydın İlknur İNCEÖZ Pınar Ünsal Aksaray Milletvekili Zeynep Yiğit Alpaslan KAVAKLIOĞLU Katkıda Bulunanlar Niğde Milletvekili Dr. Ahmet Tetik Hakan Arslanbenzer Ömer Faruk ÖZ Dr. Polat Safi Genel Sayman Tasarım 23. ve 24. Dönem Malatya Milletvekili Evrim Uluçay Sinan Günçiner Ramazan Kerim ÖZKAN 22, 23, 24. Dönem Burdur Milletvekili Genel Koordinatör İsmail Demir

Yayımlanan yazıların hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir. Makul alıntılar dışında izinsiz iktibas yapılamaz.

YAPIM

Büyükharf Bas. Yay. Tan. Dan. ve Org. Ltd. Şti. Uğur Mumcu Cad. 89/8 Çankaya/ANKARA T: 0312 446 15 72 F: 0312 446 15 82 www.buyukharf.com.tr

BASKI Özel Matbaası Basım Yeri: Matbaacılar Sanayi Sitesi 1514. Sokak No: 6 İvedik/Ostim/ANKARA T: 0312 395 06 08 Basım Tarihi: 05.10.2015 EKIM 2015 İÇİNDEKİLER TBMM 25. DÖNEM’DE 18 2. YASAMA YILI

TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’dan 14 2. Yasama Yılı değerlendirmesi

Işılay Saygın: 40 Siyasetçi halkın huzur ve mutluluğu ile ülkenin çıkarlarını her şeyin üstünde tutmalıdır

24 CUMHURIYETIMIZ 92 YAŞINDA

M. Tahir Köse: 60 Siyasette uzlaşma kültürünün olması ülkemizin birlik ve beraberliği için şarttır 52 TÜRKİYE’NİN YARDIM VE ŞEFKAT ELİ: AFAD BARINMA MERKEZLERİ 66 EYÜP AYAR ILE BILIŞIM VE TEKNOLOJI VAKFI ÜZERINE 78 SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN TARİHÎ ÖRNEĞİ: AHÎ TEŞKİLATI 84 ÇOK YÖNLÜ BIR ÖNCÜ: OSMAN HAMDI BEY

4 BAŞKAN’IN MESAJI 5 BIRLIK’TEN 6 HABERLER 11 DÜNYADAN 64 ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞUNUN 92. YILDÖNÜMÜ 74 TARIH SAHNESI 88 ERBAY KÜCET: “AKBABA”LI SIYASET 90 KITAP 92 MÜZIK 93 FILM 94 CHP ANKARA MILLETVEKILI ALI HAYDAR HAKVERDI ILE SOSYAL MEDYA SÖYLEŞISI 95 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERI

TEK BAYRAK ALTINDA SIRLARLA DOLU BIR ZIRVE TARIHIN PEŞINDE BIR ÖMÜR 32 ONLARCA RENK 46 NEMRUT DAĞI 70 ISMAIL HAKKI AMERIKA BIRLEŞIK UZUNÇARŞILI DEVLETLERI BAŞKAN’IN MESAJI

CUMHURIYETI YAŞATACAK GÜÇ MILLETTIR

ürkiye’de cumhuriyet rejimine 29 Ekim 1923’te geçilmiş olsa da halkın yönetimde temsil Tedilmesi, mutlak iktidarın kısıtlanması görüşünün temelleri daha eskilere dayanır. 3 Kasım 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’yla başlayan süreçte, bugün kullandığımız anlamıyla ol- mamakla birlikte demokratikleşme çabaları görülür. Parlamenter sistem ve anayasa kavramları ise 23 Aralık 1876’da yürürlüğe giren Kanun-i Esasi ile siyasi hayatımızın baş köşesine yerleşir. Yetkilerin, hesap verme sorumluluğu bulunmayan, denetlenemeyen padişahlık makamının te- kelinden çıkarılması 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’le fiilen gerçekleşir. Tanzimat Fermanı’ndan itibaren hem devlet yapısı konusunda hem de toplumsal hayatta, çöküşten kurtulmanın yolları Nevzat Pakdil aranır. Avrupa’da tatbik edilip başarıya ulaşmış sistemler, devletlerin ilerlemesini sağlamış kurum- Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı lar örnek alınırsa Osmanlı’nın yıkılmasının önüne geçileceği fikri entelektüel camiaya hâkim olur. 22, 23, 24. Dönem “Cumhuriyet” düşüncesi de asker ve sivil bürokraside bu dönemde canlanan, hayata geçirilmesi Kahramanmaraş Milletvekili günün şartlarında imkansız görülen bir fikirdir. Osmanlı Devleti’nin, özellikle Çanakkale ve Hicaz cephelerindeki başarısına rağmen, içinde bulunduğu ittifakla birlikte I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkması, Anadolu’nun savaşın galipleri tarafından kağıt üzerinde paylaşılması sonucunu doğurur. Masa başında yapılan bu planların tutmaması, bugün saygıyla andığımız Millî Mücadele adı verilen büyük direniş sayesindedir. Millî Mücadele, bir yandan Anadolu’daki düşman işgaline karşı silahlı bir karşı duruş sergilerken öte yandan gelecekteki yönetim biçiminin tohumlarını içinde taşır. Sivas ve Erzurum Kongreleri bunun güzel örnekleridir. Bu kongrelerde hem düşman işgalinden kurtulmak hem de fiilen yö- netimden yoksun olan Türkiye’nin sorunlarına çözüm aramak söz konusu olmuştur. 23 Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisi de Millî Mücadele’yi yönetmenin yanında ülke idaresini de ele almıştır. Meşrutiyet’in bir kazanımı olan Meclis-i Mebusan’ın İngiliz işgali sırasında sürgün ve tutuklamadan kurtulan üyelerinin Büyük Millet Meclisi’ne dahil edilmesi, Türkiye’nin cumhuriyet yolunda süreklilik arz eden bir tarihî seyir içinde olduğunu gösterir. Nihayet, 29 Ekim 1923’te yeni kurulan bağımsız devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olur. Bilindiği gibi “cumhuriyet”, halk idaresi anlamına gelir. Bu anlamda demokrasi kavramıyla HALK IDARESI ayrılmaz bir bütündür. Millet iradesine dayalı, kamu yararını gözeten, bir sınıf veya zümrenin ANLAMINA GELEN boyunduruğunda olmayan bu yönetimin değeri, günümüzde diktatörlükle yönetilen ülkelere bakınca bir kat daha iyi anlaşılır. CUMHURIYET, Yönetimde söz sahibi olan halkın daha mutlu olacağı açıktır. Böyle bir halk kendisi için gerekli DEMOKRASI olanı talep edecek, çağın gerisine düşmemek için sorumluluk üstlenecektir. Devletin milletle KAVRAMIYLA kenetlenmesini sağlayan cumhuriyet, halka bu kapıyı açar. Dolayısıyla cumhuriyeti yaşatacak güç millettir. Milletin elinden demokratik cumhuriyetin getirdiği güzellikleri almaya kalkanlara AYRILMAZ BIR da en iyi cevabı yine millet verecektir. BÜTÜNDÜR.

4 BİRLİK’TEN NEVZAT PAKDIL: TÜRKIYE BÜYÜK MILLET MECLISI ÜLKEMIZI VE MILLETIMIZI ILGILENDIREN HER MESELENIN TEK ÇÖZÜM YERIDIR

TÜRK Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, TBMM bürokratik tüm müdahaleler insan hakları ihlalidir. Millî iradenin 25. Dönem 2. Yasama Yılı’nın açılışı dolayısıyla bir mesaj yayım- tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi, sorun olduğunda kapa- ladı. Millî iradenin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tılacak bir kurum değil, sorunu çözmek için yegane mercidir” dedi. ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren her meselenin tek çözüm yeri “Ülkemiz yeni bir anayasaya kavuşmalıdır” olduğunu ifade eden Pakdil, “Meclisimiz demokrasinin sembolü Nevzat Pakdil, 7 Haziran’daki genel seçimlerin ardından 45 günlük ve millî iradenin kalesidir. TBMM 25. Dönem 2. Yasama Yılı’nın ve anayasal süre içinde hükümet kurulamaması nedeniyle Cumhur- 1 Kasım’da yapılacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nin başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimlerin yenilenmesi ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni edi- kararını verdiğini ve Başbakan yorum” dedi. tarafından Geçici Bakanlar Kurulu’nun oluştu- Nevzat Pakdil mesajında Türkiye Büyük rulduğunu anımsatarak, “1 Kasım’da bir kez Millet Meclisi’nin Millî Mücadele’yi Gazi daha sandık başına gidilecek ve millî irade Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde tecelli edecektir. TBMM 26. Dönem’de gö- sürdürdüğünü ve bu nedenle “Gazi Meclis” rev yapacak milletvekillerinin belirleneceği olarak anıldığını hatırlattı. Kurulduğu 23 seçimlerin ülkemize ve milletimize hayırlı Nisan 1920 tarihinden bugüne kadar Yüce olmasını temenni ediyorum” dedi. Pakdil, Meclis’in çatısı altında ülkemize ve milleti- TBMM 24. Dönem’de başlatılan, ancak mize hizmet eden birbirinden değerli TBMM bir neticeye ulaştırılamayan yeni anayasa üyeleri olduğunu dile getiren Pakdil, başta çalışmalarının önümüzdeki dönemde tekrar Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bugün ele alınmasının önemine de işaret ederek, “1982 hayatta olmayanları rahmet ve minnetle yâd ettiğini Anayasası’nda bugüne kadar pek çok değişiklik yapıl- kaydetti. mıştır. Bu değişikliklerle adeta yamalı bohçaya dönen mevcut Vatanın istiklal ve istikbali için kurtuluş mücadelesi veren ve bu anayasa, bugün Türkiye’nin ihtiyaçlarına tam manasıyla cevap ve- mücadeleden alnının akıyla çıkan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin rememektedir. Ülkemizin yeni bir anayasaya ihtiyacı bulunmakta- askerî darbe dönemlerinde kapatıldığını, millî iradenin baskı altına dır. Toplumumuz da bu yönde bir beklenti içindedir. Önümüzdeki alındığını ve demokrasinin ağır hasara uğratıldığını hatırlatan dönemde ülkemiz yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturulmalıdır” Pakdil, “Millet iradesine karşı doğrudan veya dolaylı, silahlı veya değerlendirmesinde bulundu.

5 HABERLER

26. DÖNEM MİLLETVEKİLİ ADAY LİSTELERİ KESİNLEŞTİ

Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirilecek 26. Dönem Milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partiler, 1Genel Seçimi’ne katılacak partiler ve milletvekili aday listeleri 26. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için hazırladıkları milletvekili kesinleşti. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) yaptığı açıklamaya göre aday listelerinde 25. Dönem’e göre değişiklikler yaptı. 7 Haziran’da seçime 16 parti ve Türkiye genelinde 21 bağımsız aday katılıyor. seçilerek Meclis çatısı altında görev yapmaya başlayan bazı mil- YSK’nın Resmî Gazete’de yayımlanan kararına göre 85 seçim çevre- letvekilleri yeni listelerde yer almadı. sinde oy pusulasında yer alacak partiler şunlar: Adalet ve Kalkınma Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), 25. Dönem milletvekil- Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi, Cumhuriyet lerinden 53’ünü tekrar aday göstermedi. 1 Kasım’daki seçimlerde Halk Partisi, Demokrat Parti, Demokratik Sol Parti, Halkların De- mokratik Partisi, Komünist Parti, Millet Partisi, Milliyetçi Hareket yer alamayacak AK Partili milletvekillerinin isimleri şöyle: Adana Partisi, Saadet Partisi, Vatan Partisi ve Halkın Kurtuluş Partisi. Milletvekili Sadullah Kısacık, Afyonkarahisar Milletvekilleri Rem- Hak ve Özgürlükler Partisi 78, Doğru Yol Partisi 67 ve Liberal ziye Sıvacı, Halil Ürün, Aksaray Milletvekili Nevzat Palta, Aydın Demokrat Parti 61 seçim çevresinde seçime katılıyor. Milletvekili Mehmet Sadık Atay, Bursa Milletvekilleri Önder Matlı,

6 YÜKSEK SEÇIM KURULU’NUN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANAN KARARINA GÖRE 1 KASIM’DA YAPILACAK SEÇIME 16 PARTI VE TÜRKIYE GENELINDE 21 BAĞIMSIZ ADAY KATILACAK.

İsmet Su, Çorum Milletvekili Cahit Bağcı, Denizli Milletvekilleri Bilal Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), milletvekili aday listelerini büyük Uçar, Mehmet Yüksel, Edirne Milletvekili Şemsettin Emir, Elazığ oranda 7 Haziran öncesinde gerçekleştirilen ön seçim sonuçlarına Milletvekilleri Şuay Alpay, Serpil Bulut, Erzincan Milletvekili Talha göre düzenledi. Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Erol Durmaz, Erzurum Milletvekili Adnan Yılmaz, Eskişehir Millet- Murat Özçelik ile Tokat Milletvekili Orhan Düzgün listelerde yer vekili Salih Koca, Giresun Milletvekili Turhan Alçelik, Gümüşhane almadı. Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ise 7 Haziran seçim- Milletvekili Kemalettin Aydın, Hatay Milletvekili Mehmet Alğan, leri öncesinde 1. sırada yer aldığı seçim bölgesinde bu kez 4. sırada Isparta Milletvekili Recep Özel, İstanbul Milletvekilleri Abdurrahim olmasına tepki göstererek adaylıktan çekildiğini açıkladı. Boynukalın, Osman Can, Alev Dedegil, İdris Güllüce, Uğur Işılak, Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) İstanbul Milletvekili Meral Sevim Savaşer, Ethem Tolga, Hüseyin Yayman, Mustafa Afşın Akşener, Ankara Milletvekili Mustafa Erdem, Aydın Milletvekili Ali Yazıcıoğlu, Özlem Zengin, İzmir Milletvekili Cemil Şeboy, Kahra- Uzunırmak, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin, Karabük Millet- manmaraş Milletvekili Sevde Bayazıt Kaçar, Karabük Milletvekili vekili Durmuş Yalçın ve Manisa Milletvekili Zeynel Balkız listelerde Osman Kahveci, Kars Milletvekili Mehmet Uçum, Kastamonu yer bulamadı. Geçici Bakanlar Kurulu’nda yer alması dolayısıyla Milletvekili Mustafa Gökhan Gülşen, Kayseri Milletvekilleri Ahmet Merkez Disiplin Kurulu kararıyla MHP’den ihraç edilen Başbakan Doğan, Yaşar Karayel, Havva Talay Çalış, Kemal Tekden, Kırıkkale Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş ise AK Parti’den Ankara 2. Bölge Milletvekili Oğuz Kağan Köksal, Kırklareli Milletvekili Hamdi Irmak, 2. sıra adayı oldu. Kocaeli Milletvekili Cemalettin Kaflı, Konya Milletvekili Rüveyde Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP) İstanbul Milletvekili Gülseren Işık, Mersin Milletvekilleri Mustafa Muhammet Gültak, Abdullah Levent Tüzel, Siirt Milletvekili Hatice Seviptekin, Van Muhsin Kızılkaya, Muğla Milletvekili Hasan Kökten, Ordu Millet- Milletvekilleri Remzi Özgökçe ve Selami Özyaşar aday listelerinde vekili İhsan Şener, Sakarya Milletvekilleri Ali İnci, Ayşenur İslam, yer almadı. Şanlıurfa Milletvekilleri Mazhar Bağlı, Seyit Eyyüpoğlu, Hamide Sürücü, Tokat Milletvekili Fatma Gaye Güler. 5 aylık milletvekilliği AK Parti’nin 7 Haziran’daki genel seçimlerde “üç dönem kuralı” 25. Dönem’de milletvekili seçilip 26. Dönem aday listelerinde yer nedeniyle aday göstermediği 70 isimden 24’ü 12 Eylül’deki kongre- almadıkları için sadece 5 ay milletvekilliği yapan isimler ise şöyle: de yapılan tüzük değişikliği sonrasında listelerde yer aldı. Bu isimler AK Parti’den Sadullah Kısacık (Adana), Remziye Sıvacı (Afyon- ve aday gösterildikleri seçim bölgeleri şöyle: Ankara 1. karahisar), Nevzat Palta (Aksaray), Mehmet Sadık Atay (Aydın), Bölge 1. sıra, Beşir Atalay Van 1. sıra, İstanbul Şemsettin Emir (Edirne), Serpil Bulut (Elazığ), Talha Erol Durmaz 3. Bölge 1. sıra, Binali Yıldırım İzmir 1. Bölge 1. sıra, Ömer Çelik Adana (Erzincan), Mehmet Alğan (Hatay), Osman Can, Hüseyin Yayman, 1. sıra, Recep Akdağ Erzurum 1. sıra, Hayati Yazıcı İstanbul 2. Bölge Ethem Tolga, Özlem Zengin, Abdurrahim Boynukalın, Uğur Işılak, 1. sıra, Taner Yıldız Kayseri 2. sıra, Faruk Çelik Şanlıurfa 1. sıra, Bekir Mustafa Afşın Yazıcıoğlu (İstanbul), Cemil Şeboy (İzmir), Mehmet Bozdağ Yozgat 1. sıra, Haluk İpek Amasya 2. sıra, Cemil Çiçek An- Uçum (Kars), Ahmet Doğan, Kemal Tekden, Havva Talay Çalış (Kay- kara 2. Bölge 1. sıra, Giresun 1. sıra, Mustafa Elitaş seri), Hamdi Irmak (Kırklareli), Cemalettin Kaflı (Kocaeli), Rüveyde Kayseri 3. sıra, Burhan Kuzu İstanbul 2. Bölge 3. sıra, Mehmet Ali Gülseren Işık (Konya), Mustafa Muhammet Gültak, Muhsin Kızılka- Şahin Karabük 1. sıra, Ayhan Sefer Üstün Sakarya 1. sıra, Mustafa ya (Mersin), Hasan Kökten (Muğla), Ali İnci (Sakarya), Mazhar Bağlı, Ataş İstanbul 1. Bölge 2. sıra, Mevlüt Çavuşoğlu Antalya 1. sıra, Hamide Sürücü (Şanlıurfa), Fatma Gaye Güler (Tokat); CHP’den Bayram Özçelik Burdur 1. sıra, Hakkı Köylü Kastamonu 1. sıra, Şa- Murat Özçelik (İstanbul); MHP’den Durmuş Yalçın (Karabük), ban Dişli Sakarya 2. sıra, Zeyid Aslan Tokat 2. sıra, Murat Yıldırım Zeynel Balkız (Manisa); HDP’den Remzi Özgökçe, Selami Özyaşar Ankara 2. Bölge 12. sıra. (Van), Hatice Seviptekin (Siirt).

7 GAZİLER GÜNÜ KUTLANDI

SAKARYA Meydan Muharebesi’nin kazanılmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk’e Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla “Mareşal” ve “Gazi” unvanlarının verildiği 19 Eylül 1921 tarihinin yıldönümleri Gaziler Günü olarak kutlanıyor. Etkinlikler, 2004’ten beri olduğu gibi bu yıl da Başbakanlık’ın Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmeliğine uygun olarak düzenlenirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül birer mesaj yayımladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazilerin vatan topraklarındaki varlığımızın birer sembolü ve güvencesi olduğunu vurguladığı mesajında günümüzdeki gelişmeleri de değerlen- direrek şu ifadelere yer verdi: “Bugün de, ülkemize yönelen tehditlere karşı kendilerini siper eden kahraman askerlerimiz ve polislerimiz, aynı şuur ve fedakarlıkla görev yap- maktadırlar. Aziz milletimiz, kutsal değerlerini, vatan ve bayrak sevgisini her şeyin üstünde tutan, bu uğurda hayatlarını feda etmekten çekinmeyen kahramanlarımız sayesinde karşısına çıkan tüm badireleri atlatacak güce, dirayete, kararlılığa sahiptir. Bizler, ecdadımızdan miras kalan hasletlere sahip çıkmanın, birlik ve beraberliğimize yönelen tehditlere karşı mücadele etmenin, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak için çalışmanın, şehitlerimize ve gazilerimize vefa borcumuzun da gereği olduğuna inanıyoruz. Ülkemizin sessiz kahramanları olan şehit ve gazilerimizi yorum” ifadeleriyle başladığı mesajında sevgi, saygı ve şükranla anıyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e, şunları dile getirdi: “Fedakarlık, bu vatanı istiklal mücadelesindeki önderliğinden dolayı ‘Müşir ve Gazi’ unvanı verilişinin yıldö- ayakta tutan yüce bir değerdir. Gazilerimiz, nümünü ve Gaziler Günü’nü en içten duygularımla kutluyor, tüm gazilerimize minnet işte bu millî fedakarlığın timsalleridir. Onlar, ve şükranlarımı sunuyorum.” milletimizin bağımsızlığını, vatanımızın Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise vatan savunması ve bağımsızlık için insan bütünlüğünü korumak için kendi canlarını üstü bir fedakarlıkla çabalamış şehitler ve gazilerin milletin övünç kaynağı olduğunu hiç düşünmeden ortaya koyan kahraman- kaydetti. Gönül, “Millî birlik ve beraberliğimizin temini uğruna canlarını ortaya koyan, lardır. Gazilerimizin bakışlarındaki vakar ve kutsal vatan topraklarının müdafaası için millî ruhla, üstün cesaret ve fedakarlık metanet bu fedakar ruhun temiz yüzlerine anlayışıyla gazilik mertebesine ulaşan kahramanlarımızın Gaziler Günü’nü kutlu- yansımasıdır.”

8 HABERLER SAHİL GÜVENLİK 53 BİN GÖÇMENİ ÖLÜMDEN KURTARDI

ORTA Doğu’daki çatışma ortamının, özellikle Suriye İç Savaşı’nın yarattığı düzensiz göç dalgası Avrupa’nın önemli sorunlarından biri haline geldi. Bölge ile Avrupa arasındaki coğrafi konumu nedeniyle bu problemden en fazla etkilenen ülke ise Türkiye. Kaçak yollarla Avrupa’ya gitmek isteyen sığınmacıların ilk durağı olan Türkiye’de göçmenler için alınan güvenlik tedbirleri üst noktaya taşındı. Özel- likle Ege Denizi’ni kullanan mültecilerin sağlıksız şartlarda yaptığı yolculukların ölümlü kazalarla sonuçlanmasını ve yasa dışı yollarla sınırdan geçilmesini önlemek için Sahil Güvenlik Komutanlığı baş- ta olmak üzere birçok kurum çeşitli faaliyetler yürütüyor. Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün Sahil Güvenlik Komu- arasında 1428 olayda toplam 53 bin 874’e ulaştı. Raporda ayrıca tanlığı verilerine dayanarak hazırladığı raporda, deniz yoluyla Akdeniz’de Avrupa ülkeleri tarafından düzenlenen operasyonlar- göçte geçen yıla oranla yüzde 400 artış olduğu kaydedildi. Türk da ölüm oranları yüzde 1,6 olarak saptanırken, Türkiye’nin kendi arama kurtarma sahasında kurtarılan göçmen sayısı geçen yıl bölgesinde gerçekleştirdiği kurtarma faaliyetlerinde bu oranın 574 olayda 14 bin 961 kişiyken, 1 Ocak-15 Eylül 2015 tarihleri yüzde 0,1 seviyesinde olduğu belirtildi.

BİLİM MERKEZLERİ PROJESİNE YOĞUN İLGİ

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, bilim merkezlerinde konuların bilgisayar oyunlarından mekanik düzeneklere, ahşap oyuncaklardan gündelik malzemelere çok çeşitli araçlarla ele alındığını kaydetti. Işık, bilimle uğraşmanın sıkıcı olmadığını gösteren sergileri de bünyesinde barındıran bilim mer- kezlerinin önemine dikkat çekerek 2023 yılına kadar bütün illere bu merkezlerden kazandır- mayı hedeflediklerini ifade etti. Bakan Işık, kurulacak bilim merkezlerinde sergilenecek ürün ve deney setlerindeki yerli katkıyı artır- mak amacıyla başlatılan proje kapsamında yapılan başvurularda yenilikçi, etkileşimli, en- gelli kullanımına uygun, çoklu ortam tasarımı TÜRKIYE Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) “Bilim Merkezi ve dekorasyon bakımından kullanışlı fikirlerin Sergilerinin Tasarımı ve Prototiplerinin Geliştirilmesi” konulu proje çağrısına toplam öne çıktığının altını çizdi. Işık, desteklenen bütçesi 110 milyon lirayı aşan 88 projenin katıldığı, 32 projenin desteklenmeye değer projelerin Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir, Kon- bulunduğu bildirildi. Projeler için en fazla 18 ay süreyle, üst sınırı 2 milyon lira olan hibe ya, Eskişehir ve Samsun’dan sunulduğunu da desteği sağlanacak. sözlerine ekledi.

9 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’DEN TBMM’YE TEŞEKKÜR

TÜRKIYE Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri Dr. İrfan Neziroğ- çalışılması gibi özellikleri dolayısıyla diğer ülke parlamentoları için lu, Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi Avrupa ve Orta Asya Ofi- örnek model teşkil ettiğini belirtti. Gisladottir, “Siyasi Liderlik ve si Direktörü ve Türkiye Temsilcisi, İzlanda’nın eski Dışişleri Siyasi Katılımda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi”ne Bakanı İngibjorg Solrun Gisladottir’i makamında kabul verdiği destekten dolayı TBMM’ye teşekkür etti. etti. Gisladottir, TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği TBMM Genel Sekreteri Dr. İrfan Neziroğlu ise PAB bünyesinde oluşturulan Parlamento Genel Sek- Komisyonu, Parlamentolararası Birlik (PAB) ve BM reterleri Birliği’nin toplantıları vesilesiyle yılda Kadın Birimi tarafından yürütülen “Siyasi Liderlik iki kez dünya parlamentoları genel sekreterleri ve Siyasi Katılımda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile bir araya geldiğini, bu toplantılarda parla- Projesi” hakkında görüş alışverişi için Neziroğlu’nu mentoların çeşitli alanlardaki iyi uygulama ör- ziyaret ettiğini söyledi. Türkiye’de halihazırda 11 nekleri hakkında sunumlar yapıldığını, TBMM’nin belediye ile toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe çalışma- de farklı konularda gerçekleştirdiği çalışmalarla diğer sı gerçekleştirdiklerini, Meclis’in de bu çalışmalarda doğru parlamentoların büyük ilgisini çektiğini kaydetti. Neziroğlu, bir ortak olabileceğini düşündüklerini kaydeden Gisladottir, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda hayata geçirilen çalışmala- TBMM’nin, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun kapa- rın da gelecek toplantılarda bir sunum konusu teşkil edebileceğini sitesinin artırılması, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde sözlerine ekledi.

PRİM BORCU OLANLARA SAĞLIK HİZMETİ başvurmaları halinde çıkan sonucun ilk tescil tarihinden itibaren uygulanması hakkını getirdik. Diğer taraftan, aynı kanun ile ödenmemiş prim borcu olan vatandaşlarımıza bu borçlarını peşin veya 18 aya kadar taksitle 2’şer aylık dönemler halinde ödeye- rek sağlık hizmetlerinden yararlanma imkanını getirdik. 2 Ekim 2015’e kadar yapılandırma uygulamasından yararlanmayan, gelir testine müracaat etmeyen vatandaşlarımız, yapılandırma kanu- nundan önce olduğu gibi yine gelir testine müracaat edebilecek ve çıkan sonuca göre primlerini ödeyebilecek. Bu kararla, gelir testi yaptıramayan, primlerini ödeyemeyen veya yapılandıra- mayan Genel Sağlık Sigortalılarımızın konuya ilişkin sorunlarını ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem, Bağ-Kur’lu gidermiş olduk” dedi. ve sosyal güvencesi bulunmadığı için Genel Sağlık Sigortalısı 1 Ocak 2012’den itibaren çalışmayan, aylık veya gelir almayan (GSS) olan vatandaşların prim borcu olup olmadığına bakılmak- ya da herhangi bir kapsamda sosyal güvencesi olmayan vatan- sızın Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına ait sağlık tesisleri ve daşlar, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası devlet üniversitelerinin sağlık uygulama ve araştırma merkezle- Kanunu kapsamında Genel Sağlık Sigortalısı olarak tescil edil- rinden sağlık hizmeti alabileceklerini bildirdi. Erdem konuyla ilgili meye başlamıştı. GSS kapsamındaki vatandaşların gelir testi açıklamasında, “Kanuna eklenen geçici bir madde ile GSS kapsa- yaptırarak testin sonucuna göre kendileri için hesaplanan genel mında olup da genel sağlık sigortası tescili yapılmış, ancak gelir sağlık sigortası primlerini ödemeleri veya devlet tarafından testine hiç başvurmayan ve primlerini ödemeyen vatandaşları- karşılanmasıyla sağlık hizmetlerinden faydalanabildiğini belirten mıza birtakım kolaylıklar sağlanması amacıyla bu düzenlemeyi Bakan Erdem, gelir testlerinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma yaptık. Vatandaşlarımızın kanunda belirtilen sürede gelir testine vakıflarınca yapıldığını hatırlattı.

10 HABERLER DÜNYADAN

DÜNYA LIDERLERI NEW YORK’TA BULUŞTU

Başbakan Davutoğlu, Sürdürülebilir Kalkın- ma Gündemi Zirvesi’nde bir konuşma yaparak insanlığın çok karmaşık ve birbiriyle ilişkili so- runlarla karşı karşıya olduğunun altını çizdi. Fa- kirlik, eşitsizlik, iklim değişikliği, çevre ve küresel sağlık sorunları, ihtilaflar, şiddete varan aşırıcılık, terörizm ve bunların sonucunda ortaya çıkan insani krizler ve çok sayıda insanın yerinden edil- mesi gibi problemlerin dünyanın geleceğini ciddi olarak tehdit ettiğini belirten Davutoğlu şunları söyledi: “Biz yıllardır sürdürülebilir kalkınmanın barış ve güvenlik olmadan olamayacağının bilincindeyiz. 2030 Gündemi de bunu çok net bir şekilde gösteriyor. O nedenle sürdürülebilir kalkınma olmaksızın barış ve güvenliği de elde edemeyeceğimizi biliyoruz. Bu çerçevede insani krize baktığımızda Orta Doğu’da çok ciddi bir BIRLEŞMIŞ Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 70. Dönem Genel Görüşmeleri ve Sür- insani kriz ile karşı karşıyayız. Bu, güvenlik ve dürülebilir Kalkınma Gündemi Zirvesi toplantıları için dünya liderleri New York’ta bir istikrar olmamasından dolayı ortaya çıkan ciddi araya geldi. Toplantı ve görüşmelerin odağında Suriye’deki iç savaş, mülteci sorunu, bir sorun. Biz, bugüne kadar uluslararası toplum- terör, iklim değişikliği gibi konular yer aldı. Genel Görüşmeler’in ilk gününde ABD dan çok mütevazı destekler olmasına rağmen, Başkanı Barack Obama, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Suriyelilere evsahipliği yapmak için çok önemli Şi Cinping, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, İran Cumhurbaşkanı Hasan katkılar sağlamaya çalıştık. Biz bu çerçevede Ruhani ve Küba Devlet Başkanı Raul Castro Genel Kurul’a hitap etti. sürdürülebilir kalkınma hedeflerimize ulaşmak Toplantılara Türkiye’yi temsilen Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında bir için elimizden geleni yapmak zorundayız. Bunu heyet katıldı. Heyette Dışişleri Bakanı ve MİT Müsteşarı Hakan yapmadığımız takdirde çok ciddi sorunlarla karşı Fidan da yer aldı. Davutoğlu New York’ta bulunduğu süre zarfında ABD Başkanı karşıya kalabiliriz. Onun için de insani kalkınma Barack Obama, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İngiltere Başbakanı David konusuna çok önem vermeliyiz. Bu çerçevede Cameron, Almanya Başbakanı Angela Merkel, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Türkiye’de diplomasi, hem insani yardım hem Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, Pa- kalkınma hedefi konularını bir arada ele almak- kistan Başbakanı Navaz Şerif, Norveç Başbakanı Erna Solberg, AB Konseyi Başkanı tadır. Özellikle Sahraaltı Afrika ülkelerine yönelik Donald Tusk ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi. olarak da çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.”

11 YUNANİSTAN’DA İKİNCİ ÇİPRAS DÖNEMİ

YUNANISTAN’DA bir önceki Çipras hükümetinin istifasının ardından hükümet kurulamaması sonucu gerçekleştirilen erken seçimlerde Radikal Sol Koalisyon İtti- fak (SYRIZA) yüzde 35,53’lük oy oranıyla yine birinci parti oldu. Geçen seçime göre İttifak’ın oylarındaki yüzde 0,8’lik düşüş Yunan halkının Çipras’a güvenini tescillediği yönünde yorumlandı. Aleksis Çipras başkanlığındaki SYRIZA, Panayiotis Kammenos başkanlığındaki Bağımsız Yunanlar Partisi (ANEL) ile koalisyon hükümeti kurdu. Hükümet, Cumhur- başkanı Prokopis Pavlopulos’un huzurunda yemin ederek göreve başladı. Yeniden başbakanlık koltuğuna oturan Çipras’ın kısa süre içinde uluslararası kredi kuruluşları ve Avrupa Birliği’yle imzalanan anlaşmalar gereği 150’ye yakın ekonomik reformu hayata geçirmesi bekleniyor. Avrupalı uzmanlar seçimin galibinin SYRIZA olmasını olumlu karşıladı. Ülkede se- çimin ardından siyasi ya da ekonomik bozulma beklenmediğini vurgulayan uzman- lar, reformları uygulamak zor olsa da seçimin Yunanistan’da ekonomik faaliyetleri artırma açısından olumlu olacağı görüşünde.

BURKİNA FASO’DA DARBE

AFRIKA ülkesi Burkina Faso’da ordu yönetime el koydu. Cumhurbaş - kanlığı Muhafız Alayı’nın başkent Ouagadougou’da düzenlenen kabine toplantısını basarak Geçici Devlet Baş- kanı Michel Kafando, Başbakan Yakub İshak Zida ve bakanları rehin almasının ardından resmî devlet televizyonundan Devlet Başkanı ve Başbakan’ın istifa ettiği duyuruldu. Askerler, 11 Ekim’de yapılması planlanan seçimlere kadar göreve gelmiş geçiş hükümetinin düş- tüğünü, Aziz Korogho’nun liderliğindeki Sokağa çıkma yasağı ilan edilen ülkede karmaşa hâkim. Çıkan olaylarda ölü ve yaralılar Ulusal Demokrasi Konseyi’nin (CND) olduğu kaydediliyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun darbeyi kınayan bir ülke yönetimini devraldığını açıkladı. Ar- açıklama yayımladı. Afrika Birliği konuyu görüşmek üzere acil toplantı kararı aldı. Türkiye dından CND’nin başına 27 yıllık iktidarı de gelişmelerden duyduğu kaygıyı Dışişleri Bakanlığı’nın şu mesajıyla dile getirdi: “Burkina geçtiğimiz yıl bir halk ayaklanmasıyla Faso’nun içinde bulunduğu geçiş dönemi ve 11 Ekim 2015 tarihinde düzenlenmesi öngörülen son bulan eski devlet başkanı Blaise genel seçimler ışığında, ülkede demokrasinin inşasına engel oluşturan söz konusu darbenin Compaore’ye yakınlığıyla bilinen Gene- Burkina Faso’daki barış sürecini tehlikeye attığı ve ülkedeki durumu daha da kırılgan hale ral Gilbert Diendere getirildi. getirdiği kanaatindeyiz. Bu süreçte tüm tarafları şiddetten kaçınmaya davet ediyoruz.”

12 DÜNYADAN MOSKOVA’YA MERKEZ CAMİİ 19 bin metrekarelik yapının 10 bin kişilik kapasiteye sahip olduğu açıklandı. Açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı inanç ve kökene sahip insanların aynı çatı altında yaşama tecrübesine Rusya’nın çok önemli bir örnek olduğunu ifade etti. Caminin ya- pımında emeği geçenlere teşekkürlerini sunan Erdoğan şunları kaydetti: “Ortak değerler etrafında buluşarak, tüm farklılıkların öte- sinde müşterek hayat alanı oluşturabilmenin ve gelecek tasavvuru kurabilmenin mümkün olduğuna, bugün burada, Moskova’da bir kez daha şahit oluyoruz. Biz bu güzel manzara karşısında memnu- niyetimizi ifade ederken, maalesef dünyanın pek çok yerinde tam tersi görüntüler yaşanıyor. İsrail’in Filistinlilere uyguladığı ayrımcı politikalar, Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın kutsiyeti ihlal edilerek teh- likeli bir yere doğru götürülüyor. Bilhassa Suriye, Irak, Mısır, Libya, Yemen gibi yakın çevremiz ile bu bölgelerden kaçan insanların yö- neldiği Avrupa sınırlarında tüm insanlığı utandırması gereken hazin manzaralar yaşanıyor. İnançları, kökenleri ve bölgelerinin ötesinde insanların bizatihi bu sıfatla sahip oldukları haklardan dahi mahrum RUSYA’NIN başkenti Moskova’da, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Tür- bırakıldıklarını görmekten dolayı üzüntülüyüz. Akdeniz’de, Ege’de kiye Diyanet Vakfı’nın katkılarıyla Rusya Müslümanları Dinî İdaresi ölen, mağdur olan, zarar gören insanlığın vicdanıdır, insanlığın ta tarafından inşa ettirilen Moskova Merkez Camii, Cumhurbaşkanı kendisidir.” Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya Devlet Başkanı Putin Moskova Merkez Camii açılışının tüm Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın katıldığı törenle açıldı. Rusya Müslümanları için önemli bir olay olduğunu belirtti.

TÜRKİYE’DEN UGANDA’YA YARDIM ELİ alanında ilerleme kaydedilmesi amacıyla yapıldığı açıklandı. Tesisin açılışına Türkiye’nin Kampala Büyükelçisi Sedef Yavuzalp, Uganda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Devlet Hayvancılık Araştırma ve Damızlık Üretim Merkezi yetkilileri, bölge çiftçileri ve TİKA yetki- lileri katıldı. TİKA’dan yapılan açıklamada, daha önce Viktorya Gölü’nden beslenen 36 ton kapasiteli sulama deposunun kullanıldığı, ancak bu miktarın bölge ihtiyaçlarına cevap vermeyerek kıtlığa yol açtığı bildirildi. Bu sorunun giderilmesi için yapılan yeni deponun yanı sıra sistem bağlantılarının da inşa edilerek mevcut dağıtım ve sulama sistemine entegre edildiği belirtildi. Ayrıca, Uganda’nın BAŞBAKANLIK Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) kalkınmasında önemli bir adım olarak görülen tarım ve hayvancılık Uganda’nın Jinja bölgesindeki Devlet Hayvancılık Araştırma ve Da- faaliyetlerinin desteklenmesi için bölgeye yeni bir jeneratör temini, mızlık Üretim Merkezi’ne 100 ton kapasiteli su deposu inşa etti. Su var olan sistem bağlantılarının yenilenmesi ve dağıtım sisteminin deposunun, Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle daha yakın ilişkiler kurmak geliştirilmesinin de ilerleyen dönemde hayata geçirilecek projeler üzere geliştirdiği programlar kapsamında, Uganda’da hayvancılık arasında bulunduğu kaydedildi.

13 MİLLÎ İRADENİN TEMSİL YERİ: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İSMET YILMAZ TÜRKIYE BÜYÜK MILLET MECLISI BAŞKANI

ürkiye Büyük Millet Meclisi, demokratik hayatımı- Tzın kalbi, millî iradenin temsil yeridir. Kurulduğu günden bugüne kadar halkımızın ümit kaynağı olmuş, Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiş ve devlet kurmuş gazi bir Meclistir. Meclisimizin kurulduğu dönemi, Kurtuluş Savaşı’nı verdiğimiz günleri hatırlarsak, altı yüz yıllık Osmanlı Devleti’nin dağıldığı, başkentinin işgal edildiği, ümit- lerin tamamen tükendiği günlerde bile bu Meclis ümidini yitirmemiş, parlak bir zafere imza atmıştır. En sıkıntılı günlerden bugüne kadar, bu Meclis’te görev yapanlar, azmin, inancın, kararlılığın, cesaret ve kahramanlığın en güzel örneklerini sergileyerek, büyük bir fedakarlık ve sorumluluk bilinciyle bu yüce Meclis’i açık tutmuş, etkin bir şekilde çalıştırmış, gö- revlerini layıkıyla yerine getirmişlerdir. Kuruluşundan bugüne kadar geçen, yüz yıla yakın, tarihî geçmişini incelediğimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Misak-ı Millî sınırları içerisinde egemen bir devlet kurmuş, tek partili sistemden çok partili sisteme geçişi sağlamış, başta eğitim ve hukuk olmak üzere pek çok alanda büyük reformlar gerçekleştirmiştir. Millî iradenin en somut göründüğü yer olan Mec- lisimiz, bugün de her türlü sorunun çözüm adresidir. Özellikle, son on yılda yaptığı “demokratik devrim” ÜLKEMİZİN BUGÜN ULAŞTIĞI niteliğindeki yasama çalışmalarıyla istikrarlı bir kal- kınma döneminin temelini atmıştır. Ayrıca bu yasama SOSYAL, SİYASAL, EKONOMİK VE dönemlerinde, değişen dünya şartlarına uygun olarak DEMOKRATİK SEVİYE YENİ BİR uluslararası ilişkilerde de parlamenter diplomasiye ağırlık vererek dış politika alanında aktif bir siyaset ANAYASAYI ZORUNLU KILMAKTADIR. yürütmüş ve siyaset kurumunu etkin hale getirmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, bilindiği üzere, ya- BU NEDENLE, MECLİSİMİZİN sama ve denetim olmak üzere iki temel görevi vardır. ÖNCELİĞİ YENİ BİR ANAYASA Bundan bir önceki dönem olan 24. Dönem’de bu iki gö- revini son derece verimli bir şekilde gerçekleştirmiştir. OLMALIDIR. Bu çalışmalar şu şekilde özetlenebilir:

14 YASAMA FAALİYETLERİ DENETİM FAALİYETLERİ

Kanun Tasarıları: Sözlü Soru Önergesi: 24. Yasama Dönemi’nde Başkanlığa 772 kanun tasarısı sunul- 24. Yasama Dönemi’nde 8.635 sözlü soru önergesi verilmiştir. Bun- muştur. Bu kanun tasarılarından 383’ü kanunlaşmış olup 261’i lardan 176’sı Gelen Kâğıtlar listesine girmeden geri alınmış, 1.279’u Genel Kurul gündeminde, 114 kanun tasarısı ise komisyonlarda Anayasa ve İçtüzük hükümlerine uygun bulunmadığından iade bulunmaktadır. Aynı dönemde 14 kanun tasarısı hükümetçe geri edilmiş, 102’si mükerrer geldiğinden işleme konulmamıştır. İşleme alınmıştır. alınan 7.078 sözlü soru önergesinin 14’ü Gelen Kâğıtlar listesine gir- dikten sonra geri alınmış, 2.134’ü cevaplanmış olup 4.914’ü Genel Kanun Teklifleri: Kurul gündeminde kalmış, 16’sı ise gündeme alınmayı beklemiştir. 24. Yasama Dönemi’nde Başkanlığa 2.828 kanun teklifi sunulmuş- tur. Bu kanun tekliflerinden 2’si karar olmuş, 366’sı da kanunlaşmış Yazılı Soru Önergesi: olup 2.425 kanun teklifi komisyonlarda, 26 kanun teklifi ise Genel 24. Yasama Dönemi’nde 68.784 yazılı soru önergesi verilmiştir. Kurul gündeminde bulunmaktadır. Aynı dönemde 9 kanun teklifi, Bunlardan 373’ü Gelen Kâğıtlar listesine girmeden geri alınmış, teklif sahibi milletvekillerince geri alınmıştır. 4.463’ü Anayasa ve İçtüzük hükümlerine uygun bulunmadığından iade edilmiş, 486’sı mükerrer geldiğinden işleme konulmamıştır. Kanunlar ve Kararlar: İşleme alınan 63.462 yazılı soru önergesinin 12’si Gelen Kâğıtlar lis- 24. Yasama Dönemi’nde 234 adedi uluslararası anlaşmaların onay- tesine girdikten sonra geri alınmış, 13.970’i süresi içinde ve 24.771’i lanmasına ilişkin olmakla birlikte 418 kanun kabul edilmiş olup bu süresi geçtikten sonra olmak üzere toplam 38.741’i cevaplanmış kanunlardan 3’ü Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere olup 22.799’u cevaplandırılmamıştır. 1.910 yazılı soru önergesi ise geri gönderilmiştir. Ayrıca aynı yasama döneminde 98 TBMM işlemdedir. kararı alınmıştır. Meclis Araştırma Önergesi: Kanun Hükmünde Kararnameler: 24. Yasama Dönemi’nde 3.329 Meclis araştırma önergesi verilmiş- 23. Yasama Dönemi’nden intikal eden 235 ve 24. Yasama tir. Bunlardan 3’ü Gelen Kâğıtlar listesine girmeden geri alınmış, Dönemi’nde gelen 35 olmak üzere toplam 270 Kanun Hükmünde 38’i Anayasa’ya ve İçtüzük hükümlerine uygun bulunmadığından Kararname’den 1’i 2. Yasama Yılı’nda, 1’i de 3. Yasama Yılı’nda ka- iade edilmiştir. İşleme alınan 3.288 Meclis araştırma önergesinin nunlaşmıştır. 268 KHK ilgili komisyonlarda bulunmaktadır. 1’i işlemden kaldırılmış, 16’sı görüşülerek 1’i hariç diğerleri kabul edilmiştir. Konuları aynı olan önergelerin birleştirilerek görüşülmesi Yasama Dokunulmazlıkları: sonucunda 10 Meclis araştırması komisyonu kurulmuştur. 1.113 24. Yasama Dönemi’nde Başkanlığa yasama dokunulmazlığına önerge Genel Kurul gündeminde kalmış olup 2.058’i işlemdedir. ilişkin 1.232 Başbakanlık Tezkeresi sunulmuştur. Bu tezkereler- 24. Yasama Dönemi’nde kabul edilen Meclis araştırma önergeleri den 135’i milletvekilliğinin sona ermesi nedeniyle, 39’u ise istem ile kurulan 10 Meclis araştırması komisyonundan 8’inin raporu üzerine Başbakanlığa iade edilmiştir. 1.058 tezkere TBMM’de basılmış olup bunlardan 4’ü hakkında Genel Kurul’da genel görüş- bulunmaktadır. me açılmıştır.

15 YENİ DÖNEMDE YENİ BİR İÇTÜZÜK İLE YASAMA VE DENETİM FAALİYETLERİNİN ETKİN BİR ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMESİ SAĞLANMALIDIR.

Genel Görüşme Önergeleri: olarak kurulan bu komisyonun birinci aşaması veri toplama aşa- 24. Yasama Dönemi’nde 85 genel görüşme önergesi verilmiştir. masıydı. Bu aşamada komisyon ülkeyi dolaşarak üniversitelerin, Genel Kurul’da görüşülen 5 önergenin 4’ü kabul edilerek genel sivil toplum kuruluşlarının ve halkın nasıl bir anayasa istediğini görüşme açılmış, 1’i ise reddedilmiştir. 19 önerge Genel Kurul gün- öğrenmek için talep ve ihtiyaçları tespit etti. İkinci aşamada deminde kalmış olup 61 önerge işlemdedir. elde edilen bu verileri analiz etmek üzere bir çalışma yapıldı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yaptığı bu çalışma ne var ki Meclis Soruşturması Önergeleri: 24. Dönem’de bir sonuca ulaştırılamadı. 24. Yasama Dönemi’nde 13 Meclis soruşturması önergesi veril- 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimi’nden miştir. Bunlardan 1’i Gelen Kağıtlar listesine girdikten sonra geri sonra 23 Haziran 2015’te 25. Dönem milletvekilleri Genel Kurul’da alınmış, 2’si işlemden kaldırılmış olup 10’u Genel Kurul’da görü- ant içerek görevlerine başladılar ve aynı gün Meclis Başkanı şülmüştür. Genel Kurul’da görüşülen 10 önergeden 9’u üzerinde seçimi süreci başlamış oldu. 1 Temmuz 2015’te yapılan TBMM yapılan görüşmeler neticesinde Meclis soruşturması açılması Başkanı seçiminin 4. turunda Meclis Başkanı seçildi. Genel Kurul tarafından reddedilmiş, (9/8) esas numaralı Meclis 25. Dönem’de hiçbir parti tek başına hükümet kurabilecek soruşturması önergesi ise kabul edilerek Meclis soruşturması çoğunluğa sahip olamadığı gibi bir koalisyon ya da azınlık hükü- komisyonu kurulmuştur. meti de kurulamadı. Bunun üzerine, Anayasa’nın 114. Maddesi Gensoru Önergeleri: gereği Cumhurbaşkanımız tarafından Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu Geçici Seçim Hükümetini kurmak üzere görevlendirildi 24. Yasama Dönemi’nde 55 gensoru önergesi verilmiştir. Bunlar- ve seçim kararı alındı. dan 14’ü Gelen Kağıtlar listesine girdikten sonra geri alınmış, 2’si 1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak Milletvekili Genel Seçimi’nden işlemden kaldırılmış, 39 önergenin ise gündeme alınması Genel Kurul tarafından reddedilmiştir. sonra güçlü bir hükümet kurulması ve Meclis çalışmalarına Özetleyecek olursak, genel olarak baktığımızda Türkiye Büyük başlaması en büyük dileğimizdir. Bu dönemde de önceliğimiz, Millet Meclisi’nin 24. Dönem’de toplumsal talep ve beklentileri halkımızın da öncelikli beklentisi olan yeni bir anayasa olacaktır. karşılayan çok önemli düzenlemeler yaptığını görürüz. Bu önemli Bildiğiniz üzere ülkemizin bugün ulaştığı sosyal, siyasal, ekono- düzenlemelerden öne çıkanlardan biri eğitimle ilgili düzenlemedir. mik ve demokratik seviye yeni bir anayasayı zorunlu kılmaktadır. 24. Dönem’de verilen bir kanun teklifi ile zorunlu eğitim 4+4+4 Bu dönemde bir başka önceliğimiz de İçtüzük değişikliği şeklinde kademeli bir sisteme dönüştürülmüştür. Bu dönemde ya- olacaktır. Yeni dönemde yeni bir İçtüzük çıkarılarak yasama ve pılan önemli düzenlemelere iç güvenlik reformunu da ekleyebiliriz. denetim faaliyetleri etkin bir şekilde yürütülmelidir. 24. Dönem’deki önemli çalışmalardan bir diğeri ise Anayasa 1 Kasım 2015 Milletvekili Genel Seçimi’nin milletimiz ve ülke- Uzlaşma Komisyonu’nun yapmış olduğu çalışmadır. Dört aşamalı miz için hayırlı olmasını diliyorum.

16 TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI’NDEN

- ÜYE AIDATLARIMIZ 17. OLAĞAN GENEL KURUL KARARIYLA 2015 YILINDA YILLIK 120 TL’DIR. - BANKALAR TARAFINDAN MÜŞTERILERINE ULUSLARARASI BANKA HESAP NUMARASI (IBAN) VERILMEKTEDIR. ÜYELERIMIZIN AIDATLARINI YATIRIRKEN PROBLEM YAŞAMAMALARI IÇIN BIRLIĞIN IBAN NUMARASI AŞAĞIDA BELIRTILMIŞTIR. - BILINDIĞI GIBI 2002’DE YILLIK 30 TL OLAN ÜYE AIDATLARI 2004 YILINDAN ITIBAREN 60 TL VE 2013 YILINDAN BERI 120 TL’DIR. GERIYE DOĞRU AIDAT BORÇLARININ BUNA GÖRE HESAPLANMASI VE BIRLIĞIMIZIN AŞAĞIDAKI HESAP NUMARASINA YATIRILMASI; 5253 SAYILI DERNEKLER KANUNU’NA GÖRE, ALINAN AIDATLARIN BELGESINE ÜYELERIN TC KIMLIK NUMARALARININ YAZILMASI GEREKMEKTEDIR. - ÜYELERIMIZIN TC KIMLIK NUMARALARINI MEKTUP VEYA TELEFONLA BIRLIĞE BILDIRMELERI RICA OLUNUR.

TPB HABER PORTALI www.tpb.org.tr FAX HATTI: 0312 420 66 24 SAYIN ÜYELERIMIZ HER KONUDA BIZE ULAŞABILIRSINIZ.

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI ANKARA KONUKEVI: ANKARA HOTEL PİNO BAYRAKTAR MAHALLESI VEDAT DALOKAY CADDESI BAYRAKLI SOKAK NO: 35 GOP/ANKARA TEL: 0312 446 36 86

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI TBMM Yeni Halkla İlişkiler Binası Zemin Kat No: 50-51 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0312 420 66 21 Fax: 0312 420 66 24 Türk Parlamenterler Birliği Ziraat Bankası TBMM Şubesi IBAN: TR 33 0001 0009 0303 296732 6001 17 TBMM 25. DÖNEM’DE 2. YASAMA YILI

18 CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYIP ERDOĞAN, 1 EKIM 2015 TARIHINDE TBMM 25. DÖNEM 2. YASAMA YILI’NIN AÇILIŞINDA MILLETVEKILLERINE HITAP ETTI. ERDOĞAN, “1 KASIM’DA MILLET IRADESININ EN SAĞLIKLI ŞEKILDE SANDIĞA YANSIMASI, PARLAMENTO IÇINDEKI VE DIŞINDAKI TÜM SIYASI PARTILER IÇIN BIR NAMUS VE ŞEREF MESELESIDIR” DEDI.

NEHIR ÖZTÜRK

19 ürkiye Büyük Millet Meclisi, 25. Dönem 2. Yasama Yılı çalışmalarına 1 Ekim 2015 “Millî birlik ve beraberliğimiz Ttarihinde başladı. Yeni yasama yılının açılışı dolayısıyla Meclis’teki Atatürk Anıtı’nda en büyük gücümüzdür” tören düzenlendi. TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’ın anıta çelenk bırakmasının ardından TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, demok- saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Törende TBMM Başkanvekilleri Şafak ratik yol ve yöntemler çerçevesinde her Pavey ve Yurdusev Özsökmenler, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Adalet Bakanı sorunun konuşulacağı ve çözüleceği Kenan İpek, İçişleri Bakanı Selami Altınok, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı yerin Meclis olduğunu vurguladı. Bugün Feridun Bilgin, AK Parti Grup Başkanvekilleri Doğan Kubat, Ahmet Aydın ve İlknur İnceöz, ülkenin öncelikli sorununun, toplumun CHP Grup Başkanvekilleri Levent Gök ve Engin Altay, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, geleceğine, huzur, barış ve istikrarına TBMM İdare Amiri Salim Uslu, milletvekilleri ve TBMM bürokratları yer aldı. TBMM Genel karşı en büyük tehdit olan terör oldu- Kurulu ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla TBMM Başkanı İsmet ğunu ifade eden Yılmaz, “Hukuk devleti Yılmaz’ın başkanlığında toplandı. ilkesinden taviz vermeden, hep birlikte Yılmaz, 25. Dönem 2. Yasama Yılı’nın açılışı dolayısıyla yaptığı konuşmada, başta Gazi teröre karşı güçlü ve kararlı bir yaklaşım Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kuruluşundan bugüne kadar millete hizmet eden sergilemeli, milletimizin bekasını her tüm Meclis mensuplarını saygıyla anarak sözlerine başladı. Şehitlere Allah’tan rahmet, şeyin üstünde tutmalıyız” dedi. gazilere acil şifalar dileyen Yılmaz, “Yeni yasama yılını yeni bir seçim süreci içinde açıyo- Yılmaz, toplumsal barışı koruma ve ruz. Demokraside millet denetiminin en somut şekli seçimdir. Milletimizin, bu denetimi, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en iyi şekilde yerine getireceğine olan inancım sürdürme konusunda herkesin üzerine tamdır. Halkımızın seçime tam olarak katılması, millî iradenin Meclis’e tam olarak yansı- düşen görevi yerine getirmesi gerekti- masını da sağlayacaktır” dedi. 1 Kasım’da yapılacak seçimin ülkeye ve millete hayırlı olması ğini vurgulayarak, “Millî birlik ve bera- temennisinde bulunan Yılmaz, “TBMM kuruluşundan bugüne kadar aldığı kararlarla, berliğimiz, bizim en büyük gücümüzdür. çıkardığı yasalarla ülkemizin kaderini belirledi. Meclisimiz bugün de demokrasimizin kalbi Bir arada, huzur içinde yaşamak için ve sorunlarımızın çözüm adresidir. Demokrasinin, özgürlüğün, refahın ve huzurun hâkim birbirimizi daha çok anlamalı, birlikte olduğu güçlü bir Türkiye ortak hedefimizdir. Milletimizin demokrasi bilinci ve olgunluğu daha çok çalışmalı ve ortak değerlerimizi bizim en büyük güvencemiz ve ilham kaynağımızdır. İktidarı ve muhalefetiyle birlikte tüm birlikte savunmalıyız. Milletimizin de siyasi partilerimizin ülkemizin ekonomik ve siyasi hayatındaki emek ve katkıları her türlü bizden beklentisi budur. Gelecek nesil- takdirin üzerindedir” diye konuştu. lere, çözülmesi zor sorunlar bırakmak

20 TBMM BAŞKANI ISMET YILMAZ, 25. DÖNEM 2. YASAMA YILI’NIN AÇILIŞINDA “DEMOKRASININ, ÖZGÜRLÜĞÜN, REFAHIN VE HUZURUN HÂKIM OLDUĞU GÜÇLÜ BIR TÜRKIYE ORTAK HEDEFIMIZDIR. MILLETIMIZIN DEMOKRASI BILINCI VE OLGUNLUĞU BIZIM EN BÜYÜK GÜVENCEMIZ VE ILHAM KAYNAĞIMIZDIR” DEDI. yerine, barış ve huzur içinde güçlü bir ülke bırakmak bizlerin en Türkiye’de ekonominin ve siyasetin karşı karşıya kaldığı badireler önemli görevidir” ifadelerini kullandı. hepimizin malumudur. Hükümet kurulamaması, Cumhurbaşkanı seçilememesi gibi durumlarda Türkiye aylarca krizlerin pençesin- “Türkiye, 1 Kasım’da bir kez daha millî de kıvranmıştır. Hatta kimi durumlarda demokrasi dahi askıya iradeyi tecelli ettirecektir” alınmıştır. Siyasetin çözüm üretemediği bahanesine sarılan TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’ın konuşmasının ardından Cum- müdahaleciler, vesayetçiler siyaset kurumunu zayıflatmakla kal- hurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan milletvekillerine hitap etti. İlk mamış, demokrasimizde de derin yaralar açmışlardır. Türkiye’nin Meclis’ten 25. Dönem’e kadar aziz çatı altında görev alan tüm 7 Haziran’dan bugüne kadar olan süreci demokrasinin, hukukun, milletvekillerine şükranlarını sunarak sözlerine başlayan Erdoğan, siyasetin, millî iradenin gereklerine uygun şekilde yaşamış olması “TBMM üyelerinden, başta ilk başkan Gazi Mustafa Kemal olmak hepimiz adına büyük bir kazançtır. Ülkemizde siyasetin de devletin üzere, ahirete irtihal etmiş olan herkesi rahmetle yâd ediyorum. Bu de kurumsallaşma sürecinde kat ettiği mesafeyi, bu dönem ve- yasama yılı açılışı vesilesiyle tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle silesiyle test ettik, ulaştığımız ileri düzeyi gördük” diye konuştu. anıyor; gazilerimizden vefat edenlere rahmet, hayatta olanlara Siyasi partilerin varoluş gayesinin, siyasal alanı savunmak ve uzun ömürler niyaz ediyorum” dedi. temsil görevlerini en iyi şekilde yerine getirmek olduğuna işaret Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinin hiçbir siyasi eden Erdoğan, “Siyaset dışı saiklerle bu alanı boşaltan, görev partinin tek başına iktidarı sağlayamadığı bir tabloyla sonuçlan- üstlenmekten kaçınan siyasi partiler, kendi varlıklarını inkar ediyor dığını hatırlatarak, “Bir hükümet kurulmamış olmasına rağmen demektir. Kimse siyasal alanda ortaya çıkartılan boşluğun fatura- Türkiye, anayasasını harfiyen uygulamak suretiyle çok büyük bir sını, Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere, başka yerlere kesmeye demokratik olgunluk sergilemiştir. Geçmişte benzeri süreçlerde çalışarak sorumluluktan kaçamaz” ifadelerini kullandı.

21 CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, SEÇIMLERIN ARDINDAN TÜRKIYE EKONOMISININ BÜYÜMEYE, TÜRKIYE DEMOKRASISININ EMIN ADIMLARLA GELECEĞE ILERLEMEYE DEVAM EDECEĞINI BELIRTEREK, “TÜRKIYE HER ANLAMDA EMIN ELLERDEDIR” DIYE KONUŞTU.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin sorunlarının çözümünü “Siyasetteki farklılıklarımız ile ülkenin ve milletin menfaatleri siyasetin dışında, siyaset dışı odaklarda aramanın bu ülkeye ve bu arasındaki ayrımı çok iyi yaparak, hep birlikte üzerimize düşen millete yapılacak en büyük kötülük olduğunu vurgulayarak, “Mille- görevleri yerine getirmeliyiz. Milletimizin birliğinin, ülkemizin timizin basireti, her türlü kilidi açacak marifete sahiptir. Millî irade, bütünlüğünün, bayrağımızın, İstiklal Marşımızın, resmî dilimizin tek ve yegâne çıkış yoludur. Allah’ın izniyle Türkiye, 1 Kasım’da bir hepimizin asgari müştereği olduğunu burada özellikle vurgulamak kez daha demokratik kurallar çerçevesinde seçimini yapacak, millî isterim. Bu aziz kürsüde edilen yeminlere, yapılan ahitleşmeye iradeyi tecelli ettirecektir. 1 Kasım’da millet iradesinin en sağlıklı uymak, herkes için demokratik bir görevden öte ahlaki bir vazife- şekilde sandığa yansıması, parlamento içindeki ve dışındaki tüm dir. Türkiye’nin istiklalinin ve istikbalinin söz konusu olduğu yerde siyasi partiler için bir namus ve şeref meselesidir” dedi. yekvücut olarak hareket edemezsek milletimize karşı sorumlulu- ğumuzu yerine getirmemiş oluruz. “Türkiye, okun yaydan fırlaması gibi, geri Siyasi partiler ve siyasi kadrolar, ülkeye ve millete hizmet konu- dönülemez bir atılım dönemindedir” sunda rekabet içindedir, yarış içindedir. Şuna hiç kimsenin itirazı Terörün çirkin yüzünün sandıkları tehdit etmesini engellemek için olamayacağı düşüncesindeyim: Bu rekabetin ülkenin ve milletin tüm siyasi partilerin insani ve vicdani bir tavır sergileyeceklerini, aleyhine sonuçlar doğuracak bir zemine kayması kabul edilemez. kolaylaştırıcı bir yaklaşım içinde olacaklarını umduğunu dile ge- Milletin dışında güç odaklarına, özellikle de terör örgütlerine, tiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: paralel yapılara sırtlarını dayayanlar, bunlar üzerinden algı ope-

22 GENEL KURUL’DAKI KONUŞMASINDA BÖLGESEL KONULARI DA DEĞERLENDIREN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, “ÜLKEMIZE GELEN MILYONLARA GÖSTERDIĞIMIZ MISAFIRPERVERLIĞIN DÜNYADA BIR BAŞKA ÖRNEĞI YOKTUR” DEDI.

yönelen tüm saldırılar, bu ülkenin çelikten iradesi karşısında erimeye mahkumdur. Tek bir vatandaşım dahi tedirgin olmasın. Türkiye, okun yaydan fırlaması gibi, geri dönülemez bir atılım dönemindedir ve inşallah 2023 hedeflerimize mutlaka ulaşılacaktır.”

“Kardeşlerimize gönlümüzü ve kapılarımızı açık tutmaya devam edeceğiz” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, milletvekillerine hitap ettiği konuşmasında dış politika ve bölgesel konuları da değerlendirdi. “Türkiye olarak biz, tıpkı Balkanlar’daki, Orta Asya’daki, Kuzey Afrika’daki, Afrika ve Asya’nın diğer bölgelerindeki kardeşlerimiz gibi Suriye ve Irak’taki kardeşlerimize de gönlümüzü ve kapılarımızı daima açık tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. Bizim için asıl olan bu kardeşlerimizle tarihî geçmişimiz, kültürel yakınlığımız, medeniyet ortaklığımız ve paylaştığımız insani değerlerdir” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Bizim kimi Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi, bu kardeşlerimizi Akdeniz’de ölüme terk etme, sınır boylarında, tren istasyonlarında zulme maruz bırakma hakkımız asla yoktur. Kardeş sözü bizim ağzımızdan bir alışkanlık olarak değil; kalbimizden, yüreğimizden kopup gelen, bin yıllık arka planı olan bir duygunun ifa- desi olarak çıkıyor. İmkanlarımız sınırlı olabilir, ama hamdolsun gönlümüz zengin. Gönül zenginliğimizin bereketini de beş yıldır görüyoruz, inşallah bundan sonra da görmeye devam edeceğiz.” Türkiye’den imkan olarak katbekat güçlü Avrupa ülkeleri birkaç yüz bin mültecinin sı- nırlarına dayanması karşısında paniğe kapılırken, ülkemizin milyonlarca kardeşini yıllardır misafir ettiğini dile getiren Erdoğan, “Elbette sıkıntılar vardır, olacaktır. 2 milyon insan rasyonlarına girişenler, millete ve hukuka dünyanın neresine giderse gitsin, mutlaka birtakım sıkıntılara yol açar. Ama şunu da hesap vermekten kurtulamayacaklardır. kabul etmeliyiz ki, ülkemize gelen milyonlara gösterdiğimiz misafirperverliğin dünyada Milletimizin feraset ve basireti, millî ve bir başka örneği yoktur. Gerek kamplarda kalan, gerek şehirlerde kendi imkanlarıyla yerli olanla, gayri millî ve yabancılaşmış ve yardımlarla barınan misafirlerimizin durumu diğer ülkelerle kıyaslandığında çok iyi olanı en iyi şekilde ayıracak hassasiyete düzeydedir” dedi. sahiptir. 1 Kasım seçimleri bu manada son Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında siyasi partilerin, terör karşısında tek yürek, derece önemli bir sınavdır. Türkiye’nin bu yekvücut olmadıkları sürece şehitlerin aziz hatırası ve millet önünde mahcup olacaklarını önemli sınavı da başarıyla atlatacağına da belirterek, “Buradan terörü ve terör örgütlerini destekleyen ülkelere de sesleniyorum. yürekten inanıyorum. Ne yaptığınızı çok iyi biliyoruz, çok yakından takip ediyoruz. Tuttuğunuz maşalar gün Seçimlerin ardından Türkiye ekonomisi gelecek sizin elinizi de yakacaktır” dedi. büyümeye, Türkiye demokrasisi emin adımlarla geleceğe ilerlemeye devam ede- Bakanlar Dedeoğlu ve Düzyol yemin etti cektir. Türkiye her anlamda emin ellerde- 25. Dönem 2. Yasama Yılı’nın açıldığı 1 Ekim 2015 tarihinde Avrupa Birliği Bakanı Prof. Dr. dir. Tarih, hiç şüpheniz olmasın, Türkiye’nin Beril Dedeoğlu ile Kalkınma Bakanı Cüneyd Düzyol TBMM Genel Kurulu’nda yemin etti. önlenemez büyümesine ve güçlenmesine Dedeoğlu ve Düzyol, Geçici Bakanlar Kurulu’nda görev alan HDP’li bakanlar Ali Haydar şahitlik etmeyi sürdürecektir. Türkiye’ye Konca ve Müslüm Doğan’ın istifalarının ardından atanmıştı.

23 CUMHURIYETIMIZ 92 YAŞINDA

24 VATAN TOPRAKLARININ AZIM VE KARARLILIKLA SAVUNULDUĞU MILLÎ MÜCADELE YILLARININ ARDINDAN 28 EKIM 1923 AKŞAMI GAZI MUSTAFA KEMAL ŞU MÜJDELI HABERI VERIR: “EFENDILER! YARIN CUMHURIYETI ILAN EDECEĞIZ.” 92 YIL ÖNCE KAVUŞTUĞUMUZ CUMHURIYET, DÜN OLDUĞU GIBI BUGÜN DE YOLUMUZU AYDINLATMAYA DEVAM EDIYOR.

ÖZGE AYDIN

25 . yüzyılda ortaya çıkan Aydınlanma Hareketi’yle düşünce 18hayatının en önemli tartışma konularından biri haline gelen modernite ve modernitenin öncülüğünü yaptığı pek çok kavramın, 19. yüzyıl dünya siyasetini doğrudan etkilediği söy- lenebilir. Örneğin, Fransız Devrimi’yle önce Avrupa’da, daha sonra da diğer kıtalarda yayılma imkanı bulan özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri, pek çok ülkenin bağımsızlık hareketine ilham vermiştir. Fikrî kökeni Antik Çağ’a dayanan cumhuriyet ise farklı coğrafyalarda farklı zaman ve koşullarda gerçekleşen siyasal değişimlerin çoğu için varılan son durak olmuştur. Latincede “halka ait” manasına gelen republica kelimesinin dilimizdeki karşılığı cumhuriyet, pratik anlamda halkın yöneti- cilerini seçtiği idare biçimini ifade eder. Fikrî temelini halka ait olanın yine halk tarafından idare edilmesi prensibinin oluştur- duğu yönetimde farklı toplumsal grupların çıkarları anayasal düzen sayesinde gözetilir. Türkiye’de olduğu gibi dünyanın pek çok ülkesinde devletle özdeşleşen kavram, halkın temsili, anayasanın üstünlüğü ve çoğulculuk ilkesi başta olmak üzere, yönetilenleri ön planda tutan siyasi bir yaklaşım olarak modern çağın en yaygın yönetim biçimidir.

Cumhuriyet fikrinin Osmanlı’daki kökenleri Osmanlı’daki ilk modernleşme çabası, Fransız Devrimi’nin patlak vermesine yakın bir tarihte tahtı devralan III. Selim’in hükümdar- lığına (1789-1807) rastlar. Bu dönemde Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlanan Avusturya ve Rusya savaşları, ordudaki yenilik ih- tiyacını bir kez daha gündeme getirir. Batı’nın karşısında güçlü sınıfı olan Yeniçeriler, modern ordunun karşısında engel teşkil durabilmenin yolunun düzenli bir askerî teşkilattan geçtiğini etmektedir. Nitekim, 1807’de Kabakçı Mustafa önderliğinde düşünen III. Selim, 1793’te “yeni düzen” anlamına gelen Nizam-ı ayaklanan Yeniçeri Ocağı, Nizam-ı Cedid ordusunun dağıtılmasını Cedid ordusunun kurulmasına öncülük eder. Ancak, neredeyse sağlar. Yeniçeri Ocağı’nın tamamen lağvedilmesi ise 1826 yılında, kuruluşundan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun en etkili askerî II. Mahmud döneminde (1808-1839) gerçekleştirilir. Bu esnada, Fransız Devrimi’nin etkileri Avrupa’dan Osmanlı’ya doğru yaklaşmakta ve ülke yönetiminde söz sahibi siyasetçiler ve aydınlar üzerinde bıraktığı etkiler de her geçen gün artmaktadır. Ülkenin o dönemki koşulları göz önünde bulundurulduğunda, askeriyenin modernleştirilmesinin tek başına yeterli olamayacağı görülür ve diğer alanlarda da yenilikler yapılması için adımlar atılır. 1839’a gelindiğinde Osmanlı’da demokratikleşme hareketinin ilk somut adımı sayılan Tanzimat Fermanı ilan edilir. 1856’da ise Tanzimat Fermanı’nda yer alan yeniliklerin daha da genişletildiği Islahat Fermanı yayımlanır. Bu tarz modernleşme çabalarının en belirgin yansımaları ise Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi, Harbiye, Tıbbiye, Mülkiye’nin kurulması gibi eğitim reformlarının önayak

26 OSMANLI’DAKI ILK MODERNLEŞME ÇABASI, FRANSIZ DEVRIMI’NIN PATLAK VERMESINE YAKIN BIR TARIHTE TAHTI DEVRALAN III. SELIM’IN HÜKÜMDARLIĞINA RASTLAR. BU DÖNEMDE OSMANLI’NIN YENILGISIYLE SONUÇLANAN AVUSTURYA VE RUSYA SAVAŞLARI, ORDUDAKI YENILIK IHTIYACINI BIR KEZ DAHA GÜNDEME GETIRIR.

olduğu değişikliklerde görülür. Milliyetçilik akımının etkisi, üst 1908’de Jön Türkler’in çatısı altında toplandığı İttihat ve Te- kademe arasında gün geçtikçe daha da belirginleşir. rakki Cemiyeti adlı siyasi oluşumun çabalarıyla anayasa yeniden Reform çabalarının siyasi alandaki ilk meyvesi ise 1876 yılında yürürlüğe girer ve II. Meşrutiyet dönemi başlar. Bu dönemi kırılma II. Abdülhamid’in (1876-1909) Kanun-i Esasi’yi ilan etmesiyle noktası yapan en önemli unsur, Kanun-i Esasi’de 1909 yılında geçilen meşruti yönetimdir. İmparatorluğun ilk anayasası olan yapılan değişiklikler olmuştur. Bu düzenlemelerle yetkileri ciddi Kanun-i Esasi sayesinde Meclis-i Mebusan hükümeti denetle- anlamda kısıtlanan padişahlık, sembolik bir makama dönüşür. yebilecektir. Ancak bu anayasa, yönetim alanında padişaha bir Padişahın sürgün yetkisi kaldırılır, meclisi feshetme yetkisi sınır- kısıtlama getirmemektedir. Kanun-i Esasi’nin ilanından kısa bir landırılır ve meclisin yetkileri artırılır. İttihat ve Terakki Cemiyeti, süre sonra Osmanlı-Rus Savaşı bahane edilerek Meclis-i Mebu- II. Meşrutiyet’in ilanından itibaren I. Dünya Savaşı’nın başlangıcı- san askıya alınır ve I. Meşrutiyet yönetimi sona erer. na kadar geçen on yıllık süre boyunca ülke yönetiminde padişahla

27 19 MAYIS 1919’DA ATATÜRK’ÜN SAMSUN’A ÇIKIŞIYLA BAŞLAYAN MILLÎ MÜCADELE’NIN ILK RESMÎ BELGESI OLAN AMASYA GENELGESI’NDE ULUSAL EGEMENLIK KAVRAMINA ATIFTA BULUNULUR. BUNA GÖRE “MILLETIN BAĞIMSIZLIĞINI YINE MILLETIN AZIM VE KARARI KURTARACAKTIR.”

Kazım Karabekir tarafından 23 Tem- muz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında tertip edilen Erzurum Kongresi’nin baş- kanlığını yapan Mustafa Kemal, zafer kazanıldıktan sonra yeni kurulacak olan devletin cumhuriyetle yönetileceğini ilk kez burada belirtir. Ancak bu haber, Mustafa Kemal’in yakın çevresiyle sınırlı kalır. Erzurum Kongresi’nde doğu illerin- den seçilen temsilcilerle kurulan he- yet, 1919 Eylül’ünde gerçekleşen Sivas Kongresi’yle tüm yurdu kapsayacak şekilde genişletilir. Bu heyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışına kadar Millî Mücadele’nin kararlarının alındığı en yetkili organ olarak görev yapar. Misak-ı Millî kararlarının Meclis-i Mebusan’da kabul edilmesinin ardın- beraber söz sahibidir. Yönetimde halkın iradesini artırmanın amaçlandığı bu dönem, dan, Sevr Antlaşması’nı Osmanlı’ya cumhuriyet rejimine geçişte önemli bir adım olarak yorumlanabilir. onaylatmak isteyen işgal kuvvetlerinin Kısaca, Batı’daki gelişmelere paralel zamanda Osmanlı Devleti’nde de modernleşme baskısıyla Meclis-i Mebusan dağıtılır. süreci başlamıştır. Ancak çoğunlukla askeriyeye odaklanan reformlar ve ülkenin içinde Bunun üzerine İstanbul’dan kaçabilen bulunduğu savaş durumu siyasi atılımların gölgede kalmasına sebep olur. Ülke sınırla- milletvekilleri, Ankara’da yeni kurulacak rının bağımsızlık hareketleriyle giderek daraldığı dönemde patlak veren I. Dünya Savaşı ve olağanüstü yetkilerle hareket edecek ise bir yandan Osmanlı’yı çöküşe götürürken diğer yandan ulusal egemenliğin temel ilke olan kurucu meclise Mustafa Kemal olduğu yeni bir yönetim şeklinin zeminini hazırlar. tarafından davet edilir. 23 Nisan 1920 tarihinde Meclis-i Mebusan ve Temsil Millî Mücadele ve ulusal egemenlik Heyeti üyelerinden oluşan milletvekilleri 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla başlayan Millî Mücadele’nin ilk ile Türkiye Büyük Millet Meclisi resmen resmî belgesi olan Amasya Genelgesi’nde (22 Haziran 1919) ulusal egemenlik kavramı- açılır. na atıfta bulunulur. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” Bu tarih itibarıyla TBMM tarafından cümlesiyle halk savaşı verileceği ve bunun sonucunda da halkın yönetimde söz sahibi yönetilen Millî Mücadele, 9 Eylül 1922’de olacağı vurgulanır. Amasya Genelgesi aynı zamanda padişahlık, hilafet, manda ve hi- İzmir’in düşman işgalinden kurtarılma- maye yönetimlerinin reddedilmesi bakımından da önem taşır. sıyla zafere ulaşır. Ancak, savaş sonrası Lozan’da yapılacak barış görüşmelerine

28 Ankara ve İstanbul hükümetlerinin birlikte çağrılması sorun hükümeti sistemi yürürlüktedir. Meclis hükümeti sisteminde yaratmaktadır. Görüşmelerde ikilik yaratılmasını önlemek ve meclis başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanıdır ve kuv- ülkenin tek temsilcisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu vetler birliği prensibi geçerlidir. Ancak, meclis başkanının aynı göstermek amacıyla 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılır. zamanda hükümet başkanlığı görevini de üstleniyor olması ve bakanlar kurulunun oluşturulması sürecinde her bakan için ayrı Kamuoyundaki yansımalar oylama yapılması hükümetin kurulması aşamasında o dönem 1923 Temmuz’unda imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nı ta- için sorun yaratmaktadır. kiben, basın organlarınca tartışılan başlıca konu, yeni devletin Rejim tartışmalarının devam ettiği sırada Gazi Mustafa Kemal, hangi ismi taşıyacağıdır. Bir başka deyişle, yaklaşık bir yıl önce Avusturya gazetesi Die Presse’e 22 Eylül 1923’te verdiği röportaj- son bulan Osmanlı saltanatının yerini hangi rejimin dolduracağı da cumhuriyet fikrini ilk kez kamuoyuna duyurur. 25 Ekim’de ise akıllardaki en büyük soru işaretlerinden biridir. Zira ortada çeşitli dönemin başbakanı Fethi Okyar’ın istifası ile yeni bir hükümet düşünceler bulunsa da, resmî olarak cumhuriyet kelimesi henüz krizi oluşur. Bu kriz, uzun zamandır devlet kadrolarınca tartı- ağza alınmamıştır. Saltanatın kaldırılmasına dair Türkiye Büyük şılan cumhuriyet fikrinin artık hayata geçirilmesi gerektiğinin Millet Meclisi’ne sunulan teklifte de devletin unvanı “Türkiye göstergesi olur. Devleti” olarak ifade edilmiştir. 28 Ekim akşamında Gazi Mustafa Kemal ve İsmet Paşa’nın Kurtuluş Savaşı süresince millî iradenin ön planda tutulması hazırladığı kanun tasarısı, ertesi gün ilk olarak Halk Fırkası’na da cumhuriyete geçişin en görünür habercisidir. Diğer yandan, sunulur. Aynı gün içerisinde Meclis’e de getirilen tasarı kabul edilir Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasından itibaren meclis ve Teşkilat-ı Esasiye’de yapılan kanun değişikliğiyle ülkenin yöne-

29 tim şeklinin cumhuriyet, devletin isminin ise “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olduğu resmen ilan edilir. Meclis oylamasında 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal, ülkenin ilk cumhurbaşkanı olur ve böylece devlet başkanlığı sorunu da çözüme kavuşur. 1921 Anayasası’nda yapılan değişiklikler ise şu şe- kildedir: Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İdare usulü, halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır. Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir. (Madde 1); Türkiye Devleti’nin dini İslam, resmî lisanı Türkçedir. (Madde 2); Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.

Meclis, hükümetin ayrıldığı idare şubelerini icra vekilleri vasıtasıyla idare eder. (Madde 4); Türkiye reisicumhuru, Türkiye Büyük Millet Meclisi umu- mi heyeti tarafından kendi azası arasından bir intihap devresi için seçilir. Reislik vazifesi yeni reisicumhurun intihabına kadar devam eder. Tekrar seçilmek caizdir. (Madde 10); Başvekil, reisicumhur tarafından ve Meclis azası arasından intihap olunur. Diğer vekiller başvekil tarafından ve Meclis azası arasından intihap olunduktan sonra, heyeti umumiyesi reisicumhur tarafından Meclis’in tasvibine arz olunur. Meclis içtima halinde değilse, tasvip keyfiyeti Meclis’in içtimaına bırakılır. (Madde 12) Yüz bir pare top atışıyla duyurulan cumhuriyetin ilanı, halk tarafından coşkuyla karşılanır. Cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra, 2 Şubat 1925 tari- hinde Hariciye Vekâleti (Dışişleri Bakanlığı) bir kanun teklifi düzenleyerek 29 Ekim’in bayram olmasını önerir. Teklif 19 Nisan’da kabul edilir ve 1925 itiba- rıyla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, millî bayram olarak kutlanmaya başlar. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 10. yılın- da verdiği nutukta, cumhuriyetin önemini şu sözlerle belirtir:

30 YÜZ BIR PARE TOP ATIŞIYLA DUYURULAN CUMHURIYETIN ILANI, HALK TARAFINDAN COŞKUYLA KARŞILANIR. 1925 YILI ITIBARIYLA 29 EKIM CUMHURIYET BAYRAMI, MILLÎ BAYRAM OLARAK KUTLANMAYA BAŞLAR.

“Yurttaşlarım! Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kay- naklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü, daha nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.”

31 TEK BAYRAK ALTINDA ONLARCA RENK AMERIKA BIRLEŞIK DEVLETLERI

32 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI FIRSAT VE ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESININ YANI SIRA DEMOKRASININ BEKÇISI OLARAK DA ANILIYOR AMERIKA BIRLEŞIK DEVLETLERI. BÖYLE NITELENMESINDE GERÇEKLEŞTIRDIĞI DEMOKRASI REFORMLARI VE KENDI ÜLKE VATANDAŞLARININ HAKLARINA DUYDUĞU SAYGININ PAYI BÜYÜK. 4 TEMMUZ 1776’DA DOĞDUĞUNDAN BERI SÜREKLI DEĞIŞEN, TEMPOSUNU HIÇ KAYBETMEYEN DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ÜLKELERINDEN AMERIKA, DÜNYA SIYASI TARIHINI ETKILEYEN PEK ÇOK OLAYIN DA BAŞ AKTÖRÜ. BIRÇOK ETNIK GRUPTAN VE FARKLI DINDEN INSANI TEK BIR ULUS HALINE GETIREBILMEK ISE ONUN EN BÜYÜK BAŞARISI.

PINAR ÜNSAL

33 merika kıtasının sahiplerinin, Avrupalıların olduğunu da ortaya koyuyor. Amerikalı bir bürokrat vaktizamanında her ne kadar Abugün orada yaşayan torunları olmadığı “Biz bir demokrasi değiliz; bizi böyle adlandırmak korkunç bir yanlış anlama ve söylenir durur. 35 bin yıl önce Asya’dan Kuzey demokrasi fikrine atılmış bir iftiradır. Gerçekte biz bir plütokrasiyiz, zenginliğin Amerika’ya, iki kıta arasında bulunan bir kara iktidarı” dese de Amerika, demokrasi denince akla ilk gelen ülke neredeyse. köprüsüyle geçen topluluk ilk Amerikalıları, Kızıl- Amerika her yönüyle yaşamaya en elverişli kıtalardan biri. Toprağı o kadar ve- derilileri oluşturur. 10. yüzyılda kıtaya Vikingler rimli ki pek çok tarım ürünü burada yetişebiliyor; keza bunda iklimin de payı var, gelir. Vikingler, bölgeye ilk ulaşan Avrupalılardır kıtada dört mevsim birden yaşanabiliyor. Yer altı zenginliklerinin de bol olması aynı zamanda. 15. yüzyılda ise tarıma elverişli Amerika’nın bu denli göç almasının nedenlerinden sayılıyor. Avrupalılar içinde iklimi ve toprakları, bol madeniyle Amerika kı- bölgede ilk defa İskandinavlar yaşam kurmaya çalışmış. 10. yüzyılda Kanada ci- tası, yavaş yavaş Avrupalıların eline geçmeye varında köyler oluşturan İskandinavların yaşamasına Kızılderililer izin vermemiş başlar. Amerika, yurdundan atılmışa kucak açar, ve aralarında kanlı çatışmalar yaşanmış. Neticede bu köyler terk edilmiş. ülkesindeki iç karışıklıktan kaçanı bağrına basar, Bugün Amerika’da yaşayan Avrupalıların, sürdürdükleri hayatı Christop- hapisten çıkıp yiyecek lokması olmayana ekmek verir, daha zengin olmak için toprak arayanın gö- her Colombus’a borçlu olduğu söylenebilir. Çünkü Avrupa kıtasından göçler zünü doyurur… Amerika, Avrupalı için “yeni”dir; Colombus’un Amerika’yı keşfinden sonra meydana geliyor. Coğrafi keşifle- hayallerini gerçekleştireceği Yeni Dünya’dır. rin yoğun olduğu 15. yüzyılda İngiltere Krallığı da John Cabot sayesinde Ku- Amerika Birleşik Devletleri’nin bugün dünyanın zey Amerika’ya ayak basıyor. Ancak Amerika’nın keşfiyle ilgili Christopher güçlü devletlerinden biri olmasında en büyük rol Colombus’un adı daha çok geçer. İspanya’nın yeni ticaret yolları bulma amacıyla Avrupalıların. Bu yüzden Amerika’nın asıl sahip- lerinin bölgenin yerlileri değil, Avrupalılar olduğu iddiaları sürüp gidiyor. Onlara göre kıtada hâlâ Kı- zılderililer yaşıyor olsaydı, ülke günümüzün “süper gücü” olamayacaktı. Kıtanın en çok İngiltere’den olmak üzere İspanya, Fransa, Hollanda, İrlanda ve Almanya’dan göç alması, ülkeyi mevcut tahtına onların oturttuğunu gösteriyor. Özellikle İngilizle- rin koloni döneminden beri ülkede halk egemen- liğine dayalı uyguladığı politika, Amerika Birleşik Devletleri’nin köklü bir demokrasi kültürüne sahip

34 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI BUGÜN AMERIKA’DA YAŞAYAN AVRUPALILARIN, SÜRDÜRDÜKLERI HAYATI CHRISTOPHER COLOMBUS’A BORÇLU OLDUĞU SÖYLENEBILIR. ÇÜNKÜ AVRUPA KITASINDAN GÖÇLER COLOMBUS’UN AMERIKA’YI KEŞFINDEN SONRA MEYDANA GELIR. COĞRAFI KEŞIFLERIN YOĞUN OLDUĞU 15. YÜZYILDA İNGILTERE KRALLIĞI DA JOHN CABOT SAYESINDE KUZEY AMERIKA’YA AYAK BASAR. keşfe gönderdiği Colombus sayesinde kıta, kuzeyden güneyin 4 Temmuz 1776… Süper Güç doğuyor en uç noktasına kadar İspanyol sömürgeleriyle doluyor. Cenovalı Amerika kıtasındaki kolonileri Avrupa’nın üç büyük devleti İngil- kaşif, bu toprak parçasıyla ilk karşılaştığında bir gün tüm dünya- tere, Fransa ve İspanya’dan gelenler oluşturmuştu. İspanyollar dan sayısı milyonları bulan insanların oraya göç edeceğini tahmin Güney Amerika’da, Fransızlar Kanada civarında yoğunlaşmıştı. etmiyordu şüphesiz. Üstelik göçle birlikte Avrupa’dan Amerika’ya İngilizler ise bugünkü Amerika Birleşik Devletleri’nin yer aldığı taşınan yalnızca insanlar ve eşyalar değildi. Giderek artan, 19. topraklarda yayılış göstermişti. Aslında kıta en çok İngiltere’den yüzyılda elli milyon kişiyi bulan göçler köklü Avrupa kültürünü ve göç almıştı ve İngilizcenin büyük bir alanda konuşulması kaçınıl- bazı hastalıkları da Amerika’ya getirmişti. Avrupalıların bağışık mazdı. İngiliz kolonilerinde halk meclislerinin oluşturulması, hükü- olduğu bu hastalıklar yüzünden Kızılderililerin yüzde 95’inin ha- met kurulması gibi demokratik yönetime dair adımlar atılıyordu. yatını kaybettiği, onların boşalttıkları arazilere de Avrupalıların Demokrasi fikri 18. yüzyıla henüz girilmemişken kıtada yayılmıştı. kolayca gelip yerleştiği bilinir. Bu güzel kıtada Avrupalılar ve Ancak Amerika hâlâ kanlı savaşlara gebeydi. Kızılderililer elbette beraberce, kardeşçe yaşayamazdı. Ancak 1756 yılında başlayan Yedi Yıl Savaşı’nı ilk dünya savaşı olarak İngilizler, İspanyollar, Hollandalılar, Fransızlar gibi benzer kültürel kabul edenler var. Büyük ölçüde İngiltere ve Fransa arasında özelliklere sahip topluluklar da bir arada olamadı. “Beyaz adam”, cereyan ediyor; iki ülkenin topraklarını büyütme çabası, nasıl Amerika’ya savaş da getirmişti. oluyorsa tüm dünyanın sorunu haline geliyor. Pek çok nedeni olan

35 1756 YILINDA BAŞLAYAN YEDI YIL SAVAŞI SONUNDA IMZALANAN BARIŞ ANTLAŞMALARIYLA İNGILTERE, AMERIKA KITASININ ÇOĞUNA SAHIP OLDU. IMPARATORLUK ARAZISI GENIŞLEYINCE İNGILIZ KOLONILER VE İNGILTERE ARASINDAKI IPLER GERILDI. savaşın bir ateşleyicisi de paylaşılamayan Kuzey Ame- rika toprakları. İngiliz kolonilerin büyüyüp güçlenmesi neticesinde Fransız ve İspanyol kolonilerle savaşması kaçınılmazdı. Yedi yıl süren savaş İngiltere lehine barışla sonuçlandı. Savaş sonunda imzalanan barış antlaşma- larıyla İngiltere, kıtanın çoğuna sahip oldu. Ancak büyük başın derdi de büyük olur misali, imparatorluk arazisi genişleyince İngiliz koloniler ve İngiltere arasındaki ipler gerildi. Topraklar çoğalınca giderler artmış, Krallık’tan toplanan vergiler yeterli olmayınca gözler Amerika’daki kolonilere çevrilmişti. Vergi toplamak için Para Yasası, Konaklama Yasası, Pul Yasası, şu yasa, bu yasa gibi çe- şitli yollara başvuran İngiltere koloniler tarafından pek hoş karşılanmadı ve 13 koloni bir araya gelerek İngiltere Krallığı’na karşı çıktı. Hatta koloniler İngiltere ile olan ticari ilişkilerini kestiler. 1765 yılında koloniler arasında düzenlenen bir kongrede kendi meclislerinden başka hiçbir gücün kolonilere vergi koyamayacağı ile ilgili kararlar alındı. “Davamızda haklıyız. Birliğimiz mükem- meldir. Kendi olanaklarımız büyüktür; gerekirse kuşku- suz dışarıdan da yardım verebiliriz. Düşmanlarımız bizi silaha sarılmaya zorladılar. Bu silahları özgürlüğümüzün korunması için kullanacağız. Esir yaşamaktansa özgür

olarak ölmeye karar vermiş bulunuyoruz” diyerek büyük büyükbabalarının geldiği toprakları düşman ilan ettiklerini de ifade ediyorlardı. Başkaldırılar silahlı çatışmalara kadar gitti, ilk çatışma 19 Nisan 1775’te yaşandı. Bugün dünyanın en büyük güçlerinden biri olan Amerika Birleşik Devletleri’nin dillere destan şanlı bir tarihi olmadığı görülür. Mevcut kül- türünün kökleri asırlarca geriye uzanmaz. ABD tarihinin en önemli günü 4 Temmuz 1776’dır ki, ülke bu güne gelene kadar geçirdiği tüm zorlukları bir kahramanlık destanıymışçasına kitaplarında işler. Çünkü artık kopup geldiği Avrupa’dan bağımsız, iç ve dış politikada kendi kararlarını veren bir ülkedir. ABD’nin doğuşu, 4 Temmuz 1776’da kabul edilen Bağımsızlık Bildirgesi’yle (Decleration of Independence) ilan edilir. Metnin yazarı “Dün- yadaki her insanın ve her insan topluluğunun kendi kendini yönetme hakkı

36 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI “DAVAMIZDA HAKLIYIZ. BIRLIĞIMIZ MÜKEMMELDIR. KENDI OLANAKLARIMIZ BÜYÜKTÜR; GEREKIRSE KUŞKUSUZ DIŞARIDAN DA YARDIM VEREBILIRIZ. DÜŞMANLARIMIZ BIZI SILAHA SARILMAYA ZORLADILAR. ESIR YAŞAMAKTANSA ÖZGÜR OLARAK ÖLMEYE KARAR VERMIŞ BULUNUYORUZ.” vardır” görüşünü savunan Thomas Jefferson’dır. Cumhuriyetçilik halkın hakkıdır. (…) Bu genel kongrede toplanan Amerika Birleşik akımını topluma benimseten Jefferson, 1801’de ABD’nin üçüncü Devletleri’nin temsilcileri olarak, dürüst niyetlerimizle dünyanın başkanı olacaktır. yüce hakimine başvurarak bu kolonilerin iyi insanları adına onların Bildirge yalnızca kolonilerin İngiltere’den kopuşunu duyur- verdiği yetkiyle Birleşik Kolonilerin özgür ve bağımsız devletler maz. İçerdiği ifadeler “demokrasi”nin bir fikir olmaktan çıkarak olduklarını; Britanya Krallığı’na karşı her türlü bağımlılıklarının uygulamaya geçtiğini de göstermektedir: “Tüm insanlar eşit sona erdiğini (…) ilan eder ve yayımlarız.” yaratılmışlardır. Yaratıcıları tarafından bağışlanmış belirli ve vaz- geçilmez haklara sahiptirler. Yaşamak, özgür olmak ve mutluluğa Demokrasi fikri tabanda erişmek bu haklar arasındadır. Bu hakları güvence altına almak Bildirgede adı geçen haklar köleler için geçerli değildi. Kıtanın iş için, insanlar arasında, tam gücünü yönetilenlerin onayından gücü ihtiyacı nedeniyle Afrika’dan getirilen siyahilerin, “Kendi alan hükümetler kurulmaktadır. Herhangi bir hükümet biçimi içinde bölünmüş olan bir ev ayakta kalamaz. Bu hükümetin, bu amaçları yıkmaya yönelirse, bu hükümeti değiştirmek ya da sürekli biçimde yarı köle, yarı özgür kalmaya katlanamayacağına ortadan kaldırmak, yeni bir hükümet kurmak, bu hükümetin inanıyorum” diye düşünen ve köleliği kaldırarak herkese eşit temellerini söz konusu ilkelere dayandırmak ve yetkilerini halkın haklar veren Abraham Lincoln’ün iktidar olduğu 1860’lara kadar güvenlik ve mutluluğunu en iyi sağlayacak biçimde düzenlemek beklemesi gerekecekti.

37 Abraham Lincoln Thomas Jefferson

Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan kadınların -ki burada elde etti. Wilson, I. Dünya Savaşı sonrasında ABD Kongresi’nde siyahi olmayan kadınlar kastedilmektedir- hakları ise sürekli ülkeler arasında yapılacak barış antlaşmalarının prensiplerini de ertelenen bir konuydu. Yeni devlet, iç karışıklıkları düzeltmek ve belirleyen kişiydi. Wilson İlkeleri, ABD’nin dünya siyasetini yön- kendini dünyaya tanıtmakla o denli meşguldü ki ezelden beridir lendirmede, kendinde gördüğü hakkın göstergesiydi. kadının ikinci planda olması ve onlar için yeni düzenlemeler yapıl- ması önemli konular arasında yer almıyordu. Sömürge topraklarından özgürlüğün ülkesine ABD’de kadınların oy hakkı talebi 17. yüzyıla uzansa da, bu hak Amerika Birleşik Devletleri’ni ilk tanıyan ülke Fransa’ydı. Kos- için örgütlü mücadeleye başlamaları 19. yüzyılı bulur. Yeni devletin koca tarihçiler Fransa’nın bunu İngiltere’ye inat yaptığını söyler. kurulmasıyla getirilen reformlar, ağlamayana meme yok misali Zira Fransa ile İngiltere ezeli düşmandır ve Fransa’nın Yedi Yıl Amerikalı kadınları bu yenilikler için mücadele etmeye iter. Oy Savaşı’ndan sonra Amerika’da kaybettiği topraklar yüzünden kullanmak istemeleri bunlardan biridir. Seçilen tüm başkanlar halk kuyruk acısı vardır. İki ülke uzun bir süre dost kalır. Fransa, için büyük devrimlere imza atıyor, kadınlar her seferinde görmez- ABD’nin kuruluşunun 100. yılında devasa hediyesiyle (Özgürlük den geliniyordu. 1776’da New Jersey’de, kadınlara oy kullanma Anıtı) sevgisini gösterir. İngiltere ise Bağımsızlık Bildirgesi’nin hakkı verilip ardından geri alınması gibi, bazen de bu reformla kabulünden yedi yıl sonra, 3 Eylül 1783’te Amerika Birleşik ilgili kısa süreli mutluluklar yaşanıyordu. Devletleri’ni tanır. 1893’te Colorado kadınlara oy kullanma hakkını tanıyan ilk Devletin ilk başkanı George Washington oldu. Ülkenin taze ana- eyalet oldu. Washington’da 1910; California’da 1911; Oregon, yasasına göre oy hakkı bulunanlar toprak sahipleriydi. Kadınların Kansas ve Arizona’da 1912; Alaska ve İllinois’te 1913; Montano ve hiçbir hakkı yoktu. Kölelik sürdürülüyor, kaldırılması yakın gele- Nevada’da 1914; New York’ta 1917; Michigan, South Dakoto ve cekte görünmüyordu. Ancak George Washington cumhuriyetçi Oklahoma’da 1918’de bu hakkın tanınması demokratik bir ülke ve yenilikçi çizgisiyle umut vadediyordu. Yine de Washington’ın olarak bilinen Amerika Birleşik Devletleri’nin kadınlar söz konusu savaşlarla ve Kızılderililerle mücadelede kaybettiği yıllar reform olduğunda, yerinin diğer dünya ülkelerinden önde olmadığını bekleyenleri hayalkırıklığına uğratmıştı. Washington’ın Bağımsız- gösterir. Üstelik yaklaşık iki buçuk asırlık ABD tarihi boyunca hiç lık Savaşı dışındaki en önemli icraatı ABD’de bugün de uygulanan kadın başkan bulunmamaktadır. başkanlık sisteminin şekillendirilmesiydi. Amerika Birleşik Devletleri genelinde, kadınlar oy kullanma Amerika Birleşik Devletleri’nin kısa zamanda büyüyüp gelişme- hakkını Başkan Thomas Woodrow Wilson döneminde (1913-1921) sindeki en büyük etken uygun başkanlarla doğru politikalar uygu-

38 DÜNYA DEMOKRASI TARIHI 1950-60’LAR AMERIKA BIRLEŞIK DEVLETLERI’NIN DÜNYADA SEMPATIK BIR IMAJ BIRAKMAYA BAŞLADIĞI YILLARDI. ÖZGÜRLÜĞÜN ÜLKESINE ADIM ATMAK PEK ÇOK ÜLKEDEKI GENCIN GERÇEKLEŞTIRMEK ISTEDIĞI BIR “AMERIKAN RÜYASI”YDI. lanmasıydı. 19. yüzyılda müreffeh bir ülke statüsüne yükselen Amerika milyonlarca Bu, siyahiler için köleliğin kaldırılmasının ar- göç aldı. ABD’nin kendi haricindeki ülkelere duyduğu güvensizliğin de tavan yaptığı dından yaşanan belki de ikinci büyük zaferdi. 20. yüzyılda göçlere kota getirildi. ABD başkanlarının neredeyse tamamı, kendi ül- Üçüncüsü 2009 yılında gerçekleşecek, Barack kelerinin dışında, dünya siyasetine yön veren icraatlar da gerçekleştiriyorlardı. John Hussein Obama adında bir siyahi Amerika Bir- F. Kennedy gibi Nükleer Denemelerin Yasaklanması Antlaşması’nı imzalayarak dış leşik Devletleri Başkanı olacaktı. politikada takdir toplayan başkanlar da vardı; Kore, Vietnam, Küba gibi sorunlara 1950-60’lar Amerika Birleşik Devletleri’nin tüm dünyayı ortak edenler de. dünyada sempatik bir imaj bırakmaya başla- Amerika Birleşik Devletleri demokrasi tarihinin en önemli adımlarından biri 1950’li dığı yıllardı. Özgürlüğün ülkesine adım atmak yıllarda atıldı. Siyah çocuklarla beyaz çocuklar aynı sıralarda eğitim görebilecekti. pek çok ülkedeki gencin gerçekleştirmek iste- diği bir “Amerikan rüyası”ydı. Tüm dünyanın ABD’ye yönelttiği eleştiriler yalandı adeta. Ülke Kızılderilileri katletmekle suçlanıyor, ama senatosunda Kızılderili bir üye bulunduru- yordu; dünyanın yaka silktiği bir ülke olduğu söyleniyor, ancak Elvis Presley gibi yetenekleri dünyaya hediye ediyordu, üstelik Hollywood filmleriyle insanları eğlendiriyordu; eli kanlı olmakla itham ediliyor, ancak başkanlar siya- hi çocuklarla pozlar veriyordu. 1980 ve 90’lı yıllarda ise Amerika tüm dünya devletlerinin saygı duyduğu bir ülke haline gelmişti, özellikle John F. Kennedy insan hakları konusunda dünyaya örnek olacak düzenlemeler yapmıştı. Efsane ABD başkanlarından Bill Clinton’ın “Amerika kalıcı olmak için değişmelidir... Amerika’nın idealleri olan yaşam, özgürlük ve mutluluğu izlemeyi korumak için değişmelidir. Günümüzün koşullarına uygun olarak yürü- yoruz, ama görevimiz sonsuzdur” dediği gibi Amerika Birleşik Devletleri sürekli yenileniyor ve büyüyor. 1776’da bir sömürge ülkesi olan Amerika, uyguladığı başarılı iç ve dış politi- kalarla bugün söz sahibi bir dünya devi. En büyük başarısı ise çok uluslu bir devlet olma- sına karşın “Amerikan ulusu” adında bir birlik yaratabilmesi ve 300 milyondan fazla nüfusu dünyaya karşı tek yumruk olarak tutmayı be- Barack H. Obama ve Bill Clinton cerebilmesi.

39 IŞILAY SAYGIN: SIYASETÇI HALKIN HUZUR VE MUTLULUĞU ILE ÜLKENIN ÇIKARLARINI HER ŞEYIN ÜSTÜNDE TUTMALIDIR

SÖYLEŞI: SONGÜL BAŞ

TÜRK SIYASETININ DUAYEN ISIMLERINDEN IŞILAY SAYGIN, BELEDIYE BAŞKANLIĞI, MILLETVEKILLIĞI VE BAKANLIK DÖNEMLERINDE “HALKA HIZMET HAKK’A HIZMETTIR” ANLAYIŞIYLA GÖREV YAPTIĞINI BELIRTEREK, “SIYASET BIR GEÇIM KAPISI OLARAK DEĞIL, HALKA KARŞILIKSIZ HIZMET ARACI OLARAK GÖRÜLMELIDIR. SIYASETÇI DÜRÜST, GÜVENILIR VE SAYGIN INSAN OLMALI, VERDIĞI SÖZÜ MUHAKKAK YERINE GETIRMELIDIR” DIYOR.

40 SÖYLEŞI Siyaset hayatınıza baktığımızda henüz 25 yaşındayken Buca siyasi hayatını bilinmeyen ve tahmin edilemeyen bir gelecekle Belediye Başkanı seçildiğinizi ve bu önemli görevi iki dönem karşı karşıya bırakmışlardır. Doğaldır ki, tabii liderlerini kaybeden, üstlendiğinizi görüyoruz. Söyleşimizin başında siyasete girme- bütün ezberleri bozulan siyasi yaşamımız bir bocalama dönemi ye nasıl karar verdiğinizi öğrenebilir miyiz? geçirmiştir. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olduk- 1983 seçimlerinde tüm beklentilerin ve yönlendirmelerin aksi- tan sonra açılan imtihanı kazanarak Buca Belediyesi’nde İmar ne merhum Turgut Özal’ın liderliğinde kurulan Anavatan Partisi Müdürü olarak göreve başladım. Kısa sürede halkla kaynaştık. büyük bir başarı göstererek tek başına iktidar olma imkanını O sırada yerel seçim zamanı gelmiş, Adalet Partisi (AP) aday yakalamış, 1987’de bu başarısını tekrarlamıştır. adayı arayışına girmişti. Öğrendim ki herkes benim adımı ver- Yasaklı siyasi liderlerin 1987 yılında siyasi hayata dönüşü ile miş. Babam Demokrat Parti sempatizanıydı. AP’den aday adayı Türk siyaseti yeniden dizayn edilmiştir. Ancak, her şeye rağmen olmam konusunda ona da ısrar etmişler. Babamın ısrarı üzerine 1980 öncesinin iki ana siyasi akımlı düzeni bir türlü oluşturula- aday adayı oldum. Partide 6 aday adayı daha vardı. Ön seçimde mamıştır. delegenin yüzde 60’ı bana oy verdi. 1973 yılında Adalet Partisi Yeni partilerin kurulduğu, geçmişin mirasının kavgasının ya- Belediye Başkan Adayı ola- pıldığı bir dönemde aynı rak seçimlere girdim ve ka- kulvardaki partilerin bir- zandım. Büyük bir sorum- leşme çabalarına da tanık luluk üstlendim. O yıllarda olunmuştur. Bu çalkantılı, “Kızdan, kadından başkan sarsıntılı dönemin sonunda olur mu?” laflarını duyu- 90’lı yıllarda siyaset yeni- yor, üzülüyordum. Seçime den dengesini bulmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi 80’li yıllar Türkiye’nin (CHP) ile girdik. Halk, par- özellikle ekonomik açıdan ti ayrımı yapmadan bana tam anlamıyla bir dönü- sahip çıktı. Ben de onları şüm geçirdiği atılım yılları mahcup etmemek için çok çalıştım. 1977 seçimlerine olmuştur. Bu dönemde Tür- katılmamaya karar ver- kiye ekonomisine hükme- miştim, ancak halkın yoğun den birçok tabu yıkılmış, en ısrarıyla tekrar aday olmak önemlisi Türk ekonomisinin zorunda kaldım ve hiç propaganda çalışması yapmadan seçimi dışa açılımı gerçekleşmiştir. Dışa dönük büyümeyi öne çıkaran bir kazandım. 12 Eylül 1980 darbesi ile tüm belediye başkanlarıyla kalkınma modeli hayata geçirilmiştir. Bu sayede dünya ekonomi- birlikte görevden alındım. leri ile entegrasyon sağlanmıştır. Önce Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve ardından bek- Belediye başkanlığınızın ardından 1983 yılından itibaren beş lenmedik kaybı, sonra Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı’na dönem milletvekilliği yaptınız. 12 Eylül askerî darbesini izleyen çıkışı, liderleri oldukları siyasi partilerde yeni sarsıntılara, iniş yıllarda başlayıp Kasım 2002’ye kadar süren milletvekilliği ve çıkışlara sebebiyet vermiştir. Bu yıllar siyasetimizde yeni dengeler bakanlık dönemlerinizde nasıl bir siyasi tablo vardı? O yılların ve arayışlar dönemi olmuştur. Ancak, Türk siyasi hayatı açısından Türkiye’sine dair neler söylemek istersiniz? çok tercih edilmeyen koalisyon dönemlerinin sıkça yaşandığı ve 12 Eylül’den önce Türk siyasi hayatı esas itibarıyla bir kanadı olumlu örneklerinin görüldüğü bir dönem olarak da hatırlayabiliriz Adalet Partisi, diğer kanadı CHP tarafından temsil edilen iki ana bu yılları. Kanaatimce genç siyasetçilerin çok iyi incelemeleri ve akım üzerine kurulmuştu. Bu iki akımın yanında salt milliyetçi kendi siyasi kariyerleri kadar ülkemize hizmet açısından da ders ve salt muhafazakar kesimleri temsil iddiasında olan partiler çıkarmaları gereken bir nevi laboratuvar yıllarıdır bu dönemler. de vardı. Askerler 12 Eylül’de yönetime el koymakla kalmamış, sözünü ettiğim tüm siyasi akımların temsilcisi olan siyasi parti- Türkiye’nin böylesine önemli süreçlerden geçtiği yıllarda çalış- leri kapatıp bunların yöneticilerini de yasaklı hale getirerek Türk malarınızı hangi ilke ve hedeflerle yürüttünüz?

41 “AILE IÇINDEKI ŞIDDETI ÖNLEMEK AMACIYLA 4320 SAYILI ‘AILENIN KORUNMASINA DAIR KANUN’U ÇIKARDIK. ŞIDDET UYGULAYAN EŞE YÖNELIK EVDEN UZAKLAŞTIRMA GIBI ÇEŞITLI YAPTIRIMLARI ÖNGÖREN KANUN BIR ILK OLMASI BAKIMINDAN BÜYÜK ÖNEM TAŞIMAKTADIR.” Biz “Halka hizmet Hakk’a hizmettir” inancıyla görev yaptık. Her olması bakımından büyük önem taşımaktadır. Devlet Bakanlığım zaman hizmet odaklı çalıştık. Halkımızın huzuru ve mutluluğu döneminde Türk Medeni Kanunu’nun 153. Maddesi’nde değişiklik her şeyin önünde gelirdi. Kendi partimizdeki yanlışlıkları dahi çe- yaparak kadının evlendikten sonra talep ettiği takdirde kocasının kinmeden söyler ve demokratik tepkimizi ortaya koyardık. Bizler soyadından önce gelmek üzere kendi soyadını kullanabilmesine biat kültürü ile yetiştirilmedik. Cumhuriyetin aydınları olarak de imkan sağladık. Bu, kadının kimliğinin korunması açısından tartışmaya, sorgulamaya, demokrasiye, kadın-erkek eşitliğine, çok önemli bir düzenlemedir. Ayrıca 1926’da çıkan Türk Medeni dürüstlüğe ve işbirliğine inanarak hizmet ettik. Siyaseti bir geçim Kanunu’nun günün şartlarına uyarlanması amacıyla başlattığımız kapısı, bir zenginleşme aracı olarak değil, halka karşılıksız hizmet çalışmalar kapsamında “Ailenin reisi kocadır” ifadesinin yerine aracı olarak gördük. Demokrasiyi bir araç olarak değil, bir yaşam “Aileyi eşler birlikte temsil eder” ifadesini getirdik. 1005 sayılı tarzı olarak benimsedik ve elimizden geldiği kadar halkımıza ve yasada yaptığımız değişiklikle gazilerimizin vefatından sonra seçim bölgemize hizmet etmeye devam ettik. Eğer bugün hâlâ maaşlarının eşlerine bağlanmasını sağladık. Yasa çıkmadan önce halkımız bizi arıyor, bizden yardım talep ediyorsa, telefonlarımız gazilerimiz şeref madalyası ile şeref aylığı alıyorlardı. Ancak, hiç susmuyorsa, bu durum yaptığımız işin doğruluğunun kanıtıdır. ölümleri halinde maaş eşe kalmıyordu. Gazi eşleri çok mağdurdu. Biz bayrağı hep yüksekte tuttuk, teröre geçit vermedik, haram Bu yasayla mağduriyetlerini giderdik. Bir başka önemli çalışmayı yemedik. Gerisi halkımızın ve Allah’ın takdiridir. resmî nikah konusunda gerçekleştirdik. Resmî nikah olmaksızın yapılan evlilikler özellikle kadınların ve çocukların mağduriyetine Türkiye’nin ilk kadın Çevre Bakanı ve Turizm Bakanı oldunuz. yol açmaktadır. Kadın resmî nikahı olmadığı için hiçbir hak iddia Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı olarak önemli hizmet- edememekte, bu tür bir evlilikten doğan çocuklar ise nüfus lerde bulundunuz. Bunlar arasında sizin için ayrı bir yeri olanlar cüzdanı bile alamamaktadır. Bu durumun önüne geçmek için hangileridir? kampanyalar yürüttük ve 55 bin çifti resmî nikaha kavuşturduk. Aile içindeki şiddeti önlemek amacıyla 4320 sayılı “Ailenin Ko- Ayrıca uyuşturucu madde kullanımıyla mücadele edilmesine ve runmasına Dair Kanun”u çıkardık. Şiddet uygulayan eşe yönelik aile mahkemelerinin kurulmasına yönelik çalışmalar gibi pek çok evden uzaklaştırma gibi çeşitli yaptırımları öngören kanun bir ilk hizmeti gerçekleştirdik. Turizm Bakanlığım sırasında ise “Nitelik-

42 SÖYLEŞI ler Yönetmeliği”ni değiştirerek 5 yıldızlı otellerde Türk menüsü ve Türk kahvesi zorunluluğu veya olumsuz bildirmelidir. Bu, insana getirdik. Bu uygulamayla dünyanın en zengin üçüncü mutfağı olan Türk mutfağını dünyaya verilen değerdir. Ayrıca milletvekili- tanıtma fırsatı bulduk. nin seçim çevresi ve seçmenlerinden asla kopmaması, telefonunu kapalı Milletvekilliği ve Bakanlık döneminizden unutamadığınız anıları bizimle paylaşabilir mi- tutmaması, numarasını sık sık değiş- siniz? tirmemesi de önemlidir. Devlet Bakanlığım döneminde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü de bana bağlı bir birim- di. Adıyaman’ın Sincik ilçesinde 5 bin vatandaşımıza tapu dağıtma töreni düzenlemiştik. Günümüzde kadınların siyasette Kadastro çalışması yapılan halk, tapuya kavuşma mutluluğu içinde tören alanındaydı. Lise, temsil oranına ilişkin değerlendirme- ortaokul ve ilkokul öğrencileri de tören alanına gelmişti. O sırada bir kız çocuğu beni görünce leriniz nelerdir? “Ana bak karıdan bakan olmuş” dedi. Bunun üzerine kürsüye çıktığımda kadının toplumu- 1983’te parlamentoya girdim. 2002’de muzun yarısını oluşturduğunu, okuyup iyi bir eğitim aldığında her mesleği yapabileceğini ayrılıncaya kadar kadınların parla- ve bakan da olabileceğini anlattım. mentodaki temsil oranı yüzde 4,4 idi. Bir başka anım ise Turizm Bakanlığı dönemime ait. İzmir’in Karaburun ilçesinden ziyare- Şimdi bu oran yüzde 18 ama bu millet- time gelen vatandaşlar yanlarında enginar getirmişlerdi. Görevli, onları çiçek zannederek vekillerinin kadın konularında seslerini vazoya koymuş! Time dergisinden röportaj için gelen yabancı gazeteciler de enginarı çiçek hiç duyamıyoruz. zannedince çok gülmüştük. Tecrübeli bir siyasetçi olarak size Size göre siyasetin olmazsa olmazları nelerdir? Milletvekilleri hangi temel niteliklere sa- göre günümüzde ülke gündemindeki hip olmalıdır? en önemli konular ve çözüm bekle- Siyaset halka hizmet için yapılan bir uğraştır. Bu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Harama el yen sorunlar nelerdir? uzatmayarak, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gözeterek, atalarımızdan emanet cumhuriyeti Üzülerek söylemeliyim ki, ülke gün- koruyup kollayarak, ülke çıkarlarını her şeyin üstünde tutarak çalışmak siyaset yapmanın demi bizim dönemimize göre hem temelini oluşturmalıdır. Siyasetçi dürüst, güvenilir, saygın insan olmalıdır. Verdiği sözü mu- daha çok hem daha zor sorunla dolu hakkak yerine getirmelidir. Bir milletvekili bütün faaliyet ve çalışmalarında milletten aldığı bir hal almıştır. Bugün en önemli so- vekaletin kutsallığının bilinci içinde hareket etmelidir. Anayasamızda hüküm altına alınan run olarak barışın tehlikede olmasını cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerinin, ülkenin bölünmez bütünlüğünün yılmaz savunucusu görüyorum. Güneydoğu bölgemizde olmalıdır. Giyimi kuşamı, oturması kalkmasıyla topluma örnek teşkil etmelidir. Halkın so- 2002 yılına kadar terör önemli ölçüde runlarına kendi sorunu gibi sahip çıkmalı, kendisine iletilen taleplerin sonuçlarını olumlu bastırılmış, sükûnet sağlanmıştı. AKP iktidarından sonra çözüm süreci adıyla başlatılan süreç, sükûneti bir süre devam ettirmiş, ancak ne yazık ki terör örgütünün bu dönemi kendini toparlama ve güçlenme dönemi ola- rak kullandığı görülmüştür. 7 Haziran seçimlerinden sonra cereyan edenler, maalesef bu düşüncelerimi teyit edi- yor. Güneydoğu’nun, tekrar insanların hayatlarını güven içinde sürdürebildik- leri, geleceğe umutla bakabildikleri bir sükûnet dönemine kavuşturulması, kanaatimce gündemin en öncelikli konusudur. Bana göre ikinci öncelikli konu, dış politikanın yanlış hesaplar sonucu

43 Türkiye’yi çok zorlar hale gelmesidir. “Komşularımızla sıfır sorun” diye baş- latılan bir dönem bugün hemen hemen sorunsuz ve kavgasız bir komşumuzun bulunmadığı bir hal almıştır. Özellikle Suriye politikasının yanlışlıkları bize terör ve altından kalkamayacağımız bir göç dalgası olarak geri dönmüştür. Bu maceranın nasıl sonuçlanacağını ise kimse kestiremiyor. Ekonomide yaşanan olumsuzluklar, doların yılbaşından bu yana TL karşı- sında yüzde 30 değer kazanması, ih- racatta rakamların sürekli gerilemesi, yabancıların Türkiye’den hızlı bir şekil- de çıkışı, işsizliğin özellikle yüksekokul mezunları açısından vahim bir durum alması bir başka sorunumuzdur. Hukuka güvenin kalmaması, gücün tek elde toplanması, toplumda ve siya- sette kamplaşmaların keskinleşmesi ve radikalleşmesi de beni endişeye çildi. TKKD’nin yanı sıra Uluslararası Kadınlar Dayanışma Derneği’nin de Genel Başkanıyım. düşüren sorunlardır. Kadın sorunları ile ilgili çalışmalar ve öğrencilere yönelik burslar başlıca uğraş konularımız. Türkiye her yıl yüzde 1,5 oranında Ayrıca Gediz Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesiyim. Eğitime büyük önem veriyorum. İzmir nüfusu artan genç bir ülkedir. Bu genç Buca’da annemin adını taşıyan Fatma Saygın Anadolu Lisesi’ni ve babamın adını taşıyan Os- nüfusun eğitime, iş alanlarına ve her man Nuri Saygın Camii, Eğitim Merkezi ve Kütüphanesi’ni yaptırdım. Mimar olarak projesini şeyden önemlisi umuda ihtiyacı vardır. de çizdiğim okul ve külliyedeki eğitim ve faaliyetler bana ayrı bir mutluluk ve gurur veriyor. Bugün kanaatimce hiçbir ciddi yatırı- 2004 yılında açılan Fatma Saygın Anadolu Lisesi’nden mezun olan öğrencilerimizin tümü mın olmayışı da işsizliği artırmaktadır. üniversitelere yerleşebilmiş; okulumuz 10 yıl gibi kısa bir süre içinde 150 yıllık eğitim kurum- larıyla rekabet edecek bir duruma gelerek göğsümüzü kabartmıştır. 2002 yılından beri Meclis çatısı altın- Babamın adını taşıyan cami ve külliyenin açılışını dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. da yer almıyorsunuz. Siyaset dışın- Dr. Ali Bardakoğlu yapmıştı. Altında meslek edindirme kursları, üstünde din eğitimi verilen daki uğraşılarınızı öğrenebilir miyiz? bölümlerin yer aldığı cami ve külliyeyi o kadar beğendi ki, bir toplantıda 81 ilin müftüsüne Türk Kadınlar Konseyi Derneği’nin burayı örnek gösterdi. Osman Nuri Saygın Eğitim Merkezi’nde bütün Buca’ya hitap eden (TKKD) Genel Başkanıyım. 56 yıldır ilçenin tek kütüphanesi bulunmaktadır. Ayrıca buradaki sınıflarda Halk Eğitim Müdürlüğü’ne kamu yararına çalışan derneğimiz, bağlı öğretmenler tarafından kadınlarımıza meslek edindirme ve okuma-yazma kursları Türk kadınlarının maddi ve manevi verilmektedir. Kısacası kadına hak ettiği önemi verebilmek için bir ömür boyu gayret ettim. kalkınmasında dayanışma sağlamayı Görev yaptığım her aşamada kadın dernekleriyle birlikte çalıştık. Hazırladığımız ve çıkardı- amaçlıyor ve kadının statüsünü yük- ğımız kanunlar hepimizin eseridir. seltme doğrultusunda ulusal ve ulus- Şimdilerde görev yaptığım kuruluşların bir yöneticisi olarak, kadınları ve gençleri siyasete lararası düzeyde çalışmalar yapıyor. Bu girmeleri için yüreklendiriyorum. Tüm kadın derneklerinin üyesiyim. Konuşmacı olarak de- yıl Dünya Kadınlar Konseyi Olağan Ge- vamlı konferanslara katılıyorum. Üniversiteler beni rol model seçtiler; onların davetlerine nel Kurulu’nu İzmir’de gerçekleştirdik. katılıp gençlere, hizmet etmenin gerçek yolu olan politikaya girmelerini tavsiye ediyorum. 98 ülkeden 250 delegenin katılımıyla Bir memur çocuğu olarak, birikimlerimi ve halktan aldığım tüm gücümü yine halka aktararak Dünya Başkanı ve Avrupa Başkanı se- insanlara yardımcı olma imkanı bulduğum için mutluluk duyuyorum.

44 SÖYLEŞI TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI SAĞLIK PROTOKOLÜ IMZALANAN HASTANELERDEKI TBMM HATTI

GAZI ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 202 44 91 HACETTEPE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 305 32 62-63 ANKARA ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 508 30 03 EGE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0232 390 41 06 AKDENIZ ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0242 249 65 91 GAZIANTEP ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0342 360 95 05 MEDIPOL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0212 534 86 86, 0212 631 20 50/4029, 0212 440 10 00/1212 İSTANBUL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0212 414 22 27 İSTANBUL ÜNIVERSITESI CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0212 414 34 54 KONYA SELÇUK ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0332 224 49 70 KARADENIZ TEKNIK ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0462 377 54 22 KONYA NECMETTIN ERBAKAN ÜNIVERSITESI MERAM TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0332 223 79 79 YILDIRIM BEYAZIT ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0312 291 27 01 AFYON KOCATEPE ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0272 246 33 36 İSTANBUL BEZMIALEM ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI:...... 0212 453 18 58 MARMARA ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI (PENDIK DEVLET HASTANESI):...... 0216 625 47 16 YÜZÜNCÜ YIL ÜNIVERSITESI TIP FAKÜLTESI HASTANESI: ...... 0432 216 05 16

SAĞLIK HATTI: SAĞLIK UYGULAMALARI, HASTANELER VE ANLAŞMALI ECZANELERE ILIŞKIN HER TÜRLÜ BILGI IÇIN 0312 420 0 112 VE 0312 420 72 24 NUMARALI TELEFONU ARAYABILIRSINIZ.

TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI TBMM Yeni Halkla İlişkiler Binası Zemin Kat No: 50-51 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0312 420 66 21 Fax: 0312 420 66 24 Türk Parlamenterler Birliği Ziraat Bankası TBMM Şubesi IBAN: TR 33 0001 0009 0303 296732 6001 45 SIRLARLA DOLU BIR ZIRVE NEMRUT DAĞI

46 KÜLTÜR VARLIKLARI NEMRUT DAĞI’NDA YER ALAN TAŞ HEYKELLER YALNIZCA ÜNLÜ KOMMAGENE KRALI I. ANTIOKHOS’UN HALKI IÇIN HEDEFLEDIKLERINI, ONLARIN FARKLI INANÇLARINI BIR ARAYA GETIRME GAYRETINI ORTAYA KOYMUYOR. UNESCO DÜNYA MIRAS LISTESI’NDEKI BU HEYKELLER ANADOLU’NUN SONSUZ ZENGINLIĞINI DE GÖSTERIYOR.

ÇAĞLA TAŞKIN

emrut’la ilgili bir şey okurken, bir şey izlerken sık sık karşı- Kommagene’nin hem en meşhur kralı hem de krallığa en Nlaştığımız bir tanım var: Tanrıların dağı. Nemrut’u bu şekilde görkemli günlerini yaşatmış hükümdarı olan I. Antiokhos, hal- betimlemek neredeyse bir gelenek haline gelmiş, bu büyülü yer kının farklılıklarını inanç potasında eritmek ister. Bunun için de üzerine söylenen olmazsa olmaz sözler arasına girmiş. Nemrut’un Nemrut Dağı zirvesine Yunan ve Pers heykelleri yaptırır, ayrıca bu tanımla neredeyse özdeşleşmesi haksız yere de değil. Zira kendisi için bir mezar inşa ettirir. Antiokhos’un bu girişimi hem Nemrut Dağı zirvesi yüzyıllar boyunca bir ibadet merkezi işlevi Kommagene halkı arasındaki çeşitli inanışları bir araya getirme görmüş, mitolojideki tanrıları yüceltme arzusunun taşla vücut ve böylece daha sağlam ve birbirine bağlı bir toplum oluşturma bulduğu bir kült yeri haline gelmiş. Asırlar öncesine dair sırlarıyla gayreti, hem de kendi kişisel kültünü tesis etme çabası olarak her daim gizemini koruyan bu zirve, inancın taşı nasıl harekete yorumlanır. geçirdiğinin, maneviyatla harmanlanan sanatsal dürtünün bir nişanesi olmuş… Adıyaman Kahta’da Toros dağ silsilesinin bir parçası olan Nem- rut Dağı’nın yüksekliği 2 bin metreyi aşıyor. Dağ, 1988 yılından beri yaklaşık 14 bin hektarlık bir alanı kaplayan Nemrut Dağı Millî Parkı sınırları içinde yer alıyor ve birçok farklı bitki ve hayvan türüne evsahipliği yapıyor. Fakat Nemrut Dağı’nı insanlık için önemli kılan flora ve faunası değil, kökleri Kommagene Krallığı’na dayanan kül- türel mirası. Dünya tarihine en önemli katkısı kuşkusuz Nemrut’un zirvesinde saklı bu krallığın ortaya çıkışı başkenti Antakya olan Selevkos İmparatorluğu’nun Magnesia Savaşı’nda Romalılara yenilmesiyle başlıyor. Güç kaybeden Selevkos İmparatorluğu’ndan ayrılarak bağımsızlığını kazanan birkaç devletten biri olan Kommagene’nin halkı Toroslar ile Fırat Nehri arasındaki bölgeye yerleşiyor, başkentlerini Samsat olarak belirliyor ve son derece farklı unsurlara sahip bir topluluk olarak hayatlarını devam et- tiriyor. Kommagene Krallığı bünyesinde birçok farklı inanç ve kültürden insanın yaşıyor oluşu kendini daha krallığın isminde belli ediyor. Kommagene’nin kelime anlamının “genler topluluğu” olduğu düşünülüyor. Krallığın bu çok unsurlu ve zengin yapısının en somut göstergesiyse Nemrut Dağı zirvesinde yer alıyor.

47 KOMMAGENE KRALLIĞI BÜNYESINDE BIRÇOK FARKLI INANÇ VE KÜLTÜRDEN INSANIN YAŞIYOR OLUŞU KENDINI KRALLIĞIN ISMINDE DE BELLI EDIYOR. KOMMAGENE’NIN KELIME ANLAMININ “GENLER TOPLULUĞU” OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜYOR.

Antiokhos’un söz konusu çabalarının meyvelerinin gün Sonrasında bölgeye gelen Otto Punchtein önderliğindeki yüzüne çıkması ve ardından gelen çalışmalarla dünya kültürel araştırmacılar buldukları bir kitabeyi inceleyerek kalıntıların mirasına kazandırılması ise bir tesadüfe dayanıyor. 1881 yılında Kommagene Krallığı’na ait olduğunu tespit ediyor. Çalışmalar Osmanlı Devleti’nin görevlendirdiği bir mühendis olarak bölgede genişleyip ilerledikçe aslında ne denli kıymetli bir cevherin çalışmalar yürüten Alman Karl Sester, şans eseri Nemrut kalın- keşfedildiği anlaşılıyor. tılarına rastlıyor. Bu durum Sester’i o kadar heyecanlandırıyor Antiokhos’un kendi eklektik dünya görüşünü ve inanç siste- ki hemen Prusya Kraliyet Bilimler Akademisi’ne haber veriyor. mini yansıtmak amacıyla şekillendirdiği Nemrut Dağı zirvesi,

48 KÜLTÜR VARLIKLARI OTTO PUNCHTEIN ÖNDERLIĞINDEKI ARAŞTIRMACILAR BULDUKLARI BIR KITABEYI INCELEYEREK KALINTILARIN KOMMAGENE KRALLIĞI’NA AIT OLDUĞUNU TESPIT EDIYOR. ÇALIŞMALAR GENIŞLEYIP ILERLEDIKÇE NE DENLI KIYMETLI BIR CEVHERIN KEŞFEDILDIĞI ANLAŞILIYOR. hiyerotesyon adı verilen bir düzene sahip. Bu düzene göre dağın da olması da kralın kendisi için benimsediği görev ve şahsına zirvesindeki heykeller doğu ve batı terası olarak adlandırılan atfettiği önemin bir göstergesi adeta. Küçük kırma taşların bölümlerde simetrik olarak yer alıyor. Bu dizilimin belirli bir yığılmasıyla oluşturulmuş yaklaşık 50 metre yükseklikteki anlam taşıyıp taşımadığı akademisyenlerce hâlâ tartışılıyor tümülüsün içindeki odada Antiokhos, babası Mithridates ve olmakla birlikte kesin olan bir şey var. O da bu simetrik heykel bir Kommagene kralının daha mezarlarının olduğu düşünülse diziliminde yer alan figürlerin tam olarak Antiokhos’un halkını de bu zamana kadar tahminden ileri gidilememiş. Nemrut Dağı -kendine ait bir kültü de harca katarak- inanç potasında bir zirvesini yüzyıllar sonra bile görenleri şaşkınlık içinde bırakan araya getirme emelinin mükemmel bir yansıması oluşu. Bu taş heykellerle donatan Antiokhos’un mezarının akıbeti, dağın heykellerin Kral Antiokhos’a ait bir tümülüsü çevreler konum- gizemini koruyan sırlar arasında yer alıyor hâlâ…

49 İnanç ve estetik el ele tarzında çizmeler ve sol elinde bir ılgın demetiyle tasvir edilmişken Yunan mitolojisinde Tümülüsü çevreleyen üç alandan kader tanrıçası olduğuna inanılan Tike’nin himation adı verilen bir pelerini taşıdığı, elle- ikisi, doğu ve batı terası, Nemrut’u rinde içi meyve ve çiçek dolu sepetler bulunduğu görülüyor. Yunan mitolojisinin temel taşı Zeus’un başında yer alan parçadaki Pers etkisine dikkat ettiğimizde Kommagene Nemrut yapan heykellerin yükseldiği Krallığı’nın çok unsurlu yapısını bir kez daha hatırlıyoruz. Sakalı, sol elinde tuttuğu ve dinî yer. İki terasta da heykellerin dizilişi törenlerde yakılan ateşi sembolize eden demetiyle Zeus, mitolojideki ihtişamını Nemrut aynı sırayı izliyor. Açılışı birer aslan Dağı zirvesinde de sürdürüyor. Mitolojide sanatla ilişkilendirilen, aynı zamanda kahinlik ve kartal heykeli yapıyor. Aslan yer- yönü ağır basan Apollon üzerinde bir tunik ve pelerin, elinde bir demetle; Zeus’un oğlu yüzündeki, kartal ise gökyüzündeki Herakles ise kendine özgü bir diademle tasvir ediliyor. kudreti simgeliyor. Heykellerin dizili- Ufak detaylar ve dağ topografisinden kaynaklanan farklılıklar dışında doğu ve batı minde daha sonra Antiokhos geliyor, terasında hemen hemen birbirinin aynı olan heykellere ek olarak bir de aslanlı horoskop onu tanrıça Tike izliyor. Ardından yer alıyor. Dünyanın en eski horoskopu kabul edilen aslanlı horoskop, üzerindeki 19 sırayla Zeus, Apollon ve Herakles’i yıldızın yanı sıra Mars, Merkür ve Jüpiter temsilleriyle gök cisimlerinin belirli bir andaki görüyoruz. Günümüzde baş ve gövde konumunu gösteriyor. Araştırmacılar söz konusu konumun neyi işaret ettiği hakkında kısımlarının birbirinden ayrı halde bu- çeşitli görüşler öne sürüyor. Kimileri bu belirli zamanın I. Mithridates’in, kimileri de lunduğu heykelleri tanımlamada, tas- Kommagene’nin en önemli kralı I. Antiokhos’un tahta çıkış tarihi olduğunu düşünüyor. vir edilen başlıklar, fiziksel özellikler Aslanlı horoskop, neyi tasvir ettiğine bakılmaksızın hem incelikli kabartmalarıyla hem ve kıyafetlerdeki detaylar yardımcı de türünün ilk örneği kabul edilmesiyle büyük önem taşıyor. Nemrut Dağı’nın zengin- oluyor bize. Örneğin Antiokhos kur- likleri arasında yazıt ve rölyefler de önemli yer tutuyor. Rölyeflerin hemen hepsinde deleleri olan beş uçlu bir başlık, Pers Antiokhos’un zirvede heykelleri bulunan tanrılar ve tanrıçayla el sıkışması betimlenmiş.

50 KÜLTÜR VARLIKLARI 1987 YILINDA UNESCO DÜNYA MIRAS LISTESI’NE KABUL EDILEN NEMRUT’UN ZIRVESINDEKI GIZEMLI HEYKEL VE KABARTMALAR DIŞINDA DAĞIN SINIRLARI IÇINDE YER ALDIĞI MILLÎ PARKTA KOMMAGENE KRALLIĞI’NIN DAHA BIRÇOK MIRASINA RASTLAMAK MÜMKÜN. BUNLARDAN EN ÇOK BILINENI ISE KUŞKUSUZ KARAKUŞ TÜMÜLÜSÜ.

1987 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kabul edilen nırları içinde aynı zamanda Kommagene Krallığı’nın ilk başkenti Nemrut Dağı’nın zirvesindeki gizemli heykel ve kabartmalar Arsemia da yer alıyor. Antik kenti ziyaret edenler Antiokhos’un dışında dağın sınırları içinde yer aldığı millî parkta Kommagene babası I. Mithridates için yaptırdığı özel ibadet alanını gezme Krallığı’nın daha birçok mirasına rastlamak mümkün. Bunlar- fırsatı buluyor, rölyefler başta olmak üzere şehirden geriye dan en çok bilineni kuşkusuz yaklaşık 35 metre yükseklikteki kalanları inceleyebiliyor. Krallığın idari merkezi olduğu düşü- Karakuş Tümülüsü. Kral Antiokhos’un oğlu II. Mithridates’in nülen ve bugün Kahta Kalesi olarak bilinen alan da millî park annesi Isias için bir anıt mezar olarak inşa ettirdiği tümülüs, sınırları içinde yer alıyor. Millî parkın ziyaretçilere sunduğu bir aynı zamanda diğer üç Kommagene kraliçesinin de istirahatgahı diğer sürpriz ise Cendere Köprüsü. Köprü Samsat’ta karargah olma niteliği taşıyor. Tümülüsün yapım ve süslemelerinde Pers, Yunan ve Dor gibi farklı etki ve üsluplar hâkim. Orta kısmında kuran Romalılar tarafından inşa edilmiş ve birkaç defa restore mezar odasının yer aldığı düşünülen Karakuş Tümülüsü’nün edilerek günümüze gelmeyi başarmış. Köprünün inşasında hiç dekoratif ögelerinde ise kudreti sembolize eden kartal, aslan çimento veya benzer türden bir malzemenin kullanılmadığı ve boğa tercih edilmiş. Ayrıca tümülüsün sütunlarından biri düşünülüyor ve üzerindeki çeşitli kitabeler köprünün yapılış Mithridates ve Apollon’u tokalaşırken gösteriyor. Millî park sı- tarihi ve amacı hakkında bilgi sunuyor.

51 TÜRKİYE’NİN YARDIM VE ŞEFKAT ELİ: AFAD BARINMA MERKEZLERİ

52 TÜRKIYE’NIN SURIYELI SIĞINMACILARA YÖNELIK YARDIM FAALIYETLERI BAŞBAKANLIK AFET VE ACIL DURUM YÖNETIMI BAŞKANLIĞI (AFAD) KOORDINASYONUNDA YÜRÜTÜLÜYOR. 260 BINE YAKIN SURIYELI, AFAD’IN HATAY, GAZIANTEP, ŞANLIURFA, KILIS, MARDIN, KAHRAMANMARAŞ, OSMANIYE, ADIYAMAN, ADANA VE MALATYA OLMAK ÜZERE 10 ILDE KURDUĞU VE YÖNETTIĞI 25 BARINMA MERKEZINDE KALIYOR.

ZEYNEP YIĞIT

53 nsanlık dramı, can pazarı, ölüme yolculuk... Ülkelerindeki iç savaş nedeniyle evlerini geçmiş durumda. BM Mülteciler Yüksek Komi- İterk etmek zorunda kalan Suriyelilerle ilgili haberlerde sıkça rastlarız bu ifadelere. Kun- seri António Guterres “Bu, bir nesilde tek bir daktaki çocuğu, yaşlı anne-babasıyla yollara düşenlerin, daha iyi bir hayat umuduyla çatışma nedeniyle yerinden edilmiş en büyük bindikleri teknede can verenlerin acı hikayeleri yansır gazete sayfalarına, televizyon mülteci nüfusu” ifadesiyle rakamın çarpıcı- ekranına. Hem de günlerdir, aylardır değil, yıllardır. Türkiye’nin ilk günden itibaren lığını ortaya koyuyor. Bir başka dikkat çekici yardım ve şefkat elini uzattığı Suriyelilerin dramı, bir süredir dünya kamuoyunun rakam ise geçtiğimiz haziran ayında açıklanan da gündeminde. 2 Eylül 2015 sabahı Bodrum sahilinde çekilen bir fotoğraf, konunun UNHCR Küresel Eğilimler Raporu’nda yer uluslararası düzeyde yankı bulmasını sağladı. Dünyanın harekete geçmesi için yıllardır alıyor. Savaş, çatışma ve zulüm nedeniyle kifayetsiz kalmış kelimeler sustu, üç yaşındaki Aylan bebeğin cansız bedeni haykırdı dünya genelindeki yerinden edilmenin hızla yaşanan insanlık dramını, can pazarını, ölüme yolculuğu... arttığı vurgulanan raporda, evlerini terk Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre, Suri- etmek zorunda kalanların sayısının 2014 yılı ye’deki çatışmalardan kaçarak komşu ülkelere sığınan Suriyeli mülteci sayısı 4 milyonu sonunda yaklaşık 60 milyona ulaştığı belir- tiliyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin rapora ilişkin açıklamasında şu çarpıcı tespitler yer alıyor: “Küresel Eğilimler Raporu, evlerinden kaçmaya zorlanan kişilerin sayısında keskin bir artış olduğunu göster- mektedir. Rapor, 2013 yılında yerinden edilen 51,2 milyon ve on yıl önce yerinden edilen 37,5 milyon kişiye kıyasla, 2014 yılı sonunda 59,5 milyon kişinin zorla yerinden edildiğini ortaya koymaktadır. 2013 yılından bu yana gözlemlenen artış, tek bir yılda görülen en yüksek artıştır. Bu artıştaki başlıca hızlanma Suriye’de savaşın patlak verdiği 2011 yılının başlarından bu yana görülmüş olup bu sava- şı, yerinden edilmenin dünyadaki en büyük etmeni haline getirmiştir. 2014 yılında her

54 BIRLEŞMIŞ MILLETLER MÜLTECILER YÜKSEK KOMISERLIĞI, DÜNYA GENELINDE SAVAŞ, ÇATIŞMA VE ZULÜM NEDENIYLE EVLERINI TERK ETMEK ZORUNDA KALANLARIN SAYISININ 2014 YILI SONUNDA YAKLAŞIK 60 MILYONA ULAŞTIĞINI BELIRTIYOR.

gün ortalama 42 bin 500 kişi mülteci, sığınmacı olmuş veya ülkesi dikkat çekiyor. BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres, içinde yerinden edilmiştir; bu sayı, yalnızca dört yıl içinde dört kat “Eşi görülmemiş kitlesel yerinden edilmelerin yaşandığı bir çağ artışa karşılık gelmektedir. Dünya genelinde her 122 kişiden biri şu için eşi görülmemiş bir insani müdahaleye ve çatışma ve zulüm- anda ya mültecidir ya ülkesi içinde yerinden edilmiştir ya da iltica den kaçan insanlar için küresel hoşgörü ve koruma taahhüdümüzü talebinde bulunmuştur. Bu bir ülkenin nüfusu olsaydı, dünyadaki yenilemeye ihtiyacımız var” diyor. en büyük 24. ülke olurdu.” Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Küresel Eğilimler Raporu’nda Türkiye’nin 2014 yılında dünyada en fazla Dünyadaki mültecilerin yarısından fazlasını mülteciye evsahipliği yapan ülke haline geldiği bilgisini de pay- çocuklar oluşturuyor laşıyor. 2014 yılı sonu itibarıyla Türkiye’nin 1,59 milyon Suriyeli Rapora göre Suriye, dünyadaki en büyük “ülke içerisinde yerinden mülteciyi kabul ettiği belirtilirken, ikinci sırada Pakistan (1,51 edilmiş kişi (7,6 milyon) ve mülteci (2014 sonunda 3,88 milyon) milyon), üçüncü sırada Lübnan (1,15 milyon), dördüncü sırada ise kaynağı”. Bu ülkeyi Afganistan (2,59 milyon mülteci) ve Somali İran (982 bin) yer alıyor. Bu ülkeleri Etiyopya (659 bin 500) ve (1,1 milyon mülteci) takip ediyor. Ürdün (654 bin 100) takip ediyor. UNHCR, dünyadaki mültecilerin yarısından fazlasını çocukların Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un 18 Eylül 2015 tari- oluşturduğunu ifade ederek bu durumun endişe verici olduğuna hinde yaptığı basın açıklamasında verdiği bilgilere göre, Türkiye’de

55 2 milyon 225 bin 147 Suriyeli bulunuyor. Türkiye çadır ve kontey- ner kentlerde 258 bin 977 kişiyi barındırıyor. Suriyeli sığınmacılar konusunun Nisan 2011’den bu yana ülkemizin gündeminde yer aldığına işaret eden Kurtulmuş, Türkiye’nin bu hususta üzerine düşeni insanlık, akrabalık ve komşuluk vazifesi olarak gördüğünü belirtiyor. Kurtulmuş, Türkiye’nin yürüttüğü politika ve çalışmala- rın Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Avrupa Birliği ve uluslararası camiadan çok sayıda övgü aldığını vurguluyor. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Suriyeli sığınmacılar için yapılan harcamayla ilgili olarak da önemli bir bilgi aktarıyor. Kurtulmuş, Suriyeli sığınmacılara 7,6 milyar dolar seviyesinde para harcandığını, bu miktarın sadece 418 milyon dolarının uluslararası yardım kuruluşları, zengin dost ve müttefik ülkelerden geldiğini belirtiyor.

AFAD 10 ilde 25 barınma merkezi kurdu Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik uluslararası camiada övgüyle karşılanan çalışmaları, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda yürütülüyor. 260 bine yakın Suriyeli AFAD’ın Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Mardin, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adıyaman, Adana ve Malatya olmak üzere 10 ilde kurduğu ve yönettiği 25 barınma merkezinde kalıyor. Hatay’da Altınözü 1 Çadırkenti, Altınözü 2 Çadırkenti, Yayladağı 1 Çadırkenti, Yayladağı 2 Çadırkenti, Apaydın Kontey- nerkenti; Gaziantep’te İslahiye 1 Çadırkenti, İslahiye 2 Çadırkenti, Karkamış Çadırkenti, Nizip 1 Çadırkenti, Nizip 2 Konteynerkenti; Şanlıurfa’da Ceylanpınar Çadırkenti, Akçakale Çadırkenti, Harran Konteynerkenti, Viranşehir Çadırkenti, Suruç Çadırkenti; Kilis’te Öncüpınar Konteynerkenti, Elbeyli Beşiriye Konteynerkenti; Mardin’de Midyat Çadırkenti, Nusaybin Çadırkenti, Derik Çadırken- ti; Kahramanmaraş’ta Merkez Çadırkenti; Osmaniye’de Cevdetiye Çadırkenti; Adıyaman’da Merkez Çadırkenti; Adana’da Sarıçam Ça- dırkenti; Malatya’da Beydağı Konteynerkenti bulunuyor. Barınma merkezlerinde, ülkelerindeki iç karışıklıklardan kaçarak Türkiye’de yeni bir hayata başlayan Suriyelilerin sadece barınma değil, insani ihtiyaçları da karşılanıyor. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan edinilen bilgilere göre, AFAD barınma merkezlerinde market, ısınma, güvenlik, ibadet, altyapı, haberleşme, itfaiye, tercüman- lık, psiko-sosyal destek ve bankacılık hizmetleri veriliyor. Ayrıca Suriyeli sığınmacıların çamaşırhane, bulaşıkhane ve duş ihtiyaçları karşılanırken, eğitim ve mesleki kurs faaliyetleri de yürütülüyor. Dinlenme merkezleri, çocuk ve oyun parkları, televizyon odaları ve internet hizmetleri ise boş zamanların değerlendirilmesine katkı sağlıyor.

56 AFAD BARINMA MERKEZLERINDE KURULAN MAHALLE SISTEMIYLE HER MAHALLE IÇIN BIR MUHTAR SEÇIMI TEŞVIK EDILIYOR. BÖYLECE SURIYELI SIĞINMACILARA KENDILERINI TEMSIL ETME HAKKI TANINIYOR.

Çocuklar eğitimlerine devam ediyor, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) ve Türk Kızılayı yetişkinler meslek kurslarına katılıyor işbirliğiyle verilen “Gıda Kartı” sayesinde barınma merkezlerindeki Suriye vatandaşları gıda ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Bu uygula- 80 bin Suriyeli çocuk iç savaş sebebiyle yarım kalan eğitimlerine mayla Suriyeliler alışverişlerini diledikleri gibi yapıp yemeklerini barınma merkezlerindeki okullarda devam ediyor. Suriyeli yetiş- kendi kültürlerine göre pişirebiliyor. “Gıda Kartı” ile barınma mer- kinler içinse meslek kursları veriliyor. 60 bin Suriye vatandaşının kezlerinde kalan her bireyin kartına aylık olarak para yükleniyor. barınma merkezlerinde açılan meslek kurslarında dil, halı dokuma, AFAD barınma merkezlerinde kurulan mahalle sistemiyle her dikiş gibi çeşitli eğitimleri tamamladığı belirtiliyor. mahalle için bir muhtar seçimi teşvik ediliyor. Böylece Suriyeli Suriyeli sığınmacılar ülkemizde ücretsiz sağlık hizmetlerinden sığınmacılara kendilerini temsil etme hakkı tanınıyor. de faydalanabiliyor. Bugüne kadar 275 binin üzerinde ameliyat, 9 BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres, Türkiye’nin milyonun üzerinde poliklinik hizmeti verildiği ifade ediliyor. uluslararası camiada takdirle karşılanan ve örnek gösterilen bu

57 BM MÜLTECILER YÜKSEK KOMISERI ANTÓNIO GUTERRES, TÜRKIYE’NIN ULUSLARARASI CAMIADA TAKDIRLE KARŞILANAN VE ÖRNEK GÖSTERILEN ÇALIŞMALARIYLA ILGILI OLARAK, “SURIYELILERE SADECE SINIRLARINIZI DEĞIL, KALPLERINIZI VE EVLERINIZI AÇTINIZ. TÜRKIYE’YE TEŞEKKÜR EDIYORUZ” DIYOR.

çalışmalarıyla ilgili olarak, “Suriyelilere sadece sınırlarınızı değil, kalplerinizi ve evlerinizi açtınız. Türkiye’ye teşekkür ediyoruz” derken, AFAD’ın kurduğu Ki- lis Öncüpınar Konteynerkenti’ni ziyaret eden The New York Times yazarı Mac McClelland “Mükemmel kamp nasıl ku- rulur?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dünya genelinde mülteci kamplarındaki yaşam standartlarının yüksek olmadığını belirten McClelland, Türkiye’deki diğer barınma merkezlerinde olduğu gibi Kilis Öncüpınar Konteynerkenti’nde de tam tersi bir durum yaşandığının altını çizdi. Büyük konteyner- lerden ya da prefabrik yapılardan okullar kurulduğunu ve bunların kreş, ilköğretim ve lise olarak sınıflara ayrıldığını anlatan metrekarelik 7 bin aile çadırı bulunuyor. 4 okul, sahra hastanesi, itfaiye birimi, çocuk oyun McClelland, savaş ortamından gelmiş alanları, psiko-sosyal destek alanları, spor alanları, market ve mesire yerleri ile donatılan çocukların hayata tutunmaları için tüm Suruç Çadırkenti’nde, her birinde 12 göz olan 101 konteyner bulaşıkhane, 79 konteyner görevli personelin elinden geleni esirge- çamaşırhane yer alıyor. Ayrıca her birinde 6 kabin bulunan 467 konteyner tuvalet ile 425 mediğini vurguladı. McClelland yazısında konteyner duşakabin hizmete sunuluyor. Suruç Çadırkenti’nde kullanılan suyun yüzde “Kamplardaki yetkililer Suriyelileri mülteci 100’ü ultraviyole teknolojisiyle arıtılıyor, bölgedeki çiftçilere destek olunuyor. değil, misafir olarak görüyor ve o şekilde AFAD barınma merkezlerinde kalan aileler, yeni doğan çocuklarına “AFAD” adını da ağırlıyorlar. Burada görevli Türk işçiler veriyor. Kobani’deki çatışmalardan kaçarak Türkiye’ye sığındığı dönemde hamile olan büyük bir titizlikle çalışıyorlar; sokakları Rojin İsa’nın Suruç’ta dünyaya gelen kızı da “AFAD” ismini taşıyor. Rojin İsa’nın annesi temizlemek için adeta yarış halindeler. Emine İsa, “Tüm ihtiyaçlarımızı karşılayan, bize şefkat elini uzan AFAD, doğum sancıları Dahası gece yanan sokak lambaları sizde artınca kızımı ambulansla hastaneye götürdü. Çok şükür torunum Türkiye’de dünyaya sakin ve huzurlu bir banliyö havası yaratı- geldi. Vefa göstergesi olarak bebeğimize ‘AFAD’ ismini koyduk. İnşallah torunum kendi yor” ifadelerine yer verdi. topraklarımızda büyür ve isminin hikayesini de ülkemizde anlatırız” diyor.

35 bin kişilik Suruç Çadırkenti Millî gelirine oranla en fazla insani yardım yapan ülke Türkiye Özellikle Kobani’den gelen siviller için ku- Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı aracılığıyla yapılan uluslararası yar- rulan AFAD Suruç Çadırkenti, 35 bin kişilik dım faaliyetleri sayesinde Türkiye 2013 yılında GSMH’sinin yüzde 0,21’ini insani yardım için kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük çadır- ayırdı ve millî gelirine oranla en çok insani yardım yapan ülke oldu. 2012 ve 2013 yıllarında kenti olma özelliği taşıyor. 1 milyon 47 bin en fazla uluslararası yardımda bulunan ülkeler listesinde Türkiye, ABD ve İngiltere’nin metrekare araziye kurulan çadırkentte, 16 ardından üçüncü sırada yer alıyor.

58 Vodafone teknolojileriyle belediyeler yarına hazır Siz de dijitalleşme endeksinizi ölçün, makineler arası iletişim hizmetinden mobil uygulamalara kadar, hizmet kalitenizi artıracak birçok akıllı çözümümüzle tanışın.

yarinahazirim.com

Vodafone

Otobüs 18:04’te Beşiktaş Çöp konteyneri dolu durağında olacak boşaltılması için ekip yönlendirildi Köprü trafiği akıcı Su kaçağı bilgisi ulaştı

İşOrtağım 59

Vf Akilli Belediye 22x28.indd 1 18/09/15 23:59 M. TAHIR KÖSE: SIYASETTE UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜN OLMASI ÜLKEMIZIN BIRLIK VE BERABERLIĞI IÇIN ŞARTTIR

RÖPORTAJ VE FOTOĞRAFLAR: SONGÜL BAŞ

1987-2002 YILLARI ARASINDA MECLIS ÇATISI ALTINDA YER ALAN SANAYI VE TICARET ESKI BAKANI M. TAHIR KÖSE, SIYASETIN HALKLA IÇ IÇE YAPILMASI GEREKTIĞINI BELIRTEREK, “BIR MILLETVEKILININ DÜRÜST VE GÜVENILIR OLMASI KADAR SEÇILDIKTEN SONRA KARAKTERININ VE SIYASI ÇIZGISININ DEĞIŞMEMESI DE ÖNEMLIDIR. SIYASETÇI YAŞANTISIYLA TOPLUMA ÖRNEK OLMALIDIR” DIYOR.

60 RÖPORTAJ on aylarda şehit cenazeleri birbiri ardına gel- inananlardanım. Amasya’da yaklaşık beş bin kişinin oy kullandığı ön seçimde halk Sdikçe evlere ateş, anaların yüreğine kor düşü- iki sefer beni destekledi. Üstelik SHP’nin il veya ilçe yönetiminde olmadığım halde yor. Her hain pusu ülkedeki acıyı katlıyor, gözyaşı vatandaşın oyunu alabildim. Bu çok önemli bir nokta. Ön seçim, milletvekili adayı dinmiyor. Ankara’da sivil toplum kuruluşlarının ile vatandaş arasındaki iletişime katkıda bulunduğu gibi parti içi demokrasiye de teröre karşı düzenlediği mitinge saatler kala çalı- büyük fayda sağlar” diye konuşuyor. 1995 seçimleri öncesinde SHP’nin Amasya’da yoruz M. Tahir Köse’nin kapısını. Sanayi ve Ticaret ön seçim yapmama kararı nedeniyle partisinden istifa ettiğini ve merhum Bülent eski Bakanı Köse ile hem dünü hem bugünü ko- Ecevit’in daveti üzerine DSP’ye geçtiğini belirten Köse, milletvekilliği yıllarına iliş- nuşuyoruz. Bir de hayat ve siyaset yolculuğunu… kin unutamadığı bir anısını şöyle anlatıyor: “15 yıl aralıksız milletvekilliği yaptım. M. Tahir Köse, memur bir ailenin çocuğu olarak Meclis’te İçişleri, Dışişleri, Plan ve Bütçe komisyonlarında yer aldım. Avrupa Konse- 1952 yılında dünyaya geliyor. Amasya’da yaşayan yi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Üyesi oldum. Yaklaşık 11 yıl NATO Parlamenter baba Haydar Bey ve anne Seray Hanım, oğullarının Asamblesi’nde çalıştım, bunun büyük bir kısmında da Türk Grubu Başkanı olarak doğumu öncesinde Konya’daki bir akrabalarının görev yaptım. O dönemde asamble üyeleri arasındaki tek muhalefet milletveki- yanına gidiyor. Bu nedenle M. Tahir Köse’nin liydim. Buna rağmen oy birliğiyle Türk Grubu Başkanı seçildim. Sanırım, Meclis’te doğum yeri Çumra olarak kayıtlara geçse de son- bunun başka bir örneği yoktur. Bu seçim benim açımdan gurur verici olduğu kadar raki hayatı Amasya’da devam ediyor. İlk, orta ve o dönemde iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasındaki güzel ilişkilere ve uzlaşı- lise eğitimini bu kentte tamamlayan Köse, daha ya da çok önemli bir örnektir. Hatırladığım kadarıyla o gün beni NATO Parlamenter sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Ma- Asamblesi Türk Grubu Başkanı olarak seçen milletvekilleri arasında Abdullah kina Mühendisliği Bölümü’nü bitiriyor. Ardından Gül, Doğan Güreş, Kamran İnan, Oğuzhan Asiltürk, Altan Öymen, Gencay Gürün, ODTÜ’de enerji alanında yüksek lisans yapıyor. Oktay Vural, Süleyman Sazak, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Denizolgun da vardı. “Eğitimimi tamamladıktan sonra Ereğli Demir ve O dönemde NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu olarak önemli çalışmalara Çelik Fabrikaları’nda proje mühendisi olarak çalış- imza attık. Yurt dışındaki toplantılarda ülkemizi en iyi şekilde temsil etme gayreti tım. Burada kısa bir süre görev yaptıktan sonra içinde olduk. Türkiye’ye yönelik önyargıları çeşitli ülkelerin parlamenterleriyle iyi kendi mühendislik büromu açarak ticarete baş- ilişkiler kurarak, onlarla istişarelerde bulunarak gidermeye çalıştık. Örneğin İngiliz ladım. O dönemde bana sık sık ‘ODTÜ’yü bitirdin, parlamenter Frank Cook, ülkemize yönelik sert eleştirilerde bulunuyor ve özellikle master yaptın, şimdi niye ticaretle uğraşıyorsun?’ kara mayınlarının temizlenmesi konusunu gündeme getiriyordu. Kendisiyle iyi bir diye sorulurdu. Ben de ‘Siyasete gireceğim’ der- ilişki kurarak Türkiye hakkındaki görüşlerinin yumuşamasına katkıda bulundum. dim. Çok şükür, bu isteğimi de gerçekleştirdim” Ankara’ya geldiğinde otelde değil, benim evimde kalıyordu. Tüm bu iyi ilişkiler diyen Köse, o yıllarda ailesinde siyasetle ilgilenen- neticesinde ülkesinde Türkiye Dostluk Grubu Başkanı oldu. Bu örnek bize şunu gös- ler olup olmadığını sorduğumuzda şu yanıtı veri- teriyor; eğer yurt dışında doğru ve etkili temaslarda bulunabilirseniz ülkenizle ilgili yor: “Ailemin siyasete ilgisi yoktu. Benim siyasete ilgi duymamda rahmetli Erdal İnönü’nün etkisi büyüktür. Bildiğiniz gibi kendisi ODTÜ Rektörlüğü yapmıştı ve sevdiğimiz bir kişiydi. Sayın İnönü 1983 yılında Sosyal Demokrasi Partisi’ni (SODEP) kurup genel başkanlığını üstlendiği zaman ben de SODEP’in Amasya’daki kurucuları arasında yer aldım. Böylece siyaset hayatım başlamış oldu.” M. Tahir Köse 1987, 1991, 1995 ve 1999 genel seçimlerinin ardından dört dönem milletvekilliği yapıyor. 18. ve 19. Dönemlerde SHP Amasya Milletvekili, 20. ve 21. Dönemlerde DSP İstanbul Milletvekili olarak Meclis’te yer alan tecrübeli siyasetçi, “1987 ve 1991 yıllarında ön seçime gi- rerek milletvekili oldum. Ben en kötü ön seçimin en iyi merkez yoklamasından daha iyi olduğuna

61 önyargıları giderebilir ve kendinizi en iyi şekilde ifade edebilirsiniz. “Siyaset dilinin yumuşaması gerekiyor” Siyaset bu bakımdan çok önemli fırsatlar sunuyor. Bu fırsatları M. Tahir Köse’nin Meclis çatısı altında yer aldığı yıllar ağırlıklı iyi değerlendirmek gerekiyor. Türk Grubu Başkanı olarak görev olarak koalisyon dönemlerine denk geliyor. Tecrübeli siyasetçi, yaptığım dönemde iki sene NATO Parlamenter Asamblesi Baş- 7 Haziran 2015 tarihindeki genel seçimlerin ardından koalisyon kanvekili seçildim, başkanlığı ise sadece iki oyla kaybettim. Tüm hükümeti kurma çalışmalarının yapıldığını, ancak bir netice elde bunlar milletvekilliği yıllarıma dair en güzel anılarım arasındadır.” edilemediğini hatırlatmamız üzerine “Bana göre koalisyon hü- kümetleri ülkede uzlaşma kültürünün oluşması ve yerleşmesi bakımından son derece faydalıdır. Parti olarak içinde yer aldığımız DYP-SHP hükümetleri ile daha sonraki DSP-MHP-ANAP hükümeti Türkiye’ye çok büyük bir uzlaşı getirmiştir. Bu uzlaşının olumlu neticeleri de alınmıştır. Hatırlanacağı gibi 2002 yılında terör olay- ları yok denecek bir noktaya gelmiştir. Bugün ise her gün şehit cenazelerinin acısını yüreğimizde hissediyoruz” diyor. M. Tahir Köse ile sivil toplum kuruluşlarının Ankara’da teröre karşı miting düzenlediği gün röportaj yapıyoruz. Toplumun çeşitli kesimlerinin teröre karşı ortak bir duruş sergilemesinin önemine işaret eden Köse, “DYP-SHP hükümeti zamanında Güneydoğu’da terör olayları vardı, ancak rahmetli Erdal İnönü ve Süleyman Demirel Şırnak’ta ortak miting düzenleyerek birlikte halka hitap ediyorlardı. Bu, o dönemdeki uzlaşma kültürünün bir göstergesidir. Sayın Demirel’in cumhurbaşkanı seçilmesi de DYP-SHP koalisyonundaki uyumun bir başka örneğidir. Bugün maalesef siyasette uzlaşma zemini gi- derek yok oluyor. Siyasi parti liderlerinin zaman zaman birbirlerinin elini bile sıkmadığını görüyoruz. Öte yandan üslup çok sert. Böyle bir ortamda koalisyon hükümeti kurmaya yönelik görüşmeler de sonuçsuz kalıyor. 7 Haziran’daki seçimlerin ardından yürütülen koalisyon çalışmalarında muhalefetin elinden geleni yaptığına inanıyorum. Koalisyon hükümetinin kurulabilmesi için, seçimlerden birinci olarak çıkan parti de birtakım fedakarlıklarda bulunmak zorundadır. 1 Kasım’da yapılacak seçimlerde bir-iki puanlık değişim- ler beklenmekle birlikte tek başına bir iktidar görünmemektedir. Bu nedenle seçimlerden sonra uzlaşma anlayışı içinde hareket edilerek bir an önce koalisyon hükümetinin kurulması için çaba harcanmalıdır” diyor. Tecrübeli siyasetçi, Türkiye’nin iç ve dış politikada önemli problemleri bulunduğuna işaret ederek, “Ülkemizin ekonomi- de, eğitimde, komşularla ilişkilerde ve diğer alanlarda yaşadığı problemlerin üstesinden doğru politikalar uygulanarak gelinebilir. Bunların telafisi mümkündür. Bana göre Türkiye’nin önündeki en büyük problem, en önemli tehlike bölünmüşlüktür. Ekonomiden politikaya hangi konuyu getirirseniz getirin, halkın yüzde 50’si başka, yüzde 50’si başka bir şey söylüyor. Siyasetçiler de maa- lesef vatandaşlar arasındaki etnik veya mezhepsel farklılıkları öne çıkaran konuşmalar yapıyor. Oysa siyaset dili birleştirici ve bütünleştirici olmalıdır. Siyasetçiler farklı yönlerimizi ülkemizin

62 RÖPORTAJ “BANA GÖRE KOALISYON HÜKÜMETLERI ÜLKEDE UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜN OLUŞMASI VE YERLEŞMESI BAKIMINDAN SON DERECE FAYDALIDIR. PARTI OLARAK IÇINDE YER ALDIĞIMIZ DYP-SHP HÜKÜMETLERI ILE DAHA SONRAKI DSP-MHP-ANAP HÜKÜMETI TÜRKIYE’YE ÇOK BÜYÜK BIR UZLAŞI GETIRMIŞTIR.” bir zenginliği olarak ifade etmeli, bizi bir arada tutan değerleri ön plana çıkarmalıdır. Birlik ve beraberliğimizin devamı için kavgayı- gürültüyü bırakmak şart. Herkes bu bilinçle hareket etmeli ve üslubunu yumuşatmalıdır” uyarısında bulunuyor.

“Bakanlığım döneminde önemli yasal düzenlemeler yaptık” M. Tahir Köse ile röportajımız sırasında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı dönemini de konuşuyoruz. Kasım 1991-Ağustos 1994 arasında bakanlık yapan Köse, “Bizim zamanımızda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı çok büyüktü; 80’in üzerinde genel müdürlük bağlıydı. Bakanlıktaki ilk işim liyakati öne çıkarmak oldu. Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nin (KİT) başına iyi eğitim görmüş, çalışma hayatında başarılı olmuş kişileri getirdim. Her biri çok iyi bir yönetim sergiledi. KİT’lere en kârlı dönemini yaşattık. Bununla birlikte Anavatan Par- tisi döneminde görev yapmış bakanlık müsteşarını değiştirmedim. Çünkü yetenekli bir bürokrattı, kendisiyle çalışmaya devam ettim. Yaklaşık üç yıllık sürede ‘Ekonomik Demokratikleşme Paketi’ adını verdiğimiz önemli yasal düzenlemeler yaptık. Tüketicinin ve reka- betin korunması hakkındaki kanunların hazırlanmasından Türk Patent Enstitüsü’nün kurulmasına kadar birçok konuda çalışma- larımız oldu. Tüm bunları siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerini alarak, demokratik bir katılımla gerçekleştirdik” diyor. M. Tahir Köse, geriye dönüp baktığında siyasete girmekten hiç pişmanlık duymadığını belirtiyor. “34 yaşında milletvekili seçildim. Meclis’te olduğum yıllarda birbirinden değerli ve nitelikli isimlerle birlikte çalışma fırsatı buldum. Sık sık Amasya’ya giderek vatandaşlarımızla bir araya geldim, dertlerine derman olmaya çalıştım. Siyasetin olmazsa olmazlarından biri halkla iletişimi hiç güzel bir şehir olan Amasya’nın bana göre en önemli özelliklerinden kesmemektir. Siyasette dürüst ve güvenilir olmak kadar millet- biri eğitimli, nitelikli, sevgi ve saygı dolu insanlarıdır. Milletvekili vekili seçildikten sonra karakterin ve siyasi çizginin değişmemesi ve bakan olarak Amasya’ya ve güzel ülkemizin tüm şehirlerine de önemlidir. Siyasetçi yaşantısıyla topluma örnek olmalıdır” diye hizmet etme fırsatı bulabildiğim için kendimi çok şanslı hissedi- konuşan Köse, siyaset dışındaki uğraşılarını sorduğumuzda ise yorum. Şu sıralarda en çok kitap okuyarak ve spor yaparak vakit şu yanıtı veriyor: “Bildiğiniz gibi 2002 yılından bu yana Meclis’te geçiriyorum. Eşim anılarımı yazmam konusunda beni teşvik ediyor. değilim. Bununla birlikte siyaseti yakından takip etmeyi sürdürü- Şimdi değil, ama ileriki zamanlarda bu konuda bir çalışma yapmayı yorum. Amasyalı hemşehrilerimiz bir sorunları olduğunda kapımı planlıyorum. ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği ile Kimya çalmaya devam ediyorlar. Elimden geldiğince onlara yardımcı Mühendisliği bölümlerinden mezun olan iki oğlum var. Onlarla olmaya çalışıyorum. Tarihî, kültürel ve doğal zenginlikleriyle çok vakit geçirmekten de büyük mutluluk duyuyorum.”

63 13 EKIM 1923

II. Meclis Binası

Ankara Palas Merkez Bankası

64 ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞUNUN 92. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN

Geldibuldu (Güzelyurt) Köyü, Keçiören

Ankara Tren İstasyonu Ankara Kalesi

65 EYÜP AYAR: VAKFIMIZIN ÇALIŞMALARIYLA ÇOCUKLARA VE GENÇLERE BILIM VE TEKNOLOJIYI SEVDIRECEĞIZ SÖYLEŞI: NEHIR ÖZTÜRK

22. VE 23. DÖNEM KOCAELI MILLETVEKILI EYÜP AYAR, MERKEZI GEBZE’DE BULUNAN BILIŞIM VE TEKNOLOJI VAKFI’NIN BAŞKANLIĞINI YÜRÜTÜYOR. YETIŞMIŞ INSAN GÜCÜNÜN GELIŞMIŞLIĞIN ÖLÇÜSÜ OLDUĞUNU IFADE EDEN AYAR, “VAKIF OLARAK TOPLUMUMUZDA BILIM, BILIŞIM VE TEKNOLOJIYE KARŞI ILGI UYANDIRMAYI HEDEFLIYORUZ. BILHASSA ÇOCUKLARA BU KONULARI SEVDIREBILMEK BIZIM IÇIN ÖNEM ARZ ETMEKTEDIR” DIYOR.

66 SIYASETTEN SIVIL TOPLUMA Bilişim ve Teknoloji Vakfı ne zaman ve hangi Vakıf olarak bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz ve önümüzdeki dönemde hayata amaçlar doğrultusunda kuruldu? geçirmeyi planladığınız projeler nelerdir? Türkiye’nin geleceğinin parlak ve aydınlık olma- Vakfımızın kuruluşunu tamamladık. Yönetim Kurulu’nu belirledik. Mütevelli Heyeti sının bilim ve teknoloji alanlarında gerçekleşti- üyesi arkadaşlarımızdan oluşan komisyonlar kurduk. Faaliyetlerimizi gerçekleştirmek rilecek ilerlemeler sayesinde olacağını düşünü- üzere üç komisyon oluşturduk. Şimdi rutin toplantılarımızı yapıyoruz. Önümüzdeki yorum. Ülkemizin 2023 hedefleri arasında yer dönem için hedefimiz, öncelikle bilim, bilişim ve teknolojiye karşı ilgi uyandırmak. alan 500 milyar dolar ihracat ve fert başına 25 Bu amaçla her yaş grubu için ayrı programlar düzenleyeceğiz. Bilhassa çocuklara bu bin doların üzerinde millî gelire ulaşabilmek için konuları sevdirebilmek bizim için önem arz etmektedir. Bilimsel ve teknolojik alanda ileri teknoloji şarttır. çalışma yapan, proje üreten, bir icadı olan herkese destek sağlamayı istiyoruz. Lise ve Türkiye’de vakıf sayısı çok, ancak bilim ve üniversite seviyesinde eğitim kurumları açmayı arzu ediyoruz. Sanayi kuruluşları ile teknoloji alanında kurulmuş fazla vakıf bulun- ortak çalışmalar yapmak, yeni icatlarımızı uygulamak ve ticarileştirmek de planlarımız mamaktadır. Hem örnek hem de öncü olması arasında yer almaktadır. için 32 arkadaşımızla birlikte 2014 yılının sonla- Size göre ülkemiz bilişim ve teknoloji alanında hangi noktada bulunuyor? rına doğru Bilişim ve Teknoloji Vakfı’nı kurduk. Vakfımızın kurucuları arasında Kocaeli Üniver- Ülkeler genellikle bilim, teknoloji, Ar-Ge ve yenilik üretimine önem verdikleri ölçüde sitesi, Gebze Teknik Üniversitesi ve TÜBİTAK’ta ekonomik başarıya ulaşmaktadırlar. Yeniliklerin uygulanması ile ortaya çıkan değişim- görev yapan profesörler ile belediye başkanları, ler sayesinde de ülke kalkınmasında süreklilik sağlanmakta ve böylece güçlü ülkeler bürokratlar ve iş adamları bulunmaktadır. seviyesine çıkılabilmektedir. Günümüz gelişmiş ülkeleri, bilim ve teknoloji ürettikleri, bunları uygulamalarına yansıttıkları ve bu unsurları başarılı bir şekilde yönetebildikleri Vakfınızın gayesi hakkında bilgi verebilir için gelişmişler ve gelişmeye de devam etmektedirler. Dünyada Ar-Ge, teknolojik misiniz? uyum ve yenilik yeteneklerinin rekabetçi üstünlük kazanma açısından oldukça önemli Genel itibarıyla vakfımızın gayesini üç temel hususlar olduğu bilinmektedir. Özellikle ülkelerin Ar-Ge, teknolojik uyum ve yenilik başlıkta özetleyebiliriz: 1- Bilim ve teknolojinin yeteneklerini geliştirmesi iktisadi kalkınmalarını hızlandırdığı gibi, o ülkelerin uluslararası geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına, destek- arenada söz sahibi olma şanslarını da artırmaktadır. lenmesine ve toplumun ilgili konulara özendi- Türkiye’nin bilim ve teknolojideki yerine ve buna bağlı olarak da dünya ölçeğindeki rilmesine katkı sağlamak. 2- Ulusal kalkınma rekabet gücüne bakıldığında son yıllarda olumlu gelişmeler olduğu görülmektedir. Her hedefleri doğrultusunda teknolojik gelişime ne kadar ülkemizin bilimsel bilgi üretme yeteneğini ekonomik ve toplumsal faydaya yönelik stratejik kararların alım ve uygulama dönüştürmedeki başarısı ivme kazanmış olsa da, gelişmiş ülkelere göre hâlâ yetersiz süreçlerine destek vermek. 3- TÜBİTAK, üniver- durumdadır. Son yıllardaki önemli atılımlara rağmen Türkiye’nin bilim ve teknoloji gös- siteler, sanayi kuruluşları, teknoparklar ve sivil tergelerindeki yeri gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında, ister milyon kişi başına düşen toplum örgütleri gibi ilgili paydaşlar arasında bir bilimsel makale yönünden olsun, ister makalelerin etki değeri, GSYİH’den Ar-Ge’ye katalizör görevi görerek işbirliği oluşturmak ve ayrılan yüzdelik pay, bin çalışan başına düşen araştırmacı sayısı yönlerinden olsun sinerji yaratmak.

Vakfınızın faaliyet alanları hangi konuları kapsıyor? Vakfımızın faaliyetleri beş ana başlıktan oluş- maktadır: Araştırma Faaliyetleri, Eğitim Faa- liyetleri, İşbirliği Faaliyetleri, Teşvik ve Destek Faaliyetleri, Kurumsal Gelişim ve Yapılanma Faaliyetleri. Bu ana başlıklar çerçevesinde yayınlar, bilimsel etkinlikler, stratejik hizmet- ler, ulusal ve uluslararası projeler, yarışmalar, icatlar, burslar gibi çeşitli faaliyetler vakfımızın çalışma alanı içerisinde yer almaktadır.

67 “ÜLKELERIN AR-GE, TEKNOLOJIK UYUM VE YENILIK YETENEKLERINI GELIŞTIRMESI IKTISADI KALKINMALARINI HIZLANDIRDIĞI GIBI ULUSLARARASI ARENADA SÖZ SAHIBI OLMA ŞANSLARINI DA ARTIRMAKTADIR.” henüz istenen seviyeye ulaşmamıştır. Bu bağlamda, Türkiye’deki işletmelerin, etkin ve güçlü yapısı ile teknoloji üretebilecek, Ar-Ge, teknolojik uyum ve yenilik yeteneklerine sahip bir yapı oluştura- bilmesi oldukça önemlidir. Ülkemizin dünya pazarında etkin bir şekilde rekabet edebilmesi sanayimizin teknolojik inovasyonda yetkinlik kazanması ve bu yetkinliklerini kendi Ar-Ge’lerine dayan- dırması ile mümkün olacaktır.

Gelişme ve kalkınmanın en önemli unsurlarından biri de şüphe- siz yetişmiş insan gücü... Elbette. Yetişmiş insan gücü, gelişmişliğin ölçüsüdür. Bir ülkenin yeterli kaynakları olmasa bile yetişmiş insan gücü, kaynak yaratır. insanımızın olmasıdır. Eğitimdeki değişimi süratlendirmek, bilgi İnsanoğlunun bilgi sahibi olma, muhakeme etme, bilgiden tek- toplumu olmak, teknolojiyi kendimiz tasarlamak, üretmek, tica- noloji üretme kapasitesi medeniyetleri oluşturur. Bugün bilim ve rileştirmek ve markalaştırmak suretiyle hedeflerimize ulaşabiliriz. teknolojideki gelişmelerle birlikte çok hızlı değişen ve küreselleşen Ar-Ge harcamalarımız millî gelirin yüzde 1’inin altında. Avrupa bir dünyada yaşıyoruz. Batı yarımkürenin nüfusu, dünya nüfusu- Birliği ülkelerinin ortalaması ise yüzde 2. Biz bu oranın üzerine nun yüzde 15’ini oluşturuyor, ancak dünya gelirlerinin yüzde 80’ini çıkmalıyız. Ayrıca bu alanda çalışma yapacak sivil toplum kuru- tüketiyor, enerjisini kullanıyor, çevresini kirletiyor. Bu toplumların luşlarının sayısını artırmalıyız. temel özelliği eğitimli, bilgili ve teknoloji üretiyor olmalarıdır. Bilim ve eğitim politikası olmayan hiçbir toplumun başarılı olma şansı Geçmiş dönemlerde görev yapmış milletvekillerinin bilgi ve tec- yoktur. rübelerini sivil toplum alanında değerlendirmelerinin önemine Türkiye’nin önce dünyadaki gelişmiş ilk on, daha sonra ilk beş ilişkin görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? ülke arasında yer alma hedefi var. Bu hedefe ulaşmak için en büyük İnsanoğlu bu dünyada çalışmalı ve gök kubbede hoş bir seda bıra- potansiyelimiz yüzde 60’ı 35 yaşın altında 80 milyon müteşebbis kabilmeli. Her yaşta yapılacak işler vardır. İki dönem milletvekilliği görevini üstlendim. Meclis, başlı başına bir okul. Genel Kurul ça- lışmaları, komisyon toplantıları, teşkilat faaliyetleri, geziler, halkla ilişkiler gibi çalışmalar insanda önemli bir birikim oluşturuyor. Zaten milletvekili olmadan önce de her arkadaşımızın belirli bir kariyeri bulunuyor. Benim arkadaşlarıma tavsiyem, bu birikimlerini ister sivil toplum kuruluşları veya medya yoluyla ister kitap yazmak veya konferans- lar vermek suretiyle topluma yansıtmalarıdır. Hiçbir arkadaşımız “Ben emekli oldum. Zaten yeteri kadar çalıştım” diyerek bir ke- narda oturma lüksüne sahip değildir. Benim düşüncem, sağlığım elverdiği süre içerisinde hep çalışmam gerektiği yönündedir. 63 yaşındayım. Çok aktif olmasa da siyasi çalışmalarım bulunmakta- dır. Vakıf ve dernek faaliyetleri yürütüyorum. Ayrıca yeminli mali müşavirlik yapan şirketimizin Gebze şubesini idare ediyorum.

68 SIYASETTEN SIVIL TOPLUMA 69 TARIHIN PEŞINDE BIR ÖMÜR ISMAIL HAKKI UZUNÇARŞILI

70 ÖMRÜNÜ AKADEMIK ARAŞTIRMALARA ADAMIŞ, HATTA SON NEFESINI BILE BU UĞURDA VERMIŞ BIR TARIHÇIDIR İSMAIL HAKKI UZUNÇARŞILI. TARIH SAYFALARINDA GERÇEĞIN IZINDE KOŞMAKTAN ASLA YILMAMIŞ, ÇABALARININ SONUCUNDA OSMANLI TARIHI KONUSUNDA EŞINE AZ RASTLANIR BIR MIRAS BIRAKMIŞTIR. UZUNÇARŞILI, YALNIZCA AKADEMIK ÇALIŞMALARIYLA DEĞIL, BALIKESIR MILLETVEKILI OLARAK BAŞLADIĞI 23 YILLIK SIYASI KARIYERI BOYUNCA DA ÜLKESINE HIZMET ETMIŞTIR.

İREM COŞKUNSEVEN

smanlı İmparatorluğu’na yüzyıllar boyunca başkentlik yapan yırmayı başaran İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Darülfünun Edebiyat Oİstanbul’un fethedilmesinin ardından şehrin surları dışındaki Fakültesi’ne giderek eğitimine devam eder. Hayatı boyunca bölgede kurulan ilk yerleşim yeridir Eyüp. İlçe, Eyüp Sultan Camii profesör, milletvekili, araştırmacı ve tarihçi gibi farklı kimliklerle başta olmak üzere Osmanlı döneminden günümüze ulaşmayı karşımıza çıkan Uzunçarşılı’nın hoca olma isteği daha üniversi- başaran birçok esere evsahipliği yapar; bir zamanlar Bizans tedeyken yüreğinde filizlenmeye başlar. Kürsüye çıkıp gençleri İmparatorluğu’nun denizcilik merkezi olan Altın Boynuz’a göz kendi birikimiyle donatmak için yanıp tutuşan Uzunçarşılı, bu kırpar. Farklı kültürlerin bu denli iç içe olduğu, tarihin şehrin arzusunu şöyle dillendirir: “Darülfünun’da sınıfları geçtikçe havasına, suyuna, dokusuna bu derece karıştığı Eyüp’te, 1888 muallim olup kürsüye çıkma ateşi içimde yanmaya devam edi- yılında dünyaya gelir İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Belki de bu yüz- yordu. Her sınıf atlamada hedefime yetişmiş olduğumdan dolayı den ileride en çok atıfta bulunulan, genelde Osmanlı tarihi, seviniyordum.” özelde Kapıkulu Ocakları denince akla ilk gelen tarihçilerden biri olacaktır. İlk öğretmenlik ve araştırmacılık tecrübesi İsmail Hakkı Uzunçarşılı, eğitimine evlerinin yakınındaki 1912 yılında mezun olan İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Kütahya Bahriye İplikhane Mektebi’nde başlar. Daha sonra ailesinin yön- İdadisi’ne tarih ve coğrafya öğretmeni olarak atanır. Kütahya, lendirmesiyle o dönemde prestijli kabul edilen askerî rüştiyeye Uzunçarşılı için hem öğretmenlik mesleğini icra ettiği ilk yer devam eder. Ortaokulun ardından Mehmet Fuat Köprülü, Orhan hem de tarih araştırmalarına başladığı şehir olması bakımından Seyfi Orhon, Süheyl Ünver, Muhsin Ertuğrul, Nihat Sami Banarlı, önem arz eder. Hocalığın yanında boş vakitlerini o dönemin kısıtlı Remzi Oğuz Arık, Falih Rıfkı Atay ve Refik Koraltan gibi dönemin kaynakları ve olumsuz şartları altında bile Kütahya’nın tarihi aydın isimlerinin gittiği Mercan İdadisi’ne yazılır. Uzunçarşılı’nın hakkında belge ve bilgi toplamakla geçirir. Daha sonra birikimini doğduğu dönemde Birinci Meşrutiyet ilan edilmiş, Osmanlı bir kitap haline getirir ve Maarif Vekâleti bu kitabı yayımlar. Ça- İmparatorluğu’nda ilk kez anayasal yönetime geçilmiştir. Lisede balarını takdir eden Kütahya Meclis-i Umumisi kendisine fahri okuduğu dönemde ise İkinci Meşrutiyet ilan edilmek üzeredir. hemşehrilik verir. Türk milleti ilk kez seçim, siyasi parti, diktatörlük gibi kavramlara İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Kütahya’da sekiz yıl görevine de- aşina hale gelecek, imparatorluk uçurumdan düşen bir kütley- vam eder. Ancak işgal altındaki ülke Millî Mücadele’ye başlar ve mişçesine çöküşüne doğru ivme kazanarak ilerleyecektir. okullardaki sıralar bomboş kalır. Uzunçarşılı, Kuva-yi Milliye’nin Ülkenin içinde bulunduğu koşullar ve kargaşadan kendini sı- bir kolu olan Kuva-yi Seyyare’de gönüllü olarak görev yapmaya

71 İSMAIL HAKKI UZUNÇARŞILI 1927 YILINDA BALIKESIR MILLETVEKILI OLUR. ZAMANININ ÇOĞUNU ARŞIVLERDE OKUYARAK GEÇIRIR VE 1950 YILINDA KENDINI TAMAMEN TARIH ARAŞTIRMALARINA ADAYANA KADAR MILLETVEKILI OLARAK GÖREV YAPMAYA DEVAM EDER.

sürdürecek, kendi deyimiyle hem muallimlik hem de muharrirliği bir arada yürütecektir. Daha sonra Balıkesir’in Karesi ilçesine tayin edilen İsmail Hakkı Uzunçarşılı, burada Emine Safiye Hanım ile tanışır ve evlenir. Kütahya’da başladığı Kastamonu’da devam ettiği araştırma- larını burada da sürdürür. Kısa zamanda Millî Eğitim İl Teftiş Müdürlüğü’ne terfi eder. Bu görev, yurdun çeşitli bölgelerini görmesine, araştırmalarını farklı yörelerde sürdürmesine, farklı kaynaklara ve kütüphanelere ulaşmasına imkan verdiğinden araştırmacı kimliğine olumlu bir etki yapar. Gittiği şehirlerdeki arşivlerden derlediği belgeleri Kitabeler adlı iki ciltlik eserinde bir araya getirir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı 1927 yılında Balıkesir Milletvekili olur. 23 yıl boyunca milletvekili olarak görev yapsa da o bir siyasetçi- den ziyade araştırmacıdır. Kendisiyle ilgili yazılanlarda Uzunçarşılı her zaman Meclis’te masasının başında bir şeyler karalarken veya okurken tasvir edilir. Zamanının çoğunu arşivlerde okuyarak ge- çirir. 1950 yılında kendini tamamen tarih araştırmalarına adayana kadar milletvekili olarak görev yapmaya devam eder.

Açıksöz gazetesi yazı ailesinin 1921 tarihli bir fotoğrafı. Sol alt köşede İsmail Hakkı Uzunçarşılı yer alıyor. Yeni bir tarihyazımı anlayışı Milletvekili olmasının yanı sıra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fa- başlasa da Kütahya’nın 30 Temmuz 1921 tarihinde Yunan bir- kültesi Tarih Bölümü’nde dersler veren İsmail Hakkı Uzunçarşılı, likleri tarafından işgal edilmesinin ardından ilk göz ağrısından üniversite reformunun ardından “Ordinaryüs Profesör” unva- ayrılmak zorunda kalır. Eskişehir üzerinden Millî Mücadele’nin nını kazanır. Anadolu Selçukluları ve Beyliklerinden başlayarak başkenti Ankara’ya geçer. 1922 yılında ise hükümetin talebi Kanuni Sultan Süleyman devrinin sonuna kadar olan dönemle üzerine Trabzon’da tarih öğretmeni olarak görev yapmak için ilgili dersler verir. Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin yine yollara düşer. Ancak Trabzon’a asla varamaz. Şöyle ki, açılması üzerine burada da hocalık yapmaya başlar. 1939 yılında Trabzon’daki görevine başlamadan uğradığı Kastamonu’da Açık üniversiteden ayrılarak yalnızca vekillik ile yola devam etse de Söz gazetesinde “Muallim İsmail Hakkı” imzasıyla tarih üstüne 1950’de bir daha dönmemek üzere Meclis’ten ayrılır. yazılar yazmaya ve adını duyurmaya başlar. Yazıları dönemin İsmail Hakkı Uzunçarşılı, 1930 yılında “Türk tarih ve medeni- Kastamonu Valisi Rafet Canıtez’in dikkatinden kaçmaz. Vali yetini ilmî surette tetkik etmek için hususi ve daimi bir heyetin Bey’in Kastamonu Lisesi’nde tarih öğretmeni olarak çalışması teşkiline karar verilmesi ve bu heyetin azasını seçmek salahiye- yönündeki teklifini kabul eder. Böylece hem yazılarını yazmaya tinin Merkez heyetine bırakılması”nın teklif edilmesinin ardından hem de kutsal saydığı mesleğini icra etmeye devam eder. Tarihle Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifi üzerine 1931’de kurulacak ilgili araştırmalarını daha sonra Doğu dergisinde de yayımlamayı Türk Tarih Kurumu’nun (TTK) asli üyelerinden biri olur. Çalışma-

72 TÜRK TARIH KURUMU’NUN KENDISINI GÖREVLENDIRMESI ÜZERINE BUGÜN OSMANLI TARIHI ÜZERINE YAPILMIŞ EN KAPSAMLI VE EN ÖNEMLI ÇALIŞMALARDAN BIRI KABUL EDILEN BÜYÜK OSMANLI TARIHI’NI YAZAN UZUNÇARŞILI, DÖRT CILTLIK DEV BIR ESER ORTAYA KOYAR.

larını yakından takip ve takdir eden Atatürk ile sık sık aynı sofrayı naklar yok denecek kadar azdır; bundan başka, mevcut rivayet paylaştığı, fikir alışverişinde bulunduğu söylenir. Kurucu üyesi ve nakillerin zamanları ve tarihleri de birbirlerini tutmamaktadır; olduğu TTK’nın üç ayda bir yayımlanan dergisi Belleten’de Başba- bunun için onbeşinci asrın ikinci yarısında yazılmış olan Osmanlı kanlık Osmanlı Arşivi ve Topkapı Saray Kütüphanesi’nde Osmanlı tarihlerine bakarak bahsedeceğimiz bir buçuk asırlık zaman için tarihi üzerine yaptığı araştırmaların sonuçlarını yayımlar. bir tarih kaleme almak ne kadar hatalı ise, yalnız yabancı kay- TTK’nın kendisini görevlendirmesi üzerine bugün Osmanlı ta- naklara dayanarak yahut onları esas tutarak bir Osmanlı tarihi rihi üzerine yapılmış en kapsamlı ve en önemli çalışmalardan biri yazmak daha hatalı olacağından şüphe yoktur. Bundan dolayı, kabul edilen Büyük Osmanlı Tarihi’ni yazmaya başlar. Dört ciltten bir taraftan Bizans ve Latin (bilhassa Venedik) menbalariyle, meydana gelen bu eser Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 18. noksan olmakla beraber Osmanlı vekayinâmelerini ve bilhassa yüzyılın sonuna kadar olan dönemi kapsar. 19. yüzyılın başından Osmanlıların bu devirleri hakkında bizi oldukça tenvir eden Arap devletin çöküşüne kadar olan dönemi ise arkadaşı Ordinaryüs kaynaklarını karşılaştırmak ve diğer taraftan Osmanlı tarihini Profesör Enver Ziya Karal tamamlar. alâkadar eden ve son zamanlarda neşredilmiş olan yeni vesika ve İsmail Hakkı Uzunçarşılı, tarihyazımına yeni bir soluk getirmesi tarihlerden istifade etmek suretiyle -daha az hatalı- bir Osmanlı bakımından tüm tarihçilere bir model teşkil eder. O, dönemdeki tarihi kaleme almak ciheti vardır ki, bu eser onun neticesidir.” belge yoksunluğuna rağmen araştırmalarını farklı kaynaklara İsmail Hakkı Uzunçarşılı, ömrünü gerçeğin peşinde kütüphane- dayandırmaya çalışmış, anlatılarına hislerini karıştırmamayı lerde ve arşivlerde araştırma yaparak geçirir. Arşivden çıktıktan kendine ilke edinmiş ve anlattığı dönemi kendi döneminin ko- sonra karşılaştığı ilk insanı çevirdiği, ona yeni öğrendiklerini şullarıyla değerlendirmemeye dikkat etmiştir. Onun tarihçilik anlattığı, böylece bilgilerin aklında daha iyi yer edeceğine inan- ve tarihyazımı anlayışını en iyi yansıtan eserlerinin önsözleridir. dığı bile rivayet edilir. Tarihin peşinde koşmaktan asla yılmayan Büyük Osmanlı Tarihi’nin I. cildindeki önsözünde şöyle der: “Os- Uzunçarşılı, yine araştırma yapmaktan döndüğü arşiv yolunda manlı Devleti’nin kurulmasından itibaren on beşinci asır ortala- rahatsızlanarak 1977 yılında hayatını kaybeder. Geride tarihçilerin rına kadar olan ve bir buçuk asırdan ziyade süren devir, kaynak atıfta bulunmadan makaleler yazamadığı, araştırmalar yapama- itibarıyla çok noksandır; hele ilk devirlere ait belgeler ve sair kay- dığı bir miras bırakır.

73 1 Ekim 1869 - İlk kartpostal Avusturya Posta İdaresi tarafından basıldı. Kalın kağıttan üretilen, genellikle tebrik 5 Ekim 1925 - için kullanılan bu süslü kartlar o Topkapı’daki Darphane’de Cumhu- kadar ilgi gördü ki üç ayda 2,5 riyet Altını üretilmeye başladı. milyon adet satıldı ve kartpostal modası tüm dünyaya yayıldı.

3 Ekim 1990 - Alman Demokratik Cumhuriyeti (Doğu Almanya) toprakları, Alman- ya Federal Cumhuriyeti’nin (Batı Almanya) topraklarına dahil oldu.

EKIM 1 2 3 5

1 Ekim 1949 - Yakın zamanda dünyanın en büyük ekonomik gücü 5 Ekim 1947 - olacağı öngörülen Çin Halk Atina’da düzenlenen Akdeniz Atletizm Cumhuriyeti, Mao Zedong Yarışmaları’nda Türkiye birinci oldu. önderliğinde kuruldu. Ülke- nin ilk başkanı olan Mao’nun hedefi güçlü, müreffeh ve eşitlikçi bir Çin yaratmaktı. 1 Ekim 1995 - Türkiye’de “çökme hareketli” deprem ilk defa Afyon Dinar’da yaşandı. Büyüklüğü 6,1 olan depremde 90 kişi hayatını kaybetti, 4000 ev yıkıldı.

74 12 Ekim 2006 - Fransa Sosyalist Partisi (PS), Ermeni soykırımının inkarının suç sayılmasını öngören yasa tasarısını Fransa Parlamentosu’na sundu. Halk Hareketi Birliği (UMP) ve Fransız Demokrasisi İçin Birlik (UDF) partilerinin de destek verdiği tasarı, 19 “ret”e karşılık 106 “evet” oyuyla kabul edildi.

29 Ekim 1923 - Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhuriyet yönetimini ilan etti. İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk oldu.

12 13 24 28 29

28 Ekim 1886 - Fransa tarafından, kuruluşunun 13 Ekim 1923 - 100. yılı anısına Amerika Birleşik Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında Devletleri’ne hediye edilen önemli roller oynayan Ankara, Özgürlük Anıtı törenle açıldı. Türkiye’nin başkenti ilan edildi. Dünyanın en meşhur yapılarından biri olan ve tacındaki yedi sivri ucun yedi kıta ve yedi denizi simgelediği anıt, elinde 4 Temmuz 24 Ekim 1975 - 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Bildirgesi taşıyor. İsmail Erez, şoförüyle birlik- te katledildi. Cinayeti ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu) üstlendi.

75 1 EKIM 1869 RENKLI TARIHÎ BELGELER KARTPOSTALLAR

PINAR ÜNSAL

epi topu üç-beş satır yazı, onun da bir satırı isim yazmaya durumuna getirmiş. Bu yüzden de kartpostallar yalnızca kolek- Hgidiyor. Ancak uzaklardan gelen, uzun bir mektubu okumak siyonerler nezdinde önem taşımıyor; tarih, sosyoloji, siyaset gibi kadar keyiflidir bu birkaç satırı okuyuvermek. Çünkü kartpostallar alanlarla uğraşanlar da bu değerli belgelerden yararlanıyor. Hatta hatırlanmanın, sevilmenin göstergesi. Mutlaka “en iyi dilekler” kartpostallar “deltiyoloji” adında bir bilim dalını bile doğuruyor. içeriyor ve yüzde her zaman bir tebessüm bırakıyor. Kartpostalı daha çok Avusturyalılar sahiplense de bir asır bo- “Bırakıyordu” mu demeliydi? Zira bir dönemin modası kartpos- yunca moda olan bu icadın mucidi Amerikalılar. Philadelphia’da tallar neredeyse yirmi yıldır yerini başka hal-hatır sorma araçlarına basım ve kırtasiye işleriyle uğraşan John P. Charlton, kalın kağıt- terk etti. Bunun nedeni belki de artık uzakların yakın olması, ayrı tan ürettiği kenarları süslü kartların patentini almış. Bu kartlar kalmaların daha az yaşanmasıdır. Bayram, yılbaşı, doğum günü Amerika Birleşik Devletleri Posta İdaresi tarafından uzun yıllar gibi özel günler günümüzde çoğunlukla teknolojik iletişim araçları satılmış. Aynı yıllarda Heinrich von Stephan adlı bir Alman, kalın yoluyla tebrik ediliyor. kağıttan üretilmiş, zarf kullanmaya gerek olmadan gönderilebilen Bu süslü kartlar yirmi yıldır revaçta değil dedik, ancak kart- kart fikrini ortaya atmış; muhtemelen Charlton’dan habersiz. postallar bugün eski- 1865 yılında öne sürülen sinden daha değerli. bu fikir o yıllarda uy - Çünkü basıldıkları dö- gulamaya geçememiş. nemin siyasi, ekono- 1869 yılında Emanuel mik, kültürel ve sosyal Herrmann’ın önerisiyle durumlarından izler Avusturya Posta İdaresi taşıyor. Teknoloji iler- resmî olarak kayıtlara ledikçe gelişime ayak geçen ilk kartpostalı uyduran kartpostallar basmış. İlk etapta bir önce renklenmiş, ar- milyon adet üretilen dından adeta bir fo- kartpostallar bir anda o toğraf baskısı haline kadar popüler olmuş ki gelmiş. Kartpostalların üç ay içinde 2 buçuk mil- fotoğraf içermesi on- yon adet daha basılmış. ları tarihî birer belge Kenarları süslü çizimler

76 KARTPOSTALLARIN TÜM DÜNYADA YAYGINLAŞMASI 1893 YILINDA, OSMANLI IMPARATORLUĞU’NUN DA KATILDIĞI CHICAGO DÜNYA FUARI’YLA OLUR. ÇÜNKÜ AMERIKAN HÜKÜMETI YAYINCILARIN 1 SENTLIK KARTPOSTAL (PENNY POSTCARD) BASIP SATMASINA MÜSAADE EDER. içeren bu kartları Fransızlar daha da geliştirerek ilk resimli kartpostalı bulmuşlar. Ve tabii ki üzerinde Eyfel Kulesi varmış.

Osmanlı’da kartpostal Dünyada pek çok yeniliğin ortaya çıktığı, tekno- lojik gelişmelerin yaşandığı 19. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nda da heyecanla karşılanıyordu. Dünya ülkelerinden geri kalmak istemeyen pa- dişahlar, o yıllarda tohumları atılmış uluslararası fuarlara katılıma özen gösteriyorlardı. Yenilikler açısından 1893 yılındaki Chicago Dünya Fuarı’nın Osmanlı’ya katkıları yadsınamaz. Sultan II. Abdül- hamid dönemine (1876-1909) rastlayan bu sergiye Osmanlı, Türk kültürüne has unsurlarla katılmıştı. Fuar alanına kurulan İstanbul Sokağı’nda zarif bir işçilikle yapılmış değerli takıların yanı sıra pamuk, pirinç, ipek, yün, haşhaş gibi Osmanlı’nın önem arz eden ihraç ürünleri yer alıyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun kartpostalla tanış- masının bu sergiyle olduğu rivayet edilir. Aslında kartpostalların tüm dünyada yaygınlaşması da bu sergi sonrasında oluyor. Çünkü Amerikan Hü- kümeti, yayıncıların 1 sentlik kartpostal (penny postcard) basıp satmasına müsaade ediyor. Bu kartpostallara kolaylıkla ulaşılabilmesi onların pek belgeler miras bırakıyor aslında. Çoğunluğu İstanbul, az bir kısmı Anadolu’ya ait çok kişi tarafından kullanılmasını sağlıyor ve uzun görüntüler içeren kartpostallar farklı etnik kökene ve dinî inanışa sahip Osmanlı yazışmalar dahi, minik minik harfler kullanılarak bu vatandaşları; Mısır Çarşısı, Kapalı Çarşı gibi yerler ile simitçi, muhallebici, ciğerci iletişim aracıyla yapılır hale geliyor. gibi sokak satıcıları; Ayasofya, Ortaköy Camii, önemli kişilerin türbeleri gibi dinî Bu süslü kartların Osmanlı İmparatorluğu’nda öneme sahip yerler; şehir manzaraları; kahvehaneler; dönemin popüler mekanları yaygınlaşması Max Fruchtermann sayesin - ile mesire yerleri; Beylerbeyi Sarayı, Topkapı Sarayı gibi önemli mimari yapılar; de oluyor. 1867 yılında Avusturya-Macaristan düğün, bayram gibi özel günlerdeki eğlence anlayışları hakkında önemli bilgiler İmparatorluğu’ndan İstanbul’a gelen ve 1895 yılın- sunuyor. Max Fruchtermann’ın kartpostallarından yararlanılarak yüz yıl öncesine da Osmanlı’ya dair kartpostallar bastırmaya baş- dair pek çok kitap yazılmış. Bu kartpostallardan birine bile sahip olmak içinse layan Fruchtermann, geleceğe çok değerli tarihî binlerce lira gerekiyor.

77 SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN TARİHÎ ÖRNEĞİ AHÎ TEŞKİLATI

78 SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN TARİHÎ ÖRNEĞİ KARDEŞLIK VE CÖMERTLIK ESASINA DAYANAN AHÎLIK, BUGÜN KULLANILAN ANLAMDA SIVIL TOPLUM ÖRGÜTLERININ ÇEKIRDEĞINI OLUŞTURAN, DOĞDUĞU ÇAĞIN IMKANLARIYLA SINIRLI KALMAYIP GÜNÜMÜZE, HATTA GELECEKTEKI AHÎ TEŞKİLATI IHTIYAÇLARA CEVAP VEREBILECEK NITELIKTE BIR YAPI. ÇEŞITLI ETKI ALANLARINDAN GEÇEREK GERÇEK KIMLIĞINI ANADOLU’DA BULAN AHÎLIK, EKONOMIK VE TOPLUMSAL ANLAMDA BIR YAŞAMA MODELI SUNAR.

ENVER UYGUN

imi modern kavramlar, son birkaç yüzyılda icat edilmiş, insan çoğunlukla siyasi argüman geliştirmek için kullanılan terimin Khayatında daha önce yer edinmemiş gibi davranılır. Fransız İh- üzerindeki popüler bulutlar dağıldıktan sonra tartışma bilimsel tilali, Sanayi Devrimi gibi somut bir başlangıcı olmayan ancak fiilen bir temele oturabilmiştir. yaşanan “iletişim devrimi”, sözcükleri, olayları, olguları tanımlama Sivil toplum kavramı her ne kadar çağdaş demokrasinin ak- konusunda yeni bir çağ başlattı. Artık tanımlar çoğunluğun veya törlerinden biri olarak 20. yüzyılda gündeme gelse de tarihte bu çeşitli alanlarda söz sahibi olanların istediği şekilde yapılıyor, ta- kapsamda değerlendirilecek yapılar mevcuttur. Devleti yöneten- nıma konu olanların tarihiyse lerin bu yetkiyi nereden aldığı sistematik şekilde göz ardı sorusu siyaset biliminin teme- ediliyor. Öte yandan felsefede lini oluşturur. Çağlar içinde yö- ve çağdaş sosyal bilimlerde neticilerin otoritenin kaynağı postmodern yaklaşımın bir olarak fiziksel güçlerini veya yansıması olarak değerlendi- Tanrı’yı gösterdiği bilinir. Gü- rilen bu yönteme karşı çıkan nümüze yaklaştıkça milletin düşünürler de azımsanmaya- devlet yönetiminde temsili cak sayıda. Son dönemlerde modeli yaygınlaşır. Resmî ya- moda olarak üzerinde sık sık pılar ile yönetilenler arasındaki konuşulan bazı kavramların ilişki de zaman içinde şekille- köklerinin çok eskilere da- nir. Çeşitli amaçlarla bir araya yandığı da bu sayede ortaya gelen kişilerin oluşturduğu

çıkar. Böylelikle kavramın tarih Arzuhalci, İBB Atatürk Kitaplığı Kartpostal Koleksiyonu’ndan. sivil toplum örgütleri, millî içinde geçirdiği dönüşümler, irade adına devleti yöneten günümüzün ihtiyaçlarına karşılık verip veremeyeceği gibi noktalar hükümetler ve bunlara bağlı kurumlarla halk kitleleri arasında açıklık kazanır. Buna güzel bir örnek, Türkiye’de 90’lı yılların sonun- köprü vazifesi görmeye başlar. Sendika, meslek birliği, dernek, da çokça tartışılan kamusal alan konusunun ilk kez Antik Çağ’da, kulüp gibi oluşumlar, yasal sınırlar içinde kalmak şartıyla yönetim Aristoteles tarafından ele alınmasıdır. Çeşitli yayın organlarında, mekanizmasına taleplerini bildiren, alınacak kararlarda etkili olacak

79 AHÎLIK, 7. YÜZYILDAN ITIBAREN İSLAM DÜNYASINDA ORTAYA ÇIKAN “FÜTÜVVET” ANLAYIŞININ GELIŞTIRILMIŞ, ŞARTLARA UYGUN HALE GETIRILMIŞ BIR UYGULAMASIDIR. TASAVVUFI BIR TERIM OLAN FÜTÜVVET SÖZCÜĞÜ HEM KARDEŞLIĞI HEM DE CÖMERTLIĞI IÇEREN BIR ANLAMA SAHIPTIR.

şekilde kamuoyu oluşturan devletten bağımsız örgütler olarak demokrasinin önemli açıklanan “akı”dan geldiğini iddia eder. Diğer bir kanadını oluşturur. Sivil sözcüğü Türkçede daha çok “askerî olmayan” anlamını görüş, Arapça “kardeşim” manasına gelen çağrıştırsa da resmîyetten, daha özele inildiğinde devletten bağımsız olmayı ifade isim çekimiyle oluşturulduğunu söyler. Ahîlik eder. Buradaki bağımsızlık, bu örgütlerin oluşumunda ve işleyişinde kamu kurumla- incelendiğinde iki yaklaşımın da haklı olabile- rının rol oynamadığını belirtmek için kullanılır. ceği görülüyor. Çünkü ahîliğin temel şartları Devletle yönetilenler arasında bağ kuran, kendi ilgi alanındaki kişilerin çıkarlarını arasında eli açıklık ve birbirlerini kardeş olarak gözetirken topluma faydalı işlere imza atan yapılara tarihte de rastlamak mümkün. görmek de bulunuyor. Üstelik demokrasinin yerleşmediği, halkın yönetimde söz sahibi olmadığı bir çağda Ahîlik, 7. yüzyıldan itibaren İslam dünya- bile. Dünyadaki benzer örneklerle karşılaştırıldığında devletten ve din adamlarından sında ortaya çıkan “fütüvvet” anlayışının etkilenmeyen, siyasi otorite boşluğu olduğunda toplumu kaosa sürüklenmekten geliştirilmiş, şartlara uygun hale getirilmiş bir kurtaracak roller üstlenen ahî teşkilatı bunun en güzel örneği. uygulamasıdır. Fütüvvet sözcüğü de yine hem kardeşliği hem de cömertliği içeren bir anlama Birçok alanda etkili sahiptir. Tasavvufi bir terim olan fütüvvet, “Ahî” sözcüğünün kaynağıyla ilgili iki farklı görüş bulunuyor. Bunlardan biri, kelime- Suriye, Irak, İran, Türkistan, Endülüs, Kuzey nin, Türkçenin ilk sözlüğü Divan-ı Lügat’it Türk’te “eli açık, yardımsever” anlamıyla Afrika ve Mısır’da esnaf ve zanaatkarların bir araya gelerek oluşturdukları meslekî cemaat- lerin temelini teşkil eder. Bu meslek birlikleri, zanaat ehlinin çıkarını korumaya yönelmekten çok toplumda ekonomi ve ahlak başta olmak üzere birçok alanda etkili olmayı amaçlayan kurumlar olarak tarihteki yerini alır. Orta Asya’dan İran’a, oradan Anadolu’ya ge- len Türkler bu uzun yolculuk sırasında kültürel ve dinî değişim yaşar. 8. yüzyıldan itibaren İslamiyet’in benimsenmesi, ardından İran gibi antik dönemden beri özgün kültür iklimi oluşturmuş bir coğrafyaya yerleşilmesi bu dönüşümde büyük rol oynar. 11. yüzyılla birlikte hem Türkistan’da hem Anadolu önlerinde bir yandan fizikî hareketlilik, diğer yandan düşün- ce dünyasında bir canlılık görülür. Kutadgu Bilig gibi dev bir eserin yazılması, ilk Türkçe sözlük çalışması Divan-ı Lügati’t Türk’ün ortaya çık- ması, Hoca Ahmed Yesevî’nin hikmetler kale-

80 me alması ve bu şiirlerindeki fikirlerle yeni bir medeniyet kuracak insan kadrosunu ye- tiştirmeye başlaması bu dönemin önemini gösteren gelişmelerdir. Tuğrul ve Çağrı Beylerin içinde yetiştiği manevî ortam, otlak ve barınak bulmak gibi ekonomik nedenler dışında yeni bir yurtta evrensel bir kültür inşa etme fikriyle Anadolu’nun fethi konusunda onları motive eden bir unsurdur. Nihayet Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun içlerine uzanan Türk- ler, Doğu Roma’nın çöküş sürecini kendi lehine değerlendirmeyi başarır. Askerî harekatlarla bölge fethetmenin yanında yerleşilen yerlerde uygulanmaya başlanan toprak ve insan yönetimi biçimi, bu kadim topraklarda filizlenen yeni uygarlığın işa- retlerini verir. En somut haliyle Selçuklu mimarisindeki senkretik yapıda karşımıza çıkan eski ile yeninin işe yarar yönlerinin belirlenmiş kurallar dairesinde iş görmeye başlamasını sağlamaktır. Anadolu’da bu yeni birleştirilmesi anlayışı çok geçmeden geleneği kuran Ahî Evran, İslam dünyasında yaklaşık üç yüzyıldır geliştirilen iyi insan olma Anadolu’ya hâkim olur. ve dürüst iş görme ilkelerine dayanan fütüvvetnamelerden güç alır. 13. yüzyıla gelindiğinde Ahîlik, bu toplumsal ve siyasi ortam fütüvvetnamelere göre örgütlenmiş 32 esnaf ve zanaatkar birliğinden oluşan, hemen her içinde tarih sahnesine çıkar. Anadolu’da konuda söz sahibi bir örgüt ortaya çıkar. geniş toprak parçalarının ele geçirilmesine Ahî Evran’ın hayatı hakkındaki bilgiler efsanelerle iç içe olduğundan onunla ilgili günü- paralel olarak İran’dan hızlı bir Türk göçüne müze ulaşan sağlam bilgiler kısıtlıdır. Türkistan’ın Hoy şehrinde doğduğu, Harzemşahlar tanık olunur. Bu göçlerle gelenlerden biri de yönetimindeki Herat’ta, dönemin önemli isimlerinden Fahrüddin Razi’nin derslerine katıl- sonradan Ahî Evran olarak anılacak Şeyh dığı, ilk hocaları arasında Ahmed Yesevî’nin öğrencilerinin bulunduğu bilinir. Nasiruddin ebu’l-Hakayık Mahmud bin Ahmed el-Hoyî’dir. Doğa şartlarının ve yeni Anadolu’nun birliğini sağlayanlar coğrafyadaki işleyişin şehirleşme sürecini Ahî teşkilatının yalnızca bir esnaf birliği olmadığının ilk büyük örneği, Moğolların Kayseri’yi hızlandırdığı bu dönemde Anadolu’ya kuşatması sırasında şehri teslim etmemek için çarpışanlar arasında ahîlerin bulunmasıyla yerleşen nüfusun önemli bir kısmını esnaf belirir. Daha sonra Moğol akınlarına dayanamayarak parçalanan Selçuklu Devleti’nin yoklu- ve zanaatkarlar oluşturur. Hem yeni bir ğunda Anadolu’nun elden çıkmaması da ahîler sayesindedir. Bir devlet yapısına bürünme- yaşama biçimine uyum sağlamak, hem yen, ancak Anadolu’daki Beylikler Dönemi’nde oluşan siyasi ve toplumsal otorite boşluğu- Doğu Roma tebaasına karşı birlik olmak, nu dolduran ahîlerin, bu yönleriyle Osmanlı Devleti’nin kurulmasına dolaylı katkı sağladığı hem de Asya’yı kasıp kavuran Moğol düşünülür. Askerî ve siyasi açıdan Moğol talanına uğrayan Anadolu’dan kitlesel göçlerin akınlarına karşı durmak için örgütlenme yaşanmaması, toprağa, ticarete ve zanaata ilginin canlı tutulması ahîlerin başarısıdır. fikri doğar. Ahmed Yesevî’nin Anadolu’nun Ahîliğin, kurulduğu ve yayıldığı dönemle sınırlı kalmayıp günümüze de ulaşmasının manevi fethiyle görevlendirdiği gazi alp- en önemli nedeni teşkilatın ilkeleridir. Bugün adı ahîlik olmasa da bir esnaf ve zanaatkar erenlerin başını çektiği Abdalan-ı Rum, anlayışının, belli bir yaşama görüşünün hâlâ canlı tutulması ahîliğin evrensel boyutta Bacıyan-ı Rum gibi gruplar halk arasındaki değerlendirilmesi gereken bu ilkeleri sayesindedir. Tasavvufi bir yönü olan ahîliğin ilkeleri örgütlenmeye öncülük eder. Ahî Evran’ın tasavvuftaki “kemale ermek”, olgunluğa ulaşmak düşüncesi etrafında şekillenir. İlkelere süreçteki rolüyse esnaf ve zanaatkarla- uymak, insanı kâmil kılacaktır. Ahîliğin temel ilkeleri Yaşar Çalışkan ve Lütfi İkiz’in Kültür, rın fütüvvetname adı verilen tüzüklerde San’at ve Medeniyetimizde Ahilik kitabında şöyle saptanır:

81 BIR ESNAF VE ZANAATKAR ÖRGÜTLENMESI OLAN AHÎ TEŞKILATI IŞ VE TICARET HAYATI ILE MESLEKI EĞITIM KONULARINDA ÖNEMLI IŞLEVLERE SAHIPTI. AHÎ TEŞKILATINDA SANATKARLARA YAMAK, ÇIRAK, KALFA VE USTA HIYERARŞISI ILE MESLEĞIN INCELIKLERI VE SIRLARI ÖĞRETILIRDI.

“İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak; işinde ve hayatında kin, aramak; iyilerle dost olup, kötülerden uzak durmak; fakirlerle dost- çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak; ahdinde, sözünde ve luktan, oturup kalkmaktan şeref duymak; zenginlere, zenginliğin- sevgisinde vefalı olmak; gözü, gönlü ve kalbi tok olmak; şefkatli, den dolayı itibardan kaçınmak; Allah için sevmek; hak için hakkı merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak; cömertlik, söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak; emri altındakileri ve ikram ve kerem sahibi olmak; küçüklere sevgi dolu, büyüklere karşı hizmetindekileri korumak ve gözetmek; açıkta ve gizlide Allah’ın edepli ve saygılı olmak; alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan emir ve yasaklarına uymak; kötü söz ve hareketlerden sakınmak; kaçınmak; başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve af- içi, dışı, özü, sözü bir olmak; hakkı korumak, hakka riayetle haksız- fetmek; hataları yüze vurmamak; dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, lığı önlemek; kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek; samimi ve güvenilir olmak; gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı bela ve kötülüklere tahammüllü olmak; fani dünyaya ait şeylerle ziyaret etmek; herkese iyilik yapmak, onların iyiliklerini istemek; övünmemek, böbürlenmemek; yapılan iyilik ve hayırda Hakk’ın yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak; hakka, hukuka, hak hoşnutluğundan başka bir şey gözetmemek; alimlerle dost olup ölçüsüne riayet etmek; insanların işlerini içten, gönülden ve güler dostlara danışmak; aza kanaat, çoğa şükür ederek dağıtmak; yüzle yapmak; daima iyi komşulukta bulunmak, komşunun eza feragat ve fedakarlığı daima kendi nefsinden yapmak.” ve cahilliğine sabretmek; hata ve kusurları daima kendi nefsinde Bir esnaf ve zanaatkar örgütlenmesi olan ahî teşkilatı iş ve

82 AHÎ BIRLIKLERI BIR YANDAN ESNAF ARASINDA IŞBIRLIĞI VE DAYANIŞMA ESASLARININ YERLEŞTIRILMESINI, HAKSIZ REKABETIN VE TEKELCILIĞIN ÖNLENMESINI AMAÇLARKEN, DIĞER YANDAN TÜKETICININ KORUNMASINA YÖNELIK DÜZENLEMELER YAPIYORDU. ticaret hayatı ile mesleki eğitim konularında önemli işlevlere tim için de çözüm üretmiştir. Üretim ve tüketime sınır getiren sahipti. Ahî örgütünde sanatkarlara yamak, çırak, kalfa ve usta bir sistemle rekabet dengelenmiş, halkın ihtiyaçları ve alım gücü hiyerarşisi ile mesleğin incelikleri ve sırları öğretilirdi. Fahri Solak’ın önemsenmiştir. Esnaf ve dükkan sayısı, iş aletleri ve tezgah adedi çalışmalarında ortaya konulduğu üzere, özellikle büyük şehirlerde belli sayıda tutularak “Gedik Usulü” olarak adlandırılan sistemle teşkilatlanmış olan ahî birliklerinde eği- “ihtiyaca göre üretim” fikri hayata tim ve eğlence imkanlarına da sahip bir geçirilmiştir. Esnaf ve tüccarın işsiz sosyal tesis özelliği taşıyan zaviye bulu- kalmaması ve aşırı üretimin doğura- nurdu. Bu esnaf birlikleri o mesleğe ait bileceği sorunlar bu şekilde bertaraf tüm işleri öğretir, mensupları arasındaki edilebiliyordu. ihtilafları halleder, esnafla devlet ara- Usta-çırak ilişkisine büyük önem sındaki ilişkileri düzenlerdi. Bu birlikler veren ahîlikte ustalığa ulaşmak için ürünlerin kalitesi ve ücreti ile çalışma mesleki ve ahlaki olgunluk aranırdı. Bir şartları konularında düzenleme yapardı. çırağın önce kalfa sonra usta olması Günümüzün terminolojisiyle söylenirse için geçmesi gereken aşamalar fütüv- hem bir standartlar enstitüsü hem de vetnamelerde belirtilmişti. Kalfanın sendika işlevi görürdü. usta olabilmesi için kendi ustasının Ahî birlikleri bir yandan esnaf arasında onayının yanı sıra aynı meslek kolun- işbirliği ve dayanışma esaslarının yerleş- dan diğer ustaların da oluru gerekirdi. tirilmesini, haksız rekabetin, tekelciliğin Ustalığa geçiş ve yeni dükkan açmak önlenmesini amaçlarken, diğer yandan için kuralları belli törenler yapılırdı. da tüketicinin korunmasına yönelik dü- 17. yüzyılda ustalığa yükseltme ve zenlemeler yapıyordu. Esnafın çalışma ayrı dükkan açma töreninin ortalama alanları hem haksız rekabetin hem de beş-altı yılda bir yapıldığı görülür. Ku- işsizliğin önlenmesi amacıyla belirleni- yumculuk söz konusu olduğunda bu yordu. Geliştirilen politikalarla zanaat süre yirmi yıla kadar çıkardı. Sanattaki ehlinin hammadde sıkıntısı çekmemesini titizlik ve ilerleme güçlüğünü bu denli sağlamak da tekelciliği önlemek de ahî incelikle vurgulayan bir örneği yaşatan birliklerinin sorumluluğundaydı. ahîlik, meslekteki hüneri önemseyen Her esnaf grubu toplu olarak, arasta bir yapı oluşturmuştur. denilen belirli bir çarşıda bulunurdu. Günümüzde iktisat, işletme, insan Böylece hem alıcı istediği malı kolaylıkla kaynakları gibi akademik disiplinler seçebiliyor hem de esnaf birbirini kont- Lonca mensuplarının geçişi, Surname-i Vehbi adlı eserden. ahîlikle daha yakından ilgileniyor. rol ediyordu. Standartların altında mal Ahîliğin, çağın şartlarına bağlı olma- üreten kişiler önce uyarılıyor, ikazlara aldırmayıp bu şekilde dav- yan, insanoğlunun en eski dönemlerinden beri hayatın önemli bir ranmaya devam ederlerse dükkanları kapatılabildiği gibi, daha ileri alanını kaplayan ticaret ve üretimin evrensel ilkelerini tespit etmiş gittikleri takdirde esnaflıktan ihraçlarına da karar verilebiliyordu. bir teşkilat olması, yeni gelişmelerin bu örgütün çizdiği harita çer- Ahî teşkilatı, günümüzün en önemli sorunlarından aşırı tüke- çevesinde ele alınmasının faydaları artık daha sık konuşuluyor.

83 ÇOK YÖNLÜ BİR ÖNCÜ OSMAN HAMDI BEY

84 OSMANLI DEVLETI’NIN HEM YIKIMDAN KURTULMAK HEM DE ILERI ADIMLAR ATABILMEK IÇIN HARCADIĞI ÇABALAR IMPARATORLUĞU ÇÖKÜŞTEN KORUYAMADIYSA DA SONRAKI DÖNEMDE MEYVELERINI VERIR. ÇAĞDAŞ SANAT VE MÜZECILIK ALANLARINDA YAPTIKLARIYLA CUMHURIYET DÖNEMINDE DE ÖRNEK ALINAN BIR AYDIN VE SANATÇI OLAN OSMAN HAMDI BEY’IN ATILIMLARI TÜRK KÜLTÜRÜ AÇISINDAN SON DERECE ÖNEMLIDIR.

ENVER UYGUN

7. yüzyıl, geçen üç asırda dört yüz çadırlık bir aşiretten toprakları üç kıtaya yayılan 1bir cihan imparatorluğuna uzanan Osmanlı Devleti için sonun başlangıcını ifade eder. Askerî teknolojisi, yüksek savaş kabiliyeti, fethettiği ülkelerdeki iskan politikaları ve toprak rejimi, adalet anlayışı gibi üstün nitelikleri sayesinde adını geçmişin görkemli imparatorlukları arasına yazdıran Osmanlı’nın çöküşü kolay olmayacak, koca çınar üç yüzyıl daha ayakta kalacaktır. Devletin en güçlü olduğu dönemlerde baş gösteren kimi sıkıntılar o devrin sağla- dığı imkanlarla atlatıldıysa da bu sorunlara kökten çözümler üretilmemesi, ilerleyen zamanda daha büyük ve artık çözümsüz meselelerin doğmasına yol açacaktır. 17. yüz- yıldan itibaren geniş toprakların yönetilmesinde ortaya çıkan problemler, ekonominin içine düştüğü darboğaz, toplumsal ve idari yapının günün ihtiyaçlarına uymaması gibi iç karışıklıkların yanı sıra Avrupa’nın Reform ve Rönesans sonrasında gerçekleştirdiği siyasi ve düşünsel atılım, Rusya’nın önemli bir güç olarak tarih sahnesine çıkışı, İran’ın tekrar eski gücüne kavuşması gibi Osmanlı’nın yakın çevresinde yaşanan gelişmeler imparatorluğu kurtulması zor bir girdabın içine atar. Bu süreç önce şaşkınlıkla karşı- lanır, ardından devlet katında ve aydınlar arasında gidişi tersine çevirmek için yollar Osmanlı’da bir geleneği bulunmayan resim araştırılmaya başlanır. 18. yüzyıl sonu ve İlber Ortaylı’nın “İmparatorluğun en uzun de gündeme alınır. Modernleşme konusunda yüzyılı” dediği 19. yüzyıl boyunca devleti ayakta tutmak, eski gücüne kavuşturmak yaptıkları büyük reformlarla tanınan III. Selim için ortaya koyulan seçenekler üzerinde tartışılır. ve II. Mahmud dönemlerinde açılan iki askerî 1699 yılında imzalanan Karlofça Antlaşması’yla Macaristan, Ukrayna, Mora gibi okul, Mühendishane-i Berri-i Hümayun (1793) hem geniş hem de stratejik önemi haiz topraklarını kaybeden Osmanlı Devleti, bu ile Mekteb-i Ulûm-u Harbiye-i Şahane (1834), tarihten sonra girdiği savaşlarda da üst üste yenilgiye uğrayınca, bu kötü gidişe son Osmanlı’da akademik anlamda resim dersleri vermenin yolunun orduyu yeniden düzenlemek olduğu görüşü belirir. Askerî teçhi- verilen ilk kurumlar olur. zatın modernleştirilmesi ve subay yetiştirmek üzere batı tipi eğitim veren okulların Türkiye’de resim sanatının öncülerinden Os- açılması bu yolda atılan ilk somut adımlar olur. Bu okulların müfredatına askerliğin man Hamdi Bey böyle bir kültür ortamında, 30 yanında temel bilimler ve güzel sanatlar alanları da eklenir. Aynı dönemde artık adı Aralık 1842’de dünyaya gözlerini açar. Babası koyulmaya başlayan batılılaşma hareketleri kültürel ve siyasi arenada ağırlığını his- İbrahim Edhem Paşa’nın sadrazam olması, settirir. Osmanlı’nın bünyesinde temsil edilen doğu fikri ile Avrupa’nın ilerlemesini çocukluğunu modernleşme tartışmalarının mer- model alan batı kavramının birbirine ne yönlerden uyuşturulacağı uzun tartışmalara kezde olduğu sohbet meclislerinde geçirmesini konu olur. Şiir, müzik ve mimaride Avrupa etkisinin söz konusu olduğu bu dönemde, sağlar. Paris’e gideceği 15 yaşına kadar dönemin

85 önemli kişilerinin düşüncelerini birinci ağızdan dinleme şansına erişir. Paris’te dünyasını yakından tanıma fırsatı da bulur. 1871 yılında hukuk öğreniminin yanı sıra Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nun resim derslerine Teşrifat-ı Hariciye (Protokol) Müdür Yardımcısı olarak devam eden Osman Hamdi, Jean-Leon Gerôme ve Boulanger’in atölyelerinde İstanbul’a atanır. Müzeciliği ve ressamlığıyla öne çıkan zaman geçirir. Bu sırada Osmanlı Devleti’nde resim askerî okullardan yetişen Osman Hamdi Bey’in bir diğer özelliğini ortaya koyan ressamların öncülüğünde gelişmektedir. Bu kurumlarda verilen eğitim doğa iki piyes, İki Karpuz Bir Koltuğa Sığmaz ve Cerf Volan bu ve topografya üzerinedir. Müzikte, mimaride, hatta şiirde batıya yönelen yılların eseridir. 1873’te Viyana’da açılan bir uluslararası aydınlar, içinden geldikleri gelenekle Avrupa kültürü arasında gelgitler yaşar- sergide Osmanlı Devleti komiseri olarak görev alan ken, resim söz konusu olduğunda böyle bir ortam oluşmaz. Asker ressamlar Osman Hamdi Bey 1875’te Hariciye Umur-ı Ecnebiyye kuşağı olarak bilinen ilk ressamlar ölüdoğa resimleriyle bir yol açsalar da asıl Katibi olur. Ertesi yıl Sultan Abdülaziz tahttan indirilince dönüşüm için Osman Hamdi Bey’in figüratif çalışmaları beklenecektir. Osman bu görevden alınarak Matbuat-ı Ecnebiyye Müdürlüğü’ne Hamdi Bey, 1867 yılında Paris’te yurt dışına eğitim için gönderilen iki asker getirilir. Osman Hamdi Bey, 1878 yılında memuriyetten ressam, Süleyman Seyyid ve Şeker Ahmed Paşa ile birlikte II. Uluslararası ayrılarak vaktinin neredeyse tamamını resimle geçirmeye Paris Sergisi’ne katılır. Bu sergide yer alan ve madalyayla taltif edilen üç eseri, başlar. İstanbul’da açılan karma sergilerde işleriyle yer alır. “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek” ve “Zeybeğin Ölümü”nün akıbeti 1881’de Müze-i Hümayun Müdürü Philipp Anton Dethier bugün bilinmiyor. vefat edince, bu görev için en uygun ismin Osman Hamdi Bey olduğu düşünülür. Böylece Türk müzeciliğinde yeni Bir koltukta birkaç karpuz bir sayfa açılır. 1869’da yurda dönen Osman Hamdi Bey, Bağdat Valisi Midhat Paşa’nın teklifiyle Vilayet Umur-ı Ecnebiyye (Yabancı İşleri) Müdürü olarak Bağdat’a Kazı alanından müzeye gider. Bu şehirde kaldığı iki yıl boyunca resim çalışmalarını sürdürürken doğu Osman Hamdi Bey, hem kültür varlıklarına hem de sanat eserlerine yer veren bir müzecilik anlayışını benimser. Müze-i Hümayun’un, bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri adıyla hizmet veren kuruma dönüşmesi için yoğun çaba harcayan Osman Hamdi Bey, Çinili Köşk’ü restore ettirir ve mimar Alexandre Vallaury’nin tasarladığı yeni müze binasını inşa ettirir. Müzenin ilk bölümü 1891’de, ikinci bölümü 1903’te, üçüncü bölümü 1907’de ziyarete açılır. Müze-i Hümayun’da 28 yıl boyunca sürdürdüğü mü- dürlük görevi sırasında birçok kazı çalışması başlatan, bunların önemli bölümüne bizzat katılan Osman Hamdi Bey’in önemli arkeolojik çalışmaları arasında Nemrut Dağı (1883), Sayda (1887) ve Legana Hekate Kutsal Alanı (1891-92) kazıları sayılır. Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı kazısından elde ettiği bilgileri kitaplaştırarak Türkiye’nin ilk kazı kitaplarından birine imza atar. Lübnan’daki Say- da kazısında toprak üstüne çıkararak İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne getirdiği İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi ve Tabnit Lahdi dünyanın en önemli arkeolojik bulgularından kabul edilir. Muğla’daki Legana Hekate ka- zısında bulduğu ve müzeye getirdiği tapınak kabartmaları da yine kıymetli eser kapsamındadır. Yazdığı tiyatro eserine isim olarak seçtiği iki karpuz bir koltuğa sığmaz atasözünü yalanlarcasına aynı anda birçok konuyla ilgilenen Osman Hamdi Bey, müze mü- Bela Bartok dürlüğünün yanında Osmanlı’nın ilk sivil güzel sanatlar

86 OSMAN HAMDI BEY, HEM KÜLTÜR VARLIKLARINA HEM DE SANAT ESERLERINE YER VEREN BIR MÜZECILIK ANLAYIŞINI BENIMSEYEREK BU ALANDA DA ÖNCÜ BIR ROL ÜSTLENIR.

Osman Hamdi Bey’in günümüzde müze olarak kullanılan çiftlik evi.

okulunu kurma çalışmalarını da yürütür. Türkiye’de kendi öncülü- Bey’in oryantalizmi Avrupalı sanatçılarınki gibi doğu dünyasını ya ğünde gelişen figüratif resmin akademik eğitimini de vermek üzere küçümseyen ya da tanımadığı için yanlış yorumlayan bir tarzda çoğunluğu yabancı asıllı sanatçılardan oluşan bir öğretim kadrosu değildir. Okuyan, araştıran, tartışan bir aydın tipini, klasik Osmanlı kurar. Günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne mimarisinin inceliklerini ve dışa açılmış, toplumun bir parçası kabul dönüşen Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk adımını atar. Okul, 1883’te edilmiş kadın imgesini yansıtır tablolarına. ilk öğrencilerini kabul eder. Osman Hamdi Bey, kompozisyonlarında ayrıntılı olmakla birlikte Osman Hamdi Bey’in sanat üretimi yanında kamu yararını göze- karmaşıklığa mahal vermeyen bir çevre düzeni, optik yanılsamanın ten yönü, 1884 yılında yeniden düzenlediği Asar-ı Atika Nizamna- etkisini sıfıra indiren bir netlik ve saydam bir ışık kullanır. Türkiye’de mesi (Eski Eserler Tüzüğü) ile ortaya çıkar. Osmanlı topraklarında ve dünyada çeşitli kurum müzeleri ile özel koleksiyonlarda yer bulunan eski eserlerin devlet malı sayılarak yurt dışına çıkışına alan eserleri arasında “Kaplumbağa Terbiyecisi”, “Camiden Çıkış”, yasak getiren tüzük Osman Hamdi Bey’in hem arkeolog hem de “Balıkçı”, “Yeşilcami’de Kuran Okuma”, “Halı Satıcısı”, “Abıhayat hukukçu taraflarının birleşmesiyle ortaya çıkmış, geçerliliğini 1973’e Çeşmesi”, “Hamam”, “Silah Taciri”, “Türbe Kapısı Önünde Kadın” dek korumuştur. ve “Şehzade Türbesinde Derviş” öne çıkanlardır. Yazar, ressam, müzeci, arkeolog, bürokrat ve diplomat kimlik- Birbirinden kıymetli tablolar lerini başarıyla taşıyan Osman Hamdi Bey 24 Şubat 1910 tarihin- Son yıllarda çeşitli müzayedelerde çok yüksek fiyatlara alıcı bulan de İstanbul’da hayata gözlerini yumar. Vasiyeti üzerine, Gebze tabloların ressamı olarak daha geniş kitlelere ulaşan Osman Hamdi Eskihisar’da bulunan çiftlik evinin arkasındaki yamaca defnedilir. Bey, Türkiye’ye figürlü kompozisyonu getiren isimdir. Eşi ve ço- Mezarına Anadolu’dan getirilmiş, Selçuklu dönemine ait sanduka cuklarının yanı sıra kendi fotoğraflarından da yararlanarak, tarihî yerleştirilir. Osman Hamdi Bey’in özellikle hayatının son dönemin- dekorlar içinde, bol ayrıntıyla bezediği tabloları, Fransa’da aldığı de resim çalışmalarını yürüttüğü bu çiftlik evi günümüzde müze eğitimin etkisiyle oryantalist ögeler taşır. Ancak Osman Hamdi olarak kullanılıyor.

87 “AKBABA”LI SİYASET

ERBAY KÜCET

Mizahla söylediğimi ciddiyetle söyleseydim beni öldürürlerdi. George Bernard Shaw

izah, doğduğu ülke ve insanları hakkında pek çok şey anlatır Mizah ve siyaset söz konusu olduğunda siyasi karikatürlerle de Mbize. Fıkralar, karikatürler, eğlenceli hikayeler üzerinden bir sıkça karşılaşırız. Köklü bir geçmişe sahip karikatür sanatı, kendine ülkeyi tanımak mümkün olabilir. Köklü ve zengin kültürümüzde has anlatımıyla ilgi görmekte ve geniş kitlelere ulaşmaktadır. Kari- mizahın önemli bir yeri vardır. Nesillerdir dilden dile anlatılan katürcülerin ele aldığı başlıca konulardan biri siyasettir. Ülkemizde Nasreddin Hoca fıkralarında olduğu gibi halkımız ince ve kıvrak siyasi mizah üzerine çıkarılmış pek çok dergi bulunmaktadır. zekasıyla nice mizah ürünü ortaya koymuştur. Şu bir gerçektir ki, Bu yazıda, bazen haftada bir, bazen de iki kez olmak üzere elli mizahla iç içe bir toplumda gülümseyen yüzler ve hoşgörü vardır. yıldan fazla bir süre yayımlanan, mizahi yönünün yanı sıra ede- Bir düşünceyi ifade ederken mizaha başvurmak hem anlatımı biyat tarihi açısından da son derece önemli dergilerden biri olan güçlendirir hem de söylenenlerin etkili ve akılda kalıcı olmasını Akbaba’dan söz etmek istiyorum. sağlar. Siyasi tarihimize baktığımızda siyasetçilerin de konuş- Kurtuluş Savaşı yıllarında iki mizah mecmuası yayımlanmıştır: malarında zaman zaman mizaha başvurduğunu görürüz. Bazen Güleryüz ve Aydede. Millî Mücadele kazanıldıktan sonra kapanan bir mitingde halka hitap ederken bazen Meclis kürsüsünde ko- Aydede’nin yerine, bu mecmuanın hemen hemen aynı kadrosu, nuşma yaparken esprili cümleler kurup, gündemdeki konulara aynı biçim ve yapısı ile Akbaba yayımlanmaya başlamıştır. Yusuf uygun düşecek fıkralarla anlatımını güçlendiren siyasetçilerimiz Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılan mecmuanın olmuştur. En sert tartışmaların yapıldığı zamanlarda dahi mizahi ilk sayısı 7 Aralık 1922 tarihinde basılmıştır. Kısa bir süre sonra bir üslup kullanıldığı anda ortamdaki gerginliğin yumuşadığını Orhan Seyfi Orhon, Akbaba’yı Yusuf Ziya Ortaç’a devretmiştir. görmüşüzdür. Ortaç, vefat edinceye dek mecmuayı tek başına çıkarmıştır.

88 Bizim Yokuş adlı hatıratında Akbaba’nın ortaya çıkış hikayesi Akbaba’da yetişen karikatürcülerimizden Semih Balcıoğlu, Önce ile ilgili şunları anlatır Yusuf Ziya Ortaç: “Önce bir arkadaş lazımdı Çizdim, Sonra Yazdım adlı hatıra kitabında şöyle der: “ Akbaba, bana, bir iş ve kafa arkadaşı... Kim olabilir diye düşünmedim bile. mizah dergiciliğimizde çok önemli yeri olan bir dergidir. Benden Gece gündüz beraber olduğum tek adam Orhan Seyfi idi. (...) önceki ve benim kuşağımdaki bütün çizerlerin çalıştığı, hem de Orhan Seyfi bir mizah gazetesi çıkarmaya hiç hevesli görünmedi. uzun ömürlü bir dergi. Başka mizah dergileri de vardı, ancak ömür- Bir kere yüz lirayı nereden bulacaktık? Sonra, gazete imtiyazını, leri kısacık oldu. En önemli müşterisi doktor muayenehaneleri ve İstanbul’un sokaklara taştığı o başsız günlerde kimden alacaktık? bilhassa berberlerdi. Akbaba mecmuasının bulunmadığı bir berber Hele bir üçüncü mesele vardı ki hepsinden önemliydi: Bakalım, hatırlamıyorum. Bana, ‘Akbaba’da karikatürünü gördüm’ dedikle- satılır mıydı, okunur muydu çıkaracağımız gazete? İsimler düşün- rinde ‘Sıhhatler olsun!’ derdim. dük birçok: Çelebi, Tırpan, Horoz... Buna bir de mizah meraklılarını Yusuf Ziya Ortaç Orhan Seyfi Orhon Sonunda Akbaba en uygun geldi ve politikacıları da eklerseniz ikimize de. Kadromuzu hemen ayakta durmaması için neden kurduk: Münif Fehim, Ramiz, yoktu. Ayakta durması Ziya Hakkı karikatürleri yapacaklar. Bey’in kişiliğinden kaynaklanı- Orhan Seyfi, Halil Nihat, Osman yordu. Bu dergiyi yarım asır gibi Cemal, Selâmi İzzet, Abdülbâkî çok uzun bir süre yayımlamak Fevzi, ben yazılarını yazacaktık.” her babayiğidin harcı olmasa Yusuf Ziya Ortaç, Akbaba’nın gerek. Devletle ve hükümetlerle ilk sayısındaki makalesinde “İn- arası hep iyiydi. İyi olması için de sanların çok yaşlısına, saçı sakalı büyük çaba harcardı. Eleştirisi ağarmış olanına akbaba derler. ağır olan yazı ve karikatürlere Kuşların en çok yaşayanı da dergisinde yer vermedi. Tek par- akbabadır. İnşallah bizim Akba- tiden çok partiye geçtikten sonra bamız da gazetelerin en uzun Türkiye’de olup bitenleri hep gör- ömürlüsü olur” temennisinde bulunur. Gerçekten de Akbaba mezlikten geldi. Halbuki siyasi bir mizah dergisi için bu olayların bir edebiyatımızın yayın hayatını uzun süre devam ettiren önemli tanesi bile çok önemliydi. Ayrıca bu, mizahın göreviydi de. Akbaba dergilerinden biri olur. yumruk vurmak yerine pansuman yapmayı seçti.” İlk sayısı 1922 yılında çıkan Akbaba, 1967 yılına kadar Yusuf Semih Balcıoğlu’nun belirttiği gibi Akbaba, dönemin diğer mec- Ziya Ortaç tarafından yayımlanmıştır. Ortaç’ın vefatının ardından mualarına kıyasla daha ılımlı bir yayın politikası izlemiş olmakla bayrağı oğlu Engin Ortaç devralmış ve mecmuayı 28 Aralık 1977 birlikte belirli aralıklarla kapatılmaktan da kurtulamamıştır. tarihine kadar okurlarıyla buluşturmuştur. Tarihçi ve yazar Reşad Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi adlı “Mizah dergiciliğimizde çok önemli bir yeri var” eserinde Akbaba’nın mizah ve hiciv anlayışını “İdeoloji kavgala- Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Reşat Nuri Güntekin, Faruk rında, siyasi çarpışmalarda mizahın en kuvvetli silahı olan hiciv, Nafiz Çamlıbel, Peyami Safa, Ercüment Ekrem Talu, Mahmut Akbaba’da, sanatın icaplarından olan nezaheti hiçbir zaman kay- Yesari, Osman Cemal Kaygılı, Halil Nihat Boztepe, Fazıl Ahmet betmemiştir” cümlesiyle ifade eder. Aykaç, Nahit Sırrı Örik, Edip Ayel, Fahri Celâleddin Göktulga, Na- Akbaba mecmuası zengin içeriğiyle de dikkat çeker. Yukarıda zım Hikmet Ran, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Vâlâ Nurettin, Selâmi değindiğimiz gibi dönemin önemli yazar ve şairlerinin eserlerinin İzzet Sedes, Aziz Nesin, Muzaffer İzgü gibi dönemin en önemli yer alması, mecmuaya bir siyasi mizah dergisi olmasının yanı sıra şair ve yazarlarının imzaları Akbaba’da yer alırken, Cemal Nadir bir edebiyat dergisi niteliği de kazandırmıştır. 1922-1977 yılları Güler, Ramiz Gökçe, Hulki Onaran, Orhan Önal, Zahir Güvemli, arasında yayımlanan Akbaba, siyasi mizah dendiğinde akla ilk Sedat Nuri İleri, Münif Fehim Özarman, Necmi Rıza Ayça, Eflatun gelen mecmualardan biri olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır. Nuri Erkoç, Erdoğan Bozok, Şevki Çankaya, Orhan Ural, Mustafa Sonuç olarak, siyasete de hayatın diğer alanlarına da mizah Uykusuz, Halit Şekerci, Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu gibi isimler katabilmek gerek. Daha güzel, daha renkli, daha hoşgörülü bir de karikatürleriyle mecmuaya hayat vermişlerdir. dünya için…

89 SEYAHATNÂMEDEN SEÇMELER EVLİYA ÇELEBİ RUMUZ YAYINEVI İSTANBUL, 2015 116 S.

17. yüzyılın başında İstanbul’da dünyaya gelen Evliya Çelebi, hayatının yaklaşık kırk yılını gezmeye, yeni insanlarla tanışmaya, farklı kültürleri öğrenmeye adamış bir gezgindi. Gördüğü bir rüya üzerine seyahatle- rine başladığı rivayet edilen Evliya Çelebi, iyi bir eğitim almış, hafız olmuş, saraydakilerin beğenisini kazan- mıştı. Ancak küçüklüğünden beri gönlünde yatan gezme arzusuyla yollara düştü. Gördüklerini, gözlemle- diklerini kendine has bir üslupla Seyahatnâme adlı eserinde anlatarak Türk-İslam edebiyatının belki de en kapsamlı ve en uzun gezi anlatısının altına imzasını attı. Evliya Çelebi’nin 10 ciltlik bu ölümsüz eserinden titizlikle seçilen kesitler, Seyahatnâme’den Seçmeler’de bir araya getirildi.

BIN YILLIK HEMŞEHRI HALIL BABILLI APRIL YAYINCILIK İSTANBUL, 2015 176 S. İstanbul’un Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yaptığı bin yıllık tarihi, bir gelinciğin ağzından okuyucuyla buluşuyor. Henüz gencecik bir delikanlıyken ölümsüz bir gelinciğin vücuduna hapsedilen Theo, başkentin tüm acılarına, sevinçlerine, yangınlarına, depremlerine tanıklık ediyor; sırlarına vâkıf oluyor. “İlk elli yıl kiliseye, sonraki elli yıl sinagoga, ondan sonraki elli yıl da camiye gitti. Bir ara Konstantinopolis’e gelen Luther’in papazlarını da dinledi. Sonunda o gün nerede yemek dağıtılıyorsa oraya gitmeye karar verdi” diyor Halil Babilli ilk kitabında ve okuyucuyu İstanbul’u avcunun içi gibi bilen Theo’nun başından geçen olağanüstü olayların eşliğinde fantastik bir yolculuğa davet ediyor.

AHH RUMELI YILMAZ GÜRBÜZ İLERI YAYINLARI İSTANBUL, 2015 496 S.

Mehlika, Mustafa Kemal’in Romanı, Balkan Acısı ve Orkun Bilgesi gibi tarih romanlarıyla tanınan Yılmaz Gürbüz bu kez Balkan Savaşları’nın ardından Selanik ve çevresinde yaşananları kaleme alıyor. Kendisi de Selanik’e iki saat uzaklıktaki Kozana köyünden mübadeleyle gelen bir ailenin çocuğu olan Gürbüz, anı ni- teliği taşıyan yeni romanında birinci ağızdan dinlediği gerçek yaşam öykülerini dillendiriyor. Ahh Rumeli’de Selanik’te Yunan yönetimi altında kalan Türklerin yaşadıklarına tanık olacak, Kurtuluş Savaşı başlayınca ümitlenecek, mübadele zamanı gelip çatınca doğup büyünülen toprakları terk etmenin acısını yüreğinizde hissedeceksiniz.

90 ANTIK DÜNYAYI ŞEKILLENDIREN KENTLER YAYINA HAZIRLAYAN: JOHN JULIUS NORWICH YAPI KREDI YAYINLARI İSTANBUL, 2015 240 S.

Yapı Kredi Yayınları’nın Arkeoloji-Mimarlık Dizisi’ne dahil olan Antik Dünyayı Şekillendiren Kentler, insanlık tarihine yön vermiş birçok uygarlığın kurduğu antik kentleri ele alıyor. Aralarında Hattuşaş, Troya, Babil, Kudüs, Atina, Roma, Pompeii ve Xianyang’ın da bulunduğu bu kentler, Mezopotamya’dan Amerika’ya, Çin’den Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılıyor. “Edebiyat, felsefe, tıp, resim ve heykel gibi birçok sanat dalı ve bilimin doğuşuna tanıklık eden bu sit alanları, tarih boyunca hangi gelişim süreçlerinden ge- çerek günümüzün modern kent yaşamına önayak oldu?” sorusuna yanıt arayan kitap, okuyucuya görsel malzemelerle desteklenmiş bir eser sunuyor.

GENÇLIK L. N. TOLSTOY İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI İSTANBUL, 2015 256 S.

Savaş ve Barış ile Anna Karenina gibi dünya edebiyatının köşe taşlarından kabul edilen eserlere imza atan Lev Nikolayeviç Tolstoy, yaşamının son dönemlerinde insan, toplum, aile, devlet, özgürlük gibi kavramlar üzerine eğildi. Bu dönemdeki eserlerinde felsefe sorunlarını ve temalarını edebiyatla harmanladı. Kendi yaşamından ilham alarak yazdığı üçlemenin (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik) son kitabı Gençlik, varlıklı bir ailenin çocuğu olan Nikolenka’nın farklı bir sosyal çevreye girmesi, âşık olması ve dünyayı anlama çabasını yansıtıyor. Karakter çözümlemeleri, güçlü gözlem gücü ve sade üslubuyla Tolstoy, okuyucuyu samimi bir içsel yolculuğa çıkarıyor.

ANADOLU’DA JOHN GARSTANG’IN AYAK İZLERI KOLEKTIF KOÇ ÜNIVERSITESI YAYINLARI İSTANBUL, 2015 240 S. Ankara’da 1947 yılında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nü kuran İngiliz arkeolog John Garstang, başta Türkiye olmak üzere Yakındoğu’da yaptığı çalışmalar ve kazılarla adını arkeoloji tarihine yazdırdı. Liverpool Üniversitesi tarafından hazırlanan ve yaklaşık beş yıllık bir araştırmanın meyvesi olan bu eser, John Garstang’ın çalışmaları hakkında yazılmış makaleler ile kendisinin çektiği fotoğrafların diji- talleştirilmiş cam plaka negatiflerinden meydana geliyor. Odağına arkeoloğun Anadolu’da yürüttüğü çalışmaları alan kitap, fotoğraflar aracılığıyla Türkiye ve Kuzey Suriye’de Geç Osmanlı Dönemi’nde bulunan arkeolojik kazı alanlarına, döneme ve dönem insanlarına ışık tutuyor.

91 BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ ALÂEDDİN YAVAŞÇA YENİKAPI MÜZİK

Bir tıp doktoru ve Klasik Türk Müziği sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça, 1950 yılından itibaren yurt içinde ve dışında birçok konser verdi, 140 civarında besteye imza attı. 1991 yılında Devlet Sa- natçısı unvanını alan Yavaşça, bugüne kadar birçok ödüle layık görülürken TRT bünyesinde çalıştı ve konservatuvarda hocalık yaptı. Hicaz, nihavend, segâh gibi Türk Musikisi’nin farklı makamla- rındaki 39 şarkıdan meydana gelen yeni albümüyle Alâeddin Yavaşça, dinleyicileri bir kez daha mest ediyor.

JE T’AIME PARIS ALATURKA KOLEKTİF FONO MÜZİK

“Padam Padam”, “La Vie en Rose”, “La Bohème” ve “Tu Te Reconnaitras” gibi Fransız Müziği’nin artık birer klasik haline gelmiş parçaları, “Je T’aime Paris Alaturka” albümünde Türk Müziği’ne özgü enstrümanlarla yeniden yorumlanıyor. 12 eski parçadan oluşan albüm, Ceyhun Çelik’in yö- netmenliğinde müzikseverlerle buluşuyor. Kemanda Namık Taşpınarlı, kanunda Göksel Kartal, klarnette Suat Diril ve akordeonda Ceyhun Çelik’in yer aldığı çalışma, Fransız ve Türk kültürlerinin harmanlandığı özgün bir örnek olma niteliği taşıyor.

SELECTION LARA FABIAN DMC “Dr. Jivago” adlı filmden esinlenerek Lara Fabian sahne adını alan Belçikalı sanatçı Lara Crokaert’in ölümsüz şarkıları, DMC müziğin imzasıyla derleme bir albümde yeniden dinleyiciyle buluşuyor. Crokaert’in hafızalarda yer eden şarkısı “Je T’aime”in de dahil olduğu 22 parçadan oluşan albümde, sanatçının canlı performanslarının yanı sıra İngilizce ve İtalyanca gibi farklı dillerdeki şarkıları ve Mustafa Ceceli ile birlikte çıkardığı single’ı “Make Me Yours Tonight” da yer alıyor.

92 AŞK NEREDE? YÖNETMEN : SEMRA DÜNDAR SENARYO : SEMRA DÜNDAR OYUNCULAR: AYÇA ERTURAN, FAİK ERGİN, EYLÜL ÖZTÜRK, OYA AYDOĞAN, KADİR ÇÖPDEMİR YAPIM : 2015, TÜRKİYE TÜR : ROMANTİK KOMEDİ

Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve yurt dışında eğitim görmüş Biricik (Ayça Erturan), büyük bir kanalın haber editörü olarak çalışmaktadır. Biricik’in tüm arkadaşları evlenmiş, fakat kendisi kafasında belirlediği erkek profiline uygun biriyle karşılaşmadığı için henüz yuva kuramamıştır. Bir gün yolu beklentilerinden çok farklı, yakışıklı bir taksi şoförüyle kesişir. İki ayrı dünyaya ait gençler arasında filizlenen aşk, tüm eleştirileri kal- dırabilecek, tüm farklılıkları göz ardı edebilecek, tüm zorluklara göğüs gerebilecek kadar güçlü olacak mıdır? Çekimleri Antalya’da gerçekleştirilen “Aşk Nerede?”, bir yandan izleyicileri macera dolu eğ- lenceli bir yolculuğa çıkarırken bir yandan da gerçek aşk kavramını sorgulatıyor.

MARSLI BRING HIM HOME YÖNETMEN : RIDLEY SCOTT SENARYO : DREW GODDARD, ANDY WEIR OYUNCULAR : MATT DAMON, JESSICA CHASTAIN, KRISTEN WIIG, KATE MARA, SEBASTIAN STAN, SEAN BEAN YAPIM : 2015, ABD TÜR : AKSİYON, MACERA, BİLİMKURGU Astronot Mark Watney (Matt Damon), Mars’a adım atan ilk insanlardan biridir. Şiddetli bir fırtınanın ardından öldü zannedilerek ekibi tarafından Kızıl Gezegen’de bırakılır. Sanılanın aksine fırtınadan sağ çıkmayı başaran Mark, kendini yabancı bir gezegende tek başına bulur. Giderek azalan erzağı ve doğanın zorlu koşulları karşısında Mark, Mars’ta ölen ilk insanlar- dan biri olacağına inanmaya başlar. Dünyaya yaşadığına dair bir sinyal gönderebilmesi için kendi keskin zekasından ve yaratıcılığından başka güvenebileceği hiçbir şey yoktur. Andy Weir’ın aynı adlı bilimkurgu romanından beyazperdeye uyarlanan Marslı, Matt Damon’ın etkileyici performansı ve görsel efektleriyle 2015’in izlenmesi gereken yapımla- rı arasında yerini alıyor. Filmin yönetmenlik koltuğunda “Prometheus” ve “Yaratık” (Alien) filmlerinden tanıdığımız Ridley Scott oturuyor.

93 Ali Haydar Hakverdi @Av_Hakverdi CHP Ankara Milletvekili

Sosyal medyayı aktif biçimde kullanan siyasetçilerimiz arasın- her iki bilgi kaynağını da kullanıp harmanlamak ve doğru bilgiler da yer alıyorsunuz. Sosyal paylaşım sitelerini ne zamandır ve üzerinden sosyal medyayı takip etmek gerekiyor. gün içinde hangi sıklıkta kullanıyorsunuz? Sosyal paylaşım ortamında ilginç anılarınız oldu mu? Sosyal medya hesaplarını yaklaşık 5 yıldır aktif olarak kullanı- yorum. İlk dönemler daha çok Facebook kullanıyordum. Daha Özel olarak anlatabileceğim bir anım yok. Ancak sosyal medya sonra Twitter’ı da aktif olarak kullanmaya başladım. Şu an her hesaplarım aracılığıyla bana gelen mesajlara cevap yazdığımda, ikisini de kullanmaya devam ediyorum. Fotoğraf paylaşımında insanların nedense buna inanamayarak “Ali Haydar Bey gerçek- ten siz misiniz?” diye sorması bana ilginç geliyor. bulunduğum bir Instagram hesabım da var. Hemen hemen her gün fırsat buldukça sosyal medya hesaplarıma bakarım.

Sizce siyasetçilerin sosyal paylaşım sitelerini etkin ve doğru bir şekilde kullanması ne bakımdan önemli? Ülkemiz oldukça genç bir nüfusa sahip. Gençlerimizin büyük çoğunluğu da sosyal medyayı çok yoğun kullanıyor. Dolayısıyla gençlere ulaşmanın, onlarla güncel ve hızlı bir iletişim kurmanın en etkili yollarından biri sosyal medya. Gençlerin dışında da Türkiye’de milyonlarca sosyal medya kullanıcısı var. Bu durum, içerisinde bulunduğumuz bilgi ve bilişim çağında, kitlelere ulaş- mak için kullanılabilecek en etkili enstrümanlardan birinin sosyal medya olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Özellikle doğru kullanıldığında sosyal medyanın faydaları azımsanmayacak kadar fazla.

Sosyal medyanın gündemi doğru takip etme açısından yararlı olduğunu düşünüyor musunuz? Bu sorunun cevabının sosyal medyayı nasıl kullandığınıza göre değişeceğini düşünüyorum. Bu sonsuz bilgi evreninde, doğru bilgi kadar yanlış bilgiyle de karşılaşabiliyorsunuz. Kullanıcıların kişisel hesaplardan duyurduğu haberlerin yanı sıra güvenilirliği kanıtlanmış haber sitelerini de takip etmek çok önemli. Belki de

94 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERİ

@ibrayhan @huseyincamak Kolumuzu ısırarak saat yapardık küçük- Yeni ders yılında öğrenci ve öğretmen - ken, sanki zamanın canımızı acıtacağını lerimize başarılar, velilerimize kolaylıklar anlarmış gibi… dilerim.

@aygunzeki @ozcanpurcu @hotar_nukhet Dilovası ilçemizde yeni eğitim ve öğretim Çözüm için çalışıyorum. Yokluk ve yoksul- Akademisyenlerimizin sorunlarını dinliyor, yılına Diliskelesi İlkokulu’nda merhaba de- luk, çocuktan yaşlıya herkesin derdi. katkılarını alıyoruz. dik. Tüm yavrularımıza başarılar.

@Av_MetinCelik @saffetsancakli @Avturkmen “Eğitim, çocuğu sevmekle başlar.” Gebze ilçesindeki esnafları gezerek, esnaf Hemşehrilerimizle birlikte ülke gündemini ve işçi kardeşlerimizin her zaman yanında konuşuyoruz. Ülkemizin aydınlık geleceği olacağımızı belirttik. için çalışıyoruz.

95 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERİ

@alp_kavaklioglu @sadirdurmaz @Akif_Hamzacebi “Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kaza- Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, 30 Ağustos bir imparatorluğun küllerin- nılır, zaman insanları değil armutları olgun- size, ailenize ve Türk-İslam alemine ha- den bir Cumhuriyetin doğduğu gündür. laştırır.” (Peyami Safa) yırlar getirmesi temennisi ile selam ve Kutlu olsun. saygılar sunarım.

@akenantanrikulu @mithatsancarr @togrularya MHP İzmir 2. Bölge Milletvekili Adayları- SP milletvekili ve Dışilişkiler Komisyonu Parti binamızda halkımız ile bayramlaşma mızla Karşıyaka’da esnaflarımızı ziyaret başkanı Martin Naef’le Zürih’te buluştuk. devam ediyor. ediyoruz, vatandaşımız dertli. Güzel ve verimli bir sohbet oldu.

@OktayOzturk_MHP @MvLeylaGuven @MuharremInceCHP Aydıncık ilçe başkanlığının düzenlemiş #Viranşehir halkıyla birlikteyiz. Esnaf Çocukluğumuzda köyde düğün varsa pa- olduğu bayramlaşma programına katıldık. ziyaretimizi gerçekleştirdik. muk helva satmaya gelirlerdi. Köyde düğün var, çocuklarla zamana yolculuk.