MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE DULKADIROĞLU AHSUVAR BEY İSYANI ∗

FATİH YAHYA AYAZ ∗∗∗∗∗∗

Giri Tarihteki en büyük MüslümanTürk devletlerinden biri olarak kabul edilen Memlükler (648923/12501517), hükmettikleri geni coğrafyayı ve İslâm dünyasının batısını korumak için büyük bir mücadele vermilerdir. Mücadele içerisine girdikleri devletlerin baında Bağdat’ı tarumar ederek Abbâsî Devleti’ni (132656/7501258) ortadan kaldıran, daha sonra da Suriye’ye yönelen Moğollar gelmektedir. Memlük Devleti kendi topraklarına yaklaan bu büyük tehlikeye karı Aynicâlût Savaı (25 Ramazan 658/3 Eylül 1260) 1 ile balayan ve yarım asırdan fazla süren çetin bir mücadele vermek zorunda kalmıtır. Bu mücadele sürecinde Memlüklerin karısında sadece Moğolların batı kolunu temsil eden İlhanlı Devleti (654754/12561353) değil, onlara tâbi olan Çukurova (Kilikya) Ermeni Krallığı ve Suriye sahilleri ile Antakya’da kurulmu olan Haçlı devletçikleri de bulunuyordu. Aynicâlût Savaı’ndan sonra bahsedilen bölgede baka önemli bir güç bulunmadığından kendilerini İslâm dünyasının hamisi olarak görmeye balayan Memlükler, bir yandan

∗ Bu çalıma, 29 Nisan1 Mayıs 2011 tarihlerinde gerçekletirilen “Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu”nda sunulan tebliğin oldukça geniletilmi ve gözden geçirilmi eklidir. ∗∗ Doç. Dr., Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, /TÜRKİYE, [email protected] 1 Bu savala ilgili geni bilgi için bk. Abdülkerim Özaydın, “Aynicâlût Savaı”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), IV (1991), s. 275276; Süleyman Özbek, “Yakın Doğu Türkİslam Tarihinin Akıını Değitiren Bir Meydan Savaı: Ayn Calud”, Türkler, V (2002), s. 127133; John M. Smith, Jr., “ ‘Ayn Jâlût: Mamlûk Success or Mongol Failure?”, Harward Journal of Asiatic Studies (HJAS) , ILIV/2 (1984), s. 307328; Fayed Hammâd Âûr, elAlâkâtü’s siyâsiyye beyne’lMemâlîk ve’lMuğûl fî’dDevleti’lMemlûkiyyeti’lûlâ, Kahire 1976, s. 5159; Nuray Ergun, Ayni Câlût Savaı ve Neticeleri (658/1260) (Basılmamı Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Türkiyat Aratırmaları Enstitüsü, 1999, s. 3552. 404 FATİH YAHYA AYAZ

Bağdat’ı İlhanlıların elinden alma teebbüsünde bulunurlarken 2, bir yan dan da Memlük sultanı elMelikü’zZâhir Baybars’ın (658676/1260 1277) balattığı ve haleflerinin devam ettirdiği bir dizi fetih hareketi sonu cunda Suriye bölgesindeki Haçlı devletlerini tamamen ortadan kaldırmaya çalımılardır 3. Memlükler, özellikle de Sultan Baybars yukarıda bahsedilen müca dele stratejisinin bir gereği olarak, Moğol istilâsı sebebiyle Suriye’nin ku zeyine göç eden Türkmenlere kucak açmılar, onları Gazze’den balayarak Sis (Kozan) hududuna kadar olan bölgede iskân etmilerdi. Bazı Türkmen beylerine emîrlik payesi ve iktâ vermek suretiyle Suriye sınırında İlhanlı Devleti’ne karı Türkmenlerin oluturduğu bir tampon bölge meydana getirmilerdi 4. XIV. asrın ilk yarısında İlhanlı Devleti’nin çöküe geçmesiyle birlikte Memlüklerin himaye ve desteğinden de cesaret bulan bu Türkmen beyleri daha serbest hareket etmeye balamılar, bah sedilen bölgede irili ufaklı beylikler tesis etmeye muvaffak olmulardı 5. Bunlar arasında Zeyneddin Karaca Bey’in temellerini attığı Dulkadır oğulları da (13371522) 6 bulunuyordu. Memlük Devleti, Müslümanları koruma, soydalarına kucak açma ve İlhanlılar ile Kilikya Ermenilerine karı tampon bölge oluturma gibi maksatlarla himaye edip desteklediği Türkmenleri daima kendisine tâbi unsurlar olarak görmü ve bu anlayı doğrultusunda onların müstakil hareket etmelerine mâni olmaya çalımıtır. Nitekim Osmanlıların güçlü

2 F. Âûr, elAlâkâtü’ssiyâsiyye, s. 56; İsmail Yiğit, SiyasiDiniKültürelSosyal İslâm Tarihi: Memlûkler , VII, İstanbul 1991, s. 39, 43. Ayrıca bk. Reuven AmitaiPreiss, Mongols and Mamluks: The MamlukIlkhanid War, 12601281, Cambridge 1996, s. 12. 3 Memlüklerin bölgedeki Haçlı devletlerini ortadan kaldırmasıyla ilgili bilgi için bk. Ali Aktan, “MemlûkHaçlı Münasebetleri”, Türk Dünyası Aratırmaları Dergisi , 106 (1997), s. 416 451. 4 Faruk Sümer, “Çukurova Tarihine Dâir Aratırmalar (Fetihten XVI. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar)”, Tarih Aratırmaları Dergisi , I/1 (1963), s. 8; Cüneyt Kanat, “Memlûkler’in Baybars Zamanındaki (13601377) SuriyeÇukurova Siyaseti ve Bu Siyasetin Çukurova’nın Türklemesindeki Rolü”, III. Çukurova Halk Kültürü Bilgi öleni Sempozyumu , Bildiriler, Adana 1999, s. 432. 5 Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği , 1989, s. 7, 9. 6 Bu beylikle ilgili bk. İsmail Hakkı Uzunçarılı, Anadolu Beylikleri, Ankara 1988, s. 169 175; Yinanç, Dulkadir Beyliği , Ankara 1989; a.mlf., “Dulkadıroğulları”, DİA, IX (1994), s. 553 557. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 405 bir devlet olarak tarih sahnesine giriinden sonra bahsedilen bölgelerdeki Ramazanoğulları ve Dulkadıroğulları gibi beylikleri kontrolü altına al maya çalıması, söz konusu bölgede Memlükler ile Osmanlılar arasında nüfuz mücadelesine neden olurken, aynı zamanda Memlüklerin bu bey liklerle sorunlar yaamasına da yol açmıtır 7. Bu bağlamda özellikle MemlükDulkadıroğulları ilikilerinin, Memlükler ile Osmanlılar arasındaki nüfuz mücadelesinin tesirinde ekillendiğini söylemek müm kündür. Biz bu çalımada, MemlükDulkadıroğulları ilikilerini bir bütün ola rak ele almak yerine, bu münasebetlerin bahsi geçen hususiyetini en fazla ortaya koyan örneklerden ahsuvar Bey’in isyanını ele alacağız. Burada da sadece Memlük tarihçilerinin ahsuvar Bey meselesine yaklaımını öne çıkaracağız.

ahsuvar Bey’in Ortaya Çıkıına Kadar MemlükDulkadır oğulları Münasebetleri Memlük Devleti devamlı sorun oluturan kuzey sınırını 8, daha önce de ifade edildiği gibi, bazı Türkmen beylerine emîrlik payesi ve iktâ ver mek suretiyle oluturduğu bir tampon bölge ile muhafaza etmeye çalımıtır. Ancak himaye edip desteklediği Türkmenleri daima kendisine tâbi unsurlar olarak görmü, onların müstakil hareket etmelerine de mani olmaya çalımıtır. Memlük Devleti bu beylerin hüküm sürdüğü bölgeleri am vilâyetinin bir uzantısı kabul etmi, buralara merkezden, yüksek rütbeli ümera arasından nâib tayin etmek suretiyle daima kontrolünü hissettirmitir. Nitekim Dulkadıroğulları Beyliğinin de merkezi olan Elbis tan’ı “Ebülüsteyni’lMahrûse” olarak isimlendirmi ve buradaki nâiblere

7 Bk. Yiğit, Memlûkler , VII, 148, 149, 157; Kazım Yaar Kopraman “Mısır Memlûkleri (12501517)”, Türkler, V, 117; a.mlf., “Memlûkler”, Doğutan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, VI, İstanbul 1987, s. 524. Ayrıca bk. ehabettin Tekindağ, “Fâtih Devrinde OsmanlıMemlûklu Münasebetleri”, İÜEF Tarih Dergisi, XXX (1976), s. 77 vd.; Selâhattin Tansel, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyâsî ve Askerî Faaliyeti, Ankara 1999, s. 329 vd. 8 Memlük Devleti’nin kuzey sınırı ile ilgili bk. Altan Çetin, Memlûk Devleti’nin Kuzey Sınırı , Ankara 2009. 406 FATİH YAHYA AYAZ binler emîri ( mukaddemü elf veya yüzler emîri: emîrü mie )9 payesi vermitir 10 . Memlükler döneminin mehur ansiklopedist tarihçilerinden Kalkaendî (ö. 821/1418), am vilâyetinin haricinde Memlüklere bağlı nâiblikleri anlatırken bunların suğûr ve avâsım bölgesine 11 dâhil olan sekiz tanesini ayrı ayrı zikretmekte, valilerinin kim tarafından ve hangi rütbedeki emîrlerden seçileceğini de açık bir ekilde kaydetmektedir. Buna göre, Elbistan doğrudan sultan tarafından tayin edilen ve binler emîri payesine sahip nâiblerce yönetilmektedir. Burada sayılan ehirler arasında mevcut uygulamaya göre sadece Elbistan, Ayas, Tarsus, Adana ve Sis gibi Dulkadıroğulları ve Ramazanoğulları arasından seçilen nâiblerce yöneti lenlere merkezden atama yapılmakta, valilerin payeleri de en üst rütbe den tahsis edilmektedir. Geri kalanlar içerisinde, meselâ ve Da rende gibi ehirlerin valileri Halep nâibi tarafından, “onlar” veya “tabılhâne” (kırklar) emîrleri gibi daha alt rütbeye sahip Memlük ümera sından seçilmektedir 12 . Bu durum, Memlük Devleti’nin Dulkadıroğulları ve Ramazanoğulları gibi beylikleri ciddi murakabe altında tutmak istediğini açıkça ortaya koymaktadır.

9 “Ümerâü’lmîîn” veya “mukaddemü’lülûf” olarak da tabir olunan bu emîrler, Memlük ordusundaki en üst rütbeyi hâiz grup idi. Emirleri altında normal zamanda en az yüz süvari bulunur, sava sırasında ise “ecnâdü’lhalka” denilen tımarlı askerlerden bin kiiye komuta ederlerdi ve bu sebeple onlara “emîrü mie” veya “mukaddemü elf” isimleri verilirdi. Rütbece onların altında bulunanlara “ümerâü tablhâne” (bando emirleri veya kırk baılar) denilir ve komutaları altında, bazılarınınki yetmie ulamakla birlikte genellikle kırk memlük bulunurdu. Rütbece bunların ardından, emirleri altında onyirmi arası memlük bulunan “ümerâü ‘irînât” veya “‘aerât” (yirmiler emîrleri), on memlük bulunan “ümerâü ‘aere” (on baılar, onlar emîrleri) ve be memlük idare eden “ümerâü hamsevât” (beler emîrleri) ge liyordu. Bu konuda daha geni bilgi için bk. ihabeddin Ahmed b. Yahya b. Fazlullah el Ömerî, Mesâlikü’lebsâr fî memâliki’lemsâr : Memâlikü Mısr ve’âm ve’lHicâz ve’lYemen (nr. Ey men Fuâd Seyyid), Kahire 1985, s. 27, 28; Ahmed b. Ali elKalkaendî, Subhu’la‘â fî sınâati’l inâ, IXV, Kahire 19101920 , IV, 1415; Takıyyüddin Ahmed b. Ali elMakrîzî, Kitâbü’l Mevâiz ve’li‘tibâr bizikri’lhıtat ve’lâsâr (elHıtat ), III, Beyrut, ts., II, 215216; Garsüddin Halil İbn ahin ezZâhirî, Zübdetü Kefi’lmemâlik ve beyânü’tturuk ve’lmesâlik (nr. Paul Ravaisse), Paris 1894, s. 113; David Ayalon, “Studies on the Structure of the Mamluk Army II”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies (BSOAS), XV (1953), s. 467471. 10 Bk. Kalkaendî, Subhu’la‘â, VII, 172, IV, 228. 11 Müslüman devletlerle Bizans arasında tahkim edilmi sınır bölgeleri olarak nitelendiri len suğûr ve avâsım hakkında bk. Hakkı Dursun Yıldız, “Avâsım”, DİA, IV (1991), s. 111112. 12 Bk. Kalkaendî, Subhu’la‘â, IV, 228229. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 407

Memlük Devleti’nin büyük önem verdiği Elbistan, Mara ve civarına hâkim olan ve Zeyneddin Karaca Bey tarafından temelleri atılan Dulkadıroğulları Beyliği, iki asra yaklaan siyasî ömründe, genelde Memlüklere bağlı kalmıtır. Ancak ilikiler her zaman iyi olmamı, Memlüklerin arzusu hilafına hareket eden Dulkadıroğulları beyleri ağır bir ekilde cezalandırılmılardır. Nitekim müstakil hareket etmeye çalıan Karaca Bey Kahire’de idam edilirken, yerine getirilen oğlu Halil Bey de benzer hareketleri nedeniyle Çerkez Memlükler’in (784923/13821517) ilk sultanı olan elMelikü’zZâhir Berkuk’un (birinci saltanatı: 784 791/13821389, ikinci saltanatı: 792801/13901399), düzenlettiği bir suikast sonucu öldürülmütü. Daha sonraki bey Sevli (veya Sûlî), Memlük Devleti’nin hasmı Timur’un arzusuyla Anadolu’nun fethine giriince, Memlüklerin gazabına uğradı ve katledildi 13 . Sevli Bey’den sonra meydana gelen olaylar, MemlükOsmanlı anlamazlığının balangıcını da simgelemektedir. Zira Memlükler tarafından Sevli Bey’in yerine getirilen oğlu Sadaka, karısında Osmanlı padiahı Yıldırım Bayezid’in desteklediği amcasının oğlu Mehmed Bey’i buldu. Yıldırım Bayezid bu iki beyin mücadelesine Mehmed Bey lehinde müdahalede bulunarak onu Elbistan’ın baına getirdi. Bundan sonra Memlükler ve Osmanlılar, Dulkadıroğullarını birbirlerine karı himaye hususunda çekieceklerdir 14 . Mehmed Bey, Yıldırım Bayezid’in desteğiyle nâib olmasına rağmen Memlüklerle genelde iyi geçindi. Yerine geçen oğlu Süleyman Bey de iyi münasebetleri devam ettirdi. Süleyman Bey’in ardından beyliğe getirilen Melik Aslan dostça ilikileri sürdürmek istediyse de Karamanlılarla mücadelesi ve özellikle Memlüklerle çekime içinde olan Akkoyunlularla yaadığı sorunlar kendisini rahat bırakmadı. ’yi igal eden Karamanlılardan bu ehri geri almaya çalıtıysa da Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın onlara yardım etmesi nedeniyle baarılı olamadı. Üstelik Harput’u da Uzun Hasan’a bırakmak zorunda kaldı. Melik Aslan Bey, Harput’un Uzun Hasan’a bırakılmasında kendisini ku

13 Bk. Uzunçarılı, Anadolu Beylikleri, s. 170; Yinanç, “Dulkadıroğulları”, s. 553554; Kâzım Yaar Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi: Sultan alMalik alMu’ayyad eyh alMahmûdî Devri (14121421), Ankara 1989, s. 168, 169; Yiğit, Memlûkler , VII, 155, 156. 14 Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 34. 408 FATİH YAHYA AYAZ surlu gören Memlük sultanı elMelikü’zZahir Hokadem’in (865 872/14611467) tepkisini çekti ve bir suikastla öldürüldü. Yerine kardei ahbudak, bey olarak tayin edildi 15 . ahbudak’ın Dulkadıroğulları memleketine bey olarak tayin edilmesi, Memlükleri uzun süre uğratıracak olan ahsuvar isyanının balamasına da sebep olmutur. Osmanlı Devleti’nin de müdahil olduğu bundan so nraki süreçte MemlükDulkadıroğulları ilikileri tekrar silahlı bir mücade leye dönüecektir.

ahsuvar Bey’in Ortaya Çıkıı ve Ona Karı Düzenlenen Seferler ahsuvar Bey’in Memlük kaynaklarında zikredilmeye balaması, kardei Melik Aslan’ın bir suikast neticesinde katledilmesinden sonradır. Esasen ahsuvar’ın Osmanlılar tarafından Dulkadıroğulları beyi olarak tayin edilmesinde söz konusu hadisenin mühim rolü vardır 16 . Ayrıca, ileride iaret edileceği gibi ahsuvar’ın Memlüklere karı balattığı isyan da bu olaya bağlanmıtır. Bu bakımdan öncelikle Melik Aslan’ın katle dilmesiyle ilgili rivayetlere temas etmek gereklidir. Memlük tarihçileri Melik Aslan’ın Elbistan’da Cuma namazı kılarken bir fedai tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünü, onun ölümünün hemen ardından bu fedai nin de katledildiğini bildirmektedirler (Rebîülevvel 870/Ekim 1465) 17 . Bazı tarihçiler ahsuvar Bey meselesini kastederek Melik Aslan’ın katle

15 Yinanç, “Dulkadıroğulları”, s. 554555. Ayrıca bk. Uzunçarılı, Anadolu Beylikleri, s. 171172; Yiğit, Memlûkler , VII, 156. 16 Bk. Tekindağ, “Fâtih Devrinde OsmanlıMemlûklu Münasebetleri”, s. 78; Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 62; Tansel, Fatih Sultan Mehmed’in Siyâsî ve Askerî Faaliyeti, s. 332333. 17 Ebü’lMehâsin Cemaleddin Yusuf İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire fî mülûki Mısr ve’l Kâhire , XVI (Cemaleddin eeyyâlFehim M. eltût), Kahire 1972, s. 345; emseddin Mu hammed b. Abdurrahman esSehâvî, edDavü’llâmi‘ liehli’lkarni’ttâsi‘ , IXII, Kahire, ts., 312 313 ; a.mlf., Vecîzü’lkelâm fi’zzeyl alâ Düveli’lİslâm (nr. Beâr A. Maruf v.dğr.), IIV, Beyrut 1995, II, 779780; Zeyneddin Abdülbasıt b. Halil İbn ahin ezZâhirî elMalatî, Neylü’lemel fî zeyli’dDüvel (nr. Ömer A. Tedmürî), IIX, Beyrut 2002, VI, 229; Muhammed b. Ahmed İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr fî vekâii’ddühûr (nr. Muhammed Mustafa), IV, Kahire 19821984. II, 434 435. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 409 dilmesiyle birlikte er ve fitne kapısının açıldığına da iaret ederler 18 . Zira Dulkadıroğullarının ileri gelenleri, Melik Aslan’ın katlinden kardei ve yeni beyleri ahbudak’ı sorumlu tutmular ve Osmanlı padiahı Fatih Sultan Mehmed’e bavurarak Melik Aslan’ın diğer kardei ahsuvar’ı bey olarak tayin etmesini istemilerdi 19 . Dulkadıroğulları hanedanının damadı olan Fatih Sultan Mehmed, hısımlık münasebetlerini de kullanarak bu sayede bölgeye müdahale etme imkânını bulmutu. ahsuvar’ı açıkça destekleyen padiah, Memlük sultanı Hokadem’e yolladığı iltimas nâmede bu akrabalık bağlarına iaret etmek suretiyle Dulkadıroğullarına bey tayini hususunda hak sahibi olduğunu ihsas etmiti 20 . Bunun ardından da ahsuvar, Memlüklerin tayin ettiği ahbudak’a karı hare kete geçti. ahsuvar, bu toprakların atalarına ait olduğu düüncesiyle hareketini meru görüyordu 21 . Dulkadıroğullarının ileri gelenleri bahsi geçen suikasttan ahbudak’ı, dolayısıyla da onu destekleyen ve bey tayin eden Memlükleri sorumlu tutarlarken, eserlerini bu dönemde kaleme almı olan bazı Memlük ta rihçilerinin bunu destekler mahiyette nakillerde bulunmaları dikkat çeki cidir. Meselâ İbn Tağriberdî (ö. 874/1469) enNücûmü’zzâhire adlı eserinin bir yerinde Melik Aslan’ı öldüren fedaiyi kimin gönderdiğini söylemeyi gerekli görmediği ifadesini kullanırken 22 , bir baka yerinde ise bu fedaiyi Hokadem’in gönderdiğine dair dedikodular bulunduğunu nakleder 23 . Abdülbasıt elMalatî de (ö. 920/1514), bu suikastın elMelikü’zZahir Hokadem tarafından tertip edildiğinin söylendiğini, bunları kayda değer bulduğunu ifade etmekte 24 , hatta daha da ileri giderek sultanın bu husus taki görüünün uğursuz sonuçlar doğurduğunu ve bunların halen devam

18 Bk. İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, XVI, 345; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 229; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 435. 19 Tekindağ, “Fâtih Devrinde OsmanlıMemlûklu Münasebetleri”, s. 78; Yinanç, Dulka dir Beyliği, s. 62; Tansel, Fatih Sultan Mehmed’in Siyâsî ve Askerî Faaliyeti, s. 332333. 20 Tekindağ, “Fâtih Devrinde OsmanlıMemlûklu Münasebetleri”, s. 7778; Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 55, 6364. Ayrıca bk. Tansel, Fatih Sultan Mehmed’in Siyâsî ve Askerî Faaliyeti, s. 333334. 21 Sehâvî, edDavü’llâmi‘, III, 274. 22 enNücûmü’zzâhire, XVI, 292. 23 enNücûmü’zzâhire, XVI, 345. 24 Neylü’lemel, VI, 229. 410 FATİH YAHYA AYAZ ettiğini söylemekten çekinmemektedir 25 . Bu iki tarihçinin evlâdü’nnâs 26 denilen ümera çocuklarından olduğu, babalarından dolayı yönetici zümreyle yakın ilikileri bulunduğu dikkate alındığında o dönemde bu ifadeleri kullanmalarının zorluğu daha iyi anlaılabilir 27 . Yine, evlâdü’n nâs arasında sayılan İbn İyâs’ın (ö. 930/1524), Sultan Hokadem’in vefatının ardından yazdığı hal tercemesinde, muhtemelen Melik Aslan’a düzenlenen suikasti kastederek ahsuvar fitnesinin çıkmasına bu sultanın sebep olduğu ve bu yüzden birçok sıkıntı yaandığı gibi kendi zamanına kadar devam eden MemlükOsmanlı dümanlığının da bundan kaynaklandığı eklindeki kayıtları 28 burada zikredilmelidir. Memlük kaynakları, bahsi geçen suikasttan sonra gelien olaylarda ahsuvar Bey’in ismini zikretmeye balarlar ve onun ortaya çıkıını Ce maziyelâhir 870 (Ocakubat 1466) olarak tarihlendirirler. Nitekim bu tarihte Osmanlı padiahı Fatih Sultan Mehmed’in Memlük sultanı Hokadem’e elçi göndererek, daha önce öldürülmü olan Elbistan nâibi Melik Aslan’ın yerine kardei ahsuvar’ın tayin edilmesini talep ettiği, Hokadem’in daha önce bu vazifeye ahbudak’ı tayin ettiğini öğrenince de bundan rahatsız olarak ahsuvar’ı desteklemeye karar verdiği nakledi lir. Tarihçiler Osmanlıların ahsuvar’ı desteklemek ve Memlüklerin tayin ettiği ahbudak’ın elinden Elbistan’ı almasına yardım etmek üzere bir birlik göndermesinin Hokadem’i büyük sıkıntıya soktuğunu ifade etmek tedirler 29 .

25 Bk. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 232. 26 Evlâdü’nnâs, Memlük emîrlerinin hür olarak doğan oğullarından oluan ve ihtiyat askeri olarak kabul edilen askerî ve sosyal zümreye verilen isimdir. Geni bilgi için bk. Kalkaendî, Subhu’la‘â, IV, 16, 51; Seyyid Muhammed esSeyyid, “Evlâdü’nNâs”, DİA, XI (1995), s. 525526; Ayalon, “Awlâd alNâs”, Encyclopaedia of Islam New Edition (EI ²), I (1954), s. 765; Yiğit, Memlûkler , VII, 217. 27 Bu iki tarihçinin hayatıyla ve bu konumlarıyla ilgili bilgi için bk. Mustafa Çuhadar İsmail Yiğit, “İbn Tağrîberdî”, DİA, XX (1999), s. 385388; Özaydın, “Abdülbâsıt elMalatî”, DİA, I (1988), s. 201. 28 Bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 457. 29 Bk. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 235; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 436. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 411

Sultan Hokadem bu gelimeler üzerine balarında Atabek 30 Kânım etTâcir’in 31 bulunduğu yedi tane binler emîri ve daha alt rütbede emîrlerle birçok askerden müteekkil bir birliğe (tecrîde) 32 ahsuvar’a karı ahbudak’a destek olmak amacıyla sefere hazırlanma emri verdi. Ancak daha sonra bu emir iptal edildi 33 . Abdülbasıt elMalatî, ahsuvar taraftarlarından gelen olumlu haberler üzerine bu seferin iptal edildiğini nakletmektedir. Buna göre ahsuvar taraftarları, Memlük sultanının aleyhinde birtakım faaliyetlere girmeyi amaçlamadıklarını, bilakis ah suvar’ı bey tayin etmesi için sultandan müsaade istediklerini iletmiler dir 34 . Sefer iptal edilmekle birlikte, Halep’ten gelen haberler acil tedbir alınmasını gerektirecek ekildedir. Bu haberlere göre, ahsuvar, ahbudak’ı Dulkadıroğullarına ait bölgeden çıkararak buraları ele geçirmiti. Bunun üzerine Halep ve Hama nâibleri ahbudak’a yardım için bölgeye gönderilmilerdi (aban 870/MartNisan 1466) 35 . Sefer

30 Memlük Devleti’nde saltanat nâibliğinden sonraki en büyük görev “atabeklik” idi. Bu görevi yürüten emîre “atabekü’lasâkir” unvanı verilirdi. Bu unvan, Mısır’daki ordunun komutanı sıfatını taımaktan baka üstlendiği herhangi bir vazife bulunmayan ve yüzler emîrlerinden olan atabeklerin mevkilerini yüceltmek amacıyla kullanılıyordu. Ayrıca Dımak ve Halep’te de birer atabekü’lasâkir bulunurdu. Atabekler daha sonraları “elemîrü’lkebîr” ve “beylerbeyi” olarak da isimlendirilmeye baladı. Saltanat nâibliğinin önemini kaybetme siyle atabeklerin nüfuzlarının artması ve idareyi fiilen ellerine almaları neticesinde bu görevi yürütenlerin bazen “müdebbirü’lmemâlik” veya “müdebbirü’lmemâliki’lİslâmiyye” eklinde nitelendirildikleri de oluyordu. Atabeklik göreviyle ilgili daha geni bilgi için bk. Kalkaendî, Subhu’la‘â, IV, 18; İbn ahin ezZâhirî, Zübde, s. 112113; Uzunçarılı, Osmanlı Devleti Tekilâtına Medhal , Ankara 1988, s. 352353; Hasan elBââ, elFünûnü’lİslâmiyye ve’lvezâif ale’l âsâri’lArabiyye, IIII, Kahire, ts. , I, 1320; Ayalon, “Studies on the Structure of the Mamluk Army III”, BSOAS, XVI (1954), s. 5859; P. M. Holt, “Memlûk Sultanlığında Devlet Yapısı” (çev. Samira Kortantamer), Belleten, LII/202 (1988), s. 239241. 31 Kânım min Safer Hoca elMüeyyedî etTâcir (ö. 871/1466) hakkında bk. İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, XVI, 351; Sehâvî, edDavü’llâmi‘, VI, 200201; Abdülbasıt el Malatî, Neylü’lemel, VI, 250; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 442443. 32 Tecrîde veya elcerîde, seri hareket etmek maksadıyla bazı ağır silahlar ve piyadelerin dâhil edilmediği süvari birliği için kullanılan bir tabirdir. Bk. Muhammed Ahmed Dühmân, Mu‘cemü’lelfâzı’ttârîhiyye fî’lasri’lMemlûkî, Beyrut 1990, s. 42. 33 İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, XVI, 293; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 235, 236; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 436437. 34 Neylü’lemel, VI, 235, 236. 35 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 238. Ayrıca bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 437. 412 FATİH YAHYA AYAZ sırasında ahsuvar’ın ahbudak’ı yenilgiye uğrattığını haber alan bu nâibler görev yerlerine geri döndüler 36 . Bu hadisenin ardından ahsuvar’ın Elbistan’dan ayrıldığı, onunla mücadele etmekte yetersiz kaldığı düünülen ahbudak’ın yerine amcası Rüstem’in Dulkadıroğulları Beyliğine tayin edildiği eklinde ortak noktaları bulunan ancak bazı hususlarda farklılıklar arz eden birtakım bilgiler nakledilmektedir. Meselâ İbn Tağriberdî bu ortak nokta oluturan malumatı zikrettikten sonra Rüstem Bey’in ahsuvarla mücadelede ahbudak’tan daha zayıf kalacağı eklinde bir kanaat serdederek konuyu sonlandırır 37 . Abdülbasıt elMalatî, Halep nâibinden ahsuvar’ın Elbis tan’dan ayrıldığına dair bir bilgi geldiğini, ancak Sultan Hokadem’in bunu yeterli görmeyerek ahbudak’ın yerine amcası Rüstem’i Dulkadıroğulları Beyliğine tayin ettiğini bildirir. Müellif kendi kanaatine göre de ahbudak’ın ahsuvarla mücadelede baarısız ve yetersiz olduğ unun altını çizer 38 . İbn İyâs ise Halep’ten gelen haberlere göre ahsuvar’ın Elbistan halkı ona yüz vermediğinden buradan ayrıldığını ve sultanın da ahsuvarla savamakta yetersiz gördüğü ahbudak’ın yerine amcası Rüstem’i Elbistan nâibliğine tayin ettiğini belirten bir nakilde bu lunur 39 . İbn İyâs’ın rivayetinde dikkat edilmesi gereken nokta, ahsuvar’ın Elbistan’dan ayrılmasının halktan destek görmemesine bağlanmı olmasıdır. Oysa Abdülbasıt elMalatî, zımnen, ahsuvar’ın Memlük sultanına ho görünmek için Elbistan’dan çıktığını, sultanın ise bunu kabul etmeyerek onunla daha iyi mücadele edeceğini düündüğü Rüstem’i nâib tayin ettiğini ifade etmektedir. İbn İyâs’ın rivayeti, daha önce ifade ettiğimiz Dulkadıroğulları ileri gelenlerinin Osmanlı padiahı Fatih Sultan Mehmed’den, Elbistan’a bey olarak ahsuvar’ı tayin etmesi ni istedikleri eklindeki Osmanlı kaynaklarından gelen bilgilerle çelimektedir. Rüstem Bey’in Elbistan’a tayin edilmesi de meseleyi halletmeye yetmemi, ahsuvar’ın isyanı daha da yayılma istidadı göstermitir. Memlük kaynakları da bu duruma iaret eden bilgiler vermektedir. Nite

36 Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 63. 37 Bk. İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, XVI, 294. 38 Bk. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 243. 39 Bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 440. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 413 kim yeğeniyle savaa tutuan Rüstem Bey muhtemelen zor durumda kaldığından Halep nâibi ve buradaki birliklerin onun yardımına gitmesi emredilmitir (Rebîülâhir 871/KasımAralık 1466) 40 . İbn İyâs, ahsuvar la er kapısının bu hadiseyle açıldığı yorumunu yapmaktadır 41 . Memlük sultanı muhtemelen Rüstem Bey’in de bu meseleyi halledemeyeceği ka naatine vararak onu görevden aldı ve yerine ahbudak’ı yeniden getirdi. Bunu bildirmek üzere de bir elçiyi Halep bölgesine yolladı (Zilhicce 871/TemmuzAğustos 1467) 42 . İbn İyâs bu bilgileri verdikten sonra, söz konusu elçi yoldayken, Halep’ten ahsuvar’ın isyan ettiği ve Memlük sultanına itaatten ayrıldığına dair bilgiler geldiğini, bunun üzerine sultanın am, Halep ve bölgedeki diğer nâiblere ahsuvarla savamak üzere sefer emri verdiğini nakleder 43 . Abdülbasıt elMalatî ise sadece bah si geçen elçi yola çıktıktan sonra Suriye bölgesindeki (Bilâdü’âmiyye) nâiblerin ahsuvarla harp etmek üzere yola çıktıkları eklinde bir bilginin geldiğini nakletmekle yetinir 44 . Aynı tarihçiler 872 (1467) senesi balarında sultanın ahsuvarla harp etmek üzere Suriye bölgesindeki nâiblere emir verdiği eklindeki rivayetleriyle 45 daha önce verdikleri bilgi leri tekrar ederler. İbn Tağriberdî ise söz konusu tarihçilerin daha önce verdikleri bilgilere temas etmeden 872 (1467) senesi balarında sultanın, Suriye bölgesindeki nâiblere ahsuvarla harp etmek üzere emir verdiğini bildirmektedir 46 . Yukarıdaki rivayetlerden de anlaıldığı gibi, ahsuvar gittikçe güç kazanmı, hatta Memlük Devleti’ne ait bölgelere saldırmayı düünecek kadar kuvvetlenmitir. Nitekim konuyla ilgili 872 (1467) senesi balarında Halep’ten bakent Kahire’ye ulaan haberler buna iaret etmektedir. İbn

40 Bk. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 254; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 444. 41 Bedâiu’zzühûr, II, 444. 42 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 266; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 449. 43 Bedâiu’zzühûr, II, 449. 44 Neylü’lemel, VI, 266. 45 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 273; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 451. Sehâvî’nin (ö. 902/1497), ahsuvar’ın hal tercemesinde bu konuyla alâkalı verdiği bilgiler tarihlendirme açısından Abdülbasıt elMalatî ve İbn İyâs’ın rivayetiyle uyumlu gözükmektedir. Bk. ed Dav’ü’llâmi‘, III, 274. 46 İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, XVI, 300. 414 FATİH YAHYA AYAZ

Tağriberdî, Halep nâibi Yebek elBecâsî’nin 47 , ahsuvar’ın itaatten ayrıldığı ve Halep bölgesine doğru harekete geçme temayülünde olduğu eklinde bir haber yolladığını bildirmektedir. Tarihçi, bu haberi alan sultanın Halep nâibi Yebek elBecâsî’ye yardım etmek üzere Trablus ve Hama nâiblerine derhal sefere çıkma emri verdiğini, bunun ardından da, ihtiyaç halinde harekete geçmesi kaydıyla be tane binler emîri, çok sayıda daha alt rütbedeki emîr ve bin civarında sultan memlükünden müteekkil bir birlik (tecrîde) hazırlattığını da ilâve etmektedir (12 Muhar rem 872/13 Ağustos 1467) 48 . Abdülbasıt elMalatî, İbn Tağriberdî’nin rivayetini daha kısa bir ekilde tekrarladıktan sonra, Suriye bölgesindeki nâiblere verilen sefer emriyle ilgili olarak bunun ahsuvar’a karı çıkarılan ilk ordu olduğu ilâvesinde bulunmaktadır 49 . İbn İyâs ise yukarıdaki malumatı eklediği rivayetinde farklı bilgiler de sunmaktadır. Buna göre, Halep nâibi, bölgedeki birçok Türkmen grubunun da desteğini arkasına alan ahsuvar’ın gücünün arttığını ve sultana ait belde lere yöneldiğini bildirmektedir. Bu sırada çok hasta olan Sultan Hokadem, konuyla ilgilenememi, ancak İkinci Devâdâr (Devâdâr Sânî) 50 Hayırbek 51 sultan adına bölgedeki nâiblere ahsuvarla sava

47 Yebek elBecâsî (ö. 890/1485) hakkında bk. Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘, X, 275; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 414; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 217. 48 enNücûmü’zzâhire, XVI, 300. 49 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 273. 50 Devâdâr, önemi zamanla artan bir görevli olup, sultanın yazdığı mektup ve fermanları göndermek, ona gelen yazıları baka bazı görevliler eliğinde sultana arz etmek, sultanla görümek isteyenlere gerekli izni almak ve protokolü öğretmek gibi vazifeleri üstlenirdi. Devâdârlar sultana ait vakıflara nezaret etmek görevini de yürütürlerdi. Önceleri onlar veya tabılhâne emîrlerinden seçilen devâdâr, zamanla önemi artınca yüzler emîrleri arasından atanmaya balamıtır. Tabılhâne emîrlerinden bir de nâibleri bulunan devâdârların zamanla sayıları artmı ve balarındaki görevli “devâdâr kebîr” unvanını almıtır. Özellikle Türk Memlükler döneminin sonlarında ve Çerkez Memlükler döneminde ehemmiyeti artan devâdârlık, ilk zamanlardaki saltanat nâibliği gibi görülmeye balamıtır. Devâdârlık hakkında geni bilgi için bk. İbn Fazlullah elÖmerî, Mesâlik (Eymen), s. 58; Kalkaendî, Subhu’la‘â, IV, 19, 38, V, 462; Makrîzî, elHıtat, II, 222; İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, VII, 185; Uzunçarılı, Medhal , s. 356358; Hasan elBââ, elFünûn, II, 519 vd.; Ayalon, “Studies…III”, s. 6263. 51 Hayırbek elHâzindâr ezZâhirî elHokademî (ö. 879/1474) hakkında bk. Sehâvî, ed Davü’llâmi‘, III, 208209; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 101; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 97; Abdülhay b. Ahmed İbnü’lİmâd, ezerâtü’zzeheb fî ahbâri men zeheb (nr. Abdülkadir el ArnaûdMahmud elArnaûd), IX, Dımak 19861993, IX, 488. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 415 malarını emreden bir yazı yollamıtır. Ancak bölgeden konuyla ilgili gelen haberler yoğunlaınca sultan, ahsuvar’a karı ihtiyaç duyulması halinde Mısır’dan yollanacak birliğin tekiliyle bizzat ilgilenmitir. İbn İyâs bunun ahsuvar’a karı Mısır’dan yollanması kararlatırılan ilk birlik olduğunu da eklemektedir 52 . Ancak anlaıldığı kadarıyla bu Mısır birliği sefere çıkmamıtır. Sonuçta sultan veya onun adına hareket eden Hayırbek’in emriyle yola çıkan Suriye bölgesi orduları ahsuvar karısında büyük bir mağlubiyete uğramı, birçok önde gelen emîr ya öldürülmü ya da esir edilmitir. Bu zaferin ardından ahsuvar, Halep civarındaki birçok yeri ele geçirmeye muvaffak olmutur (Rebîülevvel 872/Ekim 1467) 53 . Memlük tarihçilerinin bu büyük mağlubiyetle ilgili yorumları kayda değerdir. Meselâ İbn Tağriberdî, bu mağlubiyetin sorumlusu olarak am (Dımak) nâibi Berdibek’in 54 görüldüğünü, onun ahsuvarla yapılan ve komutanı olduğu savaı, Sultan Hokadem’e karı kızgınlığı ve kini sebe biyle önemsemediğini, bu yüzden ordusunun da böyle bir akıbete duçar olduğunu ifade ettikten sonra baka bazı sebeplere daha iaret etmektedir. Tarihçi, söz konusu hezimet haberi geldiği sırada Mısır’da bir baıboluk durumunun hâkim olduğunu, emniyet ve asayiin sağlanamadığını söy lemektedir. Buna sebep olarak da Hokadem’in vefat etmesinden sonra tahta çıkan elMelikü’zZahir Seyfeddin Yelbay’ın (872/14671468) yetersizliğini ve devlet ilerini gerçek gücü elinde bulunduran İkinci Devâdâr Hayırbek’e terk etmek zorunda kalıını ileri sürer. Ayrıca bahse dilen bu hezimet ve merkezdeki umumî vaziyet sebebiyle halkın çobansız sürüye döndüğü tespitinde bulunur 55 .

52 Bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 451. 53 Bk. İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, XVI, 360361; Sehâvî, Vecîzü’lkelâm, II, 793; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 281285, 287; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 460; Hamza b. Ahmed b. Ömer İbn Sibât elGazzî, Sıdku’lahbârTârîhu İbn Sibât (nr. Ömer Abdüsselam Tedmürî), III, Trablus 1993, II, 804. 54 Berdibek elBamakdâr ezZâhirî elFârisî (ö. 875/1470) hakkında bk. Nureddin Ali b. Davud b. İbrahim esSayrafî Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr biebnâi’lasr (nr. Hasan Habeî), Kahire 1970, s. 197198; Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘, III, 6; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 425426; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 51. 55 enNücûmü’zzâhire, XVI, 361. 416 FATİH YAHYA AYAZ

İbn İyâs bu savata öldürülen emîrlerin birçoğunu saydıktan sonra, kendisinin sadece önde gelenlerin isimlerini verdiğini, çok sayıda askerin de katledildiğini ifade etmekte, ayrıca bunun ahsuvar’ın Memlük ordu suna karı kazandığı ilk zafer olduğunu da vurgulamaktadır. Daha sonra Berdibek meselesine de temas eden tarihçi, onun yenilgiden yaklaık bir ay sonra serbest kalmasından bahsederken, İbn Tağriberdî’nin de söylediği gibi bu emîrin Sultan Hokadem’e olan kızgınlığı sebebiyle ahsuvarla gizlice anlatığını ileri sürmektedir. Memlük ordusu yenilince onun ahsuvar’ın yanına sığındığını, Sultan Hokadem’in öldüğünü öğrenince ahsuvar tarafından salıverildiğini de ilâve etmektedir 56 . Ber dibek daha sonra Kahire’ye dönmü ve Kudüs’e “battal” 57 olarak gönderilmitir 58 . Memlük tarihçilerinin iaret ettiği ahsuvar karısında alınan bu büyük yenilgi, Berdibek’in sultana karı beslediği kinden kaynaklanan ihanetiyle açıklanacağı gibi, İbn Tağriberdî’nin ayrıca vurguladığı idarî istikrarsızlığa da bağlanabilir. Zira Hokadem’in son dönemlerine tesadüf eden ahsuvar isyanı meselesi, sultanın hastalığından dolayı bu konuyla yeterince ilgilenememesi sonucunda söz konusu yenilgiyi beraberinde getirmi, daha sonra kısa süre içinde üç defa tahtın el değitirmesiyle daha da büyümütür. Nitekim bu duruma iaret eden İbn Tağriberdî, 872 (14671468) senesinde dört sultanın hüküm sürdüğünü zikretme ihtiyacı hissetmitir 59 . Abdülbasıt elMalatî de fetret dönemi olarak nitelendirdiği bu süreçte ahsuvar’ın daha da güçlendiğine iaret eder 60 .

56 Bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 460, 463. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 287. 57 Battallık, Memlükler döneminde gözden düen ya da çok yalanan ümeranın iktâ ve mansıpları alınarak, yüksek dereceli sivil bürokratların da görevlerinden azledilerek Kudüs gibi ehirlere gönderilmesi için kullanılan bir tabirdir. Geni bilgi için bk. Muammer Gül, “Mısır Memlûkları’nda Bir Sürgün Sistemi Olan Battallık ve Kudüs”, Belleten, LXVI/246 (2002), s. 364 vd. 58 İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, XVI, 365; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 293; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, II, 463. 59 Bk. İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, XVI, 395. Kr. ihabeddin Ahmed b. Mu hammed b. Ömer İbnü’lHımsî, Havâdisü’zzamân ve vefiyyâtü’üyûh ve’lakrân (nr. Ö. Abdüsse lam Tedmürî), IIII, Beyrut 1999, I, 181. 60 Neylü’lemel, VI, 313. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 417

Nihayet elMelikü’lEref Kayıtbay’ın (872902/14681496) tahta çıkmasıyla durum değimi, yeni sultan konuyla bizzat ilgilenmeye balamıtır. İbn İyâs’ın ifadeleriyle, Sultan Kayıtbay gittikçe büyüyen bu meseleden dolayı çok endielenmi, dikkatini buna yoğunlatırmıtı. Ta rihçiye göre, sultan bu isyanı ahsuvar’a hil‘at ve hediyeler göndererek de çözebilecekken, sorunu güç kullanarak halletmeyi tercih etmiti. ahsuvar’a karı gönderilecek güçlü bir birlik hazırlanmasını emretmi, hatta bu ikinci tecrîdenin tespit ve tayinini bizzat üstlenmiti. Sefere katılacak olanların ihtiyaçlarını karılamak için çeitli tasarruflarda bulu nan sultan, onları memnun etmek için bütün imkânları seferber etmiti. Bu birliğin baına Atabek Canbek Kulaksız’ı 61 komutan olarak atamı, çeitli rütbelerdeki birçok emîr ve büyük kısmını Hokadem’e mensup olanlardan ( Hokademiyye ) seçtiği hatırı sayılır miktarda memlükü de emrine vermiti 62 . İbn İyâs, bu birlikte görevlendirilen memlüklerin önce ki sultanlardan Hokadem’in satın almı olduğu ve ileride sorun çıkarmaları muhtemel olan Hokademiyye’den seçilmesini, Sultan Kayıtbay’ın onları devreden çıkarma arzusuna bağlar. ahsuvar isyanını bastırmak için gönderilmesi kararlatırılan söz ko nusu birliğin sefer masrafları önemli sıkıntıları da beraberinde getirmitir. Nitekim kendileri de evlâdü’nnâstan olan Abdülbasıt elMalatî ve İbn İyâs, Sultan Kayıtbay’ın bu seferin masraflarını karılamak için birçok devlet görevlisi ve evlâdü’nnâsa yüklediği aırı vergilere iaret etmekte dirler. Meselâ İbn İyâs, bu birlikte görevlendirilecek askerlerin yoklamasını bizzat yürüten sultanın, evlâdü’nnâsı söz konusu sefere katılmaya ya da bunun yerine kii baı yüz dinar ödemeye mecbur kıldığını, diğer devlet görevlilerine de derhal ödemek üzere belirli miktar da vergiler yüklediğini ifade etmektedir. Tarihçi, bunun Kayıtbay’ın uyguladığı ilk iddet olduğunu, daha sonra iyice artan bu zulmün haddi atığını da eklemektedir 63 . Gerçekten de bu birliğe ödenen sefer nafaka larına bakıldığında büyük miktarda vergi toplandığı anlaılmaktadır.

61 Canbek Kulaksız elErefî (ö. 883/1479) hakkında bk. Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘, III, 55; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 222; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 150; İbnü’lHımsî, Havâdisü’zzamân , I, 227228. 62 Bedâiu’zzühûr, III, 7, 8. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 313. 63 Bedâiu’zzühûr, III, 8. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 3316, 317.

Belleten C.LXXVII, 27 418 FATİH YAHYA AYAZ

Birliğin komutanına dört bin, sefere katılan diğer “binler emîrleri”ne kii baı üç bin, “kırklar emîrleri”ne (tabılhâne emîrleri) kii baı be yüz, “on lar emîrleri”ne kii baı iki yüz ve askerlere de kii baı yüz dinar ödeme yapılmıtı. Bununla da yetinilmemi, birlikteki askerlere dört aylık maaları ( câmekiyye )64 pein ödenmi, giysi istihkakları verilmi, hepsine birer deve ihsan edilmiti 65 . Bu birliğin çeitli rütbelerden yirmi emîr ve bin civarında memlükten müteekkil olduğu göz önüne alındığında yapılan harcamanın büyüklüğü daha iyi anlaılmaktadır. Bu birlik 12 aban 872 (7 Mart 1468) tarihinde büyük bir debdebe ile Kahire’den hareket etti. Ancak sonuç büyük bir hüsran oldu. Memlük ordusu ahsuvar karısında büyük bir hezimete uğramıtı (7 Zilkâde 872/29 Mayıs 1468). Birçok nâib, emîr ve asker katledilmi, pek çoğu yaralanmı, ordunun komutanı Atabek Canbek Kulaksız esir dümütü. Memlük kaynakları bu mağlubiyetle ilgili bilgileri teferruatı ile naklet mekte, sava sırasında öldürülen emîrlerin isimlerini ayrı ayrı saymaktadırlar. Öldürülenlerin çokluğu sebebiyle bunların ailelerinin yaadığı üzüntüye de iaret etmektedirler. Neticede Memlük ordusundan ele geçirdiği silah, at ve ganimetle daha da güçlenen ahsuvar’ın Antep’e yönelerek burayı aldığı, daha sonra da yönünü Halep’e çevirdiğini ekle mektedirler 66 . Biz hadiseyi ayrıntılarıyla nakletmektense bunun Mısır’da meydana getirdiği etkileri, tarihçilerin yorumlarıyla birlikte zikretmeyi konumuzun sınırları bakımından daha uygun görüyoruz. Abdülbasıt elMalatî, Dımak hâciblerinden 67 birisinin getirdiği bu savala ilgili ilk bilgi ve daha sonra gelen ayrıntılı haberleri naklettikten

64 Câmekiyye hakkında bk. Ayalon, “The System of Payment in Mamluk Military Socie ty”, Journal of the Economic and Social History of the Orient (JESHO) , I (1958), s. 48 vd.; Dühmân, Mu‘cemü’lelfâzı’ttârîhiyye, s. 51. 65 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 317, 318; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 8, 9. 66 Bk. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 323326, 327328, 330; İbn İyâs, Bedâiu’z zühûr, III, 12, 13. 67 Hâciblik ( elhucûbiyye ), Memlükler dönemindeki önemli askerî vazifeler arasında yer almaktadır. Bu görevi yürüten “hâcib” sultanla görümek isteyenleri huzura çıkarmak, ümera ve askerler arasındaki ihtilafları çözmek gibi vazifeleri üstlenir, saltanat nâibinin bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet ederdi. Yüzler emîrlerinden seçilen ve “hâcibü’lhuccâb” denilen iki bahâcib, tabılhâne emîrleri arasından tayin edilen üç de yardımcısı bulunurdu. Ayrıca Kahire dıındaki ehirlere de hâcibler tayin edilirdi. Hâciblik hakkında ayrıntılı bilgi için bk. İbn MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 419 sonra, bunun bakentte meydana getirdiği büyük tesiri anlatmaya balar. Buna göre, ayrıntılı bilgiler ulatıktan sonra Kahire çalkalanmaya balamı, halk heyecana kapılmıtır. Sultan ise çok tedirgin olmu, ne yapacağını aırarak düüncelere dalmıtır. Daha sonra kendisini toplaya rak ümera ile toplantı yapmı ve bizzat kendisinin sefere çıkmayı düündüğünü söyleyerek fikirlerini sormutur. Bunun doğru olmayacağı kanaati oluunca Kahire’de kalan ümera ve askerleri yeni bir sefere hazırlama gayretine girimitir 68 . İbn İyâs, Abdülbasıt elMalatî’nin aktardıklarına benzer bilgileri ser dettikten sonra, sultanın Mısır ordusunun ahsuvar’a yenileceğini düünmediğinden bu kadar aırdığını ve yenilgi haberini aldıktan sonra bütün ilerini bir kenara bıraktığını eklemektedir. Tarihçi, gündemi bir anda igal eden bu rezaletin sultanın ahsuvar’a karı yolladığı birliklerin neticesi olduğunu söylemek suretiyle de, bize göre, bunun sorumlusunun sultanın en bata yaptığı bu ii kuvvet zoruyla çözme tercihi olduğunu ima etmektedir. Tarihçi ayrıca, Osmanlı padiahının ahsuvar’ı destek lemek üzere bir birlik gönderdiği eklinde halk arasında yayılan bir ayiadan da bahsetmektedir 69 . Sultan Kayıtbay, söz konusu yenilginin ardından ahsuvar’a karı gönderilecek yeni bir birlik tekil etme çalımalarına baladı. Halife, dört kadı, önde gelen ulema ve ümeranın katıldığı bir toplantı tertip ederek hazinenin bu yeni seferin masraflarını karılayamayacak kadar zor du rumda olduğunu belirten sultan, yeni vergiler koymak ve müsadereler yapmak için meru bir zemin oluturmaya çalıtı. Kayıtbay’ın huzurun daki bu toplantıda gerçekleen bir hadiseyi burada zikretmek gereklidir. Bu toplantıda sultan adına söze balayan sır kâtibi (kâtibü’ssır) 70 , âsî

Fazlullah elÖmerî, Mesâlik (Eymen), s. 5657; Kalkaendî, Subhu’la‘â, IV, 1920, V, 450; Makrîzî, elHıtat, II, 219220; İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire, VII, 185186; Uzunçarılı, Medhal , s. 354356; Hasan elBââ, elFünûn, I, 388 vd.; Ayalon, “Studies…III”, s. 60. 68 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 327, 330. 69 Bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 12, 13. Sehâvî’nin bu mağlubiyetle ilgili olarak “Bu bütün Müslümanlara çok ağır gelen bir hezimet idi” ifadelerini kullanması da ilgi çekicidir. Bk. Sehâvî, Vecîzü’lkelâm, II, 793. 70 Sır kâtipliği ( kitâbetü’ssır ) sivil bürokratların üstlendiği aynı zamanda inâ divanının bakanlığını da ifade eden önemli bir görevdir. Sır kâtipliği vazifesi Memlükler dönemindeki en önemli görevlerdendir. Memlük Devleti’nde elMelikü’lMansur Seyfeddin Kalavun döneminde Fethuddin b. Abdüzzâhir’in ina divanının baına getirilmesi ile ilk defa ona sır 420 FATİH YAHYA AYAZ

ahsuvar’ın (Süvâr elBâğî) yaptığı saldırı ve insanları katletme gibi faa liyetleri önlemek için acilen ordu gönderilmesi gerektiğini, ancak hazine nin bo olduğunu, oysa fazladan maa alan birçok insan ve gereksiz pek çok vakıf bulunduğunu ifade ederek, sultanın kastının bunlardan fazla olanları hazineye aktarmak olduğunu söyledi. Buradaki halife ve kadılar sultanın talebine cevaz verme temayülünde iken, toplantıya sonradan katılan eyhulislâm Emînüddin Yahya elAksarâyî 71 , talebi dinleyince buna iddetle karı çıktı. Böyle bir durumda öncelikle hazinedeki her eyin harcanmasının gerektiğini, bunlar yeterli değilse daha sonra ümera ve ordunun mallarına, kadınların ziynet eyasına bakılarak bundan ih tiyaç duyulan kadar kısmın alınmasının mümkün olabileceğini, bunlar da yetmezse ve bu yapılacak i Müslümanlardan bir sıkıntının defi içinse ancak o zaman belirli artlara müstenit olarak söz konusu vakıf mallarından harcama yapılabileceğini söyledi. Sultana hitaben Allah’ın emrinin bu olduğunu, buna uyarsa karılığını alacağını, ancak sözüne itibar edilmezse dilediğini yapabileceğini belirtti. Kendilerinin bu hususta gerekeni yapmazlarsa Kıyamet Günü’nde hesap veremeyeceklerinden korktuğunu, sultan bu konuda yine de diretirse ulemanın burada toplanmasının bir anlamı olmayacağını da ekleyerek meclisten ayrıldı. Sultan çok hiddetlenmesine rağmen Emînüddin Yahya elAksarâyî’ye

kâtibi ( kâtibü’ssır ) unvanı verilmi ve önceden vezirin emri altında bulunan inâ divanı ayrılarak sır kâtibinin idaresindeki müstakil bir daire hâline gelmitir. Sır kâtibinin balıca görevleri sultana gelen her türlü yazıyı ona okumak ve onun iradesine göre verilen cevapları yazıp sultanın alâmetini de koyarak gerekli yerlere göndermek, mezalim divanına ( dîvânü’l mezâlim ) arz edilen dava dilekçelerini okuyup gerekli hükümleri yazdırmak, diğer devlet daire lerinden gelen evrakı temize çekip sultanın mührünü koymak ve sultana gelen evrakın gerekli yerlere havalesini yapmaktı. Ayrıca posta ilerinden de birinci derecede mesuldü. Sır kâtipleri son derece güvenilir ve inâ sanatında mahir kimselerden seçilirdi. Sır kâtipliği ile ilgili geni bilgi için bk. İbn Fazlullah elÖmerî, Mesâlik (Eymen), s. 36, 42, 56, 57, 60, 154; Taceddin Abdülvehhab esSübkî, Muîdü’nniam ve mübîdü’nnikam , Beyrut 1986, s. 3031; Kalkaendî, Subhu’la‘â, I, 97, 104139, III, 370, IV, 19, 29, 30, 4445, 60, 189, IX, 2628; Makrîzî, el Hıtat , II, 224227; İbn ahin ezZâhirî, Zübde, s. 99100; İbn Tağriberdî, enNücûmü’zzâhire , VII, 332343; Hasan elBââ, elFünûn , II, 922927; Ahmed esSeyyid Derrâc, “Mersûmü’s Sultan Kayıtbay elhâs biküttâbi’ssır ve’lkudât ve’ssâdır fî ehri evvâl 874 h.”, Mecelletü’l Bahsi’lİlmî ve’tTürâsi’lİslâmî , III (1400/1980), s. 258268; a.mlf., “Terâcimü küttâbi’ssır fi’l asri’lMemlûkî”, a. e. , IV, (1401/1981), s. 315320. 71 eyhulislâm Emînüddin Yahya elAksarâyî (ö. 880/1475) hakkında bk. Sehâvî, ed Dav’ü’llâmi‘, X, 240243; Celaleddin Abdurrahman b. Ebû Bekir esSüyûtî, Hüsnü’lmuhâdara fî ahbâri Mısr ve’lKâhire , Kahire, ts., I, 227; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 129130; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 106, 107; İbnü’lHımsî, Havâdisü’zzamân , I, 208. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 421 hiçbir ey söylemedi. Toplantı da sonuca ulaılmadan neticelendi. Ancak Emînüddin Yahya elAksarâyî’nin bu cesur ve asil davranıı askersivil toplumun her kesiminden büyük takdir topladı 72 . Anlaıldığı kadarıyla ahsuvar meselesinin bir türlü çözülememesi, Memlük Devleti’ni siyasî ve askerî manada zor durumda bıraktığı kadar iktisadî ve toplumsal açıdan da sorunlar üretmeye balamıtır. Nitekim kaynaklarda, bu süreçte yaanan ve memlüklerin maaları ödenmediği için çıkardıkları isyanlar ve yaptıkları yağmalamalar, maaları ödemekle görevli olanların maruz kaldıkları sıkıntılar, sultanın maaları ödeyebilmek ve yeni seferin masraflarını karılayabilmek için gerçekletirdiği haksız uygulamalar gibi hadiselere yer verilmektedir 73 . Dönemin tarihçilerinin Emînüddin Yahya elAksarâyî’nin bu cesur çıkıını övgüler düzerek ve uzunca nakletmi olmaları yaanan bu ikinci tür sorunların bir yansıması kabul edilebilir. Netice vermeyen bu toplantının ardından ahsuvar’a karı Mısır’dan gönderilecek ikinci birlikle ilgili hazırlıklar baladı. Önce balarında en üst rütbeden bir emîrin bulunduğu be yüz kiilik bir öncü birliği Halep’i muhafaza için gönderildi. ’nin ahsuvar tarafından muhasara edildiği haberleri ulatığından kı olmasına rağmen bu birlik hemen yola çıkarıldı (Rebîülevvel 873/Ekim 1468). Bunlara, esas ordu gelinceye ka dar bu ehirde beklemeleri talimatı verildi 74 . Darende’nin ahsuvar tarafından muhasara edilmesi, Sultan Kayıtbay’ı çok endielendirmiti. Öncü birliğin peinden gönderilecek orduya büyük ehemmiyet vermeye baladı, hatta bizzat kendisi buna komuta etme niyetinde olduğunu dil lendirdi. Hatîb elCevherî (ö. 900/1495), ümeranın buna karı çıkarak “ahsuvar kimdir ki sultan ona karı savaacak? Bir sultan ancak muadi liyle savamaya çıkmalıdır” eklinde konumalar yaptıklarını nakletmek tedir. Bu tarihçinin söz konusu rivayetinde ahsuvar’dan bahsederken “ahsuvâr elMahzûl” (perian olasıca ahsuvar!) eklinde ifadeler kullandığına dikkat çekilmelidir 75 . Onun bu tür ifadeleri baka yerlerde de kullandığına iaret etmeliyiz. Neticede bu öncü birlik kısmî baarılar kazandı. Dulkadir birliklerine komuta eden ahsuvar’ın kardei

72 İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 1315. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 327328. 73 Bk. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 331, 332, 334, 337, 344, 347, 348, 349, 353, 363; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 1617, 2021, 22, 23, 24, 29. 74 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 347; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 21. 75 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 18. 422 FATİH YAHYA AYAZ

Moğolbay ve birçok askeri katledildi. Moğolbay ve iki Dulkadıroğlu emîrinin kesilmi baları Kahire’ye gönderildi. Bunlar Kahire’de gezdiri lerek ehrin kapılarına asıldı ve günlerce tehir edildi 76 . Bu sırada Halep’ten gelen olumsuz haberler bakentte büyük rahatsızlık doğuruyordu. Meselâ ahsuvar’ın am bölgesindeki halka gönderdiği, Dulkadıroğulları yurdu ile bu bölgeler arasında ticaret yapan veya seyahat edenlerin güvenliğine yönelik mektupta77 kendisini müstakil bir sultanmı gibi gösteren ifadeleri sultanı çok kızdırmıtı 78 . Yine, Da rende’nin ahsuvar tarafından alınması ve nâibinin öldürülmesi de sulta na çok ağır gelmiti 79 . Hatîb elCevherî, Darende’nin elden çıkmasının ehir halkının ahsuvar’a yardımıyla gerçekletiğini nakletmekte, bu hadi senin sadece sultana değil, bunu duyan bütün Müslümanlara ağır geldiğini de eklemektedir 80 . Esas birlik yola çıkmadan önce gerçekleen bir baka hadise de ahsuvar’ın sulh yapmak üzere Kahire’ye elçi göndermesiydi (Cemaziyelâhir 873/Aralık 1468). Sultan bu elçinin karılanmasını, ancak geldiği gibi geri gönderilmesini emretti 81 . Hatîb el Cevherî, elçinin çirkin bir muameleye maruz bırakılmasını, tasvip eder bir ekilde nakletmekte, ahsuvar’ı kastederek “Allah ne ona ne de gönderdiğine gün yüzü göstermesin, zaten yakın zamanda da onu perian etti” eklinde ifadeler kullanmaktadır 82 . Bu gelimeler olurken bir yandan esas ordunun tekili ve ihtiyaçlarının karılanması gibi faaliyetler de gerçekletiriliyordu. Sultan Kayıtbay, ordunun baına Atabek Özbek’i 83 getirdi. Önde gelen emîrler

76 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 71; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 374, 375; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 3233. 77 Bu mektup metni için bk. Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 2930; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 351 d.n. 6. 78 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 351. 79 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 356. 80 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 44. 81 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 358. 82 İnbâü’lhesr, s. 47. 83 Özbek min Tutuh (ö. 904/1499) hakkında bk. Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘, II, 270272; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 411413; İbnü’lHımsî, Havâdisü’zzamân , II, 74; emseddin Mu hammed b. Ali b. Ahmed İbn Tolun, Müfâkehetü’lhıllân fî havâdisi’zzamân (nr. Halil el Mansur), Beyrut 1998, s. 178. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 423 den bir kısmını ve birçok memlükü emrine verdi. Önceki seferden daha büyük bir harcama yaparak ve maa dağıtarak onları cesaretlendirmeye çalıtı 84 . Neticede büyük harcamalar yapılarak hazırlanan ordu Ka hire’den çıktı (aban 873/ubat 1469). Bu orduya büyük önem veren sultanın geceleri gizlice ordunun komutanına uğradığı, onunla konutuğu ve vedalatığı nakledilmektedir 85 . Ne var ki, bu sefer de büyük bir hüsran la neticelenmi, Mısır Memlük ordusu ahsuvar karısında ikinci kez mağlubiyete uğramıtı (Zilhicce 873/Haziran 1469). Kaynaklar tafsilatlı bir ekilde bu mağlubiyeti anlatmakta, öldürülen emîrlerin hemen tamamının isimlerini nakletmektedirler 86 . Biz bu bilgilerden sadece Abdülbasıt elMalatî ve İbn İyâs’ın yaptığı yorumları aktarmakla yetineceğiz. Abdülbasıt elMalatî, hezimet haberinin önce halktan gizlendiğini, ancak duyulunca Kahire’nin çalkalandığını ifade etmekte, bu günlerin gerçekten korkunç zamanlar olduğu yorumunda bulunmak tadır 87 . İbn İyâs ise, bu hezimet sırasında ölenlerin fazlalığı nedeniyle hepsini kaydedemediğini, ölenlerin çokluğundan neredeyse Kahire’deki her mahalleden bir ölüm ilanı yapıldığını, böyle bir yenilginin daha önce duyulmadığını söylemektedir. İnsanların ahsuvar konusunda büyük bir endieye kapıldığını ifade eden İbn İyâs, Timur istilâsı sırasında olduğu gibi askerlerin kalbinde korkunun yerletiğini, hatta ahsuvar’ın adını dahi anmaktan çekinmeye baladıklarını ilâve etmektedir 88 . Bu son yenilgi insanların zihninde büyük bir tesir meydana getirmi, bundan sonra ahsuvar karısında kazanılan küçük baarılar büyük se vinçlere sebep olmutu. Nitekim Malatya nâibinin ahsuvar’ın birlikle rinden birisini tuzağa düürerek yenilgiye uğratması, bazı akrabalarını ve komutanlarını esir etmesi sultanı ziyadesiyle memnun etmiti. Bundan dolayı onu taltif etmi, daha önemli bir göreve tayin etme ve büyük ihsan

84 Bk. Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 22, 23, 26, 46, 48, 4950, 53, 54; Sehâvî, Vecîzü’l kelâm, II, 799; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 349, 350, 357, 359360, 361362; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 26, 27, 28. 85 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 5758; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 364; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 29. 86 Bk. Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 7779, 80 vd.; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 377 vd.; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 3436. 87 Neylü’lemel, VI, 386. 88 Bedâiu’zzühûr, III, 36. 424 FATİH YAHYA AYAZ larda bulunma vaadinde bulunmutu. Daha sonra da ona bir miktar para ve kıymetli hediyeler göndermiti 89 . Sultanın, aralarında ahsuvar’ın kardei Yahya’nın da bulunduğu bu esirleri getiren mağlup ordunun komutanı Özbek’e ve bu orduda yer alan diğer ümeraya kıymetli hil‘atler ihsan ettiği de nakledilmektedir 90 . ahsuvar’ın öldürüldüğüne dair bir ayianın, daha sonra yalan olduğu ortaya çıkmasına rağmen, bakentte büyük bir heyecan meydana getirdiğine de iaret edilmelidir 91 . Yine, Ramazanoğulları beyinin Sis’i ahsuvar’ın elinden alması da büyük bir memnuniyetle karılanmı, sultan, Ramazanoğulları beyine kıymetli hil‘atler yollamıtı 92 . İlikiler bu noktadayken, ahsuvar’ın sükûneti temin etmek ve arada ki dümanlığı gidermek amacıyla harekete geçtiği görülmektedir. Bu amaçla daha önceki seferde esir aldığı Canbek’i serbest bıraktı, sultanla arasında sulh tesisi için bu emîrin aracı olmasını talep etti. Daha sonra da sulhun artlarını belirlemek üzere bir elçi yolladı. Sultan Kayıtbay hem genel olarak ahsuvar meselesini konumak hem de bu elçinin kabul edi lip edilmeyeceği hususunda görülerini almak üzere ümerayı toplantıya çağırdı. Sonuçta elçi kabul edilmekle birlikte hediyeleri geri çevrildi. Yapılan görümede ahsuvar’ın Elbistan nâibliğine tayini, Halep’te “bin ler emîrliği” payesi verilmesi kaydıyla Antep’i Memlüklere geri vereceği eklindeki teklifi reddedildi. Elçi de kendisine hil‘at verilmeden ahsuvar’a gönderildi 93 . Barı görümelerinin sonuçsuz kalması, Memlüklerin ahsuvar mese lesini halletmek için büyük bir harekâta girimesini de beraberinde getire cektir. Bu aynı zamanda ahsuvar isyanını nihayetlendirecek ve ahsuvar’ı elim bir sona götürecektir. Nitekim bahsi geçen meveret toplantısından sonra ahsuvar’a karı Ramazan ayını müteakip Mısır’dan

89 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 135, 145. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 394 ve d.n. 2, 400401; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 38. 90 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 162; Sehâvî, Vecîzü’lkelâm, II, 810; Abdülbasıt el Malatî, Neylü’lemel, VI, 411; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 4344. 91 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 396. 92 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 403; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 41. 93 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 151, 160, 163164; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 403, 407408, 412; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 41, 43, 44. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 425 bir tecrîde gönderileceği, bu nedenle am bölgesindeki nâiblerin sefer için hazırlık yapmaları gerektiğini bildiren bir emir (mersûm) çıkarıldı 94 . ahsuvar’ın Halep ve civarına saldırmasından çekinen sultan küçük bir birliği bu ehri muhafaza için gönderdi (Muharrem 875/Temmuz 1470). Bunlara asıl ordu gelene kadar Halep’te beklemeleri emredildi 95 . Hatîb elCevherî’nin bu öncü birliğin yola çıkıı sırasında ahsuvar’dan bahse derken kullandığı “Allah onu perian etsin ve Müslümanları ondan kurtarsın” 96 eklindeki ifadelerini de burada zikretmeliyiz. Büyük ordunun yola çıkarılmasından önce gerçekleen birkaç hadi seye daha iaret etmek gerekir. Bunlardan biri, ahsuvar’ın Sis’i istilâ etmesiydi 97 . Sultan bu haberi ve Ayas gibi bazı ehirlerin de ahsuvar tarafından ele geçirildiğini öğrenince çok endielenmiti. Bundan dolayı hazırlıkları hızlandırdı 98 . Bir baka hadise ise, ordunun yola çıkmasından çok kısa bir süre önce, ahsuvar’ın ordusundan bir emîrin kaçarak Ka hire’ye gelmesi ve sultanla görümesiydi. Hatîb elCevherî söz konusu emîrin sultana ahsuvar ve ordusu ile ilgili bilgiler verdiğini söylemekte dir. Buna göre, ahsuvar zelil ve muhtaç bir vaziyette idi. Askerlerinin çoğu kaçmı, yanında kalanlar da çok zor artlar altında olup, can korku suna dümülerdi. Tarihçi rivayetini, “Allah onları perian etsin” ifade siyle bitirmektedir 99 . Nihayet ahsuvar isyanını sona erdirecek olan büyük ordu için görevlendirmeler yapıldı. Ordunun baına büyük emîrlerden Devâdâr Emîr Yebek min 100 Mehdî 101 komutan olarak tayin edilirken, çeitli

94 Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 408. 95 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 192, 199200; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 424, 427; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 52. 96 İnbâü’lhesr, s. 199. 97 Bk. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 436. 98 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 193, 239; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 51, 56. 99 İnbâü’lhesr, s. 259. 100 Türk Memlükler döneminin sonlarına doğru kullanılmaya balandığı görülen ve Çer kez Memlükler döneminde yaygınlaan “min” nisbesinin tam olarak neyi ifade ettiğini tespit etmek güçtür. Bununla birlikte Memlük aratırmacılarından Ayalon, bazı örneklerden hare ketle “min” nisbesi ile ilgili birtakım tahminler yapılabileceğini belirtmektedir. Bu nisbenin yapıldığı ahıs için üç ihtimal bulunduğunu ifade eden aratırmacı, özetlemek gerekirse, birin cisinin memlükü satın alan tacir, ikincisinin onu azat eden kii olduğunu söylerken, son olarak 426 FATİH YAHYA AYAZ rütbelerde birçok emîr ve iki bin civarında asker de bu sefer için görev lendirildi. Çok büyük miktarda harcama yapılan bu sefer için çeitli müsadereler gerçekletirildi. Emîr Yebek ve ordunun her türlü ihtiyacı karılandığı gibi onları memnun etmek için her imkân kullanıldı. Yebek çok geni yetkilerle donatıldı. am bölgesinde, am ve Halep nâibi hariç bütün görevlileri azletme ve yerlerine istediği kimseleri tayin etme yetkisi tanındı. Bu amaçla üzerinde sultanın mührü bulunan be yüz bo sayfa ve bin civarında da hil‘at verildi. Ordu’nun yola çıkmadan önce konakladığı Ridâniye’ye gelen sultan burada sefere katılan ümera ile ayrı ayrı konutu, komutan Yebek’i ise iki defa ziyaret ederek uzun uzun sohbet etti. Bu daha önce görülmemi bir uygulama olduğundan sultanı ayıplayanlar da çıktı. Daha sonra, büyük zahmetlerle tekil edilen ordu, aynı büyüklükte bir ihtiamla Kahire’den ayrıldı (evval 875/Nisan 1471) 102 . Bu noktada, Sultan Kayıtbay’ın güçlü bir ordu tekil etmesinin yanı sıra bölgedeki Türkmenleri kendi safına çekecek tedbirler aldığına da iaret etmek gereklidir. Sultan, Türkmen beylerine bir mektup göndermi, bu mektupta, ahsuvar’ın himayesi altında olduğu Osmanlıların da sözünü dinlemediğini, onun sözüyle hareket ederek Memlüklere mukavemet etmemelerini istemi, ayrıca onlara çok miktarda para da göndermiti. Kayıtbay’ın bu mektup ve yardımları Türkmenler üzerinde büyük etki yapmıtı 103 . Nitekim Yebek, Halep’e vardığında huzuruna çıkanlar arasında Bozok ve Üçok Türkmenlerinden birçok bey de bulunuyordu. Yebek, karılama merasiminden sonra yapılan toplantıda, sağ tarafına Halep nâibinin yanı sıra bata ahbudak olmak üzere Bozok Türkmen beylerini, sol tarafına ise diğer Memlük ümerası,

da zayıf bir ihtimalle “bin” kelimesinin tahrif edilerek “min” ekline dönümü olabileceğini, ancak bu son ıkla ilgili bir örnek bulamadığını kaydetmektedir. Bk. Ayalon, “Names, Titles and ‘nisbas’ of the Mamlûks”, The Mamlûk Military Society, Collected Studies, London 1979, s. 223232. 101 Yebek min Mehdî (ö. 885/1480) hakkında bk. Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘ , X, 272274; a.mlf., Vecîzü’lkelâm, III, 914915; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 271, 274; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 170171, 172174, 177; İbn Tolun, Müfâkehetü’lhıllân , s. 26. 102 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 225, 244245, 246, 254, 255, 256, 262, 263, 268274; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VI, 431, 436, 439440; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 54, 56, 57, 5960. Ayrıca bk. Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘ , X, 273. 103 Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 72. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 427

Ramazanoğlu Ömer, kardei Davud ve Üçok Türkmen beylerini oturtmutu. Bu seferde kazasker olarak görevli olan İbn Ecâ’yı (ö. 881/1476) Türkmen beylerine protokolle ilgili malumat vermek üzere görevlendiren Yebek, ayrıca onlara getirdiği hil‘atleri tevdi etmi, “Erefî” adı verilen sekiz bin altını da Halep nâibi ve bahsi geçen İbn Ecâ aracılığıyla bu beylere dağıttırmıtı 104 . Memlük tarihçileri bu safhadan sonra Yebek’in ahsuvarla yaptığı mücadeleyi teferruatlı bir ekilde nakletmektedirler. Özellikle, bu seferde kazasker olarak görevli olan İbn Ecâ, Târîhu Yebek veya Rihletü’lEmîr Yebek edDevâdâr isimleriyle tanınan eserinde Yebekahsuvar mücadele sinin bütün safahatını, Sehâvî’nin ifadesiyle mübalağalı bir üslupla 105 ka leme almıtır. İbn Ecâ’nın sadece mübalağalı bir üslup kullanmakla yetinmediğine, ahsuvar’dan bahsettiği birçok yerde adının hemen ardından “eladüvvü’lmahzûl (perian olasıca düman)” veya “el mahzûl” eklinde sıfatlar eklediğine ve Hatîb elCevherî’yi aratmayan ağır ifadeler kullandığına da iaret etmeliyiz 106 . Biz, bu mücadeleyi bütün ayrıntılarıyla nakletmek istemiyoruz. Konumuzun çerçevesi içinde ta rihçilerin yorumlarından da hareketle ahsuvarla ilgili olayların bakentte, bir baka ifadeyle Memlük kamuoyunda meydana getirdiği olumluolumsuz tesirlerden bahsetmeyi daha uygun görüyoruz. Ordunun yola çıkmasından sonra Kahire’ye gelen ilk haber, daha önce kısmî baarılar kazanan Malatya nâibinin, ahsuvar tarafından öldürülmesiyle alâkalıdır. Nâibden intikam alma fırsatını kaçırmayan ahsuvar’ın, onu bir yere hapsederek üzerine duvar ördürdüğü ve ölüme terk ettiği, bir baka rivayete göre de bir ağaca bağlayarak oklarla delik deik ettirdiği nakledilmektedir 107 . Hatîb elCevherî bu olayla ilgili rivaye tinde yine ahsuvar için ağır ifadeler kullanmaktadır.

104 Bk. Muhammed b. Mahmûd elHalebî İbn Ecâ, elIrâk beyne’lMemâlik ve’l Osmâniyyîne’lEtrâk maa Rihleti’lEmîr Yebek edDevâdâr liMuhammed b. Mahmûd elHalebî el Mülakkab bi’bni Ecâ (nr. Muhammed Ahmed Dühmân), Dımak 1986, s. 8586. 105 Bk. Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘ , X, 273. 106 Bk. İbn Ecâ, elIrâk beyne’lMemâlik ve’lOsmâniyyîne’lEtrâk maa Rihleti’lEmîr Yebek ed Devâdâr , s. 82160. 107 İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 62. Kr. Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 323; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 14. 428 FATİH YAHYA AYAZ

Bu menfi olaydan sonra, Yebek ve ordusunun kazandığı baarılarla ilgili sevindirici haberler gelmeye balamıtır. Önce Yebek’in maiyetin deki bir emîrin ahsuvar kuvvetlerini ağır bir yenilgiye uğrattığı, sonra Yebek tarafından Antep’in, daha sonra da Memlük ordusu saflarında savaan Ramazanoğulları beyinin öncülüğünde Tarsus, Adana ve civarının ahsuvar’dan geri alındığına ve ahsuvar’ın ailesini Zamantı Kalesi’ne göndermek zorunda kaldığına dair haberler geldi (876/1471) 108 . Hatîb elCevherî bu olaylarla ilgili rivayetlerinde de ahsuvar’a karı ağır ifadeler kullanmaktadır. Abdülbasıt elMalatî ise Yebek’in maiyetindeki bir emîrin ahsuvar kuvvetlerini ağır bir yenilgiye uğratmasının sevinç yarattığına iaret etmektedir. Bu arada sıhhati üpheli birtakım haberler de nakledilmekte ve buna dair yorumlar yapılmaktadır. Meselâ Hatîb elCevherî, diğer kaynaklarda tespit edeme diğimiz ahsuvar’ın baına gelen uğursuzluklarla ilgili bir rivayete yer vermektedir. Buna göre, ava çıkan ahsuvar’ın atı tökezlemi, yere yıkılan atın boynu kırılmı, bu sırada ahsuvar da sol ayağından yaralanmıtı. İstirahat etmesi için çadırına götürülmü, ancak aniden çıkan sert bir rüzgâr sebebiyle çadırı da uçmutu 109 . Yine, daha sonra doğru olmadığı anlaılan, ahsuvar’ın yenildiği ve yakalandığına dair sâlih kimselerden birinin verdiği haber de kaynaklarda yer bulabilmitir. Abdülbasıt el Malatî, sultanın buna çok sevindiğini naklederken 110 , Hatîb elCevherî ise bu haberin gerçek olması için dua etmektedir 111 . Daha sonra da sevindirici haberler gelmeye devam etti. Yebek’in elçi olarak yolladığı bölgedeki nâiblerden birinin oğlu, ahsuvar’ın ordusunun dağılmaya baladığını, bir kısmının Memlük ordusuna katıldığını, kendi sinin de korkuya kapıldığı ve bir dağa sığındığını bildirdi. Elçi, ayrıca, Yebek’in onu takip hususunda izin, ordu için de nafaka talebinde bulunduğunu iletti. Bu habere çok sevinen sultan elçiyi kıymetli hil‘atlerle taltif ederken, orduya da yüz bin dinarı bulan nafaka gönderdi (Cema

108 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 323, 324325, 328, 332333; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 15, 16; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 62, 63. 109 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 333. 110 Neylü’lemel, VII, 21. 111 İnbâü’lhesr, s. 362. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 429 ziyelevvel 876/Ekim 1471) 112 . Bir ay sonra gelen bir baka haberde ise Ceyhun (Ceyhan) nehri civarında Yebek kuvvetleri ile ahsuvar birlikleri arasında gerçekleen ve ahsuvar ordusunun ağır bir yenilgiye uğratıldığı savatan bahsedilmekte, kardelerinden bazılarının ahsuvar’ı terk ederek Memlük ordusuna sığındığı bildirilmektedir. ahsuvar’ın ise az sayıda adamıyla kaçtığı ve Zamantı Kalesi’ne sığındığı, kısa zaman içinde yakalanacağı da ilâve edilmektedir 113 . Hatîb elCevherî, Memlük ordusu na dua, ahsuvar ve kuvvetlerine beddualar ettiği bu haberle alâkalı ri vayetinde, olayı geni bir ekilde nakletmektedir. Bu nakildeki bazı ayrıntılar, haberin Kahire’de meydana getirdiği büyük sevinç ve rahatlamayı anlamak bakımından zikredilmelidir. Buna göre, usul bakente gelen bu neviden mektupların sır kâtibi tarafından sultana giz lice okunması iken, sultan bütün askerler ve görevlilerin dinlemesi için açıktan okunmasını istemitir. Mektubun muhtevasından son derece memnun olan sultan ve ümera onu getiren görevliye çok kıymetli hediye ler vermekte âdeta yarımılardır. Tarihçi, daha önce nakledilen ahsuvar’ın yenildiği ve yakalandığına dair sâlih bir kimsenin verdiği habere atıfta bulunarak bu zatın keramet sahibi olduğunun böylece or taya çıktığını, zaten sultanın da bu keramet sadedinde bildirilen haberi sır kâtibine tarihlendirerek not ettirdiğini nakleder. Hatîb elCevherî bu bil giye ilâve olarak, Kahire’deki bir medresede imamlık yapan bir zatın kendisine bizzat anlattığı olağanüstü bir olaydan da bahseder. Buna göre söz konusu imam sabah namazını kıldırırken meçhul birisi yüksek sesle ahsuvar’ın yenildiğini söyler. İmam selam verdikten sonra cemaate ken disinin duyduğu bu sesi onların da duyup duymadıklarını sorar, cemaat de olumlu cevap vererek sufî kisvesine bürünmü bir zatın böyle bağırdığını, daha sonra da çıkıp gittiğini söyler 114 . İbn İyâs da Kahire’ye gelen ahsuvar ordusunun ağır bir yenilgiye uğratıldığı mezkûr haberi naklettikten sonra, sultanın çok rahatladığı ve kalbinin ferahladığını, bu

112 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 344; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 17, 19; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 64. 113 Bk. Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 363364; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 21, 22; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 6566. 114 İnbâü’lhesr, s. 363, 365. 430 FATİH YAHYA AYAZ nedenle saraydan bir süreliğine ayrılıp dinlenme imkânı bulduğunu ifade etmektedir 115 . Bu haberlerin ardından, Yebek ordusundaki önde gelen emîrlerin seferle ilgili mütalaalarını içeren mektupla bir elçi daha geldi. Seferin genel gidiatının anlatıldığı bu mütalaalarda son olarak Adana’da ele geçirilen ahsuvar’ın üç kardei ve ganimetten bahsedilmektedir. Haber Kahire’de sevinç ve memnuniyetle karılanmıtı. Bu bilgileri nakleden Hatîb elCevherî, bu arada Yebek’in yolladığı bir elçinin getirdiği mek tuptan da bahseder. Buna göre, ahsuvar sığındığı bir yerde sıkıtırılmı, ancak az sayıda adamıyla kaçmaya muvaffak olmutur. Bu sırada ahsuvar’ın hanımı esir alınmı, Memlük karargâhına getirilen bu kadın kısa süre sonra ölmütür 116 . Daha sonra Yebek’in bir baka özel elçisi Kahire’ye geldi (26 Cema ziyelâhir 876/10 Aralık 1471). Büyük bir merasimle karılanan elçi, genel durumu ve ahsuvar’ın yakalanmasının an meselesi olduğunu anlattıktan sonra, Memlük ordusunun önemli bir kısmının Mısır’a dönmek istediğini bildirdi. Ordunun bu arzusu ve devamında nafaka talebi Yebek ile maiyetindeki ümera arasında soğukluk meydana getirmise de, daha so nra uzlamılardı. Sultan bundan holanmamakla birlikte belli etmedi ve elçiye kıymetli hediyeler ihsan etti. Ümera ve diğer görevliler de sultanın hısımı olan bu elçiye mübalağaya kaçan ölçüde hediyeler verdiler, hatta sır kâtibi daha da ileri giderek yüz yirmi dinar ağırlığında altınla bezeli tırazlarla süslenmi bir hil‘at ve yüz dinar para ihsanında bulundu. Bun dan holanan sultan sır kâtibine övgüler yağdırarak dualar etti. Yaklaık bir buçuk ay sonra bu elçi, maiyeti ve bölgedeki nâiblere dağıtması için Yebek’e teslim edilmek üzere çeitli hayvanların kürklerinden mamul yirmi yedi tane kılık hil‘at ve ordunun nafakası olarak kırk bin dinarla Halep’e uğurlandı 117 . İbn İyâs, hil‘atlerin bir kısmının Yebek’e iltica eden Türkmenlere verilmek üzere gönderildiğini belirtmektedir 118 . Sultan bu maddî takviyeyi daha sonra da sürdürmü, söz konusu hil‘atler ve

115 Bedâiu’zzühûr, III, 66. 116 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 367, 377. 117 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 368369, 403404. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’l emel, VII, 22, 26. 118 Bedâiu’zzühûr, III, 68. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 431 nafakanın ardından çok kısa bir süre sonra özel elçileri vasıtasıyla Yebek komutasındaki Mısır ordusuna altmı bin dinar daha göndermitir 119 . Pe pee gelen bu haberler ahsuvar isyanının sona ermek üzere olduğunu da göstermektedir. Nitekim Yebek’ten gelen bir habere göre ahsuvar emân talebinde bulunuyordu (evval 876/Mart 1472). ahsuvar, kendisine emân verilmesi ve Darende’ye nâib tayin edilmesi karılığında, annesi, oğlu ve Darende’nin anahtarlarını yollama teklifinde bulundu, ancak Yebek onun bizzat sultana itaatini arz etmesi gerektiğini söyleyerek bu teklifi reddetti 120 . Hatîb elCevherî, diğer kaynaklarda tespit edemediğimiz, ancak İbn Ecâ’nın verdiği bilgilere 121 uygun düen bir haber nakletmektedir. Buna göre, am bölgesinden gelen bir elçi, ahsuvar’ın, kardei Erdivane, oğlu ve bazı akrabalarını yollayarak Yebek’ten emân talebinde bulunduğunu bildirmi (Zilkâde 876/Mayıs 1472), Sultan Kayıtbay da bu konuda yetkiyi Yebek’e bırakmıtır 122 . Bir ay sonra gelen bir baka elçinin bildirdiğine göre, Zamantı Kale si’ne sığınmı bulunan ahsuvar emân talebini tekrarlayarak Darende’nin anahtarlarını yolladı. Yebek gönderdiği bir emîr vasıtasıyla kaleyi teslim aldı. ahsuvar’a da, talebi konusunda sultana danıması gerektiğini ilet ti 123 . Hatîb elCevherî, Yebek’in ahsuvar’a yolladığı Halepli bir görev linin onun yanında sadece kırk kii civarında 124 adamı kaldığı eklinde istihbaratta bulunduğunu nakleder. Tarihçi, aynı görevlinin daha önce de ahsuvar’a gittiğini, ancak o zamanki tespitlerine göre yanındakilerin iki bin kii olduğunu hatırlatmak suretiyle onun dütüğü durumu zamanın bir cilvesi olarak tasvir etmekte, “Nerede o eski günler” eklinde tercüme edilebilecek ifadeler kullanmaktadır 125 .

119 Bk. Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 419; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 30. 120 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 419, 430. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 30; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 69. 121 Bk. İbn Ecâ elIrâk beyne’lMemâlik ve’lOsmâniyyîne’lEtrâk maa Rihleti’lEmîr Yebek ed Devâdâr, s. 146; Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 73. 122 Bk. Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 435. 123 İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 71. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 34. 124 İbn Ecâ bu sayıyı altmı olarak bildirmektedir ( elIrâk beyne’lMemâlik ve’lOsmâniyyîne’l Etrâk maa Rihleti’lEmîr Yebek edDevâdâr, s. 146). Ayrıca bk. Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 74. 125 Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 436437. 432 FATİH YAHYA AYAZ

Yanındakilerin kendisini terk etmesi sebebiyle umudunu kaybeden ahsuvar teslim olmaktan baka çare bulamamıtır. Onun Zamantı Kale si’nden inerek teslim olduğunu müjdelemek üzere Kahire’ye bir elçi geldi ve Yebek’in konuyla ilgili mektubunu sultana arz etti (Muharrem 877/Haziran 1472). Haberin doğruluğunu teyit ettiren sultan çok sevindi, elçiyi kıymetli hil‘atlerle taltif ederken, ümera ve devlet görevlileri de bu elçiye hediye vermekte birbirleriyle yarıtılar 126 . Muhtemelen getirdiği haberin değerinin farkında olan elçi, Zamantı Kalesi’nden çıktıktan sonra on üç gün içinde Kahire’ye ulamıtı 127 . İbn İyâs, bu elçinin getirdiği mektubun muhtevasını, dolayısıyla da ahsuvar’ın teslim alınması hikâyesini tafsilatlı bir ekilde aktarmaktadır. Buna göre, ahsuvar, Yebek’in Zamantı Kalesi’ni iddetli bir muhasa raya tâbi tutması ve adamlarının da kendisini terk etmesi sebebiyle teslim olmaktan baka bir çare bulamamı, Sultan Kayıtbay’ın akrabası olan Emîr Timrâz elErefî’nin 128 yanına gelmesi talebinde bulunmutur. Ka zasker İbn Ecâ’yı da yanına alan Timrâz, ahsuvar’ın yanına gitmi, tes lim artlarını görümütür. İlk görümede Timrâz’ın ahsî garantisine rağmen, ahsuvar daha önce Memlük askerlerine yaptıklarını düünerek katledileceği endiesiyle, Yebek’e teslim olmak istemediğini, hil‘at giyerek sultanın huzuruna girmek istediğini bildirmi, Timrâz bunun mümkün olmadığını söyleyince anlama sağlanamamıtır. Timrâz görümeyi Yebek’e aktarmı, ahsuvar’ın taleplerine karı çıkan Yebek, muhasarayı daha da iddetlendirmitir. Çıkı yolu bulamayan ahsuvar, ikinci defa Timrâz’ı çağırtmı, yine Kazasker İbn Ecâ ile kaleye çıkan Timrâz, ahsuvarla uzun süre müzakerede bulunmu, hatta bu sürenin uzaması, Memlük ordusu saflarında onların tutuklandıkları eklinde yorumlanmıtır. Nihayet Memlük heyeti yanlarında ahsuvar ve az sayıda adamıyla kaleden inerek Yebek’in karargâhına gitmilerdir. ahsuvar’ı çadırında bekleyen Yebek, onu iyi karılamı, hatta hil‘at ih san etmitir. Yebek, ona am nâibine gitmesini söylemi, Timrâzla bir

126 İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 7273. 127 Bk. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 41; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 73. 128 Sultan Kayıtbay’ın yeğeni olan Emîr Timrâz elErefî (ö. 902/1497) hakkında bk. Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘ , III, 3638; İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 372375; İbnü’lHımsî, Havâdisü’zzamân , II, 1314. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 433 likte yanına girdiklerinde nâib ona defalarca adını sormu, “ahsuvar” cevabını alınca “Demek ki, ümera ve askerlerimizi katleden mehur ahsuvar sensin” demi, ahsuvar sükût ile yetinmitir. Daha sonra, önceden hazırlattığı ve içine tasma eklinde zincir gizlettiği hil‘ati isteyen nâib, bunu ahsuvar’a giydirmi, bu sırada zincir de ahsuvar’ın boynu na geçmitir. Bunu gören ahsuvar’ın adamları kılıçlarını çekince, nâibin önceden hazırlıklı adamları hepsini kılıçtan geçirmilerdir. Tutuklanan ahsuvar da bir çadıra hapsedilmitir. Bunu gören Timrâz sözünün çiğnenmesine çok kızdıysa da, sonuç değimemitir. ahsuvar’ın tutuklanmasından sonra, Yebek, kardei ahbudak’ı hil‘at vererek Elbis tan nâbliğine tayin etmitir 129 . İbn İyâs’ın bu rivayetinde ilk defa ahsuvar için “Allah onun perian olmasını irade buyurdu” eklinde bir ifade kullandığını da eklemeliyiz. Zamantı’da bunlar olurken Kahire’de de çeitli hazırlıklar yapılıyordu. Sultan öncelikle kadılar ve ulemadan ahsuvar’ın durumuyla ilgili görü talep etmi, bunlar onun hâricî hükmünde kabul edildiği ge rekçesiyle katline cevaz vermilerdi. Daha sonra sultan, Yebek’in Gazze’ye girdiğini duyunca merasim hazırlıklarını balattı, Kahire kapılarından Bâbüzüveyle ve Bâbünnasr’ın 130 beyaza boyanması ve altın ilemeli armalarla süslenmesini emretti. Kahire’nin batanbaa tezyini için emir verdi. Sultan en üst rütbedeki ümerayı karılama töreni için Kahire dıına gönderdi. Devlet erkânı dört bakadı da dâhil tam kadro bu karılama merasiminde hazır bulundu. ahsuvar’ı görmek isteyenlerin izdihamı sebebiyle Kahire’de yol üzerindeki ev ve dükkânların kiraları da çok yüksek rakamlara ulamıtı. Hatta örtülerine bürünmü genç kızlar dahi, insanları katleden, çocukları yetim bırakan ve malları yağmalayan mehur ahsuvar’ı görmek için caddelere çıkmılardı131 . Nihayet beklenen an geldi. Yebek, ahsuvarla birlikte Kahire’ye girdi (18 Rebîülevvel 877/24 Ağustos 1472). ahsuvar, Yebek’in önünde bir atın üzerindeydi. Büyük bir sarığı ve siyah kürkten hil‘atiyle uzun bir

129 Bedâiu’zzühûr, III, 7374. Kr. Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘ , III, 274. 130 Bunlar ve Kahire’nin diğer kapıları için bk. Makrîzî, elHıtat, I, 380 vd. 131 İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 75, 76. Kr. Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 42, 43. Yebek ve beraberindekiler üç gün kaldıkları Dımak’ta da büyük merasimle karılanmıtı. Bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 75.

Belleten C.LXXVII, 28 434 FATİH YAHYA AYAZ zincirle bağlanmı olarak seyrediyordu. “Onlar emîrleri”nden biri zinci rini tutuyordu. Önlerinde Kahire valisinin yardımcılarının nezaretinde zincirle bağlı bir ekilde ahsuvar’ın kardeleri, akrabaları ve önde gelen ümerasından müteekkil yirmi kiilik bir grup gidiyordu. Bunlar da sarıklı ve beyaz giysili olup beygirlere bindirilmilerdi. Yebek önünde maiyeti olduğu halde Kahire’yi batanbaa geçti. Bütün Kahire halkı onu görmek için yollardaydı. Kadın ve erkek arkıcılar ona yol boyunca elik ettiler. Dükkânların önünde sıralanmı davul ve zurnalar hiç susmuyor, sesleri Kal‘atülcebel’den 132 duyuluyordu. Bu, Kahire’nin nadir günlerinden bi riydi. Zamantı’da ahsuvar’ı teslim alan ve ona kötü muamele görmeyeceğine dair ahsî teminat veren Timrâz elErefî, sözüne itibar edilmediği için çok öfkelenmi ve bu merasime katılmayarak 133 ordudan ayrı bir ekilde Kahire’ye girmiti. Yebek ise bu merasimin ardından sultanın huzuruna çıktı. İzdihamdan dolayı Yebek ve ahsuvarla Kal‘atülcebel’in iç kısmında bir salonda görüen sultan, ahsuvar’ı yaptıklarından dolayı yumuak bir dille azarladı. ahsuvar hiç cevap vermedi. Daha sonra sultan onun Ka hire valisine teslim edilmesini emretti. Vali, ahsuvar ve daha önce hapsedilmi olan Yahya da dâhil kardelerini teslim aldı. Sultandan daha önce aldığı talimat gereği, ahsuvar’ın hil‘atini çıkarttırdı, beyaz bir elbise giydirdi. Boynuna siyah ve uzun demir çubuklarla çevrili bir tasma taktı. Daha sonra kardeleri Erdivane, Hudâdâ (Hudâdâd), Yahya ve Selman ile akrabaları ve maiyetini baları açık ve çıplak bir vaziyette develere bindirdi. Onları Bâbüzüveyle’ye kadar bu ekilde götürdü. Önlerinde münâdîler, “Sultana karı entrika çevirenlerin cezası budur” diye bağırıyorlardı. ahsuvar, Bâbüzüveyle’nin ortasında, Yahya onun

132 Kal‘a veya Kal‘atülcebel, Selahaddin Eyyûbî (567589/11711193) tarafından inasına balanan, oğlu elMelikü’lAdil Seyfeddin (596615/12001218) zamanında tamam lanan ve bu tarihten itibaren gerek Eyyûbî ve gerekse Memlük sultanlarının ikametgâhı olarak kullanılan saraykaledir. Selahaddin Eyyûbî’nin yeni bir baehir kurmak amacı ile ina ettirdiği kale, Kahire’deki Mukattam dağında bulunan bir tepenin üzerindedir. Daha geni bilgi için bk. İbn Fazlullah elÖmerî, Mesâlik (Eymen), s. 7984; Kalkaendî, Subhu’la‘â, III, 368374; Makrîzî, elHıtat, II, 201207; Nasser O. Rabbat, The Citadel of Cairo, LeidenNew YorkKöln 1995, s. 117, 50282; Eymen Fuâd Seyyid, “Kahire”, DİA, XXIV (2001), s. 174. 133 İbn Ecâ, onun hil‘at giymediği ve sultanın huzurundaki toplantıya katılmadığına da iaret eder ( elIrâk beyne’lMemâlik ve’lOsmâniyyîne’lEtrâk maa Rihleti’lEmîr Yebek edDevâdâr s. 158, 159). MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 435 sağında, Erdivane solunda, Hudâdâ ise kapının iç kısmında çengellerle asıldı. Selman adlı kardei ise yakııklı bir genç olduğu için halkın tezahüratı ve Yebek’in efaatiyle asılmaktan kurtuldu. Geri kalanlar ise bir baka yerde tavsît edilerek 134 katledildi. Bâbüzüveyle’deki ahsuvar ve kardeleri ölene kadar çengellerde asılı bırakıldı. Cesetleri halkın seyret mesi için gün boyunca ve gece öylece bırakıldı. Daha sonra yıkanıp kefen lenen ahsuvar ve kardeleri, cenaze namazının ardından Kahire’de bir tepeye, mehur bir türbenin yanına defnedildiler 135 . İbn İyâs’ın bu noktadan sonra söyledikleri, hem kendi bakı açısını, hem de Memlük Devleti ve kamuoyunun ahsuvar isyanına yaklaımını özetler gibidir. Tarihçi, ahsuvar’ın ölümünden sonra Kahire’deki mera sim için konulan tak ve süslerin söküldüğünü, ahsuvar fitnesinin sanki hiç olmamı gibi sona erdiğini ifade etmektedir. Oysa bu uğurda nice can ve mallar helak olmu, ordu üç defa yenilmi, diğer devletler nazarında sultanın itibarı ciddi bir biçimde sarsılmıtır. Hatta civarda yaayan be devîler, Türklere saldırma ve alay etme cüretinde bulunmulardır. Nere deyse ülke Çerkez Memlüklerin hâkimiyetinden çıkacaktır. ahsuvar Ha lep’i alabilecek kadar cesaretlenmi, Elbistan’da adına hutbe okutup, para bastırmıtır. Allah, insanlara lütufta bulunmasa ve ahsuvar’ı perian etmeseydi, memleket gerçekten büyük bir felakete duçar olacaktır 136 .

134 Tavsît cezası, suçluyu kılıçla ikiye ayırmak eklinde tarif edilmektedir. Bk. Müna Mu hammed Bedr, “elUkûbât ve turuku tenfîzihâ min hılâli suveri’lmahtûtâti’lİslâmiyye mine’l karni’ssâbi‘ hatta’lkarni’lhâdî aera’lHicrî (M. XIIIXVII)”, elMecelletü’tTârîhiyyetü’l Mısriyye, XLIII (2005), s. 321322; Saîd Abdülfettah Âûr, elMüctemau’lMısrî fî asri selâtîni’l Memâlîk, Kahire 1992, s. 111; Samira Kortantamer, Bahrî Memlûklar’da Üst Yönetim Mensupları ve Aralarındaki İlikiler, İzmir 1993, s. 94 dn. 386. 135 İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 7678. Kr. İbn Ecâ, elIrâk beyne’lMemâlik ve’l Osmâniyyîne’lEtrâk maa Rihleti’lEmîr Yebek edDevâdâr s. 157160; Sehâvî, edDav’ü’llâmi‘ , III, 274275; a.mlf., Vecîzü’lkelâm, II, 839; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 4344; İbn Sibât elGazzî, Târîhu İbn Sibât, II, 813. Hatîb elCevherî’nin eserinde, Yebek’in Kahire’ye dönüüyle ilgili kısım eksiktir. Bk. Hatîb elCevherî, İnbâü’lhesr, s. 470 vd. Eserin nâiri Hasan Habeî de, kendisinin nerettiği nüshanın eksik olduğuna iaret eder (Hatîb elCevherî, İnbâü’l hesr, nâir mukaddimesi , s. 21). 136 Bedâiu’zzühûr, III, 78. İbn İyâs, eserinin bir baka yerinde, Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan’ın Memlüklere karı dümanca tavır takınması ve Halep’e saldırma teebbüslerinde bulunmasının, bir açıdan ahsuvar’ın baarılarından cesaret almasından kaynaklandığına iaret etmektedir ( Bedâiu’zzühûr, III, 5354). 436 FATİH YAHYA AYAZ

ahsuvar meselesinin halledilmesi, yapılan merasim ve enliklerden de rahatlıkla anlaılacağı gibi, Memlük yönetiminde ve halkta büyük bir rahatlama ve sevinç meydana getirmitir. Tarihçiler, Sultan Kayıtbay’ın ahsuvar’ı getiren Yebek’e verdiği son derece kıymetli hediyeleri ayrıntılarıyla zikretmektedirler 137 . Abdülbasıt elMalatî de ayrıca, birçok airin Yebek için kaleme aldıkları iirleri ona hediye ettiklerinden bah seder 138 . İbn İyâs bu iirlerden birisini eserinde nakletmektedir 139 . ahsuvar’ın yakalanmasından memnun oldukları hissedilen Memlük tarihçileri, biyografisini verdikleri bölümlerden açıkça anlaıldığı gibi bu cesur Dulkadır beyinin kahramanca mücadelesini takdir etmekten de geri kalmamılardır. Nitekim Sehâvî, çokça Kur’ân okuması, Pazartesi ve Perembe günleri oruç tutması gibi dindarlığıyla alâkalı rivayetleri naklet tikten sonra, ahsuvar’ın güzel görünülü, saygı uyandıran bir kii olduğunu söylemekte, önde gelen birçok Memlük emîrinin onun öldürülmesine çok üzüldüklerini de eklemektedir 140 . Abdülbasıt elMalatî, ahsuvar’ı kahraman, asil, gözü pek, basiret ve irfan sahibi bir kii eklinde överken, cesareti, azmi ve izzeti bakımından Dulkadır beylerinin en büyüğü olduğuna da iaret eder 141 . ahsuvar’ın asılmasından sonraki bilgi ve yorumların sahibi İbn İyâs ise, onu övmekte diğer tarihçilerle yarı halindedir. Tarihçi, ahsuvar’da liderlik özellikleri ve hamet bulunduğunu söylerken, onun kahraman ve cesur bir kimse olduğuna, Dulkadıroğulları ailesinin en büyük beylerinden biri olarak, ailesinden daha önce kimsenin nail olmadığı muvaffakiyetler elde ettiğine iaret et mektedir. Sehâvî’nin de temas ettiği gibi 142 , İbn İyâs onun bu ekilde öldürülmesinin Emîr Timrâz’a çok ağır geldiğini ve onu çok üzdüğünü, uzunca bir süre kırgınlığının devam ettiğini ifade etmektedir. Hatta Timrâz’ın yakın dostlarına, ahsuvar’ın mezarının yanından geçerken

137 Bk. Sehâvî, Vecîzü’lkelâm, II, 839; Abdülbasıt elMalatî, Neylü’lemel, VII, 4344. 138 Neylü’lemel, VII, 46. 139 Bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 79. 140 edDav’ü’llâmi‘ , III, 275. 141 Neylü’lemel, VII, 45. 142 Vecîzü’lkelâm, II, 839. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 437 utandığını, kendisine güvenen bu beyin mağdur edilerek katledildiğini söylediği eklinde bilgiler de aktarmaktadır 143 . Son olarak u noktaya da iaret etmeliyiz ki, ahsuvar isyanı, Memlük kamuoyunda derin bir iz bırakmı, mesele halledildikten sonra da uzunca bir süre bu izin yansımaları devam etmitir. Nitekim bu isyanın hemen ardından Akkoyunluların Memlük bölgesine doğru hare kete geçmeleri, akıllara ahsuvar isyanını getirmi, insanlar bu son hadi seyi zihinlerindeki tesiri devam eden ahsuvar meselesiyle karılatırmaktan kendilerini alamamılar, airler de Akkoyunluların geri püskürtülmesinden sonra kaleme aldıkları iirlerde ahsuvar isyanına atıfta bulunmulardır 144 . Bu hususta verilebilecek belki de en çarpıcı örnek, ahsuvar isyanından yaklaık yarım asır sonra İbn İyâs’ın, Memlük Devleti’nin son sultanı elMelikü’lEref Tomanbay’ın (922 923/15161517) Bâbüzüveyle’de asılmasıyla ilgili sözleridir. Tarihçi, Tomanbay’ı kastederek, ahsuvar’ın idamından sonra bu kapıda böyle sine öhret sahibi bir kimsenin asılmadığını ifade etmektedir 145 .

Sonuç ve Değerlendirme Memlük Devleti, kuruluundan yıkılıına kadar geçen yaklaık iki buçuk asırlık zaman diliminde kuzey sınırında daima sorunlar yaamıtır. Sultan Baybars’tan itibaren Türkmenleri iktâ ve emîrlik tevcihiyle buraya yerletirmek ve ilk zamanlarda İlhanlılar ve Ermeniler, daha sonra da Osmanlılara karı bir tampon bölge oluturmak suretiyle bu sorunu çözme yoluna gitmitir. Ancak bu Türkmenlerden Dulkadıroğulları ve Ramazanoğulları gibi grupların zamanla güçlenerek müstakil hareket etmeye çalımaları veya Memlük Devleti’nin genel siyasî tavrına muhalif hareketlere girimeleri baka sorunları beraberinde getirmitir. Bahsi geçen bölgedeki Türkmen beyliklerini daima kendisine tâbi un surlar olarak kabul eden Memlük Devleti, onların müstakil veya kendi hedeflerine aykırı hareketlerine müsaade etmemi, fırsatlar elverdiğinde bu neviden faaliyetleri en ağır biçimde cezalandırmıtır. Memlük

143 Bedâiu’zzühûr, III, 78. 144 Bk. İbn İyâs, Bedâiu’zzühûr, III, 80, 8687, 140. 145 Bedâiu’zzühûr, V, 177. 438 FATİH YAHYA AYAZ

Dulkadıroğulları münasebetleri de bahsettiğimiz çerçevede gelitiğinden genelde sorunlu olmu, özellikle burada ele aldığımız ahsuvar Bey zamanında Osmanlı müdahalesinin de söz konusu olması yüzünden ilikiler silahlı mücadeleye dönümütür. Bir tarafta Elbistan ve civarının atalarının mülkü ve Dulkadıroğulları halkının toprağı olduğunu düünen ahsuvar Bey, diğer tarafta bölgeyi ve halkını kendine tâbi unsurlar olarak telakki eden Memlükler olunca çatıma kaçınılmaz hale gelmitir. Ancak itibarı ve nüfuzu sarsılan Memlükler açısından bu mücadelenin ifade ettiği anlam daha büyüktür. İbn İyâs’ın da ifade ettiği gibi, biri am ikisi Mısır toplam üç Memlük ordusu ahsuvar Bey karısında yenilmi, diğer devletler ve muhalif un surlar nazarında sultanın itibarı ciddi bir biçimde sarsılmıtır. Neredeyse ülke Çerkez Memlüklerin hâkimiyetinden çıkacak duruma gelmitir. Memlük devlet ricali ve kamuoyunu sarsan üç ey olmutur. Birincisi, kendilerine tâbi bir beyliğin onlara meydan okuması, hatta üzerine yolla nan orduları ağır hezimetlere uğratmasıdır. İkincisi, devletin itibarının sarsılması sebebiyle o zamanın diğer devletleri karısında mahcup duru ma düülmesi, Mısır ve Suriye kırsalında yaayan bedevî unsurların aağılamalarına maruz kalınmasıdır. Üçüncüsü ise, daha önce de iaret edildiği gibi, dönemin yükselen gücü ve yeni hasım kabul edilen Osmanlıların sınırlı da olsa bu hadiseye müdahale etmesidir. Bu üç faktör, ahsuvar Bey isyanının bir ekilde bastırılmasını, devletin bekası için elzem hale getirmitir. Diğer taraftan, Memlük Devleti’nin dâhilde yaadığı bazı sıkıntılar isyanın bastırılmasını zorlatırmıtır. Meselâ, bu isyanın, Sultan Hokadem’in hasta olduğu son dönemlerine tesadüf etmesi meseleyle ciddi bir ekilde ilgilenilmesini engelleyen bir etken gibi gözükmektedir. Nitekim isyan büyüme temayülü gösterdiği sıralarda Mısır’dan gönderil mesi düünülen ordunun sefere çıkıı iptal edilmi, daha sonra Suriye birlikleri sefere yollanmıtır. Bu birlikler de bu sırada hasta olan sultan tarafından değil, onun adına hareket eden dönemin kudretli emîri Hayırbek’in gayretleriyle gönderilebilmi, sonuç, iç çekimelerin muha rebe meydanına yansımasıyla ağır bir mağlubiyet olmutur. Daha sonra gelen pe pee iktidar değiiklikleri ve memlük gruplarının hizip mücade leleri konuyu ikinci plana itmitir. Nihayet Kayıtbay’ın tahta çıkmasıyla MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 439 isyanı bastırmak için ciddi tedbirler alınmaya balamıtır. Ancak sultanın otoritesini yerletirmesinin zaman alması, tekil ettiği birliğe devreden çıkarmayı düündüğü Hokadem’e mensup memlüklerden seçim yapması ve bu sırada ahsuvar’ın yeni katılımlarla gücünü artırması gibi etkenler Mısır’dan giden ilk ordunun da yenilmesine sebep olmutur. Kayıtbay’ın Mısır’dan yolladığı ikinci ordu ise ahsuvar’ın taktik manevralarına karılık veremediği için mağlup olmutur. Nihayet sultan, dönemin en kudretli emîri Yebek’i komutan tayin ettiği büyük bir ordu tekil etmi, Mısır’dan yola çıkan bu üçüncü ordu, bölgedeki bazı Bozok ve Üçok Türkmenlerinin de desteğini alarak meseleyi halledebilmitir. Memlükleri uzunca bir süre uğratıran ahsuvar Bey isyanı, sadece silahlı mücadele boyutunda kalmamı, Memlük Devleti ve kamuoyunun haleti ruhiyesinde de derin tesirler meydana getirmitir. ahsuvar’ın pe pee kazandığı baarılar, devlet yönetiminin içte ve dıta itibarını zedeler ken, kamuoyunu korku ve endieye sürüklemitir. Memlük askerleri ise, İbn İyâs’ın ifadesiyle korkudan neredeyse ahsuvar’ın adını anamaz du ruma gelmilerdir. Bu olumsuz tesirlerin yanı sıra, ahsuvar adına müspet etkilerden de bahsedilmelidir. Meselâ devlet yönetimindeki bazı yüksek rütbeli emîrler, bu kahraman ve gözü pek adama saygı duymaya balamı, hatta öldürülmesinden ciddi olarak rahatsızlık hissetmilerdir. Halk ise Memlük ordusuna defalarca yenilgi yaatan ahsuvar’ı, yakalandıktan sonra görebilmek için caddelere hücum etmitir. İbn Ecâ ve Hatîb elCevherî istisna edilecek olursa dönemin tarihçileri silahlı mücadele sırasında genelde ahsuvar’a karı mutedil sayılabilecek bir dil kullanmılar, vefatından sonra ise, takdir ettikleri bu cesur Türkmen beyini güzel vasıflarla niteleyerek anlatmılardır. Sonuç olarak unu da ifade etmeliyiz ki, ahsuvar Bey, dönemin güçlü devletlerinden birine meydan okuma cesaretini göstermi dirayetli bir devlet adamıdır. Ancak, devrin güçlü ordularından birine sahip olan Memlüklere karı, Türkmenlerin saf değitirmesinin de etkisiyle daha fazla direnememi, kendisi gibi hareket eden atalarıyla aynı akıbete duçar olmutur.

440 FATİH YAHYA AYAZ

BİBLİYOGRAFYA Abdülbasıt elMalatî, Zeyneddin b. Halil b. ahin ezZâhirî (ö. 920/1514), Neylü’lemel fî zeyli’dDüvel (nr. Ömer Abdüsselam Tedmürî), IIX, Beyrut 2002. Aktan, Ali, “MemlûkHaçlı Münasebetleri”, Türk Dünyası Aratırmaları Dergisi, 106 (1997), s. 416451. AmitaiPreiss, Reuven, Mongols and Mamluks: The MamlukIlkhanid War, 12601281, Cambridge 1996. Âûr, Fayed Hammâd, elAlâkâtü’ssiyâsiyye beyne’lMemâlîk ve’lMuğûl fi’d Devleti’lMemlûkiyyeti’lûlâ, Kahire 1976. Âûr, Saîd A. elMüctemau’lMısrî fî asri Selâtîni’lMemâlîk , Kahire 1992. Ayalon, David, “Awlâd alNâs”, EI ², I (1954), s. 765. ————, “Names, Titles and ‘nisbas’ of the Mamlûks”, The Mamlûk Military Society, Collected Studies, London 1979, s. 189232. ————, “Studies on the Structure of the Mamluk ArmyI”, BSOAS , XV (1953), s. 202228; aynı makale II, a.e. , XV (London 1953), s. 448476; aynı makale III, a.e. XVI (1954), s. 5790. ————, “The System of Payment in Mamluk Military Society”, JE SHO , I (1958), s. 3765, s. 257295. Derrâc, Ahmed, “Mersûmü’sSultan Kayıtbay elHâs biKüttâbi’ssır ve’lkudât ve’ssâdır fî ehri evvâl 874 h.”, Mecelletü’lBahsi’lİlmî ve’tTürâsi’lİslâmî , III (Mekke 1400/1980), s. 257282. ————, “Terâcimü küttâbi’ssır fi’lasri’lMemlûkî”, Mecelletü’lBahsi’l İlmî ve’tTürâsi’lİslâmî , IV (Mekke 1401/1981), s. 315350. Dühmân, Muhammed Ahmed, Mu‘cemü’lelfâzı’ttârîhiyye fi’lasri’lMemlûkî, Beyrut 1990. Ergun, Nuray, Ayni Câlût Savaı ve Neticeleri (658/1260) (Basılmamı Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Türkiyat Aratırmaları Enstitüsü, İstanbul 1999. Eymen Fuâd Seyyid, “Kahire”, DİA , XXIV (2001), s. 173175. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 441

Gül, Muammer, “Mısır Memlûkları’nda Bir Sürgün Sistemi Olan Battallık ve Kudüs”, Belleten, LXVI/246 (2002), s. 363370. Hasan elBââ, elFünûnü’lİslâmiyye ve’lvezâif ale’lâsâri’lArabiyye, IIII, Ka hire, ts. Hatîb elCevherî, Nureddin Ali b. Davud b. İbrahim esSayrafî (ö. 900/1495), İnbâü’lhesr biebnâi’lasr (nr. Hasan Habeî), Kahire 1970. Holt, P. M., “Memlûk Sultanlığında Devlet Yapısı” (çev. Samira Kortan tamer), Belleten , LII/202 (1988), s. 227246. İbn Ecâ, Muhammed b. Mahmûd elHalebî (ö. 881/1476), elIrâk beyne’l Memâlik ve’lOsmâniyyîne’lEtrâk maa Rihleti’lEmîr Yebek edDevâdâr li Muhammed b. Mahmûd elHalebî elMülakkab bi’bni Ecâ (nr. Mu hammed Ahmed Dühmân), Dımak 1986 İbn Fazlullah elÖmerî, ihabeddin Ahmed b. Yahya (ö. 749/1349), Mesâlikü’lebsâr fî memâliki’lemsâr, Memâlikü Mısr ve’âm ve’lHicâz ve’lYemen (nr. Eymen Fuâd Seyyid), Kahire 1985. İbn İyâs, Muhammed b. Ahmed (ö. 930/1524), Bedâiu’zzühûr fî vekâii’d dühûr (nr. Muhammed Mustafa), IV, Kahire 19821984. İbn Sibât elGazzî, Hamza b. Ahmed b. Ömer, Sıdku’lahbârTârîhu İbn Sibât (nr. Ömer Abdüsselam Tedmürî), III, Trablus 1993. İbn ahin ezZâhirî, Garsüddin Halil (ö. 873/1468), Zübdetü Kefi’l memâlik ve beyânü’tturuk ve’lmesâlik (nr. Paul Ravaisse), Paris 1894. İbn Tağriberdî, Ebü’lMehâsin Cemaleddin Yusuf (ö. 874/1469), en Nücûmü’zzâhire fî mülûki Mısr ve’lKâhire , XVI (Cemaleddin e eyyâlFehim M. eltût), Kahire 1972. İbn Tolun, emseddin Muhammed b. Ahmed (ö. 953/1546), Müfâke hetü’lhıllân fî havâdisi’zzamân (nr. Halil elMansur), Beyrut 1998. İbnü’lHımsî, ihabeddin Ahmed b. Muhammed b. Ömer (ö. 934/1528), Havâdisü’zzamân ve vefiyyâtü’üyûh ve’lakrân (nr. Ömer Abdüsselam Tedmürî), IIII, Beyrut 1999. İbnü’lİmâd, Abdülhay b. Ahmed (ö. 1089/1679), ezerâtü’zzeheb fî ahbâri men zeheb (nr. Abdülkadir elArnaûdMahmud elArnaûd), IX, Dımak 19861993. 442 FATİH YAHYA AYAZ elKalkaendî, Ahmed b. Ali (ö. 821/1418), Subhu’la‘â fî sınâati’linâ, I XV, Kahire 19101920. Kanat, Cüneyt, “Memlûkler’in Baybars Zamanındaki (13601377) Su riyeÇukurova Siyaseti ve Bu Siyasetin Çukurova’nın Türkleme sindeki Rolü”, III. Çukurova Halk Kültürü Bilgi öleni Sempozyumu, Bil diriler, Adana 1999, s. 423434. Kopraman, Kazım Yaar, “Mısır Memlûkleri (12501517)” Doğutan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, VI (1992), s. 433543. ————, “Mısır Memlûkleri (12501517)”, Türkler, V (2002), s. 99126. Kortantamer, Samira, Bahrî Memlûklar’da Üst Yönetim Mensupları ve Aralarındaki İlikiler, İzmir 1993. ————, “Memlûklarda Devlet Yönetimi ve Bürokrasi” Tarih İncelemeleri Dergisi, II (1984), s. 2745. elMakrîzî, Takıyyüddin Ahmed b. Ali (ö. 845/1441), Kitâbü’lMevâiz ve’l i‘tibâr bizikri’lhıtat ve’lâsâr , III, Beyrut, ts. Müna Muhammed Bedir, “elUkûbât ve turuku tenfîzihâ min hılâli suve ri’lmahtûtâti’lİslâmiyye mine’lkarni’ssâbi‘ hatta’lkarni’lhâdî aera’lHicrî (M. XIIIXVII)”, elMecelletü’tTârîhiyyetü’lMısriyye, XLIII (2005), s. 279350. Özaydın, Abdülkerim, “Abdülbâsıt elMalatî”, DİA, I (1988), s. 201202. ————, “Aynicâlût Savaı”, DİA, IV (1991), s. 275276. Özbek, Süleyman, “Yakın Doğu Türkİslam Tarihinin Akıını Değitiren Bir Meydan Savaı: Ayn Calud”, Türkler, V (2002), s. 127133. Rabbat, Nasser O., The Citadel of Cairo, LeidenNew YorkKöln 1995. esSehâvî, emseddin Muhammed b. Abdurrahman (ö. 902/1497), ed Dav’ü’llâmi‘ liehli’lkarni’ttâsi‘ , IXII, Kahire, ts. ————, Vecîzü’lkelâm fi’zzeyl alâ Düveli’lİslâm (nr. Beâr A. Maruf v.dğr.), IIV, Beyrut 1995. Seyyid Muhammed esSeyyid, “Evlâdü’nNâs”, DİA, XI (1995), s. 525 526. Smith, John M. Jr., “Ayn Jâlût: Mamlûk Success or Mongol Failure?”, HJAS, ILIV/2 (1984), s. 307328. MEMLÜK TARİHÇİLERİNE GÖRE AHSUVAR İSYANI 443

Sümer, Faruk, “Çukurova Tarihine Dâir Aratırmalar (Fetihten XVI. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar)”, Tarih Aratırmaları Dergisi, I/1 (1963), s. 1113. esSüyûtî, Celaleddin Abdurrahman b. Ebû Bekir (ö. 911/1505), Hüsnü’l muhâdara fî ahbâri Mısr ve’lKâhire , Kahire, ts. Tansel, Selâhattin, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyâsî ve Askerî Faaliyeti, Ankara 1999. Tekindağ, ehabettin, “Fâtih Devrinde OsmanlıMemlûklu Münasebet leri”, İÜEF Tarih Dergisi, XXX (1976), s. 7398. Uzunçarılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti Tekilâtına Medhal , Ankara 1988. ————, Anadolu Beylikleri, Ankara 1988. Yiğit, İsmail, SiyasiDiniKültürelSosyal İslâm Tarihi: Memlûkler, VII, İstanbul 1991. Yiğit, İsmailMustafa Çuhadar, “İbn Tağrîberdî”, DİA, XX (1999), s. 385388. Yinanç, Refet, Dulkadir Beyliği, Ankara 1989. ————, “Dulkadıroğulları”, DİA, IX (1994), s. 553557.