Tarsus'ta Sosyo-Kültürel Yapi
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLAM TARİHİ BİLİM DALI ARŞİV BELGELERİNE GÖRE TARSUS’TA SOSYO-KÜLTÜREL YAPI (XIX. YÜZYILIN İKİNCİ YARISI) (DOKTORA TEZİ) Abdullah POŞ BURSA - 2008 T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLAM TARİHİ BİLİM DALI ARŞİV BELGELERİNE GÖRE TARSUS’TA SOSYO-KÜLTÜREL YAPI (XIX. YÜZYILIN İKİNCİ YARISI) (DOKTORA TEZİ) Abdullah POŞ Danışman Prof. Dr. Mefail HIZLI BURSA - 2008 ÖZET Yazar : Abdullah POŞ Üniversite : Uludağ Üniversitesi Anabilim Dalı : İslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı : İslam Tarihi Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : XI+228 Mezuniyet Tarihi : …/…./2008 Tez Danışman(lar)ı : Prof. Dr. Mefail HIZLI “ARŞİV BELGELERİNE GÖRE TARSUS’TA SOSYO-KÜLTÜREL YAPI (XIX. YÜZYILIN İKİNCİ YARISI)” Kilikya havalisinin en eski yerleşim yeri olan Tarsus’un ne zaman ve kim tarafından kurulduğu tam olarak tespit edilememektedir. Şehrin stratejik açıdan önemli bir yerde bulunması sebebiyle burası tarih boyunca birçok devletin eline geçti. Bu sebeple Tarsus defalarca tahribata maruz kaldı. XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar şehir, altı defa yıkıma uğradı ve yedinci kez tekrar mamur hale getirildi. Tarsus, Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra sancak statüsü ile taşra teşkilatındaki yerini aldı. Önce Haleb’e, ardından Kıbrıs’a ve XVIII. asırda da Adana Eyaleti’ne bağlandı. 1833’ten 1840’a kadar Mısırlı İbrahim Paşa’nın idaresi altında kaldı. 1866’dan itibaren Haleb Vilâyeti teşkil edilince, bu vilâyete bağlı Adana Sancağı’na tâbi bir kaza statüsüne getirildi. 1870’de Adana vilâyet merkezi olunca Tarsus, yine bu vilâyetin merkez sancağına bağlı bir kaza konumunu muhafaza etti. 1888’de ise Mersin sancak merkezi oldu. Böylece Tarsus, Adana Vilâyeti’ne tâbi Mersin Sancağı’nın bir kazası durumuna geldi. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Tarsus nüfusunun yaklaşık olarak % 95’ini Müslümanlar, % 5’ini de gayrimüslimler oluşturmaktaydı. Müslümanlarla gayrimüslimler aynı mahalle ve köyde bir arada yaşamaktaydılar. Farklı unsurlar arasında sosyal hayatın hemen her alanında sık ve yakın ilişkiler geliştirilmiştir. Müslümanlar ezici bir üstünlüğe sahip olmalarına rağmen gayrimüslimler daha iyi bir hayat sürdürmüşlerdir. Araştırılan dönemde Tarsus’ta gündelik hayatta gayrimüslimlere yönelik herhangi bir kısıtlama olmamıştır. Hem kendi aralarındaki problemlerde, hem de Müslümanlarla olan ihtilaflı konularda kadı mahkemesine müracaat ederek çözüm aramışlardır. Kendi aralarında ortaklıklar kurabildikleri gibi Müslümanlarla da ortak iş yapabilmişler, onlarla aynı esnaf teşkilatı içinde faaliyetlerini sürdürmüşler, hatta bazen lonca reisi de olmuşlardır. Kanunlara bağlı kalmak kaydıyla her türlü üretim ve ticarette herhangi bir engelle karşılaşmamışlardır. Yine kendilerine tanınan din ve vicdan özgürlüğü kapsamında dinî ve sosyal vakıf müesseseleri kurmalarına müsaade edilmiş, harabe durumdakilerin tamirine izin verilmiş ve hatta ihtiyaç halinde yenileri dahi inşa edilebilmiştir. Anahtar Sözcükler: Tarsus, Osmanlı, Arşiv Belgeleri, XIX. Yüzyılın İkinci Yarısı, Müslim, Gayrimüslim. II ABSTRACT Yazar : Abdullah POŞ Üniversite : Uludağ Üniversitesi Anabilim Dalı : İslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı : İslam Tarihi Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : XI+228 Mezuniyet Tarihi : …/…./2008 Tez Danışman(lar)ı : Prof. Dr. Mefail HIZLI SOCIO-CULTURAL STRUCTURE IN TARSUS ACCORDING TO ARCHIVE DOCUMENTS (SECOND HALF OF XIX. CENTURY) By whom and when Tarsus, the oldest settlement of Cilicia, was established cannot be certainly detected. Owing to its strategically important location, throughout history the city changed hands of many states. Thus, Tarsus was subjected to destruction numbers of times. Until the second half of XIX. century, the city was devastated six times and it was made prosperous again for the seventh time. After Tarsus was conquered by the Ottomans, it took its place in the field service with the status of flag. It was first adhered to Aleppo, then to Cyprus and to Adana Province in XVIII. century. From 1833 to 1840, it remained under administration of Ibrahim Pasha of Egypt. As of 1866, when Aleppo Province was constituted it was brought to the status of a district subordinated to Adana Flag. In 1870 when Adana became the provincial center, it preserved its position as a district adhered to the central flag of this province. In 1888 Mersin became the central flag. Thus, Tarsus became a district of Mersin Flag adhered to Adana Province. In the second half of XIX. century; 95% of Tarsus’ population was constituted by Muslims and 5% was constituted by non-Muslims. Muslims and non-Muslims used to live together in the same neighborhoods and villages. In almost all areas of social life, social relations were developed. Although Muslims were vast majority, non-Muslims lived a better life. During the period that is inquired, in the daily life any restrictions aimed at non- Muslims did not occur in Tarsus. They looked for solutions by applying Kadi’s Courts either in problems within themselves or in controversial topics with Muslims. Besides being able to form associations within themselves, they could also do partner business with Muslims; they were active with them in the same craftsmen organization, and sometimes they even became the guild chairman. Abiding by the laws, they did not encounter any obstacles in every kind of production and commerce. Again within the liberty of religion and conscience they were allowed to establish religious and social donation corporations, fixing of the ones in ruins were allowed and even new ones could be built. Keywords: Tarsus, Ottoman, Archive Documents, Second half of 19th century, Muslims, Non-Muslims. III ÖNSÖZ Son zamanlarda Osmanlı dönemine ait şehir tarihi araştırmalarında önemli bir aşama kat edildiği gözlenmektedir. Bu çalışmaların önemli bir bölümü XVI. yüzyıl ekseninde yoğunlaşmakla birlikte XVII. ve XVIII. yüzyıllar ile XIX. asrın ilk yarısını konu alan incelemeler de yapılmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısıyla ilgili çalışmalarda ise bir boşluk bulunmaktadır. Osmanlı dönemi Tarsus tarihi çalışmaları da bu alandaki diğer araştırmalarla paralellik göstermektedir. Nitekim Tarsus’un XVI. yüzyıla ait dönemi, tapu tahrir defterlerine dayanarak Ali Sinan Bilgili tarafından incelenmiştir. Ahmed Akgündüz’ün başkanlığını yaptığı heyet çalışmasının -daha kapsamlı olmakla birlikte- temel kaynağı da aynı arşiv belgeleridir. Büyük bir kısmı XIX. asrın ikinci yarsına ait olan Tarsus Şer‘iye Sicilleri üzerinde birkaç Yüksek Lisans tezi dışında detaylı çalışmalar yapılmamıştır. Bu sebeple “Arşiv Belgelerine Göre Tarsus’ta Sosyo-Kültürel Yapı (XIX. Yüzyılın İkinci Yarısı)” adını taşıyan incelememizin, genelde şehir tarihi, özelde ise Tarsus tarihiyle ilgili önemli bir boşluğu dolduracağı ümit edilmektedir. Araştırılan dönemde Tarsus toplumu Müslüman ve gayrimüslim unsurlardan oluşmaktaydı. Aynı şehri paylaşan çeşitli dinî ve etnik grupların kendi içine kapalı ve birbirlerinden tamamen bağımsız bir şekilde hayatlarını sürdürmedikleri bilinmektedir. Bir arada yaşamanın aynı zamanda gündelik hayatın birçok alanında karşılıklı ilişkileri de beraberinde getireceği kuşkusuzdur. Bu sebeple araştırmamızda genel olarak şehir fizikî, idarî, demografik, dinî ve etnik bakımdan incelenmekle birlikte daha ziyade farklı unsurların birbirleriyle olan münasebetleri bağlamında bazı sorulara cevap bulunmaya çalışılacaktır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Tarsus’ta Müslümanlarla gayrimüslimler ayrı ayrı mahalle ve köylerde mi, yoksa aynı yerleşim birimlerinde yan yana mı yaşamaktaydılar? Farklı unsurların gündelik hayatta birbirleriyle olan ilişkileri hangi boyuttaydı? Söz konusu grupların dinî, sosyal ve iktisâdi hayatları ne durumdaydı? Müslim-gayrimüslim nüfus yoğunluğu nasıldı? Osmanlı yönetimi, gayrimüslimlere nasıl davranmıştır? Onlar, çeşitli baskılarla yaşamaya çalışan bir topluluk mu, yoksa Müslim-gayrimüslim ayrımı yapılamaksızın adaletin herkese eşit oranda dağıtıldığı bir toplumun parçası mıydı? IV Bu ve benzeri soruların cevabının bulunabileceği en önemli kaynak süphesiz Tarsus Şer‘iye Sicilleri’dir. Bilindiği gibi siciller, ilgili dönemde yaşanan hadiselerin en yakın şahitleri niteliğinde olduğu için araştırmanın temel kaynağını da bunlar oluşturmuştur. Bu çalışma Giriş ve dört bölümden meydana gelmiştir. Giriş kısmında araştırmanın kaynakları ile inceleme metodu hakkında bilgi verilmiştir. Birinci Bölüm’de Tarsus toplumunu oluşturan farklı unsurların, şehrin mahalleleri ile kırsal kesimlerde nasıl bir yerleşim biçimi sergiledikleri üzerinde durulmuştur. Ayrıca söz konusu grupların vakıf müesseselerinden de bahsedilmiştir. İkinci Bölüm’de önce Tarsus’un, Osmanlı taşra teşkilatındaki yeri ele alınmış, ardından da demografik yapısı hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Üçüncü Bölüm’de de şehrin dinî ve etnik yapısı ile farklı unsurların birbirleriyle olan ilişkileri sosyo-kültürel, hukukî ve ekonomik açılardan tahlil edilmeye çalışılmıştır. Dördüncü Bölüm’de ise Müslim ve gayrimüslim ailelerin evlenme, boşanma, ekonomik durumu, meslekî yapılanması ve gündelik hayatta kullandıkları eşyalar incelenmiştir. Araştırma boyunca öneri ve katkılarıyla tezin tamamlanmasında önemli bir yeri olan danışman hocam Prof. Dr. Mefail Hızlı’ya, tavsiyelerinden yararlandığım Doç. Dr. M. Asım Yediyıldız’a, tezin önemli bir kısmını okuyarak düzeltmeler yapan Öğr. Gör. Dr. Ali İhsan Karataş’a, zaman zaman teknik konularda yardımlarını gördüğüm Arş. Gör. İlhami Oruçoğlu’na, tez için gerekli olan harcamaları