1

GİRİŞ

1923’ de kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Fransız devriminin “özgürlük, e şitlik, adalet, dayanı şma” ilkelerinden yola çıkmı ştır. Geli ştirdi ği kültür ve e ğitim politikaları ulusalcıdır. Çoksesli Ça ğda ş Türk Müzi ği de ku şkusuz bu anlayı şla ortaya çıkmı ştır. Atatürk’ ün önderli ğinde ba şlatılan çalı şmaların sonucu olu şmu ş, evrensel nitelikte bir müzik türüdür. Atatürk’ ün kültür politikasının bir sonucu olarak Türk milli e ğitim bakanlı ğınca bazı temel kararlar alınmı ştır bunlar şöyledir:

Bütün okullarda etkili bir çoksesli müzik uygulamasına yönelinmesi, halk katlarında opera, bale, konser, radyo ve plaklar aracılı ğı ile bu be ğeninin yaygınla ştırılması, bestecilerin ve usta çalgıcıların yeti ştirilmesi. Açılan sınavlarla devlet tarafından sanatçı ve ö ğretmen olarak yeti ştirilmek için ba şta Paris olmak üzere Berlin, Budape şte ve Prag’a genç yetenekler gönderilmi ştir. Bu gençlerin e ğitimini tamamlayıp yurda dönmeleriyle Ça ğda ş Türk Sanat Müzi ği sa ğlam temeller üzerine oturmaya ba şlamı ştır.

Bestecili ği temel u ğra ş edinen ilk Türk bestecileri “Türk Be şleri” olarak adlandırılan müzikçilerdir. Ba şlangıçta her üye “ulusalcı” bir kavrayı ştan yola çıkmı ş, yerel müzi ğimizden yararlanmı şlardır. Ancak sonraları kendi stillerini geli ştirmi şlerdir.

“Türk Be şleri” olarak adlandırılan bestecilerimizin do ğum tarihleri sırasıyla şöyledir:

Cemal Re şit REY (1904-1985)

Ulvi Cemal ERK İN (1906-1972)

Hasan Ferit ALNAR (1906-1978)

Ahmet Adnan SAYGUN (1907-1991)

Necil Kâzım AKSES (1908-1999)

Ara ştırmanın problemi

Ça ğda ş Türk Sanat müzi ğinde önemli bir yere sahip de ğerli besteci “Cemal Re şit REY’ in Türk Müzik E ğitimine ve Ça ğda ş Türk Müzi ğine katkısı nedir?”

2

Ara ştırmanın amacı

Bu ara ştırmanın amacı Cemal Re şit REY’ in sanatçı ki şili ğini ve e ğitimcili ğini incelemek. Türk müzik e ğitimine ve Ça ğda ş Türk müzi ğine katkısını ortaya çıkartarak faydalı bir kaynak olu şturmaktır.

Ara ştırmanın önemi

Bu ara ştırmada ça ğda ş Türk müzi ğinin yapı ta şlarından biri olan Cemal Re şit Rey’ in çok yönlü tanıtılaca ğı umulmaktadır. Müzik e ğitimi veren kurumlara ve yapılacak olan çalı şmalara kaynaklık etmesi beklenmektedir.

Sınırlılıklar

Ara ştırma, alanlarında uzman oldukları ve ara ştırmaya yeterli veri sa ğlayaca ğı dü şünülen iki müzik e ğitmeni ile, kaynak tarama sonucunda ula şılabilen kitap, dergi, tez gibi yayınlarla sınırlandırılmı ştır.

Sayıltı (Varsayım)

Ara ştırma için görü şülen ki şilerin dü şüncelerinin ve elde edilen verilen yeterli olaca ğı varsayılmı ştır.

Ara ştırmanın yöntemi Ara ştırma betimsel, nitel bir ara ştırmadır.

Ara ştırmanın modeli Ara ştırma modeli “örnekolay tarama modeli” dir. Örnekolay tarama modelleri, evrendeki belli bir ünitenin (birey, aile, okul, hastahane, dernek vb.nin), derinli ğine ve geni şli ğine, kendisini ve çevresi ile olan ili şkilerini belirleyerek o ünite hakkında bir yargıya varmayı amaçlayan tarama düzenlemeleridir.

3

Ara ştırmanın Evreni Ülkemizdeki mesleki müzik e ğitimi veren batı müzi ği konservatuvarları.

Ara ştırmanın Örneklemi Rastgele yapılan bir seçim sonucu Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı örnekleme dahil edilmi ştir.

Verilerin Toplanması Ula şılabilen kaynakların dı şında alanlarında uzman olan iki müzik e ğitimcisine ara ştırmaya yönelik hazırlanan “görü şme soruları” sorulmu ştur.

4

BİRİNC İ BÖLÜM

I. ARA ŞTIRMANIN İÇER İĞİ

A. MÜZ İK

İnsanlı ğın var oldu ğu günden bu yana hayatın her alanında sanat ve sanat e ğitiminin en önemli parçası olan müzik etkili olmu ştur. Müzik insanların duygu ve dü şüncelerini ses ile anlatma sanatı diye de tanımlanabilir. Müzik insan hayatında ve geli şiminde çok önemli bir pay sahibidir. Toplumların kültür ve geli şmi şlik seviyesinin de bir göstergesi konumundadır. Aynı zamanda evrensel bir dil görevi de görmektedir müzik. Müzik aynı ülkeden olmasa bile insanları kayna ştıran ortak bir payda da bulu şturan bir amaç olarak da tanımlanabilir.

“Müzik, seslerle anlatılan bir sanattır. Malzemesi seslerdir; sesleri birle ştirip düzenleyen ve bir anlatım sanatına dönü ştüren ise insandır. İnsan bir ses evreninin içine do ğar, onunla iç içe ya şar, algıladı ğı seslerle etkile şim içinde bulunur. Tarih öncesi ça ğlardan beri insano ğlu , i şitti ği sesleri çözümleyip de ğerlendirmeye çalı şmı ş, yüzyıllar içinde sesleri düzenlemekte ustalaşarak onlardan bir ifade biçimi yaratmı ştır. Müzik, insana duyup dü şündüklerini seslerle anlatma olanakları veren bir “dil” dir. Bu dilin anla şılır olması için, birbirini izleyerek akıp giden seslerin anlam ta şıması gerekir. Müzi ğin anlamı, insanın hayat kar şısındaki davranı şlarıdır. Müzik ortak bir dil özelli ği kazanmı ştır. De ğişik kıtalardaki de ğişik toplumların insanları, bu nedenle müzik dilinde bulu şabilmi ş, müzikle anla şabilmi ştir.Sesler aracılı ğıyla anlatıldı ğı için, dolaylı ve soyut bir ifade biçimidir müzik. Onun söyledikleri, örne ğin edebiyat sanatındaki gibi, her biri anlam ta şıyan sözcüklerden olu şmu ş de ğildir. Yine de biz müzikte yer alan anlatımları sezinleriz: Sevinci, hüznü, acıyı, şakayı, tutkuyu, protestoyu, yalvarı şı, insano ğlunun içinde bulundu ğu daha nice ruhsal durumu hissederiz. Müzik aslında kültürel bir olgudur. Kültürün olu şmasını ve biçimlenmesini do ğrudan etkiler. Geçmi ş ile gelecek arasında ba ğlar kurar. Aynı zamanda da müzik insana kendini tanıma, kendini anlatma ve kendini a şma olana ğı verir” 1

B. TÜRK MÜZ İĞİ Tarihi, Selçuklulardan da öncesine dayanan Türk müzi ği, içinde çok çe şitli kültürleri barındıran bir müzik türüdür. Her türlü etnik gruptan insanın ya şadı ğı Osmanlılar zamanında herkes kendi müzik türünü icra etmekteydi. Müzi ğe saraylarda daha ciddi bir şekilde önem verilirdi, hem klasik Türk musikisine hem de çok sesli batı müziğine şimdikinden daha fazla önem veriliyordu. Padi şahların, sultanların tüm ailesi müzik e ğitimi aldıkları gibi kendileri de bizzat müzikle ilgilenirlerdi.

1 Ahmet SAY, Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, , 2002, s.17 5

Hatta içlerinde besteci olan ve icracılık yapan padi şahlar vardı. “ Türk müzi ğini ilk kez çoksesli olarak yaratan ki şinin Sultan V. Murad oldu ğu bilinmektedir. Sultan V. Murad Osmanlı Padi şahları arasında en çok batı tarzında eser veren Sultanlardandır.” 2 Tabii ki bu çok zengin Türk müzik kültürü zaman içinde batı müzi ğine ve batı bestecilerine bir ilham kayna ğı olmu ştur. Cumhuriyetle beraber müzik politikası da de ğişti ve çok sesli müzik e ğitimi almaya Avrupa’ ya giden genç nesil’ in ülkeye dönü şü ile Türk musikisi ve batı müzi ğinin sentezleri yaratıldı ve yepyeni, ho şa giden ça ğda ş Türk sanat müzi ği ortaya çıkmı ş oldu. “Saray’ın Orkestrası ve Bandosu, Opera ve tiyatrosu batı Tarzında Klasik müzik yapıyordu. Geleneksel Faslı Atik grubu eski Osmanlı Müzi ği ile u ğra şıyordu. Faslı Atik grubu bu iki müzi ği tekni ğiyle birle ştirmeye çalı şıyordu.” 3 . “Selçuklu Türkiyesi’nde oldu ğu gibi Osmanlı Türkiyesi’nde de müzik, Türk devlet, toplum ve birey ya şamının vazgeçilmez kültür ö ğelerinden biriydi. Osmanlı Türkiyesi’nde müzik,gösterdi ği tarihsel olu şum, geli şim ve dönü şüm bakımından üç ana evrede olu şumunu tamamlar. İlk evre (1299-1520), Selçuklu Türklerinde olu şan birikimden yola çıkan geleneksel Türk sanat ve halk müziklerinin gerek inançsal,gerekse dünyasal dallarında hızlı bir olu şum,de ğişim,kapsamlı bir geli şim ve açılım gösterdi ği iki yüz yirmi yılı kapsar. Bu evrede ilk Osmanlı padi şahları müzikle yakından ilgiliydiler. Orta evre (1520-1826), geleneksel Türk sanat ve halk müziklerinin gerek inançsal gerekse dünyasal dallarında geni ş bir açılım, büyük bir geli şim, doruk bir düzeye ula şım ve çevre müzikler üzerinde yo ğun bir etkide bulu şum gösterdi ği yakla şık üç yüzyılı kapsar.Bu evrede padi şahlar, din adamları, pa şalar devletin öteki ileri gelenleri müzi ği ve müzikçileri korumu şlar, seslendirmelere katılıp müzisyenli ğe özenmi şler, bazıları çok büyük önem ve de ğer ta şıyan yapıtlar ortaya koymu şlardır. Son evre (1826-1922) Osmanlı Türkiyesi’ nin müzik ya şamında, ça ğın bir gere ği olarak, geleneksel teksesli Türk sanat ve halk müzikleriyle yetinilmeyip bunların yanı sıra çok sesli müziklere de yer verilmek istenildi ği ve bu amaçla tekseslili ğin yanı sıra çok seslili ğin de kesin olarak devletçe benimsenip saray ile ordudan ba şlayarak ülkeye yerle ştirilmeye çalı şıldı ğı ve bu do ğrultuda sınırlıda olsa çok önemli ba şarılar elde edildi ği İmparatorluk döneminin yakla şık son yüzyılını kapsar. Bu bakımdan 19. yüzyıl, Türk müzi ğinin ve müzik ya şamının tarihsel geli şiminde 10. yüzyıldan sonraki ikinci büyük dönemeci oluşturur. Türk müzi ği- Batı müzi ği ve Türk müzi ği- Do ğu müzi ği kar şıtlamaları pek do ğru olmuyor, gerçe ğe uygun görünmüyor. Çünkü gerçek anlamda do ğunun kar şıtı batıdır, batının kar şıtı da do ğudur. Bu ba ğlamda batı veya do ğu, Türk’ ün kar şıtı de ğildir. Tam tersine do ğu ve batı, Türk’ ün birbirini tamamlayan ve bütünleyen çok önemli iki yönü, iki boyutudur. Nitekim, konu müzik kültürü çerçevesine indirgendi ğinde açıkça görülür ki bir bütün olarak Türk müzi ği, özellikle günümüzdeki Türk müzi ği, kendine özgü bir Avrasya müzi ğidir ve bu bakımdan hem do ğunun hem batının, dolayısıyla her ikisinin kopmaz, ayrılmaz birer parçasıdır, özgün bir bile şimi ve bile şkesidir. Türkiye’ de, Osmanlı döneminde sa ğlanan belirli bir birikimden yola çıkılarak, Cumhuriyetin kurulu şundan bu yana 75 yıllık süre içinde Ulu Önder Atatürk’ ün öncülü ğünde ve Onu izleyenlerin kılavuzlu ğunda Türk müzik inkılabı çerçevesinde çok köklü atılımlar, kapsamlı de ğişimler ve kalıcı dönü şümler gerçekle ştirildi. Müzik e ğitimi, müzik sanatı, müzik bilimi ve müzik tekni ği alanlarında ça ğı gerektirdi ği biçimde kurumla ştı. Geleneksel teksesli ve ça ğda ş çoksesli müzik kültürlerimiz arasında gerekli uzla şım, sa ğlıklı ba ğda şım sa ğlandı. Osmanlı döneminde Üçüncü Selim’ in yaptı ğı giri şimlerle ba şlayan, İkinci Mahmut’ la devam ederek kesinlik kazanan ve süreklilik gösteren, fakat asıl Cumhuriyet devrimiyle Atatürk’ ün önderli ğinde hızlı ve köklü de ğişimlerle ba şarıya ula şan Türk müzik inkılabı, müzik kültürümüzde eski bir ça ğı kapayarak yeni bir ça ğın açılmasını sa ğlamı ştır.” 4

2 Atilla SA ĞLAM, Türk Müzi ğinde Çokseslilik Uygulamaları ve İlerici Armonisi, Pan Yayın, , 2001, s.65 3 Mehmet KAYGISIZ, Türklerde Müzik, Kaynak Yayınları, Ankara, 2000, s.42 4 Ali UÇAN, Geçmi şten günümüze günümüzden geçmi şe Türk müzik kültürü, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, 6

C. MÜZ İK E Ğİ TİMİ

“Ki şiler do ğumdan ölüme kadar sürekli bir e ğitim sürecinin içerisindedir. Bunu ‘sürekli e ğitim - ya şam boyu e ğitim’ olarak adlandırabiliriz.” 5 İnsanın temel e ğitiminden sonra gelen en önemli e ğitim kültür e ğitimidir. Bunun kapsamı içinde de tabii ki müzik çok önemli bir yere sahiptir. Müzik e ğitiminin en do ğru şekilde olması için bu e ğitimin küçük ya şlarda okullarda ba şlatılması gerekir. Tabii ki sadece okullarda belli bir saat içinde verilen müzik dersleriyle gerçekle şmesi mümkün de ğildir bu e ğitimin. Daha ciddi bir şekilde bu i şe önem verilmeli temel e ğitim ilkokullarda sa ğlandıktan sonra müzi ğe kabiliyetli çocuklar bu işin e ğitimini veren kurumlara yönlendirilmelidir. Hatta mümkün olabilirse müzik e ğitimi veren kurumların ilkokul seviyesinden ba şlaması küçük ya şlarda çocukların müzi ğe yönlendirilmesi do ğru ve faydalı bir e ğitim şeklidir. Çünkü sonuçta bir insanın müzik be ğenisi, müzik anlayı şı ve aldı ğı e ğitim onun çevresine de pozitif bir şekilde yansımaktadır. Ve bir toplumun uygarlık düzeyi ve kültür seviyesi tabii ki onun sanat anlayı şı ile ortaya çıkar bunun içinde de müzi ğin ve müzik e ğitiminin yeri ve rolü çok büyüktür.

“Müzik e ğitimi bireye,kendi ya şantıları yoluyla amaçlı olarak müziksel davranı şlar kazandırma ya da bireyin müziksel davranı şlarını kendi ya şantıları yoluyla amaçlı olarak de ğiştirme sürecidir. Bu süreçten geçen bireyin müziksel davranı şlarından, önceden belirlenen amaçlar do ğrultusunda kendi ya şantılarının ürünü kalıcı de ğişiklikler olması beklenir. Müzik e ğitimi e ğitsel ve teknik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. E ğitim amacıyla yapılana e ğitsel, profesyonel sanatçı yeti ştirmek amacı ile yapılana da teknik müzik e ğitimi denilmektedir. E ğitsel müzi ğin kültürel açıdan çok büyük önemi vardır. Ö ğrenciye müzik e ğitimi çerçevesinde kazandırılan müzik anlayı şı ve be ğenisi gitgide ailesine ve topluma yerle şerek toplumun daha ya şanılır olmasını sa ğlayacaktır. Toplumun her ki şisi okuldan geçer bu da demektir ki, toplumun gelece ği okullarda hazırlanır. Müzik konusunda da bu böyledir. Okuldan geçen her ki şi müzik e ğitimi alır ve toplumun müzik gelece ği (iyi ya da kötü olarak) okullarda hazırlanır.” 6 “Gerçeklerle ba ğlantı kurulabildi ği zaman sanat e ğitimi, ki şisel ve toplumsal yönden di ğer bilimler olan fen ve sa ğlık bilimleri kadar etkilidir. İnsanların duygularının geli şmemesi veyahut yok olmaya yüz 7 tutması, bir sa ğlık veya fen biliminin realitelerini bilmemi ş olması kadar, hatta ondan daha etkilidir.”

D. TÜRK MÜZ İK E Ğİ TİMİ

Türk müzi ğinin kökleri bilindi ği gibi yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Böyle köklü bir müzik kültürünün de pek tabii ki e ğitimi de köklü olmalıdır. Bu kökler saraylarda, yabancı ülkelerden gelen e ğitmenlerin soylulara müzik e ğitimi vermesine kadar dayanır. Daha sonra açılan Darülelhanlar ( Ezgi evleri ) ile bu e ğitim, daha kurumsal bir şekil almı ştır.

Ankara, 2000, s.50 5 Leyla KÜÇÜKAHMET, Ö ğretimde Planlama ve De ğerlendirme, Nobel Yayınevi, 2003, s.48 6 Ahmet SAY, Müzik E ğitimi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1993, s.85 7 Fatma VARI Ş, E ğitimde Program Geli ştirme Teori ve Teknikler, Ankara Üniversitesi E ğitim Fakültesi Yayınları, 1976, s.58 7

Cumhuriyetin kurulmasıyla Türk müzik e ğitimine daha bir önem verilmi ş, e ğitim enstitüleri, eğitim fakülteleri derken konservatuvarlar açılmı ştır. Ve gitgide müzik e ğitimimiz kökle şerek şimdiki halini almı ştır. “Cumhuriyetin kurulu şuyla her şeye sıfırdan ba şlandı ğı için, müzik e ğitimi konusunda atılan temeller, aynı zamanda müzik e ğitiminin temel bilgilerini de yansıtmı ştır. E ğitimcilik, bir yönüyle gelece ğe ili şkin isteklerin dü ş dünyasıdır.1930’lu yıllarda ba şlatılan atılım, müzik e ğitimi sorunları üzerinde daha fazla kafa yormayı gerektiriyordu. Müzik e ğitimcilerimiz do ğu – batı ikileminin bu kadar zorlu sorunlarıyla kar şıla şmasaydı, getirdikleri öneriler bu kadar özgün, çok yönlü ve yapıcı olmazdı. Türkiye için ana sorun, çok kısa bir sürede, belki de 20-30 yıl içinde, müzik kültürü konusunda ça ğda ş düzeye ula şmak için gerekli önlemleri almaktı.” 8

“1917 yılında İstanbul’ da kurulan Darülelhan (Ezgiler evi) sadece Türk sanat müzi ği alanında e ğitim veriyordu. Daha sonra kapatılıp 1923’ de bu sefer batı müzi ği bölümüyle yeniden açılmı ş ve 1926’ da konservatuvara dönü ştürülerek batı müzi ği e ğitimi vermeye ba şlamı ştır. 1924’ de Ankara’ da , orta öğretim için müzik ö ğretmenleri yeti ştirmek üzere Musiki Muallim Mektebi kurulmu ştur. Bu kurum 1936’ da Gazi E ğitim Enstitüsüne ta şınmı ştır. Ankara Devlet Konservatuvarının kurulmasıyla müzik eğitimi daha köklü temeller üstüne oturtulmaya ba şlanmı ştır. Daha sonra Gazi E ğitim Enstitüsü YÖK’ ün kurulmasıyla Gazi Üniversitesi Gazi E ğitim Fakültesine ba ğlanmı ştır. 1938-1939 ders yılında eğitime ba şlayan e ğitim fakültesinin bölüm ba şkanlı ğına Hindemith’ in önerisiyle müzik e ğitimcisi olarak tanınan Eduard Zuckmayer getirilmi ştir. Türk müzik e ğitiminde Zuckmayer’ in ku şkusuz payı büyüktür. Gazi Müzik E ğitimi Bölümü, Türkiye’ de daha sonra E ğitim Fakültelerine ba ğlı olarak açılan Müzik E ğitimi Bölümleri’ nin çok yönlü hazırlayıcısı olmu ştur.” 9

E. ÇA ĞDA Ş TÜRK SANAT MÜZ İĞİ BESTEC İLER İ “Cumhuriyet dönemi ça ğda ş Türk ve müzik kültürünün tohumlarının atıldı ğı dönemdir. Dü şünce özgürlü ğü ortamı sanatçılara yaratıcılık olana ğı sa ğlamı ştır. Besteciler Avrupa’ nın taklitçili ğinden kurtulmak istiyorlardı. Anadolu’nun her kö şesinde kendilerini arıyorlar ve yaratıcılığın kayna ğını kendi hakiki gelenek ve göreneklerinde bulmaya çalı şıyorlardı.” 10

Cumhuriyetin kurulmasıyla batıya e ğitime gönderilen Türk gençleri Türkiye’ ye döndüklerinde aldıkları müzik bilgisini kendi melodilerimizle sentezlemi şler ve ça ğda ş Türk sanat müzi ğinin ilk eserlerini vermi şlerdir. Bu ku şak daha sonra okullarda e ğitmenlik yapmaya da ba şlamı şlar aynı zamanda besteciliklerini de geli ştirmi şlerdir. Yeti ştirdikleri ö ğrenciler de onların izinden yürümü şler, stillerini örnek almı şlardır. Böylece ça ğda ş Türk sanat müzi ği gitgide geli şmi ş, bestecileri Avrupa da söz sahibi olmu ş, eserleri daha çok yorumlanmaya ba şlamı ştır. Ülkemiz müzik kurumları ve e ğitmenleri, nesilden nesile aktarılanlarla ba şarılı besteciler yeti ştirmi ş ve yeti ştirmeye devam edecektir. “Kurtulu ş Sava şı’ dan zaferle çıkan ve tam ba ğımsız, ulusal, modern bir devlet olarak do ğan Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ ün önderli ğinde eski toplumsal ve kültürel yapıyı hızla de ğiştirecek atılımlara giri şmi ştir. Müzi ğimize yeni bir kavrayı ş getiren ve ‘Türk müzik inkılabı’ adıyla anılan bu atılımlar dizisi, ulusalcı, ça ğda ş bir kültür politikasının sonucudur. Sözü Atatürk’ e bırakalım:

8 Ahmet SAY, Müzik E ğitimi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1993, s.11 9 Ahmet SAY, Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1995, s.516 10 Nazan İPŞİ RO ĞLU, Olu şum Süresi İçinde Sanatın Tarihi, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 1997, s.29 8

Türkiye Cumhuriyeti’ nin temeli kültürdür.kültür etkinlikleri, yeni ve modern esaslara göre örgütlenip yürütülmelidir.Sanat, birey ve toplum olarak insanca ya şamanın vazgeçilmez ö ğesidir. Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmu ş demektir. Sanatlar içinde en çabuk, en önde götürülmesi gereken müziktir. Bir ulusun yeni de ğişikli ğinde ölçü, müzikteki de ğişikli ği alabilmesi, kavrayabilmesidir.bize gerekli olan yeni müzik, özünü ulusal müzi ğimizin gerçek temelini olu şturan halk müzi ğinden alan armonik bir müzik olacaktır. Bunu için ulusal ince duyguları, dü şünceleri anlatan yüksek deyişleri toplamak, onları biran önce son müzik kurallarına göre i şlemek gerekir. Türk ulusal müzi ği ancak bu yolla yükselebilir, uluslararası müzikte yerini alabilir. 11

Bugün ki müzik ya şantımıza a ğırlı ğını koymu ş olan bestecilerimiz, çok genel bir bölümlendirme ile üç ku şak halinde incelenebilir: Yakla şık olarak 1904 –1910 arasında do ğmu ş olan birinci ku şak besteciler: “Türk Be şleri” diye anılan bestecilerimiz bu ku şağın ana toplulu ğunu olu şturmaktadır. 1910 – 1930 arasında do ğmu ş olan ikinci ku şak besteciler. 1930 Sonrası do ğmu ş olan üçüncü ku şak besteciler.Birinci ku şakta yer alan Türk bestecileri içinde, en tanınmı ş olanları, ‘Türk Be şleri’ nin üyeleri şunlardır: Cemal Re şit Rey, , , Ahmet Adnan Saygun ve Necil Kazım Akses. Birinci ku şağın di ğer bestecileri ise şunlardır: Fuat Koray, Ferit Hilmi Atrek, Nuri Sami Koral, Samim Bilgen, Faik Canselen, Mithat Fenmen, Re şit Abet, Cezmi Erinç, Ekrem Zeki Ün. Türk Be şlerini izleyen ku şaklarda yer alan bestecilerimiz ise şunlardır: Kemal İlerici, Bülent Tarcan, Sabahattin Kalender, Necdet Levent, Yalçın Tura, İlhan Mimaro ğlu, Ertu ğrul O ğuz Fırat, Sayram Akdil, İstemihan Tavilo ğlu, Nevit Kodallı, Ferit Tüzün, Cenan Akın, Muammer Sun, İlhan Baran, Cengiz Tanç, İlhan Usmanba ş, Bülent Arel, Ali Darmar, Çetin I şıközlü.Genç ku şak bestecilerimiz de şunlardır: Turgay Erdener, Ertu ğrul Bayraktar, Betin Güne ş, Perihan Önder, Server Acim, Fazıl Say, Hasan Uçarsu.

11 Ahmet SAY, Müzi ğin Kitabı, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 2001, s.230 9

İKİNC İ BÖLÜM

II. BULGULAR VE YORUMLAR

A. CEMAL RE Şİ T REY’ İN HAYATI

1. Çocukluk ve Gençlik Yılları Cemal Re şit Rey’ in hayatına ili şkin bulgulara de ğerli ara ştırmacılar Filiz Ali ve Evin İlyaso ğlunun çalı şmalarında görmekteyiz. “Kudüs'te do ğdu ğum sıralarda pederim o bölgenin mutasarrıfı idi. Mülkiye mektebi mezunu olan pederim, 14 sene Sultan Hamid'in mabeyn kâtipli ğini yapmı ştır. İdare ve siyaset adamı olan pederimin babası Abdullah Bey, o ğlu gibi vali idi. Çankırı valisi iken vefat etmi ştir, orada metfundur. Pederimin ağabeyleri mülkiyeli ve askerdi. Sanatla hiçbir ilgileri yoktu. Ailede yegâne sanatkâr pederimdir. Edebiyat-ı Cedide şairlerinden olan pederim Ahmet Re şit'in (H. Nazım müste şar adını kullanırdı) 4 çocu ğu olmu ştur.” 12 Cemal Re şit Rey, anılarına böyle ba şlamaktadır.

“Cemal Re şit Rey'in anne tarafından dedesi İbrahim Ethem Pa şa sadrazamdı. Taif’e sürgüne gönderilen Mithat Pa şa' nın orada öldürülmesinden sonra, Mithat Pa şa'nın yerine sadrazam olmu ştu. Aslında o zaman ki padi şahın yani II. Abdülhamid'in ve Sultan IV. Murad'ın Fransızca hocası olması onu şehzadelere çok yakınla ştırmı ş, bu yakınlık sonucu sadrazamlı ğa kadar yükselmi şti. Cemal Re şit’in annesi Sadrazam İbrahim Ethem Pa şa'nın torunuydu. İbrahim Ethem Pa şa'nın dört o ğlu vardı. Büyük oğlu ressam ve Arkeoloji Müzesi kurucusu Osman Hamdi Bey'di. Küçük o ğlu Halil Ethem Bey de hayatının sonuna do ğru müze müdürlü ğünde bulunmu ştu. Üçüncü o ğlu Galip Bey, Sedat Hakkı Eldem'in babasıydı. Dördüncü o ğul Mustafa Bey ise idari görevlerde bulunmu ş, sanatla a ğabeyleri kadar ilgilenmemi ş. İş te Cemal Re şit’ in annesi bu Mustafa Hamdi Bey'in kızı Fethiye Hanım.” 13

“İspanyol orkestra şefi D’ Aranda Pa şa Cemal beyin annesi ile yakından ilgilenmi ş ve ona bazı müzik bilgileri vermi ştir. Maestro D’ Aranda, Hamdi Bey’ in yalısına sık sık gelir ve validemle orada me şgul olurdu.” 14 diye devam ediyor Cemal Bey anılarına. "Bir gün D' Aranda Pa şa Sadrazamın o ğlu Mustafa Bey'in evine gelmi ş, demi ş ki: ‘Sarayda mabeyinci Ahmet Re şit Bey var. Çok yakı şıklı, çok kibar, çok iyi bir aileden geliyor, fevkalade Fransızca, Arabi, Farisi biliyor, şiir yazıyor, kültürlü bir insan. Tam kerimeniz Fethiye hanımefendiye göre’. Bunun üzerine Mustafa Bey, Ahmet Re şit Bey'i eve davet ediyor, haremden Fethiye hanıma gösteriyorlar. Fethiye Hanım, ‘Aman çok kibar, çok zarif bir insan, tabii isterim’ diyor ve bir kere uzaktan görmekle evlenmeye karar veriyor. Böylece müzisyen, saray kompozitörü, Mızıkayı Hümayun şefi, piyanist D' Aranda Pa şa Cemal Bey'in annesiyle babasının evlenmelerinde aracı oluyor.” 15 diye devam ediyor piyanist Vedat Kosal.

"Ahmet Re şit Bey mabeyinde belki 18 - 20 yıl kadar bir zaman kalmı ş. Bütün katiplik rütbelerinde yava ş yava ş yükselmi ş, Padi şah'ın huzuruna kadar çıkmı ş ve sultan Hamid ona şefkat ni şanı takmı ş, daha sonra Kudüs mutasarrıfı oluyor ve Cemal Bey 1904 yılında Kudüs'te do ğuyor. Kudüs’ten sonra Aydın Valili ği'ne getiriliyor. O zamanlar valilik şimdiki gibi il valili ği de ğil. Bölge Valili ği Aydın Valisi de bütün ege bölgesinin valisi demek. Aydın Valili ği zaten Dahiliye Nazırlı ğı’ndan önceki

12 Filiz AL İ, Unutulmaz Mar şın Büyük Bestecisi, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s.15 13 Filiz AL İ, A.g.e., s. 15 14 Filiz AL İ, A.g.e., s.16 15 Filiz AL İ, A.g.e., s.17 10

kademe. Ahmet Re şit Bey, seksen ya şındaki Kamil Pa şa'nın son kabinesinde Dahiliye Nazırı oldu. Ahmet Re şit Bey, çok zor bir zamanda, İttihat ve Terakki meselesinin çıktı ğı sırada Dahiliye Nazırı oldu. İttihatçılar İstanbul üzerine geliyorlar diye çok sert tedbirler aldı ve bu nedenden İttihat ve Terakki'nin ba ş dü şmanı sayıldı.” 16

“Babıali baskınından, Harbiye Nazırı Nazım Pa şa ve onun yaveri Kıbrıslı Tevfik Bey'in vurulmasından sonra Ahmet Re şit Bey tevkif edilip Bekira ğa Bölü ğü'ne götürüldü. Cemal Bey o sırada çok küçük. Annesi, a ğabeyi Ekrem ile onu Bekira ğa Bölü ğü'ne babalarını ziyarete götürünce çok üzülmü ş, babasının tevkifini ve idam edilme ihtimali kar şısındaki korkusunu hiç unutmamı ştı. O sırada sadarete Enver Pa şa yerine Mahmut Şevket Pa şa gelince ilk anda bir yumu şama oldu ve Bekira ğa Bölü ğü'ndekiler serbest bırakıldı. Bundan istifade ederek 1913 yılında Fransa'ya gittiler. Rey ailesi bir yıl Paris'te kalmı ştır. Ahmet Re şit Bey bir ara yeniden, ama çok kısa bir zaman için Damat Ferit Pa şa kabinesinde Dahiliye Nazırlı ğına getirildi. Bu gidi ş geli şlerinden birinde İttihat ve Terakki tarafından idama mahkum edildi ği haberini alan hanımı tarafından telgrafla uyarılan Ahmet Re şit Bey hemen geri dönerek ailesiyle Viyana’da bulu ştu. I.Dünya Sava şı'nın ba şlamasıyla A ğustos 1914' te İsviçre'ye, Cenevre' ye geçtiler.” 17

Cemal Re şit, ailesiyle 1919'da sava şın bitiminde İstanbul'a dönmü şlerdir. Daha sonra Cemal Re şit, 1920'de Paris'e dönerek Paris Konservatuarı'nda yeniden Marguerite Long ile piyano çalı şmaya ba şlamı ştır. Long ile ilk kar şıla şmasını şu sözlerle anlatıyor Cemal Re şit:

“...Onunla ilk kar şıla şmam Paris'te, Fourcroy soka ğındaki evinde olmu ştu. O zaman Konservatuar Müdürü Gabriel Faure idi.Kendisini pederimle birlikte ziyaret etmi ştik, dokuz ya şına henüz girmemi ştim. Faure bana piyano çaldırttı; ve pederime dönerek bu çocuk hayatta ancak müzik yapabilir, onu da şahsen, iste ğim gibi ancak Marguerite Long yeti ştirebilir dedi ve derhal bizim için, Marguerite Long'dan randevu istedi. Marguerite Long'la ilk karşıla şmamın heyecanını hala duymaktayım. Kendisi o zaman uzunca boylu, fevkalade süslü, güzel de ğil fakat kendine mahsus bir şimali, keskin sesli idi; gayet renkli kelimeler bulmasını bilen, bu suretle de insanı adeta büyüleyen bir şahsiyeti vardı. Bana bir anda o derece ba ğlandı ki, mektebine derhal ve ücretsiz olarak aldı. Bütün hayatı boyunca dersleriyle yüz binlerce dolara yükselen bir servet kazandı ğı halde, benden asla bir santim dahi almamı ştır. İlk ders programını kendisine dinletti ğim gün, di ğer talebelerinin valideleri huzurunda, bin de bir yapmı ş oldu ğu bir şeyi yaptı, boynuma sarılıp öptü. O sırada kapı açıldı ve kocası Joseph de Marliave girdi. Joseph de Marliave, o zamanın tanınmı ş bir müzikologu idi. Yazmı ş oldu ğu Etudes Musicales adlı kitabı, her müzisyenin ba şucunda bulunması gerekir. Ne yazık ki ilk umumi harbin ilanından iki gün sonra cephede dü şman kur şunuyla genç ya şta öldü. Marguerite Long, beni kocasına dinletmek için gene çalmamı emretti..." 18

2. Almı ş Oldu ğu E ğitim

“1913 yılının ortalarında, Bab-ı Âli Vakası'nın ardından Paris'e ta şınan aile burada hatırı sayılır devlet büyükleri tarafından a ğırlanır. Özellikle Fransa Cumhurba şkanı Raymond Poincare aileye sahip çıkar. Böylece, Birinci Dünya Sava şı'nın sıcak günlerine gebe bir ortamda, Avrupa'nın ortasındaki yeni ya şamlarına ba şlarlar.” 19 O zamanlarda Fransa tüm sanat dallarında yeni atılımlar yapanlara, yeni bulu şlara açılmı ş, cesaretin korkusuzca

16 Filiz AL İ, A.g.e., s.18 17 Filiz AL İ, A.g.e., s.19 18 Filiz AL İ, A.g.e., s.24 19 Evin İLYASO ĞLU, Cemal Re şit Rey Müzikten İbaret Bir Dünyada Gezintiler,Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1997, s. 52 11

sergilendi ği bir vitrindi. Müzi ğin edebiyat ve di ğer sanatlar ile bir sentez olu şturmasıyla yeni sanat dalları olan opera ve bale önem kazanmaya ba şlamı ştır. Burada izledi ği birçok eser ve yorum özelliklede Stravinski’ nin Bahar Ayini adlı eseri Cemal Re şit’i çok etkilemi ştir. Cemal Re şit için böyle bir ortamda müzik e ğitimi almak, sanatın her dalıyla u ğra şan bir aileden çıkması nedeniyle çok zor ve çetin olmamı ştır.1914’de Birinci dünya sava şı ba şlamı ştır. Fransa bu sava ştan ma ğlup çıkmı ş ve geri çekilmi ştir. Bunun üzerine aile Fransa’ nın ku şatılması korkusuyla Cenevre’ ye göç etmi ştir.

“Cemal Re şit, Collége Saint-Antoine'daki formal e ğitimi yanı sıra Cenevre Konservatuvarında da eğitim görmeye ba şlamı ştır. Burada Milloud'dan piyano, Montillet'den armoni, kontrpuan, org, füg ve kompozisyon dersleri alır. Mademoiselle Lydie Malan' in yüksek solfej, koro ve emprovizasyon derslerine katılır. Bu okulda hemen her dersin ba şarı ödülü olarak kendisine bir madalya sunulur. Cemal Re şit Bey 13-15 ya şlarında kazandı ğı bu art nouveau çizimli bronz madalyaları di ğer de ğerli belgeleri arasında ölünceye dek gözbebe ği gibi saklamı ştır.” 20

Ahmet Re şit Bey görevi nedeni ile tekrar İstanbul’ a gelir ve ailede onunla birlikte dönmek zorunda kalır. Cemal Re şit burada müzik e ğitiminden bir süre uzak kalır. Babası onun böyle müzikten uzak kalmasına daha fazla dayanamayarak onu tekrar Paris’ e götürür ve profesör olan Marguerite Long’ un Paris konservatuvarındaki sınıfına verir. Böylece Cemal Re şit 1920 yılında yeniden Long’ un ö ğrencisi olur.“1920-21’ de Raoul Laparra (1876-1943) ile kompozisyon, enstrümantasyon ve orkestra çalı şır. Laparra, zamanın önemli bir bestecisidir. 1903 yılında ünlü Roma Şehri ödülünü kazanmı ştır. Cemal Re şit, o zamanki çalı şmaları için Laparra’ nın orkestra yapısına kar şı kendisine uyarılarda bulundu ğu söylemi ştir.” 21 “Cemal Re şit, bu süreç içerisinde dramatik bir opera besteler: Faire sans dire. Ekrem Re şit’ in yazdı ğı libretto, Alfred de Musset’ nin özdeyi şlerinden alınmı ştır. Böylece iki karde şin müzik dünyasındaki işbirli ği de ba şlamı ş olur. Bundan sonra Ekrem Re şit’ in güçlü edebiyat bilgisi, Cemal Re şit’ in güçlü kompozisyon bilgisi ile birle şecek, bu ortak çalı şma sonucu birçok lied, opera ve operet çıkacaktır ortaya.” 22

Cemal Re şit, böylesi büyük sanatçılarla çalı şmanın, Paris’ deki müzik ortamının içinde bulunmasının çok büyük faydalarını görmü ş, çok çe şitli şeyler ö ğrenmi ş ve bunları eserlerine yansıtmı ştır. Üretti ği eserler o dönemde Paris’ deki herhangi bir bestecinin üretebilece ği türden eserlerdi. Zamanın birçok bestecisi gibi Cemal Re şit’ te çok yönlü bir sanatçı olmak için her ö ğrenimine aynı derecede a ğırlık vermeye çalı şmı ştır. Yani hem bestecilik, hem piyanistlik hem de orkestra şefli ğine aynı önemi vermi ştir.

20 Evin İLYASO ĞLU,A.g.e., s. 55 21 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 58 22 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 61 12

“Bu kimliklerden ilk kez besteci kimli ği öne çıkar. 1915'te Cenevre'de yazdı ğı iki küçük melodiden sonra küçük liedler ve operetlerle, daha çok söze, belli bir metine dayalı yapıtları denemektedir. Faire sans dire (1920) ba şlıklı ufak opera, Yann Marek (1920) adlı tek perdelik opera, Initiales sur un banc (1921) gibi birkaç lied, Sultan Cem (1922) ve L'Enchantement (1922) adlı operalar bu alandaki ilk denemeleridir. Opera gibi nice bestecinin ancak olgunluk döneminde üretti ği çok yönlü sanat dalına onun gencecik bir cesaretle atılması, yine karde şi Ekrem Re şit’in yönlendirmesiyle olmu ştur. Sultan Cem ve L'Enchantement ba şlıklı operaların Türkçe ve Fransızca librettosunu da Ekrem Re şit yazmı ştır.Yayınlanan ilk eseri iki Melodi ba şlı ğım ta şır. Jean Lahore'un iki şiiri üzerinedir. Şiir Fransızcadır. İki Melodi 1921'de Paris'te Rouart et Lerolle basımevi tarafından yayınlanmı ştır. 1923 yılı ise Cemal Re şit'e yeni ufuklar açan, ya şam çizgisini belirleyen yıldır. Daha önce opera denemeleri yapmı ş ve liedler bestelemi şse de bunlar sadece aile arasında ya da arkada ş çevresinde çalınıp söylenmi ştir. İlk kez, bir liedinin profesyonelce sahnede söylenmesi 1923'e rastlar. Opera Comique sanatçılarından ünlü Fransız baritonu Roger Bourdin (1900-1973), Cemal Re şit Beyin şan ve piyano için yazdı ğı Au jardin ba şlıklı liedini Ancien Conservatoire salonunda seslendirir ve böylece Cemal Bey, ilk kez besteci kimli ği ile alkı şlanmı ş olur. Cemal Re şit Rey, sonradan Paris Radyo Senfoni Orkestrasını yönetti ği konserlerinde de bu salonu kullanacak, 1958'de Fatih Senfonisi ve Sazların Sohbetini burada yönetecektir.” 23

3. Müzik Hayatı

1923 Yılında Cumhuriyetin kurulmasıyla ça ğda ş kurumlar yaratılmı ş, batılıla şmaya uymak için kurumların çehresi de ğiştirilmi ştir. Uygarla şmanın örne ği olarak batı kültürü alınmı ş ve sanatın her dalında uygulanmaya çalı şılmı ştır.

“İstanbul Belediyesinin Sanayii Nefise Encümeni (Güzel Sanatlar Müdürlü ğü) Darülelhan'a bir alafranga kısmın eklenmesine karar alır. O sıralarda Şehremini (belediye ba şkanı) Haydar Bey, Encümen reisi de Halit Ziya U şaklıgil'dir. Cumhuriyetin ilanından iki ay önce Paris'e, konservatuardan henüz mezun olan Cemal Re şit Rey’e Halit Ziya Beyden bir telgraf gelir: Darülelhan Heyetine garp musikisi ilave edildi. Size de piyano ve kompozisyon sınıflarını ayırdık. Hemen yurda dönünüz. Telgrafı alan on dokuz ya şındaki Cemal Beyin sevincine payan yoktur. Hemen Madam Long'a ko ştum. Kıyametler kopardı. Aman, olur mu, hocalık, pedagoji filan, bu ancak 40-50 ya şından sonra olur. Sen daha kendini piyanist ve kompozitör olarak tanıtacaksın ve saire. Ba ğırdı, ça ğırdı. Oradan ayrılıp di ğer hocam La-parra'ya gittim. Aynı terane. Olmaz böyle şey. Daha dur bakalım, hocalık ne demek sen biliyor musun, yılların birikimi gerekir, sen daha yeni mezun oldun, hiçbir tecrüben olmadan nasıl hocalık yaparsın! gibilerden tepkiler gösterirler. Cemal Bey ise bu konudaki kararlılı ğını şöyle anlatır: Hiç kimseyi dinlemedim. Dünyalar benim olmu ştu. Atladı ğım gibi trene yurda döndüm. Raoul Laparra o sıralarda Fransa'nın Nice şehrinde bulunan pederime bir mektup yazmı ş, o ğlunuzu kurtarınız, demi ş. Bu mektuba ben döndükten sonra ailece, hep birlikte gülmü ştük.” 24

Cemal Bey’ in İstanbul’ a dönü şü sadece okul için de ğil babasının da hükümetten istifa etmesi ve siyasi hayattan ayrılması buna vesile olmu ştur. Böylece aile evlerini tekrardan İstanbul’ a ta şımı ştır.

23 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 62 24 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 63 13

“...Evet büyük bir cesarettir Cemal Re şit’in dönü şü. Hayran oldu ğu Osmanlı İmparatorlu ğu yıkılmı ştır. Ancak yine hayranlık duydu ğu, içinde yeti şip yo ğruldu ğu Fransız de ğerlerini yeni kurulan Cumhuriyette Batının simgesi olarak uygulama fırsatını bulacaktır. Aydın Gün'ün altını çizdi ği gibi, O yıllar toplumumuzda derin bir Fransız etkisi egemendir. Ve Hitler'in tırmanı şına dek bu böyle sürer. Giysileri, yeme ği, güncel ya şama biçimi, inceli ği ve sanatıyla Fransa, tüm seçkin Osmanlı ailelerinin örne ğidir. Rey ailesi bir yanda Fransız kültürünü uygularken bir yandan da kendi kapalı düzeni içinde Osmanlı geleneklerini yürütmektedir. İş te böylesi hazır bir ortama gelen Cemal Re şit de bu ikili kültürü ya şamının sonuna dek koruyacaktır. Yeni Cumhuriyetin kurumları ise ona yeni açılan kapılardır: Öğrendiklerini uygulama fırsatı yaratan, kendi korosunu, orkestrasını kuraca ğı, kendi bestelerini seslendirtece ği, yeni esin kaynaklan ke şfedece ği bir ortama girmi ştir...” 25

“9 Aralık 1916 günü yürürlü ğe giren Musiki Encümeni ve Darülelhan talimatnamesi erkek ve kadın müzik ö ğretmeni yeti ştirecek olan Darülelhan hakkında çe şitli konularda esaslı hükümleri içine almaktadır. Darülelhan l Ocak 1917 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Maarif Vekili Şükrü Bey’in ba şkanlı ğı zamanında fiilen kurularak kurumun erkekler bölümü Şehzadeba şı' nda Fevziye Caddesi'nde bir konakta ve kadınlar bölümü sekiz ki şilik ö ğretmen heyetiyle Letafet Apartmanı'nda devam eder. Dört yıllık ö ğretim programında Do ğu ve Batı müzi ğinin çe şitli konuları karma olarak bir araya toplanmı ş, bu arada Türk musikisine büyük ölçüde önem verilmi ştir.1923'ten sonra vali Haydar Yulu ğ'un çabalarıyla belediyenin bir sanat ve ö ğretim kurumuna dönü şür. Amaç, ça ğda ş Avrupa konservatuarları gibi bir yapıya kavu şmaktır. Batı müzi ği eklenerek yeniden şekillenen Darülelhan'ı Cemal Re şit’in anılarından okuyoruz: ...Garp kısmına gelince; müessesenin ba şında Musa Süreyya, müdür muavini Yusuf Demirci vardı. Kâtip Selahattin Bey, piyano hocası Madam Geza von Heggey. piyano ve armoni hocası Edgar Manas Efendi, keman hocası Braun, İtalyan bestecisi piyanist Radeglia, keman hocası Ekrem Tekta ş, keman hocası Zeki Ün, piyano hocası Nezihe Hanım ve Muhiddin Sadak. Bir buçuk-iki sene sonra rahmetli Asal karde şler Viyana'dan geldiler. Seyfettin keman, Sezai de viyolonsel hocalı ğına alındı. Bir müddet sonra Berlin'de viyolonsel tahsil eden Mesut Cemil geldi. O bir yandan babası me şhur Tanburi Cemil gibi tanbur çalar, bir yandan da viyolonsel müzi ğe büyük istidadı vardı. Bir iki sene sonra fevkalade bir viyolonist olan Ali Sezin arkada şımız geldi. Bir de Almanya'dan soprano Nimet Vahit geldi ve şan hocalı ğına alındı. Konservatuvar Tepeba şı' na ta şındıktan sonra öğretim kadrosuna Ömer Refik, La şinski, Lico Amar ve Adnan Saygun da katılırlar.” 26

Böylece Cumhuriyetin getirdi ği yenilikleri yani yüksek kültür seviyesine ula şmak için sanatın her dalında yapılan uygulamalar, müzik için de geçerli olmu ştur. "...Biz Musa Süreyya Bey ile tarihi bir önerge hazırladık ve Encümene sunduk. Darülelhan isminin kaldırılmasını, yerine Konservatuvar isminin kullanılmasını, ayrıca, Maarife ba ğlı bütün mekteplerde müzik tahsilinin eski tarz usulleriyle, yani yegâh, dügâh, segah, dümteka tabirleriyle de ğil, solmizasyon denilen usulle, yani do re mi fa sol tabirleriyle yapılmasını teklif ettik. Bu teklifimiz kabul edildi ve Türk müzi ği tedrisatına son verildi...” 27

O zamanki çevresi soylu ki şilerden olu şan Cemal Bey Avrupa’ da e ğitim görmü ş birçok arkada şı ile beraber hem sosyal hem de sanatsal diyaloglarda bulunuyordu. Böylece hem dostluklar peki şiyor hem de yeni dostluklar olu şuyordu. Bunun sonucunda duo(ikili), trio(üçlü), kuartet(dörtlü) ve daha çok sayıda oda müzi ği grupları olu şturmu şlardır.

25 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 64 26 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 67 27 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 67 14

“Muhiddin Sadak, Sezai ve Seyfeddin Asal, Ali Sezin, Ekrem Tekta ş ve Mesut Cemil bu ilk oda müzi ği gruplarının üyeleridir. 1924 senesinden itibaren bu arkada şlarla Şehzadeba şı'ndaki konakta oda müzi ği konserleri verme ğe ba şladık. Ço ğu zaman halk yer bulamıyor, ayakta dinliyordu. Bu konserler üç sezon sürdü. İlk trio924'te Cemal Re şit, Ekrem Tekta ş ve Muhiddin Sadak'tan olu şur. Bu toplulu ğa ara sıra viyolacı Goldenberg de katılır. Ali Sezin İstanbul'a geldikten sonra trioda Ekrem Tekta ş yerini ona verir. Bu arada ilk kuartet de şöylece kurulur: Ali Sezin, Ekrem Tekta ş, Goldenberg ve Muhiddin Sadak.” 28

B. CEMAL RE Şİ T REY’ İN E Ğİ TİMC İLİĞİ

Cemal Re şit Rey e ğitimini tamamladıktan sonra ülkeye dönüp konservatuarda tam donanımlı bir e ğitmen olarak göreve ba şlamı ştır. Cemal bey giyimi, ku şamı, titizli ği, kibarlı ğı ve hatta konu şması ile bir Fransız delikanlısını gibidir. Bunun yanında yirmili ya şlara bile daha gelmedi ği halde uyguladı ğı disiplin gösterdi ği olgunluk ve sert tavır adeta bir Osmanlı efendisini andırmaktadır. Tabii ki derse gelen bayan ö ğrenciler de haliyle daha fazla kendilerine dikkat etmeye ba şlamı şlardır. Son model Avrupai giysileriyle derslere i ştirak etmi şlerdir.

“Analiz müzikaller Cemal Bey ile ba şlayan, onunla özde şle şen ve ö ğrencilere yeni boyutlar sunan derslerdir. Ders şeklinde bir konferanstan çok bir sahne sanatları gösterisidir. Tek ki şilik bir show, tek ki şinin bugünden tarihin derinliklerine giden yolculu ğudur. Ö ğrencilerin imge gücünü çalı ştıran, bilgi da ğarcı ğını irdeleyen derslerdir. Ö ğrencilerin yanısıra velileri de zaman zaman bu dersleri izler ve uzun süre Cemal Beyin yarattı ğı atmosferin etkisi altında kalırlarmı ş.1920'li, 30'lu yılların ö ğrencileri arasında Rana Erksan, Vecihe Koray, Masume Batu, Anjel Agopyan, Jülide Saygun ve Emel Gazimihal de bulunmaktadır...Anjel Hanım anlatıyordu: Osmanlıların son ailelerinde Batıya yönelmek için birikim vardı. Tek sesli müzikle yeti şmi şsek bile büyük kö şklerde artık alafranga duyuluyordu. Büyük annelerimiz bile alafranga piyano çalarlardı. Cumhuriyet ilan edildi ğinde, bir perde açıldı ve arkasındaki sahne Batıya yönelmek için hazırdı.Vecihe Hanım ekliyor: Herkes evlerde özel piyano hocalarıyla e ğitilmi şti ama hiç genel müzik kültürü yoktu. Onun ö ğrencisi olduktan sonra gerçek müzi ği tanıdım. Aynı zamanda avukat olan Jülide Hanım da Cemal Re şit'in bu ortama geli şini anlatıyor: Bizler Osmanlı İmparatorlu ğundan Türkiye Cumhuriyetine geçi ş yıllarının çocuklarıyız. Hepimizin evinde müzik dinlenirdi. Alaturka kadar alafranga da bilirdik. Ama Cemal Re şit’e rastlayana kadar müzik dünyasının derinliklerini bilmiyorduk. Bize yeni ufuklar açan, Batıyı tanıtan insan oldu." 29

Cemal Bey, davranı şları ve bilgisi ile bir Avrupalı edasıyla sadece bayan ö ğrencilerini de ğil tümünü derinden etkile şmi ştir. Tabii her ö ğrenci aynı istekle yakla şmıyordu belki derslere ama gerçekten isteyen çok önemli şeyler ö ğrenmi şti Cemal Bey’den. Müzik hakkında dü şünmeyi ö ğrenmi şlerdi.

Cemal Bey bu derslerde tüm yetene ğini sergilerdi. Ö ğrenciler için yepyeni, ke şfedilmeyi bekleyen bir dünyaydı. Bildi ği her şeyi ö ğrencilerine aktarmaktan çekinmezdi.

28 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 68 29 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 85-86 15

Öğrencileri için Cemal Bey, müzik tarihinin sanki yıllarca ya şamı ş canlı bir tanı ğı gibiydi. Çünkü Cemal Bey, her derste konuları çe şitli örneklerle enine boyuna ö ğrencilerine anlatırdı.

“Emel Uygur Gökçen 1938-48 yılları arasında onun müzik analizi ve piyano ö ğrencisi olmu ş. Sonra Amerika'ya yerle şmi ş ve üç çocu ğunu da çe şitli müzik okullarında e ğiterek solistlik kariyere hazırlamı ş. Nice müzik okulunda nice ders izlemi ş, dünyanın hiçbir yerinde Cemal Bey kadar geni ş imge gücüyle esinlenip co şan, derste atmosfer yaratan bir hoca daha görmemi ş. "Analiz derslerinde çok ünlü eserleri ele alır, form, tema geli ştirmesi, ritmik vuru şlar, tarihi yeri ve bestecisinin e ğilimini çok açık seçik anlatırdı. Çünkü kendisi de besteciydi. Esinlenen, geni ş bir imge gücü olan ki şiydi. Fransız bestecilerini anlatırken Fransız şiirinden dizeler okumaya ba şlardı. Fransızca anlamasak da öyle bir dramatik eda takınırdı ki, etkisinde kalmamak mümkün de ğildi. Derslerde yalnız i şledi ğimiz konu de ğil, o sıralarda Paris'te yeni çıkan bir bale grubu, yeni sahnelenen bir tiyatro, yeni bir opera da söz konusu olabilirdi. Bize Avrupa'dan gündemi duyururdu. Kendi ça ğda şlarımızın, sınır dı şındaki insanların ne tür yaratıcılıkla u ğraştıklarını ö ğretirdi." 30

“Armoni ö ğrencilerinden piyanist Haluk Tarcan ise Cemal Re şit'in armoni ö ğretmenli ğinin daha çok fantezi seviyesinde kaldı ğını söylüyor. Örne ğin daha ilk derslerde, biz akorları birbirine adamakıllı ba ğlamasını ö ğrenememi şken, Partimento yaptırmaya kalkı şmı ştı. Onun armoni hocalı ğı için, Gieseking'in vaktiyle kullandı ğı formülü kullanarak, bir armoni hocası için lüzumundan fazla bir artistti, diyebilirim. Müzik e ğitimini yurt dı şında sürdürmeye giden kimi ö ğrencisi de Cemal Beyin Fransız kitaplarıyla ö ğretti ği armoni, kontrpuan, füg dersleri sonucu kendisini sınıfının üstünde bulur. Bunlar- dan birisi Paris'e giden Yüksel Koptagel, di ğeri de Viyana'ya giden Ertu ğrul Sevsay'dır. Viyana Müzik Yüksek Okulu'nda sekiz yıllık e ğitimin ilk dört yılını atlar. Son ö ğrencilerinden Aydın Karlıbel, Cemal Re şit'in sık sık yineledi ği bir sözü anımsıyor: Hz. Muhammed’in bu hadisine çok ehemmiyet veririm: Bildiklerinizi ö ğretiniz. Cemal Bey ya şamı boyunca kendini müzi ğe adadı ğı gibi, müzik üstüne bildiklerim de ö ğretmeye adayacaktır. Derslerde kendini kaptırıp zamanı unuttu ğu için süreyi hatırlatan, ya da erken çıkaca ğını önceden söyleyen ö ğrencilere çok kızar.” 31

Cemal Bey’ in bütün ö ğrencilerinin tek ortak dü şüncesi onun ba şlı ba şına bir okul oldu ğudur. Konuyu anlatmaya ba şladı mı onunla ilgili konuya ba ğlı her şeyi anlatırdı. Konuları en eski tarihinden ba şlayarak anlatır teknik analizi yaparak bitirirdi.

“En son ö ğrencilerinden piyanist Tuluyhan U ğurlu da ya şlı halinde bile ne denli co şkulu bir hoca oldu ğunu şöyle aktarıyor: Bana en yakın hocam, Cemal Re şit Rey olmu ştu. Debussy' nin Çocukların Kösesi'ndeki parçalarını çalı şırken, o ya şlı hali ile bana daha co şkulu olabilmemi tarif etmek için çıkıp ortaya bir zencinin dansını yapmı ş, öylesine şen olabilmeyi örneklemi şti. Kompozitör ö ğrencilerinden Ertu ğrul Sevsay şöyle anlatıyor onun hocalı ğını: Çaykovski’ nin Romeo ile Jülyet’ ini mi inceleyeceksiniz? Önce sorar Shakespeare’ i okudun mu, diye. Okumadınızsa bu esere el sürmeyin, nasıl olsa anlamazsınız. Hikayeyi bilmek de yetmez, o devri de tanımalı. Hepsini bileceksiniz ki, arada ili şki kurup, Çaykovski’ nin eserindeki hünerleri anlayıp ona göre yorumlayasınız.” 32

Cemal Bey’ in ne kadar zor be ğenen bir hoca oldu ğu ö ğrencileri tarafından çok sıkça söylenirdi. Sıfırdan müzik e ğitimine ba şlayan birine de ğil üst seviyede bir müzisyene hitap edecek tarzda bir hocaydı kendisi. Cemal Bey’ in daha do ğrusu ö ğrencilerine neyi, nasıl yapaca ğını göstermekten çok ne yaptıklarını de ğerlendiren bir tarzı vardı. Yaptı ğı i şin ne denli zor oldu ğunu kendiside biliyordu. Yani Avrupalı’ nın asırlar boyunca geli ştirdi ği,u ğra ştı ğı

30 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 89 31 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 90 32 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 91 16 müzi ği bizler otuz, kırk senede ö ğrenip geli ştirmeye çalı şmaktayız. Ö ğrencilerine de ğişik pedagojik yakla şımlarla ö ğretir onların çe şitli ayrıntıları bulmalarını yaratmalarını isterdi. Aynı zamanda çok da sabırsız olan Cemal Bey, nota, ritm bilmeyen ö ğrencilerine ya da yeni öğrenenlere hemen bunları ö ğretmeye çalı şırdı. Çok sabırsızdı ama aynı zamanda çok da hevesli bir hoca olan Rey, ö ğrencilerinin de söyledi ği gibi teknik kapasitemiz yetmiyor gibi gözükse de onun bizi te şvik etmesi bizden daha çok heyecan duyması bize her türlü sorunu aşmamızı sa ğlıyordu. Sinirli bir hoca olan Cemal Re şit, ö ğrencilerinin de kendisi gibi çabuk kapması, hızlı ö ğrenmesini, ilerlemelerini isterdi ve onlara sık sık kızardı.

Bazı ö ğrencileri Cemal Re şit’ i piyano ö ğretmeni olarak ele ştirmi şlerdir. Örne ğin kısa bir süre onunla çalı şan Gülseren Sadak: “Piyanistik açıdan yukardan, dik ve sert bir tu şe ile çalması bir ö ğrenci olarak bana itici gelmi şti. Kompozisyon, de şifraj ve çok boyutlu müzik analizleriyle müzik tarihimizde ufuklar açtı ğı halde piyano ö ğretmenli ği zaman zaman bu tür ele ştirilerle kar şıla şmı ştır.” 33 Aynı zamanda bir tıp ö ğrencisi olan Ertu ğrul Sevsay, onun kompozisyon derslerini özlemle anarken piyanistik açıdan şöyle ele ştirir:

“Piyanistik açıdan, bir ekol kuramadı. Ferdi Bey ( Ştatzer) gibi bir pedagog de ğildi. Piyano tekni ğinde de kendine mahsus formüller anlatırdı. 1., 5. ve 3. parmakların beynin bir merkezinden yönetildi ği gibi, filan. Ö ğrenciyken bunlara inanmı ştık.Sonra bir tıp adamı olunca hiçbir anatomi kuralında böylesi bir adale-sinir ba ğlantısına rastlamadım. Böyle bir beyin merkezinin kontrollere bölünmü ş olması tıbbi açıdan mümkün de ğil. Uydurmu ştu Cemal Bey. Kendini de bizi de inandırmı ştı. Acayip hesapları vardı. Belirli bir pasaj için geçerli bazı formülleri genellemesi ise bence hata idi.” 34 diye anlatıyor Sevsay.

Cemal Bey yabancı ülkede e ğitim aldıktan sonra oranın sa ğladı ğı olanaklardan vazgeçerek ülkesine gelmi ş ve burada gösterdi ği çabanın kar şılı ğını da zaman içinde almı ştır. Bunun için hiçbir Türk evladının yurtdı şında kalmasını istemiyordu. E ğitimlerini tamamladıktan sonra ülkelerine dönüp görevlerini burada sürdürmeleri taraftarıydı. Suna Korat bir anısında şöyle bahsediyor: “Meslek ya şamımda üzüntülü bir dönemdi. Dı ş ülkelerden uzun vadeli davetler alıyordum. Gitmek için kararsızken Cemal Beye danı ştım. Sakın ha! Sana burada, Türk operasının çok ihtiyacı var. Kısa kısa git ama kalma dı şarıda, demi şti. Memleketini çok seven bir insandı.” 35

33 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 98 34 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 98 35 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 105 17

Cemal Bey’ in piyano bölümü mezunu olan ö ğrencisi Emel Uygur şöyle devam etmektedir:

“Bir kemancı arkada şımla Schuman'ın sonatını ö ğrenci konserine hazırlıyorduk. Bizi dinledi, uyarılarını yaptı ve çok memnun oldu. Sonra çocu ğa dönüp nasıl bir yolda yürüyece ğini sordu. Ben tıp okuyorum, doktor olaca ğım, ailemi geçindirmek zorundayım, deyince çıldırdı. Nasıl böyle bir yetenek harcanırdı! İyi bir kemancı olma niteliklerine sahip bir insan nasıl olur da doktorlu ğu seçerdi. Hem memlekette ne çok doktor vardı, müzisyen ise çok azdı!" 36

C. CEMAL RE Şİ T REY’ İN SANATÇILI ĞI

1. Cemal Re şit Rey’in Müzi ği Birinci dünya sava şının ba şlamasıyla toplumlar de ğişikli ğe u ğrarken, müzik tarihinde de çe şitli de ğişiklikler olmu ştur. Bu de ğişim çok uzun bir süreç içerisinde olmu ş olsa bile toplumların bunu kabul etmesi kolay olmamı ştır. Anton Webern dönem hakkında şunları söylemi ştir: “ Temel ö ğelerin yerine kullanılmaya ba şlanan ö ğeler öyle a ğırlık kazanmı ştır ki artık esas tona dönme ihtiyacı kalmamı ştır. Tonalitenin ortadan kalkmasının zamanı gelmi şti kısacası. Do ğal olarak bu zorlu bir sava ş oldu. Böylece yava ş yava ş kesin ve bilinçli olarak belli bir tona ba ğlı olmayan parçalar yazılmaya ba şlandı.” 37

On dokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyıla geçerken Avrupa’ da ki bestecileri etkileyen en önemli iki akım Post-Romantizm ve ulusçuluk akımıdır. Bununla beraber Webern, Milhaud, Honegger, Stravinski, Satie ve di ğer post romantik besteciler yarattıkları eserlerle “Impressionisme” ( İzlenimcilik) akımını yaygınla ştırmı şlardır. Cemal Re şit’ de çocukluk yıllarından beri Fransız kültürünün etkisi altında yeti şti ği için eserlerinde izlenimcilik akımı ve Fransız etkisi göze çarpmaktadır. Tabii ki daha sonra halk türkülerini sentezleyip çok sesli yaparak kendine ait örnekler vermi ştir. Bu türküleri 1926 yılından itibaren çok sesli tarzda armonize etmeye ba şlamı ştır. Bu da ara ştırmacıların belirtti ği gibi Rey’ in bestecilik hayatının birinci dönemine ba şladı ğını gösterir. 1926’ dan sonra yarattı ğı eserler farklı oldu ğundan bestecilik hayatını 1926’ dan önceki ve sonraki dönemler diye ikiye ayırmak daha do ğru olacaktır.

36 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 105 37 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 106 18

2. Cemal Re şit Rey’in Orkestra Şefli ği

Cemal Re şit Rey Paris Konservatuvarı’nda 3 yıl Henri Defosse gibi ünlü bir şef ile orkestra şefli ği çalı şmı ş olmasına ra ğmen bu i şin diplomasına sahip de ğildir. İlk şeflik deneyimine 1932’i Şubat’ında Paris’teki Theatre des Champs Elysees salonunda Pasdeloup Orkestrası ile kendi eseri olan Karagöz Süitini yöneterek ba şlamı ştır. Cemal Re şit çok disiplinli bir orkestra şefi idi. Provalara zamanından önce gelirdi. Ve provaya ba şladıktan sonra herkesin sadece müzi ği dü şünmesini isterdi. Cemal Re şit çalınan eserin tarihçesini, bestecinin ya şadı ğı dönemdeki ko şullarını ve eseri nasıl yazdı ğı hakkındaki birçok bilgiyi orkestra üyelerine anlatırdı.

Rey, 1938 yılında ilk önce İstanbul Şehir orkestrasını daha sonrada İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası olmak üzere ikisini de uzun yıllar yönetmi ştir. Orkestra üyelerinin Cemal Re şit Rey hakkındaki ortak fikirlerinden biri Rey’ in orkestra partisyonlarını çok hızlı de şifre ederek okuyabilmesiydi. Bu da orkestra üyelerinin takdir ettikleri bir beceriydi. Cemal Bey’in orkestra şefli ği hakkında hem çalı ştı ğı müzisyenlerin hem de orkestra üyelerinin çok çe şitli fikirleri vardı. İstanbul Şehir Orkestrasının keman üyelerinden Alim Almat Cemal Re şit’in Şefli ği’nden şöyle bahsetmektedir: “ ...Cemal Bey şeflik açısından çok ba şarılı sayılmazdı. Çünkü el hareketleri belli de ğildi. Ona bakıp sayamazsınız, çalamazsınız... ” 38 Diye anlatmaktadır. Orkestranın di ğer bir keman üyesi ve aynı zamanda ablasının e şi olan Semih Arge şo ise dü şüncelerini şöyle açıklamaktadır: “ ... Sert bir şef idi. Her türlü falsoyu kula ğı duyardı. Ona hiç kül yutturamazdık...” 39

Cemal Re şit Rey’ in orkestra şefli ğini be ğenenlerde vardı, onunla çalı şmanın zor oldu ğunu söyleyenlerde.

38 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 195 39 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 196 19

3. Cemal Re şit Rey’ in Yönetti ği Orkestralar

PASDELOUP ORKESTRASI - PAR İS ECOLE NORMALE de MUS İQUE ODA ORKESTRASI - PAR İS PAR İS SENFON İ ORKESTRASI VİYANA SENFON İ ORKESTRASI AT İNA DEVLET ORKESTRASI İSTANBUL ŞEH İR ORKESTRASI SCARLATT İ ORKESTRASI - NAPOL İ SANTA CEC İLİA ORKESTRASI - ROMA BBC SENFON İ ORKESTRASI – LONDRA (Radyoda) MADR İD SENFON İ ORKESTRASI PAR İS ULUSAL ORKESTRASI BELGRAD ORKESTRASI - YUGOSLAVYA ÜSKÜP ORKESTRASI TEL-AV İV F İLARMON İ ORKESTRASI SOFYA, VARNA, F İLİBE ORKESTRALARI FLORANSA PALAZZO P İTT İ ORKESTRASI VAR ŞOVA F İLARMON İ ORKESTRASI PAR İS COLONNE ORKESTRASI BÜKRE Ş S İNEMATOGRAF İ F İLARMON İ ORKESTRASI

4. Cemal Re şit Rey’ in Eserleri ,Ödülleri, Payeleri, Ni şanları

Cemal Re şit Rey’in 1915 yılında bestelemeye ba şladı ğı eserleri Fransız etkisi a ğırlıklı oldu ğundan, müzik ara ştırmacıları bunları ilk filizler olarak görmü şlerdir ve bu nedenle 1926’ ya kadar olan bu dönem çok da kabul görmemi ştir. Besteledi ği eserlerinin içinde daha çok Türk motifleri olan, 1926 ve sonrasını kapsayan bu dönemi ise müzik yazarları Rey’ in birinci dönemi olarak adlandırmı şlardır.

Bu durumda Rey’ in yaratıcılı ğı, 1926-1930 yılları arası birinci dönem, 1931-1946 yılları arası ikinci dönem, 1950-1983 yılları arası ise son dönem olarak sınıflandırılabilir.

20

a) Operaları

La Geisha – 2 perde. Sydney Jones’ dan uyarlama. (Kayıp)

Yann Marek – 3 perde 4 tablo. Libretto, Xavier Fromentin’ e aittir.1920, (Kayıp)

Faire sans dire – 1 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey-Alfred de Musset’ den uyarlama. 1920, (Kayıp)

Zeybek – 3 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ aittir. 1926, (Kayıp)

Köyde Bir Facia – 1 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1929, (Kayıp)

Çelebi – 4 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1942

“Opera hiç temsil edilmemi ştir. Ancak içinden dört arya 14 Ocak 1974 tarihinde besteci yönetiminde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Suna Korat ile Mustafa İktu’nun solistli ğinde seslendirilmi ştir. Ayrıca Askerler Korosu da ilk kez Aydın Karlıbel’ in piyano düzenlemesiyle 7 Ekim 1996 tarihinde İstanbul Büyük şehir Belediyesi Cemal Re şit Rey Konser Salonunda Gökçen Koray yönetimindeki CRR opera korosu ve TRT Gençlik Korosu tarafından seslendirilmi ştir.” 40

Sultan Cem – 5 perde 12 tablo. Libretto, Ekrem Re şit Rey’e aittir. 1922-23, (Kayıp)

L’Enchantement – 2 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ in Madame Roussel Despierre senaryosu üzerine yazdı ğı metinden alınmı ştır. 1924, (Kayıp)

b) Operetleri

Küçük Kırmızı Şapkalı Kız – 2 tablo. Le Petit Chaperon Rouge. 1920, (Kayıp)

Üç Saat – 3 perde, 27 tablo. Libretto, Ekrem Re şit Rey’e, Şarkı sözleri Nazım Hikmet’ e aittir. 1932

Lüküs Hayat – 3 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1933

Deli Dolu – 3 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1934

40 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 306 21

Saz Caz – 3 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1935

Maskara – 3 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1936

Hava-Civa – 3 perde. Libretto, Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1937

Yaygara 70 – 3 perde. Libretto, Erol Günaydın’ a aittir. 1970

Uy! Balon Dünya – 2 perde. Libretto, Erol Günaydın’ a aittir. 1971

Bir İstanbul Masalı – 2 perde. Libretto, Erol Günaydın’ a aittir. 1972

c) Revüleri

Adalar Revüsü – Metin, Ekrem Re şit Rey’ e aittir.1934

Alabanda – Metin, Ekrem Re şit Rey’ e aittir.1941

Aldırma – Metin, Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1942

d) Tiyatro, Film ve Radyo Müzikleri

Özyurt – Solo, koro ve orkestra için prolog (öndeyi ş). Metin Faruk Nafiz Çamlıbel’ e aittir. 1933

Shakespeare’ in Macbeth ’ i için müzik. 1934, (Kayıp)

Shakespeare’ in Hamlet ’ i için müzik. 1936, (Kayıp)

Shakespeare’ in Kral Lear ’ i için müzik. 1936, (Kayıp)

Lafonten Baba – Metin, Ekrem Re şit Rey’e aittir. Çocuk oyunu. 1936, (Kayıp) 22

Bataklı Damın Kızı Aysel – Muhsin Ertu ğrul Filminin müzi ği. 1934

Benli Hürmüz – Metin, Re şat Ekrem Koçu’na aittir. Radyo için piyes

e) Orkestra Eserleri

Bebek Efsanesi – Senfonik şiir. La Legende du Bebek. 1928

Orkestra İçin Üç Parça – 1928

Türk Manzaraları – İlk kez piyano için sonradan orkestra için uyarlandı. Scenes Turques. 1928

Karagöz – Senfonik şiir. 1931

Güne ş Manzaraları – Paysages de Soleil. Önce piyano daha sora orkestra için uyarlanmı ştır. 1931

Enstantaneler – Instantanes. 1931

Initiation – Senfonik şiir. 1935

Senfoni no.1 – Nazım Bayur’ a ithaf edilmi ştir. 1941

Ça ğrılı ş – Senfonik şiir. L’Appel. 1950

Fatih – Senfonik şiir. Le Conquerant. 1953

Senfonik Scherzolar – Scherzi symphoniques. 1959

Senfonik Konçerto – Yaylı Çalgılar için. 1963

Senfoni no.2 – 1969 23

Türkiye – Senfonik şiir. 1971

Ellinci Yıla Giri ş – Senfonik prelüd. Cumhuriyetin ellinci yılı için yazılmı ştır. 1973

f) Konçertolar ve Konsertant Eserleri

Introduction ve Dans – Viyolonsel ve orkestra için. 1928

Kromatik Konçerto – Piyano ve orkestra için. Concerto chromatique. 1931-1932

Poeme – Yaylı çalgılar için. 1934

Keman Konçertosu – 1939

Piyano Konçertosu no.1 – Me şhur piyanist Samson François’ ya ithaf edilmi ştir. 1945

Konsertant Parçalar – Viyolonsel ve orkestra için. Pieces concertantes. Pierre Fournier’ ye ithaf edlimi ştir. 1954

Eski Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çe şitlemeler (Katibim) – Piyano ve orkestra için. Variations sur une Chanson d’Istanbul. Samson François’ ye ithaf edilmi ştir. 1961-1962

Andante ve Allegro – Solo Keman ve yaylı çalgılar orkestrası için. ’ a ithaf edilmi ştir. 1967

Gitar Konçertosu – Alirio Diaz’ a ithaf edilmi ştir. 1978

Piyano ve Orkestra için Konçerto – Birinci konçertonun yeniden ele alınmı ş şeklidir. 1978

24 g) Şan ve Orkestra için Eserleri

Anadolu Türküleri – Chants d’Anatolie. 12 Anadolu Türküsü şan ve piyano için yazılmı ş, dört parça orkestraya uyarlanmı ştır. Raoul Laparra’ ya ithaf edilmi ştir. 1926

İki parça – Şan ve orkestra için. 1930

İki Anadolu Türküsü – Mustafa İktu’ya ithaf edilmi ştir. 1930

Mistik – Mystique. Şan ve orkestra için. Mevlana’nın mesnevisinden Türkçe’ye çeviren Asaf Halet Çelebi. 1938

Vokaliz-Fantezi – Vocalises-Fantaisie. Suna Korat’ a ithaf edilmi ştir. 1975

Üç Anadolu Türküsü – Suna Korat’ a ithaf edilmi ştir. 1976

Şan ve Yaylı Çalgılar Orkestrası için Düzenlemeler

h) Oda Müzi ği Eserleri

Anadolu İzlenimleri – Keman ve piyano için. Impressions d’Anatolie. 1928

Üflemeli Çalgılar Kenteti için Parça – 1932

Yaylı Çalgılar Kuarteti – 1935

Keman ve Piyano için Kısa Parça – 1936 (Kayıp)

Piyanolu Kuartet – Piyano, keman, viyola ve viyolonsel için. 1939

Sextuor – Piyano, şan ve yaylı çalgılar kuarteti için. 1939

Sazların Sohbeti – Colloque Instrumental. Flüt, arp, iki korno ve yaylı çalgılar için. 1958 25

i) Solo Piyano Eserleri

Vals – 1912, (Kayıp)

Sonat – Dört el piyano için. 1924

Sarı Zeybek – Dans Bölümü. 1926

Türk Manzaraları – Süit. Scenes Turques. Alfred Cortot’ ya ithaf edilmi ştir. 1928

Sonbahar Hatıraları – Süit. Souvenirs d’automne.

Sonatin – 1928

Güne ş Manzaraları – Paysages de soleil. 1930-1931

Sonat – 1936

Hatıradan İbaret Kalan Şehirde Gezintiler – Pelenirages Dans la Ville qui Nest Plus qui Souvenir. 1940-1941

Fantezi – 1948

İki Parça – 1959

On Halk Türküsü – Koro için yazılmı ş Türkülerin Piyano’ya uyarlanmı ş şekli. Niksar’ ın Kalesi, Süpürgesi Yoncadan, Estergon Kalesi, Tıpır Tıpır Yürüsün, Horon, Helvacı, Tini Mini Hanım, Halay, Küpeli Horoz, Osman Pa şa. 1967

On İki Prelüd ve Füg – İki piyano için. 1968-1969

Improvisation – 1983

26

j) Koro Eserleri

Çayır İnce – A Capella

Anadolu Halk Türküleri – 1926, (Kayıp)

On Halk Türküsü – 1963

İki Parça – A Capella. 1936 k) Şan ve Piyano için Eserleri

Je me demande – Şiir Ekrem Re şit Rey’e aittir. 1919, (Kayıp)

Üç Melodi – 1920

Initiales sur un banc – Şiir Ekrem Re şit Rey’e aittir. 1921, (Kayıp)

Chanson du printemps – Şiir Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1922, (Kayıp)

Au Jardin – 1923, (Kayıp)

L’Offrande Lyrique – 1923, (Kayıp)

Nocturne – Şiir Ekrem Re şit Rey’ e aittir. 1925, (Kayıp)

On İki Anadolu Türküsü – 1926

Halk Türküleri – 1928

On İki Melodi – 1929, (Kayıp)

27

Vatan – 1930

Dört Melodi – 1956, (Kayıp)

Paris Sokakları – 1981

l) Mar şları

Cumhuriyet’ in Onuncu Yıl Mar şı – Şiir Behçet Kemal Ça ğlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel’ e aittir. 1933

Denizciler Mar şı – Şiir Hüseyin Suat Yalçın’ a aittir. 1935

Himayei-i Etfalin – Şiir Aka Gündüz’ e aittir.

Yedek Subay Mar şı – Şiir Abdülkadir Karahan’ a aittir. 1940

Atatürk’ ün Yüzüncü Yıl Mar şı – Şiir Bekir Sıtkı Erdo ğan’ a aittir. 1981

İstiklal Mar şı – Zeki Bey’den Yaylı çalgılar düzenlemesi.

l.a. Onuncu Yıl Mar şı

Ku şaktan ku şağa söylenen Türklük ve Cumhuriyet denince akla gelen ilk ezgi. Türkiye’de yeti şen herkesin dilinde olan, kolayca hatırlayabilece ği ve hemen mırıldanabilece ği bir melodi. Sözleriyle gurur duyulan milli beraberlik do ğuran, Türklerin İstiklâl Mar şından sonraki en akılda yer tutan, en önemli mar şı sayılabilir. Güfte Faruk Nafız Çamlıbel ve Behçet Kemal Ça ğlar’ a aittir. 1933 Yılında Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamaları için bu güfteler bestecilere da ğıtılır. Toplumun her kesiminin söyleyebilece ği kimsenin dilinden dü şmeyecek mükemmel bir mar ş isteniyordu. Seçim de Atatürk’ ün huzurunda olacaktı. Cemal Re şit Rey mar şın öyküsünü şöyle anlatmaktadır:

“...Oturdum dü şünmeye ba şladım. Hangi melodiyi yakalasam biraderime be ğendiremiyordum. Nihayet mehter takımı ritmi geldi aklıma. Ve biraderime de en sonunda be ğendirebildim. Besteyi tamamladıktan sonra Ankara’ya, gerekli erkan dinletmeye gittim. Piyanoda kendim e şlik ederek söyledim. 28

Zamanın milli e ğitim bakanı, Saffet Arıkan bana ‘ Cemal Bey, Cumhuriyet sözünde müzik minöre geçiyor. Malum, minör küçük demektir. Yoksa siz Cumhuriyeti küçük mü görüyorsunuz?’ dedi. O an için kellemin uçtu ğunu dü şündüm, içinde bulundu ğum salon beynime yıkıldı sandım. Ve hemen şöyle bir yanıt verdim ‘ Efendim, minör küçük demektir ama müzikte o manada kullanılmaz. Beethoven Napolyon’ un kahramanlıklarına hayrandı. Ona adadı ğı, (ama sonra diktatörlü ğünü ö ğrenip ilk sayfasını yırttı ğı) Eroica, kahramanlık senfonisinin ikinci bölümü de do minör tonundadır. Sanıyor musunuz ki Beethoven Napolyon’u küçük görüyordu’ dedim. Daha sonra jüriden bir ba şkası da Marseillaise’ in bir kahramanlık ezgisi olup ba ştan sona minör tonunda oldu ğunu anımsatır. Sonunda mar ş kabul edilir...” 41

CUMHUR İYET İN 10. YIL MAR ŞI

Çıktık açık alınla on yılda her sava ştan On yılda onbe ş milyon genç yarattık her ya ştan Ba şta bütün dünyanın saydı ğı ba şkumandan Demir a ğlarla ördük anayurdu dört ba ştan

Bir hızda kötülü ğü gerili ği bo ğarız Karanlı ğın üstüne güne ş gibi do ğarız Türküz bütün ba şlardan üstün olan ba şlarız Tarihten önce vardık tarihten sonra varız

Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını Dindirdik memleketin yıllardır süren yasını Bütünledik her yönden istiklal kavgasını Bütün dünya ö ğrendi Türklü ğü saymasını

Örnektir milletlere açtı ğımız yeni iz İmtiyazsız, sınıfsız kayna şmı ş bir kütleyiz Uyduk görü şte bilgi, gidi şte ülküye biz Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.

( Dört satırda bir: )

Türküz Cumhuriyetin gö ğsümüz tunç siperi Türk’ e durmak yara şmaz, Türk önde Türk ileri!

41 Evin İLYASO ĞLU, A.g.e., s. 134 29 m. Ödülleri, Payeleri, Ni şanları

Cenevre Konservatuvarı Solfej Birincilik Ödülü (1914-1915)

Cenevre Konservatuvarı Piyano Birincilik Ödülü (1914-1915)

Cenevre Konservatuvarı Solfej Birincilik Ödülü (1915-1916)

Cenevre Konservatuvarı Piyano Birincilik Ödülü (1915-1916)

İspanyol Hükümeti’nin Alfonso el Sabio Ni şanı (1953)

İtalyan Hükümeti’nin Stella Della Soliderieta Ni şanı (1957)

Fransız Hükümeti’nin Chevalier de la Legion d’Honneur payesi

Fransız Hükümeti’nin Officier de la Legion d’Honneur payesi

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Osman Hamdi Ödülü (1981)

Atatürk Sanat Arma ğanı (1981)

Devlet Sanatçısı Ünvanı (1981)

Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Profesörü (1984)

Sevda-Cenap And Vakfı Altın Onur Madalyası (1995)

30

D. YORUMLAR

1. Cemal Re şit Rey Hakkında Hazırlanan Görü şme Sorularına Uzmanların Verdi ği Cevaplar.

Görü şülen Ki şi: Doç. A. Bülent ALANER

1) Sizce Cemal Re şit REY’ in hayatındaki önemli noktalar nelerdir?

-Öncelikle, Cemal Re şit ola ğan üstü bir e ğitim almı ştır. 3 Ya şından beri evde müzik sesleri, piyano sesleriyle büyümü ştür. Bir di ğer önemli noktada o zamanın hatta şimdiki zamanın da en önemli e ğitim kurumlarından biri olan Galatasaray Lisesi’nde okumu ştur. Burada okurken piyano e ğitimi almaya ba şlamı ştır. Daha sonra 1913 yılında Paris’ e gitmesi orada müzik e ğitimine ba şlaması ve ardından Cenevre’ye geçerek e ğitimine burada devam etmesi hayatındaki en önemli noktalardır.

2) Size göre Cemal Re şit REY, sanatçı bir aileden gelmenin ne gibi faydalarını görmü ştür?

-O zamanın gayet elit bir Osmanlı Ailesinden gelmesi gayet do ğaldır. Elit bir aileden gelmesi onun önce Paris daha sonra da Cenevre konservatuvarlarına daha çabuk uyum sa ğlamasına yardımcı olmu ştur. Babasının siyasi görevleri nedeniyle sürekli yurtdı şında bulunmaları bu okullara kabul edilmesinde de çok büyük bir rol oynamı ştır. Aile gerekenin üstünde ilgi ve alaka görmü ş bu da Cemal Re şit e ğitiminin daha kaliteli yerlerde almasını sa ğlamı ştır.

3) Size göre Cemal Re şit REY’ in yabancı ülkede e ğitim alması eserlerine yansımı şmıdır?

- Türk Be şlerine bakıldı ğında en tipik batı etkisinde olan besteci Cemal Re şit’ dir. Son dönemde tekrar gitti ği Paris de aldı ğı e ğitim sonucunda verdi ği ilk eserler tipik Fransız eserleridir. Hatta Paris’ de ilk konserinden sonra gazetelerde, “Bir Fransız mı yoksa bir Türk’ mü dinliyoruz?” şeklinde övgü dolu yazılar çıkmı ştır. Eserlerinde ne kadar da modal ezgiler bulunsa da batı etkisi daha baskındır.

4) Sizce e ğitimcili ğinde öne çıkan unsurlar nelerdir?

- E ğitimci Cemal Re şit’ den çok besteci Cemal Re şit benim için daha önemlidir. Tabii ki e ğitimcili ği de kabul görmü ştür. İstanbul’ a ta şındı ğı zaman bestecili ğin yanında eğitimcili ğe daha çok önem vermi ştir.

31

5) Sizce Cemal Re şit REY, bir besteci olarak ülkemize ne gibi yenilikler getirmi ştir?

-İstanbul Konservatuvarı’nda yaptı ğı derlemeleriyle yeni bir soluk getirmi ştir. Farklı Armoni yapısı ile piyano’ ya uyarladı ğı halk türküleri müzi ğe farklılık getirmi ştir.

6) Size göre Cemal Re şit REY ’ in kendine ait bir tekni ği veya stili varmıdır?

-Bir gazete haberinden örnek verirsek Anadolu köylüsünün türkülerini yukarılara yükseltiyor diye bahsedilmi ştir. Bunu bizler de ğil artık Batı basını söylüyor.Yarattı ğı eserleri inceledi ğimiz zaman kendine özgü bir tekni ği oldu ğunu mutlaka görebiliyoruz.

7) Cemal Re şit REY ’in orkestra şefli ği hakkında ne dü şünüyorsunuz?

- Cemal Re şit’ in son dönemleri tamamen orkestra şefi olarak geçti. İstanbul senfoni orkestrasının daimi şefli ğini, Ankara orkestralarının şefli ğini hatta oda müzi ği orkestraları’nın şefli ğini yapmı ştır. Zaten son dönem Cemal Re şit şef Cemal Re şit’ dir.

8) Cemal Re şit REY ’ in piyanistli ği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

-Öncelikle aileden piyano dersleri, özel piyano dersleri daha sonra Paris konservatuvarın da ardından Cenevre’ de piyano dersleri alıyor. Fakat Piyanist de ğil.Piyanoyu bestecilik anlamında geli ştirmi ş bir sanatçıdır.

9) Size göre çok sesli Türk sanat müzi ğinde yeri ve önemi nedir?

-Zaten Türk Be şleri içinde olması onun yerini gösterir. Ayrıca da Türk Be şleri arasındaki benim görü şüme göre yeri zaten en üsttür. Çünkü Anadolu Türkülerini çok farklı sentezlemi ştir. Direkt armonize etmemi ştir. O melodilerden bir nokta almı ş daha sonra onları armonize ederek farklıla ştırmı ştır. Böylece de yeri ve önemi zaten ortaya çıkar.

10) Eserlerini kullanıyor musunuz? Kullanıyorsanız belirtiniz.

- Evet, nadir zamanlarda kullanıyorum.

11) Sizce Türk be şleri içinde Cemal Re şit REY nasıl bir yerdedir?

- Türk Be şlerinin genel anlamda platformları farklıdır. Çok ortak bir yanları yoktur. Bana göre bu Be şliler arasında Cemal Re şit Rey birinci sırayı tutuyor.

32

Görü şülen Ki şi: Aydın KARLIBEL

1) Sizce Cemal Re şit REY ’ in hayatındaki önemli noktalar nelerdir?

-Cemal Re şit REY'in hayatında önemli noktaların sayısı çok fazla. E ğitim gördü ğü kurumlar, ailevi etkenler, sayısız kar şıla şma. Bunların her biri Cemal Re şit REY'in sanatını etkileyecek vesileler te şkil etmi ştir.

2) Size göre C. R. REY Sanatçı bir aileden gelmenin ne gibi faydalarını görmü ştür?

- İki kız karde ş ve a ğabey , yazar ve siyasetçi baba, eni şte, amcalar vs.. Derin kültür hazinelerinin içinde ya şamı ştır. Ni şanta şı’ndaki konak bilenlerin tabiri ile bir üniversite den farksızmı ş.

3) Size göre C. R. REY ’in yabancı ülkede e ğitim alması eserlerine yansımı şmıdır?

- Fransız edebiyatını "avucunun içi gibi" bilirdi. Dünya edebiyatını ve tarihini de kapsayan engin bir kültür birikimi vardı. Cemal Beyi ziyaret etti ğim 20 yıla yakın bir süre gördü ğüm her vesile benim için farklı farklı kültür penceresi ve ufuklarının önümde açıldı ğı vesileler olmu ştur. Onun sadece yanında bulunmakla bile insana bazı vibrasyonlar geçerdi emin olun.

4) Sizce e ğitimcili ğinde öne çıkan unsurlar nelerdir?

-Ciddiyet, büyük çalı şma ve ara ştırma, sanata kendini adama, yüksek ve asil idealler ve standartlar, hümanizm hissi, alçak gönüllülük,gerçek büyük sanata duyulan derin hayranlık,kati bir özele ştiri ve büyük sanatçıyı yapan tüm erdemler.

5) Sizce C. R. REY Bir besteci olarak ülkemize ne gibi yenilikler getirmi ştir?

- Şüphesiz ki kullandı ğı armoni teknikleri ve Fransız tınıları ba şlı ba şına bir yeniliktir.

6) Size göre C. R. REY ’ in kendine ait bir tekni ği veya stili var mıdır?

-Eserlerini dikkatle inceleyip çalı şmanız gerekir. Cemal Re şit REY, Türk bestecilerinin kendine has bir müzik dili geli ştirmi ş olanlarının ba şında yer almaktadır kanımca. 33

7) C. R. REY ’ in orkestra şefli ği hakkında ne dü şünüyorsunuz?

-Sayısız ünlü sanatçı Cemal Re şit REY'in şefli ğinden övgü ile bahsetmi ştir.( Mesela W.Kempff.) İzledi ğim bir videoda bir Rus orkestra üyesi efsanevi şefleri Mravinski hakkında şunları söylüyordu: Bana Mravinski'yi mi soruyorsunuz? O iyi ve kotunun ötesindedir. O bir ilahtır."Yurtdı şında yönetmi ş oldu ğu sayısız konser onun şeflikteki ba şarısının da göstergesi oluyor.

8) C. R. REY ’ in piyanistli ği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

-Cemal Bey müthi ş bir piyanistti. Yaratmı ş oldu ğu piyano eserleri, sonat,fantezi, halk türküleri, katibim varyasyonları vs. hepsi onun büyük bir Piyanist-Kompozitör oldu ğunu gösteriyor. Alfred Cortot annesine 'Madam,biliniz ki o ğlunuz siyah tu şlarda bizim beyaz tu şlarda çaldı ğımız gibi çalıyor' demi ştir.Kempff , Samson François, Gieseeking onun piyanistli ğinin hayranları arasında idi.

9) Size göre çok sesli Türk sanat müzi ğinde yeri ve önemi nedir?

-Cemal Bey bir öncüdür. Ça ğda ş Türk müzi ğini evrensel-polifonik çerçeveye oturtmu ş, do ğu ve batıyı sanatında, aynı potada eritebilmi ş, sentezini yapabilmi ş bir büyük usta.

10) Eserlerini kullanıyor musunuz? Kullanıyorsanız belirtiniz.

-Eserleri üzerinde çalı şmalarım devam ediyor. En son olarak Çelebi operasının eksik olan materyalini tamamlamak üzereyim. İlk donem operaları İstanbul Devlet Opera ve Balesi ar şivinde korunmak üzere iki ay önce satın alındı.Bunlar 1920 yıllarına ait Fransızca yazılmı ş olan ilk "Türk" operalarıdır.

11) Sizce Türk be şleri içinde C. R. REY nasıl bir yerdedir?

-Cemal Bey Türk be şlerinin yasça en büyü ğü idi. Füg sanatı ile operet gibi farklı türlerde basari gösterebilecek kadar engin bir kabiliyeti vardı.

34

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

III. SONUÇLAR VE ÖNER İLER

Cemal Re şit Rey’ in hayatı boyunca önem te şkil eden belirli noktalar şöyledir. Babasının siyasi görevi nedeni ile sürekli yurtdı şına çıkılması Rey’ in köklü elit bir aileden gelen kültürlü yapısının üstüne daha fazla eklemeler yapmak için büyük bir olanaktı. Bunun farkında olan babası Ahmet Re şit Bey, o ğlunun müzik e ğitiminin yanı sıra formal e ğitimini de tamamlaması için onu Paris’ de ve daha sonra gittikleri Cenevre’ de, aristokrat çocuklarının okudu ğu kolejlere vermi ştir. Bu e ğitimin yanı sıra müzik e ğitiminde de o zamanın de ğerli pedagogları, bestecileri ve piyanistlerinden e ğitim alma şansını yakalamı ştır.

Bunlarda yine en büyük katkı babasının siyasi görevidir. Çünkü Paris’ de ki ya şamlarında onlara her açıdan en büyük yardımı, Ahmet Re şit Bey’ in bizzat tanıdı ğı olan Fransa Cumhurba şkanı sa ğlamı ştır. Rey daha sonra, e ğitim aldı ğı bu sanatçılarla dostlu ğunu ilerletmi ş ve onlardan çok büyük faydalar sa ğlamı ştır. Hem müziksel hem de kültürel açıdan. Babasının görev nedeni ile tekrar İstanbul’ a dönmesi, Rey’in de aynı dönemlerde henüz yirmili ya şlarda iken İstanbul konservatuvarından ö ğretmenlik yapma teklifi alması büyük bir tesadüf ve aynı zamanda hayatının dönüm noktası olmu ştur. Her ne kadar hocaları ‘senin ya şın daha çok genç bu ya şta daha hocalık olmaz e ğitimini tamamlamalısın’ demelerine ra ğmen o hiçbirini dinlemeden içindeki e ğitmenlik ate şi ile ülkesine dönmü ş ve konservatuvarda ö ğretmenli ğe ba şlamı ştır. Özetlersek Cemal Re şit Rey’in hayatında en önemli noktalar, köklü bir Osmanlı ailesinden gelmesi ve o günün ko şullarına göre ola ğanüstü bir e ğitim alması olarak gösterilebilir.

Cemal Re şit Rey sanatçı bir aileden gelmenin birçok iyi etkisini görmü ştür. Annesinin amcası arkeoloji müzesinin kurucusu ve ünlü ressam Osman Hamdi Bey idi. Annesi, böyle olunca ister istemez konaklarda sanatçılarla. İlim adamlarıyla, arkeologlarla hep bir arada bulunmak durumunda kalmı ş ve burada çok büyük bir kültür birikimi kazanmı ştır. Babası ise siyasi görevinin dı şında edebiyat yazıları yazıyordu. Haliyle bu iki insan evlenince çocuklarda ister istemez bir kültür zenginli ğinin içine do ğmu şlardır. Cemal Re şit’ in ablaları amatörce piyano dersleri almı ş, a ğabeyi de Fransız Edebiyatı ile u ğra şmı ştır. Daha sonra yazdı ğı operaları ve operetlerinde librettolarını ço ğunlukla a ğabeyi Ekrem Re şit Rey olu şturmu ştur. 35

Ailesinin de kültür zenginliği içinde ya şadı ğından Cemal Re şit’in müzik e ğitimi almasını sa ğlamı şlardır. Sonuç olarak bu da Rey’in sanatçı bir aileden gelmesinin en büyük faydası ve şansıdır.

Cemal Re şit’ in Avrupa’da e ğitim alması ilk yarattı ğı yapıtlara oldukça fazla yansımı ştır. Fransız kültürünün içinde büyüdü ğü için ister istemez o zamanki akımların etkisine özelliklede izlenimcilik akımına kendini çok kaptırmı ştır. Verdi ği ilk eserler bir Türk bestecinin eserlerinden çok Fransız ekolü ile yeti şmi ş bir Avrupalı besteciyi andırıyordu. Tabii ki Türkiye’ ye döndükten sonra bu etki yava ş yava ş kaybolmaya ba şlamı ştır. Cemal Re şit artık eserlerinde daha fazla Türk motiflerine önem vermeye ba şlamı ştır. Uyarladı ğı türkülerde veya melodilerde sadece Fransız akımını kullanmıyordu. Ama sırf Türk melodisini de sürekli i şlemiyordu. O türküden veya melodiden ufak bir nokta alıyor onu kendi bilgileriyle kendi içinden geldi ği gibi batı tarzıyla harmanlayarak yeni bir yapıt do ğuruyordu.

Cemal Re şit Rey ülkeye dönüp İstanbul konservatuvarında göreve ba şladıktan sonra çok büyük bir ilgi görmü ştür. Adeta bir Fransız genci tarzında giyimi, Osmanlı beyefendisi gibi terbiyesi ve disipliniyle ö ğrencileri üstünde hem korku hem de büyük bir saygı uyandırmı ştır. Kendine olan güveniyle derslerini gayet ba şarılı sürdürmekteydi. Ö ğrencileri onun engin bilgisine adeta şapka çıkarıyorlar ve büyük bir istekle derslerini hiç kaçırmadan takip ediyorlardı. Tabii ki zorlandıkları, mutlu olmadıkları yanları da vardı. Bu da Cemal Bey’in ö ğrencilerini de kendisi gibi yetenekli ve kabiliyetli olduklarını dü şünerekten onlara daha hızlı olmalarını daha çok çalı şmalarını söylemesiydi.Yani bir eser çalınacaksa o gün verdi ği eseri iki gün sonraya düzgün bir şekilde getirmelerini söylüyordu. Bu da ö ğrenciler için gayet zorlu bir şeydi. Çünkü Cemal bey ö ğrenciye sadece eseri verir geri kalan her şeyi öğrencinin kendisinin halletmesini beklerdi. Ne bir çalı şma öncesi, parmakları ısıtmak için yapılacak egzersiz, ne de parçanın içindeki zor olan teknik pasajları düzeltmek için ya da iyi çalabilmek için yapılacak teknik alı ştırmalar. Bunların hiçbirini göstermez bunlarla zaman kaybetmek istemezdi.

Öğrencilerinin ço ğu müzik e ğitiminin yanında normal e ğitimlerini de sürdürüyorlardı. Ama o zaman konservatuvarlarda de ğil Robert koleji veya Galatasaray Lisesi gibi okullarda eğitim görüyorlardı. Belki de müzi ğe bazı zamanlar çok vakit ayıramıyorlar, çalı şamıyorlardı. Bu da Cemal beyi kızdıran bir şeydi. Kimi zamanlarda çok çalı şamayan ö ğrencilerine kızıyor onların sadece müzikle ilgilenmesini istiyordu. 36

Kimi ö ğrenciler de çalınan eserde yapamadıkları teknik pasajlar nedeniyle eseri bırakma safhasına gelirlerdi. Fakat Cemal beyin onlardan daha fazla şevkle yakla şması, onları ate şlemesiyle ö ğrenciler, üstesinden gelemeyecekleri bu zorlukları da a ştıklarını daha sonra itiraf ederler. Cemal Re şit Rey e ğitmenli ği boyuca hiçbir teknik ve bilimsel kalıba ba ğlı kalarak e ğitmenlik yapmamı ştır. Tamamen kendi içinden geldi ği gibi kendi inandı ğı do ğrular çerçevesinde bu i şi sürdürmü ştür.

Cemal Re şit besteci olarak ülkemize ne gibi yenilikler getirmi ştir diye irdelersek, Cemal Re şit Rey’ in Avrupa’da aldı ğı e ğitimin ı şığında ülkesine getirdi ği yeni bir tarz ve armoni teknikleriyle, Fransız tınısının o ça ğda ş yapısını, kula ğa yabancı olan o stilini gayet ba şarılı bir şekilde Türk ezgileriyle sentezledi ğini görmekteyiz. Böylece, bu yaptı ğı i ş ba şlı ba şına ülkemiz için bir yenilik te şkil etmi ştir.

Cemal Bey bestecilik ve e ğitmenli ğin yanı sıra orkestra şefli ği ile de u ğra şmı ştır. Bunda da di ğer yaptı ğı i şlerde ki gibi gayet ba şarılı olmu ştur. Genelde ilk eserlerini verdikten sonra onları yönetmekle ba şlamı ştır bu i şe. Yabancı ülkede olsun Türkiye de olsun çe şitli orkestralar yönetmi ştir. Türkiye’ ye döndükten sonra uzun bir süre İstanbul Şehir Orkestrasının şefli ği yapmı ş daha sonra daimi şefi olmu ştur. Oda müzi ği orkestralarını da yöneten Rey, çok disiplinli bir şef idi. Provalara zamanında önce gelir hazırlıklarına ba şlardı. Provalar ba şladıktan sonra da hiçbir orkestra üyesinin müzi ğin dı şında bir şey ile ilgilenmemesini ve dü şünmemesini isterdi ve söylerdi. Gayet titiz bir şef olan Rey hakkında orkestra üyeleri, kula ğı hiçbir pis notayı kaçırmaz her şeyi duyardı diye bahsediyorlardı. Orkestra elemanlarına yorumlanacak eserin tüm detayı hakkında bilgiler verirdi. Bestecinin ya şadı ğı dönem, hangi duygularla eseri yazdı ğı hakkında bilgi, o dönemin ko şulları hakkında birçok şey anlatırdı. Bu engin bilgiler, onun orkestra üyeleri üzerinde büyük bir saygı ve sevgi olu şturmasını sa ğlamı ştır.

Aileden aldı ğı, özel aldı ğı ve konservatuvarlarda aldı ğı piyano dersleri sayesinde piyanistli ğini sa ğlam temeller üzerine oturtturmu ştur. Piyanistli ği gayet yüksek bir seviyedeydi. Eserleri çok hızlı okuyup de şifre etmesi onun ne kadar ba şarılı bir piyanist oldu ğunun en büyük kanıtı idi. Tabii sadece bu de ğil, yarattı ğı piyano konçertoları, sonatlar, fanteziler, varyasyonlar gibi eserleri onun ne kadar önemli ve büyük bir piyanist oldu ğunu gayet net ortaya koyuyordu. Cemal Re şit piyanistli ğinde de yine belli bir tarza kalıba ba ğlı 37 kalmamı ştır. Kendi yorumunu her zaman için fark ettirmi ştir. Parmak numaraları olsun, egzersizler olsun hep kendi bildi ği gibi uygulamı ştır. Zamanın en önemli piyanistleri onun piyanistli ğine hep gıptayla bakmı şlardır.

Cemal Re şit, piyano, orkestra, şan ve daha çe şitli dallarda olmak üzere birçok yapıt vermi ştir. Ama Cemal Re şit denince akla gelecek ilk eserler operetleri ve Onuncu yıl mar şıdır. Özellikle a ğabeyi Ekrem Re şit’ in librettolarını yazdı ğı ortakla şa yarattıkları operetler oldukça tanınmı ş, yer edinmi ştir. Bunlardan Lüküs Hayat en me şhurudur.

“Türk Be şleri” ayrı ayrı incelenecek olursa öncelikle hepsi aynı amaç u ğruna yani Türk müzik kültürünü yeniden yaratmak ve daha üst seviyelere çıkartmak için yabancı ülkelerde e ğitim almı şlardır. Ve ülkelerine döndüklerinde hepsi ayrıca sistemlerini uygulamı şlardır. Fakat kimi çok fazla Türk melodisine yer vermi ş kimi de tam tersini yapmı ş daha sert kalıplar içerisinde eserlerini vermi ştir. Cemal Re şit Rey öncelikle bu grubun ya şça en büyü ğü idi. Yazdı ğı opera ve operet gibi farklı tarzlarla zaten kendini çok farklı bir yere yerle ştirmi ştir. Sonuçta aileden en köklü e ğitimi almı ş olan ve e ğitiminin tamamını yabancı ülkede bitiren Rey, grubun üyeleri içinde en önemli ve engin kabiliyete sahip olanıdır.

Ça ğda ş Türk müzi ği kurucularından “ Türk Be şleri ” diye adlandırılan grubun üyelerinden, Atatürk Türkiye’ sinin ça ğda şla şma ilkesi yolunda ça ğda ş Türk sanat müzi ğini yaratmı ş bestecilerinden olan Cemal Re şit Rey, hayatı boyunca Avrupa’da aldı ğı müzik eğitimini ve müzik kültürünü Cumhuriyetin ilk dönemlerinde zengin Türk kültürünün renkleriyle kendi anlayı şı içerisinde sentezleyerek yapıtlarına yansıtmı ştır.

Cemal Re şit Rey, e ğitim ve ö ğrenimini Avrupa’ nın belli ba şlı kültür ve sanat merkezlerinden olan Paris ve Cenevre’de dünyaca tanınmı ş büyük besteci ve e ğitmenlerle tamamlayarak yurda dönmü ştür. Burada gördü ğü e ğitim sonucu izlenimcilik akımını kendi ülkesinde uygulayarak faydalı eserler vermi ştir. E ğitimcili ğinde hiçbir ekolden yararlanmamı ş daima kendi yarattı ğı formülleri kullanmı ştır. Yarattı ğı eserler sayesinde ça ğda ş Türk sanat müzi ğinin sa ğlam temeller üzerine oturtulmasını sa ğlamı ştır.

38

Cemal Re şit Rey, yeti ştirdi ği müzisyenlerle, bundan sonra çok daha iyi şekillenecek olan ça ğda ş Türk sanat müzi ğini emin ellere bırakmı ştır. Artık, bizlere ve müzik e ğitimi veren kurumlarımıza dü şen ba şlıca görev, klasik müzik tarihinde yeni bir çı ğır açan bu büyük Türk müzisyenlerin çizdikleri yoldan çıkmadan onların ülküsü do ğrultusunda müzi ğimizi sadece Avrupa’ da de ğil tüm dünyada daha yukarılara çıkarmak, daha iyi bir yer edinmek için elimizden gelen bütün gayreti göstererek, bıkmadan usanmadan çalı şmaktır.

39

KAYNAKÇA

AL İ, Filiz., Cemal Re şit Rey Unutulmaz Mar şın Büyük Bestecisi, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Yayınları, Ankara.,1996

İLYASO ĞLU, Evin, Cemal Re şit Rey Müzikten İbaret bir Dünyada Gezintiler, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 1997

İPŞİ RO ĞLU Nazan, Olu şum Süresi İçinde Sanatın Tarihi, İş Bankası Yayınları, İstanbul,1997

KAYGISIZ, Mehmet, Türklerde Müzik, Kaynak Yayınları, Ankara, 2000

Klasik Müzik Dergisi Andante, Bali Mü şavirlik Yayıncılık, İstanbul, 2005,

KÜÇÜKAHMET, Leyla., Ö ğretimde Planlama ve De ğerlendirme, Nobel Yayınevi, Ankara, 2003

SA ĞLAM, Atilla., Türk Müzi ğinde Çokseslilik Uygulamaları ve İlerici Armonisi, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2001

SAY, Ahmet Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1995

SAY,Ahmet., Müzi ğin Kitabı, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Anakara,2002

SAY, Ahmet Müzik Ansiklopedisi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 2005

SÖZER, Vural, Müzik ve Müzisyenler Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul,1986

UÇAN, Ali, Geçmi şten günümüze günümüzden geçmi şe Türk müzik kültürü, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 2000,

VARI Ş, Fatma, E ğitimde Program Geli ştirme Teori ve Teknikler, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, Ankara, 1976

40

EKLER