SAYFA CUMHURİYET______T T O* 3 • •______• • __ 14 KÜLTÜR [email protected]

ALLEGRO EVİN tLYASOĞLU Ferhunde Erkin: Bir çağın tanığı Çağdaş Türk müziğinin bestecisi, orkestra şefi ve altındaki Galatasaray Lisesi’nde 17 Nisan 1920 ta­ nice yorumcusunu yetiştiren piyanist Ferhunde Er­ rihinde vermişler. Daha sonra Necdet, Robert Kolej ’ in; kin, bugün Sevda Cenap And Müzik Vakfı’nın altm Ferhunde, Amavutköy Amerikan Koleji’nin öğren­ madalyasını alıyor. C-xağdaş Türk cisi olmuş. Kolej yıllan süresince okulun içinde ve Sevda Cenap And Vakfı’nı kutlamamız gerek. müziğinin dışında konserler verdikleri konserlerle ’da Çağdaş müziğimizi yoktan var edenlere, çoksesli bestecisi, ünlenmeye başlamışlar. müzik dünyamızaıemek verenlere sahip çıktığı için. Bu gencecik kardeşlerin 1926 yılında konserleri­ Her yıl verilen altm onur madalyasına bakarsanız orkestra şefi ve ni dinleyen Atatürk, onlan defalarca Köşk’e çağu- bugüne dek düşüncesiyle, öğretmenliği ile kuran­ nice mış ve Ferhunde Hanım’a yalnız icracı olarak kal­ ların kuruluşundaki katkılarıyla, besteciliği ile yorum­ mamasını, bestecilikle de uğraşmasını öğütlemiş. culuğu ile çağdaş müziğimizi zenginleştirmiş adla­ yorumcusunu Yatılı okuduğu Amavutköy Amerikan Kız Kole- ra bir tablosunu görüyoruz. Cevad Memduh Al- yetiştiren ji’nden 1928’de mezun olan Ferhunde Hanım yine tar’dan başlayarak Ahmed Adnan Saygun, Ulvi Ce­ piyanist kardeşi ile birlikte Almanya’dan burs kazanarak Le- mal Erkin, Necil Kazım Akses, Cemal Reşit Rey, Ha­ ipzig Konservatuvan’na gitmiş, buradaki eğitimi ta­ şan Ferid Alnar, İlhan Usmanbaş, Nevit Koda Ilı. Ley­ Ferhunde Erkin, mamladıktan sonra 1931 ’de Türkiye’ye dönüp yeni­ la Gencer, , İdil Biret gibi sanat insanları­ bugün Sevda den konser maratonuna koyulmuşlar. mız 1989’dan beri, bu vakfın madalyası ile ödüllen- Cenap And Türk Beşlerinin bir üyesi olan ünlü bestecimiz Ul­ dirilmekteler. vi Cemal Erkin (1906-1972) ile Ferhunde Hanım Giderek medyatik kimliklerin egemen olduğu, sa­ Müzik 1932 yılında evlenmişler. Birlikte kurdukları yuva ay­ bun köpüğü gibi sanatçılara çabucak parlayıp sön­ VakfTnın altm nı zamanda müzik kültürünün de ilk kuru­ düğü, hiçbir derinliği, kalıcılığı olmayan, emek ve­ madalyasmı lan kozalarından birisi olmuş. Bu arada Ferhunde rilmemiş yapıtların “sanat” adına kol gezdiği toplu­ Hanım nice piyano konçertosunun ve eşinin piyano mlunuzda bu tür emekçilerin gölgede kaldığı, hatta alıyor. Erkin konçertosunun da Türkiye’deki ilk seslendirilişini unutluduğu da bir gerçek. Ne yazık ki çoğu da ölü­ karşılığında gerçekleştirmiş. Ferhunde Hanım eşinin ona adadı­ münden sonra önem kazanıyor. hiçbir şey ğı bu konçertoyu daha sonra ’de 1943 yılında, Sevda Cenap And Vakfı tam on yıldır ilkesinden tepesinde bombalar patlarken çalmış. Bu konserin rad­ ödün vermeden bu müzik emekçilerimizi ödüllendi­ beklemeden yo yayını canlı olarak Ankara’dan da dinlenmiş. riyor, onurlandırıyor. “ Derin Türkiye”nin karakter­ 1920’lerden Tam 40 yıl ara vermeden öğretmenlik yapmış. leri işte bunlar. Her gün ekranlarda boy gösteren, emekliliğine, Kimler öğrencisi olmamış ki! Ankara Konservatu- gündelik yaşantılarının fasafisolarıyla gündemimi­ varı’ııda okuyup hangi dalda eğitim görürse görsün zi oyalayan insanlar değil. Derinlerde yaşayan, ken­ 1980’lere kadar Ferhunde Hanım’m piyano sınıfından geçmeyen pek di alçakgönüllü koşulları içinde durup dinlenmeden bu topluma kalmamış. Hüseyin Sermet gibi parlak bir piyanisti­ Türk sanatma, kültürüne hizmet etmiş kişiler. Onlar durmadan miz, Kamuran Gündemir gibi hocasını izleyip du­ için ne devlet sanatçılığı kazanmak, ne medyada boy rup dinlenmeden öğrenci yetiştiren değerli bir eği­ boy görünmek ne de özel yaşamlarının sularım or­ hizmet etmiş bir timci, nice şef, nice besteci, nice operacı... taya çıkartmak önemlidir. Kimi yetiştirdiği bir öğ­ sanatçı. Ne yazık ki, bu akşamki madalyayı almak için İs­ rencisiyle, kimi verdiği bir konser, kaydettiği birCD tanbul’daki hasta yatağından kalkıp Ankara’ya ge­ ile kimi bir bestesinin seslendirilmesiyle mutlu ola­ miş. OsmanlI’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminin olarak dünyaya gelmiş. Babası Birinci Dünya Sava- lemeyecek Ferhunde Hanım. Ama onun adına yapı­ bilir. sancılarım yaşamış, savaş yıllarının yokluklarım; ye­ şı’nda binbaşı imiş; kendisi geleneksel müzikle uğ­ lan bu töreni, onun için çalman yapıdan ve ona yol­ İşte Ferhunde Erkin de karşılığında hiçbir şey bek­ ni kurulan Ankara sanat ortamının kurucularından raştığı halde iki çocuğunun da Batı müziği eğitimi ladığımız güzel ışınlan algılayacaktır. Ne olur, alçak- lemeden 1920’lerden emekliliğine, 1980’lere kadar birisi olmanın sorumluluğunu yaşamış. Piyanistliği- almasını sağlamış. Ferhunde Hanım kendisinden bir gönlüyle kendini perde arkasında tutmuş bu tarihi ki­ bu topluma durmadan hizmet etmiş bir sanatçı. Pi- nin ve eğitimciliğinin yanı sıra ünlü bir piyanist ve buçuk yaş küçük erkek kardeşi Necdet Remzi Atak şilerimizi yaşarken, sağlıklıyken onurlandırsak! De­ yanistliği, öğretmenliği, eşlikçiliği ve ülkemizde bir besteci olan Ulvi Cemal Erkin’in eşi ve her şeyin öte­ ile Gedikpaşa Amerikan Okulu’na yazdırılmış. İlk ğer ölçülerimizin değişmesini beklemek daha uzun piyano çalma ekolü yaratması ile. sinde iki çocuk sahibi bir anne olarak toplumlunu­ müzik derslerine burada başlamışlar, ardından zama­ yıllar mı alacak dersiniz? Ferhunde Erkin şu sıralarda geride bırakmakta ol­ zun “örnek kadın” simgesi olmuş. nın tanınmış hocaları Berger ve Hege’nin öğrencile­ duğumuz yinninci yüzyılın beşte dördüne tanıklık et­ 1909 yılında İstanbul’da aydın bir ailenin çocuğu ri olmuşlar. İki kardeş ilk büyük konserlerini işgal e-maU:[email protected]

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi