Sirbistan Emareti Öncesi Belgrad: 1792-1830
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI DOKTORA TEZİ SIRBİSTAN EMARETİ ÖNCESİ BELGRAD: 1792-1830 NURBANU DURAN 2502110063 TEZ DANIŞMANI PROF. DR. MAHİR AYDIN İSTANBUL, 2019 ÖZ SIRBİSTAN EMARETİ ÖNCESİ BELGRAD: 1792-1830 NURBANU DURAN Osmanlı Devleti, 1718 yılında Belgrad’ı kaybettikten sonra bu bölgenin görevlerini bir süreliğine Vidin üstlenmiş; ancak 1739’da Belgrad’ın Osmanlılar tarafından tekrar ele geçirilmesi, devlet için eski önemini geri kazanmasına yetmemişti. Başka bir deyişle devlet, Belgrad’ı artık elden çıkması muhtemel bir toprak olarak görmeye başlamıştı. Bunun bir uzantısı olarak 1788-91 Osmanlı - Avusturya Savaşı sırasında Belgrad, yeniçeriler tarafından Avusturya’ya savaşsız teslim edilmiş; 1791 Ziştovi Antlaşması ile Belgrad’ın geri alınışı ise bölgeye istikrar getirmemişti. Bundan sonraki yaklaşık kırk yıllık süreçte devlet, Belgrad’da sürgün yeniçeriler ve ardından gelen dayılar problemi, Sırp isyanları ve Sırp özerkliğine giden süreçte yaşanan gerginliklerle uğraşmak zorunda kalacaktı. Bu bağlamda tezimizin amacı, Belgrad ve Sırbistan’ın özerkliğe geçiş öncesindeki dönemini siyasi, askeri ve sosyo- ekonomik olarak değerlendirmek olacaktır. Anahtar Kelimeler: Belgrad, Belgrad Kalesi, Osmanlı Devleti, Sırplar, Sırp İsyanları, Miloş Obrenovic III ABSTRACT BELGRADE BEFORE THE PRINCIBILITY OF SERBIA: 1792-1830 NURBANU DURAN After the Ottoman Empire lost Belgrade in 1718, Vidin undertook the duties of the region for a while, however the capture of Belgrade by the Ottomans in 1739 was not enough for Belgrad to regain its old importance. In other words, the state began to see Belgrade as a land that would be discarded soon. As a result of this approach, Belgrade was handed over to the Austria by janissaries without defending during the 1788-91 Ottoman-Austrian War. On the other hand 1791 Treaty of Sistova which made Ottoman Empire to recapture Belgrade, did not bring stability to the region. In the course of the next four decades, the Empire would have to deal with the exiled janissaries in Belgrade, the subsequent “Dayı” problems and the tensions which would lead to the Serbian uprisings and ultimately autonomy. In this context, the aim of our thesis will be to evaluate the political, military and socio-economic structure of Belgrade and Serbia within this period of time before autonomy. Keywords: Belgrade, Belgrade Fortress, Ottoman Empire, Serbs, Serbian Uprising, Miloš Obrenović IV ÖNSÖZ Belgrad, yüzyıllar boyunca Roma İmparatorluğu, Macarlar, Bizans İmparatorluğu, Sırp Despotluğu ve Osmanlı Devleti gibi uygarlıklara ev sahipliği yapmıştı. Buranın farklı toplumlar için mücadele merkezi haline gelmesi, şüphesiz önemli yollar üzerinde olmasından kaynaklanmaktaydı. Bu öneminden ötürü Osmanlı Devleti için de ulaşılması gereken bir hedef haline gelen Belgrad, birkaç başarısız denemenin ardından 1521’de Osmanlı topraklarına katılmıştı. Bu tarihten itibaren neredeyse iki yüzyıl boyunca Osmanlı kültürünün yerleştirilmeye çalışıldığı bölgede, devletin Belgrad ile olan ilişkisinde ilk kırılma noktası 1683-99 Savaşları olmuştu. Kısa süreli de olsa Belgrad’ın Avusturya işgaline uğraması gelecek iki yüz yılın habercisiydi. Nitekim 1699 Karlofça Antlaşması sonrası Budin dahil birçok kara parçasını kaybeden devlet, Belgrad’ın bir serhad şehri ve kalesi olmasını sadece izleyebilmişti. Bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti için önemi bir kat daha artan Belgrad, bu konumu ancak on sekiz yıl koruyabilmiş ve 1718’de Avusturya topraklarına katılmıştır. Bu tarihten, Belgrad’ın geri alındığı 1739’a kadar Belgrad’ın yerini Vidin almıştı. Hiç de kısa sayılmayacak bu işgal döneminde Vidin oldukça gelişim göstermişti. Bu durum tekrar Osmanlı yönetimine dahil olması dolayısıyla Belgrad’ın devlet açısından eski önemini geri kazanacağı beklentisi doğursa da süreç bu şekilde ilerlememiş ve şehir bir türlü eski önemine kavuşamamıştır.1 Ardından gelen son Osmanlı-Avusturya Savası sırasında üçüncü kez Avusturya işgaline uğrayan Belgrad 1791 Ziştovi Antlaşması ile de tekrar geri alınmıştır. Bu tarihe kadar Avusturya ile mücadele alanı haline gelen Belgrad’da, 18. yüzyılın sonu itibariyle artık devlet, uğraşmak zorunda kalacağı sorunlar silsilesi ile karşı karşıyaydı. Biz de tezimizi bu sorunlar silsilesine odakladık. Bu bağlamda birinci bölümde, 1791’den sonra Belgrad’dan kovulan yeniçerilerle yaşanan sorunlar, Belgrad Muhafızı Hacı Mustafa Paşa’nın bu süreçteki çözüm arayışları ve Belgrad’da yönetim karmaşasına neden olan dayılar dönemi ele alınmıştır. Sürecin devamı ikinci bölümde işlenmiş ve Belgrad’ın ve belki de Osmanlı Devleti’nin geleceğini şekillendiren Sırp İsyanları’na değinilmiştir. Üçüncü bölümde, artık özerklik için son on beş yılına giren Belgrad’ın bu süreçteki kazanımlarına ve özellikle Miloş’un faaliyetlerine yer verilmiştir. Son bölümde ise, esasında Sırpların tüm faaliyetlerini anlayabilmek adına Sırp kurumlarına değinilmiş ve bu kurumların işlevlerinin ne 1 Vidin’in Belgrad’ın yerine geçmesinin ardından Belgrad’ın bir daha eski önemine kavuşamaması olgusu için bkz. Mahir Aydın, “The Belgrade Fortress: Before The Treaty of Passarowitz (1697-1717)”, Belgrade 1521- 1867, ed. Dragana Amedoski, Belgrade, 2018, s. 115. V olduğu anlamaya çalışılmıştır. Bu kurumların yanı sıra Belgrad’ın nüfusu ile ticari faaliyetlerine, başka bir deyişle yaşayış tarzına da odaklanılarak esasında geçen üç bölümde anlattığımız siyasi süreçlerin halk üzerindeki yansımaları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Öte yandan belirtmek gerekir ki, incelediğimiz dönemde Belgrad, esasen Semendire Sancağı’nın bir nahiyesi olmakla birlikte aynı zamanda sancak merkezidir. Bu da demek oluyor ki burası sancak muhafızının diğer bir ifadeyle Belgrad muhafızının da bulunduğu yerdir. Dolayısıyla Belgrad, tüm Semendire Sancağı’nı ya da Sırbistan’ı ya da Sırp memleketini temsil eder. Kısacası, Belgrad demek esasen Sırbistan demektir. Biz de bu nedenle Sırbistan ya da Semendire Sancağı yerine tezimizde Belgrad ismini kullanmayı uygun bulduk. Nitekim hem Osmanlı hem de Sırp kaynaklarına baktığımızda “Belgrad”ın odakta olduğunu görmek mümkündür. Hatta Sırp kaynaklarında bu coğrafya için “Belgrad Paşalığı” ibaresi kullanılmaktadır. Birçok Osmanlı kaynağında da burası Belgrad Sancağı olarak kaydedilmektedir. Hatta Hemdemi, Sırp isyanlarından bahsettiği eserinde bu bölgeyi tarif ederken “Eyalet-i Bosna’ya hemcivar Belgrad Eyaleti’nde Semendire Sancağı’nda…” ifadesini kullanmaktadır. Bu da bize Belgrad Eyaleti kavramının da mevcut olduğunu göstermektedir. Çalışmada hem Osmanlı hem de Sırp kaynakları kullanılmış, bu da bize birçok noktayı karşılaştırma imkânı sunmuştur. Ancak eklemek gerekir ki, ülkemizde Sırp coğrafyası ile ilgili karşılaştırmalı çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu bağlamda, Doç. Dr. Selim Aslantaş’ın Osmanlı’da Sırp İsyanları ve Ayşe Özkan’ın Miloş’tan Milan’a Sırp Bağımsızlığı eserleri bu coğrafya ile ilgili Türkçe kaleme alınan temel kaynak niteliğindedir. Bu alanda çalışma kararı almamız sonrasında birçok kişi ve kurumun desteğini gördüğümüzü ifade etmek gerekir. Öncelikle, Türk Tarih Kurumu (TTK) Avrupa ve Balkan Araştırmaları alanında vermiş olduğu yurtiçi bursu ile Türkiye’de yapmış olduğumuz çalışmalara katkıda bulunmuştur. TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu) 2214-A Yurtdışı Araştırma Burs Programı ile Belgrad/Sırbistan’da araştırma yapmamıza ve böylelikle Sırp kaynaklarına ulaşarak karşılaştırmalı bir çalışma gerçekleştirmemize olanak sağlamıştır. Yine, İslam Araştırmalar Merkezi (İSAM) Kütüphanesi de sahip olduğu geniş koleksiyonu ile birçok kaynağa hızlıca erişim sağlayarak tezimize önemli katkılar yapmamıza vesile olmuştur. Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi bölümündeki araştırmalarımız sırasında bu süreci kolaylaştırmaya çalışan arşiv çalışanlarına da ayrıca teşekkür etmek isterim. VI Çalışmamızın Belgrad/Sırbistan bölümünde de birden fazla kurumdan yararlanma fırsatı bulduk. İlk olarak Sırbistan Milli Kütüphanesi’nde (Narodna Biblioteka Srbije) yapmış olduğumuz araştırmalar sırasında her soruma içtenlikle cevap veren kütüphane görevlilerine güleryüzlü ve yardısever tutumları için çok teşekkür ederim. Yine, Sırbistan Bilim ve Sanat Akademisi (SANU-Srpska Akademija Nauka i Umetnosti) Kütüphanesi ile Sırbistan Bilim ve Sanat Akademisi Balkan Enstitüsü Kütüphanesi çalışanlarına tüm yardımları dolayısıyla teşekkürlerimi sunarım. Sırbistan Devlet Arşivi’nde (Arhiv Srbije) yaptığımız incelemelerde yardımlarını esirgemeyen arşiv memurlarına da çok teşekkür ederim. Sırbistan Bilim ve Sanat Akademisi, Sırp Dili Enstitüsü’nde araştırmacı olan Olga Sabo’ya da herm Sırpçama yapmış olduğu katkıdan hem de akademinin kütüphanelerinden yararlanmam konusunda verdiği destekten ötürü teşekkürlerimi sunarım. Bu kurumların yanı sıra çalışmamıza şüphesiz çok sayıda kişinin de büyük katkıları olmuştur. Hem yüksek lisans hem de doktora sürecimde danışmanlığımı üstlenerek akademik anlamda gelişimime en büyük katkıyı sağlayan ve bu süre zarfında desteğini üzerimden hiç esirgemeyen danışman hocam sayın Prof. Dr. Mahir Aydın’a çok teşekkür ederim. Bölümümüzün bir diğer değerli üyesi ve tez jüri üyelerimden olan hocam sayın Prof. Dr. Ali Fuat Örenç’e de bu süreçteki katkılarından dolayı minnettarım. Jüri üyelerimden bir diğer değerli hocam Prof. Dr. İshak Keskin’e de desteklerinden dolayı teşekkür ederim. Yardım ve desteğini hep üzerimde hissettiğim, umutsuzluğa düştüğümde ayağa kalkmamı sağlayan, ufkumu genişleten değerli hocam Doç. Dr. Metin Ünver’e teşekkürlerimi sunarım. Aynı şekilde