Altinyayla Ilçesi Ve Köyleri

Total Page:16

File Type:pdf, Size:1020Kb

Altinyayla Ilçesi Ve Köyleri BÜTÜN YÖNLERİYLE ALTINYAYLA TARİH VE COĞRAFYASI 1 BÜTÜN YÖNLERİYLE ALTINYAYLA İLÇESİ I-Altınyayla İlçesi Coğrafyası. 1- Altınyayla İlçesi, Coğrafi Konumu 2- Altınyayla İlçesi Doğal Yapısı. 3- Altınyayla İlçesi İdari Yapısı 4- Altınyayla ilçesinin ( 2004 yılı itibariyle) Köyleri ve Mahalleri: 1-Altınyayla İlçesi, Coğrafi Konumu Altınyayla İlçesi Sivas İl Merkezinin Güney Batısında ve Sivas’ a Ulaş İlçesi Üzerinden 80 Km. Şarkışla üzerinden ise 112 Km. uzaklıkta yeni kurulan bir ilçemizdir. İlçenin yüz ölçümü 717 Km2 olup, Denizden yüksekliği 13500 metredir. Altınyayla, Doğusunda Kangal Kuzeydoğusunda Ulaş Batısında Şarkışla, Güneyinde ise Kayseri ( Pınarbaşı) ile çevrilidir. 2- Altınyayla İlçesi Doğal Yapısı. Altınyayla İlçesi, Karatonus Dağlarının eteğinde tonus ovasının üzerinde kurulmuştur. İlçenin en önemli dağı Kara Tonus Dağı dır. Kulmaç Dağları da ilçe sınırları içerisindeki önemli yükseklikleri teşkil etmektedir. İlçenin en önemli ovası kara Tonus Ovasıdır. Tamamının tarıma elverişli olan bu ovanın genişliği 35 Km2 civarındadır. Uzun Yayla da ilçenin önemli diğer yaylasını oluşturur. Ayrıca kara Tonus Dağları eteklerindeki İbicek, İncecik ve Mergesen yaylaları da mevcuttur. Arazinin % 70 ‘ i yayla, % 30 ise dağlıktır. 3- Altınyayla İlçesi İdari Yapısı. Şarkışla’ya bağlı bir bucuk merkezi olan ilçe, l972 yılında Belediye teşkilatının kurulmasıyla birlikte Tonus olan ismi Altınyayla olarak değiştirilmiştir.20 Mayıs l990 tarihinde yapılan bir idari düzenlemeyle de Altınyayla, Şarkışla ilçesinden ayrılarak Sivas’a bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. Altınyayla merkez ilçesine bağlı Deliilyas ve Kale olmak üzere iki adet belediyesi bulunmaktadır. Altınyayla ilçesine bağlı köyler ise şunlardır. Başören, Başyayla, Beydiğin, Doğupınar, Gümüşdiğin, Güzeloğlan, Harmandalı, Kızılhüyük, Kürkçüyurt, Mutubey, Paşaköy, Tahyurt ve Yassı pınar ALTINYAYLA İLÇESİ TARİHİ Altınyayla eski bir yerleşim merkezi olmasına rağmen ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna dair kesin bilgiler mevcut değildir. İlçe sınırları içerisinde yer alan Başören Köyünde yapılan arkeolojik kazılar l994 yılından itibaren, Almanya Marburg Üniversitesi adına Prof. Dr. Andreas MÜLLER başkanlığındaki bir ekip tarafından yapılmış ve edinilen bilgiler bulunan höyük ve eski şehir harabeleri buradaki yerleşimin tarihin ilk dönemlerinden itibaren başladığın göstermektedir. Eski adı Tonus olan Altınyayla tarihin ilk çağlarında Anadolu’daki hâkimiyet kuran Mezopotamya- Hitit, Roma ile Bizans imparatorluğuna beşiklik ettiği M.Ö.550 yıllarında Perslerin hâkimiyetine girdiği ve 600 yıl önce Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinde de yerleşim yeri olduğu rivayet edilmektedir. Hâkimiyetinin M.Ö.l200 yıllarında Balkanlar üzerinden gelen Frigyalılar tarafından ortadan kaldırılması ile Tonus, Frigoya lığların hâkimiyetine girmiştir. Frigoya nın yıkılması üzerine bu devletin yerine kurulan Lidyalılar devrinde devletin kudretli komutanı Giges Mezopotamya ve İran ticaretini Ege denizine bağlıyabilmek için, yaptırdığı meşhur “Kral Yolu’nun” Tonus’un (Altınyayla) güneyinden geçtiği gezilip incelendiğinde görülen kalıntılardan anlaşılmaktadır. 2 Kral Yolu; Sard-Uşak-Gordion-Ankara-Çorum-Mecitözü-Tokat-Zile-Sivas-Tonus-Malatya- Harput- Dıyarbakır- Ninova-Erbil- Suda yörelerinden geçmektedir. Kale Beldesindeki Toprakkale ve Taşkale kalıntıları Kral Yolunun güvenliğini sağlamak için yapıldığı anlaşılmaktadır. M.Ö.7l0 tarihinde Asur Hükümdarı Sargon’nun Anadolu’ya yaptığı akınlar sonucunda, Altınyayla M.Ö.676 yılına kadar Asur egemenliğine girmiştir. M.Ö.5854’te Medler ve Lidyalılar arasındaki antlaşma gereğince Sivas’ın doğusu Medlerin Altınyayla ve batısı ise Lidyalıların egemenliği altına girdi. Persler M.Ö.550 yılında Med egemenliğine son vererek Sivas çevresindeki yerleşim merkezlerini ele geçirdiler. Daha sonra Makedonya Kralı Büyük İskender M.Ö.334 ve M.Ö.332’de Anadolu’ya iki akın düzenlemiş bu seferler sonucunda Altınyayla’ da Pers egemenliğini ortadan kaldırmıştır. Roma kralı Tiperius M.S.l7 de Sivas’ı ele geçirince Altınyayla Roma yönetimine tabi olarak Eyalet-i Rum’un bir birimi halini almıştır.395’te Roma imparatorluğunun parçalanarak Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılması nedeniyle Altınyayla’ da Doğu Roma imparatorluğunun yani Bizans imparatorluğunun içerisinde kalmıştır. Altınyayla VII-yüzyılda bir süre Sasani egemenliğine girmiş sonra tekrar Bizans egemenliğine geçmiştir.658 yılından itibaren Altınyayla Emevi ordularının akınlarına uğramıştır. Tarihin başlangıcından, Anadolu’nun ilk büyük devleti, Büyük Hatti Krallığı buralarda kurulmuştur. Proto Hititlerin başkenti Hattuşaş’ tır. Sarissa kenti bugünkü Altınyayla ilçesindeki Kuşaklı ile isimlendirilmektedir. Büyük ihtimalle Kuşaklı- Sarissa Hitit kenti ve çevresinde hüküm süren krallık, Tabal ile birlikte hareket eden 24 krallıktan biriydi. Demir çağına eşitlenen tarihi Sarissa kentinde hüküm süren krallık başta Altınyayla, Şarkışla, Ulaş ve Sivas’ı nüfusu altında tutmaktaydı. Tarihi kaynaklarda belirtildiğine göre; Hitit Krallığı’nın başlıca şehirleri ise Kuşşar, Kaneş, Puruş handa olmak üzere Kapadokya dan kuzeye doğru Harşana (Avrasya), Zelpa gibi şehirleri doğuya doğru ise, Sarissina, Komava, Lahuzatiya, Razama, Hurama, Şamuha büyük ihtimalle Şarkışla ilçesidir.), Sarissa (Altınyayla-Kuşaklı), talavra/Talavra (Sivas), Tepriche (Divriği), Zaraşsina (Zara), Pakhuwa (Kangal), Tilgarimmu (Gürün), Timelkra (Darende), milidiya (Malatya) gibi şehirleri bulunmaktaydı. —GEÇ KALKOLİTİK ÇAGLARDA (Eski Tunç) M.Ö.4000–3000 Geç Kalkoltik çağlarda Kayseri’den Sivas’a kadar sahada hüküm süren Proto Hititlerden Tabal Krallığının hâkimiyeti altında kalıyordu M.Ö.l600’lü yılların başında, Hitit Devletinin zayıflamasıyla otorite boşluğundan faydalanan bölgesel krallıklar, Hitit Devletinden ayrılarak kendi başlarına hareket etmeye başlamışlardı. Ülkenin kuzeyinde yaşayan Gaşkalar ,başkent Hattuşaş’ a kadar gelerek her tarafı yakıp yıkmışlar, yağmalamışlardı. M.Ö.l600-l380 yılları arasında, tüm bu bölgeler Sawalar ve Gaşgalar’ ın işgali altına girmiştir. Asur belgelerinde “Tabal Ülkesi” hakkında verilen bilgilerde, Kayseri bölgesinde Geç Hitit devrine ait birçok kanıtların bulunmasıyla desteklenmiştir. M.Ö.l380 yılında Hitit devletinin başına geçen I.Subbilulima tahta çıkar çıkmaz, Gaşga, Azzi ve lsuvalar tarafından işgal edilen doğu ve güneydoğu bölgesini ülkesine katmak üzere iki sefer düzenledi ve böylece daha önceden elinden çıkmış toprakları tekrar ele geçirdi. M.Ö.l260 yıllarda Asur Kralı Tukiltuninurta tarafından, Kızılırmak vadisine kadar olan tüm bölgelerde hüküm süren bölgesel krallıkları ele geçirdi. Böylece buralarda hüküm sürmekte olan Tabal Krallığı’ da Asurların hâkimiyeti altına geçmiş oldu. Tabal ülkesinin önemli merkezlerinden birisi de Alman Prof. Dr. Andres Müller tarafından ortaya çıkarılan Sarissa/Kuşaklı, kentidir. I994-l997 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılarda Kuşaklının bulunduğu bölgenin tarihi konusunda önemli ipuçları vermektedir. Burada bulunan ayrıntılar, buluntular Hattuşaş’ daki mabedlere benzerlik göstermektedir. Hitit başşehri dışındaki Hitit İmparatorluk çağından kalma açığa çıkarılmış ilk belirgin tapınaktır. Yine burada ele geçen buluntular M.Ö. VII. ve M.Ö. VI. yüzyıllara tarihlendirilmektedir. Altınyayla bu tarihlerde demir çağına eşitlenen tarihi Sarissa kentinde hüküm süren Asur saldırılarına karşı Tabal ile hareket eden 24 krallıktan birisi olan, Kuşaklık/Sarissa krallığının nüfusu 3 altında bulunuyordu. Kazı sırasında ikiz boğa ritonun bulunmuş olması, bu bölgenin Asur İmparatorluğunun etkisi altında olduğunu ortaya koymaktadır. —ASUR İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE ALTINYAYLA M.Ö.730 tarihinde Asurlular Doğu Tabal'ı ele geçirerek bu krallığın bağımsızlığına son verdiler. Bu tarihlerde güçlü bir (Mezopotamya’da) devlet olan Asurlular, daha önce olduğu gibi Hititlerin egemen oldukları bölgesel krallıkları bu dönemde tekrar ele geçirerek, bu bölgede hüküm sürmeye başlamışlardır. Bölgede hüküm süren küçük krallıklar, zaman, zaman, Asurluların hâkimiyetinden çıkmaya çalışmışlarsa da, Asur İmparatorluğu’nun etkisinden hiçbir zaman kendilerini kurtaramamışlardır. Bu dönemden itibaren de Asurlara bağlı birer müstakil krallık olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Tabal krallığı ‘da bu küçük krallıklardan biridir. Sivas ve havalisi, dolayısıyla Altınyayla (M.Ö.850–804) yıllarında bağlı bulunduğu Tabal Krallığı ile birlikte Asur İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına girmiştir. —URARTULAR ZAMANINDA (M.Ö.804–743) ALTINYAYLA Urartu kralları Malatya’dan Kayseri ve Sivas’a kadar olan sahaları ele geçirerek bölgedeki krallıkları haraca bağlamışlardır. Tüm bu bölgeler, M.Ö.807-804’ten M.Ö.743 yılına kadar, Urartuların egemenliği altında kalmıştır. Urartu krallığına ait bir Kitabede Sivas ve havalisinin M.Ö.804–743 yılları arasında bağlı bulunduğu Tabal krallığı ile birlikte Urartuların egemenliğine Girmiştir. —FRYGLER/MUŞKİLER ZAMANINDA (M.Ö.695–675) ALTINYAYLA Frigler, Hitit ülkesine, özellikle Sivas’ın güney ve doğu bölgelerine saldırarak büyük gruplar halinde bu bölgelere yerleşerek güney Kapadokya’ya egemen olmuşlardır. Frig devleti, Büyük Hatti devletinin yıkılmasından sonra kurulmuştur. Frigler, M.Ö.695 yılında Kayseri’den Malatya’ya kadar olan tüm sahayı, kısa bir sürede egemenlikleri altına aldıklarında, Sivas ve havalisinde bu akınlarla birlikte Friglerin eline Geçmiştir.(695-M.Ö.675 arası) —KİMMER/İSKİT/SAKA TÜRKLERİ ZAMANINDA (M.Ö.675-6l2)ALTINYAYLA Asurluların yıkılmasıyla beraber Kafkaslardan gelen yeni göçler nedeniyle Anadolu yarımadası Kafkaslardan gelen Kimmer-İskit Türklerinin işgaline uğramıştır.
Recommended publications
  • The Seljuks of Anatolia: an Epigraphic Study
    American University in Cairo AUC Knowledge Fountain Theses and Dissertations 2-1-2017 The Seljuks of Anatolia: An epigraphic study Salma Moustafa Azzam Follow this and additional works at: https://fount.aucegypt.edu/etds Recommended Citation APA Citation Azzam, S. (2017).The Seljuks of Anatolia: An epigraphic study [Master’s thesis, the American University in Cairo]. AUC Knowledge Fountain. https://fount.aucegypt.edu/etds/656 MLA Citation Azzam, Salma Moustafa. The Seljuks of Anatolia: An epigraphic study. 2017. American University in Cairo, Master's thesis. AUC Knowledge Fountain. https://fount.aucegypt.edu/etds/656 This Thesis is brought to you for free and open access by AUC Knowledge Fountain. It has been accepted for inclusion in Theses and Dissertations by an authorized administrator of AUC Knowledge Fountain. For more information, please contact [email protected]. The Seljuks of Anatolia: An Epigraphic Study Abstract This is a study of the monumental epigraphy of the Anatolian Seljuk Sultanate, also known as the Sultanate of Rum, which emerged in Anatolia following the Great Seljuk victory in Manzikert against the Byzantine Empire in the year 1071.It was heavily weakened in the Battle of Köse Dağ in 1243 against the Mongols but lasted until the end of the thirteenth century. The history of this sultanate which survived many wars, the Crusades and the Mongol invasion is analyzed through their epigraphy with regard to the influence of political and cultural shifts. The identity of the sultanate and its sultans is examined with the use of their titles in their monumental inscriptions with an emphasis on the use of the language and vocabulary, and with the purpose of assessing their strength during different periods of their realm.
    [Show full text]
  • Change and Continuity in the Sivas Province, 1908
    CHANGE AND CONTINUITY IN THE S İVAS PROVINCE, 1908-1918 A THESIS SUBMITTED TO THE GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES OF MIDDLE EAST TECHNICAL UNIVERSITY BY DEN İZ DÖLEK IN PARTIAL FULFILLMENT OF THE REQUIREMENTS FOR THE DEGREE OF MASTER OF ARTS IN THE DEPARTMENT OF HISTORY SEPTEMBER 2007 Approval of the Graduate School of Social Sciences Prof. Dr. Sencer Ayata Director I certify that this thesis satisfies all the requirements as a thesis for the degree of Master of Arts Prof. Dr. Seçil Karal Akgün Head of Department This is to certify that we have read this thesis and that in our opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Master of Arts. Assist. Prof. Dr. Nesim Şeker Supervisor Examining Committee Members Assoc. Prof. Dr. Bilge Nur Criss (Bilkent, IR) Assist. Prof. Dr. Nesim Şeker (METU, HIST) Assoc. Prof. Dr. Recep Boztemur (METU, HIST) I hereby declare that all information in this document has been obtained and presented in accordance with academic rules and ethical conduct. I also declare that, as required by these rules and conduct, I have fully cited and referenced all material and results that are not original to this work. Name, Last name : Deniz Dölek Signature : iii ABSTRACT CHANGE AND CONTINUITY IN THE S İVAS PROVINCE, 1908-1918 Dölek, Deniz M. A., Department of History Supervisor: Assist. Prof. Dr. Nesim Şeker September 2007, 146 pages Second Constitutional Era (1908-1918) was a period within which great changes occurred in the Ottoman Empire. On the one hand, it was a part of the modernization process that began in late eighteenth century; on the other hand, it was the last period of the Empire that had its own dynamics.
    [Show full text]
  • Turkification of the Toponyms in the Ottoman Empire and the Republic of Turkey*
    TURKIFICATION OF THE TOPONYMS IN THE OTTOMAN EMPIRE AND THE REPUBLIC OF TURKEY* Sahakyan L. S. PhD in Philology ABSTRACT Toponyms represent persistent linguistic facts, which have major historical and political significance. The rulers of the Ottoman Empire and the Republic of Turkey realized the strategic importance of the toponyms and carried out consistent policies towards their distortion and appropriation. Aiming to assimilate the toponyms of the newly conquered territories, the Ottoman authorities translated them into Turkish from their original languages or transformed the local dialect place-names by the principle of contamination to make them sound like Turkish word-forms. Other methods of appropriation included the etymological misinterpretation and renaming and displacing the former toponyms altogether. The focus of the present article is the place-name transformation policies of the Ottoman Empire and its successor, the Republic of Turkey. The decree by the Minister of War Enver Pasha issued on January 5, 1916 with the orders to totally change the “non-Muslim” place-names is for the first time presented in English, Armenian and Russian translations. The article also deals with the artificially created term of “Eastern Anatolia” as an ungrounded, politicized substitute for Western Armenia, the political objectives of the pro-Turkish circles as well as the consequences of putting the mentioned ersatz term into circulation. In August 2009, during his visit to Bitlis, in the District of Bitlis (a formerly Armenian city Baghesh in the south-western part of Western Armenia), Turkish President Abdullah Gul said publicly that the original name of the present-day Gyouroymak province was “Norshin”, which, he claimed, was in Kurdish.1 This statement should not be considered as a slip of the tongue; it represents traditional Turkish policies of Turkification and Kurdification of original Armenian toponyms.
    [Show full text]
  • Spor'da Şiddet'in Ulaştığı Nokta; 17 Eylül 1967 Kayserispor-Sivasspor
    KMÜ Sosyal ve Ekonomı ̇ k Ara ştırmalar Dergı ̇ si 16 (Özel Sayı I): 188-196, 2014 ISSN: 2147 - 7833, www.kmu.edu.tr Spor’da Şiddet’in Ula ştı ğı Nokta; 17 Eylül 1967 Kayserispor-Sivasspor Kar şıla şması Erol ĐLHAN Gazi Üniversitesi, Đleti şim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü, Ankara Özet Bireysel ve toplumsal boyutta, korkutma, cezalandırma, sindirme, yaralama, öldürme, eziyet gibi çe şitli şekillerde görülebilen şiddet olayları, sportif alanlarda kendine uygun ortamlar bulmakta, özellikle futbol sahalarında/dı şında ya şanan olaylar, ülkelerin en önemli güvenlik sorunlarından biri durumuna gelmektedir. Çıkarılan yasalar, artırılan cezalara ra ğmen futbol sahalarındaki şiddet olayları gün geçtikçe artmaktadır. Hatta taraftarların neden oldu ğu şiddet, ülke sınırlarını a şan, küresel bir sorun olarak yerini almaktadır. Çalı şmada; spor ve şiddet genel bahsinde en fazla verinin bulundu ğu futbol bran şı üzerinde durulacaktır. Bu ba ğlamda, 17 Eylül 1967 tarihinde oynanan ve 40 ki şinin öldü ğü ve onlarca ki şinin yaralandı ğı Kayserispor-Sivasspor futbol kar şıla şması özelinde Türkiye’de sporda şiddetin ula ştı ğı nokta ortaya konulmaya çalı şılacaktır. Futbol sahalarında ba şlayan şiddetin nasıl toplumsal bir sorun durumuna geldi ği, dalga dalga yayıldı ğı, iki şehir insanının birbirinden nefret etmesine neden oldu ğu gösterilmeye çalı şılacaktır. Çalı şma kapsamında, Kayseri ve Sivas illerinde yayınlanan, Kayseri “Ülker” ve Sivas “Haber“ gazetelerinin haber içerikleri incelemeye tabi tutulacaktır. Şiddetin toplumsal kökenli sorunların
    [Show full text]
  • Turkey: Minorities, Othering and Discrimination, Citizenship Claims
    Turkey: Minorities, Othering and Discrimination, Citizenship Claims Document Identifier D4.9 Report on 'Turkey: How to manage a sizable citezenry outside the country across the EU'. Version 1.0 Date Due 31.08.2016 Submission date 27.09.2016 WorkPackage WP4 Rivalling citizenship claims elsewhere Lead Beneficiary 23 BU Dissemination Level PU Change log Version Date amended by changes 1.0 26.09.2016 Hakan Yilmaz Final deliverable sent to coordinator after implementing review comments. Partners involved number partner name People involved 23 Boğaziçi University Prof. dr. Hakan Yilmaz and Çağdan Erdoğan Table of Contents EXECUTIVE SUMMARY ..................................................................................................................................... 4 PART I) MINORITIES IN TURKEY: HISTORICAL EVOLUTION AND CONTEMPORARY SITUATION ...................... 5 1) A Brief History of Minority Groups in Turkey .................................................................................... 5 2) The End of the Ottoman Millet System ............................................................................................ 5 3) Defining the Minority Groups in the Newly Emerging Nation- State ................................................ 6 4) What Happened to the Non-Muslim Population of Turkey? ............................................................. 7 5) What Happened to the Unrecognized Minorities in Turkey? .......................................................... 10 PART II) THE KURDISH QUESTION: THE PINNACLE OF THE
    [Show full text]
  • Alevism in the 1960S: Social Change and Mobilisation Elise Massicard
    Alevism in the 1960s: Social Change and Mobilisation Elise Massicard To cite this version: Elise Massicard. Alevism in the 1960s: Social Change and Mobilisation. Alevis and Alevism, Trans- formed Identities, Isis, pp.109-135, 2005. halshs-00801120 HAL Id: halshs-00801120 https://halshs.archives-ouvertes.fr/halshs-00801120 Submitted on 4 Apr 2013 HAL is a multi-disciplinary open access L’archive ouverte pluridisciplinaire HAL, est archive for the deposit and dissemination of sci- destinée au dépôt et à la diffusion de documents entific research documents, whether they are pub- scientifiques de niveau recherche, publiés ou non, lished or not. The documents may come from émanant des établissements d’enseignement et de teaching and research institutions in France or recherche français ou étrangers, des laboratoires abroad, or from public or private research centers. publics ou privés. Alevism in the 1960s: Social Change and Mobilisation Elise Massicard In: Hege Irene Markussen (ed.), Alevis and Alevism, Transformed Identities, Istanbul, Isis, 2005, p. 109-135. Introduction The decades following the Second World War were ones of crucial social change in Turkey. By the end of the 1950s, the social and political landscape of the country was transformed by demographic growth, expansion of education, development of industry, and massive migration to the cities and foreign countries. Settled mainly in the countryside, Alevis experienced this process of social change, which was characterised by urbanisation, social differentiation, the breaking down of former communities, and, more specifically, by the weakening of religious practice. Thus, in the 1960s they established closer contact with the “broader country” and partly lost their specificity.
    [Show full text]
  • Year Change of Sivas City, Turkey
    International Journal of Engineering and Geosciences– 2021; 6(1); 51-63 International Journal of Engineering and Geosciences https://dergipark.org.tr/en/pub/ijeg e-ISSN 2548-0960 An investigation of urban development with geographical information systems: 100- year change of Sivas City, Turkey Sefa Sarı 1 , Tarık Türk *2 1Sivas Cumhuriyet University, Engineering Faculty, Department of Geomatics Engineering, Sivas, Turkey Keywords ABSTRACT Sivas One of the most important duties of urbanism is to meet the basic needs of people. The GIS need for shelter takes a significant place among the basic needs of people. Urban Urban development populations, which are increasing very rapidly nowadays, have made urban Urbanization development a non-negligible situation. Urban planning should be done by ensuring Temporal analysis urban development and without losing the city identity, and a regular development strategy should be adopted according to objective criteria in order to manage the available resources correctly. In this study, the 100-year urban development of Sivas city center was examined with the Geographical Information System (GIS) by considering historic buildings and population projection, and the relationship between housing in the city in this process and implementary zoning plans was investigated. 1. INTRODUCTION structures are destroyed to an irreparable extent, and even the danger of extinction is faced (Özyavuz The need for shelter, which is the most basic 2011). In the literature, there are various studies for need of people living in a community due to their the examination of urban development by remote nature, takes a significant place at every stage of sensing and GIS methods (Göksel and Doğru 2019; history.
    [Show full text]
  • Wheat Landrace Cultivation in Turkey
    Wheat Landrace Cultivation in Turkey: Household Land-use Determinants and Implications for On-Farm Conservation of Crop Genetic Resources Tyler J. Kruzich Microeconomic Studies Division Congressional Budget Office Washington, D.C. Erika C.H. Meng* International Maize and Wheat Improvement Center (CIMMYT) El Batan, Texcoco, Mexico [email protected] Contributed paper prepared for presentation at the International Association of Agricultural Economists Conference, Gold Coast, Australia, August 12-16, 2006 Copyright 2006 by Tyler J. Kruzich and Erika C.H. Meng. All rights reserved. Readers may make verbatim copies of this document for non-commercial purposes by any means, provided that this copyright notice appears on all such copies. * Corresponding author Introduction The continued cultivation of landraces by household farms in centers of domestication and diversity is considered to be an in situ means of conservation of crop genetic resources. Landraces, or traditional varieties, are defined as crop varieties whose morphological and genetic composition is shaped by household crop management practices and natural selection pressure over generations of cu ltivation (Smale et al. 2001), while modern varieties refer to varieties that have been improved scientifically, usually by professional breeders. However, because in situ conservation has continued into the present does not ensure that this de facto strategy for conserving crop genetic resources will continue into the future. Whether or not traditional varieties continue to be cultivated
    [Show full text]
  • Ankara–Sivas Highspeed Railway (Turkey)
    Project information Ankara–Sivas Highspeed Railway (Turkey) Photo credit: reddit.com Project description mageba scope Highlights & Facts The Ankara–Sivas high-speed railway is a The project involves four viaducts, located 406 km (252 mi) long high-speed railway in in the region of Kayaş-Kırıkkale, which are mageba Products: Turkey currently under construction. Once equipped with a total amount of 156 spe- Type: RESTON®SPHERICAL completed, it will become the second long- cially designed mageba spherical bearings bearings type KE est high-speed railway in Turkey after the of different types. Feature: Specially designed Ankara–Istanbul high-speed railway. The All bearings are designed as flat sliders, flat sliders connection reduces travel time between with up to +/– 320 mm displacement and Installation: 2017 Ankara and Sivas from 12 hours to just two up to 44’000 kN load capacity. Some of the hours. The railway will also serve as an ex- structural bearings have been tested in or- Structure: tension of the Ankara-Istanbul high-speed der to verify the fulfillment of the specified Location: Ankara–Sivas area railway with a total journey time from Is- requirements. Additionally, they were also Country: Turkey tanbul to Sivas of about 6 hours. The new inspected and approved by MPA Stuttgart Type: High-speed railway railway is expected to be operational by according to CE certification requirements viaducts 2020. during the production process. Completion: 2020 The Ankara–Sivas line will also be con- The bearings were produced at mageba Owner: TCDD nected to the existing Sivas–Erzincan, Er- Turkey in 2016 and the installation work Contractor: Doğuş İnşaat zincan–Erzurum–Kars rapid lines of the took place until end of 2017.
    [Show full text]
  • Urban Refugees from 'Detachment' to 'Harmonization'
    URBAN REFUGEES FROM “DETACHMENT” TO “HARMONIZATION” Syrian Refugees and Process Management of Municipalities: The Case of Istanbul JANUARY 2017 Photo:Şahin Avcı PUBLISHED and PRODUCED by Gafa Media | www.gafa.com.tr This research was conducted by Migration Policy Workshop (MAGA) operating within Marmara Municipalities Union’s Center for Urban Policies and led by Assoc. Prof. Dr. M. Murat ERDOĞAN. Project Manager / Report: Assoc. Prof. Dr. M. Murat Erdoğan Researchers Burcuhan Şener (MMU) Elif Sipahioğlu (MMU-HUGO) Yudum Kavukçuer (HUGO) Dr. Esin Yılmaz Başçeri (HUGO) ISBN 978-605-83293-8-6 TABLE OF CONTENTS PRESENTATION ......................................................................................................................................................................... 6 INTRODUCTION ........................................................................................................................................................................ 8 AIM AND SCOPE OF THE RESEARCH .......................................................................................................................................... 10 I. SYRIANS AND OTHER REFUGEES IN TURKEY ........................................................................................................................... 13 I-A. Legal and Administrative Regulations on Refugees in Turkey ................................................................................................................... 16 I-B. Refugees in Turkey ............................................................................................................................................................................................................
    [Show full text]
  • ̱ Ͷͷͷ ̱ Ancient and Current Toponomy of Asia Minor
    ISSN 2239-978X Journal of Educational and Social Research Vol. 4 No.4 ISSN 2240-0524 MCSER Publishing, Rome-Italy June 2014 Ancient and Current Toponomy of Asia Minor Asst. Prof. Dr. Mustafa Arslan Selcuk University Beyúehir Ali Akkanat Faculty of Tourism [email protected] Doi:10.5901/jesr.2014.v4n4p455 Abstract Strabo, the geographer, was born (64/63-23? AD) in Amesia in Asia Minor. Today Amasia is called as Amasya in Anatolia. His book, the Geography, is an important ancient source for the toponomy of Anatolia. He described some parts of Asia Minor in his books XII to XIV. Historical conditions have changed since he wrote his book. As Anatolia is a very important peninsula like a cultural bridge between Europe and Asia, many ethnic groups of people have settled here or affected the culture of the region. At least Strabo’s Asia Minor has become Anatolia or Anadolu in Turkish. In addition to these, thousands of settlements were renamed in 1950 and 1960s. The programme for renaming the settlements also changed original Turkish names. Despite of all the changes in the history and the toponomy of Asia Minor-Anatolia, names of some settlements have survived and are still in use with little or no change in sound. In this paper, the toponomy of Strabo’s work and the toponomy of current Anatolia are compared and the unchanged or little changed place names are studied. Keywords: Asia Minor, Anatolia, Ancient Geography, Place Names. 1. Introduction Strabo the geographer was a native of Anatolia and a Greek citizen from Amasia in Pontus region.
    [Show full text]
  • Evaluation of the Possible Use of the Ankara-Sivas High-Speed Railway Line for Freight Transport
    e-ISSN: 2459-1718 Journal of Available online at www.iujtl.com JTL Transportation and Logistics http:/ /www.iujtl.com/ JTL Volume 5 Issue 1 Journal of Transportation and Logistics 2020 6 (1) 2021 DOI: 10.26650/JTL.2021.0017 RESEARCH ARTICLE Evaluation of the Possible Use of the Ankara-Sivas High-Speed Railway Line for Freight Transport Hülya Zeybek1 ABSTRACT Logistics trends and the growing awareness of more sustainable transport in the global market have been a strong impetus for the growth of rail freight transport, particularly evident in the transport of time-sensitive, high-value, and capital-intensive goods. Therefore, expanded High-Speed Railway (HSR) systems provide a reliable opportunity for fast freight transport. In Turkey, the length of the HSR has reached 1,213 km and 1,889 km more are under construction, mostly dedicated to passenger transport. This research investigates the possible use of the new Ankara-Sivas HSR line for freight by analyzing the future traffic potential to find out the spare capacity for freight traffic. The results of the research reveal that the traffic potential on the Ankara-Sivas HSR line might not be justified by passenger traffic alone and the spare capacity should be used by express freight trains. Considering that Turkey is well prepared to become a Eurasian transport hub connecting Europe with Asia via the Middle Corridor, the outcome of this research may contribute to the development of suitable solutions that may improve the economic, environmental, and social sustainability of HSR systems. Keywords: High-speed railways, Freight transport, Ankara-Sivas HSR, Middle Corridor, Trade Başvuru/Submitted: 25.08.2020 • Kabul/Accepted: 05.11.2020 1 Sorumlu yazar/Corresponding author: Hülya Zeybek (Dr), Eskişehir Teknik Üniversitesi, Ulaştırma Meslek Yüksek Okulu, Eskişehir, Türkiye E-mail: [email protected] ORCID: 0000-0002-4671-5330 Atıf/Citation: Zeybek, H.
    [Show full text]