Volume: 2017 Cilt: 18 3

TURKISH JOURNAL OF FORESTRY TÜRKİYE ORMANCILIK DERGİSİ

ISSN: 2149-3898

A peer reviewed journal, published quarterly (March, June, September, December) by Süleyman Demirel University Faculty of Forestry.

Yılda dört sayı olarak (Mart, Haziran, Eylül, Aralık) yayınlanan hakemli bir dergidir. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından yayınlanmaktadır.

Year/Yıl: 2017, Volume/Cilt: 18, Issue/Sayı: 3

Editorial board / Dergi yayın kurulu Advisory board / Danışma kurulu

Editor-in-chief / Baş editör Alois Skoupy, Czech University of Life Science, Czech Republic Mehmet Korkmaz Arif Karademir, Bursa Technical University, Turkey

Asko Lehtijarvi, Bursa Technical University, Turkey Editors / Editörler A. Alper Babalık Aydın Tüfekçioğlu, Artvin Çoruh University, Turkey H. Oğuz Çoban Aynur Aydın, İstanbul University, Turkey İ. Emrah Dönmez Bahar Türkyılmaz Tahta, Ege University, Turkey Nevzat Gürlevik Oğuzhan Sarıkaya Cemil Ata, Yeditepe University, Turkey Yılmaz Çatal Ferhat Gökbulak, İstanbul University, Turkey Gökhan Abay, Recep Tayyip Erdoğan University, Turkey Layout editor / Dizgi editörü Süleyman Uysal H. Hulusi Acar, İstanbul Yeni Yüzyıl University, Turkey Hakkı Alma, Kahramanmaraş Sütçü İmam University, Turkey Secretary / Sekreterya İsmet Daşdemir, Bartın University, Turkey Esra Bayar Kani Işık, Akdeniz University, Turkey (Emeritus/Emekli) Tuğba Yılmaz Aydın Kenan Ok, İstanbul University, Turkey Publisher / Yayıncı kuruluş Nihat Sami Çetin, İzmir Katip Çelebi University, Turkey SDU Faculty of Forestry – Isparta Nilgül Karadeniz, Ankara University, Turkey

Contact / İletişim Osman Karagüzel, Akdeniz University, Turkey SDÜ Orman Fakültesi, 32260, Isparta Sadık Artunç, Mississippi State University, USA Phone : +90 246 211 3833 Veli Ortaçeşme, Akdeniz University, Turkey Fax : +90 246 211 3948

Web : http://dergipark.gov.tr/tjf

E-mail : [email protected]

Turkish Journal of Forestry is an online, open access, peer-reviewed, international research journal. Language of the journal is English and Turkish. It publishes four issues a year. It covers subject areas related to forest engineering, forest products engineering, wildlife ecology and management and landscape architecture. Authors should only submit original work, which has not been previously published and is not currently considered for publication elsewhere. Research papers will be given priority for publication while only a limited number of review papers are published in a given issue. It is indexed in TÜBİTAK-ULAKBİM Life Sciences Database (TR index), CAB Abstracts, Zoological Records , Open Academic Journals Index (OAJI), Cite Factor, Index Copernicus and Cosmos Index. Turkish Journal of Forestry is the official journal of Faculty of Forestry, Süleyman Demirel University. It was previously published under the title "Süleyman Demirel University Faculty of Forestry Journal" between 2000 and 2014.

Türkiye Ormancılık Dergisi online ve açık erişimli yayınlanan uluslararası hakemli bir dergidir. Dergi dili İngilizce ve Türkçe'dir ve yılda dört sayı yayınlanmaktadır. Orman mühendisliği, orman endüstri mühendisliği, peyzaj mimarlığı ve yaban hayati ekolojisi ve yönetimi çalışma konularında bilimsel makaleler yayınlanmaktadır. Dergimize gönderilen makalelerin daha önce yayınlanmamış orijinal çalışmalar olması gerekmektedir. Orijinal araştırmaya dayalı çalışmalara öncelik verilmekte, sınırlı sayıda derleme makale yayınlanmaktadır. Dergimiz TÜBİTAK-ULAKBİM Yaşam Bilimleri Veritabanı (TR Dizin), CAB Abstracts, Zoological Records, Open Academic Journals Index (OAJI), Cite Factor, Index Copernicus, Cosmos Index’te taranmaktadır. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesinin resmi yayını olan Türkiye Ormancılık Dergisi, 2000-2014 yılları arasında “Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi” adıyla yayınlanmıştır.

Turkish Journal of Forestry Year: 2017, Volume: 18, Issue: 3

CONTENTS

Research

 Assessment of the visual landscape quality based on the subjectivist paradigm to design the memorial garden Sahar Pouya, Homa Irani Behbahani ...... 171-177

 Cone pests of fir, pine and cedar forests in Isparta Forest Regional Directorate Tuğçe Özek, Mustafa Avcı ...... 178-186

 Evaluation of the combating against chestnut blight (Cryphonectria parasitica) in terms of silviculture: The sample of Kütahya Simav İbrahim Turna, Mustafa Gökhan Sertkaya, Fahrettin Atar...... 187-196

 The importance of visitor characteristics and perceptions in the planning and effective management of protected areas: Kurşunlu Waterfall Natural Park example Ayhan Akyol, Ersin Akbulut ...... 197-206

 Comparison of vegetation properties on the protected and grazed rangeland areas: The case of Kocapınar Rangeland Ahmet Alper Babalık, Hüseyin Fakir ...... 207-211

 Using Bayesian Network to predict the watershed land use type of Çankırı Acıçay-Tatlıçay Semih Ediş, Efehan Ulaş ...... 212-218

 Relationships between essential oil yield and physical properties of cones in juniper species (Juniperus excelsa Bieb. and Juniperus foetidissima Willd.) Serkan Gülsoy, Uysal Utku Turhan, Gülcan Özkan ...... 219-225

 Development of the small yarder system (AcarMHH300) for logging from forest stands H. Hulusi Acar ...... 226-231

 Relationships between spectral and bird species rarefaction curves in a brutian pine forest ecosystem İbrahim Özdemir, Ahmet Mert, Ulaş Yunus Özkan, Şengül Aksan, Yasin Ünal ...... 232-240

 Investigating the possibility of using Shigometer for determining wood density and radial growth performance among Turkish red pine (Pinus brutia Ten.) populations Bilgin İçel ...... 241-246

 Effect of boron compounds on the thermal and combustion properties of wood-plastic composites Ertuğrul Altuntaş, Eyyüp Karaoğul, M. Hakkı Alma ...... 247-250

 The effects of some flame retardant chemicals used in surface coating on the burning properties of MDF (Medium density fiberboard) Ferhat Özdemir, Arif Ayaz ...... 251-257

 Investigation of the effect of high-fibrous filling material on the mechanical properties of wood plastic composites Ertuğrul Altuntaş, Esra Yılmaz, Tufan Salan ...... 258-263

Turkish Journal of Forestry Yıl: 2017, Cilt: 18, Sayı: 3

İÇİNDEKİLER

Araştırma

 Anıt bahçesinin tasarlanması için öznelcilik paradigmasına dayalı görsel peyzaj kalitesinin değerlendirilmesi Sahar Pouya, Homa Irani Behbahani ...... 171-177

 Isparta Orman Bölge Müdürlüğü göknar, çam ve sedir ormanlarında kozalak zararlıları Tuğçe Özek, Mustafa Avcı ...... 178-186

 Kestane dal kanseri ile mücadelenin silvikültürel yönden değerlendirilmesi: Kütahya Simav örneği İbrahim Turna, Mustafa Gökhan Sertkaya, Fahrettin Atar...... 187-196

 Korunan alanların planlanması ve etkin yönetiminde ziyaretçi özellikleri ve algılarının önemi: Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı örneği Ayhan Akyol, Ersin Akbulut ...... 197-206

 Korunan ve otlatılan mera alanlarında vejetasyon özelliklerinin karşılaştırılması: Kocapınar Merası örneği Ahmet Alper Babalık, Hüseyin Fakir ...... 207-211

 Çankırı Acıçay-Tatlıçay Havzalarında arazi kullanım türlerinin Bayes Ağları yöntemiyle tahmin edilmesi Semih Ediş, Efehan Ulaş ...... 212-218

 Ardıç türlerinde (Juniperus excelsa Bieb. ve Juniperus foetidissima Willd.) kozalak fiziksel özellikleri ve uçucu yağ verimlilik ilişkileri Serkan Gülsoy, Uysal Utku Turhan, Gülcan Özkan ...... 219-225

 Orman içinde tomruk transportu için bir mini hava hattı (AcarMHH300) sistemi geliştirilmesi H. Hulusi Acar ...... 226-231

 Bir kızılçam orman ekosisteminde spektral ve kuş türü rarefaksiyon eğrileri arasındaki ilişkiler İbrahim Özdemir, Ahmet Mert, Ulaş Yunus Özkan, Şengül Aksan, Yasin Ünal ...... 232-240

 Kızılçam (Pinus brutia Ten.) popülasyonlarında odun yoğunluğu ve radyal büyüme performansının Shigometer ile belirlenebilme imkanının araştırılması Bilgin İçel ...... 241-246

 Odun-plastik kompozitlerin termal ve yanma özellikleri üzerine borlu bileşiklerin etkisi Ertuğrul Altuntaş, Eyyüp Karaoğul, M. Hakkı Alma ...... 247-250

 Yüzey kaplamasında kullanılan bazı yanmayı geciktirici kimyasalların orta yoğunluklu lif levhanın yanma özellikleri üzerine etkileri Ferhat Özdemir, Arif Ayaz ...... 251-257

 Yüksek oranda lif dolgu maddesi kullanımının odun plastik kompozit malzemenin mekanik özellikleri üzerine etkisinin araştırılması Ertuğrul Altuntaş, Esra Yılmaz, Tufan Salan ...... 258-263

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 171-177 | Research article (Araştırma makalesi)

Assessment of the visual landscape quality based on the subjectivist paradigm to design the memorial garden

Sahar Pouyaa,*, Homa Irani Behbahania

Abstract: Assessment of the visual landscape quality is a core part of studies in landscape and urban projects. The landscape visual assessment has been carried out on the basis of two paradigms; objectivist and subjectivist paradigms. This research is a case of landscape evaluation based on the subjectivist or psychological paradigm. The purpose of the research is to understand the beholder’s perception of the visual quality of landscape and to use it in the design of a war memorial garden. In this article, three main holistic concepts formed during the war (war between Iran and Iraq) are determined, and then seniors majoring landscape architecture were asked to define these concepts for each the landscape elements. Then three dominant views of the site were scored according to the students’ perceptions and finally zoning of the site was proposed. This article emphasizes on the perception- based approaches in landscape studies and the opportunities that the current landscape of the site may have in order to imply the specific concepts. To design a symbolic or memorial place, the perceptions conveyed by the visual elements of the landscape have impressive role in making decision about the land uses and will lead to a more sustainable and dynamic memorial spaces. Keywords: Subjectivist paradigm, Memorial garden, Visual landscape quality

Anıt bahçesinin tasarlanması için öznelcilik paradigmasına dayalı görsel peyzaj kalitesinin değerlendirilmesi

Özet: Görsel peyzaj kalitesinin değerlendirilmesi, peyzaj ve kentsel projelerde yapılan çalışmaların temel bir parçasıdır. Peyzaj görsel değerlendirmesi iki paradigma temelinde yürütülmüştür; nesnelci ve öznelcil paradigmalar. Bu araştırma, öznelci veya psikolojik paradigmaya dayalı bir peyzaj değerlendirmesi örneğidir. Araştırmanın amacı, seyirci açısından manzara görsel kalite algısını açıklamak ve onu anıt bahçe tasarımında kullanmaktır. Bu yazıda, savaş sırasında (İran ve Irak savaşı) oluşan üç temel bütünsel kavram belirlenmiş ve daha sonra peyzaj öğeleri için bu kavramları tanımlamaları, son sınıf öğrencileri, peyzaj mimarlığı bölümünden istenmiştir. Daha sonra öğrencilerin algılamalarına göre sitenin üç hakım görünümü derecelendirildi ve nihayet alanın imar edilmesi önerilmiştir. Bu makale, peyzaj çalışmalarında algı tabanlı yaklaşımlara ve sitenin mevcut manzarasının spesifik kavramların kullanılması açısından sahip olabileceği fırsatlara vurgulamıştır. Bir sembolik veya anıtsal mekanın tasarlanması için, arazi kullanımları hakkında ve karar vermede manzara görsel öğelerinin aktardığı algılamalar, etkileyici bir role sahiptir ve daha sürdürülebilir ve dinamik bir anıt alanına neden olacaktır. Anahtar kelimeler: Öznelcil paradigma, Anıt bahçesi, Görsel peyzaj kalitesi

1. Introduction Landscape quality assessment divided into two core categories known as objectivist (expert approaches) and Studies of the landscape quality are the secondary part subjectivist (community perception-based approach) (Terry, of primitive studies before doing design, and nowadays 2001). Two contracting paradigms differ from one another draw much attention from designers of the environment. based on the different angle of one’s in assessing the Landscape visual assessment is a main component of environment. landscape architecture, landscape planning and various studies in decision process. There are different approaches Objective Approach (expert -design approach) for assessing the scenic qualities of landscapes developed in the last few decades (Wu et al., 2006). It provides clear data In the objectivist/physical paradigm, the landscape of the landscape structure as such as land form, color, water visual quality is defined by biological and physical values. It surface and green elements (Tveit et al., 2006) and also stresses viewing the environment as intrinsic attribute of the allows the integration of local perception towards the physical qualities and regards quality also as a product of surrounding and creates a sense of belonging and identity in the mind-eye of beholder. In this way, the quality of any of future planning development (Rosley et al., 2013). landscape is usually assessed by using criteria for landscape.

 a Environmental Design College, Iran, 51368, Tehran, Azin Alley, Gods Citation (Atıf): Pouya, S., Behbahani, H.I., 2017. Assessment of the visual landscape quality st., Enghelab Ave., University of Tehran based on the subjectivist paradigm to design the @ * Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] memorial garden. Turkish Journal of Forestry,  Received (Geliş tarihi): 24.02.2017, Accepted (Kabul tarihi): 19.07.2017 18(3): 171-177. DOI: 10.18182/tjf.294916

172 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 171-177 Subjective Approach (perception-based approach) the war memorial gardens are intended to imply a number of events and concepts for the beholders (Yung, 1980), in this The perception-based approach or the subjective research, the study of landscape is conducted to comprehend paradigm emphasizes the human view of the landscape (Wu the implicit concepts of landscape in the mind of the viewer. et al., 2006). This paradigm considers that landscape quality The war memorial garden tries to remind special events derives from the eyes of beholder. So this paradigm is more occurred in the past. Thus, some signs and symbols are complicated as it involves the interpretation of one’s needed to imply a number of concepts and events (Pouya, perception based on their background and associated 2011). In other words, it is necessary to evaluate the current experiences (Lothian, 1999). landscape based on how much it can imply the signs and Some researchers believe that assessing the visual symbols of a specific event for the visitors. So first of all, in quality of landscape should be a subjective task, as the step of the landscape analysis, it has been recognized the ecological and visual-based criteria are needed for visual signs and symbols related to the war (in this case the explaining the main features of the landscape to increase the war between Iran and Iraq in 1978) in the site based on the objectivity (Fry et al., 2009). Gobster, (1999) argued that people and beholder’s perspectives. landscape quality should be extended beyond perceptual, which is based on cognitive, experiential and knowledge 2. Methods based (subjectivist). However, Jessel (2006) mentions that methods for registering visual qualities are partly based on a In this study, the assessment of landscape quality is not description of landscape attributes (various types of aimed to assign a beautiful landscape in the mind of vegetation and attributes of landscape structure) and are also beholder, but it tries to assess the landscape and views of the based on landscape characteristics (the typical order of site. In this work, the perception-based approach is used for attributes in landscape scenery, their shape and proportion). evaluation the landscape of the site. The steps which are Main studies have been performed about landscape followed in this work are respectively: perception so far. Zube et al.’s (1982) landscape perception First; the main variables of the landscape including framework has developed a rich source for understanding (Earth’s structure, Topography, Water, Vegetation, man- the aesthetic experience of landscapes, and created a made structures and depth of view) are defined as tables. renewed attention in the context of ecological aesthetics. Second; the concepts related to the event (war between The best known landscape perception research has been Iran and Iraq as case study) through the evidence, done by the Kaplans (1989). They believe that humans have documents and other sources are assigned and illustrated. needs to know the world that surrounds us. Paul H. Gobster Third; the specific signs and symbols related to the event (1999) has also studied on how people perceive and for each of the landscape variables are determined based on experience parks and forests, including issues of aesthetics, the perceptions of the students studying in landscape psychological restoration, and physical activity. He has architecture. 35 senior students in department of landscape differentiated scenic beauty from ecological aesthetic. architecture at University of Tehran are interviewed and their view points are categorized as tables. Memorial Gardens Fourth, the pictures of dominant views of the site (three views) are provided and then scored based on the definite Memorial sites are “Garden of remembrance is a public criteria by the students for each visual landscape elements. place designed and designated as a focal point for specific The highest and lowest scores are considered to be 4 (ideal) memory; some gardens have been located over the site of a and -3 (very unpleasant). These scores are given for particular tragedy” (Gough, 2000). The culture of different degrees of symbolic and symptomatic levels in the remembrance is a common attribute in our common photographs. The scores and results of the assessment are understanding of war memorials and their landscapes. There presented as tables in this work. were fulfilled varieties of symbolic functions in the Finally, it is decided about the various zone of site landscape of memorial gardens to covey the specific values, (zoning). concepts and memories. The Holocaust Memorial to the Murdered Jews, a symbolic cemetery with unique cubic 3. Materials forms was established in which the landscape elements have conceptual functions. Similarly, in the memorial gardens of In this study, the site that was considered to assess the 11 September, that is located at the site of the former Twin quality of landscape is the east-west hill at the entrance of Towers, the memorial features are two huge waterfalls and the city of Tabriz, Iran (Figure 1). The hill, at the height of reflecting pools that aim to convey a spirit of hope and 1600 meters above sea level, has a visual relationship with renewal, and acts as memories of the victims (Pouya, 2011). the urban fabric and the northern mountains located in the However the visitors’ perceptions of the landscape have west and south of the city (Halali, 2006). In this study, three been evaluated neither before project nor after that. To dominant views are selected from the hill to its surroundings answer the question whether the symbolic landscapes in the north, south and west (Figure 2). performed in the gardens could be perceived by the visitors, this article focuses on the victors’ perception of signs and symbols through visual landscape assessment. War memorials have valued as national and civic memory that carries holistic concepts for a nation experienced the tragedy (Ahmadi, 1992). This article illustrates a landscape assessment based on the subjectivist paradigm with the aim of creating a memorial garden. Since Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 171-177 173

The memorial garden is a place that needs to use a number of symbols and signs to depict and imply the concepts pertinent to a special adventure or event in the mind of beholder. Therefore, in the quality assessment and aesthetic perception of landscape, efforts should be made to assess the landscape of site on the basis of the signs and symbols included in the landscape. This research tries to assess the landscape quality of the site in order to design a war memorial garden in Tabriz, Iran. It is assumed that the garden should remind the valuable concepts related to the war between Iran and Iraq that lasted eight years. This war was suddenly started in 1978, during which there is no alternative for the Iranian people but to resist and oppose the enemy (Pouya et al., Figure 1. Location of the site in the city of Tabriz/Iran 2014). During the years of Iranian resistance, profound

concepts have been discerned, which were subsequently

depicted in the works of art (Ghazizadeh, 2010). Concepts such as the unity of people, defense and resistance against the enemy, sacrifice, hope and reconstruction after the war have been the definitive and noticeable notions of the war that are valuable to remind and imply (Taghi Zadeh, 2008; Palangi, 2008). In this research, three principal concepts of resistance, unity, and reconstruction are chosen to remind in the memorial garden. In the aesthetic perception of landscape, the concept of reconstruction for the symptomatic level; and the concepts of resistance and unity for the symbolic level have been considered.

3.2. Defining the concepts in visual and physical elements of landscape

After the three concepts of the war were determined, Figure 2. Directions of chosen views of the hill for the they must be defined as symbols and signs for each of the landscape quality evaluation physical elements of landscape. To do this, 35 seniors majoring landscape architect were asked to define symbols 3.1. Defining the valuable concepts of war for the memorial of the concepts of resistance and unity as well as signs of garden the concept of reconstruction in visual landscape. For instance, the students were asked to answer questions like - According to the classification of Nohl (2001), which which form of water (running or still) can be a symbol for was proposed on the basis of aesthetic perception of the concept of resistance? Which texture of tree or shrub can landscape, there are at least four different levels of aesthetic be a symbol for the concept of unity? Or which color of cognition (i.e., expressive, perceptual, symbolic and instructions can be a sign for the concept of reconstruction? symptomatic), by which a beholder may get specific The collected comments and answers are summarized in the information or concepts (c.f. Nohl, 1980). At the expressive Tables 1, 2 and 3. level of aesthetic cognition, all the perceived elements and structure are associated with the feeling and emotion of beholder. At the perceptual level, the beholder of landscape immediately gains the relevant information through the senses (e.g. by seeing, hearing or smelling). However, at the symbolic and symptomatic levels of aesthetic cognition, which were addressed in this study, visible objects in landscape also indicate and refer to something else. At the symptomatic level, however, the contents attached to the indicating or symbolizing objects are not the realities of landscape as they are. Here, they are developed as ideas, imagination and utopian pictures, which are generated in the mind of viewer. At the symptomatic level, objects are understood as signs or symptoms Figure 3. Aesthetic perception of Landscape and level of indicating the objects that are beyond themselves (Figure 3). aesthetic cognition (Nohl, 2001)

174 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 171-177 Table 1. Definition of symbols for the concept of resistance in each of the visual elements of landscape, according to students majoring in landscape architecture Visual elements of landscape Symbols of the resistance concept Earth’s Natural and pyramidal landforms, hard materials of concrete, stone, or asphalt, as well as the structure colors darker than that of the land can be symbols of the concept of resistance. High height of land besides the low-slope or flat surfaces can be a symbol for the concept of Topography Physical resistance. elements Blowing extremely of wind at the surfaces and elements of landscape resisting, and sometimes Natural Climate high and dark shadows of elements may be considered symbols for the concept of resistance. elements The still water, deep water, and light water may be considered symbols for the concept of Water resistance. The pyramidal or flat forms, rough and fine textures, condensed vegetation or serially semi- Biological Vegetation condensed vegetation, tall plants, and older plants may be considered symbols for the concept of elements resistance. Curved shapes, as well as long narrow path paved with stone, concrete or asphalt may be Path (road) Physical considered symbols for the concept of resistance. elements Square and symmetrical forms, old urban structures among moderns ones, and dim tall building Housing may be considered symbols for the concept of resistance Depth of the View Semi- limited view to horizon may be symbols of the resistance concept.

Table 2. Definition of symbols for the concept of unity in each of the visual elements of landscape, according to students majoring in landscape architecture. Visual elements of landscape Symbols of the unity concept Structures congruous in color, material and landform can be symbols for the Earth’s structure concept of unity. Average height with a gentle slope of land can be regarded as symbols for the Topography Physical concept of unity. elements Mild temperature and breeze besides desired light can be regarded as symbols Natural Climate for the concept of unity. elements Less flowed wave of water between the surfaces having the edges coordinated Water with the surroundings can be regarded as symbols for the concept of unity. The existing evergreen species besides deciduous species, in any three classes Biological Vegetation of trees, shrubs and bushes, in different seasons can be regarded as symbols for elements the concept of unity. Structures with straight or curved paths can be regarded as symbols for the Path (road) concept of unity. Physical Harmonic mixture of buildings and vast forms, circular forms, or square forms elements Housing of building enclosed by circular yards can be regarded as symbols for the concept of unity. Open view to the horizon, as opposed to closed view can be regarded as Depth of the View symbols for the concept of unity.

Table 3. Definition of signs for the concept of reconstruction in each of the visual elements of landscape, according to students majoring in landscape architecture. Visual elements of landscape Symbols of the reconstruction concept Light earth and man-made forms (excavations and earthwork) can be signs for the Earth’s structure concept of reconstruction. Rising ground with an average slope or the forms changed by man can be signs Physical Topography for the concept of reconstruction. elements Natural Climate Extremely light and shade spaces can be sign for the concept of reconstruction. elements Bright blue water with roaring sound can be signs for the concept of Water reconstruction can be sign for the concept of reconstruction. Short plants, serial and regular vegetation, desired distribution of plants in each Biological Vegetation class, young plants, medium texture, and floral plants can be signs for the concept elements of reconstruction. Round-about path with arranged sidewalks of different colors can be signs for the Path (road) Physical concept of reconstruction.

elements Colored buildings with modern architecture and various materials can be signs for Housing the concept of reconstruction. Partially limited view with broken horizon lines can be signs for the concept of Depth of the View reconstruction.

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 171-177 175

4. Results: Scoring the pictures

The visual elements of pictures that are selected from three views of the hill (Figures 4, 5, 6) are scored in this step according to the criteria defined in the Tables 1, 2 and 3 by the students. In scoring the pictures of the three views, highest and lowest scores are considered to be 4 (ideal) and -3 (very unpleasant) according to the Table 4. The scores are given for different degrees of symbolic and symptomatic levels in the photographs. The results of the views assessment are presented as weak, too weak and good for each concept and perception in the Table 5.

It can be inferred from the table 5 that the view 1 (Figure Figure 4. Picture of the hill from southwest view (view 1) 4) has more symbols of reconstruction concept in comparison with the two other views. The view 2 (Figure 5) includes strong symbols for the concepts of resistance and unity and has weak signs for the concept of reconstruction. The concept of resistance in the view 3 (Figure 6) has more understandable symbols than the two other concepts. According to the analyses and the quantity of the landscape’s signs and symbols, the primary zoning of the site for the war memorial garden design can be proposed. The zone 1 including the view 1 (view to southern landscape) can be considered as a place for implying the concept of reconstruction after the war between Iran and Iraq. Zone 2 with the view of northeast landscape and the symbols of unity can be considered a place for implying the concept of unity demonstrated by the Iranian people during Figure 5. Picture of the hill from its northeast view (view 2) the war period. Similarly, zone 3 having the symbols of resistance more than other signs can be considered a place that implies the concept of resistance in the best way (Figure 7). Landscape is full of signs and symbols that remind the people about various feelings and concepts. The current visual landscape of the site can create some opportunities and possibility that help the planner or designer catch the goal. This work has focused on finding specifically visual signs in the site and its surrounding which may remind the viewers about the event happened 35 years ago. By the subjective approach used in this work, the designer is able to decide better about the location each conceptual space over the site. Landscape zoning as the main step of any design projects can be provided based on the intrinsic perceptions Figure 6. Picture of the hill from its west view (view 3) and concepts of the site itself. In fact, this approach can somehow guarantee that target concepts of the planners or the designers are understood and perceived through project.

Table 4. Assignment degrees of desirability Degrees of landscape desirability X: Elective concept Great (excellent) 2< X ≤ +4 Pleasant (good) 0< X ≤2 Unpleasant (weak) -1 >X ≥0 Very unpleasant (too weak) -3>X ≥-1

Figure 7. Landscape zoning of the hill; (picture by authors)

176 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 171-177

Table 5. Scoring of signs and symbols in the pictures of views 1, 2 and 3 View 1 (Picture 1) View 2 (Picture 2) View 3 (Picture 3)

Visual elements of

landscape

symbols

Resistance’s symbols Unity’s Reconstruction’s signs Resistance’s symbols symbols Unity’s Reconstruction’s signs Resistance’s symbols symbols Unity’s Reconstruction’s signs Earth’s +.5 -3 +.5 +1 +3 0 +1 0 +1 structure +2 +2 +1 +3 +3.5 -.5 0 0 0 Natural Topography 0 0 +.5 +1 +1 0 +1 +.5 -1 elements Climate 0 0 -4 -1 0 -4 0 0 0 Water -2 -1 +3 +1 -2.5 +.5 -.5 0 -3 Vegetation Physical Path (route) -1.5 +3 0 0 +1 -2 +.5 0 -2 elements Housing +.5 +1 +2 +1.3 +3 -2 +.2 +2.5 +3 Depth of the View 0 -4 +1.5 +.5 0 -1 +2 -3 +3 Average -0.062 -.25 +0.56 +0.85 +1 -1.12 +.46 0 +.11 Too Results weak weak good good good good weak good weak

5. Conclusion References

Each landscape caries unique feeling, concepts, and Ahmadi, B., 1992. Visual Cues to the Text of the Semiotics meaning that strengthen sense of place, and its identity and of Visual Communication. Third ed. Tehran, Iran. feeling of identity. Perception-based approaches in Fry, G., Tveit, M. S., Ode, A., Velarde, M. D., 2009. The Landscape visual assessment can help the planners to ecology of visual landscapes: Exploring the conceptual discover those uniquely ecological and cultural memories of common ground of visual and ecological landscape a space as well as saving time, energy and budget needed indicators. Ecological indicators, 9(5): 933-947. for executing an innovative and conceptual design. In Ghazizadeh, Kh., 2010. Art of the Islamic revolution in addition, it can provide an opportunity to the public in transition. Honarhaye Tajasomi magazine, 7: 16 – 20. project participation. The hard memorials may lose their Gough, P., 2000. From Heroes' Groves to parks of peace: holistic functions over time for the visitors, while the natural Landscapes of remembrance, protest and peace. signs and green landscape elements existing in the site are Landscape Research, 25(2): 213–228. more sustainable and dynamic and have their influence for a Gobster, P.H., 1999. An ecological aesthetics for forest long time. landscape management. Landscape, J. 18(1): 54-64. Even though evolving people and experts’ perception in Halali, F., Tahooni, R., 2006. Technical; social and cultural aesthetic landscape assessment has been discussed for a feasibility studies of the Cultural Center of Sacred long time, there is no specific guideline about how actually Defense construction, Tabriz: Department of the individuals can contribute in landscape perception Preservation and Publication of Sacred Defense Works studies. Evaluation of visual landscape may be extremely and Values (department of engineering), Iran. unique for a site according to the aim of its development and Jessel, B., 2006. Elements, Characteristics and Character- the people’s characteristics like their ages, educations; Information Functions of Landscapes in term of however general strategies can be developed to get the Indicators. Ecological Indicators, 6:153-167. people’s perception about landscapes at primary steps of Kaplan, R., Kaplan, S., 1989. The Experience of Nature: A projects. Psychological Perspective. Cambridge University Press, Understanding the concepts of landscape are partial that Cambridge. depends on the people’s awareness of the concepts related to Lothian, A., 1999. Landscape and the philosophy of the event. In this research, the landscape indicators in aesthetics: is landscape quality inherent in the landscape landscape assessment were determined by the students or in the eye of the beholder?. Landscape and Urban studying in landscape architecture as they certainly have a Planning, 44:177-198. better perception of the signs and symbols, compared to the Nohl, W., 1980. Freiraumarchitektur and Emanzipation. public. However, it seems that a method which allows both Frankfurt, Bern, Cirencester. opinion of the experts and the public combine together, will Nohl, W., 2001. Sustainable landscape use and aesthetic lead to reliable results. perception – preliminary reflections on future landscape aesthetics. Landscape and Urban Planning, 54: 223-237. Acknowledgements Palangi, N., 2008. Memories of Khoramshahr. Tavoos magazine, 2: 40. This study is part of a master thesis, produced at the Pouya, S., 2011. The sacred defense Memorial garden- University of Tehran with the title of “The Sacred Defense museum Design. Dissertation, University of Tehran, Memorial Garden-Museum Design”. The thesis was Iran. accepted by Mayer of Tabriz in order to use it in designing a Pouya, S., Behbahani, I., H., Pouya, S., 2014. The war memorial garden in Tabriz. We thank Dr. Bahram Behzad, memorial garden design. Arts and Design Studies, 26: Department of Biological Sciences/Tehran, for providing 66-76. the data on plants types and their attitudes. Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 171-177 177

Rosley F. S. M., Lamit H., Long A., Yusryza W., Ibrahim, Terry, C.D., 2001. Whither scenic beauty? Visual landscape W., 2013. Review on methodology of visual aesthetic: quality assessment in the 21st century. Landscape and Quality assessment in landscape planning, Urban Planning, 54:267-281. http://epublication.fab.utm.my/116/. (Accessed: Wu, Y., Bishop, I., Hossain, H., Sposito, V., 2006. Using 01/10/2017) GIS in Landscape Visual Quality Assessment. Applied Taghi Zadeh, A., A., Sangari, M., Abdolahi, M., 2008. GIS, Monash University Epress. Spiritual and Cultural Factors in the Sacred Defense Yung, C. G., 1980. Man and His Symbols. Paya publishing, (Islamic Research Institute). Zamzam H.publication, Tehran. Qom, Iran. Zube, E. H., 1982. An exploration of southwestern Tveit, M., Ode, A., Fry, G., 2006. Key concepts in a landscape images. Landscape Journal, 1: 31-40. framework for analysing visual landscape character. Landsc. Res., 31(3): 229-255.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 178-186 | Research article (Araştırma makalesi)

Isparta Orman Bölge Müdürlüğü göknar, çam ve sedir ormanlarında kozalak zararlıları

Tuğçe Özeka, Mustafa Avcıa,*

Özet: Çalışma, Isparta Orman Bölge Müdürlüğü göknar, çam ve sedir ormanlarındaki kozalak zararlısı türler, biyolojileri, zararları ve doğal düşmanlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma sonunda; Camptomyia pinicola Mamaev (Diptera: Cecidomyiidae), Leptoglossus occidentalis Heidemann (Hemiptera: Coreidae), Dioryctria mendacella Staudinger (: Pyralidae), D. abietella Denis & Schiffermüller, D. peltieri Joannis, conicolana Heylaerts (Lepidoptera: ) ve Gravitarmata osmana Obraztsov olmak üzere 3 takımdan toplam 7 zararlı tür saptanmıştır. Bu türlerden D. peltieri, Türkiye ormanları faunası için yeni kayıt niteliğindedir. Ayrıca çalışmada Pseudoperichaeta nigrolineata Walker (Diptera: Tachinidae), Elachertus sp. (: Eulophidae), Schizonotus sieboldi Ratzeburg (Hymenoptera: Pteromalidae), Cotesia sp. (Hymenoptera: Braconidae), Homolobus sp., Ascogaster annularis (Nees von Esenbeck, 1816) ve cruentatum (Geoffroy, 1785) (Hymenoptera: ) ile aynı familyanın Campopleginae alt familyasından iki adet olmak üzere toplam dokuz parazitoit elde edilmiştir. Predatör olarak ise Anomognathus sp. (Coleoptera: Staphylinidae) tespit edilmiştir. Anomognathus sp.’nin bilim dünyası için yeni bir tür olduğu belirlenmiş olup tanımlama çalışmaları devam etmektedir. Anahtar kelimeler: Kozalak, Böcek, İbreli orman, Isparta

Cone pests of fir, pine and cedar forests in Isparta Forest Regional Directorate

Abstract: The purpose of this study was to determine the harmful species of cones and their biology, damage and natural enemies in fir, pine and cedar forests of the Isparta Forest Regional Directorate. As result of the study, 7 harmful species from 3 orders, namely Camptomyia pinicola Mamaev (Diptera: Cecidomyiidae), Leptoglossus occidentalis Heidemann (Hemiptera: Coreidae), Dioryctria mendacella Staudinger (Lepidoptera: Pyralidae), D. abietella Denis & Schiffermüller, D. peltieri Joannis, Cydia conicolana Heylaerts (Lepidoptera: Tortricidae), and Gravitarmata osmana Obraztsov were found. D. peltieri among these species is a new record for the fauna of forests in Turkey. Moreover, 9 parasitoid species, namely Pseudoperichaeta nigrolineata Walker (Diptera: Tachinidae), Elachertus sp. (Hymenoptera: Eulophidae), Schizonotus sieboldi Ratzeburg (Hymenoptera: Pteromalidae), Cotesia sp. (Hymenoptera: Braconidae), Homolobus sp., Ascogaster annularis (Nees von Esenbeck, 1816), Anomalon cruentatum (Geoffroy, 1785) (Hymenoptera: Ichneumonidae) and two species from Campopleginae subfamily of the same family were found. As a predator species, Anomognathus sp. (Coleoptera: Staphylinidae) was found. Anomognathus sp. is a new species for the scientific community, while studies are still ongoing to identify this species. Keywords: Cone, , Conifer forest, Isparta

1. Giriş elde edilen bilgiler derlenerek böceklerin tanımı, biyolojisi, zararı ve mücadelesi hakkında bilgi verilmiştir. Tohum ve Ülkemizin ormanlık alanı 1972 yılında 20,2 milyon kozalak zararlısı böceklerin, kozalak gelişimi ve tohum hektar iken, 2015 yılında 22,3 milyon hektara ulaşmıştır verimini olumsuz yönde etkilediği, bazılarının oldukça (OGM, 2015). Ancak orman alanlarımızda yangın, iklim zararlı türler olduğu belirtilmiştir. değişimi, otlatma, açmacılık, kaçakçılık gibi nedenlerle Roques and El Alaoui El Fels (2005), Akdeniz tahribat devam etmektedir. Böcek ve hastalık etmenleri de ülkelerinde toplam 62 böcek türünün Abies, Cedrus, bitkilerin çeşitli kısımlarında zarar yapmakta, büyüme ve Cupressus, Juniperus ve Pinus türlerinde ağaçların tohum gelişmesini önlemekte, zaman zaman epidemi yaparak ve kozalaklarında zararlı olduğunu ve türlerin önemli bir bitkilerin ölümüne neden olmaktadır. Bu kaybı telafi kısmının bu bölge için endemik türler olarak dikkati edebilmek için yapılacak olan doğal gençleştirme ve çektiğini belirtmişlerdir. plantasyon çalışmalarında oldukça fazla tohuma ihtiyaç Bu çalışmada, Isparta Orman Bölge Müdürlüğü Abies vardır. Bu nedenle ormancılık çalışmalarında başarı elde cilicica, Pinus nigra, P. brutia, P. sylvestris ve Cedrus edebilmek ve sağlıklı orman kuruluşu sağlayabilmek için libani ormanlarındaki kozalak zararlıları ile bu zararlıların sağlam ve kaliteli tohum elde edilmesi büyük önem doğal düşmanları tespit edilmiştir. taşımaktadır. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde kozalak ve tohum zararlıları üzerine yapılan çalışmalar Çanakçıoğlu ve Mol (2000) tarafından bir araya getirilmiştir. Türler hakkında

 a Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Citation (Atıf): Özek, T., Avcı, M., 2017. Isparta Bölümü, Isparta Orman Bölge Müdürlüğü göknar, çam ve sedir @ * ormanlarında tespit edilen kozalak zararlıları. Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] Turkish Journal of Forestry, 18(3): 178-186.  Received (Geliş tarihi): 29.05.2017, Accepted (Kabul tarihi): 21.07.2017 DOI: 10.18182/tjf.316818

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 178-186 179

2. Materyal ve yöntem 3.1.1.2. Konukçuları, Yayılışı ve Zararı

2.1. Araştırma alanının tanımı Çalışmada bu tür, Isparta-Antalya karayolu Karacaören Çalışma sahası olan Isparta Orman Bölge Baraj Gölü çevresi ile Sütçüler/Kırcazeytin’de P. brutia ve Müdürlüğü’nün toplam ormanlık alanı 754.485,5 hektar Keçiborlu/Özbahçe mevkiinde P. nigra’dan toplanan olup, bunun 350.714,4 hektarı normal, 403.768,1 hektarı kozalaklardan elde edilmiştir. bozuk ormandır. Ormanların; 137.016,0 hektar alanı P. Roques (1983), türün Rusya ve Fransa’da bulunduğunu brutia, 132.967 hektar alanı P. nigra, 39.810,3 hektar alanı ve P. sylvestris, P. uncinata, P. halepensis’in gövde C.libani ve 746,0 hektarı alanı A. cilicica ormanlarıdır kabuğunda ve kozalaklarında beslendiğini bildirmiştir. Can (OGM, 2014). (2003), zararlının Türkiye’de bulunduğunu ve P. brutia kozalaklarında zararını saptamıştır. Özçankaya vd. (2010), 2.2. Araştırma materyalinin toplanması ve üretilmesi bu türün Bergama (İzmir)’da bulunduğunu ve 2005-2008 yılları arasında %0,26-0,76 oranında kozalaklarda bulaşma Çalışma boyunca Isparta Orman Bölge Müdürlüğü, gösterdiğini tespit etmişlerdir. Orman Zararlılarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü kayıtlarından da yararlanılarak böcekli sahalardan materyal 3.1.1.3. Biyolojisi ve veriler toplanmıştır. Göknar, çam ve sedir ormanlarında böcek zararının olduğu tespit edilen yeşil kozalaklardan elde 03.10.2015 tarihinde Karacaören Baraj Gölü edilen zararlı türler ile doğal düşmanlar çalışma konusunu çevresinden alınan olgun ve kahverengileşmeye başlamış P. oluşturmuştur. Kozalaklar doğrudan elle veya dal makası brutia kozalaklarından 05.10.2015’te üç adet ergin elde yardımıyla toplanmış ve laboratuvarda kültüre alınmıştır. edilmiştir. Sütçüler/Kırcazeytin mevkiinde 21.05.2016 Örnekler toplanırken, kozalaklardaki renk değişimleri, tarihinde toplanan yeşil ve genç P. brutia kozalaklarından reçine akıntıları, şekil bozuklukları, kozalak üzerindeki giriş aynı gün iki adet, 06.06.2016 tarihine kadar ise 25 adet delikleri, larvaların beslenmesine bağlı olarak kozalak olmak üzere toplam 27 ergin çıkışı görülmüştür. üzerindeki öğüntüler dikkate alınmıştır. Araziden toplanan Keçiborlu/Özbahçe’den 15.06.2016 tarihinde toplanan P. örnekler aynı gün içerisinde laboratuvara getirilerek nigra örneklerinden 30.06.2016’da üç adet ergin elde kozalaklar üst üste gelmeyecek şekilde 28 ve 30 litrelik edilmiştir. plastik kaplara konulmuş ve hava almaları için kapların Zararlının, Fransa’da P. sylvestris’in kozalaklarında üzerleri tül ile örtülmüştür. Oda sıcaklığında tutulan kaplara zarar yaptığı ve yılda iki döl verdiği tespit edilmiştir örneklerin hangi alandan, hangi tarihte alındığıyla ilgili (Roques (1983)’e atfen Cilbircioğlu ve Ünal, 2008). Can bilgilerin yazılı olduğu etiketler yapıştırılmıştır. Örnekler (2003), türün erginlerinin hem yeşil hem de kahverengi günaşırı kontrol edilmiş, kaplardaki zararlı türler ile doğal kozalaklardan elde edildiğini, larvaların haziran ayı düşmanların larva, pupa, ergin dönemleri ve parazitoit başlarından eylül ayı ortalarına kadar yeşil kozalaklarda, çıkışları takip edilerek ergin çıkış tarihleri ve hangi kapta erginlerinin ise yeşil ve kahverengileşmeye başlamış bulundukları not edilmiştir. Çıkan erginlerin preperasyonu kozalaklarda bulunduğunu gözlemlemiştir. Türün kışı larva yapılmış ve etiketlenmiştir. veya pupa döneminde kozalak dışında geçirmiş olabileceğini bildirmiştir. Bu türün kışlamayı toprak üstünde 3. Bulgular ve tartışma ölü örtü içinde geçirdiği ve sağlıklı kozalaklarda seyrek olarak bulunduğu, Dioryctria cinsine bağlı zararlı türlerle Isparta Orman Bölge Müdürlüğü C. libani, A. cilicica, P. bulaşık kozalaklarda daha sık görüldüğü Roques (1983) brutia, P. sylvestris ve P. nigra ormanlarında yapılan tarafından bildirilmektedir. Bu nedenle C. pinicola’nın çalışma sonucunda kozalaklarda tespit edilen entomolojik primer fitofag bir tür olmayıp, fitosaprofag beslenme zararlılar aşağıda verilmiştir. Türlerin geçerli isimleri ve rejimine sahip olabileceği tahmin edilmektedir. sistematiği Fauna Europaea internet sitesinden alınmıştır (FE, 2017). 3.1.2. Leptoglossus occidentalis Heidemann 1910 (Hemiptera: Coreidae) 3.1. Zararlılar 3.1.2.1. Tanınması 3.1.1.Camptomyia pinicola Mamaev 1961 (Diptera: Cecidomyiidae) Erginlerin vücutları uzun yapıda ve kırmızımtırak kahverengi olduğu ayrıca abdomende turuncu siyah bantlar 3.1.1.1. Tanınması bulunduğu görülmüştür. Erginlerin vücut uzunluğu ortalama 20 mm olarak ölçülmüştür. Tibianın yaprak şeklinde, Vücudun genel renginin soluk kremsi, gözlerin koyu antenin geniculat yapıda, gözlerin belirgin siyah küre renkte, antenlerin inci şeklinde olduğu belirlenmiştir. biçiminde, hortumun ise ortalama 12,5 mm olduğu Erginin uzun ve narin yapılı vücudunda kanatların büyük ve belirlenmiştir. Olgun nimflerinin turuncu renkte olduğu kanat damarlarının belirgin olduğu, kanat uçlarında açık görülmüştür. renkte saçaklar bulunduğu gözlenmiştir. Can (2003), Erginleri, kışlak yerlerinden ilkbaharın ortalarında ya da erginlerin baş kısmı hariç tüm vücudun genel renginin sonlarında çıkarak bir yıllık kozalaklarda ve sürgünlerde kahverengimsi gri, başın büyük kısmını kaplayan ve vücutta beslenmektedir. Dişiler çıkış yaptıktan 10-14 gün sonra koyu rengin hâkim olduğu tek yer olan petek gözlerin dikkat mayıs boyunca veya haziran başlarında yapraklar üzerine çekici olduğunu bildirmiştir. 80’den fazla yumurta bırakırlar. İlk dönem nimfler, ibreler ve kozalak kabuklarının yumuşak dokusunda beslenirken

180 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 178-186 daha sonraki nimf ve erginler ise olgunlaşmış tohum ve Sütçüler/Karadağ Orman Deposu çevresinde 10.05.2016 kozalaklar ile beslenmektedirler. Ağustos sonunda tarihinde toplanan kozalaklarda görülen D. mendacella gelişmelerini tamamlayıncaya kadar beş nimf dönemi larvalarının ortalama 13 mm uzunlukta ve kırmızımtırak geçirirler. Erginler genellikle ağaç kabukları altında veya renkte olduğu görülmüştür. kuş ve kemirgenlerin yuvalarında hatta binalarda kışı Erginlerin ön kanatlarında kahverengimsi gri renk geçirirler. Kuzey Amerika’da oldukça yüksek sayılara hâkimdir (Can, 2003). Ön kanatları grimsi beyaz ve ulaşan bu tür, sonbaharda binaların içine girerek sıkıntıya üzerindeki orta leke ile enine çizgiler daha açık renktedir. neden olabilmektedir. Kuzeyde ılıman bölgelerde genellikle Arka kanatları açık gridir (Erdem, 1968; Çanakçıoğlu ve yılda bir döl verirken, daha sıcak iklimlerde bir kaç döl Mol, 2000). Kanadın dipten ¾’lük kısmında iç içe geçmiş, vermeleri mümkündür (Reid vd., 2009). Dursun (2016), çevresi koyu kahverengi pullarla kaplı olan geniş “V” zararlının vücudunun oldukça uzun, oval ve koyu şeklinde bir bant bulunur. Bantın üzerinde kanat ortasından kahverengi, siyah lekelere sahip olduğunu belirtmiştir. ön kenara doğru böbrek şeklinde açık renkli bir leke Böceğin vücut uzunluğunun 20 mm, baş kısmının karemsi bulunması türün karakteristik özelliğidir. Toraks baş ve siyah renkte olduğunu, başın tam ortasında boyuna kısmından daha geniş olup, kahverengi pullarla kaplıdır kızılımsı kahverengi şeritlerin olduğunu vurgulamaktadır. (Can, 2003). Ön kanatlar arasındaki mesafenin Erdem Zararlının kahverengi gözlerinin iri ve küre şeklinde, ayrıca (1968) ile Çanakçıoğlu ve Mol (2000) 24-25 mm, Can hortumunun abdomenin ortalarına kadar uzanmakta (2003) ise 26-30 mm olduğunu belirtmişlerdir. Olgun larva olduğuna değinmiştir. Moulet (1995), bu zararlının üçüncü boyu 18-22 mm arasındadır. İlk iki toraks segmenti yeşil bacak çiftinin femurlarının daha kalın bir yapıda ve oldukça renktedir. Sırtının ortasında uzunlamasına koyu belirgin halde sıralı dizilmiş diken benzeri çıkıntılara sahip kahverengimsi ve iki kenarı açık yeşil renkli bir çizgi olduğunu, tarsusunun yassılaşarak yaprak şeklini aldığını bulunur (Can, 2003). Olgun tırtılların sırtları açık bildirmiştir. kahverengi, karın kısmı bej, baş kısmının ise kahverengi olduğu belirtilmiştir (Tosun, 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, 3.1.2.2. Konukçuları, Yayılışı ve Zararı 2000).

SDÜ Yerleşkesinde P. nigra, Gölcük Tabiat Parkı’nda 3.1.3.2. Konukçuları, Yayılışı ve Zararı ise P. nigra ve P. sylvestris’te bu zararlıya rastlanmıştır. Nimf ve erginlerin kozalak üzerinde beslenmesi esnasında Isparta-Antalya yolu Kavak Mahallesi, Keçiborlu hortumlarını batırdığı yerlerde oluşan reçine sızıntıları (Özbahçe), Yeşilyurt Köyü (Gelinyudan, Karadağ Orman dikkati çekmiştir. Deposu, Kırcazeytin), Bucak (Gündoğdu, Kuyubaşı) ve L. occidentalis 1910’da Otto Heidemann tarafından Kovada Gölü Milli Parkı’nda P. brutia kozalaklarında tanımlanmıştır (Fent ve Kment, 2011). McPherson vd. görülmüştür. (1990), ABD ve Kanada ile birlikte Avrupa ve Asya’da Larvaların beslenmek suretiyle yaptığı zarar sonucunda birçok ülkede yayılış gösterdiğini bildirmişlerdir. Fent ve kozalaklarda şekil bozuklukları, renk değişimleri, reçine Kment (2011), ülkemizde ilk kez 2009 yılında türün akıntıları ve giriş deliklerinin dışındaki öğüntüler varlığını saptamışlardır. Dursun (2016), Ankara, Edirne, gözlenmiştir. İstanbul ve Kırklareli’nde zararlının varlığından söz Tür; P. brutia, P. halepensis, P. nigra, P. pinaster, P. etmektedir. pinea ve P. slyvestris’te zarar yapmaktadır (Tosun, 1977; Can, 2003; Özçankaya ve Balay, 2011). İspanya, İtalya, 3.1.2.3. Biyolojisi Fransa, Ermenistan, Filistin, Pakistan ve Çin’de görülmektedir (Tosun, 1977; Roques (1983)’e atfen Çalışmada, L. occidentalis’in 08.08.2016 ve 18.08.2016 Özçankaya ve Balay, 2011). Ülkemizde ise İstanbul, Adana, tarihlerinde SDÜ Yerleşkesinde P. nigra kozalak ve iğne Antalya, Balıkesir, Denizli, Çanakkale, Bolu, İzmir, yapraklarında ergin ve nimflerine rastlanmış olup, Karabük ve Burdur’da türün varlığı bilinmektedir (Tosun, 08.09.2016’da aynı alanda ergin ve nimflerle birlikte iğne 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000; Can, 2003; Özçankaya ve yapraklara bırakılmış yumurtalar da gözlenmiştir. Balay, 2011). Yumurtalar incelendiğinde nimflerin yumurtayı terk ettiği Genç kozalakların kozalak ekseni ile tohumlarda ayrıca boş yumurtalardan birinde parazitoit çıkışı olduğu meydan şeklinde zarar yapar. Zararın başlangıcında kozalak görülmüştür. Gölcük Tabiat Parkı’nda 11.08.2016 tarihinde pullarının dış kısmı kahverengiye döner ve zarar ilerledikçe P. nigra’larda ergin ve nimflere rastlanmış olup, alandaki P. tüm kozalağa yayılır. Özellikle genç kozalaklarda zarar sylvestris’lerde de bu zararlının bulunduğu kaydedilmiştir. yaptıktan sonra diğer kozalaklara geçer. Olgunlaşmaya başlamış olan kozalaklarda zarar, yüzeyin altında 3.1.3. Dioryctria mendacella (Staudinger 1859) gerçekleşir, kozalak delikli ve parçalanmış bir şekilde (Lepidoptera: Pyralidae) görülür (Tosun, 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000; Özçankaya ve Balay, 2011). Genç kozalaklardaki zararı 3.1.3.1. Tanınması kozalak gelişimini engeller, yoğun zararı ise kozalakların kurumasına neden olur. Reçine akıntısı, beslenme artıkları Elde edilen erginlerin kanat açıklığının ortalama 29 mm ve larva giriş deliği çevresindeki kahverengileşme zararlının olduğu belirlenmiştir. Antenlerinin oldukça uzun ve tipik belirtileridir (Can, 2003). Bu tür mayıstan ekim ayına dişilerde filiform, erkeklerde ise taraklı yapıda olduğu ve ön kadar zarar yapmaktadır (Erdem, 1968). kanatlarının gümüşî gri renkte ve alt tarafında birbirine paralel zikzak şeklinde iki adet bant olduğu gözlenmiştir. Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 178-186 181

3.1.3.3. Biyolojisi 3.1.4. Dioryctria abietella (Denis & Schiffermüller 1775) (Lepidoptera: Pyralidae) Çalışmada 18.09.2015 tarihinde Antalya yolu Kavak Mahallesi çevresinde toplanan P. brutia kozalaklarında 3.1.4.1. Tanınması 29.09.2015 tarihinde pupalar görülmeye başlanmıştır. 13.10.2015 tarihine kadar larva ve pupa döneminde Yumurtadan çıkan larvaların beyazımsı krem renkte, gözlenmiş, 05-24.10.2015 tarihleri arasında yedi adet ergin olgun larvaların ise kırmızımtırak kahverengi olduğu elde edilmiştir. Kovada Gölü Milli Parkı’nda toplanan P. görülmüştür. Pupaların boyları 11 mm, erginlerin gerilmiş brutia kozalaklarında 2016 yılı Eylül başında pupalar haldeki kanat açıklığı ise ortalama 30 mm olarak görülmüş ve ay sonunda ergin çıkışları olmuştur. ölçülmüştür. Erginlerin antenlerinin filiform yapıda olduğu, 21.05.2016 tarihinde Sütçüler/Kırcazeytin’den alınan ayrıca ön kanatlarının ortalarıyla sonlarına doğru “M” harfi örneklerde 02.06.2016’da pupalar gözlenmiş ve şeklinde koyu renkli bantlar bulunduğu ve kanatların 13.08.2016’da bir ergin çıkışı kaydedilmiştir. 24.05.2016 uçlarında açık renkli saçakların varlığı gözlenmiştir. Genç tarihinde Bucak/Karapınar köyünden toplanan P. brutia larvaları sarımsı açık kahverenginde ve 12 mm, olgun kozalaklarında 09.06.2016’da pupalar görülmüş ve 20- larvaları ise 24-26 mm boyundadır. Zararlının ön 22.06.2016 tarihlerinde üç adet ergin çıkışı olmuştur. kanatlarının kirli beyaz sarımtırak renkte, arka kanatlarının 15.06.2016 tarihinde Keçiborlu/Özbahçe mevkiinden ise grimsi renkte olduğu belirtilmiştir (Çanakçıoğlu, 1963; toplanan örneklerde 20.06.2016’da pupalar görülmüş olup, Sekendiz, 1991; Tosun, 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). 16.07.2016 tarihinde ergin çıkışı gözlenmiştir. 27.07.2016 Can (2003), ön kanatlarında bulunan damarların belirgin, tarihinde Bucak/Katran Dağı’nda P. nigra’dan toplanan kanat renginin kahverengi, femurun tibiadan iki katı kadar kozalaklarda 09-12.08.2016 tarihlerinde pupalar görülmüş genişlikte ve tüm bacak kısmının grimsi kahverengi pullarla ve 12-29.08.2016 ve 17.10.2016 tarihlerinde ise sekiz ergin örtülü olduğunu ifade etmiştir. Ön kanat açıklığını, Defne birey çıkışı gözlenmiştir. 27.07.2016 tarihinde (1954), Çanakçıoğlu ve Mol (2000) ve Erkuloğlu (2001) 25- Bucak/Kuyubaşı köyünden alınan kozalaklardaki larvalar 30 mm, Erdem (1968) 25-28 mm, Yüksel (1996), 09-23.08.2016 tarihlerinde pupa olmuş, 29.08.2016’da ise Çanakçıoğlu (1963), Sekendiz (1991) ve Tosun (1977) 24- bir adet ergin çıkışı gözlenmiştir. 02.08.2016’da Kuleönü 30 mm, Özçankaya ve Balay (2011) ile Can (2003) ise 22- mevkiinden alınan P. nigra kozalaklarında 03.09.2016’da 30 mm olduğunu belirtmişlerdir. Ergin bireyin kanadının pupa tespit edilmiş ve 06.10.2016 tarihinde de bir adet ergin dipten ¾’lük kısmında koyu kahverengi pullarla çıkışı olmuştur. 18.09.2015’te Ağlasun/Köroğlubeli çevrelenmiş iç içe geçmiş geniş “M” şeklinde bir bant mevkiinden toplanan P. brutia kozalaklarındaki larvaların bulunur ve türün teşhisinde önem taşımaktadır. Bu bantın 29.09.2015’te pupa olduğu görülmüş, 13 ve 24.10.2015’te üzerinde kanadın orta kısımlarında ön kenara doğru açık ise iki adet ergin çıkışı olmuştur. 01.09.2016 tarihinde renklerin hâkim olduğu orak şeklinde bir leke ile ergin Bucak/Gündoğdu mevkiinde yapılan arazi çalışmalarından bireylerin kanadının dip kısımlarına yakın bölgede soluk elde edilen P. brutia örneklerinde 16.09.2016’da pupalar renkli bir başka bant bulunmaktadır (Can 2003; Özçankaya görülmüş ve 27-29.09.2016 ile 04-07.10.2016 tarihlerinde ve Balay, 2011). Can (2003), koyu renk bant oluşumunun erginlerin çıktığı saptanmıştır. toplam saçak uzunluğunun yarısı olduğunu ifade etmiştir. Zararlı yılda bir döl vermekte ve mayıs ayından ekim Ön kanatlar üzerinde siyah ya da kahverengi zikzak şeklinde ayına kadar kozalaklarda yaşamaktadır. Tırtıllar bazen iki adet enine şerit, arka kanatlarda ise beyazımtırak, parlak kozalak kaidesinden uca doğru bazen de aksi doğrultuda görünümlü saçaklar bulunmaktadır (Defne, 1954; Erdem, yollar açtıktan sonra bu yolların sonundaki yüzeye yakın 1968; Yüksel, 1996). Tırtıllar açık kahverengi ve yerleri meydan şeklinde genişletirler. Olgunlaşmakta olan kırmızımtırak (Defne, 1954; Can, 2003; Özçankaya ve kozalaklarda tırtıllar kozalak eksenini yememekte ancak Balay, 2011), olgunlaşmış tırtıllar ise koyu gri, kırmızı ekseni delerek diğer tarafa geçmektedir. Olgunlaşan tırtıllar esmer renktedir (Çanakçıoğlu, 1963; Sekendiz, 1991; çoğunlukla kozalak dışında bazen de kozalak içinde yiyim Tosun, 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). Baş kısmı ise yaptıkları yollarda ve pislikler arasında pupa olur. Pupa, 11- kahverengidir (Defne, 1954; Can, 2003; Özçankaya ve 15 mm olup, beyaz bir koza içinde bulunur (Çanakçıoğlu, Balay, 2011). Defne (1954), tırtıl renginin, Abies 1963; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). Can (2003), yeşil tohumlarının kanat rengine benzediğini, sırt kısmında kozalaklarda nisandan itibaren tırtılların görülmeye kahverengi iki adet, yanlarda daha açık renkli her halkada başladığını belirtmiştir. Pupa döneminin mayıs-eylül, ergin birer tane olmak üzere dört adet nokta bulunduğunu çıkışının ise haziran-ekim aylarında görüldüğünü, en fazla belirtmiştir. Sırt kısımlarının ortasında bulunan açık renkli ergin çıkışının haziran ve ağustos aylarında olduğunu ve belirgin olmayan iki çizgi şeklinde bir bant ve koyu bildirmiştir. Öktem (2001), erginlerin temmuz-ağustos kestane rengindeki ön göğüs segmenti bulunmaktadır (Can, aylarında çıkış yaptığını bildirmiştir. Özçankaya ve Balay 2003; Özçankaya ve Balay, 2011). Tırtıl üzerinde bir çift (2011), en fazla ergin çıkışını ağustos ayında soluk ve yanlarında ince sarımtırak çizgiler mevcuttur gözlemlemiştir. Tosun (1977), Antalya/Duraliler ve (Çanakçıoğlu, 1963; Sekendiz, 1991; Tosun, 1977; Düzlerçamı, Burdur/Ağlasun, Seydiköy, Çeltikçi’de mayıs, Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). Olgun tırtılların, Çanakçıoğlu haziran ve ağustos aylarında toplanan kozalaklardan (1963), Sekendiz (1991), Tosun (1977), Çanakçıoğlu ve temmuz ve ağustos aylarında türün pupa ve ergin Mol (2000) ve Erkuloğlu (2001) 24 mm, Can (2003) ile döneminde olduğunu bildirmiştir. Özçankaya ve Balay (2011) ise 24-28 mm boyunda olduğunu belirtmişlerdir. Can (2003), erginlerde baş kısmının antenler arasına kadar grimsi kahverengi pullarla kaplı olduğunu ve antenlerin gözlerin dip kısmından çıktığını belirtmiştir. Erkeklerde anten tipinin taraklı,

182 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 178-186 dişilerde ise iplik şeklinde, gözlerin petek göz, ağız Can (2003) ile Özçankaya ve Balay (2011), zararlı parçalarının ise kahverengimsi gri pullarla örtülü, toraks tırtıllarının mayıs ayı başından haziran ayı ortasına kadar kısmının baş kısmından geniş ve dorsalde grimsi, ventralde kozalaklarla beslendiğini ve haziran ortalarında pupa kahverengimsi pullarla kaplı olduğunu belirtmiştir. olduklarını, laboratuvar koşullarında 10-12 günde pupa dönemini tamamladığını ifade etmişlerdir. Özçankaya ve 3.1.4.2. Konukçuları, Yayılışı ve Zararı Balay (2011) ve Can (2003), laboratuvar koşullarında ergin çıkışlarının temmuz başından ekim ortasına kadar devam Tür, Bucak/Karlık mevkiindeki A. cilicica’dan toplanan ettiğini, en fazla ergin bireyin eylül ayında görüldüğünü, örneklerde görülmüştür. Larvaların kozalağa girerek doğal ortamda ise ergin çıkışlarının ağustos ayında beslenmesiyle zarar yaptığı belirlenmiştir. Larvaların olduğunu belirtmişlerdir. bulunduğu kozalaklarda giriş delikleri, renk değişiklikleri, reçine akıntıları ve şekil bozuklukları gözlenmiştir. 3.1.5. Dioryctria peltieri Joannis 1908 (Lepidoptera: D. abietella Avrupa, Güney Rusya, Güney Asya, Pyralidae) İngiltere, Japonya ve Amerika’da (Defne 1954; Sekendiz, 1991; Yüksel, 1996; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000; Can, 2003; 3.1.5.1. Tanınması Özçankaya ve Balay, 2011), Türkiye’de ise Trabzon/Meryemana, Bursa/Uludağ, Balıkesir/Edremit, Bu tür 1908 yılında Cezayir Atlas Dağları Blidah Bolu, Çanakkale, İzmir ve Manisa’da yayılış yapmaktadır bölgesinde C. atlantica kozalaklarında tespit edilerek (Can, 2003; Özçankaya ve Balay, 2011). Erdem (1968), tanımlanmıştır (Joannis, 1908). zararlı kelebeğin yumurtalarını Picea orientalis, P. excelsa, Erginlerin kanat açıklığının ortalama 28 mm olduğu, ön P. alba, P. montana, P. maritama, P. laricio var. austriaca, kanatların gümüşî gri renkte ve siyah desenli olup, kanat A. nordmanniana, A. cilicica, A. equi-trojani, A. pectinata, uçlarında grimsi beyaz renkte saçaklar bulunduğu P. strobus, P. brutia, P. nigra, P. sylvestris, Pseudotsuga görülmüştür. Ergin bireylerin gözlerinin gri ve belirgin ağaçlarının genç kozalaklarına ve tepe sürgünlerine olduğu, antenlerin dişilerde ipliksi, erkeklerde tarak şeklinde bıraktığını belirtmiştir. Batı Karadeniz Bölgesinde A. oduğu gözlenmiştir. Bu tür, hatları belirgin ve antenleri bornmülleriana (Defne, 1954; Sekendiz, 1991), Doğu basitçe tüylü D. abietella grubuyla, hatları daha az belirgin Karadeniz Bölgesi’nde P. orientalis, Ege Bölgesi’nde ise A. ve antenleri uzunca tarağımsı D. pineae grubu arasında bir cilicica ve P. brutia kozalaklarında bulunmaktadır geçiş formu gibi değerlendirilmiştir. D. abietella (Sekendiz, 1991). Çanakçıoğlu ve Mol (2000); Can (2003), boyutlarında, ön kanatlar daha dar ve uzunlaşmış; gri ve Pinus, Abies, Picea, Larix ve Pseudotsuga’nın zararlının beyaz renkte, biraz demirimsi gri, hatta siyaha çalan konukçusu olduğunu belirtmişlerdir. Çanakçıoğlu ve Mol kahverengimsi gri; şekiller genel hatlarıyla D. abietella'ya (2000), zararın meşcere içine göre meşcere kenarlarında benzemekle beraber discoidal beyaz hücre ve 2. çizgi daha fazla olduğunu ifade etmişlerdir. Kozalak ve gövdeye daha yakın ve buna karşılık uç alan daha geniştir. sürgünlerde meydana gelen kıvrılmalar, öğüntüler ve reçine Zikzaklı ikinci çizgi D. abietella'ya göre daha belirgindir. sızıntılarının D. abietella zararının belirtisidir (Defne, 1954; Antenler D. pineae'ye göre daha kısa, tek bir sıra halinde Çanakçıoğlu, 1963; Erdem 1968; Tosun, 1977; Sekendiz, taraksı ve uca doğru kısalan yapıda ve antenin bağlandığı 1991; Yüksel, 1996; Özçankaya ve Balay, 2011). noktaya yakın olup antenin üst kısmındaki pul yastıkçığı Özçankaya ve Balay (2011) ile Can (2003), zarara uğrayan daha yoğun yapıdadır (Joannis, 1908). kozalaklarda büyümenin devam ettiğini ancak tırtılların doku ile birlikte tohumları da tükettiklerini belirtmişlerdir. 3.1.5.2. Konukçuları, Yayılışı ve Zararı

3.1.4.3. Biyolojisi Knölke (2007), D. peltieri’nin monofag bir Cedrus zararlısı olduğunu belirtmiştir. Türün yayılışı sadece 02.09.2016 tarihinde Bucak/Karlık Dağı’ndan alınan A. Cezayir C. atlantica ormanlarında tespit edilmiştir. Bu ilk cilicica kozalaklarından ergin çıkışları 05.09.2016 tarihinde tespitten sonra böceğin yayılışı dünya üzerinde ikinci kez bu başlamış ve 07.11.2016’ya kadar devam etmiş olup, toplam çalışmada Isparta yöresi C. libani ormanlarında yapılmıştır. 46 ergin elde edilmiştir. Kızıldağ Milli Parkı, Şarkikarağaç/Çarıksaraylar, Zararlı yumurtalarını kozalaklara tek tek ya da küçük Senirkent/Kapıdağ ve Bucak/Katran Dağı’nda C. libani yığınlar halinde bırakmaktadır (Defne, 1954; Çanakçıoğlu, kozalaklarında, larvaların beslenmesi sonucunda 1963; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). Sekendiz (1991), kozalaklarda renk değişimlerine, reçine akıntılarına, giriş dişilerin yumurtalarını toplu olarak kozalaklara bıraktığını deliklerinde öğüntülere rastlanmıştır. ifade etmiştir. D. abietella’nın uçma zamanı haziran ve temmuz aylarıdır. Yumurtadan çıkan larvalar tohumlarda 3.1.5.3. Biyolojisi yaptıkları zarar sonrasında kışlamak için toprağa girmekte ve kışı larva olarak geçirdikten sonra mayıs ayında pupa Senirkent/Kapıdağ’da 20.06.2016’da toplanan C. libani olmaktadır (Defne, 1954; Çanakçıoğlu, 1963; Erdem, 1968; kozalaklarından 16.09.2016 tarihinde ergin çıkışları Tosun, 1977; Yüksel, 1996; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). gerçekleşmiştir. Zararlının 11.07.2016’da Kızıldağ Milli Tür bir yıllık generasyona sahiptir (Erdem, 1968; Parkı’nda toplanan C. libani kozalaklarından 23.08.2016’da Çanakçıoğlu, 1963; Sekendiz, 1991; Yüksel, 1996; Tosun, ergin çıkışları olmuştur. Bu tarihte kontrol edilen 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000; Erkuloğlu, 2001). kozalaklarda pupaların olduğu görülmüştür. Yine Sekendiz (1991), uçma zamanının mayıs sonu-eylül sonu 11.07.2016’da Çarıksaraylar’da zararlının larvalarının arasında olduğunu, pupa döneminin nisan-mayıs ortasında bulunduğu kozalaklardan 23-24.08.2016 tarihlerinde ergin başladığını ve yaklaşık bir ay devam ettiğini belirtmiştir. çıkışları gözlenmiştir. Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 178-186 183

3.1.6.Cydia conicolana (Heylaerts, 1874) bakıldığında herhangi bir belirti görülmediği için, sağlıklı (Lepidoptera: Tortricidae) görünümde olan kozalaklarda da bulunduklarını belirtmişlerdir. 3.1.6.1. Tanınması Ergin bireyin hâkim renginin kahverengi, baş kısmının 3.1.6.3. Biyolojisi ise daha açık renkte olduğu görülmüştür. Kanat açıklığı 12 mm olarak ölçülmüş ve ön kanat ortalarına doğru enine Zararlının, 02.09.2016 tarihinde Bucak/Karlık’taki A. kalın beyaz bant, kanat uçlarına doğru ise enine ince, parlak cilicica ormanlarında toplanan kozalaklardan 10.10.2016 mavi çizgilerin bulunduğu gözlenmiştir. tarihinde ergin çıkışı görülmüştür. Zararlının gerilmiş haldeki ön kanatları arasındaki Tosun (1977), Çanakçıoğlu ve Mol (2000) ve Öktem açıklık 11-15 mm’dir (Tosun, 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, (2001), zararlının uçma zamanının mayıs-haziran aylarında, 2000; Öktem, 2001; Can, 2003). Esmer kahverengi olan ön generasyonunun ise yılda bir olduğunu gözlemlemişlerdir. kanatları uçlara doğru kurşunî gri renktedir. Üst kanatların Çanakçıoğlu ve Mol (2000), larvaların sonbaharda olgun ön kenarlarında gümüşî renkte küçük 5’er adet çizgi hale gelip beslenmesinin bittiğini ancak ilerde oluşacak bulunur, ayrıca belirsiz olan ön kanat ortasında üç adet ve erginin kozalaktan çıkabilmesi için bir yol yapmak amacıyla enine siyah çizgileri vardır. Arka kanat rengi esmerdir son bir yiyim daha yaptığını belirtmişlerdir. Tosun (1977), (Tosun, 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). Can (2003), Avcı (1997), Çanakçıoğlu ve Mol (2000) ve Öktem (2001), erginin baş kısmının koyu renkli, anten ekleminin çevresinin kışı larva döneminde geçirdiklerini ve nisan başında pupa ve başın toraksa birleşim yerinin kahverengimsi krem olup olduklarını, larva ve pupa dönemlerini kozalak içerisinde kıl şeklinde pullarla kaplı olduğunu belirtmiştir. Avcı tamamladıklarını ifade etmişlerdir. Öktem (2001), zararlının (1997), kelebeğin ön kanatlarının zemininin sarımsı beyaz, uçma zamanın iklim ve mevkiiye bağlı olarak değiştiğini ve costal çizgiler arası hariç, koyu kahverengi olduğunu, basit generasyona sahip bir tür olduğunu belirtmiştir. Yarısı median bantın transversal olarak dorsuma kadar uzandığını kozalak dışından görülebilen pupa gömleklerinin türün belirtmiştir. Basal ve sub-basal bantların büyük bir basal karakteristik özelliği olduğunu bildirmiştir. leke oluşturduğunu, hafif üçgenimsi olan ocellusun üç veya dört çizgili olduğunu ifade etmiştir. Pupaların boylarının 10- 3.1.7.Gravitarmata osmana (Obraztsov 1952) 11 mm olduğunu belirtmiştir. (Lepidoptera: Tortricidae)

3.1.6.2. Konukçuları, Yayılışı ve Zararı 3.1.7.1. Tanınması

Türün larvalarının Bucak/Karlık’ta A. cilicica Genç larvalarının beyazımsı, baş kısmının siyah, olgun kozalaklarında beslenmek suretiyle zarar yaptığı larvaların ise kırmızımsı renkte olduğu görülmüş ve larva gözlenmiştir. boyu 20 mm olarak ölçülmüştür. Larvaların sırt kısmında Zararlı, dünyada P. laricio, P. nigra, P. sylvestris, kırmızımtırak renkte boyuna iki bant, ortada ise boyuna ülkemizde ise P. nigra ve P. brutia kozalaklarında zarar siyah renkte bir bant bulunduğu gözlenmiştir. Erginlerin ön yapmaktadır (Tosun, 1977; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). kanatlarının esmerimsi kahverengi ve yer yer turuncumsu Medvedev (1987), C. conicolana’nın Batı Rusya’da desenli olduğu, her kanadının ucunda beyaz renkli özellikle genç çam fidanlıklarında önemli bir zararlı saçakların bulunduğu ve antenin filiform yapıda olduğu olduğunu bildirmiştir. Tosun (1977), Bucak/Pamucak, görülmüştür. Eğirdir/Çamyol, Ağlasun/Kümeli ve Serik/Kadriye P. brutia Gerilmiş ön kanatları arasındaki açıklığı 21-25 mm olan ormanlarında zararını tespit etmiştir. Çanakçıoğlu ve Mol kelebeğin ön kanatları koyu kahverengi siyah zemin üzerine (2000), Türkiye’de Antalya, Kaş, Fethiye, Muğla, Aydın, beyazımtırak gri lekelidir. Arka kanatları ise siyahımtırak İzmir, Çanakkale, Edremit/Kazdağ, Dursunbey, Tavşanlı, esmer renkte ve genişçe saçaklıdır (Erdem, 1968; Tosun, Eskişehir, Mudurnu, Göynük, Denizli, Bucak, Eğirdir, 1977; Öymen, 1990; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). Ortalama Ağlasun, Serik, İstanbul/Bahçeköy ve İstanbul / 17 mm büyüklüğünde olan tırtılların sırtında koyu Burgazada’da yayılışını belirtmişlerdir. Tosun (1977), kahverengi bir çizgi ile bunun iki yanında kirli açık yeşil yumurtadan çıkan genç larvaların taze kozalaklarda kozalak renkte enine birer şerit vardır. Uçma deliklerinde yarısı eksenine dokunmadan tohum içini ve bazen taze tohumların dışarıya çıkmış pupa gömleklerinin bulunuşu karakteristiktir kabuklarını yediğini gözlemlemiştir. Çanakçıoğlu ve Mol (Erdem 1968; Öymen 1990; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). (2000), tohum içinde beslenen genç larvaların olgunlaşmaya Pupaların boyları 9-11 mm arasındadır (Çanakçıoğlu, 1963). başlayınca baş ve ön göğüs kısmı hariç vücudunun tohum dışında kaldığını ve bu beslenme sonucunda oluşan pislik ile 3.1.7.2. Konukçuları, Yayılışı ve Zararı öğüntülerin genellikle kozalak kabuklarının iç kısmında, nadiren de dış kısmında olduğunu gözlemlemişlerdir. Esas Senirket/Kapıdağ’dan alınan C. libani kozalaklarında olarak tohum içini yemek suretiyle beslenen larvaların larvaların beslenmek suretiyle zarar yaptığı ve beslenme bazen de tohum kabuğunda beslendiklerini, tek kozalak sonucunda reçine akıntıları, öğüntüler, kozalakta renk içinde genellikle iki ya da üç bazen de altı larva değişimleri ve şekil bozuklukları görülmüştür. görüldüğünü ifade etmişlerdir. Avcı (1997) ise kozalakta Tür, Acıpayam/Bozdağ, Fethiye, Finike/Ördübek, çoğunlukla bir, bazılarında ise iki veya dört larva olduğunu Kaş/Sütleğen’de C. libani kozalaklarında görülmüştür gözlemlemiştir. Avcı (1997), Çanakçıoğlu ve Mol (2000) ve (Tosun, 1977; Çanakçıoğlu, 1982; Çanakçıoğlu ve Mol, Öktem (2001), P. brutia kozalaklarının tohumlarını yiyerek 2000). Öymen (1990), türün bugüne kadar sadece zarar yapan bu türün, gelişme dönemindeki taze kozalakları Türkiye’de, Mouna ve Fabre (2005) ise Türkiye ve seçtiğini ifade etmişlerdir. Zarar sonucu kozalakta dışardan Lübnan’da yayılış yaptığını belirtmiştir. Çanakçıoğlu

184 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 178-186

(1963), Erdem (1968), Tosun (1977) ve Çanakçıoğlu 3.2.2.3. Elachertus sp. (Hymenoptera: Eulophidae) (1982), gelişiminin ilk yılındaki C. libani kozalaklarının tohum ve pullarını yemek suretiyle zarar yapan bu kelebeğin Bucak/Gündoğdu mevkiinden 01.09.2016 tarihinde tırtıllarının kozalağın iç kısmında beslenmesi sonucunda, alınan P. brutia kozalaklarında D. mendacella ile birlikte kozalakların delik deşik görünmesine neden olduğunu 01-08.09.2016 tarihlerinde üç adet ergin elde edilmiştir. gözlemlemişlerdir. Tırtılların beslenmesi sonucu zarara Benjamin (1985), D. resinosella’nın parazitoitleri uğrayan kozalaklarda renk değişikliği, deformasyon, öğüntü arasında Elachertus sp.’nin olduğunu belirtmiştir. ve reçine sızıntılarının bulunması zararın belirtisi olduğu ifade edilmiştir. 3.2.2.4. Cotesia sp. (Hymenoptera: Braconidae)

3.1.7.3. Biyolojisi Bucak/Karlık’tan 02.09.2016’da alınan A. cilicica kozalaklarından 20.09.2016 tarihinde D. abietella’nın 17.10.2015 tarihinde Senirkent /Kapıdağ’dan alınan C. parazitoiti olarak üç adet ergin çıkışı olmuştur. libani kozalaklarından elde edilen olgun larvaların boyları ortalama 20 mm olarak ölçülmüştür. 23.10.2015 ve 3.2.2.5. Ascogaster annularis (Nees von Esenbeck, 1816) 07.12.2015 tarihlerinde pupa oldukları görülmüştür. (Hymenoptera: Braconidae) 07.05.2016’da toplanan kozalaklardan mayıs ayı sonu ile haziran ayı başında ergin çıkışları olmuştur. Zararlının Sütçüler/Karadağ Orman Deposu’ndan 10.05.2016 22.06.2016 tarihinde arazide genç larvaları görülmüştür. tarihinde toplanan P. brutia kozalaklarından D. Olgunlaşmasının ilk senesi içinde bulunan kozalakların mendacella’nın parazitoiti olarak 13.05.2016’da bir adet üzerine bırakılan yumurtalardan çıkan tırtıllar kozalağa ergin çıkışı gözlenmiştir. girerek kozalağın içinde ve kozalak sapına yakın bir yerde Aydoğdu ve Beyarslan (2012), türün Elazığ, pupa olur. Kışı pupa döneminde geçirdikten sonra haziran Gümüşhane, Edirne ve Kütahya’da yayılış yaptığını ayında erginleşerek kozalağı terk eder. Tür, basit belirtmişlerdir. generasyona sahiptir (Çanakcıoğlu, 1963; Erdem, 1968; Çanakçıoğlu ve Mol, 2000). 3.2.2.6. Homolobus sp. (Hymenoptera, Braconidae)

3.2. Doğal Düşmanlar Bucak/Karlık’tan 02.09.2016 tarihinde toplanan A. cilicica kozalaklarından D. abietella’nın parazitoiti olarak 3.2.1. Avcılar 09.11.2016 tarihinde bir adet ergin çıkışı gözlenmiştir.

3.2.1.1. Anomognathus sp. (Coleoptera: Staphylinidae) 3.2.2.7. Anomalon cruentatum (Geoffroy, 1785) (Hymenoptera: Ichneumonidae) Sütçüler/Karadağ Orman Deposu’ndan 10.05.2016 tarihinde alınan P. brutia kozalaklarından 17.05.2016’da D. Keçiborlu/Özbahçe mevkiinde 15.06.2016 tarihinde mendacella ile türün ergin çıkışları görülmüştür. Türün D. toplanan P. nigra kozalaklarından 13.08.2016’da D. mendacella’nın avcısı olduğu belirlenmiştir. mendacella’nın parazitoiti olarak bir adet ergin çıkışı olmuştur. 3.2.2. Parazitoit türler Gürbüz vd. (2009), Isparta/Merkez, Kolarov ve Gürbüz (2006) ise Eğirdir/Kasnak Ormanı, Çandır/Yazılı Kanyon, 3.2.2.1. Pseudoperichaeta nigrolineata (Walker 1853) Gölcük Aşağıgökdere/Arboretum ile Antalya’da Avlanbeli (Diptera: Tachinidae) ve Finike/Çatallar’da türü tespit etmişlerdir.

Sütçüler/Karadağ Orman Deposu’ndan 10.05.2016 3.2.2.8. Campopleginae altfamilyasına ait türler tarihinde alınan P. brutia kozalaklarından 13.05.2016’da bir (Hymenoptera: Ichneumonidae) adet ergin çıkışı olmuş ve türün D. mendacella’nın parazitoiti olduğu tespit edilmiştir. Keçiborlu/Özbahçe mevkiinden 15.06.2016’da elde Kara ve Tschorsnig (2003), P. nigrolineata’nın edilen P. nigra kozalaklarından 11.07.2016 ve 13.08.2016 Türkiye’deki konukçularının Pyralidae familyasından O. tarihlerinde D. mendacella’nın parazitoiti olarak nubilalis, D. abietella ve D. pineae’nın olduğunu Campopleginae alt familyasına ait iki tür çıkışı olmuştur. belirtmişlerdir. 4. Sonuç ve öneriler 3.2.2.2. Schizonotus sieboldi (Ratzeburg 1848) (Hymenoptera: Pteromalidae) Bu çalışma, Isparta Orman Bölge Müdürlüğü göknar, çam ve sedir ormanlarındaki kozalak zararlıları ile bu Bucak/Karlık’tan 02.09.2016 tarihinde alınan A. cilicica zararlıların biyolojisi, zarar şekli ve doğal düşmanlarının kozalaklarından 20.09.2016’da D. abietella’nın parazitoiti tespiti amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada yedi adet olarak 19 adet ergin elde edilmiştir. zararlı tür tespit edilmiş olup, bu türler; C. pinicola Mamaev Zeki ve Toros (1990) ile Avcı ve Pekel (2000) ise bu (Diptera: Cecidomyiidae), L. occidentalis Heidemann türün Chrysomela tremula’nın parazitoiti olduğunu (Hemiptera:Coreidae), D. mendacella Staudinger belirtmişlerdir. (Lepidoptera: Pyralidae), D. abietella Denis & Schiffermüller (Lepidoptera: Pyralidae), D. peltieri Joannis (Lepidoptera: Pyralidae), C. conicolana Heylaerts Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 178-186 185

(Lepidoptera: Tortricidae) ve G. osmana Obraztsov Kaynaklar (Lepidoptera: Tortricidae)’dır. Bu türlerden D. peltieri Türkiye ormanları faunası için ilk kayıt niteliğindedir. Avcı, M., 1997. Marmara Bölgesi ormanlarının Tortricidae Çalışmada üç farklı alandan altı adet D. peltieri ergini elde (Lepidoptera) faunası. Doktora Tezi, İstanbul edilmiştir. Ülkemizde bu türün ilk kez tespit edilmesi, türün Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. biyolojisinin ve zararının tanımlanması çalışma açısından Avcı, M., Pekel, N., 2000. Türkiye Ormanlarının Faydalı önemlidir. Yörede bu türün varlığının tespiti ve biyolojisinin Böcekleri ve Konukçuları. Oğurlu, İ. (Ed.), Biyolojik belirlenmesine yönelik yeni çalışmaların yapılması Mücadele (399-400). Süleyman Demirel Üniversitesi gerekmektedir. L. occidentalis, ülkemizde son yıllarda Yayınları, Isparta, s. 440. görülen önemli yabancı istilacı bir tür olup, özellikle P. Aydoğdu, M., Beyarslan, A., 2012. A review of the genus pinea’daki zararı nedeniyle dikkat çekmektedir. Ancak bu Ascogaster Wesmael, 1835 (Hymoptera, Braconidae, çalışmada P. pinea’da bu türe rastlanmamış, ancak P. nigra Cheloninae) in Turkey, with a new host record for ve P. sylvestris üzerinde tespit edilmiştir. Ayrıca Isparta Ascogaster bicarinata (Herrich-Schäffer, 1838). North- Orman Bölge Müdürlüğü ormanlarında zararlının varlığı, bu Western Journal of Zoology, 8(1): 31-40. çalışma ile kayıt altına alınmıştır. Can, P., 2003. İzmir ve Manisa illeri Kızılçam (Pinus brutia Çalışmada; P. nigrolineata Walker (Diptera: Ten.) tohum bahçelerinde bulunan kozalak ve tohum Tachinidae), Elachertus sp. (Hymenoptera: Eulophidae), S. tararlıları, tarar şekilleri ve bulunma dönemlerinin sieboldi Ratzeburg (Hymenoptera: Pteromalidae), Cotesia belirlenmesi üzerinde araştırmalar. Doktora Tezi, Ege sp., Homolobus sp., A. annularis (Hymenoptera: Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir. Braconidae) ve A. cruentatum (Hymenoptera: Cilbircioğlu, C., Ünal, S., 2008. Gall midges (Diptera: Ichneumonidae) ile aynı familyanın Campopleginae Cecidomyiidae) in forest trees of Turkey. Journal of altfamilyasından iki parazitoit tür olmak üzere toplam dokuz Agricultural and Urban Entomology, 25(1): 13-23. tür elde edilmiştir. Predatör olarak ise Anomognathus sp. Çanakçıoğlu, H., 1963. Orman Ağaçlarımızın Tohumlarına (Coleoptera: Staphylinidae) tespit edilmiştir. Anomognathus Arız Olan Böcekler ve Bazı Önemli Türlerin sp.’nin bilim dünyası için yeni bir tür olduğu belirlenmiş Mücadeleleri Üzerine Araştırmalar. Türkiye olup tanımlama çalışmaları devam etmektedir. Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Çalışmada bir alanda en fazla görülen zararlı tür, 46 Yayınları, Sıra No. 343, Seri No. 17, İstanbul, s. 100. birey ile D. abietella olmuş ve Bucak/Karlık’tan toplanan A. Çanakçıoğlu, H., 1982. Türkiye ormanlarının zararlı cilicica kozalaklarından elde edilmiştir. 11 farklı alandan tortricidae (Lepidoptera) türleri. İstanbul Üniversitesi toplanan P. brutia kozalaklarından 37 adet D. mendacella Orman Fakültesi Dergisi, Seri: A, 32(1): 17-43. ergini elde edilmiştir. Çanakçıoğlu, H., Mol, T., 2000. Tohum ve Kültür Hızlı nüfus artışı ile kentleşme ve sanayileşmedeki Zararlıları. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi gelişmeler nedeniyle ormanlık alanların arttırılması son Yayınları, Rektörlük No: 4210, Fakülte No: 462, yıllarda daha da önemli hale gelmiştir. Orman alanlarındaki İstanbul, s. 334. bozulmalar, ormansızlaşmasının artması ve iklim değişimi Defne, M., 1954. Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki Göknarların ile mücadelede orman alanlarının arttırılmasına yönelik Zararlı Böcekleri ve Mücadele Metodları. Türkiye çalışmalar hız kazanmış ve bu amaçla doğal gençleştirme ve Cumhuriyeti Tarım Vekâleti, Orman Umum Müdürlüğü ağaçlandırma çalışmalarında tohum ve fidan gereksinimi Yayınları, Seri No: 12, Sıra No: 105, İstanbul, s. 228. artmaktadır. Bu bağlamda tohum ve kozalakta zarar yapan Dursun, G., 2016. Balıkesir kent ormanı ve BAUN Çağış türlerle mücadelenin önemi daha da anlam kazanmaktadır. yerleşkesindeki Heteroptera (Hemiptera) faunasının Sonuç olarak sağlıklı orman kuruluşları oluşturabilmek kışlak tuzaklarla belirlenmesi üzerinde araştırmalar. için tohum ve kozalaklar zararlılardan korunmalı, bunun Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Üniversitesi, Fen için de zararlıların biyolojileri ve doğal düşmanları tespit Bilimleri Enstitüsü, Balıkesir. edilerek mücadelesi yapılmalıdır. Erdem, R., 1968. Ormanın Faydalı ve Zararlı Böcekleri. İstanbul Üniversitesi Yayınları, No: 1265, Orman Teşekkür Fakültesi No: 118, İstanbul, s. 182. Erkuloğlu, Ö.S., 2001. Doğu Ladini. Ormancılık Araştırma Türlerin teşhisi için Sayın Prof. Dr. Miktat Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları, Muhtelif Yayınlar DOĞANLAR (Mustafa Kemal Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Serisi: 58, El Kitabı Dizisi: 5, Ankara, s. 288. emekli öğretim üyesi) (Eulophidae, Pteromalidae), Sayın Fauna Europaea (FE), 2017. Fauna Europaea-All European Prof. Dr. Ahmet BEYARSLAN (Bitlis Eren Üniversitesi, Species Online. https://fauna-eu.org/, Erişim Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü) (Braconidae), Tarihi: 22.02.2017. Sayın Doç. Dr. Saliha ÇORUH (Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fent, M., Kment, P., 2011. First record of the Invasive Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü) (Ichneumonidae), Doç. Western Conifer Seed Bug Leptoglossus occidentalis Dr. Sinan ANLAŞ (Celal Bayar Üniversitesi, Alaşehir (Heteroptera: Coreidae) in Turkey. North-Western Meslek Yüksek Okulu) (Staphylinidae), Yrd. Doç. Dr. Journal of Zoology, 7(1): 72-80. Turgut ATAY (Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Gürbüz, M.F., Aksoylar, M.Y., Buncukçu, A., 2009. A Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü) (Tachinidae) ve Yrd. Doç. faunistic study on Ichneumonidae (Hymenoptera) in Dr. Kesran AKIN (Bitlis Eren Üniversitesi, Fen Edebiyat Isparta, Turkey. Linzer Biologische Beiträge, 41(2): Fakültesi, Biyoloji Bölümü) (Pyralidae)’a ve çalışmayı 1969-1984. 4670-YL1-16 No.lu proje ile destekleyen Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Yönetim Birimi Başkanlığı’na teşekkür ederiz.

186 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 178-186

Hainze, J.H., Benjamin, D.M. 1985. Partial life tables for Özçankaya, İ.M., Balay, N.S., Kılcı, M., Bucak, C., 2010. the red pine shoot , Dioryctria resinosella Kozak Yöresindeki Fıstık Çamlarında (Pinus pinea L.) (Lepidoptera: Pyralidae), in Wisconsin red-pine Biyotik Faktörler ile Besin Elementlerinin Kozalak plantations. Environmental Entomology, 14(5): 545-551. Kayıplarına Etkileri. Ege Ormancılık Araştırma Joannis, J., 1908. Une Phycide Nouvelle d'Algérie. Bulletin Müdürlüğü, Teknik Bülten Serisi No: 47, Orman de la Société Entomologique de France, 168-169. Bakanlığı Yayın No: 399, Müdürlük Yayın No: 062, Kara, K., Tschorsnig, H.P., 2003. Host catalogue for the İzmir, s. 56. Turkish Tachinidae (Diptera). Journal of Applied Özçankaya, İ.M., Balay, N.S., 2011. Ege Bölgesi’nde çam Entomology, 127(8): 465-476. türlerinin kozalaklarında zarar yapan Dioryctria (Lep., Knölke, S., 2007. A Revision of the European Pyralidae) türleri ve doğal düşmanları. Türkiye I. Orman Representatives of the Microlepidopteran Genus Entomolojisi ve Patolojisi Sempozyumu Bildiriler Dioryctria Zeller, 1846 (Insecta: Lepidoptera: Pyralidae: Kitabı, 23-25 Kasım 2009, Antalya, s. 138-143. Phycitinae). Ludwig Maximilians Universität München, Reid, S., Cannon, R., Malumphy, C., Tilbury, C., Straw, N., Germany, pp. 160. 2009. Western Conifer Seed Bug Leptoglossus Kolarov, J., Gürbüz, M.F., 2006. A study of the Turkish occidentalis. Ichneumonidae (Hymenoptera). III. , http://fera.co.uk/news/resources/documents/pests- Banchinae, Ophioninae and Xoridinae. Acta disease-westernConiferSeedBug.pdf, Erişim Tarihi: Entomologica Serbica, 11(1-2): 91-94. 20.02.2017. McPherson, J.E., Packauskas, R.J., Taylor, S.J., O’Brien, Roques, A., 1983. Les Insectes Ravageurs des Cones et M.F., 1990. Eastern range extension of Leptoglossus Graines de Coniferes en France. Institut National de la occidentalis with a key to Leptoglossus Species of Recherche Agronomique, Paris, France, pp. 134. America North of Mexico (Heteroptera: Coreidae). Roques, A., El Alaoui El Fels, M.A., 2005. Overview of the Great Lakes Entomologist, 23(2): 99-104. fauna that colonies seed cones in the Medvedev, G.S. (Ed.), 1987. Keys to the of the Mediterranean Regio. Entomological Research in European. Nauka Publishers, India, pp. 991. Mediterranean Forest Ecosystems, INRA, 59-78. Moulet, P., 1995. Hémiptères Coreoidea Euro- Sekendiz, O.A., 1991. Abies nordmanniana (Stev.) Méditerranéens. Faune de France, 81, Fédération Spach.’nın Doğu Karadeniz Bölümü Ormanlarındaki Française des Sociétés de Sciences Naturelles, Paris, pp. Zararlı Böcekleri ile Koruma ve Savaş Yöntemleri. 336. Orman Genel Müdürlüğü Yayınları, Yayın No: 678, Sıra Mouna, M., Fabre, J.P., 2005. Pest insects of cedars: Cedrus No: 73, Ankara, s. 200. atlantica Manetti, C. libani A. Richard and C. brevifolia Tosun, İ., 1977. Akdeniz Bölgesi İğne Yapraklı Henry in the Mediterraneanarea. Entomological Ormanlarında Zarar Yapan Böcekler ve Önemli Türlerin Research in Mediterranean Forest Ecosystems, Paris, pp. Parazit ve Yırtıcıları Üzerine Araştırmalar. Orman 89-104. Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Yayınları, Sıra No: Orman Genel Müdürlüğü (OGM), 2014. Türkiye Orman 612, Seri No: 24, İstanbul, s. 201. Varlığı. http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/Yayinlar/ Yüksel, B., 1996. Türkiye’de Doğu ladini (Picea orientalis T%C3%BCrkiye (L.) Link.)’nde zarar yapan böcekler ve bazı türlerin %20Orman%20Varl%C4%B1%C4%9F%C4%B1.pdf, yırtıcı ve parazitleri üzerine araştırmalar. Doktora Tezi, Erişim Tarihi: 12.11.2015. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Orman Genel Müdürlüğü (OGM), 2015. Türkiye Orman Trabzon. Varlığı. Zeki, H., Toros, S., 1990. Determination of natural enemies https://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/Yayinlar/T%C3%B of Chrysomela populi L. and Chrysomela tremulae F. Crkiye%20Orman%20Varl%C4%B1%C4%9F%C4%B (Coleoptera, Chrysomelidae) harmful to poplars and the 12015.pdf, Erişim Tarihi: 08.03.2017. efficiency of their parasitoids in Central Anatolia Öktem, E., 2001. Kızılçam. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Region. In Proceedings of the Second Turkish National Müdürlüğü Yayınları, Muhtelif Yayınlar Serisi: 52, El Congress of Biological Control, Ege University, 26-29 Kitabı Dizisi: 2, Ankara, s. 182. September 1990, Ankara, pp. 251-260. Öymen, T., 1990. Türkiye’de iğne yapraklı ağaçlarda zarar yapan önemli lepidoptera türleri. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, 40(3): 59-65.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 187-196 | Research article (Araştırma makalesi)

Kestane dal kanseri ile mücadelenin silvikültürel yönden değerlendirilmesi: Kütahya Simav örneği

İbrahim Turnaa, Mustafa Gökhan Sertkayab, Fahrettin Atara,*

Özet: Çalışma kapsamında Kütahya-Simav kestane ormanlarının meşcere yapılarının bozulmasına neden olan etmenlerin belirlenmesi ve bu etmenlerin kestane hastalıkları ile ilişkisinin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Çalışmada araştırma alanı olarak kestanenin doğal yayılış alanlarından biri olan Kütahya Simav ormanları seçilmiştir. Simav kestane ormanlarında kestane dal kanseri ile mücadelenin ve kestane meyve hasat şeklinin silvikültürel müdahaleler açısından ormana verdiği zararlar incelenmiştir. Araştırma alanından 3 farklı örnek alan alınmış, her bir örnek alandaki bireylerin çapları, hastalık durumu ve aşılı olup olmadıkları tespit edilmiştir. Ayrıca bu ormanların meşcere kuruluşları (ağaç türü karışımı) incelenmiştir. Çalışma sonucunda örnek alanlardaki kestane bireylerinin hastalık durumu incelediğinde ortalama %11’nin tamamen kuruduğu, %6’sinin kısmen kuru olduğu ve %46’sinin kanserli ama yaşama kabiliyetinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca silvikültürel müdahalelerin (sürgün tekleme, budama, vb.) kestane dal kanseri ile mücadelede etkinliği ortaya konulmuştur. Yöre halkı tarafından yapılan bilinçsiz müdahaleler (aşılama, hasat şekli vb.) sonucunda kestane ormanlarının meşcere kuruluşlarının bozulduğu ve hastalığın artmasına neden olduğu belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Anadolu kestanesi, Kestane kanseri, Aşılama, Silvikültür

Evaluation of the combating against chestnut blight (Cryphonectria parasitica) in terms of silviculture: The sample of Kütahya Simav

Abstract: The objective of this study was to determine the factors causing the deterioration of the stand structures of chestnut forests in Kütahya-Simav and to reveal the relation between these factors and chestnut diseases. Chestnut forests in Kütahya Simav were chosen as research area in this study. The damages given to forests in the result of the combating against chestnut blight, Cryphonectria parasitica, and harvest of chestnut fruit were investigated in terms of silvicultural treatments. Three different sample plots were chosen from the research area. In each sample plot, the diameters, diseases and grafting status (exist or not) of the trees were determined. Stand structures of these forests were also investigated. As a result of the study, the disease state of the chestnut individuals in the sample areas was determined. It was found that on average 11% were completely dry, 6% were partially dry, and 46% were cancerous but capable of survival. Also, effectiveness in the combating against chestnut blight of silvicultural treatments was investigated. In the result of unconscious interventions made by the local people (grafting, harvesting, etc.) have observed that stand structure of chestnut forests are corrupted and disease increase. Keywords: Sweet chestnut, Chestnut blight, Grafting, Silviculture

1. Giriş meyvesi, mobilya ve doğrama yapımı için kaliteli kerestesi, antioksidan ve antimikrobiyal özellikteki balı, boyamada Tarih boyunca insanların doğal kaynakların sınırsız kullanılan dal, yaprak ve kabuklarıyla kestane ağacı ve olabileceği düşüncesi, uzun yıllar boyunca bu kaynakların ormanları, yüzlerce yıldır insanlara ve ekosisteme sayısız bilinçsiz bir şekilde kullanılmasına yol açmıştır. İnsanlar, faydalar sağlamıştır. Kestane ormanları gerek kullanım ihtiyaçlarının çeşitlenerek artması ile tüketime bağlı olarak alanlarının çeşitliliği (odun, meyve, erozyon, bal, vb.), tabiat ve insan arasındaki dengeyi tabiatın aleyhine bozmuş gerekse görselliği nedeniyle üzerinde çok çalışılması ve tabii çevrenin tahribatıyla birlikte ekolojik dengede gerekirken bugüne kadar ihmal edilen türlerimizden biridir. bozulmalar meydana getirmiştir (Huss ve Kahveci, 2009). Bununla birlikte kestane ormanları uzun yıllar bütün Bu nedenle doğal kaynakların başında gelen ormanların dünyada olduğu gibi ülkemizde de biyotik ve abiyotik sürdürülebilir yönetimi günümüzde büyük önem zararlılarla yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Özellikle kazanmıştır. kestane biyolojisine aykırı uygulamalarla kestane Sürdürülebilir ormancılık bakımından orman ormanlarının vasfı bozulmuş, birçok yerde aşı vb. kaynaklarının en iyi şekilde planlanması, işletilmesi, toplum çalışmalarla niteliği değiştirilmeye çalışılmıştır (Anonim, yararına sunulması günümüzde büyük önem arz etmektedir. 2013; Turna vd., 2014). Bu bağlamda ülkemizin önemli orman ağacı türlerinden biri Fagaceae familyasına ait önemli bir orman ağacı olan olan kestane ağacı, özellikle çok amaçlı kullanımlar için kestane cinsinin dünyada 10-12 türü olup, Türkiye’de doğal önemli potansiyele sahip türlerin başında gelmektedir. olarak bulunan tek türü ise Anadolu kestanesi (Castanea Karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve minerallerce zengin sativa Mill) dir (Kayacık, 1981). Anadolu kestanesi’nin

 a Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi, Silvikültür Anabilim Citation (Atıf): Turna, İ., Sertkaya, M.G., Atar, Dalı, Trabzon F., 2017. Kestane dal kanseri ile mücadelenin b Orman Genel Müdürlüğü, Sivas Orman İşletme Müdürlüğü, Sivas silvikültürel yönden değerlendirilmesi: Kütahya @ * Simav örneği. Turkish Journal of Forestry, 18(3): Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] 187-196.  Received (Geliş tarihi): 06.04.2017, Accepted (Kabul tarihi): 20.07.2017 DOI: 10.18182/tjf.304351

188 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196

M.Ö 5.yüzyılda Anadolu’dan Güney Avrupa’ya yapraklı türlerin de usulsüz kesimlerle alandan götürüldüğü, buradan daha güneye kaydığı ve Balkan uzaklaştırılması ile daha çok saf meşcereler haline yarımadası ile Anadolu, Güney İtalya ve Fransa’ya kadar dönüştürülmüş oldukları görülmektedir. yayıldığı bildirilmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu türün Kestane ormanları, hem ülkemizde hem de yayılış ana vatanı olduğu da ileri sürülmektedir (Kayacık, 1981; gösterdiği Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan patojen ve Yaltırık, 1993; Soylu, 2004). Hazar Denizinden Atlas virulent faktörler nedeniyle büyük zararlara uğramıştır. Okyanusuna kadar olan alanda geniş bir yayılışa sahiptir. Bugün itibarıyla kestane ormanlarında görülen en önemli Bu hat boyunca türün en geniş yayılış alanı başta Fransa, hastalık etmenlerinin başında kestane kök çürüklüğü ve İsviçre, İtalya ve Türkiye’dir. Bunun yanında İspanya, kestane dal kanseri gelmektedir. Son yıllarda, kestane Portekiz, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Yunanistan, ormanlarında uygulanan birçok işletme şekli yeniden ele Gürcistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde de önemli bir alınmış ve alanların verimliliği ve toprak kaynaklarının yayılışı bulunmaktadır (Fernandez-Lopez ve Alia, 2003). uzun dönemli korunmasını sağlamak amacıyla yeni bulgular Ülkemizde Doğu Karadeniz, Akdeniz ve bu bölgeler ortaya koyulmuştur (Roberts ve Gilliam, 1995). Bu arasında iklime (özellikle yağış) bağlı olarak Batı Karadeniz hastalıklar ile mücadele etmek ve kestane ormanlarının bölgesi ekotonu olmak üzere üç farklı yayılış alanı olduğu sağlığını korumaya yönelik olarak bir çok çalışmalar bildirilmektedir (Ketenoğlu et all. 2010). Anadolu, yapılmıştır (Coşkun ve Kural, 1994; Çeliker, 2000; Akıllı kestanenin gen merkezlerinden ve kültüre alındığı en eski vd., 2009; Döken, 2009; Katırcıoğlu vd., 2010). Yine alanlardan birisidir (Villani vd., 1991., Aksoy vd, 2005). araştırma kuruluşlarının çok sayıda çalışmalar yaptığı, Kestane’nin Türkiye’deki yayılışı Kafkaslardan bunlardan bir kısmının sonuçlandığı, bir kısmının ise devam başlayarak Kuzey Anadolu boyunca Bulgaristan sınırına ettiği bilinmektedir. Kestane ormanlarının silvikültürel kadar uzanmakta, Marmara Bölgesi ve batı Anadolu’da yönden ele alındığı çalışmalar ise sınırlıdır. Yapılan bazı yayılış göstermektedir. Ayrıca Akdeniz’de Isparta (Genç çalışmalarda hastalıklara karşı dayanıklı türlerin vd. 2001) ve Antalya Köprülü Kanyon civarındaki belirlenmesinin yanında silvikültürel müdahalelerle sağlıklı Altınkaya (Selge) bölgesinde (Kulaç vd. 2015) lokal olarak bireyler elde edilmeye çalışmıştır (Clark vd. 2012). bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesinde sahilden başlayarak Çalışma kapsamında Kütahya-Simav kestane ormanlarının 1200 m’ye, Ege Bölgesinde yer yer 1800 m’lere (Kütahya- meşcere yapılarının bozulmasına neden olan etmenler Simav) kadar çıkmaktadır. 500-600 m yükseltilere kadar incelenmiş olup, bu etmenlerin kestane hastalıkları ile diğer ağaç türleri ile karışık veya tarımsal ürünlerle içi içe ilişkisi irdelenmeye çalışılmıştır. Tüm bu ilişkilere bağlı bulunmaktadır (Turna, 2013; Anonim, 2013). olarak yöredeki kestane ormanlarında gerek hastalıkla Kestane türü çeşitli topraklarda yetişmesine rağmen, 4- mücadelede gerekse meyve üretiminde uygun teknik 4.5 pH değerleri arasındaki derin, verimli ve asidik müdahalelerin nasıl olabileceği ve bunun sosyal baskıyla topraklarda optimal büyüme göstermektedir (Kerr ve Evans, olan ilişkisinin uygulamalı olarak açıklanması 1993). Ancak diğer araştırmalara göre bu tür için optimal hedeflenmiştir. pH değerinin 5.5 olduğu bildirilmektedir (Bourgeois vd., 2004). Doğal meşcerelerde 30 yaşındaki genel ortalama 2. Materyal ve yöntem artım iyi orta ve fena bonitetlerde sırasıyla yaklaşık 18, 14 ve 10 m³/ha/yıl kadardır. Görüldüğü gibi fena bonitette bile Çalışma Kütahya Orman Bölge Müdürlüğü, Simav hızlı gelişen tür özelliği göstermektedir. Dikimle Orman İşletme Müdürlüğü, Simav ve Aksaz Orman İşletme yetiştirilmesi ve ıslah çalışmaları yapılması durumunda bu Şeflikleri sınırları içerisinde gerçekleştirilmiştir (Şekil 1). artım değerlerinin çok daha yüksek olacağı aşikârdır. Bu kapsamda 3 farklı örnek alan alınmıştır. Ayrıca Simav Kestane ekolojik, ekonomik ve sosyal değeri çok yüksek ve Aksaz Orman İşletme Şefliklerine ait Orman olan ancak Türkiye ormancılığında ihmal edilen bir türdür Amenajman Planları (1994-2013 ve 2015-2024 plan (Kapucu vd., 2002). dönemi) ve Anadolu kestanesi Odun Dışı Ürün Meyve Kestane’nin eko-silvikültürel özellikleri yanında Hasat Planı (2013-2014) verileri materyal olarak meşcere kuruluşlarının iyi bilinmesi gerekir. Kestane kullanılmıştır. ormanlarını, koru, korulu baltalık ve baltalık ormanlar Araştırma alanına ait ölçümlerde kumpas, şerit metre ve olarak sınıflandırmak mümkün olabileceği gibi bozuk ve numaratör kullanılmış ve her bir örnek alanına ve sürgün normal kestane ormanları olarak da sınıflandırmak kökenli ocaklara ait koordinatlar kaydedilmiştir. Ayrıca mümkündür. Avrupa’da yapılmış bir araştırmada; 8 Avrupa Kütahya-Simav yöresinde daha önceden yapılmış ve ülkesinde toplam 53 örnek alanında yapılan incelemede raporlanmış çalışmalarda materyal olarak yağış, enlem, yaş, ağaç boyu ve hektardaki ağaç sayıları değerlendirilmiştir. gibi özelliklerin baltalık ve koru ormanlarındaki ilişkileri Çalışma alanlarının belirlenmesinde Simav Orman ele alınmıştır. Buna göre yetişme ortamı koşullarının iyiye İşletme Müdürlüğü, Simav Orman İşletme Şefliği Orman yakın, meşcere yaşının ise yaklaşık olarak 10-65 arasında Amenajman Plan verilerinden yararlanılmıştır. Simav ve olduğu belirlenmiştir (Manetti vd., 2001). Ülkemizdeki Aksaz Orman İşletme Şefliklerinin 2015-2034 Orman kestane meşcereleri ve orman kuruluşları incelendiğinde; Amenajman Planına göre meşcere haritaları Şekil 2’de doğal yayılış alanlarında daha çok yapraklı türlerle verilmiştir. Buna göre saf ve karışık kestane ormanları (ıhlamur, kayın, gürgen, meşe vb.) ikili, üçlü veya daha planda belirlendikten sonra, arazide yapılan incelemelerde fazla türlerle karışık olarak yayılış gösterir. Ancak mevcut örnek alanlar seçilmiştir. Simav kestane ormanları hakkında kestane ormanları, gerek kestane meyvesi, gerekse yakacak arazide ve planlarda yapılan incelemelere göre meşcere ve yapacak odununun çeşitli kullanımları nedeniyle aşırı yapısına ilişkin genel bilgiler, plan verileri ve arazi kullanılmış ve tahrip edilerek verimsiz hale incelemelerinden elde edilmiştir. dönüştürülmüştür. Karışık meşcereleri oluşturan diğer Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196 189

Şekil 1. Simav kestane ormanları ve çalışma yapılan yerlerin memleket haritasındaki konumu

Şekil 2. Aksaz ve Simav Orman İşletme Şefliği 2015-2034 Orman Amenajman Planına göre kestane ormanlarını gösteren meşcere haritası görüntüsü

Kestane ormanlarını temsil edecek şekilde Simav bireylerden de virülent örnekleri alınarak Hipovirülent Orman İşletme Şefliğindeki 8 nolu bölme içerisindeki saf üretimi için Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma kestane meşceresinde 3 adet 25x40 = 1000 m²lik örnek Enstitüsü Müdürlüğüne gönderilmiştir. alanlar alınmıştır. Örnek alanların seçiminde daha önceki Simav ve Aksaz Orman İşletme Şefliklerine ait 2013- yıllarda bölgede yoğun olarak yapılan meyve aşılamalarına 2014 yıllarını kapsayan Hasat Planı arazi çalışmalarında, altlık oluşturan kestane dip veya gövde kütükleri ile meşcere tipi bazında 20 x 20=400 m²lik 8 adet örnek alanı hastalık durumu esas alınmıştır. Zira çalışma, bu kütükler alınmıştır. Her örnek alanındaki karışıma giren ağaçların üzerinde oluşan çok sayıdaki sürgünler ile bunların kestane türleri, çapları, örnek alanını temsil eden bir bireyin boyu kanserine karşı yapılan ve yapılacak müdahalelere verdiği ve tepe çatısı, bakıları, yükseltileri ve her örnek alanındaki tepkiyi belirlemeye yönelik şekilde planlanmıştır. Böylece bireylerin tümünden elde edilen kestane meyve miktarları belirlenen her bir örnek alanı içerisindeki bütün sürgün toplanıp tartılarak kayıt altına alınmıştır. (genç-yaşlı) bireylerin d1.3 (göğüs yüksekliği) çapları Kestane ormanlarına ait iklim verileri Kütahya-Simav ölçülmüş, yine her örnek alanında 10 adet ocakta meteoroloji istasyonundan alınmıştır. Toprak yapısı, açılan sürgünlerin sayımı yapılmış, d1.3’deki çapları 3 cm’den toprak profillerinden basit el muayenesi ile belirlenmiştir. düşük olan bireyler ölçülmemiştir. Silvikültürel olarak Alanda bulunan flora ve fauna elemanları ise yerinde bırakılması ve çıkarılması gereken bireyler belirlenmiş, yapılan gözlemlere ve çekilen fotoğrafların teşhisine göre hastalıklı ve sağlam bireyler işaretlenmiştir. Ayrıca bu belirlenmiştir. sürgünlerden hangilerinin meyveye yönelik aşılı olup olmadıkları tespit edilmiştir. 3. Bulgular ve tartışma Alanlar belirlendikten ve belirlenen özelliklere ilişkin ölçümlerden sonra hastalığa ve silvikültürün gereklerine 3.1. Kestane ormanlarına ilişkin bulgular ve tartışma bağlı olarak kesilmesi gerekli bireyler (kısmen ağaç- ağaççık, kısmen sürgünler) toprak seviyesinden vejetasyon Simav Orman İşletme Müdürlüğü, 8 Orman İşletme dönemi dışında kesilmiştir. Hastalıkla mücadele Şefliğinden oluşmakta, toplam alanı 162 110.50 ha olup, kapsamında önerilen kesit yüzeylerine ardıç katranı + bakır bunun 92 876.50 ha orman alanı, 69 243.00 ha ise açıklık sülfat (1/3 lt oranında) karışımı sürülmüştür. Ayrıca ve ziraat arazisidir. Kestane ormanları Aksaz ve Simav biyolojik mücadele kapsamında, hastalıklı olarak bırakılan Orman İşletme Şefliklerinde bulunmaktadır (Şekil 1). 190 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196

Çalışmaya konu Simav kestane ormanları doğu-batı İnebolu kestane ormanlarında vatandaşların meyve üretimi hattında yaklaşık 30 km uzunluğunda, kuzey-güney yapmasından dolayı kestane meşcereleri üzerinde baskının hattında 1-3 km genişliğinde olup, genelde kuzey olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca meşcere bakımlarının bakılarda, 850-1350 m yükseltinde yayılışı göstermektedir. genellikle kuruyan kestane ağaçlarının sahadan çıkarılması Kestane ormanları, Simav Dağı’nın kuzeye bakan şeklinde gerçekleştiğini ve mevcut kurumaların eteklerinde yerleşim yerine yakın, eğimin ortalama %10 “olağanüstü hasılat etası” isimli raporlar tanzim edilerek olduğu yerlerden başlayarak dağın güneyine doğru eğimin sahadan çıkarıldığı belirtilmektedir. ortalama %70’lere çıktığı orta yamaçlara kadar yayılış Alanda hedef tür kestane olduğundan kestane dışındaki göstermektedir. bitki örtüsü temizlenmekte, kısmi toprak işlemesi yapılarak Genel olarak değerlendirildiğinde kestane ormanlarının gerçekte karışık olması gereken kestane meşcereleri saf bulunduğu doğal yayılış alanı ağırlıklı olarak dik ve sarp kestane meşceresi halini almaktadır. Alana gelen kestane arazilerden meydana gelmektedir. Kestane ormanlarının gençlikleri (sürgün veya tohum kaynaklı) hastalık bulunduğu alanda yapılan incelemelere göre belirlenen durumuna ve sıkışık olmaya yönelik olarak alandan iklim, toprak, flora, fauna ve hastalık durumuna ilişkin çıkarılmaktadır. Bu nedenle de çalışma amaçlı olarak bulgular ise Çizelge 1’de verilmiştir. özellikle kanserli genç bireylerden örnek almak mümkün Bölgede mevcut kestaneliklerin büyük bir kısmı (%70- olamamıştır. Bölge genelinde fitapatolog uzmanlarca 80) 50-60 yıl öncesine dayalı aşılı kestaneliktir. Genellikle yapılan incelemede hypovirulent bireylere de yaşlı kestane gövde sürgünleri üzerinde yeni aşılar rastlanılmamıştır (FAO, 2015). yapılarak kestane meyve üretimi amaçlanmaktadır. Araştırma alanındaki kestane ormanlarının mevcut Kestane ormanları mülkiyet bakımından %95 oranında (2015-2034) ve geçmiş (1994-2013) plan dönemindeki devlete ait olup meyve toplanması ve kullanımı köylüler meşcere tipleri ve alanlarını karşılaştırmak için Çizelge 2’de tarafından gerçekleştirilmektedir. Amaç tamamen meyve her iki plan dönemi verileri gösterilmiştir. üretimine yönelik olup alan içerinde aşısız kestane bireyleri İşletme Müdürlüğü bazında 1994-2013 Orman Amenajmanı de bulunmaktadır. Planı verilerine göre kestane orman alanları 1054.5 ha iken, Bölgedeki kestane ormanları karışık orman niteliğinde 2015-2034 Orman Amenajmanı Planı verilerine göre ise olup tekniğine uygun olmayan yöntemlerle yapılan aşılama 797.2 ha olarak tespit edilmiştir. çalışmaları hastalığın yayılmasında en önemli etkendir. Alan bazında kestane ormanlarındaki bu azalışın Hastalık hemen hemen bütün bireylerde mevcuttur. Yörede nedenlerini incelediğimizde; yöre halkının ekonomisine kestane ağaçları şahıslar tarafında sahiplenilmiş, her bir katkıda bulunan kestane meyvesinin bilinçsizce toplanması, kestanenin bakım çalışmaları bu kişilerce meyve toplamak için yaşlı ağaçların dallarının kesilmesi, gerçekleştirilmektedir. Özellikle kestane yaz kuraklığından kesilen yüzeylerde aşılamanın yapılması, aşı kalemlerinin etkilenmemesi için sulama kuyuları ve su depoları ile başka bölgelerden getirilmesi ve hastalık taşıyan kalemler sulanması, hastalıklı kısımların kazılarak temizlenmesi ve ile hastalıkların yayılması sayılabilir. Kestane toplama su-tut, katran ardıcı vb. ile ilaçlanması, kuruyan dalların zamanı kestane ormanlarının alt tabakalarının tamamen yok kesilmesi, toprak işleme vb. çalışmalar halk tarafından edilmesi ve bununla birlikte nem miktarının azalması, yapılmaktadır. Bu çalışmaların büyük bir kısmı tekniğine kestane ile karışıma girmiş diğer türlerin kaçak yollarla uygun olmadığından hastalık daha fazla yayılmaktadır. kesilmesi ve kapalılığın kırılması gibi nedenler sayılabilir. Topaçoğlu vd. (2016) tarafından yapılan bir çalışmada da

Çizelge 1. Çalışma alanlarına ilişkin iklim, toprak, flora, fauna ve hastalık durumu özellikleri. Ege bölgesinin kuzeydoğu kesiminde yer almakta olup yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlıdır. Uzun dönemli iklim verilerine bakıldığında yıllık ortalama sıcaklığın 12.0 °C, min. Sıcaklık -19 °C ile aralık ayında, maksimum sıcaklığın ise İklim 37.8 °C Ağustos ayında olduğu, vejetasyon süresinin ortalama 7-8 aylık bir dönemi kapsadığı anlaşılmaktadır. Ortalama yağış ise 845.9 mm/yıl olup bunun büyük bir kısmı kışın düşmektedir. Vejetasyon dönemi ortalama yağış miktarı ise 33.8 mm. dir. Ortalama nispi nem %67 olup yıl içerisindeki dağılımı normaldir. Kestane alanlarında anakaya gnays, mikaşist ve amfibolit, orta kısımlarda granit ve kuvarslı diorit ana kayasından Toprak oluşmaktadır. Alan içerisinde yer yer andezit, spilit alanlarda bulunmaktadır. Bu alan çok zengin bitki türlerine sahip olup bunlar arasında karaçam (Pinus nigra sp. pallasiana), doğu kayını (Fagus orientalis), ıhlamur (Tilia sp.), kızılağaç (Alnus sp.), yabani kiraz (Prunus avium), erik (Prunus divaricata), kızılcık (Cornus Flora mas), fındık (Corylus avellane), böğürtlen (Rubus sp.), laden (Cistus laurifolius), yasemin (Jasminum fruticans), adaçayı (Salvia sp.), alıç (Crataegus monogyna), eğrelti (Pteridium aquilinum), mürdümük (Lathyrus laxiflorus), kuşburnu (Rosa canina), çuha çiçeği (Primula vulgaris), katran ardıcı (Juniperus oxycedrus) gibi türler bulunmaktadır. Kırsal halk kendisine yetecek kadar sığır, keçi, koyun ve kümes hayvanları yetiştiriciliği yapmaktadır. Ormanlarda kontrollü Fauna otlatma (inek, koyun) mevcut olup zararlı düzeylerde değildir. Eski dönemlerde keçi otlatması sonucu ormanlarda büyük zararların olduğu belirtilmektedir. Hatalık durum incelendiğinde mevcut kestane bireylerinin tamamına yakınında kestane dal kanseri hastalığı yaygındır. Hastalık Durumu Bunun ana nedeni bilinçsizce yapılan aşı çalışmalarıdır. Çok eski yıllarda yapılmış sağlıklı aşılar olmakla birlikte son Özellikleri dönemlerde yapılan aşıların tamamında hastalık bulunmakta ve hastalık aşı kalemleri ile taşınmaktadır.

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196 191

Çizelge 2. Simav ve Aksaz Orman İşletme Şeflikleri Orman bakım tedbirlerine, sürgün kökenli ocaklardaki birey Amenajman Planlarına (1994-2013 ve 2015-2034 plan sayısına, bireylerin tepe çatılarına ve birbirlerine olan dönemi) göre kestane sahalarına ilişkin veriler mesafelerine, hastalık durumuna, aktif kanserli kestane Orman 1994-2013 2015-2034 bireylerinden uygun virulent örneğinin alınmasına ve işletme Plan dönemi verileri Plan dönemi verileri hipovirulent uygulamasının yapılmasına göre belirlenmiştir. şefliği Meşcere tipi Alan Meşcere tipi Alan Ağırlıklı olarak sürgün bireylerinden oluşan kestanelerde BÇkKs 55.5 BÇkKs 48.5 boy ölçümü tek tek yapılmamış olmakla birlikte yaklaşık BKs 65.0 BKs 34.7 BKnKs 395.0 KnKsa3 40.1 boyları 3-10 m’ye kadar değiştiği tespit edilmiştir. ÇkKscd1 19.5 KnKsbc3 58.6 Sürgünlerdeki hastalık durumu çok sıkışık bireyler ile Aksaz ÇkKscd2 108.0 KsKnbc3 74.1 usulsüz kesimler sırasındaki yaralanmalardan kaynaklandığı Kscd2 91.1 anlaşılmaktadır. Her bir örnek alandaki birey sayılarının KsÇkd2 107.6 elde edilen çap değerlerine göre dağılımı Şekil 3’te Toplam 643.0 Toplam 454.7 verilmiştir. BKnKs 254.0 BKsKn 149.6 1 nolu örnek alanında toplam 268 adet kestane bireyi ÇkKsbc2 117.5 BÇkKs 26.2 ölçülmüş olup, çap değerleri 3-30 cm arasında ve ortalama KsKnbc3 40.0 BKs 10.9 Simav ÇkKscd2 65.0 ise 5.82 cm olarak tespit edilmiştir. Bir kütükteki ortalama Kscd2 90.8 sürgün sayısı 11 olarak belirlenmiştir. 159 adet (%59) Toplam 411.5 Toplam 342.5 kestane bireyi silvikültürel müdahale sonucu sahadan Genel toplam 1054.5 Genel toplam 797.2 uzaklaştırılmış ve 109 adet (%41) kestane bireyi de alanda bırakılmıştır. Kestane kanserinin kestane bireylerindeki Aksaz Orman İşletme Şefliği meşcere haritasına hastalık durumu incelediğinde 33 adet bireyin (%12) bakıldığında kestane ormanlarının 850 m rakımdan tamamen kurumuş, 8 adet (%3) bireyin kısmen kuru ve 114 başlayarak gerek saf gerekse karaçam ve kayın ağaç türleri adet (%43) bireyin de kanserli ama yaşama kabiliyetinde ile karışık meşcereler kurduğu, ziraat arazilerine ve olduğu tespit edilmiştir. Kestane dal kanseri, 3 adet bireyin yerleşim yerlerine bitişik olduğu, saf meşcereler halinde sadece dalında, 106 adet bireyin sadece gövdesinde ve 46 1350 m rakıma kadar da çıktığı görülmektedir. Simav adet bireyinde hem dalında hem gövdesinde olduğu tespit Orman İşletme Şefliği meşcere haritasına incelendiğinde edilmiştir ve 113 adet bireyde de hastalık söz konusu ise, kestane ormanlarının yine 850 m rakımdan başlayarak değildir. 268 adet kestane bireyinin 14 adeti (%5) aşılı olup hem saf hem de karaçam ve kayın ağaç türleri ile karışım 254 adet (%95) kestane bireyi de aşısızdır. içinde olduğu, ziraat arazileri ve yerleşim yerlerine bitişik 2 nolu örnek alanında toplam 249 adet kestane bireyi ve konumda olduğu ve bir dağ serisi gibi doğu-batı yönünde 6 adet yabani kiraz (Prumus avium) bireyi ölçülmüştür. Çap 1350 m rakıma kadar çıktığı belirlenmiştir. Genel ortalama değerleri 3-28 cm arasındadır ve ortalama değer 6.82 cm yükselti değerleri dikkate alınarak örnek alanların alındığı olarak belirlenmiştir. Örnek alanında dip kütüklerdeki kestane meşcerelerinin Fagetum zonunu tasvir eden yükselti ortalama sürgün sayısı 8 olarak tespit edilmiştir. 133 adet kuşağı içerisinde kaldığı söylenebilir. Söz konusu orman (%53) kestane bireyi silvikültürel müdahale sonucu sahadan kuşağının 800 m rakımın altında yerleşim alanları uzaklaştırılmış ve 116 adet (%47) kestane bireyi ile 6 adet bulunmaktadır. Dolayısıyla Lauretum ve Castanetum yabani kiraz bireyi de sahada bırakılmıştır. Kestane zonunun tarım maksatlı kullanıma bağlı olarak tahrip kanserinin kestane bireylerindeki hastalık durumu edildiği ifade edilebilir. Fagetum zonunda küme ve gruplar incelediğinde 41 adet bireyin (%16) tamamen kurumuş, 17 halinde saf kestane meşcereleri mevcut iken, ağırlıklı olarak adet (%7) bireyin kısmen kuru ve 120 adet (%48) bireyin de karaçam ve kayın türleri ile karışıma girmektedir. Fagetum kanserli ama yaşama kabiliyetinde olduğu tespit edilmiştir. zonuna geçişte ve Fagetum zonu içerisinde kayın ve Kestane kanseri, 1 adet bireyin sadece dalında, 84 adet karaçam ile karışık ve yer yer saf meşcere kurmuş olan bireyin sadece gövdesinde ve 93 adet bireyinde hem dalında kestane, Picetum-Abietum zonu içerisinde yer hem gövdesinde olduğu tespit edilmiştir. 71 adet bireyde de almamaktadır. Bu alanlarda doğal kestane gençlikleri hastalık söz konusu değildir. 249 adet kestane bireyinin 9 yanında karaçam gençlikleri bulunmaktadır. Topaçoğlu vd. adedi (%4) aşılı, 240 adedi (%96) ise aşısızdır. (2016) tarafından yapılan çalışmada İnebolu’da yer alan 3 nolu örnek alanında toplam 270 adet kestane bireyi ve kestane ormanlarının meşcere kuruluşları ve doğal 1 adet yabani kiraz bireyi ölçülmüştür. Çap değerleri 3-25 gençleşme örnekleri araştırılmıştır. Çalışma sonucunda cm arasında ve ortalama ise 6.00 cm olarak tespit edilmiştir. meşcere kapalılık derecesinin “gevşek ışıklı kapalılık” Dip kütüklerdeki ortalama sürgün sayısı 8’dir. 135 adet olduğu yerlerde yoğun gençlik gruplarının bulunduğu, “tam (%50) kestane bireyi silvikültürel müdahale sonucu sahadan ve sıkışık kapalılık” olduğu yerlerde ise gençliğin daha az uzaklaştırılmış ve 135 adet (%50) kestane bireyi ile 1 adet yoğunlukta var olduğu bildirilmiştir. yabani kiraz bireyi de sahada bırakılmıştır. Kestane kanserinin kestane bireylerindeki hastalık durumu incelediğinde 18 adet bireyin (%7) tamamen kurumuş, 23 3.2. Örnek alanlarına ait bulgular ve tartışma adet (%9) bireyin kısmen kuru ve 129 adet (%48) bireyin de kanserli ama yaşama kabiliyetinde olduğu tespit edilmiştir. Simav Orman İşletme Şefliği 2015-2034 Orman Amenajman Planı, 8 nolu bölmesindeki 13.3 ha’lık Kscd2 meşcere tipinde 3 adet 25x40 = 1000 m² büyüklüğünde örnek alanları alınmıştır. Örnek alanlarındaki kestane bireylerine uygulanan silvikültürel müdahaleler; sıklık 192 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196

usulsüz aşılamalara devam edildiği de belirlenmiştir. Bu uygulamalarında kestane ormanlarındaki doğal yapının bozulmasına neden olduğu kaçınılmaz bir gerçektir.

3.3. Kestane dal kanseri ile mücadelenin silvikültürle ilişkisine ait bulgular ve tartışma

Kestane kanseri ile mücadele de silvikültürel anlamda sonuç elde edilebilmesi için hastalık nedenlerine ilişkin bazı bulguların değerlendirilmesi ve buna göre silvikültürel müdahalelerle ilişkisinin kurulması gerekir. Zira hastalık nedenlerinden olan meyve hasadı, aşılama ve ekosistemin bozulması (meşcere yapısı), silvilkültürel müdahalenin sonuçlarını etkilemektedir. Meyve Hasadı: Simav ve Aksaz Orman İşletme Şefliklerinin (1994-2013) Orman Amenajman Planındaki 23-1 tablolarında bulunan kestane ağacının meşcere tiplerinde karışıma girme oranlarına göre alan miktarları belirlemiştir. Buna göre Simav Orman İşletme Şefliğindeki kestane ağacı bulunan saha 176.34 ha, Aksaz Orman İşletme Şefliğinde ise kestane ağacı bulunan saha 235.9 ha olduğu tespit edilmiştir. Hektardaki ortalama kestane meyvesinin hesaplamasına ait örnek alanı verileri Çizelge 3’te verilmiştir. Kestanenin karışıma girmiş olduğu Simav Orman İşletme Şefliğinde 3 meşcere tipi ÇkKsbc2, KsKnbc3 ve BKnKs; Aksaz Orman İşletme Şefliğinde de 5 meşcere tipi BÇkKs, BKnKs, ÇkKscd1, ÇkKscd2 ve BKs mevcut olup, her meşcere tipinden meşcereyi temsil edecek şekilde örnek alanlar alınmış, örnek alanına ilişkin envanter çıkartılmıştır. Örnek alanların ortalaması alınıp hesaplama yapıldığında Simav Orman İşletme Şefliğinde hektarda kestane meyvesi ortalama 1500 kg olarak belirlenmiştir. Üretilecek ortalama kestane miktarı yaklaşık 265 ton olarak tespit edilmiştir. Aksaz Orman İşletme Şefliğinde ise hektarda kestane meyvesi ortalama 1250 kg olup üretilecek ortalama kestane miktarı 295 ton olarak hesaplanmıştır. 1997-1998 yıllarında Simav kestane ormanlarında OGM Şekil 3. Örnek alanlarındaki birey sayılarının çap sınıflarına tarafından arazi ve büroda yapılan incelemeler sonucunda, göre dağılımı kestane için “Meyve Üretim Alanı İşletme Sınıfı Planı” yapılması ön görülmüş ve 12.08.1998 tarihinde Simav ve Kestane kanseri, 2 adet bireyin sadece dalında, 112 adet Aksaz Orman İşletme Şefliklerinde kestane ormanlarını bireyin sadece gövdesinde ve 56 adet bireyinde hem dalında kapsayan planlar bitirilerek uygulamaya koyulmuştur. Plan hem gövdesinde olduğu tespit edilmiş olup, 100 adet kapsamında 2076 ha’lık kestane ormanı ve yıllık meyve bireyde de hastalık söz konusu değildir. 270 adet kestane üretimi toplam 4094 ton olarak tespit edilmiştir. bireyinin 32 adedi (%12) aşılı, 238 adedi (%88) ise Simav da kestane hasat zamanı 15 Ekim-15 Kasım aşısızdır. tarihleri arasında olmasına rağmen Eylül ayının sonlarında Genel olarak bakıldığında örnek alanlarındaki aşılı birey kestane ormanlarının alt tabakası temizlenir ve diri örtü sayısının az olduğu görülmekle birlikte, bunun sebebi tamamen yok edilir. Kestane ağacının biyolojik özelliği kestane hastalığına karşı sürekli yapılan teknik veya usulsüz gereği toprak ve nem isteği oldukça fazla olduğu bakımlarda aşılı olup kuruyan bireylerin alandan bilinmektedir. Buna rağmen sahada kestane ağaçlarına uzaklaştırıldığı, bu nedenle de örnek alanlarda aşılı birey baskı yapan diğer türler (karaçam, kayın, vb.) kaçak yolla sayısının düşük olduğu tespit edilmiştir. Aşılı bireylerden kesilmektedir. Yine Ekim ayının ilk haftasında meyveler bazılarının sağlıklı olduğu, bazılarının ise tamamen dikenli kozalaklardan doğal olarak çıkmadan yöre insanı kuruduğu belirlenmiştir. Burada aşılamayı yapan kişinin el tarafından sırıklarla kestane dalları dövülerek toplanır ve becerisi yanında aşı kaleminin sağlıklı olması, aşılamanın dikenli kozalaklar öylece çuvallara doldurularak toprak tekniğine uygun yapılıp yapılmadığı, aşı yerinin iyi altına gömülür ve ihtiyaç halinde piyasa sürülür. Yöre kapatılması ve yaranın iyi kaynaması etkili olduğu insanı tarafından her kestane ağacında kullanılan bu sırıklar belirlenmiştir. Nitekim bölgede yapılan incelemeler ile ağaçların ince dalları yara almakta ve hastalık ağaçların esnasında köy halkı ile yapılan görüşmelerde bazı dallarında hızla yayılmaktadır. Bir sırık birçok kestane aşılamalarda aşı kalemlerin başka yerlerden ve kontrolsüz ağacında kullanıldığından hastalığın (virülent çeşitliliği) olarak getirildiği ifade edilmiştir. Aşılamanın İşletme yayılması da hızla artmaktadır. Bununla birlikte alt Müdürlüğünce yasaklanmasına karşılık gece vaktinde tabakanın ve diri örtünün tamamen temizlenmesi ve kestane Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196 193 bireylerine baskı yaptığı düşünülen diğer türlerin alandan doğada bu virüsle enfeksiyonlu fungus izolatlarının her uzaklaştırılması yöre ormanlarının ekolojik dengenin yerde uygulanması uygun değildir. Bu virüsün doğada bozulmasına ve sonuçta hastalıkların çoğalmasına neden saldırgan olan bireylere geçebilmesi için virüslü bireyle olduğu düşünülmektedir. arazideki saldırgan bireyin vejetatif uyumlu (VC) olması Aşılama: Resmi kayıtlara göre ilk yapılan aşılama gerekmektedir (Anagnostakis ve Day, 1979; Anagnostakis çalışmaları 1955 yılında başlamış ve 1970 yılların sonuna ve Waggoner, 1981). Bu hastalığın bu şekilde çok sayıda kadar devam etmiştir. Aşı kalemleri Bursa İli, Cumalıkızık uyum tipleri vardır ve bir yerde biyolojik savaş için Köyündeki kestane sahalarından getirtilmiş ve aşılama öncelikle bu uyum tiplerinin (VC) belirlenmesi konusunda uzman kişilerce bir ekip kurularak eğitimler gerekmektedir (Cortesi vd., 1998; Robin vd., 2000) . verilmiş ve her köyde ‘Aşıcı’ diye tabir ettiğimiz insanlar Orman Genel Müdürlüğü ile FAO (Dünya Gıda ve eğitilmişlerdir. 1970’li yılların başından itibaren ise aşılama Tarım Örgütü) Orta Asya Alt Ofisinin ortaklaşa yürüttüğü çalışmaları düzensiz, tekniğine uygun olmayan ve kaçak “Kestane Kanserinin Yönetimi ve Orman Sağlığı ile yollarla, ayrıca çok farklı bölgelerden getirilen aşı kalemleri Hayatiyetinin Geliştirilmesi” adlı projede pilot bölge olarak ile yapıldığından meyve veriminde azalmalar başlamış ve Simav Orman İşletme Şefliği Demirci Beldesi seçilmiştir. ağaçlarda form bozuklukları oluşmuştur. Kestane kanserinin 2013 yılında Simav Orman İşletme Şefliği 8 Nolu Simav kestane ormanlarına nasıl geldiği konusunda yapılan bölmesindeki 54 adet kestane ağacından Kestane kanseri ile araştırmalarda ilk sıra da aşılama gelmektedir. Hem bölge mücadele çalışması için Standart Çalışma Yöntemlerine dışından getirilen aşıların hastalıklı olması, aşılamanın (Anonim, 2014) göre kabuk örnekleri alınarak, kanserlerin tekniğine uygun olmaması, hem de aşı çalışmalarında boyu, ağaçların çapı ve yaşı ölçüldü. Ayrıca hastalık kullanılan ekipmanların steril olmasına dikkat durumu, virülent ve hipovirülent durumu, gövde şekli, edilmemesinden kaynaklandığı, böylece hastalık geniş gövde sayısı belirlenmiştir. Proje kapsamında kanserli alanlara taşınmış ve hızla yayılmaya başlamış olduğu bireylerden virülent örnekleri alınarak hipovirülent tespiti belirlenmiştir. ve üretimi için Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne gönderilmiş ve gelen 3.4. Hastalık durumuna ait bulgular ve tartışma hipovirülentler 54 ağaca uygulanmıştır. Yapılan uygulama sonucunda 54 adet kestane ağacından 4 adedi tamamen Kestane kanseri ile mücadele de kültürel önlemler ile kurumuş, 4 adedi kaçak yolla kesilmiş ve 46 adedinde ise birlikte biyolojik savaş dışında dünyada etkili olan callus oluşumu dediğimiz kabuk patlama gerçekleşmiş ve ekonomik bir mücadele yöntemi yoktur (Allemann vd., yeni doku gelişimi başlamıştır. 1999; Griffin vd., 2004; Sotirovski vd., 2004). Biyolojik Akıllı vd. (2011) tarafından yapılan çalışmada doğada savaş bu hastalık etmeninin bir virüsle azaltılmasıdır. kestane kanserine karşı biyolojik savaş için öncelikle Cryphonectria hypovirus 1, 2, 3 ve 4 (CHV) olarak hipovirülent izolatların bir bölgedeki virülent izolatlara adlandırılan dört farklı virüs bu fungal hastalık etmeninde karşı etkinliğinin belirlenmesi gerektiği belirtilerek, enfeksiyon yapmakta ve fungusun neden olduğu hastalığı hipovirülent izolatların farklı virülent izolatlara karşı farklı geriletmektedir (Nuss, 1992; Hillman vd., 1995). Ancak derecelerde etkili olduğu saptanmıştır.

Çizelge 3. Simav ve Aksaz Orman İşletme Şeflikleri, hektardaki ortalama kestane meyvesinin hesaplanmasına ait örnek alanı verileri Ağaç Türü-Adet Koordinat Örnek Hektardaki alanındaki Örnek kestane Bölme Meşcere Rakım Örnek Alan kestane Şeflik adı Meyil alan meyvesi no tipi Ks Çk Kn Bakı X: Y: m m² meyvesi % no ortalama ortalama kg kg 669427 18 ÇkKsbc2 16 9 - KD 40 929 1 400 40 1000 4328469 668574 15 KsKnbc3 15 - 9 K 60 1008 2 400 80 2000 4328512 Simav 668278 15 BKnKs 22 - < 8cm K 60 1110 3 400 60 1500 4328389 Toplam 180 4500

Ortalama 60 1500 661924 135 BÇkKs 5 20 - K 30 901 1 400 70 1750 4330954 662693 136 BKnKs 29 - < 8cm KB 70 1146 2 400 30 750 4329959 647661 83 ÇkKscd1 8 6 - K 60 1011 3 400 40 1000 4332580 Aksaz 647892 83 ÇkKscd2 9 10 - KB 35 1079 4 400 50 1250 4332365 643609 73 BKs 10 - - KB 15 808 5 400 60 1500 4333258 Toplam 250 6250

Ortalama 50 1250

194 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196

2015 yılında Simav Orman İşletme Şefliğinin 8 nolu hastalıklı kısmın yaklaşık 20 cm altından kesilmeli, kesilen bölmesinde, BKsKn, Kscd2, ÇkKscd2 meşcere tiplerini yüzeyler ardıç katranı ile göztaşı karışımı (3’e 1 oranında) kapsayan 34.9 ha’lık alanda 83 adet daha virülent örneği ile kapatılmalı ve kesilen dallar sahadan uzaklaştırılmalı ve alınarak hipovirülent tespiti ve üretimi için Batı Karadeniz yeni sürgünlerin oluşumu sağlanmalıdır. Ağaçlarda Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne gönderilmiş, herhangi bir aktif kanser belirtisi yok ise ve ağaçlarda sahanın tamamında Standart Çalışma Yöntemlerindeki iyileşen kanserler hakim ise bu ağaçlar korunmalı, sadece bakım (sanitasyon) tekniklerine uygun olarak çalışmalar kuruyan kısımları tekniğine uygun kesilerek sahadan yapılmış, kesilen bütün kestane bireyleri alandan uzaklaştırılmalıdır. uzaklaştırılmıştır. Her kanserli bireye yapılan müdahaleden sonra alet ve ekipmanlar mutlaka steril edilmelidir. Özellikle sağlıklı 4. Sonuç bireylere yapılacak müdahale öncesi sterilizasyona daha çok önem gösterilmelidir. Kestane ormanlarının nasıl işletileceğine karar Simav kestane ormanları gibi sadece aktif kanserin verilirken gerekli planlamaların yapılması ve uygun olduğu meşcerelerde hastalıklı bütün bireyler silvikültür tekniklerine göre müdahalelerin kesilmemelidir. O bölgeye uygun hypovirulent ırkının gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Kestanenin odun dışı tespiti mevcut aktif kanserden elde edilmektedir. Özellikle orman ürünü olarak çok geniş kullanım alanları mevcut virulent örneğinin kolayca alındığı ve hypovirulent olup bunun planlı ve tekniğine uygun olarak ele alınması, uygulamasının da kolayca yapılacağı kestane bireyleri doğal ormanların bozulmadan halkın kullanımına sunulması kesilmemelidir. Simav kestane ormanlarında virulent düşünülmelidir. ırklarının saptanması, uyumlu grupların oluşturulması, Kestane ormanlarında gerekli planlamalar yapılırken izolatlar arasında uyum sağlanıp sağlanmadığının çalışılan bölgelerin yöresel koşulları da göz önüne alınarak belirlenmesi gerekmektedir. uygulanacak silvikültürel esaslar her bir fonksiyona (meyve Anadolu kestanesi ve kestane hastalıkları ile ilgili üretimi, odun üretimi, erozyonu önleme, su üretimi, bilimsel çalışmalar yapmış akademik ve uzman kişilerce, rekreasyon, doğa koruma, bal üretimi, vb.) göre ayrı ayrı Orman Genel Müdürlüğü bazında kestane ormanlarının düşünülmeli, işletme amacı belirlenmeli ve işletme amacına bulunduğu Orman Bölge Müdürlüklerinde eğitimler uygun işletilmelidir. verilmeli ve teknik personel yetiştirilmelidir. Kestane Anadolu kestanesinin saf ve karışık meşcereler ormanlarının bulunduğu bölgelerde yöre halkı da oluşturduğu ormanlarda, karışımın devamını sağlayacak, bilinçlendirilmeli, kestane hastalıkları ile ilgili eğitimler, doğaya yakın silvikültürel müdahalelerde bulunulmalıdır. uygulamalar yapılmalı ve kestane ile ilgili yapılacak olan Bu ormanların sürekliliği için her türlü koruma tedbirleri bütün işlerde yöre halkı ile ortak hareket edinilmelidir. alınmalı, biyotik ve abiyotik zararlılara karşı daha dayanıklı Kestane ormanlarından hastalıkların olmadığı meşcereler oluşturulmalıdır. bölgelerde kesinlikle aşılama çalışmalarından Kestane meşcerelerinde bakım çalışmalarına özen sakınılmalıdır. Bu gibi bölgelerde aşı kalemleri genellikle gösterilmeli; yapılacak gençlik, sıklık ve ilk aralama bakım dışarıdan getirildiği için farklı hastalık tipleri taşınabilir ve çalışmalarında tohumdan gelen bireylerin korunması genetik kirlilik olacağından biyolojik savaş olanakları yönünde müdahaleler yapılmalıdır. Meyve üretimi amaçlı zorlaşabilir. bakım müdahalelerinde hastalıklı ve kuru dalların Hastalığın bulunduğu bölgelerden aşı kalemi budanmasının yanında iç budama dediğimiz ferahlandırma getirilmemeli, hastalıklarla mücadelenin bittiği dönemden budamaları da yapılmalıdır. Meyve gelişimi için yeterli ışık sonra her bölgede aşı kalemleri aynı bölgeden elde edilmeli, sağlanmalıdır. Kestane lehine müdahalelerle ekolojik bölgeler arası aşı kalemi transferi yapılmamalı, Orman dengenin bozulmamasına dikkat edilmeli ve karışımın İşletme Müdürlüklerinden alınacak izinlere göre uzman devamı sağlanmalıdır. kişilerce uygun aşı yöntemleri ile uygun orijinler ve sağlıklı Gerek saf gerekse karışık bozuk kestane ormanlarının olduğu test edilmiş bireyler ile steril olacak şekilde rehabilitasyon çalışmaları ile verimli hale getirilmesi aşılamalar yapılmalıdır. sağlanmalıdır. Bunun için bakım çalışmaları yanında aynı Simav halkı tarafından kestane bireylerinde bilinçsizce orijinden yetiştirilmiş sağlıklı tohumlardan elde edilen yapılan kesim, budama, alt tabakayı temizleme, sırıkla fidanlarla dikim yapılabileceği gibi, sağlıklı genç meyve toplama gibi nedenlerden dolayı yaralar sürgünlerde seyreltme yapılabilir. Sürgün kökenli olup açılmaktadır. Bu yaralar hastalığın bulaşmasını daha kolay baltalık olarak işletilen kestane ormanlarında ana amaca hale getirmekte ve hızla yayılmasını neden olmaktadır. yönelik olarak müdahalelerin yapılması gerekir. Baltalık Yöre halkının sırıkla meyve toplanması engellenmeli, olarak işletilen kestane ormanlarında yapılacak bakım meyve hasat zamanından önce kestane ormanlarının alt çalışmaları sürgün kökenli olmaları nedeniyle gençlik tabakasının temizlenmesine izin verilmemeli, anıt ağacı çağından başlanmalıdır. Kestane sürgünlerinin hızlı niteliğindeki bireyler tamamen koruma altına alınmalı, büyümesinden maksimum yararlanmak amacıyla birinci meyve hasat zamanı meyve toplamaya yönelik dalların yılın sonunda sürgünlerin seyreltilmesine önem kesilmesi engellenmeli ve Orman İşletme Müdürlükleri verilmelidir. tarafından her türlü koruma tedbirleri artırılmalıdır. Kestane hastalıklarının yoğun olduğu ormanlarda 1998 yılında Simav kestane ormanlarının alanı 2076 ha, vejetasyon dönemi dışında yöresel koşullara uygun 2004 yılında 1054.5 ha ve 2015 yılında ise 797.2 ha olarak silvikültürel müdahaleler yapılmalıdır. Aktif kanserlerin tespit edilmiştir. Alan ve meşcere yapısı bazında Simav olduğu ağaçlardan, tamamen kuruyan veya 2/3’ü kuru olan kestane ormanlarının azalmasında; yöre halkı tarafından ağaçlar kök boğazından itibaren, hastalıklı dallar ise gerek odun ihtiyacı gerekse meyve toplamaya yönelik Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196 195 usulsüz kesimler yapılması, meyve verimine yönelik bölge Çeliker, N.M., 2000. Kestane kanseri (Cryphonectria içinden veya dışından elde edilen hastalıklı aşı kalemleri ile parasitica (Murr.) Barr.)'nın hipovirulent ırklarla tekniğine uygun olmayan aşılamaların uygulanması etkili savaşımı üzerinde araştırmalar. Doktora Tezi, Ege olmaktadır. Bununla birlikte meyve hasat zamanı meyve Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir. toplamaya yönelik anıt niteliğindeki ağaçların dallarının Döken, M.T., 2009. Chestnut blight and a review of the kesilmesi, meyve hasat zamanından önce kestane related studies in Turkey. International Workshop on ormanlarının alt tabakasının yok edilmesi de etkili Chestnut Management in Mediterranean Countries - olmaktadır. Ayrıca, kestane ile karışım yapmış Problems and Prospects. Acta Hort., 815: 213-219. meşcerelerde kestaneye baskıda bulunan diğer ağaç FAO, 2015. Management of Chestnut Blight and Increased türlerinin yok edilmesi gibi etmenler de bu kestane Capacity for Improving Forest Health and Vitality. Food ormanlarının azalmasında etkili olmuştur. Bu etmenlerin and Agriculture Organization of the United Nations, ortadan kaldırılması hem alansal hem de meşcere yapısı Project code: TCP/TUR/3401 bakımından yöre ormanlarına olumlu etkileri olacağı Fernandez-Lopez, J., Alia, R., 2003. EUFORGEN söylenebilir. Technical Guidelines for genetic conservation and use for chestnut (Castanea sativa Mill.) Rome, Italy: Kaynaklar International Plant Genetic Resources Institute. Genç, M., Gafar, C., Bilir, N., Güner, Ş.T., Gülcü, S. 2001. Akıllı, S., Katırcıoğlu, Y.Z., Maden, S., 2009. Chestnut Isparta-Ayazma Anadolu kestane (An Anatolian cankers in Black Sea Region of Turkey. International Chestnut) meşceresi. Tabiat ve İnsan, 35(3): 20-28. Workshop on Chestnut Management in Mediterranean Griffin, G.J., Robbins, N., Hogan, E.P., Farias-Santopietro, Countries - Problems and Prospects. Acta Hort., 815: G., 2004. Nucleotide sequence identification of 247-252. Cryphonectria hypovirus 1 infecting Cryphonectria Akıllı, S., Katırcıoğlu, Y.Z., Maden, S., 2011. Biological parasitica on grafted American chestnut trees 12–18 control of Chestnut canker, caused by Cryphonectria years after inoculation with a hypovirulent strain parasitica, by antagonistic organisms and hypovirulent mixture. Forest Pathology, 34: 33-46. isolates. Türk Tarım Ve Ormancılık Dergisi, Hillman, B.I, Fulbright, D.W., Nuss, D.L., Van Alfen, N.K., doi:10.3906/tar-0912-579-2010. 1995. Hypoviridae., in Sixth Report of the International Aksoy, H.M., Serdar, Ü., Soylu, A. 2005. Kestane Committee fort he of viruses, (eds F.A. fidanlarında kansere (Cryphonectria parasitica (Murr.) Murphy, C.M. Fauquet, D.H.L. Bishop, S.A. Ghabrial, Barr) karşı yapılan uygulamalar. OMÜ Zir. Fak. A.W. Jarvis, G.P. Martelli, M.P. Mayo and M.D. Dergisi, 20(1): 24-29. Summers), Springer Verlag, New York, 261-264. Allemann, C., Hoeiniger, P., Heiniger, U., Rigling, D., Huss, J., Kahveci, O., 2009. Türkiye’deki Doğaya Yakın 1999. Genetic variation of Cryphonectria hypoviruses Yapraklı Orman İşletmeciliği. OGEM-VAK, Freiburg- (Chv1) in Europe assessed using restriction fragment Ankara. length polymorphism (RFLP) markers. Molecular Kapucu, F., Yavuz, H., Gül, A.U., Mısır, N., 2002. Kestane Ecology, 8: 843–854. Meşcerelerinin Hasılatı ve Amenajmanı Esasları. Proje Anagnostakis, S.L., Day, P.R., 1979. Hypovirulence Sonuç Raporu, TÜBİTAK TOGTAG TARP-2229, conversion in Endothia parasitica. Phytopathology, 69: Trabzon. 1226–1229. Katırcıoğlu, Y.Z., Maden, S., Akıllı, S., Serçe, Ç.U., 2010. Anagnostakis, S.L., Waggoner, P.E., 1981. Hypovirulence, Karadeniz Bölgesinde Kestane Kanserinin Biyolojik vegetative incompatibility and the growth of cankers of Mücadelesi Üzerinde Araştırmalar. Ankara Üniversitesi chestnut blight. Phytopathology, 71: 1198–1202. Bilimsel Araştırma Projeleri, Proje no: 06 B 4347004. Anonim, 2013. Kestane Eylem Planı (2013-2017). Orman Kayacık, H., 1981. Orman ve Park Ağaçlarının Özel ve Su İşleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü Sistematiği, II. Cilt Angiosperma. İstanbul Üniversitesi Yayınları, Ankara. Orman Fakültesi, Yayın No:2766/287, İstanbul. Anonim, 2014. Kestane Hastalıklarına Karşı Standart Kerr, G., Evans, J., 1993. Growing Broadleaves for Timber. Çalışma Yöntemleri (SÇY). Orman ve Su İşleri Forest Commission Handbook, No. 9 HMSO, London, Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara. United Kingdom. Bourgeois, C., Sevrin, E., Lemaire, J., 2004. The chestnut Ketenoğlu,, O., Tug, G.N., Kurt, L. 2010. An ecological and tree and wood. 2nd revised Edn., Institut pour le syntaxonomical overview of Castanea sativa and a new Developpement Forestier, Paris. association in Turkey. Jorunal of Enviromental Biology, Clark, S., McNab, H., Loftis, D., Zarnoch, S., 2012. 31:81-86. American chestnut growth and survival five years after Kulaç, Ş., Özbayram, A.K., Değermenci, Z., Küçük, E.D., planting in two silvicultural treatments in the Southern Karadağ, A., 2015. Anadolu kestanesinde (Castanea Appalachians. USA Forests, 3: 1017-1033. sativa L.) tohum büyüklüğünün çimlenme yüzdesi ve Cortesi, P., Rigling, D., Heiniger, U., 1998. Comparison of fidan morfolojisine etkisi. Ormancılık dergisi, 10(2): 36- vegetative compatibility types in Italian and Swiss 42. populations of Cryphonectria parasitica. European Manetti, M.C., Amorini, E., Becagli, C., Conedera, M., Journal Forest Pathology, 28:167–176. Giudici, F., 2001. Productive potential of chestnut Çoşkun, H., Kural, İ., 1994. Kestane Kanseri Cryphonectria (Castanea sativa Mill.) stands in Europe. For. Snow parasitica (Murr.) Barr. Hastalığının Mücadelesi Land. Res., 76: 471–476. Üzerinde Araştırmalar. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar. 196 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 187-196

Nuss, D.L., 1992. Biological control of chestnut blight: an Topaçoğlu O., Yer E.N., Baycan R., 2016. İnebolu Orman example of virüs-mediated attenuation of fungal İşletme Müdürlüğündeki Anadolu kestanesi (Castanea pathogenesis. Microbiological Reviews, 56(4): 561-576. sativa Mill.) ormanlarının meçcere kuruluşu ve doğal Roberts, M.R., Gilliam, F.S., 1995. Patterns and gençleşme örnekleri. Kastamonu Uni., Journal of mechanisms of plant diversity in forested ecosistems: Forestry Faculty, 16(2): 622-631. implications for forest management. Ecol. Appl., 5(4): Turna, İ., 2013. Kestane Ormanlarının Silvikültürü, Giresun 969-977. Orman Bölge Müdürlüğü, Silvikültür Eğitim Semineri Robin, C., Anziani, C., Cortesi, P., 2000. Relationship Sunusu. between biological control, incidence of hypovirulence Turna, İ., Atar, F., Atar, E., 2014. Important of chesnut and diversity of vegetative compatibility types of (Castanea sativa Mill.) as non-wood forest products in Cryphonectria parasitica in France. Phytopathology, forestry of Turkey. 3rd International Non-wood Forest 90: 730–737. Products Symposium, 08-10 May., Kahramanmaraş, Sotirovski, K., Papazova-Anakieva, I., Grünwald, N.J., pp:958-967. Milgroom, M.G., 2004. Low diversity of vegetative Villani, F., Pıglıuccı, M., Benedettellı, M., Cherubını, M., compatibility types and mating type of Cryphonectria 1991. Genetic differentiation among Turkish chestnut parasitica in the Southern Balkans. Plant Pathology, 53: (Castanea sativa Mill.) populations. Heredity, 66:131- 325–333. 136. Soylu, A., 2004. Chestnut Growing and Specialities. Hasad Yaltırık, F., 1993. Dendroloji Ders Kitabı, II. Angiosperma Publication. pp: 64, İstanbul, Turkey. (Kapalı Tohumlular) Bölüm II., İstanbul.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 197-206 | Research article (Araştırma makalesi)

Korunan alanların planlanması ve etkin yönetiminde ziyaretçi özellikleri ve algılarının önemi: Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı örneği

Ayhan Akyola,*, Ersin Akbuluta

Özet: Korunan alanlar günümüzde çeşitli amaçlarla korunan ve kullanılan alanlardır. Bu alanların sürdürülebilir bir şekilde yönetilebilmesinde kilit faktörlerden birisi bu alanları kullanan ziyaretçileridir. Bu çalışmada ziyaretçi özellikleri ve algılarının korunan alanların planlanması ve etkin yönetimine etkileri araştırılmıştır. Çalışma alanı olarak Antalya İli sınırları içerisinde yer alan Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı seçilmiştir. Çalışma kapsamında veri toplama yöntemleri olarak literatür tarama, anket- mülakat ve arazi gözlemlerinden yararlanılmıştır. Elde edilen veriler istatiksel paket program (SPSS 20.0) kullanılarak analiz edilmiştir. İki veya daha fazla değişken grubu arasında ilişkinin bulunup bulunmadığı ki-kare (χ2) testi ve ziyaretçi tercih ve algılarını etkileyen faktörlerin belirlenmesinde ise faktör analizi yöntemi kullanılmıştır. Çalışma sonuçlarına göre, kent merkezine yakın oluşu nedeni ile alan oldukça yüksek talep görmektedir. Yüksek ziyaretçi sayısı, alanı tercih eden ziyaretçilerin yararlanma düzeyini düşürmekte alanda çevresel ve görsel bozulmalara yol açabilmektedir. Ziyaretçilerin tercih ve algıları, “ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu”, “alt ve üst yapı elemanlarının çevreye uygunluğu ve yeterliliği”, “ziyaretçi güvenliği ve görsel bütünlük” şeklindeki üç faktörle yakından ilişkilidir. Ziyaretçi özellikleri ile bu faktörlerin ilişkilendirilmesi karar vericilere, alanın korunması, planlanması ve etkin bir şekilde yönetilmesinde kullanılabilecek önemli ipuçları vermektedir. Anahtar kelimeler: Ziyaretçi özellikleri, Korunan alanlar, Ziyaretçi yönetimi, Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı, Antalya

The importance of visitor characteristics and perceptions in the planning and effective management of protected areas: Kurşunlu Waterfall Natural Park example

Abstract: Nowadays, protected areas are protected and used areas for various purposes. One of the key factors for the sustainable management of these areas is the visitors who use these areas. In this study, the effects of visitor characteristics and perceptions on the planning of protected areas and sustainable management were investigated. Kurşunlu Waterfall Natural Park in Antalya was selected as the study area. In the scope of the study, literature analysis, questionnaire-interview and field observations were used as data collection methods. For the analyses of obtained data, statistics package program (SPSS 20.0) was used. The factor analysis method was used to determine the factors affecting visitor perceptions and chi-square (χ2) test to explore the associations between the variables. According to the results of the study, the area is highly demanded due to its proximity to the city centre. High number of visitors, reduces the level of utilization of the visitors who prefer the area and may cause visual and environmental degradation in the area. Visitors’ preferences and perceptions are closely related to three factors: "visitor satisfaction and happiness", "suitability and adequacy of lower and upper structural elements", "visitor safety and visual integrity". The association of visitor characteristics with these factors gives the decision makers important clues that can be used to protect the park and manage it effectively. Keywords: Visitor characteristics, Protected areas, Visitor management, Kurşunlu Waterfall Nature Park, Antalya

1. Giriş korunmasında etkin sonuç sağlayamamaktadır (Alkan vd., 2009; Yurdakul vd., 2011). Ayrıca, söz konusu bu yasaklar Korunan alanlar, Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin bir taraftan ormancılık örgütü ve toplum arasındaki iletişimi (IUCN) tanımına göre, doğanın ve ilişkili ekosistem olumsuz etkilerken bir taraftan da yerel halk ile çatışmalara hizmetleri ve kültürel değerlerin uzun vadeli korunması neden olmaktadır (Toksoy vd., 2008; Ok ve Okan, 2011; amacıyla açıkça tanımlanmış coğrafi sınırları olan, tanınmış, Akyol, 2017). Bu nedenlerle, korunan alanlar, geçmişte adanmışlık içeren ve yasal veya diğer etkin yöntemlerle insan faaliyetlerinin yasaklandığı alanlar iken, günümüzde yönetilen alanlardır (IUCN, 2017). Korunan alanlar, doğal biyolojik çeşitliliğin korunması, doğal kaynakların kaynakların korunmasının yanı sıra turizm ve rekreasyon sürdürülebilir kullanımı ve daha geniş sosyal kalkınma için de önemli fırsatlar sunmaktadır (Tonge ve Moore, 2007; süreçleri ile bütünleşmeyi amaç edinmektedir (Yücel ve Kervankıran ve Eryılmaz, 2016). Fakat sadece yasalarla Babuş, 2005; Öztürk ve Türker, 2006). Çünkü bu alanlar sağlanan yasaklar ile koruma mantığı, ekosistem üzerindeki ekolojik özelliklerinin yanı sıra, sosyal, kültürel ve baskıları önleyememekte, doğal ve kültürel kaynakların

 a Süleyman Demirel Üniversitesi, Orman Fakültesi, Isparta Citation (Atıf): Akyol, A., Akbulut, E., 2017. @ * Korunan alanların planlanması ve etkin Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] yönetiminde ziyaretçi özellikleri ve algılarının  Received (Geliş tarihi): 14.04.2017, Accepted (Kabul tarihi): 20.09.2017 önemi: Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı örneği. Turkish Journal of Forestry, 18(3): 197-206. DOI: 10.18182/tjf.306364

198 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206 ekonomik açıdan da büyük önem taşımaktadırlar (Akyol bir kanyonun içinde yer almakta olup, içerisinde, manzara vd., 2017). seyir terasları, çocuk parkı, restoran, otopark, gezinti Korunan alanlar ve park sistemleri genellikle çevre patikaları, içme suyu ve tuvalet vardır. Ulaşım, özel araç, koruma, açık hava eğitimi ve rekreasyon olmak üzere üç ana belediye otobüsleri ve minibüslerle sağlanabilmektedir. amaca hizmet etmektedir (Ok, 2010; Nielsen, 2012). Bu Tabiat parkına ismini veren irili ufaklı şelalelerin alanların korunabilmesi ve sürekliliğinin sağlanabilmesinin bulunması, biyolojik çeşitlilik açısından zengin yapısı, doğal anahtarı ise bu alanları ziyaret eden ve bu alanlardan peyzaj güzellikleri, şehir merkezine yakınlığı ve olumlu faydalanan ziyaretçilerdir (Tolunay vd., 2004a,b). Ziyaretçi iklim özellikleri nedeniyle yıl boyu yerli ve yabancı özellikleri, aranan ve algılanan deneyim türünün ziyaretçilere açık, yoğun kullanılan önemli korunan belirlenmesi ile ziyaretçilere sunulacak hizmetlerin alanlardan bir tanesidir (KŞ, 2016; DKMP, 2017b). Bu belirlenmesi ve kaliteli bir şekilde kullanıma sunumunda nedenlerle Kurşunlu Şelalesi tabiat parkı çalışma alanı etkilidir (McCool, 2002). Fakat sadece ziyaretçilerin değil, olarak seçilmiştir. aynı zamanda farklı ilgi gruplarının da korunan alanlardan Araştırmada izlenen yol; (1) literatür tarama yoluyla çeşitli beklentileri vardır. Bu nedenle, korunan alanlarla çalışma için gerekli belge-dokümanların toplanması, (2) ilgili beklentilerin dengelenmesinde, tüm ilgi gruplarının ziyaretçilere yönelik anket-mülakat çalışmaları, (3) arazi dikkate alınması, sürdürülebilir bir yönetim için önem gözlemleri ve (4) elde edilen verilerin istatistiksel analizi ve taşımaktadır (Atmış, 2001). Ayrıca, büyük yerleşim değerlendirilmesi şeklindedir. Anket çalışmaları alanı alanlarına yakın korunan alanlarda yaşanan ziyaretçi ziyaret eden kullanıcılara yönelik olarak Temmuz-Kasım yoğunluğu ve yarattığı olumsuzlukların giderilmesinde ve 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Anketler ziyaretçi yönetim stratejilerin farklı çevre tutumlarına sahip yapılırken, mümkün olduğunca farklı ziyaretçiye ziyaretçilere göre ayarlanmasında ziyaretçi özellikleri ve ulaşabilmek için hem hafta içi ve hafta sonu hem de gün algıları önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır içinde sabah öğlen ve akşam saatlerinde uygulanmıştır. (Akten vd., 2012; Cheung ve Fok, 2014). Anket formlarında sosyo-demografik özelliklere yönelik Ülkemizin ev sahipliği yaptığı biyolojik çeşitlilik sorular (5 soru), ziyaretçi tutum ve algılarına yönelik çoktan değerleri farklı koruma alanı statüleri ve farklı kanunlarla seçmeli sorular (9 soru) ve önermeler kullanılmıştır (15 koruma altındadır. Bu koruma statülerinin bir kısmı ulusal soru). Önermelere katılımın belirlenebilmesi için beşli likert mevzuata göre, bir kısmı da uluslararası sözleşmelere ölçeği kullanılmıştır. Anket formunun hazırlanmasında dayanarak oluşturulmuştur. 2017 verilerine göre ülkemizde araştırıcıların bilgi-deneyiminin yanı sıra Obua ve Harding 40 milli park, 204 tabiat parkı, 31 tabiatı koruma alanı, 112 (1996), Pak ve Türker (2004), Tolunay vd., (2004a,b), tabiat alanı, 81 yaban hayatı geliştirme sahası, 20 sulak alan, Daşdemir ve Güngör (2008), Arabatzis ve Evangelos (2010) 55 muhafaza ormanı, 283 gen koruma ormanı, 16 özel çevre Kaptanoğlu (2010) ve Akbulut vd., (2015) gibi koruma bölgesi, 1273 doğal sit, 14 Ramsar alanı, 11 Dünya çalışmalardan da yararlanılmıştır. Gözlem çalışmalarında miras alanı ve 1 biyosfer rezervi bulunmaktadır. Bu değişik gün ve saatlerde park ve park alanını kullanan alanların toplam büyüklüğü yaklaşık 5.650.000 ha olup, ziyaretçiler gözlenerek notlar alınmıştır. Anket çalışması ülke yüzölçümünün yaklaşık %7,24’ünü kaplamaktadır. Bu 207 kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Ancak, 7 adet kapsamda tabiat parkı; bitki örtüsü ve yaban hayatı anket formunun çalışma için uygun olmaması nedeni ile 200 özelliğine sahip, manzara bütünlüğü içinde halkın dinlenme adet anket formu SPSS 20.0 (Statistical Package for Social ve eğlenmesine uygun tabiat parçalarını ifade etmektedir. Science) programı kullanılarak analiz edilmiştir. Analizlerde Bu alanların yönetiminden sorumlu Devlet kuruluşu Doğa öncelikle tüm sorular ve cevapları sıra istatistiğine göre Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) olup, sayısallaştırılmış, sorunun özelliğine göre frekanslar ve tabiat parklarının kapladığı alan yaklaşık 100.000 ha yüzdelerden yararlanılmıştır. Verilerin parametrik veri olup ulaşmıştır. Bunda 2011 yılında mesire yerlerinin statülerinin olmadığı Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk-W testleri değiştirilerek tabiat parklarına dönüştürülmesinin de etkisi ile araştırılmış ve %95 güven düzeyinde verilerin normal vardır (DKMP, 2017a). dağılıma sahip olmadığı (P<0,05), yani parametrik olmadığı Çalışmada, Antalya ilinde yer alan Kurşunlu Şelalesi belirlenmiştir. Tabiat Parkı ziyaretçilerinin alana yönelik algıları ve tercihleri irdelenmeye çalışılmıştır. Böylece alan yöneticilerine, Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı’nın etkin yönetimi ve gelecekte nasıl kullanılması gerektiği ile ilgili konulara katkı sağlanması amaçlanmıştır. Ayrıca, elde edilen bulgulardan faydalanarak korunan alanlarda sürdürülebilir bir yönetim anlayışı geliştirilebilmesi için karar vericilere çeşitli ipuçları da sunulmaya çalışılmıştır.

2. Materyal ve yöntem

Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı Batı Akdeniz Bölgesi, Antalya İli, Merkez İlçesi sınırları içerisinde bulunmaktadır (Şekil 1). 1986 yılında park haline getirilerek ziyarete açılmış, 21.05.1991 tarihinde ise, tabiat parkı olarak ilan edilmiştir. DKMP VI. Bölge Müdürlüğü yönetimi altındaki tabiat parkı şehir merkezinden 22 km uzaklıkta olup, büyüklüğü 586,5 hektardır. Kurşunlu Şelalesi 2 kilometrelik Şekil 1. Çalışma alanı Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206 199

İki veya daha fazla değişken grubu arasında ilişkinin Buna göre, araştırmaya katılan ziyaretçilerin %41,5’inin bulunup bulunmadığı ki-kare (χ2) testi ile denetlenmiştir kadınlardan, %58,5’inin ise erkek bireylerden meydana (Eymen, 2007; Kalaycı, 2010). Çalışmada beşli likert geldiği görülmektedir. Çalışmada beş farklı yaş grubu halinde sunulan ifadeler için yapılan güvenilirlik analizi oluşturulmuştur. Ziyaretçiler, yaş grupları açısından sonucunda Cronbach alpha değeri 0,795 olarak değerlendirildiğinde ziyaretçilerin %64’ünün 18-40 yaş hesaplanmıştır. Alfa, anketlerin değerlendirilmesinde ve iç aralığında yer aldığı, yani alanı daha çok genç ve orta yaş tutarlılığın ölçülmesinde önemli bir kavram olup, çalışma grubundaki ziyaretçilerin tercih ettiği görülmektedir. içeresindeki bir grup öğenin grup olarak ne kadar yakından Çalışma başlangıcında eğitimle ilgili olarak beş düzey ilişkili olduğunu ve çalışmanın güvenilirliğini test belirlenmiş, ancak bazı ziyaretçilerin eğitim düzeylerinin etmektedir (Tavakol ve Dennick, 2011). Ziyaretçilerin algı farklılıklar içermesi nedeni ile eğitim düzeyi yedi seviye ile ve tercihlerini etkileyen faktörlerin belirlenmesinde faktör temsil edilmiştir. Eğitim konusu önemli bir konu olup, analizi yöntemi kullanılmış, verilerin faktör analizine eğitim düzeyi yüksek bir birey, daha bilinçli ve daha duyarlı uygunluğu ise, Kaiser-Meyer Olkin (KMO) ve Bartlett tercihler yapmaktadır (Sung, 2004). Çalışma bulgularına testleri ile denetlenmiştir (Yurdugül, 2017). Verilerin faktör göre, %37,5 oranla lise mezunu ziyaretçiler en kalabalık analizi için uygun bulunması nedeni ile faktör türetme guruptur. Ancak, %5,5 oranında okuryazar (bir okul yöntemlerinden temel bileşenler yöntemi (Principal bitirememiş) ve %1 oranında da okuryazar olmayan Component), rotasyon yöntemi olarak ta Varimax yöntemi ziyaretçiler bulunmaktadır. Bu gruplar analiz edildiğinde, kullanılmıştır. Faktör analizinde amaç, isimlendirilebilir ve özellikle yaşlı ve kadın ziyaretçilerin bu özellikleri taşıdığı yorumlanabilir faktörler elde etmektir (Kalaycı, 2010). İlgili dikkati çekmektedir. faktörlerle demografik özelliklerin seviyeleri arasındaki Ziyaretçilerin iş/meslek durumları için yedi düzey farklılıkların ortaya konulmasında, cinsiyet gibi iki seviyesi belirlenmiş olup, %35’lik bir oranla serbest çalışan/ticaret bulunan demografik özellikler için Mann-Whitney U testi, düzeyi en kalabalık grup olmuştur. Gelir düzeyleri açısından eğitim gibi seviyesi ikiden fazla olan demografik özellikler ise ziyaretçiler beş grupta değerlendirilmiş olup, için ise Kruskal Wallis H testi kullanılmıştır. ziyaretçilerin %37,5’i 1001-2000 TL gelir düzeyine sahiptir. Ülkemizdeki asgari ücret seviyesi açısından durum 3. Bulgular ve tartışma değerlendirildiğinde, ziyaretçilerin yaklaşık %20’si aylık 1000 TL ve altında gelire sahip olup, bu ücretler asgari ücret 3.1. Ziyaretçilerin bazı sosyo-demografik özellikleri seviyesinin altındadır. Bekiroğlu vd., (2015) tarafından yapılan bir çalışmada toplumun refah seviyesinin Profil ya da özellik belirleme, bir bireyi içsel ve dışsal rekreasyon alanlarındaki ziyaretçi sayısını etkilediği etkenleri göz önüne alarak irdeleme ve bireyin ayırt edici belirtilmektedir. Bu nedenle, toplumun refah seviyesini özelliklerini tanımlayarak ortaya koyma işlemidir (Alkan, belirleyen eğitim, gelir düzeyi vb. etmenlerin bir arada 2013). Araştırma kapsamında ziyaretçilerin bazı sosyo- değerlendirilerek alanla ilgili planlama çalışmalarında demografik özellikleri Çizelge 1’deki gibidir. kullanılması etkin bir yönetim için önem taşımaktadır.

3.2. Ziyaretçilerin alanla ilgili tercih ve algıları Çizelge 1. Ziyaretçilerin bazı sosyo-demografik özellikleri Özellikler Gruplar f % Çalışmanın bu bölümünde ziyaretçilerin alanla ilgili Kadın 83 41,5 Cinsiyet çeşitli tercihleri değerlendirilmiş olup, her bir tercihle ilgili Erkek 117 58,5 frekans ve yüzde değerleri ayrı ayrı çizelgelerde verilmiştir. 18-30 64 32,0 31-40 64 32,0 Buna göre, Ziyaretçilerin alanı tercih etmelerinde etkili olan Yaş 41-50 40 20,0 bilgi kaynakları ile ilgili yapılan değerlendirmelere ait yüzde 51-60 19 9,5 ve frekans değerleri Çizelge 2’de verilmiştir. Çizelge 2 61≤ 13 6,5 incelendiğinde, ziyaretçilerin alanı tercih etmelerindeki en Okuryazar değil 2 1,0 önemli bilgi kaynaklarından birinin %59,5 ile tanıdık Okuryazar, ancak bir 11 5,5 tavsiyeleri olduğu görülmektedir. %34’ünün daha önceden okul bitirememiş İlkokul 22 11,0 alan hakkında bilgi sahibi olduğu, %25,5’inin internet Eğitim Ortaokul 34 17,0 kaynaklarından bilgi aldığı, %7’sinin gelmeden önce Lise 75 37,5 herhangi bir bilgisinin olmadığı, %6,5’inin TV/dergi/broşür Üniversite 46 23,0 vb. materyallerden ve %6’sının ise turizm acentelerinden Lisansüstü 10 5,0 bilgi aldığı görülmektedir. Ancak, Başar ve Miran (2010) Serbest çalışan/ticaret 70 35,0 tarafından yapılan bir çalışmada, ziyaretçilerin turizm İşçi/memur 33 16,5 Ev hanımı 31 15,5 acentelerini ve basılı tanıtım yayınlarını önemsedikleri İş/meslek İşsiz 27 13,5 ortaya konulmuştur. Bulgulardaki farklılığın sebebi alandaki Emekli 21 10,5 yabancı uyruklu ziyaretçilerin varlığından Akademisyen/eğitimci 14 7,0 kaynaklanmaktadır. Yine Obua ve Harding (1996) Sanatçı/tasarımcı 4 2,0 tarafından yapılan bir diğer çalışmada da, ziyaretçilerin 0-1000 39 19,5 1001-2000 75 37,5 alanla ilgili turizm acentelerini ve basılı tanıtım yayınlarını Aylık gelir 2001-3000 65 32,5 önemsedikleri ortaya konulmuştur. 3001-4000 6 3,0 4001≤ 15 7,5

200 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206

Ziyaretçilerin alanı seçmelerinde etkili olan bilgi “dinlenme” konusu ayrı bir etkinlik olarak kabul edilirken kaynakları ve ziyaretçi özelliklerine yönelik yapılan ki-kare bu çalışmada tüm etkinliklerin temelde ziyaretçilerin testine göre ise (Çizelge 3) bilgi kaynakları ve ziyaretçi dinlenmesi konusuna hizmet ettiği kabul edilmiş ve ayrı bir yaşları arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit etkinlik olarak değerlendirilmemiştir. edilmiştir (χ2=12,095; sd=4; p=0,017). Test sonucuna göre, Alanda gerçekleştirilen etkinlikler ve ziyaretçi genç bireyler internet kaynaklarını kullanmayı tercih özellikleri ile ilgili yapılan ki-kare testi bulgularına göre ederken, yaşlı bireyler tanıdık tavsiyeleri dikkate (Çizelge 3), alanda gerçekleştirilen etkinlikler ve ziyaretçi alınmaktadır. yaşları arasında istatiksel olarak p<0,05 düzeyinde anlamlı Ziyaretçilerin alanı seçmelerindeki etkili bilgi kaynakları bir ilişki tespit edilmiştir (χ2=11,667; sd=4; p=0,020). Test ile aylık gelir düzeyleri arasında da istatiksel olarak sonucuna göre, 18-30 yaş grubundaki ziyaretçilerin alanı (χ2=18,660; sd=5; p=0,002) anlamlı bir ilişki tespit sohbet ve manzara seyri için, 31-40 yaş grubundaki edilmiştir. Buna göre, ziyaretçiler gelir düzeyleri arttıkça ziyaretçilerin alanı piknik yapmak için ve 41-50 yaş internet ve turizm acentelerinden bilgi almayı tercih grubundaki ziyaretçilerin ise alanı doğa yürüyüşleri için etmekte, gelir düzeyleri azaldıkça ise tanıdık tavsiyelerini tercih ettiklerini göstermektedir. Alandaki etkinlikler ve dikkate almaktadırlar. ziyaretçi meslekleri arasında yapılan ki-kare testi Ziyaretçilerin alanı tercih nedenleri ile ilgili yapılan bulgularına göre (χ2=20,162; sd=6; p=0,003), serbest değerlendirmelerde, ziyaretçilerin %76,5’inin piknik çalışan/ticaret ve işsizler grubundaki ziyaretçiler alanı daha yapmak için alanı tercih ettikleri görülmektedir (Çizelge 4). çok sohbet amaçlı tercih ederken, ev hanımları ise, Ziyaretçilerin %54,5’i alanı ilgi çekici bir manzaraya sahip çocuklarının oyun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tercih olması nedeniyle ve %20’side sıkıcı şehir yaşantısından etmektedirler. uzaklaşmak için tercih ettiğini ifade etmiştir. Benzer şekilde Akbulut vd., (2015) tarafından yapılan bir çalışmada da Çizelge 2. Ziyaretçilerin alan tercihinde etkili olan bilgi ziyaretçilerin %64’ünün alanı gezmek amaçlı kullandığı kaynakları ifade edilmektedir. Başar ve Miran (2010) tarafından Bilgi kaynakları f % yapılan bir diğer çalışmanın sonuçları da araştırma Tanıdık tavsiyeleri 119 59,5 bulgularını desteklemekte olup, çalışma sonuçlarına göre Eskiden bilme 68 34,0 İnternet 51 25,5 piknik yapma ve manzara seyri ziyaretçiler açısından ilk Bilgim yok 14 7,0 sıralarda yer almaktadır. Bu durum, parkın kent insanın TV/dergi/broşür vb. 13 6,5 rekreasyonel ihtiyaçlarını karşılaması açısından önemli bir Turizm acenteleri 12 6,0 alan olduğunu göstermekte olup, özellikle gelecekte bu alanı ziyaret edecek kullanıcılar için alt ve üst yapı elemanlarının Çizelge 3. Ziyaretçi özellikleri ve tercihlerine ilişkin ki-kare planlanması ve düzenlenmesi açısından önem taşınmaktadır. testi sonuçları Ziyaretçilerin alanı tercih nedenleri ile ilgili yapılan ki- Tercih Özellik x2 sd p Yaş 12,095 4 0,017 kare testi bulgularına göre (Çizelge 3), ziyaretçilerin alanı Bilgi kaynakları tercih nedenleri ile eğitim seviyesi arasında istatiksel olarak Aylık gelir 18,660 5 0,002 anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (χ2=13,307; sd=6; Alanı tercih Eğitim 13,307 6 0,038 nedenleri Aylık gelir 19,034 5 0,002 p=0,038). Buna göre, üniversite mezunu ziyaretçiler alanı Yaş 11,667 4 0,020 daha çok ilgi çekici bir manzaraya sahip olması nedeni ile Alandaki etkinlikler Meslek 20,162 6 0,003 tercih ederken, ortaokul mezunu ziyaretçiler çocuklarının Aylık gelir 11,836 5 0,037 oyun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tercih etmektedirler. Cinsiyet 16,717 1 0,010 Ziyaretçilerin alanı tercih nedenleri ile aylık gelir Ziyaretlerin kimlerle Yaş 24,812 8 0,002 düzeyleri arasında yapılan ki-kare testi bulgularına göre ise yapıldığı Eğitim 33,374 6 0,001 (χ2=19,034; sd=5; p=0,002), düşük gelir grubundaki Meslek 22,739 12 0,030 ziyaretçilerin alanı daha çok piknik yapmak amacı ile tercih Ulaşım araçları Cinsiyet 13,473 3 0,004 Ziyaret sayısı Yaş 241,069 16 0,001 ettiği belirlenmiştir. Bu bulgular, Tolunay vd., (2004a,b) Nereden gelindiği Aylık gelir 19,222 5 0,002 tarafından yapılan çalışmalardaki bulgularla benzer özellikler göstermektedir. Tolunay vd., (2004a,b) tarafından Çizelge 4. Ziyaretçilerin alanı tercih nedenleri yapılan çalışmalarda da gelir seviyesi düşük gruplar alanı Alanı tercih nedenleri f % daha çok piknik yapma gibi rekreasyonel ihtiyaçlarını Piknik için uygun olması 153 76,5 karşılamak üzere sıklıkla tercih etmektedir. İlgi çekici bir manzaraya sahip olması 109 54,5 Ziyaretçilerin alanın içerisinde gerçekleştirdikleri Sıkıcı şehir yaşantısından uzaklaştırması 40 20,0 aktivitelere ilişkin durumları Çizelge 5’te sunulmuştur. Çocukların oyun ihtiyaçlarını karşılaması 11 4,5 Buna göre, piknik yapma %79,5’le ilk sırada yer almıştır. Ulaşımın kolay olması 1 0,5 Bunu sırasıyla manzara seyri (%49,5), doğa inceleme (%26,5), sohbet etme (%12), yürüyüş (%11), çocukları Çizelge 5. Ziyaretçilerin alandaki etkinlikleri Etkinlikler f % oynatma (%9,5) ve okuma (%0,5) izlemektedir. Elde edilen Piknik yapma 159 79,5 bu bulgular Tolunay vd., (2004a,b) tarafından yapılan Manzara seyri 99 49,5 çalışmaların sonuçları ile örtüşmektedir. Tolunay vd., Doğa inceleme 53 26,5 (2004a,b) tarafından yapılan çalışmalarda, Gölcük Tabiat Sohbet etme 24 12,0 Parkını kullanan ziyaretçilerin %85’i, Ayazmana Yürüyüş 22 11,0 mesireliğini kullanan ziyaretçilerin ise %29,2’si ise piknik Çocukları oynatma 9 9,5 Okuma 1 0,5 yapma etkinliğini ilk sırada tercih etmektedirler. Ancak,

Tolunay vd., (2004a,b) tarafından yapılan çalışmalarda Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206 201

Alandaki etkinlikler ve aylık gelir düzeyi ile ilgili Ziyaretçilerin alanı ziyaret sayıları bakımından yapılan ki-kare testi bulgularına göre ise (χ2=11,836; sd=5; durumları incelendiğinde, %35,5’inin ilk defa geldiği, p=0,037), düşük gelir grubundaki ziyaretçiler alanı piknik %22,5’inin ikinci defa, %20’nin üçüncü defa, %14’ünün yapmak için tercih ederken, yüksek gelir grubundaki beşten daha fazla geldiği ve %8’inin de sayısını ziyaretçiler ise manzara seyri için tercih etmektedirler. hatırlamadığı görülmektedir (Çizelge 8). Yani ziyaretçilerin Ziyaretçilerin alanı kiminle birlikte ziyaret ettikleri yaklaşık %65’i alanı iki veya daha fazla kez ziyaret etmiştir. incelendiğinde, ziyaretçilerin %67,5’i ailesi, %30,5’i Puustinen vd., (2009) tarafından yapılan bir çalışmada arkadaşları, %21’i akrabaları ve %5’i komşuları ile birlikte ziyaretçi özelliklerinin ziyaret sayısını etkilediği ifade alanı ziyaret etektedirler (Çizelge 6). Tolunay vd., (2004a,b) edilmektedir. Elde edilen bu bulgu, alanın kent merkezine tarafından yapılan çalışmalarda da aile seçeneği öncelikli yakın ve ulaşımın kolay oluşu ile açıklanmakta olup, ayrıca olarak tercih edilmiş olup, çalışma bulguları ile bu durum kent insanın rekrasyonel taleplerinin karşılanması örtüşmektedir. Ancak, Tolunay vd., (2004a,b) tarafından bakımından da alanın önemli bir işlevi yerine getirdiğini yapılan çalışmalarda ikinci tercih akrabalar iken bu göstermektedir. Yapılan ki-kare testi bulguları ise, ziyaretçi çalışmada arkadaşlar ikinci tercih olmuştur. Bu bulgular, yaşları ile ziyaret sayısı arasında istatiksel olarak anlamlı bir insanların korunan alanları ziyaret ederken önceliği ilişki (χ2=241,069; sd=16; p=0,001) olduğunu göstermiştir ailelerine verdiklerini göstermektedir. (Çizelge 3). Buna göre, 18-30 yaş grubundaki ziyaretçiler Ki-kare testi bulgularına göre (Çizelge 3), ziyaretçinin ağırlıklı olarak alana ilk defa gelirken, 31-40 yaş grubundaki cinsiyeti ile alana yapılan ziyaretlerin kimlerle birlikte ziyaretçiler ikinci defa, 31-40 yaş grubundaki ziyaretçiler yapıldığı konusuna dair istatiksel olarak anlamlı bir ilişki alanı beş defadan daha fazla ve 41-50 yaş grubundaki ortaya çıkmıştır (χ2=16,717; sd=1; p=0,010). Buna göre, ziyaretçiler ise ağırlıklı olarak üçüncü kez ziyaret farklılığın nereden kaynaklandığı araştırıldığında, erkek etmişlerdir. bireylerin ziyaretlerde arkadaşlarını tercih ettiği, kadın Ziyaretçilerin nereden geldikleri ve alanı tavsiye edip bireylerin ise ailelerini tercih ettiği belirlenmiştir. Yaş etmeyecekleri ile ilgili olarak Çizelge 9 incelendiğinde, grupları ile ziyaretin kimlerle birlikte yapıldığının %54’ünün Antalya ili sınırları içerisinden ziyarete geldiği, arasındaki ilişki incelendiğinde (χ2=24,812; sd=8; %46’sının ise Antalya ili sınırları dışından ziyarete geldiği p=0,002), 18-30 yaş grubundaki ziyaretçiler alana görülmektedir. Ziyaretçilere alanı başkalarına tavsiye edip arkadaşları ile birlikte gelmeyi, 31-40 yaş grubundaki etmeyecekleri sorulduğunda ise, %94,5’inin tavsiye edeceği ziyaretçiler ise aileleri ile birlikte gelmeyi tercih %5,5’inin de kararsız olduğu görülmektedir. Bu bulgular etmektedirler. Ziyaretçilerin eğitim düzeyleri ve ziyaretlerin ziyaretçilerin yaklaşık %95’inin ziyaretinden memnun kimlerle birlikte yapıldığı incelendiğinde (χ2=33,374; kaldığını ve alanı beğendiğini göstermektedir. Ki-kare testi sd=6; p=0,001) ilkokul mezunu ziyaretçilerin alana bulgularına göre ziyaretçilerin nereden geldikleri ile aylık komşuları ile geldikleri belirlenmiştir. Ziyaretçilerin gelir düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki meslekleri açısından durum değerlendirildiğinde ise bulunmaktadır (χ2=19,222; sd=5; p=0,002). Buna göre, (χ2=22,739; sd=12; p=0,030) herhangi bir işe sahip alanı daha çok düşük gelir düzeyine sahip kullanıcıların olmayanların ziyaretleri arkadaşları ile ev hanımlarının da tercih ettiği belirlenmiştir. aileleri ile birlikte yaptıkları belirlenmiştir. Ziyaretçilerin alana ulaşımda kullandıkları araç tercihlerine ilişkin frekans ve yüzde bulguları Çizelge 7’de Çizelge 6. Ziyaretlerin kimlerle birlikte yapıldığına ilişkin verilmiştir. Buna göre Çizelge 7 incelendiğinde, bilgiler ziyaretçilerin alana ulaşmada öncelikli tercihleri %74,5 ile Seçenekler f % özel otodur. Bunu sırasıyla %17 ile otobüs, %4,5 ile ticari Ailemle 135 67,5 taksi ve %4 ile de motosiklet ve izlemektedir. Tolunay vd., Arkadaşlarımla 61 30,5 (2004a) tarafından yapılan çalışmaya göre, Isparta Akrabamla 42 21,0 Komşularımla 10 5,0 Ayazmana mesireliğini ziyaret eden kullanıcıların %63,9’u

özel otoyu tercih ederken, Tolunay vd., (2004b) tarafından yapılan çalışmaya göre, Gölcük Tabiat Parkı’nı ziyaret eden Çizelge 7. Ulaşımda tercih edilen araçlar kullanıcıların %98,6’sı özel otoyu tercih etmektedir. Başar Tercihler f % ve Miran (2010) tarafından yapılan çalışmada da milli parka Özel oto 149 74,5 ulaşımda %87,5 oranla özel oto ilk sırada yer almaktadır. Otobüs/dolmuş 34 17,0 Çalışma süresince alanda yapılan gözlemler, özellikle Ticari taksi 9 4,5 ziyaretçi yoğunluğunun yaşandığı dönemlerde otopark Motosiklet 8 4,0 kapasitesinin yetersiz kaldığını göstermiştir. Bu durum, Dereli (2010) tarafından Kazdağı Milli Parkı’nda yapılan bir çalışmanın bulguları ile de örtüşmektedir. Bu sonuçlar, Çizelge 8. Ziyaret sayısına ilişkin bilgiler alanla ilgili yapılacak düzenlemelerde otopark kapasitesinin Ziyaret sayısı f % artırılmasını ya da toplu taşıma, bisiklet vb. gibi alternatif İlk defa 71 35,5 ulaşım olanaklarının geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. İkinci defa 45 22,5 Yapılan ki-kare testi bulgularına göre ise, cinsiyet ve Üçüncü defa 40 20,0 Beşten çok 28 14,0 ulaşımda kullanılan araçlar arasında istatiksel olarak Sayısı bilinmiyor 16 8,0 (χ2=13,473; sd=3; p=0,004) anlamlı bir ilişki saptanmıştır (Çizelge 3). Yapılan değerlendirmelerde, erkeklerin alana ulaşımda özel otoyu tercih ettiği, kadınların ise toplu taşıma araçlarını tercih ettiği görülmektedir. 202 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206

3.3. Ziyaretçilerin tercih, algı ve tutumlarını etkileyen Çizelge 12 incelendiğinde, “ziyaretçi memnuniyeti ve faktörler mutluluğu” ile “alt ve üst yapı elemanlarının çevreye uygunluğu ve yeterliliği” açısından cinsiyet bakımından Ziyaretçilerin korunan alanla ilgili tercih, algı ve istatiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmaktadır. tutumlarını etkileyen faktörleri belirleyebilmek için anketle “Ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu” faktörü kadınlarda belirlenen 15 ifadeye faktör analizi yapılmıştır. Faktör daha yüksek olup, “alt ve üst yapı elemanlarının çevreye analizi aynı zamanda ziyaretçilerin farklı ziyaretçi uygunluğu ve yeterliliği” faktörü ise erkeklerde daha gruplarına ayrılmalarını da sağlamaktadır. Ziyaretçilerin her yüksektir. “Ziyaretçi güvenliği ve görsel bütünlük” faktörü bir faktörle olan ilişkileri analiz edildikten sonra belirlenen açısından ise, cinsiyetler arasında istatiksel olarak herhangi gruplara uygun yönetim planları yapılabilir. Çünkü, her bir anlamlı farklılık tespit edilememiştir. ziyaretçi gurubu farklı ekonomik ve sosyal özelliklere sahiptir ve her bir guruba sunulacak rekreasyon hizmetleri Çizelge 9. Ziyaretçilerin geldiği yerler ve alanı tavsiye farklılık göstermektedir (Fredman, 2004). Ayrıca, farklı durumları ziyaretçi gruplarının çevre tutumları da farklı olmaktadır. Özellikler Tercihler f (%) Olumlu tutumlara sahip ziyaretçilerin yönetim eylemlerini İl sınırları içinden gelenler 92 46,0 destekleme olasılıkları daha yüksektir (Kaltenborn vd., İl sınırları dışından gelenler 108 54,0 2011). Evet 189 94,5 Alanı tavsiye etme durumu Hayır - - Çalışmada yapılan faktör analizi sonucunda Kaiser- Kararsız 11 5,5 Meyer-Olkin (KMO) test istatistiği 0,807 bulunmuş olup Bartlett’in sphericity özelliği de istatistik olarak önemli çıkmıştır. Yani verilerin faktör analizine uygun olduğu Çizelge 10. KMO ve Bartlett’s testi tespit edilmiştir. Ayrıca, yapılan güvenirlik analizi Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling Adequacy ,807 sonucunda Cronbah alfa değeri 0,795 olarak hesaplanmıştır. Approx. Chi-Square 1057,581 Hesaplanan alfa değeri ankette yer alan ifadelerin iç Bartlett's Test of Sphericity df 105 tutarlılığının yüksek ve çalışmanın güvenilir olduğunu Sig. 0,000 göstermektedir (Çizelge 10). Cronbah Alfa 0,795 Faktör analizinde faktör türetme yöntemlerinden temel bileşenler ve rotasyon yöntemi olarak ta varimax yöntemi kullanılarak özdeğeri 1’den büyük olan 3 temel faktör Çizelge 11. Rotasyon sonucu elde edilen faktör matrisi ve türetilmiştir. Bu 3 faktör toplam değişimin %55,29’unu türetilen faktörler Faktörler açıklamaktadır. Analizde temel faktörlerin yorumlanmasını İfadeler kolaylaştırmak için ise, mutlak değeri 0,5’ten büyük olan 1 2 3 faktör yükleri dikkate alınmıştır (Çizelge 11) (Daşdemir, Burada huzuru bulurum 0,837 Burayı beğenirim 0,795 1996). Faktör yükü 0,5’in altında kalan ifadelerin faktör Alana giriş ücretlerini uygun 0,674 yükü değerleri ise ilgili sütunlarda verilmeyerek boş buluyorum bırakılmıştır. Alanda sunulan hizmetlerden 0,673 Çizelge 11 incelendiğinde, faktör1 içerisinde yer alan memnun kalıyorum Alandaki uyulması gereken kurallara ifadelerin genel olarak alanı ve sunulan hizmetleri beğenme 0,672 ile ilgili alt boyutları içerdiği, faktör2 içerisinde yer alan ve uyarılara dikkat ediyorum Alanı korumak için yapılan 0,575 ifadelerin alandaki mimari yapı ve donatıların uygunluğu ile çalışmaları uygun buluyorum ilgili alt boyutları içerdiği, faktör3 içerisinde yer alan Alandaki alt ve üst yapı elemanlarını ifadelerin ise sağlık, güvenlik ve görsel uygunluk ile ilgili (büfe, çeşme, wc vb.) yeterli 0,811 alt boyutları içerdiği görülmektedir. Bu durum, buluyorum ziyaretçilerin temelde, alandaki hizmetlerden memnun Alan içerisindeki bilgi ve kalma, duyumsadıkları beğeni ve huzur, alandaki mimarı yönlendirme levhalarını yeterli 0,701 buluyorum yapıların yeterliliği ve alana uygunluğu ile alandaki sağlık Alandaki donatılar (çöp kovası, ve güvenlik konuları içeren algılarının önemli olduğunu oturak vb.) yerleşimini uygun 0,685 göstermektedir. Arabatzis ve Evangelos (2010) tarafından buluyorum Alandaki mimari yapıları çevresel yapılan bir çalışmada da benzer şekilde park ziyaretçilerinin 0,636 alana ait alt ve üst yapı olanaklarını önemsedikleri tespit açıdan uygun buluyorum Ziyaretimden genel olarak memnun edilmiştir. Bu nedenle faktörler isimlendirilirken faktör1 0,520 kaldığımı düşünüyorum “ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu”, faktör2 “alt ve üst Alan içerisinde görsel olarak rahatsız 0,808 yapı elemanlarının çevreye uygunluğu ve yeterliliği” ve edici unsurlar olduğunu düşünüyorum faktör3 ise “ziyaretçi güvenliği ve görsel bütünlük” olarak Alanda sağlık ve güvenlik ile ilgili 0,758 isimlendirilmiştir. Bu faktörlerin ziyaretçilerin demografik problemler olduğunu düşünüyorum özellikleri ile farklılığı ise, Kruskal Wallis H ve Mann Burada kendimi şehrin gürültüsünden Whitney U testleri ile denetlenmiş olup, Çizelge 12’de test uzaklaşmış hissediyorum sonuçları verilmiştir. Bu amaçla, faktör1, faktör2 ve faktör3 Alan içerisinde yaşayan diğer canlıların dikkatimi çektiğini içerisine giren ifadelere verilen yanıtların ortalamaları düşünüyorum alınarak testler yapılmıştır. Varyansa katılma (%) 23,72 19,59 11,98

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206 203

Çizelge 12. Ziyaretçi tercih ve algılarını etkileyen faktörlerin demografik özelliklere göre farklılığının denetimi Kruskal Wallis H ve Mann Whitney U Test Alt ve üst yapı elemanlarının çevreye Özellik Ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu uygunluğu ve yeterliliği Ziyaretçi güvenliği ve görsel bütünlük MW-U=3787,000 MW-U=3552,000 MW-U=4637,000 Cinsiyet Z=-2,664 Z=-3,323 Z=-0,576 p=0,008* p=0,001* p=0,565 χ2=10,227 χ2=14,228 χ2=12,275 Yaş Grupları sd=4 sd=4 sd=4 p=0,037* p=0,007* p=0,015* χ2=9,871 χ2=11,373 χ2=10,266 Aylık Gelir sd=4 sd=4 sd=4 p=0,043* p=0,023* p=0,036* χ2=5,286 χ2=6,173 χ2=4,709 Eğitim sd=6 sd=6 sd=6 p=0,443 p=0,404 p=0,582 χ2=10,613 χ2=6,783 χ2=3,806 Geçim Kaynağı sd=6 sd=6 sd=6 p=0,101 p=0,341 p=0,703 P*=P<0,05

Yaş grupları açısından yapılan denetimlerde, her üç Eğitim ve geçim kaynağı için yapılan denetimlerde ise, faktörde de istatiksel olarak anlamlı farklılıklar tespit her üç faktörde de istatiksel olarak anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Farklılıkların nereden kaynaklandığı ile ilgili edilememiştir. yapılan değerlendirmelerde, “ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu” faktöründe 18-30 ile 61≤ yaş grupları 4. Sonuç ve öneriler birbirinden farklı düşünmekte ve 18-30 yaş grubu için “ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu” faktörü daha yüksek DKMP verilerine göre, Haziran–Ağustos 2015 aylarında çıkmaktadır. “Alt ve üst yapı elemanlarının çevreye günlük alanı ziyaret eden ziyaretçi sayısı yaklaşık 1250 uygunluğu ve yeterliliği” faktöründe 18-30 ile 41-50 ve 18- kişi/gün düzeyindedir. Yapılan gözlemlerde, alanın haftanın 30 ile 61≤ yaş grupları birbirinden farklı düşünmektedir. 41- günlerine ve günün değişik saatlerine göre değişken bir 50 yaş grubundaki ziyaretçilerde “alt ve üst yapı yapıda, dinamik ve sürekli bir kullanıma sahip olduğu elemanlarının çevreye uygunluğu ve yeterliliği” faktörü 18- dikkati çekmektedir. Özellikle Haziran-Ağustos aylarında 30 yaş grubundakilere göre daha yüksektir. Benzer şekilde ve hafta sonlarında alan daha yoğun ziyaret edilmekte ve 61≤ yaş grubundaki ziyaretçilerde de “alt ve üst yapı zaman zaman ziyaretçi kapasitesinin üzerinde elemanlarının çevreye uygunluğu ve yeterliliği” faktörü 18- kullanılmaktadır. Yüksek ziyaretçi sayısı, alanı tercih eden 30 yaş grubundakilere göre daha yüksektir. “Ziyaretçi ziyaretçilerin yararlanma düzeyini düşürdüğü gibi alanda güvenliği ve görsel bütünlük” faktöründe ise, 61≤ ile 18-30 çevresel ve görsel bozulmalara da neden olmaktadır. Bu ve 61≤ ile 31-40 yaş gruplarının birbirinden farklı durum, alanın kaynak değerlerinin ve ziyaretçilerin düşündüğü tespit edilmiştir. 31-40 yaş grubundaki rekreasyon kalitesi düzeyinin korunması için yapılmış ve ziyaretçilerde “ziyaretçi güvenliği ve görsel bütünlük” yapılacak rekreasyon düzenleme çalışmalarında, taşıma faktörü daha yüksek çıkmakta ve ziyaretçiler güvenliklerini kapasitelerinin belirlenmesinin ve uygulamaya ve alanın görsel bütünlüğünü daha çok önemsemektedirler. yansıtılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Taşıma Aylık gelir düzeyleri açısından yapılan kapasitesinin belirlenmesinde IUCN tarafından önerilen değerlendirmelerde de yine her üç faktörde istatiksel olarak rekreasyonel taşıma kapasitesi tahmin yöntemi alan için anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Farklılıkların nereden kullanılabilir. Ancak, alanın fiziksel, gerçek ve etkin taşıma kaynaklandığı ile ilgili yapılan değerlendirmelerde, kapasiteleri hesaplanırken alanın ve ziyaretçilerin özellikleri “ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu” faktöründe 0-1000 de dikkate alınmalıdır. Bu hesaplamalarda amaç, TL ile 4001≤ TL grupları birbirinden farklı düşünmekte ve ziyaretçilerin alana zarar vermeden dolaşımını sağlamak, 0-1000 TL grubundaki ziyaretçiler için bu faktör daha alanı en iyi şekilde anlamaları/algılamalarını sağlamak, yüksek çıkmaktadır. “Alt ve üst yapı elemanlarının çevreye birbirlerini engellemeyecek şekilde alan içerisinde uygunluğu ve yeterliliği” faktöründe 3001-4000 TL ile yönlendirilmelerini sağlamak ve alan içerisindeki 4001≤ TL ve 0-1000 TL ile 2001-3000 TL grupları etkinliklerde oluşabilecek sorunları en aza indirmek birbirinden farklı düşünmektedir. 4001≤ TL grubundaki olmalıdır. Farklı amaçlarla gelmiş olsalar bile ziyaretçilerde ziyaretçiler için bu faktör 3001-4000 TL grubundaki doğa ve çevre bilinci oluşturacak şekilde alan sunumunun ziyaretçilere göre daha yüksektir. 2001-3000 TL yapılması korunan alanlarda baskı oluşturmayacak davranış gurubundaki ziyaretçiler için ise bu faktör 0-1000 TL biçimlerinin geliştirilmesi ve alanın sürdürülebilirliği grubundaki ziyaretçilere göre daha yüksektir. “Ziyaretçi açısından önem taşımaktadır. güvenliği ve görsel bütünlük” faktöründe ise, 4001≤ TL ile Ziyaretçi özellikleri alanla ilgili planlamalarda büyük 3001-4000 TL gruplarının birbirinden farklı düşündüğü önem taşımaktadır. Ancak, ziyaretçi özelliklerinin alanla tespit edilmiştir. 3001-4000 TL gurubundaki ziyaretçiler ilgili diğer bazı konularla ilişkilendirilmesi ve analiz için bu faktör 4001≤ TL gurubundaki ziyaretçilere göre edilmesi, park yöneticilerine karar vermede daha geniş bir daha yüksektir. Yani, 3001-4000 TL gurubundaki çerçeve sunmaktadır. Böylece yapılacak planlamalarda, ziyaretçiler için güvenlik ve görsellik konuları daha alanın daha verimli kullanılması ve bu kullanımlarda önemlidir. verilecek zararların en aza indirilmesi gibi çalışmaların 204 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206 etkinliği artırılabilecektir. Örneğin, ziyaretçilere alana hangi duyuruların yapılabilmesi (interaktif haritalar, alandaki flora araçlarla geldikleri sorulmuş ve ziyaretçilerin yaklaşık ve fauna ile ilgili bilgiler, anlık hava durumu, acil %75’inin alana özel oto ile geldikleri belirlenmiştir. Bunu durumlarda aranabilecek numaralar, yardım istenebilecek ise otobüs/dolmuş grubu izlemektedir. Ancak, alanda personel, etkinlik ve aktivite duyuruları vb. gibi) ziyaretçi yapılan gözlemler otobüsle gelen ziyaretçi sayısının daha memnuniyeti açısından son derece önemlidir. fazla olabileceği yönündedir. Özellikle turlarla gelen Yapılan faktör analizi sonuçlarına göre, “ziyaretçi ziyaretçilere alanda vakit geçirmeleri için kısıtlı bir süre memnuniyeti ve mutluluğu”, “alt ve üst yapı elemanlarının tanınmaktadır. Ziyaretçilerin bir kısmı verilen bu süreyi çevreye uygunluğu ve yeterliliği”, “ziyaretçi güvenliği ve etkin kullanabilmek için anket çalışmasına katılmak görsel bütünlük” faktörleri ziyaretçi algı ve tutumları istememişlerdir. Görüşmeyi kabul eden ziyaretçiler ise açısından önem taşımaktadır. Yani ziyaretçilerin alandaki verilen süre içerisinde alanı yeterince gezip göremediklerini hizmetlerden memnun olması ve alanda huzur bulması, ifade etmişlerdir. Bu durum, ziyaretçilerin alanı anlama ve alandaki mimari yapıların çevreye uygunluğu ve güvenlik algılamalarına engel olmakta ve dolayısı ile korunan alanın konuları ziyaretçi algılarını önemli ölçüde etkilemektedir. kendisinden beklenen faydalarının ortaya çıkmasında bir “Ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu” faktörü kadınlarda olumsuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, daha yüksek olup, “alt ve üst yapı elemanlarının çevreye özellikle paket turların diğer korunan alanlarda da benzer uygunluğu ve yeterliliği” faktörü ise erkeklerde daha olumsuzluklara yol açması son derece muhtemeldir. yüksektir. Yani kadınlar için huzurlu bir ortam önemliyken, Yapılan istatiksel değerlendirmelere göre, alanı ziyaret erkekler için ise mimari yapıların yeterliliği ve çevreye edenler yaşları açısından karşılaştırıldığında, 18-30 ve 31-40 uygunluğu önem taşımaktadır. Yaş gurupları açısından 18- yaş grubunda yer alan bireylerin diğer gruplara göre alanı 30 yaş grubu için “ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu” daha fazla tercih ettikleri tespit edilmiştir. Bu iki grup faktörü, 41-50 ve 61≤ yaş gurubundaki ziyaretçilerde “alt ve toplam tercihlerin yaklaşık %64’ünü oluşturmaktadır. Yani üst yapı elemanlarının çevreye uygunluğu ve yeterliliği” genç ve orta yaştaki bireyler ziyaret için alanı daha çok faktörü, 31-40 yaş grubundaki ziyaretçilerde “ziyaretçi tercih etmektedirler. Bu nedenle, alanla ilgili yapılacak güvenliği ve görsel bütünlük” faktörü daha önemlidir. Aylık düzenlemelerde yaş gruplarına göre yapılacak gelir düzeyleri açısından ise, 0-1000 TL grubundaki düzenlemelerin önemi artmaktadır. ziyaretçiler için “ziyaretçi memnuniyeti ve mutluluğu” Alanı ziyaret edenlerin hemen hemen yarısı Antalya faktörü, 4001≤ TL ve 2001-3000 TL grubundaki ziyaretçiler ilinden diğer yarısı ise başka illerdendir. Bu duruma etki için “alt ve üst yapı elemanlarının çevreye uygunluğu ve eden nedenlerin başında alanın Antalya İli kent merkezine yeterliliği” faktörü, 3001-4000 TL gurubundaki ziyaretçiler yakın olması gelmektedir. İl dışından gelenlerin büyük için ise “ziyaretçi güvenliği ve görsel bütünlük” faktörü çoğunluğu ise, Antalya iline tatile gelip tatilde iken alanı daha önemlidir. Bu nedenle alanla ilgili yapılacak planlama ziyaret edenlerdir. Tüm ziyaretçilerin yaklaşık %95’i alanı ve düzenlemelerde bu konulara dikkat edilmesi ziyaretçi tavsiye edeceklerini ifade etmektedir. Bu durum, alanın yönetimi ve memnuniyetini sağlama açısından önem ziyaretçiler tarafından beğenildiğini ve sunulan taşımaktadır. hizmetlerden memnun kalındığını göstermekte ve alanın Sonuç olarak, Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı özellikle kentsel rekreasyon açısından önemli fonksiyonları yerine yaz ayları ile birlikte yoğun bir şekilde ziyaret edilmekte ve getirdiğini göstermektedir. turizm acenteleri bu alana turlar düzenlemektedir. Çalışma Ziyaretçilerin alanı tercih sebeplerinin başında piknik sonuçları ile alanla ilgili yapılacak planlama ve yapmak gelmektedir. Sonrasında ise sırasıyla ilgi çekici bir düzenlemelerde karar vericilere izlemeleri gereken yol manzaraya sahip olması, sıkıcı şehir yaşantısından hakkında fikir verilmesi amaçlanmıştır. Böylece belli uzaklaşmak ve çocukların oyun ihtiyaçlarını karşılamak dönemlerde yoğun bir şekilde yapılan ziyaretlerin alanda tercihleri gelmektedir. Yapılan istatiksel bıraktığı olumsuz etkilerin azaltılmasına, sunulacak değerlendirmelerde, ortaokul mezunu ziyaretçiler alanı daha hizmetlerin çeşidinin ve niteliğinin belirlenmesine ve çok çocuklarının oyun ihtiyaçlarını karşıladığı için, ziyaretçi memnuniyetine katkı yapılmasına çalışılmıştır. üniversite mezunu ziyaretçiler ise ilgi çekici bir manzaraya Çalışma alanı ve diğer korunan alanlarda yapılacak sahip olması nedeni ile tercih etmektedirler. Bu bulgular, planlamalarda, alanın ekolojik, biyolojik, jeolojik vb. gibi alanda düzenlenecek rekreasyonel etkinliklerin yapısı, şekli, özelliklerinin yanı sıra, kullanıcı özelliklerinin de dikkate zamanı ve niteliği ile ilgili birçok bilgiyi içermektedir. alınması ziyaretçilerin alanı en iyi şekilde anlamaları ve Örneğin, alandaki düzenlemelerde ilginç noktalarda seyir algılamalarını sağlayacak davranış biçimleri geliştirmelerine teraslarının bulunması ve çocuk faktörünün her zaman göz katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede geliştirilecek bir yönetim önünde bulundurulması kullanıcılar ve kullanıcı anlayışı aynı zamanda alanın kaynak değerlerinin korunması memnuniyeti açısından önemli bir konudur. Düşük gelir ve gelecek nesillere aktarılmasına da yardımcı olacaktır. grubundaki ziyaretçiler ise alanı piknik yapmak, yüksek gelir grubundakiler ise şehir hayatından uzaklaşmak amacı Teşekkür ile tercih etmektedir. Bu bulgular, alanda sunulacak hizmetlerin fiyatlandırılmasında, ziyaretçilerin gelir Çalışma, TUBİTAK 2209-A Üniversite Öğrencileri Yurt düzeylerinin dikkate alınmasını gerektirmektedir. İçi Araştırma Projeleri Destek Programı (Proje No: Ziyaretçilerin alanı seçmelerinde etkili olan bilgi 1919B011501416) tarafından desteklenmiştir. kaynaklarından en önemlisi tanıdık tavsiyeleridir. Diğer taraftan internet kullanımının günümüzde giderek artması, alana yönelik etkin bir web sayfasının ziyaretçilerin hizmetine sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Özellikle bu web sayfasında alanla ilgili çeşitli bilgilendirme ve Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206 205

Kaynaklar DKMP, 2017b. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü. Akbulut, G., Atmış, E., Günşen, H.B., 2015. Farklı ilgi http://bolge6.ormansu.gov.tr/6bolge/AnaSayfa/tabiatpar gruplarının milli park algıları üzerine bir değerlendirme: klari/kursunluselalesitabiatparki.aspx?sflang=tr, Erişim: Küre Dağları Milli Parkı örneği. Kastamonu 04.06.2017. Üniversitesi, Orman Fakültesi Dergisi, 15 (1): 133-145. Eymen, U.E., 2007. SPSS 15.0 Veri Analiz Yöntemleri. Akten, S., Gül, A., Akten, M., 2012. Korunan doğal İstatistik Merkezi Yayınları, Ankara. alanlarda kullanılabilecek ziyaretçi yönetim modelleri ve Fredman, P., 2004. National park designation–visitor flows karşılaştırılması. SDÜ Orman Fakültesi Dergisi, 13 (1): and tourism impact. Proceedings of the second 57-65. international conference on monitoring and management Akyol, A., 2017. Contributions of local guidance practices of visitor flows in recreational and protected areas. to the natural environment, protected areas and local http://www.metla.fi/julkaisut/workingpapers/2004/mwp people. Applied Ecology and Environmental Research, 002-54.pdf, Erişim: 17.02.2017. 15(3): 1079-1096. IUCN, 2017. International Union for Conservation of Akyol, A., Türkoğlu, T., Bekiroğlu, S., Tolunay, A., 2017. Nature. https://www.iucn.org/, Erişim: 22.01.2017. Resident perceptions of livelihood impacts arising from Kalaycı, Ş., 2010. SPSS Uygulamalı Çok Değişkenli the Kızıldağ National Park, Turkey. Environ Dev İstatistik Teknikleri. Asil Yayın Dağıtım, 5. Baskı, Sustain. Ankara. http://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10668-017- Kaltenborn, B.P., Nyahongo, J.W. Kideghesho, J.R., 2011. 9921-0, Erişim:10.03.2017. The attitudes of tourists towards the environmental, Alkan, H., 2013. Ormancılık ve orman ürünleri programı social and managerial attributes of Serengeti National öğrencilerine yönelik bir araştırma. SDÜ Orman Park, Tanzania. Tropical Conservation Science, 4(2): Fakültesi Dergisi, 14: 88-94. 132-148. Alkan, H., Korkmaz, M., Tolunay, A., 2009. Assessment of Kaptanoğlu, A.Y.Ç., 2010. Korunan alanlardaki primary factors causing positive or negative local rekreasyonel talep özelliklerinin saptanmasında ziyaretçi perceptions on protected areas. Journal of gözlem yöntemlerinin kullanımı. Journal of the Faculty Environmental Engineering and Landscape of Forestry, Istanbul University, 60(2): 69-76. Management, 17(1): 20–27. Kervankıran, İ., Eryılmaz, A.G., 2016. Milli parkların Arabatzis, G., Evangelos, G., 2010. Visitors’ satisfaction, turizm ve rekreasyonel faaliyetlerde sürdürülebilir perceptions and gap analysis: the case of Dadia– kullanımı: Isparta İli örneği. SDÜ Fen Edebiyat Lefkimi–Souflion National Park. Forest Policy and Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 39: 151-182. Economics, 12: 163–172. KŞ, 2016. Kurşunlu Şelalesi. Atmış, E., 2001. Sürdürülebilir ormancılıkta halk http://www.kursunluselalesi.com.tr/tr/?page_id=73, katılımının ilk aşaması: Toplumun beklentilerinin Erişim: 17.5.2016. tespiti. I. Ulusal Ormancılık Kongresi Bildiriler Kitabı, McCool, S.F., 2002. Tourism in protected areas: continuing Türkiye Ormancılar Derneği Yayını, Ankara, s.218-233. challenges and emerging issues for sustaining visitor Başar, H., Miran, B., 2010. Dilek Yarımadası-Büyük experiences. Celebrating Mountains Conference, Menderes Deltası Milli Parkında sonbahar Jindabyne, NSW, Australia. ziyaretçilerinin özellikleri. Ege Üniv. Ziraat Fak. Nielsen, G., 2012. Capacity development in protected area Dergisi, 47(3): 241-250. management. International Journal of Sustainable Bekiroğlu, S., Destan, S., Can, M., Türkoğlu, T., Tolunay, Development & World Ecology, 19(4): 297-310. A., 2015. Econometric analysis of a forest recreation Obua, J., Harding, D.M., 1996. Visitor characteristics and area: An example from Istanbul-Turkey. Fresenius attitudes towards Kibale National Park, Uganda. Environmental Bulletin, 24(9a): 2937-2945. Tourism Management, 17(7): 495 505. Cheung, L.T.O., Fok, L., 2014. The motivations and Ok, K., 2010. Türkiye Ormancılık Sektörü Açısından environmental attitudes of nature-based visitors to Ekoturizm. Orman Ekosistemlerinde Ekoturizm protected areas in Hong Kong. International Journal of Çalıştayı ve 10. yılında TODEG. Türkiye Ormancılar Sustainable Development & World Ecology, 21(1): 28- Derneği diğer yayınlar Serisi:10, Ankara. 38. Ok, K., Okan, T., 2011. A review of the cultural heritage of Daşdemir, İ., 1996. Orman işletmelerinin başarı Anatolian civilizations for the purpose of nature düzeylerinin belirlenmesi. Doğu Anadolu Ormancılık conservation. African Journal of Agricultural Research, Araştırma Müdürlüğü, 1:1-162. 6(1): 89-96. Daşdemir, İ., Güngör, E., 2008. Küre Dağları Milli Parkı Öztürk, A., Türker, M.F., 2006. Determining demand optimum yönetim stratejisinin belirlenmesi. Bartın priorities of various stakeholders regarding forest goods Orman Fakültesi Dergisi, 10(13): 23-36. and services in the context of sustainable forestry: A Dereli, D., 2010. Kazdağı Milli Parkı’nda ziyaretçi case study from Turkey. Journal of Applied Sciences, 6: yönetimi. Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Üniversitesi, 43-46. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balıkesir. Pak, M., Türker, M.F., 2004. Orman içi dinlenme yeri DKMP, 2017a. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel ziyaretçilerinin bazı sosyo-ekonomik özelliklerinin Müdürlüğü. irdelenmesi (Kapıçam, Başkonuş ve Dülükbaba orman http://www.milliparklar.gov.tr/Anasayfa/istatistik.aspx?s içi dinlenme yerleri örneği). KSÜ Fen ve Mühendislik flang=tr, Erişim: 05.06.2017. Dergisi, 7 (1): 66-74. 206 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 197-206

Puustinen, J., Pouta, E., Neuvonen, M., Sievänen, T., 2009. Tolunay, A., Korkmaz, M., Alkan, H., 2004b. Kent Visits to national parks and the provision of natural and ormanlarında rekreasyonel etkinlikler açısından ziyaretçi man-made recreation and tourism resources. Journal of profilinin belirlenmesi (Gölcük Tabiat Parkı Örneği). I. Ecotourism, 8(1): 18-31. Kent Ormancılığı Kongresi, Türkiye Ormancılar Sung, H.H., 2004. Classification of adventure travelers: Derneği, 9-11 Nisan 2004, s.137-149, Ankara. Behavior, decision making and target markets. Journal Tonge, J., Moore S.A., 2007. Importance-satisfaction of Travel Research, 42(4): 343-356. analysis for marine-park hinterlands: A Western Tavakol, M., Dennick, R., 2011. Making sense of Australian case study. Tourism Management, 28: 768– cronbach’s alpha. International Journal of Medical 776. Education, 2: 53–55. Yurdakul, E.S., Kuvan, Y., Yıldırım, H.T., 2011. The Toksoy, D., Şen, G., Özden, S., Ayaz, H., 2008. The general characteristics and main problems of national forestry organization and its relationship with local parks in Turkey. African Journal of Agricultural people in the Eastern Black Sea Region of Turkey, Research, 6(23): 5377–5385. Forestry Organisation And Public Relations In Turkey’s Yurdugül, H., 2017. Faktör analizinde KMO ve Bartlett Eastern Black Sea Region. NEW MEDIT: A testleri neyi ölçer? Mediterranean Journal of Economics, Agriculture and http://yunus.hacettepe.edu.tr/~yurdugul/3/indir/Kureselli Environment, Numero 4-Ottobre/Dicembre 2008. k.pdf, Erişim: 03.04.2017. Tolunay, A., Alkan, H., Korkmaz, M., 2004a. Isparta tarihi Yücel, M., Babuş, D., 2005. The history of nature Ayazmana Mesireliği’nin açıkhava rekreasyonu conservation and developments of nature conservation açısından kullanıcı özellikleri. SDÜ Fen Bilimleri in Turkey. Doğu Akdeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü Dergisi, 8 (1): 59-70. Enstitüsü Dergisi, 11: 151-175.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 207-211 | Research article (Araştırma makalesi)

Korunan ve otlatılan mera alanlarında vejetasyon özelliklerinin karşılaştırılması: Kocapınar Merası örneği

Ahmet Alper Babalıka,*, Hüseyin Fakira

Özet: Bu çalışma, Isparta ili Davraz Dağı Kozağacı Yaylası Kocapınar Merasında 2011-2012 yıllarında, bazı bitki örtüsü özelliklerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Ölçümler iki yıl süresince haziran ve eylül aylarında, otlatılan ve korunan mera alanlarında gerçekleştirilmiştir. Bitki ile kaplı alan tespitinde “transekt yöntemi”, kuru ot veriminin belirlenmesinde ise “kuadrat yöntemi” kullanılmıştır. Mera alanlarında toplam 30 familya ve 140 bitki taksonu belirlenmiştir. En fazla taksona sahip familyalar 25 takson ile Asteraceae, 14 takson ile Lamiaceae, 12 takson ile Brassicaceae ve Fabaceae olarak belirlenmiştir. Çalışma sahası bitki örtüsünün botanik kompozisyonunda, toplam buğdaygil oranı otlatılan alanda %60.9, korunan alanda %58.7, baklagil oranı aynı sırayla %14.4 ve %18.0, diğer familyalara giren tür oranları ise %24.7 ve %23.3 olarak bulunmuştur. Bitki ile kaplı alan oranları otlatılan alanda ortalama %24.3 olurken, korunan alanda %30.5 olarak tespit edilmiştir. Ayrıca otlatılan alanda ortalama 3.478 olan mera kalite derecesi, korunan alanda 3.787 olarak belirlenmiştir. Topraküstü biyokütle miktarı otlatılan alanda ortalama 208.24 kg/da olurken, korunan alanda 256.49 kg/da, toprakaltı biyokütle ise sırasıyla 347.88 kg/da ve 454.41 kg/da olarak belirlenmiştir. Otlatma kapasitesi 1 ha’lık alan için otlatılan alanda ortalama 0.39 büyük baş hayvan birimi (BBHB) olurken, korunan alanda 0.48 BBHB olarak belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Mera vejetasyonu, Mera kalite derecesi, Botanik kompozisyon, Otlatma kapasitesi, Isparta

Comparison of vegetation properties on the protected and grazed rangeland areas: The case of Kocapınar Rangeland

Abstract: The objective of this study is to determine the some vegetation properties in Kocapınar Rangeland of Kozağacı Highlands of Davraz Mountain (Isparta) during 2011-2012. The measurements were carried out for a period of two years during the months of June and September of the grazed and ungrazed rangeland areas. “Line intercept (transect)” method was used for the determination of plant-covered area whereas “quadrate method” was used to determine dry forage yield. A total of 30 families and 140 plant species were identified in the rangeland areas. The families that have the most taxa in the site are Asteraceae with 25 taxa, Lamiaceae with 14 taxa, Brassicaceae and Fabaceae with 12 taxa. With respect to the botanic composition of the vegetation of the research area, total ratio of Poaceae family, Fabaceae family, and the plant species belonging to the other families were found as 60.9 % and 58.7 %, 14.4 % and 18.0 %, 24.7 % and 23.3 % in the grazed and ungrazed areas, respectively. The ratio of plant covered area was found as on average 24.3 % in the grazed area and 30.5 % in the ungrazed area. Besides, the range quality degree, which was on average 3.478 in the grazed areas, was found as 3.787 in the ungrazed ones. Above-ground biomass proved to be on average 208.24 kg/da in the grazed area and 256.49 kg/da in the ungrazed area, while the under-ground biomass was determined to be 347.88 kg/da and 454.41 kg/da, respectively. The grazing capacity for an area of 1 ha was found as on average 0.39 animal units in the grazed areas and 0.48 animal units in the ungrazed ones. Keywords: Rangeland vegetation, Range quality degree, Botanical composition, Grazing capacity, Isparta

1. Giriş faydalanmalar nedeniyle mera alanlarının büyük bir bölümünde bitki ile kaplı alan değerleri % 15-30 Çayır ve meralar üretim potansiyelleri, kaliteleri ve düzeyindedir (Büyükburç, 1999). karlılıkları nedeniyle ticari hayvancılığın vazgeçilmez yem Ülkemizde hayvan varlığı her geçen yıl hızla artmış, kaynaklarıdır. Ülkemiz arazilerinin % 18.8’ini oluşturan mera alanları ise azalmıştır. 1935’li yıllarda bir büyükbaş çayır ve meralar, toplam olarak 14.6 milyon hektarlık geniş hayvan birimi (BBHB)’ne yaklaşık 2.2 hektar mera alanı bir alanı kaplarlar. Çayır-meraların % 85’i yarı kurak düşerken, günümüzde bu alan 0.76 hektara kadar inmiştir. bölgelerde yer almaktadır (Gökkuş, 2001; Altın vd., 2011). Alansal olarak meralarımızda görülen azalma yanında, Yarı-kurak bir bölge içerisinde yer alan Isparta ilinin meraların orta malı olması, uzun yıllar devam eden erken ve yüzölçümü yaklaşık olarak 893307 hektardır. İl ölçeğinde aşırı otlatma, ıslah ve bakım işlerinin yapılamaması, çayır-mera alanları 82869 hektar olup, toplam alanın yalnız kullanıcılara belli bir yetki ve yükümlülük getirilememesi % 9.3’ünü oluşturmaktadır (Anonim, 2011). gibi temel nedenler nedeniyle çayır-meraların vejetasyon Doğal meralar ülkemizde genel olarak oldukça eğimli ve yapısı büyük oranda bozulmuş (Çaçan vd., 2014), ot engebeli arazilerde bulunmakta olup, bunların % 90’ı VI. ve verimleri azalmıştır. Türkiye’de meraların tahmini ot verimi VII. sınıf araziler üzerinde yer almaktadır (Aydın ve Uzun, 45-120 kg/da arasında değişmektedir (Özüdoğru, 2000). 2002). Bununla birlikte, uzun yıllar süren düzensiz Ortalama 70 kg/da olan ot verimi, dünya ortalamasının

 a Süleyman Demirel Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Citation (Atıf): Babalık, A.A., Fakir, H., 2017. Bölümü, 32260, Isparta Korunan ve otlatılan mera alanlarında vejetasyon @ * özelliklerinin karşılaştırılması: Kocapınar Merası Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] örneği. Turkish Journal of Forestry, 18(3): 207-  Received (Geliş tarihi): 19.07.2017, Accepted (Kabul tarihi): 20.09.2017 211. DOI: 10.18182/tjf.329692

208 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 207-211 yaklaşık 1/3’ü düzeyindedir. Ülkemiz meralarında olduğu gibi Isparta yöresi meralarının da erken ve kapasitesinin üzerinde otlatılması nedeniyle bitki örtüsünün büyük bir bölümü tahrip edilmiş durumdadır. Kuşkusuz bu alanların yeniden bitkilendirilmesi ve mevcut bitki örtüsünün de iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, gerek bozulan alanların yeniden verimli mera haline dönüştürülmesi, gerekse mevcut alanların ıslahında, bitki örtüsü ile onu etkileyen toprak, topoğrafya ve diğer çevre faktörlerinin incelenmesi ve bunlar arasındaki ilişkilerin de bilinmesi zorunluluğu vardır. Büyükburç (1996)’a göre, Türkiye’de toplam kaliteli kaba hayvan yemi açığı 10 milyon ton civarındadır. Bu açığın kapatılmasında meraların durumunun saptanması ve ıslah yöntemlerinin uygulanması önemli bir rol oynayacaktır. Bunun yanısıra hayvan ıslahı ve yem bitkileri ekim alanlarının genişletilmesi de önemli katkı Şekil 1. Çalışma alanı sağlayacaktır. Bitki kompozisyonu ve onu oluşturan türlerin belirlenmesi, bu meralar üzerinde ağırlıklı olarak hangi Mera alanı VI. ve VII. sınıf arazi niteliğinde olup, hayvan cinsinin otlayabileceğine, meraların otlatma kırmızı Akdeniz toprakları ile kolüviyal topraklardan kapasitelerinin belirlenmesine ve yöre için önemli olan yem oluşmaktadır. Topraklar balçık tekstür sınıfına girmektedir. bitkilerinin tespitine olanak verecektir. Bu konuda yapılmış Toprakların pH’sı ortalama 7.9 olup, organik madde içeriği birçok araştırmanın temeli, doğal meralarda floristik ve kireç miktarı ise ortadır. Topraklar genel itibariyle tuzsuz kompozisyonun ve ekolojik özelliklerinin belirlenmesine, olup, toprak derinliği oldukça azdır. Bazı kesimlerde toprak meraların verim ve otlatma kapasitelerinin saptanmasına erozyon etkisiyle tamamen kaybolmuştur. dayanmaktadır. Bu çalışmalar zengin bir floraya sahip olan Araştırma sahası Davis (1965-1988) tarafından Türkiye ülkemiz açısından son derece büyük önem taşımaktadır. Florası’nda kullanılan karelaj sistemine göre C3 karesine Bu çalışmada, bölgenin doğal meralarından biri olan girmektedir. Bölge bitki coğrafyası yönünden Davraz Dağı Kozağacı Yaylası Kocapınar Merası’nda incelendiğinde ise, Akdeniz flora bölgesinde bulunduğu otlatılan ve korunan mera alanlarının bitki ile kaplı alan görülmektedir (Davis vd., 1971). Ancak, Türkiye’deki durumunu, botanik kompozisyonunu, kalite derecelerini, Akdeniz flora bölgesinin sınırları Avrupa-Sibirya verim durumunu ve otlatma kapasitelerini tespit etmek bölgesinde olduğu gibi, açık ve kesin olarak amaçlanmıştır. Aynı zamanda bu çalışma ile hayvancılığı çizilememektedir. Bunun en önemli nedeni karasal büyük ölçüde meracılığa bağlı olan yörede, meralarda karakterli flora bölgelerinin kolaylıkla birbirlerinin alınacak olan koruma önlemleriyle ne gibi değişikliklerin sınırlarına girebilmeleridir. Özellikle Akdeniz bölgesi ile meydana geleceğinin ortaya konulması ile sağlanabilecek İran-Turan bölgeleri arasında önemli floristik ilişkiler faydalar belirlenmeye çalışılmıştır. bulunmaktadır (Davis, 1965-1988; Yaltırık ve Efe, 1989). Bu nedenle araştırma alanlarının Akdeniz flora bölgesinde 2. Materyal ve yöntem ve Akdeniz flora bölgesinden İran-Turan flora bölgesine geçiş kuşağında yer aldığı söylenebilir. Araştırma materyali olarak, Isparta ili Merkez ilçe Sav Kocapınar merasında 2 yıl süreyle (2011-2012) kasabası sınırları içerisinde yer alan, ortalama yükseltisi yürütülen bu araştırmada aşağıdaki işlemler yerine 1350 metre, genel bakısı batı olan, yaklaşık 200 hektar getirilmiştir. büyüklüğündeki Davraz Dağı Kozağacı Yaylası Kocapınar Araştırma alanındaki mera vejetasyonunun özelliklerini Merası seçilmiştir. Çalışma alanı (Şekil 1), il merkezine 20 saptamak amacıyla arazide otlatılan ve korunan mera km mesafede olup, Akdeniz iklimi ile Orta Anadolu karasal alanlarında 5’er adet ana hat belirlenerek bu ana hatlar ikliminin geçiş bölgesinde yer almaktadır. Isparta ili üzerinde ölçümler gerçekleştirilmiştir. Her bir ana hatta 10 meteoroloji istasyonu verilerine göre yıllık ortalama sıcaklık o transekt ünitesi olacak şekilde ölçümler yapılmıştır. 12.0 C, yıllık ortalama yağış ise 511.5 mm’dir. Çalışmanın Ölçümler bitkilerin dip kaplama alanları esas alınarak yürütüldüğü 2011 yılında yıllık ortalama sıcaklık 12.1 oC, o gerçekleştirilmiştir. Çalışmada mera vejetasyonu kantitatif 2012 yılında ise 12.7 C olurken, yıllık toplam yağış 2011 özelliklerini belirlemede kuadrat yöntemi ve transekt yılında 400.0 mm, 2012 yılında ise 622.9 mm olmuştur yönteminden (Genç Lermi vd., 2016; Gökbulak, 2013) (DMİ, 2013). yararlanılmıştır. Vejetasyon çalışmalarında bitki örtülerinin Çalışma alanı olarak belirlenen merada devamlı otlatma özellikleri kantitatif ve kalitatif olmak üzere iki kısımda yapılmaktadır. Çalışma, belirlenen mera alanında, devamlı araştırılmaktadır. Bu çalışmada da vejetasyonun kantitatif ve otlatma yapılan mera alanı (100 ha) ile çalışmanın amacına kalitatif özelliklerinden olan bitki ile kaplı alan ve botanik uygun olarak seçilen korunan alan (mera alanının hemen kompozisyon gibi özellikler saptanmıştır. Ayrıca bitişiğinde yer alan ve Isparta Çevre ve Orman İl araştırmada meraların kuru ot verimleri (topraküstü Müdürlüğü, Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Şube biyokütle), toprakaltı biyokütlesi, otlatma kapasiteleri, Müdürlüğü’nce ağaçlandırılmak amacıyla 2007-2009 türlerin kalite dereceleri ve mera durumları belirlenmiştir. yıllarında tel örgü ile çevrilerek koruma altına alınmış olan Vejetasyon etütleri her iki yılda da otlatılan ve korunan 600 hektarlık sahanın hiçbir teknik işlem görmemiş ve mera alanlarında ayrı ayrı belirlenen 5 ana transekt hattı ağaçlandırılmamış olan yaklaşık 100 hektarlık kısmı) üzerinde yürütülmüştür. Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 207-211 209 üzerinde haziran ve eylül aylarının ikinci yarılarında kompozisyona en fazla katılma oranını buğdaygiller yapılmıştır (Bakoğlu ve Koç, 2002). familyası gösterirken, bunu sırasıyla diğer familyalar ve baklagiller familyası izlemiştir. Botanik kompozisyon 3. Bulgular ve tartışma ortalamaları bakımından otlatılan mera alanında buğdaygiller ve diğer familyalardan bitkiler korunan mera Mera alanının ortalama bitki ile kaplı alan (BKA) alanına göre daha yüksek oranda bulunurken, baklagiller değerleri otlatılan alanda % 24.3 olurken, korunan alanda familyasının ise korunan mera alanında otlatılan mera ise % 30.5 olarak kaydedilmiştir (Çizelge 1). Erozyona karşı alanına göre daha fazla bulunduğu belirlenmiştir (Çizelge toprakların korunmasında oldukça önemli bir etkiye sahip 2). olan bitki ile kaplı alan değerleri (Bakoğlu, 1999) kullanım Kocapınar merasında genel ortalamaya göre topraküstü durumuna, ölçümlerin yapıldığı yıllar ve mevsimlere göre biyokütle miktarı 232.4 kg/da olarak tespit edilmiştir. Bu farklılıklar göstermektedir. değer otlatılan alanda 208.2 kg/da olurken, korunan alanda Bitki ile kaplı alan bakımından mera alanında, 256.5 kg/da olmuştur. Haziran ayında 277.6 kg/da olan araştırmanın yapıldığı yıllar ve ölçümlerin yapıldığı topraküstü biyokütle, eylül ayında azalarak 187.1 kg/da’a mevsimler arasında % 5 seviyesinde önemli fark düşmüştür. Yıllar itibariyle bakıldığında ise 2011 yılında kaydedilirken, kullanım durumu bakımından otlatılan ve 244.2 kg/da olan topraküstü biyokütle, 2012 yılında 220.6 korunan mera kesimleri arasında % 0.1 seviyesinde önemli kg/da olarak tespit edilmiştir (Çizelge 3). fark belirlenmiştir. Topraküstü biyokütle miktarı bakımından Kocapınar Mera alanındaki bitki türleri; buğdaygiller, baklagiller merasında ölçümlerin yapıldığı mevsimler arasında ve ve diğer familyalardan bitkiler olmak üzere üç grupta kullanım durumları (otlatılan-korunan) arasında % 0.1 toplanarak incelenmiştir (Şengönül vd., 2009). Meranın düzeyinde, araştırmanın yapıldığı yıllar arasında ise % 1 farklı alanlarında (otlatılan ve korunan) her bitki grubunun düzeyinde önemli fark tespit edilmiştir. kapladıkları alanın birbirinden farklı olduğu tespit Araştırma alanında genel ortalamaya göre toprakaltı edilmiştir. Merada, gerek otlatılan alanda gerekse korunan biyokütle miktarı ortalama 401.2 kg/da olarak tespit alanda buğdaygiller familyasından bitkiler ilk sırayı almış, edilmiştir. Bu değer otlatılan alanda 347.9 kg/da olurken, bunu diğer familyalardan bitkiler ve baklagiller korunan alanda 454.4 kg/da olmuştur. Haziran ayında 404.0 familyasından bitkiler izlemiştir. Otlatılan alanda kg/da olan toprakaltı biyokütle, eylül ayında 398.4 kg/da buğdaygiller % 60.9, baklagiller % 14.4 ve diğer familyalar olarak biraz azalmıştır. Yıllar itibariyle bakıldığında ise % 24.7 ile botanik kompozisyonda yer alırlarken, korunan 2011 yılında 396.0 kg/da olan toprakaltı biyokütle, 2012 alanda sıralama değişmemekle birlikte buğdaygiller % 58.7, yılında artarak 406.4 kg/da’a yükselmiştir (Çizelge 4). baklagiller % 18.0 ve diğer familyalar % 23.3 oranında yer almışlardır. Otlatılan ve korunan mera alanlarında botanik

Çizelge 1. Farklı mera alanlarının bitki ile kaplı alan değerleri Bitki ile Kaplı Alan (%) Mera 2011 2012 Yıllar Ort. Alanları Haz. Eyl. Ort. Haz. Eyl. Ort. Haz. Eyl. Ort. Otlatılan 26.2 24.8 25.5 24.4 21.7 23.1 25.30 23.30 24.30 Korunan 30.7 29.9 30.3 31.1 30.3 30.7 30.90 30.10 30.50

Çizelge 2. Farklı mera alanlarının botanik kompozisyon ortalamaları Botanik Kompozisyon Ortalamaları (%) Familyalar Otlatılan Korunan Buğdaygiller 60.9 58.7 Kocapınar Merası Baklagiller 14.4 18.0 Diğer Familyalar 24.7 23.3 Toplam 100.0 100.0

Çizelge 3. Otlatılan ve korunan mera alanlarındaki topraküstü biyokütle miktarları Topraküstü biyokütle (kg/da) Mera 2011 2012 Yıllar Ort. Alanları Haz. Eyl. Ort. Haz. Eyl. Ort. Haz. Eyl. Ort. Otlatılan 270.7 181.4 226.1 238.4 142.5 190.5 254.5 161.9 208.2 Korunan 305.4 219.3 262.3 296.1 205.2 250.7 300.7 212.3 256.5

Çizelge 4. Otlatılan ve korunan mera alanlarındaki toprakaltı biyokütle miktarları Toprakaltı biyokütle (kg/da) Mera 2011 2012 Yıllar Ort. Alanları Haz. Eyl. Ort. Haz. Eyl. Ort. Haz. Eyl. Ort. Otlatılan 353.3 336.5 344.9 361.4 340.3 350.9 357.4 338.4 347.9 Korunan 442.3 451.6 447.0 458.7 465.0 461.9 450.5 458.3 454.4 210 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 207-211

Toprakaltı biyokütle miktarı bakımından merada 4. Sonuç ve öneriler kullanım durumu itibariyle otlatılan ve korunan mera kesimleri arasında % 0.1 düzeyinde önemli fark tespit Kocapınar merasında mera vejetasyonunun bitki ile edilmiştir. Araştırmanın yapıldığı yıllar ve ölçümlerin kaplı alan, botanik kompozisyon, topraküstü - toprakaltı yapıldığı mevsimler arasında ise istatistiki bakımdan önemli biyokütle ve mera kalite derecesi gibi özelliklerinin yıllara, bir fark saptanamamıştır. mevsimlere ve kullanım durumlarına göre değişimleri Meradaki otlatılan ve korunan alanlarının mera kalite incelenmiş ve bunlarla ilgili sonuçlar ortaya konulmuştur. dereceleri ve mera durumları Çizelge 5’de verilmiştir. Kocapınar merasında otlatılan mera alanının kalite Bu sonuçlar doğrultusunda aşağıdaki önerilerde derecesi 3.478, korunan mera alanının kalite derecesi 3.787 bulunmak mümkün olabilir: olarak saptanmış ve her iki alanın mera durumunun da 3.1- 5.0 aralığında bulunduğu (Okatan, 1987) ve “yetersiz”  Davraz Dağı Kozağacı Yaylasında yer alan Kocapınar olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 5). merasında bilinçsiz, aşırı ve erken otlatma yapılmaktadır. Çalışma alanında 1 ha’lık birim alan için otlatma Bu da meranın ileri derecede tahrip olmasına ve bitki kapasitesi otlatılan alanlar için 0.39 BBHB olurken, korunan kalitesini önemli ölçüde kaybetmesine neden olmaktadır. alanlar için 0.48 BBHB olarak belirlenmiştir. Bir BBHB Mera topraklarının fiziksel ve kimyasal özelliklerinde için gerekli mera büyüklüğü ise otlatılan alanlarda 2.59 ha bitki gelişmesini ciddi olarak kısıtlayacak herhangi bir olarak saptanırken, korunan alanlarda daha düşük (2.11 ha) bulguya rastlanılmamıştır. Bu durumda, bir takım olarak tespit edilmiştir. Doğal olarak otlatma kapasitesi koruyucu önlemler alınarak otlatmanın planlanması ve korunan kesimlerde daha yüksek, gerekli mera alanı ise belirli bir düzene sokulması ile meraların istenilen düzeye daha düşük olmaktadır. getirilmesi mümkün olabilir. Bunun için otlatmaya erken Araştırma sahasında 30 familyadan 122 cins olmak ilkbaharda değil, bitkilerin otlatma olgunluğuna, toprağın üzere toplam 140 bitki taksonu tespit edilmiştir. Bunların 11 da tavına geldiği mayıs ayı başında başlanılması ve tanesini buğdaygiller, 12 tanesini baklagiller ve 117 tanesini otlatmanın sonbahar kritik periyodu başlamadan önce de diğer familyalardan bitkiler oluşturmaktadır. Sahada 21 ekim ayı sonunda bitirilmesi uygun olacaktır. cins ve 25 takson ile en fazla rastlanılan familya  Mera alanı otlatma kapasitesine uyularak belli sayıda Asteraceae’dir. Bu bitkilerden 41’i bir yıllık, 6’sı iki yıllık hayvanla otlatılmalıdır. Bu da Kocapınar merasında 1 ve 93’ü de çok yıllıktır. Toplam 140 bitki taksonundan 7 ha’lık alan için otlatılan alanlarda 0.39 BBHB olarak tanesi azalıcı tür, 24 tanesi çoğalıcı tür olarak belirlenirken, belirlenmiştir. Buna uyulduğu takdirde, meraların 109 tanesi de istilacı tür olarak tespit edilmiştir. Bunlardan verimliliklerinin korunmasına, erozyona karşı 34’ü Akdeniz bölgesi elementi, 27’si İran-Turan bölgesi dirençlerinin artmasına ve istenilen miktarda hayvansal elementi, 12’si Avrupa-Sibirya bölgesi elementi, 67’si de ürün elde edilmesine imkan sağlanabilecektir. çok bölgeli veya bölgesi bilinmeyen bitki taksonu olarak  Diğer önemli bir nokta ise; mera üzerinde hayvanların kaydedilmiştir. Ayrıca bitki taksonlarından 35’i endemiktir. üniform olarak otlamalarını sağlamaktır. Bu da başıboş bir Mera alanlarında çok yıllık bitkilerin oldukça fazla (% 67) otlatma ile değil, kontrollü olarak yapılan sistemli bir olması meranın kalitesi yönünden olumlu olarak otlatma ile gerçekleştirilebilir. Aynı zamanda meranın algılanabilir, ancak azalıcı türlerin çok az (% 5), istilacı mera vejetasyonunu en iyi biçimde değerlendirecek türlerin ise çok fazla (% 78) olması meranın geleceği hayvan türü ile otlatılması da gerekmektedir. Böylece açısından tehlike arzetmektedir. mera alanından daha iyi yararlanılmış olur. Kocapınar merasında buğdaygil yem bitkileri hakim durumda olduğu için, meranın düz kesimlerinde büyükbaş hayvanların, Çizelge 5. Mera alanlarının kalite derecesi değerleri ve mera engebeli kesimlerinde de küçükbaş hayvanların otlatılması durumu durumunda mera kesimleri daha iyi değerlendirilmiş Kocapınar merası olacaktır. Arazi kullanım durumu Otlatılan Korunan Kalite derecesi 3.478 3.787 Teşekkür Mera durumu Yetersiz Yetersiz Bu çalışma SDÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi tarafından desteklenmiş olan 2616-M- 10 nolu projenin bir bölümünden hazırlanmıştır. İlgili birime desteklerinden dolayı teşekkür ederiz.

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 207-211 211 Kaynaklar Davis, P.H., 1965-1988. Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Vol. 1-10, University Press, Edinburgh. Altın, M., Gökkuş, A., Koç, A., 2011. Çayır ve Mera Davis, P.H., Harper, P.C., Hedge, I.C., 1971. Distribution Yönetimi. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Tarımsal Patterns in with Particular Reference to Endemism. Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları, 331s., Plant Life and South-West Asia, Published by the Ankara. Botanical Society of Edinburgh-Aberdeen-Great Anonim, 2011. Isparta İli Çevre Durum Raporu. Isparta Britain.DMİ, 2013. Isparta İli İklim Verileri. Orman ve Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, 493 s., Su İşleri Bakanlığı, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Isparta. Müdürlüğü (DMİ), Ankara. Aydın, İ., Uzun, F., 2002. Çayır-Mera Amenajmanı ve Genç Lermi, A., Palta, Ş., Öztürk, H., 2016. Bartın ilinde bir Islahı. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi mera ıslah çalışmasının değerlendirilmesi: Serdar Köyü Ders Kitabı No: 9, 313s., Samsun. örneği. Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 18(2): 65-70. Bakoğlu, A., 1999. Otlatılan ve korunan iki farklı mera Gökbulak, F., 2013. Meralarda Vejetasyon Analizi. İstanbul kesiminin bazı toprak ve bitki örtüsü özelliklerinin Üniversitesi Yayın No: 5151, Orman Fakültesi Yayın karşılaştırılması. Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, No: 503, 157 s., İstanbul. Fen Bilimleri Enstitüsü, 128s., Erzurum. Gökkuş, A., 2001. Mera-Hayvan İlişkileri ve Uygun Bakoğlu, A., Koç, A., 2002. Otlatılan ve korunan iki farklı Otlatma Yoğunluğu. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı mera kesiminin bazı toprak ve bitki örtüsü özelliklerinin Tarım ve Köy Dergisi, Sayı: 139, 28-33, Ankara. karşılaştırılması. I. Bitki örtüsü özelliklerinin Okatan, A., 1987. Trabzon-Meryemana Deresi Yağış karşılaştırılması. Fırat Üniversitesi Fen ve Mühendislik Havzası Alpin Meralarının Bazı Fiziksel ve Hidrolojik Bilimleri Dergisi, 14(1), 37-47. Toprak Özellikleri ile Vejetasyon Yapısı Üzerine Büyükburç, U., 1996. Türkiye’de çayır-mera ve yem Araştırmalar. Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı bitkileri ile diğer kaba yem kaynaklarının Orman Genel Müdürlüğü Yayınları, Yayın No: 664, Seri değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik öneriler. No: 62, 290s., Ankara. Türkiye III. Çayır-Mera ve Yem Bitkileri Kongresi, 32- Özüdoğru, M.Ü., 2000. Çayır ve Meraların Önemi. Orman 42, Erzurum. Bakanlığı, Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Büyükburç, U., 1999. Meralarımızın Toprak-Su Muhafazası Müdürlüğü Teknik Bülteni, Sayı: 79, 6-8, Kasım-Aralık ve Biyolojik Zenginlik Yönüyle Önemi ve Alınması 2000, Ankara. Gerekli Tedbirler. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Şengönül, K., Kara, Ö., Palta, Ş., Şensoy, H., 2009. Bartın Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Çayır- Uluyayla Yöresindeki mera vejetasyonunun bazı Mera Yem Bitkileri ve Havza Geliştirme Daire kantitatif özelliklerinin saptanması ve ekolojik yapının Başkanlığı, 283-296, Ankara. belirlenmesi. Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 11(16): Çaçan, E., Aydın, A., Başbağ, M., 2014. Korunan ve 81-94. otlatılan iki farklı doğal alanın botanik kompozisyon Yaltırık, F., Efe, A., 1989. Otsu Bitkiler Sistematiği Ders açısından karşılaştırılması. Turkish Journal of Kitabı. İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Agricultural and Natural Sciences, Special issue:2, Yayınları, İstanbul Üniversitesi Yayın No: 3568, Fen 1734-1741. Bilimleri Enstitüsü Yayın No: 3, 512s., İstanbul.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 212-218 | Research article (Araştırma makalesi)

Çankırı Acıçay-Tatlıçay Havzalarında arazi kullanım türlerinin Bayes Ağları yöntemiyle tahmin edilmesi

Semih Edişa, Efehan Ulaşb,*

Özet: Son yıllarda küresel ısınma ve iklim değişikliğinin dereler üzerindeki rejim bozukluğunu ortaya çıkardığı uzmanlar tarafından tespit edilmiştir. Bu rejim bozuklukları dere, ırmak ve nehirlerin hidromorfolojilerinde de değişimlere sebep olarak zaman zaman sel ve taşkınların oluşmasına sebep olmaktadır. Özellikle yarı-kurak havzalarda bölge yapısının ve özelliklerinin bilinmesi muhtemel felaketleri engellemede önemli bir faktördür. Bu çalışmanın amacı, Çankırı ilinde bulunan Tatlıçay ve Acıçay havzalarında belirlenmiş 513 noktadaki ölçümler ile derelerdeki hidromorfolojik yapının belirlenmesi, arazi kullanma türünün (AKT) hangi parametrelere göre değiştiğinin incelenmesi ve arazi yapısının tahmin edilmesidir. Bu amaçla dört farklı Bayes Ağ senaryosu belirlenmiştir. Bu senaryolarda, farklı parametreler belirlendiğinde AKT’nin yüzde kaç olasılıkla tahmin edildiği saptanmıştır. Bu sonuçlara göre en yüksek olasılıkla belirlenen AKT tipi iğne yapraklı orman olup, bu oran %97 olarak bulunmuştur. Anahtar kelimeler: Bayes ağları, Arazi kullanma türü, Rosgen dere sınıfı, Çankırı

Using Bayesian Network to predict the watershed land use type of Çankırı Acıçay-Tatlıçay

Abstract: In recent years, experts have identified that climate change and global warming affects stream flow regime. These changes cause floods and erosion in creeks, streams, rivers etc. Especially in semi-arid watersheds, the structure of the land usage type is an important factor in preventing possible disasters. The aim of this study is to determine watershed land usage type by using hydro-morphological structure of stream and some physical water quality parameters. To do so, hydro-morphological observations and some physical water quality parameters were collected from 513 different points in Acıçay and Tatlıçay watershed. For this purpose, four different Bayesian network scenarios were considered to see the changes in the type of the land use. In this scenario, the prediction probability of the watershed land usage type was determined with different parameters. In conclusion, coniferous forest was predicted with the highest probability rate of %97. Keywords: Bayesian network, Land use type, Rosgen stream classification, Çankırı

1. Giriş geçici depolanma noktalarında birikerek dere hidromorfolojisini değiştirmektedir (Gooseff vd., 2007). Arazi kullanma türü/arazi örtüsü dinamik olarak Dere içi sediment depolama noktalarında bulunan makrofit, havzalarda insan faaliyetleri ve doğal olaylar sonucu vejetasyon yoğunluğu, mevsimlik bitki örtüsünün türü ve değişime açık sistemlerdir. Arazi üzerinde yapılan uzun ya yapısı havzada yaygın olarak kullanılan arazi kullanım da kısa süreli faaliyetler dere yataklarında sel ve taşkın türleri hakkında genel bir fikir vermektedir (Harvey vd., olmak üzere su kalitesi üzerinde de etkili olmaktadır 2003; Salehin vd., 2003). (Shields vd., 2006; Uriarte vd., 2011; Serengil vd., 2012; Dere sistemleri jeolojik yapı, litolojik yapı, iklim ve Huang vd., 2013; Yu vd., 2016). Bu gibi problemlere karşı topografik faktörlere göre sürekli değişen karmaşık erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesinde ve sorun sistemlerdir (Fogg ve Wells, 1998; Knighton, 1998). İklim, çözümlerinde havzanın arazi kullanma türü büyük önem litolojik taban, erozyon, birikim ve bitki örtüsü gibi makro taşımaktadır. Arazi kullanma türü ile birlikte iklimsel faktörler, tüm drenaj havzası seviyesinde ve dolayısıyla değişimler ve bunun bir sonucu olarak yağış miktarlarındaki daha düşük seviyelerde (diğer bir deyişle havzanın parçaları, artış ya da azalışlar erozyon, sel ve taşkın sorunlarını farklı nehir bölümü, habitat veya mikro habitat) mikro faktörleri boyutlarda etkilemektedir. Yağışın yoğun olduğu de kontrol etmektedir (Frissell vd., 1986; Naiman vd., dönemlerde kentsel havzalarda taşkın yoğun bir biçimde 1992). Bunlar hidromorfolojik özelliklerin sistematik bir görülmekte iken tarım alanlarının veya çıplak toprakların şekilde incelenmesini sağlamaktadır. Nehir sistemlerinde yoğunlukta olduğu havzalarda bu sorun yerini erozyon ve vadi ve toplama alanının jeomorfolojik özelliklerine göre sele bırakmaktadır. nehir sistemlerini tanımlayan sınıflandırmalar, nehrin Yarı kurak havzalarda, geniş tarım alanı yüzeylerinden hidrolojik özelliklerini, rejimini, vadi tabanını, taşkın ve bozuk meralardan erozyonla gelen topraklar derelerde düzeyini, dere kanalının şekil ve morfolojik özelliklerini,

 a Çankırı Karatekin Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Citation (Atıf): Ediş, S., Ulaş, E., 2017. Çankırı Bölümü, Çankırı Acıçay-Tatlıçay Havzalarında arazi kullanım a Çankırı Karatekin Üniversitesi, Fen Fakültesi, İstatistik Bölümü, Çankırı türlerinin bayes ağları yöntemiyle tahmin @ * edilmesi. Turkish Journal of Forestry, 18(3): 212- Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] 218.  Received (Geliş tarihi): 23.05.2017, Accepted (Kabul tarihi): 19.07.2017 DOI: 10.18182/tjf.315398

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 212-218 213 morfodinamik süreçleri ve bu süreçlere derenin 2.2. Yöntem adaptasyonunu, erozyon yoğunluğunu ve tortu birikimi gibi özelliklerini kullanmaktadırlar (Rosgen, 1996; Kondolf vd., 2.2.1. Arazi çalışmaları 2003). Bu sebepten dolayı birçok ülke bu özellikleri dikkate alan Rosgen dere sınıflama metodunu kullanmıştır (Dodkins Derelerin sürekliliğini kontrol etmek amacıyla Ağustos vd., 2005; Brown, 2009). Derenin hidromorfolojik yapısını ayında ön arazi çalışması yapılmış, örnekleme noktalarının dikkate alan Rosgen sınıflama sisteminin kullanılması ile yapılacağı dereler belirlenmiştir. Ekim ve Kasım aylarında birlikte havzaya ait arazi kullanma türünün tahmini birçok Tatlıçay ve Acıçay’ın su kalitesinin belirlenmesinde ilk farklı yöntemlerle gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Nitekim adım olarak, su kalitesini etkileyebilecek noktasal ve yayılı 90’lı yılların sonunda Bayes ağları yöntemi havza kirletici kaynaklar dikkate alınarak sistematik bir şekilde yönetiminde kullanılmaya başlanmıştır. İklim değişikliğinin örnekleme noktaları yapılan arazi çalışması neticesinde küresel ölçekte araştırıldığı dönemde Varis, 1997’deki belirlenmiştir (Şekil 3). Belirlenen örnekleme noktalarında araştırmasında iklim değişikliklerindeki belirsizliğin suyun fiziksel özelliklerinden; pH, toplam tuzluluk (mg/lt), Finlandiya’daki havzalara etkisini Bayes ağları ile tahmin elektriksel iletkenlik (µs/cm) ve çözünmüş oksijen (mg/lt), etmiştir. İklim değişikliği ile birlikte su kalitesi izleme dere kanalına ait hidromorfolojik özelliklerden ise; Rosgen çalışmalarında su kalitesinin fosfor açısından yasal sınırlara dere sınıfı, dere eğimi, dere tabanı materyal durumu, dere uyup uymadığının olasılığını Bayes ağları yöntemini kıvrımlılığı ve dere en kesit-boy oranı belirlenmiştir. Dâhil kullanarak tahmin edilme çalışmaları yürütülmüştür (Ames edilen parametrelerin sınıflandırılması Çizelge 3’de vd., 2005). İklim değişikliği ve su kalitesi izleme verilmiştir. çalışmalarının ardından Bayes ağları arazi kullanım alışkanlıklarının tahmininin yapılmasında kullanılmaya da başlanmıştır (Aalders, 2008). Bu çalışma ile erozyon ve sel kontrolü çalışmalarında önemli etkenlerden birisi olan arazi kullanma türünün, yarı kurak alandam yer alan Acıçay-Tatlıçay havzalarında bazı hidromorfolojik dere özellikleri ile su kalitesi parametreleri dikkate alınarak grafiksel bir model olan Bayes ağları yöntemi ile tahmin edilmesi amaçlanmıştır.

2. Materyal ve yöntem

2.1. Materyal

Çankırı Merkez ilçesinin kuzeyinde Kızılırmak havzası içinde yer alan araştırma alanı merkez ilçe ile birlikte Yapraklı ve Korgun ilçe arazilerinin bir kısmını da içine Şekil 1. Araştırma alanının konumu almaktadır. Konum itibariyle, 40° 52' 11" - 40 32' 58" kuzey enlemleri ile 33° 18' 19" – 34° 3' 43" doğu boylamları arasında olan çalışma bölgesinin toplam alanı 136883 ha’dır. Çankırı’nın kuzeybatısından gelen Tatlıçay bir kavis çizerek kenti ikiye ayırmaktadır. Kuzeydoğusundan gelen Acıçay ile Tatlıçay birleşerek Acısu adını almakta ve Kızılırmak'a karışmaktadır. Handırı ve Korgunözü çaylarının Ayan köyü yakınında birleşmesiyle oluşan Tatlıçay'ın Çankırı’nın güneyinde Acıçay ile birleşim yerine kadar olan havza Tatlıçay havzasını oluşturmaktadır (Şekil 1). Acıçay havzası ise Yapraklı ilçesi ile İkizören ve Yüklü köylerinden Çankırı'ya ve daha güneyde Terme Çayına kadar uzanmaktadır. Araştırma alanı yukarı havzasında arazi kullanım türü ibreli orman, bozuk orman ve yapraklı ormandır. Buna Şekil 2. Araştırma alanı arazi kullanım türü haritası karşılık aşağı havzalarda ormanlık alanlar yerlerini ziraat ve mera alanlarına bırakmaktadır (Şekil 2). Çizelge 1. Araştırma alanı arazi kullanma türü alan ve Araştırma alanı ormandan step vejetasyonuna geçiş dağılımları noktasında olduğu için kuzeyden güneye doğru gidildikçe Arazi Kullanım Türü Alan (ha) Alan % alanda ormanlar yerini meralara ve tarıma bırakmaktadır. Bozuk Orman 13369 9.8 Alanda bulunan ormanların %10’u bozuk nitelikte olup, İbreli Orman 1915.2 14.0 alanın sadece %14.3’ü orman niteliğini taşımaktadır. İskan 743 0.5 Araştırma alanının yarısından fazlasını ziraat arazi kullanım Mera 18673.1 13.6 Su 0.7 0.1 türü (%61) oluşturmaktadır (Çizelge 1). Yapraklı Orman 450 0.3 Ziraat 84378 61.7 Toplam 136766 100

214 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 212-218

2.2.2. Büro çalışmaları 3. Bulgular ve tartışma

Arazide etüt edilen inceleme noktaları ArcGIS 10.0 Yapılan çalışmada, uzman görüşleri alınarak, alan paket programında sayısallaştırılmış ve ilgili program ile yapısına etki edebilecek 15 parametre belirlenmiştir. Veri araştırma alanındaki arazi kullanım durumu Çankırı ve Ilgaz toplama işleminden sonra yapılan istatistik analizlerde bölge Orman İşletme Müdürlüğüne ait amenajman planlarından yapısının oluşmasında en etkili olan 5 parametre analize alınarak modelde kullanıma hazır hale getirilmiştir. dâhil edilmiştir. Toplamda 513 adet örnekleme noktasına ait hidrolojik Veri toplama aşamasında bazı parametreler, sürekli ünitelerin oluşturulmasında ise ArcGIS yazılımına ait değişken olarak elde edilmiştir. Bu değişkenler kategorik ArcHydro eklentisi kullanılmıştır (Şekil 4). hale getirilmiştir. Aşağıdaki tabloda kategorik hale getirilen değişkenlerin yüzdelikleri gösterilmiştir (Çizelge 4). 2.2.3. Tahmin modeli (Bayes Ağları)

Arazi çalışmalarında toplanan veriler ile büro çalışmaları sırasında elde edilen veriler R istatistik programıyla modellemeye hazır hale getirilmiştir. Modelleme için seçilen Bayes ağları, grafiksel bir modelleme yöntemi olup rastgele değişkenler arasındaki bağımlı ilişkileri göstermek için kullanılmaktadır. Grafiksel olarak gösterilen bu modelleme düğümler (nodes) ve kollardan (edges) oluşmaktadır. Bu yöntem mevcut tüm bilgileri kullanan uzman bir sistemdir. Bayes ağlarında düğümler rastlantı değişkenlerini, kollar ise rastlantı değişkenleri arasındaki olasılıksal bağımlılık durumlarını göstermektedir. Bayes ağları yönlü ve dönüşsüz ağlardır. Yani bir değişkenin başka bir değişken ile olan ilişkisi oklar ile gösterilmekte olup, bu oklar sadece tek yönlüdür. Ok’un yönü hangi değişkenin diğer değişken ile ilişkili olduğunu göstermektedir (Murphy, 1998). Bayes ağları, düğümlerin ortak olasılık dağılımlarını inceler ve n-boyutlu değişkenler için ortak olasılık dağılımını aşağıdaki gibi çarpanlara Şekil 3. Araştırma alanına ait bazı örnekleme ve çalışma ayırma yoluyla tanımlamaktadır (Friedman vd., 1999). noktaları 푛

푃(푥1, 푥2,, … . . , 푥푛 ) = ∏ 푃(푥푖 /푃훼(푥푖 )) 푖=1 Burada x=푥1, 푥2,, … . . , 푥푛 düğümleri, 푃훼(푥푖 ) düğümlerin ailesini, 푥푖 ve 푃(푥푖 /푃훼(푥푖 )) ise parametreleri göstermektedir. Formülde görüldüğü gibi Bayes ağları olasılık teorisinden yararlanmaktadır (Jordan 1999). Bu teori ile koşullu olasılıklar elde edilmektedir. Ebeveynleri belirlenmiş olan değişkenler için koşullu olasılık tabloları oluşturulmaktadır. Bayes ağlarında olasılıksal çıkarsamaların yapılabilmesi için çeşitli algoritmalar kullanılmaktadır. Öğrenme algoritmaları iki farklı sınıf üzerinden yapılmaktadır. Yapı öğrenme ve parametre öğrenme üzerinden yapılan bu algoritmalar, veri setinden elde edilen bilgiler kullanılarak uygulanmaktadır. Bu çalışmada kullanılan verideki değişkenlerin kategorik yapıda olması, Bayes ağ kısıtlayıcı kullanılmasını Şekil 4. Araştırma alanı su örnekleme ve çalışma noktaları gerektirmektedir. En çok kullanılan kısıtlayıcılardan birisi olan Tree Augment Naive (TAN) kısıtlayıcısı bu çalışmada Çizelge 2. TAN Algoritmasının işleyişi kullanılmıştır. TAN algoritmasının işleyişi aşağıdaki gibidir 1. Her değişken çifti arasındaki koşullu karşılıklı bilginin (Çizelge 2). hesaplanması 2. Oklar ile yönlendirilmemiş, kolların bulunduğu grafiğin oluşturulması 3. Yönlendirilmemiş, maksimum ağırlıklı kapsamlı bir ağaç oluşturulması.. 4. Bir kök düğümünün seçilmesi ve kollarının kök düğümün dışına doğru yönlendirilmesi 5. Yanıt düğümündeki yayları birbirine eklenmesi 6. TAN yapısına geri dönülmesi

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 212-218 215

Belirlenen değişkenlerin alan yapısı üzerindeki etkisinin birisi Rosgen sınıfının “Da” tipi olmasıdır. Çünkü Da tipi Bayes ağ yöntemi ile grafiksel olarak gösterimi Şekil 5’te derelerde su birden fazla mikro yataktan akmakta ve gösterilmiştir. Her değişken için hazırlanan kategorik yataklar arasında tarım alanlarında kullanılan gübre içeriğin açıklamaları Çizelge 3’te verilmiştir. kaynaklı bitkiler oluşmaktadır. Bayes ağları kullanılarak yapılan ilk senaryoya göre Mera alanlarının tahmin edilmesi için oluşturulan tuzluluğun 3. sınıf, kıvrımlılığın 1. sınıf ve Rosgen dere 3.senaryoya göre; eğim sınıfının 1., kıvrımlılık sınıfının 0. tipinin A olması durumunda havzanın arazi kullanma ve Rosgen dere tipinin C sınıfı olması durumunda havzanın yapısının İğne Yapraklı Orman olması olasılığı %97 olarak arazi kullanma türünün mera olma olasılığı %44 olarak bulunmuştur. Ayrıca bu senaryoya göre eğimin 4. sınıf bulunmuştur (Şekil 8). Veri setinin sadece %7’sinin olması %96, taşlılığın 2. sınıf olma olasılığı %95 olarak meralardan oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda bu bulunmuştur (Şekil 6). Sonuç olarak ormanlık alanların olasılığın iyi bir tahmin olduğu görülebilmektedir. eğiminin yüksek olması ve buna bağlı olarak dere Her bir arazi kullanım türünün tahmini için oluşturulan kıvrımlılığın az olması yapılan tahminlemeyi senaryolara ilave olarak oluşturulan 4. senaryoda toplam doğrulamaktadır. tuzluluğun tarım alanlarının tahmindeki gücünün etkisini Havzadaki tarım alanlarının tahmini için kullanılan 2. ortaya koymak için değişkenler içinde tuzluluk sınıfı senaryoda toplam tuzluluğun 2. sınıf, Rosgen dere tipinin değiştirilmiştir. Oluşturulan son senaryoya göre; 0. sınıf Da ve kıvrımlılığın 0. sınıf olması durumunda havzanın kıvrımlılık, Rosgen dere tipi Da ve toplam tuzluluk 3. sınıf arazi kullanma yapısının tarım alanı olması olasılığı %97 seçildiğinde havzanın arazi kullanma yapısının tarım alanı olarak bulunmuştur. Ayrıca eğim sınıfının 1 olma olasılığı olması olasılığı %64 olarak bulunmuştur. Ayrıca eğimin %90‘dır (Şekil 7). Bulunan bu sonuçtaki önemli etkenlerden sınıf 1 olma olasılığı %79’a düşmüştür (Şekil 9).

Çizelge 3. Değişkenlerin sınıflandırılması Tuz (‰) Eğim (%) Kıvrımlılık Taşlılık Değer Aralığı Sınıf Değer Aralığı Sınıf Değer Aralığı Sınıf Taban Tipi Sınıf 0-0,07 1 0- 0,005 1 0 0 Anakaya 1 0,07-0,15 2 0,005-0,02 2 0-1,05 1 Aşınmış Kaya 2 0,15-0,35 3 0,02-0,04 3 1,05-1,25 2 Kaya 3 0,35-0,65 4 >0,04 4 1,25-1,50 3 Çakıl 4 0,65-1 5 1,50 4 Kum 5 1-2 6 Silt-Kil 6 >2 7

Çizelge 4. Kullanılan değişkenler Rosgen Dere Sınıfı Tuz (%) Eğim (%) Kıvrımlılık Taşlılık A %6 1 %0 1 %2 0 %18 1 %0 B %23 2 %9 2 %27 1 %27 2 %12 C %19 3 %33 3 %65 2 %37 3 %49 D %17 4 %21 4 %6 3 %12 4 %12 Da %2 5 %11 4 %6 5 %25 E %2 6 %21 6 %1 F %6 7 %6 G %26

Şekil 5. Örnek bir Bayes ağ yapısı

216 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 212-218

Şekil 6. Seçilen ilk durum için Bayes ağ yapısı

Şekil 7. Seçilen ikinci durum için Bayes ağ yapısı

Şekil 8. Seçilen üçüncü durum için Bayes ağ yapısı

Şekil 9. Seçilen dördüncü durum için Bayes ağ yapısı

Lenormand vd., 2015 cep telefonu kayıtlarından arazi arazi modelleme çalışmalarında Bayes ağları yöntemi kullanım modellerini belirlemek için işlevsel bir ağ kullanılmamıştır. Bayes ağları arazi kullanımının yaklaşımı uygulanmıştır. Yapılan çalışmada çeşitli sınıflandırılmasında etkili sonuçlar vermiştir. büyüklükteki İspanyol şehirleri arasında sistematik bir Overmars ve Verburg, 2006 arazi kullanımının karşılaştırma yapılarak, büyük şehirlerdeki arazi kullanım belirlenmesinde istatistiksel bir model oluşturmak türleri arasındaki doğrusal ilişki belirlenmiştir. Yaptığımız oluşturarak çok aşamalı bir analiz yapmıştır. çalışmaya benzer şekilde bölgelerdeki su kalitelerinin Çalışmalarında, bizim bulduğumuz sonuçlara benzer olarak; önemli derecede düşmesi, oluşturulan arazi türünün büyük her ne kadar arazi kullanımı araştırmaları, hiyerarşik olasılıkla yerleşim alanı olduğunu göstermektedir. yapıları açıkça gösterse de, çoğu arazi kullanım veri Arazi kullanımı modellemesi, bölgedeki değişimlerin kümesinin yapısı ve veri kalitesi nedeniyle çok seviyeli bir daha kolay gözlemlenebilmesi için önemlidir. Briassoulis, yaklaşım kullanmak her zaman mümkün olamayacağını 2000 araştırmasında en çok tercih edilen arazi kullanımı bulmuşlardır. modellemeleri ve teorileri üzerine geniş kapsamlı bir çalışma yapmıştır. Waddell ve Ulfarsson, 2003 çalışmalarında arazi kullanımının geleceği üzerine tahminlemeler yapmıştır. Fakat bu çalışmalarda ve diğer Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 212-218 217

4. Sonuç ve öneriler Fogg, J., Wells, G. 1998. Stream corridor restoration: Principles, processes and practices. Federal Interagency Çalışmamızda havza arazi kullanım türlerinin bazı Stream Restoration Working Group. Washington D.C. faktörler belirlendiğinde hangi tip olacağı tespit edilmiştir. Friedman, N., Nachman, I., Peéer D., 1999. Learning Kullanılan faktörler sırasıyla Rosgen dere tipi, tuzluluk, Bayesian Network Structure fromMassive Datasets: The kıvrımlılık, taşlılık ve eğimdir. Bu faktörlerin havza arazi “Sparse Candidate” Algorithm. Proc. Fifteenth Conf. on türünde ne gibi değişiklikler yapabileceği uygulanan 4 farklı Uncertainty in Artificial Intelligence (UAI). senaryoda gösterilmiştir. Ekolojik olarak sınır değer kabul Frissell, C.A., Liss, W.J., Warren, C.E., Hurley, M.D., 1986. edilen %12 dere eğim sınıflarında da belirgin bir şekilde A hierarchical framework for stream habitat kendini göstermiştir. Nitekim Rosgen dere sınıfının A classification: Viewing streams in a watershed context. seçilerek yapılan tahminlemesinde eğim sınıfı çok yüksek Environmental Management, 10(2):199-214. olasılıkla 4. sınıf (>0.04) olarak bulunmuştur. Aynı zamanda DOI:10.1007/BF01867358 tarım alanlarındaki yıllık gübreleme, ilaçlama gibi noktasal Gooseff, M.N., R.O. Hall, Jr., J.L., Tank. 2007. Relating olmayan kirlilik kaynakları da toplam tuzlulukta önemli transient storage to channel complexity in streams of ölçüde değişikliğe sebep olmaktadır. Oluşturulan 1. ve 4. varying land use in Jackson Hole, Wyoming. Water senaryoda tuzluluk miktarının 1 sınıf azaltılması ile tarım Resour. Res., 43, W01417, alanın tahmin edilme olasılığı %97 den %64’e düşmüştür. doi:10.1029/2005WR004626. Arazi etüt çalışmalarında taşlılığın kolayca Harvey, J.W., Conklin, M.H., Koelsch, R.S., 2003. gözlemlenebilmesi ve diğer modellerde önemli derecede Predicting changes in hydrologic retention in an etkisinin olması, havzalarda yapılabilecek ağaçlandırma, evolving semi-arid alluvial stream. Advances in Water erozyon ve sel kontrol çalışmalarında kullanılabileceğini Resources, 26: 939–950. https://doi.org/10.1016/S0309- göstermektedir. 1708(03)00085-X. Yapılan çalışma ile Bayes ağı yöntemi ile havzadaki Huang, J., Zhan, J., Yan, H., Wu, F., Deng, X., 2013. hâkim arazi kullanım türlerinin belirlenmesinde, dere Evaluation of the impacts of land use on Water Quality: hidromorfolojik yapısı ve bazı su kalitesi özelliklerinin ne A case study in the Chaohu Lake Basin. The Scientific kadar önemli olabileceği gösterilmiştir. Sonuç olarak, Bayes World Journal, Jul 22;2013:329187. doi: ağları yöntemi, havza temelli çalışmalar ve uzun dönemli 10.1155/2013/329187 planlamalarda sel ve erozyon gibi doğal afet erken uyarı Knighton, A.D., 1998. Fluvial Forms and Processes: A New sistemlerinde değerlendirilebilir. Sonuçların ve Perspective, Arnold, London., 383 p., ill., tabl, pl., 15, 5 ilişkilendirmelerin daha etkili olabilmesi için su kalitesi x 23, 5 cm. ISBN 0 340 66313 8. değerlerinin periyodik olarak ölçülmesi önerilmektedir. Kondolf, G.M., Montgomery, D.R., Piegay, H., Schmitt, L., 2003. Geomorphic Classification of Rivers and Streams. Teşekkür In: Kondolf, G.M., Piegay, H. Tools in fluvial geomorphology. London Bu çalışma International Conference on Agriculture, Lenormand, M., Picornell, M., Cantú-Ros, O. G., Louail, T., Forest, Food Sciences and Technologies konferansında Herranz, R., Barthelemy, M., Ramasco, J.J., 2015. sunulan “Determination of Watershed Land Use Type with Comparing and modelling land use organization in Bayesian Network in Semi Arid Region” adlı bildiriden cities. Royal Society open science, 2(12): 150449. derlenmiştir. Murphy, K. 1998. A brief introduction to graphical models and Bayesian networks. http://www.cs.ubc.ca/ Kaynaklar ∼murphyk/Bayes/bnintro.html. Earlier version appears at Murphy K. (2001) The Bayes Net Toolbox for Aalders, I. 2008. Modeling land-use decision behavior with Matlab, Computing Science and Statistics, 33, Bayesian belief networks. Ecology and Society, 13(1). 2001.Naiman, R.J., Lonzarich, D.G., Beechie, T.J., Ames, D.P., Neilson, B.T., Stevens, D.K., Lall, U., 2005. Ralph, S.C. 1992. General principles of classification Using Bayesian networks to model watershed and the assessment of conservation potential in rivers. management decisions: an East Canyon Creek case In: Boon, P.J., Calow, P., Pets, G.E. River conservation study. Journal of Hydroinformatics, 7(4): 267-282. and management. New York. Briassoulis, H. 2000. Analysis of land use change: Overmars, K.P., Verburg, P.H., 2006. Multilevel modelling theoretical and modeling approaches. Regional Research of land use from field to village level in the Philippines. Institute, West Virginia University. Agricultural Systems, 89(2): 435-456. Brown, L.E., Hannah, D.M., Milner, A.M. 2009. ARISE: a Rosgen, D., 1996. Applied River Morphology. Pagosa classification tool for Alpine River and Stream Springs. Ecosystem. Freshwater Biology, 54-6. London. DOI: Salehin, M., Packman, A.I., Wörman, A., 2003. Comparison 10.1111/j.1365-2427.2008.02161.x of transient storage in vegetated and unvegetated reaches Dodkins, I., Rippey, B., Harrington, T.J., Bradley, C., of a small agricultural stream in Sweden: Seasonal Chathain, B.N., Kelly-Quinn, M., McGarrigle, M., variation and anthropogenic manipulation. Adv. Water Hodge, S., Trigg, D. 2005. Developing an optimal river Resour., 26: 951–964. https://doi.org/10.1016/S0309- typology for biological elements within the Water 1708(03)00084-8 Framework Directive. Water Research, 39-15. Serengil, Y., İnan, M., Yurtseven, İ., Kılıç, Ü., Uygur, B., DOI:10.1016/j.watres.2005.06.008 2012. Stream corridors as indicators of watershed land use: A case study in Istanbul. Bosque, 33(3): 345-352.

218 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 212-218

Shields, F.D., Langendoen, E.J., Doyle, M.W., 2006. Waddell, P., Ulfarsson, G.F., 2004. Introduction to urban Adapting existing models to examine effects of simulation: Design and development of operational agricultural conservation programs on stream habitat models. In Handbook of transport geography and spatial quality. Journal of the American Water Resources systems (pp. 203-236). Emerald Group Publishing Association, 42: 25–33. doi:10.1111/j.1752- Limited. 1688.2006.tb03820.x Yu, S., Xu, Z., Wu, W., Zuo, D., 2016. Effect of land use Uriarte, M., Yackulic, C.B., Lim, Y., Nazario, J.A.A., 2011. types on stream water quality under seasonal variation Influence of land use on water quality in a tropical and topographic characteristics in the Wei River basin, landscape: a multi-scale analysis. Landscape Ecol ogy., China. Ecological Indicators, Volume 60, January 202– 26: 1151. doi:10.1007/s10980-011-9642-y 212. https://doi.org/10.1016/j.ecolind.2015.06.029. Varis, O., 1997. Bayesian decision analysis for environmental and resource management. Environmental Modelling & Software, 12(2): 177-185.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 219-225 | Research article (Araştırma makalesi)

Ardıç türlerinde (Juniperus excelsa Bieb. ve Juniperus foetidissima Willd.) kozalak fiziksel özellikleri ve uçucu yağ verimlilik ilişkileri

Serkan Gülsoya,*, Uysal Utku Turhana, Gülcan Özkanb

Özet: Bu çalışmada Türkiye’de oldukça geniş yayılış alanına sahip ardıç türlerinden boylu ardıç (Juniperus excelsa Bieb.) ve kokulu ardıç (Juniperus foetidissima Willd.) türlerinin uçucu yağ verimlilikleri ile kozalak fiziksel özellikleri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Bu amaçla kokulu ardıca ait 12 farklı, boylu ardıca ait ise 40 farklı örnek alandan olgun kozalak örnekleri toplanmıştır. Laboratuvarda ilk aşamada kozalaklara ait fiziksel ölçümler (en, boy, 1000 tane ağırlığı, nem oranı) gerçekleştirilmiştir. Daha sonra Clevenger düzeneğinde su destilasyonu ile damıtılan örneklerde uçucu yağ verimlilikleri tespit edilmiştir. Kokulu ardıçlarda ortalama %2,43 v/w, boylu ardıçlarda ise %3,82 v/w oranında uçucu yağ verimi tespit edilmiştir. Daha sonra örnek alanların uçucu yağ verimlilikleri arasındaki farkın kozalak fiziksel özellikleri ile ilişkilendirilmesi amacıyla temel bileşenler analizi uygulanmıştır. Analiz neticesinde uçucu yağ veriminin özellikle, kozalaklarda nem oranları (%) ile ilişkili olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu durumun ise bitkide özellikle neme bağlı olarak kuraklık ve su stresinin uçucu yağ verimi gibi biyokimyasal parametreler üzerine yansıması sonucunda ortaya çıktığı yorumu yapılmıştır. Anahtar kelimeler: Ardıç, Fiziksel özellikler, Nem içeriği, Uçucu yağ, Yetişme ortamı koşulları

Relationships between essential oil yield and physical properties of cones in juniper species (Juniperus excelsa Bieb. and Juniperus foetidissima Willd.)

Abstract: In this study, the relationship between essential oil yield and cone physical properties of Crimean juniper (Juniperus excelsa Bieb.) and foetid juniper (Juniperus foetidissima Willd.) that have a wide distribution area in Turkey was investigated. For this purpose, mature cones were collected from 40 different Crimean juniper plot sand 12 different foetid juniper plots. In the laboratory, physical measurements of the cones (width, height, 1000 seed weight, and moisture content) were carried out in the first stage. The essential oil yields were determined in the samples which were distilled with water vapor in Clevenger system. Average essential oil yield was found to be 2.43% v/w in foetid junipers and 3.82% v/w in Crimean junipers. Principal component analysis was applied to determine the relation between the cone physical properties and the difference of essential oil yields between the sample areas. As a result of the analysis, it was concluded that the yield of essential oil may be especially related to the humidity (%) in the cones. In this case, it was interpreted that drought and water stress in plants, especially due to moisture, appeared as a result of reflection on biochemical parameters such as essential oil yield. Keywords: Juniper, Physical properties, Moisture content, Essential oil, Site conditions

1. Giriş meşcereler oluşturmaktadır (Coode ve Cullen, 1966). Türün Anadolu’da en yaygın olduğu Akdeniz bölgesinde yer alan Yerküre üzerinde ardıç (Juniperus) taksonlarının büyük Toros silsilesi boyunca 350-2000 m yükseltiler arasında saf bir bölümü kuzey yarım kürede yayılış göstermektedir ve karışık ormanlar kurduğu ve bölgenin iç kısımlardaki (Tunalier vd., 2002). Taksonların buradaki dağılımı en karasal bölgelere doğru yayılışını artırarak geçiş doğuda Japonya ve Doğu Asya’dan başlayıp, Orta Asya ve bölgelerinden ilerleyip bozkıra kadar sokulduğu Avrupa’yı içine almakta olup, batıda Kuzey Amerika’ya gözlemlenmektedir (Eliçin, 1977). Kokulu ardıçlara kadar uzanmaktadır. Söz konusu bu dağılım alanları bakıldığında ise ülkemiz orman sınırları içerisinde Doğu ve içerisinde cinsin dünya üzerinde yaklaşık 67 tane türünün Güneydoğu Anadolu hariç 800 m ile alpin zon arasında olduğu ifade edilmiştir (Adams, 2008). Dünya genelinde yayılış alanları bulunmaktadır (Gültekin ve Gültekin, 2006). yayılış gösteren ardıç türlerinden 7 tanesi Türkiye’de Tıpkı boylu ardıçlar gibi kokulu ardıçta Akdeniz bölgesinin bulunmakta olup, bunlar kendi içinde 3 farklı seksiyona karstik yapıdaki dağlık arazilerinde otlatma, açmacılık, (Juniperus, Caryocedrus ve Sabina) ayrılmaktadır (Fakir, yangın gibi çeşitli sebeplere bağlı olarak ekolojik ortam 2014). koşullarının bozulması neticesinde, kapalılığın kaybolduğu Boylu ardıç (Juniperus excelsa Bieb.) ve kokulu ardıç yerlerde sedir ve çam türlerine kıyasla daha yüksek ekolojik (Juniperus foetidissima Willd.) türleri sabina seksiyonunun tolerans göstererek sıcaklığa, soğuğa ve kuraklığa üyeleridir (Yaltırık, 1988). Bu iki türden boylu ardıç dünya dayanıklılığı ile kanaatkar bir tür konumunda yayılış genelinde en geniş yayılışını Anadolu’da yapmakta olup, göstermektedir (Eliçin, 1977). Bahsedilen bu alanlarda ise burada hemen hemen tüm bölgelerde saf veya karışık boylu ardıç ve kokulu ardıçların pek çok ortamda benzer

 a Süleyman Demirel Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Citation (Atıf): Gülsoy, S., Turhan, U.U., Özkan, G., 2017. Ardıç türlerinde (Juniperus. Bölümü, Isparta excelsa Bieb. ve Juniperus foetidissima Willd.) b Süleyman Demirel Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda kozalak fiziksel özellikleri ve uçucu yağ Mühendisliği Bölümü, Isparta verimlilik ilişkileri. Turkish Journal of Forestry, @ * Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] 18(3): 219-225.

 Received (Geliş tarihi): 13.04.2017, Accepted (Kabul tarihi): 19.07.2017 DOI: 10.18182/tjf.305958

220 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 219-225 yetişme ortamlarını paylaştıkları ve bitki tür çeşitliliğine (mm) hassasiyetinde ölçülmüştür. Yine homojen bir şekilde önemli katkı sağladıkları görülmektedir (Mert ve Özkan, karıştırılan örnekler arasından sağlıklı ve olgun 1000 adet 2017). kozalak örneği seçilip, saplarından ayıklandıktan sonra 5 Ekstrem yetişme ortamı koşullarına dayanıklılık tekerrür olacak şekilde hassas terazi (0,01 g hassasiyette) gösteren bu iki ardıç türünün kokulu ve kaliteli odun vasıtasıyla gram (g) hassasiyetinde bin dane ağırlıkları tespit özelliklerinin yanında değişik organlarında tanen, reçine, edilmiştir. Son olarak kozalak örneklerinin yaş ağırlıkları uçucu yağ, fenolik, antioksidan gibi çeşitli biyokimyasal belirlenip 105 ºC’de etüve konularak 24 saat bekletilip fırın özelliklerin yer aldığı bilinmektedir (Hegnauer, 1986; kurusu hale getirilmesinin ardından tekrar tartımları Tümen ve Hafızoğu, 2005). Bu yönüyle geçmişten yapılarak aradaki farkın yüzdesel oranlamasından kozalak günümüze kadar bu türlerden geleneksel olarak halk nem (%) oranları hesaplanmıştır (Altuntaş, 2015). arasında tıbbi ve aromatik bitki konumunda fayda sağlandığı Bu işlemlerin ardından ikinci aşamada ise her iki türe ait belirtilmektedir (Gürkan, 2003; Topçu vd., 2005). Son kozalak örneklerinde uçucu yağ verimliliklerinin tespit yıllarda ise söz konusu türlerin belirtilen bu özellikleri ile edilmesi çalışmasına başlanılmıştır. Bu aşamada ilk olarak ilgili çok sayıda bilimsel çalışmanın da yapılmaya başladığı analize alınacak olan kozalak örnekleri saplarından ve görülmektedir (Asili vd., 2010; Emami vd., 2011; Ataş vd., içerisindeki çeşitli döküntülerden ayıklanarak plastik kaplar 2012; Lesjak vd., 2013; El-Achi vd., 2014). Yapılan içerisinde örnek alan numaraları ile birlikte yerleştirilmiştir. bilimsel çalışmaların büyük bir bölümü bu iki türün çeşitli Bu kaplar içerisinde periyodik olarak karıştırılan kozalaklar organlarında biyokimyasal özelliklerin doğrudan tespitine hava kurusu hale gelinceye kadar kurutulmuştur. Hava yönelik olup, bu özelliklerin bitki bünyesindeki değişimine kurusu haline getirilen kozalak örnekleri daha sonra metal etki eden faktörlerin belirlenmesini konu alan çalışmaların kaplar içerisinde kurutma fırınına konulmuş olup, 35 ˚C'de sayısı ise oldukça sınırlı kalmıştır. Bu konuda özellikle sabit ağırlığa gelinceye kadar ikinci bir kurutma işlemine ekolojik ortam koşulları (Martz vd., 2009; Özkan vd., 2014; tabi tutulmuştur. Gülsoy ve Çıvğa, 2016), lokasyon farklılıkları (Adams vd., 2013), bitki büyümesi (Avcı ve Bilir, 2014), kozalak olgunluk derecesi (Angioni vd., 2003) ve yöntem farklılıkları (Caponio vd., 1999; Shanjani vd., 2010) gibi faktörlerin ardıç türlerinde biyokimyasal özelliklere ne şekilde yansıdığı yönünde araştırmaları görmek mümkündür. Yapılan literatür incelmesinde konuya ilişkin olarak kozalak fiziksel özelliklerinin bitkide biyokimyasal özelliklerine ne şekilde yansıdığını ortaya koyan bir çalışmaya ise rastlanamamıştır. Buradan hareketle söz konusu bu çalışmada benzer yetişme ortamlarını paylaşan iki farklı ardıç türünün kozalaklarında en (mm), boy (mm), 1000 tane ağırlığı (mm) ve kozalak nemi (%) oranlarının bitkide önemli bir biyokimyasal parametre olarak kabul edilen uçucu yağ verimi (%, v/w) ile ilişkileri araştırılmıştır. Böylece bitkilerde son dönemlerde giderek önemini artıran biyokimyasal araştırma konularından birisi olan uçucu yağ verimi için bitki fiziksel özelliklerinin bir gösterge olup, olamayacağı hususunda bilgiye ulaşılması hedeflenmiştir. (a)

2. Materyal ve yöntem

Ülkemiz ormanlık alanlarında iki önemli ardıç türü olan boylu ardıç ve kokulu ardıç bu çalışmaya araştırma materyali olmuştur. Çalışmanın temel amacı bu iki türün farklı losyonlardan toplanan olgun kozalaklarında yapılan fiziksel ölçümler ve uçucu yağ verimliliklerinin (% v/w) ilişkilendirilmesi olmuştur. Bu doğrultuda Batı Akdeniz bölgesi sınırlarında 38°25'-36°06' kuzey enlemleri ile 29°30'-32°34' doğu boylamları arasında kalan Isparta, Burdur ve Antalya il sınırlarında farklı lokasyonlarda bulunan toplam 12 farklı örnek alandan kokulu ardıç, 40 farklı örnek alandan ise boylu ardıç türüne ait olgun ve sağlıklı kozalak örnekleri toplanmıştır (Şekil 1). Arazi çalışmasının tamamlanmasının ardından olgun kozalak örnekleri aynı gün içerisinde nem özelliklerini kayıp etmeden laboratuvara getirilip homojen bir biçimde (b) karıştırılmıştır. Karışım halindeki bu kozalaklardan daha sonra fiziksel ölçümler yapılmıştır. Bu aşamada ilk olarak Şekil 1. Göller yöresi sınırlarında kozalak toplanan örnek dijital kumpas ile yaş haldeki kozalaklarda her bir örnek alan yerleri (a: Kokulu ardıç, b: Boylu ardıç) alan için 10 farklı kozalağın en ve boy değerleri milimetre Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 219-225 221

Uygulanan bu standart kurutma işlemlerinin ardından Çizelge 2. Kokulu ardıç kozalaklarına ait fiziksel ölçüm ve tüm kozalak örnekleri elektronik mikser içerisine konularak uçucu yağ verimlilik değerleri Örnek öğütme işlemine tabi tutulmuştur. Ardından 2 mm’lik enort boyort bindan foenem ucyg elekten geçirilen öğütülmüş kozalak örnekleri her bir örnek alan alanda 3 tekerrürlü olacak şekilde 100’er gram halinde oa1 8,19 8,72 335,66 27,79 2,20 oa2 9,94 9,65 562,66 45,81 1,80 tartılarak uçucu yağ analizi yapılmak üzere cam hazneler oa3 10,42 10,62 799,33 40,75 3,40 içerisine aktarılmıştır. Cam haznelerin içerisindeki bu oa4 8,86 9,76 431,66 28,47 2,00 örneklerin üzerine 1 litre su ilave edilerek 2 saat süreyle oa5 9,44 8,98 527,00 26,36 3,80 Clevenger düzeneğinde destilasyon işlemi oa6 10,52 11,50 739,66 23,36 3,00 gerçekleştirilmiştir. Bu işleminin sonucunda kokulu ardıcın oa7 9,63 9,88 605,00 24,09 2,00 oa8 10,46 9,56 609,66 40,39 2,00 kozalak örneklerinden % uçucu yağ verimleri (v/w) elde oa9 10,17 10,39 689,00 41,57 2,60 edilmiştir (European Pharmacopoeia, 1975). oa10 9,55 9,42 531,66 34,98 1,60 Bu işlemlerin ardından uçucu yağ verimlilikleri ve oa11 10,04 10,63 775,33 42,34 1,80 kozalak fiziksel özelliklerinin ilişkilendirilmesi aşamasına oa12 9,64 10,29 654,00 47,24 3,00 geçilmiştir. Bu esnada kozalak fiziksel özellikleri ve uçucu Ortalama 9,7±0,7 10,0±0,8 605,1±138,2 35,3±8,8 2,4±0,7 yağ verimliliğine Çizelge 1’de belirtilen kodlar verilmiştir. İstatistik aşamasında çok değişkenli analiz yöntemlerinden oldukça yaygın olarak tercih edilen bir Çizelge 3. Boylu ardıç kozalaklarına ait fiziksel ölçüm ve yöntem olarak temel bileşenler analizinden faydalanılmıştır uçucu yağ verimlilik değerleri Örnek (Bro ve Smilde, 2014). Analiz uygulamaları için Past3 paket bindan enort boyort foenem ucyg alan programından faydalanılmıştır. oa1 730,33 10,13 9,94 42,51 3,33 oa2 733,67 10,80 10,18 44,58 3,33 3. Bulgular oa3 542,67 9,36 8,90 34,70 3,47 oa4 696,00 9,77 9,78 41,89 4,40 Çalışmada kokulu ardıç kozalak örnekleri toplanan 12 oa5 457,67 9,10 9,68 45,21 1,70 farklı örnek alanın yükseltileri 1044 m ile 1919 m arasında oa6 679,00 8,61 8,56 39,85 4,33 oa7 690,67 10,94 10,11 47,22 3,40 değişmekte olup, ortalama yükselti yaklaşık 1458 m oa8 643,33 9,33 9,48 37,60 4,20 civarındadır. Bu yükselti aralığında toplanan kokulu ardıç oa9 726,67 9,99 9,76 35,07 3,53 kozalaklarına ait fiziksel ölçüm sonuçları ve uçucu yağ oa10 596,67 9,82 10,00 44,67 3,60 verimlilikleri Çizelge 2’de verilmiştir. oa11 568,67 9,38 9,51 43,63 3,53 Kokulu ardıç kozalaklarına ait bin dane ağırlıkları en oa12 693,00 9,79 9,73 42,28 3,60 oa13 434,00 8,52 8,95 45,40 2,00 düşük 335,66 g ile oa1’dir. En yüksek kozalak bin dane oa14 500,67 9,24 9,74 29,67 2,97 ağırlığı ise 799,33 g ile oa3’de tespit edilmiştir. Tüm örnek oa15 555,00 9,55 9,33 23,64 4,73 alanların kozalak bin dane ağırlık ortalaması ise oa16 551,67 9,75 10,05 29,37 4,33 605,05±138,24 g’dır. Ortalama kozalak en ve boy oa17 628,67 10,08 9,68 25,77 3,80 değerlerine bakıldığında kozalak eni 8,19 mm (oa1) ile oa18 524,33 9,26 9,28 26,43 4,33 10,52 mm (oa6) arasında, kozalak boyu ise 8,72 mm (oa1) oa19 555,00 9,92 9,44 29,43 4,33 oa20 494,67 9,87 10,23 20,96 3,13 ve 11,50 mm (oa6) arasında değişmektedir. 12 farklı örnek oa21 504,33 9,19 9,23 41,60 2,40 alanın ortalama kozalak eni 9,73±0,68 mm, kozalak boy oa22 563,33 9,80 9,87 17,34 3,00 değeri ise 9,95±0,77 mm olarak tespit edilmiştir. Ayrıca 3 oa23 632,33 10,12 10,18 26,41 3,93 yinelemeli şekilde destilasyon işlemine tabi tutulan oa24 708,67 10,59 10,28 24,69 5,00 kozalaklarda elde edilen uçucu yağ verimlilik yüzde oa25 470,33 8,91 9,23 42,21 4,20 oa26 476,00 9,36 10,48 45,73 1,60 değerleri %1,60 v/w (oa10) ile % 3,80 (oa5) v/w arasında oa27 752,00 10,75 10,48 27,01 4,00 değişmektedir. Tüm örnek alanlarda kokulu ardıç oa28 698,00 10,36 10,24 27,49 5,33 kozalaklarının uçucu yağ ortalaması ise %2,43 v/w olarak oa29 585,67 9,76 9,87 29,34 5,80 bulunmuştur. oa30 524,00 9,48 9,33 23,71 5,80 Boylu ardıç kozalaklarının toplanmış olduğu örnek oa31 706,00 10,70 10,33 29,76 5,53 oa32 570,67 9,83 9,88 27,97 4,53 alanların yükseltileri 475 m ile 1920 m arasında değişim oa33 830,67 11,17 10,90 26,12 3,63 göstermiş olup, ortalama yükselti ise yaklaşık 1266 m olarak oa34 637,00 10,29 10,13 31,47 4,20 tespit edilmiştir. Belirtilen yükselti aralığında temin edilen oa35 644,67 10,15 10,28 33,49 5,33 boylu ardıç kozalaklarına ait fiziksel ölçüm ve uçucu yağ oa36 527,33 9,72 9,81 31,85 2,73 verimlilik değerleri Çizelge 3’de verilmiştir. oa37 546,67 9,62 9,67 45,16 4,93 oa38 438,67 8,89 9,03 45,50 1,73 oa39 512,33 9,30 8,85 42,75 4,00 oa40 430,67 8,69 9,27 30,31 2,93 Çizelge 1. İstatistiksel değerlendirmeye alınan değişkenler Ortalama 594,0±101,7 9,7±0,6 9,7±0,7 34,5±8,5 3,8±1,1 ve kodları Değişken Kısaltma Bin dane ağırlığı (g) Bindan Kozalak eni (mm) Enort Kozalak boyu (mm) Boyort Kozalak nem içeriği (%) Foemen Uçucu yağ verimi (% v/w) Ucyg

222 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 219-225

Çalışmada boylu ardıç kozalaklarının bin dane ağırlıkları 430,67 (oa40) - 752,00 (oa27) gram arasında değişim göstermekte olup, ortalama kozalak bin dane ağırlığı ise yaklaşık 594 gram olarak tespit edilmiştir. Kozalaklarda ortalama nem oranı ise %34 olarak tespit edilmiş olup, ne yüksek nem oranı %47,22 (oa7), en düşük nem oranı ise %17,34 (oa22) olmuştur. Kozalak en ve boy değerlerine bakıldığında ise sırasıyla ortalama olarak bu değerler 9,75 mm ve 9,74 mm civarında tespit edilmiştir. Kozalaklarda en düşük uçucu yağ verimi %1,60 v/w (oa26), en yüksek uçucu yağ verimi %5,80 (oa30) olarak tespit edilirken, ortalama uçucu yağ verimi % 3,82 v/w olarak Şekil 2. Kokulu ardıç kozalaklarına ait örnek alan belirlenmiştir. değerlerine göre temel bileşenler üzerinde değişkenlerin Uçucu yağ verimlilikleri ile kozalak fiziksel özellikleri konumları arasındaki ilişkileri ortaya koymak için ilk olarak kokulu ardıç türü için uygulanan temel bileşenler analizi (PCA) neticesinde eksenlere ait özdeğerler ve varyans yüzdeleri Çizelge 4. Kokulu ardıç kozalak uçucu yağ ve fiziksel Çizelge 4’te verilmiştir. özellikleri için uygulanan temel bileşenler analizi Çizelge 4’te görüleceği üzere ilk iki eksen toplam neticesinde eksenlerin varyans (%) açıklama payları varyansın yaklaşık olarak %78’ini açıklamaktadır. Bu Eksenler Özdeğerler Varyans açıklama (%) durumda uçucu yağ verimi ile kozalak fiziksel özellikleri 1 2,851 57,013 arasında ilişkilere bu iki eksen üzerinden yorum yapılmak 2 1,148 22,950 üzere değişkenlerin bu eksenler ile korelasyon katsayıları 3 0,684 13,678 Çizelge 5’te verilmiştir. 4 0,253 5,060 Çizelge 5 incelendiğinde Eksen 1 üzerinde fiziksel 5 0,065 1,298 özelliklerden kozalak en, boy ve bin dane ağırlığı değişkenleri birbirleri ile oldukça yüksek pozitif korelasyon gösterirken, kozalak uçucu yağ verimi (r: 0,790)’nin Eksen Çizelge 5. Kokulu ardıç kozalaklarının uçucu yağ verimi ve 2 üzerinde sadece kozalak nem yüzdesi (r: -0,708) ile fiziksel özelliklerinin temel bileşen eksenleri ile korelasyon istatistiksel anlamda kabul edilebilir düzeyde negatif yönlü katsayıları Kokulu ardıç Eksen 1 Eksen 2 korelasyon gösterdiği tespit edilmiştir. Bu değişkenlerin enort 0,919 -0,067 örnek alan değerlerine göre eksenler üzerindeki konumları boyort 0,868 0,131 ise Şekil 2’de verilmiştir. bindan 0,977 0,020 Şekil 2 incelendiğinde bileşenler üzerinde örnek foenem 0,448 -0,708 alanların konumları ve kozalaklarda uçucu yağ verimi ile ucyg 0,310 0,790 nem (%) oranı arasındaki ters orantılı ilişki netlik kazanmaktadır. İkinci aşamada boylu ardıç kozalaklarına ait uçucu yağ Çizelge 6. Boylu ardıç kozalak uçucu yağ ve fiziksel verimlilikleri ile fiziksel özellikleri arasındaki ilişkileri özellikleri için uygulanan temel bileşenler analizi tespit etmek için uygulanan temel bileşenler analizi neticesinde eksenlerin varyans (%) açıklama payları neticesinde eksenlere ait özdeğerler ve varyans yüzdeleri Eksenler Özdeğerler Varyans açıklama (%) Çizelge 6’da yer almaktadır. 1 2.7742 55.485 2 1.1117 22.234 Çizelge 6 incelendiğinde tıpkı kokulu ardıçta olduğu 3 0.7346 14.693 gibi ilk iki eksen toplam varyansın yaklaşık olarak %78’ini 4 0.2801 5.6022 açıklamaktadır. Dolayısıyla yine bu türe ait uçucu yağ 5 0.0993 1.9862 verimi ve kozalak fiziksel özellikleri arasında ilişkiler bu iki eksen üzerinden yorumlanmış olup, değişkenlerin bu iki eksen ile korelasyon katsayıları Çizelge 7’de verilmiştir. Çizelge 7. Boylu ardıç kozalaklarının uçucu yağ verimi ve Çizelge 7’de görüleceği üzere yine tıpkı kokulu ardıç fiziksel özelliklerinin temel bileşen eksenleri ile korelasyon kozalaklarından elde edilen sonuçlarda olduğu gibi Eksen 1 katsayıları üzerinde fiziksel özelliklerden kozalak en, boy ve bin dane Boyluardıç Eksen 1 Eksen 2 ağırlığı değişkenleri birbirleri ile oldukça yüksek pozitif bindan 0.8349 0.23131 korelasyon göstermiştir. Aynı zamanda yine bu eksen enort 0.9381 0.23649 boyort 0.8124 0.33356 üzerinde bu değişkenlerin uçucu yağ verimi ile (r: 0,55843) foenem -0.47454 0.69884 istatistiksel anlamda kabul görecek düzeyde pozitif yönlü ucyg 0.55843 -0.63455 bir korelasyon olduğu görülmektedir. Diğer yandan yine kozalak uçucu yağ verimi (r: -0,63455)’nin Eksen 2 üzerinde ise kozalak nem yüzdesi (r: 0,69884) ile istatistiksel olarak anlamlı düzeyde negatif yönlü korelasyon tespit edilmiştir. Tüm bu değişkenlerin örnek alan değerlerine göre eksenler üzerindeki konumları ise Şekil 3’de verilmiştir. Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 219-225 223

ardıç türünün kozalak uçucu yağ verimlilikleri arasında farklılıkların olduğu görülmektedir. Söz konusu bu farklılıkların kozalak fiziksel özellikleri ile açıklanmasının ne derece mümkün olabileceği öngörülerek yapılan değerlendirmelerde, kokulu ardıç ve boylu ardıç kozalaklarında özellikle nem oranının uçucu yağ verimi ile önemli bir ilişkisi olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Diğer yandan her iki tür için elde edilen sonuçların birbiri ile oldukça benzer ve aynı doğrultuda olması ise oldukça dikkat çekici bir durum olmuştur. Çalışmaya konu olan ardıç türlerinin ikisinde de Şekil 3. Boylu ardıç kozalaklarına ait örnek alan değerlerine kozalaklarda nem oranının artışı ile ters orantılı olarak göre temel bileşenler üzerinde değişkenlerin konumları uçucu yağ veriminin düştüğü görülmektedir. Burada kozalaklarda nem miktarı bitki bünyesindeki su dengesinin Şekil 3 incelendiğinde bileşenler üzerinde örnek yansıması olarak bitki için aslında bir stres faktörü olarak alanların konumları ve boylu ardıç kozalaklarının uçucu yağ düşünülebilir. Dolayısıyla burada bitkide nem oranına bağlı verimi ile nem (%) oranı arasındaki ilişkiler burada da oluşan stres faktörünün ise kozalaklarda uçucu yağ görülmektedir. veriminde değişime sebep olduğu yorumunu yapmak mümkün gözükmektedir. Diğer bir ifade ile ekstrem yetişme 4. Tartışma ve sonuçlar ortamlarında yayılış gösteren bu iki ardıç türünün ortamdaki iklim (nem, yağış, rüzgar vb.,), toprak ve fizyografya gibi Kokulu ardıç kozalaklarında ortalama olarak %2,4 v/w değişen yetişme ortamı koşullarında kuraklık ve su stresi boylu ardıç kozalaklarında ise %3,8 v/w uçucu yağ oranı içerisine girebildikleri ve bunun neticesinde de başta uçucu tespit edilmiştir. Türkiye’de Labiatae türleri ile ilgili olarak yağ verimi olmak üzere çeşitli biyokimyasal parametrelerde yapılan bir çalışmada familyaya ait türlerden uçucu yağ değişim olabildiği sonucuna ulaşılmıştır. oranlarının %0,5’den az olanlar uçucu yağ bakımından Kozalaklardaki nem oranının aslında ortamda yetişme fakir, %0,5-2,0 arasında olanlar orta derecede zengin, ortamı koşullarının bir yansıması olduğu düşünüldüğünde %2,0’dan fazla olanların ise uçucu yağ verimi bakımından burada elde edilen sonuçların farklı bir bakış açısıyla zengin olarak sınıflandırılabileceği ifade edilmiştir (Başer, yorumlanabilmesi de mümkün gözükmektedir. Daha detaylı 1993). Aynı yorumu Cupressaceae familyası içerisinde yer bir ifade ile konu açıklanacak olursa, bitkilerin sahip olduğu alan bu iki ardıç türü içinde yapmanın yanlış olmayacağı morfolojik, anatomik, fiziksel ve kimyasal özelliklerin bir düşünüldüğünde, burada çalışmaya konu olan her iki ardıç bölümü tartışmasız kalıtsal özelliklerin bir yansıması olarak türünün kozalak uçucu yağ verimi bakımından zengin ya da ortaya çıkarken, bu özellikler belli bir oranda ise bitkinin iç tipik bir uçucu yağ bitkisi olarak değerlendirilmesi yanlış dinamiklerini etkileyen ekolojik ortam koşullarının olmayacaktır. Dolayısıyla bu türlerin uçucu yağ yansıması olarak şekillenmektedir (Arslan ve Aydemir, özelliklerine ilişkin yapılmış ya da yapılacak olan 2009; Gülsoy vd., 2013, Gülsoy vd., 2014). Dolayısıyla çalışmaların önemi büyüktür. burada çalışmaya dahil edilen kozalak fiziksel özelliklerinin Bu türlerin uçucu yağ özelliklerine ilişkin yapılmış olan belli bir oranda ekolojik ortam koşullarının bir yansıması daha önceki çalışmalarda kokulu ardıç kozalaklarında % olarak şekillendiği düşünülebilir. Diğer bir ifade ile ortamın 2,03 v/w (Lesjak, vd.,2013),% 3,0 v/w (Asili vd., 2010), % iklim, toprak, fizyografya gibi koşulları kozalak fiziksel 0,9 ile (Tunalier vd., 2002),% 0,45 v/w (Emami vd., 2011) özelliklerini doğrudan etkilediği için, bu çalışmada elde oranlarında, boylu ardıç kozalaklarında ise % 1,2 v/w edilen uçucu yağ miktarı ve kozalak fiziksel özellikler arası (Soković vd., 2004) % 3,2 v/w (Topçu vd., 2005),% 2,1 v/w ilişkiler dolaylı olarak yetişme ortamı koşullarının uçucu (Shanjani vd., 2010), % 5,8 v/w (Ataş vd., 2012),% 2,5 v/w yağ koşullarına yansıması olarak düşünülebilir. Bu durum (Avcı ve Bilir 2014) oranlarında değişen uçucu yağ verimi ise aslında uçucu yağ miktarlarının ekolojik ortam tespit edilmiştir. Türlerin kozalak veriminin tespit edildiği koşullarında meydana gelecek bir değişimin göstergesi önceden yapılan bu çalışmalarda elde edilen sonuçların olabileceği fikrini düşündürmektedir. Daha açık bir ifade ile genel olarak buradaki değerler ile benzerlik göstermekle bu çalışmadan elde edilen sonuçlar kozalaklarda oluşan birlikte, bazı çalışmalarda ise belirli oranlarda farklılıkların uçucu yağ veriminin, olası iklim değişimi, çevre kirliliği ya olduğu anlaşılmaktadır. Benzer çalışmalarda ulaşılan bu da toprak özelliklerinde meydana gelebilecek değişimler farklı sonuçların kozalak toplanma zamanına bağlı için pratik bir göstergesi olup olamayacağı düşüncesini olgunlaşma evresi, bitki toplama ve saklama koşulları, doğurmaktadır. Elde edilen bulgular özellikle bitkide nem uygulanan ekstraksyon yöntemi, yetişme ortamı farklılıkları parametresine bağlı uçucu yağ verimindeki değişimin bu ve genetik farklardan kaynaklanabileceği ifade edilmiştir doğrultuda araştırmalara konu olabileceğini doğurmaktadır. (Vieira ve Simon, 2000; Tawatsin vd., 2001). Dolayısıyla Fakat burada sadece iki farklı ardıç türü için elde edilen bitkilerin doğal yaşama ortamlarından alınan örneklerde bu sonuçlarla kesin bir yoruma gidilmesi pek doğru tip farklılıkların olması aslında beklenenin dışında bir olmayacaktır. Dolayısıyla bu konunun daha fazla netliğe durum değildir. kavuşması için, çok daha farklı bitki türünde daha kapsamlı Literatürde yer alan bu çalışmaların ötesinde hemen çalışmaların yapılması gerektiğini söylemek mümkündür. hemen aynı olgunluk döneminde farklı lokasyonlarda tespit edilen örnek alanlardan alınan kozalaklarda elde edilen uçucu yağ oranlarının tespit edildiği bu çalışmada her iki

224 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 219-225

Teşekkür European Pharmacopoeia, 1975. Maisonneuve SA, Sainte Ruffine. Vol. 3, pp.68, France. Bu çalışmada boylu ardıç türüne ilişkin verilerinin Fakir, H., 2014. Türkiye'nin Doğal ve Egzotik Ağaç ve temininde TÜBİTAK 112O814 nolu proje, kokulu ardıç Çalıları 1. In: Ünal Akkemik (Ed.) Gymnospermler, türüne ilişkin verilerin temininde ise SDÜ BAPKB 4117- Angiospermler, Juniperus L. (Ardıçlar), T.C. Orman Ve YL1-14nolu proje maddi destek sağlamıştır. Her iki birime Su İşleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Ankara. desteklerinden dolayı teşekkür ederiz. Gülsoy, S., Akdemir, D., Özdemir, S., Aydın, S., Dalgıç, L., 2014. Göller yöresi boylu ardıç (Juniperus excelsa Kaynaklar Bieb.) sahalarında çevresel faktörlerin kozalak fiziksel özellikler üzerine etkisi. II. Ulusal Akdeniz Orman ve Adams, R.P., 2008. Junipers of the World: The Genus Çevre Sempozyumu konferansı dahilinde Akdeniz Juniperus. 2nd Ed. Trafford Publ., Vancouver, B.C., Ormanlarının Geleceği: Sürdürülebilir Toplum ve Canada. Çevre, bildiri kitapçığı, Ekim, 2014, Isparta, s.750-762. Adams, R. P., Tashev, A. N., Baser, K. H. S., Christou, A. Gülsoy, S., Çıvğa, A., 2016. Diken ardıç (Juniperus K., 2013. Geographic variation in the volatile leaf oils of oxycedrus L. subsp. oxycedrus) kozalaklarının uçucu Juniperus excelsa M. Bieb. Phytologia, 95:279-285. yağ özellikleri ve çevresel faktörlerle ilişkileri. Turkish Altuntaş, E., 2015. The geometric, volumetric and frictional Journal of Forestry, 17(2): 142-152. properties of Juniper berries. American Journal of Food Gülsoy, S., Özkan, G., Özkan, K., Genç, M., 2013. Science and Nutrition Research, 2 (1):1-4. Menengiç (Pistacia terebinthus L. subsp. palaestina Angioni, A., Barra, A., Russo, M. T., Coroneo, V., Dessí, (Boiss.) Engler) meyvelerinin bazı fiziksel ve S., Cabras, P., 2003. Chemical composition of the fizikokimyasal özellikleri üzerine ekolojik faktörlerin essential oils of Juniperus from ripe and unripe berries etkisi. SDÜ Orman Fakültesi Dergisi, 14: 15-23. and leaves and their antimicrobial activity. Journal of Gürkan, E., 2003. Bitkisel Tedavi. Marmara Üniversitesi Agricultural and Food Chemistry, 51(10):3073-3078. Yayınları, No:699, Fak.Yayın No:19, İstanbul. Arslan, M.B., Aydemir, D., 2009. Genç odun ve özellikleri. Gültekin, H.C., Gültekin U.G., 2006. Türkiye Ardıç Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 11(16):25-32. Türlerinin (Juniperus L.) Silvikültür Teknikleri. DOA Asili, J., Emami, S.A., Rahimizadeh, M., Fazly-Bazzaz, B. Dergisi, Tarsus, Turkey. S., Hassanzadeh, M. K., 2010. Chemical and Hegnauer, R., 1986. Phytochemistry and plant taxonomy an antimicrobial studies of Juniperus sabina L. and essay on the chemotaxonomy of higher plants. Juniperus foetidissima Willd. essential oils. Journal of Phytochemistry, 25(7): 1519-1535. Essential Oil Bearing Plants, 13(1): 25-36. Lesjak, M. M., Beara, I. N., Orčić, D. Z., Ristić, J. D., Ataş, A. D., Göze, İ., Alim, A., Akkuş, S., 2012. Chemical Anačkov, G. T., Božin, B. N., Mimica-Dukić, N.M., composition, antioxidant, antimicrobial and 2013. Chemical Characterisation and Biological Effects antispasmodic activities of the essential oil of Juniperus of Juniperus foetidissima Willd. 1806. LWT-Food excelsa subsp. excels. Journal of Essential Oil Bearing Science and Technology, 53(2): 530-539. Plants, 15 (3): 476-483. Martz, F., Peltola, R., Fontanay, S., Duval, R. E., Julkunen- Avcı, A. B., Bilir, N., 2014. Variation in essential oil Tiitto, R., 2009. Effect of latitude and altitude on the content and composition of Crimean Juniper (Juniperus terpenoid and soluble phenolic composition of juniper excelsa) berries during the growth periods. Journal of (Juniperus communis) needles and evaluation of their Essential Oil Bearing Plants, 17(3): 478-485. antibacterial activity in the boreal zone. Journal Başer, K.H.C., 1993. Essential oils of Anatolian Labiatae: A Agriculturel Food Chemistry, 57 (20): 9575–9584. profile. Acta Horticulture, 333: 217–238. Mert, A., Özkan, K., 2017. Studies on taxonomic diversity Bro, R., Smilde, A. K., 2014. Principal component analysis. of plant communities and modeling its potential Analytical Methods, 6(9): 2812-2831. distribution in Yazılı Canyon Nature Park, Turkey, Caponio, F., Alloggio, V., Gomes, T., 1999. Phenolic Journal of Environmental Biology, 38(6):1267-1274. compounds of virgin olive oil: influence of preperation DOI: 10.22438/jeb/38/6/MRN-282. techniques. Food Chemistry, 64:203-209. Özkan, G., Gülsoy, S., Çevik, Ş., Aydın, S., Dalgıç, L., Coode, M. J. E., Cullen J., 1966. Juniperus L. in Flora of Merdin, A., 2014. Influence of site factors on phenolic Turkey and the East Aegean Islands (Vol. 1). Davis PH, properties of Crimean juniper (Juniperus excelsa Bieb.) (Ed.) Edinburgh University Press, Edinburgh, pp.78–84. berries in the Lakes District of Turkey. Book of Eliçin, G., 1977. Türkiye Doğal Ardıç (Juniperus L.) Abstracts, 12th Euro Fed Lipid Congress, Oils, Fats and Taksonlarının Yayılışları ile Önemli Morfolojik ve Lipids: From Lipidomics to Industrial Innovation, 14-17 Anatomik Özellikleri Üzerinde Araştırmalar. İ. Ü. Yayın September 2014, Montpellier, France, pp. 400. No: 2327, O.F. Yayın No: 232, İstanbul. Shanjani,, P. S., Mirza, M., Calagari, M., Adams, R. P., El-Achi, N., Bakkour, Y., El-Nakat, H., El-Omar, F., 2014. 2010. Effects drying and harvest season on the essential HPLC analysis for identification and quantification of oil composition from foliage and berries of Juniperus phenolic acids and flavonoids in Juniperus excelsa. excelsa. Industrial Crops and Products, 32(2): 83-87. Journal of Natural Products, 7:162-167. Soković, M. D., Ristić, M., Grubišić, D., 2004. Chemical Emami, S. A., Asgary, S., Naderi, G. A., Ardekani, M. R., composition and antifungal activity of the essential oil Kasher, T., Aslani, S., Sahebkar, A., 2011. Antioxidant from Juniperus excelsa Berries. Pharmaceutical activities of Juniperus foetidissima essential oils against Biology, 42(4-5): 328–331. several oxidative systems. Revista Brasileira de Farmacognosia, 21(4): 627-634. Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 219-225 225

Tawatsin, A., Wratten, S. D., Scott, R. R., Thavara, U., Tümen, İ., Hafızoğlu, H., 2005. Türkiye’de yetişen Ardıç Techadamrongsin, Y., 2001. Repellency of volatile oils (Juniperus L.) türlerinin kozalak ve yaprak uçucu from plants against three mosquito vectors. Journal of yağlarının bileşiminde bulunan terpen grupları. ZKÜ Vector Ecology, 26:76-82. Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 5(5): 88-95. Topçu, G., Gören, A. C., Bilsel, G., Bilsel, M., Çakmak, O., Vieira, R.F.,Simon, J.E., 2000. Chemical characterization of Schilling, J., Kinston, D.G.I., 2005. Cytotoxic activity basil (Ocimum spp.) found in the markets and used in and essential oil composition of leaves and berries of traditional medicine in Brazil. Economic botany, 54(2): Juniperus excelsa. Pharmaceutical Biology, 43 (2): 125- 207-216. 128. Yaltırık, F., 1988. Dendroloji (Gymnospermae) – Açık Tunalier, Z., Kirimer, N., Baser, K.H.C., 2002. The Tohumlular. İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, No: composition of essential oils from various parts of 3443/386,İstanbul,s.258-283. Juniperus foetidissima. Chemistry of Natural Compounds, 38(1): 43-47.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 226-231 | Research article (Araştırma makalesi)

Orman içinde tomruk transportu için bir mini hava hattı (AcarMHH300) sistemi geliştirilmesi

H. Hulusi Acara,*

Özet: Odun hammaddesinin üretiminde bölmeden çıkarma aşaması çok güç, pahalı ve çevresel zararı en yüksek olan aşamadır. Teknoloji kullanımının sınırlı olduğu bu ormancılık faaliyeti özellikle dağlık arazide teknik, ekonomik, ergonomik ve çevresel açılardan büyük bir önem taşır. Çalışmanın amacı; ağır tomrukların en yakın orman yoluna havadan taşınabilmesini sağlayacak ve mevcut havadan taşıma yöntemlerine alternatif oluşturacak ekonomik ve ergonomik yeni bir sistem geliştirmektir. Geliştirilen sistemin pahalı ve ithal orman hava hatlarından farklı olarak çok daha basit, pratik ve ekonomik bir yöntem olması hedeflenmiştir. Bu sayede taşıma sırasında tomrukta ve çevrede oluşan zararların asgariye indirilmesi ve ergonomik bir taşıma sistemin geliştirilmesi planlanmıştır. Bu sistemde güç temini için tamburlu orman traktörü kullanılmıştır. Ana kablo olarak 10-12 mm kalınlığında çelik tel kablo kullanılmıştır. Ana kablo üzerindeki kilitlemeli vagon yerel sanayide üretilerek sisteme entegre edilmiştir. Bu vagon 6-8 mm kalınlığında cer kablosuna sahip olup kablonun tambura sarılması ile tomrukların orman yoluna yukarı doğru çekilmesi işlemi tamamlanmıştır. Ters yönde çekimlerde ring sistemi kullanılmıştır. Sistemin arazide kurulum işlemi, birkaç saat gibi çok kısa sürede ve basit bir şekilde gerçekleştirilebilmiştir. Araştırma Dağlık Karadeniz Bölgesi arazi şartlarındaki ibreli tomruk üretim sahalarında 2016 yılı üretim sezonunda test edilmiştir. Çalışmada, motor gücünden yararlanılarak yukarı doğru kontrollü çekimler esas alınmış ve tüm çekimler ortalama 140 m mesafeden gerçekleştirilmiştir. Buna göre yukarı çekim hızı 1,05 m/sn ve çekme verimi ise 3,057 m3/saat olarak bulunmuştur. Önceden ithal edilen ağır orman hava hatları amortisman değerinin yüksek olması ve yeterli büyüklükte işlerde çalıştırılamamaları itibariyle verimli olamamıştır. Geliştirilen bu sistem ülkemizde bir ilk olmuştur. Dünyada kullanılan orman hava hatlarına göre avantajları; kuleye gerek duyulmaması, pratik olması, çok daha ucuz ve seyyar olması ile büyük bir tambura gerek duyulmaması şeklinde sıralanabilir. Anahtar kelimeler: Tamburlu orman traktörü, Kontrollü yukarı çekim, AcarMHH300, Vagon sistemi, Dağlık arazi

Development of the small yarder system (AcarMHH300) for logging from forest stands

Abstract: Extraction process of wood raw materials, from forest stand to the nearest forest road, is very difficult and expensive stage having highest environmental damages. Forestry activities where limited to the use of technology have great importance in terms of technical, economical, ergonomic and environmental in mountainous terrain especially. The aim of this study is to develop an economic and ergonomic system to ensure the transport of logs to the nearest forest path by cable line and also to provide an alternative skyline system to existing costly methods in air transportation. In our country, the only method used to transport of logs in the air is the forest airlines. Differences of the proposed system from other airlines (expensive and imported) are more simple, ergonomic and economic. Thus, possible damages in both logs and environment will be minimized during the transportation and an ergonomic work will be done. In this system, drummed forest tractor was used for the power supply and 10- 12 mm thickness steel cable as main cable was used. Locking wagon on the main cable was produced in special mechanic industry and it was integrated to the system. This wagon has 6-8 mm thicknesses ground cable and process of pulling the timber up to the forest road by cable wrapped to drum was completed. Ring system is used in the pulling of logs to uphill direction. Installation procedures of this system in the field can be performed in a very short period as a few hours in a simple manner. This research was tested in Mountainous Eastern Black Sea Region at the field condition formed conifer forest in the spring 2016. Controlled pulling to upward by using engine power was taken essential. Based on this study, drawing speed and efficiency on the motor system were found 1,05 m/s and 3,057 m3/h, respectively. Average skidding distance was 140 meter in both cases. Previously imported heavy forest airlines are not being profitable due to high depreciation price and inappropriate for the magnitude work. This system to be developed will be the first in our country. According to the forest airlines used in this world, the advantages are as follows: The tower is not required, practical, cheaper and portable, and it does not need a big drum. Keywords: Drummed tractor, Controlled upward pulling, AcarMHH300, Carriage system, Steep terrain

1. Giriş yolu kenarına kadar getirilmesi süreci olan bölmeden çıkarma aşaması çok güç, pahalı ve çevresel zararı en Odun hammaddesi üretim faaliyetleri en genel olarak yüksek olan aşamadır. Teknoloji kullanımının sınırlı olduğu kesme, bölmeden çıkarma ve uzak nakliyat olmak üzere üç bu ormancılık faaliyeti özellikle dağlık arazide teknik, ana aşamadan oluşmaktadır. Odun hammaddesinin kesildiği ekonomik, ergonomik ve çevresel açılardan büyük bir önem orman içinden kamyonlarla taşımanın yapılacağı orman taşır.

 a Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Citation (Atıf): Acar, H., 2017. Orman içinde Bölümü, Trabzon tomruk transportu için bir mini hava hattı @ * (AcarMHH300) sistemi geliştirilmesi. Turkish Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] Journal of Forestry, 18(3): 226-231.  Received (Geliş tarihi): 10.04.2017, Accepted (Kabul tarihi): 11.09.2017 DOI: 10.18182/tjf.305369

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 226-231 227

Odun hammaddesi üretim giderlerinin % 30’undan Acar ve Ünver (2012b), Artvin ili Saçinka yöresinde fazlasını oluşturan bölmeden çıkarma faaliyetleri çok pahalı %60 ve %90 eğimli iki alanda orman traktörü ile yapay oluk bir aşamadır. Ülkemizde yılda ortalama 300 milyon adet güzergâhından oluşan TOKK-T sistemiyle yamaç yukarı tomruk üretilmekte olup bu tomruklar orman içerisinden traktörle kablo çekimi yaparak ortalama verimi 6,10 m3/saat orman yolu kenarına ortalama 800 metre sürütülmektedir olarak tespit etmiştir. (Acar, 1994). Literatürde yapılan çalışmaları dikkate aldığımızda, Dünyada ve ülkemizde orman içerisinde kesilip orman hava hatlarının ülkemizde özellikle pahalı ve ithal devrilerek üretilen milyonlarca adet tomruğun en yakın olması nedenleriyle yüksek amortisman giderleri ve orman orman yoluna kalite ve miktar kaybı olmadan, çevreye, kooperatiflerince satın alma güçlüğü, taşınacak yeterli işçilere ve aletlere zarar vermeden ekonomik olarak miktarda ürün temin edilememesi gibi nedenlerle rantabl taşınması önemlidir. Orman içi tomruk taşıması, özellikle olarak çalıştırılamadığı, taşıma koridorlarının gereğinden ülkemiz gibi ormanlarının büyük kısmının eğimli ve fazla açıldığı vs. anlaşılmıştır (Yoshimura ve Acar, 1996; engebeli olduğu dağlık arazide bulunan yerlerde çok daha Acar, 2005). Ülkemizde elektrikli motorların kullanıldığı güç, riskli, pahalı ve çevreye zararlı olabilmektedir. kısa mesafeli ve düşük kapasiteli teleferik sistemi de mesafe OGM’nin yıllık odun üretiminin yaklaşık 17 milyon ve tomruk ağırlığı açısından yeterli olamamaktadır. m3’ü endüstriyel odun, 5 milyon steri ise yakacak odun Literatürde dünyada gelişmiş ülkelerde çok sayıda ve olarak kullanılmaktadır (OGM, 2017). Odun üretimi ile ülkemizde de az sayıda ithal olarak kullanılan pahalı (en az tüketimi arasındaki ilişki düşünüldüğünde, odun 100 bin Euro) orman hava hatları söz konusudur. Bu hammaddesi üretiminde miktar ve kalite bakımından hiçbir çalışma ile ülkemizde mevcut hava hatlarının yerine 300 kayba yer bırakılmaması gerektiği açıkça görülmektedir. metreye kadar ikame edilebilecek olan ve kulesi olmayan Türkiye’de piyasanın endüstriyel odun hammaddesi ucuz, taşınabilir ve pratik kuruluma-kullanıma sahip yerli talebinin % 65’i OGM tarafından karşılanmakta olup orman mini bir hava hattı geliştirilmesi ve teknik açıdan bu işletmelerine ait gelirlerin en az %90’ı bu yolla sistemin çalışabilirliğinin irdelenmesi amaçlanmıştır. Bu sağlanmaktadır. OGM’nin yaptığı odun hammaddesi bağlamda en az 1/50 oranında ucuz olan ve yerli üretim üretiminin yaklaşık % 80’ini endüstriyel odun üretimi, vagonla birlikte kullanılacak, geliştirilebilir AcarMHH300 bunun da yaklaşık % 35’ini tomruk üretimi oluşturmaktadır sisteminin tomruk transport aracı olarak büyük bir açığı (OGM, 2017). Ülkemizdeki orman işletmeciliği, yıllık dolduracağı düşünülmüştür. ortalama 2 milyar TL döner sermayesi olan çok büyük bir Mevcut kısa mesafeli orman hava hatları traktöre sektördür (OGM, 2015). monteli olup mobil yapıda ve kulesi mevcuttur. Geliştirilen Ülkemizdeki ormanların yaklaşık olarak yarısının bu sistemde; güç yine mobil bir motordan sağlanmış, yüksek eğimli ve engebeli alanlarda bulunması nedeniyle sistemde kule kullanılmamış ve bunun yerine ağaca monteli bölmeden çıkarma çalışmaları sırasında % 90 oranında yön makaraları kullanılmıştır. Yine bu sistemin dağlık Doğu zemin üzerinde sürütme tekniği kullanılır. Bu sürütme Karadeniz Bölgesinde kullanılan teleferik (vargel) tekniklerinin yaklaşık % 72’si insan gücü ile sürütme, sisteminden farkı ise, geliştirilecek sistemin pratik ve kaydırma ya da yuvarlama gibi ilkel tekniklerle taşınabilir olması özelliği ile sıkça yer değiştirme yapılmaktadır (Erdaş ve Acar, 1993). Bu durum iş sağlığı ve kabiliyetine sahip ve daha uzun bir güzergahta kullanılabilir güvenliği açısından çok önemli riskler taşımaktadır. olabilmesidir. Aşağıdan yukarı doğru transport yapılması gereken durumlarda ise taşıma alternatifleri daha da azalmaktadır. 2. Materyal ve yöntem Bunlar; ekonomik açıdan yeterli miktarda ürün olduğu durumlarda orman hava hatları ya da kısa mesafelerde Çalışma iki aşamadan oluşmuştur. İlk aşamada, hava kablolu sistemler ile gerçekleştirilmektedir. Ayrıca çok hattı sisteminin temel bileşeni olan bir vagonun imalatı düşük oranlarda hava hattı, traktör ve oluk sistemi gerçekleştirilmiş; ikinci aşamada ise bir traktör vinci kullanılmaktadır (Acar, 1998). Mevcut yöntemlerden insan yardımıyla bu sistem arazide kurulup denenmiş ve bu ve hayvan gücü yetersiz ve ergonomik bulunmazken pahalı denemeler sırasında da zaman etütleri yapılmıştır. ve ithal orman hava hatları da kısmen ekonomik olmadığı AcarMHH300 sisteminin en önemli aparatı olarak ana kısmen de taşıma güzergâhı açılması gerekliliği nedeniyle kablo üzerinde yukarı doğru çekme kablosu ile tomruk çekme olumsuz çevresel etkilere sahiptir. işini yapacak olan vagon tasarlanarak Trabzon sanayisinde Gürtan (1975)’a göre insan gücü ile dağlık arazide ilkel imal ettirilmiştir. yöntemlerle yapılan taşıma işlerinde %14 kalite ve % 10 Tüm yan aparatları ile toplam 42,5 kg ağırlıkta olan miktar kaybı söz konusu olup bu durum çok önemli maddi vagonun ana kasnağı 6 cm x 8 cm dikdörtgen profilli metal ve çevresel kayıpları işaret etmektedir. demirden 2 metre olarak üretilmiştir (Şekil 1). Ana kabloya Türkiye’de portatif bir motor sistemiyle bölmeden (12 mm çaplı) kelepçeli 3 adet çelik makara (15 cm çap ve 4 çıkarma çalışmalarının ilk denemeleri Acar ve Ünver’in cm kalınlıkta), kasnağa monte edilmiştir. Çekme kablosu ise 6- yaptıkları çalışmada geliştirdikleri bir motor mekanizması 8 mm çapında olacak şekilde tasarlanmıştır. Ana kablo güç ve yapay oluk güzergahından oluşan (TOKK-M) bir kaynağındaki traktör tamburunda 300 metre olarak mevcut sistemle başlamıştır. Bu çalışmada geliştirilen TOKK-M olup çekme kablosu ayrıca 600 metre olarak temin edilmiştir. sistemi ile %45 eğimli alanlarda yapay oluk güzergahı Yerden almalı sistem olarak üretilen vagon üretimi daha sonra üzerinde hem yamaç yukarı hem de yamaç aşağı kablo boyanarak araziye iki parça halinde getirilmiş ve burada çekimi yapılarak elde edilen verimlilik değerleri montajı yapılmıştır (Şekil 2). kıyaslanmıştır (Acar ve Ünver, 2012a).

228 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 226-231

Şekil 1. Sanayide vagon üretimi

Şekil 2. Maçka’da arazi denemeleri öncesinde vagonun kurulumu

Güç sistemi olarak 55 beygir gücünde bir MB Trac 900 tanımlayan bir envanter tablosu (bölme numarası, tomruk tamburlu orman traktörü kullanılmıştır. Çekme kablosu 8 cinsi, bakı, rakım, arazi eğimi, hat eğimi, hattın uzunluğu, mm, tambur çapı 39 cm, tambur kapasitesi ise 350 m’dir. işçi sayısı, vb. bilgiye yönelik) ile verimliliğin Arazideki denemeler, Maçka Orman İşletme belirlenmesine yarayacak olan iş ve zaman ölçümlerinin Müdürlüğü’ nde dikili ağaç satışı sonrası müteahhitler kayıt edildiği zaman etüt formları (döngü numarası, taşıma tarafından 2016 yılında üretime başlanmış tomruk üretim mesafesi, taşınan tomruk çapı, boyu, hacmi, boş gidiş- sahaları üzerinde gerçekleştirilmiştir (Çizelge 1). bağlama- çekme-çözme-bekleme sürelerini kaydetmeye Seçilen üretim alanındaki taşıma güzergâhının başındaki yönelik) kullanılmıştır. yol kenarına orman traktörü getirilerek sabitlenmiştir. Ana kablo üzerine vagon montajı yapıldıktan sonra hava hattı Çizelge 1. Çalışma alanının genel özellikleri sisteminin kurulumu yapılmıştır. Traktörün motor gücünden Özellik Açıklama yararlanılarak ana kablo ile vagon, önceden açılarak Bölge Maçka-Ormanüstü hazırlanmış taşıma güzergahı (koridor) üzerinde havaya Bölme no 59 Meşcere tipi Lncd3 kaldırılmıştır. AcarMHH300 adı verilen bu taşıma sistemi Kapalılık 2-3 güzergah boyunca çevredeki ağaçlara sabitlenmiştir (Şekil Arazi eğimi % 60 3). Yükselti 1350 m Acar MHH300 sistemi ile yamaç yukarı hava yolu ile Bakı Kuzey tomruk taşıma işindeki başlıca iş aşamaları; ana kablonun Sürütme mesafesi 140 m İşçi sayısı 2 üretilen vagonla birlikte seçilen tomruk taşıma güzergâhına Taşıma yönü Kontrollü yukarı kurularak gerilmesi, ince çekme kablosunun traktör tamburuna sardırılması, bölmeden çıkarma işinin gerçekleşmesi, takılan kablo ya da tomruğun kurtarılması, yakıt/yağ takviyesi, bakım işleri ile iş sonunda sistemin demontajı şeklindedir. Her bir taşıma döngüsü ise boş sürütme kancasının tomruğun yanına aşağı doğru bırakılması, kancanın tomruğa bağlanması, tomruğun yamaç yukarı hava hattı ana kablosu üzerinde cer halatı ile çekilmesi, araba yolu kenarına geldiğinde sürütme kancasının çıkarılması, vagonun boş olarak yükleme yerine geri gönderilmesi aşamalarından oluşmuştur. Bölmeden çıkarma çalışmaları sırasında geçen sürenin ölçümünde iki adet kronometre, eğimölçer ve Garmin Oregon 650 marka el GPS'inden yararlanılmıştır. Odun hammaddesinin orta çapları çap ölçer, boyları ise şerit metre Şekil 3. Tomruğun tamburlu traktör veya el vinci ile yardımı ile ölçülmüştür. Çalışmalarda, önceden hazırlanan yukarıya doğru taşınması şekli ve denemelerin gerçekleştirildiği arazi yapısını ve sistemi

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 226-231 229

Tomrukların kontrollü çekimi şeklinde yapılan bu Yapılan arazi çalışmasından elde edilen veriler ve bölmeden çıkarma çalışmaları için her bir taşıma döngü tomruk çapına bağlı olarak harcanan süreler arasındaki süresi kronometre yardımıyla sıfırlama yöntemi veya ilişkiler Çizelge 3’de verilmiştir. Buna göre tomruk çapı ve kümülatif zaman ölçme tekniği kullanılarak ölçülmüş ve bu toplam süre arasında pozitif yönlü bir ilişkinin varlığı söz hava hattı sistemi için verimlilik değerleri elde edilmiştir. konusu olup regresyon grafiği Şekil 5’de gösterildiği Yapılan çalışmalarda elde edilen veriler SPSS 13.0 paket gibidir. Bunun yanı sıra tomruk çapı ve tomruk bağlama programı ve Microsoft Office programları kullanılarak süresi arasında güçlü bir ilişki vardır. Yine tomruk çapı ve istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Buna göre Tomruk yukarı çekme süresi arasında pozitif yönlü bir ilişki çapları ve harcanan süreler arasında Sperman Korelasyon bulunmuş iken tomruk çapı ile kablo çözme süresi ve kayıp Testi yapılmış ve regresyon denklemi oluşturulmuştur. süre (döngü içindeki) arasında az da olsa negatif bir ilişki bulunmuştur. Bunun nedeninin, kalın çaplı tomrukların 3. Bulgular ve tartışma çözülme işleminin daha kolay olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu çalışmada, ülkemizde dağlık arazide özellikle Sistem ekonomik, ergonomik ve çevreye dost bir aşağıdan yukarı tomruk taşımalarında kullanılmak üzere transport tekniği olarak karşımıza çıkmaktadır. Yerli ve alternatif bölmeden çıkarma yöntemi olarak tamburlu traktör bölgesel sanayide geliştirilebilir yapısı en büyük avantajı vinci ile kombine edilmiş mini hava hattı sisteminin olarak görülmüştür. uygulanması gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, dağlık arazide kalın çaplı odun hammaddesinin sadece aşağı doğru Çizelge 2. Sisteme ait ortalama uygulama değerleri kontrollü kaydırılması değil aynı zamanda yukarı doğru kontrollü Özellik Değeri çekilmesinde de traktör vinci ile entegre edilmiş bir hava Tomruk çapı 31.67 cm hattı sisteminin yerli sanayide üretilen bir vagonla birlikte Tomruk boyu 3.58 m Hacim 0.287 m3 geliştirilmesi ve kullanılması olanakları değerlendirilmiştir. Boş gidiş süresi 36.33 sn Yapılan çalışma sonucunda geliştirilen bu vagon Bağlama süresi 33.75 sn üretimi, yurtdışındaki emsallerine nazaran daha basit Yukarı çekme süresi 133.33 sn olmakla birlikte yaklaşık 1/50 oranında daha ucuza Kayıp süre 28.67 sn maledildiği belirlenmiştir. Bekleme süresi 139.92 sn Sistemde güzergâh eğimi % 60 olarak ölçülmüştür. Toplam süre 338.33 sn

Sistemin arazide kurulumu ortalama 2,5 saat ve sökümü ise Çizelge 3. Tomruk çapı ve döngüsel zamanları arasındaki 1 saat olarak gerçekleşmiştir (Şekil 4). Çalışmalar bir ilişkiler operatör ve 2 işçi ile yürütülmüştür. Korelasyon Önem derecesi Yukarı doğru kontrollü çekimler sırasında çekim hızı 1,05 Süre (sn) 3 (R) (p) m/sn ve ortalama verim ise 3,05 m /saat olarak bulunmuştur. Toplam süre 0.346 0.135 Tüm çekimler ortalama 140 m mesafeden Bağlama süresi 0.428 0.083 Çap Yukarı çekme süresi 0.293 0.177 gerçekleştirilmiştir. Tomruk taşıma denemeleri ortalama 25- (cm) 42 cm çapındaki Ladin tomrukları için yukarı doğru Kablo çözme süresi -0.148 0.323 havadan kontrollü taşıma şeklinde yapılmış olup (Çizelge 2) Kayıp süre -0.056 0.431 çalışma verimli bulunmuştur .

Şekil 4. AcarMHH300 sistemi için traktörün sabitlenmesi ve kurulumu . y = 56,447x0,5136

470 420 R² = 0,1741 370 320 270 220

Toplam süre (sn) süre Toplam 170 120 70 20 20 25 30 35 40 45 Çap (cm)

Şekil 5. Tomruk çapı ve toplam süre arasındaki regresyon grafiği

230 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 226-231

Ormancılıkta eğimli arazide, tomruklar aşağı doğru ilkel oluşan zaman kayıplarının da önemli ölçüde önüne yollarla taşınabilmektedir. Ancak orman yol ağının yeterli geçilmiştir. Bu haliyle AcarMHH300 sistemi ekonomik olmadığı alanlarda tomrukları yukarı doğru taşımak için, olduğu kadar ergonomik, verimli ve çevre dostu bir tomruk özel sektörün gelişmediği ülkemiz ormancılığında, sınırlı ve taşıma sistemi niteliğini taşımaktadır. pahalı az sayıda yöntem vardır. Bu itibarla taşınabilir Bu sistem, orman köylüsünün ekonomik açıdan AcarMHH300 sistemi seyyar ve ucuz olması ile birlikte rahatlıkla temin edebileceği yerli bir teknoloji olma hava hattı şeklinde kullanılabilmesi özellikleri ile önemli bir özelliğini de taşımaktadır. Bu sayede ülkemizde dağlık ve alternatif olduğunu söylemek mümkündür. yüksek eğimli arazide, odun üretiminde çalışan orman Geliştirilen vagon sayesinde arazide rahatlıkla işçilerine daha uygun iş makine ve ekipmanlarıyla çalışma çalıştırılabilen bu sistemde, kuruluşundan sökülüşüne kadar imkanı ortaya çıkarılmıştır. yalnızca 3 işçi ile bölmeden çıkarma işi kotarılabilmiştir. AcarMHH300 sistemi ülkemizin orman içi tomruk Sosyoekonomik açıdan işçi bulma güçlüğü çekilen yerler taşınmasında teknolojik açıdan dışa bağımlılığımızı için ekonomik ve ergonomik bir aracın geliştirildiğini iddia azaltacak ve rekabet gücünü artıracak niteliktedir. Yerli bir etmek mümkündür. Elle veya diğer araçlarla yapılan ve sistem geliştirmeye yönelik bu inovatif çalışmanın, uzun zaman alan üretim işlerini, daha kısa zamanda uygulamaya yaygın ve önemli bir katkı sağlayacağı tamamlama imkanı elde edildiğinden orman işletmelerinin düşünülmektedir. iş planları da zamanında bitirilebilir. Bununla birlikte, Bununla birlikte, AcarMHH300 yerli tomruk transport yalnızca önceden belirlenmiş bir koridorda ve kontrollü sistemi ile odun hammaddesi transport çalışmaları, olarak yapılan taşıma ile çevresel zararlarının azaltılmış öngörülen üretim sezonu içinde yapılacak olup orman olması da geliştirilen bu aracın diğer olumlu işletmelerinin odun üretim planları aksamayacak ve taraflarındandır. İleride seri üretime geçilmesiyle yerel, zamansal sebeplerden dolayı ortaya çıkacak üretime ait bölgesel ve ülke sanayisine de katkı sağlanacağı kalite, miktar ve fiyat kayıplarının önüne geçilmiş söylenebilir. olunacaktır. Bu çalışma sonucunda; bölmeden çıkarma sırasında Bu çalışma, ormancılıkta tomruk transportu için yerli önceden bir iş organizasyonunun oluşturulması, makinelerle hava hattı geliştirilmesi ve vagon imalatına yönelik ilk yıl içerisinde çalışılan gün sayısının mümkün olduğunca çalışma olup vagon, taşıma mesafesi, güç kaynağı ve tambur artırılması, arazideki çalışmalarda kamp düzeninin durumu v açılarından geliştirilebilir niteliktedir. Bu yüzden oluşturularak 8 saatlik çalışma düzeninin sağlanması ve sistemin daha güvenli ve verimli çalışması için özellikle operatörlerin kadrolu çalıştırılması gibi hususlar, bu tarz bir vagon üzerinde yapılacak inovasyonlar ile güç sisteminde sistemin verimli şekilde çalıştırılması açısından önemli (el vinci, kamyona monteli vinç vb.) yapılacak yenilikler, bulunmuştur. sistemin üstünlüklerini öne çıkaracaktır. Taşıma mesafesinin Bu gibi portatif ve ekonomik çevre dostu sistemlerin uzun olduğu durumlarda iş güvenliğinin sağlanabilmesi için değerlendirilerek geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. biri el vinci operatöründe diğeri taşıma güzergâhının Sistem üzerinde çelik çekme (cer) kablosunun uzun başlangıç noktasındaki işçilerde olmak üzere en az 2 mesafelerde ve düşük eğimli taşıma güzergahlarında telsizden oluşan bir iletişim ağı kurulması ve işçi sayısının sarkması ile frenleme (vagonu yükleme yerinde sabitleme) güzergah uzunluğuna göre belirlenmesi, sisteme önemli konularında zaman zaman ortaya çıkan teknik sorunların da kazançlar sağlayabilir. çözümlenmeye ihtiyacı olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte, ormancılıkta bölmeden çıkarma çalışmalarında araç ve yöntem geliştirmenin zorluğu dikkate 4. Sonuç ve öneriler alındığında, yaygın olarak kullanılabilecek ve katma değeri yüksek bu tür inovatif çalışmaların proje ve/veya tezlerle Ormanda taşınmaya hazır hale getirilen pahalı ve ağır desteklenmesi gereklidir. tomruk vasfındaki odun hammaddesinin orman yolu kenarına taşınması probleminin çözümünde havadan taşıma Teşekkür için pahalı olan ve ithal edilen aynı zamanda rantabl olarak kullanılamayan, ülkemizde orman köylüsünün de fiyatından Bu çalışma, Karadeniz Teknik Üniversitesi Bilimsel dolayı tercih ve temin etmediği orman hava hatları yerine Araştırma Projeleri Birimi tarafından 5364 no.lu proje ile mini bir hava hattı (AcarMHH300) sistemi geliştirilmiştir. finansal olarak desteklenmiştir. İlgililere teşekkür ederim. Arazi uygulamalarında, AcarMHH300 tomruk taşıma sisteminin ortalama 25-42 cm çapındaki Ladin tomruklarını 140 m mesafeden yukarı doğru havadan kontrollü taşıması Kaynaklar sırasındaki çekim hızı 1,05 m/sn ve verim ise 3,05 m3/saat olarak kaydedilmiştir. Acar, H.H., 1994. Ormancılıkta transport planları ve dağlık Bu sistemde yapay taşıma güzergâhı, ormana minimum arazide orman transport planlarının oluşturulması. müdahale ile ağaçlar arasındaki boşluklardan yararlanılarak Doktora Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen oluşturulmuştur. Burada taşıma sırasında tomrukların tek tek Bilimleri Enstitüsü, Trabzon. aşağıdan yukarı sabit bir güzergâh üzerinde taşınmasından Acar, H.H., 1998. Transport Tekniği ve Tesisleri. KTÜ dolayı tomrukların ağaç, fidan ya da zemine çarpması söz Orman Fak. Yayın No:56, Trabzon. konusu olmamıştır. Böylece hem kalan meşcerede oluşabilecek zarar hem de tomruklarda oluşabilecek ekonomik kayıplar minimize edilmiştir. Ayrıca taşıma sırasında sürtünmenin etkisi ya da takılmalar sonucunda

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 226-231 231

Acar, H.H., 2005. The effects on natural environment of Gürtan, H., 1975. Dağlık ve sarp arazili ormanlarda kesim forest roads and harvesting operations, emerging ve bölmeden çıkarma işlerinde uğranılan kayıpların harvesting ıssues in technology transition at the end of saptanması ve bu işlerin rasyonalizasyonu üzerine century. Mehanizacija Sumarstva, 26(2):21-124. araştırmalar. TÜBİTAK Yayın No:250, T.O.A.G. Acar, H.H., Ünver, S. 2012a. Tomrukların bölmeden Ankara. çıkarılmasında TOKK-M sisteminin uygulanması. SDÜ Orman Genel Müdürlüğü (OGM), 2006. Döner Sermaye Orman Fakültesi Dergisi, 13: 103-106. Bütçesi. Ankara. Acar, H.H., Ünver, S. 2012b. Tomrukların oluk içerisinde Orman Genel Müdürlüğü (OGM), 2015. 2015 Yılı traktör gücü ile kontrollü kaydırılması (TOKK-T) Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu, Orman yönteminde iş verimliliği. SDÜ Orman Fakültesi Genel Müdürlüğü, www.ogm.gov.tr Erişim:20 Haziran Dergisi, 13: 97-102. 2017. Acar, H.H., 2016. Orman içinde tomruk transportu için bir Orman Genel Müdürlüğü (OGM), 2017. Ormancılık mini hava hattı acarmhh300 sisteminin geliştirilmesi. İstatistikleri 2016. Orman Genel Müdürlüğü, KTÜ BAP Araştırma Projesi No:5364, Trabzon. www.ogm.gov.tr Erişim: 13 Temmuz 2017. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), 2001. Sekizinci Beş Yıllık Yoshimura,T., Acar, H.H., 1996. Present state of mobile Kalkınma Planı. Ankara. yarder operation and others in republic of Turkey. Erdaş, O., Acar, H.H., 1993. Türkiye’de odun hammaddesi Journal of The Forestry Mechanization Society, 516(11): üretimi özellikle kesim, bölmeden çıkarma, ve taşıma 37-43. sırasında karşılaşılan güçlükler ve bunların orman ürünleri endüstrisi üzerine etkileri. II. Ulusal Orman Ürünleri Endüstrisi Kongresi, (ORENKO 93), 6-9 Ekim 1993, Cilt 1: 164-178, Trabzon.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 232-240 | Research article (Araştırma makalesi)

Bir kızılçam orman ekosisteminde spektral ve kuş türü rarefaksiyon eğrileri arasındaki ilişkiler

İbrahim Özdemira, Ahmet Merta,*, Ulaş Yunus Özkanb, Şengül Aksana, Yasin Ünala

Özet: Bu çalışmada Fethiye yöresinde seçilen bir kızılçam orman ekosisteminde spektral rarefaksiyon eğrileri ile kuş türü rarefaksiyon eğrileri arasındaki ilişkilerin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Büyüklüğü 0,81 ha (90 x 90 m) olan 40 örnek alan için, arazi gözlemleriyle kuş türleri tespit edilmiştir. Örnek alanlara karşılık gelen piksellerin (Aster için 36, SPOT için 81 ve RapidEye için 324 adet) NDVITOA değerleri hesaplanmıştır. Sonra, EstimatesS yazılımı vasıtasıyla spektral ve kuş türü rarefaksiyon eğrileri oluşturulmuştur. Bunlar arasındaki ilişkiler regresyon analiziyle incelenmiştir. Ayrıca “artış oranları” dikkate alınarak eğrilerin benzerliği ortaya koyulmuştur. Çalışma sonuçları, spektral rarefaksiyon eğrileri ile kuş türü rarefaksiyon eğrisinin genel eğilimi arasında ciddi farklılıklar olduğunu ve bu yörede uydu görüntüleri kullanılarak kuş türü rarefaksiyon eğrisinin kestirilemeyeceğini göstermiştir. Bu çalışmaların daha kaba çözünürlüklü uydu görüntüleriyle daha geniş coğrafyalarda tekrarlanmasının, spektral rarefaksiyon eğrilerinin potansiyelinin daha iyi anlaşılması bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Kuş türü zenginliği, Uydu verisi, Fethiye

Relationships between spectral and bird species rarefaction curves in a brutian pine forest ecosystem

Abstract: This study aimed at determining the relations between spectral and bird species rarefaction curves in a brutian pine forest ecosystem located in the Fethiye region, Turkey. Bird species were counted by fieldwork in 40 sample plots with 0.81 ha (90 x 90 m). The NDVITOA values of pixels belonging to each plot (pixel numbers are 36, 81 and 324 for Aster, SPOT and RapidEye, respectively) were calculated. Spectral and bird species rarefaction curves were formed by means of EstimatesS software. The relations between spectral and bird species rarefaction curves were examined using regression analyses. Furthermore, the similarities of rarefaction curves were determined considering “increase rate” of curves. The results of study showed that there are serious differences between spectral and bird species rarefaction curves and bird species rarefaction curve was not predicted using satellite images in this region. It is considered that similar studies could be conducted on a wide geographic region using coarse resolution satellite data in order to understand the potentials of spectral rarefaction curves more clearly. Keywords: Bird species richness, Satellite data, Fethiye

1. Giriş bölgelerin, birikim eğrilerine dayalı olarak tür zenginliği bakımından karşılaştırılması ciddi sakıncalar Sürdürülebilir orman işletmeciliğinin temel taşıyabilmektedir. Bu sebeple, sıralamadan bağımsız olarak kriterlerinden birisi olan biyolojik çeşitliliğin korunması ve oluşturulan rarefaksiyon (seyrelme) eğrileri, tür çeşitliliğini zenginleştirilmesi, orman kaynaklarının planlanmasında nitelendirmede daha etkili bir yöntem olarak kabul öncelikli bir konu olmuştur (Özçelik, 2006). Bu paradigma edilmektedir (Rocchini, 2009b). Rarefaksiyon eğrileri değişiminin bir sonucu olarak, ülkemizde de, biyolojik kullanılarak, örnek alan sayısı farklı iki coğrafi bölgenin, çeşitliliğin orman amenajman planlarına entegrasyonu standart bir örnek alan sayısına göre karşılaştırılması konusundaki çabalar artmıştır. Biyolojik çeşitliliğin ve mümkün olmaktadır (Gotelli ve Colwell, 2001). Benzer bileşenlerinin sayısallaştırılması ve karşılaştırılabilir bir şekilde, farklı tarihlerde farklı örnek alanların ölçüldüğü ve duruma getirilmesi etkin bir biyolojik çeşitlilik yönetimi için örnek alan sayısının da farklı olduğu (örneğin amenajman çok büyük önem taşımaktadır (Özkan, 2016). planlarının düzenlenmesinde yapılan envanter Bir coğrafi bölgedeki tür zenginliğini “Birikim Eğrileri” çalışmalarında olduğu gibi) bir coğrafi alandaki tür ile nitelendirmek uzun zamandır kullanılmaktadır (Gotelli zenginliğindeki zamansal değişimin de rarefaksiyon ve Colwell, 2011). Ancak birikim eğrileri seçilen örnek eğrileriyle belirlenebilmesi mümkündür. Ayrıca, alanların sırasından etkilenmektedir. Dolayısıyla, farklı rarefaksiyon eğrileri ekolojideki, belirli bir coğrafi bölgenin örnek büyüklüklerine (örnek alan sayısı) sahip coğrafi tür zenginliği açısından yeterli düzeyde örneklenip

 a Süleyman Demirel Üniversitesi, Orman Fakültesi, Yaban Hayatı Citation (Atıf): Özdemir, İ., Mert, A., Özkan, Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü, Isparta U.Y., Aksan, Ş., Ünal, Y., 2017. Bir kızılçam b İstanbul Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü, orman ekosisteminde spektral ve kuş türü İstanbul rarefaksiyon eğrileri arasındaki ilişkiler. Turkish @ * Journal of Forestry, 18(3): 232-240. Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] DOI: 10.18182/tjf.310109  Received (Geliş tarihi): 02.05.2017, Accepted (Kabul tarihi): 13.07.2017

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 232-240 233

örneklenmediğinin ortaya koyulmasında da kullanılmaktadır heterojen (A) ve homojen (B) iki orman ekosistemine ait (Wooley vd., 2010; Özkan, 2016). rarefaksiyon eğrilerinin davranışı gösterilmiştir (n=40). Rarefaksiyon eğrisi rastgele seçilen belirli sayıdaki Görüldüğü gibi, örnek alanlar arasında tür farklılığının az örnek alanın permütasyonu şeklinde oluşturulmaktadır. olduğu homojen bir orman ekosisteminde, rarefaksiyon Örnek sayısı az olduğunda, örnek alan sayıları itibariyle, eğrisinin (düz çizgi) eğimi düşük ve asimptota daha çabuk ortalama tür sayısı basit bir şekilde hesaplanabilmektedir. (az örnek alan sayısıyla) ulaşmaktadır. Tam tersine Şekil 1’de, 4 örnek alan ve toplamda 6 tür bulunan bir heterojen orman ekosisteminde örnek alanlar arası tür coğrafi bölge için oluşturulan rarefaksiyon eğrisi farklılıkları fazla olduğundan (Özkan 2016), eğrinin (kesik gösterilmiştir. Buna göre; ortalama alfa (ᾱ) çeşitliliği 2, çizgi) eğimi yüksek ve asimptota daha geç varmaktadır. gamma (ɣ) çeşitliliği 6 ve beta (β) çeşitliliği β = ɣ - ᾱ yani β Birçok araştırmanın işaret ettiği gibi, arazi (mera, = 6 - 2 = 4 olarak hesaplanmıştır (Colwell vd., 2004). Diğer meşcere, çalılık, tarım, sulak alan vb) çeşitliliği arttıkça, tür taraftan, örnek alan sayısı ve tür sayısı arttıkça oluşan çeşitliliğinin de arttığı düşünülmektedir. Bu durumda arazi kombinasyonların sayısı artmakta ve hesaplamalar özel çeşitliliği ile ilgili rarefaksiyon eğrileri kullanılarak tür düzenlenmiş bilgisayar yazılımlarıyla yapılmaktadır. Şekil çeşitliliği tahmin edilebilir. Bir alandaki arazi çeşitliliği ile 1’de görüldüğü gibi, örnek alanlar sütuna, türler ise var-yok uydu verilerinin parlaklık değerlerinin çeşitliliği arasında da biçiminde (1,0) satıra kaydedilmek suretiyle bir matris kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır (Özdemir vd., 2012). Bu oluşturulmakta ve buna dayalı olarak örnek alan sayısına durumda, uydu verilerinden, bir yöredeki hayvan ya da bitki göre tür sayıları hesaplatılmaktadır. türü çeşitliliğini gösteren rarefaksiyon eğrilerinin de tahmin İki ya da daha fazla örnek alan arasında ortak olmayan edilmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir (Rocchini vd., yani farklı türleri ifade eden kavram; Beta (β) ya da örnek 2009a). Böylece, yersel çalışmalara gereksinim olmadan, alanlar arası çeşitlilik olarak adlandırılmaktadır. Örneğin, iki spektral rarefaksiyon eğrileri temel alınmak suretiyle farklı örnek alan arasında, ortak tür sayısının oranı arttıkça β coğrafi bölgeler β çeşitlilik bakımından karşılaştırılabilir çeşitlilik değeri azalmaktadır. β çeşitliliğin değişik (Rocchini vd., 2009b). hesaplama yöntemleri bulunmaktadır (Işık ve Uğurlu, Biyolojik çeşitliliğin önemli göstergelerinden birisi kuş 2011). Bunlardan birisi; bir coğrafi bölgede alınan örnek türü zenginliğidir. Bir yörede kuş türü sayısı ne kadar fazla alanların ortalama tür sayısı (ortalama alfa çeşitliliği ᾱ) ve ise, o yörede biyolojik çeşitliliğin de o kadar yüksek olduğu örnek alanların tamamındaki toplam tür sayısı (Gamma söylenebilir (Bibby vd., 1992; Brooks vd., 2001). Uydu çeşitlilik ɣ) kullanılarak, β = ɣ / ᾱ ya da β = ɣ - ᾱ olarak görüntülerine dayalı spektral rarefaksiyon eğrileri hesaplanabilmektedir (Whittaker, 1972; Lande, 1996; Crist kullanılarak kuş türü rarefaksiyon eğrileri kestirilebilirse, ve Veech, 2006; Rocchini vd., 2009a). Son formülle farklı yöreler biyolojik çeşitlilik açısından kıyaslanabilir. hesaplanan β çeşitlilik rarefaksiyon teorisi ile daha uyumlu Ülkemizin farklı orman ekosistemleri için, spektral ve kuş olduğu belirtilmektedir (Rocchini vd., 2009a; Rocchini vd., türü rarefaksiyon eğrileri arasındaki ilişkilerin ortaya 2009b; Rocchini vd., 2011). koyulmasının, biyolojik çeşitliliğin korunmasında önemli Rarefaksiyon eğrileri bir coğrafi alan içindeki çeşitliliği olduğu değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada, yansıtmaktadır. Bu özelliğinden dolayı farklı orman Fethiye yöresinde seçilen bir kızılçam orman ekosisteminde; ekosistemlerinin, habitatların ya da orman işletmelerinin, tür Aster, SPOT ve RapidEye uydu verilerinden hesaplanan çeşitliliği açısından kıyaslanmasına imkan vermektedir. Normalleştirilmiş Fark Bitki İndeksi (NDVI) verilerinden Örneğin tür sayısı (ɣ) bakımından eşit olan iki orman türetilen rarefaksiyon eğrileri ile kuş türü rarefaksiyon ekosistemi β çeşitlilik bakımından birbirlerinden farklı eğrileri arasındaki ilişkilerin ortaya koyulması olabilir. Bu durum rarefaksiyon eğrileri kullanılarak tespit amaçlanmıştır. edilebilir. Şekil 2’de tür sayısı bakımından eşit olan (60),

Şekil 1. Rarefaksiyon eğrisinin elde edilmesi (Colwell vd., 2004’den değiştirilerek oluşturulmuştur)

234 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 232-240

olarak belirlenmiştir. Baskın ağaç türü kızılçam olmakla birlikte, çalışma sahasında, çınar, sığla ve dişbudak gibi geniş yapraklı ağaç türlerine rastlanmaktadır. Bilindiği gibi kuş toplulukları insan faaliyetlerinden etkilenmektedir. Dolayısıyla, kuş türlerinin habitat tercihlerini daha iyi anlayabilmek için, araç trafiğinin az olduğu, düşük nüfus barındıran, seracılık, yiyecek artıklarının bırakıldığı piknik alanlarının bulunmadığı ve sulu tarım arazilerinin olmadığı bir bölgede çalışılması önemlidir. Dışarıya göç vermiş ve bu sebeple nüfus yoğunluğunun düşük olduğu Çenger köyü ve çevresinin, bu faktörler açısından uygun bir konumda olduğu değerlendirilmiştir (Şekil 3). Şekil 2. Tür sayısı aynı olan, homojen ve heterojen orman Çalışma alanının toplam büyüklüğü 2221 hektardır. ekosistemlerinin rarefaksiyon eğrilerinin davranışına bir Çalışma alanına mümkün olduğunca homojen olarak örnek (tür sayısı=60, örnek alan sayısı=40) dağılmış ve alandaki farklı arazi ve meşcere yapılarını temsil eden (kapalılık, ağaç türü, kapalılık bakımından 2. Materyal ve yöntem farklı) 0,81 ha (90 x 90 m) büyüklüğünde toplam 40 örnek alan kararlaştırılmıştır. Örnek alanlar arasında en az 200- 2.1. Çalışma alanı 250 m mesafe olmasına dikkat edilmiştir. Bu durumda bir örnek alana; 15 m çözünürlüklü Aster görüntüsünde 36 adet Fethiye Orman İşletme Müdürlüğü sınırları içinde tipik piksel, 10 m çözünürlüklü SPOT görüntüsünde 81 piksel ve kızılçam orman ekosistemlerini temsil eden ve yapı 5 m çözünürlüklü RapidEye görüntüsünde 324 piksel isabet bakımından farklı özelliklere sahip meşcerelerin ve etmektedir (Şekil 4). makiliklerin, geleneksel kuru tarım yapılan tarlaların ve zeytinliklerin bir arada bulunduğu bir alan, çalışma sahası

Şekil 3. Çalışma alanının coğrafi konumu

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 232-240 235

değerleri (UTM, WGS84) el tipi GPS yardımıyla belirlenmiştir. Buna göre toplam 25 YKN belirlenmiştir. Çalışmada gerekli olan hassasiyet göz önünde bulundurularak birinci derecen poligon dönüşüm kullanılmış ve piksellerin yeniden örneklemesinde “en yakın komşu yöntemi” kullanılmıştır. Böylece, orijinal piksel değerlerinin korunması sağlanmıştır. SPOT-5 Level 1A ve Aster Level 1A uydu görüntüleri ise, geometrik düzeltilmiş RapidEye Level 1B uydu görüntüsü kullanılarak aynı koordinat sistemine referanslandırılmıştır. Bitki indekslerinin hesaplanmasında, piksellerin sayısal değerleri (sayısal numaralar ya da parlaklık değerleri, (ing: Digital Number, DN) yerine radyans veya reflektans değerlerinin kullanılması önerilmektedir (Guyot ve Gu, 1994). Çalışmada, kuş türü zenginliği ve mikro-habitat çeşitliliğinin tahmin edilmesinde, görüntü bitki indekslerinden çıkarılan doku özellikleri kullanılacağından, uydu görüntülerinin spektral bantlarının piksel değerleri Şekil 4. Örnek alanlar atmosfer üstü (Top of Atmosfer; TOA) reflektans

değerlerine dönüştürülmüştür. Böylece bitki indeksleri daha 2.2. Kuş sayımı güvenilir olan fiziksel bir birim temel alınarak

hesaplanmıştır. Özellikle, bir katsayı ihtiva eden bitki Her örnek alanın merkezinde durulmak suretiyle, iki ya indekslerinin (örneğin; Toprak Ayarlı bitki indeksi (Soil- da üç gözlemci merkezde durarak, farklı yönleri taramak Adjusted Vegetation Index, SAVI)) hesaplanmasında suretiyle 10 dakikalık bir gözlem yapmış ve dürbünle mutlaka fiziksel radyans veya reflektans değerlerinin (Bushnell 8x42) ve kuş seslerinden türler teşhis edilmiştir. kullanılması çok önemli görülmektedir. Katsayı Gözlemlenen kuşlar cetvellere kayıt edilmiştir. Sabah gün bulunmayan bitki indekslerinde ise (örneğin; doğmadan ilk örnek alana gelinmiş ve güneşin doğumundan sonraki 3 saat içinde, hava nispeten serinse 4 saat içinde Normalleştirilmiş Fark Bitki İndeksi, NDVI), reflektans gözlemler sonlandırılmıştır. Böylece, bir dönem için, kuş değerleri dikkate alınarak hesaplanan indeks değerleri, herhangi bir atmosferik düzeltme uygulanmadığı sürece, gözlemleri (bir aylık dönemler itibariyle) 5-6 gün içinde parlaklık değerleri kullanılarak elde edilen indeks bitirilmiştir. Hava hallerin müsait olmadığı zamanlarda değerlerinin doğrusal bir dönüşümü olmaktadır. Kullanılan (yağmurlu ve çok rüzgârlı) bu süre 7-8 güne kadar çıkmıştır. görüntüler görsel olarak incelendiğinde herhangi bir Öngörüldüğü gibi, saat farkından kaynaklanabilecek atmosferik sis gözlemlenmediğinden ve tek bir çerçeve potansiyel hataları en aza indirmek amacıyla, araziye her görüntü kullanıldığından, çalışmada atmosferik düzeltme çıkışta farklı rotalar izlenmiş ve örnek alanlar itibariyle işlemi öngörülmemiştir. Yine de, bazı bitki indeksi gözlemler farklı saatlere denk getirilmiştir. Bir yıl boyunca, değerlerinin hesaplanmasında önemli görüldüğünden ve her örnek alan 12 kez ziyaret edilmiştir. farklı uydu görüntülerinin NDVI değerlerini

kıyaslayabilmek için piksellerin sayısal değerleri TOA 2.3. Uydu verileri reflektans değerlerine dönüştürülmüştür. Normalleştirilmiş

Fark Bitki İndekslerinin (NDVI ) hesaplanması için Çalışmada; 1) 16.08.2014 tarihinde algılanmış, TOA aşağıdaki formül kullanılmıştır. Çalışmada, NDVI multispektral modda 5 m mekânsal çözünürlüğe sahip 5 hesaplanmasında, Atmosfer Üstü (TOA) reflektans değerleri bantlı RapidEye uydu görüntüsü (440 - 510 nm, 520 - 590 kullanıldığından, kısaltma olarak, NDVI kullanılması nm, 630 - 685 nm, 690 - 730 nm, 760 - 850 nm). 2) TOA uygun görülmüştür (Roy vd., 2014). 04.07.2014 tarihinde algılanmış, multispektral modda 10 m mekânsal çözünürlüğe sahip 3 bantlı SPOT-5 uydu 푁퐼푅 − 푅 görüntüsü (490-610 nm,610-680 nm,780-890 nm). 3) 푁퐷푉퐼푇푂퐴 = 26.08.2014 tarihinde algılanmış, multispektral modda 15 m 푁퐼푅 + 푅 mekânsal çözünürlüğe sahip 3 bantlı Aster uydu görüntüsü Formülde; NIR yakın kızılötesi bandın TOA reflektans (520-600 nm, 630-690 nm, 760-860 nm) görüntüsü değerini, R kırmızı bandın TOA reflektans değerini kullanılmıştır. göstermektedir. Çalışmada kullanılan uydu görüntülerinin geometrik düzeltmeleri aşağıdaki prosedür izlenerek 2.4. Rarefaksiyon eğrileri gerçekleştirilmiştir. Öncelikle, çalışmada kullanılan görüntüler içinde en yüksek çözünürlüğe sahip olan Çalışmada rarefaksiyon eğrileri, EstimateS (Win910) RapidEye (Level 1B) uydu görüntüsü üzerinde ve arazide yazılımı kullanılarak elde edilmiştir. “Örnek alana dayalı çok iyi biçimde tanımlanabilen yer kontrol noktaları (YKN) rarefaksiyon eğrilerinin” oluşturulmasında kullanılan formül seçilmiştir. Özellikle dere ve yolların kesişim yerleri, boş aşağıda verilmiştir (Ricotta vd., 2002; Rocchini vd., 2011). arazilerdeki tek ağaçlar, orman içi küçük boşluklar ve farklı arazi örtülerinin kenar kısımlarındaki kolay ayırt edilen yerler bu amaçla kullanılmıştır. YKN’lerin koordinat

236 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 232-240

N − N S ( j) (α) çeşitlilik 13,42 ve Beta (β) çeşitlilik 62,58 olarak n hesaplanmıştır. Spektral rarefaksiyon eğrileriyle E[Sn] = ∑ [1 − ] N karşılaştırıldığında, kuş türü rarefaksiyon eğrisinin j=1 ( ) n asimptotuna daha geç ulaştığı görülmektedir. Rarefaksiyon eğrileri elde edildikten sonra, tür ve spektral rarefaksiyon Burada, E[Sn] n sayıdaki örnek alandan beklenen tür eğrileri arasındaki ilişkileri tespit amacıyla bunlara ait sayısını, S N sayıdaki örnek alandaki tür sayısı (N≥n), Nj j serpilme grafikleri oluşturulmuştur. Grafikler türünün bulunduğu örnek alan sayısını göstermektedir. incelendiğinde, spektral (NDVI tabanlı) ve tür (kuş türleri) Kuş türleri ve üç NDVITOA görüntüsü için örnek alanlar rarefaksiyon eğrileri arasında kuvvetli üstel ilişkiler sütuna, türler ve NDVITOA değerleri ise var-yok biçiminde görülmüştür. İki rarefaksiyon eğrisi arasındaki bu eğrisel (1,0) satıra kaydedilmek suretiyle bir matris ilişkileri ilişkiyi daha sağlıklı biçimde ortaya koyabilmek oluşturulmuştur. Oluşturulan matris EstimateS (Win910) için, ilk önce verilere logaritmik dönüşüm uygulamak programının örnek dosyasıyla uyumlu hale getirilmiştir. Bu suretiyle ilişkiler doğrusal hale dönüştürülmüştür. Sonuç yazılım “örnek alana dayalı rarefaksiyon” eğrilerinin olarak, hem bağlı (tür) hem de bağımsız değişkene oluşturulmasına imkan sağlamaktadır (Colwell, 2013). (spektral) logaritmik dönüşüm uygulandığından, ilişkileri Sonuç olarak, bir kuş rarefaksiyon eğrisi, 3 adet spektral belirlemek için Log-Log regresyon modelleri kullanılmıştır. rarefaksiyon eğrisi oluşturulması işlemi tamamlanmıştır. Kuş zenginliği veri matrisi 40 sütün (örnek alan sayısı) ve logYi = α + βlogXi + εi 76 satır (kuş türü sayısı); ASTER NDVITOA spektral veri matrisi 40 sütun ve 37 satır (piksel değerleri); SPOT y, tür rarefaksiyon verisi; x, ise spektral rarefaksiyon NDVITOA spektral veri matrisi 40 sütun ve 45 satır (piksel verisini ; ε, hata terimini ifade etmektedir. değerleri); son olarak RapidEye NDVITOA spektral veri Logaritmik dönüşüm uygulandıktan sonra Tür ve matrisi 40 sütun ve 57 satırdan (piksel değerleri) Spektral rarefaksiyon eğrileri ile bunlar arasındaki ilişkileri oluşturulmuştur. Veriler EstimateS programına aktarırken gösteren grafikler aşağıda verilmiştir (Şekil 7-8). “metin belgesi” olarak düzenlenmiştir.

2.5. Veri analizi

Tür ve spektral rarefaksiyon eğrileri arasındaki ilişkileri tespit amacıyla regresyon analizi kullanılmıştır. Regresyon analizi sonucunda iki eğri arasındaki ilişkiye ait R2 değerleri hesaplanmıştır. Belirtme katsayıları tek başına bir modelin güvenilirliği için yeterli değildir. Bu sebeple çalışmada, gerçek değerler ile bu doğrusal modellerle kestirilen değerler arasındaki farkın, yani hatanın (artıkların), normal dağılım gösterip göstermediği ve tahmin değerleri boyunca eşit biçimde dağılıp dağılmadığı (Homoscedasticity) denetlenmiştir. Yukarıdaki denetimlerin dışında, çalışmada, tür ve spektral rarefaksiyon eğrilerinin genel eğiliminin (benzerliğinin) karşılaştırılması amacıyla Rocchini vd. (2011) tarafından önerilen, tür ve piksel numaralarının “göreceli artış oranları” da değerlendirmeye alınmıştır. Bu Şekil 5. Örnek alana dayalı hesaplanan kuş türü rarefaksiyon oran, rarefaksiyon eğrisinde örnek alan sayısına karşılık eğrisi gelen değerin bir önceki örnek alan sayısına karşılık delen değere bölünmesi ile elde edilmektedir. Böylece eğri boyunca bölgesel olarak artış oranlarını karşılaştırma mümkün olmaktadır. Buradan da eğrilerin eğilimleri arasındaki benzerlik anlaşılabilmektedir. Bu amaçla Rocchini vd. (2011) tarafından önerilen aşağıdaki formül kullanılmıştır.

푙푛 (푆 ) − 푙푛 (푆 ) 푧 = 푛+1 푛 푛 푙푛 (푛 + 1) − 푙푛 (푛)

Zn, ölçeğe özel artış oranı; Sn, n sayıdaki örnek alandaki tür ya da piksel değeri sayısını göstermektedir.

3. Bulgular

Kuş türü ve spektral rarefaksiyon eğrileri Şekil 5 ve 6’da Şekil 6. Örnek alana dayalı hesaplanan spektral rarefaksiyon gösterilmiştir. Kuş türleri için, Gamma (γ) çeşitlilik 76, Alfa eğrileri Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 232-240 237

gösterdiği (değişen varyans, ing: Heteroscedasticity) tespit edilmiştir. Sonuç olarak çalışmada, doğrusal regresyon modellerinin güvenilirliği için temel kabul edilen bu varsayım karşılanamamıştır. Ayrıca modellerin güvenilirliğini daha iyi ortaya koyabilmek için, örnek alanlar rasgele olarak iki gruba ayrılmıştır. 20 örnek alandan oluşan bu iki grup için, aynı yöntemlerle, hem tür hem de spektral rarefaksiyon eğrileri oluşturulmuştur. Daha sonra birinci gruba ait (eğitim seti) doğrusal ilişkiye ait doğrusal modele ait denkleme, ikinci gruba ait (bağımsız test seti) spektral değerlerin girilmesi suretiyle, ikinci gruba ait tür rarefaksiyon eğrisi değerleri tahmin edilmiştir. Bu işlem tersinden, yani ikinci grup eğitim seti ve birinci grup test seti olmak üzere Şekil 7. Logaritmik dönüşüm uygulandıktan sonra Tür ve tekrarlanmıştır. Böylece elde edilen modellerin doğruluğu Spektral rarefaksiyon eğrileri bağımsız veri setleriyle test edilmiştir. Buna göre bulunan sonuçlar Çizelge 2’de verilmiştir. Sadece Aster NDVITOA spektral rarefaksiyon eğrilerinin, β değerlerinin kestirilmesinde, göreceli olarak kabul edilebilir tahmin hatası yüzdesine (%3 ve %18) sahip olduğu anlaşılmaktadır (Çizelge 2). Diğer yandan, RapidEye ve SPOT NDVITOA spektral eğrileri kullanılarak yapılan tahminlerin hatalarının ise oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Çapraz doğrulama sonuçları, uydu görüntüsünün çözünürlüğü arttıkça hata yüzdesinin de yükseldiğini göstermiştir. Sonuç olarak, çalışma alanı için, spektral rarefaksiyon eğrilerine dayalı Log-Log doğrusal regresyon modelleri kullanılarak, kuş türü rarefaksiyon eğrilerini tahmin etmek, i) hata değerlerinin normal dağılmaması, ii) hata değerlerinin tahmin değerleri boyunca varyansının eşit olmaması ve iii) çapraz doğrulama testleri sonucunda Şekil 8. Ln Tür ve Ln Spektral rarefaksiyon eğrileri tahmin hatalarının yüksek olması (Aster dışında) arasındaki ilişkiler gerekçelerinden dolayı istatistiksel açıdan sakıncalı görülmüştür. Dolayısıyla, beta (β) çeşitliliğin yüksek Kullanılan Log-Log doğrusal modellerine göre, kuş doğrulukta tahmin edilmesi de olası değildir. türleri için elde edilen rarefaksiyon eğrisi ile üç NDVITOA görüntüsünden hesaplanan rarefaksiyon eğrileri arasında Çizelge 1. Log-Log modelleriyle tahmin edilen kuş türü kuvvetli ilişkiler olduğu görülmektedir (Şekil 7-8). Bu rarefaksiyon eğrileri için hataların (artıkların) normallik testi 2 ilişkilere ait belirtme katsayıları (R değerleri), RapidEye Kolmogorov-Smirnov Shapiro-Wilk NDVITOA, SPOT NDVITOA ve Aster NDVITOA görüntüleri istatistik df önem istatistik df önem için sırasıyla 0,98; 0,99 ve 0,94 olarak hesaplanmıştır. RapidEye NDVI 0,305 40 0,000 0,743 40 0,000 Ancak, elde edilen modellere ait artıkların normal dağılım TOA Spot NDVI 0,203 40 0,000 0,777 40 0,000 göstermediği (Çizelge 1) (hem Kolmogorov-Smirnov hem TOA de Shapiro-Wilk normallik testine göre, artıkların Aster NDVITOA 0,141 40 0,045 0,924 40 0,010 dağılımları <0.05 düzeyinde önemli hesaplanmıştır) ve ayrıca tahmin değerleri boyunca çok bariz eğilimler

Çizelge 2. Beta (β) çeşitliliği tahmin modellerinin çapraz doğruluk testi sonuçları Birinci Grup (n=20) İkinci Grup (n=20) Gerçek Kuş Türü için γ = 63; α = 12,26; Gerçek Kuş Türü için γ = 63; α = 12,36; β = 50,74 β = 50,64 Aster RapidEye SPOT Aster RapidEye SPOT R2 0,96 0,97 0,98 0,94 0,95 0,94 α 9,1 10,39 12,7 11,18 9,82 8,33 γ 61,1 71 85,2 52,74 48,87 41,41 β 52 60,6 72,51 41,55 39,04 33,07 β Hata 1,28 9,89 21,77 -9,08 -11,5 -17,5 β Hata % 0,03 0,19 0,43 -0,18 -0,23 0,35

238 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 232-240

Çalışmada ayrıca, kuş türü zenginliği bakımından yüksek ve düşük örnek alanların birbirlerinden bağımsız olarak rarefaksiyon eğrilerinin davranışları incelenmiştir. Sonra bu iki gruba ait spektral rarefaksiyon eğrilerinin durumu değerlendirilmiştir. Başka bir ifadeyle, spektral rarefaksiyon eğrileri temel alınarak, bir alanda, kuş türü zenginliği bakımından dolayısıyla da biyolojik çeşitlilik bakımından bir karşılaştırma yapmanın mümkün olup olmadığı tespit edilmiştir. Bu amaçla, 40 örnek alan; 1) kuş türü sayısının az gözlemlendiği (Düşük) ve 2) çok gözlemlendiği (Yüksek) olmak üzere, iki gruba ayrılmıştır. Bu iki grubun birbirinden bağımsız olarak, tür ve spektral rarefaksiyon eğrileri hesaplanmıştır. Elde edilen Şekil 9. Gözlemlenen kuş türü sayısının yüksek ve düşük rarefaksiyon eğrileri Şekil 9’daki grafikte verilmiştir. olduğu örnek alanların gruplandırılmasıyla elde edilen tür ve Şekil 9’deki grafikten, Spektral β değerleri ile Kuş türü spektral rarefaksiyon eğrileri β değerleri karşılaştırıldığında, kuş türü çeşitliliğinin yüksek ve düşük olduğu alanlar arasında, spektral rarefaksiyon eğrilerden elde edilen β değerleri arasında farklılıkların az olduğu açıkça görülmektedir. Oysa bu iki grup arasında, kuş türü β çeşitliliği bakımından, iki kattan fazla bir farklılık göze çarpmaktadır. Dolayısıyla, beklenenin aksine, spektral rarefaksiyon eğrilerinden hesaplanan piksel numaralarına (değerlerine) dayalı β çeşitliliğin, gerçek kuş türü β çeşitliliği temsil etmediği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, spektral rarefaksiyon eğrileri kullanılarak toplam kuş türü çeşitliği (γ) bakımından bir karşılaştırılma yapılması mümkün görülmektedir. Ayrıca kullanılan farklı çözünürlükteki üç NDVITOA görüntüsünden türetilen spektral rarefaksiyon eğrilerine bakılarak, hangi bölgenin kuş türü γ çeşitliliğinin daha yüksek olabileceği tahmin edilebilir. Spektral rarefaksiyon eğrilerinin kullanılabilirliği konusunda son bir denetim daha yapılmıştır. Bu amaçla, Şekil 10. Artış oranı farklarının (퐾푢ş 푧푛 − 푁퐷푉퐼 푧푛) ile Rocchini vd. (2011) tarafından önerilen “göreceli artış örnek alan sayısı boyunca dağılımı oranları” formülüne dayanarak, kuş türü rarefaksiyon eğrisi ile üç NDVITOA rarefaksiyon eğrisi için 푧푛 değerleri elde 4. Tartışma ve sonuç edilmiştir. Daha sonra kuş türü 푧푛 değerlerinden spektral 푧푛 değerli çıkarılmak suretiyle (퐾푢ş 푧푛 − 푁퐷푉퐼 푧푛) eğriler arasındaki farklar hesaplanmıştır. Örnek alanlar boyunca iki Bu çalışmada, kızılçam orman ekosistemlerini temsil eden bir coğrafi bölgede, kuş türü rarefaksiyon eğrileri ile eğrinin eğimi birbirine benzerse “artış oranları (푧푛)” birbirine yaklaşacağından, fark değerleri birbirine yakın uydu verilerinden türetilen spektral rarefaksiyon eğrileri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Bu ilişkilere dayalı olarak, hesaplanmaktadır. Bu durumda fark (퐾푢ş 푧푛 − 푁퐷푉퐼 푧푛) değerleri örnek alan sayısı boyunca sıfıra yakın olur ve düz üç farklı çözünürlüklü NDVITOA görüntüsüne ait spektral rarefaksiyon eğrilerini kullanarak, kuş türü rarefaksiyon bir hat boyunca dizilir. Tersi olduğunda ise 푧푛 değerleri arasındaki farklar artacağından, değerler sıfır çizgisinden eğrisinin tahmin edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma bulguları, spektral rarefaksiyon eğrileri ile kuş türü rarefaksiyon uzaklaşır. Sonuç olarak 푧푛 değerleri arasındaki farkları oluşturacağı eğri ne kadar sıfır çizgisine yakın olursa, eğrisinin genel eğilimi arasında ciddi farklılıklar olduğunu spektral rarefaksiyon eğrisinin tür rarefaksiyon eğrisini ve bu durumda uydu görüntülerine dayalı bir tahminin temsil ettiği söylenebilir. Böyle bir durumda spektral yapılamayacağını göstermiştir. Literatürde çalışma rarefaksiyon eğrilerinden hesaplanan β çeşitlilik, o coğrafi konusuyla doğrudan ilgili bir araştırma bulunmadığından, bölgenin kuş türü β çeşitliliğin tahmin edilmesinde ve çalışma sonuçlarının karşılaştırılması ve tartışılması yapılacak çeşitlilik karşılaştırmalarında kullanılabilir. Şekil mümkün olmamıştır. Diğer taraftan, literatürde, çok kanallı uydu görüntülerinden çıkarılan, Birinci Ana Bileşen ve 10’da örnek alan sayısı boyunca hesaplanan 푧푛 değeri farkları gösterilmiştir. NDVI görüntülerinden türetilen rarefaksiyon eğrileri kullanılarak, bitki türü çeşitliliğinin β düzeyinde tahmin Şekil 10’daki grafiklere dayanarak, Aster NDVITOA rarefaksiyon eğrisinin, tür rarefaksiyon eğrisi ile en uyumlu edildiği çalışmalara sıkça rastlanmaktadır. eğri olduğu görülmektedir. Üç NDVI rarefaksiyon eğrisi İsviçre ve İtalya’da gerçekleştirilen ve bitki türü TOA zenginliğine dayalı yapılan bu çalışmalarda, uydu verilerinin için hesaplanan 푧푛 değerleri arasındaki farkların en yüksek olduğu bölge, örnek alan sayısının ilk 10’luk kısmında önemli bir veri kaynağı olduğu belirtilmektedir (Rocchini vd., 2009a; Rocchini vd., 2009b; Rocchini vd., 2011). Bu bulunmaktadır. Bu durum bize, NDVITOA rarefaksiyon eğrilerinin tür rarefaksiyon eğrisine göre daha çabuk incelemelerde, spektral ve tür rarefaksiyon eğrileri asimptotuna ulaştıklarını göstermektedir. arasındaki ilişkilerin tespit edilebildiği ve buradan da β Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 232-240 239

çeşitliliğin tahmin edileceği iddia edilse de, ilişkiyi sayısal Kaynaklar olarak gösteren bir analizin ortaya koyulamadığı görülmektedir. Çalışmalarda daha çok, spektral ve bitki türü Bibby, C.J., Burgess, N.D., Hill, D.A. 1992. Bird Census rarefaksiyon eğrilerinin grafik olarak birbirine benzerliği Techniques. Academic Press. 257 s. vurgulanmış ve buradan biyolojik çeşitlilikle ilgili Brooks, T., Balmford, A., Burgess, N., Hansen, L. A., çıkarımlar yapılmıştır. Bu çalışmaların sadece birisinde Moore, J., Rahbek, C., Williams, P., Bennun, L., ilişkileri tespit etmek amaçlı bazı istatistiksel Byaruhanga, A., Kasoma, P., Njoroge, P., Pomeroy, D., değerlendirmeler yapılmıştır. Rocchini vd. (2011) tarafından Wondafrash, M., 2001. Conservation priorities for birds İsviçre Alplerinde yapılan bu çalışmada, spektral ve bitki and biodiversity: do East African important bird areas türü rarefaksiyon eğrilerinin logaritmaları alındıktan sonra, represent species diversity in other terrestrial vertebrate bunların “artış oranları” arasındaki ilişkiler LOWESS groups?. Ostrich Suppl., 15: 3–12. (bölgesel ağırlıklı dağılım düzleştirme) yöntemiyle Colwell, 2013. Department of Ecology and Evolutionary incelenmiştir. Artış oranları arasında çok güçlü ilişkiler Biology, University of Connecticut, Storrs, USA, bulunmuştur. Ancak, bu istatistiksel analize dayalı olarak, EstimatesS 9.1.0. User’s Guide, http://viceroy.eeb. tür ve spektral rarefaksiyon eğrileri arasındaki eğilimi ya da uconn.edu/estimates/EstimateSPages/EstSUsersGuide/E benzerliği ortaya koyma noktasındaki belirsizliklerin devam stimateSUsersGuide.htm, Erişim: 12.12.2016. ettiği değerlendirilmektedir. “Artış oranları” arasındaki Colwell, R.K., Mao, C.X., Chang, J., 2004. Interpolating, benzerliği ortaya koyma konusunda sunulan bu çalışmada extrapolating, and comparing incidence-based species önerilen yaklaşımın daha sağlıklı olduğu düşünülmektedir. accumulation curves. Ecology, 85(10): 2717-2727. Çalışmada incelenen uydu görüntülerinin mekânsal Crist, T.O., Veech, J.A., 2006. Additive partitioning of çözünürlüğünün (5 m, 10 m, 15 m) spektral ve kuş türü rarefaction curves and species–area relationships: rarefaksiyon eğrileri arasındaki ilişkiler açısından önemli Unifying α‐, β‐and γ‐diversity with sample size and olmadığı söylenebilir. Özellikle çok yüksek çözünürlüklü habitat area. Ecology Letters, 9(8): 923-932. görüntülerde oluşan gürültü etkisi sebebiyle, kuş türü Gotelli, N.J., Colwell, R.K., 2001. Quantifying biodiversity: sayısının düşük olduğu homojen meşcerelerde, çok fazla Procedures and pitfalls in the measurement and sayıda NDVITOA değeri meydana gelmektedir. Diğer bir comparison of species richness. Ecology Letters, 4(4): ifadeyle, meşcere çatısındaki ağaç tepeleri arasındaki 379-391. boşluklar ve farklı aydınlanma koşulları yüksek Gotelli, N.J., Colwell, R.K., 2011. Estimating Species çözünürlüklü uydu görüntüsündeki piksellerin Richness. In: Magurran E.A., McGill J.B., (Ed.), varyasyonunu arttırmaktadır. Yani piksel değerleri; ağaç Biological diversity: Frontiers in measurement and tepesinin aydınlık kısmına, ağaç tepesinin gölge kısmına ve assessment. Oxford University Press Inc., New York, tepe boşluğuna ya da bunlara karışık biçimde isabet pp. 39-54. etmesine göre değişiklik göstermektedir. Böylece, örnek Guyot, G., Gu, X.F., 1994. Effect of radiometric corrections alan içindeki piksellerin spektral varyasyonun artmasına ve on NDVI-determined from SPOT-HRV and Landsat- tam tersine örnek alanlar arasındaki spektral varyasyonun TM data. Remote Sensing of Environment, 49(3): 169- azalmasına yol açmaktadır. Bu durumda rarefaksiyon eğrisi 180. asimptotuna çabuk ulaşmakta ve spektral ᾱ değeri daha Işık, D., Uğurlu, E., 2011. Bitki komünitelerinde beta yüksek hesaplanmaktadır. Neticede, yapısal olarak heterojen çeşitlilik. Celal Bayar Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve homojen olan (kuş türü bakımından da farklı) iki örnek Dergisi, 1(1): 154-171. alan spektral olarak benzer olmaktadır. Lande, R., 1996. Statistics and partitioning of species Bu çalışma, kuş gözlemlerinin güçlüğünden diversity, and similarity among multiple communities. kaynaklanan gerekçelerden, küçük bir coğrafi alanda Oikos, 76(1): 5-13. gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgular, çalışılan yörede, Özçelik, R., 2006. Biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik 15 m çözünürlüğün altındaki uydu görüntüleriyle, kuş türü yapılan (planlama ve koruma) çalışmalar ve Türkiye rarefaksiyon eğrilerini ve buradan β çeşitliliği tahmin ormancılığına yansımaları. Süleyman Demirel edilmesinin mümkün olmadığını göstermiştir. Benzer Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 2(A): 23-36. çalışmaların daha kaba çözünürlüklü uydu görüntüleriyle Özdemir, İ., Mert, A., Şentürk, Ö., 2012. Predicting daha geniş coğrafyalarda tekrarlanması, spektral landscape structural metrics using aster satellite data. rarefaksiyon eğrilerinin potansiyelinin daha iyi anlaşılması Journal of Environmental Engineering and Landscape bakımından önemli olduğu değerlendirilmektedir. Management, 20(2): 168-176. Özkan, K., 2016. Biyolojik Çeşitlilik Bileşenleri (α, ß, γ) Teşekkür Nasıl Ölçülür? Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Yayını, SDÜ Basımevi, Isparta. Bu çalışma TÜBİTAK 1001 Bilimsel ve Teknolojik Ricotta, C., Carranza, M.L., Avena, G., 2002. Computing β- Araştırma Projelerini Destekleme Programı tarafından diversity from species-area curves. Basic and Applied desteklenmiştir (Proje No: TOVAK 115O476) Ecology, 3(1): 15-18. Rocchini, D., McGlinn, D., Ricotta, C., Neteler, M., Wohlgemuth, T., 2011. Landscape complexity and spatial scale influence the relationship between remotely sensed spectral diversity and survey based plant species richness. Journal of Vegetation Science, 22(4): 688-698.

240 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 232-240

Rocchini, D., Ricotta, C., Chiarucci, A., De Dominicis, V., Whittaker R., 1972. Evolution and measurement of species Cirillo, I., Maccherini, S., 2009a. Relating spectral and diversity. Taxon, 21(2/3): 213-251 species diversity through rarefaction curves. Wooley, J.C., Godzik, A., Friedberg, I., 2010. A primer on International Journal of Remote Sensing, 30(10): 2705- metagenomics. PLoS Computational Biology, 6(2): 2711. e1000667, https://doi.org/10.1371/journal.pcbi.1000667. Rocchini, D., Wohlgemuth, T., Ricotta, C., Ghisleni, S., Stefanini, A., Chiarucci, A., 2009b. Rarefaction theory applied to satellite imagery for relating spectral and species diversity. Rivista Italiana Di Telerilevamento, 41(2): 109-123.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 241-246 | Research article (Araştırma makalesi)

Kızılçam (Pinus brutia Ten.) popülasyonlarında odun yoğunluğu ve radyal büyüme performansının Shigometer ile belirlenebilme imkanının araştırılması

Bilgin İçela,*

Özet: Bu çalışmada temel amaç; kızılçamda odun yoğunluğu ve ağaç büyüme performansının nispeten tahribatsız olarak kabul edilen, arazi şartlarında ağaçlar dikili haldeyken ölçüm gerçekleştirebilen Shigometer cihazı kullanılarak belirlenebilme imkanının araştırılmasıdır. Isparta, Burdur ve Antalya illeri sınırlarında kalan fakat orman bölge müdürlüğü sınırları itibariyle Isparta ve Antalya Orman Bölge Müdürlükleri sorumluluk alanında olan beş adet deneme alanında arazi çalışmaları yürütülmüştür. Sonuç olarak, Shigometer verileri ile farklı kızılçam meşcereleri arasında dikili ağaçlarda odun yoğunluğuna yönelik bir seçimin yapılması mümkün görülmemektedir. Literatürde yapılmış olan bir çalışmaya paralel olarak bu çalışmada aynı deneme alanında, aynı yaştaki popülasyonlar arasında en iyi radyal büyüme performansını ve en yüksek yoğunluk değerini gösteren popülasyon doğru belirlenmiştir. Buna rağmen, cihazın sıralamadaki diğer popülasyonların yerinin belirlenmesinde doğru sonuçlar vermemesi nedeniyle, bu cihazın bir popülasyonun büyüme performansı ve yoğunluk değeri bakımından en iyi olanın/olanların belirlenmesinde kullanılabilmesi yönünde kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu argümanın tamamen desteklenebilmesi için ilave çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu çalışmada elde edilen veriler herhangi bir çürüklük ve kusur içermeyen ağaçlardan elde edilmiş olup, daha sonra yapılacak çalışmalarda kızılçam için referans değer olarak yararlanılabilir. Anahtar kelimeler: Shigometer, Kızılçam, Büyüme, Yoğunluk

Investigating the possibility of using Shigometer for determining wood density and radial growth performance among Turkish red pine (Pinus brutia Ten.) populations

Abstract: This work was conducted to investigate the possibility of estimating wood density and growth performance of Turkish red pine (Pinus brutia Ten.) trees in the field by using portable Shigometer device. The field works were carried out at five experimental areas which were located near the boundaries of Isparta, Burdur and Antalya provinces, under official responsibility of Isparta and Antalya regional directorates of forestry. Consequently, it was not possible to make a selection for wood density among different stands using Shigometer data. The best performance determined correctly using our dataset but, we could not achieve to determine other populations’ performance in correct order at one of experimental sites. Although a publication in the literature suggests that it could be used in the selection of the best one in terms of radial growth performance among the trees of the same population, further work is required for full support of that argument. The data obtained in this study are measured from the defect-free trees and may use as reference values for following studies on Pinus brutia. Keywords: Shigometer, Turkish red pine, Growth, Density

1. Giriş 1984; Bozkurt vd.,1993; Göksel ve Özden, 1993; Bektaş,1997; Güller, 2004) ağaçlar kesilerek örnekler Ülkemizde giderek artan odun hammaddesi talebi doğal alındığı için oldukça sınırlı sayıda örnek ağaç üzerinde ormanlarımızın üretim gücünün üzerinde seyretmektedir. Bu çalışılmıştır. Odun özellikleri üzerine ağaç yaşı, yükselti, sorunun çözümüne yönelik farklı çalışmalar yapılmaktadır. bakı, bonitet, orijin vb. etkili pek çok faktör bulunmaktadır Gerçekleştirilmiş olan çeşitli tür denemelerinde kızılçamın (Zobel, 1992; Haygreen ve Bowyer, 1996; Bozkurt ve Erdin Ege ve Akdeniz bölgelerinde hızlı gelişen diğer yabancı 1997; Treacy vd., 2000). Bu nedenle, bir çalışma yapılırken türlerle yarıştığı belirlenmiştir. Bu nedenle kızılçam, tüm etkili faktörler göz önüne alındığında örnek sayısının Türkiye’de ağaçlandırma çalışmalarının ve ağaç ıslahı arttırılması gereklidir. 20. yy da tahribatsız muayene ile programları için belirlenen öncelikli türlerin başında yer ilgili bilimsel gelişmeler, dikili ağaçlarda odun özelliklerinin almakta ve bu alanlar, günümüzde ve gelecekte ülkemizde belirlenmesinde çok farklı yöntem ve cihazlar endüstriyel odun hammaddesi ihtiyacının karşılanmasında kullanılabilmesine olanak sağlamıştır (Bucur, 2003). önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır (Anonim, Tahribatsız muayene (TM) metotlarının geliştirilmesi ile 2000). ağaçların kesilmesine gerek kalmadığı için yapılan Bugüne kadar ülkemizde kızılçamın odun özellikleri çalışmalarda daha çok sayıda örnekleme yapılabilmesi üzerine yapılan bazı çalışmalarda (Berkel, 1957; Göksel, olanağı doğmuştur.

 a Süleyman Demirel University, Faculty of Forestry, Depatment of Forest Citation (Atıf): İçel, B., 2017. Kızılçam (Pinus Product Engineering, Isparta brutia Ten.) popülasyonlarında odun yoğunluğu @ * Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] ve radyal büyüme performansının Shigometer ile belirlenebilme imkanının araştırılması. Turkish  Received (Geliş tarihi): 09.08.2016, Accepted (Kabul tarihi): 13.02.2017 Journal of Forestry, 18(3): 241-246. DOI: 10.18182/tjf.359640

242 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 241-246

Ormancılıkta pek çok uygulamada, ağaçlar kesilmeden Yurtdışında yapılan bazı çalışmalarda Shigometer, ağaç hakkında bilgi edinebilmek oldukça önemli bir ağaçta hastalıklı dokunun (çürüklük, renk değişikliği, konudur. Örneğin, dikili haldeki ağaçlarda inceleme, solgunluk vb.) tespitinde kullanılmıştır (Skutt vd., 1972; değerlendirmeye imkan veren pratik yöntemlerin Shigo ve Shigo, 1974; Tattar vd.,1972; Tattar, 1976; öğrenilmesi ve yaygınlaşması hem ağaç ıslahı Blanchard ve Shortle, 1977; Shortle vd., 1977; Shortle, çalışmalarında hem de dikili haldeki satışların verimliliği 1979; Blanchard ve Carter, 1980; Shortle, 1982; Shigo ve açısından önem arz etmektedir. Shortle, 1985; Costello ve Peterson, 1989). Tahribatsız muayene yöntemleri olarak bilinen Ülkemizde daha önce Shigometer kullanılarak yapılan yöntemlerin, ülkemizde ormancılık ve orman endüstrisi bir çalışmada, Uludağ göknarında (Abies nordmanniana ssp. alanında kullanımı oldukça yeni bir konudur. Ülkemizde bornmülleriana (Mattf.) Coode & Cullen) shigometer ve özellikle dikili ağaçlarda TM ile odun özelliklerinin artım burgusunun Heterobasidion annosum (Fr.) Bref. sensu belirlenmesi ile ilgili çalışmalar oldukça sınırlı sayıda olup, lato ve diğer funguslardan kaynaklanan kök ve alt gövde orijinal çalışmalar son 5-10 yılda başlamıştır. Bu yöntemler, çürüklüğünün tespitinde kullanım olanakları araştırılmıştır ağaç kesilmeden, ağacın hayatiyetine zarar vermeden ve (Doğmuş Lehtijarvi vd., 2007). daha sonra hammadde olarak kullanımında değerini Odunun elektriksel direncini etkileyen önemli düşürmeden örnekleme ya da ölçüm yapılmasına olanak faktörlerden birisi de yoğunluğudur (Skaar, 1988). sağlar. Bu nedenle, klasik yöntemlere nazaran hem daha Bu çalışmanın amacı; Elektriksel direnç (ER) ölçümleri çevreci hem de daha fazla örnek alımına imkan veren ile kızılçamda (Pinus brutia Ten.) odun yoğunluğu ve radyal yöntemlerdir. (çap yönünde) büyüme performansı bakımından ağaçlar Odunda kullanılan TM yöntemleri dört genel başlık dikili haldeyken bir ön değerlendirme yapılabilmesi imkanı altında değerlendirilmektedir. Bunlar; Mekanik, akustik, olup olmadığının araştırılmasıdır. Yapılan literatür elektromanyetik ve nükleer tekniklerdir (Bucur, 2003). araştırmalarında, ülkemizde ne incelediğimiz ağaç türünde Shigometer elektromanyetik yöntemler içerisinde yer (kızılçam), nede başka bir türde Shigometer cihazı almaktadır. kullanılarak, dikili ağaçlarda burada incelenen özelliklerin Shigometer Alex Shigo tarafından geliştirilmiş pille belirlenmesine yönelik yapılmış bir araştırmaya çalışan, arazide taşınabilir bir çeşit ohmmetre dir. Bu cihaz rastlanılmamıştır. PDC (Pulse Direct Current-Darbeli Doğru Akım) üretir ve bu akım odun ya da kabuktan geçerken oluşan direnci ölçer. 2. Materyal ve yöntem Odun çürümeye başlamadan önce daha nemli olur ve daha fazla iyon içerir ki buda direkt olarak elektrik akımına karşı Arazi çalışmaları (Şekil 1) planlanırken aylık, haftalık ve direncini etkilemektedir. Ayrıca odunun sıcaklığı da günlük olarak hava tahminleri takip edilmiş ve arazi elektriksel direnci üzerinde etkili bir faktördür. Bu nedenle çalışmalarının aşırı (ekstrem) günlerde yapılmamasına Shigometer donmuş odunda kullanılamamaktadır. dikkat edilmiştir. Bunun için şehir merkezi için verilen Shigometer kullanılırken odun içerisine ince uçlu (2,4 mm) tahminlerden ziyade bölgesel yağış ve sıcaklık haritaları bir matkap yardımıyla açılan deliklere probları yerleştirilir dikkate alınmıştır. Araştırmanın ön arazi çalışmaları ve elektriksel direnç bir tuş yardımıyla ekranda okunur aşamasında keşif sörveyleri ile araştırmaların yürütüleceği (Shigo ve Shigo, 1974; Shigo ve Shortle, 1985). örnek alanlar incelenmiştir.

Ön arazi çalışmaları ile proje için 5 adet deneme alanı belirlenmiştir. Bunların koordinatları kaydedilerek, meşçere haritaları üzerinde yerleri işaretlenmiştir Ön arazi çalışmaları, deneme alanların ve örnek ağaçların belirlenmesi

Herbir örnek alana gidilerek uygun deneme ağaçları şeçilip işaretlenmiştir ARAZİ ÇALIŞMALARI

Belirlenen örnek ağaçlardan artım kalemleri alınmış ve Örnek alımları ve cihaz aynı ağaçlarda kalem alınan ölçümleri yerin hemen Shigometre ölçümleri yapılmıştır

Şekil 1. Arazi çalışmalarının aşamaları

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 241-246 243

Arazi çalışmalarından elde edilen bilgiler ışığında; (yağışsız günlerde); 70 KΩ (hafif yağışlı günlerde) dur. Az Isparta, Burdur ve Antalya illeri sınırlarında kalan fakat da olsa ortalama değerde görülen fark sebebiyle çalışma için Orman bölge müdürlüğü sınırları itibariyle Isparta ve yapılan tüm ölçümler yağışın olmadığı günlerde Antalya orman Bölge Müdürlükleri sorumluluk alanında gerçekleştirilmiştir. olan ve çalışma amacına uygun görülen, beş adet deneme alanında (Gölhisar, Pamucak, Karadağ, Melli ve Kepez) 2.2. X-Ray Densitometre ile odun yoğunluğunun arazi çalışmaları yürütülmüştür (Çizelge 1). Deneme belirlenmesi alanlarının koordinatları, Global Position System (GPS); yükseltileri, altimetre ile ölçülerek örnek alan arazi X-ray ölçümleri için alınan artım kalemi örnekleri karnesine işlenmiştir. (Shigometer ölçümlerinin hemen altından 1.30 m yükseklikten alınmıştır) aynı gün laboratuvara getirilmiş ve 2.1. Shigometer ölçümleri laboratuvarda buzdolabına (+2 ila +4 oC) konulmuştur. Bu artım kalemi örnekleri, örnek alındıktan sonra gelen ilk 24 Çalışmada kullanılan Shigometer cihazının (Model: OZ- saat içinde, burgu talaşı vb. artıklardan temizlenerek, teker 93, Şekil 2) ölçüm derinliği ile ilgili otomatik ölçeklendirme teker vakumlu paketleme cihazı ile paketlenmiştir. Her yoktur. Cihazın sürekli bir veri kayıt sistemi paket, ilgili örneğin kimliğini ve özelliklerini gösterecek bulunmamaktadır. Cihaz doğrusal olarak ve sürekli bir şekilde etiketlenmiştir. Vakumlama ve etiketleme işi ölçüm ve veri kaydı gerçekleştiremediği için, cihaz arazide bitirilince, paketlerdeki örnekler, tekrar buzdolabına denenirken ölçüm derinliğini belirleyeceğimiz ölçek (skala) konulmuştur. Örnekler, üzerlerinde ek çalışmalar probun üzerinde işaretlenmiştir. Otomatik bir kayıt yapılıncaya kadar, buzdolabında +2oC de (Örneklerin sisteminin olmaması nedeniyle veriler tek tek not edilmek tamamının elde edilmesi ve kurutulacak mekanın zorunda kalınmıştır. Ölçümler 1.30 m yükseklikten ve diri ayarlanması aşamasına kadar) örnekler saklanmıştır. Daha odun kısmında (aynı yöredeki ağaçlarda x-ray ölçümü için sonra örnekler tek tek vakumlu poşetlerden çıkarılarak alınan artım kalemleri yardımıyla aynı derinlikte) örnekler üzerindeki ağaç dış kabukları bistüri ile ayrılmış ve gerçekleştirilmiştir. her örnek, kurumaya başladığında örneklerde eğilme Cihazın kullanım talimatında ıslanmaya karşı korunması oluşmaması için, öz kısmından iki parçaya bölünmüştür. gerektiği belirtilmektedir. Bu nedenle Shigometer cihazı ile Her örnek üzerine, silinmeyen ve örnek rutubeti etkisi ile arazide kuvvetli yağışın olduğu dönemlerde cihaz ile dağılmayan özellikteki bir kalemle örnek numaraları çalışmak uygun değildir. Çalışma 2013 yılı ilkbahar yazılarak, direk güneş ışığı almayan kapalı ve havadar bir aylarında gerçekleştirilmiştir (Mart-Nisan-Mayıs). Ön arazi ortamda kurumaya bırakılmıştır. Üç hafta süre ile kurutulan çalışmalarında cihazın ölçüm değerleri üzerine yağışlı ve örnekler, kontrol edildikten sonra tekrar vakumlu paketleme yağışsız günler açısından bir fark olup olmadığı kontrol makinesi kullanılarak gruplar halinde paketlenmiştir. Daha edilmiştir. Bu nedenle, arazide yağmurlu günlerde cihaz sonra örnekler çalışmanın yapılacağı laboratuvara (Fransa- plastik koruyucularla yağmurdan korunarak çalışılmıştır. Ön INRA) gönderilmiştir. arazi çalışmalarında yapılan ölçümlerin ortalaması 69 KΩ

Çizelge 1. Deneme alanlarına ait bilgiler Deneme alanı adı Ortalama Yükselti İl/ilçe-yöre Orman bölge müdürlüğü Koordinatları (Kullanılan kısaltma) ağaç yaşı (m) 36˚ 55΄ 18˝ N Antalya/Kepez Antalya Kepez (AK) 40 90 30˚ 37΄ 00˝ E 37˚ 16΄ 28˝ N Burdur/Bucak Isparta Melli (BM) 100 350 30˚ 49΄ 08˝ E 37˚ 30΄ 49˝ N Isparta/Sütçüler Isparta Karadağ (SK) 105 650 30˚ 51΄ 56˝ E 37˚ 24΄ 53˝ N Burdur/Bucak Isparta Pamucak (BP) 112 800 30˚ 41΄ 21˝ E 37˚ 04΄ 16˝ N Isparta/Gölhisar Isparta Gölhisar (G) 115 1100 29˚ 32΄ 16˝ E

Şekil 2. Shigometer cihazı ve arazide kullanımı

244 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 241-246

X-ray ile ölçüm yapılan birçok laboratuvarda X-ray 2.3. İstatistiksel değerlendirmeler threshold density profili ilkbahar yaz odunu sınırının belirlenmesinde kullanılmaktadır (Güller (İçel), 2010). Bu İstatistiksel analizler IBM SPSS Statistics 20 (IBM çalışmada da aynı seçim uygulanmıştır. Corp., New York) paket programı kullanılarak yapılmıştır. X-ray ölçümleri aşağıda verilen formüle göre Gruplar tanımlayıcı istatistikler ile değerlendirilirken, hesaplanmaktadır (Bucur, 2003). gruplar arası (deneme alanları) farklılıklar için ANOVA uygulanmış, farklı olan grupların belirlenmesinde Duncan ρ= μ /μ/ testi kullanılmıştır.

Bu eşitlikte: 3. Bulgular μ :Örnekten geçen ve ölçülen X-ray ışınlarının zayıflama miktarını, Tüm deneme ağaçlarında yapılan ölçümler μ/ :örneğin X-ray ışınlarını zayıflatma katsayısını (mass değerlendirildiğinde kızılçamda elektriksel direnç değerinin attenuation coefficient), 64,8 ile 72,6 KΩ arasında değişim gösterdiği belirlenmiştir ρ : Örneğin yoğunluğunu ifade etmektedir. (Çizelge 2) Tüm deneme alanlarından elde edilen ortalama değerler Kızılçam ile ilgili kalibrasyon işlemi için Güller (2010) karşılaştırıldığında ise (Çizelge 3 ve 4), deneme alanları tarafından belirlenen değerler kullanılmıştır. arasında istatistiksel olarak fark bulunduğu (P=0,015) X-Ray cihazı ölçümü için hazırlanmış 2 mm kalınlıkta görülmektedir. Bununla birlikte Duncan testi sonuçlarına bir örnek ve x-ray yoğunluk ölçümü için çekilmiş iki örneğe bakıldığında (Çizelge 5) Gölhisar deneme alanı hariç, diğer ait x-ray film görüntüleri aşağıda gösterilmiştir (Şekil 3 ve deneme alanları arasında ortalama değerler bakımından 4). X-ray yoğunluk ölçümlerinden Shigometer ile ölçüm (%95 güven düzeyinde) önemli bir farklılık olmadığı yapılan kısımdaki veriler kullanılmıştır. görülmektedir. Gölhisar deneme alanı en yaşlı ve yükseltisi en fazla olan deneme alanıdır. Fakat Duncan testi sonuçlarına göre (Çizelge 5) en düşük yükseltideki ve en genç ağaçların bulunduğu Antalya-Kepez (AK) deneme alanı değerleri ile Gölhisar deneme alanı değerleri arasında istatistiksel anlamda bir farklılık görülmemektedir. Bu durumda elektriksel iletimi etkileyen bazı faktörlerin (dikili Şekil 3.X-Ray ölçümü için hazırlanan örnek (Örnek ağaçlarda su içeriği gibi) elde edilen veriler üzerinde etkili kalınlığının görülmesi için örnek dik pozisyonda olduğu düşünülebilir. Çalışmada çalışma mevsimi, göz fotoğraflanmıştır) önüne alınsa da günlük su iletimi değerlerindeki farklılıklar, taban suyu seviyesi vb. bilinmemektedir.

Çizelge 2.Tüm ağaçlarda yapılan Shigometer ölçümleri ile ilgili tanımlayıcı istatistikler N Minimum Maksimum Ortalama Std Std. (Ağaç) ER (KΩ) ER (KΩ) ER (KΩ) hata sapma Şekil 4.X-Ray ölçümünde film görüntüsü 380 64,8 72,6 68,95 0,042 0,819

Çizelge 3. Deneme alanları ve Antalya-Kepez deneme alanında popülasyonlar bazında Shigometer ölçümleri ile ilgili tanımlayıcı istatistikler Deneme Alanı Populasyon N Minimum Maksimum Ortalama Std hata Std. sapma B 50 67,6 70,1 68,818 0,091 0,642 D 50 67,6 70,4 69,110 0,091 0,644 H 50 67,6 70,1 69,102 0,081 0,572 AK K 50 67,6 70,3 68,871 0,096 0,682 M 50 67,6 70,8 68,980 0,092 0,647 S 50 67,6 70,7 69,060 0,093 0,657 BP 20 64,8 70,8 68,710 0,306 1,366 SK 20 64,8 70,8 68,585 0,295 1,320 BM 20 66,8 70,8 68,605 0,245 1,094 G 20 67,6 72,6 69,230 0,280 1,250

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 241-246 245

Çizelge 6 da görüldüğü gibi elde edilen bulgular genel Çizelge 4. Tüm deneme alanlarında Shigometer değerlerinin olarak değerlendirildiğinde Shigometer verileri ile karşılaştırılması Kareler kızılçamda dikili ağaçlarda odun yoğunluğuna yönelik bir Kaynak Type III df F P seçimin yapılması mümkün görülmemektedir. Fakat aynı toplamı deneme alanında (AK) ve aynı yaştaki 6 farklı popülasyon Düzeltilmiş Model 8,231a 4 2,058 3,139 0,015 Intercept 582385,3 1 582385,3 888385,7 0,000 değerlendirildiğinde en yüksek yoğunluk değerinin en DenemeAlanı 8,231 4 2,058 3,139 0,015 yüksek elektriksel direnç değeri ölçülen popülasyon olduğu Hata 245,833 375 0,656 görülmüştür. Toplam 1806606 380 Shortle vd (1977) elektriksel direncin (ER) popülasyon Düzeltilmiş Toplam 254,064 379 ortalamasından farkının o birey için büyüme performansını gösterdiğini belirtmektedir. Bu bilgiden hareketle bu çalışmada aynı deneme alanındaki farklı popülasyonlarda ve Çizelge 5. Duncan testi sonuçları aynı popülasyon içerisindeki ağaçlarda değerlendirme Duncan Alt Grup yapılmıştır. Deneme alanları içerisinde bu Deneme Alanı N 1 2 değerlendirmenin yapılabileceği deneme alanı Antalya- SK 20 68,585 BM 20 68,605 Kepez deneme alanıdır. Paysen vd. (1992)’ye göre BP 20 68,710 ağaçlarda elektriksel direnci etkileyen faktörler gözden AK 300 68,990 68,990 geçirilmiştir. Kepez deneme alanının seçilmesinin nedeni; G 20 69,230 bu alanın farklı kızılçam popülasyonlarının (farklı yükselti Önem Düzeyi (Sig.) 0,111 0,299 den gelen) büyüme performansının değerlendirildiği, aynı popülasyon içerisinde yarı kardeş bireylerden oluşan, daha önceden kurulmuş bir deneme alanı olması sebebiyledir. Bu Çizelge 6. Deneme alanları için Shigometer ve X-ray deneme alanında 6 popülasyonda bu konu hakkında densitometre sonuçları Deneme Yoğunluk Elektrik direnci değerlendirme yapılmıştır. Yapılan istatistiksel analiz Populasyon N 3 sonucuna göre Antalya- Kepez deneme alanında altı alanı (g/cm ) (KΩ) B 50 0,500 68,818 popülasyon arasında elektriksel direnç değerleri bakımından D 50 0,504 69,110 (P=0,104) istatistiksel olarak önemli bir fark olmadığı H 50 0,494 69,102 AK görülmüştür. Bununla birlikte popülasyonların radyal K 50 0,496 68,871 büyüme performansı bakımından bir fikir verip vermediğini M 50 0,503 68,980 görmek için deneme alanı ortalaması ile farkları S 50 0,502 69,060 BP Doğal 20 0,570 68,710 hesaplanmıştır (Çizelge 7). Kepez deneme alanında 6 SK Doğal 20 0,632 68,585 populasyonun deneme alanı ortalamasından farkı BM Doğal 20 0,594 68,605 değerlendirildiğinde, Güller (İçel) vd. (2011) tarafından bu G Doğal 20 0,599 69,230 popülasyonlar için radyal büyüme performansı için verilen en iyiler sıralaması (1.D; 2. S; 3.M) ve odun yoğunluğu Çizelge 7. Kepez deneme alanında 6 populasyonun deneme değeri için verilen en iyiler sıralaması (1. D; 2. M; 3.S) ile alanı ortalamasından farkı ve sıralaması karşılaştırıldığında “D” popülasyonunun deneme alanı Deneme Pop. Deneme Pop. Populasyon N Fark ortalamasından farkının en yüksek olan popülasyon olduğu alanı ortalama alanı ort sıralaması görülmüştür. Bu bakımdan ilk etapta bu bulgunun büyüme B 50 68,818 68,990 -0,172 6. performansı ve yoğunluk değeri bakımından en iyi D 50 69,110 68,990 0,120 1. H 50 69,102 68,990 0,112 2. AK popülasyonun belirlenmesinde kullanılabileceği K 50 68,871 68,990 -0,119 5. düşünülmüştür. Fakat Güller (İçel) vd. (2011) tarafından bu M 50 68,980 68,990 -0,010 4. popülasyonlar için büyüme performansı ve yoğunluk için S 50 69,060 68,990 0,070 3. verilen en kötü (6.sırada) popülasyon “H” olarak belirtilmektedir. Çalışmadaki bulgularda ise “H” 4. Sonuç popülasyonu “D” popülasyonundan sonra 2. sırada yer almaktadır. Bu nedenle bu çalışmada elde edilen veriler Bu konuda yapılan çalışmaların çok sınırlı olması bazı değerlendirildiğinde, Shortle vd. nin belirttiği yolun aynı yargılara ulaşılmasını güçleştirmektedir. Çalışmada elde deneme alanındaki popülasyonların karşılaştırılmasında edilen veriler doğrultusunda, aynı deneme alanında en iyi (büyüme performansı ve yoğunluk bakımından radyal büyüme performansını ve en yüksek yoğunluk sıralanmasında) kullanılabilmesi yönünde bir bulgu elde değerini gösteren popülasyon doğru belirlenmiştir. Buna edilememiştir. En iyi popülasyonun belirlenmesine yönelik rağmen, cihazın sıralamadaki diğer popülasyonların Shortle vd. ne paralel bulgunun ise tesadüfi olup belirlenmesinde paralel sonuçlar vermemesi nedeniyle, bu olmadığının gelecekte yapılacak çalışmalarla incelenmesi cihazın bir popülasyonun büyüme performansı ve yoğunluk gerekmektedir. değeri bakımından en iyi olanın/olanların belirlenmesinde Ayrıca her popülasyon içerisindeki bireyler bazında bu ve sıralanmasında kullanılabilmesi yönünde kesin bir değerlendirme gerçekleştirilmiştir. Bazı bireylerde olumlu sonuca ulaşılamamıştır. Bu argümanın desteklenebilmesi bulgular elde edilmiş olsa da, elektriksel direnci için ilave çalışmalar yapılması gerekmektedir. popülasyonun ortalama elektriksel direncinden farkı en fazla olan bireylerin en iyi büyüme performansını gösterdiğine dair bir genelleme yapılabilmesini sağlayacak bir bulgu elde edilememiştir.

246 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 241-246

Teşekkür Güller (İçel), B., Güller A., M., Genç., 2011. dikili durumdaki ağaçların iç kısımlarında oluşan ve belirgin Bu çalışma TÜBİTAK tarafından 110-O-560 nolu proje bir emare göstermeyen çürük ve boşlukların tahribatsız kapsamında desteklenmiştir. belirlenmesi. I. Ulusal Akdeniz Orman ve Çevre Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 22-24 Ekim 2014, Kaynaklar Kahramanmaraş, Türkiye, s. 306-312. Güller (İçel), B., Isik, K., Cetinay, S., 2011. Genetic Anonim, 2000. Orman Ağaçları ve Tohumları Islah variation in Pinus Brutia Ten. wood density traits. Araştırma Müdürlüğü 1999 Yılı Çalışma Raporu 2000 Bioresources, 6 (4 ): 4012-4027. Yılı Çalışma Programı. Ankara Orman Bakanlığı, Yayın Haygreen, J.G., Bowyer, J.L., 1996. Forest Products and No:102, Ankara. Wood Science (3. Edition). Iowa State University Press, Bektaş, İ., 1997. Kızılçam odununun teknolojik özellikleri US. ve yörelere göre değişimi. Doktora tezi, İstanbul Paysen, T.E., Narog, M.G., Zavala, M.A.,1992. Monitoring Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Electrical Resistance in Canyon Live Oak Using a Berkel, A., 1957. Kızılçam (P. brutia) da teknolojik Shigometer. Symposium on Ecology and Management araştırmalar. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi of Oak and Associated Woodlands: Perspectives in the Dergisi, 7: 1. Southwestern United States and New Mexico Blanchard, R.O., Shortle, W.C., 1977. Changes in electrical Symposium, April 27-30 1992, Sierra Vista, AZ, 199- resistance associated with disease and death of elm 203pp. seedlings. Proceedings of American Phytopathological Shigo, A.L., Shigo, A., 1974. Detection of discoloration and Society, 4:183. decay in living trees and utility poles. U.S. For. Serv. Blanchard, R.O., Carter, J.K., 1980. Electrical resistance Res. Pap., 294: 1. measurements to detect Dutch elm disease prior to Shigo, A.L., Shortle, W.C., 1985. Shigometry: Agric. symptom expression. Canadian Journal Forest Research, Handbook. 646. DC: U.S. Department of Agriculture, 10: 111-114. 49, Washington. Bozkurt, Y., Göker, Y., Erdin, N., As, N., 1993. Datça Shortle, W.C., Shigo, A.L., Berry, P., Abusamra, J., 1977. Kızılçamında anatomik ve teknolojik özellikler, Electrical resistance in tree cambium zone: relationship Uluslararası Kızılçam Sempozyumu Bildiriler kitabı, 18- to rates of growth and wound closure. For. Sci., 23: 326- 23 Ekim 1993, Marmaris, Türkiye, s.623-635. 329. Bozkurt, Y., Erdin, N., 1997. Ağaç Teknolojisi Ders Kitabı Shortle, W.C., 1979. Detection of decay in trees. Journal of (1. Basım). İstanbul Üniversitesi Yayını, İstanbul. Arboriculture, 5: 226-232. Bucur, V., 2003. Nondestructive Characterization and Shortle, W.C., 1982. Decaying Douglas-Fir: Ionization Imaging of Wood (1.Basım). Heidelberg: Springer associated with resistance to a pulsed electric current. Verlag. Wood Science, 15: 29-32. Costello, L.R., Peterson, J.D., 1989. Decay detection Skaar, C., 1988. Wood–water relations. Springer, Berlin. in eucalyptus: an evaluation of two methods. J Skutt, H.R., Shigo, A.L., Lessard, R. A., 1972. Detection of Arboriculture, 15(8):185-188. discolored and decayed wood in living trees using a Doğmuş Lehtijarvi, H.T., Lehtijarvi A., Hatat, G., Aday pulsed electric current. Canadian Journal of Forest Kaya, G., Karaca, H. G., 2007. Heterobasidion Annosum Research, 2: 54-56. S. L.’un Uludağ göknarinda oluşturduğu alt gövde Tattar, T. A., Shigo, A. L., Chase, T., 1972. Relationship çürüklüğünün arazi ve laboratuvar metotları ile tespiti. between the degree of resistance to a pulsed current and Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi wood in progressive stages of discoloration and decay in Dergisi, A(1): 58-67. living trees. Canadian Journal of Forest Research, 2: Göksel, E., Özden, Ö., 1993. Kağıt endüstrisinde Kızılçam. 236-243. Uluslararası Kızılçam Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Tattar, T. A., 1976. Use of electrical resistance to detect 18-23 Ekim 1993, Marmaris, 648-654s. verticillium wilt in Norway and sugar maple. Canadian Göksel, E., 1984. Kızılçamın lif morfolojisi ve odunundan Journal of Forest Research, 6: 499-503. sülfat selülozu elde etme olanakları üzerine araştırmalar. Treacy, M., Evertsen, J., Dhubhain, A.N., 2000. A İ.Ü. Orman Fak. Yayın No:364, İstanbul. Comparison of Mechanical and Physical Wood Güller (İçel), B., 2004. Silvikültürel müdahalelerin kızılçam Properties. COFORd (National Council for Forest odununun teknolojik özellikleri üzerine etkisi, Doktora Research and Development), Finland. tezi, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Zobel, B.J., 1992. Silvicultural effects on wood properties. İstanbul. Instituto de Pesquisas Florestais, 2:31-38. Güller (İçel), B., 2010. Kızılçam’da (Pinus Brutia Ten.) odun yoğunluğunun X-Ray yoğunluk ölçer ile belirlenmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, A(2): 97-109.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 247-250 | Research article (Araştırma makalesi)

Odun-plastik kompozitlerin termal ve yanma özellikleri üzerine borlu bileşiklerin etkisi

Ertuğrul Altuntaşa,*, Eyyüp Karaoğulb, M. Hakkı Almaa

Özet: Bu çalışmada, atık lignoselülozik maddelerle üretilen odun plastik kompozitlerin termal özellikleri ve yangına karşı dirençleri araştırılmıştır. Bu amaç için lignoselülozik atıklar, yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE), sodyum borat (boraks) ve borik asit kullanılmıştır. Kompozit malzemesinin üretimi aşamasında çift vida ekstruder kullanılmıştır. Elde edilen granül malzeme 175 °C’de preste preslenerek levha haline getirilmiştir. Yapılan testlertde farklı oranlarda odun plastik kompozitlere eklenen borik asit ve boraks maddelerinin termal gravimetrik analiz (TGA), yatay yanma ve limit oksijen indeks (LOI) sonuçları üzerine etkileri araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre borlu bileşiklerin miktarı arttıkça kompozit malzemede bulunan lignoselüloziklerin ve plastik malzemenin yanma derecelerinin (°C) yükseldiği anlaşılmıştır. Ayrıca kompozitlere eklenen borlu madde miktarı arttıkça yatay yanma hızının düştüğü anlaşılmıştır. Anahtar kelimeler: Odun Plastik kompozit, Yangın geciktiriciler, Termal özellikler, Borlu bileşikler

Effect of boron compounds on the thermal and combustion properties of wood- plastic composites

Abstract: In this study, the thermal properties and fire resistances of the wood plastic composites produced with waste lignocellulosic materials were investigated. For this purpose, lignocellulosic waste, high density polyethylene, (HDPE) sodium borate (borax) and boric acid was used to produce the wood-plastic composites. A twin-screw extruder was used during the production of the wood plastic composites. The produced composite granule was pressed at 175 °C hot press. The effects of boric acid and borax added to wood plastic composites were investigated with the thermal gravimetric analysis (TGA), the horizontal burning rate and the limiting oxygen index (LOI). According to the results, it was understood that as the amount of the boron compounds was increased, the burning degree (°C) of the composite material increased. Furthermore, the using of the boric acid and sodium borate in the production of the wood plastic composite decreased burning speed. Keywords: Wood plastic composite, Fire retardants, Thermal properties, Boron compounds

1. Giriş bazlardan olumsuz etkilenmesi gibi arzu edilmeyen özellikler ortaya çıkmaktadır (Dizman vd., 2006). Odun plastik kompozitler son zamanlarda zemin Odun plastik kompozitlerin birçok avantajlarının kaplaması, otomobil parçaları gibi malzemelerin üretiminin yanında olumsuz yanları da vardır. Bu dezavantajlarından yanı sıra park ve bahçe gibi birçok farklı yerde bazıları düşük yığın yoğunluğu, düşük termal kararlılık, nem kullanılmaktadır. Bu kompozitlerde kullanılan emme eğilimi ve fungal saldırıya duyarlılıktır (Clemons, lignoselülozik dolgular diğer dolgu maddelerine göre 2002). Bunların haricinde termoplastik polimerler ve kolayca bulunabilir ve daha ucuzdur. Odun plastik lignoselülozik malzemelerden oluşan odun plastik kompozitler boyutsal stabilite, dayanıklık ve biyotik kompozitler oldukça yanıcı malzemelerdir. Sahada canlılara arşı oldukça dayanıklıdır. Odun plastik kullanılan kompozit ürünler yangın tehlikelerine maruz kompozitlerin yaygınlaştırılması petrol esaslı plastiklerin kalabilir. Ahşap esaslı ürünlerin kurumsal ve ticari üzerindeki baskıyı azaltabilir (Najafi vd., 2006, Ozdemir yapılardaki kullanımını yaygınlaştırma çabaları, alevi vd., 2014). geciktirici bileşiklerle işlemeyi gerektirebilir (Levan, 1984). Son zamanlarda endüstride oldukça fazla kullanım alanı Son dönemde yapılan lignoselülozik içerikli kompozitlerin bulan odun plastik kompozitlerin gün geçtikçe kullanım üretilmesinde borlu bileşikler bol miktarda kullanılmaktadır. alanları artmaktadır. Özellikle direnç özelliklerinin yüksek Borlu bileşiklerin mantar ve böceklere karşı etkinliğinin oluşu nedeni ile dış mekân uygulamaları çok yaygın yanı sıra yangın önleyici olarak, sıcaklığın transferini kullanılmaktadır. Odunu etkileyen olumsuz çevresel engellemesi, malzemenin oksijen ile buluşmasını faktörler dolayı kimyasal reaksiyonlar oluşur. Bunun sonucu engellemesi gibi birçok etkinlikleri vardır (Cavdar vd., olarak odunun biyolojik bakımdan bozulması, mor ötesi 2015, Price vd., 2001). Bunların yanı sıra boraks, borik asit (UV) ışınlarla bozunması, tutuşabilmesi, çalışması, asit ve ve çinko borat gibi bor bileşikleri, yangın esnasında alevin

 a Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Citation (Atıf): Altuntaş, E., Karaoğul, E., Alma, M.H., 2017. Odun-plastik kompozitlerin Endüstri Mühendisliği Bölümü, 46100, Kahramanmaraş termal ve yanma özellikleri üzerine borlu b Harran Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, bileşiklerin etkisi. Turkish Journal of Forestry, 63100, Şanlıurfa 18(3): 247-250. @ * Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] DOI: 10.18182/tjf.308944  Received (Geliş tarihi): 25.04.2017, Accepted (Kabul tarihi): 28.09.2017

248 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 247-250 yayılmasını önlemeye yardımcı olmaktadır. Borlu bileşikler 2.2.2.Kompozitlerin yatay yanma ve limit oksijen değişik endüstri kollarında 1970’lerin sonundan itibaren indeks(LOI) testleri plastik üretiminde yangın önleyici maddeler olarak kullanıldığı belirtilmiştir. (Chai vd., 2012, Wu ve Xu, 2014). Yatay yanma testi için her bir örnek grubundan ASTM Bor bileşikleri aynı zamanda lignoselülozik kökenli D 635 standardında belirtilen standarda uygun olarak 7 kompozitlerde mantar ve böceklerden, örneğin termitlere örnek hazırlanmıştır. Hazırlanan bu örnekler yanma karşı korumak için kullanıldığı belirtilmiştir (Ayrilmis, kabininde yatay konumda ateşe göre 45 derecelik açıyla 2013). yakılarak yanma süreleri kaydedilmiştir. Bu çalışmada, odun plastik kompozitlerin yangına karşı Kompozit levhaların yanması için ortamda bulunması direnci üzerine borik asit ve boraks maddelerinin etkileri gereken % oksijen miktarı LOI testleri ile belirlenmiştir. incelenmiştir. Bu amaç için lignoselülozik mobilya fabrikası Çalışmalar ASTM D 2863 standardına uygun olarak normal atıkları, yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE), sodyum yanma gaz akışına uygun olarak gerçekleştirilmiştir. borat (boraks) ve borik asit kullanılmıştır. Elde edilen kompozitlerin TGA, yatay yanma ve LOI özellikleri 3. Bulgular ve tartışma araştırılmıştır. 3.1.Kompozitlerin TGA sonuçları 2. Materyal ve yöntem Yapılan çalışmada lignoselülozik atık ve YYPE ile 2.1. Materyal hazırlanan kompozitlerin içerisine borik asit ve boraks bileşikleri eklenerek elde edilen malzemelerin TGA Lignoselülozik atıklar kızıl çam (Pinus brutia) kerestesi sonuçları Şekil 1’de verilmiştir. Termal özelikleri kullanan mobilya fabrikasından temin edilmiştir. Temin belirlenecek malzeme ısıtılırken meydana gelen kütle edilen testere talaşı sarsak eleklerde elenerek kayıpları tespit edilerek, sıcaklık-kütle kaybı grafiğinden boyutlandırılmıştır. Kompozit üretiminde kullanılan testere kırılmanın meydana geldiği sıcaklık değeri bozunma talaşlarının buyutu 40-60 mesh’lik elek aralığında ve 60 sıcaklığı olarak bulunmaktadır. Analizde bozunma mesh elek üzerinde kalan talaşlardır. Kompozitlerin aralığının belirlenmesi için ağırlık kaybının 1. dereceden üretiminde polimer malzeme olarak Petkim Petrokimya türevinden (DTGA) yararlanılmaktadır. TGA sonuçlarına şirketinden yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE; yoğunluk: bağlı olarak türetilen DTGA sonuçları Şekil 2’de verilmiştir. 0.965 g/cm3) ve polietilen vaks temin edilmişlerdir. Borik Yapılan analiz sonuçları YYPE takviyeli örneklerin asit (H3BO3), sodyum tetraborat (Na2•B4•O7•10H2O) Eti içerisine %0, 4, 8, 12 ve 16 borik asit+boraks eklenen Madencilik firmasından temin edilmiştir. kompozit levhalardan elde edilmiştir. Yapılan analiz incelendiğinde bozunma parametresinin 2.2. Yöntem 260 °C’de başladığı anlaşılmaktadır. DTGA eğrisine göre lifsel yapının yoğun yanmasının 281 °C’de derinleştiği, bu Yapılan bu araştırmada Çizelge 1’de verilen oranlara derinleşmenin genel olarak 270 °C’de başladığı ve 320 uygun olarak hazırlanan karışımlar kullanılmıştır. Yangın °C’ye kadar sürdüğü görülmektedir. Her iki şekilden de önleyici madde olarak kullanılan borik asit ve boraks anlaşıldığı üzere kompozit içerisine eklenen % borik kimyasallar eşit oranda kompozit malzemelere eklenmiştir. asit+boraks miktarı arttıkça DTGA eğrisinin Kompozit levhalar çift vida ekstruder kullanılarak derinleşmesinin de azaldığı anlaşılmaktadır. hazırlanmıştır. Altı farklı ısıtma alanına sahip olan ekstruderin sıcaklıkları 160 °C ile 180 °C arasına Çizelge 1. Deneysel çalışmalarda üretilen kompozitlerin ayarlanmıştır. Üretim aşamasında ekstruder vida dönme hızı içerikleri Odun YYPE Borik Asit Boraks Polietilen 100 devir/dk olacak şekilde ayarlanmıştır. Ekstruderden Örnek no çıkan erimiş haldeki karışım kesilerek soğuk su banyosu Tozu (%) (%) (%) (%) Waks (%) içerisinden geçirilerek sertleşmesi sağlanmıştır. Ardından, 1 40 58 0 0 2 2 38 56 2 2 2 elde edilen parçacıklar nemli oldukları için en az 6 saat 3 36 54 4 4 2 süreyle 103±2 °C sıcaklıktaki etüvde bekletilerek 4 34 52 6 6 2 rutubetlerinin uzaklaştırılması sağlanmıştır. Bu işlem 5 32 50 8 8 2 sonrasında malzeme 175 °C’de, 10 dakika sürede ve 100 bar basınç altında preslenmiştir. Üretilen levhalardan TGA, yatay yanma ve LOI testlerinde verilen standartlara uygun olarak örnekler hazırlanmıştır.

2.2.1. Kompozitlerin termal gravimetrik analizi

Kompozit malzemelerin TGA analizi için kompozit levhalardan alınan numuneler kullanılmıştır. Bu numuneler TGA analiz öncesinde IKA marka öğütücüde 1 mm boyutuna kadar öğütülmüştür. Termogravimetrik analizinde ‘Shimadzu TGA-50’ cihazı kullanılmıştır. Azot akış hızı 100 ml/dk ve ısıtma hızı 10 °C/dk seçilerek malzemenin 800 °C’ye kadar ısıya karşı davranışı ölçülerek kaydedilmiştir. Şekil. 1. Kompozitlerin TGA grafikleri

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 247-250 249

Ayrıca % borik asit+boraks miktarı arttıkça DTGA Bu konu ile ilgili yapılmış bir araştırmada borik asit, eğrilerindeki yayvan durum daralmaktadır. Kompozit boraks, ve amonyum polifosfat maddelerini farklı oranlarda malzeme içerisine % 16 borik asit+boraks eklendiğinde karıştırarak odun plastik kompozitlerin üretiminde DTGA eğrisinde belirgin şekilde derinleşmenin olmadığı kullanmışlardır. Elde edilen sonuçlara göre kompozitlere açıkça görülmektedir. Malzeme içerisinde borik asit+boraks eklenen % borik asit ve boraks miktarının artması yatay oranının % 0, 4, 8 ve 12 olduğu durumlarda yoğun yanma hızlarını azalttığı anlaşılmıştır (Kurt ve Mengeloglu yanmanın 270 °C’de başladığı ve yanmaların benzerlik 2011). Yapılan başka bir çalışmada borik asit, boraks ve gösterdiği anlaşılmaktadır. çitosan maddelerinin farklı oranlarının kullanıldığı odun Yüksek yoğunluklu polietilen polimerinin bozunma plastik kompozitler üretmişlerdir. Elde edilen sonuçlara göre özellikleri incelendiği zaman tek bir bozunma bölgesinden kompozitlere eklenen maddelerin yanma özelliklerini oluştuğu açıkça anlaşılmaktadır. Polimerin bozunması olumlu etkilediği anlaşılmıştır. Termal bozunmaya karşı genellikle 400-500 °C sıcaklık aralığında hızlı bir biçimde eklenen borlu bileşiklerin miktarının artmasıyla yanma olmakta ve kütlesinin %99’nı kaybetmektedir. Yapısında direncinin arttığı tespit edilmiştir Wu ve Xu (2014). maksimum ağırlık kaybı ise yaklaşık 460-465 °C sıcaklık Bor bazlı yangın önleyiciler polimer matriksin yangına aralığında gerçekleşmektedir (Contat-Rodrigo vd., 2002). olan direncini genellikle artırmaktadır. Bu durum genellikle Şekil 2 incelendiği zaman yoğun bozunmanın meydana matriksin içerisinde bulunan maddelerin sıcaklık geldiği 2. gölgede plastik materyalin bozunduğu kapasiteleri ile ilgili bir durumdur. Malzeme yüksek anlaşılmaktadır. Yanmadaki derinleşme 425 °C’de başladığı sıcaklığa maruz kaldığı zaman bor bazlı yangın önleyiciler 520 °C’ye kadar sürdüğü belirlenmiştir. Yapılan incelemede ince bir tabaka oluşturarak ısı transferinin engellenmesini DTGA eğrisindeki plastik yanma pikindeki derinleşme sağlamaktadırlar. Tabaka altında kalan kısma ısı transferi borik asit+borak miktarının artması ile azaldığı ulaşmadığı için yangın sürdürülememededir (Kurt ve anlaşılmaktadır. DTGA eğrisi incelendiğinde plastik yapının Mengeloglu 2011, Kurt vd., 2012). yoğun yanmasının 480 °C’de derinleştiği ve bu derinleşmenin genel olarak 460 °C derecede başladığı ve 520 °C’ye kadar sürdüğü anlaşılmaktadır. Eklenen borik asit+boraks miktarının artması DTGA pikindeki tepe noktasının da ötelendiği anlaşılmaktadır. Odunun termal bozunumu incelendiğinde aktif bozunmasının yaklaşık 250 °C’de selülozun bozunması ile başladığı görülmektedir. Odun yapısında farklı polimerik yapılar bulundurduğundan TGA eğrisinde farklı bozunma bölgeleri oluşturmaktadır. Öncelikle 100 °C’ye kadar yapıdaki serbest su molekülleri uzaklaşmakta daha sonra ise 250-400 °C arasında selülozun bozunması gerçekleşmektedir. Diğer yandan polifenolik bir polimer olan lignin bozunması ise üç farklı sıcaklık aralığında üç aşamada gerçekleşmektedir. Bu aralıklar genellikle 115-225 °C, 225-360 °C ve 360-500 °C sıcaklık aralıklarından Şekil 2. Kompozitlerin DTGA Grafikleri oluşmaktadır (Randriamanantena vd., 2009). Wu ve Xu (2014) yanmazlık üzerine yaptıkları

çalışmada borik asit, boraks ve çitosan ile farklı oranlarda 34 hazırladıkları maddelerini odun plastik kompozit üretiminde ) kullanmışlardır. Elde edilen TGA sonuçlarına göre 29 kompozitlere eklenen maddelerin malzemenin yanma özelliklerini geliştirdiği anlaşılmıştır. Ayrıca kompozitlere 24 eklenen maddelerin 600 oC’de kalan madde miktarını 19

artırdığı tespit edilmiştir. Yanma hızı (mm/dk hızı Yanma 14 3.2. Yatay yanma ve LOI sonuçları 1 2 3 4 5 Şekil. 3 Kompozit malzemelerin yanma hızları Kompozitlerin yatay yanma test sonuçları Çizelge 2’de verilmiştir. Verilen sonuçlara göre kompozitlerin yatay yanma sonuçlarının 26,7 ile 18,6 mm/dk. arasında Çizelge 2. Kompozitlerin LOI sonuçları sıralandığı anlaşılmaktadır. Kompozit malzemenin yanma Yatay Yanma Testi LOI Örnek no hızı en yüksek borik asit ve boraks maddesinin eklenmediği (mm/dk) (% Oksijen miktarı) kompozit örnek grubundan elde edilirken, en düşük yanma 1 26,7 ± 2,1* 20 ±2* hızı %16 borik asit ve boraks eklenen örnek gruplarından 2 25,21 ± 1,8 20 ±2 elde edildiği anlaşılmıştır. Şekil 3’den anlaşıldığına göre 3 24,95 ± 3,2 21 ±2 4 20,8 ± 2,1 21 ±2 kompozit malzemeye eklenen borlu bileşiklerin miktarı 5 18,6 ± 1,5 22 ±2 arttıkça kompozitlerin yatay yanma hızları azalmaktadır. *Standart Sapma Özellikle %16 borik asit ve boraks karışımının kompozit malzemeye eklenmesi yanma hızını %30 azalttığı anlaşılmaktadır. 250 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 247-250

Limit oksijen indeks standardında belirtilen orta düzey Chai, Y. B., Liu, J. L., Xing, Z., 2012. Dimensional akış hızına uygun olarak yapılan LOI sonuçları Çizelge 2’de stability, mechanical properties and fire resistance of verilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre LOI değerlerinin MUF-Boron treated wood. Material and Manufacturing beklenenin aksine çok fazla gelişmediği anlaşılmaktadır. Technology Ii, Pts 1 and 2, 341-342, pp.80-84. Kompozit malzeme içerisinde %16 oranında borlu bileşik Clemons, C., 2002. Wood-plastic composites in the United kullanılan kompozit örnek de başlangıç durumuna göre States: The interfacing of two industries. Forest Products ancak %2 değişim olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum borlu Journal, 52(6): 10. bileşiklerin kompozit malzeme içerisinde yeteri kadar Contat-Rodrigo, L., Ribes-Greus, A., Imrie, C. T., 2002. disperse olamadığını göstergesidir. Bunun yanı sıra LOI Thermal analysis of high-density polyethylene and low- testi sırasında yapılan gözlemde malzemenin daha fazla density polyethylene with enhanced biodegradability. kömürleştiği de tespit edilmiştir. Odun plastiklerle ilgili Journal of Applied Polymer Science, 86(3): 764-772. yapılan başka bir çalışmada % LOI değerindeki artışın Dizman, E., Yıldız, Ü. C., Yıldız, S., Aslan, M., Temiz, A., %1‘in altında kaldığı anlaşılmıştır (Cavdar vd., 2015). Gezer, E. D., 2006. Asetillendirilmiş Ladin Yapılan başka bir çalışmada melamin polifosfat ve yongalevhalarinin esmer çürüklük mantarına alüminyum hipofosfit maddelerinin farklı oranlarının (Coniophora puteana) karşi dayanıklılığı. Artvin Çoruh kullanıldığı odun plastik kompozitler üretilmiştir. Elde Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 7(2): 106-115. edilen kompozitlerin LOI özellikleri araştırıldı. Termal Kurt, R., Mengeloglu, F., 2011. Utilization of boron bozunmaya karşı kompozitlerin LOI değerleri %29’a kadar compounds as synergists with ammonium çıkabileceğini göstermişlerdir (Li vd., 2017). polyphosphate for flame retardant wood-polymer composites. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 4. Sonuçlar ve öneriler 35(2): 155-163. Kurt, R., Mengeloglu, F., Meric, H., 2012. The effects of Yapılan çalışmada borik asit ve boraks maddesinin boron compounds synergists with ammonium odun-plastik kompozitleri üzerine termal ve yangın polyphosphate on mechanical properties and burning geciktirici etkisi araştırılmıştır. Elde edilen TGA sonuçlarına rates of wood-HDPE polymer composites. European göre kompozit malzeme içerisinde borlu bileşik miktarı Journal of Wood and Wood Products, 70(1-3): 177-182. arttıkça hem lignoselülozik maddenin hemde plastik Levan, S. L., 1984. Chemistry of fire retardancy. Advances malzemenin bozunma sıcaklıklarının yükseldiği in Chemistry Series, (207): 531-574. anlaşılmaktadır. Özellikle DTGA grafiğine göre Li, L., Guo, W., Guo, C., 2017. Synergistic effect of lignoselülozik malzemenin bozunma sıcaklığının yükseldiği melamine polyphosphate and aluminum hypophosphite ve sıcaklığa karşı bir direnç oluşturduğu anlaşılmıştır. Yatay on mechanical properties and flame retardancy of yanma ve LOI sonuçlarına göre kompozit malzeme içerisine HDPE/wood flour composites. Wood Science and eklenen maddelerin yanmayı yavaşlattığı anlaşılmıştır. Technology, 51(3): 493-506. Lignoselolüzik ve plastik malzemelerin toplum hayatı Najafi, S. K., Tajvidi, M., Chaharmahli, M., 2006. Long- içerisinde birçok farlı kullanımı vardır. Ancak aktif olarak term water uptake behavior of lignocellulosic-high yanıcı olan bu maddeler hakkında yeni ve çok kapsamlı density polyethylene composites. Journal of Applied çalışmalara ihtiyaç vardır. Polymer Science, 102(4): 3907-3911. Ozdemir, F., Ayrilmis, N., Kaymakci, A., Kwon, J. H., Teşekkür 2014. Improving dimensional stability of injection molded wood plastic composites using cold and hot Yapılan çalışma Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (2012- water extraction methods. Maderas-Ciencia Y Ç0370) tarafından desteklenmiştir. Tecnologia, 16(3): 365-372. Price, D., Anthony, G., Carty, P., 2001. Polymer Kaynaklar combustion, condensed phase pyrolysis and smoke formation. Fire retardant materials. Cambridge, UK, 1- ASTM D635, 2014. Standard test method for rate of burning 30. and/or extent and time of burning of plastics in a Randriamanantena, T., Razafindramisa, F. L., horizontal position, ASTM International, West Ramanantsizehena, G., Bernes, A., Lacabane, C., 2009. Conshohocken, USA. Thermal behaviour of three woods of Madagascar by ASTM D2863, 2000. Standard test method for measuring thermogravimetric analysis in inert atmosphere. The the minimum oxygen concentration to support candle- Fourth High-Energy Physics International Conference, like combustion of plastics (oxygen index), ASTM Antananarivo, Madagascar, 21-28 August, 2009. pp. 5- International, West Conshohocken, USA. 10. Ayrilmis, N., 2013. Combined effects of boron and Wu, G. F., Xu, M., 2014. Effects of boron compounds on compatibilizer on dimensional stability and mechanical the mechanical and fire properties of wood-chitosan and properties of wood/HDPE composites. Composites Part high-density polyethylene composites. Bioresources, B-Engineering, 44(1): 745-749. 9(3): 4173-4193. Cavdar, A. D., Mengeloglu, F., Karakus, K., 2015. Effect of boric acid and borax on mechanical, fire and thermal properties of wood flour filled high density polyethylene composites. Measurement, 60: 6-12.

Turkish Journal of Forestry | TürkiyeOrmancılıkDergisi 2017, 18(3): 251-257 | Research article (Araştırma makalesi)

Yüzey kaplamasında kullanılan bazı yanmayı geciktirici kimyasalların orta yoğunluklu lif levhanın yanma özellikleri üzerine etkileri

Ferhat Özdemira,*, Arif Ayaza

Özet: MDF levhaların yüzeyleri kalsit, yanmayı geciktirici (FR) ve tutkal karışımı ile kaplanmıştır. Daha sonra yanma dayanımı özellikleri araştırılmıştır. Kalsitin tam kuru ağırlığına oranla, karışıma %1, %3 ve %5 oranlarında yanmayı geciktirici olarak bilinen boraks ve muskovit ilave edilmiştir. Yanma karakteristiklerinin belirlenebilmesi için, numunelerin yanma testleri ASTM E 69 standardına göre yapılmıştır. Test örneklerinin, ağırlık kaybı, sıcaklık, O2, CO ve NO gaz miktarları ölçülmüştür. Ölçümler her 30 saniyede bir kaydedilmiştir. Boraks %5 kimyasalı, ağırlık kaybı (%74.5) ve O2 miktarı (%20.5) üzerine en olumlu etkiyi yaparken, muskovit %5 kimyasalı ise sıcaklık (289 oC) ve NO miktarı (342 ppm) üzerine daha fazla etki etmiştir. Yüzey kaplamasında kullanılan boraks ve muskovit, ilave edilme oranına bağlı olarak yanma performansı üzerine olumlu etki yapmışlardır. Anahtar sözcükler: MDF, Yanmayı geciktirici, Yüzey kaplama, Muskovit

The effects of some flame retardant chemicals used in surface coating on the burning properties of MDF (Medium density fiberboard)

Abstract: In this study, the surfaces of MDF were coated with a mixture of calcite, fire retardant (FR) and glue. Then the properties of MDF boards combustion resistance were investigated. Borax and muscovite, known as flame retardants, were added to the mixture at 1%, 3% and 5% relative to the oven dry weight of calcite. The burning tests of the samples were carried out according to ASTM E 69 standard so that the combustion characteristics could be determined. The weight loss, temperature, O2, CO and NO gas emissions quantities of the test samples were measured. The measurements were recorded every 30 seconds. Borax had the most positive effect on weight loss (74.5%) and O2 amount (20.5%), while muscovite 5% chemistry had a greater effect on temperature (289 oC) and NO amount (342 ppm). Borax and muscovite used in surface coating have been positively influenced on burning performance depending on addition rate. Keywords: MDF, Fire retardant, Surface coating, Muscovite

1. Giriş geciktirilmesi için koruyucu bir takım kimyasal maddeler ile muamele edilmesi gerekmektedir. Günümüzde MDF esaslı yapısal malzemelerin Günümüzde suda çözünen ve çözünmeyen bor kullanımına yönelik talepler, teknolojik gelişme ile birlikte bileşikleri yanma geciktirici olarak yaygın bir şekilde yaşam kalitesinin yükselmesine bağlı olarak giderek kullanılmaktadır (Kuzlowski vd., 1995). Borlu bileşikler artmaktadır. MDF mobilya sektöründe ağırlıklı olarak kompozit üretimi esnasında toz halinde tutkala, odun mebran kapak ve lake mobilya ürünlerinde, beton kalıbı yongasına veya odun liflerine katılmaktadır (Ayrılmış vd., olarak ve diğer mobilya üretiminde kullanılmaktadır. 2005). Ayrıca yüzey kaplama yanmanın yayılması ve Fiziksel ve mekanik özellikleri ile masif ağaç malzemeye yanmayı geciktirme için kullanılan diğer bir metottur. alternatif olarak kullanılır. Birçok kullanım avantajına Yanmayı geciktirici kimyasallar odundan ısı ve yanıcı sahiptir. Yüzey yoğunluğunun yüksek ve az pürüzlü olması gazların salıverilmesini azaltarak yanma prosesine etki sebebiyle levha yüzeylerine her çeşit lake, boya ve vernik ederler. İstek ve ark, (2013) MDF ile ilgili olarak yüzey gibi sıvı yüzey işlemleri uygulanabilmektedir. MDF kaplaması yaptıkları bir çalışmada borik asitin, boraks ve levhalarının yüzeyleri her türlü laminat, reçine emdirilmiş çinko borat kullanımından daha etkili olduğunu tespit kâğıt, folyo ve ahşap kaplama ile kaplanabilir. MDF etmişlerdir. Özdemir ve Tutuş (2016) ise yonga levhanın levhaların kenarları son derece düzgün ve sıkı olup, masif yüzeyinin kaplamasına ilave edilen borik asitin yanma çıta yapıştırılmadan lamba zıvana açılabilmekte ve her türlü üzerine olumlu etkisinin olduğunu bildirmişlerdir. profil verilebilmektedir. MDF levhaların diğer avantajları Kalsit bir karbonat minerali iken boraks, bor madeninin ise eğilme direnci, elastikiyet modülü, vida ve çivi tutma en önemli rezervidir. Rezerv bakımından dünyada en çok gücünün yüksek olmasıdır. Ancak odun ve odun esaslı Türkiye’de bulunmaktadır. Boraks, çok güç eriyen sert bir malzemelerin kolay yanabilme özelliği en önemli malzemedir (Baysal, 1994). dezavantajı olmaktadır. Bu sebeple yanma özelliklerinin

 a Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Citation (Atıf): Özdemir, F., Ayaz, A., 2017. Yüzey kaplamasında kullanılan bazı yanmayı Endüstri Mühendisliği Bölümü, Kahramanmaraş geciktirici kimyasalların orta yoğunluklu lif @ * Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] levhanın yanma özellikleri üzerine etkileri.  Received (Geliş tarihi): 25.04.2017, Accepted (Kabul tarihi): 15.06.2017 Turkish Journal of Forestry, 18(3): 251-257. DOI: 10.18182/tjf.309007

252 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(2): 251-257

Muskovit (KAl2(Al2Si3O10) (OH)2), beyaz mika olarak ölçüm alev kaynaklı, 6 dk 12 ölçüm kendi kendine yanma da bilinmektedir. İçindeki katık maddelere göre saydam, şeklinde yapılmış ve 10 dk sonra deney sonlandırılmıştır. gümüşi, soluk yeşil, esmerce veya sedefimsi renklerde, Yanma test düzeneği Şekil 1’de verilmiştir. Her bir pullu yapıda, sertliği 2.5-3.0 arasında, yoğunluğu 2.8 g/cm³ formulasyon için testler 6 kez tekrarlanmıştır. olup, asitlerde ayrışmaz ve erimez. Erime sıcaklığı ise 1200- Sıcaklık, O2, CO ve NO miktarlarının ölçüldüğü Testo 1300 oC’ dir (Gürsu, 2004). Muskovit, endüstriyel alanda 340 M baca gazı analizörü ise Şekil 2’ de verilmiştir. önemi yeteri kadar anlaşılamamış ve etkin bir şekilde değerlendirilmemiş endüstriyel bir mineraldir. 3. Bulgular ve tartışma Bu çalışmada kalsit, boraks, muskovit mineralleri, tutkal ve su ile karıştırılarak, MDF levha yüzeylerine sürülerek, 3.1. Ağırlık kaybı değerleri yanmayı geciktiricilerin ve eklenme oranlarının etkileri araştırılacaktır. Kontrol, kalsit ile kaplanmış ve FR kimyasalları ile yüzeyi kaplanmış MDF levha test örneklerinin ağırlık kaybı 2. Materyal ve yöntem değerleri Şekil 3’de verilmiştir. Kontrol örneğinin ağırlık kaybı (%92), kalsit ile kaplı (%85) ve FR kimyasalları ile 2.1. Materyal kaplanmış örneklerin (%82.5-%74.5) ağırlık kayıplarından daha fazla olmuştur. Ağırlık kaybındaki azalma MDF Yüzey kaplama karışımında bulunan yanmayı geciktirici levhaların yanma direncindeki artışı göstermektedir. MDF kimyasal maddeler ve kullanım oranları Çizelge 1’ de levhaların yanma direnci, yüzey kaplama yöntemi ile verilmiştir. Yoğunluğu 0.730 g/cm3 olan MDF levhalar gelişmiştir. Kalsit ve FR kimyasallarının kullanımı yanma ticari olarak satın alınmıştır. Boraks Tekkim San. ve Tic. mukavemeti üzerine pozitif bir etki yapmıştır. Şirketinden (İzmir), Muskovit ise piyasadan temin edilmiştir. Boraks ve muskovit oranları, kalsitin tam kuru ağırlığına göre belirlenmiştir. Boraks, muskovit, kalsit, Çizelge 1. Yüzey kaplama materyalleri ve karışım oranları melamin formaldehit tutkalı ve su homojen şekilde Materyal Karışım oranı (%) manyetik karıştırıcıda 35 oC’ de karıştırılmıştır. Karışımın Kalsit 100 Melamin Formaldehit 20 pH değeri 8-10, viskozite değeri ise 100 -150 cP olarak Boraks 1-3-5 ayarlanmıştır. Muskovit 1-3-5 Boraks ve muskovit kimyasalları, karışıma kalsitin tam kuru ağırlığına oranla %1, %3 ve %5 oranlarında eklenmiştir. MDF levhaların yüzeyleri düzgün olması ve kimyasalları daha iyi tutabilmesi için 120 numara zımpara kâğıdı ile zımparalanmıştır Karışım MDF levha yüzeylerine 140 g/m2 oranında bir rulo fırça ile 0.25 mm kalınlık olacak şekilde sürülmüştür. Levhalar %65 bağıl nem ve 23±2 oC’ de iki gün iklimlendirme dolabında tutulmuştur. Yüzey kaplama mineralleri ve karışım oranları Çizelge 1’de verilmiştir.

2.2. Yöntem Şekil 1. Yanma test düzeneği MDF levhaların yanma mukavemeti ASTM E–69 (2007) standartlarına bağlı kalınarak Alev Kaynaklı Yanma (AKY) ve Kendi Kendine Yanma (KKY) testleri yapılarak belirlenmiştir. Test örnekleri kontrol, kalsit kaplı ve yanmayı geciktirici kimyasal-kalsit ile kaplanmış numunelerden oluşmaktadır. Kontrol ve test örnekleri yanma işleminden önce 20±2°C sıcaklık ve %65±5 bağıl nem şartlarında klimatize edilmiştir. İki hafta süre ile klimatize edilmiş 9.5x19x1016 mm ebatlarındaki örnekler Şekil 1’de gösterilen test borusunun içerisine asılmıştır. Bütan gazının alev yüksekliği 25 cm, sıcaklık 1000 oC’ yi geçmeyecek şekilde test düzeneği hazırlanmıştır. Yanma doğal hava akışı olan bir bacanın altında gerçekleştirilmiştir. Yanma öncesi ağırlık ile yanma esnasındaki ağırlık kaybını ölçmek için 0.01 g hassasiyetli dijital terazi, yanma başladıktan sonra sıcaklık değişimi ve açığa çıkan gazları ölçmek için optik algılayıcı kullanılmıştır. Ağırlık kaybının yanı sıra Testo 340 M gaz analizörü sayesinde sıcaklık değişimi ve açığa çıkan gazlardan O2, CO ve NO değerleri her 30 saniyede bir ölçülmüştür. AKY (4 Şekil 2. Testo 340 M baca gazı analizörü dk süre ile) ve KKY (6 dk süre ile) değerleri belirlenmiştir. Yanma testleri her 30 sn’ de bir olmak üzere toplam 4 dk 8

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(2): 251-257 253

Yanmayı geciktirici kimyasal maddeler, ağırlık kaybı %48.5, %43.5 ve %34.7 iken KKY’ de ise %82.1, %75.7 ve üzerine etkili olmuşlar ve yanmaya karşı belirli derecede %74.5 olarak bulunmuştur. koruma sağlamışlardır Kimyasal maddelerin ekleme oranı Şekil 6’da ise muskovit kimyasalının ağırlık kaybı arttıkça MDF numunelerinin ağırlık kaybı değerleri üzerine üzerine etkisi gösterilmiştir. Numunelere ilave edilen %1, olumlu etki yapmış ve daha fazla koruma sağlamıştır (p= %3 ve %5’lik muskovit kimyasalının ağırlık kaybına olumlu 0,000). Ancak gruplar arasında ise önemli bir fark bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Kalsit kaplı kontrol bulunamamıştır (p=0,683). Yapılan korelasyon analizinde örneğinde ağırlık kaybı değerleri AKY’ da %66, KKY’ de ise kontrol örneği ile muskovit ve boraks eklenme yüzde %85 iken muskovit ilaveli MDF numunelerinde bu değerler miktarları arasında çok güçlü bir ilişki bulunmaktadır sırasıyla AKY’ da %39.5, %38.5 ve %35.2, KKY’ de (r=0,933) Test numunelerinin ağırlık kaybı değerleri Şekil %82.5, %80.0 ve %75.0 olarak bulunmuştur. 3’te verilmiştir. MDF test numunelerinin kalsit ile kaplanması sırasında Kontrol örneği ve kalsit ile kaplanmış test numuneleri belirli oranlarda ilave edilen yanmayı geciktirici incelendiğinde ağırlık kaybı AKY’ da kontrol örneğinde kimyasalların ağırlık kaybı değerleri üzerine etkilerinin %75, kalsit kaplanmış numunelerde %66 iken KKY kontrol olumlu olduğu tespit edilmiş ve ilave oranlarındaki artışlara örneğinde %92, kalsit kaplı örneklerde ise %85 olarak paralel olarak ağırlık kaybı değerlerinde azalmalar meydana bulunmuştur (Şekil 4). gelmiştir. Ağırlık kaybının miktarı, kimyasal maddelerin Kalsit ile kaplanmış MDF levhalardaki ağırlık kaybı, yapısına bağlı olmakla beraber, farklı nedenlerden dolayı da kontrol örneği ile kıyaslandığında AKY’ da %12, KKY’ da olabilir. Örneğin; yanmayı geciktirici kimyasalların yapısal ise %7.60 oranında ağırlık kaybında bir iyileşme meydana özelliği dolayısıyla polimerizasyon ve dehidrasyon gelmiştir. reaksiyonlarını katalizleyerek piroliz sıcaklığını düşürmekte, Şekil 5’te belirli oranlarda boraks kimyasalı ilave kömürleşme miktarını artırmakta ve tutuşabilen uçucu edilmiş numuneler ile kalsit kaplı ve kontrol örnekleri gazların miktarını azaltarak yanma mekanizmasını karşılaştırılmıştır. %1, %3 ve %5 boraks ilaveli MDF değiştirmektedir (Holmes, 1974; Le Van ve Collet, 1989; örneklerinde AKY’ da ağırlık kaybı değerleri sırasıyla Vick, 1994; Stevens ve ark, 2006; ).

100 90 80

70 (%) 60 50 Kontrol Kalsit 40 %1 MUS

Ağırlık kaybı Ağırlık 30 %3 MUS %5 MUS 20 %1 BX 10 %3 BX %5 BX 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Süre (dk) Şekil 3. Test numunelerinin AKY ve KKY ağırlık kaybı değerleri değişimleri

100 100

80 80

(%) 60 (%) 60 Kontrol Kontrol 40 40 Kalsit Kalsit 1% BX Ağırlık kaybı Ağırlık 20 20

Ağırlık kaybı Ağırlık 3% BX 5% BX 0 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Süre (dk) Süre (dk) Şekil 4. Kontrol örneği ve kalsit kaplı örneklerin AKY ve Şekil 5. Boraks eklenmiş numune AKY ve KKY ağırlık KKY ağırlık kaybı değerleri kaybı değerleri

254 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(2): 251-257

100 örneği (AKY:%17.6; KKY: %20.3) ile karşılaştığında 90 boraks kimyasalının artışına bağlı olarak oksijen değerleri 80 de artmış ve yanmaya karşı olumlu bir etki sağlamıştır.

70 Muskovit kimyasalının O2 değerleri üzerine yanmaya 60 karşı olumlu bir etki yaptığı tespit edilmiştir (p=0,000). 50 Kontrol Yanma ile oksijen miktarı arasında güçlü bir ilişki 40 Kalsit bulunmaktadır (r=0,619). 30 1%MUS Oksijen miktarı değerleri sırasıyla AKY’ da %15.9,

Ağırlık kaybı (%) kaybı Ağırlık %16.4 ve %19.6 KKY’ de ise %20.7, %20.4 ve %20.3 20 3% MUS 10 olarak bulunmuştur. Kalsit dâhil tüm yanmayı geciktirici 5% MUS 0 kimyasalların oksijen miktarı değerlerini kontrol örneğine 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 kıyasla belirli bir oranda arttırdığı ve bu nedenle yanmaya Süre (dk) karşı olumlu bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Şekil 6. Muskovit eklenmiş numune AKY ve KKY ağırlık Bu durum; kimyasal maddelerin, muamele edildikleri kaybı değerleri levhaların yanma mekanizmalarını değiştirerek yanmaya karşı gösterdikleri dayanımlarını arttırmasının ilave bir 3.2. Sıcaklık Değerleri sonucu olabilir. Çünkü yanmayı geciktirici kimyasallarının etkisiyle yanma özellikleri iyileşen ve yanması Kontrol, kalsit kaplı ve FR kimyasalı ilaveli test sınırlandırılan örnekler doğal olarak ortamdaki gazların numunelerinin sıcaklık değerleri Şekil 7’de verilmiştir. FR oranını değiştirerek O2 miktarının artmasına sebep kimyasalların sıcaklık değerleri üzerine etkisinin AKY ve olmaktadır (Ustaömer, 2008). Uysal ve Kurt (2005) sarıçam KKY’ da farklı etki gösterdiği tespit edilmiştir. ve kayın örneklerini boraks, borik asit ve boraks–borik asit Şekil 7’de kontrol ve kalsit kaplı örneklerinin sıcaklık karışımı ile muamele ederek yaptıkları bir çalışmada; değerleri verilmiş ve kalsitin sıcaklık değerleri üzerine emprenyeli örneklerin O2 değerlerinin kontrol örneğinin olumlu bir etkisinin (r=0,851) olduğu tespit edilmiştir. değerinden daha fazla olduğunu bulmuşlardır. O miktarı o 2 Kontrol örneğinde bu değer ortalama AKY’ da 354 C, malzemenin yanması için gerekli olan en az oksijen KKY’ da 100 iken kalsit kaplı MDF numunelerinde bu miktarını %O miktarının artması ile yanma olayı o o 2 değerler sırasıyla 311 C ve 93 C’ ye düşmüştür. Ancak azalmaktadır. boraks kimyasalının sıcaklık değerleri üzerine önemli bir etkisinin olmadığı görülmektedir. %1, %3 ve %5 3.4. CO Değerleri oranlarında ilave edilen boraks kimyasalı ile sıcaklık değerleri sırasıyla AKY’ da 310 oC, 307 oC ve 300 oC, KKY’ Test numunelerinin AKY ve KKY’ da CO ppm değerleri da ise 92 oC, 91 oC ve 91 oC olarak bulunmuştur. Şekil 9’da verilmiştir. Kalsit ve FR kimyasalların CO Muskovit kimyasalı eklenen numunelerde elde edilen değerleri üzerine olumlu etki yaptığı görülmektedir sıcaklık değerleri sırasıyla AKY’ da 301, 297 ve 289 oC, (p=0,001). Kontrol örneği ile muskovit ve boraks eklenme KKY’ da 93, 92 ve 92 oC olarak bulunmuştur. Kontrol yüzde oranları arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır (r= örneği (AKY: 311 oC; KKY: 93 oC) ile karşılaştırıldığında 0,925). Kontrol örneği ile kalsit kaplı örnek muskovit kimyasalının MDF yüzeyine ilave edilmesi ile karşılaştırıldığında, CO değerleri kontrol örneklerinde sıcaklık değerleri üzerinde kayda değer bir etkisinin (p= AKY’ da 934 ppm, KKY’ da 607 ppm iken kalsit kaplı 0,985) olmadığı gözlemlenmiştir. numunelerde değerler sırasıyla 675 ppm ve 565 ppm’ e Örneklerin, yanma esnasında tespit edilen sıcaklıklarının düşmüştür. Kalsit kaplama işlemi CO değerleri üzerinde düşmesi; kimyasal maddelerin lif yapısına iyi bir şekilde etkili olmuş ve yanma özelliklerinde olumlu bir etki nüfuz etmesi, sertleşmeyi artırması, yanma sırasında göstermiştir. %1, %3 ve %5 oranlarında ilave edilen boraks tutuşma ve alevlenmeyi geciktirici gazlar veya kömür test numuneleri için CO değerleri sırasıyla AKY’ da 660, tabakası oluşturmaları gibi etkilerden dolayı meydana 645 ve 638 ppm, KKY’ de ise 532, 517 ve 502 ppm olarak gelmiş olabilir. Ayrıca, yanmayı geciktirme amaçlı bulunmuş ve kontrol örnekleri (AKY: 675; KKY: 565 ppm) kullanılan tüm kimyasal maddelerin, yangına maruz kalan ile karşılaştırıldığında CO değerlerinde düşüşün olduğu malzemenin tutuşma sıcaklığını düşürdükleri gözlemlenmiştir. Muskovit kimyasalının CO değerleri bildirilmektedir. Yine, borik asit, boraks gibi suda üzerine etkisi sırasıyla AKY’ da 440, 503 ve 523 ppm, çözünebilen maddelerin yanma esnasında tutuşmayı önleyici KKY’ de ise 562, 548 ve 526 ppm olarak bulunmuş ve gaz veya eriyikler oluşturdukları da belirtilmektedir (Barnes kontrol örneği ile karşılaştırıldığında AKY ve KKY’ de CO ve Amburgey, 1993; Var, 2000). değerleri düşüş göstermiştir. Yanmayı geciktirici kimyasalların CO değerleri 3.3. Oksijen Değerleri üzerindeki etkileri FR kimyasalların CO değerlerini düşürdüğü ve dolayısıyla yanmaya karşı olumlu bir etki Kontrol örneklerine göre O2 değerlerindeki artış ilave gösterdiği tespit edilmiştir. Kimyasal maddelerin ekleme edilen FR kimyasalların yanma özellikleri üzerine olumlu oranının artması ile CO değerinin azaldığı bulunmuştur. bir etki oluşturduğunu göstermektedir. Test numunelerinin Yanmayı azaltıcı etkiye sahip kimyasal yapısı olan FR oksijen değerleri Şekil 8’de verilmiştir. kimyasallar ortamda istenmeyen gaz oluşumunu düşük Boraks kimyasalı da kalsit ile kaplanmış örneklerdeki seviyede tutabilmektedir. İstek vd., (2013), MDF levhalar gibi yanmaya karşı olumlu bir etki yapmıştır (p=0,000). %1, üzerinde yaptıkları bir çalışmada FR kimyasalların CO %3 ve %5 oranlarında ilave edilen boraksın oksijen değerlerinin kontrol gruplarına nazaran azaldığını rapor değerleri sırasıyla AKY’ da %20, %20.5 ve %20.5, KKY’ etmişlerdir. da ise %20.6, %20.6 ve %20.8 olarak bulunmuştur. Kontrol

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(2): 251-257 255

600

500

Kontrol C) o 400 Kalsit

1% MUS ıcaklık ( ıcaklık s 300 3% MUS 5% MUS 200

Ortalama Ortalama 1% BX

100 3% BX 5% BX 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Süre (dk) Şekil 7. Test numunelerinin AKY ve KKY sıcaklık değerleri değişimleri

22

21 Kontrol 20

Kalsit

19 1% MUS 3% MUS

Miktarı (%) Miktarı 18

2 5% MUS O 17 1%BX 3% BX 16 5% BX 15 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Süre (dk) Şekil 8. Test numunelerinin AKY ve KKY oksijen değerleri değişimleri

1400 Kontrol

1200 Kalsit

1000 1% BX 3% BX 800 5% BX 600 1% MUS

Ortalama CO (ppm) CO Ortalama 400 3% MUS

5% MUS 200

0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Süre (dk) Şekil 9. Test numunelerinin AKY ve KKY ortalama CO değişim değerleri

256 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(2): 251-257

500 Kontrol

450 Kalsit 400

1% MUS

350 3% MUS 300 5% MUS 250 1% BX 200

Ortalama NO (ppm) NO Ortalama 3% BX 150 5% BX 100

50

0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Süre (dk) Şekil 10. Test numunelerinin AKY ve KKY ortalama NO değerleri

3.5. NO Değerleri 3. En düşük O2 miktarı muskovit %5 oranında (%15.9) elde edilirken, en iyi sonuç boraks %3 ve %5 Test numunelerinin NO değerleri Şekil 10’ da oranlarında (%20.5) olduğu tespit edilmiştir. verilmiştir. 4. En yüksek CO miktarı kontrol örneklerinde ortaya Kontrol örneğinde NO değeri AKY’ da 467 ppm, KKY’ çıkmıştır. Çünkü kalsit kaplanmış ve FR kimyasalı da 15 ppm iken bu değer kalsit kaplı örneklerde sırasıyla eklenmiş numunelerde yanma ürünü gazların çıkışı daha 444 ppm ve 12 ppm’ e düşmüştür. Bu değerlere göre kalsit az olmuştur. kaplama işleminin NO değerlerini düşürdüğü ve yanmaya 5. NO miktarlarında AKY’ da en yüksek oran kontrol karşı olumlu bir etki gösterdiği anlaşılmaktadır. örneklerinde 467 ppm iken en düşük oran ise muskovit Boraks kimyasal ilavesinin MDF yanma testleri %5 numunelerde 342 ppm olarak bulunmuştur. sonucunda NO değerleri üzerine etkisi kimyasal oranındaki artış ile paralellik gösterip AKY’ da arttığı, KKY’ da ise Teşekkür azaldığı gözlemlenmektedir. MDF kaplama işleminde %1, %3 ve %5 oranlarında boraks ilavesi sonucu ortaya çıkan Bu çalışma Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, NO değerleri sırasıyla AKY’ da 385, 410 ve 406 ppm, Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi KKY’ da ise 12, 11 ve 11 ppm olarak bulunmuştur. tarafından 2015/2-9YLS numaralı proje ile desteklenmiştir. Muskovit kimyasalının NO değerleri sırasıyla AKY’ da 368, 329 ve 324 ppm, KKY’ da ise 11, 11 ve 11 ppm olarak Kaynaklar bulunmuş ve kontrol örneği ile karşılaştırıldığında bu değerlerde düşüşlerin olduğu gözlemlenmiştir. Bu sonuçlara ASTM E–69, 2007. Standart Test Method For Combustible göre boraks ve muskovit kimyasalının yanma özellikleri Properties of Treated Wood by the Fire-Tube Apparatus, üzerine NO değerleri açısından olumlu bir etkiye sahip ASTM International, West Conshohocken, PA, 2015. olduğu tespit edilmiştir. Ayrılmış, N., Kartal, S. N., Laufenberg, T. L., Winandy, J. İstek ve ark. (2013), MDF levhalar üzerinde yaptıkları E., White, R.H. 2005. Physical and mechanical bir çalışmada yanmayı geciktirici kimyasalların NO properties and fire, decay, and termite resistance of değerlerinin kontrol gruplarına nazaran azaldığını rapor treated oriented strandboard. Forest Product Journal. etmişlerdir. 55(5), 74-81. Barnes, H.M., Amburgey, L.T., 1993. Technologies for the 4. Sonuçlar protection of wood composites. In.Proc.IUFRO Symp. On Protection of Wood Based Composite Products. 1. Kalsit, FR kimyasalları, melamin tutkalı ve su karışımı Forest Prod.Soc., Madison,WI, 7-11. ile kaplanan MDF levha test numunelerinde kalsit ile Baysal, E., 1994. Çeşitli borlu ve WR bileşiklerinin kaplama işlemi yanma dayanımı özelliklerini kızılçam odununun bazı fiziksel özelliklerine etkisi. geliştirmiştir. FR kimyasal ekleme oranı arttıkça ağırlık Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, kaybı azalmıştır. Ağırlık kaybı üzerine en olumlu etkiyi Trabzon, Yüksek Lisans Tezi, 112 s. %5 boraks kimyasalı (%74.5) gösterirken, en az etkiye Gürsu, S., 2004. Muskovit şistlerin (Başçatak- %1 muskovit (%82.5) kimyasalının sahip olduğu Akdağmadeni, Yozgat) jeolojik özellikleri ve bulunmuştur. muskovitin ısısal analiz yöntemleri ile teknolojik 2. Sıcaklık değerlerinde AKY’ da muskovit %5 oranı 289 davranışlarının belirlenmesi, Endüstriyel Hammaddeler o C ile en etkili kimyasal olurken boraks %1 numuneleri Sempozyumu, 13-14 Mayıs 2004, İzmir, Türkiye. o ise en az etkili sonuçları 310 C ile vermiştir. Holmes, C. A., 1974. The Fire Performance of Wood and Its Provement by Fire Retardent Treatments, American Wood Preserves, Association, 95-102.

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(2): 251-257 257

İstek, A., Aydemir, D., Eroğlu, H., 2013. Combustion Ustaömer, D. 2008. Çeşitli Yanmayı Geciktirici Kimyasal properties of medium-density fiberboards coated by a Maddelerle Muamele Edilerek Üretilmiş Orta mixture of calcite and various fire retardants, Turk J Yoğunluktaki Liflevhaların (MDF) Özelliklerindeki Agric For., 37: 642-648. Değişimlerin Belirlenmesi, K.T.Ü, Fen Bilimleri Kozlowski R., Helwig, M., Przepiera, A., 1995. Light- Enstitüsü, Doktora Tezi, Trabzon. weight, environmentally friendly, fire retardant Uysal, B., Kurt, Ş. 2005. Borlu bileşiklerle emprenye composite boards for panelling and construction, edilmiş kayın ve sarıçam ağaçlarının yanma özellikleri. Inorganic-bonded wood and fiber composite materials, I. Ulusal Bor Çalıştayı Bildiriler Kitabı, s.33-41. USA., P. 6-11. Vick, C.B. 1994., Phenolic adhesive boards to aspen veneers Levan, S.L., Collet, P.M., 1989. Choosing and Appling– treated with amino-resinfire retardants. Forest Products Retardent-Treated Plywood and Lumber for Roof Journal, 44(1), 33-40. Designs. Gen. Technical. Rep. GTR–62. USDA Forest Var, A.A. 2000. Emprenye Edilmiş Yongalardan Üretilen Service, Forest Products Laboratory, Madision, WI. Yonga Levhaların Bazı Teknolojik Özellikleri, K.T.Ü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Trabzon.

Turkish Journal of Forestry | Türkiye Ormancılık Dergisi 2017, 18(3): 258-263 | Research article (Araştırma makalesi)

Yüksek oranda lif dolgu maddesi kullanımının odun plastik kompozit malzemenin mekanik özellikleri üzerine etkisinin araştırılması

Ertuğrul Altuntaşa,*, Esra Yılmaza, Tufan Salanb

Özet: Bu çalışmada yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE) ve % 40-70 aralığında değişen oranlarda odun lifi kullanılarak odun plastik kompozit (OPK) malzemeler üretilmiştir. Üretilen bu malzemelerin çekme direnci, eğilme direnci, elastikiyet modülü ve şok direnci gibi mekanik özelliklerine lif oranın etkisi araştırılmıştır. Ayrıca bağlayıcı ajan etkisinin araştırılması için en düşük ve en yüksek odun katkı oranlarına sahip malzemeye maleik anhidrit ile muamele edilmiş polietilen (MAPE) eklenmiştir. Kompozit örnekleri laboratuvar tipi ikiz vidalı ektrüder kullanılarak üretilmiştir ve sıcak presle kalıplama yöntemi ile test levhaları hazırlanmıştır. Sonuçlar göre bağlayıcı ajan olmayan örnek grupları için genel anlamda kompozit malzeme içeriğindeki odun lifi oranının artması mekanik özelliklerdeki eğilme, çekme ve şok dirençlerini azaltırken elastikiyet modülü değerlerini artırmıştır. Ancak malzeme içeriğine bağlayıcı ajan MAPE eklenmesi mekanik özellikleri önemli ölçüde iyileştirmiş. Özellikle %70 odun lifi ve MAPE içeren kompozit örnekler, bağlayıcı içermeyen tüm örnek gruplarından daha iyi mekanik sonuçlar göstermiştir. Sonuç olarak, bu çalışma ile yüksek lif oranı ile düşük maliyetli, hafif ve estetik görünüme ve aynı zamanda iyi mekanik özelliklere sahip OPK malzemelerin üretilebileceği gösterilmiştir. Anahtar kelimler: Odun lifi, Odun plastik kompozit, Mekanik özellik

Investigation of the effect of high-fibrous filling material on the mechanical properties of wood plastic composites

Abstract: In this study, wood plastic composite (WPC) materials were produced using high density polyethylene (HDPE) and wood fiber at various ratios ranging from 40% to 70%. The effects of fiber content on mechanical properties such as tensile strength, bending strength, elasticity modulus and shock resistance of these materials were investigated. In addition, maleic anhydride grafted polyethylene (MAPE) was also added to the materials, which had lowest and highest wood fiber additive, to investigate the effect of the binding agent effect. Composite samples were produced via a laboratory type twin screw extruder and test panels were prepared using hot press molding method. According to the results, the bending, tensile and shock resistances generally decreased with the increasing ratio of wood fiber in the composite material content while modulus of elasticity increased for the sample groups without coupling agent. However, the addition of the coupling agent MAPE into the material content significantly improved the mechanical properties. Especially, the addition of MAPE provided better resistance values than all sample groups without MAPE even for the samples containing 70% wood fiber. As a result, with this study, it has been shown that WPC materials with low cost, light weight, aesthetic appearance and good mechanical properties as well could be produced with high fiber ratio. Keywords: Wood fiber, Wood plastic composite, Mechanical properties

1. Giriş Eğer OPK üretiminde kullanılan hidrofilik yapıdaki lignoselülozik dolgu lifi hidrofobik yapıdaki polimer Odun plastik kompozit (OPK) malzemeler dolgu içerisinde etkin biçimde kapsüle edilirse nihai ürün problem maddesi olarak kullanılan odun veya diğer lignoselülozik oluşturacak düzeyde çalışma (daralma ve genişleme) lifler ile takviye edilen termoplastik kompozitler olarak sergilemez. Bu nedenle OPK malzemeler yüksek boyutsal tanımlanır. Termoplastikler ısı ile işlenebilen ve kararlılığa sahiptirler (Kaymakçı vd., 2014, Özmen vd., soğutulduklarında tekrar eski şeklini alabilen polimer 2014). türleridir (Klyosov, 2007). Günümüzde endüstriyel alanda Odun dolgu lifi, OPK malzeme üretiminde uygun geniş ölçüde kullanım alanı bulan OPK’ların son maliyetli, kolay erişilebilir, kuvvetli ve düşük yoğunluklu zamanlarda popülerliği artmaktadır. Özellikle mekanik olması nedeniyle kullanılmaktadır. OPK üretiminde dolgu özelliklerinin benzeri materyallere göre nispeten yüksek maddesi olarak odun lifi nihai ürünün maliyeti büyük ölçüde oluşundan dolayı dış mekân uygulamalarında yaygın azaltmakta, uygulama alanında sağlık açısından herhangi bir kullanım alanı bulmuştur. Bu malzemeler yapısında bulunan probleme oluşturmamakta ve ses izolasyonu sağlamaktadır hidrofobik karakterdeki polimerler sayesinde nemli (Taşçıoğlu vd., 2013). OPK üretiminde kullanılan odun lifi ortamlara ve nem değişimlerine karşı oldukça dayanıklıdır. polimerik yapı içerisine etkili şekilde kapsüle edilmesi

 a Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Citation (Atıf): Altuntaş, E., Yılmaz, E., Salan, Endüstri Mühendisliği Bölümü, Kahramanmaraş T., 2017. Yüksek oranda lif dolgu maddesi

b Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, kullanımının odun plastik kompozit malzemenin Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Anabilimdalı, Kahramanmaraş mekanik özellikleri üzerine etkisinin @ * araştırılması. Turkish Journal of Forestry, 18(3): Corresponding author (İletişim yazarı): [email protected] 258-263.  Received (Geliş tarihi): 25.04.2017, Accepted (Kabul tarihi): 27.09.2017 DOI: 10.18182/tjf.308969

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 258-263 259 halinde biyolojik çürüklüğe karşı oldukça dayanıklı bir hal 2.2. Yöntem almaktadır (Markarian, 2005). Odun partikülleri plastik matriks içerisinde hem dolgu maddesi hem de destekleyici 2.2.1. Kompozitlerin üretilmesi olarak görev yapmaktadır. Odun partikülleri destekleyici olarak lif yönünde direnç ve sertliği sağlayıcı fonksiyona Sarıçam odun unları 60 mesh boyutuna elendikten sonra bağlı olarak malzemenin çekme ve eğilme direnci nem içeriğinin tamamen kaldırılması için etüvde bir gün özelliklerinin gelişmesini sağlamaktadır. Dolgu maddesi 103±2 ºC’de kurutulmuştur. Kurutulan odun unları daha olarak kullanıldığında ise istenilen hacimdeki ürününün sonra Çizelge 1’deki formülasyonlara göre yüksek eldesinin yanında maliyeti yüksek olan plastik malzemenin yoğunluklu polietilen, polietilen wax ve MAPE ile homojen daha az kullanılması yönünde fayda sağlamaktadır (Aysal, bir biçimde yüksek devirli bir karıştırıcı ile karıştırılmıştır. 2014). Yapılan araştırmada %3 MAPE en düşük ve en yüksek lif OPK malzemelerde günümüze kadar performansını oranı kullanılan kompozit örneklerde kullanılmıştır. arttırmak, kötü özelliklerini ortadan kaldırmak, kullanım ömrünü uzatmak ve fiziki dış etmenlere karşı dayanımı Hazırlanan karışımlar vida dönüş hızı 50 devir/dk ve ana arttırmak için birçok çeşitli katkı maddeleri kullanılmıştır. besleyiciden çıkış bölümü arasındaki kovan sıcaklık profili Katkı maddelerin kullanımı OPK’ların özeliklerini önemli 110-150-170-175-180 ºC olacak şekilde Rondol marka çift ölçüde etkilemektedir. Başta birleştirici ajan olmak üzere vidalı ektrüderden geçirilmiştir. Ekstürüzyon işlemi sonrası katkı maddeleri genel olarak OPK malzemenin fiziksel ve üretilen sıcak kompozit lifleri su banyosunda soğutularak mekanik özellikler üzerine etkili olmaktadır (Kim ve Pal, istenilen ebatlarda otomatik pelletizer makinasında pelet 2010). OPK üretiminde lignoselülozik liflerin hidrofilik haline getirilmiştir. Elde edilen peletler etüvde olması, termoplastiklerin hidrofobik olması lif ve matriks kurutulduktan sonra sıcak basınçlı kalıplama tekniği ile arasındaki karışım ve yapışmada zorluklara sebep Carver marka preste 25 cm x 25 cm x 2 mm ebatlarında olmaktadır. Lignoselülozik ile termoplastik maddeler levhalara dönüştürülmüştür. Kalıplama işlemi 180 ºC pres arasındaki etkileşim ve dispersiyonu geliştirmek için farklı sıcaklığında 9 bar gösterge basıncı altında 5 dakika sürede tiplerde bağlayıcı maddeler kullanılmaktadır. Günümüzde gerçekleştirilmiştir. Üretilen levhalar daha sonra kompozit en yaygın kullanılan uyum sağlayıcı madde, maleik anhidrit örneklere uygulanacak olan test tekniğine göre farklı ile muamele edilmiş polipropilen/polietilen ölçülerde kesilerek boyutlandırılmıştır. (MAPP/MAPE)’dir (Felix vd., 1993; Sanadi vd., 1997; Lu vd., 2000; San vd., 2008). MAPE’in içinde mevcut bulunan 2.2.2. Mekanik testler maleik anhidrit, polar etkileşimleri sağlamanın yanında lignoselülozik lif üzerindeki hidroksil grupları ile kovalent Üretilen OPK örneklerinin mekanik özelliklerini bağ yapabilmektedir. Ayrıca son ürünün mekanik belirlemek için ASTM standartlarına uygun olarak eğilme dirençlerini geliştirirken, üretimi de kolaylaştırmaktadır. direnci, çekme direnci ve darbe (şok) direnci olmak üzere 3 Hem lif yüzeyine kovalent bağlanmayı sağlamakta, hem de farklı test yapılmıştır. Bütün testlerde uygun ölçüde kesilen etkileşimi kuvvetlendirmek için geniş moleküler bir ağ örnekler ASTM D618-13 standardına göre iklimlendirme meydana getirmektedir (Lu vd., 2005; Li, 2012). kabininde %65±5 bağıl nem ve 23±2 ºC’de 3 gün Bu çalışmada odun plastik kompozitlerde yüksek oranda şartlandırıldıktan sonra kullanılmıştır. Her bir kompozit lif dolgu malzemesi ve belirli oranda bağlayıcı MAPE grubu için eşdeğer 7 örneğin ölçümünün ortalaması kullanılmasının mekanik özellikler (eğilme direnci, alınmıştır. Ölçümler arasındaki standart sapma değerleri eğilmede elastikiyet modülü, çekme direnci, çekmede grafiklerde hata çabukları şeklinde gösterilmiştir. Eğilme elastikiyet modülü ve şok direnci) üzerine etkisi araştırıldı. direnci testleri Zwick/Roell Z010 Üniversal Test Makinesi ile uygun test aparatları yardımıyla 2 mm kalınlıkta, 13 mm 2. Materyal ve yöntem genişlikte ve 120 mm uzunlukta örnekler kullanılarak yapılmıştır. Kırma hızı 2 mm/dk ve dayanaklar arasındaki 2.1. Materyal açıklık 80 mm olarak ayarlanmıştır. Eğilme direnci testleri ASTM D790-15 standardına göre yapılmıştır. Bu çalışmada OPK üretimi için lifsel dolgu maddesi Çekme direnci testleri Zwick/Roell Z010 Üniversal Test olarak sarıçam (Pinus sylvestris L.) odun talaşı Makinesi ile uygun test aparatları yardımıyla 2 mm kullanılmıştır. Odun talaşları Kahramanmaraş Küçük Sanayi kalınlıkta, 13 mm genişlikte ve 165 mm uzunlukta örnekler sitesi içinde bulunan kereste fabrikasından temin edilmiştir. kullanılarak yapılmıştır. Cihazda çene hareket hızı 5 mm/dk Odun talaşları açık havada serilerek 2 gün kurutulduktan olarak ayarlanmıştır. Çekme direnci testleri ASTM D638-14 sonra eleme işlemine tabi tutulmuştur. Eleme işlemleri standardına uygun olarak gerçekleştirilmiştir. sarsak elek yardımı yapılmış ve 60 mesh’lik eleğin üzerinde kalan odun lifleri OPK üretimde kullanılmıştır. Çizelge 1. Kompozit örneklerinin üretimi için hazırlanan Kompozitlerin üretilmesinden önce bu lifler etüvde 103±2 karışım formülleri ºC’de 24 saat kurutularak kullanılmıştır. Örnek Odun Lifi YYPE MAPE PE Wax OPK üretimi için PETKİM Saniyeden granül halinde Kodu (%) (%) (%) (%) temin edilen yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE) K40 40 59 0 1 K40M 40 56 3 1 kullanılmıştır. Bağlayıcı madde olarak kullanılan MAPE K50 50 49 0 1 Eastman kimyasal ürünleri firmasından temin edilmiştir. K60 60 39 0 1 K70 70 29 0 1 K70M 70 26 3 1 260 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 258-263

İzod şok (darbe) dayanımı testi için öncelikle 2 mm olmaktadır. Bölgesel toplanmalar ise eğilme özelliklerinin kalınlıkta, 13 mm genişlikte ve 65 mm uzunlukta örnekler homojen bir yapı göstermesini engellemektedir üzerinde Polytest RayRan cihazı ile çentik (0,25 cm) (Chaharmahali vd., 2010). açılmıştır. Daha sonra testler pandüllü şok cihazı (Zwick Şekil 2’de ise kompozit örneklerine ait eğilmede Roell. HIT5.5P) ile yapılmıştır. Şok testi, ASTM D256-10 elastikiyet modülü değerleri verilmiştir. Eğilmede standardına uygun olarak gerçekleştirilmiştir. elastikiyet modülü değerlerinde, eğilme direncinin tersine plastik matrisi içerisinde odun lifi oranı arttıkça yükselme 2.2.3. Taramalı elektron mikroskobu (SEM) analizi gözlenmiştir. Elastikiyet modülü %3 MAPE eklenen örneklerde aynı formüle sahip örneklere göre gözle görülür Kompozit örneklerinin mekanik testler sırasında oluşan biçimde artış göstermiştir. Eğilmede elastikiyet modülü kırılma bölgelerinin Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) değerlerinin en yüksek olduğu %70 odun ve %3 MAPE görüntüleri farklı büyütme oranında Zeiss-EVO eklenen K70M örnek grubudur ve değeri 3076 MPa’dır. LS10/Bruker marka cihazda kaydedilmiştir. Elde edilen değer diğerlerine göre yaklaşık %50 daha iyi sonuç verdiğini göstermektedir. Lignoselülozik dolguların 2.2.4. İstatistik analiz elastikiyet modülü değerleri plastik malzemelerden daha yüksektir. Bu nedenle çekmede elastikiyet modülü Mekanik testleri için SPSS 20.0 istatistik analiz formülasyondaki odun lifi oranı arttıkça artış göstermiştir. programı kullanıldı. Yapılan One way ANOVA ve P≤0.05 Bu durum literatürde karışım kuralı ile izah edilmektedir güven düzeyinde farkların anlamlı bulunması nedeni ile (Bouafif vd., 2009; Zabihzadeh, 2010). Karışım kuralına homojenlik gruplarını belirlemek için Duncan testi göre; farklı özellikte hammaddelerden oluşan kompozit yapılmıştır. Örneklerin ortalama değerleri arasındaki önemli malzeme özellikleri kendini oluşturan hammaddelerin farklılıklar belirlenmiştir ve aralarındaki farklar A, B, C ve özelliklerinin ağırlıklı ortalamasıdır. Elastikiyet modülü, test D gibi harflerle gösterildi. sırasında levhada oluşan deformasyon hızına bağlıdır. Deformasyon hızı artması elastikiyet modülünün artmasına 3. Bulgular ve tartışma yol açar. Bu ise polimer zincirindeki gevşeme süresinin azalması ile ilişkilidir. Lignoselülozik dolgu oranı arttıkça 3.1 Mekanik test sonuçları levhanın viskoz akış etkisi (akıcılığı) azalır ve buna bağlantılı olarak elastikiyet modülü artar (Ward ve Hardley Çizelge 2’de kompozit örneklerine ait mekanik test 1993; Brandt ve Fridley, 2003; Nozari vd., 2013). sonuçları verilmiştir. Eğilme direnci değerleri Şekil 3’de kompozit örneklerine ait çekme direnci incelendiğinde, odun lifi oranı arttıkça eğilme direnci değerleri verilmiştir. Çekme direnci değerleri tüm gruplarda değerlerinde düşüş görülmüştür. Bununla birlikte yapıya incelendiğinde, genel olarak odun lifi oranı arttıkça çekme bağlayıcı ajan %3 MAPE eklenmesi eğilme direnci direnci değerlerinde önemli ölçüde bir düşüş görülmüştür. değerlerini önemli ölçüde arttırmıştır. Eğilme direnci Ancak %3 MAPE eklenen örneklerde ise çekme direnci sonuçları incelendiğinde en yüksek değer %40 odun ile %3 değerlerinde iyileşme görülmüştür. MAPE eklenmiş olan MAPE eklenen kompozit (41,15 MPa) olduğu ve en düşük K70M kodlu örnekte odun lifi oranı %70 olmasına rağmen değer ise sadece %70 odun unu eklenen kompozit (20,75) MAPE etkisiyle %40 odun lifi kullanılmış olan K40 kodlu olduğu anlaşılmaktadır. En yüksek odun oranına sahip örnekten daha yüksek bir eğilme direnci değeri elde K70M örneğine %3 MAPE eklenmesi ile elde edilen edilmiştir. kompozitlerin eğilme direnci, bağlayıcı madde eklenmeyen bütün örneklerden daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Şekil 50 1’de gösterildiği gibi K40 ve K50 kompozit örneklerin eğilme direnci sonuçları birbirine oldukça yakındır, 40 kompozit malzeme içerikteki odun lifi miktarının artması ile 30 değerlerde önemli ölçüde düşüş meydana getirmiştir. 20 Malzeme içerisinde lignoselülozik maddelerin kullanım (MPa) 10 oranı arttıkça eğilme direncinde düşme görülür. Hidrofilik direnci Eğilme yapıdaki lignoselülozik dolgu materyali ve hidrofobik 0 yapıdaki polimer arasındaki zayıf bağlanma, dolgu K40 K40M K50 K60 K70 K70M materyalinin polimerik yapı içerisinde iyi bir şekilde Şekil 1. Kompozit örneklerin eğilme direnci değerleri dağılmasını kısıtlamakta ve bölgesel toplanmalara sebep

Çizelge 2. Kompozit örneklerin mekanik test sonuçları Eğilmede Elastikiyet Çekme Direnci Çekmede Elastikiyet Şok Testi Örnekler Eğilme Direnci (MPa) Modülü (MPa) (MPa) Modülü (MPa) (J/m2) K40 35,84D* ±1,7** 2030,7AB ±142 14,94D ±0,4 701,2B ±32,4 3,88D ±0,2 K40M 42,15E ±1,8 1843,5A ±148 20,32F ±0,5 692,6B ±23,2 3,98D ±0,3 K50 31,28C ±0,8 1959,8AB ±75 13,89C ±0,5 791,7D ±29,2 3,34C ±0,1 K60 27,12B ±1,3 2140,7B ±80 12,88B ±0,4 743,1C ±52,2 2,84B ±0,1 K70 20,75A ±1,5 1918,5A ±265 9,43A ±0,2 629,7A ±17,1 2,23A ±0,0 K70M 34,66D ±2,8 3076,8C ±167 18,16E ±0,7 1083,2E ±37,2 2,72B ±0,1 *Ortalama değerleri ve üst simge ile (A, B, C, D) gösterilen P≤0.05 güven düzeyinde örnekler arasında istatistiksel fark olup olmadığını göstermektedir, **Standart sapma.

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 258-263 261

Yapılan araştırmada en yüsek çekme direnci sonucu 3.2. Taramalı elektron mikroskobu (SEM) analiz görüntüleri %40 odun ve %3 MAPE kullanılan K40M kompozit örneği (20,32 MPa) olduğu anlaşılmıştır. Çekme direncinin en Kompozit örneklerin yapısının ve mekanik testler düşük olduğu kompozit örneği ise %70 odun kullanılan sırasında yapısındaki meydana gelen değişimlerin M70 kompozit örneği (9,43 MPa) olduğu anlaşılmıştır. incelenmesi için kırılma bölgelerinin SEM görüntüleri Lignoselülozik maddelerin kullanımı arttıkça plastik oranı alınmış ve görüntüler Şekil 6’da verilmiştir. Görüntüler azalır. Bu durum ise eğilme direncinde olduğu gibi çekme incelendiğinde OPK malzeme içeriğinde MAPE direncinde de düşüşe neden olabilir (Chaharmahali vd., kullanımının yapıyı önemli ölçüde etkilediği anlaşılmıştır. 2010). Literatürde çekme direncindeki düşüşün ana Buna göre MAPE kullanılmayan K70 kodlu örneğin nedeninin kullanılan termoplastik matrisi ile lignoselülozik görüntülerinden (Şekil 6a, 6c) polimer malzemenin odun dolgu maddesi arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanan lifleri arasında rastgele dağıldığı ve kırılma esnasında adhezyon problemleri olduğu belirtilmiştir. Bunun yanı sıra liflerin bağımsız bir şekilde saçaklandığı görülmüştür. lignoselülozik materyallerin çekme dirençleri (çoğunlukla 4 ile 12 N/mm2 aralığında), saf HDPE çekme direncinden 3500 daha düşük olduğu için termoplastik polimer matrisi 3000 içerisindeki plastik oranının azalmasına bağlı olarak 2500 düşmektedir (Cui vd., 2010; Kord, 2011). Şekil 4’de ise kompozit örneklerine ait çekmede 2000

elastikiyet modülü değerleri verilmiştir. Çekmede elastikiyet 1500 modolü (MPa) modolü

modülü değerleri incelendiğinde, çekme direncinin tersine elastikiyet Eğilmede 1000 plastik matrisi içerisinde odun lifi oranı arttıkça yükselme 500 gözlenmiştir. Şekil 4’den anlaşıldığı üzere %40 odun lifi 0 kullanılan kompozit malzeme içerisine bağlayıcı madde K40 K40M K50 K60 K70 K70M olarak %3 MAPE eklenmesi çekmede elastikiyet modülü değerini çok az etkilerken, odun lifi oranının %70 olduğu Şekil 2. OPK örneklerinin eğilmede elastikiyet modülü K70M kompozit örnekte çekmede elastikiyet modülü değerleri değerleri %50’nin üzerinde artış sağladığı anlaşılmıştır. Bu durum yüksek odun lifi katkılarında bağlayıcı ajanın 25 etkisinin önemini vurgulamıştır. Odun plastik kompozitlerle 20 ilgili yapılan bir çalışmada YYPE içerisine farklı oranlarda 15

bağlayıcı ve odun lifi ekleyerek kompozit malzeme (MPa) üretmişlerdir. Elde edilen kompozit malzemenin eğilme, 10

çekme ve şok direnç özellikleri belirlenerek incelemişlerdir. direnci Çekme 5 Bağlayıcı maddenin matris malzeme ve lifler arasında tutunmayı artırdığı saptanmıştır. Böylece odun plastik 0 kompozit malzemenin mekanik özelliklerinin iyileştiği K40 K40M K50 K60 K70 K70M anlaşılmıştır. Bağlayıcının etkili olması ile daha düşük Şekil 3. OPK örneklerinin çekme direnci değerleri oranda plastik kullanımı sağlanacağı bunun da maliyeti düşürücü bir etki yapacağı yorumu yapılmıştır (Jeefferie vd., 1200 2011).

1000 Şekil 5’de kompozit örneklerin şok direnci değerleri 800 verilmiştir. Örneklerin şok direnci değerleri incelendiğinde 600 kompozit içerisinde bulunan lignoselülozik madde miktarı

arttıkça şok direnci değerlerinin düştüğü anlaşılmıştır. 400 modolü (MPa) modolü

Ayrıca kompozit malzemeye eklenen %3 MAPE bağlayıcı elastikiyet Çekmede 200 madde şok direnci değerlerinde meydana gelen düşüşü 0 kısmen azalttığı anlaşılmıştır. Kompozit örneklerin şok K40 K40M K50 K60 K70 K70M direnci dışında diğer mekanik özellikler ile Şekil 4. OPK örneklerinin çekmede elastikiyet modülü karşılaştırıldığında %70 odun lifi bulunan örneğe %3 MAPE değerleri eklenmesi diğer örneklere göre daha düşük gelişme sağlamıştır. Bu durum yükse lif dolgu maddesi 5 eklenmesinin OPK malzemenin en fazla şok direncini 4

etkilediğini göstermiştir. Lignoselülozik maddenin

termoplastik matrisi içerisinde dolgu oranı arttıkça levhayı ) 2 3 daha sert ve gevrek hale getirir (Mengeloğlu ve Karakuş,

2008). Termoplastik oranı azaldıkça ise süneklik azalmakta (kJ/m 2 Şok direnci Şok ve malzeme darbe direnci azalmaktadır. Morreale vd., 1 (2008) odun lifini %15’den %65’e kadar farklı kademelerde ticari bir polimer içerisinde dolgu olarak kullandıkları 0 çalışmalarında, odun lifi miktarı arttıkça levhanın sertliği K40 K40M K50 K60 K70 K70M arttığından darbe direncinin azaldığını rapor etmişlerdir. Şekil 5. OPK örneklerinin şok direnci değerleri 262 Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 258-263

Ayrıca odun liflerinin de mekanik testler esnasında açık Teşekkür biçimde koptuğu belirlenmiştir (Şekil 6a). Diğer yandan MAPE katkılı K70M kodlu örnekte (Şekil 6b, 6d) ise Bu çalışma için 2015/3-44YLS nolu proje kapsamında yapının daha düzgün ve rijit olduğu seçilirken bağlayıcı ajan destek sağlayan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi sayesinde birbirine bağlanan polimer ve odun liflerinin Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Koordinasyon Birimine homojen biçimde dağıldı görülmüştür. Kopma sırasında ise teşekkürlerimizi sunarız. yapının MAPE sayesinde daha sağlam olmasından dolayı polimer saçaklanmalarının daha küçük olduğu tespit Kaynaklar edilmiştir. Odun lifi ve polimerin bir biri içerisinde karışmadığı doğrudan bağ yaptığı net biçimde ASTM Standard D618-13, 2013. Standard practice for gözlemlenmiştir (Şekil 6d). conditioning plastics for testing. ASTM International, West Conshohocken, PA. 4. Sonuçlar ve öneriler ASTM Standard D790-15, 2015. Standard test methods for flexural properties of unreinforced and reinforced Çekme direnci değerleri sarıçam odun lifi kullanım plastics and electrical insulating materials. ASTM oranları arttıkça azalmıştır. En düşük sonuçlar %70 oranında International, West Conshohocken, PA. lignoselülozik madde içeren levhalardan elde edilmiştir. ASTM Standard D638-14, 2014. Standard test method for Odun lifi kullanım oranının artması ile çekmede elastikiyet tensile properties of plastics. ASTM International, West modülünün arttığı tespit edilmiştir. Eğilme direnci değerleri Conshohocken, PA. lignoselülozik dolgu kullanım oranları arttıkça azalmıştır. ASTM Standard D256-10, 2010. Standard test methods for En düşük sonuçlar %70 oranında odun lifi kullanılan determining the izod pendulum impact resistance of levhalardan elde edilmiştir. Eğilmede elastikiyet modülü plastics. ASTM International, West Conshohocken, PA. değerlerinde, eğilme direncinin tersine termoplastik matrisi Aysal, S., Kartal, S.N., Terzi, E., 2013. Evaluation of içerisinde odun lifi oranı arttıkça yükselme gözlenmiştir. relationship between moisture content and biological Darbe (şok) direnci değerleri odun lifi kullanım oranları performance of wood plastic composites. International arttıkça azalmıştır. En düşük sonuçlar %70 oranında odun Caucasian Forestry Symposium, 24-26 October 2013, lifi kullanılan levhalardan elde edilmiştir. Çalışmadan alınan Artvin, Turkey, s. 888-893. sonuçlara göre yapıya eklenen bağlayıcı ajanının (MAPE) Bouafif, H., Koubaa, A., Perré, P., Cloutier, A., 2009. şok direncinde belli miktar olsa dahi diğer direnç Effects of fiber characteristics on the physical and özelliklerini geliştirdiği belirlenmiştir. Bu durum örneklerin mechanical properties of wood plastic composites. kırılma bölgelerinden alınan SEM görüntüleri ile de Composites, A(40): 1975-1981. desteklenmiştir. SEM fotoğrafları MAPE kullanımın Brandt, C.W., Fridley, K.J., 2003. Effect of load rate on yapının durumunu büyük ölçüde etkilediğini göstermiştir. flexural properties of wood plastic composites. Wood Özellikle odun plastik kompozitlerde kullanılan odun lifi Fiber Science, 46(6): 812-819. malzemenin maliyetini düşürmesinin yanında estetik bir Chaharmahali, M., Mirbagheri, J., Tajvidi, M., Najafi, S.K., görünümde kazandırarak plastik malzemelerin Mirbagheri, Y., 2010. Mechanical and physical kullanılamadığı birçok farklı alanda kullanılabilme imkânı properties of wood-plastic composite panels. Journal of sunmaktadır. Ancak mekanik özellikleri düşürmektedir. Bu Reinforced Plastics and Composites, 29: 310-319. düşüşü engelleyen ve bağlanmayı artıran yeni bağlayıcı Cui, Y.H., Tao, J., Noruziaan, B., Cheung, M., Lee, S., maddeler geliştirilebilir. 2010. DSC analysis and mechanical properties of wood- plastic composites. Journal of Reinforced Plastics and Composites, 29(2): 278-289. Felix, J.M., Gatenholm, P., Schreiber, H.P., 1993. Controlled interactions in cellulose-polymer composites- I. Effect on mechanical properties. Polymer Composites, 14(6): 449-457. Jeefferie, A.R., Yaakob, M.Y., Sihombing, H., 2011. Mechanical properties evaluation for enviro-wood plastic composite made of HDPE-PPB-RWF mixtures. International Journal of Advances in Science and Technology, 3(2): 87-101. Kaymakçı, A., Ayrılmış, N., Akbulut, T., 2014. Dış cephe kaplamalarına ekolojik bir yaklaşım: ahşap polimer kompozitler. 7. Ulusal Çatı & Cephe Sempozyumu, 3-4 Nisan 2014, İstanbul, s. 1-7. Kim, J.K., Pal, K., 2010. Recent Advances in The Processing of Wood-Plastic Composites. Springer, Berlin. Kord, B., 2011. Investigation of reinforcing filler loading in Şekil 6. Kompozit örneklerinin kopma bölgelerinin SEM the mechanical properties of wood plastic composites. görüntüleri: K70 (a, c), K70M (b, d) World Applied Sciences Journal, 13(1): 171-174.

Turkish Journal of Forestry 2017, 18(3): 258-263 263

Li, Y., 2012. Effect of coupling agent concentration, fiber Özmen, N., Çetin, N. S., Narlıoğlu, N., Çavuş, V., Altuntaş, content, and size on mechanical properties of E., 2014. MDF atıklarının odun plastik kompozitlerin wood/HDPE composites. International Journal of üretiminde değerlendirilmesi. SDÜ Orman Fakültesi Polymeric Materials, 61(11): 882-890. Dergisi, 15: 65-71. Lu, J.Z., Wu, Q., McNabb, H.S., 2000. Chemical coupling San, P.K., Nee, L.A., Meng, H.C., 2008. Physical and in wood fiber and polymer composites: A review of bending properties of ınjection moulded wood plastic coupling agents and treatments. Wood Fiber Science, composites boards. ARPN Journal of Engineering and 32(1): 88-104. Applied Sciences, 3(5): 13-19. Lu, J.Z., Wu, Q., Negulescu, I.I., 2005. Wood- Sanadi, A.R., Caufield, D.F., Jacobson, R.E., 1997. Agro- fiber/highdensitypolyethylene composites: Coupling fiber thermoplastic composites. In: Rowell, R.M., agent performance. Journal of Applied Polymer Science, Young, R.A., Rowell J.K. (Eds.), Paper and Composites 96(1): 93-102. from Agro-Based Resources, CRC Lewis Press Boca Markarian, J., 2005. Wood-plastic composites: Current Raton, Florida, pp. 377-401. trends in materials and processing. Plastics, Additives Taşçıoğlu, C., Yoshimura, T., Tsunoda, K., 2013. Biological and Compounding, 7(5): 20-26. performance of wood–plastic omposites containing zinc Mengeloğlu, F., Karakuş, K., 2008. Some properties of borate: Laboratory and 3-year field test results. eucalyptus wood flour filled recycled high density Composites, B(51): 185-190. polyethylene polymer-composites. Turkish Journal of Ward, I.M., Hadley, D.W., 1993. Mechanical Properties of Agriculture and Forestry, 32(6): 537-546. Solid Polimers. John Wiley&Sons LTD, Chichester, Morreale, M., Scaffaro R., Maio, A., La Mantia, F.P., 2008. England. Effect of adding wood flour to the physical properties of Zabihzadeh, S.M., 2010. Flexural properties and orthotropic a biodegradable polymer. Composites, A(39): 503-513. swelling behavior of bagasse/thermoplastic composites. Nozari, O., Madanipour, M., Farsi, M., Tabei, A., 2013. Bioresources,5(2):650-660. Mechanical properties and water uptake of nanoclay/wood flour/LDPE composites after fiber surface mercerization. Cellulose Chemistry and Technology, 47: 295-301.

Instructions for authors Yazar rehberi

Manuscript should be prepared in A4 page size, with Times Makale A4 sayfa boyutunda, 12 punto Times New Roman New Roman font and 12 pt font size, as plain text. Unless yazı tipinde ve düz metin şeklinde hazırlanmalıdır. Zorunlu necessary, no special formatting should be used. Page and olmadıkça hiçbir özel format kullanılmamalıdır. Makaleye line numbers should be included into the manuscript. Please sayfa ve satır numarası eklenmelidir. Diğer hususlar için check out the explanations below for other details. lütfen aşağıdaki açıklamalara bakınız.

Cover page: Cover page should include title of the Kapak sayfası: Kapak sayfasında sırasıyla makale başlığı, manuscript, names and contact information of the authors. yazar adı soyadı, yazar iletişim bilgileri yer almalıdır.

Title and abstract (Turkish and English): Abstract should Başlık ve özet (Türkçe ve İngilizce): Özet, 250 kelimeyi not exceed 250 words, and briefly explains rationale, goals, geçmeyecek şekilde yazılmalı, kısaca araştırmanın methods, results and recommendations of the study. gerekçesini, amaçlarını, uygulanan yöntemi, sonuç ve Keywords with 3-6 words should be included at the end of önerileri içermelidir. Özet sonuna 3-6 kelimeden oluşan the abstract. anahtar kelimeler eklenmelidir.

Main text: Main body of the manuscript should be written in Ana metin: Makale ana metni tek satır aralıklı olarak single line spacing, and it should not exceed a total of 15 yazılmalı, çizelge ve şekillerle birlikte toplam 15 sayfayı pages including tables and figures. Headings should be geçmemelidir. Konu başlıkları 1., 1.1., 1.1.1., şeklinde numbered as follows: 1., 1.1., 1.1.1. numaralandırılmalıdır.

Footnotes: Use of footnotes within the text should be Dipnotlar: Metin içerisinde dipnotlardan olabildiğince avoided as much as possible. If necessary, it can be used kaçınılmalıdır. Çizelge ve şekillerde ise gerekli olması below tables and figures. halinde ilgili objenin altında kullanılabilir.

Symbols and abbreviations: Unit symbols should comply Semboller ve kısaltmalar: Birim sembolleri Uluslararası with The International System of Units. Abbreviations Birimler Sistemine (The International System of Units; SI) should be explained briefly within a parenthesis where it uygun olmalıdır. Kısaltmalar ise metin içerisinde ilk geçtiği appears first. yerde parantez içinde açıklanmalıdır.

References: In the text, literature should be given with the Kaynaklar: Metin içinde geçen kaynaklar yazarların last name of the author and year of the publication (For soyadları ve yayın yılı ile birlikte verilmelidir (Örnek: example: Oliver et al., 1996; Geray, 1998). At the end of the Oliver vd., 1996; Geray, 1998). Metin sonundaki kaynaklar paper, references should be ordered first alphabetically and önce alfabetik sonra kronolojik sıraya göre sıralanmalıdır. then chronologically. If there is more than one paper from Bir yazarın aynı yılda birden fazla yayınına atıf yapılmışsa, the same author for a given year, these references should be bu kaynaklar yayın yılından sonra gelecek a, b, c… identified by the letters a, b, c…, after the year of harfleriyle ayrılmalıdır (Örnek: Jensen, 1998a; 1998b; publication (For example: Jensen, 1998a; 1998b; 1999). See 1999). Kaynaklar hakkında detaylar için Ek 1’e bakınız. Appendix 1 for details on references.

Tables and figures: All tables and figures (graphs, Çizelgeler ve şekiller: Bütün çizelge ve şekiller (grafik, photographs, maps etc.) should be numbered in the order of fotoğraf, harita vb.) metin içerisinde atıf sıralarına göre their citation in the text, and they should be given at the end ardışık olarak numaralandırılmalı ve metnin sonuna of the manuscript. Titles of the tables should be located eklenmelidir. Çizelgelerin üzerinde ve şekillerin altında above, and titles of the figures should be located below the başlıkları yer almalıdır. Çizelge ve şekiller mümkün olduğu related table or figure. Tables and figures should be simple, kadar sade olmalı, içerilerindeki metin, rakam, sembol vb. and their text, number and symbol components should be unsurlar net olarak görünür ve anlaşılabilir olmalıdır. easily visible and understandable. Figures should be Şekiller en az 300 dpi çözünürlüğünde ve 8.15 ya da 17 cm prepared in at least 300 dpi resolution and 8.15 or 17 cm genişliğinde hazırlanmalıdır. Şekillerde kullanılan width. Characters within the figures should be in Times karakterler Times New Roman yazı tipinde ve 8 punto New Roman font type and 8 pt font size. büyüklüğünde olmalıdır.

Submission of a manuscript: All review and publishing Makalenin gönderilmesi: Dergimizin tüm hakemlik ve processes are carried out online in DergiPark Academic. yayıncılık faaliyetleri online olarak DergiPark Akademik Authors should first “register” and “login” to the system and üzerinden yürütülmektedir. Yazarların öncelikle dergimize then upload their manuscript with a “cover letter and “kayıt” olup sisteme “giriş” yaptıktan sonra, makaleleri ile copyright transfer form”. birlikte “üst yazı ve telif devir” formunu sisteme yüklemelidirler.

Appendix 1. References Ek 1. Kaynaklar

In accordance with generally accepted principles; author, Genel kabul görmüş ilkelere uygun olarak, her bir yayının publication year, title, publisher, page numbers and other yazarı, yayın yılı, başlığı, yayıncısı, sayfa numarası ve appropriate information should be given for each reference. gerekli diğer bilgileri verilmelidir.

Electronic references: Ordinary internet sites sources with Elektronik kaynaklar: Sıradan bir internet sitesi gibi limited credibility and permanence should not be used as an güvenilirliği ve devamlılığı şüpheli olan elektronik electronic reference. If a publication exists in both print and kaynaklar tercih edilmemelidir. Eğer bir kaynağın hem electronic versions, the print version should be preferred as elektronik hem de basılı hali mevcutsa, basılı olanı referans a reference. gösterilmelidir.

If used, electronic sources should be treated as printed Eğer kullanılacaksa, elektronik kaynaklar da basılı sources; author, year of publication, title of the article or kaynaklar gibi düşünülmeli; yazar, yayın yılı, makale veya web page, publisher’s name and place should be given. DOI internet sayfasının başlığı, yayıncı adı ve yeri verilmelidir. numbers should be included at the end if an online-only Sadece çevrimiçi yayın yapan dergilerde DOI numarası da publication is used as reference. kaynağın sonuna eklenmelidir.

Article in periodical journals / Periyodik dergilerde makale Binkley, D., Stape, J.L., Ryan, M.G., 2004. Thinking about efficiency of resource use in forests. Forest Ecology and Management, 193: 5-16.

Sarıkaya, A.G., Fakir, H., 2016. The morphological and distribution areas characteristics of native Phlomis L. (Lamiaceae) taxa in the Lakes District, Turkey. Turkish Journal of Forestry, 17(2): 85-93, DOI: 10.18182/tjf.45620.

Book / Kitap Oliver, C.D., Larson, B.C., 1996. Forest Stand Dynamics. John Wiley and Sons, New York.

Geray, A.U., 1998. Ekonomi. İstanbul Üniversitesi, Orman Fakültesi, Yayın No: 3870/430, İstanbul.

Reference to a chapter in an edited book / Kitapta bölüm Little, C.H.A., Pharis, R.P., 1995. Hormonal control of tree stem growth. In: Gartner, B.L. (Ed.), Plant Stems: Physiology and Functional Morphology, Academic Press, New York, pp. 281-319.

Alkan, H., 2007. Devlet orman fidanlık işletmeleri (DOFİ)’nde maliyet yönetimi ve pazarlama. Yahyaoğlu, Z., Genç M. (Ed.), Fidan Standardizasyonu, Süleyman Demirel Üniversitesi, Orman Fakültesi, Yayın No:75, Isparta, s. 493-548.

Thesis and dissertation / Tez Gurlevik, N., 2002. Stand and soil responses of a loblolly pine plantation to midrotation fertilization and vegetation control. PhD Dissertation, North Carolina State University, NC, USA.

Ok, K., 1997. Aynı yaşlı ormanlarda kesim düzeninin ekonomik analizi. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Conference proceedings / Konferans bildirisi Erkan, N., 2002. Growth performance of Turkish red pine (Pinus brutia Ten.) in natural forest and plantation in Turkey. Proceedings of IUFRO Meeting: Management of Fast Growing Plantations, 11-13 September 2002, İzmit, Turkey, pp. 67-74.

Erdin, K. , Şentürk, N., Yeşil, A., Koç, A., Selik, C., Yener, H., Yılmaz, Y., Atıcı, E., 1994. Nasıl bir orman bilgi sistemi (ORBİS)? 1.Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri Sempozyumu, 18-20 Ekim 1994, Trabzon, s. 136-141.

Electronic reference / Elektronik kaynak FAO, 2011. Fact and figures: Forest cover. Food and Agriculture Organization of the United Nations, Rome, http://www.fao.org/forestry/28808/en/, Accessed: 22.12.2012.

OGM, 2015. Bal ormanları. Orman Genel Müdürlüğü, Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Dairesi Başkanlığı, Ankara, http://www.ogm.gov.tr/ekutuphane/Dokumanlar/Bal%20Ormanlar%C4%B1.pdf, Erişim: 06.03.2015.