Geçmişten Günümüze Meles Deresi
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Dergisi Yıl: 2006 Cilt:8 Sayı:9 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MELES DERESİ Çiğdem KILIÇASLAN1, Bülent ÖZKAN2 1Muğla Üniversitesi Ortaca Meslek Yüksekokulu 2Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü ÖZET İzmir Kenti’yle ilgili tarihi kitaplar incelendiğinde, Meles Deresi adına sıklıkla rastlanmaktadır. Antikçağdan yirminci yüzyıla gelinceye kadar önemini koruyan Meles Deresi’nden yazarlar; ‘kutsal kabul edilen dere’ olarak bahsetmekte, Homeros’un adının Meles ile birlikte anıldığını bildirmektedir. Meles Deresi, seyyahların İzmir’e geldiklerinde uğramadan geçmediği, ticari yolların üzerinden yer aldığı bir dere olarak 19. yüzyılda önemini korumaya devam etmiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde, hızlı kentleşmeden Meles Deresi’nin de etkilendiği, çevresini gecekondular ve sanayi binalarının kuşattığı, suyunun kirlendiği ve kanal içine alınarak dere görüntüsünden uzaklaştığı görülmektedir. Bu çalışmada Meles Deresi’nin öneminin geri kazandırılması, kentin simge alanlarından biri haline dönüştürülmesi ve kullanılırlığının arttırılması gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Akarsu, Meles Deresi, İzmir, Akarsu – Kent etkileşimi FROM PAST TO EXTANT THE RIVER MELES ABSTRACT As the historical books on Izmir Province are studied, it is seen that ‘The River Meles’ have been frequently mentioned. The river preserving its importance from Ancient Ages to the 20th century, have been discussed by the writers as the ‘holy river’ and the name Homers have been mentioned with the river. In the 19th century, the River Meles preserved its importance as a river that the voyagers visited and the commercial accesses intersected. In the 20th century, the river was overwhelmed by urbanization, surrounded by the squatter houses and the industrial buildings and its water has been polluted; besides, by being involved in a channel, it does not look like a stream. In this study, to re-gain the importance of the River Meles, to convert it to one of the symbols of the province and to increase its accessibility has been emphasized. Key words: River, Meles River, İzmir, River – Urban interaction 51 ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Dergisi Yıl: 2006 Cilt:8 Sayı:9 1. GİRİŞ Akarsu kıyıları, kentler kurulmaya başladıktan sonra uygarlıkların beşiği olmuştur. Tarihte yolculuk yapıldığında, medeniyetlerin akarsu kıyılarında filizlenip büyüdüğü görülmektedir. Ülkemizde de birçok uygarlık insanları denize bağlayan, akarsuların kıyısında şekillenmiştir. Öyle ki; Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin yarattığı güzellik İstanbul’la yarışmasaydı, bu üç akarsuyun arasında belki Edirne (Hadrianapolis) kurulamazdı. Kaikos (Bakırçay) Deresi kenarından Çandarlı Körfezi’ni seyreden antik çağlardan bu yana adını bile değiştirmeyen Bergama, Manavgat Çayı’nın Akdeniz’e ulaştığı yerin güçlü bekçisi Side, Hititler’den günümüze dek süregelen Çukurova uygarlıklarının çevresinde geliştiği Ceyhan ve Seyhan, yeryüzündeki en eski ayak izlerini bile taşıyan Fırat ve Dicle’nin şekillendirdiği Mezopotamya, Strabon’un Kenti Amasya’nın kenarında kurulduğu Yeşilırmak ve daha nicesi çevresindeki bereketli topraklarıyla geçmişten günümüze akarsuların kültürleri nasıl beslediklerinin göstergesidir (Ekinci, 1997). Ancak zamanın akarsuların aleyhine çalıştığı, ülkemiz akarsularına bakıldığında gözler önüne serilmektedir. Yakın zamana kadar yerleşmelerin odağı durumunda olan akarsularımızın birçoğu ‘uygarlık zararları’ olgusu sonucunda, günümüzde üzeri kapatılmak suretiyle kent coğrafyasından silinmekte ya da kanalizasyonlar için bir drenaj kanalı olarak kullanılmaktadır. Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Asi nehirleri ve Porsuk Çayı gibi akarsularımızın kent içindeki gerçek işlevleri için olumlu bir değerlendirmede bulunmak olası değildir (Öztan ve Çalık, 2000). Kentlere can veren akarsuların böylesine hızlı yok edilişi kentler için bir kayıptır. Kentlerin ‘kültür kenti’ olarak algılanabilmesinde kentlerin kuruluşlarına ve gelişmelerine bu kadar hizmet eden ve tarihi şekillendiren akarsular yok sayılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, geçmişten günümüze kadar olan süreçte Meles Deresi’ni inceleyerek, tarihteki önemini gözler önüne sermek, günümüzdeki durumunu belirlemek ve derenin mevcut durumunun geliştirilebilmesi için öneriler sunmaktır. 2. YİRMİNCİ YÜZYILA KADAR OLAN SÜREÇTE MELES DERESİ İzmir Kenti’ne bakıldığında kentin 5000 yıllık geçmişinden sürekli övgüyle söz edildiği ama kenti gözlemlediğimizde yangınlar, depremler ya da geçmişe değer vermemenin sonucunda kentin tarihle bütünleşmediği görülmektedir. Tarihi kitaplar incelendiğinde sürekli bir akarsuyun adından söz edilmektedir. Tarihçi Strabon’un ifadesiyle ‘kentin yanı başından akan’ ve ‘Nehir Tanrısı’ olarak tapılan bu dere, tarihte kutsal kabul edilen, günümüzde su kanalı görüntüsü veren Meles Deresi’dir. İsa’dan altı yüzyıl önceye, yani İzmir Kenti, körfezin kuzeydoğusunda bulunduğu zamana ait bir Homerik ilahide, Artemis’in atlarını, sazlar arasından denize akan Meles Deresi’nde suladığından söz edilmektedir. İsa’dan beş yüz yıl önce yaşamış olan Miletos’lu Hekateus, İzmir Körfezi’nin adının önceleri Meles Körfezi olduğunu ileri sürmektedir (Aksoy, 2002). Stephanus’da Eski Yunanlıların İzmir Körfezi’ne Meles Irmağı Körfezi dedikleri savını desteklemektedir (Bauden, 2003). Şair Homeros’un Meles Deresi kıyılarında yaşadığı anlatılmaktadır; Aristoteles, Homeros’un Meles kıyılarında doğduğunu, doğumdan sonra annesi ölen Homeros’u Lidya Kralı’nın büyüttüğünü ve ona doğduğu yeri vurgulayan ‘Melessigenes’ (Meles’in oğlu) ismini verdiğini söylemektedir. Yazarlar, Homeros’un, İzmir doğumlu olduğu ve şiirlerini Meles Deresi kıyısında söylediği konusunda birleşmektedir. Roma İmparatorluğu sırasında basılan paralarda Homeros elinde çalgı ve ot demeti tutmuş, yan yatmış olarak gösterilmektedir. Helen Irmak Tanrılarının özelliği olan boynuz içinde çiçek demetinin Meles Deresi Tanrısı’nda bulunması dikkate değerdir (Aksoy, 2002). Homeros, Meles Deresi’ni tanımlarken, derenin çevredeki çaylarla beslendiğini ve kent kıyısında, içinde kayık gezdirilebilecek bir göl oluşturduktan sonra, çamlıklar arasından akarak denize ulaştığını anlatmaktadır. 52 ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Dergisi Yıl: 2006 Cilt:8 Sayı:9 Pausinias’a göre Büyük İskender, İzmir’i şimdi bulunduğu yerde kurduracağı zaman, Apollon Tapınağı kahinine başvurmuş ve ‘Kutsal Meles’in gerisindeki Pagos’ta (Kadifekale) oturacak olan insanlar, eski kentte oturanlardan üç kat, dört kat daha mutlu olacaklar!’ yanıtını almıştır (Cadoux, 2003). İlkçağın ünlü coğrafyacısı Strabon, Meles’in kentin surları dışından aktığından söz etmektedir. Plinius, İsa’dan kırk yıl sonra yazılarında İzmir’den söz ederken, ‘yakınında kaynayan Meles Suyu ile ünlüdür’ demektedir. Bornova Camisi’nde bulunan bir yazıtta, ‘Beni kurtaran Meles Tanrısını överim. Onun sularında yıkanarak hastalıktan kurtuldum’ denilmekte ve Meles Deresi kutsallaştırılmaktadır. İsa’dan sonra 172–245 yılları arasında yaşamış olan Philostratos, Meles’in ağaçlıklar ve otlaklar arasından aktığını, yüksekçe bir yerden çayı, bir bakışta boylu boyunca görmenin olası olduğunu söylemektedir. Yaşamını İzmir’de geçiren, Roma döneminin ünlü söylevcisi Aristides, Meles Deresi’ni şöyle anlatmaktadır: ‘Deniz perilerine ismini veren Meles, kentin kapıları önünde kolunu uzatır. Kaynadığı yer, denize doğru suları akan bir hamamdır (Diana Hamamları). Meles mağaraların, evlerin ve koruların arasından geçip gider. Meles çağıldamaz, dalgaları sessizce denize kavuşur. Bazen denizin dalgaları köpürünce Meles’in dalgaları geri bile çekilir. Meles’in her tarafı balıkla doludur. Yaz, kış aynı seviyededir. Ne kurur ne de kükrer. Meles serseri değildir, yatağını terk etmez (Aksoy, 2002). İzmir, on yedinci yüzyılda Anadolu’ya gelen Uzak ve Ortadoğu bağlantılı kervan ticaret yollarının son durağı haline gelmiştir. Meles Deresi üzerindeki Kervan Köprüsü İzmir’in aynı zamanda giriş kapısıdır (Şekil 1). Asya’dan kervanlarla gelen mallar Meles Deresi’nin üzerinde bulunan Kervan Köprüsü’nde boşaltılmakta, değiş tokuş yapılarak yeni mallarla geri gidilmektedir. Devlet bu kervanların getirdiği mallardan vergi almakta, ancak; kervanlara ait develer ve diğer hayvanlar Osmanlı Sultanının çayırlarından vergi işlemleri bitene kadar yararlanmaktadır (İZTO, 2005). a. b. Şekil 1. Kervan Köprüsü a. (Buca Belediyesi, 2005a); b.( İZTO, 2005) Meles Deresi’nden bahsedip de Kervan Köprüsü’nden söz etmeyen gezgin çok azdır. Köprü gezginlere göre, İzmir’in sayılı ilginç noktalarından biri kabul edilmektedir ve uzun yıllar en önemli mesire yeri olmuştur. Anadolu içlerinden gelen yolun İzmir’e giriş noktası olan Kervan Köprüsü yabancıların da gezinti yeridir. İzmirlilerin oraya hava almak ve geçen develeri seyretmek için gittikleri söylenmektedir (Baykara, 1974). Müslümanlar Cuma günü, ‘tatil günü’ gelirlerse de Joseph Michaud, suların ve gölgelerin serinliğini tatmak için, gündüzün sıcağında da gelindiğini belirtmektedir. Hıristiyanlar da haftanın yorgunluğunu çıkarmaktadır. Rehber Quetin, ‘Pazar Hıristiyanların buluşma günüdür’ demektedir (Yaranga, 2000). İngiliz gezgin Sir Charles Fellows köprüyle ilgili gözlemlerini “Burası çok güzel bir manzaraya sahip ve İzmir’e gelen – giden malların develerle taşındığı ilginç bir yer. Devlet buradan geçen mallardan vergi alıyor ve bunun karşılığında develer, Sultana ait çayırlardan yararlanabiliyor. Aralıksız olarak gelen develer vergi işlemi bitene kadar burada bekliyor; bu anda ortaya çıkan resim görülmeye değer,” diyerek ifade etmektedir (Aras, 2000). 53 ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Dergisi Yıl: 2006 Cilt:8 Sayı:9 Maxime Du Camp,