i Yüksek Lisans Tezi

T.C.

Bayram ATASAGUN B ERCİYES ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOLOJİ ANABİLİM DALI

CENTAUREA AMAENA BOISS. & BALANSA’NIN AUTEKOLOJİSİ VE KORUMA BİYOLOJİSİ İ YOLOJ Hazırlayan Bayram ATASAGUN İ ANAB

Danışman İLİ Prof. Dr. Ahmet AKSOY M DALI 2012

Yüksek Lisans Tezi

Temmuz 2012 KAYSERİ ii i T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOLOJİ ANABİLİM DALI

CENTAUREA AMAENA BOISS. & BALANSA’NIN AUTEKOLOJİSİ VE KORUMA BİYOLOJİSİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Hazırlayan Bayram ATASAGUN

Danışman Prof. Dr. Ahmet AKSOY

Bu çalışma; Erciyes Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından FBY-11-3678 kodlu proje ile desteklenmiştir.

Temmuz 2012 KAYSERİ ii

Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve referans gösterdiğimi belirtirim.

Bayram ATASAGUN iii

“Centaurea amaena Boiss. & Balansa’nın Autekolojisi ve Koruma Biyolojisi” adlı Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ne uygun olarak hazırlanmıştır.

Tezi Hazırlayan Danışman Bayram ATASAGUN Prof. Dr. Ahmet AKSOY

Biyoloji ABD Başkanı Prof. Dr. Ahmet AKSOY iv v

TEŞEKKÜR

Yüksek lisans eğitimim süresince engin bilgi ve tecrübeleriyle bana yol gösteren, desteğini hiçbir zaman benden esirgemeyen, danışman hocam sayın Prof. Dr. Ahmet AKSOY’a en içten teşekkürlerimi sunarım.

Çalışmalarım sırasında böceklerin tayininde yardımcı olan Prof. Dr. Aydın TUNÇBİLEK’e, kromozom çalışmaları için Doç. Dr. Esra MARTİN’e, dağılış haritaları için Arş. Gör. Ahmet Emin KARKINLI’ya, toprak analizlerinde yardımcı olan Arş. Gör. Oğuzhan UZUN’a teşekkür ederim.

Laboratuvar imkanlarını kullanmama olanak sağlayan önceki danışman hocam Prof. Dr. Mustafa KÜÇÜKÖDÜK’e, Doç. Dr. Tuna UYSAL’a, her zaman yardımlarını gördüğüm Arş. Gör. Dr. Evren YILDIZTUGAY, Arş. Gör. Dr. Ahmet UYSAL ve Öğretim Görevlisi Ömer Faruk ÇOLAK’a teşekkürü bir borç bilirim.

Arazi çalışmalarımda yardımlarını esirgemeyen arkadaşlarım, Arş. Gör. Ahmet CEYLAN’a, Arş. Gör. Fatih Doğan KOCA’ya, Arş. Gör. Musa KAR’a ve İsmail Bayram GÜLLÜ’ye teşekkür ederim.

Ayrıca bu çalışmanın gerçekleşmesinde maddi destek sağlayan Erciyes Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeler Birimi (BAP)’ne teşekkürlerimi sunarım.

Her zaman yanımda olan, çalışmam süresince maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen aileme, özellikle sabır, anlayış ve desteklerinden ötürü nişanlıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım. vi

CENTAUREA AMAENA BOISS. & BALANSA’NIN AUTEKOLOJİSİ VE KORUMA BİYOLOJİSİ

Bayram ATASAGUN Erciyes Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Temmuz 2012 Danışman: Prof. Dr. Ahmet AKSOY

ÖZET

Endemik bir bitki türü olan Centaurea amaena Boiss. & Balansa, kritik yok olma tehlikesi altında olup sadece Kayseri’de bulunmaktadır. Bu çalışma ile, türün populasyon yapısı ve genişliği, dar yayılışının nedenleri, ekolojik istekleri, tozlaşma mekanizması ve üreme biyolojisine ait özellikler belirlenmiş, koruma kapsamında uygulama çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Ayrıca türün morfolojik, anatomik, palinolojik ve karyolojik özellikleri de belirlenmiştir.

Kayıtlarda tek lokaliteden bilinen C. amaena’nın bulunduğu lokaliteden yaklaşık 15 km uzaklıkta ikinci bir lokalitesi daha saptanmıştır. İki lokalite birlikte yaklaşık 0.55 km2’lik bir alan oluşturmaktadır ve birey sayısı yaklaşık 5672 olarak hesaplanmıştır. Populasyon çalışmalarından elde edilen veriler ve IUCN kriterlerine göre türün tehlike kategorisi CR B2ab(i,iii) olarak güncellenmiştir. Polen taneleri simetrik, izopolar, trikolporat ve polen şekli prolat-sferoidal olarak belirlenmiştir. Türün somatik kromozom sayısı 2n=18 tepit edilmiş, poliploidi (2n=4x=36) olan hücrelere de rastlanmıştır. Üreme biyolojisi çalışmaları sonucunda türün kendine döllek (autogam) olduğu tespit edilmiştir. Tohum çimlenmesi üzerine üç farklı bitki büyüme düzenleyicisinin (gibberellik asit, kinetin, indol - 3 - asetik asit) etkisi araştırılmış ve en yüksek çimlenme oranına gibberellik asit uygulamasında rastlanmıştır. Türün genellikle kayalık yamaçlarda, kayaların ve taşların arasına tutunarak geliştiği tespit edilmiştir. Alana en yakın yerden alınan toprak örneklerinin hafif asitli, organik madde içeriği yüksek, kumlu-tınlı bünyeye sahip olduğu belirlenmiştir.

Koruma uygulamaları çerçevesinde, tür gurbette (ex-situ) ve yerinde (in-situ) yaşatılmaya çalışılmış fakat başarılı olunamamıştır. Türü tehdit eden başlıca faktörlerin antropojenik kaynaklı (yapılaşma, otlatma, turizm) olduğu belirlenmiş ve türün korunması kapsamında çeşitli stratejiler geliştirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Centaurea amaena, endemik, Kayseri, koruma biyolojisi, autekoloji. vii

THE AUTECOLOGY AND CONSERVATION BIOLOGY OF CENTAUREA AMAENA BOISS. & BALANSA

Erciyes University, Graduate School of Natural and Applied Sciences M.Sc. Thesis, July 2012

Supervisor: Prof. Dr. Ahmet AKSOY

ABSTRACT

An endemic species, Centaurea amaena Boiss. & Balansa is in a critical danger of extinction and is only found in the province of Kayseri. With this study, the population pattern of the species and its extension, the reasons for its narrow range, its ecological demands, its pollination mechanism and reproductive biology have been identified, and practical works have been carried out for protection. Moreover, the morphological, anatomical, palynological and karyological features of the species have been determined.

A second locality was detected about 15 kilometers from C. amaena known in the records from one locality. Two localities together cover an area of around 0.55 square kilometer, and the number of individuals was calculated to be 5672. According to the data obtained from the studies on the population and the criteria by IUCN, the danger category of the species has been updated as CR B2ab(i,iii). Polen grains were described as symmetric, isopolar and tricolporate, and the shape of the pollen was determined to be prolate-spheroidal. The somatic chromosomal number was determined to be 2n=18, and cells that were polyploidy (2n=4x=36) were encountered. As a result of the studies into reproductive biology, the species was determined to be autogamous. The effect of three different hormones (gibberellic acid, kinetin, indol - 3 - acetic acid) on the germination of the seeds has been researched, and the highest germination rate was achieved with gibberellic acid. It was established that the species typically flourish, taking roots on rocky slopes, between rocks and stones. The soil samples taken from the nearest places were found to be slightly acidic, rich in organic matter, and sandy-loamy.

Within the framework of practices for protection, efforts were made to make the species live ex-situ and in-situ, but the result was failure. The main factor threatening the species were identified to be anthropogenic-related (construction, grazing, tourism), and several strategies have been developed for the purpose of protecting it.

Keywords: Centaurea amaena, endemic, Kayseri, conservation biology, autecology. viii

İÇİNDEKİLER

CENTAUREA AMAENA BOISS. & BALANSA’NIN AUTEKOLOJİSİ VE KORUMA BİYOLOJİSİ

Sayfa

BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK ...... ii

YÖNERGEYE UYGUNLUK SAYFASI ...... iii

KABUL VE ONAY SAYFASI ...... Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

TEŞEKKÜR ...... v

ÖZET ...... vi

ABSTRACT ...... vii

İÇİNDEKİLER ...... viii

TABLOLAR LİSTESİ ...... xiii

ŞEKİLLER LİSTESİ ...... xv

GİRİŞ ...... 1

1. BÖLÜM

GENEL BİLGİLER

1.1. Koruma Biyolojisi ...... 7

1.2. Familya ve Cinsin Genel Özellikleri ...... 9

1.2.1. (Compositae) Familyasının Genel Özellikleri ...... 9

1.2.2. Centaurea L. Cinsinin Özellikleri ...... 10

1.3. Literatür Çalışması ...... 11 ix

2. BÖLÜM

ÇALIŞMA BÖLGESİNİN TANIMI

2.1. Bölgenin Coğrafik Konumu ...... 26

2.2. Bölgenin Jeolojik Yapısı...... 27

2.3. Bölgenin Toprak Yapısı ...... 29

2.4. Bölgenin İklim Özellikleri ...... 31

2.4.1. Sıcaklık Değerleri ...... 31

2.4.2. Yağış Miktarı (mm) ve Yağışlı Gün sayısı ...... 31

2.4.3. Nispi Nem (%) ...... 32

2.4.4. Biyoiklim Sentezi ...... 32

2.5. Bölgenin Genel Vejetasyonu ...... 34

3. BÖLÜM

YÖNTEM VE MATERYAL

3.1. Materyal ...... 36

3.2. Yöntem ...... 36

3.2.1. Sistematik ve Yayılış İncelemeleri ...... 37

3.2.2. Morfolojik İncelemeler ...... 37

3.2.3. Anatomik İncelemeler ...... 37

3.2.4. Palinolojik İncelemeler ...... 38

3.2.5. Karyolojik İncelemeler ...... 39

3.2.6. Ekolojik İncelemeler ...... 40

3.2.6.1. Toprak Analizleri ...... 40

3.2.7. Üreme Biyolojisi İncelemeleri ...... 40

3.2.7.1. Polen İncelemeleri ...... 40

3.2.7.1.1. Tozlaşma Denemeleri ...... 40 x

3.2.7.1.2. Polen Canlılık Testleri ...... 42

3.2.7.2. Stigma Olgunluğu İncelemeleri ...... 42

3.2.8. Tohum İncelemeleri ...... 42

3.2.8.1. Tohum/Ovül Oranı ...... 42

3.2.8.2. Tohum Canlılık Testi ...... 42

3.2.8.3. Tohum Çimlenme Denemeleri ...... 43

3.2.9. Koruma Uygulamaları ...... 44

4. BÖLÜM

BULGULAR

4.1. Centaurea amaena’nın Sistematiği ve Yayılışı ...... 45

4.1.1. C. amaena’nın Doğal Yayılış Alanlarındaki Flora Özellikleri ...... 47

4.1.1.1. Perikartın Populasyonu ...... 47

4.1.1.2. Yılanlı Dağı Populasyonu ...... 48

4.2. Morfolojik Özellikleri ...... 49

4.3. Anatomik Özellikleri ...... 51

4.4. Polen Özellikleri ...... 53

4.5. Kromozom Özellikleri ...... 56

4.6. Ekolojik Özellikler ...... 59

4.6.1. Toprak Özellikleri ...... 59

4.7. Üreme Biyolojisi İncelemeleri ...... 61

4.7.1. Polen İncelemeleri ...... 61

4.7.1.1.Tozlaşma Denemeleri ...... 61

4.7.1.2. Polen Canlılık Testleri ...... 61

4.7.2. Stigma Olgunluğu İncelemeleri ...... 63

4.8. Tohum İncelemeleri ...... 65 xi

4.8.1. Tohum/Ovül Oranı ...... 65

4.8.2. Tohum Canlılık Testi...... 65

4.8.3. Tohum Çimlenme Denemeleri ...... 67

4.8.3.1. Farklı Sıcaklık Rejimlerinde Bitki Büyüme Düzenleyicilerinin Çimlenme Üzerine Etkileri...... 67

4.8.3.1.1. Gibberellik asit (GA ) Ön Uygulamalarının, Farklı Sıcaklık Rejimlerinde Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri ...... 67 ₃ 4.8.3.1.2. Kinetin (KİN) Ön Uygulamalarının, Farklı Sıcaklık Rejimlerinde Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri ...... 69

4.8.3.1.3. İndol–3–asetik asit (IAA) ön uygulamalarının, farklı sıcaklık rejimlerinde tohum çimlenmesi üzerine etkileri ...... 71

4.8.3.2. Aynı Sıcaklık Rejimlerinde Farklı Bitki Büyüme Düzenleyicilerinin Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri ...... 73

4.8.3.2.1. 10–15 °C Sıcaklık Rejiminde Farklı Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulamalarının Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri ...... 73

4.8.3.2.2. 20-25 °C Sıcaklık Rejiminde Farklı Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulamalarının Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri ...... 74

4.8.3.2.3. 30-35 °C Sıcaklık Rejiminde Farklı Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulamalarının Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri ...... 76

4.8.3.3. Uygulanan Bitki Büyüme Düzenleyici Dozlarının Farklı Sıcaklık Rejimlerindeki Çimlenme Oranlarının Karşılaştırılması ...... 77

4.8.3.3.1. 10-15 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı çimlenme oranlarının karşılaştırılması ...... 77

4.8.3.3.2. 20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı çimlenme oranlarının karşılaştırılması ...... 78

4.8.3.3.3. 30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı çimlenme oranlarının karşılaştırılması ...... 78

4.8.3.4. Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulamalarına Bağlı Olarak Tohumların Çimlenme Hızları...... 79 xii

4.8.3.4.1. Farklı konsantrasyonlardaki Gibberellik asit (GA ) ön uygulamalarının, farklı sıcaklık rejimlerindeki tohum çimlenme ₃ hızları üzerine etkileri ...... 79

4.8.3.4.2. Farklı konsantrasyonlardaki kinetin (KİN) ön uygulamalarının, farklı sıcaklık rejimlerindeki tohum çimlenme hızları üzerine etkileri ...... 81

4.8.3.4.3. Farklı konsantrasyonlardaki indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulamalarının, farklı sıcaklık rejimlerindeki tohum çimlenme hızları üzerine etkileri ...... 83

4.8.3.5. Sıcaklık Rejimine Bağlı Olarak Farklı Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulaması Yapılan Tohumların Çimlenme Hızları ...... 85

4.8.3.5.1. 10-15 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamalarının tohum çimlenme hızları üzerine etkileri ...... 85

4.8.3.5.2. 20-25 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamalarının tohum çimlenme hızları üzerine etkileri ...... 86

4.8.3.5.3. 30-35 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamalarının tohum çimlenme hızları üzerine etkileri ...... 87

4.9. Türü Tehdit Eden Faktörler...……….…………………………………………..87

4.10. Koruma Uygulamaları ...... 90

5. BÖLÜM

TARTIŞMA-SONUÇ VE ÖNERİLER

5.1. Tartışma ve Sonuç ...... 94

5.2. Öneriler ...... 102

KAYNAKLAR ...... 103

ÖZGEÇMİŞ ...... 111 xiii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 2.1. Yıllık ortalama sıcaklıklar ...... 31 Tablo 2.2. Yıllık toplam yağış miktarı ...... 31 Tablo 2.3. Yıllık ortalama nispi nem ...... 32 Tablo 2.4. Yağışın mevsimlere göre dağılımı ve yağış rejim tipi ...... 32 Tablo 4.1. C. amaena’nın populasyon yoğunlukları ...... 46 Tablo 4.2. C. amaena polenine ait polen ölçümleri...... 54 Tablo 4.3. C. amaena türünün detaylı karyolojik özellikleri…...... 58 Tablo 4.4. Populasyonların toprak analizleri...... 60 Tablo 4.5. C. amaena’nın stigma olgunluğunun zamana göre değişimi...... 63 Tablo 4.6. C. amaena’nın stilus uzunluğuna göre stigma olgunluğu...... 64 Tablo 4.7. GA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 10-15 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları ...... 68 ₃ Tablo 4.8. GA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 20-25 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları...... 68 ₃ Tablo 4.9. GA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 30-35 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları...... 69 ₃ Tablo 4.10. Kinetin ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 10-15 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları ...... 70 Tablo 4.11. Kinetin ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 20-25 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları ...... 70 Tablo 4.12. Kinetin ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 30-35 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları ...... 71 Tablo 4.13. IAA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 10-15 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları...... 72 Tablo 4.14. IAA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 20-25 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları...... 72 Tablo 4.15. IAA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 30-35 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları...... 73

Tablo 4.16. 10-15 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve GA3 ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları ...... 80 xiv

Tablo 4.17. 20-25 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve gibberellin (GA3) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları ...... 81

Tablo 4.18. 30-35 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve gibberellin (GA3) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları...... 81 Tablo 4. 19. 10-15 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları ...... 82 Tablo 4.20. 20-25 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları...... 83 Tablo 4.21. 30-35 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları ...... 83 Tablo 4.22. 10-15 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları ...... 84 Tablo 4.23. 20-25 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları...... 85 Tablo 4.24. 30-35 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları ...... 85 Tablo 5.1. C. amaena türüne ait morfolojik bulguların diğer çalışmalarla karşılaştırılması...... 95 xv

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1.1. Koruma biyolojisi ile ilişkili alanlar...... 8 Şekil 2.1. C. amaena'nın Türkiye ve Kayseri'deki yayılışı...... 26 Şekil 2.2. Çalışma bölgesinin genel görünüşü (Yılanlı Dağı)...... 27 Şekil 2.3. Çalışma bölgesinin jeolojik yapısı...... 29 Şekil 2.4. Çalışma alanı ve çevresinin genel toprak haritası ...... 30 Şekil 2.5. Nispi nemin mevsimlere göre dağılışı...... 32 Şekil 2.6. Kayseri ombrotermik iklim diyagramı...... 34 Şekil 3.1. Autogami (kendine dölleklik) için tülbent beziyle kapatılmış çiçekler...... 41 Şekil 3.2. Kontrol amaçlı hiçbir işlem uygulanmamış çiçekler...... 41 Şekil 4.1. C. amaena’nın Perikartın populasyonunun dağılımı...... 46 Şekil 4.2. C. amaena’nın Yılanlı Dağı populasyonunun dağılımı...... 46 Şekil 4.3. C. amaena’ nın genel görünüşü...... 50 Şekil 4.4. C. amaena’ nın kapitulum görünüşü...... 50 Şekil 4.5. C. amaena’nın kök enine kesiti ...... 51 Şekil 4.6. C. amaena’nın gövde enine kesiti ...... 52 Şekil 4.7. C. amaena’nın yaprak enine kesiti ...... 53 Şekil 4.8. C. amaena polenine ait elektron mikroskobunda polar görünüm...... 54 Şekil 4.9. C. amaena polenine ait elektron mikroskobunda ekvatoryal görünüm ...... 55 Şekil 4.10. C. amaena polenine ait elektron mikroskobunda yüzey süslemesinin görünümü ...... 55 Şekil 4.11. C. amaena polenine ait ışık mikroskobu görüntüsü...... 56 Şekil 4.12. C. amaena’nın somatik kromozomlarının ışık mikroskobu görüntüsü ...... 57 Şekil 4.13. C. amaena’nın poliploidi olan hücrelerin ışık mikroskobu görüntüsü...... 57 Şekil 4. 14. C. amaena türünün idiyogramı...... 58 Şekil 4.15. Tozlaşma uygulamaları sonuçları...... 61 Şekil 4.16. C. amaena’nn polen canlılığının günlük değişimi ...... 62 Şekil 4.17. C. amaena’nın çiçekler açıldığı günkü polen canlılığı...... 62 Şekil 4.18. C. amaena’nın stigma olgunluğu ...... 64 Şekil 4.19. C. amaena’nın tohum/ovül oranı...... 65 Şekil 4.20. C. amaena’nın tohum canlılığı sonuçları...... 66 Şekil 4.21. C. amaena’nın tohum canlılığı...... 66 xvi

Şekil 4.22. Gibberellik asit ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme oranları ...... 67 Şekil 4.23. Kinetin ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme oranları...... 69 Şekil 4.24. IAA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme oranları...... 71 Şekil 4.25. 10-15 °C sıcaklık rejiminde C. amaena tohumlarının farklı bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumların çimlenme oranları ...... 73 Şekil 4.26. 20-25 °C sıcaklık rejiminde C. amaena tohumlarının farklı bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumların çimlenme oranları...... 75 Şekil 4.27. 30-35 °C sıcaklık rejiminde C. amaena tohumlarının farklı bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumların çimlenme oranları ...... 76 Şekil 4.28. 10-15 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi dozlarına bağlı olarak çimlenme oranlarının karşılaştırılması...... 77 Şekil 4.29. 20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi dozlarına bağlı olarak çimlenme oranlarının karşılaştırılması ...... 78 Şekil 4.30. 30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi dozlarına bağlı olarak çimlenme oranlarının karşılaştırılması ...... 79

Şekil 4.31. Gibberellik asit (GA3) ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme hızları...... 80 Şekil 4.32. Kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme hızları ...... 82 Şekil 4.33. İndol-3-asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme hızları ...... 84 Şekil 4.34. 10-15 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamaları yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının çimlenme hızları ...... 86 Şekil 4.35. 20-25 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamaları yapılan ve yapılmayan Centaurea amaena tohumlarının çimlenme hızları 87 Şekil 4.36. 30-35 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamaları yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının çimlenme hızları...... 88 xvii

Şekil 4.37. Türü tehdit eden faktörler I...... 89 Şekil 4.38. Türü tehdit eden faktörler II...... 89 Şekil 4.39. Türü tehdit eden faktörler III ...... 90 Şekil 4.40. Oxycarenus sp...... 90 Şekil 4.41. C. amaena’nın ex-situ (gurbette) koruma kapsamında iklimlendirme kabininde yetiştirilmesi...... 92 Şekil 4.42. C. amaena’nın ex-situ (gurbette) koruma kapsamında sera ortamında yaşatma çalışmaları...... 92 Şekil 4.43. C. amaena’nın ex-situ (gurbette) koruma kapsamında sera ortamında yetiştirilmesi...... 93 Şekil 4.44. C. amaena’yı in-situ (yerinde) koruma kapsamında tohum ekimi ...... 93 1

GİRİŞ

Bitkiler evrensel olarak dünyanın doğal mirasının önemli bir parçası ve gezegen için olmazsa olmaz bir kaynak olarak tanımlanır ve küresel sürdürülebilirliğin önemli bir bileşenidir. Tahıl, temel besin ve lif kaynağı olarak bitkiler insanlar tarafından kullanılmaktadır. Yabani bitkilerin binlercesi dünyanın her tarafında çok sayıda insan için ekonomik, kültürel ve potansiyel, besin sağlama, yakıt, elbise ve barınma gibi önemli değerlere sahiptir. Gelişmekte olan ülkelerde yüz milyonlarca insanın sağlığı için bitkiler önemli bir ilaç kaynağıdır. Dünya sağlık örgütü (WHO) insanların % 80’inin sağlıklarının bitkilere dayandığını açıklamıştır. Bitkiler gezegenin çevresel ve ekosistem dengesinin sürdürülebilmesinde önemli bir rol oynar ve dünyanın hayvan yaşamı için habitatın önemli bir bileşenini oluşturur. Günümüzde dünyadaki bitkilerin 2/3 kadarı, insanın nüfus artışı ile tehdit edilmekte, ağaçsızlandırma, habitat kaybı, mevcut kaynakların aşırı kullanımı, yabancı türlerin istilası ve zirai genişleme nedeniyle doğada yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bitki çeşitliliğinin ileri derecedeki kaybı genetik erozyonla ve birçok türün genetik kökeninin daraltılmasıyla ifade edilir. Biyolojik çeşitlilik kaybının artması, toplumların karşı karşıya kaldığı en büyük tehlikedir. Bitki kaynaklarının yıkımını durdurmak, şimdi ve gelecek ihtiyaçlar için çok gereklidir [1].

Son tahminlere göre, günümüzde 100.000’den fazla bitki türü yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Dahası, yok olma oranının habitat değişimi, doğanın aşırı kullanımı, kirlilik ve iklim değişimiyle birlikte emsali görülmemiş şekilde artacağı tahmin edilmektedir. Bu yüzyılın sonuna kadar sıcaklıkların 3-6 ºC yükseleceğini, hidrolojik döngünün değişeceğini ve günümüzün yaygın bitki türlerini tehdit edeceği tahmin edilmektedir. Günümüzde varolan 400.000 civarında bitki türünün yarısının tehdit altında olabileceği düşünülmektedir [2]. 2

Dünyanın her yerinde biyolojik çeşitliliği olumlu veya olumsuz yönde etkileyen nedenlerin hemen hepsinde doğrudan veya dolaylı olarak insan faktörünün etkili olduğu görülür. Biyolojik zenginliği azaltan nedenlerin kökeni ne olursa olsun, onu korumak, yönetmek ve sürdürülebilir kılmak, yine insanların sorumluluğundadır [3]. İnsanlık varolduğu günden bu yana sahip olduğu biyolojik çeşitliliği tahrip etmiş ve yok etmeye devam etmektedir. Doğadaki bu hızlı tahribat ve canlı türlerinin hızla yok olması insanoğlunu çeşitli önlemler almaya sevk etmiştir. Biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla çalışmalar yapan insanoğlu başarılı olabilmek için küresel işbirliğini amaçlamıştır.

Bu amaçla, 1972 yılında ilk küresel çevre toplantısı gerçekleştirilmiş, sonrasında da 1980 yılında Dünyayı koruma stratejisi yayınlanmıştır (IUCN/UNEP/WWF, 1980). Bu nokta, insanoğlunun ilgisinin çevre üzerinde yoğunlaştıgı ve çevresel konularda bilinçlenmenin görüldügü başlangıç evresi olarak kabul edilir. 1985 ve 1989 yıllarında yapılan I. ve II. Botanik Bahçeleri ve Dünya Koruma Stratejileri kongreleri ile de Botanik Bahçelerinin biyolojik çeşitliliğin korunmasındaki yeri ve önemine değinilmiştir. Biyolojik çeşitliliği koruma kavramı, 1991 yılında Dünyaya Özen, Sürdürülebilir Gelişim İçin Bir Strateji, Dünyayı koruma stratejisini tamamlayıcı olarak, IUCN, UNEP, WWF tarafından yayınlanarak tekrar gündeme getirilmiştir. 1992 yılında yayımlanan Küresel Biyoçeşitlilik Stratejisi ve Birleşmiş Milletlerin Çevre ve Gelişim konferansının sonucu olarak eğitim ve halkın bilinçlendirilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Bu kararların tamamlayıcısı olarak da, 29 Ekim 1993 tarihinde Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonu yürürlüğe girmiştir [4].

Türkiye jeolojik geçmişi ve üç fitocoğrafik bölgenin kesişme noktasında olması, Asya ile Avrupa arasında bir köprü oluşturması, yer şekilleri, iklim ve toprak özelliklerinin çok çeşitli olması nedeniyle çok zengin bir floraya sahiptir. Avrupa ülkelerindeki toplam damarlı bitki sayısı yaklaşık 13.000 iken Türkiye’de bu sayı yaklaşık 12.000’dir. Avrupa ülkelerindeki toplam endemik bitki türü sayısı yaklaşık 3500 iken Türkiye'de endemik bitki sayısı yaklaşık 3700’dür [5]. Ayrıca ülkemiz birçok cins ve seksiyonun farklılaşma merkezi olmasının yanı sıra çok sayıda bitkinin de gen merkezi konumundadır. Günümüzde tarımı yapılan birçok kültür bitkisinin yabani formları yurdumuzda doğal yayılış göstermekte olup Türkiye florasının zenginliğine etkileri oldukça büyüktür. 3

Dünya Koruma Birliği (IUCN) tarafından dünyadaki 240.000 bitkide gerçekleştirilen bir çalışmada, her 8 bitkiden birinin neslinin tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtilmiştir. Bu bitkilerin % 90’ ından fazlası endemiktir. Türkiye ise bitki türünün tehlikede olduğu 10 ülke arasında dördüncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde ise tehlike altında toplam 1876 bitki türü bulunmakta ve bu da toplam floramızın % 22’ sini temsil etmektedir [6].

Türkiye, doğal ve biyolojik kaynakların korunması, değişimi ve ticaretini konu alan birçok uluslararası anlaşma, antlaşma, sözleşme ve protokole imza atmıştır. Bunlar; Bern Sözleşmesi (Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi) (1984), Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin Protokol (1983), Ramsar Sözleşmesi (Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Sözleşmesi) (1994), Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) (1996), Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1997), Özellikle Afrika' da Ciddi Kuraklık ve/veya Çölleşmeye Maruz Ülkelerde Çölleşme ile Mücadele İçin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (1998), Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (2003), BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) (2004), Cartagena Biyogüvenlik Protokolü (2004), Gıda ve Tarım Bitki Genetik Kaynakları Uluslararası Antlaşması (2006) [7].

Ayrıca Biyolojik Çeşitliliğin korunması amacıyla Çevre Bakanlığı tarafından 2007 yılında “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı (UBSEP) güncellenmiştir. Biyolojik çeşitliliği korumak için in-situ ( doğal ortamında) ve ex-situ ( doğal olmayan ortamında, tohum bankası, botanik bahçesi) koruma yaklaşımları izlenmektedir. Kendine özgü uygulamalarıyla her iki yaklaşım uluslararası ölçekte yaygın kabul görmektedir.

Ex-situ koruma genetik çeşitlilik unsurlarının doğal habitatları dışında korunmasıdır. Bitki genetik kaynaklarının korunmasında en yaygın uygulama alanı bulan strateji ex- situ koruma (tohum depolama, DNA depolama, çiçek tozu depolama, tarla gen bankası ve botanik bahçeleri) olmuştur. Bunun da en önemli nedeni, yeri dışında korumanın daha ucuz ve daha kolay olmasıdır. Ex-situ koruma programları, dünyanın her yanında geçmişten bugüne uygulanmaktadır. Bu sistem oldukça etkin olmakla birlikte, bazı sakıncalı yönleri de vardır. Burada en önemli sorun, yeri dışında yapılan koruma 4

çalışmaları sırasında bitki populasyonlarında devam eden evrimleşme sürecinin durmasıdır. Evrimleşme bitki ile çevre arasındaki etkileşimin sonucu olarak ortaya çıkmakta ve nesiller boyunca ortaya çıkan genetik farklılaşmalar şeklinde kendini göstermektedir. Yapay ortamlarda gerçekleştirilen koruma süresince bu etkileşim olamayacağından, evrimleşme süreci durmaktadır. Ayrıca bu tip koruma sisteminde mevcut çeşitliliğin ancak küçük bir bölümü kontrol altına alınabilmektedir.

In-situ koruma, ekosistemlerin ve doğal habitatların korunması ve tür populasyonlarının kendi çevresi içinde canlı olarak saklanıp, devam ettirilmesi ya da kültür çeşitlerinin kendi özelliklerini geliştirdikleri çevre koşullarında yetiştirilmesidir. Bu tür koruma sisteminde, doğal yaşam alanlarında populasyonlar çeşitliliğini devam ettirerek sistemdeki bitkiler evrimlerini sürdürülebilmekte ve yeni özellikler taşıyan bitkilerin ortaya çıkmasına olanak sağlanmaktadır. Ancak evrim, yalnızca yeni karakterlerin ortaya çıkmasına neden olmaz aynı zamanda çok kullanışlı olan bazı eski karakterlerin yitirilmesine de neden olur. İklim değişimleri, çevre kirliliğinin artması ve her türlü doğal ve insan kaynaklı karmaşalar bu yönden tehlikelidir. Bu durumda in-situ koruma projelerinin başlangıç aşamasında temsili tohum örmeklerinin gen bankalarında uzun süreli korunmaya alınması gerekir. Bu nedenle de in-situ koruma, tek başına bitki genetik kaynaklarını koruma yöntemi olarak ele alınmamakta, ex-situ korumanın tamamlayıcı bir unsuru olarak ve birlikte ele alınmaktadır [7].

Türkiye biyolojik zenginliğini korumak için çeşitli çalışmalarda yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Bu amaçla çeşitli üniversite ve kurumların bünyesinde herbaryumlar, botanik bahçeleri, arboretumlar ve gen bankaları kurulmuştur. 1958 yılından itibaren kurulmaya başlanan Milli Parkların sayısı günümüzde 41’e ulaşmıştır.

1992-1997 yılları arasında Türkiye’nin Endemik Bitkileri Projesi ile Anadolu’nun batı kesimi ayrıntılı olarak çalışılmıştır. Bu projede çalışan araştırıcılar çalıştıkları bölgelerde yetişen bitki taksonlarının tehlike kategorileri ile ilgili önerilerde bulunarak Türkiye Tabiatını Koruma Derneği tarafından 2000 yılında yayımlanan “Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı”nın hazırlanmasında katkıda bulunmuşlardır [4]. Bu esere benzer listelerin dünyanın birçok yerinde yayınlanması ve bu yayınların gittikçe yaygınlaşması üzerine bilim dünyasında bu tip yayınlara çeşitli eleştiriler de yapılmaya başlanmıştır. Örneğin zamanımızın önemli taksonomistlerinden birisi olan Greuter “Akdeniz Bölgesi’nde Doğanın Korunması Sorunları Karşısında Bir Taksonomistin 5

Görüşleri” isimli makalesinde “ Bu listeler daha ileri çalışmalara temel teşkil etmekle beraber, bilgi yönünden hayli eksiktir. Listeler daima tamanlanmak, düzeltilmek, tasfiye edilmek, modernleştirmek ister. Bu listeler ne kadar ayrıntılı ve güvenilir olursa olsunlar tehdit altında olan taksonların korunmasına rehber olmaktan ileri gidemezler” demektedir. Listeler, bir ülkede neyin korunmasının gerektiğini belirtmeleri bakımından önem taşırlar. Ancak bitkiler açısından neyin korunmasını bilmek onun sadece ismini bilmek değildir. Gretuer’in de belirttiği gibi ideal olan “bitkinin yayılışı, populasyon genişliği ve yapısı, ekolojik istekleri, fizyolojik toleransı, döllenme sistemi, tozlaşma ve yayılma ekolojisi, çimlenme fizyolojisi, fide ve gelişmiş devrelerindeki rekabet derecesi, populasyondaki böcekler gibi populasyon yaşamının devamı ile doğrudan ilgili birçok konular hakkında ayrıntılı bilgiler gerekir. Bu bakımdan böyle bir listenin yayınlanması ile bir ülkede, doğa korumasının başlangıç devresinin temelinin atılması amaçlanmaktadır [8].

Bu çalışmanın ardından Avrupa Komisyonu’nun desteği ile 2000-2003 yılları arasında, TKB ve Çevre Bakanlığı’nın işbirliğiyle yürütülen “Tehdit Altındaki Bitki Türlerinin Kendi Ekosistemlerinde Korunması (LIFE III)” Projesi ile Tuz Gölü ve Göller Yöresi’ndeki endemik 16 bitki türünün yerinde korunmasını öngören bir çalışma daha yürütülmüştür. Bu çalışma sonunda da Tuz Gölü çevresinde 4 adet farklı alanı bir araya getiren bir Önemli Bitki Alanı (ÖBA), Eber ve Akşehir Gölleri çevresindeki iki alanı içine alan bir ÖBA, Ceyhan Deltası’nda bir ÖBA ile aynı türü hedef alan biri Konya Gevne Vadisi, ikincisi Muğla Sandras Dağları ve üçüncüsü de Denizli civarında olan üç adet ÖBA alanı belirlenmiştir. Bu çalışmaya destek olmak üzere proje alanları çevresinde sosyoekonomik değerlendirmeler de yapılmıştır [7].

Yeryüzünde bitki çeşitliliğinin korunabilmesine yönelik önemli çabalardan biri olan Küresel Bitki Koruma Stratejisi (KBKS) Türkiye’ninde katıldığı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) 6. Uluslararası Konferansı (Hollanda, 2002) sırasında 187 ülke tarafından oybirliği ile kabul edilmiştir. Bu stratejiye göre, 2010 yılına kadar ulaşılması planlanan 16 hedef belirlenmiştir. Bu hedeflerden Hedef 5: 2010 yılına kadar en önemli bitkisel çeşitlilik içeren alanların % 50 oranında koruma altına alınmasıdır. Hedef 8: Tehdit altındaki bitkilerin % 60’ı tercihen kaynak ülkedeki, açık gurbet (ex-situ) koleksiyonlarında toplanmalı ve %10’u yeniden yetiştirme ve canlandırma programına dahil edilmelidir. Ülkemizde de Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi (NGBB) tarafından “Hedef 8” kapsamında altı bitki türünün ; 6

• Mavi Yıldız (Rhazya orientalis) • Tülüşah (Centaurea iconiensis) • Küre Çiçeği (Globularia hedgei) • Zingit (Pyrus serikensis) • Dikenli Süsen (Iris masia) • Geven (Astragalus beypazaricus) koruma projeleri sürdürülmektedir [9].

Ayrıca Çevre ve Orman Bakanlığı, NGBB ve diğer kurumların desteğiyle yok olma tehlikesi altında olan Centaurea tchihatcheffii (sevgi çiçeği) koruma altına alınmıştır. NGBB tarafından ülkemizin yok olma tehlikesi altındaki türleri koruma çalışmaları artarak devam etmektedir [10].

Bu çalışmaların sayısı floramız zenginliğine göre oldukça azdır. Bu amaçla yokolma tehlikesi altında olan türlerin belirlenerek, nesillerinin devamını sağlayabilmeleri için populasyon çalışmaları büyük önem taşımaktadır. Koruma biyologları, yok olma riski altında olan türlerin belirlenerek, neslin yok olmasına neden olacak risklerin sınıflandırılması ve bu tehditlerin ortadan kaldırılarak populasyonların iyileştirilmesi konusunda çalışmalar yapmaktadırlar.

Türkiye’de yok olma tehlikesi altında bulunan toplam 1876 bitki taksonu bulunmaktadır. Tehlike altındaki türler üzerinde ileride yapılacak olan koruma çalışmalarının başarıya ulaşabilmesi için her bitki türünün ekolojik yerinin tam olarak bilinmesi ve yaşam öykülerinin belirlenmesi, kısaca bu bitkilerin autekolojik özelliklerinin açığa çıkarılması gerekir. Bu amaçla tehdit altında bulunan türler arasında yer alan Centaurea amaena’nın, ekolojik istekleri, tozlaşma, yayılma ve tohum çimlenme ekolojisinin yanı sıra polen, tohum ve stigma canlılık testleri incelenerek populasyonların autekolojik özellikleri ortaya konulmuştur. Türün botanik bahçesinde yetiştirilebilmesi ve doğal ortamında neslini devam ettirebilmesi için sağlanması gerekli şartlar ve alınması gereken önlemler belirlenmiştir. Ayrıca türün IUCN kategorisi son veriler ışığında güncellenmiştir. 7

1. BÖLÜM

GENEL BİLGİLER

1.1. KORUMA BİYOLOJİSİ

Koruma Biyolojisi Dünya’nın biyolojik çeşitliliğini ve doğal yapısını koruyan uygulamalı bir bilimdir. Koruma biyolojisi türlerin korunmasını, onların yaşam alanlarının ve ekosistemin korunmasını amaçlar. 40 yıl önce biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesi yok olma tehlikesi altındaki türlerin korunması anlamına geliyor ve korumanın küçük bir bileşeni olarak düşünülüyordu. Şimdilerde ise birçok tür risk altına girmekte ve biyolojik çeşitliliğin planı genleri, ekosistemleri ve biyolojik birimlerin korunmasını kapsamaktadır. Koruma biyolojisi dünyada yaşamın korunması üzerine bir kriz disiplini gibi ilgi çekici olarak hareket etmektedir ve belki de günümüzün temel konusunu oluşturmaktadır [11].

Koruma Biyolojisi terimi ilk defa 1978 de Bruce Wilcox ve Michael Soulé tarafından Kaliforniya Üniversitesin‘de düzenlenen bir konferansta konu başlığı olarak kullanılmıştır. Sekiz yıl sonra bu küçük başlangıç “Society for Conservation Biology” derneğini oluşturmuş ve 1987 de Conservation Biology yeni bir dergi olarak piyasaya sürülmüştür. Michael Soulé, “Society for Conservation Biology” nin ilk başkanıdır ve Modern Koruma Biyolojisinin babası olarak kabul edilir. Dernek ve dergi; üniversiteler, kuruluşlar, özel koruma grupları, hükümet birimlerinin destekleri ile koruma biyolojisi programı sıradışı bir şekilde büyümüştür [12]. “Society for Conservation Biology”nin günümüzde 10.000 üyesi bulunmaktadır. 8

Koruma Biyolojisi birçok biyolojik bilimden önemli bir yönüyle farklıdır; o genellikle bir kriz disiplinidir. Kriz disiplinleri bilinen tüm olgulardan önce hareket etmelidir. Bu nedenle kriz disiplinleri fen ve edebiyatın karışımıdır ve ilgi alanı bilginin yanı sıra sezgiyi de gerektirmektedir. Koruma biyolojisi farklı disiplinleri bir araya getiren bir bilimdir. Koruma biyolojisi ile ilişkili alanlar aşağıda gösterilmiştir (Şekil 1.1.) [11].

Şekil 1.1. Koruma biyolojisi ile ilişkili alanlar.

Koruma biyologları koruma biyolojisinin hedefleri kapsamında dünya üzerinde yaşamın üç önemli yönünü sürdürmek istemektedirler; a. Canlı sistemlerde doğal çeşitlilik inşa etmek (biyolojik çeşitlilik) b. Bu sistemlerin bileşen, yapı ve fonksiyonları (ekolojik bütünlük/bozulmamışlık) c. Ekolojik sistemlerin dirençlilik ve zamana dayanma yeteneği (ekolojik sağlık) [13]. 9

Koruma biyolojisi yeryüzünün sadece insanoğluna ait olmadığı, diğer canlılarında en az insanlar kadar yaşama hakkı olduğu, önceki nesillerin bize miras bıraktığı doğayı gelecek nesillere aktarabilmek ve bugünkü gibi doğadan faydalanmaları için doğanın korunması gerektiği üzerine kurulmuş bir bilimdir.

1.2. Familya ve Cinsin Genel Özellikleri

1.2.1. Asteraceae (Compositae) Familyasının Genel Özellikleri

Bir, iki veya çok yıllık otsu, nadiren çalı tipinde bitkiler. Yapraklar almaşlı veya karşılıklı, rozet şeklinde ve stipulasız (nadiren stipullu), tam, dişli, loplu ya da değişik şekillerde parçalanmış. Çiçekler bir veya birkaç seri bitişik veya ayrı braktelerden meydana gelen involukrum ile çevrilmiş bir kapitula içinde toplu halde. İnvolukrum brakteleri değişik şekil ve yapıda. İnvolukrum bir sıralı olabileceği gibi, iki ya da daha çok sıralı. Çok sıralı involukrumlarda brakteler imbrikat dizilişte. Çiçek tablası çukur, düz, konveks ya da konik. Yüzeyi çıplak ya da pullar, uzun tüyler veya setalar taşır. Floretler (kapitulumun bir tek çiçeği), hermafrodit, erkek, dişi ya da sterildir.

Bu familya üyelerinde kaliks ve korolla çok değişik şekillidir. Kaliks genel olarak farklılaşarak tüy şeklinde indirgenmiş (pappus) veya tamamen körelmiştir. Korollanın petalleri birleşik, tüpsü, dilsi, ipliksi ya da nadiren iki dudaklı. Tüpsü çiçek uçta belirgin 5 dişli, dilsi çiçek 3–5 dişli. Stamenler 5 veya nadiren 4, epipetal, filamentler genellikle serbest, anterler stilusun etrafında bir tüp şeklinde birleşmiş (singenesis). Ovaryum alt durumlu, 1 lokullu,1 bazal anatrop tohum taslağı içerir. Stilus tek, iki stigmatik kola ayrılmış ve farklı şekillere sahiptir.

Çiçekler iki eşeyli veya tek eşeyli, aktinomorf veya zigomorf simetrilidir. Kapitulumdaki bütün çiçekler aynı eşeyde (erkek, dişi ya da hermafrodit) olduğunda homogam, farklı eşeyde olduğunda heterogamdır.

Homogam kapitulum iki tiptedir; Diskoid; kapitulumdaki çiçeklerin hepsi aynı şekil ve aynı eşeydedir. Ligulat; kapitulumdaki çiçeklerin hepsi zigomorfik ve hermafrodittir. Heterogam kapitulumlar 3 çeşittir; Radyat; kapitulumun çevresindeki çiçekler dilsi, ortadaki çiçeklerden büyük, genellikle uçları 3 dişli, ya dişi ya da eşeysizdir. Ortadaki çiçekler tüpsü, hermafrodit ya da erkek. 10

Radyant; ortadaki çiçekler tüpsü, hermafrodit ve hemen hemen eşit boydadır. Uçta yer alanlar ise daha uzun ve eşeysizdir. Diskiform; ortadaki çiçekler tüpsü ve hermafrodittir. Kenardakiler ise filiform (ipliksi) ve dişi ya da dilsi özelliktedir.

Kapitulum yalnızca tüpsü ya yalnızca dilsi çiçeklerden oluşabilir ya da her ikisini birden taşıyabilir.

Meyva aken. Akenlerin yüzeyi düz, boyuna yollu, çeşitli şekillerde süslenmiş pullu ya da tüylü, genellikle kalıcı ya da dökülücü bir pappus taşır. Pappus, seta ve tüy serilerinden oluşur. Tüyler kılsı, skabrit, dikencikli ya da plumoz tiptedir [14].

Compositae familyasının önemli cinslerinden biri olan Centaurea L. Dünyada Asya, Kuzey Afrika ve Amerika’da yaklaşık 700 tür ile temsil edilmektedir [15]. Son çalışmalarda Centaurea dört cinse bölünmüştür (Centaurea, Rhaponticoides, Psephellus, ) [16, 17]. Türkiye Florasında ise Astragalus ve Verbascum cinslerinden sonra en çok tür içeren cins olarak 3. sırada yer almaktadır [5]. Yeni eklenenler ile Türkiye’de yaklaşık 197 Centaurea taksonu bulunmaktadır [18, 19]. Bunlardan 116 tanesi endemiktir. Bu sonuca göre endemizm oranı ise % 62.7’dır. Endemizm oranının bu kadar yüksek olması bu cinsin gen merkezinin Türkiye olduğu görüşünü sağlamlaştırmaktadır.

1.2.2. Centaurea L. Cinsinin Özellikleri

Tek yıllık, iki yıllık veya çok yıllık otsu bitkiler, nadiren dikensi dallı küçük çalılar, herdem yeşil yapraklı daha büyük çalımsılar; çok hücreli tomentoz, skabroz veya hirsut tüylü, sıklıkla sapsız salgı tüylü. Yapraklar almaşlı, bazen tamamen tabanda bulunurlar, morfolojileri çok farklı olup, Türkiye’deki türler C. odyssei’deki spinulose hariç, dikensizdir. Pinnatifit ya da pinnatipartit, bazen dekurrent. Kapitulum heterogam; diskiform ya da radyant. Brakte topluluğu (involukrum) yumurtamsı, yarı küremsi, silindir, dikdörtgensi veya iğ şeklinde. İnvolukrum brakteleri (fillari) çok serili, kiremitsi, az çok sert, hemen her zaman zarımsı, saman yapılı veya değişken formlar gösteren derimsi ek yapı (appendage) içerirler. Apendajlar, tam veya kirpiksiye varan saçaklı, dairemsi, mızraksı veya üçgen, küt veya küçük sivri sert bir uç (mukro) ile biten, kısa dikencikli veya sert dikenli; bazen sadece mukrodan ibaret veya kısa 11

dikencikli; nadiren de hiçbiri bulunmamaktadır. Reseptakulum düz, kıl şeklindeki yapılarla kaplı. Çiçekler pembe, mor (siyahımsı mor), mavi, sarı ya da beyazımsıdır. Kenardaki çiçekler eşeysiz (bazen staminodlu), 5-8 ya da daha fazla segmentli huni şeklinde ya da hemen hemen iplik şeklinde ve belli belirsiz 4-5 şeritsi segmentlidir. Ortadaki çiçekler hermafrodittir. Akenler olgunlaştıkları zaman tüysüz, yanal olarak yassılaşmış, uç kısmı yuvarlak ya da kesik, hilum lateral ve tabana yakın, genellikle elaisomlu. Pappus eşit olmayan birkaç serili, pürüzlü, sakalsı ya da kuş tüyü gibi yumuşak ince uzun sık tüylü ve merkeze doğru uzamıştır. Fakat en iç sıra genellikle kısa ve genellikle pulumsu yapıdadır. Pappus kalıcı veya dökülücü nadiren de bulunmaz [20].

Centaurea cinsinin taksonomik olarak en önemli karakterleri, fillarilerin ucundaki değişik şekillerde olabilen çıkıntılar ve pappus morfolojisidir. Ayrıca kök yapısı, gövde dallanması gibi vejetatif karakterler de önem arzetmektedir.

1.3. Literatür Çalışması

Centaurea türleri üzerine bilim adamlarınca sistematik, moleküler, palinolojik, anatomik, ekolojik vb. birçok çalışma yapılmıştır.

Endemik Centaurea horrida’nın populasyon genetik analizinin incelendiği çalışmada, türün genetik yapısı değerlendirilmiştir. Çalışma SSR markırlar aracılığıyla yedi populasyon üzerinde yapılmıştır. Populasyonlar arasında önemli oranda genetik varyasyon bulunmuştur. Sonuçlar C. horrida’nın şimdiki populasyonun orijininin iki gen havuzunda toplandığını göstermiştir [21].

Bazı Centaurea türlerinin sayısal taksonomisinin yapıldığı çalışmada, 23 morfolojik karakter kullanılarak 10 taksonun (3’ü endemik) sayısal analizi yapılmıştır. Sayısal analiz için iki yöntem kullanılmıştır; kümeleme ve temel bileşenler analizi (PCA). Kümeleme yöntemine göre C. calcitrapa subsp. calcitrapa ile C. iberica, C. antiochia var. antiochia ile C. urvillei subsp. armata en yakın akraba taksonlardır. PCA sonuçlarına göre apendaj genişliğinin minimum ve maksimum değeri ve apendaj uzunluğunun minimum değeri Centaurea’nın sınıflandırmasında önemli karakterler olarak bulunmuştur [22]. 12

Kleistogam Centaurea melitensis de aken heteromorfizminin değerlendirildiği çalışmada, varyasyonun kapitulum tipi ile bağlantılı olduğu bulunmuştur. Başlangıçtaki kleistogam kapitula kısa pappus taşıyan kalın aken meydana getirir. Sondaki kleistogam kapitula akenleri küçük ve kısadır. Kasmogam kapitula uzun pappuslu küçük akenler meydana getirir. Bu çalışmada akenlerdeki değişkenlik morfolojik, zamanlama, dağılım ve çimlenme kapasitesi analizleri incelenmiş ve farklı yoğunluklarda fide gelişimi gözlenmiştir. Sonuçlar aken oluşumunun heterojen olduğunu desteklemiş ve C. melitensis’in yaşam öyküsünün büyük ölçüde değişken habitatlarda geliştiği izlenimini vermiştir [23].

Zamansal ve mekansal üreme başarısındaki değişim ve koruma biyolojisinin yapıldığı dar endemik Centaurea corymbosa’nın metapopulasyonunun varlığını sürdürmesinin çok düşük kolonileşme yeteneğine sahip olmasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Tohum üretiminin bileşenlerindeki varyasyon hem zamansal hem de mekansal olarak incelenmiştir, bitki ve populasyon özellikleri varsayılan değişimleriyle karşılatırılmıştır. Zamansal değişim, bitki başına kapitula sayısı ve kapitulum başına ovul oranı yıllar ile çiçeklenme periyodu arasındaki kaynakların sınırlandırılması ile ilişkilendirilmiştir. Tohum ovül oranı fertilizasyon oranındaki varyasyondan ve düşük meyve oranından dolayı değişiklik gösterdiği belirlenmiştir. İzole bireylerin yoğun populasyonun bulunduğu bireylerden daha düşük verimlilik oranına sahip olduğu tespit edilmiştir. Fakat yüksek yoğunluğa rağmen, en küçük çalışılan populasyon en düşük verimlilik oranı ve en yüksek düşük oranı göstermiştir. Bu allel etkisi tohum üretimi üzerine olası küçük ya da az yoğun populasyon için olası bir tehdit olarak sunulmuştur. Düşük yoğunluklu populasyonu güçlendirme ve en küçük populasyonu yeni genotiplerle takviye C. corymbosa için uygun bir koruma stratejisi olarak ileri sürülmüştür [24].

Centaurea calcitrapa da saçak köklerin büyüme ve proteolitik aktivitesi üzerine nitrojen ve sükrozun etkisinin araştırıldığı çalışmada, saçak kökler Agrobacterium rhizogenes bakterisinin LBA9402 suşu ile enfekte edilerek yerleştirilmiştir. Sıvı normal saçak kök kültürleri yaklaşık 1.5 günde biomasta iki katlık bir artış sergilemiştir. Başlangıçtaki sükroz ve nitrojen konsantrasyonunun etkisi normal kültürde biomasta ve proteinaz üretiminde çalışılmıştır. Hem proteolitik hem de taze ağırlıkta en yüksek değer 30-50 g/l sükroz da elde edilmiştir. Düşük amonyum/nitrat oranı proteolitik aktivite ve saçak köklerin gelişimini desteklemiştir. Nitrojen kaynağı açısından her iki parametre için en 13

iyi sonuçlar nitrat ile elde edilmiştir. Maksimum proteolitik aktivite ise pH 4.0 da bulunmuştur. C. calcitrapa aspartik proteinaz (cenprosin) geni PCR primerleri kullanılarak saçak köklerde taranmıştır. Spesifik proteolitik aktivite mevcut saçak kökler için rapor edilenden daha düşük görülmüş fakat değişmemiş köklerde ve hücre süspansiyon kültürlerinde mevcut olana benzemekte olduğu belirtilmiştir [25].

Centaurea corymbosa’nın tohumunun dağılmasında karıncaların rolü incelenmiştir. Doğal populasyonda doğrudan gözlemler karıncalar tarafından tohum dağılımının oldukça sınırlı olduğunu göstermiştir. Deneylerde başarısızlık iki nedene bağlanmıştır; a) Elaisomun akenin çekiçi bir parçası olarak değerlendirilmesi b) Euphorbia characias’ın aynı habitatta yetişen yaygın bir tür olması. Bunun tohumlarının elaisom miktarında 10 kat fark olmasına rağmen C. corymbosa’nın akenlerinden daha çekici olmasıdır. Ancak karıncalar C. corymbosa’nın tohumlarını toplamak için yiyecek arama davranışı göstermiştir. Kontrollü şartlardaki deneyler karıncalar tarafından tohum taşımanın ikincil faydasınıda araştırmayı ortaya çıkarmıştır. İki bağımsız deney de elaisomların taşınmasının çimlenme oranını azalttığını göstermiştir. Sonuç olarak, tohumları 2 cm. derine gömme etkisi tohumların yüzeye çıkmasını sınırlandırmıştır. Ancak karıncalar nadiren tohumları yuvalarına taşıdığı için bu ikincil fayda olası değildir. Bu yüzden elaisomun fonksiyonel rolü bu çalışmada kanıtlanamamıştır. Ancak karıncalar C. corymbosa’nın tohumlarının dağılmasına açıkça katkı sağladığı görülmüştür [26].

Centaurea eriophora’nın akenlerinin rüzgara karşı hareketinin incelendiği çalışmada, pappusun rüzgarla taşınan akenleri korumada etkili olmadığı fakat akenin hareketinin düzenlenmesinde rüzgara karşı görev yaptığı tespit edilmiştir. Zayıf rüzgarda pappus kıllarının akenin uzaklaşmasını engellediği, güçlü rüzgarda ise kılların düzleştiğinden dolayı hareket ettiği belirlenmiştir. Bu nedenle pappusun akenin rüzgara karşı hareketine imkan sağladığı tespit edilmiştir. Her iki durumda da akenler gruplar içinde kalmaktadır. Rüzgarla uyarılmış harekette akenler serbest rüzgar hızında 2-7 m s−1aralığında test edilerek incelenmiştir. [27]. 14

Dokuların veya hücrelerin sıfırın altındaki sıcaklıklarda muhafazası (kryopreservasyon), tekrar ısıtma oranı ve tohum nemlendirme arasındaki etkileşimin iki İspanyol endemik türünün (Centaurea hyssopifolia ve Limonium dichotomum) çimlenmesi üzerine etkisinin araştırıldığı çalışmada, nemlendirme sadece sert kabuklu türlerde özellikle yavaş bir şekilde tekrar ısıtılan tohumlarda yüksek çimlenme oranı göstermiştir. 21 hafta süren deneylerde depolanan tohumlardaki sıvı nitrojen tohum bankasından örneklerin geri çekilmesine benzer şekilde her hafta 10 dakika uzaklaştırılmıştır. Bu uygulamanın çimlenme üzerine kötü bir etkisinin olmadığı görülmüştür [28].

Çek Cumhuriyeti, Slovenya ve Ukrayna’da Centaurea phrygia’nın morfolojik ve ploidi seviyesinin değişiminin incelendiği çalışmada, Centaurea phrygia’nın morfolojik ve karyolojik varyasyonlarını değerlendirmek için Merkezi Avrupa’nın bir parçası çalışılmıştır. 3 ploidi seviyesi bulunmuştur; diploid (C. pseudophrygia, C. stenolepis ve C. phrygia nın birkaç populasyonu), tetraploid (C. oxylepis ve C. phrygia nın birkaç populasyonu) ve triploid (çok nadir, sadece tek bireyler). Bir takson, C. phrygia iki ploidi seviyesindeki populasyonda oluşur fakat onlarda coğrafik olarak ayrı görülebilir. Çok değişkenli morfometrik analizi 4 taksonun ayrımını doğrulamıştır. Uzunluk ve ortadaki involukral braktelerin apendajlarının genişliği, içteki involukral braktelerin apendajlarının görülebilirliği, involukrumların genişliği ve uzunluğu ve gövde orta yaprakların uzunluk genişlik oranı en önemli ayırt edici karakterler olarak bulunmuştur. İki tür arasında birkaç populasyon ortada bulunmuştur (ya C. pseudophrygia ve C. stenolepis ya da C. oxylepis ve C. phrygia). Genlerin bir türden diğerine hareketinin hibridizasyonundan bunların olası orjinleri morfoloji, kromozom sayısı ve dağılımları düşünülerek tartışılmıştır [29].

Türkiye’de Centaurea polyclada’nın morfoloji, anatomi, ekoloji, polen ve aken özelliklerinin incelendiği çalışmada; yaprak parçaları ve involukral braktelerin tabanda ve üst kısımlarda farklılık gösterdiği saptanmıştır. Kök ksilemi ve yaprak mezofilinin salgı kanalları içerdiği tespit edilmiştir. Sünger parankiması yaprakta büyük oranda indirgenmiştir. Gövde epidermasının çıkıntı benzeri papillaya sahip olduğu tespit edilmiştir. Polen trikolpattır. Ayrıca Centaurea polyclad’nın zayıf kalsiyum, orta düzeyde fosfor ve zengin organik madde içeren topraklarda yetiştiği belirlenmiştir [30]. 15

Su stresi altındaki Centaurea solstitialis’in dimorfik akenlerin farklı çimlenmesinin araştırıldığı çalışmada, sarı peygamber çiçeği (Centaurea solstitialis)’nin çevresel şartlarda 0, 0.5, 1 ve 1.5 MPa osmotik basınçta çimlenmesi % 74, 38, 3 ve % 0’dır. 0, 4, 8 ve 12 dSm–1 tuzluluk seviyesi çimlenme üzerine değişken etkiye sahiptir. Pappus varlığının çimlenmeyi 0 ve 1.5 MPa da pappusuz akene göre % 11-15 arasında artırdığı ilişkilendirilmiştir. Pappuslu akenin çimlenmesinin pappussuz akene göre çimlenmesi saha çalışmalarında % 29-33 daha yüksek bulunmuştur. Toplam çimlenmenin toprağa gömme zamanından ya da 1-2 cm derine gömmekten etkilenmediği bulunmuştur. Dimorfik akenlerin yarı kurak çevrelerde yüksek değişkenli toprak nemi rejiminin kullanımındaki başarısıyla ilişkili olduğu görülmüştür. [31].

Soğuk şoku ön uygulamasının ve pH düzeyinin Centaurea tchihatcheffii’nin çimlenmesi üzerine etkisinin araştırıldığı çalışmada, C. tchihatcheffii’’nin derin tohum dormansisinden dolayı tohum çimlenme oranının düşük olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle C. tchihatcheffii tohumlarının soğuk şoku uygulamasının farklı periyotlarda (90, 120 ve 150 günlük) ve farklı pH değerlerinde ( 6.5, 7.5 ve 8.5) çimlenmesi araştırılmıştır. En yüksek çimlenme yüzdesi (% 58.89 ± 6.39) 150 günlük soğuk uygulamasında tüm pH değerlerinde gözlenmiştir. Bunu takiben 120 günlük tohumlarda (% 42.78 ± 4.57) gözlenmiştir. pH seviyesindeki artışın çimlenme üzerine negatif etkiye sahip olduğu belirtilmiştir. En düşük çimlenme ise (% 27.22 ± 4.18) pH 8.5 de gözlenmiştir [32].

Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde bulunan lokal endemik bir bitki olan C. tchihatcheffii (Yanardöner, Peygamber çiçeği)’nin tohum kabuğunu oluşturan tabakaların araştırıldığı çalışmada, C. tchihatcheffii’ de tohum kabuğu bir kaç sıra sklerankimatik epidermis hücresi, oldukça uzun ve kalın çeperli bir iki sıra makrosklereid tabakası, osteosklereid ve parankimatik hücre tabakalarından oluştuğu tespit edilmiştir Makrosklereid hücreleri vakuollü ve tannin içerdikleri, parankimatik hücrelerde de, bol miktarda nişasta ve lipid bulunduğu gözlenmiştir [33].

Endemik tür Centaurea tomentella‘nın çimlenmesinin incelendiği çalışmada, türün çimlenme davranışı 25 ºC de 2 farklı ışık rejiminde ( 8 saat ışık/16 saat karanlık ve 16 saat ışık/8 saat karanlık) araştırılmıştır. Çimlenme sonuçları 16 saat ışık/8 saat karanlıkta en yüksek bulunmuştur (% 59.5). 8 saat ışık/16 saat karanlık ise daha 16

düşüktür (% 52.25). Ayrıca NaCI ve KNO3’ın farklı konsantrasyonlarda çimlenme üzerine etkisi araştırılmıştır. Her ikisinde de toplam çimlenmenin yanı sıra % 0.25

KNO3 8 saat ışık/16 saat karanlıkta kontrole kıyasla çimlenme daha yüksek bulunmuştur. % 0.25 KNO3’ın etkisinin önemli olduğu fakat ışık etkileşiminin önemsiz olduğu görülmüştür [34].

Endemik Centaurea wiedemanniana’da genetik varyasyonun RAPD belirteçleri kullanılarak incelendiği çalışmada, bu bitkinin bilinen 6 doğal populasyonunda populasyon içi ve populasyonlar arası genetik çeçitlilik RAPD belirteçleri kullanılarak belirlenmiştir. Hem populasyon hem de tür seviyesinde yüksek genetik çeşitlilik değerleri tespit edilmiştir. Moleküler varyans analizleri populasyonlar arası ve populasyon içi genetik çeşitlilik değerlerinin toplam genetik çeşitliliğin sırasıyla % 71.70 ve % 28.30'una karşılık geldiğini göstermiştir. Ayrıca, populasyonlar arasında yüksek derecede genetik farklılaşma bulunmuştur. C. wiedemanniana'nın genetik yapısını büyük olasılıkla üreme özellikleri, habitat tercihi ve kısa mesafeli tohum ve polen dağılımının şekillendirdiği yaklaşımında bulunulmuştur [35].

Nadir endemik Centaurea lycopifolia’nın kromozom ve polen morfololojisinin araştırıldığı çalışmada, kromozom sayısı 2n=34, haploid karyotipi 9m+9sm olarak bulunmuştur. Metafaz kromozomlarının uzunluğu 6.16-2.23 μm ve toplam haploid kromozom uzunluğu 65.85 μm olarak bulunmuştur. Işık ve SEM araştırmalarında polen sferoidal-subprolat, polar görünüşü triangular ve trikolpat, ekzin süslemesi tektat ve mikroekinat-skabrat olarak tespit edilmiştir [36].

Centaurea melitensis’in kleistogam kapitulumunun incelendiği çalışmada, iki değişkenli allometrik analiz uygulanmış ve değişimler Golud’un saat modeli kullanılarak ebat, şekil, kapitulum yaşı ve çiçek yapısı için grafikler sunulmuştur. Sonuçlar kleistogam kapitulanın görünüşüyle ilişkilendirilerek kasmogam kapitulaya göre 3 basamakta nitelendirilmiştir. (1) çiçek gelişiminin erken başlaması, (2) çalışılan halkaların büyüme oranında azalış (ginekeum genişliği hariç) (3) erken dengeleme zamanı (progenesis). Son görüşlere göre heterojenik orijinin, kleistogam kapitulumun orijininde en önemli rolü oynadığı varsayımı çıkarılmıştır [37].

Centaurea cinsi Phalolepis (Cass.) DC. seksiyonuna ait türlerin morfolojik özelliklerinin karşılaştırmalı olarak incelendiği çalışmada türlere ait örnekler toplanarak 17

morfolojik yapıları belirlenmiş, ayrıntılı şekilleri çizilmiş ve morfolojik karakterler arasındaki ilişki istatistiksel yöntemlerle analiz edilmiştir. Yapılan incelemeler sonunda, morfolojik olarak türlerin şu ana kadar bilinen deskripsiyonlarından farklı özelliklere sahip oldukları belirlenmiştir. Morfolojik ve morfometrik bulgular ışığında seksiyona ait türler için yeni bir teşhis anahtarı hazırlanmıştır. Ayırım analizine göre, türler birbirlerinden morfolojik olarak anlamlı bir şekilde ayrılmışlardır. Morfolojik karakterlerin birbirleriyle anlamlı ilişkiler içinde oldukları belirlenmiştir [38].

SDS-PAGE metodu kullanılarak bazı Centaurea türleri arasındaki akrabalıkların incelendiği çalışmada Türkiye’den 47 Centaurea türüne ait protein örnekleri SDS- PAGE metodu ile elde edilmiştir. Centaurea türleri ve ilgili cinsler arasındaki akrabalıklar bir dendrogram kullanılarak değerlendirilmesi yapılmıştır. SDS-PAGE Centaurea içinde uygulanabilir ve önemli bir ayırım için, özellikle Cheirolepis seksiyonu ve akrabalarıyla ilgili protein profilleri sağlamıştır. Centaurea türlerinin büyük çoğunluğunun kendilerine özgü protein örneklerini ve profillerini sergilemeleri nedeniyle, cinsin taksonomik ve evrimsel problemlerinin çözümünde bu tekniğin kullanılabileceğine karar verilmiştir [39].

Centaurea türlerinin çimlenme biyolojisi üzerine sıcaklık etkisinin araştırıldığı çalışmada, Centaurea balsamita, Centaurea iberica, C. virgata’nın 1750 m. rakımda yetişen doğal ortamından ve yol kenarından alınan tohumları farklı sıcaklıklarda çimlendirilmiştir. Çimlenme hızı, çimlenme yüzdesi ve en iyi çimlenme sıcaklığı belirlenmiştir. En iyi çimlenme yüzdesi ve hızı Centaurea balsamita da 15 ºC’de tespit edilmiştir [40].

Mikrosatellit temelli markırlarla Centaurea nivea’daki genetik çeşitliliğin belirlenmesinin amaçlandığı çalışmada, C. corymbosa ve C. stoebe, C. diffusa için geliştirilen 10 SSR markırının C. nivea’da kullanılabilirliği test edilmiştir. Her bir SSR primeri için kalıp, Mg+2 ve bağlanma sıcaklığı optimizasyonu yapılmış ve C. nivea’da çalışan primerler tespit edilmiştir. Yapılan optimizasyon çalışmaları neticesinde toplam 3 SSR primerinin, 13D10, 13A9 ve CM15, C. nivea’da çalıştığı belirlenmiştir. Primerler kullanılarak C. nivea’nın populasyon içi ve populasyonlar arası genetik çeşitlilik seviyesi SSR PCR yöntemi ile çalışılmıştır. Toplam 5 populasyona ait 150 bireyin 3 SSR primeri ile çalışılması sonucu 21 allel tespit edilmiştir. Çalışılan tüm lokuslar % 18

100 polimorfik olduğu bulunmuştur. Beklenen heterozigotluk (He) değeri ortalaması 0.7298, populasyonlar arası genetik farklılaşma derecesinin belirlenmesinde kullanılan FST değeri 0.1322 ve gen akışı değeri Nm 1.6411 olarak bulunmuştur. Çalışmadan elde edilen sonuçlar populasyon içi genetik çeşitlilik seviyesinin populasyonlar arası genetik çeşitlilikten fazla olduğunu göstermiştir. Endemik C. nivea için uygun koruma yöntemleri önerilmiştir [41].

Sivas ve Yozgat illerinin seçilmiş bölgelerinde etnobotanik alan keşifleri için yapılmış çalışmada, 38 bitki familyasına ait 100 taksonun 166 kullanımı kaydedilmiştir. Bunlar arasında 89’u tıbbi, 54’ü besin ve baharat olarak, 23’ü çeşitli amaçlarla etnobaotanik açıdan kullanıldığı tespit edilmiştir. Centaurea triumfettii ve Centaurea urvillei DC. subsp. stepposa’nın genç yaprakları taze iken besin olarak kullanıldığı kaydedilmiştir [42].

Gölbaşı’na Endemik Centaurea tchihatcheffii Fisch. et Mey. tohumlarının çimlenmesi

üzerine, suda (12 saat ve 24 saat) ve GA3 çözeltisinde (10 ppm ve 100 ppm’lik çözeltilerde 24 saat) bekletme uygulamalarının ve tohum çimlenme ortamındaki farklı pH derecelerinin (6.5 pH, 7.5 pH ve 8.5 pH) etkileri araştırılmıştır. GA3 çözeltisinde bekletilen tohumlarda çimlenme oranları yüksek, çimlenme süreleri ise kısa bulunmuştur. pH seviyesinin artması, tohum çimlenmesi üzerinde olumsuz etki yapmış ve en düşük çimlenme pH 8.5’da olduğu belirlenmiştir [43].

Centaurea regia Boiss. subsp. regia’nın Türkiye’ deki varlığının araştırıldığı çalışmada; taksonun tanıtıcı özellikleri, yetişme ortamı ve koruma durumu belirtilmiştir. Ayrıca bu makalede taksonun, fotoğrafları ve yayılış haritası da verilmiştir [44].

Centaurea Acrocentron seksiyonunun bazı türlerinin kromozomlarını tespit etmek için yapılan çalışmada, 7 türün kromozom sayısı rapor edilmiştir. Bunların 3 tanesinin C. irritance, C. persica, C. sosnovskyi kromozom sayısı bilim dünyası için yenidir. Mayotik kromozom davranışları ve kiyazma sıklığı ilk kez belirtilmiştir. Temel kromozom sayısının seksiyon için x=10, x=11 olarak tespit edilmiştir [45].

Centaurea calcitrapa subsp. cilicica ve C. solstitialis subsp. carneola’nın morfoloji, anatomi ve palinolojisinin araştırıldığı çalışmada, morfolojik olarak bu endemik alttürlerin özellikleri belirlenmiş ve materyal ölçümleri yapılmış, floristik-sistematik referanslarla kıyaslanmıştır. Kapitula, involukrum, involukral yapraklar ve aken 19

morfolojisi araştırılmıştır. Kök, gövde, fillariler ve yaprakların enine kesitleri alınarak anatomik çalışmalar yapılmıştır. Palinolojik araştırılmalarda polar çap, ekvatoryal uzunluk ve aperturlar ölçülmüştür. Polenin ve anatomik yapının mikrofotoğrafları gösterilmiştir. Polen sonuçları her iki türün polenlerinin trikolporat, polen şekillerinin sferoidal olduğunu göstermiştir [46].

Bazı Centaurea, Psephellus ve Cyanus taksonlarının polen morfolojilerini tespit etmek amacıyla yapılan çalışmada, 29 taksonun (bunun 24’ü Türkiye için endemiktir) polen morfolojileri ışık ve elektron mikroskobu ile araştırılmıştır. Işık mikroskobu incelemelerinde polenlerin trikolporat, nadiren tetrakolporat, izopolar, radyal simetrili, subprolat, sferoidal-subprolat, operkulat, tektum perforat, scabrat ve mikroekinat olduğu belirlenmiştir. P. pecho ve P. appendicigera Montana tipe benzediğini, C. pichleri subsp. pichleri ve C. pichleri subsp. extrarosularis Cyanus tipe benzediğini, C. pseudoscabiosa subsp. pseudoscabiosa Dealbata tipe uyduğu, C. pestalozzae ve C. carduiformis subsp. carduiformis’ın Scabiosa tipte ve diğer taksonların Jacea tipte olduğu belirtilmiştir [47].

Centaurea cinsi Ptosimopappa seksiyonunun morfolojik, anatomik, ekolojik ve palinolojik özelliklerini belirlemek için yapılan çalışmada, bu seksiyonda yer alan C. ptosimopappa ve C. ptosimopappoides türlerinin aken yapısı, indumentum ve polen granülleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Kapitulum, involukrum ve yaprak yapısı bu iki türün çok benzer fakat aken ve polen yapısının birbirinden farklı olduğu tespit edilmiştir. C. ptosimopappa polen spinleri yoğun olarak dağılmışken, C. ptosimopappoides bu spinlerin daha ayrı olduğu belirlenmiştir. C. ptosimopappa akenlerinin obovat, C. ptosimopappoides’in ise dikdörtgenimsi olduğu belirlenmiştir. C. ptosimopappa için toprak içeriği bakımından kum/silt oranı ile negatif ilişkili olduğu,

CaCO3 ve pH yüdesi arasında ise pozitif ilişki olduğu tespit edilmiştir. C. ptosimopappoides için toprak içeriği bakımından kum/silt oranı ile negatif ilişkili olduğu gözlenmiştir [48].

Batı Asya’dan Centaureinae alt oymağında yeni kromozom sayılarının belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada, Türkiye’den 9 Centaurea türünün kromozom sayısı belirlenmiştir. Bu türlerden 5 tanesinin kromozom sayısı ilk kez belirlenmiş, 3 tanesi de önceki yapılan çalışmaların doğrulanması amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada cinsin kabul edilen sınıflandırılması ve karyolojisi arasındaki ilişki kısaca belirlenmiştir. Üreme davranışı (allogami ya da autogami) ve diploidinin oluşumu arasındaki ilişki tartışılmıştır [49]. 20

Batı Asya’dan Centaureinae alt oymağında yeni kromozom sayımının yapıldığı ikinci çalışmada, Ermenistan’dan bu oymağa ait 17 kromozom sayımı yapılmıştır. Bunlardan 9 tür Centaurea’dan, 2 tür Serratula’dan, birer tür Aetheopappus, Amberboa, Hyalaea, Oligochaeta, Stizolophus cinslerinin herbirinden ve bir tane de monotipik cins Callicephalus ‘dandır. Bunların 3 tanesi yeni, 4 tanesi önceki çalışmaların doğrulanması ve 10 tanesi de çok nadir önceki çalışmaların doğrulanmasını içermektedir [50].

Batı Asya’dan Centaureinae alt oymağında yeni kromozom sayımının yapıldığı üçüncü çalışmada, İran’dan bu oymağa ait 18 kromozom sayımı yapılmıştır. Bunlardan 14 tür Centaurea’dan, 2 tür Serratula’dan, birer tür Amberboa and Zoegea cinslerinin herbirindendir. Bunların 15 tanesi yeni, 1 tanesi önceki çalışmaların sağlaması ve 2 tanesi de çok nadir önceki çalışmaların doğrulanmasını içermektedir. Çalışma sonucunda bir tane yeni nomenklatürel kayıt önerilmiştir (Serratula khuzistanica comb. nov.) [51].

Kritik endemik Centaurea tchihatcheffii ve onun çoğalma olasılıkları üzerine yapılan derleme makale de, türün yayılış alanının tahrip olması, güçlü antropojenik etkiden dolayı yok olma tehlikesi üzerinde durulmuştur. Bu nedenle bitkinin korunması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Türün korunması için yayılma olanaklarının öncelikli öneme sahip olduğundan bahsedilmiştir [52].

Centaurea jacea’da tohum tutumu üzerine, tozlaşma ve tohum yenilmesinin kombine etkisinin araştırıldığı çalışmada, 15 alanda Centaurea üzerinde çiçek ziyareti, tohum yenilmesi ve tohum oluşumu standartlaştırılmış ölçümler için tespit edilmiştir. Yarı doğal habitatlar da hem çiçek ziyaretçisi arıların sayısı hem de tohum predatörleri tarafından hasar verilen tohum sayısı alan kompleksliğiyle birlikte arttığı tespit edilmiştir. Çiçek başına tohum oluşumu yarı doğal habitatların oranı ile artması anlamına gelmediği belirtilmiştir. Bu durumun büyük ihtimalle tozlaşma ve tohum yemenin dengeleyici etkisinden kaynaklandığı düşünülmüştür. Hasarsız çiçek başlarında, çiçek başına tohum oranı, çiçek ziyaretçilerinin sayısıyla pozitif orantılı olduğu tespit edilmiştir. Sekiz değişken ölçekte (alanın yarı çapı 250-3000 m) alan analizleri, farklı mekansal ölçekteki alanların farklı gruplar olarak algınladığını göstermiştir. Polinatör sayısındaki değişimler sadece küçük ölçeklerde (1000 m ye kadar) açıklanabilirken, tohum predatörlerinin büyük ölçeklere (2500 m) de yanıt verdiği tespit edilmiştir [53]. 21

Yanmış alanlarda bir grup Akdeniz bitki türlerinin büyümesinde ısı şoku ve çimlenmenin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada, 57 bitki türünün tohumları büyük yangından etkilenmiş alanlardan toplanmıştır. Bunlar arasında Centaurea ornata ve Centaurea pinae’nın tohumlarıda bulunmaktadır. Türler arasında çimlenmede farklılıklar, yaşam formları, yenilenme stratejileri ve coğrafik dağılımına bölünerek çalışılmıştır. Tohumlar 80, 100 ve 120 ºC ye 10 dk. maruz bırakılmış, sonrasında 17.5 ºC de 6 hafta karanlıkta inkübe edilmiştir. Maksimum çimlenmeye 80 ºC de ve kontrol uygulamasında, minimum çimlenmeye ise 120 ºC de ulaşılmıştır. Türlerin çoğunun ısı şokuna toleranslı olduğu ve % 20’sinin ısı şokuyla çimlenmelerinin azaldığı tespit edilmiştir. Isı şokuna çimlenme yanıtı, yenilenme stratejileri ve dağılımına göre farklı olduğu, fakat yaşam formuna göre farklı olmadığı da belirtilmiştir. Iberian endemiklerin ısı şokuna geniş yayılışlı türlerden daha duyarlı olduğu düşünülmüştür. Çalışılan bitki gruplarının ısıya karşı direnç sağladığı görülmüş, fakat bu durumun onların çimlenmeleri üzerine etkisiz olduğunu göstermiştir [54].

Brükselin merkezi alanlarında Centaurea jacea’nın üreme başarısı ve polen dağılımını belirlemek amacıyla yapılan çalışmada, şehir merkezindeki populasyonlar da üreme performansı, yarı doğal şehir alanlarındaki populasyonla karşılaştırılmıştır. Polen dağılımı iki şehir parkındaki populasyonlar arasında polen analogu olarak floresans boyası kullanılarak araştırılmıştır. Şehirsel park populasyonlarının yarı doğal alanlardan daha yüksek bir üreme başarısı gösterdiği tespit edilmiştir. Bulgular, şehir populasyonunun üreme başarısının tarımsal alanlardaki populasyondan daha kötü olmadığı sonucunu ortaya çıkarmıştır [55].

Kritik endemik Centaurea hausknechtii’nin koruma stratejisi ve farklı tuzların, nitrat ve asit konsantrasyonunun çimlenme üzerine etkisini belirlemek için tohumların çimlenme davranışı çalışılmış ve bu amaçla tohumlar 2 farklı ışık periyotuna maruz bırakılmış ( 8 saat ışık/16 saat karanlık ve 16 saat ışık/8 saat karanlık) ve farklı konsantrasyonlarda

NaCl, KNO3, H2SO4 ve HCl ile muamele edilmiştir. Her iki periyotta da % 3 NaCl, %

1-3 KNO3, % 1-3 H2SO4 ve % 2-3 HCl konsantrasyonlarında hiç çimlenme olmadığı görülmüştür. Çimlenme sonuçları tek değişkenli varyansa analizine göre, çimlenme ortamı farklı tuz, asit ve nitrat konsantrasyonu (% 0.5, % 1.0 , % 2.0 NaCl; % 0.5, %

1.0, % 2.0, % 3.0 KNO3; % 0.5 H2SO4; % 0.5, % 1.0 HCl) farklı fotoperiyotlar altında ve kontrol ortamında incelenmiştir. Fotoperiyot ve fotoperiyot-muamele etkileşiminin 22

çimlenme üzerine önemli etkiye sahip olduğu görülmüştür. C. hausknetchii kritik endemik bir tür olduğu için yayılış alanının habitat karakteristikleri de incelenmiştir. Vejetatif büyüme davranışı takip edilmiş, populasyon artışı ve dağılışı arasındaki etkileşim kaydedilmiştir. Verimliliği etkileyen faktörler belirlenmiştir. Bu çalışmanın populasyon biyolojisi ve etkili koruma programının alternatif gelişimi için yardımcı olacağı belirtilmiştir [56].

Centaurea balsamita ve Centaurea coronopifolia’nın antimikrobiyal etkilerinin belirlenmesinin amaçlandığı çalışmada, elde edilen ekstrelerin test mikroorganizmalarına karşı değişik derecelerde antimikrobiyal aktiviteye sahip olduğu görülmüştür. En yüksek antimikrobiyal aktiviteyi C. balsamita’nın kloroform ekstresi, B. cereus’a karşı gösterdiği tespit edilmiştir. Çalışmada kullanılan bitki ekstreleri S. aureus suşlarına karşı yüksek antimikrobiyal aktivite gösterirken, her iki türe ait etanol ekstrelerinin daha düşük aktiviteye sahip olduğu belirlenmiştir [57].

Ankara-Gölbaşı çevresinde Centaurea tchihatchefii’nin biyo-ekolojisini tespit etmek amacıyla populasyon yoğunluğu ve dinamiği, tozlaştırıcılar, polen toplayıcı predatörler, doğal tehdit faktörleri ve bunların etkileri araştırılmıştır. Populasyon yoğunluğu ve büyüklüğünün önceki yıllara göre azaldığı tespit edilmiştir. Başlıca tozlaştırıcının arılar olduğu belirlenmiştir. Çalışma sonucunda türü tehdit eden faktörlerin başında antropojenik etkilerin yer aldığı görülmüştür [58].

Konya çevresinde yayılış gösteren lokal endemik türlerden birisi olan C. lycaonica’ nın doğal populasyonundaki bireyler arasındaki genetik farklılık düzeyini belirlenmesinin ve populasyon içerisindeki polimorfizmin tespit edilmesinin amaçlandığı çalışmada, genetik çesitliliğin belirlenmesinde tek bir populasyondan rastgele örneklenen 30 birey üzerinde 6 RAPD markırı kullanılarak, toplam 84 adet bant elde edilmiştir. Bunlardan 61 tanesinin polimorfik (% 73) ve 23 tanesinin monomorfik (% 27) olduğu tespit edilmiştir. Buna göre populasyon içindeki bireyler arasında toplam % 73 oranında polimorfizm olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak, bireyler arasında genetik çeşitliliğin yeterince yüksek olması onların doğal seleksiyona karşı gelecekte ciddi manada bir direnç sergileyeceğini gösterse de yakın gelecekte bu türlerin in vivo ve in vitro şartlar altında korunmaları gerektiği belirtilmiştir [59]. 23

Konya Bölgesi’nden toplanan 12 Centaurea türünün bazı kimyasal ve biyolojik özellikleri belirlenmesinin amaçlandığı çalışmada, bitkilerin antioksidan kapasiteleri beş farklı metodla tayin edilmiştir. Bitkilerin fenolik bileşenleri ve yağ asidi kompozisyonları HPLC ve GC ile tayin edilmiştir. Çalışma sonucunda, Centaurea türlerinin fenolik madde ve doymamış yağ asidi açısından zengin olduğu anlaşılmış ve bazı türlerin bakterilere karşı etkili olduğu bulunmuştur [60].

Elazığ bölgesinde yetişen Centaurea, Psephellus ve Cyanus cinslerine ait 28 taksonun morfolojik ve palinolojik özelliklerinin belirlenmesinin amaçlandığı çalışmada, doğal yetişme ortamlarından toplanan taksonların özellikleri, taze materyaller üzerinde yapılan ölçümlere ve floristik-sistematik yayınlara dayanılarak belirlenmiştir. Bitkilerin yaprak, kapitulum, involukrum, fillari (involukrum yaprağı), çiçek, aken ve pappusları ölçülmüş ve özellikleri saptanmıştır. Palinolojik incelemelerde ise 28 taksona ait polenlerin, polen morfolojileri ile ilgili ölçümleri yapılmış ve özellikleri saptanmıştır. Bu çalışma ile B7 Elazığ karesine ait yeni kayıtlar elde edilmiştir. Centaurea antitauri ilk olarak B7 Elazığ karesinde yeni kayıt olarak bulunmuştur. Ayrıca Centaurea carduiformis subsp. carduiformis var. thrincifolia ve Centaurea carduiformis subsp. carduiformis var. carduiformis bu tez çalışmasıyla ilk olarak B7 Elazığ bölgesi için yeni kayıt olarak belirtilmiştir [61].

Ciddi tehdit altındakı bir endemik bitkinin, Centaurea tchihatcheffii, türün yayılış alanı, metapopulasyon durumu, tarımsal aktivitelerin türe etkileri araştırılmış koruma olanakları değerlendirilmiştir. Populasyon yayılış ve büyüklük tahminleri arazi taramalarıyla gerçekleştirilmiştir. Bitki ve tohum demografisi verileri arazi ve laboratuvar çalışmalarıyla elde edilmiştir. Tarımsal aktivitelerin etkileri arazi deneyleriyle simule edilmiştir. Yok olma riski ve farklı yönetim uygulamalarının olası sonuçları, populasyon yaşayabilme analizi (PYA) yoluyla, iki kademeli stokastik bir model oluşturularak araştırılmıştır. Altı senaryolu farklı yönetim uygulamalarının herbiri 10.000 tekrarlı olarak RAMAS Metapop programında çalıştırılmıştır.700 km2 den geniş bir alanda varlık gösteren, parçalı bir şekilde yayılmış 14 altpopulasyon bulunmuştur. Yapılan çalışmalar sonucunda herbisit kullanımının, yüksek ölüm oranlarına neden olduğu, çimlenme başarısını azaltarak C. tchihatcheffii’nin uzun dönemde varlığını sürdürebilmesi için temel antropojenik tehdit olduğu gösterilmiştir. Sürülmenin uygulama sonrasındaki yılda populasyon yoğunluğunu ve üreme başarısını arttırdığı gözlenmiştir. PYA simulasyon senaryolarının çoğunluğu, her iki 24

altpopulasyonun yok olma risklerini 4-95 yılları arasında olarak tahmin ederken, ertelenmiş sürülmeyi içeren koruma yönetimi senaryosu, toplam 21 milyon bireylik sağlıklı populasyonlar bir biçimde varlıklarını sürdürebileceklerini öngördüğü belirtilmiştir [62].

Türkiye Centaurea cinsi Cheirolepis seksiyonunun morfolojik, karyolojik ve moleküler revizyonunun amaçlandığı çalışmada, morfolojik çalışmalar sonucunda taksonların benzerlik ve farklılıkları ortaya çıkarılmıştır. Kromozom sayımları sonucunda seksiyonun temel kromozom sayısı x=9 olarak belirlenmiştir. Kromozomal sonuçlar Cheirolepis seksiyonunda poliploidi olduğunu göstermiştir. Dizi analizleri sonucunda Cheirolepis ve yakın ilişkili seksiyonların birlikte (Pteracantha Wagenitz, Plumosipappus (Czerep.) Wagenitz) monofiletik bir grup olduğu tespit edilmiş ve bu monofiletik gruba ait genetik kod ortaya çıkarılmıştır. Araştırma sonucunda büyük çoğunluğu endemik olan bu seksiyon hakkında elde edilen veriler doğrultusunda bazı taksonların sistematik durumları yeniden belirlenmiştir [63].

Centaurea nivea ve C. wiedemanniana’nın morfolojik, anatomik ve ekolojik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada, her bir lokaliteden toplanan örneklerin morfolojik yapıları incelenmiş ve ölçümleri yapılmıştır. Türlerin anatomik özellikleri kök, gövde ve yapraktan alınan kesitlerle belirlenmiştir. Türlerin kromozom sayıları kök ucu ezme preparatı yöntemiyle belirlenmiştir. Türlerin populasyon içi ve populasyonlar arası genetik çeşitlilik seviyeleri RAPD-PCR yöntemi ile çalışılmıştır. Centaurea nivea ve C. wiedemanniana için hem populasyon içi hem populasyonlar arası yüksek genetik çeşitlilik gözlendiği tespit edilmiştir. Bu iki tür için koruma stratejileri önerilmiştir [64].

Bir İstanbul Endemiği Centaurea hermannii’nin autokelojik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada, bitkinin yetiştiği toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri, bitkinin yetiştiği bölgenin topografik ve biyoiklim özellikleri, bitkinin çeşitli organlarındaki N, P ve K miktar ve yüzdeleri tespit edilmiş ve korunması için öneriler geliştirilmiştir. Analizler sonucunda bitkinin yetiştiği toprağın % 34’ünün kum, % 34’ünün silt ve % 32’sinin kilden meydana geldiği tespit edilmiştir. P, % 0.0009, K % 0.046, Na % 0.002 olarak tespit edilmiştir. Bitki bünyesinde ise; N; kökte ve gövdede % 1.05, yaprakta % 2.93, P; kökte % 0.015, gövdede % 0.02,yaprakta % 0.034, Na; kökte % 0.026, gövdede % 0.025, yaprakta % 0.029, K; kökte % 1.46, gövdede % 2.58, yaprakta % 1.90, Ca; kökte ve yaprakta % 1.70, gövdede % 4.89 olarak tespit edilmiştir [65]. 25

Centaurea kotschyi var. kotschyi tohumlarının çimlenmesinde gibberellik asit (GA3), indol-3-asetik asit (IAA), 2-4 dikloro fenoksi asetik asit (2,4D) ve kinetin hormonlarının etkisinin araştırıldığı çalışmada, GA3’ in 1, 10, 100 ve 1000 ppm’lik çözeltilerinde en yüksek çimlenme oranı 1000 ppm’lik konsantrasyon da (% 32.5), IAA’ in 0.5, 1, 2 ve 4 mg/l’lik çözeltilerinde en yüksek çimlenme oranı 2 mg/l’lik konsantrasyonda (% 62.5), 2,4 D’ nin 0.5, 1, 2.5 ve 5 mg/l’lik çözeltilerinde en yüksek çimlenme oranı 5 mg/l’lik konsantrasyonda (% 50), Kinetin’in 21.52, 2.152, 0.215 mg/l’lik çözeltilerinde en yüksek çimlenme oranı 0.215 mg/l’lik kinetin konsantrasyonunda (% 57.5) olduğu tespit edilmiştir [66].

Centaurea kilaea ve C. consanguinea endemik türlerinin autekolojik özelliklerinin karşılaştırıldığı çalışmada her iki taksonun dağılım gösterdiği habitatların; biyoklimatik, edafik, topografik, biyotik vs. özellikleri belirlenmiş, bitki toprak ilişkileri ve tohum verimi tespit edilmiştir. Çeşitli faktörlere bağlı olarak tohumların çimlenme yüzdeleri tespit edilmiş ve Centaurea kilaea ve C. consanguinea’daki zamana bağlı olarak çimlenme oranlarının altı ayın sonuna doğru düştüğü, buzdolabında + 4 ºC bekletilen tohumlarda ise tekrar artış gösterdiği bulunmuştur. Ayrıca endemik olan her iki bitki populasyonlarının korunması ve geliştirilmesi için öneriler sunulmuştur [67].

Çalıştığımız Centaurea amaena türününde yer aldığı Centaurea cinsi Phalolepis seksiyonuna ait türlerin taksonomik ve ekolojik özelliklerini belirlemek amacıyla, Centaurea cadme, C. aphrodisea, C. amaena, C. lycia, C. luschaniana, C. wagenitzii, C.tossiensis, C. hieropolitana, C. antalyense türlerine ait örnekler toplanarak morfolojik yapıları belirlenmiş, ayrıntılı şekilleri çizilmiş ve kromozom sayıları belirlenmiştir. Ekolojik çalısmalar kapsamında iklim analizleri yapılarak, ana kaya ve toprak özellikleri incelenerek, türlere ait populasyonların yapısal özellikleri tespit edilmiştir. Toprak özellikleri ile morfolojik karakterler arasındaki ilişki istatistiksel yöntemlerle analiz edilerek bitki-toprak ilişkileri ortaya konmuştur. Fitokimyasal bakımdan türlerin uçucu yağları mikrodistilasyon metoduyla elde edilmiş ve yağların ana bileşenleri ortaya konmuştur. Yapılan incelemeler sonunda, morfolojik olarak türlerin şu ana kadar bilinen deskripsiyonlarından farklı özelliklere sahip oldukları belirlenmiştir. Türlerin temel kromozom sayıları (x=9), C. hieropolitana (x=8) dışında birbirleriyle uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Yapılan ayırım (diskriminant) analizine göre, türler birbirlerinden anlamlı bir şekilde ayrıldığı görülmüştür [68]. 26

2. BÖLÜM

ÇALIŞMA BÖLGESİNİN TANIMI

2.1. Bölgenin Coğrafik Konumu Çalışma alanımız Kayseri’nin batısında, yaklaşık 1600 metreye kadar ulaşan Yılanlı dağının Kuzey yamacıdır. Kayseri şehir merkezine çok yakın olan araştırma alanı 35º 30'-35º 35' doğu boylamları, 38º 38'- 38º 41' kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır. Grid kareleme sistemine göre B5 karesi içinde yeralmaktadır. Yılanlı Dağı kuzeyinde Ambar ve Belsin, güneyinde Hacılar, doğusunda Mahrumlar ve Demirciyazısı batıda ise Boğalı Çiftliği ve Kuyucak Çiftliği ile çevrilmiştir. Çalışma alanının güney, doğu ve kuzeydoğusu yerleşim yerleri ile çevrilmiştir. Batı ve Kuzeybatı kısımları ise Kayseri ve Hacılar Sanayi Bölgelerine komşudur. Çalışma alanının genel görünüşü ve C. amaena’nın Türkiye’deki yayılışı aşağıda gösterilmiştir (Şekil 2.1-2.2.).

Şekil 2.1. C. amaena'nın Türkiye ve Kayseri’deki yayılış. 27

Şekil 2.2. Çalışma bölgesinin genel görünüşü (Yılanlı Dağı).

2.2. Bölgenin Jeolojik Yapısı Ketin Erciyes dağının, Orta Anadolu'nun sönmüş volkanları arasında büyüklüğü ve yüksekliği ile enbaşta geldiğini, 3916 m yüksekliğe erişen merkez konisinin etrafında çapları 600-3000 m. olan çeşitli büyüklüklerde 68 volkan konisi bulunduğunu ve bunların tek bir volkan değil volkanlar topluluğu olduğunu belirtmiştir [69].

Erciyes dağı topluluğundaki volkanik faaliyetler Üst Miyosenden sonra başlamış ve çok yakın zamanlara kadar sürmüştür. Ünlü tarihçi Strabon (yaklaşık M.Ö. 40 yılı) Erciyes dağının lav, alev ve dumanlar çıkardığını yazmıştır. Ayrıca bu bölgeye ilişkin eski Roma paraları üzerinde olasılıkla Erciyes'i betimleyen bir yanardağ resmi bulunmaktadır.

Erciyes dağı volkan topluluğunda yapılan çalışmalar sonucu, volkanizmanın 3 evrede oluşumunu tamamladığını; ilk evre ile doleritik bazalt-tüf ve ignimbrit-olivinli bazalt ve bazik damartaşlarının, ikinci evrede bazik-ortaç lavlar ile bazaltik andezitler, üçüncü evre ile de kuvarslı olivin bazalt-bazaltik tüf-bazik dayklar- andezitler ve en sonra çeşitli piroklastiklerin (lapilli kül, süngertaşı v.b.) meydana geldiği belirtilmiştir [70]. 28

Kayseri havzası Alt Pliyosende KD-GB yönde normal bileşeni olan doğrultu atımlı faylarla oluşmuş tektonik bir çukurluktur. Erciyes strato volkanının Kayseri havzasını GD’dan sınırlayan ve sol yanal atımı ile düşey atımı (oblik) saptanan Erciyes fayı üzerinde oluşmuş, volkanizmanın Üst Miyosen sonunda andezitik domların oluşumuyla başlamış, daha sonra riyolitik tüfler ve ignimbritlerin meydana gelmiştir. Alt Pliyosende Kayseri havzasının oluşup Erciyes strato volkanının volkanik etkinliğini sürdürmüş, Üst Pliyosende Erciyes anakonisinin tıkanarak yamaçlarda dasitik domların oluşmuş, Alt Pleyistosende strato volkanın Erciyes fayı ile ikiye kesilmiş ve ışınsal çatlaklardan andezitik bazalt lavlarının çıkmıştır. Üst pleyistosenden itibaren ise bazaltik kül konileri ve lavlar, en son olarak da riyodasitik lavlar ve andezitiklav, pomza ve cürufları püskürmüştür [71].

Erciyes volkanik topluluğunun çeşitli evrelerinde püsküren piroklastikler ve ignimbritler çok uzak mesafelere kadar (100 km) yayılmışlar ve Orta Anadolu'nun karasal Neojen havzalarında kimi zaman karada kimi zamanda bir göl içinde yığışmışlardır. Ve böylece, özellikle batıda Nevşehir-Ürgüp İncesu dolaylarında, daha kuzeyde Kozaklı-Boğazlıyan çevresinde, doğuda Bünyan ve güneyde Tomarza-Develi dolaylarında kalın volkanik piroklastik örtüler oluşmuştur [70].

Tomarza, Kayseri, Erciyes dağı, İncesu dolaylarında yapılan radyometrik yaş tayinlerinde tüm bölgedeki yaygın Erciyes volkanitlerinin Üst Miyosen-Kuvaterner yaşta oldukları belirlenmiştir. Erciyes volkanitlerinde 52 örnekte yapılan kimyasal analizler volkanitlerin bazalt, bazaltik andezit, trakibazalt, andezit, trakit, trakiandezit, dasit ve riyolit alanlarına düştükleri görülmüştür (Şekil 2.3.) [72].

Erciyes dağı ve yakın çevresindeki bazalttan riyolite kadar kalkalkalen ailenin tüm türlerini içeren bu volkanitlerin mineralojik bileşimlerinin Pasifik çevresi adayayı volkanitlerinin bileşimine uydukları, kimyasal bileşimlerinin ise Pasifik çevresi ve And tipi kayaç serileri arasında geçiş gösterdikleri ve oluşumlarında kıta kabuğunun önemli ölçüde etkili olduğu belirtilmişdir [73]. 29

Kuaterner, Karasal, Ayrılmamış Bazalt, Dolerit

Neojen, Volkanik Fasies Andezit, Spilit, Porfirit

Kretase, Ayrılmamış Volkanik Tüf, Aglomera, Breş

Permo-Karbonifer

Şekil 2.3. Çalışma bölgesinin jeolojik yapısı [74].

2.3. Bölgenin Toprak Yapısı Çalışma alanında genellikle çıplak kaya ve molozlar bulunmakla birlikte, kireçsiz kahverengi topraklar yaygındır. Ayrıca kaya çatlaklarında çözülmeyle oluşan materyal birikmiş, bitki kökleri de çatlaklar içinde yayılış göstermiştir.

Çalışma alanı arazi kullanma kabiliyeti sınıfına göre VII. sınıf arazi kapsamına girmektedir (Şekil 2.4.). Bu tip araziler işlemeli tarıma uygun olmayan veya sınırlı olarak uygun olan arazilerle orman rejimindeki arazilerdir. Bu sınıfa giren toprak, çok dik eğim, erozyon, toprak sığlığı, taşlılık, yaşlık, tuzluluk veya sodiklik gibi kültür bitkilerinin yetiştirilmesini engelleyen çok şiddetli sınırlandırmalara sahiptir. Fiziksel 30

özellikleri tohumlama ve kireçleme yapmak, kontur karıkları, drenaj hendekleri, saptırma yapıları ve su dağıtıcıları tesis etmek gibi iyileştirme, koruma ve kontrol uygulamalarına elverişli olmadığından, çayır ve mera ıslahı için kullanım olanakları oldukça sınırlıdır. Ayrıca bu sınıf sığ kök bölgesi, taşlık, düşük su tutma kapasitesi, zor düzeltilebilen düşük verimlilik gibi sınırlandırmalara sahip toprakları içerir. Bu tip arazilerde bazı durumlarda kaya çatlaklarındaki topraklara tutunarak gelişen çok seyrek orman ağaçları, çalı ve otlar bulunabilir [75].

U: Kireçsiz Kahverengi Topraklar, K: Kolüvyal Topraklar, S: Alüvyal Sahil Bataklıkları M: Mera I-VIIIse: Arazi Kullanım Kabiliyeti Sınıfı

I. Derecede önemli tarım arazileri II. Derecede önemli tarım arazileri

III. Derecede önemli tarım arazileri Diğer araziler

Şekil 2.4. Çalışma alanı ve çevresinin genel toprak haritası [75]. 31

2.4. Bölgenin İklim Özellikleri Bölgenin iklimi hakkında araştırma alanına en yakın meteroloji isyasyonu olan Kayseri Merkez istasyonundan elde edilen veriler değerlendirilmiştir. İncelenen değerlerin rasat süreleri 1975-2010 yıllarını kapsamaktadır [76].

2.4.1. Sıcaklık Değerleri Yıllık ortalama sıcaklık Kayseri merkez için 10.46 °C’dir. Ortalama sıcaklığın en yüksek olduğu aylar Haziran, Temmuz, Ağustos’dur. En sıcak ay 22.6 °C ile Temmuz’dur. Ortalama sıcaklığın en düşük olduğu aylar Aralık, Ocak, Şubat’tır. En soğuk ay -2.1 °C ile Ocak’tır (Tablo 2.1.).

Tablo 2.1. Yıllık ortalama sıcaklıklar.

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Yıllık Ortalama En Yüksek 3.8 6.0 11.8 17.6 22.2 26.6 30.6 30.5 26.6 20.3 12.4 5.8 17.85 Sıcaklık (°C) Ortalama En Düşük -7.2 -5.3 -1.4 3.4 6.6 9.7 12.1 11.4 7.3 3.6 -1.3 -5.0 2.82 Sıcaklık (°C) Ortalama Sıcaklık -2.1 0.0 5.0 10.7 14.9 19.1 22.6 21.9 17.1 11.5 4.8 0.1 10.46 (°C)

2.4.2. Yağış Miktarı (mm) ve Yağışlı Gün sayısı Yıllık toplam yağış 396.4 mm’dir. İstasyonda en yağışlı mevsim ilkbahardır. En yağışlı ay 57.3 mm ile Nisan ayıdır. En az yağış yaz aylarında düşmektedir, en az yağışlı ay ise 8 mm ile Ağustos ayıdır (Tablo 2.2.).

Tablo 2.2. Yıllık toplam yağış miktarı.

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Yıllık Aylık Toplam Yağış 32.0 32.3 41.8 57.3 53.7 37.8 13.5 8.0 12.6 33.3 35.7 38.4 396,4 Miktarı Ortalaması (mm) Ortalama Yağışlı 12.1 11.7 12.6 13.9 13.4 8.7 2.8 2.6 4.2 8.0 9.2 12.1 111,3 Gün Sayısı 32

2.4.3. Nispi Nem (%) Yıllık ortalama nispi nem % 65’dir. İstasyonda en nemli mevsim kış olup, nemin en yüksek olduğu ay % 77 ile Ocak’tır. Nispi nemin en düşük olduğu mevsim ise yaz olup, nemin en düşük olduğu ay % 50 ile Ağustos’dur (Tablo 2.3., Şekil 2.5.).

Tablo 2. 3. Yıllık ortalama nispi nem.

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Yıllık

Ortalama Nispi 77 75 70 64 62 57 51 50 55 65 73 78 65 Nem (%)

Şekil 2.5. Nispi nemin mevsimlere göre dağılışı.

2.4.4. Biyoiklim Sentezi Çalışma alanımız Akdeniz iklimin etkisi altındadır. Akdeniz iklimi dünyanın çeşitli yerlerinde görülmekle birlikte, ülkemizde de farklı Akdeniz iklim tiplerini görmek mümkündür. Araştırma alanımızdaki iklim tipleri farklı şekillerde yorumlanmıştır. Yağış rejimi bakımından Doğu Akdeniz Yağış Rejimi 2. Tipinde (İ.K.S.Y.) yer almaktadır (Tablo2.4.) [77].

Tablo 2.4. Yağışın mevsimlere göre dağılımı ve yağış rejim tipi.

Yıllık Yağış İstasyon İlkbahar(mm) Yaz(mm) Sonbahar(mm) Kış(mm) Yağış Rejimi Tipi Yağış(mm) Rejimi Kayseri Doğu Akdeniz Yağış 152.8 59.3 81.6 102.7 396.4 İ.K.S.Y. Merkez Rejimi 2. Tip 33

De Martonne’un en son Gottmann ile 1942’de geliştirdiği yıllık kuraklık indis formülüne göre;

Ia = (P / (T + 10) + (12 * p /(t + 10)))/2 10 = Sıcaklığın 0 °C’nin altında olduğu yerlerde t’yi pozitif yapmaya yarayan sabit sayı P = Uzun yıllar toplam yağış (mm); T = Uzun yıllar ortalama hava sıcaklığı (°C). p = En kurak ayın yağışı (mm); t = En kurak ayın ortalama sıcaklığı (°C)

Kayseri Merkez için Ia= 11,18’dir. Bu sonuçlara göre step-nemli iklim kuşağına girmektedir.

Emberger kurak devreyi tespit etmek için S= PE/M formülünü kullanmıştır. Formülde; S; kuraklık indisi, PE; yaz yağışı ortalaması, M; en sıcak ayın maksimum sıcaklık ortalamasıdır. “S” değeri 5’ten küçük ise o istasyon Akdeniz iklimini etkisi altındadır. Kayseri için S= 0,64’tür. Bu sonuca göre Kayseri Akdeniz ikliminin etkisi altındadır.

Emberger, Akdeniz ikliminin katlarını ve genel kuraklık derecesinin tayini için şu formülü kullanmıştır;

Q= 2000.P/(M+m+546.4) (M-m)

Formülde; Q; yağış– sıcaklık emsali, P; yıllık yağış miktarı (mm), M; en sıcak ayın maksimum sıcaklık ortalaması, m; en soğuk ayın minimum sıcaklık ortalamasıdır. Kayseri için Q=36,80’dir. Bu sonuca göre Kayseri yarı kurak, çok soğuk Akdeniz biyoiklimine girmektedir.

Ayrıca Gaussen metoduna göre ombrotermik iklim (yağışlık- sıcaklık) diyagramı çizilmiştir. Bu diyagramlar ile kurak devreyi, yağışlı devreyi ve süresini grafik şeklinde görmek mümkündür. Kurak periyot Temmuz ayında başlamaktadır. Donlu aylar; Ocak, Şubat, Mart, Kasım ve Aralık aylarıdır (Şekil 2.6.). 34

a: Meteoroloji istasyonu f: Mutlak donlu aylar b: Meteoroloji istasyonunun yüksekliği (m) g: Muhtemel donlu aylar c: Rasat yılı d: Yıllık ortalama sıcaklık (°C) h: En soğuk ayın en düşük sıcaklık ortalaması (°C) e: Yıllık ortalama yağış (mm) i: Mutlak minimum sıcaklık (°C)

Şekil 2.6. Kayseri ombrotermik iklim diyagramı.

2.5. Bölgenin Genel Vejetasyonu

Yılanlı Dağı Vejetasyonu

Çalışma alanında orman, step ve kaya vejetasyonu olmak üzere üç çeşit vejetasyon tipi görülmektedir [78]. Orman Vejetasyonu

Çalışma alanında orman vejetasyonu iki kısımda incelenebilir. Quercus cerris subsp. cerris ve Quercus pubescens’in dominant olduğu orman vejetasyonu. Bu vejetasyon tipi dağın Organize Sanayi Bölgesinde, Belsin tarafına bakan yamaçlarda ve zirvenin kuzey tarafında 1400-1500 m. arasında görmek mümkündür. Diğer vejetasyon tipini ise dağın Belsin ve Organize sanayi kısmında bulunan Populus tremula ormanı oluşturmaktadır. 35

Step Vejetasyonu

Alanda en çok yer kaplayan vejetasyon tipidir. Antropojenik alçak dağ stebi olarak değerlendirilebilir. Alandaki step vejetasyonun temsilcileri Astragalus pinetorum, A. lagurus, A. melanophrurius, Onobrychis cornuta, Acantholimon acerosum, A. caesareum, Silene spergulifolia, Stipa holosericea.

Kaya Vejetasyonu

Bu vejetasyona dağın güney ve güneydoğuya bakan kısımlarında step ve orman vejetasyonu dışındaki yerlerde rastlanır. Alandaki vejetasyonun temsilcileri; Onosma alboresum, Scrophularia libanotica, Minuartia juniperina, Sedum annum’dur.

Perikartın Bölgesinin Vejetasyonu

Erciyes dağının doğal vejetasyon bütünlüğü hemen hemen tahrip edilmiş durumdadır. Çalışma alanında orman, kaya ve step vejetasyonu olmak üzere üçe ayrılır.

Orman Vejetasyonu

Vejetasyonunun temsilcileri olarak Quercus pubescens ve Populus tremula’nın hakim olduğu orman vejetasyonu görülür. Bu vejetasyona dağın doğuya bakan yamaçlarında 2400-2500 m. arasında rastlanmaktadır.

Step Vejetasyonu

Alandaki step vejetasyonunun temsilcileri; Achillea teretifolia, Astragalus gummifer, Astragalus pinetorum, Centaurea lanigera, Dianthus balansae, Polygonum alpinum, Silene noctiflora, Stipa pulcherrima subsp. crassiculmis.

Kaya Vejetasyonu

Vejetasyonun temsilcileri olarak kaya dipleri ve gölgeliklerde, Asplenium bourgaei, Asplenium septentrionale, Asplenium trichomanes, kaya çatlaklarında ise Minuartia juniperina, Sempervivum brevipilum, Sedum alpestre gibi türlere rastlanmaktadır. 36

3. BÖLÜM

YÖNTEM VE MATERYAL

3.1. Materyal Çalışmada kullanılan materyal, sadece alanımız içerisinde yayılış gösteren endemik Centaurea amaena türünden oluşmaktadır. Araştırma materyalini oluşturan bitki örneği 2011-2012 yılları arasında, Yılanlı Dağı ve Erciyes Dağının eteğindeki Perikartın’dan toplanmıştır.

3.2. Yöntem

Araştırma alanında bulunan bitki örneğinin dağılışları GPS kullanılarak kaydedilmiştir. Bitkinin dağılış haritası ise elde edilen GPS verileri kullanılarak ArcGIS 9.3 programında çizilmiş, türün birey sayısı ise çizgi transekt yöntemiyle belirlenmiştir.

Toplanan örneklerin bir kısmı kurutularak herbaryum materyali haline getirilip Erciyes Üniversitesi Herbaryumuna kayıt edilmiştir. Bir kısmı ise morfolojik ve anatomik incelemelerde kullanılmak üzere % 70’lik alkole alınmıştır. Polen çalışmaları için olgun tam olarak açılmış çiçeklerden kapitulumlar toplanmış ve kese kağıtlarında saklanmıştır. Tohum ve kromozom incelemeleri için araziden olgun tohumlar toplanmış ve +4°C’de muhafaza edilmiştir. Polen ve stigma canlılığı çalışmaları için örnekler günlük olarak alınmış ve +4°C’de muhafaza edilerek laboratuvara getirilmiş ve hemen işleme konulmuştur.

Çalışmada sistematik ve yayılış incelemeleri, morfolojik incelemeler, anatomik incelemeler, palinolojik incelemeler, karyolojik incelemeler, ekolojik incelemeler, üreme biyolojisi incelemeleri, tohum incelemeleri ve koruma uygulamaları yapılmıştır. 37

3.2.1. Sistematik ve Yayılış İncelemeleri Çalışma alanından toplanan bitki örneklerinin tayinleri Erciyes Üniversitesi Herbaryumunda yapılmış ve buradaki örnekler ile karşılaştırılmıştır. Toplanan bitki örneklerinin tayininde Davis’ in “Flora of Turkey and East Aegean Islands” adlı eserinden faydalanılmıştır [14].

Çalışma alanındaki bitkinin dağılışı GPS koordinatları kullanılarak kayıt edilmiş ve dağılış haritası çizilmiştir. Ayrıca alandaki birey sayısı yaklaşık olarak hesaplanmıştır.

3.2.2. Morfolojik İncelemeler Morfolojik ölçümler bitki boyu, kök, gövde, yaprak boyu gibi makroskobik yapılarda cetvelle; aken, pappus, involukrum brakteleri gibi daha küçük yapılar ise stereomikroskop da fotoğrafları çekilip bilgisayarda yapılmıştır. Her bir karakter için ortalama 20 ölçüm yapılmıştır. Türün deskripsiyonu Türkiye Florası ve Köse’nin doktora tez çalışmasından yararlanılarak yeniden yazılmıştır [14, 68]. Ayrıca arazide bitkinin fotoğrafları çekilmiş, çiçek açma zamanı ve yetişme ortamı belirtilmiştir.

3.2.3. Anatomik İncelemeler Arazi çalışmaları sırasında anatomik incelemeler için bitki örnekleri % 70’lik alkol içerisinde muhafaza edilmiştir. Daha sonra bu bitki örneklerinin kök, gövde ve yapraklarından elle kesitler alınmıştır. Kesitler ikili boyama (safranin-fast green) yöntemine göre boyanmıştır [79]. Boyaların hazırlanışı; 1. Safranin: 1 g Safranin tartıldıktan sonra 100 ml saf suda çözülür. Sonra bu boya çözeltisinden 1 ml alınarak % 50’lik etil alkol ile 100 ml’ye tamamlanır. 2. Fast-green: 0,2 g fast-green tartılarak 100 ml % 95’lik etil alkol içerisinde çözülür. Kök, gövde ve yapraklardan alınan kesitler; Hazırlanan safranin boyasında 24 saat bekletilmiştir. Safraninden çıkarılan kesitler, saf su, % 50, % 70, % 90 ve % 95’lik etil alkol serilerinden 3’er dakika bekletilerek geçirilmiştir. Kesitler 15 – 20 saniye fast – green ile boyanmıştır. Fast-green’den çıkarılan kesitler % 95’lik etil alkol, % 96’lık (absolü alkol) etil alkol, absolü alkol – ksilol (1:1) ve ksilol serilerinden 5’er dakika bekletilerek geçirilmiştir. 38

Yukarıdaki işlemlerden sonra kesitler entellan ile lam-lamel arası sabit preparat haline getirilmiştir. Boyama işlemi bittikten sonra Leica DM750 marka ışık mikroskobunda fotoğrafları çekilmiştir.

3.2.4. Palinolojik İncelemeler Polen morfolojisinin incelenmesinde polen preparatları Woodehouse yöntemine göre hazırlanmış, Punt et al. terminolojileri kullanılmıştır [80, 81]. Gliserin-Jelatin Hazırlanışı; 1 kısım jelatin 6 kısım saf su bir erlen içerisinde karıştırılır. Bu karışım 1 saat beklemeye bırakılır ve bu süreçte periyodik olarak karıştırılır. Daha sonra bu karışım 70°C’lik su banyosunda jelatin tamamen eriyinceye kadar bekletilir. Üzerine 7 kısım gliserin ilave edilerek karıştırılır. Karışımın kontamine olmasını önlemek amacıyla 1 g. fenol eklenir. Az miktarda bazik fuksin ya da % 1’lik safranin boyasından ilave edilir. Karışım homojen bir görünüm alıncaya kadar karıştırılır. Homojenlik sağlandıktan sonra petri kaplarına dökülüp soğutulur ve uzun bir müddet kullanılabilecek özelliktedir. Wodehouse Yöntemi; Stereomiksrokop altında anterlerinden ayrılan polenler temiz bir lam üzerine alınır. Üzerine yağları eritmek için 2-3 damla % 96’lık alkol damlatılır. Preparat ısıtıcı üzerinde alkol uçana kadar bekletilir. Hazırlanmış olan gliserin-jelatin karışımından bir miktar alınıp polenlerin üzerine koyulur ve erimesi sağlanır. Polenlerin homojen dağılmasını sağlamak amacıyla temiz bir iğne ile karıştırılır. Üzerine lamel kapatılır. Leica DM750 marka ışık mikroskobu yardımıyla ortalama 30 polenin; polar çapı (P), ekvatoryal çapı (E), kolpus uzunluğu (Clg), kolpus genişliği (Clt), por uzunluğu (Plg), por genişliği (Plt), kolpus uçlarının birbirine olan uzaklığı (t), polenin kutuptan görünüşünün dış sınırı (AMB çapı), eksin ve intin kalınlıkları, spin uzunluğu (dh), spin genişliği (dt) ölçülmüştür. Bu ölçümlerin aritmetik ortalalamaları (M) ve standart sapmaları (SE) hesaplanmıştır. Ayrıca polenlerin taramalı elektron mikroskobunda (SEM) polar görünüş, ekvatoryal görünüş ve ornemantasyonunu gösteren fotoğrafları çekilmiştir. 39

3.2.5. Karyolojik İncelemeler Türe ait olgunlaşmış tohumlar, içine kurutma kağıdı yerleştirilmiş petrilerde çimlendirilmiştir. Çimlenen tohumların kök uçları yaklaşık 0,5-1 mm uzunluğuna geldikten sonra 8-hidroksiquinolinin sudaki doymuş çözeltisi içine alınmıştır. Kök uçları bu eriyik içinde oda sıcaklığında, 3-8 saat arasında bekletilmiştir. 8- hidroksiquinolinden alınan kök uçları, % 100 saf glasial asetik asit içinde 30–45 dakika oda sıcaklığında tespit edilmiştir. Tespit işleminden sonra kök uçları, saf su ile 3 defa yıkanarak asit ortamdan uzaklaştırılmıştır. Bu işlem sonrasında hemen inceleme yapılmayacak ise kök uçları % 70’lik alkol içerisinde +4°C’de buzdolabında saklanmıştır.

Fiksasyon sonrasında boyamadan önce kök uçları 1N HCl çözeltisinde 60 °C’lik etüvde 10- 15 dakika bekletilmiştir. 1N HCl çözeltisinden çıkarılan kök uçları, kromozomların daha belirgin gözlenebilmesi için % 2’lik aseto orsein boyası ile boyanma işlemine tabi tutulmuştur. Kök uçları aseto orsein boyası içine porselen bir kapta 4-5 defa ısıtılarak boyanmıştır. Isıtma işlemi boyanın üzerinden ilk buhar çıkana dek yapılmıştır. Boyadan alınan kök uçları % 45’lik asetik asitte kısa bir süre bekletilmiştir. Lam üzerine bir damla % 45’lik asetik asit damlatılarak kök ucunun koyu boyanan kısmı bir jilet ile kesilmiştir. Kökün diğer kısmı bir pens yardımı ile ortamdan uzaklaştırılmıştır. Kalan kök ucu kısmının üzerine lamel kapatılarak lamel kenarından taşan fazla asetik asit kurutma kağıdı ile çekilmiştir. Bir kibrit çöpü ya da kurşun kalem ile lamelin üzerine hafifçe tıklatılarak kök ucu hücrelerinin düzgün ve homojen bir sekilde incelenmesi sağlanmıştır [82].

Hazırlanan preparatlar, sıvı azot içerisinde dondurulduktan sonra, oda sıcaklığında kurutularak depex kapatma ortamı ile devamlı duruma getirilmiştir. Türe ait kromozomların sayılması, boylarının ölçülmesi ve karyotip analizinin yapılması için mitoz bölünmenin metafaz safhasındaki kromozomları içeren devamlı preparatlar kullanılmıştır. Preparatlarda iyi dağılma gösteren, morfolojileri iyi görülebilen ve aynı düzlem üzerinde bulunan kök ucu somatik hücreleri tespit edildikten sonra, mikroskoba bağlı kamera ile 10 x 100 büyütmede fotoğrafları çekilmiştir. Daha sonra sentromerin yeri, kol indeksi, kromozom kollarının ve toplam boyunun belirlenmesi işlemleri, elde edilen fotoğrafların bilgisayar ortamına aktarılması Bs200Pro Karyotip Analiz Programı aracılığı ile yapılmıştır. 40

3.2.6. Ekolojik İncelemeler

3.2.6.1. Toprak Analizleri Bitkinin yayılış gösterdiği alanlardaki toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerini belirlemek, bitki toprak arasındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla Yılanlı Dağındaki populasyondan 2, Perikartın populasyonundan 3 istasyondan alınan topraklar analiz edilmiştir. Bitki genellikle kaya çatlaklarında yayılış gösterdiği için, yayılış alanına en yakın yerden 20 cm derinliğinde topraklar alınmıştır. Toprak örnekleri kurutulduktan sonra 2 mm’lik elekten geçirilerek, örneklerin Erciyes Üniversitesi Seyrani Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünde analizi yapılmıştır. Değerlendirme de Lindsay, Güneş, FAO, TOVEP’den faydanılmıştır [83, 84, 85, 86].

3.2.7. Üreme Biyolojisi İncelemeleri

3.2.7.1. Polen İncelemeleri

3.2.7.1.1. Tozlaşma Denemeleri

Çalıştığımız taksonun tozlaşma mekanizmasını belirlemek amacıyla bu denemeler yapılmıştır. Her deneme için 20 çiçekle çalışılmıştır. Çiçekler açılmadan önce (tomurcuk safhasında) autogami (kendine dölleklik) için 20 adet çiçek tülbent beziyle kapatılmıştır (Şekil 3.1.). 20 adet çiçek ise kontrol uygulaması amacıyla hiçbir işleme maruz bırakılmamıştır (Şekil 3.2.). Belirli periyotlarla kontrol uygulaması için seçilen çiçekler incelenmiş, meyveler tam olgunlaştığı zaman autogamiye ait çiçekler toplanmış ve laboratuvarda incelenerek sonuçlar kaydedilmiştir. Ayrıca yapılan arazi çalışmaları sırasında çiçeklerin üzerindeki arılar ve böcekler de toplanmıştır. 41

Şekil 3.1. Autogami (kendine dölleklik) için tülbent beziyle kapatılmış çiçekler.

Şekil 3.2. Kontrol amaçlı hiçbir işlem uygulanmamış çiçekler. 42

3.2.7.1.2. Polen Canlılık Testleri

Polenler bitkilerdeki gen akışında önemli bir role sahiptir. Polen canlılığı da tozlaşma ve döllenme olaylarında önem taşımaktadır. Bitkilerden günlük alınan çiçekler lam üzerinde ezilip polenler açığa çıkarılmıştır. % 1’lik MTT (2,5-diphenyl monotetrazolium bromide) solüsyonu, % 5’lik sükroz solüsyonu ile karıştırılıp lamın üzerine damlatılarak polenlerin boyanması sağlanmıştır. Polen preparatları 35-37 °C de yaklaşık bir saat inkübasyona bırakılmıştır. Preparatlar ışık mikroskobunda incelenmiş, kırmızı renkte boyanan polenler canlı, diğerleri cansız olarak kabul edilmiştir. Rastgele alanlarda 500 polen tanesi sayılmış, canlı ve cansız polen oranları belirlenmiştir [87].

3.2.7.2. Stigma Olgunluğu İncelemeleri

Stigma olgunluğu çiçeklerin olgunlaşmasında önemli bir aşamadır. Olgun stigmalar yüksek enzimatik aktivite ile karakterize edilir. Çiçeklerin tomurcuk oluşumundan itibaren 8 günde tam olarak açıldığı tespit edilmiştir. Stigma olgunluğunu incelemek amacıyla çiçekler tomurcuk safhasında iken 5 bitki belirlenmiştir. Her gün bu bitkilerden 2 kapitulum kesilmiş, 4°C’de muhafaza edilerek hemen laboratuvara getirilmiştir. Macherey-Nagel Peroxtesmo Ko peroxidase test kağıdı 1 ml distile su içerisinde eritilerek, lam üzerine konulan çiçeklerin stigmaları kesilmiş, bu sıvı doğrudan stigma üzerine uygulanmıştır. Bu test peroksidaz varlığını renk değişimine göre belirlemektedir. Stigmalar peroksidaz varlığında mavi renk almaktadır [88].

3.2.8. Tohum İncelemeleri

3.2.8.1. Tohum/Ovül Oranı Tozlaşma verimliliğini tespit etmek amacıyla tohum/ovül oranı incelenmiştir. Rastgele seçilen 25 kapitulumdaki tüpsü çiçekler sayılmış ve ortalaması alınmıştır. Tohum oluşumunu takiben 25 kapitulum toplanmış ve kapitulumdaki akenler sayılarak tohum/ovül oranı belirlenmiştir.

3.2.8.2. Tohum Canlılık Testi Çimlenmenin en önemli şartı tohumun canlı ve çimlenme yeteneğinde olmasıdır. Diğer şartlar uygun olsa bile canlı olmayan tohum çimlenemez. Dinlenme halindeki canlı tohumları, cansızlarından ayırmak morfolojik olarak mümkünse de en güvenilir sonuçlar tohum canlılık testleriyle sağlanmaktadır. Tohum canlılığının saptanmasında 43

çeşitli yöntem ve testler kullanılmaktadır. Bunlar; canlı boyama yöntemleri, çıplak embriyo testi, enzim aktivitesi yöntemleri, geçirgenlik testleri, serbest yağ asidi testleri, X-ışınları testleridir [89]. Boyama testlerinden Tetrazolium testi, hızlı, ekonomik ve kolay sonuç vermesi nedeniyle tohum canlılığının belirlenmesinde kullanılmıştır. Test için 25 adet tohum 24 saat suda ıslatılmış ve tohum kabukları çıkarılmıştır. Tohumlar petri kabına konularak üzerine 2,3,5-Trifeniltetrazolium klorür (TTC)’ün %1’lik eriyiğinden embriyoları tamamen örtünceye kadar dökülmüştür. Alüminyum folyoya sarılan petri kabı 30 °C’de 24 saat bekletilmiştir. Boyanan embriyolar saf su ile 3-4 kez yıkanarak, stereo mikroskop altında incelenmiştir. Embriyolar boyanma durumu ve derecelerine göre değerlendirilmiştir. Yöntem ve değerlendirme de Tetrazolium Test for Seed Viability’den faydalanılmıştır [90].

3.2.8.3. Tohum Çimlenme Denemeleri Çimlenme denemeleri için; toplanan tohumlardan olgun, koyu renkli olanları seçilmiş ve çalışma zamanına kadar +4 °C’de muhafaza edilmiştir. Çimlendirme çalışmalarında sıcaklık değişimlerinin, bitki büyüme düzenleyicilerinin ve farklı ışık süresinin tohum çimlenmesi üzerine etkileri araştırılmıştır.

Çimlenme deneyleri 10-15 °C, 20-25 °C ve 30-35 °C’de farklı sıcaklıklarda 12 saat aydınlık 12 saat karanlık ortam sağlayan iklimlendirme dolaplarında yapılmıştır. Çimlenme denemelerinde 3 farklı bitki büyüme düzenleyicisinin (indol - 3 - asetik asit, kinetin, gibberellik asit) 3 farklı konsantrasyonu (100, 200, 400 ppm) kullanılmıştır.

Çimlendirme çalışmaları öncesi bitki büyüme düzenleyici çözeltileri filtre yardımıyla steril edilmiştir. Deneyde kullanılacak malzemeler, petri kapları ve saf su otoklavda 121 °C’de 15 dakika tutularak sterilizasyon işlemi gerçekleştirilmiştir. Çimlendirme düzeneklerinin hazırlanması steril kabin (laminar flow) içerisinde gerçekleştirilmiştir. Çimlenme denemeleri 25’er tohumla üçer tekerrürlü olarak yapılmıştır.

Tohumlardan olgunlaşmış, koyu renkli olanları seçilip H2SO4 içerisine atılıp 3 dakika manyetik karıştırıcıda yavaş yavaş karıştırılarak bekletilmiştir. Asit içerisinden çıkarılan tohumlar 3-4 kez saf sudan geçirilerek asit uzaklaştırılmıştır. Asit uygulamasından sonra tohumlar % 1’lik sodyum hipokloritte 10 dakika tutulmuş, süre sonunda tohumlar 3-4 kez saf sudan geçirilerek tohumların yüzey sterilizasyonu gerçekleştirilmiştir. Sterilizasyonu yapılan tohumlar içerisinde 30’ar ml bitki büyüme düzenleyicisi (indol - 3 - asetik asit, kinetin, gibberellik asitin; 100, 200, 400 ppm konsantrasyonları) bulunan 44

steril kavanozlara laminar flow içerisinde aktarılmıştır. Kontrol uygulaması olarak da tohumların bir kısmı asitle muamele edilmiş fakat bitki büyüme düzenleyici uygulanmamış, bir kısmı ise asitle muamele edilmeden saf su içerisine aktarılmıştır. Transfer işleminden sonra kavanozlar karanlık ortamda ve oda sıcaklığında 24 saat bekletilerek bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılmıştır. Süre sonunda tohumlar kavanozlardan çıkarılarak 10 cm çaplı, içerisinde 10 ml saf su ve filtre kağıdı bulunan petri kaplarına 25’er adet olacak şekilde aktarılmıştır. Tüm uygulamalar üçer tekrarlı olarak hazırlanmıştır. Tohumların aktarılmasından sonra petriler gruplandırılarak 3 farklı sıcaklık rejiminde 10-15 °C, 20-25 °C ve 30-35 °C’de, 12 saat aydınlık-12 saat karanlıkta, 20 gün boyunca gün aşırı çimlenen tohumlar sayılmak üzere çimlendirme dolaplarında çimlenmeye bırakılmışlardır. Bir tohumun çimlenmiş olarak değerlendirilmesi için radikulanın tohumun hilum kısmından çıkması esas alınmıştır. Elde edilen sonuçlar değerlendirilerek grafikleri çizilmiştir. Ayrıca tohumların çimlenme hızları aşağıdaki formüllere göre hesaplanmıştır [91]. Çimlenme hızı: ΣG / t G- 2 gün aralıklarla çimlenmiş tohumların yüzdesi, t- toplam çimlenme periyodu

3.2.9. Koruma Uygulamaları

Koruma uygulamaları ex-situ (gurbette) ve in-situ (doğal habitatında) olmak üzere iki safhada yürütülmüştür. Ex-situ koruma, biyolojik çeşitlilik elemanlarının kendi doğal yaşam ortamları dışında korunması anlamındadır. In-situ koruma, ekosistemlerin ve doğal yaşam ortamlarının korunması, yaşayabilir tür populasyonlarının doğal çevrelerinde; evcilleştirilmiş veya kültüre alınmış türlerin ise ayırt edici özelliklerini geliştirdikleri çevrelerde muhafazası ve geri kazanılması anlamındadır.

Ex-situ koruma kapsamında 100 adet tohum çimlendirilmiş, çimlenen tohumlar içerisinde perlit bulunan kaplara aktarılmış ve fideler belirli büyüklüğe ulaşıncaya kadar iklimlendirme dolabında büyütülmüştür. Fideler belirli bir büyüklüğe ulaşınca saksılara aktarılarak üniversitemizdeki merkez seraya taşınarak yaşatılmaya çalışılmıştır. Ayrıca toplanan tohumlardan 100 adet Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesine gönderilmiştir.

In-situ koruma uygulamaları çerçevesinde 2011 Ekim ayında 100 adet tohum Yılanlı Dağı populasyonuna, 100 adet tohum ise Perikartın populasyonuna ekilmiştir. Farklı periyotlarda yapılan arazi çalışmaları ile ekilen tohumların çimlenmeleri gözlemlenmiştir. Ayrıca mevcut populasyonların gelişimine pozitif etki edecek önlemler geliştirilmiş ve önerilerde bulunulmuştur. 45

4. BÖLÜM

BULGULAR

4.1. Centaurea amaena’nın Sistematiği ve Yayılışı

Divisio: Spermatophyta Subdivisio: Angiospermae Classis: Magnoliopsida Subclassis: Asteridae Ordo: Familia: Asteraceae Subfamilia: Asteroideae Tribus: Cardueae Subtribus: Centaureinae Genus: Centaurea Section: Phalolepis (Cass.) DC. Species: C. amaena Boiss. & Balansa Yapılan arazi çalışmaları sonucunda bu türün kayalık yamaçlarda, kaya çatlaklarında ve yaklaşık 1170 m’den sonra yayılış gösterdiği tespit edilmiştir. Türkiye florasındaki ve GAZI herbaryumundaki kayıtlara göre Centaurea amaena tek lokaliteden bilinmektedir. Bu lokalite Kayseri Yılanlı dağı lokalitesidir. Bu lokalitedeki populasyonun yayılış alanı büyüklüğü 0,25 km2 ve populasyonun hesaplanan birey sayısı 1347’dir (Şekil 4.1.). Yılanlı dağı lokalitesinden yaklaşık 15 km uzaklıkta Erciyes Dağı Perikartın bölgesinde ikinci bir lokalite daha bulunmuştur (Şekil 4.2.). Bu lokalite de populasyonun yayılış alanı büyüklüğü 0,3 km2 ve populasyonun hesaplanan birey sayısı 4325’dir (Tablo 4.1.). 46

Tablo 4.1. C. amaena’nın populasyon yoğunlukları.

Populasyon Birey Sayısı (Adet) Alan (km2) Perikartın 4325 0,30 Yılanlı Dağı 1347 0,25

Şekil 4.1. C. amaena’nın Perikartın populasyonunun dağılımı.

Şekil 4.2. C. amaena’nın Yılanlı Dağı populasyonunun dağılımı. 47

4.1.1. C. amaena’nın Doğal Yayılış Alanlarındaki Flora Özellikleri C. amaena’nın doğal yayılış alanlarında iştirakçı olarak şu taksonlar belirlenmiştir; Hieracium argaeum 4.1.1.1. Perikartın Populasyonu Hieracium lasiochaetum Pteridophyta Hieracium pannosum Asplenium bourgaei Hypericum hyssopifolium Asplenium septentrionale Hypericum scabrum Asplenium trichomanes Linaria confertiflora Spermatophyta Linaria genistifolia subsp. genistifolia Achillea teretifolia Linaria genistifolia subsp. linifolia Alchemilla retinervis Lonicera etrusca var. etrusca Allium cappadocium Luzula spicata Allium paniculatum subsp. paniculatum Minuartia juniperina Allium scorodoprassum subsp. jajlae Orobanche alba Allium tauricola Paeonia mascula subsp. arietina Anthemis cretica subsp. albida Polygonum alpinum Anthemis cretica subsp. argaea Potentilla cappadocica Astragalus gummifer Rosa heckeliana subsp. orientalis Astragalus pinetorum Rosa pimpinellifolia Asyneuma amplexicaule subsp. Rosa pulverulenta amplexicaule var. amplexicaule Scorzonera laciniata subsp. Asyneuma rigidum subsp. rigidum calcitrapifolia Betula pendula Sempervivum brevipilum Carduus nutans Senecio hypochionaeus var. argaeus Centaurea lanigera Silene noctiflora Cotoneaster nummularia Sorbus aucuparia Crepis macropus Stipa pulcherrima subsp. crassiculmis Daphne oleoides subsp. oleoides Teucrium chamaedrys subsp. syspirense Dianthus balansae Teucrium polium Epilobium montanum Thymus argeus Erigeron zederbaueri Thymus sipyleus Ferula orientalis Trisetum thospiticum Helichrysum plicatum Valeriana officinalis Heracleum argaeum 48

4.1.1.2. Yılanlı Dağı Populasyonu

Acantholimon venestum var. venustum Minuartia juniperina Achillea aleppica subsp. aleppica Noaea mucronata subsp. mucronata. Acinos rotundifolius Orobanche minor Allium myrianthum Papave rhoeas Allium scorodoprasum subsp. rotundum Papaver triniifolium Alyssum huetii Paracaryum cappadocicum Alyssum murale subsp. murale var. Pilosella cymosa murale Poa pratensis Anchusa leptophylla subsp. leptophylla Potentilla recta Anthemis kotschyana var. discoidea Prunus prostrata Anthemis sintenisii Rhamnus libanotica Arenaria acutisepala Roemeria hybrida subsp. hybrida Astragalus lagurus Rosa canina Astragalus lycius Rumex scutatus Astragalus melanophrurius Salsola ruthenica Astragalus onobrychis Salvia microstegia Campanula rapunculus var. rapunculus Salvia recognita Centaurea urvillei subsp. steppeposa Sanguisorba minor subsp. muricata Coronilla varia subsp. varia Scabiosa rotata Cotoneaster nummularia Senecio vernalis Crambe orientalis var. orientalis Sideritis lanata Dianthus calocephalus Sideritis montana subsp. montana Ephedra distachya Silene compacta Euphorbia orientalis Silene montbretiana Ferula orientalis Silene vulgaris var. vulgaris Halocnemum strobilaceum Sisymbrium loeseli Haplophyllum suaveolens var. cilicicum Stipa holosericea Hordeum murinum subsp. leporinum Suaeda carnosissima var. simulans Thalictrum minus var. majus Hypericum origanifolium Thymus fallax Hypericum scabrum Trisetum turcicum Leontodon oxylepis var. oxylepis Verbascum splendidum Linaria corifolia Veronica orientalis subsp. orientalis Lolium rigidum var. rigidum Vicia caesarea Lonicera nummulariifolia subsp. Vicia cracca subsp. stenophylla nummulariifolia 49

4.2. Morfolojik Özellikleri

Bitki çok yıllık, yükselici, hemen hemen tüysüz (glabrous), 18-55 cm (ortalama 37.75 cm) boyunda, yarıdan itibaren boyuna yükselici şekilde dallanmış. Kökler 3-15 cm (ortalama 7.87 cm) dir. Taban yaprakları seyrek keçemsi tüylü, 4-10 cm (ortalama 7.28 cm), loplar ayanın yarısından biraz daha fazla derin parçalı (pinnatipartit), 1-5 lateral loplu, loplar şeritsi, üst gövde yaprakları basit veya tabanda 3 lopludur. Gövde yaprakları 3-7 cm (ortalama 4.6 cm) dir. İnvolukrum ovoid, 9-14 x 7-12 mm (ortalama 11.35 x 9.15 mm) dir. İç involukrum brakteleri (phyllari) 4-6 x 2-3 mm (4.9 x 2.5 mm), orta (median) involukrum brakteleri 7-10 x 2-3 mm (8.4 x 2.9 mm), dış involukrum brakteleri 10-12 x 1-2 mm (11.2 x 1.6 mm) dir. Apendaj dairemsi, büyük, involukrum braktelerinin taban kısmını örter, aşağı doğru kayıcı (dekurrent), küçük kahverengi merkezi kısımlı, kenarları saçaklı (fimbria) lacerat, tepeye yakın kısımda 1-2 mm’lik saçaklı, uçta 0.1-0.6 (ortalama 0.31 mm) mukroludur. Kapitulum saplı, dıştaki çiçekler verimsiz 5 parçalı, ışınsal yayık, beyazımsı-pembe, içteki çiçekler verimli, hermafrodit, beyazımsı pembedir. Korolla tüpsü ve beş dişlidir. Stamenler 4, anterler birleşik filamentler serbesttir (singenesis). Akenler tüylü, 3-5 x 1-1.8 mm (ortalama 3.8 x 1.21 mm), pappuslu, pappuslar pürüzlü, iki serili, dıştaki halka 3-4.7 mm (ortalama 3.8 mm), içteki halka 0.2- 2.3 mm (ortalama 1.37 mm) dir.

Endemik, İran-Turan elementidir. C. aphrodisea ile akrabadır. Çiçeklenme Haziran- Ağustos ayları arasındadır. Kaya yarıklarında ve 1170-2300 m civarı arasındaki yüksekliklerde yetişir (Şekil 4.3.- 4.4.).

Type: [Turkey B5 Kayseri] prope Caesaream (Kayseri) Cappadociae ad occasum sitas, vii 1856, Balansa 890 (G! GOET!).

B5 Kayseri: nr Kayseri, 11 vi 1939, Skrivanek !, Kayseri: Yılanlı dağı, 1150-1250 m., Kaya çatlakları, 22 ıx 1993, GAZI! 50

Şekil 4.3. C. amaena’ nın genel görünüşü.

Şekil 4.4. C. amaena’ nın kapitulum görünüşü. 51

4.3. Anatomik Özellikleri C. amaena’nın kök, gövde ve yapraklarından hazırlanan preparatlar ışık mikroskobunda incelenmiş ve aşağıdaki anatomik kısımlar ayırt edilmiştir.

Kök: Çok yıllık dikotil bitki olduğu için kökte sekonder büyüme gözlenmiştir. En dışta koruyucu doku olarak periderm vardır. Peridermin altında kalın bir tabaka oluşturan korteks yer almaktadır. Korteks tabakasına gömülü yer yer sklerenkimatik demetler mevcuttur. Korteksten sonra iyi gelişmiş iletim demetleri yer almaktadır. Floem hücreleri daha az sayıda bulunurken, ksilem hücreleri daha geniş yer kaplamaktadır. Ksilem dokusunda trake ve trakeidler belirgin olarak ayırt edilmektedir (Şekil 4.5.).

Şekil 4.5. C. amaena’nın kök enine kesiti (Pd: Periderm, Kor: Korteks, Sd: Sklerenkima Demetleri, F: Floem, K: Ksilem, Ök: Öz Kolları).

Gövde: Enine kesitte gövdede hafif köşeli bir yapı görülmektedir. En dışta tek sıra halinde epidermis tabakası yer alır. Epidermis tabakasında yer yer tüyler bulunmaktadır. Epidermisin altında ise kollenkima tabakası yer almaktadır. Kollenkimadan sonra parankimatik hücrelerden oluşan korteks bulunmaktadır. Korteksin altında geniş yer kaplayan sklerenkima demetleri mevcuttur. Bu tabakanın altında sırasıyla floem ve ksilem yer almaktadır. Floem ve ksilemin arasında kambiyum mevcuttur. İletim demet 52

tipi açık kollateraldir. İletim demetlerinin dağılışı daireseldir. İletim demetlerinin alt kısmında ise parankimatik hücrelerden oluşmuş ve geniş yer kaplayan öz bölgesi mevcuttur (Şekil 4.6.).

Şekil 4.6. C. amaena’nın gövde enine kesiti (E: Epidermis, Kol: Kollenkima, Kor: Korteks, Skl: Sklerenkima, F: Floem, K: Ksilem, Ka: Kambiyum).

Yaprak: C. amaena’nın yaprağından alınan enine kesitte en dış tarafta epidermisi çevreleyen kutikula tabakası yer alır. Kutikulanın altında tek sıralı epidermis mevcuttur. Alt ve üst epidermis tabakasının altında iki sıralı palizat parankiması bulunmaktadır. Palizat parankimasının her iki tarafta bulunması sonucu yaprak tipinin izolateral (ekvifasiyal) olduğu söylenebilir. İki palizat parankiması arasında ise düzensiz olarak yerleşmiş sünger parankiması yer almaktadır. İletim demetleri ise kollateral tipte olup, dışta sklerenkima hücreleri, altında floem, en içte ise ksilem hücreleri bulunmaktadır (Şekil 4.7.). 53

Şekil 4.7. C. amaena’nın yaprak enine kesiti (E: Epidermis, Ku: Kutikula, Pp: Palizat Parankiması, Sp: Sünger Parankiması, F: Floem, K: Ksilem, Sk: Sklerenkima, P: Parankima).

4.4. Polen Özellikleri Polen taneleri simetrik, izopolar, trikolporat tipte olduğu belirlenmiştir. Polen şekli prolat-sferoidaldır. Polen büyüklüğü orta, eksin ve intin kalınlığı da orta ölçektedir. Strüktür; tektat, ornemantasyon ise mikroekinattır (Tablo 4.2., Şekil 4.8.- 4.11). 54

Tablo 4.2. C. amaena polenine ait polen ölçümleri M (µm) σ (µm) Min.-Max. (µm) P 32.66 1.56 26.8–35.9 E 31.25 1.54 26.7–34 P/E 1.05 L(AMB) 31.88 1.18 29.1–34.3 clg 28.53 1.82 24–31.6 clt 8.10 0.87 5.1–9.5 plg 7.65 1.01 5.7–10.2 plt 8.74 1.07 7.1–11.4 plg/plt 0.87 t 21.65 1.12 19.72–24.51 dh 0.030 0.004 0.02–0.035 dt 0.068 0.010 0.05–0.08 Eksin 1.39 0.25 0.9–1.9 İntin 1.06 0.21 0.60–1.6 P: Polar çap, E: Ekvatoral çap, L (AMB): Polenin polar görünüşünün dış sınırı, clg: Kolpus uzunluğu, clt: Kolpus genişliği, plg: Por uzunluğu, plt: Por genişliği, t: Kolpus uçlarının birbirine olan uzaklığı, dh: Spin uzunluğu, dt: Spin genişliği, M: Ortalama, σ: Standart sapma.

Şekil 4.8. C. amaena polenine ait elektron mikroskobunda polar görünüm. 55

Şekil 4.9. C. amaena polenine ait elektron mikroskobunda ekvatoryal görünüm.

Şekil 4.10. C. amaena polenine ait elektron mikroskobunda yüzey süslemesinin görünümü. 56

Şekil 4.11. C. amaena polenine ait ışık mikroskobu görüntüsü.

4.5. Kromozom Özellikleri Centaurea amaena türünde kromozom sayı ve karyotipi detaylı olarak analiz edilmiştir. Bu türün kromozom çalışmasında ezme yayma preparasyon yöntemi kullanılmıştır. C. amaena türünde somatik kromozom sayısı 2n = 18 olarak belirlenmiş, poliploidi (2n=4x=36) olan hücrelere de rastlanmıştır (Şekil 4.12.-4.13.). Temel kromozom sayısı x=9 şeklinde gözlenmiştir. C. amaena’nın kromozom sayı ve morfolojisi Görüntü Analiz Sistemi kullanılarak araştırılmıştır. Türün karyotip formülü üç median ve altı submedian kromozom tiplerinden oluştuğu belirlenmiştir. Somatik kromozom boyu 2.09-3.19 µm arasındadır. Toplam haploid kromozom uzunluğu 23.28 µm olarak ölçülmüştür (Tablo 4.3.). Türün idiyogramı sentromerik indeks ve büyükten küçüğe doğru azalan oranda çizilmiştir (Şekil 4.14.). 57

Şekil 4.12. C. amaena’nın somatik kromozomlarının ışık mikroskobu görüntüsü.

Şekil 4.13. C. amaena’nın poliploidi olan hücrelerin ışık mikroskobu görüntüsü. 58

Tablo 4.3. C. amaena türünün detaylı karyolojik özellikleri (*m = median, **sm = submedian).

Kromozom Kromozom kolları Toplam Kol Sentromerik Kromozom Çiftleri (mm) Nispi boy boy oranı indeks tipi Uzun kol Kısa kol (%) (mm) (L/S) (L) (S)

1 2.01 1.18 3.19 1.71 13.70 5.05 sm** 2 1.99 0.95 2.94 2.11 12.61 4.06 sm 3 1.59 1.26 2.85 1.27 12.26 5.41 m* 4 1.84 0.93 2.77 1.98 11.86 3.97 sm 5 1.45 1.09 2.54 1.32 10.93 4.70 m 6 1.54 0.84 2.38 1.84 10.24 3.61 sm 7 1.61 0.71 2.32 2.29 9.97 3.03 sm 8 1.33 0.88 2.21 1.52 9.47 3.76 m 9 1.33 0.76 2.09 1.76 8.96 3.24 sm

Şekil 4. 14. C. amaena türünün idiyogramı. 59

4.6. Ekolojik Özellikler

4.6.1. Toprak Özellikleri Populasyonların yayılış alanı genellikle kaya çatlakları olması nedeniyle alana en yakın yerden Yılanlı dağından iki, Perikartından üç olmak üzere toplam beş lokaliteden alınan toprak örneklerinin fiziksel ve kimyasal özellikleri analiz edilmiş ve sonuçlar tablo 4.4. de verilmiştir.

Toprak örneklerinin pH değerleri Yılanlı populasyonunda 7-7.5 arasında değişen nötr tepkimelidir. Perikartın populasyonunda ise 6.3-6.67 arasında değişen hafif asitlidir. Kireç oranı % 1.28-1.6 arasında değişen toprak örnekleri, 3 numaralı örnek hariç kumlu-tın bünyeye sahiptir. Organik madde oranı 1 ve 2 numaralı örneklerde iyi, diğer üç örnekte ise yüksek bulunmuştur. Katyon değişim kapasitesi (KDK) ve değişebilir sodyum yüzdesi (DSY) ‘ne göre tuzluluk ve alkalilik yoktur.

Makro besin elementleri potasyum (K) ve kalsiyum (Ca) yeterli düzeydedir. Fosfor (P) 1 numaralı örnekte fazla, 2-4 numaralı örneklerde yeterli ve 3-5 numaralı örneklerde ise azdır. Magnezyum (Mg) 1 ve 2 numaralı örneklerde yeterli, 3-4 numaralı örneklerde çok fazla, 5 numaralı örnekte ise az olarak değerlendirilmiştir. Mikro besin elementleri demir (Fe) ve bakır (Cu) tüm örneklerde yeterli düzeydedir. Çinko (Zn) 5 numaralı örnekte yetersiz olup, diğer örneklerde fazladır. Mangan (Mn) 1, 2 ve 4 numaralı örneklerde az, diğer örneklerde ise yeterlidir. 60

Tablo 4. 4. 1 ve 2 numaralı örnekler Yılanlı Dağı populasyonu, 3, 4 ve 5 numaralı örnekler Perikartın populasyonuna ait toprak analizleri.

Birimi 1 2 3 4 5 pH 7.5 7 6.3 6.58 6.67 Kireç % 1.60 1.60 1.60 1.60 1.28 Kil % 6.86 6.86 9.98 4.78 11.02 Silt % 31.20 22.88 40.56 24.96 24.96 Kum % 61.94 70.25 49.45 70.25 64.01 Kumlu Kumlu Kumlu Kumlu Bünye Tın Tın Tın Tın Tın Organik % 3.12 3.38 10.75 5.66 8.22 Madde EC 1:2.5 w/w 0.18 0.16 0.13 0.10 0.16 KDK me/ 100 g 12.48 12.74 34.78 19.43 32.70 DSY % 0.56 0.55 0.18 0.22 0.27 P ppm 69.0 17.4 8.8 11.1 4.3 Na ppm 16 16 14 10 20 K ppm 156 214 266 110 284 Ca ppm 1510 1532 1702 1458 1724 Mg ppm 212 132 2138 2096 86 Fe ppm 6.16 8.3 59 19.8 34.7 Cu ppm 8.9 0.6 1.1 0.5 0.4 Zn ppm 17.4 10.8 5.6 3.4 1.7 Mn ppm 13.2 5.4 23.5 4.6 14.7 61

4.7. Üreme Biyolojisi İncelemeleri

4.7.1. Polen İncelemeleri

4.7.1.1.Tozlaşma Denemeleri Tozlaşma mekanizmasını belirlemek amacıyla autogami için tülbent beziyle kapatılan 20 çiçek ve kontrol amaçlı hiçbir işleme maruz bırakılmamış 20 çiçek, meyve ve tohum oluşumu esas alınarak değerlendirilmiştir. Autogami için kapatılan 20 çiçeğin 15’inde tohum oluşumuna rastlanmıştır. Kontrol amacıyla hiçbir işleme maruz bırakılmamış 20 çiçeğin ise 18’inde tohum oluşumu gözlenmiştir (Şekil 4.15.). Ayrıca çiçeklerin üzerinde Coleoptera, Diptera, Hymenoptera takımlarından çeşitli böceklerin ziyaretçi olduğu gözlenmiştir.

Şekil 4.15. Tozlaşma uygulamaları sonuçları.

4.7.1.2. Polen Canlılık Testleri

Centaurea amaena’nın polenleri açılmadan üç gün öncesinden ve açıldıktan sonra altı gün incelenmiştir. Polen canlılığı çiçek açılmadan üç gün önce % 46, iki gün önce % 57, bir gün önce % 74, çiçek açıldığı gün % 86, açıldıktan 1 gün sonra % 78, iki gün sonra % 64, üç gün sonra % 50, dört gün sonra % 43, beş gün sonra % 37, altı gün sonra ise % 31 olarak belirlenmiştir (Şekil 4.16-4.17). 62

% 90 % 80 % 70 % 60 % 50 Polen Canlılığı % 40 % 30 % 20 % 10 % 0 A-3 A-2 A-1 A A+1 A+2 A+3 A+4 A+5 A+6

Şekil 4.16. C. amaena’nın polen canlılığının günlük değişimi (A-3: Çiçekler açılmadan 3 gün önce, A-2: 2 gün önce, A-1: 1 gün önce, A: Çiçekler açıldığı gün, A+1: Açıldıktan 1 gün sonra, A+2: 2 gün sonra, A+3: 3 gün sonra, A+4: 4 gün sonra, A+5: 5 gün sonra, A+6: 6 gün sonra).

Cansız

Canlı

Şekil 4.17. C. amaena’nın çiçekler açıldığı günkü polen canlılığı. 63

4.7.2. Stigma Olgunluğu İncelemeleri

Stigma olgunluğu tozlaşma olayında en önemli safhayı oluşturmaktadır. Olgun stigmalar yüksek enzim aktivitesiyle karakterizedir. C. amaena’nın stigmaları çiçekler açılmadan üç gün öncesinden, çiçekler açıldıktan altı gün sonrasına kadar incelenmiştir. Çiçekler açılmadan önceki üç günde stigmalarda enzim aktivitesi görülmemiştir. Çiçek açılmasını takiben enzimatik aktivitenin başladığı bu aktivitenin özellikle 2., 3. ve 4. günlerde arttığı beşinci günden itibaren ise yavaş yavaş düştüğü tespit edilmiştir (Tablo 4.5., Şekil 4.18.).

Tablo 4.5. C. amaena’nın stigma olgunluğunun zamana göre değişimi.

Zaman Stigma Olgunluğu Açılmadan 3 gün önce - Açılmadan 2 gün önce - Açılmadan 1 gün önce - Çiçekler açıldığı gün + Açılmadan 1 gün sonra + Açılmadan 2 gün sonra + Açılmadan 3 gün sonra + Açılmadan 4 gün sonra + Açılmadan 5 gün sonra + Açılmadan 6 gün sonra + 64

Şekil 4.18. C. amaena’nın stigma olgunluğu (a. Olgunlaşmamış Stigma, b. Olgunlaşmış stigma, c. Olgun stilusun taban kısmı).

Ayrıca stigma olgunluğu stilus uzunluğu ile birlikte değerlendirildiğinde ise 1.5 cm den kısa olan stiluslar da enzim aktivitesi görülmemiş, 1.5 cm den uzun olan stiluslarda ise enzim aktivitesine rastlanmıştır (Tablo 4.6.).

Tablo 4.6. C. amaena’nın stilus uzunluğuna göre stigma olgunluğu.

Stilus Uzunluğu (cm) Stigma Olgunluğu 0.9 - 1 - 1.1 - 1.2 - 1.3 - 1.5 + 1.6 + 1.7 + 1.8 + 1.9 + 2 + 2.1 + 2.2 + 2.3 + 65

4.8. Tohum İncelemeleri

4.8.1. Tohum/Ovül Oranı Tohum oluşumu tozlaşmanın bir göstergesidir. Toplanan 25 kapitulumda ortalama 33.1 verimli (tüpsü) çiçek ve ortalama 11.7 tohum belirlenmiştir. Tohum/ovül oranı hesaplandığında her bir kapitulumun ortalama tohum veriminin % 35 olduğu tespit edilmiştir (Şekil 4.19.).

Şekil 4.19. C. amaena’nın tohum/ovül oranı.

4.8.2. Tohum Canlılık Testi Tohum canlılığının belirlenmesinde Tetrazolium testi kullanılmıştır. Bu yöntemle standart bir çimlenme veya çıplak embriyo testinden çok daha kısa sürede sonuç alınır. Genel olarak test, tohumun çeşidine bağlı olarak, bir veya birkaç gün sürerse de, bazen canlılığın varlığı birkaç saat, hatta iki saat içinde bile saptanabilir. Canlı embriyonun dokusu kırmızı renge boyanır. Cansız dokular ise boyanmaz. C. amaena’nın 25 tohumu TZ testine maruz bırakılmış ve embriyolar boyanma derecelerine göre değerlendirilmiştir. Embriyolardan 20 tanesi koyu kırmızı boyanırken, 5 tanesinin ise boyanmadığı tespit edilmiştir. Handbook on Tetrazolium Testing’e göre yapılan değerlendirmede koyu kırmızı boyanan 20 embriyo canlı, boyanmayan 5 embriyo ise cansız olarak kabul edilmiştir (Şekil 4.20- 4.21.). 66

Şekil 4.20. C. amaena’nın tohum canlılığı sonuçları.

Şekil 4.21. C. amaena’nın tohum canlılığı. 67

4.8.3. Tohum Çimlenme Denemeleri

4.8.3.1. Farklı Sıcaklık Rejimlerinde Bitki Büyüme Düzenleyicilerinin Çimlenme Üzerine Etkileri

4.8.3.1.1. Gibberellik asit (GA ) Ön Uygulamalarının, Farklı Sıcaklık Rejimlerinde Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri ₃

100, 200, 400 ve ppm konsantrasyonlarında gibberellik asit (GA ) ön uygulaması yapılan tohumlar, bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılmayan tohumlarla ₃ karşılaştırılacak olursa, GA ön uygulaması yapılan tohumların çimlenme oranlarındaki artışın, bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan (kontrol) gruplardan daha fazla ₃ olduğu belirlenmiştir (Şekil 4.22.).

Şekil 4.22. Gibberellik asit ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme oranları (%).

10-15 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 86.7 olmasına rağmen 100 ve 200 ppm GA ön uygulamasında

çimlenme oranı % 96, 400 ppm GA ön uygulamasında ise çimlenme₃ oranı % 94.7 olmuştur (Tablo 4.7.) ₃ 68

Tablo 4.7. GA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 10-15 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%). ₃ GA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20

0 ppm₃ 0 54.7 70.7 74.7 76 76 80 80 85.3 86.7 100 ppm 18.7 72 84 90.7 90.7 94.7 94.7 94.7 96 96 200 ppm 18.7 89.3 92 94.7 96 96 96 96 96 96 400 ppm 16 88 94.7 94.7 94.7 94.7 94.7 94.7 94.7 94.7

20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 70.7 olmasına rağmen, 100 ppm GA ön uygulamasında çimlenme oranı % 96, 200 ppm GA ön uygulamasında çimlenme oran₃ ı % 98.7 ve 400 ppm GA ön uygulamasında ise çimlenme oranı % 97.3’tür. Kontrol grubuna göre tüm gruplarda ₃ ₃ artış gözlenmiştir (Tablo 4.8.).

Tablo 4.8. GA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 20-25 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%). ₃ GA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20

0 ppm₃ 10.7 50.7 60.0 62.7 65.3 66.7 68.0 70.7 70.7 70.7 100 ppm 52.0 84 92 92.0 92.0 92.0 94.7 94.7 94.7 96 200 ppm 61.3 84.0 94.7 97.3 97.3 97.3 97.3 98.7 98.7 98.7 400 ppm 72 89.3 93.3 96.0 97.3 97.3 97.3 97.3 97.3 97.3

30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 45.3 olmasına rağmen, 100 ppm GA ön uygulamasında çimlenme oranı % 53.3, 200 ppm GA ön uygulamasında çimlenme₃ oranı % 60 ve 400 ppm GA ön uygulamasında ise çimlenme oranı % 77.3’tür. Bu sıcaklık rejiminde de kontrol ₃ ₃ grubuna göre tüm gruplarda artış gözlenmiştir (Tablo 4.9.). 69

Tablo 4.9. GA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 30-35 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%). ₃ GA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20

0 ppm₃ 0 4.0 4.0 10.7 20.0 26.7 29.3 32.0 42.7 45.3 100 ppm 5.3 18.7 24 30.7 34.7 37.3 38.7 42.7 53.3 53.3 200 ppm 8.0 13.3 25.3 29.3 33.3 42.7 49.3 52.0 58.7 60.0 400 ppm 6.7 41.3 48.0 58.7 60.0 61.3 62.7 69.3 73.3 77.3

4.8.3.1.2. Kinetin (KİN) Ön Uygulamalarının, Farklı Sıcaklık Rejimlerinde Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri

100, 200 ve 400 ppm konsantrasyonlarında kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan tohumlar, bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılmayan tohumlarla karşılaştırılır ise; düşük (10-15 °C) ve yüksek (30-35 °C) sıcaklıklarda gerçekleştirilen çimlendirme deneylerinde KİN ön uygulaması yapılan tohumların çimlenme oranlarında kontrol gruplarına göre azalma meydana gelirken, normal sıcaklıkta (20-25 °C) ve düşük konsantrasyonda (100 ppm) KİN uygulanan grup, bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruptan daha fazla çimlenme oranına sahip olduğu görülmektedir (Şekil 4.23.).

Şekil 4.23. Kinetin ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme oranları (%). 70

10-15 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 86.7 olmasına rağmen 100 ppm KİN ön uygulamasında çimlenme oranı % 77.3, 200 ppm KİN ön uygulamasında çimlenme oranı % 70.7, 400 ppm KİN ön uygulamasında ise çimlenme oranı % 22.7 olmuştur (Tablo 4.10.).

Tablo 4.10. Kinetin ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 10-15 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%).

KİN 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 0 ppm 0 54.7 70.7 74.7 76 76 80 80 85.3 86.7 100 ppm 0 46.7 54.7 65.3 68.0 74.7 77.3 77.3 77.3 77.3 200 ppm 0 25.3 45.3 54.7 60 66.7 69.3 69.3 70.7 70.7 400 ppm 0 2.7 10.7 14.7 16 17.3 21.3 22.7 22.7 22.7

20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 70.7 olmasına rağmen, 100 ppm KİN ön uygulamasında çimlenme oranı % 80, 200 ppm KİN ön uygulamasında çimlenme oranı % 44 ve 400 ppm KİN ön uygulamasında ise çimlenme oranı % 14.7’dir (Tablo 4.11.).

Tablo 4.11. Kinetin ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 20-25 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%).

KİN 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 0 ppm 10.7 50.7 60.0 62.7 65.3 66.7 68.0 70.7 70.7 70.7 100 ppm 26.7 66.7 72.0 76.0 76.0 80.0 80.0 80.0 80.0 80.0 200 ppm 8 26.7 33.3 34.7 35 37.3 38.7 40.0 42.7 44.0 400 ppm 2.7 5.3 6.7 10.7 12 12.0 13.3 13.3 14.7 14.7

30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 45.3 olmasına rağmen, 100 ppm KİN ön uygulamasında çimlenme oranı % 41.3, 200 ppm KİN ön uygulamasında çimlenme oranı % 12 ve 400 ppm KİN ön uygulamasında ise çimlenme oranı % 6.7’dir. Bu sıcaklık rejiminde kontrol grubuna göre tüm gruplarda düşüş gözlenmiştir (Tablo 4.12.). 71

Tablo 4.12. Kinetin ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 30-35 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%).

KİN 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 0 ppm 0 4 4 10.7 20 26.7 29.3 32 42.7 45.3 100 ppm 4.0 14.7 17.3 21.3 26.7 30.7 34.7 37.3 38.7 41.3 200 ppm 1.3 5.3 5.3 5.3 6.7 6.7 6.7 8.0 9.3 12.0 400 ppm 1.3 1.3 4.0 5.3 5.3 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7

4.8.3.1.3. İndol–3–asetik asit (IAA) ön uygulamalarının, farklı sıcaklık rejimlerinde tohum çimlenmesi üzerine etkileri

100, 200, 400 ppm konsantrasyonlarında indol - 3 - asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan tohumlar, bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılmayan tohumlarla karşılaştıracak olursa, IAA ön uygulaması yapılan tohumların çimlenme oranlarındaki artış, bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplardan (her üç sıcaklıkta 400 ppm hariç) daha fazla olduğu görülmektedir (Şekil 4.24.).

Şekil 4.24. IAA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme oranları (%). 72

10–15 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 86.7 olmasına rağmen 100 ppm IAA ön uygulamasında çimlenme oranı % 93.3, 200 ppm IAA ön uygulamasında çimlenme oranı % 96, 400 ppm IAA ön uygulamasında ise çimlenme oranı % 69.3 olmuştur (Tablo 4.13.).

Tablo 4.13. IAA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 10-15 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%).

IAA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 0 ppm 0 54.7 70.7 74.7 76 76 80 80 85.3 86.7 100 ppm 1.3 65.3 82.7 84.0 86.7 86.7 86.7 89.3 90.7 93.3 200 ppm 5.3 53.3 82.7 88.0 91 93.3 93.3 94.7 96.0 96.0 400 ppm 10.7 33.3 49.3 56.0 61 61.3 62.7 68.0 68.0 69.3

20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 70.7 olmasına rağmen, 100 ppm IAA ön uygulamasında çimlenme oranı % 78.7, 200 ppm IAA ön uygulamasında çimlenme oranı % 73.3 ve 400 ppm IAA ön uygulamasında ise çimlenme oranı % 62.7’dir (Tablo 4.14.).

Tablo 4.14. IAA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 20-25 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%).

IAA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 0 ppm 10.7 50.7 60.0 62.7 65.3 66.7 68.0 70.7 70.7 70.7 100 ppm 20.0 52.0 68.0 70.7 72.0 72.0 72.0 76.0 77.3 78.7 200 ppm 17.3 52.0 60.0 61.3 65 68.0 69.3 70.7 73.3 73.3 400 ppm 6.7 34.7 46.7 52.0 53 57.3 58.7 60.0 60.0 62.7

30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyicisi uygulanmayan gruplarda çimlenme oranı % 45.3 olmasına rağmen, 100 ppm IAA ön uygulamasında çimlenme oranı % 60, 200 ppm IAA ön uygulamasında çimlenme oranı % 53.3 ve 400 ppm IAA ön uygulamasında ise çimlenme oranı % 21.3’tür (Tablo 4.15.). 73

Tablo 4.15. IAA ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumlarının 30-35 °C sıcaklık rejiminde, 20 gün süresince çimlenme oranları (%).

IAA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 0 ppm 0 4 4 10.7 20 26.7 29.3 32 42.7 45.3 100 ppm 0.0 0.0 6.7 12.0 16.0 28.0 33.3 45.3 58.7 60.0 200 ppm 2.7 5.3 10.7 12.0 25.3 30.7 36.0 41.3 44.0 53.3 400 ppm 0.0 1.3 1.3 4.0 8.0 13.3 13.3 18.7 21.3 21.3

4.8.3.2. Aynı Sıcaklık Rejimlerinde Farklı Bitki Büyüme Düzenleyicilerinin Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri

4.8.3.2.1. 10–15 °C Sıcaklık Rejiminde Farklı Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulamalarının Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri

10-15 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin (GA , KİN, IAA) uygulanan konsantrasyonlarına (100, 200, 400 ppm) bağlı olarak çimlenme üzerine aynı ₃ etkiyi göstermedikleri tespit edilmiştir. Kontrol grubuna göre değerlendirildiğinde, GA ve IAA uygulanan gruplarda (400 ppm hariç) çimlenmede artış gözlenirken, KİN ₃ uygulanan gruplarda çimlenme oranı düşmüştür (Şekil 4.25.).

Şekil 4.25. 10-15 °C sıcaklık rejiminde C. amaena tohumlarının farklı bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumların çimlenme oranları (%). 74

GA ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ve 200 ppm ön uygulamalarında % 96, 400 ppm ön uygulamasında ise % 94.7’dir. 10-15 °C sıcaklık ₃ rejiminde bu bitki büyüme düzenleyicisi uygulandığı gruplarda çimlenme oranları artmıştır.

KİN ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ppm ön uygulamasında % 77, 200 ppm ön uygulamasında % 71, 400 ppm ön uygulamasında % 22.7’dir. 10-15 °C sıcaklık rejiminde KİN ön uygulaması yapılan bütün gruplarda konsantrasyon arttıkça çimlenme oranı düşmüştür.

IAA ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ppm ön uygulamasında % 93, 200 ppm ön uygulamasında % 96, 400 ppm ön uygulamasında % 69.3’tür. 10-15 °C sıcaklık rejiminde en fazla çimlenme 200 ppm IAA ön uygulaması yapılan grupta meydana gelmiştir.

4.8.3.2.2. 20-25 °C Sıcaklık Rejiminde Farklı Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulamalarının Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri

20-25 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin (GA , KİN, IAA) uygulanan konsantrasyonlarına (100, 200, 400 ppm) bağlı olarak çimlenme üzerine aynı ₃ etkiyi göstermemiştir. Kontrol grubuna (çimlenme oranı % 70.7) göre değerlendirildiğinde, GA ve IAA uygulanan gruplarda (400 ppm hariç) çimlenmede artış gözlenirken, KİN uygulanan gruplarda (100 ppm hariç) çimlenme oranı düşmüştür ₃ (Şekil 4.26.). 75

Şekil 4.26. 20-25 °C sıcaklık rejiminde C. amaena tohumlarının farklı bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumların çimlenme oranları (%).

GA ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ppm ön uygulamasında % 96, 200 ppm ön uygulamasında % 99 ve 400 ppm ön uygulamasında ise % 97.3’dir. 20- ₃ 25 °C sıcaklık rejiminde bu bitki büyüme düzenleyicisinin uygulandığı gruplarda tohumların tamamına yakınının çimlendiği görülmüştür.

KİN ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ppm ön uygulamasında % 80, 200 ppm ön uygulamasında % 44, 400 ppm ön uygulamasında % 14.7’dir. 20-25 °C sıcaklık rejiminde KİN ön uygulaması yapılan 100 ppm grubunda çimlenme artarken, diğer iki grupta konsantrasyon arttıkça çimlenme oranı düşmüştür.

IAA ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ppm ön uygulamasında % 79, 200 ppm ön uygulamasında % 73, 400 ppm ön uygulamasında % 62.7’dir. 20-25 °C sıcaklık rejiminde 100 ve 200 ppm IAA ön uygulaması yapılan gruplarda çimlenme oranı artarken, 400 ppm IAA ön uygulaması yapılan grupda çimlenme oranı düşmüştür. 76

4.8.3.2.3. 30-35 °C Sıcaklık Rejiminde Farklı Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulamalarının Tohum Çimlenmesi Üzerine Etkileri

30-35°C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin (GA , KİN, IAA) uygulanan konsantrasyonlarına (100, 200, 400 ppm) bağlı olarak çimlenme üzerine ₃ farklı oranda etki ettikleri belirlenmiştir. Kontrol grubuna (çimlenme oranı % 45.3) göre değerlendirildiğinde GA ’ün konsantrayonu arttıkça çimlenmeyi artırdığı, KİN’in ise konsantrasyonu arttıkça çimlenme oranını azalttığı tespit edilmiştir. IAA’ nın 100 ve ₃ 200 ppm’lik konsantrasyonlarında az miktarda artış, 400 ppm’lik konsantrasyonunda ise azalma meydana gelmiştir (Şekil 4.27.).

Şekil 4.27. 30-35 °C sıcaklık rejiminde C. amaena tohumlarının farklı bitki büyüme düzenleyicisi ön uygulaması yapılan ve yapılmayan tohumların çimlenme oranları (%).

GA ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ppm ön uygulamasında % 53, 200 ppm ön uygulamasında % 60 ve 400 ppm ön uygulamasında ise % 77.3’tür. 30- ₃ 35 °C sıcaklık rejiminde bu bitki büyüme düzenleyicisi uygulandığı gruplarda konsantrasyon arttıkça çimlenme oranıda artmıştır.

KİN ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ppm ön uygulamasında % 41, 200 ppm ön uygulamasında % 12, 400 ppm ön uygulamasında % 6.7’dir. 30-35 °C sıcaklık rejiminde KİN ön uygulaması yapılan gruplarda konsantrasyon arttıkça çimlenme oranı düşmüştür. 77

IAA ön uygulaması yapılan tohumlarda çimlenme oranı; 100 ppm ön uygulamasında % 60, 200 ppm ön uygulamasında % 53, 400 ppm ön uygulamasında % 21.3’tür. 30-35 °C sıcaklık rejiminde 100 ve 200 ppm IAA ön uygulaması yapılan gruplarda çimlenme oranı artarken, 400 ppm IAA ön uygulaması yapılan grupta çimlenme oranı düşmüştür.

4.8.3.3. Uygulanan Bitki Büyüme Düzenleyici Dozlarının Farklı Sıcaklık Rejimlerindeki Çimlenme Oranlarının Karşılaştırılması

4.8.3.3.1. 10-15 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı çimlenme oranlarının karşılaştırılması

10-15 °C sıcaklıkta aynı konsantrasyondaki bitki büyüme düzenleyici dozları karşılaştırılacak olursa 100 ve 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda

GA3 ön uygulaması yapılan tohumlar en fazla çimlenirken, 200 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda GA3 ve IAA ön uygulaması yapılan tohumların eşit miktarda çimlenme oranına sahip olduğu gözlenmiştir. Her üç konsantrasyonda en az çimlenme oranı ise KİN uygulanan tohumlarda görülmüştür (Şekil 4.28.).

Şekil 4.28. 10-15 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı olarak çimlenme oranlarının karşılaştırılması. 78

4.8.3.3.2. 20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı çimlenme oranlarının karşılaştırılması

20-25 °C sıcaklıkta aynı konsantrasyondaki bitki büyüme düzenleyici dozları karşılaştırılacak olursa 200 ve 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda

GA3 ön uygulaması yapılan tohumlar en fazla çimlenme oranına sahipken, 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda KİN ön uygulaması yapılan tohumların en yüksek çimlenme oranına, GA3 ön uygulaması yapılan tohumların ise en düşük çimlenme oranına sahip olduğu gözlenmiştir. 200 ve 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda en az çimlenme oranı ise KİN uygulanan tohumlarda görülmüştür (Şekil 4.29.).

Şekil 4.29. 20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı olarak çimlenme oranlarının karşılaştırılması.

4.8.3.3.3. 30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı çimlenme oranlarının karşılaştırılması

30-35 °C sıcaklıkta aynı konsantrasyondaki bitki büyüme düzenleyici dozları karşılaştırılacak olursa 200 ve 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda

GA3 ön uygulaması yapılan tohumlar en fazla çimlenirken, 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda IAA ön uygulaması yapılan tohumların en fazla çimlenme oranına sahip olduğu gözlenmiştir. Her üç konsantrasyonda en az çimlenme oranı ise KİN uygulanan tohumlarda görülmüştür (Şekil 4.30.). 79

Şekil 4.30. 30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici dozlarına bağlı olarak çimlenme oranlarının karşılaştırılması.

4.8.3.4. Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulamalarına Bağlı Olarak Tohumların Çimlenme Hızları

4.8.3.4.1. Farklı konsantrasyonlardaki Gibberellik asit (GA ) ön uygulamalarının, farklı sıcaklık rejimlerindeki tohum çimlenme hızları üzerine etkileri ₃

Farklı sıcaklık rejimlerinde 100, 200 ve 400 ppm GA ön uygulaması yapılan tohumlar bitki büyüme düzenleyici ön uygulaması yapılmayan tohumlarla karşılaştırılırsa, hemen ₃ hemen tüm gruplarda GA ön uygulamalı tohumların çimlenme hızları, bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplardan daha fazla olduğu görülmektedir (Şekil 4.31.). ₃ 80

Şekil 4.31. Gibberellik asit (GA3) ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme hızları.

10-15 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 34.2 olmasına rağmen 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 41.6, 200 ppm uygulamasında 43.5 ve 400 ppm uygulamasında 43.1’dir. Bu sıcaklık değerinde en yüksek çimlenme hızı 200 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda gözlenmiştir (Tablo 4.16.).

Tablo 4.16. 10-15 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve GA3 ön uygulaması yapılan C. amaea tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları

GA3 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0 2.7 3.5 3.7 3.8 3.8 4 4 4.3 4.3 34.2 100 ppm 0.9 3.6 4.2 4.5 4.5 4.7 4.7 4.7 4.8 4.8 41.6 200 ppm 0.9 4.5 4.6 4.7 4.8 4.8 4.8 4.8 4.8 4.8 43.5 400 ppm 0.8 4.4 4.7 4.7 4.7 4.7 4.7 4.7 4.7 4.7 43.1

20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 29.8 iken 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 44.2, 200 ppm uygulamasında 46.3, 400 ppm uygulamasında ise 46.7’dir. Bu sıcaklık rejiminde kontrol grubuna göre değerlendirilecek olursa 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda çimlenme hızı en yüksektir (Tablo 4.17.). 81

Tablo 4.17. 20-25 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve GA3 ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları.

GA3 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0.5 2.5 3 3.1 3.3 3.3 3.4 3.5 3.5 3.5 29.8 100 ppm 2.6 4.2 4.6 4.6 4.6 4.6 4.7 4.7 4.7 4.8 44.2 200 ppm 3.1 4.2 4.7 4.9 4.9 4.9 4.9 4.9 4.9 4.9 46.3 400 ppm 3.6 4.5 4.7 4.8 4.9 4.9 4.9 4.9 4.9 4.9 46.7

30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 10.7 olmasına rağmen 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 16.9, 200 ppm uygulamasında 18.6, 400 ppm uygulamasında 27.9’dur. Çimlenme hızları kontrol grubuna göre bu sıcaklık değerinde de artış göstermiştir (Tablo 4.18.).

Tablo 4.18. 30-35 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve GA3 ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları.

GA3 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0.0 0.2 0 0.5 1.0 1.3 1.5 1.6 2.1 2.3 10.7 100 ppm 0.3 0.9 1.2 1.5 1.7 1.9 1.9 2.1 2.7 2.7 16.9 200 ppm 0.4 0.7 1.3 1.5 1.7 2.1 2.5 2.6 2.9 3.0 18.6 400 ppm 0.3 2.1 2.4 2.9 3.0 3.1 3.1 3.5 3.7 3.9 27.9

4.8.3.4.2. Farklı konsantrasyonlardaki kinetin (KİN) ön uygulamalarının, farklı sıcaklık rejimlerindeki tohum çimlenme hızları üzerine etkileri

Farklı sıcaklık rejimlerinde 100, 200 ve 400 ppm KİN ön uygulaması yapılan tohumlar bitki büyüme düzenleyici ön uygulaması yapılmayan tohumlarla karşılaştırılırsa, 10-15 °C arasındaki gruplarda KİN ön uygulamalı tohumların çimlenme hızları, bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplardan daha düşük olduğu tespit edilmiştir. 20-25 °C arasındaki gruplarda 100 ppm de çimlenme hızı kontrole göre daha yüksek iken, diğer konsantrasyonlarda daha düşüktür. 30-35°C arasındaki gruplarda ise 100 ppm de çimlenme hızı kontrole göre daha yüksek, diğer konsantrasyonlarda ise daha düşük olduğu tespit edilmiştir (Şekil 4.32.). 82

Kontrol 100 ppm 200 ppm 400 ppm

100 90 80

ızı 70 60 50

Çimlenme H 40 30 20 10 0 10-15ºC 20-25ºC 30-35ºC

Şekil 4.32. Kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme hızları.

10-15°C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 34.2 olmasına rağmen 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 30.9, 200 ppm uygulamasında 26.6 ve 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında ise 7.5’dir. Bu sıcaklık değerinde çimlenme hızları kontrol grubuna göre daha düşüktür ve konsantrayon arttıkça çimlenme hızı azalmaktadır (Tablo 4.19.).

Tablo 4. 19. 10-15 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları

KİN 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0.0 2.7 4 3.7 3.8 3.8 4.0 4.0 4.3 4.3 34.2 100 ppm 0.0 2.3 2.7 3.3 3.4 3.7 3.9 3.9 3.9 3.9 30.9 200 ppm 0.0 1.3 2.3 2.7 3.0 3.3 3.5 3.5 3.5 3.5 26.6 400 ppm 0.0 0.1 0.5 0.7 0.8 0.9 1.1 1.1 1.1 1.1 7.5

20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 29.8 iken 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 35.9, 200 ppm uygulamasında 17 ve 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında ise 5.3’tür. Bu sıcaklık rejiminde kontrol grubuna göre değerlendirecek olursak 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda çimlenme hızı en yüksektir. Bitki büyüme düzenleyicisi konsantrasyonu arttıkça çimlenme hızları azalmaktadır (Tablo 4.20.). 83

Tablo 4.20. 20-25 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları.

KİN 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0.5 2.5 3 3.1 3.3 3.3 3.4 3.5 3.5 3.5 29.8 100 ppm 1.3 3.3 3.6 3.8 3.8 4.0 4.0 4.0 4.0 4.0 35.9 200 ppm 0.4 1.3 1.7 1.7 1.7 1.9 1.9 2.0 2.1 2.2 17.0 400 ppm 0.1 0.3 0.3 0.5 0.6 0.6 0.7 0.7 0.7 0.7 5.3

30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 10.7 olmasına rağmen 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 13.3, 200 ppm uygulamasında 3.3 ve 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında ise 2.5’dir. Bu sıcaklık değerinde de çimlenme hızları 100 ppm’deki gruplarda kontrole göre artarken 200 ve 400 ppm’de azalmaktadır (Tablo 4.21.).

Tablo 4.21. 30-35 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve kinetin (KİN) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları

KİN 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0.0 0.2 0 0.5 1.0 1.3 1.5 1.6 2.1 2.3 10.7 100 ppm 0.2 0.7 0.9 1.1 1.3 1.5 1.7 1.9 1.9 2.1 13.3 200 ppm 0.1 0.3 0.3 0.3 0.3 0.3 0.3 0.4 0.5 0.6 3.3 400 ppm 0.1 0.1 0.2 0.3 0.3 0.3 0.3 0.3 0.3 0.3 2.5

4.8.3.4.3. Farklı konsantrasyonlardaki indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulamalarının, farklı sıcaklık rejimlerindeki tohum çimlenme hızları üzerine etkileri

Farklı sıcaklık rejimlerinde 100, 200 ve 400 ppm IAA ön uygulaması yapılan tohumlar bitki büyüme düzenleyici ön uygulaması yapılmayan tohumlarla karşılaştırılırsa, her üç sıcaklık değerinde 100 ve 200 ppm’de kontrole göre çimlenme hızı artarken, 400 ppm deki gruplarda çimlenme hızı kontrole göre azalmıştır (Şekil 4.33.). 84

Şekil 4.33. Indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme hızları

10-15°C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 34.2 olmasına rağmen 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 38.3, 200 ppm uygulamasında 39.7 ve 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında ise 27’dir. Bu sıcaklık değerinde çimlenme hızları 100 ve 200 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda kontrol grubuna göre artarken, 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan grupta azalmıştır (Tablo 4.22.).

Tablo 4.22. 10-15 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları.

IAA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0.0 2.7 4 3.7 3.8 3.8 4.0 4.0 4.3 4.3 34.2 100 ppm 0.1 3.3 4.1 4.2 4.3 4.3 4.3 4.5 4.5 4.7 38.3 200 ppm 0.3 2.7 4.1 4.4 4.5 4.7 4.7 4.7 4.8 4.8 39.7 400 ppm 0.5 1.7 2.5 2.8 3.1 3.1 3.1 3.4 3.4 3.5 27.0

20-25 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 29.8 iken 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 32.9, 200 ppm uygulamasında 30.5 ve 400 ppm uygulamasında ise 24.6’dır. Bu sıcaklık rejiminde kontrol grubuna göre değerlendirecek olursak 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda çimlenme hızı en yüksektir. Bitki büyüme düzenleyici konsantrasyonu 400 ppm’de ise çimlenme hızı en düşüktür (Tablo 4.23.). 85

Tablo 4.23. 20-25 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları.

IAA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0.5 2.5 3 3.1 3.3 3.3 3.4 3.5 3.5 3.5 29.8 100 ppm 1.0 2.6 3.4 3.5 3.6 3.6 3.6 3.8 3.9 3.9 32.9 200 ppm 0.9 2.6 3.0 3.1 3.3 3.4 3.5 3.5 3.7 3.7 30.5 400 ppm 0.3 1.7 2.3 2.6 2.7 2.9 2.9 3.0 3.0 3.1 24.6

30-35 °C sıcaklık rejiminde bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplarda çimlenme hızı 10.7 olmasına rağmen 100 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulamasında 13, 200 ppm uygulamasında 13.1 ve 400 ppm uygulamasında ise 5.1’dir. Bu sıcaklık değerinde çimlenme hızları 100 ve 200 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda kontrol grubuna göre artarken, 400 ppm bitki büyüme düzenleyici uygulanan grupta azalmıştır (Tablo 4.24.).

Tablo 4.24. 30-35 °C sıcaklık rejiminde kontrol ve indol-3-asetik asit (IAA) ön uygulaması yapılan C. amaena tohumlarının 20 gün süresince çimlenme hızları.

IAA 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Çimlenme Hızı 0 ppm 0.0 0.2 0 0.5 1.0 1.3 1.5 1.6 2.1 2.3 10.7 100 ppm 0.0 0.0 0.3 0.6 0.8 1.4 1.7 2.3 2.9 3.0 13.0 200 ppm 0.1 0.3 0.5 0.6 1.3 1.5 1.8 2.1 2.2 2.7 13.1 400 ppm 0.0 0.1 0.1 0.2 0.4 0.7 0.7 0.9 1.1 1.1 5.1

4.8.3.5. Sıcaklık Rejimine Bağlı Olarak Farklı Bitki Büyüme Düzenleyici Ön Uygulaması Yapılan Tohumların Çimlenme Hızları

4.8.3.5.1. 10-15 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamalarının tohum çimlenme hızları üzerine etkileri

10-15°C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin (GA , KİN ve IAA) konsantrasyonlarına (100, 200 ve 400 ppm) bağlı olarak çimlenme hızları üzerine farklı ₃ etki ettikleri belirlenmiştir. Kontrol grubuna (çimlenme hızı 34.2) göre değerlendirildiğinde GA ön uygulaması grupların çimlenme hızları artmıştır. KİN ön uygulaması grupların çimlenme hızları ise kontrole göre konsantrasyon arttıkça ₃ azalmıştır. 86

IAA ön uygulaması yapılan gruplarda ise 100 ve 200 ppm de çimlenme hızı kontrole göre artarken, 400 ppm’de ise çimlenme hızı azalmıştır (Şekil 4.34.).

Şekil 4.34. 10-15 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamaları yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının çimlenme hızları

4.8.3.5.2. 20-25 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamalarının tohum çimlenme hızları üzerine etkileri

20-25 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin (GA , KİN ve IAA) konsantrasyonlarına (100, 200 ve 400 ppm) bağlı olarak çimlenme hızlarını kontrol ₃ grubuna (çimlenme hızı 30) göre değerlendirildiğinde bitki büyüme düzenleyici uygulanan grupların çimlenme hızları; GA ön uygulaması yapılan gruplarda her üç konsantrasyonda da çimlenme hızları artmış, KİN uygulanan grupta 100 ppm de ₃ çimlenme hızı artarken, 200 ve 400 ppm azalmış, IAA uygulanan grupta 100 ppm de çimlenme hızı artarken diğer konsantrasyonlarda artışa bağlı olarak çimlenme hızı azalmıştır (Şekil 4.35.). 87

Şekil 4.35. 20-25 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamaları yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının çimlenme hızları

4.8.3.5.3. 30-35 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamalarının tohum çimlenme hızları üzerine etkileri

30-35 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin (GA , KİN ve IAA) konsantrasyonlarına (100, 200 ve 400 ppm) bağlı olarak çimlenme hızı üzerine aynı ₃ etkiyi göstermedikleri tespit edilmiştir. Kontrol grubuna (çimlenme hızı 10.7) göre değerlendirildiğinde GA ’ün tüm konsantrasyonlarında artış gözlenmiştir. 100 ppm KİN uygulamasında az miktarlarda artış meydana gelirken, diğer konsantrasyonlarında ise ₃ azalma olmuştur. IAA uygulamasında ise çimlenme hızı 400 ppm’de azalırken, 100 ve 200 ppm’de aynı oranda artmıştır (Şekil 4.36.). 88

Şekil 4.36. 30-35 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulamaları yapılan ve yapılmayan C. amaena tohumlarının çimlenme hızları.

4.9. Türü Tehdit Eden Faktörler Türü tehdit eden faktörlerin başında antropojenik faaliyetler gelmektedir. Yılanlı dağındaki populasyonun şehir merkezinin içinde kalması ve imara açık hale gelmesi, bu alanlara bağ evlerinin yapılması, hayvan otlatması, populasyona yaklaşık 500 m. mesafede taş ocağının faaliyet göstermesi türü tehdit eden faktörler olarak belirlenmiştir (Şekil 4.37.-4.38.).

Perikartın populasyonunun ise Erciyes master planı içerisinde yer alması, bu populasyonun yanına kayak turizmi için teleferik yapılması, rakımın artışına bağlı olarak buradaki çiçeklenmenin Ağustos ayında olması ve bitkinin tohum oluşumu sırasında mevsim şartlarının elverişsiz hale gelmesi nedeniyle tohumların tam olarak olgulaşamaması türün yayılışını kısıtlayan faktörler olarak tespit edilmiştir (Şekil 4.39.). Ayrıca her iki populasyonda bitki tohumlarının Heteroptera takımından Oxycarenus sp. tarafından yenildiği tespit edilmiştir (Şekil 4.40.). Bu böceğin Malvaceae, Tiliaceae, Sterculiaceae ve Asteraceae familyasına ait bitkilerin tohumlarından yağ emdiği, özellikle pamuk tohumlarına zarar verdiği tespit edilmiştir [91]. Bitki tohumlarına bu böcek tarafından zarar verilmesi, yeni bireyler meydana gelmesini engellediği için populasyonun gelişimini olumsuz etkilemektedir. 89

Şekil 4.37. Türü tehdit eden faktörler I (Yapılaşma ve taş ocağı faaliyeti).

Şekil 4.38. Türü tehdit eden faktörler II (Hayvan Otlatması). 90

Şekil 4.39. Türü tehdit eden faktörler III (Turizm).

Şekil 4.40. Oxycarenus sp. 91

4.10. Koruma Uygulamaları

Ex-situ koruma uygulamaları çerçevesinde çimlendirilen 100 adet tohum içerisinde perlit bulunan kaplara aktarılarak, fideler belirli büyüklüğe ulaşıncaya kadar iklimlendirme kabininde yaşatılmaya çalışılmıştır (Şekil 4.41.). Elde edilen 80 fide bitkinin kendi ortamından getirilen toprağa aktarılarak üniversitemiz bünyesindeki seraya taşınmış ve büyütülmeye çalışılmıştır (Şekil 4.42). Saksıların bir kısmı kapalı seraya bir kısmı ise bahçeye konulmuştur. Her iki ortamda yapılan büyütme çalışmaları neticesinde başarılı olunamamış ve bitkiler kurumuştur. 50 tohum tekrar çimlendirilerek içerisinde torf bulunan saksılara aktarılmış ve doğrudan seraya taşınmıştır (Şekil 4.43.). Periyodik olarak yapılan gözlemler sonucu fide gelişiminin önceki çalışmaya göre daha iyi olduğu görülmüştür. Bitkinin gurbette yetiştirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca yapılan arazi çalışmalarında toplanan tohumların bir kısmı Erciyes Üniversitesi Herbaryumunda saklanmaktadır.

In-situ koruma uygulamaları kapsamında 2011 Ekim ayında bitkinin doğal ortamına 200 adet (Yılanlı dağı 100 adet, Perikartın 100 adet) tohum ekimi yapılmıştır (Şekil 4.44.). Farklı periyotlarda yapılan arazi çalışmaları sonucunda ekilen tohumların çimlenmediği görülmüştür. 92

Şekil 4.41. C. amaena’nın ex-situ (gurbette) koruma kapsamında iklimlendirme kabininde yetiştirilmesi.

Şekil 4.42. C. amaena’nın ex-situ (gurbette) koruma kapsamında sera ortamında yaşatma çalışmaları. 93

Şekil 4.43. C. amaena’nın ex-situ (gurbette) koruma kapsamında sera ortamında yetiştirilmesi.

Şekil 4.44. C. amaena’yı in-situ (yerinde) koruma kapsamında tohum ekimi. 94

5. BÖLÜM

TARTIŞMA-SONUÇ ve ÖNERİLER

5.1. Tartışma ve Sonuç Centaurea amaena, Asteraceae familyası Centaurea cinsi Phalolepis seksiyonuna ait 10 türden biridir. İlk kez 1856 yılında Balansa tarafından, daha sonra da 1939 yılında Skřivanek tarafından Kayseri’den toplanmıştır. İran-Turan elementi olup, Türkiye Florasında Kayseri yakınlarında birkaç yerden toplanıldığı belirtilmektedir [14]. GAZI Herbaryumundaki kayıtlara göre ise tek bir lokaliteden kaydı verilmektedir. Bu lokalite Yılanlı Dağı lokalitesidir. Yapılan çalışmalarda buna ek olarak yaklaşık 15 km uzaklıkta Erciyes Dağı eteğindeki Perikartın bölgesinde ikinci bir lokalitede daha tespit edilmiştir. Yılanlı dağında yaklaşık 0.25 km2 de 1347 birey, Perikartın bölgesinde ise yaklaşık 0.3 km2 de 4325 bireyin varlığı saptanmıştır. Her iki lokalitede toplam 0.55 km2de 5672 birey bulunmaktadır. Türün tehlike kategorisi EN (Tehlikede) olarak bildirilmiştir [8]. Köse tarafından yapılan çalışmada ise tehlike kategorisi CR (Çok tehlikede) olarak önerilmiştir [68]. Türün tehlike kategorisi IUCN kriterlerine göre yeniden değerlendirilmiş ve CR B2ab(i,iii) olarak önerilmiştir [93].

Türkiye florasında türün deskripsiyonu çok dar kapsamlı verilmiştir. Köse tarafından Phalolepis seksiyonunun taksonomik ve ekolojik özelliklerinin yapıldığı çalışmada C. amaena’nın deskripsiyonu yeniden yapılmıştır [68]. C. amaena türüne ait morfolojik bulgularımız ile diğer çalışmalara ait bulgular karşılaştırmalı olarak aşağıda sunulmuştur (Tablo 5.1.). Önceki çalışmalarda, tabloda verilen özellikler dışında, diğer morfolojik özellikler bakımından bariz farklar görülmemiştir.

Rakım artışına bağlı olarak Perikartın populasyonundaki (2250 m) örneklerde bitki boyu ve diğer ölçülebilir özelliklerin Yılanlı dağındaki populasyona (1250 m) göre daha kısa olduğu tespit edilmiştir. 95

Çiçeklenme zamanının Perikartın populasyonunda Temmuz-Ağustos ayları arasında, Yılanlı dağı populasyonunda ise Haziran-Temmuz ayları arasında olduğu belirlenmiştir. Her iki populasyonda bitki kayalık yamaçlarda, kayaların ve taşların arasında tutunarak ve buradaki topraktan yararlanarak gelişmektedir.

Tablo 5.1. C. amaena türüne ait morfolojik bulguların diğer çalışmalarla karşılaştırılması.

Türkiye Köse’nin Çalışma Morfolojik Karakterler Florası Çalışması Bulguları Bitki Boyu (cm) 25-35 49-51 18-55 Kök boyu (cm) - 10-36 3-15 Taban Yapraklar (cm) - 2-4 4-10 Gövde Yaprakları (cm) - 2.5-7 3-7 İnvolukrum (mm) 11-12 x 8-9 8-12.5x5-9 9-14x7-12 İç involukrum - 9.7-12.5 4-6 x 2-3 brakteleri (mm) Orta involukrum - 6-10 7-10 x 2-3 brakteleri (mm) Dış involukrum - 2.9-6.5 10-12 x 1-2 brakteleri (mm) Mukro boyu (mm) 0.5 0.1-0.6 0.1-0.6 Aken (mm) 3 3.5-4 x 1.3-2 3-5 x 1-1.8 Dış Halka 3-4.6 Dış Halka 3-4.7 Pappus (mm) 2.5 İç Halka 0.2-1.1 İç Halka 0.2-2.3 Çiçeklenme (Ay) 6-7 6-7 6-8

Kök, gövde ve yaprak anatomisini incelenediğimiz C. amaena’nın yer aldığı Phalolepis seksiyonuna ait türlerle ilgili anatomik çalışma olmadığı için Acrolophus seksiyonundaki Centaurea wiedemannia ve Centaurea polyclada türleri ile karşılaştırılmıştır.

C. amaena’nın kökten alınan enine kesitlerden dışta koruyucu doku periderm bulunmaktadır. Daha sonra çeperleri kalınlaşmış ve yassılaşmış hücrelerden oluşan korteks tabakası yer almaktadır. Korteks tabakasının içine gömülmüş sklerenkima demetleri mevcuttur. Korteksten sonra iletim demetleri yer almaktadır. 96

C. amaena kök enine kesiti C. wiedemannia‘nın kök anatomisi ile uygunluk göstermektedir [64]. Bu çalışmadaki bulgular, C. polyclada’da ksilem dokusunda salgı kanallarının bulunması haricinde bariz farklılıklar göstermemiştir [30].

Gövdeden alınan enine kesitler incelendiğinde, hafif köşeli bir yapı görülmektedir. En dışta tek sıralı epidermis, köşeli yerlerde destek doku olarak kollenkima görülmektedir. Epidermis tabakasında yer yer tüyler görülmektedir. Kollenkima dokusunun altında parankimatik hücrelerden oluşan korteks tabakası yer almaktadır. Korteksin altında geniş yer kaplayan sklerenkima demetleri bulunmaktadır. Floem ve ksilem arasında kambiyum, mevcut olup açık kollateral iletim demeti görülmektedir. Merkezi kısımda ise parankimatik hücrelerden oluşmuş öz bölgesi görülmektedir. Bu çalışmadaki bulgular, epidermis tabakasının yoğun tüylü olmaması ve iletim demeti tipinin açık kollateral tipte olmasıyla diğer iki çalışmadan ayrılmaktadır [30, 64].

Yaprak enine kesitleri incelendiğinde, en dışta epidermisi düzenli olarak kuşatan kutikula tabakası yer almaktadır. Alt ve üst epidermisin altında palizat parankiması ve iki palizat parankimasının arasında sünger parankiması yer almaktadır. C. wiedemanniana ve C. polyclada’nın yaprak anatomisi bulguları çok bariz farklılıklar olmamakla birlikte bizim çalışmamızın sonuçları ile uygunluk göstermektedir.

C. amaena polenlerinin, simetrik, izopolar ve trikolporat tipte oldukları saptanmıştır. Polen şekli prolat-sferoidal ve P/E oranı 1.05 µm’dir. Polen büyüklüğü, eksin ve intin kalınlığı orta ölçektedir. Strüktür tektat, ornamentasyon ise mikroekinattır. Türkiye için endemik Centaurea taksonları üzerinde bugüne kadar yapılan birçok palinolojik çalışmada polen tipi trikolporat, polen şekli sferoidal, strüktür ise tektat olarak bulunmuştur [ 36, 46, 61]. Bu veriler, bizim bulgularımızı desteklemektedir.

Kromozom sayısı C. amaena için 2n=18 olarak tespit edilmiştir. Bu kromozom sayısı Köse tarafından yapılan çalışmanın sonuçları ve seksiyonun kromozom sayısı ile örtüşmektedir [68]. Ayrıca Uysal tarafından yapılan çalışmada Cheirolepis seksiyonunun temel kromozom sayısı n=9 olarak bulunmuştur [63].

Yapılan çalışmalar sonucu türün kayalık yamaçlarda, kayaların ve taşlarında arasına tutunarak buradaki topraktan yararlanarak geliştiği belirlenmiştir. Kayaların arasında geliştiği için horizonlu yapı gözlenmemiştir. Yılanlı Dağında 2 lokaliteden alınan toprak örnekleri nötr tepkimelidir. Kireçli olan toprak örnekleri kumlu-tınlı bünyeye sahiptir. Organik madde içeriği iyi olup, çözünebilir tuz yönünden bir tehlike bulunmamaktadır. 97

Alınabilir makro besin elementlerinden potasyum, kalsiyum ve magnezyum yeterli düzeyde, fosfor 1. lokalite de fazla, 2. lokalitede ise yeterli düzeydedir. Alınabilir mikro besin elementlerinden demir, bakır yeterli düzeyde, çinko fazla, mangan ise iki lokalitede de azdır.

Perikartında 3 lokaliteden alınan toprak örnekleri hafif asidik tepkimelidir. Kireçli olan toprak örnekleri, kumlu-tınlı, tınlı bünyeye sahiptir. Organik madde içeriği yüksek olup, tuzluluk ve alkalilik bulunmamaktadır. Bitki tarafından alınabilir makro bitki besin elementlerinden potasyum ve kalsiyum yeterli, fosfor 3. ve 5. lokalitelerde az, diğer lokalitede ise yeterlidir. Magnezyum 3. ve 4. lokalitelerde çok fazla, 5. lokalitede ise az düzeydedir. Alınabilir mikro bitki besin elementlerinden demir ve bakır yeterli, çinko 5. lokalitede yetersiz diğer lokalitelerde ise fazladır. Mangan ise 4. lokalite hariç diğer lokalitelerde yeterlidir.

Köse tarafından C. amaena’nın Yılanlı dağından tek lokaliteden alınan toprak örneklerinin analizinde, bünye kumlu-balçık, toprak reaksiyonu hafif bazik, kireç içermeyen, orta derecede organik madde taşıyan toprakta yetiştiği belirtilmiştir [68]. Bu sonuçların, bizim çalışma sonuçlarımızla uyuşmadığı görülmüştür.

Gümüştaş tarafından Erciyes dağından alınan toprak örneklerinin analizinde, horizonlu yapı görülmüştür. Bünye kumlu-tınlı, hafif asidik reaksiyonlu, çok az kireçli, yüksek organik madde içerdiği tespit edilmiştir [94]. Çok az kireçli ve horizonlu yapı görülmesi dışında diğer özellikler bizim toprak analizlerimizle uyuşmaktadır.

Türün üreme davranışını belirlemek amacıyla yirmi çiçek tülbent beziyle kapatılarak kendine döllek olup olmadığı belirlenmiştir. Yirmi çiçeğe ise kontrol amaçlı hiçbir işlem uygulanmamıştır. Autogami için kapatılan yirmi çiçekten on beşinde, kontrol amaçlı hiçbir işleme maruz bırakılmayan yirmi çiçekten on sekizinde tohum oluşumu gözlenmiştir. Fakat autogami amacıyla kapatılan çiçeklerde oluşan tohumların, kontrol amaçlı bırakılan çiçeklerde oluşan tohumlardan morfolojik olarak daha zayıf olduğu görülmüştür. Çeşitli türde böceklerin de çiçekleri ziyaret ettikleri tespit edilmiştir. Bu çalışma neticesinde türün kendine döllek olduğu belirlenmiştir. Clavijo tarafından Calendula arvensis (Asteraceae)’in üreme biyolojisinin yapıldığı çalışmada türün kendine döllek olduğu tespit edilmiştir [95]. Bu çalışma sonuçlarının bizim bulgularımızla uyuştuğu görülmüştür. 98

C. amaena’nın polenlerinin incelenmesinden elde edilen verilere göre polen canlılığı çiçek açılmadan bir gün önce, açıldığı gün ve açıldıktan bir gün sonra en yüksek seviyelerde seyretmekte, sonraki günlerde ise yavaş yavaş azalmaktadır. Ayrıca çiçekler açıldıktan üç gün sonra polen sayısının oldukça azaldığı tespit edilmiştir.

Stigma olgunluğunun çiçek açılmasını takiben stigmaların bifurkat hale gelmesiyle başladığı, beşinci günden itibaren ise giderek azaldığı belirlenmiştir. Ayrıca stilus uzunluğu ile karşılıştırıldığında 1.5 cm den kısa stiluslarda stigmaların olgun olmadığı görülmüştür.

Tohum/ovül oranı % 35 olarak hesaplanmıştır. Kapitulumdaki ovül ortalamasına göre değerlendirildiğinde tohum veriminin düşük olduğu belirlenmiştir.

Tohum canlılığı için TZ testine tabi tutulan C. amaena’nın 25 tohumu embriyoların boyanma derecelerine göre değerlendirildiğinde 20 tanesi koyu boyandığı için canlı kabul edilmiş, 5 tanesi ise boyanmadığı için cansız kabul edilmiştir. Bu sonuçlara göre tohum canlılığı % 80 olarak tespit edilmiştir.

Farklı sıcaklık rejimlerinde bitki büyüme düzenleyicilerinin çimlenme üzerine etkileri değerlendirildiğinde;

GA ön uygulaması yapılan tohumlar içerisinde en yüksek çimlenme oranı (% 98.7) 20- 25°C sıcaklıkta 200 ppm’de gerçekleşmiştir. Tablo ve şekillerde de görüldüğü gibi C. ₃ amaena tohumlarının GA uygulaması yapılan gruplarında en fazla çimlenme oranına 10-25 ºC aralığında ulaşıldığı sonucuna varılabilir. Yapılan birçok çalışmada da ₃ çimlenme yüzdeleri üzerine en etkili bitki büyüme düzenleyicinin GA olduğu anlaşılmıştır [96, 97]. ₃ KİN ön uygulaması yapılan tohumlar içerisinde en yüksek çimlenme oranı (% 80) 20- 25 °C sıcaklıkta 100 ppm’de gerçekleşmiştir, diğer grupların hepsinde çimlenme oranı kontrol grubundan daha düşük çıkmıştır.

IAA ön uygulaması yapılan tohumlar içerisinde en iyi çimlenme oranı (% 96), 10-15 °C sıcaklıkta 200 ppm IAA ön uygulaması yapılan grupda elde edilmiştir. Her üç sıcaklık rejiminde de 100 ve 200 ppm bitki büyüme düzenleyici ön uygulamasında kontrol grubuna göre çimlenme oranı artarken, 400 ppm bitki büyüme düzenleyici ön uygulamasında kontrol grubuna göre çimlenme oranı düşmüştür. IAA’nın yüksek konsantrasyonunun çimlenme oranını düşürdüğü sonucu çıkarılabilir. Yapılan 99

çalışmalarda IAA’nın çimlenme üzerine etkisinin zayıf olduğunu ve çimlenme oranını azalttığını ileri sürülmüştür [98]. Fakat bizim çalışmamızda IAA’nın düşük konsantrasyonlarda çimlenme oranını artırdığı görülmüştür. Bu farklılığın IAA uygulanan bitkilerin farklı olmasından kaynaklandığını ileri sürebiliriz.

Aynı sıcaklık rejimlerinde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin tohum çimlenmesi üzerine etkileri değerlendirildiğinde;

10-15 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin uygulanan konsantrasyonlarına bağlı olarak çimlenme üzerine etkilerine bakıldığında, kontrol grubuna göre GA3 ve IAA uygulanan gruplarda çimlenmede artış gözlenirken, KİN uygulanan gruplarda çimlenme oranı düşmüştür. Bu sıcaklık aralığında çimlenme

üzerine en etkili bitki büyüme düzenleyicinin GA3 olduğu görülmüştür.

20-25 °C sıcaklık rejiminde de 10-15°C sıcaklık rejiminde olduğu gibi GA3 ve IAA (düşük konsantrasyonlarında) uygulanan gruplarda çimlenmede artış gözlenirken, KİN uygulanan gruplarda çimlenme oranı düşmüştür. Bu sıcaklık aralığında da çimlenme oranının en yüksek olduğu bitki büyüme düzenleyicinin GA3 olduğu görülmüştür.

30-35 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyiciler kontrol grubuna göre değerlendirildiğinde GA ’ün konsantrayonu artışıyla birlikte çimlenme oranının arttığı, KİN’in ise konsantrasyonu arttıkça çimlenme oranını azalttığı tespit edilmiştir. IAA’nın ₃ 100 ve 200 ppm’lik konsantrasyonlarında çimlenmede az miktarda artış, 400 ppm’lik konsantrasyonunda ise azalma meydana geldiği görülmüştür.

Uygulanan bitki büyüme düzenleyici dozlarının farklı sıcaklık rejimlerindeki çimlenme oranları karşılaştırıldığında;

10-15 °C sıcaklık rejiminde aynı konsantrasyondaki bitki büyüme düzenleyiciler karşılaştırıldığında tüm konsantrasyon değerlerinde en yüksek çimlenme oranı GA3, en düşük çimlenme oranı ise KİN uygulanan tohumlarda görülmüştür. Bu sıcaklık değerinde tüm konsantrayon değerlerinde etkili olabilen bitki büyüme düzenleyici GA3 olduğu sonucuna varılmıştır.

20-25 °C sıcaklık rejiminde uygulanan bitki büyüme düzenleyicileri gösterdikleri

çimlenme etkilerine göre karşılaştıracak olursak düşük konsantrasyonlarda GA3

çimlenme üzerine en az etki gösterirken, konsantrasyon miktarı arttıkça GA3’ün etkinliği artmaktadır. Düşük konsantrasyonlarda KİN ve IAA çimlenme üzerine daha fazla etki gösterirken, konsantrasyon miktarı arttıkça KİN ve IAA’nın etkinliğinin azaldığı görülmüştür. 100

30-35 °C sıcaklık rejiminde aynı konsantrasyondaki bitki büyüme düzenleyiciler karşılaştırıldığında GA3 konsantrasyonu arttıkça çimlenme oranı artmakta, IAA ve KİN konsantrasyonu arttıkça ise çimlenme oranının azaldığı belirlenmiştir.

Bitki büyüme düzenleyici ön uygulamalarına bağlı olarak tohumların çimlenme hızları değerlendirildiğinde;

Farklı sıcaklıklarda GA ön uygulaması yapılan tohumlar kontrol grubuna göre değerlendirildiğinde, bitki büyüme düzenleyici uygulanan tüm grupların çimlenme ₃ hızlarının kontrol grubundan daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Bitki büyüme düzenleyici uygulanan gruplarda düşük ve orta sıcaklıklarda çimlenme hızı yüksek olmasına rağmen, yüksek sıcaklıklarda çimlenme hızının düştüğü görülmüştür.

Farklı sıcaklık rejiminde KİN ön uygulaması yapılan tohumlar bitki büyüme düzenleyici ön uygulaması yapılmayan tohumlarla karşılaştırıldığında, 10-15°C sıcaklık aralığında çimlenme hızının bitki büyüme düzenleyici ön uygulamalı gruplarda kontrole göre daha düşük olduğu tespit edilmiştir. 20-25 °C ve 30-35 °C sıcaklık aralığında ise 100 ppm de çimlenme hızı kontrole göre daha yüksek iken, diğer konsantrasyonlarda çimlenme hızı kontrol uygulamasından daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Konsantrasyon ve sıcaklık arttıkça KİN için çimlenme hızı düşmektedir.

Farklı sıcaklık aralığında IAA ön uygulaması yapılan tohumların çimlenme hızları, kontrole göre değerlendirildiğinde, her üç sıcaklık değerinde de 100 ve 200 ppm de çimlenme hızı bitki büyüme düzenleyici uygulanmayan gruplardan daha yüksek iken, 400 ppm deki gruplarda çimlenme hızı kontrole göre daha düşük olduğu görülmüştür. IAA için çimlenme hızının sıcaklık arttıkça azaldığı sonucuna varılmıştır.

Sıcaklık rejimine bağlı olarak farklı bitki büyüme düzenleyici ön uygulaması yapılan tohumların çimlenme hızları değerlendirildiğinde;

10-15 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerinin konsantrasyonlarına bağlı olarak çimlenme hızları değerlendirildiğinde en yüksek çimlenme hızı GA3 uygulanan gruplarda, en düşük çimlenme hızının ise KİN uygulanan gruplarda olduğu sonucu çıkarılmıştır.

20-25 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyici konsantrasyonlarına bağlı olarak çimlenme hızları GA3 uygulanan gruplarda bitki büyüme düzenleyici ön uygulaması yapılmayan gruba göre artarken, KİN ve IAA uygulanan gruplarda 100 ppm de arttığı diğer konsantrasyonlarda ise çimlenme hızının kontrole göre azaldığı belirlenmiştir. 101

30-35 °C sıcaklık rejiminde farklı bitki büyüme düzenleyicilerin konsantrasyonlarına bağlı olarak çimlenme hızları GA3 ön uygulaması yapılan gruplarda kontrole göre değerlendirildiğinde konsantrasyon arttıkça çimlenme hızının arttığı belirlenmiştir. KİN uygulanan gruplarda 100 ppm de az miktarda artış gözlenirken diğerlerinde konsantrasyon artışına bağlı olarak çimlenme oranı azalmıştır. IAA uygulanan grupta ise 100 ve 200 ppm de çimlenme hızı kontrole göre aynı oranda artış gösterirken, 400 ppm de çimlenme oranının azaldığı belirlenmiştir.

Koruma uygulamaları iki safhada yürütülmüştür. Ex-situ (gurbette) koruma kapsamında türü üniversitemiz serasında yaşatma çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca İstanbul Nezahat Gökyiğit Botanik bahçesine gönderilen tohumlar ile türün burada yaşatılması planlanmaktadır. In-situ koruma kapsamında ise türün doğal yayılış alanına ekilen tohumların çimlenmediği görülmüştür.

Sonuç olarak, Centaurea amaena Kayseri’de Erciyes ve Yılanlı dağı arasında çok izole bir bölgede yayılış gösteren nesli yok olma tehlikesi altında olan endemik bir türdür. Yok olma tehlikesi altında olmasının başlıca nedeni yayılış alanının insan etkisi altında olmasıdır. Bölgedeki antropojenik faaliyetler türün doğal yayılış alanını sınırlandırmakta ve türün yaşam kalitesini azaltmaktadır. Yılanlı dağındaki populasyonun yanında yapılaşma faaliyetlerinin artması, bölgenin dağlık olması nedeniyle hayvan otlatması, populasyonun yakınında taş ocağının faaliyet göstermesi türü tehdit eden faktörler olarak belirlenmiştir. Perikartın populasyonunda ise Erciyes master planı dahilinde kayak turizmi için teleferik yapılması, rakımın artışına bağlı olarak buradaki çiçeklenmenin diğer populasyona göre daha geç olması ve tohumların tam olarak olgulaşamadan mevsim şartlarının elverişsiz hale gelmesi türün buradaki yayılışını kısıtlayan faktörler olarak belirlenmiştir. Ayrıca bitki tohumlarının Heteroptera takımından Oxycarenus sp. tarafından besin olarak kullanıldığı belirlenmiştir. Tohumların bu böcek tarafından tüketilmesi, yeni bireylerin oluşma ihtimalini azaltmakta ve populasyonun gelişimini olumsuz etkilemektedir. 102

5.2. Öneriler Centaurea amaena yok olma tehlikesi taşıyan bir türdür. Türün ekolojik hoşgörüsü dar olup, sadece kayalık yamaçlarda, kaya ve taşların arasına tutunarak gelişmektedir. Tohum canlılığı yüksektir. Fakat tohumlar çeşitli böcekler tarafından besin olarak kullanılmasından dolayı bitkinin doğada çoğalması sınırlanmaktadır. Perikartın populasyonunda elverişsiz mevsim şartlarından dolayı tohum oluşumunun zayıf olması da türün yayılışını kısıtlamaktadır. Ayrıca antropojenik faaliyetler sonucu bitkinin yaşam alanı zarar görmektedir. Türün yok olmasını engellemek amacıyla şu önlemler alınabilir;

• Orman Bölge Müdürlüğü, Belediyeler ve diğer kuruluşların desteği ile türün bulunduğu bölgeler özel koruma bölgesi olarak ilan edilmelidir.

• Yılanlı dağında faaliyet gösteren taş ocağının faaliyetleri durdurulmalı ve populasyonun çevresindeki yapılaşma kontrol altına alınmalıdır.

• Perikartın populasyonu yanındaki turizm faaliyetleri kontrollü olarak yapılmalıdır.

• Bitkinin yayılış alanına uyarı levhaları koyarak, buraya gelen ziyaretçilere bölgenin önemi hakkında bilgi verilmeli ve çevreye daha az zarar vermeleri sağlanmalıdır.

• Bitkinin bu şekilde yerinde korunmasının (in-situ) yanında, botanik bahçeleri gibi yerlerde (ex-situ) yetiştirilip fideler halinde doğal yayılış alanına ekilmesi yok olma tehlikesine karşı bir diğer önlem olacaktır.

Ülkemizin endemik ve nesli yokolma tehlikesi altında olan türlerinin belirlenerek, bu türlerin ekolojik isteklerinin ve üreme biyolojilerinin belirlendiği, populasyonların gelişimine pozitif etki edecek önerilerin verildiği bu ve bu gibi çalışmaların biyolojik zenginliğinin korunmasına büyük katkılar sağlayacağı kanısındayız. 103

KAYNAKLAR

1. Botanic Gardens Conservation International, 2000, The Gran Canaria Declaration. 2. The Gran Canaria Decleration II on Climate Chance and Plant Conservation, 2006. 3. Frankman, R., 2003. Genetics and conservation biology. Comptes Rendus Biologies, 326 (1): 22-29. 4. Gücel, S. 2005., Minuartia nifensis Mc Neill ve Asperula daphneola O. Schwarz’ın Populasyon Biyolojisi, Ex-Situ Koruma Yöntemleri/Uygulamaları ve In-Situ Koruma Stratejileri. Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, İzmir, 150 s. 5. Erik, S., Tarıkahya, B., 2004. Türkiye florası üzerine. Kebikeç, 17: 139-163. 6. Çepel, N., 2003. Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri. TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları No: 180. Aydoğdu Matbaası, Ankara, 183 s. 7. Karagöz, A. Zencirci, N., Tan, A., Taşkın, T., Köksel, H., Sürek, M., Toker, C., Özbek, K., 1998, Bitki genetik kaynaklarının korunması ve kullanımı, 155-177. Türkiye Ziraat Mühendisliği, VII. Teknik Kongresi, 11-15 Ocak 2010. Ankara. 8. Ekim, T., Koyuncu, M., Vural, M., Duman, H., Aytaç, Z., Adıgüzel, N., 2000. Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı (Eğrelti ve Tohumlu Bitkiler), Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınları, Ankara, 246 s. 9. Gökyiğit, A. N., 2007. Türkiye’nin Biyolojik Zenginliği ve Korunması. 10. Vural, M., 2009. Türkiye’nin Tehdit Altındaki Bitkileri, Yanardöner. Bağbahçe, 24:10-12. 11. Soulé, M.E., 1985. What is conservation biology?.Bioscience, 35: 727–734. 12. Hunter, M.L. Jr., 1996. Fundamentals of Conservation Biology. Blackwell Science, Cambridge, Massachusetts, 482pp. 13. Trombulak, S. C., Omland, K. S., Robinson, J. A., Lusk, J. J., Fleischner, T. L., Brown, G., Domroese, M., 2004. Principles of conservation biology: recommended guidelines for conservation literacy from the education committee of the society for conservation biology, Conservation Biology, 18 (5): 1180- 1190. 14. Davis, P.H., 1975. Flora of Turkey and the East Aegean Islands. Edinburgh University Press, Vol. 5, 465-490, Edinburgh. 104

15. Wagenitz, G. and Hellwig, F. H., 2000. Psephellus Cass. (Compositae, Cardueae) revisited with a broadened concept. Willdenowia, 30: 29-44. 16. Greuter, W., 2003a. The Euro-Med treatment of Cardueae (Compositae), generic concepts and required new names. Willdenowia, 33: 49-61. 17. Brummitt, R. K., 2004. Report of the committee for spermatophyta: 54,Taxon, 53 (3): 813-825. 18. Aksoy, N., Duman, H., Efe, A., 2008. Centaurea yaltirikii sp. nov. (Asteraceae, C. sect. Pseudoseridia) from Turkey. Nordic Journal of Botany, 26 (1-2): 53-56. 19. Doğan, B., Duran, A., 2009. Centaurea serpentinica sp. nov. (Asteraceae) from the Central and South Anatolia transition zone, Turkey. Nordic Journal of Botany, 27 (1-2): 319-323. 20. Wagenitz, G.; “Centaurea”, in Davis, P. H.: Davis, P.H., 1975. Flora of Turkey and the East Aegean Islands. Edinburgh University Press, Vol. 5, 465-490, Edinburgh. 21. Mameli, G., 2007. Population Genetic Analysis of The Endemic Centaurea spp. in Sardinia. University of Sassari Environmental Biology, PhD. Thesis, Sassari, 115 p. 22. Bona, M., Aras, A., 2008. Numerical taxonomic study on some Centaurea L. species. Istanbul University Faculty of Science Journal of Biology 67 (1):55- 63. 23. Porras, R., Munoz, J. M., 2000. Achene heteromorphism in the cleistogamous species Centaurea melitensis. Acta Oecologica, 21 (4-5): 231−243. 24. Colas, B., Olivieri, I., Riba, M., 2001. Spatio-temporal variation of reprodutive success and conservation of the narrow endemic Centaurea corymbosa (Asteraceae). Biological Conservation, 99 (3): 375-386. 25. Lourenço, P., Castro, S., Martins, T., Clementte, A., Domingos, A., 2002. Growth and proteolytic activity of hairy roots from Centaurea calcitrapa: effect of nitrogen and sucrose. Enzyme and Microbial Technology, 31 (3): 242–249. 26. Imbert, E., 2006. Dispersal by ants in Centaurea corymbosa (Asteraceae): What is the elaiosome for? Plant Species Biology, 21 (2):109–117. 27. Witztum, A., Schulgasser, K., Vogel, S., 1996. Upwind movement of achenes of Centaurea eriophora L. on the ground. Annals of Botany, 78 (4): 431-436. 105

28. Gonzalez, M. N., 1998. Interaction between cryopreservation, rewarming rate and seed humidification on the germination of two Spanish endemic species. Annals of Botany, 82 (5): 683-686. 29. Koutecký, P., 2007. Morphological and ploidy level variation of Centaurea phrygia Agg. (Asteraceae) in the Czech Republic, Slovakia and Ukraine. Folia Geobotanica, 42 (1): 77–102. 30. Uysal, İ., Çelik, S., Menemen, Y., 2005. Morphology, anatomy, ecology, pollen and achene features of Centaurea polyclada DC. in Turkey. Journal of Biological Sciences 5 (2): 176-180. 31. Larson, L., Kiemnec, G., 1997. Differential germination by dimorphic achenes of yellow starthistle (Centaurea solstitialis L.) under water stress. Journal of Arid Environments, 37 (1): 107–114. 32. Okay, Y., Günöz, A., Khawar, K.M., 2011. Effects of cold stratification pretreatment and pH level on germination of Centaurea tchihatcheffii Fisch. et Mey. seeds. African Journal of Biotechnology, 10 (9): 1545-1549. 33. Büyükkartal, H.N., Çölgeçen, H., 2009. Centaurea tchihatcheffii Fisch. Et. Mey.’ de tohum kabuğunun yapısı. Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 10 (1) : 141-143. 34. Uysal, İ., Çelik, S., Özkan, K., 2006. Studies on the germination of an endemic species Centaurea tomentella Hand.-Mazz. Pakistan Journal of Botany, 38 (4): 983-989. 35. Sozen, E., Ozaydin, B., 2010. A study of genetic variation in endemic plant Centaurea wiedemanniana by using RAPD markers. Ekoloji, 19 (77): 1-8. 36. Gömürgen, A. N., Erkara, I. P., Altınözlü, H., 2010. Chromosome and pollen morphology of the rare endemic Centaurea lycopifolia Boiss. & Kotschy. Bangladesh Journal of Botany, 39 (2): 223-228. 37. Porras, R., Munoz, J.M., 2000. Cleistogamous capitulum in Centaurea melitensis (Asteraceae): heterochronic origin. American Journal of Botany, 87 (7): 925– 933. 38. Köse, Y. B., Alan, S., Yücel, E., 2010. Comparative investigation of the morphological characteristics of species belonging to the Centaurea L. section Phalolepis (Cass.) DC. Biological Diversity and Conservation, 3 (1):10-22. 106

39. Uysal, T., Arslan, E., Tugay, O., Ertuğrul, K., 2010. Determination of the relationship between some Centaurea species based on SDS-PAGE. Turkish Journal of Biolology, 34 (2): 125-131. 40. Turkoğlu, N., Alp, Ş., Cıg, A., 2009. Effect of temperature on germination biology in Centaurea species. African Journal of Agricultural Research 4 (3): 259- 261. 41. Çağlar, E., 2010. Mikrosatellit Temelli Markörlerle Centaurea nivea’daki Genetik Çeşitliliğin Belirlenmesi. Anadolu Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı,Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 75 s. 42. Özüdoğru, B., Akaydın, G., Erik, S., Yeşilada, E., 2011. Inferences from an ethnobotanical field expedition in the selected locations of Sivas and Yozgat provinces (Turkey). Journal of Ethnopharmacology, 137 (1):85-98. 43. Okay, Y., Günöz, A., 2009. Gölbaşı’na endemik Centaurea tchihatcheffii Fisch. et Mey. tohumlarının çimlenmesi üzerine bazı uygulamaların etkisi. Tarım Bilimleri Dergisi, 15 (2): 119-126. 44. Aslan, S., Vural, M., Çelik, S., Karavelioğulları, F. A., 2010. Presence of Centaurea regia Boiss. subsp. regia (Subgen. Cynaroides (Boiss. ex Walp.) Dostál, Compositae) in Turkey. Biological Diversity and Conservation, 3 (2): 185-191. 45. Ghaffari, S. M., 1999. Chromosome studies of some species of Centaurea section Acrocentron (Asteraceae) from Iran. Pakistan Journal of Botany, 31 (2): 301- 305. 46. Kaya, Z., Orcan N., Binzet, R., 2010. Morphological, anatomical and palynological study of Centaurea calcitrapa L. ssp. cilicica (Boıss. & Bal.) Wagenitz and Centaurea solstitialis L. ssp. carneola (Boıss.) Wagenitz endemic for Turkey. Pakistan Journal of Botany, 42 (1): 59-69. 47. Özler, H., Kaya, Z., Pehlivan, S., 2009. Pollen morphology of some Centaurea L., Psephellus Cass. and Cyanus Miller Taxa. Acta Biologica Cracoviensia Series Botanica, 51 (2): 53–66. 48. Çelik, S., Uysal, İ., Menemen, Y., 2008. Morphology, anatomy, ecology and palynology of two Centaurea specis from Turkey. Bangladesh Journal of Botany, 37 (1): 67-74. 107

49. Jacas, N. G., Susanna, A., Ilarslan, R., 1997. New chromosome counts in the subtribe Centaureinae (Asteraceae, Cardueae) from West Asia. Botanical Journal of the Linnean Society, 125 (4): 343–349. 50. Jacas, N. G., Susanna, A., Vilatersana, R., Guara, M. 1998. New chromosome counts in the subtribe Centaureinae (Asteraceae, Cardueae) from West Asia II. Botanical Journal of the Linnean Society, 128 (4): 403–412. 51. Jacas, N. G., Susanna, A., Muzaffarian, V., 1998. New chromosome counts in the subtribe Centaureinae (Asteraceae, Cardueae) from West Asia III. Botanical Journal of the Linnean Society, 128 (4): 413–422. 52. Okay, Y., Demir, K., 2010. Critically endangered endemic Centaurea tchihatcheffii Fisch. and Mey. and its propagation possibilities. African Journal of Agricultural Research, 5 (25): 3536-3541. 53. Dewenter, I.S., Münzenberg, U., Tscharntke, T., 2001. Pollination, seed set and seed predation on a landscape scale. Biological Sciences, 268 (1477): 1685– 1690. 54. Luna, B., Morene, J.M., Cruz, A., Fernandez, F., 2006. Heat-shock and seed germination of a group of Mediterranean plant species growing in a burned area. Environmental and Experimental Botany 60 (3): 324–333. 55. Rossum, F. V., 2010. Reproductive success and pollen dispersal in urban populations of an insect-pollinated hay-meadow herb. Perspectives in Plant Ecology, Evolution and Systematics, 12 (1): 21–29. 56. Çelik, S., Yücel, E., 2008. Conservation strategy of critical endemic Centaurea hausknetchii Boiss. (Section: Cyanoroides) and effects of different salt, nitrate and acid concentrations on the germination of seeds. Asian Journal of Chemistry 20 (5): 4051-4058. 57. Yıldırım, N., 2008. Centaurea balsamita Lam. ve Centaurea coronopifolia Lam. Türlerinin Antimikrobiyal Etkilerinin Belirlenmesi. Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 57 s. 58. Savcı, A. E., 2007. Ankara – Gölbaşı Çevresinde Centaurea tchihatcheffii Fısch. & Mey. (Asteraceae)’in Biyo-Ekolojisi. Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 198 s. 59. Özel, E., 2008. Tehtid Altındaki Centaurea lycaonica Boiss.& Heldr. (Compositae) Populasyonlarındaki Genetik Çesitliliğin Belirlenmesi Üzerine Moleküler Bir Çalışma. Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 58s. 108

60. Tekeli, Y., 2008. Konya Bölgesindeki Bazı Centaurea Türlerinin Bazı Kimyasal ve Biyolojik Özelliklerinin Belirlenmesi. Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Konya, 134 s. 61. Kargün, K., 2011. B7 Elazığ Bölgesinde Yetişen Centaurea, Psephellus ve Cyanus Cinslerine Ait Türler Üzerinde Morfolojik ve Palinolojik Araştırmalar. Bartın Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Bartın, 129 s. 62. Ergüner, Y. B., 2008. Ciddi Tehdit Altındaki Bir Endemik Bitkinin, Centaurea tchihatcheffii (Fısch. & Mey.) Populasyon Durumu, Tehditler ve Koruma Yaklaşımları. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara, 270 s. 63. Uysal, T., 2006. Türkiye Centaurea (Asteraceae) Cinsi Cheirolepis (Boıss.) O.Hoffm. Seksiyonunun Morfolojik, Karyolojik ve Moleküler Revizyonu. Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Konya, 184 s. 64. Özaydın, B., 2007. Batı Anadolu’da Yayılış Gösteren Endemik Centaurea nivea ve Centaurea wiedemanniana Türleri Üzerine Morfolojik, Anatomik ve Ekolojik Araştırmalar. Anadolu Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Eskişehir, 156 s. 65. Eroğlu, H. K., 2010. Bir İstanbul Endemiği Centaurea hermannii F.Hermann (Asteraceae)’in Autekolojik Özellikleri. Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 50 s. 66. Göztaş, T., 2010. Bazı Bitkisel Hormonların Centaurea kotschyi (Boiss. & Heldr.) Hayek var. kotschyi Bitkisinin Tohum Çimlenmesi Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması. Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 37 s. 67. Eskin, B., 2011. Centaurea kilaea Boiss. ve C. consanguinea Dc. (Compositae / Asteraceae) Endemik Türlerinin Autekolojik Özelliklerinin Karşılaştırılması. Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 169 s. 68. Köse, Y. B., 2006. Centaurea L. Cinsi Phalolepis (Cass.) Dc. Seksiyonunun Taksonomik ve Ekolojik Özellikleri. Anadolu Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Eskişehir, 262 s. 69. Vural, C., 2002. Erciyes Dağı (Kayseri) Florası. Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara, 338 s. 109

70. Ercan, T., 1985, Orta Anadoludaki senozoik volkanizması, Maden Tetkik ve Arama Dergisi, 107: 119-140. 71. Güner, Y. ve Emre, Ö., 1983. Erciyes yanardağının jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri, 156-157, T.J.K. 37. Türkiye Jeoloji Bilimsel ve Teknik Kurultayı, Şubat, 1983, Ankara. 72. Kılıçdağı, R., Ak, S., Akbulut, İ., Nişan, E., Sarıaslan, M., Şanver, S., 1999. Kayseri Kentinin Çevre Jeolojisi ve Doğal Kaynakları Raporu, MTA Genel Müdürlüğü, Orta Anadolu 1. Bölge Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Başkanlığı, Sivas. 73. Güner, Y.; Emre, Ö., Baş, H. 1983b, Erciyes volkanitlerinin petrolojisi ve jeokimyası: 156-157, T.J.K. 37. Türkiye Jeoloji Bilimsel ve Teknik Kurultayı, Şubat, 1983, Ankara. 74. Türkiye Jeoloji Haritası, 1964. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Başkanlığı, Ankara. 75. Kayseri İli Arazi Varlığı, 1996. T.C. Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayınları İl Raporu No: 38. Ankara. 76. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 2011. Kayseri’ye Ait Sıcaklık ve Yağış Değerleri, Ankara. 77. Akman, Y., 1990. İklim ve Biyoiklim, Palme Yayınları, Ankara, 319 s. 78. İnan, S. 2000. Yılanlı Dağı (Kayseri) ve Çevresinin Florası, Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Kayseri, 68 s. 79. Vardar, Y., 1987. Mikroperasyon Yöntemleri, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi No: 1, Ege Üniversitesi Baskı İşleri, Bornova-İzmir. 80. Wodehouse, R. P.,1935. Pollen Grains. Mc Grew Hill. Press, New York. 574 p. 81. Punt, W., Hoen, P. P., Blackmore, S., Nilsson, S., Thomas, A., 2007. Glossary of Pollen and Spore Terminology, Review of Palaeobotany and Palynology, 143 (1-2): 1-81. 82. Yaylacı, Ö. K., 2006. Geyve (A3: Sakarya)’de Doğal Yayılış Gösteren Bazı Bitkiler Üzerinde Sitotaksonomik Çalışmalar. Osmangazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 63 s. 83. Lindsay, W. L., Norvell, W. A., 1969. Development of a DTPA micronutrient soil test, Soil Science Society of America, 35: 600-602. 84. Güneş, A., Aktaş, M., Alparslan, M., 1996. Konya Kapalı Havzası Topraklarının Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri, A.Ü. Ziraat Fakültesi Yay. No: 1453, Ankara. 110

85. FAO., 1990. Micronutrient Assesment at the Contry Level: An İnternational Study. FAO Soils Bulletin, 63 : Rome. 86. Tovep, 1991. Türkiye Toprakları Verimlilik Envanteri. T.C. Tarım ve Orman ve Köy İşleri Bakanlığı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara. 87. Firmage, D. H., Dafni, A., 2001. Field tests for pollen viability; a comparative approach, 87-94.Proc. 8th Pollination Symposium, Acta Hort. 561. 88. Dafni, A., Maues, M. M., 1998. A rapid and simple procedure to determine stigma receptivity, Sexual Plant Reproduction, 11 (3):177-180. 89. Özçağıran, R., 2008. Meyve Ağaçlarını Tohumla Çoğaltmanın Biyolojik Esasları. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Notu (basılmamış), Bornova-İzmir. 90. Moore, R.P. 1985. Handbook on Tetrazolium Testing. International Seed Testing Association, Zurich-Switzerland. 91. Khan, M.A. and Ungar, I.A., 1997, Alleviation of seed dormancy in the desert forb Zygophyllum simplex L. from Pakistan. Annals of Botany, 80 (4): 395-400. 92. Slater, J. A., and Baranowski, R. M., 1994. The occurrence of Oxycarenus hyalinipennis (Costa) (Hemiptera: Lygaeidae) in the West Indies and new Lygaeidae records for the Turks and Caicos Islands of Providenciales and North Caicos. Florida Entomologist, 77 (4): 495-497. 93. IUCN, 2001. IUCN Red List Categories and Criteria: Version 3.1. IUCN Species Survival Commission. IUCN, Gland, Switzerland and Cambridge, UK. ii + 30pp. 94. Gümüştaş, A., 2005. Erciyes Nakılı (Silene argaea Fisch. Ve C.A. Mey.)’nın Anatomik, Morfolojik ve Ekolojik Özellikleri. Erciyes Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 91 s. 95. Clavijo, R., 2005. The reproductive strategies of the heterocarpic annual Calendula arvensis (Asteraceae). Acta Oecologica, 28 (2):119–126. 96. Çolak, Ö. F., 2011. Saponaria halophila Hedge & Hub. - Mor. Tohumlarında Dormansi Kırma Yöntemlerinin Araştırılması. Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Konya, 140 s. 97. Nadjafi, F., Bannayan, M., Tabrizi, L. and Rastgoo, M., 2006, Seed germination and dormancy breaking techniques for Ferula gummosa and Teucrium polium. Journal of Arid Environments, 64 (3): 542–547. 98. Kaur, S., Gupta, A. K. and Kaur, N., 1998. Gibberellin A3 reverses the effect of salt stres in chickpea (Cicer arietinum L.) seedlings by enhancing amylase activity and mobilization of starch in cotyledons. Plant Growth Regulation, 26 (2): 85- 90. 111

ÖZGEÇMİŞ

KİŞİSELBİLGİLER

Adı Soyadı : Bayram ATASAGUN Uyruğu : T.C. DoğumYeri ve Tarihi : Konya, 22.08.1986 Telefon : 0 352 2076666-33076 e-mail : [email protected]

EĞİTİM

Derece Kurum Mezuniyet Tarihi Yüksek Lisans ERÜ-Fen Bilimler Enstitüsü Devam ediyor Lisans Selçuk Üni. Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü 2009 Lise Konya-Meram Zeki Özdemir Lisesi 2004

İŞ DENEYİMLERİ

Yıl Kurum Görev 2010- Halen Erciyes Üniversitesi. Fen Fakültesi. Biyoloji Araştırma Görevlisi Bölümü

YABANCI DİLLER İngilizce 112

YAYINLAR

Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler:

1. Aksoy, A., Atasagun, B., Martin, E., 2012. Conservation status and autecological characters of Astragalus argaeus Boiss., International Symposium on Biology of Rare and Endemic Plant Species, 23-27 April 2012, Fethiye/Turkey.

2. Paksoy, M. Y., Aksoy, A., Atasagun, B., 2012. Pollen Morphology of Wiedemannia Fisch. & Mey. Species in Turkey. 1. Turkish Congress, Expo and Workshops on Honey and Honeybee Products with International Participation, 22-26th February, 2012, Kayseri/Turkey.