İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ

50 YILLIK AYDIN’LANMA

AYDIN İL NÜFUSUNUN SOSYAL VE DEMOGRAFİK ANALİZİ (1950- 1975-2000)

LİSANS BİTİRME ÇALIŞMASI

MELTEM AKSU

0341030017

Bölümü: Antropoloji

Ana Bilim Dalı: Sosyal Antropoloji

Temmuz 2009

ÖNSÖZ

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü ‘’Bitirme Çalışması’’ olan bu proje, 1950, 1975 ve 2000 yılı nüfus sayımlarından yararlanılarak Aydın İli’ nin sosyal ve demografik analizinin yapılmasına yöneliktir.

Çalışma ikinci el kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmış, başlangıcından neredeyse sonuna kadar bir grup çalışması şeklinde devam etmiş, büyük emek, sabır ve uzun uğraşlar sonunda başarıyla vücut bulmuştur.

‘’Başarı; sık sık gülmek ve çok sevmektir; akıllı insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmaktır; dürüst eleştirmenlerin onayını almak; sahte dostların arkadan vurmalarına dayanmaktır; güzeli sevmektir. Herkeste en iyiyi bulmaktır. Karşılık beklemeyi hiç düşünmeden kendiliğinden vermektir. Geride ister sağlıklı bir çocuk, ister kurtarılmış bir ruh, ister bir parça yeşil bahçe, ister iyileştirilen bir sosyal durum bırakarak dünyanın iyileşmesine katkıda bulunmaktır. Gönlünce eğlenmek ve gülmek; kendinden geçerek şarkı söylemektir. Tek bir kişi bile olsa, birinin sizin varlığınızdan ötürü rahat nefes aldığını bilmektir. İşte bu başarılı olmaktır. ‘ diye tanımlamıştır transandantalizminin (deneyüstücülük) en önemli temsilcisi olan Ralph Waldo Emerson ‘başarı’ kavramını.

i

Bu kavramı gerek eğitim sürecim boyunca gerekse yapmama imkân verdikleri bitirme çalışması süresince gerçekten yaşayarak anlamamı sağlamış olan sayın hocalarım İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Taylan AKKAYAN’ a ve Prof. Dr. Yüksel KIRIMLI’ ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca çalışma boyunca desteklerini ve sabırlarını daima hissettiğim sevgili aileme, canım ablam Çiğdem Aksu’ya, büyük bir özveriyle çalışan ve yardımlarını esirgemeyen Bengi Selvi’ ye ve tüm grup arkadaşlarıma, iyi-kötü her anımda daima yanımda olan, bir an olsun yokluğunu hissetmediğim güzel arkadaşım Elif Odabaşı’ na ve moralimi sürekli yüksek tutan, benle aynı sıkıntıları sabırla yaşayan Emre Fidancı’ ya çok teşekkür ederim.

Meltem AKSU

Temmuz 2009

ii

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖNSÖZ ...... i İÇİNDEKİLER ...... iii YAZI İÇİNDE GEÇEN HARİTAVE ŞEKİL LİSTESİ……………….. viii YAZI İÇİNDE GEÇEN GRAFİKLER LİSTESİ…………………… ix YAZI İÇİNDE GEÇEN TABLOLAR LİSTESİ ...... xii TABLOLAR LİSTESİ ...... xiv FOTOĞRAFLAR LİSTESİ ...... xxvii GİRİŞ...... 1

1.METODOLOJİ...... 3

1.1.Araştırma Yöntem ve Teknikleri...... 3 1.2.Çalışmada Kullanılan Veri Kaynağı: Nüfus Sayımları...... 5 1.3 .Araştırmanın Aşamaları...... 6 1.3.1. Konu Seçimi……………………………...... 6 1.3.2. Ön Araştırma...... 7 1.3.3. Literatür Taraması...... 9 1.3.4. Konunun Sınırlandırma...... 9 1.3.4.1. Coğrafi Sınırlandırma...... 10 1.3.4.2. Zaman Sınırlandırması...... 10 1.3.5. Konunun Kapsamı...... 11 1.3.6. Temel Birimlerin Belirlenmesi ve Seçimi...... 11 1.3.7. Tablo Yapım Aşaması...... 12 1.3.8. Yazıyla Anlatım ve Raporun Hazırlanması...... 15

iii

2.KENTLEŞME 16

2.1. Kent Kavramı………………………………………………………. 16 2.2. Kente Özgü Temel Kriterler……………………………………….. 17 2.3. Kentleşme 18 2.4. Kentleşmenin Nedenleri 19

3.AYDIN GENEL BİLGİLERİ 21

3.1. Aydın Tarihi...... 21 3.2. Aydın Coğrafi Konumu...... 22 3.3. Aydın İdari Yapısı...... 23 3.4. Aydın İlçeleri İtibariyle Genel Özellikleri...... 24

4.AYDIN NÜFUSUNUN DEMOGRAFİK YAPISI 30

4.1. Nüfus Büyüklüğü ve Nüfus Artışı...... 30 4.2. Nüfus Artış Hızı...... 34 4.3. Nüfusun Cinsiyet Yapısı...... 35 4.4. Aydın Nüfusunun Şehir ve Köy Yerleşmelerine Göre Dağılımı...... 37 4.5. Aydın Nüfusunun Kır ve Kent Yerleşmelerine Göre Dağılımı...... 38 4.6. Aydın’ın İlçelere Göre Nüfus Özellikleri...... 43

5. YAŞ YAPISI………………………………………………………… 50

5.1. Cinsiyet İtibariyle Yaş Grupları 50 5.2. Kır ve Kent Nüfusunun Yaş Yapısı...... 51 5.3. Bağımlılık Oranı ………………………...... 52 5.4. Aydın Nüfusunun Yaş Piramidi……...... 55

iv

5.1.NÜFUSUN DOĞUM YERİ ÖZELLİKLERİ………………………. 59

5.1.1.Doğum Yerleri ve Göç...... 59 5.1.2. Dış Göç...... 60 5.1.3.İç Göç …………………………………………………………...... 63

5.2. SAKAT NÜFUSUN ÖZELLİKLERİ 69

5.2.1.Türkiye ve Aydın’da Sakat Nüfus Oranları...... 70 5.2.2.Sakatlık Türleri...... 74

5.3. NÜFUSUN MEDENİ HAL YAPISI ………………………… 81

5.3.1.Medeni Hal Yapısının Tanımı ve Önemi...... 81 5.3.2.Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Medeni Hali………………………….. 85 5.3.2.1. Hiç Evlenmemiş Nüfusun Cinsiyet Yapısı...... 85 5.3.2.2. Evli Nüfusunun Cinsiyet Yapısı...... 86 5.3.2.3.Boşanmış Nüfusunun Cinsiyet Yapısı...... 87 5.3.2.4. Eşi Ölmüş Nüfusun Cinsiyet Yapısı……...... 88

5.4. NÜFUSUN EĞİTİM DURUMU 91

5.4.1.Eğitimin Anlamı ve Kapsamı...... 91 5.4.2.Türkiye Nüfusunun Okuryazarlık Durumu...... 92 5.4.2.1.Türkiye Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Okuryazarlık Durumu...... 93 5.4.3. Aydın Nüfusunun Okuryazarlık Durumu...... 94 5.4.3.1.Aydın Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Okuryazarlık Durumu...... 95 5.4.4.Kurumsal Eğitim...... 98 5.4.4.1. Türkiye ve Aydın Nüfusunun Kurumsal Eğitim Durumu...... 99 5.4.5.Aydın Nüfusunun Eğitim Seviyesi...... 100

v

5.5.DOĞURGANLIK 105

5.5.1.Doğurganlığın Önemi ...... 105 5.5.2.Eğitim ve Doğurganlık...... 107 5.5.3. Mezuniyet Seviyesi İtibariyle Kadın Nüfus ve Canlı Çocuk-Kadın Oranları...... 109 5.5.4.Doğumla İlgili Tanım ve Hesaplamalar...... 110

6.EKONOMİK NİTELİKLER 116

6.1.İşgücünde Olan Nüfus...... 116 6.2.İşgücünde Olmayan Nüfus...... 121 6.3.İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyet Yapısı...... 124 6.4.İşgücünde Olan Nüfusun İşsizlik Sorunu...... 126 6.5.İşgücünde Olan Nüfusun Yaş Yapısı...... 127 6.6. Nüfusun Çalışmakta Olduğu Ekonomik Faaliyet Alanları...... 128

7. HANEHALKI VE KONUT NİTELİKLER...... 133

7.1. Türkiye ve Aydın Hanehalkı Yapısı...... 134 7.2. Aydın’ da Hanehalkının Konut Nitelikleri...... 135

8. SONUÇ ...... 145

8.1.Özet ...... 145 8.2.Bulgular ve Yorum………………………………………………… 151 8.3. Sonuç ve Öneriler 154

vi

BİBLİYOGRAFYA ...... 156 BİYOGRAFİ ...... 165

FOTOĞRAFLAR TABLOLAR

vii

Yazı İçinde Geçen Harita ve Şekil Listeleri

Haritalar Sayfa

22 Harita: 1 Aydın İli Coğrafi Konumu

42 Harita: 2 Türkiye Kentlerinin Kentleşme Düzeyleri, 2000

44 Harita: 3 Aydın İlinin İlçeleri

Şekiller

Şekil: 1 Aydın İlinin 1950 Yılı Yaş Piramidi 56

Şekil: 2 Aydın İlinin 1975 Yılı Yaş Piramidi 57

Şekil: 3 Aydın İlinin 2000 Yılı Yaş Piramidi 58

viii

GRAFİK LİSTESİ

Sayfa

Grafik:1) Yıllar İtibariyle Türkiye Nüfusu 32

Grafik: 2) Yıllar İtibariyle Aydın Nüfusu 33

Grafik: 3) Aydın’ da Nüfus Yoğunluğunun Yıllara Göre Değişimi 34

Grafik: 4) Türkiye Nüfusunun Cinsiyete Göre Dağılımı 36

Grafik: 5) Aydın Nüfusunun Cinsiyete Göre Dağılımı 37

Grafik: 6) Türkiye’ de Kent Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Yıllara

Göre Dağılımı 42

Grafik:7 ) Aydın’da Kent Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Yıllara

Göre Dağılımı 43

Grafik:8 ) Aydın İl Nüfusu Medyan Yaş Yapısı 51

Grafik:9 ) Aydın İl Nüfusunun Kentsel ve Kırsal Alanlardaki

Medyan Yaş Dağılımı 52

Grafik: 10) Türkiye ve Aydın İli Bağımlılık Oranları 54

Grafik: 11) Türkiye Nüfusunun Doğum Yerlerine Göre Dağılımı 62

Grafik: 12) Aydın İl Nüfusunun Doğum Yerlerine Göre Dağılımı 63

Grafik: 13) Aydın İlinde Yurtiçinde Doğan Nüfusun Aynı İlde

Doğma Oranı 64

Grafik: 14 ) Yurtiçi Doğumlu Nüfusun Aydın İlinde Yaşama

Oranlarının Bölgelere Göre Dağılımı 65

ix

Grafik: 15 ) Türkiye Toplam Nüfusu İçinde Sakat Nüfus Oranları 71

Grafik: 16) Aydın Toplam Nüfusu İçinde Sakat Nüfus Oranlar 71

Grafik: 17) Türkiye Sakat Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Dağılımı 72

Grafik: 18) Aydın’ da Sakat Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı 73

Grafik: 19) Türkiye’ de Sakat Nüfusun Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı 75

Grafik: 20) Aydın’ da Sakat Nüfusun Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı 76

Grafik: 21) Aydın’da Yaşayan Sakat Nüfusun Duyu Organlarıyla

İlgili Sakatlık Türleri Dağılımı 78

Grafik: 22) Aydın’da Yaşayan Sakat Nüfusun İskelet Çatısı İle

İlgili Sakatlık Türleri Dağılımı 79

Grafik: 23) Türkiye Nüfusunun Medeni Hal Yapısı 82

Grafik: 24) Aydın İl Nüfusunun Medeni Hal Yapısı 83

Grafik: 25) Aydın’da Boşanmış Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Dağılımı 84

Grafik: 26) Aydın’ da Hiç Evlenmemiş Nüfusun Yaş Gruplarına

Göre Dağılımı 86

Grafik: 27) Aydın’da Evli Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı 87

Grafik:28 ) Aydın’ da Boşanmış Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı 88

Grafik: 29) Aydın’da Eşi Ölmüş Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı 89

Grafik: 30) Türkiye Nüfusunun Okuryazarlık Oran 92

Grafik: 31) Aydın Nüfusunun Okuryazarlık Durumu 95

Grafik: 32) Aydın‘da Okuma-yazma Bilme Durumunun Cinsiyete

Göre Artış Oranları 96

Grafik:33) Türkiye ve Aydın’da Okuryazar Kadın Nüfus 97

x

Grafik: 34) Türkiye Ve Aydın’ da Bir Kurumdan Mezun Olan Nüfus(%) 99

Grafik: 35) Aydın’da İlkokul Ve Üzeri Kurumlardan Mezun

Olanların Oranı (%) 101

Grafik: 36) Türkiye’ de ve Aydın’ da Kaba Doğum Oranları 111

Grafik: 37) Türkiye’ de ve Aydın’ da Fiili Doğurganlık Oranları 113

Grafik: 38) Türkiye’de İşgücü Oranları 118

Grafik: 39) Aydın’da İşgücü Oranları 119

Grafik:40) Türkiye’ de İşgücünde Olmayan Nüfusun Cinsiyete

Göre Dağılımı (%) 121

Grafik: 41) Türkiye’de İşgücünde Olmayan Nüfus Özellikleri 123

Grafik: 42) Aydın’da İşgücünde Olmayan Nüfus Özellikleri 124

Grafik: 43) Aydın’da İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı 125

Grafik: 44) Türkiye’de Ve Aydın’da İşsizlik Oranları 127

Grafik: 45) Türkiye’de Ekonomik Faaliyet Alanlarının Dağılımı 130

Grafik: 46) Aydın’da Ekonomik Faaliyet Alanlarının Dağılımı 131

Grafik: 47) Aydın’da Hane Halkı Sayısının Hane Halkı

Büyüklüğüne Göre Dağılımı 134

Grafik: 48) Türkiye ve Aydın’da Kira Ödeyen Hane Halkının Oranları 137

Grafik: 49) Aydın’da Hane Halkının Yaşadığı Konutlarda Tuvaleti

Banyo ve Mutfak Olmama Durumunun Dağılımı 141

Grafik: 50) Türkiye’ de ve Aydın’ da Borulu Su Olan Konutların Oranları 143

xi

YAZI İÇİNDE GEÇEN TABLOLAR

Sayfa

Tablo 1: Tablo B.b.1) Türkiye’de Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yurt İçinde ve Yurt Dışında Doğma Durumuna Göre Dağılımı 61

Tablo 2: TABLO: B.b.4) Aydın Dışında Diğer İllerde Doğmuş Olanların Cinsiyet İtibariyle En Çok Hangi Üç İlde Doğmuş Olma Durumlarına Göre Dağılımı 67

Tablo 3: TABLO: B.c.1) Türkiye' de Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Sakatlık Durumuna Göre Dağılımı* 70

Tablo 4: ÖZET TABLO: Aydındaki Sakat Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı 74

Tablo 5: TABLO: B.e.2) Türkiye' de Nüfusun Okuma Yazma Bilme Durumunun Cinsiyete Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)* 94

xii

Tablo 6: ÖZET TABLO: Türkiye Ve Aydın’da Bir Kurumdan Mezun Olmayan Nüfus (%) 100

Tablo 7: TABLO: C.2.1) Aydın' da İşgücünde Olmayan Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar) 122

Özel Amaçlı Tablo:

-Kent nüfusu arttıkça, doğurganlık oranı azalmaktadır. 114

-Kentte doğum oranları azaldıkça, hane halkı büyüklüğü azalmaktadır. 144

-Kentte yaşayanlar, kırsal alanlarda yaşayanlardan daha yaşlıdır. 48

xiii

TABLO LİSTESİ

A GRUBU TABLOLAR: İDARİ BÖLÜNÜŞ İLE İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: A.1 Türkiye’ de Toplam Nüfus, Yüz Ölçümü ve Nüfus Yoğunluğu

TABLO: A.1.1 Aydın’ da Toplam Nüfus, Yüz Ölçümü ve Nüfus Yoğunluğu

TABLO: A.2 Türkiye’ de 1950-1975-2000 Yılları Arasında 25 Yıllık Artış Oranı ve Yıllık Nüfus Artış Hızı

TABLO: A.2.1 Aydın’ da 1950-1975-2000 Yılları Arasında 25 Yıllık Artış Oranı ve Yıllık Nüfus Artış Hızı

TABLO: A.3 Türkiye’ de Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: A.3.1 Aydın’ da Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: A.4 Türkiye’ de Şehir ve Köy Nüfusları

TABLO: A.4.1 Aydın’ da Şehir ve Köy Nüfusları

TABLO: A.5 Türkiye’ de Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Kent-Kır Yerleşmelerine Göre Dağılımı

TABLO: A.5.1 Aydın’ da Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Kent-Kır Yerleşmelerine Göre Dağılımı

TABLO: A.6 Türkiye’ de İlçe ve Köy Sayıları

TABLO: A.6.1 Aydın’ da İlçe ve Köy Sayıları

TABLO: A.7 Aydın Nüfusunun İlçelere Göre Dağılımı

TABLO: A.8 Aydın Nüfusunun İlçelere Göre Dağılım, Yüz Ölçümü ve Nüfus Yoğunluğu

xiv

TABLO: A.9 Aydın Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle İlçelere Göre Dağılımı

TABLO: A.10 Aydın Nüfusunun İlçeler İtibariyle Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: A.11 Aydın Şehir Nüfusunun İlçelere Göre Dağılımı

TABLO: A.12 Aydın Şehir Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle İlçelere Göre Dağılımı

TABLO: A.13 Aydın Şehir Nüfusunun İlçeler İtibariyle Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: A.14 Aydın Köy Nüfusunun İlçelere Göre Dağılımı

TABLO: A.15 Aydın Köy Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle İlçelere Göre Dağılımı

TABLO: A.16 Aydın Köy Nüfusunun İlçeler İtibariyle Cinsiyete Göre Dağılımı

B GRUBU TABLOLAR: SOSYO-DEMOGRAFİK NİTELİKLER İLE İLGİLİ TABLOLAR

B.a. YAŞ YAPISIYLA İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: B.a.1 Türkiye’ de Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.a.1.1 Aydın’ da Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.a.2 Türkiye’ de Kent Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.a.2.1 Aydın’ da Kent Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

xv

TABLO: B.a.3 Türkiye’ de Kır Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.a.3.1 Aydın’ da Kır Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.a.4 Türkiye’ de Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Üç Temel Yaş Grubuna Göre Dağılımı, Yaş İndeksi ve Bağımlılık Oranı

TABLO: B.a.4.1 Aydın’ da Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Üç Temel Yaş Grubuna Göre Dağılımı, Yaş İndeksi ve Bağımlılık Oranı

TABLO: B.a.5 Türkiye’ de Kent Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Üç Temel Yaş Grubuna Göre Dağılımı, Yaş İndeksi ve Bağımlılık Oranı

TABLO: B.a.5.1 Aydın’ da Kent Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Üç Temel Yaş Grubuna Göre Dağılımı, Yaş İndeksi ve Bağımlılık Oranı

TABLO: B.a.6 Türkiye’ de Kır Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Üç Temel Yaş Grubuna Göre Dağılımı, Yaş İndeksi ve Bağımlılık Oranı

TABLO: B.a.6.1 Aydın’ da Kır Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Üç Temel Yaş Grubuna Göre Dağılımı, Yaş İndeksi ve Bağımlılık Oranı

TABLO: B.a.7 Türkiye’ de Kent ve Kır Yerleşmelerinde Medyan Yaşlar

TABLO: B.a.7.1 Aydın’ da Kent ve Kır Yerleşmelerinde Medyan Yaşlar

TABLO: B.a.8 Türkiye' de 1 Yaşından Küçük Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Kent ve Kır Yerleşmelerine Dağılımı

TABLO: B.a.8.1 Aydın’ da 1 Yaşından Küçük Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Kent ve Kır Yerleşmelerine Dağılımı

B.b. DOĞUM YERLERİYLE İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: B.b.1 Türkiye’ de Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yurt İçinde ve Yurt Dışında Doğma Durumuna Göre Dağılımı

xvi

TABLO: B.b.1.1 Aydın’ da Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yurt İçinde ve Yurt Dışında Doğma Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.b.2 Yurt İçi Doğumlu Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Aydın’ da veya Diğer İllerde Doğma Durumlarına Göre Dağılımı

TABLO: B.b.3 Doğum Yeri Yurt İçinde Diğer İllerde Olup, Aydın’ da Yaşayan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Doğmuş Oldukları Bölgelere Göre Dağılımı

TABLO: B.b.4 Aydın Dışında Diğer İllerde Doğmuş Olanların Cinsiyet İtibariyle En Çok Hangi Üç İlde Doğmuş Olma Durumlarına Göre Dağılımı

TABLO: B.b.5 Yurt Dışında Doğmuş Olanların Cinsiyet İtibariyle En Çok Hangi Üç Ülkede Doğmuş Olma Durumlarına Göre Dağılımı

B.c. SAKATLIK DURUMU İLE İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: B.c.1 Türkiye’ de Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Sakatlık Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.c.1.1 Aydın’ da Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Sakatlık Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.c.2 Türkiye’ de Sakat Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: B.c.2.1 Aydın’ da Sakat Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: B.c.3 Aydın’ da Sakat Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.c.4 Türkiye’ de Sakat Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı

TABLO: B.c.4.1 Aydın’ da Sakat Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı

TABLO: B.c.5 Türkiye' de Yaşayan Sakat Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Duyu Organları İle İlgili Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı

xvii

TABLO: B.c.5.1 Aydın’ da Yaşayan Sakat Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Duyu Organları İle İlgili Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı

TABLO: B.c.6 Türkiye' de Yaşayan Sakat Nüfusun Cinsiyet İtibariyle İskelet Çatısı İle İlgili Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı

TABLO: B.c.6.1 Aydın’ da Yaşayan Sakat Nüfusun Cinsiyet İtibariyle İskelet Çatısı İle İlgili Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı

B.d. MEDENİ DURUM İLE İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: B.d.1 Türkiye' de 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Medeni Hallere Göre Dağılımı

TABLO: B.d.1.1 Aydın’ da 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Medeni Hallere Göre Dağılımı

TABLO: B.d.2 Aydın’ da 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Hiç Evlenmemiş Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.d.3 Aydın’ da 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Evli Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.d.4 Aydın’ da 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Boşanmış Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.d.5 Aydın’ da 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Eşi Ölmüş Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

B.e. EĞİTİM DURUMU İLE İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: B.e.1 Türkiye' de Nüfusun Okuma Yazma Bilme Durumuna Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.1.1 Aydın’ da Nüfusun Okuma Yazma Bilme Durumuna Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

xviii

TABLO: B.e.2 Türkiye' de Nüfusun Okuma Yazma Bilme Durumunun Cinsiyete Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.2.1 Aydın’ da Nüfusun Okuma Yazma Bilme Durumunun Cinsiyete Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.3 Türkiye' de Okuma Yazma Bilmeyen Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: B.e.3.1 Aydın’ da Okuma Yazma Bilmeyen Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: B.e.4 Türkiye' de Okuma Yazma Bilen Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: B.e.4.1 Aydın’ da Okuma Yazma Bilen Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

TABLO: B.e.5 Türkiye' de Okuma Yazma Bilmeyen Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.5.1 Aydın’ da Okuma Yazma Bilmeyen Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.6 Türkiye' de Okuma Yazma Bilen Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.6.1 Aydın’ da Okuma Yazma Bilen Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.7 Türkiye' de Okuma Yazma Bilen Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Bir Öğrenim Kurumundan Mezun Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.7.1 Aydın’ da Okuma Yazma Bilen Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Bir Öğrenim Kurumundan Mezun Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

xix

TABLO: B.e.8 Türkiye' de Okuma Yazma Bilip Bir Öğrenim Kurumundan Mezun Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Mezun Oldukları Kurumlara Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)*

TABLO: B.e.8.1 Aydın’ da Okuma Yazma Bilip Bir Öğrenim Kurumundan Mezun Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Mezun Oldukları Kurumlara Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)*

TABLO: B.e.9 Türkiye' de Okuma Yazma Bilip Bir Öğrenim Kurumundan Mezun Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Mezun Oldukları Kurumlara Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.9.1 Aydın’ da ve Okuma Yazma Bilip Bir Öğrenim Kurumundan Mezun Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Mezun Oldukları Kurumlara Göre Dağılımı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.10 Türkiye' de 11+ Yaşındaki İlkokul ve Daha Yukarı Okullardan Mezun Olan Nüfusun 11+ Yaşındaki Toplam Nüfusa Oranı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.10.1 Aydın’ da 11+ Yaşındaki İlkokul ve Daha Yukarı Okullardan Mezun Olan Nüfusun 11+ Yaşındaki Toplam Nüfusa Oranı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.11 Türkiye' de 14+ Yaşındaki Ortaokul ve Daha Yukarı Okullardan Mezun Olan Nüfusun 14+ Yaşındaki Toplam Nüfusa Oranı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.11.1 Aydın’ da 14+ Yaşındaki Ortaokul ve Daha Yukarı Okullardan Mezun Olan Nüfusun 14+ Yaşındaki Toplam Nüfusa Oranı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.12 Türkiye' de 17+ Yaşındaki Lise ve Daha Yukarı Okullardan Mezun Olan Nüfusun 17+ Yaşındaki Toplam Nüfusa Oranı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.12.1 Aydın’ da 17+ Yaşındaki Lise ve Daha Yukarı Okullardan Mezun Olan Nüfusun 17+ Yaşındaki Toplam Nüfusa Oranı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

xx

TABLO: B.e.13 Türkiye' de 19+ Yaşındaki Üniversite Mezunu Olan Nüfusun 19+ Yaşındaki Toplam Nüfusa Oranı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: B.e.13.1 Aydın’ da 19+ Yaşındaki Üniversite Mezunu Olan Nüfusun 19+ Yaşındaki Toplam Nüfusa Oranı (6 ve Daha Yukarı Yaşlar)

B.f. DOĞURGANLIK DURUMU İLE İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: B.f.1 Türkiye' de 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Kadın Nüfusun Daha Önce Bir Evlilik Yapıp Yapmama Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.f.1.1 Aydın’ da 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Kadın Nüfusun Daha Önce Bir Evlilik Yapıp Yapmama Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.f.2 Türkiye' de Evli, Boşanmış ve Eşi Ölmüş Olan 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Kadın Nüfusunun Canlı Doğan ve Yaşayan Çocuk Sayısı İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.f.2.1 Aydın’ da Evli, Boşanmış ve Eşi Ölmüş Olan 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Kadın Nüfusunun Canlı Doğan ve Yaşayan Çocuk Sayısı İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

TABLO: B.f.3 Türkiye' de Evli, Boşanmış ve Eşi Ölmüş Olan 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Kadın Nüfusun Canlı Doğan Çocuk Sayısı İtibariyle Okuma Yazma Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.f.3.1 Aydın’ da Evli, Boşanmış ve Eşi Ölmüş Olan 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Kadın Nüfusun Canlı Doğan Çocuk Sayısı İtibariyle Okuma Yazma Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.f.4 Türkiye' de Evli, Boşanmış ve Eşi Ölmüş Olan 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Okuma Yazma Bilen Kadın Nüfusun Canlı Doğan Çocuk Sayısı İtibariyle Bir Eğitim

xxi

Kurumundan Mezun Olma Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.f.4.1 Aydın’ da Evli, Boşanmış ve Eşi Ölmüş Olan 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Okuma Yazma Bilen Kadın Nüfusun Canlı Doğan Çocuk Sayısı İtibariyle Bir Eğitim Kurumundan Mezun Olma Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.f.5 Türkiye' de Evli, Boşanmış ve Eşi Ölmüş Olan 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Okuma Yazma Bilip Bir Kurumdan Mezun Olan Kadın Nüfusun Canlı Doğan Çocuk Sayısı İtibariyle Mezuniyet Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.f.5.1 Aydın’ da Evli, Boşanmış ve Eşi Ölmüş Olan 12 ve Daha Yukarı Yaşlardaki Okuma Yazma Bilip Bir Kurumdan Mezun Olan Kadın Nüfusun Canlı Doğan Çocuk Sayısı İtibariyle Mezuniyet Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: B.f.6 Türkiye' de Kaba Doğum Oranları

TABLO: B.f.6.1 Aydın’ da Kaba Doğum Oranları

TABLO: B.f.7 Türkiye' de Fiili Doğurganlık Oranları (Fertility)

TABLO: B.f.7.1 Aydın’ da Fiili Doğurganlık Oranları (Fertility)

C GRUBU TABLOLAR: EKONOMİK NİTELİKLER İLE İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: C.1 Türkiye' de Nüfusun Cinsiyet İtibariyle İşgücü Durumuna Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.1.1 Aydın’ da Nüfusun Cinsiyet İtibariyle İşgücü Durumuna Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.2 Türkiye' de İşgücünde Olmayan Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.2.1 Aydın’ da İşgücünde Olmayan Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.3 Türkiye' de İşgücünde Olmayan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Özellikleri (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

xxii

TABLO: C.3.1 Aydın’ da İşgücünde Olmayan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Özellikleri (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.4 Türkiye' de İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.4.1 Aydın’ da İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.5 Türkiye' de İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Çalışma Durumuna Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.5.1 Aydın’ da İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Çalışma Durumuna Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.6 Türkiye' de İşgücünde Olup Çalışır Durumda Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.6.1 Aydın’ da İşgücünde Olup Çalışır Durumda Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.7 Türkiye' de İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Ekonomik Faaliyet Türüne Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.7.1 Aydın’ da İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Ekonomik Faaliyet Türüne Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.8 Türkiye' de İşgücünde Olup Ziraat ve Ziraatle İlgili Faaliyetlerde Bulunan Nüfusun, Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.8.1 Aydın’ da İşgücünde Olup Ziraat ve Ziraatle İlgili Faaliyetlerde Bulunan Nüfusun, Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.9 Türkiye' de İşgücünde Olup Ziraat Dışı Faaliyetlerde Bulunan Nüfusun, Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

xxiii

TABLO: C.9.1 Aydın’ da İşgücünde Olup Ziraat Dışı Faaliyetlerde Bulunan Nüfusun, Cinsiyet İtibariyle Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.10 Türkiye' de İşgücünde Olup Ziraat ve Ziraatle İlgili Faaliyetlerde Bulunan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Okuma Yazma Durumuna Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.10.1 Aydın’ da İşgücünde Olup Ziraat ve Ziraatle İlgili Faaliyetlerde Bulunan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Okuma Yazma Durumuna Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.11 Türkiye' de İşgücünde Olup Ziraat Dışı Faaliyetlerde Bulunan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Okuma Yazma Durumuna Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.11.1 Aydın’ da İşgücünde Olup Ziraat Dışı Faaliyetlerde Bulunan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Okuma Yazma Durumuna Göre Dağılımı (12 Ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.12 Türkiye' de İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Meslek Gruplarına Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.12.1 Aydın’ da İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Meslek Gruplarına Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.13 Türkiye' de Ekonomik Yönden Faal Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Çalışma Şekline Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

TABLO: C.13.1 Aydın’ da Ekonomik Yönden Faal Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Çalışma Şekline Göre Dağılımı (12 ve Daha Yukarı Yaşlar)

xxiv

D GRUBU TABLOLAR: HANEHALKI VE KONUT NİTELİKLERİ İLE İLGİLİ TABLOLAR

TABLO: D.1 Türkiye' de Hanehalkı Sayısının Hanehalkı Büyüklüğüne Göre Dağılımı

TABLO: D.1.1 Aydın’ da Hanehalkı Sayısının Hanehalkı Büyüklüğüne Göre Dağılımı

TABLO: D.2 Türkiye' de Hanehalkı Sayısının Kira Ödeme Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: D.2.1 Aydın’ da Hanehalkı Sayısının Kira Ödeme Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: D.3 Türkiye' de Hanehalkı Sayısının Kira Ödeme Durumu İtibariyle Hanehalkı Büyüklüğüne Göre Dağılımı

TABLO: D.3.1 Aydın’ da Hanehalkı Sayısının Kira Ödeme Durumu İtibariyle Hanehalkı Büyüklüğüne Göre Dağılımı

TABLO: D.4 Türkiye' de Hanehalkı Sayısının Hanehalkı Büyüklüğü İtibariyle Kullanılan Oda Sayısına Göre Dağılımı

TABLO: D.4.1 Aydın’ da Hanehalkı Sayısının Hanehalkı Büyüklüğü İtibariyle Kullanılan Oda Sayısına Göre Dağılımı

TABLO: D.5 Türkiye' de Hanehalkı Sayısının Oturulan Konutta Tuvalet Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: D.5.1 Aydın’ da Hanehalkı Sayısının Oturulan Konutta Tuvalet Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: D.6 Türkiye' de Hanehalkı Sayısının Oturulan Konutta Banyo Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: D.6.1 Aydın’ da Hanehalkı Sayısının Oturulan Konutta Banyo Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: D.7 Türkiye' de Hanehalkı Sayısının Oturulan Konutta Mutfak Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı

xxv

TABLO: D.7.1 Aydın’ da Hanehalkı Sayısının Oturulan Konutta Mutfak Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: D.8 Türkiye' de Hanehalkı Sayısının Oturulan Konutta Borulu Su Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı

TABLO: D.8.1 Aydın’ da Hanehalkı Sayısının Oturulan Konutta Borulu Su Olup Olmama Durumuna Göre Dağılımı

xxvi

FOTOĞRAF LİSTESİ

( Fotoğraf çekimleri 09.05.2009 tarihine aittir. )

Fotoğraf 1: Şehrin Kuşbakışı Görüntüsü

Fotoğraf 2: Şehrin Kuşbakışı Görüntüsü (2)

Fotoğraf 3: Adnan Menderes Bulvarı

Fotoğraf 4: Adnan Menderes Bulvarı ve İnsanlar

Fotoğraf 5: Aydın Belediye Meydanı

Fotoğraf 6: Aydın Belediye Meydanı, Fuar

Fotoğraf 7: Belediye Meydanı, Fuar Reyonları

Fotoğraf 8: Pazar Görüntüsü

Fotoğraf 9: Aydın’ da Pazar Alışverişi

Fotoğraf 10: Aydın Sulu Park

Fotoğraf 11: Sulu Park’tan İnsan Manzaraları

Fotoğraf 12: Meşhur Sevgi Yolu

Fotoğraf 13: Hasırcıların Çarşısı

Fotoğraf 14: Aytepe Mesire Alanı

Fotoğraf 15: Farklı Açılardan Aytepe Mesire Alanı Görüntüleri

Fotoğraf 16: Aytepe Piknik Alanları

Fotoğraf 17: Aytepe Mesire Alanında Çocuk Parkı

Fotoğraf 18: Aydın Adnan Menderes Üniversitesi

Fotoğraf 19: Tren Garı

xxvii

Fotoğraf 20: Tren Garı İçinden Görünüm, Gişeler

Fotoğraf 21: Tren Garı Çıkışı

Fotoğraf 22: Aydın Tren İstasyonu

Fotoğraf 23: Yolcular ve Tren İstasyonu

Fotoğraf 24: Köprülü Mahallesi Cihanoğlu (Cihanzade) Cami

Fotoğraf 25: Aydın Cihanoğlu (Cihanzade) Cami

Fotoğraf 26: Cihanoğlu (Cihanzade) Cami Yakın Çekim

Fotoğraf 27: Nasuh Paşa Külliyesi

Fotoğraf 28: Zincirli Han

Fotoğraf 29: Zincirli Han, Ayakkabı Tamircisi

Fotoğraf 30: Ahmet Şemsi Paşa Cami

xxviii

1

GİRİŞ

Demografi, dünyada veya bir ülkede bulunan nüfusun yapısını, durumunu, dinamik özelliklerini inceleyen bilim dalıdır. Yunanca demos (halk) ve graphein (yazmak) kelimelerinden meydana gelmiştir. Nüfusun coğrafyası veya nüfusbilim olarak da tanımlanır. ( http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Demografi )

Demografik veri kaynakları içinde en kapsamlı olan nüfus sayımları; nüfusun doğum yerleri, eğitim durumları, yaş ve cinsiyetleri, meslek durumları, medeni halleri gibi verileri ortaya koymaktadır. Herhangi bir yerde ve bir sosyal organizasyon içinde yaşayan bireylerin kültürü, sosyal antropolojinin ilgi alanı içindedir. Bu anlamda nüfus sayımlarının sunduğu niceliksel veriler, sosyal antropologlar içinde son derece önemli verilerdir.

Nüfus artışı hem direk hem de dolaylı olarak kentleşmeye yol açarak nüfusun sosyo-ekonomik anlamda kalkınmasını sağlamaktadır. Nüfus artışı ile nüfusun ekonomik ve sosyo-kültürel gelişimi karşılıklı etkileşim içinde olup Türkiye’ de demografi biliminin gelişimi de nüfus ve kalkınma etkileşimine paralel olarak gelişmiştir. (Üner,1997: 227)

Nüfus sayımlarından yararlanılarak yapılmış olan bu çalışmada; 1950, 1975 ve 2000 yılları arasında değişen nüfus hareketlerinin ve kentleşme sürecinin Aydın nüfusuna etkisi konu edilmektedir. (Fotoğraf: 1)

1950 yılından sonra Türkiye’ de kentleşme hareketinin hızlandığı ve günümüzde ülkenin genel yapısının ve nüfusun gösterdiği özelliklerin geçmişe nazaran büyük ölçüde değiştiği tartışılmaz bir gerçektir. Bu süreçte Ege Bölgesinde yer alan Aydın’ da yaşamakta olan nüfusun yapısında da büyük değişiklikler olmuştur. (Fotoğraf: 2) 2

Aydın nüfusunun geçirmiş olduğu değişimin detaylı bir şekilde ele alınmış olduğu bu çalışmada öncelikle bu değişimin gerçekleştiği sürecin genel yapısını aktarmak istenmiştir.

Birinci bölüm; çalışmanın metodolojisine ayrılmış ve çalışmada izlenen yöntem ve metotların aktarılmasına yer verilmiştir.

İkinci bölüm; “Kentleşme” başlığında öncelikle kent ve kentleşme tanımı ile Türkiye’ de gerçekleşen kentleşmenin nedenleri konu edilmiştir.

Üçüncü bölüm; Aydın ilinin genel özellikleri ele alınmıştır.

Dördüncü bölümden yedinci bölümün sonuna kadar; Aydın nüfusunun yapısı ve kentleşme sürecinde geçirmiş olduğu değişim tablolar ve grafikler eşliğinde oldukça detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.

Son olarak sekizinci bölümde; çalışmanın sonuçları yer almaktadır. .

3

1. METODOLOJİ

İlk bölüm olan ‘’metodoloji’’ kısmında çalışmanın tüm safhaları detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Hazırlanan bu çalışma da tüm sosyal araştırmaların yapım aşamasında izlenen yöntem ve teknikler kullanılmıştır.

1.1. Araştırma Yöntem ve Teknikleri

Araştırma, temelde bir arama öğrenme, bilinmeyeni bilinir kılma, karanlığa ışık tutma sürecidir. Bu zorlu süreç sistematik bir çalışma gerektirmektedir. Bir araştırmayı en kısa zamanda, en doğru ve en verimli biçimde başarabilmek adına uzun tecrübelerin sonucunda araştırma yöntem ve teknikleri geliştirilmiştir. (Cebeci 2002: 4)

“Yöntem en genel anlamı ile bir amaca varmak için belli bir düzene göre izlenen yol demektir.” ( Kongar, 2007: 37 ) Özellikle karmaşık yapıları konu edinen sosyal bilimlerde bir gelişigüzellik olması söz konusu olamaz. Karmaşık ve geliştirilmesi güç ayrıntıları içeren sosyal araştırmalar kendine has yöntem ve metotlar dâhilinde yapılmaktadır.

Her araştırma belirli aşamalardan geçerek yapılmaktadır. Birbiri ardına gelen bu aşamalar aslında çoğu zaman iç içe geçmiş olup birkaç aşamayı bir arada yürütme zorunluluğu vardır. Bir araştırmada olması gereken adımları;

1) Konu Seçimi, 2) Ön Araştırma, 3) Konu ve Problemin Sınırlandırılması, 4) Temel Birimlerin Belirlenmesi ve Seçimi, 4

5) Veri Toplama Yolunun Belirlenmesi ve Gerekli Hazırlıklar, 6) Veri Toplama Uygulaması, 7) Toplanan Verilerin Gruplandırılması, 8) Tasnif ve Döküm, 9) Taktim ve Tablo Yapmak, 10) Yazıyla Anlatım ve Raporun Hazırlanması olmak üzere sıralamak mümkündür. (Kırımlı, 1998: 17)

Bir araştırman temel dayanağı olan verileri elde ediliş tarzlarına bağlı olarak; “Vasıtasız Yolla Elde Edilen Veriler” ve “Vasıtalı Yolla Elde Edilen Veriler” olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Bu ayrımı veri kaynakları oluşturmaktadır.

Vasıtasız yolla elde edilen veriler, birincil veri kaynaklarından elde edilen ve araştırılan konuya fiziki olarak en yakın veri kaynaklarıdır. Sahada gözlem, anket, mülakat yoluyla doğrudan elde edilen verilerdir.

Vasıtalı yolla elde edilen veriler ise birincil kaynaklardan yararlanılarak oluşturulmuş ikincil kaynaklardan elde edilen verilerdir. (Karasar 1995:135)

Vasıtalı yolla gerçekleştirilen çalışmalarda, daha önceden toplanmış veriler kullanılmaktadır. Bu yolla gerçekleştirilmek istenen çalışmalara; tarihi vesikalar, resmi kayıtlar, film, fotoğraf, slayt, plak, ses bantları, video kasetleri gibi teknolojik ve maddi kültür unsurları ve sayım, istatistik ve diğer yazılı belgeler kaynak gösterilebilir. ( Akkayan, 2006 )

İstanbul Üniversitesi Sosyal Antropoloji Bölümü bu lisans bitirme çalışması, vasıtalı yolla elde edilen verilerden yararlanılarak gerçekleştirilmektedir. Tüm diğer ikincil kaynaklar arasından, hangi kaynakların kullanılacağına karar verilebilmesi adına yapılan ön araştırmalardan sonra genel nüfus sayımları sonuçlarının kullanılmasına karar verilmiştir. Bu nedenle çalışmanın aşamalarının aktarılmasından hemen önce, kullanılmış olan veri kaynağı hakkında bilgi vermekte yarar vardır.

5

1.2. Çalışmada Kullanılan Veri Kaynağı: Nüfus Sayımları

Bir ülkenin sınırları içinde yaşayan bireylere yönelik demografik veriler ile ekonomik ve sosyal verilerin toplanması ve bu verilerin düzenlenip işlenerek yazılı olarak sunulması işlemine nüfus sayımı denilmektedir. ( Gürtan, 1969: 47 ) Türkiye’ de nüfus sayımlarıyla görevli kurum, Başbakanlığa bağlı olan Devlet İstatistik Enstitüsü’ dür ve sayımlar; kanunla saptanan bir tarihte ülke sınırları içinde bulunan bireylerin tümünün sayılması şeklinde gerçekleştirilmektedir. ( D.İ.E., 2000: 4 )

Türkiye’ de kapsamlı ve güvenilir ilk nüfus sayımı Cumhuriyet Dönemi’ nde 1927’ de; ikinci sayım ise 1935 yılında yapılmıştır. İzleyen dönemlerde her beş yılda bir nüfus sayımı yapılarak nüfusun temel özellikleri saptanmaya başlanmıştır. 1990 yılından sonra ise sayımların 10 yılda bir yapılmasına karar verilmiştir. Türkiye’ de son nüfus sayımı 2000 yılında yapılmıştır. ( D.İ.E., 2000: 3 )

Cumhuriyetten sonra yapılan modern sayımların tamamı, tam sayım olarak yapılmıştır ve ülke sınırları içindeki tüm nüfusu saymak suretiyle bir gün içerisinde uygulanmıştır. Yurt dışında yaşayan vatandaşlar ise sayım dışı bırakılmış; buna karşılık sayım günü ülke sınırları içinde yaşayan veya geçici olarak ülke sınırları içinde bulunan yabancı uyruklu kişiler sayıma dâhil edilmiştir. Bu durum sayımlarda kullanılmakta olan “De Facto Yöntemi” nin sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. “De Facto Yöntemi” i; sayımın yapıldığı gün bireylerin bulundukları yerde tespit edilerek, o yerin nüfusuna dâhil edilmesi tarzında gerçekleştirilen bir sayım yöntemidir. ( Gürtan, 1969: 48 )

Türkiye’ de yapılmış ve yapılmakta olan genel nüfus sayımlarında bu yöntem kullanılmakta olup, şimdiye kadar yapılmış sayımlarda, ülkenin sayım günündeki nüfusu esas alınmıştır. ( D.İ.E. 2000: 4 )

6

Türkiye’ de yapılmakta olan modern nüfus sayımlarının amacı; sayım günü ülke sınırları içindeki nüfusu, bu nüfusun toplumsal ve ekonomik özelliklerini eksiksiz olarak saptamaktır. Nüfus sayımları ile nüfusun sayısı ile bireylerin doğum tarihleri, doğum yerleri, eğitim durumları, cinsiyetleri, meslek durumları, nüfus artışı gibi bilgiler elde edilmektedir. Elde edilen bu bilgilere nüfus istatistikleri denilmektedir. Nüfus istatistiklerinden faydalanarak nüfusun ortaya çıkarabileceği problemleri önceden tespit etmek ve bunlara önlem almak mümkündür.

Belirli aralıklarla yapılan nüfus sayımları ile birlikte nüfusun yapısındaki değişmeler kayıt altına alınmakta ve karşılaştırma yapma imkânı sağlamaktadır. Sınırları belirli bir alanda yaşamakta olan bir nüfus topluluğunun geçmişine ayna tutan ve gerek nicel gerek nitel olarak geçirmekte olduğu değişimi yansıtan nüfus sayımları bir sosyal araştırmacı için son derece önemli bir veri kaynağıdır.

1.3. Araştırmanın Aşamaları

Bu bölümde, Şubat 2008 itibariyle başlamış olan ve ikincil veri kaynakları arasında yer alan genel nüfus sayımlarından yararlanılarak gerçekleştirilen araştırmanın aşamaları anlatılmaktadır.

1.3.1. Konu Seçimi

İstanbul Üniversitesi Sosyal Antropoloji Bölümü bitirme çalışması olarak daha önce ‘’Yaşlılık’’ başlığı altında İstanbul’daki huzurevlerinde saha çalışması başlatılmış ancak projenin yapılabilirliği hakkında çekinceler yaşanmış, izlek, yasal izinler ve süre sıkıntısı gibi nedenlerle vazgeçilmiştir. Bir sonraki yıl ( 2008-2009 ) öğretim yılının başında yeni bir konuda çalışılmaya karar verilmiş, bu sefer saha 7

çalışması değil, ikinci el kaynaklardan yararlanılarak bir çalışma yapılması hocalarımız tarafından daha uygun görülmüştür. Bizlerde ikinci el kaynaklardan ne tür çalışmalar yapabileceğimizi araştırmış, nüfus sayımı bilgilerinden yararlanarak “Bir İldeki Kentleşmenin Soysal ve Demografik Analizi” olarak karar verilmiştir.

1.3.2. Ön Araştırma

İkincil kaynaklardan yararlanılarak çalışmaya karar verilmesinin ardından öncelikle hangi kaynakların kullanılacağına karar vermek için bir ön araştırma yapılmıştır. İlk olarak TUİK ve Devlet Planlama Teşkilatı’ nın nüfusun demografik özellikleri hakkında yapmış olduğu; nüfusun yaş ve cinsiyet yapısı, sağlık durumu, eğitim durumu, beslenme alışkanlıkları, evlilik ve boşanma vb. istatistik çalışmaları incelenmiştir. Ancak söz konusu inceleme sırasında, nüfus hakkında yapılmak istenen çalışmanın eğitim durumu ya da sağlık durumunu gibi tek bir konu ile sınırlı olmaması; daha kapsamlı bir çalışma olması hedeflenmiş ve bu nedenle nüfus sayımlarından yararlanılmasına karar verilmiştir.

1975 ve 2000 yıllarına ait genel nüfus sayımları verilerini iller bazında basılmış kaynaklar olduğundan; Aydın iline ait nüfus sayım sonuçları temin edebilmiştir. Ancak 1950 yılına ait, tüm ülke genelini ve kısmen iller bazında verileri yansıtan tek bir kaynak bulunmuştur. TUİK İstanbul Merkezi yetkilisi ile görüşülerek, 1950 yılına ait iller bazında verileri yansıtan bir kaynağın mevcut olup olmadığı öğrenilmiş fakat konuyla ilgili olumsuz cevap alınmıştır.

1950 yılında iller bazında basılmamış verilerin kaynaklarına ulaşılabileceği varsayılarak kütüphaneler araştırılmış ve son olarak TUİK Ankara Merkez ile temasa geçilmiştir. Merkezden alınan bilgi ile 1950 yılı sayım sonuçları iller bazında bir kaynağa ulaşılamayacağı kesinleştirilmiştir. Bu süreçte, temin edilmiş olan kaynaklar incelenmeye başlanmış ve konu netlik kazandıktan sonra 1950 yılına ait kaynağın 8

1975 ve 2000 yılları sayım sonuçlarını içeren kaynaklarla karşılaştırılmasına karar verilmiştir.

Karşılaştırma işleminin yapılmasında ilk adım, her üç yılda benzer ve farklı verilerin tespit edilmesi olmuştur. Bu aşamada sayımlar arasında sayısız farklar olduğu anlaşılmıştır. Tespit edilen en büyük fark, 1950 yılına ait verilerde, nüfusun dil, din ve etnik kökenleri ve diğer özellikleri ile arasındaki korelasyon hakkında oldukça geniş bir biçimde bilgi mevcut iken; 1975 ve 2000 yıllarında bu özelliklere ait hiçbir bilgi bulunmamasıdır. Buna karşılık; 1975 ve 2000 yıllarında söz konusu olan, kadın nüfus başına düşen yaşayan ve canlı çocuk sayısına ait veriler 1950 yılı verileri arasında bulunmamaktadır. Bir sayım yılında mevcut olduğu halde diğerinde var olmayan veriler, çalışmanın kapsamı içinde işlevsiz olacağından en baştan elenmiştir. Bu şekilde her üç yılda ortak olan veriler belirlenmiştir.

Bu aşamada 1950 yılı nüfus sayımında sakat nüfus verilerinin olmadığı görülmüştür. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar sonucunda 1950 yılında sakat nüfus ile ilgili bilginin bulunmayışının nedeni tespit edilmiştir. Sakat nüfus ile ilgili ilk veriler 1927 yılında ve bundan sonra 1990 yılına kadar on yıllık periyotlar ile sonu 5 ile biten yıllarda toplanmış; sonu 0 ile biten yıllarda ise toplanmamıştır. Bu nedenle sakat nüfus verilerini yansıtan tabloların yapımında 1955 yılı verilerinin kullanılması uygun görülmüş ve bu yıla ait veriler TUİK’ dan temin edilmiştir.

Öncelikle ortak olan veriler; idari bölünüş, sosyal ve demografik nitelikler, ekonomik nitelikler, hane halkı ve konut nitelikleri olmak üzere 4 ana başlıkta toplanmıştır. Her üç yıla ait ortak veriler söz konusu 4 başlık altında karşılaştırılmış ve ortak olan veriler arasında da farklar olduğu görülmüştür. Verilerin standart bir şekilde sunulabilmesine engel teşkil eden farkı yaratan veriler de bu aşamada elenmiştir. Bundan sonra ise veriler bilgisayar ortamına aktarılmıştır.

9

1.3.3. Literatür Taraması

Çalışmada nüfus sayımı verilerinin dışında, literatür taramasına başlanmıştır. Çalışmada kullanılması düşünülen kaynakların tamamının gözden geçirilmesi hedeflenmiştir. Bu tarz bir tarama zamanlama hesaplaması yapmayı gerektirmiştir. Bu nedenle, literatür taramasına bilgisayar ortamında başlanmış ve bilgisayar ortamında katalog tarama yöntemi ile kaynaklar listelenmiştir.

İstanbul Üniversitesi kütüphaneleri başta olmak üzere; Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Kültür Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi gibi çeşitli üniversite kütüphaneleri, enstitüler ve devlet kütüphanelerinde; listelerdeki tüm kaynaklar incelenmiştir. Bu aşamada listelerde yer alan her kaynağın düşünüldüğü gibi işlevli olmadığı görülmüştür. İşlevli görülen kaynaklar temin edilmiş ve araştırmanın tablo yapım aşamasına geçilmiştir.

1.3.4. Konunun Sınırlandırılması

Konunun; belirlenmesinin ardından, kullanılacak veri kaynaklarını belirlemek adına konu sınırlandırılmıştır. Konunun sınırlandırılması: 1) Coğrafi Sınırlandırma 2) Zaman Sınırlaması ve 3) Konunun Kapsamı olmak üzere üç adımda yapılmıştır.

10

1.3.4.1 Coğrafi Sınırlandırma

1995 yılından bu yana İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nün yürütmekte olduğu Türkiye Kültür Haritası Projesi konunun coğrafi olarak sınırlandırılmasında belirleyici olmuştur. Bu proje kapsamında Türkiye’de, Kastamonu-Antalya arasındaki hattın batısında kalan tüm illerde tasviri köy araştırmaları yapılmıştır. Nüfus sayımlarından yararlanılarak mevcut çalışmaların yapılmış olduğu köylerin idari olarak bağlı olduğu illerden birine ait makro ölçekli bir çalışma yapılması düşünülmüştür. Türkiye Kültür Haritası Projesinin başladığı Ege Bölgesi’ nin idari bölümlerinden biri olan Aydın İli ile ilgili bir araştırma yapılmasına karar verilmiştir.

Çalışma Şubat 2008 tarihinde 9 kişi olarak başlanmış ve Mayıs 2008 itibariyle katılanlar ile birlikte toplam sayı 15 olmuştur.

1.3.4.2. Zaman Sınırlaması

Öncelikle araştırmada kullanılacak olan nüfus sayımlarının tespiti yapılmıştır. Bu aşamada 1950 yılından sonra Türkiye’de kırdan kente doğru gerçekleşen ve giderek artan göç hareketleri göz önünde bulundurulmuştur. Bu tarihten itibaren kent ve kır nüfusu arasında gerçekleşen hareketler ile kentleşmenin hızlı bir boyut kazandığı 1950 yılı ile sonraki yıllara ait nüfus sayımlarından yararlanılmasına karar verilmiştir.

10 yıllık arayla 1950, 1960, 1970, 1980, 1990 ve 2000 yıllarına ait sayımların kullanılması düşünülmüştür. Ancak sayım sonuçlarının ilk kez bilgisayar bantlarına aktarılmış olduğu 1970 yılına ait verilerin istatistiksel olarak hatalı olduğu göz önünde bulundurulmuş ve bu yıla ait verilerin kullanılmamasına karar verilmiştir. 11

Bundan sonra ise 1950 ve 2000 yılları arası 25’ er yıllık periyotlarda çalışılarak 3 nesillik değişimi yansıtmak amaçlanmış ve 1950, 1975 ve 2000 yıllarına ait genel nüfus sayımlarının kullanılmasına karar verilmiştir.

1.3.5 Konunun Kapsamı

Yararlanılacak olan nüfus sayımları seçildikten sonra; konunun kapsamı belirlenmiş ve il sınırları içinde yaşayan toplam nüfusun analizinin yapılmasına karar verilmiştir. Bu şekilde Aydın nüfusunun tamamının, 1950 yılında ve sonrasında göstermiş olduğu niteliksel kompozisyonu ortaya koymak amaçlanmıştır.

1.3.6 Temel Birimlerin Belirlenmesi ve Seçimi

Çalışmanın kapsamı, il sınırları içinde yaşayan toplam nüfus olarak belirlendikten sonra;

1)Toplam Nüfus, 2)Erkek Nüfus ve 3)Kadın Nüfus olmak üzere 3 temel grup belirlenmiştir.

Verilerin tasnifinin, il sınırları içinde yaşamakta olan toplam nüfus ile birlikte; yine il sınırları içinde yaşamakta olan toplam erkek nüfus ve toplam kadın nüfusa ait bilgileri yansıtacak şekilde yapılmasına karar verilmiştir.

Her 3 temel gruba ait kent ve kır karşılaştırması yapılması hedeflenmiştir. Ancak mevcut verilerin tamamı, kent ve kır yerleşmelerinde yaşamakta olan nüfusu yansıtmadığından, bu aşamada belirleyici olan veriler olmuştur. Kent ve kır 12

yerleşmelerinde yaşamakta olan nüfusun karşılaştırılması, mevcut veriler dâhilinde yapılabilmiştir. Verilerin bilgisayar ortamına aktarılması ve temel birimlerin belirlenmesinin ardından tablo yapım aşamasına geçilmiştir.

1.3.7. Tablo Yapım Aşaması

1950, 1975 ve 2000 yılları nüfus sayımlarında ortak olan ve yararlanılmasına karar verilerin bilgisayar ortamında aktarılmasının ardından tablo yapımına başlanmıştır. Tablolar;

A) İdari Bölünüş, B) Sosyal ve Demografik Nitelikler, C) Ekonomik Nitelikler ve D) Hane halkı ve Konut Nitelikleri olmak üzere 4 ana grupta toplanmıştır.

A grubu tablolar, idari bölünüş tabloları olup bu başlıkta ilk olarak idari bölünüşü yansıtan 16 tablo yapılmıştır. Bu bölümde, Türkiye’ nin kompozisyonu içinde ilin durumunu yansıtmak üzere 6 tane Türkiye genel nüfusunu yansıtan tablo yapılmıştır.

İdari bölünüşü yansıtan tablolar; nüfusun nicelik olarak yapısını yansıtarak niteliksel olarak 1950, 1975 ve 2000 yıllarındaki seyrinin kompozisyonun verilmesi amacıyla yapılmıştır.

B grubu tablolar, sosyal ve demografik nitelikleri yansıyan tablolardır. 6 alt başlıkta toplanmış toplam 44 tablo yer almaktadır. Bu bölümdeki tablolar; yaş, doğum yeri, sakatlık, medeni hal, eğitim durumu ve doğurganlık durumu özellikleri 13

itibariyle, nüfusun nitelik olarak gösterdiği kompozisyonu yansıtmak üzere yapılmıştır.

Yaş yapısını yansıtan tabloların yapımını 1950 yılı verileri belirlemiştir. 1950 yılında nüfusun yaşları sınıflandırılmış ve son sınıf aralığı 65+ olarak verilmiştir. Bununla birlikte 20 yaş altı yaşlar 5; 20 ve üzeri yaşlar ise 10 sınıf aralığı alınarak sınıflandırılmıştır. Buna karşılık 1975 ve 2000 yılları yaş verileri 5 sınıf aralığında ve son sınıf aralığı 85+ olarak verilmiştir. Tablolarda standarda ulaşmak adına, 1975 ve 2000 yıllarına ait veriler yapılan hesaplamalar sonucunda 1950 verilerine uyumlu hale getirilmiş ve 1950 yılı nüfus sayımındaki yaş verilerine bağlı kalınmıştır.

Sakat nüfus verilerini yansıtan tabloların yapımında ise 1955 ve 1975 yıllarındaki kategorilerin, 2000 yılındaki kategorilerden farklı olması nedeniyle düzenlemeler yapılmıştır. 1955 ve 1975 yıllarında “sakat” terimi kullanılırken; 2000 yılında “özürlü” terimi kullanılmıştır. Bu terimler arasından “sakat” teriminin kullanılması daha uygun bulunmuştur.

2000 yılında sakatlıklar; görme, işitme, konuşma, fiziksel ve zihinsel özürlüler ile diğer ve birden fazla sakatlığı olanlar olmak üzere kategorilendirilmiştir. 1955 ve 1975 yıllarında ise 2000 yılındaki “görme özürlüler” kategorisi yerine; bir gözü kör ve iki gözü kör olmak üzere iki kategori kullanılmıştır. 1955 ve 1975 yıllarında 2000 yılındaki “işitme özürlüler” kategorisinin tam karşılığı olan “sağır” kategorisi olmasına rağmen; “konuşma özürlüler” kategorisi “sağır ve dilsiz” olarak alınmıştır. 2000 yılında “fiziksel özürlü” kategorisi varken; 1955 ve 1975 yıllarında; çolak, kambur, kötürüm ve topal şeklinde kategorize edilmiştir. Bunun dışında her üç yılda da, diğer ve birden fazla özrü olanlar kategorileri bulunmaktadır. En büyük fark ise; 1955 ve 1975 yıllarında zihinsel özürlü kategorisinin bulunmayışıdır.

Tüm bu farklılıkların giderilmesi için veriler; “Duyu Organları İle İlgili Sakatlıklar” , “İskelet Çatısıyla İlgili Sakatlıklar”, “Zihinsel Sakatlıklar” ve “Diğer” olmak üzere dört kategoride toplanarak yansıtılmıştır. 14

C ve D grubu tabloları; yani ekonomik nitelikler ile hane halkı ve konut niteliklerini yansıtan tablolar, 1950 yılında mevcut olmayan veriler nedeniyle sadece 1975 ve 2000 yılları verileri kullanılarak yapılmıştır. C grubu 13, D grubu 8 olmakla birlikte toplam 21 tablodan oluşmaktadır.

1950 nüfus sayımında, hane halkı ve konut niteliklerine ait veriler Türkiye toplam nüfusu üzerinden %1 örneklem ile verilmiştir. Bu nedenle iller bazında veri bulunmamaktadır. Ekonomik nitelikler ile ilgili veri bulunduğu halde bu veriler sadece kent nüfusunu yansıtmaktadır. İl sınırları içinde yaşayan toplam nüfusu yansıtmadığından ve diğer yıllar ile arasında farklar bulunduğundan ekonomik nitelikleri yansıtan tablolar sadece 1975 ve 2000 yılı verileri kullanılarak yapılmıştır. Ancak 1950 yılı verileri arasında il sınırları içinde yaşayan ekonomik yönden faal nüfusun cinsiyet itibariyle çalışma şekline göre dağılımı verisi toplam nüfusu yansıttığından, 1950 yılı verisinin de yer aldığı sadece 1 tablo yapılabilmiştir.

Aydın nüfusunu yansıtan tabloların yapılmasının ardından söz konusu sayım yılları dâhilinde Türkiye genel nüfusunu yansıtan tablolar yapılmıştır. Türkiye Genel Nüfusunu yansıtan tablolar; 1950, 1975 ve 2000 yılları arasında Türkiye’ nin göstermiş olduğu kompozisyon içinde genelden özele doğru bir değerlendirme yapabilmek adına yapılmıştır. Aydın toplam nüfus, erkek nüfus ve kadın nüfusu yansıtan toplam 81 tablo; Türkiye genel nüfusunu yansıtan ise toplam 62 tablo olmak üzere toplam 143 tablo yapılmıştır.

Hangi yöntem ile hazırlanmış olursa olsun her araştırmada yazılı kaynaklardan bilgi toplamak gereklidir. Literatür taraması bütün araştırmaların teorik bağlamını oluşturmak ve çalışılan konunun çerçevesini belirlemek adına gerekli bir adımdır. Bu nedenle tablo yapım aşamasında çalışmanın teorik bağlamını oluşturmak adına literatür taraması yapılmış ve çalışmanın bibliyografyası oluşturulmuştur.

15

1.3.8 Yazıyla Anlatım ve Raporun Hazırlanması

Tabloların yapılması ve yazıyla anlatım aşamasında yararlanılması gerekli görülen kaynakların belirlenmesinin ardından çalışmanın raporu hazırlanmıştır. Raporun yazıldığı dönemde görsel malzeme edinmek adına Aydın İli’ ne gidilmiştir.

9 Mayıs 2009 tarihinde Aydın iline gidilerek Merkez İlçede fotoğraf çekimi yapılmıştır. Çalışmanın hala yoğun bir şekilde devam ettiği bu dönemde, zaman sıkıntısı, konaklama ve maddi nedenler dolayısıyla bütün ilçeler gidilememiş yalnızca Aydın il merkezinde fotoğraf çekimi yapılmıştır.

İle yapılan ziyaretten ve yeterli görsel malzeme topladıktan sonra İstanbul’a geri dönülmüş, tablo yorumları ve yazım aşaması kaldığı yerden devam edilmiştir.

Sayısal verilerle hazırlanan Aydın demografik analizinin yapıldığı bölümlere geçmeden önce ülkemizde kentleşmenin oluşumu ile bilgilerin anlatıldığı ‘’Kentleşme’’ başlıklı bölüm gelmektedir. Kentleşmeyle etkileşim içinde olan sosyo- demografik niteliklerin ülkemizde nasıl bir değişime uğradığı hakkında bilgi verilmektedir.

16

2. KENTLEŞME

Bugün içinde yaşadığımız karmaşık medeniyetin en önemli özelliği, kent yaşamının bu hayatın ayrılmaz bir parçası olmuş olmasıdır. Bununla birlikte “kent” en eski yaşama yerlerinden bir olsa da kentleşme insanlık tarihinde oldukça yeni bir olgudur. (Saran, 1986: 157)

Türkiye’ de özellikle 1950’ de sonra hızlanan ve günümüzde sürmekte olan kentleşme sürecine değinmeden önce kent kavramı, kentleşmenin tarifi; nedenleri ve sonuçlarının konu edilmesinde yarar vardır.

2.1. Kent Kavramı

İçinde bulunduğumuz yüzyılın modern kentine ilişkin birden fazla tarif bulunmakla beraber, bu tariflerin arasında temel bir fark bulunmamaktadır. Bütün tariflerde ortaklığı oluşturan, kentin mekânsal bir alan olarak değil; barındırdığı nüfusun sosyo-demografik ve ekonomik nitelikleri temel alınarak yapılmış olmasıdır.

Çok çeşitli kriterlere göre tanımlanan ve medeniyetin merkezi olan kent; yoğun nüfuslu ve heterojen nüfus yapısına sahip sürekli bir yerleşim yeridir. (Saran, 1986: 160) Kuşkusuz bir yerleşim yeri, nüfustan ve nüfusun yapısından bağımsız düşünülemez. Bu anlamda kentin en genel tarifi; insan elinin ürettiği çevrenin doğadan önce geldiği ve doğanın hakimiyetinin yerini antropo-sosyal çevrenin aldığı bir organizasyon biçimi olmasıdır. (Akkayan, 2008)

Topluluk olarak yaşayan insanların ortak yaşamlarından doğan ve onların ortak yaşam biçimleri ile şekillenen kent; karmaşık bir yapıya sahip olan insanın yarattığı kendisi gibi karmaşık eseridir. (Kaya, 2003:7) Bu karmaşık yapının kendine 17

özgü nitelikleri ve bir yerleşim yerinin kent olduğunu gösteren temel kriterler bulunmaktadır.

2.2. Kente Özgü Temel Kriterler

Kent diğer yerleşim yerlerine oranla daha fazla miktarda nüfus barındırır. Bu nedenle fiziksel altyapısının gelişmiş olması beklenir. (Kaya, 2003:11) Ancak; nüfus miktarı ve gelişmiş fiziksel altyapının varlığı bir yerleşim yerinin kent olduğunu tek başına belirlemekte yeterli değildir.

Kent heterojen bir yapıya sahiptir ve bu özelliği ile sosyal farklılaşma ve tabakalaşma özelliği göstermektedir. Her ne kadar kır yerleşmelerinde de böylesi bir yapı söz konusu olsa da, kent yerleşmelerinde dikkat çekici ölçüde daha fazladır. Bu heterojen yapıda daha geniş bir etkileşim sistemi söz konusudur ve kırdakinden çok farklıdır. Geleneksel ilişkilerin yerini bireysel ilişkiler almakla beraber; bireyler için sayısız ilişkilerden söz etmek mümkündür. Bireyselliğin ön plana çıktığı bu yapıda geniş ailenin yerini çekirdek aile almaktadır. (Akkayan, 2008)

En önemli fark ise ziraatle ilgili faaliyetlerin yerini; ziraat dışı faaliyetlerin almış olmasıdır. Daha ileri bir üretim düzeyini gerektiren bu ekonomik farklılık ile birlikte ortaya çıkan uzmanlaşma ve iş bölümü kent yerleşmeleri için en belirleyici kriterdir. Böylesi bir durumda nüfusun yapısında gözlemlenmesi beklenen; eğitim düzeyinin daha yüksek olması, kadın nüfusun daha çok ziraat dışı faaliyetlerde istihdam olması gibi farklılıklar olarak ortaya çıkmaktadır. (Akkayan, 2008)

Özetle bir yerleşim yerinin kent olarak tanımlanması; nüfus miktarı, nüfusun yapısı, heterojenlik ve farklılaşma, üretim yapısı, iş bölümü ve uzmanlaşma, iş gücünün ziraat dışı faaliyetlere yönelmesi, fiziksel ve sosyal dokunun değişimi gibi kritelere bağlıdır. 18

Kentlerde yaşayan nüfus miktarının artması ve daha çok insanın kent yaşamına katılması ile birlikte insan varlığının her yönünü etkileyen bu değişim süreci “kentleşme” olarak tarif edilmektedir. (Saran, 1986: 157)

2.3. Kentleşme

Kentleşme demografik anlamda, bir nüfus hareketi olup; kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfus miktarının artması olayıdır. (Keleş 1997: 19) Bu anlamda kentleşme, kent sayısı ve kentsel nüfusun nicelik olarak gösterdiği artışı anlatmaktadır. Kentsel nüfus artışı doğal artış ya da kır yerleşmelerinden kent yerleşmelerine göç eden nüfus ile olmaktadır.

Kentleşme sadece kentsel bölgelerde yaşayan nüfusun niceliksel artışı ya da kent sayısındaki artış demek değildir. Kentleşme; nüfus artışı ile birlikte gelişen ve aynı zamanda nüfus artışını tetikleyen dinamik bir süreçtir.

Kentleşme sosyo-demografik bir değişim süreci olup; sosyo-kültürel, ekonomik, politik ve psikolojik boyutları olan karmaşık bir olaydır. Bir yerleşim yerinin kent olarak tanımlanması için gerekli olan kriterler göz önüne alındığında ve nüfus artışının nedeninin nüfus hareketleri olduğu düşünüldüğünde bu karmaşık yapıyı kavramak daha kolay olacaktır.

Kentleşme sadece bir sonuç olarak algılanmamalıdır. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde, kentleşme göreli olarak yüksek bir hıza ve dereceye ulaştıktan sonra, ülkenin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını değişmesine neden olan temel unsurlardandır. ( Niray, 2002:4 )

19

2.4. Kentleşmenin Nedenleri

İçinde bulunduğumuz yüzyılda kentleşmenin biçimi geçen yüzyıldan farklı olup bu farkı yaratan nüfus artışının hızlanmış olmasıdır. Gerek tıp alanındaki ilerlemeler ile salgın hastalıklarla mücadele etme yöntemlerinin gelişmesi; gerekse büyük dünya savaşlarının son bulması gibi nüfus artışına imkan veren gelişmeler dünya nüfusunun hızla artmasına neden olmuştur. ( Keleş, 1997: 21 )

Artan nüfusun yerleşme yerlerine göre dağılımını ise; toplumsal ve ekonomik yapı içinde ihtiyaçların karşılanmasına imkan veren alanlar belirlemektedir. Bu anlamda nüfusun ihtiyaçlarının neredeyse tamamı için en uygun yerleşim alanları kentler olarak karşımıza çıkmaktadır. ( Özen, 1985: 53 ) Bu nedenle, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde artan nüfus sürekli olarak kırsal alanlardan kentlere doğru göç etmektedir. Nüfusun ihtiyaçları ise çok çeşitli olup; kentleşme hareketleri çoğunlukla ekonomik, teknolojik, politik ve psiko-sosyolojik etmenlerin etkisi altında meydana gelmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde kentleşmeyi doğuran nedenleri:

1) İtici Nedenler: Nüfusu kent yerleşmelerine harekete zorlayan nedenler; 2) İletici Nedenler: Haberleşme ve ulaşım olanaklarındaki gelişmelerin, kente doğru gerçekleşen nüfus hareketlerini kolaylaştırması; 3) Çekici Nedenler: Kent yerleşmelerinin sahip olduğu olanaklar; 4) Siyasal Nedenler; Bir ülkede alınan kararlar, yönetim yapısının özellikleri; eğitim, ekonomi, sanayileşme gibi alanlarda izlenen politikalar

olmak üzere 4 başlıkta toplamak mümkündür. ( Kartal, 1978: 6 )

Türkiye’ de kentleşme itici, iletici ve çekici güçlerin etkisi altında oluşan ve değişen bir süreçtir. 20

Türkiye’ de kentleşme sürecinin 1950 yılından sonra kaydettiği hızlı gelişmede ve geçmiş döneme göre daha geniş bir alana yayılmasında sosyal ve ekonomik yapıda ortaya çıkan gelişmeler belirleyici olmuştur. (Işık, 2005: 62) Daha önce belirtildiği gibi; kentleşme olgusu sadece nüfus artışı ya da nüfusun daha çok şehirlerde yaşamaya başlamasının bir sonucu değil; nüfusun sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını doğrudan etkileyen bir nedendir. Bu anlamda 1950 yılından sonra Türkiye’ de nüfusun sosyo-ekonomik yapısında önemli değişmeler söz konusu olmuştur. Söz konusu değişimin ülkenin her köşesindeki yansımaları birbirinden farklıdır.

Bu çalışmada, Türkiye’ de 1950 yılından sonra hızlanan kentleşme sürecinin Aydın nüfusunun demografik değişim ve gelişimine yansımalarını konu edilmektedir. Fakat öncelikle Aydın iliyle ilgili genel bir bilgilendirme yapılacaktır.

21

3. AYDIN GENEL BİLGİLER

3.1. Aydın Tarihi

Araştırmacıların Ege ve Orta Anadolu’da yaptıkları incelemelerde, Aydın’ın ilk tarihi bilgilerine Hitit kaynaklarında rastladığı açıklanmaktadır. İlin tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte bölgede yapılan araştırmalarda, bulunan prehistorik izler şehrin insanoğlunun yerleşik düzene geçtiği dönemlerde kurulduğunu göstermektedir. Hitit kaynaklarına göre, batıda “Seha” adında bir ırmaktan ve onun suladığı bir vadiden söz edilmektedir. Bu, hiç kuşkusuz Büyük Menderes’tir. Seha’nın kuzeyindeki topraklara ise “Lukka” ülkesi diyordu. Hitit kaynaklarına dayanarak Apasa’nın Efes, Milavanda’nın Milet, Pariyana’nın Prien, İlyalanda’nın Alinda, ve Waliwanda’nın Alabanda olduğunu biliniyor. Daha sonraları Ege kıyalarına gerek deniz yoluyla, gerekse doğudan ve kuzeyden gelen kavimlerin bu yöreyi istila etmesi sonucu yörede değişik uygarlıklar gelişir.

İ.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda Batı Anadolu’ya Trakya’dan göç eden Kuzey kavimleri, iç Batı Anadolu ve Menderes Vadisine kadar yayılır. Nysa ve Magnesia gibi kentlerin bu kavimler tarafından kuruldukları ve daha önceki adı Atria olan Aydın’ı da onardıkları bilinmektedir. M.Ö. 400’de Spartalılar Aydın ve çevresini Perslerden almaya çalıştılar fakat başaramazlar. M.Ö.334’de ise Büyük İskender tarafından alınır ve üs olarak kullanılır. Roma İmparatoru Neron döneminin sonuna kadar “Ceasarec” adıyla anılan Aydın, M.S. 1.yüzyılda “Tralles” adıyla anılmaya başladı. 11. yüzyılda Türklerin eline geçen bölge daha sonra Bizanslılar tarafından ele geçirildi. 1280 yılında Menteşe Beyliği tarafından zapt edilen kent daha sonra Aydınoğlu Beyliği tarafından ele geçirilir ve kentin adı “Aydın Güzelhisar” olur. Daha sonra bu ad “Aydın” şekline dönüşür.

22

1425 yılında II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılan kent Anadolu eyaletine bağlı bir sancak olur. Batı Anadolu’nun önemli bir kültür merkezi olan Aydın 16.yüzyıl sonlarında birçok ayaklanmalara sahne olur. II. Mahmut döneminde Müşirlik, Tanzimat’tan sonra eyalet, 1867’de ise vilayet olur.

Anadolu’nun ilk demiryolu Aydın-İzmir arasında yapılıp işletmeye açılır. 27 Mayıs 1919’ta Yunanlılar tarafından işgal edilir, 30 Haziran 1919’da geriye alınan kent tekrar işgal edilir. Kent 7 Eylül 1922 yılında işgalcilerden kurtarılır. ( Kısa, 1960:13 ) ( Fotoğraf: 19 – 20 – 21 - 23 )

3.2.Aydın Coğrafi Konum

Harita: 1) Aydın İli Coğrafi Konumu

*www.google.com 23

Coğrafi konumu nedeniyle ilk çağlardan beri önemli bir yerleşim merkezi olan Aydın'ın kuzeyinde İzmir ve Manisa, doğusunda Denizli, güneyinde Muğla yer alır. Batı sınırları ise Ege Denizi kıyıları çizer. İlin denizden yüksekliği 40 metredir. Vilayetin satıh genişliği 7580 murabba kilometredir. (Bayındır, Poyrazoğlu, 1966:7)

Akdeniz ikliminin etkisindedir. Bu iklim şartları ve topografik yapı Aydın ve çevresinde iki ayrı bitki topluluğunun (maki ve orman) gelişmesine neden olmuştur. Bunun yanında zeytin, incir, turunçgiller, kestane vb. kırsal kesimde ise çam ve benzeri türler mevcuttur.

En yağışlı mevsim kıştır. Yaz mevsiminde yok denecek kadar az yağış almaktadır. Kar yağışı ender görünür. Aydın, özellikle batıdan gelen hava akınlarına açıktır. Rüzgâr yönü daha çok doğu güneydoğusudur. Bunu güneybatı (lodos) ve batı rüzgârları izler.

3.3. Aydın İdari Yapısı

Merkez İlçesiyle birlikte 17 İlçenin yönetim merkezi olan Aydın İlinde 53 belediye, 523 köy, 265 mahalle kuruluşu vardır. İlçelerimiz sırası ile Bozdoğan, , Çine, , Germencik, İncirliova, , , Koçarlı, Köşk, Kuşadası, , , Söke, ve Yenipazar'dır.

Merkez İlçede 6, Bozdoğan ilçesinde 2, Buharkent İlçesinde 1, Çine İlçesinde 2, Didim İlçesinde 3, Germencik İlçesinde 4, İncirliova İlçesinde 2, Karacasu İlçesinde 4, Karpuzlu İlçesinde 1, Koçarlı İlçesinde 3, Köşk İlçesinde 1, Kuşadası ilçesinde 3, Kuyucak İlçesinde 6, Nazilli İlçesinde 3, Söke ilçesinde 8, Sultanhisar İlçesinde 3, Yenipazar İlçesinde 1 belediye olmak üzere toplam 54 belediye teşkilatı bulunmaktadır.

Aydın’a bağlı 17 İlçeden Nazilli İlçesi 145.963 kişilik nüfusu ile en fazla nüfusa, Buharkent İlçesi ise 12.984 kişilik nüfusu ile en az nüfusa sahip ilçelerdir. İl de bulunan 54 Belediyeden 26 sının nüfusu 5000 nin altındadır. İlde bulunan 523 24

köyden 266 sının nüfusu 500 ün altında olup köylerin çoğunluğu düşük nüfusa sahiptir.( www.aydin.gov.tr)

3.4. Aydın İlçeleri İtibariyle Genel Özelikleri

Aydın ili, Merkez (Aydın), Bozdoğan, Buharkent, Çine, Germencik, İncirliova, Karacasu, Karpuzlu, Koçarlı, Köşk, Kuşadası, Kuyucak, Nazilli, Söke, Sultanhisar, Yenihisar, Yenipazar ilçelerinden meydana gelmiştir. 2000 yılı nüfus sayımlarındaki veriler kullanılarak derlenmiştir.

Merkez: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 208.341 olup, 143.267' si ilçe merkezinde, 65.074’ ü köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, darı, baklagiller, pamuk ve tütündür. Meyvecilik ve sebzecilik ilçe ekonomisinde önemli yer tutar. İncir, zeytin ve üzüm, yetiştirilen başlıca meyvelerdir. İlçede tarıma bağlı sanayi gelişmiştir.

Bozdoğan: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 35190 olup, 8.300' ü ilçe merkezinde 26.890’ ı köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri pamuk, susam, kendir, tütün, tahıllar, baklagillerdir. Meyvecilik ve sebzecilik gelişmiştir. Üzüm, incir, zeytin ve elma en çok yetiştirilen meyvelerdir. İlçede tuğla ve tarım aletleri üreten küçük işletmeler vardır. El dokumacılığı gelişmiştir.

Buharkent: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 12.984 olup, 7074' ü ilçe merkezinde, 5910 'u köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14) 19 Haziran 1987'de 3392 sayılı kanunla ilçe merkezi haline getirildi. 25

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri pamuk, incir, üzüm, çiğit, buğday ve zeytindir. İlçede tarım ürünlerini işleyen atölyeler vardır. İlçe merkezinin doğusunda yer alan Kızıldere köyü yakınında bulunan jeotermal alanda, Türkiye'nin ilk jeotermal santralı kurulmuştur. 1984'ten beri elektrik enerjisi ve kuru buz üretilmektedir.

İlçe merkezi Aydın-Denizli karayolu üzerinde kurulmuştur. Aydın-Denizli demiryolu ise, ilçenin doğusundan geçer. İlçe olmadan önce ismi Çukurdağ bucağı ve bucak merkezi Burhaniye iken, ilçe olurken jeotermal yataklarından dolayı Buharkent olarak değiştirilmiştir. İlçe belediyesi 1954'te kurulmuştur. ( Fotoğraf: 21- 22 )

Çine: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 53.770 olup, 17.867' si ilçe merkezinde, 35.903 'ü köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri; pamuk, tütün, zeytin ve buğdaydır. Hayvancılık bazı köylerde önemli ekonomik kaynak teşkil eder. Yerfıstığı üretimi giderek yaygınlaşmaktadır. Zeytinyağı ve sabun atölyeleri ile çırçır, dokuma ve tarım araçları fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Dağlık bölgelerde işletilen kireç ocakları vardır.

Germencik: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 45.821 olup, 11.596’ sı ilçe merkezinde, 34.225’ i köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, pamuk, zeytin, incir, susam ve meyan köküdür. Tahin, helva, zeytin ve susam yağı fabrikaları, incir işletmeleri, pamuk çırçır fabrikaları tuğla ve kiremit ocakları, un fabrikaları ve buz fabrikası başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi İzmir-Aydın karayolu üzerinde kurulmuştur. İl merkezine 21 km mesafededir. İzmir-Aydın demiryolu ilçenin kuzeyinden geçer. Germencik belediyesi 1914'te kurulmuştur. 26

İncirliova: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 40.733 olup, 17.548’ i ilçe merkezinde 23.185’ i köylerde yaşamaktadır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, arpa, üzüm, pamuk, tütün, incir ve zeytindir. İlçede tarıma bağlı sanayi kuruluşları vardır.

Karacasu: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 21.980 olup, 5915' i ilçe merkezinde, 16.065’ i köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa ve üzümdür. Ayrıca az miktarda mısır, pamuk, incir ve zeytin yetiştirilir. Üretim düşük olduğundan, ilçede el sanatları gelişmiştir. Dokumacılık ve deri işlemeciliği en yaygın el sanatlarıdır. Dağlık kesimlerde hayvancılık ve ormancılık yapılır. Kiremit ve testi üreten, zeytin ve incir işleyen işyerleri, un değirmenleri ve hızar atölyeleri başlıca sanayi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında kükürt ve zımpara taşı yatakları mevcuttur.

Eski ismi Yenişehir olan ilçe gelişmemiş bir kasabadır. İlçe belediyesi 1903'te kurulmuştur.

Karpuzlu: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 13.207 olup, 2318' i ilçe merkezinde 10.889’ u köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14) Çine ilçesine bağlı bir bucak iken, 1990'da ilçe merkezi oldu.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri pamuk, tütün, zeytin ve buğdaydır. Hayvancılık bazı köylerde önemli gelir kaynağıdır. İlçede zeytinyağı ve sabun atölyeleri, çırçır fabrikaları vardır.

İlçe merkezi Batı Menteşe Dağlarının eteklerinde Karpuzlu barajının kuzeybatı ucunda yer alır. İlçe belediyesi 1971'de kurulmuştur.

27

Koçarlı: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 37.167 olup, 8927’ si ilçe merkezinde, 28.240' ı köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

İlçe topraklarının büyük bir kısmı Büyük Menderes vadisi içinde kalır. Güney bölümünde Beşparmak Dağları yer alır. Büyük Menderes Irmağının getirdiği alüvyonlardan meydana gelen Koçarlı Ovası, ilçenin en önemli tarım alanıdır. İlçe topraklarını Büyük Menderes ve Çine Çayı sular.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Pamuk, zeytin, tütün ve baklagiller başta gelen tarım ürünleridir. Ayrıca mısır, buğday, üzüm, incir, ayçiçeği, arpa ve yerfıstığı yetiştirilir. Dağlık kesimlerde hayvancılık yapılır. Çırçır ve zeytinyağı fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında uranyum yatakları mevcuttur.

Köşk: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 25.321 olup, 8349 'si ilçe merkezinde, 16.972' si köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14) Merkeze bağlı bucak iken, 9 Mayıs 1990'da 3644 sayılı kanunla ilçe oldu.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Verimli Menderes Ovasında yetiştirilen başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, darı, pamuk ve tütündür. Meyvecilik ve sebzecilik gelişmiş olup, incir, zeytin ve üzüm, yetiştirilen başlıca meyvelerdir. Zeytinyağı fabrikaları, çırçır atölyeleri ilçenin başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

Kuşadası: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 65.765 olup, 47.661' i ilçe merkezinde, 18.104’ ü köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14) İlçe belediyesi 1879'da kurulmuştur.

Ekonomisi turizm ve tarıma dayalıdır. Ege sahilinde çok güzel manzaralı, tarihi eserler bakımından zengin ve tabii kumsallara sahip bir ilçedir. Kıyılar boyunca, otel, motel, tatil konut siteleri, tatil köyleri ve pansiyonlar yer alır. Dilek yarımadasında 10.985 hektarlık alan milli park olarak ayrılmıştır. Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden olan ilçede modern bir yat limanı da vardır. Turizm gelişmeden önce ilçe sebze ve meyvecilik alanı idi. Tarım alanlarının turistik tesis yapılması yüzünden, tarım üretimi azaldı. Başlıca tarım ürünleri zeytin, buğday, 28

mısır, incir, turunçgiller ve arpadır. İlçe topraklarında zımparataşı yatakları mevcuttur.

Kuyucak: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 31.094 olup, 7282' si ilçe merkezinde, 23.812’ si köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri zeytin, buğday, pamuk, üzüm ve çiğittir. Pamuk, çırçır, zeytinyağı fabrikaları ilçenin başlıca sanayi kuruluşlarıdır. İlçe merkezi Menderes Ovasında, Aydın-Denizli karayolu üzerinde kurulmuştur. Aydın-Denizli demiryolu ilçe merkezinden geçer. İl merkezine 56 km mesafededir. 1953'de ilçe merkezi olan Kuyucak ilçesinin belediyesi 1903'te kurulmuştur.

Nazilli: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 145.963 olup, 105.665’ i ilçe merkezinde, 40.298' si köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarım ve sanayiye dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri incir, üzüm, narenciye, zeytin, pamuk, arpa, buğday ve meyan köküdür.

Sümerbank basma fabrikası, otomatik dondurma fabrikası, çırçır ve küçük dokuma atölyeleri başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, Büyük Menderes Ovasının orta kesiminde, ırmağın kuzeyinde kurulmuştur. İzmir-Aydın-Denizli kara ve demiryolu ilçenin ortasından geçer. Bu yolların kuzeyindeki bölümüne Yukarı Nazilli, güneyindeki bölümüne Aşağı Nazilli denilmektedir. Nüfus bakımından, il merkezinden sonra en kalabalık ilçedir. İl merkezine 45 km mesafededir. İlçe belediyesi 1867'de kurulmuştur.

Söke: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 137.739 olup, 62.384' ü ilçe merkezinde, 75.355' i köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Ormancılık, balıkçılık, turizm ve sanayi kuruluşları ekonomide önemli yer tutar. Başlıca tarım ürünleri pamuk, incir, zeytin, 29

tütün, buğday, mısır, ayçiçeği ve narenciyedir. Çimento fabrikası, yağ fabrikaları, tarım araçları, tuğla ve kiremit fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Dokuma ve kereste atölyelerinin bulunduğu küçük sanayi sitesi vardır. İlçe topraklarında demir, çimento hammaddesi, mermer, linyit ve zımpara taşı yatakları vardır.

İlçe merkezi Söke Çayının iki yakasında, Samsun Dağı eteklerinde kurulmuştur. Söke Ovasından elde edilen ürünlerin pazarlandığı önemli bir ticaret merkezidir. İlçe, Ortaklar'dan ayrılan bir hat ile İzmir-Aydın demiryoluna bağlanır.

Sultanhisar: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 22.795 olup, 6256' sı ilçe merkezinde, 16.539' u köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri zeytin, üzüm, incir, çiğit ve pamuktur. Tarıma bağlı sanayi gelişmiştir. Çırçır atölyeleri ve zeytinyağı fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

Yenipazar: 2000 sayımına göre toplam nüfusu 15.492 olup, 7006’ sı ilçe merkezinde 8486' sı köylerde yaşamaktadır. ( Bkz. Tablo: A.7-Tablo: A.11- Tablo: A.14)

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri pamuk, zeytin, üzüm ve incirdir. Ayrıca sığır, kıl keçisi, koyun besiciliği ve arıcılık yapılır. Un, çırçır ve zeytinyağı fabrikaları ilçenin başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

Bundan sonraki bölümlerde Aydın ilinin demografik analizi; demografik yapısı, yaş yapısı, doğum yerleri, sakatlık, medeni hal, eğitim durumu, doğurganlık, ekonomik nitelikler ve hane halkı ve konut nitelikleri olmak üzere dokuz başlıkta incelenecektir. 30

4. AYDIN NÜFUSUNUN DEMOGRAFİK YAPISI

Bir toplumun sosyal ve ekonomik değişmeleri net bir biçimde görebilmek için, o toplumun nüfus potansiyelini ayrıntılı bir biçimde bilmek gereklidir. Toplumdaki demografik değişmeler, toplumsal yapıdaki ana değişimlerin özelliklerini yansıtır. Ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel yönde yapmış olduğu kalkınma çabaları nüfus yapısını etkiler. ( Merter, 1990:81 )

Nüfus büyüklüğü ve niteliklerinin öğrenilmesinde kullanılan en eski ve en güvenilir yöntem, nüfus sayımları olmuştur. Yapılan bu çalışmanın da çıkış noktası 1950 yılı nüfus sayımlarıdır. 1950 yılından itibaren 25 yıllık zaman süreçlerinde 1975 ve 2000 yılı nüfus sayımları verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından yapılmış nüfus sayımlarından faydalanarak hazırlanan çalışmanın bu kısmı nüfusun idari yapısı ve nüfus artışı üzerinedir.

Türkiye de merkezi idari bölünüş hiyerarşisi il, ilçe, bucak ve köy düzenine sahiptir. Temel idari birim ildir. Bölgesel bir idari yapı bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalarda da istatistikî verilerin büyük bir bölümü il bazında derlenmektedir. (http://www.library.atilim.edu.tr/tezler/1025224.pdf) Biz de bu bölümde elimizdeki verilerden yola çıkarak Türkiye’nin 81 ili içerisinde yer alan Aydın ilini her yönüyle bu perspektiften inceleyeceğiz.

4.1. Nüfus Büyüklüğü ve Nüfus Artışı

Ülkemiz nüfusunda 1950 yılından itibaren yüksek bir artış görülmektedir. Bu nüfus artışının sebeplerini kesin bir şekilde ifade etmek tam olarak mümkün olmasa da, değişimleri karşılaştırarak, literatürlerden faydalanarak ve Türkiye nüfusu ile ilgili birçok kaynaktan yararlanarak çıkarsama yapmak mümkündür. 31

Bir ülkede nüfus artmasında doğumların ölümlerden fazla olması ve dış göçler etkilidir. Türkiye nüfusunun artmasında en fazla doğum oranlarının yüksekliği etkilidir.

Türkiye’ de en az nüfus artışı 1940-1945 yıllarında olmuştur. Bunun sebebi II. Dünya savaşından dolayı genç erkek nüfusunun askerde olması, seferberlik durumu ve kıtlıktır. Savaşın bitmesiyle birlikte geri dönen erkek nüfusu evlilik oranlarının artışına sebep olmuştur. Savaştan önce de evli olan nüfusla da beraber doğum oranlarında artış görülmüştür.

Savaşın sona ermesi ölümlerin azalmasına da sebep olmuştur. Hem savaşın sebep olduğu ölümler hem de o dönemlerde yaşanan kıtlık, salgın hastalıkların çokluğu, ölümcül hastalıklar ve yaşam koşullarının elverişsiz olması dolayısıyla ölüm oranlarında azalma görülmüştür. Sağlık hizmetlerinin gelişmesi, tıp alanındaki yenilikler ve bunlara bağlı olarak gelişen tedavi şekilleri ve koşulları, salgın hastalıkların engellenmesine, çocuk ölümlerinin azalmasına neden olmuştur. Beslenme şartlarının iyileşmesi ile yaşam standartlarının yükselmesine bağlı olarak insan ömrünün uzaması sağlanmıştır. ( Fotoğraf: 11 )

Bunlarla beraber nüfus artış sebeplerinden biride göç harekelerindeki yapısal değişikliklerdir. ‘’1970’li yıllara kadar devam eden ve son dönemlerde aile göçüne dönüşen Avrupa’ya işçi göçü, önce yavaşlama sürecine girmiş, daha sonra yerini tamamen ailelerin birleşmesi niteliğindeki göçe bırakmıştır. Son dönemlerde Avrupa dışındaki ülkelere yapılan işçi göçü ve nihayet Türkiye'nin komşu ülkelerden göç alır duruma gelmesi, bunların yanı sıra daha önce Avrupa ülkelerine çalışmaya gitmiş olanlardan kesin dönüş yapanların artması, Türkiye'nin uluslar arası göç hareketleri açısından değişik bir niteliğe bürünmesini ve uluslararası göçün nüfus artış hızları üzerinde değişken etkilere sahip olmasını beraberinde getirmiştir.’’ ( Toros, Ulusoy, Ergöçmen; 1997: 4 )

32

Mübadele sonrasında ülkemize gelen göçmen vatandaşlarımız da nüfusun artmasında etken rol oynamışlardır.

1950 yılından itibaren Türkiye nüfusunda 50 yıllık süreçte yaklaşık üç katı bir artış görülmüştür. 25 yıl zaman farkıyla incelenen nüfus sayımları geneline bakıldığında 1975 yılın da Türkiye nüfusun da yaklaşık 2 katı bir artış görülmektedir. Türkiye TÜİK nüfus sayımları sonuçlarında 2000 yılında Türkiye nüfusu yaklaşık 68 milyon kişidir. ( Bkz. Tablo: A.1 )

Grafik:1) Yıllar İtibariyle Türkiye Nüfusu

Nüfus yoğunluğu, bir ülkenin ya da ilin kapladığı alanın, o ülkenin ya da ilin toplam nüfusuna oranıdır. 1950 yılı nüfus sayımlarına göre ülkemizde kilometre başına düşen kişi sayısı ise 27’dir. 1975 yılında nüfus yoğunluğu 52 ye çıkmıştır. 2000 yılında ise genel nüfusta 20 milyonluk bir artış söz konusudur. Kilometre başına düşen kişi sayısı 88 olarak hesaplanmıştır. Nüfus artışına paralel olarak yoğunluğun da giderek arttığını tablo A.1 de görmekteyiz. 33

Aydın İli nüfus istatistiklerine baktığımızda yıllara göre nüfus artış hızının Türkiye tablosuyla yaklaşık aynı artış değerlerin de olduğu gözlemlenebilir. 1950 yılından 1975 yılına kadar geçen süreçte nüfus, yaklaşık 2 katı bir artış göstermiş. 1975 ve 2000 yılları arasındaki artış ise 300 bin civarındadır. 2000 yılı Aydın nüfusu 950.757’ dir ve Türkiye nüfusunun %2 sini oluşturur.( Tablo: A.1.1)

Aydın’ın nüfus yoğunluğu, Türkiye nüfus yoğunluğuna oranla oldukça fazladır. Bunun nedeni Aydın’ın bir tarım kenti olmasından kaynaklanabilir. 1960- 1975 yıllarındaki nüfus artışının nedeni tarıma dayalı sanayi etkinliklerinin devreye girmesi ve imalat sanayindeki gelişmelere dayalı göçtür. Bununla birlikte artan nüfusun, artış sebepleri arasında Balkan savaşlarıyla birlikte ve asıl nüfus mübadelesi sonrasında insanların Aydın ve çevresine gelip yerleşmesidir.

Grafik: 2) Yıllar İtibariyle Aydın Nüfusu

34

Grafik: 3) Aydın’ da Nüfus Yoğunluğunun Yıllara Göre Değişimi

4.2.Nüfus Artış Hızı

Nüfus artış hızı, sayım yapılan yıllarda toplam nüfustaki artışın yıllara göre oranlanmasıyla hesaplanmaktadır. Bir ülkede yıllık olarak toplam nüfusa eklenen nüfusa oranını göstermektedir. 25’er yıllık zaman dilimleri içerisinde Türkiye ve Aydın’ nın nüfus artışında önemli değişimler olduğu görülmektedir. 1950-1975 yılları arasında Türkiye nüfusunun artış oranı % 93 gibi oldukça yüksek bir seyir izlerken nüfusun artış hızı % 4 ’ tür. Aydın nüfusunun aynı yıllar arasındaki artış oranı ise nerdeyse ülke geneline yakın olup %82, artış hızı da %3tür. (Tablo: A.2)

1975 ve 2000 yılları arası nüfus artışında, 1950 ve 1975 yıllarına kıyasla oransal olarak bir düşme görülmektedir. % 93 gibi yüksek bir artış oranından söz ederken bu yıllar arası Türkiye nüfusu % 68 ‘e gerilemiştir. Nüfus artış hızı % 3 tür. Aydın da ise bu oran % 82 den % 56 ya düşmüştür. Nüfus artış oranında önceki 25 yıla göre yavaşlama söz konusudur. (Tablo: A.2.1) Nüfus artışında bir yavaşlama söz konusu olsa da gelişmiş ülkelere oranla hala hızlı bir seyir izlemektedir. Nüfus artış 35

hızı özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve kırsal bölgelerde yüksek olarak karşımıza çıkmaktadır. ( Fotoğraf: 9 )

Aydın’ın nüfusunda artış oranları ve hızı Türkiye ortalamasına yakın seyirlerdir. Bu göç veren bir yapıya sahip olduğunu düşündürmektedir. 1975 yılından sonra Türkiye genelinde ve Aydın’da nüfus artışındaki azalma, kent nüfusundaki artışa bağlı olarak doğurganlıktaki azalmayla açıklanabilir.

4.3. Nüfusun Cinsiyet Yapısı

Nüfusun kadın ve erkek nüfus olarak dağılımına nüfusun cinsiyet yapısı denir. Hemen her ülkede erkek ve kadın sayısı birbirine yakındır. Nüfusu cinsiyet yapısını; savaşlar, göçler ve ekonomik nedenler etkiler, dengesini bozmaya sebep olur. Savaş döneminde erkeklerin ölmesi veya erkek nüfusun ekonomik nedenlerle göç etmesi, ekonomik nedenlere bağlı olarak kırsal kesimden kentlere ve yurt dışına göçlerin olması kadın-erkek nüfusu oranlarını değiştirmekte, kadın nüfusunda artışa sebep olmaktadır. Göç alan yerlerde ise erkek nüfusunda artış vardır. (Fotoğraf: 4)

Nüfusun cinsiyet oranı, sosyal ve ekonomik bakımdan da değerlendirildiğinde demografik bir anlam taşır. 1945 yılındaki nüfus sayımına kadar, ülkemizde kadın nüfusunun erkek nüfustan daha fazla olduğunu görebiliriz.

Kurtuluş Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı etkisiyle erkek nüfusunda azalma olmuştur. Fakat 1945'ten sonra erkek nüfusu kadın nüfusunu geçmiştir. Savaş döneminde evlenecek yaştaki genç erkek nüfusunun savaşa katılması sebebiyle hem erkek nüfusunda azalma hem de doğum oranlarında azalma söz konusudur.

Türkiye ve Aydın nüfusunun yıllar arasındaki cinsiyet dağılımı nüfus artışıyla orantılı olarak bir yükselme gösterse de, yıllar içinde kadın ve erkek nüfusunun toplam nüfusa göre dağılımında sürekli bir tutarlılıktan bahsetmek mümkündür. Genel olarak bakıldığında erkek nüfusu oranı kadın nüfusu oranından 36

hep biraz daha yüksek olsa da Aydın 1950 nüfus sayımında küçük bir değişim söz konusudur.

1950 yılı Türkiye nüfusunun % 51 ini erkek nüfusu, % 50 sini kadın nüfusunu oluşturmaktadır. 25’ er yıllık süreçteki nüfus artışında bu oran çok fazla değişmemiştir. 1975 ve 2000 yılları için de toplam nüfusun %51 i erkek nüfusu, % 49 u kadın oranındadır. Ülkemizde kadın erkek oranı arasında genel bir denge vardır. Genelde kadın ve erkek nüfusu eşit veya birbirine yakındır ( Bkz. Tablo: A.3- Grafik:4 )

Aydın da 1950 yılı nüfus sayımı istatistiklerine göre kadın nüfusunun erkek nüfusuna oranla daha yüksek olduğu görülmektedir. Erkek nüfusu toplam nüfusun % 49.8 sini oluşturmaktayken kadın nüfusu % 50.2 oranındadır. Bunun sebepleri arasında göç ve erkek bebek ölümlerinde bir artış olduğu düşünülebilir. 1975 ve 2000 yıllarında bu oranlar tıpkı ülke genelindeki gibi bir dağılım göstermekte, 1975’ te erkek nüfusu %51 iken kadın nüfusunun % 49 olduğu görülmektedir. 2000 yılında ise eşit bir cinsiyet dağılımdan söz etmekteyiz. (Tablo: A.3.1. – Grafik:5 )

Grafik: 4) Türkiye Nüfusunun Cinsiyete Göre Dağılımı

37

Grafik: 5) Aydın Nüfusunun Cinsiyete Göre Dağılımı

4.4. Aydın Nüfusunun Şehir ve Köy Yerleşmelerine Göre Dağılımı

Şehir nüfusu, il ve ilçe merkezleri belediye sınırları içinde yaşayan nüfus; köy nüfusu ise bucak ve köylerde yaşayan nüfustur. Çalışmada kullanılan verilerde şehir ve köy nüfuslarının ayrımının nasıl yapıldığı net olarak açıklanmamıştır. Bu nedenle şehir ve köy nüfusu ayrıca tablo olarak sunulmuştur. (Tablo: A.4–Tablo: A.4.1) Şehir ve köy nüfusları ilçeler bazında ele alınmamıştır.

Türkiye şehir ve köy nüfusu geneline bakıldığı zaman 1950 yılından bu yana şehir nüfusunda inanılmaz artışlar kaydedilmektedir. 1950 yılında 5 bin civarında olan şehir nüfusu 2000li yıllarda neredeyse 8 katı kadar bir artış göstermektedir. Bu süreçte ülkedeki köy nüfusu 2000 yılına kadar sürekli bir olarak şehir nüfusundan fazla olmasına rağmen 1975 ve 2000 yılı arasındaki süreçte bir duraksama göstermektedir. ( Tablo: A.4 ) Günümüze yaklaştıkça artan sanayileşme, iş sahası olanakları vb gibi faktörler dolayı köylerden şehre bir göç olduğundan bahsedilebilir. 38

Aydın ilinin şehir ve köy nüfusuna bakacak olursak Türkiye geneline nazaran köy nüfuslarının fazlalığı dikkat çekmektedir. 1950 yılında nüfusun % 76 sı köylerde yaşarken yalnızca %24 ü şehir nüfusunu oluşturmaktadır. 1950 yılından sonra nüfusun artış hızının büyüklüğüyle birlikte artan nüfus gene de bu farkı kapatamasa da şehir nüfusunun büyümüş olması da gözden kaçırılmamalıdır. ( Bkz. Tablo: A.4.1)

Bir tarım kenti olan Aydın ilinde son zamanlarda tarıma dayalı olarak artan sanayileşme köylerden kente göçün sebepleri arasında yer alabilir. 1950 -1975 yılları arasında yaklaşık 3 katı artan şehir nüfusuna rağmen köy nüfusunu %65 lik bir oranla kent nüfusundan fazladır. 2000 yılında şehir nüfusunun yine 2 katı bir artış gösterdiği, 1975 yılında yaklaşık 200 bin iken 2000 yılında 493.114 olduğu görülmektedir. İlde 2000 yılına kadar köy nüfusu şehir nüfusundan fazla iken, ilk kez 2000 yılında şehir nüfusu köy nüfusundan fazla olmuştur. Bu yılda kentin toplam nüfusunun % 52 si şehirlerde, % 48 ‘i ise köylerde yaşamaktadır. Bu değişim köy nüfusunun önceki yıllara göre artışını yavaşlatmamış ve durdurmamıştır. Fakat sebebinin köyden şehre göç olduğu düşünülebilir. Göçlerin çoğunlukla çalışma amaçlı olduğu göz önünde bulunursa göçlerin şehir merkezinde yoğunlaşması kaçınılmazdır.

4.5. Aydın Nüfusunun Kır ve Kent Yerleşmelerine Göre Dağılımı

Kent, il ve ilçe merkezlerinin belediye merkezlerinin belediye sınırları içinde kalan alan, kır ise il ve ilçe merkezlerinin belediye sınırları dışındaki bucak ve köyler olarak tanımlanmaktadır. İl ve ilçe merkezlerinin sınırları içindeki nüfus kentsel nüfus, il ve ilçe merkezlerinin belediye sınırları dışındaki bucak ve köyler nüfusu ise kırsal nüfus olarak tanımlanmaktadır.

Kırsal ve kentsel nüfusu birbirinden ayıran kıstaslar olarak şunlardan bahsedebiliriz. Kırsal alandaki nüfusun ekonomik faaliyet türü tarım ve hayvancılık, 39

kentsel alandaki nüfusun ise sanayidir. Kentsel alanlar heterojen sosyal gruplardan oluşmuştur, kırsal alanlar ise homojen bir yapı gösterir. Kentlerde büyük nüfusa rağmen yerleşim alanının sınırlılığı sonucu nüfus yoğunluğu vardır. İnsanlar mekân bakımından yakın olmalarına rağmen sosyal mesafe bakımından kırsal alanların aksine birbirlerinden uzaktırlar. Kırsal alanlarda sosyal imkânlar kentsel alanlardakinden daha azdır. Kentlerde ekonomik imkânlar sağlık, eğitim, bilim, sanat vb. bakımdan gelişmiştir. Kırsal alanlarda adet, gelenek, görenek ve örf gibi kavramlara bağlılık görülmektedir. Kentlerde ise insan arasındaki ilişkilerde geleneklerin yaygın şekilde hâkim olmadığı görülmektedir. Tüm bunlar kentlerde yaşam koşullarının kırsal alanlara göre çok daha elverişli olduğunu gösteriyor ve kentleri çekici hale getiriyor olsa da, kazaların, suç oranlarının, alkol ve uyuşturucu bağımlılığının, kuralsızlığın ve yabancılaşmanın en çok görüldüğü yerleşim yerleri de kentlerdir.

Kent ve kır yerleşmelerini nüfus veya alan olarak tanımlamanın farklı kıstasları olsa da ülkemizde 10.000 ve üzerinde nüfusu olan alanlara kentsel alanlar, 10.000 nin altında nüfusu olan yerleşmelere kırsal alanlar denilmektedir. “Türkiye’de şehir ve kır yerleşmesi için çeşitli nüfus miktarları üzerinde durulmuştur. Bunlar arasında 10.000 en çok taraf toplayanıdır.” ( Tümertekin, 1973:1 )

Çalışmada kent nüfusu; 1950 ve 1975 yılları için ‘’5000’ den daha fazla’’, 2000 yılı için 10.000 den daha fazla olmak üzere; kır nüfusu ise 1950 ve 1975 yılları için ‘’5000 den daha az’’, 2000 yılı için ise ‘’10.000 den daha az’’ nüfuslu yerleşmeler olarak hesaplanmıştır.

Kentleşme; bir ülkede veya bir bölgede gene nüfusun belirli bir süre içinde ve belli bir kıstasa göre şehir sayılan yerlerde yaşayan oranının yükselmesi demektir. Bu tanıma göre kentleşme bir noktada nüfus birikimidir. Aynı zaman da ekonomik gelişme, sanayileşme ve sosyal değişme meselesi olmaktadır. Yani fazla kentleşmiş ülkeler en fazla sanayileşmiş ve gelişmiş olan ülkelerdir.

Türkiye de kentleşmenin sebepleri olarak 1950 yılından itibaren kırsal kesimde nüfus artışının yoğun olması, tarımda makineleşme sonucunda tarımsal iş 40

gücü fazlasının ortaya çıkması, toprakların büyük toprak sahiplerinin elinde toplanması miras yoluyla toprakların parçalanması, ulaşım imkânlarının gelişmesi ve bütün bunların sonucunda köyden kente doğru olan nüfus hareketleri göstermektedir. Türkiye de 1950 de belirgin hale gelen nüfus patlaması kentleşmeyi doğurmuştur. Bilindiği gibi kentleşme iki biçimde ortaya çıkar. Birinci halde kentlerde oluşan ve büyüyen sanayinin kırsal kesimlerdeki nüfus fazlasını çekmesi, ikinci halde ise kırsal alanlardaki nüfus fazlasının köyün toplumsal ve ekonomik şartlar tarafından itilmesi söz konusudur. ( Merter, 1990:98 )

Gelişmenin bir göstergesi olan kentleşmenin, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de artış gösterdiği bilinmektedir. Türkiye genel nüfusunun kent ve kır yerleşmelerine göre dağılımına bakıldığı zaman 1950 ve 1975 yılları için kır nüfusu kent nüfusundan fazladır. Kent nüfusu yıllar arasında kır nüfusundan daha hızlı bir büyüme yaşamıştır. 1950 de 4.5 bin civarında olan kent nüfusu 1975 li yıllarda 18 binlere ve 2000 yılında ise 43 binlere yükselmiştir. Buna rağmen kır nüfusunda sürekli bir artış görünse de rakamlar arasındaki farklılık büyük ölçüde değişmemiştir. ( Bkz. Tablo: A.5 )

1950 yılında kırsal alanda yaşayan erkeklerin oranı %77 iken kadınların oranı %79 dur. 1975 ve 2000 yılına bakıldığında kırsal alanda yaşayan erkek yüzdelerinde sürekli bir düşüş görülmektedir. 1975 yılında kentte yaşayan nüfusun % 47 si erkek, 2000 yılında ise % 65 i erkek nüfusunu oluşturmaktadır. Kadın nüfusu her üç yılda da kırsal alanda erkek nüfusuna oranla fazladır. Bu da kırsal alandan kente yapılan bir göçün sebebiyet verdiği bir sonuçtur. Genel olarak nüfusumuzda erkekler fazla olmakla birlikte yerleşim birimleri yönünden cinsiyet dağılımları farklılık göstermektedir. ( Bkz. Tablo: A.5 ) Ülkemizde kadın ve erkek nüfusunun kır ve kent yerleşmelerinde karşılaştırma yaptığımızda kentlerde erkek nüfusun fazla kırsal kesimde kadın nüfusun fazla olduğu görülür. 1975 yılı iktisadi raporunda Türkiye de kentleşme hareketinin temel nedeni bir ölçüde kentlerin çekimi ile birlikte tarımda makineleşme ve aşırı iş gücü fazlasının ortaya çıktığı itme gücünün bir sonucu olmaktadır. ( Merter, 1990: 99 ) 41

Türkiye nüfusunun bu üç yıl arasındaki genel tablosuna bakacak olursak kırsal alanda yaşayan nüfus günümüze yaklaştıkça azalmış, kent nüfusunu artmıştır. ( Bkz. Tablo: A.5 ) Kırsal alanlardan kentlere olan göç şehirleşmenin bir göstergesidir. Aydın’ da şehirleşmenin gelişimi 2000 yıllarda belirgin şekilde görülmektedir.

Türkiye de gözle görülür bir fark olan kent ve kır nüfusundaki ayrım Aydın’ da yoktur. Kent nüfusu sürekli artışta olmasına rağmen kır nüfusu gerilememiştir. Bu da Aydın’ın bir tarım şehri olmasıyla ilgilidir. Geçimini tarımdan sağlayan bir il olan Aydın’ da kırsal alanda nüfus düşüklüğü gözlemlenmemektedir.

1950 ve 1975 yılı arasında Aydının kent nüfusu yaklaşık 5 katı bir artış göstermektedir. 1975-2000 yılı arasında bu artış kent nüfusunda yaklaşık 250 binden 460 bine yükselmiştir. Kırsal alandaki nüfus artışı ise aynı oranlarda seyretmiş, 100 binlik artışlarla yükselmiştir. ( Bkz. Tablo: A.5.1)

1950 yılında nüfusun kırsal alanda yaşayan erkek yüzdesi %82, kadın nüfusu ise % 1 lik bir farkla yüzdesi %83 tür. Ülke genelinde kırsal alanda yaşayan kişi sayısından daha yüksek bir oran görülmektedir. 1975 yılında ise kentte yaşayan erkek ve kadın nüfusun 1950 ye oranla %30 artış göstermiştir. Aydın nüfusunun kırsal ve kentsel alana göre cinsiyet dağılımı ülke nüfusuyla değerlendirildiğinde en belirgin şekilde 2000 yılında ayrılır. 2000 yılında Aydın’ nın genel nüfusunun %49 u kentlere, % 51 i kırsal alanlara dağılmıştır. Ülke nüfusunun aksine kırsal alan kentsel alanlara göre daha kalabalıktır. Hem Türkiye hem de il bazında ortak bir değerlendirme yapıldığında her üç yılda da nüfus ne şekilde değişmiş olursa olsun kırsal alanda yaşayan kadın sayısı her zaman erkek nüfusundan fazladır. ( Bkz. Tablo: A.5.1)

Sanayileşme ve kentleşme süreci sonucunda şehrin yeni iş ve eğitim imkânları yaratılmasıyla birlikte köyden kente doğru bir yatay hareketlilik meydana gelmiştir. ( Merter, 1990:29 ) Erkek nüfusun çalışmak için kente göç etmesi, kadınların kırsal alandaki nüfusunun erkeğe oranla yüksek olmasını sağlamıştır. 42

Nüfusun kent veya kırlarda yoğunluk kazanması ülkemizin sosyo- ekonomik durumunu da yansıtmaktadır. Sanayileşmenin ileri olduğu yerlerde nüfus kentlerde yoğunlaşır. Ekonomisi tarıma dayalı yerlerde ise nüfusun önemli bir bölümü kırsal alanlardadır. Aydın ilinde de görüldüğü gibi kırsal alanlarda yaşayan nüfus kentsel alanlara kıyasla bir tarım şehri olması sebebiyle daime yüksektir.

Harita: 2) Türkiye kentlerinin kentleşme düzeyleri, 2000

* Coğrafi Bilimler Dergisi, 2008

Grafik: 6) Türkiye’ de Kent Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Yıllara Göre Dağılımı 43

Grafik: 7) Aydın Kent Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Yıllara Göre Dağılımı

4.6. Aydın’ nın İlçelere Göre Nüfus Özellikleri

Aydın Türkiye’nin 81 ilinden bir tanesidir. 2007 yılı sonu itibarı ile açıklanan adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre ilin nüfusu 946.971 kişidir. Merkez İlçesiyle birlikte 17 İlçenin yönetim merkezi olan Aydın İlinde 53 belediye,

489 köy, 265 mahalle kuruluşu vardır. (http://www.aydin.gov.tr/turkce/sayfa.asp?id=24)

Türkiye ve Aydın’ın yıllar itibariyle ilçe ve köy sayılarını incelediğimizde 1950 yılında Türkiye’ de 34 bin köy varken bunların 458 tanesi Aydın’da bulunmaktadır. Aynı yılda Türkiye’de ki 485 ilçenin 8 tanesi Aydın iline aittir. 1950 yılından 2000 yılına kadar geçen süreçte Aydın ilinin ilçe sayısı 8’den 17 ye 44

yükselmiştir. 2000 yılında Türkiye’nin ilçe sayısı ise 923’e yükselmiştir. ( Bkz. Tablo: A.6 - Tablo: A.6.1 )

İlçe; il genel kademesinin bir alt basamağını oluşturur. Her ilde birden fazla ilçe vardır ve il merkezi de bir ilçe oluşturur ki buna merkez ilçe denir. İlçeler kaymakamlık örgütünün bulunduğu yerleşme merkezleri olsalar da merkez ilçenin idarecisi kaymakam değildir. Doğrudan doğruya il valisi tarafından yönetilir.

Aydın İlinde merkez ilçeyle beraber toplam 17 ilçe vardır. Bu ilçeler sırasıyla; Aydın, Bozdoğan, Buharkent, Çine, Didim, Germencik, İncirliova, Karacasu, Karpuzlu, Koçarlı, Köşk, Kuşadası, Kuyucak, Nazilli, Söke, Sultanhisar ve Yenipazar’dır.

Harita: 3) Aydın İlinin ilçeleri

*www.google.com

1950 yılına kadar merkez ilçeyle birlikte toplamda 8 ilçesi olan Aydın il merkezine, 1975 yılın da Kuyucak, Kuşadası, Sultanhisar ve Yenipazar olmakla 45

birlikte 4, 2000 yılında ise Buharkent, Didim, İncirliova, Karpuzlu ve Köşk’le birlikte 5 yeni ilçe eklenmiştir ve ilçe sayısı 17 ye çıkmıştır.

Kuşadası 1950 yılında İzmir il merkezine bağlı bir ilçeyken 1975 yılında Aydın İline ait bir ilçe olmuştur.

Aydın’a bağlı 17 ilçeden Nazilli, Merkez ilçeden sonra nüfusu en yüksek olan ilçedir. Karacasu ise üç yıllık nüfus sayımlarına bakıldığında en az nüfusa sahip olan ilçedir. ( Bkz. Tablo: A.7 ) Nazilli; Aydın-Denizli Karayolu üzerinde ve Aydın'dan 47 km uzaklıktadır. Aydın'ın ikinci büyük ve önemli merkezidir. Sümerbank Nazilli Tekstil Fabrikası ilçenin önemli sanayi kuruluşlarındandır.

1950 yılı ilçe nüfus sayısının büyüklüğüne göre ilk sırada Nazilli sonra sırasıyla Merkez, Çine, Söke ve Bozdoğan ilçeleri gelmektedir. Yüz ölçümü en büyük olan ilçe Merkez ilçeden sonra 1593 km2 ile Nazilli’dir. Nüfus yoğunluğuna göre ilk sırada yer alan ilçe 54.3 oranıyla Bozdoğan olup onu Nazilli, Merkez ilçe ve Çine takip etmektedir. ( Bkz. Tablo: A.8 )

1975 yılı itibariyle en büyük yüz ölçümüne sahip ilçe Söke olup il topraklarının 66.1’ ini kapsamaktadır. Ancak nüfus yoğunluğu bakımından ilk sırayı Merkez ilçe almakta, ardından Nazilli, Germencik ve Yenipazar gelmektedir. Nüfusu en yüksek olan ilçeler ise sırasıyla Merkez ilçe, Söke, Nazilli, Çine ve Germencik’tir. ( Bkz. Tablo: A.8 )

2000 yılı sonuçlarına bakarsak, toplamda 7 ilçenin nüfus yoğunluğu il genelinde 121.1 olan nüfus yoğunluğundan yüksek bir değerdedir. Bu ilçeler nüfus yoğunluğunun büyüklüğü sırasıyla; Merkez ilçe, Kuşadası, Nazilli, İncirliova, Köşk, Söke ve Buharkent’tir. Merkez ilçe, Kuşadası ve Nazilli ilçelerinin nüfus yoğunlukları 200’ ün üzerindedir. 2000 yılında nüfusu en büyük olan ilçe Merkez ilçe ardından Nazilli ve Söke’dir. Söke 961 km2 ile yüz ölçümü en büyük olan ilçedir. İl’in %1.4 lük bir oranla en az nüfusuna sahip ilçesi Buharkent 102 km2 yüz ölçümüne sahiptir. ( Bkz. Tablo: A.8 )

46

1975 yılı itibariyle nüfusu en yüksek olan ilk üç ilçe; Merkez ilçe, Söke ve Nazilli’dir. Nüfus artışının kentleşmeyle doğru orantılı olduğunu göz önüne alarak, toplam 12 ilçe arasında nüfusu en fazla olan bu üç ilçenin kadın erkek dağılımlarında erkek nüfusunun kadın nüfusundan yüksek olduğunu göz ardı edemeyiz. Kadın - erkek nüfus yüzdeleri arasında ortalama % 0.2’lik bir değişim görülmektedir. ( Bkz. Tablo: A.9 )

2000 yılında ise yine Merkez ilçe, Nazilli ve Söke en yüksek nüfusa sahip ilk üç ildir. Kadın erkek nüfus dağılımı nerdeyse günümüz zamanında birbirine yaklaşmış, pek çok ilde de birbiriyle eşit olduğu görülmüştür. İl genel nüfusu içindeki toplam erkek nüfusunun ve toplam kadın nüfusunun ilçeler itibariyle dağılımını gördüğümüz bu tablo için yıllar arasında kadın ve erkek nüfus dağılımının ilçeler bazında büyük bir değişim göstermediği tespit edilmektedir. ( Bkz. Tablo: A.9 ) 1975 ve 2000 yılı itibariyle ilçelerde yaşayan erkek ve kadın sayısının, ilçenin yüzde kaçını oluşturduğunu incelediğimizde çok çarpıcı bir sonuç olmadığını görebilmekteyiz.

1975 yılında en yüksek nüfusuna sahip üç ilçesi olan Merkez, Söke ve Nazilli’de nüfusun %50 civarını erkek nüfusu oluşturmaktadır. 2000 yılında da aynı ilçelerin en yüksek nüfusa sahip olduğunu görmekteyiz fakat burada erkek-kadın nüfusunun yüzdelerinin ilçe içinde neredeyse eşitlendiği gözden kaçmamalıdır. Üstelik Nazilli’de ki erkek yüzdesi kadın yüzdesinin altına düşmüştür.

İlin 1975 yılı toplam nüfusuna bakıldığında nüfusun % 51 i erkek nüfusu, % 49 u kadın nüfusunun oluşturduğu görülmektedir. Aynı yılda 12 ilçe içerisinde yalnızca Kuşadası’nın erkek yüzdesi %54 oranıyla il genelinden yüksektir. 2000 yılı il genel toplam nüfusunun ise erkek ve kadın nüfusunda bir eşitlik görülmektedir. Didim ve Kuşadası ilçeleri erkek nüfusu yüzdesi il nüfusundaki erkek yüzdesinden daha fazladır. ( Bkz. Tablo: A.10 ) 47

Aydın ili nüfusu genel görünüşüyle bütün tablolarda imlendiği gibi en kabalık nüfusa sahip üç ilçesi Merkez ilçe, Söke ve Nazilli’dir. 25 er yıllık zaman dilimlerinde bu denge hiç değişmemiştir.

1950 yılında toplam nüfusu 335 bin olan Aydın ilinin şehir nüfusu bunun % 24 ‘lük kısmını oluşturmaktadır. Şehir nüfusunun ilçelere göre dağılıma bakıldığında ise Nazilli %32 yüzdesiyle en yüksek orana sahiptir.

1975 yılında Aydın ili nüfusun %35’i şehir nüfusu oluşturmuştur. 2000 yılında ise nüfusun % 52 si şehir nüfusudur. 1975 yılı Kuşadası nüfusu 10 binlerde iken 2000 yılına gelindiğinde nüfus 47 binlere çıkmış ciddi bir artış görülmüştür. Bunun sebebinin turizme olabilir. Kuşadası Aydın’ın Ege denizi kıyısındaki ilçelerinden biridir. Nüfusundaki artışın sebebi bu olabilir.( Bkz. Tablo: A.11 )

Aydın ilinde 25 yıllık süreçte hem erkek hem de kadın yüzdelerine bakılırsa 2000 yılına gelindiğinde bir düşme söz konusudur. 1975 ve 2000 yılına ayrı ayrı bakıldığında da yıllar içinde genel itibariyle kadın nüfusu yüzdeleri erkek nüfusu yüzdelerinden nispeten daha fazladır.

İlin genel şehir nüfusu içinde kadın ve erkeklerin ilçeler itibariyle dağılımında gene üç büyük ilçe olan Merkez ilçe, Nazilli ve Söke rakamsal olarak göze çarpmaktadır. 25 yıl içinde nüfuslarında yaklaşık 2 katı büyüme gözlemlenmektedir.

2000 yılının en küçük ilçesi Karpuzlu’ dur.( Tablo A:12)

Köy nüfusunun cinsiyet itibariyle en çok artış gösterdiği ilçeler; Merkez İlçe, Söke ve Çine olarak karşımıza çıkmaktadır. 2000 yılı itibariyle Söke, ildeki en yüksek oranda köy nüfusu barındıran ilçe olup, Çine oldukça düşük bir orana sahiptir. ( Bkz. Tablo: A.13 )

48

Merkez ilçe dışında kalan diğer ilçeler söz konusu olduğunda ise; köy nüfusunun dağılımını yansıyan oranlar 1950’ den 2000’ e gelinceye dek genel itibariyle bir artış göstermiştir. Ancak bu ilçeler arasında sadece Bozdoğan, Çine ve Koçarlı için bu durum söz konusu değildir. ( Bkz. Tablo: A.14 )

1950 yılında köy nüfusunun %22 si Nazilli’ de yaşarken; 2000 yılı itibariyle bu oran %9 a düşmüştür. Bu süreçte Nazilli sanayileşmekte olan bir ilçedir ve köyden ilçe merkezine yönelen bir göç eğiliminden söz edilebilir. Benzer şekilde 1950 köy nüfusunun %14 ü Çine’ de yaşarken; 2000 yılı itibariyle bu oran %8 e düşmüştür. Köy nüfusunun bahsi geçen ilçeler dışında kalan ilçelere dağılımları ise oransal olarak 1950’ den sonra çok değişmemekle birlikte; değerlerinde azalma söz konusu olmuştur. ( Bkz. Tablo: A.14 )

1975 yılında Nazilli İlçesi’nde toplam köyde yaşayan erkek ve kadın nüfus yaklaşık %16 iken, 2000 yılında %17’ye yükselmiştir. Nazilli’de sanayileşme köy nüfusunun hızlı bir şekilde azalmasına ve şehir nüfusuna katılmasına neden olmuştur. Nazilli İlçesi’nde 1975 yılında köyde yaşayan nüfusun cinsiyet dağılımı ile 2000 yılında köyde yaşayan nüfusun cinsiyet dağılımı benzerlik göstermektedir. Köyde yaşayan nüfusun sayısındaki değişimin cinsiyet dağılımını etkilemediği görülmektedir. Bu durum Nazilli İlçesi’nde köyde yaşayan nüfusta bir göç eğilimi yerine, ilçeye bağlı köylerin şehre eklemlenmesiyle köy nüfusunun azalması olarak açıklanabilir. ( Bkz. Tablo: A.15 – Tablo: A.16 )

1. Hipotez Kentlerde yaşayanlar, kırsal alanlarda yaşayanlardan daha yaşlıdır.

Gelişmiş ülkelerde kentlerde yaşayan nüfus daima kırda yaşayan nüfusa göre daha yaşlıdır. Ancak az gelişmiş ve gelişmekte olan nüfuslar söz konusu olduğunda bu durumun tam tersi bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Bunun nedeni genç nüfusun kentlere göç etmesidir. 49

Fakat Aydın’ da 1950-1975 yılı için bu hipotez doğruyken 2000 yılı rakamlarına bakıldığında hatalı olduğu görülmektedir.

Aydın Kent Nüfusunun Aydın Kır Nüfusunun Yıllar Ortalama Yaşı Ortalama Yaşı

1950 23,3 20,4

1975 22,8 21,6

2000 28,4 28,6

1950 ve 1975 yılına Aydın kent nüfusu kır nüfusundan daha yaşlı bir karakter taşımaktadır. Ancak 2000 yılında kent nüfusunun ortalama yaşıyla kır nüfusunun ortalama yaşı arasında fark yoktur. Hatta kır nüfusunun daha yaşlı bir yapıda olduğu görülmektedir.

Çalışmamızda kent ve kır nüfusunun sosyal değişmeye etkileri ileriki bölümlerde detaylı olarak incelenecektir. Önce nüfusun yaş yapısı, medyan yaşları ve bağımlılık oranı üzerinde durulacaktır.

50

5. YAŞ YAPISI

Nüfusun yaş yapısı; demografik amaçlı çalışmalarda en az nüfus miktarı kadar önem taşıyan bir faktördür. Bir nüfus kitlesini, yaş gruplarına göre ayırarak analiz edebilir, nüfusun genç mi yoksa yaşlı mı olduğunu tespit ederek iktisaden faal nüfusun belirlenmesini sağlayabiliriz.

5.1.Cinsiyet İtibariyle Yaş Grupları

Nüfusun artış hızı yaş gruplarındaki değerlerde farklılıklar yaratmaktadır. Doğum ve ölüm oranlarının yanı sıra göç, savaşlar ve salgın hastalıklar gibi etkenler de nüfusun yaş yapısında değişime sebep olmaktadır. Bir ülkenin nüfus yapısının genç mi, yaşlı mı yoksa yaşlanma sürecinde mi olduğunu anlamak için, nüfusun tamamını kapsayan ortalama yaş hesaplamasına ihtiyaç duyulur. Çalışmanın kapsamında; 1950, 1975 ve 2000 yıllarında ki medyan yaşlar ve bağımlılık oranıyla nüfusun yaş yapısını açıklamaya çalışacağız.

Çalışmada 0-14 yaş aralığı çocuk, 15-64 gruplarındakiler yetişkin veya faal nüfus, 65 yaş ve üzeri ise yaşlı nüfus olarak sınıflandırılmıştır. Ülkemizde de başta Devlet Planlama Teşkilatı ve Devlet İstatistik Enstitüsü olmak üzere işgücü değerlendirmelerine yönelik çalışmalarda bu sınıflandırma kullanılmaktadır. Yine sıkça kullandığımız bir başka sınıflandırma yöntemi ise 0-4, 5-9, 10-14 ..... 65+ yaş grupları şeklinde olup daha dar aralıklıdır.

Türkiye genelinde 1950 ve 1975 yıllarında erkek ve kadın nüfusunun medyan yaşı ortalama 19’dur. 2000 yılında erkek nüfusunun medyan yaşının ortalama 24’e yükseldiği görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.a.1 ) Aydın nüfusunun yaş yapısına bakıldığında 1950 yılında 21, 1975 yıllarında medyan yaş 22’dir. 2000 51

yılında medyan yaşının ortalama 29’a yükseldiği görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.a.1.1 ) 50 yıllık süreçte Aydın’da medyan yaşın yükselmesiyle doğum oranlarının azaldığını ve ortalama yaşam süresinin uzadığını söyleyebiliriz. Medyan nüfustaki artış yaşlı nüfusun artmasıyla doğru orantılıdır ve bu da kentleşmenin bir göstergesidir. Kentleşmeyle birlikte sağlık imkânlarının ve sosyal imkânların artması ve yaygınlaşması ortalama yaşam süresini uzatmaktadır. ( Bkz: Grafik 8 )

Grafik:8 ) Aydın İl Nüfusu Medyan Yaş Yapısı

5.2.Kır Ve Kent Nüfusunun Yaş Yapısı

Türkiye genelinde 1950 yılında kent nüfusunda medyan yaş 23, kır nüfusunda yaklaşık 19, 2000 yılında kent ve kır nüfusunda medyan yaş ortalama 24 olarak karşımıza çıkmaktadır. ( Bkz. Tablo: B.a.2- Tablo: B.a.3 – Tablo: B.a.7 ) Aydın 1950 yılında kent nüfusunda medyan yaş 23, kır nüfusunda 20, 2000 yılında 52

kent nüfusunda medyan yaş 28, kır nüfusunda 29 olarak hesaplanmıştır. (Bkz. Tablo: B.a.2.1- Tablo: B.a.3.1 – B.a.7.1 )

50 yıllık süreçte Aydın İli kır nüfusunun medyan yaşlarına bakıldığında gözle görülür bir artış söz konusudur. 1950li yıllarda tarımsal faaliyetin yoğun olması, kır nüfusunun genç bir yapıda kalmasını sağlamıştır. Fakat günümüze yaklaştıkça bu yapının değişmesi, kırdan kente yaşanan göç hareketliliği sebebiyle genç nüfus kırsal alanlardan ayrılması, kırsal kesimdeki medyan yaşın artmasına sebep olmuştur. Bu durum yaşlıların kırsal alanı terk etmediğinin de bir göstergesidir. ( Bkz. Grafik: 9)

Grafik:9 ) Aydın İl Nüfusunun Kentsel ve Kırsal Alanlardaki Medyan Yaş Dağılımı

5.3. Bağımlılık Oranı

Kırsal kesimde ve tarım toplumu karakteri taşıyan ülkelerde belli bir emeklilik yaşı olmadığı gibi üretime katılma yaşı da oldukça küçüktür. Ancak uluslar 53

arası kriterlere göre 15-64 yaş dilimlerindeki toplam nüfus çalışabilecek ve ekonomik faaliyete katılabilecek nüfus olarak tanımlanır. Bir nüfusta 15-64 yaş nüfusunun toplam nüfus kitlesi içindeki sayı ve oranı ne kadar yüksekse böyle bir ülkenin ekonomisi o ölçüde büyük bir çalışma çağı nüfus kitlesine sahip demektir. İstihdam şartları da uygunsa bu gibi ülkelerde nüfusta bağımlılık oranı yani kendileri çalışmayıp üretileni tüketen kitle sayısı da o kadar azdır. Nüfusun ekonomik yapısı dediğimiz böyle bir olumlu tablonun ortaya çıkabilmesi için 15-64 yaş grubu nüfusun fazla olması uygun bir şart olmakla beraber ilk şart değildir. Çünkü çalışacak iş alanı bulunan herhangi bir ülke nüfusunda 0-14 yaşları toplamı ile 65+ yaş toplam, hepsinin işi olan ve çalıştığı varsayılan 15-64 yaş gurubu nüfusun üretimine ortak olduğundan bu grup toplamına bağımlı nüfus denir. ( Doğanay: 159 )

Toplumdaki 0-14 yaş grubu ile 65 ve daha yukarı yaşlardaki üretim faaliyetlerine katılmadıkları farz edilen bağımlı nüfusun bağımlılık oranı, aktif nüfus olan 15-64 yaş grubundaki her 100 kişinin teorik olarak bakmak zorunda olduğu çocuk ve yaşlı nüfusu belirtmesi bakımından anlamlıdır.

Türkiye genelinde 15-64 yaş arası nüfus 1950 yılında toplam nüfusun %59’unu, 1975 yılında %55’ini, 2000 yılında %65’ini oluşturmaktadır. 1950 yılında Türkiye’de bağımlılık oranı %71’den 2000 yılına kadar %55 olarak değişim göstermiştir. 1950 yılında Türkiye’de kent nüfusunda bağımlılık oranı yaklaşık %53, 1975 yılında %67, 2000 yılında %51 olarak değişim göstermiştir. ( Bkz. Tablo B.a.4 – Tablo: B.a.5 )

Türkiye nüfusunda bağımlılık oranı çok dikkat çekecek şekilde yüksektir. Öte yandan bu oranda,1950-1985 devresi içinde göze çarpan bir azalmada yoktur. Bu durum doğal nüfus artış hızının yüksek olması ile ilgilidir. (Doğanay: 160)

Aydın’ da 15-64 yaş arası nüfus 1950 ve 1975 yıllarında toplam nüfusun yaklaşık %60’ıdır. 2000 yılında yaklaşık %66’sını oluşturmaktadır. 1950 yılında Aydın’ da bağımlılık oranı %64, 2000 yılında ise %51 olarak değişim göstermiştir. 1950 yılında Aydın’ da kent nüfusunda bağımlılık oranı %52, 1975 yılında %61, 2000 yılında %47 olarak değişim göstermiştir. ( Bkz. Tablo B.a.4.1 – Tablo: B.a.5.1 ) 54

1950 yılında Türkiye’de kır nüfusunda bağımlılık oranı yaklaşık %77, 1975 yılında %97, 2000 yılında %64 olarak değişim göstermiştir. ( Bkz. Tablo: B.a.6 )

1950 yılında Aydın’ da kır nüfusunda bağımlılık oranı %61, 1975 yılında %73, 2000 yılında %55 olarak değişim göstermiştir. ( Bkz. Tablo: B.a.6.1 - Grafik: 9 )

Günümüze yaklaştıkça Türkiye genelinde ve Aydın’ da bağımlılık oranının düşmesi aslında olumlu bir tablo çizmektedir. Çünkü bağımlılık oranının yüksek olması kalkınmanın gerçekleşmesini olumsuz etkilemektedir. Kentleşmeyle birlikte yaşlı nüfusunda görülen artış, nüfus artışının da hızlı olması nedeniyle bağımlılık oranına fazla etki etmemektedir. 50 yıllık süreçte bağımlılık oranında görülen azalma, genç nüfusun artmasıyla birlikte ekonomik açıdan faal nüfusunda arttığının bir göstergesidir. Fakat bu artış bağımlı nüfus oranın azalmasında aktif rol oynasa da yeterli iş imkânlarının olmaması halinde, işsizlik oranlarının artmasında etkin bir rol oynayacaktır.

Grafik: 10 ) Türkiye ve Aydın İli Bağımlılık Oranları

55

Türkiye’ de 1 yaşından küçük nüfusun; 1950 yılında %17’si kentte, %83’ü kırda yaşarken 2000 yılı itibariyle bu oran kentte yaşayan nüfus için % 20’lik bir artış göstermiştir. Kırda yaşayan 1 yaşından küçük nüfusun oranı % 63’ e düşmüştür.

Aydın için bu oranlar il genelinde daha çarpıcı boyuttadır. 1 yaşında küçük nüfusun % 17’ si 1950 yılında kentte yaşarken, 2000 yılında bu oran % 49’ a yükselmiş, ülke genelinden bile yüksek bir orana ulaşmıştır. ( Bkz. Tablo: B.a.8- Tablo: B.a.8.1 )

İnsan hayatını çeşitli safhalardan meydana gelen bir zaman devresi olarak düşünürsek, bu devrenin belli başlı safhalarının çocukluk gençlik olgunluk çağı ve ihtiyarlık olarak sıralayabiliriz. Bu safhaların birinden diğerine geçiş yani yaşlanma bireyin sadece fizyolojik durumunda değil psikolojik sosyal ve ekonomik durumunda da değişiklikler meydana gelir. Eğitim meslek gelir evlilik durumu gibi objektif sayılabilecek konular da insan hayatının hemen her özelliği yaşa göre değişir. Bu nedenle insan topluluklarının sosyal bünyesi ile ilgilenen sosyal bilimlerin her branşı için yaş meselesinin büyük önemi vardır. ( Gürtan, 1969: 122 )

5.4. Aydın Nüfusunun Yaş Piramidi

Yaş bünyesinin analizinde ve bu bakımdan yapılan kıyaslamalarda ‘’nüfus piramidi’’ ya da ‘’yaş piramidi’’ adı verilen grafiklerden faydalanılır. Bilindiği gibi yaş piramidi muhtelif yaşlardaki erkek ve kadın nüfusun miktarını gösteren bir grafiktir. Bu grafikte dikey eksen, aşağıdan yukarıya doğru yaşlara, yatay eksen ise nüfus miktarlarına ayrılmış ve grafiğin birinci tarafı erkek, ikinci tarafı kadın nüfusuna ayrılmıştır. ( Gürtan, 1969:124 )

Nüfusun yaş gruplarına ve cinsiyetine göre değişimi nüfus piramitleri ile detaylı bir şekilde yorumlanabilir. Aydın nüfusunun 1950 yılından 2000 yılına gelene kadar incelenen 50 yıllık süreci nüfus piramitleriyle de anlatmaya çalışacağız. 56

Şekil: 1) Aydın İlini 1950 Yılı Yaş Piramidi

A

Aydın ilinin 1950 yılını yaş piramidin de çocuk yaştaki ( 0 – 9 ) nüfusun fazla oluşu doğurganlık düzeyinin yüksek olduğunu göstermektedir. Yaşlı nüfusa bakıldığında erkek oranları kadınlardan azdır. Her iki cinsiyet içinde bir azalma söz konusu olsa da kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığı görülmektedir. 1950 yılı nüfus piramidi doğurganlık ve ölüm oranlarının yüksek olduğu bir yaş yapısını yansıtmaktadır.

20-25 yaş grubundaki azalma dikkat çekicidir. Buradaki azalmanın sebepleri arasında dışarıya verilmiş göç, savaş sebebiyle ölüm veya doğum oranlarındaki artıştan bahsedilebilir. 35 – 44 yaş grubundaki nüfusun kendinden daha genç ve yaşlı olan kuşaktan daha fazla olması, bu yaş grubunda kurumsal nüfusun fazla olmasından kaynaklanmaktadır. 57

Şekil: 2 ) Aydın İlinin 1975 Yılı Yaş Piramidi

Aydın’ ın 1975 yılındaki yaş piramidi 1950 yılının piramidine göre çok farklı bir yapı sergilemiştir. Gelişmekte olan bir kent yapısı gözükmektedir. 0-9 yaş grubu olan çocuk nüfusu doğum oranlarının azaldığını göstermektedir. Taban kısmındaki daralma doğumların kontrol altına alındığına işaret edebilir. 10-19 yaşları arası nüfus kalabalıktır. Kadın erkek nüfusu sürekli dengededir. Yaşlı nüfusta kadın nüfusunun azda olsa erkek nüfusundan fazla olduğunu görüyoruz.

Tüm yaş grupları arasında 55-59 yaş aralığı dikkat çekici ölçüde azdır. Hem kadın hem de erkek nüfusunda aynı küçülme görülmektedir. Bu hızlı ve büyük azalmanın sebebi göç olabilir. 58

Şekil: 3) Aydın ilinin 2000 Yılı Yaş Piramidi

Aydın İlinin 2000 yılı yaş piramidi hem 1950 hem de 1975 yılından çok farklıdır. Nüfus piramidi doğum sayılarının azalmış olduğunu göstermektedir. 15 yaşından küçük kuşaklarda yaş küçüldükçe o kuşakların nüfusu azalmıştır. 2000 yılında ölüm oranlarında da azalma söz konusudur. İleri yaş gruplarındaki azalma 1950 ve 1975 yılına oranla daha düşüktür.

2000 yılı nüfus piramidi gelişmiş ülkelerin nüfus piramitlerine benzer bir özellik göstermektedir. Kadın ve erkek nüfusu her yaş grubu için daima dengelidir.

1950 yılı grafiği az gelişmiş toplum, 1975 yılı gelişmekte olan toplum 2000 yılı ise gelişmiş toplum özelliği göstermektedir.

Bu bölümden sonra Aydın ili nüfusun doğum yerleri, iç ve dış göç hareketleri hakkında analizler yapılacaktır.

59

5.1. NÜFUSUN DOĞUM YERİ ÖZELLİKLERİ

Hayati istatistikler, belli bir yılda meydana gelen doğum, evlenme, boşanma, ölüm ve intihar olaylarına ilişkin sosyal ve demografik bilgileri kapsamaktadır.

İdari kayıtlara dayalı nüfus istatistikleri, ülkemizde ikamet eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve yabancı uyruklu tüm kişilere ilişkin nüfus büyüklüğü, yaş, cinsiyet ve iç göçe ilişkin bilgileri içermektedir.

Nüfus ve konut sayımlarında, ülke sınırları içerisinde yaşayan nüfusun idari bölünüşe göre demografik, sosyal ve ekonomik niteliklerine ilişkin bilgiler derlenmektedir. ( http://www.tuik.gov.tr/rip/temalar/2_1.html )

5.1.1 Doğum Yerleri ve Göç

Hemen her sayımda fertlerin doğum yerleri tespit edilmekte ve neticeler doğum yerlerine göre tasnif edilmektedir. Doğum yerlerine göre nüfusu 4 kategoriye ayırmak mümkündür:

1. Sayım esnasında bulunduğu ülkede doğanlar, 2. Yabancı bir ülkede doğanlar, 3. Sayım esnasında bulunduğu ilde doğanlar, 4. Başka bir ilde doğanlar.

Buna göre, mesela sayım esnasında fiilen bulunduğu ilde doğanlar hiç göç etmemiş, başka bir ilde bulunanlar doğduğu ilden başka bir ile göç etmiş sayılarak, ilk iki kategoriye göre dış, son iki kategoriye göre iç göçler, hareketin hem istikametini hem de hacmi itibariyle tespit edilebilir. 60

İç göçler bahis konusu olduğundan, mesela Türkiye için her ilin diğer ilerle karşılıklı göç ilişkisi ve göçün safi neticesi bu yoldan bulunabilir. Ancak dış göçler için bu metotla çıkışlar değil, sadece girişler hesaplanabilir. Çıkışların ve dolayısıyla safi dış göçün de tespit edilebilmesi için, bütün ülkelerin hep aynı tarihlerde sayım yapılarak, doğum yerlerini bu esasa göre tasnif etmeleri gerekir.( Gürtan, 1969:321)

Nüfusun doğum yerlerinin tespiti, yurtiçi ve yurtdışı göçlerin takip edilmesi açısından önemli bir kaynaktır. Akkayan’a göre doğduğu şehri terk eden nüfusun %60’ı erkektir. Doğduğu ili terk edenlerin %50’sini İstanbul, Ankara ve İzmir çekmektedir. (Saran, 1986: 166)

“Göç, bireylerin hayatların gelecekteki kısmının tamamını veya bir parçasını geçirmek üzere tamamen ya da geçici bir süre için bir iskan ünitesinden diğerine yerleşmek üzere yaptıkları coğrafi yer değiştirme olayıdır.” Sosyal imkanlar dağılımındaki eşitsizlik, eğitim, iş bulma gibi nedenlerle bireylerin göç etmesi söz konusu olabilmektedir. (Akkayan, 1979)

Çalışmamızda doğum yerlerini göre nüfusu önce yurtiçi ve yurtdışı doğumlular olarak ele alarak dış göçü, ardından bulunduğu ilde ve diğer illerde doğmuş olanlar olarak inceleyerek iç göçü anlatacağız.

5.1.2. Dış Göç

Dış göç hareketleri: nüfusun ülke sınırlarını aşarak bir ülkeden diğer bir ülkeye doğru kayması şeklinde tarif edilir. Dış göçler ekonomik zorlukları, dini ve siyasi tazyikleri, istilalar, servet hırsı, yeni yeni bölgeler görmek merakı macera ruhu vesaire gibi bir takım sebeplerin etkisi altında meydana gelmektedir.

Dış göç: bir ülkenin sınırları dışında başka bir ülkeye yapılan; uzun süre kalmak, çalışmak ya da yerleşmek amacı güden nüfus hareketliliğidir. Dış göçlerin oluşma sebepleri arasında; ekonomik nedenler, gelir dağılımındaki dengesizlikler, 61

işsizlik ve yoksulluk nedeniyle yapılan çalışma amaçlı göçler, siyasi problemler ve savaşlar, doğal afetler dolayısıyla çevre şartlarındaki bozulmalar yer almaktadır.

Dış göç sonucunda göç edilen ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise nüfusta azalma görülür. Nüfustaki azalmayla birlikte işsizlik kısmen azalır. Bunun yanında göç hareketliliğiyle birlikte ülkeler arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkiler gelişir ve böylece turizme katkı sağlanır. Göç veren ülkede döviz girdisinde artış olur. Gelişmiş teknolojik ve farkı toplumsal değerlerin ülkeye aktarılması, modernleşme ve toplumsal değişemeye katkıda bulunur.

Bahsi geçen bu kadar olumlu gelişmenin yanı sıra dış göçlerle birlikte sosyo-kültürel yozlaşma, parçalanmış aile yapısı, nüfusun cinsiyet yapısındaki değişme, göçmen vatandaşlar için uyum güçlüğü, yalnızlık ve yabancılaşma hissi, göç veren ülkeler için beyin göçü, iyi eğitim görmüş nüfus oranının azalması, nitelikli işgücünün göç etmesiyle aktif nüfusta düşüş görülmekte ve sonuç olarak dış göç işsizlik sorununa beklenen katkıyı sağlayamamaktadır.

62

Türkiye genelinde 1950 yılında toplam nüfusun %96’sı, 1975 yılında ise nüfusun neredeyse tamamı yurtiçi doğumludur. 2000 yılına bakıldığında toplam nüfusun yaklaşık %98’i yurtiçi doğumlu olduğu görülmektedir. ( Bkz. Tablo B.b.1)

1950 yılında yurtdışı doğumluların oranı yaklaşık olarak % 4 civarındayken bu sayı 1975 yılında % 0.4 lere düşmüş, 2000 yılında iste ortalama % 2 oranında bir artış göstermiştir. 2000 yılında gözlenen artışın bir sebebi de 1989 yılında yapılan mübadeledir.

Türkiye genelinde durum böyleyken Aydın ili içinde ülke genelinde çok farksız olmadığı görülmektedir. Yurtdışında doğan nüfus 1950 yılından 1975 yılına kadar bir düşüş göstermiş olsa da 2000 yılında 25 yıl öncesine oranla biraz daha artmıştır. 1975 ve 2000 yıllarında yurtiçi doğumlu erkek sayısı kadın sayısından daha yüksektir. Fakat 1950 yılında bu oranın daha düşük olduğu tespit edilmiştir.( Bkz. Tablo: B.b.1.1.) 1950 yılından sonra, ülkeye gelen göçmenlerin başka illere geçmeleri sebebiyle de yurtdışı doğum oranlarında bir düşme söz konusudur.

Grafik: 11) Türkiye Nüfusunun Doğum Yerlerine Göre Dağılımı

63

Grafik: 12) Aydın İl Nüfusunun Doğum Yerlerine Göre Dağılımı

5.1.3. İç Göç

İç göç bir ülkenin sınırları içerisinde, nüfusun yer değiştirmesidir. İç göçler bölgelerin ve illerin nüfusunu etkiler fakat ülkenin nüfusunu değiştirmez.

İç göçler genel olarak kırsal alanlardan kentsel alanlara doğru olmaktadır. Kentsel alanlarda gelişen sanayileşme, eğitim imkânlarının gelişmiş olması, iş olanaklarının fazlalığı gibi imkânlar göçün yönünü kırsal alanlardan kentlere çekmiştir. Bunun yanında makineleşme, tarım alanlarının miras yoluyla parçalaması, alt yapı ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği, kan davası, terör ve hızlı nüfus artışı gibi etkenler iç göçün sebepleri arasında yer almaktadır.

Ülkemiz, 1950 lerden itibaren kentleşmenin ve iç göçlerin hareketlilik kazandığı bir yerdir. İç göçler milli sınırlar içinde cereyan eden nüfus hareketleri olup, genel nüfusu arttıran bir etkisi olamamakla beraber, kentlerde nüfusun yığışmasını sağladığından, çeşitli problemlerin kaynağını oluşturmaktadır. Gerçekten de 1950 ler den başlayarak ülke nüfusu fiziki bir hareketlilik kazanmıştır. Doğduğu 64

ili terk edenler yıllara göre artmakta, ülke genelinde iller göç alan ve göç veren kategorilerine ayrılmaktadır.(SARAN,1984,165)

Grafik: 13) Aydın İlinde Yurtiçinde Doğan Nüfusun Aynı İlde Doğma Oranı

Aydın’ da yurt içinde doğan kişi sayısı, il nüfusunun 1950 yılında %97’ si, 1975 yılında neredeyse tamamı, 2000 yılında ise %99 unu oluşturmaktadır. 50 yıllık zaman dilimi içerisinde Aydın’ da doğan kişilerin sayısı günümüze yaklaştıkça düşüş göstermektedir. 1950 yılında Aydın doğumlu kişi sayısı ortalama %90 civarındayken 2000 yılına geldiğimizde bu oranın % 20 lik bir gerilemeyle % 70lere düştüğünü görebiliriz. Başka illerde doğanların nüfusu bununla doğru orantılı olarak yıllar arasında artış göstermektedir. Bu da Aydın’ın dışarıdan göç aldığının bir göstergesidir. ( Bkz. Tablo B.b.2. )

1935 yılında Aydın İlindeki nüfusun % 87.1’ i bu İl’de doğmuştur. 1935-1950 yılları arasında önemli bir değişim göstermeyen Aydın ilinde doğanların oranı 1950-1975 döneminde artış ve azalışlar, 1975 yılından sonra ise sürekli bir azalma göstermiştir. 65

2000 yılında Aydın nüfusunun % 69.2’si bu ilde doğan kişilerden oluşmaktadır. Bu tespitten yola çıkarak ve DİE verileri de göz önüne alındığında Aydın % 30.8’lik bir göç almış bulunmaktadır. Göç alınan illerin başında 26 bin nüfusla Denizli, 24 bin nüfusla Şanlıurfa, 21 bin nüfusla İzmir, 13 bin nüfusla Ağrı, 11 bin nüfusla Diyarbakır, 8 bin nüfusla Bitlis, 8 bin nüfusla Erzurum, 7 bin nüfusla Muş ve değişik sayılarla diğer iller gelmektedir. ( http://www.aydintarim.gov.tr/aydinili.htm )

Aydın’ da yaşayan fakat diğer illerde doğmuş olan nüfusun bölgeler arasındaki dağılımına bakılırsa en yüksek nüfuslu bölge şehrinde içinde bulunduğu Ege Bölgesidir. ( Bkz. Tablo B.b.3 – Grafik: 14 )

Grafik: 14 ) Yurtiçi Doğumlu Nüfusun Aydın İlinde Yaşama Oranlarının Bölgelere Göre Dağılımı

1950 yılında diğer illerde doğan nüfus en yüksek olduğu bölge Ege bölgesidir. Bunu sırasıyla takip eden diğer bölgeler Akdeniz, Marmara, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesidir. Her bölgede erkek nüfusunun kadın nüfusundan fazla olduğu görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.b.3 ) 66

1975 yılında nüfus yoğunluğuna göre bölgelerin sıralaması Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Akdeniz, Karadeniz, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgesidir. ( Bkz. Tablo: B.b.3 )

2000 yılında ise bu dağılım Ege, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Akdeniz, Karadeniz ve Marmara bölgesi şeklindedir. Ege bölgesindeki kadın nüfusu erkek nüfusundan daha yüksek olmasına rağmen diğer illerde bu dağılım tam tersi durumdadır. ( Bkz. Tablo: B.b.3 )

Her üç yılda da Aydın ilinin içinde bulunduğu Ege bölgesi sıralamanın en başında bulunmaktadır. 1950 yıllarında Ege bölgesinin komşuları olan Akdeniz, Marmara ve İç Anadolu bölgesinde doğmuş olanlar Aydın’da yaşıyorken zaman geçip de günümüze doğru geldikçe bu dengenin değiştiğini ülkenin doğu kesimindeki bölgelerde doğanların nüfusunun yükseldiği görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.b.3 - Grafik: 14 )

Aydın ilinin sınır komşusu olan iller İzmir, Denizli, Manisa ve Muğla’dır. Diğer illerde doğan nüfusun hangi iller olduğuna baktığımızda komşu iller dışında farklı olarak Konya ve Şanlıurfa’yı görmekteyiz. ( Bkz. Tablo: B.b.4 ) “ Yapılan bazı çalışmaların saptadıklarına göre genellikle büyük kitle hareketleri kısa mesafelere yönelmektedir. Ancak uzun mesafeli göçlerin frekansı az değildir.” (Saran, 1986:166) Aydın’ın da aldığı göç Saran’ın da bahsettiği gibi komşu illerden daha çok olmakla birlikte diğer coğrafi bölgelerden de olmaktadır.

Aydın da yaşayan fakat diğer illerde doğmuş kişilerin nüfusuna bakıldığında, her üç yıl içinde ilk sırayı alan il Denizli’dir. Diğer illerde doğanların bölgesel dağılımından da yola çıkarak yıllar bazında 1950 ve 1975 yılında İç Anadolu bölgesinin, 2000 yılında ise Güneydoğu Anadolu bölgesinin illeri dikkat çekmektedir. ( Bkz. Tablo: B.b.4 )

2000 yılında komşu il olan İzmir üçüncü sıraya düşmüş onun yerini Şanlıurfa almıştır. Bu durum sanayileşmeyle birlikte Türkiye’de doğudan batıya yapılan göçe bir kanıt olarak gösterilebilir.

67

Aydın nüfusun bu niteliğinden bahsederken, Türkiye dışında doğup da Aydın da yaşayan insanların sayıları da göz önünde bulundurulmuştur. Buna göre, doğum yerleri itibariyle 1950 yılında yurt dışında doğmuş olan nüfusun çoğunluğunu Balkan ülkelerinde doğan nüfus oluşturmaktadır. Bunların bir kısmı Balkan Savaşları nedeniyle gelmekle birlikte, asıl büyük kısım nüfus mübadelesi sonrasında Aydın ve çevresine gelip yerleşmişlerdir. Balkan Ülkeleri’nden Aydın’a göç mübadele dönemleri ve takip eden süreçte yakınlarının yanına göç etme arzusu ile açıklanabilir. ( Bkz. Tablo: B.b.5 )

Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfus mübadelesiyle daha sonraki yıllarda ise gerek kendi istekleriyle gerekse bulundukları ülkelerden soydaşlarımızın zorunlu göçe tabii tutulmaları nedeniyle 1911 yılından başlayarak farklı yıllarda ve miktarlarda 1994 yılına kadar şehre toplam 6820 göçmen gelmiştir. (Aydın Gazetesi, 16 Ocak 1953)

1950 yılında Arap ülkelerinden göç eden kadın sayısı fazlayken 2000 yılına bakıldığında Bulgaristan ve İngiltere’den gelen kadın sayısının erkek sayısına oranı 68

daha yüksektir. 1975 yılında Aydın’da yaşayan yurtdışı doğumluların %37 si Yugoslavya, 2000 yılında ise %34 ü Almanya doğumludur. ( Bkz. Tablo: B.b.5 )

Diğer bölümde il nüfusunda ki sakat nüfusun oranlarını, sakat nüfusun yapısını ve sakatlık türlerini inceleyeceğiz.

69

5.2. SAKAT NÜFUSUN ÖZELLİKLERİ

Sakatlık kavramı; bireylerin doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık ya da kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini kaybetmeleri şeklinde açıklanabilir. En genel tanımı ile ise “sakat”; fiziksel ve düşünsel yapılarında bir eksiklik ya da bozukluğu olanlara verilen addır. (Altan 1976:6)

Dünya Sağlık Örgütü’ nün tanımıyla ise sakatlık; bireyin bedensel fonksiyonlarındaki ve hareketlerindeki sınırlamaların yarattığı bir durumdur. (Burcu, 2007: 3)

Sakatlık çok genel olarak fiziksel sakatlıklar (Phycial Disability) ve düşünsel (Mental Disability, Mental Handicapped) olarak kategorize edilir. Ayrıca fiziksel sakatlıkları kendi içinde, a- belirtileri gözle görülebilen (External Disability, Visable Disability) b- belirtileri gözle görülemeyen (İnternal Disability, İnvisable Disability) sakatlıklar olarak ikiye ayırmak mümkündür. ( Altan 1976:43)

Türkiye’ de sakat nüfus ile ilgili bilgiler 1927 yılında, daha sonra da 1990 yılına kadar 10’ar yıl arayla; sonu sadece 5 ile biten yıllarda toplanmıştır. Bu sebeple çalışmanın kapsamı dışında Sakat nüfusla ilgili bilgilerden yararlanmak için 1955 yılı verileri kullanılmıştır. 1955 ve 1975 yıllarında zihinsel özürlülüğe ilişkin veri toplanmadığı için bu konuda bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle Aydın nüfusunun sosyo-demografik yapısının 1950 yılından sonra gösterdiği değişim konu edilirken sakat nüfus hakkında da 1955 yılı baz alınarak bilgi vermek uygun görülmüştür.

70

5.2.1. Türkiye ve Aydın’ da Sakat Nüfus Oranları

Türkiye toplam nüfusu içinde sakat nüfusun oranı 1955’ ten 2000 yılına kadar geçen süreçte çok büyük bir fark göstermemektedir. Nüfusun artış hızına oranla sakat nüfusta buna paralel olarak sürekli artış söz konusudur. 45 yıllık süreçte toplam sakat nüfus miktarı, ülke genelinde yaklaşık 4 katı bir artış göstermiştir. (Bkz. Tablo: B.c.1) Yıllara bağlı olarak Türkiye nüfusu içindeki sakat nüfus oranına bakıldığında bu oranın % 2’yi aşmadığı görülür. (Kırımlı, 1994: 32)

71

Grafik: 15 ) Türkiye Toplam Nüfusu İçinde Sakat Nüfus Oranları

Toplam nüfus içindeki sakat nüfus söz konusu olduğunda, yıllara göre oranlar çok değişmemiş olmakla birlikte az da olsa bir artış söz konusu olmuştur. ( Bkz. Tablo: B.c.1 ve Grafik: 15 )

Grafik: 16) Aydın Toplam Nüfusu İçinde Sakat Nüfus Oranları

72

Aydın’ da 1955 yılında 5000 civarında olan sakat nüfus miktarı 2000 yılı itibariyle artarak 18 bin olmuştur. (Bkz. Tablo: B.c.1.1) Toplam nüfus yaklaşık 2 katına çıkarken; sakat nüfus 3 kat artış göstermiştir. Her ne kadar sakat nüfus miktarı toplam nüfus miktarından daha fazla artmış olsa da; toplam nüfus kitlesi içinde çok küçük bir paya sahiptir.

Aydın toplam nüfusu içinde sakat nüfus oranları 1955 ve 1975 yıllarında ülke genelinden düşük bir değer göstermektedir. Buna karşılık 2000 yılı itibariyle Aydın toplam nüfusu içindeki sakat nüfus oranı ülke genelinin üzerinde bir değerdedir. ( Bkz. Tablo: B.c.1.- Tablo: B.c.1.1.)

Aydın toplam nüfusu içindeki sakat nüfus oranlarına cinsiyetler itibariyle bakıldığında; her iki cinsin oranlarının gerek yıllara göre gerekse birbirinden oldukça farklı değerlere sahip olduğu görülmektedir.

Aydın ili sakat nüfus oranlarında da erkek nüfusun sakatlık oranı kadın nüfusundan fazladır. Nüfus genel itibariyle 1955 yılından 2000 yılına kadar 3 katından fazla bir artış göstermiştir. Ülke genelinde erkek nüfusun sakat olma oranı daima kadın nüfusun sakat olma oranından daha yüksek bir değerdedir. (Kırımlı, 1994: 7) Türkiye’ de olduğu gibi Aydın’da da kadınlarda sakatlanma oranı erkek nüfusa göre sürekli daha düşüktür. .(Tablo B.c.2- Tablo B.c.2.1)

Grafik: 17) Türkiye Sakat Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Dağılımı 73

Nüfusun cinsiyete bağlı gösterdiği kompozisyona bakıldığında ise kadın ve erkeklerin aşağı yukarı sayıca birbirlerine yakın oldukları tespit edilir. (Güvenç ve Shorter, 1971:72) Türkiye ve Aydın ili için sakat nüfusun cinsiyet dağılımında benzer sonuçlar görülmektedir. 2000 yılında kadın ve erkek sakat nüfusun birbirine yaklaştığı göze çarpmaktadır. 1955 ve 1975 yıllarına bakıldığında hem ülke genelinde hem de il bazında erkek nüfus yaklaşık %60 civarındayken kadın nüfus %40 lar da görülmektedir. (Tablo B.c.2- Tablo B.c.2.1)

Grafik: 18) Aydın’ da Sakat Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

Aydın’da sakat nüfusun 1975’te medyan yaşı 44, 2000’de 43 olarak hesaplanmıştır. 1955 yılı verilerinde sakat nüfusun yaş grupları hakkında bilgi verilmemiştir. (Bkz. Tablo B.c.3) Sakat nüfusun medyan yaşlarının yüksek oluşu nüfusun yaşlılığının bir göstergesidir. Yaş gruplarına göre sınıflandırılmış sakat nüfusun en yüksek görüldüğü yaş aralığının 65+ oluşu da bunu desteklemektedir. ( Bkz. Tablo B.c.3 )

74

Aydın ilinde sakat nüfusun yaş gruplarına göre dağılımına baktığımızda, nüfusun 65 ve yukarı yaşlarda artışta olduğu görülmektedir. 0-14 yaş grubu ele alındığında 1975 ve 2000 yılı içinde toplam kadın ve erkek nüfusundaki, sakat nüfusun erkeklerde kadınlardan daha yüksek olduğu görülmektedir. Erkek nüfusun her zaman kadından yüksek olmuş olsa da toplam erkek nüfus içindeki sakat oranı kadınlardan düşüktür.

Sakat nüfusun yükseliş gösterdiği yaşlar 30’lu yaşlardır. 30 ve 60 yaş aralığında sakat nüfusta artış olduğu görülmektedir. Yaşlı nüfusta kadınlarda sakatlık oranında yükseliş vardır. ( Bkz. Tablo B.c.3, Özet Tablo)

2000 yılına yaklaşıldığında sakat erkek nüfusunda ciddi bir yükselme söz konusudur. 15-30 aralığında ki genç nüfusa bakıldığında ise yine erkek nüfusunun kadın nüfusundan fazladır. 2000 yılında erkek nüfusunda olduğu gibi kadın nüfusunda da 1975 yılına göre bir artıştan söz etmek mümkündür.(Tablo: B.c.3 )

5.2.2. Sakatlık Türleri

Türkiye toplam nüfusunun sakatlık türlerine göre dağılımına bakacak olursak 1975 yılı hariç 1955 ve 2000 yıllarında, iskelet çatısıyla ilgili sakatlıkların 75

(topal, çolak, kötürüm ve kambur) ,duyu organları ile ilgili sakatlıklardan( bir gözü kör, iki gözü kör, sağır ve dilsiz, sağır) daha yüksek bir yüzde tutturdukları tespit edilmiştir. 1975 yılında ise duyu organları ile ilgili sakatlıklar en büyük yüzdeye sahiptir. (Bkz. Tablo: B.c.4)

Sakat nüfusun 1955 ve 1975 yıllarında sakatlanma türü iskelet çatısı ve duyu organlarıyla ilgili olan sakatlanma çeşitleridir. Türkiye’de yalnızca 2000 yılı nüfus sayımlarında ‘zihinsel sakatlıklar’ kategorisi vardır.

1955 yılından 2000 yılına gelindiğinde sakat nüfusun yaklaşık 4 katı artış gösterdiği görülmektedir. 1975 yılında Türkiye toplam sakat nüfusunun % 48’ ini duyu organlarıyla ilgili sakatlıklar oluştururken, %42 si iskelet çatısıyla ilgili sakatlıklardır. Bu oran 1955 yılında tersi bir durum gösterirken, 2000 yılında nüfusun % 41’ini iskelet çatısıyla ilgili sakatlıklar oluştururken, %26’ sı duyu organlarıyla ilgili, % 14’ü ise zihinsel sakatlıklarla ilgili oranlardır. ( Bkz. Tablo B.c.4)

Grafik: 19) Türkiye’ de Sakat Nüfusun Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı

Aydın’da sakatlık türlerinin gösterdiği yapı yıllara bağlı olarak değişmektedir. 1955 ve 1975 yıllarında zihinsel sakatlıklar kategorisi söz konusu 76

olmadığından en büyük pay duyu organları ve iskelet çatısı ile ilgili olan sakatlık türlerine aittir. (Bkz. Tablo: B.c.4.1) Bununla birlikte yıllara göre sakatlık türlerinin oranlarında bir değişme söz konusudur.

1955 yılında sakatlık türleri arasında en büyük oranın iskelet çatısı ile ilgili sakatlıklara ait olduğu görülmektedir. Bu oran tüm yıllara bakıldığında bütün diğer türlere göre en yüksek değeri göstermektedir. 1955 yılında sakat nüfusun yaklaşık % 53’ü iskelet çatısıyla ilgili, %42’si duyu organları, 1975 yılında %49’u iskelet çatısıyla ilgili, % 41’i duyu organları ve 2000 yılında ise sakat nüfusun % 39’u iskelet çatısıyla ilgili, % 29’u duyu organlarıyla ilgili olan sakatlık türleri oranlarıdır. Duyu organları ile ilgili sakatlıkların yıllara göre oranlarına bakıldığında; 1955 yılından sonra artış olduğu ve 2000 yılı itibariyle azaldığı görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.c.4.1)

Grafik: 20) Aydın’ da Sakat Nüfusun Sakatlık Türlerine Göre Dağılımı

Sakatlıkların %30’u doğuştan, %70’i sonradan kazanılmaktadır. (Kırımlı, 1994: 33) Doğuştan sakatlıklar haricinde sonradan olan sakatlıklara iş, trafik, spor vb. gibi sosyal hayatın içindeki kazalar sebebiyet vermektedir. Doğuştan 77

sakatlanmalar ise uygun olmayan hastane şartları veya doğumun hastane dışı bir yerde gerçekleştirilmesi etki eden faktörlerdendir.

Bu çalışmada duyu organlarıyla ilgili sakatlık türleri içinde; bir gözü kör, iki gözü kör, sağır, sağır ve dilsiz kategorilerini ve iskelet çatısıyla ilgili sakatlık türleri içinde; çolak, topal, kambur, kötürüm kategorilerini 1955 ve 1975 yılları için ele alacağız. Zira 2000 yılı genel nüfus sayımında, nüfusun duyu organlarıyla ve iskelet çatısıyla ilgili sakatlık türlerine göre dağılımını yansıtan bir veri bulunmamaktadır.

Duyu organı ile ilgili sakatlık yaşayan sakat nüfusa baktığımızda Türkiye genelinde bir gözü kör olanların 1955 yılında oranı %51, 1975 yılında ise %32 olmakla birlikte en yüksek değerlerdeki sakatlık çeşididir. 1955 yılında bir gözü kör sakatlık türünü iki gözü kör, sağır, sağır ve dilsiz oranları takip etmektedir. Bu sıralama 1975 yılı içinse bir gözü kör, sağır, iki gözü kör, sağır ve dilsiz olarak yer değiştirmektedir. (Bkz. Tablo: B.c.5)

Türkiye genelinde durum böyleyken Aydın’da da tıpkı ülke genelinde olduğu gibi her iki yıl içinde en yüksek orana sahip sakatlık türü ‘bir gözü kör’ olan kategorisindedir. 1955 yılında bunu iki gözü kör, sağır, sağır ve dilsizler izlerken, 1975 yılı için bu sıralama sağır ve dilsiz, iki gözü kör, sağır şekline dönüşmüştür. ( Bkz. Tablo: B.c.5.1)

20 yıllık süreçte duyu organlarıyla ilgili sakatlık türlerinde çok çarpıcı değişimler gözlenmemiştir. Fakat körlükle ilgili verilerde ki azalma dikkat çekmektedir. Bir gözü kör ve iki gözü kör olan sakat nüfusa ait sayılar düşmek göstermiş, öte yandan sağır, sağır ve dilsiz olan sakat nüfusun oranlarında bir artış tespit edilmiştir. Tıbbi gelişmeler, halkın bilinçlenmesi, erken teşhis gibi etmenler sonucunda bu gerilemeden bahsedebiliriz.

78

Grafik: 21) Aydın’da Yaşayan Sakat Nüfusun Duyu Organlarıyla İlgili Sakatlık Türleri Dağılımı

İskelet çatısıyla ilgili sakatlanma türleri arasında hem Türkiye genelinde hem de Aydın ili için en sık rastlanan tür topallıktır. Her dönemde topallık, Türkiye için ciddi bir problem oluşturmaktadır. Gerçi 1955 ten 1985 yılına kadar olan süre içinde topallığın toplam sakatlıklar içinde aldığı pay düşme gösterse de sakatlık türlerinin sıralanmasında yine de ilk sırada yer almaktadır. ( Kırımlı 1994: 11 )

1955 yılında %70 olan bu oran 1975 yılında %76’ya yükselmiş, hem iskelet çatısıyla ilgili sakatlık türleri içinde hem de genel olarak tüm sakatlık türleri arasında en yüksek orana sahip olmuştur. Cinsiyet itibariyle incelendiğinde Türkiye genelinde 1955 yılı içinde çolak, topla, kambur olanlarda erkek nüfusu kadınlardan daha fazladır. Kötürüm olanlar arasında ise kadın nüfusu erkeklerden daha yüksektir. (Bkz. Tablo: B.c.6 – Tablo B.c.6.1)

79

1975 yılı nüfus sayımında sakat nüfusla ilgili bilgilerde ise çolak, topal, kambur ve kötürüm kategorilerinin hepsinde erkeklerin oranları kadınlardan daha fazladır.( Bkz. Tablo: B.c.6)

Aydın ilinde yaşayan sakat nüfusun içinde iskelet çatısıyla ilgili sakatlık türlerinde 1955 ve 1975 yılında topal olanların diğer türlerden toplam sakat nüfus içinde olduğu gibi sakat erkek ve sakat nüfus içinde de oldukça fazla orandadır. Bunu sırasıyla çolak, kötürüm ve kambur nüfus oranları izlemektedir. ( Bkz. Tablo: B.c.6.1)

Cinsiyet dağılımında ise Türkiye geneli ile Aydın ilinin 1955 yılı için oranları arasında benzerlik olduğu görülmektedir. İskelet çatısına bağlı olarak sakat olan nüfusun içinde erkeklerin çolak, topal, kambur kategorilerinde kadınlardan daha fazladır. Yalnızca kötürüm olanların oranlarında kadınların nüfusu % 8 lik bir oranla erkeklerden fazladır. 1975 yılında ise iskelet çatısı ile ilgili sakatlığı olan nüfusun büyük oranı erkeklere aittir. ( Bkz. Tablo: B.c.6.1)

Grafik: 21) Aydın’da Yaşayan Sakat Nüfusun İskelet Çatısı İle İlgili Sakatlık Türleri Dağılımı

80

Özürlülük doğuştan ya da kaza ve benzeri durumlarla karşılaşılarak sonradan ortaya çıkabilen bir işlev kaybıdır. Türkiye’de özürlü bireylerle ilgili demografik, ekonomik ve kültürel profillerinin çıkarılması yönünde detaylı çalışmalar hazırlanması özürlü nüfusun sorunlarının anlaşılmasını da kolaylaştıracaktır. (Burcu, 2007: 13) Özürlülüğün sadece 1/5’i Doğuştan ya da Doğum esnasında gerçekleşen komplikasyonlar sonucunda oluşmaktadır. Toplam Nüfus içerisinde özürlü nüfus oranı çok düşük görünse de bireylerin karşılaştığı sorunları aileleri de etkilediği düşünülürse özürlülük toplam nüfusun yaklaşık %8’ini ilgilendiren bir sağlık sorunudur. ( Kırımlı, 1994 ) Özürlü nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının geniş çaplı çalışmalarla incelenmemiş olması, Türkiye’deki Aydın gibi şehirler de dahil olmak üzere, özürlü bireylerin sosyalizasyonunu kısıtlamaktadır.

Çalışmanın bundan sonraki bölümünde nüfusun medeni hal yapısı incelenecektir.

81

5.3. NÜFUSUN MEDENİ HAL YAPISI

Bu bölümde Aydın nüfusunun medeni hallerinin yıllar içinde göstermiş olduğu değişim konu edilmektedir.

5.3.1. Medeni Hal Yapısının Tanımı ve Önemi

“Medeni Hal” tanımı, nüfusu meydana getiren bireylerin yasalar karşısında “bekâr”, “evli”, “dul” veya “boşanmış” olma durumlarını yansıtmaktadır. Ancak nüfusun medeni haller itibariyle gösterdiği farklılıklar ortaya konulurken, öncelikle kültürün kendi özelliklerine bağlı olarak evlenebilir yaştaki nüfus belirlenmektedir. Her kültürde evlenme çağında olan nüfusun yaş sınırında farklar bulunmaktadır. Bununla birlikte; bir kültür içinde de bu sınırlılık yer yer farklılaşmaktadır. (Kırımlı, 1998: 61)

1955 yılı nüfus sayımına kadar olan sayımlarda medeni hal bilgisi ‘’medeni haliniz nedir?’’sorusu ile cevap aranmaktadır. Fakat bu şekilde soruyu, dulların özellikle de dul erkeklerin yanlış cevapladığı fark edilip 1955 yılında soru şu şekilde değiştirilmiştir: ‘’halen evli midir?’’ Evli olanlara (evli), eşi öldü ise (öldü), mahkeme kararı ile boşanmış ise (boşandı) diye cevap verilmeleri istenmiştir. (Yüceuluğ, 1996:50) 1950 yılı nüfus sayımında kullanılan terimler 4 kategori olmak üzere; “bekar”, “evli”, “dul” ve “boşanmış” olarak sıralanmaktadır. 1975 ve 2000 yıllarındaki sayımlarda ise bu terimlerin “bekar” yerine “hiç evlenmemiş”; “dul” yerine “eşi ölmüş” olarak değiştiği görülmektedir.

2001 yılında kabul edilen medeni kanunda 17 yaşını doldurmayan bireylerin, olağan üstü durumları hariç, evliliği yasaklanmıştır. (http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/) Türk medeni kanunun 11. maddesine göre ise “Erginlik 18 yaşın doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar.” denmektedir. 82

(http://www.hukuki.net) Çalışmada kullanılan nüfus sayımı sonuçlarında medeni hale ilişkin verilerde farklılıklar vardır. Medeni halin yaş sınırı kanunlardakinin aksine düşüktür. 1950 yılı için 15, 1975 ve 2000 yılları için 12 yaşın üzerindekiler Türkiye’de evlenme çağındaki nüfus olarak kullanılmıştır.

Çalışmada Türkiye ve Aydın ilindeki medeni durumdan bahsederken kullandığımız terimlerin açıklanması anlamlı olacaktır. Ülkemizde ‘aile kurumu’ oldukça önemli bir yapıdır ve temel özelliği evli bireylerden oluşmasıdır. Medeni kanun uyarınca aile kurmak için evlenen çiftlere ‘evli’, hayatları boyunca evlilik yapmamış bireylere ‘bekâr’, herhangi bir sebepten ötürü eşin ölümü ile kayıp yaşayanlara ‘eşi ölmüş’ ve yine kanunlar uyarınca resmi olarak ayrılan eşlere ise ‘boşanmış’ denmektedir.

Türkiye’de 1950 yılında toplam nüfusun %68’i, 1975 ve 2000 yılı içinde %60’ı evli kişilerden oluşmaktadır. Seneler içinde bir düşme söz konusu olsa dahi evli olanların oranı daime çok yüksek değerler göstermektedir. Fakat 50 yıllık süreçte bir değerlendirme yapıldığında evli nüfusun düşüşüyle birlikte hiç evlenmeyenlerin oranında giderek bir artış olduğu görülmektedir. (Bkz. Tablo: B.d.1)

Grafik: 23) Türkiye Nüfusunun Medeni Hal Yapısı 83

Aydın’da evlilik çağında olan toplam nüfus içinde hiç evlenmeyenlerin oranları ülke genelinde olduğu gibi daima evli nüfus ile kıyaslandığında çok düşük değerler göstermektedir. Ancak yıllar itibariyle bakıldığında evlenme çağında olan toplam nüfus içinde hiç evlenmeyenlerin oranlarında bir artış olduğu görülmektedir. (Bkz. Tablo: B.d.1.1 - Grafik: 24)

50 yıllık süreçte Aydın ilinde ‘eşi ölmüş’ kategorisi incelendiğinde; günümüze yaklaştıkça bir azalma görülmektedir. Tıbbi koşulların gelişmesi, yaşam şartlarının günümüzde daha elverişli olması sebebiyle yaşam süresinin uzadığı düşünülebilir. Ayrıca eşi ölmüş olanların oranlarına bakıldığında fark edilir derecede kadın nüfusunun erkek nüfusundan fazla olduğu dikkat çekmektedir. Bu farkın sebepleri arasında aslında eşi ölmüş erkeklerin yeniden evlilik yapmasıyla birlikte evli kategorisinde yer alması olabilir. Ülkemizde boşanmış veya eşi ölmüş erkeklerin tekrar evlilik yapması desteklenirken, kadınlar için bu tam tersi durumdadır. Erkekler kendi bakımları veya çocuklarının bakımları için bu durumu isterken kadınlar genelde ya baba evine geri dönmekte ya da varsa çocuklarıyla hayatlarını idame ettirmektedirler. Bu gibi sebeplerle de eşi ölmüş kategorisindeki kadın nüfusunun erkek nüfusundan fazla olması açıklanabilir. ( Bkz. Tablo: B.d.1.1 )

Grafik: 24) Aydın İl Nüfusunun Medeni Hal Yapısı 84

Boşanma Aydın’ da ve Türkiye genelinde sık görülen bir durum olmamakla beraber Aydın’da Türkiye genelinden fazla olduğu görülmektedir. Boşanma oranları erkek nüfusa oranla kadınlarda daha yüksektir. Bu da kentleşme sürecinde ki bir il olmasının bir sonucu olabilir. Eğitim ve kadının istihdamda önem kazanmasıyla bağlantılıdır. ( Bkz. Tablo: B.d.1.1 – Grafik: 25 )

Grafik: 25) Aydın’da Boşanmış Nüfusun Cinsiyet İtibariyle Dağılımı

Hiç evlenmemiş nüfus incelendiğinde 2000 yılında 1975 yılından daha az olduğu görülmektedir. 25 yıllık süreçte hem erkek hem de kadın nüfusuna bakıldığında hiç evlenmemiş nüfusta oransal olarak bir azalma söz konusudur. Bu da günümüzde bireylerin evliliğe sıcak baktığını, evliliğin aile kurumunun önemini yitirmediğini göstermektedir. ( Bkz. Tablo: B.d.1.1 )

85

5.3.2. Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Medeni Hali

Nüfusun yaş gruplarına göre medeni halini incelerken 1975 ve 2000 yılı verileri kullanılmıştır. Medeni halle ilgili 1950 yılı nüfus sayımlarında yaş gruplarına ait veri bulunmamaktadır. Yaşa göre evlenme oranlarını incelerken doğurganlık çağını ve ekonomik yönden faal olan nüfusu ifade eden 15-49 yaş grubunu evlenme çağı olarak kabul edilebilmektedir. Ancak 15 yaşından küçüklerin ve de 49 yaşından büyüklerin de evlenmesi mümkün olmakla birlikte bu oranlar daha azdır.

5.3.2.1. Hiç Evlenmemiş Nüfusun Cinsiyet Yapısı

Aydın’ da 12 yaşından büyük hiç evlenmemiş nüfusun cinsiyet yapısına bakıldığında medyan yaşlar 1975 yılında erkek nüfusu için 17, kadın nüfusu için ise 16’dir. 2000 yılında ise medyan yaşlar erkek nüfusu için 18, kadınlar içinse 17’dir. 12-14 yaş aralığında hiç evlenmemiş nüfusta hem 1975 hem de 2000 yılı için kadınların erkeklerden daha yüksek bir oranda olduğu görülmektedir. Her iki yıl içinde 15-19 yaş aralığındaki hiç evlenmemiş nüfus en yüksek oranlara sahip olmakla birlikte yine kadın nüfus oranı erkeklerden daha fazladır. 20’li yaşlar itibariyle oranlar gitgide düşmekte ve yaşlı nüfusa yaklaştıkça cinsiyet itibariyle de birbirine yaklaşmaktadır. ( Bkz. Tablo: B.d.2 – Grafik: 26 )

86

Grafik: 26) Aydın’ da Hiç Evlenmemiş Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

5.3.2.2. Evli Nüfusun Cinsiyet Yapısı

12 ve üzeri yaşlardaki evli nüfusun analizini yaptığımızda; cinsiyet yapısına göre 1975 yılında erkeklerde medyan yaş 41, kadınlarda ise 37’dir. 2000 yılı itibariyle medyan yaşlar erkek nüfusu için 43, kadın nüfusu için 39 olarak değişmiştir. Evli nüfus içinde 12-14 yaş grubunda bulunan nüfusun oranı oldukça düşüktür. ( Bkz. Tablo: B.d.3 )

1975 ve 2000 yılı içinde evlenme oranları 20 - 49 yaş aralığında ciddi bir artış göstermiştir. 15 – 29 yaş aralığında kadınların evlenme durumu erkeklerden fazlayken ilerleyen yaşların tümünde erkek nüfusu kadın nüfusundan daha yüksek oranlara sahiptir. Aynı yaş grubundaki erkek nüfusun evlilik durumunun kadınlardan sayıca daha fazla olma sebebi, erkeklerin kendilerinden yaşça daha küçük kadınlarla evlenmeyi tercih etmesidir. ( Bkz. Tablo: B.d.3 – Grafik:27 ) 87

1975 yılından sonra şehirleşme eğiliminin azalması ve göç hızının yavaşlaması nedeniyle ilk evlenme yaşları düşmeye başlamıştır. (Merter, 1990:54) Aydın’da evlenme yaşının 1975 yılından 2000 yılına kadar yükseldiği görülmektedir. 1975 yılında toplam nüfus içinde evli olanların en fazla 25-29 yaş grubunda olduğu görülmektedir. Bu durum 2000 yılına gelindiğinde 35-39 yaş grubu olarak ileri yaşlara doğru kayma yaşamıştır. Evlenme yaşının büyümesi eğitimin artmasıyla birlikte aynı zamanda kentleşmenin arttığına bir işarettir. ( Bkz. Tablo: B.d.3 )

Grafik: 27) Aydın’da Evli Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

5.3.2.3. Boşanmış Nüfusun Cinsiyet Yapısı

Aydın’ da boşanmış nüfusun medyan yaşlarının değişimi; 1975 yılında erkek nüfusu için 45, kadın nüfusu için 44 iken 2000 yılında erkek nüfusu için 44, kadın nüfusu için 41 ortalamasında hesaplanmıştır. 12-14 yaş aralığında 2000 yılı için boşanmış nüfus söz konusu değilken, 1975 yılı içinde yok sayılabilecek ölçüde düşüktür. ( Bkz. Tablo: B.d.4 – Grafik:28 ) 88

Boşanmış nüfusun yaş analizine bakıldığında 1975 yılında 20’li yaşlardan itibaren oranların arttığı görülmektedir. %18 oranıyla en yüksek boşanmış nüfus 65 yaş üstü grubuna aittir. 1975 yılı içinde boşanmış nüfusun 12-29 yaş aralığında kadın nüfus oranı yüksekken, 30 yaş itibariyle bir değişme söz konusu olmuş erkek nüfus oranı 65 yaşa kadar kadından daime yüksek olmuştur. 2000 yılı içinse bu durum; 15- 34 yaş aralığında kadınlarda boşanmış nüfus oranı yüksek, 35 yaş itibariyle sürekli olarak erkeklerde boşanmış nüfus artıştadır. ( Bkz. Tablo: B.d.4 )

Grafik:28 ) Aydın’ da Boşanmış Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

5.3.2.4. Eşi Ölmüş Nüfusun Cinsiyet Yapısı

Aydın’ da eşi ölmüş nüfusun medyan yaşlarının değişimi; 1975 yılında hem erkek hem de kadın nüfusu için 65 iken 2000 yılında erkek nüfusu için 66, kadın nüfusu için 65 ortalamasında hesaplanmıştır. 2000 yılında 12-14 yaş aralığında eşi ölmüş nüfus yokken 1975 yılı için oldukça düşük rakamlar söz konusudur. Cinsiyet itibariyle değerlendirildiğinde 1975 yılı için eşi ölmüş nüfusun; 12-45 yaş aralığında 89

genel olarak erkek nüfusu, 50-65 yaş aralığında ise kadın nüfusu fazladır. Toplam nüfus içinde eşi ölmüşlerin oranı %57’yle en yüksek değerlerde 65 ve üzeri yaşları oluşturmaktadır. ( Bkz. Tablo: B.d.5 – Grafik:29 )

1975 yılından 2000 yılına gelindiğinde eşi ölmüş nüfusta 12-34 yaş aralığında oldukça fark edilir bir azalma söz konusudur. Toplam nüfus içinde eşi ölmüş olanların oranı %61’le 65 yaş ve üzeri grubu kapsamaktadır. Bu oran nüfusun neredeyse yarısını oluşturmaktadır. 2000 yılında 65 yaş ve üzeri için eşi ölmüş nüfusun erkek yüzdesinin kadınlardan daha fazla olduğu görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.d.5 )

Grafik: 29) Aydın’da Eşi Ölmüş Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

1950 yılı sonrasında gelişen sanayileşmeyle birlikte, nüfus kentsel alanlara doğru kaymış ve insanlar kentleşmenin üzerlerindeki etkisini daha çok yaşamaya başlamıştır. İstihdama katılım artması, eğitimin önem kazanması, yeni çevreye olan adaptasyon sürecinde hiç evlenmemiş olan nüfusun artışı hızlanmıştır. Kadınların aktif bir şekilde çalışma hayatında rol oynaması, eğitim seviyesinin yükselmesi, evlilik, doğum ve aile planlaması gibi konularda bilinçlenmeleri bekar kalma 90

eğilimlerini arttırmış, aynı zamanda evlenme yaşının yükselmesine neden olmuştur. Bunun yanı sıra; boşanmış nüfusun oranları çok yüksek olmamakla birlikte, eşi ölmüş olanların oranları da benzer şekilde düşük paylara sahip bir yapıdadır.

Bir sonraki bölümde nüfusun eğitim durumu hakkında bilgi verilecektir. Okur-yazar oraları, cinsiyet itibariyle eğitim durumlar analiz edilecektir.

91

5.4. NÜFUSUN EĞİTİM DURUMU

Nüfus sayımlarında eğitim durumu ile ilgili iki tür bilgi derlenmektedir. Bunlar okuma ve yazma bilme durumu ve en son bitirilen eğitim düzeyidir. Bu bilgiler 1945 yılında 7 ve daha yukarı yaş, 1950 yılında 5 ve daha yukarı yaş ve diğer tüm sayımlarda 6 ve daha yukarı yaştaki nüfus için derleniştir.( Tüik, 2000:31 )

5.4.1. Eğitimin Anlamı Ve Kapsamı

Eğitim denildiği anda aklımıza ilk olarak kurumsal eğitim gelmektedir. Ancak bu durumda okula gitmeyen bir kimse için eğitimsiz demek ne kadar doğru olur düşünmek gerekir. Çünkü insanoğlu varoluşundan itibaren, yaşamak, hayatta kalabilmek, varlığını sürdürebilmek ve çevresine uyum sağlayabilmek için mutlaka bir şeyler öğrenmek ve de bunları da uygulamak zorundadır. İşte doğduğumuz andan itibaren öğrendiğimiz her şey bizim eğitimimizin birer basamağıdır. Aileden ve çevreden alınan bu eğitime informal eğitim denilmektedir. Kurumlarda verilen eğitim ise formal eğitim olarak adlandırılır. Fakat informal eğitimle birbirlerinden tamamen ayırmak, birini diğerine tercih etmek söz konusu bile değildir. İnformal eğitim yaşam boyu sürerken, bunu formal eğitimle de kuvvetlendirip kendisini, çevresini ve ülkesini bir adım daha ileriye götürecek bireyler yetiştirmek her ülkenin varlığını sürdürebilmesi için mutlaka gerekmektedir.

Bu çalışmada eğitimin sadece formal yönü ele alınıp incelenmiştir. Formal eğitim sistemimizde, okur-yazarlık, ilkokul, ortaokul ve lise, yüksek öğretim başlıkları altında incelenmiştir. 92

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve diğer yasalar ilköğretimin bütün vatandaşlar için zorunlu olduğunu, herkesin okur-yazar olması gerektiğini söylemesine rağmen, bu konuda ki aksaklıklar TÜİK tarafından gerçekleştirilen sayımlardan yararlanılarak elde edilen sayılar, oranlar, yüzdeler yardımıyla değer yargısı taşımayan bir ifade ile dile getirilecektir. Rakamlar, kısıtlı hizmetlerin ülke çapındaki dağılımının, yasalarca temellendirilen eğitimde fırsat eşitliği ilkesini bozacak nitelikte olduğunu işaret etmektedir. (Kırımlı,1996:343)

5.4.2. Türkiye Nüfusunun Okuryazarlık Durumu

Cumhuriyet’in kuruluşunun üzerinden yaklaşık 30 yıl geçmesine rağmen 1950 yılında nüfusumuzun yaklaşık 2/3 ‘si okur-yazar değildir. Okuma-yazma bilenler sadece %30 oranındadır. 1975 yılına gelindiğinde ise 25 yılda bu oran tam tersi bir duruma gelebilmiş ama halen tatmin edici bir orana varamamış okuma- yazma bilmeyenler nüfusun %30 oranında varlık göstermektedir. 2000 yılında ise, okur-yazar nüfusumuz yine tüm nüfusu kapsamamakla birlikte geçmiş yıllara göre iyi bir artış göstererek yaklaşık %90 oranına varabilmiştir.( Bkz. Tablo: B.e.1 - Grafik: 30)

Grafik: 30) Türkiye Nüfusunun Okuryazarlık Oran

93

5.4.2.1. Türkiye Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Okuryazarlık Durumu

Bilindiği gibi fertler toplum içinde belli bir nokta, seviye veya istasyonda bulunurlar. Bu noktanın yerini ferdin içinde bulunduğu statüler toplamı belirler. Statülerin bazıları kişiye doğumu ile birlikte verilir. Bunların bir kısmının biyolojik temeli de vardır. İşte kadın-erkek ayrımı bunlardandır ve doğumla tayin edilen, kişinin arzusu ve çabasıyla değişme olanağı olmayan verilen statülerdir. Kadın ve erkek arasında statülerin ortaya koyduğu farklılıkların büyük bir kısmının sosyo- kültürel kaynaklı olduğu da bir gerçektir. Türkiye toplamında cinsiyete dayalı okur- yazarlık oranları bunu açıkça göstermektedir. Kadınların erkeklerden daima daha az oranda okur- yazar olmaları, aralarındaki farkın %25 ve daha fazla olması bu noktayı destekleyen en açık örneklerden biridir. Sözü edilen farkın oluşmasındaki etkenlerin biyolojik olmadığı, cinsiyetler arası kapasite eksikliğinden doğmadığı bir gerçektir. Türkiye’ de görülen cinsiyetler arası okur-yazarlık oranlarının farkı biyolojik kökenli bir nedenin ürünü değildir. Sosyo-kültürel bazı engeller bu farkı yaratmıştır. ( Akkayan, 1979:203,204 )

Eldeki veriler incelendiğinde ülke nüfusunun yarısının erkeklerden, yarısının da kadınlardan oluşmasına rağmen, her eğitim seviyesinde cinsiyetler arası dengesizliğin mevcut olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Türkiye ‘ de erkeklerini daima kadınlardan daha fazla oranda eğitim imkânlarından yararlanmalarının temelinde şüphesiz biyolojik üstünlükleri değil, sosyo-kültürel faktörler yatmaktadır. Eğitimdeki fırsat eşitsizliğinde, cinsiyet grupları kadar, yaş ve yerleşim birimlerinin türleri de çok önemli etken durumundadır. Türkiye’nin geneline bakıldığında, batıda ki illerde yaşayan bireylerin, doğusunda bulunan illerde yaşayan bireylerden daha şanslı oldukları sonucuna ulaşılır. Başka bir deyişler, eğitim imkânlarından yararlanmada ve kurumsal eğitimde geçirilen sürenin uzun olmasında, erkekler 94

kad ınla rda n, gen çler yaşl ılar dan , ken tsel alan da yaş aya nlar kırsal alanda yaşayanlardan daha şanslı durumdadırlar. ( Kırımlı, 1996:343 )

95

Eğitimimizdeki cinsiyetler arası eşitsizlik Tablo: B.e.2’de açıkça görülmektedir. Okuma yazma bilmeyen kadın nüfus her daim, erkek nüfustan çok daha fazladır. Özellikle 1950 yılında bu fark bir dikkat çekici ölçüde fazladır. Aradan geçen 25 yıllık zamanda kadın nüfusun okur- yazar olmayan ve olanları arasında eşit bir dağılım söz konusu olmuştur yani kadın nüfusun yarısı halen okur -yazar değildir. 2000’li yıllar bile halen kadın nüfusun okur -yazarlık seviyesi erkek nüfus ile eşit bir duruma gelememiş olsa da kadınların %80’i okur- yazar hale gelebilmiştir.

5.4.3. Aydın Nüfusunun Okuryazarlık Durumu

Aynı tarihler kapsamında incelediğimiz Aydın‘da ise durum ülke geneliyle yaklaşık olarak aynıdır. Ülkemizin 2/3’nün okur-yazar olmadığı yıllarda Aydın nüfusunun da %37’si okuma-yazma bilmemektedir. 25 yıl sonra yapılan değerlendirmelerde ise nüfusun %66’sı okur-yazar hale gelmiştir. Her tarihte Türkiye ortalamasının üzerinde okur-yazar oranına sahip olan ilimiz 2000 yılında ise nüfusunun sadece %12’sinin okur-yazar olmadığı bir potansiyele sahip olmuştur. Aydın’ da eğitime her tarihte oldukça önem verilmiştir. Küçük bir il olmasında rağmen 2008-2009 öğretim yılı itibariyle 603 okula sahiptir. İl idarecileri, özellikle son yıllarda ülkemizde de önemi oldukça vurgulanmaya çalışılan okul öncesi eğitimin öneminin farkında ve ilin gelişimi açısından halkın bu konuda bilinçlenmesi ve teşviki için çalışmalar yapmaktadır.( Bkz. Tablo: B.e.1.1 - Tablo: B.e.2.1 – Fotoğraf: 18 )

Grafik: 31) Aydın Nüfusunun Okuryazarlık Durumu 96

5.4.3.1. Aydın Nüfusunun Cinsiyet İtibariyle Okur-Yazarlık Durumu

Aydın ilinde okuma yazma bilen nüfusun oranı ülke genelinde olduğu gibi her iki cinsiyet için de sürekli artış göstermektedir.( Bkz. Tablo: B.e.4 – Tablo: B.e.4.1) 1935 yılında erkeklerin %31’i, kadınların %8’i okuma yazma bilirken, bu oran 2000 yılında erkelerde %94’e kadınlarda %81’e yükselmiştir. Kadın nüfusun okuryazarlık oranı erkek nüfusunkinden daha hızlı artmakla birlikte cinsiyetler arası farklılık devam etmektedir.( Tüik, 2000:31)

Okur-yazarlık seviyesi açısından ülke genelinin üzerinde olan Aydın’da da cinsiyetler arası dağılım ülke genelinden çok farlı bir yapı sergilemese bile yine de her tarihte daha parlak bir durum sergilemiştir. Kadın nüfusun okur -yazarlık seviyesi 1950 yılında %22’ ler de iken bu gün %81 ‘a çıkmıştır.( Bkz. Tablo: B.e.2.1 ve Grafik:32 )

Nüfusun yıllar itibariyle okuryazarlık oranı artmaktadır. Bu oranlar 1950 ve 1975 yılında cinsiyetler arasında eşit bir dağılım göstermezken, 2000 yılında kadın- erkek nüfusu arasında okuryazarlık oranı dengeye yaklaşmıştır. 97

Grafik: 32) Aydın‘da Okuma-yazma Bilme Durumunun Cinsiyete Göre Artış Oranları

E ğiti min ülke mizd e cinsi yetle r arası ndaki eşitsizliği çok net bir şekilde görülmesine rağmen, Aydın nüfusunda bu durum Türkiye genelinden çok daha farklıdır. Türkiye’ de birçok kadının ulaşamadığı okuryazarlık ve eğitim seviyesine Aydın’da yaşayan kadın nüfus erişmiş durumdadır. 98

Bu gösterge de bir kere daha ilin gelişme açısından, Anadolu’da ve Doğu’da kalan birçok ilimizin üzerinde olduğunu belirtmektedir. ( Fotoğraf: 18 )

Türkiye’ de 1950 yılında kadın nüfusun okuma yazma oranı %20 bile değilken; Aydın’da kadın nüfusunun oranı 22’dir. ( Bkz. Tablo: B.e.2 ve Tablo: B.e.2.1 ) Kuşkusuz bu değer yüksek bir değer değildir. Ancak kadın nüfus söz konusu olduğunda özellikle geçmişte oranların daima çok düşük olduğu unutulmamalıdır. 1950 yılında olduğu gibi, ildeki kadın nüfus okuma yazma bilme bakımından ülke geneline göre her dönem çok daha iyi durumda olmuştur. Bununla birlikte 1950-2000 yılları arasında göstermiş olduğu gelişim de ülke genelindeki kadın nüfusun gösterdiği gelişimin üzerindedir. (Bkz. Grafik:33)

Grafik:33) Türkiye ve Aydın’da Okuryazar Kadın Nüfus

Okuma yazma bilen nüfusun oranındaki artışın sonucu olarak okuma yazma

bilmeyen nüfus ileriki yaşlarda birikmeye başlamıştır. 1975 yılında okuma yazma bilmeyen nüfusun ortalama yaşı 42 iken; 2000 yılında ortalama yaş 55’ e yükselmiştir. (Bkz. Tablo: B.e.5.1) 99

50 yıllık süreçte kurumsal eğitime katılanların okuma yazma bilen nüfus içindeki payının artmasında ilköğretim seviyesindeki eğitimin zorunlu olmasının payı vardır. Bu nedenle hem yeni nesiller okuma yazma öğrenme konusunda geçmiş nesillere göre daha şanslı olmuş hem de nüfus içinde bir kurumdan mezun olanların oranı artmıştır. Ancak daima ülke genelinden daha şanslı olan Aydın nüfusunda okuma yazma bilenlerin ortalama yaşı daima ülke genelinin yakın ya da üzerinde olmuştur. (Bkz. Tablo: B.e.6 ve Tablo: B.e.6.1)

5.4.4. Kurumsal Eğitim

Kurumsal eğitimi; 1) Temel ve 2) Orta ve yüksek eğitim olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. (Kırımlı, 1996: 4) Temel eğitim, ilköğretim seviyesinde olup okuma yazma çağına gelmiş olan her birey için ayırt edilmeksizin zorunlu olan eğitimdir. Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar 5 yıllık ilkokul seviyesinde olan temel eğitim; 1997 yılı itibariyle 8 yıla yükseltilmiştir. Temel eğitimden sonra gelen basamaklar ise zorunlu eğitim kapsamında yer almamaktadır.

İçinde bulunduğumuz yüzyılda okur-yazarlığın önemi tartışmasız olmakla birlikte artık sadece okur-yazar olmanın yeterli olmadığı gerçeği de unutulmamalıdır. Daha önce belirtmiş olduğumuz gibi cumhuriyetin ilk yıllarında kurumsal eğitimin ilk basamağının okuma yazma bilmek olduğu zamanlardan bu yana çok şey değişmiştir. ( Fotoğraf: 7)

5.4.4.1.Türkiye Ve Aydın Nüfusunun Kurumsal Eğitim Durumu

100

1950 yılında Türkiye’ de 6 yaşın üzerinde olup bir kurumdan mezun olanların oranı %53 iken, Aydın’da da bu oran ülke genelinin aynıdır. Okuryazarlık oranında olduğu gibi kurumsal eğitimde de Aydın nüfusu her tarihte Türkiye ortalamasının bir miktar üzerinde olmuştur. Göçün etkilerinden biri olan bu durumda, il genelinde eğitim seviyesinin yükselmesine neden olmaktadır. Mübadele ile Aydın’a göçmen olarak gelen nüfusta eğitim seviyesi yüksek olanlar, ilin eğitim seviyesini arttırmaktadır. Bununla birlikte il nüfusunda bir kurumdan mezun olmayanların oranı da ülke genelinden az olup yıllar itibariyle de azalma göstermeye devam etmektedir. ( Bkz. Tablo: B.e.7 - B.e.7.1 – Grafik: 34 )

Grafik: 34) Türkiye Ve Aydın’ da Bir Kurumdan Mezun Olan Nüfus(%)

Ö z et Tablo: 2) Türkiye Ve Aydın’da Bir Kurumdan Mezun Olmayan Nüfus (%) 101

Türkiye Aydın

1950 46,8 47,5

1975 28,5 25,7

2000 24,7 23,5

5.4.5.Aydın Nüfusunun Eğitim Seviyesi

Aydın’da bir kurumdan mezun olan nüfusun; mezun oldukları kurumlar itibariyle dağılımlarında da en büyük pay ilkokul mezunlarına aittir. Bu durum Aydın nüfusuna özgü değildir. Her ne kadar geçmişten günümüze kurumsal eğitimin önemi artmış olsa da ülke nüfusunun eğitim seviyesine bakıldığında, ilkokul mezunlarının oranının en büyük paya sahip olduğu görülmektedir. Buna karşılık ortaokul, lise ve üniversite mezunlarının oranları 1950 yılından günümüze artmış olsa da düşük değerler göstermektedir. ( Bkz. Tablo: B.e.9.1 ) Bu durum ilköğretim seviyesindeki eğitimin zorunlu olmasının doğal bir sonucudur.

1950-1975 yılları arasında ortaokul ve lise mezunlarının oranlarında görülen artış sonucunda, ilkokul ve üniversite mezunlarının oranlarında azalma söz konusu olmuştur. Aydın’ da bu dönemde ortaokul ve lise mezunlarının oranı ülke genelinin üzerinde bir artış göstermiştir. Bunun sonucu olarak ülke genelinde ilkokul mezunlarının oranı sadece %0,2; Aydın’ da ise %1 oranında azalmıştır. (Bkz. Tablo: B.e.9 ve Tablo: B.e.9.1)

Grafik: 35) Aydın’da İlkokul Ve Üzeri Kurumlardan Mezun Olanların Oranı (%) 102

E ğitim sistemimizde 1997-1998 öğretim döneminde başlatılan yeni bir uygulama ile ilkokul ve ortaokul mezuniyeti kaldırılmış ve ilköğretim mecburiyeti getirilmiştir. Böylece bu yeni sistemimizdeki bu değişiklik nedeniyle nüfusun eğitim düzeyi yorumlanırken, 2000 yılı ile önceki yılların tutarlılığının sağlanabilmesi amacıyla 2000 yılından önceki sayımlarda 8 yıllık eğitime karşılık gelen ilkokul, ortaokul ve ortaokul dengi okul mezunu olanlar karşılaştırıldığında anlamlı bir analiz yapmış oluruz. ( Bkz. Tablo: B.e.8 )

Eğitim düzeyindeki gelişmişlik, eğitim çağını bitiren 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun için incelendiğinde 1975-2000 döneminde ortaokul ve ortaokul dengi, lise ve lise dengi ve yükseköğretim mezunlarının payı her iki cinsiyette de sürekli artış göstermektedir.

Aynı dönemde ilkokul mezunu kadın nüfusun oranı sürekli artarken özellikle ortaokul ve lise mezunu olanların oranındaki artış nedeniyle ilkokul mezunu erkek nüfusunun oranı düşme eğilimine girmiştir.

Ortaokul ve ortaokul sonrası eğitim düzeylerinde bulunan kadın ve erkek oranları arasında önemli farklılıklar vardır. 2000 yılında ortaokul ve lise mezunu olan 103

erkeklerin oranı, kadınların oranından yaklaşık 2 kat daha fazladır. Cinsiyetler arası eğitim düzeyindeki farklılık yükseköğrenim mezunları için de geçerlidir.( Bkz. Tablo: B.e.9.1)

1975–2000 döneminde, ilkokuldan sonraki eğitim düzeylerini bitiren nüfus oranında çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. 1975 yılında eğitim çağını tamamlayan erkeklerin %12’si ilkokuldan sonraki eğitim düzeylerinden birini tamamlarken, 2000 yılında erkeklerin %30’u ilkokuldan sonraki eğitim düzeylerinden birini tamamlamıştır. Kadınlarda da benzer bir artış yaşanmaktadır.( Bkz. Tablo: B.e.8.1 )

1975 yılında Aydın’ da zorunlu eğitimin tamamlandığı yaş olan 11 yaşından büyük nüfusun yaklaşık %57’ si bir kurumdan mezundur. Ancak 11 yaşın üzerindeki toplam nüfus içinde okuma yazma bilmeyen yaşlı nüfusun varlığı da unutulmamalıdır. ( Bkz. Tablo: B.e.10.1 )

11 yaş üzerindeki toplam nüfus içinde söz konusu %57 lik payın çok büyük bir bölümünün ilkokul mezunlarına ait olması beklenen bir sonuçtur. Ortaokul, lise ve üniversite mezunlarının payı ise %10’ u geçmemektedir. Bu yıldan sonra 11 yaşından büyük nüfus içinde bir kurumdan mezun olanların oranı artmıştır. 2000 yılı itibariyle 11 yaşın üzerindeki Aydın nüfusunun %64’ü bir kurum mezunu olarak karşımıza çıkmaktadır. ( Bkz. Tablo: B.e.10.1 )

1975-2000 yılları arasında geçen 25 yıllık süreçte özellikle lise ve üniversite mezunlarının oranı ciddi bir artış göstermiştir. 11 yaşından büyük Aydın nüfusunun %12 ‘si lise; %5’i ise üniversite mezunu olup; bu oranlar 1950 yılına göre oldukça yüksektir. (Bkz. Tablo B.e.10.1)

Bununla birlikte 11 yaşından büyük olan nüfusun içinde mezun olmadığı halde eğitim basamaklarından herhangi birinde eğitimi devam edenler olduğu unutulmamalıdır. Söz konusu toplam içinde ilkokul mezunlarını dışarıda tutmak üzere 14 yaş üzerindeki nüfusun eğitim seviyesine bakılmalıdır.

1975 yılında ortaokul seviyesinde eğitimin tamamlandığı 14 yaşından büyük nüfusun yaklaşık %10’ unun bir kurumdan mezun olduğu görülmektedir. Bu oran oldukça düşük bir değerdir. %10’ luk bu dilimin yarısını ortaokul mezunları teşkil 104

etmektedir. Üniversite mezunlarının oranı ise sadece %1’ in altındadır. (Bkz. Tablo B.e.11.1)

2000 yılında ise kuşkusuz oransal olarak değişiklikler söz konusu olmuştur. Ancak söz konusu artış oldukça dikkat çekicidir. Bu oran 1975 yılında %10 iken 2000 yılında %25’ e yükselmiştir. Bu yıl 14 yaşından büyük Aydın nüfusunun %12’sinin lise ve %6’ sının ise üniversite mezunu olduğu görülmektedir. (Bkz. Tablo B.e.11.1)

Lise eğitiminin tamamlandığı yaş olan 17 yaşından büyük nüfus ele alındığında ise çok düşük bir oranla karşılaşılmaktadır. 1975 yılında 17 yaşından büyük olup lise eğitimini tamamlamış olması beklenen nüfusun sadece %6’sının bir kurumdan mezun olduğu görülmektedir. 2000 yılında ise bu oran %20 olmuştur.( Bkz. Tablo B.e.12.1 )

Üniversite eğitiminin tamamlanması gereken özel bir yaş olmamakla birlikte söz konusu yaş 20’ lerin üzerinde olabilir. Aydın nüfusunun eğitim durumunu yansıtan verilerde üniversite mezunu olan nüfusun en az 19 yaşında olduğu görülmektedir. Bu nedenle bu yaş üzerindeki nüfus içinde bir değerlendirme yapılmasına karar verilmiştir.

1975 yılında Aydın’ da 19 yaşından büyük olan her 100 kişiden sadece 1 tanesinin üniversite mezunu olduğu görülmektedir. Her ne kadar çok düşük bir değer olsa da ülke genelinde bu yaş söz konusu olduğunda karşımıza çıkan oran %2,0’ nin altındadır. ( Bkz. Tablo B.e.13 ve Tablo: B.e.13.1 ) 2000 yılında ise 19 yaşından büyük olan her 100 kişiden yaklaşık 7 tanesinin üniversite mezunu olması her ne kadar büyük bir gelişme olsa da söz konusu rakamın oldukça düşük olduğu görülmektedir. ( Bkz. Tablo B.e.13.1 )

Eğitim düzeylerinde özellikle lise ve yükseköğrenim mezunlarında önemli gelişme olmuştur. 1975 yılında erkeklerin %7‘si, kadınların %3’ü lise mezunu iken, 2000 yılında erkelerin %15’i, kadınların ise %12’si lise mezunudur. Kadın nüfusunun oranlarındaki artış dikkat çekicidir. Yükseköğretim mezunu olan nüfus oranı her iki cinsiyette de artış göstermekle birlikte erkek nüfustaki artış 105

kadınlarınkinden daha fazladır. 1975 yılında erkeklerin %3’ü kadınların yaklaşık %1’i yükseköğrenim mezun iken, 2000 yılında bu eğitim düzeyinde mezun olan erkeklerin oranı %8 kadınların %5’e yükselmiştir. ( Bkz. Tablo: B.e.12.1 – Tablo: B.e.13.1)

Eğitimden sonra nüfusun doğurganlığıyla ilgili verileri değerlendirip, doğurganlığın nasıl ölçüldüğü, Türkiye’ de ve Aydın’ da doğurganlık düzeylerini, eğitim ve doğurganlık arasındaki bağlantıyı ve doğum oranlarını inceleyeceğiz.

5.5. DOĞURGANLIK

106

Doğurganlık Oranları; ölüm, göç, yaş, cinsiyet vb. etmenler gibi nüfusun artış ve azalışı üzerinde önemli bir rol oynar. Doğum olayının nüfusu direk olarak artıcı bir etkisi vardır. Geçmiş dönemlere oranla günümüzde büyük savaşların, salgın hastalıkların söz konusu olmaması ve nüfusun azalmasını etkileyen ölüm faktörünün ortadan kalkmasıyla nüfusun büyümesinin büyük ölçüde doğum olayına bağlı olduğunu söyleyebiliriz.

5.5.1. Doğurganlığın Önemi

Gelişmiş ülkelerdeki nüfus artışının az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdekine oranla çok daha düşük olmasının nedeni; doğum olayının daha az gerçekleşiyor olmasıdır. Doğurganlığın azalmasında toplumların sanayileşmesi ve modernleşmesinin önemli rol oynadığı ve düşük doğurganlık oranlarının gelişmişliğin bir göstergesi olduğu genellikle kabul edilmektedir. Genel eğitim düzeyinin ve kentsel yaşamın artması, gelirin yükselmesi, kadının erkekle eşit tutulması gibi faktörler, doğurganlığı sınırlayan faktörlerdir. ( Merter, 1990: 58 )

Yapmış olduğumuz bu çalışmada doğurganlık, kadın nüfusun doğurganlık dönemi içerisinde yaptığı canlı doğumlar ve yaşayan çocuk sayısı üzerinden ele alınmıştır. Çalışmada doğurganlıkla ilgili hesaplamalar 1975 ve 2000 yılları için 12 yaş ve üzeri kadın nüfusun verileri üzerinden yapılmıştır. 1950 yılında canlı doğan ve yaşayan çocuk sayısına ilişkin veriler bulunmadığı için doğurganlık konusunda 1950 yılına ait bilgi bulunmamaktadır. Doğurganlıkla ilgili yapılan tablolarda her iki yıl için de 12 yaş ve üzeri, evli, boşanmış, eşi ölmüş kadın nüfusun bilgilerinden faydalanılmıştır.

Türkiye’de 12 ve daha yukarı yaşlardaki kadın nüfusunun 1975 yılında %71’i, 2000 yılında ise %70’i en az bir kez evlilik yapmıştır. Bu durum Aydın ili içinde ülke genelinden biraz daha fazla olmakla birlikte 1975 yılında % 72, 2000 107

yılında ise % 75 olmak üzere küçük bir artış göstermiştir. ( Bkz. Tablo: B.f.1 - Tablo: B.f.1.1 )

Türkiye genelinde doğurganlık düzeyindeki değişim, çocuk kadın oranına göre incelenmiştir. 15-49 yaş aralığı, kadınların doğurganlıktaki en üst seviyede olduğu dönemdir. Doğurgan çağdaki her 100 kadına 0-4 yaş grubundaki çocuk sayısı oranlanarak bu değişim gösterilmiştir. Çocuğun doğduğu andan itibaren en az birkaç dakika yaşadığı, ağlama, nefes alma ve hareket etme gibi hayat belirtilerini gösterdiği doğumlar “canlı doğum” olarak tanımlanmaktadır. (D.İ.E., 2000b: 19) Çalışmamızda yaş gruplarına göre değerlendirilen doğurgan kadınlar bulundukları yaş aralığına göre değil, bu yaşa gelene kadar yapmış oldukları canlı doğumlarla ve yaşayan çocuk sayılarına göre değerlendirilmeye alınmıştır.

Türkiye’de 1975 yılında doğurgan çağdaki her 100 kadına 406 canlı doğan çocuk sayısı düşmekte ve bu çocukların 303 tanesi hayatta kalmaktadır. 2000 yılında ise bu rakamda bir gerileme görülmüş; canlı doğan çocuk sayısı 326 ya düşmüşken bu çocukların 289’u hayatta kalmıştır. 1975 yılında Türkiye genelinde canlı doğan her 4 çocuktan 3’nün yaşadığı görülmektedir. 2000 yılında canlı doğan çocukların yaşama oranı artmıştır. ( Bkz. Tablo B.f.2 )

Canlı doğumların azalması ve nüfusun sosyo-ekonomik özelliklerindeki olumlu gelişmelere paralel çocuk ölümleri de azalmıştır demek yanlış olmayacaktır. Ancak yaşayan çocuk sayısında bir azalma olmuş olsa da bu azalmanın çok yüksek bir değerde olmaması dikkat çekicidir. Aydın’da ise yaşayan çocuk sayısına bakıldığında 1975-2000 yılları arasında bebek ve çocuk ölümlerindeki azalmanın ülke geneline oranla çok daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. ( Bkz. Tablo: B.f.2 - Tablo: B.f.2.1 )

1975 yılında Aydın’da her 100 kadına yaklaşık 353 canlı doğan çocuk sayısı düşmekte ve bu canlı doğan bebeklerin yaklaşık 273’ü hayatta kalmaktadır. 2000 yılında canlı doğan çocuk sayısı azalmakla birlikte 289 olmuş, buna oranla hayatta 108

kalan çocuk sayısı 257 olarak çok fazla azalma söz konusu olmamıştır. ( Bkz. Tablo B.f.2.1 )

Çocuk ölümlerinin düşük frekanslarda gerçekleşmesi gelişmişliğin bir göstergesidir ve Türkiye’ de de zaman içinde çocuk ölümlerinin azalması gelişmiş bir ülke olmasının sonucudur. Bununla birlikte Aydın nüfusunda çocuk ölümlerinin zaman içinde daha çok azalması, Aydın nüfusunun gelişmişlik bakımından ülke geneline göre daha ileri bir seviyede olduğunu ifade etmektedir. Eğitim seviyesi artan kadın nüfusun daha az sayıda doğum gerçekleştirmesi ve dünyaya gelen çocukların bakımı ile ilgili bilinç seviyesinin yükselmesi çocuk ölümlerini oransal olarak azaltmaktadır.

5.5.2. Eğitim ve Doğurganlık

Türkiye’ de evli, eşi ölmüş ve boşanmış olup okuma yazma bilmeyen kadın nüfus okuma yazma bilenlere göre oransal olarak daha çok doğum gerçekleştirmektedir. (Bkz. Tablo: B.f.3)

1975-2000 yılları arasında geçen 25 yıllık süreçte okuma yazma bilen kadın nüfusun gerçekleştirdiği doğum oranları azalmıştır. Bu azalmanın nedeni okuma yazma bilen kadın nüfusundaki büyük artıştan kaynaklanmaktadır.1975 yılında evli, eşi ölmüş ve boşanmış olup okuma yazma bilen her 100 kadına yaklaşık 275 canlı çocuk düşmektedir. Bu sayı 2000 yılı itibariyle 258’ e gerilemiştir. ( Bkz. Tablo: B.f.3 )

Söz konusu süreçte okuma yazma bilmeyen kadın nüfusun frekansındaki azalmaya paralel olarak canlı çocuk sayısında da azalma meydana gelmiştir. Ancak okuma yazma bilmeyen kadın nüfusun gerçekleştirdiği canlı doğumların oransal olarak arttığı görülmektedir. Bu süreçte Aydın’ da gerek okuma yazma bilen gerekse bilmeyen kadın nüfusun gerçekleştirdiği doğumlar oransal olarak ülke genelindekine yakın sonuçlar göstermiştir. ( Bkz. Tablo: B.f.3 – Tablo: B.f.3.1 ) 109

1975 yılında Aydın’ da okuma yazma bilen evli, eşi ölmüş ve boşanmış her 100 kadına yaklaşık 245 canlı çocuk düşmekle birlikte bu sayı ülke genelinden azdır. Bununla birlikte aynı yıl okuma yazma bilmeyenler için söz konusu oranın ülke genelinin oldukça altında olması dikkat çekicidir. ( Bkz. Tablo: B.f.3.1 )

1975-2000 yılları arasında Aydın’ da okuma yazma bilen kadın nüfusunun artmasına paralel canlı çocuk sayısı da artmıştır. (Bkz. Tablo: B.f.3.1) Söz konusu artışa karşılık canlı çocuk-kadın oranı bir hayli azalmıştır. 1975 yılı itibariyle okuma yazma bilen evli, eşi ölmüş ve boşanmış kadın her 100 kadına yaklaşık 245 canlı çocuk düşmektedir. 2000 yılında söz konusu sayı 239 olmuş, canlı çocuk-kadın oranından azalma olduğu görülmüştür. ( Tablo: B.f.3.1 )

Ülke genelinde okuma yazma bilmeyenler söz konusu olduğunda canlı çocuk-kadın oranı artarken; Aydın’ da bu artışın çok yüksek olmaması dikkat çekicidir. 1975 yılında Aydın’ da okuma yazma bilmeyen evli, eşi ölmüş ve boşanmış her 100 kadına yaklaşık 422 canlı çocuk düşmektedir. Bu sayı 2000 yılı itibariyle çok yüksek olamamakla birlikte 447’ye çıkmıştır. ( Bkz. Tablo: B.f.3.1 )

Okuma yazma bilme durumunun, gerçekleştirilen doğum sayısı üzerinde etkisi olduğunu açıkça görülmektedir. Okuma yazma bilen kadınlar; okuma yazma bilemeyenlere göre daha az çocuk doğurma eğilimindedir. Bu bağlamda annenin eğitim düzeyi arttıkça yaşayan çocuk sayısının artacağını ancak canlı doğum oranının azalacağını belirtebiliriz.

Bununla birlikte okuma yazma bilen kadınların da; kurumsal eğitime katılıp katılmama durumuna göre farklı eğilimlerde olduğu görülmektedir.

5.5.3. Mezuniyet Seviyesi İtibariyle Kadın Nüfus ve Canlı Çocuk-Kadın Oranları 110

Gerek ülke genelinde gerekse Aydın’ da okuma yazma bilen kadınlar arasında bir kurumdan mezun olanların oransal olarak daha az doğum yaptığı görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.f.4 - Tablo: B.f.4.1 )

Türkiye’ de 1975-2000 yılları arasında geçen 25 yıllık süreçte bir kurumdan mezun olanlar söz konusu olduğunda canlı çocuk-kadın oranı azalmıştır. Buna karşılık bir kurumdan mezun olmayanlar bu süreçte daha çok doğum yapma eğiliminde olmuş ve söz konusu oran artış göstermiştir. (Bkz. Tablo: B.f.4)

Benzer şekilde Aydın’ da da okuma yazma bilen kadınlar içinde, bir kurumdan mezun olanların canlı doğumları oransal olarak azalmış; bir kurumdan mezun olmayanlarınki ise artmıştır. Bununla birlikte bir kurumdan mezun olmayanlar için canlı çocuk-kadın oranlarına bakıldığı zaman, söz konusu oranların ülke genelinin bir hayli altında olduğu görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.f.4.1 )

Okuma yazma bilmeyenler bilenlere göre; okuma yazma bilip bir kurumdan mezun olmayanlar ise olanlara göre daha çok doğum gerçekleştirme eğilimindedir. Bununla birlikte kurumsal eğitime katılan kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe daha az sayıda doğum gerçekleştirmektedir. (Bkz. Tablo: B.f.5 - Tablo: B.f..5.1)

Kurumsal eğitimin ilk basamağı olan ilkokul mezunlarında canlı çocuk- kadın oranı en yüksek değerde iken; üniversite mezunu kadınlar için bu oran en düşük değerde olmaktadır. Gerek ülke genelinde gerekse Aydın’ da söz konusu olan bu durumla birlikte; zaman içerisinde eğitimin her basamağında canlı çocuk-kadın oranı azalmıştır. ( Bkz. Tablo: B.f.5.1 )

5.5.4. Doğumla İlgili Tanım ve Hesaplamalar 111

Doğurganlık oranlarının hesaplanmasında birden fazla yöntem bulunmaktadır. Fiili doğurganlık; 1) Kaba Doğum Oranı, 2) Fertility ve 3) Özel Doğum Oranları olmak üzere olmak üzere üç grupta incelenmektedir.

Bir nüfus grubunda doğum olayının ölçümü doğurganlık oranlarının hesaplanması ile yapılmaktadır. Doğurganlık ise “potansiyel doğurabilme kabiliyeti (facundity)” ve “fiili doğurganlık (fertility)” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. (Akkayan, 2008) Söz konusu oranların zaman içinde değişmesine etki eden birden fazla faktör bulunmaktadır.

Kaba doğum oranı, bir nüfus grubunda toplam nüfusa tekabül eden doğum sayısının hesaplanmasıdır. Bir yıl içinde toplam nüfus içindeki her 100 kişiye düşen o yıl içinde doğmuş olan canlı çocuk sayısı (-1 yaşındaki çocuklar) kaba doğum oranını vermektedir. Kaba doğum oranı hesabına erkek nüfus da dâhil edilmekte ve doğurganlık seviyesi ile ilgili çok genel bir bilgi vermektedir.

Fertility ise; bir nüfus grubunda doğurganlık çağında olan toplam kadın nüfusa tekabül eden doğum sayısının hesaplanmasıdır. Bir yıl içinde 15-49 yaş aralığında olup doğurganlık çağında olduğu kabul edilen her 100 kadına düşen o yıl içinde canlı doğmuş olan çocuk sayısı fertilityi vermektedir. Erkek nüfusu hiç hesaba katmayan bu oran kaba doğum oranına göre daha güvenilir bir sonuç vermektedir. Ancak bu hesaplamada doğurganlık çağındaki kadınlar 15-49 yaş aralığında alınmakta ve bu aralıktaki her kadının da çocuk sahibi olmayabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle özel doğum oranları hesaplanmaktadır.

Özel doğum oranları ise belli bir yaştaki kadınların yaptıkları doğumlar, meşru ve gayrimeşru doğumlar gibi daha detaylı bilgi veren hesaplamalar ile elde edilmektedir. (Akkayan, 2008)

Nüfus sayımlarından yararlanarak hazırlanmış olan bu çalışmada sayımların imkân verdiği ölçüde; kaba doğum ve fiili doğurganlık oranları (fertility) ile çocuk- kadın oranı üzerinden Aydın nüfusunun doğurganlık seviyesindeki değişim ele alınmaktadır. 112

1950 yılında sonra kaba doğum oranlarının Aydın nüfusunda göstermiş olduğu eğilimin Türkiye’ de göstermiş olduğu eğilim ile aynıdır. 1950-1975 yılları arasında Türkiye’de kaba doğum oranı artmış 1975-2000 yılları arasında azalmıştır. Aydın’da ise 1950 yılından 2000 yılana kadar geçen 50 yıllık süreçte sürekli bir azalma söz konusudur. ( Bkz. Tablo: B.f.6 - Tablo: B.f.6.1 )

1950 yılında Aydın’da 15-49 yaş aralığındaki kadınların sahip olduğu çocuk sayısı 3, 1975 ve 2000 yıllarında ise 2’dir. Kırsal alanlardaki doğum oranının kentlerden ve toplam nüfustan daha fazla olduğu görülmektedir. ( Bkz. Tablo B.f.6.1 )

Burada dikkat çekeceğimiz nokta şudur: Menstrual dönemin tıbbı gelişmeler ve yaşam süresinin uzamasına bağlı olarak artması söz konusudur. Fakat eğitim seviyesinin artması, nüfus planlamasının yapılmaya başlanması, kadının çalışma hayatındaki yerinin artması, sanayileşme ve kentleşmenin etkileri, kişi başına düşen milli gelir miktarının artması ve yaşam şartlarının iyileşmesi doğurganlık oranlarının düşmesine sebep olmuştur.

Grafik: 36) Türkiye’ de ve Aydın’ da Kaba Doğum Oranları

Kaba doğum oranının; bir nüfus grubunda erkek nüfus da dahil olmak üzere toplam nüfusa tekabül eden doğum sayısının hesaplanması şeklinde elde edildiğini 113

ve doğurganlık seviyesi ile ilgili çok genel bir bilgi verdiğini belirtmiştik. Bu tarz bir hesaplamanın gerçek doğum seviyesinin yansıtmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Gerçekten de salt kadın nüfusu hesaba katan fiili doğurganlık (fertility) oranlarına bakıldığında farklı bir tablo ile karşılaşılmaktadır.

Salt doğurganlık çağındaki kadın nüfus ve bu kadın nüfusun yapmış olduğu doğumlar hesaba katıldığında; Aydın nüfusunun doğurganlık oranının daima ülke genelinin altında olduğu görülmektedir. ( Bkz. Tablo: B.f.7 - Tablo: B.f.7.1 )

1950 yılında Türkiye’ de 15-49 yaş grubunda olup doğurganlık çağında olan her 100 kadına 12 çocuk düşmekte iken; bu sayı Aydın’ da 10 civarındadır. Bu yıldan sonra; özellikle 1960’lardan itibaren Türkiye’ de doğurganlık oranları sürekli azalmıştır. Ancak 1970’lerde özellikle kırsal alanlardaki doğurganlık oranları; kentleşme ve göç hızlarının yavaşlamasıyla birlikte tekrar yükselmeye başlamıştır.( Merter, 1990: 55 ) Türkiye’ de doğurganlık oranları zaman içerisinde değişmekle birlikte 1975 yılından sonra düzenli olarak azalmaya devam etmiştir. ( Bkz. Tablo: B.f.7 )

1950-1975 yılları arasındaki süreçte ülke genelinde fiili doğurganlık oranı neredeyse hiç değişmemiş olmakla birlikte az da olsa artmıştır. Ülke genelinde fiili doğurganlık oranı 13’ e yükselmiştir. Ancak söz konusu süreçte Aydın nüfusunda bu oran 10’ dan 9’ a düşmüştür. ( Bkz. Tablo: B.f.7 –Tablo: B.f.7.1 )

1975 yılından sonra ise gerek ülke genelinde gerekse Aydın nüfusunda fiili doğurganlık oranlarında ciddi ölçüde azalmıştır. 1975-2000 yılları arasında Türkiye’ de fiili doğurganlık oranı 13’ ten 7’ ye; Aydın nüfusunda ise 9’dan 6’ya gerilemiştir. ( Bkz. Tablo: B.f.7 –Tablo: B.f.7.1 )

Gerek 1950 yılında gerekse bu yıldan sonra Aydın nüfusunun fiili doğurganlık oranı daima ülke genelinin altında olmuştur. Ancak 1950-2000 yılları arasında Aydın nüfusunda doğurganlık oranının ülke genelinin tersine daima azalma göstermiştir.

Aydın kadın nüfusunun medyan yaşlarına bakıldığında 1950 yılında kadın nüfusun yarısının 27 yaşın altında olduğu görülmektedir. Kadın nüfusun medyan yaşı 114

nüfusun yaşlanmasının doğal bir sonucu olarak bu tarihten sonra sürekli artmıştır. Teorik olarak doğurganlık çağındaki kadın nüfusun 15-49 yaş arasında yer aldığını göz önüne alırsak; Aydın’da doğurgan çağda olan kadın nüfus miktarının ülke genelinden daha az olduğu anlaşılmaktadır. ( Bkz. Tablo: B.a.1.1 – Tablo: B.f.7.1 )

Grafik: 37) Türkiye’ de ve Aydın’ da Fiili Doğurganlık Oranları

Ülkedeki fiili doğurganlık oranlarıyla paralel olarak Aydın ilinde kırsal alandaki oranlar toplam nüfustan daha yüksektir. 1950 yılında Aydın’da toplam fiili doğurganlık oranı 9.9, kentte 8.9 kırsal alanda ise 10.2’dir. Kırsal alandaki fiili doğurganlık oranları kentten daha yüksek çıkmıştır. 1975 yılında toplam fiili doğurganlık oranı 9.2’ dir. Bu oran kentte 9.8, kırsal alanlarda ise 9 olmaktadır. 2000 yılında toplam nüfustaki doğurganlık oranı 5.9 iken bu oran kentte 5.5, kırsal alanlarda ise 6.2’dir. Bu durum doğum olayının kırsal yerleşmelerde kentsel yerleşmelere göre daha fazla gerçekleşiyor olmasının doğal bir sonucudur. ( Bkz. Tablo: B.f.7.1 – Grafik: 37 )

Azalan doğurganlık, gelişmişliğin tanımlayan özelliklerin sonuçlarından biri olarak düşünülebilir. Kentsel, endüstriyel toplumlara nazaran kırsal ve tarımsal, 115

endüstrinin gelişmemiş olduğu toplumlarda ‘aile’ ekonomik bir birim gibi düşünülebilir. Kırsal alanlarda insanların yaşlılık dönemleri için beklentileri vardır, erkek çocuk ailenin bir güvencesi gibi görülür. Çocukları eğitmenin ve büyütmenin maddi açıdan külfeti çok yoktur ve çocuklar erken yaştan itibaren çalışarak aileye destek olmaya başlarlar. Tüm bunlar kırsal alanlarda fiili doğurganlık oranının kentten daha yüksek olmasının sebepleri olarak düşünülebilir. Gelişmiş, kentleşmiş toplumlarda çocuk yaşta işçilik yasaklanmaya çalışılmakta, eğitime daha çok önem verilmekte ve eğitim zorunluluk haline getirilmektedir. Bununla birlikte kadının eğitimi, sosyo-kültürel durumundaki yükselişi, iş hayatında aktif bir konuma sahip olması gibi faktörlerde çocuk doğurma oranındaki azalmanın sebepleri arasında olabilir.

2. Hipotez: Kent nüfus arttıkça, doğurganlık oranları azalmaktadır.

1950 yılından sonra Aydın il sınırları içinde kentlerde yaşayan nüfus düzenli olarak artmıştır. Bununla birlikte bu süreçte fiili doğurganlık oranlarına baktığımızda azalma olduğu görülmektedir.

Yıllar Kent Nüfusu Oranı Doğurganlık Oranı

1950 23,7 8,9

1975 35,2 8,2

2000 51,9 5,5

116

50 yıllık süreçte nüfusun kent nüfusunun artmasıyla birlikte ani bir azalma olmamış fakat 1975-2000 yılları arasında doğurganlık oranlarında ciddi bir azalma görülmüştür.

Bir sonraki bölümümüzde nüfusun ekonomik özellikleri üzerine bir analiz yapacağız. İşgücünde olan ve olmayan nüfus, cinsiyet ve yaş yapısı gibi etkenlerle ele alıp incelenecektir.

117

6. EKONOMİK NİTELİKLER

Ekonomi, insanların yarattığı değerlerin ve ülkelerin zenginliklerinin nasıl ortaya çıktığını; bunların nasıl bölüşüldüğünü inceleyen bir toplum bilimidir. İktisatçıların tanımladığı ekonomiyi, biz sosyal bilimciler nüfus ile etkileşimi açısından yorumlayıp açıklamaya çalışırız. Bu çalışmada da nüfusun sosyo- ekonomik nitelikleri ele alıp incelenmiş, nüfusun ekonomiye katılımını ve hangi ekonomik faaliyet kollarında istihdam gösterdiğini görmek amaç edinilmiştir.

Nüfusu ekonomik yönden incelediğimizde ilk olarak, işgücünde olanları ve olmayanları ayırıp daha sonra işgücünde olan nüfus üzerinden istihdam durumu, ekonomik faaliyet türleri, çalışma şekli gibi özelliklere değinilerek Türkiye’ deki ve Aydın ilindeki yıllar itibariyle değişim incelenmiştir.

Ülkemizde, hızlı nüfus artışına bağlı olarak; özellikle 1950 yılı sonrası, işgücünde olan nüfus oranın artışı, bununla birlikte iş alanlarının yetersiz kalması sonucunda da kırsal alanlardan kentsel alanlara göçle birlikte kentlerin hızlı gelişimi dünya genelinde olduğu gibi artış ve değişim göstermiştir.

Bu çalışmada sosyo-ekonomik açıdan ele alıp inceleyeceğimiz ilk adım işgücünde olan ve olmayan nüfusun ayrımıdır.

6.1.İşgücünde Olan Nüfus

İşgücü, bir ülkedeki nüfusun üretici durumda bulunan yani ekonomik faaliyete katılan kısmıdır. Biz bu kavramı hem Türkiye genelinde, hem de il bazında değerlendirmeye alarak makro ve mikro ölçekli bir çalışma yapmış bulunmaktayız. İşgücünde olanlar, çalışma çağında olanları yani ülkemiz için 12 ve üzeri yaştaki nüfusu kapsamaktadır. İşgücünde olmayanlar ise, çalışır durumda olup çalışmak istemeyenler (irad sahibi olanlar), ev kadınları, öğrenciler ve diğer (mahkumlar, 118

çalışmasına engel bir sakatlığı olanlar, askerlik görevini yapanlar) kategorilerine alınarak çalışmama nedenleri açıklanmıştır. ( Fotoğraf: 8 )

Nüfus artışının işgücü artışına yol açarak ekonomik gelişmeyi olumlu yönde etkilemesi yanında, artan nüfusun, kişi başına gelir artışını olumsuz yönde etkilemesi de söz konusudur. Ayrıca nüfus artışının, sermaye birikimi, teknolojik gelişme, işgücü artışı, istihdam ve doğal kaynaklar ile ilişkisini de göz önüne almak gerekmektedir.

Türkiye' de nüfus sayımı çalışmalarında 1950 yılı için ekonomik verilerde iş gücü durumu ile ilgili bilgiler, hazırladığımız çalışma için işlevsiz durumdadır. Bu nedenle ekonomi bölümünde 'çalışma şekli ' ile ilgili bölüm hariç diğer bölümlerde 1975 ve 2000 yılı karşılaştırılması yapılarak değerlendirilmiştir.

Türkay’ a göre, ‘’çalışma çağı olarak genellikle 15–64 yaşlar arası nüfus alınır. Bu yaşlardaki nüfusun, hiç şüphesiz, hepsi çalışmaz. Bu yaşlar dışında olan nüfusun içinden bir kısmı ise çalışmakta olabilir.15–64 yaşı içindeki erkeklerin sayısı, yaklaşık olarak çalışan erkeklerin sayısına eşit kabul edilebilir. Fakat aynı yaştaki kadınların iş hayatına girme hadleri ülkeden ülkeye, zamandan zamana kıyaslamayı güçleştiren sonuçlar verdiği de unutulmamalıdır.’’ (Türkay, 1962:100)

Türkiye’ de işgücüne katılım oranları zaman içerisinde düşmektedir. ( Bkz. Tablo: C.1 ve Grafik: 37 ) 1975 yılında işgücünde olanların oranı %65’ ten, 2000 yılında %55’e düşmüştür.

119

Grafik: 38) Türkiye’de İşgücü Oranları

Bu rakamlar ülkemizdeki işsizlik oranının giderek arttığının göstergesidir. Benzer biçimde kadınların işgücüne katılım oranı %47’den, %40’a gerilemiştir. Kadınların işgücüne katılım oranı, erkeklerden daha azdır. 1975 yılında işgücüne katılan erkeklerin oranı %81, kadınların %47’dir. 2000 yılında da bu oran farkında bir değişim olmamış erkeklerde işgücüne katılım oranı %71 iken, kadınlarda ise %40’ tır. ( Bkz. Tablo: C.1 )

İşgücüne katılımdaki bu düşüşü bazı nedenlere bağlı olarak açıklamak gerekir. Bu nedenlerin başında, genç nüfusun eğitim sürecinde geçirdiği sürenin son yıllarda artış göstermesi gelmektedir.

Hem okullaşma oranının bütün eğitim seviyelerinde artması hem de ilköğretimin 5 yıldan 8 yıla uzatılmasıyla birlikte genç nüfusun işgücüne katılımını gecikmesi, iş gücündeki düşüşe etki etmektedir. Bir başka etken ise nüfusun büyümesiyle alakalı olarak kentlere göç ile birlikte, işgücüne katılımın yoğun olduğu tarımsal faaliyetlerden tarım dışı faaliyetle geçiştir. Özellikle kadının kente göç ile birlikte hem eğitim seviyesinin düşük olmasından hem de mesleki beceri 120

kazanamamış olmasından kaynaklı olarak kırsal alandaki işgücünde olan kadın nüfus, kente geçişte işgücünde olmayan nüfusa dâhil olmaktadır.

Unutulmaması gereken başka bir etken de, 1980’li yıllarda uygulamaya koyulan emeklilik yaşının aşağılara çekilmesinden kaynaklamaktadır. Kadınlar için 50, erkekler için 55 yaşında emekli olmak mümkün hale getirilmiştir.

Aydın’ da yıllar içinde ekonomik yönden faal olan nüfusun gerek miktarında gerekse toplam nüfus içindeki oranlarında değişmeler olduğu gibi; işgücü durumuna göre dağılımında da değişiklikler olmuştur. ( Bkz. Tablo: C.1.1 )

İşgücünde olan nüfus miktarı 25 yıl içinde %3 oranında bir azalma gösterirken; işgücünde olmayan nüfus miktarı %3 oranında artmıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak Aydın’da ekonomik yönden faal olan nüfusun işgücü durumuna göre dağılımında işgücünde olmanlar lehinde bir değişme söz konusu olmuştur. 1975 yılında ekonomik yönden faal olan her 100 kişiden 34’ ü işgücünde değilken; bu sayı 2000 yılı itibariyle 37’ye yükselmiştir ( Bkz. Tablo: C.1.1 )

Grafik: 39) Aydın’da İşgücü Oranları

121

Aydın nüfusunda ise işgücüne katılım Türkiye genelinden daha fazla bir oranda olduğu Grafik 38’de net olarak görülmektedir. İşgücünde olanlar 1975 yılında %66 iken, 2000 yılında ise %63’ e gerilemiştir.

Ekonomik potansiyeli oldukça yüksek olan Aydın; coğrafi konumu, hammadde kaynaklarına yakınlığı, organize sanayi bölgeleri, nüfusun genç, dinamik ve vasıflı oluşu gibi nedenlerle başta turizm, tarım ve hizmet sektörleri ile sanayileşme bakımından gelişen ve yükselen bir konumdadır. İlimizin tarımsal zenginliği ile sanayinin çok yönlü etkileşiminden dolayı tarıma dayalı bir sanayi kendiliğinden oluşmuştur. ( http://www.aydintarim.gov.tr/aydinili.htm ) Tarımın yoğun olarak yapıldığı yıllarda Aydın’da işsizlik sorunu azken, bölgeye her ne kadar sanayi tesisleri kurularak yeni istihdam alanları artsa da ekonomik büyümeyle birlikte işsizlikte ülke genelinde olduğu gibi Aydın’da da bir miktar artış göstermiştir.

Erkek ve kadın nüfusta işgücünde olanlar daha öncede belirtildiği gibi eğitim sürecinin uzaması ve kırsal alanlarda iş gücünde olan nüfusun kentlere göç sırasında işgücünde olmayan nüfus içine dâhil bireyler vermesidir. ( Fotoğraf: 9 )

Ege Bölgesi Türkiye’de Marmara Bölgesi’nden sonra ikinci sırada yer alır. Özellikle İzmir’de toplanmış olan başlıca sanayi kolları arasında dokumacılık, makine ve madeni eşya yapımı, besin sanayisi (un, makarna, konserve fabrikaları), tütün işletmeciliği sayılabilir. Pamuklu, dokumacılık, İzmir’in yanı sıra Aydın, Nazilli, Denizli, ve Uşak’ta gelişmiştir. Bölümler arasında gelişmişlik ve sanayi oranı bakımından büyük farklılık vardır. Asıl Ege Bölümü sanayi bakımından daha gelişmiştir. ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Ege_Bölgesi )

1975 -2000 yılları arasında kadınların işgücüne katılım oranı %3’ lük bir artış göstermiştir. Bu artış ülke genelindeki görülen azalmanın çok üzerindedir. 1975 yılında Aydın; kadınların işgücüne katılımı bakımından ülkenin gösterdiği ekonomik kalkınma düzeyinin üzerinde bulunmaktadır. 25 yıllık süreçte kadınların işgücüne katılımı ülke geneline göre artış eğilimi gösterdiğinden 2000 yılı itibariyle aradaki fark çok açılmış, Aydın’ın ülke ortalamasının üzerinde olduğu görülmüştür. ( Bkz. Tablo: C.1 ve Tablo: C.1.1 ) 122

Erkek nüfusun işgücüne katılma oranlarının her dönem kadınlardan daha fazla olduğu tartışılmazdır. Gerek 1975 yılında gerekse 2000 yılında ülke genelinde olduğu gibi Aydın’da da işgücünde olan erkekler ekonomik yönden faal olan erkek nüfusun %70’ inden fazlasını teşkil etmektedir. ( Bkz. Tablo: C.1.1 )

6.2.İşgücünde Olmayan Nüfus

İşgücünde olmayan nüfusu cinsiyete göre değerlendirdiğimiz de, Türkiye’de her zaman işgücünde olmayan kadınların oranı erkeklerden çok daha fazladır. Fakat yıllar itibariyle baktığımızda işgücünde olmayan nüfusun cinsiyete göre dağılımda erkek yüzdesi artarken, kadın yüzdesi azalmıştır. Kadınların işgücüne katılımında işsizlik olumsuz bir rol oynarken, öğrenim durumunun olumlu bir etkisi olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Bu nedene bağlı olarak 25 yıllık süreçte kadınların işgücüne katılım oranlarının düşme hızında bir yavaşlama görülmektedir. ( Bkz: Tablo: C.2 - Grafik: 40 )

Grafik:40) Türkiye’ de İşgücünde Olmayan Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı (%) 123

Aydın’da 1975 yılında işgücünde olmayan nüfusun cinsiyete göre dağılımı Türkiye genelinde olduğundan çokta farksız olmayarak 1975 yılında erkeklerde %25, kadınlarda ise %75’tir. Bu oran 2000 yılında erkeklerde %34’e yükselirken kadınlarda %66’ya düşmüştür. Aydın da kadınların işgücüne katılımındaki düşüşte bir yavaşlama, erkeklerin işgücünde olma oranındaki düşüşte ise bir çoğalma görülmektedir.( Bkz. Tablo: C.2.1 )

İşgücünde olmayan nüfusun özellikleri; öğrenci, emekli, ev kadını, irad sahibi ve diğer kategorilerine ayrılmıştır. Ülkemizde işgücünde olmayan nüfusun büyük bölümünü kadınların oluşturduğu tablolarda da görülmektedir. ( Bkz. Tablo: C.2 – Tablo: C.2.1) Buna bağlı olarak işgücünde olmayan nüfusun özelliklerinde en büyük oranı ev kadınları almaktadır. 1975 yılında erkeklerin işgücünde olmama sebeplerinden en fazla oran %57 ile öğrenci olma durumudur. İkinci yüksek oran ise ‘’diğer’’ kategorisinde toplanan sebeplerden kaynaklanmaktadır. Yaptığımız bu çalışmanın kaynağı olan nüfus sayımı bilgilerinde diğer kategorisini kapsayan özelliklerin ne olduğu açıklanmamıştır. Ancak bu kategorinin çalışmak istemeyenler, çalışmasına engel bir sakatlığı olanlar, askerlik hizmetini yapanlar ve mahkûmlar gibi gözaltında tutulanları kapsadığı, farklı kaynaklarda geçmektedir. Erkek nüfusunda ‘diğer’ oranının büyük bir paya sahip olmasının en büyük sebeplerinden biri askerlik görevini yapan erkeklerin yüksek sayılarda olduğu düşünülmektedir. Aynı yıl kadın nüfusa baktığımızda ise ‘’ev kadını ‘’ olanlardan sonra, öğrenci olanların ve diğer grubunda bulunanların oranları %11’i oluşmaktadır. İrad sahibi ve emekli olanların oranları oldukça azdır. ( Bkz. Tablo: C.3 ) 124

2000 yılında da 25 yıl önceki durumdan farksız olarak ev kadınları, işgücünde olmayan nüfus içinde en yüksek paya sahip olmasına rağmen geçen bu süreçte %5’lik bir azalma göstermiştir. Toplam işgücünde olmayan nüfus içinde, ev kadınının oranı %49‘a gerilemiştir. Yalnızca ev kadınlarında bu değişim görülmemekte, ‘’diğer’’ başlığında toplanan nüfusta da bir azalma görülmektedir. Bu gruplardaki azalma, öğrenci ve emekli grubundaki artışa paralellik gösterdiği görülmektedir. Bu durum karşısında aklımıza ilk gelen nedenlerden biri daha öncede bahsettiğimiz 1980’lerdeki emeklilik yaşının düşürülmesiyle ilgili yapılan çalışmalardır. Ardından da ‘’diğer’’ kategorisinde bulunanların büyük bir çoğunluğunu oluşturduğunu tahmin ettiğimiz askerlik görevini yapan erkek nüfusun öğrenci kategorisine geçiş yaptığı, uzayan eğitim süreciyle birlikte işgücüne katılımında olduğu gibi askere gitmelerinde de ertelenme yaşanmaktadır. ( Bkz. Tablo: C.3 )

Grafik: 41) Türkiye’de İşgücünde Olmayan Nüfus Özellikleri

125

Aydın ilinde de işgücünde olmayan nüfusun en yüksek oranını ev kadınlar oluşturmaktadır. Ardından öğrenciler, diğer kategorisindekiler, emekliler ve irad sahibi olanlar gelmektedir. Emekli olup işgücünde olmayan nüfus 1975 yılından 2000 yılına kadar artış göstermiştir.( Bkz. Grafik: 42 ) Bu durum daha öncede bahsettiğimiz emeklilik yaşının indirilmesiyle paralel bir yapıdadır. ( Bkz. Tablo: C.3.1 )

Grafik: 42) Aydın’da İşgücünde Olmayan Nüfus Özellikleri

6.3.İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyet Yapısı

Türkiye’de işgücünde olan nüfusun cinsiyete göre oranlarına baktığımızda 25 yılda çok büyük bir değişim olmadığı görülmektedir. 1975 yılında işgücünde olan erkek oranı %64, kadın oranı ise %36’dır. ( Bkz. Tablo: C.4 ) Toplam nüfusa göre baktığımızda 1975 yılında 12 ve üzeri yaştaki erkeklerin %81’i, kadınların %47’ si 126

işgücüne katılmaktadır. ( Bkz. Tablo: C.1 ) 2000 yılı verilerini değerlendirdiğimizde işgücüne katılan erkek ve kadın nüfusunda oran farkında değişme olmamıştır. İşgücünde olan nüfusun %64’ ü erkeklerden, % 36’sı kadınlardan oluşmaktadır. ( Bkz. Tablo: C.4 ) Aynı şekilde işgücünde olan 12 ve üzeri yaştaki nüfusa göre değerlendirdiğimizde ise erkek nüfusun %71’i, kadınların %40’ı 2000 yılında işgücüne katılmaktadır. ( Bkz. Tablo: C.1 )

Ülke genelinde işgücünün cinsiyetler arası farkında olduğu gibi Aydın ilinde de oransal açıdan benzerlikler göstermektedir.( Bkz. Tablo: C.4.1 ) Ancak kadın işgücünde olan nüfusta kadınların oranı 25 yılda Türkiye genelindeki kadınlardan farklı olarak sabit kalmayıp artış göstermiştir.( Bkz. Tablo: C.4 – Tablo: C.4.1 Grafik: 43 )

Grafik: 43) Aydın’da İşgücünde Olan Nüfusun Cinsiyete Göre Dağılımı

127

6.4. İşgücünde Olan Nüfusun İşsizlik Sorunu

Sayımdan önceki bir hafta içinde çalışmayan ve bir işle de bağlantısı olmayanlardan, iş arayan ve son üç ayda iş bulmak için bir girişimde bulunanların, toplam işgücü nüfusun içindeki oranı, bir başka deyişle işsizlik oranı 1975’ te %2, 2000 yılında %9’dur. Bu oran erkek ve kadın nüfus içine aynı düzeydedir.( Bkz. Tablo: C.5 )

Türkiye’nin en önemli sosyal ve ekonomik sorunlarından birisi işsizlik sorunudur. İşsizliğin insan yaşamı üzerinde önemli sayılabilecek psiko-sosyal sonuçlara yol açtığı bilinmektedir. Küreselleşme, ekonomideki yeniden yapılanma, siyasal reformlar ve özellikle son birkaç yılda yaşanan ekonomik krizler Türkiye’de işsizliğin boyutlarını önemsenecek bir düzeye yükseltmiştir. İşsizlik olgusu, geçmişte olduğu gibi bugün de gelişme seviyesi farklı da olsa tüm toplumların en önemli ortak sorununu oluşturmaktadır .( Türkay, 1967:81 )

İşsizliğin etkileri ya da sonuçları bireyin konumuna göre farklılık gösterebilmektedir. Aile reislerinin işsiz olması ailedeki tüm bireyleri etkileyebilirken, başkalarından sorumlu bulunmayan bireylerin işsizliği yaşaması aile reislerine göre daha az etkili olabilmektedir. Öte yandan işsizliğin sonuçları üzerinde yaş, cinsiyet, eğitim gibi demografik özelliklerin önemli rolü olduğu belirtilmektedir. Araştırmalarda 20-59 yaş grubundaki kişilerin 20 yaş altında ve 60 yaş üzerinde bulunan işsiz grubundaki kişilere göre iş kaybından daha çok etkilendiği görülmüştür. Kadınların ve yüksek öğretimli olmayanların iş kaybında ya da işsizlik sürecinde daha fazla acı ve üzüntü yaşadıkları saptanmıştır. Emek piyasasındaki konumlarından ötürü yüksek eğitimli olmayan kişilerin üretimde daha düşük becerili olmaları, ekonomik durgunluk dönemlerinde daha fazla güçlüklerle karşılaştıkları belirlenmiştir.

Aydın’da 1975 yılında 12 ve üzeri yaşta işgücünde olan nüfusun %99 ‘u çalışır durumdayken yalnızca %1’i işsizdir. Bu oran kadın ve erkek nüfus için aynı düzeydedir. 2000 yılında ise işsizlik oranı 25 yılda artış göstermiş %6 ‘ya çıkmıştır. 128

Türkiye genelinde olduğu gibi Aydın ilinde de işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalınmıştır. Fakat ilimizde Türkiye genelinin altında bir işsizlik oranı görülmektedir. ( Bkz. Tablo: C.5.1 )

Bu durum Aydın ilinin sosyo-ekonomik açıdan gelişmişlik göstergelerinden biridir. 1975 yılında olduğu gibi 2000 yılında da erkek ve kadın nüfus içinde çalışan ve işsiz oranları aynı düzeyde olup değişim göstermemektedir.

Grafik: 44) Türkiye’de Ve Aydın’da İşsizlik Oranları

6.5. İşgücünde Olan Nüfusun Yaş Yapısı

Sosyo-ekonomik açıdan Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında yer almaktadır. Bu durumun nedenlerinden en önemlisi olan eğitim sisteminin her birey için eşit bir şekilde sağlanamamasından dolayı pek çok çocuğun okula gitmek yerine çalışmak zorunda kaldığı bir gerçektir. Ülkemizin kanayan yarası olan bu gerçekle 129

birlikte, çalışan nüfusun 15–64 yaş arası kabul edilmesine rağmen nüfus sayımlarında 12–15 yaş aralığında çalışan nüfusun azımsanamayacak bir oranda olduğu görülmektedir. 1975 yılında %7’ler de olan bu oran 2000 yılında %2’ye düşmüştür. ( Bkz. Tablo: C.6 )

Çalışan nüfusun yaş gruplarına göre oranlarına baktığımızda, ülkemizdeki genç nüfusun fazla olmasından ve emek yoğun sermaye tipine dayalı ekonomik sistemden kaynaklı olarak en yüksek oranları 25–34, 35–44 yaş gruplarında görmekteyiz. 1975 yılında çalışan nüfusun medyan yaşı 31 iken 2000 yılında 33’ e yükselmiştir. Ekonomik açıdan faal nüfusun medyan yaşı ne kadar büyük ise o ülkenin gelişmiş olduğunu düşünebiliriz. Eğitim sistemimizde ki zorunlu ilköğretim uygulamasının 5 yıldan 8 yıla yükselmesiyle 2000 yılında çalışan nüfusun medyan yaşının 1975 yılına oranla daha yüksek olduğunu (33) görmekteyiz. ( Bkz. Tablo: C.6 )

Aydın’da ise çalışan nüfusun yaş gruplarına baktığımızda 1975 yılında 15- 24 yaş aralığında en fazla olduğunu, 2000 yılında ise 20-29 yaş aralığına yükseldiğini görmekteyiz. Buna rağmen çalışan nüfusun yaş yapısı ülke ortalamasının altında olduğu görülmektedir.( Bkz. Tablo: C.6.1 )

6.6.Nüfusun Çalışmakta Olduğu Ekonomik Faaliyet Alanları

Sektöre göre istihdam kollarını ayırdığımızda tarım, sanayi, inşaat ve hizmet sektörü olarak 4 gruba ayırabiliriz.

Türkiye ekonomisinde, sanayi ve hizmet sektörlerinin giderek artan payına karşılık tarım kesiminin payı azalmakla birlikte ve harcanan onca çabaya karşın, Türkiye hala bir tarım ülkesidir. ( Akgür, 1997: 56 ) 130

Türkiye’de 1950’lerden sonra tarımda makineleşme ve teknolojik yenilikler kullanımında önemli adımlar atılmıştır. Tarımda kullanılan traktör sayısı giderek artmış, buna koşut olarak işlenen tarımsal alanlarda da artış sağlanmış ve verimlilik yükselmiştir. ( Akgür, 1997: 59 )

Tarımsal yapıdaki değişim, kırsal kesimde ortaya çıkan işgücü fazlalığının şehirlere ve yakın çevrelerine akınına yol açmıştır. İç pazardaki Genişlemeye bağlı olarak sanayi sektöründe bir canlanma görülmektedir. Ulaştırma, enerji ve haberleşme gibi çeşitli alt yapı imkânlarının iyileştirilmesi, dışarıdan sanayi ürünü almak yerine bunun bir ileri aşaması olarak kabul edilebilecek olan ‘ithal ikameci’’ sanayi tesislerinin kurulmasını sağlamıştır. Sanayileşme açısından mekana yansıyan ya da sermayesini özellikle kamu sektörünün sağladığı yatırımların artması, ülkenin değişik kesimlerinde tesislerin açılması özel sektörün çok daha küçük ölçekte ve özellikle büyük şehirlerin çevresinde bir gelişme göstermesidir. Bu dönemde devlet eliyle kurulan sanayi tesisleri daha çok dokuma ve şeker sanayidedir. ( Avcı, 1995: 44 )

Ancak tarımdaki gözle görülür bu teknolojik gelişmelere karşın, tarım teknolojisi yine de genel olarak az gelişmiş yapısını korumaktadır. Tarım kesimindeki nüfus, geleneklerine bağlı olup, yenilikleri kendisine uygun düştüğü ölçüde süzerek benimsemektedir. (Akgür,1997: 59)

1975 yılında çalışan nüfusun %65’i ziraat ve ziraat ile ilgili faaliyet kollarında çalışmaktadır. 2000 yılında ise bu oran % 48’ e çekilmiş, çalışan nüfusun diğer faaliyet kollarında çalışma oranı yükselmiştir. ( Bkz. Tablo: C.7 – Grafik: 44) Bu durumun başlıca nedenleri ülkemizdeki tarım sektörünün yerini giderek sanayi kollarının alması, sanayideki gelişmeler, kentleşmeye bağlı olarak farklı iş alanlarının oluşturulması, nüfusun hızlı artışı yeni istihdam kollarının gerekliliğini doğurması, küreselleşmeyle birlikte hizmet sektörüne duyulan ihtiyaç ve buna bağlı olarak gelişen iş kollarının var olmasıdır.

131

Grafik: 45) Türkiye’de Ekonomik Faaliyet Alanlarının Dağılımı

Aydın’da, Türkiye genelinde olduğu gibi 1975’li yıllarda ziraat ve ziraatle ilgili faaliyetlerin yoğun olduğu görülmektedir. Hızlı nüfus artışı ve de kentleşmenin gelişmesi ile birlikte yeni faaliyet kollarının yaratılmasıyla 2000’li yıllara gelindiğinde ziraat dışı faaliyetlerin Aydın’da da artış gösterdiği görülmektedir. 1975 yılında işgücünde olanların %72’si ziraatle ilgili iş kollarında çalışırken, 2000 yılında bu oran %62’ye düşmüştür.( Bkz. Tablo: C.7.1 )

132

Grafik: 46) Aydın’da Ekonomik Faaliyet Alanlarının Dağılımı

Ziraat ve ziraatle ilgili faaliyetlerde bulunanlar yoğun olarak kırsal kesimde yaşayan nüfusu vermektedir. 1950 ve sonraki dönemlerde köylülerimizin sosyal refah seviyesi artmıştır. Sosyal refah seviyesinin artması 1950’li yılların öncesinde mevcut olan köy-şehir farklılığını ortadan kaldırmıştır. 1955-1974 döneminde köylülerin mutlak geliri, nispi gelir bölüşümündeki gerilemeye rağmen tarımcı faal nüfusun hayat standardı yükselmiştir. ( Merter: 1990:74 )

Ziraat ve ziraatle ilgili faaliyet alanlarına bakıldığında, günümüzde özellikle kadınlar açısından istihdam tablosuna egemen olmayı sürdürmektedir. Erkekler açısından ise son 25 yılda önemi büyük ölçüde yitirmiştir. ( Bulutay, 1999: 116)

Cinsiyetler arası daima söz konusu olan bu farkın temel nedeni kadın nüfusun eğitim alanında erkek nüfus ile eşit fırsatlara sahip olmamasıdır.

1975 yılında Türkiye’ de ziraat dışı faaliyet alanlarında yer alan nüfusun %10’ unun okuma yazma bilmediği görülmektedir. Bununla birlikte ziraat ve ziraat 133

ile ilgili faaliyet alanlarında yer alanların neredeyse yarısı okuma yazma bilmemektedir. (Bkz. Tablo: C.10 ve Tablo: C.11)

İktisadi faaliyet kollarına göre son dönemde kadınların tarımdan ağırlıklı olarak hizmet sektörüne kaydığı gözükmektedir. Sanayinin yeterli istihdamı yaratması, ihracata yönelik sanayileşme politikaları paralelinde değerlendirildiğinde, hizmet sektörünün kadın istihdamı için formal istihdamı yeterinde genişletmediği, ilgili tablolarda da görülmektedir. ( Bkz. Tablo: C.12 – Tablo C.12.1 )

1950 yılında Aydın’ da ekonomik yönden faal olan her 100 kişiden 52’ si ücretsiz aile işçisi, %30’ u ise kendi hesabına çalışmaktadır. Buna karşılık bu yıl ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışanların oranı %18 civarında olup oldukça düşüktür. Bu yıldan sonra ücretsiz aile işçisi olanların oranı giderek azalırken; ücretli maaşlı veya yevmiyeli olanların oranı giderek artmıştır. ( Bkz. Tablo: C.13.1 )

Her dönem kadınların erkeklere göre çok daha yüksek oranlarda ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığı görülmektedir. (Bkz. Tablo: C.13.1) Bu durum ülke genelinde gözlenen bir durum olup Aydın’ a özgü değildir. (Bkz. Tablo: C.13) Bununla birlikte ücretli maaşlı ve yevmiyeli olarak çalışanlar göz önüne alındığında bu tarz çalışan erkeklerin oranları daima kadınlardan çok daha yüksek olmuştur.

2000 yılında erkek nüfusun yaklaşık %12’si ücretsiz aile işçisi olarak çalışırken; kadın nüfusun %65’i bu şekilde çalışmaktadır. Ücretsiz aile işçisi olarak kadınların oranı son derece yüksek olmakla birlikte geçmişten bugüne, ücretli maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışan kadınların oranında da artış söz konusu olmuştur. Bu şekilde çalışan kadınların oranı 1950 yılında %10 gibi çok düşük bir değerde iken 2000 yılında % 26’ya yükselmiştir. Her ne kadar çok yüksek bir oran olmasa da, bu artışın olumlu bir gelişme olduğu düşünülmektedir. .( Bkz. Tablo: C.13.1 )

Bir sonraki bölümde Aydın ilinin hane halkı ve konut nitelikleri üzerine bir inceleme yapılacaktır. Hane halkı büyüklükleri, hane halkı üniteleri, kiracı olup olmama durumu gibi özellikler detaylı olarak analiz edilecektir 134

7. AYDIN’ DA HANEHALKI VE KONUT NİTELİKLERİ

Bu bölümde Türkiye’ de meydana gelen kentleşme sürecinde, Aydın nüfusunun aile yapısının ve ailelerin ikamet ettiği konutların değişimi konu edilmektedir. Ancak bu çalışmada nüfus sayımları verilerinden yararlanıldığı için ve nüfus sayımlarının verileri hane halkı ile ilgili olduğundan; Aydın’ da ki aile biçimi üzerine bir değerlendirme yaparken hane halkı esas alınmıştır. Bu nedenle öncelikle “aile” ve “hane halkı” tanımları ile ne kastedildiğini açıklamakta yarar vardır.

Aile genellikle; evlilik veya kan bağına dayalı akrabalık bağının esas olduğu, anne-baba, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilere dayalı olan bir grup olarak tanımlanmaktadır. Hane halkı ise; aile şeklinde aynı çatı altında yaşayan, aynı kaptan yemek yiyen kişilerden oluşan bir grup olarak tanımlanır. (Akkayan, 1990: 91) Hane halkı denildiğinde tanımdan da anlaşıldığı gibi aralarında kan bağı bulunsun bulunmasın ortak ikametgâh kullanan ekonomik bir birliktir. Ev ise: ‘Bir aile veya hane halkının içinde yaşadığı konuttur’. (1. Sınıf Aile Antropolojisi: Mayıs 2001)

Yerleşme yerleri itibariyle aile biçimlerinin oranlarında farklılıklar görülmektedir. İdari ayrıma göre şehirsel alanlarda ya da barındırdığı nüfus miktarı itibariyle kentsel alanlarda çekirdek aile biçimi daima en yüksek oranlardadır. Bununla birlikte kırsal alanlarda ailenin yapısı daha çok geniş aile biçimindedir. Bunun nedeni kent yerleşmeleri ile kır yerleşmeleri arasındaki yapısal farklılıklardır.

Günümüz kent hayatında yeni oluşmaya başlamış olan “ev arkadaşlığı” ile bekâr bireylerin herhangi bir kan bağı bulunmadan aynı evde yaşaması da söz konusudur. Bu durumda hane halkıyla ilgili, akrabalık ilişkilerini ancak hanede yaşayan bireylerden öğrenerek bilgi sahibi olmamız mümkündür. Çalışmada hane halkının akrabalık ilişkileriyle ilgili veri bulunmadığından genel olarak hane büyüklüğü ve konut nitelikleri üzerinde bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Hane halkı ve konut nitelikleriyle ilgili olarak 1950 yılında İl bazında veri bulunmadığı için 1975 ve 2000 yıllarına ait veriler kullanılmıştır. 135

7.1. Türkiye ve Aydın’ da Hane Halkı Yapısı

Türkiye’de 1975’te hane halkı büyüklüğü yaklaşık 5 kişiden oluşmaktadır. 2000 yılında hane büyüklüğü 4 kişiye düşmüştür. ( Bkz. Tablo: D.1) Türkiye’ de doğurganlık oranının yüksek ölüm oranının az olması nedeniyle bir aile içinde bulunan kişi sayısı yüksek görülmektedir. Ancak Türkiye’ de doğurganlık oranlarının azalmaya başladığı sonra hane halkı büyüklüğü oransal olarak küçülmeye başlamıştır. (Bkz. Tablo: B.f.7)

Hane halkı büyüklüğü Aydın’ da 1975’te 4 kişiyken, 2000’de 3 kişiye doğru düşüş gösterdiği görülmektedir. Hanelerin çoğunlukla çekirdek ailelerden oluştuğunu düşündüğümüzde Aydın’da günümüze yaklaştıkça ailelerin 1 çocuk yapma eğilimlerinin arttığını söyleyebiliriz. ( Bkz. Tablo: D.1.1 – Grafik: 47 )

Grafik: 47) Aydın’da Hane Halkı Sayısının Hane Halkı Büyüklüğüne Göre Dağılımı

136

1975-2000 yılları arasında kişi sayısının 1 ile 5 arasında değiştiği hanelerin frekansları artarken 6 ve üzerinde kişi barındıran hanelerin frekanslarında azalma söz konusu olmuştur. 2000 yılı itibariyle kişi sayısının 6 ve üzerinde olduğu hanelerin toplam haneler içindeki payı %10’ u geçmemektedir. Buna karşılık bu yıl kişi sayısının 2 ile 4 arasında değiştiği hanelerin toplam haneler içindeki payının neredeyse %70 olduğu görülmektedir. ( Bkz. Tablo: D.1.1 )

7.2. Aydın’da Hane Halkının Konut Nitelikleri

Sınırları çizilmiş belirli bir alan içinde yaşayan nüfusun özelliklerini ortaya koymak üzere yapılan birçok bilimsel araştırmada, özellikle antropologlar ve sosyologlar nüfusun ikamet ettiği konutların özelliklerine yer vermektedir. Çünkü nüfusun yaşamakta olduğu coğrafi bölgenin sosyo-ekonomik yapı üzerindeki etkisine benzer şekilde; ikamet edilen konutlar üzerinde de etkisi söz konusudur. (Kırımlı: 1998,73)

Nüfusun yaşamakta olduğu coğrafi bölgenin özellikleri; konutların coğrafi alandaki dağılımından; dış yapı malzemesine kadar hemen tüm özellikleri üzerinde belirleyici etkisi bulunmaktadır. Fakat bu çalışma nüfus sayımlarından yararlanılarak yapıldığından ve sayımlarda bu tarz bilgilere yer verilmediğinden konuyla ilgili detaylı bir değerlendirme yapmak söz konusu olamamıştır. Bu çerçevede; konutların mülkiyet durumları, kullanılan oda sayısı ve kimi kullanım kolaylıklarının yıllar içinde göstermiş olduğu değişimin konu edilmesi söz konusu olmuştur.

137

7.2.1. Hane halkının İkamet Ettiği Konutların Mülkiyet Durumları

Çalışma kapsamında ev sahipliği analizi kira ödeyen ve kira ödemeyen hane halkları olarak 2 grupta yapılmıştır. Türkiye genelinde 1975 yılında ev sahipliği oranı % 81, kiracılık oranı %19’dur. 2000 yılı itibariyle bu oran, kira ödemeyenlerde %76, kira ödeyen hane halklarında ise %24 oranındadır. Yıllar arasındaki kira ödeyen hane halkındaki artış göze çarpmaktadır. Yıllar içinde kira ödeyen hane halkı sayısı artmış olmakla birlikte çok büyük bir değişme olmamıştır. ( Bkz. Tablo: D.2 )

Türkiye genelinde fark edilen artış il içinde aynı seyirde ilerlemektedir. Aydın ilinde 2000 yılından 1975 yılına kıyasla kira ödeyen hane halkı sayısında %7’lik bir artış vardır. 1975 yılında kira ödeyen hane halkı sayısı %14 iken 2000 yılında bu oran %21 e yükselmiştir. Kira ödemeyen hane halkı sayısı ise 1975 yılında %87 iken 2000 yılına bakıldığında %79’a düştüğü görülmektedir. ( Bkz. Tablo: D.2.1 )

Bu durumun pek çok sebepleri arasında; gecekondulaşma, konut sahibi olmayan ancak kira da ödemeyen hane halkları yer alıyor olabilir. Birden fazla konuta sahip ebeveynlerin sağladığı konutlarda yaşıyor olabilirler. Murat Balamir’ in araştırmasına göre kiracı hane halkları 5 grupta ele alınabilmektedir:

 Kronik kiracılar: Bunlar konut sahibi olmayı düşünemeyen; birikim yapamayan ve mal varlığından yoksun düşük gelirliler

 Çöküntü Alanı ve Konut Stoku Kiracıları: Yoksulluk, tasarruf çabası, yaşam biçim tercihi nedeni ile gecekonduları seçenler; konut stokunun diğer en alt kesimlerinde oturan hane halkları, tarihi stokta oturan hane halkları ve kapıcı hane halklarıdır.  Gizil Kiracılar: Yeni evlilerin üçte birine yakın bir bölümü erkek tarafı ailesine sığınmaktadır. Bunların bir bölümü, mevcut stoku önceki nesilden 138

devralan ya da devralacak olan hane halklarıdır. Ancak bu hane halklarının uzun dönemler boyunca gizil kiracılar olarak kalmaktadırlar.  Özel Hane halkları: Bekar, boşanmış, öğrenci gibi geçici ve kısa süreli yer değiştiren hane halklarıdır.  Gönüllü Kiracılar: Bunlar konuta yatırım yapmaya ya da oturdukları yerde başka bir konut edinmeye rağbet etmeyecek hane halklarıdır. ( Balamir, 1996: 9 ) Aydın ilinde ortalama hane büyüklüğünün yüksek oluşu konut sayısının azlığının bir göstergesi de sayılabilir. Bu da kiracılığın gelişmemesine neden olmuştur. Bu sebeple ev sahipliği oranı daha yüksektir. 2000’li yıllara yaklaştıkça toplu konut imkânlarının artması da kira ödeyen hane halkı sayısının yükselmesinde etki etmiştir.

Grafik: 48) Türkiye ve Aydın’da Kira Ödeyen Hane Halkının Oranları

Kira ödeme durumuna göre ortalama hane halkı büyüklüklerinin farklılaştığı görülmektedir. Türkiye’de 1975 yılında kira ödeyen hane halkının ortalama büyüklüğü 4, kira ödemeyenlerin yaklaşık 6’dır. Aydın’da 1975 yılında hem kira 139

ödeyen hem de kira ödemeyen hane halklarının ortalama büyüklüğü 4’tür. (Bkz. Tablo: D.3 - Tablo: D.3.1) Hane halkı büyüklüğü arttıkça ev sahibi olma özelliğinin arttığını söylemek yanlış olmayacaktır.

2000 yılında gerek kira ödeyen gerekse kira ödemeyen hane halklarının ortalama hane halkı gene yaklaşık 4 civarındadır. Bununla birlikte 3 ve 4 kişilik haneler içinde kira ödeyenlerin oranları; kira ödemeyenlere göre yıllar içinde daha çok artmıştır. Her ne kadar kira ödeyen hane halkı oranı ülke geneline göre daha düşük olsa da, yıllar içinde kira ödeyenlerin oranı ülke genelinde artışın üzerinde olmuştur. Kira ödeyen hane halkına daha çok kentsel yerleşmelerde rastlandığı dikkate alındığında; Aydın’ da 1975-2000 yılları arasında gözlenen gelişimin ülke genelinin üzerinde olduğu düşünülmektedir. ( Bkz. Tablo: D.3.1 )

Mülkiyet durumunun yanı sıra konutların kullanım kolaylıkları da kentleşme ve gelişmişlik seviyesi ile ilgili bilgi vermektedir.

7.2.2. Hane Halkının İkamet Ettiği Konutların Kullanım Kolaylıkları

Hane halkının ikamet ettiği konutların kullanım kolaylıkları denildiğinde; çok fazla değişkenden bahsetmek mümkündür. Konutun bahçesi ya da balkonu olup olmamasından konut içindeki oda sayısına; konutun altyapı özelliklerinden konut içinde mevcut olan banyo, mutfak gibi üniteler ve hatta konutta kullanılan eşyalar ve türlerine kadar birçok değişken hane halkının kullanım kolaylıkları arasında yer almaktadır. Nüfus sayımlarında hane halkının kullanım kolaylıkları arasında söz konusu değişkenlerden ancak bir kısmına dair veri bulunmaktadır. Bu nedenle bu bölümde hane halkının kullanım kolaylıkları söz konusu verilerin imkân verdiği ölçüde ele alınmaktadır.

140

7.2.2.1. Hane halkının İkamet Ettiği Konutlardaki Oda Sayısı

Kentler kalabalık nüfus gruplarının yaşadığı alanlar olduğundan ve kentlerdeki her hanede kişi başına bir oda düşmesi söz konusu değildir. Fakat kentlerde daha çok çekirdek ailelerin yaşadığı düşünüldüğünde; kişi başına bir oda düşmesi söz konusu olabilmektedir. Her kişinin kendisine ait bir odası olması kentli nüfusun özelliklerindendir. Bununla birlikte aile biçimi geniş aileden çekirdek aileye dönüştükçe; hanedeki kişi sayısı azalacak ve kişi başına düşen oda sayısında da bir artış söz konusu olacaktır.

Kentlerde karşılaşılan konutların apartman dairesi olma olasılığının çok yüksek olduğu düşünüldüğünde; konutların çok büyük olmaması beklenen bir sonuçtur. Bununla birlikte konutlardaki oda sayısı da; her kişiye bir oda düşecek kadar fazla olmayacaktır.

Türkiye’de 1975 yılında hane halkı büyüklüğüne göre kullanılan oda sayısının en yüksek olduğu rakamlar 2 odalı konutlar olarak görülmektedir. Net bilinen nüfusun %37 si 2 odalı konutlarda yaşamaktadır. Net bilinen nüfus üzerinden hane halkı büyüklüğüne göre kullanılan ortalama oda sayısı 3’tür. 4-5 kişiden oluşan hane halkları genellikle 2 odalı hanelerde yaşamaktadır. 2000 yılında hane büyüklüğüne göre kullanılan oda sayısının en yüksek olduğu rakamlar 4 odalı konutlar olarak görülmektedir. Net bilinen nüfusun % 41’i 4 odalı konutlarda yaşamaktadır. Net bilinen nüfus üzerinden hane halkı büyüklüğüne göre kullanılan ortalama oda sayısı 4 tur. 4 kişiden oluşan hane halkları genellikle 4 odalı hanelerde yaşamaktadırlar. ( Bkz. Tablo: D.4 )

Hanedeki kişi sayısına göre kullanılan oda sayısının farklı olması beklenen bir sonuçtur. Daha kalabalık nüfus içeren hanelerde kuşkusuz daha oda sayısı daha fazla olacaktır. Fakat kişi sayısı arttıkça kullanılan oda sayısının çok da fazla artmadığı görülmektedir. (Bkz. Tablo: D.4 - Tablo: D.4.1)

141

Aydın’da ise 1975 yılında hane halkı büyüklüğüne göre kullanılan oda sayısı en fazla 2 en az 7 odalı konutlardır. 2 odalı konutları kullanan hane halkı sayısı genelde 4 kişiden oluşmaktadır. 7 odalı haneleri kullanan hane halkları da 6 kişiden oluşan hane halklarıdır. 1975 yılında net bilinen hane halkı nüfusu üzerinden hane halkı büyüklüğüne göre kullanılan ortalama oda sayısı 2’dir. 2000 yılı itibariyle hane halkı büyüklüğüne göre kullanılan oda sayısı en fazla 3 en az 7‘dir. 4 odalı konutların kullanım yüzdesi de epey yüksektir. 3 ve 4 odalı konutları kullanan hane halkı sayısı genelde 4 kişiden oluşmaktadır.7 odalı haneleri kullanan hane halkları da yine 4 kişiden oluşmaktadır. 2000 yılında net bilinen hane halkı nüfusu üzerinden hane halkı büyüklüğüne göre kullanılan ortalama oda sayısı 3’ tür. Aydın’ da yıllar içinde daha kalabalık olan hanelerde kullanılan oda sayısı artmıştır. ( Bkz. Tablo: D.4.1 )

.

7.2.2.2. Hane Halkının İkamet Ettiği Konutlardaki Ünitelerin Özellikleri

Konut imkânları açısından çalışmada konutta banyo, tuvalet, mutfak olup olmama durumu ve borulu su olup olmama durumu incelenmiştir. Günümüzde konutta bulunan imkânları çok daha çeşitli olarak incelemek mümkündür. Örneğin konutta telefon, kablolu yayın, internet gibi iletişim imkânları ve buzdolabı, fırın, çamaşır makinesi gibi teknolojik imkânların olup olmaması durumu incelenebilir. Konutun ısınma şekli yine konutta bulunan imkânlara dâhil edilerek konutta yaşayan hane halkının konforu konusunda detaylı bilgiler elde edilebilir. Ancak çalışmada kullanılan TUİK verilerinde bu alanlara değinilmediği için mevcut veriler üzerinden konut imkânları değerlendirilecektir.

Türkiye genelinde 1975 yılında konutların %85’inin tuvaleti bulunmaktadır. Tuvaletin bulunduğu konutlarda tuvaletin içeride olma durumu da yaklaşık %85 civarındadır. 2000 yılında konutların neredeyse tamamında tuvalet bulunmaktadır. Konutların yaklaşık %85’inin tuvaleti konutun içindedir. ( Bkz. Tablo: D.5 ) 142

Aydın’ da 1975 yılında konutların %94’ünün tuvaleti bulunmaktadır. Tuvaletin bulunduğu konutlarda tuvaletin içeride olma durumu da yaklaşık %92 civarındadır. 2000 yılında konutların neredeyse tamamında tuvalet bulunmaktadır. 2000 yılında konutların yaklaşık %64’ünün tuvaleti konutun içindedir. Aydın’da 1975 yılında 2000 yılına göre daha fazla tuvaletin konutun içinde olma durumu dikkat çekicidir. Hane içine alınmış olan bir imkânın sonrasında hane dışına taşınması çok mümkün görünmediğinden verilerin doğruluğunun karşılaştırılması için bu yıllar arasındaki sayımlar kontrol edilmiştir. Ancak 1980 – 1985 – 1990 sayımlarının herhangi birinde konut nitelikleri konusunda veri alınmadığı için bu farklılığın nedeni anlaşılamamıştır. ( Bkz. Tablo: D.5.1 )

Grafik: 49) Aydın’da Hane Halkının Yaşadığı Konutlarda Tuvaleti Banyo ve Mutfak Olmama Durumunun Dağılımı

143

1975 yılında Türkiye genelinde konutların %65’inin banyosu bulunmaktadır. Banyonun bulunduğu konutlarda banyonun konutun içinde olma durumu da yaklaşık %85 civarındadır. 2000 yılında konutların %95’inde banyo bulunmaktadır. Konutların neredeyse tümünde banyo konutun içindedir. Aydın’da 1975 yılında konutların %82’sinin banyosu bulunmaktadır. Banyonun bulunduğu konutlarda banyonun içeride olma durumu da yaklaşık %93 civarındadır. 2000 yılında neredeyse konutların tamamında banyo bulunmaktadır ve konutun içindedir. (Bkz. Tablo: D.6 –Tablo: D.6. )

Türkiye genelinde konutta mutfak olup olmama durumu da diğer konut özellikleri gibi artış göstermektedir. 1975’te konutların yaklaşık ¾’ünde mutfak bulunmaktayken 2000 yılında konutların neredeyse tümünde bu imkân bulunmaktadır. (Bkz. Tablo: D.7)

Aydın’da 1975 yılında konutların %78’inin mutfağı bulunmaktadır. 2000 yılında neredeyse konutların tamamında mutfak bulunmaktadır ve konutun içindedir. ( Bkz. Tablo: D.7.1 )

Gelişmişlik seviyesi ile ilgili bilgi veren bir diğer özellik de; konutların altyapı özellikleridir. Bir konutta elektrik, su, telefon hattı gibi özelliklerin var olup olmaması bize konutun bulunduğu bölge hakkında da bilgi vermektedir. Aydın’ da ki konutların bu özellikleri arasında sadece borulu su hattının var olup olmamasına dair bilgimiz bulunmaktadır.

1975 yılı verilerinde konut imkânlarında, ‘borulu su’ kategorisi olmayıp şehir suyu kategorisi bulunmaktadır. Şehir suyunun konutun içinde bulunma durumu hakkında ise bilgi verilmemiştir. Şehir suyu “borulu su” ifadesini yansıttığından tablolar bu verilerle oluşturulmuştur. Türkiye genelinde 1975 yılında konutta borulu su olma oranı %50 civarındadır. 2000 yılında bu oran %94’e çıkmıştır. Borulu su bulunan konutların %95’inde su konutun içindedir. ( Bkz. Tablo: D.8 )

Aydın’da 1975’te konutların %55’inde borulu su bulunmaktadır. 2000 yılında neredeyse tamamında borulu su olduğu görülmektedir. Borulu su bulunan konutların %86’inde su konutun içindedir. ( Bkz. Tablo: D.8.1 ) 144

Grafik: 50) Türkiye’ de ve Aydın’ da Borulu Su Olan Konutların Oranları

Verilerde konutun içinde ve dışında bulunması konusunda ayrım yapıldığı düşünülürse borulu su olma durumu günümüzde alıştığımız gibi konutta tam bir tesisat sisteminden farklı olabilmektedir. Konutun bahçesinde ya da girişine gelmiş bir su tesisatıyla konuta su taşıma kolaylaşsa da bugün yaşadığımız şekilde akan su olmaması söz konusudur. Bu durumda konutun içinde su tesisatı olmadığında çamaşır, bulaşık makinesi gibi imkânların kullanılması mümkün olmayacaktır.

Aydın hane halkının yaşadığı konutlarla ilgili nüfus sayımlarında yeterli veri bunmadığından, yapılan değerlendirme kapsamlı bir değerlendirme olamamıştır. Ancak gerek oda sayısı gerekse hanelerde yer alan mutfak, banyo vb. üniteler itibariyle konutların göstermiş olduğu özelliklerin ülke geneline çoğunlukla daha gelişmiş olduğu görülmektedir.

145

3. Hipotez: Kentte doğum oranları azaldıkça, hanehalkı büyüklüğü azalmaktadır.

Eğitim seviyesi yükselen kadın nüfusunda daha az çocuk doğurma eğilimi vardır. Bunun sonucu olarak yıllar içinde artan eğitimle birlikte doğum oranları düşmektedir. Daha az sayıda çocuk dünyaya getirmek de çekirdek aile yapısının artmasına sebep olmuştur. Böylece hanehalkı büyüklüğünde azalma olmuştur.

Ortalama Hanehalkı Yıllar Doğum Oranları Büyüklüğü

1975 8,2 4,5

2000 5,5 3,7

145

8. SONUÇ

Çalışmanın sonuç bölümü üç ayrı başlıktan oluşmaktadır. İlk olarak çalışmanın rakamsal olarak ifade edildiği bir özet bölümüne yer verilmiştir. Ardından çalışma sırasında ulaşılan bulgulara ve yorumlara yer verilmektedir. Son olarak ise sonuç ve öneriler aktarılmaktadır.

8.1.ÖZET

İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü lisans bitirme çalışması olarak yapılmış olan bu çalışma; ikinci el kaynaklardan yararlanılarak yapılmıştır. Çalışmanın amacı; 1950, 1975 ve 2000 yılları nüfus sayımları verilerini kullanarak, Türkiye’ de 1950 yılından sonra hızlanan kentleşme sürecinde Aydın nüfusunun sosyal ve demografik analizini yapmak olmuştur.

Aydın, Türkiye’ nin sosyo-ekonomik gelişmişlik bakımından en önde gelen bölgesi olan Ege Bölgesi’ nin idari bir parçasıdır. Aydın İli’ nin, 2000 yılı itibariyle Merkez İlçe dahil olmak üzere 17 ilçesi bulunmaktadır. En gelişmiş ilçesi, Nazilli; Merkez İlçe’ den sonra nüfusun en fazla yoğunlaştığı ilçedir. Nüfusun %22’ si Merkez İlçe’ de; %15’ i ise Nazilli’ de yaşamaktadır.

1950-2000 yılları arasında Aydın nüfusunun büyüklüğü yaklaşık 3 katlık bir artış göstermiştir. 1950 yılında nüfus yoğunluğu 44 iken; 2000 yılında bu oran 121’ e yükselmiştir. Ancak nüfus yoğunluğu İl’ in her yerinde aynı değildir. Özellikle kıyı kesimleri ile Merkez İlçe ve civarında nüfus yoğunluğu çok daha fazladır.

Aydın nüfusunun söz konusu dönemde nüfus artış oranı ülke genelinde gözlenen nüfus artış oranının altındadır. Bu sürecin ilk yarısında ülke nüfusunu %93 oranında ararken Aydın nüfusunun artış oranı %82’ de kalmıştır. Söz konusu sürecin ikinci yarısında ise ülke genelinde nüfus artış oranı %68 iken; Aydın da bu oran %56 civarındadır. Bunun doğal sonucu olarak 1950 yılında ülke nüfusunun %3’ ünü teşkil

146

eden Aydın nüfusunun toplam nüfus içindeki oranı 2000 yılı itibariyle % 2’ ye gerilemiştir.

Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde nüfus artış hızının ve nüfus artış oranlarının yüksek olduğu göz önüne alınırsa; ülke geneli içinde Aydın nüfusunun ortalamaya göre daha gelişmiş bir yapıda olduğunu söylemeyebiliriz.

Gelişmişliğin bir göstergesi nüfusun yüksek oranlarda şehir ya da kent yerleşmelerinde yaşamasıdır. Bu anlamda Aydın nüfusunun il sınırları içinde şehir ya da kent yerleşmelerinde ülke genelinden daha yüksek oranlarda yaşadığı düşünülebilir. Ancak tam tersine Aydın’ da söz konusu oranlar daima ülke genelinin altında değerler göstermiştir.

1950 yılında Aydın’da idari olarak her 100 kişiden 24’ ü şehir yerleşmelerinde yaşamakta iken 2000 yılı itibariyle bu sayı 52’ e yükselmiştir. Bununla birlikte nüfus büyüklüğü kriteri göz önüne alındığında 1950 yılında her 100 kişiden 18’ si kent yerleşmelerinde yaşamakta iken; bu sayı 2000 yılı itibariyle bu sayı 49’ e yükselmiştir. Aynı yıl ülke genelinde nüfusun %65’ i kentlerde yaşamakta olup; Aydın’ da bu oran ülke geneline göre oldukça düşüktür.

1950 yılından sonra kırdan kente doğru gerçekleşen iç göç hareketlerine paralel olarak meydana gelen kentleşme olayı, nüfusun gerek demografik gerekse sosyo-kültürel özelliklerinde büyük değişimlere yol açmıştır. Aydın ili ve Aydın’da yaşayan nüfus daima gelişmişlik bakımından ülke ortalamasının üzerinde yer almıştır. Söz konusu süreçte Aydın nüfusunun niteliklerinde gözlenen değişim bazen ülke genelinin üzerinde bazen de altında bir gelişme gösterir şekilde gerçekleşmiştir.

Ege bölgesi ülke sınırları içinde gerçekleşen iç göç olayından büyük ölçüde etkilenen bir bölgedir. Özellikle 1950 yılından sonra gerçekleşen iç göç olaylarından Aydın nüfusu da etkilenmiş ve nüfusun demografik özelliklerinden yaş ve cinsiyet kompozisyonu değişime uğramıştır. 50 yıllık sürecin ilk yarısında Aydın’da hem erkek hem de kadın nüfusun da artışı söz konusu olmuştur.

147

Nüfusun gelişmişlik seviyesiyle ilgili bilgi veren bir diğer değişken yaş yapısı ve bu yapının taşıdığı niteliklerdir. Gelişmiş ülkelerin yaş yapısı yaşlı bir karaktere sahiptir. Türkiye nüfusunun yaş yapısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yaş yapısına benzer olarak genç ve dinamik karakterlidir. Buna karşılık Aydın nüfusunun yaş yapısı ülke ortalamasına göre daha yaşlı bir karakterdedir.

1950 yılında Türkiye nüfusunun ortalama yaşı 24 iken Aydın nüfusunun ortalama yaşı 26’ dır. 2000 yılına dek geçen 50 yıllık süreçte ülke nüfusunun yaş yapısı daha yaşlı bir karaktere bürünmüş ve ortalama yaş 28’ e yükselmiştir. Aydın nüfusunun ise ülke ortalamasının üzerinde daha da çok artmış ve 2000 yılı itibariyle ortalama yaş 31’ e yükselmiştir. Aydın nüfusunun yaş yapısı gelişmiş ülkelerin ve nüfusların yaş yapısına benzer bir karakter taşımaktadır.

Aydın nüfusunun cinsiyet ve yaş yapısının değişmesi üzerinde etkisi olan iç göçler sonucunda; nüfusun önemli bir kısmını Aydın doğumlu olmayanların teşkil ettiği görülmektedir. 2000 yılı itibariyle Aydın’ da her 100 kişiden 30’ u Aydın’ a diğer illerden gelerek yerleşenleri teşkil etmektedir.

Aydın daha çok ile yakın olan bölgelerden göç almaktadır. 1950 yılında bu durum daha belirginken 50 yıllık süreçte yıllar itibariyle daha uzak bölgelerden gelenler oransal olarak artmıştır. Buna rağmen Aydın hala en çok göçü Ege ve Marmara bölgesinden almaktadır. 2000 yılı itibariyle Aydın da yaşayan her 100 kişiden 10’ u Denizlili olup; Denizli Aydın’a en çok göç veren ildir.

Ülke genelinde olduğu gibi Aydın’ da da sakat nüfus oranları %2,0’ nin altında değerler göstermektedir. 1950 yılında nüfusun %1’ ini sakat nüfus teşkil etmekte iken bu oran 2000 yılı itibariyle %2’ ye yükselmiştir. Sakat nüfusun büyük çoğunluğunu erkek nüfus teşkil etmektedir. Hemen her dönem sakat nüfus içinde erkek nüfusun payı %60 civarında olmuştur.

Aydın sakat nüfusu içinde sakatlık türleri itibariyle en büyük pay geçmişten bugüne iskelet çatısı ile ilgili sakatlıklara ait olmuştur. Ardından ise duyu organları ile ilgili sakatlıkların yüksek oranlarla karşımıza çıkmaktadır. İskelet çatısı ile ilgili sakatlıklar arasında ise topallık daima en büyük sorun olmuştur. Aydın’ da iskelet

148

çatısı ile ilgili sakatlığı olanların %70’ inden fazlasını topal olanlar teşkil etmektedir. Duyu organları ile ilgili sakatlığı olanların yarısından çoğunu ise kör olanlar teşkil etmektedir.

Aydın nüfusunda evli olan nüfusun oranları daima ülke genelinde olduğu gibi %60’ ın üzerinde olmuştur. Bununla birlikte 1950-2000 yılları arasında evli olan nüfusun oranında bir azalma söz konusu olmuştur. Ancak Aydın’ da evli nüfusun oranındaki azalma ülke geneline göre daha düşük değerde gerçekleşmiştir. 1950 yılında Türkiye’ de evlilik çağında olan nüfusun %68’ ini; Aydın’ da ise %64’ ünü evli olanlar teşkil etmektedir.

Evli olan nüfusun yaş ortalaması zaman içinde artmış ve 1975 yılında 39 iken; 2000 yılı itibariyle 41’ e yükselmiştir. Bu durum Aydın nüfusunda ilk evlenme yaşının büyüdüğünün bir göstergesidir. Bu değişimin üzerinde, nüfusun eğitim yapısının geçmişten bugüne gösterdiği gelişimin etkisi söz konusudur.

Ülkenin batı bölümünde yer alan tüm diğer iller gibi Aydın’da da, nüfusun eğitim yapısı daima ülke geneline göre daha ileri bir seviyede olmuştur. 1950 yılında Türkiye nüfusunun %33’ ü okuma yazma bilirken bu oran Aydın’ da %37’ dir. Türkiye kadın nüfusunun %19’ unun okuma yazma bildiği 1950 yılında Aydın’da bu oran %22 gibi yüksek bir değerdir. Özellikle bu dönemde Balıkesir kadın nüfusunun okuma yazma durumu ülke geneline göre çok daha ileri bir seviyededir.

Aydın’ da kurumsal eğitime katılmış ve bir kurumdan mezun olmuş olan nüfus içinde en büyük pay daima ilkokul mezunlarına ait olmuştur. Ancak 1950 yılından sonra ilkokuldan sonraki eğitim basamaklarına katılıp mezun olanların oranları giderek artmıştır. 1950 yılında ilkokul mezunlarının oranı %87 iken bu oran 1975 yılında %85’ e gerilemiştir.

1950-2000 yılları arasında görülen bu azalmanın çok düşük değerde olmasının nedeni; bu dönemde ortaokul, lise ve üniversite mezunlarının oranının çok düşük değerlerde artmasıdır. Ancak 1975 yılından sonra söz konusu basamaklardan mezun olan nüfusun oranları giderek artmış ve 2000 yılında ilkokul mezunu olanların oranı %65’ e gerilemiştir. 2000 yılı itibariyle Aydın’ da kurumsal eğitim alan her 100

149

kişiden 65’ sı ilkokul, 8’ i ortaokul, 16’ sı lise ve 7’ si ise üniversite mezunudur. Bu anlamda Aydın da ilkokul mezunlarından sonra en büyük pay lise mezunlarına aittir.

Gerek ilk evlenme yaşının yükselmesi gerekse eğitim durumunda meydana gelen olumlu gelişmeler, Aydın nüfusunun doğurganlık oranının zaman içinde azalmasına neden olmuştur. 1950 yılında Aydın’ da fiili doğurganlık oranı 10 iken bu oran 2000 yılı itibariyle 6’ ya gerilemiştir.

Bununla birlikte 12 ve daha yukarı yaşlarda olup evli, eşi ölmüş ya da boşanmış olan kadın nüfusun sahip oldukları çocuk sayısı itibariyle doğurganlık seviyesi; 1975 yılı da dahil olmak üzere daima ülke genelinin altında olmuştur. 1975 yılında Türkiye’ de evli, eşi ölmüş ve boşanmış olan her 100 kadına 406 canlı çocuk düşmekte iken bu sayı Aydın’ da 353’ tür. 2000 yılına gelindiğinde ise Türkiye’de evli, eşi ölmüş ve boşanmış olan her 100 kadına düşen çocuk sayısı 326’ ya; Balıkesir’ de ise 289’ a gerilemiştir. Özellikle kadın nüfusun eğitim seviyesinde meydana gelen olumlu gelişmeler, doğurganlık çağı içinde gerçekleştirdiği doğumların sayısının azalmasına neden olmuştur.

Aydın’ da 12 ve daha yukarı yaşlarda olup ekonomik yönden faal olan nüfusun toplam nüfus içindeki oranları zaman içerisinde değişim göstermiştir. 1975 yılında ekonomik yönden faal olanların oranı %66 iken; 2000 yılı itibariyle bu oran %63’ ye gerilemiştir.

1975 yılında ekonomik yönden faal olan nüfusun %34’ ü işgücünde değil iken; 2000 yılında bu oran %37’ e yükselmiştir.

İşgücünde olmayan nüfusun her dönem büyük çoğunluğunu ev kadınları teşkil etmektedir. 1975 yılında işgücünde olmayan nüfusun %59’ u ev kadınları teşkil ederken; bu oran 2000 yılında %45’ e gerilemiştir. 1975-2000 yılları arasında, ev kadınlarının oranındaki azalmanın nedeni; özellikle kişileri işgücünden alıkoyan özellikler arasında öğrenci ve emekli olmak özelliklerini gösteren nüfusun artış göstermesidir. 2000 yılında Aydın’ da işgücünde olmayan her 100 kişiden 45’ i ev kadını, 29’ u öğrenci, 17’ si emekli, 3’ si irad sahibi olma özelliği göstermektedir. Geri kalan 5’ i ise diğer nedenler ile işgücünde yer almamaktadır.

150

İşgücünde olan nüfusun; cinsiyet yapısı, istihdam durumu, ekonomik faaliyet türleri, meslek grupları ve çalışma şekli olmak üzere birçok özelliği de yıllar içinde değişime uğramıştır. İşgücünde olan nüfusun 1975 yılında işgücünde olan her 100 kişiden 64’ ü erkek; 36’ sını kadın nüfus teşkil etmektedir. 1975 yılından sonra işgücünde olan nüfus içerisinde erkek nüfusun oranı azalmıştır.

İşgücünde olan nüfusun istihdam durumuna bakıldığında; 1975 yılından 2000 yılında kadar istihdamda yer alanların oranının azalmış olduğu ile karşılaşılmaktadır. Bunun nedeni ülke genelinde olduğu gibi söz konusu süreçte istihdam edilemeyen; yani işsiz olan nüfusun artış göstermesidir. 1975 yılında işgücündeki her 100 kişiden yaklaşık 1’ i işsiz iken bu sayı 2000 yılı itibariyle 6’ ya yükselmiştir.

1975 yılında işgücünde olan nüfusun %72’ si ziraat ve ziraat ile ilgili faaliyet alanlarında yer alırken; bu oran 2000 yılı itibariyle %62’ ye gerilemiştir. Bu durum, söz konusu süreçte ziraat dışı faaliyet alanlarında yer alan nüfusun oranlarındaki artışın doğal bir sonucudur. 1975 yılında ziraat dışı faaliyet alanlarında yer alanların %28 olan oranı; 2000 yılı itibariyle % 38’ e yükselmiştir.

Söz konusu süreçte işgücünde olan nüfusun çalışma şekli de değişmiştir. 1975 yılından 2000 yılında kadar ücretli, maaşlı ve yevmiyeli olarak çalışanların oranı artarken; ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların oranı azalmıştır. Bununla birlikte 2000 yılında işgücünde olan her 100 kişiden 38’ i ücretli, maaşlı ve yevmiyeli; 2’ si işveren; 26’ sı kendi hesabına ve 34’ ü ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır.

Gerek sosyo-demografik gerekse ekonomik niteliklerin zaman içinde değişmesi ile birlikte Aydın nüfusunun hanehaklı büyüklüğü azalmıştır. Bununla birlikte ülke geneli ile kıyaslandığında Aydın’ da hanehalkı büyüklüğü daima daha düşük değerlerde olmuştur. Ortalama hanehalkı büyüklüğünün ülke genelinde 5.4 olduğu 1975 yılında; Aydın’ da ortalama hanehalkı büyüklüğü 4.5’ tir. 2000 yılında ise ortalama hanehalkı büyüklüğü ülke genelinde 4.4’ e; Aydın’ da ise 3,7’ e gerilemiştir. Aydın’ da zaten yaygın olan çekirdek aile biçiminin söz konusu süreçte ülke geneline göre daha yaygın bir hak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

151

Bununla birlikte hanehalkının yaşadığı konutların özellikleri bakımından da Aydın, ülke geneline göre daha gelişmiş bir yapıya sahiptir.

1950 yılından sonra ülke sınırları içinde meydana gelen iç göç hareketleri ile birlikte hızlanan kentleşme sürecinde Aydın nüfusu, bazen ülke genelinin üzerinde bazen de ülke genelinin altında bir gelişim göstermiştir. Ancak genel olarak Aydın nüfusu; gerek demografik gerekse sosyo-ekonomik anlamda ülke ortalamasının oldukça üzerinde bir gelişmişlik seviyesindedir.

8.2. BULGULAR VE YORUM

Aydın nüfusunun 1950 yılından sonra kentsel nüfus yoğunluğu düzenli olarak artmış ve buna paralel olarak nüfusun niteliksel olarak göstermiş olduğu kompozisyon değişime uğramıştır. Aydın nüfusunun kentleşme sürecinde sosyo- demografik analizinin yapıldığı bu çalışmada, söz konusu değişimi yansıtan bulgulara ulaşılmıştır.

1. Kent nüfus arttıkça, doğurganlık oranları azalmaktadır.

1950 yılından sonra Aydın il sınırları içinde kentlerde yaşayan nüfus düzenli olarak artmıştır. Bununla birlikte bu süreçte fiili doğurganlık oranlarına baktığımızda azalma olduğu görülmektedir.

152

Yıllar Kent Nüfusu Oranı Doğurganlık Oranı

1950 23,7 8,9

1975 35,2 8,2

2000 51,9 5,5

50 yıllık süreçte nüfusun kent nüfusunun artmasıyla birlikte ani bir azalma olmamış fakat 1975-2000 yılları arasında doğurganlık oranlarında ciddi bir azalma görülmüştür.

2. Kentte doğum oranları azaldıkça, hanehalkı büyüklüğü azalmaktadır.

Eğitim seviyesi yükselen kadın nüfusunda daha az çocuk doğurma eğilimi vardır. Bunun sonucu olarak yıllar içinde artan eğitimle birlikte doğum oranları düşmektedir. Daha az sayıda çocuk dünyaya getirmek de çekirdek aile yapısının artmasına sebep olmuştur. Böylece hanehalkı büyüklüğünde azalma olmuştur.

Ortalama Hanehalkı Yıllar Doğum Oranları Büyüklüğü

1975 8,2 4,5

2000 5,5 3,7

153

3. Kentlerde yaşayanlar, kırsal alanlarda yaşayanlardan daha yaşlıdır.

Gelişmiş ülkelerde kentlerde yaşayan nüfus daima kırda yaşayan nüfusa göre daha yaşlıdır. Ancak az gelişmiş ve gelişmekte olan nüfuslar söz konusu olduğunda bu durumun tam tersi bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Bunun nedeni genç nüfusun kentlere göç etmesidir.

Fakat Aydın’ da 1950-1975 yılı için bu hipotez doğruyken 2000 yılı rakamlarına bakıldığında hatalı olduğu görülmektedir.

Aydın Kent Nüfusunun Aydın Kır Nüfusunun Yıllar Ortalama Yaşı Ortalama Yaşı

1950 23,3 20,4

1975 22,8 21,6

2000 28,4 28,6

1950 ve 1975 yılına Aydın kent nüfusu kır nüfusundan daha yaşlı bir karakter taşımaktadır. Ancak 2000 yılında kent nüfusunun ortalama yaşıyla kır nüfusunun ortalama yaşı arasında fark yoktur. Hatta kır nüfusunun daha yaşlı bir yapıda olduğu görülmektedir.

154

8.3. Sonuç ve Öneriler

Kent turizmini olduğundan daha üst noktaya taşımak adına yöresel şenlik ve festival organizasyonlarını daha yüksek bütçe ve tanıtımlar ile yaygınlaştırmak gelişmekte olan kıyı turizmini canlandıracaktır.

Tarım alanında verimli topraklara sahip olan Aydın ili özellikle kestane üretiminde kalite ve ürün yoğunluğu bakımından Türkiye de ilk sırada yer alırken yetersiz kooperatifleşme sonucu bu üretim başarısını Bursa iline kaptırmıştır. Kooperatif birlikleri ve doğru kooperatifleşme ile kent kendi zenginliğinden daha fazla istifade edecek ve standartları artacaktır.

Yaş sebze ve meyve üretiminde oldukça yüksek rakamlarda üretim yapan kent özellikle çilek üretiminde ihracat konusunda yetersiz kaldığı sonucu ortadadır. Bu günlerde gündemde olan Rusya ile ihracat konusunda anlaşma imzalanacağı kenti zenginleştirirken ülke ekonomisine de büyük katkı sağlayacaktır.

Kentlerde yaşayan nüfusun giderek artış göstermesi gecekondulaşmanın çok az olduğu Aydın ilinde, kentsel dokunun bozulmaması için düzenlemelere ve alt yapılaşmaya daha fazla ağırlık verilmesi gerekmektedir.

Nüfusun artmasıyla birlikte barınma ve konut sorunları da artacaktır. Genelde çekirdek aile yapısı mevcut olan Aydın ilinde toplu konutlaşma ve apartman daireleri yerine; küçük konut projeleri geliştirilmelidir.

Aydın ili küçük olması dolayısıyla trafik problemi yaşamayan bir ildir. Fakat hızlı kentleşme sürecinde karşılaşılabilecek ulaşım ve kentteki yeşil alanların daralması gibi sorunlar çeşitli düzenlemelerle önlem alınmalıdır. Pek çok mesire yeri, parkı bulunan Aydın ilinde bu alanlar çoğaltılıp düzenlenmelidir. ( Fotoğraf: 3 - 4 – 10 – 14 )

155

Tarihi binaların, antik alanların cenneti sayılabilecek ilde, binaların restorasyonu ve amacına uygun kullanıma açılması gerekmektedir. Böylece kültür mirası olan bu yerlerin canlı tutulması ve bakımı sağlanacaktır. Bununla birlikte turizminde de bir canlanma söz konu olacaktır. ( Fotoğraf: 24 – 25 – 27 – 28)

Son 50 yıllık süreç içerisinde İzmir’e oldukça yakın olan Aydın ili kıyı turizmi açısından gelecek vadeden bir ildir. Rakamsal, somut bulgular ışığında değişime ve gelişime açık bir il olduğunu bu güne değin kanıtlamıştır.

165

BİYOGRAFİ

09.03.1985, İstanbul doğumludur. 2003 yılında Çanakkale Milli Piyango Anadolu Lisesi’ nden mezun olmuş ve aynı yıl, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü nde öğrenim görmeye başlamıştır. Hala aynı bölümde öğrenimine devam etmektedir. 2003 yılında ‘’AJUR ZANAATI’’ adlı görsel belgeleme çalışmasını yaptı. 2008-2009 yıllarında Aydın İli nüfusunun sosyal ve demografik analizine yönelik ‘’50 YILLIK AYDIN’LANMA’’ Adlı lisans bitirme çalışmasını yapmıştır.