ESKi TÜRK [flEBiYATlNDA TÜRLER

Dr. CevM \TRDELEN*

~kiTürk Edebiyatı dendiği zaman akla hemen Anadolu Türklerinin 1}-19. yy.'lan araSlnda yaşayan ve verimleri "divan" veya "hamse" adı altında toplanan bir edebiyat geleneği gelir. Hayattan kopuk olduğu düşünülen bu edebiyatta en fazla rağbeti divan ve hamle sahipleri görmüştür. Padişah ve diğer devlet yetkilileri de bu cins eserlere sahip olan sanatçılarla ilgilenmiş, onlan himayelerine almışlardır. "Eski Türk Edebiyatı" zannedildiği kadar hayat dışında kalan ve verimleri divan ve hamselerden ibaret olan bir edebiyat değildir. Bu edebiyatın şairleri tarihte ve kendi dönemlerinde meydana gelen önemli olaylara ve yaptıklarıyla kendi dönemlerini yönlendiren önemli kişilere ilgisiz kalmamışlar, hatta bazen de günlük yaşantımn önemli görüntülerini eserlerinde dile getirmişlerdir. Divan edebiyatı, sarayedebiyatı, yüksek zümre edebiyan, Klasik 1'ürk Edebiyatı, Eski Türk Edebiyatı gibi değişik adlarla amlan 13-19. yüzyıllar arasındaki edebiyatımız Arap ve Fars etkileriyle doğmuştur. Dini ve din dışı konulan işleyen bu edebiyatta şiir nesirden daha hızlı gelişmiştir. Bunda şiirin sanat göstermek için düzyazıdan daha uygun oluşunun etkili olduğu düŞÜnülebilir. Seciler, aliterasyonlarla killfetli bir dil kııl1amlarak sanatlı bir görünüm kazanan düz yazılarda genellikle "öğreticilik" önem kazanmıştır. Divan Edebiyatı sanatçılan başta din ve islami bilimler olmak üzer~, Arap ve İran edebiyatları, Hint ve İran kökenli söylentiler, kimya, simya, hikmet, hey'et gibi gibi bilimler, gelenek ve görenekler, terimler, deyimler, atasözleri gibi öğelerle kültürlerini zenginleştirmişıerdir. Dil konusunda bilinı alanında Arapça, edebiyat alanında Farsça etkili olmuştur. Şiirde ölça olarak Arap edebiyatından İTall edebiyatına geçen "aruz" II kullanmışlardır. Şiirde nazım şekli olarak Arap ve İran edebiyatlannda yerleşmiş olan "kaside, gazel, mesnevi, musarnmatlar, rubai, tuyuğ" gibi biçimleri kullanmışlardır. " Türk edebiyatının hangi şartlar altında gelişme iınldim buldı$mu araştınrken, sanatkarlann bazı devirlerde ve bazı merkezlerde toplandıklanm görüyoruz. Bu topluluklar daima edebiyata ehemmiyet veren, cömertlikleriyle sanatkarları koruyan, kıymetli eserleri miikMatlandıran şahsiyetlerin tesiriyle olmuştur. Böylece, bu kümelenmelerden muhtelifdevirlerde ve belirli şahsiyetlerin

75 etrafında birer edebi muhit meydana gelmiştir. ,,1

*Atatürk Ünv. K.K. Eğitim Fakültesi ,Türk Dili ve Edebiyatı Egitimi Bölümü Öğretim Üyesi Eski Türk edebiyatında edebi verim dedik mi aklıımza hemen divanlar, hamseler, münseatlar gelir. Bu eserlerin muhtevalan incelendiğinde birbirinden çok farklı türlerle karşılaşılmaktadır. Şimdi de bu türleri ana özellikleriyle tanımaya çalışalım:

ANSİKLOPEDİ NİTELİÖİNDEKİ ESERLER Gerçek ve asılsız türlü bilimlerin ve bilgi dallarının tanınıını yaparak. konularından, özelliklerinden ve terimlerinden söz eden manzum ve mansur birçok eser bu niteliktedir. Şİmdi edebiyatımızdaki bu türün önemli örneklerini görelim: i - İbrahim b. Bali (XV. yy.) Hikmet-name 2- Bedr-i Dilşad b. Mehmed b. Oruçgazi b. Şaban (XV yy.) Murad-name 3- Taşköprü-zadeEbu'l-hayr İsameddin Ahmed (ÖLI561) Eş-Şakayıkıı'n- Numaniye Fi UIemaid-Devleti'l-Osmaniyye 4- Taşköprü-zadeKemaleddin Mehmed (Ö1.l620) Mevzuatu'l Ulum 5- Nev'i (ö1. 1599) Netayicti'l- funün 6- Kiitip Çelebi (Ö1.1657) Keşfü'z-Zunun an Esaıni'l Kütübi ve'l-Fünun 7- Sergis Orpilyon ve Se)')'id Abdulzade Mehmed Tahir :Mahzenü'l UIum

CEMREVİYE "Divan şairlerinin cemre düşmesi nedeniyle, zamanlanndaki büyük kişilere swıınak. üzere kaleme aldıkIan, örneklerine çok az rastlanan kasidelere denir. Genellikle caize almak. amacıyla yazılan bu tür şiirlerde kasidenin sunulduğu kişi için cemrenin uğurlu olması dileğinde bulunulurdu. Bir bahariye niteliği taşıyan "cemreviyelere" teşbib ile başlanır, medhiye bölümünde cemreden geniş olarak söz edilir, cemre ile övülen kişi arasında çeşitli yönlerden ilgi kurulurdu. Kasidenin diğer bölümleri değişiklik.yapılmadan kııllanıIırdı.,,2 DA:RiYE "Divan şiirinde dar (ev) ile ilgili kasidelere verilen addır. Caize almak. amacıyla yazılan bu tür şiirler bazan "gazcl" tarzında yazılırdı. Örneklerine az rastlanan diiriyeler yeni yaptmlan "köşk, saray, yalı vb." binalar için kaleme alınırdı. Şair söz arasında bina tasvirini bırakıp binayı yaptıranın övgüsÜlle geçerdi. Dariyelerin "kitabe" ya da "levha" olarak binalann bir köşesine yerleştirildiği de

1 İpekten, Dr. Haluk, Divan EdebiyatındaEdebi Muhit1er, Milli Eğitim Bak. Yay. İst. 1996 sl1

76 olurdu. Ayrıca binalar için tarih kıtası olarak kaleme alınan kitabeler de yer yer dariye özellikleri taşırlar. "3

FAHRİYE "Divan şairlerinin kendi1crini övmek aınacıyla yazdıkları şiirlere verilen addır. Özelolarak bağımsız biçimde yazılanları varsa da da.lı.a çok kasidelerin içinde yer alan böliinılerdir. Şairler falıriyelerde genellikle şiirdeki ustalıklanndan söz eder ve çeşitli abartmalarla kendilerinin öbür şairlerden üstün olduklanm söylerlerdi. Türk edebiyatında en tanınnuş falıriye yazarı Hz. Muhammed için yazdığı kırk beyitlik. medhiyesinin 31 beytinde kendisini övmesiyle ün yapmış Ncri 'dir (öU635) Ayrıca SÜlnbülzade Vehbi de (öl.l809) çok sayı~ falıriye yazımştır.4

FÜTüVVET-NAME "Feta, yiğit, delikanlı, mert, dilaver, cesur anlarrüanna gelir. Fütüvet de bu kelimeden türemiş soy temizliği, mertlik, gençlik, delikanlılık, cömertlik anlamlarına gelir. fütüvvet-name de mtüvvetten bahseden eserlere denir. Türkçe yazılmış en eski fütüvvet-name Yalıya ibn-i Cüban f~ta'l­ Burgazi'nin (öL.?) fütüvvet-namesidir.fÜtüvvet kavramının temeli tasavvııfa dayandığı için bu tür eserlerin hepsinde tasavvufi nitelik ağır basar. Umurniyetle fütüvvet anlayışı Hz Adem'den başlayarak Hz. Muhammed de dahil olmak. üzere bütün büyük peygamberlerin vasıflarıyla izah edilıniştir.Ahilik t~şki1atmda yazılan fütüvvet-nameler meılkibevi rivayetlerle Hz. Ali'ye dayandırılmıştır. Hz...<\li "feta" kimliğiylc bir sembol haline getirilmiş, bütün fütüvvetnamelerde özel bir yere sahip kılınmıştır "s

FIKRALAR VE LATİFELER "Birer niikteye dayanan fıkralar ve latifeler(şakalar) anlatım bakımından hikaye, gülünçlük yönünden de gülmece karakteri taşır. Bu özelliği ile her iki tür arasında yer alır. Fıkralarla latifeler, ya büyüklerden birinin hayatını ve karakterini, ya topluluklardan birinin özelliklerini, ya da hiç bir kişiye değinmeden insanoğlunun acınacak, güliinecek ruh halini. telaşlı durumunu belirtirlcr. Bunlar türlü konulardaki eserlerin içinde yer aldığı gibi, "Letaif. Letaif­ nmne" ya da başka adlar altında toplanır. Başlıca fıkraları ve !atifeleri toplayan eserler: 1- Bursalı Cinani (öl. 1595) Bedayiü'ı-Asar

2 Ana Britamca Ansk. Cemreviye mad. Ci s.455 3 Ana Britamca Ansk. Diiriye mad. C6 s 613 4 Ana Britaııica Ansk. Fahriye mad. C.8 s.425 5 Ocak, Ahmet Yaşar, Fütüwetniime DJ. Ansk. s264-265

77 2- Husam Şahraviyyü'l-Gülugi(XVI. yy.) Harname 3- (Yazarı bi1inmiyor) - !Uz-name 4· Ziiti (öl. 1546) - Letaif 5- Lamii Çelebi (ÖI.1531) - Letaif 6- Derviş AhmedDede (ö1. 1531) - Letaif·name 7- Bahri (ö1. XVI. yy.) -Mutayabat 8- Azmi - Letaif-name Bunlardan başka, daha sonraki zamanlarda toplarnp türlü adlar altında basılan birçok eser vardır." 6 GAZAVAT-NAME "Gaza, cenge gitmek ve ceng etmek anlamlanna gelir. Din düşmanlarıyla yapılan cenge "cihad" denir ki sonradan gaza da bu anlamda kullanılmıştır. Arap edebiyatında gazalan ve gazilerin kahramanlıkIanm hikaye eden eserler "megazi" adım alır. Türk edebiyatındabu gibi eserler "gaza-name" yahut "gazavat-naıne" adı altında toplamr. Gaza-nfunelerde tek bir savaş, gazavat-namelerde ise savaşlar veya akınlar silsilesi tasvir edilir. Bir şehir veya bir kalenin alınmasını anlatan eserlere "fetih-name" denir. Zaferle biten savaşlan anlatan gaza-namelere "zafer-name" de denir. Bu eserler Osmanlı tarihinin bazı kere eksik bıraktı~ noktalan tamamlayan önemli eserlerdir. Genellikle mesnevi tarzında yazılan bu eserler yazann izlenim ve anılanna dayandı~ için tarihin güvenilir kaynaklarındandır. Ancak tarih kaynaklanmı dayamlarak sonradan kaleme alman gazavat-nfuneler de vardır : 1- Taci-zade Cafer Çelebi (ö1.l5l4) Mahruse-i fetih-nAmesi 2- Kemal Paşa-zade (öl. 1537) TariJı..i fcth-i Kostanliniye 3- Kılıçcı-zade Üsküplü İshak (öl. 1537) Selim-name yahut İshak-nfunc 4- Lamii (öl.l53l) Fetih-nılme-iKal'a-i Belgmd 5- Celal-zade Nişancı Koca Mustafa Çelebi (öL 1567) Fetih-name-i Rodos 6- Agehi Mansur Çelebi (öL1577) Fetih-name-i Kal'a-i Zigetvar 7- Larendeli Vücüdi Mehmed b. Abdülaziz (ö1.1612) Gazavat-ı Mustafa Paşa 8- Gelibolulu Ali (ö1.l596) Fersat-name 9- Tarihçi Hasan Beyziide Ahmed (öl. 1625) Kanije fetih-namesi 10 - Gani-zade Nadiri Mehmed (ö1.1626) Şah-name 11- Erzurumlu İbrahim millhimi (ö1.l650) Şehensah-niime-i Muriidi 12- Edimeli Güfti Ali (ö1.l677) Zafer-name 13- Sabit (öl. 1712) Zafer-name 14- Cizyedar-ziide Bursalı Ahmed Bahaddin (öL 1793) Gazavat-ı YusufPaşa7

GÜLMECE

6 Levend, Agah Sım, Türk Ed. Tarihi ı. c. Giri~. 3. Baskı. T.T.K. Yay. Ank.1988. sl56 7 Levend, Agah Sım, Gazavll.-niimeler ve Mihalogıu Ali Bey'in Gazaviit-namesı, T.T.K Bag.. A!ık} 9j6

78 "Gü1mecede amaç şaka ve alaydır. Yazar ya kişileri ele alır ya da olaylar üzerinde durur. Şaka okuyanda gülümseme yaratır. Dokunur ama incitmez, zaman zaman i~elcr ama yaralayıp acıtmaz. Okuyucunun göremeyeceği sivri noktalan belirterek bir çeşit zeki oyunu yapar. Ama şaka olduğu için kimseyi kızdımıaz. Eskilerin "nezaket" deyimi ile belirttikleri aWak temizliği gülmecede aranan başlıca niteliklir. Gülmecede gerçek veya mantık dışı, uydurulmuş asılsız bir hikaye ele alınabilir. Edebiyatımızda gülmeceye örnek olarak şu eserler verilebilir. 1- Şeyhi (ö1l428) Har-name 2- Gazali Mehmed Deli Birader (ö1.1535) Cer-Name 3- Deli Lütfi (XV yy.) Mizahi Risale ve MÜllaZarat 4- Fütuhi (XVI yy.) Pire manzumesi 5- Seyyid Ahmed Mizra (XIV yy) Letafet-nfune 6- Lamii Çelebi (öl-153I) Nefsü'l-Emr-name 7- Nİksarizade Mehmed (ö1. 1616) Nef5Ü'I-Emr-name 8- Niibi (öl.1712) Mektup 9- Firaki Dede (ö1. 1742) Sek-name 10- Tıfli (XVII yy.) Sansar Mustafa 11- Hacı Ratib (ö1. XIX yy.) İnek Kasidesi" 8

HADİS-İ ERBAİN (KIRK HADİS) TERCÜMELERİ' ""Hadis" Peygamberimizin sozu demektir "Hadis-i Kudsi" Peygamberimizden sadir olan, "Hadis-i Mevzu" başkası tarafından söylenip peygamberimize isnad olunan söz demektir. İslaıniyetin "ilikad, ibadet, muaınelat,ahlak" esaslanın halka öğretmek için Arapça'dan Türkçe'ye çevri1en bu eserler genellikle dört ımsralık kıt'alar şeklindedir. Bazı Türk müelli:fler bu tür eserlerini Arapça yazmışlardır. Fuzuli'nin (öl.1556) ,Nabi'oin (öl.1 712) nin yazdıkları "Hadis-i Erbain" tercümeleri türün tanınıınş örnekleridir... 9

HAMMAM-NAME Toplum yaşamında önemli yeri olan haınamlan ve hamamlarda yapılan eğlenceleri anlatan yapıtlara hamınam-name denir. Cafer Çelebi'nin (ö1. 1514) Heves-nfune'sinin baş tarafındaki hamam tasviri, Bursalı Nihali üı'fer Çelebi'nin (ö1.l542) Tezkiresindeki Hamam gazeli, Vücudi'nin (ö1.XVI yy.) "Hayl ü yar" mesnevisinde "Sıfat-ı Hammam" manzumesi, Nev'i-zı1de Atayi'nin (ö1. 1635-36) Hezliyat'ı arasındaki parça, Nabi'nin (ö1. 1712) gazellerindeki hamam tasvirleri, Yenişehirli Belig Mehmed Emin'in (öl 1758) gazellerindeki hamamla ilgili

8 Levend, Agah Sım, Türk Ed. Tarihi i. C. Giriş, 3. Bas. T.T.K. Yay. Ank. 1988 s.148 9 Pekolcay, Doç. Dr. Necla, a.g.e. s.222-226

79 bölümler. Nedim'in (ö1.1730) İbrahim Paşa için yazdığı kasideııin nesib bölümü bu türle ilgili edcbiyatınmdaki örneklerdir." 10 pjcvİYE " Mcdhiye karşılığıdır. Birini kötülemek ıçin yazılan şiirlere denir. Hicviye Arap edebiyatında yalnızca "kaside biçimiyle yazılmıştır. Türk ve Fars edebiyatlannda ise kaside yanında gazel, murabba, muhanunes, kıt'a vs. nazıııı şekilleri de kullanılarak genişleme gösternıiştir. Türk edebiyatında lıicviyelerin birçoğu kıt'a şeklindedir. Hicviyelerde konu herkese veya herşeye uyarlanabilecek, kalıplaşmış özellikler etrafında yo~aşır. Vczin veya kafiye sorunu olmadığı müddetçe bir lıicviyede sözü edilen kişi veya kurumun adı değiştirildiği zaman aynı söyleyişlerin geçerliğini koruduğu görülür. Hicviyelerin birçoğunda mahlas bulunmayabilir. HicviyCıcr kolay hatırlanabilen şiirlerdir. El yazması kitapların sayfa kenarlanna çalakalem kaydcdilnıiş hicviyelcrc sık rastlanır. Eski toplum yapısııUlı tutucu fıkirleri ve pJciv mecmuasının. şairine kötü şöhret kazandımıası korkusu, hicviyelerin birer kitap halıne getirilmesine büyük ölçüde engelolmuştur. Bu bakımdan hiciv örneklerine az rastlanır. Birçoğınımı yazıya bilc geçirilmeden ınıutulduğu kesindir. Arap edebiyatl.JI.da Emevi ve Abbasiler zamanında gelişen hicviye türü Türk edebiyatında Nef'i 'nin (ö1.1635) "Sihiim-ı Kaza" adlı hiciv mecmuası ile başarısımn doğnığuna çıkar. Ancak daha önce veya sonraki dönemlerde hicvi latife, mizah ve hezl ile kanşık olarak söyleyen şairler de vardır.Surnri. Hevayi. Vehbi. Koca Ragıp Paşa: Haşınet vs. şairler bu türdendir. Tanzimat'a kadar geçen zaman içinde hicviyelerde hemen daima kişisel düşmanlıklar ve çekemezlikler konu edilmiştitr. Tanzimat'tan sonra ise Naıuık Kemal (ö1.1888), Ali Bey (öl.l899},Teodor Kasab (ö1. 1905). Ziya Paşa (ö1.1880), Hoca Ha)Tct (ö1.1 912) vs. şairlerin sosyal içerikli hicviyeleri toplum hayatında etkili olmaya başladı. Bir müddet sonra gelen Eşref'in (ö1.1912) hicivleri ise Türk Edebiyatında gerçek bir yükseliştir. En büyük Türk heccavi olarak hicviyelen toplumun her kademesinde uslandıncı bir etki yapmıştır. Türk Hiciv1eriııin son büyük temsilcisi Neyzen Tevfık (Kolaylı) 'tir (ö1.1953). Omın Eşref çizgisindeki hicivleri "Hiç" (1918) ve "Azab-ı Mukaddes (1949) adlı eserlerde toplanmıştır." 11

HİKAYE "Ümnıet çağındaki Türk edebiyatında hilclye türünün ilk kaynağı Kur'an'daki kıssalar, dervişler arasında yayılmaya başlayan enbiya ve evliya

10 Levend, Agah Sım, Türk Ed. Tarihi 1. C Giriş, 3. Bas TTK Yay. Ank. 19885165 11 Pala, Dr., İskender, Ansiklopedik Divan şiıri SöLlüğü Akag Yay. Ank. 19898.229

80 menkıbeleri. din ululannın efsaneleştirilmiş kişilikleri çevresinde beliren söylentilerdir. Divan edbiyetındaki hikftye ikiye aynıabilir: i -Konulan kutsal kitaplardan ya da Arap ve Fars edebiyatıanndan alınnuş anonim hikayeler. t\1anzum olanlar: Yusuf u Züleyha, Leyla vü Mecnun, Hüsrev ü Şirin, mensur olanlar; Süleyman-nfune. Kelile ve Dimne gibi. 2- Konulan ulusal hayatımızdan alınmış yerli hikayeler. Bunlar da1ıa çok küçük hikayelerdir. Manzum olanlar; Taşlıcalı Yahya'rnn (öL 1582) Usuı-name, Atayi'nin (ö1.1635) Heft-Han, Cinani'nin (öLl595) Ravzatu'l-Cinan mesnevilerindeki hikayeler, Sabit'in (öL 1712) Dere-name. Berber-name mesne\>ileri. Mensur olanlardan da Hikayet-i MeIrr-i Zenan, binbirdirek Bataklıanesi gibi. Hikayeler konuları ve niteliklerine göre de şt}yle gruplandınlabilir. I-Dini konular, enbiya, evliya menkıbeleri: Şeyh San'an, Camasb-name, Mansur­ name, Kıssa-i Musa ve Hızır vs. 2-Aşk hikiiyeleri :Leyla vü MecnUll vs. 3-Kabramaıılan tarihten alınmış hikayeler: Hüsrev ü Şirin, İskender-name, Behram-ı Gür, Heft peyker vs. 4-Teınsili hilciyeler: GÜı-ü Bülbül, Şeın ii Perval1e, Mhr ü Müşteri, Hiıaı ü Bedr 5-Tasavvufi hikayeler: Hüsn ü Aşk, Can u canan Gülşen-i Aşk 6-Serüven Inkayeıeri Vamık u Azra, Vis ü Ramin, Hayr-.A..bad 7-Sergüzeşt-name ve Hasbılıal yollu lillyeler: Furkat-name, Oerd-name, Heves­ name Bu hikayeler yapısı ve kahramanlarının durumu bakınııncıan da: 1- çift kahramanlı hikayeleri: Yusuf u Züleyha, Hüsrev ii şirin, Cemşid ii Hıırşid Cenışid ii Ferahşfid, Leyla vü Mecnun, Gül ü Hüsrev, Sü1ıeyl ü Nevbahar, Mihr ü Mah, Süleyman u Belkıs, Şah u Geda, Vis ii Ramin, Vaınık u Azra, Varaka vü Gülşah gibi 2-Tek kahramam eksen yapaıı hikayeler: İskender, Behram Şah Bibi .. 12

HİLYE .. Hz. Mulıanınıed'in fıziksel ve kişisel özellikleriyle örnek davranışlarını anlatan eserlere verilen addır. Hz. Muhaınmed'in niteliklerini işleyen hilye türünün kapsamı giderek genişlemiş, öbür peygamberler ve dört halifeye ilişkin hilyeler de yazılmaya başlaımştır. Osmanlı edebiyatında hilye türünün ilk örneği Hillni'nin (öLl609) " Hilye-i Hllini. " sidir. Yalın dili ve akıcı üslubuyla bu yapıt dinsel törenlerde yıllarca Mevlit gibi ınakamla okunnıuş, çeşitli şairlerce taklid edilmiştir. İbrahim Cevri Çelebi'nin (öLl655) 145 beyitlik mesnevi biçimindeki "Hilye-i Ciharyar-ı Güzin" dört halifeyi anlatan bir hilyedir.Neşati'nin (öLl674) "Hilye-i Enbiya" adlı

12 Levend, Agah Sım, Türk Ed. Tarihi C. I, Giriş, 3. Bas. TTK. Yay. Ank:. 1988 s 122,148

81 yapıtı Hz. Adem ile Hz. İsa arasıııdaki ondört peygamberden söz eder. Mustafa Fehmi Gerçeker'in 1300 beyitlik "Hilye-i Faili-ı Alem" ise hilye türünün son örneğidir. Hilyeler genellikle mesnevi nazım biçiminde yazılmışlardır." 13

IYDİYYE "Bayramın gelişi nedeniyle bir büyüğü över nitelikle yazılaıı kasidelere denir. Bu tür kasideler genellikle caize maksadıyla kaleme alıınr ve bayramın övülen kişi için uğurlu olması temeılilİsinde bulunuıur. Iydiyelerde bayramlaşmalardan bahscdilcliği de olur. Ramazan ve kurban bayramlan yanında nevruz bayramı da ıydiye yazılması için bir vesiledir. Bu tür kasidelerİn nesib bölümünde bayramdan bahsedilir. Bir bayram tebriği olarak da kabul edebileceğimiz ıydiye türü divan şiirinde oldukça yaygındır." 14

KIYAFET-NAME "Kıyafet Türkçe'de "elbise, şekil, hey'et, suret, zahir ve kıltk" anlamlannda kullaııılmıştır. Zahirden batıni vasıflarını tahmin ve tesbit etmek ilmine de Kıyılid ilmi (physiogııomy) denmiştif. Bu ilınıle ilgili eserlere de Kıyınet-ııamc denıniştir. Kıyafet ilmi "kıyınetü'l-isr" ve "kıyınetü'l beşerIO olmak üzere ikiye aynlır. Kıyınetü'l isr insanlann, sığır, katır, merkep vs. gibi lıayvaıılann yollardaki ayak izlerinden bahseden bir ilimdir. Bu ilme vakıf olanlar genci ihtiyardan, kadııu ekkekten ayınrlar. Kıyilfetü'l iıısaniye. kıyfıfetü'l-ebdaıı da denilen kıyiifetü'l-beşer veya kısaca kıyafet ilmi ise insaınn beden yapısından alılak:i vasıflanın tahmine ve uzuvlanndan nesebini tespite dairdir. .A.rapçada "kıyafet ilmi" karşı1ıgJ.nda daha ziyade "fimset ilmi" tabiri kullanılmıştır. Tedris ve talimi mümkün olmayan bu ilim Araplarda doğan çocuğun nesebiııi tayinde, siyaset salıasında saraya alınacak kimseleri tayinde, köle ve diriye alım satımında kuIlamlmıştır. İslamiyetten önce dünyanın birçok ülkesinde bu ilim sahası ile meşgul olunınuş, bu hususta çeşitli [ilirler ortaya sürülmüş ve eserler yazılmıştır. İslamdan sonra do~u ülkelerinde, l\raplann "ilm-i firiiset" dedikleri kıyafet bilimine ilişkin geniş çalışmalar yapılmıştır. Bu konuda yazılan ilk yapıt Şafii'nin ( öL820 ) günümüze ulaşamayan kitabıdır. Şafii'den sonra Kindi'nin (öl. 870 ) "Risalefi'l firase"si, Yukanna İbnü'l-Bıtnk'ın ( X yy. ) Aristotales'ten (öl.İ.Ö. 322) çevirdiği" Kitabü's siyase fi Tedbirri'r-Riyase" ve Ebubekir Razi'nin ( ö1.923 veya 932 ) "Kitabü'l Mansuri" si bu türün ilk ünlü örnekleridir. 1- Türk edebiyatında kıyafet-name türürıün ilk örneği Sanca Kemal'in "Ki düzdüm Türki dilden iki m'nue Feraset-namedir bir süz-mlme" beytinde haber verdiği fakat ele geçmeyen eseridir.

13 Ana Britanica Ansk. Hilye mad. C 11 s.57 14 Pala, Dr. İskt:nder, A.ıısiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü C I-II. Akçağ Yay. Ank. 1989 s.246

82 2- Nüshası elde olan ilk eser Akşemscdddin Lade Haındullah Hamdi'nin Hamsesinde yer alan "Kıyilfet-nilme" sidir. 3- Firdcvsi-i Ruıni 'nin (ö!. 1512'den soıua) Firaset-name'si. 4- Şaban-ı Sivrihisari'nin (ÖI.1531) terciline Kıyafet-name'si. 5- İlyas İbni İsa'yı Saruhani'nin (ü!. 1599-60) Klyafet-nilme'sı 6- Abdülmecid ibni Şeyh Nasuh'ım (ö!. 1565) Kıyafet-niime'si 7- Mustafa İbni Evranos'un (öL 1574) Kıyafet-name'si 8- Bali-zade Mustafa Efendi'nin (öl. 1575) Kıyafet-nilıne'si 9-Niğdeli Visali'nin (ö!. 1595) Vesiletü'l-İrfan'ı 10- Lokınan Bin Haseyn'in (öl. 160i 'den sonra) Kıyafet'ü} İıısaııniye fi Şemaili.IOsmaniyyc.si 11- Şeyh Öınerü'I-Halvet-ilnin (öII620 Iden sonra) Kıyafet-n.ame'si 12- Ömer Fani Efcndi'nin (ü! 1622-23) Kıyafet-naıne'si 13- Erzurunılu İbrahim Hakkı 'nın (ö!. 1870) Kıyafct-nfınıe'si 14- Gevrek-zilde Hafız Hasan'ın (ö1. 1801) tercüme Kıyafet-mıme'si 15- Mustafa Hami Paşa'nın (öl-1878) Fenn-i Kıyafet'i ,,15

UJGAZ "Divan edebiyatında, herhangi bir nesnenin ya da varlığın özeııikleri anlatılarak. yazılan manzum bilmeceye denir. 15 yy ıda Arap edebiyanndan Türk edebiyatına giren bu tür l8.yy.'da en parlak dönemini yaşamıştır Muamma ile birlikte çok kullamlan bu söz oyunu, çoğunlukla soru biçiminde düzeıılenir. En önemli özelliği, içinde çözÜlue ilişkin ipuçlannın bulmunasıdır. Divanlann son bölümlerine yerleştirilmişlerdIT. Eğlendirici ve oyalayıcı lugazlar yanında dinsel konuıu didaletik lugazlar da yazılmıştır. LugazlaT yazarlannın imzalannı taşıdıklanndan halk edebiyatı bilmecelerinden ayrılırlar. Aynca halk şiirine mal olmuş lugazlar ve bir şair tarafındaıı lugazlaştınlmış anonim bilmeceler de vardır. Hem halk ardsında hem de saTay çevresinde ilgi görmüş bir türdür. Bütün Ingazlarda "Bir acayip nesne gördüm", "Ol nedir kim" ya da "Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözler kullanılır." 16

MANZUM FIKIR VE ll.,KAİD KİT APLARI "İslamın şeri ve ameli bilgilerini, dini inanışlanın manzum olarak atılatan eserlere denir. Bu tür eserler genellikle meSllevi tarzında yazılır. Devletoğlu Yusufun 1424'te kaleme aldığı Vilciye-ııame bu türün ömeğidir. Murat LI adına yazdığı için esere Murad-name de denrniştir." 17

15 Çelebioğlu, Aı.nil, Kıyafet İlıni ve AkşernseddiI'.Zi1de H=dul1alı Hamdi ile Erzı.ıııımlu İbrahim Hakkı'nın Kıyafet.nfuneleri, Atatürk Onv. Ed Fak. Arş Der. Sayl II s. 305-348 16 Ana Britanica Ansk. Lııgaz mad. C 15 s.16 17 Pekolcay, Pro[ Dr. Necla, a.g.e

83 MANZUM LÜGATLER " Divan şairleh manzum lügat tertip etmek merakına da düşmüşlerdir. O kadar ki, yalnız Arap ve Fars dillerine ait lügatlerle kalmamışlar, Fransızca, Rumca, Ermenice lügatler bile tertip etınişlerdir. 18 Farsça-Türkçe LügatIer: 1- Lamii (1532) Twıfe-i Lamii 2- Vehbi (1719) Tulıfe-i Vehbi 3- Asım (1838) Tııhfe-i Asım 4- Hüsam-ı Şa1ıidizade (1550) Ferheng-i Farisi be Türki-i Manzutn 5- Genci Pir Mehmcd (1631) Genc-i Le'al 6- Abdullah-ı Türkistani (1681) Nisab-ı Türki-Farisi 7- Ruscutlu Hafız Hilmi (1771) Tuhfetü'l Hafız 8- Çelebizade Ali Hilmi (]809) Nazıııı-ı Bedi Arapça-Türkçe Lügatler: 1- Ferişteoğlu AbdullatifEfendi (1377) Kitab-ı Manzum 2- Antepli Şeyh Alımed (1644) Nazmü'l-Le'al 3- MelımedFevzi Efendi (1903) Tuhfe-i Fevzi Tiirkçe-Rmnca Lügat : ~ Alımed Fevzi Efendi (1918) Tiirkçe-Fran:>'/Zca Lıigat : YusufHalis Efendi (L~2) Miftah-ı Lisaıı Türkçe-Ermenice Lügat : Refi Kolayi (1821) Manzum Lugat-ı Emıeniye

MECMUALAR "Edebiyat tarihimiz bakımından çok önemli olan mecmualar şöyle ayrılabilir: 1- Nazire Mecmuaları : Bu mecmualardaki nazireler gözden geçirilerek nazirelerin asıllanm ve divan tertip etmemiş olan şairlerin manzumelerini bulmak olanağı elde edilir. Bu bakımdan nazire mecmualan edebiyat tarihi incelemelerinde önemle ba,."VUrulacak kaynaklardır. a- ömer Mezid (ö1.15.yy.) Mecmuatü'n Nezair b- Eğirdirli Hacı Kemal (ÖL.l6.yy.) Camiü'n Nezair c- Edimeli Nazmi (öL 1554) Mecmaü'n Nezair d- Pervane Bey (öL l6.yy.) Pervane Bey Mecmuası e- Budinli Hisali (ÖL. 1651) Metaliü'n-nezair

18 Levend, Agaıı Sırrı, "Manzuın Lugatlar" Divan Ed. (Kelimeler ve Mefhuııılar) Enderun Ktbv. 1st. 1984 s.636

84 Bunlardan başka sahibi belli olmayan nazire mecnuaları da vardır. 2- Seçme Şiirler Mecmuaları : İbrahim Bey Külliyatı ve düzenleyeni belli olmayan çok sayıda şiir mecmuası vardır. 3- Kisale Mecmuaları : Bu tandaki mecmualar da kitaplIklarda çoktur. İçlerinde nsalelerle birlikte şiirler bulunanlar da vardır. Bu mecıııualann bazılarımn da düzenleyenleri belli değildir. 4- Aynı Konudaki Eserleıin Toplandığı Mecmualar : a- Faiz Efendi ve Şakir Bey'in hazırladığı İbrahim Paşa'ya sunulan kasideler ve tarih manzumeleri ; Süı. Ktp. Halet Ef. 763 b- Abdulbaki (Na'tler) Nuut-ı Ncbeviye ; Ank. Genel Ktp. 312 c- Abdulbaki (Na'Her) Nııut-ı Nebeviye ; Süt. Ktp. Hamidiye 1210 d- Abdulbaki (Na'tler) Nuut-ı Nebeviye; Sül. Ktp. Haınidiye 1211 e- Ebced hesabıyla birer tarihi gösteren ımsralar ve beyitler: ist.Ünv. Ktp.Yy.2508 f- Na'tler mecmuası; Nlillet Ktp. A. Emiri 779 g- Lugazlar Mecmuası; Millet Ktp. A. Emiri 718 h- Luga.Jar Mecmuası; Millet Ktp. A. Emiri 719 ı- Divanlar İsİ. Ünv. Ktp. Yy. 461 5- Tannmış Kişilerin Hazırladıkları Mecmualar : Bu mecmualarda seçme şiirler,biyografyalaı, küçük risaleler, önemli eserlerden seçilmiş parçalar, fıkralar hik:iyeler,latifeler ve türlü bilgiler bulunur. a- Süleyman Faik Efendi Necmuası (öl.I837) ; İst. iinv. Ktp Ty2660, 4100, 3472. 9577 b- Aşçı İbrahim Dede Mecmuası (XIX yy.) ; İst. Ünv. Ktp. Ty. 78,79,80 c- Fasih Ahmed Dede Mec. (ÖL.1699) ; (nüshası Agah Sım Levend'de) d- Ta)')'aı'Zade Mecmuası (öt.1877) ; Millet Ktp. A Emiri 81, 82 e- Ali ------Mecmuası; SÜL. Ktp. Esad Efendi 3290 f- Mecmuatü'l Fevaidi'l Müteferrika; SÜL. Ktp. Esad Efendi 3344 g- Hattat Hüsayin Hamid ve Salih Naıııık Efendiler Mecmuası SÜI.Ktp. Esat Efendi 2547 h- Kethuda-zilde el Hac Mehmed ArifEfendi Mecmuası (basılnııştır) "19

MEDRİYE "Divan Edebiyatmda bir kimseyi övmek için genellikle kaside biçiminde yazılan eserlere medhiye denir. Edebiyanınızda az olmakla birlikte gazel, mesnevi, musammat vb. nazım biçimlerinde de medhiyeler vardır. Kasidenin ilk örneklerini "muallakat" adı verilen yedi muhtelif şiirde buluyoruz. Bu şiirler her yıl tertip edilen panayırlarda okunan şiirler arasından herkesçe beğenilip Ka'be'nin duvarlarına asıldıklan için böyle adlandınlnuşlardır. Arap edebiyatındaki ilk kasidelere, sevgilinin bir süre kalıp göç ettiği yerin hazin manzarasının tasviryle başlanır (büka), Sevgilinin tasviriyle devam

19 Lcvend, Agah Sım, TürkEd. Tarihi i. cilt Giriş TTK. Yay. Alık. 1988 s.166-J76

85 edilir. "rahil" bölümünde şair kendi yolculuğunu anlatır, sonra da şair kendi kabilesini veya kendini himaye eden kişiyi över yahut onlann düşmanlanın yererdi. Kaside İran edebiyatında daha büyük özen kazanmış. muhtevası zenginleşıniştir. Samanoğuııarı döneıninde bside şairi "Rudeki" şiirleriyle büyük rağbet kazannuştır. Samanoğullarından sonra Gazne'de Sultan Mahmud'un sarayında bir edebi çevre oluşmuş, büyük şair olarak da "Unsuri" öne çıkmıştır. O. Mahmud'un savaşlarııun şaıunı yüceltmek, onun eski İran tahtı üzerindeki kadim haklarının varlığını ispat etmek için yazdığı kasidelerle saray şiirinin en beğenilen örneklerini verıniştir. Büyük Selçuklular zamaınnda ise kaside fevkalade kültürlü insanlann anlayabileceği konuları, kavramları içine almıştır. Azerbaycan Atabeğleri zamanında yetişıniş olan ve kaside türünün büyük üstadlarındaıı biri olarak kabul edilen "Şirvanlı Hakani" bugün bile anlaşılması güç bir şairdir. Bü)'ük Selçuklulann ve onların devaını olan Anadolu Selçuklularımn edebi ve resıni dili Farsça idi. "Katran, Nizaıni, Hakani, Zahir" gibi Türk asıllı şairler Farsça'lUn şaheserlerini vermişlerdi. Şairlik yetcneğinin ispatında başııca belge olan kaside, diğer şiir türlerinde olduğu gibi, dile üstün derecede hakimiyeti olan şairlcrce yazılabileceği için Türkçe kasidelerin ilk başarılı örneklerini Ahmed Paşa (Öi. 1496-97) vernliştir. XVI.yy.'da Necati Bey. Ziiti, İshak Çelebi, Hayali, Fuzuli, VlvL Yahya Bey ve Baki kasidcnin başarılı örneklerle klasik biçimini tespit etınişlerdir. XVII. yy'da Nef'i mubalağa ve· fahriyeleriyle yeni bir kaside üslubu oluşturdu. Bundan sonra edebiyatırnızda hep Neri modeliyle kaside yazıldı. Gazel tarzı kafiyelenen kasidenin 3 1-99 beyİt arasında olması ideal bir ölçü olarak kabul edilıniştir. Kasidenin konusu çeşitlidir: Allah'ın birliğini anlatanlara "tevhid", Allalı'a yalvarmak için yazılanlara "münacaat", Peygamber veya ailesinden biriıli anlatanlarına "na't". bir devlet ileri geleniıli övmek için yazılanlanna "medlriye". bir kişiılin kötü taraftarım anlatanlarına "hicviye", bir kişinin ölümünden duyulan üzüntüyü anlatanlarına "mersiye" denıniştir. Medhiyeler ramazan ayının gelişi, bayram, bahar. yaz, kış, gibi herhangi bir vesileyle sunulurdu. Bu vesile "nesib" bölümünde ele alımr, bundan dolayı da bu kasidelere "ramazaniyye, iydi~ye, bahariyye, temmuziye. şitaiyye" adı verilirdi. Kaside1er övülen kişiye ya bir vasıta ile ya da bizzat şairi tarafından okunarak sunulurdu. Bu şunuş sırasında bazı düzeltmeler de yapılırdı." 20

MENAKIB-NAME Arapça olau bu kelime menkıbeler, efsaneler anlamına gelir. İslam ülkelerinin edebiyatlarında kahramanların, din büyüklerinin, tarikat

20 çavuşoğlu, Prof Dr. Meluned. Kaisde T.D.D. sayıA15,416,417 1986 s(17-77)

86 lLlmeulanmn, ennişlerin olağanüstü yaşamlanm, kerametlerini anlatan yapıtlara denir. Tasavvuf akımlannın gelişmesiyle yaygınlaşan menkıbelerin ilk örneklerine büyük ennişlerin yaşadığı bölgeler1e ilgili tarih kitaplannda rastlamryrabakat kitaplarnun yazılınaya başladığı LO yy 'da çeşitli tasavvuf yapıtlannda menkıbelere geniş yer verilmiştir. İlk bagırrısız menakıb-namelcr ll. yy. 'da Arap edebiyatında ortaya çıkmıştır. 13.yy.'dan sonra bütün İslam dünyasında menakıb-mme yazum yaygınlaşmıştır. Türk edebiyatında yüzü aşkın menakıb-naıııe yazılmıştır. Menakıb-nameler hem manzum hem mcnsur olabilir. 1- Sakıb Mustafa Dede (ö1. 1735) Nefi'se fi'l-Menakıbi'l-mevleviyye 2- YusufSinan (ö1.?) Silsile-i tarukaL-ı Sünbuliyye 3- Ebu Rıdvan Sadık Vicdani (ö1.?) Tomar-ı Turuk-ı A1iyyeden 4- Müstakim-zade Süleyman Sadedilin (ö1.1787 ) Menafık-ı İınam-ı Azam 5- Şevki-i Kadinı (öl.l6.yy.) Menakıb-ı Emir Sultan 6- Abdurrezzak (ö1.1482) Menalab-ı Şeyh Vefa 7- Şeyh Enisi (ö1.?) Meııakıb-ı Akşerrıseddin 8- Sipehsalar Mccdüddin Feridun (ili.?) Menakıb-ı Sipehsalar 9- Ahmed Etlald (ö1. 1360) Menakıbu'l-Arifin" 21

MEVLiD Hz. Mııhamnıed'in doğumu başta olmak üzere hayatı, mucizeleri. gazalan, ahlakı, vefatı ve bilyesini övgü ile anlatan eserlerdir. Çoğunlukla mesnevi tarzında manzum olarak yazılan bu eserlerin dini tören ve şenliklerde okunnıası adet haline gelmiştir. Mevlidler genellikle münacat1a başlar, Hz. peygamberin doguınu (viladet), peygamgcr olu~u (risalet), göğe yükselişi (miraç), vefatı (rihlet) bölümleriyle devam eder ve dua bölümü ile sona erer. Didaktik-Irik bir anlatırnın hakim olduğu mevlidler halka yönelik dini eserler olup yalın dille yazılmış/ardır. Mevlidler islamlığın ilk dönemlerinden itibare}ı genenikle din adamlarınca yazılmıştır. "Siyer. şemml" ve "megazi" türü eserlerde (XI yy. İmanı Tirmizi'nin Şemail'i ve Muhammed b. İshak'ın Siyer'i) mevlid içerikli bölümler yer alımşsa da bu konuda ilk özgün eser Ebu'ı-eeyzj'nin (ö1. 1200) Mevlidü'n-Nebe"i'sidir (El Aruz ). Ayııı dönemlerde Muhiddin-i Arabi (ö1. 1240), Mevlidü'l-Cismfuıi ve'r­ Ruhfuı.i, Ebu'l-Kasım-ı Scpti (öl.1203) Dürrü'l Muazzam fi Mevlidil1-Nebiyyi'l­ Muazzam, ibn-Uibye (ö1. 1235) Kitabü't Temir fi Mevlidi's-Siraci'l-Münir, Zeın1elcini (ö1. 1327) Mevlidü'n-Nebi adlı eserlerini yazarlar. Buıılan el-Bekri (ö1. 1295) ve İbnü'l-Cezeri'nin (ö11249) Mevlidleri izler. İran edebiyatında biraz da Şiilik etkisiyle mevlid türüne itibar edilmemiştir. Türk Edebitatında bütün islam edebiyatlanndan fazla genişlemiş ve gelişmişlir. Bunun en büyük sebebi Süleyman Çelebi'nin yazdığı Vesiletü'n-Neeat adlı, Hz. Mtıhaınmed'in bütün peygamberlerden üstiin olduğunu ispat etmek için

21 Ana Briıanka A..'ls., Mt:1ıakıb-name Mad. c. iS, 5556

87 yazdığı mevlidin çok beğenilmesi ve büyük ün kazanmasıdır. Mesnevi tarzındaki bu eser çeşitli alıntılarla zenginleştirilmiş halk kitlelerince anlaşılabilecek şekilde yaygınlaştırılnıış ve adeta anonim nitelik kazanmıştır. Her çeşit insan tarafindan üzüntülü ve se"inçli anlarda okunacak folklorik özellikler de kazanan Vesiletü'n­ Necat'ın sayısız yazmaları ve baskılan vardır. Türk edebiyatında Vesiletü'n­ Necat'tan başka 200 kadar mevlid yazılnuşsa da bunlardan ancak 64 tanesi tespit edilebilmiştir. Bu eserler içinde Hamdunah Hamdi'nin (öl. 1508) dil ve edebiyat açısında degerli olan "Ahmediyye"si, Şemseddin Sivasi'nin (öI.l597) tasa",-uf nitelikli "Mevlid"i ikinci derecede önemli mevlidlerdir. (Diğer mevlid yazarları için bkz. ükiç, M. Tanib, Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercümeleri, Atatürk Ünv. İslami BiL. Fak. Der. S.l.Aralı..le 1975-­ Mazıoğ)u, Hasibe. Türk Edebiyatında Mevlid Yazan Şairler, Türkoloji Der. c.xts.l,1974) Süleyman Çelebi'nin yazdığı Vesiletü'n-Necat daha sonra yazılan bütün mevlidler üzerinde az ya da çok etkili olmuş, birçok dillere çevrilmiştir. Süleyman Çelebi eserini yazarken. Aşık Paşa'mn "Galipmme"sİ, Kadı Darir'in "Siyerü'n Nebisi"nden yararlanmıştır. "22

MİRACİYELER ""Mirac" goge çıkma manasına gelir. Leyle-i mirac da Hz. Peygamberimizin göğe i, çıktığı geceyi anlatır. Miraciye de bu geceyi anlatan l eserlere denir. Maıızum miraeiyelerin çoğu kaside veya mesnevi tarzında yazılmıştır. Mirada ilgili bilgiler Kur'an-ı Kerim'de "lsra" ve liNeerrı" sureleriyle, hadislerden öğrenihniştir. Miraciyelerle de Hz. Peygamberimizin, çeşitli üstünlükleri anlatıldıktan sonra, göğe yükselişi anlatılır. Mirac Hz. Peygamberimizin Hakk'a kurbiyyet anıdır. Cebrail ona gelerek Hakk'ın davetini tebliğ eder ve ebediyyet bağından kendisi için bir "Burak" gönderildiğini haber verir. Hz. Peygamber Burak'a binerek önce "Mescid-i Aksa"ya u~ar peygamberlere imam olarak iki rek'at namaz kılar daha sonra "Aıem-i bala"ya uruç eder. Semanın her katmda bir peygamberle görüştükten sonra Sidretü'l­ MÜ1lteha'ya ulaşır. ,,23

MUMiMA . "Divan edebiy~tından beni kurallara göre düzenlenip çözümlenebilen ve yamtı Tanrı'ınn sıfadalında biri ya da bir insan adı olan maıızum bilmecelere denir. Türk edebiyatına Fars edebiyatından geçen bu tür beyit, kıt'a ya da mesnevi biçiminde yazılnuştır. Bu türdeki eserler divanlanıı sonunda "muarumiyat" başlığı altında yer alırlar. İlk muamma örneklerimiz xv. yy'dan kalmadır. Ali Şir Nevai

22 Pala, Dr. İskender, Ansiklopedik Divan Şiüri Sözl* Akçağ yay. 2. has. Ank. 1989, 5339-341 23 Pekolcay, DoçDr. Ncela, a.g.e. s 192-199

88 (ö1. 1501), Fuzuli (ö1.l556). Nabi(öl.l712). KınallZade Ali Efendi (öl.1 571). Sünbülzacte Vehbi (ö1.l809), Filnal Hanım (ö1. 1780), çok sayıda muamma yazmışlardır. Edirneli Emri Çelebi (ö1.l575) ise 600'den fazla muamma yazarak bu ala11111 en ünlü şairi olmuştur. Halk Aşıkları arasında da muaı111na çözme yarışlan yapılımuş. ,,24

MÜNACA.T " Mümlciit "fısıldama, kulağa söyleme, Allah'a dua ctme, yalvarına, Allahla dua için yazılan manzunıe" anlall1lna gelir. Gencllikle clivanların baş kısmında yer alan bu manzumeler bazen de İslami eserlcrin başıııa koyulmuştuL Manzum münilcatlar kaside,gazel, kıt'a, mesnc"i tarzında yazılmıştıL Bu eserlerde genellikle ayet ve hadislerden yararlaıul1111ştır. Münacatlarda acz içindeki insan Gani olan Allah'a sığınır, aczini, itiraf eder, günahlardan pişmanlık duyar. tövbe eder, bir daha yapmanıaya karar verdiğini. Allah'ııı ilminin ve kudretinin nihayetsiz. olduğunu, ezcl ve ebedin yegane padişahı olduğunu belirtiL" 25

NA'T "Na't bir şeyi medhederek anlatma. vasıflandınna demektir. EdebiyatımlZda geneBikle Peygamberimiz Hz. Mulıammed'i methcdmck maksadıyla yazılan şiirlere denmiştir. Bazen de peygamberler, veliler, din büyükleri, şeyWcr. halifeler için na'tler kaleme alınmıştır. Divan şairlerinin hemen hepsinin na't yazdığı bılinir. Na'tlar divanlarda tevhid ve Illüııadhlardan soma yer alır. Bazen divanlarm na'tlarla başlatıldıgı da görülür. Na'tlerde peygamberimize karşı duyulan sevgi ve saygı dile getiriliL çünkü o beşeriyeün cn hayırlısıdıL, alem onun nuruyla aydııılanmıştır. Hiçkimse Allah'a onun kadar yaklaşamaz, insanların ruhunu yükselten, hastalıklara şifa veren, cennete kıla"uzluk eden, Allah'ın lıabibi olan odur Na'llerde peygamberimizin meziyct1eri, doğduğu zaman meydana gelen harikulade Olaylar anlatılır. Bazına'tlerdc ehl-i beytin, halifelerin, ashabın Hz. Ali ahfadımn hususiyetleri de aıılatılır. Na'tlerde iktibaslar çoktur. Na'tler genellikle gazel, kaside, mesnevi tarzında yazılır. .. 26

ÖGRETİCİ ESERLER .. İnşa kitabet. kavaid (l'llTIll1ar kitabı), belagat ve edebiyat kitaplan, sözlükler, kimya, simya, tencim (yıldız ilmiyle ilgili) risaleleri, coğrafyayla ilgili

24 Anabritanica Arıs., Muamma Mad C16 s 267 25 Pekokay, Doç.Dr. Necla, İs. TEd.'da Şekil ve Nev'ilere Giriş s 146 26 Pekokay, Doç.Dr. Nec1a, a.g.e. s 192-199

89 eserler, fal-nameler, ta'bir-nameler, ihtilac-nihneler (seyirnıclcr!e ilgili), musiki eserleri. atıcıJı.~ ve binicilikle ilgili eserleri bu gruptaki eserlerdir." 27

PEND-NAME " Peııd övüt, pend-mlnıe de insanlara dini. ahlaki ve toplumsal yaşam konusunda övüt vennek için yazılan eserlere denir. Manzum pend-nameler ıncsnevi nazım şekliyle yazılıınştır. bu eserlerde insanlara övüt verilirken atasözü, deyim, ayet vc hadislerden örnekler verilir, din ve tarikat ululanmn sözlerine yer verilir. İslam edebiyatında bu türün en önemli örneği Feridnddin Attar'ın (Öl.I220) "pend-namesi"dir. Mesnevi tarzındaki 912 beyidik bu eser derin deneyimlerin ve geniş bir kültür birikiminin ürünüdür. Uzun yıllar Osmanlı medreselerinde hem Farsça hem ahlak eğitimi için ders kitabı olarak okutulan yapıtm birçok ülkede özgün baskıları gerçekleştirilmiştir ve çeşitli dillere çevrilmiştir. Birçok Türkçc şerhi de bulunan "Pend-naıne" Türkçeye yeni harflerle iki kez aktanlımştır. (1946 ve 1948) Divan şairi Güvahi'llin (öl 1526'dan sonra) "Pend-nanıe"sinin atasözü vc deyimlerlc örülü anlatımında yerli özellikler hakimdir. Nabi'nin (ö1.l712) "Hayriyye-i Niilii"si ve SünbÜıZfıde Vehbi'nin (ö1.l809) "Lutliyye"si edebiyatımızda tamnmış pend-namelerdir. "

RAMAZANİYE " Ramazaniye genellikle İslami Türk edebiyatında ramazandan bahseden eserlere verilen isimdir. Manzum ramazaniyeler Ullluıniyetle kaside nazım şeklinde yazılnuştır. Kasidelerin teşbib ve nesib bölümlerinde bazen mealen, bazen metin olarak alınan ayet ve hadislerle ramazan ve fazileti, oruç ve sevabı' kadir gecesi ve kıymcti, ramazan sofulan, tiryakiler vs. anlatılır. Ramazan dolayısıyla ceıniyette meydana gelen değişiklikler, adetler. merasimler, camiIer, mahya ve kandiller, vaazlar, ifuır, teravilı namazı, gece eğlenceleri, sahur gibi konular zarilline nükleler içinde vcrilir. Şaider bu konulan anlatırken ya ö-vüt ve nasihatlerle halka ramazamn feyz ve bereketinden istifade etmenin yoııanm gösterir ya da zengin bir folklorik malzeme içinde toplumdaki karakteristik tipler, tezatlı görünüşleri, mwekkid gözüyle inceleyerek hükümler verirler. Edebiyatımızda ramazaniye yazma geleneğinin takriben XVI. yy. 'dan itibaren başladığı ve en güzel örneklerin XVIII. yy. 'da verildi~ söylenebilir. Nev'in başarılı örneklerinden ise Sabit (öı.ı 712), Nazim (öL 1726), Nedim (öL 1730), Endenınlu Fazıl (ö1. }81O), Endcrunlu Vasıf (ö1. 1824) tarafmdan verildiği kabul edilmektedir. Bunlardan başka Şeyh Galib (ö1.1799), Sünbülzilde Vehbi (ö1.l809), Edirneli Kani (ö1. 1791), Koca Ragıp Paşa (öl.l763)'nın da ramazaniye yazdıklan bilimnekledir. Koca Ragıp Paşa (Öl.1763) ramazaniyesinin yamnda ilk

27 Levend, Agah sım, Türk Ed Tarihi C 1 Giriş 3. Bas. TTK. Yay. Ank. 19885.166

90 "İftariye"yi kaleme alan şairimizdir. Ramazaniyelerin bahsettiği esaslı unsurlan bir gazel çerçevesi içine sıgdırarak nev'in tek örneğini kazandırmıştır." 28

SAHİL-NAME " Divan edebiyatında İstanbul kıyılan ile blualardaki yerleşim yerlerini anlatan şiirlerin genel adıdır. Örrıeklerine az rastlanan ve genellikle mesnevi biçiminde yazılan sahil-nameler daha çok "Galata"yı anlatarak başlar. Daha sonra Boğaziçi' nin Rumeli yakaSindaki köy ve iskeleler tamtılıp, betimleıtir. Bunu Anadolu yakasındaki Umuryeri'nden Fenerbahçe ve Adalar'a kadar uzanan layılar üzerine verilen bilgiler izler. Bu eserler bugün unutulan ya da değişen yerlerin eski durumlanna ilişkin bilgiler içermeleri bakımından önemlidir. Divan edebiyatında "Sahil-name" adıyla bilinen ilk mesnevi, Fenni' nin (ö1. 1745) eseridir. Vasıf (ÖI.1824), Fazıl (ö1. 1810) ve İzzet Efendi' nin (ö1. 1797-98) sahil­ ııameleri bu tüıilıı ilk örnekleridir. " 29

SAL-NAME "Yıllık demektir. Osmalı İınparatorluğunda 19. yy'rlan sonra yayımlanmaya başlamıştır. Osmanlı sal-nameleri üç ana grupta toplanır; "Sal­ name-i Devlet·i Aliyye-i Osmamye" denen devlet yıllıklan, "Sal-name-i Vilayet" denen vilayet yıllıklan ve nezaretlerce yayımlanan "Sal-mme-i nezaret" adlı yıllıklar. Nezaret sal-nameleri yayınılayan nezaretlere ya da içeriklerine bağlı olarak "Sal-name-i Mfuırif', "Sal-name-İ Bahriye". "Sal-name-i Rusunıat" gibi adlar alırdı. Vilayet sal-ııfuneleri ise ilgili vilay-etin adıyla amlırdı. Osmanlı devlet sal-namCıerinin ilki 1847' de Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın isteğiyle Hayrullah Efendi. Ahmed Vefik Paşa ve i\hmed Cevdet Paşa tarafından hazırlandı Sonrakileri "Meclis-i Milarif' ve "Meclis-i Vala" mn görevlendirdiği komisyonlar yayıın1adı. 19 i 7'de son Osmanlı devlet sal-namesi yayımlandı. Vilayet sal-namelerinin ilki 186S'te TralYLon'da çıkanldı. En çok sal­ name yayınılayan vilayetler Konya. Sivas, Edirne, Selanik, ve Bağdat'tı. Son vilayet sal-naınesi 1920'00 Beyrut'ta yayınılandı. Nezaret sal-namelerinin başlıcalanndan olan "Sal-naıne-i Hariciye" 1884. 1888, 1899 ve 1902 'de çıkanldı. Aynca 1865-1908 arasında IS "Sal-ruıme-İ Askeri" çıkanldı. 1889'da yayıımna başlanan "Sal-name-i Bahriye"ler ise 19l1le değin aralıklı olarak çıktı. 1916'da bir de "İlmiye Sal-ruıme"si çıkanldı. Siyasal, kültürel ve bilimsel konularda kısa bilgiler de veren takvinıli Osmalı yıllıklatına "Nev-sal" denirdin 30

28 Pekolcay, Doç.Dr. NeCıa, ag.e. 29 Anabritanica Ans., Sahil-name Mad CI8 s 598

91 SEFARET-N.M " Osmanlı Devleti'nde siyasal bir görevle dış ülkelere gönderilen elçilerin ya da yanlarında bulunanların gittikleri yerin durumuna ilişkin izlenimlerini, görüşlerini. olayları vb. anlattıkları yapıtların genel adıdır. 17. yy.'ın ikinci yarısında yazılmaya başiayan ve belirli bir edebiyat değeri de taşıyan sefaret-nameler, öbür devletlerle siyasal ve kültürel ilişkilerin sınır ve kapsamım ortaya koyan en eski belgelerdir. Bazıları manzum olarak kaleme alınmış olan sefaret-namelerin en tamnmış örneklerinden biri Yirıni-Sekiz Çelebi Mehmed Efendi'nin (öl. 1732) sefaret-nihnesidir. Öbür seyahat-nameler arasında Zülfi.ldir Paşa'nın (öl '1) Müt-:ıreke Takriri, İbrahim Paşa'nın (öL 1848) Viyana Sefaret-namesi. Nisli Mehmed Ağa'nın (öL 1) Rusya Sefaret-namesi, Mustafa Efendi'nin (öl. 1600) Sefaret-nanıe-Istıla!ı-ı Nemçe' si, Mehmed Efendi'nin (ö1.1 705) Lehistan Sefaret-namesi, Melınıed Said Paşa'nın (öL 1701) Mehmed Said Takriri, Mehme4 Emin Paşa'nın (ö1.1871) Rusya Sefaret-narnesi, Salim Efendi'nin (öl. 1746) Hindistan Sefaret-niimesi, Mustafa Nazif Efendi'nin (18. yy) İran Sefaret-niimesi, Ali Agıt'wn (öJ. .~) Lehistan Sefaret-mlmesi. Vasıf Efendi'nin (öl. 1806) İspanya Sefaret-narnesi, Mustafa Sami Paşa'mn (öl. 1855) A vnıpa Risalesi sayılabilir." 31

SEY,ARAT-NMvr..E ' " Yazarlann 'gezip gördükleri yerlerden edindikleri izlenim ve bilgileri aktardıkları yapıtların genel adıdır. Seyahatonarneler çoğunlukla birer tarihi Jx,lge niteliği taşımakla beraber yazarlann izlenimlerini belli bir üslupla yansıttıklarından, aynı zamanda da birer edebi yapıt olarak değerlendirilirler. Arap gezgini İbn Battuta'nın (öJ. 1369) İslam üLkeleriılinhemen tümü ile Çin ve Sumatra gibi bölgeleri kapsayan gezilerini anlattığı "Tuhfetü'n-Nüzzar Fi Garabi'l-Emsal ve Acaibi'l-Estar" adlı yapıtı dünyanın en ünlü seyahat-nfuneleri arasında yer alır. Türk edebiyatında seyalıat-narne türünün en öneınli ömeyni Evliya Çelebi (öJ. 1682) yeTIniştir. Yazar on ciltlikeserinde kendi gözleınlerinin yanı sıra yazılı kaynaklardan aldığı bilgilerle, yorunı ve degerlendinneleri de aktarmıştır. Türk edebiyatındaki öbür önemli seyahat-nameler arasında Seydi Ali Reis'in (öl. 1563) Miratül-Memalik'i, Hacı Meluned Edip bin Mehmed Derviş'in (öl. ?) Menasıkıı'l-Hac'ı, Nabi'nin (ö1. 1712) Tuhfetü'l-Harameyn'i, Bursalı Halifin (17 yy) manzUl11 Seyahat-name'si sayılabilir." 32

30 Anabritanica Ans., Sal-niime Mad C20 s 16 31 Anabritanica Ans., Scfarct-name Mad CI9 s200 32 Anabritanica Ans, Seyahat-name Mad C19 s 284

92 SİYASET -NA.ı\1E " şark-islam edebiyatlannda devleti idare edenlere yöneticilik sanatı hakkında bilgi verip önerilerde bulunan ahlaki-didaktik eserlerin genel adıdır. Siyaset-ııameler İran kaynaklıdır. .ı\rap edebiyatına İslam dininin ortaya çıkmasından SOilla girmiştir. Genelolarak hükümdarlar için yazılan siyaseı­ namelerde onlann sahip olması gereken nitelikler, saltanatın koşullan ve kurallan, anlatılır. İdeal devlet örgütünün nasılolması gerektiği belirtilir ve kötü yönetimlerin Lararlı sonuçlan açıklanarak: yöneticiler uyanlır. Vezirler ve emirler için yazılmış siyaset-nameler de vardır. Bir Üıkenin siyasal ve toplumsal yaşamını, askeri ve mali örgütlerini yasa ve tüzüklerini, toplumun gelenek ve göreneklerini de tamtan yapıtlar olan siyaset-nilmeler dinsel temellere day

SUR-NAME " Şelızadelerin sünnet, kadın sultanlann evlerone törenlerinin anlatıldığı eserlerdir. Yazıldıkları dönemin toplumsal yaşamına ilişkin örnekler Yemeleri nedeni ile tarihsel açıdan da önemi olan sur-namclerde çoğu zaman haftalarca süren bu törenlerdeki yazışınalar, şölenler, verilen armağanlar en ince aynııtılanna kadar betimlernr. Genellikle sanatlı bir üslupla yazılan ve padişahlara ya da devlet büyüklerine sunulan sur-nameler 16 yy.'dan sonra biçimlenip gelişmişlir. Bazısı mesnevi biçiminde bağımsız kitaplar, bazısı da törenleri kısaca aıılalan kasidelerdir (suriyye) ve divanlar içinde yer alırlar. Divan edebiyatının belli başlı sur-nameleri şunlardır;

33 Anabritanica Ans., Siyaset-niline Mad C ı 9 s 452

93 1- Figani'nin (ö1.1532) Kanuni'nin oğullan için yapılan sünnet düğününü anlatan "Suriyye Kasidesi ". 2- Nevi'nin (öL. 1599) III. Murad'm oğlu Şehzade Mehrned'in 53 gün süren sünnet düğününü anlatan "Suriyye Kasidesi". 3- Nabi'nin (ö1.1712) IV. Meluned (ö1. 1693) (Avcı)'mn oğullanmn sünnet düğününü ve Hatice Sultan'ın evlenme törenini anlatan "Sur-name" si. 4- Mustafa Ali'nin (ö1. 1600) Camiü'l-Hubur der Mecalis-i Sur'u 5- Abdi'nin (öl. 1692) ıV. Meluned (öl. 1693) (Avcı)'nın o!1;ul1arırun sünnet düğününü ve Hatice Sultan'ın evlerune törenini anlatan "Sur-name" si. 6- Seyyid Vehbi'nin (öı.ı 737) III. Ahmed'in oğullannın sünnet düğününü. Ayşe Sultan ve 'ın evlenme törenini anlatan "Sur-name" si. 7- Haşmet'in (ö1.1768) III. Mustafa'nın kızı HibetuIlah Sultan'm doğumunu anlatan "Sur-name" si. 8- Rıfat'ın (öl.?) II. Mahmud'un (ör. 1839) kızı Saliha Sultan ile Halil Rıfat Paşa'nın düğün törenlerini anlatan "Sur-name" si. 9- Esad'ın (öL. 1848) Il. Mahmud'un (öL. 1839) kızı Saliha Sultan ile Halil Rıfat Paşa'nın düğün törenlerini anlatan "Sur-name" si. 10- Lebib'in (öl.?) ll. Mahmud'un (ö1. 1839) o~llan Abdü1mecid ve Abdülazız'in sünnet törenlerini ve kızı Mihri-ınah Sultan ile Melımed Said Paşa'mn düğün törenini anlatan "Sur-n.ame-i Hızu " 1. 11- Nilfi'nin (ö1.l849) Abdülmecidİn kızı Cemile Sultan ile Mahmud Celaleddin Paşa'nın evlenme törenlerini anlatan "Sur-name"si 12- Tahsin'in (öl.?) Şehzade Murad'ın ve Abdulhamid'in sünnet törenlerini anlatan "Sur-mime"si. " 34

SÜLEYMAN-NAME " Divan edebiyatında 1. Süleyman'ın (Kanuni) (öl.1566) saltanatını ve o dönemde geçen belli başlı toplwnsal, siyasal ve kültürelolayları konu alan manzum ya da düzyazı yapıtların genel adıdır. çoğu ı. Süleymanla birlikte seferlere katılan yazarlarea kaleme alınmıştu. Epik-didaktik özellikli bu yapıtlarda sanat kaygısından çok olayların doğru ve düzenli biçimde aktanlması amaçlanmıştır. çoğunda yalın ve akıcı bir üslup egemendir. Başlıca örnekleri arasında. Sadi bin Abdülmüteal'in (ÖL.16yy.) . Kara Çelebi-zade Abdülaziz Efendi'nin (öL. 1658), Ferdi'nin (öl.l525), Şemsi Alll11edPaşa'mn (ö1.1589), Ne\i'nin (öl.l599), Haleti'nin (öl. 1631). Abdurrahman Gubari'nin (ö1.l566), Şemscddin Ahmed bin Mehmed Sivasi'nin (ö1.l596) yapıtlanyla İsmail'in (öl.16.yy) Farsça Kitftb-ı Fütuhat-ı SÜıeyınani'si sayılabilir." 35

34 Anabrilanica Ans, Sur-nl\me Mad C20 s 148 35 Anabrit.anica Ans., Süleyman-naıne Mad cıo s. 173

94 ŞEH-NAME " Doğu ülkelerinin saraylarında resmi görevlilerin yazdığı olaylan günügününe tespit eden eserlerin genel adıdır. Bu tür eserleri yazanlara da şeh­ nameci denir. Osmanlı devletinde şeh-nameciliğe atananlara "dergili-ı ali müteferrikası" denmiştir. Osmanlı devletinde ilk. şeh-nameci Fatih döneminde (1451-1481) görevlendirildi. Şeh-nameciler yapıtların 16 yy.'a değin manzum daha sonra diizyazı olarak yazmışlardır. Adı bilinen en eski Osmanlı şeh-namecisi İran'dan gelerek Osmanlı sarayında bu göreve atanan "Fettullah Arili Efendi'dir (ö1. 1553). Arifi Efendi'nin i. Selim'in (Yavuz) (ö1.1520) zaferlerini anlatan 60 bin be)itlik bir yapıtı ile 1. Süleyman'ın (Kanuni) (ö1.1566) savaşlannı anlatan Farsça ve Türkçe ma':lZum şeh-n:lıneleri vardır. Osmanlı şeh-namecilerinin en ünlüsü Lokman Hüseyni Efendi (ö1. 1595) Eftatun bin Şeyh Derviş Mehmed'in başladığı ve ölümüyle yarım kalan "Hüner-name"yi tamamlamıştır. Onun yerine Talikziide Katip Mehmed Efendi (ö1.l601) atamnıştır. Adı bilinen son şeh-niimeci Hasan Hükıni Efendi (ö1.l6ıo)'dir." 36

ŞEHRENGİZ " Farsçada "şehir kanştıran" anlamına gelen bu söz Divan edebiyatında bir kenti ve o kentin güzellerini anlatan yapıtlara ad olmuştur. Daha çok klasik mesnevi biçiminde kaleme alınan bu yapıtlar tevhid, mÜfiacat, na't gibi bölümlerle başlar. Daha sonra kentle ilgili bilgi verilir ve kente övgü düzülür. Bazen bahar ve doğa betimlemeleri yapıldıktan sonra kentin güzelliği ile ilgili beyitlere geçilir. Güzellerin belirgin özellikleri, beden yapıları, meslekleri vb. anlatılır. Genç kızların ve delikalılıların konu alındığı, çoğıı zaman platonik bir aşkı dile getiren bu yapıtlarda yer yer emtik bölümler de bulunur. 16. yy.'dan başlayarak ortaya çıkalı şehrengizler. aynca anlam ve söz sanatlarına yer verıneleri ve mizahi anlatımlan açısından da önemlidir. Divanlar içinde küçük manzumeler halinde yer alan şehrengizlerin yamsıra bağımsız kitaplar oluşturan şehrengizler de vardır. ilk. şehrengizi yazan "Piriştmeli Mesihi" dir (ö1. 1512) Mesihi'nin şehrengizi, Edirne'nin o dönemdeki gelenek ve göreneklerini yansıtma'>! bakımından öneınlidir. Sonraki yıllarda Zati'nin (ö1.1546) yazmış olduğu 3607 beyitlik şehrengiz de Edirne'yi konu alır. Öbür şehrengizler arasında; Hayreti'ııin (ö1. 1534) 358 beyitlik Belgcad Şehrengiz'i ve 96 beyitlik Yenice ŞehrengizL Taşlıcalı Yahya'nın (ö1.1582) 352 beyitlik İstanbul Şehrengizi ve Edirne Şehrengizi, İshak Çelebi'nin (ö1. 1537) Bursa Şehrengizi ve Üsküp Şehrengizi, Mostarlı Hacı Derviş'in (ö1. 16yy.) Mostar Şehrengizi, Lanıii Çelebi'ııin (ö1.1532) 640 beyitlik ve Beliğ İsmail'in (ö1. 1729) 209 beyitlik Bursa Şelırengizleri

36 Anabritanica Ans., Şeh-niime 1'.1ad cıo s. 252

95 sayılabilir. Örnek şehrengizlerdede görüldüğü üzre bu tür hep mesnevi bıçiminde yazılmıştır." 37

TA'RİFAT " Vezir, kadı. defterdar, nişanel, solak. silahtar, çavuş, yeniçeri, mevali, müftü gibi türlü görevdeki kişileri, görevlerinin özelliğine göre birkaç beyit içinde birer portre halinde canlandıran eserlere "ta'rifat" adı verilmiştir. Kalkandereli Fakiri'nin (öL.?) Risale-i Ta'rifat'ı, Siifi'nin (öl.?) HasbiMI (ta'rifname)'i, Gelibolulu A1i'nin (ÖI.1599) Hulasatü'l-Ahval der LetMet-i Mevaız-ı Sahihu'I-MeaI'i, Yenişehirli Avni'nin (ÖL. 1883) Mirat-ı Cünun'ı bu türde yazılmış önemli örneklerdir." 38

TARı'H "Divan edebiyatında tarihler de üsluplanna gösterilen itina bakımından birer sanat eseri telakki edilebileceğinden, Divan edebiyatı mahsulleri arasında zikrolunabilir. Mensur tarihler yamnda manzUlll tarihler de büyük bir yekun tutar. Eski tarihler yazanlann hüvivyetlerine göre ikiye aynlır. Bir kısmı "vaka­ nüvisler" tarafında yazılan tarihler, diğer kısmı da meraklı kimseler tarafından hususi olarak yazılan tarihlerdir. Hakikatte "vaka-nüvisler" saray tarafından tayin edilmiş birer memur olduklanndan, hadiseleri saray gözüyle görecekleri ve bundan ötürü vak'alann taS\'ir ve tahlilinde tarafsız kalanııyacaklan tabiidir. Hususi tarih yazanlar böyle bir kayıtla ba~lı buIumnadıklanndan. eserleri şüphesiz daha samimi ve daha tarafsızdır. Bunlann içinde bazan devrin bütün hususiyetini gösteren,yapılan haks17Jaklan ve halkın şikayetlerini açıkça bildiren ehemmiyetli kısımlar vardır. Şu kadar var ki her iki kısım tarihçiler de, müspet bir zihniyete malik olmadıklanndan,vak'alan ilmi bir usulle değil kendi hususi görüşleriyle tahlil etmişlerdir. Eski tarihçiler, hadiselerin sebeplerini Allah'a atfeder, onlan Allah'ın iradesi ile tefsire kalkarlar. Yalıuz bir mağlubiyet veya bir hezimet değil, bir yangın veya bir kıtlık da halkın durumuna karşı Allah'm bir gazabı olarak gösterilir. " 39 Divan edebiyatındakibelli başlı tarihler: xv yy.

37 Anabritanica Ans., Şehrengiz Mad C2Ü s. 254 38 Levend, Aga..J.ı Sım, Türk Edebiyatı Tarihi 1. C Giriş, 3. Bas TTK. Yay. Ank.1988 sl62 39 Levend, Agah Sım, Divan Edebiyatı (Kelimek'T ve Rcmizler,Mazmunlar ve mcfhunılar" 4. bas. Endenın Ktbv. İst. i 984 s 632

96 Aşık Paşazade (öl. 1484) Aşık Paşazade Tarihi DursunBey Tarih-i Ebu'l-feth XVIyy. Hoca Sadeddin (ö1. 1599) Tacü't -Tevarih Gelibolulu Ali (öl. 1600) Künhü'l- Ahbar XVIIyy. Peçevi (öl.l650) Peçcv; Tarilıi Mustafa Naima (01.1716) Naima Tarihi Xv1Ilyy. Raşid (ö1.1735) Raşid Tarihi Çelebizade Asım /ö1. 1760) Çelebizade Tarihi Silahdar Fındık1ılı Mehmed Ağa. (öL 1724) Silahdar Tarihi VasıfEfendi (01.1806) Vasıf Tarihi

TARİHDÜŞÜRME " Bir olayın meydana geldiği zamanı veya bir eserin YaLıldığı yılı ebced hesabına göre karşılayan harf topluluğunu bir mısra, beyit veya bir kıt'a içinde kullanma sanatına tarih veya tarih düşürmek denir. Tarih beyit veya kıt'anın son roısraında bulunur. Bazen bir ıııısra olmayan sözler de tarih olabilir. Ebced hesabına göre eski alfabemizdeki her hartin bir sayı değeri vardır. Toplaını vermek istediğiniz tarihi oluşturan harfleri nusralar içinde ölçü ve kafıye kurallarına uygun olarak kullanmak sanatı eski şiirimizde hemen her şairimiz tarafindan kullanılınıştlT. Tarihin çeşitleri vardır: ı - Tam tarih; bütün harflerin rakam karşılıkları toplanıldı~nda eksiksiz ve fazlasız olarak tarim veriyorsa tam tarih adını alır. 2- Ta'ıniyeli (tanılamalı) tarih: Eksik veya fazla rakam bir önceki mısrada belirtilerek söylenen tarihe denir. 3- Mücevher veya Cevher tarih; Sadece nokıalı harflerin rakam değerleri toplanarak elde edilen tarihlcre denir. 4- Mühmcl tarih; Sadece noktasiZ harflerin rakam değerleri ile verilen tarihtir. 5- Tarih-İ dü-ta; bir ımsrada tarih iki kere veriliyorsa ya da her mısrada aynı tarih tekrar veriliyorsa böyle tarihlere dü-ta tarih demr. 6- Laflen ve manen tarih; tarih hem söz olarak söylenmiş hem de harf değerleriyle verilmişse böyle tarihlere lafzen ve manen tarih denir. 7- Lugazlı tarih; bilmcce şeklinde söylenen tarihlere denir."

TEVHİD " Sözlük anlamı itibariyle bir kılma, birleştirme, bir sayma ve birliğine inanına demektir. Kavram olarak tevhid Allah'ın zatım tasavvur ve tabayyül edilen her şeyden tecrid ederek O'nun varlığına ve birliğine inanınaktır.

97 Edebiyatta tevhid Allah'ın birliğinden ve yüceliğinden bahsededn edebi metinlere verilen addır. Genellikle kaside tarzında olan tevhidlerin gazel, mesnevi. kıra, terci bend ve terkib bend biçiminde yazılanları da vardır. Arap ve tran edebiyatıarında islanıın kabulüyle birlikte örneklerine rastladığımız tevhid yazma geleneği İslaın1aşma sürecinin doğal sonucu olarak edebiyatımızda yankısım bulmuştur. Klasik şiir geleneğimizde şairlcr eserlerine genellikle "hamdele" ve "salvele" ile başlarlar. Mürctlep divanlarda "hamdele" ve "salvele"nin yerini "tevhid", "mÜllacat" ve "na't" konulu şiirlerin aldığım görürüz. Bunları iman ve bilincin yoğurduğu diğer dini nitelikli şiirler takip eder, Divan şiiri geleneği çerçevesinde yazılan tevhidlerin ortak özelliklerinin belirgin olmasına rağınen şairlerin birikim ve meşreplerine göre bu şiirlerin renklilik ve çeşitlilik gösterdiği söylenebilir, Eserlerinde müstakil tevhid ve na'tlere yer vermeyen şairler bile ya beyil seviyesinde bu meseleye değinirler yahut da mensur eserlerinde bu konuları ele alınır. Kaside nazım şekliyle kaleme alınan tevhidlerin konunun işlenişi bakımından müştereklik arzettikleri görüıÜr. Kaside biçimindeki tevhidlerde kasidenin diğer bölümleri bulunmaz, bunun yerine tevhidlerin birinci kısmında Allah'ın selbi ve subuti sıfatlarından bahsedilir. İkinci bölümde subuti sıfatların evrendeki tecellilerine dikkat çekilir. Üçüncü kısım münacattır, Bazı metinlerdc tevhid ve münacat içice bulunabilir. Şairlerin tevhidleri ele alışlarmda bazı farklılıklar vardır: Şairlerden bir kısmı şeriat bir kısmı da tasavvufı esaslara uygun olarak ele almışlardır. Bilindiği gibi mesne"i bir nazım şeklinin adı olmakla birlikte ayrıca bir edebi türdür. Mesnevilerde de tevhid konulu şiirlerin bulunduğu bilinmektedir. Taşlıcalı Yahya'nın (öI.l582) Yusu[v'e Zeliha'sı, Şeyh Galib'in (öl. 1799) Hüsn ü Aşk mesnevileri buna örnektir. Tevhidlerde dini. mitolojik kahramanlara yer verilmekle beraber peygamberlerin hayatlarına ve mucizelerine yapılan uzak yakın göndernıeler öneınli yer tutar. Mucize gösterıne gücü olan ve vahiyle donanan peygamberlerin büyüklükleri, mücadeleleri anlatıldıktan sonra büyüklük ve kudretlerine rağmen Allah karşısında ne kadar küçük olduklarına dikkat çekilir. Ardından sıradan insanın konumu belirlenir ki, bu münacat için oluşturulmuş bir zemindir. Çizilen tabloda münacat insamn tek seçeneğidir ve aczin ifadesidir. Şair nıhunda korku ve ümidin çarpışmasından doğan bir heyecan duyar. İşte Iirizm doğuran bu heyecandır. Tevhidlere bakıldığı zaman şer'i kurallar çerçevesinde yazılan tevhidlerin dönemin medrese kültürünü yansıttığı görülür. Bunlarda tefekkürün bilgi birikimiyle yoğrolarak hikınete dönüşlüğü görülür. Bu anlayışı yansıtan en iyi örnek Nabi'nin (ÖI.1712) kasidesidir. Nabi'nin eseri Osmaıılı cntellektüellerinin günlük hayatla, dış dünyayla k.'"Urduğu münasebetleri ifade ederken kullandığı kelimelerin çoğunluğunu kapsar, Bunun yamnda tekke tasavvuf erbabımn yazdıklarında ise ortak terıninolojinin yanı sıra, halkın dini konulardaki kelime ve

98 kavram dağarcığını da buluruz. Bu tevhidlerde düşüncenin yerini gönül. tefekküriin yerini derin bir teslimiyet alır. Bütün olarak tevllidler, geçmiş kuşakların Allah'ın birliği ve büyüklüğü hakkındaki duygu ve düşüncelerini yansıtınakla birlikte şiirimizin ve dini hayatın "40 ilişki ve açılımlanna dair çeşitli ipuçlarını da taşıyan örneklerdir.

TEZKİRE İslam edebiyatlarında din, tasavvufo sanat, bilim, edebiyat vb. alanlardaki ünlü kişilerin yaşam öykülerinin toplandığı yapıtların genel adı "tezkire"dir. Bmuardan şairleri içerenlere tezkiretü'ş-şuara ya da kezkire-i şuara, din ulularının yaşam öykülerinin içerenlere tezkiretü'l-evliya, hattatları anlatanlara tczkiretü'l­ lıatlatin, bilginlcri konu alanlara tezkire-i ilmiye, bazı Halvetiye tarikatı şeyWerinden söz edenlere tezkiretü'l Halvetiye, müzikçileri konu alanlara tezkire-i musikişinasan denir.41 Kaynakları tabakat kitaplararına dayanan tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıknuştır. İran edebiyatınaki Devletşah Tezkiresi (ö11495). Cami'nin (ö1.l492) Baharistanı, ça~tay edebiyatındaki Ali Şir Nevai'nin Mecalisü'n-Nefais'i Türk tezkirecilerine örnek olmuştur. Türk edebiyatındaki şuara tezkirelerini asırlarına göre şöyle sıralayabiliriz:

XVI. Asır 1- Sehi Bey (ö1. 1548) Hest-Bihişt Tezkiresine kısa bir girişle başlayan Sehi Bey, eserinı Baharistan ve Meca1isü'n-Nefais gibi sekiztabaka halinde düzenlenmiştir. Bu sekiz tabaka içinde 229 şairc yer ayırımştır. Dili sadedir. Oncc şairler hakkında yüzeysel de olsa bilgi vermiş sonra eserlerinden örnek vermiştir. Bu eser Türk edebiyatının ilktezkire örneğidir. 2- Latifi (ö1. 1582) Tezkire-i Şuara ve Tabsıra-i Nuzema Türk edebiyatının alfabetik sisteme göre düzenlenen ilk tezkeresidir. Eser bir mukaddime, üç fasıl. bir lıatimeden meydana gelıniştir. Birinci bölümde şeyh şairler, iJdnci bölümde sultan ve şehzade şairler, üçüncü bölümde de o güne kadar yaşamış Türkçe şiirleriyle tanınmış şairlere yer verilmiştir. Latifi eserinde 300 şaire yer vermiştir. Bu eser. verdiği bilgilerin doğruluğu, şairleri değerlendirmeleri ve eleştirilerinin isabeti bakınundan sonraki tezkirelerden de değerli bir eserdir. Tezkirenin dili sade ve cümleleri kısa ve secilidir.

3- Aşık Çelebi (öl. 1572) Meşairii'ş-Şuara

40 Isen, Doç. Dr. Mustafa ve Macit, Muhsin, Türk Edebiyatında Tevhidler. Türk Dinayel Vakfı Yay. Ank. 1992 41 İpekten, Doç. Dr. Haluk, Atatork Ünv Fen-Ed. Fak, Ed. BöL. Ders Notlan Erz. 1988

99 Eser bir giriş bölümüyle başlar. Şair, şiirin günah olmadığım. Hz. Peygamber'in de şiir dinlemekten hoşlandığım belirtir. Alfabetik sistemi ilk düşünen kişi olduğu halde Latifı'nin bu sistemi kendisinden duyarak eserine uyguladığım öğrenince üzülmüş, hatta eserini bir yana bırakmış, ancak yıllar sonra yeniden ele alarak tamamlamıştır. Yazar eserinde xıV, XV. x'Vl. yüzyıllarda Osmanlı Devleti sımrlan içinde yaşayan -değişik nüshalara göre- 420­ 450 kadar şaire yer vermiştir. Bu eser canlı şair portreleri, şairler hakkında verdiği bilgilerin zenginliği açısından daha önceki tezkirelerden başanlıdır.

4- Hasan Çelebi (öl. 1604) Tezkiretü'ş-Şuara Eser bir mukaddime ve üç fasıldan oluşur. 1. fasıl padişalılara ayrılrmş, 2. fasılda beş şehziide şaire yer verilmiş, 3. fasılda da önceki tezkirelerde yer alan ve sonradan yetişen 618 şairden söz edilmiştir. Hasan ('-elebi eserinde sevdiklerine ve kendi akrabalarına tarafsız kalamadığı için tenkit edilmiştir.

5- Ahdi (ö1.l593) Gülşen-i Şuanl Bu eser 1546 yılında yazılan Latifı Tezkiresine zeyl sayılabilir. Alıdi tezkiresine aldığı şairleri aşın sözlerle övmüştür. Eser bir mukaddirne ile ravza adını verdiği dört bölümden meydana gelmiştir. 1. ravzada padişah ve şehziide 18 şair vardır. 2. ranada 25 bilim adamı şaire yer vermiş, 3 ravzada sarayda görevli 14 şairi ele almıştır. 4.rav.lada Kanuni devrinin 318 şairine yer vermiştir. Eserde toplam 375 şair hakkında bilgi vardır. Eserin dili ağırdır.

6- Beyani (Ö1.l599) Tezkire-i Şuaci Bu tezkire Hasan Çelebi Tezkiresi'ı1İn kısaltılmış şeklidir. Eserin mukaddimesinde eserin yazılışında karşılaşılan sıkıntılar anlatılnuştır. Tezkire iki bölümdür: 1. bölümde beş padişah, dört şehzade hakkında, 2. bölümde ise XV. ve XVI. yüzyılda yaşarmş 240 şair hakkında bilgi verilmiştir.

7- Gelibolulu Ali (Öl.1599) Küııl1ü'I-Ahbar'ın Tezkire Kısım Künhü'l-Ahbar bir mw.addimeden sonra dört bölÜnden oluşan bir tarihtir. 1. bölümde dünyanın yaradılışından Hz. Adem'e kadar geçen zaman içinde meydana gelen olaylar, 2. bölümde Hz. Adem'den başlayarak peygamberler. Arap kavmi, Hz. Muhammed, peygamberliği, mucizeleri, Emeviler, Abbasiler, A-Jap emirleri, bilginler, şeyhler, hakimler anlatılır. 3. bölüm Türk ve Tatar faslı adı altmda Türk kavimleri, Oguzlar, Türk ve Çcrkez kölemenleri, Fatimiler, Akkoyunlularve Karakoyunlular, Du1kadirler ve Osmanlı tarihine ayrılmıştır. Osmanlı devletinin k'Uruluşundan 1596 yılına kadar geçen olaylar, padişahlar. devlet adaınlan, şeyhler, bilginler ve şairler hakkında bilgi verilir. Eserin önemli bölümü 4. bölümdür. Bu bölümde 291 şaire yer verilmiştir. Padişah devirleri sonunda o devrin şairleri hakkında verilen bilgiler doğruluklan açısından

100 önemlidir. Yazar daha önce verilen bilgilerdeki ve şairlerin eserlerindeki yanlışlıklan da düzelterek en doğru bilgiyi veımeye çalışmıştır.

XVII. ASIR 1- Sadık-ı Geylani (ö1.161l-12 '7) Mecmaü'l-havas Eser "mecma" adı verilen sekiz bölümden oluşur. l.bölüıııde Sadıki'nin çağdaşı olan oniki padişah şair, 2.böıümde yedi şehzade şair. :ı.böıümde saltanat büyüğü on şair, 4.böıümde İran saltanat büyüklerinden yirmi üç şair, 5 bölümde Türk-İran saltanat büyüklerinden onbeş şair oğlu, 6.böıümde sadattan olan otı.ışbeş şair, 7.böıümde Türkçe farsça. Arapça şiir yazan yirmi sekiz Türk şairi, 8.bölümde Sadiki'nın çagdaşı 202 İran şairi yer almaktadır,

2- Riyazi (ö1.1644) Riyazü'ş Şuard Eser bir mukaddime ve ra.'Za denilen iki bölümden meydana gelmiştir. Mukaddimede dil ve şiir hakkında bilgi verilmiş. Türkçeyle şiir yazmamn zorluğu belirtilmiş sonra da bu eserin nasıl hazırlandığı anlatılmıştır. Eserin 1. böümtinde sekiz padişah şaire. 2. bölümünde de 366-400 şaire yerverilmiştir.

3- KafLade Faizi (öl.1622) Zübdetü'l-eş'ar Bu eser tezkireden çok antoloji niteliğinde bir eserdir. Şairlerin eserlerinden çokça örnek verilmiştir. Eserde 514 şair alfabetik olarak yer almaktadır.

4- Rıza (öLI671) Tezkire-i Şuara Eserin giriş bölümünde izlenen yol anlaUlmış, Sultan İbrahim i ObeyiHik küçük bir mesnevi ile övülınüştür. Eserin "Zikr-İ Şuanı-)'1 SeUıtin-i Maziyye" başlığı taşıyan birİnci bölümünde 9 şair padişaha, 2. bölümünde H. 1000-1050 yıllan arasında yetişen 257 şaire yer verilmiştir.

5- Ytinıni (öl. 1622) Tezkiretü'ş Şuar:1 KatLiide Faizi'nin Zübdetü'l-eş'ar'ı türünde ve ona zeyl olarak yazılmış bu eserde 29 şaire yer verilmiştir. Eser yazann ölümüyle yanın kalnuştır.

6- Asım (öU675) Zübdetü'l-eş'frr Kafziide Faizi'nin "Zübdeıii'l-cş'ılr"ına Yüınni'den sonra yapılmış ikici zeyldir. Eserde alfabe sırasına göre dizilmiş 123 şair hakkında kısa bilgi verilmiştir. 7- Güfii (ö1. 1677) Teşrifatü'ş-Şuaril Türk edebiyatının mcsne\'i tarzında yazılmış tck maılZum tezkiresidir. Yazar eserinde çağdaş 104 şairi anlatmıştır. Bunlardan 25'i di~er tezkirelerde

101 yoktur. Giifti ele aldığı şairlerin özürlü zayıf taranarını anlatarak onları alava alınış. hicvetmiştir.

XVIII. ASıR i· Mucib (öl. 1727) Tezkiretü'ş-Şuanı Yazar Rıza Tczkiresi'nde buıunan tanınmış şairleri aldığını eseri Riyazi' ye zeyl olarak yazdığım söyler. Bır giriş bölümü ilc başlayan eser çok önemli sayılmaz.

2· Safayi (ÖL.1725) Tezkirc-İ Şuanl Mukaddimesi özemili bir inşa olan bu eser Rıza Tezkiresı'ne zeyl olarak yazılmıştır. Yazar özellikle Lale devri şairlcri hakkında geniş bilgi venniş. 476 şaire yer verilen bu eserde yazar şairlerin eserlerinden örnekleri özenle seçmiştir.

3- Salim (öl. 1743) Tezkire-i Şuara Bu eser ı 688 ile i 722 yılları arasında ölen şairler hakkında bilgi verir. Eserin başında uzun bir giriş, ınünacat, tevbid ve na't vardır. Eserin padişah1ara aynlan birinci bölümünde Sultan Ahmed ve Sultan Mustafa'dan söz edilerek şiirlerinden örnekler verilmiştir. Eserin ikinci bölümünden alfabetik olarak 455 şair hakkında geniş bilgi sunulmuştur.

4- Beliğ (öl. 1729-30) Nuhbetü'l-Asar fi Zeyl-i Zübdetü'l-eş'ih Bu eser Kafzade Faizi'nin zübdetü'l-eş'ar'ına zeyldir ve onun gibi bir antoloji görünümündedir. Tezkire kısa bir giriş bölümüyle başlar. Sultan III. Ahmed ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa'mn övgüsüyle devam eder. Tezkireye ilk olarak Necib mahlash Sultan Murat sonra da 409 şair alfabetik olarak alınmıştır. Şairlerin hayatlan hakkında bilgi çok kısadır. Şairlerden şiir örnekleri çoktur.

5- Safvet (öl.?) Nuhbetü'ı-.A.saı fi Fevaidi'l-eş'ar Bu eser Safayi Tezkiresi'nin özetidir. Tek yazma nüs!ıası bulunan bu eser çok önemli bir eser değildir.

6- Ramiz (Öl.1785-86) Adab-ı Zurefa Eser Salim Tezkiresi'ne zeyldir. Eserde yer alan 376 şair hakkında geniş bilgi verilmemiştir. Şairlerden bazılarına örnek şiir verilmemiş olan bu tezkire Safayi ve Salim tezkirelerinden soma devri tanıtan önemli bir eser olarak kabul edilir

7- Silahdamlde (öL?) Tezkire-i Şuara

102 Bu eser Katlılde Faizi'nin Zübdetü'l-eş'ılr'ı tarzındadır. Şairler hakkında çok kısa bilgi veren bir antoloji niteliğindedir.

8- Esrar Dede (öl. 1796-97) Tezkire-i Şuara-yı Mevlevİyye Şeyh Ga!ib Mevlana'dan başlayarak. mevlevi şairlerinden beğendiği şiirleri bir deftere yazmış, Esrar Dede'ye vererek şairler hakkında bilgi toplayarak tezkire hazırlamasını istemiştir. Eserde 217 ınevlevi şair hakkında geniş bilgi verilmiştir.

9- A.k:if (öL '1) Mir'ılt-ı Şi'ir Eser mukaddime, dört bölüm ve bir hatimeden meydana gelir. Eserde 24 şair hakkında bilgi verilmiştir. Eser özentili bir dille yazılmıştır. Sadece Enderun şairlerine yer verildiği için çok aranan bir eser değildir.

XIX. Asır

1- Şe1kat (öLl826-27) Tezkire-i Şuarıl Katlılde faizi'nin Zübdetü'l-eş'ar' i gibi anto1oji niteliğindeki bu tezkirede 125 şaire yer verilmiştir. Eserin dili ağır ve özentilıdir.

2- Es'ad Efendi (öLl848) Bağçe-i Safa-endüz Salim Tezkiresi'ne zeyl olarak: yazılan bu eserde 206 şaire yer verilmiştir. Eksiklikleri olan eserin yazısı zor okunmakatadır.Eserin, yazanmn karalanıası biçiminde kaldığı anlaşılmaktadır.

3- ArifHikınct (öL1859) Tezkire-i Şuad Yazann karalaması halinde kalan bu eserde 203 şaire yer verilmiştir. Tamamlanmamış olduğu ve şairler hakkında kısa bilgi vermesi nedeniyle önemli bir eser sa)'lmaz.

4- Fatin (öl. 1866-67) Hatiınetü'l-eş'ar Safayi ve Salim tezkirelerine zeyl olarak yazılan bu eserde 972 şaire yer verilmiştir. Türk edebiyatnun en çok şairden söz eden tezkiresidir. Yazar eserinde diğer tezkireeilerden farklı olarak: önee şairlerin eserlerinden önıek vermiş. sonra hayatları hakkında bilgi venniştir.

5- Tevfik (öL 1859) Mecmuatü'l-teracim Tek nüshası bulunan bu eserde 542 kişinin hayatlan hakkında kısa bilgi verilmiştir. İçinde şair olanlar yanında şair olmayan kişiler de bulunan bu eser düzensizdir.

103 6- Mehıned Tevfik (ö1. 1892) K:lfile-i Şuara Bu cser diğer tezkirelerden yararlanılarak hazırlanmış, "D" harfine kadar olan bölümü on cüz halinde basılmış, geri kalan kısmı kaybolmuştur. Eserde 260 şair hakkında bilgi vcrilmiştir.

7- l-J.i Emiri (ö1. 1924) Tezkire-i Şuara-yı.Amid Ali Emiri bu eserini Diyarbakır'la ilgili şairler için düşünmüş, "A-Z~ harflerindeki 81 şairi içine alan birinci cildi bastırılmış, geri kalan kısıııı bastmlmamıştır.

8- İbnü'l-Emin M. K. İnal (ö1. 1957) Son i\sır Türk Şairleri Bu eser Fatin Tezkiresine zeyl olarak yazılmıştır. Şairler hakkında aynntılı bilgi verilmiştir. Yazar yakından taıudıklarıyla ilgili hikaye ve maceraları da anlatmıştır. Eserin 12 cüzü yayımlanmıştır.

VAKAy1-NAME "Anadolu Selçuklulan, Anadolu Beylikleri ve Osmanlılarda tarihsel olaylan kronolojik olarak anlatan genellikle yazann öznel görüş ve gözlemlerini de içeren yapıtlardır. Hükümdarların günlük yaşamlarını anlatan ve saray yazıcılarımn tuttuğu notlara dayanan yapıtlara da ruz-mlme ya da va1

sAId-NAME S:lki-namelerin Eski Türk edebiyatının İran edebiyatından alarak kullandığı türlerden biridir. Bu türdeki eserlerde eğlence iilenıleri anlatılır. Daha çok da şaraptan, meyhaneden ve sakiden söz edilir. Şarabın bulunuşu, çeşitleri, kullanılışı ve özellikleri de çeşitli vesilclerle anlatılır. Kısacası şarap ve şarap etrafında teşekküı eden hayat tarzını anlatma bu türdeki eserlerin asıl konusudur. Saki-nameler divan edebiyatındaki şairlerin birçoğunun yaşama tarzı hakkında bilgi vennesi açısından da ayrıca dikkate değer çalışmalardır. İşret meclislerinin adap ve erkilium, bu toplantılann yardımcı unsurları olan "saz, tanbur, uci der. çeng, kanım. sürahi, kadeh, muın, yemekler vb." musiki ve içki

42 AnabritaııicaAns., Vakayi-nameMad C2! s 498-499

104 aletlerini konu alması ise sıiki-nameleri folklorik malzemeyi bütün tabiiliği içerisinde işleyen eserler olarak karşımıza çıkanro Yine bu özellikleri ile ile devrin aWak kelallilerini, değer yargılarım, zevklerinİ ve çagın insammu hayatı yorumlaY1ş tarzımn bazen düny~i bazen de tasavvufi anlamda aksettiren eser/ermr. Şarabı ve şarap meclislerini anlatan saki-namelerin yanında ayın kamlan tasavvufı anlamda ele alıp işleyen sc1ki-mlmeler de vardır. 43 Sfıki-mlmelcrin ortaya çıkışı oldukça eskidir. Her ne kadar şarap konulu şiirler (hamriyyet) İslam öncesi Arap edebiyatının önemli bir bölümünü teşkil ediyorsa da sıiki-nanıelerin nıiikenunel bir tür olarak dOğuŞtl çok sonraları İran'da gerçekleşmiştir. Arap edebiyatındaki, hamri)}'et diye bilinen şiirler hiçbir zaman saki-naıne hüvviyetine girmemiştir. Fakat bu şiirler silla-nameler için uygun bir ortam hazırlamıştu. İslilın öncesinde az çok şarapla ilgili şiirler yazan Araplar İslam dininin, şarabı yasaldanmasından sonra bu tür şiirler yazmaya ara verirler. Emevi ve Abbasi dönemlerinde bu tarz şiirler ilgi görüp çoğalmaya başlar. Arap edebiyatında bu konuda yazılmış en önemli eser Şemseddin Muhammed b. Hasan b. Ali b. Osman en-Nacevi (ö1. 1455) 'nin" Halbetii'I-Kıımeyt" (şarap tasvirinde birbiriyle yarışa girenler) adlı eseridir. Eserin en mühim özelliği kendisinden sonra gerek İran gerekse Türk edebiyatmda, bu sahada yazılmış birçok esere kaynaklık etmiş olmasıdır. Arap edebiyatında olduğu gibi Fars edebiyatında da şaraba, şarap meclislerine önem verildiği görülür: "Bade, me)', mill" kelimelerini sık kullanan Acenıler İsHlm medeniyeti dairesine girdikten soııra tutum aeğiştimuşler veya mecazi olarak tasavvufı anlamda şarabı işleyen rnanzunıelcrkaleme almışlardır.44

43 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Siiki-name maddesi, eVlI s.433 44 Türk Dili ve f..:debiyatı AnsiklopediSİ, Saki-niime maddeSİ, c.VII s434

105