Köroğlu Destanı'nda Simgesel Değerler
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Köroğlu Destanı’nda Simgesel Değerler Ebru Şenocak* Özet Köroğlu Destanı, bütün Türk Dünyasında ve Türklere komşu olan Gürcü, Ermeni ve Tacikler arasında bilinen geniş bir coğrafyaya yayılmış anlatmaya dayalı bir türdür. Biz bu çalışmamızda Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Anadolu vb. gibi kaynaklardaki Köroğlu varyantlarından hareketle değerlendirmeler yapacağız. Amacımız, Köroğlu’nun doğumundan sır oluşuna kadar ki bireyleşme süreci içerisinde karşılaştığı belli simgesel değerleri (anne karnı, mezar, saz, türkü, at, kılıç, delikli demir vb. gibi) tahlil ederek Köroğlu’nun kimliğini, okuyucuya mesajlarını, örnek kişiliğini ve değer yargılarını tespit etmektir. Ayrıca simgesel değerlerin ağırlıklı olarak işlendiği eserde, içerik düzleminin zenginliği belirlenerek Türk ruhunun ve geleneklerinin yaşatılışı, Türk insanının hayata bakışı, insanı algılama biçimi ve değerlere verdiği önemi Köroğlu’nun tinsel dönüşüm aynasından yansıtılarak izlenecektir. Anahtar Kelimeler: Köroğlu, simge, bireyleşme, gelenek. Symbolic Figures in the Epic of Köroğlu Abstract The Epic of Köroğlu is a narrative genre known in whole Turkish world and in Georgia, Armenia and Tajikistan which are the neighbors of Turkey and spread to a wide geography. In this study, we will make an evaluation related to the Köroğlu variations in the sources of Kazakhstan, Uzbekistan, Azerbaijan, Turkmenistan and Anatolia etc. Our aim is to state the identity, the messages for the reader, the representative identity and the value judgments of Köroğlu by analyzing the particular symbolic figures (mother’s womb, grave, “saz”, folk song, horse, sword, hollow iron etc.) which Köroğlu has met in his individualization process from his birth until his being a mystery. Furthermore, by fixing the prosperity of content in the work in which the symbolic figures have been mostly penetrated, the sustentation of Turkish spirit and traditions, the point of view to the life, the perception of human being and the importance given to the values of Turkish people will be observed by reflecting by Köroğlu’s spiritual transformation mirror. Key Words: Köroğlu, symbol, individualization, tradition. * Yrd. Doç. Dr., Fırat Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Elazığ, Türkiye Ebru Şenocak Giriş Köroğlu Destanı, simgesel değerlerin ağırlıklı olarak işlendiği bir eser olup içerik düzleminin zenginliği, söylem gücü ve edebî estetik anlayışıyla sözlü ve yazılı gelenekte yaşatılmaya devam etmektedir. Halkın hafızalarda sürekli olarak yenilediği destanda geçen simgesel değerler çözümlendiğinde, Köroğlu’nun şahsında verilmek istenen ulusal ve evrensel anlamlı mesaj içerikleri daha iyi anlaşılacaktır. Anadolu’dan Behçet Mahir anlatması (Kaplan vd. 1973), Arsunar’ın derlemesi (Arsunar, 1963), Türk dünyasından Azerbaycan (Ekici, 2004), Türkmenistan (Ekici, 2004) ve Özbekistan (Kırbaşoğlu, 2000), (Ekici, 2004) varyantlarını değerlendirerek tespit ettiğimiz kişi, kavram ve simge değerlerin, ülkü değer ve karşıt değerleri aşağıdaki kora şemasında gösterilmiştir: Kora şemasında belirttiğimiz simge değerleri, Köroğlu’nun bireyleşme sürecindeki yolculuğunu tanımlayan üç temel izlek halinde ele alarak yorumlayabiliriz: 1.Evden/Yuvadan Kopuş Köroğlu Destan’ında simgesel değerler ışığında iletilen mesajlar, özü korumaya yönelik kültür kodlarından oluşmaktadır. Baş kahraman Köroğlu, simgesel değerlerin kişiler düzlemindeki en önemli temsilcisidir. Köroğlu ile bütünleşen bu değerler, sosyal düzensizliğe sebep olan her türlü kişi ve kavrama savaş açarak bireyleşen insanın, toplum adına verdiği faydacı ve gelişimci mücadelesini içerir. Evden/yuvadan kopuş, tespit ettiğimiz varyantlarda iki şekilde karşımıza çıkar. Bunlardan ilki, Türkmen halkının dağınık halde yaşamalarını fırsat bilen Kızılbaşların, sürekli saldırılarıyla halkı perişan etmesinde ve kırk yiğidi ile Türkmen yurdunu koruyan Ravşanbek’in esir alınmasında görülür. Hunharşâh’ın: “Hey Türkmen! Şimdi doğup büyüdüğün yurdundan ayrılacaksın, bir daha buraları göremeyeceksin, yurduna son bir defa bak, içinde kalmasın.” (Ekici, 2000: 284) sözleri karşısında Ravşanbek, geleneğin yaşatıcı gücünü haykırırcasına ona şu cevabı verir: “Arap at öcünü kırk yıl sonra da olsa alır dedikleri gibi, sıra bir gün Türkmenlere de gelir. Ravşanbek sonsuza kadar elinizde esir kalmaz.” (Ekici, 2004: 284). Bu sözler gösteriyor ki Türk halkı, küllerinden yeniden doğacak kadar eriştirici nitelikli potansiyel bir güce sahiptir. Nitekim Ravşanbek’e esirlikten, ancak tövbe edip özür dilediği zaman âzad olabileceği söylendiğinde: Köroğlu Destanı’nda Simgesel Değerler “Ben ölsem de düşmana tövbe etmem.” (Ekici, 2004: 284) diyerek köle olarak satılmayı, düşmana boyun eğmeye tercih eder. Esarete, sahip olduğu anlam değerlerinin yitirilmesine karşı alınan bu tepki, bütün bir milletin gelecek hayallerinin sağlam temellerini kurmaktadır. Bir anlamda Ravşanbek, bilinç yıkımına karşı direnen bir milletin asil ruhuyla baş kaldırışıdır. Yurt/vatan, insanın tinsel varoluş alanlarını besleyen bir ana gibidir. Huzur, sevgi ve merhametin sınırsızca yaşandığı kutsal topraklar, kendilik bilincini kurmanın ölümsüz mekânıdır. Ata yurttan ayrılmaya mecbur bırakılan Ravşan ve Gecdumbey, avlanmaya gittikleri bir gün çayda, insan ve at kemiklerinin yığılı olduğunu görerek bir atın kol kemiğine sarılıp ağlamaya başlarlar. Atın kafa kemiğini alıp eve getiren kahramanlar, onu lamba gibi asarak başında ağlaşmaya devam ederler. (Kırbaşoğlu, 2000: 75) Destandan alınan bu bölüm, savaş sonunda yok olan toplumun trajedisini gösterir. İnsan bilincini ve iradesini dışlayarak ona hükmeden düşünce sistemlerinin bu vahşeti, Ravşan ve Gecdumbey’in yabancısı oldukları şehirde kendilerini daha da garip/âciz hissetmelerine neden olur. Evden/yuvadan koparılmak, varlığını büyütememek onlar için en büyük cezadır. Metinde geçen atın kafa kemiği, at üzerinde yazılan muhteşem bir tarihin simgesidir. At, destan dönemi toplumunun alp tipi etrafında gerçekleştirmek istediği ülkünün tamamlayıcı gücüdür. Atın kafa kemiğinin yerden yükseltilerek lamba gibi asılması ise eğilmez, gururlu ve asil başların ifadesidir. Bu simgesel değer etrafında toplanarak ağlayan halk, geçmişi düşün imgeleriyle yaşatmakta ve yaşam kaynağını geçmişe dönebilme arzusuyla beslemektedir. Bir milletin bölünmezliği milli birlik ve beraberliğiyle mümkündür. Türkmen varyantında bu mesaja dikkat çekilircesine devletin beyleri ölüp, koç yiğitler dağılınca ve baş olan kişi eski kuvvetini yitirince düşmanlar bu durumu fırsat bilirler. “Baş olmazsa gövde leş!” (Ekici, 2004: 150) diyerek saldırıya geçen düşman orduları, Cıgalı Bey’i esir alırlar. Evden/yuvadan kopuşun bir diğer şekli, destana adını veren Köroğlu’nun mucizevi doğumunda görülür. Doğum motifi, Köroğlu’nun bireyleşme sürecinde kimliğini belirleyen simgesel değerlerin ilkidir. Kahramanın evden/yuvadan kopuşu olarak belirttiğimiz bu ayrılış, ana rahminden bela evine düşen insanın yalnızlığını ifade eder. Doğumla düştüğümüz dünya/bela evi, önemsiz sebeplerin intikama dönüştürebileceği hırslar, kinler ve intikamlarla doludur. Köroğlu, bu diyardan savaşı barışa, kavgayı düzene dönüştürebilmek için ayrılır. Türkmenistan ve Özbek varyantlarında mezarda (kûr)’da doğan kahraman, destan toplumunun olağanüstü özelliklerini yüklenerek toplum değerlerini savunan bir savaşçı olarak nitelenir. Türk milletinin alp tipi olarak onu koruyan, kimlik ruhunu kazandıran Köroğlu’nun varlığı, Özbek varyantında Şahdarhan’ın rüyasıyla haber verilir. Şahdarhan rüyasında, gidenlerin kurtulup kendi yurtlarına ulaştıklarını görür ve bunu müneccimlere tabir ettirir. Müneccimler de Bibi Hilal’den doğacak çocuğun yurdu ele geçireceğini bu yüzden onu öldürmesini söylerler. (Kırbaşoğlu, 2000: 116). Doğum müjdesinin rüyada verilmesi, geçmişe özlem duyan halkın duygularına tercüman olacak ve edimselliklerine cesaret katacak bir kahramanın varlığını göstermektedir. Şahdarhan, ülkesini elinden alacak olan Köroğlu’yu doğmadan öldürtmek istemesine rağmen kader buna izin vermez. Bibi Hilal’i öldürmek için gelen askerler, eceliyle ölen anne ile karşılaşıp gönül rahatlığıyla oradan ayrılırlar. Yüce Ebru Şenocak ananın, kutsal doğumu ölümle saklaması, geleneğe bağlılığını yitirmeyen toplum için bir ödüldür. Yurtlarından ayrı yaşadıkları Zerger’de esaret altındaki halk, Yavmit’e gidip kendi toprağında kök salabilme arzusuyla Yüce Birey Köroğlu’nun önderliğini beklemektedir. “Altı aylık hamile olan Bibi Hilal’in ölümünden üç ay, dokuz gün, dokuz saat, dokuz dakika geçtikten sonra mezarda bir çocuk dünyaya gelir. Çocuğun yüzünün aydınlığından mezar da aydınlanır. Üç gece, üç gündüz geçer. Ölü bedenden akan süt Köroğlu’nu besler. Mezarda yanan çırağ ve akan süt aradan geçen üç yılın sonunda kesilir. Köroğlu, bir delikten mezar içine düşen ışığa ulaşarak dışarı çıkar.” (Kırbaşoğlu, 2000: 97). Yüce ana arketipinin simgesel görüntü seviyesi olan anne karnı, sıcaklık, merhamet, besleyicilik ve koruyuculuk özellikleriyle kahramanın evi/yuvasıdır. Köroğlu, anne karnındaki oluşum süreci tamamlandıktan sonra evden/yuvadan ayrılarak bireyleşme yolunda sınavlar yolculuğuna çıkar. “Ölüm, insani doğuşun doğrudan nedenidir. Doğum olayının değeri ile ölüm olayının kendi iç değeri arasında metafizik özdeşlik bulunur.” (Guenon, 2001: 123). Bibi Hilal’in içinde sır gibi saklayıp büyüttüğü Köroğlu, Türk halkının içinde büyütüp bel bağladığı umuttur. Yurt özlemiyle yanıp kavrulan Bibi Hilal, bu kutlu rüyayı gerçekleştirebilmek uğruna canını canına katarak hayata veda eder. Köroğlu adının simgesel anlam değerleri de evden/yurttan ayrılışın sebeplerini açımlar.