Özgürlük, Eşitlik, Adalet, Dayanışma
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
1 GİRİŞ 1923’ de kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Fransız devriminin “özgürlük, e şitlik, adalet, dayanı şma” ilkelerinden yola çıkmı ştır. Geli ştirdi ği kültür ve e ğitim politikaları ulusalcıdır. Çoksesli Ça ğda ş Türk Müzi ği de ku şkusuz bu anlayı şla ortaya çıkmı ştır. Atatürk’ ün önderli ğinde ba şlatılan çalı şmaların sonucu olu şmu ş, evrensel nitelikte bir müzik türüdür. Atatürk’ ün kültür politikasının bir sonucu olarak Türk milli e ğitim bakanlı ğınca bazı temel kararlar alınmı ştır bunlar şöyledir: Bütün okullarda etkili bir çoksesli müzik uygulamasına yönelinmesi, halk katlarında opera, bale, konser, radyo ve plaklar aracılı ğı ile bu be ğeninin yaygınla ştırılması, bestecilerin ve usta çalgıcıların yeti ştirilmesi. Açılan sınavlarla devlet tarafından sanatçı ve ö ğretmen olarak yeti ştirilmek için ba şta Paris olmak üzere Berlin, Budape şte ve Prag’a genç yetenekler gönderilmi ştir. Bu gençlerin e ğitimini tamamlayıp yurda dönmeleriyle Ça ğda ş Türk Sanat Müzi ği sa ğlam temeller üzerine oturmaya ba şlamı ştır. Bestecili ği temel u ğra ş edinen ilk Türk bestecileri “Türk Be şleri” olarak adlandırılan müzikçilerdir. Ba şlangıçta her üye “ulusalcı” bir kavrayı ştan yola çıkmı ş, yerel müzi ğimizden yararlanmı şlardır. Ancak sonraları kendi stillerini geli ştirmi şlerdir. “Türk Be şleri” olarak adlandırılan bestecilerimizin do ğum tarihleri sırasıyla şöyledir: Cemal Re şit REY (1904-1985) Ulvi Cemal ERK İN (1906-1972) Hasan Ferit ALNAR (1906-1978) Ahmet Adnan SAYGUN (1907-1991) Necil Kâzım AKSES (1908-1999) Ara ştırmanın problemi Ça ğda ş Türk Sanat müzi ğinde önemli bir yere sahip de ğerli besteci “Cemal Re şit REY’ in Türk Müzik E ğitimine ve Ça ğda ş Türk Müzi ğine katkısı nedir?” 2 Ara ştırmanın amacı Bu ara ştırmanın amacı Cemal Re şit REY’ in sanatçı ki şili ğini ve e ğitimcili ğini incelemek. Türk müzik e ğitimine ve Ça ğda ş Türk müzi ğine katkısını ortaya çıkartarak faydalı bir kaynak olu şturmaktır. Ara ştırmanın önemi Bu ara ştırmada ça ğda ş Türk müzi ğinin yapı ta şlarından biri olan Cemal Re şit Rey’ in çok yönlü tanıtılaca ğı umulmaktadır. Müzik e ğitimi veren kurumlara ve yapılacak olan çalı şmalara kaynaklık etmesi beklenmektedir. Sınırlılıklar Ara ştırma, alanlarında uzman oldukları ve ara ştırmaya yeterli veri sa ğlayaca ğı dü şünülen iki müzik e ğitmeni ile, kaynak tarama sonucunda ula şılabilen kitap, dergi, tez gibi yayınlarla sınırlandırılmı ştır. Sayıltı (Varsayım) Ara ştırma için görü şülen ki şilerin dü şüncelerinin ve elde edilen verilen yeterli olaca ğı varsayılmı ştır. Ara ştırmanın yöntemi Ara ştırma betimsel, nitel bir ara ştırmadır. Ara ştırmanın modeli Ara ştırma modeli “örnekolay tarama modeli” dir. Örnekolay tarama modelleri, evrendeki belli bir ünitenin (birey, aile, okul, hastahane, dernek vb.nin), derinli ğine ve geni şli ğine, kendisini ve çevresi ile olan ili şkilerini belirleyerek o ünite hakkında bir yargıya varmayı amaçlayan tarama düzenlemeleridir. 3 Ara ştırmanın Evreni Ülkemizdeki mesleki müzik e ğitimi veren batı müzi ği konservatuvarları. Ara ştırmanın Örneklemi Rastgele yapılan bir seçim sonucu Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı örnekleme dahil edilmi ştir. Verilerin Toplanması Ula şılabilen kaynakların dı şında alanlarında uzman olan iki müzik e ğitimcisine ara ştırmaya yönelik hazırlanan “görü şme soruları” sorulmu ştur. 4 BİRİNC İ BÖLÜM I. ARA ŞTIRMANIN İÇER İĞİ A. MÜZ İK İnsanlı ğın var oldu ğu günden bu yana hayatın her alanında sanat ve sanat e ğitiminin en önemli parçası olan müzik etkili olmu ştur. Müzik insanların duygu ve dü şüncelerini ses ile anlatma sanatı diye de tanımlanabilir. Müzik insan hayatında ve geli şiminde çok önemli bir pay sahibidir. Toplumların kültür ve geli şmi şlik seviyesinin de bir göstergesi konumundadır. Aynı zamanda evrensel bir dil görevi de görmektedir müzik. Müzik aynı ülkeden olmasa bile insanları kayna ştıran ortak bir payda da bulu şturan bir amaç olarak da tanımlanabilir. “Müzik, seslerle anlatılan bir sanattır. Malzemesi seslerdir; sesleri birle ştirip düzenleyen ve bir anlatım sanatına dönü ştüren ise insandır. İnsan bir ses evreninin içine do ğar, onunla iç içe ya şar, algıladı ğı seslerle etkile şim içinde bulunur. Tarih öncesi ça ğlardan beri insano ğlu , i şitti ği sesleri çözümleyip de ğerlendirmeye çalı şmı ş, yüzyıllar içinde sesleri düzenlemekte ustalaşarak onlardan bir ifade biçimi yaratmı ştır. Müzik, insana duyup dü şündüklerini seslerle anlatma olanakları veren bir “dil” dir. Bu dilin anla şılır olması için, birbirini izleyerek akıp giden seslerin anlam ta şıması gerekir. Müzi ğin anlamı, insanın hayat kar şısındaki davranı şlarıdır. Müzik ortak bir dil özelli ği kazanmı ştır. De ğişik kıtalardaki de ğişik toplumların insanları, bu nedenle müzik dilinde bulu şabilmi ş, müzikle anla şabilmi ştir.Sesler aracılı ğıyla anlatıldı ğı için, dolaylı ve soyut bir ifade biçimidir müzik. Onun söyledikleri, örne ğin edebiyat sanatındaki gibi, her biri anlam ta şıyan sözcüklerden olu şmu ş de ğildir. Yine de biz müzikte yer alan anlatımları sezinleriz: Sevinci, hüznü, acıyı, şakayı, tutkuyu, protestoyu, yalvarı şı, insano ğlunun içinde bulundu ğu daha nice ruhsal durumu hissederiz. Müzik aslında kültürel bir olgudur. Kültürün olu şmasını ve biçimlenmesini do ğrudan etkiler. Geçmi ş ile gelecek arasında ba ğlar kurar. Aynı zamanda da müzik insana kendini tanıma, kendini anlatma ve kendini a şma olana ğı verir” 1 B. TÜRK MÜZ İĞİ Tarihi, Selçuklulardan da öncesine dayanan Türk müzi ği, içinde çok çe şitli kültürleri barındıran bir müzik türüdür. Her türlü etnik gruptan insanın ya şadı ğı Osmanlılar zamanında herkes kendi müzik türünü icra etmekteydi. Müzi ğe saraylarda daha ciddi bir şekilde önem verilirdi, hem klasik Türk musikisine hem de çok sesli batı müziğine şimdikinden daha fazla önem veriliyordu. Padi şahların, sultanların tüm ailesi müzik e ğitimi aldıkları gibi kendileri de bizzat müzikle ilgilenirlerdi. 1 Ahmet SAY, Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 2002, s.17 5 Hatta içlerinde besteci olan ve icracılık yapan padi şahlar vardı. “ Türk müzi ğini ilk kez çoksesli olarak yaratan ki şinin Sultan V. Murad oldu ğu bilinmektedir. Sultan V. Murad Osmanlı Padi şahları arasında en çok batı tarzında eser veren Sultanlardandır.” 2 Tabii ki bu çok zengin Türk müzik kültürü zaman içinde batı müzi ğine ve batı bestecilerine bir ilham kayna ğı olmu ştur. Cumhuriyetle beraber müzik politikası da de ğişti ve çok sesli müzik e ğitimi almaya Avrupa’ ya giden genç nesil’ in ülkeye dönü şü ile Türk musikisi ve batı müzi ğinin sentezleri yaratıldı ve yepyeni, ho şa giden ça ğda ş Türk sanat müzi ği ortaya çıkmı ş oldu. “Saray’ın Orkestrası ve Bandosu, Opera ve tiyatrosu batı Tarzında Klasik müzik yapıyordu. Geleneksel Faslı Atik grubu eski Osmanlı Müzi ği ile u ğra şıyordu. Faslı Atik grubu bu iki müzi ği tekni ğiyle birle ştirmeye çalı şıyordu.” 3 . “Selçuklu Türkiyesi’nde oldu ğu gibi Osmanlı Türkiyesi’nde de müzik, Türk devlet, toplum ve birey ya şamının vazgeçilmez kültür ö ğelerinden biriydi. Osmanlı Türkiyesi’nde müzik,gösterdi ği tarihsel olu şum, geli şim ve dönü şüm bakımından üç ana evrede olu şumunu tamamlar. İlk evre (1299-1520), Selçuklu Türklerinde olu şan birikimden yola çıkan geleneksel Türk sanat ve halk müziklerinin gerek inançsal,gerekse dünyasal dallarında hızlı bir olu şum,de ğişim,kapsamlı bir geli şim ve açılım gösterdi ği iki yüz yirmi yılı kapsar. Bu evrede ilk Osmanlı padi şahları müzikle yakından ilgiliydiler. Orta evre (1520-1826), geleneksel Türk sanat ve halk müziklerinin gerek inançsal gerekse dünyasal dallarında geni ş bir açılım, büyük bir geli şim, doruk bir düzeye ula şım ve çevre müzikler üzerinde yo ğun bir etkide bulu şum gösterdi ği yakla şık üç yüzyılı kapsar.Bu evrede padi şahlar, din adamları, pa şalar devletin öteki ileri gelenleri müzi ği ve müzikçileri korumu şlar, seslendirmelere katılıp müzisyenli ğe özenmi şler, bazıları çok büyük önem ve de ğer ta şıyan yapıtlar ortaya koymu şlardır. Son evre (1826-1922) Osmanlı Türkiyesi’ nin müzik ya şamında, ça ğın bir gere ği olarak, geleneksel teksesli Türk sanat ve halk müzikleriyle yetinilmeyip bunların yanı sıra çok sesli müziklere de yer verilmek istenildi ği ve bu amaçla tekseslili ğin yanı sıra çok seslili ğin de kesin olarak devletçe benimsenip saray ile ordudan ba şlayarak ülkeye yerle ştirilmeye çalı şıldı ğı ve bu do ğrultuda sınırlıda olsa çok önemli ba şarılar elde edildi ği İmparatorluk döneminin yakla şık son yüzyılını kapsar. Bu bakımdan 19. yüzyıl, Türk müzi ğinin ve müzik ya şamının tarihsel geli şiminde 10. yüzyıldan sonraki ikinci büyük dönemeci oluşturur. Türk müzi ği- Batı müzi ği ve Türk müzi ği- Do ğu müzi ği kar şıtlamaları pek do ğru olmuyor, gerçe ğe uygun görünmüyor. Çünkü gerçek anlamda do ğunun kar şıtı batıdır, batının kar şıtı da do ğudur. Bu ba ğlamda batı veya do ğu, Türk’ ün kar şıtı de ğildir. Tam tersine do ğu ve batı, Türk’ ün birbirini tamamlayan ve bütünleyen çok önemli iki yönü, iki boyutudur. Nitekim, konu müzik kültürü çerçevesine indirgendi ğinde açıkça görülür ki bir bütün olarak Türk müzi ği, özellikle günümüzdeki Türk müzi ği, kendine özgü bir Avrasya müzi ğidir ve bu bakımdan hem do ğunun hem batının, dolayısıyla her ikisinin kopmaz, ayrılmaz birer parçasıdır, özgün bir bile şimi ve bile şkesidir. Türkiye’ de, Osmanlı döneminde sa ğlanan belirli bir birikimden yola çıkılarak, Cumhuriyetin kurulu şundan bu yana 75 yıllık süre içinde Ulu Önder Atatürk’ ün öncülü ğünde ve Onu izleyenlerin kılavuzlu ğunda Türk müzik inkılabı çerçevesinde