BOZKIR YELKENCİLERİ NİSAN 2014, YIl:4, SAYI: 14

AYK BOZKIR YELKENCİLERİ

Ankara Yelken Kulübü Üyeleri için haberleşme forumudur. Üç ayda bir elektronik ortamda yayınlanır. Para ile satılmaz.

Sahibi Ankara Yelken Kulübü adına Adnan Özaslan

Tanıtım, Reklam, Sponsorluk Kurulu Sermurat KÜÇÜKGÜL (Başkan) Tanju AKTUĞ Hadi ATALAY Miray BAKIR Himmet BİROL Cenk CENKÇİ Mehmet ÖZÇETİN Murat ÖZDEN Seçgün ÖZTÜRK Yeşim TURAN GÜREL Zafer TÜRKYILMAZ Ali YETKİN

Bülten Komisyonu Editör: Tanju AKtuğ Üyeler: Miray Bakır Nesrin Özaslan Ercan Çelik Veysel Mete Elçi

“Yazılar yazarların görüşlerini yansıtır. Yazılardaki görüşler Ankara Yelken Kulübünü bağlamaz” İçindekiler

Ankara Yelken’den Kulübümüzden haberler. 2/3 Ercan Çelik, Tanju Aktuğ Kış Kampı ve Yalıkavak Yarıyıl Kupası Ankara Yelken Kulübü genç sporcuları kış sezonunu değerlendirdiler 4/5 Şebnem Ataçocuğu Karayiplerde Bir Hafta Yelken Tatili… Kış sezonunun gözde yelken diyarı Karayip adalarında bir Ankaralı 6/7/8 yelkenci vardı. Kulübümüz üyesi Mete Elçi bu sıra dışı deneyimini bizler ile paylaşıyor. Mete Elçi Volvo Okyanus Yarışı Dünya çevresinde 40 000 deniz mili süren bu büyük mücadeleyi 9/10/11/12 tanıyoruz. Tanju Aktuğ Şirket-i Hayriye İstanbul’un toplu deniz ulaşımının öyküsünde önemli bir temel taşını 13/14/15/16 tanıyoruz. Canerhan Tipi Balık Takvimi Hangi balık, ne zaman yenmeli? Bu rehberi yanınızdan ayıramayacaksınız. 17/18 Mete Elçi

Geçmişten Günümüze Seyir Aletleri El iskandili 19/20 Derinlik ve dip konusunda bilgi veren basit, ama yararlı aracı tanıyoruz.. Şems Aktuğ Deniz Filmleri Dünyanın Uzak Ucu - Master and Commander: The Far Side of the 21/22/23 World (2003) “Rüzgarın kanatlarına binmiş, deniz ve dalga sesi severlerin izlemesi gereken bir film” Suat Tülek Bulmaca Volvo Okyanus Yarışı bilgilerimizi sınayalım. 24/25 Tanju Aktuğ Yelken Yarışçılığının Temelleri Belgenin dördüncü bölümü sürüyor – Yelkeni düzleştirme 26/27/28 Çeviren: Canberk Çelik Yaymak mı, Toplamak mı? Turizme açılması düşünülen yeni sahiller ve turizm politikası üzerine. 29 Tanju Aktuğ

"Kapak ve editörden sayfası fotoğrafları: Rick Tomlinson/Team SCA / Volvo Ocean Race" Editörden Dolu bir sayı ile karşınızdan olmaktan mutluyuz. İstanbul şehir hatları vapurlarının tarihi ile ilgili sunumunu bizlerle paylaştığı için Sayın Canerhan Tipi’ye teşekkür ediyoruz. Şirket-i Hayriye yazısını büyük bir ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz. Mete Elçi bu kez röportajları yerine ilginç yelken tatili ile sizlere sesleniyor. Karayip adalarında geçirdiği yelken macerası hepimizin ilgisini çekecek mutlaka.

Bu sayıdan başlayarak Dünya yelken yarışçılığının en önemli taşlarından birisi olan Volvo Okyanus Yarışı ile ilgili bir dizi yazı yayınlayacağız. Böylece yarışın başladığı Ekim ayına dek sizlere yarışı çeşitli yönleri ile tanıtmayı ve internet ortamında yarışı daha rahat izlemenizi sağlamayı planlıyoruz. Hatta internet aracılığı ile kendi teknenizi yarıştırma olanağı bile bulabileceğiniz bu yarışın, neden bu denli ilgi çektiğini birlikte göreceğiz. Yarış ile ilgili yazılarda kullanacağımız fotoğrafları, bu sayıda kapakta ve bu sayfada kullandığımız fotoğrafları yayınlama olanağını bize tanıyan Volvo Ocean Race şirketine teşekkür ederiz.

Bültenimizin tanıdık köşeleri de karşınızda olmaya devam ediyor. Kulübümüzden haberler, genç sporcularımızın kış kampları ve yarışları, deniz filmleri, antik seyir araçları, yelken yarışçılığının temelleri, bulmacamız tanıdık dostlar olarak yine sizleri ziyaret ediyorlar.

Bazı okuyucularımız Yelken Yarışçılığının Temelleri dizimizin tümünü bir arada görmek istiyorlar. Bu haklı isteğe hemen yanıt veremediğimiz için üzgünüz. Ancak serinin bültende seri yayını bitince, hepsini bir araya getirip, gerekli redaksiyonu da yaparak yayınlayacağımızı söylemekle yetinelim.

Bir sonraki sayıda buluşmak üzere hoşça kalın.

Tanju Aktuğ

1 Ankara Yelken’den Centerboard Yarışları

Kulübümüz sporcuları 30 Ocak - 3 Şubat tarihlerinde Kış Kampı için Bodrum Yalıkavak’taydılar. Kampın ardından Türkiye Yelken Federasyonu’nun Yarı Yıl Kupası yarışlarına katıldılar. Kamp ve yarışlar ile ilgili geniş bilgiyi ve resimleri antrenörümüz Şebnem Ataçocuğu’nun yazısında okuyabilirsiniz.

Yat Yarışları

Kulübümüz sporcuları Bodrum, Çeşme ve Marmaris’de gerçekleştirilen kış trofelerinde kulüp bayrağımızı dalgalandırmaya devam ediyorlar. Trofelerin sona yaklaştığı şu günlerde ince hesaplar ile trofe dereceleri için yelkenler trim ediliyor. Gelecek sayıda trofelerin tamamlanması ile genel sonuçları yayınlayabileceğiz.

Yeni Üyelerimiz

Kulübümüze üye olarak spor, deniz ve yelken tutkumuzu hep birlikte paylaşarak arttırmaya karar veren dostlarımıza “hoş geldiniz” diyoruz.

İSFENDİYAR ÖZGÜR AKÇAM GÖKHAN HAYTA DAVUTHAN SERDAR ŞENER NUSRET ANAFARTA ZAFER AYKAÇ NEJAT BORA SAYAN ŞAKİR ESAT OĞANBİLEN SONGÜL VAROL CAFER SARIALTIN LÜTFİ ÖZBİLEN SADULLAH BASMACI ŞEFİK EVREN ERDENER HAKAN ULUBAY ESİN ŞENER İBRAHİM LEVENT BÜLBÜL SİNAN YALÇIN HAKAN ÇETİN KURAL VİLDAN BİLER MUSTAFA ENDER BALCI ADNAN ÖZTÜRK MEHMET ALİ ERDAL KENAN TÜRKKAN CEYHAN ASİL BERK ERYAPRAK HASAN ÖZAKINCI SEZEN YÜCE HASAN AYTEKİN BARIŞ YANIK MEHMET CEM IŞIL FATMA GÜL AKSOY BÜLENT KARA İSMAİL HALUK ŞAHİN ELVAN SUNGUR REFİK EMRE İLKİN NECATİ İLGÜN HALUK AYDIN BÜLENT ÖZER LEVİN FİGEN OKUMUŞ VEFİKA YALÇIN TAMER KARAOĞLU BURAK ÖZDÖVER ŞABAN LEVENT GEMİCİ

2 Sohbet Toplantıları

Hakan Hamiş’i dinledik

Sıra dışı okyanus geçişi ve ülkeye dönüş yolculuğu ile internet yelken listelerinde büyük ilgi toplayan, Ankaralı bir yelkenci olan Sayın Hakan Hamiş’i dinledik. Öncelikle Hamiş’in bir mahlas olduğunu, gerçek soyadının İloğlu olduğunu öğrendik, ancak büyük çoğunluk kendisini Hamiş olarak tanıdığı için başlıkta yine de “Hakan Hamiş” kullanıldı. Deniz, yelken tutkusunu Ankara’dan okyanusa taşımasını, Karayiplerde tekne alışını ve okyanusu yeniden aşıp, ülkeye dönüşünü kendine özgü anlatımı ile bizlerle paylaştı. Deniz, yelken kadar salsa merakı olduğunu ve teknesinin adının da oradan geldiğini öğrendik. Hep birlikte salsa yapamadık ama “Salsa” görüntülerini zevkle izledik.

Amatör Denizcilik Seminerleri

Kulübümüzde iki grupta 42 meraklı dostumuz amatör denizcilik seminerlerine katılarak, engin maviliklerde daha bilinçle seyretmeye adım attılar.

Deniz Uygulamaları

Kulübümüz deneyimli kaptanları eşliğinde deniz uygulamaları sürdürüldü. 3 gün süren uygulama seyirlerinde yeni başlayan yelkenciler ve daha fazla deneyim kazanmak isteyenler denize çıktılar. Bu uygulamaların daha yararlı olması, bazen deneyimli kaptan bulmada yaşanan sıkıntılar nedeni ile ilk kez sınırlı deneyimlerini geliştirmek ve gelecek uygulamalarda sorumluluk alabilmelerini sağlamak üzere dileyen üyelerimiz ile özel bir uygulama da gerçekleştirildi.

3 Kış Kampı ve Yalıkavak Yarıyıl Kupası

Kulübümüz sporcuları bu yıl kış kampını 30 Ocak - 3 Şubat tarihleri arasında Bodrum, Yalıkavak’ta yaptılar. 12 sporcu ile gerçekleştirilen kampta sporcularımız deniz deneyimlerini arttırmanın yanı sıra, yelken yarışçılığı ile ilgili yeni bilgiler kazandılar. Kamp aynı zamanda genç sporcularımızın Yarıyıl Kupası Yarışları’na hazırlık süreçlerini de oluşturdu.

İŞBİR Yatak’ın Ankara Yelken Kulübü’ne sponsor olması gerek kamp çalışmalarında, gerekse kamp sonrası katıldığımız yarışlarda büyük yarar sağladı. Sporcularımız Yalıkavak’ta idareci İskender BATUR ve antrenör Şebnem ATAÇOCUĞU yönetiminde 04-08 Şubat 2014 tarihleri arasında yapılan Yarıyıl Kupası yarışlarına katıldılar. Yarıyıl Kupası’nda kulübümüzü 9 sporcumuz temsil etti.

4 gün süren mücadelede ayrıntıları aşağıda görebileceğiniz gibi çeşitli sınıflarda toplam 28 yarış gerçekleştirildi.

OPTİMİST JUNIOR Sınıfında 7 yarış yapıldı. OPTİMİST Sınıfında yapılan 6 eleme yarışından sonra sporcularımız “GÜMÜŞ” grupta yer alıp, 3 final yarışı yaptılar. LASER 4.7 Sınıfında yapılan 3 eleme yarışından sonra sporcularımız “GÜMÜŞ” grupta yer alıp, 3 final yarışı yaptılar. LASER RADIAL Sınıfında 6 yarış yapıldı.

Ankara Yelken Kulübü olarak yelken dünyasına yeni sporcular kazandırmanın gururu içerisindeyiz. Kulübümüz sporcularının uzun eğitim çalışmalarının ardından ilk kez oldukça yetkin beceriler ile katıldıkları bu yarış onlar için çok önemli bir deneyim oldu. Genel olarak elverişsiz hava koşullarının hakim olduğu yarış süreci sonucunda Türkiye Yelken Federasyonu’ndan ödül alma hakkına sahip olamadılarsa da, umut vaat eden iyi bir rank sıralamasına girmeyi başardılar. İnanıyoruz ki gelecek yarışlarda sıralama daha üst sıralarda yer alacaklar. İŞBİR Yatak’a verdiği destekten dolayı, Ankara Yelken Kulübü olarak teşekkür borçluyuz. Katılımcı sporcularımızın yarış sonucu elde ettikleri dereceler aşağıda verilmiştir.

OPTİMİST JUNİOR: Ahmet Cahit ÖZAKINCI - 37’inci sırada Duru Yağmur MANTAR - 49’uncu sırada yarışı tamamladılar.

4 OPTİMİST: Boran SEÇKİN - 61’inci sırada Onur TOPÇUOĞULLARI - 68’inci sırada Volga SAÇIK - 69’uncu sırada yarışı tamamladılar.

LASER 4.7: Canberk ÇELİK - 28’inci sırada Barış ÜRÜN - 30’uncu sırada Barkın NİRAN - 31’inci sırada yarışı tamamladılar.

LASER RADİAL: Bengü GÜRKAN - 29’uncu sırada yarışı tamamladı.

Şebnem Ataçocuğu

5 Karayiplerde Bir Hafta Yelken Tatili…

Yelken yapmaya başladığım 2009 yılından bugüne kadar iki kez kendime “ben deli miyim” diye sordum: Birincisi havanın 40 knotlarda estiği, sağanaklarda 50 knotlara çıktığı, dolu yağışından göz gözü görmez koşullarda yarıştığımız BAYK Kış Trofesi 2013 1. ayak yarışındaydı. Normal şartlarda kafamı bile dışarıya çıkarmayacağım bir havada yarışmak delilik değil de neydi? Diğerini ise rüzgarın kafadan 30 – 35 knot estiği, kaba dalgalı bir denizde, sürekli yağmur altında, gece 4 saat dümen tuttuktan sonra, her yerim sırılsıklam ve kaskatı kesilmişken sormuştum kendime, “45 yaşında gecenin bu saatinde burada işin ne, delilik bu”! Bana üçüncü kez bu soruyu St. John Adası’nda karşılaştığım birisi sordu: “Taa Türkiye’den buraya sadece 1 hafta yelken yapmaya mı geldin, sen deli misin?”!

Yelken yapmak gerçekten böylesine büyülü ve delice bir şey. Bu büyüye ve deliliğe kapılan insanlar da bir yerlerde birbirlerini buluyorlar. Karayiplerde yelken yapmaya gitmeye de, denizlere kaçmayı seven Erkut’la (Prof. Dr. Erkut Attar, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Doğum A.B.D.) katıldığımız bir kongre sırasında karar verdik. ABD’de yaşayan bir doktor arkadaşı (Prof. Dr. Fred Howard) yeni emekli olmuş, bir yelkenli almış ve Erkut’a yanına birini al, gel birlikte Virgin Adalarında yelken yapalım demiş. Erkut, benim yelkene düşkünlüğümü biliyor, bana var mısın, gidelim mi diye sorduğunda ben hemen uçak biletlerini araştırmaya başladım!

Planımız Amerikan ve İngiliz Virgin Adalarında bir hafta yelken yapmaktı. ABD vizemiz olduğu için sorun yok, ancak İngiliz Virgin Adaları için özel vize almak gerekiyor. Bu vizeyi almak için de İngiliz Virgin Adaları temsilciliği olan bir ülkeye pasaportların gitmesi gerekiyor, yani en az birkaç ay gerekli. Buna vakit olmadığı için sadece Amerikan Virgin Adalarında seyir yapmaya karar verdik.

Karayiplerde yaz mevsimi kasırgalar dönemine denk geliyor. Bu nedenle yazın tekneler güvenli, korunaklı yerlere çekiliyor ya da bağlanıyor ve yazın seyre çıkılmıyor. Yelken açısından en uygun aylar Aralık – Mart dönemi. Biz de Erkut’la uzun bir yolculuktan ve New York’ta bir gece kaldıktan sonra 1 Mart öğle vakti Amerikan Virgin Adalarının Başkenti olan Charlatte Amelie’ye, St. Thomas Adası’na vardık. Küçük ama çok hareketli, adaların havasına uygun, hemen her tarafı açık bir havaalanına indik. Virgin Adalarında havaalanı St. Thomas Adası sadece St. Thomas’ta var. Valizlerimizi alıp çıkarken shot bardaklarında ikram edilen buz gibi Rom çok iyi geldi

6 Teknemiz Red Hook Koyu’nda. 2012 yapımı 42 feet bir Jeanneau Sun Odyssey. İsmi “Dolce Far Niente”. İlk gece St. Thomas’ta kalacağız. Bulunduğumuz tarihlerde hava sıcaklığı gündüzleri 25 – 28°C, geceleri ise 20°C civarlarında. Adada ulaşım ya kasası açık minibüsümsü araçlarla, ya da taksiyle sağlanıyor. Trafik soldan işliyor, ancak araçlar ABD’den geldiği için direksiyonlar solda! St. Thomas Adası, mücevhercileri ile ünlü. Elmas, pırlanta, yakut başta olmak üzere değerli taş ve saatler Red Hook Marina vergisiz satışa sunulduğu için uygun fiyatlı ve ABD’nin aksine burada pazarlık yaparak oldukça iyi indirimler almak mümkün. Dükkanlar ve mağazalar akşamüzeri saat 5.00 civarında kapanıyorlar. Akşam yemeğini adanın merkezinde bulunan “Water Fall” isimli ünlü bir restoranda yiyoruz: Balık, şarap ve bol sohbet. Sanırım adalarda ucuz olan tek şey mücevherat! Yemekler ve diğer pek çok şey oldukça pahalı! Adanın çoğunluğunu oluşturan Afrika kökenliler, kölelikten 19. yüzyıl sonlarında kurtulmuş olmalarına rağmen, hala oldukça yoksullar, adanın içlerinde ya da tek tip, bitişik nizam küçücük evlerde yaşıyorlar. Kendi mekanlarını oluşturmuşlar, açık havada barbekü ve içki. Ancak Marinada rom yanına atıştırmalık… özellikle geceleri beyazlar için çok güvenli olmadığı uyarısı nedeniyle yanlarına gidemiyoruz. Sabah saat 06.30’da ayaktayız. Yoğurt, çay ve elmadan oluşan hafif bir kahvaltıdan sonra St. John Adasına yelken açıyoruz. Karayiplerde rüzgar yılın yüzde 96’sında doğu – kuzeydoğu yönünden esiyor. Demirli bulunduğumuz Red Hook Koyu’ndan tam doğumuzda bulunan St. John Adası’na yaklaşık 4 deniz mili yolumuz var. 10 – 15 knot arası esen rüzgarımızla pupa – geniş apaz seyirle St. John Adası’na ulaşıyoruz. Denizin rengi enfes, Karayip Mavisi diyorlar. Dalgalar kaba, oldukça yüksek, ama aralıkları çok uzun. Cruz Koyu, adalar arasında sefer yapan feribot, gemi ve büyük teknelerin giriş yaptığı büyük bir koy. Biz adanın kuzeyine doğru koy koy çıkıyoruz: Salomon, Caneel, Turtle, Hawksnest, Denis, Trunk, Peter, Cinnamon, Maho, Francis, Leinster… Artık demirleme zamanı. Uygun yeri bulduktan sonra demiri döşüyoruz. Artık kendimizi okyanusun sularına bırakma zamanı. Uzun bir yüzme molasından sonra cin tonik zamanı! Akşam yemekte mangalda et, salata ve şarap var. Gitar, sohbet, biraz rom derken uyku ağır basıyor… Buralarda koltuk alma alışkanlığı yok. Güvenli mesafede demir atarak alargada kalınıyor. Koylar genellikle solugana ya da doğrudan dalgaya açık. Üstelik Amerikalı denizciler dalga ya da soluganı çok da umursamıyorlar. Ancak güvenlik konusunda aşırı hassaslar. Seyir sırasında kokpitten / havuzluktan ayrılamıyorsun. Mutlaka kaymaz ayakkabı giyiliyor. Gidilecek yer önceden çalışılıyor, resif/mercan alanları, sığlıklara göre seyir rotası belirleniyor. St. John Adası’nın yüzde 62’si doğal koruma alanı. Teknelerin en çok etrafını dolaştıkları, hemen tüm koylarına girdikleri ve doğal park alanlarında uzun yürüyüşler yaptıkları, şnorkel ve dalış için çok uygun yerleri olan bir ada burası. Yine sabah 6: 30’da kalıyoruz, yoğurt, elma ve çaydan oluşan

7 mütevazi kahvaltımızdan sonra St. John Adası etrafında dolaşmaya devam. Uğradığımız beş koydan sonra Coral Koyu’na ulaşıyoruz. Burası doğal koruma alanı olduğu için demirleme yasak. Deniz dibindeki resiflere, mercanlara ve balık yuvalarına zarar vermemek için özel tonoz sistemleri kurmuşlar. Tonoza bağlı yüzer bir halatın ucunda bir halka oluyor. Tekne yavaşça bu halkaya yaklaşıyor, kakıçla halka yakalanıyor ve her iki taraftan baş halatları geçirilerek tekne terazide bağlanıyor. Coral Koyu’nda bu şekilde yaklaşık on tekne geceleyebiliyor. Tonoza bağlanarak gecelemenin maliyeti gecelik 15 ABD doları. Bu para doğal koruma alanlarının korunması ve bakımı için kullanılıyor. Genellikle gönüllüler bu koruma ve bakım işlerinde çalışıyorlar. Para almaya kimse gelmiyor. Kıyıya çıkılan belirli yerlerde, kalınan gece sayısına göre gerekli paranın konulduğu ve tekne adının yazıldığı zarflar, oluşturdukları posta kutusuna benzer bağış kutularına bırakılıyor.

Öğlen yemeklerimiz de sabah kahvaltıları gibi hafif ve mütevazi. Tost ekmeğinin bir yüzüne hardal, diğer yüzüne mayonez, bir kaç dilim peynir ve jambon, biraz marul, yanında bira ya da soğuk bir içecek. Buralardaki hemen her teknede büyücek rüzgar panelleri ve güneş enerjisi sistemleri var. Her gün yarım saat de motor çalıştırınca buzdolabını sürekli çalışır tutmak mümkün oluyor. İçecekleri ise bolca buz doldurduğumuz, büyük, kilitli saklama kutularında tutuyoruz. Öğlen sonrası biraz dinlenme, yüzme, sohbet. Saat 5 cin tonikleri asla kaçırılmıyor! Yemekte bu kez mangalda balık, salata ve şarap var…

(Sürecek)

Mete Elçi

8 Volvo Okyanus Yarışı ya da “Yelkenin Everest’i” 1969 yılında Robin Knox-Johnston ilk kez düzenlenen The Sunday Times Golden Globe Race adlı yelkenle dünya turu yarışını kazandı. Hiç bir limanda durmaksızın, dışarıdan hiç bir yardım almaksızın gerçekleştirilen bu yarış The Sunday Times gibi prestijli bir medya organı tarafından geniş kitlelere ulaştırıldı. Medyada yarışın gördüğü ilgi, geniş bir kitlenin yarışa ilgisi benzer bir yarışı kaptanlar ve ekipleri ile gerçekleştirmenin daha fazla ilgi çekeceği düşüncesini doğurdu. Guy Pearce ve Anthony Yarışın çektiği ilginin işareti, start anında uğurlamaya gelen Churchill adındaki iki İngiliz eski yelkenli ticaret tekneler ve filo. (******) gemilerinin izledikleri rotada bir dünya turu yarışı düşüncelerini geliştirip, Royal Naval Sailing Association yetkililerini etkilediler. Kulüp yarış için ciddi bir sponsor arayışı içine girdi. 1971 yılında Kraliyet Yelken Kulübü’nden Otto Steiner, bira üreticisi bir ailenin ferdi olan Bill Whitbread ile Portsmouth’daki bir barda sohbet ederken sponsor da bulunmuş oldu. Böylelikle 1973 yılında ilk “Whitbread Round the World Yacht Race” (Whitbread Dünya Turu Yat Yarışı) gerçekleştirildi. 2001 yılında yarışın haklarını alan İsveçli otomotiv şirketi Volvo yarışın adını “Volvo Ocean Race” (Volvo Okyanus Yarışı) olarak değiştirdi, daha önce dört yılda bir yapılan yarışı iki yılda bir yinelemeye başladı.

19’uncu yüzyıl ticaret yelkenlilerinin rotasında başlayan yarışa Volvo’nun otomobil pazarında büyük pay aldığı ülkelerin eklenmesi ile rota uzadı. İlk yarış 27 500 deniz millik bir rotada iken, 2014 yarışının 40 000 millik bir rotası olacak. İlk yarışta ekipler yalnızca dört ayakta turu tamamlarken zamanla ayak sayısı artmış ve 9-10 civarına gelmiştir. 2005 yılından başlayarak gidilen limanlarda ekiplerle koy içi yarışlar yaparak olayın görsel seyir olanağı arttırılmıştır.

Neden para ödülü bile olmayan bu yarış yelken sporunun Everest’i olarak anılıyor? Soruyu yanıtlamanın en güzel yolu herhalde yarışın tarihini ve gelişimini yakından incelemek. Öncelikle ilk yarışa katılan teknelerin çoğu kişisel olanaklar ile toplanan ekiplerce yürütülüyordu. Ancak kısa zamanda yarışa katılan teknelerin tümü büyük firmaların desteği ve isimleri ile yarışmaya başladılar. Günümüzde her bir ekibin bütçesinin milyon avrolar ile ifade edilmesi değişimin nedenini basit olarak yansıtmakta.

İlk yarışa 17 tekne ve 167 ekip üyesi katılmıştı. Tekneler 32-80 feet (9,8 – 24 m) boyunda, okyanus ötesi yolculuklar için hazırlanmış teknelerdi. Ancak yarışta 3 ekip üyesinin denizde yaşamını yitirmesi ile daha ikinci yarışta güvenlik önlemleri arttırılarak 15 metreden küçük boylu teknelerin yarışa katılması yasaklandı. İlerleyen yıllarda teknelere daha sıkı kurallar getirildi. 1993’den başlanarak tekne boyları için standart uygulanmaya başlandı. 2014 için ise bir İlk yarışta sekstant ile yer tayini yapan kaptan Skip Novak (*) 9 adım daha öne gidilerek aynı tekneler ile yarış planlandı. Organizasyonun ” Farr Yacht Design” firmasına tasarlattığı ve Avrupa’daki dört tersanenin birlikte ürettiği “Volvo Ocean 65” adı verilen tekneler yarışın standart teknesi olacak. Bu adım ile yarışa katılan ekiplerin bütçesinin bir kaç milyon dolar azalacağı ve yarışın daha zevkli hale geleceği öngörülüyor. İlk yarışın genel denizcilik olanakları ile yapılmış tekneleri bir kaç on yılda yerini uzay mekiği teknolojisinden yararlanarak üretilen teknelere bıraktı. Yeni “standart” tekne de en ileri üretim teknolojileri 2014’de yarışacak yeni teknenin navigasyon üssü (**) kullanılarak üretilmekte, teknenin ağırlığı standart bir aile arabası ile yarışmakta. Teknelerdeki gelişimin en önemli delillerinden biri teknelerin hızlarına bakıldığında görülebilir. 1973 yarışında Eric Tabarly yönetimindeki Pen Duick VI 24 saatte kat ettiği 305 mil ile en hızlı 24 saatin sahibi olmuştu. 2008’de ise Torben Grael yönetimindeki Ericsson 4 teknesi 24 saatte 596,6 mil yol almayı başardı.

İlk yarışın ilk etabını kazanan Sayula II teknesinde ekibin her gün altı şişe şarap tükettiği söylenmektedir. O yarışta genelde ekip üyeleri kamaralarda kalmakta, taze yiyecekler ile yemekler yapılmakta, teknelerde su ve içkiler bulunmaktadır. Ancak kısa sürede teknelerin daha hafif olması amacı ile sert önlemler alınmaya başlandı. Ekip üyelerinin yanlarına alabilecekleri eşyalar kısıtlanmaya başlandı. Bu 2014 yarışına Türk Alvimedica şirketi sponsorluğunda konuda çeşitli efsaneler de dillendirilmekte. katılacak tekne. (**) 1997 yarışında bir kaptanın üç güneş gözlüğünü teknenin iskele tarafında bıraktıkları için ekip üyelerine küfretmesi, bazı teknelerde diş fırçalarının değişerek kullanılması en tanınmışları. Günümüzde ekip üyelerinin yalnızca diş fırçalarını yanlarına aldıkları, iki takım giyecekleri olduğu, dondurulmuş ve kurutulmuş gıdalar ile beslendikleri, taze yiyeceklere erişemedikleri, hamaklarda uyudukları, yağmur dışında yıkanma olanaklarının olmadığı, suyun yalnızca deniz suyunun işlenmesi ile elde edilen tatlı su olduğu bilinen gerçeklerdir. Genel olarak 4-5 saat tekne dışında çalışma, 2-3 saat bilgisayar başında çalışma ve 2-3 saat uyuma biçiminde bir ritim ile yarışı sürdürdükleri bilinmektedir.

İlk yarışta tekneler istedikleri sayıda ekip üyesi ile yarışırken günümüzde ekip üyesi sayısı ve nitelikleri de sıkı kurallar ile belirlenmektedir. Günümüzde bazı ayaklarda 20 güne varan sürelerde gece gündüz yarışan ekipler 11 kişiden oluşmaktadır. Bu ekiplerde iki tıp eğitimi almış üye yanı sıra bir yelken dikicisi, bir mühendis ve bir özel medya mensubu bulunmak durumundadır. Öngörülebileceği gibi bu özel ekip üyeleri, adı geçen profesyonel alanları dışında, yelkencilik konusunda da uzman olmak durumundalar. Yarış boyunca Yer belirlemek için kullaılan GPS ve medya bağlantısı için tüm ekip teknenin en hızlı biçimde hedefe kullanılan kamera ve uydu anteni (**)

10 ulaşması için yelken düzeni ve trimi ile uğraşmak durumunda, kendi alanları ile ilgili işlere ise gerektiğinde bakmak durumundalar.

Yarış ilk günden başlayarak geniş seyirci kitlesi ve medya payı ile dikkati çekti. İlk yarışın startında İngiltere Portsmouth’da 300 kadar teknenin yarışçıları uğurlamak ve yarışın ilk millerini izlemek için denize çıktığı biliniyor. Gelişen teknoloji ile yarıştan haberler ekip üyelerinden çeşitli yollarla alınan haberlerin dışına çıktı. Her ekibin yeri, hızı gibi bilgiler uydular yoluyla toplanıp, gerçek zamanlı yayınlanıyor. Ayrıca her ekipten gelen görüntüler de yayınlanıyor. Böylece gerek görsel medyada, gerekse internet kaynaklarında yarış neredeyse gerçek zamanlı izlenebiliyor. 2008 yarışını televizyonlardan 1,3 milyon kişinin izlediği tahmin ediliyor.

Yarışın ana sponsoru Volvo olmakla birlikte başka firmalar ve kuruluşlar da destek olmaktadırlar. Inmarsat, DHL, Abu Dabi Turizm Bakanlığı, Boston Consulting Group, International Watch Company, Cobham, Musto, GAC, B&G gibi firmalar da çeşitli biçimlerde destek olmaktadır.

Onlarca yelken yarışçısının yaşamını yitirdiği yarışı şimdiye dek kazanan tekneler ve kaptanlarının adları aşağıdaki gibidir:

Yıl Ayak Koy içi yarış Katılımcı Kazanan Tekne Kazanan Kaptan

1973–74 4 0 17 Sayula II Ramón Carlin

1977–78 4 0 15 Conny van Rietschoten

1981–82 4 0 29 Flyer II Conny van Rietschoten

1985–86 4 0 15 L'Esprit d'Equipe Lionel Péan

1989–90 6 0 23 Peter Blake

1993–94 6 0 14 NZ Endeavour Grant Dalton

1997–98 9 0 10 EF Language Paul Cayard

2001–02 10 0 8 John Kostecki

2005–06 9 7 7 ABN Amro I Mike Sanderson

2008–09 10 7 8 Ericsson 4 Torben Grael

2011–12 9 10 6 Franck Cammas

2014–15 9 10

2014 yarışına 5 ekibin katılacağı kesinlik kazandı. Bu ekiplerden birisi de bir Türk firmasının sponsor olduğu Alvimedica ekibi olacak. Ekibin üyeleri daha tam belli değil. Kaptan Amerikalı, bakalım ekipte Türk yelkenciler de yer alacak mı?

Tanju Aktuğ

11 İlk yarışı kazanan Sayula II teknesi. (*******) Her zaman iyi gitmeyen işlerin işareti, broş yiyerek devrilmiş bir tekne. (*****)

Yarışın daha iyi anlaşılmasını sağlayan karelerden Bu da bir diğeri. (****) birisi…(***)

Fotoğraf kaynakları (*) Skip Novak Collection/Volvo Ocean Race (**) Ian Roman/Volvo Ocean Race (***) Guido Cantini/ SEA&SEE/Volvo Ocean Race (****) Oskar Kihlborg/ Volvo Baltic Race/Volvo Ocean Race (*****) Rick Tomlinson/ELECTRONIC IMAGE/Volvo Ocean Race (******) Oskar Kihlborg/Team SEB/Volvo Ocean Race (*******) Barry Pickthall / PPL

12 Şirket-i Hayriye

Pazar kayıkları

Şirket-i Hayriye öncesi Boğaziçi’nde yolcu ve yük ulaşımı pazar kayıkları ile sağlanıyordu. Boğaz köylerinde ihtiyaca göre iki-üç pazar kayığı bulunurdu. Bunlar, İstanbul’a yolcu ve yük götürür, aldığı yük ve yolcularla köye geri dönerlerdi. Rumeli yakasında: Sarıyer, Büyükdere, Mirgün, Rumelihisarı ve Arnavutköy’ün; Anadolu yakasında da Beykoz, Kanlıca, Anadoluhisarı, Kandilli’nin büyük pazar kayıkları vardı. Pazar kayıklarıyla Sarıyer’den tuzlu balık fıçıları, Beykoz’dan sepetçi çubuğu, Yeniköy’den kasalarla türlü cins balık, Kanlıca’dan da her derde deva olduğuna inanılan Göztepe kaynak suyu fıçıları nakledilirdi. Kırım Savaşı’ndan sonra Avrupa’dan borç para alma olanaklarının artması sonucu İstanbul birçok varlıklı aileye dar gelmeye başladı. Boğaz kıyılarında çok sayıda saray yavruları, yalılar, köşkler inşa edilir oldu. Boğaz’ın iki yakasının rağbet görerek gelişmeye başlamasını fırsat bilen biri İngiliz, öteki Rus iki şirket, kapitülasyonların kendilerine verdiği haklardan yararlanarak, 1837’de bu sularda birer vapur çalıştırmaya başladılar. Bu iki vapurun çalışmasına engel olunamayacağı için yapılacak tek şey, Boğaz’a Türk bayraklı vapurlar koyarak onlarla mücadele etmekti. Hayli aradan sonra Tersane-i Amire bünyesinde Hümapervaz adlı vapurla Boğaz’da yolcu taşımacılığına girişildi. Bu “Tersane-i Amire” vapurlarının düzenli seferler yapmaya başlamasıyla özellikle yazın mesirelere, çayırlara sefa yapmaya gitmek isteyenler artık vapurları tercih ediyordu.

Şirket-i Hayriye’nin kuruluşu Ahmed ve Fuat Paşalar Bükreş’te bulundukları süre içinde Tuna üzerindeki vapur gezilerinde, Boğaz’da da bu tip vapurlar çalıştırmayı düşlediler. Bir süre sonra İstanbul’da buluşan bu iki aydın, yeni şirketin kuruluş hazırlıklarına girişerek, nizamnamesini de kaleme aldılar. Sadrazam Büyük Reşid Paşa’nın desteğiyle Sultan Abdülmecit’in izni alınarak ilk Türk Anonim şirketi olarak 1 Ocak 1851 günü kuruldu Şirket-i Hayriye.

13 Şirketin ilk altı adet vapuru İngiltere’ye ısmarlandı. 1-6 arası numaralandırılan vapurlara sırasıyla Rumeli, Tarabya, Göksu, Beylerbeyi, Tophane ve Beşiktaş adları verildi. Bu vapurlar iki yanındaki çarkları döndürerek saatte 5-6 mil hızla yol alıyorlardı. Önde ve arkada iki kapalı salonu, personel odaları, kadınlar için özel birkaç yan kamara ve de tuvaletler vardı. Yaz aylarında, açık güvertedeki sıra ve sandalyelerde oturuluyordu.

1854 yılında dualar edildi, kurbanlar kesildi ve yeni vapurların ilk seferi Üsküdar’a yapıldı. Önemli bir merkez olmasına karşın Üsküdar’ın yanaşarak yolcu indirmeye uygun iskelesi yoktu, olan iskeleler pazar kayıkları için yapılmış tahta derme çatma yapılardı. Yolcuların vapurdan kıyıya ulaşımı sandallarla sağlanıyordu. Kazaları önlemek amacıyla vapurlara birer zaptiye konmasına rağmen uygun iskeleler inşa etmek kaçınılmaz hale gelmişti.

Kayıkçılar ekmeklerinin elden gideceği düşüncesiyle vapurlardan hiç hoşlanmadılar. Elden geldiğince vapurların önüne çıktılar, bağırdılar çağırdılar hatta taşladılar bile. Ama Boğaziçi halkı vapurları çok sevdi. Güvertede tentenin altına kurulup Boğaz’ın tadını çıkararak gitmek isteyenler giderek arttı. Artan yolcu talebini karşılamak üzere şirket 1857 yılında 7-11 arası numaralandırılan İstinye, Sarıyer, Mirgün, Beykoz ve Anadolu adlarıyla 5 vapuru daha yine aynı firmaya sipariş etti. 1860 yılında ise 12-17 arası numaralandırılan Kabataş, Galata, Büyükdere, Beyazıt, Kandilli, Bahariye ve 1865 yılında da 18 numaralı Asayiş vapurlarını sipariş ettiler.

Hüseyin Haki Efendi

1867-1894 yılları arasında Şirket-i Hayriye’nin genel müdürlüğünü üstlenen Hüseyin Haki Efendi yenilikçi ve gayretli kişiliği ile Türk deniz ulaşım tarihinin önemli kişilerinden biri olmuştu. İlk iş olarak muhasebe kayıtlarında suiistimalleri önledi ve bazı yenilikler getirdi: Hüseyin Haki Efendi gelişmiş ilk Feribot’un yapımını tasarlamış, memurlarından İskender Efendi ve Emekli Tersane-i Amire kalfalarından Mehmet Usta ile beraber 1870 yılında planlarını çizmişler, Londra’da Mandslay Sons Field tezgâhlarında bu planlara göre imal ettirerek “Suhulet” ismi verilen 26 numaralı feribotu İstanbul’a kazandırmışlardı.

14 Birinci Dünya Harbinde Şirket-i Hayriye Şirket-i Hayriye’nin gemileri ve kaptanları Trablus ve Balkan harplerinde, I.Dünya Savaşı’nın en zor ve de umutsuz günlerinde ordu emrinde, türlü zor koşullara göğüs gererek asker, silah, mühimmat, levazım malzemesi, kömür ve yaralı taşıdılar. Resimde görüldüğü gibi Çanakkele’den gelen yaralılar Sirkeci’de vapurdan indirilerek hastanelere taşınıyorlardı.Savaşın sonunda şirketin elinde Boğaziçi’nde sefer yapabilecek 39 vapurdan yalnızca 18 adet kalmıştı. Bunlar sırasıyla: 47-Tarzı Nevin, 48-Dilnişin, 51-Süreyya, 52-Şihap, 55-İnşirah, 54-İnbisat, 57-Tarabya, 58-Nimet, 59-Kamer, 60-Rağbet, 63-Sütlüce, 64-Küçüksu, 65-Sarayburnu, 66-Boğaziçi, 67-Kalender, 68-Güzelhisar, 69-Hüseyin Haki (Göztepe) ve 70-Ziya (Erenköy) adlı vapurlardı. 38 baca numaralı “Nusret” şirketin en güzel ve en sevilen vapuruydu. 44 numaralı “İntizam” gelene kadar da vapurların en hızlısıydı. Ama artık teknoloji ilerlemiş önce tek sonra da çift uskurlu vapurların alınmasına gelmişti sıra. 47-Tarz-ı Nevin ve 48-Dilnişin şirketin ilk uskurlu vapurları idi. Glaskow’da Fairfield tezgahlarında yapılarak 1903 yılında bir ay arayla hizmete girdiler. Her ikisi de 1967 yılında hurdacılara satıldılar. Şirket-i Hayriye, faaliyet süresi boyunca 3 araba vapuru, 74 yolcu vapuru, 3 kömür vapuru ve 1 gezinti teknesi olmak üzere toplam 81 parçayı bulan vapur filosuna sahip oldu. Şirketin 77 parçadan oluşan araba ve yolcu vapurlarının 66 adedi İngiliz, 6 adedi Fransız, 2 adedi Alman, 1 adedi Hollanda yapımı idi. 75 Kocataş ve 76 Sarıyer vapurları ise Hasköy Tersanesi’nde inşa edilmişti.

15 Ve 1927 yılında Atatürk’ün 16 Mayıs 1919’da ayrıldığı İstanbul’a ilk kez dönüşünde İzmit’ten yola çıktığı Ertuğrul yatında onu karşılamaya çıkan İstanbul halkını taşıyan yine Şirket-i Hayriye’nin o vefakar vapurlarıydı.

Şirket-i Hayriye’nin sonu

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kamu hizmetindeki şirketler devlet tarafından satın alınmaya başlandı. En sona kalan Şirket-i Hayriye 1 Temmuz 1944 günü tüm vapurları ve Hasköy fabrikası ile birlikte 2,5 milyon liraya Ulaştırma Bakanlığı tarafından satın alındı. Tüm vapurlar ve mal varlığı kanunla “Devlet Deniz Yolları” işletmesine devredildi. Vapurların baca numaraları kaldırıldı, bir beyaz kuşak üzerine Deniz yollarının ay- yıldızlı, çift çapalı arması monte edildi. Vapurların numaraları kaptan köşklerinin iki yanına yerleştirildi. Pek çok bakımdan örnek bir kuruluştu Şirket-i Hayriye. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devreden en iyi kurumdu.

Canerhan Tipi

16 Balık Takvimi Yaygın kanınınBALIK tersine TAKVİMİ… Ankara balık severler için çok şanslı bir yerdir. Türkiye’nin tüm denizlerinden türlü çeşit balıkYaygın ve kanının deniz tersine ürünü, Ankara balık neredeyse severler için çok tüm şanslı birdenizlere yerdir. Türkiye’nin eşit tümmesafedeki denizlerinden türlü Ankara’ya en hızlı çeşit balık ve deniz ürünü, neredeyse tüm denizlere eşit mesafedeki Ankara’ya en hızlı şekilde ve tap taze şekilde ve taptazegelir. Denizi gelir. olmayan Denizi Ankara’nın olmayan yelkencileri Ankara’nın olarak siz denizci yelkencileridostlarımızla hangi olarak balığın hangi siz mevsimde denizci dostlarımızla hangi balığınlezzetli hangi olduğunu mevsimde gösteren aşağıdaki lezzetli Balık olduğunu Takvimini paylaşmayı gösteren istedik. Keyifliaşağıdaki balık sofraları Balık ve deniz Takvimini paylaşmak istedik. Keyiflisohbetleri balık dileklerimizle…sofraları ve deniz sohbetleri dileklerimizle…

BULUNDUĞU DENİZ EKİM MART OCAK NİSAN MAYIS KASIM EYLÜL ŞUBAT ARALIK TEMMUZ HAZİRAN AĞUSTOS

LEVREK M.B.K             MERCAN             E.A.M MİNAKOP             K.E

LAHOS             A.E

SİNARİT             E.A.M

KILIÇ             E.M

DENİZ ALASI             A

TRAÇA             A.E

SARIAĞIZ             A.E

AKYA             E.A.M

ROFOZ             A.E

PALAMUT             M.E.K

TORİK             M.B.K

ORKİNOS             A.M.B.E

MERSİN             M.E.K

KIRLANGIÇ             A.M.E.K

KOFANA             M.B.K

MORİNA             M.K

GÜNEŞ             A.E

LİPSOZ             A.M.E

DENİZ YILANI             A

ÇİNEKOP             M.B.K

SARI KANAT             M.B.K

TEKİR             A.M.E.K.B

USKUMRU             B.M.E.K

GELİNCİK             M.K.B

KALKAN            M.K

KALK.YAVRUSU            M.K

PİSİ            A.M.E.K

DİL            A.M.E

HAMSİ         K.M.B 17     GÜMÜŞ             E.M.B

İZMARİT             M.B

İSKORPİT             M.B

STRANGOLOS             E.M

MEZGİT             K.B

SARDALYA             E.M

BARBUNYA             B.K.M MERCAN YAVRUSU             M.B.E ÇİPURA             E.A

KARAGÖZ             K.A.B.M.E

LÜFER             K.A.B.M.E

KOLYOZ             M.B ÇİNG. PALAMUTU             B.K İSPENDEK             M.E.B.A

HANİ             M

MIRLAM             M.E.A.B

KAYA             M.B

SÜBYA             A.M.E

KALAMAR             E.A

AHTAPOT             E.A USKUMRU             B.M.E.K

GELİNCİK             M.K.B

KALKAN            M.K

KALK.YAVRUSU            M.K

PİSİ            A.M.E.K

DİL            A.M.E

HAMSİ             K.M.B

GÜMÜŞ             E.M.B

İZMARİT             M.B

İSKORPİT             M.B

STRANGOLOS             E.M

MEZGİT             K.B

SARDALYA             E.M

BARBUNYA             B.K.M MERCAN YAVRUSU             M.B.E ÇİPURA             E.A

KARAGÖZ             K.A.B.M.E

LÜFER             K.A.B.M.E

KOLYOZ             M.B ÇİNG. PALAMUTU             B.K İSPENDEK             M.E.B.A

HANİ             M

MIRLAM             M.E.A.B

KAYA             M.B

SÜBYA             A.M.E

KALAMAR             E.A

AHTAPOT             E.A

LEVREK            

YILAN            

SAZAN            

TURNA            

ALABALIK             ÇİFTLİK ALABALK             KEFAL             TATLI SU BALIKLARI

KAYA            

YAYIN            

BOĞAZ : B

KARADENİZ : K EN İYİ VE LEZZETLİ ZAMAN EGE : E 

AKDENİZ : A  YENİLEBİLECEK ZAMAN

MARMARA : M  LEZZETSİZ & YENİLMEYECEK ZAMAN

Yayına hazırlayan Mete Elçi 18 Geçmişten Günümüze Seyir Aletleri El iskandili

“Ve eğer İskenderiye’nin on mil denizde yani yıldız (Kuzey) tarafında iskandil bırakırlarsa yumuşak kumdur. Bazıları iskandil (dibi) bulamadı sanırlar. Zira iskandile bulaşmaz, otuz mil mesafede deniz mercanla karışık kumdur”

Kitab-ı Bahriye-Piri Reis

İskandil teknenin bulunduğu yerdeki derinliği ölçmek için kullanılan düzenektir. İlk örneklerinden birisi olan el iskandili, savlodan (ince halat) ve ucuna bağlı genelde kurşundan yapılan ağırlıktan oluşur. Savlo üzerinde düğüm veya renkli bezlerle kulaçlar (ABD:1.82 m., İngiliz:1.85 m.) işaretlenmiştir. Kurşun ağırlık dibe değinceye kadar denize bırakılır ve su düzeyine gelen yerden derinlik okunur. Ağırlığın altında ufak bir boşluk vardır ve buraya kalın yağ sürülerek deniz dibinin kum, çamur vs. olduğu anlaşılabilir. Diğer bir deyişle el iskandili dip tabiatını belirlemek için de kullanılırdı. Akıntı veya gemi üzerinde sürat varsa iskandil gidiş yönünün ilerisine doğru atılarak ağırlık dibe değdiğinde savlonun dik durumda olması sağlanır ve bu işlem maharet ister. Günümüzde ise ses dalgalarıyla derinlik ölçen iskandiller kullanılmaktadır.

Gerçek adı Samuel Langhorne Clemens (Tom Sawyer ve Huckleberry Finn’in yazarı) olan yazarın kullandığı Mark Twain adı iskandil kullanımından gelmektedir. Gençliğinde Mississippi nehrinde kılavuz olmak için 3500 mil uzunluğundaki nehri tanımaya çalışırken el iskandiliyle tanışan ve kullanan yazar, iskandildeki “ikinci işaret”, yani iki kulaç işaretine verilen adı eserlerinde kendi adı olarak kullanmıştır.

19 Parakete

En basit seyir yöntemi, geminin bilinen bir mevkiden itibaren rota ve süratinin haritaya çizilmesi ve zamana bağlı olarak kat edilen yol ve rota kullanılarak yeni mevkinin hesaplanması ve haritaya işlenmesidir. Parakete seyri (Dead Reckoning-DR) denilen bu yöntem, gelişmiş mevki koyma araçları sayesinde sık ve doğru mevki koyma olanağı bulunduğu için günümüzde “seyir izi” yaratan modern elektronik haritacıların gerçekte de en fazla kullanılan seyir yöntemidir. Ancak mevki koyma sıklığı azaldıkça yöntem aşağıdaki nedenlerden dolayı güvenilmezdir.

- Akıntı, rüzgâr, dümenci hatası, dümen hatası, pusula hatası nedeniyle rotada sapma olması, - Akıntı, rüzgâr, makine devri, dalga gibi nedenler ile geminin süratinde değişiklik olması.

Rotanın belirlenmesi için pusula kullanılırken, teknenin süratini ölçmek için parakete kullanılırdı. 14. yy. ortalarına kadar sürat teknenin dümen suyuna bakılarak veya geminin baş tarafından atılan tahta parçasının geminin boyunu kat etme süresiyle bulunurdu.

El paraketesi (Chip Log) ise düğümlerle ölçeklendirilmiş bir savlo ve buna bağlı üçgen bir tahtadan oluşur. Tahtanın alt kenarına, denizde dik durması için ağırlık takılır ve uçurtmalarda olduğu gibi terazi ile savloya bağlanır. Tahta denize atıldıktan savloya boş verilir, tahta ise suya direnç göstererek atıldığı yerde kalır. Bu esnada kum saati ile süre tutulur. Geminin sürati; süre ve savlo boyu esas alınarak hesapla bulunur.

El paraketesiyle birlikte kullanılan kum saatleri genelde 30 saniyeliktir ve bu süre sonunda savlodaki kulaç boyu, yaklaşık olarak bir saatte mil olarak gidilen mesafeye yani daha doğru bir deyişle bir “knot”a karşılık gelir. Günümüzde ise basınç veya elektromanyetik olgulardan yararlanarak sürati ölçen elektronik paraketeler kullanılmaktadır.

Şems AKTUĞ Piri Reis Üniversitesi

20 Deniz Filmleri Master and Commander: The Far Side of the World (2003) “Dünyanın Uzak Ucu” 2003 yapımı bu film; 2004’de 10 dalda Oscar’a aday olup 2 dalda Oscar’ı kazanmıştır (Best Cinematography, Best Sound Editing). Çeşitli film etkinliklerinde ise toplam 57 adaylığı olup bunun 22’sini kazanmıştır. Ankara Yelken Kulübü’nün etkinlikleri içerisinde AYK Salonunda bu filmi daha önce meraklı üyelerimiz ile birlikte seyretmiştik. Deniz dostları ile seyirden apayrı bir tat aldığımız filmin künyesini ve naçizane kişisel yorumlarımı aşağıda okuyabilirsiniz. Filmin Künyesi

Master and Commander: The Far Side of the World (2003) Tema : Deniz – Denizcilik - Deniz Savaşları – Doğa Bilim Tür : Aksiyon-Macera-Drama http://www.imdb.com/title/tt0311113/?ref_=sr_4 http://www.rottentomatoes.com/m/master_and_commander_the_far_side_of_the_world/ Yönetmen : Peter Weir (Green Card/Dead Poets Society/The Truman Show) Yazarlar : Patrick O’Brian (Kitabın yazarı), Peter Weir (Senaryolaştıran) Oyuncular : Russell Crowe, Paul Bettany, James D’Arcy Süre : 138 dakika Yapımcı Ülke : ABD Dil : İngilizce – Fransızca – Portekizce Trailer [HD] : http://www.youtube.com/watch?v=Wwey6aKWlZ4 Rating: iMDB : 7,4/10 (118.956 izleyici)

21 Tomatometer : % 75 (123.555 izleyici), % 85 (208 yorumcu)

Yorum

Tam bir aksiyon bekliyorsanız bu film pek size göre değil. Ama bir deniz severseniz, denizciliğin nasıl bir şey olduğunu, ne kadar zor olduğunu ve denizcilik ruhunu taa yüreklerinizde hissetmek istiyorsanız filmin başından kalkamayacaksınız. Ve sonunda, keşke bitmeseydi diyeceksiniz.

“Rüzgarın kanatlarına binmiş, deniz ve dalga sesi severlerin izlemesi gereken bir film”

İlk başlarda sıkılmadan seyretmeye çalışın, sabredin, filmdeki karakterlerle empati kurun. Kendinizi kaptanın, tayfanın, doktorun herhangi birinin yerine koyun ve seyredin filmi. Zaten yönetmen büyük bir prodüksiyona imza atmış ve hiçbir şeyden kaçınılmamış. Gemi, kıyafetler her şey tam dönemini yansıtıyor ve çok gerçekçi. Kameranın kullanılışı yöntemi de, sanki siz de aynı gemide dalgalarla birlikte hareket ediyormuşsunuz ve birebir filmin içerisindeymişsiniz hissini veriyor. Zaman ve mekan duygusunu kusursuz yaşıyorsunuz.

Napolyon savaşları döneminde, İngilizlerle Fransızlar arasında okyanuslara hakim olma mücadelesi temelinde (İngiliz Surprise ile Fransız Acheron firkateynleri arasındaki mücadele temelinde) deniz, denizcilik, deniz savaşları ve doğa bilim temalı muhteşem bir film.

Kurgusal ama gerçeğe çok yakın zaman/mekan senaryosuyla bir yandan da belgesel izliyormuş gibi oluyorsunuz.

Denizcilikte emir-komuta zincirinin ne kadar fonksiyonel olduğunu, denizde beceri, cesaret, zekanın ne kadar önemli olduğunu bu filmle birebir yaşıyorsunuz.

Gerçi biraz maskülen bir film olmuş. Maalesef filmde kadın yok sayılır. Bir dönem filmi ve belki de o dönemde durum zaten böyleydi. Biraz da İngiliz propagandası var ama filmi yapanlara/ yapımcılarına bakılırsa, sanırım bunu da doğal karşılamak gerekir.

Bonus: Belgesel + Müzik + Şiir

22 Belgesel: Başkahramanımız Kaptan Jack Aubrey’in (Russell Crowe) yakın arkadaşı olan gemimizin doktoru Stephen Maturin (Paul Bettany) aynı zamanda bir doğa bilimcidir. Film Darwin’den hemen önceki dönemi anlatmaktadır (1805). Gemi doktorunun cerrahlığı yanında, uğradıkları yerlerde yaptığı doğa araştırmaları ve filmde gösterilen Galapagos adalarından manzaralar zaman zaman bizde “Darwinizm ve Evrim Kuramı” belgeseli tadında bir film seyrettiğimiz hissi uyandırmaktadır.

Müzik: Bu film sayesinde Luigi Boccherini ile ve onun kemanıyla tanıştım. http://www.youtube. com/watch?v=aPDyuulIZ1Y Gemimizin kaptanı ve doktoru Boccherini’nin bir şaheser olarak kabul edilen “Boccherini La Musica Notturna delle Strade di Madrid. No. 6, Op. 30” eserini çalıyorlar(mış).

Ayrıca soundtrack’da bulunan Bach’tan bir eser de çok beğeni toplamakta “Prelude (from the Unaccompanied Cello Suite No. 1 in G Major, BWV 1007)”. http://www.youtube.com/ watch?v=DwHpDOWhkGk

Şiir: Bu yazıyı, deniz severlere bir şiir hediye ederek, her daim sinemayla kalınız diyerek bitiriyorum

Sea Fever - Deniz Humması

Yine denizlere dönmeliyim, ıssız denize, semaya Bütün istediğim bir gemi ve yolunu gösteren bir yıldız; Çark vursun, rüzgar söylesin, beyaz yelkenler çarpsın havaya Ve denizde sisli bir fecir, bir fecir istediğim yalnız.

Yine denizlere dönmeliyim, dalgaların çağrısına Öyle hoyrat, öyle saf bir çağırış ki karşı durulmaz buna; Bütün istediğim rüzgarlı bir gün bulutların yarışı, Savrulan köpükler, serpintiler, martıların haykırışı.

Yine denizlere dönmeliyim, serserilik hayatına, Martılarla, balinalarla o keskin rüzgarlı yollara; Bütün istediğim yolculuğun sonunda, bıkıncaya dek Uyumak, rüya görmek ve bir gemici masalı dinlemek...

John Masefield – 1878 - çeviri: Melih Cevdet Anday

Suat Tülek

23 Bulmaca Volvo Okyanus Yarışı

Soldan Sağa

1. Müzikte bir nota 2. Otomobil yarışlarında benzin alınan yer 5. Son yarışı kazanan tekne 9. Kayak 12. Tüm üyeleri bayan olan ilk ekip 13. Olimpos'un baş tanrısı 14. 2008’de 24 saatte 596,6 mil yol alarak rekor kıran takım 15. Konuşma olmadan oynanan tiyatro eseri 17. Kars'ta bir ören yeri

24 18. Mitolojik bir enstrüman 20. Bir şirket kısaltması 22. Tüm üyeleri bayan olan İsveçli ekip 26. Fin hamamı 27. 2014’de kullanılacak tek tip tekneyi dizayn eden firmanın adı 28. Nefesli bir enstrüman 30. Fasıla 32. At ayakkabısı 37. Dans 38. Bir mevsim 39. Bir meyve 41. Ince uzun yarış kayığı 43. Briçte maça 44. Borsada hisse birimi 45. Bu yıl yarışacak bir teknenin Türk donatanı 47. Kara a?damı 48. Bir meyve 49. Satrançta oyun sonu 50. Bir ilimiz 52. Çobanlar giyer ve altından sopa gösterilir 53. Savaş tanrısı Yukarıdan Aşağıya

1. Yarışın doğmasını sağlayan yelken kulübünün ilk düzenleme tarihindeki başkanı 3. Yarışın ana destekçisi 4. Bir ülke 6. Güney Amerika’da bulunan sıradağ 7. Uluslararası para fonu 8. Son yıllarda yarışın başladığı kent 10. Bir ilimiz 11. Bir ilimiz 16. Bir Yılmaz Güney filmi 19. Gelir getiren mülk 21. 1985-1986 yarışına katılan ve üçüncü olan Drum teknesinden Simon Le Bon’un solisti olduğu grup (bu sözcük grubun adında iki kez yer alır) 22. İlk yarışı kazanan teknenin adı 23. Bir ilimiz 24. Banyoda kullanılır 25. Bir ilimiz 29. Japon para birimi 31. Satrançta bir hamle 33. Tanrıtanımaz 34. Uzak 35. Yarışı kazanmayı başaran Meksikalı kaptanın soyadı 36. Bir meyve 37. Yaprakları yenilebilen bir bitki 40. Bir göl 42. Tavlada bir 43. Yarı insan yarı keçi olan tanrı 44. Peru’nun başkenti 46. Yarışın uluslararası kısa adı 51. Dört yanı denizle çevrili kara parçası

25 Yelken Yarışçılığının Temelleri Yelkeni Düzleştirme Notları 1- Bu tekniğe odaklanmadan önce Laçka-Trapez-Trim tekniğinin iyice öğrenilmesi gerekir. Bazen sağanak çok ani gelirse size düzeltme zamanı kalmadan tekne yan yatabilir, rüzgaraltına kayabilir ve hızınızı kesebilir. Bunu durdurmanın tek yolu Laçka-Trapez-Trim dir. 2- Laçka-Trapez-Trim yelkeni düzleştirme ile birlikte ve uyumlu olarak kullanılmalıdır. Yukarıda da söz edildiği gibi sağanak çok ani ve güçlü gelirse tek yöntemle tekneyi düzeltmek mümkün olmayabilir. Orsalama, kontrolü yitirmemek için yavaşça yapılmalıdır. Ayrıca teknenin 10 dereceden fazla yatmasına izin verilmemelidir. Çünkü yatarsa hız ve yer kaybedilir. 3- İlk yatma sadece sağanağı göstermez aynı zamanda teknenin daha da orsalamasına yardım eder. Bu yatırmayı kullanarak orsalayın bu şekilde dümen hareketi de azaltılmış olur. Rüzgar birden azalınca da aynı tekniği kullanın. Tekne rüzgar üstüne yatacaktır bu da sizi rüzgar altına doğru çevirecektir. 4- Görünen rüzgar bölümünde de anlatıldığı gibi sağanağın kafayı açmakla ve rüzgarın aniden azalmasının da orsalamayla aynı etkileri vardır. 5- Kafayı açınca kazandığınız hızı yelkeni düzleştirme yöntemiyle kendinizi rüzgar üstüne fırlatmak için kullanın.

Beceriler: Gözü Kapalı Yelken Yapma Üstteki teknikler iyice öğrenildikten sonra yalnızca hissederek yelken yapabilirsiniz. Bunun en iyi çalışma yolu gözlerinizi kapatmaktır. Eğer bir ekiple çalışıyorsanız gözlerinizi bağlayıp engele çarpmamak için ekibinizden yardım alabilirsiniz. Bu aptalca görünebilir fakat iplikçiklere bakmadan, hissederek kullanmaya alışmak için en iyi çalışma bu olacaktır. Amacınız tekneyi otomatiğe alıp hız ve yön vermeyle uğraşmaktır. Böylece gözlerinizi yalnızca taktiksel ve stratejik konular için açık tutmaya alışırsınız.

Beceriler: İki Tekneli Hız Testi Rekabetin performansınızı arttırdığını göreceksiniz ve bu yelken sporunda daha da geçerlidir. Rüzgara karşı hızınızı arttırmak için yalnız da çalışabilirsiniz, yine de her zaman başkalarıyla çalışmak daha güzeldir. Herkes kendi gelişimini ölçebilir ve daha hızlı gitmek için kendini daha çok zorlar. Fakat başka bir tekneyle çalışırken gelişmeyi maksimuma çıkartmak için bilinmesi gereken bazı şeyler vardır. İlk olarak, hız testinin amacı tramola ve taktikler olmadan hızınızı ölçmektir. Bir süre tramola atmanızı gerektirmeyen açık bir bölge bulun. İkinci olarak, teknelerin birbirinin rüzgarına etki etmeyecek uzaklıkta olması gerekir, fakat aynı rüzgarı almak için de yeterince yakın olmaları gerekir. Doğru sonucu almak için iki tekne için de eş şartları oluşturmalısınız. Aşağıdaki şekildeki tekneler paralel rotalardalar ve aralarında 3 tekne boyu mesafe var.

26 Şekil 18

Teknelerdeki yelkenler aynı durumda olmalı. Testin amacı becerilerinizi görmek ve geliştirmektir, hangi tor’un daha hızlı olduğunu görmek değil. Resimde olduğu şekilde başlayın ve bir tekne diğerinin rüzgarını kesene kadar devam edin. Sonra tramola atın ve çalışmayı tekrarlayın. Hızınızın ve orsalamanızın geliştiğini göreceksiniz. Vücudunuz tekneyi hızlandırmak ve rüzgar üstüne kaydırmak için yapılacak şeyleri kendiliğinden yapmaya başlayacak. Üstteki ve alttaki bütün fikirleri kullanın Laçka-Trapez-Trim ve yelkeni düzleştirme de dahil.

Teknik: Tekneyi Kullanarak Tekneye Yön Verme Eğer bu kılavuzu dikkatlice okuyorsanız her fazla dümen hareketinin sizi yavaşlatacağını anlamış olmanız gerekir. Bir tekne yalnızca yelken ve gövde ayarlarıyla döndürülebilir. Tekneyi rüzgar üstüne yatırırsanız tekne rüzgar altına döner. Rüzgar altına yatırırsanız da rüzgar üstüne döner. Bunu yapmak için çok yatırmaya gerek yoktur bu nedenle aşırıya kaçmamaya dikkat edin. Şimdi tekneyi büyük bir rüzgargülü olarak hayal edin. Salmayı eksen, yelkenleri de kanatçık olarak farz edin. Bu arada eksen noktası yanal direncin merkezi olarak ifade edilir ve salmanın ortasındadır. Yelkenin ortasında güç etki merkezi bulunur.

Şekil 19 27 Tekne orsalamaya veya kafasını açmaya çalışmadığı zaman dengede demektir. Bir tekne dengedeyse bunun anlamı güç merkezinin yanal direncin merkezinin tam üstünde bulunmasıdır. Eğer güç merkezi arkaya gelirse - yani ana yelken dolarken floğun boş olması durumundaki gibi - rüzgar teknenin kıçına baskı uygulayacaktır ve tekneyi orsalatacaktır. Ana yelken değil de flok dolarsa da tam tersi durum gerçekleşecektir.

Teknede hissedilmesi istenen hakkında bir not: Teknenin üstünde rüzgar üstüne doğru az da olsa bir döndürme etkisi olması gerekir. Çok olmamasına dikkat edin yoksa tekneyi düz tutmak için dümen sık sık kullanılmak zorunda kalır. Dengedeki bir tekne, üstünde biraz rüzgar üstüne döndürme etkisi olan tekne kadar hızlı değildir. Rüzgar altına döndürme etkisi ise asla iyi değildir.

Beceriler: Dümen Kullanmadan Yelken Yapmak

Yukarıdaki bilgiler ile az çok dümensiz yelken kullanma hakkında bir bilgi edinilmiştir. Gölün ortasına gidin ve dümeni çıkarın. Sadece kullanmamak yetmez çünkü kendiliğinden yön vermeye devam edebilir. Şimdi öğrendiklerimizi ve aşağıda yazanları kullanarak tekneyi düz bir çizgi üzerinde götürmeye çalışın.

Orsalamak için -Ana yelkene hava doldurun -Floğu laçka edin -Tekneyi rüzgar altına yatırın

Başı Açmak için -Floğa rüzgar doldurun -Ana yelkeni laçka edin -Tekneyi rüzgar üstüne yatırın

En başta daireler çizeceksiniz ama sonra yavaş yavaş kontrolü sağlayacaksınız. Bu kontrolle dümen takılı olsa da tekneye yön vermenin yeni yollarını bulmuş olacaksınız. Tekneyi zorlamadan kendi kendine dönmesini sağlayıp dümen hareketinin yavaşlatıcı etkisini ortadan kaldıracaksınız.

Çeviri: Canberk Çelik

28 Yaymak mı, Toplamak mı? Kıyı şeridinin imara açılması deniz severleri hep üzer. Yeşil bir kıyı şeridi yerine betonlaşmış, arkalarını göstermeyen duvarlaşmış yapılar görünmeye başlar. Denizcinin “manzara” sevdası sanılır ama sorun manzarada bitmez. O dev otellerin atıkları, gelen giden yolları, gürültüleri gerçek sorunu yaratan parçalardır. Hemen bir yeni söz atılır ortaya. Halk avcılığı ana malzemedir ya, “kıyıları halka açtık”… Eğer Belek’e yolunuz düşerse, o 5-7 yıldızlı otellerin arkasından kilometrelerce yolu hiç deniz görmeden gidersiniz. Görebildiğiniz kapıda güvenlik elemanlarının beklediği, lüks otellerin devasa kapı kompleksleridir yalnızca. Belki arada bir o otellerin binalarını da yeşilliklerin arasından görürsünüz. Peki “Halkımız turizmden para kazanmasın mı?” denince daha da fazla sinirlenmez mi insan? Sanırsınız ki o otelleri o yörenin sahibi köylüler yaptırıyorlar ve de kazancını kullanıyorlar. Yöre sakinlerinin yalnızca otellerin arkasındaki tezgahlara sahip çıkabildiklerini, hatta o tezgahları bile birilerinin onların elinden alarak işletmeye başladığını bilmiyor gibi yapın, belki sakinleşirsiniz. Zaten yaygınlaşan “her şey dahil” sistemi ile otellere gelen turistlerin otel dışına çıkacak hali ve vakti kalmıyor. Dışarıdan yemek, içmek söz konusu bile değil. Belki çakma tişörtler veya benzeri birkaç parça giysi benzeri alışveriş için biraz dışarı çıkarlar. Otel karşısında pide yapıp satmaya çalışan minik işletme ne eylesin? Sezon sonunda dükkan kirasını takıp, kaçan kaçana. Mal sahibi giden kirasına mı üzülsün, harap olan işyerine mi? Genel gelir paylaşımı, turizm sektöründe de geçerli ne yazık ki. Giderek marinalarımız da bu modaya katıldılar. Çeşme Marina örneğinden sonra, tekne bağlanacak yer değil, AVM olacak, lüks lokantaların işleyeceği yerler aranmaya başlandı. Olan marinalar da kervana katıldılar. Daha da vahimi benzer yaklaşım limanlarına da yansımakta. Önce küçük teknelerden “en az metrekare şu kadar olacak, ona göre kira alırım” diye başladılar. Onları olabildiğince dışarı attılar. Sonra “girip çıkan yelkenlilerle mi uğraşacağız, gelsin kocaman motor yatlar, nasıl olsa yılda birkaç kezden fazla girip çıkmazlar” diyerek, lüks motoryat marinası olma yolunda hızla ilerlemeye başladılar. “Halka açılıyor” palavrasını en iyi yansıtan olay ise, kaç yıldır az gelirlinin motorunu, minik yelkenlisini hafta sonu denize indirip, sonra çekip götürebileceği rampa isteklerine kimsenin yanıt vermemesi. İlle de marinaya mahkum olmak zorunda tekne sevdalısı. Kent merkezlerinde veya çok yakınında bu tür rampalar olsa, römorku ile getirdiği teknesini denize indirip, hafta sonu seyri yapabilse insanlar, denizlerde çok daha fazla amatör görebileceğiz. Ancak amaç “yaymak” değil, “toplamak”. Minik, doğa içinde otel-pansiyonlar değil, lüks turizm tesisleri, pansiyoncunun, lokantacının, esnafın kazandığı yaklaşım değil, büyük sermayenin kazandığı bir düzen. Halkın serbestçe denizle buluştuğu bir yapı değil, kapısında bekçilik yaparak, kendisi gibi olanları uzak tuttuğu bugünkü uygulama. Elbet bir gün bu yaklaşım da sona erecek, gerçek sahipleri denizle daha rahat buluşacaklar…

Tanju Aktuğ

29 Biz, yaptığı organizasyonlarla

milyonlarca insana ulaşmış, r t

kalite .

standartlarını I S O 9 0 0 1 belgesi ile m onaylatmış olmanın haklı gururunu yaşayan bir firmayız. o c .

Te k n i k v e A l t y a p ı O r g a n i z a s y o n r Ses ve ışık sistemi Resmi Törenler e

Görüntü Sistemleri Açılış / Kapanış Organizasyonları z Konstrüksiyon Sistemleri Konserler, Festivaller i Özel Show ve Gösteri Ekipmanları Spor / Fuar Organizasyonları n a g

R e k l a m v e Ta s a r ı m P r o d ü k s i y o n r Grafik Tasarım Medya İlişkileri Kurumsal Kimlik Uygulamaları Film ve Müzik Prodüksiyonları o . Web Tasarımı Stüdyo Kayıt w

K o n g r e v e To p l a n t ı w Uluslararası Kongre Organizasyonları w Eğitim Toplantıları Bayii Toplantıları Teşvik Gezileri Lansman Toplantıları

Merkez: Erciyes İşyerleri Sitesi 2. Cad. No:19 Macunköy / Ankara / Turkey t: +90 (312) 397 56 66 f: +90 (312) 397 58 88 Şube: Barbaros Mah. Uphill Court Residence A Blok D: 106 Ataşehir / İstanbul / Turkey t: +90 (216) 688 46 41 (pbx) f: +90 (216) 688 46 42

Ankara Yelken Kulübü Sancak Mah. 555 cadde No: 1/8 Çankaya / ANKARA 39° 52.010' N - 32° 52.144' E T: 312 495 36 56 F: 312 438 28 83