TOURNEFORT Seyahatnamesi KITAP YAYINEVI- 87 SAHAFTAN SEÇMELER Dizisi -6 TOURNEFORT Seyahatnamesi-EGE ADALARI/JOSEPH DE TOURNEFORT
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
TOURNEFORT SEYAHATNAMESi KITAP YAYINEVI- 87 SAHAFTAN SEÇMELER DiZiSi -6 TOURNEFORT SEYAHATNAMESi-EGE ADALARI/JOSEPH DE TOURNEFORT © 2005, KiTAP YAYlNEVi LTD. GiRiŞ, NOTLAMA VE KAYNAKÇA STEFANOS YERASiMOS DÜZELTi NURETiiN PiRiM DiZiN TUBA ÇAVDAR KiTAP TASARIMI YETKiN BAŞARlR, BEK TASARlM DANIŞMANLI�I BEK KAPAK RESMi Si SAM (SAMOS) VE iKARYA ADALARI ARASINDAKi BO�AZ VE FURNi ADASI PiRi REiS, KiTAB-I BAHRiYE GRAFiK UYGULAMA VE BASKI MAS MATBAACILIK A.Ş. KA� IT HANE BiNASI HAMiDiYE MAHALLESi, SO�UKSU CADDESi NO. 3 34408 KA� ITHANE SERTiFiKA NO. 0905-34-000415 T: 0212 294 10 00 F: 212 294 90 80 E: [email protected] 1. BASlM HAZi RAN 2005, iSTANBUL 4. BASlM KASIM 2013, iSTANBUL ISBN 978-975-8704-97-2 YAYlN YÖNETMENi ÇAGATAY ANADOt KİTAP YAYINEVİ LTD. KAGIT HANE BİNASI HAMİDİYE MAHAllESi, SOGUKSU CADDESi NO. J/1-A 34408 KAGITHANE İSTANBUL SERTİFİKA NO: 1107-34-009175 T: 212 294 65 55 F: 212 294 65 56 E: KİTAP@KİTAPYAYİNEVİ.COM w: WWW.KİTAPYAYİNEVİ.COM Tournefort Seyahatnamesi J os EPH DE TouRNEFORT EniTÖR STEFANOS YERASİMOS BİRİNCİ KiTAP ÇEVİREN ALİ BERKTAY İKİNCİ KiTAP ÇEVİREN TEOMAN TuNÇDOGAN KitapYAYlNEVi JoSEPH DE TOURNEFORT İÇİNDEKİLER GIRIŞ/STEFANOS YERASIMOS 7 BIRINCI KITAP: EGE ADALAR! BIRINCI MEKTUP 57 İKINCI MEKTUP 79 ÜÇüNCÜ MEKTUP 97 DöRDÜNCÜ MEKTUP 125 BEŞINCI MEKTUP 154 ALTINCI MEKTUP !75 YEDINCI MEKTUP 206 SEKIZINCI MEKTUP 218 DOKUZUNCU MEKTUP 240 ÜNUNCU MEKTUP 256 KAYNAKÇA 282 DIZIN 297 İKINCI KITAP: TüRKIYE, GüRCISTAN, ERMENISTAN ÜN BIRINCI MEKTUP 9 ÜN İKINCI MEKTUP 28 ÜN DöRDÜNCÜ MEKTUP 59 ÜN BEŞINCI MEKTUP 89 ÜN ALTINCI MEKTUP 99 ÜN YEDINCI MEKTUP II4 ÜN SEKIZINCI MEKTUP 122 ÜN DOKUZUNCU MEKTUP ı65 YIRMINCI MEKTUP 198 YIRMI BIRINCI MEKTUP 216 YIRMI İKINCI MEKTUP 241 KAYNAKÇA 260 DIZIN 261 w a::: :::ı w z � � "' ..ı:: "' iJ "' :;;;< "' "'C -� LU ı:: :l 1::: .sı "' E :l ıS? GİRİŞ akındoğu ve Ortadoğu için 17. yüzyılın ikinci yarısı ve 18. yüzyılın ilk yarısı bir geçiş dönemidir. Büyük İslam imparatorlukları ya da altın, baharat ve ipek ticareti gibi eski, çoğunlukla binlerce yıllık yapılar ve ilişkiler kesin bir bunalımın içine sürüklenirken, yeni öğelerin, yerel milli yetçiliklerinY ve Batı egemenliğinin öncüileri belirmeye başlar. "La Deco uverte" dizisi içinde bugüne dek eserleri yayınlanmış Doğu seyyahlarının bu döneme ait olmaları ve bu dönemi en iyi temsil edenler arasından seçil meleri hiç de şaşırtıcı değildir; bu nedenle. Lady Montagu ve [Yirmisekiz] Mehmed Efendi [Çelebi] 18. yüzyılın başında diplomatik görevler çerçeve sinde yolları kesişen iki aydın kişiliğin bakış açısını temsil ederken, bilim adamı Tournefort ise "seyyah" Thevenot'nun ve tüccar Tavernier'nin ar dından 17. yüzyılın perdesini kapatır. Yine de seyahatnarnelerin olağanüstü zenginliği bu kişiliklerle kı sıtlı değildir ve Batı için birer saplantı oluşturan bazı konular (saray, kadın lar, ordu, din ...) bir yana bırakılacak olursa, aniatılar aynı noktada üst üste birikmek yerine, ancak gerçekliğin dağınık adacıklarına el atabilmekte ve aralarındaki uçsuz bucaksız alanlar gölgede kalmayı sürdürmektedir. Yaza ra serüveninde yön veren öğeler, hem açıkladığı amaçları, hem de gizli ter cihleri, yelkenlerini dolduran rüzgarların kaprisleri ya da salgın hastalıklar olmakta, güzergahı biraz da iyi ya da kötü rastlantıların keyfine kalmakta dır. Daha ileride ayrıntılı biçimde döneceğimiz bu konuya girmeden önce, şimdilik kendi adamımızı ele alalım: Tournefort bitki toplamak üzere, ga yet resmi bir biçimde Doğu'ya gönderilmiştir, ama bitkibilimle ilgili bö lümleri metninden çıkardığınız anda, anlatısının özünü oluşturan ve ana göreviyle ancak kıyısından köşesinden ilintilenen, gerçekten canlı, yaşayan yan ortaya çıkar. Doğabilimci Tournefort bizim için iki dünyayı, Ege adalarının Yu nan dünyasıyla Doğu Anadolu ile Kafkasya'nın Ermeni dünyasını keşfe çı kacaktır. Bütünün içindeki bağlantıları, sadece baskıcı ve imparatorluk yö neticisi yanıyla algılanan Türk'e yönelik göndermeler kuracak, bu gönder meler de çok sıradan bir İstanbul betimlemesi ve Anadolu'daki geçtiği yer- TOURNEFORT SEYAHATNAMESi 7 lerin daha çok coğrafi bir ilginin ürünü olan anlatımı biçiminde gündeme gelecektir. Aynı biçimde, Tournefort'un iki ilgi odağı eşit güçte değildir. Yunan adaları dünyasına yaklaşımı daha canlı ve eksiksiz bir görünüm ser gilerken, seyahatnamenin Anadolu'ya ilişkin bölümüyse, o çağda bu yöre lere değgin tanıklıkların azlığı nedeniyle çok değerli olsa da, genellikle şöy le bir göz atış ve genel değerlendirme düzeyini aşamaz. Bu tercihierin çok sayıda nedeni vardır ve bunları seyyahımızı dolaştırmaya başlamadan önce söz konusu uzamları ele alarak saptayabiliriz ancak. Tournefort, biri hariç insanların yaşadığı bütün K.ikladadalarını ve Onikiada'nın dışında büyük Ege adalarının hepsini ziyaret eder. Otuz beş ada ve adacıkta karaya çıkar ve ziyaret etmediği birkaç ada hakkında da bil giler verir. Bir yıldan uzun bir süre boyunca, art arda iki aşamada gerçek leştirilen bu deniz yolculuğu tarihte yeniden ortaya çıkmaya hazırlanan bir dünya hakkında oldukça eksiksiz bir ilk görünüm sunar. Bu kırılgan, parçalanmış ve servetleri olduğu kadar felaketleri de ta· şıyan bir sıvının içine dağılmış bu dünyanın ayırt edici niteliği, çevresinde ki kara parçalarında istikrar hüküm sürerken zenginleşmesi, denizler kar şı kıyılarda mevzilenmiş düşman güçlerin kozlarını paylaştığı bir savaş ala nına dönüşünce de büyük karışıklıklara sürüklenmesi, hatta tamamen yok olma noktasına gelmesidir. Minos ve Kiklad uygarlıklarının kalıntıları, Delphoi'deki Sifnos ve Naksos [Nakşa] "hazineleri," küçücük Kea [Mürted] adasında dört bağımsız sitenin varlığı, bugün ıssız bir kayalık olan De los'un Antikçağdaki görkemi Ege adalarının eski zenginliğine yeterince ta nıklık etmektedir. Roma'nın eline geçtiği sırada ada uygarlıkları kesin bi çimde sönecek, adalar fazla bir gürültü koparınadan tarih sahnesinden çe kilecektir. Bizans'ın ilk yüzyılları belki fazla pırıltısı da olmayan bir süku net getirir, ama Arap istilalarıyla birlikte yeniden güvensizlik ortamına dö nülür ve Haçlı seferleri döneminde bu ortam iyice yaygınlaşır. Modernzamanlar tarihi içinde Ege adaları, Avrupa feodalizminin ya bancı diyarlardaki bir eklentisi gibi belirir yeniden. 4· Haçlı Seferi Bizans top raklarının Haçlılar arasında paylaşılmasıyla sonuçlanınca (1204), çoğu Vene diklilerden oluşan bazı senyörler adalan işgal eder. Denizin mutlak egemeni olan Venedik ile Konstantinopolis'i ve anakara Yunanistanı'nı işgal eden İtal- 8 GiRiŞ yan, Fransız ya da Flaman senyörleri arasındaki uzlaşmaz çatışma, soyluluk dereceleri değişen maceracıların adalarda minicik beylikler kurabilmesine olanak hazırlar. Örneğin Marco Sanudo, Plandres kontu ve Konstantinopo lis'in Latin imparatoru olan Henri'ye bağlılık yemini edince, bu sayede Ege adaları dukası unvanını alarak, Venedik Cumhuriyeti'nin burnunun dibinde ki Kiklad adalannın merkezindeki on iki kadar adayı bünyesinde topariayan bir dukalığın sahibi olur. Venedik çevredeki adalan Venedik'in soylu aileleri ne dağıtarak Sanudo'yu tecrit etmeye uğraşır. O zaman Andrea ve Geremia Ghisi kardeşler Tinos'u [İstendin], Mikonos'u [Mukene], Kea'nın ve Serifos'un [Koyurıluca] yansını alırlar. Bu adaların diğer yarısı Pietro Giusti niani ile Domenico Michieli arasında paylaşılacaktır. Büyükçe bir ada olan Andros [Andre], Venedik dukasının yeğenierinden Marino Dandolo'nun pa yına düşer. Venedik, güneyde, elindeki en büyük ada olan Girit'in çevresine bir sur örer gibi, Jacobo Barozzi'yi Santorini'ye [Santurin], Giovanni Quiri ni'yi Astipalya'ya [İstanbulya] ve Leonardo Foscolo'yu da Anafı'ye [Anafıye] yerleştirir. Kurulan bu dünya daha sonra güçlü komşulannın çıkarlarına ve feodal toplumların iç oyunlarına, yani kinlere, bağlılıklara, çatışmalara ve itti fakiara göre evrim geçirmeye başlar. Venedik, Cenova, Bologna, Floransa ile İtalya, ama onunla birlikte Fransa, Katalonya, hatta Galicia kendi küçük soylularını Ege güneşi altında servet aramaya gönderirler. Yunanistan'da Latin egemenliği adı verilen dö nemdir bu. Nüfusları birkaç yüz kişiyi geçmeyen adalara "şatolar" ve ma iyetler yerleşir, fıef dağıtımı, evlilikler ve miraslar yoluyla vasallık bağlan dokunur; koruyucu güçlerin dikkatli ve kendi çıkarlarını kollayan bakışları altında, çalınan bir katırın Sanudi'lerle Ghisi'leri karşı karşıya getirmesi gi bi küçük savaşlar verilir. Komplolar kimi hanedanları devirir, kimilerini yükseltir. 135o'ye doğru Kea adasını paylaşan on beş senyörden on biri Mic hieli'dir. Her birine taş çatiasa otuzar km2'lik ve üzerinde en fazla on aile nin yaşadığı kayalık ve çalılık arazi düşmektedir. Birbirini izleyen evlilikler ve miraslar da parçalanmayı hızlandırır ve 15. yüzyılın sonuna gelindiğin de her adanın fiilen kendi senyörü vardır. Üç yüzyıldan uzun bir zaman dilimine yayılan bu dönem adalarda derin izler bırakır. Feodal yerleşim aynı zamanda bir kolonileşmedir ve bu TOURNEFORT SEYAHATNAMESi 9 süreç de sayısal bakımdan kısıtlı da olsa izler bırakmıştır. Günümüzde bir çok adalı aile hala Latin soylularının soyadlarını taşır. Siyasal iktidarı yitir melerinin ardından ekonomik güçleri de yok olmuştur, ama gene de belli bir toplumsal saygınlığı korurlar. Feodalite ile birlikte Katolik kilisesinin gelmesinin de hem kayda değer, hem de beklenmedik sonuçları olmuştur. Eski Latin soyluluğu Katolikliği hızla terk ederek Yunan uzamının egemen havası olan Ortodokslukla bütünleşirken, Siros gibi en zayıf feodal geçmi şe sahip ya da Santorini gibi bir siyasal iktidarın kalıcı merkezi olmamış adalarda bile Katolik dogması direnip gelişmiştir. Bu adalar -ve Venedik egemenliğinin