<<

Sosyal Faaliyet ve Geziler (Social Events and Excursions)

Tuesday, 4 October 19.00- 21.00 Kokteyl (Coctail) Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi Saturday, 8 October 10.00- 16.00 Uzungöl Gezisi (Excursion to Uzungöl)

Tuesday, 4 October

08.00- 10.00 Registration Prof. Dr. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi

10.00- 10.40 Opening Hasan Turan Kongre Salonu Kenan İnan Michael Ursinus (The President of CIEPO) Hikmet Öksüz (Vice Rector of KTU) Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu (Metropolitan Mayor of Trabzon) 10.40- 11.00 Coffee- Tea

11.00- 12.30 Morning Plenary Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Chair Ilhan Şahin

11.00- 11.30 Mehmet Öz Halil İnalcık ve Osmanlı Sosyal- Ekonomi Tarihi Çalışmaları 11.30- 12.00 Ali Akyıldız İnsanı Yazmak: Osmanlı Biyografi Yazıcılığı ve Problemleri Üzerine Bir Değerlendirme 12.00- 12.15 Amy Singer Presentation of Digital Ottoman Platform 12.15- 12.30 Michael Ursinus CIEPO Article Prize Ceremony Laudatio introduced by the Chair of the Prize Selection Committee 12.30- 14.00 Lunch

Tuesday, 4 October

Afternoon Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Panel- Klasik Dönem Osmanlı Trabzon’u

Chair Kenan İnan

14.00-14.20 Kenan İnan 17. Asrın İkinci Yarısında Trabzon Yeniçeri Zabitleri 14.20-14.40 Turan Açık 17. Yüzyılın İlk Yarısında Trabzon’da Muhtedi Yeniçeriler 14.40-15.00 Sebahittin Usta 17. Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon’da Para Vakıfları 15.00-15.20 Miraç Tosun Trabzon’da Misafir Olarak Bulunan Gayrimüslimlerin Terekeleri (1650-1800)

15.30-16.00 Coffee-Tea

Chair Dariusz Kolodziejzyk

16.00-16.20 Kostantin Golev Crimean Littoral between the Saljūqs and the Cuman-Qipčaqs in the early 13th century 16.20-16.40 Zübeyde Güneş Yağcı- Şer’iyye Sicilleri Işığında Kırım’da Maddi Kültür Ayhan Ekinci 16.40-17.00 Dariusz Kolodziejzyk Tibet in the Crimea? Two Polish letters in Ottoman Turkish and a project of a Polish-Kalmyk alliance against the Crimean Tatars (1653) 17.00-17.20 Musa Kılıç Osmanlı Brüksel Elçiliği ve Elçileri

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair Mehmet Tezcan

14.00-14.20 Elizabeth Key Fowden The Parthenon, Perikles and King Solomon: a Case Study of Ottoman Geographical Imagination

14.20-14.40 Thomas Sinclair Mahmut Efendi’s Account of the Parthenon’s Foundation

14.40-15.00 Mehmet Çoğ Ortaçağ Astronomi Tecrübesinin Batıya Aktarımında Trabzon

15.00-15.20 Thedosios Kyriakidis The Missionary Activity of the Roman Catholics in Black Sea (Pontus)

15.30-16.00 Coffee-Tea

Panel- Literary Studies in Aid of Historical Studies

Chair Hatice Aynur

16.00-16.20 Hatice Aynur Tatavlalı Mahremî’s Shehnâme: A Literary Text or Historical Source 16.20-16.40 Christiane Czygan Features of ṣāḥib-ḳırān in Muḥibbī`s divans 16.40-17.00 Gisela Procházka-Eisl The Far Ottoman South

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Temel Öztürk

14.00-14.20 Orhan Kılıç Klasik Dönem Osmanlı İdari Sisteminde Farklı Bir Unsur: Kürdistan Vilayeti/Eyaleti 14.20-14.40 Serdar Genç İsyan Günlerinde Edremit Körfezi: 1821 Ayvalık İsyanının Sosyo-Ekonomik Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme 14.40-15.00 Hüsnü Yücekaya Trabzon Tekstili (Tereke Kayıtlarına Göre 1750- 1900) 15.00-15.20 Mehmet Başaran Nüfus Defterleri Kapsamında 19. Yüzyılın İlk Yarısında Ödemiş ve Köylerinin Niteliksel ve Niceliksel Yapısı

15.30-16.00 Coffee-Tea

Chair Eunjeong Yi

16.00-16.20 Yasemin Çiftçi A Review of Prices in The 16th Century’s Üsküdar Sema Keleş 16.20-16.40 Göksun Akyürek House for Sale from the Owner: Survey on Houses of Nineteenth Century Istanbul as Displayed by the Real Estate Market (1840-1900)

16.40-17.00 Tomoki Okawara Tax Modernization and Property Tax in Late Ottoman Syrian Urban Societies 17.00-17.20 İbrahim Serbestoğlu Döneminde Canik Sancağında Vergi Tartışmaları

19.00- 21.00 Kokteyl (Coctail) Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi

Wednesday, 5 October

Morning Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Panel- Nomads: Masters of Natural Life and Production

Chair İlhan Şahin

09.00-09.20 İlhan Şahin A Comparative Look at the Civilization Values of Central Asian and Ottoman Nomadism with Regard to Human-Nature and Animal Relations 09.20-09.40 Hikari Egawa The Economic Activities of the Nomads as the Spinner: From the Point of the Production of the Carpet and the Aba (wool textile) in Balıkesir 09.40-10.00 Mihoko Oku The Culture of Horse-riding Nomads in Istanbul: The Ottoman Royal Festivals of the 16th Century

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair Ali Akyıldız

11.00-11.20 Günay Korkmaz 18. Yüzyılda Şam Cevâlisi ve Cevâli-Horân Samıkıran Vazîfe Defterleri 11.20-11.40 Bekir Sadık Topaloğlu Tanzimat Merkezileşmesi ve Uzak Eyaletler: Cebel-i Lübnan’da Yönetim Modeli Denemeleri 11.40-12.00 Firdevs Öz Trabzon Valisi Kadri Paşa: Yönetim Anlayışı ve İdari Uygulamaları (1892–1903) 12.00-12.20 Metin Menekşe 1896-1898 Yıllarında Girit’te Yaşanan Olaylar Esnasında Muhtaç Duruma Düşen Müslüman Ahaliye Yönelik Yardım Faaliyetleri

12.30-14.30 Lunch

Fahri Kuran Kongre Salonu

Panel- Enchantment and disenchantment of the world, Ottoman style: exploring the place of the natural, the supernatural and the knowledgeable in Ottoman mentalities

Chair Marinos Sariyannis

09.00-09.20 Marinos Sariyannis Creating An Agenda for The Study of Ottoman Attitudes Towards Nature and The Supernatural 09.20-09.40 Güneş Işıksel Herşey Yerli Yerinde (Everything in its place). On the Ottoman Representations of Hierarchies 09.40-10.00 A. Tunç Şen Rationalizing the Occult in the early Modern Ottoman World: Muʿayyadzāde (d. 1516) and His Immediate Intellectual Circle 10.00-10.20 B. Harun Küçük Frontispiece of the Ledger of Fools: Separating Science from Religion in the early Modern

10.30-11:00 Coffee-Tea

Chair Michael Ursinus

11.00-11.20 Michael Ursinus From Pre-Conquest Klis to Post-Conquest Landholding Issues 11.20-11.40 Christos Kyriakopoulos In Search of Frontiers in Eastern Mediterranean: Ottoman-Venetian Borderland in Southwest Peloponnese (1460-1650) 11.40-12.00 Özgür Oral 18. Yüzyılın İkinci Yarısında Garp Ocakları ile Venedik Cumhuriyeti Arasında İmzalanan Antlaşmalar 12.00-12-20 Mónika F. Molnár The Ottoman Empire, Hungary and Vienna in the Network of Antonio Caraffa at the End of 17th Century

12.30-14.30 Lunch

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Evgenia Kermeli

09.00-09.20 Temel Öztürk Patrona İsyanı Sürecinde (1730) Trabzon Mahkemesine Yansıyan Davalar 09.20-09.40 Canay Şahin Rural Rebellion and Revolt in Canik (1805-1806) 09.40-10.00 Uğur Kurtaran XVIII. Yüzyıla Ait İki İsyanın Karşılaştırılması: 1703 ve 1730 İsyanı ile İlgili Yeni Yaklaşımlar Çerçevesinde Karşılaştırmalı Bir Bakış 10.00-10.20 Fikriye Karaman The Impact of Sharif Hussein’s Revolt on the Arab Intellectuals’ Attitudes towards the Ottoman Empire

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair İbrahim Solak

11.00-11.20 Göksel Baş Serhaddi Beklemek- 15. Yüzyıl Sonundan Macaristan’ın Fethine Kadar Osmanlı Tuna Serhaddi: Kale Savunma Zinciri, Muhafızlar, Lojistik ve Halklar

11.20-11.40 H. Ahmet Arslantürk Zigetvar Savaşı ile ilgili Osmanlılarca Kaleme Alınmış Tarih Kitapları (Farkları, Benzerlikleri ve Görsellikleri Bağlamlarında Bir Karşılaştırma)

11.40-12.00 Yusuf Alperen Aydın 18. Yüzyılın Başlarında Tersane-i Amire’de Bazı Yeni Görevlerin İhdası ve Yaşanan Yolsuzluk Vak‘aları

12.00-12.20 Alexander Vasilyev 1850’li Yılların Başlangıcında Rus Amiralinin Gözüyle Türk Donanması (Rus Arşiv Belgelerine Göre)

12.30-14.30 Lunch

Wednesday, 5 October

Afternoon Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Panel- Water histories: environmental, political, economic and social implications of water management in the Ottoman provinces

Chair Antonis Anastasopoulos

14.30-14.50 Antonis Anastasopoulos At the Intersection between the Practical and the Sacred: Mosque Fountains in Ottoman Crete 14.50-15.10 Antonis Hadjikyriacou Water-intensive Agriculture and the Era of the ‘Mediterranean Autumn’ in early Modern 15.10-15.30 Yannis Spyropoulos Ottoman Officials, State Policy, and Water Management in early Modern Crete (1645-1830) 15.30-15.50 Katerina Stathi Water under the (destroyed) Bridge: Hacı Ali Haseki and 18th-century Water Management in Athens

16.00-16.30 Coffee Tea

Panel- Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Tarih Yazımı ve Geleneğin İcadı

Chair Ayşe Asude Soysal Doğan

16.30-16.50 Ayşe Asude Soysal Tanzimat Öncesi Osmanlı Tarih Yazımında Doğan “Geleneğin İcadı” 16.50-17.10 Mert Can Erdoğan Son Dönem Osmanlı Düşünce Dünyasında Erken İslam Tarihi ve “Geleneğin İcadı” 17.10-17.30 Gökay Yavrucuk Türkiye'de Ulus-devletleşme Süreci Bakımından Türk Tarih Tezi'nde "Osmanlı" Tasarısı

Fahri Kuran Kongre Salonu

Panel- The Many Faces of Ottoman Identity: Transformations from Inclusive to Exclusive

Chair A. Ebru Akçasu

14.30-14.50 Taylan Güngör The ‘Ahd-nāme after 1453: Recognising the Identity of the Merchant Foreigner 14.50-15.10 Yakoob Ahmed Re-interpreting the Ummah: the late-Ottoman Muslim Intelligentsia on ‘Unity 15.10-15.30 A. Ebru Akçasu Diversifying the Foreigner: Incorporating Muslim Migrants into the Ottoman Citizenry 15.30-15.50 Stefano Taglia The Feasibility of a Multi-ethnic Late-Ottoman Identity

16.00-16.30 Coffee Tea

Panel- A Study on the Urban Transformations in the Ottoman Cities after Conquest

Chair Ruba Kasmo

16.30-16.50 Mine Esmer The Attitude of the Ottoman Empire towards Byzantine Heritage and Urban Transformation of the Capital after the Conquest

16.50-17.10 Ali Dost Ertuğrul Reshaping Uskudar after the Ottoman Conquest

17.10-17.30 Ruba Kasmo Creating an “Ottoman” Aleppo, the Ottoman Urban Strategies in the 16th Century

17.30-17.50 Lana Kudumovic Urban Transformation and Development of the Urban Fabric in the Balkans after Ottoman Conquest

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Muammer Demirel

14.30-14.50 Şennur Şenel- Karadeniz Havzasında 19.Yüzyıl Son Çeyreğinde Ekin Kasım Tuz Kaçakçılığı ve Alınan Tedbirler 14.50-15.10 Mustafa Altunbay XVIII. Yüzyılda Ohri Sancağı’nda Kükürt Üretimi

15.10-15.30 Kyriakos The Efforts of the German Empire to Control and Chatzikyriakidis Exploit the Mines of Asia Minor at the beginning of the 20th century 15.30-15.50 Fulya Düvenci Karakoç Tokat Bakırcılığı: Döneminin Sınırlarını Aşan Sosyo- Ekonomik Yapıya İlişkin Bir İnceleme

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Ali Efdal Özkul

16.30-16.50 Mehmet Kuru Erken Modern Akdeniz Ticaretinin Yeniden Değerlendirilmesi: İzmir Gümrüğü (1580-1780) 16.50-17.10 M. Sait Türkhan 18. Yüzyıl Başlarında Bir Muhassılın Mali Olarak Yükselişi: Haleb Muhassılı Abdurrahman Ağa 17.10-17.30 Mahmoud Yazbak The Merchants of 19th century Jaffa (Palestine) and their role in Social and Urban Change 17.30-17.50 Hatice Durgun XIX. Yüzyılda Batı Antalya’nın Ticarete Açılan Kapısı: Finike ve Limanı

18.30- 20.30 Dinner Sponsored by Trabzon Metropolitan Municipality

Thursday, 6 October

Morning Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Panel- Reconsidering Ottoman Peripheries: Trans-Regional Networks, Contested Jurisdictions and the Limits of Ottoman Reach

Chair Michał Wasiucionek

09.00-09.20 Michał Wasiucionek Obedézcase pero non se cumpla in the Ottoman Periphery: Transregional Networks, Factionalism and the (Un)Responsiveness of Ottoman Governance in the mid-seventeenth-Century Lower Danube 09.20-09.40 Erica Mezzoli Trade, Stakeholderness and Space. The Venetian- Bosnian Joint Venture for the Opening of the Marine Terminal at Neretva Mouth, 1666-1694 09.40-10.00 Mukaram Hhana The Georgians from Algiers, Ali Burgul the Caucasian Patronage networks of the Sublime Porte and Mamluk Egypt, 1789-1805

10.30-11.00 Coffee-Tea

Panel- Büyük Harpte Osmanlı Devleti’nde Zafer, İşgal, Göç ve Bellek

Chair Yahya Yeşilyurt

11.00-11.20 Yahya Yeşilyurt Zaferden Esarete, Çok Bilinenler Arasında Az Bilenen Bir Cephe: Yemen (1914-1918) 11.20-11.40 Firdevs Temizgüney I. Dünya Savaşı Yıllarında Kafkasya’dan Gelen Müslüman Göçmenlerin Geride Bıraktıkları Mallar Sorunu 11.40-12.00 Songül Alşan Birinci Dünya Savaşı'nda Doğu Karadeniz'in İşgali ve Rusların Geri Çekilme Süreci 12.00-12-20 Veysel Usta Cihan Harbi Tanıklarının Gözünden Doğu Karadeniz'de Savaş Olgusu

12.30-14.30 Lunch

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair H. Ahmet Arslantürk

09.00-09.20 Ayşenur Karademir Vakıf Kurumunun Uygulamalı Kaynakları: Bilançolar ve İcmaller

09.20-09.40 Hacer Kılıçaslan Mecmua-i Fünûn Dergisi Özelinde Osmanlı Münevverinin İktisat Algısı

09.40-10.00 Tayfun Ulaş XVIII. Yüzyıl Osmanlı Maliye’sinde İmdâdiyye Uygulamaları

10.00-10.20 Ahmet Sağlam Osmanlı Tahrir Çalışmalarına Model Bir Çalışma: Memlûkler Dönemi Mısır Ve Suriye’de Er- Revkü’n-Nâsırî Adlı Tahrir Çalışması

10.30-11.00 Coffee-Tea

Panel- 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nde Kredi Piyasasının Belirleyici Müesseseleri ve Başlıca Aktörleri

Chair Mehtap Özdeğer

11.00-11.20 Mehtap Özdeğer, 19. Yüzyılda Murabaha Nizamnamesi Emine Zeytinli Doğrultusunda Osmanlı Tarımında Selemcilik Faaliyetleri

11.20-11.40 Çiğdem Gürsoy 19. Yüzyıl Kredi Piyasasında Para Vakıflarının Rolü

11.40-12.00 Ali Şenyurt Osmanlı Devleti’nde Poliçe Kullanımının Özneleri: Sarraflar ve Poliçeci Esnafı

12.00-12.20 Oya Şenyurt 19. Yüzyılda Faaliyet Gösteren Bazı Tüccar ve Banker Ailelerin Gayrimenkul Yatırımları

12.30-14.30 Lunch

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Turan Açık

09.00-09.20 Leyla Aksu Kılıç XVI. Yüzyıl Sonlarına Doğru Osmanlı Devleti’nde Tımarlı Sipahiler: Ordu ve Yöresinden Tımarlı Sipahi Profilleri (Fenari ve Diğerleri) 09.20-09.40 Zeynep Küçükceran Organization of Production in Çiftliks: A Case study: Süle Çiftliği in Mihaliç 09.40-10.00 Fatma Öncel Agrarian Labour and Production in Vakıf-Çiftliks of Tırhala from 1860s to 1880s 10.00-10.20 Nurgün Koç Türkiye’deki Çerkes Evlerinin Sosyal Hayata Etkileri

10.30-11.00 Coffee-Tea

Panel- Vakıflara Yeni İktisadi Yaklaşımlar

Chair Kayhan Orbay

11.00-11.20 Evgenia Kermeli The Eighteenth Century Avariz Waqf as an Example of Ottoman Economic Ingenuity 11.20-11.40 Kayhan Orbay The Waqf Economy and the Redistributive Functioning of Waqfs 11.40-12.00 Ahmet Köç Vakıfların Finansal Yönetiminde Öngörülen ve Öngörülemeyen Giderler Üzerine Bir Değerlendirme 12.00-12-20 Özge Mete Osmanlı’da Hayırseverliğin Kapısını Çalmak: Trabzon Gülbahar Hatun Vakfı’nın Zevāid-horānları

12.30-14.30 Lunch

Thursday, 6 October

Afternoon Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Chair Fulya Üstün Demirkaya

14.30-14.50 Nalan Turna Osmanlı İstanbul’unda Mekânlar ve İnsanlar: Sümbüllü Han Örneği 14.50-15.10 Ahmet Yaşar 18. Yüzyıl İstanbul Hamamlarını Haritalandırmak 15.10-15.30 Elif Sezer “A Newly Blossomed Bud”: Dâyezâde’s Treatise on Selimiye Mosque and Nouveau Literacy in the 18th Century Ottoman Cultural Milieu

15.30-15.50 Nadire Tuba Yiğitpaşa Impacts of The British Architectural Style on

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Kenan İnan

16.30-16.50 İbrahim Solak- XVII. Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon’da M. Ali Türkmenoğlu Görülen Asayiş Sorunları ve Bunlar için Alınan Tedbirler 16.50-17.10 Aslı Deliktaş Toplumsal Algıda “Abd-ı Memluk”: Trabzon Şer’iyye Sicillerine Göre Erkek Köle Kimliğini Şekillendiren Dini ve Sosyal Teamüller 17.10-17.30 Pınar Ceylan Relative Prices and the Evolution of Household Durables Ownership in the Ottoman Empire (1700-1850) 17.30-17.50 Gamze İlaslan Abduction of Women and Elopement in the nineteenth Century Ottoman Nizamiye Courts

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair İbrahim Serbestoğlu

14.30-14.50 Ali Efdal Özkul Osmanlı İdaresinde Kıbrıs’ta Sağlık Faaliyetleri ve Salgın Hastalıklar 14.50-15.10 Burhan Çağlar Mysterious Letter Shook Constantinople: The Incriminated Publication of Levant Herald on the Eve of the Cyprus Convention 15.10-15.30 Nami Şahin Berlin Protokollerinde Osmanlı-İran Sınır Düzenlemesinin Arka Planı: Kotur Bölgesi

15.30-15.50 Necmettin Alkan Osmanlı Modernleşme Sürecinde “Kadim” Avrupa Algısının Dönüşmesi

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Mahmoud Yazbak

16.30-16.50 Anđelko Vlašić The Correlation between the Spatial Distribution of Forests and Pig Farming in Ottoman Slavonia 16.50-17.10 Bedirhan Laçin Sharecropping System as a Labor Productivity Indicator in the Agricultural Production Economics of the 18th century Ottoman Empires’ Aegean Region. 17.10-17.30 Ekin Mahmuzlu Institutional Change in Market Structures and Agricultural Production in Trabzon Province in the second half 19th Century 17.30-17.50 Elvan Topallı A Turkish Cigarette Produced in America in Early 20th Century: “Murad”

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Yasemin Beyazıt

14.30-14.50 Bayram Sevinç Basiretçi Ali Efendi’nin Payitaht Okumalarında Ortaya Konan Buhran Analizi ve Çözüm Önerilerinin Fert-Toplum İlişkisi ve Modernleşme Çerçevesinde Değerlendirilmesi

14.50-15.10 Aysun Sarıbey Haykıran Tanzimat ve İskân: 1844 Nüfus Sayımında Aydın Sancağı’nda Aşiretler 15.10-15.30 Muammer Demirel Osmanlı Devleti’nde İlk Nüfus Sayımı Üzerine

15.30-15.50 Boriana Antonova Modernization ‘from top to bottom’: the Bulgarian Railway Concession from 1857

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Orhan Kılıç

16.30-16.50 Ali Atabey Identity Formation and Cross-Cultural Interaction between Foreigners and Local People in the 17th- Century Istanbul 16.50-17.10 Demetrios Political Rhetoric and the Concept of State Papastamatiou Legitimization from the Bottom-up: Reflections of the Reaya on the Ideal Statesmanship According to Arzuhals Forwarded from the Morea in 1787 17.10-17.30 Nilüfer Alkan Günay 18. Yüzyilda Hüdavendigar Sancagı’nın Vakıf Reayası Yörükleri ve Yönetim Erki Arasindaki İlişkiler 17.30-17.50 Yasemin Beyazıt Kale-i Tavas Kazası Merkez ve Kırsalında Vakıf Kurumları, Yaşam ve Din (XVIII.-XIX. Yüzyıllar)

18.30- 20.30 Dinner Sponsored (place to be announced)

Friday, 7 October

Morning Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Chair Ömer İskender Tuluk

09.00-09.20 Zekai Mete XVIII. Yüzyıl İstanbul Evlerinde Mahremiyet: Kadınların Yaşam Alanlarının Dışarıdan Görülmesine Karşı Alınan Tedbirler 09.20-09.40 Muzaffer Özgüleş Last Church Conversions on the Ottoman Frontiers: Architectural History of the Seventeenth Century Converted Mosques in Europe and Oran 09.40-10.00 Dalila Senhadji Oran, une Chronique Historique et Architecturale des deux Périodes Ottomanes (1708-1732) et (1791-1830) 10.00-10.20 Ahmet Tekin Alevlere Teslim Olmak ya da Şehri Yeniden İnşa Etmek: 1701-1756 Yılları Arasında İstanbul Yangınları

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair Cenap Sancar

14.30-14.50 Mehmet Yavuz Osmanlının Trabzon Limanını Yapılandırma Gayretleri ve Hazırlanan Projeler 14.50-15.10 Ömer İskender Tuluk Harap Şehrin Kayıp Mekânları: 20. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Trabzon’un Tarihsel Topoğrafyası 15.10-15.30 Fulya Üstün Demirkaya Meso Kastro’dan Ortahisar’a: Bir Mahalle’nin Anatomisi 15.30-15.50 Esra Demirci Akyol Mahalle Structures of the Seventeenth Century Aleppo and Damascus According to Avarız and Cizye Registers

12.30-14.30 Lunch

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair M. Alaaddin Yalçınkaya

09.00-09.20 Mariusz Kaczka A Levantine Dragoman and a Bengali Woman: Sociability in the Diplomatic Milieu of Pera in the Eighteenth Century 09.20-09.40 Mahmut Halef Janos Hoberdanecz’s Embassy to Constantinople Cevrioğlu (1528) 09.40-10.00 M. Nureddin Özel Birinci Mahmud ve Nadir Şah Dönemi Osmanlı- İran Diplomatik İlişkilerinde Elçilik Heyetlerinin Karşılıklı Değerlendirilmesi (1736-1747)

10.00-10.20 Ü. Filiz Bayram 1784 ve 1786 Yıllarında Hindistan’dan Gelen İki Elçilik Heyeti

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair Uğur Üçüncü

11.00-11.20 Ahmet Dönmez II. Mahmud Dönemi Osmanlı İstihkâmları: Du Plat’ın Balkan Gezisi

11.20-11.40 Diren Çakılcı Unutulmuş Bir Seyahat-i Hümayun: Sultan Abdülmecid’in Selanik Ziyareti

11.40-12.00 Zeki Çevik Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre II. Wilhelm’in İlk Türkiye Ziyareti Ve Önemi (1889) 12.00-12.20 Emine Altunay Şam 19. Yüzyılın Son Evresinde Sivas Eyaleti Dahilinde ve Amasya Sancağında Ormanların Korunmasına Yönelik Alınan Tedbirler

12.30-14.30 Lunch

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Mehmet Üner

09.00-09.20 Murat Alanoğlu 18. Yüzyılda Maktul Bir Osmanlı Veziri: Bağdat Valisi Hâfız Mustafa Paşa (Ispanakçızâde) ve Katli Meselesi 09.20-09.40 Ertan Ünlü 18. Yüzyılda Sarraf Katilleri: "Devlet Malına Halel"in mi Yoksa Hizipleşme Kurbanları mı? 09.40-10.00 Onur Akan Abdürreşid İbrahim Efendi’nin Trablusgarp Meselesine Dair Görüşleri 10.00-10.20 Murat Yolun A Public Response to Quarantine in the 19th Century: The Case of Mitrovica

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair Necmettin Alkan

11.00-11.20 Uğur Üçüncü Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusunda Hizmet Eden Goltz Paşa’nın Ölümü ve Yankıları

11.20-11.40 Mehmet Biçici I. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti Urfa Esir Kampı

11.40-12.00 Jack Snowden ‘Alemdar’ Ship’s Logs: An Ottoman Ship Hijacked to Trabzon for Service in the Turkish War of Independence

12.00-12.20 Aya Yomoto Ito Osmanlı’nın Son Dönemindeki “31 Mart Olayı (1909)’nın Arka Planına Farklı Bir Bakış

12.30-14.30 Lunch

Friday, 7 October

Afternoon Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Chair Ahmet Karaçavuş

14.30-14.50 Hilal Kazan Sultan II. Bayezid’a Hediye Gelen Kitaplar 14.50-15.10 Meriç Kurtuluş Gazavâtnâmelerin Edebî Gücü ve Epik Kaynakları 15.10-15.30 Rıfat Günalan- Tanzimat’ın Osmanlı Yazışma Geleneğine Etkisi Niyazi Çiçek Işığında Bürokraside Yaşanan Dil Problemleri

15.30-15.50 Nil Birol Cevdet as Defender of Both Contract and Custom: The Use of Historical-Comparative Method in the Ottoman Legal Reform in the Nineteenth Century

16.00-16.30 Coffee Tea

Panel- Ottoman Edirne: Shaping the City on the Ground and in Imagination

Chair Amy Singer

16.30-16.50 Amy Singer Osmanlı Kent Kurgusunun Belirleyicisi Olarak Mahalle: 15. yy. İlk Yarısında Edirne Örneği

16.50-17.10 Yavuz Güner City on Stage, City as Stage: Festivities in early Ottoman Edirne

17.10-17.30 Yunus Uğur Mapping a City, Using GIS: Locating Buildings and Mahalles in Edirne from 1361 to 1700s

17.30-17.50 Eyal Ginio The Retaking of Edirne (July 1913) and the Shaping of a National Holiday under the CUP Discussant Roads Murphey

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair A. Mevhibe Coşar

14.30-14.50 M. Yaşar Ertaş-Hatice Türkistan’da Bir Osmanlı İmamı: II. Söylemez Abdülhamid’in İmamı Mehmet Kamil Efendi’nin Türkistan Seyahati 14.50-15.10 Irmak Kaçar Eski Türkçeden Osmanlıcaya “Tapu” Kelimesi 15.10-15.30 Gülşen Özçamkan Ayaz Trabzon Şer’iye Sicillerinin Diline Dair

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair M. Yaşar Ertaş

16.30-16.50 Mehmet Emin Üner Osmanlı Devleti’nin Aşiretlerin İskânında Rakka Eyaletinin Yeri ve Önemi (XVII. ve XVIII. Yüzyıllar) 16.50-17.10 Mehmet Günay Klâsik Dönemde Osmanlı Şehirlerinde İhtidâlar (Manisa Örneği) 17.10-17.30 Benjamin Weineck Limits of Legibility: Heterogeneous Semantics and the Problem of Alevi History in the Early Modern Ottoman Empire 17.30-17.50 Mustafa Akbel Lâle Devrinde ’da Müslim-Gayrimüslim İlişkileri

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Melek Öksüz

14.30-14.50 Fatih Demirel Selanik Vilayetinde Yabancıların ve Gayri Müslimlerin Eğitim Öğretim Faaliyetleri 14.50-15.10 Hatip Yıldız Osmanlı’da İlk Sivil İdadi: İstanbul (Dersaadet) Mülki İdadi Mektebi (1874-1900) 15.10-15.30 Sena Hatip Dinçyürek A Hamidian Tool of Administration? The "General Inspectorate of Rumelia" (1902- 1909)

15.30-15.50 Füsun Gülsüm Genç Şehzadelerin Hizmetindeki Görevlilerin Biyografileri Üzerine Bir Örnek: Sultan II. Abdülhamid Dönemi

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Mehmet Çoğ

16.30-16.50 Songül Karaca Kadızâde Mehmed Efendi’nin Manzûme-i Akâid’i ve Tasavvufî Düşünceleri

16.50-17.10 İsmail Arslan Köy Tarihi Yazımında Yeni Bir Kaynak Önerisi: Tasfiye Talepnameleri 17.10-17.30 Melek Sarı Güven 18. ve 19. Yüzyıl Ermeni Tarihçilerinin Eserlerinde “Osmanlı Tarihi”nin İzlerini Sürmek 17.30-17.50 Mehmet Tezcan Laonikos Halkokondyles’in Tarihler’ine Göre Trabzon’un Türkler Tarafından Fethi (1461)

18.00- 19.00 Plenary Meeting of the CIEPO

19.30- 20.30 Dinner Sponsored (place to be announced)

ÖZETLER

(ABSTRACTS)

1. Panels are listed in alphabetical order on the basis of the name of the panel leader.

2. The names of the other panelists of each panel are listed by

order of presentation.

PANEL ÖZETLERİ

(PANEL ABSTRACTS)

OTTOMAN EDİRNE: SHAPING THE CITY ON THE GROUND AND IN IMAGINATION

This panel continues the project of 1. OSMANLI KENT KURGUSUNUN rediscovering the history of Ottoman Edirne. BELİRLEYİCİSİ OLARAK MAHALLE: The panel "From Byzantine Adrianople to 15. YY. İLK YARISINDA EDİRNE Ottoman Edirne" (CIEPO, Rethymno, 2012) ÖRNEĞİ examined Edirne’s transition from one imperial sphere to another in order to explore how the Amy Singer Byzantine city provided a foundation for the Ottoman one that followed. A double-panel, Edirne was a small Thracian settlement when it "New Perspectives on Edirne" (CIEPO, was transformed into a garrison town with a Budapest, 2014), presented papers focused on fortress during the eastern campaign of the several themes across seven centuries of Roman Emperor Hadrian between 123 and 127 Ottoman history, demonstrating the complexity A.D. Especially as of the third century, the and largely unexplored richness of the city as a feature of being a castrum changed with the topic for research. Increasingly, scholars are increase in public buildings, which can be drawn to the wealth of textual, visual, aesthetic observed in the depictions on coins, but that are and architectonic sources available for the study not extant today. Although Edirne was of Edirne in order to delve deeply into its transformed into a city, a basic change was not history. The panel proposed for CIEPO XXII observed in its spatial structure and it did not proposes four papers that consider the ways in spread outside of the fortress due to the political which the Ottomans shaped Edirne, physically, formation of the region throughout the entire and in imperial and popular imagination. These Middle Ages. After the conquest of Edirne by four papers again look at Edirne across the Ottomans in 1361, connected to new conditions, chronology of Ottoman history. Two of the the focuses of the new city were established by papers focus on the spatial and socio-cultural expanding beyond the boundaries of the organization of the city’s population and its Byzantine and Roman city within a short period monuments and other buildings (Güner and of time. No doubt, this change does not only Uğur). Each author has endeavored in a have a quantitative meaning. There was a basic different way to establish the shape of the city change in the organization of urban space due to in its early Ottoman centuries, often difficut in a change in the socioeconomic structure of the the absence of the original buildings or precise city.This study is based on the investigation of descriptions or maps from this era. The other the morphological structure of Edirne in the first two papers (Singer and Ginio) focus on how half of the fifteenth century during which it Edirne’s space, its concrete manifestations and served as the capital city of the Ottoman its symbolic dimensions, accommodated Empire. Specific emphasis is given to the ceremonies and symbolic imaginings of the geographic formation of the neighborhoods city. As a pair they highlight the continuous use which are structured by both the discretion of of this space for festivities and rituals that the political actors and customs in Islamic articulated and communicated the identity and culture. This peculiar characteristic of power of the empire itself. neighborhoods in Islamic settlements provides us with the opportunity to trace the spatial transformation of the city. The aim of this study is to define the spatial organization of early Ottoman Edirne by analyzing the physical organization of neighborhoods.

2. CITY ON STAGE, CITY AS STAGE: 3. MAPPING A CITY, USING GIS: FESTIVITIES IN EARLY OTTOMAN LOCATING BUILDINGS AND EDİRNE MAHALLES IN EDİRNE FROM 1361 TO 1700S Yavuz Güner Yunus Uğur One defining aspect of Ottoman capital cities was as hosts for imperial celebrations. These This paper discusses the urban organization and included the events marking natural transitions the social context of Ottoman Edirne, focusing like birth and death, as well as those more on aspects crucial for urban historians. The purposely planned festivities for key political city’s mahalles need to be historicized and and life events such as circumcisions, located on a map in order to investigate weddings, coronations, and military parades. As numerous different attributes (status, part of an ongoing project to elucidate the profession, religion, etc.) registered about history of Ottoman Edirne, this paper will Edirne’s inhabitants in historical sources. explore celebrations there, reading narratives These data make it possible to demonstrate the from the Ottoman chronicles of the fifteenth and dimensions of structural differentiation in the early sixteenth centuries (Aşıkpaşazade, Neşri, city and their spatial aspects: the distinctive Oruç), together with the accounts recorded by features of specific mahalles and their foreigners who recorded their observations. The qualitativeproximity to other mahalles in socio- city of Edirne regularly hosted imperial spatial as opposed to physical terms. The paper festivities during its years as the principal seat will thus discuss the historical development of of the Ottoman sultans and even after the Edirne’s individual mahalles before the 1700s, establishment of Istanbul as the Ottoman as well as their geographical locations and imperial capital. Edirne’s role as an alternate public buildings. Because locating a mahalle or imperial stage adds further perspective to our a single building on a map is often difficult, only understanding of the dynamic relationship a few studies have so far mapped the locations between the two imperial cities. The festivities of mosques and mescids of an Ottoman city, held in Edirne are also evidence for the evolving mostly in the nineteenth or twentieth century. role of the city in the period after the recovery Most studies of public buildings in mahalles of the Ottoman polity after 1402. The recent have situated them in relation their districts or volume edited by Faroqhi and Öztürkmen, in relation to other famous landmarks in the Celebration, Entertainment and Theatre in the city, being unable to give their exact locations. Ottoman World, illustrates how careful study of Since today’s topography and existing maps do these aspects of culture enriches the study of not include some of the historical districts and history. Moreover, it suggests that landmarks, and since some mahalles have performances of all types and in many different disappeared over time, it is sometimes venues should be examined more closely for impossible locate mahalles or public buildings what they communicate about the displays and withany precision. Nevertheless, recently rituals of power, and how both the powerful and developed Geographic Information System those over whom they held sway participated in (GIS) Technologies and geographic these performances. Although Edirne is studied methodologies that help determine the exact as a site of festivity in the seventeenth century location of public buildings and the mahalles in (Sevinçli), none of the essays in Faroqhi and the Ottoman urban historiography will be useful Öztürkmen’s volume addresses the fifteenth for studying the topographic structure, in this century. Therefore, the present paper both case, of Edirne. Information is drawn from contributes to the study of Edirne and offers a tahrir, waqf, cizye, avarızhane, surety registers comparative perspective from early Ottoman and city histories of Edirne in order to fix the festivities. approximate location of the mahalles on the city map.

4. THE RETAKING OF EDİRNE (JULY WATER HISTORIES: 1913) AND THE SHAPING OF A ENVIRONMENTAL, POLITICAL, NATIONAL HOLIDAY UNDER THE CUP ECONOMIC AND SOCIAL IMPLICATIONS OF WATER Eyal Ginio MANAGEMENT IN THE OTTOMAN PROVINCES Edirne achieved iconographic significance in Ottoman writings on the Balkan Wars (1912- Access to water, the basic resource for life, is 13). The wars transformed the image of Edirne taken for granted in advanced contemporary in the eyes of Ottoman publicists. During the societies. But obviously this was not the case in First Balkan War, Edirne became a symbol of earlier historical periods. The aim of the panel civilian and military resistance. Its capitulation is to historicise the issue of water, by focusing in March 1913, after a five-month siege, turned on various aspects of water management and the it into a symbol representing the entire Ottoman uses of water in the Ottoman Empire. The four defeat during the First Balkan War. The city’s papers of the panel cover the private and the liberation during the brief Second Balkan War public, the urban and the rural, and the practical rendered Edirne an emblem of the rejuvenation and the sacred, being in a fruitful dialogue of the Ottoman nation under CUP leadership. between them. From a geographical point of For the Ottoman authorities, Edirne’s retaking view, our focus is on the Ottoman provinces, offered a long-awaited opportunity to present more particularly, Athens and the two biggest their own narrative of the Balkan Wars and to islands of the eastern Mediterranean, Crete and prove their claim to lead Ottoman society Cyprus. The first paper of the panel focuses on toward the future. Significantly, the Ottoman mosque fountains in Crete as a type of Army entered Edirne on 23 July, the Ottoman monument which connects the practical with the national holiday commemorating the revolution sacred, symbolic, side of water, because of their of 1908. The new symbolism of this date, use concurrently for ablutions and for the uniting the return of liberty to the Ottoman everyday needs of the neighbourhood. The nation and to Edirne, enabled the Ottoman second paper of the panel dwells on water- authorities to stage mass celebrations marking intensive agriculture in Cyprus, discussing its 23 July, now the day of “two national rationale and how it was made possible despite celebrations”. The city’s liberation was the semi-arid climate of the island. The third celebrated through an array of local events. A paper of the panel deals with the role of state combination of traditional rites of power institutions and officials in the management of combined with new emblematic symbols, often water in urban and rural Crete, and draws borrowed from the West, can be discerned in attention to the political, economic and social these celebrations. The Selimiye Mosque implications of this involvement. Building on formed the main and sacred site of national and the same theme, the fourth paper of the panel religious commemoration. Liberated Edirne focuses on the water works performed by Hacı provides a stimulating example of the combined Ali Haseki, the voyvoda of Athens, between patterns of official celebrations, sultanic 1775 and 1795, as one of the mechanisms that patronage, and broad social participation to he used to maximise his control of the town and achieve political goals. Using archival sources, its countryside and increase his revenue. The reports published in the Ottoman press and papers of the panel are based on Ottoman memoirs, this paper explores the celebrations archival sources, travel literature, visual and initiated following Edirne’s return to Ottoman archaeological evidence, and combine current rule. It discusses the ceremonies as part of a trends in Ottomanist literature, predominantly larger attempt to use holidays as a powerful tool environmental history, with innovative insights to mobilize public opinion in favour of the CUP into aspects of political, economic, and social regime. history at the micro-level.

1. AT THE INTERSECTION BETWEEN The paper brings together and synthesizes a THE PRACTICAL AND THE SACRED: range of Ottoman and European sources, MOSQUE FOUNTAINS IN OTTOMAN cartographic material, travellers’ accounts, CRETE local chronicles, and archaeological surveys in order to shed light upon the question of what Antonis Anastasopoulos made the cultivation of sugar, cotton and silk possible in early modern Cyprus. Following Water is indispensable for the practical Faruk Tabak, it situates the island in the era of everyday needs of households in all human the ‘Mediterranean autumn’, and examines the societies, but in Islam, in particular, water, reflection of large-scale, longue durée processes furthermore, holds an important symbolic role and shifting patterns in the economy, climate, or because of its association with prayer. The holy production that coincided with the transition sources of Islamic law, the Quran and the from Venetian to Ottoman rule. Identifying the hadiths, contain a fair amount of references to manifestations of the Little Ice Age in its water, which range from water as the gift of God Mediterranean form on the island, the paper to humans to practical advice as to how the documents how the climate, environment and faithful should perform their ablutions. Thus, landscape of the early modern period were water is associated with cleanliness and purity different to what is experienced today. At the both at the practical and spiritual levels. The same time, it locates human agency in the aim of the paper is to discuss several cases of management and administration of water mosque fountains and public fountains in the resources not simply as a hierarchical vicinity of mosques from the Ottoman period of application of imperial state policies and the history of Crete as monuments that bridge economic objectives, but also as a horizontal these two aspects of water, the practical and the phenomenon involving non-state actors in sacred, since they were used at the same time by creating the conditions that facilitated the the congregations of the mosques and by the irrigation of these crops, not only at the degree inhabitants of the neighbourhoods around them. of making them sustainable, but also cultivating The paper will be based on Ottoman archival them for the purposes of export-oriented material, principally vakfiyes and other entries agriculture. from the kadı registers of the town of Kandiye (Venetian, Candia; today, Heraklion), on travel literature, on visual resources (sketches and photos), and on archaeological evidence. 3. OTTOMAN OFFICIALS, STATE POLICY, AND WATER MANAGEMENT IN EARLY MODERN CRETE (1645-1830)

2. WATER-INTENSIVE AGRICULTURE Yannis Spyropoulos AND THE ERA OF THE ‘MEDITERRANEAN AUTUMN’ IN This presentation’s main objective is to EARLY MODERN OTTOMAN CYPRUS demonstrate how the Ottoman administration dealt with the challenge of water management Antonis Hadjikyriacou in the framework of an insular space with a predominantly agricultural economy, such as The economy of early modern Cyprus was the one of Crete. At the same time, it aims at characterised by water-intensive agriculture: by highlighting the underlying connections the seventeenth century, sugarcane plantations between officialdom, the control of water, and of the Venetian period (which ended in 1571) the creation of power-relations in early modern gradually gave way to Ottoman-era cotton and societies. At the heart of the research that will silk as the most lucrative and prolific cash crops be presented lies the involvement of the kadıs, of the island. This shift lasted well into the the governors, and the island’s military forces in nineteenth century. Yet, the contemporary the administration of water resources. More observer of the ecology, geography, and climate particularly, the paper addresses the issues of of Cyprus would be incredulous to the judicial intervention and of the application of possibility of maintaining an economy based on Islamic and customary law concerning water, the production of export-oriented thirsty crops. the role of the local authorities as regulators of its distribution between private individuals and communities, the issue of public access to this paper with local Greek chronicles and potable water, as well as the problem of travellers’ accounts in a first attempt to correlate construction and maintenance of water-related the importance of water management with the infrastructure. Moreover, water will be establishment of power in a provincial but examined as a means of political negotiation historic town such as Athens in the 18th century. between officials and the local population, but also as an element which fostered the creation of various networks between Cretans and the Ottoman elite and as a link between the island’s OSMANLI’DAN CUMHURIYET’E countryside and its urban spaces. TARIH YAZIMI VE GELENEĞIN İCADI Tarihçilerin toplumsal ve siyasal koşullar

çerçevesinde gelenek icat etmeleri, 4. WATER UNDER THE (DESTROYED) gündemlerindeki bir uygulamayı veya BRIDGE: HACI ALI HASEKI AND 18TH yaklaşımı meşrulaştırmak için kendilerine CENTURY WATER MANAGEMENT IN geçmişten dayanak bulmaları, Osmanlı tarihi ATHENS boyunca rastlanılan bir durumdur. Bu açıdan eski gibi görünen ya da eski olma iddiasındaki Katerina Stathi “gelenekler”in kökenleri sıklıkla oldukça yakın geçmişe dayanmaktadır. Geleneğin icadı In the early 1830s, after the departure of the last kavramı her ne kadar ulus devletlerin, ulus tarihi members of the Ottoman garrison from the yazmak için kullandığı bir yöntem olarak Acropolis, a plan of Athens showed about 45 bilinse de, tarihin çeşitli evrelerinde, farklı public fountains scattered around the city. siyasal sistemlerinde çeşitli amaçlar için Today, the only fountain still standing from the gelenekler icat edildiğini gözlemleyebiliriz. Ottoman period in Athens is the so-called Dolayısıyla bu panelde geleneğin icadı ‘Haseki fountain’, named after the voyvoda of kavramını hayali cemaatleri bir arada tutacak the city, who had established his estate in the marşlar, hikâyeler ve semboller üretmekte western suburbs. The figure of Hacı Ali Haseki kullanılan birincil anlamının dışında dominated the period between 1775 and 1795 değerlendireceğiz. Bu panelde, kurumlara with his severe and merciless rule. From among meşruluk kazandırmak, inançları, değer the many ways by which he imposed control on yargılarını ve davranış kalıplarını topluma the local population and established his power, aşılayıp aktarmak için icat edilen gelenekleri this paper will highlight his water-related feats. uzun Osmanlı tarihi içerisinde bütünsel olarak ele alacağız. The appropriation of land and its cultivation by forced labour needed hydraulic works that Osmanlıda tarih yazanların siyasal gündem meant large-scale intervention on the natural doğrultusunda gelenek icat etmeleri XV. environment and exploitation of sources. Yüzyıl’a Ankara Savaşı’na kadar Haseki controlled extended olive groves and dayanmaktaydı. Zira bu dönemden itibaren processing mills, for the benefit of which he had siyasal hâkimiyetlerini pekiştiren Osmanlılar water conveyed from Kifissos River to the hem hükümranlıklarını meşrulaştıracak bir aqueduct in his estate. In the 19th Furthermore, köken bulmak için hem de güncel iç the voyvoda was responsible for altering the tartışmalarda meşruiyet zemini kazanmak için landscape surrounding the other big river of the tarihe yönelmekteydiler. Bu ilgi neticesinde Athenian plain that ran through the city, Ilissos. devletin ortaya çıkışı ve eski hükümdarların During the construction of the wall by which he iktidarlar dönemleri üzerine farklı siyasal surrounded the city in 1778, the Roman-era gayelerle tarihler yazılmaya başlandı ve siyasal bridge and other riverside ancient temples, meşruiyetin temelini eski hükümdarlara depicted in several sketches and drawings by dayandırılan gelenekler aldı. European travellers, were demolished and used as building material. XIX. yüzyıla gelindiğinde ise Osmanlı aydınlarının içinde bulunduğu dünya büyük bir The Ottoman archival material at hand (imperial dönüşüm içerisindeydi. Başta bürokratlar, decrees, judicial and military records as well as ülkenin tüm okuryazar kesimleri dönüşümü land property registers), will be combined in açıklama ve yaklaşım geliştirme çabasındaydılar. Bu süreçte hemen her görüşten şecereden yoksundular. Devleti kuran aydınlar fikirlerini ve yaklaşımlarını savunmak hanedanın ne Anadolu’ya hangi zaman geldiği, için tarihten dayanak noktaları arıyorlardı. Bu ne başlarda İlhanlılara mı, Selçuklulara mı tâbi arayış özellikle ortaçağ İslam tarihine olduğu, ne İslam inancına bağlılık dereceleri, ne yönelmekteydi; çok çeşitli konulardaki Osman’ın isminin aslında nasıl telaffuz edildiği yaklaşımlarına erken İslam tarihinden gelenek kesindi. Bu durum modern araştırmacılar için icat ederek meşruiyet kazandırıyorlardı. nasıl “kara delik” olarak nitelenecek kadar İslamiyet’in ilk dönemlerinin meşruiyet zemini belirsizse, gizemliyse, ilk Osmanlı tarih olarak kullanılması Osmanlı-Türk düşünce yazarları için de pek çok açıdan öyleydi. hayatında 1920’li yılların sonuna kadar değişen Dolayısıyla “Kuruluş Devri”nin bütün yoğunlukta sürmüş, iktisadi, toplumsal, siyasi muğlaklığına rağmen Ahmedî, Şükrullah; konuları içermişti. Siyasal söylemdeki tarihsel Enverî, Aşıkpaşazâde, Neşrî, gibi ilk Osmanlı referans noktasının uzun süre sabit kalışı, tarih yazarları kendi geçmişlerini pragmatik bir 1920’lere değin Osmanlı-Türk düşüncesinin şekilde kurgulayabildiler. Tabii ki bu yazarlar temel amacının devletin ihyası olmasına daima birbirini destekleyen ve aynı ideale bağlanabilir. hizmet eden eserler ortaya koymamışlardı. Zaman, mekan, sistem, konjonktür, ideoloji, Fakat Cumhuriyet’in ilanından itibaren devletin “zamanın ruhu”, büyük dönüştürücüler gibi ihyasından yeni bir devletin ve ulusun inşası değişkenlere doğrudan bağlı olarak ve tabiî aynı fikrinin ortaya çıkmasıyla, siyasal söylemde dönem ve mekanda birbirinden farklı geleneğin icat edildiği kaynaklar radikal bir değişkenlerin farklı tarih yazışlarını mümkün dönüşüme uğramıştı. Bu kez milattan önceki kılışı sebebiyle Osmanlı hakimiyetinin devam binyıllara kadar gidilerek cumhuriyetin ettiği uzun süreçte de, yıkılan yapının büyük Türklerin en eski, en ideal ve en meşru rejimi oranda vârisi kabul edilen cumhuriyet olduğu kanıtlanmaya çalışıldı. Kadim Türk döneminde de yazarlar değişik okumalara açık tarihi öne çıkarılmasının sonucunda Osmanlı eserler ortaya koydu. Osmanlı döneminin Türk tarihindeki yerinin zayıf İmparatorluğu’nun hükmettiği çağların tarih olduğu imajı yaratılmaya çalışıldı. Osmanlı, yazıcılığı, geleneksel ve modern olmak üzere cumhuriyetin aksine, Türklerin tarihiyle mutlak kabaca iki döneme ayrılsa dahi bunlar da kendi bir uyumsuzluk, Türklere karşı zararlı bir yapı içinde homojen yapı arzetmedi; kültürel halinde açıklandı. kökleri, devirleri, türleri, gelenek inşaları, meşrulaştırma saikleri açısından birçok farkları Farklı açılardan ve dönemlerden yaklaşarak oluşu onları inceleme konusunda modern göstermeye çalışacağımız üzere siyasal devirlerin araştırmacılarının alâkasını söylemde nereden ve nasıl gelenek icat edildiği celbediyor. Çünkü modern tarihçiler geleneksel üzerine yapılacak çalışmalar hâkim devlet dönemlerin tarihini, onların bıraktıkları her felsefesini ve ideolojisini anlamamıza olanak türlü maddî-manevî kalıntıyı çözümleyerek verecek, siyasal düşüncedeki devamlılıkları ve yazarken, onların zihniyet dünyasını kırılmaları ele almamızı kolaylaştıracaktır. anlamaya/kurmaya da gayret ediyor. Dolayısıyla bu bildiri de geleneksel dönem Osmanlı tarih yazarlarının ihtilaflı, gelenek 1. TANZİMAT ÖNCESİ OSMANLI mûcidi, zamanın siyasetine, ideolojisine hizmet TARİH YAZIMINDA “GELENEĞİN veya kimi zaman muhalefet eden eserlerini İCADI” tekrar okumayı ve “gelenek icadı”nın sadece ulus devletlerin ortaya çıktığı yakın çağların bir Ayşe Asude Soysal Doğan özelliği olmadığını ortaya koymayı amaçlıyor.

XV. yüzyıla gelindiğinde Osmanlılar Anadolu ve Rumeli’nin önemli bir kısmını hâkimiyetleri altına almışlardı. Fakat böylesine geniş bir alana hükmetmelerine rağmen, Cengiz ve ahfadının darmadağın ettiği Müslüman ve Türk coğrafyasının batı sınırında kendilerine bu âlemin yeni efendileri kabul edilmeyi sağlayacak İslâmî ve asâleti tasdik olmuş bir 2. SON DÖNEM OSMANLI DÜŞÜNCE olarak erken İslam tarihini seçtiğini DÜNYASINDA ERKEN İSLAM TARİHİ göstermektedir. Bu bağlamda, son dönem VE “GELENEĞİN İCADI” Osmanlı düşünce dünyasında ortaya konan tarih metinleri üzerinden yapılacak bu çalışma, Mert Can Erdoğan siyasal meşruiyetin tarihsel odak noktası olarak Erken İslam tarihinin seçilmesinin anlamını ele XIX. Yüzyıl’da Osmanlı İmparatorluğu’nun almaya çalışacaktır. Batılı güçler karşısındaki askeri ve iktisadi zayıflığı Osmanlı düşünce hayatının temel konusu haline gelmişti. Devrin bürokrat ve düşünürleri bu zayıflığın ancak gerçekleştirecek 3. TÜRKİYE'DE ULUS-DEVLETLEŞME reformlar ile aşılabileceğine inansa da izlenecek SÜRECİ BAKIMINDAN TÜRK TARİH yol haritası konusunda farklı yaklaşımlar TEZİ'NE "OSMANLI" TASARISI oluşmaktaydı. Hemen her görüşten aydın fikirlerini savunmak için tarihten dayanak Gökay Yavrucuk noktaları aramaya başlamıştı. Fakat bu arayış özellikle ortaçağ İslam tarihine yönelmişti. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de 1920’li ve XIX. yüzyılda erken İslam tarihine yönelik ilgi 1930’lu yıllara yayılan devrim sürecinde eski- siyasi, iktisadi ve toplumsal konuları yeni çatışması çerçevesinde yeniden kapsamakta ve güncel konularda farklı tanımlanan, “Osmanlı’nın Türk tarihindeki yaklaşımları savunan taraflar, erken İslam yeri”ni anlamaktır. Bunun için devrimlerin fikri tarihini kendi yaklaşımlarına göre altyapısının iki dayanağı, Fransız Devrimi etkisi yorumlamaktaydı. Bu bağlamda iktisadi ve güncel siyasi ihtiyaçlar hesaba katılarak, serbestiyi savunanlar, erken İslam tarihinin bir Türk Tarih Tezi ve Türk kimliği, yani ekonomik liberalizm devri olduğunu öne cumhuriyetin ideolojisi incelenecektir. sürüyordu. Öte taraftan ise kalkınmanın ancak Cumhuriyet öncesinde Türkçülükle eş zamanlı sanayileşme ile mümkün olacağını düşünenler ve rekabet içinde siyasallaşan İslamcılığın, erken İslam tarihinde Müslümanların sanayide Osmanlı (dolayısıyla padişah/halife) ile İslam’ı ve teknikte oldukça ileri olduğunu vurguluyor eşleştirme çabası başarılı olmuştu. Artık ve Osmanlı’nın da benzerini yapması Türkçüler dahi eski rejimi İslam’dan bağımsız gerektiğini savunuyorlardı. İktisadi dönüşüm düşünemiyordu. Cumhuriyetin ilanı, Bir grup gibi XIX. yüzyıl Osmanlı düşünce hayatında aydının askeri güce dayanan siyasi otoriteye önemli yeri olan anayasa ve meclis talepleri de ulaşmasının sonucuydu. Devrimlerin halk erken İslam tarihinden dayanaklarla tabanına yayılması için, cumhuriyetle ayrılmaz tartışılmaktaydı. Bu dönemde anayasa ve bir ulusal kimlik inşa edildi. Ulus inşası aynı meclis düzeninin, İslam’ın ilk dönemlerinde zamanda gelenek icadı oldu. Birinci Türk Tarih uygulanmakta olduğu çeşitli düşünürlerin Kongresi’nde duyurulan ve Türk Tarihinin Ana yazdığı tarihlerde iddia edilmekteydi. Bu Hatları ile betimlenen, dünyadan etkilenmeden yaklaşıma göre Emeviler dönemine kadar İslam onu şekillendiren bir Türk imajı yaratılarak Devleti meşveretle yani uzlaşı ile yönetilmişti. güçlü Müslüman kimliğinin karşısına kondu. Söz konusu iddialara karşı çıkanlar ise tıpkı Türk Tarihin Ana Hatları, Nutuk ve Medeni anayasa ve meclis yanlıları gibi erken İslam bilgiler karşılaştırıldığında tasarlanan tarih, tarihinden dayanaklar bularak güçlü bir siyasi program ve kimlik arasındaki mutlak monarşinin İslami bir usul olduğunu uyum açıkça görülebilmektedir. Nitekim eski- savunuyorlardı. Erken İslam tarihi hakkındaki yeni çatışmasının ilk boyutunda, cumhuriyeti farklı yaklaşımlar sık sık dönemin gazetelerinde onaylayacak gelenekler icat edilmiştir. Süreçte yer bulmakta ve siyasal önermelerle iç içe demokrasinin, seçimin, laikliğin, eşitliğin Türk geçmekteydi. Dahası Filibeli Ahmet Hilmi ve tarihine mutlak uyum sağladığı savı öne Namık Kemal gibi yazarlar siyasal sürüldü. Çatışmanın ikinci boyutunda aynı sav yaklaşımlarını meşrulaştırmak için müstakil ters işletildi. Türklerin demokrat yönetimlerine İslam tarihleri yazacak kadar Erken İslam el koyan “gasıp Osmanlı” imajıyla Osmanlı tarihine ilgi duymaktaydılar. Tüm bu gayrimeşru ilan edildi. Paralel olarak Arap ve tartışmalar geç dönem Osmanlı aydınlarının Fars kültürlerini ihya etmiş, Türk kültürünü hem siyasal konularda hem de iktisadi geriletmiş “Türklük karşıtı Osmanlı” imajı meselelerde kendilerine dayanak merkezi yerleştirildi. Son olarak, bilimin, ilerlemenin karşıtı “gerici Osmanlı” modeliyle eskinin refuse.“Re-interpreting the Ummah: the late- yergisi tamamlandı. Yaratılan yeni tarihte Ottoman Muslim intelligentsia on ‘unity’” “mükemmel yeni” ve “mutlak kusurlu eski” continues the debate on the place of Muslims in konumunu almıştı. Fakat Osmanlı bahsinin the late Ottoman state’s perception of itself. It sakıncalı bulunan tarafları vardı. Böyle bir demonstrates how the ulema and the Muslim konunun Osmanlı özlemi yaratmasından endişe intelligentsia interpreted the ideals of the French edilerek, tarih kitaplarında Osmanlı bölümleri revolution to fit Ottoman and Muslim realities, kısa ve yüzeysel tutuldu. Anadolu’daki Türk only to discover a discrepancy between their varlığı, Hititlerin Türk oldukları savıyla eskilere understandings of the notion of the ummah and götürüldü. an “Ottoman ummah” that included non- Muslims. “The feasibility of a multi-religious Özetlenen gelişmelerin anlaşılması, Türkiye’de and multi-ethnic late-Ottoman identity” is the ulus-devlet inşası sürecinin bir boyutu olarak closing paper of this panel. Its focus provides a gelenek icadı, eski-yeni çatışmasının fikri shift from the clerical to the secular members of altyapısı ve güncel pratikle ilişkisi dâhilinde the intelligentsia. It specifically examines the “Osmanlı” nın konumunu açıklamaya imkân intellectual formulation of by a tanıyacaktır. member of one of the non-dominant groups: the Albanian Ismail Kemal . While evaluating the feasibility of the survival of a multi-ethnic THE MANY FACES OF OTTOMAN and multi-religious Ottoman identity, this paper IDENTITY: TRANSFORMATIONS closes with notes on its ultimate failure—a FROM INCLUSIVE TO EXCLUSIVE failure that would transform the subject of the paper from a proponent of Ottomanism to the This panel analyzes the reflexive nature of founder of an independent Albania. This panel Ottoman identity by evaluating the modes of its thus commences with diverse foundations, construction and expression through various contemplates unity in heterogeneity, and finally channels from the conquest of Constantinople comes to terms with the (non-)inevitable in 1453 through the collapse of the notion of outcome of divergent paths. Ottomanism in the Young Turk Era. Ottoman identity has mostly been described as a Turco- Muslim prerogative. By taking a long-durée 1. THE ‘AHD-NĀME AFTER 1453: approach this panel seeks to reassess this view. RECOGNISING THE IDENTITY OF THE “The ‘adh-nāme after 1453: recognising the MERCHANT FOREIGNER identity of the merchant foreigner,” commences this panel’s presentations. It evaluates the Taylan Güngör formulation of early Ottoman self-identity through recognition of the merchant foreigner in Privileges, a modus operandi of the Byzantine a legal framework inherited from Byzantine world, were continued after 1453 by the predecessors. This paper establishes how successive Ottomans. This inherited tradition Ottomans othered foreign merchants and thus fundamentally shaped Ottoman diplomatic qualified themselves while laying claim to relations with the Latin trading nations and being the new rulers of Constantinople. This followed well-established patterns set by their paper establishes the Ottomans as an integral Byzantine predecessors. part of the Mediterranean trading circle. “Diversiying the foreigner: incorporating The early treaties after the conquest of Muslim migrants into the Ottoman citizenry” Constantinople were aimed essentially at analyzes the construction of late-Ottoman reducing tariff discrimination against foreign identity through modes of incorporating rather traders. These agreements additionally allowed than excluding foreigners. It picks up when the foreign traders to settle internal disputes very privileges discussed in “The ‘adh-nāme through their own legal procedures. In the case after 1453” had metamorphosed into an obstacle of the Ottomans, however, it was not until the in Ottoman efforts to consolidate authority century following the conquest that they within its own domains. In this context, vying initiated a new drive for capitulations. Until for new and loyal Muslim citizens proved to be then, previous norms continued. leverage that the Hamidian regime did not Written in Greek, the Genoese of Pera were exploiting capitulary privileges. Specifically, it immediately granted concessions after the evaluates the process under which non-refugee conquest. Commercial arrangements granted by Muslims from diverse origins became Ottoman Mehmed II were not only limited to the citizens. Genoese, but were also extended to the Venetians, both in the treaty of 1454 and that of Amidst historiography that interprets the 1479. Although the Ottoman treaties adapted Hamidian regime as either being pan-Islamist or themselves to the principles of Islamic law, the exclusivist in favour of Sunni Muslims, this patterns of the Byzantine privileges were paper aims to reveal the discrepancies between followed. how the state defined “who is a citizen?” through official memoranda (whether through These agreements, guaranteeing privileges to government ministries or alternative organs, foreigners within the Ottoman domains, not e.g. state schools) and who it chose to naturalize only had commercial consequences, but also and/or provide the benefits of a naturalized played a part in the construction of Ottoman citizen to (as revealed through case studies selfidentity both regionally and locally by gathered from the Ottoman Archives). This recognising the role, and, implicitly, the identity paper thus illuminates the significance of the of the merchant foreigner. experiences of those individuals, hitherto neglected by history, whose loyalty and In illustrating the inherited relations between citizenship was contested over by the Ottoman Ottoman economic acumen and Latin trade, and state and readily incorporated into the self- the implications of pecuniary as opposed to perception of its identity. religious considerations, I argue that rather than being outsiders, the Ottomans were an integral part of the Mediterranean trading circle. The sources I use for this argument are the 3. DIVERSIFYING THE FOREIGNER: aforementioned treaties and notary records. INCORPORATING MUSLIM MIGRANTS INTO THE OTTOMAN CITIZENRY

A. Ebru Akcasu 2. RE-INTERPRETING THE UMMAH: THE LATE-OTTOMAN MUSLIM No sooner had the been INTELLIGENTSIA ON ‘UNITY declared in 1908 than the French ideals of ‘Liberté, égalité, fraternité’ made their way into Yakoob Ahmed the rhetorical chants of the revolutionaries as ‘Hürriyet, Müsavat and Uhuvvet’. Much has The last Ottoman century witnessed increased been made of the influence of Western thought and varying efforts on the part of the state to on the revolution, but very little attention has crystalize the image it was constructing of its been paid to the indigenous and inherently proto-nation. In this context, trends of migration Islamic aspects of meaning to such slogans. and naturalization proved to be processes that Furthermore such slogans and the revolution in provided the host state an opportunity to other itself were aimed to consolidate ‘unity’ within the sending state and to define its self. The the Empire amid fear of further territorial losses foreigner who migrated to the Ottoman in the Balkan provinces. However, Ottomanism dominions and was a potential citizen nuanced from within the precepts of Islamic thought the formulaic “official” nationalism requires further scrutiny. engineered to be consumed by an “Ottoman citizenry” in order to ensure the loyalty of those In particular, what of the ulema and the Muslim living within its borders, while convincing those intelligentsia? I argue that within the Muslim who lay beyond it of its essential truth and right religious circles both in Istanbul and the other to rule. This paper focuses on foreigners cities around the Empire, the ideal of Ottoman migrating to the Ottoman dominions over the unity became further significant in course of the reign of Sultan Abdülhamid II who maintaining the territorial integrity of the do not conform to the traditional representation Empire. Furthermore religious ‘proof of who constituted a foreigner, i.e. Great Power pamphlets’ and articles in the Ottoman subjects living above and newspapers presented from the Islamic perspective that the Muslim intelligentsia project formulated by the thinkers of the Young sincerely believed in the unity of all Ottoman Turk umbrella organisation. Through a study of peoples for the safeguarding of the Ottoman Kemal’s thinking, actions and relationship with Empire. It was presented that unity as Ottoman the upper strata of the Young Turk intellectuals, subjects under an efficient Islamic leadership the paper intends to shed light on the possibility and the law could bring back pasture anew of success of Ottomanism, as a discourse on so long as all Ottomans were to be brought into identity. The sources analysed in the paper the project. Thus, a complexity arose where the range from the private archives of Italian idea of belonging to a Muslim ummah historian/diplomat Renzo Falaschi (related to somewhat clashed with the idea of what some Ismail Kemal by marriage), to the National Muslim thinkers described as belonging to an Archives of Albania in Tirana and the Ottoman ‘Ottoman ummah’. Archives in Istanbul.

4. THE FEASIBILITY OF A MULTI- LITERARY STUDIES IN AID OF RELIGIOUS AND MULTI-ETHNIC HISTORICAL STUDIES LATE-OTTOMAN IDENTITY The aim of this panel is to be a modest reminder Stefano Taglia of the value of literary studies for the general study of history. It does not imply that literary Set against the backdrop of the late Ottoman studies are not important per se, but it would Empire, this paper analyses the meaning of like to emphasize that the ways literary studies identity as conceived within the ideology can assist historical studies are manifold and known as Ottomanism. Since its emergence, that literature, whatever its form, contains various religious and ethnic communities that information of varying importance for the were its subjects and citizens negotiated the historians. To this end, we shall present four meaning of the Ottoman state and its identity. In papers that exemplify some ways in which the most cases, apart from the period that spanned study of literature can be an aid to historical the 16th through the 18th centuries when the studies. Empire seems to have been following a course of religious and ethnic rigidity, all of the Let us take the case, albeit the relatively rare different components of Ottoman society have one, in which historical (or possibly pseudo- contributed greatly to the discussion around and historical) information is found exclusively or the formulation of an Ottoman identity. The almost exclusively in literature. The first paper, period of Yung Turk intellectuals in self- “Tatavlalı Mahremî’s Shehname: A literary text imposed exile is no exception; it is, rather, one or historical source” will present such a case of the peaks of multi-religious and multi-ethnic from the 16th century. cooperation in the formulation of an Ottoman identity. Ideological trends are refracted through the minds of literary personalities. The second Until the Revolution of 1908, when the paper, “Features of ṣāḥib-ḳırān in Muḥibbī’s Turco-Muslim component of the Young Turk divan”, will give an example of how to get organisation took the upper hand and opted for information on historical ideological trends ethno-religious specificity, Ottoman identity through literature, in this case through the divan followed a strong inclusive, sometimes of Sultan Süleyman I. positivist, discourse and the future of the Empire was imagined as one in which all More often than not, various literary genres Ottoman groups would contribute to the must be included in the search for historical formulation of the meaning of state, society, and information. The third paper, “The Far Ottoman identity. South”, will deal with aspects of the cultural history of Ethiopia and Sudan as documented by By looking at the contribution of Ottoman chronicles, travelogues and poetry, thus giving Albanian Ismail Kemal Bey to the Young Turk an example of assembling information on discourse, this paper evaluates the actual culture through literature. feasibility of the multi-religious, multi-ethic Literary methods of investigation can yield primary source. I will also compare Mahremî’s information that is pertinent to the study of narration of the night with other primary history. The fourth paper, “A comparative study sources such as Ibn Kemâl’s Tevârîh-i Âl-i to determine chronotopic identities of the era of Osmân, İdris-i Bitlisî’s Selîmnâme, and Keşfî’s Ahmed III for inclusion in the historical Selîmnâme. discourse on this period”, will attempt to show that literary chronotopic identification has social and therefore historical relevance. 2. FEATURES OF ṢĀḤIB-ḲIRĀN IN The four papers are not on one and the same MUḤIBBĪ`S DIVANS narrow topic; in other words, we do not, for example, offer four cases of historical Christiane Czygan information found only in literary works. This paper will explore the unpublished However, together the four papers illustrate, we Hamburg manuscript (961/1554) of Kanuni hope, what we all know: that many of the Sultan Süleyman`s divan and its sister results obtained in literary studies must manuscript (IÜK no. 5467) 973/1555-56 definitely be included in the historical published in facsimile by Günay Kut. The discourse. socio-political impact of royal , which has hitherto been un(der)represented in literature, will be analysed in terms of the state- ideology. Historiography associates Kanuni 1. TATAVLALI MAHREMÎ’S Sultan Süleyman’s rhetoric and ideology with SHEHNÂME: A LITERARY TEXT OR the shift from ṣāḥib-ḳırān towards a Sunni- HISTORICAL SOURCE religious line promoted in the second phase of his reign. Attributed to the Moghul ruler Timur, Hatice Aynur the term ṣāḥib-ḳırān refers to the astrological conjunction of Saturn-Jupiter or Jupiter-Venus. One of the notable topics in the second volume It was considered a highly auspicious sign and of Tatavlalı Mahremî’s (d. 1535) Shehnâme is was believed to indicate world domination and the military expedition of Selîm I to Egypt. invincibility. More generally, the term ṣāḥib- Although Mahremî did not partake in the ḳırān refers to a cosmological perspective of campaign of Selîm I himself, he narrated in Iranian provenance, which combines Islamic detail, in his Shehnâme, how the Ottoman army and pre-Islamic features. It is striking, therefore, went to Egypt. He described the Mamluks’ that the shift in paradigm towards Sunni-Islam preparation for the fight against the Ottoman roughly coincides with the thirty years of Sultan army, and he wrote about the battle that took Süleyman’s first period of rule (1520 to 1550). place between them. From Mahremî’s As a poet and master of rhetoric, Süleyman narration, it can be understood that his main draws on this cultural heritage to unite diverse sources were the eyewitnesses of Selîm I’s elements of Ottoman society. Although the campaign. Until today, Mahremî’s texts were divans under scrutiny do not employ the term accepted as literary texts; hence, historians ṣāḥib-ḳırān explicitly, they make frequent paid no attention whatsoever to them. In this reference to the heavens, cosmological myths paper, I will discuss Tatavlalı Mahremî’s and pre-Islamic symbols. In this paper I will Shehnâme as a valuable historical source. In draw attention to these references, as well as to order to explain how Shehnâme, as a text, is the elements of social and religious important in bringing to light unrecorded events heterogeneity within the two divans. My aim from the era of Selim I, I will focus on a will be to demonstrate how Süleyman alludes to significant event, which was narrated only by the ṣāḥib-ḳırān perspective in order to promote Mahremî. Mahremi’s accounts state that one social cohesion among Sunnis, Christians, night, the Mamluk army raided the Ottoman Alavis, and even Ḳalender-rebels. army in Cairo, with the help of the Egyptian women who were entertaining the Ottoman soldiers. This event refers to an unexpected raid that allegedly took place, but was never mentioned in any other Turkish or Arabic 3. THE FAR OTTOMAN SOUTH 4. A COMPARATIVE STUDY TO DETERMINE CHRONOTOPIC Gisela Procházka-Eisl IDENTITIES OF THE ERA OF AHMED III FOR INCLUSION IN THE It is well known that poetry can significantly HISTORICAL DISCOURSE ON THIS contribute to our knowledge of Ottoman PERIOD history. A good example is Ottoman Hungary, which is mentioned in numerous poems that Edith Gülçin Ambros deal with specific events and/or problems in that province. Many lines of these poems are Three corpora of poems written during the era invaluable pieces for the reconstruction of the of Ahmed III (ruled 1703-1730) will be studied mosaic of Ottoman history in Hungary.But what comparatively to determine chronotopic about the more remote and peripheral Ottoman identities as described by Jan Blommaert in his lands, which are generally not paper “Chronotopic identities”, Tilburg Papers welldocumented? My paper is an attempt to in Culture Studies, Paper 144, September 2015. answer this question with regard to the All three corpora are sizeable and each is of a provinces south of Egypt, Sudan and Ethiopia. different genre or sub-genre. This study does For some reason these regions were not in the not involve as yet unedited material; some of the focus of Ottoman historians, who wrote about poems are published, some are in unpublished them briefly and infrequently.Three categories MA theses. The study’s innovative aspect is the of sources will be analyzed for information comparison of these three corpora with the aim about Ottoman Sudan and Ethiopia: of determining chronotopic identities.

1) Prose chronicles, mainly those used by One of the corpora is of chronogram poems on Cengiz Orhonlu in his Osmanlı the conquests of Ahmed III, another of Imparatorluğu'nun güney siyaseti. Habeş chronogram poems on fountains built in this era, Eyaleti; but also several Selīmnāmes. and the third of şarkıs singing of the pleasurable aspects of this period. Some of these poets are 2) Travelogues: Besides the well-known represented with poems in more than one Seyāḥatnāme of Evliyā Çelebi (vol. 10), two corpus. In addition to a general comparison, other Ottoman travelogues on Ethiopia will be partial comparisons will be made: one between examined, the Habeş Seyāḥatnāmesi by the two sorts of chronograms and another Meḥmed Mihrī and by Ṣādıq el-Mü’eyyed (both between the chronograms of both sorts and the around 1900). şarkıs. The results should be informative, especially but not only because the three 3) Poetry – not yet specified corpora are on topics of varying “lightness”. Our working hypothesis is that poetry and The identification attempted will not be travelogues—genres primarily meant to restricted to the literary context but will include “delight and instruct”—can also serve as as far as possible social and political aspects. sources of information on historical and cultural Through determining chronotopic identities of matters. In the case of Sudan and Ethiopia, we the era of Ahmed III, the study aims to add a hope to gain a deeper understanding of the further dimension to the historical discourse on Ottoman conception of remoteness, the exotic, this period in a form not attempted yet. and cultural diversity. Our paper will also analyze Ottoman stereotypes concerning race and local cultural and religious practices. 19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ'NDE KREDİ PİYASASININ BELİRLEYİCİ

MÜESSESELERİ VE BAŞLICA AKTÖRLERİ

Osmanlı ekonomisi ve finansal sisteminde kredi ihtiyacını karşılayan yardımlaşma sandıkları ve para vakıfları gibi müesseseler bulunmaktadır. Müesseselerin yanı sıra şehir ve kasabalarda sarraflar, poliçeci esnafı, murabahacılar, selemci adı verilen tüccarlar ve mültezimler ile işlemlerinde poliçeci esnafının ön plana çıktığı özellikle İstanbul’da gayrimüslim banker ve görülmektedir. Münferit aracılık hizmetleri ve tüccarların oluşturduğu “Galata Bankerleri” poliçe defterlerinin incelemesiyle; devlet kredi piyasasına yön veren aktörlerdir. Panelde, tarafından yapılan müdahaleler, sınırlamalar, bu müesseseler ve aktörler finansal sistemde yasal düzenlemeler ile taraflar arasındaki sırasıyla tanıtılarak 19. yüzyıl faaliyetleri anlaşmazlıklar tespit edilmiştir. kapsamında incelenmiştir. Kadı Sicilleri ve arşivlere dayalı birincil kaynaklardan tespit Kredi piyasasında faaliyet gösteren aktörlerin edilen belgelerle kredi piyasasının eksik ve servetlerini hangi alanlarda yatırıma bilinmeyen yönleri aydınlatılmıştır. dönüştürdüğü konusu; 19.yy’ın ortalarından itibaren Osmanlı ekonomisinde söz sahibi olan İslâmiyetin başlangıcından itibaren İslâm gayrimüslim “Galata Bankerleri” üzerinden borçlar hukukunda önemli yeri olan selem, araştırılmıştır. Çalışmada, bilinen bankerlerin “nitelikleri belirlenen vadeli malın peşin bedelle yanı sıra daha az bilinen tüccarlar ve satımı” demektir. Yani tarımsal ürün ortaya bankerlerin yer aldığı toplam 23 kişi ve bunların çıkmadan önce selemciler tarafından köylüden bağlı oldukları ailelerin mülkleri incelenmiştir. ürünün yetiştiğinde oluşacak piyasa fiyatının Mülklerin, Galata bölgesi ile sınırlanmadığı, altında bir fiyattan satın alınmasıdır. Üretimde Kadıköy ve çevresi ile diğer semtlerde de karşılaşılan olumsuzluklarda zararı tamamen bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Goad ve köylünün üstlendiği, zamanla aldığı borç Pervititch gibi eski haritalardan faydalanarak; altında ezildiği, borcunu aldığı diğer bir apartman, han, arazi, arsa, çiftlik, kışlık konut borçla/krediyle kapatmaya uğraştığı ve yazlık evlerin dökümü yapılmıştır. nihayetinde toprağını kaybettiği bilinmektedir. Bu sorun; devletin aldığı önlemler, yaptırımlar, çıkartılan murabaha nizamnameleri, selemci ile köylü arasındaki anlaşma ve ihtilafların 1. 19. YÜZYILDA MURABAHA incelenmesiyle ortaya konmuştur. NİZAMNAMESİ DOĞRULTUSUNDA OSMANLI TARIMINDA SELEMCİLİK 15.yy’da Osmanlı icadı olarak bilinen para FAALİYETLERİ vakıfları ve yardımlaşma sandıkları ise kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek adına; köylünün, esnafın ve mahalle halkının kredi ihtiyacına Mehtap Özdeğer- Emine Zeytinli alternatif oluşturan müesseselerdir. Şahıs A credit institution in the financial system of the vakıflarının katkılarıyla kurulan yardımlaşma Ottoman economy was not available until the sandıkları avârız, yeniçeri ve esnaf sanıkları Tanzimat period. Similar to other borrowers, olarak bilinmektedir. Gayrimenkul yerine farmers also obtained credit from paranın vakfedilmesiyle kurulan para moneylenders, landlords or by traders which are vakıflarının esas amacı; hayır hizmetleri ve called “selemci” that is forming our research bunların sürdürülebilir kılınmasıdır. Vakfiyeler topics. In the Ottoman agriculture, the ve muhasebelerin incelenmesiyle; kredi verilen production was usually set in small-scale farms kişiler, alınan borçlar, nema oranları ve işletme and product of these farms had to be sufficient usulleri tespit edilerek gelirlerin aktarıldığı for self- consumption, seed reserve of the hizmetler takip edilmiştir. cultivation of next year, the taxes they were Sarraflar ve 19.yy’da ortaya çıkan poliçeci obliged to pay and at the same time for esnafı, kredi piyasasına yön veren diğer livestock, tools and equipment of the farm. aktörlerdendir. Uzak mesafeler ile yapılan However, farmers needed to barrow in the years ticarette para taşıma riskini ortadan kaldırmaya when the production was less or scarce. yarayan poliçe, vergilerin merkeze gelmesinde, “Selem” is a very important contract in Islamic maaş ödemelerinde ve diğer tahsilatlarda Law of Obligation and means “purchasing sıklıkla kullanılmıştır. Yüzyılın başlarından specified crops from producer at a lower price itibaren yurt dışı ticaret hacminin artması than the market value of the harvest time.” The poliçelerin uluslararası alanda kullanılmasını money paid to the producer sometimes yaygınlaştırmıştır. Bu safhada, sarrafların yurt corresponded half or sometimes one third of the dışı işlemlere yönelmesiyle yurt içi poliçe real value of the product at harvest time. At the time of low production in bad harvest years, the da karşılayan müesseseler olarak hizmet risk and loss was undertaken by the farmers and vermişlerdir. Yıllar içerisinde değişik uygulama lenders were applying interest rate. Eventually, alanları bulan para vakıfları yardımlaşma farmers were forced into debt which resulted sandıkları şeklinde kümelenerek esnafın, selling the farm and the land under the debt yeniçerilerin ve mahalle halkının gereken burden. ihtiyaçlarını karşılamışlardır.

The aim of this study is to identify the cost and Araştırmaların çoğunda para vakıflarının; social destruction of lenders by trying to fulfill işletme usulleri ve gelirlerinden söz edilerek the credit requirements of farmers. At the same kredi kurumu şeklinde değerlendirildiği, time, “The Usury Regulation” which was issued vakfiyelerin yeterince incelenmediği after the second part of the 19th century is görülmüştür. Oysaki vakfiyelerin satır examined by focusing on the importance of the aralarında yazan bilgilerden; vakfın şahıs vakfı, regulation for the agriculture, certain lenders avârız, esnaf ya da yeniçeri yardımlaşma activities such as agreements and disputes sandıklarından birine mi vakfedildiği tespit between lenders and farmers, measures taken by edilebilmektedir. Vakfiyeler ayrıca; devrin the government. We believe the study is an iktisadi özellikleri, yerleşim birimleri ve mimari original research with the archival materials and yapılar hakkında detaylı bilgileri de we analyze them within the context of economic barındırmaktadır. Çalışma, bir yandan halkın history. sosyo-ekonomik yaşantısına ışık tutarken, diğer yandan vakfiyelerde gizli kaldığı düşünülen detayları ortaya çıkarmak amacındadır.

2. 19. YÜZYIL KREDİ PİYASASINDA Bu kapsamda vâkıfların yakın çevrelerindeki PARA VAKIFLARININ ROLÜ ihtiyaçları tespit ederek giderilmesine yönelik kurdukları küçük ölçekli para vakıfları ve Çiğdem Gürsoy yardımlaşma sandıkları incelenmiştir. Vakıf müessesesi içinde kitap, eşya, canlı Araştırmada kullanılan vakfiyeler; 19.yy’da hayvan, tahvil ve nakit para gibi taşınabilir İstanbul Şer’iyye Sicilleri Evkaf malların vakfedildiği vakıflar “menkul Muhasebeciliği Mahkemesi’nde onaylanan vakıflar” olarak adlandırılmıştır. Menkul vakıflara aittir. Hayır hizmetlerinin vakıflar kapsamında bulunan tahvil ve nakit sürdürülebilirliği, sicillerden yıllar içerisinde para gibi iktisadi araçların vakfedildiği vakıflar aynı hayrata vakfedilmiş para vakıflarının ve ise literatürde para vakıfları olarak geçmektedir. hüccetlerin takibiyle mümkün olmuştur. Osmanlı icadı olan para vakıflarının 15. Sandıklardan alınan kredilerin detayları ise; yüzyılın ortalarından itibaren sahneye çıktığı Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “mahallelerde bilinmektedir. Gayrimekul vakıflarının yanı sıra bulunan para vakıfları ve sandıklarının tahrir para vakıflarının da katlanarak çoğalan defterlerinden” incelenmiştir. hizmetleri sayesinde Osmanlı İmparatorluğu “Osmanlı Vakıf Medeniyeti” olarak anılmaya başlamıştır. 3. OSMANLI DEVLETİ’NDE POLİÇE KULLANIMININ ÖZNELERİ: Para vakıflarının esas amacı vakfedildikleri SARRAFLAR VE POLİÇECİ ESNAFI hayratların sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Bu kapsamda hem vakıf paraların azalmadan Ali Şenyurt sonraki yıllara devredilmesi hem de vakfiyelerde belirtilen giderlerin İslâm toplumlarında süftece adı altında yedinci karşılanabilmesi için vakfedilen paralar yüzyıldan, batıda ise on ikinci yüzyıldan işletilerek kazanç elde edilmiştir. Kredi itibaren kullanıldığı bilinen poliçe uzak piyasasında şer’i olarak kabul edilmiş borç mesafeler ile yapılan ticarette para taşıma verme usulleri ve nizamnamelerle belirlenen riskini ortadan kaldırması nedeniyle bir yerde oranlar para vakıfları işletmeleri için de geçerli uluslararası ticaretin yaygınlaşmasını olmuştur. Gelinen son noktada; para vakıfları kolaylaştıran ve katkı sağlayan başlıca ödeme esas olan hayır hizmetlerinin yanı sıra verdikleri araçlarından birisidir. Poliçe kelimesi İtalyanca borçlar kapsamında piyasanın kredi ihtiyacını “polizza di cambio”’dan gelmekte olup, akçe nakil ve tahvili mukâvelenâmesi demektir. 4. 19. YÜZYILDA FAALİYET Osmanlı Devleti’nde poliçe kelimesinin ilk GÖSTEREN BAZI TÜCCAR VE BANKER kullanıldığı döneme dair muhtelif görüşler AİLELERİN GAYRİMENKUL olmakla birlikte konu ile ilgili tespit edilen en YATIRIMLARI eski belgenin 1072 (1661) tarihine ait olduğu bilinmektedir. 18. yüzyılın başlarından itibaren Oya Şenyurt taşrada toplanan vergilerin İstanbul’da bulunan merkez hazineye aktarılabilmesi için poliçe 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Osmanlı kullanıldığı belirlenmiştir. Poliçeler daha sonra ekonomisine yön veren en etkili aktörler memur ve askerlerin maaş ödemelerinden gayrimüslim banker ve tüccarlardır. Bu çalışma, devletin diğer tahsilat ve ödeme işlemlerine 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı kadar geniş bir alanda kullanılmıştır. Zamanla ekonomisinde söz sahibi olan “Galata yurt dışı ticaret hacminin artması ile birlikte bu Bankerleri”nin ve adları daha az bilinen bazı kez poliçelerin uluslararası kullanımı da tüccar ve bankerler ile bağlı oldukları ailelerde yaygınlaşmaya başlamıştır. aynı mesleği sürdüren diğer aile fertlerinin gayrimenkul yatırımlarını derlemek amacıyla Arşiv belgelerinde poliçe ile yapılan ödeme gerçekleştirilmiştir. Gayrimenkullerin içinde işlemlerinde aracılık hizmetinde sarrafların apartman, han, arazi, arsa, çiftlik, kışlık konut, öncü bir rolü olduğu tespit edilmiştir. Bu husus yazlık ev bulunmaktadır. Banker ve tüccarların sadece bir işlem ile ilgili tekil belgelerden mülklerine ilişkin çoğu dağınık halde bulunan görülebileceği gibi bir bölgenin yıllık bilgilerin bir araya getirilmesi ve şimdiye kadar vergilerinin detaylı bir şekilde yer aldığı poliçe bilinmeyen ve dikkat çekmeyen yatırımlarının defterlerinden de izlenebilmektedir. Yaklaşık da bu bildiri aracılığıyla ortaya çıkarılması iki yüz yıllık bu süreç; devletin koyduğu hedeflenmiştir. Ele alınan konunun sınırlamalar, taraflar arasındaki anlaşmazlıklar, toparlanması Beyoğlu ve Galata’ya ilişkin getirilen yasal düzenlemeler gibi çok çeşitli yazılmış kaynaklar (Eldem, Cezar ve konuları içermektedir. Sarrafların, getirisinin Üsdiken’in kitapları gibi) ile Goad ve Pervititch daha yüksek olması ve uluslararası bir gibi eski haritalardan yararlanılarak yapılmışsa organizasyon gerektirmesi nedenlerinden ötürü da; bazı bankerlerin Kadıköy ve çevresi ile yurt dışı poliçe işlemlerine yönelmesi diğer semtlerdeki gayrimenkullerinin karşısında bu kez poliçeci esnafı olarak azımsanacak boyutta olmadığı tespit edilmiş ve nitelendirilen bir grubun yurt içi işlemlerde İstanbul’dan uzak bölgelerde de yatırım daha sıkça adlarını duyurdukları görülmektedir. yapıldığına ilişkin yeni bilgilerle konunun daha Sarraflarla mukayese edildiğinde sınırlı sayıda kapsamlı olarak değerlendirilmesini araştırmada bahsi geçen poliçeci esnafı aslında gerektirmiştir. Osmanlı’daki poliçe işlemlerinin güçlü bir öznesi konumundadır. Halil Sahillioğlu, Edhem Dolayısıyla, şimdiye kadar bir bütün içinde Eldem ile Hüseyin Al’ın konu ile ilgili derli toplu biçimde ele alınmayan bu konu; makalelerinin yanı sıra ağırlıklı olarak arşiv özellikle 19. yüzyılın ortalarından sonra belgelerinden yararlanılan bildiride; bir yandan, imparatorluğun ekonomik faaliyetlerinde söz Osmanlı’nın son iki yüz yılındaki para sahibi olan 23 tüccar ve bankerin gayrimenkul hareketlerinin çok fazla bilinmeyen yönlerinin yatırımlarına odaklanılarak ele alınmıştır. İki ortaya konulması, diğer yandan poliçe ana bölümden oluşan bu çalışmada ilk olarak işlemlerini gerçekleştiren öznelerin tanıtılması, bankerlerin gayrimenkul yatırımları ile amaçlanmıştır. biçimlendirdiği Galata bölgesinde 19. yüzyıldaki sosyal hareketlilik, ekonomik ilişkiler ve bölgede iz bırakan birkaç bankerin faaliyetleri genel bir çerçeve içinde sunulmuş, sonraki bölümde ise “Galata Bankerleri” olarak soyadlarına sıkça rastlanan (Zarifi, Tubini, Kamondo, Mavrokordato, Eugenidi, Stefanoviç gibi) bankerler dışındaki pek çok isim araştırmaya dâhil edilerek; gerek soyadlarını taşıyan hanları ve apartmanları gerekse diğer gayrimenkullerine ilişkin tespitler değerlendirilmiştir. Mülklerin İstanbul içinde In the second paper, entitled The Economic ve dışında var oldukları bölgeler; kaynaklar ve Activities of the Nomads as the Spinner: from arşiv belgeleri aracılığıyla derlenerek the point of the production of the carpet and the değerlendirilmiş, böylelikle tüccar ve banker ile Aba (wool textile) in Balıkesir, using the aynı mesleği icra eden aile fertlerine ilişkin example of Balıkesir in the Ottoman period, mülklerin dökümünün oluşturulması mümkün Hikari Egawa discusses the subject of aba (stout hale gelmiştir. coarse woolen cloth), whose raw material is taken from animals. In this regard, mostly based on Ottoman archival records and on-site field work, Egawa examines the role of Balıkesir’s NOMADS: MASTERS OF NATURAL nomads, whose economic activities are tied to LIFE AND PRODUCTION their animals and who are expert in raising It is a fact that nomadism makes up a significant animals, in the development of the aba, textile portion of human history. Therefore, in order to and weaving industry. In this way, he will open be able to understand human history in all its a discussion about these nomads, who were the aspects there is a great need to know about dynamic and expert class in Ottoman times with nomadism and to examine it. Scholarly research regard to the acquisition and production of the shows that nomadism and the nomadic raw material needed for this industry and its civilization were born in Eurasia. In this regard, production branches. we have been working on a scientific project In the third papers, entitled The Culture of entitled Eurasian Nomadism and Nomadic Horse-riding Nomads in Istanbul: The Ottoman Civilization for more than fifteen years. Our Royal Festivals of the 16th Century, Mihoko work has focused on Mongol, Kyrgyz and Oku describes the shapes, parts and materials of Ottoman nomadism and for sources we have the tents that appear in the the Sûr-ı Hümâyûn relied on determinations and observations made minatures of the 16th century and then in the field, living together with nomads, and compares them to the tents of Central Asia, from written sources. In this context, in the which developed over the long course of panel we would like to comparatively take up history. the nomads, who have melded nature and animal breeding as a life style, and the civilization and cultural values related to nomadism, in light of the new and fresh 1. A COMPARATIVE LOOK AT THE information acquired during our project work. CIVILIZATION VALUES OF CENTRAL In the framework of the papers presented in the ASIAN AND OTTOMAN NOMADISM panel, we will try to put forth the technical WITH REGARD TO HUMAN-NATURE experience and expertise of the nomads from AND ANIMAL RELATIONS the standpoint of both integration with nature and natural production in a world increasingly İlhan Şahin affected by global warming. Nomadism, which is accepted as having In the first paper, entitled A Comparative Look originated in Eurasia, spread over a broad at the Civilization Values of Central Asian and geographic area throughout history as the Ottoman Nomadism With Regard to Human- consequence of its life style and became a Nature and Animal Relations, İlhan Şahin civilization unique in itself. We can liken the analyzes, comparatively, the concept and formation of this civilization, known as conceptual indicators formed in the context of Nomadic Civilization, to a snowball that rolls human-nature and animal relations in Central and rolls, growing and adding layers. Within Asian and Ottoman nomadism and their cultural this snowball there are certain basic civilization and civilization values, based on data derived values that reflect the characteristics of from field studies and from Ottoman archival nomadism. In our paper we would like to take a sources. Then, Şahin focuses on a product that comparative look at the life styles that make up is the basic production source of nomadism but the human, nature and animal triangle of Central which is not much discussed in written records Asian and Ottoman nomadism, and to examine – milk, milk products and the types and certain basic cultural and civilization values classifications of these milk products. formed within this life style. In this regard, in our paper we will first examine the general industry in Balıkesir depended on a lot of concepts that apply to nomads and nomadism. activities of the nomadic groups who were Next, we will take up the migrations, migration living around the region. As for the carpet paths and encampment and seasonal dwelling industry in Balıkesir, we have some information sites, along with the dwellings themselves, about Yağcı Bedir carpets. Yağcı Bedirs have which were constructed according to natural been weaving their traditional carpet until now conditions, and their types and parts. Then, we in Bigadiç and Sındırgı districts. In general, it will attempt to explain the nomads’ animals and takes one month for them to weave the carpet their species, which were the unique economic the size of which is one meter x one meter resources of nomadism, as well as the twenty centimeters. They say that they use the techniques used for getting milk from the natural dyestuff. Such a way of the carpet animals, the products derived from milk and the production cannot be adjusted for the mass- traditional preservation methods for these production method. We have to examine the products. Additionally, we will inquire into role that the nomads played in the economic whether, in the context of these values, the history furthermore. Now we have to learn the nomads were the forerunners of globalization as way of their life style not to produce too much they spread across the broad geography of and not to have too much. Eurasia. For the sources in the paper, both data derived from on-site field work and Ottoman archival documents will be used comparatively. In this way, we will try to shed light on some 3. THE CULTURE OF HORSE-RIDING unknown aspects of other geographic regions, NOMADS IN ISTANBUL: THE based on certain basic known civilization values OTTOMAN ROYAL FESTIVALS OF THE related with nomadism in a geographic region 16TH CENTURY of Eurasia. Mihoko Oku

The traditional values and performance arts of the horse-riding nomads were passed down to 2. THE ECONOMIC ACTIVITIES OF the Ottoman Empire, which was built by the THE NOMADS AS THE SPINNER: FROM Turkish people who settled later. This paper will THE POINT OF THE PRODUCTION OF consider various cultural elements of the horse- THE CARPET AND THE ABA (WOOL riding nomads in the Ottoman royal festivals TEXTILE) IN BALIKESIR (Sûr-ı Hümâyûn) of the 16th century and point Hikari Egawa out the continuity between Ottoman-Turkish and horse-riding nomadic cultures. It is said that in Mongolia the value of animal fur as raw material has been comparatively As to location, royal festivals were set up lower than that of other areas, although outside and the festivals began when the royalty Mongolia has been one of the centers of the left the palace. Huge tents were used for royal nomadic societies in Eurasia. The banquets. We can see the form of these tents, sedentarization of nomads began at the start of which are prevalent in the miniatures. Rarely, the Tanzimat Reforms (1839-1876), and the we can determine the tents’ names in the policy of the forcible sedentarization was Ottoman archives and chronicles. It is applied during the 1860s. In this paper, we noteworthy, though, that there have been no would like to examine Aba (wool textile) and comparative studies related to the names, forms carpet making in the Balıkesir region. We know and parts of these tents. In order that we might that the Kıldonlu and Gündüzlü nomadic groups better understand the origin of these tents we engaged in the Aba industry as spinners or would like to look comparatively at the tent suppliers of furs. At the same time there are types in Central Asia, from where the Ottoman indications that for the production of aba in forefathers came, and thus clarify some known Balıkesir, these and other nomadic groups in the and unknown aspects. Additionally, we intend subdivisions of Balıkesir, Saruhan, Bursa and to take up the horse, which has an important Kütahya undertook jobs such as procurement place in Central Asian nomadic culture, and the and wool spinning that supported aba horse games and races held during the Sûr-ı production. In short, the development of the aba Hümâyûn festivals. In this regard, we will look comparatively at the gifts exchanged and Kayhan Orbay, genel bir değerlendirme ile endeavor to determine whether or not the games vakıfların iktisadi faaliyetlerinin işleyişini at the festival had a universal dimension. yeniden-dağıtımcı vakıf ekonomisi kavramı altından ele almakta ve bu faaliyetleri işleyiş ve iktisadi neticeleri ile birlikte Vakıf Ekonomisi kavramı altında tanımlamayı önermektedir. VAKIFLARA YENİ İKTİSADİ YAKLAŞIMLAR

Panel, vakıf kurumlarının iktisadi işleyiş ve 1. THE EIGHTEENTH CENTURY işlevlerine, yarattıkları ekonomik alana dair AVARIZ WAQF AS AN EXAMPLE OF muhasebe defterleri, zevaidhoran defterleri, OTTOMAN ECONOMIC INGENUITY şeriye sicilleri ve fetvalar gibi farklı arşiv kaynaklarını kullanarak çeşitli açılardan katkı Evgenia Kermeli yapmayı amaçlamaktadır. Vakıflar sadece kırsal ve kentsel emlaki sebebiyle ekonominin Research has so far paid adequate attention to içine gömülü temel kurumlarından biri değildir. the Islamic institution of waqf. The obscurity of Bu kurumların fiili işleyişlerinin lüzum its origins and the discourse it generated among gösterdiği her nevi mal ve gıda satın alımları, the ulema from the first years of Hicra, reveal maaş ödemeleri, yemek dağıtımı ve sair hayır the potential benefits, the Islamic society saw in hizmetleri de iktisadi neticeler doğuran ‘iktisadi the establishment and sustainability of the faaliyetler’dir ve bu nedenle vakıfların iktisadi institution. The adjustments Abu Yusuf and yönü ve işleyişi tartışması içinde Shaibani brought into the legal framework incelenmelidir. Bu faaliyetler ile vakıflar constructed by Abu Hanifa, the founder of the iktisadi ve ticari hayat içinde vakıf ekonomisi Hanafi school, allowed the institution of the adı vereceğimiz bir iktisadi alan meydana waqf to develop in perpetuity and to play an getirirler. important role in the philanthropic activities of the umma. Albeit this aspect the waqf Vakıfların iktisadi faaliyetlerini sürdürerek bir developed into a significant institution in the ekonomik alan yaratmaları onların yeterli gelir economic life of Islamic cities. The continuous kaynakları ile sağlam bir mali yapı ve idareye evolution adjustment the waqf underwent sahip olmalarına bağlıdır. Ahmet Köç, created occasionally friction in the legal tebliğinde vakıfların kendi bütçe dengeleri ve domain. In the case of the Ottomans we could mali istikrarlarını ve istikrarın bozulduğu mention the controversy in the 16th century durumları siciller ve muhasebeler üzerinden with regard to cash waqfs. incelemektedir. Following up the correlation between economic Eugenia Kermeli, değişen toplumsal ihtiyaçlar activity and societal needs and legal karşısında yeni vakıfların teşekkül ettiğini developments with regard to waqfs, in this göstermektedir. Tebliğ, vakıfların, “avarız paper I will endeavor to analyse the avariz waqf. vakıfları” ile iktisadi hayatta üstlendikleri yeni I will utilize court records and fatwas of bir işlev ve nüfuz ettikleri yeni bir sahanın ottoman şeyhülislams in an effort to establish ortaya çıkışını, bu kurumsal değişimi müteakip the earlier possible application of this type of yasal düzenlemelerin oluşmasını ve hukuksal waqf and the impact it had on local zemine yerleşmesini anlatmaktadır. communities. Finally I will trace the development of ottoman jurisprudence in both Özge Mete, vakıfların hayır faaliyetleri içinde legitimizing it and resolving areas of conflict. önemli bir yer tutan ve aylık ödemeleri alan zevāid-horān kesimini ele almaktadır. Bu kesime yapılan ödemeler bir iktisadi faaliyet sahası olarak tanımlanmakta ve iktisadi neticeleri bugüne değin kullanılmamış zevāid- horān defterleri analiz edilerek Trabzon’daki Gülbahar Hatun Vakfı üzerinden incelenmektedir. 2) THE WAQF ECONOMY AND THE kurumlarının sağlam bir bütçe ile gelir ve REDISTRIBUTIVE FUNCTIONING OF giderlerini yapılandırması, o vakfı WAQFS kuran/vâkıfın temel hedeflerinden birisi olmuştur. Vakıfların gelir ve giderlerini dengeli Kayhan Orbay bir bütçe ile oluşturması kurumun sürekliliği açısından oldukça önemlidir. Topluma hizmet This paper aims at reconsidering and defining etmek için kurulmuş vakıflarda gelirler kadar, the economic activities of waqfs and the giderlerin de iyi planlanması gerekmiştir. Vakıf economic consequences of their non-economic bütçelerinde personel maaşları, malzeme alımı, activities with the recently offered concept of gıda harcamaları, küçük tamiratlar ve vergiler the waqf economy and the redistributive öngörülen giderler arasında sayılmıştır. Oysa functioning. Its approach was inspired by vakıf sisteminde zamana ve mekana bağlı Polanyi who maintains that the acts of olarak gelişen ve hiç individuals and institutions which do not appear öngörülemeyen/beklenmeyen gider kalemleri economic initially may produce economic de oluşmuştur. Bu gider kalemleri vakıf results. Along with the evidently economic and kurumlarının bütçelerinde açıklar meydana commercial activities and institutions, our çıkarmıştır. Vakıf bütçelerinde beklenmedik moral, religious, cultural acts, decisions and harcamalar bölgesel sebepler(deprem, yangın, non-economic institutions may also have an hastalık, celali ve suhte olayları) ile oluşabildiği impact on economic life. Thus, the non- gibi bazen de zaman ve mekana bağlı olarak economic activities and institutions can be gelişebilmiştir. Zaman ve mekana bağlı olarak considered ‘economic’ to the extent to which ortaya çıkan gelişmelerin başında, vakıflar için they produce economic results. Cultural, alınan emtia fiyatlarının artması gelmektedir. religious, moral, charitable activities such as Vakıf bütçelerinde fiyat artışlarının karşılığının sacrificing, serving meal from the imaret olmaması doğal olarak vakıfların finansal kitchen or constructing, staffing and dengesini bozmuştur. Öte yandan maintaining a mosque have economic effects. öngörülemeyen giderler içerisinde Therefore, beyond the weight that the waqfs had modernleşmenin getirdiği bir takım yenilikler in economic life thanks to their urban and rural de vardır. Bu çalışmada farklı kaynak properties, they produce economic results with türlerinden hareketle vakıflarda öngörülen ve their activities spreading to every aspect of daily öngörülemeyen giderler üzerine retrospektif bir social and commercial life. Hence, the waqfs değerlendirme yapılacaktır. Çalışmada daha create an economic field which can be best çok örnekler üzerinden gidilerek vakıf understood through examining the waqf bütçelerinde özellikle öngörülemeyen bütçe institutions themselves. It is offered in this açıkları konusu üzerinde durulacaktır. paper that this aforementioned field namely, the economic effect of waqfs on different segments of society and on other institutions can be conceived with the concept of the waqf 4. OSMANLI’DA HAYIRSEVERLİĞİN economy. Another term, the redistribution, KAPISINI ÇALMAK: TRABZON adapted from Polanyi would explain a major GÜLBAHAR HATUN VAKFI’NIN part of waqfs’ economic activities and the actual ZEVĀİD-HORĀNLARI functioning of the waqf economy. Özge Mete

Osmanlı’da hayırseverlik çalışmaları özellikle 3) VAKIFLARIN FİNANSAL son zamanlarda ivme kazanan ve yeni arşiv YÖNETİMİNDE ÖNGÖRÜLEN VE kaynakları ile zenginleşen bir alan olmaktadır. ÖNGÖRÜLEMEYEN GİDERLER Vakıf kurumları üzerinden daha da çeşitlenip ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME ekonomik yorumlardan sosyal çıkarımlara kadar varan geniş bir yelpaze üzerinde yapılan Ahmet Köç yorumlar da vakfiyeler, tevcihler, mühimme defterleri gibi kaynaklarla desteklenmektedir. Osmanlı vakıfları kurumsal açıdan sürekliliği Bununla beraber, arşivlerde bulunan diğer koruyabilmek için vakıf bütçelerinde sağlam bir değerli kaynaklar da bu çalışmalara taze bir kan gelir-gider dengesi kurmuştur. Vakıf sunmaktadır ki bunların başında özellikle konuyla ilgileri münasebetiyle zevāid-horān boyunca yeniçeri zabitlerinin faaliyetleri ve defterleri gelmektedir. bu defterlerde şart-ı şehir hayatındaki konumları ele alınacaktır. vākıf olmadan, vakıf fazlasından belli bir ücret Yeniçeri zabitleri, ara bulucu olmaktan kefil alan kişiler yani zevāid-horān kalemi olmaya, kanunsuz vergi toplamaktan kanunu bulunmaktadır. İçlerinde kadınlardan, devletin temsil etmeye kadar bir diğeri ile çelişen veya yüksek mevkii sahibi bürokratlara kadar uzanan örtüşen birçok faaliyetin içerisinde yer farklı sınıflara mensup kişiler görülürken, aynı almaktadır. zamanda, yetimlere, hadımlara vb. kişilere de rastlanması, bu grubun daha iyi açıklanması ve Panelin üçüncü bildirisi Trabzon’da para üzerlerinde düşünülmesi gereken bir kadro vakıflarını konu almaktadır. Osmanlı şehri ve olduklarını ortaya çıkarmıştır. vakıflar bir diğerinden ayrılmaz bütünler olup, vakıf faaliyetleri göz ardı edilerek klasik Sunulacak bu tebliğde de zevāid-horān Osmanlı şehri çalışmaları yapmak mümkün kavramına, bu kişilerin kim olduklarına, hangi değildir. 16. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren görevlere nasıl atandıklarına, aldıkları ücretlere, para vakıfları gittikçe artan ölçüde Osmanlı vakıf içindeki yerlerine ve ne amaçla belirli sosyal ve ekonomik hayatı içerisinde kadrolarda bulunduklarına ışık tutulmakla kendilerine yer bulmuşlardır. Bu cümleden beraber Osmanlı’daki hayırseverlik kavramına olmak üzere Trabzon’da da şehrin ekonomik farklı bir boyut katmak amaçlanmaktadır. Bu faaliyet alanı içerisinde bulunan ve oldukça hedefle, farklı vakıf muhasebe kayıtlarından ve işlevsel etkisi olan para vakıflarının Trabzon zevaid-horan defterleri incelenerek Trabzon özelinde incelenmesi ile bunların işleyişi, yapısı Gülbahar Hatun Vakfı’nın belirtilen konu gibi konular üzerinden para vakıflarının şehrin üzerinde bir değerlendirilmesi yapılacak ve iktisadi yapısındaki yeri tespit edilmeye özellikle sosyo-ekonomik çıkarımlar üzerinde çalışılacaktır. durulacaktır. Panelin dördüncü bildirisi misafir gayrimüslimlerin terekeleri üzerine olacaktır. 20. yüzyılın başlarına kadar önemli bir KLASİK DÖNEM OSMANLI gayrimüslim nüfusa sahip olan Trabzon’un bu TRABZON’U demografik yapısı içerisindeki gayrimüslimlerin, Trabzon kadı Bu panel değişik parametreler açısından mahkemesindeki görünürlükleri kayıtlara Osmanlı klasik dönemi içerisinde yansımış gözükmektedir. Bunların yanında zikredilebilecek 17. ve 18. yüzyıllarda Trabzon şehre dışarıdan gelen ve şehirde misafir olarak şehrinin sosyo ekonomik ve askeri tarihine ikamet edip vefat edenlerin geride bıraktıkları çeşitli yönlerden bakmayı ve bir takım yeni mal varlıklarının incelenmesiyle bunların pencereler açmayı hedeflemektedir. Diğer Trabzon’a nereden geldikleri ve terekelerinin Anadolu şehirlerine nazaran geç dönemde muhteviyatı kentin misafirlerinin anlaşılmasına Osmanlı topraklarına dâhil edilen Trabzon, dair önemli ipuçları barındırır. Panelin son fetihle birlikte bir dönüşüm geçirerek Osmanlı tebliğinde görece uzun bir kronolojik aralıkta şehri haline gelmiştir. 17. yüzyılda şehrin misafir gayrimüslimlerinin terekeleri imparatorluğun geçirdiği değişim ve ayrıntılarıyla incelenecektir. dönüşümün Trabzon’da da bir takım farklılıklarla kendisini gösterdiği kaynaklara yansımaktadır. Panelin ilk bildirisi ihtida edip yeniçeri beratı elde edenleri ele almaktadır. Bu 1. 17. ASRIN İKİNCİ YARISINDA manada özellikle şehirde askeri alanda görev TRABZON YENİÇERİ ZABİTLERİ yapması beklenen yeniçeriler sosyal hayatta apayrı bir yöne evrilmiş hatta yeniçerilik Kenan İnan beratına sahip olmak için bir kısım şehirli gayrimüslimler ihtidayı bir araç olarak 16. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Akdeniz kullanmışlardır. Yeniçerilerin şehrin sosyal ve dünyasının genelini ilgilendiren, Osmanlı ekonomik hayattaki etkisini onların en üst Devleti’ni de negatif manada etkileyen sosyal düzey yöneticileri olan yeniçeri zabitleri ve ekonomik meseleler ortaya çıkmıştır. Aynı üzerinden okumak da mümkündür. Panelin zaman diliminde para piyasalarının çökmesi, ikinci bildirisinde 17. yüzyılın ikinci yarısı vergilerin artması, celali isyanları ve devam eden nüfus artışı gibi meseleler sonuçta vergi fonksiyonları olan yeniçeriler, bu dönemde vermeyen askeri sınıfa dâhil olmayı reaya için nispeten az sayıları ile sıkıca hükümdara bağlı hayati bir çıkış noktası haline getirmişti. Bu bir ordu idi. Önce pençik daha sonra da değişimleri yorumlayarak tespitlerde bulunan devşirme sistemi ile teşkil edilen bu özel ordu, zamanın Osmanlı bürokratları vergi veren geleneksel Osmanlı politik zemininin bel Müslüman reayanın askeri sınıfı istila etmesini kemiği idi. Bununla birlikte bilhassa 16. devrin en önemli mesele olarak görmüşlerdi. yüzyılın ikinci yarısından sonra taşraya yayılmışlar ve ateşli silahlara olan gereksinimin Osmanlı Devleti’nin ateşli silaha sahip asker artması ve mevsimlik seferlerden cephe sayısını artırma konusunda başvurduğu savaşlarına geçilmesi ile birlikte sayıları yöntemlerden biri de yeniçeri sayısını artırma gittikçe artmıştı. 17. yüzyıla gelindiğinde idi. Ancak bu kapıkullarının Osmanlı başkenti askerilik beratı da para ile alınır satılır hale ve merkezi hükümet üzerinde büyük etkiye gelmişti. Koçi Bey'in "bakkal-çakkal" olarak sahip olması sonucunu doğurmuştu. İstanbul’da nitelendirdiği parası ile yeniçeriliğe dâhil olan kapıkulu hâkimiyeti devam ederken bu "ecnebiler", sosyo-ekonomik tabanları ile Anadolu’da hükümet otoritesi zayıflamış, belli muharip bir zümre özelliği de göstermiyorlardı. bir muhalefete zemin hazırlamıştı. Osmanlı Para ile yeniçeri zümresine dâhil olabilmenin başkentinde üstünlüğü ele almadan önce de cazibesi, 17. yüzyılın ilk yarısında Trabzon'daki birçok Anadolu şehrinde yeniçeriler önemli bir gayrimüslimleri de cezbetmişti. Bu istikamette mevkie sahipti. Başlangıçta yeniçeriler sultan birçok gayrimüslim ihtida edip yeniçeri otoritesinin temsilcisi olarak şehir kalelerinde yoldaşları arasına girmişti. Bu bildiride Trabzon garnizonlarda yer alırken, 16. yüzyılın ikinci Şer'iye Sicillerine yansıdığı ölçüde, söz konusu yarısından itibaren ve özelikle celali isyanları muhtedi yeniçerilerin izi sürülmeye sırasında hemen bütün Anadolu şehirlerine çalışılacaktır. gönderilmişler, sipahiler etkilerini kaybederken gönderildikleri şehirlerde daha uzun sürelerde kalmaya başlayarak sosyal ve ekonomik hayat içerisinde kendilerine yer bulmuşlardır. Zaman 3. 17. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA içerisinde İstanbul’un kontrolüne daha az bağlı TRABZON’DA PARA VAKIFLARI kalan yeniçeriler otonom hareket eden mahalli gruplara dönüşmüşlerdir. Yeniçeriler aynı Sebahittin Usta zamanda ilgilerini tarım arazilerine yöneltmiş, Tarih boyunca toplumların hayatında sosyal ticaretine de el atmış, sadece şehrin yardımlaşma ve dayanışma meselesi önemli bir sosyal ve ekonomik hayatında lider pozisyonda yer tutmuştur. İnsanlığın ortaya koyduğu en olmakla kalmayıp, şehir politikasının önemli sosyal yardımlaşma ve dayanışma belirleyicileri haline gelmişlerdir. Bu bildiride müesseselerinden bir olan vakıf, belirli bir 17. yüzyıl içerisinde Trabzon’da görev yapan gayeye bir gelir kaynağının tayin edilerek ona yeniçeri zabitleri ve faaliyetleri kadı sicilleri şahsiyet kazanılmasıyla oluşturulur. Vakıflar aracılığı ile gündeme getirilerek yüzyılın gerek hukuki gerekse tarihi bakımlardan Türk özelliklerinin Trabzon’daki yansımaları izah ve İslam dünyasının en önemli edilmeye çalışılacaktır. Genel manada 17. müesseselerinden biri olmuştur. Vakıflar Yüzyıl Osmanlı taşrasının, özelde de içerisinde kendi nevi şahsına münhasır olarak Trabzon’un sosyal ve ekonomik hayatının ortaya çıkan para vakıfları da Türk-İslam anlaşılmasında yeniçeri zabitlerinin önemli bir toplumlarının sosyal, iktisadi ve kültürel yer tuttuğu düşünülmektedir. hayatının gelişmesinde derin bir rol oynamışlardır. Fıkıh kitaplarında küçük bir fıkhî mesele olan 2. 17. YÜZYILIN İLK YARISINDA nakit para vakfı meselesi, Osmanlı Devleti’nde TRABZON’DA MUHTEDİ uygulamada önem kazanması ve YENİÇERİLER yaygınlaşması; nakit para vakfı konusunda Turan Açık Osmanlı uleması ve şeyhülislamları arasında uzun süre münakaşa konusu olması, vakıf "Klasik" dönem itibariyle mutlak bir hükümdar paraların işletilme yollarından birisi olan tipinin vücuda getirilmesinde önemli “mu‘amele-i şer‘iye” usulünün İslâm dininin yasakladığı “faiz” konusuyla yakından ilgili sebebinin tam olarak izah edilmediği anlaşılan olması ve benzeri sebeplerden dolayı, vakıf gayrimüslimlerin terekeleridir. Üçüncüsü ise hukukunun en önemli konularından biri haline şehre ticaret amacıyla gelen ancak bir şekilde gelmiştir. burada ölen gayrimüslim tüccarların bıraktıkları terekelerdir. Bu çalışmada tereke kayıtlarında Osmanlı Devleti’nde birçok para vakfı “ber vech-i müsaferet” ya da “müsafiret kurulmuş ve asırlar boyunca toplumun iktisadi tarikiyle” şeklinde tanımlanan gayrimüslimlerin hayatında önemli bir rol oynamışlardır. Kanuni terekeleri ve bunlara uygulanan muamelatın Sultan Süleyman devrinde kısa süreli bir şekli incelenecektir. 17. yüzyılın ikinci yarısı ile yasaklanma dönemine rağmen zamanın önemli 18. yüzyılın sonuna kadar olan zaman diliminde hukukçularının para vakıflarına cevaz veren Trabzon kadı sicilleri incelenmek suretiyle fetvaları ve risaleleriyle devlet tarafından misafir gayrimüslimlerin tereke kayıtları desteklenen bir hüviyete de sahip oldular. özelinde bunların nereden Trabzon’a geldikleri Osmanlı coğrafyasının birçok yerinde olduğu geride bıraktıkları terekenin özellikleri ve gibi Trabzon’da da fetihten itibaren vakıfların tereke muamelatında nelerin ortaya çıktığı kurulduğu ve şehir hayatının önemli bir parçası ortaya konmaya çalışılacaktır. Trabzon oldukları görülmektedir. Trabzon’da dini ve mahkeme defterleri içerisinde ayrı tutulmuş iktisadi hayatın önemli merkezleri haline tereke defterleri yoktur. Terekeler sicil dönüşen vakıflarla birlikte para vakıfları da defterinin çeşitli sayfalarına dağınık bir şekilde gitgide yaygınlık kazanmıştır. kaydedilmişlerdir. Dönem olarak uzun bir süreç seçilmesinin nedeni misafir olarak Trabzon’da Bu bildiride Trabzon Şeriye Sicilleri ve ölen gayrimüslimlerin bu zaman dilimi içinde Trabzon Vakıf Defterleri kullanılarak para değişime uğrayıp uğramadığını sorgulamak vakıfları incelenecektir. Bu çerçevede para olacaktır. Diğer yandan misafir olarak vakıflarının yapısı, işleyişi, uygulama usulleri, adlandırılan ancak şehre ticaret yapmak içerikleri, borç verme şekilleri ve ihtilaflar amacıyla geldiği geride bıraktıkları mallardan çerçevesinde ele alınıp Trabzon’un sosyal, anlaşılan gayrimüslimlere de ayrı bir başlık iktisadi ve kültürel hayatındaki yerleri ortaya açılması gerekecektir. konulacaktır. Bu sayede genelde Osmanlı Devleti’nde para vakıflarının rolü, özelde XVII. Yüzyılın ikinci yarısında Trabzon’da Para vakıflarının vakıf uygulamalarının neresinde ENCHANTMENT AND konumlandığı arşiv evrakı üzerinden izah DISENCHANTMENT OF THE WORLD, edilmeye çalışılacaktır. OTTOMAN STYLE: EXPLORING THE PLACE OF THE NATURAL, THE SUPERNATURAL AND THE KNOWLEDGEABLE IN OTTOMAN 4. TRABZON’DA MİSAFİR OLARAK MENTALITIES BULUNAN GAYRİMÜSLİMLERİN TEREKELERİ (1650-1800) The panel aims to discuss Ottoman notions and belief systems concerning nature and the Miraç Tosun supernatural. One could argue that even the very Osmanlı sosyo-ekonomik ve kültürel tarihinin notion is absent, as in Ottoman culture the en önemli kaynakları arasında yer alan ve notion of “nature” is practically very near to that bunlara verdiği katkılar bugüne kadar pek çok of “God”. For an Ottoman informant, what is araştırma ile ortaya konan sicil defterlerindeki now called supernatural would rather tereke kayıtları, sadece şehrin sakinleri ile ilgili correspond to the “marvelous”, which as a bilgileri değil, şehre dışarıdan birçok sebeple mental category played a major role in the gelip burada ölen ve “misafir” olarak medieval imagination, both in East and West. adlandırılan kişiler için de tutulmuştur. Esasen What is really important in terms of social sicillere yansıyan gayrimüslim terekelerini üç history is to see the field described as ana gruba ayırmak mümkündür. Bunların “supernatural” as an especially constructive birincisi şehrin sakini olup burada ölen vantage point to watch the interplay of different gayrimüslimlere ait terekelerdir. İkincisi şehre layers of culture representing varying social misafir olarak gelen ancak bu misafirliğin groups: thus, one may presuppose the existence of a “popular” or folk culture, as well as a Sufi how different groups of Ottomans perceived the culture, both slanting more towards a “magical” cosmos beyond its natural, everyday course: (a) worldview, while ulema circles would seek to the strange wonders, seen mainly through the interpret (or, alternatively, reject) such ajaib literature and representing human awe traditions within a very rational and strict against the inexplicable; (b) the miraculous and framework of ontological hierarchy. Neither is demonic, seen through folklore legends and this narrative static and unaltered in time: from hagiographies, representing an uncontrolled the mid-seventeenth century on we may discern supernatural; and (c) the fields of magic/occult, the rise of a more scientific view connected with representing the preternatural or, in other words, an artisanal and mercantile culture by the early a supernatural that may be explained and eighteenth century. controlled by human agency –although not by just anyone. The intertwining of popular beliefs The panel will seek to explore this diversity and with Sufi culture and with ulema and form an agenda for future research. Paper no. 1 independent/artisanal scholarship made specific will set some general observations and phenomena being ‘pushed’ in different directions, focusing in the possible categories according to social groups and categorizations of the “supernatural” by historical periods; it is exactly this procedure different social and intellectual groups. Paper that may prove a very fertile target of research. No. 2, as a point of departure, describes the In a more general level, the themes of rationality homologies between the self-image of the and irrationality may be studied under the light administrative apparatus and the cosmological of the Weberian idea on the “disenchantment of hierarchies prevailing in fifteenth- and the world”. On the other hand, another debate sixteenth-century Ottoman Weltanschauung, has been going since the early 1990s, focusing thus showing that the image of the cosmos had in the comparison with 18th-century a direct relation with the sociopolitical Enlightenment and stressing innovation, imaginary. In the same vein, Paper No. 3 individuality and the sole authority of reason; analyzes an interesting case of an Ottoman however, one might argue that even “revivalist” scholar who played a crucial role to the (or “pietistic”) movements such as the introduction of sophisticated occult science seventeenth-century Ottoman Kadızâdelis were during Bayezid II’s reign. Finally, Paper No. 4 characterized by a rationalist trend in various will further explore the trajectories of the idea aspects. One may see this process as a conflict of the differentiation between religion and between a Sufi culture, which during the science during the eighteenth century, when seventeenth and eighteenth century seems to arguably the emergence of source-oriented have considered everyday life more enchanted Aristotelianism led to a movement similar to than ever, and a “puritan Islam”, which by other European “Enlightenment”. putting emphasis on the individual and thus attacking the belief in miracles contributes to Through their different topics, the four papers “disenchantment”, whereas an artisanal and of the panel show that the conceptions about mercantile culture was using increasingly nature, the supernatural, the religious and more scientific tools. The field of “supernatural” and generally the limits of knowledge may “preternatural” phenomena constitutes an contribute a lot to the study of Ottoman excellent opportunity to watch and analyze the mentalities, but also Ottoman society and its interplay of these cultural actors. representations of the world.

2. HERŞEY YERLİ YERİNDE 1. CREATING AN AGENDA FOR THE (EVERYTHING IN ITS PLACE). ON THE STUDY OF OTTOMAN ATTITUDES OTTOMAN REPRESENTATIONS OF TOWARDS NATURE AND THE HIERARCHIES SUPERNATURAL Güneş Işıksel Marinos Sariyannis During the final quarter of the 15th century, with One may discern three categories of phenomena the emergence of a palace culture – one may and systems of ideas, which help us understand even speak of a courtly culture, if not a court society– Ottoman administrativo-political, thus Galeano, who dedicated Muʿayyadzāde at least normative, representations of society takes a two astronomical/astrological treatises, one of new shape. In this, not only the elaboration of a which was the translation of Abraham Zacut’s qanunname, prepared by the learned chancery (d. 1515) Almanach perpetuum, and 3) members but also the integration of Muʿayyadzāde's super-commentary on a Kalām theosophical considerations into this text, i.e. al-Sayyīd al-Sharīf Jurjānī’s Sharḥ al- administrativo-political schemes have an mawāqif, in which he presents a sophisticated important part. In this paper, our intention is to critique of anti-astrological stance held by demonstrate the homologic similarities between earlier theologians. the representations of celestial hierarchies and their sublunar effects which were in circulation in the Ottoman lands during the 15th-16th centuries with the contemporaneous reified 4. FRONTISPIECE OF THE LEDGER OF ideals of Ottoman society. An initial step in the FOOLS: SEPARATING SCIENCE FROM analysis of these patterns, is the clarification of RELIGION IN THE EARLY MODERN ascending positions (maqam) in both of these OTTOMAN EMPIRE hierarchical orders which operates under the B. Harun Küçük auspices of divine oikonomia (tedbirat-ı ilahi). The accounts of 16th century ceremonies are The argument for the separation of science and analysed here in order to emphasize the ideal of religion in the Ottoman Empire reached its maqam in the reordering and consolidation of highest register when İbrahim Müteferrika military, administrative and palatial hierarchies. called the Baghdadi scholar Nazmizade Murtaza, “If there was a ledger of fools, he would be the frontispiece” (serdefter-i agbiya). During the 1710s Nazmizade had written a 3. RATIONALIZING THE OCCULT IN history of Baghdad that had no mention of THE EARLY MODERN OTTOMAN Abbasid philosophy, and had also penned a WORLD: MUʿAYYADZĀDE (D. 1516) Turkish translation of al-Suyuti’s work on AND HIS IMMEDIATE INTELLECTUAL Sunni astronomy, which advocated a flat earth CIRCLE theory. While making his case, Müteferrika A. Tunç Şen used one of al-Ghazali’s most underutilized arguments, one that asked the pious to abstain Despite his immense impact on the formation from foolishly contesting the philosophers’ and functioning of the early-sixteenth century claims about the natural world. This was not a Ottoman ilmiyya hierarchy, Muʿayyadzāde solitary incident, as the argument for the owes much of his fame in the Ottoman separation of science from religion was historiography to his involvement in commonplace by the 1730s. The materialist debauchery and orgies of drug use with prince physicians of the Empire had been categorically Bayezid II in Amasya. The intimate relation rejecting al-Suyuti’s prophetic medicine at least between the two remained intact and even since the 1660s. Many Greek Aristotelians, deepened upon the latter’s enthronement in following the Paduan precedent, were also 1481. Beside the use of pleasure substances, advocating a separation between matters of their partnership seems to have had another philosophy and matters of doctrine — a position important dimension: a genuine and that had become a fixture of Greek intellectual universalizing interest in mathematical, natural life since the time of Kyril Loukaris and philosophical, and occult sciences, at the Theophilos Korydalleus. In this talk, I will be intersection of which lies the astral knowledge. situating this line of argument among other In this talk, I will focus upon Muʿayyadzāde’s competing arguments regarding the relationship scholarly quests within the broader context of between science and religion in the seventeenth Bayezid II’s court culture and will draw on three and eighteenth centuries. major sources: 1) Muʾayyadzāde’s own book collection that includes almost all the canonical works of his time in Islamic corpus astronomicum and corpus astrologicum, 2) The works of Jewish natural philosopher Moses RECONSIDERING OTTOMAN political alliances. In her contribution, Erica PERIPHERIES: TRANS-REGIONAL Mezzoli shows how the economic ventures in NETWORKS, CONTESTED seventeenth-century Dalmatia and Bosnia JURISDICTIONS AND THE LIMITS OF transcended not only the center/periphery OTTOMAN REACH dichotomy, but also imperial boundaries. Finally, Mukaram Hhana retraces the career of In recent decades, Ottoman studies have a Georgian corsair and governor of Tripoli, Ali experienced a surge in research on imperial Bulgur, showing how the connectedness of frontiers, and correspondingly, the various ways Maghribi, Egyptian and imperial political the center was able to project its power in the networks that do not fit into the simple peripheries. As the composite character and distinction between center and periphery. flexibility of the Ottoman governance is increasingly apprised, scholarship has moved away from notions of the Porte simply imposing its will on the peripheral actors in a top-down 1. OBEDÉZCASE PERO NON SE manner, and have increasingly brought to light CUMPLA IN THE OTTOMAN the agency and interests of the local elites and PERIPHERY: TRANSREGIONAL the inherent limits of center’s reach. However, NETWORKS, FACTIONALISM AND this relationship is most often presented as a THE (UN) RESPONSIVENESS OF binary opposition between central and local OTTOMAN GOVERNANCE IN THE actors, where the only two actors are “center” MID-SEVENTEENTH-CENTURY and “periphery.” Thus insulating these actors LOWER DANUBE from a wider nexus of power networks, resulting in the schematic model of the Ottoman Michał Wasiucionek Empire as consisting of disjointed peripheries, In the past decades, the scholars studying the held together only by vertical ties to the center. early modern Ottoman Empire have The papers in the present panel aim to re- increasingly focused on the inherently examine patterns in Ottoman governance and composite character of the Ottoman system of the influence of regional political governance and the crucial role of the local developments. By engaging in the analysis of elites and power configurations on shaping the case studies of such different regions as way power emanating from the center was Ottoman Maghreb, Dalmatia and the Black Sea projected in the periphery. However, most region from the seventeenth until early studies following this thread tend to juxtapose nineteenth century, the papers in this panel ‘center’ and ‘periphery’ as two internally approach the role of the center not as a homogenous entities in a binary opposition to hegemonic actor shaping the political each other, while isolating them from the wider developments in the peripheries. Instead, this power networks, such as trans-regional and vertical connection is seen as only one element cross-border ties between different peripheries. in the complex nexus of power involving cross- At the same time, studies of the center/periphery border, trans-regional and trans-imperial relations often imply the ‘virtuosity of the state’, networks. The panelists engage in a productive assuming that the center was able to manipulate discussion concerning the way vertical and peripheral networks for its own benefit. The horizontal ties shaped the political present paper aims to address the twin question developments of the imperial peripheries. of the role of trans-regional and cross-border networks and the responsiveness of the local The papers constituting the panel offer the power-holders to the Porte’s bidding, focusing analysis of particular case studies, which taken on the Lower Danube during the mid- together present a picture of the role of trans- seventeenth century. As the local agents of regional and trans-imperial ties that affected the imperial center (Ottoman officials, Tatar power configurations in the peripheries. In his aristocracy and the Moldavian-Wallachian paper, Michał Wasiucionek addresses the voievodes) formed trans-regional alliances and enforceability of the Porte’s commands in the vied for power and resources, the influence of Lower Danube region and frames it within the the Porte was largely a reactive one and wider network of the regional and trans-regional constituting of ad hoc responses to the emerging crises, remaining secondary to the trans- regional networks of peripheral political actors. information manipulation and By utilizing both Romanian (most importantly instrumentalization of the role of hajduci (local Miron Costin and Cantacuzino Chronicle) and bandits). Regarding sources, the paper will be Ottoman sources (as the extant Mühimme based on Ottoman firmans, Ragusean and Defterleri), the paper aims at gauging the ratio Venetian commissions and reports. of cases, in which the orders flowing from the Porte were actually followed in the period under discussion, thus contributing to the debate on the limits of the Ottoman power in the periphery 3. THE GEORGIANS FROM ALGIERS, and its position vis-à-vis regional power ALI BURGUL THE CAUCASIAN networks. PATRONAGE NETWORKS OF THE SUBLIME PORTE AND MAMLUK EGYPT, 1789-1805

2. TRADE, STAKEHOLDERNESS AND Mukaram Hhana SPACE. THE VENETIAN-BOSNIAN At the turn of the nineteenth century, the JOINT VENTURE FOR THE OPENING Kapudan Pasha of the Ottoman fleet, Cezayirli OF THE MARINE TERMINAL AT Gazi Hasan Paşa, the notable Ottoman diplomat NERETVA MOUTH, 1666-1694 and the Georgian trained in Algiers, backed the Erica Mezzoli brother –in-law of one of his captains in a dynastic coup that overthrew the ruling kuloğlu Although the terms of merchant practice in the Karamanli bey. The usurper, Ali Gurgi, who Ottoman territory were strictly regulated by was better known as Ali Bulgur, became a Capitulations, in a cross-border context – such notorious despot who eventually governor over as Dalmatia – trade dynamics tended to be also Ottoman Tripoli, part of Tunis, and later, briefly oriented by the density of the specific power become the governor of Egypt in the tumultuous networks on the territory. Examining the case years that followed the French Occupation. A study related to the Venetian-Bosnian project historical figure whose narrative is chronicled in for the opening of a marine terminal at Neretva Arabic, English, French, Hebrew and Ottoman river mouth, the paper aims to show the close sources, the Georgian corsair, who much like and complex interactions between “central” and his mentor, trained in Ottoman Algiers was able “peripheral” instances in modes and planning of to successfully tap into the Georgian patronage Dalmatian-Bosnian trade during the second half networks of both the Sublime Porte, and the of the 17th century. The picture that emerges Egyptian Mamluks. This paper traces the from the sources significantly differs from the historical trajectory of this fascinating figure, dichotomous framework “center vs periphery” and the transmutability of alliances and identity (e.g. Sultan vs Bosnian Pasha) that necessarily in the turn of the nineteenth century Ottoman implies a vertical dependency. Rather, the world. By juxtaposing British consular sources circumstance under consideration is with the Egyptian chronicles of ‘Abd al- characterized by the strong divergence of Rahman al-Jabarti and the diplomatic and naval economic interest between two groups of local records of the Porte, this paper argues that stakeholders: on one hand those who firmly patronage networks, and political influence supported the venture on Neretva mouth transcended the center-periphery binary. (Venetians, Sarajevo and Mostar Muslim Rather, it argues that regional influence and merchants and the Pasha of Bosnia) and, on the support was by far more important in dictating other, those who equally fiercely opposed the the appointments of Ottoman officials in North project (Ragusans – who stood up on their Africa, and underscores the importance of the behalf and, in a sense, on behalf of the horizontal as well as the vertical ties that bound prerogatives of the Sultan too – and the Sanjak- the various Ottoman provinces to one another bey of Herzegovina). Another interesting and to the Porte. In doing so, this paper aspect of the case study under examination questions our contemporary understanding of regards the modalities through which the two how the provinces worked cross-laterally in “warring factions” battled this trade war. It was times of political upheaval. a proper duel à l'outrance where the involved parties used any kind of expedient: legal acts, A STUDY ON THE URBAN conveying valuable information about the TRANSFORMATIONS IN THE architectural styles, building techniques, OTTOMAN CITIES AFTER CONQUEST decorative arts and social life of Medieval Constantinople, were chosen as a case-study for The first two centuries of Ottoman history were this presentation. Three edifices with different marked by such dynamic territorial expansion. variations of “cross-in-square” plan type, which Numerous cities that had been developed as was not suitable for the Islamic oblong praying urban centers were integrated respectively to the practice, had additional construction works and Ottoman lands. In addition to the administrative went through interventions during the Late and legal changes, those cities went under Byzantine, Ottoman and Republican Periods. certain transformation process to signal the Ottoman hegemony over them. This process The main resource for the preparation of the varied according to the political, social and paper was library and archival research, economic realities of each city and this panel followed by photographic surveys, first-hand- aims at exploring the different characters of this architectural surveys prepared on site and process by presenting four different examples of chronological analyses. During the research, Ottoman cities after conquest. The first two important data including photographs and papers will discuss Istanbul after the conquest Ottoman manuscripts which have not been through two subject; the Ottoman strategy previously published were uncovered. Around towards the Byzantine buildings and urban these monuments the urban fabric reshaped features and the attempt to establish a new from the medieval Byzantine capital to Ottoman capital for the empire and the reshaping capital in the Age of Discovery. Until the large Uskudar town to be a part of this capital. The scale urban projects of the Turkish Republic in third paper will study Aleppo, representing 20th century, the old city of Istanbul, the so- Bilad al-Sham, in which the Islamic institutions called Historical Peninsula was the end product and complexes had been well developed of cumulative urban settlements lasting for throughout more than eight centuries and centuries starting from Neolithic Age. The discuss the urban changes imposed by the paper aims to give an insight and broader notion Ottomans. The fourth paper will study the on effects of Byzantine and Ottoman culture in Balkan lands to which a new religion was architecture, spatial organization, urban introduced by the Ottoman conquest context, socio-economical set-up of the three necessitating profound changes of the existing churches and urban neighbourhoods encircling urban settlements and structures. them.

1. THE ATTITUDE OF THE OTTOMAN 2. RESHAPING USKUDAR AFTER THE EMPIRE TOWARDS BYZANTINE OTTOMAN CONQUEST HERITAGE AND URBAN TRANSFORMATION OF THE CAPITAL Alidost Ertugrul AFTER THE CONQUEST Uskudar is located on the Anatolian side of Mine Esmer Istanbul. It was the main transfer point between the two continents, Asia and Europe, so that it Istanbul, as the former capital of the Roman and was a location for many commercial facilities Eastern Roman Empire, has unique such as khans and storages. Uskudar was architectural heritage inherited to the Ottoman integrated to the Ottoman lands in the mid-14th Empire. The best preserved building stock of century, around 100 years before the historic the above-mentioned heritage consists of peninsula of Istanbul (the former religious, hydraulic and fortified structures. The Constantinople). Uskudar was a small town continuance in using them and as a natural before the Ottoman conquest; however, the consequence the regular maintenance applied to scarce resources make it difficult to give an them enabled the structures to survive. As a part exact account on its urban structure. After the of this important cultural heritage, three Mid- conquest, Uskudar became one of the three Byzantine monuments, which highlight the administrative components of Istanbul “Bilad-i urban fabric and are unique historical assets, Selase”; Eyup, Galata and Uskudar. For reshaping the town, Ottomans followed certain 4. URBAN TRANSFORMATİON AND systems. In the commercial center and road DEVELOPMENT OF THE URBAN intersections, they established large social FABRİC İN THE BALKANS AFTER complexes (kulliyes), while small mosques OTTOMAN CONQUEST (mesjids) were built in the neighborhoods’ centers. Around the kulliyes and mesjids, Lana Kudumovic commercial facilities and residences were developed. The Ottomanization of the town was The Balkans lands marked as border of great culminated in the middle of 16th century with civilizations were faced with profound changes the famous works of Architect Sinan. In this after they were taken by the Ottomans starting paper, the urban transformation of Uskudar with 14th century. With the establishment of the after the Ottoman conquest will be studied and Ottoman rules this region was introduced to the analyzed depending on the archival documents new religion, culture and philosophy of the and remaining structures. Islam. Acceptance of new religion was deeply affecting different aspects of life such as social, economic, cultural, etc. Socioeconomic changes were followed by emergence of entirely new 3. CREATING AN “OTTOMAN” cities with the Islamic character as well as by ALEPPO, THE OTTOMAN URBAN urban transformation of existing structures and STRATEGIES IN THE 16th CENTURY fabric. Urban development during the Ottoman period could be classified as spontaneous Ruba Kasmo without pre-established plan and model, following needs of inhabitants. City shaping Aleppo became a part of the Ottoman lands after accomplished by the Ottomans was following the battle of Marj Dabiq in 1516. When principles of differentiation on two basic parts: Ottomans entered the city, they inherited an residential quarter-mahalle and commercial part ancient city with multiple layers of civilizations charshi. New types of facilities have emerged in and more important, a city that have been in the the Balkans for the first time, such as mosques, Islam realm for more than eight centuries. The hamams, saray, markets, etc. The progressive challenge here was not to Islamize but rather to urban development of conquered towns was project an Ottoman urban order. The city followed by religious building construction as witnessed a vast building campaign along the well as cultural, educational and public 16th century, so that it became the third city in institution. Inside urban areas indicators of the empire after Istanbul and Cairo, in terms of developments was number of mahallas. built area, population and production. This Institution of Waqf allowed to the high officials paper explores the main characteristics of the of the Ottoman state, governors, merchants and Ottoman urban strategies that were used to landowners etc. to build different types of create the “ottoman shape” of Aleppo. It building as endowment what was great undertakes a survey of the late Mamluk urban contribution for the urban development. It is system, and then studies the Ottoman patronage important to understand contribution of the of urban and building activities in the 16th Ottoman to the urban development as result of century. It shows that Ottoman strategy in the transformation following Ottoman strategies. city was gradual and adaptive; it was inclined to develop rather than replace the pre-conquest urban order. The study is built upon the reading of the trust deeds of the 16th century complexes BÜYÜK HARPTE OSMANLI in Aleppo and the local historical accounts and DEVLETİ’NDE ZAFER, İŞGAL, GÖÇ VE the interpretation of the urban structure of the BELLEK city. I. Dünya Savaşı, etkileri sonraki yıllarda da hissedilen ve uzun yıllara damgasını vuran bir durumdur. Birçok ulusu ve çok uluslu devletleri derinden sarsan bu savaş, hem savaş teknolojileri hem de toplum düzeninde değişikliklere yol açmıştır. Günümüzde kullanılan konvansiyonel silahların ilk prototiplerinin icat edildiği ve kullanıldığı I. önceki çalışmayı tamamlar nitelikteki olan bu Dünya Savaşı, aynı zamanda bazı devletlerin çalışma, dönemin insanlarının bakış açılarını ve siyasi coğrafyadan çekilmelerine de yol açmıştı. onların savaşa karşı düşüncelerini ortaya Dört yıl süren bu savaş, savaşan tarafları olduğu koyması bakımında önemli sayılmaktadır. kadar savaştan uzak durmaya çalışan toplumları da etkilemiştir. Savaşın geneline baktığımızda bu etkinin en çok da insan kitleleri üzerinde yaşandığını görmekteyiz. Dolayısıyla 1. ZAFERDEN ESARETE, ÇOK etkilerinin insanlık tarihi üzerinde uzun yıllar BİLİNENLER ARASINDA AZ BİLENEN hissedildiği bu savaşın anlamlandırılmasında BİR CEPHE: YEMEN (1914-1918) mikroskobik incelemelerle katkı sunacağımız Yahya Yeşilyurt kesindir. Bu nedenle bu oturumda, I. Dünya Savaşı’nın farklı coğrafyalarında sisli kalmış Yemen Cephesi, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya hususlarına değinilecektir. İlk mevzu Yemen Savaşı’nda İtilaf Güçleri’nden İngiltere ve onun Cephesi’dir. Yemen Cephesi, Osmanlı yerel işbirlikçisi Asir Şeyhi İdrisi’ye karşı Devleti’nin savaştığı cepheler arasında yürütülmüştür. Daha derine inilecek olursa sayılmakla birlikte hakkında hem Türkiye’de Osmanlı Devleti, savaş için seferberlik emri hem de Dünya literatüründe pek fazla çalışma verdiğinde Hicaz ve Yemen’deki 7. Kolordu, bu yapılmamıştır. Dolayısıyla bu panelin ilk seferberlik emri haricinde tutulmuştu. Nedeni konusunu Yemen Cephesinde yaşananlar ve yaptığımız araştırmalara göre oldukça basittir: cephede yürütülen askeri tarih çalışması Kutsal Beldeleri ve hinterlandını savaştan uzak oluşturmaktadır. Şüphesiz I. Dünya Savaşı, tutmaktı. Ne var ki Almanya tarafından farklı kendileriyle alakası olmayan toplumları da cepheler açması için zorlanan Osmanlı etkilemiştir. Bu nedenle panelimizin Devleti’nde Yemen Cephesi, İngiltere mevzusunu tek bir lokalizasyona bağlamak tarafından bir oldubittiye getirilerek açılmak yerine, Osmanlı Devleti’nin farklı coğrafya ve zorunda bırakılmıştı. İngiliz savaş gemisinin toplumlarına çevirmeyi uygun görmüş Hudeyde’yi bombalaması, zaten heyecan bulunmaktayız. Zira savaş aynı zamanda bu içerisinde bekleyen Yemen vilayetini derhal toplumların yerlerinden edilmesi demekti. O tedbir almaya ve kendi başlarının çaresine nedenle ikinci bahsimizi savaş yıllarında bakmaya sevk etmişti. Mülki ve askeri erkân gerçekleşen göç yahut zoraki iskan meselesine arasında İngiltere’nin bu girişimine karşı ayırmayı uygun görmüş bulunmaktayız. Savaş koymak için zaruri tedbirler arasında, 1914 ilk zamanı insanlar göç ederken hangi sosyal etkiye aylarında çizilen Osmanlı-İngiliz sınır hattının dayanmaktadırlar. Göç esnasında neler yıkılarak Aden’e doğru taarruz planı da yer yaşamışlardır? Hangi zorluklarla karşılaştılar? almaktaydı. Nitekim 1904’ten beri yerel otorite Göç ederken isteyerek mi yoksa devlet eliyle mi haline gelmiş ve 1911’de Osmanlı Devleti göç ettirildiler? Gittikleri yerleri neye göre tarafından bu otoritesi tanınmış olan yerel belirliyorlardı? Göç edenlerin ekonomisi nasıl imamlardan Yahya’nın da verdiği büyük gerçekleşiyordu? Bu ve benzeri sorulara cevap destekle savaşma kararı alınmış ve böylece arayacağımız bir çalışmadır. Üçüncü panel Yemen’de İngiltere’ye karşı mücadele konumuzu yine savaşa katılan devletlerarasında yürütülmüştür. yaşanan üstünlük mücadelesinin bir kesiti oluşturmaktadır. Burada da uzun yılların iki Yemen cephesi hakkında literatür eksikliği mücadeleci devleti arasında yaşanan bulunaktadır. Dolayısıyla yaptığımız çalışma mücadelenin I. Dünya Harbi’ne kalan bir tarafı özgün olduğu gibi T.C. Başbakanlık Osmanlı incelenecektir. Trabzon ve havalisinin işgal Arşivi ve Genelkurmaylık Askeri Tarih, edilme süreci ve işgal sonrası Rusya’nın bu Stratejik ve Etüt Dairesi arşivindeki coğrafyadan çekilmesi şüphesiz literatüre katkı dokümanlar ışığında ele alınacaktır. Nitekim bu sunacaktır. Zira bir devletin başka bir devlete ait yönde atılan adımlara bakıldığında Yemen coğrafyayı işgal etmesinin altında birçok neden Cephesi, en az diğer cepheler kadar başarılı bulunmaktadır. Bu çalışma da Rusya’nın Doğu olmuştur. Üstelik Kızıldeniz’in yoğun bir Karadeniz’e inmesinin nedenlerini irdeleyen bir abluka altında olması nedeniyle denizden ve araştırmadır. Dördüncü konuşmamıza mevzu-i coğrafyanın zor olması ve kuzeyde İdrisi ile bahis olan çalışma ise sosyolojik ve toplumsal mücadele edilmesi nedeniyle de karadan, tarih açısından öneme arz etmektedir. Bir İstanbul ile olan bağlantı yolları kesik olmasına rağmen mücadele son anına kadar Birinci Dünya Savaşı boyunca gelen yürütülmüştür. Yemen Cephesi hakkında göçmenlerle yakından ilgilenmiş, onların sevk, çalışmaların kısıtlı olması nedeniyle, buradaki iskân ve iaşe işlerinin düzenli bir şekilde başarılar ve zaferler zaman içerisinde arşivin yürütülmesine çalışmıştır. tozlu rafları arasında gün yüzüne çıkmayı beklemiştir. Bu çalışmada Yemen Cephesi’nde Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı sürdürülen ve oldukça başarılı olduğunu tespit yıllarında bir taraftan Kafkasya’dan gelen bu ettiğim bir mücadelenin genel çerçevesine göçmenlerin uygun yerlere iskân ve iaşeleriyle projektör tutulacaktır. Yemen Cephesi niçin uğraşırken, diğer taraftan bunların göç ettikleri seferberlik emrinden uzak tutuldu? Cephe ya da göçe zorlandıkları bölgelerde bıraktıkları açılırken idarecilerin tutumu nasıldı? Bu malları sorunlarıyla da ilgilenmek zorunda cephede mücadele kimlere karşı yürütüldü? kaldı. Bu doğrultuda birtakım tedbirler almaya Gibi sorulara cevap aranmaya ve irdelenmeye çalıştı. Zira göçmenlerin iskân ve iaşeleri için çalışılacaktır. kurulan komisyonlar, onların geride bıraktıkları emlak, emval ve eşyalarının korunması ve nakli hususunda önlemler almayla da sorumlu tutuldu. Devlet, ayrıca göçmenlerin taşınabilir 2. I. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA mallarını yanlarında getirebilmeleri için KAFKASYA’DAN GELEN MÜSLÜMAN birtakım kolaylıklar sağlamış, zaman zaman bu GÖÇMENLERİN GERİDE mallardan gümrük vergisi almamıştı. Ancak bu BIRAKTIKLARI MALLAR SORUNU kişilerin geride bıraktıkları malları konusundaki çalışmaların kâğıt üzerindeki düzenlemelerden Firdes Temizgüney öteye geçemediği görülmektedir. Nitekim bu Osmanlı Devleti, kuruluş döneminden itibaren kişilerin mallarının tazmini için Osmanlı çeşitli tarihlerde göç hareketlerine maruz Devleti nezdinde verdikleri dilekçeler de bu kalmıştır. Milliyetçilik hareketleriyle devletten fikri doğrulamaktadır. kopan topraklardan ve 17. yüzyılın sonları ile

özellikle 18. yüzyıldan itibaren girilen savaşlar sonucunda kaybedilen bölgelerden Osmanlı 3. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA DOĞU ülkesine yönelik çok sayıda göç olmuştur. Göç KARADENİZ'İN İŞGALİ VE RUSLARIN hareketliliği 19. yüzyılda artarak devam etmiş, GERİ ÇEKİLME SÜRECİ Balkan Savaşları ise bu göç sürecinin kırılma noktasını teşkil etmiştir. Nitekim bu savaşlarda Songül Alşan zarar gören ve baskıya maruz kalan unsurların yine Osmanlı ülkesine göç etmek zorunda Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti ve kaldıkları görülmektedir. Rusya, çok önemli iki aktör devlet olarak iki tarafın önemli güçlerinden olmuşlardır. İtilaf Birinci Dünya Savaşı yılları boyunca göç gurubunda yer alan Rusya ile İttifak grubunda hareketliliği artarak devam etti. Devlet, yer alan Osmanlı Devleti, Birinci Dünya özellikle Kafkasya’dan gelen göçmenlerin Savaşı'ndaki en önemli cephelerde yer sayısındaki artış üzerine bir takım önlemler almışlardır. Bu iki devlet, tarihi ve coğrafi almak zorunda kaldı. Dolayısıyla Birinci Dünya olarak ele alındığında zaten kendi aralarında bir Savaşı devam ederken devleti en çok uğraştıran güç dengesi savaşı geleneği olduğu kabul edilen sorunlardan biri, göçmenlerin iskânı olmuştur. bir gerçektir. Her iki devletin de bölgesel Gelen bu muhacir akını karşısında göçmenleri hakimiyet çalışmaları, değişen güç dengeleri ile her açıdan uygun yerlere iskân edebilmek ve şekillenmiş ve periyodik olarak yapılan savaşlar ihtiyaçlarını karşılayabilmek için geniş çaplı bir ile bu dengeler korunmaya çalışılmıştır. teşkilata ihtiyaç duyuldu. Bu ihtiyaçtan dolayı 1914 yılı başlarında Dâhiliye Nezaretine bağlı Osmanlı Devleti'nin zayıflamaya başlamasının olarak İskân-ı Aşayir ve Muhacirin Müdüriyeti ardından tarihi emellerine ulaşmak için uygun kuruldu. İskân-ı Aşayir ve Muhacirin ortamın oluştuğuna inanan Rusya, Osmanlı Müdüriyeti, 1916 yılında yeniden Devleti toprakları üzerine askeri harekatlarını teşkilatlandırılarak 13 Mart 1916 yılında Aşayir gerçekleştirmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus ve Muhacirin Müdüriyet-i Umumiyesine savaşının ardından Rusya; Osmanlı toprakları dönüştürüldü. Aşayir ve Muhacirin Müdüriyeti, üzerinde gerçekleştirdiği işgaller ile hedeflerinin bir kısmına ulaşmış ve asıl hedef belirleyerek bu savaşta kaybedilmesi mümkün olan, Karadeniz-İstanbul işgalini olan şeylerden daha fazlasını elde etmeyi gerçekleştirmek için hazırlıklarını yapmıştır. planlamış olsalar da Osmanlı Devleti özellikle kendini ve topraklarını koruma içgüdüsü ile Birinci Dünya Savaşı ise Rusya'nın bu idealini hareket etmiştir denilebilir. gerçekleştirmesi için önemli bir fırsat olmuştur. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkışının ardından Birinci Dünya Savaşı'nın bu kaçınılmaz seyri Rusya hem Kars yönünden(Kara Harekatı) hem içerisinde ise karar mekanizması hükümetler- de Artvin-Hopa yönünden(Deniz harekatı) yönetimler olsa da icracı kuvvetlerin Doğu Karadeniz üzerine harekatını başlatmıştır. harekatları, savaşların masa başında planlanan Osmanlı Devleti ise; Trablusgarp ve Balkan yönlerinin yanında yıkım, kıyım ve kan gerçeği Savaşları ardından oldukça yıpranmış bir ile birebir muhatap olan kişiler olmuşlardır. ekonomi ve askeri tahkimata sahipti. Bu Savaşların bu acı fakat gerçek yönleri ise durumda Rusya istediği hedeflere ulaşmakta gerçeği yansıtan en önemli kaynaklardan avantajlı durumda olmuş ve ilerlemeye devam biridir. Savaşın icracıları ve savaşın etme şansı bulmuştur. muhatapları olan bu gerçek kişiler, masa başında alınan idealist ve belki biraz acımasız 1914'ün ardından 1916 yılında istediği kararlar ile savaşların seyrini belirlemişlerdir. hedeflere hemen hemen ulaşan Rusya, Doğu Bu yönü ile savaşta yer alan veya savaş Karadeniz'i, Giresun (Harşit Çayı'na kadar)'a bölgesinde bulunan kişilerin hatıraları, kadar işgal etmiştir. 1917 Rus devriminin günlükleri, mektupları; yaşanan durumu ardından ise bu iki devlet arasındaki dengeler dünyaya en gerçek hali ile elbette kendi bakış Osmanlı Devleti lehine tekrar değişmiştir. açıları ile ortaya koyan göz ardı edilemeyecek Rusya devrimin getirdikleri ve iç işleri ile kaynaklar olmuşlardır. uğraşmak zorunda kaldığı için askeri harekatlarını durdurmuştur. Daha sonra Rusya, Cihan Harbi'ni gerçekten anlamak için de bu Osmanlı Devleti içerisinde işgal ettiği kaynakların en ince ayrıntısına kadar topraklardan kademeli olarak geri çekilmek irdelenmesi, gerçeğe giden yolun en önemli zorunda kalmıştır. Böylece 1916-1918 yılları aydınlatıcılarıdır. Tarafsız ve objektif bir tarih arasında Doğu Karadeniz'de gerçekleşen Rus anlayışı prensibi de elbette bunu gerektirir. işgali 1918 yılında sona ermiştir. Birinci Dünya Savaşı, Doğu Karadeniz'in Ruslar tarafından işgali süreci de bu kaynaklar ele alınarak daha iyi etüt edilebilir. Hem 4. CİHAN HARBİ TANIKLARININ Osmanlı Devleti'nin askeri kuvvetlerince GÖZÜNDEN DOĞU KARADENİZ'DE yazılan bireysel hatıralar hem Rusya askeri SAVAŞ OLGUSU güçlerine mensup kişiler tarafından yazılan hatıralar bu açıdan çok önemlidir. Bu askerlerin Veysel Usta yazdığı hatıraların yanında, gazetecilik yapan Cihan Harbi, bilinen ve bilinmeyen bütün kişilerin ve de bölgede bulunan, savaşın yönleri ile dünya tarihini derinden etkilemiş çok etkilerini yaşayan sivillerin kaleme aldığı, dile yönlü bir savaştır. Bu savaş içerisinde; taraflar getirdiği hatıralar da çok büyük bir önem arz sosyal, ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda çok etmektedir. Karşılıklı ve karşılaştırmalı olarak önemli bir sınav vermek zorunda kalmışlardır. ele alınacak hatıralar değerlendirmesi ile Doğu Alınan savaş kararlarının ardından her devlet, Karadeniz'de Cihan Harbi'nin seyri ve etkileri kendi çıkarları doğrultusunda bir rota çok daha iyi anlaşılacaktır.

BİREYSEL BİLDİRİ ÖZETLERİ

(PAPER ABSTRACTS)

II. MAHMUD DÖNEMİ OSMANLI gönderdiği mektuplar oluşturmaktadır. Ayrıca İSTİHKÂMLARI: DU PLAT’IN BALKAN Osmanlı arşiv belgeleri ve ikinci el GEZİSİ kaynaklardan da yararlanılacaktır. Konuyla ilgili daha önce Prusyalı Subay Moltke’nin Ahmet Dönmez mektupları yayınlanmışsa da, tespit edebildiğimize göre, bahsettiğimiz çerçevede II. Mahmud, devletini içinde bulunduğu zor bir çalışma bulunmaması çalışmanın durumdan kurtarmak ve modernleştirmek orijinalliğini ve Osmanlı askerî tarihine amacıyla çeşitli alanlarda reformlar sağlayabileceği katkıyı göstermektedir. gerçekleştirdi. Özellikle 1826 yılından itibaren askerî alanda köklü değişikliklere gitti. Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdıktan sonra, Avrupa tipi modern bir ordu kurulması için çalışmalar OSMANLI TAHRİR ÇALIŞMALARINA başlattı. Ordudan sonra askerî alanda diğer MODEL BİR ÇALIŞMA: MEMLÛKLER önemli bir konu da Osmanlı sınırlarının DÖNEMİ MISIR VE SURİYE’DE ER- güçlendirilmesiydi. Son Osmanlı-Rus REVKÜ’N-NÂSIRÎ ADLI TAHRİR Savaşı’nda Rus orduları Balkanlar’daki ÇALIŞMASI istihkâmları zorlanmadan geçerek Edirne’ye kadar gelebilmişlerdi. Bu çerçevede içlerinde Ahmet Sağlam Moltke’nin de bulunduğu Prusyalı subaylar Balkan istihkâmlarını kontrol amacıyla 1837 Memlûk Sultanı Nâsır Muhammed b. Kalavûn yılında görevlendirildi. Onların dönüşünden 713/1313 yılında Suriye’de ve 715/1315 yılında hemen sonra Babıâli’nin isteğiyle Osmanlı da Mısır genelinde tahrir çalışmaları yaptırır. ordusunun modernleştirilmesi için İngiliz Eyyûbiler döneminden beri bölgedeki iktalı hükümeti tarafından bir süre önce İstanbul’a araziler emirler ile ecnâdü’l-halka (tımarlı gönderilmiş olan Kaptan Du Plat benzer bir sipahiler) arasında paylaştırılmakta idi. Bu görevle Balkanlar’a gönderildi. Du Plat, 1837 durum güçlü ve nüfuzlu her emirin sultan yılı sonunda başladığı gezide Varna, Şumnu, olabildiği bir siyasi yapıda sultan karşısında Silistre ve Rusçuk’taki Osmanlı istihkâm, kale emirleri güçlü kılmakta idi. Dolayısıyla Sultan ve geçitlerini gezerek, buraların mevcut durumu Nâsır Muhammed gelir dağılımını kendi ve Osmanlı sınır savunmasının güçlendirilmesi lehinde yeniden yapılandırmayı ve böylece için alınması gereken tedbirleri bildirdiği bir otoritesini tesis etmek için kendisine daha geniş rapor hazırladı. mali bir kaynak sağlamayı amaçlamaktadır. Dönemin kaynaklarında er-Revkü’n-Nâsırî Bu çalışmada, İngiliz Millî Arşivi’nden elde olarak zikredilen bu tahrir çalışmalarının kökü edilen söz konusu rapor ve Du Plat’ın gezisi Mısır’da çok eski dönemlere kadar dayanan bir sırasında İngiliz elçisine gönderdiği mektuplar arazi ölçümüdür. Sultan bu çalışma ile ülke kullanılarak, dönemin Balkanlar’daki Osmanlı topraklarındaki ekili, dikili ve otlak arazilerin istihkâm ve geçitleri hakkında son derece sayısal verilerini öğrenmeyi ve en önemlisi de önemli ve orijinal bilgilerin ortaya çıkarılması iktalı arazinin emirler arasındaki dağılım amaçlanmaktadır. Du Plat’ın yolculuğu paylarını yeniden düzenlemeyi sırasındaki gözlemleri, o tarihte bölgenin sosyal amaçlamaktadır. Makrizî (ö. 845/1442) Mısır ve ekonomik durumu hakkında da ilginç bilgiler arazisi ve önemli gördüğü konuları anlattığı vermektedir. Ayrıca raporda yer alan tavsiyeler, Kitâbü’l-Mevâiz ve’l-İtibâr fi Zikri’l-Hıtat ve’l- sınırların güçlendirilmesine yönelik dikkat Âsâr adlı eserinde söz konusu çalışmayı detaylı çekici fikirler içermektedir. Öyle ki, rapor II. olarak ele alır. Mahmud tarafından ilgiyle karşılanmış ve onun Osmanlı tahrir çalışmalarına model olması isteğiyle Türkçeye çevrilmiştir. açısından er-Revkü’n-Nâsırî adlı tahrir çalışmasını tebliğimizde ele alacağız. Araştırmanın en önemli kaynağını İngiliz Millî Arşivi Dışişleri Bakanlığı kayıtlarında yer alan Du Plat’ın Fransızca raporu ve İngiliz elçisine ALEVLERE TESLİM OLMAK YA DA olarak da yangınlar tarihine mütevazi bir katkı ŞEHRİ YENİDEN İNŞA ETMEK: 1701- sunmayı ummaktadır. 1756 YILLARI ARASINDA İSTANBUL YANGINLARI 18. YÜZYIL İSTANBUL HAMAMLARINI HARİTALANDIRMAK

Ahmet Tekin Ahmet Yaşar Bu tebliğ, yangınlar ve şehir düzenlemeleri Bu bildiri, bir hamam yoklama defteri konusunda Osmanlıların algısına dair bir üzerinden, 1766 tarihinde İstanbul’da incelemedir. Şeriyye Sicilleri ve arşiv faaliyetlerini yürüten hamamlar üzerinedir. Bu kaynakları gibi resmi devlet belgelerini defter (BOA, Cevdet-Belediye, 2706, 6 CA incelemek suretiyle, yangınlardan sonra şehrin 1180 / 10 Ekim 1766) 112’si suriçinde 83’ü de yeniden inşasına karşı Osmanlıların surdışında olmak üzere toplam 195 hamamın, yaklaşımlarını ve rollerini anlamayı kira gelirleri, bağlı bulundukları vakıf, gedik amaçlamaktadır. Bu tebliğ ayrıca, resmi devlet sahipleri ve müstecirleri hakkında bilgiler ihtiva belgelerini, seyahatnameler ve yabancı etmektedir. 1766 tarihli İstanbul hamamları diplomat raporları gibi dönemin diğer defteri muhtemelen İstanbul’da hamamların kaynaklarını ikincil çalışmalarla birlikte ulaştığı en yüksek sayıyı ortaya çıkarmaktadır. okuyarak Osmanlıların başkentlerinde Nitekim bu sayımdan iki yıl sonra Sultan III. yangınların sonuçlarıyla nasıl başa çıktıklarına Mustafa (1757-1774) İstanbul’da hamamların dair geniş bir perspektif sunmaktadır. sayısının fazla olması, fazla odun ve su Yangınları, böylesi bilimsel bir çalışmanın tüketmelerinden dolayı yeni hamamların konusu yapmak mühimdir; zira yangınlar şehrin yapılmamasını buyurdu. Sonrasında gerek bu yapısında ve toplumsal hayatta şehri tedbir gerekse değişen konut mimarisi ve şehir yönetenlerin politikaları, yaklaşımları ve tecrübesi dolayısıyla İstanbul hamamları eski düzenlemelerinin izini sürmemizi mümkün ihtişamını zaman içerisinde kaybetmeye kılan büyük değişimler meydana getirmiştir. meyletti. Bu bildiride, mezkûr defterde yer alan Osmanlı İmparatorluğu’nun toplumsal, iktisadi hamamların mekânsal dağılımı, vakıf ve gedik ve siyasi hayatı yangın öncesi duruma sahipleri, müstecirleri ve aylık kiraları gibi döndürmedeki mesuliyeti ve şehir hayatını veriler GIS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) gibi harita olağan seviyesine çekmedeki başarısı on uygulamaları ile analiz edilecektir. Defterde yer sekizinci yüzyıl İstanbul yangınları söz konusu alan sayısal ve mekânsal veriler ışığında, bu olduğunda hayati bir rol oynamıştı. Ancak, bu çalışma 18. Yüzyıl Osmanlı İstanbulu yangınlarda toplumun rolü, yangınlardan sonra hamamlarına dair kapsamlı bir haritalandırma fiziki çevrenin yeniden inşası ve toplumsal yapmayı, hamamların mülkiyet sahipliğini hayatın onarılması ile yangınlardan devletin (vakıf ya da mülk) belirlemeyi, gedik sahibi ve siyasal düzenlemelerinin etkilenmesi de aynı müstecir olarak kadınların hamam derecede önemliydi. işletmesindeki rollerini ortaya koymayı Bu tebliğ, yangınların sosyoekonomik amaçlamaktadır. etkilerine ve bu sorunla başa çıkmak için resmi politikanın nasıl şekillendiğine bakarak, Osmanlıların yangınlara nasıl tepki verdiğini ve 1850’Lİ YILLARIN BAŞLANGICINDA şehrin yeniden inşasında neleri öne çıkardığı RUS AMİRALİNİN GÖZÜYLE TÜRK gibi kilit sorulara cevap aramaktadır. DONANMASI (RUS ARŞİV Yangınların toplumsal yönü ve yangın sorunu BELGELERİNE GÖRE) hakkında toplumsal bilinç üzerine de olan bu çalışma, yangınlara neden olan ya da Alexander Vasilyev yangınlardan sonra ikame edilen düzenlemelerde, toplumun katılımını anlamaya Rus Devlet Donanma Arşivinde İstanbul’da çalışmaktadır. Karşılaştırmalı bir perspektif bulunan Rus subaylarının raporları ve anıları sunmak amacıyla, yangınlardan sonra dünyanın büyük sayıda bulunmaktadır. Bu rapor ve farklı yerlerinde yaşanan durumlar bu anılarda Rus subayları Türkiye’nin siyasi ve çalışmada özel bir yer tutmaktadır. Bu günlük hayatını anlattılar. Bunların arasında araştırma, 1701-1756 yılları arasında pay-i taht XIX. yüzyılının 50. yıllarına ait dikkate değer İstanbul’un genel olarak doğal afetler, özel belgeler az değildir. Ayrıca, 1853’de İstanbul’da sefaretle bulunan Rus Bahriye question of what the identities of ‘foreigner’ and nazırı A.S. Menşikov’un yardımcısı, amiral ‘local’ constituted in 17th-century Galata and to N.K. Krabbe, Osmanlı donanmasını, İstanbul’u what degree these categories transcended legal ve gördüğünü detaylıca tarif etti. ‘1853’te definitions. Second, I emphasize the crucial İstanbul’da bulunurken gördüğüm olaylar’ gaps between the state’s agenda, which tried başlıklı kapsamlı anılarda Krabbe, Osmanlı diligently to control this unusual foreign filosunun yönetim ve idare sistemi, gemilerin presence, and the relations between foreigners durumu, mühimmatın sevkiyatı, Tersane-i at the ground level. I show that despite the Amire’nin çalışmaları, diplomatik state’s ideology of control over relationships görüşmelerini ve günlük hayatını kaleme aldı. between foreigners and locals, Galata Sözkonusu anılarda 1850 ila 1852 yıllar manifested a remarkable degree of fluidity, arasında Osmanlı filosunu oluşturan gemi ve cooperation, and coexistence between vapur listeleri, komutanlarının isim ve rütbeleri foreigners and local people beyond the assumed gösteren belgeler mevcuttur. Krabbe’nin anıları religious and cultural differences. Osmanlı filosunun tarihi için ilgi çekici ve önemli bir kaynaktır.

OSMANLI İDARESINDE KIBRIS’TA SAĞLIK FAALIYETLERI VE SALGIN IDENTITY FORMATION AND CROSS- HASTALIKLAR CULTURAL INTERACTION BETWEEN FOREIGNERS AND LOCAL PEOPLE IN Ali Efdal Özkul THE 17TH-CENTURY ISTANBUL Kıbrıs adası Akdeniz’de bulunduğu özel Ali Atabey konumundan ötürü ticari gemilerin uğradığı bir ticaret adası durumundaydı. Dolayısıyla ticari The 17th century was a crucial period of gemiler ticaret ürünlerinin yanında çeşitli salgın transformation for Galata, the commercial and hastalıkları da beraberlerinde adaya diplomatic district of the Ottoman capital getirmekteydiler. Bu durum Osmanlı idaresinde Istanbul. It was a ‘global moment’ for the iken de devam etmiştir. Osmanlı Devleti 16. district when the Atlantic ocean trade changed yüzyılda Kıbrıs adasını feth ederek adayı the power balances in Mediterranean trade by Osmanlı ülkesinin bir parçası haline getirmiştir. decreasing the role of the Italian city-states as Osmanlı Devleti ülkenin birçok yerinde olduğu trade partners of the Ottoman Empire in favor gibi adada da salgın hastalıklarla mücadele of the British and the French. The British and etmiş ve tıp alanında çeşitli çalışmaların French -composed of officials and actors yapılmasına yardımcı olmuştur. Osmanlı constantly moving back and forth between Devleti’nin salgın hastalıklarla ilgili yaptığı different colonies of their empires in Africa, çalışmalardan birisi de salgın hastalıkların Asia, and the Americas on the one hand and the olumsuz izlerini silmek ve etkilenen halkın Levant on the other- were different from the ekonomik durumunu düzeltebilmek için Italian merchants and diplomats. Thus, this shift vergilerde indirime gitmesidir. and the increasing number of British and French merchants and diplomats with an “imperial İlgili çalışmada Osmanlı idaresinde adada tıp mindset” signified, among other things, crucial alanında yapılan çalışmalar ile adada changes in the identities as well as ideologies of karşılaşılan veba, sıtma, cüzzam gibi salgın foreigners in 17th-century Galata; this in turn hastalıklar hakkında bilgi verilecektir. Tıp would have remarkable impacts on the relations alanında yapılan çalışmalarda adada yapılan between local Ottoman subjects and foreigners. çeşitli ameliyatlar ve bu cerrahi müdahalelerin adanın sosyo-ekonomik hayatına etkisi In light of this crucial transformation in the irdelenecektir. Ayrıca salgın hastalıklara karşı composition, identity, and ideologies of alınan önlemler ve mücadele ile ilgili çeşitli foreigners in the 17th-century Ottoman Galata, bilgiler verilecektir. Salgın hastalıkların adanın this paper examines relationships between sosyo-ekonomik hayatına yaptıkları olumsuz foreigners and Ottomans. As evidence, I cite etkiler üzerinde durulacaktır. Ayrıca legal court records, registers of important araştırmada salgın hastalıkların Kıbrıs affairs, and travelers' accounts. First, I raise the adasındaki ekonomik hayatına ve üretime yaptıkları olumsuz etkilerin detayları Slavonian forests. The presumption is that the verilecektir. surroundings of the settlements with the biggest number of pigs were heavily covered with oak Söz konusu çalışmada Kıbrıs Şeriye and beech forests. The aim of this paper will be sicillerinden elde edilen bilgiler ana kaynak to correlate the pig farming settlements of olarak kullanılmıştır. Sicillerin eksik bıraktığı Ottoman Slavonia with the approximate noktaları Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki distribution of forests throughout the region. belgelerle doldurulmaya çalışılmıştır. The paper will be based on published and Sicillerden ve Başbakanlık Osmanlı Arşivinden unpublished Ottoman tax registers for the three elde edilen bilgiler adayı çeşitli dönemlerde abovementioned sancaks, as well as on the ziyaret eden seyyahların raporları ile çeşitli yerli bibliography on the approximate distribution of ve yabancı çalışmalardan elde edilen bilgilerle forests in Slavonia in the 16th and 17th desteklenmiştir. centuries.

Sonuç olarak Osmanlı idaresinde Kıbrıs’ta tıp alanında yapılan çalışmalar ile salgın hastalıkların adanın sosyo-ekonomik tarihine TOPLUMSAL ALGIDA “ABD-I yaptıkları olumlu ve olumsuz etkiler MEMLUK”: TRABZON ŞER’İYYE örnekleriyle verilecektir. SİCİLLERİNE GÖRE ERKEK KÖLE KİMLİĞİNİ ŞEKİLLENDİREN DİNİ VE SOSYAL TEAMÜLLER

THE CORRELATION BETWEEN THE Aslı Deliktaş SPATIAL DISTRIBUTION OF FORESTS AND PIG FARMING IN OTTOMAN Aristoteles’in “Köle sadece efendinin kölesi SLAVONIA olmakla kalmaz aynı zamanda tümüyle ona aittir” şeklinde tasavvur ettiği kölelik İslam Anđelko Vlašić açısından kaçınılması mümkün olmayan sosyal, siyasi ve hukuki bir problem olarak The state of forests of the Ottoman Empire görülmüştür. Dolayısıyla İslam’ın bu kuruma during the 16th and 17th centuries is still a karşı tavrı yavaş yavaş ortadan kaldırmak sparsely researched topic. It is difficult to şeklinde bir sürecin işletilmesi, ancak bu amaca research this topic because the majority of ulaşana kadar köle statüsünde bulunan insanlara Ottoman sources are silent when it comes to olabildiğince insani muamele edilmesini forests in the mentioned period. However, sağlayacak tedbirlerin geliştirilmesidir. Bu Ottoman tax registers give us a lead on the anlamda yaratılış doğası itibari ile kölenin özgür possibility of researching forests, and that is the bir bireyden farkı yoktur. Fark bu kişilerin tax on pigs and their grazing in the forests, at ehliyet noksanı kişiler olarak tasavvur least in the provinces with considerable edilmesindedir. Yani gerçek manada kölelik Christian population which practiced pig hürriyetin temelden gasp edilmesi değil geçici farming. A good province to focus our research olarak bazı işlemleri yapmasının uygun on is the Ottoman Slavonia, that is, the three görülmemesi demektir. Dünyanın hemen Ottoman sancaks in region of Slavonia: Sancak hemen her coğrafyasında uygulamasını bulan of Srijem (Sirem), Sancak of Požega (Pojega), kurum Osmanlı imparatorluğunda devletin and Sancak of Pakrac (Pakraç, Bakriç, Zaçasna, yapılanmasına paralel olarak askeri-idari bir or Cernik) because the Christian population had düzlemde varlığını hissettirmiş, ancak a prevalent majority in Ottoman Slavonia. This ekonomik ve siyasi konjonktür dâhilinde is why the tax on pigs was very high in devletin en etkin kurumlarından birisi haline numerous Slavonian settlements. Pig farming in gelmiştir. Gündelik hayat içerisinde gerek emek Christian settlements in Slavonia can be tied to açısından ihtiyaç, gerekse rol ve statülerden the proximity of forests: pigs needed to be kaynaklanan bir arz talep ilişkisi içerisinde reared by letting them graze during winter in imparatorluğun sonuna kadar varlığını devam oak and beech forests and eat fallen acorns. ettirmiştir. Ancak devlet ve hukuk nazarında Thus the spatial distribution and size of the pig kölelik sosyal tabakalaşma unsuru olarak farming population of Ottoman Slavonia can be değerlendirilmemiş dolayısıyla köle ve özgür linked to the spatial distribution and size of insanı birbirinden belirgin şekilde ayıracak yasalar çıkarılmamıştır. Köleliğin uzun süreli “Tanin gazetesi”nin daha fazla etkisi görülür. bir statü olmadığına işaret eden bu durum köle Askerler de “Volkan gazetesi”ne sık sık yazılar sahibi olan insanların daha çok vicdani yasalarla yazmışlardır. hareket etmesini gerektirmiş ve bu yasaların sınırını İslam hukuk prensipleri belirlemiştir. Bu çalışmamda “Volkan gazetesi”, “Tanin gazetesi” ve Osmanlı Arşivi’ndeki belgeleri Bu çalışmada, Osmanlı Trabzon’unda köle kullanarak askerlerin durumu ve hareketlerini, sahibi olan insanların mülk- insan ikilemi ayrıca “31 Mart Olayı”nda basının nasıl arasında köleye ne açıdan değer biçtiği etkilendiğini tetkik edeceğiz. dolayısıyla kölelerin toplumsal algının neresinde yer aldıkları incelenecek, mensup oldukları aile ve sosyal çevrenin köleye karşı tavrını belirleyen etkenlerin İslam hukukunun TANZİMAT VE İSKÂN: 1844 NÜFUS belirlediği prensipler dâhilinde mi yoksa bu SAYIMINDA AYDIN SANCAGI’NDA prensiplerin ötesinde oluşturulan yargılar AŞİRETLER çerçevesinde mi şekillendiği 17. yüzyıl Trabzon Aysun Sarıbey Haykıran Şer’iyye sicillerinden elde edilen veriler üzerinden okunacaktır. Tarih boyunca konar-göçer bir kimliğe sahip olan Türklerin bu özellikleri pek çok siyasi, sosyal ve ekonomik yapılarının temelini oluşturmuştur. Türklerin yerleşik düzen OSMANLI’NIN SON DÖNEMİNDEKİ “31 tutmaya başlamalarıyla birlikte Türk MART OLAYI (1909)”NIN ARKA toplumunda yerleşikler ve konar-göçerler PLANINA FARKLI BİR BAKIŞ olmak üzere iki sosyal zümre belirmiş ve sosyal Aya Yamoto/Ito ve siyasal hayatı büyük oranda bu iki zümre arasındaki ilişkiler belirlemiştir. Bu durumun en Osmanlı’nın son döneminde Rumi 31 Mart belirgin özellikleri Osmanlı İmparatorluğu’nun 1325 tarihinde meydana geldiğinden “31 Mart toplumsal ve ekonomik hayatında Olayı” (13 Nisan 1909) olarak bilinen “31 Mart görülmektedir. Osmanlı toplumunda aşiret, Olayı (1909)”, “İkinci Meşrutiyetin İlanı” veya yörük, konar-göçer halk gibi isimlerle anılan bu “Hürriyetin İlanı” (23 Temmuz 1908) adını zümreler herhangi bir yerde daimi olarak taşıyan inkılâbın karşı devrimi olarak meskun olmayan, koyun, keçi, at, deve ve düşünülmektedir. “İttihat ve Terakki katırdan oluşan sürüleriyle yaylak-kışlak Cemiyeti”nin oluşturduğu hükümete karşı arasında hareket ederlerdi. XIX. yüzyılda meydana gelen olayın, özellikle Meşrutiyet çergenişin ve hayme-nişin kavramları ile de karşıtı veya Kanun-ı Esası karşıtı olduğu anılan bu konar-göçer aşiretler hem sosyal sanılmaktadır. hayatın hem de devletin geçirdiği değişim sürecinin önemli sorunlarından birini Ancak bu olay sonuç olarak Sultan II oluşturmaktadır. Konar-göçerler Orta Asya Abdülhamid’in tahttan indirilmesini bozkırından bu tarihlere sarkan kendilerine gerçekleştirmişti. Ayrıca bu olayın özgün yaşamlarıyla Osmanlı yönetiminin katılımcılarının çoğunu teşkil eden askerler ve önemli gündemlerinden birini oluşturmaktaydı. medrese öğrencileri, Meclis’e isteklerini bildirdiler. Böylece isyancılar hem “İttihat ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan Terakki”nin hükümetini eleştirmiş hem de itibaren bu özelliğini koruyan aşiretlerin XIX. Meclis ve Kanun’nun varlığını ifade etmiştir. yüzyılda yaşanan modernleşme sürecinin bir dayatması olarak önceki dönemlerden daha Hâlbuki konu ile ilgili şimdiye kadar yapılan keskin bir biçimde iskanı yoluna gidildiği ve araştırmalar, “31 Mart Olayı”nı, bu olayın ele çok yönlü amaçların göz önünde tutulduğu başısı olduğu sanılan Derviş Vahdeti’nin sahibi politikaların izlendiği görülmektedir. Bu ve başyazarı olduğu “Volkan gazetesi”nde bağlamda dikkat çeken düzenlemelerden biri de onun açıklamalarını hiç dikkate almamışlardır. Tanzimat Fermanı ile gelen düzenlemelerdir. Genellikle “Volkan gazetesi”nin bu olayı Tanzimat Fermanı sonrası 1842 tarihinde yönlendirdiği anlaşılmaktadır. Fakat konu ile yapılan bir düzenleme ile konar-göçerlerin ilgili “İttihat ve Terakki”nin yayın organı olan tedricen yerleşik hayata geçirilmesi ve güvenlik vergi gibi konularda kontrol altına almak amacı defterler vakfın işleyişi konusunda doğru ile bazı yasal düzenlemelere gidilmişti. Bu sonuçlara götürdüğü gibi dinamik düzenlemeler çerçevesinde göçerler kayıt altına özelliktedirler. Zaten muhasebe kayıtlarını alınmış ve ancak bağlı bulunduklar sancaklar vakfiye belgesinden ayıran yönü bu dinamik dahilinde belirli yerleri yaylak ve kışlak olarak yapıdır. Özellikle şurut-u aşere denen vakıf kullanmaları izin verilmişti. üzerinde çeşitli değişiklik yapma hakkının kurucu vâkıf tarafından, mütevelliye tanınması Bu çalışmada, konar-göçerlerin yaşantısında durumunda vakfın işleyişinde değişimlerin önemli değişikliklere yol açan bu yasal olması kaçınılmazdır. Ayrıca vakfiyesi düzenlemelerin Aydın Sancağı’ndaki günümüze ulaşmamış vakıfların işleyişi, yansımaları, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki akaratı, giderleri hatta kimi zaman harab olarak Aydın Sancağı’nda aşiretlerin nüfus sayımı ortadan kalkmış, unutulmuş hayratın tespit sonuçlarını içeren 1844 tarihli ve NFS.d 3074 edilmesinde vakıf muhasebeleri yegane belge kodlu Nüfus defteri, ve ikinci el kaynaklar olarak kullanılabilir. Son olarak vakfın ışığında değerlendirilecektir. icareteynle taşınmazlarını kiralaması, vakıf akarının istibdab yoluyla bir diğeriyle değiştirilmesi gibi vakfın işleyişinde teorik VAKIF KURUMUNUN UYGULAMALI fikirlerin uygulamasının anlaşılması muhasebe KAYNAKLARI: BİLANÇOLAR VE defterlerinin zaman serisi üzerinde takip İCMALLER edildiğinde son derece anlaşılır hale gelmektedir. Sonuç olarak vakıf müessesesinin Ayşenur Karademir işleyişi kadar iktisadi, sosyal hatta siyasi konularda kıymetli detayları içeren muhasebe Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren temel bilanço ve icmallerinin akademik çalışmalarda hizmetler, bireyler tarafından kurulan vakıflar daha çok yer alması için dikkat çekilmesi bu eliyle gerçekleştirilmiştir. İslami bir anlayış ve bildirinin temel amacıdır. kişisel iyilik yapma güdüsüyle gelişen kurum, Osmanlı iktisadının temel müesseselerinden birisidir. Bu nedenle Osmanlı iktisadını inceleyen araştırmalar vakıf konusuna ilgi BASİRETÇİ ALİ EFENDİ’NİN duymuş, tahrirler ve vakfiyeler üzerinden PAYİTAHT OKUMALARINDA ORTAYA değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Mezkur KONAN BUHRAN ANALİZİ VE ÇÖZÜM belgelerin işleyiş ve istatiksel bilgileri elde ÖNERİLERİNİN FERT-TOPLUM etmedeki önemi inkar edilmez. Diğer yandan İLİŞKİSİ VE MODERNLEŞME günümüz çalışmalarında, özellikle sultan ve ÇERÇEVESİNDE selatin vakıfları gibi geniş vakıfların muhasebe DEĞERLENDİRİLMESİ bilançolarına yeterince yer verilmemesi Bayram Sevinç Osmanlı iktisat tarihi açısından eksikliktir. Siyakat yazısıyla kaydedildiğinden anlaşılması Osmanlı toplum yapısının buhran ve çözüm kimi zaman zor olan bu belgeler günümüz önerileri çerçevesinde çözümlendiği ve muhasebeleriyle karşılaştırıldığında sade bir arzulanan çağdaş yapı ve örgütlenme mantıkla hazırlanıyor, gelir ve gider başlıkları biçimlerine yönelik önerilerin ortaya konduğu altında kayıtlamalar yapılıyordu. Vakfın 19. yüzyılın son yarısında öne çıkan isimlerden faaliyetleri, tahsil ettiği kiralar, onarım biri, Basiretçi Ali Efendi’dir. Basiret giderleri, düzenli harcamalarının detayları gazetesinin sahibi Ali Efendi, yapı ve değişim sadece vakıfların değil, dönem iktisadının olgusu çerçevesinde içebakış (toplumsal yorumlanmasına da ışık tutmaktadır. Detaylı yapının iç meselelerini önceleme) yöntemini kayıtların tutulduğu ‘bilançolar’ ve özet önerir. Ali Efendi’nin kendi mülahazalarını mahiyetinde ‘icmal’lerden oluşan vakıf ortaya koyduğu metinleri İstanbul Mektupları muhasebelerinin sayısız örneği Başbakanlık adıyla yayınlanmıştır ki bu tebliğde, söz konusu Osmanlı Arşivinde (BOA) bulunmaktadır. eser üzerinden onun çözümlemeleri ve iddiaları Bildiride BOA’da maliyeden müdevver değişim ve modernleşme olgusu bağlamında fonunda kayıtlı, 1703 gömlek numarasındaki irdelenecektir. Ali Efendi, modern toplumların XVII. yüzyıla ait otuz yıllık serinin bilançoları önemli özelliklerinden biri olan halkın aktör üzerinden bir analiz yapılacaktır. Zira seri olarak etkili olması verisine dayanarak gazetenin araçsal önemini fark eder ve talep onwards, began to be subjected with the ettiği değişimin zihinsel zeminini gazete changes in its agricultural system. Big Farms or, yoluyla inşa etmek ister. Gazeteyi Batı çiftliks began to be formed and monopolized toplumlarının hakiki eğiticisi olarak tanımlar ve especially by the local magnates of the Empire onlarda çöpçüsüne kadar gazete okunduğunu since the tımar system had been replaced with belirtir ve gazeteyi, bir medenileşme aracı the tax-farming and long-term tax farming olarak işlevselleştirir: “Bugünkü medeniyeti o systems respectively. It was spotted by certain gazeteler sayesinde buldular.” Esasen ‘icab-ı academics’ works (Bruce McGowan and Stefka zaman’a göre bir değişim sistematiğine Parveva) that sharecropping was began to be uymanın ve böylece medeni toplumlar düzeyine applied by the big farm owners to raise their yönelmenin bir aracı olarak konumlandırdığı agricultural outputs in the Balkan Peninsula by gazeteyi bu bağlamda geleneksel alışkanlık ve adding extra labor power from other villages uygulamalardan moderne geçiş aracı olarak inşa and places for their lands. If that was the case etmektedir. Gazete ‘alemde vuku bulan ahvale’ then, what was the condition of the Aegean dair bilgi kaynağıdır ve Müslüman esnafın region of the Ottoman Empire in that respect? okuma alışkanlığının yokluğu değişimi takip Since if there was an intention of maximization edememesine neden olmaktadır. Ali Efendi, of the output in agriculture then, one can fairly maarif, servet ve gayret arasında bir ilişki kurar state its place in the market. As having the port ve toplumsal yapının ve kültürel örüntünün city of Izmir that was nourished with the anlaşılması (her fert için) ile bu bağlamda hinterland committed to agriculture, the region servet, sanat ve ticarette başarının söz konusu became the main focus of mine to analyze the olacağını düşünmekte ve bunun da modernlik muzâra’a. Because of above mentioned durumuna erişmenin yolu olduğunu rationales, I intended to analyze the essence and savunmaktadır. Dahası, bunlar, devletin güç ve extent of the application of the muzâra’a in the bekâsı için gerekli unsurlardır ve Osmanlı big farms as a motivation to rise the labor toplumunun bu konuda bir ilerlemeye ihtiyacı productivity in 18th century Aegean region by vardır. Öte yandan Ali Efendi, korunması using the şer’iyye sicilleri (court registers) of gereken unsurlarda -Fransızca ’ya öykünme Izmir and Manisa and fetva mecmuaları of the gibi (Napolyon’un torunuymuş gibi hareket 18th century. With this initiative, I argue, place etmeyi)- batı taklidi değişimleri eleştirir; yani of the muzâra’a in the big farms of the Aegean dil gibi korunması gereken unsurları da değişim Region would be clearly understood. talebinde bulunduğu kısımlarla birlikte ele alır. Bu çerçevede, Ali Efendi mevcudu analiz, kusurların tespiti ve çözüm önerileri bağlamında birçok metin yayınlar ki bu TANZİMAT MERKEZİLEŞMESİ VE metinler, tebliğin irdelemeyi hedeflediği UZAK EYALETLER: CEBEL-İ materyalleri oluşturmaktadır. LÜBNAN’DA YÖNETİM MODELİ DENEMELERİ

Bekir Sadık Topaloğlu SHARECROPPING SYSTEM AS A Bu çalışma, Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı LABOR PRODUCTIVITY INDICATOR bürokrasisinin Cebel-i Lübnan bölgesinin IN THE AGRICULTURAL yönetimi için uygulamaya çalıştığı modelleri PRODUCTION ECONOMICS OF THE incelemeyi amaç ediniyor. Osmanlı 18TH CENTURY OTTOMAN EMPIRES’ yönetiminin Tanzimat reformları ışığında AEGEAN REGION bölgedeki kontrolünü arttırma gayretleri Bedirhan Laçin uygulamaya konan yönetim modelleri ışığında ele alınıyor. Bölgedeki idari rejimler ve bu Sharecropping or, muzâra’a is a type of joint rejimlerin Tanzimat Dönemi Osmanlı idari venture defined and systematized in accordance politikalarıyla ilişkisi üzerinde duruluyor. with the provisions of Islamic Law in the system of agricultural production in a particular region Tanzimat ilkeleriyle birlikte merkezi otoriteyi of an Abode of Islam. Ottoman Empire as being arttırma yönünde hareket eden Osmanlı utmost representative of the Islamic tradition, yöneticileri bu arzularını özerk yapısıyla bilinen from the second half of the 17th century Cebel-i Lübnan bölgesinde uygulamak istediklerinde hem bölge yerlilerinin hem de microphysics of both ‘the state’ and ‘the bölge üzerinde emelleri olan yabancı Kizilbash’. The paper argues that a matrix of hükümetlerin muhalefetiyle karşılaştılar. Bu religious difference and its management limits yüzden, 1845 yılında bölgede iki büyük etnik our understanding of the various different grup olan Marunîler ve Dürzîlere ayrı etki contexts and forms of interaction on a local alanları oluşturulacak şekilde Çifte level. Therefore, it stresses the necessity of Kaymakamlık rejimi oluşturuldu. Anayasal bir closely analyzing the local authorities’ labelling taslakla resmileştirilen bu yönetim merkezi practices and perceptions of ‘the Other’. With otoritenin güçlü olduğu komşularından ayrı bir examples from court records and petitioning nitelik arz ediyordu. 1858 yılında patlak veren registers from Central Anatolia (Sivas and mezhep bazlı iç savaş yeni bir yönetim modeli Divriği; mid 18th century) the paper describes ihtiyacını da beraberinde getirdi. 1861 yılında and analyzes cases in which individuals or batı hükümetleriyle yapılan müzakereler collectives of (semi-) nomadic Kizilbash-tribes neticesinde Mutasarrıflık rejimi oluşturuldu. Bu interacted with Ottoman local authorities. rejim merkezi otorite tarafından atanan Depending on context and form of interaction, mutasarrıfın varlığına rağmen idare meclisi gibi the subjects are sometimes named Kizilbash, yerel temsili gözeten ve bir nizamnameyle sometimes merely addressed by their tribal güvence altına alınmış geniş bir özerklik affiliation – a finding that discloses two major sunuyordu. problems in studying Kizilbash -Alevi history: On the one hand, it calls into question the Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin diğer ‘religious’ semantics of alterity and reveals the bölgelerinde uygulanan yönetim şekillerinden limits of clearly identifying the subjects as ayrı özellikler gösteren bu modellerin bir predecessors of contemporary Alevis on the mukayesesi yapılacak ve bu modellerin other. Engaging with an analytical approach Tanzimat Dönemi Osmanlı yönetim sistemi that is philologically and epistemologically içindeki konumu değerlendirilecektir. Ayrıca sensitive of the diverse notions of social bu yönetim modeli denemelerinin bölgenin stratification and its administration in the günümüzde yaşadığı sorunlara etkisi tespit Ottoman province, the paper contributes to a edilmeye çalışılacaktır. İradeler ve Bab-ı Ali ile more nuanced understanding of the bölgedeki Osmanlı memurları arasındaki heterogeneous semantics and diverse yazışmalar bu çalışma için kullanılan temel experiences of difference and belonging in the kaynaklar arasında gösterilebilir. Ayrıca, 18th century Ottoman Empire. Furthermore, it Cebel-i Lübnan’ın yönetimini ana hatlarıyla underlines the importance of local ortaya koyan anayasal metinler de önemli bir historiographical perspectives in approaching ağırlığa sahiptir. the history of the heterogeneous subjects that would later, in the context of nationbuilding, be summoned under the umbrella term ‘Alevi’.

LIMITS OF LEGIBILITY: HETEROGENEOUS SEMANTICS AND THE PROBLEM OF ALEVI HISTORY IN MODERNIZATION ‘FROM TOP TO THE EARLY MODERN OTTOMAN BOTTOM’: THE BULGARIAN EMPIRE RAILWAY CONCESSION FROM 1857

Benjamin Weineck Boriana Antonova

The History of the Kizilbash-Alevis in the In a bid to adapt to the demands of Modern Ottoman Empire has for long been analyzed times, the Ottoman Empire experienced major through a lense of religious sectarianism and its transformation during the ‘long nineteenth persecution on the one hand, and a rather century’. Essential phase of this process was the pragmatic and decentralized management of Tanzimat movement. One of its key elements in integrating and accommodating ‘heresy’ on the the decades after the Crimean war was the other. However, both strands of research tend to improvement of the communications in the overemphasize the religious character of state. The Ottoman reformers attached a great Ottoman- Kizilbash interaction and, importance to railways as a means of furthermore, do not question the quality and the modernization. This is why by the mid-1850s the Sublime Porte was trying to develop railway administrative, and political history of the transport in the Empire. However it had two Ottoman state, and most of Abdulhamid’s major problems – lack of capital and lack of attitudes. In this respect, while the negotiations know-how. Due to these reasons the Sublime of the Cyprus convention continued, an Porte developed a system of concession- extraordinary letter associated with these events granting to entrepreneurs who started to was published by Levant Herald, which was construct and explore the Ottoman railways. considered defamatory and seditious by the This presentation is focused on the application Sublime Porte. It caused increased political for a concession for the Roustchouk – Varna tension and created a great stir in Istanbul, also Railway, made by Bulgarian merchants in the reinforced Abdulhamid II’s fear that an attempt spring of 1857. This request represents one of could occur at any time against his reign. the earliest applications for concessions made by Ottoman subjects. However the enterprise Although important research has been done on originated not only from the ‘capitalist spirit’ of the incident of Ali Suavi or the Ciragan Incident the local group but was also instigated by the during the pre-Hamidian period, surprisingly Porte. little has mentioned about the “seditious” letter of The Levant Herald. Even more surprising is The presentation addresses two important the lack of any research of this extraordinary problems of which the ‘Bulgarian concession’ letter, based on Anglo-French newspapers in the is indicative. The first one is the modernization Ottoman Empire during the latter period, and of the Ottoman entrepreneurial elite as a result only little research has been completed based on of the opening of the empire to European capital Ottoman foreign press. and Western ideas. The second one is the initiative ‘from top to bottom’ organized by the The purpose of this study is to make a central government which aimed at better contribution to filling in these gaps by using control over key enterprises, such as railway archival documents from the Ottoman Archive, construction in the empire. British National Archive and the newspapers’ copies located at the Library of Congress. The presentation is based on three different types of sources – British ambassadorial correspondence, Bulgarian press, and memoirs of some of the participants in the scheme. They RURAL REBELLION AND REVOLT IN shed new light on the case, which is only briefly CANIK (1805-1806) touched in the Bulgarian historiography and not Canay Şahin explored at all in the Western and Turkish historiography. This paper concentrates on one of the most neglected issue of rural rebellion and revolt in Ottoman scholarship. The confusion of Tayyar Mahmud Paşa’s rebellion (1805) with the revolt MYSTERIOUS LETTER SHOOK of Canik (1806) in Ottoman historiography CONSTANTINOPLE: THE reflects the attribution of rural rebellions to the INCRIMINATED PUBLICATION OF leadership of dominant actors such as the local LEVANT HERALD ON THE EVE OF dynasties, governors and army officers. By THE CYPRUS CONVENTION reducing the several examples of rural Burhan Çağlar insurrections in north-central Anatolia mainly to reactions to the Ottoman New-Order Abdulhamid II’s long reign is the only period in centralization under the strong leaders, the the late Ottoman history to be known by the scholarship has denied the agency of name of its sultan: the “Hamidian” era. The commoners. Such an analysis has failed to attempts in the early phase of this period to reflect on the meaning and extent of organized restore Abdulhamid’s predecessor Murad V to resistance and the influence of local power the throne held an important place in the structures on the transformation of the regional conceptualization of the Hamidian regime. identity. These events created milestones in the developments of the intellectual, This paper, first of all, presents the stages of intense mobility of population and products and rebellion and revolt of Canik by correcting the the cultural, social and economic fluidity. confusion over the sequence of events by Furthermore borderland is a sensitive military reference to the French (eyewitnesses of French zone which must be protected by each state and consulars in Samsun and Trabzon) and Ottoman in the same time is regarged a contanct point for (imperial orders) sources. It distinguishes the travelers, merchants and ideas. first phase of the rebellion of the leader of the regional dynasty against the centralization from In this context we will attempt to focus in the second phase of the intervention of southwest part of the province of Peloponnese commoners into the local government. While (Mora) which held great economic and the first phase of the rebellion (refusal to obey) defensive value for both the Ottoman Empire occurred as result of the central government’s and the Republic of Venice. For this reason we attempt for military and financial centralization, are going to search the financial, social and the second phase (declaration of the right to defencive significance of the fortified port- intervene into local politics and taking over the cities of Methoni and Koroni as borderland municipalities of Canik) stemmed the urban centers in the periphary of both states. application of the repressive centralization policies by an outsider/central actor. Our main source in mapping the frontier is the Ottoman Land Registers (Tapu-Tahrir Secondly, this paper identifies the actors of Defterleri) along with other rrelative archival Canik insurrections of 1805-1806 against the material of the Ottoman Financial Bureau repression of central appointees, as well as their (Maliyeden Müdever Defterleri). Also the motives, their legitimate and illegitimate means Ottoman Imperial Registers of Important of using force by a micro-analysis of the local Affairs (Mühimme Defterleri) will be examined power structure. Referring to a speech made by in conbination with the Venetian administration one of the leaders of the Canik revolt of 1806, of the Senate (Senato, Provveditori di Terra e da this paper interprets the several levels of vested Mar) interests in the established hierarchies: commoners, who were oppressed and “reduced to the state of cattle”; petty notables and aghas, THE COLLECTION OF PHRASES IN who declared a war against the “tyranny” of an THOMAS DE CHABERT’S 1789 outsider (Yusuf Ziya Pasha). The depiction of TURKISH GRAMMAR – AN EARLY local Tayyar Pasha as “father of the poor”, ORIENTALIST APPROACH TO A demand for his reappointment and call for the USEFUL PRACTICAL GUIDE? allegiance to the Sultan shows the outer limits of the revolt against the end of local and Claudia Römer traditional privileges. In 1766, Thomas von Chabert was born in Pera into a family of dragomans and diplomats of IN SEARCH OF FRONTIERS IN French origin, who had settled in EASTERN MEDITERRANEAN: Constantinople a century before (On his OTTOMAN-VENETIAN BORDERLAND biography, see mainly Gautier 1997, Weiss von IN SOUTHWEST PELOPONNESE (1460- Starkenfels 1839: 56-57, and Sturdza 1983). 1650) At the age of fourteen, Thomas Chabert was sent to Vienna to study the oriental languages at Christos Kyriakopoulos the K.K. Akademie Orientalischer Sprachen, where he subsequently became a professor and The present paper aims to examine the continued teaching until 1817. historiographical issue of the maritime borderlands in Eastern Mediterranean between He authored a number of works, the earliest of Christians and Muslims during the ottoman which will be the subject of the present paper. period. The term borderland, deriving from Its full title is Kurze Anleitung zur Erlernung political geography, signifies a zone between der türkischen Sprache für Militärpersonen. two or more states which is defined by frontier. Sammt einer Sammlung von nützlichen The main characteristics of borderland are the Gesprächen, Ausdrücken, und Redensarten, und einem Handlexikon der gebräuchlichsten revenir sur les transformations architecturales Wörter. Wien, bey Löschenkohl, Kunst- und de ces conversions. Oran redevient musulmane Buchhändler am Kohlmarkt, 1789. It was durant la courte conquête ottomane entre conceived as a textbook for soldiers needing to (1708- 1732), le Bey Turc Mustapha Ben talk to Ottoman subjects after the outbreak in Youcef dit Bouchlaghem introduit quelques 1787 of the Austro-Russian war against the modifications, notamment les transformations Ottoman Empire, which was to be ended by the d’églises en mosquée, les modifications de treaties of Sistova in 1791 (Austria) and Iasi in la structure urbaine étaient facilitées par le 1792 (Russia). dépeuplement de la ville, privée de sa population chrétienne. A titre d’exemple, The book is based on Meninski-Kollár 1756, a l’église espagnole Santa-Maria de Las Victorias re-edition of Meninski’s grammar of 1680. devient une mosquée. Il n’existe aucun plan Chabert adapted it to his practical goal by illustrant cette conversion; mais les sources omitting the Arabic and Persian elements and espagnoles révèlent les transformations the Arabic script. He partly included texts from architecturales en détails. En 1790, un the Meninski-Kollár reading section and added tremblement de terre détruit Oran provoquant le his own phrasebook. The main focus of this départ définitif des Espagnols. Les Ottomans paper will be the difference in style between the réinvestissent la ville en 1791, le Bey ne rénove conversations from Meninski-Kollár and his pas les anciens quartiers touchés par le own collection of phrases. Many of these sound tremblement de terre; il a fait construire de like orders directed to low-ranking people. They nouveaux édifices s’étirant vers l’Est du plateau reflect on the one hand the feeling of superiority dit Kargentah. La ville change, son urbanisme of “military persons” towards the “lower” est en plein mutation, de nouveaux bâtiments classes of society and/or of the Westerner sont construits. Le Bey cherche à repeupler la towards his Oriental counterpart. Thus, we ville à nouveau et met en place une nouvelle witness a certain “Orientalist” approach in this politique urbaine en vue d’amorcer le part of Chabert’s practical handbook. développement d’Oran. Les églises espagnoles redeviennent mosquées. Ce sont tous ces aspects qui seront développés dans ce colloque.

ORAN, UNE CHRONIQUE HISTORIQUE ET ARCHITECTURALE DES DEUX PÉRIODES OTTOMANES (1708-1732) ET TIBET IN THE CRIMEA? TWO POLISH (1791-1830) LETTERS IN OTTOMAN TURKISH AND A PROJECT OF A POLISH-KALMYK Dalila Senhadji ALLIANCE AGAINST THE CRIMEAN Notre contribution à ce colloque tentera de TATARS (1653) mettre en exergue l’architecture produite par les Dariusz Kołodziejczyk Ottomans dans la deuxième ville d’Algérie: Oran. De par sa situation géographique et son In early modern Eurasia, cross-cultural contacts site exceptionnel, Oran a suscité de nombreuses were not exclusively made through trans-ocean convoitises coloniales. Fondée en 903, elle trade. Buddhist Kalmyks arrived in eastern connait deux conquêtes espagnoles (1509- Europe at the beginning of the seventeenth 1708) et (1732-1791) et deux conquêtes century and by the 1650s have become major ottomanes (1708-1732) et (1791-1830) avant players in the steppe area between the southern l’arrivée des Français en 1830. Notre Ural and the Black Sea. Following the medieval intervention compte deux volets: un premier tradition when Christian Europe looked for volet est une chronique historique, urbaine et allies in Inner Asia against ‘the Muslim danger’, architecturale sur les deux périodes ottomanes à Moscow and Warsaw competed to win the travers des cartes et des iconographies en vue de Kalmyks over so that they would become their comprendre le contexte de l’époque. Un allies against the Crimean Tatars. In 1653, the second volet est consacré aux édifices Polish court prepared an embassy to the Kalmyk notamment les mosques ottomanes qui ont été ruler Daichin Khan, proposing to help him transformées sous les deux conquêtes conquer the Crimean Peninsula in return for a espagnoles en églises. Il est intéressant de military alliance. Curiously, the letters of the Polish king John II Casimir Vasa and Crown in the texts, and associate them with the long Chancellor Stefan Koryciński were written in tradition of the Ottoman political philosophy. It Ottoman Turkish and drawn in the Arabic is highly intriguing that these petitions were divani script, even though their tenor was anti- issued by non-Muslims inhabitants of a frontier Muslim. Both letters are extant today as they province with no embedded acquaintance with have been preserved in the original in the court political thought. Thus, texts of this kind Czartoryski Library in Cracow. The author indicate the far-reaching diffusion of state analyzes their language and content, considers legitimizing ideology among the reaya of all their possible authorship, and provides a larger creeds and languages. political and cultural context of the Polish embassy to the Kalmyks, based on available sources. UNUTULMUŞ BİR SEYAHAT-İ HÜMAYUN: SULTAN ABDÜLMECİD’İN SELANİK ZİYARETİ POLITICAL RHETORIC AND THE CONCEPT OF STATE Diren Çakılcı LEGITIMIZATION FROM THE Osmanlı padişahları içinde ilk kapsamlı yurtiçi BOTTOM-UP: REFLECTIONS OF THE seyahatleri Sultan Abdülmecid tarafından REAYA ON THE IDEAL gerçekleştirilmiştir. Sultan Abdülmecid STATESMANSHIP ACCORDING TO Tanzimat reformlarının taşradaki ARZUHALS FORWARDED FROM THE uygulamalarını yerinde teftiş etmek ve MOREA IN 1787 uygulamada yaşanan sorunları bizzat tesbit Demetrios Papastamatiou etmek istemiş, bu gezilere büyük önem vermiştir. Buna bağlı olarak bilinen en önemli The political philosophy of the Ottoman state ve en kapsamlı iki seyahati Haziran 1844 has been studied and is still one of the most yılında başlayan Anadolu Seyahati (İzmit, interesting and challenging fields of historical Mudanya, , Midilli) ve Nisan 1846’da research. Yet, the methodological approach başlayan Rumeli Seyahati’(Varna, Rusçuk, retains an eclectic character emphasizing on Edirne) dir. Söz konusu iki seyahat ayrıntıları scholarly works and political considerations ile araşatırmalara konu olurken, Sultan from the point of view of the sultanic court. Abdülmecid’in Akdeniz Seyahati olarak bilinen What has not been studied in depth so far is the ve Selanik’e de uğramış olduğu kapsamlı circulation of these erudite approaches among seyahat hakkında pek fazla çalışma the grass roots. yapılmamıştır. Özellikle padişahın Selanik’teki ziyaret, teftiş ve konaklaması ile ilgili neredeyse The paper examines the reaya’s argumentation hiçbir yerde bilgiye rastlanmamaktadır. Arşiv deployed in 14 arzuhals concerning fiscal evrakı ışığında hazırlanacak çalışma ile Sultan grievances. The documents, kept in Abdülmecid’in Gelibolu, Selanik ve Sakız Başbakanlık Arşivleri in Istanbul, come from Adası’nı kapsayan ayrı bir seyahat the Morea during a period of state reinstatement gerçekleştirip gerçekleştirmediği tartışılacaktır. after the suppressed insurrection of 1770 and Bunun yanında 1859 yılında gerçekleşen bu the widespread chaos the followed in the ziyaretin Selanik’teki yansımaları ortaya province. The reayas typically complain about konacaktır. the malfunction of fiscal mechanisms and the arbitrariness of provincial administration; nevertheless, what renders these documents unique is the extensive exposition of a set of INSTITUTIONAL CHANGE IN MARKET guidelines concerning the appropriate political STRUCTURES AND AGRICULTURAL and fiscal administration of the provinces from PRODUCTION IN TRABZON PROVINCE the sultanic authority. The arzuhals contain a IN THE SECOND HALF 19TH CENTURY kind of folk Mirror of Princes addressed to the sultan himself by his subjects. The paper will Ekin Mahmuzlu attempt to analyze the argumentation, the In this presentation, I would like to explain my stylistics and the political connotations implied findings from my PHD dissertation scheduled to be finished by May 2016. The main question “A NEWLY BLOSSOMED BUD”: of the dissertation is what happened in DÂYEZÂDE’S TREATISE ON SELIMIYE agricultural production while Province of MOSQUE AND NOUVEAU LITERACY Trabzon and its hinterland increasingly IN THE 18TH CENTURY OTTOMAN integrated to world markets. Although, the CULTURAL MILIEU impetus of change was mostly driven by the needs of international markets; the change in Elif Sezer agricultural production happened according to intensity of market effects, nature of value- Dâyezâde Mustafa who was a Rumelian chains and nature of the crops. In this PHD Province Treasurer lieutenant writes the first thesis, I benefitted from not only new primary known monograph that is dedicated to a sources, like French Tobacco Monopoly’s monument, Selimiye Risâlesi, in 1741. His main reports on Samsun tobacco or merchant letters, motivation behind this monograph is answering but also statistics that I constructed like weekly the questions raised in his own network such as price series for wheat, barley, maize and others the dome height comparing to Hagia Sophia, the from 1848 to 1908, yearly rainfalls or crop symbolic meaning and analogies of the mosque yields. in the mind of Architect Sinan but also the stories, myths and legends in the collective According to my findings; technologic memory attributed to Selimiye. For ‘winning innovations and institutional change in market the approval of everyone’, he lists the books he structures in mid-1850s and mid-1880s resulted read in the palace libraries, attempts to use a in major transformation in agricultural simplistic language and gives some production. Following the demand boom during autobiographical details about his reading and Crimean War and arrival of steamships and writing processes. These details are precious to telegram, market institution transformed reach the mind of an Ottoman individual who radically with the establishment of vertically belonged to ‘the intermediary range’ in urban integrated long-distant trade. These new long- cultural milieu. Dana Sajdi calls the reading and distant market institutions and demand boom writing practices of this newly emerged class triggered a series of major change regarding after the seventeenth century as ‘nouveau maize, haricot, potato and tobacco in 1850s, literacy’ and shows the interest of educated but there had no major change in wheat or barley. non-ulema class especially into history-writing While new crop potato and intermixed old ones; among the Ottoman Levant. Nelly Hanna also maize and haricot prevailed, farmers started to talks about a kind of intermediary range while cultivate tobacco type named as Kara Samsun researching the book culture in the seventeenth instead of Bafra. After mid-1880s, banks, small- and eighteenth century Ottoman Cairo. This scale industries, railroads and new generation of study attempts to discuss and enlarge the scale steamships arrived, which initiated more of this existed literature on nouveau literacy by horizontally integrated market institutions like scrutinizing different discourses, network family enterprises stationing to each major port. relations and reading/writing processes in This brought up another wave of agricultural Dâyezâde’s Selimiye Risâlesi. transformation; while tobacco standardized according to needs of cigarette industries, soft wheat prevailed. Maybe more astonishing was a THE PARTHENON, PERIKLES AND rush for hazelnut cultivation was born with a KING SOLOMON: A CASE STUDY OF speculative hazelnut local market having a OTTOMAN GEOGRAPHICAL considerable importance on the world markets. IMAGINATION

Elizabeth Key Fowden

The Parthenon mosque has received little scholarly attention. Its best-known Ottoman

visitor was Evliya Çelebi, who left a detailed description of the mosque that absorbed the temple to Athena, built by Perikles in 447 BC and converted to use as a church by the sixth century. To Evliya’s account we can add interest in “oriental” tobacco. The brand names another Ottoman description that has been only of the cigarettes produced with the eastern very rarely discussed. It appears in a history of tobacco are Oriental: Omar, Fatima, Murad, Athens entitled “The City of Philosophers” Mecca, Osman, Hassan, Fez, Sultan, Minaret, [Tarih-i Medinetü’l-Hukema] written by Nizam, Mogul, Turkey Red, Turkish Trophies, Mahmut Efendi, who was mufti of Athens in the Turkish Elegant, etc. Among them, Murad early 18th century. The unique manuscript was Cigarettes manufactured in New York City, noted by Cengiz Orhonlu in 1974 and was the comes forward with its production, subject of a dissertation by Gülçin Tunalı in advertisements and success. The Company's 2013. In this presentation we focus on the good sales chart of 16 years is supported by usefulness of Mahmut’s approach to successful advertising; they have a wide variety understanding what we have called the Ottoman of cigarette ads, just as those consisting of text, geographical imagination. In this presentation there are also the use of images and fashion of we will explore Mahmut Efendi’s rich the period, especially oriental imagery. Text in composite description of Athenian monuments the ads sometimes just are repeated; distinct and and topography that draws on ancient Greek striking texts in the ads are usually the same in authors, but also contemporary Greek writing, essence: lightness of Murad cigarettes, its taste autopsy and conversation with locals, plus the and aroma, being 100% Turkish, its careful Arabic and Ottoman tradition of geographical selection, uniqueness and originality, popularity description which interlaces place with and cheapness is highlighted. prophetic figures to give meaning. Mahmut’s Parthenon description crystallizes the complex This article is written by investigating Ottoman inheritance of both monotheist and approximately 600 advertisement texts, of classical Greek traditions as they are used to orientalist Murad cigarette providing bring to life one of the most celebrated information on the history and the features of it. examples of classical architecture and its past. Apart from online sources, some books are used to prepare this article, some of them are: This paper is conceived as a complement to that “Osmanlı’dan Günümüze Tekel”, “Tütün entitled Mahmut Efendi’s account of the Kitabı”, “Türkiye’de Tütün”, “Reklam Sanatı”. Parthenon’s foundation. In that presentation we These examples which are enlightening the art focus on one short excerpt from Mahmut’s history, advertisement history and the history of description of the Parthenon that has not been tobacco has never been considered widely in discussed before in order to highlight the nature any work, but only mentioned in some Turkish of his work as a historical source rather than as articles briefly with a few examples. a medium of the Ottoman geographical and scriptural vision.

19. YÜZYILIN SON EVRESİNDE SİVAS EYALETİ DAHİLİNDE VE AMASYA A TURKISH CIGARETTE PRODUCED SANCAĞINDA ORMANLARIN IN AMERICA IN EARLY 20TH KORUNMASINA YÖNELIK ALINAN CENTURY: “MURAD” TEDBIRLER

Elvan Topallı Emine Altunay Şam

The , established with foreign 19. yüzyılın son çeyreğinde Sivas çevresindeki capital in an agreement dated 1883, is a ormanların tahrip edildiği, ağaçların yakıldığı company having the tobacco trade monopoly ağıl ve tarım alanlarına dönüştürüldüğü privileges. The functioning of the Regie is Osmanlı arşiv belgelerine yansımıştır. Osmanlı interrupted between the years 1911-14. In 1914 devleti ormanların muhafazasına yönelik tedbir the contract was extended for another 15 years, aldığı gibi ağaçlandırma faaliyetlerinde de but it ends in 1925 with the dissolution of the bulunmuştur. Yangınlara karşı ormanlı sahalar company. During this period, Turkish and kıtalara ayrılmış, köylü tarafında yapılan ağıllar Greek tobacconists, as they went to Cairo, also yıktırılmış, geniş ve müsait sahalar began to emigrate to America. Besides domestic ağaçlandırılmıştır. Araştırmada devletin bu production of cigarettes, there is also a great hususta aldığı tedbirler üzerinde kapsamlı Darphane sarrafı Bedros (katl tarihi: 1786), olarak durulacaktır. Sakızlı sarraf Dimitri (katl tarihi: 1788) gibi 18. yüzyılda katle uğramış örnek vakaların ağırlıklı olarak ele alınacağı çalışmanın temel kaynaklarını arşiv belgeleri oluşturmaktadır. Bu 18. YÜZYILDA SARRAF KATİLLERİ: bağlamda maliyeden müdevver defterleri, "DEVLET MALINA HALEL"İN Mİ muhallefat kayıtları, hatt-ı hümayun tasnifi gibi YOKSA HİZİPLEŞME KURBANLARI çeşitli defter ve belge koleksiyonları MI? incelenecektir. Dönemin entelektüellerinin Ertan Ünlü sarraf katillerini nasıl algıladıkları ise, Cevdet Tarihi, Câbî Tarihi, Hadîka-i Vekâyi, Mür'i't- Erken dönemlerden itibaren para bozma, çeşitli Tevârih, Taylesanizâde Hâfız Abdullah Efendi değerli madenlerin alım-satımı ve kredi kaynağı Tarihi, Edîb Tarihi, Ruzmerre gibi eserler gibi temel görevler üstlenmiş olan sarrafların üzerinden aktarılacaktır. devlet ve toplum nezdinde önem kazanmaları, sisteminin yaygınlaşması ile doğru orantılıdır. İltizam sisteminin 17. yüzyılın MAHALLE STRUCTURES OF THE sonlarından itibaren evrilmesi, yani SEVENTEENTH CENTURY ALEPPO mukataaların kayd-ı hayat şartıyla mültezimlere AND DAMASCUS ACCORDING TO malikâne olarak verilmeye başlanması, 18. AVARIZ AND CİZYE REGISTERS yüzyılın ikinci yarısında bir iç borçlanma yöntemi olan eshamın uygulamaya konulması Esra Demirci Akyol ve uzun süren savaşlar gibi yaşanan çeşitli gelişmeler, sarrafların finansör olarak This paper aims to analyse the social and önemlerini pekiştirmiştir. Dolayısıyla bir yanda economic changes that Aleppo and Damascus merkezi devlet ve onun yüksek görevlileri, had faced during the 17th century through the diğer yanda taşrada ayan olarak adlandırılan mahalle structures of the relevant cities as they yeni güç odakları arasındaki ilişkilerde kilit rol were reflected in the Avarız and Cizye registers. oynayan sarraflar, varlıklarını Osmanlı The changing economic and political Devleti'nin yıkılışına kadar sürdürmüşlerdir. atmosphere in the 17th century Ottoman Empire Osmanlı yöneticileri, saray mensupları, çeşitli was also reflected in the kind of registers kept devlet kurumları (yeniçeri ocağı, darphane, for the tax revenues. At this point, Avarız and madenler gibi) ve ihtiyaçları doğrultusunda Cizye registers were more commonly used. toplumun diğer bireyleri ile finansör ve aracı These registers contained information about the olarak oluşturdukları ilişki ağları; sarrafların, social and economic life as well as detailed mali güç ve prestij kazanmalarında önemli rol information on the tax paying population of a oynamıştır. Bu ilişki ağları kimi zaman da region. Avarız registers of 1616 and 1678 sarrafların katillerine de sebep olmuştur. together with the Cizye registers of 1627 and Buradan hareketle bu bildirinin odak noktasını, 1640 would be taken into consideration for this özellikle, 18. yüzyılda yaşanan sarraf katilleri study to gather information about the mahalle oluşturmaktadır. structures of Aleppo and Damascus.

Bu açıdan; Sarrafların katl edilmelerinin hukuki Mahalle structures of Aleppo and Damascus dayanakları nelerdir? Devlet bu katilleri nasıl were studied earlier mostly in relevance to the gerekçelendirmiştir? Dönemin girift yapısı discussions concerning the concept of “Islamic içerisinde sarraf katillerini nasıl cities.” According to these studies, “Islamic konumlandırmak gerekmektedir? Katillerin cities” were divided into mahalles according to sebebi sadece devlet malına zarar mıdır, yoksa ethnic or religious backgrounds of its residents bu katiller, Osmanlı siyasi ve toplum yapısı as opposed to the Western cities where there içerisinde birçok ilişki ağının temelini oluşturan was no such divisions. This study analyses patronaj ilişkilerinde, haneler arasında yaşanan Avarız and Cizye registers of the 17th century güç mücadelelerinin bir sonucu mudur? gibi Aleppo and Damascus with a focus on the sorular üzerinden konu irdelenmeye mahalle structure of the two cities and çalışılacaktır. according to the information gathered from the aforementioned registers, there was no strict division of mahalles according to religious or Fransız, diğeri İtalyanlara ait olan iki de idadi ethnic groups. Other factors, mostly relevant to mektebi bulunmaktadır. economic and social dynamics within the society, were also effective on the division of Bu bildiri kapsamında Selanik vilayetinde mahalles. This study will contribute to the faaliyette bulunmuş olan gayrimüslim ve literature on Ottoman urban history as an yabancı okulların kuruluşları, gelişimleri, analysis of the social and economic life in the vilayete etkileri, bağımsızlık hareketlerindeki 17th century Aleppo and Damascus through rolleri, merkezi ve yerel idarenin buna karşı Avarız and Cizye registers as well as touching aldığı tedbirler değerlendirilecektir. Bildiri upon the discussions on the “Islamic city.” başta Başbakanlık Osmanlı Arşiv evrakı olmak üzere Selanik Vilayet Salnameleri, Maarif Salnameleri, istatistikleri ve telif eserler incelenmek suretiyle hazırlanmaktadır. SELANİK VİLAYETİNDE YABANCILARIN VE GAYRİ MÜSLİMLERİN EĞİTİM ÖĞRETİM FAALİYETLERİ* AGRARIAN LABOUR AND PRODUCTION IN VAKIF-ÇIFTLIKS OF Fatih Demirel TIRHALA FROM 1860S TO 1880S

Tanzimat Dönemi öncesinde de Osmanlı Fatma Öncel coğrafyasında çeşitli dini okullar açılmıştır. Ancak Islahat Ferman’ından sonra okul In this presentation, as a part of my ongoing Phd sayılarında önemli ölçüde artış olmuştur. research, I will discuss the organization of Başlangıçta dini niteliğin hakim olduğu o agrarian labour and production of vakıf-çiftliks okullar XIX. yüzyılla birlikte milli bir nitelik in the nineteenth century. Based on account- kazanmaya da başlamışlardır. Islahat books and official correspondence from Atatürk Fermanı’ndan sonra yabancı ve gayrimüslim Kitaplığı and Başbakanlık Osmanlı Arşivi, I okullarının sayısının çoğalması ve nitelik olarak examine five çiftliks of Pertevniyal Valide devlet okullarından daha üstün olmaları Sultan Vakfı at Tırhala from 1863 to the early Osmanlı merkezi yönetimini onlarla, gerek 1880s. The account-books of the vakıf provide sayısal olarak gerekse nitelik olarak yarışma ve extensive information on land (size and type); onları denetim altına alma çabasına itmiştir. crops (amount and types); labour (number of peasants, terms of their contracts, their Yaklaşık beş yüzyıl Osmanlı belongings); revenues (amount and type of İmparatorluğu’nun bir parçası olduktan sonra taxes and rents); expenditures (salaries and 1912’de Yunan Krallığı’na bağlanan Selanik’in expenses of local vakıf officers, transportation Bizans dönemi için binlerce çalışma costs for crops, costs of construction and yapılmışken, Osmanlı dönemi ile ilgili yapılan repairing of çiftlik buildings). çalışma oldukça azdır (Anastassıadou, 2001, s.2). Selanik vilayetinin eğitim kurumlarıyla Tırhala, with a high number of çiftliks, was an ilgili çalışmalar ise yok denecek kadar azdır. important supplier of crops for the empire. What Osmanlı İmparatorluğu’nun eğitim reformu makes it more interesting is the symbiotic sürecinde, Selanik ayrı bir öneme sahip relationship between çiftliks and other land olmuştur. Selanik vilayetinde gayrimüslimlere forms, and between agriculture and stock- ait yedi yüze yakın sıbyan/ibtidai mektebi, kırk breeding. Being a semi-mountainous region beş rüşdiye mektebi ve altı idâdî mektebi with moderate heights, the economic activities bulunmaktadır. Bunların yanında vilayette on lowlands and highlands were mutually yabancı devletler tarafından açılmış altı rüşdiye dependent. mektebi (Fransız ve Alman rüşdiyeleri), biri The established literature claims that peasants on vakıf-çiftliks were tenants of vakıf, similar to the permanent tenancy in miri system. Contrary

* Bu bildiri TÜBİTAK tarafından desteklenen 113K648 numaralı, “Selanik Vilayetinde Eğitim (1850-1912)” adlı proje kapsamında hazırlanmaktadır. to this idealised understanding of law, agrarian TRABZON VALİSİ KADRİ PAŞA: labour of these çiftliks -mostly Greek and YÖNETİM ANLAYIŞI VE İDARİ nomadic Vlach people- were organized under UYGULAMALARI (1892–1903) different agreements: permanently settled share-croppers, semi-nomadic shepherds and Firdevs Öz day-labourers. 19.yüzyıl Osmanlı devlet adamlarından biri I also propose to revise the definition of olan Kadri Paşa, II. Abdülhamid döneminin “landlord”; who is in this context both an officer önemli valilerinden birisidir. O, idareci ve of vakıf with fiscal and administrative duties, siyasetçi kimliği ile farklı görevlerde and a çiftlik “owner” who levies tax for himself. bulunmuştur. Aydın ili Defterdarlığı’nda altı yıl Thus, there were frequent tax conflicts among görev yapmıştır. Vali Naşid Paşa’nın peasants, local vakıf officers, vakıf deputies, azledilmesiyle Vali vekâletliğine atanmış ve and central state bureaucracy. valilik çalışmalarına büyük destek vermiştir. Kadri Bey’in bu dönemde dirlik ve düzeni Study of these çiftliks will not only explain their sağlamaya yönelik çabaları onun 21 Nisan internal organisation, but also the dynamics of 1892’de Trabzon Vilayeti Valiliğine atanmasını the agrarian economy in Thessaly during the sağlamıştır. Kadri Paşa, 11 yıl süren Trabzon final decades of Ottoman rule in the region. Valiliği döneminde Ermeni Ayaklanmalarını yatıştırmış; tütün kaçakçıları ve şehirde asayişi bozan eşkıyalarla mücadele etmiştir. Ayrıca O, Trabzon’a yayılan koleraya karşı bazı sağlık THE IMPACT OF SHARIF HUSSEIN’S önlemleri almıştır. Kadri Paşa, Trabzon’da REVOLT ON THE ARAB meydana gelen problemleri çözmek için büyük INTELLECTUALS’ ATTITUDES çaba göstermiş ve dönemin ihtiyaçlarına göre TOWARDS THE OTTOMAN EMPIRE kendine özgü uygulamalar yapmıştır. Başta Fikriye Karaman oğlu Hüseyin Kazım Kadri tarafından “müs¬te¬bid-i âdil” olarak nitelendirilen Kadri This comparative-historical research aims to Paşa, Trabzon’da düzenin sağlanması için explain the impact of Sharif Hussein’s Revolt hükümetin kurallarından ziyade kendi (1916) on the Arab intellectuals’ attitudes yöntemlerini uygulayan bir yönetici olmuştur. towards the Ottoman Empire. To do this I Bu uygulamalarından dolayı zaman zaman analyze memoirs of the five leading Arab eleştiriler alsa da başarılı idareciliği ile Kadri intellectuals, namely Muhammad Rashid Rida, Paşa Trabzon’un önemli valileri arasında yerini Amir Shakib Arslan, Muhammad Izzat almıştır. Darwaza, Salim Ali Salam, and Muhammad Kurd Ali by applying Foucault’s discourse Bu bildirinin amacı Kadri Paşa’nın hayatından analysis method centering on the concept of yola çıkarak onun yönetim anlayışı ve Trabzon “threshold”. vilayetindeki idari uygulamalarını ortaya koymaktır. Çalışma‘da dökümantasyon, kaynak Based on the discourse analysis of the memoirs taraması yöntemleri ile söylem analizi I demonstrate how these intellectuals responded tekniğinden yararlanılmıştır. Ayrıca bu çalışma, differently to Sharif Hussein’s Revolt and how Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel and on what basis they justify their views on the Müdürlüğü’ndeki arşiv belgeleri, Malumat ve issue. I argue that the revolt as a turning point Servet Gazeteleri ve bu dönemle ilgili süreli played a remarkable role in transforming some yayınlar üzerine inşa edilmiştir. Bu bildiri ile of these five Arab intellectuals’ ideological Kadri Paşa ile ilgili eksik ve dağınık olan discourses from Ottomanism to different forms bilgilere ulaşılacaktır. Daha sonra bildirinin of Arab nationalism while some others kept konusunu teşkil eden Kadri Paşa’nın yönetim supporting the Ottoman rule in the Arab anlayışı ve idari uygulamalarına ulaşılan provinces until the end of World War I. bilgiler çerçevesinde ışık tutulmaya çalışılacaktır.

TOKAT BAKIRCILIĞI: DÖNEMİNİN MESO KASTRO’DAN ORTAHİSAR’A: SINIRLARINI AŞAN SOSYO BİR MAHALLE’NİN ANATOMİSİ EKONOMİK YAPIYA İLİŞKİN BİR İNCELEME Fulya Üstün Demirkaya

Fulya Düvenci Karakoç İdeal bir tanım yapmanın mümkün olmadığı, tarihsel süreklilik içerisinde değişim ve 17. yüzyılda Tokat, Evliya Çelebi tarafından dönüşümün bir parçası olan kent mekanı, ekonomik hayatın düzeni bakımından Halep ve kurulma, genişleme, yıkılma ve yeniden Bursa’ya benzetilmiştir. Tavernier de O’nu kurulma kısır döngüsü içerisinde çeşitli destekleyen ifadelere yer vererek; bu kentin etkenlerle yeniden şekillenmiştir. Bu açıdan, Doğu’nun en önemli transit merkezlerinden biri zamanda geriye doğru gidildikçe uzun olduğunu belirtmiştir. İran’dan gelen yolun geçmişinin kalıntılarını koruyan Trabzon kenti İstanbul veya İzmir’e devam etmek üzere son derece zengin bir içerik sunmaktadır. ayrıldığı nokta olan Tokat, aynı zamanda Sinop limanıyla da bağlantılıdır ve 18. Yüzyılda iç Yaklaşık bin yıllık önemli koloni ve liman gümrük merkezlerinden biridir. kültürünün biçimlendirdiği kent, bin yıllık Hıristiyanlık ardından İslam kenti olarak Tokat’ta üretilen bakır ürünler 17. yüzyılda bile süreklilikler ve sürekliliklere dayanan dış pazarlarda adıyla aranmaktaydı. Sınırlarında değişimin izlerini kendine özgü koşullar bakır madeni olmamasına rağmen, artan içerisinde taşımaktadır. Kente ilk yerleşimlerin ekonomik hacim nedeniyle bir tasfiye tesisi ne zaman ve ne şekilde olduğu konusunda tam açılmasına gerek duyulacak derecede bu alanda bir bilgiye sahip olamamakla birlikte, birkaç öne çıkmıştı. Kurulan tesisin verimliliği, bir yerleşim yerinin var olduğu ve zaman içinde süre sonra açılan Ergani madeninin cevherini nüfus ile paralel bir şekilde yeni yerleşim buraya yönlendirmeye başlamasına neden alanlarının kurulması ile kentin genişlediği olacaktı. Küre’deki kalhanenin korunabilmesi tahmin edilmektedir. İlk kentlerin varoluşunun için devlet Tokat bakırının Küre civarında asıl nedenini oluşturan yeryüzünde tanrılarını satışını engellemek zorunda kalacaktı. 1830’da yüceltme ve ona hizmet amacı, antik dönemden kalhane ıslahı, 1840’da ise su gücüyle çalışan itibaren "mahalle birimi"ni görünür biçimde yeni bir tesis gündeme geldi. 1850’de bu tesis dini yapılar etrafında yerleşen kent teknolojik üstünlük bakımından Anadolu’da sakinlerinden oluşmasını sağlamıştır. tek, ve dünyadaki en iyi örneklerden biriydi. Bu çalışmada, kentin ardı ardına yaşadığı idari, Çalışmamız, ekonomik ve sosyal alanda kenti sosyal ve siyasal yapısındaki dönüşümler ve öne çıkartan Tokat bakırcılığının izlerini Tereke bunun paralelinde değişen etnik, dini ve kültürel defterlerinde yer alan kayıtlardan, Tokat yapı ile tek bir birimden farklı dini yapılar sicillerinden, seyahatnamelerden ve Osmanlı etrafında örgütlenen birçok mahallenin Arşivi’nden yararlanarak aydınlatmayı bütünleşerek oluşturduğu bir doku halini alan hedeflemektedir. Böylece birincil kaynaklardan ve bu bağlamda kentin küçük bir parçasını hareketle, incelenen coğrafyada ortaya çıkan temsil etmek ile birlikte genel fiziki değişime girişimciliği, dış rekabet koşullarını, devletin dair barındırdığı ipuçları ile de dikkat çeken yeri geldiğinde sübvansiyon, teşvik ve Ortahisar Mahallesi ele alınacaktır. bürokratik ortamda uyum oluşturma biçiminde desteklerini, yeri geldiğinde ise diğer aktörler Antik çağdan günümüze kesintisiz yerleşmeye tarafından yaklaşarak sergilediği koruma tanık olan, sivil yapıları, kuleleri, köprüleri ve stratejilerini, sanayi dalının yaşam seyri bunların arasındaki dini yapıları ile Ortahisar sırasında kentteki ekonomik ve sosyal yaşama surlarının çeperlerini çizdiği alanın Meso kattıklarını bütüncül bir yaklaşımla ortaya Kastro’dan Ortahisar Mahallesi’ne evrilişi (ilk koymak amaçlanmaktadır. yerleşim süreci ile başlayarak 19. Yüzyıl sonuna kadar ki gelişimi/değişimi); kentsel doku içerisindeki yeri, fiziki yapısı, demografik yapısı çerçevesinde incelenecektir. Özellikle Tahrir Defterleri, Şer’iyye Sicilleri, Vakıf Kayıtları, salnameler ve seyahatnameler gibi tarihi kaynaklar başta olmak üzere mevcut araştırmalardan, arkeolojik kazı sonuçlarından, ve buradan yola çıkarak 19. yüzyılın sonlarında anıtsal yapıların varlığından yola çıkarak şehzade hizmetinde bulunan kişilerin bu tarihsel süreçte mahallenin gelişim/ değişimine görevlere gelmelerinde liyakat, eğitim ve diğer dair açıklanmaya çalışılacak kurgunun haritalar hangi faktörlerin etkili olduğu meselesine ile görselleştirilmesi ve strüktürünün ortaya odaklanmaktır. Bu doğrultuda şehzadelerin yanı konulması hedeflenmiştir. başında bulunan görevlilerin yaş, hizmet kademeleri ve maaşları da ele alınacaktır. Çalışmada Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki muhtelif kataloglarda yer alan Abdülhamid’in ŞEHZADELERİN HİZMETİNDEKİ şehzadeleri için tayin olunan görevlilerle ilgili GÖREVLİLERİN BİYOGRAFİLERİ defter ve belgeler ile döneme ait hatırat ve diğer ÜZERİNE BİR ÖRNEK: SULTAN II. ikinci el kaynaklardan yararlanılacaktır. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ

Füsun Gülsüm Genç ABDUCTION OF WOMEN AND II. Abdülhamid dönemi şehzadelerin siyasi, ELOPEMENT IN THE NINETEENTH sosyal, ekonomik ve eğitim hayatlarında CENTURY OTTOMAN NIZAMIYE yapılan sıkı uygulamalar nedeniyle 19. yüzyıl COURTS içinde farklı bir yere sahiptir. Dünyada meydana gelen ve modernleşme olarak Gamze İlaslan adlandırılan sürecin 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne de sirayet etmesi yüzyılın başlarında This study examines the court cases involving şehzadelere nefes aldırabilmişken, II. the abduction of women and elopement in Abdülhamid'de yaşadığı olayların etkisiyle nineteenth century Ottoman Anatolia and oluşan her şeyi kontrol altında tutma eğilimi, Rumelia provinces (1840-1870). It examines şehzadelerin hayatını biraz zorlaştırmıştır. II. the relation between the law and ordinary Abdülhamid döneminde şehzadeler, diğer Ottoman subjects, their perception and usage of padişahlar döneminde yaşadıkları serbestlikleri law. Nineteenth century of the Ottoman Empire siyasi, sosyal, eğitim hatta ekonomik alanda with its projects focusing on population, kaybetmişler ve genellikle toplumdan security and honor was studied by means of the soyutlanmış şekilde yaşamışlardır. court cases of abduction and elopement since the abduction of women and elopement II. Abdülhamid bu tutumunu sadece kardeşleri generally lead to turnoil, security problems, and ve yeğenlerine değil kendi şehzadeleri için de damages to honor because these crimes sürdürmüştür. Sultan II. Abdülhamid'in, generally involved the rape or seduction of Mehmed Selim Efendi, Abdülkadir Efendi, women. Ahmed Nuri Efendi, Mehmed Burhaneddin Efendi, Abdurrahim Efendi, Ahmed Nureddin Although the Ottomans criminalized abduction Efendi, Mehmed Bedreddin Efendi ve Mehmed of women in the Penal Code of 1851 with the Âbid Efendi olmak üzere sekiz şehzadesi article of 206, their effort did not stop the dünyaya gelmiştir. Devlette meydana gelen her abduction of women or elopement. It led to a olaydan haberdar olmak amacıyla Jurnal battle against the customary tradition of Teşkilatı kurduran II. Abdülhamid kendi wedding rituals and the standardization of some şehzadelerini de kontrol altında tutmakla of the sharia rules. Within this paper, the kalmamış, şehzadelerin hizmetinde modernization of customs and standardization görevlendirilen kişilerin seçiminde de aşırı titiz of sharia law, the general view of Ottomans davranmıştır. Bu sebeple şehzadelerin about the abduction of woman and elopement hizmetine tayin edilecek kişilerle ilgili kısa indicates how and in what way a “proper” ancak detaylı biyografiler hazırlanmıştır. marriage should be arranged and defined.

Bu çalışmanın amacı, Abdülhamid’in Since abduction of women and elopement have şehzadelerinin eğitiminden sorumlu olan başta not been studied from Meclis-i Vala records that lalaları olmak üzere hizmetinden sorumlu is especially interrogation reports, I will kilercilerinden, hademelerine kadar tüm exemplify some cases regarding ‘honor of görevlilerin biyografileri hakkında bilgi vermek prostitutes’, some possible answers will be given based on the forcible kidnappings of as follows: 1. Founder of the vakıf – Accounting prostitutes and the question of whether period, 2. List of debtors (Der zimmet-i ...), 3. prostitutes have honor or not will be analyzed. Vakıf’s capital (Mal-i vakıf), 4. Annual yield Apart from that, the second part of my paper (Erbah-i hasıla: ‘onu on bir buçuk hesabı will focus on the cases of elopement and üzere’), 5. Expenses (İhracat), 6. Remaining although there was not any kind of article income (Galle-i bakiye), 7. Beneficiaries regarding elopement in the 1840 Ottoman Penal (Vazaif), and 8. Closing remarks. There will be Code, eloped couples were also penalized with comments on each section separately and imprisonment or corporal punishment, which questions that remain unanswered will be shows the interpretation of law on behalf of formulated. socio-cultural and religious elements.

The main attempt of that paper is to define ‘marital relations’ in 19th century Ottoman SERHADDİ BEKLEMEK- 15. YÜZYIL Empire and trace the definition of how and in SONUNDAN MACARİSTAN’IN FETHİNE what way a proper marriage was defined. KADAR OSMANLI TUNA SERHADDİ: KALE SAVUNMA ZİNCİRİ, MUHAFIZLAR, LOJİSTİK VE HALKLAR

STRUCTURE OF THE ACCOUNT Göksel Baş RECORDS OF THE CASH VAKIFS IN 17TH AND 18TH CENTURY YENİŞEHİR-İ Bu çalışma, Osmanlı İmparatorluğu’nun 15. FENAR yüzyılın son çeyreğinden 16. yüzyılın ikinci çeyreğinde gerçekleşmeye başlayan Georgios Salakidis Macaristan’nın fethine değin Tuna serhaddi üzerine bir araştırmayı ihtiva etmektedir. Bu It seems that in 17th and 18th century Ottoman araştırmanın temel amacı, Tuna serhaddinde Yenişehir-i Fenar (nowadays Larissa in Bosna’dan Akkirman’a kadar uzanan sınırdaki Greece), the most important town of Thessaly at bütün kalelerin muhafızları ve bu muhafızların that period, the vast majority of evkaf operating istihdam alanı (topçuluk, tüfekçilik, in the town was cash evkaf, that is their capital zenberekçilik vb.), idare, lojistik, maaş was a cash amount, which they lent at interest, ödemeleri, Osmanlı fetihleri öncesi varolan ve and a part of the thus gained revenue was Osmanlıların da kendi askeri sistemleri içinde devoted to a charitable purpose. As luck would istihdam etmiş oldukları Voynuk, Martolos ve have it, our sources on this subject are quite paralı tüfekçilerin varlıkları ile sınırdaki halkın rich: Apart from the judicial records (kadı savunma görevine ortak iştiraki gibi konulara sicilleri) of the town kadı, in which sporadic açıklık getirmektir. Çalışmada, defterlerde information on these foundations occurs, there bulunan kalelerin haritalandırılması, kale also survived to our day three account records personeli için sağlanan iaşe ve maaş (vakıf muhasebe defterleri) from the late 17th ödemelerinin nereden ve hangi şartlar altında and early 18th centuries. Two of them are kept yapıldığının belirlenmesi, kale yönetimi-emir in the state archives in Greece, while the third komuta zinciri ve muhafızlarının one is located in the Ottoman archive of Istanbul uzmanlıklarına dair analizlerin yapılması ile (Başbakanlık Osmanlı Arşivi). Osmanlı sınır savunma zincirinin nasıl işlediğini anlatmaya çalışacağım. Bu çalışmayı The purpose of this paper is to shed light on the hazırlarken yararlandığım kaynaklar arasında structure of these account records, which, so it 1461 yılında hazırlanmış tahrirlerden seems, was already fairly standardized during çıkardığım kale envanterleri, 1484’ten itibaren the period under review. As part of a larger başlayan Bosna mustahfız tımar kayıtları ile work, which aims to examine the cash kale mukataaları, 1487 yılına ait Voynuk foundations in several respects, this article aims defteri, 1492 yılında hazırlanmış mufassal kale to focus on how the administrator (mütevelli) of mustahfazan defterleri ve 1516 Niğbolu tahriri such a vakıf presented the annual economic bulunmaktadır. Çalışmalarımın özellikle bu situation of it to the kadı of the town, so that the dönemde yoğunlaşmasının sebebi Osmanlı latter had an overview of the situation. In askeri tarihi ile genel, sınır çalışmaları ve general the structure of a vakıf account record is kaleler üzerine özel olarak ilgilenen tarihçilerin genel itibari ile Osmanlı-Habsburg sınırı accommodation, horses, hack horses and çalışmalarına ağırlık vermeleriyle; carriages" were going to be regularly published. Osmanlılar’ın Macaristan’ı fethinden çok Besides, daily schedules of commercial zaman önce kurdukları ve geliştirdikleri Tuna steamers and carts would be included in the serhaddi konusunun ihmal edilmiş olmasıdır. same section. Mainly, these informations being 15. Yüzyıl sonu ile 16. Yüzyılın ikinci çeyreği assembled and publicized by the newly arasında neredeyse sabitleşmiş bir serhadde introduced Ceride-i Havadis can be considered edindikleri tecrübeler ile Osmanlılar, as manifestations of a flourishing anonymous Macaristan’da kurulacak olan yeni serhad ve urban life. And in a closer inspection, those savunma zinciri için de idari ve askeri tecrübe Istanbul houses in advertisements displayed as kazanmışlardı. Bu tür çalışmaların artmasıyla commodities with further detail of their physical beraber Macar serhaddi ile kadim serhad and architectural qualities, were becoming part arasındaki benzerlikler, ortak tecrübeler ve of those new and dynamic urban patterns. farklılılklar daha rahat gözlemlenebilir.. Bu Above all, this study proposes to present a new sayede, kadim serhaddin Macaristan’a frame for the Istanbul houses as part of a kaymasından evvelki yapısının bilinmesi bize dynamic social, economic and urban Osmanlı serhad yönetimi ve pratikleri üzerine topography that will be visualized in accordance bütünleştirici bir bakış açısı verecektir. with the above mentioned advertisements.

HOUSE FOR SALE FROM THE OWNER: TRABZON ŞER’İYE SİCİLLERİNİN SURVEY ON HOUSES OF NINETEENTH DİLİNE DAİR CENTURY ISTANBUL AS DISPLAYED BY THE REAL ESTATE MARKET (1840- Gülşen Özçamkan Ayaz 1900) Şer’iye sicilleri, kadı ve naiblerin idare ve Göksun Akyürek hüküm faaliyetlerinin kayda alındığı önemli tarih belgeleri olup Osmanlı araştırmalarının Throughout the nineteenth century, the complex birincil kaynaklarındandır. Başlangıcı ve property regime of the Ottoman state has been kurumsallaşma süreci net olmamakla birlikte in continuous transition in accordance with 15. yüzyıldan 20. yüzyıla devam eden bir sicil prevailing influences of the international free tutma geleneği söz konusudur. Bu gelenek market economy. This dynamic process of içinde, 1554/55-1916 aralığındaki Trabzon’a change in property relations also presents ait üç yüz kadar sicilin varlığı bilinmektedir. alternative perspectives for rethinking the rich urban history of the Ottoman capital. This Şer’iye sicilleri, siyasi, hukuki, ekonomik, proposed paper based on a study of newspaper sosyal ve kültürel hayata dair veriler advertisements from this period aims to discuss içerdiğinden birden fazla disiplini and display a partial scene of the real estate ilgilendirmektedir. Bir taraftan, sicil market in Suriçi and Boğaz districts of Istanbul, metinlerinden hareketle türlü bakımlardan in order to develop a new understanding of the dönemi yorumlamak mümkün iken diğer concurrent architectural, social and economic taraftan bu tarihî metinler doğrudan, dil topography. Thus, main core of this paper araştırmalarının malzemesidir. comprises an investigation on the dynamic history of Istanbul houses as residential Bu çalışma, Trabzon şer’iye sicillerinden properties between 1840 and 1900. örnekleri dil ve üslup bağlamında incelemeyi; bu metinleri kuruluş düzeni ve kalıp ifadeler, In 1840, newly initiated semi-private Ottoman kelime kullanımı ve cümle kuruluşu gibi newspaper Ceride-i Havadis has started to bakımlardan irdelemeyi amaçlamaktadır. publish advertisements of houses on sale. In the first issue dating July 31, 1840 and within the section of "ilanat" (advertisements), it has been announced that advertisements for all types of real properties and commodities in sale, "such as mansions, gardens, lands, ships, boats, leased 18. YÜZYILDA ŞAM CEVÂLİSİ VE ZİGETVAR SAVAŞI İLE İLGİLİ CEVÂLİ-HORÂN VAZÎFE DEFTERLERİ OSMANLILARCA KALEME ALINMIŞ TARİH KİTAPLARI (FARKLARI, Günay Korkmaz Samıkıran BENZERLİKLERİ VE GÖRSELLİKLERİ BAĞLAMLARINDA BİR Osmanlı döneminde Şam Eyaleti’nden toplanan KARŞILAŞTIRMA) cizye, bu eyalet hazinesinin önemli bir gelir kalemiydi. Bu kalemden yapılan harcamaları H. Ahmet Arslantürk gösteren altı senelik bir cetvel 3782 Numaralı Maliyeden Müdevver Defteri’nde (MAD) Zigetvar Savaşı, hem Osmanlı hem Macar tarihleri kayıtlıdır. Cetvele göre cizye kaleminin masraf açısından büyük önem taşımaktadır. Daha özel bir maddelerinden en önemlisi hac giderleriydi. Bunu kapsamda ise savaş sırasında yaşanan bazı önemli takip eden ise cevâlî-horân ismiyle bilinen kişilere olaylar dolayısıyla Osmanlı tarihinin en önemli ve maaş olarak ödenen tahsisâtlardı. Cevâli-i Şam netameli süreçlerinin vuku bulduğu bir zamana malından vazîfe (maaş) alanların isimleri, baba tekabül etmektedir. Savaş sırasında değişik adları ve memleketleri yazıldıktan sonra aldıkları nedenlerle de olsa hem gâlip sultan Kanunî Sultan yevmiyyelerin miktarları cevâlî-horân vazîfe Süleyman'ın vefatı hem de mağlup kral ve beylerin defterlerine kaydedilirdi. Günlük ödenen ölümleri garip bir ironiyi temsil etmektedir. Belki vazîfelerin yıllık tutarları da hesaplanırdı. Şu ana de bu ironi savaş hakkında hem Osmanlılarca hem kadar tanıtılmamış bu defterlere dayanılarak de Macarlar ve diğer Avrupalılarca yazılmış bir yapılan bu çalışma, cevâlî-horân vazîfelerine tahsis çok tarihî anlatının (eserin) ortaya çıkmasını edilen miktarların cizye geliri içindeki oranlarını sağlamıştır. Bu eserler, yazarlarının arkaplanları ve tespit etme imkânı vermiştir. Cevâlî hakkında tarafgirlikleri bağlamlarında teker teker kaynaklarda yer alan bilgiler, bu kelimenin Suriye, değerlendirmeyi hak edecek kitaplardır. Bu Mısır ve Irak bölgelerinde cizye yerine kullanılan bildiride Zigetvar Savaşı hakkında Osmanlılarca malî bir terim olduğu hususundadır. Ne yazık ki bu kaleme alınan Türkçe ve Farsça (minyatürlü ve bilgiler, ansiklopedik ve sözlük maddesinden minyatürsüz) tarih kitaplarını karşılaştırmalı bir ileriye gitmemiş olup verilen bilgiler de sadece değerlendirmeye tabi tutmak hedeflenmektedir. Mısır cevâlisi hakkındadır. Osmanlı tarih yazımının bize sunduğu veriler ışığında özellikle Bildiride öncelikle bu kitapların içerikleri, Şam Eyaleti’nde Hristiyan ve Yahudilerden yazarları ve yazılma koşulları konularında kısa toplanan cizyeler Mekke, Medine ve Kudüs’deki bilgiler verilecektir. Akabinde yazarların eserlerini seyyid, şerîf, ulemâ ve fakirlere sadaka olarak kaleme alma güdüleri ve metinlerini nasıl tahsis edilmiştir. Buna ek olarak cevâli, cizye kurguladıkları irdelenecektir. Bu bağlamda kaleminden önemli bir gelir elde edilmesiyle, Şam eserlerin hem içerik hem yazılma amaçları Hazinesi personeline sağlanan ödeneği oluşturan açısından Osmanlı siyasi kültürü, sanatı ve tarih bir büroya dönüşmüştür. Çalışmada, bu defterlerin yazımı bağlamlarında farkları ve benzerlikleri yanı sıra, İstanbul’da Osmanlı Arşivi’ndeki vurgulanacaktır. Eserlerden bazılarının savaşla ve münferit belgelerden ve mühimme defterlerinden dönem olayları ile ilgili minyatürler içermesi yararlanılarak, 18. yüzyılda bu büronun işleyişi ve dolayısıyla bu minyatürlerin eserler kapsamında işleyişi esnasında ortaya çıkan usulsüzlükler, farkları ve benzerlikleri de vurgulanmaya cevâlinin kimlere maaş olarak verildiği ve Şam çalışılacaktır. Bildiride zaten bazılarının Defterdârı ile cizyedârın bu konudaki yetkileri varlığından haberdar olunan eserler konusunda incelenmektedir. eski bilgileri yineleyen tekrarlardan ziyade bunların karşılaştırmalı bir değerlendirilmesine girişilecektir. Henüz pek fazla araştırma konusu edilmemiş olanlar hakkında ise nispeten detaylı bilgiler verilmeye çalışılacaktır. Zigetvar Savaşı ile ilgili eserler bağlamında aynı olaylar hakkında bilgiler içeren Osmanlı tarihi kaynak eserlerine, özellikle Osmanlı siyasi kültürü ve tarih yazımı açılarından nasıl bakılabileceği konusunda yeni bir bakış açısı sunulması hedeflenmektedir.

MECMUA-İ FÜNÛN DERGİSİ ÖZELİNDE Finike Osmanlı döneminde de önemini OSMANLI MÜNEVVERİNİN İKTİSAT korumuştur. XVII. yüzyılda Mısır İskelesi ALGISI olarak adlandırılan Finike, iç bölgelerle ulaşımı sağlayan önemli bir liman şehri olmasının Hacer Kılıçaslan yanında zengin ormanlarından elde edilen kereste ihracatıyla da dikkat çekmektedir. 1860’lı yıllar, Batılı bilginin, Osmanlı Özellikle bu bölgede yetişen Finike Ağacı, münevverleri ve bürokratları eliyle, nisbeten geniş zengin ormanlarında kendi ismiyle anılan bir halk kitlelerine ulaştırılması yönünde somut ağaç türünün varlığını ve kıymetini teyit eder adımların atıldığı bir dönemdir. Osmanlı niteliktedir. ülkesindeki tarihi çok eski olmayan basın, bu misyonu gerçekleştirmenin temel araçlarından biri Gemi yapımı için çevre dağlardan kesilen olarak karşımıza çıkmaktadır. 1861 yılında kurulan ağaçlar Finike limanına taşınmıştır. Aynı “Cem’iyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye”nin yayın zamanda buraya, bölgenin en büyük kasabası organı olarak 1862 Temmuz’unda neşredilmeye olan 12 saat mesafedeki Elmalı’ya gönderilecek başlanan Mecmua-i Fünûn dergisi; dönemin “fen” bazı ticarî mallar indirilmiştir. Amerika, İtalya algısı, Batı ile etkileşimin Osmanlı zihniyetindeki vapur kumpanyalarının haftada bir kez uğradığı yansımaları ve Osmanlı münevverinin iktisadî Finike iskelesine, Adalar, Suriye ve Mısır’dan düşüncesine ışık tutması bakımından önemlidir. kereste ile yakacak odun, kömür, hububat için Osmanlı’daki ilk iktisat kitaplarından birini yazmış gemiler yanaşmaktadır. Ayrıca yine Finike ve olan Sakızlı Ohannes Efendi ile Darülfünûn’da çevresinden çıkarılan ve imtiyazı hakkında iktisat dersleri vermiş, ticaret ve maarif nazırlığı birçok tartışma yaşanan krom ve manganez yapmış olan Münif Paşa’nın da dâhil olduğu madenleri, Finike iskelesinden ihraç yazarlarca kaleme alınan iktisadî konulu makaleler, edilmektedir. dönemin hâkim iktisat düşüncesini yansıtır mahiyettedir. Konumu itibariyle önemli bir liman kenti olan Finike’de, nahiye müdürlerinin çok sık değiştiği tespit edilmektedir. Görevini kötüye kullandığı görülen birçok nahiye müdürü, kimi zaman XIX. YÜZYILDA BATI ANTALYA’NIN azledilirken kimi zaman bir başka nahiye TİCARETE AÇILAN KAPISI: FİNİKE VE müdürü ile görev yerleri değiştirilmiştir. LİMANI Bölgeye uyum sağlayamadıkları gerekçesi ile Hatice Durgun başka bir idarî birime tayinlerini isteyen müdürlere de tesadüf edilmektedir. Finike Antalya’nın batısında yer alan ve büyük Nahiyesi’ndeki bu düzensizlik ve idaredeki akarsuların birleşerek taşıdıkları alüvyonlar gevşeklik, havalide kaçakçılık ve yolsuzluğun sayesinde oldukça verimli topraklara sahip olan önünü açan amiller olmuş, devlet memurlarının Finike ovası, yaklaşık 80 km² lik bir alanı birçoğu bölgede yolsuzluk eylemlerine kapsamaktadır. İsmini Fenikelilerin buralarda karışmıştır. Kaçakçılığı yapılan başlıca ürünler kurmuş olduğu ticaret şubelerine izafeten aldığı arasında kereste, kömür, tütün, silah ve barut düşünülen Finike, eski çağlardan günümüze gelmektedir. Finike’den tütün ve kereste yüklü birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Kentin kaçak gemiler adalara ürünleri boşaltırken doğu-batı güzergâhındaki yol üzerinde buralardan da barut ve silah temin etmişlerdir. bulunması, buranın önemini arttıran Vilayet Nizamnamesi’nin uygulamaya faktörlerden olmuştur. konulmasının ardından Elmalı Kazası’na nahiye statüsünde bağlanan Finike, XX. Yüzyıl Türklerin bölgeye yerleşmeye başladıkları başlarındaki yeni idarî düzenlemeye kadar dönemde Pisa Koyu olarak bilinen Finike, bir mevcut statüsünü korumuştur. korsanlık üssü haline gelmişti. Bizans- Arap mücadelesine de sahne olan bölgeye Söz konusu bildiride Finike ve çevresinden elde Selçuklular döneminde Teke Aşireti edilen ürünlerin ihracatı, yaşanan yolsuzluk ve yerleştirilmiştir. Anadolu Beylikleri döneminde kaçakçılık olayları ile Finike’nin XIX. Finike, Menteşe Oğulları’nın talî bir kolu olarak yüzyıldaki genel görünümüne ilişkin tespitler, idare edilmiş, bölgenin Osmanlılar eline geçişi ağırlıklı olarak Osmanlı Arşiv vesikalarından Yıldırım Bayezid döneminde gerçekleşmiştir. yararlanarak ortaya konulmaya çalışılacaktır. OSMANLI’DA İLK SİVİL İDADİ: (Dersaadet) Mülki İdadi Mektebi’nin tarihçesi, İSTANBUL (DERSAADET) MÜLKİ muallim ve talebe durumu ile okutulan dersler ve İDADİ MEKTEBİ (1874-1900) mektebin Osmanlı eğitimine katkısı hakkında yerel kaynaklar ve bilhassa arşiv belgeleri ışığında bir Hatip Yıldız değerlendirme yapılacaktır.

“İdadî” adlı okullar, yüksek askeri okullara öğrenci hazırlayan ön sınıflar olarak ilk defa 1845 yılında ordu merkezleri ile Bosna’da açılmıştır. İdadi ismi SULTAN II. BAYEZİD’A HEDİYE GELEN bir ortaöğretim kurumu olarak gerçek hüviyetini KİTAPLAR 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’nde bulmuştur. Bu nizamnameye göre, Müslüman olan Hilal Kazan ve olmayan Osmanlı vatandaşlarını birbirleriyle kaynaştırmak ve ortak bir kültür içinde yetiştirmek Osmanlı Devleti’nin yükselme devrinin en düşüncesiyle, rüşdiye çıkışlı öğrencilerin kabul önemli kültür ve sanat hamilerinden olan Sultan edileceği üç yıllık idadiler kurulacaktır. II. Bayezid, saltanatı süresince kendisine hediye edilen her türlü eşya ve kitabı İn’amat Defteri 1869 Maarif Nizamnamesi’nde hemen açılması adı verilen “Tetimme-i İn’amat ve Tasaddukat öngörülen söz konusu idadiler, maddi …” diye devam eden bir deftere gün gün imkânsızlıklar ve öğretmen yokluğu yüzünden kaydettirmiştir. Bu kayıtlardan günümüze 1874 yılına kadar bir türlü açılamamıştır. 1874’te saltanat devrinin son sekiz yıllık (908-917) “Darülmaârif” adlı rüşdiye düzeyindeki okul kayıtları ulaşmıştır. Bu kayıtlarda Kur’an-ı idadiye çevrilmiş ve böylece Osmanlı’daki ilk Kerim başta olmak üzere dini konulardan, mülki (sivil) idadi mektebi açılmıştır. Bu ilk idadi, edebiyat, felsefe, tarih ve tıbba kadar geniş bir 6 Ocak 1874 (17 Zilkade 1290) tarihinde açılmış alanı kapsayan bu eserlerin sayısı 100’den olmasına rağmen, çeşitli nedenlerden dolayı 1873- fazladır. Müellifleri, hattatları, takdim eden 1874 eğitim öğretim yılında faaliyete geçememiş, kişiler ve isimlerinin bir kısmı da belli olan bu ancak 1874-1875 öğretim yılında Darülmaarif kitapların sahipleri II. Bayezid tarafından gerek binasında eğitime başlayabilmiştir. Darülmaarif nakdi gerek hil’at olarak ödüllendirilmiştir. Bu sahasında Mülkiye İdadisi için yapımına başlanan bildiri çerçevesinde konu sultan-kitap-himaye yeni bina tamamlanıncaya kadar Darülmaarif üçgeni içinde örnekleri ile irdelenecektir. binası rüşdiye talebeleri ile ortaklaşa kullanılmış ve 25 Eylül 1883’te Darülmaarif kapatıldıktan sonra da bu bina tamamen Mülkiye İdadisi’ne tahsis YETİŞKİN ÇOCUKTAN, ÇOCUK edilmiştir. Mekteb, daha sonraki yıllarda ise YETİŞKİNE: OSMANLI’NIN SON Şehzadebaşı’nda bulunan Safvet Paşa Konağı’na DÖNEMİNDE ÇOCUKLUK ve oradan da 1894’te Şehzade Camii yakınındaki ANLAYIŞININ DEĞİŞİMİ Ahmed Muhtar Paşa Konağı’na taşınmıştır. Hüseyin Ayaz 1875 yılı kayıtlarında “Mülkiye İdadiye Mektebi” olarak yer almaya başlayan söz konusu mekteb, ilk Osmanlı’da Batılılaşma, çocukluk anlayışında zamanlarda genellikle bu isimle kayıtlara geçmiş; da büyük değişimlere sebep olmuştur. Osmanlı daha sonraki yıllarda ise yaygın olarak “Dersaadet tebaı 19. yüzyıla kadar cemaat toplumu özelliği Mülki İdadi Mektebi” adını almış; bazen de gösterir. Buna bağlı olarak çocuklar erken “İstanbul Mülki İdadi Mektebi” şeklinde yaştan itibaren yetişkinlerle bir arada yaşar ve isimlendirilmiştir. 1900 yılına kadar bu isimlerle böylece hayata gözleyerek, deneyimleyerek anılan mülki idadi mektebi, bulunduğu semtten hazırlanır. Gücünün yettiği ölçüde önce dolayı 1900-1901 öğretim yılından itibaren “Vefa ailesinin daha sonra da toplumun ihtiyaçlarının İdadisi” olarak kayıtlarda yer almaya başlamış ve karşılanmasına yardımcı olur. Batılılaşma dolayısıyla mektebin ismi değişmiştir. sonrasında ise erken yaştan itibaren sorumluluk alan çocuk tipi yerine; hassas ve kırılgan olduğu Bu çalışmada; Osmanlı Devleti’nin başkenti için korunması gereken çocuk tipi öne çıkar. İstanbul’da açılmış olan ilk numune sivil idadi Çocuğun, kötü ve zararlı olarak değerlendirdiği mektebi olup, Rumeli yakasında 25 yıl aynı isimle yetişkin yaşamından olabildiğince uzak ve yaklaşık 20 yıl boyunca da İstanbul’da tek sivil tutulması gerektiği yönündeki Batılı görüş idadi olarak eğitim öğretim hizmeti veren İstanbul belirleyici olur. Bu durum 19. yüzyıl Osmanlı’sında ikili bir anlayışın ortaya zaman içindeki kullanılma oranları, ithal tekstil çıkmasına sebep olur. ürünleri ve değişen oranlar, ev tekstili ve kıyafet türleri tespit edilmiştir. Bütün bu belirlenen Ahmet Mithat, eserlerinde bir toplumun hususlar 1620- 1870 yılları aralığında şehrin yetişkin kimliğinin inşa edileceği zemin olarak dokuma ürünleri profilini kesine yakın bir gördüğü çocukluk dönemini ve çocuğun oranda ortaya çıkarmıştır. Belirlenen bulgular yetiştirilme biçimini işleyen bir Tanzimat bir yöntem mahiyetinde şer’iyye sicillerinde yazarıdır. Hem teorik hem de kurmaca araştırılmıştır. Yürütülen çalışma bağlamında eserlerinde geleneksel ve modern çocukluk yedi sicilde yüzlerce tereke incelenmiştir. Bu anlayışlarını toplumsal çerçevede tartışır ve bir terekelerde toplamda 65 çeşit kumaş tespit senteze varmaya çalışır. Bu sayede eserleri 19. edilmiştir. Tespit edilen kumaşların alt türleri de yüzyıl Osmanlı’sında kültür ve çocukluk hesaba katıldığında 145 çeşit kumaş çeşidine anlayışındaki değişimin bir panoramasını sunar. ulaşılır. Diğer yakın bazı şehirler ile kıyaslandığında Trabzon da keten kumaşının Bu bildirinin amacı Ahmet Mithat’ın gözünden daha yoğun kullanıldığı anlaşılmaktadır. En çok 19. yüzyıl Osmanlı toplumundaki çocukluk tespit edilen kumaşlar: peştamal, şal, keten, anlayışının değişimini aktarmaktır. Dönem çuha, basma ve çarşaf kumaşlarıdır. İthal yazarlarının hepsi aynı bakış açısı ile kumaşların Trabzon’da diğer bazı şehirlere göre incelendiğinde, dönem aydınının “Çocuk nasıl daha yoğun tespit edildiği görülmüştür. Buna yetiştirilmelidir?” sorusu karşısındaki genel rağmen genel kanaatin aksine ithal kumaşların tavrı açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ancak sınırlı oranda kaldığı anlaşılmaktadır. bundan sonradır ki Osmanlı entelijansiyasının Osmanlı kültürü üzerindeki etkisi nesnel olarak ölçülebilir. ESKİ TÜRKÇEDEN OSMANLICAYA Ahmet Mithat Efendi (2013a), Felatun Bey ve “TAPU” KELİMESİ Rakım Efendi, 1. Baskı, İstanbul: Kapı Yayınları. Irmak Kaçar

Ahmet Mithat Efendi (2013b), Peder Olmak Türkçede birçok kelimenin zaman içerisinde ses Sanatı, 1. Baskı, İstanbul: Dergâh Yayınları. ve yapı değişikliğine uğradığı, bazı kelimelerin anlamının değiştiği, bazılarının ise günümüzde İnal, Kemal (2007), Modernizm ve Çocuk, 1. bambaşka şekil ve anlamlarda kullanıldığı Baskı, Ankara: Sobil Yayıncılık. görülmektedir. Bu çalışmada, Osmanlıcada ve günümüz Türkçesinde “toprak belgesi” Agamben, Giorgio (2010), Çocukluk ve Tarih, anlamında kullanılan “tapu” kelimesi ele (Çev. Betül Parlak), 1. Baskı, İstanbul: Kanat alınacaktır. Tapu kelimesinin Türk dilinin târîhî Kitap. dönemlerinde hangi anlamlarda ve yapılarda Araz, Yahya (2013), Osmanlı Toplumunda kullanıldığını, tarihî süreçte kaleme alınmış Çocuk Olmak, 1. Baskı, İstanbul: Kitap olan dînî ve edebî eserlerden takip Yayınevi. edebilmekteyiz. Mehmet Zeki Pakalın, araştırmacıların bazılarının “tapu” kelimesinin Rumcada “arz” anlamına gelen “tapus”tan geldiği veya Farsçadan alınmış bir tabir olduğu TRABZON TEKSTİLİ (TEREKE şeklindeki görüşlerine karşı çıkarak bu KAYITLARINA GÖRE 1750-1900) kelimenin Eski Türkçede itaat anlamına gelen “tapuk” kelimesinin değişmiş şekli olduğunu Hüsnü Yücekaya belirtir.

Osmanlı Tekstil Tarihi ile ilgili hâlâ aydınlığa Tapug kelimesi, farklı yüzyıllarda ve farklı kavuşmayan pek çok husus bulunmaktadır. Bu Türk dillerinde hizmet; ibâdet, Allâh’a yakınlık konuda genel kanaatler de net bir görüntü arz ve bağlılık, itaat; efendiye sunulan her türlü etmemektedir. Yürütülen çalışma kapsamında hizmet; onur, gurur, övgü anlamlarında Osmanlı Tekstil Tarihi, Trabzon sicillerindeki kullanılmışken Eski Anadolu Türkçesi örnekler bağlamında incelenmiştir. Bu sayede metinlerinde ise kişinin zatı, hazreti anlamında Trabzon’da üretilen kumaşlar, bu kumaşların kullanılmıştır. Kelimenin Uygurcada “tapug udug” şeklinde “tedavi etmek” anlamında mültezimlerin kârlarını artırma tartışmaları kullanıldığı da tespit edilmiştir. Ayrıca Burhan- ekseninde Tanzimat’ın vergi uygulamalarını ı Katı sözlüğünde de afv dileme amaçlı bir ortaya koymaktadır. Başbakanlık Osmanlı hareket ve ritüel olarak tarif edilmiştir. Arşivi’nde bulunan belgelere dayanmaktadır. Osmanlıda ise “toprak belgesi” anlamındaki tapu şeklini alan kelime günümüzde de “mülkiyet belgesi” anlamında kullanılarak ilk dönemlerdeki şeklinden ve anlamından XVII. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA uzaklaşmıştır. TRABZON’DA GÖRÜLEN ASAYİŞ SORUNLARI VE BUNLAR İÇİN ALINAN Bu bildiride kelimenin yapı ve anlam TEDBİRLER bakımından uğradığı bütün değişimler Uygur döneminden günümüze kadar yazılmış olan İbrahim Solak- Mehmet Ali Türkmenoğlu temel eserler ve etimolojik sözlükler üzerinden Osmanlı Devleti’nin yönetim felsefesi adaletin belgelenecektir. tesis edilmesi ve reâyânın korunması üzerine kuruludur. Bunu sağlamak için merkezden taşraya sık sık fermanlar gönderilmiş, TANZİMAT DÖNEMİNDE CANİK adaletnâmeler yayınlanmıştır. Osmanlı tarihinin SANCAĞINDA VERGİ TARTIŞMALARI önemli kaynaklarından şer’iye sicilleri incelendiğinde, genellikle zulüm ve teaddi İbrahim Serbestoğlu kavramı ile ifade edilen, yerel idareciler veya eşkıya tarafından tebaya karşı pek çok haksız Tanzimat’ın hedeflerinden birisi de vergi davranış ve cürmün işlendiği ve bunların adaletinin sağlanmasıydı. Babıâli’nin hedefi giderilmesi için tedbirler alınması yönünde hazinenin gelirlerini artırıp, halktan iradeler yayınlandığı görülmektedir. kazançlarına göre vergi toplamaktı. Bu doğrultuda temettüat sayımları yapılıp, gelirler Bu çalışmada, Osmanlı Devleti’nin önemli bir tespit edilmeye çalışılmıştı. Ancak gerek sayım liman şehri olan Trabzon’un XVII. yüzyılın yapanların gerekse de yeni düzenlemenin ikinci yarısındaki asayiş durumunun ortaya aleyhinde vergi artışına sebep olanların çıkarılması hedeflenmektedir. Bölgenin siyasi tutumları dolayısıyla sağlıklı tahrirler tarihi dönemin siyasi olayları ile örtüşmektedir. gerçekleştirilemedi. Bu durum bizzat devlet Bu dönemde Trabzon Eyaleti; Anadolu’da tarafından eleştirilen iltizam sisteminin tekrar Celali isyanları ile başlayan eşkıyalık uygulamaya konulmasına yol açtı. hareketlerinin en yaygın olduğu bölgelerden Mültezimlerle ahali arasında yoğun tartışmalara biri haline gelmiş, merkezi ve yerel idareciler sebep olan iltizam uygulamaları yerel bir taraftan eşkıyalık hareketleri ile boğuşurken meclislerce çözümlenemeyince merkezi diğer taraftan yüzyılın başında Don Kazakları hükümet devreye girip, tartışmaları ortadan ile başlayıp XVII. yüzyılın ikinci yarısında Rus kaldırmaya çalıştı. saldırıları ile iyice şiddetlenen dış saldırılara göğüs germekle meşgul olmuştur. Bu Mültezimlerle ahalinin tartışmasının yanında problemler bölgede yoğun bir asayiş sıkıntısını “lazbastı vergisi” örneğinde mevsimlik da beraberinde getirmiş, bu durumun ortadan işçilerden alınan vergiler de tepkilere yol kaldırılmasını isteyen merkezi yönetim, yerel açıyordu. Samsun, Bafra ve Çarşamba idarecilere gönderilen emir ve fermanlarla kazalarında tütün tarlalarında çalışan tarım reayaya karşı zulmün önlenmesini, asayiş ve işçileri, yalnızca bu kazalarda ve Lazistan adaletin tesis edilmesini emretmiştir. Sancağından gelenlerden alınan verginin Tanzimat’ın eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı Bu çalışmada, söz konusu dönemde Trabzon olduğunu dile getirmişlerdi. Nitekim şer’iye sicillerine yansıyan, bölgede asayişi Babıâli’nin bölgeye gönderdiği müfettişler bu ihlal eden olaylar tespit edilmeye, bu olayların talepleri haklı görmüş ve kaldırılması için önlenmesine yönelik alınan tedbirlerin ortaya merkeze rapor göndermişlerdi. çıkarılmasına çalışılmıştır. Bu minvalde baskın, yağma, tasallut, tegallüb, tahakküm, katl ve Çalışmamız ahalinin vergi adaleti; merkezi gasb gibi eşkıyalık ve yol kesme faaliyetleri ve hükümetin gelir ve taşrada ileri gelenlerle yine idarecilerin vergi tahsilindeki usulsüzlük, yolsuzluk, halka yüklenen angarya ve gadr gibi geldikleri yerlere göre düzenlenmiştir. Buna faaliyetleri incelenecektir. göre çalışmada, özellikle Kuzey Yunanistan bölgesi başta olmak üzere, Yunanistan’da mübadeleye tabi coğrafi alandaki Müslümanların yaşadığı köylerin tarihinin KÖY TARİHİ YAZIMINDA YENİ BİR yazımında tasfiye talepnamelerinin nasıl KAYNAK ÖNERİSİ: TASFİYE kullanılabileceği noktasına yoğunlaşılacaktır. TALEPNAMELERİ

İsmail Arslan ‘ALEMDAR’ SHIP’S LOGS: AN Osmanlı döneminde kesin olarak bir köy OTTOMAN SHIP HIJACKED TO tanımından bilimsel olarak bahsetmek mümkün TRABZON FOR SERVICE IN THE olmamakla birlikte Halil İnalcık, bir yerin köy TURKISH WAR OF INDEPENDENCE olabilmesi için belirleyici faktörün; Osmanlı imparatorluk düzeninin tuttuğu defterlere belirli Jack Snowden bir süre yazılmış olması gerektiğini söylemiştir. Bu kayıtların köyü, ekili arazinin ve otlaklarının One of the most important problems facing the sınırları ile toplam vergi yükümlülüğünün nascent Turkish independence movement led by miktarı belli bir toprak ve komünal yaşantı Mustafa Kemal was the establishment of an birimi olarak tanımladığı görüşündedir. Buna effective armed force. This meant not just göre bir yerin köy olarak nitelendirilip forming a land army but a navy, as well. In this nitelendirilmemesindeki temel kıstasta, köylü regard, our paper focuses on one such naval aile sayısınının ya da ekilen arazi miktarının o asset – the ‘Alemdar’. In January 1921, the kadar da belirleyici olmadığı anlaşılmaktadır. ship ‘Alemdar’ was hijacked by Bir yerin köy olduğunu asıl tayin edici olan, a pro-Independence crew from Istanbul and tarım temelli bir yerleşmenin devamlılığıdır. Bu taken first to Ereğli on the western Black Sea anlamda köy, kırsal organizasyon içinde yer coast and then, nine months later, to Trabzon alan köylü halkın(reaya) coğrafi mekan içinde where the ‘Alemdar’ would serve a variety of yerleştiği, ikamet ettiği veya toprağa bağlandığı critical roles in the Turkish War of Independece. yerler olarak tanımlanabilir. Günümüzde ise The primary sources for our research into the 1924 tarihli köy kanununa göre nüfus esas ‘Alemdar’ are two of the ship’s logs (June 1921- alınarak; nüfusu iki binden aşağı yurtlar ve May 1922 and January 1923-November 1923), cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta written in Ottoman Turkish, which resided for malları bulunan ve toplu veya dağınık evlerde nearly 90 years with the family of an ‘Alemdar’ oturan insanlar, bağ, bahçe ve tarlalarıyla captain. Along with 3 other colleagues, I helped birlikte bir köy teşkil etmektedir. to transcribe the logs into the modern Turkish alphabet. The project was finished in the Fall of Türkiye’de köy tarihi yazımında müracaat 2014 and publication by İş Bankası is awaited. edilen birinci elden kaynaklar arasında Additional sources for our research were genellikle kadı sicilleri, tahrir ve temettuat contemporary intelligence reports related to defterlerinin yaygın olarak kullanılmaktadır. Black Sea naval activity issued by Turkish Köy tarihi yazımında bunlardan başka Nationalist authorities. The activity recorded in Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki tasnifler the logs reflects both the daily, routine business arasından Şikâyet Defterleri, Ahkam Defterleri, of the ship and also the historic events that the Meclis-i Vükela, Meclis-i Vala, Şura-yı Devlet, ship and its crew participated in. Daily chores Bab-ı Ali Evrak Odası gibi tasniflerden de included weather readings and sea conditions, yararlanmak mümkündür. Bu çalışmada köy ship’s maintenance and crew status. Among the tarihi yazımında yeni bir kaynak önerisi olarak, various duties taken on by the ‘Alemdar’ were: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi fonları transporting weapons and ammunition from içerisinde yer alan Muhtelif Mübadele Trabzon to Samsun and Amasra for use at the Komisyonu Tasfiye Talepnameleri battlefront by Mustafa Kemal’s army; değerlendirilecektir. 1923’ten itibaren transporting weapons and ammunition from mübadelesine başlanan Yunanistan tebaalı Bolshevik Russia back to Trabzon for onward Müslüman Türklere ait tasfiye delivery to the battlefront; salvaging disabled talepnamelerinden oluşan katalog, mübadillerin ships along the Black Sea coast; engaging in two sea battles with Greek Pontus rebels; population in the peninsula. In addition, transporting Moslem refugees from Batumi to comparison between the main Oriental sources Trabzon. Among other incidents, the first log for the events and a 13 th century Western reflects the ‘Alemdar’’s escape from Ereğli to document which is better known among the Trabzon in October 1921, under constant researchers of the Cuman-Qipčaq history will pressure by the French Navy, in particular. The support one of the hypothesis for the second log ends in November 1923 with the chronology of the camaign. return of the ‘Alemdar’ to the shipyard in the , Istanbul, under the control of the new Turkish Republic. With our paper, we hope to shed new light on the Black Sea naval THE EFFORTS OF THE GERMAN activity during the Turkish War of EMPIRE TO CONTROL AND EXPLOIT Independence through the details provided by THE MINES OF ASIA MINOR AT THE the ‘Alemdar’ ship’s logs. BEGINNING OF THE 20TH CENTURY

Kyriakos Chatzikyriakidis This paper proposal, part of my doctoral thesis CRIMEAN LITTORAL BETWEEN THE titled “Penetration of European mining SALJŪQS AND THE CUMAN-QIPČAQS companies into the mines of Asia Minor (1861- IN THE EARLY 13TH CENTURY 1923): consequences to the Greek miners of Kostantin Golev Pontus”, will concentrate on the efforts made by the German Empire to secure the most The military campaign of Husāṃ al-Dīn important mines operating at the beginning of Chūpān against the Crimean city of Sudak in the 20th century in the region of the Asia Minor. theearly 13rd century represents a well-known Valuable information about this subject can be attempt of the Saljūq Sultan ‘Ala’ al-Dīn found in the German Federal Archives Kayqubād (1219 – 1237) to transfer his rivalry (Bundesarchiv) and especially in the with the young Trebizond Empire for the Intermediate Archives (Zwischenarchiv) at lucrative Black Sea trade on the coast of Hoppegarten as well as in the Political Archive Crimea. The Saljūq expeditionary corps (Politisches Archiv) belonging to the German however met the unexpected resistance of a Ministry of Foreign Affairs. Cuman-Qipčaq army, supported by Russians. Nevertheless, the forces of Husāṃ al-Dīn From the beginning of the 20th century and managed to defeat their opponents and to especially during the years of the World War Ι, capture Sudak, accordig to our main source for Germany pursued a policy to control the most the campaign Ibn Bībī. Unfortunately neither he important natural resources, especially the nor the later Ottomantranslation of his work mineral resources of the Ottoman Empire, like provides us with a decisive clue in respect to the the coal resources of Heraclea (Ereğli, on the chronology of the events. The same is valid for shores of the Black Sea), the copper mines of the local Crimean Sinaxary of Sudak. Arghana (Diyarbakır), the lead mines of Balya (Balıkesir), the lead-silver mines of Buğa In addition to the chronological problem, the maden (Niğde, Taurus Mountains) etc. These Saljūq-Qipčaq coflict and the whole campaign resources were considered to be necessary for of Husāṃ al-Dīn are usually examined in the the supply to the German industry and historiography either through Saljūq or through especially the military and ammunition industry Russian perspective. As regards to the Cuman- but until then, they belonged to either the Qipčaqs, the confrontation with ‘Ala’ al-Dīn’s Ottoman Empire or to the British or French army is usually briefly touched in the researches mining companies. upon their history. The aim of the current paper is to represent the events through the However, the negative for Germany outcome of perspective of the Cuman-Qipčaq domination in the war (following the treaty of 1918) created the Crimea which predated and as it seems new conditions in the regions concerning survived the brief Saljūqintervention. Thus the mineral resources where the German engineers episode will be examined in the context of the and Greek miners were conducting their interaction between sedentary and nomad activities. With their defeat in the World War I, the Germans lost all the fruits of their laborious BİRİNCİ MAHMUD VE NADİR ŞAH and costly efforts. DÖNEMİ OSMANLI-İRAN DİPLOMATİK İLİŞKİLERİNDE The treaties following the World War I (1918- ELÇİLİK HEYETLERİNİN KARŞILIKLI 1923) ended the plans of all the Europeans, DEĞERLENDİRİLMESİ (1736-1747) especially those of Germany, to gain uncontrolled access and clear exploitation of the M. Nureddin Özel mines of Asia Minor. Osmanlı-İran siyasi tarihi yazımında, 18. yüzyıl ihmal edilen dönemlerin başında gelmektedir. Literatürde ağırlıklı olarak Safevi ve Kaçar XVI. YÜZYIL SONLARINA DOĞRU dönemleri incelendiği gözlenmektedir. Fakat OSMANLI DEVLETI’NDE TIMARLI Türkçe ve Farsça’daki asli kaynakların SIPAHILER: ORDU VE YÖRESINDEN zenginliğine ve İngilizce ve Fransızca vb. TIMARLI SIPAHI PROFILLERI dillerdeki çalışmaların çeşitliliğine rağmen (FENARI VE DIĞERLERI) Safevi hanedanının yıkılması ve Nadir Şah’ın ortaya çıkışıyla birlikte hareketlenen ilişkiler Leyla Aksu Kılıç yeterince çalışılmamıştır. Bu tebliğde I. Tımar sistemi, Osmanlı Devleti’nin uzun süre Mahmud (1730-1754) ve Nadir Şah (1736- ayakta kalmasını sağlayan en temel 1747) döneminde beş Osmanlı ve altı İran kurumlardan birisidir. Sistemin etkin olarak sefaret heyeti merkeze alınarak Osmanlı-İran kullanıldığı dönemler aynı zamanda devletin diplomatik ilişkileri incelenecektir. Bu tebliğde, savaş meydanlarında yenilmez olduğu ve geniş Osmanlı elçileri Genç Ali Paşa, Mustafa Paşa, bir coğrafyada hâkimiyetini tesis ettirebildiği Münif Mustafa Efendi, Nazif Mustafa Efendi ve zamanlardır. Bu sistemin işleyiş Kesriyeli Ahmed Paşa ile İran elçileri, mekanizmasının en temel dişlisi –ya da baş Abdülbaki Han, Muhammed Rahim Han, Ali aktörü- tımarlı sipahilerdir. Merdan Han, Hacı Han, Fethali Han ve Mustafa Han ele alınacaktır. Tebliğde Osmanlı Çalışmamızda, mekânsal açıdan örneklem kronikleri (Subhi ve İzzi) ve sefaretnameleri olarak Ordu ve yöresindeki sisteminin baş (Münif Mustafa, Nazif Mustafa ve Kırımlı aktörleri olan tımarlı sipahiler ele alınmaya Mustafa Rahmi) ile muhtelif arşiv belgeleri, çalışılacaktır. Yöre temelinde bir sipahinin birincil kaynak olarak kullanılacak ve ilgili tımara hak kazanma süreci, tımarın tasarruf Türkçe, Farsça ve İngilizce eserlere de yer edilmesi ve buna dair bürokratik muamelat, verilecektir. Osmanlı ve İran elçilik heyetleri tımarın getirdiği yükümlülükler ve tımarın görevleri, mensupları, mihmandarları, yolculuk kaybedilmesine dair süreç incelenirken; güzergâhları ve süreleri olmak üzere beş başlık Tımarlı sipahiler tek tip mi ya da farklı tımarlı altında mukayese edilecektir. Bu sipahi profilleri çıkarılabilir mi sorunsalı mukayeselerde iki temel amaç üzerinden hareket edilecektir. Bunun için, hedeflenmektedir; İlki sefaret heyetleri Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde (BAO) kayıtlı arasındaki benzer ve farklı hususları tespit 55 numaralı -elimizdeki Ordu ve yöresinin de etmektir. İkincisi ise bu hususlar ile dönemin kayıtlı olduğu geniş hacimli ilk defterlerden- siyasi bağlamı arasında ilişki kurmaktır. Tımar ve Zeamet Ruznamçe Defterinin Ordu ve Örneğin; İran elçilerinden Abdülbaki Han yöresinin kayıtlı olduğu kısmına ait verilerden İstanbul’da 114 gün, Muhammed Rahim Han hareketle, “Osmanlı’da tımarlı sipahi olmak” 175 gün ve Hacı Han 120 gün kalmışken Fethali üzerine bir değerlendirme yapılmaya Han 68 gün kalmıştır. Fethali Han’ın kalış çalışılacaktır. süresinin nispeten kısa olmasının sebebi Ağustos 1745’te Nadir Şah’ın beşinci mezhep teklifinden vazgeçmesiyle Osman-İran ilişkilerinin daha uzlaşmacı bir hal almasıdır. Tebliğin Osmanlı tarih çalışmalarına iki noktada katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Birincisi İran ve Osmanlı sefaret heyetlerinin ilk defa detaylı bir şekilde karşılıklı olarak incelenmesidir. İkincisi ise bu dönemde yazılmış yeni bir Osmanlı sefaretnamesi olan Haleb’de önemli bir mali ve idari aktör haline 1742 tarihli Münif Mustafa Efendi gelen Abdurrahman Ağa’nın mali olarak sefaretnamesi literatüre kazandırılmasıdır. yükseliş süreci ve İngiliz tüccarlarla olan kredi ilişkileri incelenecek ve 18. yüzyıl başlarında Abdurrahman Ağa’nın şahsında bir muhassılın hangi şartlar altında etkili bir konuma 18. YÜZYIL BAŞLARINDA BİR yükseldiği sorusuna cevap aranacaktır. MUHASSILIN MALİ OLARAK Bildirinin kaynaklarının ana kaynaklarını YÜKSELİŞİ: HALEB MUHASSILI Osmanlı arşiv belgeleri ile İngiliz arşiv belgeleri ABDURRAHMAN AĞA içinde bulunan İngiliz tüccarlarına ait M. Sait Türkhan yazışmalar oluşturmaktadır.

1695 yılından itibaren Osmanlı maliyesinde bir nevi iç borçlanma imkanı tanıyan malikane THE MERCHANTS OF 19TH CENTURY sistemi ile acil nakit ihtiyacını çözüm bulma JAFFA (PALESTINE) AND THEIR ROLE yoluna gitmiştir. Bu yöntem özellikle taşrada IN SOCIAL AND URBAN CHANGE idari anlamda vergi gelir kaynaklarını ömür boyu tasarruf yetkisine sahip, dolayısıyla mali Mahmoud Yazbak bakımdan güçlü sahip bir taşra idarecileri zümresi ve zengin bir ayan sınıfının doğmasına As of the mid-19th century Jaffa, became neden olmuştur. Malikane sisteminin Palestine’A main transit port, and gradually uygulanmaya başlandığı ilk bölgelerinden birisi attracted big merchants from everywhere. de imparatorluğun, en önemli ticaret merkezleri Besides their import/export activities, they arasında bulunan Haleb eyaletidir. largely invested in citrus plantations, transforming it into Palestine’s leading Malikane sistemi ile Haleb muhassıllığına bağlı economic branch. Palestine’s big merchants, as bazı vergi kalemlerini malikane olarak uhdesine elsewhere in the Middle East, played an alan Haleb Şehbenderi Abdurrahman Ağa’nın important role “the modern agents of” This bu tarihten itibaren Haleb ve çevresinde mali ve change became visible in many aspects of their idari olarak öne çıkan bir idareci haline geldiği lifestyle: housing architecture, consummation görülmektedir. Abdurrahman Ağa şehbenderlik habits and taste, living standards, and dress. Big görevi nedeniyle zaten şehirdeki ticari hayatta merchants were also the first to import new etkin bir konuma sahipti. Abdurrahman Ağa technologies to develop their businesses. In önce Haleb duhan ve kahve gümrükleri ile short entrepreneurs and big merchants, not old çeşitli karyelerin maktu vergilerini malikane elite and leadership, emerged as an example of tahsile başlamış bir süre sonra da rakiplerine imitation. In many aspects it was a rağmen Haleb Muhassıllı olmuştur. Ayrıca revolutionary change. Birecik’te Fırat üzerinde 60 parçalık bir donanma kurulması için merkezi yönetim tarafından görevlendirilmesi onun mali gücü ve devlet nezdindeki itibarını göstermektedir. JANOS HOBERDANECZ’S EMBASSY Abdurrahman Ağa’nın Haleb muhassıllığı gibi TO CONSTANTINOPLE (1528) önemli bir gelir kalemini elde etmesinden bir süre sonra bir başka vergi kalemi olan Şam Mahmut Halef Cevrioğlu kahve gümrüğü idaresini de aldığı In this study, I wanted to focus on the sixteenth görülmektedir. Bu süreçte Abdurrahman Ağa century European diplomatic practice in the İstanbul’a göndermesi gereken malikane Ottoman capital during Süleyman I’s reign. As ödemelerini için Haleb’deki İngiliz a student of diplomatic history, I wish to focus tüccarlardan yüklü miktarda kredi kullanmıştır. on the earliest diplomatic mission (by Janos Bu kredi ilişkileri İngiliz tüccarların Hoberdanecz) sent by King Ferdinand of the Abdurrahman Ağa’nın gelir ve gider durumunu Austrian Habsburgs in 1528. This was a daha yakından takip etmelerine neden olmuştur. particularly important era in order to show that Bu bildiride, yukarıda kısaca özetlenen çerçeve the intra-European conflicts did have their dahilinde, malikane sisteminin ilk yıllarında reverberations on the diplomatic scene in the Ottoman capital. As my primary source, I make use of Marino Sanudo’s diaries (Il Diarii) and NÜFUS DEFTERLERI KAPSAMINDA 19. exhaust the ambassadorial reports in Anton YÜZYILIN İLK YARISINDA ÖDEMİŞ VE Gevay’s Urkunden und Actenstücke zur KÖYLERİNİN NİTELİKSEL VE Geschichte der Verhæltnisse zwischen NİCELİKSEL YAPISI Österreich, Ungern und Der Pforte im XVI. und XVII. Jahrhunderte, which bear importance not Mehmet Başaran only for the content of the diplomatic mission, but also for the opportunity it offers with Osmanlı devletinde ilk genel nüfus sayımı, M. regards to the understanding of the Ottoman 1831 / H. 1246 yılında uygulanmaya foreign policy in Europe as presented by the başlamıştır. II. Mahmut’un 1826 yılında attitude and perceptions of the high level Yeniçeri Ocağı'nı kaldırması ile birlikte Ottoman bureaucrats. Müslüman gençlerden meydana gelen Asakir-i Mansure-i Muhammediye kurulmaktaydı. Böylece, orduya yeniden gereksinim duyulan erkek nüfusun nitelik ve niceliklerinin ortaya A LEVANTINE DRAGOMAN AND A konulması gerekmekteydi. Bu nüfus sayımının BENGALI WOMAN: SOCIABILITY IN bir başka nedeni de halktan alınacak vergileri THE DIPLOMATIC MILIEU OF PERA IN hesaplamaktı. 1831 yılı ile başlatılan nüfus THE EIGHTEENTH CENTURY sayımı, Müslim ve gayri Müslim erkek nüfusu birlikte içeren ilk nüfus sayımı olmuştur. 1831 Mariusz Kaczka yılında yapılan ilk genel nüfus sayımından sonra değişik tarihlerde bölgesel veya genel In September 1743, the Saxon resident nüfus sayımları yapılarak, kayıtların güncel Friedrich Hübsch reported to Paul Benoît, a tutulmasına çalışılmıştır. former Polish-Lithuanian envoy extraordinary that his dragoman Francesco Giuliani had Bu çalışmada İzmir Sancağı Ödemiş Kazası married 'a small Bengali woman' in Istanbul. merkez olmak üzere, Bademiye, Adagide, Aleksey A. Vishniakov, Giuliani's friend and a Balyanbolu köyleri ve buraya bağlı mahallelere Muscovite ambassador, paid him the honour of ait 1831, 1835 ve 1846 yılları arasında yapılan being his witness. Hübsch did not forget to nüfus sayımlarını içeren 7 defterdeki Müslim ve mention that to his disappointment Giuliani did gayr-i Müslim nüfusun nicelik ve niteliklerine not pay him a visit with his new wife. Moreover, ait veriler değerlendirilecektir. Erkek nüfus the aforementioned Giuliani had long had the genelinde ortaya konulan bu sayımlar, yaş, reputation of a handsome and popular man, not meslek ve özürlülük gibi verileri de ortaya restraining himself from sexual relationships koymaktadır. Aynı zamanda hane reisi ve erkek with Ottoman women. çocuk kapsamından yola çıkılarak, gizli durumda bulunan ve göz ardı edilen kadın The aim of this paper is to discuss the social nüfusu da ortaya çıkarılarak, genel bir nüfus space and sociability of the European yapısı belirlenmeye çalışılacaktır. Nüfus diplomatic milieu of Pera in the 1740-50s. defterlerindeki veriler tablo ve grafiklerle de Based on extensive materials from Eastern desteklenerek 19. yüzyılın ilk yarısında önemli European archives and unused Saxon archives, bir konuma sahip olan Ödemiş bağlamında Ege this paper will argue for and shed new light on Bölgesinde kırsal bir alanın yaşamı ile ortaya a common European-Ottoman social space on çıkartılmaya çalışılacaktır. the shores of the Golden Horn. The main goal of this paper will be targeting the questions in how far Ottoman and European (and other) social strata of Istanbul interacted; what was the I. DÜNYA SAVAŞINDA OSMANLI purpose of this interactions, and were did they DEVLETİ URFA ESİR KAMPI take place; and last but not least how did the European diplomats interact between each other Mehmet Biçici and with the surrounding Ottoman world? İnsan hakları açısından savaş esirleri son derece önemli bir konudur. Savaş esirleri asker ve sivil kampları şeklinde düzenlediği gibi asker ve sivil esirlerin beraber kaldığı kamplarda mevcuttur. Günümüzde savaş esirleri konusu dünya durumu ve uygulamaları değerlendirilmeye kamuoyunu yakından ilgilendiren insancıl bir çalışılmıştır. problem olarak algılanmaktadır. Savaş silahların tahrip gücü ve çeşitliliği savaşlardaki ölü ve yaralıları artırmıştır. Bu durum bazı insanları ve devletleri çareler aramağa ORTAÇAĞ İSLAM ASTRONOMİ zorlamıştır. Devletlerarasında imzalanan TECRÜBESİNİN BATIYA antlaşma ve sözleşmelerle dikkatler bu konuya AKTARIMINDA TRABZON çekilmiştir. Savaş kuralları değiştikçe, Mehmet Çoğ tutsaklara karşı davranışlar da değişmiştir. İnsanlık tarihi boyunca savaşlarda ele geçirilen Trabzon ilkçağlardan itibaren özellikle esirlerle ilgili uygulamalar çeşitli aşamalardan bölgedeki siyasal merkezi konumuyla gündeme geçmiştir. Savaş esirleriyle ilgili birtakım getirilmiştir. Halbuki Trabzon’da yetişip Bizans uluslararası kurallar üzerinde anlaşmaya ilmi arenasında söz sahibi olan önemli bilim ve varılmıştır. Gerek savaş sırasında kendi din adamları bulunmaktadır. Bizans’ın merkezi belirledikleri kurallara uymadıkları gibi Constantinopol ile sürekli sıkı bir iletişimde birbirlerini savaş esirlerin haklarına yönelik olan Trabzon, merkezdeki siyasi gelişmelerin kurallara uymamakla da suçlamışlardır. Birinci yanı sıra ilmi ve fikri süreci de yakından takip Dünya Savaşında Osmanlı Devleti savaştığı etmektedir. Haliyle şehirde entelektüel hayatın cephelerde tutsak olarak ele geçirdiği askerleri da canlı olduğu tahminden uzak değildir. Bu askeri esir kamplarına göndermiştir. Öte yandan bağlamda üzerinde durulması gereken ilim kendi sınırları içerisinde, savaştığı ülkelerin dallarından biri olarak Astronomi biliminin vatandaşlarından bir kısmını da çeşitli şehirde en azından teorik olarak yaygın olduğu sebeplerle tutuklayarak sivil esir kamplarına tahmin edilmektedir. Chioniades, rahip Manuel, göndermiştir. Osmanlı Devleti Harbiye Andrew Libadenos gibi bilim adamlarının Nezaretinde sivil ve asker esirlerin durumuyla şehirde matematik ve Astronomi eğitimi ilgilenmek üzere ''Üsera Muamelat Şubesi'' aldıkları bilinmektedir. Bundan daha önemlisi kurulmuştur. Ayrıca itilaf devletlerine esir Tebriz-Trabzon-İstanbul hattı XII-XIV asırda düşen Osmanlı askerlerinin durumunu da takip önemli ticaret güzergahı olmasının yanı sıra etmeye çalışan bu şube Kızılhaç vasıtasıyla bilgi iletişiminin de güzergahı olarak kabul çalışmalarını sürdürmüştür. Savaş ortamında edilmektedir. Nitekim Gregor Chioniades’ın Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan İran’a gidip Astronomi eğitimi almış, İslam esirlere yönelik nizamnameler yayınlamıştır. medeniyetine ait eserleri Trabzona getirmiştir. Kamplarda hayatlarını sürdüren insanların Bunlar daha sonra tercüme edilerek, zamanla gündelik yaşantıları başta olmak üzere ülkeleri Batı’ya aktarılmıştır. Netice olarak Endülüs ve ve aileleriyle iletişim kurmaları sağlanmaya Sicilya kadar olmasa da İslam medeniyetinin çalışılmıştır. İngiliz, Fransız, Rus elçilikleri Batıya aktarımında bireysel de olsa Trabzon’un savaş sebebiyle kapalı olduğundan dolayı bu yeri bulunmaktadır. Bu bildiride söz konusu ülkelerin vatandaşlarının işlerini Hollanda astronomi çalışmalarından hareketle şehrin ilmi elçiliği vasıtasıyla yürütülmeye çalışılmıştır. kimliğinin de araştırmalara konu edinilmesi Mektuplaşma vasıtasıyla iletişim ihtiyacı gerektiği ele alınacaktır. karşılanmaya çalışılmıştır. Öte yandan esirlerin ailelerinin gönderdiği paraların ulaştırılmasıyla maddi ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldığı gibi gönderilen kişisel malzemelerde ilgili esirlere OSMANLI DEVLETİ’NİN AŞİRETLERİN ulaştırılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada söz İSKÂNINDA RAKKA EYALETİNİN konusu Osmanlı Devleti sınırlarında YERİ VE ÖNEMİ (XVII. VE XVIII. oluşturulan kamplardan birisi olan Urfa esir YÜZYILLAR) kampında bulunan sivil ve asker esirler ve Mehmet Emin Üner bunlarla ilgili uygulamalar ele alınmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda ana kaynak olarak Rakka, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bulunan seferi sırasında Osmanlı topraklarına katıldı. Urfa esir kampıyla yapılan yazışmalar esas Osmanlı topraklarına katıldıktan XVI. yüzyılın alınmıştır. Söz konusu belgelerin son çeyreğine kadar Diyarbekir Eyaletine bağlı transkripsiyonu yapılarak Urfa esir kampının bir sancak olarak kaldı. 1586’da bazı sancakların Bağdat eyaletinden bazı sancaklar Anadolu bölgesinin hem ekonomik hem sosyal da Diyarbekir eyaletinden ayrılarak müstakil bir hem de siyasi olarak önemli şehirlerinin başında eyalet haline getirildi. 1864 yılına kadar eyalet gelmektedir. Bilhassa şehrin 16. Yüzyılda olarak devam etti. Bu dönem zarfında eyalette kazanmış olduğu siyasi konumu onu daha da yüz küsur vali görev yaptı. Bunlar içinde önemli bir hale getirmiştir. Bu dönemde veziriazamlık yapanlar olduğu gibi sadece Osmanlı tahtına çıkan Padişahların önemli bir “paşa” unvanıyla görev yapan valiler olmuş kısmının Saruhan Sancağında dolayısıyla ama en çok “vezir” unvanını taşıyan valiler Manisa’da görev yapmış olmaları şehrin görev yaptılar. Başlangıçta valiler Rakka ekonomik, sosyal ve demografik açıdan büyük merkezinde otururlarken, daha sonra Urfa paşa bir değişim geçirmesine de katkıda sancağı olarak belirlendi ve valiler iki merkezde bulunmuştur. 16. Yüzyılın ilk yarısına ait de oturmaya başladılar. tahrirlerde şehir halkı arasında hatırı sayılır bir gayr-i müslim nüfus görülmemektedir. Bunun Rakka, XVII. yüzyılın sonlarından itibaren çeşitli sebepleri olabilir. Fakat Osmanlı devletin aşiretleri iskân siyasetiyle ilgili olarak Devletinin kuruluş devrinde bile yaşanan bazı yeniden önem kazandı. Bölgedeki Arap hadiseler Manisa’daki gayr-i müslim nüfus kabileleri arasında süregelen mücadeleler, içerisindeki ihtidâ olaylarına dikkatimizi yapılan eşkıyalıklar ve hac kafilelerinin çekmektedir. Meselâ, Şeyh Bedreddin isyanının yağmalanması dolayısıyla, bir yandan bu Batı Anadolu bölgesindeki en önemli destekçi duruma son vermek bir yandan da Anadolu’da ve elebaşılarından birisi olan Torlak Kemal düzeni bozulan bazı Türkmen aşiretlerini kaynaklarda Manisalı bir Yahudi dönmesi cezalandırmak amacıyla bu aşiretler Rakka olarak geçmektedir. Sonraki dönemlerde ise bölgesine gönderildi. Bu yüzyıldan itibaren Yahudi, Rum ve bilhassa Ermeni nüfus şehir Rakka, tabir yerindeyse ülke coğrafyasında sakinleri arasına katılmıştır. Çoğunluğu adeta aşiretlerin sürgün alanı haline geldi. Müslüman olan şehirde zaman içerisinde gayr-i Anadolu’da problem çıkaran aşiretler Rakka müslim halk ile yaşanan sosyal ilişkiler farklı bölgesine yerleştirilmeye çalışıldı. Tabii ki bu sebeplerle yoğun denilebilecek ihtida durum orada görev yapan valilerin bir hayli hareketlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. başını ağrıtıyordu. Onun için bu yüzyıldan Tebliğimizde Manisa’ya ait çok sayıdaki itibaren Rakka’ya atanan valilerin hemen Şer’iyye Sicil defterinden 16. Ve 17. Yüzyıllara hemen hepsinin temel görevlerinden biri, ait olanlar taranarak ihtidâ olayları ortaya bölgeye yerleştirilen aşiretlerin yerlerini konulmaya çalışılacaktır. Osmanlı terketmemesi için bir takım tedbirler almak şehirlerindeki ihtidâ olayları ile ilgili çalışmalar oluyordu. İş sadece bununla bitmiyordu, bir çok sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla Manisa gibi taraftan bu aşiretleri yerlerinde tutacak, diğer önemli bir Osmanlı şehrinde yaşanan ihtidâ taraftan da bunların meydana getirdikleri olaylarının siciller ışığında ortaya konulmasının eşkıyalık ve talan olaylarını önlemeye sosyal tarihimize ayrı bir zenginlik katacağını çalışıyorlardı. Onun için Rakka’da görev ummaktayız. yapmak valiler için pek kolay olmuyordu.

Tebliğimizin temel kaynaklarını 24 numaralı Rakka Ahkâm Defteri ve Osmanlı Dönemi ERKEN MODERN AKDENİZ Rakka Valileri adlı kitap çalışmamız TİCARETİNİN YENİDEN oluşturmaktadır. DEĞERLENDİRİLMESİ: İZMİR GÜMRÜĞÜ (1580-1780)

Mehmet Kuru KLÂSİK DÖNEMDE OSMANLI ŞEHİRLERİNDE İHTİDÂLAR (MANİSA 1580’lere kadar bir kıyı kasabası ÖRNEĞİ) görünümündeyken, bu tarihten itibaren hızla artan ticaret hacmi ile kısa sürede Doğu Mehmet Günay Akdeniz dünyasının en önemli antrepolarından birine dönüşen İzmir şehri, birçok Manisa, kuruluş tarihi Antik dönmelere kadar araştırmacının dikkatini çekmiş ve Akdeniz giden Anadolu’nun en eski şehirlerinden ticaret tarihi üzerine yapılan çalışmaların birisidir. Osmanlı Devleti döneminde ise Batı önemli bir parçası haline dönüşmüştür. Ne var ki bu çalışmaların önemli kısmı Avrupa kralının müttefiki Akkoyunlu Uzun Hasan’ın arşivlerinin sağladığı belgeler üzerinden annesi Sara Hatun Fatihe elçi olarak geldi. şekillenmiş ve İzmir limanının uzun dönemde Laonikos, ismini vermediği Sara Hatun ile olan izlediği ticari seyirden ziyade, çalışmaya konu ve diğer kaynaklarda yer almayan konuşmaları olan “”lerin belirli dönemler için İzmir teferruatı ile zikretmektedir. Fatih karadan limanı üzerinden yürüttükleri ticarete Trabzon’a yürürken, Sinop’tan hareket eden yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla muhtelif dönemler donanma daha önceden Trabzon şehrine gelerek için farklı “millet”lerin ticari aktiviteleri varoşlarını yakmış ve şehri 32 gün boyunca üzerinden tanımlanan İzmir şehri, Avrupalı kuşatmıştır. Daha sonra Laonikos, Sultan’dan tüccarlar eliyle ticaret hacmi 16. yüzyıl önce Trabzon’a gelen Vezir-i Azam Mahmûd sonlarından 19.yüzyıla kadar sürekli artan ve Paşa’nın, Trabzon Kralı’na gönderdiği mesaj ile Avrupa pazarlarına gittikçe entegre olan bir teslim şartları hakkında bilgi verir. Laonikos liman şehri olarak resmedilmiştir. Trabzon’un, âdetleriyle ve hayat tarzıyla bir Hellen prensliği olduğunu belirtir. Byzantion Bu çalışmada, Osmanlı arşivlerinden sağlanan şehriyle başlayan, Mora ile devam eden ve veriler ışığında, İzmir gümrük gelirlerinin Trabzon kralı ve ülkesinin zaptıyla sonlanan yaklaşık iki yüzyılı kapsayan dönemdeki seyri bütün Hellen hükümdarlarının kısa bir zaman ortaya konacaktır. Sonraki aşamada bu verilerin zarfında Sultan tarafından nasıl bir-bir imparatorluk hazinesinin toplam gelirler devrildiğini vurgular. içindeki yeri incelenecektir. Bu çalışmaların sonucu olarak, bu uzun dönem için İzmir İstanbul’un Fâtih tarafından 1453’de fethini ticaretinin 1580-1604 yılları arasındaki yaklaşık hikâye eden dört Grek tarihçisinden biri olan çeyrek asırda hızla yükseldiği, 17. yüzyılın ilk Laonikos, Hellen dilini övmekte ve gelecekte yıllarında bir dengeye ulaştığı, bu tarihten sonra müstakil bir Hellen devletinin kurulması gösterdiği dalgalanmaların ise Osmanlı ümidini beslemekle beraber, asıl olarak Türk ekonomisindeki dalgalanmalarla aynı eksende Devleti üzerinde odaklanmıştır. Diğer olduğu gösterilecektir. Dolayısıyla erken tarihçiler, Türklere antipatiyle yaklaşırken o ise modern dönem için 16.yüzyıl başlarından, 19. Türklere ve Müslümanlara karşı çoğu yerde yüzyıla kadar süregiden bir entegrasyondan tarafsızdır, hatta bazı yerlerde Türklerin ziyade 17. yüzyıldan itibaren daha çok Osmanlı fetihlerini över. Herodotos’un, Tarihler’inde pazarlarının durumuna göre şekillenen ve asıl yeri Perslere vermesi gibi Laonikos da ilk Avrupalı tüccarlarını etkisinin sınırlı olduğu bir yeri Türklere vermiştir. Muhtemelen Türkçe de ticari işleyiş söz konusudur. Bu çalışmayla, bilen ve çağının güvenilir Türk kaynaklarını da odağın Avrupa merkezli merkantilist kullanmış olan Laonikos’un eseri, bu bakımdan gruplardan, pazarın kendisine kaydırılması ve “otantik” bir kaynak, Osmanlı “emperyal” bu sayede Akdeniz ticaretinin yeniden sisteminin oluşumunun mühim yönlerini değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. incelemek için de birinci derecede kaynaklardan biridir. Laonikos’un eseri, diğer Grek tarihçilerinin eserlerine oranla hâlâ en az çalışılan kaynaktır. Eserini yazmaya 1450’li LAONİKOS HALKOKONDYLES’İN yıllarda başlayan ve 1460’lı yılların ortalarında TARİHLER’İNE GÖRE TRABZON’UN sonlandıran Laonikos’un, 1464 ile 1468 TÜRKLER TARAFINDAN FETHİ (1461) tarihleri arasında yazmaya ara verdiği Mehmet Tezcan anlaşılıyor. Dolayısıyla bu eser, bitmemiş, revize de edilememiş bir çalışmadır. XV. yy.ın “Yeni Herodotos’u” olarak da kabul edilen Laonikos Halkokondyles’in Trabzon’un fethi konusunda verdiği bazı bilgiler Osmanlı ve diğer Bizans tarihlerinden bazı farklılıklar taşımaktadır. Önemli bir kısım hususlarda ise Konstantin Mihayloviç’in verdiği bilgiler ile paralellik arz eder. 1461 İlkbaharında İsfendiyar oğlu İsmail Bey üzerine sefere çıkan II. Mehmet, Sinop’u aldıktan sonra Trabzon Kralı David’e karşı harekete geçti. Trabzon TÜRKİSTAN’DA BİR OSMANLI İMAMI: cevap ararken aynı zamanda anlatısında yer alan II. ABDÜLHAMİD’İN İMAMI MEHMET konuları niçin ve nasıl anlattığı meselesi KAMİL EFENDİ’NİN TÜRKİSTAN tartışılacaktır. Kamil Efendi’nin SEYAHATİ Seyahatnamesi’nin yanı sıra bu çalışmanın temel kaynakları arasında Orta Asya Türk Mehmet Yaşar Ertaş, Hatice Söylemez Hanlıkları ile Osmanlılar arasındaki resmi yazışmalar, Türkistan’a dair kaleme alınmış II. Abdülhamit, siyaset tarzı ile Osmanlı seyahatname ve kitaplar da bulunmaktadır. tarihinin en ilgi çeken padişahlarından biridir. İmparatorluğu ayakta tutmak için iç ve dış siyasette dengeli ama cesur bir politika OSMANLININ TRABZON LİMANINI izlemiştir. Özellikle İngiltere, Rus Çarlığı ve YAPILANDIRMA GAYRETLERİ VE Fransa’nın Osmanlı üzerindeki baskısını HAZIRLANAN PROJELER azaltmak için tüm dünya Müslümanlarını birleştirmeyi ve halifenin nüfuzunu Mehmet Yavuz genişletmeyi hedefleyen “İttihad-ı İslam” siyaseti oldukça etkili olmuştur. Bu politika Trabzon coğrafi yeri, tarihi İpek Yolu’nun çerçevesinde Afrika ve Asya’daki Müslüman kuzey kolu olan Tebriz-Erzurum-Trabzon topluluklarına propaganda maksadıyla siyaset güzergâhının Karadeniz’le buluştuğu yerdedir. ve din adamlarından oluşan heyetler Burası aynı zamanda uzun yıllar, Uzakdoğu, göndermiştir. İran ve Kafkasların denize ve başta Avrupa Mehmed Kamil Efendi, II. Abdülhamit’in olmak üzere, denizaşırı ülkelere açılan kapısı imamlarından birisi olarak resmi görevini durumunda idi. Trabzon limanı, başlangıçta tamamladıktan sonra Basra’dan Yarkent’e Çömlekçi semtindeki doğal koyun güneybatı uzanan ancak önemli kısmı Türkistan ucuna yapılmış ahşap bir iskeleden ibaretti. bölgesinde geçen uzun bir seyahat yapmıştır. Ancak 19.yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren 1897 yılında İstanbul’a döndükten sonra Karadeniz’in uluslararası ticarete açılması bu seyahatiyle ilgili padişahı bilgilendirmek için limanın önemi de artırdı. Özellikle 1830’lardan kısa ama kıymetli bilgi ve değerlendirmeler itibaren İstanbul-Trabzon arasında düzenli ihtiva eden seyahatnamesini kaleme almıştır. buharlı gemi seferlerinin başlaması ile Trabzon Seyahatnamede amacını açık bir şekilde Limanındaki ticaret hareketlendi. Fakat hızla yazmamış olsa da dönüşten hemen sonra artan yolcu ve eşya taşımacılığına Trabzon Saray’a gitmiş olması Türkistan’a özel bir limanının ilkel denilebilecek yapısı cevap görevlendirme ile gittiğini göstermektedir. veremiyordu. Ayrıca, özellikle fırtınalı Çünkü onun gezip gördüğü yerlerde onun havalarda, yelkenli gemilerin bir barınak olarak önemsediği, notlar aldığı ve kitabında dikkat limana uğramasını/sığınmasını da engelliyordu. çekecek şekilde vurguladığı meseleler II. Bu durum limanın ticaret hacmini de olumsuz Abdülhamit’in “İttihad-ı İslam” siyasetindeki etkiliyordu. Osmanlı Devleti işte hem bu sorunu hassasiyetleri taşımaktadır. ortadan kaldırmak hem de gümrük gelirlerini Seyahatnameler, tarih araştırmasının en önemli artırmak maksadıyla Trabzon Limanını yeniden kaynaklarından biridir. Seyyahın gezip gördüğü yapılandırma gayretlerine girdi. Trabzon yerlere dair anlatıları her ne kadar öznel olsa da Limanı alt yapısının iyileştirilmesi ve buraya bir tarihçiye önemli malzemeler sunmaktadır. rıhtım yapılması amacıyla ilk girişimler Bununla birlikte seyyahın nelerden niçin 1877’de başlatılmıştı. Arkasından 1879 yılında bahsettiği, gezip gördükleri karşısındaki bu kez Nafia Nazırı Hasan Fehmi Paşa, tutumu, değerlendirme biçimi ve ötekiyi nasıl Başvekalet makamına bir rapor göndererek, algıladığı gibi sorular da seyyahı araştırmanın Trabzon Limanı için, Karantina Kayası nesnesi haline dönüştürmekte ve tarihçiye (bugünkü Ganita)’nın bitiminden doğuya doğru oldukça geniş bir boyut kazandırmaktadır. Bu sekiz yüz metre uzunluğunda bir set/dalga kıran çalışma ise Mehmed Kamil Efendi’nin hem ile El-use Kayası’ndan kuzeye, ana dalgakırana Türkistan’a dair anlattıklarına hem de padişah doğru dikine uzanan iki yüz metrelik ikinci bir imamı olarak seyyahın kendisine set ile yolcu ve eşya indirme bindirme için beş odaklanmaktadır. Dolayısıyla bildiride Kamil yüz metrelik bir rıhtım inşaatının yapılmasını Efendi’nin, temelde nelerden bahsettiği ve nasıl arz etmiştir. Fakat 1880 yılında inşaat işleri tatil bir Türkistan resmi ortaya koyduğu sorularına edildi. 1890 yılına gelindiğinde Trabzon Limanının hala bir dalgakıranı ve rıhtımı kaynakları daha önemli haldeyken yakınçağ yoktu.1892 yılında Trabzon Valiliği, Vilayet için Ermeni kaynaklarının önemi ortaya başmühendisi (muhtemelen Mösyö Dosu?)’ya çıkmaktadır. Bu sebeple Yakınçağ Osmanlı bir proje hazırlatıp Sadaret’e gönderir. Bu proje Tarihi araştırmaları için yararlanabileceğimiz Trabzon Limanına bir mendirek/dalgakıranın kaynaklardan biri de Ermeni tarihçilerin yazmış yapılmasını değil, öncelikle Değirmendere’nin olduğu eserlerdir. Bu kaynakların oluşumuna taşıdığı kum ve çakılların liman içini tarihçilerin dışında din adamları, sanatçılar, doldurmasını önlemek üzere, Çömlekçi hukukçular ve diğer meslek dallarından kişiler Mahallesi’nin bitiminde, bugünkü sahil yolu alt de katkıda bulunmuştur. Ermenice olarak geçidinin bulunduğu kısımda, kayalıklardan kaleme alınmış bu kaynaklar Osmanlı Tarihinin kuzeye doğru bir koruma bendinin inşasını tüm yönleriyle araştırılabilmesi için önemlidir. öngörmekte idi. Nafia Nezareti’ne havale edilen Bu eserler dil, coğrafya, tarih, din ve edebiyat bu proje 1894 yılında Nafia Nezareti alanlarında da bilgiler sunmaktadır. Bu başmühendisi A. Riret/Piret tarafından revize çalışmada, öncelikle tarihçilerin öz geçmişi edilir. Yapılan değişiklikte bent ve rıhtım hakkında kısa bir bilgi verilmesi uzunluklarının kısaltılması önerilir. 1895 planlanmaktadır. Tarihçiler hakkında verilen yılında Şurayı Devlet tarafından bu öneri kabul bilgilerden sonra yazdıkları eserler incelenerek edilir ve inşaat önceliğinin, koruma bendine konunun Osmanlı çalışmalarının hangi alanına verilmesi kaydıyla, limandaki inşaat işlerinin, –sosyal, ekonomik, askeri, kültürel, siyasi- yeniden başlatılması kararlaştırılır. Ağır aksak katkı sağladığı ortaya konulacaktır. Çalışmaları ilerleyen çalışmalar 1903 yılına gelindiğinde incelenecek tarihçiler 18. ve 19. Yüzyıldan kısmen tamamlanır. Bu çalışmalar ile Trabzon isimlerdir. Mıkırtiç Patyan, Avetis Berberyan, limanı Osmanlı Döneminde, projelendirilen Aleksandır Yeritsyan, Stepanos Palasanyan, ölçekte olmasa da kısa bir dalgakıran, yüz Mikayel Aşçıyan, Hıraçya Acaryan, Abraham metrenin üzerinde, indirme bindirme amaçlı bir Yerevantsi, Mikayel Çamçyan, Hakop rıhtım, Değirmendere tarafına yakın kısa bir Hisaryan, Gukas İncikyan, Gabriel Ayvazovski bent ile rıhtım gerisinde, günümüzde de hala ve Ambrosios Galfayan öncelikle bilgi kullanılan bir gümrük binası, bir karakol ve verilmesi planlanan tarihçiler arasındadır. Bu birkaç eşya deposuna kavuşmuş oluyordu. Bu çalışmanın önemini, şahıslar ve Osmanlı bildiride, Trabzon Limanının Osmanlı Tarihine dair verilen bilgilerin çalışmaya Dönemi’ndeki yapım süreci, başta Başbakanlık Ermeniceden çeviri yoluyla aktarılması Osmanlı Arşivi kaynaklarından elde edilen bilgi oluşturmaktadır. Çevirisi yapıldıktan sonra 18. ve görsel materyaller ile diğer kaynaklardan ve 19. Yüzyıl içinde sınıflandırılan bilgilerin faydalanılarak tanıtılmaya çalışılacaktır. Osmanlı Tarihi için ne derece önemli bilgiler olduğu konusunda bir sonuca varılacaktır. Bunun sonucunda, eserleri incelenen tarihçilerin tarih metotları ve dönemin tarih 18. VE 19. YÜZYIL ERMENİ anlayışına katkıları hakkında yorum TARİHÇİLERİNİN ESERLERİNDE yapılacaktır. Sonuç olarak, 18. ve 19. Yüzyıla “OSMANLI TARİHİ”NİN İZLERİNİ ait Ermenice eserlerin dünya tarih yazıcılığı ve SÜRMEK Osmanlı Tarih anlayışı içindeki yeri ve değeri tespit edilerek bu eserlerin tarih bilimine katkısı Melek Sarı Güven değerlendirilmiş olacaktır.

Tarih yazıcılığı geçmişten bugüne tarihin sosyal bilimler içinde değerlendirilebileceği noktaya GAZAVÂTNÂMELERİN EDEBÎ GÜCÜ gelmesinde katkıda bulunmuştur. Tarihin VE EPİK KAYNAKLARI yazımında yöntem nasıl önemli bir araçsa farklı dilde kaynakların kullanılması da o devrin Meriç Kurtuluş tarihinin anlatımına ayrı bir zenginlik ve anlam katan bir araçtır. Osmanlı Tarihi altı yüzyıllık Gazavâtnâmeler olay örgüsü bakımından pek seyri içinde birçok dilden kaynaklarla çok ortak figür, motif ve tema içermelerine aktarılmış ve bu kaynakların sunduğu veriler karşın uzun müddet Osmanlı Devleti’nin her dönemde önemli olmuştur. Osmanlı tarihi kuruluş süreci araştırmalarının temel metinleri yazımında ilk dönemler için Bizans, Çin, Arap olarak incelenmiş, kurgusal ve edebî özellikleri göz ardı edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş huzurlu bir şekilde komşuluklarını sürdüren sürecini açıklamak için üretilmiş gazâ tezi insanlar bir anda düşman olmuşlardır. George G. Arnakis, Heath Lowry ve Colin Bulundukları yerde can güvenlikleri kalmayan Imber gibi araştırmacılar tarafından Müslüman halk, malını mülkünü geride sorunsallaştırılarak yeniden tartışmaya açılmış, bırakarak aileleri ile birlikte şehir merkezlerine böylece gazavâtnâmelerin Osmanlı Devleti’nin iltica etmiştir. Dönemin kaynaklarında, kuruluş sürecine nasıl ve ne ölçüde kaynaklık Kandiye, Hanya, Resmo gibi Girit’in önemli ettiği araştırmacılar tarafından yeniden ele şehirlerinin merkezlerine iltica eden İslam alınmaya başlamıştır. Ancak bu tartışmalar nüfusunun 100 binden fazla olduğu gazavâtnâmelerin tarihî kaynak olarak bildirilmiştir. Ada yönetimi ise yaşanan bu iltica gerçekliğini ve güvenilirliğini sorgulamakla hareketi karşısında gerekli önlemleri alma birlikte anlatıların edebî gücünü ihmal gayreti içerisinde olmakla birlikte, özellikle etmektedir. Başka bir deyişle, gazavâtnâmelerin muhacirler için gönderilen ianeye dikkat çekmiş Osmanlı Devleti’nin kuruluş süreciyle ve ianenin arkası gelmediği takdirde Müslüman ilişkilendirilerek yalnızca tarih araştırmalarına halkın felakete düşeceği bilgisini merkeze ne ölçüde kaynaklık ettiği yönünde iletmiştir. değerlendirilmesi, bu anlatıların edebî gücünün Babıâli, Girit Müslümanlarına yönelik yardım yadsınmasına neden olmaktadır. faaliyetlerini yürütmek üzere bir komisyon Gazavâtnâmelerin sözlü kültür ve anlatı oluşturmuştur. Girit Muhtacin-i İslamiye İane geleneği açısından edebî gücünün göz ardı Komisyonu adında, Maarif Nezareti’ne bağlı bu edilmesinde gazâ düşüncesinin indirgemeci bir komisyon eli ile Girit’teki Müslüman ahaliye yaklaşımla “yağmacılık” olarak yardım edilmeye çalışılmıştır. Yine basın yolu nitelendirilmesinin payı da büyüktür. Bu ile olayların kamuoyuna duyurulması, bazı bildirinin ilk bölümünde Battalnâme, vilayetlerinde kesilen her hayvan başına ve Dânişmendnâme ve Saltuknâme’nin olay hayvanın cinsine göre bir miktar vergi alınması örgüsündeki benzerlikler ele alınarak gibi tedbir mahiyetinde yollara da destanların ortak bir sözlü anlatı geleneğinden başvurulmuştur. Aynı zamanda Osmanlı’nın türediği ortaya çıkarılacaktır. Üç anlatıda da farklı vilayetlerinde bulunan Müslüman olay örgüsü olayların sırası ve niteliği ahaliden de özellikle iaşe ve giyim konusunda bakımından büyük benzerlikler içermektedir. yardımlar yapılmıştır. Dolayısıyla gerek devlet Bunun yanı sıra, kahramanların yaşam öyküleri eli ile gerekse sivil halk tarafından yürütülen ortak motif ve figürlerle betimlenmiştir. yardım faaliyetleriyle Girit’te bulunan Bildirinin ikinci bölümünde ise, Battalnâme, Müslüman ahalinin ihtiyaçları karşılanmaya Dânişmendnâme ve Saltuknâme’nin epik ve çalışılmıştır. Bu çalışma ile, yürütülen yardım romans türleriyle olan yakınlığı tartışılacak ve faaliyetlerinin mahiyeti üzerinde durulacaktır. epik kaynakları araştırılarak metinlerin Arap ve Arşiv kayıtları ve dönemim basını esas alınarak İran edebiyatlarının hangi epik anlatılarından yardımların toplanması ve Girit’e ulaştırılması ilham almış olabileceği üzerinde durulacaktır. süreci ortaya konulacaktır.

1896-1898 YILLARINDA GİRİT’TE FROM PRE-CONQUEST KLIS TO POST- YAŞANAN OLAYLAR ESNASINDA CONQUEST LANDHOLDING ISSUES MUHTAÇ DURUMA DÜŞEN MÜSLÜMAN AHALİYE YÖNELİK Michael Ursinus YARDIM FAALİYETLERİ The objective of the present contribution is to Metin Menekşe trace the progress of Ottoman territorial expansion in the area of Klis northeast of XIX. yüzyılda, Girit meselesi dâhilinde Spalato (modern-day Split) by means of a yaşanılan olaylar silsilesi (1866, 1878, 1896, micro-historical approach, using Ottoman, 1897 İsyanları) karşısında Müslümanların Venetian as well as local sources. With much of Girit’teki huzurlu yaşamları bozulmuş ve zor the hinterland already in Ottoman hands by the şartlar altında yaşamak durumunda early 1530s while the stronghold of Klis (with kalmışlardır. Son dönemde yaşanan bu olaylara some of its rural possessions) was still kadar birlikte yaşayan, birbiri ile alışveriş eden, remaining in the hands of the enemy, the fortress of Klis finally fell to the Ottomans in descriptions and corrispondents) I would like to 1537, causing a redistribution of agricultural analyze the complex picture of the interrelations possessions in the area, largely, but not entirely, between different conflicting interests of the for the benefit of the fortress commander and Habsburg and the Ottoman Empire in the his personnel, laid out in the form of a Hungarian territory at the end of the 17th century ‘collective’ çiftlik holding extending far and the chaotic situation of the Kingdom of towards the terra ferma of Venetian Spalato ‘Orta Macar’ of Imre Thököly between 1682 (Split). This process is amply reflected in the and 1688. In this context I intend to present the survey registers TD 157 (mufassal) and TD 164 little known activity of the Italian nobleman dated 937H/ 1530 as well as TD 440 (mufassal) Antonio Caraffa. He was general of the which was recently recognized by F. Hafizović Habsburg army thus he played an important role as dating from 1550. Venetian translations of in the war between the Habsburg and Ottoman Ottoman documents from the Venetian State Empires. On the one hand he was actively Archives concerning the boundary between the fighting against the Ottomans, on the other he Ottoman territories and the hinterland of Split was involved in the political decisions of from the 1570s, contrasted with the evidence Vienna refering about the situation of from TD 533 (mufassal) dated 1574, allow to Transylvania and about the position of Imre trace the emergence and exact extent of the Thököly, because he held various high-ranking çiftlik holding of Grand Vizier Rüstem Pasha offices, as military governor of Upper Hungary situated between the (apparently reduced) and later royal commissioner of Transylvania, ‘collective’ çiftlik of the Klis fortress where with his heavy-handed politics, commander on the one side and the (reduced) persuaded the prince of Transylvania and a part terra ferma of the Venetian port city on the of the nobilty to make a pledge of loyalty. other. For the first time it will be possible to visualise in detail, based on related Ottoman and OSMANLI DEVLETİ’NDE İLK NÜFUS Venetian sources, the shift in landholding SAYIMI ÜZERİNE patterns in the hinterland of Split resulting from the Ottoman conquest of Klis in 1537. Muammer Demirel

Sultan II. Mahmud, Osmanlı Devleti modern THE OTTOMAN EMPIRE, HUNGARY devlet sistemine dönüştürmenin temellerini AND VIENNA IN THE NETWORK OF atarken işe nüfus sayımı ile başlamıştır. İlk ANTONIO CARAFFA AT THE END OF nüfus sayım deneyimi 1828-1829 Osmanlı – 17TH CENTURY Rus Savaşı’ndan önce başlatılmışsa da savaş nedeni ile sayım sonuçlandırılamamış, Osmanlı Mónika F. Molnár – Rus Savaşı’nı bitiren Edirne Antlaşması (14 Eylül 1829) imzalandıktan sonra 1830 Haziran The present paper is part of an ongoing larger ayında öncelikle İstanbul’da nüfus yazımı project that aims to analyze the personal yapıldıktan sonra ikinci olarak Bursa vilâyeti network of Italian military writers and nüfus sayımı yapılmıştır. diplomats between Vienna and Istanbul in the 17th century. This presentation focuses on an Böylece İstanbul ve Bursa nüfus sayımları pilot unedited source, found in the National Archive uygulama olarak yapılmıştır. Bursa’da nüfus of Naples (Museo 99 B 146), that contains the yazımı 27 Ekim 1830 tarihinde başlanmış ve 1 correspondence of Antonio Caraffa (1646, Aralık 1830 tarihinde tamamlanmıştır. Bir aylık Naples – 1693, Vienna) with the Gran Visir, the sürede tamamlanan sayımda Müslüman ve chief interpreter Maurocordato, the Pascia of Gayrimüslim erkeklerin tamamı yazılmıştır. Várad and Ilona Zrínyi, the wife of Imre Osmanlı Devleti’nde yeni kurulmakta olan Thököly (appointed ‘king’ of a newly founded askeri sistem ve vergi düzenini oluşturmak vassal state, the ‘Orta Macar’ so the Upper üzere bu nüfus sayımı yapıldığı için sadece Hungary in 1682). Along with the sources (the erkekler yazılmıştır. 1830 yılında İstanbul, above mentioned manuscript of Naples, the ‘De Bursa ve Ankara vilâyetlerinin nüfus yazılmış, rebus gestis Antonj Caraphaei’ of Giambattista buralarda edinilen tecrübe üzerine Tahrir-i Vico, Ottoman chronicles and Hungarian Nüfusuna Ait Nizamname 1831 yılında çıkarılmıştır. 1831 yılından sonra diğer Bu çalışmada yukarıda sorulan soruların vilâyetlerin nüfusları peyderpey yazılmıştır. yanıtları, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Topkapı Sarayı Arşivi ve Osmanlı kroniklerinde aranmış İlk önce yapılan tahrirlerin özellikleri ve Hafız Mustafa Paşa’nın biyografisi ile incelendikten sonra Nizamname birlikte 18. yüzyılın ikinci yarısında doğu değerlendirilecektir. Daha sonra tahrir yapılan politikasında oynadığı rol ortaya konulmuştur. vilâyetler ele alınacaktır. Bu nüfus yazımında Böylelikle Osmanlı bürokratik işleyişi ve vezir Müslümanlar ve Gayrimüslimler ayrı ayrı bir paşanın bürokratik işleyiş içindeki konumu yazılmış olup Müslüman ve Gayrimüslimler incelenmiştir. Özellikle paşanın servet edinme farklı özellikleri ile yazılmışlardır. yolunda izlediği yöntem ve bu servetini Müslümanlar erkekler yaş ve fiziki özellikleri kullanma ve koruma yönünde kullandığı ilginç ile yazılırken Gayrimüslimlerin fiziki yollar dikkat çekmektedir. Bunun birlikte özellikleri yanında gelir durumları da servetini korumaya çalışan vezir paşasına karşı yazılmıştır. Bu yazılış şekilden de anlaşıldığı Osmanlı merkezinin takip ettiği amansız üzere Müslümanlar vergi ve askerlik ihtiyacı politika da açıkça belgelere yansımaktadır. Bu dikkate alınarak yazılmışken Gayrimüslimler mütevazı çalışma ile belirtilen ilişki ağı, servet sadece vergi maksadı ile yazılmışlardır. edinme ile devlet müsaderesi arasındaki karşılıklı meydan okumanın bir özeti Bu nüfus defterleri üzerine yapılan sunulacaktır. incelemelerden idari, sosyal ve ekonomik tarihe dönük yeni veriler ortaya çıkmıştır. Taşrada muhtarlık teşkilatının taşrada teşkiline dönük yeni bir bilgi ortaya çıkmıştır. Ayrıca Osmanlı A PUBLIC RESPONSE TO sosyal ve ekonomik tarihine yönelik olarak da QUARANTINE IN THE 19TH CENTURY: yeni bilgiler elde edilmiştir. Bu bildiri THE CASE OF MITROVICA çerçevesinde bu veriler değerlendirilecektir. Murat Yolun

When the Ottoman Empire introduced the 18. YÜZYILDA MAKTUL BİR OSMANLI quarantine as a health measure in 1830s, the VEZİRİ: BAĞDAT VALİSİ HÂFIZ state got much more chance to penetrate into the MUSTAFA PAŞA (ISPANAKÇIZÂDE) VE social life of its subjects. Many steps were taken KATLİ MESELESİ for the entrenchment of quarantine practices: a number of quarantine stations were built across Murat Alanoğlu the empire, a respectively comprehensive quarantine regulation (Karantina Nizamnamesi) Osmanlı bürokrasi kademelerinde yükselme was put into effect, and even a law on medical örneklerinden biri olan Hafız Mustafa Paşa, crimes (Ceraim-i Sıhhiye Nizamnamesi) was sarayda kapıcıbaşı iken daha sonra darphane implemented to punish those who disobey the emini oldu. Bu görevde iken 1751 yılında atıl rules of quarantine. To support these durumda olan Keban-Ergani Maden Eminliğine regulations, Shayk al-Islam gave a fatwa atandı. Kısa bir sürede yaptığı başarılı approving the necessity of this measure in çalışmalar ile yükselişine devam etti. 1768 Islam, and it was introduced in Takvim-i Vekayi yılında vezirlik rütbesi aldıktan bir yıl sonra in 1830. It must be emphasized that these rules Erzurum valisi olarak atandı. Şam, Rakka, still led to remarkable popular disturbances Konya ve Diyarbekir valiliklerinden sonra among the people since their movement and 1776’da Bağdat valisi olarak atandı. Paşanın circulation of the goods were restricted for the yükselme serüveni burada sona erdi ve İranlı prevention of contagious disease and for the Kerim Han Zend’in Bağdat’ı ele geçirmesi ile protection of the population. What is more, görevden alındı. Bir süre Diyarbekir’de hapiste local people can be frustrated at the treatment of kaldıktan sonra idam edildi. Peki, bu idamın medical or other officers that they considered sebebi neydi? Gerçekten Bağdat’ın düşmesine inappropriate to their values. sebep olmak mı? Yoksa Hafız Mustafa Paşa’nın daha önceden görev yaptığı Darphane ve Maden Within the context of these developments, the Eminliği görevlerindeki akçeli işlerde oynadığı quarantine station of Mitrovica, a city located in rol müydü? northern Kosova today, stands as an illustrative example for the implementation of this system Bildiri Osmanlı arşiv belgelerine dayanmakla and responsive reactions to it. In 1888, a public birlikte, Brüksel’de görev yapmış bazı demonstration took place among the population bürokratların hatıratlarından, biyografi ve who demanded the abolition of it. This protest monografilerden de yararlanarak turned into violence and the physician of the hazırlanacaktır. station was killed. This paper is going to shed light on the public reactions to the quarantine practices in the 19th century city of Mitrovica. By doing so, I aim at proving that the LÂLE DEVRİNDE GALATA’DA establishment of quarantine as an institution is a MÜSLİM-GAYRİMÜSLİM İLİŞKİLERİ striking attempt in the way of showing how the Mustafa Akbel changes of Ottoman governmentality is crystalized at the local level. Çalışmada Lâle Devri’nde (1718-1730) Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’un üç büyük kazasından birisi olan Galata’da yaşayan Müslim ve gayrimüslim arasındaki ilişkiler OSMANLI BRÜKSEL ELÇİLİĞİ VE üzerinde durulması amaçlanmaktadır. Osmanlı ELÇİLERİ Devleti birçok etnik ve dinî grubu bünyesinde Musa Kılıç barındırmış ve bunların yüzyıllarca bir arada yaşamasına imkân sağlamıştır. Demografik Köklü bir diplomasi tarihine sahip olmamıza olarak farklı unsurları içerisinde barındıran rağmen Osmanlı devletinin diplomatik misyon İstanbul’un Galata kazasında bulunan Müslim şefliklerinin, özellikle orta seviyedeki ve gayrimüslimler arasındaki sosyal, ekonomik elçiliklerin tarihçesi, yeterince ilgi ve kültürel ilişkiler çalışmanın özünü gösterilmeyen konular arasındadır. Oysa bu oluşturmaktadır. Çalışma, Osmanlı tarihinin konular hem diplomasi çalışmalarına hem de önemli kaynaklarından biri olan şer’iyye ikili ilişkilere katkı sağlayabilecekleri gibi, ilgi sicillerine dayanmaktadır. Şeri’yye sicilleri, çekici hikâyeleri de barındırmaktadır. Osmanlı hukukuna ilişkin uygulamalar yanında dönemin ve ait olduğu yerin sosyo-ekonomik Brüksel sefareti, büyük bir diplomatik merkez özelliklerini ortaya koymada kullanılacak olmamasına rağmen Osmanlı diplomatlarının verileri sağlayan en önemli kaynaklardandır. görev yapmayı arzuladıkları yerlerden biriydi. Çalışmada sicillerin yanı sıra döneme ait arşiv 1854 yılında faaliyete geçen elçilik, süreklilik belgeleri, dönemin kronikleri ve Galata’ya sağlamamış biri ekonomik ve diğeri siyasi muhtelif maksatlarla gelen batılı seyyah ve nedenle iki defa kapatılmıştır. Brüksel devlet görevlilerinin hatıratları ile kaza sefaretinde dördü gayrimüslim olmak üzere hakkında bilgi veren diğer kaynaklardan yedi maslahatgüzar ve elçi görev yapmıştır. istifade edilecektir. Çalışmada seçilmiş olan Bunların arasında oldukça ilginç isimler Galata kazası, dönem ve kaynaklar daha önce bulunmaktadır. İlk maslahatgüzar Eugene de yapılmış olan çalışmalardan ayrılan yönü Kerkhove, Belçikalı bir aristokrat ve daha önce olmuştur. İstanbul’da diplomat olarak bulunmuştu. Osmanlı hizmetine girmesi ve Brüksel’e tayin edilmesi küçük bir diplomatik krize neden olmuştu. Fenerli bir Rum olan İstefanaki XVIII. YÜZYILDA OHRİ SANCAĞI’NDA Karatodori, yirmi yıldan daha uzun bir süre, elçi KÜKÜRT ÜRETİMİ olarak Brüksel’de görev yapmayı başardı. Bir bürokrat olmaktan çok edebiyatçı kimliği ile Mustafa Altunbay bilinen Abdülhak Hamid Tarhan da bu Ateşli silahların temelini teşkil eden barutun merkezde elçi olarak bulunmuştu. Tarhan’ın imalinde başlıca hammaddelerden olan Kükürt, hatıratı Brüksel günlerine dair ilginç bilgiler Osmanlı coğrafyasında çok kısıtlı biçimde sunmaktadır. Son Osmanlı Brüksel elçisi Nüsret üretilmekteydi. Başlıcaları İstanbul, Gelibolu Sadullah (Ayaşlı), hem Osmanlı hem de ve Selanik’te tesis edilmiş olan baruthaneleri cumhuriyet döneminin önemli besleyen en önemli kükürt üretim sahası Rumeli bürokratlarındandır. Eyaleti’ne bağlı Ohri Sancağı’nda yer almaktaydı. Sancağın merkez kazasına bağlı Velgoşte, Ilıca, İskrabatin, Kosel ve Raştiçe LAST CHURCH CONVERSIONS ON THE köylerindeki ocaklarda “Taife-i Kükürdçiyân” OTTOMAN FRONTIERS: olarak tanımlanan ve “Şer‘i” hariç her türlü ARCHITECTURAL HISTORY OF THE vergilerden muaf tutulan yaklaşık 150’yi aşkın SEVENTEENTH CENTURY hanenin başlıca uğraşısı kükürt üretimiydi. CONVERTED MOSQUES IN EUROPE AND ORAN Kükürt üretimini gerçekleştiren grubun neredeyse tamamını Gayrimüslimler teşkil Muzaffer Özgüleş etmekteydi. Yürüttükleri faaliyetlerin değerinden dolayı sürekli önemsenmiş ve Different from the fifteenth or sixteenth century onlara yönelik aykırı uygulamalara karşı da church conversions, such as the conversion of önlem alınmıştır. Ohri Kükürt Ocaklığı’nda, her numerous Orthodox churches in Istanbul into sene yaklaşık olarak 35 ton dolayında Ottoman mosques including Hagia Sophia, the gerçekleşen kükürt üretimi, gerekli teknik last and rarely witnessed conversions of the işlemler gerçekleştirildikten sonra yetkililer seventeenth century had different peculiarities: tarafından yine çevre kazalardan temin edilen These last conversions were usually realised by yük hayvanlarıyla Selanik İskelesine the commanders of the Ottoman army, not by nakledilmiş ve oradan da deniz yoluyla the sovereign himself. They were named after Gelibolu ve İstanbul’a ulaştırılmıştır. Nakli Ottoman dignitaries and dynastic family, gerçekleştirenlere belirli oranlarda ücretler surprisingly including women —queen mothers ödenmiş ve belgelendirilmiştir. and even a favourite. And they were carrying the motivation of revenge and compensation of Özellikle savaş organizasyonunun yoğunlaştığı military loses, and always targeted to Catholic dönemlerde şiddetle ihtiyaç duyulan barutun shrines. So much so that, even some Catholic imali daha yüksek oranlara ulaşabilmekteydi. churches were presented to local Orthodox Bu dönemlerde devlet aldığı önlemlerle hem communities to be converted into Orthodox üretime yön vermekte hem de bu riskli churches. Unfortunately, since they were in the zamanlarda üreticileri koruma adına tedbirlerini cities located at the edges of the Ottoman yoğunlaştırmaktaydı. Yerel idarecilerin çeşitli dominion that was lost in the subsequent taleplerle reayayı rahatsız etmelerinin yükselişe decades while the territories of the Empire was geçtiği olağanüstü durumlarda, bu tür rapidly shrinking, these hybrid buildings either yaklaşımlara Ohri Kükürt Ocaklığı köyleri de converted back to churches, demolished or maruz kalmaktaydı. Devlet üreticiler arasında decayed in time. As a result, they lost their infiale yol açacak ve üretimi sekteye uğratacak elements of Islamic liturgy, e.g. minarets or uygulamaları yakından takip ederek çözüm pulpits, and their architecture were long bulmaya çalışmış ve bu çok lüzumlu maddenin forgotten. Even names and locations of some üretimini gerçekleştiren grubu himaye altına became blurry as the cities housing these almaktan kaçınmamıştır. buildings lost their original form within centuries. Therefore this paper aims to survey Yukarıda zikredilen açıklamaların ışığında, the last conversions in Crete, Chios, Eger, Nove XVIII. yüzyılda Ohri Sancağı merkez kazasına Zamky, Kamianets-Podilskyi and Khotyn in bağlı beş köyde sürdürülen kükürt üretiminin Europe in the seventeenth century and a final hangi şartlar çerçevesinde gerçekleştirildiği, conversion in Oran in Africa in early eighteenth baruthanelere yönelik sevkiyat ve taksimatın century, in order to investigate abovementioned nasıl yürütüldüğü ve Ohri’nin Osmanlı askeri novel aspects of these converted mosques. The sanayisine katkılarının boyutu, Başbakanlık paper also reveals the names, histories and Osmanlı Arşivi’ndeki Baş Muhasebe, architectural features of these long forgotten Maliyeden Müdevver ve Maden Mukataası buildings with the help of archival documents Kalemi defterlerinin verilerinin ışığında and primary sources. incelenecektir.

IMPACTS OF THE BRITISH Movement as well as Ancient Greek and Roman ARCHITECTURAL STYLE ON and Renaissance architectural styles. OTTOMAN ARCHITECTURE

Nadire Tuba Yiğitpaşa OSMANLI İSTANBUL’UNDA The period known as the Tulip Era between MEKÂNLAR VE İNSANLAR: 1718-1730, was the first time Ottoman SÜMBÜLLÜ HAN ÖRNEĞİ ambassodors were sent to european countries. The Westernization Movement, accelerated by Nalan Turna the Tanzimat Edict (a series of reforms) promulgated in 1839 and the Islahat Edict of Tarih boyunca İstanbul, önemli bir ticaret 1856,enabled the Ottoman State to fully open its merkezi ve insan, mal ve paranın kesiştiği bir gates to the West, thereby furthering military, yer olmuştur. Bunu en iyi yansıtan ise kentte political, economic, as well as artistic and 1453 yılından itibaren kurulan hanlardır. cultural collaboration with western countries. Önemli bir kısmı Eminönü-Beyazıt, The Ottoman State’s relations with the British Mahmutpaşa-Unkapanı arasında ve genellikle had started rather later in comparison with other de kentin kara ve deniz gümrükleriyle bağlantılı European countries such as France, Venice and olarak inşa edilen hanlarda örneğin ticaret Genoa. The first relations during the Ottoman yapmak amacıyla dükkânlar/depolar faaliyet Period started after the II. Siege of Vienna in göstermekte veya imalathaneler, matbaalar ve 1683, and following the establishment of the mücellithaneler kurulmaktaydı. Hanların Ottoman Embassy in London in 1793 and the bazıları -sim imalatında ön plana çıkan Treaty of Commerce signed in 1838, these Simkeşhane gibi- mal-yapım üretim yerleri relations acquired a political character. olarak gelişme gösterdiler. Hanlar ikametgâh olarak da kullanılmaktaydı; çok sayıdaki The buildings, which reflect the traditional mevsimlik işçinin barınma ihtiyacını karşılayan forms of British architecture, adapted to bekâr hanları gibi. Bu tebliğde kent hayatının Istanbul’s urban environment and demonstrated önemli mekânları olan bu hanlarının serüveni, the changing social and cultural relations. The Sümbüllü Han üzerinden örneklendirecektir. architects, by maintaining local architectural traditions in addition to utilising European Başbakanlık Osmanlı Arşivi kaynaklarına styles, achieved a universal architectural style. dayanılarak hazırlanmış olan bu tebliğde, on The buildings were mostly influenced by the dokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyılın Renaissance style and built according to the başlarına kadar olan dönemde Sümbüllü Han’ın central plan type with symmetry in horizontal tanıklık etmiş olduğu olaylar, burada yolları and vertical axis. There are also buildings like kesişenlerin kimler oldukları/statüleri, gündelik Taşkışla and the Selimiye Barracks, which are yaşam pratikleri/deneyimleri ve kurulan ilişki arranged around a courtyard in a central plan, ağları irdelenecektir. Sümbüllü Han’ın much like in British architecture. Again, the sosyalleşme ve siyasallaşma mekânı olarak rectangular plan type and cubical arrangements değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, as well as “L” and “E” type plans, often seen in hissedarlarının kimler olduğu ve yöneticilerinin British architecture, reveal a symmetrical layout nasıl belirlendiği üzerinde durulacak diğer in the facades. önemli konulardır.

These buildings, which reflect the British local Hanlara dair yapılmış çalışmaların sayısı az architecture, had Baroque and Art Nouveau olmamakla birlikte, bir-iki çalışma dışında style interiors, and neo-classical, neo-gothic and henüz aşağıdan yukarıya doğru ve mikro bakış neo-renaissance style exteriors that displayed a açısıyla tam anlamıyla yapılmış bir çalışma revival of Ancient Greek and Roman bulunmamaktadır. Bu tebliğin amacı bahsi architecture. The slightly projecting sections, geçen boşluğu Sümbüllü Han örneği üzerinden pediments, the rectangular window and door doldurmaktır. Bu örneklemeyle İstanbul’un openings in classical British style, the cornices mekânsal dönüşümü, mekân-aktör ilişkisi, rutin differentiating floors, and the symmetrical veya değişen ilişki ağları ortaya konularak, kent designs are reminiscent of Gothic Revivalist tarihine katkı sunulmaya çalışılacaktır. BERLİN PROTOKOLLERİNDE OSMANLI MODERNLEŞME OSMANLI-İRAN SINIR SÜRECİNDE “KADÎM” AVRUPA DÜZENLEMESİNİN ARKA PLANI: ALGISININ DÖNÜŞMESİ KOTUR BÖLGESİ Necmettin Alkan Nami Şahin Osmanlı tarihinin ağırlıklı konusunu teşkil eden Berlin Kongresi, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı Avrupa münasebetleri, daha ziyade çatışma ve akabinde bu iki devlet arasında imzalanan savaş merkezli olarak cereyan etmiştir. Bu Ayastefanos Antlaşması’nın Avrupalı Büyük çatışmadan dolayıdır ki, her iki tarafın birbirleri Devletleri rahatsız etmesi sonucu Berlin’de hakkındaki algıları olumsuz bir takım toplanan kongredir. Kongrenin sonucunda özelliklerle şekillenmiştir. Osmanlı ve Avrupa Ayastefanos Antlaşması’nı tadil eden Berlin kaynaklarına müracaat edildiğinde bu olumsuz Antlaşması imzalanmıştır. algıyı net bir şekilde görmek mümkündür. Osmanlı tarafından bakıldığında, klasik dönem Berlin Kongresi’nde bazı ilginç sınır Osmanlı vak’anüvisleri ve lâhiya yazarları bu düzenlemeleri kararları dikkat çekmektedir. süreçte Avrupa’yı kültür ve medeniyet Bunlardan birisi ise, sınır düzeltmesi adı altında anlamında dikkate almamışlar; sâdece savaş ve Kotur şehrinin İran’a verilmesidir. cihad merkezli kavramlarla ve motiflerle tasvir Kaynaklarda sınır düzeltmesi adına İran’a etmişlerdir. verildiği yazılmaktadır. Ayastefanos Antlaşması’nın 18. maddesinde bu konu Fakat bu bakış açısı Osmanlı tarihinin takriben zikredilmektedir. Kongrede Kotur’un Osmanlı son 200 yılında bâriz bir şekilde değişmiştir. devletinden alınıp İran’a verilmesi hakkında Özellikle de ıslahat faaliyetlerinin modernleşme mevzu görüşülmüş, ardından bunun için faaliyetlerine dönüşmeye başlamasıyla birlikte İran’dan bir temsilci çağrılmıştır. Osmanlı’nın kadîm Avrupa algısı da bundan nasibini almıştır. Kadîm ıslahat faaliyetlerinin Kongreye çağrılan İran elçisi Malkom Han hareket noktasını, devletin maruz kaldığı kendisiyle alakalı protokole iştirak etmiş ve sorunların kaynağının ve çözümünün içeride kendisine söz hakkı verildiğinde de ilginç bir aranması teşkil ederdi. Fakat takip eden süreçte şekilde “hiçbir şeyden haberi olmadığını”; bu sorunların kaynağı ve çözümü dışarıda, yani kongreye neden çağırıldığını bilmediğini ve Avrupa’da aranmaya başlanmıştır. Bu durum, dolayısıyla da kongreye arz edeceği bir şey kurtuluş reçetesi olarak modern Avrupa’nın olmadığını belirtmiştir. model olarak görülmesine neden olmuştur. Islahattan modernleşmeye geçiş sürecinin en İran’ın da Kotur’un kendisine verilmesine dair önemli sonuçlarından biri de, tebliğimize konu Berlin’de İran elçisine Ayastefanos’ta böyle bir olarak seçtiğimiz kadîm Avrupa algısının istekte bulunup bulunmadığı hakkında soru değişmesidir. Bu değişimin en önemli yöneltilmiş ve cevaben de İran’ın göstergesi, sorunların kaynağını da çözümünü Ayastefonos’ta böyle bir isteğinin olmadığı de Avrupa olarak görülmesidir. Nitekim öğrenilmiştir. Kotur ve İran konusunda Rusya takriben 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ve İngiltere’nin ısrar ve istekleri dikkat kaleme alınan bazı Osmanlı eserlerinde ve bazı çekmektedir. Bu da İran’ın konumu açısından devlet adamlarının mektuplarında tasvir edilen dikkati haiz bir durum olmalıdır. Avrupa, kadîm Osmanlı müelliflerinkinden çok Bu bildiride Berlin Kongresi protokollerinden farklı özelliklere sahipti. Avrupa ulaştığı askerî, Osmanlı-İran sınır meselesi sebebiyle Kotur siyasî, sosyal ve kültürel gelişmişlik seviyesi bölgesi ile ilgili olan 15. Protokolü bağlamında sempatiyle bakılır olmuştur. bilgi verilecek ve İran ile ilgili bu mesele ele Tebliğimizde, bu sürecin nasıl cereyan ettiği bu alınıp arka planı ile birlikte değerlendirilecektir. husustaki ilk örnek metinlerden hareketle ele Ayrıca daha başka kaynaklara da müracaat alınıyor. Sırasıyla Yirmisekiz Mehmet Çelebi edilerek bu kararın ardında yatan gerçek (1670-1732), İbrahim Müteferrika (1674-1745), nedenler de tespit edilmeye gayret edilecektir. Sultan III. Sultan Selim (1761-1808; 1789- 1807), Mahmud Raif Efendi (ö. 1807) ve Sâdık Rıfat Paşa (1807-1857) gibi erken modernleşme faaliyetlerinin önemli isimlerinin risaleleri ve mektupları araştırılıyor. Bu metinlerden legal reform, and most importantly taking into hareketle cevabı aranan temel soru ise, erken account the significance of intellectual arenas in dönem Osmanlı modernleşmesinin bu the formation and influence of Cevdet Pasha’s temsilcilerinin Avrupa’yı ve Avrupa social and political theory as a whole. Medeniyeti’ni nasıl gördükleridir. Neticesinde ortaya çıkacak sonuç ise, Osmanlı’daki Avrupa algısının nasıl dönüştüğü olacaktır. 18. YÜZYILDA HÜDAVENDIGAR SANCAGI’NIN VAKIF REAYASI YÖRÜKLERİ VE YÖNETİM ERKİ CEVDET PASHA AS DEFENDER OF ARASINDAKI İLISKİLER BOTH CONTRACT AND CUSTOM: THE USE OF HISTORICAL-COMPARATIVE Nilüfer Alkan Günay METHOD IN THE OTTOMAN LEGAL Osmanlı toprak sisteminde toprak tımar, REFORM IN THE NINETEENTH zeamet, hâs ve vakıf olarak muhtelif CENTURY kategorilere ayrılırdı. Kayıtlı reaya da hangi Nil Birol çeşit topraktan istifade ediyorsa malî ve hukukî olarak öyle değerlendirilirdi. Böylece yerleşik Contemporary interpretations of Cevdet veya konargöçer reayanın malî bakımdan bir Pasha’s work on private law vary fundamentally vergi dairesine bağlanmasının yanında idarî ve depending on the context of intellectual hukukî olarak da nasıl sınıflandırılacağı formation and reception in which his work is belirlenmiş olurdu. situated, that is whether his identity as a legal thinker, social theorist or historian is Hüdâvendigâr Sancağı içinde yaşayan Yörük foregrounded. In terms of late imperial Ottoman cemaatleri başta Hazret-i Emir ve Sultan intellectual discourse, Cevdet Pasha’s Murad-ı Sânî evkafı olmak üzere ağırlıklı olarak identification of the expansion of the sphere of Selâtin ve Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı contract as part of his codification project kapsamındaki vakıflara reaya olarak offered a conservative and historicist-cultural yazılmışlardı. Bu tür vakıflar serbestiyet defense liberal individualism. Considered from statüsünde olduğu için bu kapsamdaki yerlerin the vantage point of his work on urf, customary ve reayasının idaresi onları tasarruf edenlerde law and village-communities, however Cevdet idi. Bunların işletimine sancakbeyi ve diğer ehl- Pasha was also taken up a variety of advocates i örf mensupları herhangi bir vesileyle of communal property as a sympathetic müdahale edemiyor, reayasından avarız vergisi defender of primitive societies. This particular toplayamıyor ve kendilerinin rızası olmadan bir interpretative paradox- of how Cevdet Pasha hizmet talep edemiyordu. Bir kısım came to be seen simultaneously as a defender of araştırmacılara göre idarî ve malî bakımdan bu both custom and contract-is central to the serbestlik reayasına tımar reayasına göre daha preoccupations of this study. korunaklı bir konum sağlamaktaydı.

The aim of this paper will be to investigate the Bu bildiride ise teorikteki bu düzenin, 18. yüzyıl use of historical-comparative method and his koşullarında pratiğe yansımaları ortaya conceptualization of the integrity and rationale çıkarılmak istenmektedir. Çalışmanın başlıca of primitive society worked to historicize and kaynağını 18. yüzyıl Bursa Kadı Sicilleri içinde relativize the institutional forms of modern tespit edilen ve “sancak genelindeki” vakıf society. Historically, this ambiguity in his reayası hakkındaki verilerin toplandığı defterler codification project proved to be especially oluşturacaktır. Bu kayıtlara başvurularak, important, since his account of primitive society Sancakta yaşam biçimi olarak konargöçerliği would be used to justify the conscious retreat sürdüren ya da yerleşik hayata geçse de resmî from the sphere of contract and the defense of açıdan hâlen “yörük” kabul edilen bu toplumsal custom under the rubric of indirect rule. The grupların 18. yüzyıl Osmanlı taşra yönetimi contribution of this study will be to explore içindeki konumları incelenecektir. 17. these interpretative categories bringing together yüzyıldan itibaren toprak düzeni ve malî his work on Ibn Abidin’s Reddu’l-Muhtar and sistemdeki düzenlemelerle (mukataalaştırma his lesser-known writings on land tenure and faaliyetleri ve malikâne sistemine geçiş) taşrada örf yetkilerini bir şekilde üzerlerine alan yeni ve Abdürreşid İbrahim Efendi’nin gazetelerde çoğunlukla yerel yöneticiler türemiştir. Bu kaleme aldığı önemli konulardan birisi de bildiride de Yörüklerin vakıf mütevellileri, Trablusgarp meselesi ve diplomatların bu konu malikâne mutasarrıfları ve onların mültezimleri karşısındaki tutumlardır. Nitekim bu dönemde ile sancakbeyleri, mütesellimler ve taşradaki Trablusgarp Osmanlı Devleti’nin Kuzey diğer askerîleri içine alan bu yönetici zümre ile Afrika’da elinde kalan son topraklardan olan ilişkileri analiz edilmek istenmektedir. birisiydi ve yakın olması sebebiyle de İtalyanların göz hapsindeydi. Bu durumun farkında olan Abdürreşid İbrahim Efendi, Trablusgarp ile ilgili yazılarında özellikle TÜRKİYE’DEKİ ÇERKES EVLERİNİN diplomatların pasif ve kabullenici tutum SOSYAL HAYATA ETKİLERİ içerisinde bulunduklarını düşünüyor, buna Nurgün Koç karşılık eleştirilerde bulunarak bu politikaların terk edilmesi gerektiğini dile getiriyordu. Zira Türkiye’de daha çok “Çerkes” olarak Abdürreşid İbrahim Efendi, diplomasinin adlandırılan Kuzey Kafkasya halkları ortak bir Osmanlı Devleti’nin lehine bir sonuç tarih ve kültür birikimine sahiptirler. Ruslar’la vereceğine inanmamaktaydı. Diplomatik yapılan savaşları kaybeden Çerkesler çözüm anlayışları sebebiyle de Osmanlı anavatanları olan Kafkasya’dan sürgün Devleti’nin birçok toprağını Avrupalılara terk edilmişlerdir. Büyük bir bölümü özellikle 1864 etmek zorunda kaldığını belirtmekteydi ve yılından itibaren Osmanlı Devleti’ne sığınmak Trablusgarp’ın da kaybedilen diğer topraklarla zorunda kalmışlardır. Çerkesler’e kucak açan aynı akıbete uğramasını istememekteydi. Osmanlı Devleti onları ülkenin çeşitli Avrupa devletlerinin milliyetçilik anlayışıyla bölgelerine yerleştirmiştir. Osmanlı hareket ettiğini belirten Abdürreşid İbrahim topraklarına ulaşabilenler, burada kendi Efendi, onların bu tutumlarına karşı İttihad-ı kültürlerini yaşatmaya çalışmışlardır. Çerkes İslam anlayışı ile karşılık verildiği takdirde toplumunun kapalı bir toplum olmadığını başarılı olunabileceğinin üzerinde önemle söylemek mümkündür. Çerkesler’in sosyal durmaktaydı. Bunun için de Müslümanların bir yaşamlarında dikkati çeken önemli an önce harekete geçerek birlik ve bütünlük özelliklerinden biri kadın ile erkek arasındaki ruhu ile mevcut duruma karşılık vermesi ilişkilerdir. Bu ilişkinin temelinde kadını sosyal gerektiğini yazılarında kaleme almıştır. yaşamdan dışlamayan bir anlayış vardır. Biz bu çalışmamızda kırsal alandaki klasik Çerkes Bu çalışmada Abdürreşid İbrahim Efendi’nin evlerinin özelliklerini ortaya koyarak yerleşim Sırat-ı Müstakim dergisinde kaleme aldığı biçimleri ve ev düzenlemelerinin Çerkes makaleler temel alınarak, Hariciye Nezaretinin toplumunun gündelik ve sosyal yaşamına olan diplomatlara hazırlattığı “Trablusgarb, Bingazi etkilerini irdelemek amacındayız. ve Cezair-i İsna Aşer Meseleleri” (İstanbul, 1334) adlı eser gibi döneme ait kaynaklar ve konu üzerine diğer bilimsel çalışmalara yer verilecektir. ABDÜRREŞİD İBRAHİM EFENDİ’NİN TRABLUSGARP MESELESİNE DAİR GÖRÜŞLERİ KLASİK DÖNEM OSMANLI İDARİ Onur Akan SİSTEMİNDE FARKLI BİR UNSUR: KÜRDİSTAN VİLAYETİ/EYALETİ Rusya Türklerinden Abdürreşid İbrahim (1857- 1944); aydın, fikir adamı, seyyah ve siyasi bir Orhan Kılıç figür olarak, 20. yüzyılın ilk yarısında Türk ve İslam dünyasında söz sahibi olmuş bir kişiliktir. 1514 Çaldıran Savaşı’ndan sonra Doğu ve Bu bağlamda İslam Dünyasının temsilcisi olan Güneydoğu Anadolu’nun idari bakımdan Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’da, yapılandırması sürecinde önceleri yerel Ekrâd Müslümanların içinde bulunduğu durumu ve bu beylerinin ayrı bir beylerbeylik olarak durumdan nasıl kurtulunacağını gerek kendi teşkilatlandırılması gündeme gelmiş ancak çıkardığı gazetelerde gerekse diğer yayın aralarında uzlaşma sağlanamayınca 1515 organlarındaki yazılarında analiz etmiştir. yılında kurulan Diyarbekir beylerbeyliği bünyesine farklı bir statü ile yerleştirilmesinde verdikleri bilgiler arşiv kaynakları ile mukayese karar kılınmıştır. Bu sancaklar ilk idari taksimat edilerek açıklanacaktır. listelerine Diyarbekir beylerbeyliği bünyesindeki klasik sancaklardan ayrı olarak HARAP ŞEHRİN KAYIP MEKÂNLARI: “Ekrâd Ümerası” şeklinde kaydedilmişlerdir. 20. YÜZYILIN İLK ÇEYREĞİNDE Sancak idarelerinin bey ailelerinin tekelinde TRABZON’UN TARİHSEL kalmasını sağlamak maksadıyla da “hükümet” TOPOĞRAFYASI ve “yurtluk-ocaklık” sancaklar ihdas edilmiştir. Bu sancaklar Diyarbekir Vilayeti bünyesinde ve Ömer İskender Tuluk Diyarbekir beylerbeyine bağlı olmak kaydıyla, En eskisi 19. yüzyılın ortalarına, fotoğraf bazen “Vilayet-i Kürdistan-ı Diyarbekir” bazen tekniğinin ortaya çıktığı yıllara de “Eyalet-i Kürdistan” olarak tarihlendirilebilecek eski kartpostal ve kaydedilmişlerdir. 16. yüzyılın son çeyreğinden fotoğraflar, Anadolu’daki pek çok kadim şehrin itibaren ocaklık sancaklar Kürdistan kavramı olduğu gibi Trabzon’un da önemli fiziki kullanılmadan sadece yönetimsel farklılıklarını dönüşümlerle bugüne geldiğini açıkça ortaya gösteren “yurtluk-ocaklık” veya “hükümet” koyar. Fiziksel dönüşüm çoğu durumda sadece vurguları yapılarak yazılmışlardır. Bu durum yapıların yenileriyle değiştirilmesi ya da eski 1847 yılına kadar devam etmiştir. yolların genişletilip yenilerinin açılmasıyla 16. yüzyıl uygulamasında, Diyarbekir Vilayeti sınırlı kalmamıştır. Şehrin doğal çeperlerini ve bir beylerbeyinin idaresinde ancak klasik ve topoğrafyasını zorlayan hatta değiştiren ocaklık sancaklardan oluşan iki farklı müdahaleler, şehri, 19. yüzyılın romantik vilayet/eyalet şeklindedir. Kürdistan fotoğraf karelerinden çok farklı, tanınamaz bir Vilayeti/Eyaleti denilen kısmın bahse konu çehreye sokabilmiştir. Değişimin göz ardı dönemde müstakil bir yöneticisi olmamıştır. edilemez gerçeği bir kenarda tutulursa, söz Beylerbeyi veya valisi olamayan bir eyalet konusu dönüşümün keskinliği, çoğu zaman kent yapısı, başka hiçbir yerde görülmeyen farklı ve belliğinde derin boşlukların açılmasına da özel bir uygulamadır. Diyarbekir Vilayeti neden olmuştur. bünyesindeki klasik ve Ekrâd beylerinin Trabzon’un en derin fiziksel dönüşümlerinden idaresindeki Kürdistan hükmünde yazılan birisini Rus işgal yıllarında yaşadığı mevcut sancaklar, farklı dönemleri içerecek şekilde litaretürde anlatılagelmiştir. Meydan’dan batıya haritalar üzerine yerleştirildiğinde; bahse konu doğru birkaç mahalle yıkılarak açılan bugünkü iki grup sancakların idari bakımdan ayrı Maraş Caddesi, şehrin olağan mekânsal kategoride olsalar da coğrafi bakımdan sabit ve örüntüsünün değişimi yanında bugünden birbirinden tamamen ayrı coğrafyalarda bakıldığında belki de pek çok önemli yapının da olmadıkları görülmüştür. Hazırladığımız ortadan kalkmasına ya da zarar görmesine haritalar bu konferansta bilim dünyasının ilgi ve neden olmuştur. Ancak sözü edilen keskin fiziki bilgisine sunulacaktır. Bir Ekrâd sancağının dönüşümün yegâne günah keçisi işgal yılları Kürdistan hükmünde yazılabilmesi için mutlaka değildir. Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet aşiret sahibi bir yerel beyin idaresinde olma yıllarının ürettiği siyasal, sosyal, toplumsal şartını sağlaması gerektiği, tespit edilen bir ortam Anadolu’nun pek çok köşesinde olduğu diğer önemli konudur. Bu hususta belirleyici gibi Trabzon’da da etkisini göstermiş, şehrin olan o bölgedeki etnik unsur değil, yöneticinin fiziksel dönüşümüne ivme kazandıran güçlü bir aşiret reisi olup olmamasıdır. uygulamalar bu yıllarda da görülmüştür. Bu Bildirinin, bu konudaki güncel tartışmaların bağlamda belki de en çarpıcı zihniyet ifadesi daha ilmi sonuçlarla beslenmiş bir zeminde 1930’lu yılların sonunda Belediye meclis yapılmasına katkı sağlayacağı tartışmalarında dile getirilmiştir. “İmar düşünülmektedir. yıkmakla olur. Bir memlekette yıkmak olmazsa Çalışma sancak-tevcih defterleri, tahrir imar da olmaz” görüşünün dillendirilmesinden defterleri, mühimme defterleri, ruus defterleri bir süre sonra, Trabzon’un toplumsal belleğinde ve ilgili diğer arşiv kaynaklarına dayalı olarak önemli yeri olan eski sinema binası yıkılarak hazırlanacaktır. Devrin klasik kaynakları, ortadan kaldırılmıştır. özellikle de Evliya Çelebi ve Kâtip Çelebi’nin Bu çalışma o veya bu nedenle ortadan kalkmış, Kürdistan hükmündeki sancaklar hakkında mevcut literatürde ya da çeşitli belgelerde varlığı bilinen bazı kayıp mekânları/yapıları öncülüğü ve gayretleri neticesinde Garp ortaya çıkarma iddiasındadır. 1926 yılına Ocakları ile birebir antlaşmalar yapma yoluna tarihlendirilen ve az bilinen bir Trabzon şehir gitmiştir. haritası, söz konusu kayıp mekân ve yapıların izini sürmede kullanılacak başlıca kaynaktır. Bu çalışmada, Venedik Cumhuriyeti'nin Garp İşgalden sadece 8 yıl sonra, Rus işgal komutanı Ocakları ile imzalamış olduğu ve orijinalleri Mintslov’un anılarında da ifade ettiği, şehri Archivio di Stato di Venezia'da yer alan üç adet harabeye çeviren müdahalelerin ardından antlaşma metni incelenecektir. 1763'de Cezayir hazırlanan söz konusu harita üzerinden, hem ve Tunus'la ve 1764'te de Trablusgarb'la bugüne ulaşamamış pek çok yapının ve imzalanan antlaşmalarla Venedik Cumhuriyeti mekânın varlığı ve şehir içindeki dağılımı açısından yeni bir dönem başlamıştır. Ocaklara ortaya çıkarılacak, hem de işgalin şehirde yıllık belli bir miktar ödemeyi kabul eden bıraktığı fiziksel etkinin izleri sürülebilecektir. Venedik, bu hamlesiyle korsanlık problemini çözmeyi ve Akdeniz ticaretini canlandırmayı ummuşsa da uzun vadede istediği sonucu elde edememiştir. Seyr ü sefainin niteliği, gemi 18. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA kazaları, korsanlık, deniz sınırı ve esirler GARP OCAKLARI İLE VENEDİK meselesi gibi konuları kapsayan antlaşma CUMHURİYETİ ARASINDA metinleri öncelikli olarak içerik incelemesine İMZALANAN ANTLAŞMALAR tabi tutulacaktır. İkinci olarak bu metinlerden hareketle Osmanlı Devleti'nin Garp Ocakları ile Özgür Oral olan ilişkisinin niteliği tartışılacak; son olarak Osmanlı Devleti Batılı devletlere vermiş olduğu ise bu antlaşmaların imzalanmasından sonra ahidnamelerle kendisine tabi olan Garp başlayan yeni periyodun Venedik ticaret tarihi Ocakları adına da taahhütlerde bulunmaktaydı. açısından önemi tartışılacaktır. Bununla birlikte resmi ifadelerde yer bulan sözler, Ocaklara bağlı korsanlık faaliyetinde bulunan denizciler üzerinde pek de etkili RELATIVE PRICES AND THE olmayabiliyordu. Merkezden uzak oluşları ve EVOLUTION OF HOUSEHOLD geçen yüzyıllarda teşekkül etmiş olan “başına DURABLES OWNERSHIP IN THE buyruk” idari yapıları dolayısıyla sultanın OTTOMAN EMPİRE (1700-1850) yasakları bu bölgelerde pek de bağlayıcı olmamaktaydı. Bu yüzden, Batılı devletler 17. Pınar Ceylan yüzyılın başından itibaren, Osmanlı Devleti’nden almış oldukları ahidnamelere Based on quantitative evidence from probate ilaveten, ayrıca Garp Ocakları ile de antlaşmalar inventories and building upon the existing yapmak yoluna gitmişlerdir. 18. yüzyılın literature, this paper examines the existence of başında (1700) İngiltere Cezayir’le, hemen an Ottoman ‘consumer revolution’ during 1700- ardından Hollanda Trablusgarp’la (1703) ve 1850. By looking at the types and quantity of Aralık 1710’da da Fransa Tunus’la birer ticaret goods possessed by households, I ask whether ve saldırmazlık antlaşması imzalamışlardır. the Ottomans in the mid-19th century were Yüzyılın ilk yarısı tamamlandığında Fransa, better off in terms of domestic comfort İngiltere ve Hollanda’nın da aralarında compared to their 18th century counterparts at bulunduğu Avrupa devletlerinin Garp Ocakları the same level of income and wealth. ile imzaladıkları antlaşmaların sayısı altmış dokuzu bulmuştur. Uzunca bir süre, sadece Many histories of consumption based on Osmanlı Devleti’nden aldığı ahidnamelerin probate records concluded that in the 18th bağlayıcılığına itimat eden Venedik century the ownership of consumer goods Cumhuriyeti ise, Garp Ocakları ile doğrudan increased substantially among the European and diplomatik temas kurmayı tercih etmemiştir. American societies, despite the stagnation and Fakat Garp Ocaklarının merkezi idarenin decline in real wage rates. The efforts to taahhütlerini göz ardı eden tavrından dolayı reconcile the two pictures opened new zarara uğrayan Venedik Cumhuriyeti discussions regarding several important aspects 1760’ların başında Prospero Valmarana, of the pre-modern European economies and Gaetano Gervasone ve Giovanni Comata’nın brought new insights about historical living standards. Recently, changing relative prices ortamının bir sonucuydu. Aynı zamanda during early modern period attracted the bölgelere göre bir kısım yazışmaların Arapça, attention as the explanation of what Clark Fransızca, İngilizce, Romence ve Rumca ile (2004) calls “a seeming paradox”. Clark and yazıldığı bilinmektedir. Ancak, Osmanlı others have suggested that a decline in relative Arşivi’nde karşılaşılan belgelerde bu tür prices of manufactured goods and luxuries due uygulamaların geleneksel yazışma usulünde to new technologies and demographic trends in aksamalara sebep olduğu görülmüştür. Mesela Europe lies behind the early modern consumer Rasadhane-i Amire’deki işlemler için talep revolution. Focusing on improvements in the edilen Türkçe ve Fransızca mühür kullanma domestic environment that did not follow from usulü resmi işlemlerde sıkıntıya sebep rising income and wealth, this paper olduğundan bir süre kabul görmesine rağmen investigates whether a similar process took daha sonra bundan vazgeçilerek tamamen place in the Ottoman realm. Türkçe ibareli olarak kullanılması tavsiye edilmiştir. Diğer bir vakada ise, devlet My results demonstrate clearly that the dairelerinde hazırlanan bazı yazışmalarda communities I study did experience a Fransızca ve diğer yabancı dillerdeki tabirlerin significant change in consumption patterns. I sıkça kullanıldığı görülmüş, bunun da show that from the second half of the 18th Türkçenin anlam ve şive ahengini bozduğu dile century onwards, Ottomans, who were not getirilerek bundan sonra yabancı kelimelerin richer than their counterparts in 1700, owned a yazışmalarda kullanılmaması kanunname ile greater quantity and variety of domestic goods, emredilmiştir. Konuyla ilgili örneklere and thus, enjoyed higher levels of domestic Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde oldukça comfort. If a rise in the consumer goods that did fazla rastlanmaktadır. Bu çalışma, “farklı not follow from rising incomes and wealth of dillerde üretilen belgeler, idari işlemlerde bazı the households is considered as the trademark problemlere sebep olmaktadır” hipotezine of the 18th century consumer revolution in the dayanmaktadır. Western world, than we can argue that the Ottoman realm experienced it in the second-half Osmanlı belgelerindeki dil problemine iki of the 18th century. Furthermore, the findings şekilde rastlıyoruz. İlki, belgelerin Fransızca, strongly suggest that this was made possible by İngilizce ve Romence gibi tamamen yabancı bir a decline in the prices of consumer goods, rather dilde üretilmesi; ikincisi ise Türkçe than a household-based reallocation of yazışmaların içerisinde çok yaygın olarak resources in favor of domestic chattels. bilinmeyen yabancı kökenli kelimelerin kullanılmasıdır.

Bu çalışmayla, Osmanlı Arşivinde yapılan TANZİMAT’IN OSMANLI YAZIŞMA araştırmada, bürokraside Türkçenin dışında GELENEĞİNE ETKİSİ IŞIĞINDA farklı dillerin kullanılmasıyla ortaya çıkan BÜROKRASİDE YAŞANAN DİL sorunlar tartışılmış, Devletin buna karşı aldığı PROBLEMLERİ önlemler değerlendirilmiştir. Sonuçta bu farklı dilleri kullanmak yerine devletin tamamen Rıfat Günalan-Niyazi Çiçek yazışma dilinde Türkçeye döndüğünü Osmanlı Devletinde 1839 yılında yayınlanan görmekteyiz. Konu, ilk elden arşiv belgeleri Tanzimat Fermanının ardından, özellikle idari incelenerek belgesel analiz ve betimleme işlemler sırasında üretilen bir sözleşmeden, yöntemi kullanılarak ele alınmıştır. Çıkacak sıradan bir arzuhal veya istidaya kadar çoğu sonuçların, Tanzimat sonrası Osmanlı belgede, Türkçenin yanı sıra mahalli diller yanı bürokrasisini inceleyen araştırmalara katkı sıra farklı yabancı dillerin de kullanılması yapacağı umulmaktadır. talepleri gündeme gelmiştir.

Bu durum, çok kültürlü bir yapıya sahip olup çeşitli dillerin konuşulduğu Osmanlı toplumunda, farklı milletlerin kendi dillerini her yerde kullanma arzularını yüksek sesle dile getirmeleri, Fermanın sağladığı özgürlük A HAMIDIAN TOOL OF İSYAN GÜNLERİNDE EDREMİT ADMINISTRATION? THE "GENERAL KÖRFEZİ: 1821 AYVALIK İSYANININ INSPECTORATE OF RUMELIA" (1902- SOSYO-EKONOMİK SONUÇLARI 1909) ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Sena Hatip Dinçyürek Serdar Genç

In presenting the findings and hypotheses of my 1821 yılında Mora’da çıkan isyan kısa süre ongoing PhD research on 'the General içinde adalar ve Anadolu’nun batısını tehdit Inspectorate of Rumelia' (Vilayet-i Selase etmeye başlamıştır. Rum eşkıyası Batı Anadolu Umum Müfettişliği), this paper aims to open a sahilindeki köy ve kazalara saldırılarda discussion on an extraordinary imperial bulunarak hem buradaki Müslümanlara zarar administration in Ottoman Macedonia of the vermiş hem de Rum reaya isyan için late Hamidian period (1902-1909), under the cesaretlendirilmiştir. Nihayetinde isyan inspectorship of Hüseyin Hilmi Pasha. The Rumların çoğunlukta olduğu Ayvalık’a da tesir current literature on the Macedonian Question etmiş ve Yund adası reayası ile birlikte isyan has so far dealt only partially with both the başlatılmıştır. Bu isyanla birlikte başta Edremit, inspectorate and the inspector himself, leaving Kemer ile güneydeki Ayazmend kazaları various questions unanswered. This paper saldırılara maruz kalmış ve bölgede asayiş briefly examines the subject within the bozulmuştur. historical context of the first decade of the 20th century, which witnessed the peak of ethno- Bu çalışmada amaç; isyanın nedenleri, political conflicts in the Ottoman Balkans. The bastırılması ve siyasi sonuçlarından ziyade Inspectorate was established with an imperial Müslüman ve gayrimüslim nüfusun bir arada order of Abdulhamid II, as an outcome of 'the yaşadığı Edremit Körfezindeki kaza ve Regulations on Rumelian Provinces' issued on köylerde isyanın nasıl yankı bulduğu meselesini 30 November 1902. Although the apparent incelemektir. Bu bağlamda isyanın körfezdeki purpose was to satisfy the concurrent European sosyal ve demografik yapı ile ekonomik demands for 'reforms in Macedonia' on the dengelerde meydana getirdiği değişiklikler basis of the Berlin Treaty of 1878, the Inspector tespit edilip bölgenin temel geçim kaynağı olan General also had to deal with a wide range of zeytinciliğin bu süreçten nasıl etkilendiği issues; from the implementation of public order hususuna da cevap aranacaktır. to the dismissal of corrupt officials. As the Rumelian provinces became the cradle of the Bu türden bir isyanın sosyal ve ekonomik Committee of the Union and Progress, the sonuçlarını tespit ve tahlil edebilmek için yerel Inspectorate found itself increasingly facing a kaynaklara yönelmek ayrıntıların ortaya new sort challenge. Along the line of an çıkmasına katkı sağlayacaktır. Bu kapsamda investigation into the role of Hüseyin Hilmi Edremit ve Burhaniye şer'iye sicilleri ana Pasha, the administrative structure, and the kaynak olarak kullanılacaktır. Zira bununla functioning of the institution, this paper seeks ilgili olarak sicillerde mühim veriler an answer to the question: "to what extent the bulunmaktadır. Ayrıca Başbakanlık Osmanlı inspectorate can be considered as a ‘typical’ Arşivi'nde konu ile ilgili muhtelif kataloglarda reflection of Hamidian approach to a complex yer alan belge ve defterlerden de issue with an international nature in yararlanılacaktır. Macedonia?” The research is based on a set of primary sources such as the personal papers of Hüseyin Hilmi Pasha housed by ISAM, official KADIZÂDE MEHMED EFENDİ’NİN documentation from the Prime-ministerial MANZÛME-İ AKÂİD’İ VE TASAVVUFÎ Archive in Istanbul, as well as reports from the DÜŞÜNCELERİ British Foreign Office and the published memoires of the contemporaries. Songül Karaca

Kadızâde Mehmed Efendi (ö. 1632), Kadızadeliler hareketinin lideri olarak bilinmektedir. 17. yy.a damgasını vuran bu hareket, tasavvuf karşıtlığı ile ön plana çıkmıştır. Bu kadar önemli olmasına rağmen karşı alınan önlemler 1881 yılında Düyun-ı Kadızâde’nin eserleri, yapılan onca çalışmaya Umumiye İdaresi’nin tuz gelirini toplama ve rağmen netlik kazanamamıştır. Bunun sebebi yönetme yetkisine sahip olmasıyla beraber daha daha çok kütüphane kataloglarındaki müellif ve etkili ve aynı zamanda baskıcı hale gelmiştir. eser ismi karmaşasından kaynaklanmaktadır. Düyun-ı Umumiye İdaresi deniz yoluyla Nitekim kataloglarda daha çok “Kadızade yapılan tuz kaçakçılığına öncelik vererek Efendi Mehmed Magnisavî” olarak geçen bir Karadeniz havzasına yönelmiştir. İdare temelde manzum akaid metninin, Kadızâde’ye ait Kırım ve Bakü kaynaklı şebekeler vasıtasıyla olduğu birkaç yıldır kesinleşmiştir. gelen kaçak tuzun karaya çıkmadan yakalanması ve kaçak tuz alım ve satımının Kadızâde Mehmed Efendi’ye ait Manzûme-i engellenmesine yönelik önlemler almıştır. Akâid adı verilen bu metin; Allah’ın isimleri ve sıfatları, cennet, cehennem, kabir azabı gibi Tebliğde tuzlalar hakkında kısa bilgi verildikten akaidî konuların yanı sıra tasavvuf, velilerin sonra Karadeniz Havzasındaki bu kaçakçılığa kerametleri gibi konulara da yer verir. ilişkin gelişmeler irdelenecektir. Kadızâde’nin tasavvufa ait görüşlerinin manzum bir şekilde doğrudan okunabildiği bu eserde Yazıcıoğlu Mehmed (ö. 1451), Dede Ömer Rûşenî (ö. 1486), Güvâhî (ö. 1526) ve XVIII. YÜZYIL OSMANLI Aziz Mahmut Hüdayi’den (ö. 1628) alıntılar MALİYE’SİNDE İMDÂDİYYE yapılmıştır. Özellikle Rûşenî’nin Miskin-nâme UYGULAMALARI adlı kitabından yapılan alıntılar, Kadızâde’nin Tayfun Ulaş kendi tasavvuf anlayışını ve bu konudaki fikir mücadelesini dile getirmektedir. Çünkü söz XVI. yüzyılın sonlarından itibaren, Osmanlı konusu alıntılar, Kadızâde’nin kendi anlayışına devlet ve toplum yapısında bazı köklü göre değiştirilerek iktibas yapılmış ve bu değişiklikler meydana gelmişti. Bu iktibasların sonunda Rûşenî’ye hakaretâmiz değişiklikler, mevcut koşulları etkileyecek sözler söylenmiştir. Bu bildiride ise nitelikte olup devlet genelinde büyük bir etkiye Kadızâde’nin Manzûme-i Akâid adlı eseri sahipti. Bu etki hem askerî hem de mâlî alanda tanıtılacak ve yaptığı iktibaslarla fikrî dünyası görülmekle birlikte beraberinde birçok sorunu değerlendirilmeye çalışılacaktır. da ortaya çıkarmıştır.

XVI. yüzyılın sonuyla birlikte askerî anlamda Osmanlı’nın çeşitli mücadelelerde yetersiz KARADENİZ HAVZASINDA 19.YÜZYIL kalması, aynı zamanda mâlî darlığı tetikledi. Bu SON ÇEYREĞİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI gelişmeler Osmanlı tarihinde yeni bir dönemin VE ALINAN TEDBİRLER ortaya çıkışında ilk etkenler olarak yorumlanabilir. Mâlî darlığın çözülmesi için Şennur Şenel- Ekim Kasım devlet ve toplum yapısını etkileyecek çeşitli Tebliğde Osmanlı Devletinni Karadeniz önlemlere başvuruldu. Bu dönemde akçenin sahilinde yapılan tuz kaçakçılığının Düyun-ı gerçek değerinin yarıya indirilmesi - Umumiye İdaresi’nin kuruluşu sonrasındaki devalüasyon- devlet gelirlerinde aynı oranda bir durumu ele alınacaktır. Ana eksen kaçakçılık, düşüşe yol açtı. Devlet de çözüm olarak timâr kaçakçılar, Osmanlı devlet bütçesi ve toplum sisteminin bütüncül bir parçasını temsil eden hayatı için tuzun önemi olacaktır. Zaman klâsik vergi sisteminde değişiklikler yapmak sınırlaması 1881-1914 olarak belirlenmiştir. yerine ‘avâriz usulüne, yani genel olarak acil durumlarda devlet hazinesi tarafından toplanan Tuz, tarih boyunca temel tüketim maddesi oluşu olağanüstü vergilere başvurmuştu. Bilhassa ve kullanım alanının çeşitliliği sebebiyle devlet mâlî alanda XVII. yüzyılda ilk defa olağanüstü tekeline alınan önemli bir gelir kaynağıdır. durumlarda alınan imdâdiyye vergileri, XVIII. Nitekim Osmanlı devleti de ilk dönemlerden yüzyılda düzenlemeye tâbi tutularak (özellikle itibaren tuz monopolü uygulamış olmasına 1717 Islâhat Buyruğu ile) olağan hale getirilmiş rağmen tuz kaçakçılığı ve benzeri yasal ve devlet için devamlı bir gelir kaynağı haline olmayan hadiseler vukubulmuştur. Ülkenin dönüştürülmüştür. tamamında yapılmakta olan tuz kaçakçılığına Bu bağlamda, XVIII. yüzyıldaki imdâdiyye Anadolu şehirleri içerisinde stratejik uygulamalarının nasıl bir içeriğe sahip olduğu konumuyla ön plana çıkan Trabzon’un ve halk tarafından nasıl karşılandığı, bu irdelenmesidir. Konunun sağlıklı çalışmanın ana temasını oluşturmaktadır. Bu değerlendirilmesi için isyan tarihi ile ondan bir tema, özellikle Başbakanlık Osmanlı Arşivi, önceki yılda halkın huzurunu bozucu mahkeme Cevdet tasnifindeki çeşitli belgeler üzerinden ve kayıtlarının incelenmesi gereklidir. Şu ana Mühimme kayıtları ile işlenecektir. Ayrıca kadar konu üzerinde hiçbir çalışmanın Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maliyeden yapılmamış olması bu yöndeki araştırmaların Müdevver tasnifindeki Başmuhasebe Maliye başlamasına veya bundan sonra yapılacak Ahkâm Defterleri’ndeki çeşitli veriler ve araştırmalar için zemin oluşturmasına imkân konuyla ilişkin ahkâm kayıtları da XVIII. yüzyıl tanıyacaktır. Patrona İsyanı hakkında da kısa Osmanlı mâlî yapısı çerçevesinde bir bilgi verilecek olan bu bildiride temel değerlendirilecektir. kaynağımız Trabzon kadı sicilleri olup dönemin kronikleri de incelenecektir.

PATRONA İSYANI SÜRECİNDE (1730) TRABZON MAHKEMESİNE YANSIYAN THE MISSIONARY ACTIVITY OF THE DAVALAR ROMAN CATHOLICS IN BLACK SEA (PONTUS) Temel Öztürk Theodosios Kyriakidis Osmanlılar zamanında bazen İstanbul’da bazen de memleketin değişik yerlerinde çıkan isyanlar The issue of the Catholic presence in the Black büyük ve küçük olması yönünde sadece çıkış Sea (Pontus), mostly through the examination merkezlerini değil daha geniş bir coğrafyayı da of the missionary activity developed in the 19th etkilemiştir. Bu durum, isyanın sosyal bir olgu century remained a challenge for historical niteliği açısından çıkış merkezi dışındaki research, as there was little information on bölgeleri farklı nitelikli olarak etkilemesi secondary sources and published studies. With yönüyle dikkat çekici bir unsurdur. Zira the systematic study of the rich archival İstanbul’da çıkan bir isyanın Anadolu’yu veya material, effort was made to highlight this issue, devletin farklı coğrafi bölgesini etkileyip illuminating the action of the missionary orders etkilemediğinin tespiti dönemin toplumsal who worked in Pontus, but particularly to açıdan farklı parametrelerinin irdelenmesini underline the timeless interest of the Vatican for gerekli kılmaktadır. Her ne kadar yeniçağda this region. The missionaries were able to ulaşım ve haberleşme düzeyi, bir isyanın farklı approach the indigenous population, mainly the coğrafi bölgeleri etkilemesi açısından şu ana Armenians, developing an extensive kadar araştırmaların çeşitlenmesini engellemiş educational, charitable and pastoral work. olsa da ulaşım noktasında transit veya hayati Several factors in the Ottoman Empire favored konumda bulunan coğrafi bölgelerin uzak the development of the missionary action. yerlerde çıkan bir isyandan etkilenmeyeceği Isolate citizens saw the missionaries as an anlamını taşımaz. Çünkü kimi zaman taht opportunity for a good education and for değişikliği kimi zaman isyancıların ortadan improving the standards of their living. kaldırılmasıyla sonuçlanan isyanların temelinde Moreover, the reformist air which was blowing iktisadî, sosyal, siyasî pek çok sebebin olduğu in the Ottoman Empire and the pressures that ve küçük bir bahane ile cereyan edip geniş bir Great Powers exercised to the Ottoman Empire alana yayıldıkları muhakkaktır. İşte bu nedenle in order to protect the Christians who lived in merkez isyanı niteliği taşımakla birlikte siyasî the territory radically changed the position of ve sosyo-ekonomik sebeplere dayalı olan Christians and strengthened the missionary Patrona İsyanı dikkat çekicidir. Ayrıca bu dynamic that had developed. The Catholic isyanın ulaşım tekniklerinin geliştiği, devletin missions in Pontus followed a path of creative yenileşme dönemine girdiği 18. yüzyıla isabet expansion till the outbreak of the First World etmesi de araştırmayı anlamlı kılacaktır. Bu War which had a negative impact in the araştırmayı anlamlı kılacak bir başka husus da presence of the Catholic element in Pontus. The isyanın çıkış noktası ile ulaşımın gerek kara restrictive measures taken during the war, and gerekse deniz yolundan rahatlıkla yapıldığı later from Mustafa Kemal and the Turkish Republic, almost annihilated any hope of a TAX MODERNIZATION AND stable and prosperous presence of the Catholics PROPERTY TAX IN LATE OTTOMAN in the Turkish territory. This study was SYRIAN URBAN SOCIETIES primarily based on archival material. The bulk of the information comes from various Vatican Tomoki Okawara archives: Archivio Segreto Vaticano, Archivio Delegazione Turchia, Segreteria di Stato, Affari It is commonly accepted that Ottoman taxation Ecclesiastici Straordinari, Congregazione per l’ system differed not only from time to time, but evangelizzazione dei Popoli, Congregazione also from place to place before the Tanzimat per le Chiese Orientali, Archivio generale dell' period. One of the most significant aspects of ordine dei Frati Minori Cappuccini, Archivum Tanzimat reform was fair taxation, or tax Romanum Societatis Iesu. modernization. Tanzimat reformers attempted to shift the tax burden from the land to urban wealth, replacing indirect taxes with direct taxes. Long and difficult process of the Ottoman MAHMUT EFENDİ’S ACCOUNT OF THE tax reform, however, has not been investigated PARTHENON’S FOUNDATION in detail. Thomas A. Sinclair In this presentation, we pay attention to tax reform of Syrian urban societies, Damascus and According to the early 12th /18th -century Tarihi- Aleppo during the nineteenth century in Medinetü’l-Hukema of Mahmut Efendi, particular, where the local government the Parthenon was founded by the Athenian attempted to impose a kind of property tax statesman Perikles as an answer to Solomon’s several times under different names (salyane great temple in Jerusalem: formerly Athenians , ferde, iane, virgü). In the beginning, had had to undertake the pilgrimage to that city, urban population of both cities resisted but in the Parthenon, once it was built, found a stubbornly against the new taxation, but they worthy substitute. Mahmut’s account describes gradually changed their attitude with adopting how Perikles overcame local opposition and negotiation tactics. The process reflects gathered funds. The source of the marble, changing power balance between the central details of the layout, dimensions, the statue of authority and local societies, Muslim and non- the goddess Athena: all these enter into Muslim relations etc. Based upon various Mahmut’s account. In the present archival documents preserved in archives communication we enquire into the exactitude located in Turkey, Syria and Egypt, we consider of Mahmut’s description of the structures. We here the impact of tax reform or tax compare Mahmut’s text not only with his modernization on late Ottoman Syrian urban immediate source, the history of Athens by the societies. 17th -century Greek compiler Grigorios Kontaris, but with the original Classical sources from which our knowledge of Perikles is XVIII. YÜZYILA AİT İKİ İSYANIN ultimately derived. This presentation is KARŞILASTIRILMASI: 1703 VE 1730 conceived as a pair with The Parthenon, İSYANI İLE İLGİLİ YENİ Perikles and King Solomon: a case of Ottoman YAKLAŞIMLAR ÇERÇEVESİNDE geographical imagination. As a complementary KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ approach to an understudied Ottoman text we aim in these two presentations to draw attention Uğur Kurtaran to the multi-layered nature of Mahmut’s work in terms of its literary complexity (the above) 1699 Karlofça Antlaşması’nın ağır şartları ile and to investigate how Mahmut makes sense of başlayan XVIII. yüzyıl Osmanlı tarihinde çok Athenian monuments by weaving together önemli değişimlerin yaşandığı bir yüzyıl classical and Islamic history and myth (“… olmasının yanı sıra, aynı zaman da isyanların da Ottoman geographical yüzyılı olarak anılır. Nitekim bu yüzyılda imagination”). Osmanlı tarihini derinden etkileyen iki isyan vakası yaşanmış olup, bu isyanlar sonucunda padişah değişiklikleri yaşanmış ve ülke önemli sorunlarla karşılaşmıştır. Bahsi geçen bu isyanlardan birincisi 1703 yılında Sultan II. Ordusunda görevlendirilmesi sevinçle Mustafa’nın yerine sultan III. Ahmed’in tahta karşılanmıştı. geçmesine neden olan isyan olup, bu isyan bazı Goltz Paşa, Savaşın başlarında İstanbul kaynaklarda “Edirne Vakası” ya da “Feyzullah ve Çanakkale’de önemli vazifeler üstlenmişti. Efendi Vakası” olarak geçmektedir. Diğer isyan Bundan ziyade Onun asıl hizmetleri ve hadisesi ise 1730 tarihinde gerçekleşen ve başarıları Irak bölgesindeki 6. Ordu Sultan III. Ahmed’ tahttan indirerek, yerine Kumandanlığı vazifesinde olmuştur. Osmanlı Sultan I. Mahmud’un geçmesini sağlayan 1703 Devletinin Birinci Dünya Savaşında isyanıdır. Yine 1703 isyanı da kaynaklarda daha Çanakkale’den sonra elde ettiği ikinci büyük ziyade “Patrona Halil İsyanı” şeklinde zaferi Kut’ülamare’nin sevk ve idaresi ona bağlı geçmektedir. Peki, nedir bu iki isyanların çıkış olarak yapılmıştı. Bizzat Cephe hatlarına sebepleri, hangi yönleriyle birbirine benzerler gitmiş, muharebeleri ve muhasarayı idare ve hangi yönleriyle birbirinden ayrılırlar? Bu etmişti. Bununla beraber Cephede yaptığı bir çalışmada bu ve benzeri sorulara cevaplar gemi yolculuğunda devrin en öldürücü verilmiştir. Bu çerçevede çalışmamızın temel hastalıklarından olan Lekeli Hummaya amacı aynı yüzyılda ve birbirine oldukça yakın yakalanmıştır. Kısa süren hastalık döneminden tarihlerde yaşanan iki isyan hadisesini sonra ikinci vatanım dediği Osmanlı Devleti karşılaştırmalı bir perspektiften ele almaktır. Bu topraklarında vefat etmiş ve defnedilmiştir. sayede her iki isyanın başta çıkış sebepleri Bu çalışmayla bir Alman üstsubayının olmak üzere, isyanın gelişimi, toplum üzerinde Osmanlı Devleti ve Türk milletiyle nasıl oluşturduğu etkiler ve sonuçları gibi noktalarla kendisini özdeşleştirdiği, 72 yaşında olmasına incelemek suretiyle XVIII. yüzyıl Osmanlı rağmen nasıl hayatını feda edercesine çalıştığı siyasi tarihi üzerindeki yansımaları tespit ortaya konacaktır. Onun faaliyetleri ve edilmiştir. Yine çalışmamızda özellikle isyanın ölümünün Almanya ve Osmanlı Hükümetlerini çıkışında etkili oldukları düşünülen kişilerin nasıl daha fazla yaklaştırdığı sorusuna yanıt (Patrona Halil-Feyzulllah Efendi) gerçekte aranacaktır. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda isyan üzerinde ne kadar etkili oldukları konusu kullanılmayan yeni kaynaklarla konu daha tartışılmak suretiyle, isyanın çıkmasında bu tafsilatlı incelenecektir. Başbakanlık Osmanlı, yüzyıla ait diğer güçlerin etkileri belirtilmiştir. Genelkurmay ATASE Arşivleri, Türk ve Bu noktada çalışmamızda bazı isimlendirmeler Alman subaylarının hatıraları, devrin basını ele ve dönemlemeler eleştirilmekte ve arşiv alınarak Birinci Dünya Savaşında Goltz vesikaları ve diğer kaynakların yardımıyla yeni Paşa’nın Osmanlı Ordusundaki faaliyetleri, isimlendirme ve dönelendirmeler hastalığı, ölümü ve yankılarının izi sürülecektir. kullanılmaktadır.

1784 VE 1786 YILLARINDA BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA HİNDİSTAN’DAN GELEN İKİ ELÇİLİK OSMANLI ORDUSUNDA HİZMET EDEN HEYETİ GOLTZ PAŞA’NIN ÖLÜMÜ VE YANKILARI Ü. Filiz Bayram

Uğur Üçüncü Bu bildiride bahis edeceğim bilgiler ile I. Abdülhamid dönemine ait olaylar zincirinin, 20. Asrın ilk büyük savaşına Osmanlı Devleti, bazı safhaları aydınlatılmaya çalışılacaktır. parçalanma sürecini sona erdirip yeniden Babürlü Devleti’nin yıkılması ile Hindistan’nın ilerleme amacıyla, liderliğini Almanya birçok bölgesinde bağımsız Müslüman İmparatorluğunun yaptığı İttifak Devletlerin sultanlıklar kurulmuştur. Bu sultanlıkların yanında girmiştir. Almanya İmparatorluğuyla bazıları İngilizler’e karşı önemli mücadeleler yapılan antlaşma ve sözleşmeler gereği Alman vererek Britanya Krallığı’nın Hindistan subay ve askerlerinin bir kısmı da Osmanlı topraklarına yerleşmesini zorlaştırmıştır. Bu Ordusunun emrine verilmiştir. Bunlardan bir sırada Halife olarak tanınan Osmanlı Sultanları, tanesi de Mareşal Colmar von der Goltz İngilizler’e karşı verilen mücadelede yardım Paşa’dır. Osmanlı Devletinde özellikle askeri istenilen önemli merci haline gelmiştir. ve siyasi alanda fazlasıyla tanınan Goltz Hindistan’da İngiliz hâkimiyetine karşı Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı mücadelede öne çıkan sultanlıklardan biri de Sultan Haydar Ali idaresindeki Meysor Devleti KALE-İ TAVAS KAZASI MERKEZ VE idi. Haydar Ali’nin ölümünden sonra tahta KIRSALINDA VAKIF KURUMLARI, çıkan oğlu Tipu Sultan da İngilizlere karşı YAŞAM VE DİN (XVIII.-XIX. önemli mücadeleler verdi. Mücadelesinde YÜZYILLAR başarılı olmak isteyen Tipu Sultan diğer Avrupa Devletleri ile işbirliği imkânları arayarak Yasemin Beyazıt konuya milletlerarası bir boyut kazandırmak istiyordu. Bu amaçla İngiltere, Fransa ve Bugün Denizli’ye bağlı olan Kale-i Tavas, Osmanlı Devletine elçiler göndermiştir. Menteşe sancağına bağlı bir kaza olarak bu Osmanlı Devletine gelen elçilik heyetinin amacı statüsünü XVIII. ve XIX. yüzyıllarda ticari ilişkileri geliştirmek ve yardım istemekti. sürdürmüştür. Kale-i Tavas kazasının tarihçiler Bu nedenle Tipu Sultan ilki 1784 ikincisi 1786 tarafından ilgiye mazhar olduğu dikkati yılında olmak üzere iki elçilik heyetini Osmanlı çekmektedir. Kazanın XVI. ve XIX. Devletine göndermiştir. yüzyıllarına dair Mübahat Kütükoğlu’nun Elçilerin İstanbul’a gelmeleri ile ilgili bilgiler, çalışmaları mevcuttur. Kütükoğlu XVI. yüzyılı resmi devlet tarihçileri olan vekayinüvistlerin incelediği çalışmasında tahrir defterlerine eserlerinde de karşımıza çıkmaktadır. Özellikle dayanarak, XIX. yüzyılı konu olan 1787-1792 Osmanlı Avusturya Rus Savaşları araştırmasında ise temettuat defterlerini esas sırasında vekayinüvist olan Sadullah Enverî bu alarak kaza merkezi ile kırsalını sosyo- konu üzerinde durarak elçilik heyeti ile ilgili ekonomik açıdan incelemiştir. Aynı yazarın çeşitli bilgiler vermiştir. Başbakanlık Arşiv Menteşe Sancağı’nın 1830 nüfus sayımını ele kaynaklarında da bu bilgileri ayrıntılandıran alan bir eseri de mevcuttur. İlaveten Ahmet belgeler mevcuttur. Enverî Tarihinde yer alan Yiğit tarafından bir değerlendirme ile birlikte bu bilgiler daha önce kullanılmamış yayımlanan Menteşe Sancağı Evkaf defteri kaza olduğundan, ilk olarak bu bildiride bahis edilip vakıf çalışmaları açısından önemlidir. Yine mevcut olan bilgilere yenileri eklenecek ve ilgili konuda Nilgün Çevrimli’nin sunduğu elçilik heyeti ile ilgili bilgiler tebliğ de zikredilmeye değerdir. Bu araştırmalar detaylandırılacaktır. Kale-i Tavas kazası çalışmaları açısından Bu heyetlerin İstanbul’a gelmesi, Osmanlı Rus- önemli bir birikim oluşturmuş ve kaza vakıfları Avusturya savaşına tesadüf etmesine rağmen, ile vakıf kurumlarına ilişkin kıymetli bilgiler elçilik heyeti ile ilgili teşrifat kaideleri vermişlerdir. uygulanarak güzel bir ağırlama yapılmış fakat Bu bildiride ise Kale-i Tavas kazası vakıfları ile Tipu Sultan’ın istediği yardım ise maalesef vakıf kurumları konusu detaylı bir incelemeye gönderilememiştir. Osmanlı Devleti bu konuda tabi tutulacak, Osmanlı Devleti’nde vakıf içinde bulunduğu duruma ve Avrupalı kurumlarına yapılan atamaların kaydedildiği Devletlerle olan ilişkilerine bağlı olarak hareket hurûfât defterleri incelemenin esas noktasını etmiştir. oluşturacaktır. Hurûfât defterleri imâm, Bu minvalde hazırlanan bildirideki amaç, müezzin, vâiz, cüzhân, tekkenişîn gibi Osmanlı kaynakları temel alınarak geçmişe dair görevlilerinin atamalarının yer aldığı defter var olan bir kısım bilgilerin ortaya konulması grubudur. Atamalar yapılırken görevlinin yanında mevcut araştırmacıların ve bilim atandığı kurum ile yeri, vakfı, bânisi gibi adamlarının geçmişi anlayarak günümüzü bilgiler verilmektedir. Veriler XVII. yüzyılın yorumlamalarına ve geleceği kuracak zincir sonlarından başlayıp XIX. yüzyılın ortalarına halkalarından bir kaçını oluşturmalarına kadar devam etmektedir. Bu sebeple çalışılan yardımcı olma gayreti ve çabası olacaktır. kazanın yaklaşık bir buçuk asır boyunca var olmuş ya da yeni kurulan vakıf kurumlarını inceleyebilmek mümkün olmaktadır. Hurufat defterlerinden tespit ettiğimiz veriler ışığında birincil olarak Kale-i Tavas kazasında yer alan vakıf kurumları kuruldukları yer, zaman ve bânileri açısından irdelenecek ve vakıfları tespit edilmeye çalışılacaktır. İkincil olarak tespiti yapılan vakıf kurumlarının merkez ve kırsala olan dağılımı tartışılacaktır. Vakıf kurumlarının sayısının nüfus ile ilişkisi sorgulanacaktır. Üçüncü olarak kaza sınırları içerisinde nüfusça examined within sicils numbered 1, 2, 5, 9, 14, artan ve cazibe noktası haline gelen mahallerin 17, 26, 51, 56 and 84. gelişimi irdelenecektir. Örneğin kazaya bağlı olan Yarangömü köyünün hızlı bir ivmeyle büyümesi ve buna nispetle vakıf kurumları 18. YÜZYILIN BAŞLARINDA TERSANE- sayısındaki artış dikkati çekmektedir. Bu I AMIRE’DE BAZI YENI GÖREVLERIN bağlamda benzer çalışmalara konu olan İHDASI VE YAŞANAN YOLSUZLUK kazalarla mukayese yoluna gidilecektir. Son VAKALARI olarak ise vakıf kurumları çevresinde yaşanan toplumsal ve dini hayat mercek altına Yusuf Alperen Aydın yatırılacaktır. 1701 tarihli Bahriye Kanunnamesi ile Osmanlı donanmasında yeni bir dönem başladı. A REVIEW OF PRICES IN THE 16TH Kanunname’de donanmadaki mevcut CENTURY’S USKUDAR kalyonların sayısının bir an önce arttırılması da emredildiğinden imparatorluğun en büyük gemi Yasemin Çiftçi- Sema Keleş inşa tezgahı konumunda olan Tersane-i Amire’de inşa faaliyetleri yoğunlaştı. Uskudar which improved after the conquest of İnşa faaliyetleri dolayısıyla başta kereste olmak Istanbul was a typical town before. After the üzere zift, katran, reçine, Fatsa teli, yelken bezi conquest, Uskudar started to urbanize and this gibi pek çok malzemeye ihtiyaç duyulmaktaydı. urbanization continued throughout the 16th Bir anlamda ülkedeki bütün imkanların yeni century. Uskudar was an important area in terms donanma kalyonlarının inşasında ve ayrıca eski of social, political and economic aspects as well kalyonların tamirinde ihtiyaç duyulan as had a court with a lot of Court Registers malzemeleri karşılamak üzere seferber edildiği called Şer’iyye Sicils which are the main ifade edilebilir. Bu malzemelerin Tersane-i sources of this study. Amire sahasında depolandığı yapılar The most important reason of using Şer’iyye bulunmaktaydı. Bu malzemelerin korunması ve Sicils as the primary sources in the study is that zayi edilmeden doğru şekilde kullanılması sicils have a rich content in terms of local beraberinde bunlarla ilgili sıkı bir takibi history apart from many other sources. Besides, gerektirmekteydi. Buna yönelik olarak bir they have a very important place for reaching takım düzenlemeler yürürlüğe sokuldu. Ayrıca the datas about goods and services and their Tersane-i Amire’de bazı yeni görevler ihdas prices which are the main topic of the study by edildi ve bu göreve getirileceklerin yetki ve clearly clarifying the time and the place which sorumlulukları kayda geçirildi. Tersane’deki they belong. görevliler ve bunların alacakları maaşlar da The aim of this study is to compare prices of the belirlendi. goods and services by detecting the course of 18. yüzyılın başlarında Tersane’deki bürokratik these prices in Uskudar in the 16th Century and yapılanmada bazı yeniliklerin varlığı tespit to examine price fluctuations and inflation edilebilmektedir. Bu bürokratik yapılanma throughout the century. In this context, by gayretinin hedefinde şüphesiz imparatorluğun examining the prices of goods and services in en faal ve en yoğun iş yeri konumundaki the 16th century in scale of Uskudar, it is going Tersane’de işlerin düzenli ve doğru yapılması to be tried to find out a new clue to price bulunmaktaydı. Buna rağmen Tersane’de arşiv increases have occured in the 16th century as a belgelerine ve dönemin tarih anlatısına result of Geographical Discoveries and flow of yansıyan bazı yolsuzluklar gerçekleşmiş hatta silver and gold and also Price Revolution which bu durum merkezi idareyi de rahatsız eder hale have been claimed to have occured in the gelmişti. Öyle ki III. Ahmed bir kalyonun inşası Ottoman geography and worldwide. için kaç kuruş harcandığını öğrenmenin Istanbul Şer’iyye Sicils which have been “murad-ı hümayunu” olduğunu ifade etmişti. transcripted by Turkish Religious Foundation Tersane-i Amire’deki işleyişe bir düzen Centre for Islamic Studies (ISAM) for the use getirmeyi hedefleyen bürokratik yapılanmaya of researchers are going to be utilized as the rağmen yolsuzluğa bulaştığı tespit edilen devlet main sources of this study. Registers include the görevlilerine cezalar verilmişti. Bu bildiride prices of the goods and services are going to be özellikle Osmanlı arşivindeki Kuyud-ı Mühimmat Defterleri’nde bulunan kayıtlar OSMANLI ARŞİV BELGELERİNE GÖRE kullanılarak bürokrasi ve yolsuzluk ilişkisi II. WİLHELM’İN İLK TÜRKİYE Tersane örneği üzerinden anlaşılmaya ZİYARETİ VE ÖNEMİ (1889) çalışılacaktır. Zeki Çevik

XVIII. YÜZYIL İSTANBUL EVLERINDE 1871’de birliğini tamamlayan genç Alman MAHREMIYET: KADINLARIN YAŞAM İmparatorluğu’nun yayılma hırsı, ön planda ALANLARININ DIŞARIDAN Osmanlı topraklarına yönelmişti. 19. Yüzyıl GÖRÜLMESINE KARŞI ALINAN sonlarında Avrupa güçler dengesini altüst TEDBIRLER ederek ortaya çıkan Almanya’nın Osmanlı Devleti ile kurduğu ilişkiler, devletler Zekai Mete ailesindeki herhangi iki devletin müttefik olmasından daha kapsamlı bir olaydır. Bu Osmanlı meskenleri mahremiyet anlayışının ilişkinin diplomatik ve siyasal alandaki sonucu olarak mümkün mertebe dışa kapalı boyutlarının ötesinde, her iki ülkenin sosyal ve olarak inşa edilmeye çalışılmıştır. Ancak iktisadi tarihi içinde de önemli bir yeri vardır. evlerin bu konumları, bazen komşu binanın Alman siyasi birliğinin mimarı olan Bismarck, mekân yapısının değiştirilmesi, ya da bitişik 1888 ortalarında Alman tahtına geçen II. arsaya yeni bina inşa edilmesi suretiyle ihlal Wilhelm ile özellikle dış politika konusunda edilmiş, bu durum ise komşular arasında anlaşamamışlardır. Bismarck’ın kıta ile sınırlı anlaşmazlığa sebebiyet vermiştir. ve Fransa’ya karşı Almanya’nın Rusya ve Tebliğde, XVIII. yüzyıl İstanbul meskenlerinde Avusturya- Macaristan ile kurduğu ittifaka mahremiyeti ortadan kaldıran ya da dayanan denge politikasının aksine II. Wilhelm, belgelerdeki ifadeyle “makarr-ı nisvân” Avrupa’da müttefik olarak sadece Avusturya- mahallerin, yani hane halkından olan kadınların Macaristan’a taraftar olmasının yanında, rahatça dolaştığı alanların dışarıdan Almanya’nın artık kıta dışına taşarak görülebilmesini mümkün kılan komşu sömürgeciliğe dayanan bir dış politika izlemesi binalardaki bu plan değişikliklerine itiraz eden gerektiğine inanıyordu. İşte bu anlaşmazlık 20 ev sahiplerinin şikâyetleri ve bunun sonucu Mart 1890 tarihinde Bismarck’ın istifasıyla alınan Divan-ı Hümayun ve Mahkeme kararları sona erdi. II. Wilhelm’in Türkiye’ye ilk ziyareti incelenmektedir. bu istifa olayından sadece 5 ay önce Bir evin kadınların serbestçe dolaşabildiği gerçekleşmiştir. Böylece II. Wilhelm’in bu alanlarının ne şekilde ihlal edildiği, bu ihlalin ziyareti de Weltpolitik’in ilk ön adımlarından komşuları hangi sebeplerle ve ne derecelerde biri olarak değerlendirilebilir. rahatsız ettiği, bunun sonucunda mağdur aile Almanya İmparatoru II. Wilhelm Osmanlı reislerinin nasıl bir yola başvurdukları, resmî Devleti’ni üç kere ziyaret etmiştir. Bu bildiride, makamların bu müracaatları nasıl 2-6 Kasım 1889 tarihlerinde gerçekleşen onun sonuçlandırdıkları, bu konuda yürütülen hukukî ilk ziyareti Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki prosedür ve alınan kararlar tebliğ kapsamında belgeler ışığında ele alınıp incelenecektir. araştırılan konulardır. Ayrıca bu ziyaretin Türk-Alman ilişkilerine Konu itibariyle spesifik, kaynaklar açısından ise etkisi ve önemi de tartışılacaktır. orijinal olan çalışmada, ilginç olarak mesken mahremiyeti ihlalinin sadece müslüman aileleri değil aynı zamanda gayrimüslim aile reislerini ORGANIZATION OF PRODUCTION IN de son derece rahatsız ettiğine dikkat WAQF ÇIFTLIKS: A CASE STUDY: çekilmekte; bu bağlamda mahremiyet SÜLE ÇİFTLİĞİ IN MİHALİÇ telakkisinin aynı toplumda yaşayan müslüman ve gayrimüslim Osmanlı vatandaşları arasında Zeynep Küçükceran ortak bir ilke ve anlayış olarak kabul edildiği de belgelerle ortaya konulmaktadır. How production was organized in waqf çiftliks and how it changed throughout the 19th century: a case from Mihaliç, Bursa. In the 19th century, Ottoman agriculture underwent a series of significant changes. Regarding these changes despite the transformation in land and labor biçiminin zamanla ortaya koyduğu değişimi de regimes, an increase in the formation of private bize vermesi açısından büyük önem arz çiftliks and a deterioration of peasant rights has etmektedir. Bu açıdan baktığımızda bir long been debated in Ottoman historiography, toplumun var olduğu andan itibaren ortaya the cases of waqf çiftliks has understudied. In koyduğu evi, yatağı, döşeği vs. kısaca toplumun the waqf çiftliks, deciphering how land and kimliğidir. İşte bu sebepten dolayı maddi labor regimes were reorganized seems to be kültürün tarihsel boyutunu ortaya koymak different than private çiftliks. Since different toplumların tarihsel kimliğini ortaya koymaya several actors and institutions conflicting and yardımcı olacaktır. Günümüzün globalleşen interweaving each other entered into the scene; dünyasında bu arka plana daha fazla ihtiyaç illustrating the organization of production could vardır. be thorny. To make case worse, the producers Biz bu çalışmada Kırım Yarımadası’na were always invisible if they weren’t subject of yüzyıllarca hakim olmuş Kırım Türklerinin a conflicting matter in the official documents. yaşam biçimini ortaya koymayı amaçladık. Yet, we can still reveal what kind of f/actors had Kırım Hanlığı’nın Karadeniz’deki coğrafi an impact on agrarian organization and agrarian konumu, ticaretteki yeri, kuzey kabileleri change. In this regard, I want to discuss how üzerindeki hakimiyeti ve Osmanlı Devleti ile production was organized and changed in time ilişkileri, kültürlerini etkileyip etkilemediği in some çiftliks in Hüdavendigar province çalışmanın bir başka alanını oluşturmaktadır. which was one of the richest regions in waqfs. I Tabii ki bunun için bir karşılaştırma yapılması will argue to what extent difference between gerekmektedir. Karşılaştırma için İstanbul lease-out or direct management had an impact seçilmiştir. Çünkü Kırım’ın en fazla İstanbul ile on production. For that purpose, I will chiefly ticari bağı vardır. Böylece Karadeniz’in follow almost 50-year case of Süle/Arap kuzeyindeki yaşam biçimi ile güneyindeki Çiftliği, which was a waqf property on the yaşam biçiminin bir karşılaştırması ortaya coastal region of Mihaliç district. As a fertile çıkacaktır. Çalışmaya esas olarak tespit edilen land it had been expected to produce large döne ise 17. yüzyılın üçüncü çeyreğidir. Bu amount of various crops, but according to an dönem büyük savaşların başlamadığı, fakat officer from Directorate of Waqf in Mihaliç savaşların arifesinde, daha Rusya üzerinde hala who conducted a survey on the çiftlik, the low bir güç olarak varlığını devam ettirdiği level of production was due to the lack of dönemdir. interest of lease-holders. He offered Maddi kültürü geçmişte arayabileceğimiz management of a certain ‘competent’ man in the kaynakların başında tereke defterleri başı name of Directorate of Waqf. 1 In my paper, I çekmektedir. Çünkü tereke defterleri will discuss to what extent these changes had an mirasçıların aralarında anlaşamadıkları impact on organization of production durumda başvurdukları ve miras kalan her türlü concerning all the pillars of production. menkul ve gayrimenkulün kadı marifetiyle yapılan tespiti ve taksimini içermektedir. Bu nedenle bu çalışmayı yaparken başvurulacak ŞER’İYYE SİCİLLERİ IŞIĞINDA temel kaynak tereke defterleridir. KIRIM’DA MADDİ KÜLTÜR

Zübeyde Güneş Yağcı- Ayhan Ekinci

Bir toplumun giyim kuşam, yeme-içme ve barınma gibi yaşamını idame ettirmeyi sağlayan maddi ögeleri maddi kültür içersinde tanımlamak mümkündür. Bir toplumun, milletin tarihi süreçte ürettikleridir. İçerisinde insanlığın icat ettiği, geliştirdiği araç gereçler olmakla birlikte kendine has özellikleri taşıyan araç-gereçler, çeşitli yapılar, giysiler, eşyalar da yer almaktadır. Dolayısı ile birden bire ortaya çıkması mümkün değildir. Ayrıca maddi kültür ögeleri bir toplumun yaşam biçimini, o yaşam Katılımcılar (List of Participants)

A. Ebru Akcasu, SOAS, University of Ayhan Ekinci, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye London, U.K. -Faculty of Arts, Charles University. [email protected] Ayşe Asude Soysal Doğan, Kırıkkale Üniversitesi, Türkiye, A. Tunç Şen, University of Chicago, USA, [email protected] [email protected] Ayşenur Karademir, Marmara Üniversitesi, Ahmet Dönmez, Necmettin Erbakan Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Aysun Sarıbey Haykıran, Adnan Menderes Ahmet Köç, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye, Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected]

Ahmet Sağlam, Artvin-Çoruh Üniversitesi, B. Harun Küçük, University of Pennsylvania, Türkiye, [email protected] USA, [email protected]

Ahmet Tekin, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, Bayram Sevinç, Karadeniz Teknik [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Ahmet Yaşar- Türkiye, [email protected] Bedirhan Laçin, Bilkent Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Alexander Vasilyev, Rusya Bilimler Akademisi, Rusya, [email protected] Bekir Sadık Topaloğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Türkiye- Leiden Ali Atabey, University of Arizona, USA, University, Holland, [email protected] [email protected] Ali Efdal Özkul, Yakın Doğu Üniversitesi, Benjamin Weineck, Bayreuth University; Kıbrıs, Heidelberg University, Lebanon, Germany [email protected]/[email protected] [email protected] Ali Şenyurt, [email protected] Boriana Antonova, University of Economics, Alidost Ertuğrul, Fatih Sultan Mehmet Bulgaria, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Burhan Çağlar, University of Toronto, Amy Singer, Tel Aviv University, Israel, Canada, [email protected] [email protected] Canay Şahin, Yıldız Teknik Üniversitesi, Anđelko Vlašić, [email protected] Türkiye, [email protected]

Antonis Anastasopoulos, University of Crete Christiane Czygan, Munich Federal Armed and Institute for Mediterranean Forces University, Germany, Studies/FO.R.T.H., Greece, [email protected] [email protected] Christos Kyriakopoulos, University of Crete, Antonis Hadjikyriacou, Institute for Greece, [email protected] Mediterranean Studies/FO.R.T.H., Greece, [email protected] Çiğdem Gürsoy, Maltepe Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Aslı Deliktaş, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Claudia Römer, University of Vienna, Austria, [email protected] Aya Yamato/Ito, Meiji University, Japan, [email protected] Dalila Senhadji, Université des Sciences et de Fatih Demirel, Uludağ Üniversitesi, Türkiye, la Technologie Mohamed Boudiaf- USTO [email protected] ORAN, Algeria, [email protected] Fatma Öncel, Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye, Dariusz Kołodziejczyk, University of Warsaw [email protected] // Polish Academy of Sciences, Poland, [email protected] Firdevs Öz, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Demetrios Papastamatiou, Department of History and Archaeology, Faculty of Firdevs Temizgüney, Atatürk Üniversitesi, Philosophy Aristotle University of Türkiye, [email protected] Thessaloniki, Greece, [email protected] [email protected] Fulya Düvenci Karakoç, Uludağ Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Diren Çakılcı, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Fulya Üstün Demirkaya, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Edith Gülçin Ambros, Vienna University, Füsun Gülsüm Genç, Balıkesir Sırrı Yırcalı Austria, [email protected] Anadolu Lisesi, Türkiye, Ekin Kasım, Gazi Üniversitesi, Türkiye. [email protected]

Ekin Mahmuzlu, Modern Turkish History Gamze İlaslan, İstanbul Şehir Üniversitesi, Institute, Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye, Türkiye, [email protected] [email protected] Georgios Salakidis, Democritus University of Elif Sezer, İstanbul Şehir Üniversitesi, Thrace, Department of Language, Literature Türkiye, [email protected] and Culture of the Black Sea Countries, Komotini, Greece, [email protected] Elizabeth Key Fowden, University of Cambridge, U.K., [email protected] Gisela Procházka-Eisl, Vienna University, Austria, [email protected] Elvan Topallı, Uludağ Üniversitesi, Türkiye, [email protected] , [email protected] Gökay Yavrucuk, Kırıkkale Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Emine Altunay Şam, Amasya Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Göksel Baş, T.C. İhsan Doğramacı Bilkent Üniveristesi, Türkiye, Emine Zeytinli, İstanbul Aydın Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected] Göksun Akyürek, Bahçeşehir Üniversitesi, Erica Mezzoli, National Hellenic Research Türkiye, [email protected] Foundation, Athens – University of Trieste, Italy, [email protected] Gülşen Özçamkan Ayaz, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, Ertan Ünlü, Ankara Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected] Günay Korkmaz Samıkıran, Mustafa Kemal Esra Demirci Akyol, Bilkent Üniversitesi, Üniversitesi, Türkiye, Türkiye, [email protected] [email protected]

Evgenia Kermeli, Hacettepe Üniversitesi, Güneş Işıksel, İstanbul Medeniyet Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Eyal Ginio, Hebrew University, Israel, [email protected] H. Ahmet Arslantürk, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Hacer Kılıçaslan, Sakarya Üniversitesi, Kyriakos Chatzikyriakidis, Aristotle Türkiye, [email protected] Unıversity of Thessaloniki, Greece, [email protected] Hatice Aynur, İstanbul Şehir Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Lana Kudumovic, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Hatice Durgun, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Leyla Aksu Kılıç, Uşak Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Hatice Söylemez, Sakarya Üniversitesi, Türkiye, [email protected] M. Nureddin Özel, İstanbul Şehir Üniversitesi, Türkiye, Hatip Yıldız, Dicle Üniversitesi, Türkiye [email protected] [email protected] M. Sait Türkhan, İstanbul Üniversitesi Hikari Egawa, Meiji University, Japan, Avrasya Enstitüsü, Türkiye, [email protected] [email protected]

Hilal Kazan, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, Mahmoud Yazbak, University of Haifa, [email protected] Israel, [email protected]

Hüseyin Ayaz, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mahmut Halef Cevrioğlu, İstanbul Şehir Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Hüsnü Yücekaya, Gazi Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Marinos Sariyannis, Institute for Mediterranean Studies/FORTH, Greece, İbrahim Serbestoğlu, Amasya Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected] Mariusz Kaczka, European University İbrahim Solak, Kahramanmaraş Sütçü İmam Institute, Italy, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Ali Türkmenoğlu, M.E.B. Türkiye İlhan Şahin, İstanbul Aydın Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Başaran, Adnan Menderes Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Irmak Kaçar, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Biçici, Gaziantep Üniversitesi, Türkiye, biç[email protected] İsmail Arslan, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Çoğ, Karadeniz Teknik Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected]

Jack Snowden, [email protected] Mehmet Emin Üner, Harran Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Katerina Stathi, [email protected] Mehmet Günay, Celal Bayar Üniversitesi, Kayhan Orbay, Ortadoğu Teknik Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Kuru, University of Toronto, Kenan İnan, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Canada, [email protected] Türkiye, [email protected] Mehmet Tezcan, Uludağ Üniversitesi, Kostantin Golev, Sofia University “St. Türkiye, [email protected] Kliment Ohridski”, Bulgaria /Uludag Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Yaşar Ertaş, Sakarya Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Yavuz, Karadeniz Teknik Mustafa Altunbay, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected]

Mehtap Özdeğer, İstanbul Üniversitesi, Muzaffer Özgüleş, Gaziantep Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Türkiye, [email protected]

Melek Sarı Güven, Bartın Üniversitesi, Nadire Tuba Yiğitpaşa, Ondokuz Mayıs Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Meriç Kurtuluş, [email protected] Nalan Turna, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mert Can Erdoğan, Kırıkkale Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Türkiye, [email protected] Nami Şahin, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Metin Menekşe, Muğla Üniversitesi, Türkiye Türkiye, [email protected] [email protected] Necmettin Alkan, Karadeniz Teknik Michael Ursinus, University of Heidelberg, Üniversitesi, Türkiye, Germany, [email protected] [email protected] heidelberg.de Nil Birol, Central European Unıversity, Michał Wasiucionek, European University Hungary, [email protected] Institute, Italy – New Europe College, Romania, [email protected] Nilüfer Alkan Günay, Uludağ Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mihoko Oku, Meiji University, Japan, niluferalkanster@gmail [email protected] Niyazi Günalan, İstanbul Üniversitesi, Mine Esmer, Fatih Sultan Mehmet Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Nurgün Koç, Karabük Üniversitesi, Türkiye, Miraç Tosun, Karadeniz Teknik Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected] Ömer İskender Tuluk, Karadeniz Teknik Mónika F. Molnár, Hungarian Academy of Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Sciences, Research Centre for the Humanities, Hungary, [email protected] Onur Akan, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Muammer Demirel, Uludağ Üniversitesi, Türkiye, [email protected], Orhan Kılıç, Fırat Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected]

Mukaram Hhana, University of Oya Şenyurt, Kocaeli Üniversitesi, Türkiye, Pennsylvania, USA, [email protected] [email protected]

Murat Alanoğlu, İstanbul Üniversitesi, Özge Mete, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Türkiye, [email protected]

Murat Yolun, Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye, Özgür Oral, İstanbul Üniversitesi, Türkiye [email protected] [email protected]

Musa Kılıç, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Pınar Ceylan, London School Economics, Türkiye, [email protected] U.K., [email protected]

Mustafa Akbel, Celal Bayar Üniversitesi, Rıfat Günalan, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, Türkiye, [email protected] [email protected] Ruba Kasmo, Fatih Sultan Mehmet Ü. Filiz Bayram, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Sebahittin Usta, , Karadeniz Teknik Veysel Usta, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Türkiye, [email protected]

Sema Keleş, Marmara Üniversitesi, Türkiye, Yahya Yeşilyurt, Kastamonu Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected]

Sena Hatip Dinçyürek, Bilkent Üniversitesi, Yakoob Ahmed, SOAS, University of Türkiye, [email protected] London, U.K., [email protected]

Şennur Şenel, Gazi Üniversitesi, Türkiye, Yannis Spyropoulos, Institute for [email protected] Mediterranean Studies/FO.R.T.H., Greece, [email protected] Serdar Genç, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Yasemin Beyazıt, Pamukkale Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Songül Alşan, Erzincan Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Yasemin Çiftçi, Marmara Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Songül Karaca, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Türkiye, Yavuz Güner, Trakya Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected]

Stefano Taglia, Oriental Institute of the Czech Yunus Uğur, Şehir Üniversitesi, Türkiye, Academy of Sciences, Czech Republic and [email protected] SOAS, University of London, U.K., [email protected] Yusuf Alperen Aydın, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Tayfun Ulaş, Bilkent Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Zekai Mete, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Taylan Güngör, SOAS, University of London, U.K., [email protected] Zeki Çevik, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Temel Öztürk, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Zeynep Küçükceran, Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Theodosios Kyriakidis , Aristotle University of Thessaloniki, Greece, Zübeyde Güneş Yağcı, Balıkesir [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Thomas A. Sinclair, University of Cyprus, Cyprus, [email protected]

Tomoki Okawara, Tohoku University, Japan, [email protected]

Turan Açık, Amasya Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Uğur Kurtaran, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Uğur Üçüncü, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected]