T.C. ĐSTANBUL ÜN ĐVERS ĐTES Đ DEN ĐZ B ĐLĐMLER Đ VE Đ LETMEC ĐLĐĞĐ ENST ĐTÜSÜ

MU ĞLA ĐLĐ VE ĐLÇELER ĐNDE KIYI ALANLARI YÖNET ĐM PLANLAMASI

YÜKSEK L ĐSANS TEZ Đ

Đbrahim UZAL Deniz Đ letmecili ği Anabilim Dalı

Danı man Prof. Dr. Ertu ğrul DO ĞAN

EK ĐM, 2006 T.C. ĐSTANBUL ÜN ĐVERS ĐTES Đ DEN ĐZ B ĐLĐMLER Đ VE Đ LETMEC ĐLĐĞĐ ENST ĐTÜSÜ

ĐBRAH ĐM UZAL tarafından hazırlanmı ve sunulmu “MU ĞLA ĐLĐ VE ĐLÇELER ĐNDE KIYI ALANLARI YÖNET ĐM PLANLAMASI” ba lıklı tez DEN ĐZ POL ĐKASI Bilim Dalında YÜKSEK L ĐSANS Tezi olarak kabul edilmi tir.

Tez Danı manı Prof. Dr. Ertu ğrul DO ĞAN

Jüri Üyesi Doç Dr. Z. Selmin BURAK

Jüri Üyesi Doç. Dr. Cem GAZ ĐOĞLU

Jüri Üyesi Doç. Dr. Fatih M. ADATEPE

Jüri Üyesi Yrd. Doç Dr. A.Sinan DEM ĐREL

Tez Savunma Tarihi: 03.10.2006

ÖNSÖZ Denizel çevrenin bir parçası olan, deniz ile karaları birletiren kıyılar, sundukları do ğal, kültürel ve ekonomik kaynaklarının yanı sıra, estetik özelliklere de sahiptir. 1950 lerden sonra ba layan kitle turizmi, bu alanların turizm açısından de ğerli oldu ğunu ortaya çıkarmı tır. Bu nedenle turizm amaçlı insan aktiviteleri bu alanlara kayarak, kıyılar üzerinde yo ğun nüfus baskısı meydana getirdi ve kıyı alanlarının var olan dengeleri üzerinde olumsuz geli melerin ortaya çıkmasına neden oldu. Çalı ma alanımız olan Mu ğla ili de, ülkemizin en uzun kıyısına sahip ve ülke turizminin önemli kaynaklarındandır. Henüz tam olarak bozulmamı do ğal, ekolojik yapısı ve tarihten gelen kültürel zenginli ği, iklim artları ile turizm sektörü için önemli bir alan olmasının yanında, yer altı zenginlikleri, balıkçılık, tarım gibi ekonomik kaynakları ile de ülke açısından önemli bir bölgedir. Turizm sektörü son yıllarda o kadar hızlı geli ti ki, tatil amaçlı bölgeye gelen turistler bu e siz güzellikleri görerek, özellikle kıyı alanlarında tatil amaçlı konut edinmeye ba ladı. Turizm sektörü de talebi kar ılayabilmek için yatırımlarını artırdı. 1980’den sonra hızlanan bu süreç, Turizm Te vik Yasası ile yükseli e geçmi tir. Ancak bu arada herkes için önemli olan planlama unutuldu. Bilinçsiz olan halk, kısa zamanda elde edece ği rantı dü ünerek, zaten %97 gibi bir oranı sorunlu olan tarım arazilerini nakde dönü türmeye ba ladı. Balıkçılık sektörü ile turizm sektörü sorunlar ya amaya ba ladı. Sonuçta kıyı alanlarının yönetimi ile ilgili büyük sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunlarla ba a çıkmada, geleneksel yönetim modelleri yetersiz kaldı. 1990’lı yıllardan sonra sorunların çözümü ülkemizde de kıyı alanları yönetiminin gereklili ğine inanılmaya ba landı. Çalı mamızda bu gereklili ğin, Mu ğla içinde zorunlu oldu ğu dü ünülerek, sorunların çözümü ve sürdürülebilir bütünle ik bir kıyı alanı yönetim planlaması için, Mu ğla ile ilgili bilgiler derlenerek, Mu ğla’nın kıyı alanlarının, sorunlarının tespiti ve bu çerçevede öneriler getirilmeye çalııldı. Çalı manın hazırlanması a amasında, Mu ğla Üniversitesi dökümantasyon merkezi yetkilileri, Prof. Dr. Erdal ÖZHAN’ın editörlü ğünü yaptı ğı, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları Ulusal Konferansı Bildiriler Kitapları ile hukuk konusunda tez danı manım Prof. Dr. Ertu ğrul DO ĞAN ile Doç Dr Selmin BURAK ve Dr. M.Ali AKKAYA’nın hazırlamı oldu ğu Türkiye Kıyıları kitabı yol haritam oldu. Ayrıca bilgi ve birikimlerinden yaralandı ğım Prof Dr. Ertu ğrul DO ĞAN, Doç Dr. Cem GAZ ĐOĞLU ve Dr. Mehmet Ali AKKAYA’ya ve tez aamasında sabırlarını esirgemeyen aileme te ekkür etmeyi bir borç bilirim.

ÖZET Mu ğla Đli ve Đlçeleri Kıyı Alanları Yönetim Planlaması Đbrahim UZAL

Kıyı alanları tarihi süreç içersinde toplumlar için çekici alanlar olmu , insanlar tarih boyunca öncelikle kıyı alanlarında yerle mi, uygarlıkları ve kentleri kıyı bölgelerinde kurmu lardır. Kıyılardaki do ğal kaynaklar, toplumun ekonomik ve sosyal geli mesine imkân sa ğlamakta, ülkenin kalkınmasında önemli roller üstlenmektedir. Türkiye yakla ık 8333 km lik deniz kıyısına sahip olup kıyı illerimizden. Mu ğla ili ilçeleri ile birlikte yakla ık 1124 km lik kıyı eridine sahiptir. Mu ğla ili kıyı alanlarının do ğal yapısının, sosyo-ekonomik olarak uygun ko ullar ta ıyan zengin do ğal kaynak potansiyeline sahiptir. (Ölüdeniz-- vb.) Sa ğladı ğı avantajlar nedeniyle di ğer kıyı bölgelerinden ayrı olarak kentle me, sanayi, ula tırma, turizm ... vb. ekonomik ve toplumsal, birbirleriyle rekabet halinde olan ulusal ve uluslararası faaliyetler için çekim merkezi olmu tur. Dolayısıyla Mu ğla ili duyarlı kıyı ekosistemleri, kıyılarda yo ğun geli me baskısı altındadır. Bu sorunların temelinde kıyı alanlarının amaç dı ı kullanım ekli ortaya çıkmaktadır. Bu tez çalı masında Mu ğla ili ve ilçeleri kıyı alanlarının kullanım ve geli iminin sürdürülebilir olarak devamının sa ğlanabilmesi için gerekli olan planlama yakla ımı, soruların analizi ve çözüm önerileri incelenmi tir.

ABSTRACT Province Mugla and Its Districts Coastal Zone Management Đbrahim UZAL

During the historal process, coastal zone were attractive places for societies, people before all else got established in those areas and also they assembled the civilizations and cities is coastal zone. The natural sources is shores provide oppotunity to society to develop economically and socially and play important roles in country’s improvement. has appoximately 8333 km sea coast, and a shore city, Mu ğla, has approximately 1124 km coast streamer including its districts. The city Mu ğla’s coastal areas have a potintial of natural source that is suitable conditions or socio-ekonomic situatiens. Because of this, it became a center for national and international activities, since it had some economik and social advantages like urbanisation, industrilization, transportation and turism. Consequestly, the city Mu ğla is under dense development pressure that consist of sensetive coastal ecosystems. In this thesis research; planning approach, problem analysis and solution suggestions were invastigated to provide contuncity of usage and improvement of coastal regions of Mu ğla and its districts.

ĐÇĐNDEK ĐLER Sayfa

ÖNSÖZ...... i ÖZET...... ii ABSTRACT...... iii TABLO L ĐSTES Đ...... iv RES ĐM L ĐSTESĐ………………………………………………………………………….. v HAR ĐTA L ĐSTESĐ……………………………………………………………………...... vi GRAF ĐK LĐSTES Đ…………………………………………………………………………... vii KISALTMA L ĐSTES Đ...... viii EK L ĐSTES Đ...... ix

GĐRĐ ……………………………………………………………………………………... 1 1.1.Çalı manın Amaç ve Kapsamı………………………………………………….……. 1

II. MU ĞLA ĐLĐ VE KIYI BÖLGES ĐSĐNĐN GENEL ÖZELL ĐKLER Đ…………….…….. 3 2.1.Do ğal Yapı……………………………………………………………………. 3 2.1.1. Co ğrafi Konum ……………………….……………………………. 3 2.1.2. Jeoloji………………………………………………………………. 4 2.1.3. Đklim……………………………………………………………...... 4 2.1.4. Toprak ve Arazi Kullanımı…………………………………….…… 6 2.1.5. Bitki Örtüsü………………………………………………………… 9 2.1.6. Su Kaynakları ve Kıyı Habitatları …………………………………. 10 2.1.6.1. Hidroloji………………………………………………….. 10 2.1.6.2. Denizler……………………………………………….…... 11 2.1.6.3 Akarsular……………………………………………….….. 12 2.1.6.4. Göller, Göletler ve Rezervuarlar ………………………….. 13 2.1.6.5. Yer Altı Suları ………….………………………………… 15 2.1.6.6.Sulak Alanlar………………………………………..…….. 17 2.1.7. Kıyı Habitatları………………………………………….……….…. 20 2.1.8. Koruma Altına Alınmı Hassas Bölgeleri………………….…….….. 22 2.1.8.1.Parklar………………………………….………….….…… 23 2.1.8.2. Orman Đçi Dinlenme Yerleri……………………….…...… 24 2.1.8.3.Özel Çevre Koruma Bölgeleri…………………………….. 24 2.1.8.4. Mavi Bayrak Uygulaması………………………………….. 28 2.1.8.5.Canlı Kaynak Koruma Alanları………………………….…. 29 2.1.8.6. Kültür ve Tabiat Varlıklarının Bulundu ğu Koruma Alanları…………………………………………………….. 30 2.2. Sosyo Ekonomik Yapı…………………………………………………….….. 35 2.2.1. Nüfus……………………………………………………………….. 35 2.2.2. Kentle me……………………………………………………..….... 38 2.2.3. Göç………………………………………………………...……..… 41 2.2.4. Đkinci Konutlar………………………………………………..….… 42 2.2.5. Ekonomik Yapı…………………………………………….…….… 44 2.3. Turizm………………………………………………………………………... 46 2.3.1.Turizm Ekonomisi……………………………………………….…... 47 2.3.2. Đldeki Turizm Çe itlili ği………………………………………….….. 47 2.3.2.1. Kültür Turizmi………………………………………………..…… 47 2.3.2.2. Kıyı ve Deniz Turizmi:……………………………………….…… 48 2.3.2.3. Yat Turizmi:…………………………………………………….… 50 2.3.2.4. Su Altı Dalı Turizmi:……………………………………………. 51 2.4. Tarım…………………………………………………………………………. 51 2.5. Ticaret – Ula ım……………………………………………………….……... 54 2.5.1.Ticaret…………………………………………………………..…… 54 2.5.2. Ula ım …………………………………………………….……..…. 55 2.6. Enerji Üretimi…………………………………………………………...……. 58 2.7. Madencilik………………………………………………………………..….. 59

III. KIYI ALANLARI YÖNET ĐMĐ………………………………………………………. 61 3.1. Kıyı Alanları Yönetimi Kavramı……………………………………………... 61 3.1.1. Kıyı Alanları Yönetiminin Gereklili ği……….…………………….. 62 3.1.2. Kıyı Alanları Yönetiminin Amacı……………………….…………. 63 3.1.3. Kıyı Alanları Yönetiminin Đlkeleri…………………………………. 64 3.1.4. Bütünle ik Kıyı Alanları Yönetimi………………………………… 64 3.1.5. Kıyı Kavramı ve Tanımlaması……..…………………………….… 67 3.1.6. Farklı Disiplinlerde Kıyı Kavramı…………………………...…..… 68 3.1.6.1. Jeomorfoloji ve Kıyı Kavramı…………………….…… 68 3.1.6.2. Çevre Bilimi ve Kıyı Kavramı…………………….…… 68 3.1.6.3. Co ğrafya Bilimi ve Kıyı Kavramı……………………... 68 3.1.6.4. Ekonomi Bilimi ve Kıyı Kavramı ………………….….. 69 3.1.6.5. Hukuk Bilimi ve Kıyı Kavramı ………………….….…. 69 3.1.7. Kıyı Alt Bölümleri ve Tanımları ………………………………..….. 69 3.1.7.1. Kıyı Kenar Çizgisinin Tespiti………………………….. 71 3.2. Sosyo Ekonomik Yapı ve Kıyı Alanları Yönetimi…………………………….. 72 3.2.1. Sosyal Yapı ve Kıyı Kullanımı…………………………...….…….. 72 3.2.2. Sanayi ve Kıyı Kullanımı…………………….…………………….. 73 3.2.3. Tarım ve Kıyı Kullanımı …………………………………….…….. 75 3.2.3.1.Tarım Alanlarındaki Tarım Dı ı Kullanımlar….…….…. 77 3.2.3.2.Su Ürünleri Yeti tiricili ği ve Avcılı ğı…………….…….. 79 3.2.4. Ticaret, Ula ım ve Kıyı Kullanımı…………….……………...……. 80 3.2.5. Turizm ve Kıyı Kullanımı…………………….……….……..…….. 83 3.2.6. Hassas Bölgeler ve Kıyı Kullanımı…………….……………...…… 87 3.2.6.1. Ekosistemlerin, Türlerin ve Kültürel Varlıkların Korunması………………………………………………………. 87 3.2.6.2. Özel Çevre Koruma Bölgeleri………………..…..……. 89 3.2.6.3. Sulak alanlar………………………………….……….... 90 3.2.6.4. Biyoloji Çe itlili ği ve Yaban Hayatı Ya am Alanları….. 92 3.2.6.5. Kültür Varlıkları. ……………………….…………….... 93 3.3. Kıyı Yönetimi Đçin Yasal Çerçeve…………………………………………… 95 3.3.1. Anayasa……………………………………………………….……. 95 3.3.2. Kıyı Kanunu……………………………………………………..…. 96 3.3.3. Karasuları Kanunu…………………………………………….……. 101 3.3.4. 3194 Sayılı Đmar Kanunu……………………………………..…….. 101 3.3.5. Çevre Kanunu, Su Kontrolü Yönetmeli ği ve ÇED Yönetmeli ği …. 101 3.3.6. Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğı Kurulmasına Dair KHK… 103 3.3.7. Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu………………………. 103 3.3.8. Milli Parklar Kanunu ………………………………………………. 104 3.3.9.Tarım Topraklarının Tarım Dı ı Amaç Kullanımına Đli kin 104 Yönetmelik………………………………………………………….. 3.3.10. Turizm Te vik Kanunu……………………………………………. 104 3.3.11. Su Ürünleri Kanunu……………………………………………..… 105 3.3.12.Orman Kanunu………………………………………..…………… 105 3.3.13. Liman Kanunu………………………………….…….…………… 105 3.3.14. Ula tırma Bakanlı ğı Kurulu Kanunu………………..…………… 106 3.3.15. Sahil Güvenlik Komutanlı ğı Kanunu……………………...……… 106 3.3.16. Uluslararası Antla malar……………………………………..…… 107 3.3.16.1. Bern Sözle mesi………………………………………… 107 3.3.16.2. Barselona Sözle mesi…………………………………… 107 3.3.16.3. Ramsar Sözle mesi……………………………………… 108

IV. MU ĞLA ĐLĐ ENTEGRE KIYI YÖNET ĐM PLANLAMA YAKLA IMI…………… 109 4.1.Mu ğla Đli Kıyı Alanlarında Kar ıla ılan Sorunlar ………………….………… 109 4.1.1. Yönetim Sorunları………………………………………………….. 109 4.1.1.1. Kıyı Kenar Çizgisinin Tespit ve Uygulamasında Kar ıla ılan Sorunlar 114 4.1.1.2. Kıyı Alanlarında Dolgu Yapımı ve Kar ıla ılan Sorunlar. 118 4.1.1.3. Kurumlar Arasında Kıyıların Kullanımı Konusundaki Anla mazlıklar………………………………………….. 120 4.1.2. Hassas Bölgeler ve Sorunları………………………………….…… 120 4.1.2.1. Koruma Altına Alınmı Kültürel De ğerler (S ĐT Alanları).. 120 4.1.2.2.Koruma Altına Alınmı Doğal, Ekolojik ve Rekreatif De ğerler…………………………………………………… 125 4.1.2.3.Özel Çevre Koruma Bölgeleri ve Sorunları……………….. 126 4.1.3 Sosyal Yapı Đle Đlgili Sorunlar………………………………………. 127 4.1.3.1. Nüfus ve Yaz Kı Nüfus De ğiimi……………………….. 128 4.1.3.2. Đkincil Konutlar…………………………………………… 134 4.1.3.3. Kentle me…………………………………………….…... 135 4.1.4. Tarım Đle Đlgili Sorunlar……………………………………………. 136 4.1.4.1. Tarımsal Etkinlikler ve Tarımsal Toprakların Korunması.. 136 4.1.4.2. Su Ürünleri Yeti tiricili ği ve Avcılığı (Balık Çiftlikleri)… 139 4.1.5. Ula ım……………………………………………………………… 142 4.1.5.1. Deniz Ta ımacılı ğı ile Olu an Kıyı Kirlili ği Sorunu....…... 143 4.1.5.2. Yat Limanları, Çekek Yerleri, Yat Turizmi ve Sorunları… 149 4.1.6. Turizm……………………………………………………………… 149

V.GENEL DE ĞERLEND ĐRME VE SONUÇ……………………………………………. 153 KAYNAKLAR…………………………………………………………………………… 167 EKLER……………………………………………………………………………………. 175 ÖZGEÇM Đ ………………………………………………………………………………. 191

RES ĐM L ĐSTES Đ Sayfa Resim 1. Tuzla Gölü...... 17 Resim 2. Kıyı, sahil şeridi, dar-yüksek kıyı örnekleri ...... 71 Resim 3. Bodrum Yarımadası imar durumu ...... 131 Resim 3. Kıyı alanında ikincil konutlar ...... 134 Resim 4. Balık çiftlikleri...... 140

HAR ĐTA L ĐSTES Đ Sayfa Harita 1. Mu ğla ve ilçeleri co ğrafi haritası ...... 3 Harita 2. Bafa Gölü ve çevresi...... 18

GRAF ĐK LĐSTES Đ Sayfa Grafik 1. Mu ğla Đli toprak yapısının özelliklerine göre da ğılımı ...... 8 Grafik 2. Đlin kültür arazilerinin kullanım durumuna göre da ğılımı (hektar alan) ...... 8 Grafik 3. Đlin arazi varlı ğının kullanma durumuna göre da ğılımı (hektar alan)...... 9 Grafik 4. Đlin su kaynaklarının da ğılımı (hm3/yıl) ...... 11 Grafik 5. Do ğal göl ve baraj rezervuarlarının yüzeylerinin da ğılımı (hektar alan) ...... 15 Grafik 6. Mu ğla ilinde bulunan S ĐT alanlarının yüzde olarak da ğılımı...... 31 Grafik 7. Mu ğla Đlinin yıllara göre nüfus de ğiimi...... 36

TABLO L ĐSTES Đ Sayfa

Tablo 1. Mu ğla Đlinin yeraltı kaynakları ve tahsis alanları ...... 16 Tablo 2. Mu ğla Đlindeki di ğer sulak alanların ve bulundu ğu ilçesi...... 19 Tablo 3. Mu ğla Đlinin nüfusunun kent ve köyde ya ayanlara göre ayrımı ...... 36 Tablo 4. Nüfusun ya ve cinsiyet gruplarına göre ayrımı...... 36 Tablo 5. Do ğum yerine göre nüfus durumu ...... 41 Tablo 6. Sanayinin ilçelere göre da ğılımı...... 45 Tablo 7. Mu ğla Đli hudut kapılarından giri yapan turist sayısı ...... 46 Tablo 8. Tarım alanlarının ürün grubuna göre da ğılımı ...... 52 Tablo 9. 2003 yılı kültür balıkları üretim miktarı...... 53 Tablo 10. 2003 yılı balık ihracat miktarları ...... 54 Tablo 11. Karayolları 131. ve 26. ube Müdürlüklerine ba ğlı yollara ait bilgiler ...... 55 Tablo 12. Limanlar bazında yapılan yükleme bo altma bilgileri(2005 Yılı)...... 57 Tablo 13. Mu ğla Đlindeki Termik Santraller ...... 58 Tablo 14. Linyit Yatakları ...... 60 Tablo 15 Kıyı Kanunun Geli imi ...... 97

KISALTMALAR L ĐSTES Đ

ABD : Anabilimdalı AKP : Adalet ve Kalkınma Partisi ANAP : Anavatan Partisi A : Anonim irket BĐB : Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı BKAY : Bütünle ik Kıyı Alanları Yönetimi CHP : Cumhuriyet Halk Partisi ÇED : Çevresel Etki De ğerlendirme DPT : Devlet Planlama Te kilatı DYP : Do ğruyol Partisi EMAS : Eco Management and Audit Sheme Ens. : Enstitü GEL Đ : Güney Ege Linyitleri Enstitüsü Gen Müd . : Genel Müdürlük H /ha : Hektar / Hektar alan HES : Hidro Elektrik Santrali IMO : International Maritime Organisation ISO : International Standart Organisation IUCN :International Union for the Conversation of Natural and Resources KHK : Kanun Hükmünde Kararname Km/ km 2 : Kilometre / Kilometrekare KOSGEB : Küçük ve Orta Sanayi Geli tirme ve Destekleme Đdaresi KSS . Küçük Sanayi Sitesi UNEP : United Nation Envoriment Programme (Birle mi Milletler Çevre Programı) M.Ö. : Milattan Önce m/ m2/ m3 : Metre / Metrekare / Metreküp MHP : Milliyetçi Hareket Partisi OECD : Organisation for Economic Cooperation and Development OSB : Organize Sanayi Bölgesi ÖÇKB : Özel Çevre Koruma Bölgesi ÖÇKK : Özel Çevre Koruma Kurumu R.G. : Resmi Gazete San. : Sanayi S : Sayfa TAU : Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı Teknik Ara tırma ve Uygulama Gen. Müd. TEA : Türkiye Elektrik Anonim irketi TK Đ : Türkiye Kömür Đ letmeleri Üniv. : Üniversite vb : Ve benzeri vd : Ve di ğeri/ve diğerleri YEL Đ : Yeniköy Linyit Đ letmeleri

EK L ĐSTES Đ Sayfa Ek 1. Mu ğla Đlinin flora zenginli ği…….……………………………………...... 175 Ek 2. Mu ğla Đlinin fauna zenginli ği ……………….…………………………...... 178 Ek 3. Arkeolojik S ĐT alanı ….………………………………………….……...... 180 Ek 4. Kentsel S ĐT alanları…….………………………………………………...... 183 Ek 5. Do ğal S ĐT alanları……………...…..…………………………………...... 184 Ek 6. Mu ğla Belediye Ba kanları……………………………………………...... 185 Ek 7. Mu ğla’daki Sivil Toplum Kurulu ları…………………………………...... 187 Ek 8. Tabiat Anıtları…………………………………………………………...... 189

EK L ĐSTES Đ Sayfa Ek 1. Mu ğla Đlinin flora zenginli ği…….……………………………………...... 175 Ek 2. Mu ğla Đlinin fauna zenginli ği ……………….…………………………...... 178 Ek 3. Arkeolojik S ĐT alanı ….………………………………………….……...... 180 Ek 4. Kentsel S ĐT alanları…….………………………………………………...... 183 Ek 5. Do ğal S ĐT alanları……………...…..…………………………………...... 184 Ek 6. Mu ğla Belediye Ba kanları……………………………………………...... 185 Ek 7. Mu ğla’daki Sivil Toplum Kurulu ları…………………………………...... 187 Ek 8. Tabiat Anıtları…………………………………………………………...... 189

I. GĐRĐ

1.1. Çalı manın Amaç ve Kapsamı

Kıyılar, insanlı ğın, deniz ile tanı ması ile sürekli kullanım alanı içerisinde bulunmu , özellikle ilk yerle im yerleri olan ülkemiz kıyıları birçok yerle im alanına ev sahipli ği yapmı tır. Co ğrafik, jeolojik, biyolojik, sosyal ve ekonomik açılardan değiiklik gösteren kıyı alanlarımızın, ülkemiz ekonomik ve kültürel geli mi li ği, insanlarımızın bugünkü ve gelecekteki refah ve mutlulukları açısından büyük önem ta ımaktadır.

Ülkemizde son otuz yıl içinde, sanayile me sürecinin hızlanmasına ba ğlı olarak, kentle me ve turizm (iç ve dı ) hareketlerinin yo ğunla ması, daha önce üzerinde pek durulmayan kıyılarımızın de ğer kazanmasına yol açmı tır. Her de ğer kazanan objeye kar ı olu an a ırı talep gibi kıyı alanları için a ırı talepte beraberin de sağlıksız büyümeyi getirmi tir. Bölgesel, ulusal ve yerel düzeylerde çe itli çabalar olmasına kar ın kıyı alanlarımızın iyi yönetilmedi ği ortadadır. Yanlı alan kullanımlarının ve kullanım ekillerinin, ekonomik geli meyle birlikte kıt olan do ğal kaynaklar ve çevresel de ğerlere büyük zarar vermekte, bu kaynakları korunmasını güçle tirmektedir.

Aslında kıyılarımızın duyarlı kullanımı için elimizde yeterli örnek, kaynak ve araç mevcuttur. Bunun için de gerekli olan yasal düzenlemeler için öncelikle yasa koyucuların bilinçlendirilmesi gerekli oldu ğu açıktır. Çıkar çatı maları arasından sıyrılarak, kıyı alanları için yeterli yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir.

Gerçekten kıyılar bir yandan özel mülkiyet iddialarına konu edilirken, öte taraftan bu kaynakların denizler gibi, herkesin ortak malı oldu ğu ileri sürülmektedir. Böylece kıyılar, toplumsal ve özel çıkarların çatı tı ğı bir alan haline gelmi ve kıyı sorunu kamuoyunun büyük ilgisini çekmi tir. Nitekim bu ilgi kar ısında de ğiik akademik çevreler, turizm çevreleri, ulusal ve uluslararası yatırımcılar ve bölge halkı konu üzerinde önemle durmaya ba lamı tır.

Ku kusuz bu soruna bir çözüm getirmek görevi hukuk düzenine aittir. Hal böyle iken, 1972 yılına de ğin, hukukumuzda kıyıyı tüm ili kileri içerisinde ele alan özel bir düzenlemenin

1 mevcut olmadı ğı; yalnızca bazı yasaların düzenleme konularını ilgilendirdi ği oranda, kıyıya ili kin hükümlere yer verdi ğini görmekteyiz. Bu ise yasa koyucunun, sosyo-ekonomik açıdan bir de ğer göstermeyen kıyıya özel bir düzenlemenin konusu haline getirmek gere ğini duymamı oldu ğunu ifade etmektedir.

Tez çalı ması olarak Mu ğla ili ve ilçelerinin ele alınmak istenmesinin asıl amacı, hızla ilerleyen globalle me sürecinde, örnek olabilecek önceki çalı malar ı ığında, gelecek nesiller için detaylı bir “Kıyı Alanları Yönetim Plan”ı olu turulabilmesi için dikkat çekmektir.

Bu çalı mada; Mu ğla ili ve ilçeleriyle birlikte, do ğal co ğrafik özellikler belirlenerek, halkın sosyo-ekonomik durumu ve ilin kıyı alanlarının sorunları hakkında bilgi edinilerek, elde edilen bilgilerin, do ğal hayatın gelecek nesillere yetecek ekilde ve sürdürülebilir geli me modeli çerçevesinde, kıyı alanları yönetimi açısından incelenmesi ve kıyı alanları yönetim planı olu turulması hakkında ön bilgi verilmeye çalı ılmı tır.

2

II. MU ĞLA ĐLĐ VE KIYI BÖLGES ĐSĐNĐN GENEL ÖZELL ĐKLER Đ

2.1. Do ğal Yapı

Harita 1. Mu ğla ve Đlçeleri Co ğrafi Haritası (www.mugla.gov.tr)

2.1.1. Co ğrafi Konum

Mu ğla, konum olarak ülkemizin Güneybatısında yer alır. Mente e yöresinin güneyi ile Teke yöresinin batı kısmını kapsar. Ege ve Akdeniz bölgelerinin birle iği bu alanını ayıran sınır, Marmaris’in do ğusunda yer alan Karaa ğaç limanından ba layıp kuzey do ğu-güneybatı yönünde Namnam çayı vadisini takip eder. (1. Co ğrafya Kongresi, 6-21 Haziran 1941).

Mu ğla ili, Güneybatı Anadolu’da 36 0 17’ ve 37 0 33’ kuzey enlemleri ile 27 0 33’ ve 29 0 46’ do ğu boylamları arasında yer almaktadır. Đl, Ege ve Akdeniz bölgelerinin birle me noktasında olup 13.388 km 2 alana yayılmaktadır(Sayar, 1998). Đlin kuzeyinde Aydın, kuzeydo ğusunda Denizli, do ğusunda Antalya ve Burdur illeri bulunmaktadır.

3

2.1.2. Jeoloji

Mu ğla ili ile ilgili jeolojik veriler, çe itli kaynaklardan derlenmi , ancak jeolojik veriler ile ilgili yapılan çalı manın kayna ğına tam olarak inilememi tir. Mu ğla il alanında hemen hemen bütün jeolojik zamanlarda ortaya çıkmı olu umlara rastlanır (Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, 1998).

Đldeki prekambriyen serileri Yata ğan ile ilçelerinin kuzeyindeki da ğlık kesimden ba layıp, daha kuzeye do ğru geni alanlara yayılan gnays, mikaist, ince taneli ist, metakuvarsit gibi olu umlardır. Göktepe mevkiinde permokarbonifer ya lı arazinin genellikle floralı kontinental formasyonlarının varlı ğının daha geni alanlara yayıldı ğı, ara tırmalar sonucunda ortaya çıkmı tır. Yata ğan ve Milas ilçelerinde kuzeye do ğru geni yayılım gösteren metamorfik seriler bölgede, kuzeybatıdan güney do ğuya do ğru uzanıp Yata ğan kesiminde do ğu batı istikametine do ğru yönelirler. Metamorfik formasyonlar güney taraftan paleozoike ait olan kumta ı, stramatolit mermerler ve istler tarafından uyumsuz olarak örtülmü tür. Çe itli mermerlerle billurlu kireç ta ları, killi istler, kumta ı, çakıl ta ları, silistli istler ve bazı yerlerde fillatlardan olu an eski araziler paleozoiki te kil etmektedir. Mu ğla’nın batı kenarındaki radyolaritli silisli istlerle bunları örten ve geni sahalar kaplayan mermerler, Mu ğla’nın do ğusundaki kestane da ğının gastrapotlu kumta ı ve çelik ta ları ile bitki fosilli kireç ta ları karbonifer ya lıdır (Gözenç, 1964).

2.1.3. Đklim

Mu ğla ve çevresi makro-klima alanı içerisinde bulunmaktadır. Ancak kıyı konumu, topografik do ğrultular, yükselti ve bakı gibi co ğrafi faktörlerin etkisi ile kıyı ve iç kesimler, depresyonlar ile da ğlık alanlar arasındaki iklim elemanları yerel olarak bazı farklılıklar gösterir (Diler, 2004).

Đklim ve hava ko ullarını, co ğrafi konuma ba ğlı olarak Akdeniz havzasında egemen olan atmosfer sirkülâsyonu belirler. Kı ın polar ve tropikal hava kütlelerinin kar ıla tı ğı bu alanda polar cephe ve Akdeniz cephesi ile oralarda do ğan gezici siklon ve antisiklonlar etkili olurken yaz döneminde polar cephenin daha kuzeye çekilmesi ile azor antisiklonu ile Basra

4 alçak basıncı arasındaki hava akımının etkisi altında kalır. Böylece alanda iklim olaylarını kontrol eden hava kütlelerinin ve cephelerin etkisi mevsimlere göre de ğiir. Ancak alanın bir kıyı yöresi olması ve relief özellikleri nedeni ile meydana gelen termik ve dinamik modifikasyonlar, makro klima artlarında de ğiikliklere yol açar ( Đkiel, 1997).

Mu ğla ve çevresinde, genel olarak kı ayları serin ve ılık, yaz ayları ise sıcak ve kurak geçer. Ancak Ege Bölgesinin karakteristik özelli ğinden kaynaklanan, da ğların denize dik uzanması ve yüksek olması nedeni ile kıyı alanları ile iç kesimlerde sıcaklık farklılıkları olu maktadır. Bu durum özellikle kı mevsiminde belirginle mektedir. Đç kesimlere kar ve karla karı ık ya ğmur ya ğıı görülürken, kıyı kesimlerde genellikle kar gözükmez veya çok ender olarak 7-8 yılda bir gözükür.

Sıcaklık de ğerlerinin yıl içerisinde incelenmesinde, en dü ük sıcaklık de ğerinin Ocak ayında Mu ğla (5,3 0 C), Bodrum (11,1 0 C), (9,7 0 C), Dalaman (10,0 0 C), Marmaris (10,6 0 C), Milas (8,8 0 C), Yata ğan (6,5 0 C), mayıs ayında ise ortalama de ğerin üzerine çıkarak temmuz ayında en yüksek seviyesine Mu ğla (25,8 0 C), Bodrum (27,7 0 C), Fethiye (26,9 0 C), Dalaman (27,0 0 C), Marmaris (27,8 0 C), Milas (28,1 0 C), Yata ğan (26,8 0 C), çıkar. Temmuz ayından sonra dü üe geçen sıcaklıklar Eylül ayından sonra sıcaklık de ğerleri hızla dü meye ba lar ( Đkiel, 1997).

Deniz Suyu Sıcaklıkları: Bölgedeki meteoroloji istasyonlarının verilerine göre deniz suyu sıcaklıkları, Fethiye’de 21.4 0 C, Marmaris’te 19.9 0 C, Bodrum’da 19.5 0 C’dir. Ortalama deniz suyu sıcaklı ğının yıl içerisinde gidi ine baktı ğımızda en dü ük de ğerler ocak ve ubat aylarında olup 15–160 0 C civarındadır. Mart ayında görülen belirsiz bir artı tan sonra nisan ayında hızla yükselmeye ba layan ortalama deniz suyu sıcaklı ğı en yüksek de ğerini temmuz ve a ğustos aylarında alarak Fethiye 28.2 0 C, Marmaris 25.2 0 C, Bodrum’da 28.2 0 C olur. Eylül ve ekim aylarında yava bir ekilde azalma gösteren ortalama deniz suyu sıcaklı ğı de ğerleri giderek azalır ve tekrar kı aylarındaki dü ük de ğerlerini alır ( Đkiel, 1997).

Bölgede, Akdeniz ya ğı rejimi hüküm sürmekte, yıllık yağıın %55-61 kı mevsiminde (Aralık, Ocak, ubat), -% 51’i yaz mevsiminde meydana gelirken, ikinci derecede ya ğı alan ilkbahar ve sonbahar mevsimi %18-23 oranında ya ğı alır. Ancak kıyıya göre daha içerde ve yüksekte yer alan Mu ğla, Yata ğan ve Milas’ta ilkbahar sonbaharlardan

5 %1-6 kadar fazla ya ğı alır. Bu durum ilkbaharda görülen konvektif kararsızlıkla ilgilidir (Çınar, 2004).

Mu ğla ve çevresinde yıllık ortalama ya ğı tutarlarının da ğılı ı bakımından önemli farkların oldu ğu görülür. Ortama toplam ya ğı tutarı Mu ğla geneli, 2003 yılı için 1534.6 mm dir. Đlçelere göre, Bodrum (710 mm), Yata ğan (671 mm) ve Milas (732 mm) ya ğı alarak, orta ya ğılı alanlar, Fethiye (868 mm), Dalaman (1021 mm), Marmaris (1191 mm), Mu ğla (1168 mm) ya ğı alarak, çok ya ğılı alanlar olarak ortaya çıkar. Özellikle Mu ğla ve Marmaris’in 1200 mm’ye yakla an yılık ortalama ya ğı de ğerleri ile Ege Bölgesi içerisinde en çok ya ğı alan istasyonlar olmalarının yanı sıra ülkemizin en çok yağı alan Karadeniz kıyı kesiminden sonra ikinci derecede bol ya ğı alan bölgelerinden biri oldu ğu görülür ( Đkiel, 1997). Ya ğılar özelli ğinden dolayı bölgenin ekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Heyelan etkisi ise ya ğılı dönemde artmakta ancak bitki örtüsünün yo ğun oldu ğu bölgelerde etki do ğal olarak zayıflamaktadır (Kunter, 1979).

Bölgede, rüzgâr esme yönleri ve esme frekansları ile birlikte genel basınç ko ulları arasında ba ğlılık olmakla birlikte kıyı konumu ve relief özelliklerinin etkisiyle farklılık görülür. Gün içerisinde ise ö ğleden sonra rüzgâr hızları daha fazladır (Çınar, 2004).

2.1.4. Toprak ve Arazi Kullanımı

Mu ğla ili toprak yapısı ve arazi kullanımı ile ilgili Ba bakanlık Köy Hizmetleri Genel Müdürlü ğü’nün hazırlamı oldu ğu “Muğla Đli Arazi Varlı ğı” çalı ması, ilin toprak yapısı ile ilgili bize net olarak bilgi vermektedir. Mu ğla ili co ğrafik ve jeolojik konumu itibarıyla toprak yapısı ve çe itlili ği açısından farklılık gösterir. Anakayanın denize kıyı alanda bulunması ve da ğların denize dik olarak uzanması arazi varlı ğında çok çe itlili ğe neden olmu tur. Bu toprak çe itlerini Mu ğla Đlindeki büyüklüklere göre incelersek;

Alüvyal Topraklar: Bu topraklar, akarsular tarafından ta ınıp depolanan materyaller üzerinde olu an genç topraklardır. Mu ğla ilinde bu topraklara Datça ve Yata ğan ilçeleri dı ında tüm ilçelerde rastlanılmaktadır. Toplam alanları 40.848 hektardır. Toplam alan içerisinde % 3.3’ünü kaplar.

Kolüvyal Topraklar: Genellikle dik e ğimlerin eteklerinde ve vadi a ğızlarında yer

6 alırlar. Toplam alanları 83.541 hektardır. Toplam alan içerisinde %6.7’ünü kaplar. Göl ve deniz sahillerinde yer alan hem göllerin veya denizlerin hem de yüzey akı ları etkisiyle devamlı veya yılın büyük bir bölümünde ya kalan yada bataklık durumunda olan topraklardır.

Kahverengi Orman Toprakları: Bu topraklar genellikle geni yapraklı orman örtüsü altında olu ur. Bu topraklar Mu ğla ilinde 401.467 hektar alan ile yüzölçümünün % 32 sini temsil etmektedir.

Kireçsiz Kahverengi Topraklar: Bu topraklar Muğla ilinde 48.622 hektarlık alan ile il yüzölçümünün % 3.9 temsi etmektedir.

Kırmızı Akdeniz Toprakları: Akdeniz iklim bölgesinde kireç kayaları üzerinde 600 mm veya daha fazla ya ğı altında te ekkül eden koyu kırmızı renkli topraklardır. Bu topraklar, Mu ğla ilinde 155.245 hektar alan ile Đl yüzölçümünün % 12’sini olu turmaktadır.

Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları: Ana madde esas olarak sert kalker, da ğlık bölgelerde granit, kilta ı, muhtelif metomorfik kristal kayalardır. Bu topraklar, Mu ğla ilinde 351.406 hektar alan ile il yüzölçümünün % 28’ini olu turmaktadır.

Çıplak Kaya ve Molozlar: Üzerinde toprak katı bulunmadı ğı cihetle herhangi bir toprak developmanı bahis mevzuu olmayan ve bu sebeple arazi tipi olarak mütalaa edilen parçalanmamı veya kısmen parçalanmı sert kaya veya ta larla kaplı sahalardır. Mu ğla ilinde 53.620 hektarlık bir alanla Đl yüzölçümünün % 4’nü olu turmaktadır (Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, 1998).

Đlde bulunan di ğer toprak çe itleri ise u ekildedir. Hidromorfik Alüvyal Topraklar, Alüvyal Sahil Bataklıkları, Kestane Rengi Topraklar, Kırmızı Kestane Rengi Topraklar, Rendzina Topraklar, Regosol Topraklar, Sazlık Bataklık Araziler, Sahil Kumulları, Irmak Yatakları (Grafik 1).

7 6,1 3,3 4 6,7 Alüvyal Toprak 12 Kalüvyal Toprak Kahverengi Orman Toprakları Kireçsiz Kahverengi Topraklar 32 Kırmızı Kahverengi Topraklar Kırmızı Akdeniz Toprakları Çıplak Kaya ve Molozlar 28 Di ğer Topraklar 3,9

Grafik 1. Mu ğla Đli toprak yapısının özelliklerine göre da ğılımı

Arazi Varlı ğı; Tarımsal alanların toplam büyüklü ğü 260.516 ha olup, sınıfsal da ğılımı u ekildedir (Grafik 2).

8.750 1.165831 27.942 57.785 1. Sınıf Arazi 2.Sınıf Arazi 3. Sınıf Arazi 4. Sınıf Arazi 5. Sınıf Arazi 6.Sınıf Arazi 91.471 7. ve 8. Sınıf Arazi 73.402

Grafik 2. Đlin kültür arazilerinin kullanım durumuna göre da ğılımı (hektar alan-ha)

Kullanma Durumu; Đlin arazi varlı ğının toplamı 1.324.700 ha olup, kullanma durumu ise u ekildedir (Grafik 3).

8 216.734 Kültür Arazisi Çayır-Mera Alanları Ormanlar Đ e Yaramayan Araziler 269.516

835.620 12.430

Grafik 3. Đlin arazi varlı ğının kullanma durumuna göre da ğılımı (hektar alan-ha) (Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, 1998)

2.1.5. Bitki Örtüsü

Mu ğla ili do ğal bitki örtüsü ve çe itlili ği yönünden zengin bir yapıya sahiptir. Đl Akdeniz iklim ku ağında oldu ğundan denize yakın olan yerlerde Akdeniz maki florası görülür. Mu ğla’nın ormanlık alanları(çayır ve meralar dahil), il yüzölçümünün yakla ık % 64’ünü kaplamaktadır. Mu ğla, ayrıca, Ege Bölgesinin en fazla orman varlı ğına sahip ili olarak, bölge ormanlarının %25.5’ini barındırmaktadır. Daha yükseklere çıkıldıkça maki florasının yerini kızılçam, ardıç vb orman alanları almaktadır.

Ormanların ço ğu i ğne yapraklı çam a ğaçları olup tabii drenaj yataklarında yapra ğını döken çınar a ğaçlarına sıkça rastlanmaktadır. Okalüptüs a ğaçlarının yer aldı ğı ormanlık alanlarda önemli yer kaplamaktadır. Bölgenin en önemli bitkisi olan ve bir ba ka türüne Güney Amerika’da rastlanan ve Türkiye’de sadece Mu ğla ili sınırları içinde Köyce ğiz ve Marmaris yörelerinde bulunan Günlük a ğaçlarıdır.

Kıyılardan ba layan ve da ğların yamaçlarına dek yayılan makiler pek sık de ğildir. Boyları iki metrenin üzerine çıkmayan bodur çalılıklar eklindedir. Ormanlarda çok çe itli ağaç türleri yoktur. Ormanlar da ğların yüksek kesimleri ile denize do ğru uzanan yamaçlarında çok sıktır (Diler, 2004).

9 Mu ğla’daki orman zenginli ği ile ilgili bir ba ka veride, Türkiye genelindeki 13 Çevre Özel Koruma Bölgesinden 5 tanesinin (Fethiye-Göcek, Köyce ğiz-, Gökova-Akyaka, Datça-Bozburun, Patara) bu ilin sınırları içerisinde yer almasıdır. Bu bölgeler Mu ğla il varlı ğının %26’sını kaplamaktadır (Öngören, 2004).

Mu ğla ormanlarında ayrıca, yer yer sandal, piren, akçakesme, defne, çitlembik ve keçiboynuzu gibi a ğaçlarda yer alır. Halep Çamı, günlük a ğaçları gibi bazı bitki türleri tabiat koruma alanları ilan edilerek koruma altına alınmı tır.

Türkiye’de ilk olarak Mu ğla ili dâhilinde ve Çevre ve Orman Đl Müdürlü ğü uhdesinde, Kemer Orman Đ letme Müdürlü ğü, Seki Orman Đ letme efli ği, Seki Serisi 411,412,413,414 ve 423 nolu bölmelerde Hermes A ğaç San. ve Tic. A . tarafından 68 Ha. alanda Kyoto Protokolü kapsamında Özel A ğaçlandırma yapılmı tır (www.cevreorman.gov.tr).

Bitki örtüsünün bilinen özelliklerine ek olarak, 1982 yılında Datça Yarımadasında daha önceleri sadece Girit Adası’nda endemik olarak bulunduğu sanılan hurma türünün varlı ğı ke fedilmi tir (Sanal, 1999). Đlde bulunan flora zenginli ği, hızlı yapıla manın tehdidi altındadır. Đlde bulunan flora zenginli ği EK-1’de verilmi tir.

2.1.6. Su Kaynakları ve Kıyı Habitatları

2.1.6.1. Hidroloji

Mu ğla ilinin hidrolojisi zengin bir yapıya sahiptir. Kıyı kesimlerinde kullanılabilir su oranları oldukça dü ük düzeydedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri deniz suyu, di ğeri de da ğların yüksek olması nedeni ile do ğal suların kontrol edilememesidir.

Deniz suyu, deniz seviyesinde bulunan ovalarda tuzluluk oranını artırarak, kullanımını engellemektedir. Yöre halkı bu sorunu geçim kayna ğına dönü türmü , tuzlu su çıkan arazilerde çiftlikler kurarak, tarla balıkçılı ğı yapmaya ba lamı tır.

Da ğların dik olması nedeni ile de suların akım hızlarının yüksek olması ve baraj ve gölet için uygun arazi olmaması gibi sebeplerle do ğal yer üstü suları yeterli ölçüde kullanılamamaktadır.

10 Đlin Su Kaynakları Potansiyeli; Đlin toplam su rezervi, 13.412 hm3/yıldır.

2.300

1.800 412 Yerüstü suyu( Đl çıkı ı toplam ortalama akım) Dalaman Çayı

Een Çayı

2.400 Di ğer Akarsular

Yer altı Suyu( Đlde toplam 6.500 emniyetli rezerv)

Grafik 4. Đlin su kaynaklarının da ğılımı (hm3/yıl)

2.1.6.2. Denizler

Mu ğla Đli’nin güneyi Akdeniz, batısı Ege Denizi ile çevrilidir. Đlin her iki denize olan kıyıları da girintili çıkıntılıdır. Bu yapı iki nedene ba ğlı olarak olu mu tur. Birincisi kıyı yakınında, Toros sisteminin Akdeniz Bölgesi’ne özgü denize ko ut do ğrultusu yerine, Batı Anadolu’ya özgü denize dik do ğrultu egemen duruma gelmi tir.

Da ğ sıraları denize yer yer sokulmu tur. Ayrıca, yer yer kıyıya ko ut, yer yer denize dik ya da açılı uzanan I. II. ve III. zaman olu umlarının, akarsular ve denizlerce dayanıklılık derecelerine göre farklı ekillerde a ındırılmasıyla, çok girintili çıkıntılı bir kıyı eridi olu mu tur. Đkincisi, yörede, III. zaman sonlarıyla, IV. zamanda yo ğun tektonik hareketler olu mu , çökme ve yükselmeler ortaya yeni koy ve burunların çıkmasına yol açmı tır. Çökmeler sonucu, akarsuların açtı ğı vadiler deniz sularıyla dolmu , ana ve yan vadiler karaya iyice sokulan koylar ve körfezlere dönü mü tür. Bu olu umun özgün örneklerine Fethiye- Katrancı, Göcek ve Datça çevrelerinde rastlanmaktadır.

Mu ğla’nın Ege ve Akdeniz’e olan kıyıları bir bütün olarak ele alındı ğında çok sayıda yalıyar, küçük liman, burun ve yarımadanın birbirlerini izlediği görülür. Bu yapıyı kıyıdaki do ğal kumsallar ve denizin kıyıya yakın kesimlerinde yer alan adacıklar bütünler.

11 Đlin, Yata ğan dı ında kalan tüm ilçeleri kıyı ilçesidir. Kıyı uzunlu ğu, Fethiye’de 102, Ula’da 5, Merkez’de 30, Milas’ta 159, Bodrum’da 174 km’dir. Marmaris, Köyce ğiz ve Datça’nın toplam kıyı uzunlu ğu ise 644 km’ye ula maktadır.

Mu ğla’nın kıyılardaki en önemli limanları; Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Güllük (Milas) limanlarıdır. Önemli turizm merkezleri olan Bodrum ve Marmaris’te birer yat limanı vardır. Đlin en büyük körfezleri; Fethiye, Kerme ve Mandalya Körfezidir. Önemli yarımadaları ise Bodrum (Ortakent), Marmaris (Bozburun), Datça (Re adiye), Fethiye (Faralya) Yarımadalarıdır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

2.1.6.3. Akarsular

Đlin akarsuları ve besledikleri havzalar bakımından ikiye ayırabiliriz. Birinci olarak Batı Akdeniz Havzası ki bu havza özellik olarak Akdeniz bölgesinin karakteristi ğini ta ımaktadır. Đkinci olarak Büyük Menderes Havzasıdır. Bu havzalara besleyen akarsular hakkındaki bilgiler DS Đ 213. ube Müdürlü ğü verilerinden Mu ğla Đli 2003 yılı Çevre Durum Raporundan elde edilmi tir.

1. Batı Akdeniz Havzası : Mu ğla’nın Gökova Körfezi ile Akda ğlar arasında kalan kesimi bu havzaya girer. Su toplama alanı 21.000 km 2 olan havzanın ortalama yıllık hacmi 7 milyar m 3 e yakındır. Havzada 322.000 hektar ovalık alan vardır. Bunun 211.500 hektarı sulanabilir niteliktedir. Batı Akdeniz havzasının suları Dalaman ve E en Çaylarıyla Akdeniz’e bo almaktadır. Bu çaylar aynı zamanda ilin en önemli iki akarsuyudur.

Dalaman Çayı : Boncuk Da ğlarının kuzey yamaçlarından kaynaklanır. Kuzeydo ğu yönünde akarak Burdur’un Gölhisar çukurlu ğuna ula ır. Bu çöküntü alanında Akda ğlar’ın Burdur il alanına dökülen uzantılarından do ğan, çok sayıda küçük akarsu ile beslenir.

Dalaman Çayı’nın su toplama alanı 3.500 km 2 dolayındadır. Su toplama alanı pek geni olmamasına kar ın, suyu genellikle çok boldur. Çünkü akarsuyun yukarı havzası bol ya ğı alan yüksek da ğlarla çevrilidir. Dalaman Çayı’nın saniyede ta ıdı ğı en az su miktarı Ağustos ba ında 10 m 3’e ula ır.

Een Çayı : Mu ğla Đli’nin Batı Akdeniz havzasında kalan ikinci büyük akarsuyudur. Akı rejimi ve havza özellikleri açısından Dalaman’a benzeyen E en Çayı Akda ğlar’ın

12 kuzeybatı yamaçlarından do ğar, Seki Yaylası’na dek güneybatı yönünde akar. Een Çayı, Een Ovası’nda Mu ğla-Antalya sınırında Akdeniz’e dökülür. Een Çayı’nın hemen hemen tümü il alanı içinde kalır. Suyu yaz-kı bol, ama yazın Dalaman Çayı’na göre biraz daha azdır.

Kargıcık Çayı : Mu ğla Đli’nin Batı Akdeniz havzasına giren bölümünde yer alan Köyce ğiz Gölü’ne dökülen küçük bir akarsudur.

Namnam Çayı : Köyce ğiz Gölü’ne dökülen, önemli sayılabilecek ikinci akarsudur. Ula Đlçesi’nin 5–6 km kadar do ğusundan do ğar. Önce kuzeydo ğudan güneybatıya sonra güneybatıdan güneydo ğuya do ğru akarak Köyce ğiz Gölü’nün kuzeybatısındaki Günlük- Düveç yöresinde göle dökülür.

2. Büyük Menderes Havzası : Bu havza, Güneybatı Anadolu’da Büyük Menderes Irma ğı, do ğrudan denize ula an kimi küçük akarsular ve birkaç gölün havzasından olu ur. Su toplama alanı yakla ık 25.000 m 2’dir. Havzanın, ortalama yıllık su hacmi 4,5milyar m 3 dolayındadır. Büyük Menderes havzasında 812.000 hektar ovalık alan vardır. Bunun yakla ık 590.000 hektarı sulanabilir niteliktedir.

Dipsiz Çayı : Đlin Büyük Menderes havzasında kalan en önemli akarsuyudur. Kaynaklarını Do ğu Mente e Da ğları’nın güneybatı yamaçları ile Batı Mente e Da ğları’nın kuzeydo ğu yamaçlarından almaktadır. Bu kollar Yata ğan yakınında birle erek Dipsiz Çayını olu turur. Kuzeybatı yönünde akarak Yata ğan Ovası’nın ortasından geçen Dipsiz Çayı daha sonra kuzeye yönelerek Aydın topraklarına girer ve Büyük Menderes Irma ğı ile birle ir. Akarsudan yararlanılarak Yata ğan Ovası sulanmaktadır.

Sarı Çay : Kısa bir akarsu olan Sarı Çay, yazın tümüyle kurumaktadır. Kı ın ise yer yer bataklıklar olu turarak Güllük Körfezi’ne dökülür. 1970’lerde kurutma çalı malarıyla bu bataklıklar tarım alanlarına dönü türülmü tür (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

2.1.6.4. Göller, Göletler ve Rezervuarlar

Köyce ğiz Gölü: Köyce ğiz’in güneyinde yakla ık 65 km 2 lik alanı kaplamaktadır. Derinli ği 25–150 m arasında de ğien göl, 8 km uzunlu ğunda dar bir bo ğazla Akdeniz’e

13 ba ğlanmaktadır. Köyce ğiz Gölü’nü Akdeniz’e ba ğlayan bo ğazın ucunda, bu göle ba ğlı Sülüngür Gölü adı verilen küçük bir göl daha vardır.

Hacat Gölü: Milas yakınındaki Hacat Gölü, Sarı Çay’ın denize açılma noktasında, eski bir koy ağzının akarsuyun ta ıdı ğı alüvyonlarla kapanması sonucu olu mu tur. Derinli ği en çok 1,5 m olan sı ğ bir göldür.

Bafa Gölü: Milas Đlçesi’nin kuzeybatı ucunda yer alan Bafa Gölü, Büyük Menderes Irma ğı’nın yüzyıllar boyu getirdi ği birikintilerin, eski Latmos Körfezi’nin batısını doldurmasıyla olu mu tur. Yüzölçümü yakla ık 64 km 2 olan gölün 28 km 2 si Mu ğla, kalan bölümü ise Aydın ilinde kalmaktadır. Bol balık bulunan gölün Söke kesiminde bir dalyan kurulmu tur.

Denizcik Gölü: Milas Đlçesi’nde Beçin Platosu üzerinde yer alan küçük bir krater gölüdür. Yakla ık 4 km 2 lik bir alanı kaplayan gölün derinli ği 18–28 m arasında de ğimektedir.

Sülündür Gölü: Đlçesi’nin 10 kilometre güneybatısında yer almakta olup, göl yüzeyi 260 hektardır.

Koca Göl: Dalaman Đlçesi’ne 10 kilometre mesafede olup, göl yüzeyi 260 hektardır.

Akarcadere Sulama Göleti: Mu ğla Đli, Ula Đlçesi’nin batısında yer alan Akarcadere Göleti 2254 da’lık sahayı sulama amacıyla yapılmı tır. Gölet ya ğı havzasında yıllık su verimi 4.492.800 m 3 olup göletteki faydalı su hacmi 1.673.000 m 3’tür.

Bayır-Kazan Göleti: Bahçeyaka, Gökpınar, Gökdere ve Bozüyük köylerine ait 518 hektar tarım arazisinin sulanması amacıyla yapılmı tır. Depolama hacmi 2.93 hm 3 olup, alanı 0.30 km 2 dir.

Bodrum-Karaova (Mumcular) Barajı: Bodrum-Karaova ovasında 1266 ha tarım arazisinin sulanması ile Bodrum Yarımadasına yılda 2.7 hm 3 içme suyu temin edilmesi amacı ile yapılmı tır. Depolama hacmi 19.4 hm 3, göl alanı 145 ha’dır.

Milas-Geyik Barajı: Türkiye Elektrik Kurumuna ait 420 bin kilovat kurulu gücünde in a edilen Milas Yeniköy Termik Santralına yılda 22.8 milyon m 3 so ğutma ve kül suyu temin etmek amacı ile yapılmı tır. Depolama hacmi 42.20 hm 3 olup, gölalanı 374 ha’dır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

14 Do ğal göl yüzeyleri

Bafa Gölü 5.500 260 Köyce ğiz Gölü 260 Sülündür Gölü 519

Koca Göl

Baraj Rezervuarları yüzeyi(Geyik ve Mumcular Barajları) 2.519

Grafik 5. Do ğal göl ve baraj rezervuarlarının yüzeylerinin da ğılımı (hektar alan-ha) (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003)

2.1.6.5. Yer Altı Suları

Yeraltı su kaynaklarının beslenme kaynakları arasında özellikle havzalar, ormanlar, do ğal bitki örtüsü, yerüstü su kaynakları ve sulak alanlar oldukça büyük önem ta ımaktadır ve korunmaları gerekmektedir. Beslenme alanları yeraltı su kaynakları ile yerüstü su kaynaklarının kar ılıklı de ğiim içerisinde bulundukları alanlardır. Yeraltı su kaynakları beslenme alanları aynı zamanda nehir ve derelerde su seviyesinin dü tü ğü dönemlerde yüzey suları ile beslenmektedir. Mu ğla ilinin yeraltı su kaynakları ve tahsis alanları a ağıda tabloda verilmi tir.

15 Tablo 1. Mu ğla Đlinin Yeraltı Su Kaynakları ve Tahsis Alanları

HAVZASI OVASI Alt Đ L TAHS ĐS ED ĐLEN REZERV (TOPLAM- TOPLAM KALAN havzası REZER. hm3/yıl) TAHS ĐS REZERV (hm3/yıl) (hm3/yıl (hm3/yıl) Đçme Sulama (Toplam) Sanayi Suyu DS Đ Belgeli Sul. Sul+Koop.

B.Menderes 7 Yata ğan 7/25 11 2,63 - 0,73 0,315 3,675 6.995 B.Menderes 7 K.dere - 0,008 - 0,25 - 0,258 - Batı Akdeniz Mu ğla Merkez (8) 8/7 30 9,82 - 1,65 - 11,47 17,4 “ Ula 8/8 - 1,08 - 0,05 - 1,13 - “ Milas 8/2 18 7,6 - 5,98 - 13,58 4,42 “ Selimiye Ekinambarı 38,5 ------8/3 “ Karaova 8/5 ------“ Bodrum Yarımadası 10 5,26 1,8 1,88 - 8,94 1,06 8/4 “ Datça 8/10 13 3,2 - 1,05 - 4,25 3,59 “ Marmaris 8/9 - 4,6 - 0,56 - 5,16 - “ Köyce ğiz 8/11 - 11,735 - 3,36 - 15,095 -

“ Ortaca 80 - - 0,016 - 0,016 47,139 Dalaman Çayı Havz. 8/12 - 8,54 - 9,21 - 17,75 -

“ Fethiye 8/16 20 6,78 - 0,8 - 7,58 12,24 “ Ören 8/6 - - - - 17 17 - TOPLAM 220,5** 61,253 1,8 25,536 17,315 105,904 92,844 Savranköy, Ekinambarı ve Gökova Kaynakları rezervi dahil değildir. (DS Đ 21. Bölge Müdürlü ğü)

16 2.1.6.6. Sulak Alanlar

Ulusal Sulak Alan Komisyonu üyesi kurumların temsilcilerinin de katılımıyla 6-8 Temmuz 2004 tarihleri arasında Mu ğla Đli, Milas Đlçesi Bo ğaziçi Köyünde bulunan uluslararası öneme sahip sulak alanlardan bir tanesi olan Tuzla Gölünün (Metruk Tuzlası) sulak alan koruma bölgelerinin belirlenmesi ve 1/25000 ölçekli topo ğrafik haritalara i lenmesi amacıyla bir arazi çalı ması yapılmı tır (Resim 1).

Resim 1. Tuzla Gölü

Metruk Tuzlası (Milas Tuzla Gölü) Sulak Alan Koruma Bölgeleri Haritası 30.01.2004 tarih ve 24656 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeli ği Uyarınca, Ulusal Sulak Alan Komisyonunun 12.10.2004 tarihli 2004 yılı 1. Ola ğan toplantısında onaylanarak yürürlü ğe girmi tir (www.cevreorman.gov.tr).

Köyce ğiz Gölü: 8.000 ha’lık yüz ölçüme sahiptir. Göl; kanal, bataklık, sazlık, kumul ve subasar sığla ormanı gibi de ğiik ekosistemlerden olu mu tur. Hafif tuzlu bir göldür. Ba ta Namnam Deresi olmak üzere çok sayıda dere, kaynak ve drenaj kanallarının ta ıdı ğı sularla beslenir. Dalyanın en önemli özelli ği nesli tehlike altındaki adı deniz kaplumba ğalarının yumurtlama alanı olan kumsaldır. Yine tehlike altında olan yumu ak kabuklu Nil kaplumba ğası, kumsalın göl tarafında yumurtlar. Alan, aralarında karabatak, küçük karabatak, Macar Örde ği ve Sakar Meke’nin de bulundu ğu büyük sayıda kı layan su ku una ev sahipli ği yapmaktadır. Alan, 1988’de ilan edilen ve 1990 yılında sınırları geni letilen Köyce ğiz Gölü

17 Özel Çevre Koruma Gölgesi içerisinde yer almaktadır. Göl ve delta geni tarım toprakları ve tepelerle çevrilidir (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Bafa Gölü

Harita 2. Bafa Gölü ve Çevresi

Bafa Gölü, 08.07.1994 tarihinde Tabiat Parkı ilan edilerek koruma altına alınmı tır. Eskiden Ege Denizi’nin bir körfezi olan Larmos Körfezi’nin, Menderes Nehri’nin ta ıdı ğı

18 alüvyonlarla kaplanması ve yakla ık 300 km 2 lik körfezin dolması sonucunda bugünkü Bafa Gölü meydana gelmi tir. Đdari olarak Mu ğla ve Aydın il sınırları içerisinde yer almaktadır. Gölün beslenmesi, göl alanına dü en ya ğılar, mevsimlik akarsular, kıyılardan çıkan pınarlar, dip kaynaklar ve Menderes Nehri ile olan ba ğlantı kanalıyla olmaktadır. Kuzeyde ortalama derinli ği 2 m civarında olan gölün, orta kesimleri 21 m.ye ula maktadır.

Göl üzerinde antik kalıntıların bulundu ğu 4 ada vardır. Ekolojik yönden bol gıdalı özellik arz eden gölün, güneybatı kesimlerinde saz toplulukları, kuzeybatı ucunda sazlarla birlikte ılgın, sö ğüt ve kındıra toplulukları bulunmaktadır. Ku varlı ğı yönünden son derece zengin olan gölde, pek çok ku türünün yanısıra, nesli tehlikede olan türlerden cüce karabatak ve deniz kartalı kuluçkaya yatmakta ve kı mevsiminde de yüz binlerce ördek ve su ku u tarafından beslenme ve barınma yeri olarak kullanılmaktadır.

Tablo 2. Mu ğla Đlinde Di ğer Sulak Alanların Adı ve Bulundu ğu Đlçe

Namnam Çayı –Köyce ğiz Đlçesi Metruk Tuzla –Milas Đlçesi

Köyce ğiz Gölü –Köyce ğiz Đlçesi Milas Geyik Barajı –Milas Đlçesi

Alagöl–Köyce ğiz Đlçesi Sarıçay –Milas Đlçesi

Sülüngür Gölü –Ortaca Đlçesi Hacat Gölü –Milas Đlçesi

Dalaman Çayı –Dalaman Đlçesi Denizcik Gölü –Milas Đlçesi

Koca Göl –Dalaman Đlçesi Bayır Kazan Göleti –Yata ğan Đlçesi

Baldırnaz Gölü –Dalaman Đlçesi Dipsiz Çay –Yata ğan Đlçesi

Kargın Gölü –Dalaman Đlçesi Kargıcık Çayı –Fethiye Đlçesi

Kükürtlü Göl –Dalaman Đlçesi Een Çayı –Fethiye Đlçesi

Akköprü Barajı –Dalaman Đlçesi Akgöl (Karaot) –Fethiye Đlçesi

Bereket Barajı –Dalaman Đlçesi Aksazlar Akarca –Fethiye Đlçesi

Bodrum Karaova Barajı –Bodrum Đlçesi Dere Göleti-Ula Đlçesi

(Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003)

19 2.1.7. Kıyı Habitatları

Mu ğla ili Türkiye’nin en uzun kıyı eridine sahiptir. Milas Akbük Koyu’ndan E en Çayı a ğzındaki Antalya sınırına kadar Ege Denizi ve Akdeniz’in yer aldı ğı Mu ğla Đli deniz ve göl kıyıları uzunlu ğu toplam 1124 km dir. (Deniz Kıyısı: 840 km. Göl Kıyısı: 52.6 Km. Adalar kıyısı 231.4 Km) Çok genç olu umlu kıyılarda sayısız girintiler ve çıkıntılar çok sayıda adalar bulunmaktadır. Pleozoik, Mezozoik ve özellikle neozoik dönemde olu an çe itli tabakaların bulundu ğu da ğların kıyı çizgisine dik uzanmasının yanı sıra neojen, pleistosen ve hatta günümüzde tektonik hareketlere ba ğlı olarak deniz tabanında olu an çöküntüler kıyıların girintili çıkıntılı olmasına yol açmı tır. Son 10–15 milyon yıldır yükselen Anadolu Yarımadası’na kar ılık çökmekte olan Ege ve Akdeniz kıyılarında bazı eski yerle melerin liman yapıları (Fethiye’de Cormylesus) deniz altında kalmı tır. Kıyılarda ta ları kemiren (gastropot ve patella gibi) deniz canlılarının kalkerli arazi üzerinde a ındırma izleri (bio- erozyon) görülmektedir (Mu ğla Valili ği, 1998).

Mu ğla kıyılarında gelgit genli ğinin zayıf olması (20–25 cm), dalgaların a ındırması ve eritmesi sonucunda yalıyarlar, lapyalar sıklıkla görülmektedir. Dalga ve kıyı akıntılarının karalardan gelen alivyonları, koy ve büklerin a ğzına biriktirmesiyle olu an çok sayıda kıyı oku, kumsal (plaj) ve tombolo (yalancı bo ğaz) ekilleri görülür. Marmara Kapıda ğı Yarımadası Tombolosu gibi Mu ğla’da Marmaris Yalancı Bo ğaz ile Dalaman güneyindeki Kapukargun Yarımadaları eskiden yarımada olan karaların dalga ve kıyı akıntıları biriktirmesiyle yarımadaya dönü en tombolo (ba ğlama seti) Sapliada özelli ği gösterirler. Körfez, koy ve bük önlerinde olu an kumburnu (kıyı oku) ekillerin en önemlileri; Fethiye Ölüdeniz lagünü a ğzında (denizkula ğı) ve Marmaris Hisarönü Körfezi yakınlarındaki Orhaniye koyunda yer alan “kız kumu” kıyı oklarıdır. Kıyılarda olu an delta gölü ya da lagün (denizkula ğı) özelli ği ta ıyan göllerin bazıları E en çayı a ğzında Ovagöl, Dalaman Çayı ağzında Kocagöl ve Kargın Gölü ile Dalyan Đztuzu, Fethiye Ölüdeniz gibi sı ğ deniz önlerinin kıyı birikintileriyle tıkanması sonucunda olu mu çok genç ekillerdir. Dalaman ve E en Çayı (Kocaçay) a ğızlarında çöküntü ile deniz altında kalmı eski akarsu vadilerinden dolayı Fethiye Körfezi çevresi “Ria tipi” kıyılar ( Đspanyolca Rias) sınıfına girmektedir.

Ba lıca Çıkıntılar; Bodrum(Turgut Reis) Karatoprak Yarımadası, Datça (Re adiye) Yarımadası, Marmaris Bozburun Yarımadası, Marmaris Karada ğ Yarımadası, Dalaman

20 Kapukargın Yarımadası ile Fethiye ( Kayaköy) Yarımadasıdır.

Ba lıca Girintiler; Güllük körfezinde; Akbük, Kazıklı, Kıyıkı lacik(Çam), Güllük, Güvercinlik ve Torba Koyları,

Gökova Körfezinde; Gümbet, Bodrum, Akbük, Akyaka, Karacasöğüt ve Okluk Koyları,

Datça Körfezinde; Palamutbükü, Kurucabük, Çubucak, Orhaniye, Bozburun ve Sö ğütkoyları,

Marmaris Körfezinde; Marmaris, Turunç, Karaa ğaç (Aksaz) ve Dalyan ( Đztuzu) Koyları

Fethiye Körfezinde; Göcek, Đnlice, Kargı, Katrancı, Ölüdeniz (Belce ğiz) Koyları ba lıca girintilerdir. Türkiye turizminde çok önemli yer tutan bu kıyılardan bazıları balık yeti tirme alanları olarak kullanılmaktadır. Bodrum, Datça, Marmaris, Göcek ve Fethiye marinaları çok canlı yat turizmi iskeleleridir.

Mu ğla ilinde toplam 61 ada olup, bunlardan 13 ada Akdeniz kıyılarında, Kızılada, Tav an, Deliklita , Eskime ğri, Katrancık ada, Yassıca adalar, Hacıhalil, Göcek, Kineli ada, Tersane, Domuz, Devecita ı adası, A ırlıada yer alır.

Ege Denizinde de 48 ada olup, bunlar; Adatepe(Babaadası), Yılancıkada, Çiftlik, Dilekada, Bedirada, Keçiada, Kızılada, Kiseliada, Tav anbükü, Kameriye, Kocaada, Uzunada, Yassıcaada, Yollucaada, Murdala, Kızıla ğaç, Yediadalar, Ortaada, ehirada(Sedir Adası- Sideyri), Karacaada, Zeytinliada, Gelibolu, Orak, Karaada, Đçada, Çelebi, Đkizadalar(Kardak), Tüllüce, Çatalada, Küçükkiremit, Büyükkiremit, Eskifener, Konelya, Apostal, Badem, Sahil, Tokatba ı(Büyükada), Toprakada, Topan, Kargı, Palamutbükü, Di lice ve Kale adalarıdır. Ada kıyı uzunlu ğu: 231.4 km, adaların alanı: 40.41 Km 2 dir (Mu ğla Valili ği, 1998). Mu ğla ilinin ve kıyılarının sahip oldu ğu flora EK-1 ve fauna EK-2 de verilmi tir.

Mu ğla ilinde çevresel açıdan son derece önemli olan kumulları ve vejetasyonunu, fok balıklarının üreme ve ya ama alanlarını, deniz kaplumba ğalarının üreme alanlarını, nehir ve dere a ğızlarını, kıyıdaki özel jeomorfolojik olu umları içermektedir. Sahip oldu ğu bu özellik koruma tedbirlerinin hızlı bir ekilde uygulamaya girmesini gerektirmektedir. Bu alanların korunmasının gereklili ği, yaban hayatının önemli ya ama ortamları olarak de ğerleri, Akdeniz

21 foku, caretta caretta kaplumba ğaları, nil kaplumba ğası, balık, ku ve omurgasız hayvanların ço ğalma alanları olmaları, özel kıyı olu umlarına yapılacak müdahalelerin gelecekte do ğal afetlere sebebiyet verecek olması, bilimsel ara tırmalar ve e ğitim amaçlı çalı malara olanak vermeleri, rekreasyon-turizm için önemli alanlar olmaları nedeniyle önem kazanmaktadır.

Kıyı kullanımlarından kaynaklanan kirlilik, kalkınma yolunda yapılan yanlı kullanımlar, do ğal bitki örtüsünün tahribi (yanma, yakma, kesme vb), yumurtaların toplanması, a ırı avlanma (özellikle balıkçılıkta) ve benzeri aktiviteler, bu kaynaklar üzerinde önemli zararlar meydana getirmektedir.

2.1.8. Koruma Altına Alınmı Hassas Bölgeler

Hassas bölgeler tanımı ile tarihi, ekonomik, kültürel anlamda korunması gereken metalar ile soyu tükenmekte veya dünya eko sistemi içerinde önemli bir yere sahip bulunan canlıların korunması için ayrılmı alanları yani koruma alanları hakkında bilgi verilmeye çalı ılmı tır. Bu alanları tanımlanırken, standart bir genelle tirme çalı an Uluslararası Do ğa ve Do ğal Kaynakları Koruma Birli ği (International Union for the Conversation of Natural and Resources-IUCN) kriterlerinden faydalanılmı tır.

IUCN, koruma alanlarında yapılacak yönetim modellerinin ana maksadını, bilimsel ara tırma, yaban hayatın korunması, türlerin ve biyolojik çe itlili ğin korunması, çevresel servislerin iyile tirilmesi, do ğal ve kültürel özelliklerin korunması, turizm ve rekreasyon, eğitim, kültürel, geleneksel yapıların bakımı, ekosistemin do ğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı olarak sıralamaktadır (Görer ve Atik, 1997).

Hassas bölgeler ile ilgili bilgiler, Mu ğla 2003 Çevre Durum Raporu, Mu ğla Đl Çevre ve Orman Müdürlü ğü, Đl Turizm ve Kültür Müdürlü ğü, Mu ğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurumu Müdürlü ğü, Çevre ve Orman Bakanlı ğı Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğından elde edilmi tir.

22 2.1.8.1. Parklar

Milli Parklar

Fethiye- Saklıkent Milli Parkı: Milli park 12.390 hektar alana sahiptir. Milli parkın ana kaynak de ğerini ve özelli ğini E en Çayı’nın bir kolu olan Karaçay Deresi üzerindeki 1.000–1.100 metre yüksekli ğindeki oldukça dik vadi ve yamaçlara sahip Saklıkent Kanyonu olu turmaktadır.

Milli park, Mu ğla Đli Fethiye Đlçesi ile Antalya Đli Ka Đlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Mu ğla Đl sınırları içerisinde 4.169 hektarlık saha mevcuttur.

Marmaris Milli Parkı: Marmaris Milli Parkı 1996 yılında 33.350 hektar sahada ilan edilmi tir. Milli Park, yaban hayatı bakımından da oldukça zengindir. Milli park sahasında antik Physkos ehri (Maarmaris), Amos (Hisarönü) ehri yer almaktadır. Antik ça ğda bu bölge Karia Bölgesi olarak tanınmaktadır.

Tabiat Parkları

Ölüdeniz-Kıdrak Tabiat Parkı: Parkın alanı 950 hektardır. Fethiye’ye 12 km. uzaklıkta Babada ğ’ın eteklerinde önceleri orman içi dinlenme yeri olarak tesis edilmi ken 1983 yılında Tabiat Parkı olarak ilan edilmi tir.

Yat giri inin yasak oldu ğu Ölüdeniz lagünü Kaptan Cousteau tarafından incelenmi ve buranın tek hücreli mikro organizmalardan deniz kaplumba ğalarına kadar birçok canlıyı barındıran do ğal bir akvaryum oldu ğu belirtilmi tir. Sahanın batısında Noel Babanın (Saint Nicholas) ya adı ğı Aya Nikola (Gemiler) Adası bulunmaktadır(Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Tabiat Anıtı; Tabiat anıtı olarak, do ğada bulunan, özel tarihi öneme haiz, korunması gereken a ğaçlar kabul edilmektedir. Mu ğla ilinde de tabiat anıtı olarak kabul edilmi a ğaçlar bulunmaktadır. Bu a ğaçların listesi EK-8 de verilmi tir(Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Tabiatı Koruma Alanı; Đl sınırlarında, Sırtlanda ğHalep Çamı Tabiatı Koruma Alanı bulunmaktadır. Alan, Milas ilçesi alanı içerisinde 760 hektar alan üzerinde, ülkemizde az rastlanan bir tür olan Halep Çamı (Pinus helepensis) koruma alanı olarak ilan edilmi tir. Halep çamı, Türkiye’deki iki tabii yayılı alanlarından birini te kil eden nadir bir ekosistemi

23 olu turmaktadır. Bölge zengin bir yaban hayatı potansiyeline sahiptir ve korunması gerekmektedir (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

2.1.8.2. Orman Đçi Dinlenme Yerleri

Mu ğla ilinin toplam arazilerinin yakla ık % 64’ü orman ile çevrilidir. Ormanların korunması, yapıla manın engellenmesi, tüm vatanda ların ormanlardan tahrip etmeden yararlanması amacı ile Đl Çevre ve Orman Müdürlü ğü tarafından belirlenen noktalarda Orman Đçi Dinlenme Yerleri olu turulmu tur.

Merkez ilçe sınırları içerisinde; Kızılda ğ ve Yara Orman Đçi Dinlenme Yeri, Ula Đlçe sınırları içerisinde, Gökova Orman Đçi Dinlenme Yeri, Marmaris Đlçe sınırları içerisinde, Çubucak, Đnbükü, Bucak, Çetibeli ve Günnücek Orman Đçi Dinlenme Yerleri, Fethiye Đlçe sınırları içerisinde, Katrancı, Küçük Kargı ve De ğirmenba ı Orman Đçi Dinlenme Yeri, Ortaca ilçe sınırları içerisinde A ı Đskelesi Orman Đçi Dinlenme Yeri gibi park alanları mevcuttur (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

2.1.8.3. Özel Çevre Koruma Bölgeleri (ÖÇKB)

Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğı, 383 Sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 2872 Sayılı Çevre Kanununun 9. maddesi hükmüne göre “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilmi ve edilecek alanların yönetimi görevini yürütecek birim olarak 1989 tarihinde kurulmu tur.

2872 sayılı Çevre Kanununun 9. Maddesinin üçüncü fıkrası ve Türkiye’nin taraf oldu ğu Akdeniz’deki Özel Koruma Alanlarına Đli kin Protokol do ğrultusunda ülke ve dünya ölçe ğinde ekolojik önemi olan çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı alanlardaki do ğal güzelliklerin gelecek ku aklara ula masını güvence altına almaya yönelik olarak Bakanlar Kuruluna söz konusu özellikleri ta ıyan yerleri “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak belirleme ve ilan etme yetkisi verilmi tir (Sanal, 1999).

Özel Çevre Koruma Bölgeleri (ÖÇKB); tarihi, do ğal, kültürel vb. de ğerler açısından bütünlük gösteren gerek ülke gerekse dünya ölçe ğindeki ekolojik önemi olan alanlardır.

24 Ülkemizde 13 adet ÖÇKB mevcuttur. Bu ÖÇKB’lerinden en önemli 5(be ) tanesi ÖÇKB’si Mu ğla ilindedir. Mu ğla Đlinin yakla ık % 26’sı ÖÇKB’si alanı ile kaplıdır. Ülkemizde bulunan ÖÇK Alanlarının üçte birlik oranda Mu ğla Đli sınırları içerisinde yer almaktadır. Đl sınırlarında bulunan ÖÇKB genel özellikleri ile incelersek;

Fethiye-Göcek Bölgesi: 774 km 2’lik bir alanı kapsayan bölge, sahip oldu ğu do ğal güzellikleri, kıyıları, tarihi ve kültürel özellikleri, yat turizmi açısından Göcek Körfezi ve Ölüdeniz (Belce ğiz koyu) gibi henüz çok fazla tahribata u ğramamı de ğerleri nedeniyle, “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan edilmi tir.

Bölge di ğer koruma bölgelerinde oldu ğu gibi fauna varlı ğı açısından oldukça zengindir. Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde, övalye Adası’ndan ba layarak, Fethiye Körfezi’nin batı ve kuzey batısında irili ufaklı adalar vardır. “Oniki Adalar” olarak anılan bu adaların her biri ayrı güzelli ğe sahip tarihi ve kültürel eserlerle doludur. Göcek Körfezi eskiden Pazaryeri olarak kullanılan bir liman olmasına ra ğmen günümüzde yat turizminin yo ğun oldu ğu bir merkez durumundadır (Sanal, 1999), (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Köyce ğiz-Dalyan Bölgesi: Köyce ğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi Mu ğla ili sınırları içinde, ilin güneydo ğusunda bulunan bir yerle im alanıdır. Gerek sahip oldu ğu do ğal güzellikleri, tarihi, göl ve kanalları, gerekse flora ve fauna zenginli ği nedeniyle Köyce ğiz- Dalyan yöresi, “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan edilmi tir. Kanallarla Akdeniz’e ba ğlanan Köyce ğiz Gölü’nün de içinde bulundu ğu bölge, 461,4 km 2 lik bir alanı kapsamaktadır.

Köyce ğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi, flora ve fauna varlı ğı açısından oldukça zengin bir bölgedir. Akdeniz ikliminin etkisinde bulunması nedeniyle bu iklimin tipik florasına sahiptir. Bölgede üç ana vejetasyon hâkimdir. Bunlardan birincisi, Köyce ğiz Gölü- Dalyan Deltası ve yakın çevresindeki sulak ve bataklık alanları kaplayan kamı lık ve sazlıklardır. Đkincisi, Akdeniz’in tipik maki örtüsüdür. Üçüncüsü ise bölgenin % 60’ını kaplayan ormanlardır. Bu ormanlarda yer alan sı ğla a ğacı (Liguidambar Orientalis ) bölgeye has, endemik bir türdür. Sı ğla A ğacı, dünyada sadece Honduras’ta ve Türkiye’nin güneybatı kıyılarında yeti mektedir.

25 Yapılan ara tırmalar sonucu; bölgede 7 farklı ku habitatında, yakla ık 180 ku türünün gözlendi ği, göller ve delta çevresinde bol miktarda yaban kazı, ördek, balıkçıl ve sakar meke bulundu ğu tespit edilmi tir. Ayrıca, bölge, ülkemizde oldukça az rastlanan pelikan ku unun nadir konaklama bölgelerinden biridir.

Dalyan-Đztuzu Kumsalı nesli tükenmekte olan deniz kaplumba ğası (Caretta caretta)’nın Türkiye’deki 17 önemli yuvalanma bölgesinden birisidir. Köyce ğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesinde, Köyce ğiz Gölü ve 4 adet küçük göl (Sülüklü, Alagöl, Sülüngür ve Đztuzu gölleri) sayısız kanallar ile Köyce ğiz Gölü’nün güneyinde, kuzey batıdan güney do ğuya uzanan bir fay hattı boyunca sıralanmı , Sultaniye, Velibey (Delibey), Çavu (Rıza Çavu ) ve Gel Girme olarak anılan 5 sıcak su, 2 so ğuk su kaplıca kayna ğı bulunmaktadır.

Ayrıca, Dalyana ğzı-Đztuzu kumsal eridi, Ekincik ve Kargıcak plajları deniz kıyılarını olu turdu ğu gibi bugün Dalyan Belediyesi sınırları içinde kalan antik Kaunos (Caunos) kenti de bölgenin önemini artırmaktadır. Kurulu tarihi kesin olarak bilinmeyen antik kentin bazı kalıntıları ve kaya mezarları günümüze kadar gelebilmi lerdir (Sanal, 1999), (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Gökova Bölgesi: Gökova, do ğal güzellikleri, koyları ve tarihi eserleri ile gelecek ku aklara aktarılması gereken önemli bir beldedir. Bu nedenle; “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan edilmi tir. Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi, Mu ğla ili sınırları içinde Fethiye Marmaris karayolu üzerinde ve ilin güneyinde 576.9 km 2 bir alanı kapsar.

Akdeniz bitki toplulu ğunun ve tarım ürünlerinin ço ğu bulunmaktadır. Bölge Akdeniz do ğal bitki örtüsünün tüm örneklerini bulunduran bir laboratuar niteli ği ta ımaktadır. Gökova Körfezi’nin kuzey kıyısında, Kıran Da ğları yamaçları kaliteli orman örtüsüne sahiptir.

Flora arasında sı ğla (günlük) ormanlarının önemi büyüktür. Yurdumuzun sadece güney-batı kıyılarında yeti en sı ğla(günlük) a ğaçları Gökova Körfezi’nin güney kıyısında bulunan küçük koylar gerisindeki taban arazilerde yer almaktadır. Bölge fauna varlı ğı açısından oldukça zengindir. Bölgede su samurunun varlı ğı, oldukça yüksek bir popülasyona sahip oldu ğu tespit edilmi tir. Gene dünyanın en kaliteli süngerleri bölgede yeti mektedir.

Gökova Bölgesinin büyük bir bölümü arkeolojik S ĐT alanıdır. Sedir Adası (Kedrai) ve Gelibolu (Galliopolis) önemli S ĐT alanlarındandır. Sedir Adasında bir tiyatro, bir tapınak sur

26 ve kale kalıntıları mevcuttur, Gelibolu civarında ve koyda tarihi kalıntılar olmasına ra ğmen burası hakkında ayrıntılı bilgi elde edilememi tir (Sanal, 1999), (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Datça-Bozburun Bölgesi: Bölge, Mu ğla ilinin güneybatısında, kuzeyde Gökova Körfezi, güneyde Hisarönü Körfezi arasında batıya do ğru 70 km’lik uzantısı olan bir yarımada üzerindedir. Yarımada da ğlık ve engebeli bir yapıya sahiptir. Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi birbirinden güzel el de ğmemi koyları, çok zengin bitki örtüsü, bol oksijenli havası ve tarihi kalıntılarından dolayı, “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan edilmi tir. Bölgenin alanı 1443.6 km 2dir.

Datça Yarımadası’nda flora bakımından toplam 999 takson sahip olup, bunların 30’u endemiktir. Özellikle serpantin tipi kayalıklar endemik türlerin günümüze ula ması bakımından en önemli rolü oynamı lardır. Di ğer yandan, yarımadada belirlenen endemiklerin 8 tanesi ülkemizde sadece Datça ve civarında bulunmaktadır. Bu türler içerisinde Datça Hurması özel bir öneme sahip olup, ortalama 10-12 m. boylanabilen ince uzun gövdeli bir ağaçtır. Datça’nın kuzey kesiminde yer alan Eksera Deresi’nde 15 m. boyunda Datça Hurması’na rastlanmı tır.

Memeli türler bakımından çok zengin olmayan Datça Yarımadası’nda ya am ortamlarının bozulması ile nesli her geçen gün azalan yaban keçisi ve boz ayının varlı ğı saptanmı tır (Sanal, 1999), (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Patara Bölgesi: Bölge, tarihi ve kültürel eserlere, e siz do ğal zenginli ğe ve güzelli ğe sahiptir. Bu de ğerlerin korunması, geli tirilmesi ve gelecek ku aklara aktarılması amacıyla bölge “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan edilmi tir.

Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin büyük bir kısmı Antalya Đli Ka Đlçesi, di ğer bir kısmı ise Mu ğla Đli sınırları içinde yer almaktadır. Alan olarak 189.8 km 2 yi kapsayan bölgenin kıyı uzunlu ğu 20 km ve deniz yüzeyi 4.200 ha.dır. Ülkemizin Akdeniz sahillerinde deniz kaplumba ğalarının (Caretta caretta) 17 önemli üreme-yumurtlama bölgesi vardır. Patara kumsalı bu alanlar içerisinde en önemlisi olup, flora bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Patara antik kentinin bir bölümü, özellikle Nekropol, Gelemi Köy yerle imi altında yer

27 almaktadır. Ancak, kentin önemli anıtsal yapıları, lahit mezarları ve kent yerle imi, tarımsal alanlar ile orman alanları ve kum altındadır.

Patara antik kentinin bir bölümü, özellikle Nekropol, Gelemi Köy yerle imi altında yer almaktadır. Ancak, kentin önemli anıtsal yapıları, lahit mezarları ve kent yerle imi, tarımsal alanlar ile orman alanları ve kum altındadır. Kent üç yönden yükselen tepelerin arasındaki bir çanak boyunca yayılmı tır. Antik kentin ortasında büyük bir bölümü bataklı ğa dönü mü olan Gelemi Gölü bulunur (Sanal, 1999), (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

2.1.8.4. Mavi Bayrak Uygulaması

Mavi bayrak plaj ve marinalara verilen uluslararası bir standart semboldür. Ancak sembol olmanın ötesinde çevrenin korunması, plaj ve marinayı kullananların sa ğlıklı ve uygar bir çevrede tatil yapmalarının hedeflenmesidir. Mavi Bayrak’ın bir yıl süre ile verilmesi ve her yıl i lemlerin yenilenmesi ayrı bir anlam ta ımaktadır.

Kıyıların korumasını, deniz suyunu kirleten faktörlerin elemine edilmesini hedefleyen “Mavi Bayrak Kampanyası” konusundaki faaliyet, ülkemizde 1993 yılında ba latılmı tır. Ülkemiz 1993 yılında Türkiye Çevre E ğitim Vakfı ile adı geçen organizasyonda yer almı ve halen tam üye olarak etkinliklerini sürdürmektedir.

Mavi Bayrak, genel tanımı ile uluslararası bir standart sembolüdür. Avrupa Çevre Eğitim Vakfının üyesi olan ülkelerin temsilcilerinden olu an Genel Kurul’da tespit edilen kriterler ile aday plaj ve marinalar tespit edilmekte ve hazırlanan dosyalar, Ulusal Jüri de ğerlendirmesinden geçmekte ve Avrupa Jürisine gönderilmektedir. Mavi Bayrak ödülü Avrupa Jürisinin kararı ile kesinle mekte ve bir yıl için geçerli olmaktadır.

Her yıl mavi bayrak talebi yenilenmektedir. Böylece istenilen kriterler dinamik tutulabilmektedir (Güngör,1997).

2005 yılı için Mu ğla kıyılarındaki Mavi Bayrak almı olan plajlar;

MARMAR ĐS: Belediye Önü Halk Plajı, Poseidon, Grand Azur, Lidya Otel, Grand Yazıcı, Đçmeler, Pamucak, Munamar, Green Platan, Turunç Halk Plajı, Turunç Otel, Hisarönü Plajı.

28 DATÇA: Aktur Kurucabük, Aktur Kamp, Aktur Tatil Sitesi, Perilikö k, Gebekum Sörf Plajı, Karaincir.

BODRUM: WOW Halikarnas Resort, Milta Tatil Köyü, Club Voyage Torba, Samara Otel, Valtur Bodrum Park, Sea Garden II, Sea Garden I, Palmiye Tatil Köyü, WOW Beach Club, Club Belizia, Aktur, Bitez II (Halikarya önü), Club Armonia, Turgutreis Halk Plajı (Günbatımı), Club Kadıkale, Gümü kaya I, Club Voyage Bodrum Resort (Türkbükü).

FETH ĐYE: Kumburnu Bo ğazı, Otel Meri Önü, Hillside Beach (Milliyet Gazetesi, 10.05.2005).

2.1.8.5. Canlı Kaynak Koruma Alanları

Av Hayvanları Koruma ve Üretme Sahaları; Köyce ğiz Yaban Hayatı Koruma Sahası, Marmaris Adaköy Yarımadası Yaban Hayatı Koruma Sahası, Bodrum-Gündo ğan Yaban Hayatı Koruma Sahası, Çakmak-Kocatepe Koruma ve Üretme Sahası olmak üzere 4 adet av hayvanları koruma sahası ve Gökova Alageyik Üretme Đstasyonu mevcuttur.

Kıyı Çevresindeki Su Ürünleri Üretim Sahaları: Đlde, Ye ilova Körfezi’nde; Kızılada ile kar ısındaki Ta lıca Ada arasında çekilen hattın do ğusunda kalan sahada, Hisarönü Körfezi’nde; Dil Burnu ile kar ısındaki Kargı Adasını birle tiren hattın do ğusunda kalan saha içerisinde, Gökova Körfezi’nde; Gerence Burnu ile Mersincik Burnu’nu birle tiren hattın do ğusunda kalan saha içerisinde, Ören Burnu ile kar ısındaki Teke Burnu’nu birle tiren hattın do ğusunda kalan sahada, Güllük Körfezi’nde; Kazıklı Limanında, Kapalı Burnu ile Teke Burnu arası, Çam Limanında Teke Burnu ile Đncegöl Burnu arası, Asin Körfezi’nde Đncegöl Burnu ile Đnce Burun arası, Güvercinlik Körfezi’nde; Đnce Burun ile Saplı Burun ve Kızılyar Burnu arasında çekilen hattın do ğusunda kalan sahada her türlü trol ile su ürünleri avcılı ğı yasaktır.

Ortaca Đlçesi, Sülüngür Gölü’nde Kuzuluk hariç, dönem boyunca her türlü su ürünleri avcılı ğı yasaktır. Köyce ğiz Gölü ve deltasında a ğ ile Kefal Balı ğı avcılı ğı dönem boyunca yasaktır. Fethiye Körfezi’nde Paçarız Burnu ile Fethiye Adası ve E ğrikum Burnu do ğusunda kalan sahada dönem boyunca sürütme ve gırgır a ğları ile su ürünleri avcılı ğı yasaktır. Mu ğla

29 Đli iç sularından Mumcular Barajı ve Bencik Gölü’nde avlanmak yasaktır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Akdeniz’e Has Nesli Tehlikede Olan Deniz Türlerinin Ya ama ve Beslenme Ortamı Olan Alanlar;

Akdeniz Foku (Monachus Monachus); Akdeniz Foku bütün dünya nesli tehlike altında bulunan türler içinde ilk sırada yer almaktadır. IUCN ( Dünya Do ğayı Koruma Birli ği ) tarafından koruma altına alınan 12 canlı türünden biri olup, bilim adamlarına göre dünyadaki sayılarının 200 – 300 civarında oldu ğu, Türkiye sularında da 50 adet civarında da ya adıkları tahmin edilmektedir. Mu ğla’da Bodrum Yarımadası’nda ya amaktadır.

Caretta caretta; Nesli tehlikede olan ve nesillerinin devamlılı ğı bakımından ülkemizin Akdeniz kıyılarına ihtiyaç duyan türlerdendir. Ekincik, Dalyan, Fethiye-Çalı , Dalaman, Patara ilimiz sınırları içerisindeki üreme alanlarıdır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Nil Kaplumba ğası; Özellikle Dalyan ve Göcek bölgesinde bulunan ve nesli tükenmek üzere olan deniz kaplumba ğası türüdür. Nil bölgesinden, nasıl geldi ği bilinmemektedir, ancak bölgenin flora yapısına uyum sa ğlamı tır.

2.1.8.5. Kültür ve Tabiat Varlıklarının Bulundu ğu Koruma Alanları

SĐT Alanları; Tarih öncesinden günümüze ula an çe itli uygarlıkların ürünü olup, ya adıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, önemli tarihsel olayların gerçekle ti ği yerler ve tespiti yapılmı tabiat özellikleri ve korunması gerekli alanlar S ĐT olarak tanımlanmaktadır. SĐT alanları ile ilgili bilgiler Prof. Dr. Adnan D ĐLER’in hazırlamı oldu ğu Mu ğla’da Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunmasında Ya anan Sorunlar, Kültürel ve Do ğal Kaynak Ön Ara tırmasından alınmı tır. SĐT alanlarının arkeolojik, do ğal ve kentsel olmak üzere üç türü vardır:

Arkeolojik S ĐT; Đnsanlı ğın var olu undan günümüze kadar ula an eski uygarlıkların yeraltında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, ya adıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlı ğının yer aldı ğı yerle me ve alanlar,

30 Doğal SĐT; jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli yer üstünde, yeraltında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlar,

Kentsel S ĐT; kentsel ve yöresel nitelikleri, mimari ve sanat tarihi açısından gösterdikleri fiziksel özellikleri ve bu özellikleri ile olu an çevrenin, dönemin sosyo- ekonomik, sosyo-kültürel yapılanmasını, ya am biçimini yansıtarak bir arada bulunduran ve bu yönüyle doku bütünlü ğü gösteren alanlar ise olarak tanımlanır.

SĐT alanlarının tanımlanmasına yönelik yapılan ara tırmada, Mu ğla ilinin toplam yüzölçümünün yüzde 14’ünün S ĐT alanı oldu ğunu göstermi tir. Bunlar farklı derecelerdeki Arkeolojik, Do ğal ve Kentsel S ĐT’ler ile bunlara ili kin koruma ve öneri alanlarını kapsamaktadır. S ĐT tescillerinde ilk sırayı 1.derece Do ğal S ĐT’ler almaktadır. Bunlar, yüzde 14 olan toplam de ğerin yüzde 11 kadarını kapsamaktadır. Do ğal S ĐT’ler dı ındaki di ğer Arkeolojik ve Kentsel S ĐT’lerin Mu ğla yüzölçümünde kapsadı ğı toplam alan ise sadece yüzde 3 oranındadır.

Tüm S ĐT’lerin il genelindeki da ğılımına bakıldı ğında bunların, kıyı bölgelerinde ve Bodrum Yarımadası, Datça-Bozburun, Köyce ğiz, Dalaman ile Fethiye çevresinde yo ğunla tı ğı görülür. Arkeolojik S ĐT’ler ise yapısı gere ği da ğınık ekilde de olsa iç bölgelere dek uzanmaktadır (Grafik 6).

9% 1. Derece Do ğal S ĐT 6% 3.Derece Do ğal S ĐT 1. Derece Arkeolojik S ĐT 5% 3. Derece Arkeolojik S ĐT 3% 2. Derece Do ğal S ĐT Kentsel S ĐT 76% 1%

Grafik 6. Mu ğla ilinde bulunan S ĐT alanlarının yüzde (%) olarak da ğılımı

31 Do ğal S ĐT alanları boyut olarak çok geni alanları kapsasa da sayısal olarak Arkeolojik S ĐT’ler toplamda 97 ile ilk sırayı alır. Bunların 62’si tekil, 29’u ise Do ğal SĐT’lerle bir arada Arkeolojik, Do ğal S ĐT olarak tescil edilmi tir. Halikarnassos üzerine kurulmu olan Bodrum örne ğinde oldu ğu gibi az sayıda olsa da Arkeolojik S ĐT’lerin Kentsel SĐT’lerle bir arada tescil edildi ği, Kentsel, Arkeolojik ve bunların Do ğal S ĐT’lerle bütünle mi , Kentsel, Do ğal, Arkeolojik örnekleri bulunmaktadır.

Arkeolojik S ĐT Alanları: Bodrum Yarımadası Do ğal ve Arkeolojik S ĐT alanları bakımından en zengin ilçelerin ba ında gelir. Yarımadanın kıyı ve iç alanlarındaki tepeler üzerine Geç Tunç Ça ğı’ndan itibaren kurulmu olan Leleg yerle meleri Arkeolojik S ĐT’lerin geni alanlara da ğınık olarak yayılmasının en önemli gerekçesidir. Yarımadanın en geni Arkeolojik S ĐT alanı Leleg kültürüne ili kin kalıntıları barındıran Pedasa (Gökçeler) Kalesi ve çevresini kapsar. Arkeolojik ve Do ğal S ĐT olarak tescil edilmi olan Gündo ğan Peynirçiçe ği Ma ğarası, Kalkolitik Dönem’den ba layan buluntularıyla sadece yarımadanın de ğil, tüm Karya’nın ilk insan yerle imine de ı ık tutan S ĐT alanıdır. Milas Uyku Vadisi, Marmaris Nimara Adası ve Yerkesik yakınında yerle ik ve tarafımızdan yapılan ara tırmalar sırasında saptanan benzer do ğal ma ğaralar Mu ğla’da ilk yerle imleri belgeleyen do ğal ve arkeolojik alanlardır. Ancak bunlar Bizans Dönemi’ne kadar yerle im yeri olarak da i levlendirilmi tir. Mu ğla’nın Arkeolojik S ĐT de ğerleri içinde en geç tarihli kalıntılar M.S. 6-7. yüzyıldan olan Geç Antik Ça ğ kale ve yerle imlerdir. Mazıköy-Kissebükü mevkiindeki “Anastasia Polis” örne ğindeki gibi bunların ço ğunun yakın çevresinde, MÖ 7-6. yüzyıla dek tarihlendirilen eski yerle imler konumlanır.

Bodrum Yarımadası ve tüm Mu ğla genelindeki Arkeolojik S ĐT’lerinin en önemli özelli ği, bunların Do ğal S ĐT alanlarıyla iç içe geçmi olmasıdır. Sodra Da ğı’nın batısındaki Damlıbo ğaz Köyü ve çevresinde, Eski Tunç Ça ğı’ndan ba layıp Bizans Dönemi’ne dek uzayan zengin arkeolojik yerle me alanları geli mi tir. Bugün de bu yerler Mu ğla’nın en bereketli tarım alanlarını olu turmaktadır. Knidos, Kaunos ve Đassos gibi eski ça ğın önemli liman kentleri bugün Do ğal S ĐT ve ÖÇK Bölge sınırları içinde kalmaktadır.

Arkeolojik ve Do ğal S ĐT alanlarının iç içe geçmi yapısından kaynaklanan özellikleri nedeniyle bunlarla ilgili koruma ve uygulama kararlarının bütüncül de ğerlendirilmesi, korumacılık ilkeleri ve eti ği bakımından daha gerçekçidir. Bunların birbirinden ba ğımsız

32 farklı kurumlar tarafından de ğerlendirilmesi uygulamada önemli aksaklıkların ortaya çıkmasına da neden olacaktır. 1, 2 ve 3. derece Do ğal S ĐT alanlarında günübirlik kullanım, turizm tesisi, konut ve di ğer uygulamaya yönelik i lemler için arkeolog, plancı ve mimar gibi uzman görü üne duyulan gereksinim nedeniyle Koruma Kurullarında olu turulmu olan yapılanmanın bir benzerinin bu kez, Do ğal S ĐT alanlarıyla ilgili karar ve yetkilerin verilmesi dü ünülen Çevre ve Orman Bakanlı ğı bünyesinde de olu turulması zorunlulu ğunu gündeme getirmektedir. Do ğal S ĐT tescillerine yönelik kararların konunun uzmanı olmayan arkeolog, ehir plancı, mimar ve sanat tarihçi üyelerce yapıldığı eklindeki ele tirilerin ço ğu haklı nedenlere dayanmaktadır. Bu konudaki bo luk, Koruma Kurulları’na Do ğal S ĐT konusunda sa ğlıklı karar verebilecek bitki bilimci, ekolog, ziraatçı, biyolog gibi alanlarında uzmanla mı ki ilerin katılımıyla giderilebilir. Bu, Do ğal S ĐT alanlarını, bütünleti ği Arkeolojik ve Kentsel SĐT alanlarından ayırma yoluyla aranan çözüm yollarından daha pratik ve uygulamada S ĐT tanım ve ilkelerine daha gerçekçi bir yakla ım olacaktır (Diler, 2004).”

Arkeolojik ara tırmalar devam etmekte, bu nedenle tespit edilebilen alanlar arkeolojik SĐT alanı olarak ilan edilmektedir. Bu alanlar EK-3 de verilmi tir (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Kentsel S ĐT: Kapladı ğı alan bakımından Kentsel S ĐT alanları, kıyı ve iç bölgelere da ğılmı tır. Mu ğla-Merkez, Milas, Yata ğan, Kavaklıdere ve Ula Bölgesi örnekleri, kapladıkları alanların büyüklü ğü bakımından Mu ğla Kentsel S ĐT’lerin ilçelere göre da ğılımında ilk sırayı alırlar. Bodrum Yarımadası ise bunu izler.

Arkeolojik S ĐT’ler gibi Kentsel S ĐT alanları da Türk ve Osmanlı Rumları ba ta olmak üzere farklı ya am ve mimari geleneklerin birle ti ği tam bir kültür zenginli ğini yansıtmaktadır. Mu ğla’da ilk Türk izleri 11. yüzyıldan itibaren görülse de Mu ğla ya da Bodrum Evleri olarak bilinen geleneksel yapı ve dokuların olu umları 19. yüzyılın baına uzanır. Mu ğla Kentsel S ĐT alanları içinde özgün doku ve yapısını en iyi korumu örnekler olarak Mu ğla Kentsel S ĐT’i ve Kayaköy gösterilebilir. Bunlardan Mu ğla örne ği tüm fonksiyonlarını günümüzde de sürdürürken, Kayaköy ise pek çok benzeri gibi içinde ya amı barındırmayan terk edilmi bir kent görüntüsündedir.

Mu ğla’yı da içine alan Karya Bölgesi’nde hiç bir dönemde Satrap Mausollos zamanındaki kadar zengin yerle meler yaratılmamı tır. Milas, Beçin ve Mu ğla gibi

33 merkezlerin dı ındaki alanlar kırsal yerle me karakteri gösterirler. Hatta Mausollos’un kurdu ğu ba kent Halikarnassos üzerinde geli en bugünkü Bodrum bile kara ve özellikle de önemli deniz ula ım yolu üzerinde olmasına kar ın ticarete dayalı bir geli me gösterememi tir. Bu bölgelerin ekonomileri, Geç Antik Ça ğ’dan günümüze tarih boyu ancak kendi kendini geçindiren tarımla sınırlı kalmı tır. Bunlara örnek olarak özellikle Bodrum Yarımadası’nda yo ğunla an kule evleri gösterebiliriz.

M.Ö. 4. yüzyılda Hekatomnidler Dönemi ile birlikte geni arazi ve yerle me alanlarını denetleme amacıyla gözetleme kulelerinden yararlanılmı tır. Aynı zamanda ya ama mekânlarını içeren bu kuleler Bodrum Yarımadası’nda kaledeki yerle imin dı a ta ması sonucu olu an en eski ev tipinin de öncüleridir. Yerli ve adalardan gelip yerle en yapı ustalarının katkısıyla Bodrum, kule tipli evlerin yanında, musandralı ve sakız ev tipleriyle anonim yapı sanatının zengin örneklerini barındırır (Diler, 2004).” Mu ğla ilinde kentsel S ĐT alanı olarak ilan edilmi alanlar EK-4 de verilmi tir.

Do ğal S ĐT: Tüm Mu ğla genelinde kıyı bölgelerinde yo ğunla an S ĐT alanlarının kendi içindeki da ğılımında yüzde 76 ile en geni alanı kapsayan Do ğal S ĐT’ler ta ıdıkları özelliklerle ola ğanüstü çe itlilik ve zenginlik gösterir. Bunların önemli bir kısmı tarif edilemez peyzaj güzelliklerinin yanında uluslararası önemde do ğal de ğerlere sahiptir. Fethiye’nin Faralya (Uzunyurt)-Kelebekler Vadisi, Ölüdeniz ve Gemiler Adası; Ula-Sedir Adası, Çamlı ve Gökova-Akbük; Bodrum Yarımadası’nda Yalıçiftlik, Mazıköy-Kissebükü Koyu ve Akdeniz Gölü bunlardan sadece bir kaçıdır.

Do ğal S ĐT alanları arasında ancak bir örnekle kısa tanıtımını yapılacak olan Fethiye’nin Uzunyurt Köyü bir bütün olarak korunması gereken ekosistemlerdir. Yöre, içinde anıt a ğaçların, dünyanın pek çok yerinde nesli tükenmi olan ve ülkemizde de tükenme riski ta ıyan ve insan ya amı açısından önemli olan tıbbi bitkilerin; yaban hayatı açısından önemli ve taraf oldu ğumuz, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Ya ama Ortamlarını Koruma Sözle mesi uyarınca ya am ortamlarının korunması için gerekli yasal ve idari önlemler almayı kabul ve garanti etti ğimiz hayvan türlerinden “gymnospermae” akrabaları olan Akdeniz Foku, Caretta carette Kaplumba ğası, Yaban Keçisi, Sarı Engerek’lerin ya am alanıdır. Ayrıca Kaptan Kelebe ği’nin yeryüzündeki son popülasyonu bugün artık sadece Gemile Koyu Kelebekler Vadisi ile Rhodos adasında ya amaktadır. Ciddi bozulma riskleri ta ıyan alanda yerle ik Asar

34 (Hisar) Mahallesi ise aynı zamanda “Perdikiai” antik kentinin kalıntılarını barındırmaktır(Diler, 2004). Mu ğla do ğa kaynaklarının, korunması amacı ile bir kısım alan Doğal S ĐT alanları olarak ilan edilmi tir. Bu alanlar Ek-5 de verilmi tir.

Dünya Kültür ve Tabiat Mirasının Korunması Sözle mesinde yeralan “Kültürel Miras” ve “Do ğal Miras” statüsü verilen kültürel, tarihi ve do ğal alanlar;

Anıtlar; Đl sınırları içerisinde Mu ğla Merkez Đlçede 322 adet, Mu ğla Karaba ğlar Mahallesinde 40 adet, Mu ğla Kafaca Beldesinde 11 adet, Bodrum Đlçesinde 450 adet, Datça Đlçesi Datya Mahallesinde 126 adet, Datça Re adiye Mahallesinde 154 adet, Fethiye ilçesinde 162 adet, Köyce ğiz Đlçesinde 32 adet, Marmaris Đlçesinde 130 adet, Milas Đlçesi (Merkez) 96 adet, Milas Beçin Beldesinde 20 adet, Ula Đlçesinde 17 adet, Yata ğan Bozüyük Beldesinde 24 adet, Yata ğan Eskihisar Köyü’nde 28 adet olmak üzere toplam 1603 adet Tescilli Korunması Gerekli Kültür Varlı ğı Yapıları mevcuttur (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

2.2. Sosyo Ekonomik Yapı

2.2.1. Nüfus

Türkiye’nin nüfus yapısı cumhuriyetin kurulmasından sonra hızlı bir ekilde artarak seksen yılda yakla ık altı katına ula mı tır. Nüfus yapısı bakımından OECD ülkeleri arasında en farklı özellikler gösteren ülkedir. Ülkenin sosyal ekonomik durumunu etkileyen bu farklılardan, en önemlileri, OECD ülkeleri arasında Türkiye’nin en yüksek nüfus artı hızına, en genç nüfus yapısına ve en yüksek iç göç oranına sahip olmasıdır(Canpolat, 1998). Mu ğla ili Cumhuriyetin kurulu undan sonra yapılan sayımlara göre sayısal geli imi u ekilde olmu tur (Tablo 3).

35 Grafik 7. Mu ğla Đlinin Yıllara Göre Nüfus De ğiimi

800.000 700.000 600.000 500.000 Nüfus 400.000 300.000 200.000 100.000

0 0 0,5 1 1,5 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000

(D ĐE, 2002)

Tablo 3. Mu ğla Đli Nüfusunun Kent ve Köyde Ya ayanlara Göre Ayrımı 1990 (1) 2000 Yıl/Nüfus Artı Hızı (%) ĐLÇE Toplam ehir Köy Toplam ehir Köy Toplam ehir Köy Merkez 71.155 35.605 35.550 83.511 43.845 39.666 16.01 20.081 10.95 Bodrum 56.821 20.931 35.890 97.826 32.227 65.599 54.31 43.15 60.29 Dalaman 26.408 15.025 11.383 28.148 17.607 10.541 6.38 15.85 -7.68 Datça 10.741 5.022 5.716 13.914 8.108 5.806 25.88 47.89 1.51 Fethiye 127.620 37.466 90.154 154.209 50.689 103.520 18.92 30.22 13.82 Kavaklıdere 12.037 3.339 8.698 12.548 3.432 9.116 4.16 2.75 4.69 Köyce ğiz 25.836 6.406 19.430 29.196 7.523 21.673 12.22 16.07 10.92 Marmaris 41.840 16.361 25.479 79.302 28.660 50.642 63.92 56.04 68.67 Milas 98.710 28.741 69.969 112.808 38.063 74.745 13. 35 28.08 6.60 Ortaca 29.287 12.109 17.178 35.670 16.923 18.747 19.71 33.46 8.74 Ula 19.978 5.185 14.793 21.944 5.257 16.687 9.38 1.38 12.04 Yata ğan 42.376 11.890 30.486 46.252 16.007 30.245 8.75 29.72 -0.79 TOPLAM 562.809 198.080 364.729 715.328 268.34 1 446.987 23.97 30.35 20.33 (DĐE, 2002)

Tablo 4. Nüfusun Cinsiyet ve Ya Gruplarına Göre Da ğılımı TOPLAM EH ĐR NÜFUSU KÖY NÜFUSU ĐLÇE Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Merkez 83.511 43.207 40.304 43.845 22.987 20.858 39.666 20.22 0 19.446 Bodrum 97.826 55.511 42.315 32.227 18.601 13.626 65.599 36.910 28.689 Dalaman 28.148 14.446 13.702 17.607 9.183 8.424 10.541 5.263 5.278 Datça 13.914 7.367 6.547 8.108 4.400 3.708 5.806 2.967 2.839 Fethiye 154.209 78.154 76.055 50.689 25.695 24.994 103.520 52.459 51.061 Kavaklıdere 12.548 6.402 6.146 3.432 1.917 1.515 9.116 4.485 4.631 Köyce ğiz 29.196 14.733 14.463 7.523 3.749 3.774 21.673 10.984 10.689 Marmaris 79.302 46.616 32.686 28.660 16.645 12.015 50.642 29.971 20.671 Milas 112.808 57.577 55.231 38.063 19.164 18. 899 74.745 38.413 36.332 Ortaca 35.670 18.359 17.311 16.923 8.538 8.385 18.747 9.821 8.926 Ula 21.944 11.035 10.909 5.257 2.635 2.619 16.687 8.397 8.290 Yata ğan 46.252 23.270 22.982 16.007 8.279 7.728 30.245 14.991 15.254 TOPLAM 715.328 376.677 338.651 268.341 141.796 126.545 446.987 234.881 212.106 (DĐE, 2002)

36 1927 yılında yapılan ilk sayımda il nüfusunun 175 bin civarında ve 1990 sayımına göre 563.809 oldu ğu gözlemlenmektedir. 2000 yılı sayımlarında bu sayı 715 bin civarındadır. Đlk sayımdan itibaren yakla ık % 410’luk bir artı olmu tur.

Sayım yılları göz önüne alındı ğında, nüfus artı hızı 1982 ve 1987 yılları arasında en yüksek de ğeri almı tır. ( % 0.29) 1940–1945 yılları arasında bu oran % 0.085 dir. Mu ğla ili sayımlar arası nüfus artı hızı 1970 yılından itibaren sürekli bir artma e ğilimindedir. Bunun en önemli sebebi ise göçte meydana gelen artı ın do ğumdan kaynaklanan artı ı desteklemesidir.

Demografik Yapı ; ilde en fazla nüfus 10–19 ya grubundadır. Daha sonrasında 0–9 ve 20–29 ya grupları olarak görülmektedir. Çocuk ve genç nüfusun toplamı, toplam nüfus içinde oldukça fazla bir orana sahiptir. Gelecekte dinamik nüfusun artaca ğı buna kar ın istihdam, ehircilik ve altyapı, deniz ve kıyı kullanımı sahalarında, tedbir alınmadı ğı takdirde büyük sorunlar ya anaca ğı açıktır.

Okuryazar oranı Türkiye ortalaması olan %80.46 iken Mu ğla’da %86.03’dür. Bölgede okuma ve yazma oranının çoklu ğuna ra ğmen, bir yüksek ö ğrenimden mezun olanların oranı nüfusa oranla oldukça dü üktür. Faal nüfusun (16–65 ya arası) %60.68 gibi büyük bir kısmı tarım, avcılık, ormancılık ve balıkçılıkla u ğra maktadır. Geri kalan nüfus hizmet sektörü, imalat sanayi ve in aat sektöründe çalı maktadır. Faal nüfus içerisinde kadın nüfusun oranı erkek nüfusa oranla daha fazladır (D ĐE, 2002).

Nüfusun büyük ço ğunlu ğu köylerde ve kırsal alanda ya amaktadır. Bunun en büyük nedeni ise halkın, tarım, avcılık, hayvan yeti tiricili ği ile u ğra masındandır. 2003 yılında ilin nüfus yo ğunlu ğu; km 2’de 59’dur. Ancak son yıllarda Mu ğla’nın turizmden aldı ğı pay sürekli arttı ğından, ehir alanlarında ve özellikle kıyı alanlarından nüfus hızla artmaktadır (D ĐE, 2002).

Đ gücü ve Đstihdam: Genç ve dinamik nüfus oranı yüksek olan Mu ğla ilinde çalı an etkin(faal) nüfusun (12 ve daha yukarı yastaki aktif nüfus) %60.11 tarım sektöründe, %20.22’si hizmetler sektöründe ve %19.67’si sanayi sektöründe istihdam edilmektedir. Toplam 317.122 ki i olan ildeki çalı an ektin nüfusun Türkiye geneline benzedi ği ancak tarım kesiminde çalı anların %60.11 den fazla olu u, Đlin co ğrafi özelli ğinden kaynaklanmaktadır (D ĐE, 2002).

37 Mu ğla ili toplam hane sayısı 130.313’dür, il merkezi 9.003 ve ilçe merkezleri hane sayıları 34.366 oldu ğundan toplam kentlerdeki hane sayısı 43.369 ve ortalama hane halkı büyüklü ğü ise (kent merkezleri nüfusu 186.397) 4.29’dur. Kırsal kesimdeki hane sayısı 86.944 ve toplam kırsal nüfus 376.412 ki i oldu ğundan kırsal alan hane halkı büyüklü ğü 4.33’dür (Mu ğla Valili ği, 1998).

2.2.2. Kentle me

Evliya Çelebi, Mu ğla için “... Mu ğla, Mente e eyaletinin ba kentidir. 2000 askeri olan kethüdaları, yeniçeri serdarı, aynı e raf-ı ve uleması çok olan bir kenttir. Tüm evleri 2170 tanedir. Evleri, toprak örtülü ve tavanları genellikle ah ap kaplıdır. 11 mahallesi vardır. Mu ğla içinde Elvan Bey Hamamı, Ahmet Gazi Hamamı yer almaktadır. Dere boyunca 200 dükkân vardır. Kasaphane de bu dere üzerindedir. 70 adet çe mesi vardır ...”

“... Bu kentte ulema ve talebe çok olmakla birlikte, yedi medrese ve 11 mektebi vardır. Sosyal ya am ve insanları ile ilgili olarak da Anadolu kentlerindendir. Ama halkı gayet ehri farisiden ve garip dost kavimi vardır ... külah üzerine Mevlevi destan sararlar, gayet salih kimseleri vardır (Evliya Çelebi, Seyahatname, 1985 Basım).” ayrıca Evliya Çelebi, Mu ğla halkının çok medeni, temiz, okumu , bilgili ve dostça ki iler olduklarını ve burada Ermeni ve Yahudilerin bulunmadı ğını kaydetmektedir. Kur unlu Caminin önündeki ya lı çınar a ğacının da Evliya Çelebi devrinde mevcut oldu ğu Seyahatnamesinden anla ılmaktadır (Evliya Çelebi, Seyahatname, 1985 Basım).

Genel olarak Osmanlı Đmparatorlu ğu zamanında ekonominin büyük oranda tarıma dayalı olması, ticarete gereken önemin verilmemesi do ğal olarak yapı faaliyetlerini ve kentle meyi sa ğlamamı tır. Bölgede klasik Osmanlı mimarisini temsil eden yapılara rastlanmamaktadır (Evliya Çelebi, Seyahatname, 1985 Basım).

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinden ve Mu ğla tarihi üzerine yapılan ara tırmalardan da anla ılaca ğı üzere, Mu ğla eski zamanlardan beri, e ğitime önem veren, misafirperver, temiz, tabiatı seven ancak fazla geli memi , içine kapanık kentle me özelli ği göstermektedir.

Mu ğla merkezinde sosyal yapı, her ne kadar dı arıdan bakıldı ğında tek tip, homojen bir toplum görüntüsü verse de Kale-Tavas’dan, Konya’dan, Manisa’dan, Celali Đsyanları

38 esnasında Yozgat dolaylarından, Kafkas ve Kırım bozgunuyla Kafkasya’dan ve Kırım’dan, Bilecik’ten, Bursa’dan, Kütahya’dan, Giresun’dan, Ak ehir’den, Harput’tan, Samsun- Vezirköprü’den, Halep’ten, Đskenderiye’den, Tunus’tan, Cezayir’den, Ba ğdat’tan, Arabistan’dan, amdan, Mora’dan, Rumeli’nde Osmanlı Devleti’nin aldı ğı yenilgiler ve Cumhuriyet kurulduktan sonra Yunanistan’la yapılan Nüfus Mübadelesi ile Serez’den, Filibe’den, Drama’dan, Selanik’ten ve Girit’ten insanların farklı sebeplerle Mu ğla’ya yerle mi lerdir. Bunun yanında Merkez’de geçmi yüzyılın ba larına kadar kalan bir Rum nüfusu mevcuttur (Mu ğla Valili ği, 2004).

Mu ğla son yıllarda da göç almaya devam etmektedir. Özellikle terör ve ya am artlarından kaçan Güneydo ğu ve Do ğu Anadolu vatanda larımızın tercihi haline gelmi tir. Hizmet sektörünün son yıllardaki yükseli i ve yerli halkın hizmet sektörüne bakı açısı, hizmet sektörü için mevsimsel göçüde artırmı tır. Mevsimsel göç, zamanla sektörde arızi olan göçü devamlı hale getirerek, ilin nüfusunun kontrolsüz biçimde artmasına neden olmu tur.

1927 yılında yapılan ilk sayımda il nüfusunun 175 bin dolaylarında oldu ğu ve 1990 sayımına göre 563.809 olarak gözlemlenmektedir. 2000 yılı sayımlarında bu sayı 715 bin civarındadır. Đlk sayımdan itibaren yakla ık % 410’luk bir artı olmu tur. Bu artı ın esas faktörü, turizm sektöründen kaynaklanan göç ve 1990 yılı sonrası için Mu ğla Üniversitesi oldu ğu söylenebilir.

Đlde 2000 Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarının de ğerlendirilmesinde, i sizlik oranının, uluslararası tanımlar esasında % 4.3 tür. 1980–2000 döneminde toplam istihdam içinde en yüksek paya sahip olan tarım sektöründe istihdam edilenlerin payı sürekli olarak azalmaktadır. Tarım sektöründen sonra en yüksek paya sahip olan hizmet sektörünün payı aynı dönemde sürekli bir artı göstermektedir. Sanayi sektöründe artı ve azalı olurken, in aat sektöründe istihdam edilenlerin oranında son on yılda azalma gözlemlenmi tir (D ĐE, 2002).

Mu ğla’da km 2 dü en ki i sayısı 1927 yılında yakla ık 14 ki i iken, 2000 yılında 56 ki iye yükselmi tir. Mu ğla ilinin ortalama hanehalkı büyüklü ğü yava bir ekilde azalmaktadır. 1955 yılında bu ilin ortalama hanehalkı büyüklü ğü 4.6 ki i iken 2000 yılında 3.5 ki iye dü mü tür (D ĐE, 2002).

39 Mu ğla’daki kentlile me düzeyini etkileyen kriterler içinde e ğitim düzeyini incelersek, okuma yazma bilen nüfusun oranı ülke genelinde oldu ğu gibi iki cinsiyet içinde sürekli artı göstermektedir. 1935 yılında erkeklerin % 32.4’ü, kadınların % 8.5’i okuma yazma bilirken, bu oran 2000 yılında erkeklerde % 96.7’ye kadınlarda %88.3’e yükselmi tir. Kadın nüfusun okuryazarlık oranı erkek nüfusunkinden daha hızlı artmakla birlikte cinsiyetler arası farklılık devam etmektedir (D ĐE, 2002).

Eğitim düzeyinde özellikle lise ve yüksekö ğretim mezunlarında önemli geli me olmu tur. 1975 yılında erkeklerin %3.1’i, kadınların %1.4’ü lise mezunu iken, 2000 yılında erkeklerin %15.4’ü, kadınların %11.8’i lise mezunudur. Yüksekö ğretim mezunu olan nüfus oranı her iki cinsiyette de artı göstermekle birlikte kadın nüfustaki artı erkek nüfustakinden daha fazladır. 2000 yılında e ğitim düzeyinden mezun olan erkeklerin oranı %11.7’ ye, kadınların oranı %7.8’ e yükselmi tir (D ĐE, 2002).

Eğitim düzeyinin yüksekli ği ve farklı kültürlerin kesi im noktası olması, Mu ğla ilinde kültürün geli mesine, ho görü ve toleransın artmasına neden olmu tur. Bu olguyu, turizm ile yabancı ülkelerden gelen turistlerle desteklenmi ve kültür mozai ği geni lemi tir. Geleneksel yapı daha çok köylerde hâkimdir. Kentlerde ise ya am biçimi modernle mektedir. Turizmin yanında ikinci konutlar da bölgenin, ehirle me ve kentlile mesine yardımcı olmaktadır.

Genel bir de ğerlendirme yapıldı ğında, Mu ğla, köyden kente yava bir ekilde kaydı ğı, ancak halen köylerde ya ayan nüfusun a ğırlıkta oldu ğu görülebilir. Kontrol edilemeyen göç kaynaklı bir büyüme ile kentin alt yapı sorunları ve do ğu kaynaklı göçlerle suç oranlarındaki artı do ğru orantılı olarak arttı ğı söylenebilir. Bu durum beraberinde, gecekondula mayı getirerek, çarpık ve düzensiz bir kent yapısına, altyapı sorunlarına, kıyı mirasının yok olmasına, gecekonduların S ĐT alanları üzerine in a edilmesi ile de kültür mirasının yok olmasına neden oldu ğu görülebilmektedir.

Yerli halkın, daha çok köylerde ya adı ğı ve tarım sektöründe istihdam edildi ği, ticarete ve sanayiye sıcak bakmadı ğı, turizm sektörüne ise yava yava alı tı ğı ve etkilendi ği görülmektedir. Đlde, okuma yazma oranının yüksek olmasında Mu ğla Üniversitesinin katkısı yadsınamaz. Ancak halkın içine kapanık olması, kentlile me özelli ğinde de kendine has bir yapı olu turmu tur. Kıyı alanları, ilde bulunan vatanda lar için sadece balık ve turizm içeri ğinin dı ına çıkamamı tır.

40

2.2.3. Göç

Mu ğla, dı arıdan en fazla göç alan illerimizdendir. Göçü, iç ve dı göç olarak ayırırsak, iç göç büyük bir ço ğunlukla Do ğu Anadolu ve Güneydo ğu Anadolu’dan terör nedeniyle göç etmek zorunda kalan vatanda lardır. Ayrıca bölge turizm yönünde zengin bir altyapı ve ekonomik potansiyele sahip bulunması nedeni ile di ğer illerden de göç almaktadır. Dı göçü ise daha çok Avrupa Birli ği ülkeleri ile yakın bir zamanda da ğılan Sovyet Birli ği Ülkelerinin vatanda ları olu turmaktadır. Đç göç daha çok refahını artırmak maksadı ile Đl’e gelenler, dı göç ise buraların nimetlerinden faydalanmak maksadı ile gelenler olarak sınıflandırabiliriz. Ayrıca emekli olup yaz aylarında Mu ğla’da kı aylarında di ğer ehirlerimizde ikamet eden vatanda lar her ne kadar nüfus sayımında gözükmese de ehrin ortak kullanımından faydalanmaktadır. Göç eden nüfus, yerle im yeri, kültürü ve ya am biçimi yerli halkla farklılık göstermektedir. Bu nüfus baskısı, tarım alanlarının çok hızlı bir biçimde tüketerek, imar planları ve alt yapıları yapılmadan kent alanlarının geni lemesine, gecekondula ma gibi çarpık kentle meye neden olmaktadır.

Aynı zamanda göç baskısı ile olu an kültür farklılıkları, suç oranlarının artmasına, yabancıla maya, bölgenin zengin kültür ve do ğal yapısının bozulmasına, yok olmasına neden olmaktadır.

Kıyı bölgelerindeki nüfus artı ının sebeplerinden sayabilece ğimiz, mevsimlik göçlerde önemli bir yer tutmaktadır. Mevsim ko ullarına göre i kollarında çalı mak için geçici göç edenler (sanayi, in aat, tarım, balıkçılık gibi) ile turizm sezonu çalı mak için hizmet sektöründe istihdam için gelenleri de geçici göç olarak kabul edebiliriz. Mu ğla ile ilgili aağıdaki tablo incelenirse, ilin son yıllarda aldı ğı göç gittikçe arttı ğını görebiliriz.

41 Tablo 5. Do ğum Yerine Göre Nüfus (1935-2000)

Mu ğla ilinde do ğanlar Ba ka ilde veya yurt dı ında do ğanlar Sayım Yılı Toplam sayı % Sayı % Bilinmeyen 1935 196772 138269 93.14 13503 6.86 - 1945 220678 207447 94.00 13231 6.00 - 1955 241640 232406 96.18 9232 3.82 2 1960 267579 255664 95.60 11774 4.40 141 1965 299611 283870 94.75 15721 5.25 20 1970 334973 317743 94.86 17224 5.14 6 1975 368776 342351 92.83 26425 7.17 - 1980 400796 371874 92.79 28906 7.21 16 1985 438145 400254 91.35 37887 8.65 4 1990 486290 425633 87.53 60624 12.47 33 1995 562809 449019 79.79 113721 20.21 69 2000 715328 493495 69.01 221581 30.99 252 ( D ĐE, 2002)

2.2.4. Đkinci Konutlar

Kentbilim Terimleri sözlüğü ikinci konutu, bir kimsenin sürekli ya adı ğı evinden ayrı dinlencelerinde ya da sürekli gezilerinde kullandı ğı konut birimi olarak tanımlamaktadır (Kele , 1981). Bir ba ka tanıma göre ise, ço ğunlukla rekreaktif amaçlarla uzun dönem için kiralanan (1-2 ay) veya satın alınan ve ba ka bir yerde oturan kullanıcının zaman zaman içinde ya adı ğı sabit yapılardır (Arkon, 1989). Burada ikincil sözcü ğü ile anlatılmak istenen, sahip olunan evler içerisinde bu evin kaçıncı sırayı aldı ğı de ğil kullanımda yüklendi ği karakteristi ğidir (Alaca, 1997).

Ülkemizde 1980 yıllardan itibaren tatil siteleri ya da yazlık evler in aatında büyük bir patlama olmu tur. Resmi tahminlere göre Güneybatı kıyısı boyunca in a edilmi birim sayısı 100.000 ila 150.000 arasında de ğimekte ve bu siteler, kıyının yakla ık % 36’sini kaplamaktadır. Bu olgunun arkasında birçok etmen yatmaktadır. Öncelikle deniz kıyısının yarattı ğı do ğal bir çekicilikten ve tatil yapma iste ği ile bunu elde edebilecek ekonomik olanaklara sahip olmanın yarattı ğı toplumsal çekicilikten söz edilebilir. Bu etmenin tüm kıyı bölgeleri için geçerli oldu ğu söylenebilirse de yazlık ev in aatını hızlandıran ikinci bir etmen büyük ölçüde Türkiye’ye özgü bir nitelik göstermektedir: Süregelen yüksek enflasyon, kıt

42 arazi kaynakları ile gayrimenkule yapılan yatırım, paranın de ğerini koruyan bir seçenek olarak görülmektedir.

Güneybatı kıyısı boyunca turistik tesislerin ve yazlık evlerin in aatı, su, kanalizasyon, çöp ve di ğer hizmetler üzerinde a ırı bir yüklenme yaratmı tır. Ayrıca, yazlık ev sitelerinin bir bölümünün, kentsel arazi fiyatlarının yüksekli ğinden ve bir ölçüde de planlama ve imar mevzuatının yeterince uygulanamamasından ötürü belediye sınırları dı ında yer seçmesi, bu bölgelere hizmet götürülmesini güçle tirmekle ve pahalılandırmakla kalmamı , bölgenin görünümünü de büyük ölçüde tahrip etmi tir. Kamu altyapı hizmetlerinin sa ğlanması konusundaki en büyük engellerden biri, mevcut fonların yetersiz ve oldukça da ğınık olmasıdır. Kendi sınırları içinde yer alan tesislere içme suyu, kanalizasyon ve çöp toplama hizmetleri sunmakla görevli olan belediyeler, bu tesislerden alabilecekleri ücretler konusunda Turizm Te vik Kanun’unda getirilen kısıtlamalarla kar ı kar ıyadırlar. Zira Turizm Te vik Kanunu, resmi te viklerden yararlanan turistik tesislerin, bu hizmetlerden daha dü ük ücretlerle yararlanmasını ve emlak vergisi ile bazı harçlardan muaf olmasını öngörmektedir. Turizm Kanunu, yerel topluluklara önemli çevresel maliyetler yüklemekle kalmamı , aynı zamanda belediyeleri, artan hizmet talebini kar ılamalarını mümkün kılacak gelir kaynaklarından mahrum bırakmı tır. Belediyelerin, sistemde yol açtıkları maliyetlerden ötürü büyük ölçekli mevsimlik kullanıcılardan tam anlamıyla yararlanamamalarının yanı sıra, kıyı boyunca Belediyelerin yetki alanı dı ında kalan kooperatif veya turistik tesislerin maliyetlere katılmasını mümkün kılan herhangi bir hüküm de bulunmamaktadır (Ongan, 1997).

Basında da çıkan, özellikle Bodrum ve civarının imarında çarpık yapıla ma ve yerel yönetimler arasındaki koordinasyonsuzluk, rü vet, rantiyecilik ikinci konutların yapımını artırmı , altyapının yetersiz kalmasına, çarpık kentlile menin ortaya çıkmasına neden olmu tur.

Mu ğla ili ve kıyı ilçeleri incelendi ğinde, son yirmi yıl içinde tatil siteleri ya da yazlık ev in aatlarına büyük bir artı olmu tur. Bu olguya neden olan birçok etmenden bahsetmek mümkündür. Öncelikle deniz kıyısının yarattı ğı do ğal bir çekicilikten ve tatil yapma iste ği ile bunu elde edebilecek ekonomik olanaklara sahip olmanın yarattı ğı toplumsal çekicilikten söz edilebilir. Bu etmenin tüm kıyı bölgeleri için geçerli olduğu söylenebilirse de yazlık ev

43 in aatının daha çok Ege ve Akdeniz kıyı bölgelerinde yo ğunla tı ğı görülmektedir (Akkaya vd, 2005).

Đkinci konutlar kamu kurumlarından özellikle de yerel yönetimlerden altyapı hizmeti talebinde bulunmakta, fakat mali kaynak yetersizli ği içersinde bulunan belediyeler bu talebi kar ılayamamaktadır. Söz konusu talebin kar ılanamaması kamuya deniz, kıyı ve çevre kirlili ği olarak geri dönmektedir (Arkon, 1989).

2.2.5. Ekonomik Yapı

Sanayi: Mu ğla ili ekonomik yönden analiz edildi ğinde, il ekonomisinde genelde hizmet sektörünün hâkim oldu ğu görülmektedir. Đlde lokomotif konumda bulunan turizm sektörünün etkisi, il ekonomisi üzerinde hayli hissedilmektedir. Sanayi sektörü ise ilde kamuya ait enerji üreten santraller hariç tutulursa yok denecek kadar azdır. Nitekim ilde imalat sanayi sektörünün payı çok dü üktür.

Ege Bölgesi’nde imalat sanayinde i yeri sayısının, Türkiye toplamı içindeki oranı % 17.80 iken, Mu ğla ilinde bu oran % 0.18’dir. Katma de ğer Ege Bölgesi’nde % 18.08’lik pay alırken, Mu ğla ilinde bu oran % 0.06 olmu tur. Đstihdamın toplam içindeki oranı Ege Bölgesi’nde % 16.14, Mu ğla ili için % 018’dir. Ücretin toplam içindeki oranı Ege Bölgesi’nde %13.42 iken, Mu ğla ilinde % 0.23 de ğerini almı tır (Mu ğla Valili ği, 2004) .

Belirli bir bölgenin veya ilin ekonomik yönden kalkınmasının sağlanabilmesi için gerekli olan fiziki artların (Alt yapı imkânları, insan gücü v.b ) büyük bir kısmının mevcut oldu ğu görülmekle beraber, ilde henüz sanayile me açısından bir hareketlenmenin olmadı ğı dikkati çekmektedir. Sanayinin geli imini do ğrudan etkileyen Küçük Sanayi Siteleri (KSS) kent merkezlerinde bulunmakla beraber, yetersizdir. Sanayinin geli mesinde önemli faktörlerden biri olan Organize Sanayi Bölgeleri çalı malarının hızlı bir ekilde bitirilmesinin sa ğlanması için tedbirlerin alınması gerekli görülmektedir. Küçük esnaf ve sanayiciye bilgi ve teknoloji yardımı yapan KOSGEB’in Mu ğla’da bir biriminin olu turulması, i letmelerin bilgi konusunda eksikliklerin giderilmesi yönünden faydalı olacaktır. Mu ğla’da hem küçük esnaf ve sanatkârların yapacakları yatırımların, hem de küçük ve orta ölçekli sanayi yatırımların plansız yapıla maya sebep olmaksızın, çevreye ve tarım arazilerine zarar vermeden

44 gerçekle tirilebilmesi açısından KSS ve OSB yatırımlarının biran önce gerçekle tirilmesi gerekmektedir ( ahin, 1998).

Ancak Mu ğla Đli Organize Sanayi Bölgesi çalı malarının de ğerlendirmesine yönelik olarak yapılan bir ara tırmada, Mu ğla Merkez ilçedeki i yeri sahiplerinde Mu ğla Organize Sanayi Bölgesi kurulması konusunda yeterli talebin bulundu ğu, ancak bilgi akımının sa ğlanamadı ğı görülmü tür. Bunun sonucunda da giri imcilerin bu konuda yeterli bir kamuoyu yaratmadıkları kanaatine varılmı , Mu ğla sanayicisinin ve sanayisinin içine kapanık bir yapıya sahip oldu ğu ortaya çıkmaktadır. Giri imcilerin, Organize Sanayi Bölgesine kar ı olumlu dü üncelere sahip olmalarına ra ğmen, temkinli yakla tıkları, çevre ve turizmi etkileyece ği dü üncesinde oldukları görülmü tür. Daha çok imalat ve maden sanayine a ğırlık verildi ği, bunun ise yeterli görüldü ğü anla ılmaktadır ( ahin, 1998).

Yata ğan, Milas Yeniköy, Kemerköy Termik Santralleri ile SEKA kâ ğıt fabrikası ilin en büyük sanayi kurulu larıdır. Đlde ormancılık ve orman sanayi ile mermercilik i kolu geli mi tir.

Tablo 6. Sanayinin Đlçelere Göre Da ğılımı ĐLÇELER DĐĞ ER GIDA ĐÇK Đ KA ĞIT VE MADENC ĐLĐK METAL E YA ORMAN TA ĐMALAT VE TÜTÜN KA ĞIT VE TA OCAK MAK.VE ÜRÜN. TOPRA ĞA SAN. SANAY Đ ÜRÜN. SAN. TEÇ. ĐMALAT SAN. DAYALI SANAY Đ SAN. SANAY Đ

MERKEZ 1 6 2 27 8 7 6 BODRUM 5 4 1 2 1 1 3 MĐLAS 9 45 -- 12 3 6 1 YATA ĞAN 1 9 -- 17 2 -- -- K.DERE -- 1 -- 23 ------ULA ------3 1 1 2 MARMAR ĐS -- 2 ------1 DATÇA -- 1 ------1 KÖYCE ĞĐ Z 2 1 ------1 ORTACA 3 ------1 1 3 DALAMAN 1 2 1 -- 1 -- 1 FETH ĐYE 2 5 -- 3 -- 4 TOPLAM 24 76 4 87 17 16 23

(Mu ğla Đl Sanayi ve Ticaret Müdürlü ğü kayıtları)

45 2.3. Turizm

Mu ğla, doğal güzellikleri tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ülkemiz turizminin rengi konumundaki il, “Mavi Yolculu ğu” ile ünlü, ülke yat turizminin merkezi durumundadır. Bu özellikleriyle Mu ğla ili, yerli ve yabancı turistler tarafından “Yeryüzü Cenneti” ve “Güzelliklerin Bulu tu ğu Yer” olarak tanımlanır.

Đklim artlarının elveri lili ği, do ğal güzellikleri ve özellikleri, yılın oniki ayında da turizme olanak tanıması nedeniyle, 1970 yıllarında filizlenmeye ba layan turizm, 1972 yılında çıkarılan “1618 Sayılı Türkiye Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birli ği Kanunu” ile 1982 yılında çıkarılan “2634 Sayılı Turizmi Te vik Yasası” ile getirilen düzenlemelerden sonra hızla geli meye ba lamı , günümüzde de dünya turizmi içerisinde yer almı tır. Ülkeyi bir yılda ziyaret eden ortalama 10 milyon turistin 2 milyonu a an kısmı Mu ğla ilini ziyaret etmektedir. Turizm faaliyetlerinin planlı bir ekilde geli mesi ve yürütülmesi için ilin bazı bölgeleri Bakanlar Kurulu Kararıyla “Turizm Alanı, Turizm Merkezi, Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak ilan edilmi tir. Kara ve deniz ula ımı yanı sıra Dalaman ile Milas-Bodrum Hava Limanlarıyla turizm ula ımı kolayla tırılmı tır.

Tablo 7. Mu ğla Đli Hudut Kapılarından Giri Yapan Turist Sayısı (2003) AYLAR MARMAR ĐS BODRUM TURGUT FETH ĐYE DATÇA GÜLLÜK DALAMAN BODRUM AYLIK RE ĐS MĐLAS TOPLAM Ocak 280 547 59 9 226 97 11 1.229

ubat 197 304 33 276 584 253 1.647

Mart 385 591 91 43 215 417 190 1.932

Nisan 2.676 3.861 1.005 387 307 23.773 14.249 46.258

Mayıs 15.530 14.082 671 816 239 115.341 61.447 208.126

Haziran 17.716 21.778 365 1.309 137 148.384 99.935 289.624

Temmuz 30.443 31.050 806 1.449 149 213.335 144.536 421.768

Ağustos 33.369 40.056 538 1.809 2.104 214 227.997 149.032 455.119

Eylül 27.917 32.654 645 1.516 1.621 188 203.793 125.174 393.508

Ekim 30.466 25.138 1.109 2.422 792 259 112.579 66.053 238.818

Kasım 5.481 1.019 11 83 87 159 1.623 1.129 9.592

Aralık 3.564 515 71 49 250 483 366 5.298

Toplam 168.024 171.595 2.303 8.931 8.666 2.619 1.048.406 2.072.919

(Mu ğla Đl Turizm ve Kültür Müdürlü ğü)

46 Đlde bulunan turizm sektörü, tarihi, do ğa, deniz ve güne olgusunu a arak daha de ğiik alternatif ortama kayarak turizmin çe itlendirilmesine yönelmi ve yılın oniki ayında turizm yapılmaya ba lanılmı tır. Đlin Merkez Đlçesiyle birlikte, ba ta Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Datça olmak üzere Milas, Köyce ğiz, Ortaca, Dalaman, Ula Đlçeleri de önemli turistik yöreleri arasında yer almaktadır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

2.3.1. Turizm Ekonomisi

Turizm, ekonomik yönüyle ele alınmaktadır. Ülkelerin gelir kaynakları içerisinde gün geçtikçe önemini artırmaktadır. Özellikle ülkemizin son yıllarda turizmden elde etti ği gelir sürekli artmaktadır. Türkiye açısından dü ünüldü ğünde daha çok kıyı turizmi öne çıkmakta, kültür, do ğa gibi alternatif turizm olanakları bütün içerisinde çok az yer kaplamaktadır. Ancak bunu Mu ğla ili a mı , turizmi çe itlendirerek on iki aya yayabilmi ender turizm merkezli ehirlerdendir. 2003 yılsonu verilerine göre ilin turizm gelirlerinden 1.145.473.267 milyar dolarlık (USD) bir kaynak sa ğlamı bulunmaktadır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

2.3.2. Đldeki Turizm Çe itlili ği

Mu ğla Đli, turizmini 12 aya yayabilmi ender turizm merkezlerindendir. Ancak daha çok yaz ayları yo ğundur. Đldeki turizm çe itlili ğine kısaca bakarsak;

2.3.2.1. Kültür Turizmi

Mu ğla il merkezi, sivil mimarinin en güzel örneklerini barındırmaktadır. Tarihi Mu ğla Evleri tarihi ve turistik özellikleri ile ya atılmaya çalı ılmaktadır. Mu ğla Müzesi, Bodrum Kalesi ile Sualtı Arkeoloji Müzesi, Milas Müzesi ve Fethiye Müzelerinin yanı sıra, Yata ğan Đlçesi’ndeki Stratonikeia ve Lagina, Milas Đlçesi’ndeki Đassos, Labranda, Herakleia, Euromos antik kentleri ve Gümü kesen Anıt Mezerları ve Beçin Kalesi, Fethiye Đlçesi’ndeki Kaya Köyü ile Kadyanda, Letoon Telmessos, Pınara, Sidyma ve Kaya Mezarları, Datça Đlçesi’ndeki; Knidos, Köyce ğiz Đlçesi’ndeki, Kaunos Antik Kenti, Gökova Körfezi’nde Sedir Adası ilin kültür turizmi için önemli tarihi de ğerlerdir(Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

47

2.3.2.2. Kıyı ve Deniz Turizmi

Đlin turizm merkezli bir ehir olmasının en büyük nedeni kıyı alanında kurulmu bulunan ilçeleri ve tarihi ve do ğal dokusudur. Đlçelerinin belli ba lı turist çeken bölgeleri aağıda dar kapsamlı olarak verilmi tir.

Bodrum ilçesinin en büyük geçim kayna ğı turizmdir. Do ğal güzelli ği, kültür zenginli ği, bölgenin turizm açısından önemli bir yer olmasına yetmi tir. Bodrum Đlçesi’ne ba ğlı, Turgutreis, ilçe merkezinden sonra en büyük yerle im yeridir. Yalıkavak, Gökçebel (Aağı Gökçebel ve Yukarı Gökçebel), Gümü lük, Gündo ğan, Göltürkbükü ( Türkbükü, 2002 yılında, Göltürkbükü adıyla aynı belediye çatısı altında birle mi tir), Ortakent, Bitez, Gümbet, Akyarlar, Kadıkalesi, Karaincir, Aspat, Ba ğla Koyu, Torba, Güvercinlik Koyu, Yalıçiftlik, ilçenin önemli kıyı yerle im ve turizm alanlarıdır.

Milas; Güllük, Ören, Kazıklı Koyu, Çökertme, Kıyıkı lacık, Bo ğaziçi köyleriyle önemli bir turizm merkezidir. Đlçenin turistik de ğerlerinin yanı sıra Đassos, Heraklia, Euromos, Labranda gibi antik kentler ile Gümü kesen Anıt Mezarı ve Beçin Kalesi, Kızıla ğaç Köyü’ndeki özgün mimari evleri çok sayıda turist çekmektedir

Milas ilçesine ba ğlı, Ören, Çökertme. Güllük Körfezi, Kıyıkı lacık Koyu, Zeytinlikuyu Koyu, Kazıklı Koyu, Kazıklıbucak Koyu bulunmaktadır. Çökertme Koyu, Ören Koyu, Gökova Körfezi’nin koylarıdır.

Ula; Akyaka kıyı yerle im alanı bulunmaktadır.

Marmaris; Marmaris, Mu ğla’ya 60 km uzaklıktadır. Ülkemizin en önemli tatil merkezlerinden biridir. Đlçeye ba ğlı Günnücek, Yalancıbo ğaz, Đçmeler, Turunç, Kumlubük Selimiye, Bozburun, Hisarönü, Bördübet Koyu, Çiftlik Köyü turizm odaklı yerle im alanlarıdır.

Datça; Yarımadanın etrafı 52 koyla çevrilidir. Bunların ba lıcaları; kuzeyde Ege Denizi tarafında Gökçeler Bükü, Küçük Çatı, Çatı, Kızıla ğaç, Çakal, Damlacık, Mersincik, Murdala ve Đskandil Koyları, güneyde Akdeniz yöresinde ise Palamut Bükü, Akvaryum, Ova Bükü, Hayıt Büyük, Kızıl Bük, Domuz Bükü, Kargı, Karaincir, Sarı Liman, Kara Bük, Çiftlik, Kuruca Bük, Günlücek ve Lindos koylarıdır.

48 Kargı Koyu, Gebekum, Domuzbükü, Ova ve Hayıt Bükleri, Palamut Bükü, Karaincir Koyu, Çiftlik Koyu Kurucabük, kıyı yerle im alanları ilçenin turizminde önemli yer tutmaktadırlar.

Đlçe merkezinde yarımada etrafındaki koylarda plajlar bulunmaktadır. Belli ba lıcaları, Hastanealtı, Kumluk, Ta lık ve Azganlı Plajları, ve ehir merkezinden Perili Kö k plajıdır. Đlçede her yıl birçok plajın temizli ği ve denize elveri lili ğiyle Mavi Bayrak ödülü almaktadır.

Köyce ğiz; Köyce ğiz Gölü, Dalyan Bo ğazı ile Akdeniz’e ba ğlanır. Köyce ğiz’in 40 km. güneybatısında olan Ekincik Koyu, do ğal bir limandır.

Ortaca; Dalyan Bo ğazı’nda Köyce ğiz Gölü’nü Akdeniz’e ba ğlar. Đztuzu, soyu tükenmekte olan Caretta caretta kaplumba ğalarının üreme ve barındırma alanı olması ile dünya çapında üne kavu mu tur. Ortaca Đlçesi’ne ba ğlı Sarıgerme, kıyı yerle im alanı ve ilçenin turizm merkezidir.

Dalaman; Kapıda ğı Yarımadası’ndaki Sarsala, Büngü , Sıralıbük, Kur unlu ve Ta yaka Koyları, Mavi Yolculu ğa çıkan yatların u ğrak yerleridir. Bu koylara, Đl Özel Đdaresi tarafından yat mola noktaları in a edilmi tir. Bu koylara, Göcek, Fethiye, Marmaris marinalarından gitmek mümkündür. Sarsala Koyu, Dalaman Đlçesi sınırlarındadır.

Fethiye; Fethiye Körfezi’nin batı ve kuzey batısındaki irili ufaklı adaların tamamına 12 Adalar denilir. 12 Adaların Ba lıcaları; ovalye Adası, Kızılada, Delikta Adası, Yassıca Adaları, Zeytin Adası, Tersane Adası, Domuz (Prens) Adası, Kleopatra Hamamıdır.

Bedri Rahmi Koyu, Göbün Koyu, Katrancı Koyu, Küçük Kargı (Günlüklü) Koyu, Çalı , Gemile Koyu ve Adası belli balı turist çeken koylarıdır. Yakapark; Tlos Antik Kenti’nin bulundu ğu Yaka Köyü’ne 2 km. mesafededir.

Kelebekler Vadisi; Ölüdeniz’den 7 km. uzaklıkta, ortalama 350 m. yükseklikte da ğlarla çevrili kanyon, Haziran-Eylül ayları arasında görülen “Jarsey tiger” cinsi kelebeklerden almı tır.

Ölüdeniz; 3 km.’lik bir kumsala sahip bulunmaktadır. Yılın on ayında ılık ve durgun suyu ile do ğal lagün görünümündeki do ğası, Ölüdeniz’in yerli ve yabancı turistler tarafından yo ğunlukla tercih edilmesinde en büyük etkendir. Kıdrak Plajı, Ovacık ve Hisarönü, Göcek önemli turizm yerle im alanlarıdır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

49

2.3.2.3. Yat Turizmi

Mu ğla, uzun kıyı eridi ve 100’e yakın sayıdaki koylarıyla yatçıların özellikle tercih ettikleri dinlenme ve u ğrak yerleri arasındadır. Yat turizmi özellikle Mavi yolculuk adı ile önem kazanmı tır. Mavi yolculu ğun güzergâhı Đstanbul’dan ba layıp Antalya’ya kadar uzanmakta ise de, Bodrum’dan Antalya/Derme arasındaki Ege ve Akdeniz koyları, mavi yolculu ğun esas ve a ğırlıklı bölümünü olu turur.

Bodrum’da yüzlerce yıldır süren tekne yapımı turizm talebi ile artmı , yat turizmi Bodrum için en önemli gelir kaynaklarından biri olmu tur. 275 yat kapasiteli bir marinaya sahip olan Bodrum’da ayrıca 12 çekek yerinde, yatlara bakım, onarım ve kı lama hizmeti verilmektedir. Bodrum Merkezde Turgutreis ve Yalıkavak’ta birer adet yat limanı bulunmaktadır.

Marmaris; Do ğal bir liman olan Marmaris Körfezi, 1.100 kapasiteli 3 marina ve 1.200 yat kapasiteli 9 yat çekek yerine sahiptir. Mavi Yolculuğun odak noktasında bulunan yörede yat turizmini geli tirmek amacıyla çe itli festivaller düzenlenmektedir. Uluslararası Yat Festivali ve Uluslararası Marmaris Yat Yarı ları yörenin belli ba lı etkinlikleri arasında sayılabilir. Marmaris Đlçe ve çevresinde 7 adet marina faaliyet göstermektedir.

Datça; Mavi Yolculu ğun güzergâhında yer alan Datça, Bodrum’dan kalkan teknelerin en önemli durak yerlerinden birisidir. Datça’dan çevredeki koylara günübirlik turlar düzenlenmektedir.

Fethiye; Mavi Yolculu ğun çıkı noktalarından biri de Fethiye’dir. 3 yat limanına sahip Fethiye’den çevredeki koylara ve Antalya-Ka ’a turlar düzenlenmektedir. Göcek, Fethiye Đlçesi’ne ba ğlı Göcek, yat turizminin en geli ti ği yörelerimizden biridir. Mavi Yolculu ğun hem u ğrak yeri hem de çıkı noktası olan Göcek’te 3 adet modern yat limanı turizme hizmet vermektedir (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

50 2.3.2.4. Su Altı Dalı Turizmi

Datça Đlçesi’nde dalı alanları bulunmaktadır. Bodrum Đlçesi, Karaincir ve 52 dalı noktası ve çe itli antik kalıntıların yer aldı ğı Marmaris’in derinlikleri zenginlikler içermektedir. Dı Bo ğaz, Kütük Burnu, Cennet Adası, Kadırga Feneri ve Kargı Adası ba lıca dalı noktalarıdır. Bodrum, dünyanın sayılı su altı müzelerinden birini barındırmaktadır. Bodrum’un do ğusundaki Orak Adası, bir dalı merkezidir (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Đlde ayrıca, termal turizmi, yayla turizmi, mağara turizmi, kı turizmi, kongre turizmi, akarsu turizmi (rafting), dağ ve do ğa yürüyü ü, yamaç para ütü, jeep safari, binicilik (Horse- Riding) gibi spor aktiviteleri kullanılarak alternatif turizm zenginle tirilmesi yapılmı tır.

2.4. Tarım

Mu ğla ili, Akdeniz geçi ikliminde yer aldı ğından çe itli ürünlerin yeti tirilmesi için uygun bir ortam sunar. Đlin yüksek olan yerlerinde hububat, tütün, zeytin a ğırlıklı üretim yapılırken sahil kesimlerde a ğırlıklı olarak, pamuk, narenciye üretimi, turfanda sebze üretim için seracılık yapılmaktadır.

Đlin topografik yapısına bakıldı ğında, da ğların ilin büyük bir alanını kaplamakta ve yükseklikleri ile engebeli bir arazi olu umuna neden oldu ğu görülebilir. Da ğlar do ğu kısımda daha yüksek, batıya geldikçe alçalmaktadır. Bazen da ğlar deniz kıyısına kadar uzanmakta, da ğların bitti ği yerlerde deniz ba lamaktadır. Bu nedenle da ğlar arasında küçük ve uzunlamasına ovalar mevcuttur.

Yukarıda verilen arazi varlı ğına bakıldı ğında toplam 1.324.700 ha’lık arazinin 260.516,6 ha’nın kültür arazisi oldu ğu görülmektedir. 12.430 ha çayır ve mer’a alanları, 835.620 ha orman alanlarından olu maktadır. Đ e yaramayan arazi ise 216.134 ha’dır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003), (Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, 1998).

Bitkisel üretim; Đlin tarım arazilerinin toplamı 260.516 ha.dır. Bunun yakla ık 85.000 hektar alanı sulu tarım için elveri lidir. Ancak son yıllarda artan yapılar, yollar, betonla ma tarım alanlarının küçülmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte ilde bulunan üç adet termik santralin, tarım arazileri ve üretimi için dezavantaj meydana getirmektedir.

51 Tarım alanlarının da ğılımına bakıldı ğında, tarım arazilerinin yakla ık 130.000 ha alanı tarla alanı, geri kalan 130.000 ha ba ğ bahçe alanıdır(Mu ğla Valili ği, 1998). Bu alanların da ğılımına bakarsak;

Tablo 8. Tarım Alanlarının Ürün Grubuna Göre Da ğılımı

Ürün Grubu Ekim Ekim Alanı Ürün Grubu % Oran alanı % Oran (ha) (ha) Hububat 68.241 35 Sebzelikler 23.346 18 Endüstri Bitkileri 104.987 53 Meyvelikler 11.315 9 Baklagiller 10.367 5 Zeytinlikler 82.515 64 Yem Bitkileri 6.322 3 Ba ğlar 12.765 1 Nadas 3.110 2 Narenciye 7.556 6 Ekilip Dikilmeyen Seracılık 2.192 3.337 2 2 Arazi (Mu ğla Valili ği, 1998)

Đlde üretimi yapılan ürünlerden, hububat olarak bu ğday, endüstri bitkisi olarak tütün, pamuk ve susam ilk sırayı almaktadır. Ancak son yıllarda tütün üretimi üzerindeki kamu deste ğinin azalması, üretimi diğer alternatif ürünlere kaymasına neden olmu tur. Özellikle dünya piyasasında sa ğlık trendi yükselen zeytin ve zeytinya ğına olan talep arttıkça bölge halkının zeytin yeti tiricili ği de artmaya ba lamı tır.

Meyve yeti tirilmesi içinde uygun iklim artlarına sahip olan ilde, meyve üretimi de son yıllarda modern tarımın yardımı ile artmı tır. Ancak yetersiz su kaynakları ve kıt arazi varlı ğı üretim artırmanın önündeki en büyük engeldir. Sebze üretimi ve seracılık ilde geli mi tir. Özellikle sulu tarım yapılabilen, E en çayı, Ula Göleti, Bodrum Mumcular Barajı, Dalaman Çayı etrafında seracılık geli me içindedir.

Hayvansal Üretim; Đlde, halkın geneline yayılabilmi en büyük gelir kayna ğı turizmden sonra tarımdır. Ancak turizmden elde edilen gelir tarımdan daha fazla olmasına ra ğmen, tarım kadar halkın geneline yayılamamı tır. Tarım, istihdam yönüyle bakıldı ğında, bölge halkının öncelikli i alanıdır.

Tarım alanında hayvansal üretim olarak il, iyi bir düzeydedir. Đlin yüksek yerlerinde daha çok yerli ırkların, a ağılarda sahil kenarları ve ehir ya ama alanlarına yakla ıldıkça

52 küçük aile i letmelerinin arttı ğı, bu i letmelerin süt ve besi hayvancılı ğında, kültür ırklarını kullandıkları görülmektedir (Mu ğla Valili ği, 1998). Bu ise küçük alanlarda, büyük çapta üretim yapılmasına olanak vermektedir.

Su Ürünleri; Đlin uzun kıyı alanları ve koyları balık üretimine olanak sa ğlamaktadır. Mu ğla’da yapılan avcılık faaliyetleri günü birlik olup, av sahaları kıyıya yakın durumdadır. Co ğrafik özellikler ve karasuları sorunundan dolayı aynı av sahaları çe itli avcılık faaliyetleri tarafından birlikte kullanılmaktadır. Mu ğla’da avcılık faaliyetleri a ğ-paragat tekneleri, kıyı sürütme ve trol tekneleri tarafından yapılmaktadır. A ğ-paragat tekneleri “piyade tipi” denilen ah ap teknelerdir ve Mu ğla bölgesindeki tekne sayısının %94’ünü olu turmaktadır. Tekne sayısı en fazla Bodrum’da olup, bunu Güllük, Marmaris ve Köyce ğiz takip eder. Mu ğla kıyısında balıkçılık üç alt grup altında faaliyet göstermektedir. Bunlar sırasıyla avcılık, dalyanlar ve kıyı kültür tesisleridir (Erdem, 2001).

Denizin yanında, Mumcular Göleti, Geyik Barajı, Ula Göleti, Köyce ğiz Dalyanı, Güllük Dalyanında balık üretimini yanında, yöre halkı tarafından balık avcılı ğı da yapılmaktadır. Bununla beraber akarsularda alabalıkçılık ve tarla balıkçılı ğı da yapılmaktadır. Đlde toplam olarak 39 alabalık ve 172 adet çipura ile levrek yeti tiricili ği olmak üzere 211 iletme mevcuttur. Bu i letmelerde yakla ık olarak 23.750 ton/yıl balık üretimi ve yeti tiricili ği yapılmaktadır(Tablo 9). Alabalık çiftliklerinin %70 oranında kuluçkahaneleri mevcut olup, kendi yavrularını üretmektedir. Di ğer i letmeler buralardan yavru satın alarak yeti tiricilik yapmaktadır (Mu ğla Valili ği, 1998).

Tablo 9. 2003 Yılı Kültür Balıkları Üretim Miktarları

Çipura 8.075 Ton Levrek 9.175 Ton Alabalık 6.500 Ton TOPLAM 23.750 Ton (Tarım Đl Müdürlü ğü)

Üretilen balıkların büyük bir kısmı ihraç edilmekte, bölge ve ülke ekonomisine katkıda bulunulmaktadır (Tablo 10).

53

Tablo 10. 2003 Yılı Balık Đhracat Miktarları

Đhraç Edilen Balıklar Đhraç Miktarları Đhraç Tutarları (TL) Đhracın Yapıldı ğı Ülke Çipura Levrek (taze Đtalya, Hollanda, So ğutulmu ) Almanya, Đspanya, 6.434.554 51.746.432.000.000 Đngiltere, Đsrail, Lübnan, Yunanistan Alabalık (taze 30.994 123.976.000.000 Hollanda Almanya So ğutulmu ) Alabalık Yılan Balı ğı Hollanda Almanya, 558.458 5.584.580.000.000 (Dondurulmu Füme) Đsviçre Toplam 7.024.006 57.184.988.000.000 (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003)

Ayrıca, Karadeniz’den il sularına gelen büyük kapasiteli balıkçı tekneleri ile orkinos, kılıç, torik, sardalya, kolyoz gibi balıklar yo ğun bir ekilde avlanmaktadır.

Arıcılık; Đlde arıcılık fenni yöntemlerle yapılmaktadır. Bölgenin %26 gibi büyük bir oranı orman ile kaplı olması ve ormanların çam muhteviyatının a ğırlıklı olması nedeni ile çam balı üretimi yüksektir. Ancak son yıllarda ya ama bölgelerinde yapılan zararlılara kar ı yapılan ilaçlamalar ile orman sünelerine kar ı yapılan ilaçlamalar arıların telef olmasına, arıcıların ise zarar etmesine neden olmaktadır. Orman yangınları da arıcılık ve bal sektörünün önünde engeldir.

2.5. Ticaret – Ula ım

2.5.1. Ticaret

Mu ğla, tarih boyunca Mente e Bölgesi’nin ula ım sistemini belirleyen bölgenin co ğrafi yapısı itibari ile kervan yollarının geçi noktalarının belirlenmesinde de etkili olmu tur. 19. yüzyılda Mente e Bölgesi’ni, Büyük Menderes Ovası’nın en önemli ticaret ve yönetim merkezi olan, Aydın’a ba ğlayan ula ım hattı, Ula-Mu ğla-Yata ğan ve Gökbel’den geçen ve daha sonra da Büyük Menderes Vadisi’ni izleyen kervan yoludur (Akça, 2002).

54 Đldeki irketlerin ço ğunlu ğu aile irketi niteli ğindedir. Đldeki sermaye irketleri genellikle turizm, in aat ve madencilik alanında faaliyet göstermektedirler (Mu ğla Valili ği, 1998). Đl genelinde 925 adet Anonim, 5.171 adet Limited irket bulunmaktadır. Đl Merkezi, Bodrum, Marmaris, Fethiye, Milas ilçeleri olmak üzere il genelinde toplam be Ticaret Odası bulunmaktadır. Ayrıca Đstanbul Deniz Ticaret Odasına ba ğlı olarak faaliyet gösteren Marmaris ve Bodrum Deniz Ticaret odaları mevcuttur. 507 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu’na tabi 34 adet Oda ve bir Esnaf ve Sanatkâr Odalar Birli ği faaliyet göstermektedir.

Đl ve ilçelerinde, kooperatifçilik bir hayli geli mi tir. Özellikle hizmet ve tarım alanında kurulmu kooperatifler ço ğunluktadır. Đl genelinde 822 adet Kooperatif bulunmaktadır (Sezer, 2004). 2000 yılı nüfus sayımlarına bakarsak, 1980 yılında %2.3 olan ticaret alanında çalı an sayısı, 2000 yılında %4.9’a çıkarak %113 lük bir artı göstermi tir. Ancak %4.9 rakamı ticaretin, gelir kaynakları arasında çok gerilerde oldu ğunu göstermektedir. Görülmektedir ki ticaret, Mu ğlalı için önem arz etmemektedir. Genelde Đlde ticareti yapan ticaret erbabı, ehir dı ından Đle göçen vatanda lardır (Mu ğla Valili ği, 2004).

2.5.2. Ula ım

Karayolları Genel Müdürlü ğünün web sitesinden alınan bilgilere göre Mu ğla Đli’nin kom u illere mesafesi, Mu ğla-Aydın 99 km, Mu ğla-Denizli, Mu ğla-Burdur 242 km, Mu ğla- Antalya arası 313km’dir. Đl merkezinin ilçelere mesafesi ise; Bodrum 111 km, Dalaman 86 km, Datça 124km, Fethiye 129 km, Kavaklıdere 53 km, Köyce ğiz 58km, Marmaris 55 km, Milas 63 km, Ortaca 76 km, Ula 14 km, Yata ğan 28 km’dir. Đlde bulunan yolların uzunlukları hakkında bilgi a ağıda verilmi tir(Tablo 11).

Tablo 11. 131. ve 26. ube Müdürlüklerine Ba ğlı Yollara Ait Bilgiler;

131. ube efli ği 26. ube efli ği Otoyol - - Devlet Yolu 170 591 Đl Yolları 77 324 Mevcut Yol Uzunlu ğu 247 915 (Karayolları Genel Müdürlü ğü, 2004)

55 Ula ım Planlaması

Đlde günlük olarak hareket eden insan sayısı hakkına imdiye kadar bir çalı ma yapılmamı tır. Her kentte oldu ğu gibi trafik yo ğunlu ğu (insan hareketleri) sabah i ba langıcı ve ak am i dönü ü saatlerinde fazla olmaktadır. Ayrıca turizm sezonunun ba lamasıyla beraber bir turizm ehri olmasından dolayı, yo ğunlukta gözle görülür bir artı söz konusudur. Đnsan hareketleri sırasında araç olarak otobüs, özel araçlar ve motosiklet kullanılmaktadır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Limanlar Fethiye Đlçesi’nde, Fethiye Liman Ba kanlı ğı’nca tescilli ve tescilsiz araçlar ba ğlamasına kayıtlı toplam 1.893 adet deniz aracı bulunmaktadır. Fethiye Liman Ba kanlı ğı sorumluluk sınırları içerisinde, Fethiye Đskelesi mevcut olup, Fethiye Belediyesi tarafından iletilmektedir. Kapasitesi aynı anda 2 gemidir. Datça Đlçesinde; yükleme ve bo altma amaçlı liman ve iskele bulunmamaktadır. Ancak yatların yana abilece ği Datça Merkez, Hayıtbükü ve Ak-Tur Sitesi Đskeleleri ve Palamutbükü ve Karaköy Körmen Balıkçı barınakları bulunmaktadır. Datça Liman Ba kanlı ğı’na kayıtlı 470 adet yat, yolcu motoru ve balıkçı teknesi vardır.

Bodrum Đlçesinde; Bodrum Yat Limanı, Bodrum Marina, Ören (Kemerköy) Termik Santral Đskelesi, Gökova Đskelesi, Akyarlar Balıkçı Barına ğı, Ortakent Balıkçı Barına ğı, Bitez Balıkçı Barına ğı, Yalıçiftlik Balıkçı Barına ğı, Ören Balıkçı Barına ğı mevcuttur.

Marmaris Đlçesi: Marmaris Liman Đ letmeleri A. .’ye ait bir adet Uluslararası Liman bulunmaktadır. Turunç Beldesi’nde yolcu tekneleri ve yatların ba ğlandı ğı yat yana ma yeri ve rıhtım mevcuttur.

56 Ta ımacılık

Tablo 12. Limanlar bazında yapılan yükleme bo altma bilgileri(2005 Yılı) hracat hracat hracat hracat Đ Đ altma altma Toplamı altma hracat Toplamı Toplamı hracat Toplamı thalat 2005 Kabotaj Bayraklı Türk Yükleme Bayraklı Yabancı Đ Toplam Yükleme Kabotaj Bayraklı Türk Bo Bayraklı Yabancı Đ Bo Transit Toplam Genel BODRUM 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 5.068 5.068 DATÇA 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 FETH ĐYE 0 0 34.500 34.500 34.500 0 0 0 0 0 0 34.500 GÖCEK 0 0 0 0 0 139.988 2.348.24 GÜLLÜK 2 1.691.668 656.572 2.348.240 1.450 0 0 0 1.450 24.590 2.374.282 2 MARMAR ĐS 0 136.852 112.496 249.348 249.348 28.851 4.395 0 1.450 33.246 18.540 301.134 (www.denizcilik.gov.tr)

Fethiye; Liman sınırları içerisinde Çalı -Fethiye arasında deniz yolu ile yolcu ta ımacılı ğı yapılmaktadır. 2003 yılı içerisinde Fethiye Limanına deniz yolu ile 2.529 adet yolcu gelmi ve gitmi tir.

Datça; Yaz aylarında Bodrum-Datça arası kar ılıklı olarak feribot seferleri yapılmaktadır. Yine yaz aylarında Yunanistan’ın Rodos ve Sömbeki Adaları ile deniz otobüsü seferleri vardır.

Bodrum; Liman Ba kanlı ğı’nca tescilli ve tescilsiz araçlar ba ğlamasında 2.363 deniz aracı kayıtlı olup, göl ve nehir ta ımacılı ğı mevcut de ğildir. Ayrıca, Bodrum/Kos arasında düzenli sefer yapan feribotlar ile Bodrum Đlçesi’ne transit olarak u ğrayan yabancı bayraklı yolcu gemileri mevcuttur. Liman Ba kanlı ğınca 2003 yılına ait deniz trafi ği ile ilgili bilgiler aağıdadır.

Gelen Gemi (Transit) :254 Giden Yolcu :63.614 Gelen Yat (TC-Yabancı) :5.086 Gelen Yolcu :66.344 Feribot (TC-Yabancı) :1.319 Transit Yolcu :84.789

Havayolları

Đl sınırları içerisinde Dalaman Đlçesi’nde Dalaman Uluslararası Havaalanı, Milas Đlçesi’nde de Bodrum-Milas Havaalanı bulunmaktadır.

57

2.6. Enerji Üretimi

Đlin enerji üretimi, Yata ğan Termik Santrali, Yeniköy Termik Santrali, Kemerköy Termik Santrali ve i letmede olan Ba ğcı HES, E en-Konak-Fethiye II. Merhale Projesi, Fethiye HES, Bereket II-III-IV-V HES, Yukarı E en Projesi E en II. HES’lerden aracılı ğı ile yapılmaktadır.

Mu ğla Đli’nde toplam hidroelektrik enerji potansiyeli yılda ortalama 2.397,67 milyon kilovat saat olup, Kargı HES Çaybo ğazı Deresi, Kargı HES Kargıçayı, Kızıldere HES, Uzunbük I-II-III projeleri ön inceleme ve master plan tamamlanması, Yukarı Akçay HES, Aağı E en I-II-III-IV HES, Çaldere HES, Yankılar HES, A ağı Dalaman Projesi (Sami DOYDAM HES, Narlı HES, Gökyar –HES, Bereket VI HES), Yukarı E en Projesi (E en I HES, Bey HES, Karaçay I, II HES) planlaması tamamlanan projelerdir. Bereket I HES ve Aağı Dalaman Projesi, Akköprü Barajı ve HES in a halindedir. Đ letmede olan Ba ğcı HES, Een-Konak-Fethiye II. Merhale Projesi, Fethiye HES, Bereket II-III-IV-V HES, Yukarı E en Projesi E en II.HES’lerden yılda toplam 530,10 milyon kilo vat saat enerji üretilmektedir. (DS Đ, 2001), (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003)

Yata ğan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerindeki enerji üretimi interkonnekte sisteme ba ğlı olarak yapılmaktadır.

Tablo 13. Mu ğla Đlindeki Termik Santraller

SANTRAL ĐN ADI ĐLÇES Đ GÜCÜ TES ĐSĐN SAH ĐBĐ VEYA Đ LETEN F ĐRMA Yata ğan Termik Yata ğan 3*210=630 MVA TEA Genel Md. Santrali (Kömür) Yeniköy Termik Milas 2*210=420 MVA TEA Genel Md. Santrali (Kömür) Kemerköy Termik Milas 3*210=630 MVA TEA Genel Md. Santrali (Kömür) (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003)

58 2.7. Madencilik

Mu ğla, yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengindir. Đlde yo ğunluk sırasıyla; maden kömürü, feldspat, krom, grafit, kalsit ba ta olmak üzere, kuvarz, zımpara, alüminyum, dolamit, mika madeni üretimi yapılmaktadır. Ayrıca özellikle son yıllarda çok büyük geli me kaydeden mermer ocak i letmecili ği ve mermer kesme fabrikalarının sayısında da Ülkemiz bazında oldukça büyük bir artı görülmektedir. Ülkemiz mermer üretiminin çok büyük bir kısmı ilde yapılmaktadır. Krom madeni Fethiye, Dalaman, Ortaca ve Köyce ğiz ilçelerinde üretilmektedir. Üretim devlet (Etibank) ve özel sektör tarafından gerçekle tirilmektedir. Önemli yeraltı zenginliklerinden olan maden kömürü ortalama 2200-2400 kalorili 250 milyon ton rezervi olup, bu yataklar Merkez, Yata ğan ve Milas ilçelerinde bulunmaktadır. Üretilen kömürün tamamına yakını TK Đ, GEL Đ (Güney Ege Linyitleri Đ letmesi) ve YEL Đ (Yeniköy Linyitleri Đ letmesi) tarafından gerçekle tirilmektedir. Üretilen kömür ba ta Yata ğan, Milas (Yeniköy) ve Kemerköy termik santrallerinin ihtiyacını kar ılamada kullanılmaktadır. Çok az bir kömür bölge halkı ve sanayi tesislerince tüketilmektedir. Kamu sektörü dı ında özel sektör tarafından Merkez, Milas ve Yata ğan ilçelerinde de kömür üretimi yapılmaktadır.

Son yıllarda feidspat, kuvarz ocak i letmecili ği ve feldspat kuvarz kırma, ö ğütme ve hazırlama tesisleri sayısında da büyük bir artı gözlenmektedir. Özellikle Milas ve Yata ğan ilçelerinde üretilen feldspat ve kuvarz madenleri Milas ilçesi hudutlarında kurulan tesislerde hazırlanıp, yurtiçi ve yurtdı ı satı larında çok önemli bir yer tutmaktadır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003), (Mu ğla Valili ği, 1998).

Sanayi Madenleri: Zımpara; Yata ğan-Milas ( Đsmail Da ğı, Bencik, Kayaderesi, Savranda ğı) yataklarıdır. Rezerv, Etibank tarafından i letilmektedir. Milas civarında toplam 15.500.000 ton görünür rezerv muhtemeldir. Yata ğan civarında ise 1.875.000 ton muhtemel rezerv olup, ekonomik de ğildir.

Mermer: Kalına ğıl Köyü “Ege Bordo” kırmızı renkte, istli dokulu olup, iletilmektedir. Kavaklıdere-Slakım, Ba alan “Kavaklıdere Mermerleri” olarak iletilmektedir. Ayrıca demir ye il ve baloniksi bilinen di ğer mermerlerdir. Milas, Yata ğan, Kavaklıdere Đlçelerinde mermer yatakları mevcuttur.

59 Dolomit: Fethiye Đncirköy ve Sekiköy yatakları ile Milas Ören Yata ğı’nda rezervleri vardır. Asbest: Marmaris Armutlan Yata ğı’nda, Feldspat: Milas Đlçesi Đkizta , Çukurköy, Ketendere Köyleri ve civarında Sodyum feldspat (albit) yatakları, Kalsit: Milas-Yata ğan yatakları, Kireçta ı: Yata ğan Alda ğ Tepe, Milas-Ören-Küçükda ğ Yata ğı, Krom: il genelinde 129 adet krom yata ğı, Kükürt: Milas-Karacahisar Yata ğı bulunmaktadır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Metalik Madenler: Boksit: Yata ğan (Me elik, Kayaderesi, Çaltutmaz, Dedeom, Seydor) Yata ğı, Manganez: Fethiye-Gökçeovacık, Akseki, Mendos, Da ğdibi yatakları, Manyezit:Datça-Kızlan Köyü Yata ğı ve Köyce ğiz-Damdır Köyü Yata ğı bulunmaktadır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Enerji Madenleri

Tablo-14 Linyit Yatakları

Saha Adı Rezerv (1.000 ton) Kullanım Yeri Đ letme ekli

Görünür Muh. Müm. Toplam Genel Đ letilen Toplam Milas Karacasalih 85.770 - - 85.770 85.770 49.000 Teshin Santral Kapalı Milas Ekizköy 37.623 - - 37.623 37.623 20.314 Santral Kapalı Milas Ekizköy 53.357 - - 53.357 53.357 36.820 Santral Açık Milas Sekköy 70.500 - - 70.500 70.500 48.670 Santral Açık Milas Sekköy 13.180 - - 13.180 13.180 8.350 Santral Kapalı Milas Hüsamlar 88.846 - - 88.846 88.846 79.961 Santral Açık Milas Alakilise 9.013 - - 9.013 9.013 6.720 Teshin Kapalı Milas Alakilise 1.079 - - 1.079 1.079 971 Teshin Açık Milas Çakıralan 15.621 - - 15.621 15.621 12.415 Teshin Santral Açık Yata ğan Tınaz 41.752 - - 41.752 41.752 35.600 Santral Açık Yata ğan Ba ğyaka 11.897 - - 11.897 11.897 10.800 Santral Açık Yata ğan Eskihisar 89.664 - - 89.664 89.664 84.400 Santral Açık Yata ğan Eskihisar 10.616 - - 10.616 10.616 - Santral Kapalı Yata ğan Turgut 70.000 60.000 - 130.000 130.000 - Teshin Santral Kapalı Yata ğan Bayır 109.063 - - 109.063 109.063 - Teshin Kapalı TOPLAM 707.981 60.000 - 767.981 767.981 394.021 (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003)

60

III. KIYI ALANLARI YÖNET ĐMĐ

3.1. Kıyı Alanları Yönetimi Kavramı

Günlük dilde kıyı, deniz, göl, akarsu gibi her türlü do ğal ve yapay su kütlesini çevreleyen toprak eridini deyimler. Kıyı alanı için yöre, erit, çizgi, ku ak vb. gibi terimler sıkça kullanılmı tır. Yakın tarihimize kadar deniz bilimleri açısından “sahil çizgisi” ve “kıyı hattı” tanımlanmı tır. Uzun süre kıyı alanı co ğrafi ve morfolojik yakla ımlar dı ında çok disiplinli bir akademik bütünlük içinde ele alınarak kavramsal analizi yapılmamı tır. Ne zaman ki kıyı alanı sosyo-ekonomik açıdan bir de ğer göstermeye ba lamı bu süreçten itibaren kıyı alanı özel bir düzenlemeye konu olmu ve di ğer bilim dallarının da konusu haline gelmi ve bu bilim dallarınca tanımlanmaya ba lanmı tır. 1980’li yıllarla birlikte klasik co ğrafi yakla ım yerini sosyo-ekonomik içerikle zenginle tirilmi kıyı kavramının kavramsal tanımlamasına bırakmı tır.

Bugün farklı akademik çevrelerce (jeomorfolojik, co ğrafik, o inografik, çevreci, hukuk vb.) kıyı kavramı tanımlanmı tır. Farklı akademik çevrelerin yapmı oldu ğu tanımlamalarda örtü en, odakla an ortak nokta olarak kıyı; deniz, tabii, suni göl ve akarsuların ta kın durumları dı ında suyun kara noktasına de ğdi ği noktadan sonraki kara yönünde su hareketlerinin olu turdu ğu kumluk, çakıllık, kayalık, ta lık, baltalık gibi özel bir amenajman ve ekolojik koruma gerektiren biyolojik bir zenginlik, deniz ve kara ekosistemlerinin bulu tu ğu ve her iki sistemin birbirini etkiledi ği co ğrafi bir alandır (Akkaya vd, 1998). Bu alan insano ğlunun tarihi süreç içersinde olu turdu ğu kültürel ürün olup, fiziksel bir alanla birlikte soysal bir alanı da ifade edilmektedir. Kıyı alanları çok boyutlu olu um olarak yasalarla de ğil genel bir mekân politikası ile tanımlanmalıdır.

Kıyı alanı, deniz ve kara ekosistemlerinin bulu tu ğu ve her iki sistemin birbirini etkiledi ği kadar birbirlerinden de etkilenen, bu yüzden de çok zengin bir ya am ortamı olu turan co ğrafi bir bölgedir. Kıyı devletlerinin toplam nüfuslarının yakla ık yarısı kıyılarda ya amakta ve bu ülkelerin iç kesimlerinden kıyılara do ğru ya anan göç giderek artmaktadır

61 (Güne vd, 1998). Pek çok kullanım için çekim merkezi olan kıyı alanları, bir yandan be eri hayat için önemli bir kaynak özelli ği gösterirken kara ve kıyı ekosistemleri arasında bir geçi bölgesi olması nedeniyle, içerdi ği do ğal zenginlik ve bio çe itlilik açısından korunması gereken önemli bir ya am alanı olarak kar ımıza çıkmaktadır (Sönmez ve Görer, 1998).

Kıyı kaynaklarına ili kin olarak iki temel kar ıtlık söz konusudur. Birincisi; kıyı kaynaklarının insan yararı için kullanımı ve böylece tüketilmesi zorunlulu ğu, ikincisi ise, bu kaynakların uzun vadeli kullanımlar için saklanması ve korunması gere ği. Birçok ülkede bu iki kar ıtlık son derece kritik bir a amaya gelmi , kıyı alanları ve kaynakları telafisi mümkün olmayacak ekilde bozulmu tur (Dünya Bankası Raporu, 1993).

3.1.1. Kıyı Alanları Yönetiminin Gereklili ği

Dünya üzerinde kıyı bölgeleri yakla ık 600.000 km uzunlu ğunda ve geni li ği birkaç yüz metreden binlerce km kadar olabilen oldukça karma ık bir yapıya sahip dünya yüzölçümünün % 18’ini kapsayan bölgeleri olu turmaktadır. Bu bölgelerde dünya nüfusunun % 80’inden fazlası ya amaktadır ( Đrtem ve Kabda lı, 2001). Avrupa ülkelerinde ya ayan yakla ık yediyüz milyon ki inin ikiyüz milyonu kıyı bölgesinde ya amakta olup bu rakam Mavi Plan raporunda belirtildi ği gibi 2010 yılı için ikiyüz elli milyon ki i olaca ğı tahmin edilmektedir (Akkaya, 2004-a). Kıyı bölgelerindeki nüfus baskısını Türkiye ölçe ğinde de ğerlendirdi ğimizde; nüfusun kıyı bölgelerinde iç bölgelerden daha yo ğun oldu ğu görülmektedir. Đdari yapı içersinde yirmi dokuz ilimiz ülke genel nüfusunun %52’si ile genel co ğrafi alanının % 30’unu kapsayan kıyı alanında ya amaktadır. Ülkedeki nüfus artı hızı % 0,15 iken, bu oran kıyı bölgelerinde % 0,19’dur.

Buna kar ılık kıyı bölgeleri son derece hassas do ğal yapıya sahiptirler. Kıyılar, yapısal, fiziksel çevre ve ekolojik açılardan artan nüfus yo ğunlu ğuna ba ğlı hızlı bir bozulmaya u ğramaktadır. Özellikle hızlı sosyo-ekonomik geli me talebi son yıllardaki iklim de ğiikliklerinin de yarattı ğı do ğal dengesizlikle birlikte son derece olumsuz etkileri ortaya çıkarmaktadır.

Kıyı bölgelerinin do ğal yapısında ortaya çıkan sorunlar sadece kıyı alanlarındaki insan faaliyetlerinden kaynaklanmamakta, kıta içi faaliyetlerde kıyı bölgelerinde bozulma ve

62 de ğiime neden olmaktadır. Özellikle akarsulara yapılan evsel ve endüstriyel atık de arjları tarımsal faaliyetten kaynaklanan artık sular ve barajlar yoluyla suların kontrolü ve özellikle sulama amacıyla çevrilmesi çok önemli sorunların kayna ğını olu turmaktadır (Brown, 2001).

Tüm dünyada oldu ğu gibi ülkemizde de cazibe merkezi olan kıyılar üzerinde toplumun de ğiik kesimleri kullanım ve yönetim talebinde bulunmu lar ve bunun sonucunda yasalar ile birlikte, bir ekilde hak sahibi olmu lardır. Bu durum bir elden yönetilmesi gereken kıyılarımızın yönetiminde karga anın do ğmasına neden oldu ğu gibi, bu alanların tahribini de beraberinde getirmi tir. Bu bozulmada, ileti im ve ula ım teknolojilerinde ya anan niteliksel geli meler nedeni ile de ğien üretim ve pazar ili kileri önemli rol oynamı tır.

Di ğer taraftan do ğal ekolojik sistemlerde oldu ğu gibi kıyı sistemlerinin de korunarak ve sürdürülebilir bir yönetim anlayı ı ile gelecek nesillere bozulmadan aktarılması önemli ve gereklidir. Bu anlayı çerçevesinde gelecek nesillerin sürdürülebilir kıyı alanları yönetimi üzerine e ğitilmeleri gerekmektedir.

3.1.2. Kıyı Alanları Yönetiminin Amacı

Dünya ekonomisi ve siyaseti içerisinde geli mekte olan ülke olarak adlandırılan tanım içerisinde yer alan Türkiye, 1930’lu yıllarda ba layan planlı büyüme modelleri ve 1960’lı yıllarda kurulan Devlet Planlama Te kilatı ile kendisine planlı özel giri imci modeline uygun bir yer aramakta ve bu model içerisinde geli me çabalamaktadır. Tam anlamıyla plan yapılamadı ğı veya siyasi mekanizmanın menfaatler u ğruna planlarda de ğiiklik yapma ihtiyacı duyması, dengesiz yatırımlar ve dengesiz sanayile menin getirdi ği e itsiz büyüme ve kentsel alanlarda yı ğılmalar, kırsal alanlarda optimum üretim sürecinden uzakla maları, büyümenin toplumun bütün katlarına ula masını engellemi tir. Di ğer yandan do ğal kaynaklar belli gruplar lehine yok edilirken, çevre, insanlıktan uzak dengesiz bir ortama dönü mektedir.

Büyümenin dengeli bir ekilde tüm ülke düzeyine yayılması ve kalkınma için yapılan planların siyasi mekanizmadan uzak, bilimsel yollarla yapılması, devletin iyi bir uygulayıcı ve yol gösterici olması gerekmektedir. Do ğal yapısı itibariyle bir yarımada ülkesi olan ülkemiz ve tez konusu olan Mu ğla ili ve ilçeleri, üzerinde ya ayan insanlar ve do ğal kıyı mekânlarının tüketiminin planlı bir ekilde yapılması, ileride do ğacak onarılamaz kayıpların planlama ile

63 ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Kıyılar planlı kullanıldı ğında mevcut üretim ili kilerinde bile karar mekanizmalarını tatmin edecek, hızlı ve yeterli üretim düzeyini sa ğlayacak potansiyele sahip olacaktır.

Geli mi ülke diye tabir edilen ülkelerde do ğal kaynaklar ve çevrenin önemi, sanayile me sonrası dönemde, kaynakların elden çıkmaya ba laması ile daha çok anla ılmı tır. Geli mekte olan ülkemizin gelecekte, geç kalınmadan do ğal kaynakların, çevrenin ve kıyı alanlarının planlı bir ekilde programlanması ve tüketimin bu programa uygun yapılması gerekmektedir.

Kıyılar, de ğiik ölçeklerde bitki ve hayvan dokusu ile hava, su, toprak ve insanı birbirine ba ğlayan çevre yapısına sahiptir. Üzerinde de ğiik kültürleri barındıran, tarihten gelen kültürlere be iklik eden kıyı alanları, insano ğlunun elinin de ğmesiyle özellik kazanırken, yakın dönemde nüfus ve eylem patlaması nedeniyle hızla artan mekân ve çevre ihtiyacı ile ekil de ğitirmeye, özelle meye, kirlenmeye ve bir bakıma tükenmeye sahne olmaktadır.

Kıyılar yüklendikleri görevlerin yanı sıra kıt ve bozulabilir yapılarıyla çapra ık bir ikilem olu tururlar (Karabey, 1984). Kıyı alanları politikasının asıl amacı, kıyıya paralel olarak yo ğunla an yerle imler ve etkinlikler ile kıyı alanları üzerindeki yatırımı ve artı de ğeri çevreye yaymak ve düzenli ve sürdürülebilir bir kalkınmayı sa ğlamak olmalıdır.

3.1.3. Kıyı Alanları Yönetiminin Đlkeleri

Bütünle ik kıyı yönetimi söylemi ilk kez 1960’lı yılların sonlarında ortaya atılmı ve ilk Kıyı Yönetim Yasası 1972 yılında Amerika Birle ik Devletlerinde uygulamaya konulmu tur. Kıyı yönetimi, çok geni yelpazeye yayılan u ğra alanlarını içeren bir çaba oldu ğu için, kavram, amaç, kapsam, yakla ım ve kullanılabilir araçlar açısından uzunca bir geli me dönemi geçirmi tir. Kıyı yönetiminin yakla ık otuz yıllık evrimi sonrasında kimi temel ilkelerin ve yakla ımların, ba arılı kıyı yönetimi için gerekli oldu ğu genellikle kabul edilmektedir. Avrupa Toplulu ğu’nun, kıyı yönetim stratejisi üzerine yakınlarda yayımlanan bir raporunda bu ilkeler a ağıdaki gibi sıralanmı tır.

1. Geni ve bütünsel bakı açısı (co ğrafya ve kapsanan konular açısından);

64 2. Uzun dönemli bakı açısı;

3. Geli en bir süreç içerisinde uyarlamalı yönetim;

4. Yerel özelliklerin ve de ğiikliklerin yansıtılması;

5. Do ğal süreçlere uygun çalı ılması;

6. Katılımcı planlama (tüm ilgilenenlerin ve etkilenenlerin bakı açılarını kapsayaraktan);

7. Tüm ilgili yönetim organlarının katılması ve desteklenmesi;

8. Bir dizi yönetim araçlarının birlikte kullanılması.

Yukarıda görüldü ğü üzere “bütünsellik”, “katılım”, “bilimsel verilere dayanmak”, “do ğal süreçlere olabildi ğince uymak”, “elde edilen yeni bilimsel veriler do ğrultusunda uyarlamalı yönetim” ve günü kurtarmak yerine “uzun önemi kapsayan bakı açısı” ba arılı kıyı yönetiminin “olmazsa olmaz” ilkeleri arasındadır. Ayrıca kıyı yönetimiyle ilgili sorunlar ortaya çıktı ğında çözüm aramaya yönelik “tepki veren bir yönetim yakla ımı” yerine, bu tür sorunların olu masını engellemeyi amaçlayan “önlem alan yönetim yaklaımı”nın daha akılcı oldu ğu kabul edilmektedir (Özhan, 1997).

3.1.4.Bütünle ik Kıyı Alanları Yönetimi

Neden kıyı alanlarının yönetimi? Kentle menin ve ekonomik etkiler kıyı alanları üzerinde baskı yaparak, yeni çevre sorunlarının ortaya çıkmasına veya mevcut sorunların nicelik ve nitelik açısından de ğiimine neden olmu tur. Geleneksel çözüm metotları bu sorunları çözmede yetersiz kalınca dünya ölçe ğinde yeni çözüm arayı ları ortaya çıkmı tır.

Yeni arayı ların ba langıcını 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı olarak kabul edebiliriz. Bu konferansta yayınlanan Yerel Gündem 21 uygulamasının 17. bölümünde önerilen bütüncül (bütünle ik) kıyı alanları yönetimi alanındaki ilkeler, kıyı yönetiminin bugünkü çatıyı olu turdu ğu söylenebilir. Bütünle ik kıyı alanları yönetiminin genel bir tanımlaması yapılırsa;

65 Bütünle ik Kıyı Alanları Yönetimi; dinamik, çok-disiplinli ve iteratif bir süreç olup, kıyı alanlarında sürdürülebilir yönetimi güçlendirmeyi hedefler. Bilgi toplama, planlama, karar verme, yönetim ve uygulamanın izlenmesi gibi bir tam döngüyü içerir. BKAY; tüm payda ların, bilgilendirilmi katılımını ve i birli ğini kullanarak, belirli bir kıyı alanındaki amaçları de ğerlendirmeyi ve bu amaçlara ula mak için gereken eylemleri gerçekle tirmeyi hedefler. BKAY; uzun vadede çevresel, ekonomik, sosyal, kültürel ve rekreasyonel amaçların dengelenmesini gözetir. Tümü, belirli sınırlar dâhilinde do ğal dinamikler tarafından ayarlanmaktadır. BKAY tanımı içindeki ‘Bütünle ik’ kavramı; amaçların ve ayrıca bu amaçlara ula mak için gerek duyulan bile enlerin bütünle tirilmesine atıfta bulunmaktadır. Tüm uygun politika alanları, sektörleri ve idare seviyelerinin bütünle tirilmesi anlamındadır. ‘Bütünle ik’ kavramı; hedef alınan bölgenin karasal ve denizel bile enlerinin de zaman ve yer olarak bütünle tirilmesi anlamındadır.

Bu amaçla her ülke, kıyı alanlarına ili kin olarak tüm sektörleri kapsayan bütünle ik bir politika ve karar alma süreci olu turmayı, kullanım kararlarının etkilerine ili kin koruyucu ve ihtiyati önlemler almayı, kaynak ve çevre muhasebesi gibi yöntemleri kullanmayı, ilgili tüm tarafların bilgiye eriimi ile planlama ve karar alma süreçlerine katılımının sa ğlanaca ğı ko ulları yerine getirmeyi, taahhüt etmektedir. Yerel ve ulusal düzeylerde, kıyı ve deniz kaynaklarının bütünle ik yönetimi ve sürdürülebilir geli iminin sa ğlanmasına yönelik olarak ise a ağıdaki etkinliklerin e güdümünü sa ğlayacak mekanizmaların gerçekle tirilmesi üzerinde durulmaktadır.

• Arazi ve su kullanım planları ile yerle im politikalarının, sürdürülebilir bütünle ik kıyı ve deniz yönetimi plan ve programlarının, kritik alanları belirleyen kıyı profillerinin ve acil durum planlarının hazırlanması ve uygulanması ile çevresel etki de ğerlendirilmesinin yapılması ve sonuçlarının izlenmesi,

• Yerle im alanlarında çevrenin korunması için gerekli arıtma ve altyapı tesislerinin yapılması ve iyile tirilmesi, çevre sorunu olu turan etkenlerin periyodik olarak izlenmesi, tahrip olmu do ğa alanlarının iyile tirilmesi,

• Sürdürülebilir geli meye yönelik kıyı alanlarını etkileyen sektörlere ili kin (turizm, balıkçılık, sanayi, tarım, kentle me vb.) programların bütünle tirilmesi.

66 • Đnsan kaynaklarının geli tirilmesi, e ğitim, bilinçlendirme ve bilgilendirme programlarının hazırlanması, çevre dostu teknolojilerin kullanımının te viki ve çevre kalite ölçütlerinin geli tirilerek uygulanması(Güne vd, 1998).

3.1.5. Kıyı Kavramı ve Tanımlaması

Kıyı, sınırlı iki alanı birbirinden ayıran çit, set, duvar vb.nin bulundu ğu yer, kenar, yaka anlamlarını ta ımaktadır. Ayrıca “Kenar, özellikle su kenarı” birinci anlamı ve “Karanın deniz boyunca uzanan kısmı, sahil” olarak ikinci bir anlamı ile sözlüklerde yer almı tır. Ansiklopedik tanımlarda; Deniz, göl, akarsu gibi her türlü tabii su kütlesini çevreleyen toprak eridi, denizin en alçak çizgisi ile kara arasındaki temas bölgesi olarak da tanımlanmı tır.

Kıyının neresi oldu ğu konusunda uzun süre co ğrafi ve morfolojik yakla ımlar dı ında çok disiplinli (multidisipliner) kavramsal tanımlama yapılmamı , deniz ve kıyının stratejik, sosyo-ekonomik açıdan de ğer ifade etmeye ba lamasıyla birlikte kıyı di ğer bilim dallarının da konusu haline gelmi tir(Do ğan vd, 2005). Konuya de ğiik açıdan e ğilen disiplinlerin bu tanıma getirdi ği içerikler ise kıyı mekânı için çok boyutlu ve her fiziksel ortamda de ğiik yaygınlık kazanan özelli ğine uygun, geni kapsamlı bir tanım getirilmesini zorunlu kılmaktadır. “Do ğal co ğrafya ölçütlerine göre, kıyı mekânı, kara ile denizin temas nok1alarının meydana getirdi ği kıyı çizgisinden ba layarak sitin özelliklerine göre denizin do ğal, iklimsel ve ekillendirici etkilerinin eri ti ği sınıra kadar karaların içine do ğru uzanır” (Karabey, 1984). Jeomorfoloji disiplinine göre kıyı, sadece kara ile deniz arasında bir sınır çizgisi de ğildir. Boyu belirlenebilen eni çe itli geni likte bir alandır. Daha çok deniz ve göllerin yüzyıllardan beri süregelen hareketleri ve de ğiimler ile olu mu alanlar olarak kabul edilir. Kıyı yerle mesi için kıyıya ba ğlı yerle me alanı ile daha geni bir alan tanımlanır (Büyükvelio ğlu, 1998).

Kıyı Türkiye'de yürürlükte olan kıyı yasalarında bir alan olarak sınırlanmaktadır. Yasaya göre “Kıyı; kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı” ifade eder. Kıyı tanımında yardımcı kavramlardan olan kıyı kenar çizgisi kıyının karadaki sınırıdır. Kıyının alt bölümü ise sadece sahil erididir.

Kıyı karadaki veya denizdeki sınırlar olarak ele alındı ğı di ğer bilimsel tanımlamada

67 ise, hem deniz veya gölün kenarına yakın bir kara eridi (sahil alanını) hem de su yüzeyinin karayla yakın temas halinde oldu ğu alanları tanımlar. Bütün bu tanımlardan kıyı, su kütlelerinin, kara kütleleri ile bulu tu ğu noktaların olu turdu ğu çizgi, alan ve mekân olarak ayrı ayrı tanımlanmaktadır (Büyükvelio ğlu, 1998).

3.1.6. Farklı Disiplinlerde Kıyı Kavramı

3.1.6.1. Jeomorfoloji ve Kıyı Kavramı

Kıyı, do ğal bir yeryüzü biçimi olarak, deniz, göl ve akarsularda suyun karaya temas etti ği, su ve kara yönünde uzunlamasına devam eden bir sınır çizgisi ya da alt sınırını bu temas çizgisinin olu turdu ğu, geni li ği meteorolojik olaylara göre de ğiebilen alan olarak tanımlanmaktadır ( Đzbırak, 1969).

Kıyı, bu tanımlamadan da anla ılaca ğı üzere sabit bir çizgi de ğildir. Dı etkiler ile de ğiken bir yapıya sahiptir. Ayrıca bu de ğikenlik düzenli bir de ğiiklik de de ğildir. Belki bu belirsizlikten dolayıdır ki hukuki kavram olarak kıyının belirlenmesinde do ğal yapısına ili kin tanımlamadan kısmen yararlanılıyorsa da birbiri ile tıpatıp uymamaktadır. Zira Kıyı Kanunu kıyıyı, 4. Maddesinde, ta kın durumları dı ında esas almı tır.

3.1.6.2. Çevre Bilimi ve Kıyı Kavramı

Çevre bilimcilere göre kıyı denizel ortam ile karasal ortam arasındaki etkile imin nitelik ve yo ğunlu ğunu kontrol eden bir alandır. Bu bölgedeki kaynakların do ğal yapılarının ve ekolojik de ğerlerinin korunarak sürdürülebilirli ğinin devamı ekolojik olarak son derece önemlidir. Turizm, tarım, sanayi, kentle me vb. faaliyetler kıyı kayna ğının kullanımı konusunda sınırsız rekabet içerisindedir. Bu rekabetin olumsuz sonuçları ekoloji bilimi ile do ğrudan ilgilendirilmekte olup ekoloji kıyıyı korunacak bir zenginlik olarak bakmaktadır (Do ğan vd, 2005).

3.1.6.3. Co ğrafya Bilimi ve Kıyı Kavramı

Kıyı, denizi çevreleyen de ğiken geometrik bir alan olmasının sonucu co ğrafya bilimi

68 ile yakından ili ki içerisindedir. Co ğrafya terimi olarak kıyı, biriktirme, a ındırma ve yı ğınma suretiyle olu turdu ğu yüzeysel biçim olarak tanımlamakta, bir yeryüzü ekli olarak kabul etmektedir (Do ğan vd, 2005).

3.1.6.4. Ekonomi Bilimi ve Kıyı Kavramı

Miktarı sınırlı ve üretilemeyen do ğal kaynaklar ve özellikle de kıyıların kullanımında bu bölgedeki toprak sahiplerinin ekonomik çıkarı ile toplum çıkarı arasında bir yapısal denge kurulmasını gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla ekonomik sistemin i leyi kurallarına uygun olarak sosyal ve fiziki yapıda de ğiim ve farklıla malar kavramsal tanımlamalarda da de ğiiklikler meydana getirmektedir. Klasik iktisatçıların do ğal kaynaklara ve kıyıya bakı ı “serbest mal” eklinde olmu , zamanla bu kaynakların kıt oldu ğu anla ılmı tır.

3.1.6.5. Hukuk Bilimi ve Kıyı Kavramı

Do ğal bir yeryüzü biçimi olarak kıyı, jeomorfoloji, co ğrafya, ekoloji vb. bilimlerin konusu oldu ğu kadar zaman içerisinde kazanmı oldu ğu sosyo-ekonomik önemle birlikte hukuk sistemi tarafından kedisine birtakım hukuki sonuçların ba ğlandı ğı bir kavram haline gelmi tir(Akın, 1998). Kanun koyucu sosyo-ekonomik açıdan bir de ğer göstermeyen kıyı alanını uzun dönem özel bir hukuki düzenlemenin konusu haline getirme gere ği duymazken kıyı alanı üzerinde spekülatif kullanım baskısının artması, sosyo ekonomik açıdan artan rantsal önemi, toplumsal bilinçlenme ve pozitif etkiler hukuk sisteminin soruna yakla ımını gerekli kılmı tır (Do ğan vd, 2005).

3.1.7. Kıyı Alt Bölümleri ve Tanımları

Kıyı tanımının alt parçalarını iki gurupta de ğerlendirilecektir. Kıyı çizgisi, kara ile denizin temas noktalarının meydana getirdi ği bir kara boyunca uzanan bir çizgidir ve bütün kıtaları çevreler.

Sahil eridi , deniz veya göl sularının en alçak oldukları zaman çekildikleri sınır falezlerin kaidesi arasında kalan erittir. Kıyı Çizgisi, herhangi bir anda kara ile denizi ayıran

69 sınır çizgisidir, sabit de ğildir. Kıyı çizgisi iki erit olu turur: Ard kıyı, herhangi bir anda kıyı çizgisi ile suların en çok ilerledi ği sınır arasındaki erit, Ön kıyı, kıyı çizgisi ile suların en çok çekildi ği sınır arasındaki erittir.

Açık kıyı , ön kıyının dı sınırlarından, açıklara do ğru uzanan sı ğ ve geni li ği de ğiik bölgedir.

Kıta sahanlı ğı, ön kıyının dı sınırından, yakla ık 200 mt. derinlikte su altı zemini eğim ve kırılma noktasına kadar uzanan az e ğimli bölgedir.

Kıta yamacı, su altı zemininin kıta sahanlı ğı sınırından sonra hızla derinle ti ği bölgedir (Karabey, 1984).

3621/3830 Sayılı Kıyı Kanunu ve Uygulama Yönetmeli ğine göre; Kıyı Kanununun amacı, deniz, tabii ve suni göllerle akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin etkisinde olan ve bunların kıyılarını çevreleyen sahil eritlerinin do ğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplumun yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarını belirlemektir.

Kıyı Çizgisi: Deniz, göl ve akarsularda, suyun ta kın durumları dı ında kara parçasına de ğdi ği noktaların birle mesinden olu an meteorolojik olaylara göre de ğien do ğal çizgidir. Tabii ve suni göllerde Devlet Su Đ leri Genel Müdürlü ğünce belirlenen maksimum su kotu kıyı çizgisini belirler.

Kıyı Kenar Çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsuların, alçak basık kıyı özelli ği gösteren kesimlerinde kıyı çizgisinden sonra kara yönünde su hareketlerinin olu turdu ğu kumsal ve kıyı kumullarından olu an kumluk, çakıllık, kayalık, ta lık, sazlık ve benzeri alanların do ğal sınırı; dar-yüksek kıyı özelli ği gösteren yerlerde ise ev ya da falezin üst sınırıdır.

Kıyı: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasında kalan alandır.

a-Dar-Yüksek Kıyı: Plaj ya da abrozyon platformu olmayan veya çok dar olan ev veya falezle son bulan kıyılardır.

b-Alçak-Basık Kıyı: Kıyı çizgisinden sonra da devam eden kıyı hareketlerinin olu turdu ğu plaj, hareketli ve sabit kumulları da içeren kıyı kordonu lagün gölü, lagün alanları, sazlık, bataklık ile kumluk, çakıllık, ta lık ve kayalık alanları içeren kıyılardır.

70

Resim 2. Kıyı, sahil eridi, dar-yüksek kıyı örnekleri

Sahil eridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre geni li ğindeki alandır.

a-Sahil eridinin Birinci Bölümü: KKÇ’nden itibaren kara yönünde 50 metre geni li ğindeki alan olup, sadece açık alanlar, ye il alan, gezinti alanları, çocuk bahçesi ve rekreaktif kullanımlar ve yaya yolu olarak kullanılabilecek alanlardır.

b-Sahil eridinin ikinci Bölümü: Sahil eridinin birinci bölümünden itibaren, kara yönünde en az 50 metre geni li ğindeki alan olup, toplumun yararlanmasına açık, günübirlik turizm yapı ve tesisleri, ta ıt yolları, açık otoparklar ve arıtma tesislerinin yapılabilece ği alanlardır (Akça, 2005).

3.1.7.1. Kıyı Kenar Çizgisinin Tespiti

Kıyı Kenar Çizgisi(KKÇ), kıyı alanlarının planlanmasında önemli bir unsurdur. Kıyı Kanunu’na göre; kıyıda ve sahil eridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için KKÇ’ nin tespiti gerekir. Kıyılarımızın ne kadarında KKÇ tespitinin yapıldı ğı konusunda sa ğlıklı ve güncel bilgiler bulunmamaktadır. Bayındırlık ve Đskan Bakanlı ğı Teknik Ara tırma ve Uygulama Genel Müdürlü ğünde (TAU) KKÇ tespitlerinin bilgisayar ortamına aktarılmasına 2005 yılı Ocak ayı sonunda ba lanılmı tır. Onaylı kıyı kenar çizgisi bulunmayan alanlardaki tespit i lemlerinin valiliklerce yıllık tespit programları dâhilinde gerçekle tirilmesi

71 gerekmekte olup, ilgililerin talebi halinde, yıllık programda olup olmadı ğına bakılmaksızın talep tarihini takip eden üç ay içinde tespit yapılması zorunludur(Sayı tay, 2006).

KKÇ, Kıyı Kanunu gere ğince valiliklerce kamu görevlilerinden olu turulan, en az 5 ki ilik komisyon tarafından tespit edilmektedir. Bu komisyon; jeoloji mühendisi, jeolog veya jeomorfolog, harita ve kadastro mühendisi, ziraat mühendisi, mimar ve ehir plancısı ile in aat mühendisinden olu maktadır. Komisyonca tespit edilip valili ğin uygun görü ü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi paftaları, Bayındırlık ve Đskan Bakanlı ğınca onaylandıktan sonra kesinlik kazanmaktadır. 30.06.1998 tarih ve 11080/7018 sayılı TAU genelgesi uyarınca onaylı KKÇ’ler bir ay süreyle askıya çıkmaktadır. Ancak bu tespite kimlerin itiraz edebilece ği ve itiraz üzerine nasıl bir i lem yapılaca ğına ili kin açıklık bulunmamaktadır.

Kıyı Kanunu’na göre, KKÇ tespit komisyonunun çalı ma usul ve esaslarının, Bayındırlık ve Đskan Bakanlı ğınca hazırlanacak yönetmelik ile belirlenmesi gerekmektedir. Bu konu ayrı bir yönetmelikte de ğil, Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in ikinci bölümünde, “Komisyonun Te ekkülü, Çalı ma Usul ve Esasları Kıyı Kenar Çizgisinin Tespiti ve Onayı” ba lı ğı altında yer alan maddelerde genel ifadelerle düzenlenmi bulunmaktadır. Bu düzenlemelerde, komisyon üyelerinin çalımalarını nasıl yapacaklarına, her meslek grubunun ne tür verileri, nasıl de ğerlendirece ğine dair hususlar yer almamaktadır. Bu alandaki bo luk Bakanlık tarafından düzenlenen kıyı seminerine ili kin bildiriler ile doldurulmaya çalı ılmı tır(Sayı tay, 2006).

3.2. Sosyo-Ekonomik Yapı ve Kıyı Alanları Yönetimi

3.2.1. Sosyal Yapı ve Kıyı Kullanımı

Kıyı alanlarına etki eden sosyal yapı denince ilk öncelikle, nüfus, nüfusun yapısı ve çe itlili ği ile nüfusa etki eden faktörler ve kentlile me öne çıkmaktadır. Kıyı alanlarının kullanılması, sürdürülebilir bir kalkınmanın planlanması için içerisinde bulundu ğu do ğal alan ile bu alana etki eden dı etkilerin harmanlayıp, bir bütün içerisinde plan yapılması ile gerçekle tirilebilir.

72 Bireylerin içerisinde ya adı ğı çevrenin; hava, su, çevre gibi ya amsal de ğerlerinin önemi kadar sosyal yapının sa ğlı ğı da önemlidir. Bunlardan herhangi birinin sa ğlıksız olması, bireyin ya am kalitesini etkilemekte, ya am kalitesi için u ğra mak zorunda oldu ğu temel sorunlarından biri olmaktadır. Ülke genelinde dengeli ve sürdürülebilir bir planlamanın gerçekle tirememesi ve sonucunda, göçlerin neden oldu ğu, çarpık yapıla malar, çarpık kentle me örnekleri, sorunlu toplumsal yapı ve bazı bölgelerde nüfus yı ğılmaları meydana getirmektedir.

Bir yandan, gelenlerin kente yabancılıkları, bir yandan da kentlilerin bu hızlı de ğiim içinde kendi kentlerine yabancıla tıkları, ikamet edenlerin sayısı arttıkça ortak kültür alanlarının kent içindeki yüzdesini durmadan dü ürdü ğü görülebilir (Ongan, 1997). ehirlerin ve dolayısıyla kıyı alanlarında yapılan planlamalar, daha çok ekonomik odaklı olup insan öğesini ve insanın toplumun bir parçası oldu ğu gerçe ğini göz ardı edilerek yapılmaktadır. Özellikle çalı ma alanımız olan Mu ğla ilinde görülece ği üzere farklı kesimlerden gelen göçmenlerle birlikte turizm amaçlı gelen turistler ve yazlık çalı ma amaçlı gelen nüfus ile yerli nüfus aynı co ğrafya içerine birle mi , ancak dı arıdan gelen bireyler kendi kültürleri özellikle bölgeye uymayan kültür yapılarını da beraberinde getirdiklerinden büyük oranda hissedilmese dahi ilin, kent yapısını ve kentlile me eklini de ğitirmi tir.

Kıyı alanlarında ya ayan bireyler, daha çok balıkçılık, yöresel meslekler ile toplumun temel ihtiyacını kar ılayan mesleklerde u ğra ırken, turizm, göç gibi olgularla kentin nüfusunun artması ile dı alanlardan ihtiyaçları giderecek bireylerin gelmesi gibi nedenlerle, kıyı alanlarındaki yapıla ma, plansız ve yüksek hızda artmasına neden olmaktadır.

3.2.2. Sanayi ve Kıyı Kullanımı

Kıyı alanlarının planlanmasında bölgenin sanayi yapısı göz ardı edilemez. Limanların planlanması ve in ası, art alan denilen limanı destekleyen, sanayinin ve üretimin çe itlili ğine göre de ğimekte ve karar verilmektedir.

Sanayile me, bir ülke için ne kadar gerekli ve önemli ise ülkenin do ğal alanlarının korunması da o kadar önemlidir. Bu nedenle çevreye zarar vermeyen veya en az zarar veren sanayilerin seçilmesi gerekmektedir. Kıyı alanları genellikle turizm amaçlı kullanımları göz

73 önüne bulundurularak, kıyı alanlarında olu turulacak sanayi alanlarının ve organize sanayi bölgelerinin bu çerçevede belirlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde sanayile meyi hızlandırmak, sanayi kurulu larının kentlerde düzenli yerle mesini sa ğlamak için kullanılan organize sanayi bölgelerinde sanayi arsaları, satı yoluyla sanayicilere devredilmi tir.

Yerle im ve çevre kirlenmesi konularında disiplin getirilmesi, a ırı kentle me ve nüfus problemlerinin çözümlenmesi ve di ğer bazı amaçlarla organize sanayi bölgeleri kurulması, altyapı çalı malarının yapılması gereklidir.

Özellikle sanayi atık sularından kaynaklanan deniz, göl ve akarsu kirlili ğinin önlenmesi amacıyla yasal düzenlemeler yapılmalı ve disiplin bir ekilde kontrol edilerek sanayi kurulu larının uyması sa ğlanmalıdır (DPT, 1992).

Ülkemizde her il ve ilçede bir küçük sanayi bölgesinin kurulması zorunlulu ğu bulunmaktadır. Her ilde bir organize sanayi bölgesinin kurulması yönündeki karar ise yanlı bir karar oldu ğu görülmü tür. Zira her organize sanayi bölgesi belli bir amaç çerçevesinde aynı türden sanayiciyi bir araya getirememektedir. Aynı zamanda organize sanayilerin alt yapılarının tamamı ile olu turulmaması, sanayiciyi daha kolay ve ucuz bir ekilde elde etti ği tarım arazilerine yönlendirmektedir (DPT, 1992).

Kıyı alanlarımız ise daha çok turizm amaçlı olarak kullanılmakta, çevreye zarar veren sanayi dalları ise turizmi ve turizmden geçinen halkı, olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle kıyı alanlarının bulundu ğu yerlerde olu turulacak sanayi bölgelerinin daha çok turizme hizmet veren sanayi kolları ile çevreye, do ğaya zarar vermeyen bacasız sanayinin tercih edilmesi ve bu yönde te vik ve uygulamalarının yapılması gerekmektedir. Aynı zamanda sanayi tesislerinin verimli tarım arazileri üzerinde ve kıyı alanlarında kurulmalarına engel olunmalıdır.

Buraya kadar açıklamalarımız sanayinin kıyı alanlarına ve kentlere olan etkileri idi. Bunun yanında kıyı alanlarında sanayiye etki etmektedir. Özellikle kıyılarda olu acak olan sanayini belirlenmesinde kıyı kaynakları önemli yer tutar. Bunları u ekilde sıralayabiliriz.

Hammadde kaynakları, kıyı endüstri olanakları, suyu so ğutma aracı olarak kullanma, suyu beslenme girdisi olarak kullanan endüstri olanakları, gemi endüstri alanları, yüzer gemi in ası ve gemi bakımı, ula ım, nakliye ve ta ıma olanakları, hammadde nakline ba ğlı endüstri,

74 endüstriyel atıkları depolama, deniz a ırı yüzen tesisler, pazarlama olanakları, enerji nakli olanakları, depolama olanakları, yatırım-güvence olarak kıyı arazisi vb. Görülece ği üzere kıyı kaynakları da, kıyı kesiminde sanayinin ekillenmesinde bir hayli rol oynamaktadır.

3.2.3. Tarım ve Kıyı Kullanımı

Tarım ve kıyı kullanımı denilince, ilk öncelikle kıyı kesimindeki tarımsal arazilerin planlanması ve verimli bir ekilde de ğerlendirilmesi kavramı önümüze çıkmaktadır. Đkincil olarak da tarım alanlarında kullanılan ilaçlama, tarım alanı açma amaçlı tahripler gibi tarım alanlarının kıyı kesiminde meydana getirdi ği negatif etkiyi de ğerlendirmek gerekmektedir. Ayrıca tarım alanların, tarım alanı dı ında kullanımları de ğerlendirilmelidir.

Đlk öncelikli olarak arazilerin sınıflandırılması ve değerlendirilmesini açıklamaya çalı ılacaktır. Araziler, toprak i lemeye kar ı gösterdikleri sınırlayıcı özelliklerine göre, hiçbir sorunu bulunmayan I. sınıf araziler ile hiçbir bitkisel üretime olanak vermeyen VIII. sınıf arasında, sorunların yo ğunlu ğu I. sınıftan VIII. sınıfa do ğru gittikçe artmak ko ulu ile sekiz sınıfa ayrılmaktadır. Bu sekiz arazi sınıfından ilk dördü toprak i lemeye uygun, son dördü ise de ğildir. Bunlar orman, mera gibi devamlı bitki örtüsü altında bulundurulmak zorundadır (Ongan, 1997).

Mu ğla ili kıyı kesiminde, tektonik hareketlerle ekillenen koy ve körfezlerin alüvyal bo ğulmaya u ğraması sonucunda meydana gelmi ovalık sahalar genellikle I. ile IV. Sınıf arasındaki arazi kabiliyet sınıfına dâhil verimli tarım alanlarına sahip olmaları ve uygun iklim ko ulları nedeniyle hemen her mevsim tarım yapılmasına uygundur (Güçlü, 2002).

Đnsanların yüksek gelir elde etmek iste ği, tarım arazilerinin amaç dı ı kullanımında temel etkenlerden biridir. Arazi sahipleri, kısa dönemdeki çıkarlarını gelecekteki çıkarlarının üstünde tutmaktadırlar. Yukarıda belirtilen hızlı geli melere bu e ğilim de eklendi ğinde, sanayi bölgeleri, yerle im alanları, yollar ve turistik bölgeler için gerekli görülen arazi süratle tarım aleyhine geli im göstermektedir.

Tarım alanlarının bilinçsizce yok edilmesinin sorumlulu ğu açısından özel sektör ve devlet kurumları arasında bir ayırım yapmak olası de ğildir. Tüm çarpıcı rakam ve uyarılara ra ğmen, toprakları koruyacak yasaların i letilmeyi i, bunu sahiplenecek, kontrol, koruma ve

75 envanterini olu turacak Toprak-Su gibi kurumların artık bulunmaması nedeniyle, söz konusu ivmenin korkunç bir ekilde arttı ğını vurgulamak gerekmektedir. Verimli tarım arazilerinin amaç dı ı kullanılmasını etkileyen en önemli faktörlerden biri, izlenen politikalar ve yasal bo luklardır. Bir sektördeki vergi, fiyat v.b. te vik unsurları di ğer sektörlerle uyumlu olarak düzenlenmezse, geli meler di ğer sektörlerin aleyhine olabilmektedir.

Đkincil olarak tarım alanlarının kıyı kesimi üzerine olumsuz etkilerinden bahsetmek gerekmektedir. Öncelikle tarım alanı olu turabilmek amacıyla yok edilen ormanlar ve meralar ile sulak alanlar, olumsuz çevresel etkiler meydana getirmektedir. Ülkeler geli tikçe ve nüfus baskısı arttıkça i lemeye uygun olan ilk dört sınıfın dı ında kalan arazi varlıkları ormanların, meraların, sulak alanların yok edilmesi ile geni letilmeye çalı ılmı tır. Bu durum beraberinde erozyonu tetiklemi ve hayvancılı ğı olumsuz etkilemi tir.

Daralan meralarda yayılan hayvan yo ğunlu ğu artmaya ba lamı , a ırı otlama sonucu meraların ot verimi ve kalitesi hızla dü üe geçerek erozyonun artmasına neden olmu tur. Meralardan tarla olarak açılan meyilli alanlarda, hiçbir önlem alınmadan yapılan tarım da, hem verimin hızla dü mesine, hem de erozyonun artmasına neden olmu tur.

Ayrıca, yakın geçmi e kadar sulak alanların üretkenli ği ve do ğal denge açısından önemi yeterince incelenmedi ği için zararlı ve sıtma kayna ğı olarak de ğerlendirilmi ve tarımsal amaçlar için kurutulmu lardır. Kurutmalar, su rejiminde bozulmalar, iklimde de ğimeler, hayvan ve bitki türlerinin ortadan kalkması, erozyon ve çorakla ma gibi yerine konması mümkün olmayan sonuçlara neden olmu tur. Oysaki sulak alanlar yeraltı suyu de arjı ve re arjı, ta kın ve erozyon kontrolü, tortu ve besin alıkoyma, rüzgâr kıran ve mikro iklim stabilizasyonu, biyolojik çe itlilik, turizm ve benzeri gibi i levlere sahip önemli ekosistemlerdir (Altan ve Çetinkaya, 1997).

Bununla birlikte üretimi artırmak ve korumak amaçlı kimyasallar kullanılmaktadır. Kimyasalların kullanımı 1800 yıllarından sonra kullanılmaya balanmı , yaygın olarak kullanımı ise 19. ve 20. yüzyılın ba larına rastlamaktadır. II Dünya Sava ı ve onu izleyen yıllarda birçok sentetik organik birle ik de pestisid olarak kullanılmaya ba lamı tır. Di ğer pestisid türlerinin bulunmasından sonra bu kimyasalların kullanımı artmı tır (Altan ve Çetinkaya, 1997).

76 Tarım alanlarının, bölge açısından turistik de ğer ta ıyan kıyı eridinde yer alması da ülkemizdeki yanlı tarım politikalarının ve ekonomik kararların bir sonucudur ve bu durumda beraberinde, tarım arazilerinin kentsel arazi olarak kullanılması sonucunu do ğurmu tur. Böylece yo ğun yerle im alanları, topra ğın sıkı masına, su ve rüzgâr erozyonuna maruz kalmasına, arazi kaybına yol açmı tır. Bu sebepten dolayı besin ve endüstriyel bitkilerin üretimi giderek güçle mekte, bu durum ise ço ğu kez aynı miktarda ürün alabilmek için üreticinin daha fazla gübre kullanmasına neden olmaktadır (Akkaya, 2004-a).

Kimyasalların kullanımı insan sa ğlı ğını ve çevreyi olumsuz etkilemektedir. Deniz kıyılarına kadar ula arak denizel kirlenmeye neden olmaktadır. A ırı ve bilinçsiz kullanım, umulan faydalar yanında bir daha geri döndürülemeyecek veya döndürülmesi çok uzun zaman alacak ve maliyeti itibari ile külfetli olacak zararlara yol açmaktadır. Aynı zamanda a ırı kullanımdan dolayı toprak verimlili ğini kaybetmekte, istenilen verim alınamamakta ve erozyon dâhil eko sistemi yok edilmektedir.

3.2.3.1. Tarım Alanlarındaki Tarım Dı ı Kullanımlar

Son olarak tarım alanlarının, tarım dıı kullanımı ele alırsak, tarım alanlarındaki tarım dı ı kullanımlar u ba lıklar altında toplanabilir;

Konut Alanları; Sanayile me, nüfusun hızla artması ve köyden kente göçün ba laması, yeni yerle im alanlarına olan ihtiyacı arttırmı tır. Bunun sonucu olarak ehirlerde plansız ve kontrolsüz yapıla malar olmu ve ehir çevrelerindeki tarım arazilerine do ğru yayılmalar ba lamı tır. ehirlerin etrafındaki ba ğ, bahçe ve tarla arazileri büyük bir hızla yeni yerle im bölgelerine dönü mü tür. Arazi kullanım amaçlarına göre uzun dönemli bir planlama yapılmadan yerle ilmesi, yapılan planların uygulamadaki geçersizli ği, son de ğiikliklerle ehir imar planlarının yapımında yetkili mercilerin de ğimesi ve kontrol yetersizli ği tarım arazilerinin kaybını hızlandırmı tır. Yerle im alanları civarındaki tarım arazilerinin arsaya dönü mesi ile de ğerinde meydana gelen ani artı kar ısında, bu arazilerin tarımda kullanılmaya devamını sa ğlamak güçle mektedir. Kentlerin geli me yönleri, arsa taleplerinin belirlenmesinden önce saptanarak gerekli planlamalar yapılmadı ğı için tarım

77 arazileri, emlak komisyoncularının istekleri yönünde ve bu de ğer artı ına ba ğlı olarak kolaylıkla tarım dı ı kullanıma kaymaktadır (Ongan, 1997).

Sanayi Alanları; KSS ve OSS büyük bir ço ğunlu ğu tarım arazileri üzerinde kurulmu tur. Bu rakamlara 3194 sayılı Đmar Kanunu gere ği imar planı içinde olan yerlerde Belediyelerce, imar planları dı ındaki yerlerde Valiliklerce sanayiye tahsis edilen tarım arazileri dâhil de ğildir. Bu alanların Sanayi ve Ticaret Bakanlı ğı denetimi altında olan yerlerden çok daha fazla bir yekûn tuttu ğu bilinmektedir (Ongan, 1997).

Turistik Tesis Alanları: Verimli tarım arazilerinin tarım dı ı amaçlara kaymasına neden olan üçüncü ve önemli bir etken de turizme yönelik yatırımlardır. Türkiye’de bütün bölgelerin imar planı ve fiziksel planı hazırlanmamı tır. Tüm ülkede tapulama çalı malarının bile bitirilememesi, plan yapılması fikrini ve i lemini zorla tırmaktadır. Bu aksaklı ğın giderilmesi için turizm belgesi ve kredisi almak isteyenlere, varsa imar planına uygun, yoksa mevzi plan yapılarak gerekli kolaylıklar sa ğlanmaktadır. Dı turizmin geli tirilmesi, ki ilerin hafta sonu ve yıllık dinlenme ihtiyaçlarını kar ılamak için yazlık konut taleplerinin kar ılanması ve tarla sahiplerinin kısa sürede yüksek gelir elde etmek için arazilerini bu yolla satmak istemeleri, zaten mevcut olmayan veya mevzi durumdaki çevre düzeni planlarını kolayca de ğitirme durumuna getirmektedir (Ongan, 1997).

Kamu Yatırımları ve Di ğer Kullanım Alanları: Tarım arazilerinin kaybını hızlandıran di ğer etkenler de, kentsel altyapı, karayolları, demiryolları, havaalanları ve benzeri kamu yatırımları ile tu ğla - kiremit ocak ve fabrikaları, açık maden ocakları, enerji ve boru hatlarının yapımıdır. Özellikle büyük kamu yatırımları sadece kullandıkları alanları de ğil, çevrelerine çektikleri di ğer yapıla malar yolu ile de yeni tarım topraklarının kaybına sebep olmaktadır. Bu tip geni kapsamlı kamu yatırım projelerinin hazırlanmasında yatırım yıllarındaki maliyet unsuru esas alınmakta, ancak tarım dii bıraktıkları arazileri uzun dönemde getirece ği faydalar dikkate alınmamaktadır, en ucuz çözümler tercih sebebi olmaktadır (Ongan, 1997).

Kıyı alanları da, tarımın ekillenmesinde önemli rol oynar. Kıyı alanlarında arazi tarımı yanında denize ba ğlı tarım, balıkçılık, kıyı bitkilerini toplama gibi alternatif tarım sahalarının olu masına neden olmakta, tarımım ekillenmesine katkıda bulunmaktadır. Kıyı alanlarında, konunun uzmanları ve akademisyenlerin olu turaca ğı bir komisyon veya kurul

78 tarafından sektörlerin kıyı alanlarını kullanımı ile ilgili ÇED (Çevresel Etki De ğerlendirme) raporu hazırlanarak, kıyı yeti tiricili ğinin neden oldu ğu çevresel etki ve de ğiimler önemsenmeli ve kontrol altına alınmalı, kaliteli yem kullanımı, kafes yerlerini uygun derinlikte olması, yer de ğiimi ve kıyı ötesi balık yeti tiricili ği gibi konularda balıkçılık sektörü te vik edilmelidir.

3.2.3.2. Su Ürünleri Yeti tiricili ği ve Avcılı ğı

Tarımsal kıyı kaynakları, balıkçılı ğın yanı sıra deniz bitkileri toplayıcılı ğı ve üretimi, kara kısmında yeti tirilen su ürünleri, kıyı boyunca yapılan üretme çiftlikleri, deniz altı ürünlerin avcılı ğı gibi alternatif tarım kaynaklarına sahiptir. Ülkemizde ve dünyada su ürünleri yeti tiricili ği hızla artmaktadır. Özellikle ülkemizin etrafının denizlerle çevrili oldu ğu söylenmesine kar ın, balık üretiminde ve avcılı ğında dünya sıralamasında gerilerde kalmaktadır. Ülkemizde daha çok Karadeniz ve Ege kıyı alanlarında balık yeti tiricili ği yapılmaktadır. Özellikle Çanakkale kıyıları ve Mu ğla ilinde Bodrum-Gökova körfezlerinde balık çiftlikleri yo ğunla mı tır. Ancak her kıyı alanında kıyı balıkçılı ğı ve su ürünleri yeti tiricili ği yapılamamaktadır. Türkiye’de bunun için en uygun alanlar kapalı koylar ve iklimsel olarak Ege Denizi ba ta gelmektedir.

Mu ğla’da, Tarım Bakanlı ğı tarafından onaylanan 173 adet su ürünleri yeti tiricili ği projesinin 145 tanesi deniz balıkları yeti tiricili ği üzerinedir. Faaliyet gösteren 129 i letmenin 5’i kuluçkahane, 124’ü deniz kafes ünitesidir. Kiralaması yapılan 75 i letme olup 43 i letme kiralama yapmadan faaliyet göstermektedir. Toprak havuzlarda deniz balık yeti tiricili ği yapan 6 i letme özel mülk sınırları içindedir.

Đ letmelerin 72'si Milas'ta, 37'si Bodrum'da ve 15'i Marmaris'te, kuluçkahanelerin 3'ü Bodrum'da, 2'si Milas'ta bulunmaktadır. Mevcut proje kapasiteleri üzerinde üretim yapan a ğ kafes ünitelerinde 1998–1999 sezonunda 13.000 ton üretim gerçekle tirilmi tir. Đ letmelerin üretim ve proje kapasiteleri 30 ton/yıl üzerinde yo ğunla mı tır. Ağ kafes ünitelerinin en yo ğun olarak bulundu ğu ilçe Milas'tır. Bu ilçeyi Bodrum ve Marmaris takip etmektedir. Gökova, Datça, Köyce ğiz, Marmaris, Ortaca, Dalaman ve Fethiye kıyılarının özel çevre koruma bölgeleri içinde kalması bu bölgelerde a ğ kafes yetitiricili ğinin geli imini kısıtlamı tır (Erdem, 2001).

79 Bu kaynakların kullanımı, özellikle turizm bölgelerinde sektörler arası çatı maya neden olmaktadır. Bu nedenle kıyı kaynaklarının, sektörler arası kullanımı konusunda detaylı bir çalı manın yapılması, sektörlerin verimliliklerinin de ğerlendirilmesi ve alternatif kullanımlar konusunda sektörler arası i birli ğine gidilmesi gerekir.

3.5.4. Ticaret, Ula ım ve Kıyı Kullanımı

Ticaret, insanlar arasında, ya amı kolayla tırmak için geli tirilmi ve toplumsal ya ama geçi te etkin rol oynamı bir araçtır. Toplulu ğun ya adı ğı her alanda ticaret söz konusudur. Çünkü her birey kendi ya ayaca ğı kadar üretim yapabilir, ancak ya amı için ihtiyaç duyaca ğı di ğer araçları di ğer insanlardan mübadele ederek temin etmek zorundadır. Toplum geli tikçe, bu mübadele toplumun geni alanlarına yayılmı ve toplumsal zorunluluk haline gelmi tir.

Kıyı alanlarını da insanlar kullandıkları için burada ya am süren topluluklarda ticaret yapmak zorundadırlar. Kıyı alanlarında ticaretin çe itlili ğini ve boyutu etkileyen en önemli etkenler, nüfus popülâsyonu, deniz ula ımı- nakliye olanakları, serbest bölgeler, turizmdir. Kıyı bankacılı ğı, ithalat-ihracat dı ülkelerle ili ki olanakları ise ikincil düzeyde ticareti etkilemektedir.

Kıyı kaynakları daha çok, ticaretin yönünü belirleyerek toplumu ekillendirmektedir. Kıyı alanlarının sürdürülebilir planlaması yapılırken, ticaret bu planlamaya yön vermektedir. Kıyı alanlarının planlama yapılırken gelecekte bölgenin hangi yönde geli ece ği, kaynaklarının ekonomik de ğeri, nüfusun yapısı ve yo ğunlu ğu gibi dı sal etkenler ticaret alanında da planlama yapılırken kullanılan ortak paydalardır.

Karayolu Ula ımı: Özellikle son 25 yıl içinde karayolları planlaması, tüm dünyada yeni ve de ğiik boyutlar kazanmı bulunmaktadır. Böyle bir geli mede, hızlı motorlu araçların yo ğun biçimde kullanımı yanında gerek yol yapımının, gerekse do ğrudan araçların kullanımından do ğan çevre sorunlarının önemli bir payı vardır.

Planlama, gerçekte belirli yol akslarına dayanan çe itli yerle im alanlarının düzenlenmesi ile olu ur. Yeni açılan bir yolun bile arazinin potansiyelini de ğitirdi ği dü ünülürse, bir karayolunun bölge ölçe ğindeki geli melerde etkin olabilece ği kolaylıkla

80 söylenebilir. Uygarlık tarihinde en önemli yerle melerin do ğal ula ım yolları çevresinde geli mi olması, pratikte de bu dü üncelerin en sa ğlam kanıtıdır. Bu nedenle ula ım sistemlerine dönük çalı malar, temelde arazi kullanımı ve peyzaj planlama konuları ile ilgili olmakla beraber,

a) Ulusal veya bölgesel ekonomi ve geli me politikaları ile bütünle mesi,

b) Sistemin planlanması ve planların beklenmeyen de ğiikliklere uyarlanması,

c) Sistemin sos yo-ekonomik etkilerinin yönlendirilmesi,

d) Çevre üzerindeki baskıların önlenmesi hedeflerini de kapsaması gereklidir.

Öte yandan karayollarının hazırlık çalı maları ve yapımından ba layarak, do ğal peyzajda olumsuz de ğiimlere neden oldu ğu, trafi ğe açılı ından sonra da genellikle çevre kirlenmesi, gürültü, kı ın so ğuk yörelerde buzla ma ve kara kar ı tuz uygulamalarından do ğan çorakla ma gibi bir dizi soruna yol açtı ğı bilinmektedir. Böylece toprak, su, hava kirlili ği gibi çevre sorunlarına, gürültü ve görsel kirlenme olgularının da katıldı ğı görülmektedir.

Karayolu güzergâhları özellikle ula ım kolaylı ğı sa ğlaması nedeniyle sanayi ve yerle im yapıla masını kendine çekmekte ve böylece yolun kapattı ğı tarım alanı bir yana karayolu güzergâhlarında da büyük boyutlarda toprak kaybına neden olunmaktadır. Yollar ülke için elbette gereklidir ve karayolu yapımı sürecektir, ancak yolların daha dü ük vasıflı arazilerden geçirilmesinin verimli tarım topra ğının kaybını önleme gibi inkâr edilmeyecek ölçüde büyük bir yararı oldu ğu da bir gerçektir.

Uluslararası düzeyde ula ım sistemlerine ait yapım çalı maları, klasik olarak toprak tesviyesi, köprü yapımı, yol kaplanması gibi kolları içerir. Son yıllarda bunlara, karayollarının sürücü ile ili kisinin kurulması gere ği gibi, çevre üzerindeki olumsuz baskılarının önlenmesi amacıyla, yol dinami ği, yol psikolojisi, estetik, arazi düzenleme, biyolojik onarım, bitkilime, mikro-klima v.b. ile de ğiik koruma gereksinimleri yönünden yeni konular da katılmı tır. Ülkemizde karayolları planlaması ve yapımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlü ğü, 1993 yılında yürürlü ğe giren ÇED Yönetmeli ği kapsamında kalan karayolları faaliyetleri ÇED Raporu hazırlanması-çevresel etkilerin ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amaçlı- zorunlu olan faaliyetlerdendir. ÇED Yönetmeli ği ba ğlamında karayolları faaliyetleri konulu

81 ÇED raporlarında; konu hem çevresel, hem idari hem de teknik yönlerden de ğerlendirilmektedir.

Karayolları yerle im alanları ile ba ğlantı kesimlerinde ve do ğa içinde akıp giden güzergâhları boyunca insan ve çevre sa ğlı ğı açısından bir dizi sorun, güncel biçimde ya anmaktadır. Bunun yanı sıra, ülke çapında bir Arazi Kullanım Stratejisinin bulunmaması, karayolları yapımlarının parçacı bir biçimde ele alınmasına yol açmakta, öncelikler saptanmadı ğı için, kurulu un ülke yararını ön planda tutan akilci bir program dâhilinde çalı masına sekte vurulmaktadır (Ongan, 1997).

Demiryolları, Hava Limanları ve Limanlar: Ula tırma Bakanlı ğı’na ba ğlı demiryolları, limanlar ve hava meydanları in aatı, DLH Genel Müdürlü ğü görev ve sorumlulu ğu altındadır. DLH Đnaatı Genel Müdürlü ğünün görevleri arasında, devletçe yaptırılacak demiryolları, limanlar, barınaklar ve bunlarla ilgili teçhizat ve tesislerin, kıyı koruma yapıları, kıyı yapı ve tesislerinin ve hava meydanlarının ve bunlarla ilgili tesislerin, alakalı kurulu larla i birli ği yaparak, plan ve programlarını hazırlamak, gerçekle tirilmesi için gerekli tedbirleri almak ve imkânları sa ğlamak, ara tırma, etüde, istik af, proje, ke if, artname ve in aatları ile bakim ve onarımlarını yapmak veya yaptırmak ve yapımı tamamlananları ilgili kurulu lara devretmek, yapılmı olanların bakim ve onarımlarının organizasyonu için esaslar hazırlamakta yer alır.

Ayrıca belirlenen i lerden her türlü kamu kurum ve kurulu ları, belediyeler, özel idareler, tüzel ve gerçek ki ilerce yaptırılacak olanların proje ve artnamelerini inceleyip tasdik etmekte yer alır. DLH, Genel Bütçeye dâhil di ğer kurulu lar ile Özel Đdare ve Kamu Tüzel Ki ileri, dernekler ve di ğer Kamu Kurulu ları tarafından yaptırılacak demiryolu, liman, hava meydanı, balıkçı barınakları ve yat limanları tarama, proje etütleri, ihale dosyalarının hazırlanması, mü avirlik ve danı manlık hizmetleri, laboratuar hizmetleri ile idarenin elinde mevcut bulunan makinelerin bedeli mukabilinde kiraya verilmesi hizmetlerini yürütmektedir. Ancak hâlihazır durumda, politik kararlar a ğırlık kazanmakta ve ÇED kurallarının uygulanması, olması gereken düzeyde olamamaktadır (Ongan, 1997).

Kıyı kaynakları, ula ımı deniz ticaret yoları, deniz turistik amaçlı gezi yolları, yolcu ta ımacılı ğı hatları, kent içi programlı ula ım, kentler arası ula ım, yolcu limanları ve yan tesisler, demirleme alanları, yüzer liman-havalimanı, deniz altı nakil, denizaltı ileti im

82 hakları, liman olanakları gibi alanlarda etkilemekte, yatırımların ve kıyı alanları planlamasının önemli ö ğelerini olu turmaktadır.

3.2.5. Turizm ve Kıyı Kullanımı

Turizm, döviz kazandırıcı ve istihdam yaratıcı özelli ği ile ekonomik, insanların dinlenme ihtiyacını kar ılayan ve farklı kültürleri bir araya getiren yönleriyle sosyo-kültürel, yarattı ğı kaynak kullanımı talepleri ile çevreyi önemli boyutta etkileyen bir sektördür. Turizm geli mesinin, ülkemizde görüldü ğü gibi çok süratle meydana gelmesiyle, planlama, teknik altyapı ve i letme sistemlerinin, yasal, yönetsel ve politik yapının bu geli meye ayak uyduramaması, çevreye etkilerin çarpıcı bir ekilde ortaya çıkmasına neden olmu tur. Turizm alanlarında görülen mevsimsel nüfus artı ından kaynaklanan, mevcut altyapının yeterli olmayı ı nedeniyle olu an deniz ve yeraltı suyu kirlenmesi, çöplerin neden oldu ğu kirlilik, gürültü, trafi ğin artı ı ve hava kalitesinin bozulması, peyzaj tahribi ve betonla ma ile gelen görsel kirlilik, bu tür etkilerin ba lıcalarıdır.

Kontrolsüz bir ekilde geli en turizm ekoloji üzerinde de etkilerini gösterir. Deniz kirlenmesi sonucu, su ortamındaki ekolojik dengenin bozulması, ötrofikasyon sürecinin hızlanmasına neden olur. Konaklama ve hizmet üniteleri turizm alt yapısı in aatları sonucu bitkisel topra ğın ve bitki örtüsünün yok olması, erozyon, turizm trafi ği (araç ve insan olarak) sonucu toprak sıkı ması ve bitki örtüsünün tahribi, yaban hayatinin azalması veya sona ermesi, artan su gereksinimini kar ılamaya yönelik veya rekreatif uygulamalarla, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının hidrolojik özelliklerini de ğiime u ğratır. Bu da aynı zamanda dolaylı olarak flora ve faunayı etkiler.

Kıyılardaki yapıla ma, plaj erozyonu ve kumul stabilizasyonunun bozulması ile beraber endemik bitki türleri dâhil flora ve fauna üzerinde de yıkıcı etkiler yaratmı tır. Bunlara ilave olarak, insanların iyi bir manzaraya sahip olmak veya kıyıda ya amak arzusu, ekolojik açıdan de ğeri çok yüksek, ancak estetik açıdan o kadar anslı görülmeyen sulak alanların ve bataklıkların tamamen de ğiikli ğe u ğratılması ve bunların yerine dip taraması, geni letme veya doldurma yapılarak, kanallar, rekreasyon alanları, marinalar, hatta yerle im alanları yapılmasına yol açmı tır.

83 Turizmin yarattı ğı etkilerden bir di ğeri de, turizmin kısa vadede sa ğladı ğı ekonomik yararın özendiricili ği ile tarım alanlarının turizm alanlarına dönü türülmesidir. Bunun örne ği, son yıllarda, Antalya’da çok belirgin bir ekilde göze çarpmaktadır. Tarım arazilerinin azalmasıyla, üretici, entansif tarım yöntemlerine kaymakta, bu durum ise, a ırı gübreleme ve bunun sonucunda toprak ve yüzeysel sularda kirlenmeye yol açmaktadır.

Tarım arazilerinin turizm amaçlı kullanılması gibi, orman arazileri de ayni ekilde kullanıma açılmaktadır. Do ğa koruma alanları ve tarihi alanlar da turizmin kontrolsüz bir ekilde uygulanması ile olumsuz açıdan etkilenebilir. Buna örnek olarak atıksu ve çöp kirlenmesi, do ğal peyzajının bozulması, tarihi eserlerin tahribi, gürültü, kalabalık, araç tekerlekleri ve insanların yürümeleri ile toprak sıkı ması ve bitki örtüsünün yok olmasını gösterebiliriz.

Turizmin geli mesiyle, tarımsal faaliyetlerin yanı sıra, balıkçılık, ticaret, el sanatları gibi aktiviteler de giderek yerini do ğrudan turizmle ilgili faaliyetlere bırakmaktadır. Bu durum, o yöreyi tek bir sektöre ba ğlı hale getirmekle çok hassas ve dinamik bir yapıya sahip olan bu sektördeki dalgalanmalarla, yöre insanı do ğrudan ve çok çarpıcı bir ekilde etkilenmektedir. Ayrıca toprak ve di ğer ta ınmaz mallar, turizm yatırımcıları tarafından cazip bedellerle satın alınmakta, yörede arsa fiyatları ve buna paralel olarak arsa/arazi spekülasyonu hızla artmakta, yöre halkına önceleri çekici gelen bu alı -veri sonucu elde edilen maddi olanaklar, e ğer çok verimli yatırımlarla de ğerlendirilmemi se (ki, ço ğunlukla böyle olmaktadır), kısa zamanda yok olmaktadır.

Dünyada 2. Dünya Sava ından sonra önemli bir artı gösteren turizm hareketi, 1960’li yılların ba ında ülkemizde de etkisini göstermeye ba lamı ve 1963 yılında Turizm Bakanlı ğı kurulmu tur. Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlı ğı olarak birle tirilmi tir. Kültür ve Turizm Bakanlı ğı’nın görevi, “Devlet Planlama Te kilatınca turizm ile ilgili alınan genel tedbirleri yürütmek, turizm potansiyelini belirlemek-de ğerlendirmek, ülkenin turizm geli me planlarını hazırlamak, kamu ve özel turizm yatırımlarını yönlendirmek, turizm aktivitelerini te vik, koordine ve kontrol etmek; turizm sektörünü di ğer sektörler arasında yükseltmek için gerekli önlemleri almak” olarak belirlenmi tir. 1972 yılında turizm amaçlı planların yapılması görevi, Turizm Bakanlı ğı’na devredilmi tir.

84 Yumu ak turizm olarak nitelendirilen “Yat Turizmi”nin gereken denetim sa ğlanmadı ğı taktirde -ki imdiye dek turizm alanındaki denetim eksikli ği sürekli sorun olmu tur- kıyı ortamının bozulmasına ciddi katkılarda bulunabilecek bir aktivite oldu ğu açıktır (Ongan, 1997).

Mavi Bayrak Projesinin Önemi: Mavi Bayrak uluslararası niteli ğe sahip olup, plaj ve marinalara bir yıl süre ile verilen bir ödüldür. Bu ödül aynı zamanda uluslararası bir kalite belgesi veya bir “Eco Label”dir. Đlke olarak çevrenin plaj veya marinayı kullananların korunması, çevre e ğitim etkinlikleri ile çevre bilincinin olu ması konularında uygulamalar yapılmasını te vik etmekte hatta zorlamaktadır.

Mavi Bayrak Projesi, bugün ço ğunlu ğu Avrupa ülkesi olan 24 ülkede uygulanmaktadır. Bu durum Mavi Bayrak’ın daha büyük bir kitle tarafından bilinmesine ve aranmasına neden olmaktadır. Avrupa’da turizm amaçlı seyahat eden sayısının 400 Milyon (2002 yılı itibariyle) ki i oldu ğunu dü ünürsek konunun önemi daha açık bir ekilde ortaya çıkmaktadır. Đ te bu özelli ği nedeni ile Mavi Bayrak uluslararası turizm pazarında önemli bir yere sahiptir. Mavi Bayrak Projesi, “Uluslararası Çevre E ğitim Vakfı”nın üyesi olarak, Türkiye’yi temsilen “Türkiye Çevre E ğitim Vakfı” tarafından yürütülmektedir. Mavi Bayrak ödülü konusunda plajlar için 27, marinalar için 22 kriter bulunmaktadır.

Avrupa Birli ği Yüzme Suyu Yönetmeli ği (76/160/EEC) 1994 yılından bu yana yeniden gözden geçirilmektedir. Fakat imdiye kadar ne yeni bir yönetmelik olu turulmu ne de mevcut yönetmelik üzerinde de ğiiklik yapılmı tır. Yüzme suyu kalitesi konusunda hem Avrupa’da yapılan çalı malar, hem de di ğer uluslararası çalı malar, yüzme suyu kalite kontrolünde yeni bir anlayı ve yakla ım için en yeni bilimsel ve teknolojik geli meleri dâhil etmeye çalı ıldı ğı ifade edilmektedir. Yönetmelik kapsamında yerel belde, arıtılmamı atık suyunu de arj etmemelidir. Beldedeki ehir atıksuyunun toplanması, arıtılması ve de arjı Avrupa Birli ği Kentsel Atık Su Yönetmeli ği artlarına uygun olmalıdır.

Kirlilik kazaları ile mücadele edebilmek için yerel ve/veya bölgesel acil durum planları olması; bu tür planlar, kirlili ğe anında müdahale edebilmek için uygulanması gereken yöntemleri ve yerel yöntemlerle yapılacak koordinasyonu açıklar. Bu plan, kirlilik sırasında ilk olarak ula ılacak ki ileri, ilgili tüm yönetimleri ve yetkilileri, gerekli durumlarda halkın korunması ve tahliye edilmesi için izlenecek yöntemleri, halkın uyarılma ve bilgilendirilme

85 yöntemlerini belirler. Acil durum planları özetle kirlilik kazaları ve potansiyel tehlikeler durumunda kimin ne yapaca ğını açıklar.

Kıyı alanlarında özelli ği olan flora ve fauna ile antik eserlerin korunması, kıyı alanlarındaki hassas do ğal alanlar ile flora ve faunası ile ilgili bilgiler, halka açıklamak ve turizm enformasyonlarında yer almalıdır. Verilen bilgilerle bu alanlarda uyulması gereken davranı kuralları da açıklanmalıdır. Plajın yer aldı ğı bantta imar planı bulunması; beldenin kıyı alanları için arazi kullanım planı olmalıdır. Bu plan ve beldenin kıyı alanlarının korunması için hazırlanmı yönetmelikler uygun olmalıdır. E ğer belde çok küçük ise daha büyük bir bölgesel planın parçası olabilir.

Örne ğin su sporları ile yüzme alanları birbirinden ayrılmalıdır. Plajda belirli etkinlikler, hem plaj kullanıcılarının e ğlenmesini, güvenli ğini sa ğlamak hem de doğayı korumak için sınırlandırılması, yönetilmesi öngörülmektedir. Alg ve bitki artı ğının kıyıda birikerek çürümesine mani olunması; algler genellikle deniz yosunu olarak kabul edilir. Do ğal gelgit ve dalgalardan kaynaklanan birikimler kaçınılmazdır. Bu oluumlar bir kokuya neden olmadı ğı sürece sorun de ğildir.

Marinalar Đçin; Marinanın çevre politikası ve planı olması; bu plan su, atıklar ve enerji tüketimi sa ğlık ve emniyet sorunları ve çevre dostu ürünlerin kullanımı konularında referans olu turmalıdır. Bu kriter marinanın maruz kaldı ğı çevresel yüklerin ara tırılması/anla ılması, marinadaki çevresel ko ulların iyile tirilmesi/geli tirilmesi için plan yapılması ve son olarak da bu planlar ve gerçekle melerin dokümantasyonunu olu turmak için hazırlanmı tır. Marinadaki çevresel faaliyetlerin planlanması ve olu turulan çevresel geli im programı hem marinanın çevresel yönlerden geli imini sa ğlar hem de marinanın ekonomisini de pozitif yönde katkıda bulunur.

Mavi Bayrak projesinin uygulandı ğı marinada bu kriterin uygulanması için iki seçenek sunulmu tur. Environmental logbook sistemi: Bu sistemde Mavi Bayraklı marinanın çevre açısından ula mak istedi ği hedefler sıralanarak marinanın her yıl en az iki hedefe ula ması beklenmektedir. Marinanın bir sonraki sezon planladı ğı hedefleri Mavi Bayrak ba vuru formunda belirtmesi istenmektedir.

86 Çevre yönetim sistemi: Marina bu kriteri yerine getirmek için ISO 14001 veya EMAS sertifikasyonu yoluyla ya da a ağıda belirtilen çevre yönetim sistemi ile yerine getirmelidir. Çevre politikası marina faaliyetleri sonucu olu an çevresel yüklerin nasıl azaltılabilece ği ile ilgilenir ve marina kullanıcıları ile di ğer ilgili ki ilerin, çevrenin korunması için aktif olarak çaba sarf etmelerini de te vik edecek ekilde olmasını bekler. Öncelikler belirlenirken u noktalar göz önünde bulundurulmaktadır:

• Etkisi (yapılacak çalı manın nasıl bir etkisi olaca ğı)

• Ekonomisi (neye mal olaca ğı, ne gibi tasarrufların sa ğlanaca ğı beklemektedir)

• Çevre bilinci (yapılacak çalı manın ne gibi etkileri olacaktır?)

• Đ sa ğlı ğı (i sa ğlı ğı anlamında avantajlar olacak mıdır?)

Zararlı kimyasallar, tamirat ve bakım sonucu çıkan atıklar için yeterli sayıda ve do ğru yerlerde toplama yerleri bulunması; her zararlı atık türü ayrı bir konteynırlarda toplanmalı ve zararlı atık toplama ünitelerinin yerleri iyi tanımlanmalıdır. Marina en az üç farklı türdeki zararlı atı ğın ayrı ayrı toplanabilece ği ekilde imkânların bulundurulması zorunludur.

Tüm binaların bakımlı ve imar planına uygun olması; marina bakımlı ve ulusal/uluslararası yasalara uygun olmalıdır. E ğer marina 2000 yılından önce yapılmı sa ve 500’den fazla bert’i varsa veya mevcut marina 250’den fazla sayıda bert’le geni letilmi se marinanın Çevresel Etki De ğerlendirilmesi yapılmı olmalıdır (Güngör, 2004).

3.2.6. Hassas Bölgeler ve Kıyı Kullanımı

3.2.6.1. Ekosistemlerin, Türlerin ve Kültürel Varlıkların Korunması

Dünyada koruma bölgelerinin tanımına baktı ğımızda çok de ğiik ad ve içerikte koruma statüsü ile kar ıla maktayız. Koruma alanlarım standart bir tanım altında genelle tirmeye çalı an, Uluslararası Do ğa ve Do ğal Kaynakları Koruma Birli ği (International Union for the Conservation of Nature and Natural Resources-IUCN); içerdikleri özelliklere göre korumaya konu olan alanları sınıflandırmı tır. Aslında bu sınıflandırma, farklılık gösteren koruma alanlarında ne türden bir yönetim modeline gereksim duyuldu ğuna yöneliktir. Her bir koruma kategorisinde gereksinim duyulan ve/veya korunması gereken

87 do ğa varlı ğının özelli ğine yönelik yönetim modeli hedeflenmi tir. IUCN, koruma alanlarında yapılacak yönetim modellerinin ana maksadı, bilimsel ara tırma, yaban hayatın korunması, türlerin ve biyolojik çe itlili ğin korunması, çevresel servislerin iyile tirilmesi, do ğal ve kültürel özelliklerin korunması, turizm ve rekreasyon, e ğitim, kültürel ve geleneksel yapıların bakımı, ekosistemin do ğal kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı olarak sıralanmaktadır.

Kategory Ia: Do ğa Rezerv Koruma Alanı; esas itibariyle bilimsel amaçlı olarak kullanılan koruma alanı. Ola ğanüstü ya da temsil vasfı ta ıyan ekosistemler, jeolojik ya da fizyolojik özellikler ve/veya türlere sahip kara ve/veya deniz alanları.

Kategory Ib: Yaban Hayatı Koruma Alanı; esas itibariyle yaban hayatının de ğerlerini koruma amaçlı bölgeler. Do ğal karakterini ve etkisini koruyan, sürekli iskâna geçilmemi de ğimi ya da çok az de ğimi geni kara ya da deniz kıyıları.

Kategori II : Ulusal Park; esas itibariyle ekosistem koruma ve rekreasyon için iletilen/kullanılan koruma bölgesi. Mevcut ve gelecek ku aklar için bir ya da daha fazla ekosistemin ekolojik bütünlü ğünü korumak için tanzim edilen do ğal kara ya da deniz alanı.

Kategori III : Do ğa Anıtı; özgül do ğa özelliklerinin korunması için ayrılan koruma bölgeleri. Nadirli ği, temsili ya da estetik nitelikleri ve/veya kültürel anlamı itibariyle çok özel de ğerde bir ya da daha fazla do ğal ve/veya do ğal/kültürel özelliklere sahip bölge.

Kategori IV: Habitat/Türler Yönetim Alanı; Habitatların korunmalarını güvence altına almak ve/veya özel türlerin gereksinimlerini kar ılamak için aktif müdahaleye maruz deniz ya da kara alanı.

Kategori V: Kara/Deniz Peyzajı Koruma Alanı; özellikle kara/deniz alanlarının korunması ve rekreasyonal kullanımı amacıyla i letilen koruma bölgeleri. Zaman içinde ki ilerin do ğanın etkile imiyle özgül bir estetik, ekolojik ve/veya kültürel de ğer kazanmı olan kara, kıyı ya da deniz bölgeleri.

Kategori VI: Kaynak Koruma Bölgeleri Yönetimi; Özellikle do ğal ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımı için yönetilen koruma bölgeleri. Esas itibariyle de ğimemi do ğal sistemler içeren ve biyolojik çe itlili ği uzun dönemli koruma ve sürdürme amaçlı, koruma bölgeleri.

Avrupa Ülkelerinde yaygın olan koruma alanı kategorileri IDCN’nin

88 sınıflandırmasında II, Ia, ve III nolu Koruma kategorilerine (Ulusal Parklar, Do ğa Koruma Alanı ve Do ğa Anıtı Rezervi) kar ılık gelmektedir (Görer ve Atik, 1997). Biz bu alanlardan Mu ğla için önemli olan Özel Çevre Koruma Alanları, Sit Alanları ve Sulak Alanların korunmasına yönelik çalı mayı irdelemek durumundayız.

3.2.6.2. Özel Çevre Koruma Bölgeleri

Ülkemizde Özel Çevre Koruma Bölgelerinin kurulu u milletlerarası antla maların getirdi ği bir sürecin ürünüdür. Bu süreç, 1975 yılında UNEP in (Birle mi Milletler Çevre Programı) bir bölge programı eklinde kabul etti ği Bölgesel Denizler Programı çerçevesinde ekillenen Akdeniz Eylem Planına ülkemizin taraf olması ile ba lar.

Türkiye Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde “Akdeniz’in Kirlenmeye Kar ı Korunması” Barselona (1976) Antla masını ve bu antla maya dayanarak “Akdeniz do ğal kaynaklarının ve do ğal sitlerinin ve bölgedeki kültürel mirasın, di ğer alanların yanı sıra deniz alanları ve çevreleri de dahil olmak üzere özel koruma alanları kurulması yolu ile korunmasının gereklili ği üzerinde duran” Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarına ili kin Cenevre Protokolu’nü (1982) imzalamı tır. Protokolün 3.maddesi bu tür alanları kapsamı içine aldı ğı korumaya ili kin özellikleri belirtmektedir. Biolojik ve ekolojik de ğeri olan sitleri, türlerin genetik çe itli1i ğini ve popülasyon seviyelerini, beslenme ve ya ama alanlarını; ekolojik proseslerin yanı sıra ekosistemleri temsil eden türleri; bilimsel, estetik, arkeolojik, kültürel ve e ğitim özellikleri olan sitlerin korunması için taraflar, kurulması mümkün oldu ğu ölçüde özel koruma alanları kuracaklardır(RG, 23.10.1988). Bu anla maya dayanarak ülkemizde 1988 yılından ba layarak dokuzu kıyı bölgesinde olmak üzere 13 Özel Çevre Koruma Bölgesi Kurulmu tur. Akdeniz havzasında ise, 123 Özel Çevre Bölgesi bulunmaktadır (Göktan ve Arıko ğlu, 2002). Bunun 64 tanesi Cenevre Protokolünün kabul edilmesinden sonra belirlenmi tir (Gülkal, 2004)

Kıyılar bölgelere göre farklılık göstermekle birlikte yo ğun insan baskısı altındadır. Bu baskı, plansız, e güdümsüz ve yanlı uygulamalar sonucu çarpan etkisi yaparak artmaktadır. Ülkemizde de aynı sorunlar ya anmakta, özellikle yaz turizminin yo ğun oldu ğu bölgelerde kıyı alanlarının tahribi artmaktadır. Son çeyrek asırda sanayile mesini tamamlamı ülkelerin

89 çevreye olan duyarlılıkları artmı tır. Bununda en büyük nedeni, çevrenin tahribinin kolay, geri dönü ümünün ise zor ve maliyetinin çok olmasıdır. Çe itli korumacılık yöntemleri ile elde kalan çevrenin, ekolojik yapının, kıt olan kültür ve do ğal kaynakların dönü ümsüz tüketiminin önüne geçme, do ğal ekolojik döngüyü bozmamaya çalı ılmaktadır.

Ülkemizde de çevre bilincinin tam geli memesi nedeni ile geli mi ülkelerin baskısı ve iknası ile sahip oldu ğumuz de ğerli alanların korumacılı ğı ba lamı tır (Görer ve Atik, 1997). Tabiatın ve kültürün koruma yöntemlerinden birisi olan, Özel Çevre Koruma Bölgelerinin, koruma yöntem ve araçları içinde en çok kullanılan duyarlı bölgelerin koruma amaçlı arazi kullanım planlarının yapılmasıdır.

3.2.6.3. Sulak alanlar

Tanım olarak “Sulak Alan” terimi bir takım ortak özelliklere sahip, kıyıdan uzak alanları, kıyı ve deniz yataklarını, genel olarak kapsamına alır. Resmi Gazete’de yayımlanan tanıma göre, Sulak Alanlar; “do ğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gel-git hareketlerinin çekilme devresinde altı metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbalıklar” olarak tanımlanmı tır (RG, 17.05.1995).

IGBP (International Geosphere Biosphere Programme- Uluslararası Jeosfer Biyosfer Programı) tarafından düzenlenen “Sulak Alanları Çalı tay”ında sulak alanlarla ilgili bir tanım geli tirilmi tir. Buna göre, (a) taban suyu yüzeyinin sürgün/geli me sezonunun belirgin bir döneminde toprak yüzeyinde ya da yakınında ve (b) topra ğın, su doygunlu ğu dönemi sırasında, etken bitki örtüsü ile kaplanmı oldu ğu alanlar olarak tanımlanmı tır (Üçüncüo ğlu vd, 2002).

Güne ı ığının dibe kadar ula arak fito ve zooplanktonların, su altı ve su üstü bitkilerin, aquatik hayvanların geli mesine imkân veren, çok yeri saz, kamı gibi yüksek, ku ların saklanmasına, yuvalanmasına ve barınmasına uygun olan sulak alanlar ornitolojik yönden önemlidir.Montreux’de yapılan Akit taraflar toplantısında Sulak Alanların kriterleri tespit edilmi tir (Dugan, 1993).

90 Sulak alanların biyolojik çe itlili ğe kaynak oluturmanın ve kültürel miras olmanın yanı sıra aynı zamanda i levsel de ğerleri vardır. Sulak alanların; yeraltı suyu re arjı, yeraltı suyu de arjı, ta kın kontrolü, kıyı eridi stabilizasyonu/ erozyon kontrolü, zehirli madde alıkoyma, besin alıkoyma, biyolojik madde ihracı, fırtına koruması, rüzgâr kıran görevi yapması, mikro iklim stabilizasyonu, su ta ımacılı ğı, e ğlence ve turizm i levlerinde kullanılır orman kaynakları, do ğal hayat kaynakları, dalyanlar, yem kaynakları, tarımsal kaynaklar ve su temini i levleri vardır (Ongan, 1997).

Sulak alanların yok edilmesi, ya toplumların bunun do ğru bir ey oldu ğunu dü ünmelerinin ya da daha büyük faydalar sa ğlayabilmek için ödenmesi gereken küçük bir bedel olarak görmelerinin sonucudur. Sulak alan kaybının nedenleri, insan faaliyetlerinin do ğrudan veya dolaylı etkileridir. Do ğrudan olarak, tarım, ormancılık ve sivrisinek kontrolü amacıyla kurutma, su ula ımı ve ta kın kontrolü emciyle tarama ve nehir kanalizasyonu, katı atık depolama, yol yapımı, ticari, endüstriyel ve yerle im bölgeleri yaratma amacıyla doldurma, deniz ve su tarımı için tadilat, baraj, bent, duvar, dalgakıran in ası, tarımsal ilaç, kanalizasyon ve tortu karı ması, turba, kömür, çakıl çıkarma, yeraltı suyu tecridi faaliyetleri sulak alanları yok ederken, dolaylı olarak da barajlar, derin kanallar yüzünden tortu birikmesi, kanal, yol v.b. yüzünden hidrolojik de ğiiklikler, yeraltı suyu, petrol, gaz ve di ğer minerallerin çıkartılması sonucu sulak alanların yer de ğitirmesi yok olma nedenleridir.

Türkiye’de tarım reformu çalı malarını düzenleyen 3083 sayılı Kanunun amaçları arasında en önemlisi, “sulama alanları ile Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda topra ğın verimli ekilde i letilmesini, i letilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını, tarım üretiminin sürekli olarak arttırılmasını, de ğerlendirilmesini ve buralarda istihdam imkânlarının arttırılmasını öngören maddedir.

Yasal çerçevedeki karma adan da anla ılabilece ği gibi, sulak alan kaynakları ile ilgili sorumluluklar birçok kurulu a verilmi tir. Sulak alanlar; do ğrudan veya dolaylı olarak Çevre ve Orman Bakanlı ğı, Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğı, Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı, DS Đ Genel Müdürlü ğü, Tarım Bakanlı ğı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlü ğü (2005 yılı itibari ile il özel idarelerine devredilmi tir), Kültür ve Turizm Bakanlı ğı gibi kurulu ların görev alanlarına girmektedir. Daha da yanlı ı, sulak alanların yok edilmesini te vik eden birimlerle, bunların korunması için çalı an birimlerin bazen iç içe olmaları, ço ğu zaman

91 koordinasyon ve ileti im eksikli ği içinde olmamaları nedeniyle gereksiz bir karma aya yol açmakta, hem kaynak israfına hem de do ğal de ğerlerin yok olmasına neden olmaktadırlar (Ongan, 1997).

3.2.6.4. Biyoloji Çe itlili ği ve Yaban Hayatı Ya am Alanları

20. yüzyılda geli en do ğal dengenin ve canlı kaynakların korunmasının önemi bilincine paralel olarak yurdumuzda da bu konuda çalı malar yapılmaya ba lanmı tır. 1950’li yıllardan sonra milli parkalar ile av ve yaban hayvanlarının korunması ve üretimi için sahaların belirlenmesine ba lanmı tır. Koruma, kontrol ve yönetim hizmetleri ülkemizde Çevre ve Orman Bakanlı ğı, Milli Parklar ve Av Yaban Hayati Genel Müdürlü ğü tarafından sürdürülmektedir. Tür, habitat ve ekosistemlerin korunması çalı maları biyolojik zenginlikler ve yaban hayati korunması çalı masının genelini olu turur.

1940’li yıllardan sonra üniversitelerde özellikle floristik ara tırmalara ba lanmı , fauna konusunda yapılan ara tırmalar daha yetersiz kalmı tır. u anda ülkenin fauna ve florasına ait yeterli bir envanterin bulunmayı ı önemli bir eksikliktir. Bunun yanı sıra biyolojik çe itlili ğin korunması konusunda yeterli yasal düzenlemelerin bulunmayı ı ve mevcut yasaların i lemeyi i, kamu ve özel sektör yatırımlarında yaban hayatinin göz ardı edilmesi ve böylece ekosisteme geriye dönülmesi mümkün olmayan zararlar vermektedir.

Nüfus artı ına paralel olarak yaban hayvanlarının ya ama alanları da daralmaktadır. Nüfusun artması ile avcı sayısı ço ğalmakta ve av baskısı artmaktadır. Zamansız, usulsüz ve tahripkâr avcılık, balık ve yaban hayvani nesline büyük zarar vermektedir. Sulak alanlar devlet eliyle kurutularak yaban hayvanlarının geli me ortamları ortadan kaldırılmaktadır. Av koruma ve su ürünleri üretim çalı maları için gerekli olan personel, adet ve kalite yönünden çok yetersizdir, hatta bulunmamaktadır. Yine aynı konuda çalı acak personel için araç-gereç ve ekipman da yoktur. Bu nedenlerle ölçümler, etüd-envanter çalı maları, amenajman planları yapılamamaktadır (Ongan, 1997).

92 3.2.6.5. Kültür Varlıkları

Ülkemizde “Kültür Varlıklarını Koruma” kavramı oldukça eskidir. Osmanlı Đmparatorlu ğu döneminden günümüze kadar gelen bu yakla ım, Cumhuriyet döneminde yasal, örgütsel ve finansal düzeneklere kavu mu tur. Ancak bu süre içerisinde do ğaya, “Tabiat Varlıkları”na aynı özen gösterilmemi tir.

1951 yılında Gayrimenkul Eski De ğerler ve Anıtlar Yüksek Kurulu adıyla olu turulan kurul, konuya ilk bilimsel yakla ımı olu turmu tur. Eski eserlerin korunmasına ilke koyan, onarım projelerini onaylayan, bir üst denetleme mekanizması olan bu kurul, Türkiye’de ilk olmu tur. Ancak konu, yalnızca, kültür varlıklarıdır, henüz do ğal de ğerlerin korunmasına ili kin hiçbir yakla ım yoktur.

1960’li yılların sonlarına do ğru ilk kez, çevrenin bütün ö ğeleriyle korunması gündeme gelmi tir. 1973 yılında, “do ğal alanların korunması” mevzuatta yer almı tır. 1973 yılında çıkarılan 1710 sayılı “Eski Eserler Mevzuatı”, do ğal alanların da korunması ilkesini getirmi , ancak bu konudaki sorumlulu ğu Milli E ğitim ve Kültür Bakanlı ğı’na vermi tir. Bu yasayla ilk kez “Tabii S ĐT” kavramı gündeme gelmi tir. Tabii S ĐT kavramı yasada; “Tabii güzellikler ve gariplikler ile tabii ve jeolojik olayların meydana getirdi ği güzel görünü ler, asırlık a ğaç ve korular” olarak tanımlanmı tır. Burada, hangi ölçütlerin kullanılaca ğı net de ğildir. Dolayısıyla sorumlu uzmanlar da konuya sübjektif de ğer yargılarıyla yakla mı lardır.

70’li yıllardaki koruma anlayı ı, daha çok, kıyılarda görülen kötü yapıla mayı engelleme çabasına yönelmi tir. 1970’li yılların sonlarında kurulan “Anıtlar Yüksek Kurulu” ba ğımsız bir kurulu olması sayesinde politik baskı ve kaygılardan uzak kalabilmi , bu da korumacılıkta olumlu bir faktör olmu tur. Kurulu, önce arkeoloji ve sanat tarihi disiplinlerinden gelen uzmanlar olu turmu , sonraları bu uzmanlara mimar ve kent plancıları eklenmi tir. Ancak bu ekiplerde do ğa ile ilgili uzmanların yer almadı ğı görülmektedir.

1983 yılında “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası” ve “Eski Eserler Yasası” çıkarılmı tır. Bu yasayla “Tabiat Varlı ğı” “jeolojik devirler öncesi ve tarihi devirlere ait olup, ender bulunan veya güzellikleri bakımından korunması gereken eyler” olarak tanımlanmı tır. Yine bu yasada da, bilimsel ölçüt yerine “az bulunmak” ve “güzel olmak” gibi ölçütler kullanılmı tır. Yasa, do ğal varlıkların içine “tarihi ma ğaraları”, “kaya sı ğınaklarını”, “özellik

93 gösteren a ğaç ve a ğaç topluluklarını” da almaktadır. Bu noktada, 2873 sayılı Milli Parklar Yasası tanımları açısından daha bilimsel olmasına ra ğmen, yaptırım gücü “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası” kadar yoktur.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma yasaları, denetim ve yönlendirmeyi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile ülke çapında onyedi merkezi olan Koruma Kurullarına bırakmaktadır. Yüksek kurulun görevi, korunmada uygulanacak ilkeleri belirlemek ve ortaya çıkacak sorunlarda Kültür Bakanlı ğı’na görü bildiren bir danı man kurulu olmaktır. Yüksek kurul ilke koyma yetkisine dayanarak “Do ğal S ĐT Alanları” ni üçe bölmü tür:

1. Derece Do ğal S ĐT Alanları; hiçbir yapıla maya izin verilmeyen mutlak koruma alanlarıdır.

2. Derece Do ğal S ĐT Alanları; sadece turizme yönelik yapıla maya izin verilen, daha az de ğerli sit alanları olup, buralardaki yo ğunlu ğu Koruma Kurulları belirleyecektir.

3. Derece Do ğal S ĐT Alanları; daha fazla bozulmaya u ğramı bu alanlarda, gereken hallerde konut kullanımına izin verilebilmektedir. Görüldü ğü gibi Do ğal Koruma Alanlarının sınıflandırılmasında, içinde yer alaca ğı yapıla manın biçimi esas alınmaktadır, bunun da bilimsel bir yakla ım oldu ğunu söylemek zordur.

Bugün gelinen noktada koruma anlayı ımızla ilgili sorunlarımızı derleyecek olursak;

• Envanter çalı malarının eksikli ği, bilimsel de ğerlendirme ölçütlerinin belirsizli ği,

• Koruma-kullanma dengesinin düzenlenmesinde ilke eksiklikleri,

• Koruma çalı malarının planlama çalı malarıyla bütünle tirilmesindeki kopukluk ve yetersizlikler,

• Yasal düzenlemedeki karma a, yetkilerin çakı ması, sorumlulukların belirsizli ği.

u anda yürürlükte olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 1983 yılında, korunması gerekli ta ınır ve ta ınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili tanımları belirlemek, yapılacak i lem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak te kilatın kurulu ve görevlerini tespit etmek amacıyla çıkarılmı tır (Ongan, 1997).

94 3.3. Kıyı Yönetimi Đçin Yasal Çerçeve

Kıyılar üzerine yapılan tüm inceleme ve ara tırmalar göstermi tir ki, kıyılar ülkelerin kıt kaynaklarıdır. Bu nedenle bilinçsiz kullanım ve tüketim çok kısa zamanda kıyı varlı ğını tahrip ederek kullanılamaz hale getirmektedir. Bu nedenle kıyılar, insano ğlunun çocukları gibi her zaman korumaya muhtaçtır. Bu nedenle kullanımlarına dikkat edilmeli, kısa zaman içerisinde çok verim alma dü üncesi ile yanlı kullanımlara meydan verilmemeli, gelecek nesillerin kullanımlarının önüne set koyulmamalıdır.

Hâlihazırda 1982 Anayasasının 43. Maddesinde “Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göl kıyılarını çevreleyen sahil eritlerinde yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil eritlerinin, kullanı amaçlarına göre derinli ği ve ki ilerin bu yerlerden yaralanma imkân ve artları kanunla düzenlenir” denilerek, kıyılardan yararlanmada kamu yararı öne çıkarılmı, yararlanmanın kanunla düzenlenece ği hüküm altına alınmı tır. Ancak yasa koyucu olarak tanımladı ğımız meclisin gündemini olu turan hükümetlerin programlarında, kıyı ile ilgili 1980 sonrasında fazla bir detay bulunmamaktadır. 1980’den 1996’ya kadar kurulmu olan hükümetlerin, hükümet programlarında “kıyı mekânına” yönelik detaylı politikalara rastlamak mümkün de ğildir. Bu konuya yönelik politikalar birçok hükümet programında, çevreye yönelik politikaların altında bir iki satırla geçi tirilmi , bazı hükümet programlarında ise hiç ele alınmamı tır (Tekel, 1997).

Kıyı ile ilgili, ba ta 1982 Anayasası olmak üzere çe itli Kanun, Yönetmelik, Genelge ve Uluslararası Antla malar ile çe itli düzenlemeler getirilmi , mevzuat çerçevesinde çe itli kurum ve kurulu lara görevler yüklenilmi tir.

3.3.1. 1982 Anayasası

Madde 43, Kıyılardan Yararlanma “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil eritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil eritlerinin kullanı amaçlarına göre, ki ilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve artları kanunla düzenlenir” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeden, kıyıların “Kamu Yararı” ilkesi öne çıkmakta, ayrıca, kıyıların

95 kullanımının kanunla düzenlenece ği anla ılmaktadır.

Đkinci konutlarla ilgisi olmasından dolayı, 57 Madde, Konut Hakkı “Devlet, ehirlerin özelliklerini ve çevre artlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını kar ılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut te ebbüslerini destekler” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeden anla ılaca ğı üzere, ehirle melerde planlı ve çevreye saygılı olunması gerekti ğidir.

Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması, Madde 63, “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve de ğerlerinin korunmasını sa ğlar, bu amaçla destekleyici ve te vik edici tedbirler alır. Bu varlıklar ve de ğerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir” ifadesi yer almaktadır. Söz konusu üç maddenin birlikte uygulanması, sürdürülebilir kıyı alanları yönetiminin temelini olu turmaktadır.

3.3.2. Kıyı Kanunu

Kıyı yasasındaki tüm düzenleme ve iyile tirmeler ba lıklar halinde a ağıda yer almaktadır.

Kıyı Kanununun Geli imi: Kıyı yasalarını içeren a ağıdaki liste mevzuatı ve sık sık de ğiim sergilemektedir. En son olarak kıyı kanununun de ğitirilmesi yönünde çalı malar devam etmektedir.

Kanunun amacı, 1. Maddesin de belirtilmi tir. Deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteli ğinde bulunan sahil eritlerinde bu yerlerin özelliklerini gözeterek koruma ve kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmi tir.

96 Tablo 15. Kıyı Kanunun Geliimi 1 1926–643 Sayılı Medeni Kanun 641. Madde

2 1933/1957–2293 Sayılı Belediye Yapı Yolları Yasası 411. Maddesi 3 11.07.1972–6785 Sayılı Đmar Yasasına 1605 Sayılı Yasa ile eklenen Ek-7. Madde 4 18.1.1975-Ek 7. ve 8. Madde Yönetmeli ği 5 1982- TC Anayasası 43. Madde 6 01.12.1984–3086 Sayılı Kıyı Yasası 7 18.05.1985–3086 Sayılı Kıyı Yasasına Đli kin Yönetmelik 8 10.07.1986–3086 Sayılı Yasanın Đptaline Đli kin Anayasa Mahkemesi Kararı 9 15.07.1987–110 Sayılı Genelge 10 17.4.1990–3621 Sayılı Kıyı Yasası 11 03.08.1990–3621 Sayılı Kıyı Yasasına Đli kin Yönetmelik 12 23.01.1992–3621 Sayılı Yasanın Bazı Maddelerinin Đptaline ili kin Anayasa Mahkemesi Kararı 13 1 1.07.1992-Kıyı Yasasında De ğiiklik Yapılmasına Dair 3830 Sayılı Yasa 14 13.10.1992–3830 Sayılı Yasaya Đli kin Yönetmelik 15 30.03.1994 Yönetmelik De ğiikli ği 16 27.07.1996 Yönetmelik De ğiikli ği 17 03.07.2005 Özelle tirme Uygulamaları Hakkındaki Kanunun 13. ve 31. Maddesi

(Do ğan vd, 2005)

1984 yılında 3086 sayılı Kıyı Yasasına göre, “kıyı ku ağı” kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde imar planlı yerlerde en az 10 metre, planı olmayan yerlerde 30 metre geni li ğindeki alanı, yasak bölge kabul etmi tir. Kıyı Yasası, kamu önceli ği olan yerler dı ında (kıyı ku ağı dı ında) plan kararları ile özel nitelikte yapı yapmaya da izin verilebilece ği belirtmi , bunların ancak Bakanlar Kurulu’nca onaylanarak uygulanabilece ğini ve kıyı geçi ini engelleyemeyeceklerini göstermi tir. Kanun, kamu yararının gerektirdi ği hallerde Bakanlıkça onaylanacak planlara göre dolgu ve kurutma yolu ile arazi kazanılmasının mümkün oldu ğunu hüküm altına almı tır.

Kanun, Anayasa Mahkemesinin, 10.07.1986 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan iptal kararı ile yürürlükten kaldırılmı tır. Đptal kararının gerekçesinde, kanunun kıyı alanlarını korumada yeterli olmadı ğı, “kıyı kenar çizgisi” “kıyı” ya ili kin tanımların Anayasaya aykırı

97 oldu ğu belirtilmi tir. Mahkeme iptalden itibaren altı ay içinde yeni bir düzenleme yapılmasının uygun olaca ğını belirtmi ise de bir sonraki düzenleme ile 3621 Sayılı Kıyı Kanunu 4 Nisan 1990 tarihinde kabul edilmi tir. 11.07.1992 tarihinde Kıyı Kanununda De ğiiklik Yapılmasına Dair 3830 Sayılı Kanun ile de ğiikli ğe gidilmi tir.

Yasada kıyı ve sahil eritlerindeki planların hazırlanma ve onaylanmasına ili kin ko ul ve merciler, deniz, göl ve akarsularda doldurma ve kurutmaya hangi özel durumlarda izin verilebilece ği, yasa kapsamına giren yerlerdeki faaliyetlerin kontrol mevzileri ve yasaya aykırı hareketlerin ceza i lemleri açık olarak düzenlenmi tir. Böylece eski yasada bulunmayan detaylar gündeme gelmi tir (Varol, 1998).

En son de ğiikli ği ile yeni Kanunda, Kıyı Çizgisi, Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, ta kın durumları dı ında suyun karaya de ğdi ği noktaların birle tirilmesinden olu an çizgiyi,

Kıyı Kenar Çizgisi, Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin olu turdu ğu kumluk, çakıllık, kayalık, ta lık, sazlık, bataklık vb alanların do ğal sınırlarını,

Kıyı, kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı, Kıyı eridi, kıyı kenar çizgisinden itibaren, kara yönünde yatay olarak 100 metre geni li ğindeki alan olarak tanımlamı tır. Sahil eritlerine yapılacak yapıların en fazla 50 metre yakla abilece ğini belirtmi tir (Md.5). Kanuna göre yakla ma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti dinlenme seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilecektir (Md.5).

Ayrıca; ta ıt yolları, sahil eridinin kara yönünde yapı yakla ma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir, sahil eridinde yapılacak yapıların kullanım amacına ba ğlı olarak yapım ko ulları yönetmelikle belirlenir (Md.5). Kıyılardaki kötü, plansız yapıla manın önlenmesi için Kıyı Kanunu, kıyılarda yapı yapmayı ilke olarak yasaklamı tır. Hatta duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık vb. engellerin de kıyılarda bulunması yasaktır. Yasa kıyının özelli ğini bozacak nitelikte kazıyı, kum, çakıl çekmeyi de yasaklamı tır. Ayrıca kıyıya moloz, toprak vs. dökmeyi de yasaklamı tır (Md.8).

98 Kanuna göre kıyıda uygulama imar planı ile yapılabilecek yapılar unlardır;

a) Đskele, liman, barınak, yana ma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, fener, çek ek yeri, kayıkhane, tuzla, dalyan, tasfiye ve pompaj istasyonları gibi kıyının kamu yararına kullanılması ve kıyıyı korumak amacına yönelik altyapı ve tesisler,

b) Faaliyetlerinin özellikleri gere ği kıyıdan ba ka yerde yapılması mümkün olmayan tersane, gemi söküm yeri ve su ürünleri üretme-yeti tirme tesisleri gibi yapı ve tesisler yapılabilir.

Yasa ile kıyıda ve kıyı eridinde planlama-uygulama yapılabilmesi için onaylı kıyı kenar çizgisi bulunması zorunludur. Kıyı kenar çizgisi bulunmayan alanlardaki tespit ilemlerinin bir program dâhilinde en kısa sürede gerçekle tirilmesi, ilgililerin tespit talebi halinde ise programda olup olmadı ğına bakılmaksızın tespit i leminin öncelikle yapılması öngörülmü tür (Md.9).

Kanuna göre kıyılar ve doldurma-kurutma yolu ile kazanılan araziler devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, özel mülkiyete konu olamazlar. Bu alanlar üzerinde yukarıda belirtilen kısmi yapılar ile yol, açık otopark, park, ye il alan ve çocuk bahçeleri gibi teknik ve sosyal altyapı alanları düzenlenebilir(Md.7) Bu yapı ve tesislerin yapılabilmesi için Maliye ve Gümrük Bakanlı ğı’ndan gerekli izin alınması, bu araziler devletin hüküm ve tasarrufu altında oldu ğundan zorunludur. Görülüyor ki yasa yapıcı, doldurma ve kurutmanın yapılmasına kar ı olmayıp, bunun düzenli ve planlı bir biçimde yapılmasını sa ğlamayı amaçlamı tır.

Dolgu ve kurutma suretiyle kazanılacak araziye ili kin planların hazırlanması, incelenmesi ve doldurma-kurutma i leminin gerçekle tirilmesi a amalarında ekolojik dengenin korunması, deniz, tabii ve suni göl ve akarsularla bunların çevrelerinin ve bu çevredeki canlı hayatın olumsuz etkilenmemesi zorunludur.

13 Ekim 1992 de çıkan Kıyı Kanununun Uygulamasına Dair Yönetmelik ile;

Sahil eridinin birinci bölümü; Sahil eridinin tümü ile sadece açık alanlar olarak düzenlenen; ye il alan çocuk bahçesi, gezinti alanları, dinlenme ve tanımlanan rekreaktif alanlardan ve yaya yollarından olu an, kıyı kenar çizgisinden itibaren, kara yönünde yatay olarak 50 metre geni li ğindeki alandır.

Sahil eridinin ikinci bölümü; Sahil eridinin birinci bölümünden sonra, kara

99 yönünde yatay olarak en az 50 metre geni li ğinde olmak üzere belirlenen ve üzerinde sadece kanunun 8.maddesinde tanımlanan toplumun yararlanmasına açık günübirlik turizm yapı ve tesisleri, ta ıt yolları, açık otoparklar ve arıtma tesislerinin yer aldı ğı bölümüdür.

Kanun ve yönetmeli ğinde kıyılarda çevre kirlili ğinin önlenmesi, ekolojik dengenin korunması esas kabul edilmi , 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve Yönetmelik hükümlerinin saklı oldu ğu, uygulama yönetmeli ğinin 5.maddesinde hükme ba ğlanmı tır.

Günübirlik Turizm Tesisleri; Kamping ve konaklama ünitelerini içermeyen, sadece günlük zorunlu ihtiyaçları kar ılamaya yönelik olan du , gölgelik, soyunma kabini, WC, kafe, bar, pastane, lokanta, açık spor alanları, yüzme havuzu, 20 m2 ‘yi geçmeyen sergi ve satı ünitelerini içeren yapı ve tesislerdir.

Yönetmeli ğe göre kısmi yapıla ma; Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmı uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerde, yapıldı ğı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmı veya ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde in aatı tamamlanmı yapıların sayı ve/veya taban alanı itibariyle % 50’den fazla olması durumudur.

Yasanın yürürlü ğe girmesinden sonra mevcut imar planlarının revizyonu gündeme gelmi , birçok yerel yönetim kanundaki bazı belirsizliklerden dolayı revizyonları yapamamı , bunun yanı sıra tüm uygulamalar durmu tur. Uygulamada kar ıla ılan problemler, kıyı planlamasına ili kin mevcut aksaklıkları a mı , ülke çapında bir imar karga asına yol açmı tır. Yerel yönetimler uygulamada kar ıla tıkları aksaklıkları Merkezi yönetime aktarmı , bu konuda çok sayıda yazı ma gerçekle ti ği halde bazı sorunlara net çözümler getirilememi tir (Varol, 1998).

Ancak tüm bu düzenlemelere kar ın Kıyı Kanunu, sorunların ortadan kaldırılmasında etkili olamamı tır. Özellikle yetki karga ası, düzensiz yapıla ma ve denetimsizlik kıyı alanlarının plansız ekilde kullanılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle mevcut kanunda yeniden düzenleme getirilmeye, yetki karma asını ortadan kaldırmak için Bayındırlık ve Đskan Bakanlı ğına yetki verilmesine, bütünle ik kıyı alanları yönetimi kavramının mevzuata dahil edilmesine, koruma ve denetimin tek elden yapılmasına çalı ılmaktadır. Söz konusu

100 düzenlemeye kar ı özellikle sivil toplum kurulu ları ile yetkiyi devretmek istemeyen yerel idareler kar ı çıkmaktadır.

3.3.3. Karasuları Kanunu

1982’de kabul edilen Karasuları Kanunu’na (RG, 29.05.1982) göre Türk karasularının geni li ği 6 mil’dir. Bakanlar Kurulu belirli denizler için o denizlerle ilgili bütün özellikleri ve durumları göz önünde bulundurmak ve hakkaniyet ilkesine uygun olmak artıyla 6 mil’in üstünde karasuları tespit etmeye yetkili kılınmı tır.

3.3.4. 3194 Sayılı Đmar Kanunu

Belediye sınırları içinde ve dı ında kalan yerlerle ilgili yapılacak planlarla, in a edilecek resmi ve özel bütün yapılar hakkında düzenlemeler getirmi tir. Kanun belediye ve mücavir alanlar içinde imar planlama yetkisini belediyelere vermi , ayrıca yapıların denetimi, ruhsata ba ğlanması, ruhsatsız yapılara ceza uygulanması konularında da belediyelere ve ilgili kurulu lara geni yetkiler vermi tir. Ancak imar mevzuatına uygun olarak veya ruhsat dı ı yapılan in aatların kontrolünde yerel idareler kadro, teçhizat ve olanaklar açısından zayıf kalmı lardır(Erginöz, 1998). Kıyıdaki yo ğun yapıla ma talepleri ile birlikte alt yapı hizmetlerine olan a ırı yük kar ısında zaten yetersiz durumda bulunan teknik ve ekonomik güçleri ile kıyı belediyeleri sorunların çözümünde zor durumda kalmı lardır (Durukan, 1997).

3.3.5. Çevre Kanunu, Su Kontrolü Yönetmeli ği ve ÇED Yönetmeli ği

1983 yılında çıkarılan 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun amacı; bütün vatanda ların ortak varlı ğı olan çevrenin korunması, iyile tirilmesi, kırsal ve kentsel alanda arazinin ve do ğal kaynakların en uygun ekilde kullanılması ve korunması; su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi ülkenin bitki ve hayvan varlı ğı ile do ğal ve tarihsel zenginliklerinin korunarak, bugünkü ve gelecek ku akların sa ğlık, uygarlık ve ya am düzeyinin geli tirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu olarak belirli hukuki ve teknik esaslara göre düzenlemektir.

101 Çevre Kanunu’na dayanılarak çıkarılan Su Kirlili ği Kontrolü Yönetmeli ği’nin amacı, ülkenin su kaynakları potansiyelinin korunması, en iyi biçimde kullanımının sa ğlanması ve su kirlenmesinin önlenmesinin ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu bir ekilde gerçekle tirilmesi için gerekli olan hukuki ve teknik esasları ortaya koymaktadır. Bu yönetmelik, ülkemizde su kalite kontrolüne yönelik yasal ve teknik esasları bir ana yönetmelik metni ve bu yönetmeli ğe ba ğlı tebli ğler eklinde düzenlemektedir.

Yönetmelikte, su ortamlarının kullanım esaslarına ve kalitelerine göre sınıflandırılması her bir sınıftaki suların korunması esasları ve özel koruma alanları tahsisine yönelik düzenlemeler getirilmektedir. Söz konusu düzenlemeler çerçevesinde su ortamlarından yararlanma imkânlarını geli tirmek ve devamlılı ğını sa ğlamak amacıyla ülkenin su kaynaklarını olu turan baraj rezervuarı, akarsu, göl, gölet gibi kıta içi yüzeysel sular, yeraltı suları ile kıyı ve deniz sularının kullanımı açısından kalite sınıflandırmasına gidilmektedir. Böylece su kaynaklarının korunması için uyulması gereken kullanım esasları ve bu sulara atık de arjı için getirilen kısıtlar belirlenen bu su kalite sınıflarına göre ortaya çıkmaktadır. Deniz ve kıyı sularındaki kalite sınıflaması ve bu sınıfların öngördü ğü kalite özelliklerine uyum sa ğlanması esnasında, su ürünleri üretim alanlarında 1380 sayılı Su Ürünleri Yasası’nın ve eklerinin öngördü ğü esaslar gözetilmektedir. Bunun dı ında plaj ve di ğer rekreasyon amaçlı kullanımlar deniz trafi ği ve liman hizmetleri estetik ve turistik kullanımlarla deniz yata ğından maden ve petrol çıkarılması gibi amaçlar için deniz suyunun özelliklerinin neler olaca ğı esasa ba ğlanmaktadır.

Denize kıyısı olan yerle imler ve kıyı bölgelerinde bulunan endüstriler için alıcı ortamda yeterli seyreltme kapasitesinin bulundu ğunun ayrıntılı mühendislik çalı maları sonucunda kanıtlanması halinde, atık suların ve so ğutma sularının derin denize de arjı ile bertarafına izin verilmektedir. Derin deniz de arjına izin verilebilecek atık sular için standartlar yönetmelikte belirlenmektedir. Yaptırımcı bir Bakanlık olmayan Çevre Bakanlı ğı yönetmeli ği valilikler ve yerel yönetimler aracılı ğıyla uygulamaya çalı makta ancak yeterli olamamaktadır (Durukan, 1997).

1993 yılında Çevre Kanunun 10. Maddesine dayanılarak Çevresel Etki De ğerlendirilmesi (ÇED) Yönetmeli ği çıkarılmı tır. ÇED Yönetmeli ği ile kamu veya özel sektöre ait kurum, kurulu ve i letmelerin, gerçekle tirilmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu,

102 çevre sorunlarına yol açabilecek, yatırım kararlarının, çevre üzerine yapabilece ği tüm etkilerin belirlenerek de ğerlendirilmesi, tespit edilen olumsuz etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek derecede en aza indirilmesi ve alternatiflerin de ğerlendirilmesi amacıyla gerçekle tirilecek Çevresel Etki De ğer1endirilmesi sürecinde uyulacak idari ve teknik esasların düzenlenmesini amaçlamaktadır.

Kıyılarla ilgili olarak limanlar, denizden büyük çaplı arazi kazanılması ve dip taraması Çevresel Etki De ğerlendirilmesi uygulanacak faaliyetler listesi kapsamında yer almaktadır. Mendirek ve marinalar, balıkçı barınakları ile kıyı ve deniz yapıları, gemi söküm yerleri gibi faaliyetler ise ÇED ön ara tırması uygulanacak faaliyetler listesinde yer almaktadır.

3.3.6. Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğı Kurulmasına Dair KHK

Çevre Kanununda, 3416 sayılı yasayla (RG. 11.03.1988) yapılan bir değiiklikle ülke ve dünya ölçüsünde ekonomik önemi olan çevre kirlenmelerine ve bozulmalarına duyarlı alanların, do ğal güzelliklerin gelecek ku aklara ula tırılmasını güvence altına almak üzere ve gerekli düzenlemeleri yapmak amacıyla “özel çevre koruma bölgesi” olarak ilan etmeye ve bu bölgelerle ilgili konuna, kullanma ve planlama ilkelerini belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmı tır. Bu amaçla 383 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile Özel çevre Koruma Kurulu Ba kanlı ğı kurulmu tur (Aday ve Gündo ğdu, 1997).

3.3.7. Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu

1982 Anayasası’nın 63. Maddesine dayanılarak olu turulan 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda, korunması gerekli ta ınır ve ta ınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili tanımları belirlemek, yapılacak i lem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama karalarını alacak te kilatın kurulu ve görevlerini tespit etmek amacıyla çıkarılmı tır.

Kanun ile ta ınır kültür ve tabiat varlıklarının müzeler ve özel ahıslarca korunması, konu ile ilgili her türlü ara tırma, sondaj ve kazının izne ba ğlı olaca ğı, bu de ğerlerin yurt dı ına çıkarılmasının yasak oldu ğu eklinde düzenlemeler getirilmi tir (Milli Emlak GM, 1998)

103 3.3.7. Milli Parklar Kanunu

1983 de çıkarılan 2873 sayılı Milli Paklar Kanunu (RG. 11.08.1983), Milli Parkı; “bilimsel ve estetik bakımından milli ve uluslar arası, ender bulunan do ğal ve kültürel kaynak de ğerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip do ğa parçaları” olarak tanımlamakta, do ğa parkı, do ğa anıtı ve do ğa koruma alanı terimleri kanunda açıklanmaktadır.

Ülkemizdeki milli ve milletlerarası düzeyde de ğere sahip milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiat koruma alanlarının seçilip belirlenmesine, özellik ve karakterleri bozulmadan korunmasına, geli tirilmesine ve yönetilmesine ili kin esasları düzenlemek amacıyla çıkarılmı tır. Kanunda, kaybolmaya yüz tutmu ekosistemler, türler ve tabi olayların meydana getirdi ği seçkin örnekleri ihtiva eden ve mutlak korunması gerekli olan, sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmı tabiat parçaları, olarak tanımlandı ğı alanları “Tabiat Koruma Alanı” olarak belirlenmi tir (Erginöz, 1998).

3.3.8. Tarım Topraklarının Amaç Dı ı Kullanımına Đli kin Yönetmelik

20105 Sayılı Tarım Topraklarının Amaç Dı ı Kullanımına ili kin Yönetmelik, verimli tarım topraklarının ba ka kullanımlarca yok edilmesinin önüne geçmek amacıyla çıkarılmı tır. Ancak Yönetmeli ğin 8. Maddesi bu yasanın gücünü büyük ölçüde azaltmı tır. Yapılan bu de ğiiklikle hangi kategoride olursa olsun ya ğmur suları ile sulanan tarım arazilerinin ba ka kullanımlarına tahsis edilmesi mümkün olmu tur. Bu sayede kent ve köylerin geli mesi, okul ya da sa ğlık tesisleri, sanayi yâda ticari bölgelerin kurulması ve karayolu açılması amacıyla tarım arazilerinin devredilmesi mümkün hale gelmi tir. Yer seçimi uygun olmayan turisttik tesislerle çevre üzerinde önemli tahribat yaratılmı bunun sonucu olarak tarım arazilerinin büyük bir kısmı amaç dı ına çıkarılmı tır (Durukan, 1997 ve Erginöz, 1998).

3.3.9. Turizm Te vik Kanunu

Amacı; turizm sektörünü düzenleyecek, geli tirecek dinamik bir yapı ve i leyi e kavu turacak tertip ve tedbirlerin alınmasını sa ğlamaktadır. Bu kanun ile Turizm Bakanlı ğı’na kıyı boyunca belli arazileri turistik amaçlar için ayırma ve yönetme yetkisi verilmekte ve bu

104 bölgelerde turistik tesis kuran özel yapımcılara mali te vikler verilmesi mümkün kılınmaktadır. Bu yolla Turizm Bakanlı ğı, kıyı boyunca yer alan geni bir bölgeyi turizm bölgesi ve turizm merkezi olarak ilan etmi tir. Turistik bölgeler ilan etme yetkisinin kıyının de ğiik yerleri için uygulanması sonucunda orman alanları küçülmeye ba lamı tır. Daha çok turistik tesis anlayı ıyla plansız olarak yapılan turistik tesisler çevrenin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olmaktadır. Turizmi Te vik Kanunu ile deniz, göl ve akarsular ile kıyılar özelliklerini bozucu ve yıpratıcı ekilde kullanılmayaca ğı hükme ba ğlanmı tır.

3.3.10. Su Ürünleri Kanunu

1380 Sayılı yasa, su ürünlerinin korunması, istihsali ve kontrolüne dair hususları kapsar. Kanunla iç sular ve denizlerde su ürünleri istihsa1 yerleri belirlenerek sulara zararlı maddeler dökülmesi veya dökülecek ekilde tesis yapılması yasaklanmı tır.

3.3.11. Orman Kanunu

6831 Sayılı Orman Yasası, ormanları devletin idare ve tasarrufu altına almı , ormanlar, bitki örtüsüne, orman ve su kaynaklarına zarar verici faaliyetler yasaklanmı tır. Kıyı bölgesinde yer alan ormanlık araziler de bu kanun hükümlerine tabidir. Kıyı yönetimi açısından bakıldı ğında, kıyı bölgesi ormanları tüm ormanlık arazileri gibi hemen kıyı eridinde yer alan araziler de dâhil olmak üzere konuya dinlenme ve e ğlence amaçlarıyla geni alanlar sunan ve oldukça iyi korunan bölgeler olarak görülmektedir. Ancak kıyı bölgesindeki geli meyi etkileyen Turizmi Te vik Kanunu ile Orman Kanunu ihlal edilmektedir. Bu yasayla ulusal park içinde yer alan arazilerin bile dinlence ve yapıla ma amaçlarıyla devredilmesi mümkün olmu tur (Durukan, 1997 ve Erginöz, 1998).

3.3.12. Liman Kanunu

Denizcilik Müste arlı ğının Kurulu ve Görevleri Hakkında KHK’nın amacı; denizcilik sistem ve hizmetlerinin ülkenin deniz ilgi ve çıkarlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak tahsisi ve geli tirilmesi için Ba bakanlı ğa ba ğlı Denizcilik Müste arlı ğının kurulmasına te kilat ve

105 görevlerine ili kin esasları düzenlemektedir.

Bu kanunla, di ğer kurulu larla i birli ği yapmak, gemi in a, onarım, söküm ve yan sanayisini te vik edici tedbirleri almak, ülke kıyıları ölçe ğinde tersane ve gemi söküm yerleri belirlemek, planlamak, tahsis etmek ve izin vem1ek, gerektiğinde iptal etmek, denetlemek, kanun ve özel sektör tersanelerinin ve gemi söküm yerlerinin kapasitesini ve verimini artırmak için tevsi ve modernizasyonuna izin vermek, modem üretim, yönetim ve pazarlama metotlarının hâkim kılınmasını sa ğlamak, ticaret gemilerinin ve yolların yapılı ının nitelik ve güvenlik bakımından denetlemesi Denizcilik Müste arlı ğına verilmi tir (Erginöz, 1998).

3.3.13. Ula tırma Bakanlı ğı Kurulu Kanunu

3348 Sayılı Ula tırma Bakanlı ğı’nın Te kilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile devletçe yaptırılacak limanlar, barınaklar ve bunlarla ilgili teçhizat ve tesislerin kıyı koruma yapılarının kıyı yapı ve tesislerinin ilgili kurulu larla i birli ği yaparak, plan ve programlarını hazırlamak, gerçekle tirilmesi için gerekli tedbirleri almak ve imkânları sa ğlamak, ara tırma etüt, inki af, proje, ke if, artname ve in aatları ile bakım ve onarımlarını yapmak veya yaptırmak, yapımı tamamlananları ilgili kurulu lara devretmek, yapılmı olanların bakımı ve onarımlarının organizasyonu için esaslar hazırlamak bu tesislerden her türlü kamu kurum ve kurulu ları. Belediyeler, il özel idareleri, tüzel ve gerçek ki ilerce yaptırılacak alanların proje ve artnamelerini inceleyip tasdik etmek yetkisi Ula tırma Bakanlı ğı’na verilmi tir.

3.3.14. Sahil Güvenlik Komutanlı ğı Kanunu

2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlı ğı Kanunu’nun amacı, bütün sahillerimiz karasularımız ile iç sularımız olan Marmara Denizi, Đstanbul ve Çanakkale Bo ğazları liman ve körfezlerimizin korunması, güvenli ğinin sa ğlanması, ulusal ve uluslararası hukuk kuralları uyarınca hükümranlık haklarına sahip oldu ğumuz denizlerde, bu hak ve yetkilerin Deniz Kuvvetleri Komutanlı ğı’nın genel sorumlulu ğu dı ında kalanlarının kullanılması, deniz yolu ile yapılan kaçakçılı ğın önlenmesi, izlenmesi ve suçlular hakkında gerekli i lemlerin yapılması ile ilgili esas ve yöntemleri düzenlemektir.

Deniz kıyılarında görülecek, Ba ıbo Patlayıcı Madde ve üpheli Cisimlerin Yok

106 Edilmeleri Hakkında Kanunun uygulanmasında, gerekli önlemleri almak ve ilgililere haber vermek. Liman sınırları dı ında Türk kanunlarına göre cezalandırılması gereken eylemlere ilgili kanun ve uluslararası antla malar hükümlerine göre el koymak. Suçun denizde ba layıp karada devam etmesi ya da suçluların karaya geçmesi hallerinde yetkili güvenlik kuvveti olaya el koyuncaya kadar suç delillerinin kaybolmamasını ve suçluların kaçmasını önlemek amacıyla yetkilerini karada sürdürerek durumu mahalli mülki amire bildirmek. Sahil ve Karasularımızı korumak, güvenli ğini sa ğlamak, ulusal ve uluslararası hukuk kuralları uyarınca hükümranlık haklarına sahip oldu ğumuz denizlerde bu hak ve yetkileri kullanmak görevleri Sahil Güvenlik Komutanlı ğı’na verilmi tir (Özhan, 1996 ve Erginöz, 1998).

3.3.15. Uluslararası Antla malar

3.3.15.1. Bern Sözle mesi

Avrupa Konseyi üyesi devletler tarafından imzalanan ve (RG. 20.02.1984) kabul edilen sözle me uyarınca taraflar yabani flora ve fauna ile nesli tehlikeye dü mü ve dü ebilecek türlerin ve ya ama ortamlarının korunması için ulusal politikalar geli tirilecek ve kirlenme ile ilgili mücadele önlemleri alınacaktır. Bu sözle menin uygulanması için Avrupa Konseyi Genel Sekreterli ğine ba ğlı olan Bern Daimi Komitesi görev yapmaktadır (Pırnar, 1995, Kele ve Hamamcı, 1998)

3.3.15.2. Barselona Sözle mesi

Akdeniz ülkeleri tarafından 1976 yılında imzalanan ve (RG. 12.06.1981) kabul edilen Barselona sözle mesi uyarınca ülkeler, bölgenin kirlenmesine kar ı tüm önlemleri alacaklarını ve birbirleriyle dayanı ma içinde koruma yapacaklarını taahhüt etmi lerdir. Bu sözle menin ya ama geçirilebilmesi için 4 adet protokol çıkarılmı tır. Bunlar; Akdeniz’in gemilerden ve uçaklardan vaki olan bo a1tma kirlenmeden korunmasına ait 1976 protokolü, fevkalade hallerde Akdeniz’in petrol ve di ğer zararlı maddelerle kirlenmesinde yapılacak mücadele ve ibirli ğine ait 1976 protokolü, Akdeniz’in kara kökenli kaynaklardan kirlenmeye kar ı korunması hakkındaki 1980 Atina protokolü ve Akdeniz’de özel koruma alanlarına ili kin 1982 Cenevre protokolüdür.

107

3.3.15.3 Ramsar Sözle mesi

Türkiye, tüm do ğal kaynakların korunması ve gelecek nesillere iletilmesi ile ilgili çe itli uluslararası antla malara imza koymu tur. Bunlardan bazıları; 05.06.1972’de Stockholm’de toplanan Birle mi Milletler Çevre Konferansı, sulak alanların korunmasına ili kin 02.11.1972 Ramsar, kültürel ve do ğal varlıkların korunmasına ili kin 16.11.1972 Paris, Ortak Bir Gelecek Đçin Eylem Konferansı 14-16.05.1990 Bergen, Birle mi Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı 03-14.06.1992 Rio ve bu konferans sonucunda yayınlanan Rio Bildirgesi, Gündem 21, Đklim De ğiikli ği Sözle mesi ve Biyolojik Çe itlilik Sözle mesi, 1972 ve 1992 Çevre Kalkınma Konferanslarına paralel sırasıyla 1976 Habitat 1 Vancouver ve 1996 Habitat II Đstanbul’dur (Kele ve Hamamcı, 1998).

108

IV. MU ĞLA ĐLĐ ENTEGRE KIYI YÖNET ĐM PLANLAMA YAKLA IMI

4.1. Mu ğla Đli Kıyı Alanlarında Kar ıla ılan Sorunlar

4.1.1. Yönetim Sorunları

Merkezi Đdare ve Yetki Payla ımı, Mu ğla Đli ile birlikte kıyı alanlarının planlamasında en büyük sorun yetki sorunudur. Kıyı alanlarının planlamasında, planlama yetkisi de ğiik kurumlar arasında da ğılmı durumdadır. Bu kurumların ba lıcaları unlardır; Belediyeler, Valilikler, Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı, Çevre ve Orman Bakanlı ğı, Kültür ve Turizm Bakanlı ğı, Ula tırma Bakanlı ğı, Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğı, Milli Savunma Bakanlı ğı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları.

Kıyılar, yerle im, turizm, sanayi tesisleri, liman ve tersane yapımı gibi de ğiik amaçlarla kullanılmakta olup, ço ğu zaman özel çevre koruma bölgeleri, do ğal ve tarihi sit alanları, orman ve kıyı alanları iç içe bulundu ğundan bu alanların planlanmasında çok sayıda kurum söz sahibidir. Planlamada esas olarak; belediye sınırları içinde belediyeler, belediye sınırları dı ında valilikler (04.03.2005 tarihinden itibaren il özel idareleri) yetkili olmakla birlikte, çevre düzeni planlarında Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğının yanı sıra, Çevre ve Orman Bakanlı ğı, kültür ve turizm koruma ve geli im bölgeleri ilan edilen yerlerde Kültür ve Turizm Bakanlı ğı, özel çevre koruma alanı ilan edilen alanlarda da ÖÇKKB, özelle tirme kapsamına alınan alanlarda Ba bakanlık Özelle tirme Đdaresi Ba kanlı ğı ve Özelle tirme Yüksek Kurulu, organize sanayi bölgeleri ve serbest bölgelerin kıyılarda olması halinde de ilgili idareler, Orman alanlarında Çevre ve Orman Bakanlı ğı, askeri bölgelerde Milli Savunma Bakanlı ğı planlama konusunda yetkili ve görevlidir. Ayrıca, bu alanlarda korunacak kültür ve tabiat varlıklarının bulunması halinde planların bu kurullar tarafından da onayı gerekmektedir.

Aynı kullanım ekillerinin farklı statüdeki kıyılarda uygulanması durumunda planlama yetkisi de ğiik kurumlara ait olmaktadır. Örne ğin Bayındırlık ve Đskan Bakanlı ğının kıyılardaki iskele ve dolgu alanlarının planlanması konusunda tüm kıyıları kapsayan genel yetkisi bulunmasına kar ın, kültür ve turizm koruma ve geli im bölgelerinde

109 her türlü plan yapma ve onama yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlı ğındadır. Kıyılara ili kin iskele, dolgu ve yat limanı yapılmasında yetkiler çakı maktadır. Turizm alan ve merkezlerindeki belediyelerin planlarını Kültür ve Turizm Bakanlı ğı onaylamaktadır.

Di ğer taraftan dolgu yapımında çok sayıda kurum ve kurulu tan görü alınmakta, kurumlar arasında bu amaçla yapılan yazı malar uzun zaman almaktadır. Đskele yapımı için ayrıca Denizcilik Müste arlı ğından ve Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları Đnaatı Genel Müdürlü ğünden de görü ler alınmaktadır (Sayı tay, 2006).

Planlama konusunda de ğiik kanunların farklı kurumlara yetki vermesi, bu kurumlar arasında yargıya intikal eden anla mazlıklara neden olmaktadır. Planların, kurumlar arasındaki anla mazlıklar veya ba ka nedenlerle dava konusu olması ise planlama çalı malarını aksatmakta, plansız kullanımlara yol açmaktadır.

Marmaris Bozburun Belediyesinde, KKÇ’nin ve daha sonra da 1/1000 ölçekli uygulama imar planının mahkemece iptal edilmesi üzerine belediyenin kurulu undan bu yana plansız yapıla manın devam etti ği görülmü tür (Sayı tay, 2006).

Yerel Yönetimler; Mu ğla ili yerel yönetimlerinin, kıyılardaki hızlı kentle me ve geçici artan nüfusa ba ğlı olarak kendi altyapı sorunlarını çözememeleri, planlama ve denetim sa ğlayamamaları yönetim sorununun kayna ğını olu turmaktadır. Özellikle Bodrum, Marmaris, Fethiye gibi büyük ilçelerde yaz dönemi nüfus 10–20 katına kadar artarken yönetimlerin personel ve teçhizat sayıları de ğimemektedir. Mu ğla ili ve ilçeleri, turizm ve göçlerin yönlendirdi ği geçici nüfus ile yaz-kı nüfus yapısı arasında büyük farklılıklar ya amakta, ilçe belediyeleri ile küçük belde belediyeleri ve verdikleri hizmetler de büyük sorunlar ya amaktadır.

Ayrıca Đlçe Belediyelerinde görev yapan personelin nitelikleri, yerel yönetimlerin personeline sa ğladı ğı maa , sosyal imkân ve di ğer girdilerin dü ük olması gibi nedenlerle dü üktür. Dolayısıyla yerel yöneticilerin personelinden sa ğladı ğı verimlilikte bu oranda dü mektedir. Turizm nedeni ile kentsel rantın da artması, yerel yönetici ve çalı anlarını rü vet, yolsuzluk gibi kötü yollara te vik etmektedir. Uzun yıllardan bu yana devam eden uygunsuz imar kar ılı ğı rü vet skandalı 2006 yılında patlak vermi , basında da geni yankı yapmı tır (Hürriyet Gazetesi, 21.07.2006).

110 Đlde toplam 61 ilçe ve belde belediyesi mevcuttur. Önemli ilçelerden Bodrum’da, ilçe belediyesi dahil onbir adet belediye vardır. Bodrum örne ğine bakarak siyasi partilerine göre gruplandırma yapılırsa, üç tanesi CHP, dört tanesi ANAP, iki AKP, Đki MHP ve bir DYP’li belediye ba kanı mevcuttur (bkz EK-6). Tabloya bakıldı ğında, temelde birbirine zıt karakterli parti ve seçmen aynı co ğrafi alanda ikamet etti ği görülmektedir. Bunun sonucu olarak da yerel yöneticiler ortak bir paydada bulu amamaktadır. Di ğer ilçe ve beldelerde de durum farklı de ğildir. Bu durum yerel yönetimin her kademesine siyaseti sokarak, siyasi rantla beraber ekonomik rant elde edilmektedir.

Bunun yanında merkezi yönetim temsilcisi kurum ve kurulu larda yeterli bilgi ve teçhizatla donanmamı lardır. Đlde yaptı ğım çalı malarda bilgi elde etmenin zorlu ğu, resmi kurumların kendi yönetimindeki bilgilere dahi sahip olmayı ları veya bilgiyi saklama çabaları bunu göstermektedir. Kıyı mevzuatı ile uygulamalarda yeterli donanımda eleman bulunmayı ı, sa ğlıklı çalı maların yapılamamasına, halkın bu konuda bilinçlendirilememesine neden olmaktadır.

Örnek vermek gerekirse, kıyı kenar çizgisini olu turacak komisyonda, yer bilimci (jeoloji mühendisi, jeolog, jeomorfolog), Ziraat Mühendisi, Harita Mühendisi, Mimar veya ehir Plancı ve Đnaat Mühendisi birlikte görevlendirilmesi gerekirken, yerel yönetimde (belediyelerde) bu vasıfta elemanlar, birlikte istihdam edilememektedir.

Merkezi yönetim ile yerel yöneticiler arasındaki çeki me, yerel yöneticileri kıyı kırsal alanında meydana gelen geli melere müdahale etmesine engel olmakta veya yerel yöneticinin sorunun çözümü için yönetime sonradan dâhil edilmesi, kıyı alanının yönetimi açısından ayrıca bir eksikliktir.

Valilerin görevleri arasında, belediye ve özel bölgelerin (Turizm, ÖÇK, kültür a1anları vb. gibi) dı ında kalan alanlar da planlama ve yönetim, planların uygulanması, toplu konut bölgelerinin tanımlanması, çevre ve kıyı kanunlarının uygulanması, mahalli çevre ve kültür kurulları ve bu kurullar arasında koordinasyonun sa ğlanması, faaliyetlerin düzenlenmesi ve tüm ildeki devlet memurlarının yönetilmesi gibi sorumluluklar bulunmaktadır (Harrington vd, 1991). Kıyı kırsal alanlarında valiler önemli görevler ile yüklüdür. Kıyı illerinde bu görevleri ba armak için yeterli teçhizat, koordinasyonu gerçekle tirecek sayı ve kalite yönünden yeterince personele sahip olmadıkları gibi böyle birimler de bulunmamaktadır. Kıyı illeri

111 içinde gerek merkezi yönetim temsilcisi kurum ve kurulu lar ve yerel yönetimlerde “kadrolu uzman”, “teknik eleman” kullanımı yaygın ve yeterli de ğildir. Danı manlık, planlama süreci kontrol, denetim için ba vurulan üniversitelerin ilgili bölümleri ve meslek odaları da yetersiz kalmaktadır. Böylelikle kıyılardaki kentlerin yönetimleri her yaz, yönetim zaafı ve sorunlarıyla ba ba a kalmaktadırlar (Büyükvelio ğlu, 1998).

Yukarıda paragrafta belirtildi ği üzere Mu ğla ili merkezi idare yöneticileri de kıyı alanlarının planlanması ve yönetiminde yetersiz kalmaktadır. Kıyı alanlarının imar uygulamaları ise ço ğu kez kanunu yanıltıcı biçimde yapılmaktadır. Örneğin belediyelerin bir kısmi yapıla ma olmayan bölgeler için belediye meclislerinden kısmi yapıla ma kararı çıkarmaları veya ada ve parsellerin tevhit veya ifrazı ile yapıla ma olmayan bölgeleri yapıla maya açmaları, in at için emsal de ğerlerini ve yo ğunlukları de ğitirmeleri gibi yasayı yanlı uygulamaktadırlar. Bodrum ilçesindeki, rü vet skandalı ile bu durum belirlenerek yakla ık 12.000 konut incelemeye alınmı tır.

Bununla birlikte, di ğer taraftan yerel yöneticiler, teknik-idari personel, imar planlarını yaptırmak, de ğitirmek, yasalardaki bo luklardan yararlanmak isteyen çevrelerce, son yılarda daha sık ortaya çıkan tehdit, yaralama, cinayetler ile baskı kurularak, kıyı alanlarının yo ğunlu ğunun artırılması da yönetim zaafından kaynaklanmaktadır. Yerel yönetimler içinde veya dı arıdan bazı çevrelerin beklentileri do ğrultusunda altyapı ve tesislerinin yönlendirmesi kıyı kentlerimizde daha sık ya anmaktadır. Belediyeler görevleri olan imar planlama hizmetlerini tam anlamıyla yerine getirememektedir. Ayrıca belediye hizmetlerinde bazı alanlara öncelik verilerek adil bir uygulama yapamamakta ve halkın güvenirli ğini kaybetmektedirler.

Kıyı kesiminde bulunan yerel yönetimler di ğer alanlara göre daha çok finansman sıkıntısı çekmektedirler. Bazı mali kısıtlamalar da vardır. Örnek vermek gerekirse yerel yönetimler, bütçeden sürekli ikamet eden vatanda lar üzerinden pay almakta, turizm te vik kanunu uygulamaları nedeni ile kendi alanı içerisindeki turizm alanlarından yeterli mali destekten yoksun kalmaktadır.

Mu ğla ve di ğer kıyı alanında kurulu kentlerin genel sorunlarının ana kayna ğı olan yönetim bo lu ğu, çatı ması veya daha genel ifade ile yönetimsizlik, kaynakların yanlı

112 kullanmasına ve kıyı kaynaklarının ya ğmasına, tüketilmesine ve kirletilmesine vesile olmaktadır.

Belediye Birlikleri; Mu ğla ili ve kıyı ilçeleri denizel çevresi kıyı ve çevre sorunlarının yo ğun ya andı ğı bir alan olup bu durum bölgenin tabii özelliklerini ve do ğal dengesini bozucu boyutlarda tehlikeli denebilecek düzeydedir. Kıyı Bölgesindeki yerel idareler kıyı çevresinin do ğal ta ıma kapasitesine ve sürdürülebilir kalkınma sürecine uygun akılcı politika ve yönetim modeli gelitirme çabası içersindedirler. Ortak sorunların çözümü konusunda Ege Kıyı Belediyeler Birli ğini olu turmu lardır. Birli ğin deniz kıyısı ve çevresindeki deniz ve kıyı ortamının entegre yönetiminde önemli bir fonksiyonu olacaktır. Avrupa Birli ği süreci içersinde Türkiye'nin di ğer alanlarda oldu ğu gibi denizel çevre ve kıyı alanları yönetimi konusunda sistem uyumu sıkça gündeme gelmektedir. Avrupa Birli ği ülkelerinde ba arı ile uygulanan denizel çevre yönetim modelleri yerel yönetim ağırlıklıdır. Dolayısıyla kıyı belediyeler birli ği benzeri modellerin ülkemizde denizel çevre yönetimi konusunda model alınması ve fonksiyonel yapısının güçlendirilmesi gerekmektedir. Do ğal kaynak-ekonomi, ekoloji-ekonomi konusundaki kar ılıklı ba ğımlılık ili ki ve etkile im sürecini yönetmek etkin bir i birli ğini gerekli kılmaktadır. Bu i birli ği ancak ortak hukuki ve kurumsal standartlar üzerinde olabilir. Denizel çevre yönetiminde ya anan sorunların pek ço ğu, yasalarla tanımlanan yetki ve sorumlulukların birbirleriyle çakı ması, parçalı idari sistem ve yasalardaki bo luklardan kaynaklanmaktadır. Bu kadar çok yetki mercii ve çok ba lılık deniz ve kıyıların kullanımına ili kin, temel ilkeleri olu turan ve tek merkezden denetlemenin mümkün oldu ğu bir yönetim modeli olu turulmasını gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla belediyeler birli ği denizel çevre yönetimi konusunda en azından havza bazında parçalanmı idari yapıyı bütünle tirici rol üstlenecek, idareler arası koordinasyon eksikli ğinden kaynaklanan görev ve yetki karma ası kısmen de olsa giderilebilecektir. Denizel çevre yönetimi konusundaki görev ve yetkinin tek bir kurum çatısı altında toplanması yetki karma ıklı ğına son verecek, imar, tapu-kadastro, eski eserler, turizm, kentsel planlama, çevre vb. konuların yerel düzede kurumsal entegrasyonu sa ğlanacak, Mu ğla kıyı ilçelerinde ve çevresindeki deniz ve kıyı ortamının sürdürülebilir bir iktisadi kalkınma sürecinde yer almasında önemli bir fonksiyonu üstlenmi olacaktır (Akkaya, 2001).

113 Sivil Toplum Örgütleri (STK) Yönetim demokratik olan ülkelerde tek ba ına dü ünülemez. Merkezi otoriteyi temsil eden vali ve bakanlık temsilcisi olan il müdürlükleri, yerel yönetimleri temsil eden belediyeler ve çe itli grupları temsil eden sivil toplum kurulu ları. Bir sorunun halledilebilmesi için halkın tüm kesimlerini bilinçlendirilmesi ve yönetime dâhil edilmesi gerekmektedir. Bu da ancak sivil toplum kurulu ları ile mümkün olabilmektedir.

Mu ğla ili dâhilinde yakla ık 60–70 arası sivil toplum kurulu u bulunmaktadır (Bakınız EK-7). Daha çok yerel düzeyde kurulu olan bu derneklerin yanında ülke çapında faaliyet gösteren derneklerin ubeleri de bulunmaktadır. STK’ların sayısı il içerisinde fazla de ğildir. Ço ğu derne ğin ancak kurucu üyesi bulunmakta, faaliyet gösterememektedir. Ayrıca bir merkezde birden fazla sivil toplum kurulu u, aynı amaç için farklı dernekler kurmu ancak aynı amaç etrafında birle ememi tir. Etkin olan dernekler daha çok çevre ve turizm amaçlı, menfaat birli ği yapabilmi dernekler, ayrıca belli bir amaç için kurulmu vakıflardır.

STK’lar aynı zamanda halkın bilinçlendirilmesi içinde etkilidir. Đlde daha çok çevrenin korunması için örgütlenmi STK’lar bu görevi ba arı ile yapmaktadırlar. Ancak, yerel yönetimi veya merkezi yönetimi gere ği kadar etkileyememekte, toplum tarafından yeterli deste ği görememektedir. Bu çıkarım, toplumun bilinçlendirilmesi için sivil toplum kurulu larına dü en görevin ba arı ile yapılamamasından, toplumun büyük kemsinin kıyı alanları hakkında bilgisinin yok veya çok az olmasından çıkarılmı tır. Halk kıyı alanlarını turizm ve balıkçılık olarak tanımlamaktadır.

4.1.1.1. Kıyı Kenar Çizgisinin Tespit ve Uygulamasında Kar ıla ılan Sorunlar

Kıyı alanlarının planlamasında en çok kar ıla ılan sorun, kıyı kenar çizgisinin (KKÇ) tespitidir. Zira yapılacak tüm planlar kıyı kenar çizgisi çerçevesinde yapılacaktır. Bu nedenle kıyı kenar çizgisinin tespitinde kar ıla ılan genel sorunlar ortaya konmaya ve Mu ğla kıyılarına ait KKÇ ile ilgili sorunlara da de ğinilecektir.

-Birçok il’de KKÇ Tespit Komisyonu üyelerinin yeterli bilgi ve donanıma sahip olmamaları nedeniyle KKÇ’nin yeri, yanlı olarak belirlenebilmekte, bazen mülkiyet sınırları da dikkate alınarak kıyıda kalması gereken olu umlar kıyı dı ında ya da kıyı

114 dı ında bırakılması gereken olu umlar kıyıda bırakılacak ekilde tespitler yapılabilmektedir. Mu ğla ilçelerinde kıyı kenar çizgisinin tespitinde yeterli donanıma sahip personel bulunmamakta, bu nedenle üniversitelerden yardım alınmaktadır.

-De ğiik Đllerin Tespit Komisyonları arasında veya aynı ilin farklı ki ilerden olu an komisyonları arasında bazen tespit bakımından bir davranı birli ği görülmemekte, benzer jeolojik ve jeomorfolojik yapıdaki kıyılarda birbirinden çok farklı tespitler yapılabilmektedir.

-Maddi olanaksızlıklardan dolayı halihazır haritaların temin edilememesi ve Valiliklerin yo ğun i yükü nedeniyle yıllık tespit programları yapılamamakta ya da uygulanamamaktadır.

-Bazı alçak-basık karakterli kıyılarda, çok geni hareketli ve sabit kumul alanlarını veya sazlık bataklık türü olu umları mevzuat gere ği kıyıda bırakacak biçimde tespit yapılması gerekti ğinden, binlerce metre geni li ğindeki alanların kıyıda bırakılması gerekmekte ve bu durum planlama, uygulama ve mülkiyetle ilgili birçok soruna yol açmaktadır.

-Kıyıda kalan mülkiyetle ilgili olarak Maliye Bakanlı ğınca tapu iptali ve ka’l davaları açılmakta ve bu mülkiyetlerin kamula tırılması veya herhangi bir ekilde tazmini sözkonusu olamamaktadır. Bu durum ise Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı ve Đdari Yargı nezdinde çok yo ğun bir KKÇ de ğiikli ği talebine yol açmaktadır.

-Đdari Yargının KKÇ iptalini parsel bazında yapması durumunda yapılan yeni tespitin mevcut onaylı KKÇ ile çakı tırılması do ğal verilere göre zor olmaktadır.

-Đdari ve Adli Mahkemelerce görev verilen bilirki iler, ço ğu zaman Kıyı Kanununda sayılan meslek gruplarından eksik olmakta, ayrıca bilgi ve deneyim eksikliklerinden dolayı tespitle ilgili olarak bilimsel kriterlere uygun olmayan görü ler verebilmektedirler.

-Adli Mahkemelerde kıyıda kalan ta ınmazların tapu iptalleri ile ilgili davalar karara ba ğlanmadan önce mevcut onaylı KKÇ’ne göre de ğil, Mahkeme tarafından görevlendirilen bilirki inin görü ü olan KKÇ’ne göre hüküm verilmektedir. Bilirki inin

115 farklı bir KKÇ önermesi durumunda biri mülkiyet hukuku yönünden, di ğeri ise imar uygulamaları yönünden geçerli olan iki farklı KKÇ’nin varlı ğı gündeme gelmektedir. Rne ğin Bodrum Đlçesi Yalıkavak Beldesinde 1987 tarihinde onaylanan KKÇ’nin, ikâyet üzerine yerinde zemine aplike edilerek ve gözlem çukuru açılarak incelenmesi sonucunda, tarım arazilerini kısmen kıyıda bırakacak ekilde belirlendi ğinin 2004 yılında tespit edildi ği görülmü tür (Sayı tay, 2006).

-Adli Yargının tapu iptal istemini reddetmesi durumunda, ilgililerince KKÇ’nin yargı kararına esas olan bilirki i görü ü do ğrultusunda de ğitirilmesi Bayındırlık ve Đskan Bakanlı ğından talep edilmektedir. Bu durumda yargı kararının yerine getirilmesi bakımından tapunun iptal edilmemesinin yeterli olup olmadı ğı ve KKÇ’nin de yeniden tespitinin gerekip gerekmedi ği konusunda tereddütler olu maktadır.

-Yargıtay, 3261 sayılı Kıyı Kanununun uygulanmaya ba lanmasından önceki dönemlerde (17 Nisan 1990) onaylanan KKÇ’leri’nin 3621 sayılı kanun hükümlerine göre yeniden tespitinin gerekti ği eklindeki kararlar almı tır. Ülke genelinde 1990 öncesi onaylanan KKÇ tespitleri %50’den fazla bir oran te kil etmekte ve ta ınmazları kıyıda kalan çok sayıda ki i bu kararları emsal göstererek yeniden KKÇ tespiti talep etmektedir. Bu taleplerin de ğerlendirilmesinde tereddütler olu maktadır (Akça, 2005).

- Kıyı Grubu’nca tespit edilen hataların ço ğunlukla, KKÇ’nin denizden geçirilmesi, ev üst sınırını takip etmemesi, su hareketlerinin etkili olmadı ğı alanlardan geçirilmesi, dolgu alanının kıyı dı ında bırakılması oldu ğu, KKÇ tespit tutanaklarında bir standart olu turulamadı ğı, ne tür verilerin arandı ğı, nasıl bir ölçüm ve analiz yapıldı ğı, bunlardan ne gibi sonuçlar çıkarıldı ğı belirtilmedi ği gibi her meslek grubunun ayrı ayrı de ğerlendirmesinin yer almadı ğı, ço ğunlukla Bayındırlık Bakanlı ğı Teknik Ara tırma ve Uygulama Genel Müdürlünde (TAU) onay için yeterli bilgiyi içermedi ği görülmü tür (Sayı tay, 2006).

-Onaylanan KKÇ tespitlerine ili kin paftalar ilgili valiliklere, buradan tapu sicil müdürlü ğüne, yerel maliye te kilâtına ve tespit belediye hudutları içinde ise, ilgili belediyesine gönderildi ği, tapu müdürlüklerinin onaylı KKÇ paftaları üzerinde herhangi bir ilem yapamadıkları, buna kar ılık bu paftalar üzerinde i lem yapabilecek olan kadastro müdürlüklerine paftaların gönderilmedi ği, maliye te kilatının kıyıda kalan mülkiyetleri

116 belirlemek için birçok merkezde kadastro müdürlüklerinden teknik yardım aldı ğı, planlama görevi bulunan ÖÇKKB ile Kültür ve Turizm Bakanlı ğı gibi kurumlara onaylı KKÇ paftaları gönderilmedi ği, bu kurumlar ihtiyaç duydukları paftaları yazı malarla temin etmeye çalı tıkları görülmü tür (Sayı tay, 2006).

-KKÇ’nin tespit edildi ği hâlihazır harita paftalarının genellikle eksik oldu ğu, uygun bir ekilde ar ivlenmedi ği, gerekti ğinde bulunamadı ğı, bu nedenle Fethiye’de oldu ğu gibi mükerrer çalıma yapılma riskinin bulundu ğu görülmü , Yalıkavak Belediyesinde yapılan incelemede eksik oldu ğu tespit edilen paftaların bir kısmı Bodrum Malmüdürlü ğünde, bir kısmı ise Bodrum Belediyesinde bulunmu tur (Sayı tay, 2006).

Bu sorunlara Mu ğla ili ilgili örnek vermek gerekirse;

Bodrum ilçesi Yalıkavak Belediyesince, KKÇ dikkate alınmadan yapılan, ilan edilen ve kesinle en planlara göre ruhsat verilmi , uygulama yapılmı tır. Mahkemece plan uygulamasının, KKÇ tespiti olmadı ğı gerekçesiyle durduruldu ğu, bunun üzerine Yalıkavak Belediye Ba kanlı ğınca kıyıya ili kin planların askıya alındı ğı ve mahkeme kararı do ğrultusunda plan tadilatı çalı malarına ba landı ğı belirlenmi tir.

Marmaris Đçmeler Belediyesinde; 1976 yılında belirlenen KKÇ’nin, 1996 yılında yapılan imar planı tadilat paftalarına aktarılmadı ğı, yapılan planın bu haliyle Kültür ve Turizm Bakanlı ğınca onaylandı ğı, dolgu ve iskelelerin yapıldı ğı, uygulamanın halen bu ekilde sürdü ğü görülmü tür. 2004 yılında yaptırılan yeni planlar ise onay için Kültür ve Turizm Bakanlı ğına gönderilmi ancak henüz onaylanmamı tır. Helikopter ini alanı amacıyla kullanılmak üzere belediye tarafından usulsüz olarak yapıldı ğı tespit edilen dolguya ili kin yasal prosedürün, cezai i lemlerden sonra tamamlanaca ğı belediye yetkililerince belirtilmi tir.

Fethiye Belediye sınırları içinde ilk kez 1975 tarihinde tespiti yapılan KKÇ, daha sonra yapılan plan revizyonlarında paftalara ÖÇKKB’ce aktarılmı , ancak onaylı KKÇ paftalarının bir kısmı tüm yetkili birimlerde aranmasına ra ğmen bulunamamı tır. Aktarmanın ÖÇKKB’ce yapılmasına Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğınca itiraz edilmesi üzerine yazı malar yapıldı ğı, bulunamayan onaylı KKÇ paftaları yerine yeniden KKÇ’nin belirlendi ği ve Bakanlıkça onaylanarak yürürlü ğe girdi ği tespit edilmitir. Ayrıca paftalarda,

117 eksik veya yarım belirlenmi KKÇ’nin de yeniden tek paftaya aktarımının sonradan yapılarak Bakanlıkça onaylandı ğı ve yürürlü ğe girdi ği görülmü tür.

Fethiye’de, planlarda günübirlik tesis alanı olarak görülen bir yerin ÖÇKKB tarafından yapılan yeni planda turistik tesis alanı olarak gösterilmesi üzerine yeni plan, günübirlik tesis alanının turistik tesis alanına dönü türülmesinin kamu yararına aykırı bir uygulama oldu ğu gerekçesiyle mahkemece iptal edilmi tir (Sayı tay, 2006).

4.1.1.2. Kıyı Alanlarında Dolgu Yapımı ve Kar ıla ılan Sorunlar

Kıyı kullanımının en fazla görülen ve do ğal yapıyı en çok etkileyen ekli, kıyılarda denizin doldurularak yer kazanılmasıdır. Do ğal yapıyı bozan bu uygulamanın ancak kamu yararının gerektirdi ği hallerde, daha uygun alternatiflerin bulunmadı ğı ve kıyı alanının yetersiz oldu ğu durumlarda uygulama imar planı ile yapılması gerekmektedir.

Dolgulara ili kin planların onaylanmasından önce dolgu yapımı için mevzuatın belirledi ği, “kamu yararı”, “daha uygun alternatiflerin bulunmaması”, “kıyı alanının yetersizli ği” artlarının aratırılmadı ğı tespit edilmi , dolgu yapımı için ilk ba vuru makamı olan valiliklerin bu talepler hakkında bildirdikleri görü lerde dolguda “kamu yararı” bulunup bulunmadı ğı konusu tartı ılmadı ğı, yazı ma dosyalarında “konunun Bakanlı ğımızca de ğerlendirilmesi” eklinde genel ifadelerin yer aldı ğı, yine, “kıyı alanının yetersizli ği” ve “daha uygun alternatiflerin bulunmaması” artlarının ne ekilde, hangi kurumlar tarafından değerlendirilerek kararla tırılaca ğı konusunda açıklayıcı düzenlemeler bulunmadı ğı gibi incelenen dosyalarda bu konuda çalı ma yapıldığına ili kin kayıtların bulunmadı ğı, genel olarak, yapılacak dolgunun ilgili Yönetmeli ğe göre yapılması mümkün olan tesisleri içermesi halinde, valiliklerce uygun görü verildi ği belirlenmi tir (Sayı tay, 2006).

Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te, planların hazırlanması, incelenmesi ile doldurma ve kurutma i leminin gerçekle tirilmesi a amalarında, ekolojik dengenin korunması, denizlerle bunların çevrelerinin ve bu çevredeki canlı hayatın olumsuz etkilenmemesinin esas oldu ğu belirtilmekte ancak bu esasları sa ğlayacak kriterler konusunda açıklık bulunmamaktadır.

118 Yapılacak dolgunun, kıyıların özelli ğine göre niteliklerinin tespitine ili kin esas ve usuller bulunmadı ğından, uygulamada bu husus teklif sahibince belirlenmektedir. Yerinde yapılan denetimlerde özellikle turizm i letmelerinin, tesislerin denize cephesi boyunca dolgu yaptıkları görülmü tür (Sayı tay, 2006).

Özellikle belediyelerin gerçekle tirdi ği dolguların planlara dayanmadı ğı tespit edilmi , plansız dolguların sonradan planları yapılarak gerekli prosedür tamamlanmaya çalı ıldı ğı, bir ba ka ifadeyle fiili duruma göre planlama yapıldı ğı, bu durumun ise dolgu yapımı için aranması gereken “kamu yararı”, “daha uygun alternatiflerin bulunmaması”, “kıyı alanının yetersizli ği” gibi kıyıların daha verimli kullanılması ve en dü ük seviyede tahrip edilmesini amaçlayan artların uygulanamaması sonucuna yol açtı ğı görülmü , 10.000 m² ve üzerindeki dolgularda ÇED’in zorunlu olmasına kar ın plansız olarak yapılan ve sonradan plana ba ğlanan dolguların çevreye ne gibi etkileri oldu ğu da bilinememektedir (Sayı tay, 2006).

Sayı tay denetçileri tarafından yapılan denetimlerde dolgu planlarının yetkisi olmadı ğı halde belediyeler tarafından onaylandı ğı, bu planlara göre uygulama yapıldı ğı, planlamanın yasal geçerlili ğinin bulunmadı ğı konusunda Bayındırlık ve Đskan Bakanlı ğı tarafından ilgili belediyelerin uyarıldı ğı yerler tespit edilmi tir (Sayı tay, 2006).

Kıyıda doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan araziler üzerinde yapılacak olan yapı ve tesislere yapı ruhsatı verilebilmesi için Maliye Bakanlı ğından izin alınması gereklidir. Bakanlı ğın bu izni vermesi için dolgunun plan ve projesine uygun gerçekle tirildi ğine ili kin planı onaylayan dairenin yazısı aranmakta, ancak bu a amadaki kontrol sisteminin de dolguların planlı olmaması durumunda i lerli ği bulunmamaktadır. Di ğer taraftan onaylı planların yasal olarak belirlenmi geçerlik süresi de bulunmamaktadır. Bu durum, onaylanan planların uzun yıllar gerçekle tirilmeyip, alınan dolgu izinlerinin rant elde etmeye yönelik kullanılmasını da mümkün kılmaktadır (Sayı tay, 2006).

119 4.1.1.3. Kurumlar Arasında Kıyıların Kullanımı Konusundaki Anla mazlıklar

Planlama yetkisi yanında, kıyı alanlarının kullanımı konusunda da kurumlar arasında yetki anla mazlıkları ya anmaktadır.

Fethiye’de ÖÇKKB tarafından yapılan planlarda günübirlik tesis alanı olarak gösterilen ve orman alanı olan yerlerin ÖÇKKB ile Fethiye Belediyesi arasında yapılan protokole dayanarak belediyece düzenlenip i letilmesi üzerine Orman Genel Müdürlü ğü tarafından konu yargıya intikal ettirilmi tir.

Özel Çevre Koruma bölgelerindeki kıyıların irtifak haklarının 383 sayılı KHK’ ye göre ÖÇKKB’na geçti ği yorumunu kabul etmeyen Maliye Bakanlı ğı ile Ba kanlık arasında da ihtilaflar ya anmı tır.

Dalyana ğzı ve Belce ğiz günübirlik tesislerinin i letilmesi konusunda ÖÇKKB ile Dalyan ve Ölüdeniz Belediye Ba kanlıkları arasında süren anla mazlıklarla ilgili yargı süreci devam etmektedir.

ÖÇKKB ile Orman Bakanlı ğı, Tarım ve Köyi leri Bakanlı ğı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlı ğı ve Devlet Su Đ leri Genel Müdürlükleri arasında Özel Çevre Koruma bölgelerinde daha önce bu kurumların yaptıkları tahsislerin iptali konusunda yargıya intikal eden anla mazlıklar görülmü tür (Sayı tay, 2006).

4.1.2. Hassas Bölgeler ve Sorunları

4.1.2.1. Koruma Altına Alınmı Kültürel De ğerler (S ĐT Alanları)

Konu ile bilgiler Prof. Dr. Adnan D ĐLER’in Muğla’da Kültür ve Tabiat varlıklarının Korunmasında Ya anan Sorunlar Kültürel ve Do ğal Kaynak Yönetimi Ön Ara tırması adlı eserinden özetlenmi tir. Mu ğla’da kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve yasaların uygulanmasında ya anan sorunları saptamak ve bunlarla ilgili çözüm önerilerini geli tirmek amacıyla yöre insanlarıyla yüz yüze gerçekle tirilen görü me sürecinde alınan yanıtların incelenmesi ile genel bir de ğerlendirme yapılmı tır.

120 Mu ğla’da kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve yasaların uygulanmasında kar ıla ılan sorunların tespiti için yapılan katılımcıların portfoyü incelendi ğinde, ya da ğılımına göre yüksek katılımın orta ya ve üzeri gruplardan olu tu ğu, doğum yerlerine göre bölge da ğılımında, katılımcıların yüzde 80 kadarının Ege Bölgesi’nden olduğu, e ğitim düzeyini saptamaya yönelik yapılan çalı ma, tescilli mülklerde ya ayan ya da S ĐT alanlarından do ğrudan ya da dolaylı etkilenen insanların yarıdan fazlasının e ğitimsiz oldu ğunu, mesleklerine göre da ğılımına bakıldı ğında ise, bunların e ğitim ve ya ama alanlarına ko ut bir tablo sergiledi ği, mesleki da ğılımda büyük ço ğunlu ğu çiftçi, serbest meslek sahipleri ve esnaf kesiminden olu tu ğu, buna kar ın, turizm bölgelerine yakın yörelerde ise memur ve di ğer farklı meslek grubundan insanların da S ĐT alanları ile yakın ili ki içinde oldukları, S ĐT alanlarında mülk ya da tescilli ta ınmaza sahip olunup olunmadı ğı yönünde yapılan ara tırmadan elde edilen sonuçlardan, katılımcıların yarıdan fazlasının S ĐT alanında tescilli mülk ya da ta ınmaza sahip oldu ğu görülmü tür. Katılımcıların koruma kültürünü tanımak ve eski eser bilinç düzeyini saptamak amacıyla uygulanan ankette yöneltilen farklı sorulara alınan yanıtlar ı ığında;

“SĐT” sözcü ğünün neyi ça ğrı tırdı ğı eklinde sorulan soruya verilen yanıtlardan ilk sırayı alan “koruma”, “korunması gereken do ğal ve kültürel alan” gibi olumlu görü lerle birlikte “yasak”, “çile” ve “ma ğduriyet” gibi olumsuzluk içeren açıklamaların da öne çıktı ğı belirlenmi , “SĐT” sözcü ğünün neyi ça ğrı tırdı ğına ili kin katılımcılara yöneltilen soruya alınan yanıtların e ğitim durumuna göre da ğılımı incelendi ğinde, sözcük, ilk ve daha alt düzey eğitimli ki iler için “yasak” gibi kavramları ça ğrı tırırken, ortaö ğrenim ve daha üst düzey eğitimli ki ilerde koruma ve kültürel miras gibi kavramları ça ğrı tırdı ğı, Aynı soruya alınan yanıtların ya durumuna göre yapılan ara tırmasında, “SĐT” sözcü ğünün orta ya ve ileri ya gruplarına “yasak” gibi olumsuz dü ünceleri daha fazla ça ğrı tırdı ğı, S ĐT, alanında ya ayan ki ilerde, ya amayan ki ilere göre daha fazla olumsuzluk ça ğrı tırdı ğı görülmü tür.

Do ğal SĐT ve Arkeolojik Sit’lerin aynı olup olmadı ğı eklindeki S ĐT tanım ve kriterleri konusunda bilgi düzeyini ölçme amacıyla yapılan ara tırmada, do ğru bilgilerin ancak yüzde 20 gibi dü ük bir oranla temsil edildi ği görülmü tür. Katılımcılar ya adıkları sıkıntılar nedeniyle sorunun bilincinde olmalarına kar ın, S ĐT tanım ve kriterleri konusunda yeterince bilgiye sahip olmadıkları görülmü tür.

121 Mu ğla’da Koruma Kurulu olup olmadı ğı sorusuna katılımcıların ancak yüzde 46’si “evet” yanıtını verebilmi tir. Bu veriyle, katılımcıların yarıdan fazlasının kurulun varlı ğından haberdar olmadı ğı saptanmaktadır. Koruma Kurulu’nun neyi ça ğrı tırdı ğı sorusuna alınan yanıtlarda, katılımcıların yarıya yakın bir bölümü “S ĐT’lerde söz sahibi olan, do ğal ve arkeolojik alanları devlet adına koruyan kurum” eklinde yanıt verirken, bunun yanında ikinci sırada kurul hakkında bilgilerinin olmadı ğı açıklaması yer almaktadır. Bunun gerekçesi olarak da kurulun kendisini tanıtmadı ğı ve halktan kopuk çalı tı ğı gösterilmektedir. Koruma Kurulu, katılımcıların az sayıdaki bir kesimine ise bürokrasi ve zorlu ğu ça ğrı tırmaktadır. Bu bölümde alınan yanıtlardan toplanan veriler, kurul hakkındaki olumsuz dü üncelerin önemli bir bölümünün, S ĐT alanlarında ya ayan insanların yanlı ya da eksik bilgilenmelerinden kaynaklandı ğını ortaya koymu tur. “Kâ ğıt üzerinde koruyan, uygulamada korumayan” ya da “ormanları koruyan” eklindeki söylemler bunlara örnek olarak gösterilebilir.

Ankete katılan ki ilerin yarıya yakını, eski eserlerin korumacılı ğında, yasalara gerek olmadı ğı, eserleri kendilerinin korudu ğunu, eskiden beri koruma olmadı ğını belirtmi lerdir.

Genellikle kırsal bölgeleri kapsayan S ĐT alanlarında ya ayan yöre insanlarının, geçmi tüm kültürel varlıkları dönem ya da uygarlık ayrımı yapmadan, evrensel boyutta koruma duygusuyla sahiplenmesi çok anlamlıdır. Bunun ba ta e ğitim olmak üzere her türlü korumacılık çalı maları için büyük bir potansiyel olu turdu ğu göz önünde bulundurulmalıdır.

SĐT alanlarında ya ayan insanlar, S ĐT alanlarının korunmasında e ğitimin önceli ği konusunda hemfikirdirler. Çünkü kültür varlıklarının korunması ile ilgili e ğilimleri ölçme amacıyla katılımcılara yöneltilen “SĐT alanı ve eski eser tahribatı nasıl önlenir?” sorusuna yüksek bir oranla “halkı e ğiterek” yanıtı alınmı tır. Aynı soruya verilen di ğer yanıtlar arasında yer bulan “SĐT alanlarında ya da tescilli mülk içinde ya ayan ki ilere devlet tarafından kredi verilmesi ile” seçene ği, korumacılı ğın e ğitim gibi en önemli yani olan ekonomik boyutun öneminin, S ĐT alanlarında ya ayan ki iler tarafından anla ıldı ğını göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Tescilli binada ya ayanlara maddi-manevi ödül verme olarak kar ımıza çıkan ekonomik yakla ım dı ında ayrıca, ören yerleri ve S ĐT alanlarında güvenlik önlemlerinin arttırılmasının eski eser tahribatını engelleyece ği görü ü de dile getirilmi tir.

122 Zaman zaman gündeme getirilerek tartı ılan “SĐT alanlarının yasa de ğiikli ğiyle imara açılmasının do ğru olup olmadı ğı” konusunda katılımcıların dü üncelerini saptama amacıyla yöneltilen soruya, katılımcıların yarıdan fazlası hayır yanıtı vermi tir. S ĐT alanlarının imara açılmasına onay veren katılımcıların büyük bölümünü olu turan bir ço ğunlu ğu (yüzde 85’i) ise bunu, ba ta konut ya da tarım yapısı yapabilme gibi zorunlu gereksinimleri kar ılamaya yönelik gerekçelere dayandırırken, do ğaya zarar vermeden kısıtlı ve kontrollü imar artını da koymu tur. Aynı dü ünceye katılan ki ilerin bir bölümü ise “ekonomiye canlılık” ve “isiz köylüye i ” olana ğı sa ğlayaca ğı dü üncesini dile getirmektedir. Özellikle kırsal kesimde topra ğa ba ğlı olarak ya ayan katılımcıların önemli bir bölümü, S ĐT alanlarının imara açılması dü üncesine daha temkinli bir yakla ım göstererek “zenginlere getirim de ğil, S ĐT ma ğduru köylüye yarar sa ğlaması” ve “tatil köyleri yapılmaması” ko ulunu getirmektedir. S ĐT alanlarının imara açılmasına hayır diyerek kar ı çıkan katılımcıların öncelikli gerekçesi ise imarın S ĐT alanı, eski eser, geçmi , do ğa ve ormana zarar verece ğidir. S ĐT alanlarının imara açılmasının, tüm koruma alanları ve çabalarını yok edip betonla maya neden olaca ğı ve gelen imarın istismara neden olarak S ĐT alanında ya ayan insanlara de ğil, zengin ve rantçılara yarar sa ğlayaca ğı; ayrıca, S ĐT alanlarında önlenemez bir talana neden olaca ğı öne sürülmü tür

“SĐT alanlarında çok katlı bina yapılıp yapılamayaca ğı” sorusuna yüzde 84 gibi büyük bir katılımla hayır yanıtı verilerek kar ı çıkılmı tır. Çok katlı binalara evet yanıtını verenler, SĐT alanlarında imar yasa ğı nedeniyle ortaya çıkan konut ihtiyacının kar ılanaca ğı, yeni i olanaklarının sa ğlanarak ekonomiye canlılık getirilece ği gibi gerekçeleri öne sürmü lerdir. Burada istemin temel nedeninin tümüyle ekonomik oldu ğu anla ılmaktadır.

Ara tırma sonuçlarına göre S ĐT alanlarının imara açılmasının do ğru olaca ğını savunanların yakla ık yüzde 65’i tescilli mülke sahip olanlardan olu maktadır. Ba ka bir deyi le S ĐT alanlarının imara açılmasını onaylayanların büyük bir kısminin S ĐT alanlarında tescilli mülkü bulunmaktadır.

Turizme bakı e ğilimlerinin belirlenmesi amacıyla katılımcılara yöneltilen “turistlerin yörenize geli nedeni ne olabilir?” sorusuna e de ğerlerde 1. deniz, kum ve güne için, 2. kültür ve do ğa varlıklarımızı görmek için, 3. dinlenme ve e ğlenmek için yanıtları alınmı tır. Mu ğla genelindeki S ĐT alanlar inin genel da ğılımında bu alanların yüzde 88’inin Do ğal S ĐT olmasının, bu üç görü ün e it oranlı bir katılımla temsil edilmesinin nedeni olarak görülebilir.

123 Ara tırma verilerinden; S ĐT alanları ve tescilli mülklerde ya ayan ki ilerin büyük bölümünün (yakla ık yüzde 90) takas ve onarıma katkı fonu hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadı ğı anla ılmaktadır. Bu uygulama hakkında bilgi sahibi olan ve genel toplamda yüzde 10 gibi bir de ğerle temsil edilen katılımcılar ise takasın i lemedi ğini, uygulamayı bu haliyle inandırıcı bulmadıklarını ve bunun sadece belli bir azınlı ğın rant sa ğlamak için kullanabilece ği bir sisteme dönü tü ğünü, ayrıca aksayan yanlarının mutlaka giderilmesi gerekti ğini dile getirmi lerdir.

Koruma konusunda olu turulacak bir fona katkıda bulunup bulunulmayaca ğı eklinde yöneltilmi olan soruya, katılımcıların büyük ço ğunlu ğu (yüzde 73) evet yanıtını vermi tir. SĐT alanında ya ayan, hatta Sit’lerle bütünle en yöre insanları kendilerinin ya adıkları sıkıntıların yanında, eserlerin de tahribatına yol açan her türlü olumsuzlu ğun kayna ğının ekonomik nedenlere dayandı ğını bilmektedir. Büyük ço ğunluk tarafından dile getirilen “olu turulacak ulusal bir fona ben de olanaklarım ölçüsünde katkı sa ğlarım” dü üncesi bunun önemli bir göstergesi olarak kabul edilebilir (Diler, 2004).

Bu ara tırmadan da anla ılaca ğı üzere, tabiat ve kültür varlıklarının korunmasında kar ıla ılan en büyük soru e ğitim sorunudur. Bununla beraber ekonomik gelecek endi esi yer almaktadır. Katılımcılardan yüksek sayılabilecek bir oran korumanın ne anlama geldi ğini bilmemekte, kendili ğinden oldu ğu kanısını gütmektedir. Tarihi eserleri kullanalar açısından korumacılık daha çok olumsuzluk olarak algılanmakta, koruma kurulları da bu olumsuzlu ğun kayna ğı olarak bilinmektedir.

Bununla beraber, kültür varlıkları ile donatılmı , e siz bir kültür varlı ğı hazinesine sahip Mu ğla ili, kültür hırsızları u ğra mak zorunda. Korumanın tam yapılamadı ğını, hazine arayıcıların kol gezdi ği ilde, basında çıkan kültür hazinelerinin çalınma haberleri göstermektedir (www.kentselhaber.com). Đlde her yıl tarihi eser kaçakçılı ğı yapan ahıslar yakalanmaktadır. Bu oran yakalanamayanlara göre çok dü üktür.

SĐT alanlarında %3 yapıla maya izin veren yasa hazırlı ğı, S ĐT alanları için büyük tehdit olu turmaktadır (Milliyet Gazetesi, 16.06.2003). Ancak yerel yöneticiler bu duruma tepki göstermektedir.

124 4.1.2.2. Koruma Altına Alınmı Doğal, Ekolojik ve Rekreatif De ğerler

Kıyılar özel durumları nedeniyle deniz ve kara kirliliklerinden etkilenmektedir. Bunun en yo ğun göstergesi su kirlili ğidir. Kıyılarda yo ğun olarak gözlenen evcil atıklarla kirlenme, kimyasal maddelerin, ya ğmur sularının kana1izasyonlara katılmasıyla, özellikle kentsel bölgelerde ve sanayi alanlarında ya anmaktadır. Kanalizasyonların denize akıtılması bakteri ve türlerini kaplayan kirli maddeler, denizin; algler, planktonlar, antibiyotik bakterilerle kendi kendini temizleme gücünü ço ğu kez kıyılarda a arak tehlikeli sınırlara varmaktadır. Deniz canlılarını ve su ürünlerini azaltarak veya bazı türleri yok eden bu geli me yaz süresince insanların denize girmesiyle kitleler üzerinde kolayca etkili olabilmekte ve salgın hastalıklara kadar varan sonuçlar yaratarak çevre sa ğlı ğını tehdit etmektedir (Çevre Dergisi, 1991).

Kentsel kirlili ği en aza indirmek ve mevcut yerle imden kaynaklanacak olan kirlili ğin denize ve çevreye etkilerini azaltmak için Mu ğla’da, Mahalli Çevre Kurulu 26.08.1996 tarihinde özellikle kıyıdaki tesislerin arıtma sistemlerinden çıkan arıtılmı suların, denize de arjını yasaklayan prensip kararı ile denizlerimizin kirlenmesinin önüne geçmeye çalı mı tır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003). Ancak hızlı nüfus artı ı kentlerin altyapısında yo ğun bir baskı olu turdu ğundan, özellikle ya ğmurlu günlerde kentsel atıklar kanalizasyonlardan ta arak denize karı makta, kirlilik meydana getirmektedir (www.milliyet.com.tr).

Koruma altına alınarak, planın bir parçası olması gereken sulak alanlarla olan sorunların ba ında, özellikle bazı sazlık ve sulak alanlarının kurutularak tarım için kullanılması gelmektedir. Bu alanlar birçok canlının ya am alanıdır ve ekosistemin vazgeçilmez unsurları arasında yer almaktadır.

Bölgenin nesli tükenme ile kar ı kar ıya kalan iki önemli canlı varlı ğı, Akdeniz foku ve caretta carette kaplumba ğaları, sivil toplum kurulu ları tarafından koruma altına alınmı tır, ancak gerekli koruma sa ğlanamamaktadır. Balıkçılar, balık a ğlarını telef ediyor dü üncesi ile Akdeniz fokunu yok etmeye çalı maktadırlar. Caretta Caretta kaplumba ğalar turist çekmek için iyi bir olanak olarak görülseler de, tehlikede olan nesillerine olumsuz etki yapmaktadır.

Bodrum’daki Tuzla Gölü, flamingoların gelmeye ba laması ile Milli Parklar, Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürlü ğünce, göl ve çevresini “korumaya alınmı sulak alan” ilan

125 edilmi tir. Yetkililer av yasa ğı getirmek için çalı malara ba lamı tır (Milliyet Gazetesi 24.03.2003).

Günümüzde insan kaynaklı etkiler nedeni ile batıkların kar ı kar ıya bulundukları tehlike ve riskler hızla artmı tır. Kıyı alanlarımızdaki batıkların bir kısmı tahrip edilmi tir. Özellikle balıkçıların a ğ balıkçılı ğını engelledi ği nedendi ile batıkları dinamitlemeleri, batı ğa zarar verdi ği gibi etrafında zengin canlı varlı ğına da zarar vermektedir (Karacık, vd. 2004). Ayrıca bölgede ayrıntılı bir ekilde flora ve fauna tespiti tam olarak yapılabilmi de ğildir.

Turizm yo ğunlu ğu ve konut ihtiyacı ile birlikte ikinci konutların sayısındaki artı , do ğal yapının bozulmasına, tarım alanlarının ve de do ğal alanları gerek imar gerekse kaçak yapılarla istilası sonucu bu alanlar yok edilmektedir. Ayrıca orman içi yürüyü ler, piknik alanları, yat gezileri gibi aktiviteler ile do ğal alanların toprakları sıkıla tırılmakta, fauna ve floraya zarar verilmektedir.

4.1.2.3. Özel Çevre Koruma Bölgeleri ve Sorunları

Genel sorunlar; Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğı bir merkezi idare kurulu udur. Kuruma verilen planlama, uygulama ve denetim yetkileri yerinden yönetim ilkelerine ters dü mektedir. Kuruma planlama yetkisi verilmesi ile zaten mevcut düzenlemede var olan yetki karma asına bir kurum daha eklenmi tir.

Mevcut kamu arazilerinin de ğerlendirilmesi Çevre Koruma Planları üretilmesinde bir araç olarak kullanılabilecekken, hem Belediyelere verilen düzenli kentle me için arsa satma yetkisi, hem de Özelle tirme Đdaresi Ba kanlı ğı’na verilen özelle tirilecek K ĐT arazileri üzerinde planlama yetkisi olumsuz sonuçlar do ğurmaktadır.

Koruma a ğırlıklı çevre düzeni planları üretmesi gereken kurum mevcut imar planı yöntemlerini kullandı ğında, standart fiziki plan anlayı ının dı ına çıkamamı tır. Oysa çevre korumaya yönelik planlama yaparken ekolojik ara tırma önem kazanmaktadır. Ancak sa ğlıklı envanter olmaması ve ara tırmaya yeterli öncelik ve önem verilmemesi sonucu planlama, ara tırmanın önüne geçmi tir. Bu da sorunlara yol açmaktadır.

ÖÇKB’lerin tespitinde tarihi, do ğal ve kültürel de ğerler açısından net kriterler olu turulamamı , bilimsel bir yakla ımdan çok politik kararlar öne çıkmı tır. Bölge sınırları

126 çizilirken hassas davranılması, çevreyle ilgili havzaların baz alınması gerekirken hiçbir bilimselli ği olmayan sınırlar çizilmi tir. Bu da hem planlamada, hem de uygulamada sorunlara yol açmaktadır.

ÖÇKB’nde yatırım yapacak bütün kamu kurum ve kurulu ları yapacakları yatırımlar hakkında ÖÇKK’na bilgi vermek durumundadır. Ancak bu olumlu yakla ımın uygulamaya dönü mesi için gerekli yapılanma sa ğlanamamı tır. Ülkemizde planlama anlayı ında, genelde görülen bir eksiklik de halkın katılımının sa ğlanamayı ıdır. Bu sorun, Özel Çevre Koruma Bölgelerinin planlanmasında da uygulamaya yönelik sorunlara yol açmaktadır (Ongan, 1997).

Đl’e ait özel sorunlar; 2005 yılında hükümet tarafından çıkartılmaya çalı ılan, ÖÇKB’nde %3’e kadar yapıla ma artırımı, zaten koruma için yetersiz olan bu alanın daha da küçülmesine neden olacaktır. Mu ğla ilinde ÖÇKB’ne ilave edilecek veya yeni ÖÇKB’si ilan edilebilecek özel alanların varlı ğı, turizm sektörünün baskısı ile engellenmektedir. Hâlihazırda bulunan ÖÇKB’rinde yeteri bilimsel ara tırma yapılarak, tarihi, do ğal ve kültürel değerler açısından tam olarak özellikleri tespit edilememi tir. Halkın, ÖÇKK ve ÖÇKB hakkında bilgisi tam de ğildir, bilgi eksikli ği bulunmaktadır. Bu nedenle koruma ve planlamaya halk yeterli katılımı yapmamaktadır.

Ayrıca yeni düzenlemelerde, yerel yönetimler ve di ğer merkezi kurulu larla ÖÇKK arasında anla mazlıklar çıkmakta, yapılan düzenlemeler yargıya götürülerek sürecin uzamasına ve plansız yapıla maya neden olmakta. Planlamada görevli di ğer kurulu larla, ÖÇKK arasında bilgi akı ı tam sa ğlanamamakta, elde bulunan bilgiler payla ılmamaktadır. Dolayısıyla eksik bilgilenme nedeni ile eksik planlar yapılmakta, bu planlar ise yargı kararı ile iptal edilmektedir.

4.1.3. Sosyal Yapı Đle Đlgili Sorunlar

Mu ğla ilinde de nüfus yapısı gözetildi ğinde, yerli halk olarak tabir edece ğimiz nüfus, ilin dı arıdan aldı ğı göç kar ısında azınlık haline dönü mü tür. Đl daha çok çalı ma ve yerle me amaçlı Do ğu ve Güneydo ğu Anadolu vatanda larımızın göç baskısı altındadır. Bu ilin nüfus yapısını her yönü ile bozmu , altyapı yatırımları da ba ta olmak üzere yapılan yatırımları etkisiz hale getirmi tir. Bunun yanında hizmet sektöründe çalı an mevsimlik

127 içiler ile emeklilik sonrası kıyı alanlarına yerle en vatanda larımız ilin nüfus yapısında de ğiikli ğe neden olmaktadırlar.

4.1.3.1. Nüfus ve Yaz Kı Nüfus De ğiimi

Bu bölüm Prof. Dr. Ertu ğrul DO ĞAN, Doç Dr. Selmin BURAK ve Dr. M. Ali AKKAYA’nın Kıyı Alanlarında Yaz-Kı Nüfus Farklılı ğı ve Sonuçları (Mu ğla Kıyı Đlçeleri- Göcek Örne ği) adlı çalı masından faydalanarak hazırlanmı tır.

Kıyı bölgelerine gelen turistler, yabancı ve yerli turistler olmak üzere iki grupta toplanabilir. Yabancı turistleri; günübirlikçi ve di ğerleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yerli turistler de kendi içinde; günübirlikçiler, ikinci konut sahipleri ve turizm tesislerinde kalanlar olarak üçe ayrılmaktadır. Bunların hepsi de yaz aylarında kıyı nüfusuna eklenerek, nüfusun önemli ölçüde artmasına yol açmaktadır (Toprak, 1990). Mu ğla ili ve ilçeleri kıyı bölgesi uygun iklim ko ulları nedeniyle hemen her mevsim turizm faaliyeti yapılmasına uygundur. Ayrıca bu yöre, özellikle kara ve deniz ula ımına elveri li olması, 1980’lerden itibaren deniz-güne -kum unsurları çerçevesinde ekillenen, tarihi- arkeolojik çekicilik unsurları ile desteklenen ve son yıllarda do ğal çevrenin sahip oldu ğu flora ve fauna zenginliklerinin da devreye sokuldu ğu turizm faaliyetleri nedeniyle cazibesini her geçen gün arttıran bir saha özelli ğine sahiptir. Tüm bu faktörler sonucunda, kıyı bölgesi artan cazibesi nedeniyle, hem do ğal ortamın ta ıma kapasitesinin üzerindeki nüfusu barındıramayan yörenin da ğlık kesimlerindeki yerle im birimlerinden, hem de son yıllarda bölge dı ından önemli miktarda nüfus çeken bir saha durumuna gelmi tir. Bu nüfus artı ından özellikle yöredeki turizm girdileri olumsuz etkilenmektedir ( Đrtem ve Karaman, 2004).

Mevsimlik Nüfus Hareketlerinin Kamu Hizmetlerine Etkisi: Kıyı bölgelerindeki mevsimlik nüfus de ğiim hareketleri gerek merkezi yönetim gerekse yerel yönetimlerin görevlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunlardan bazıları kısaca a ağıda incelenmi tir.

Kanalizasyon ve Altyapı Sorunu; Mu ğla Merkez’de , henüz kanalizasyon sistemi yapılmamı olup, fosseptik kullanılmaktadır.

Fethiye; kanalizasyon ebekesi ile toplanan atıksu, pompa itasyonları vasıtasıyla, ana pompa istasyonuna terfi ettirilmekte ve buradan da atıksu arıtma tesisi’ne pompalanmaktadır.

128 Datça; Atıksu sistemi olarak kanalizasyon ebekesi dö enmi olup, arıtma sistemi tesisleri in aatına ba lanmamı tır.

Ula, ilçede atıksular fosseptik çukurlarda biriktirilmekte olup, Akyaka ve Gökova Beldeleri’nde bulunan Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğınca yaptırılmakta olan kanalizasyon ebekesi altyapısı ve arıtma sistemi bitme a amasındadır.

Bodrum Đlçe merkezinde atıksular arıtma tesislerinde bertaraf edilmektedir. Bodrum Đlçesi Yalıkavak Beldesi’nde yaygın olarak fosseptik sistemi kullanılmaktadır. Sitelerde, oteller ve tatil köylerinde yaz aylarında arıtma tesisi kullanılmaktadır. Bitez Beldesi’nde kanalizasyon ve arıtma sistemi beldenin yalı kısmında atıksu sistemi mevcut olup, köy içinde kanalizasyon sistemi dö enmi ve mevcut arıtma tesisinde arıtılmakta ve da ğa de arj edilmektedir. Turgutreis Beldesi’nde kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Göltürkbükü Beldesi’nin Türkbükü yerle iminin Atıksu Kanalizasyon ve Arıtma Sistemi büyük bir kısmında tamamlanarak hizmete sunulmu tur. Gündo ğan; Belde de kanalizasyon bulunmamakta olup, atıksular fosseptikte toplanmaktadır(Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Bodrum’un altyapı tesisleri yıllardan beri yenilenmemesi ve duyarsız yönetim nedeni ile sık sık problem ya amaktadır (www.milliyet.com.tr).

Marmaris Đlçesi: Atıksu sistemi 5 adet pompa terfi merkezi, arıtma tesisi (aktif çamur arıtma projesi), derin deniz de arj hattı ve arka kanalizasyon ebekesinden olu maktadır. Đçmeler Beldesi: 1 adet pompa terfi merkezi ile ilçe merkezi arıtma tesisi derin deniz de arj hattı ve ana kanalizasyon ebekesinden olu maktadır. Turunç Beldesi: Beldede atıksu sistemi, kanalizasyon ve arıtma tesisi ile çözülmü tür. Turunç’ta % 95 kanalizasyon sistemi, % 5’i fosseptiktir. Bozburun Beldesi: Sızdırmasız ve Sızdırmalı fosseptik çukurlarıyla bertaraf edilmektedir. Kanalizasyon ve Atıksu Arıtma Sistemi yoktur.

Đlde bulunan atıksu arıtma tesislerine genel olarak bakarsak, il sınırları içinde 11 adet merkezi atık su arıtma tesisi faaliyettedir. Marmaris (Merkez ve Turunç), Bodrum (Göltürkbükü, Đçmeler, Bitez), Fethiye (Merkez, Ölüdeniz), Köyce ğiz, Dalaman (Merkez), Ortaca (Sarıgerme ve Dalyan), bununla beraber yapımı devam eden 9 adet atık su arıtma tesisi bulunmaktadır (www.mugla-cevreorman.gov.tr).

129 Genel bir tanımlama ile Fethiye Đlçesi dı ında kanalizasyon atıkları arıtılmadan do ğaya verilmektedir. Bu ise denizel kirlenmenin ve kıyı alanlarının kirlenmesinin en önemli nedenleri arasındadır. Altyapı çalı maları belediyeler için görünmeyen, topra ğın altında olan ve çok ciddi kaynak aktarılmaması gereken yapılar gibi algılanmak, kaynak yetersizli ği nedeni ile de altyapıya önem verilmemektedir. Bu durum savunulamaz, ancak görünürde olan, yaz nüfusu ve ikincil konut sorunları belediyeleri zor durumda bırakmaktadır.

Su Sorunu; Đl merkezinde; 82.674 km ishale hattı, 136 km ebeke hattı bulunmaktadır. Kentte içme suyu, Bahçeyaka derin kuyuları ve membalardan sa ğlanmaktadır.

Fethiye; tüketime sunulan içme ve kullanma suyu, Ören-Çaygözü Mevkisinden memba ğ suyu olarak temin edilmektedir.

Datça; Belediye sınırları içerisinde içme suyu hattı bulunmakta olup, içme suyu Kızlan Köyü ve Karaköy Köyü’nde kuyulardan sa ğlanmaktadır.

Ula; ilçe merkezi ve köylerinde temiz içme ve kullanma suyu yeterli miktarda vardır. Bodrum; Đlçede içme suyu yenileme çalı maları halen Đller Bankası kontrolörlü ğünde yapılmaktadır. Đlçenin su ihtiyacı Mumcular Beldesi Kemer Köyü yakınında bulunan içme suyu arıtma tesisinden kar ılanmaktadır. Arıtma Tesisinin su ihtiyacı Mumcular Barajı’ndan sa ğlanmaktadır. Ayrıca Ortakent’te su takviyesi yapılmaktadır. Đçme suyu arıtma tesisi zorunluluk halinde devre dı ı kaldı ğından aynı yerde bulunan kuyulardan ilçenin su ihtiyacı kar ılanmaya çalı ılmaktadır

Marmaris Đlçesi; 2 adet kaynak suyu, 7 adet kaynak kuyusu ve Marmaris Đçme Suyu Barajı, Đçme Suyu Arıtma Tesisi ve da ğıtım sisteminden olu maktadır. Đçmeler Beldesi’nde derin su kuyuları vasıtasıyla sa ğlanmaktadır. Turunç ve Dereözü Mahallesi’nde içme suyu depoları ile ihtiyaçlara cevap verilmeye çalı maktadır. Bozburun Beldesi: Beldede su sistemi, tamamen kaynak suyu ve sondaj kuyuları vasıtasıyla çıkarılan suların depolarda toplanması ve su ebekesine verilerek evlere da ğıtılması eklindedir(Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Kıyı yerle im alanlarının ço ğunda, yazın, gerçek nüfusun üstünde nüfus artı ı olması “su sorunu”nu ortaya çıkarmaktadır. Benzer olgu, Mu ğla ili ve ilçeleri içinde geçerlidir. Mu ğla ili kıyı ilçelerinde kı aylarında rastlamadı ğımız su sorunu yaz aylarında turizm kullanımlarına ba ğlı olarak su kıtlı ğına sebep olmaktadır.

130 Mevcut su stokunun ihtiyacı kar ılamaması durumunda zaman zaman bireysel giri imler çerçevesinde çevre bölgelerden plastik ta ıma sistemi ile söz konusu su ihtiyacı giderilmektedir. Özellikle in aat ve di ğer tarımsal sulamalar için kuyulardan çekilen tatlı su yeterli olmaktan çok uzaktır. Ancak hızla büyüyen nüfusa yazın su kaynaklarının yeterli geldi ği söylenemez. Bunun yanında yazın sık sık sular kesilmekte, belde halkının su ihtiyacı kar ılanamadı ğı gibi yapılacak yeni yatırımlar için bu sorun daha da önemli hale gelecektir.

Kent Planlaması ve Đmar Faaliyetleri;

.

Resim 3. Bodrum Yarımadası Đmar Durumu (www.mimarlarodasibodrum.org)

Kıyı bölgelerinde planlama kavramı sürekli tartı ılan ve tartı ılmaya devam eden bir konu olarak gözükmektedir. Bu konuda özellikle parçacı bir planlama anlayı ının devam etmekte olması sorunun önündeki en büyük engeldir(Turgut ve Sırma, 2002). Bugün, nüfus geli meleriyle birlikte; kıyı ilçelerinin imar planları ihtiyaçları kar ılayamayacak hale gelmi tir. Đmar yetkisi 3194 sayılı Đmar Kanununda belirtildi ği ekliyle belediyelerin görevleri içerisinde yer almakta olup imar faaliyetleri, mevsimlik nüfus hareketleri nedeniyle kıyı beldeleri için çok önemli boyutlara ula maktadır(Toprak, 1987). Kıyıların makro ölçekte düzenlenmesi amacı ile 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları hazırlanmakla birlikte bu planlar ile ülkenin tüm kıyılarının kapsama alınmadı ğı bilinmektedir. Bu geli meden en çok etkilenen, Bodrum, Göcek, Çalı vb. gibi kıyı bandıdır. Mevsimlik nüfus hareketleri

131 do ğal olarak Mu ğla ili ve ilçelerinde imar faaliyetlerini önemli ölçüde olumsuz etkiler niteliktedir.

Türkiye kıyıları co ğrafi ve fiziki özelliklerine uygun bir yerle me ve mimari topolojisinin yeterince ara tırılmamı ve geli tirilmemi olması, hazırlanan her ölçek planın gerek kalitesini gerek uygulanabilirli ğini azaltmaktadır. Di ğer yandan özenle hazırlanmı planlar dahi sa ğlıklı bir biçimde uygulanamamaktadır. Kıyı kentlerindeki çarpık ve estetikte uzak yapıla ma Bodrum örne ğinde görülen 1973 yılında Bodrum Đmar Yönetmeli ği ile yerel mimari topolojisinin benimsenmi olması ile bir ölçüde estetik irin bir yapıla ma göstermi tir. O tarihteki yönetmeli ğe göre yüksekli ği 6.50 m.yi geçmeyen iki katlı beyaz yapılandırma o tarihe kadar yapılan birçok, çok katlı otelin kent esteti ğinden uzak olması bu yönetmeli ği do ğurmu tur. Bu uygulamanın Bodrum yarımadasına özde le tirilmesi ile Bodrum Yarımadasını bu günlere taımı tır. Ancak bugün mevzi planlarda tüm Bodrum Yarımadası ikinci konutlar ve turizm yapılarıyla ile kaplanmı tır (Büyükvelio ğlu, 1998). Basında çıkan haberler Bodrum’un imar ile ilgili sorunlarını göz önüne sermektedir.

Milliyet Gazetesinde yer alan haberde, “Bodrum Yarımadası Ye ile Hasret” “Türkiye'nin en önemli turizm alanlarından biri olan Bodrum yarımadası do ğal cennet olma özelli ğini her geçen gün kaybederek bir beton cennetine dönü mek üzere... A ırı ve plansız yapıla manın yol açtı ğı kıyı ya ğması yüzünden Bodrum'un güzelim koyları bir bir yok oluyor. Gündo ğan, Yalıkavak, Göltürkbükü, Turgutreis, Gümü lük, Bitez ve Gümbet gibi cennet koylar çirkin yapılarla doluyor, ye il alanlar beton yı ğınları arasında hapsoluyor. Altyapı sorunu büyük, Bodrum'un bakir koyları, artık kooperatif evleri, siteler, oteller ve tatil köylerinin istilası altında. Đmar planı olmayan Bodrum'da herkes istedi ğini yapıyor. Belediye "Yapmayın" diyor ama atı alan Üsküdar'ı geçiyor. Nüfusu kı aylarında 40 - 50 bin olan ancak yaz aylarında 1 milyon ki iyi a ğırlayan Bodrum, önemli altyapı sorunlarıyla da kar ı kar ıya. Kentte ve koylarda ciddi bir su ve arıtma sorunu ya anıyor.”

132 Mevsimlik Nüfus Hareketlerinin Kıyılara Etkisi

Mu ğla ve ilçelerinden nüfusa ba ğlı olarak deniz ve kıyı kirlenmesi yo ğunluk arz etmektedir. Türkiye’de mevcut ondört özel çevre koruma bölgesinden be i il sınırları içerisinde bulunmaktadır. Đlde Fethiye, Bodrum, Marmaris ve Datça’da çok sayıda liman bulunmaktadır. (Özel limanlar dâhil). Ayrıca mavi organizasyonları kıyılara ve deniz ta ımacılı ğına olan talebi artırmı tır. Bu nedenle kıyı alanlarının nüfusu yaz aylarında 10-20 katı arasında artmaktadır.

Ulusal ve uluslararası turizm trafi ği, deniz ve kıyı kirlili ği yanında ba ka sorunları da beraberinde getirmektedir. Son zamanlarda, sualtı görü mesafesinin ve niteli ğinin azalması, çe itli derinliklerde olu an tortu tabakası ve yeni türlerin olu umu gibi tespitler, deniz kirlili ğinin belirtilerini olu turmaktadır. Marinalarda günübirlik ya da uzun süre kalan yatlar, limana girerken veya çıkarken sintinelerini gerekli önlemleri almadan denize bo altmaktadır. Deniz suyu kirlili ğinde yatların ve teknelerin oldu ğu kadar, artan kıyı bölgesi nüfusu ve alt yapı eksikli ğinden kaynaklanan atıksuların hiç arıtılmadan kıyı sularına karı masının da büyük etken oldu ğu bir gerçektir (Anter, 2006).

Mu ğla kıyı alanlarında ya anan yaz ayı yo ğun nüfus artı ı hem verimli tarım alanlarının yerle im alanı olarak kullanılmasına, hem de yerle me ve tarım faaliyetlerinden kaynaklanan kirleticiler nedeniyle denizin kirlenmesine yol açmaktadır(Güçlü, 2000). Ayrıca, özellikle turizm mevsiminde Bodrum, Marmaris, Dalyan, Ortaca, Fethiye ve Göcek’te turizmin etkisiyle yo ğunla an nüfusun olu turdu ğu kirlilik turizm faaliyetlerinin seyrekle ti ği kı sezonun birkaç misline ula maktadır. Altyapının u an için yaygın olarak yeterli olmaması yörede deniz kirlili ğini belirgin olarak hissettirmektedir.

1988 yılında kurulan özel çevre koruma bölgesinde konut yapımının belirli kurallar çerçevesinde giderek zorla tırılması, tarım alanlarının ve toprak özelliklerinin tarımsal faaliyetler açısından sınır de ğerlere ula mı olması nüfus artı ının yava lamasında etkisi olan önemli bir faktördür.

133 4.1.3.2. Đkincil Konutlar

Resim 4. Kıyı Alanında Đkinci Konutlar (www.milliyet.com.tr)

Do ğal bir gereksinim olarak dü ünülebilecek tatil konutları olgusu, Türkiye'deki geli me biçimi ile çevrenin kirlenmesinde do ğal ve kültürel de ğerlerin tahribinde veya tamamen yok olmasında önde gelen etmenlerden birini olu turmu tur (Seymen, Koç, 1996).

Mu ğla ili ve kıyı ilçelerinde son yirmi yıl içinde tatil siteleri ya da yazlık ev in aatında büyük bir artı olmu tur. Bu olguya neden olan birçok etmenden bahsetmek mümkündür. Öncelikle deniz kıyısının yarattı ğı do ğal bir çekicilikten ve tatil yapma iste ği ile bunu elde edebilecek ekonomik olanaklara sahip olmanın yarattı ğı toplumsal çekicilikten söz edilebilir. Bu etmenin tüm kıyı bölgeleri için geçerli oldu ğu söylenebilirse de yazlık ev in aatının daha çok Ege ve Akdeniz kıyı bölgelerinde yo ğunla tı ğı görülmektedir (Toprak, 1987).

Đkinci konutlar kamu kurumlarından özellikle de yerel yönetimlerden altyapı hizmeti talebinde bulunmakta fakat mali kaynak yetersizli ği içersinde bulunan belediyeler bu talebi kar ılayamamaktadır. Söz konusu talebin kar ılanamaması kamuya deniz, kıyı ve çevre kirlili ği olarak dönmektedir (Arkon, 1989-b).

Belediyeler emlâk ve di ğer yerel vergilerden elde ettikleri gelirlerin yanı sıra genel bütçe vergi gelirlerinden nüfuslarına göre pay almaktadırlar. Ancak bu pay örne ğin 5.000 kı nüfusunu esas alınan Göcek Beldesi için belediyenin yerine getirmek zorunda kaldı ğı kamu

134 hizmeti ise yaz aylarında üç dört misli artmaktadır. Mevsimlik nüfus artı ı ile kar ı kar ıya kalan kıyı bölgelerinde altyapı hizmetlerinin sa ğlanması konusundaki en büyük engellerden biri, mali kaynak yetersizli ğidir. Bu de ğerlendirmelere ba ğlı olarak, merkezi yönetimin kaynak aktarımlarında beldede sürekli ya ayanlar yanında ister ikinci konut, isterse di ğer turistik yapılanmalar olsun hizmet götürmek zorunda kalan kıyı belediyelerine destek sa ğlaması gerekmektedir (Do ğan vd, 2005).

4.1.3.3. Kentle me

Mu ğla, ya ayan halk olarak kentlile meyi ba arı ile sa ğlamı . E ğitim düzeyi yüksek, okur-yazar oranı ülke ortalamasından yüksek, dı arıdan gelen turistlere ve göçmenlere konuksever yakla abilmi ender illerimizdendir. Mu ğla ili ve ilçelerinde halk yönetime girerek söz sahibi olmaktadır. Ancak kalıpla mı bir yapıya da sahip oldu ğu söylenebilir. Daha içine kapanık bir kentlile me örne ği göstermektedir.

Kıyı alanlarının varlı ğı Mu ğla’nın turizm alanında öne çıkmasına neden olmu , turizm ise Mu ğlalının kentlile mesinde önemli rol oynamı tır. Kültürü zenginle tirerek, ya am seviyesini yükseltmi , gelir ve refahını artırmı tır. Ancak dikkat çekilmesi gereken nokta, bu faydalar daha çok ehir merkezlerinde ya ayan halk ve turizmle iç içe olan vatanda lar için geçerlidir. Kırsal kesimde ikamet eden köylü halk, turizmin faydalarından yeteri kadar faydalanamamaktadır. Hatta bölgedeki S ĐT alanlarının çoklu ğu ve yapıla mamaya izin verilmemesi ile kalabalıkla an nüfus yapısı ve sonucunda talep eksenli hayat pahalıla ması ve de ikincil konutlar nedeni ile tarım arazilerinin ve ya am alanları daralmakta, bu nedenle de durumdan ho nut olmamaktadır. Hatta turizm, köylülerin geleneklerinden uzakla masına, rant pe inde ko an insanlar haline gelmesine ve yozla masına neden olabilmektedir.

Mu ğla’da kurulan Mu ğla Üniversitesi, kente ekonomik ve kültürel açıdan olumlu etki yaratmı tır. Ö ğrenci varlı ğının artması ve paralel artmayan altyapı ve ev arzı, üniversitenin bulundu ğu merkezlerde kiraların artmasına, hızlı ve çarpık yapıla maya neden olmaktadır. Mu ğla’da sanayi geli memi tir, önemli gelir kayna ğı turizm, balıkçılık ve tarımdır. Bu nedenle i sizlik (gizli) yüksektir. Yerli halkın büyük bir ço ğunlu ğu tarımdan geçinmektedir. Turizm sektörü daha çok ilin dı ından gelen vatanda lar tarafından yürütülmektedir.

135 Mu ğla’nın siyasi yapısına da göz atarsak, eski yapı daha çok CHP eksenli iken yeni nesil çe itlilik gösterir. Bu durum en son yerel yönetim seçimlerine yansımı , CHP, DYP, AKP, MHP, ANAP olmak üzere büyük partilerden yönetici seçilmi tir. Bu durum kentin demokratik yapısını göstermektedir. Bununla beraber farklı dü ünce grubundaki insanları, siyaset mantı ğı ile bir noktada uzla amamaları kentin sorunlarını çözümünde engel olarak önümüze çıkmaktadır.

4.1.4. Tarım Đle Đlgili Sorunlar

4.1.4.1. Tarımsal Etkinlikler ve Tarımsal Toprakların Korunması

1960’lardan sonra ilde turizm önem kazanmaya ba laması ile halkının büyük bir kısmı yüksek gelir elde etmek iste ği ile kıyı alanlarında yer alan verimli tarım arazilerinin amaç dı ı kullanımına yönelmi , turizm te vik yasası ile birlikte bu alanlar yapıla maya açılmı tır. Arazi sahipleri, kısa dönemdeki çıkarlarını gelecekteki çıkarlarının üstünde tutmaktadırlar. Gün geçtikçe artan nüfus, sanayi alanlarına ve turizme verilen destekler, köyden kente göç gibi baskılar ve hızlı geli melere bu e ğilim de eklendi ğinde, sanayi bölgeleri, yerle im alanları, yollar ve turistik bölgeler için gerekli görülen arazi süratle tarım aleyhine geli im göstermektedir (Ongan, 1997).

Mu ğla ili topraklarında kültür bitkilerinin yeti tirilmesini ve tarımsal kullanımı kısıtlayan erozyon, sı ğlık ta lık kayalık, drenaj ve çoraklık gibi etkinlik dereceleri de ğien bazı sorunları bulunmaktadır. (Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, 1998) Đl toprakları topo ğrafik yönden, meyillilik bakımından çe itlilik arz eden derin, orta derin ve yer yer sı ğ özelliklere sahiptir. Genelde Köyce ğiz, Dalyan, Milas yöresinde yer yer drenaj problemi olan araziler mevcuttur. Dolayısıyla bu arazilerde tuzluluk söz konusu olabilir (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003).

Mu ğla’da en yaygın sorun su erozyonudur. Bu sorundan en çok etkilenen veya hiç etkilenmeyen alanlar, genellikle alüvyal toraklardan olu an taban arazileri ve kalüvyal toprakların düze yakın ve hafif meyilli alanlardır (Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, 1998).

Đl genelinde topo ğrafyanın farklı durum arz etmesi nedeni ile gerekli çalı maların sonucunda erozyon alanları mevcut olmasına ra ğmen kısmen önlenmi durumdadır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003 ve Mu ğla Çevre ve Orman Müdürlü ğü Brifingi, 2006). Köyce ğiz

136 Gölü çevresinde ve Bafa Gölü çevresinde ekilebilir ve ziraata elveri li yanında bataklık durumda araziler mevcuttur

Toprak sı ğlı ğı; topraklarda köklerin geli ti ği, bitki besin maddelerinin ve suyun temin edildi ği bölgenin derinli ği bitki yeti tirme açısından önemlidir. Bu bölge derin olursa iklime uyabilen her türlü kültür bitkisini yeti tirmek mümkün olur. Mu ğla ili topraklarının 10979 ha (%8.7) si 90 cm’den fazla derinli ğe sahiptir. Bunun da 12538 ha (%11) düz ve düze yakın eğimlerde yer almaktadır, büyük kısmı I. ve II. Sınıf arazi olup, kuru ve sulu tarım yapılmaktadır.

Yüz ölçümün %3 lük bir oranı hafif orta ve dik e ğimlerde bulunur. Orta erozyondan etkilenmi tir. Sı ğ topraklar yüzölçümüm %29 luk bir alanı kaplamaktadır. Çok sığ topraklar 664208 hektarı yakla ık %53 oranını kaplamaktadır. Sı ğ ve çok sı ğ topraklar 1.032.324 hektarlık yüzölçümleri ile il genelinde %82.5 lik bir oranı olu turmaktadır. Alüvyal düzlüklerde görülen ve taban suyunun her zaman veya yılın bir bölümünde bitki geli imine zarar verecek kadar yüksek düzeyde bulundu ğu topraklar, 38623 hektarlık bir sahayı kapsamaktadır(Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, 1998). Bu durumda bize göstermektedir ki Mu ğla ilinde yeteri kadar verimli tarım arazisi bulunmamaktadır. Verimli tarım arazileri de yapıla ma, turizm baskısı, miras yolu ile küçük parçalara ayrılma tehdidi altındadır.

Mu ğla ilindeki kuru, sulu ve ba ğ-bahçe arazilerinde erozyon, elveri siz toprak artları ve a ırı su gibi toprak muhafaza önlemleri alınmasını gerektiren sorunlar vardır. Hiçbir sorunu olmayan I. Sınıf araziler 37774 hektardır. Đldeki tarım arazilerinin %3.2 sini te kil eder. Geriye kalan %97’si en az bir probleme sahip bulunmakla ve problemin cinsine uygun muhafaza önlemi alınmasını gerektirmektedir (Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, 1998) .

Verimli tarım arazileri ile kullanılabilir tarım arazilerinin, tarım dı ı kullanımı genelde il sınırları içerisinde, konut yapımı, turistik tesis yapımı, karayolu açılması, kamu yatırımları ve ilde bulunan maden i letmecili ği (mermer, kömür vb) gibi di ğer kullanım alanlarına yönlendirilerek, tarım arazileri yok edilmektedir. Turizm ve yo ğun insan baskısı, uygun iklim ko ulları nedeni ile kültür bitkilerinin üretimini artırılması için baskı yapmakta, ancak yanlı kullanımlar ve erozyona kar ı önlemlerin yetersiz kalması nedeni ile tarım arazileri yok olmaktadır.

137 Ormanların yok olması sorunu; Mu ğla’nın yaklal ık % 64’ü ormanlarla kaplıdır. Ormanların içinde veya yanında bulunan köyleri, Türkiye’nin mevcut yasalarında “orman köylüsü” olarak tanımlamaktadır. Orman köyleri engebeli ve dik e ğimli topraklar üzerinde kuruldu ğundan, do ğal çevreleri itibari ile tarıma elveri li de ğillerdir. Ayrıca orman köylülerinin bulundu ğu araziler genellikle verimsizdir ve bu arazilerin bir kısmı erozyon tehdidi altındadır. Bu nedenle orman köylüleri, di ğer köylerin aksine, ekonomik u ğra olarak, hayvancılık ve ormancılık ön plana çıkmaktadır (Öngören, 2004).

Orman köylülerinin e ğitim düzeyleri dü ük ve ya am ko ulları sa ğlıksızdır. Refah seviyeleri de di ğer köylülere göre dü üktür. Bu nedenle 6831 sayılı Orman kanununun de ğiik 2/B maddesi uyarınca hazine adına orman sınırları dı ına çıkarılan yerlerin tasarruf yetkisi 4706 sayılı Hazineye Ait Ta ınmaz Malların De ğerlendirilmesi ve Katma De ğer Vergisi Kanununda De ğiiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında satılması planlanan orman vasfını yitirmi araziler, orman köylüsü için bir kazanç gibi görünse de ekonomik gücü olan sermaye sahipleri bu alanları cüz-i mebla ğlarla satın alarak, ikincil konut yapımına yönelecektir. Bununla birlikte, orman köylüsü, e ğitim düzeyi dü üklü ğünden ve ihtiyacının bulunması nedeni ile ormanları yok ederek arazi kazanmaya çalı acaktır.

Ormanların en büyük sorunlarından biriside orman yangınlarıdır. Mu ğla’daki ormanların tamamının “yangına kar ı birinci derece hassas” kategorisinde yer almasıdır (Öngören, 2004). A ğaç türleri arasında yangına en hassas olanlar, i ğne yapraklı a ğaç türleri, özellikle de kızılçamdır (Küçükosmano ğlu, 1990). Kızılçam Türkiye’nin Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde kıyıya bakan yamaçlarında yo ğunluktadır. Orman yangınlarının en ba lıca kayna ğı insandır. Nüfus artı ı, kentle me, sanayile me, tarım alanlarının azlı ğı, karayolları açma gibi etkenler orman alanlarının azalmasına neden olmakta, bununla beraber, enerji nakil hatları, tarla açma, anız yakma, dikkatsizlik, piknik gibi etkenlerde orman yangınlarına neden olarak ormanların yok olmasına etki etmektedir.

Bu durum Mu ğla ilinde her yıl hektarlarca ormanlık alanın yok olmasına, kar ılı ğında da yo ğun bir ekilde yapıla maya ve de tarım alanına dönü türülmektedir. Yeni yapılar kıyı alanı üzerindeki baskıyı artırmakta, ancak do ğal de ğerler bir bir kaybedilmektedir. Orman yangınları ile mücadele ilde, Orman Genel Müdürlü ğüne ba ğlı orman itfaiyesi eli ile yürütülmektedir.

138 Orman itfaiyesi, %64’ü ormanlarla kaplı alan Mu ğla ili için yetersiz kalmaktadır. Mevsimlik çalı tırılan, itfaiye personeli genelde yerli halktan olu maktadır. Ayrıca yangınlara hızlı müdahale edebilecek yeterli donanım bulunmamaktadır. Bu nedenle her yıl binlerce hektar orman yok olmaktadır.

4.1.4.2. Su Ürünleri Yeti tiricili ği ve Avcılı ğı (Balık Çiftlikleri)

Mu ğla’da, Tarım Bakanlı ğı tarafından onaylanan 173 adet su ürünleri yeti tiricili ği projesinin 145 tanesi deniz balıkları yeti tiricili ği üzerinedir. Faaliyet gösteren 129 i letmenin 5’i kuluçkahane, 124’ü deniz kafes ünitesidir. Kiralaması yapılan 75 i letme olup 43 i letme kiralama yapmadan faaliyet göstermektedir. Toprak havuzlarda deniz balık yeti tiricili ği yapan 6 i letme özel mülk sınırları içindedir.

Đ letmelerin 72'si Milas'ta, 37'si Bodrum'da ve 15'i Marmaris'te, kuluçkahanelerin 3'ü Bodrum'da, 2'si Milas'ta bulunmaktadır. Mevcut proje kapasiteleri üzerinde üretim yapan a ğ kafes ünitelerinde 1998–1999 sezonunda 13.000 ton üretim gerçekle tirilmi tir (Erdem, 2001). 2003 yılı üretim miktarı yakla ık olarak 23.750 tondur (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003). Đ letmelerin üretim ve proje kapasiteleri 30 ton/yıl üzerinde yo ğunla mı tır. Ağ kafes ünitelerinin en yo ğun olarak bulundu ğu ilçe Milas'tır. Bu ilçeyi Bodrum ve Marmaris takip etmektedir. Gökova, Datça, Köyce ğiz, Marmaris, Ortaca, Dalaman ve Fethiye kıyılarının özel çevre koruma bölgeleri içinde kalması bu bölgelerde a ğ kafes yeti tiricili ğinin geli imini kısıtlamı tır (Erdem, 2001).

139 Resim 5. Balık Çiftlikleri (www.milliyet.com.tr)

Mu ğla Bölgesinden kıyısal alanda faaliyet gösteren di ğer sektörler 1998 verileriyle kar ıla tırıldığında; turizmin 170.186.054 YTL, balıkçılı ğın 28.523.386 YTL, orman ürünlerinin 1.218.297 YTL gelir sa ğladı ğı görülmektedir. Bu de ğerlerle balıkçılık bölgede turizmden sonra ikinci sırada yer alarak, bölge ve ülke ekonomisine önemli katkıda bulunmaktadır (Erdem, 2001).

Kamuoyunda balık çiftlikleriyle ilgili sık sık tartı ma ya anmakta, özellikle turizm kesimi balık çiftliklerinin kapatılması yönünde propaganda yapmakta ve sivil toplum kurulu ları ile eylemlerde bulunmaktadır. Gerekçe olarak ta denizlerin kirlenmesi ve yatların bu koylara girememesi gösterilmektedir. Turizm sektörü açısından bakıldı ğından, ekonomik olarak de ğer kaybetmek istemeyen sektör, kıyıların turizm sektörüne tahsis edilmesini istemektedir. Ancak sadece turizm açısından tek yönlü bakmamak gerekmektedir.

Balıkçılı ğın geli tirilmesi gerekti ği 1. Đzmir Đktisat kongresinde ortaya konmu ve sonuç bildirgesinde balıkçılı ğın ve denizlerin mutlaka halkın refah seviyesinin yükseltilmesi do ğrultusunda kullanılması tutanaklara geçirilmi tir.

Ülkenin artan nüfusu ve bunun dengeli bir ekilde beslenmesi sorunu denizlerden daha fazla üretim yapılmasını zorunlu hale gerektirmi tir. Zira su ürünleri sa ğlık açısından önemli bir besin kayna ğıdır. Ayrıca ülkede tüketilen su ürünlerinin ki i ba ına dü en miktarı AB ve

140 di ğer geli mi ülkelerde çok yüksektir. Japonya’da yıllık ki i ba ına dü en balık miktarı 80 kg’ın üzerindedir. Bu ülkede Tokyo körfezinin içinde bile su ürünleri üretimi yapılmaktadır (Öztürk, 2006). Ülkemizde balık yeti tiricili ği, yat turizmi, ikincil konutlar içinde yeteri kadar kıyı alanı mevcuttur.

Gereken planlama, kurumlar arası i birli ği, ortak çözüm arayı larının bulunmaması ve bilimsel çalı maların yeterince yapılmayı ı turizm ve balıkçılık sektörü arasında sorunların kayna ğını olu turmaktadır. Zira di ğer geli mi ülkelerde turizm ve balıkçılık bir arada bulunabilmektedir. Örnek vermek gerekirse Japonya’nın yıllık üretimi 6 milyon ton, Japonya’da kıyılar balıkçılara aittir. Bununla ilgili imparatorluk kararnamesi geçen yüz yıl çıkarılmı , kıyılar balıkçı kooperatiflerinin görü üne göre planlanıyor. Denizde yer tahsisi serbest ve ücretsiz. Sadece denizi ve kıyının korunması ile ilgili kooperatife belli bir miktar ücret ödeniyor. Yakın kom umuz Yunanistan’da durum farklı de ğil, sadece Ege denizinde 400’ün üzerinde balık çiftli ği var. Turizm de ise yine bizden önde her koyda, plajda, sahilde tesisi var. En yakın Sakız, Midilli gibi adaların her tarafı çiftliklerle kaplı. Sadece levrek ve çipura üretimleri yılda 200.000 tondur (Öztürk, 2006).

Aynı zamanda balıkçılık sektörü de ki ileri istihdamla birlikte balık ithalatının azaltılıp, üretim ile ihracatın artırılması sonucu önemli girdi meydana getirmektedir.

Di ğer yandan balık çiftliklerine en fazla tepki gösteren turizm sektörünün, kıyılara, denize ve çevreye olan zararları da yadsınamaz. Özellikle yatların sintine atıkları denizi kirletmekte, ancak yatçılara kar ı herhangi bir düzenleme ve denetleme yapılmamaktadır. Kıyıların doldurulması ile yer kazanılması, deniz kenarlarının oteller, konutlar, ikinci konutlar ile betonla tırılması, atık suların denize de arjı ile turizm balıkçılıktan daha çok kirlilik meydana getirmektedir.

Bu nedenle ilk önce sorunun ne oldu ğuna karar verilmeli, deniz ve kıyısından yararlanan sektörlerin deniz ve kıyıdan en verimli nasıl yararlanacakları bilimsel olarak ara tırılıp, yararlanıcı sektörlerinde bir arada bulundu ğu bir düzenleme ile do ğaya en az veren ve en ekonomik planın yapılarak uygulanmasına gidilmeli, kontrol ve denetiminin yapılması sa ğlanmalıdır.

Mu ğla'da halen kullanılan toplam 13 balıkçı barına ğının hepsinde kullanım

141 olanaklarının artırılması için ilave rıhtım ve tarama yapılması gereklidir. Mu ğla ili sınırları içersinde mevcut deniz yapıları balıkçılık, turizm ve ula ım sektörleri tarafından ortakla a kullanılmaktadır. Yaz aylarında artan turizm aktiviteleri sonucu deniz yapılarından daha çok yatlar ve gezi tekneleri yararlanmakta, özellikle küçük balıkçı tekneleri do ğal korunaklı barınma yerlerine çekilmektedirler (Erdem, 2001).

Karasuları sorunu ve açık denizlere dayanıklı teknelerin azlı ğı nedeniyle Mu ğla Bölgesi'nde avcılık faaliyetleri Karadeniz'den farklı olarak sahil eridine yakın gerçekle mektedir. Bölgede uluslararası serbest denizlere çıkarak av yapabilen tekneler ise bölgeye di ğer limanlardan gelen teknelerdir (Erdem, 2001).

Mu ğla kıyılarında önemli bir yer tutan kıyı balıkçılı ğının yanında gerek bölge gerekse ülke ekonomisi açısından önemli bir gelir kayna ğı olan turizmde kıyı alanından pay almaktadır. Zaman zaman aralarında oluan kullanım hakkı konusunda her iki sektör de kendi haklılı ğını savunmaktadır. Sektörler arası anla mazlıkları sona erdirebilecek yegane çözüm “Bütünle ik Kıyı Alanı Yönetimi”nin tesis edilmesidir. Öte yandan kıyı balıkçılı ğının alt grupları olan avcılık, dalyanlar ve a ğ kafes üniteleri arasında olu an alan kullanımı, av yasa ğı, yasak alan gibi sorunlar sektör içersinde çözümlenmeli ve kiralanan alan tam sınırları ile ilan edilmeli ve herkesin bilgisine açık olmalıdır. Hedef alandan fazlasının kullanımına izin verilmemelidir. Av yasakları ve yasak alanlarla ilgili küçük balıkçı-büyük balıkçı çatı malarını minimize etmek için öncelikle bölgeye uygun balıkçılık yönetim modellerini bilimsel yöntemlerle ara tırılarak sonuçların hayata geçirilmesi sa ğlanmalıdır. Balıkçı kooperatifleri üst birli ği sa ğlanarak isteklerin kanun yapıcıya kısa yoldan iletilmesi ve kanun yapıcının da bu istekleri dikkate alması sa ğlanmalıdır.

4.1.5. Ula ım

Ula ım ve ileti im dünyayı globalle tirerek, küçük bir köy haline getirmi tir. Ula ım, bir hizmet sektörüdür ve insanların iki mesafe arasında, bir yerden ba ka bir yere transferi için kullanılır. Ula ım çe itlili ği açısından, kara, hava ve deniz ula ımı diye sınıflandırabiliriz.

Karayolları ülkemizde karayolu ta ımacılı ğına Demokrat Parti ile önem verilmeye ba lanmı tır. Karayollarının planlaması, ülkemizde Ula tırma Bakanlı ğı’nın ba ğlı kurulu u

142 olan, Karayolları Genel Müdürlü ğünce, kent merkezlerinde yerel yönetimlerce yapılmaktadır. Motorlu araç sayısının artması karayollarının yetersiz kalmasına, trafik kazalarına, çevre sorunlarının artmasına, do ğal çevrenin bozulmasına neden olmaktadır (www.milliyet.com.tr, Milliyet Gazetesi “Turizmcilerin, Marmaris - Dalaman arasındaki 8 metre geni li ğindeki yolun geni letilmesi için yıllardır sürdürdü ğü giri imlerin sonucu 'katliam' oldu. Karayolları, Mu ğla Orman Bölge Müdürlü ğü'nden, güzergâhtaki a ğaçların kesilmesini istedi. Bunun üzerine, 1974'te kamula tırılan, Gökova - Dalaman yolunun sa ğ ve solundaki 20' er metrelik koridorda kesim ba ladı. 15 kilometrelik güzergâhta, 1.5 ayda, 30 – 40 ya larında 1500 kızılçam ve okaliptüs a ğacı kesildi. Çevreciler, toplam 4 bin a ğacın kesilecek olmasına tepki gösterdi”). Mu ğla ilinin kara yolu uzunlu ğuna bakarsak, ilde iki ube müdürlü ğüne ba ğlı 1162 km yol bulunmaktadır. Đlde 2004 yılı itibari ile kayıtlı 179.451 motorlu araç bulunmaktadır.

Karayolları Genel Müdürlü ğü 131. ve 26. ube Müdürlüklerine bağlı mevcut yolların toplam uzunlu ğu 2003 yılı içerisinde 1.162 km’dir (Tablo 12) (Mu ğla Đli 2003 Çevre Durum Raporu).

Mu ğla ilinde kıyı alanlarını en fazla yo ğunluk getiren ula ım sektörü karayoludur. Ancak karayolları ile ilgili Mu ğla Đlini kapsayan detaylı bir çalı ma yapılmamı tır. Yeni yapılan ve hükümetin gündeminde olan duble yol çalı maları, ÇED raporları düzenlenmeden, dar yolların geni letilmesi eklinde yapılmaktadır. Bu durum ise yol kenarlarında bulunan verimli araziler ile ormanların yok olmasına neden olmaktadır.

Karayollarının bir di ğer olumsuz etkisi ise; Mu ğla kıyıları girinti ve çıkıntılı kıyı yapısına sahiptir. Kıyıların kullanılması için açılan kadastro yolları, kıyıların anında istilasına neden olmakta, kıyılarda piknik sonrasında kalan çöpler ile kanalizasyon atıkları denizi kirletmektedir. Bu alanlar belediyelerin sınırları içerisinde bulunmadı ğından, belediyeler buralarda altyapı çalı ması yapmamakta veya yaptırılmamaktadır. Özellikle hafta sonlarında yo ğun piknikçi akınına u ğrayan, kadastro yolu açılmı kıyılar pislikten geçilmemektedir.

4.1.5.1. Deniz Ta ımacılı ğı Đle Olu an Kıyı Kirlili ği Sorunu

Deniz ta ımacılı ğının di ğer nakliyat türlerine göre çok daha ucuz olması nedeniyle dünya genelinde halen ticari mal sevkıyatının hacim olarak %99’u, maddi de ğer olarak %80‘i

143 deniz yolu ta ımacılı ğı ile gerçekle tirilmektedir.(Ünlü, 2004) Taımacılık esnasında gemilerden kaynaklanan (sintine suları) ve olu abilecek kazalar nedeniyle ortaya çıkan deniz kirlenmesi, gemi kaynaklı kirleticilerin en önemlileridir (Yönsel, 2002).

Ekosistemdeki bütün de ğerlerin kaynaklarının, tüm kirletici etkilerden korunmasının önemini ifade eden kapsamlı Deniz Kirlili ği tanımı, 1970 yılında Birle mi Milletler Örgütünün Çevre Kirlili ği Toplantısında yapılmı tır. Deniz Kirlili ği; haliçleri de içersine alan deniz ortamına ve biyolojik kaynaklara zarar verecek, insan sa ğlı ğı üzerinde tehlike yaratacak, su ürünleri üretimini de içeren, denizden ekonomik yararlanma olanaklarını kısıtlayacak ve denizin dinlence amacı ile kullanılmasını suyun kalitesini bozarak engelleyecek ekilde, insano ğlu tarafından do ğrudan do ğruya, ya da dolaylı olarak, madde ya da enerji bırakılması olayıdır.

Mu ğla ve kıyı çevresinde imdiye kadar büyük boyutlarda can, mal, ekolojik kayıplara yol açan, çevre felaketleriyle sonuçlanan pek çok kaza yaanmamıtır. Deniz trafi ğinden kaynaklanan kirlili ği, deniz ta ımacılı ğından kaynaklanan atık kirlili ği ve gemi kazalarından olu an kirlilik olarak 2 kısımda incelenebiliriz. Kirleticiler de yapılarına ba ğlı olarak, bulundukları deniz ortamlarında, farklı kirliliklere sebep olmakta ve tüm ekosistemi de denizde ya amakta olan canlıları da farklı ekilde etkilemektedirler. Bazı kirleticiler, denizde ya ayan canlılar üzerinde öldürücü etki yaparken di ğerleri, belli bir grubu etkilemekte ve canlıların bölgeyi terk etmesine sebep olmaktadırlar. Bazı kirleticiler ise biyolojik varlı ğın geli imini ve ço ğalmasını önler biçimde fizyolojik etki yapmaktadırlar.

Deniz ta ımacılı ğı sürecinde, uluslararası kurallara uyulmamasından kaynaklanan kasıtlı ya da kasıtsız; gemilerin kirletici atıklarının denize dökülmesi/bo altılması sonucu olu an deniz kirlili ğidir (Öztürk, vd. 2000). Denizde, gemilerden sızan, petrol, sintine suyu, balast suyu, evsel atıksular, katı atıklar, kanalizasyon sularının denize arıtılmadan bo altılması, gemilerin dı yüzeylerinin fouling ve bouring organizmalardan korunması için kullanılan antifoulig boyalar etkisiyle atık kirlili ği olu maktadır. Yolcu gemilerinde yasal olmamasına ra ğmen, ya ğlı balast tanklarının yıkanması, sintine sularının denize bo altılması, çöplerin denize dökülmesi, problemlerin büyümesine katkıda bulunmaktadır. Denizlerin ta ımacılıktan kaynaklanan kirlili ği, deniz ekosistemi ile denizel ortama salınan madde ili kisi yönünden, birbirlerinden belirgin farklarla ayrı olan iki grup halinde incelenebilir;

144 Bir yolcu gemisindeki, yolcuların ve personelin günlük ya am aktivitelerine ba ğlı olarak olu an kirlilik, kanalizasyon atıkları vs organik kirleticiler, denizel ortamda evsel atıkların olu turdu ğu etkiler yaparken, yolcu gemisinden sızan petrol, gemi makine dairesi sintine suları, ambar sintine suları, balast suları, deniz ekosistemi üzerinde do ğrudan ve çok daha tehlikeli etkiler yapmaktadırlar. Bunların içerdikleri uçucu komponentlerin atmosfere katılımı ile hava kirlili ği olu makta, bir kısmı ise deniz yüzeyinde film olu turup, deniz suyunun oksijen geçirgenli ğini dü ürerek, ekosistem üzerinde do ğrudan etkili olmaktadır. Dibe çöken yo ğun komponentler ise dalgalarla sürüklenerek kıyılarda, koylarda kirlilik olu turmaktadırlar.

Mu ğla ilinde gemi kaynaklı kirlilik daha çok turist gezdiren tekneler ile özel teknelerin sintine sularından kaynaklanmaktadır. Özellikle “mavi yolculuk” olarak bilinen, tekne turları, körfezlerde insan yo ğunlu ğunu artırmakta, denizin kirlenmesine neden olmaktadır. Kıyıların, küçük körfezler eklinde yapısı nedeniyle büyük yolcu gemileri kıyı alanlarını kullanamamakta, bu durum ise denizel çevrenin ve kıyıların kirlenmesinin az da olsa önüne geçmektedir. Ancak tatil amaçlı koylara demirleyen tekneler, evsel, kanalizasyon, gemisel tüm atıklarını denize veya kıyılara piknik alanlarına bırakmakta, bu ise hem denizin hem de kıyıların kirlenmesine neden olmaktadır.

Aynı zamanda mavi turlar, yaz aylarında arttı ğından, körfezlerde birkaç teknenin demir atması ile kısa zamanda yo ğun insan trafi ğine u ğramakta, kısa zamanda yo ğun bir kirlenme meydana gelmektedir. Denizin ve kıyının do ğal yapısına, turizm kaynaklı olarak zarar verilmektedir. Gerçi her ne kadar korumacılık ve sürdürülebilir bir geli me zıt anlamlar ifade etse de sürdürülebilir bir kalkınma planlamasının yanında do ğal ve kıt kaynaklarında korunması sa ğlanmalı, planlama bu iki terimle birlikte ba ka bir anlam kazanmalıdır.

Kirlilik Kaynakları; Denizlerde olu an kirlilik, kirletici kaynaklar ile insano ğlunun etkinlikleri gözetilerek üç ba lık altında toplanabilir (IMO, 1991). Denizlerin Havadan Kirlenmesi: a.Hava kirlili ğinden ya ğılar ve kimyasal olaylar sonucu olu an, b.Havayolu ta ıt araçlarının atıklarından olu an kirlilik.

Denizlerin Karadan Kirlenmesi, Evsel atıklardan (Çöpler pis sular ve lağım suları, sanayi katı ve sıvı atıklardan, tarımsal etkinlikler sonucu olu an, enerji üretim merkezlerinden turizm etkinlikleri ve kıyıların düzensiz kullanımı sonucu olu an akarsu ve derelerin taıdı ğı

145 atıklardan gemi sintine ve kirli balast sularıyla katı ya da katımsı çöplerin denize bo altılması ya da atılmasından, özellikle tankerlerin gaz sızdırma i lemlerinden kaynaklanan kirlilik (Öztürk vd, 2000),

Gemilerin yasal ya da yasal olmayan biçimde yük olarak ta ıdıkları tehlikeli maddelerin ya da tehlikeli atıkların denize bo altılması ya da dökülmesinden, kaza sonucu olu an deniz dibi kaynaklarından üretilen petrolden, su ürünleri üretilmesi ve avlanması sonucu olu an kirlilik, deniz dibi ara tırmaları ve kazıları sonucu olu an kirlilik (Öztürk vd, 2000).

Deniz Ta ımacılı ğı Đle -Kaza Dı ı- Olu an Atık Kirlili ği:

Gemilerden kaynaklanan deniz kirlili ğinin ba lıca nedeni gemilerin atıklarını denize bo altmalarıdır. Gemiler, kirletici atıklarından kurtulmak için ya atıkları denize bo altmakta ya da i leme tabi tutarak (yakma, ayırma v.s.) kalanları yok etmekte veya atıkları seyir esnasın da depolayarak, limanlardaki atık kabul tesislerine bo altmaktadırlar. Bu nedenle, denizlerin gemiler tarafından kirletilmesini önlemenin en etkin yolu, gemilerin atıklarını seyir süresince depolamaları ve bu atıkları limanlardaki kabul tesislerine bo altmalarıdır(Sayı tay, 2002).

Denizde olu an atık kirlili ği, sintine suyu, balast suyu, evsel atıksular, katı atıklar, kanalizasyon sularının denize arıtılmadan bo altılması, gemilerin dı yüzeylerinin organizmalardan korunması için kullanılan antifoulig boyalar etkisiyle olu maktadır. Gemilerin denizde normal seyri esnasında kullanılan benzin türevleri ve mazot ya ğından olu an sintine sularını denize de arj etmeleri hem ulusal mevzuatımızda hem milletlerarası hukukta yasaklanmı tır. Ülkemizin taraf oldu ğu, MARPOL 73/78 bu konuda kıyı devletinin ve gemilerin sorumluluklarına dair gemilerde ve limanlarda bulundurulması gereken donanımların detaylı tanımlandı ğı antla madır;

MARPOL’e göre gemiler, denize bo altılması yasak olan atıkları ve atıklarının i lem görmesi sonucu kalan kalıntıları depolamak zorundadır. Bu kuralların uygulanabilmesi için limanlarda gemilerde olu an atık ve kalıntıları, gecikmeye neden olmayacak ekilde alacak katı ve sıvı kabul tesislerinin olması gerekir. Ülkemizde atık kabul tesisleri konusunda yeterli bir ulusal politika olu turulmadığından çe itli kurum, kurulu ve irketlerce iletilen

146 limanlarda yeterli atık kabul tesisi yoktur. Ba ta özel limanlar olmak üzere limanların ço ğunda hiçbir atık kabul tesisi bulunmamaktadır.

Limanları i leten yönetimlerin MARPOL’ün gereklerine göre atık kabul tesisleri olu turmaları gerekmektedir. Ülkemizdeki atık kabul tesislerinin büyük bir bölümü sintine ve balast suyunun alınmasına yöneliktir. Katı atıkları yok etme ve ö ğütme tesisleri ise yok denecek kadar azdır.

Sayı tay Ba kanlı ğı denetçileri tarafından limanlarda yapılan incelemede; arıtma sistemlerinin çalı tırılmadı ğı görülmü tür. Arıtma yapılmadığı için sintine suları dinlendirme yöntemi ile ayrıtırılmaktadır. Bu nedenle ayrı tırılmak üzere gemilerden alınan sintine sularının toplanaca ğı tanklar kapasite bakımından yetersiz kalmakta ve bu yetersizlik istenmeyen sonuçların do ğmasına neden olmaktadır. Tankların kapasitesinin dü ük olması nedeniyle, kabul ücreti veren fakat atı ğını veremeyen gemilerin atıklarını denize bo altması kaçınılmaz hale gelmektedir (Sayı tay, 2002).

Transit geçi te, yasal olmadı ğı halde ya ğlı sintine tanklarının yıkama sularının gece denize de arjı da kıyılarda, dinlenme alanlarında kirliliklere sebep olmaktadır. Gemilerden uğraksız geçi te sızan petrol, di ğer sıvı atıklar, çökerek birikim olu turmaktadırlar. Denize bırakılan çöpler de yapılarına ba ğlı olarak ya yüzeyde askıda madde olarak kalır ya da, kısmen kıyılara drift olurlar.

Seyir esnasında, denge ve seyir güvenli ğini sa ğlamak üzere zorunlu bir uygulama olan balast alım ve tahliyesi sürecinde, tehlikeli organizmaların, mikro organizmaların ve patojenlerin, ekosistemde do ğal dü manları olmayan sulara geçi i ihtimali vardır. Balast tahliyesi gerek iç hukukumuzda gerek uluslararası hukuk’ta yasaklanmı tır. Balast de arjının önlenmesi, Liman Devleti Kontrolü kapsamında önlenebilecek disiplini gerektirmektedir. Liman devleti kontrollerinin etkin uygulanmayı ı, toplanan verilerin da ğınık ve etkin bir uygulamaya dayanak olabilecek nitelikten uzak olu u ve kontrolleri yapabilecek laboratuarların bulunmayı ı nedeniyle balast de arjı önlenememektedir. Balast suyu de arjlarını önlemek üzere Türkiye acil olarak limanlarına gelen gemilerin balast sularını hızla kontrol edebilecek teknik ve hukuki donanımları gerçekle tirmelidir.

147 Gemi Kazaları Sonucu Olu an Kirlilik: Gemi kazaları ile petrol, zehirli madde salınımı tüm ekosistem üzerinde kalıcı ve en a ğır ekilde tahribat yapmaktadır. Fiziki co ğrafi özelli ği, bölgeye hâkim farklı akıntı rejimleri, rüzgârlarıyla Đstanbul Bo ğazı, dünyadaki en dar ve zor geçitlerden biri ve en ba ta olanıdır. Deniz yolu ta ımacılı ğının ucuz olu u, Bo ğaz’ın ticari, stratejik rota üzerindeki merkez nitelikleriyle “hem ucuz hem kısa yol” olarak “sorumsuz –uğraksız” de ğerlendirilip a ırı yüklenmesine sebep olmaktadır.

Mu ğla ili kıyıları gemi kazarlı sonucu olu an kirlilik açısından anslıdır. Kıyı alanları transit deniz ta ımacılı ğı rotasında bulunmadı ğından gemi kazaları, özellikle tanker kazalarına pek rastlanmaz. Genelde küçük teknelerin birbiri ile çarpı maları sonucu deniz kazaları meydana gelmektedir. Bu ise ciddi manada kirlili ğe neden olmamaktadır. Mu ğla kıyılarına, Petrol Ofisinin Fethiye kıyısında bulunan limanı ve bo altım iskelesi bulunmakta, tankerler bu bo altım istasyonuna petrol türevleri ta ımaktadır. Ancak bu güne kadar büyük bir deniz kazası olmamı tır.

Çe itli kaynaklar, toplam deniz kirlili ği içinde, kara kaynaklı kirlili ğin, %80, denizlerden kaynaklı kirlili ğin ise, %20 oldu ğunu ifade etmektedir. Denizlerin havadan kirlenme oranının ise önemli olmadı ğını ifade etmektedirler (Öztürk vd, 2000). Bir ba ka önemli “deniz kirlili ği” tanımı, 2872 sayılı Çevre Yasasına dayalı olarak çıkarılan Su Kirlili ği Kontrolü Yönetmeli ğinde yapılmı olan su kirlili ği tanımından uyarlanarak yapılmı olanıdır. Deniz kirlili ği, deniz kayna ğının kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değimesi biçiminde gözlenen do ğrudan ya da dolaylı yoldan biyolojik kaynaklarda, insan sa ğlı ğında, balıkçılıkta, deniz suyu kalitesinde ve deniz suyunun di ğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde ya da enerji atıklarının bo altılmasıdır (Öztürk vd, 2000).

Fethiye’de söz konusu kirlili ğin önlenmesi, deneti mi ve di ğer çalı malar için Deniz ve Kıyı Merkezi kurulmu tur. Belli ba lı üç körfez, Gökova Körfezi, Hisarönü Körfezi ve herkesin Göcek diye bildi ği Fethiye Körfezi, dantelâ gibi i lenmi koylarıyla, binalara dayalı otel ve tatil köyü turizmi için de ğil, yat turizmi için biçilmi kaftandır. Bodrum`un kuzeyi Mandalya Körfezi de yat turizmi için elveri lidir, ancak, bu bölge balık çiftlikleri tarafından kullanıldı ğından yat turizmi için kullanılamamaktadır. Balık çiftliklerinin körfezlerden dı arıya çıkartılıp, denizin hareketsiz kalan bölümlerinin korunması, deniz kirlili ğinin önüne

148 geçilmesi gerekir, ancak balık çiftli ği sahipleri siyasi açıdan da güçlü bir altyapıya sahip olduklarından korunaklı körfezleri terk etmemektedirler.

4.1.5.2. Yat Limanları, Çekek Yerleri, Yat Turizmi ve Sorunları

Kıyı Đlçelerinin liman, iskele ve barınaklarının durumu hakkında bilgi vermek gerekirse, Marmaris, ilçede bulunan yat limanları ve balıkçı barınaklarının en önemli sorunu yetersiz olu u ve altyapı eksiklidir. Yeni yapılan limanlarda bu eksiklikler giderilmeye ve kapasite artırılmaya çalı ılmaktadır. Devlet sektörü yanında özel sektörde bu alanda yatırım yapmaktadır.

Bodrum, Bodrum Limanı iç liman özelli ğindedir. Mevcut yat kapasitesini kar ılayamamaktadır. Özel marinalar bulunmaktadır. Liman altyapı hizmetlerinden yoksundur. Đtfaiye, ya ğ depolama tesisleri, su ve elektrik acil sorunları vardır.

Fethiye; Fethiye Yat Turizmi Yana ma Yeri, Fethiye Đskelesi (2 gemi kapasiteli), Milas; Güllük Limanı, Datça, Gerince Tali Turizm Limanı, Gerince Balıkçı Barına ğı, Köyce ğiz, Köyce ğiz Balıkçı Barına ğı, Ortaca; Dalyanköy Rıhtımları, Dalaman; Terkasan Mahmuzları bulunmaktadır.

Genel Sorunları

Đ letme Güçlükleri; profesyonel kadro ihtiyacı büyüktür. Elektrik, su, yakıt gibi altyapı hizmetleri ya yok ya da yetersiz, özel marinalarda bu sorun ortadan kalkmı tır. Disiplinli ve periyodik denetim yapılamamakta, özel marinalar dı ında söz konusu liman ve barınaklar altyapı yönünden oldukça sınırlı ve güvenlik problemleri var (Kıyı Envanteri, 1998).

4.1.6. Turizm

Turizm, döviz kazandırıcı ve istihdam yaratıcı özelli ği ile ekonomik, insanların dinlenme ihtiyacını kar ılayan ve farklı kültürleri bir araya getiren yönleriyle sosyo-kültürel, yarattı ğı kaynak kullanımı talepleri ile çevreyi önemli boyutta etkileyen bir sektördür.

Turizm geli mesinin, ülkemizde görüldü ğü gibi çok süratle meydana gelmesiyle, planlama, teknik altyapı ve i letme sistemlerinin, yasal, yönetsel ve politik yapının bu

149 geli meye ayak uyduramaması, çevreye etkilerin çarpıcı bir ekilde ortaya çıkmasına neden olmu tur. Turizm alanlarında görülen mevsimsel nüfus artı ından dolayı, mevcut altyapının yeterli olmayı ı nedeniyle olu an deniz ve yeraltı suyu kirlenmesi, çöplerin neden oldu ğu kirlilik, gürültü, trafi ğin artı ı ve hava kalitesinin bozulması, peyzaj tahribi ve betonlama ile gelen görsel kirlilik, bu tür etkilerin ba lıcalarıdır (Ongan, 1997).

Mu ğla ili, turizm bölgesi olması nedeniyle bu olumsuzlukların hepsini birden ya amaktadır. Yata ğan ve Kavaklıdere Đlçeleri haricindeki di ğer ilçelerde turizm potansiyeli oldukça geli mi tir. Turizm Đ letme Belgeli tesisler dı ında, a ğırlı ğı Bodrum, Marmaris ve Fethiye Đlçelerinde olmak üzere Belediye Belgeli 1767 adet, turistik belgeli, 400 adet konaklama tesisi ile mevcuttur (Mu ğla Đl Çevre ve Orman Müdürlü ğü Birifingi, 2006). Đlde, her yıl Türkiye E ğitim ve Çevre Vakfının koordinasyonu ile verilen Mavi Bayrak almı plajlar vardır. 2.167 adet konaklama tesisi ile turizm bakımında ülke ekonomisine önemli katkılar sa ğlamaktadır (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003). Türkiye, tarihsel ve do ğal de ğerler açısından zengin bir ülke oldu ğundan, nu zenginlik, turizm sektörünün 1980'lerden bu yana en hızlı geli en sektör haline getirmi tir. 1980 yılında tüm ülkenin 326 milyon ABD Doları olan turizm gelirleri, bugün sadece Mu ğla’da 1500 milyon USD dolarına kadar çıkmı tır.

Ülkemizde turizmin daha çok kıyı alanlarını ilgilendiren bir olgu olmu tur. Ülkemiz turizm yatak kapasitenin %7si Ege Bölgesi, %25’i Akdeniz ve %2’si Marmara bölgesindedir. Đkincil konutlara yönelik yatırımlarda aynı bölgele de yoğunla maktadır (Erginöz, 1998). Turizm sektörü ile birlikte kıyı illeri a ırı bir ekilde büyümü , özellikle kıyıda kurulan kentler yo ğun bir nüfus baskısına u ğrayarak nüfusları kat kat artmı tır. Yaz aylarında ise bu artı daha da katlanarak sürmektedir (Arkon, 1989-a).

Bacası sektör, geli menin dinami ği, do ğaya saygılı bir kalkınma olarak de ğerlendirilen turizm sektörünün de üphesiz olumsuz ve bulundu ğu alanında sorunları vardır. Bu konuyu kıyı alanları açısından olumlu ve olumsuz olmak üzere iki noktadan de ğerlendirmeye ve Mu ğla’nın sorunlarını ortaya koymaya çalı aca ğız.

Öncelikle kıyı alanlarının turizm üzerindeki olumlu etkisi; Türkiye bilindi ği gibi Anadolu ve Trakya gibi iki büyük yarımada üzerinde kurulmu tur. Bu bölge tarihten beri hep önemini korumu tur. Mu ğla’da, ülkemizin en uzun kıyısına sahiptir. Bu nedenle üzerinde

150 kurulan medeniyetlerin bıraktı ğı kültür zenginlikleri ve kıyı kenti olmasından dolayı deniz altı kültür zenginliklerine sahiptir. Do ğal ve ekolojik yapısı itibari ile de bozulmamı ender yerlerdendir. Halkın, gelen yabancıya kar ı antipatik olmayı ı bir ba ka olumlu etkendir. Tüm bu de ğerler turizmin, Mu ğla’da a ırı bir ekilde geli mesine ve beraberinde hizmet sektörünün geli mesine neden olmu tur. Turizm yatırımları ve tesisleri daha çok kıyı alanlarında konu landırılmı tır. Đlin di ğer iç kısımlarına bile buralardan destek yapılmaktadır.

Đkinci olarak olumsuz etkisine bakarsak, kıyı alanlarındaki turizm daha çok yaz aylarında etkindir. Güne ve deniz bile eni kıyı alanlarındaki turizmin felsefesidir. Bu nedenle yapılan büyük turizm yatırımları ve tesisler kı aylarına atıl kalmaktadır. Altyapı için gerekli olan ve merkezi idareden gelen kaynak, sürekli nüfusa göre belirlendi ğinden, yerel yönetimler altyapı için kaynak bulamaz olmu lardır. Devamlı nüfusu 2-3 bini geçmeyen ikinci konutların bulundu ğu kıyı alanlarında belde belediyeleri kurulmu , bir çok eksikle hizmet vermeye ve çarpık kentle meye yöneltmi tir. Mu ğla kıyı alanları, koruma altında olan alanlar haricinde betonla maya do ğru gitmektedir.

Turizmin kıyı alanları üzerindeki olumlu etkileri yadsınamaz. Kıyı alanlarına yapılan turizm sektörü yatırımları, tesisleri, ilde sosyo-ekonomik yapıyı geli tirmi , nüfus, ticaret, kentle me, üniversite, istihdam vb alanlarda artı de ğerler katmı tır. Kıyıların önemli oldu ğunu ortaya koymu tur. Do ğal dengenin korunmasını sa ğlayacak, sivil toplum kurulu ları ve programların olu masına alt yapı yapmı tır. Kültürel mirasın, dünya ile payla ılmasına ve bu mirasın de ğerlerinin ortaya konmasındaki rolü de göz ardı edilemez. Bunun yanında Mu ğla ili halkını bilinçlenmesine katkıda bulunmu tur.

Tüm bunların yanında kıyı alanları üzerindeki olumsuz etkileri de vardır. Turizm geli mesinin, Mu ğla ilinde çok süratle meydana gelmesiyle, planlama, teknik altyapı ve iletme sistemlerinin, yasal, yönetsel ve politik yapının bu geli meye ayak uyduramaması, çevreye etkilerin çarpıcı bir ekilde ortaya çıkmasına neden olmu tur.

Turizm alanlarında görülen mevsimsel nüfus artı ından dolayı, mevcut altyapının yeterli olmayı ı nedeniyle olu an deniz ve yeraltı suyu kirlenmesi, çöplerin neden oldu ğu kirlilik, gürültü, trafi ğin artı ı ve hava kalitesinin bozulması, peyzaj tahribi ve betonlama ile gelen görsel kirlilik, bu tür etkilerin ba lıcalarıdır.

151 Đl de yapılan konaklama ve hizmet üniteleri turizm alt yapısı in aatları sonucu bitkisel topra ğın ve bitki örtüsünün yok olması, erozyon, turizm trafiği (araç ve insan olarak) sonucu toprak sıkı ması ve bitki örtüsünün tahribi, yaban hayatinin azalması veya sona ermesi, artan su gereksinimini kar ılamaya yönelik veya rekreatif uygulamalarla, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının hidrolojik özelliklerini de ğiime u ğratmı tır. Bu da ayni zamanda dolaylı olarak flora ve faunayı etkilemi tir (Ongan, 1997).

Kıyılardaki yapıla ma, plaj erozyonu ve kumul stabilizasyonunun bozulmasına neden olmu tur. Bu durum ise ekolojik denge üzerinde olumsuz etki meydana getirmi tir.

Sulak alanların ve bataklıkların tamamen de ğiikli ğe u ğratılması ve bunların yerine dip taraması, geni letme veya doldurma yapılarak, kanallar, rekreasyon alanları, marinalar, hatta yerle im alanları yapılmı, yollar açılmı tır.

Tarım arazileri üzerinde, tarım dı ı yapılar kurulmasına, yollar açılmasına neden olmu , tarımın yetersiz kalması ile de yeni tarım arayı ları içerisinde çorak arazilerin kullanılması, erozyon, orman tahribine neden olmu tur.

Alternatif turizm arayı ları da deniz ve do ğal ortamın dı ına çıkamadı ğı için kıyı alanlarında, atıksu ve çöp kirlenmesi, do ğal peyzajının bozulması, tarihi eserlerin tahribi, gürültü, kalabalık, araç tekerlekleri ve insanların yürümeleri ile toprak sıkı ması ve bitki örtüsünün yok olması gibi olumsuz etkiler meydana getirmi tir.

Turizm, balıkçılık sektörü özellikle kültür balıkçılı ğı üzerine de olumsuz etkileri bulunmaktadır. Ancak balıkçılık sektörünün de turizm üzerindeki olumsuz yönleri yadsınamaz.

152

V. GENEL DE ĞERLEND ĐRME VE SONUÇ

Đnsano ğlu bencil merkezi etrafında, ekonomik dü üncelerle, do ğal dengeyi bozmaya, yok etmeye çalı maktadır. Bunun bilincinden yoksun olan bireylere, do ğayı ve bulundu ğu ortamı koruma bilincinin verilmesi, gelece ği ile birlikte bulundu ğu sosyal, ekonomik, kültürel ve do ğal alanın planlamasının yapılmasının ö ğretilmesi, planlama yaparken de bulundu ğu ortamda bulunan tüm verileri de ğerlendirerek, çevresine zarar vermeden refahının artırılması, toplum içinde sürdürülebilir bir kalkınma modelinin olu turulması gerekmektedir. Kıyı alanlarının planlaması bu tarzdan bir ö ğreti olmalıdır.

Ülkemizde kıyı alanları yönetimi daha yeni kavramdır. 1991’de Đzmir Çe me’de düzenlenen “Türkiye Kıyı Alanları Toplantısı” ile gerçek manada gündeme gelmi tir. Dünya Bankasının deste ği ile hazırlanan Türkiye Kıyı Alanları Yönetimi raporu, kıyı alanları konusunda ya anan sorunlar, mevzuat yetersizlikleri, bo lukları, kurusal yapıların sorunları ele alınmı tır.

Türkiye’de kıyı alanlarına ili kin geni kapsamlı bir yasa ve buna ili kin özel bir kurumsal yapı olmayı ı nedeniyle kıyı alanlarında çok sayıda yetkili ve görevli kurum bulunmaktadır. Bu bakımdan birçok kurulu un yetkileri örtü mekte ya da yetki bo lukları bulunmaktadır. Ülkemizde kıyı alanlarının yönetimine ili kin havza ya da alt bölge ölçe ğinde bazı projeler hazırlanmı , ancak ülkesel veya bölgesel düzeyde bir kıyı yönetimi programı hazırlanarak ya ama geçirilmemi tir.

Ülke kaynaklarının rantabl olmayan kullanımı, ekonomi için önemi göz önüne alındığında, kaynakların heder olmasına, çevrenin tahribatına, konumuz olan kıyı alanlarının geri döndürülemez bir ekilde bozulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle kıyı alanını koruma ve rehabilitasyonuyla ilgili ulusal politika ve stratejilerin bir an önce gelitirilmesi, bu yönde öncelik verilmesi gerekmektedir.

153 Kıyı alanına ili kin yasal ve kurumsal çerçeve; ülkede ve bölgede sürdürülebilir geli menin sa ğlanması sürecinin bir parçasını olu turmalı ve bu yönetim süreci ile araçlarının uygulanmasındaki yaptırımı geli tirilmelidir.

Kıyı alanlarında ya anan sosyo-ekonomik ve do ğal süreçler ile yaygın, karma ık, birbirini etkileyen, yarı an kullanımlar ve aktivitelerin varlı ğı kar ısında bu alanlarda karar verme, yatırım, kontrol ve izleme faaliyetlerini ulusal ve yerel düzeyde yapan kurumların gereklili ğinden hareketle Mu ğla Kıyılarını kapsayan, kıyı alanına özel bir yönetim yakla ımı süreci benimsenmelidir.

Mu ğla Đli ve Đlçeleri Bütünle ik Kıyı Alanları Yönetim Planlaması ile ilgili Öneriler;

Kıyı alanlarının uzunlu ğu ve çe itlili ğiyle, bu alanlarımızda bulunan do ğal kaynaklar ve kültürel de ğerlerden dolayı ülkemizin en anslı bölgelerinden birisi olan Mu ğla ilinde bütünle ik kıyı yönetiminin, ilin ve ülkemizin ekonomik ve kültürel geli mesi, insanlarımızın bugünkü ve gelecekteki varlıklılık durumları ve mutlulukları açılarından büyük önem ta ımaktadır.

Đlin kıyı alanlarının planlaması yapılırken ilk öncelikle, ilin kıyı alanlarının tamamının kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi gerekmektedir. Kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesinde kar ıla ılan sorunların ortadan kaldırılması ve yargıya intikal ettirilerek yeniden veya mükerrer tespitinin önüne geçilmesi gerekmektedir.

Đkinci olarak kıyı alanlarında yetki sahibi olan kurum ve kurulu ların yetki alanlarının kesin olarak belirlenmesi ve kullanımlarının tespit edilmesi gerekmektedir. Bunun içinde kıyı alanlarının kullanan tüm kurum, kurulu , sivil toplum örgütleri ve akademik ve bilimsel örgütlerin konsensus olu turarak ortak çözüm üretmeleri gerekmektedir.

Üçüncü olarak ta kıyı alanlarının dengeli ekilde kullanım ve korunması tüm kurum ve kurulu , akademik, bilimsel çevreler ve sivil toplum örgütlerinin içinde bulunaca ğı olu umun hazırlayaca ğı ve merkezi otorite yönetiminde, Mu ğla Đli Kıyı Alanları Yönetim Modelinin

154 ortaya konup, benimsenerek, uygulanmasına geçilmesi ve denetiminin yapılması gerekmektedir.

Ayrıca Mu ğla Đlini de ilgilendiren, denizlerin kirleticilerden korunması, orman yangınlarının önlenmesi vb durumlar için acil eylem planlarının hazırlanmalıdır.

Tüm bu açıklamalar ı ığında yapılması gereken ve kıyı alanları yönetim modeline katkı sa ğlayaca ğı dü ünülen görü ler a ağıda verilmi tir.

Kıyı Kenar Çizgisinin Tespiti;

-KKÇ tespitlerinde de ğiik bölgelerde benzer hatalar görülebilmektedir. Hataların ço ğunlukla hangi konularda ve hangi özellikteki kıyılarda yo ğunla tı ğı ve nedenleri konularında sonuç çıkarmaya yarayacak istatistikî veriler bulunmamaktadır.

KKÇ tespitlerinde hataların önlenmesi amacıyla, geri gönderilen tespit sayısı, hataların nedenleri, hangi özellikteki kıyılarda yo ğunla tı ğı gibi konularda istatistikî çalı ma yapılmasının ve elde edilecek sonuçlara göre komisyon üyelerinin e ğitilmesinin uygun olaca ğı dü ünülmektedir.

-KKÇ’nin tespit edildi ği halihazır harita paftaları bulunması gereken kurumlarda genellikle bulunmamakta, bu durum mükerrer tespit riskini ta ımaktadır.

Onaylı KKÇ pafta örneklerinin ilgili kurumlara gönderilmesinin takibini ve bu kurumlarda düzenli ar ivlenmesini sa ğlayacak bir sistem olu turulmalıdır .

-KKÇ tespitleri idari ve adli yargıya konu olmakta, mahkemeler aynı tespit için farklı kararlar verebilmekte, bu durum uygulamada tereddütlere yol açmaktadır. Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğının taraf olmadı ğı davalarda mahkeme kararı ile tespit edilen veya de ğien KKÇ konusunda Bakanlı ğın bilgisi bulunmamakta, bu durum mükerrer tespit yapılmasına, uygulamada sorunlar do ğmasına ve yeni hukuki ihtilafların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır.

KKÇ tespitleri konusunda mahkemelerin farklı kararlarının yol açtı ğı tereddütlerin giderilmesi için konunun yasal bir düzenlemeyle çözülmesinin yararlı olaca ğı

155 dü ünülmektedir. Mahkemelerde KKÇ’nin konu edildi ği dava sonuçlarının Bayındırlık ve Đskan Müdürlü ğüne ula tırılması sa ğlanmalıdır.

-Tapu iptal davalarının KKÇ tespitlerinden uzun zaman sonra açılması, bu zaman içerisinde veya KKÇ tespitinden önce tapu kaydına dayanan ve yasal prosedüre uygun olarak kullanımda bulunan ta ınmazların tapularının herhangi bir bedel ödenmeksizin iptali, Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesine kadar uzanan hukuki ihtilaflara yol açmaktadır.

KKÇ tespitlerinin kadastro çalı malarından önce veya e zamanlı olarak yürütülmesinin, KKÇ tespitlerinin tapuda görülebilmesi için gerekli düzenleme ve koordinasyonun sa ğlanarak tapu i lemlerinde ilgililerin kıyıda kalan ta ınmazlar konusunda uyarılmasının bu alandaki mülkiyet ihtilaflarını azaltaca ğı dü ünülmektedir. KKÇ tespitinden önce geçerli tapu kaydına dayanarak ve yasal artlara uygun olarak edinilen mülkiyetlerin sonradan kıyıda kaldı ğının tespit edilmesi nedeniyle tapuların iptal edilmesi tapu sicillerine güvenerek i lem yapanların ma ğduriyetine yol açtı ğından bu alanda yasal düzenlemeye ihtiyaç oldu ğu dü ünülmektedir.

Planlama;

-Ülkemizde kıyı alanlarının planlamasında, farklı kurumlar söz sahibidir. Kıyı alanlarının aynı özelliklere sahip bulunmasına ra ğmen, planlamalarının farklı kurumların yetki alanlarına girmesi ve yapılan planların bu kurumlar tarafından onaylanıp yürürlü ğe girmesi, bütüncül kıyı alanları planlamasını sekteye u ğratmaktadır. Farklı kurumların yaptıkları planlara kar ı, aynı bölge üzerinde söz sahibi olan di ğer kurumlarca yapılan planların iptali için yargıya gitmekte, dolayısıyla yetki karga ası planlama sürecinin uzamasına neden olmaktadır. Dolayısıyla yasa ve yetki bo lu ğunun varlı ğı, plansız yapıla maya ve kullanıma neden olmaktadır. Mu ğla Đli kıyı alanlarının planlaması için de aynı durum söz konusudur. Mu ğla Đlinin kıyı alanlarının planlamasında söz sahibi kurumlar olarak, ba ta valilik, belediyeler olmak üzere, Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı, Çevre ve Orman Bakanlı ğı, Kültür ve Turizm Bakanlı ğı, Tarım Bakanlı ğı, Ula tırma Bakanlı ğı, ÖÇKK, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, Denizcilik Müste arlı ğı, Sahil Güvenlik Komutanlı ğı, Milli Savunma Bakanlı ğını sayabiliriz. Bunun yanında planlamada söz sahibi veya danıman olarak görev yapan, mimarlar odası, ehir plancıları odası gibi odalar ile sivil toplum

156 kurulu ları gibi de ğiik kurum ve kurulu larda kıyı alanlarının planlamasında müdahil olmaktadır.

Bu karma anın giderilmesi için kıyı alanlarında planlama yetkisini, da ğınık yapıdan kurtarmak, sadele tirmek için yasal düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır. De ğiik kanunlarda farklı kurumlara tanınan planlama yetkisinin tek düzenleme çatısı altında toplanması, yetkilerin bu alanda uzman bir kuruma bırakılmasının uygun olaca ğı dü ünülmektedir. Bu kurumun koordinasyon kurumu (bir çe it üst kurul) eklinde çalı ması, bu kurum tarafından, kıyı alanları yönetimiyle ilgili eylem, koruma ve geli me planlarının olu turulmasında ve bu planların uygulanmasında, halkın bilinçlendirilmesi, yerel ve ulusal sivil toplum kurulu ları, Mu ğla Üniversitesi ve di ğer Üniversitelerin konuyla ilgili uzmanlarının yanısıra kıyı alanlarını kullananları temsil eden yerel birliklerin etkin rol almalarının sa ğlanması, di ğer yönetimlerle de sorumluluk ve yetki verilerek “birlikte yönetim ve denetim” uygulamaları yapılması uygun olacaktır.

Ayrıca Mu ğla ili kıyı alanlarının planlanması amacı ile Mu ğla Kıyıları alanlarının planlanması, kontrolü ve denetimi amacı ile özel yasa çıkartılması yerinde olacaktır. Bu özel yasanın di ğer iller için illerin kıyı özelliklerine göre düzenlenebilece ği açıktır. Zira her ilin kendisine ait kıyı özellikleri ve kullanım ekilleri mevcuttur.

-Sa ğlıklı planların yapılabilmesi, planlanacak alana ili kin haritaların ve di ğer verilerin do ğru ve güncel olarak elde edilmesi ile yakından ilgilidir. Bu alanda kurumlar arasında bilgi payla ımının yeterli olmadı ğı anla ılmaktadır. TAU’da bulunan mevcut 1/25.000’lik paftaların çok eski oldu ğu, güncel haritalara ihtiyaç duyuldu ğu, ancak bu nitelikteki haritaların bunları üreten kurumlardan bedelsiz alınamadı ğı anla ılmı , bütçelerinde ise harita alımı için ödene ğin bulunmadı ğı Sayı tay Ba kalı ğı denetçiler tarafından belirlenmi tir. Bu nedenle yapılacak planlamalarda mükerrerli ğin ya anması olasıdır. Mükerrerli ğin önlenmesi ve sa ğlıklı bir planlama yapılabilmesi için güncel verilerin elde edilmesi gerekmekte, bunun için ise tüm yerel kurululardan, ellerinde bulunan bilgileri payla maları için yazı malar yapılması, bilgilerin Bilgi Toplama Merkezi oluturularak, ana bilgi kayna ğından di ğer kurum ve kurulu ların yararlanmasının sa ğlanmalıdır.

157 -Mu ğla Kent Bilgi Sistemi olu turulması amacıyla, hava foto ğraflarından yararlanarak hâlihazır haritalar hazırlanmalı, bunların üzerine kadastral haritalardan yaralanılarak mülkiyet bilgilerinin aktarılmalı ve KKÇ’ nin i lenmesi gerekmektedir.

-Hangi kıyıların ne tür kullanıma uygun oldu ğuna ve kıyıların özelliklerinin tespitine yönelik ara tırmalar yapılmalı, planlama çalı malarında kullanabilecek veriler ilgili kurumlardan alınmalı, eksik olan bilgilerin bir an önce tamamlanmasına çalı ılmalı, planlama çalı malarının yapılabilmesi için gerekli olan kıyı kenar çizgisi tespitlerinin ne kadarının yapıldı ğı, paftalara ne ölçüde do ğru aktarıldı ğı ile ilgili Veri Bilgi Sistemi olu turulmalıdır.

-Kıyı alanlarının planlanmasında koruma - kullanma dengesinin sa ğlanamadı ğı, kullanma amacının öne çıktı ğı görülmektedir. Planlama yetkisine sahip kurumların mevzuatlarında, kıyıların özelliklerini bozucu ve yıpratıcı bir ekilde kullanılamaması, bu kaynakların korunması, olumsuz etkileri olan faaliyetlerin belirlenmesi, ekolojik dengenin korunması, çevredeki canlı hayatın olumsuz etkilenmemesi gibi koruma amacına yönelik hükümlerin yer almasına kar ın uygulamada bu hükümler yeterince dikkate alınmadı ğı anla ılmı , bu nedenle planlama yaparken koruma ve kullanma dengesinin gözetilmesi gerekmektedir.

Denetim;

-Kıyı alanlarında farklı kurumlar de ğiik açılardan denetim yapmaktadır. Bu durum, kendi mevzuatları açısından denetim yapan kurumların, kıyı ihlallerini önlemeye yönelik uygulamaları di ğerlerinden beklemesine ve kıyı alanlarındaki usulsüz uygulamaların devam etmesine yol açmaktadır.

Kıyılardaki uygulamaların etkin bir ekilde denetlenebilmesi için kurumların görevden kaçınmasını önlemeye, denetim sistemini sadele tirmeye yönelik yasal düzenlemelere, yetki ve görevlerin açık, net bir ekilde belirlenmesine ihtiyaç bulundu ğu dü ünülmektedir.

158 -Kıyılarda denetim yürüten bazı belediye elemanlarının kıyı mevzuatı konusunda yeterli bilgileri bulunmamaktadır. Kıyılardaki uygulamaların, hangi artlarda yapılaca ğı bilinmeden mevzuata uygun olup olmadı ğ ının tespiti mümkün de ğildir. Bir kısım belde belediyeleri denetim yetkilerinin sınırları konusunda tereddütler ya amaktadırlar.

Belediyelerin elemanlarına Đçi leri Bakanlı ğı veya TAU tarafından kıyılarda hangi uygulamaların ne gibi artlarla yapılabilece ği, bu alanlarda denetimin nasıl yürütülmesi gerekti ği, kıyıların do ğal yapısını bozan, zarar veren usulsüz eylemlere kar ı ne gibi i lemler yapılaca ğı konularında e ğitim verilmeli, belediyelerin benzer konularda uygulama birli ği içinde olması sa ğlanmalıdır.

-Kıyı ihlalleri ço ğu yerde teknik imkânsızlıklar nedeniyle giderilememekte, kamu kurumları arasında koordinasyon ve yardımla ma sa ğlanamamaktadır. Ancak tutanak ve yazı malarda ileri sürülen imkânsızlıkların neler oldu ğu, ne gibi i makinesi veya donanıma ihtiyaç duyuldu ğu genellikle belirtilmedi ğinden bu husus, siyasi ve sosyal baskılar kar ısında kıyı ihlallerini önlemekte zorlanan belediyelerin savunma nedeni olarak ba vurdu ğu bir yol olarak de ğerlendirilmektedir. Yasal ve idari prosedürün uzaması, kıyı alanlarına usulsüz müdahalelerin devam etmesine yol açmaktadır.

Kıyılardaki ihlallerin izlenmesi, mahkeme kararlarının uygulanması, kurumlar arası ibirli ği ve koordinasyonun sa ğlanmasına yönelik faaliyetlerin valilikler bünyesinde olu turulacak birimlerce yürütülmesinin bu alandaki çalı maların etkisini artıraca ğı dü ünülmektedir.

-Kıyılarda düzenli denetim yapılmadı ğından usulsüz yapıla malar ile zarar verici eylemlerin önemli bir kısmı bu alanları kontrol etmekle görevli idarelerin bilgisi dı ında gerçekle mekte, hangi bölgede ne ölçüde kıyı ihlali oldu ğu bilinememektedir. Ba langıç aamasında önlemeyen bu tür eylemlerin sonradan giderilmesi bazı yerlerde imkânsız bir hal almaktadır.

Kıyıların etkin bir ekilde izlenece ği, mevzuata aykırı uygulamalar ile kıyılara zarar verici eylemlerin takip edilebilece ği, bu eylemlerin sayısı, ekli, alanları, kıyıya ne gibi etkilerde bulundu ğu, yapılan yasal i lemler konularını kapsayan bir kıyı bilgi sistemi

159 olu turulmalıdır. Bu bilgi sisteminin olu turulmasına kıyı ile ilgili üniversite, sivil toplum örgütleri ve halkın katılımı sa ğlanmalıdır. Đçi leri Bakanlı ğı’nın, belediyelerin kıyılardaki kontrol görevlerini ne ekilde yürüttükleri konusunda yaygın denetim yapmasının yararlı olaca ğı dü ünülmektedir.

- Kıyıların do ğal yapısını bozan kullanım ekillerinin ecrimisil veya kiralama yollarıyla devam ettirilmesi, bu durumun yaygın bir hal almasına, i gallerin sayı ve alan olarak artmasına, kıyıların e it ve serbest kullanım imkanının sınırlanmasına neden olmaktadır.

Kıyıların do ğal yapısını bozan kullanımların ecrimisil veya kira uygulamalarıyla devamına izin verilmemeli, kıyılardan herkesin e it ve serbest yararlanma hakkını ortadan kaldıracak veya sınırlandıracak ekilde kira uygulaması yapılmamalıdır.

-Kamu kurum ve kurulu ları da kıyıları mevzuata aykırı, do ğal yapıyı bozan ve zarar verici ekilde kullanmaktadır.

Kamu kurumlarının, kıyı ihlallerinden kaçınmasının ve mevcut ihlallerini kaldırmasının bu alanda hem iyi uygulama örne ği te kil edece ği hem de kıyı alanlarındaki di ğer ihlallerin kaldırılması çalı malarını olumlu etkileyece ği dü ünülmektedir.(Sayı tay, 2006)

-Korunan kıyı alanlarımızdan sorumlu birimlerin, Đl Çevre ve Orman Müdürlü ğü’nün olanakları, bu kurumlarımıza verilen sorumluluklarla orantılı olacak düzeye yükseltilmeli, bu kurumların yönetim çabalarına sivil toplum örgütlerini ve özel sektör temsilcilerini olabildi ğince katılmasının sa ğlanması(Mu ğla Đli Kıyı Alanlarının Yönetim Sorunları Sempozyumu, 2005);

Eylem Planları;

- Akdeniz ve tüm dünya denizlerinde yapılan ara tırmalar deniz kirliliğinin %70 den fazla bir oranının kara kökenli oldu ğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle deniz kirlili ği önemli ölçüde denize do ğrudan yapılan atık su de arjları ve akarsuların ta ıdı ğı kirlilikten kaynaklanmaktadır. Tarımsal etkinlikler, nehir ve akarsuların denize ta ıdı ğı kirleticilerin en

160 büyük kayna ğını olu turmaktadır. Hızlı nüfus artı ına ve turistik tesis yapıla masına, ikinci konut in aatı artı ına sahne olan, böylece bunların getirdi ği kirlenmeye ve ekosistem bozulmalarına maruz kalan Mu ğla kıyı alanlarında ve denizel çevrede geni çaplı kirlilik ile ilgili çalı ma yapılması, Akdeniz foku, deniz kaplumba ğaları ve çe itli deniz canlıları ile Ölüdeniz, Dalyan gibi özellik gösteren bölgelerin özel koruma altına alınması gerekmektedir.

-Kirlilik yaratıcı olayla etkin mücadele için, kamu veya özel ilgili muhtelif organlar arasında örgütsel ili kileri içeren hazırlıklı olma ve müdahale ile ilgili ulusal bir planın hazırlanması son derece önemlidir. Ulusal mevzuatımıza göre çevre kirlili ğinin önlenmesi ile ilgili her türlü tedbirleri almak, acil durum planları yapmak, konuyla ilgili kurum ve kurulularla koordineli çalı mayı yaparak müdahale etmek Çevre ve Orman Bakanlı ğı’nın sorumlulu ğundadır. Bakanlık, 1996 yılında Bölgesel ve Mahalli Deniz Acil Müdahale Planlarının hazırlanması için genel esasları belirlemi tir. Bakanlı ğı’na göre hazırlanacak olan bu planın amacı; “Karasularımız, Marmara Denizi ve Bo ğazlar ile münhasır ekonomik bölge için de veya biti ik bölgesinde, gemi ve her türlü deniz araçlarının kazaları, bu araçlardan yapılan kasti bo altımlar, yük transferleri ile petrol ve maden çıkarma ve i letme faaliyetleri sırasında meydana gelen deniz ortamını etkileyen ve ekolojik dengeye zarar verebilecek muhtemel kirlili ği önlemek veya olu an kirlili ği azaltmak ve gidermek amacıyla uygulanacak müdahale ve mücadele esasları ile yetki ve sorumlulukları belirlemektir.” Çevre ve Orman Bakanlı ğı, belirlenen genel esaslar do ğrultusun da denize kıyısı olan il valiliklerine bölgesel ve mahalli acil müdahale planlarının hazırlanması talimatını vermi tir. Ulusal acil durum planlarının, ulusal v e uluslararası uygulamalardan çıkarılan dersleri dikkate alması gerekir. Ayrıca, plan sürekli olarak gözden geçirilmeli, geli en artlara uygun olarak revize edilmelidir. Ulusal acil durum planının ba arıyla uygulanması, planın yıllık hedeflerinin ve eylem planlarının olmasına ba ğlıdır. Plan, kirlilik yaratıcı nitelikteki farklı senaryolara göre hazırlanmalı ve planın uygulanabilirli ği periyodik olarak yapılan tatbikatlarla test edilmelidir. Olu turulacak acil durum planlarının olayın boyutuna ve senaryolara göre hazırlanması gerekir. Zira her olay aynı boyutta ve nitelikte de ğildir. Küçük bir kirlilik yaratacak olayda yerel imkânlar yeterli olabilece ği gibi, çok büyük bir kirlilik yaratacak olayda yeterli olmayabilir. Bu durumda kamusal ve özel bütün ulusal imkânlara, hatta uluslararası imkânlara ihtiyaç duyulabilir. Bu nedenle planların olayların boyutuna göre çe itli alternatifleri dikkate

161 alacak ekilde hazırlanması gerekir. Ulusal acil durum planının uygulanabilirli ği yeterli araç ve gerecin varlı ğına ba ğlıdır. Bu araç ve gereçlerin gereken yerde ve uygun kalitede olması gerekir. Ayrıca, bu araç ve gereçleri kullanabilecek Acil Durum Planları ve Kirlili ğin Temizlenmesi yeterlilikte personel bulunmalı, bu personel ilgili konuda e ğitilmi ve bilgilendirilmi olmalıdır.

-Denizde ve kıyı alanlarında, ekolojik ve fiziksel planlama ve çevre yönetimine konu olan kıyı bölgesi içindeki mekanların, habitatların tespiti ile kıyı özelliklerini belirleyen kapsamlı bir ara tırma-geli tirme çalı masının yapılmadı ğı görülmü tür.

Bu amaçla e ğitim, laboratuar çalı ması, envanter hazırlanması, çevre kirlili ği izleme programı, ara tırma teknikleri geli tirilmesi ve uygulanması yerinde olacaktır.

-Mu ğla kıyı ilçe ve belde belediyelerinin, Kıyı Ege Belediyeler Birli ğine üye oldukları bilinmekle beraber, söz konusu örgütün etkin olmadı ğı da açıktır. Ayrıca geni çapta bir örgüt olan Kıyı Ege Belediyeler Birli ği, yerel düzeyde etkili de olamamaktadır. Bu nedenle Mu ğla Kıyı Đlçe ve Belde Belediyeler Birli ği olu turulmalı, bu örgüte, bölgenin planlaması yapılırken etkin görev yüklenilmeli, Belediye Ba kanlarının, yılda belirli aralıklarla toplanarak, bölgenin yönetimi ile kararlar alınması ve uygulanmasının sa ğlanması, kararları uygulamayan belediyelere yaptırım uygulama yetkisini verilmesi gerekti ği dü ünülmektedir.

-Rekabet gücü yüksek ve verimli bir turizm ekonomisinin geli tirilebilmesi, kent ya ayanları ve turistler için mümkün olan en iyi sosyal çevrenin meydana getirilmesi, do ğal ve kültürel de ğerlerin korunması ve süreklili ğinin sa ğlanması için do ğal, ekolojik, tarihi ve kültürel çevrenin korunması, rehabitilasyonu ve geli tirilmesi, hassas bölgeler ve tarım arazilerinin korunması, denizel çevrenin kirletilmemesi, do ğayı korumak için turizm alanlarının belirli bölgelerde yo ğunla tırılması ve alt yapısının buna göre yapılması, bu alanın dı ına çıkılmasına izin verilmemesi, bu amaçla çevreye duyarlı Çevre Düzeni ve Nazım Đmar Planlarının yapılması uygun olacaktır.

-Ülkemizin ve kentin iki önemli gelir kayna ğı olan turizm ve balıkçılı ğın, kent vatanda ları için vazgeçilmez iki unsur oldu ğu, bu nedenle birbirleri ile olan çeki mesini sona erdirecek, bilimsel düzeyde çalı ma yapılarak, açıklık getirilmesi, konuyla ilgili çevresel etki

162 de ğerlendir (ÇED) raporları hazırlanırken ve de ğerlendirilirken kıyı alanının özelli ğinin gere ği olarak tüm bilim (disiplin) dallarından ara tırıcı ve uzmanların yer alması, kıyı yeti tiricili ğinin neden oldu ğu çevresel etki ve değiimler önemsenmeli ve kontrol altına alınmalı, kaliteli yem kullanımı, kafes yerlerini uygun derinlikte olması, yer de ğiimi ve kıyı ötesi balık yeti tiricili ğinin te vik edilmelidir.

-Mu ğla Đli kıyı alanlarında yer alan en de ğerli do ğal kaynaklardan birisi tarım alanlarıdır. Çok sınırlı miktarlarda olan birinci sınıf tarım alanlarının, tarım dı ı amaçlarla kullanılmasına izin verilmemeli, tarım alanlarının korunması için yapılan yasal düzenlemelerin (tarım alanlarında tarımsal amaçlı yapıla manın en çok % 5 ile sınırlanması gibi), bu alanlarımızda otel, motel, villa gibi, yapının kuruldu ğu alanların yanı sıra kalan % 95’lik alanın da tarım dı ı kullanımına yol açan yapıla ma için kullanılmasına izin verilmemelidir (Mu ğla Đli Kıyı Alanlarının Yönetim Sorunları Sempozyumu, 2005);

-Su kaynaklarının korunmasında (su kalitesi, sel ve ta kınları önleyici, a ırı suyu toplayıcı özellikleri, yer altı su kaynaklarının beklemesi) ve biyolojik çe itlilik (yaban hayatı zenginlikleri) üzerindeki önemleri bilinmekle beraber, bu alanlarda önemli bir kirlilik ve tahribat mücadelesinin de yapılması gerekmektedir. Drenaj kanalları ve nehir yataklarından gelen kirleticiler, sosyo-ekonomik geli me aktiviteleri (nüfus artı ı, konut yapımı, tarım, endüstri gibi), ekosistemin oluturdu ğu organik olu umları çekme, yakma, kereste temini, yo ğun avlanma ya da balıkçılık ve benzeri yo ğun insan aktiviteleri, bu alanlar üzerinde olu an baskıların ba lıcalarıdır. Mu ğla kıyı bölgesindeki ekosistemlerin devamlılı ğı üzerinde sahip oldukları önemli etkileri nedeni ile korunması gereken hassas eko sistemleri BKAY içerisine dâhil edilmeli ve buralarla ilgili geni çaplı bilimsel ara tırmalar yapılarak, hassas bölgelerin özelliklerinin belirlenmesi, gerekirse yeni ÖÇK alanları belirlenmeli veya ÖÇK’ların alanları geni letilmeli, buralarda yapıla maya izin verilmemelidir.

-Mu ğla ilinde orman arazileri ÖÇKB içerisinde bulundu ğundan, orman vasfını yitirmi arazilerin oranı dü üktür. Bu alanların büyük ço ğunlu ğunun kıyıya yakın olan alanlarda bulunmaktadır. Bu alanların ekonomiye kazandırılması yerinde olacaktır, ancak bu alanlarda yapıla manın engellenmesi gerekmektedir. Ayrıca ormanların insan faktöründen korunması için Çevre ve Orman Bakanlı ğınca, Acil Eylem Planı geli tirilmeli, günün artlarına göre

163 sürekli güncellenmeli. Orman yangılarına kar ı, halk bilinçlendirilmeli, gerekli araç ve gereç yeterli ölçüde sa ğlanmalı, çalı anlar e ğitilmelidir.

-Sanayinin geli imini do ğrudan etkileyen Küçük Sanayi Siteleri (KSS) e ğitim imkânları açısından güçlendirilerek, küçük sanayici ve esnafın ihtiyacı olan nitelikli i gücü kısa yoldan yeti tirilmesi, in aatı devam eden KSS’lerin bir an önce faaliyete geçirilmesi, istihdam sa ğlamak, üretimde bulunmak, hammadde kullanımını arttırmak ve katma de ğer meydana getirmek gibi il ekonomisine sa ğlayaca ğı faydalar açısından oldukça önemlidir. Sanayinin geli mesinde önemli faktörlerden biri olan Organize Sanayi Bölgeleri çalı malarının hızlı bir ekilde bitirilmesinin sa ğlanması için tedbirlerin alınması, küçük esnaf ve sanayiciye bilgi ve teknoloji yardımı yapan KOSGEB’in Mu ğla’da bir biriminin olu turulması, i letmelerin bilgi konusunda eksikliklerin giderilmesi, Muğla’da hem küçük esnaf ve sanatkârların yapacakları yatırımların, hem de küçük ve orta ölçekli sanayi yatırımların plansız yapıla maya sebep olmaksızın, çevreye ve tarım arazilerine zarar vermeden gerçekle tirilebilmesi açısından KSS ve OSB yatırımlarının biran önce gerçekle tirilmelidir.

Đl sınırlarında bulunan ve hava ve çevreyi kirleten, Yata ğan Termik Santralinin baca filtre sistemi tamamlanarak deneme a amasında kullanıldı ğı anla ılmı , Gökova, Yeniköy Termik Santrallerinin de bir an önce baca filtre sistemlerinin tamamlanarak çalı ır duruma getirilmesi, bir an önce çevreye verdi ği Zaraların asgari düzeye indirilmesi gerekmektedir.

-Đlde mevcut zengin maden potansiyelinin verimli bir ekilde de ğerlendirilmesine yönelik bilimsel ara tırmalar yapılmalı, ilin ekonomisinde oldukça önemli olan mermercili ğinin geli imi için mermer i letmelerinin en önemli alt yapı sorunlarından olan yol ve enerji ihtiyaçlarının kar ılanması, alt yapı yetersizli ği ve çalı malarından kaynaklanan sorunların giderilmesi yönünde projeler geli tirilmesi, ilde, alt yapı yatırım projelerinin önümüzdeki yıllara göre projeksiyonu yapılıp, hedef planlarının gerçekle tirilebilmesi yönünde tedbirler alınması uygun olacaktır.

-Mu ğla Đlinin %26 gibi oranını kapsayan korunan alanlar ile bu alanlar içerinde S ĐT alanları ve kültürel varlıkların korunması amacı ile sorumlulukları kamusal, yerel ve sivil otorite tarafından payla ılan ve geni halk kitleleri tarafından benimsenen, ekonomik deste ğe

164 dayalı ve e ğitim boyutuyla sa ğlam ulusal bir koruma politikasının gereklili ği, bu amaçla olu turulacak politika için ulusal bir fonun ivedilikle olu turulması, bu fon öncelikli olarak korumanın ulusal bir politika olarak benimsendi ğini göstermesi bakımında halkın vergileriyle beslenmeli, ulusal fon kaynakları öncelikli olarak ço ğu dü ük gelirli halkın ya adı ğı ta ınmaz mülklerin onarım ve bakımları ile S ĐT alanlarında mülkü olanlar için ucuz kredi kullanımlarında de ğerlendirilmeli, ulusal fon için gerekli yasal düzenlemelerin olu turulmasında Mu ğla Milletvekilleri öncülük etmeli ve ilk çalı malara Mu ğla'dan ba lanması, özellikle Kentsel ve 3. derece Arkeolojik SĐT alanlarındaki tescilli mülklerde ya ayan dar gelirli vatanda lar, ekonomik olanaksızlıklar nedeniyle proje hazırlamada büyük sorunlar ya amakta ve ço ğu kez kaçak uygulamalara yönelmektedirler. Valilik Đl Özel idaresi ve belediyelerin bünyesinde olu turulacak teknik birimlerde bu tür sorunların nasıl aılabilece ği tartı ılarak stratejiler geli tirilmesi, Valilik ba kanlı ğında yerel yönetimlerle birlikte gerçekle tirilecek çalı malarla, ören yerlerinin sürekli kontrol altında tutulması, kaçak uygulamalardan korunması ve buralara yakin yerlerde ya ayan yerli halk tarafından sahiplenilmesini sa ğlayacak e ğitsel etkinlikleri de kapsayan stratejiler geli tirilmesi gerekmektedir.

-Mu ğla Đli Bütünle ik Kıyı Alanları Yönetim Planın yapılması ve uygulanması için maddi kayna ğın, merkezi idare bütçesi ile yerel idarelerin bütçelerinden ve yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, mesleki örgütlerden ve uluslararası kurulu lardan ( Dünya Bankası veya Avrupa Birli ği Fonundan) yardım alınarak desteklenmesi Mu ğla Đline her yönü ile katkı sa ğlayacaktır.

Avrupa Toplulu ğunun Avrupa-Akdeniz Ortaklı ğı (Euro-Mediterranean Partnership) çerçevesinde yürüttü ğü MEDA Programının alt programlarından birisi olan Kısa ve Orta Dönem Öncelikli Çevresel Eylem Programı (Short and Medium-Term Priority Environmental Action Programme- SMAP)'nın 2005 yılında yapılan üçüncü ku ak yarı malı proje ça ğrısına Mu ğla Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Erdal ÖZHAN tarafından hazırlanan "Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesinde yer alan Gökova Đç Körfezi ve Sedir Adası için tüm ilgililerin i birli ğiyle bütünle ik yönetim eylem planının hazırlanması ve uygulanması" adlı, 3 yıl süreli ve toplam 1.334.500 Euro bütçeli Gökova projesi, Avrupa Toplulu ğundan 1.067.600 Euro parasal destek kazanmı , Prof.Dr. Erdal ÖZHAN yönetiminde

165 sürdürülecek projeye Mu ğla Üniversitesinin yanı sıra, Çevre ve Orman Bakanlı ğı Özel Çevre Koruma Kurumu Ba kanlı ğı, Mu ğla Valili ği (ilgili Đl Müdürlükleri, Ula Kaymakamlı ğı), Akyaka Belediye Ba kanlı ğı, Milli Komite ve ODTÜ, Jeoloji Mühendisli ği Bölümü, Uzaktan Algılama ve Cografik Bilgi Sistemleri Laboratuarı "ortak kurulu lar" olarak katılacaklardır. Proje çalı malarının 2006 yılı ile birlikte ba latılması beklenmektedir. .

Bu ve benzeri proje ve Mu ğla Đli Bütünle ik Kıyı Alanları Yönetim Planın yapılması kıyı alanlarımızı plansız bir kalkınmadan koruyarak, planlı bir döneme geçi i sa ğlayacaktır.

166 KAYNAKLAR

ADAY, K. ve GÜNDO ĞDU, G, (1997): Kıyı Yönetiminde Özel Çevre Koruma Bölgeleri Deneyimleri, ÖZHAN, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları 1. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Do ğu Teknik Üniversitesi Ankara, 41-48.

AKÇA, B. (2002): Sosyal-Siyasal ve Ekonomik Yönüyle Mu ğla (1923-1960), Atatürk Ara tırma Merkezi Yayınları, Ankara, 45-46.

AKÇA, N. (2005): Kıyı Kenar Çizgisinin Tespiti ve Uygulama Sorunları, Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı, TAU Genel Müdürlü ğü, Ankara, 4-7.

Akdeniz'de Özel Koruma Alanlarına Đli kin Protokol, 23.1O.1988 tarih ve l9968 sayılı Resmi Gazete.

AKIN, Ü. (1998): Đdare Hukuku Açısından Kıyıların Tabi Oldu ğu Hukuki Rejim, Yetkin Yayınları, Yayın No:291, Ankara, 17.

AKKAYA, M.A, GAZ ĐOĞLU, C, YÜCEL, Y.Y. ve BURAK, S. (1998): Kıyı Alanlarının Rasyonel Kullanımı ve Yönetiminde “Kamu Yararı” Đlkesi, ÖZHAN, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Orta Do ğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 40.

AKKAYA, M.A. (2001): Denizel Çevre Yönetim Sisteminde Mahalli Đdareler ve Belediyeler Birli ği Modeli, Haliç Belediyeler Birli ği Sempozyumu, Đstanbul, 78-84.

AKKAYA, M.A. (2004-a): Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi ve Hukuksal Rejimi, Đstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Đ letmecili ği Enstitüsü, Denizel Çevre ABD, Doktora Tezi, Đstanbul, 380.

AKKAYA, M.A, DO ĞAN, E. ve BURAK S. (2005): Kıyı Alanlarında Yaz-Kı Nüfus Farklılı ğı ve Sonuçları (Mu ğla Kıyı Đlçeleri-Göcek Örne ği), (baskıda), Mu ğla.

AKKAYA, S. (2004-b): Plansız Yapıla manın Mersin Kenti Üzerindeki Etkileri, ÖZHAN, E. ve EVL ĐYA, H(Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 4-7 Mayıs 2004, Çukurova Üniversitesi, Adana, 325.

ALACA, Đ. (1997): “Kıyı Planlaması ve Mevzuatına Ele tirisel Bir Bakı Bozburun(Datça) Özelinde Đrdeleme”, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 108.

ALTAN, T. ve ÇET ĐNKAYA, G. (1997): Göksu Deltası’nda Tarımsal Kimyasalların Kullanımı, ÖZHAN, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları 1. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Do ğu Teknik Üniversitesi Ankara, 224.

167 Anadolu Ajansı, “Marmaris’te tarihi eser operasyonu”, 20.06.2006, Anadolu Ajansı, “Milas’ta tarihi eser operasyonu”, 09.06.2006, Anadolu Ajansı, “Rü vet imar yetkisini aldırdı” 7 A ğustos 2006.

ANTER, Y. (2006): Do ğan Haber Ajansı.

ARKON, C. (1989-a): “ Đkinci Konutlar: Sorunlar Potansiyelleri ile Planlama Đçerisindeki Konumu”, Yayımlanmamı Profesörlük Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Đzmir.

ARKON, C. (1989-b): “Turizm ve Đkinci Konut Politikalarının Çevresel Etkileri”, 2. Ulusal Bölge Planlaması Kongresi, Đstanbul, 56.

BAR ĐÇ, E. (1995): “Kültür Balıkçılı ğı ile Ba layan Çevre Kirlili ği”, TYD Dergisi, TYD Yayını, Ocak-ubat 1995 Sayısı, Đstanbul, 38.

Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı, TAU Gen Müd. (2005): Kıyı Mevzuatı ve Uygulaması, Ankara.

Bayındırlık ve Đskân Bakanlı ğı, (1992): 3830 Sayılı Kıyı Kanunu ve Uygulama Yönetmelikleri, B ĐB-TAU Gen. Müd. No:56, Ankara.

BAYRAMO ĞLU, H.D. (2003): Ölüdeniz Çevre Hukuku Mevzuatı, TÜDAV E ğitim Serisi, No:5, Türk Deniz Ara tırmaları Vakfı, Đstanbul.

BROWN, L.R. (2001): “How Water Scarcity Will Shape the New Century” Water science and Technology, Vol.43, 4.

BÜYÜKVEL ĐOĞLU, E. (1998): Kıyı Alanlarında Sürdürülebilir Kalkınma Do ğrultusunda, Kıyı Yönetimi ve Planlaması üzerine, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 138.

CANPOLAT H. (1998): Cumhuriyetin 75. Yılında Rakamlarla Mahalli Đdarelerimiz, Uyum Ajans, ISBN:975-585-037-6, Ankara, 5-27.

Çevre Bakanlı ğı (1991): “Deniz ve Kıyı Kirlili ği” 2000’li Yıllara Do ğru Çevre Dergisi, Ankara, 27.

Çevre ve Orman Bakanlı ğı (2003): Orman Genel Müdürlü ğü, Mu ğla Orman Bölge Müdürlü ğü, 2003 De ğerlendirme Raporu, OGM Yayınları, Mu ğla, 1-5.

ÇINAR, A.A. (2004): Mu ğla Kitabı, 1. Basım, Mu ğla-Đzmir, 19-33.

DĐE, (2002): 2000 Genel Nüfus Sayımı “Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri” D ĐE Yayınları, Ankara.

168 DĐLER, A. (2004): Mu ğla’da Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunmasında Ya anan Sorunlar, Kültürel ve Do ğal Kaynak Ön Ara tırması, Elif Ofset A , ISBN-97598612- 0-8, 1. Baskı, Đstanbul.

DO ĞAN, E, BURAK, S. ve AKKAYA, M.A. (2005): Türkiye Kıyıları, Kavramsal Tanımlama, Planlama, Kullanım, Đstanbul, 12.

DPT (1992): Organize Sanayi Bölgeleri, Yatırım Kararı, Yer Seçimi, Đmar Planı Hazırlama Usul ve Esasları, Rapor, DPT, Sosyal Planlama Genel Müdürlü ğü, Ankara.

DS Đ 21. Bölge Müdürlü ğü, (2003): Đl Bazında Yeraltı Suyu Envanteri, Denizli.

DS Đ Genel Müdürlü ğü, Haritalı Đstatistik Bülteni-1999 (2001): Ankara, Ek Çizelge 16/1 ve 16/2.

DUGAN, Patrick J., (1993): “Sulak Alanların Sınıflandırılması”, “Sulak Alanların Korunması - Güncel Konular ve Gerekli Çalı malar Üzerine Bir Đnceleme”, Hazırlayan: DUGAN, Patrick J., Sulak Alan Programı Koordinatörü, IUCN- The World Conservation Union.

DURUKAN, M. (1997): Kıyı Alanlarında Ulusal Mevzuat ve Đdari Yapı, ÖZHAN, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları 1. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Do ğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 61-62.

Dünya Bankası Raporu(The World Bank Report) (1993): Noordwijk Guidelines For Integrated Coastal Zone Management, Noordwijk, The Netherlands, 1-13.

EK ĐNCĐ, O. (1985): Ya ayan Mu ğla, Numune Mücellithanesi, Đstanbul, 14.

EMEKL Đ, G. (2003): “Sürdürülebilir Turizm Yakla ımı ile Urla Kıyılarının De ğerlendirilmesi”, Đzmir’de Bütünle ik Kıyı Yönetimi (Yerel Gündem 21 Birlikteli ğinde), 2003, TEN ĐKLER G. ve KILD Đ , S. (Editörler), Đzmir, 40.

ERDEM, M. (2001): Mu ğla Bölgesi Kıyı Balıkçılı ğının, Kıyı Yönetimi Açısından De ğerlendirilmesi Üzerine Ara tırmalar, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamı Doktora Tezi, Đzmir, 120.

ERG ĐNÖZ; M.A. (1998): Akdeniz Ülkelerinde ve Türkiye’de Kıyı Kullanımı, Yönetim, Đrdeleme ve Öneriler, Đstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Đ letmecili ği Enstitüsü, Doktora Tezi (Basılmamı ), Ankara, 192.

Evliya Çelebi, (1985): Seyahatname, C.8, Üç Dal Ne riyat, Đstanbul, 376-577.

169 GÖKTAN, S. ve ARIKO ĞLU, G.E. (2002): Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Ekoturizm Yakla ımı ve Köyce ğiz/Dalyan ÖÇKB Örne ği, ÖZHAN E. ve ALPASLAN, (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 5-8 Kasım 2002, Dokuz Eylül Üniversitesi, Đzmir, 560.

GÖRER, N ve AT ĐK, A.S. (1997): Merkez ve Yerelin Çevre Yönetimindeki Yeri Akdeniz’den Đki Örnek, ÖZHAN, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları 1. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Do ğu Teknik Üniversitesi Ankara, 33-34.

GÖZENÇ, S. (1964): Mu ğla-Gökova Arasındaki Co ğrafik Mü ahadeler, Đstanbul Ün. Co ğrafya Enstitüsü Dergisi, S.14, Đstanbul, 209-220.

GÜÇLÜ, Y. (2000): Köyce ğiz-Kalkan Kıyı Bölgesi ve Yakın Çevresinde Do ğal Ortam Đnsan Đli kileri, D.E.Ü. E ğitim Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Đzmir, 117.

GÜÇLÜ, Y. (2002): Köyce ğiz-Kalkan Kıyı Bölgesinde Yer Alan Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Nüfus Değiimi, ÖZHAN E. ve ALPASLAN, (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 5-8 Kasım 2002, Dokuz Eylül Üniversitesi, Đzmir, 529.

GÜNE , ., GÖRER, N. ve NURAY, A. (1998): “Rio Sonrası Entegre Kıyı Alanları Yönetimi, Türkiye Deneyimi”, ÖZHAN, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Orta Do ğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 23-30.

GÜNGÖR, E. (1997): Ülkemiz Kıyılarında Mavi Bayrak, ÖZHAN, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları 1. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ankara, 81-82.

GÜNGÖR, E. (2004): Kıyı Yönetimi Kapsamında Mavi Bayrak Projesi, ÖZHAN, E. ve EVL ĐYA, H (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 4-7 Mayıs 2004, Çukurova Üniversitesi, Adana, 213-219.

GÜRKAL, Ö. (2004): Kıyıların Korunmasında Özel Çevre Koruma Bölgelerini Rolü, ÖZHAN, E., EVL ĐYA H., (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 4-7 Mayıs 2004, Çukurova Üniversitesi, Adana, 103-104.

HARR ĐNGTON, J., MARZ ĐN, J. ve ONGAN, S. (1991): Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi, Metap Raporu, Dünya Bankası, ENV 028, Ankara, 1-9.

Hürriyet, “Bodrum’da üç villalı memurlar”, 21 Temmuz 2006.

ĐKĐEL, C. (2004): “Mu ğla Đlinin Co ğrafi Özellikleri” Mu ğla-Đzmir, 15-25.

170 ĐKĐEL, C. (1997): Mu ğla ve Çevresinin Đklimi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Co ğrafya Anabilimdalı, Doktora Tezi, Elazı ğ, VIII, 144.

IMO, (1991), “Guidelines for the designation of Special Areas and the identification of Particularly Sensitive Sea Areas”, IMO Assembly Resolution A. 720, Londra, 17.

ĐRTEM, E. ve KABDA LI, S. (2001): Kıyı Alanları Yönetimi ile Akarsu Havzalarının Yönetimi Arasındaki Entegrasyon, Özhan, E. ve YÜKSEL, Y (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları III Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 26-29 Haziran 2001, Yıldız Teknik Üniversitesi, Đstanbul, 22.

ĐRTEM, E. ve KARAMAN, E. (2004): Kıyı Alanlarında Nüfus Artı ı ve Sonuçları, ÖZHAN E. ve ALPASLAN, (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 5-8 Kasım 2002, Dokuz Eylül Üniversitesi, Đzmir, 313- 315.

ĐZBIRAK, R. (1969): Sistematik Jeomorfoloji, Harita Genel Müdürlü ğü Yayınları, 1 Baskı, Ankara.

KARABEY, H. (1984): Kıyı Mekânının Tanımı, Ülkesel Kıyı Mekânının Düzenlenmesi Đçin Bir Yöntem Önerisi, Doktora Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Yayın No:2 Đstanbul, 153.

KARACIK, B, VAROL, E., DERV Đ OĞLU R. ve ERTÜRK, A. (2004): Kıyı Alanlarımızdaki Batıklar ve Kar ı Kar ıya Oldukları Tehlikeler, ÖZHAN, E. ve EVL ĐYA, H. (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 4-7 Mayıs 2004, Çukurova Üniversitesi, Adana 83-85.

KELE , R. (1981): Kentbilim Terimler Sözlü ğü, Türk Dil Kurumu, Ankara, 87.

KELE , R. ve HAMAMCI, C. (1998): Çevrebilim, Đmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 368- 370.

KUNTER, A. (1979): Türkiye’nin Makroklimatik Bölgeleri, Đstanbul Üniversitesi Co ğrafya Enstitüsü Yayınları, No:106, Đstanbul, 3-19.

KÜÇÜKOSMANO ĞLU, A. (1990): “Kızılçam-Orman Yangınları Đli kisi”, Đstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Đstanbul, 76.

Mavi Plan, (1998): Akdeniz Havzasının Gelece ği, Birle mi Milletler Çevre Programı, Akdeniz Eylem Planı, Çevre Bakanlı ğı Yayını, Ankara.

Milliyet Gazetesi, (2005): “2005’in En Temiz Plajları”, 10.05.2005.

Mu ğla Đli Arazi Varlı ğı, (1998): Ba bakanlık Köy Hizmetleri Genel Müdürlü ğü Yayınları, Ankara, 1-23.

171 Mu ğla Đl Çevre ve Orman Müdürlü ğü (2006): Brifing Dosyası, Ocak 2006, Mu ğla.

Mu ğla Kıyıları 05 Sonuç Bildirgesi, (2005): Mu ğla Đli Kıyı Alanlarının Yönetim Sorunları Sempozyumu, 12–14 Mayıs 2005, Atatürk Kültür Merkezi, Mu ğla Üniversitesi, Mu ğla.

Mu ğla Valili ği, (1998): Cumhuriyetimizin Yetmi be inci Yılında Mu ğla Đl Yıllı ğı, Mu ğla Valili ği Yayını, Mu ğla.

Mu ğla Valili ği, (2004): Cumhuriyetimin 80. Yılında Mu ğla, Mu ğla Valili ği Yayını, Mu ğla.

ONGAN, S. E. (1997): Arazi Kullanımı ve Kıyı Alanlarının Yönetimi, DPT Yayınları, Ankara, 67.

ÖNGÖREN, G. (2004): Orman Yangınlarının Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Nedenleri ile Muğla Örne ği, Mu ğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ABD, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Mu ğla, 137.

ÖZHAN, E. (1996): Coastal Zone Managament in Turkey, Ocean and Coastal Management, Vol. 30, Nos 2-3, Elsevier Science Ltd., Northern Irland, 153-176.

ÖZHAN, E. (1997): Bütünle ik Kıyı Yönetimini Amaçlayan Bir Ulusal Bir Uluslararası Giri im: KAY Türk Milli Komitesi ve MEDCOAST, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, E.ÖZHAN (Editör), Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, ODTÜ, Ankara, 1-8.

ÖZTÜRK, B. KADIO ĞLU, M. ve ÖZTÜRK, H. (2000): Marmara Denizi 2000 Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Editör TÜDAV, Yayın No.5, Đstanbul, 523.

ÖZTÜRK, B. (2005): Özel Duyarlı Deniz Alanlarının Seyir Güvenli ği Boyutu, Özel Duyarlı Deniz Alanları ( Pssa ) Çalı tayı, 24 - Ocak 2005 Ataköy Marina – Đstanbul.

ÖZTÜRK, B. (2006): “Denizlerimizi Nasıl Koruyalım?” www.denizhaber.com

PIRNAR, Đ. (1995): Nature Tourism Management, Proceeding of the Second International Conferancee on the Mediterrian Coastal Envoriment, ÖZHAN, E. (Editör), 24-27 October 1995, Tarragona, Spain, 348-358.

Resmi Gazete 12.06.1981 tarih ve 17368 sayılı.

Resmi Gazete, 29.05.1982 tarih ve 17708 sayılı.

Resmi Gazete, 11.03.1988 tarih ve 19751 sayılı.

Resmi Gazete, 20.02.1984 tarih ve 18318 sayılı.

172 Resmi Gazete, 23.1O.1988 tarih ve l9968 sayılı, “Akdeniz'de Özel Koruma Alanlarına Đli kin Protokol”

Resmi Gazete, 31.07.1997 tarih ve 23066 sayılı, Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik.

RODNEY, V.S ve CLARK, J.R. (1989): Marine and Coastal Protected Areas; A Guide for Planners and Managers”, IUCN, Swizerland, 62.

SANAL, R. (1999): Özel Çevre Koruma Bölgeleri ve Mahalli Đdareler, Đçi leri Bakanlı ğı Mahalli Đdareler Genel Müdürlü ğü Yayınları, Ankara, 23-52.

SAYAR, A. (1998): Kent Planlamasında Ekolojik Verilerin De ğerlendirilmesi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamı Doktora Tezi, Đzmir, 93.

SAYI TAY BA KANLI ĞI (2002): Gemilerin Denizleri ve Limanları Kirletmesini Önleme ve Kirlilikle Mücadele, Rapor, Balgat-Ankara.

SAYI TAY BA KANLI ĞI (2006): “Kıyıların Kullanımının Planlanması ve Denetimi”, Performans Denetim Raporu, Sayı tay Ba kanlı ğı, Balgat-Ankara.

SEYMEN, Ü.B. ve KOÇ, H. (1996): Türkiye’de Kıyı Yerle melerinde Tatil Konutları, Ba bakanlık Toplu Konut Đdaresi Ba kanlı ğı, Yayın No: 17, Ankara, 23.

SEZER, S. (2004): Mu ğla’da Kentle me ve Kent Yönetimine Katılım, Mu ğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Mu ğla, 123.

SÖNMEZ, M.R. ve GÖRER, N. (1998): GEF BSEP: National (Black Sea), ICZM Policies and Strategies, Rapor, Turkey, Ankara.

AH ĐN, T. (1998): Organize Sanayi Anlayı ında Yeni Bir Yakla ım Olarak Organize Hizmetler ve Mu ğla Organize Sanayi Bölgesi Uygulaması, Mu ğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Mu ğla, 133.

TEKEL, A. (1997): 1980 Sonrası Hükümet ve Siyasi Parti Programlarında ‘Kıyı’, ÖZHAN, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları 1. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Do ğu Teknik Üniversitesi Ankara, 49.

TOPRAK, Z. (1987): “Mevsimlik Nüfus Hareketleri Nedeniyle Kıyı Belediyelerinin Kar ıla tıkları Sorunlar, Çe me Belediyesi Örne ği”, Dokuz Eylül Üniversitesi Đktisadi Đdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt. 2, Sayı 1, Đzmir, 345-346.

TOPRAK, Z. (1990): “Kıyı Yerle imlerinde Turizm Faaliyetleri ve Çevre De ğerlerimiz”, Đdarecinin Sesi Dergisi, Cilt IV, Sayı 5.

173 TURGUT, S. R. (2002): “Bütünle ik Kıyı Alanları Yönetiminde Parçalanmı Kent Yönetimi- Planlama Sorunu” ÖZHAN E. ve ALPASLAN, (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 5-8 Kasım 2002, Dokuz Eylül Üniversitesi, Đzmir, 327-334.

ÜÇÜNCÜO ĞLU, E., GÖRKEN Ö. ve di ğerleri, (2002): Sulak Alanların Sürdürülebilirli ğinin Sa ğlanmasına Yönelik Yönetimsel Model: Đzmir Körfezi Örne ği, ÖZHAN E. ve ALPASLAN, (Editörler), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 5-8 Kasım 2002, Dokuz Eylül Üniversitesi, Đzmir, 230.

ÜNLÜ, N. (2004): Particularly Sensitive Sea Areas: Past, Present and Future, Journal of Maritime Affairs, October, V.3:2, 40-63.

VAROL, H. (1998): Kıyıların Planlama ve Uygulama Sorunları, Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Đzmir, 129.

YÖNSEL, F., (2002): Deniz Ula ımı ve Deniz Kirlili ği, http://www.turkishpilots.org.tr , 2002.

Đnternet Adresleri http://www.akdeniz.edu.tr Akdeniz Üniversitesi http://www.denizhaber.com http://www.denizcilik.gov.tr T.C. Denizcilik Müste arlı ğı http://www.kenthaber.com, http://www.kgm.gov.tr. Karayolları Genel Müdürlü ğü http://www.mugla.gov.tr Mu ğla Valili ği, http://www.mugla-cevreorman.gov.tr Mu ğla Çevre Orman Đl Müdürlü ğü. http://www.cevreorman.gov.tr, Çevre ve Orman Bakanlı ğı http://www.mu.edu.tr Mu ğla Üniversitesi http://www.mugla-turizm.gov.tr Mu ğla Kültür ve Turizm Müdürlü ğü http://www.hurriyetim.com.tr Hürriyet Gazetesi http://www.milliyet.com.tr Milliyet Gazetesi, http://www.turkishpilots.org.tr http://sabah.com.tr. Sabah Gazetesi

174 EKLER

Ek 1. Flora Zenginli ği

ODUNSU B ĐTK ĐLER Pinus brutia Pinus nigra Cedrus libani Juniperus Populus tiremula Arbutus andachne Callistemon linearis Phyleria Spartium junceum Cistus Ricinus communis Astragalus Lantana camara Rubus frutiosa Phonix dactylifera Pictacia lentiscus Trachycarpus fortunei Erica mediterannia Chamaerops humilis Rosa canina Crataegus monogina Pteridium aguilinneum Myrtus comminus Daphne Alnus glutinosa Spartium junceum Staphyllea pinnota Ouercus coccifera Nerium oleander Rubus sp. Hedera helix Cistus creticus Vitex agnus-castus Baugainvillea glabra Ficus carica Agave americana Laurus nobilis Styras offininalis Liquidambar orintalis Asparagus acutifolius Morus alba Hibiscus rosa sinensis Yucca filamentosa Musa paradisiaca Pittosporum tobira Pistacia terebinthus Carex sp. Arbutus onedo Eucalyptus camadulensis Caesalpinia gilliesil Cercis siliquastrum Robinia pseudoacacıa Sarcopoterium spinosum Arbutus andrachne Buxus sempervirens Dracaena deremensis Hydrangea macrophylla Schefflera sp. Pinus picea Ficus elastica Rosa centifolla Albizzia julibrissin Citrus limon Citrus nobilis Populus canescens Cupressus sempervirens Phragmites communis Paliurus spina christi Erica arborea Jasminum fruticans Calicotome villosa Thuja orientalis Eriobotrya japonica Dracaena marginata Opuntia ficus-indica Thuja occidentalis Abies alba Asparagus tensiflorus Pyracantha coccinea Erythrina sp. Chaenomeles speciosa Olea europaea Acacıa cyanophylla Philadeiphus coronrıus Prunus cerasifera Viburnum tinus Juncus inflexus Campsis radicans Fatsia japonica Jasminum officinale Jasminum primulinum Kerria japonica Lonicera periclymenum Parthenocissus quinquefolia Wisteria sinensis Nephrolepis exaitata Schinus molie Scindapsus sp. Ampelospis sp. Acacia horrida Parkinsonia aculeata Ficus benjamina Hibicus syrıacus Albe arborescens Salix alba Cetrum pupurea Phllyrea latifolia Pyrus amygdaliformis Quercus ilex Quercus infectoria Pistacia vera Cistus albidus Cistus sinensis T Araucaria excelsa Juniperus omxycedrus amarix smyrnensis Cycas media Dracaena fragrans Cyperus longus Codiaeum variegatum Morus nigra

175

OTSU B ĐTK ĐLER Epharbia Cimilax exelsa Graminea Spartium junceam Horaeum bulbosum Matricaria chanomilla Avena barbata Inula viscosa Bromus tectorum Capsella bursa pastoris Sinapis alba Trifolium stellatum Malva sylvestris Lupinus angustifolius Rumex acetocella Matthiola tricuspidata Daucus carota Alyssum murale Viola tricolor Dactylis glomerata Muscari sp. Erodium malacoides Lavandula stoeches Asphodelus aestivus Calendula arvensis Torilis arvensis Tagates sp. Ranunculus acer Vicia villosa Sisymbrium altissimum Knautia integrifolia Leontodon tuberosus Dianthus sp. Cırsıum arvense Chrysanthemum segetum Trifolium resupinatum Verbascum sinuatum Amaranthus retroflexus Agrostis stolinifera Salvia splendens Lolium perenne Bellis perennis Myosotis sp. Granium dioscetum Strellaria media Rubia peregrina Calendula arvensis Pleargonium zonale Urtica dioıca Papaver rhoeas Trifolium hidrida Carpobrotus acinaciformis Poa bulbosa Galium aparine Crepis fetida Cynodon dactylon Ranunculus aquatica Mentha longifolia Euphorbia spiendens Sanquisorba minor Lathyrus sp. Drginea maritima Digitalis sp. Taraxacum seratinum Trigonella sp. Chenopodium album Anthemis cretica Malva neclectum Bromus medritensis Stachys cretica Hypericum perforatum Geum urbanum Geranium lucidum Origanum onites Limonium sinuatum Lagoecia cuminoides Anchusa azurea Erythrina sp. Centaurea spinosa Tritoma sp. Limodorum abortivum Viola odorata Tragopogon longısrostris Gzania longiscapa Silybum marianum Vinca minor Euphorbia helioscopia Agenratum sp. Sonchus asper Lantana camara Medicago orbicularis Antirrhinum majus Bromus diandrus Gomphrena globrossa Vicia sativa Ruscus aculeatus Senecio vulgaris Briza minima Scorpiurus muricatus Tordylium apulum Valerianella sp. Iris pseudacorus Hordeum murinum Scrophularia canina Sideritis sp. Gypsophila sp. Sonchus oleraceus Doronicum orientale Trifolium uniflorum Centarium erythraea Aegilops ovata Geranium pyronaicum Mentha pulegıum Briza maxima Trifolium campestre Gyruna sp. Convolvulus arvensis Fuchsia sp. Tamus communis Esholtzia sp. Phlox sp. Zınnia sp. Canna sp. Cheiranthus cheiri Vinca rosae Anthemis punctata Althea officinais Mirabilis jalapa Lamium amqlexicule Mentha suncess Lotus corniculatus Smilax aspera Arum italicum Plantago maritima Linum sp. Silene italica Sinapis arvensis Istaics gluca

176 Tritolium globosum Solanum nigrum Alyssum pterocarpum Plantago lanceolata Euphorbia peplis Crepis sancta

ENDEM ĐK B ĐTK ĐLER Bupleurum anatolicum Microsciadum minutum Aristolochia poluninii Alkanna macrosiphon Campanula hagielia Ampanula podocarpa Arenaria pamphylica subsp Arenaria turcica var. Trigonella lycica Ouercus eucheri subs. Hypericum avicularifolium Hypericum depilatum Hypericum bourgoer var. Gladiolus anatolius Ornithogalum algigenum Stachys bombycina Veronica lycica Ballota pseudodrctamnus

177 Ek 2. Fauna Zenginli ği Türler ve Popülasyonları Karasal Türler ve Popülasyonları

Akdeniz Martısı ahin Tav an Sakarca Paçalı Bayku Gelincik Yalıçapkını Yaban Kedisi Çil Ağaç Sansarı Bıldırcın Porsuk Ye ilba Sincap Çayır Đncir Ku u Arı Ku u Ağaç Đncir Ku u Akdeniz Foku Akbaba Kaya Sansarı Beyaz Balıkçıl Do ğan Kulaklı Orman Bayku u Sarı Asma Puhu Bıyıklı Ba tankara Arı ahini Çam Ba tankarası Yaban Domuzu Serçe Kurt Çakal Sö ğüt Serçesi Karakulak Da ğ Serçesi Çobanaldatan Kızkuyu Saka Yırtıcı Kartal Deniz Kaplumba ğası Karabatak Tepeli Karabatak Cüce Karabatak Küçük Atmaca Gri Balıkçıl Su Ku u Ye il Bülbül Tahtalı Kara Karga Güökçe (mavi) Güvercin Gri A ğaçkakan Üveyik Ye il A ğaçkakan Saksa ğan Dik Kuyruklu Ardıç Le Kargası Ku u -- Su Tavu ğu Kınalı Keklik Ta Ku u Guguk Kirpi Ağaçkakan Kumru Suriye A ğaçkakanı Karatavuk Kara A ğaçkakan Sı ğırcık Leylek Kargagiller Oklu Kirpi Da ğ Keçisi -- Ardıç Ku Kerkenez Peçeli Bayku Ayı Çavu ku u-Đbibik Sakarmeke Tilki Saz Tavu ğu Kaya Güvercini Kırlangıç Su Samuru Yarasa

178 Endemik Hayvanlar Deniz Kaplumba ğası (Caretta caretta) Kamplumba ğa (Chelonra mydas) Akdeniz Foku (Monachus monachus) Çengel Boynuzlu Da ğ Keçisi (Rupicapra rupicapra) Nil Kaplumba ğası (Tryonyx triungus) Engerek Yılanı (Vipera lebentina)

Omurgasızlar Spongla officinalis Murex brandaris Urella aurita Sepia officinalis Anemonla suleata Panaeus kerathurus Corallum rubrum Penaeus jaonicus Eunicella cavolini Nephrops norvegicus Mytilus galloprovincialis Palinirus elaphas Ostrea edılis Scyllarides latus Rinna nobilis Maia squinado Ruditapes decussatus Carcinus eustuari Venuz verrucosa Paracentrotus lividis Cassidaria echinophora Callinec Cerastoderma edula

Balıklar Mugil aurata Serranus cabrilla Gadus merkangus Mullus barbatus Trigla gurnardus Merluccius merluccius Maena maena Boops salpa

179 Ek 3. Arkeolojik Sit Alanları 1.Günlüce Köyü 3.Derece Arkeolojik Günlüce/Mu ğla 2.Telmessus 1.Derece Arkeolojik Gökçebel/Bodrum 3.Kadianda 1. ve 3.Derece Arkeolojik Gölköy/Bodrum 4.Badem Adaları 1. Derece Arkeolojik Türkbükü/Bodrum 5.Carianda (Sıralık Kalesi) 1. Derece Arkeolojik Bodrum 6.Salih Adası 3. Derece Arkeolojik Bodrum 7.Kocada ğ 1. Derece Arkeolojik Bodrum 8.Kovuk Çal 1. Derece Arkeolojik Bodrum 9.Arcomesus 1. Derece Arkeolojik Bodrum 10.Büyük Keneli Tepesi 1. Derece Arkeolojik Bodrum 11.Bitez ve Mezarlıklar 2. Derece Arkeolojik Bodrum 12.Büyük Çevrim 1. Derece Arkeolojik Kızıla ğaç Köyü/Bodrum 13.Siyangela (Alazeytin Kalesi) 1. Derece Arkeolojik Çiftlik Köyü/Bodrum 14.Thaengela 1. Derece Arkeolojik Çiftlik Köyü/Bodrum 15.Çilek Kalesi 1. Derece Arkeolojik Kızıla ğaç Köyü/Bodrum 16.Termera 1. Derece Arkeolojik Akyarlar/Bodrum 17.Termerion Çıfıt Kale 1.ve 3. Derece Arkeolojik Akyarlar-Bodrum 18.Pedesa ve Gökçeler Kalesi 1. Derece Arkeolojik Konacık/Bodrum 19.Ören Avlusu 1. Derece Arkeolojik Da ğbelen/Bodrum 20.Oyuklu Da ğ 1. Derece Arkeolojik Da ğbelen/Bodrum 21.Güvercinlik 3. Derece Arkeolojik Bodrum 22.Uranıum (Burgaz Kale) 1. Derece Arkeolojik Yalıkavak/Bodrum 23.Myndos Antik Kenti 1.2.ve 3.Derece Arkeolojik Gümü lük/Bodrum 24.Gebe Kilise Tümülüsü 1. Derece Arkeolojik Torba/Bodrum 25.Halikarnassos Arkeolojik Sit Bodrum 26.Tonozlu Mezar 1. Derece Arkeolojik Bodrum 27.Domuz Adası 2. Derece Arkeolojik Dalaman 28.Cyra 2. ve 3.Derece Arkeolojik Dalaman 29.Armys ve Lydai 3. Derece Arkeolojik Dalaman 30.Lyssa 3. Derece Arkeolojik Dalaman 31.Alycanda 1. Derece Arkeolojik Dalaman 32.Höyük Tepe 2. Derece Arkeolojik Dalaman 33.Arap Mezarlı ğı Arkeolojik Sit Dalaman 34.Mezarlık 1. Derece Arkeolojik Dalaman 35.Yolluca Adası 1. Derece Arkeolojik Datça 36.Mesudiye 3. Derece Arkeolojik Datça 37.Kargı Köyü 3. Derece Arkeolojik Datça 38.Hızır ah Mevkii 3. Derece Arkeolojik Datça 39.Karaincir Mevkii 3. Derece Arkeolojik Datça 40.Burgaz Mev.AntikTa Ocakları 1. Derece Arkeolojik Datça 41. Đskele Mahallesi 1. Derece Arkeolojik Datça 42. Eski Zeytinya ğı Üretim Merkezi 1. Derece Arkeolojik Datça 43.Re adiye 3. Derece Arkeolojik Datça 44.Bybassos 1. ve 3.Derece Arkeolojik Datça 45.Triopion 1. Derece Arkeolojik Datça 46.Eski Knidos 1. Derece Arkeolojik Datça 47.Seramik Atölyeleri 1. Derece Arkeolojik Mesudiye-Datça

180 48.Ova Burnu 1. Derece Arkeolojik Mesudiye-Datça 49.Körmen Körfezi 1. Derece Arkeolojik Datça 50.Knidos Örenyeri Arkeolojik Sit Datça (D) 51.Cumalı Köyü,Murdala Mevkii 1.ve3. Derece Arkeolojik Datça 52.Emecik Köyü 3. Derece Arkeolojik Datça 53.Bozburun 1.ve3. Derece Arkeolojik Datça 54.Pınara Örenyeri 1.Derece Arkeolojik Fethiye (D) 55.Letoon 1.ve 3.Derece Arkeolojik Fethiye (D) 56.Tlos 1.Derece Arkeolojik Fethiye 57.Karmalassos (Kaya Köyü) 3.Derece Arkeolojik Fethiye 58.Sidyma Örenyeri 1.2. ve 3.Derece Arkeolojik Fethiye 2.Derece Arkeolojik 59.Asar Ardı Koyu Fethiye 2.Derece Arkeolojik 60.Sancaklı Koyu Fethiye 2.Derece Arkeolojik 61.Gözlengiç Tepe Fethiye 62.Ya ğlı 2.Derece Arkeolojik 1. Derece Arkeolojik Fethiye 63.Gemile (Aya Nikola) 1. Derece Arkeolojik Fethiye (D) 64.Karacaören Adası 1. Derece Arkeolojik Fethiye 65.Tuzla Burnu 2. Derece Arkeolojik Fethiye 66.E ek Kurtaran Tepeve Tüllüce Arkeolojik Sit Fethiye 67.Akkulak Mevkii 1. Derece Arkeolojik Fethiye 68.Keçiler-Asartepe 1.ve 3.Derece Arkeolojik Fethiye 69.Telmessos 1.ve 3.Derece Arkeolojik Fethiye 70. ovalye Adası 1. Derece Arkeolojik Fethiye 71.Çalı Tepe 3. Derece Arkeolojik Fethiye 72.Kum Kale 2. Derece Arkeolojik Fethiye 73.Daidalos 1. ve 3. Derece Arkeolojik Fethiye 74.Araxa Örenyeri 1 Derece Arkeolojik Fethiye 75.Balbura Örenyeri Arkeolojik Sit Fethiye 76.Y.Çatılar (Höyük Tepe) 1. Derece Arkeolojik Fethiye 77.Gölbent Köyü yol Kenarı 1. Derece Arkeolojik Een-Fethiye 78.Küçük Telmessos Arkeolojik Sit Fethiye 79.Perdikia I. Arkeolojik Sit Fethiye 80.Perdikia II. 1. Derece Arkeolojik Fethiye 81.Alacain 1. Derece Arkeolojik Fethiye 82.Hıdırlık 1. Derece Arkeolojik Fethiye 83. Karagözler Mh. 28 Ada 1 Parsel 1. Derece Arkeolojik Fethiye 84.Narlık Kale 1. Derece Arkeolojik Çayan Köyü-Fethiye 85.Siyamlar Mahallesi Çayan Köyü-Fethiye 86.Seki Buca ğı Arkeolojik Sit 1. Derece Arkeolojik Fethiye 87. Đnlice Fethiye 88.Girmeler Ma ğarası 1. Derece Arkeolojik 1. Derece Arkeolojik Fethiye 89.Tahtacı Yurdu Yakaba ğ-Fethiye 90.Kiliseli Tepe 1. Derece Arkeolojik 1. Derece Arkeolojik Yakaba ğ-Fethiye 91.Kaya Köyü Nekropolü Kayaköy-Fethiye 92.56.Parsel ve Çevresi 1. Derece Arkeolojik 2. Derece Arkeolojik 1. Keçiler-Fethiye 93.Ören Tepe Karadere-Fethiye 94.Antik Nekropol Derece Arkeolojik

181 95.Hyllarima 1. ve 3. Derece Arkeolojik Karakaya Köyü-Fethiye 96.Kaunos (D) 1. ve 3. Derece Arkeolojik Dereba ğ-Kavaklıdere 97.Asar Pınarı antik Yerle imi 1.Derece Arkeolojik Çandır Köyü-Köyce ğiz 98.Asar Tepe Yerle imi 1. Derece Arkeolojik Yangı Köyü-Köyce ğiz 99.Baybassino 1. Derece Arkeolojik Yangı Köyü-Köyce ğiz 100.Calliopolis 1. ve 3.Derece Arkeolojik Marmaris 101.Saranda 3. Derece Arkeolojik Marmaris 102.Tymos 3. Derece Arkeolojik Marmaris 103.Loryma 1. Derece Arkeolojik Marmaris 104.Amos 1. Derece Arkeolojik Marmaris 105.Cennet Adası 1. Derece Arkeolojik Marmaris 106.Hisarönü Körfezi Arkeolojik Sit Marmaris 107.Patakis (Kızıl Ada) Arkeolojik Sit Turgut Köyü-Marmaris 108.Çubucak-Hisarönü 1. ve 2.Derece Arkeolojik Marmaris 109.Asartepe (Physcos) 1. Derece Arkeolojik Marmaris 110.Tav anbükü 1. ve 3.Derece Arkeolojik Marmaris 111.Gavur Sanca ğı 1. Derece Arkeolojik Marmaris 112.Hydas 1. Derece Arkeolojik Marmaris 113.Pyrnos 1. Derece Arkeolojik Marmaris 114.Erine 1. Derece Arkeolojik Marmaris 115.Bargilya 1. Derece Arkeolojik Marmaris 116. Đasos 1. ve 2.Derece Arkeolojik Milas 117.Labranda 1. Derece Arkeolojik Milas (D) 118.Heraklia 1. Derece Arkeolojik Milas (D) 119.Euromos 1. ve 3.Derece Arkeolojik Milas (D) 120.Beçin 1. ve 3.Derece Arkeolojik Milas (D) 121.Alagün 1. ve 3. Derece Arkeolojik Milas (D) 122.Keramos 1. ve 3. Derece Arkeolojik Milas 123.Mylasa 1. ve 3. Derece Arkeolojik Milas 124.Beçin ve Denizcik Gölü 3. Derece Arkeolojik Milas 125.Be ikkale 1. ve 3.Derece Arkeolojik Milas 126.Cindya 1. Derece Arkeolojik Milas 127.Cirit Osman Tepesi 1. ve 3.Derece Arkeolojik Dörttepe-Milas 128.Hydisos Antik Kenti 1.ve 3.Derece Arkeolojik Dani ment-Milas 129.Kayaönü Köyü 18-9 Parseller 1.Derece Arkeolojik Karacahisar Köyü-Milas 130.Karagöl Tepe 1.Derece Arkeolojik Kayaönü Köyü-Milas 131.Sarıgerme (Psilis) 3.Derece Arkeolojik Kazıklı Köyü-Milas 132.Kaya Mezarları 1.Derece Arkeolojik Ortaca 133.Baba Adası 1.Derece Arkeolojik Ortaca 134.Kaya Mezarları Arkeolojik Sit Ortaca 135. Đdyma 3.Derece Arkeolojik Dalyan-Ortaca 136. Đdyma Akropolü 1.Derece Arkeolojik Ula 137.Ortaca ğ Kalesi 1.Derece Arkeolojik Ula 138.Kaya Mezarları 1.Derece Arkeolojik Ula 139.Sedir Adası 1.Derece Arkeolojik Akyaka-Ula 140.Lagina 1. ve 3. Derece Arkeolojik Ula (D) 141.Stratonikeias 1.Derece Arkeolojik Turgut-Yata ğan Eskihisar-Yata ğan (D)

182

Ek 4. Kentsel Sit Alanları

ADI SĐT DERECES Đ YER Đ

1. Mu ğla-Merkez Kentsel Sit MU ĞLA 2. Karaba ğlar Kentsel Sit Karaba ğlar – MU ĞLA 3. Ye ilyurt Kentsel Sit Ye ilyurt 4. Bözüyük Kentsel Sit Bozüyük 5. Ula Kentsel Sit Ula 6. Eski Karakaya Köyü Kentsel Sit Turgutreis – Bodrum 7. Halikarnassos Kentsel Sit Bodrum 8. Re adiye Kentsel Sit Datça 9. Knidos Örenyeri Kentsel Sit Datça

10. Telmessos Kentsel Sit Fethiye 11. Tersane Adası 3.Derece Kentsel Sit Fethiye 12. Mylasa Kentsel Sit Milas 13. Güllük (Pessala) Kentsel Sit Milas

183 Ek 5. Do ğal Sit Alanları

ADI SĐT DERECES Đ BULUNDU ĞU YER

1.Özlüce Köyü Do ğal Sit Özlüce-Mu ğla 2.Karaba ğlar Yaylası Do ğal Sit Mu ğla 3.Arcomesus 2.Derece Do ğal Sit Kara Ada-Bodrum 4.Ada Bo ğazı 2.Derece Do ğal Sit Bodrum 5.Bitez ve Mezarlıklar 2.Derece Do ğal Sit Bitez Köyü-Bodrum 6.Ilıcabükü Koyu 2.Derece Do ğal Sit Gölköy-Bodrum 7.Cyra 3.Derece Do ğal Sit Dalaman 8.Armysa ve Lydai 3.Derece Do ğal Sit Dalaman 9.Trafo Merkezi 1.Derece Do ğal Sit Dalaman 10.Yarı Açık Cezaevi 1.Derece Do ğal Sit Dalaman 11.Atakent 1.Derece Do ğal Sit Dalaman 12.Kapıda ğ Yarımadası 3.Derece Do ğal Sit Dalaman 13.Dalaman Sahil Kesimi 1.ve 2.Derece Do ğal Sit Dalaman 14.Gavur Deresi 1.Derece Do ğal Sit Datça 15.Balıka ıran Mevkii 1.Derece Do ğal Sit Datça 16.Bencik Limanı 1.Derece Do ğal Sit Datça 17.Kuyulu Burnu-Hazine Koyu 1.Derece Do ğal Sit Datça 18.Bozburun Yarımadası Derece Do ğal Sit Datça 19.Perdikia I. 3.Derece Do ğal Sit Fethiye 20.Perdikia II. 3.Derece Do ğal Sit Fethiye 21.Oyuktepe 3.Derece Do ğal Sit Fethiye 22.Saz Tokat Mevkii 1.Derece Doğal Sit Fethiye 23.Saklıkent 1.Derece Do ğal Sit Fethiye 24.Küçükkargı 3.Derece Do ğal Sit Fethiye 25.Günübirlik Koyu 1.Derece Do ğal Sit Fethiye 26.Kargılık Koyu 1.Derece Do ğal Sit Fethiye 27.Atbükü Koyu 1.Derece Do ğal Sit Fethiye 28.Boynuzbükü Koyu 1.Derece Do ğal Sit Fethiye 29.Kara Ot Ak Gök 1.Derece Do ğal Sit Fethiye 30.Kelebek Vadisi 1.Derece Do ğal Sit Uzunyurt Köyü-Fethiye 31. elale ve Do ğal Göletler 1.Derece Do ğal Sit Uzunyurt Köyü-Fethiye 32.Orman Alanı Do ğal Sit Kumluova-Fethiye 33.Gemile Koyu Vadisi Do ğal Sit Gemile-Fethiye 34.Eceler Höyü ğü 1.Derece Do ğal Sit Girmeler Köyü-Fethiye 35.Yerküpe Ma ğarası 1.Derece Do ğal Sit Mente e-Kavaklıdere 36.Cennet Adası 2.Derece Do ğal Sit Marmaris 37.Keçi ve Bedir Adaları 1.Derece Do ğal Sit Marmaris 38.Kamelya Adası 1.Derece Do ğal Sit Marmaris 39.Heraklia 3.Derece Do ğal Sit Milas 40.Denizcik Gölü 1.Derece Do ğal Sit Beçin-Milas 41. Đncirli Ma ğara 1.Derece Do ğal Sit Gökçeler Köyü-Milas 42.Çaylı De ğirmen Tepe 1.Derece Do ğal Sit Ortaca 43.Sı ğla A ğaç Toplulu ğu 1.Derece Do ğal Sit De ğirmentepe-Ortaca 44.Gökova Körfezi Do ğal Sit Akyaka-Ula 45.Cedrai Örenyeri 1.Derece Do ğal Sit Ula

184 Ek 6. Mu ğla Belediye Ba kanları (2003 Seçimi sonrasında)

MU ĞLA ĐLÇES Đ BELED ĐYES Đ BA KANI PART Đ 1 BODRUM BĐTEZ MEHMET REMZ Đ GÜNGÖR ANAP 2 BODRUM BODRUM MAZLUM A ĞAN CHP 3 GÖLTÜRKBÜK BODRUM Ü H. ĐBRAH ĐM KAYNAR ANAP 4 BODRUM GÜMÜ LÜK MEHMET ÜLKÜM CHP 5 BODRUM GÜNDO ĞAN ĐBRAH ĐM B ĐLG Đ MHP 6 BODRUM KONACIK MEHMET TOSUN MHP 7 BODRUM MUMCULAR KAZIM AVCI AKP 8 ORTAKENT BODRUM YAH Đ MEHMET KOCADON DYP 9 BODRUM TURGUTRE ĐS AL Đ SERVER YAZGAN ANAP 10 BODRUM YALI ĐSMA ĐL ALTINDA Ğ ANAP 11 BODRUM YALIKAVAK MUSTAFA SARUHAN CHP 12 DALAMAN DALAMAN BEYHAN KORKUT AKP 13 DATÇA DATÇA M.EROL KARAKULLUKÇU CHP 14 FETH ĐYE ÇAMKÖY BEK ĐR ESER AKP 15 FETH ĐYE ÇĐFTL ĐK MEHMET HAL ĐL DO ĞAN CHP 16 FETH ĐYE EEN YUSUF Y ĐĞĐ T AKP 17 FETH ĐYE FETH ĐYE BEHÇET SAATCI MHP 18 FETH ĐYE GÖCEK RECEP ATIR CHP 19 FETH ĐYE KADIKÖY HARUN BÜYÜKAYDIN AKP 20 FETH ĐYE KARAÇULHA TURHAN KOVANCI AKP 21 FETH ĐYE KARADERE YAKUP OTGÖZ AKP 22 FETH ĐYE KEMER CAFER ARIKAN MHP 23 FETH ĐYE KUMLUOVA RAMAZAN KAYNAK AKP 24 FETH ĐYE ÖLÜDEN ĐZ KERAMETT ĐN YILMAZ CHP 25 FETH ĐYE SEK Đ HÜSEY ĐN ÜNAL AKP 26 FETH ĐYE YE Đ LÜZÜMLÜ ÖNDER GENÇ CHP 27 KAVAKLIDERE ÇAMLIBEL HĐLM Đ ÇALI KAN DYP 28 KAVAKLIDERE ÇAYBOYU MEHMET DEM ĐR AKP 29 KAVAKLIDERE KAVAKLIDERE NURAY BOZYER AKP 30 KAVAKLIDERE MENTE E MESUT KARATA AKP 31 KÖYCE ĞĐ Z BEYOBASI AD Đ P ĐRC Đ AKP 32 KÖYCE ĞĐ Z KÖYCE ĞĐ Z SAL ĐH ERBAY CHP 33 KÖYCE ĞĐ Z TOPARLAR KAM ĐL CEYLAN DYP 34 MARMAR ĐS ARMUTALAN MUHAMMET ÜNLÜ CHP 35 MARMAR ĐS BELD ĐBĐ ĐDR ĐS ĐSP ĐRL Đ MHP

185 36 MARMAR ĐS BOZBURUN SAL ĐH TA KIN CHP 37 MARMAR ĐS ĐÇMELER YAVUZ ÇOKBERK ĐT CHP 38 MARMAR ĐS MARMAR ĐS MUHAMMET AL Đ ACAR CHP 39 MARMAR ĐS TURUNÇ AL Đ FUAT F ĐDAN CHP 40 MERKEZ BAYIR HAMD Đ ALGAN AKP 41 MERKEZ KAFACA MURAT GÖKALP CHP 42 MERKEZ MU ĞLA OSMAN GÜRÜN CHP 43 MERKEZ YERKES ĐK MUSTAFA KARADA Ğ CHP 44 MERKEZ YE Đ LYURT AD ĐL EN AKP 45 MĐLAS BAFA ĐHSAN AKARSU DYP 46 MĐLAS BEÇ ĐN MEHMET BALCI MHP 47 MĐLAS GÜLLÜK MEHMET YAVUZ DEM ĐR AKP 48 MĐLAS MĐLAS FEVZ Đ TOPUZ CHP 49 MĐLAS ÖREN KAZIM TURAN CHP 50 MĐLAS SEL ĐMĐYE MEHMET GÜL CHP 51 ORTACA DALYAN SUAT TUFAN DYP 52 ORTACA ORTACA SAL ĐH ÖZDEM ĐR AKP 53 ULA AKYAKA AHMET ÇALCA CHP 54 ULA GÖKOVA DURMU AL Đ SAZAKLI CHP 55 ULA ULA ÜM ĐT KARAARSLAN CHP 56 YATA ĞAN BENC ĐK SERCAN ÖZTÜRK AKP 57 YATA ĞAN BOZARMUT NAZ ĐF UYSAL CHP 58 YATA ĞAN BOZÜYÜK AHMET YÜKSEL AKP 59 YATA ĞAN TURGUT MUAMMER BAHÇEL Đ CHP 60 YATA ĞAN YATA ĞAN HASAN HA MET I IK CHP 61 YE Đ L YATA ĞAN BA ĞCILAR MESUT MAV Đ AKP

186 Ek 7. Mu ğla Sivil Toplum Kurulu u Listesi 1 Adalet Kültür ve E ğitim Vakfı 2 Akdeniz Ülkeleri Akademisi Vakfı 3 Aktur Çevre Koruma Derne ği 4 Altı Nokta Körler Derne ği 5 Atatürkçü Dü ünce Derne ği 6 Avcılar ve Atıcılar Derne ği 7 Bodrum Sa ğlık vakfı 8 Bozburun Çevre Gönüllüleri Derne ği 9 Can kurtarma ve Su Sporları Kulubü Derne ği 10 Cumhuriyetçi Kadınlar Derne ği 11 Ça ğda Ya amı Destekleme Derne ği 12 Çevre Geli tirme Derne ği 13 Çevre Koruma Derne ği 14 Ensar Vakfı ubesi 15 Evrensel I ık Derne ği 16 Farilya Vakfı 17 Fethiye Do ğayı Koruma Derne ği 18 Fethiye Kültür ve Sanat Derne ği 19 Genç Đ adamları Derne ği 20 Gökova Akyakayı Sevenler Derne ği 21 Đnsan Hakları Derne ği Mu ğla ubesi 22 KA-DER Marmaris ubesi 23 Kadın Dayanı ma Grubu 24 Kamu Çalı anları Kalkındırma ve Dayanı ma Vakfı 25 Karaba ğları Geli tirme ve Güzelle tirme Derne ği 26 Kızılay Derneği ubesi 27 Köyce ğiz Halk E ğitimi ve Toplum Kalkınması Derne ği 28 Köyce ğiz Turizm ve Çevre Derne ği 29 Mehlika Ahu Hetman Vakfı 30 Milas Müze Kültür ve Tabiat Varlık Sevenler Derne ği 31 Milli Gençlik Vakfı ubesi 32 Mu ğla 2000 Derne ği 33 Mu ğla Mermerciler Derne ği 34 Mu ğla Üniversitesi Vakfı 35 Mu ğla'ya Hizmet Vakfı 36 Mu ğlalılar Yardımla ma Dayanı ma ve Kültür Derne ği 37 Ortaca Zihinsel Özürlü Çocuklar Koruma Ve Ya atma Derne ği

187 38 Ortopedik Özürlüler Rehabilitasyon Derne ği 39 Ölüdeniz Turizm Geli tirme Kooperatifi 40 Turizm ve Tanıtma Derne ği 41 Turizmi Kültür ve Tabiat Varlık Koruma Derne ği 42 Türk Kadını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı

Bodrum Sivil Toplum Kurulu u Listesi 43 Bodrum Sa ğlık vakfı 44 Bodrumlu Gönüllüler Derne ği 45 Can kurtarma ve Su Sporları Kulubü Derne ği 46 Türk Kadınlar Birli ği 47 Yalıkavak Đnsan Do ğa ve Çevre Derne ği Dalaman Sivil Toplum Kurulu u Listesi 48 Yardımseven Kadınlar Birli ği 49 Yat Đ letmecileri Derne ği Datça Sivil Toplum Kurulu u Listesi 50 Aktur Çevre Koruma Derne ği 51 Datça Çevre Derne ği Fethiye Sivil Toplum Kurulu u Listesi 53 Fethiye Do ğayı Koruma Derne ği 53 Fethiye Kültür ve Sanat Derne ği 54 Zihinsel Engelliler Derne ği Köyce ğiz Sivil Toplum Kurulu u Listesi 55 Köyce ğiz Halk E ğitimi ve Toplum Kalkınması Derne ği Marmaris Sivil Toplum Kurulu u Listesi 56 Bozburun Çevre Gönüllüleri Derne ği 57 Evrensel I ık Derne ği 58 Marmaris Çevre Koruma Derne ği 59 Mehlika Ahu Hetman Vakfı Milas Sivil Toplum Kurulu u Listesi 60 Milas Müze Kültür ve Tabiat Varlık Sevenler Derne ği Ortaca Sivil Toplum Kurulu u Listesi 61 Ortaca Zihinsel Özürlü Çocuklar Koruma Ve Ya atma Derne ği Ula Sivil Toplum Kurulu u Listesi 62 Gökova Akyakayı Sevenler Derne ği (www.kenthaber.com)

188 EK 8. Tabiat Anıtları

ANIT A ĞACIN TÜRÜ YER Đ

1.Çınar Ya ğcılar Hanı giri i-Mu ğla 2.Çınar emsiana Çe mesi yanı-Mu ğla 3.Çınar emsiana Çe mesi yanı-Mu ğla 4.Çınar emsiana Çe mesi yanı-Mu ğla 5.Çınar Saburhane Camiiyanı-Mu ğla 6.Çınar Saburhane Meydanı-Mu ğla 7.Çınar Arasta içi-Mu ğla 8.Çınar Ye ilyurt-Mu ğla 9.Pinar Çiftlik Köyü-Bodrum 10.Çınar Peksimet Köyü-Bodrum 11.Çınar Yalıkavak Çe me yanı-Bodrum 12.Çınar KavakMeydanı-Re adiye-Datça 13.Palmiye A ğacı Datya Mahallesi-Datça 14.Ardıç Datya Mahallesi-Datça 15.Okaliptüs Datya Mahallesi-Datça 16.Harnup (Keçi Boynuzu) Datya Mahallesi-Datça 17.Sakız A ğacı Datya Mahallesi-Datça 18.Dut A ğacı Datya Mahallesi-Datça 19.Dut A ğacı Datya Mahallesi-Datça 20.Çınar Paspatır Mevkii-Fethiye 21.Çınar Yaka Köyü-Fethiye 22.Çınar Yaka Köyü-Fethiye 23.Çınar Hisarönü Köyü-Fethiye 24.Çınar Kaya Köy-Fethiye 25.Çınar Keçiler Köyü-Fethiye 26.Çınar Seki-Yenice Mahallesi-Fethiye 27.Çınar Temel Köyü-Fethiye 28.Palamut Keçiler Köyü-Fethiye 29.Çınar Kaya Köyü-Fethiye 30.Ardıç Kaya Köyü-Fethiye 31.Menengüç Hisarönü Köyü-Fethiye 32.Pinar Ovacık-Fethiye 33.Menengüç Ovacık-Fethiye 34.Pinar Ovacık-Fethiye 35.Çınar Ovacık-Fethiye 36.Çınar Ovacık-Fethiye 37.Palamut Ölüdeniz-Fethiye 38.Palamut Ölüdeniz-Fethiye 39.Çınar Ölüdeniz-Fethiye 40.Çınar Fethiye-Antalya karayolu 41.Çınar Kabaa ğaç-Ağla-Fethiye 42.Çınar

189 43.Karaa ğaç Kabaa ğaç-Fethiye 44.Çınar Kumluova Köyü-Fethiye 45.Andız Saklıkent Köyü-Fethiye 46.Andız Dö ğer Köyü-Fethiye 47.Andız Dö ğer Köyü-Fethiye 48.Çınar Dö ğer Köyü-Fethiye 49.Karaçam Arsa Köyü-Fethiye 50.Çınar Arsa Köyü-Fethiye 51.Çınar Ba ğlı A ğaç Köyü-Fethiye 52.Çınar Ba ğlı A ğaç Köyü-Fethiye 53.Pinar Ba ğlı A ğaç Köyü-Fethiye 54.Pinar Arsa Köyü-Fethiye 55.Çınar Arsa Köyü-Fethiye 56.Çınar Yaka Köyü-Fethiye 57.Çınar Yaka Köyü-Fethiye 58.Çınar (12 Adet) Yaka Köyü-Fethiye 59.Çınar (60 Adet) Yaka Köyü-Fethiye 60.Çınar Yaka Köyü-Fethiye 61.Çınar Temel Köyü-Fethiye 62.Çınar Kınık Köyü-Fethiye 63.Kara Kavak Bekçiler Köyü-Fethiye 64.Çınar Çaltılar Köyü-Fethiye 65.Pinar Günlükba ı-Fethiye 66.Çınar Karadere Köyü-Fethiye 67.Me e A ğacı Ağla Köyü-Köyce ğiz 68.Çınar Selimiye Köyü-Marmaris 69.Çınar Bayır Köyü-Marmaris 70.Çınar Bayır Köyü-Marmaris 71.Me e Bayır Köyü-Marmaris 72.Me e Bozalan Köyü-Milas 73.Çınar Bozalan Köyü-Milas 74.Palmiye Bozalan Köyü-Milas 75. Palmiye Güllük-Milas 76. Palmiye Güllük-Milas 77. Palmiye Güllük-Milas 78. Palmiye Güllük-Milas 79. Palmiye Güllük-Milas 80.Okaliptus Güllük-Milas 81.Sı ğla A ğaç Toplulu ğu Akçapınar Ula 82. Sı ğla A ğaç Toplulu ğu Okçular Köyü Ortaca Yerbeleni Ortaca (Mu ğla Çevre Durum Raporu, 2003)

190

ÖZGEÇM Đ

Do ğum tarihi : 10.10.1972

Do ğum yeri : A ğlasun/Burdur

Lise : (1987-1991) Keçiören Çevre Sa ğlı ğı Meslek Lisesi

Lisans :(1991-1996) Đstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü

Yüksek Lisans :(1997-2006) Đstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Đ letmecili ği Enstitüsü Deniz Politikası Anabilimdalı

Çalı tı ğı kurumlar :(1991-2000) Sa ğlık Bakanlı ğı Haseki E ğitim ve Ara tırma Hastanesi (2000-2001) Ankara Đl Sa ğlık Müdürlü ğü (2001-halen devam ediyor) Ankara Büyük ehir Belediyesi Tefti Kurulu Ba kanlı ğında Müfetti

191