TABVLA

İstanbul Üniversitesi Klasik Filoloji Topluluğu Dergisi

Sayı 5 Güz 2017 Bizi Sosyal Medyadan Takip Edin TABVLA Üniversitesi Klasik Filoloji Topluluğu Dergisi İÇİNDEKİLER klasikfiloloji Danışman Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erman GÖREN Gezİ Rehberİ klasikfiloloji Yayın Direktörü Özge ACAR Editörler Kutsi Aybars ÇETİNALP EMRE POYRAZ iuklasikfiloloji.tumblr.com Ece Yuko EKİM Anadolu Turu: --Termessos...... 3 Sümeyye KORUCU NEDİM GÜVENÇ iuklasikfiloloji Pınar ŞAKARCAN Grafik Tasarım Yunus Emre CEREN Kent Gezisi: Klasik İstanbul...... 11 Kutsi Aybars ÇETİNALP Edebİyat, Tarİh, Arkeolojİ, Sanat Uğur YILDIRIM Kapak Tasarım Uğur YILDIRIM AZİZ CEM KAYAALP Sayı 5 - Güz 2017 Rasta, Minos, Myken...... 15 Baskı Vatan Ofset Yayıncılık ve DÜNDAR İNCESU İstanbul Üniversitesi Maatbaacılık A.Ş. Sanayi İskenderiye Tarihi...... 19 Sağlık Kültür Spor Mah. 1650. Sok. No:2 RECEP CESUR Daire Başkanlığı’na Esenyurt/İstanbul Yayın Türü Yerel, süreli, 6 ayda bir Batı Anadolu’da Üç Aslanlı Mezar...... 23 kulübümüze sağladığı basım desteği İletişim [email protected] KEREM BALABAN ve Baskı Adedi 750 Euripides ve Seneca’nın Tragedyaları Bağlamında verdiği dağıtım izni için Baskı Tarihi Şubat 2018 Bir Dramatis Persona Olarak Medea...... 27 teşekkürlerimizi sunarız... Çevİrİ KUTSİ AYBARS ÇETİNALP Chartres Kontu Étienne de Blois’nın Eşi Adèle’e Mektubu...... 31 Kİtap Tanıtımı PINAR ŞAKARCAN S. Dillon; Palimpsest Edebiyat, Eleştiri, Kuram...... 35 PINAR ŞAKARCAN J. Haldon; Bizans Tarihi Atlası...... 36 Etkİnlİklerİmİz...... 37

Anadolu Turu

Aizanoi ● Sagalassos ● Termessos

EMRE POYRAZ*

lasik Filoloji Topluluğu olarak İstanbul ve Anadolu gezilerimizi planlarken, eğitimini al- Kdığımız kültürlerin, yaşadığımız topraklarda bıraktığı mirası yerinde görmeyi arzulayarak program- larımızı hazırlamaya başlamıştık. Bu süreçte kulübü- müz bünyesinde aktif olarak çalışan Eski Yunan Dili ve Edebiyatı, Latin Dili ve Edebiyatı ve Hititoloji öğren- cilerinin ortak noktası olan, Anadolu’da geçtiği düşü- nülen, hem Batı hem de Doğu dünyasında izler bırak- mış Ilias destanının coğrafi mirası Troia’yı başlangıç olarak seçmiştik. Dört seneden bu yana yaptığımız tüm gezilerde alanımız dışına çıkmamaya çalışarak hareket ettik. Bu sene ise yine, Roma İmparatorluk Dönemi’ne Aizanoi Tapınağı. ait Anadolu’daki en etkileyici kalıntılardan Aizanoi, selamlayan Zeus Tapınağı Ion sütunlarıyla çevrelenmiş; Sagalassos ve sevgili hocalarımızın yıllarca emek ver- pseudodipteros düzeninde inşa edilmiş ve Aizanoi’da diği büyüleyici Termessos kentlerini planlamalarımıza hala ayakta kalan en görkemli yapılardan biriydi. Ta- dâhil ettik. İki gün boyunca yorulmak nedir bilmeden pınağın dıştan görünüşü haricinde iç tarafında bulunan yaptığımız programımızın sonunda Anadolu’nun bize tonozlu yapıya inme şansımız da vardı. Zeus Tapına- sunduğu eşsiz mirasa tekrar şahit olduk. Şimdi sizlere ğı duvarlarında XIII. yüzyılda bölgeye gelen Çavdar bu iki günlük programı elimden geldiğince anlatmaya Türklerince kazınmış oklu süvari motifleri de ziyaret- çalışacağım. çileri heyecanlandıran izlerdendi. Tapınak ilk inşa edil- Hazırladığımız programa göre ilk durak nokta- diği işlevi dışında zaman içerisinde daha sonra bölgeye mız Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde bulunan Aiza- gelen Hristiyanlarca kilise ve Çavdar Türklerince de noi antik kenti olacaktı. İstanbul’dan saat 00.30’da yola kale olarak kullanılmıştı. Pamukkale Üniversitesi tara- çıktık, yaklaşık altı saat süren bir yolculuğun ardından fından kazı çalışmaları ve kent düzenlemeleri devam Kütahya’ya vardık. Kütahya’nın merkezinde hep be- eden Aizanoi antik kenti, eskiçağ alanıyla ilgili-ilgisiz raber yaptığımız kahvaltının ardından yola koyulduk. herkesin dikkatini çekecek şekilde düzenlenmiş bir bölgesinde bulunan Aizanoi ekonomi tarihi ören yeriydi. Tapınak ve macellum ziyaretlerimizin ar- açısından da önemli bir yer tutuyordu. Kentin simge- dından Aizanoi’da bulunan ve Anadolu’nun özgün ya si haline gelmiş olan Zeus Tapınağı dışında Diocleti- pılarından olan stadyum ve tiyatro kompleksini ziyaret anus’un Edictum de pretiis Rerum Venalium’unun1 ettik. Kentin Hellenistik tarzda inşa edilen tiyatrosunun duvarlarına yazıldığı macellum2 da görülmesi gereken bittiği noktada stadyumu başlamakla birlikte neden yapılardandı. Kente girer girmez tüm ihtişamıyla bizi böyle bir düzende inşa edildikleri de bilinmemektedir.

* Emre POYRAZ; İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Lisans Son Sınıf Öğrencisi.

3 ve coğrafi olarak elinde tuttuğu avantajlı konumu sa- ilk yapıldığında akan suyla aynıdır. Dor düzenindeki yesinde hem istilalardan uzakta kalmış hem de ticari sütunlarla süslenmiş olan bu çeşme kentin doğu tara- anlamda gelişmişti. Öğlen saatlerinde vardığımız Bur- fında şekillenen yeni yerleşim yeri için inşa edilmiştir. dur’da, Sagalassos’a gitmeden önce hep birlikte meşhur Çeşme ziyaretimiz sırasında binlerce yıllık suyun tadı- Burdur şişini yedik. Öğle yemeğimizin sonrasında yak- na baktık, fotoğraflarımızı çektik ve bu güzel esere hak laşık elli dakika süren bir yolcuğun ardından Ağlasun’a ettiği ilgiyi gösterip hemen çeşme yapısının üzerindeki vardık. Sagalassos kentine çıkan dar ve virajlı yolları Neon Kütüphanesi’ne doğru çıkmaya başladık. tırmanırken yol boyunca gerek gerekse Saga- Kütüphane kentin ileri gelen ailelerinden biri lassos hakkında bilgi verdik. Sagalassos ile Aizanoi’un olan Neon’lar tarafından yaptırılmıştır. MS 120’ye kent imarı açısından birbirinden ne gibi farkları oldu- tarihlenen bu eser Titus Flavius Severianus Neon ta- ğunu, Sagalassos’un zenginliğinin kaynağını, bölgede rafından ölen babası için yaptırılmıştır. Kütüphanenin neden bu denli güçlü bir konuma sahip olduğunu ve kapısının her zaman açık olmadığını belirtmekte fayda Aizanoi, tiyatro. günümüzde hala süren kazı çalışmalarının öncesini ve var; bu yüzden kenti ziyaret edeceklere girişteki gü- Tiyatro yapısına ulaşmak için stadyum boyunca yürü- şimdiki durumunu konuştuk. Kente tırmandıktan son- venlikten kütüphanenin anahtarlarını almalarını tavsiye dük, burada gerekli anlatımlarımızı yaptık ve tiyatro ra girişte bulunan kulübeden, restorasyon ve koruma edebiliriz. Kütüphanenin kilitli olan kapısını açtıktan binasına ulaştık. Scene’nin3 olduğu nokta, hafif yıkık çalışmaları tamamlanmış olan Neon Kütüphanesi’nin sonra bizi mozaik bir taban ve arka tarafta yarısı ayakta olsa da yapıya çıktık ve cavea’da4 yerlerimizi aldıktan anahtarını aldık ve kente girişimizi yaptık. Bir ören yeri kalmış olan bir duvar karşılamakta, duvar üzerinde de sonra hem stadyum hem de tiyatro hakkında bilgilen- olarak kenti değerlendirdiğimizde Kültür ve Turizm Hellence bir yazıt bulunmakta. Yapının tabanında bulu- dirmelerimizi yaptık. Tiyatronun akustiğini Yrd. Doç. Bakanlığı’nın son yıllarda yaptığı yatırımlarla Sagalas- nan mozaik süsleme, Akhilleus’un Troia Savaşı’na git- Dr. Erman Gören’in Sappho’dan okuduğu bir şiirle test sos antik kentinin ziyaretçilerin işlerini kolaylaştıracak meden evvel annesi Thetis’le vedalaşmasını konu alır, ettikten sonra bir süre bu güzel kentin tadını çıkarttık. şekilde düzenlendiğini ve yeni yapılan yürüme yolları çok tanrılı inançlarla özdeşleşmiş bu betimleme Hris- Yaklaşık iki saat süren Aizanoi ziyaretimizin ar- sayesinde Hellenistik Çeşme ve kütüphanenin olduğu tiyanlık sonrasında tahrip edilmiştir. Mozaik tabanda dından, programımızdaki ikinci destinasyon Burdur’un noktaya kadar kolaylıkla tırmanılabileceğini söyleye- dikkat çeken bir diğer tahribat ise kentte meydana ge- Ağlasun ilçesindeki Sagalassos olacaktı. Roma İmpara- biliriz. Kent haritasının bulunduğu noktadan yukarı len güçlü depremler sonucunda olmuştur. Kütüphanede torluk Dönemi baz alındığında kent Pisidia’nın en önde doğru tırmanmaya başladık ve ilk olarak göreceğimiz bulunan Hellence yazıtta Titus Flavius Severianus Ne- geleni olarak adlandırılmaktaydı5. Ağlasun’da yaklaşık nokta şu anda yıkık olan Traianus Çeşmesi oldu. MS on’un Boule9 ve Demos10 tarafından onurlandırılmasın- 1500 m yükseklikte bulunan kent, olduğu gibi Burdur 98-117 yılları arasına tarihlendirilen bu çeşme, kentte dan bahsedilmiştir. Kütüphane ziyaretimizin ardından ovasına hakim şekilde konumlandırılmıştı. Kent, tarihi bir imparatora ithaf edilen ilk anıtsal çeşme yapısıdır6. hemen bu yapının sağ tarafından yukarı çıkan patikayı boyunca hâkimi olduğu verimli ovalardan faydalanmış Sagalassos’un imarında kentin euergetes’lerinin7 katkı- takip ederek kentin Hellenistik tarzda inşa edilmiş tiyat- Sagalassos, Hellenistik Çeşme. rosuna doğru tırmanıyoruz. Tiyatro ziyaretimizi, sahne sı büyüktür. Yine bu çeşmenin inşaatında kentin önde binasının olduğu noktadan değil, en tepeye tırmanmak gelen ailelerinden birinin üyesi olan Claudia Severa ve suretiyle gerçekleştiriyoruz. Zira bu bölgeden izlenen kardeşlerinin katkısı vardır. Daha sonra Claudia Seve- kent manzarası gerçekten eşsiz. Kente en hâkim tepeye ra, kentin bir diğer zengin ailesinin en büyük ferdi olan inşa edilen tiyatronun yaklaşık 9000 kişilik olduğu söy- Flavius Neon’la evlenecek ve iki büyük aileyi birleşti- lense de kesinliği olan çalışmalar yapılmaksızın verilen recektir. Bu evliliğin ardından ailelerin kente yaptıkları bu tarz rakamlara şüpheyle bakmak gerektiğini vurgu- katkılarda da değişiklik olduğu gözlemlenmiştir. Bu lamak lazım. Kentin doğusuna tırmanarak yaptığımız evliliğe kadar, yüksek ihtimalle iki aile yarış içerisinde ziyaretin yorgunluğunu tiyatroda oturup manzara eşli- olduğundan, imparatorlar adına onurlandırma amaçlı ğinde dinlenerek çıkardıktan sonra kentin en ihtişamlı eserler verilirken evliliğin ardından işlevsel değeri olan yapısı olan Antoninler Çeşmesi’ni ziyaret etmek üzere eserler yaptırılmaya başlanmış. Yani bu evlilik anla- tiyatrodan ayrılıyoruz. yacağımız şekliyle Sagalassosluların hayrına olmuş. Tırmandığımız patikayı geri dönüp Hellenis- Kentte rotamıza devam ettikçe göz kamaştıran estetik tik Çeşme’yi geçtikten hemen sonra sağ tarafa giden eserleri de görmeye devam ediyoruz. Yukarı doğru, yolu takip ederek Yukarı ’ya varıyoruz. Bu nok- Neon Kütüphanesi’ne çıkarken bizi tüm nezaketiyle taya gelene kadar kendisini saklayan ve ardın dan zi- selamlayan Hellenistik Çeşme’yi görüyoruz. İmparator yaretçilerin karşısına birden tüm heybetiyle dikilen Augustus Dönemi öncesine tarihlenen bu çeşme (ca. Antoninler Çeşmesi, grubumuzda kenti ilk kez ziyaret MÖ 50-25) 1997 yılında restore edilmiştir8. Bu çalış- eden herkesi hayrete düşürüyor. MS 160-180 yılları manın ardından çeşme, kendi kaynağından gelen su- arasına tarihlenen bu çeşme Titus Flavius Severianus yuna kavuşmuştur ve bugün çeşmeden akan su, çeşme Neon ve eşi Claudia Severa tarafından inşa edilmiş- Aizanoi Zeus Tapınağı.

4 5 Sagalassos, tiyatro. Sagalassos, Antoninler Çeşmesi. tir. Çeşmedeki heykel yapılarının orijinalleri şu anda bulunan Sagalassos’la devam etmişti, son olarak ise Pi- yaşatan bir Anadolu halkından bahseder12. Kiepert’ın mışlardır. Şöyle ki, Pisidialıların atası olan Pisides’in Burdur Müzesi’nde sergilenmektedir. Heykellerin sidia’nın güney sınırında bulunan Termessos’u ziyaret bu görüşünü destekleyici nitelikte bir başka görüş de kızı Kaldene ile tanrı Zeus veya Ares’in evlenmesi neti- kopyaları ise restorasyon çalışmaları sırasında oriji- etmek üzere Isparta’da konakladığımız noktadan ayrıl- Kretschmer’den gelmiştir; Kretschmer, Pisidialıların cesinde Solymos ve Milye doğmuştur18. Burada aslında nallerinin yerine yerleştirilmiştir. Heykel yapılarından dık. Termessos’a ulaşmak için Isparta’dan ayrılıp An- yerli Anadolu halklarından biri olduğunu kabul eder ve kültürel kaynaşmanın da izini görmekteyiz. Termessos ve kaidelerdeki yazıtlardan anladığımız kadarıyla çeş- talya-Bucak yolunu takip ederek güneye doğru inmeye Anadolu’nun güneybatısında yoğun bir şekilde görülen kentinden Strabon dışında da pek çok antikçağ yaza- menin süslenmesinde kentin bu hayırsever ailesi için başladık. Yaklaşık 3 saat 40 dakika süren yolculuğu- –nd-, -nt-, -ss- bağlayıcı eklerin görüldüğü dağ, nehir rı bahsetmiştir. Termessos kentinden bahseden en eski yapılmış birçok eser görüyoruz. Yapılan restorasyon muzun ardından Termessos antik kentinin de içerisinde ve şehir adlarının bu Anadolu halklarına ait olduğunu yazar Polybios’tur. Bunun dışında, Sicilyalı tarihçi Di- çalışmaları sırasında aynı Hellenistik Çeşme’de olduğu bulunduğu milli parka ulaştık. Ziyaret ettiğimiz diğer ve bu filolojik saptamanın bizi MÖ III. binyıla götür- odoros, Bibliotheke Historike adlı eserinde kent içeri- gibi çeşmenin kendi kaynağından gelen suyla yapının noktalara kıyasla Termessos’a çıkış daha çetin olup düğünü ileri sürmektedir13. Termessos da bu filolojik sinde kendisine yapılan mezar yapısını da göreceğimiz, havuzu doldurulmuştur ve bugün aynı su hala akmaya daha fazla efor gerektirdiğinden, harekete geçmeden saptamanın kanıtlarından biridir. Göller Bölgesi’nde, Perdikkas’ın kardeşi olduğu söylenen Alketas’ın Anti- devam etmektedir. 28 m uzunluğunda ve 9 m yüksekli- önce grubumuzun su ve farklı ihtiyaçlarını temin etme- XX. yüzyıldan itibaren yapılan araştırmalarda MÖ III. gonos Monophtalmos ile olan mücadelesinden bahse- ğindeki çeşme yapısı sadece kentin hayırsever ailesini leri için gerekli fırsatı yarattık, ardından kente tırman- binyıla dayanan üstün kültür verilerine sahip merkezler der.19 onurlandıran eserlerle süslenmemiş, Dionysos kültüne maya başladık. Yüksek efor gerektiren bu tarz tırma- tespit edilmiştir14. Boğazköy metinleri, bize Eski Ana- Kente doğru tırmandıkça, şehirdeki yapılar da ait bezemeleri de bünyesinde barındırmıştır. Öğleden nışlarda uyulması gereken temel kural, grubun en ağır dolu’da konuşulan pek çok dil hakkında bilgi verir. Bu görünmeye başlıyordu. İlk gördüğümüz yapı hemen sol sonra yaptığımız Sagalassos ziyaretimizi havanın ka- ismini rehber eşliğinde en öne alıp geride kalan herke- dillerden üç tanesi birbiriyle akraba ve Hint-Avrupa tarafımızda kalan, dar bir patika ile ulaşılan Gymnasion’du. rarmaya başlamasıyla sonlandırmak zorunda kaldık. sin bu üyeye ayak uyduracak şekilde hareket etmesini dil ailesine mensuptur. Bunlar Hititçe, Luvice ve Pa- Antikçağ kentleri için olmazsa olmaz yapılardan olan Kentten ayırılırken detaylı inceleme fırsatı bulamadı- sağlayarak tüm grubun uyumlu bir tempo yakaladığına laca’dır. Hint-Avrupa dil ailesinden olmayan iki dil ise gymnasion yapıları için bugünkü üniversitelerin te- ğımız onlarca eseri düşünerek -bir gün buraya tekrar emin olmaktır. Grup olarak bu kuralı çiğnemeden kente Hatti Dili ve Hurrice’dir15. Elde edilen filolojik verilere meli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kentin geliriz dedik!- ve aracımıza bindik. Geceyi geçirmeyi çıkan ağaçlıklı patikayı tırmanmaya başladık. göre Termessos’un Luvi kökenli bir yerleşim olduğunu sarp yapısı nedeniyle bozulmadan kalmış ve günümüze planladığımız Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Sol tarafımızda, bir zamanlar kente su getir- söyleyebiliriz16. Antikçağın en tanınmış coğrafyacıla- ulaşmış olan devasa blok taşlarla inşa edilmiş bu güzel Konukevi’ne doğru yola çıktık. Yaklaşık bir buçuk saat mek için kullanılan ve dağa açılmış olan su kanallarını rından Strabon, Termessos ile ilgili şöyle bir aktarım- yapıyı ziyaret ettikten sonra aynı patikayı geri döne- süren yolculuğumuzun ardından konukevine vardık. gördük. Tırmanış esnasında verdiğimiz molayı gru- da bulunur17: “Termessosluların kalelerinin en üstün- rek tırmanışımıza devam ettik. Şehre çıkan patikanın Odalarımıza yerleştik ve dinlenmeye geçmeden evvel ba Pisidia Bölgesi ve Termessos antik kenti hakkında de bulunan dağa Solymos denir ve Termessoslular da ilerisinde, bir uçurum oluşturan düz devasa bloklarla hep beraber yemek yemek üzere dışarı çıktık. Yemeğin genel bilgi vermek için iyi bir fırsat olarak değerlen- kendilerine Solymoslular der.” Termessos sikkelerinde örülmüş bir duvar, grubun dikkatini çekiyordu. Bu du- ardından yorgunluğa yenik düşen grubun çoğunluğu dirdik ve bilgilendirmelerimizi yaptık. Pisid dili ve bulunan tanrı Solymos tasvirleri de Strabon’un bu ak- var, istinat duvarı olarak adlandırılan sütunlu caddenin odalarına çekildi. Zira ertesi gün daha zorlu bir ziyaret Pisidialıların kökeni üzerine mevcut sayısız tartışma tarımlarını destekleyici niteliktedir. Antikçağ yazarları- sonunda bulunan duvardır. Sütunlu caddeye ilerleme- onları bekliyordu. olduğunu çekinmeden söyleyebiliriz. Kiepert, Anado- nın ve ozanlarının aktardığı kadarıyla Solymosluların den hemen önce bu duvar üzerine dizilip bir grup fo- Programımızın ikinci gününe sabahın ilk ışıkla- lu’da fazlasıyla görülen -nd- ve -ss- gibi bağlayıcı ek- bir Pisidia halkı olduğunu söyleyebiliriz. Termessos’ta toğrafı çektik ve Termessos kentini Anadolu’da özgün rıyla başladık. Phrygia’da başlayan programımız, ge- lere dayanarak11 bu bölgelerde yaşamış olan ve kendi yaşamış olan bu halk kendi kökenleriyle alakalı ve yapan özelliklerinden biri olan su sistemleri üzerine zinin ikinci destinasyonu olan ve Pisidia Bölgesi’nde dillerinden miras kalan isimleri sonraki devirlerde de kendilerini Hellen kökene bağlayan bir efsane yarat- konuştuk. Anadolu’da bulunan, Roma İmparatorluk

6 7 Dönemi’ne ait pek çok kentle kıyaslandığında Termes- vasa sarnıçların aslında birbirinden ayrı olmadıklarını dinlenerek geri topladıktan sonra saatimize bakarak da Antigonos ile Alketas’ı kendisine teslim etmek üzere sos’un deniz seviyesinden oldukça yüksekte, denize ve ve beş sarnıcında bir birine bağlantılı olduğunu kenti -tabii buradan ayrıldıktan sonra İstanbul’a döneceğimi- anlaşırlar. Bu anlaşma neticesinde Antigonos ihtiyarla- etraftaki akarsu kaynaklarına da hatırı sayılır mesafede ziyaret eden gruba gösterdik. Hatta bununla da yetin- zi de unutmadan- tiyatrodan ayrıldık ve şehri dolaşma- ra kente dokunmayacağına karşı söz vermiştir. Gençler olduğunu söyleyebiliriz. Yine programımız boyunca medik, güvenliğini sağladıktan sonra bir arkadaşımıza ya devam ettik. kentten uzaklaştıkları sırada ihtiyarlar Alketas’ı Anti- ziyaret ettiğimiz ve tıpkı Termessos gibi sarp bir nok- sarnıçların içinin fotoğraflarını çektirdik. Daha sonra Kent içerisinde sonraki ziyaret noktamız hüzün- gonos’a teslim etmek üzere aramaya koyulurlar lakin tada konumlandırılmış olan Sagalassos’la kıyaslarsak beş bölmeli su sarnıçlarını gerimizde bırakıp Heroon’a lü bir hikâyeye sahip olan Alketas’ın mezarı olacaktı. Alketas kendisinin Antigonos’a teslim edileceğini an- ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Sagalassos’taki çeşme doğru ilerledik burada grup halinde fotoğraf çekildik- Grup halinde toparlandıktan sonra yola koyulduk. Al- layınca intihar eder. Alketas’ın cesedi kentin ihtiyarla- yapılarından bahsederken sürekli olarak bu yapıların ten sonra biraz soluklandık ve Termessos tiyatrosunu ketas’ın mezarı Atbaşı Tepesi’nın yamaçlarında inşa rı tarafından Antigonos’a teslim edilir. Antigonos ise ana kaynakları olduğundan ve hatta günümüzde hala bu görmek için yolumuza devam ettik. Termessos tiyat- edilmiş bir mezardır. Yapı bakımından Termessos ken- Alketas’ın cesedine iki gün boyunca eziyet eder ve en kaynakların işlevlerini devam ettirdiğinden bahsetmiş- rosu belki de kent içerisinde bulunan ve insanları en tinde bulunan özgün yapılardan biridir. Bu mezar ya- sonunda parçalanmış cesedi bırakıp gider. Antigonos’la tik, fakat Sagalassos’ta bulunan bu durum Termessos fazla hayrete düşüren yapıdır. Hemen arka tarafında bir pısı genel anlamda kaya mezarı olarak değerlendirilse savaşmak için kentten ayrılan gençler olayların gerçek için söz konusu değildir. Kentin hiçbir şekilde doğal zamanlar kentte yaşamış olanların kutsal saydıkları ve de kendine has özellikleri nedeniyle farklı bir noktaya yüzünü haber alınca derhal Termessos’a geri dönerler bir su kaynağı yok. Termessoslular için tek su kaynağı, kendileri ile aynı adı verdikleri Solymos Dağı21 yük- koyabileceğimiz bir yapıdır ve bir benzeri daha yok- ve öfkelerini kendi kentlerini yakıp yıkmaya çalışarak yağmur ve kar sularıydı. Bunları da kent içerisinde ko- selmekte ve etrafınıza baktığınızda, eğer uygun hava tur22. Mezar yapısı, kentin Nekropolis’indeki diğer gösterirler. Fakat halk tarafından sakinleştirilen genç- numlandırılan sarnıçlar aracılığıyla depoluyor ve kente koşulları mevcutsa, altınızdan geçen bulutları görebi- yapılardan farklı olması sebebiyle Termessos üzerine lerle ihtiyarlar arasında bir barış yapılır ve Alketas için taksim ediyorlarmış. Şehir içerisinde kurulan mükem- leceğiniz devasa bir yapıdır burası. Deniz seviyesinden çalışmalar yapanlar ve XIX. yüzyıldan itibaren kenti MÖ III. yüzyılda kendine has özellikler taşıyan bu me- mel bir su sistemi ve kanalizasyon sistemi mevcut. Sü- yaklaşık 1000 m yükseklikte olduğumuzu hatırlatmak- ziyaret edenler tarafından fazlasıyla incelenmiş. Alke- zar yaptırılır. Ama ne yazık ki Alketas’ın çektiği çile tunlu cadde boyunca geçen kanalizasyon sistemi belli ta fayda var. Grupla beraber bir kez daha, bu kadar tas, Büyük İskender’in ölümünün ardından Anadolu’da XX. yüzyılda da bitmemiştir; talihsiz Alketas’ın mezarı noktalarda toplanıyor ve daha sonra tahliye ediliyor- yüksek ve sarp bir noktada nasıl oluyor da böylesi bir hâkimiyeti sağlamaya çalışan komutanlardan olan defineciler tarafından dinamitlenerek tahrip edilmiştir. muş20. Gerçekten ulaşılması böylesine güç bir noktaya kent inşa edilebiliyor diye sorguluyoruz. Grup olarak Antigonos Monophtalmos ile girdiği mücadele sırasın- Mezar yapısı üzerinde bulunan ve at üzerinde tasvir konumlandırılmış kentin böylesine imar edilmiş olması cavea’ya oturuyoruz ve gerekli bilgilendirmeleri bura- da Termessos kentine sığınmıştır. Kentin gençleri tara- edilmiş Alketas’ın betiminin yanı sıra, açıkça görülen insanı şaşırtıyor. da yapıyoruz. Tiyatro, Sagalassos ve Aizanoi’da gör- fından koruma altına alınmış olsa da kentteki ihtiyarlar, kartal motifi de bu güzel yapıyı taçlandıran süslemeler Bahsettiğimiz sütunlu caddeyi gördükten sonra düğümüz Hellenistik tarzda inşa edilmiş. Günümüzde daha yakın geçmişte sıcak çatışmalar yaşamış olan coğ- dendir. Bu güzel mezarı ziyaret edip fotoğrafladıktan Termessos tiyatrosuna doğru ilerliyoruz yol üzerin- sağlam denilebilecek bir yapı olan tiyatro Agora’nın rafyanın tekrar eski günlere dönmesini istemediklerin- sonra biraz dinlenip kentten yavaş yavaş ayrılıyor ve de yine kentin su sisteminin en önemli parçalarından hemen doğusunda yer alıyor. Tiyatronun scene’si ise den Alketas’ı Antigonos’a teslim etmek isterler. Bu fikir otoparka doğru ilerliyoruz. olan su sarnıçlarını görüyoruz. Bu noktada beş adet su oldukça sağlam. Parodos kısmında hafif yıkıntılar olsa ayrılığı kent içerisinde ciddi bir bölünme yaratmıştır. Kentten aşağıya inerken Alketas’ın mezarının bu- sarnıcı peş peşe sıralanmış durumda. Üzerleri insanlar da bu bölümü görmeye engel değil. Scene’ye çıkıp Tam bu süreç içerisinde kentin ihtiyarları gençlere bir lunduğu kanattaki patikayı kullanıyoruz. Otoparka yak- içine düşmesin diye demir parmaklılarla kapalıydı. Bu Solymos Dağı’na döndüğünüzde sizi ürküten bir uçu- oyun hazırlar ve onların Antigonos’la savaşma fikir- laşırken patika üzerinde sol tarafımızda sıralı olarak kaya sarnıçlardan üçüncü sıradaki sarnıcın üzerindeki demiri rum karşılar, bu noktada dikkatli olmakta fayda var. lerini desteklediklerini söylerler. Bir yandan gençleri mezarları dikkatimizi çekiyor. İki farklı kaya mezarı ya- hafif bir şekilde kenara çektik ve üzerini açtık. Bu de- Kente tırmanmak için harcadığımız enerjiyi tiyatroda Antigonos’la savaşmaya gönderirlerken diğer yandan pısını bir arada gören grubumuza bu mezarlar arasındaki

Termessos’a tırmanış. Termessos, Heroon.

8 9 SONNOT 1. ‘Tavan (En Yüksek) Fiyatlar Fermanı’ İmparator Diocletianus’un (MS 284-305) 301 yılında İmparator- lukta gittikçe yükselen fiyatları kontrol altına almak için ilan ettiği fermandır. Bu ferman ile birlikte her- kese giyecek, yiyecek, nakliye ücretleri, maaşlar etc. birçok ürünün veya iş gücünün imparatorluk içerisin- Kent Gezİlerİ deki tavan fiyatı bildirilmiştir. Ferman genel anlamda bize MS III. yüzyıl sonu ile MS IV. yüzyıl başlarında Roma İmparatorluğu’nun sosyoekonomik yapısı hak- kında bir fikir vermektedir (bkz. E. , İmparator Diocletianus’un ‘Tavan (En Yüksek) Fiyatlar Fer- Klasik İstanbul manı’ ‘Edictum de pretiis Rerum Venalium’, Anka- ra Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 49/30, 2011, s. NEDİM GÜVENÇ* 97-130.). 2. Gıda pazarı. stanbul Üniversitesi Klasik Filoloji Kulübü tarafın- nan Dili ve Edebiyatı lisans son sınıf öğrencisi Emre 3. Tiyatro yapılarındaki sahne binası. dan 2017-2018 akademik yılı çerçevesinde İstan- Poyraz’dan Byzantion’un kuruluş efsanesi, kent topog- 4. Tiyatroda izleyicilerin oturdukları noktalar. İbul içi birçok gezi planlanmış ve bunlardan ilki 22 rafyası ve yerleşim tarihine ilişkin bilgilerin yanında, Termessos, kaya mezarları. 5. Çeşme yapısının hemen karşısında yer alan Hellen- Ekim 2017 tarihinde gerçekleştirilmiştir. kentin farklı isimlere sahip oluşunun birçok medeni- farklardan bahsediyoruz. Termessos’ta patikayı inerken ce yazıtta kentin Pisidia’nın en önde gelen kenti oldu- Söz konusu kent gezilerinin ilk ayağı, yüzyıllar yete ev sahipliği yapmasıyla olan ilişkisini de dinledi. ya da çıkarken durduğumuz her nokta grup için hem bir ğu belirtilmiştir. boyunca kentin merkezi konumunda olan tarihi yarı- Akabinde, Ayasofya’nın önceki formlarının tarihinden soluklanma şansı oluyor hem de bilgi edinme. Bu kaya 6. T.C. Kalkınma Bakanlığı, Batı Akdeniz Kalkınma madadan başlayarak merkezden dışarı (surlara) doğru bahsedildi ve bunların görülen kalıntıları incelenerek mezarı yapılarından yuvarlak nişli olanlar MS II. yüzyıla Ajansı, Sagalassos Ziyaretçi Kılavuzu, s. 45. olacak şekilde, birbirini tamamlayıcı nitelikte planlan- yapıları ve boyutları hakkında fikir sahibi olmaya çalış- tarihlendirilmekte. Hemen bu mezarların üzerinde duran 7. Antikçağda kent yararına işlevsel ya da onurlandır- dı. Bu bağlamda gerçekleştirilen gezilerden ilki Kla- tı. Bilindiği gibi, bugün gördüğümüz Ayasofya üçüncü dikdörtgen cepheli olanlar ise Lykia tipi kaya mezarla- ma amaçlı eserler yaptıran zengin kişilerdir. Anado- sik İstanbul Gezisi olarak isimlendirilen, Hipodrom ve Ayasofya’dır ve inşasına I. Iustinianus’un (MS 527-565) rı ve bunların tarihi ise MÖ V-IV. yüzyıl kadar geriye lu’nun bilinen euergetes’lerinden bir diğeri de Lykia Ayasofya’nın merkez teşkil ettiği yarımadanın doğu Nika Ayaklanması’nı bastırışını takiben MS 532’de baş- gidebiliyor. Lykia ve Pisidia’da gördüğümüz bu kaya Bölgesi’nden Rhodiapolisli Opramoas’tır. ucunun tanıtılmasını amaçlayan geziydi. Osmanlı ve lanmış, ibadete ise MS 537’de açılmıştır. Ayasofya’nın mezarları esasında ahşap mimarinin taşa olan yansıma- 8. A.g.e. s. 46. Doğu Roma dönemlerine ait birçok yapıyı görmenin önceki formları ise sırasıyla MS 360 ve 415’te inşa edil- larıdır. Daha önceden bu mezarlarda görülen üslup ahşap 9. Kent meclisi. mümkün olduğu bu gezinin başlıca durakları ise sıra- miştir. işçiliğinde kullanılırken dönemin teknolojisi daha kalıcı 10. Halk meclisi. sıyla Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, Büyük Saray Moza- Ayasofya’nın hemen kuzeyinde bulunan Yere- ve sağlam olan malzemeyi işleyecek yönde geliştikçe 11. Bu bağlayıcı eklerin görüldüğü kent isimlerine ör- ikleri Müzesi, Hipodrom ve Küçük Ayasofya Camii’ydi. batan Sarnıcı grubun bir sonraki durağı oldu. Bura- taşa da yansımaya başlamıştır. Bu mezarların önünde nek olarak Termessos, ve Sagalassos gös- Hazırlanan programa göre gezilecek ilk yapı ola- sı Nika Ayaklanması sonrası I. Iustinianus tarafından soluklanıp bilgilendirmemizi yaptıktan sonra otoparka terilebilir. rak belirlenen Ayasofya’nın bahçesinde saat 10.00’da başlatılan imar faaliyetleri arasında sayılan bir yapıdır. ulaşıyoruz. Otobüsümüzdeki yerlerimizi alıp soluklan- 12. M. Özsait, İlkçağ Tarihinde Pisidya, İstanbul, buluşan grup, rehber ve İstanbul Üniversitesi Eski Yu- Suyun altında kalan sayısız sütun kaidelerinin görüntü- dıktan sonra iki günlük programımızı sonlandırıyoruz 1980, s. 107. sü dolayısıyla halk arasında Yerebatan Sarnıcı ismini ve yaklaşık on saat sürecek yolculuğumuza başlamak 13. A.g.e. s. 108. almadan evvel bu yapı Bazilika Sarnıcı olarak anılı- üzere ’dan ayrılıyoruz. Bir gece konaklamalı 14. A.g.e. s. 109. yordu, zira bulunduğu yerde günümüze ulaşamamış bir ve iki gün süren bu programımız boyunca bir Phrygia 15. A.g.e. s. 109. bazilika vardı. Yapıyı taşıyan 336 adet sütunun çoğu kenti, iki de Pisidia kenti gördük ve bu kentleri süremi- 16. A. V. Çelgin, Termessos Kenti Nekropol’leri devşirmedir. Doğu Roma Dönemi’nde Büyük Saray zin el verdiğince gezdik. Biliyoruz ki ziyaret ettiğimiz (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, 1990, s. 13. ve çevresinin su ihtiyacı buradan karşılanmaktaydı an- bu kentler için yeterli süremiz olmadı ve bir iki günlük 17. Str. XII. C631. cak Osmanlı Dönemi’nde sarnıç önemini yitirmiş ve kısıtlı süreler de böylesi kentler için hiçbir zaman yeterli 18. M. Özsait, a.g.e. s. 115. XVI. yüzyıla gelindiğinde ise neredeyse unutulmuştu. olmayacak. Umarım yolumuz bir kez daha bu kentlere 19. M. Çelgin, a.g.e. s. 18. Yapının en sonunda, sol uç köşede bulunan Medu- düşer ve yarım bıraktığımız noktaları ve de görme fırsatı 20. M. Kürkçü, Surveys on the Water Structures at sa başlı sütun kaideleri görülmeye değer kalıntılardır. bulamadığımız yerleri görürüz. Termessos in 2011, ANMED: Anadolu Akdenizi Arke- Anadolu’da bir tapınak alınlığından buraya getirildiği oloji Haberleri, 10, 2012, s. 235. iddia edilen bu kaidelerin hangi tapınaktan geldiği ise 21. Bugünkü ismi Güllük Dağı’dır. bilinmemektedir. Medusa başlarından bir tanesi ters Yerebatan Sarnıcı. 22. A. V. Çelgin, a.g.e. s. 143. dönmüş durumdadır.

* Nedim GÜVENÇ; İstanbul Üniversitesi, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi.

10 11 sokak antik yarış pistini çevreler ve doğuda Sultanahmet kazanılan Plataia zaferi üzerine söz konusu tapınağa Camii, batıda ise İbrahim Paşa Sarayı (Türk ve İslam adanmıştır. Bu savaşta ölen Pers askerlerinin savaş ge- Eserleri Müzesi) ile sınırlanır. Kabaca kuzey-güney reçlerinin eritilmesiyle elde edilen bronzdan yapıldığı doğrultulu inşa edilmiş olan yapının sphendone’si1 iyi söylenmektedir. Sütunun alt kısımlarındaki kıvrım- korunmuştur. Yapının teraslandırılıp düz bir zemine larda ise kent isimleri yazılıdır. Burmayı oluşturan üç kavuşması için inşa edilen sphendone beşik tonozlarla yılanın başları Osmanlı döneminde kopmuştur, ancak yükseltilmiştir. Antik yarış pistinin spina’sında2 yarış- bunlardan birinin üst kısmı halen İstanbul Arkeoloji ların yapıldığı döneme ait birçok anıttan sadece üç ta- Müzesi’nde sergilenmektedir. nesi günümüze ulaşabilmiştir. Kuzeyden güneye doğru Hipodrom’un genel yapı özellikleri ve tarihi ile sıralamak gerekirse bunlar Örmetaş, Dikilitaş ve Bur- ilgili bilgileri dinledikten sonra grup, Hipodrom’un malı Sütun’dur. Örmetaş olasılıkla I. Constantinus ta- çevresindeki sokağı ve Denizi’ne inen diğer rafından diktirilmiştir. Kaidesindeki yazıttan hareketle sokağı dolaşarak yapının ve sphendone’nin kapladığı Yerebatan Sarnıcı, Medusa başı. Constantinus VII Porphyrogenitus (MS 912-959) tara- alan hakkında fikir sahibi olmaya çalıştı. Kentin en- Yerebatan Sarnıcı’nı gezdikten sonra öğle yemeği için fından onarılmış olduğu sonucuna ulaşılır. Söz konusu gebeli yapısı sebebiyle oldukça yükseğe konumlanan mola veren grup tekrar buluşarak geziye Sulta- yazıttan edinilen bilgiye göre sütun onarım esnasında sphendone’nin günümüze iyi korunmuş şekilde gelmiş nahmet Camii’nin güneyinde bulunan Büyük Saray bronz ile kaplanmıştır. Yüzeyde görülen birçok aplik olması herkes için ilgi çekiciydi. Mozaikleri Müzesi ile devam etti. I. Constantinus (MS deliği bunu destekler niteliktedir. Hipodrom’dan ayrılıp Marmara Denizi yönünde 306-312) tarafından inşa edilmiş olan müze, MS XI. Spina’da günümüze ulaşan ikinci anıt olan ilerleyen grup kendilerini gezinin son durağına ulaş- yüzyıla kadar başlıca imparatorluk sarayı olarak kulla- Dikilitaş’ın buraya getirilmesi ise daha geç bir döneme tıracak olan yola girdi. Burası Küçük Ayasofya Ca- Küçük Ayasofya Camii. nılan Büyük Saray’ın mozaiklerini bünyesinde barın- rastlamaktadır. Aslen Mısır Yeni Krallık Dönemi fira- mii’ydi. Nika Ayaklanması’nın ardından I. Iustinianus dırmaktadır. Bu saray Ayasofya ve Hipodrom arasında vunlarından III. Tutmosis (MÖ 1549-1503) Dönemi’ne tarafından başlatılan yapı faaliyetlerinden bir diğeri konumlanmakta olup teraslarla Marmara Denizi’ne ka- tarihlenen bu obelisk, imparator I. Theodosius (MS olarak karşımıza çıkan Sergios ve Bakkhos Kilisesi gü- dar iner. MS ca. 450-550 yılları arasına tarihlenen bu 379-392) tarafından MS 390 yılında bugünkü yerine nümüzde Küçük Ayasofya ismiyle halen cami işlevinde 2 mozaiklerin toplamda sadece 180 m ’lik bir alanı gü- dikilmiştir. Orijinali 60 m olan obeliskin taşınma esna- kullanılmaktadır. Ayasofya Meydanı’nın bulunduğu nümüze ulaşabilmiştir. Mozaikler günlük hayata ilişkin sında üçte birinin kırıldığı söylenmektedir. Rölyefler- tepenin eteğine inşa edilen yapının konumu, zamanın- konular ve doğa tasvirlerinin yanı sıra pagan mitolojisi- le süslenmiş mermer kaidesinin doğu ve batı yüzünde da yıkılmış olan Petros ve Paulos Kilisesi’nin kuzeyine ne ait karmaşık yaratıklar ve vahşi hayvan betimleme- Hellence ve Latince yazıtlar bulunur. Bu yazıtlar taşın denk düşer. İnşası MS 536 yılında tamamlanan yapı, leri bakımından da oldukça ilginçtir. Bu betimlemelere bugünkü yerine getirilip dikilme süreçleri hakkında II. Bayezid döneminde Dârüssaâde4 ağalarından Hü- eşlik eden çok çeşitli manzara tasvirleri ve mimari de- bilgiler verir. Kaidenin dört tarafındaki rölyefler ise seyin Ağa tarafından 1497 veya 1504 yılında camiye taylar ise mozaikleri ilgi çekici kılan diğer özelliklerdir. Hipodrom’daki yarışları kathisma’dan 3 izleyen I. çevrilmiştir. İstanbul’un halen ayakta olan en eski üç Büyük Saray Mozaikleri Müzesi’nden çıkan Theodosius ve ailesini betimler. yapısından biri olan Küçük Ayasofya Camii’ni de gez- grubun sonraki durağı Constantinopolis’teki günlük ve Dikilitaş’ın kuzeyinde yer alan Burmalı Sütun dikten sonra grup saat 17.00 dolaylarında Klasik İstan- kültürel hayatın kalbi konumundaki Hipodrom oldu. bugün spina’da görülen son anıttır ve yapımı I. Cons- bul Gezisi’ni tamamlamış oldu. Septimius Severus (MS 193-211) zamanında yapımına tantinus’a atfedilir. Birbirine sarılan üç yılandan oluşan Bir sonraki gezi olan Vefa-Zeyrek Gezisi ise baş- başlanan Hipodrom, I. Constantinus zamanında tamam- sütun bugünkü yerine Delphoi’daki Apollon Tapına- ka bir yazının konusudur. lanmıştır. Günümüzdeki At Meydanı’nın dış sınırındaki ğı’ndan getirilmiştir. Anıt MÖ 497’da Perslere karşı SONNOT 1. Hipodrom’un güneyinde yer alan yarım daire biçim- li bölüm. 2. Pisti ikiye bölen orta çizgi. 3. İmparator locası. 4. Genel olarak Topkapı Sarayı’nın harem kısmına verilen ad.

Dikilitaş (önde), Örmetaş (arkada).

12 13

Rasta, Mınos, Myken

AZİZ CEM KAYAALP*

asta (dreadlocks) uzun ve katı örgülerden oluşan bir saç şeklidir. Birbirine giren saç tellerinin kilitlen- Rmişçesine bağlanması, teker teker sarkıtlar halinde aşağı uzanmasıyla yılanımsı bir hal almasıyla oluşur. Ele alacağım konunun Etiyopya kökenli bir inanç olan Rasta- faryanizm ile karıştırılmaması adına, burada sadece bir saç biçimi olan ve kilit (lock) olarak bilinen örgüden bahsede- ceğimin altını çizmek istiyorum. Öncelikle rasta, aslında serbestçe uzayan kıvırcık ve dalgalı saçın el değmeden (yani yıkanıp taranmadan) ala- cağı haldir. Saç uzadıkça keçeleşip telleri birbirine dolanır, belli bir sürecin ardından ise su ve tarakla ayrılmayan bu teller doğal olarak böyle bir şekle girer ve elle tekrar açıl- Resim 2: Xeste 3 Evi, Akrotiri’den safran taşıyıcı, Santorini. ması mümkün olmaz. şündürür, zira bahsi geçen tüm bu aşamalar Girit’teki fresk- Antikçağda toplumunda, rasta şekline en erken Gi- lerde görülmez4. Yetişkinliğin en belirgin özelliği olarak rit ve Kyklad Adaları’nda bulunan Minos uygarlığına ait kabul edilen evlilik ile birlikte ise kadınlar son rastalarını da fresklerde rastlanır. Fresklerdeki rastalar, genellikle betim- keserken, erkekler saçlarını dağınık bir şekilde neredeyse lenen kişilerin yaşını ya da olgunluk derecesini gösterir ve bellerine dek uzatmıșlardır5. Büyük ihtimalle, henüz erke- onların gençliğe dair önemli bir alamettir1. ğin kısa, kadının uzun saçlı olmasına ilişkin bir görüş orta- MÖ 1600 kadar geriye giden Akrotiri’deki Xeste ya çıkmamıştı. Ayrıca, yukarıdaki yaş taksimini yaparken Evi fresklerinde (Resim 2); hayatın altı, gençliğin ise dört dikkat çeken bir nokta da, ilk dört evrede bulunan gençle- aşamalı olarak betimlendiğini görüyoruz2. İlk aşamada hem rin gözlerinde mavi bir işaret varken, evlilik ve yetişkinlik erkek hem de kız çocukların başları kazınmış, yalnızca ön- çağında olduğunu düşündüklerimizin gözlerindeki işaretin den ve arkadan olmak üzere iki rasta bırakılmıştır. Kazınan kırmızılığıdır6. kısım ön plana çıkarılmak için freskte maviye boyanmıştır3. Rastanın Aktotiri’de dini olarak net bir rolü olup Soldaki çizimde (Resim 1) görüldüğü üzere çocuk- olmadığını bilmesek de yaşın ilerlemesiyle birlikte uza- luk çağı geçtikten sonra, ikinci dönem olan gençlik dönem- dığını ve belirli şekiller aldığını gördüğümüz için kültür lerinde bir veya birkaç tane daha rasta bırakılmış, üçüncü içerisinde yer ettiğini düşünebiliriz: Çocuk yaşta uzatıl- aşamada ise kadınlar arka taraftaki tek rastayı koruyup maya başlanıp delikanlılığın zirvesine gelindiğinde en diğerlerini kesmiştir. Altını çizmek gerekir ki sonradan bı- uzun halini bulmasının ardından, sanki evlilik ile bu ça- rakılan bu rastaların Girit ve Akrotiri’deki betimlemelerine ğın tamamlandığı vurgulanmak istenircesine yok olmuş- bakılınca kafanın farklı kısımlarında görülmesi, bırakıldığı tur. Fakat bu sembolik değer, daha çok kadın saçlarında konumun da üst-alt sınıfa göre değişiyor olabileceğini dü- görülür. Resim 1: Akrotiri fresklerindeki betimlemeler (E. N. Davis, Youth and Age in the Frescoes, American Journal of Archaeology, 90/4, 1986, s. 400). * Aziz Cem KAYAALP; İstanbul Üniversitesi, Tarih Bölümü, Lisans İkinci Sınıf Öğrencisi.

14 15 Girit yerine Kıta Hellas’ı merkez alan ve klasik Hellen masından ötürü Antik Yunan toplumunda dini fedakârlıkla SONNOT kültürünün temelini atan Mykenlilerden de günümüze Mi- kavuşulan huzur konusunda önemli bir örnektir; Solon bu 1. E. N. Davis, Youth and Age in the Thera Frescoes, nos’takine benzer freskler kalmış; bunun yanı sıra yaptıkları yüzden Lydia Kralı Kroisos’a bu iki gencin dünyanın en American Journal of Archaeology, 90/4, 1986, s. 399). genç kız ve oğlan heykelleri (kouros ve kore’ler) de rasta- zengin kralı olan kendisinden bile daha mutlu öldüğünü 2. A.g.e. s. 400. nın halen kullanıldığını göstermiştir. Fakat zamanla birlikte söylemiştir. 3. A.g.e. s. 400. sembolik anlamı, Akrotiri ve Girit’tekinden farklı bir hal Hellen tarihinin daha sonraki aşamalarında da saçı 4. A.g.e. s. 404 almıştır. uzatmanın belli manalar ile kültürde yer ettiğini görmek 5. A. Astraiê, ‘Hair and hair-binding in Ancient Greece, Kouros ve kore’lerden gördüğümüz üzere kadınların mümkündür. Örneğin Spartalı erkekler, uzun saçın bir in- from the Minoans to ’, ‘çevrimiçi’, 2016, (http:// yetişkinliklerinde de rastaya sahip olmaları dikkat çeker, er- sanı eğer yakışıklıysa daha güzel, çirkinse de daha korkunç www.artemisiaastraie.wordpress.com, s. 3, 14.11.2017. keklerin de aynı şekilde saçları rastayla kaplıdır. göstereceği düşüncesini benimsemişti13. Ayrıca Herodotos’tan 6. F. S. Hsu, “Ritual Significance in Mycenaean Hairstyles”, Myken uygarlığının önemli bir merkezi olan Pylos’ta Spartalıların Argosluları yenmesi üzerine bir utanç göster- ‘çevrimiçi’ (http://www.academia.edu/28514585/Ritual_ ise, her ne kadar yanmış olduklarından eserleri incelemek gesi olarak Argoslular saçlarını kazımaya başlarken, zafer- Significance_in_Mycenaean_Hairstyles, s. 93 18.11.2017. zor da olsa, Ege’de önemli dini ritüeller arasında addedi- lerinden duydukları kıvançla Spartalıların tam tersi olarak 7. A.g.e. s. 93. len boğa üzerinden atlama sporunu gerçekleştiren bir erkek saçlarını uzatmaya başladıklarını öğreniriz14. 8. E. N. Davis, a.g.e. 1986, s. 403. figürünün saçında rasta bulunması ve yine Kıta Hellas’ta Kültürel olarak birçok özelliğini Minos’tan alan an- 9. A.g.e. s. 401. rastalı figürlerin genellikle dini ritüellerde görülmesi, tikçağda rasta örgülerinin kökeni ve kullanımının örnekleri 10. Hom. Il. VII. 445. Myken’de dinsel bir rolü olduğunu düşündürür11. Omuz- belirgin olarak böyledir. Saç şekillerinin özellikle Minos 11. F.S. Hsu, “Ritual Significance in Mycenaean Hairsty- larından dökülen birçok rastaya sahip birer kouros olarak sanatında özel bir ilgiyle betimlenmesi, Tunç Çağı’nda Ege les”, ‘çevrimiçi’(http://www.academia.edu/28514585/Ri- heykelleştirilmiş Kleobis ve Biton’un öyküsü burada ay- dünyasında saçın ne kadar etkin bir rol oynadığını görme- tual_Significance_in_Mycenaean_Hairstyles, 18.11.2017. dınlatıcı olacaktır. mizi sağlar. 12. Hdt. I. 31. Atinalı Solon tarafından dünyanın en mutlu üç insa- 13. F. C. Babbitt, Plutarch, Moralia, Londra, 1931, s. 53. Resim 3: Akrotiri’den boks yapan oğlanlar, Santorini. nından ikisi olarak addedilen Argoslu Kleobis ve Biton, bir 14. Hdt. I. 82. Resim 4’teki Xeste Evi freskindeki figür ise oldukça ilginç Hera rahibesi olup arabasına bağlı öküzler istenilen saatte olup Minos sanatının ana hatlarını gözler önüne serer: Ka- tarladan dönmediği için yolda kalan annelerini tanrıçanın dının tamamen uzamış saçının arka tarafı son evredeki ka- onuruna yapılan bir festivale yetiştirmek üzere arabaya dınlara benzer bir şekilde başının zirvesinde boncuk diziler- kendilerini koşmuşlar, yaşamları pahasına annelerini ta- le toplanmış olup hâlâ gençlik dönemi rastalarını tașır, buna şıyıp son nefeslerini Hera tapınağında, tanrıçanın lütfuyla rağmen gözleri mavi değildir. Bu imgelerle yaşamın tüm vermişlerdir12. Tüm hikâye, tanrıça Hera’yla bağlantılı ol- evrelerini üzerinde toplayan figür ölümsüzlüğü vurgulanan tanrıça olarak kabul edilir7. Bu külte en yakın inanış, Attika’da bulunan Brauron’daki Artemis’e olandır. Gençliğin koruyucusu olan Artemis’e 5-10 yaşları arasındaki Atinalı kızlar, Brauron’da arktoi ismiyle hizmet eder, Akrotiri’deki saf- ranla ilişkili söz konusu tanrıça kültünü anımsatan bir şekil- de safrana boyanmış elbiseler giyerlerdi8. Minosluların gelişmiş bir denizcilik geleneği, Mı- sır’a dek uzanan bir ticaret ağları vardı. Etkileşim içinde bu- lundukları Mısır’da da Yeni Krallık Dönemi’nde, benzer bir şekilde kazınan saçının sağ tarafında rasta bulunan çocuk figürleri olduğunun altını çizmek gerekir. Çocuklar Horus rastaları denen bu örgüleri kesip gençlikleriyle birlikte tanrı Horus’a adarlardı9. Kızların yetişkinliğe girmeleriyle, ben- zeri bir adağı tanrıçaya adamış oldukları fikri düşünülebilir. Tunç Çağı’na dair en önemli kaynaklarımızdan olan Homeros, bugün Myken uygarlığı ile özdeşleştirdiğimiz Akha- lardan çoğu kez, ‘uzun saçlı, gür saçlı’ diye bahseder10. Yukarı- da ele aldığımız Minosluların kültürü, Ege dünyasının onlardan sonraki hakimi Mykenler üzerinde önemli bir tesire sahip oldu- ğundan bu ayrıntıyı göz önünde bulundurmak gerekir. Resim 4: Xeste 3 Evi, Akrotiri’den oturan tanrıça, Santorini. Kleobis ve Biton kouros heykelleri, Delphi Müzesi.

16 17

İskenderİye Tarİhİ

DÜNDAR İNCESU*

Ö 356 yılında doğan Büyük İskender ticaret merkezi olan Tyre yıkıldıktan sonra, İskenderi- (Aleksandros III Megas), babası Makedon- ye boşluğu doldurmaya başladı. Aynı zamanda, yıkılan Mya Kralı II. Philippos’un ölümünden sonra Tyre’nin zenginliğinin çoğuna sahip olan Kartaca da 20 yaşında tahta çıkar. Doğu’yu keşfetmek ve Hellen güçlenmeye devam etti. kültürünü yaymak için yola çıkan İskender’in 45.000 İskenderiye geliştikçe ve zenginleştikçe farklı kişilik ordusunu sanatçılar, mühendisler ve inşaatçılar ülkelerin bilim insanlarından, filozoflarından, sanatçı- Üstte: Lysimakhos Dönemi’ne (MÖ 305-281) tarihlenen bir tetradrakhme. Önyüzde kafasında Ammon boynuzuyla Büyük İsken- takip eder. İskender on üç sene boyunca Makedon- larından ve entelektüellerinden büyük ilgi görmüştür. der. Arkayüzde elinde Nike’yi taşıyan ve sola dönük halde oturan Athena ile ΒΑΣΙΛΕΩΣ - ΛΥΣΙΜΑΧΟΥ lejandı. ΠAP monogra- ya’dan Hindistan’a uzanan geniş bölgede fetihler yapar Örneğin Eratosthenes (MÖ 276-194), Hellenceden mı sikkenin Parion’da darp edildiğini gösterir. ve kendi adını taşıyan yirmiden fazla şehir kurar. MÖ dilimize geçen ‘coğrafya’ sözcüğünü ilk kullanan ve 331 yılında Mısır’a vardığında Mısırlılar yıllar süren Mısır’dan hiç çıkmadan Dünya’nın çevresini (1.6 hata Altta: İskender Mozaiği’nden bir detay (Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi). MÖ ca. 100’e tarihlendirilen mozaik Büyük İskender ile Pers Kralı III. Dareios arasındaki bir çarpışmayı betimler. Pers baskısından sonra İskender’i kurtarıcı olarak gö- payıyla) ölçen enlem ve boylam sistemini icat eden bi- rürler ve onu firavun ilan ederler. O da Hellen kültü- lim insanıdır. Eukleides (MÖ 330-275) geometri dün- rünü buraya yerleştirmek için Rhakitos adında küçük yasının seçkin ismi, İskenderiye’de ders vermiştir. bir liman kasabasında İskenderiye’yi kurar ve burayı Arkhimedes (MÖ 287-212 ) ünlü astronom ve mate- başkent yapar. matikçi, İskenderiye’de öğrenim görmüş ve büyük ihti- Şehre hayran olan antikçağ coğrafya yazarı Stra- malle burada ders vermiştir. bon, İskender şehri kurduğunda sarayların ve diğer bir- Şehrin ünlü yapılarından Serapis Tapınağı, çok yapının henüz var olmadığını aktarır. Her ne kadar I. Ptolemaios tarafından inşa edilmişse de, daha sonra Mısırlılar tarafından coşku ve hayranlıkla karşılanmış III. Ptolemaios, Serapis’in Mısır’daki en büyük tapı- olsa da Büyük İskender birkaç ay sonra Fenike koloni- nağı olan İskenderiye, Serapeion’u inşa ettirmiştir. Bu si Tyre’ye, Lübnan sınırları içinde kalan yani bugünkü büyük yapı, İskenderiye Kütüphanesi’nin bir kısmını Sur şehrine hareket eder ve İskenderiye’den ayrılır. da içinde barındırıyordu. Bolluk ve bereket tanrısı olan İskenderiye’deki yapılaşma, imar hareketinin Serapis, görünüşte Hellen kültürüyle ilişkili olmasına gerisinde kalan komutan Kleomenes tarafından devam karşın, Mısır ile bütünleşmişti. Aslında bu, Mısır ve ettirilmiş olsa da asıl genişleme ve İskenderiye’nin Hellen kültürünü tek bir tanrıda birleştirmek amacıyla Mısır’ın baş şehir olarak meydana çıkması, komutan yapılan kasıtlı bir girişimdi. Ptolemaios dönemine rastlar. Ünlü İskenderiye Kütüphanesi’nin yapımı MÖ 323’te Büyük İskender’in ölümünden sonra Ptolemaios (MÖ 285-246) zamanında tamamlanmıştır. ‘Diadokhoi (Ardıllar) Savaşları’ olarak adlandırılan dö- İskenderiye dışından olan bilim insanlarına, entelektü- nemde imparatorluk paylaşılmaya başlanmıştır. Bu sa- ellere, filozof ve akademisyenlere davetiyeler gönderil- vaşların sonunda ardıllardan Ptolemaios Mısır’ın hâki- miş; kütüphaneye katkıda bulunmaları istenmişti. Kü- mi olmuştur. Ptolemaioslar Mısır kültürüne hayrandılar tüphanedeki papirüs tomarlarının çoğu satın alınmıştı ve zamanla kendilerini firavun ilan ettiler. Önemli bir ve pek azı ikinci eldi. Daha fazla kitaba sahip olmak

* Dündar İNCESU; İstanbul Üniversitesi, Hititoloji Anabilim Dalı, Lisans Birinci Sınıf Öğrencisi.

18 19 için de önemli bir merkez olan İskenderiye Kütüphane- rülmüştü. Ayrıca Serapis Tapınağı yerle bir edilmiş, si’ndeki yerini alır. içindeki kitaplarla beraber kütüphane ikinci kez ya- Augustus’un yönetimi altında büyüyen Hristiyan kılmıştır. nüfus, Yahudiler ve Paganlar arasında gerginliğe neden Hristiyanlık yükselişe geçmişti fakat şehir hem olurken, halk içinde infiale yol açar. MS 313 yılında, finansal hem de kültürel olarak gittikçe fakirleşmiş- Roma İmparatoru Büyük Konstantin (I. Constantinus) ti. Bu dönemde şehir, mezhep çatışmalarının merkezi tarafından yayınlanan ‘Milano Fermanı’ ile Hristiyan- olur. Gnostisizm, Aryanizm, Monofizizm gibi sapkın lık artık yasadışı bir faaliyet olmaktan çıkmış, din ola- sayılan pek çok mezhep burada ortaya çıkmıştır. Hris- rak tanımlanmıştır. Artık daha da talepkâr olan ve daha tiyan Kilisesi’nin en önemli patrikliklerinden birinin çok hak isteyen Hristiyanlar Yahudi ve Pagan nüfusuna bulunduğu İskenderiye, Constantinopolis Patrikliği’yle karşı da daha saldırgan bir tavır takınmaya başlamış- uzun süre çekişti. Doğu Roma Dönemi’ne Kıpti Patrik- lardır. liği’nin merkezi oldu. Sonrasındaysa Doğu Roma-Sasani Yüzyıllardır bilim ve refah şehri olan İskenderi- Savaşları sebebiyle çeşitli yıkımlara uğradı. ye, bu tarihlerden sonra yeni din olan Hristiyanlık ile MS 619 yılında Sasaniler İskenderiye’yi fethetti. eski din olan Paganizmin arasındaki çatışma sebebiyle Doğu Roma İmparatorluğu MS 628 yılında şehir üze- savaş alanına dönüşmüştü. Hellen kültürünün kütüp- rinde tekrar hak iddia etmişse de 641 yılında bu sefer hane ve çevresinde hâlâ varlığını sürdürdüğü İskende- Halife Ömer önderliğindeki Müslüman Araplar şehri riye, Hristiyanlığın hegemonyası altına girmiştir. fethetti. MS 646’da ise Mısır tamamen İslam egemen- MS IV. yüzyıl sonunda başa geçen İmparator Theo- liğinin altına girene kadar Doğu Roma ve Araplar ara- dosius (MS 347-395) Hristiyanlığı imparatorluğun res- sındaki savaşlar süregelmiştir. mi dini ilan etti ve Paganizm bundan sonra yasadışı bir Şehir nüfusunun üçte biri Yahudilerden oluşur- faaliyet olarak tanımladı. Pagan tapınaklarının çoğu ise ken geriye kalan kısmı Hristiyandı. Her ne kadar halk İskenderiye haritası. kiliseye çevrildi. din değiştirmeye zorlanmamış olsa da, çoğu Hristiya- için limana giriş yapan her gemi aranırdı. Bulunan her suikast sonucu öldürülmesinden sonra sağ kolu olan Din adamlarının imparatorluk tarafından güçlü nın şehri terk etmesi üzerine pek çok kilise camiye çev- kitap kütüphaneye götürülür ve geri vermek için bir Marcus Antonius, Kleopatra’ya âşık olur ve Roma’yı tutulduğu bu dönemde, İskenderiye Patrikliği’ne, Efes rilmişti. Halife Ömer’in emriyle kütüphaneden kalan kopyasının yapılıp yapılmayacağına karar verilirdi. terk edip İskenderiye’ye yerleşir. Konsili’nde adını duyuran İskenderiyeli Cyril atanır. son kitapların bu dönemde yok edildiği söyleniyor olsa Kütüphanedeki kitap sayısı tam olarak bilinmemekle Takip eden on üç yıl boyunca İskenderiye, Hristiyan ve iyi bir konuşmacı olan sofu, Hristiyan da, İslami kaynaklar bunu reddeder. beraber, tahmini sayı 500.000 civarındadır. Roma imparatorluğunun operasyon merkezi olmuştu. olmayanlara karşı baskıyı arttırmış ve de halkı da kış- Mısır valisi Amr bin Âs, düşman saldırılarına MÖ III. yüzyıl sonlarına doğru, Kartaca’nın Roma’daki egemenlik kavgası, MÖ 31’de Actium Sa- kırtmıştır. Bütün bu provokasyon sonucu aynı dönem- açık bir liman şehri olmasından dolayı İskenderiye ile daha da büyüyüp güçlenmeye devam etmesi, İskende- vaşı’na neden olmuş; Octavianus ve Agrippa komuta- de İskenderiye’de yaşamış ünlü matematikçi, astronom özel ilgilenerek buraya bir garnizon kurmuş, ayrıca bir- riye’nin ticari faaliyetlerine zarar vermemiştir. Karta- sındaki ordu ile Antonius ve Kleopatra komutasındaki ve filozof Hypatia işkence görmüş ve yakılarak öldü- çok kabileden insanları buraya yerleştirmiştir. Sonraki ca’nın deniz kuvvetlerine karşı bir duruşları olmadığın- ordu arasında bir çatışma meydana gelmişti. Sonuçta dan barış devam eder. galip gelen Octavianus ve Agrippa Roma’ya zaferle Sınırları genişleyen Roma ve güçlenen Kartaca dönmüş; Antonius ve Kleopatra ise canlarına kıymış- arasında başlamış olan Kartaca savaşlarından zaferle lardı. çıkan Roma, İskenderiye de dâhil olmak üzere tüm böl- Kleopatra’nın ölümü Ptolemaios hanedanının geyi egemenliği altına aldıktan sonra bile, İskenderiye sonu olmuştu. Octavianus ise imparatorluğun başına zenginliğini korumuş ve dünyanın her bir yanından zi- geçmiş ve ‘Augustus’ unvanını almıştı. İskenderiye yaretçilerin ilgisini çekmeye devam etmiştir. artık, Roma İmparatorluğu’nun bir eyaletiydi. Augus- MÖ 48’de Roma’da Iulius Caesar ve Pompeius tus bölgedeki gücünü sağlamlaştırdıktan sonra şehrin arasında tırmanan gerginlik İskenderiye’yi de olum- yenilenmesini de sağladı. İskenderiye, bilim merkezi suz etkilemişti. Bu zamana kadar şehir, payına düşen olarak insanları cezbetmeye devam ederken, MS sıkıntıları yaşamış, yine de istikrarlı kalmayı başarmış- 115’te ‘Yahudi İsyanları’ olarak da bilinen Kitos (Kiş- tı. Pharsalos Savaşı sonrası, Caesar tarafından yenilen tuş) Savaşı sırasında yakılıp yıkılan bu şehir, İmparator Pompeius, kendine korunaklı alan bulma umuduyla Hadrianus tarafından onarıldı. Yahudi ve Pagan nüfu- İskenderiye’ye kaçmış, fakat burada öldürülmüştü. Bu sun dışında Hristiyan nüfus da artmaya devam etmişti. olay sonrası İskenderiye’de iç savaş başlamış ve şehrin İskenderiye Erken Hristiyanlık Dönemi’nin büyük bölümü yangınlarda zarar görmüştü. Ünlü kü- önemli merkezlerinden biridir. Kutsal kitap İncil’in tüphanenin de zarar görüldüğü düşünülür. Hellence çevirisi burada yapılmıştır. ‘Septuaginta’ adı Roma hakimiyeti altında Caesar’ın MÖ 44’te verilen Hellence İncil, MS 132 yılında, din bilginleri Hypatia’nın Öldürülüşü (Louis Figuier, 1865).

20 21

Batı Anadolu’da

Üç Aslanlı Mezar1

RECEP CESUR*

nadolu antikçağda birçok kültüre ev sahipliği Antalya’da Ksanthos antik kenti zaten mezarları ile ünlü yapmıştır. Her konuda gözle görülür başarılar bir antik şehirdir. Lykia uygarlığına bağlı olan kentte baş- elde eden kültürlerin bir de mezar sanatı ta Nereidler Anıtı, Harpy Anıtı, G – F – H Heroonları ve Kayıtbay Kalesi. A vardır. Arkaik ve Hellenistik dönemlerde Antalya’nın Lykia kültürüne uygun kaya mezarları görülür (Resim 1). valiler de Kıpti ustaların yardımıyla genişletilen gemi- XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren ilk olarak Rus sal- Kaş, Muğla’nın Datça ve Aydın’ın Didim ilçelerinde Muğla’da antik kenti Dor Birliği’ndeki şe- lerden donanma oluşturarak, İskenderiye Limanı’nı ti- dırısına uğrayan İskenderiye XIX. yüzyıl başına kadar aslan kabartmalı üç tane mezarın varlığı bilinmek- hirlerden biridir. Datça Yarımadası’nda yer alan Knidos cari ve askeri bir üs haline getirmişlerdi. Fransa ve İngiltere gibi yabancı güçlerin işgaline maruz tedir. Nitekim bu üç mezardan günümüze kalıntılar oldukça önemli bir liman kentidir. Liman kenti olma- Bu arada şehrin görünümü İslamileşmeye başla- kaldı. Bu arada Fransızlar tarafından yayılan milliyetçi- da gelmiştir. Bu üç mezarın ortak özelliği kabartma- sı sebebiyle birçok kültürü biliyor olması muhtemeldir mış, yeni camiler inşa edilmişti. MÖ III. yüzyılda inşa lik fikirleri şehirde geniş yankı buldu. lı aslan heykelleri vardır. Nitekim resimli olan aslan (Resim 1). edilen ve XIV. yüzyıla kadar ayakta kalan 120 m yük- Mehmet Ali Paşa’nın halefleri döneminde mezarları da vardır. Fakat burada sadece kabartmalı Aydın’da Miletos antik kenti önemli bir Ion an- sekliğindeki kendi döneminin yedinci harikası olan İs- İskenderiye’de Fransız nüfusun yerini İngiliz nüfus olanlar ele alınmıştır. tik şehridir. Ionia Konfederasyonu’nun on iki kentinden kenderiye Feneri, Antik Yunan ve Roma dönemlerinde aldı; İskenderiye–Kahire–Süveyş Demiryolu Projesi’nin birisi olan Miletos Batı Anadolu’nun en önemli liman- olduğu gibi, İslami dönemde de şehrin en önemli ese- imtiyazları bir İngiliz şirketine verildi. XIX. yüzyılın larından birisine sahiptir. Antik dünyanın en önemli iki ri olmuştu. Abbasiler, Tolunoğulları ve Eyyubilerden sonunda ilk defa bir iç demiryolunun devreye girdiği kehanet merkezinden biri olan Didim Apollon Tapınağı sonra İskenderiye en parlak dönemini Memlükler za- İskenderiye’de ticari faaliyetler iyice arttı. 1879’da tat- Miletos’a bağlıdır (Resim 1). manında yaşamıştır. Memlükler Haçlılara karşı İsken- lı su getirildi ve 1897 yılında şehrin nüfusu 316.000’e Aslan günümüzde olduğu gibi antik dünyada deriye’yi savunma üssü olarak yeniden inşa ederken, yükseldi. da gücü simgelemekteydi. Genellikle kentlerin koru- eski yapıları da onardılar. Ticari faaliyetler şehri zen- XIX. yüzyılda İskenderiye’de Napoleon Bona- yucusu olarak kullanılan, Mısır kökenli olduğu düşü- ginleştirmeye devam etti. Ta ki Ümit Burnu yolunun parte zamanında Fransız Bilim Enstitüsü kurulmuştu. nülen mitolojik yaratık sfenks çoğunlukla insan başlı, keşfedilmesine kadar. Bundan sonra İskenderiye’de Bununla birlikte birçok camide İslami ilimlerin tedrisi kanatlı ve aslan vücutlu olarak tasvir edilmiştir. Sfenks deniz ticareti düşüşe geçmiştir. de sürüyordu. Birinci Dünya Savaşı başlayınca İngi- heykelleri kutsal yolların ve tapınak giriş kapılarının İskenderiye, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi lizler İskenderiye ve Mısır’da sıkıyönetim ilan ettiler. her iki yanında yer almaktadır. Bu aslan heykelleri sırasında fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmış, İkinci Dünya Savaşı’nda ise İskenderiye İngiliz do- Mezopotamya, Hitit, Hellen ve Roma sanatlarında on altıncı yüzyıl ortalarında ise Türk korsan gemile- nanmasının Akdeniz’deki üssü haline geldi. 1941’den karşımıza çıkmaktadır. rine liman hizmeti görmüştür. Ayrıca vali paşalarca itibaren Mısır’daki nüfuzu azalan İngiltere, yalnızca Gene Mısır kökenli olduğu düşünülen, mitolo- kurdurulan tersanelerde XVII. yüzyıl sonlarına kadar Mısır’da değil ayrıca Suriye, Lübnan, Irak, Arabistan jik yaratık griffon’un genellikle kuş kafalı, kanatlı, ticaret ve savaş gemisi yapıldı. Osmanlı dönemi İsken- ve Yemen’de de nüfuzunu yeniden tesis etmek için bu aslan vücutlu ve kuyruğu yılan gibi tasvir edilmek- deriye’sinde özellikle keten, ipek, yün ve pamuk iplik ülkelerin temsilcilerini İskenderiye’de bir araya getirdi tedir. Hellence gryps, Batı dillerinde griffon adı ve- dokumacılığı ile sabun, kibrit, dericilik ve gemi sana- ve ‘İskenderiye Protokolü’ adıyla anılan belge imzalan- rilmiştir. Efsaneye göre bu yaratıklar Hyperborealılar yisi gelişmişti. Mehmet Ali Paşa döneminin (1805-1848) dı. Kral Faruk’un devrilmesinden (1952) ve Milletlera- ülkesinde, İskitlerin elinde bulunan kutsal altınlara başlangıcında İskenderiye’de 142 meslek zümresi var- rası Süveyş Kanalı Şirketi’nin devlet eline geçmesinden bekçilik etmektedir2. Griffon’la ilgili var olan birçok dı. İskenderiye toplumu Türk, Faslı, Şamlı ve yerli halk sonra İskenderiye’de yabancı sayısı azaldı. 1952’deki efsanenin hepsinde ortak olan nokta, griffon’ların ko- gibi Müslüman unsurlarla zımmî statüsündeki Rum, devrimin ardından şehrin idaresi önce geçici bir komis- ruyucu özelliğe sahip olmasıdır. Avrupalı ve Yahudi gibi gayrimüslim tebaadan oluş- yona, 1955’ten itibaren de İskenderiye muhafızı baş- Resim 1: Batı Anadolu. maktaydı. kanlığında büyük bir komisyona havale edildi. * Recep CESUR; İstanbul Üniversitesi, Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi Anabilim Dalı, Lisans Üçüncü Sınıf Öğrencisi.

22 23 Mitolojide de aslanın önemli bir yerinin olduğu görü- figürlerin işlenişinde görülen arkaizm, atın bacakları- duğu dairesel bir mekânı tarifler biçimdedir. Bu mekâ- lebilmektedir. Sfenks ve griffon3 dışında Herakles’in nın oldukça uzun verilmesi gibi özellikler ve Arkaik nın çapı 5.3 m ve yüksekliği ise 12 metredir. Odanın Nemea Aslanı ile olan mücadelesi örnek olarak gös- Dönem Ion aslan heykelleriyle yapılacak karşılaştır- duvarları yükseldikçe merkeze yaklaşıp arı kovanına terilebilir. malar, bu mezarın MÖ VI. yüzyılın ortasına doğru bir benzer bir mekânı tarifler. Anıt mezarın en üstünde de- Anadolu’dan bilinen Artemis’in atası sayılan tarihte yapılmış olduğuna işaret eder5. vasa bir aslan heykeli yer almaktadır. Aslan yatar va- Kubaba ve Kybele’nin iki veya tek aslan figürleri Ksanthos Aslan Mezarında bey-aslan mücadelesi ziyette verilmektedir. Bugün ön ve arka patileri kırık işlenmiştir. Bunun üç sebebi olmalıdır. Birincisi yu- işlenmiştir. Bey ya da yönetici olduğu düşünülen figür olsa da ileri doğru uzattığı anlaşılabilmekte olan aslan karıda da dediğimiz gibi gücü simgeleme özelliğinin elinde bir bıçak ile aslana doğru hamle yapmaktadır. kafası sağa doğru dönüktür. Yeleleri oldukça belirgin olmasıdır. İkinci sebep aslan figürünün caydırıcı oldu- Knidos Aslan Mezarı MÖ IV. yüzyılın ikinci olan eserde dönemin modası olan yüksek kabartma tek- ğu düşünüldüğünden olmalıdır. Üçüncü sebep olarak yarısına tarihlenmektedir. R. P. Pullan ve Newton ta- nolojisi uygulanmıştır. Aslanın gözleri oyulmuştur, çok aslanın koruyucu bir figür olduğu da düşünülebilir. rafından British Museum’a götürülmüştür (Resim 4)6. yüksek ihtimalle değerli taştan veya değerli madenden Antik dünyada aslanın çok önemli bir yeri var- Bir görüş bu mezarın Spartalılar ile Atinalılar arasında yapılan göz sonradan eklenmiştir. Ağzı hafif açık gibi dır. Aslan; heykel, heykelcik, resim sanatı, sikkeler yapılan ve Atina’nın Pers donanmasının da yardımıy- verilmiştir. Çatıdan sonra bir yükselti üzerine oturan etc. öğelerde görülmektedir. la kazandığı bu savaşta ölen ve kahramanlık gösteren- aslan muhtemelen her yerden görülüyordu. Anadolu’da Hititlerde Doğu’nun da etkisiyle aslan kabart- lerin anısına yapıldığını söylemektedir7. C. Newton Arkaik Dönem’den beri görülen piramidal çatı yapımı maları ve heykelleri görülmektedir. Korinthoslular aslanı anıtın dibinde gömülü halde bulmuştur. On bir uygulanmaktaydı. Aslan başlı çörten plastik eserler bu- aslan tipinde MacMilan aryballos’u ve Syracusae tonluk aslanı vinç yardımı ile kaldırıp İngiltere’ye raya da uygulanıyor. Hemen altında triglif metop kısmı askos’u yapmışlardır. Özellikle Ion mimarisinde gö- götürmüştür8. Anıt gayet düzgün kesilmiş taşlardan yer almış, onun altına arşitrav konmuştur. Ön tarafında rülen çörtenler aslan başlı yapılırlar, su akan kısım yapılmıştır. Taş ocağının buraya çok yakın olduğu ve dört Dor sütunu yapılmış, sütunların alt tarafında pod- tam aslanın ağzına gelmektedir. Tapınak mimarile- taşınmak için çok uğraşılmadığı görüşü hâkimdir. yum görülür10. rinde arşitrav denilen kısımda aslan frizleri görülebil- Newton ile çalışan Pullan yapının yüksekliğinin Miletos Aslan Mezarı MÖ 550-540’a tarihlen- mektedir. Mezar mimarisinde hem kabartma hem de 12.6 m olduğunu iddia etmiştir. Mezar podyumunun bir mektedir. Berlin Alte Museum’a götürülmüştür (Re- resim olarak bilinir. Lydia sikkelerinde çokça tasvir kenarı 12 metredir. Podyum kısmının ise 2.4 m olduğu id- sim 5)8. Kazartepe’nin yakın yamacına kazılmıştır. edilmiştir. Antik yazarlar yönetici kısmının aslan avı edilir. Anıt mezarın gövde kısmındaki sütunlar Dor Yaklaşık 25 m uzunluğunda, dar dromos’lar (giriş ge- Resim 3: Ksanthos Aslan Mezarı (rekonstrüksiyon). yaptıklarını bize bildirirler. Anıtkabir’de de aslanlı düzenindedir ve pseudo-peripteral yapıdır. İç mekânda çidi) tarafından yaklaşılmıştır, üçgen girişi boyunca ön yol yapılmıştır. Kısaca aslanın bu kadar çok kullanıl- Mezar odasının güney yüzünde; yatar pozis- ışınsal olarak dizilmiş 12 alçak gömü odacığının bulun- oda ve 1906 yılında kazılan bozulmamış daha büyük masının en büyük sebebi gücü simgelemesidir. yonda, başı cepheden betimlenmiş erkek aslan, sadece bir mezar odası bulunmaktadır. Gümüş de dâhil olmak Ksanthos Aslan Mezarı MÖ 550-540’a tarihle- başı ve boynu gözüken bir ceylanın boğazından tut- üzere az sayıda in situ mezar malları bulunmuştur. nir. C. Fellows British Museum’a götürmüştür (Resim muştur. Mezar odasının dar yüzlerindeki bu aslanlar Çanak-çömlek parçaları bulunmakla birlikte, en dik- 2, Resim 3). Yaklaşık 3 m yükseklikte olan anıt mezar yüksek kabartma tekniğiyle yapılmışlardır ve gövde- kat çekici buluntu, girişin yakınında bulunan güzelce bir gövde üzerine oturtulmuştur. Aslan mezarı dört ta- leri yandan, başları cepheden verilmiştir. Doğu ve batı oyulmuş taş aslandır. Bunlar, Miletos’un en hoş heykel rafı kabartmalı bir mezar odasından oluşmaktadır. Ki- yüzdeki figürler genel olarak ince, uzun bir yapıda- parçalarından bazıları ve Mısır etkilerini yansıtan din- reçtaşından yapılmış mezar sanduka biçimlidir. Mezar dırlar. Doğu yüzün yaklaşık üçte biri kırıktır. Sağlam lenme pozunda gösterilmiştir. Miletos’tan birkaç kilo- odasının batı yüzündeki açıklık, mezar kapısı olarak olan kısımda üç figür işlenmiştir: Yürümekte olan bir metre ileride Akköy köyünde volüt ve palmet ile Arkaik yorumlanır. savaşçı ile atının üzerinde bir süvari ayrı yönlere gi- Dönem’e ait süslü bir mezar steli bulunmuştur. Bu aynı derken, bunların arasında kısa khiton giymiş küçük zamanda yakınlardaki Kutsal Yol’da süslenmiş ayrın- bir figür süvarinin ardından yürümektedir. Savaşçının tılı bir mezar işareti olabileceğini düşündürmektedir. bir elinde tuttuğu kalkan tüm gövdesini kaplamıştır, Aslan Mezarı ve Arkaik Dönem mezarlığı, birçok an- havaya kaldırdığı diğer elinde daha küçük bir kalkan tik kent nekropolisi gibi, ana yoldan, bu durumda kente taşımaktadır; hylamis benzeri bir pelerin, yüksek ve yaklaşırken Kutsal Yol’u çevreleyebilmekteydi. uzun sorguçlu bir miğferle betimlenmiştir. Baş ve bo- Aslanda Arkaik Dönem özellikleri izlenirken, alçak yun kısmı kırık olan at oldukça uzun bacaklarıyla dik- kabartma tekniği eserde görülebilmektedir. Aslanın kafasın- kati çeker. Batı yüzdeki sahne iki panele bölünmüştür; da yele göze çarpmaktadır. Yeleden sonra yüzde şekiller ve- sağ taraftaki küçük panel sağlamdır, sol taraftaki ise rilmeye başlanmıştır. Aslan yatar vaziyette verilmiş, arka pa- büyük oranda kırılmıştır. Soldaki panelde, salt arka- tiler öne doğru uzanmaktadır. Ön patileri kafasının altından lıklı bir tahtta oturan erkek figürünün gövdesi, tahtın öne doğru gidip, ağzı kapalı olan aslanın kafası patilerinin ise bir kısmı korunabilmiştir. Çalışmanın konusunu hemen üzerindedir. Baş hafif sağa doğru dönük ve karşıya oluşturan aslan öldüren figür ise sağ panelde yer al- bakar vaziyettedir. Kafa kısmının sol tarafı kırık, sağ taraf maktadır. Eserin iyi korunmamış durumda olması, stil sağlam kalmış, gözünün teki sağlam durmaktadır. Aslanın yönünden tarihlemede zorluklar yaratmaktadır. Fakat kuyruğu arka patilerinden itibaren önüne düşmüştür. Resim 2. Ksanthos Aslan Mezarı. Resim 4. Knidos Aslan Mezarı (rekonstrüksiyon).

24 25 Euripides ve Seneca’nın Tragedyaları Bağlamında Bİr Dramatis Persona olarak Medea

KEREM BALABAN*

Resim 5: Miletos Aslan Mezarı. edea, Yunan mitolojisinde Güneş Tanrısı He- Athena’nın da yardımıyla o şanlı gemi, Argos inşa edilir Sonuç olarak Batı Anadolu’da üç tane kabart- SONNOT lios’un torunu, teyzesi Kirke gibi bir Hekate ve Iason’un Hellas’ın dört bir yanından topladığı tayfası malı aslanlı mezar görülmektedir. Mezarlar Lykia, 1. Bu çalışmanın gerçekleştirilmesinde, çalışmam bo- Mrahibesi, güçlü bir büyücü ve kimi kaynaklara Argonautes’ler adını alır. Karia ve Ionia kültürlerine aittir ve Arkaik Dönem yunca benden bir an olsun yardımlarını esirgemeyen, göre de bir yarı tanrıça olarak Aiskhylos, Sophokles, Eu- Tayfasıyla birlikte güç bela Kolkhis’e varmayı başaran ile Hellenistik Dönem’de görülmektedir. Arkaik Dö- yazının danışmanlığını kabul eden Prof. Dr. Sedef ripides ve Seneca’nın tragedyalarına konu olmuş bir ka- Iason, Kral Aeetes’ten altın postu kendisine vermesini nem’de Doğu etkisi ile yapılan aslanları andırmak- ÇOKAY-KEPÇE hocama, hiçbir yardımı benden esir- rakterdir. Euripides’inkiyle beraber yalnızca onunkinden talep eder ancak bu sefer de Aeetes, Iason’dan neredeyse tadır. Hellenistik Dönem’de yapılan Mezar Doğu ve gemeyip sürekli yanımda olan arkadaşım Elif Burcu aşağı yukarı beş yüz yıl sonra yazılmış olan Seneca’nın olanaksız bir görevi yerine getirmesini ister. Aeetes’in Batı Anadolu kültürlerinin karışımı olarak karşımıza GÜVEN ve çalışma süresince yardımcı olan Oğuzhan Medea’sı günümüze kadar ulaşabilmiştir. kızı usta büyücü Medea Iason’a âşık olur ve ona bu zorlu çıkmaktadır. ZEHİR’e teşekkürü borç bilirim. Homeros ile birlikte bugün en ilham verici Hellen görevde yardımcı olmayı teklif eder. Bunun karşılığında Günümüzde olduğu gibi antik dünyada da bu 2. E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, İstanbul, 2015, yazarlardan biri kabul edilen Euripides’in tragedyaları1 Iason’dan yapmasını istediği şey onu karısı olarak kabul heykeller ucuza mal olmamaktaydılar. Bu sebeple s. 381. çoğunlukla MÖ IV. yüzyılda oynanmış ve kendinden etmek ve yanında götürmektir. Medea’nın yardımıyla Ia- aslanlı mezar sahipleri ya yönetici ya da kentin önde 3. A. Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul, 2014, s. 280. sonraki tragedyalar ve hatta komedyalar üzerinde bü- son bu görevin de üstesinden gelir. Aeetes verdiği sözü gelen aristokrat kesiminden olmalıdırlar. Sıradan hal- 4. T. Tekçam, Arkeoloji Sözlüğü, İstanbul, 2011, s. 64. yük bir iz bırakmıştır. Namlı mitolojik kadın karakterler, yerine getirmeye ve altın postu Iason’a teslim etmeye kın yapabileceği türden mezarlar değildir. Zaten aslan 5. Ş. Özüdoğru, Arkaik Dönem’den Bir Likya Dynast Euripides’in günümüze ulaşan on dokuz tragedyasından yine gönüllü değildir, hatta Argos’u yakıp yıkmaya ve figürünün kullanılması gücü temsil ettiğinden kesin- Mezarı Üzerindeki “Aslan Öldürme” Sahnesi: Anla- sekizine konu olmuştur. Ne var ki Euripides’in Medea Argonautes’leri katletmeye kalkışır. Ne var ki yüce bü- likle üst sınıf bir şahsa ait olduğu düşünülmektedir. mı ve Kökeni Üzerine Değerlendirmeler, Anadolu, 39, hikâyesine kazandırdığı yeni bir soluğun, evlat katlinin, yücü ve artık Iason’un sevgilisi Medea, babasına bunu Aslanın kapı girişleri, tanrıçanın yanında, duvar 2013, s. 69-86. hikâyenin çarpıcılığını daha da ileriye taşıdığını söyle- yapma fırsatı vermeden altın postu da alarak Iason’un resimleri ve kabartmaları, sikke gibi yerlerde kulla- 6. G. E. Bean, Karia, İstanbul, 1987, s. 88. mek yanlış olmayacaktır. tayfasıyla birlikte ülkeden kaçmasına yardım eder. Kur- nılması aslanın gücünden, koruyucu olmasından veya 7. H. İ. Alpaslan, Anadolu’da Podyumlu Mezar Mi- Rhodoslu Apollonios MÖ III. yüzyılda Medea naz Medea tüm hesapları önceden yapmıştır; kardeşini caydırıcı olmasından dolayı mezarlarda da görülme- marisi (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2005, s. 43. hikâyesinin arka planını Argonautika adlı eserinde et- öldürüp parçalara ayırmalıdır ki kendilerini takip edece- ye başlanmıştır. Gerek lahit kapaklarının üzerinde 8. O. Sönmez, Knidos: Mavide Uyuyan Güzel, İs- raflıca işlemiştir. Burada hikâyenin tragedyaya konu ğinden çok emin olduğu babası, kardeşinin parçalarını kabartma şeklinde verilmesi, gerek lahitlerde ön pa- tanbul, 2007, s. 78-90. olmasını sağlayan arka planının bir özetini vermekle toplamak zorunda kalmalı ve kendilerini takip edeme- nelde tasvir edilmesi, gerek mezar odalarındaki duvar 9. C. Newton, A History of Discoveries at Halicar- yetineceğiz. melidir. Her şey Medea’nın hesapladığı gibi olur. Iason resimlerinde aslan tasvirlerini görebilmekteyiz. nassus, Cnidus and Branchidae, Londra, 1862. Iolkos kralının oğlu ve tahtın meşru varisi Iason, Iolkos’a altın postla dönmeyi başarmıştır fakat Pelias Anadolu’da aslan figürünün kullanıldığı mezar- 10. A. M. Greaves, Miletos: A History, Londra, 2002, kralın ölümünden sonra reşit olmadığı için tahtın ema- yine de tahttan feragat etmez. Bunun üzerine Medea, lar olsa da bu çalışmada sadece kabartmalı üç ‘Aslanlı s. 25-30. net edildiği üvey kardeşi Pelias’tan artık reşit olduğun- Pelias’a acılı bir ölüm tasarlar; Pelias’a ölüm kendi kız- Mezar’ incelenmiştir. da yönetim hakkını ister. Pelias tahtı bırakmaya pek de larının elinden gelmiştir. Artık tahtın meşru varisi olan Üç aslanlı mezar Batı Anadolu’nun ne kadar teşne değildir; tahtı Iason’a vermek için, Kolkhis Kralı Iason ülkede hüküm sürmeye başlamıştır. Hüküm sürdü- zengin olduğunu bir kez daha göstermiştir. Aeetes’in Ares’e sunduğu altın postu kendi krallığına ğü onuncu yılda Pelias’ın oğlu tarafından ülkeden sürü- getirmesini şart koşar. Esasen Pelias bu görevi Iason’a lürler ve Korinthos’a kaçarlar. Tragedya burada başlar. hiç de iyi niyetlerle vermemiştir, zira onun bu seferden Iason, Korinthos Kralı’nın kızına âşık olur ve kral sağ salim dönemeyeceğinden oldukça emindir. Tanrıça Kreon’un da rızasıyla kızı Kreusa ile evlenir. Şimdi

* Kerem BALABAN; İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Mezunu.

26 27 Medea Korinthos’tan sürülmelidir. Gitmeden gerekli deşini parçalara ayırmaya cüret eden birinin gözü kara Seneca’nın tragedyayı Stoacı öğretiler üzerine kurmak hazırlıkları yapmak için Kreon’dan bir gün daha süre olmadığını ya da bir defa çocuk doğurmaktansa üç defa istediğini düşündürür5. Seneca’nın politik itkilerle yaz- isteyen Medea aslında bu süreyi bu ihanete yardım ve kalkanını kuşanıp savaşmayı tercih edeceğini açıkça dığı görüşüne benzer olarak bazı edebiyat kuramcıları yataklık eden herkese korkunç bir son hazırlamak için söyleyen birinin savaşçı olmadığını söylemek mümkün da Euripides’in Medea’yı, Sparta ile savaşın eşiğinde istemiştir. Medea kendi çocuklarıyla telli duvaklı geline, müdür? olan Atina’nın güce duyduğu açlığın ve sadakatsizliğin onu öldürecek düğün hediyeleri gönderir. Kızını ölüm- Euripides’in de Seneca’nın da, Medea karakte- sonuçlarını göstermek için yazmış olabileceğini öne sü- den kurtarmak isteyen kral da kızıyla aynı sonu paylaşır, riyle izleyiciden ve/veya okuyucudan cevaplamasını rerler (aynı yıl içinde, Euripides’in oyunu sahneye koy- yanarak can verirler. Kralı ve kızını öldüren Medea ka- hedefledikleri soruyu anlamak pek kolay değildir. masının üzerinden çok geçmeden Peloponnesos Savaşı çıp Hera Tapınağı’na sığınır ve orada da kendi çocukla- Aiskhylos ve Sophokles’in aksine Euripides izleyiciler patlak vermiştir)6. Belki Iason’un (erkeğin) sadakatsizli- rını öldürür. adına düşünmekten imtina ediyor, daha ziyade sorulma- ğinin belki de Medea’nın (kadının) hırslarına esir oluşu- Bildiğimiz kadarıyla çocuklarının katli, hikâyeye mış olanı izleyicilerin gözlerinin önüne sermeyi amaç nun sonuçlarını göstermek istemiş olabilir, ancak kesin Euripides tarafından getirilen bir yeniliktir, zira Aristo- ediniyor gibidir. Bu, Seneca’nın Medea tragedyasını olarak söyleyebileceğimiz, oyunun had safhada trajik teles’in Euripides’i şairlerin en trajik olanı2 diye tanım- yazma motivasyonunun kolayca anlaşılabileceği anla- olduğudur. laması ne temelsizdir ne de bir mübalağa. Hikâyenin mına gelmemeli elbette. Doğrusu, Seneca’nın motivas- Euripides’in versiyonunda Medea’nın karakteri ana hatları Euripides’ten Seneca’ya pek değişiklik gös- yonunu anlamaya teşebbüs eden farklı görüşler var; ki- ve onunla birlikte de koro değişir fakat değişimleri her termez. Her ikisi de kudretli bir büyücü; cüretkâr, kor- mileri bu itkiyi politik bir çerçevede açıklarken kimileri zaman aynı yönde olmaz. İlkin, kocasının ihaneti ve aşa- kusuz, kurnaz ve gözü kara bir kadın betimlerler. de oyunun eğitim amacıyla yazıldığını ya da tamamen ğılanma yüzünden bedbaht halde figan eden bir kadındır: 3 Burada akıllara gelen bir soru var; Medea daha Iason ve Medea (John William Waterhouse, 1907). eğlendirmeye yönelik olduğunu savunur. Yine de Sene- “Ah ah! önceleri de acaba bu kötü şöhretiyle bir evlat katili ola- ca’nın Medea’sı okuyucuya ve/veya izleyiciye kadının Şu çektiğim acı, öyle çok canım yandı ki rak mı biliniyordu? Bu bednam kadının, bir zamanların bulur ve bu döngü yaşamın kaynağı–yeniden doğuş– daima tutkuları, duygulanımları ve zaaflarıyla hareket ağıtlar yetmez demeye. Ah şu menfur ananın ana tanrıçası olarak tapınılan ve sonraları bir karanlık ölüm döngüsüne paralel olarak ana tanrıça kimliğinde ettiği izlenimini verir4 ki bu da Stoacı bir filozof olarak lanetlenmiş evlatları, yok olasınız siz de tanrıça olarak korkulan Hekate’nin rahibesi olmasının bakire–anne–yaşlı kadın biçimlerinde karşılık bulur. babanızla beraber, bu kötü şöhretle bilinmesine katkısı olmuş mudur? Üç Esasen Anadolu kökenli bir tanrıça olan Hekate bu kötü tüm bu hane de batsın yere.” biçimli bir ana tanrıça olarak tasvir edilen Hekate’nin bu namını ve menfi sıfatlarını ana tanrıça kültünden sonra “αἰαῖ, biçimleri gökyüzü–yeryüzü–yeraltı döngüsüyle tekrar egemen olan pederşahi mitlerin etkisiyle kazanmış ve ἔπαθον τλάμων ἔπαθον μεγάλων meşum yaşlı bir cadıya dönüşmüş görünüyor. Hesio- ἄξι᾽ ὀδυρμῶν. ὦ κατάρατοι dos’tan Rhodoslu Apollonios’a kadar (Euripides’i de παῖδες ὄλοισθε στυγερᾶς ματρὸς dâhil ederek) Medea’nın izini sürdüğümüzde, rahibesi σὺν πατρί, καὶ πᾶς δόμος ἔρροι.”7 olduğu Hekate’ye benzer bir şekilde, onun üç biçiminin Koro da bu acının mesuliyetini Iason’a yüklediğinden daha önce bahsedilen döngüdeki karşılıklarını bir baki- Medea’yı avutmaya çalışır, Zeus’un onun yanında ol- re, bir eş ve bir anne olarak bulabiliyoruz; yalnızca bu duğunu söyler. Çok geçmeden o yıkılmış kadının şimdi defa eş kimliği Iason’la evliliğinin sonucu hayata getir- adeta tehditkâr bir ifadeye büründüğüne tanık oluruz: diği çocukların karşılığı olarak yeniden doğuşa ve anne “Önce onlar bana bu yanlışı yapmaya cüret ettiler” kimliği de evlatlarını katli karşılığı olarak ölüme tekabül “οἷ᾽ ἐμὲ πρόσθεν τολμῶσ᾽ ἀδικεῖν.”8 ediyor. Bu benzerlikler Medea’ya bu kötü namın, tıpkı Öfkesini perişanlığıyla beslemiş Medea, intikam ateşiyle Hekate’ye olduğu gibi, sonradan yüklendiğini düşünme- yanan gururlu bir kadındır. Oyunun sonunda evlatlarını mize neden oluyor. katlederek kocasına katlanılmaz bir acı verir. O halde Euripides’in ve Seneca’nın tragedyaların- Seneca’nın versiyonundaysa Medea pek de değiş- da hedefledikleri, dizginsiz bir kadın aracılığıyla kadın mez. En başından itibaren Seneca, Medea’nın kontrolsüz odaklı bir kültü ihya etmek miydi? Atina demokrasisinde duygulanımlarının ve hırslarının yıkım getireceğini his- kadının konumu ayrıca bir araştırma konusu olsa da Ati- settirir. İyiden iyiye dengesini yitirir ve deliliği coşkun bir na demokrasisinin kadınları görmezden geldiği bilini- hevesle kucaklar. Seneca’nın Medea’sının eylemleri, iha- yor. Politik hayata katılmak, erkekler kadar bilge ve zeki nete uğrayan bir büyücünün öfke nöbetleri değil, kadının olamayacakları gerekçesiyle kadınlara verilen bir ayrı- kimliğini inşa etmenin bir yoludur. Tüm günahları baştan calık değildi. Homeros’ta da güçlü, savaşçı, kurnazlıkta beri hedefe götüren bir hazırlıktır. Medea kimliğini tüm Zeus’a denk, becerikli, hazırcevap, yürekli, acar, mağ- benliğiyle kabul eder: Medea nunc sum. rur gibi sıfatlar hep erkeklere atfedilmiştir. Euripides’in Evlat katlinin, daha da trajik bir exodus için Eu- de Seneca’nın da tragedyalarında doğrudan bu sıfatlarla ripides’in hikâyeye kazandırdığı bir yenilik olduğundan nitelenmemiş olsa da aslında Medea tüm bu niteliklere bahsetmiştik. Euripides’in versiyonunda Medea, Ia- sahip bir karakter olarak çizilmiştir. Aşkı için kendi kar- Medea oğullarından birini öldürürken, son’dan olan çocuklarını katlederek Iason’a akla gele- Medea (Evelyn De Morgan, 1889). kırmızı figür amphora (ca. MÖ 330) Louvre Müzesi.

28 29 bilecek en büyük acıyı verebileceğini görür; Seneca’da şacak ve ölecek birer piyadelerdi. Medea zaten statükoya ise evlat katli Medea’nın delirium halinin kreşendosu- aykırı davranıp bu teamüllere boyun eğmiyordu. dur. Bir zamanlar hayatını aşkına adayan, gözü kapalı Konuyu iki temel soru yönünden ele almış olsak tehlikeye dalan kadının ihtirasları hızla büyür, karakteri da cevap vermek yerine yorumlamanın nesnelliğine sı- hızla yozlaşır. Artık kimliğinin yozlaşması yalnızca daha ğındığımızı itiraf etmeliyiz, zira ne Euripides’in ne de korkunç suçlarla düzeltilebilirmiş gibi hareket eder9. Seneca’nın Medea’yı yazmaktaki motivasyonlarını tah- Chartres Kontu Stephani, Comitis Iason’u cezalandırmanın da ötesinde kadın, ilk çocuğu- min etmekten öteye gidebiliyoruz; sorularsa baki kalıyor. nu katletmekten sadistik bir zevk alır, vecd halinde şu Étienne’nin Eşİ Carnotensis Ad Adelam sözleri sarfeder: SONNOT “Gayri ihtiyari sarıyor beni bir büyük haz 1. J. Latacz, Antik Yunan Tragedyaları, Istanbul, 2006, Adèle’e Mektubu1 Uxorem Suam Epistola ve işte büyüyor git gide.” s. 235. “voluptas magna me invitam subit, 2. Aristot. Poet. 1453a. et ecce crescit.”10 3. Ç. Menzilcioğlu, Seneca’nın Medea ve Phaedra Tra- Öte yandan Euripides izleyicilerin evlat katlini bir ceza- gedyalarında Tutkuların Gizemli Çatışması, 2011, s. 67. landırma olarak görmesini hedefliyor gibidir. Iason bu 4. J. P. Aygon, Le jeu de passion dans la Médée de KUTSİ AYBARS ÇETİNALP* sadakatsizliği, bu ihaneti akla sığmayacak bir acıyla öde- Sénéque, Vita Latina, 160, 21. mek zorundadır. Bir annenin evlatlarını katli fikri tüyler 5. Ç. Menzilcioğlu, a.g.e. s. 75. ürpertse de, kadının tereddüdünü hissederiz. Euripides 6. J. Latacz, a.g.e. s. 278. bizi kadının tereddüdünün samimi olduğuna inandırmak 7. Eurip. Med. 111-114. Nicaea Kuşatmasında yazıldı, Haziran 10972 Scripta Ex Castris Obsidionis Nicaenae ister, istediği şey çocuklarını harcamak değildir. Fakat 8. Eurip. Med. 165. ont Étienne’den3; eşi ve tatlılar tatlısı arkadaşı tephanus comes Adelae comitissae, dulcis- artık kral ve kızını öldüren hediyeleri götüren çocukları 9. M. Nussbaum, Serpents in the Soul: A Reading of Se- Kontes Adèle’e, aklına gelebilen tüm iyi ve gü- simae amicae, uxori suae, quidquid mens sua Medea öldürmezse başkaları öldürecektir. Başkalarının neca’s Medea, Medea, J. J. Clauss & S. I. Johnston (eds.) Kzel dilekleriyle... Sevgilim, Roma’ya4 yaptığım Smelius aut benignius cogitare potest. Notum çocukları öldürmesi de Iason’u şüphesiz yaralardı fakat 1997, s. 231. kutlu yolcuğu tüm şerefimle sağ salim tamamladığımı sit dilectioni vestrae, Romam me cum omni hon- bunu Medea yapınca Iason perişan olurdu. Üstelik Hellas’ın 10. Sen. Med. 991-992. bilesin. Hayatımın ve hacılığımın seyrini anlatan bir ore omnique corporea sospitate iter beatum tenere. savaşın eşiğinde ve şehir devletlerinin de sürekli bir sa- mektubu sana Constantinopolis’ten gönderttim, ancak Vitae meae ac peregrinationis seriem a Constantin- vaş halinde olduğunu hesaba katınca statüko için sava- ulağın başına bir talihsizlik gelir diye bu mektubu ye- opoli litteratorie tibi mandare curavi; sed ne legato niden yazıyorum. Tanrı’nın lütfuyla, büyük bir sevinç illi aliquod infortunium contigerit, tibi has rescribo içinde Constantinopolis şehrine vardım. İmparator5 beni litteras. Ad urbem Constantinopolim cum ingenti gerçekten şanına yakışır bir şekilde, büyük bir saygıyla ve gaudio, Dei gratia, perveni. Imperator vero digne et oğluymuşum gibi büyük bir sevgiyle karşıladı. Bana çok honestissime, et quasi filium suum, me diligentis- görkemli ve çok kıymetli hediyeler bahşetti. Tanrı’nın or- sime suscepit, et amplissimis ac pretiosissimis donis dusunun6 tamamında ne bir dük, ne bir kont, ne de önemli dotavit; et in toto Dei exercitu non est dux, neque bir başkası var ki imparator benden çok ona güvensin ve comes, neque aliqua potens persona, cui magis cre- onu desteklesin. Açıkçası sevgilim, imparator cenapları dat vel faveat quam mihi. Vere mihi dilecta, ejus beni sık sık uyardı ve oğullarımızdan birini ona emanet imperialis dignitas me persaepe monuit et monet ut etmemiz konusunda tembihledi. Kendileri ona öyle bü- unum ex filiis nostris ei commendemus: ipse vero ei yük, öyle yüce bir makam bahşedeceğini vaat etti ki, bize tantum tamque praeclarum honorem se ei attributu- asla gıpta etmeyecek. Sana doğrusunu söyleyeyim, bugün rum promisit, quod nostro minime invidebit. In veri- göğün altında yaşayan bu denli büyük bir insan daha yok. tate tibi dico, hodie talis vivens homo non est sub Kendisi liderlerimizi cömertçe ödüllendiriyor, tüm şöval- coelo. Ipse enim omnes principes nostros largissime yelerimizi hediyelerle rahat ettiriyor, tüm fakirleri ziya- ditat, milites cunctos donis relevat, pauperes omnes fetlerle doyuruyor. dapibus recreat. Nicaea şehri civarında Civitot7 adında bir kale, Prope Nicaeam civitatem est castrum nomine kalenin bitişiğinde de denizin bir kolu var. Onun saye- Civitot, juxta quod maris currit brachium, per quod sinde imparatorun hususi gemileri gece gündüz Cons- naves propriae imperatoris die noctuque usque Con- tantinopolis’e gidip, fakirlerin kampına sürekli yiyecek stantinopolim current, quae inde pauperum cibos usque getiriyor. Bu yiyecekler de orada sayısız yoksul arasın- ad castrum ferunt, qui eis innumeris quotidie distribu- da dağıtılıyor. Bize öyle geliyor ki, zamanımızda bu untur. Nostris quoque temporibus, ut nobis videtur, denli düzgün karaktere sahip ve soylu başka bir lider non fuit princeps universa morum honestate adeo prae-

Argonautika’daki yolculuk rotası. * Kutsi Aybars ÇETİNALP; İstanbul Üniversitesi, Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi.

30 31 daha olmadı. Baban da pek çok güzel şey yaptı sevgi- clarus. Pater, mi dilecta, tuus multa et magna tradid- Tanrı’ya yaraşır liderlerimiz, söylediğim gibi kulelerle Videntes igitur Deo digni principes nostri Nicaeam lim, fakat onun yaptıkları bunların yanında neredeyse it, sed ad hunc pene nihil fuit. Haec parva de eo tibi çevrili Nicaea’yı silahlarla almanın mümkün olmadı- adeo, ut diximus, turrigeratam, armis tantum non posse bir hiç. Onun hakkında sana birkaç şey yazmak istedim. scribere dilexi, ut paululum quis esset cognosceres. ğını anlayınca, büyük bir çabayla siperlerin ve çeşitli superari, ligneas altissimas turres cum propugnaculis et Bu sayede biraz da olsa kim olduğunu öğrenesin. Beni Post dies vero decem, per quos me secum venerabi- araçların olduğu çok yüksek tahta kuleler inşa ettiler. diversis instrumentis grandi labore construxere. Quod saygıyla yanında tuttuğu on günün sonunda, ondan ba- lissime habuit, ab eo quasi a patre discessi. Ipse vero Türkler bunları gördüklerinde korkuya kapıldılar ve Turci aspicientes, timore subacti, urbem imperatori per bamdan ayrılır gibi ayrıldım. Kendileri benim için ge- mihi naves praecepit praeparari, per quas tranquil- şehri ulaklar aracılığıyla, şehirden silahsız ayrılmala- nuntios reddiderunt, ea conditione ut nudos de civitate miler hazırlatılmasını emretti. Şehri çevreleyen denizin lum maris brachium quod eamdem circumdat urbem rına müsaade edilmesi ve imparatorun esiri olarak ya- eis liceret per conductum exire, et vivi in imperatoris sakin kolunu8 bu gemilerle hızlı bir şekilde geçtim. Ba- citissime transivi. Quidam illud Constantinopolitanum şamaları şartıyla imparatora teslim ettiler. Soylu impa- vinculis haberentur. Quod audiens venerabilis impera- zıları Constantinopolis’teki bu denizin azgın ve tehli- maris brachium saevum ac periculosum dicebant, quod rator bunu duyduğunda bize yaklaştı, ancak Nicaea’ya tor, ad nos usque prope pervenit: in suam autem Ni- keli olduğunu söylüyor, ki bu yanlış. Zira bu denizde falsum est; nam in eo, plusquam in Marna et Sequana, girmeye pek cesaret edemedi. Zira uçsuz bucaksız halk caeam intrare minime audens, ne eum infinita turba Marne ve Seine’dekine nazaran daha az tehlike var. minime dubitandum est. kitleleri dindar bir baba olarak saygı gösterdikleri impa- populorum, quem tanquam patrem pium venerabantur, Oranın ardından Sanctus Georgus’un kolu9 de- Inde ad aliud, quod Sancti Georgii Brachium ratoru coşkularıyla bunaltmıştı. exsultando opprimeret. nilen başka bir yere geldik. Gemiler için yeterli erzak dicitur; illud quidem, quia navium copiam reperire İmparator bizim yakınlarımızdaki bir adaya çe- In marina quadam insula prope nos secessit: ad tedarik edemediğimizden dolayı orayı tırmanışla aştık. minime potuimus, ascensu superavimus. Ad Nicome- kildi. Ben ve St. Gilles Kontu dışındaki tüm liderlerimiz quam omnes principes nostri, praeter me et comitem Türklerin terk ettiği ’ya doğru yola çıktık. diam urbem desolatam a Turcis, in qua beatus martyr büyük zaferini onunla birlikte kutlamak için oraya git- Sancti Ægidii, cucurrerunt, ut cum eo de tanta victoria Az önce bahsettiğim deniz kolunun başı ve sonu ora- Pantaleon pro Christo passus est, ubi praedictum maris tiler. İmparator hepsini olması gerektiği gibi büyük bir congratularentur, quos omnes nimio, ut debuit, affectu daydı. Kutsal şehit Pantaleon, Mesih için orada acı brachium caput et finem habet, iter nostrum direximus. ilgiyle karşıladı. Düşman Türk güruhu, şehrin ve ordu- recepit. Et quia ne casu superveniret civitati et exer- çekmişti. Ardından Tanrı’ya şükürler olsun büyük şehir Deinde ad maximam urbem Nicaeam, Deum benedi- muzun üzerine aniden çökmesin diye şehirde kalmış ol- citui nostro inimicissima Turcorum turba, me reman- Nicaea’ya vardık. Sevgilim, Nicaea’yı üç yüzden faz- centes, cucurrimus. Nicaeam autem, mi dilecta, plus- mam onu çok sevindirmişti. Hatta daha da keyiflenmiş sisse apud urbem gavisus est valde: altius vero atque la yüksek kule ve muazzam surlar çevreliyordu. Orada quam trecentae altae turres cum muris mirificis clau- ve rahatlamıştı, çünkü geride kalmış olmamı kazanılan levius, quod tunc remansi, ipse recepit quasi aureum gözü pek dövüşen Türkleri bulduk ve Tanrı’nın bitmek dunt. Turcos in ea audaces propugnatores invenimus: ganimetten altından bir dağı almış gibi karşılamıştı. Ulu montem ex praedis factis. In eadem qua manebat insula tükenmek bilmeyen ordusu, Nicaealılarla dört hafta sü- ubi infinitum Dei exercitum per quatuor septimanas İmparator aynı kaldı ve sahip oldukları ne kadar magnus imperator de spoliis Nicaeae urbis sic ordinavit ren ölümcül bir çarpışmaya tutuştu. Biz orduya katıl- cum Nicaenis mortiferum conflictum habere reperi- altın, mücevher, gümüş, kıyafet, at ve benzeri şeyleri pretiosiora, ut scilicet aurum, gemmas, argentum, pal- madan kısa bir süre önce Türklerin lideri Süleyman10 mus. Solimannus, Turcorum princeps, paulo antequam varsa daha değerlilerini Nicaea’daki ganimetten şöval- lia, equos et hujusmodi milites habeant; omnia vero savaşa hazırlık yapmıştı. Kendi halkına yardım etmek nos ad exercitum veniremus, cum magno exercitu in yelere dağıttı. Tüm yiyecek, piyadeler tarafından pay- victualia peditibus distribuantur; principes cunctos de için şehre taarruzla girebileceğini düşünerek büyük bir nostros, paratus ad bellum, subito irruerat, aestimans se laşıldı ve tüm liderlerimize kendi hazinesinden dağıttı. propriis thesauris suis se ditaturum disposuit. orduyla bize aniden saldırdı. Tanrı’nın merhametiyle bu quodam impetu posse irrumpere in urbem, ut subveniret Dediğim gibi böylece Tanrı’nın zaferiyle, ulu Ni- Sic, ut praediximus, Deo triumphante, reddita kötü niyeti, düşündüğünden farklı sonuçlandı. Bizimki- suis: quae prava intentio aliter, quam putavit, Dei mis- caea 19 Haziran’da11 geri alındı. Eski kilisede okundu- est maxima Nicaea xiii kal. Julii. Legitur in primitiva ler hızlıca hazırlandılar ve Türkleri cesurca karşıladılar. ericordia evenit. Nostri autem velocissime parati, Tur- ğu üzere, kilise babaları Nicaea’da kutsal bir konsil12 Ecclesia sanctos patres apud Nicaeam sanctam syno- Akabinde hepsi geri dönüp kaçtı. Bizimkiler ise cesur- cos animis ferocibus receperunt: qui statim vertentes toplamıştı ve orada Arius sapkınlığı yok edildiğinde, dum celebrasse; et ibi Ariana haeresi destructa, Sanc- ca onları takibe koyuldular ve pek çoğunu öldürdüler. terga, se in fugam omnes dederunt. Nostri eos acerrime Kutsal Ruh’un rehberliğinde Kutsal Teslis itikadını ka- tae Trinitatis fidem, Spiritu Sancto ducente, eos con- Uzun bir mesafe boyunca onları öldürerek, yaralaya- insequentes, multos de eis interfecerunt, et per magnum bul etmişlerdi. Rahiplerin günahlarından dolayı yapılan firmasse: et quae, peccatis pastorum exigentibus, facta rak kovaladılar. Bizimkilerin bilmediği o sarp dağlar spatium terrae, vulnerando, occidendo eos fugarunt; et hatalı öğretiyi, günahkâr hizmetkârları sayesinde artık fuerat magistra erroris, nunc, Deo propitiante, per pec- olmasaydı, o gün büyük ve onulmaz bir zarar vermiş nisi essent ardui montes nostris innoti, eadem die in Tanrı’nın razı olacağı şekilde doğru bir öğreti haline catores servos suos facta est discipula veritatis. Dico olacaklardı. Bizden kimse ölmedi, fakat sonraki gün- magnum et in immedicabile damnum corruissent. De getirdiler. Sevgilim, eğer Antiochia bizi alıkoymazsa, tibi, mi dilecta, quia de saepedicta Nicaea usque Jeru- lerde birleşmiş büyük ordumuz pek çok şiddetli çarpış- nostris omnibus nemo tamen periit; sed postea noster beş haftada sık sık bahsettiğim Nicaea’dan Ierusalem’e salem per quinque septimanas perveniemus, nisi Anti- maya girdi. Oklarla ve kundaklı yaylarla Türklerden communis magnus exercitus multos acerrimosque con- varmış olacağız. Hoşça kal! ochia obstiterit nobis. Valete! pek çoğunu, hatta önemli olanlarını da öldürdük. Pek gressus exercuit; cum balistis et arcubus multos ex Turcis, fazla olmasa da bizden de öldürülenler oldu. Baudouin etiam de majoribus, interfecit. De nostris quidam occisi de Flandre ve Gand Kontu dışında hatırı sayılır hiçbir sunt, sed vere non multi; nominativus miles nullus, nisi şövalye ölmedi. Flandrensis Balduinus, comes de Ganz.

32 33 SONNOT 1. Kullanılan kaynak için bkz. L’Académie des Inscrip- tions et Belles-Lettres, (1866) Recueil des Historiens des Croisades: Historiens Occidentaux, v. 3, Paris: Imprimerie Impériale, s. 885-887. Kİtap Tanıtımı 2. Mektubun yazılma tarihinin Haziran sonu ya da Tem- muz başı olduğuna dair farklı görüşler vardır. 1 Temmuz 1097’de gerçekleşmiş olan Savaşı’ndan mek- ● tupta hiç bahsedilmemiş. Dolayısıyla mektubun yazılma S. Dillon Palimpsest tarihi Temmuz ayı olamaz. İznik’i 19 Haziran’da alan Haç- lılar şehirden 26 Haziran’da ayrılmışlardır. Ganimetin dağı- Edebiyat, Eleştiri, Kuram tılması ve Antakya hazırlığı da göz önüne alınırsa mektup Haziran sonunda yazılmış olmalıdır. PINAR ŞAKARCAN* 3. Latince metinde Stephanus olarak geçen isim, yazarın Fransız soylusu olmasından dolayı Fransızca aslına uygun Sarah Dillon: The Palimpsest: Literature, Critisizm, Bir palimpsest’te ‘tekrar gö- şekilde Étienne olarak çevrilmiştir. Diğer kişi isimlerine de Theory (2007). rünür olma’, bizim hayal ve aynı şekilde yaklaşılmıştır. Palimpsest: Edebiyat, Eleştiri, Kuram. Çev.: Ferit Bu- inanç dünyamızdaki ‘ölümden 4. Doğu Roma İmparatorluğu. rak Aydar. Koç Üniversitesi Yayınları, 1. Basım: Eylül 2017. sonra dirilme, uyanış, başka 5. I. Aleksios Komnenos. ISBN 978-605-9389-69-3. hayatlarda karma bulma’ gibi 6. Haçlı Ordusu. Sarah Dillon; Cambridge Üniversitesi İngiliz Dili Bö- psiko-sosyal dürtülerin maddi 7. Yalova, Hersek. lümünde öğretim üyesi; feminist edebiyat ve film eleş- izdüşümü gibidir. Hiçbir şey 8. İstanbul Boğazı. İznik Kuşatması’nı betimleyen bir minyatür (XIII. yüzyıl). tirmeni ve kuramcısı. için geç olmadığına dair rahat- 9. İzmit Körfezi. alimpsest’ yazı zemini olarak birden fazla kul- lama hissimiz ise zamanın ve 10. I. Kılıç Arslan b. Süleyman, dönemin Latin kaynakların- ‘ lanılmış olan malzemenin teknik anlamından irademizin varlığından besle- da Süleyman (lat. Solimannus) olarak geçmektedir. daha ötesini ifade ettiğinde kendimizi, hayatı- nir. Tarihten kalan palimpsest 11. XIII Kalendae Iulii. P mıza dair birikmiş duygu ve düşünceleri rastgele veya korunması gereken ve üzerine 12. İznik Konsili (MS 325). kurgu dâhilinde biçimlendiren; ya öylesine, ya bir karar asla yazılamayacak, ancak yorumlamalara açık olarak anında, ya herhangi bir ihtiyaçta, ya da bir dürtü- kalmakla yetinecek bir malzeme iken biz, kendi bedeni- de gün yüzüne çıkan anı, deneyim, öğreti, duygulanım mize dövme yapabilir, anılarımızı tatlandırabilir, hatala- gibi hafıza dilimleriyle baş başa buluruz. rımıza mazeretler bulabilir, geçmiş ve gelecek seçimleri- Korunan kazanımlarımızın – ve tabii kayıp- mize mantıklı veya duygusal sebepler yamayabiliriz. larımızın bıraktığı boşlukların – kişisel ve çevresel Dillon’u okurken içgüdüsel, bireysel, top- motivasyon kaynaklarıyla yoğrulmuş olarak birbir- lumsal, eğitimsel, teknolojik ve küresel palimpsest lerini yeniden değerlendirilmeye yöneltmelerindeki kavramları düşünce dünyamın içinde parlamaya ve etkinin yoğunluğu, koşullara, tercih gücümüze, be- ‘palimpsest’ kelimesini ilk kez sesinden duyduğum lirlenmiş önceliklerimize göre değişebilir. Bir za- Prof. Dr. Bedia Demiriş Hocam’ın Klasik Filolojiye man kesitinde kesin yani tamamlanmış olarak adlan- Giriş dersinden hatırladıklarım gün ışığına yeniden dırdığımız her şey, aslında ya bir yöne doğru evrilir çıkmaya başladığında ne kadar doğru bir okulda oldu- ya da önem derecesinin değişmesiyle silikleşir veya ğumun farkına, aklımın ve kalbimin tüm katmanlarıyla belirginleşir. Bir düşünce daha gizli veya daha çar- yeniden vardım. Palimpsest tarafından kuşatılmış bir pıcı hale gelebilir; eski moda sayılan yeniden rağbet gerçeklikte, yine palimpsest’ten ibaret olan bizler, do- görebilir; eski bir taş bir anda gediğine oturabilir. nuk zaman fantezisinin bir ütopya haline getirdiği algı Palimpsest üst üste gelmiş yazılara zemin evreninde Kronos’la pazarlık yapan canlı heykeller olan ve kimyasal tepkimeyle daha rahat incelenebilir gibi değil miyiz? bir malzeme iken, hayatımıza, bedenimize, beynimi- Sarah Dillon’ın Palimpsest’ini okumanızı şid- ze ve yapıtlarımıza dair üst üsteliğe, kavram olarak detle – pardon, sevgiyle – tavsiye ederim… ancak bir yere kadar karşılık gelebilir, çünkü irade sa- hibi olarak biz, ölü bir palimpsest’in aksine değişimin yalnızca nesnesi değil, aynı zamanda öznesiyizdir.

* Pınar ŞAKARCAN; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Lisans İkinci Sınıf Öğrencisi.

34 35

Kİtap Tanıtımı ETKİNLİKLERİMİZ

J. Haldon ● Bizans Tarihi Atlası

PINAR ŞAKARCAN*

John Haldon: The Palgrave Atlas of Byzantine History Atlas, ‘Kronoloji’, ‘Bizans Terimleri ve Teknik Terim- (2005). ler Sözlüğü’, ‘Kaynakça’ ve 4 adet ‘Ek Bölüm’ ile son Bizans Tarihi Atlası. Çev.: Ali Özdamar. ALFA Yayınla- buluyor. rı, 1. Basım: Eylül 2017. Doğu Roma İmparatorluğu’nun fiziki, siyasi, ISBN 978-605-171-518-6. idari, dini, askeri, ekonomik, ticari, endüstriyel, diplo- İngiltere doğumlu Profesör John Haldon 1995’te Bir- matik, demografik, jeopolitik ve kronolojik verilerini mingham Üniversitesi’nde Bizans, Osmanlı ve Modern bir araya getirerek yorumlayan, içerdiği harita, tablo Yunan Araştırmaları müdürü olmuş; 2007-2003 arasın- ve diğer görsellerle tüm tarihi gelişimi detaylandırarak da Bizans Araştırmaları Dumbarton Oaks Merkezi’n- ortaya koyan bu yapıtı, akademik çalışmalarında bir de çalışmıştır. Uluslararası Bizans Araştırmaları Birliği başvuru kaynağı olarak kullanmak isteyebilecek öğren- başkanı olan Profesör Haldon tarafından yayımlanan bazı cilerin yanında, dinlerin, kültürlerin ve coğrafi yolların çalışmalar şunlardır: The Empire That Would Not Die: The kesiştiği Doğu Roma’nın genel yapısına ilgi duyan me- Paradox of Eastern Roman Survival, 640-740 (Harvard raklılara da öneriyor, iyi okumalar diliyorum. UP, 2016); A Tale of Two Saints: The Passions and Mi- racles of Saints Theodore ‘The Recruit’ and ‘The Ge- neral’ (Liverpool UP, 2016); A Critical Commentary on the Taktika of Leo VI (Dumbarton Oaks, Washington DC, 2014) ve in the Iconoclast Era: A History (L. Brubaker’le birlikte, Cambridge 2011). rofesör Haldon’ın Doğu Roma İmparatorluğu’nun tarihi gelişimindeki kilit taşlarını, ayrıntılı anla- Ptımların yanında, harita, şekil ve tablolarla derle- diği ve gerek Doğu Roma’nın iç dinamiklerine gerekse komşularıyla olan ilişkilerine akademik duyarlılık ve bilimsel titizlikle ışık tutan Bizans Tarih Atlası ‘Genel Haritalar’ ile başlayıp üç ana bölümden oluşuyor: ‘Erken Dönem’ (ca. MS IV-VII. yüzyıl), Ro- ma’dan Doğu Roma’ya süregelen tarihi gelişimi, kent- leri, vilayetleri ve Kilise’yi ele alıyor. ‘Orta Dönem’ (ca. MS VII-XI. yüzyıl), Ortaçağ Doğu Roma dünyasının yükselişini, ekonomiyi, idare ile savunmayı, kilise ile manastır teşkilatını ve ulusla- rarası bağlamı içinde İmparatorluğu anlatıyor. ‘Son Dönem’ (ca. MS XI-XV. yüzyıl), Doğu Ro- ma’nın küçülüşünü, idari durumu, sınırları ve komşula- rı, bunun yanında son dönemin kilise ve manastırlarını inceliyor.

* Pınar ŞAKARCAN; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Lisans İkinci Sınıf Öğrencisi.

36 37 38 39 40 41 42 43 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ KLASİK FİLOLOJİ TOPLULUĞU

Biz kimiz? Klasik Filoloji Topluluğu, öğrencilerin Eski Yunan - Roma dünyasına ve bu klasik kültürle ilişkisi çer- çevesinde Akdeniz, Ön Asya ve Mezopotamya medeniyetlerine ilgilerini arttırmak amacıyla, hem hoş vakit geçirecekleri hem de bilgilerini pekiştirecekleri etkinlikler düzenleyen bir öğrenci topluluğudur. Topluluk, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı ile Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı öğrencileri tarafından Prof. Dr. Bedia Demiriş’in danışmanlığında, 5 Temmuz 2012 tarihinde kurulmuştur.

Topluluk ne gibi faaliyetler yapıyor? - Yalnızca öğrencilerin bildiriler sunduğu, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Öğrenci Sempozyumu. - Geçmişi keşfetmenin heyecanıyla İstanbul’un tarihi yerlerine ve antik Akdeniz haritasının farklı noktalarına geziler. - Antik dünya konulu film gösterimleri ve temalı okuma günleri. - Eski Yunan ve Roma’nın sosyal tarihini kısmen de olsa deneyimleyebilmek amacıyla o dönemlerin gündelik yaşantısına dair çeşitli ayrıntıların yeniden canlandırılması. - Eski Yunan - Roma komedya ve tragedyalarının sahnelenmesi. - Antik kültür ve mitoloji esinli sergilerin gezilmesi. - Dönemsel yayımlanan, içerisinde öğrencilerin makale ve yazılarının bulunduğu, bir basılı yayın hazırlar. Bu etkinliklerin verimli olmasında disiplinler arası diyaloğun önemine inanıyor ve arkeoloji, tarih, sanat tarihi, hititoloji, felsefe ve sosyoloji gibi ilgili diğer disiplinlerden daha fazla öğrencinin katılmasıyla topluluğumuzun daha da büyümesini umuyoruz.

Nasıl üye olunur? Topluluğa üye olmak için gereken belge ve şartlar İstanbul Üniversitesi Sağlık Spor ve Kültür Daire Başkanlığı Öğrenci Kulüpleri Yönergesi’nde de belirtildiği gibi şunlardır: - Tüm İstanbul Üniversitesi lisans ve lisansüstü öğrencileri üye olabilir. - Topluluk üyesi olabilmek için, Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’ne göre bir yükseköğretim kurumundan uzaklaştırma veya çıkarma cezası almamış olmaları gerekir. - Üyelik, istenilen belgelerin C.III.07 (343) numaralı odadaki topluluk danışman hocamıza veya toplu- luk başkanına teslim edilmesiyle gerçekleştirilir.

Üyelik için istenilen belgeler nelerdir? - ÖKM Müdürlüğü tarafından hazırlanan form. - Disiplin durumunu gösteren öğrenci belgesi. - 3 adet vesikalık fotoğraf.

Üyelik formuna nasıl ulaşılır? C.III.07 (343) numaralı odadan basılı olarak veya aşağıdaki QR kodundan çıktı alarak.

44