PASĠNLER (V-XVI. YÜZYILLAR)

Ömer SUBAġI

DOKTORA TEZĠ

TARĠH ANABĠLĠM DALI

2010 Her hakkı saklıdır.

T.C. ATATÜRK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI

Ömer SUBAġI

PASĠNLER

(V-XVI. YÜZYILLAR)

DOKTORA TEZĠ

TEZ YÖNETĠCĠSĠ Prof.Dr. Enver KONUKÇU

ERZURUM - 2010

I

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZET ...... V ABSTRACT ...... VI ÖNSÖZ ...... VII KISALTMALAR ...... X

GĠRĠġ ...... 1

I. BÖLÜM 1. KAYNAKLAR ...... 3 1.1. Ġslam Kaynakları ...... 3 1.2. Ermeni Kaynakları ...... 6 1.3. Bizans Kaynakları ...... 10

II. BÖLÜM 2. PASĠNLER‟ĠN COĞRAFĠ ÖZELLĠKLERĠ ...... 12 2.1. Pasinler Ovası‟nın Genel Özellikleri ...... 12 2.1.1. Dağlar ...... 13 2.1.2. Vadiler ...... 14 2.1.3. Akarsular ve Göller ...... 15 2.1.3.1. Akarsular ...... 15 2.1.3.2. Göller ...... 16 2.1.4. Aras ve Yolları ...... 16 2.2. Pasinler‟de Bulunan YerleĢim Yerleri ...... 19 2.2.1. Hasankale ...... 19 2.2.2. Köprüköy ...... 20 2.2.3. ...... 20 2.3. Pasinler‟in Tarihi Coğrafyası ...... 21

II

III. BÖLÜM 3. PASĠNLER‟DE GÖRÜLEN TOPLULUKLAR VE SOSYAL HAYAT ...... 24 3.1. Karaz Kültürü ve Pasinler ...... 24 3.2. Diuahei Krallığı ve Pasinler ...... 24 3.3. Urartular ...... 25 3.4. Kimmerler ...... 27 3.5. Ġskitler ...... 29 3.6. Medler (Akamenidler) ...... 31 3.7. Persler ...... 31 3.8. Partlar ...... 32 3.9. Romalılar ...... 32 3.10. Sasaniler ...... 33 3.11. Bulgarlar ...... 33 3.12. Gürcüler ...... 34 3.13. Ermeniler ...... 34 3.14. Müslüman Araplar ve Türkler ...... 36

IV. BÖLÜM 4. V-XI. YÜZYILLAR ARASINDA PASĠNLER‟ĠN SĠYASĠ TARĠHĠ 4.1. V-VII. Yüzyıllar Arasında Pasinler ...... 39 4.1.1. Pasinler‟de Roma-Sasani Mücadelesi ...... 39 4.1.2. Pasinler‟de Sasani-Bizans Mücadelesi ...... 42 4.1.3. Hüsrev Perviz ve Bizanslıların Pasinler‟deki Mücadeleleri...... 46 4.2. Arapların Pasinler ve Çevresindeki Faaliyetleri ...... 50 4.3. II. Basileios ve Pasinler‟de Bizans-Gürcü Mücadelesi...... 62

V.Bölüm 5. PASĠNLER‟DE TÜRK HÂKĠMĠYETĠ 5.1. Selçuklular Döneminde Pasinler ...... 73 5.1.1. Selçukluların Bölgeye GeliĢleri ve Kaputru SavaĢı ...... 73 5.1.2. SavaĢ Sonrası Yapılan BarıĢ AntlaĢması ...... 86 III

5.1.3. Sultan Tuğrul‟un Anadolu Seferi ve Toy‟a GeliĢi ...... 90 5.1.4. Alp Arslan ve Romanos Diogenes‟in Pasinler‟den GeçiĢi ...... 94 5.2. Pasinler‟de Saltuklu Hâkimiyeti ...... 97 5.2.1. Saltuklu Beyliğinin KuruluĢu ...... 97 5.2.2. Emir Ali Dönemi ...... 99 5.2.3. Ebû‟l Muzaffer Gâzi Dönemi...... 100 5.2.4. Ġzz ed-Din Saltuk Dönemi ...... 101 5.2.5. Nasr ed-Din Mahammed Dönemi ...... 102 5.3. Rükn ed-din Süleyman ġâh‟ın Gürcistan Seferi-Micingird SavaĢı ...... 103 5.4. Selçukluları Döneminde Pasinler ...... 112 5.4.1. Mugis ed-Din Tuğrul ġâh...... 112 5.4.2. CihanĢâh Dönemi ...... 114 5.5. Türkiye Selçukluları Döneminde Pasinler ...... 115 5.6. Kayıların Pasinler‟deki Faaliyetleri ...... 118 5.7. Pasinler‟de Ġlhanlılar Hâkimiyeti ...... 121 5.8. Pasinler‟de Sutaylılar Hâkimiyeti ...... 123 5.9. Pasinler‟de Çobanlılar Hâkimiyeti ...... 124 5.10. Karakoyunluların Pasinler Hâkimiyeti ve Karakoyunlu-Timur Mücadelesi .... 125 5.10.1. Timur‟un Pasinler‟deki Faaliyetleri ...... 126 5.10.2. Ruy Gonzales de Clavijo‟nun Pasinler Ġzlenimleri ...... 136 5.11. Pasinler‟de Kara Yusuf Dönemi ve Karakoyunlu-Akkoyunlu Mücadelesi ...... 137

VI. BÖLÜM 6. PASĠNLER‟DE ESKĠÇAĞ VE ORTAÇAĞA AĠT YERLEġĠM YERLERĠ 6.1. Pasinler‟de Bulunan Eskiçağa Ait YerleĢim Yerleri ...... 143 6.2. Pasinler‟de Bulunan Ortaçağa Ait YerleĢim Yerleri ...... 150 6.2.1. Ortuzu ...... 150 6.2.2. Toy ...... 152 6.2.3. Ügümü ...... 153 6.2.4. Valarshavan ...... 157 6.2.5. Yağan PaĢa Zaviyesi ...... 158 6.3. Pasinler‟de Bulunan Ortaçağa Ait Kaleler ...... 164 IV

6.3.1. Avnik Kalesi ...... 164 6.3.2. Hasankale (Kaputru Kalesi) ...... 168 6.3.3. Micingird Kalesi...... 171 6.3.4. Zivin Kalesi ...... 175 6.3.5. Küçük Kale ve Gözetleme Kuleleri ...... 177 6.4. Pasinler‟de Bulunan Ortaçağa Ait Tarihi Eserler ...... 181 6.4.1. Çoban Köprüsü ...... 181 6.4.2. Miyadın Köyü Mezarlığı ve Ferruh Hanım Türbesi ...... 183 6.4.3. Ovaköy (Ezirmik)-Korucuk Mezarlıkları ...... 184 6.4.4. Alvar Köyü Mezarlığı ...... 186 6.5. Dede Korkud‟da Pasinler ve Çevresi ...... 186 6.6. Ortaçağ‟da Pasinler‟de Kullanılan Yollar ...... 189

SONUÇ ...... 193 RESĠMLER ...... 196 BĠBLĠYOGRAFYA ...... 206 HARĠTALAR ...... 219 EKLER ...... 226 ÖZGEÇMĠġ ...... 232

V

ÖZET

DOKTORA TEZĠ

PASĠNLER (V-XVI. Yüzyıllar)

Ömer SUBAġI

DanıĢman: Prof.Dr. Enver KONUKÇU

2010-Sayfa: X + 232

Jüri: Prof. Dr. Enver KONUKÇU Prof.Dr. Hüseyin YURTTAġ Doç.Dr. Ġbrahim TELLĠOĞLU Doç.Dr. Süleyman ÇĠĞDEM Yrd. Doç.Dr. Hasan GEYĠKOĞLU

Pasinler Ovası olarak adlandırılan bölge; günümüzde Erzurum iline bağlı ve il merkezinin doğuya açılan kapısı durumunda olan Hasankale, Köprüköy ve Horasan ilçelerini kapsamaktadır. Bu bölge tarih boyunca sahip olduğu, coğrafi, jeostratejik ve jeopolitik önemden dolayı, eski çağlardan beri insan topluklularının yerleĢim yeri olmuĢ ve Doğu Anadolu coğrafyasının önemli sosyo-politik ve stratejik merkezlerlerinden birisi haline gelmiĢtir. Kaynak eserlerde ve çağdaĢ seyahatnamelerde adından bahsedilen bölge, sahip olduğu konumdan ötürü birçok millet tarafından hâkimiyet altına alınmıĢ ve bölgeye hâkim olan milletlere büyük avantajlar sağlamıĢtır. Pasinler (V-XVI. Yüzyıllar) isimli çalıĢmada, bölgenin Ortaçağa ait karanlıkta kalmıĢ tarihinin aydınlatılması amacı ile birincil elden kaynaklar kullanılarak detaylı bir araĢtırma yapılmıĢtır. Ovada bulunan Ortaçağa ait yerleĢim yerleri, kale ve gözetleme kuleleri ile günümüze kadar ulaĢan tarihî eserler bu çalıĢmada araĢtırılmıĢtır.

VI

ABSTRACT

Ph. D. THESIS

PASĠNLER (V-XVI. Centuries)

Ömer SUBAġI

Supervisor: Prof.Dr. Enver KONUKÇU 2010-PAGE: X + 232

Jury: Prof. Dr. Enver KONUKÇU Prof.Dr. Hüseyin YURTTAġ Assoc.Prof.Dr. Ġbrahim TELLĠOĞLU Assoc.Prof.Dr. Süleyman ÇĠĞDEM Assist.Prof.Dr. Hasan GEYĠKOĞLU

The region named as Pasinler plain; contains Köprüköy, Horasan and Hasankale administrative districts that bound to Erzurum and they are a door of city centre opening to the east at the present day. This region has been settlement of place to people because of its geographic, geostrategic and geopolitical importance and has become one of the important socio-politic and strategic centres of the east Anatolia geographic. The region mentioned in resources works and travel books has been under the sovereignty of many nations for its location and it provides major advantages to nations dominated it. In this study called Pasinler (V-XVI. Centuries) a detailed research has been conducted by using sources from the first hand aiming to shed light on its history stayed in the dark belonging to middle ages. In this study, settlement of place, castles and surveillance towers belonging to middle ages and historical places reached the present are researched.

VII

ÖNSÖZ

Pasinler, bulunduğu konum itibariyle hem tarihî hem de sosyo-ekonomik öneme sahiptir. Bu bölgeyi insanlar açısından önemli duruma getiren hususlardan birisi, içerisinde barındırdığı geniĢ ve verimli topraklar ile Aras Nehri‟nin sağladığı tarım ve hayvancılık imkânlarıdır. Ġklimi elveriĢli, toprakları verimli, akarsuları bol, yer altı suları son derece zengin bir coğrafi sahada kurulan bir siyasi teĢekkülün geliĢip büyümesi muhakkaktır. ĠĢte bu fizikî özelliklerin hepsini bünyesinde barındıran Pasinler, eski çağlardan baĢlayarak içinde barındırdığı nimetlerinden insanoğluna birçok imkân sunmuĢ ve kendisine hâkim olan birçok millete ise konumu itibariyle büyük avantajlar sağlamıĢtır. Bölgeye ismini veren Pasin‟den ilk bahseden, M.Ö. 401 yılında Fırat kenarında meydana gelen savaĢ sonrası ülkesine geri dönmek için yanındakilere komutanlık eden Ksenophon‟un geçtiği ve kısaca bilgi verdiği Phasian, muhtemelen Kafkas ardındaki göçmenlerden Phasislerin iskânı ile tarihteki yerini almıĢtır. Bu kabile hakkında bilgiler oldukça sınırlıdır. Vanandlar, Sıraklar, Taolar, Hesperidler Khaldiler gibi Phasisler de Aras boylarının ve kollarının meydana getirdiği düzlüklerde yaĢadılar ve günümüze kadar birkaç değiĢiklikle ulaĢan bu adı miras bıraktılar. Pasinler Ovası‟nın Ortaçağ tarihi hakkında yaptığımız çalıĢmada, bölgenin siyasî tarihi hakkındaki bilgileri için, V. yüzyılın sonları ile VII. yüzyılın ortalarına kadar uzanan zaman dilimini, Erzurum‟un güneyindeki Salahunig kazasındaki Surena-Anabad Manastırı‟nın baĢkanı olarak atanan ve manastır kütüphanesi kuran Ghazar P'arpec'i's „nin kaleme aldığı History of Armenians‟dan, Sebeos‟un Patmitiwn Sebeosi Episkoposi Herakin‟dan (Sebeos History) ve Movses Khorenats‟in History of Armenians isimli eserinden alınmıĢtır. Pasinler‟in VII. yüzyılın ortalarında Arap akınları ile tanıĢtığı dönem hakkında bilgileri yine bu akınlara Ģahitlik eden Ermeni tarihçi Ghevond‟un Ghevond‟s History isimi eseri ile Arap tarihçi Belâzurî‟nin Fütûhu‟l Büldân isimli eserinden almaktayız. XI. yüzyıl baĢlarında Doğu Anadolu‟da görülen Bizans Ġmparatoru II. Basileios dönemi ile Selçuklu akınlarının Pasinler‟den geçerek Anadolu içlerine uzandığı dönemde Pasinler‟in siyasi yapısını Lastivertli Aristakes, Urfalı Mateos (Mateos Urhaetsi), Skylitzes-Cedrenus‟un eserlerinden öğrenmekteyiz. VIII

Pasinler‟de Türk varlığının ortaya çıkması ile baĢlayan süreç içerisinde XII. yüzyıl ile XVI. yüzyıllar arasındaki siyasi vakaları ve Türkiye Selçukluları dönemi ile alakalı bölümler hakkındaki bilgileri, Ġbn Bibi‟nin eseri El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye Fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye‟den, Ġlhanlılar hakkında Alâ ed-Din Âta Melik Cüveyni‟nin kaleme aldığı Târih-i Cihân GüĢâ‟dan, Timur‟un Anadolu seferi sırasında, güzergâhı üzerinde bulunan Pasinler‟den geçerken aldığı Avnik kalesi ve çevredeki birçok kalenin alınıĢı hakkında Nizamüddin ġâmi‟nin Zafernâme isimli eserinden, Akkoyunluların bölgedeki faaliyetleri hakkında ise Ebũ Bekr-i Tihrâni‟nin Kitâb-ı Diyârbekriyye ve Hasan-ı Rumlu‟nun kaleme aldığı Ahsenü‟t-Tevârîh isimli eserlerinden öğrenmekteyiz. Pasinler Ovası‟nda bulunan Eski ve Ortaçağa ait yerleĢim yerleri kale ve gözetleme kuleleri hakkında bilgileri, yapılan yüzey araĢtırmaları ve arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan materyallerden almaktayız. Pasinler‟in Tarihî Coğrafyası ile ilgili en önemli çalıĢmalardan birisi; Ernst Honigmann‟ın Grekçe, Arapça, Süryanice ve Ermenice kaynaklardan yararlanarak 1935 yılında „„Die Ostgrenz des Byzantinischen Reiches von 363 bis 1071 nach‟‟ ismi ile Brüksel‟de yayınlandığı ve 1970 yılında Fikret IĢıltan tarafından „„Bizans Devletinin Doğu Sınırı‟‟ ismi ile Türkçeye çevrilen eserdir. Diğer önemli bir çalıĢma ise Heinrich Hübschmann‟in Die Altarmenischen Ortsnamen isimli eseridir. T.A. Sinclair; Eastern , An Architectural and Archeological Survey, Ahmed b. Nasr Hamdullah-ı Müstevfi‟nin kaleme aldığı Nüzhet el-Kulûb isimli eserin Coğrafya ile alakalı bölümleri. ÇalıĢmamızın birinci bölümünde: AraĢtırmamızda kullanılan Ġslamî, Ermeni ve Bizans kaynaklarının tahlili yapılmıĢ ve müellifleri hakkında bilgi verilmiĢtir. Ġkinci bölümünde: Pasinler‟in coğrafî durumu, bölge içerisindeki, ovanın genel özellikleri, dağlar, vadiler, akarsular, göller, Aras ve yolları, bölge dâhilinde mevcut ilçeler ve bu ilçelerdeki iskân ile Pasinler‟in tarihî coğrafyası ele alınmıĢtır. Üçüncü bölümünde: DeğiĢik dönemlerinde Pasinler‟e hâkim olan topluluklar ve bölgedeki sosyal hayat ele alınmıĢtır. Dördüncü bölümünde: Pasinler‟in V. yüzyıl ile XI. yüzyıllar arsındaki siyasi yapısı üzerinde durularak, Müslüman Arapların bölgeye geliĢi ile II Basileios‟un Doğu Anadolu seferi sırasında Pasinler‟deki Bizans-Gürcü mücadelesi ele alınmıĢtır. IX

BeĢinci bölümünde; Selçuklu akınlarının bölgeye ulaĢması, Erzurum ve çevresinde hâkimiyet kuran Saltuklu Hanedanı‟nın Pasinler‟deki varlığı ile Erzurum Selçukluları ve Türkiye Selçukluları‟nın bölgeye hâkimiyeti, ardından bölgede Ġlhanlı, Sutaylı, Çobanlıların varlığı ve Karakoyunlu-Timur mücadelesi, son olarak da Karakoyunlu-Akkoyunlu mücadelesi ele alınmıĢtır. Altıncı bölümünde: Bölgede bulunan Eskiçağa ait yerleĢim yerleri, Ortaçağa ait olan kale, yerleĢim yerleri ve gözetleme kuleleri ile Dede Korkut‟ta Pasinler ve bölgede kullanılan yollar ele alınmıĢtır. ÇalıĢmalarım sırasında, maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen ve engin bilgisiyle bana destek olan saygıdeğer hocam ve danıĢmanım Prof.Dr. Enver KONUKÇU‟ ya sonsuz teĢekkürlerimi sunuyorum.

Erzurum - 2010 Ömer SUBAġI X

KISALTMALAR

A.Ü., Atatürk Üniversitesi Bkz., Bakınız Hak., Hakkında C., Cilt Çvr., Çeviren Der., Derleyen Edt., Editör H., Hicri Haz., Hazırlayan Ġ.A., Ġslam Ansiklopedisi Ġng., Ġngilizce Ġ.Ü.E.F Yay., Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları M., Miladi MEB., Milli Eğitim Bakanlığı NĢr., NeĢreden Trans., Translation T.K.A.E., Türk Kültürü AraĢtırma Enstitüsü Trc., Tercüme TTK.Yay., Türk Tarih Kurumu Yayınları Yay., Yayınlayan

1

GĠRĠġ

Aras boylarını teĢkil eden düzlükler ve vadiler; Yukarı Pasin, AĢağı Pasin ve Kağızman Pasin‟i adıyla ayrı ayrı üç bölgeden oluĢan ve Pasinler Ovası ismini alan bölge, Aras Nehri‟nin Arpaçay ile birleĢimine kadar suladığı toprakları içerisine alır. Aras boyundan Deveboynu‟na kadar bütün arazi Basean, Basen, Bacin, Pasian, Phasiane, Bassiane, Pasin„ı (Bασσιανη-Bαбιανή)1 teĢkil eder. Pasinler Ovası‟nın batı sınırı, bölgeyi Erzurum Ovası‟ndan ayıran Deveboynu Geçidi iken doğu ucunda, Aras‟ın üzerindeki Karaurgan ve Karakurut nahiyeleri yer yer Kağızman-Pasin‟i diye adlandırılmıĢ ve Kars Bölgesi‟de Anpayt (Ormansız) Pasin diye isimlendirilirken, Soğanlı Dağları‟nın ormanlık tepeleri Pasinler Ovası‟nın doğudaki sınırlarını, Kars Ovası‟ndan ayırmıĢtır. Pasinler‟in bilinen ilk sahipleri, merkezleri Van Bölgesi‟nden kuzeye doğru akınlar yaparak Pasinler‟e kadar ilerleyen ve bölgede birçok yerleĢim yerine sahip olan Urartulardır. Devam eden tarihi süreç içerisinde bölge, Ġskit ve Kimmer akınlarına uğramıĢ, ilerleyen dönemlerde bölgede Pers, Med ve Part hâkimiyeti yaĢanmıĢtır. Yine aynı coğrafyada kurulan Sasaniler‟in batıya doğru yayılmacı bir politika izlemelerinin bir sonucu olarak Roma Ġmparatorluğu ile aralarında meydana gelen savaĢlar neticesinde M.S.378 antlaĢması yapılmıĢtır.2 Bu antlaĢma neticesinde Roma-Sasani arasındaki sınır, Pasinler‟in en batı ucundaki Deveboynu Geçidi olarak belirlenmesinin ardından Pers hâkimiyetinde kalan ve içerisine Pasinler‟i de alan bu bölge Pers Armenia‟sı olarak isimlendiriliĢtir. Sasani Kralı Hüsrev Perviz‟in batıya doğru seferinin ardından siyasi olarak tekrar hareketlenen bölgede, M.S. VI. ile VII. yüzyıllarda Bizans- Sasani mücadelesi yoğun bir Ģekilde hissedilmiĢtir. VII. yüzyılın baĢlarında Arap yarımadasında ortaya çıkan Ġslamiyet‟in kuzeye doğru yayılmasının ardından tarih sahnesinden silinen Sasaniler‟in yerine Anadolu‟da Bizans‟a rakip olan Müslüman Arapların, aynı yüzyılın ortalarında Doğu Anadolu‟da görünmeleri neticesinde bölge halkı Ġslam ile tanıĢtı. Bölgedeki etkin güç olan Ermeniler‟in din birliği bulunan Bizans ile ortak hareketlerinin bir sonucu olarak X. yüzyılın baĢlarında tekrar Bizans hâkimiyetine geçen Erzurum ve Pasinler, yaklaĢık bir

1 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, Çvr. Sosi Dalanoğlu, Aras Yayıncılık, Ġstanbul 2005, s.741; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, Çvr. Fikret IĢıltan, Ġ.Ü.E.F. Yay., Ġstanbul 1970, s.234 2 Aydın Taneri, Türkler, Bizanslılar, Ermeniler, Ankara 1984, s.286 2

asır sonra Türk akınları ile karĢılaĢtı. Erzurum ve çevresinde Saltuklu hâkimiyeti kurulması üzerine bölgede Türk kültürü Ģekillenmeye baĢlamıĢ, yaklaĢık bir asır süren Saltuklu egemenliğine, Rükn ed-Din Süleyman ġâh‟ın son vermesinin ardından Pasinler, Türkiye Selçukluları hâkimiyetine geçmiĢtir. XIII. yüzyılda meydana gelen büyük Moğol istilasından payına düĢeni fazlasıyla alan Pasinler, devam eden süreçte sırasıyla Ġlhanlılar, Sutaylılar ve Çobanlıların hâkimiyeti altına girmiĢtir. XIV. yüzyılın sonlarında Timur‟un Anadolu içlerine ilerlemek için kullandığı güzergâh üzerinde bulunan Pasinler, bir dönem Karakoyunlu-Timur mücadelesinin merkezi durumda gelmiĢ, Timur‟un bölgede Avnik Kalesi ile birlikte birçok kaleyi alması üzerine Pasinler‟de Timur hâkimiyeti baĢgöstermiĢtir. Fakat XV. yüzyılın baĢlarında Karakoyunlu Kara Yusuf, Pasinler‟e gelerek birçok mevki Timurlulardan geri alarak bölgeyi kendi hâkimiyeti altına almıĢtır. XV. yüzyılda Pasinler üzerinde hak iddia eden Karakoyunlu ve Akkoyunlular arasındaki mücadele yoğun bir hal almıĢ; Ancak Uzun Hasan‟ın Akkoyunlu Hükümdarı olmasının ardından bölgede yönetim değiĢikliği meydana gelmiĢ ve Pasinler Akkoyunlu hâkimiyeti altına girmiĢtir. ġâh Ġsmail‟in Akkoyunlu devletini yıkarak topraklarını ele geçirmesi üzerine Pasinler‟de ġiî tehlikesi baĢgöstermiĢtir. Kanunî Sultan Süleyman döneminde, Irakeyn Seferi sırasında, Vezîr-i Âzam Ġbrahim PaĢa‟nın Bingöl civarına geldiği, Zilhicce 940/ Haziran 1534 tarihlerinde, Avnik ve Bayezid kalelerini itaat altına alması üzerine Pasinler Bölgesi de Osmanlı hâkimiyetine geçti.3

3 Dündar Aydın, Erzurum Beylerbeyliği ve TeĢkilatı; KuruluĢ ve GeniĢleme Devri (1535-1566), TTK. Yay., Ankara1998, s.248 3

I. BÖLÜM

1. KAYNAKLAR

1.1. Ġslam Kaynakları Ahmed b. Yahya b. Caber el-Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân Ahmed b. Yahya b. Câbir isimli bu tarihçi, Ġran asıllı olup, Abbasiler devrinin seçkin bilginlerindendir. Hicri I. yüzyılda yapılan fetihleri kapsayan „„Fütûhu‟l Büldân‟‟ ve „„Ensâbu‟l EĢrâf‟‟ adlarındaki ünlü eserlerin müellifidir. Belâzurî, kendisinden önceki bilginlerin yazdıkları eserleri incelediği gibi, olaylar ve onlara esas teĢkil eden rivâyetleri sadece anlatmakla kalmayıp, üstelik onları sebepleri yönünden inceleyen, siyasi, ictimai ve iktisadi âmilleri üzerinde duran bir yazar olup değerlendirmelerinde mümkün olduğu kadar tarafsız olmaya çalıĢmıĢtır. Rivayetleri mümkün olduğu ölçüde görgü Ģahitlerinden alan Belâzurî‟nin en güvenilir kaynakları, Ebû Hasan Ali el- Medâini‟nin Kitâbu‟l-Megâzi‟si ile „„Tarihu‟l Hulefâ‟‟ sıdır. 4

Ġbnü‟l-Esir, Ebu‟l-Hasan Ġzzeddin Ali b. Ebi‟l-Kerem Muhammed el- Cezire, El-Kâmil fi‟t Târih Ġbnü‟l-Esir önemli tarihî olayların meydana geldiği yerleri dolaĢarak Abbasî devrine ait geniĢ bilgi toplamıĢ, devrin ünlü tarihçileriyle görüĢmüĢtür. El-Kâmil fi‟t Târih, insanlığın yaratılıĢı ile baĢlayıp 1230‟a kadar meydana gelen olayları anlatmaktadır. Eser, ilk olarak C.J. Tornberg tarafından, 13 cilt halinde 1851-1876 tarihlerinde Leiden‟de neĢredilmiĢtir.5 Daha sonra Kahire ve Beyrut‟da birçok defa basılmıĢtır. El- Kâmil, bir heyet tarafından Türkçe‟ye çevrilerek, Ġslam Tarihi, El-Kâmil fi‟t Târih Tercümesi adıyla 12 cilt halinde 1985-1987 yıllarında Ġstanbul‟da yayınlanmıĢtır.

Ġbnü‟l Ezrak, Târih-u Meyyâfârikin ve Âmid Tarihi Ġbnü‟l Ezrak, kendi ifadesiyle ġubat 1117‟de (ġevvâl 510) Meyyâfârikin‟de doğmuĢtur. Eserinde, ailesi, çocukluk yılları ve milliyeti hakkında bilgi vermemiĢtir. 1134‟de (1135) çalıĢmak amacı ile Mardin‟e gitmiĢ ve ilk defa TimurtaĢ‟ın idaresinde

4 Mustafa Fayda, „„ Belâzürî‟‟, Ġ.A., c.V, s.392-393 5 Abdülkerim Özaydın, „„ Ġbnü‟l-Esir, Ġzzeddin‟‟, Ġ.A., c.XXI, s.26-27 4

görev almıĢtır. Târih-u Meyyâfârikin ve Âmid isimli eserin British Museum‟da iki nüshası bulunmaktadır.6 Artuklu tarihinin önemli bir kaynağıdır. Eserde, Doğu ve Güneydoğu‟daki olayları ve buradaki Türklerin Gürcüler ile mücadelesi ziyadesiyle nakledilmiĢtir.7

Ġbn Bibi, El-Hüseyin b. Muhammed b. Ali el-Ca‟fer er-Rugadi, El- Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye Ġbn Bibi adıyla tanınmıĢ olan Nasır ed-Din Hüseyin, Anadolu Selçuklu Devleti‟nde babasından miras kalmıĢ emirlik unvanının ardından „„Dârü‟l ĠnĢâ-i Saltanat‟‟ veya „„Divân-ı Tuğra‟‟ reisliğine getirilmiĢtir. Yukarıda ismi verilen eserin birinci Alâ‟iye‟si Moğolların Bağdat Valisi Alâ ed-Din Atâ Melik Cüveynî‟ye, Ġkincisi de Selçuklu Sultanı Alâ ed-Din Keykûbat‟a nispetle kullanılmıĢtır. H.W.Duda‟ya göre bu eser, esas itibariyle ne bir kronik ne de gerçek anlamda yazılmıĢ bir tarihi eserdir. Daha çok XIII. asırdaki yüksek Ġslam kültürünün parlak ıĢığında yansıyan Farsça yazılmıĢ bir hatırat eseridir.8

Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Târih-i Cihân GüĢâ HarezmĢah Celâl ed-Din, Moğollar ve Ġlhanlılar devrinde bölgemizdeki olaylar hakkında bilgiler veren diğer bir çağdaĢ kaynağımız Alaaddin Ata Melik Cüveynî‟nin Târih-Cihân GüĢâ‟sıdır. Kendisi Ġlhanlı devri devlet adamlarından biridir.9 Cüveynî, Târih-i Cihân GüĢâ adlı Farsça eseriyle de meĢhur olmuĢtur. Eserin, HarezmĢah Celâl ed-Din Azerbaycan, Gürcistan ve Doğu Anadolu‟daki fetih ve faaliyetlerinden oldukça tafsilatlı bilgiler verilen kısmı, ikinci cilttedir. Kendisi, babası ve dedesinin bulundukları devlet görevleri dolayısıyla verdiği bilgiler güvenilirdir.

Nizamüddin ġâmî, Zafernâme Timur Devleti‟nin ilk tarihçisi Nizamüddin ġâmî‟dir. Eseri Zafernâme, Timur‟un seferleri ve zaferlerini anlatmak üzere kaleme alınmıĢ, hususi bir tarihtir. Yazar, 1393„ten sonraki olaylara bizzat Ģahit olmuĢ ve yaĢayanlardan dinleyerek

6 Ahmet Savran, „„Târih-u Meyyâfârikin ve Âmid‟‟, Ġ.A., c.XXI, Ġstanbul 2000, s.34-35 7 Ġbnü‟l Ezrâk, Târih-u Meyyâfârikin ve Âmid Tarihi (Artuklular Kısım), Çvr., Ahmet Savran, Erzurum 1992, s.XIV 8 Herbert W. Duda, Ġbn Bibi‟nin Selçuk Tarihi, ġârkiyat Mecmuası II, Ġstanbul (1958), s.1 9 GeniĢ bilgi için bkz., Fuat Köprülü, „„Cüveyni‟‟, Ġ.A., c.III, s.249-255 5

yazmıĢtır. Eserde, 1404 yılına kadarki olaylar nakledilmiĢtir.10 Timur‟un ve kuvvetlerinin Azerbaycan ve Doğu Anadolu‟daki fetih ve faaliyetleri için bölgemizdeki olaylar da anlatılmaktadır. Eserin aslı Farsça olup, F.Tauer tarafından 1932‟de neĢredilmiĢtir. Eser 1987 tarihinde Necati Lugal tarafından Türkçe‟ye çevrilmiĢ ve Ankara‟da basılıp yayınlanmıĢtır.11

Ebû Bekr-i Tihrânî, Kitâb-ı Diyârbekriyye Ebû Bekr-i Tihrânî eserini 1470 (1471) tarihinde Akkoyunlu Uzun Hasan adına yazmıĢtır. Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenleri hakkında yazılmıĢ tek tarih kitabıdır. Ebû Bekr-i Tihrâni, bu kitapta Hz. Adem‟e kadar Uzun Hasan‟ın atalarından bahsettikten sonra Akkoyunluların ilk hükümdarı Kara Osman‟dan baĢlayarak yazıldığı tarihe kadar olan Akkoyunlu tarihini anlatmaktadır. Kitapta anlatılanların büyük bir bölümü, Akkoyunlu Devletinin üst kademelerinde yer almıĢ, önemli bilgi birikimine sahip yazarın görüp Ģahit olduğu veya emin kaynaklara dayanarak anlattığı baĢka yerde bulunmayan bilgilere dayanır. Bu önemli eser, bugün elde kalan tek nüshası esas alınarak merhum Necati Lugal ile Faruk Sümer tarafından, yazarın hayatı, kitabın mahiyeti, kitabın değeri, nüshanın tanıtımı gibi konular ihtiva eden giriĢ metnindeki bazı tarihi bilgileri ve yer adlarını açıklayan çok önemli dip notları, Otlukbeli SavaĢı ile ilgili Ahsenü‟t Tevârih‟ten alınan bölüm ile birlikte, birincisi 1962 ve ikincisi 1964 yıllarında olmak üzere iki cilt halinde Türk Tarih Kurumunda yayınlanmıĢtır.12

Ahmed b. Nasr Hamdullah-ı Müstevfi Nüzhet El-Kulûb Muhtemelen 1281 yılında doğan Müstevfi, Kazvinli olup, Moğollar devrinde Ġran‟da mühim bölgelerin tahsildarlığını (Müstevfi) yapmıĢtır. Müellif 1350 yılında vefat etmiĢtir. Onun tarihe dair Zafername ve Tarih-i Güzide ile çalıĢmamızda kaynak eser olarak kullandığımız coğrafyayla ilgili Nüzhet el-Kulûb adlı eseri vardır.13

10 Zeki Velidi Togan, Tarihte Usul, Ġstanbul 1969, s.195-196 11 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, Çvr. Necati Lugal, TTK. Yay., Ankara 1987 12 Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, Çvr. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s.XI 13 Faruk Sümer ve Ali Sevim, Ġslam Kaynaklarına Göre Malazgirt SavaĢı (Metinler ve Çeviriler), TTK. Yay., Ankara 1988, s.67; Hamdullah b. Ebi Bekr b. Ahmed el-Kazvini Hamdullah Müstevfi, 6

1.2. Ermeni Kaynakları

Ghazar P'arpec'i's History of the Armenians Ghazar, Parbi doğumludur ve ilköğrenimini AĢuĢa sarayında tamamladı. 465- 470 yıllarında Ġstanbul‟da öğrenimini sürdürdü. 486 yılında Vaham Mamigonyan‟ın isteği doğrultusunda Bizans Armeniası olarak da bilinen Erzurum‟un güneyindeki Salahunig kazasındaki Surena-anabad Manastırının baĢkanı olarak atandı ve manastır kütüphanesi kurdu. Badmutyan (Tarih) isimli eseri üç ayrı dönemi içermektedir. Birinci bölümde III. ArĢag döneminin siyasi tarihi, Sasaniler‟in Ġran‟da uyguladıkları siyaset ve ArĢaguni Krallığı‟nın çöküĢüne kadar (428) olan olaylar aktarılır. Ġkinci bölümde Avarary meydan muharebesini konu alır. Üçüncü bölümüde P'arpec'i' tanık olduğu; 460-480 yılları arasındaki Ermeni-Pers iliĢkileri oluĢturur. Eser ilk olarak 1793‟te Venedik‟te yayınlanmıĢtır.14 Eser Robert Bedrosian tarafından Amerika‟da 1985 yılında Ġngilizce‟ye çevrilerek yayınlanmıĢtır.15

Movses Khorenats‟i, History of the Armenians Ortaçağ Ermeni tarihçilerinin en önemli temsilcilerindendir. Mesrob MaĢdost ve Sanhak Bartev‟in öğrencisi olmuĢtur. Yeğis Vartab ve baĢkalarıyla birlikte öğrenim için Ġskenderiye‟ye gitmiĢtir. Eğitimi bitirdikten sonra Ermenistan‟a geri dönmüĢ ve Kral Sahak Parkraduni‟nin isteğiyle üç kitaptan oluĢan Hayots Badmutyan (Ermenilerin Tarihi) isimli eserini kaleme almıĢtır. Bu kitap Ermeni tarihini bir bütün olarak anlatmak yolundaki ilk giriĢimdir. Birinci kitapta mitolojik Ermeni tarihi, ikinci kitapta Büyük Ġskender ve ArĢaguniler devri, üçüncü kitapta Büyük Dırtad‟ın halefleri, Ermenistan‟ın Persler ve Bizanslılar arasında bölünmesi ve ArĢaguni Krallığı‟nın sona ermesi anlatılır. Eserdeki Ermenistan‟ın sosyal, kültürel, ekonomik durumuna dair

Nüzhet el-Kulûb, Trc., Guy Le Strange, Edt., Fuat Sezgin, Institut für Geschichte der Arabisch- Islamischen Wissenschaften, Frankfurt 1993 14 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.708; Alin Dedeyan, A Survey On The History of Armenians, , Ġstanbul 1954, s.71 15 Ghazar P'arpec'i', Badmutyan; Ghazar P‟arpec‟i‟s History of the Armenians, Çvr., ve Not., Robert Bedrosian, New York 1985 7

bilgiler, baĢka hiçbir tarihçi tarafından kaydedilmediğinden, çok değerlidir. Eserin ilk basımı 1695‟te Amsterdam‟da yapılmıĢtır.16 Eserin Rusça tercümesi Gagik Sarkisyan tarafından yapılmıĢ ve Ġstoriya Armenii isminde 1990 yılında Ayaston yayınevi tarafından yayınlanmıĢtır. Çeviri, eserin 1913 yılında Tiflis‟te neĢredilen edisyon kritikli Ermenice metni esas alınarak yazılmıĢtır. Fransızca çevirisi de Victor Langlois tarafından Collection Des Historiens Anciens et Modernes de L‟Armenie isminde yapılmıĢ ve 1869 yılında Paris‟te yayınlanmıĢtır. Eseri Ġngilizce olarak Robert W.Thomson, Movses Khorenats‟i, History of the Armenians ismi ile 1980‟da Londra‟da yayınlamıĢtır.17

Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin (Sebeos History) Ermeni tarihini, baĢlangıçtan 661 yılına kadar aktaran bir eserdir. Yazar Sebeos‟un hayatı hakkında bilgi yoktur. Yazmalarda yazarın ve eserin adı bulunmamaktadır. Ortaçağ kaynaklarında yazarın ismi Sepios, bazen de Yovsepios (Eusebios) diye geçer. Eseri iki bölümdür. Birinci bölümü, Ermenistan‟ın baĢlangıç tarihinden baĢlayarak, VII. yüzyıla kadar olan süreyi kapsamaktadır. Ġkinci bölümde, 614‟te Sasanilerin Kudüs‟ü ele geçirmeleri, II. Hüsrev Perviz Dönemi, Sasani-Bizans savaĢı, Arapların Ermenistan‟daki ilk faaliyetleri ve ilk saldırıları, Sasanilerin çöküĢü anlatılır. Doğu Anadolu ve Ortadoğu tarihi açısından önemi bir eserdir. Özellikle Sasani ve Bizans‟ın Doğu Anadolu Bölgesi‟nde egemenlik kurma mücadelesi çarpıcı tasvirlerle anlatmıĢtır. Ġlk olarak Herkleios‟un Tarihi adıyla T.Mihrtadyan tarafından 1851‟de yayınlamıĢ18 daha sonra eserin 1879‟da Rusça çevirisi yapılmıĢtır. 1975‟de G. Bournoutian tarafından Armenian Review dergisinde, Sebeos; A Historical Contoversy adı ile yayınlanmıĢtır. 1979‟da Erivan‟da G.V. Abgaryan tarafından bir kez daha yayınlanmıĢ, son olarak 1985‟te Robert Bedrosian tarafından „„Sebeos History‟‟ adı altında Ġngilizce‟ye çevrilmiĢtir.19 Ayrıca, Robert W. Thomson tarafından The

16 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.710; Alin Dedeyan, A Survey On The History of Armenians, s.71 17 Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, Çvr., Robert W.Thomson, Londra 1980 18 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.711 19 Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, Çvr., Robert Bedrosian, New York, 1985 8

Armenian History attributed to Sebeos ismiyle Ġngiltere‟de Liverpool‟da 1999‟da yayınlanmıĢtır.20

Ghevond, Ghevond‟s History Ghevond, eğitimini Divin manastırında tamamlamıĢtır. Bilgisini artırmak için Ġstanbul‟u ziyaret etmiĢ, bir süre burada yaĢamıĢtır. YaklaĢık 790‟da tamamladığı Badmutyan (Tarih) adlı eserinde, 640‟lı yıllardan VIII. yüzyıl baĢlarına kadar geçen olayları aktarmıĢtır. VII ve VIII. yüzyıllarda Doğu Anadolu ve Ġslam akınları açısından bölgenin tarihi konusunda önemli bir baĢvuru kaynağıdır. Ġlk basımı 1856‟da Paris‟te Vicor Langois‟nin Fransızca çevirisiyle yapılmıĢtır.21 Ardından bu eser Robert Bedrosian tarafından 2006 yılında Amerika‟da Ġngilizce tercüme edilerek yayınlanmıĢtır.22

Aristakes, Patmut‟iwn Aristakis Lastiverte‟wov, (Aristakes Lastiverte‟i‟s History) XI. yüzyılda Erzurum‟un yakınlarında bulunan Artze‟nin Lasdivert köyünde dünyaya gelmiĢ sonra rahip olmuĢtur. 1072-1079‟da kaleme aldığı Badmutyun (Tarih) isimli eseri daha sonraki yıllarda önemli bir kaynak olmuĢtur. Onun dünyevi görüĢü, her Ģeyi Tanrının dizaynına atfetmesine neden olmuĢtur. Öyle ki, Ermenilerin ve Bizanslıların, Selçuklular tarafından mağlup edilmesini, onların Tanrı‟ya karĢı gelmelerinde görmektedir. Çoğunlukla bizzat tanık olduğu olayları aktarmıĢtır. 1000- 1045 yılları arasında Ermeni-Bizans iliĢkileri, Selçuklu akınları, Tontragçılık hareketleri, Ani Krallığı‟nın çöküĢü, Ermenilere komĢu halkların tarihi gibi konularda önemli bir referans kaynağıdır.23 Diğer Ermeni tarihçilerinden en önemli farkı, onlara göre daha tarafsız olmasıdır.24 1985 yılında Robert Bedrosian tarafından Ġngilizce‟ye çevrilerek New York„ta yayınlanmıĢtır.25

20 Robert W. Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, translated, with notes; Sebeos History, Liverpool 1999 21 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.708 22 Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, Çvr. Robert Bedrosian, New Jorsey 2006 23 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.707 24 Aristakes hakkında bilinenler çok azdır. Ona ismini vermiĢ olan köyünün, Erzurum Bölgesi‟nde Artze yakınlarında olduğuna inanılır. Onun dindar dünyevi görüĢü, her Ģeyi Tanrı‟nın dizaynına atfetmesine rehberlik etmiĢtir. Öyle ki Ermenilerin, Bizanslılar ve Selçuklu Türkleri tarafından mağlup edilmesini, diğerlerine göre daha tarafsız nakletmiĢtir. Bunun sebebi de her hangi bir soylu aile tarafından koruma 9

Aristakes‟in eserinde, Selçuklulardan önce bölgenin durumu, Sultan Tuğrul ve Alp Arslan dönemleri, ayrıca bölgenin tarihi coğrafyası hakkında bilgiler vardır.26

Urfalı Mateos (Mateos Urhaetsi) XI. yüzyılın ikinci yarısında Urfa‟da doğmuĢ ve hayatına rahip olarak devam etmiĢtir. Jamanagakrutyun‟u (Kronoloji) yazmaya 1113 yılında baĢlamıĢtır. Vekayinâme‟de Pakraduni krallığı ve çöküĢü, Selçuklu Türklerinin akınları, komĢu halkların yaĢantıları ayrıntılı bir Ģekilde iĢlenir ve Haçlılar döneminde Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu ile Suriye‟yi içerir. Kronoloji‟yi Mateos‟tan sonra öğrencisi Papaz Krikor (Grigor) Yerets sürdürmüĢ ve esere ilavelerde bulunarak olayları 1162 yılına kadar getirmiĢtir. Eserin ilk basımı Tarih adıyla 1869‟da Kudüs‟te yapılmıĢtır.27 Türkçesi ilk kez Hrand Der Andreasyan‟ın çevirisiyle, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) adıyla 1962‟de Ankara‟da yayınlanmıĢtır.28 BaĢka kaynaklarda bulunmayan kayıtlarıyla eser değerli kaynak olarak nitelendirilmektedir.

Vardan, Meknutiwn Enndoc, Asxarhagrat‟iwn 1198-1271 yılları arasında yaĢadı ve tarih, felsefe ve dil alanlarında eğitimini Nor Kedig‟de Mikhitar KoĢ‟tan aldı. Daha sonra TavuĢ‟taki KhoranaĢad manastırında edebiyat, filoloji, ilahiyat alanlarında öğrenimini devam ettirdi. Ayrıca pek çok dil öğrendi. 1243 yılında Sis‟teki Ermeni milli din konseyine katıldı. Vatikan ve Ġstanbul„un Ermeni halkı ve kilisesini nüfuzuna alma çabalarına karĢı mücadele etti. Ermenistan‟da birçok okul açtı ve buralarda öğretmenlik yaptı. Bir rahip olan Vardan, XII. yüzyıl Ermeni müelliflerinin en önemlisi sayılmaktadır. Din-felsefe eserleri yanı sıra Tarih Derlemeleri adlı bir tarih kitabı kaleme aldı. Pers, Yunan, Arap, Selçuklu, Memlük ve Moğol tarihleri hakkında ayrıntılı bilgiler içerir.29

altında olmamasıdır. Bkz., Robert W. Thomson, Aristakes of Lastivert and Amnenian Reactions to Invansion, Armeniea Karin/Erzurum, Editör Richard G.Hovannisyan, California 2003, s.73-88 25 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, Çvr. Robert Bedrosian, New York 1985; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, Çvr. Karen Yüzbashıan, Bürksel 1973 26 GeniĢ bilgi için bkz., Hrand D. Andreasyan, „„Türk Tarihine Ait Ermeni Kaynakları‟‟, Ġ.Ü.E.F. Tarih Dergisi, c.I, Sayı I. Ġstanbul 1950, s.95-119 27 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.709 28 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi (952-1336) ve Papaz Girgor‟un Zeyli (1136-162), Çvr., Hrand D. Andreasyan, Not. Edouard Dulaurer, M. Halil Yinanç, TTK. Yay., Ankara 2000 29 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.712 10

Eser, ilk defa 1819 yılında Meknutiwn Enndoç, Asxarhagrtiwn adıyla yayınlanmıĢ ve daha sonra H.Berberian tarafından 1960‟da Paris‟te yayınlanmıĢtır. Eserinde, tarihin anlatımına insanlığın yaratılıĢından baĢlamıĢtır. Türk tarihi açısından eserin 889-1269 yıllarını kapsayan son kısmı önemlidir. Bu kısımda Arap fetihleri, Selçuklular‟ın bölgeye geliĢleri, Azerbaycan ve Doğu Anadolu Türk Beylikleri, Anadolu Selçukluları, HarezmĢah Celâl ed-Din‟in faaliyetleri, Moğol istilası ve Ġlhanlılar kronolojik sırayla anlatmıĢtır.

Kirakos Gandzkatets‟i Patmutiem Hoyaç Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen Kiragos, Gence‟de doğmuĢ ve 1272‟de ölmüĢtür. Ermeni Tarihi adlı eseri, IV. yüzyılın baĢlarından 1265 yılında kadar gelir. Moğolların Azerbaycan, Doğu Anadolu ile Gürcü ve Ermeniler‟in yaĢadığı yerlerde yaptıklarını tafsilatıyla kaydetmiĢtir. 1961 yılında K.A.Melik-Ohanjanyan tarafından Patimutiem Hoyaç ismi altında neĢredilmiĢtir. 1870 yılında Marie F. Brosset tarafından edisyon kritikli Fransızca tercümesi St. Petersburg‟da yayınlanmıĢtır. A.Khantarian tarafından da Rusçaya çevrilip 1971 yılında Moskova‟da yayınlanmıĢtır. Robert Bedrosian tarafından 1986 yılında New York‟ta Ġngilizce olarak yayınlanmıĢtır.30

1.3.Bizans Kaynakları Skylitzes-Cedresun, Synopsis Historion Ioannes Skylitzes, hayatı hakkında çok az Ģey bilinen XI. yüzyıl Grek tarihçilerindendir. Kaleme aldığı Synopsis Historion, 811 yılında I. Nikephoros ölümünden baĢlayarak 1057 yılında IV. Michale dönemine kadar olan Bizans Ġmparatorlarını ve olaylarını kapsamaktadır. Eser ilk önce Tomas Alter tarafından 1839 yılında, Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea ismi ile Fransızca yayınlanmıĢ,31 Xavier Jacob, 1990 yılında Fransızca olarak yayınladığı Les Turcs Au Moyen–Age isimli eserinde Skylitzes‟in Synopsis Historion‟den bölümlere yer vermiĢtir.32 Ayrıca,

30 Kirakos Ganjakets, Hayots Badmutyan; Kirakos Ganjakets‟i‟s History of Armenians, Çvr., Robert Bedrosian, New York 1986 31 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, Çvr.,Tomus Alter, Bonnae 1839 32 Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen –Age, TTK. Yay., Ankara 1990 11

Fransızca olarak Bernard Fluis ve Jena-Claude Cheynet tarafından 2003 yılında Paris‟te Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople ismi ile tekrar yayınlanmıĢtır.33

Gregory Abû‟l Farac (Bar Hebraeus) Abû‟l-Farac Tarihi Aslen Yahudi bir aileden gelen tarihçi, 1226 yılında Malatya‟da doğmuĢ daha sonra Hristiyanlığı seçmiĢtir. Yakubi mezhebinin en yüksek temsilcilik görevlerini üstlenen tarihçinin Süryanice yazmıĢ olduğu „„Dünya Tarihi‟‟ önce Ġngilizce‟ye sonra da Ömer Rıza Doğrul tarafından dilimize çevrilmiĢtir.34 Özellikle Arapların ve Selçukluların Anadolu‟ya geliĢleri hakkında bilgi vermiĢtir. XIII. yüzyılın ikinci yarısı hakkında verdiği bilgiler orijinaldir.35

33 Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, Texte Traduit par Bernard Fluis et annote par Jena- Claude Cheynet, Paris 2003 34 Gregory Abû‟l-Farac (Bar Habraeus), Abû‟l-Farac Tarihi, Süryaniceden Ġng. Çvr. Ernast A. Wallis Budge, Trk. Çvr., Ömer Rıza Doğrul, TTK. Yay., Ankara 1999 35 Osman Gürbüz, Anadolu Selçuklular Döneminde Erzurum (1202-1318), Aktif Yay., Ankara 2004, s.5 12

II. BÖLÜM

2.PASĠNLER‟ĠN COĞRAFĠ ÖZELLĠKLERĠ 2.1. Pasinler Ovası‟nın Genel Özellikleri Pasinler Ovası, Volkanik kökenli Deveboynu36 eĢiği ve Nebi Hanları ile (1950 m.) Erzurum Ovası‟ndan ayrılmıĢ olan 1600-1700 m. yüksekliğinde bir graben olup alüviyal dolgu sonucunda meydana gelmiĢ bir ovadır. Genel eğilimi doğuya doğru olan ovanın sularını, Aras Irmağı‟nın bir kolu olan Pasinler Çayı boĢaltır. Ovanın alanı, yaklaĢık olarak 350 km2 bulmaktadır. Boyutları ise doğu-batı doğrultusunda ovayı, Erzurum Ovası‟ndan ayıran Deveboynu‟ndan Çoban Köprüsü‟ne kadar yaklaĢık olarak 42 km. dir. Kuzey-güney doğrultusunda ise Büyük Dere (Kurnuç) ve Çiçekli (Ortuzu) köyleri arasında 15-16 km. geniĢliği bulur. Kuzeyden ve güneyden yüksek dağlar ile çevrili olup havzanın çevresi, havza tabanı ile birlikte toplam 1420 km2 yi bulmaktadır.37 Bununla birlikte Pasinler Ovası‟nın doğuya doğru uzanan 20 km.lik dar Ģerit üzerine kurulu olan ve ilçe merkezini Horasan‟ın oluĢturduğu alan ise 1669 km2 yüz ölçümü ile bölge için çok büyük bir önem arz etmekte olup bu iki bölgeyi bir birinden ayıran yer konumundaki Köprüköy ise 665 Km2 yüz ölçüme sahiptir. Pasinler Bölgesi tektonik kökenli yüksek ovalardan birisidir. Eğim atımlı fayların neden olduğu kırılmalar, ovayı kuzey ve güneyden, doğu-batı yönünden sınırlandırmıĢtır.38 Bu havza dar boğazlarla ve alçak eĢiklerle birbirlerine bağlanarak Doğu Anadolu yüksek kütlesini, doğu-batı yönünde aĢan depresyonlardan birini oluĢturmaktadır. Bu konum özelliği dolayısıyla Pasinler yöresinin diğer yöre veya bölgelerle olan bağlantısı

36 „„Erzurum ve Pasinler Ovası‟nın ortasında kalan ve Deveboynu denilen yayla, Alaca Dağ„a kadar ulaĢır. Bkz., Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.96, ġâhrâh-ı Garbi‟de Deveboynu‟ndan geçmekteydi. Bkz., Enver Konukçu, ġâhrâh-ı Garbi, XII. Türk Tarih Kongresi‟nden ayrı basım, Ankara 1999, s.649-654; Vahan Kurkjian, A History Of Armenia, America 1953, s.3; Besim Darkot, „‟ Erzurum‟‟ Ġ.A., c.V, s.341; Bazı hanlar mevcut ise de bu gün izleri dahi kalmamıĢtır. Osmanlı-Safavi mücadelesinde, burada çok sayıda insan öldüğü için Deveboynu üzerinde ġehitler Türbesi meydana getirilmiĢtir. Evliya Çelebi de Deveboynu‟nun menzil olduğunu, yemyeĢil zeminle kaplı bulunduğunu ve Pasinler Ovası‟nın da baĢlangıcı olduğunu söyler. Besim Darkot, Deveboynu„nun arz ettiği önemi iĢaretle; Karga Pazarı ve Palandöken Dağları arasında alçak bir eĢik olan Deveboynu Erzurum Ovası‟nı, Pasinler Ovası‟ndan ayırır. Etrafı dağlarla çevrili olması, Erzurum Ovası‟ nı özellikle doğudan gelecek saldırılardan korumak sureti ile bu bölgeye, doğal merkez rolünü oynayacak Ģehrin Deveboynu gerisinde korumasına sebep olmuĢtur‟‟ 37 Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, „„2002 Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırmaları‟‟ Kültür Bakanlığı Yay., 21. AraĢtırma Sonuçları Toplantısı c.I, 26-31 Mayıs 2003 Ankara, s.301 38 Çiğdem Ünal, Pasinler Ġlçesi‟nin Coğrafi Etüdü, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Erzurum 1994, s.32 13

tarihi devirlerden günümüze kadar, genellikle doğu-batı yönünde olmuĢtur. Esasen bu durum, öncelikle Anadolu‟nun morfotektonik özellikleri ile ilgilidir. Tektonik durum doğu-batı yönünde sağlamıĢ olduğu kolaylıklar nedeniyle, tarih boyunca Çin, Türkistan ve Hindistan‟dan gelen kervan yollarının, günümüzde ise kara ve demir yollarının Pasinler, Köprüköy ve Horasan ilçelerine ticari, sosyal ve ekonomik yararlar sağladığı dikkati çekmektedir. Nitekim 1915-1916 yıllarında inĢa edilen Erzurum-Kars-Gümrü demir ve 1946- 1950 yılları arasında inĢa edilen karayolu ile Erzurum-Ağrı-Doğubayazıt-Tebriz (Trabzon-Ġran Transit Yolu) Karayolları Pasinler, Köprüköy ve Horasan ilçe merkezlerinden geçmektedir. Pasinler Ovası‟nda Kurulu bulunan bu üç ilçe de hemen bütün dıĢ bağlantılarını, söz konusu bu demir ve karayolları vasıtasıyla gerçekleĢtirmektedirler.

2.1.1.Dağlar Pasinler Ovası, Erzurum Ovası‟na benzerliğiyle dikkat çekmektedir. Ovanın kuzeyindeki dağlara Kargapazarı adı verilmektedir. Bu dağ kütlesi bünyesinde dağlar, platolar ve tepeler bulunmaktadır. Plato karakteri taĢıyan bu kuĢağın en yüksek yeri 3145 m. ile Çamlıyurt Tepesi‟dir. Platonun ortalama yükseltisin 2000-2500 m. olduğu için heybetli bir manzarası vardır. Kargapazarı Dağları üzerinde bulunan en yüksek tepeler BaldırkanlıbaĢı Tepe, Deveyurdu Tepe, Çakrakoğlu Tepeleridir.39 Plato üzeride yer yer nispeten daha alçak tepelere de rastlanmaktadır. Bu dağlar güneybatı yönünde uzantıları Palandöken Dağları ile birleĢirken, Doğuya doğru olan uzantıları ise Allahuekber Dağları ile birleĢmektedir. Ovaya paralel olarak ilerleyerek birleĢtiği bölgede Han Suyu, Horum ve Zivin bulunaktadır. Vadi doğuya doğru Çakır Baba‟yı aĢarak Bardız‟a doğru ilerler. Ovanın kuzeyinde yer alan dağlık alanlardan birisi de Pasinler ilçe merkezinin hemen kuzeyindeki Hasan Baba Dağı‟na bir boyunla bağlanan Büyükdağ‟dır. Ovanın güney yönünde bulunan ve ovayı sınırlayan dağlar ise Palandöken Dağları‟nın doğuya doğru uzanan zincirini teĢkil eden ġah Velet Dağları olup bu dağlar Kargapazarı Dağları ile benzerlik göstermektedir. Sıra dağ özelliği gösteren bu zincir bünyesinde bulundurduğu Ali Baba, Akbaba, Poslu Baba, Kızlar, Kızıldağ, Kavcinsor

39 Çiğdem Ünal, Pasinler Ġlçesi‟nin Coğrafi Etüdü, s.8 14

ve Hündul adlı dağlar ile müteakip Üç Tepeler, Köroğlu Tepesi, Balon Tepe, Yayla Tepe gibi tepeler ile Kağızman‟a doğru uzanır.40 Pasinler Ovası‟nın batısını Erzurum Ovası‟ndan ayıran ve batı sınırı olarak bilen Deveboynu‟dur. Yükseltisi pek fazla olmamasına rağmen derin bayırların bulunması, geçiĢleri zorlaĢtırmıĢ, yolcu ve kervanların ilerlemesini büyük ölçüde aksatmıĢtır. Ovanın doğusunda bulunan ve bir duvar gibi yükselerek ovayı SarıkamıĢ ve Kars Düzlüğünden ayıran ve sınır teĢkil eden Soğanlı veya Sarımsaklı adlı dağlardır. Pasinler Ovası‟nın kuzey tarafında bulunan Hasankale ise Ortaçağ‟da Ciranis41 olarak bilen ve Selçuklular‟ın Anadolu‟ya geliĢini takiben XIV. yüzyıldan sonra Hasan Baba ismi ile anılmaya baĢlayan dağın güney yamacına kurulmuĢ ve dağın kuzeydoğu tarafında Astuacacin ve Mecobk isimli iki yükseltisi de bulunmaktadır.42

2.1.2.Vadiler Pasinler Ovası‟nda bulunan vadiler litolojik direnç farkı nedeniyle çeĢitlilik göstermektedir. Kuzeydeki yüksek alanların derin yarılmasıyla oluĢan vadiler, genellikle „„V‟‟ profilindedir. Ovanın güneyindeki sahanın vadileri kuzeydekilere göre daha uzun olup nedeni ise güney bölümlerin daha uzun boylu akarsular sahip olmasıdır. Pasinler ve çevresinin en büyük vadisi Büyükdere yarma vadisidir. Pasinler Çayı‟na bağlanan Büyükdere Çayı tarafından açılmıĢtır. Kaynağını 3000 m.nin üzerindeki sahalardan alan bu dere 30 km. den fazla uzunluğa sahiptir. Bu bölümlerdeki diğer önemli vadiler arasında Tımar Çayı (Arçovid Vadisi )43 ve Miyadın44 Çayı vadileridir. Tımar Çayı vadisinde Ģuanda Demirdöven Barajı mevcuttur. Miyadın Çayı‟nın vadisi ise daha kısa boylu bir vadidir ve Ebsence köyü civarında ovayla birleĢir. ġahvelet Dağları‟nda, Çamlıca adında ki çayın oluĢturduğu vadi bulunmaktadır. Yine aynı dağ sırları üzerinde diğer vadi ise aĢağı çığırlarda Ecelin Dere isimli çay tarafından oluĢturulan Kandil Dere vadisidir.45

40 Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, „„2002 Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırmaları‟‟ s. 301 41 Ciranis Dağı hakkında bkz., Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.181 42 Astuacacin ve Mecobk Dağları hakkında bkz., Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.159 43 Arçovit Ġçin bkz., Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, Amsterdam 1969, s.439 44 Miyadın Ġçin bkz., Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.453 45 Çiğdem Ünal, Pasinler Ġlçesi‟nin Coğrafi Etüdü, s,22-29 15

Ovanın bünyesinde bulan diğer vadiler arasında Zivin, Bardız, Avnik ve Micingird gibi vadiler de bulunmaktadır. Bu vadiler Eski Çağlardan bu yanan çok büyük bir önem arz etmekte olup stratejik önemlerini hiçbir devirde kaybetmemiĢ ve gün geçtikçe arttırmıĢlardır.

2.1.3. Akarsu ve Göller 2.1.3.1. Akarsular Pasinler Ovası‟nın, Akarsular bakımından zengin bir bölge olduğu kabul edilmektedir. Ovanın kuzey ve güneyindeki dağlık alanlardan kaynaklanan derelerin taĢıdıkları su miktarı birbirinden çok farklıdır. Kuzeyindeki akarsular kısa boylu fakat bol su taĢırlar. Fakat bazı küçük dereler ovaya ulaĢmadan kendileri getirdikleri materyaller altında kaybolurlar. Ovanın kuzeyindeki akarsular; Büyükdere, Müceldi, Tımar ve Miyadın Dereleri‟dir. Güneydeki dağlardan kaynaklanan dereler, uzun boylu olmalarına rağmen sularının bir kısmını fay hatlarında kaybettiklerinden, ovaya küçülerek ulaĢır. Bu kısımdaki derelerin baĢlıcaları; Masat, Ecelin ve Nalbant Dereleri‟dir.46 Aras Nehri, havzanın yegâne büyük akarsuyudur. Aras Nehri kaynağını Bingöl Dağları‟ndan almakla birlikte, Pasinler Ovası‟nın farklı yerlerinde Malikom, Cehennem Deresi, Çermik Suyu ve Mamaç isimli çayları bünyesine katan Pasinler Çayı (Hasankele Suyu) ile Çoban Dede mevkiinde birleĢmekte, Veli Baba ve Han Suyu da AĢağı Pasin‟de Aras‟a dâhil olmaktadır. Havzanın akarsuları; kar ve yağmur sularıyla beslenirler. KıĢın kar örtüsünün uzun süre yerde kalması, yaz aylarında yağıĢın az olmasına karĢılık, sıcaklıkların yüksek olması ve sulama nedeniyle belirgin bir çekik devre mevcuttur. Ġlkbahar mevsimi ise daha farklı Ģartlara sahiptir Bu mevsimde karların hızla erimesi ve yağıĢların artmasıyla akarsular maksimum debilerine ulaĢırlar. Tüm bu özellikler akarsuların rejimlerini etkilemiĢ ve karlı-yağmurlu bölgelerin düzensiz akarsuları tipinde bir rejim ortaya çıkmıĢtır.47

46 Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, „„2002 Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırmaları‟‟ s. 301 47 Çiğdem Ünal, Pasinler Ġlçesi‟nin Coğrafi Etüdü, s,73-74 16

2.1.3.2.Göller Pasinler Ovası‟nda büyük sayılabilecek bir göl yoktur. Sadece Çiçekli köyü‟nün güneyinde heyelan gölleri bulunmaktadır. Buradaki irili ufaklı üç göl, heyelan kütlesinin oluĢturduğu sırtların gerisinde biriken suların ortaya çıkardığı göllerdir. Tek doğal gölcükler olan Çiçekli Gölleri‟nden baĢka suni bir gölet vardır. O da Porsuk köyü‟nde bulunmaktadır. Tımar Çayı Vadisi‟nde inĢa edilen Demirdöven Barajı ise tam kapasiteyle su tutmakta olup çevrenin en büyük gölü konumundadır.

2.1.4. Aras ve Yolları Heredotos eseri Heredot Tarihinde Aras için Ģunları söylemektedir; Bazıları Aras Nehri‟nin Tuna‟dan büyük, bazılar küçük olduğunu söylerler. Bir söylentiye göre, bu nehirde Midilli büyüklüğünde birçok adanın bulunduğu ve buralarda yaĢayan insanların yazları topladıkları kökleri yiyerek, kıĢın da kuruttukları meyvelerle yiyeceklerini sağladıklarını söylerler. Kiros‟un üç yüz altmıĢ kanala böldüğü Diyale gibi Aras ta Matieni ülkesinden çıkar. Bu nehirin kırk ağzı vardır ve bunlardan bir tanesi, üzeinde çiğ balık yiyip ayı balığı derisi giyen insanların yaĢadığı bataklık ve sazlığa akar. Geri kalan ağızları da Hazar Denizine dökülür.48 Ebû Bekr-i Tihrâni, Aras için Ģunları söylemektedir; „„Bu yaylakta Erzurum ve Pasin arasında Deveboynu dedikleri, Alacadağ‟a bağlanan bir boyun vardır. Alacadağ uzunluk ve en bakımından 2 fersahtan fazla değildir. Üç denize dökülen büyük bir ırmağın kaynağı ve çıktığı yerdir. Bunların birincisi Aras Nehri, bu dağın doğu tarafından doğarak, Pasin ve Sürmeli Çukuru‟ndan geçip Hazara dökülmektedir.‟‟49 Yine aynı konuya değinen Müstevfî de Aras için Ģunları nakleder; “Aras Nehri (Araxes), güneyden kuzeye akar ve Kalikala (Erzenu‟r-Rum) Dağı‟ndan çıkar, Ġrmîniye, Azerbaycan ve Errân Eyaletlerini geçer ve daha sonra Kürr nehri ve Kara Su ona karıĢır ve son olarak da Gustâsfî Ģehrinde Kafkaslar‟a akar. Onun mesafesi 150 fersahtır ve kıyıları boyunca uzanan Ģehirlerde de bol tarım yapılır. Kazvînî söyle der: “Her kim bu nehri sadece vücudunun yarısının daha aĢağısı ıslanacak Ģekilde geçerse, bu kiĢi daha sonra doğum sancısı çeken bir kadının

48 Heredotos, Heredot Tarihi, s. 70 49 Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.97, Bu nedenle bu dağa Nâf-ı Âlem (Dünyanın Göbeği de derler), Bkz., Aynı yer 17

arkasında ayakta dursa, o kadının doğumu kolay . Ve diğer bazı kitaplarda anlatılır ki, Gine Kurdu hastalığından sancı çeken biri, bu nehri direk geçse, daha ayakları suya değer değmez, Allah‟ın izni ile hastalık onu terk eder.‟‟50 Yâkût: “Ress‟in kaynağı Kalikala‟dır. Errân‟a, oradan Versân‟a ve Mecma„ya uğrar, bu ve Kür Nehri burada birleĢir. Ġkisi arasında Beylekân Ģehri vardır. Kür ve Ress birlikte Curcân Denizi‟ne akarlar‟‟ der.51 Ġbn Fakîh: “Azerbaycan sınırı, Ġrmîniye‟de Ress ve Kürr Nehri‟ne kadardır. Ress Nehri‟nin çıktıgı yer Kalikala‟dır. Oradan Errân‟a uğrar, Errân Nehriyle birlikte Versân‟a ve oradan da Mecma‟a gelir. Ress Nehri Kürr Nehri ile birleĢir ve aralarında Beylekân Ģehri kalmak üzere ikisi birden akarak Curcân Denizi‟ne dökülür. Ress acayip bir nehirdir. Burada her türlü balık bulunur ve bilhassa, „Sûrmâhî‟ balığı çıkar. Bu balık Ress Nehri‟nden baska yerde bulunmaz. Büyük balık cinslerinin diğer çesitleri ve uzak denizleri kat eden küçük balık grupları gibi, „Sûrmâhî‟ de her sene zamanı gelince geri gelir. Berikiler de belli vakitlerde gelirler.”52 Ġbn Hurdazbih: “Ġrmîniye‟nin bir nehri olan Ress Nehri de Kalikala‟dan çıkar, Errân‟a uğrar, Errân Nehri‟ni alarak Versân‟dan geçerek Allah‟ın „Mecma„u‟l- Bahreyn‟ diye bahsettigi Mecma„‟a varır. Kürr Nehri ile Ress Nehri arasındaki Beylekân sehrinde birleserek Curcân Denizi‟ne dökülür.”53 Ġbn Rusteh: “Ġrmîniye ülkesinin nehri olan Ress Nehri, Kalikala‟dan çıkar. Ades bölgesinden Rustak‟a ve çarĢısına uğrar. Sonra Debîl ve Medâyin‟den geçer. Burada Ress Nehri‟ne Ġrmîniye ve Medâyin Dağları‟ndan bir takım nehirler karısır. Sonra bu nehir Versân‟dan Berzenc Ģehrine geçer. Berzenc‟i geçtikten sonra Kürr Nehriyle birleĢir ve Taberistan Denizi‟ne dökülür. Ress Nehri Kalikala‟dan çıkıp Errân‟dan geçerken de Errân Nehriye birleĢir, sonra

50 Hamdullah Müstevfi, Nüzhet el-Kulûb, s.205 51 M.Hanefi Palabıyık, Klasik Ġslam Coğrafyacılarına Göre Erzurum, Türk-Ġslam DüĢünce Tarihinde Erzurum Sempozyomu, Erzurum 2006, s. 517 52 Ġbn Fakîh, Muhtasaru Kitâbi‟l Büldân, Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Der. ve Çrv. Yusuf Ziya Yörükân, Ġstanbul 2004, s.252 53 Ġbn Hurdazbih, Kitâbü‟l-Mesâlik ve‟l Memâlik, Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Der. ve Çrv. Yusuf Ziya Yörükân, s.382 18

Versân‟dan ve Muctema„‟dan geçerek Kürr Nehriyle birleĢir. Beylekân Ģehri bu iki nehir arasındadır. Bu iki nehir Curcân Denizi‟ne dökülürler.”54 Ebû‟l- Fidâ: “Ress nehri Kalikala daglarından çıkar, sonra Debîl‟e ve Versân‟a uğrar, daha sonra Hazar Denizi yakınında Kürr Nehriye birleserek tek nehir olur ve denize dökülür. Ress Nehri‟nin ötesinde 370 harap Ģehrin varlığından bahsedilir. Allah onlardan Kur‟ân‟da „Ashâbu‟r- Ress‟ olarak bahseder.”55 Aras, geniĢ bir zeminde önce doğuya, sonra bütün bir havza boyunda kuzeye doğru ilerler, havzanın güneydoğusunda ırmağı besleyen kaynakların toplandığı yer Karayazı Düzlüğü olarak bilinen mevkidir. Erzurum ile Hınıs‟ı birbirine bağlayan ana yol, Aras ile beraber kuzeye doğru uzanır. Erzurum-Kars Karayolu‟nun güney tarafında bulunan Çoban Köprüsü‟nde birleĢir. Tarih boyunca birçok millet ve kavim tarafından kullanılan eski yol, dağ eteklerinden Erzurum‟un güneyine gelir. Havza boyunca uzanan yol, Ortaçağ‟da tüccarlar ve seyyahlar tarafından Erzurum-Malazgirt-Van ve Ġran da Hoy kenti güzergâhında kullanılırdı. Yukarı Aras Havzası‟nın güneybatısında ġusar Deresi Vadisi‟ne girilir. Bu vadin topografyası karıĢık bir yapıya sahiptir, Uzdii, Bingöl Dağları‟ndan bir dizi akıntı kabul eder, ġusar Deresi, Bingöl Dağı bayırları ve Aras‟ın oluĢturduğu vadinin baĢı ġusar olarak bilinir. Bu bölgede, Bizanslılar tarafından 930 yılların sonunda inĢa edilen Havchich ġehri mevcuttur. ġehrin konumu Erzurum‟a saldırı veya Ģehri koruma yönünden çok elveriĢlidir. Bazı kaynaklar bu Ģehrin, Erzurum-AĢağı Fırat (Palu-Harput) Vadisi arasında kurulduğunu söyler.56 Yukarı Aras Havzası‟nın güneybatısında bir plato üzerinde baĢka bir Ģehir inĢa edildiğine dair harabelere rastlanmıĢ ancak Ģehrin kimler tarafından ve ne zaman kurulduğunun bilinememesine rağmen Ģehrin büyük olasılıkla Arapların Doğu Anadolu‟ya seferler düzenlendiği sırada inĢa edildiği büyük bir ihtimaldir. Amacı Erzurum-Malazgirt arasında güvenliği sağlamak ve Abbasi yönetiminin ilk 50 senesi (750-800) içerisinde Havchich karĢı bir savunma hattı oluĢturmaktır.57

54 Ġbn Rusteh, Kitâbü‟-A‟lâki‟n-Nefîse, Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Der. ve Çrv. Yusuf Ziya Yörükân, s.282 55 M.Hanefi Palabıyık, Klasik Ġslam Coğrafyacılarına Göre Erzurum, s.517-518 56 T.A. Sinclair, Eastern Turkey, An Architectural and Archeological Survey, c.II, Londra 1989, s.237 57 T.A. Sinclair, Eastern Turkey, An Architectural and Archeological Survey, c.II, s.230-231 19

2.2. Pasinler‟de Bulunan YerleĢim Yerleri Tarih boyunca birçok millet tarafından kullanılmıĢ ve değiĢik isimler ile adlandırılmıĢ olan Pasin Ovası, çok sayıda yerleĢim yerini bünyesinde barındırmaktadır

2.2.1.Hasankale Ġsmini kurucusu olan Emir Hacı Togay‟ın oğlu Hasan‟dan alan Hasankale; Erzurum‟un 38 km. doğusunda olup, Ġran transit yolu kenarında ve Ġstanbul-Kars Demiryolu üzerindedir. Selçuklu-Bizans mücadelesinde bahsi geçen Kaputru (Kaput- Rut/ Gabud-Rud-Capetrum-Gabudru-Kapetrou-Kapétrou-Kaput-rû) Kalesi burasıdır.58 Kağızman‟ın Aras Nehri sağındaki Gabod-berd‟de aynı çağrıĢımı yapmaktadır. Kuzey- güney doğrultusunda uzanan sıcak su kaynakları önünde son bulan dağda, Hasan Baba diye isimlendirilmektedir. Ġlçenin, doğusunda Köprüköy ve Horasan, batısında Erzurum, güneyinde Karayazı ve , kuzeyinde de ve ilçeleri bulunmaktadır. Hasankale, 1924 Anayasanı gereği yapılan idari yönetim planında, Erzurum iline bağlı bir ilçe yönetim birimi durumuna getirilmiĢtir. Daha sonra 1954 yılında Horasan ve 1994 yılında da Köprüköy, Pasinler'den ayrılarak ilçe olmuĢlardır. Günümüzde Hasankale‟ye bağlı bulunan köyler Ģunlardır; Acı, Ağcalar, AltınbaĢak, Alvar, Ardıçlı, AĢıtlar, Baldızı, BaĢören, Bulkasım, Büyükdere, Büyüktuy, ÇakırtaĢ, Çalıyazı, Çamlıca, Çiçekli, Çöğender, Demirdöven, Ebsemce, Esendere, Gerdekkaya, Gölcigez, Hanahmet, Karakale, Karavelet, KavuĢturan, Kevenlik, Kızılören, Korucuk, Kotandüzü, Kurbançayırı, Küçük Toy, Otlukkapı, Ovaköy, Övenler, Pelitli, Porsuk, Pusudere, Saksı, Serçeboğazı, Sunak, TaĢağıl, TaĢkaynak, TaĢlıgüney, TaĢlıyort, Tepecik, Tımar, Uzunark, Ügümü, Yastıktepe, Yavuzlu, Yayla, Yayladağ, Yeniköy, Yiğitpınar, YiğittaĢı, Yukarı Çakmak, Yukarı DaniĢmend.

58 Murts Çayı‟nın yanında olan ve Ģimdiki Hasankale‟ye tekabül eden Capetrum (Gabudru), Ermeni kaynaklarında Kaput-Ru‟dur. Kaput mavi gök rengi, „„Ru: Rü (d)‟‟ ise Farsçada nehir manasındadır. Bundan dolayı kalenin yanındaki nehir dolayısıyla Göksu diye tercümesi mümkündür. Bkz., Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, IĢın Demirkent Anısına, Ayrı Basım, Ġstanbul 2008, s.237 20

2.2.2.Köprüköy Erzurum Ģehir merkezine 55 km. Pasinler‟e 15 km. ve Horasana 25 km. mesafede Aras Nehri‟nin kuzeyinde, Çoban Dede Dağı‟nın batısında ve Türkiye-Ġran Karayolu‟nun kuzey kenarındadır. XIV. yüzyılda Puli Çoban veya Cisr-i Çoban (Çoban Köprüsü) inĢasından sonra önem kazanan Köprüköy‟de vaktiyle Kervansaray‟da olmasında rağmen günümüze kadar ulaĢan herhangi bir kalıntısı bulunmamaktadır. ġâhrâh-ı Garbi üzerinde bulunmasından dolayı Ġran kervanlarının baĢlıca uğrak yeri haline gelmiĢtir.59 1994 yılında Köprüköy, Pasinler'den ayrılarak ilçe oldu. Günümüzde Köprüköye bağlı bulunan köyler Ģunlardır; AğcaĢar, Akçam, Alaca, AĢağı Çakmak, AĢağıkızılkale, Ataköy, Buğdaylı, Çullu, DerebaĢı, Duatepe, Dumankaya, Eğirmez, Emre, Eyüpler, Gölçayır, Güzelhisar, Ilıcasu, KarataĢlar, KayabaĢı, Kıyıkonak, Marifet, Ortaklar, ÖrentaĢ, Pekecik, SarıtaĢ, Savatlı, Soğuksu, Yağan, Yapağılı, YeĢilöz, Yılanlı, Yukarı Kızılkele, Yukarı Söğütlü.

2.2.3.Horasan Horasan‟ın coğrafi konumu: Erzurum‟a 80 km. ve Pasinler‟e 40 km. uzaklıkta olup, Pasinler Ovası‟nın en doğu ucunda bulunan ve AĢağı Pasin olarak adlandırılan ovada, Aras Nehri‟nin kuzey kenarına kurulmuĢtur. Günümüzde Türkiye-Ġran karayolu üzerinde bulunan ilçe eski ipek yolu üzerinde kurulmuĢ ve Vanad ile Bagrevand‟dan gelen yolların birleĢme noktası olmuĢtur. Deniz seviyesinden 1530 m. yükseklikte olup, 1669 Km2 yüz ölçümüne sahiptir. Ġlçenin doğusunda SarıkamıĢ, güneydoğusunda EleĢkirt, güneyinde Karayazı, batısında Köprüköy ve kuzeyinde Narman ilçeleri yer almaktadır. Ġlçenin toprakları genelde doğu-batı yönünde uzanan geniĢ düzlüklerle ve kuzeyden ve güneyden çevrili çıplak ancak alçak tepelerden meydan gelmektedir. Ġlçe Kars, Ağrı ve Iğdır‟a doğru uzanan karayolunun birleĢtiği nokta üzerinde kurulmuĢtur. Ġlçenin en önemli akarsuyu Aras Nehridir. Ġlçenin bazı kesimlerinden gelerek Aras Nehri‟ne katılan Zars Çayı, Serküllü Çayı ovanın belli baĢlı akarsularıdır.

59 GeniĢ bilgi için bkz., Enver Konukçu, ġâhrâh-ı Garbi, s.649-654 21

Horasan ilçesi ismini Horasan Baba‟dan almıĢtır. Horasan Baba, Ġran‟dan Pasinler‟e gelen Türk mutasavvıf derviĢlerden birisidir.60 Bölgeye ait halk kültüründe veli olduğuna inanılan Horasan Baba zamanın nüfuzlu Ģahıslarındandır. Bunun vakfiyesi kaybolmuĢtur. Horasan Baba‟nın türbesi büyük harpte yıkılmıĢ ve mezarı tahrip edilmiĢtir. Türk hâkimiyetindeki ismini bu zattan alan yerleĢim yeri, M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanan bir geçmiĢe sahiptir. Asur, Urartu, Med, Pers ve Büyük Roma istilalarına uğramıĢ milattan sonraki dönemlerde ise Sasani, Arap ve Bizans hâkimiyetinde kalmıĢtır. Yukarıda ismi geçen devletler arasındaki savaĢların sonucunda bugünkü Horasan ve çevresi birçok kez eldeğiĢtirmiĢtir. Selçukluların XI. yüzyılın ortalarında Anadolu‟da görünmeye baĢlamasından sonra Horasan, Türk Tarihi açısından da büyük bir öneme sahip olmaya baĢlamıĢ ve Selçuklu askeri politikası açısından çok önemli bir hale bürünmüĢtür. Horasan ve çevresi birçok kez Selçuklu, Ermeni ve Gürcü mücadelelerine sahne olmuĢtur. 1954 yılında Horasan, Pasinler'den ayrılarak ilçe oldu. Günümüzde Horasan‟a bağlı olan köyler Ģunlardır; Ağıllı, AkçataĢ, Akçatoprak, AktaĢlar, Alagöz, Aliçeyrek, Ardı, Arpaçayır, AĢağıbademözü, AĢağıçamlıkale, AĢağıkızılca, AĢağıtahirhoca, Azap, Bahçe, Bulgurlu, Çamurlu, Çayırdüzü, Çiftlik, DalbaĢı, DaniĢment, Değirmenler, Dikili, Döllek, DönertaĢ, EğertaĢlar, Gerek, Gündeğer, Güzelyayla, Hacıahmet, Hacıhalil, Harçlı, Hasanbey, Haydarlı, Hızardere, Hızırilyas, Iğırbığır, Ġğdeli, Ġncesu, Kadıcelal, Kalender, Karabıyık, Karacaören, Karaçuha, Karapınar, Kaynarca, Kemerli, Kepenek, Kırık, Kırkdikme, Kırkgözeler, Kırklar, Kızlarkale, Küçükkonak, Kükürtlü, Mollaahmet, Mollamelik, Muratbağı, Pınarlı, Pirali, Pirhasan, Saçlık, Sekman, ġeyhyusuf, TavĢancık, Teknecik, Velibaba, Yarboğaz, Yaylacık, YazılıtaĢ, YeĢildere, YeĢilöz, Yıldıran, Yukarıbademözü, Yukarıhorum, Yukarıtahirhoca, Yürükatlı, Yüzören.61

2.3. Pasinler‟in Tarihi Coğrafyası Bölgede, tarihi süreç içerisinde meydana gelen olaylar sonucunda Ģekillenen ve bu süreç içerisinde oluĢan isimler, günümüze kadar ulaĢmıĢ ve halk tarafından yaygın

60 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Abideleri, Kitâbeleri, Ġstanbul 1936, s.236 61 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankele, s.5-6 22

bir Ģekilde kullanılmıĢtır. Coğrafi olarak üç ayrı bölümden oluĢan ova, çoğul eki alarak Pasinler Ovası ismini almıĢtır.62 Aras boyundan Deveboynu‟na kadar bütün arazı Basean/Pasian/Pasin‟i teĢkil etmektedir. Abdurrahim ġerif Beygu, Pasin Ovası‟nı anlatırken ovanın baĢlangıç yerinin SiviĢli köyü olduğu ve Karaurgan‟a kadar uzandığını, geniĢliğinin ise Sıçankale‟den Tepekum Dağına kadar olduğunu belirtmektedir.63 Batıda Theodosiopolis-Karin (Erzurum),64 kuzeyde Taik (Tao) Bölgesi, güneyde Mananalis ve doğuda ValaĢakert ile Vanand ormanlık arazisi bulunmaktadır. Bizanslı Faustus ise Pasin havalisinde ormanlık alanlardan bahsetmekte olup bahsedilen alan muhtemelen SarıkamıĢ Ormanlarıdır.65 Bahse konu bölgeye XI. yüzyılın sonlarına doğru ilk Türk akınları sonucunda Erzurum merkezli kurulan Saltuklular ile birlikte Basin (Küretü Basin) diye yazımı devam etmiĢtir.66 Aynı yazar Basin‟i „„Basin-i ulyâ ve Basin-i suflâ‟‟ (AĢağı Pasin ve Yukarı Pasin) diye ikiye ayırmıĢ ve Kars ile Erzurum arasında Bicen diye AĢağı Pasin‟in merkezi meĢhur Micingird‟i zikretmiĢtir.67 XVI. yüzyıldan sonra Pasin, Osmanlı kaynaklarında Kuzey ve Güney Pasin diye de adlandırılmasının yanı sıra yine Pasin-i Ulyâ ve Sufyâ yazılıĢları da mevcuttur. Yine Kars yöresinde bulunan Pasinler sınırını çevre halkı, doğuda Kars-Aladağ güneyindeki Kağızman-Demirkapısı‟na değin uzuyor sayarak SarıkamıĢ‟ın Aras üzerinden Karaurgan ve Karakurut nahiyelerine Kağızman-Pasin‟i diye adlandırdıkları da mevcuttur. Movses Khorents, M.Ö. 149-127 yılları arasında Dağıstan Ovaları‟ndan Val- Arsak‟ın uslandırıp getirterek ülkesine yerleĢtirdiği Bulgarlardan bahsederken Pasinler Bölgesi‟ni ġara‟nın memleketine yani Arpaçay boyundaki ġirak‟a (ġüregel) uzandığını nakleder.68 Arsaklılar çağında Bingöl‟den Ağrı Dağı‟nın doğusuna değin uzayan Aras boyları merkez eyaleti olarak sayılıyordu. Ermenice kroniklerinde Pasen, Basen, Pasean

62 T.A. Sinclair, Eastern Turkey, An Architectural and Archeological Survey, c. II. s.226 63 GeniĢ bilgi için bkz., Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Abideleri, Kitâbeleri, s.202 64 Karin Bölgesi ve Thoedosiopolis hakkında geniĢ bilgi için bkz., Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, s.231-232; SavaĢ Eğilmez, Karin Bölgesi ve Thoedosiopolis‟in KuruluĢu, Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı.33, Erzurum 2007, s.183- 198 65 P'awstos Buzandac'i's, History of the Armenians, Çvr. Robert Bedrosian, New Nork 1985, s. 129- 130; Collection des Historien Armenien II, Enver Konukçu, Özel Kütüphanesi, s.253 66 Yâkut el-Hâmevi, Mu‟cemü‟l Buldan, NĢr. Ferit Abdülâziz el-Cündi, Beyrut 1410/1990, s. 283,285, 408 67 Yâkut el-Hâmevi, Mu‟cemü‟l Buldan, s.322 68 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, Ġstanbul 1953, s.87 23

biçimlerinde geçen bölge Ararat Eyaleti‟nin 19 Sancağı‟nın ilki sayılırdı. Kitabı Dede Korkud‟da da Pasin olarak adlandırılan bu bölgeyi K.Porfirogenet Phasiane, Prosopius Vezani veya Bizane adlarıyla anmaktadır. Bölgenin sakinlerinden olan Bulgar boyuna göre Vanand sancağı adıyla anılan Kars Bölgesi de Anpayt (Ormansız) Pasin diye tanımlanmaktaydı.69 Aras‟ın batısındaki bölgeyle beraber, ovanın kuzeybatısını içerisine alan Yukarı Pasin, günümüzde Pasinler Ġlçesi‟nin içerisinde bulunan kalenin yanında veya içerisinde bir baĢkente sahipti. Ortaçağın baĢlarında Yukarı Pasin Bölgesi ovanın kuzeydoğu içlerine baĢka bir deyiĢle Aras‟ın kuzeyine kadar yayılırdı. AĢağı Pasin‟in baĢkenti, ovanın güneydoğu çeyreği içerisinde bulunan ve ovanın içlerine doğru inen vadi giriĢinde bulunan yüksek ve çok büyük bir kaya üzerine inĢa edilen Avnik olmasına rağmen Yâkut el-Hâmevi ise bölge tarihi üzerine yazdığı eserinde bölgenin merkezini Micengerd olarak zikretmektedir. AĢağı Pasin‟in merkezi XVII. yüzyılın sonuna doğru Horasan‟a taĢınmıĢtır. Pasinler Ovası‟nın son ve en doğudaki bölümü sınırlarını bu günkü Horasan Ġlçesi‟nin doğusundan baĢlıyor. Kumul ve dalgalı bir araziden ibaret olan zemin, doğuya gidildikçe, aynı yöne ilerleyen Aras Nehri aĢağı doğru inerken arazı aksine yükselir ve engebeli bir hal alır. Bu bölgede bulunan Soğanlı Dağları‟nın ormanlık tepeleri Pasin Havzası‟nı Kars Ovası‟ndan ayırır.70

69 Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, s.135-136 70 T.A. Sinclair, Eastern Turkey, An Architectural and Archeological Survey, c.II, s.226 24

III. BÖLÜM

3. PASĠNLER‟DE GÖRÜLEN TOPLULUKLAR VE SOSYAL HAYAT

3.1. Karaz Kültürü ve Pasinler Son Kalkolitik ve Eski Tunç Çağı boyunca Doğu Anadolu‟daki yoğun nüfus, tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır, Erzurum ve çevresinde yapılan kazılarda elegeçirilen tarım aletleri o dönemin yaĢam biçimi hakkında kâfi derecede aydınlatıcı bilgi vermektedir. Bu tür hayat tarzı, kültürün sahipleri olarak gösterilen Hurrilere sürekli harekât etme kabileyeti kazandırmıĢtır. Bu bakımdan Karaz Kültürü‟nün baĢta gelen özelliklerinden biri, geniĢ alanlara yayılması ve bulundukları yerlerde bütün elamanlarıyla hâkim unsur olmasıdır. Kültürün bu özlliğine bağlı olarak Kafkaslardan Filistine ve Ġrana kadar geniĢlediği bilinmektedir. Erzurum ve çevresinde ilk kazı Karaz Höyükünde yapılmıĢ olup ardından Pulur ve Güzelova kazıları da yapılmıĢtır. Ancak Karaz Kültürü‟nün orijinal bölgesi olarak kabul edilen Erzurum ve çevresinde Eski Tunç Çağında iskân gören birçok höyük bulunmaktadır ve bunlar arasında Pasinler bölgesinde Sos ve Tepecik Höyükleri, bunlara ilaveten AltınbaĢak (Kındığı), BeĢiktepe, Bulamaç ve Küçük Tuy Höyükleri de vardır.71

3.2. Diauehi Krallığı ve Pasinler Asur kralı I.Tukulti-Ninurta‟nın (M.Ö.1244-1208) yazıtlarında geçen Daiaeni Krallığı‟nın Erzurum ve çevresine lokalize etmek mümkündür. Ayrıca Daiaeni ile benzer yapıya sahip olan Diauehi‟den söz eden ve bölgede güçlü bir krallık oluĢturan Diauehi‟den bahseden Urartu krallarından Menua ve I. ArgiĢti‟ye ait yerel yazıtlar; Hasankale-Horasan-SarıkamıĢ arasındaki sahada tespit edilmiĢ ve Diauehi‟nin konumu, Urartu Krallığı ile olan siyasi münasebetlerini sonucunda Erzurum ve çevresinin bu dönemdeki adının Diauehi olduğu kanıtlanmıĢtır.72 I. Ġspuni‟den sonra tahta çıkan Minua (M.Ö.810-780) kuzeye doğru seferlerini en güçlü ve zengin krallık olarak ifade edilen Diauehi adlı ülkeye yapmıĢtır. C.A.Burney; Diauehi Ülkesi‟nin sınırlarını

71 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Erzurum 1984, s. 43-46 72 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi,. 79-80; Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region” Archeology, Anatolia and Eurasia I., 2005, s.5 25

Erzincan-Erzurum Ovalarından Doğu Karadeniz Dağları‟nın eteklerine kadar uzanan bölgelere ek olarak AĢkale-Tercan arasındaki bölgeyi, çekirdek Diauehi Ülkesi olarak kabul ederken, ona göre Erzurum‟un doğusu Pasinler ve çevreside bu ülkeye dâhildir.73 Minua‟nın Diauehi seferi hakkında YazılıtaĢ ve SüngütaĢ yazıtları önemli bilgiler içermektedir.74 YazılıtaĢ hem ifadeleri hemde bulunduğu yer, Diauehi ülkesinin Aras‟ın güneyindeki dağlarının kuzeyinde, Erzurum ve doğusundaki Pasinler Ovası olabileceği iĢaret edilmektedir. Minua dönemine iliĢkin Pasinler, Delibaba ve EleĢkirt yakınlarındaki Pirabat‟ta bulunan yazıtlarda, söz konusu merkezlerde kale yaptırıldığından bahsedilmesi, Ağrı-EleĢlkirt-Horasan-Pasinler–Erzurum yolunun, yani Diauehi ve Aras Vadisi‟ne ulaĢımının güvenli hale getirilme çabasıyla açıklanabilir.75 Kayanaklar ve mevcut görüĢler ıĢığında; bölgenin jeopolitik önemi de göz önünde bulundurarak, SarıkamıĢ‟la AĢkale arasında kalan Pasinler ve Erzurum topraklarının „„Çekirdek Diauehi Ülkesi‟‟ olduğu ortaya çıkmaktadır.76

3.3. Urartular Doğu Anadolu‟nun ve Pasinler Ovası‟nın bilinen ilk yerleĢimcileri; güneyinde Mezopotamya, doğusunda Ġran, kuzeydoğusunda Kafkasya, batısında ise Orta Anadolu Bozkırları bulunan ve stratejik olarak büyük öneme sahip olan, Doğu Anadolu‟da menĢeleri tam olarak tespit edilemeyen ancak M.Ö. XIII. yüzyılda tarih sahnesine çıkan ve M.Ö. VI. yüzyıla kadar Van-TuĢpa merkezli ve Sivas, Erzincan, Erzurum, Pasinler, Horasan, Malatya, Elazığ, MuĢ, HoĢap, BaĢkale, Yüksekova, Hakkâri, Bitlis ve Diyarbakır gibi yerleĢim yerlerini bünyesinde barındıran Urartulardır.77 AĢağı Pasin, Urartuların bu bölgede oldukları zamanda ġeĢetini Memleketi olarak adlandırılmıĢtır. 78

73 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, s.82 74 Yazıtlarda isimleri geçen Diauehi Ģehirleri olan Zua ve Utu isimli yerleĢim yerleri Antonio Sagona tarafından Pasinler dâhilinde bulunan ve Diauehilerin kral Ģehirleri olan Zivin Kalesi ve Utu‟nun ise ovanın en batı ucundaki tarihi Du (Toy-Büyük Tuy) Ģehrinin olduğu söylemektedir. Bkz. Antonio Sagona and Claudia Sagona, Ancient Near Eastern Stuıes, Archaeology At The North-East Anatolıan Frontıer, I An Historical Geography and a Field Survey of the , Louvaın-Paris- Dudley, MA 2004, s.35 75 Kemalettin Köroğlu, Urartu Krallığının Kuzeye Yayılımı ve Qulha Ülkesinin Tarihi Coğrafyası, TTK. Yay., Belleten, c.LXIV, s:241, Ankara 2000, s.719 76 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, s.85 77 GeniĢ bilgi için bkz., Kemalettin Köroğlu, Urartu Krallığının Kuzeye Yayılımı ve Qulha Ülkesinin Tarihi Coğrafyası, TTK. Yay., Belleten, c.LXIV, Sayı:241, Ankara 2000, s.718-742; Afif Erzen, Doğu Anadolu ve Urartular, TTK. Yay., Ankara 1992, s.6-7; Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, „„ Tarih Bölümü‟‟ Haz. Zafer Altuğ-Temiray Çelik, Nil Yayınları, Ġzmir 1992, s.3 78 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.55 26

Asur kaynaklarında geçen Urartu ifadesi, devlet, millet ve ülkeyi içine almaktadır. Gökçe, Çıldır ve Van Gölü arasındaki tabii Pasinler Ovası, ihtiva eden bölgede saltanat sürdükleri belgeleri ıĢığında ortaya çıkmaktadır.79 M.Ö.720‟ye doğru Asur tehlikesine bir de kuzeyden gelen Kimmerler‟in akınları eklenmiĢ ancak kuzeyden gelen kabileler Urartu Bölgesi‟nde çok fazla kalmayarak batıya doğru yönelmeleri hem bölge halkını hem de Urartu Devleti‟ni rahatlatmıĢtır. M.Ö. 600‟de Urartular, Ġran‟dan gelen Medler tarafından ortadan kaldırıldılar. Pasinler Ovası‟nda Urartular‟dan kalan taĢ üzerinde kazılmıĢ kendilerine mahsus yazıtları zamanımıza kadar gelebilmiĢtir. Lehmaa-Haupt tarafından ortaya çıkarılan yazıtlar, Rus ve Türk âlimlerin katkıları ile sayıca artmıĢtır. Her Ģeyden önce Ģimdiki Hasankale‟nin bulunduğu dik kayalık üzerindeki büyük mağara Urartularla ilgilidir. Diğer taraftan Zivin, Güzelhisar/Avnik ve Aras tarafında Veli Baba köyü civarında YazılıtaĢ gibi merkezlerde yazıtlar bulunmuĢtur. Hasnigar, IĢkı ve Tavus gibi köylerinde yer aldığı Avnik Vadisi eski yerleĢim alanlarıdır. Ġbrahim Hakkı Konyalı‟nın arazi çalıĢmaları sırasında, Avnik/Güzelhisar‟daki cami duvarında göze çarpan yazıt, 1981‟de Erzurum Müzesi‟ne taĢınmıĢ ve 142-143 envanter numarası ile kaydı yapılmıĢtır. Metinde, Urartuların en çok saygı gösterdiği Tanrı Haldi‟dir. AriĢti‟den sonra tahta geçtiği anlaĢılan Sardur, TuĢpa (Van) Ģehrinin de hâkimidir. Muhtemelen, Sardur, Avnik yöresinde oturmuĢ ve gücünün belirtisi olarak adı geçen küçük kitâbeyi tertip ettirmiĢtir.80 Kitabe metni Ek:1‟de verilmiĢtir. Horasan‟dan sonra EleĢkirt istikametine giden yol takip edildiğinde yolun 30. km‟de Aras Nehri geçilerek Veli Baba Çayı‟nın aktığı vadide, eski yol üzerinde 9 km. uzaklıktaki YazılıtaĢ köyüne ulaĢılır. Köyde yine geniĢ ifadeli Urartu kitâbesine rastlanmaktadır. Prof. Dr. Z. BaĢar tarafından mahalli bir dergide resmi neĢredilmiĢ ve sonra Ankara ile temasa geçilerek uzmanlarına incelettirilmiĢ ve yüksek bir kayalığa niĢ Ģeklinde oyulmuĢ dikdörtgen çerçeve içerisinde Urartu Çivi yazısıyla kazınmıĢ bir yazıttır. Zemin seviyesinden 2.80 m. yüksekliğindeki niĢ 1.80 x1.65 m. ölçülerinde, derinliği 0.45 m‟dir. 37 cm‟lik bu yazılı taĢta Tanrı Haldi bahis konusudur. ĠĢpui‟nin oğlu Kral Menua, Diauehililere karĢı yürüdü ve arka arkaya savaĢlarla onları mağlup

79 Kemalettin Köroğlu, Urartu Krallığının Kuzeye Yayılımı ve Qulha Ülkesinin Tarihi Coğrafyası, s.718, Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.13 80 Kemalettin Köroğlu, Urartu Krallığının Kuzeye Yayılımı ve Qulha Ülkesinin Tarihi Coğrafyası, s.738 27

etti. DüĢman kralı, ayaklarına kapandı. Haraç vermeye mecbur edildiği gibi epeyce ganimet de ele geçirdi. Bu ve diğer baĢarısının niĢanı olarak bu kitâbeyi tanzim ettiren Menua, aynı zamanda büyük iĢler baĢarmıĢ bir kral olarak karĢımıza çıkmaktadır. Pasinler ve çevre ahalisi de ona bağlılığını devam ettirmiĢ, YazılıtaĢ mevkiinde, bu tarihi sahneyi ebedileĢtirmiĢtir. Kitâbe metni ve okunabilen kısımları Ek:2‟de verilmiĢtir. Urartular‟dan günümüze kalan bir diğer yazıt ise Zivin Yazıtı‟dır. Bu yazıt Ģuanda Gürcistan‟da Tiflis Müzesi‟nde bulunmaktadır. Bu da eski Erzurum-Kars yolu üzerinde Zivin köyü‟nde ortaya çıkartılmıĢtır. Yazıt, Menua isimli kral ile ilgilidir. Burada, TuĢpa/Van hâkimi olduğunu vurgulanıyor ve kralın Tanrı Haldi‟nin yardımı ile baĢardığı zaferleri dile getiriliyor. Kral Menua, bu yazıta her hangi bir zarar gelmemesi için de bazı dini kurallar belirtiyor. ġayet, yazıt silinecek veya kırılacak olursa, baĢka Haldi, gök, güneĢ ve öbür tanrıların gazabına uğrayacaktır. Hepsinden önemlisi dünyayı aydınlatan güneĢ, öyle bir olay meydana gelirse ortalığı hiç aydınlatmayacaktır. 81

3.4. Kimmerler Kimmer ve Ġskit akınları öncesinde Urartu ve Asur devletleri Doğu Anadolu bölgesinde hâkim vaziyette idiler ve bu iki taraf arasında büyük bir çekiĢme mevcuttu. Urarutlar kezeye ve güneye doğru yayılarak Asur aleyhine topraklarını geniĢletmeye çalıĢırken, Asur Devleti topraklarını Suriye‟ye yayma çabasındaydı. Takip eden zamanda bölgede Urartulara karĢı bir güç olarak Kimmerler ortaya çıkmıĢtır. M.Ö. VIII. yüzyılın ortalarında Ġskitler tarafından yurtlarından kovulduktan sonra Kimmerler büyük kafileler halinde güneye inerek Kafkaslar‟daki Demir Kapı ve Derbent Geçitlerini aĢarak güneye doğru ilerlemeye baĢadı ve Doğu Anadolu‟ya girdiler.82 Kimmer öncülerinin Doğu Anadolu‟da gözükmeleri hakkında ilk kayıt M.Ö.715 tarihli bir Asur yıllığıdır. M.Ö. 713 yıllarında Aras boylarında görünen Kimmer akıncıları ile Urartu Kralı II. ArgiĢti (713-685) arasında meydana gelen mücadeleler sonunda, Kimmer akınları Urartu topraklarında etkili olmaya baĢlaması üzerine Kral II. ArgiĢti kuzeye yönelerek sınır bölgelerini takviye ederek buralarda savunma gücünü artırmaya çalıĢmıĢtır. Alınan önlemler sonucunda ilk Kimmer göçü fazla etkili olmamasına

81 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale. s.15-16 82 Ġbrahim Tellioğlu, XI-XIII. Yüzyıllarda Türk-Gürcü ĠliĢkileri, Trabzon 2009, s.6 28

rağmen, halefi II. Rusa (685-645) döneminde kuzeyden gelen akıncılar önmeli ölçüde insan ve toprak kaybına sebep olmuĢtur.83 Ancak Kimmer akınlarını en az zararla atlatmayı düĢünen II. Rusa akıllıca bir politika izleyerek, Asur‟a karĢı Kimmerler ile bir ittifak yaparak bir kısım Kimmer boylarını Urartu topraklarında bırakmıĢ ve ana göç kolunu batıya doğru ilerlemesini sağlamıĢtır. Kimmerler, Aras ve Kür Nehri civarını terk edip Urartu sınırını aĢarak Orta Anadolu‟ya ve Kapadokya yöresine doğru yöneldiler.84 Bu aĢamadan sonra Kimmer toplulukları Aras boylarında ve Pasin çevresinde görünmemiĢlerdir. Asurlar tarafından Gimirri olarak adlandırılan boyun Traklar ile aynı aileye mensup oldukları iddia edilmektedir.85 Tarihci Heredotos Ġskitlerin, Kimmerleri yerinden etmesini Ģöyle aktarmaktadır; Çoban Kabileler halinde Asya‟da yaĢayan Ġskitler, Massaget‟lerin baskısı altında Aras Nehri‟nin ilerisinde olan Kimmeria‟ya doğru itilmiĢlerdi- ġimdi Ġskitlerin ülkesi olan yerde bir zamanlar Kimmerlerin yaĢadığı söylenir- Yurtlarında gelen Ġskit akınları karĢısında nasıl bir yol tutacaklarına karar veremeyen Kimmerler birbilerine karĢıt iki gruba ayrılmıĢlar, prensler ya da soylu kabileler bir tarafa, halkın geri kalanı da öbür tarafa geçmiĢ. Her iki grup da kendi görüĢünde aynı kuvvette ısrar etmiĢ. Halk, bu kadar güçlü bir düĢman akını karĢısında bırakıp gitmeyi daha cesur olan prensler de herkesin silaha sarılarak ülkesi için savaĢmasını istemiĢler. Bunda rağmen hiçbiri ötekinin görüĢünü kabul etmemiĢ, bir grup geçmiĢteki mutluluklarını ve yurtlarını bıraktıklar takdirde çekecekleri acıları düĢünerek kaçanlara katılmaı reddedip yurt topraklarında ölmeyi tercih etmiĢ. Bunun üzerine, iki eĢit grupa ayrılark son adam kalana kadar savaĢmıĢlar. Halk da onları Ģimdi hala yerinde duran Hyran Nehri kenarındaki mezarlara gömdükten sonra yurtlarını terk etmiĢ. Ġskitler geldiği zaman bomboĢ bir ülke bulmuĢtur. Ġskitlerin ülkesinde bu gün hala Kimmerlerin izlerine rastlanır. Kale kalıntıları, Kimmer Boğazı ve Kimmeria denilen bir arazi parçası vardır. Kimmerlerin Asya‟ya Ġskitleriden kaçarak geldiği bellidir.86

83 Ġbrahim Tellioğlu, Kimmer ve Ġskit Göçlerinin Doğru Anadolu Bölgesindeki Etkileri, Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı:27, Erzurum 2005, s.240-241 84 Ġlhami DurmuĢ, Anadolu‟da Kimmerler ve Ġstikler, TTK. Yay., Belleten, c.LXI, Sayı:231, Ankara 1997; s.273-274; Oya San, Bazı Bulgular IĢığında Anadolu‟da Kimmer ve Ġskit Varlığı Üzerine Gözlemler, TTK. Yay., Belleten, c.LXIV, Sayı:239 Ankara 2000, s.1-4; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.66 85 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.66 86 Heredotos, Heredot Tarihi, Çvr. Perihan Kuturman, Hürrüyet Yayınları, Ġstanbul 1973, s. 169 29

3.5. Ġskitler Tarihin devamlılığının bir sonucu olarak Kimmerlerin arkasından M.Ö. 680 yıllarında Aras boylarında Ġskitler87 göründüler ve M.Ö. 665 yıllarında Gogu adlı hükümdarlarının idaresinde bütün Aras ve Kür Irmağı boylarını istila ettiler ve üç yıl içerisinde Asur üzerine gidecek kadar güçlendiler ve bütün Ön Asya‟ya hâkim oldular. Ancak M.Ö. 626 yılında kaybettikleri lideri sonrası bir türlü eski güçlerini koruyamadılar ve Aras boylarına kadar çekilerek buraları kendilerine yurt tuttular ve Bingöl Dağları‟ndan Soğanlı Dağları‟na kadar geniĢliğe sahip olan Pasinler Bölgesine ise Ġskitlerin bir boyu olan Phasian adlı boy yerleĢti.88 Phasian isminden ilk bahseden M.Ö. 401-400 yıllarında Pers Prensi Kyros, ağabeyisi Kralı Artakserkses‟e karĢı Grek paralı askerlerini de içine alan bir orduyla Lidya‟nın Sardes kentinden yola çıkan ve Fırat üzerindeki Kunaksa‟da meydana gelen savaĢta Kyros‟un ölümden sonra sert, sarp ve düĢman bir ülkeden yaklaĢık iki bin gönüllünün dönüĢünü anlatan Ksenophon‟dur. Karduklar‟ın ülkesinden sonraki Botan Çayı olan Kentrites Irmağını aĢarak bugünkü Siirt etrafına gelen daha sonra Dicle Nehri kaynaklarının birisi olarak adlandırdığı yani Bitlis Irmağı‟nı aĢtıktan sonra Murat Suyunu ve Karasuyu aĢtılar, devamında MuĢ diyarının yollarıyla ilerleyerek Aras kaynaklarına doğru 3700 m. yüksekliğindeki Bingöl Dağı boyunca Malazgirt Ovası yolu ile Aras Nehri boylarına geçen Yunanlı Onbinlerin DönüĢü sırasında Ksenophon, Ġran hükümdarı AkamaniĢli II. (M.Ö.404-341) zamanında Phsianlar ve komĢularını söyle tasvir etmektedir. „„Yola çıkalı sekiz gün olmuĢtu Malazgirt Bölgesi kuzeyinde Ksenophon, görüĢülen bir köy muhtarı, kılavuzluk etmesi için Khirisophos‟a verdi, ailesinden onları evinde bıraktı, yalnız ergenlik çağına henüz girmiĢ olan oğlunu babası orduya iyi kılavuzluk ederse dönerken almasını için Amphipolis‟li Epistenes‟in

87 Ġskitler, Herodotos‟un bildirdiğine göre, Kafkasları doğudan dolaĢarak, Hazar Denizi kıyısını izlemiĢler, Derbent geçidini kullanarak, Kimmerler‟in ardından Doğu Anadolu yoluyla Anadolu‟ya girmiĢlerdir. Sakalar‟a Asurlular “AĢkuzai/ĠĢkuza”, bazen‟de “Asagarta/Sakarta/Zakarti/Zakruti/Zikirtu”; Yahudiler‟in Tevratında “AĢkenaz”; Eski Yunanlar “Scythe” (Ġskit), hükümdarlar boyuna “Sokolot” ve sonraları “Sak/Saka” ; Ġranlılar “Saka”; Hintliler “Sakya” ve Çinliler de –hükümdarlar sülalesine göre- “Su” ve “Se” diyorlardı. KaĢgarlı Mahmud‟un Divân-ı Lügati't-Türk‟ünde anıldığı gibi, Tanrı Dağları bölgesindeki “ġu/Su” sülalesi, M.Ö. 800'lü yıllardan beri Sakaların hükümdarlar sülalesi idi. Bkz., Heredotos, Heredot Tarihi, s.168-169; Ekrem MemiĢ, Ġskitlerin Tarihi, Konya 1987, s.3-9; Ġlhami DurmuĢ, Anadolu‟da Kimmerler ve Ġstikler, s.279-280; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.68-73, 88 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.86 30

yanına verdi. Bulunan her Ģey adamın evine götürüldü, atlar koĢuldu ve yola koyuldu. KomĢu memleketin (Erzurum) Khailler (Chalbe) memleketi olduğunu haber vererek, oraya giden yolu tarif etti. Kılavuz karlar arasında yol gösteriyordu, bağlanmamıĢtı. Khririsophos orduyu köylere doğru götürmediği için ona kızıyordu. Adam bu kesimde köy olmadığını söyledi ancak Khirisophos onu dövdü. Ertesi gün kılavuz oğlunu orduda bırakarak kaçtı. Bundan sonra kılavuzu kaçan Yunanlılar yüz ayak geniĢliğindeki Phasis89 (Pasinler suyu- Arasın baĢı) Irmağı boyunca günde beĢ fersenklık (1 fersah=5520 metre) yedi konak aĢtılar. Oradan iki konakta On fersenklik yol aldılar; ama ovaya girmek için aĢılması gereken bir tepeyi Khalibler, Taoklar ve Phasianların tutmuĢ olduklarını gördüler. Khirisophos tepelerdeki düĢmanı fark edince, tek sıra halinde yaklaĢmamak için orduya otuz stadion kadar uzaklıkta durdurarak, öbür komutanlara, bölükleri düzenleyip toplamak için yandan ilerletmeleri haberini gönderdi. Artçılar yetiĢince, komutanlarla yüzbaĢıları toplanıp çarpıĢma üzerine konuĢtular. Daha sonra Methydrion‟lu Arıstonymos ağır piyadelerle, Khrios‟lu Arsiteas ve Oita‟lı Nikomarkhos hafif piyadelerle tepeleri ele geçirmek için harekâta geçtiler DüĢmanların büyük bir kısmı dağdaki geçitten kıpırdamadı, esas kuvvetleri dağa çıkan yolda kaldı. Bir kısım da dağın doruğuna tırmanan Yunanlıların üstüne gitti. Henüz esas ordular birbirleriyle çarpıĢmadan, doruktaki kıtalar arsında boğuĢmalar baĢladı, Fakat Yunanlılar galip geldiler ve düĢmanı kovaladılar, ovadaki düĢman kolu da tepelerdeki arkadaĢlarının yenildiğini görünce bozulup kaçmaya baĢladılar, çok kayıp vermemelerine rağmen Yunanlılar birçok sorgun ağacından yapılmıĢ kalkanlar ele geçirdiler ve harp bıçaklarıyla onları kullanılmaz hale getirdiler. Geçide ulaĢtıkları zaman kurban kestiler ve bir zafer anıtı diktirdiler. Sonra ovaya inerek her türlü yiyeceklerin bulunduğu köylere vardılar. Bu köylerden sonra beĢ günde otuz fersenk yol aĢıp Taokh ülkesine girdiler.‟‟ 90 Bu

89 Ksenophon‟un Phasias dediği ırmak, Aras‟ın koludur. Kılavuzları olmayan Yunanlılar, kuĢkusuz bu Phasis‟i Argonaut‟ların Karadeniz‟e ulaĢtıkları Phasi (Rion Nehri ya da Pasin Suyu ) sanıp yedi gün boyunca ırmağı izleyerek kuzeye doğru ilerlemeleri gerekirken doğuya yürüdüler. Pontus Eukseion‟ a onbeĢ günde varabilirlerdi ancak iki ayda ulaĢabildiler. Bkz., Ksenophon, Anabasis (Onbinlerin DönüĢü), Çvr.Tanju Gökçöl, Sosyal Yay., Ġstanbul 1985, s 282 N:8 90 Ksenophon, Anabasis (Onbinlerin DönüĢü), s.132-133. VI.1-27 31

yazarın eserinde bahsedilen üç kabile ismi de günümüze kadar çeĢitli değiĢikliklerle gelebilmiĢtir. Yukarı Aras boylarına Pasin-Pasinler adını veren Phasianlar, 24 Oğuz Boyu arasında Üç-Ok ve Ġç-Oğuz kolundan Gök-Alp (Gök-Han) tan inen 4 boydan birisi olarak Beçene veya Peçeneklerin ataları sayılan bir Saka kabilesi idi. Makedonyalıların hâkimiyetinin yıkılıĢından sonra Baktriya (Belh) üzerinden M.Ö. 140 yıllarından Sakalara müteakip, doğu ve kuzeydoğudan Yunan kaynaklarına göre Asi-ol, Pasian-oi, Tokhar-oi, Sakaraul-oi Ģekillerinde yazılan kavimler geldiler.91 Ġskitlerin Balkanlarla bağlantıları olabileceği ihtimal dâhilindedir. J.C.Adelung ve A.Balbi, Malkar/Balkarlar veya Basiyanlar tabirini kullanmıĢlardır.92

3.6. Medler (Akamenidler) Urartuların bir nebze aydınlattıkları Pasinler Ovası‟nın karanlığına son veren unsur olan Medler‟dir.93 M.Ö. VI. yüzyılda Medler, günümüz Azerbaycan'ından kuzeye, Orta Asya ve Afganistan'a dek uzanan bir imparatorluk kurmuĢlar ve yayılma aĢamalarını sırasında Doğu Anadolu‟da görünmüĢler ve Pasinler Ovası‟nda diğer bir etnik unsur olarak ortaya çıkmıĢlardır. Ülkelerine Media/Medya denilmekte olup merkezleri ise Hemedan/Ektabana‟dır. Deiokes, Phraortes (M.Ö. 675-653), Kyaksares (M.Ö. 625-585) ve Astiyages tarafından yönetilmiĢlerdir.

3.7. Persler Dünya tarihine yön veren ve damgasını vuran Persler, Pers Ülkesinin simgesi olan ve M.Ö. 515 yılında Dara tarafından inĢa edilen Persepolis isimli yönetim merkezi etrafında geliĢen büyük bir Ġmparatorluğun temsilcileridir. Aynı coğrafyayı paylaĢan Medler gibi Perslerde bir dönem Pasinler Ovası‟nı içine alan Doğu Anadolu‟ya hükmetmiĢler ve bölge halkına kendi kültür ve medeniyet unsurlarını kabul ettirmiĢlerdir. Pasinler ahalisinin de içerisinde bulunduğu Doğu Anadolu,

91 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.88 92 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.16 93 Günümüz Ġran'ının batı, kuzey ve kuzeybatısında ve kabaca günümüz Tahran, Hamedan, Azerbaycan, Isfahan'nin kuzeyi, Zencan da yaĢamıĢ Ġran halkıdır. Bu bölge Greklerce (Yunancada) Media (Μηδία) olarak tanımlanmıĢtır. GeniĢ bilgi için bkz., Josef Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, Çvr. Mehmet Ali Ġnci, Telos Yay., Ġstanbul 2002 32

Akamenid/AhameniĢ de denilen devletin (M.Ö. 559-330) I. Kyros, I. Kambyses, II. Ykros, II. Kambyses, I. Dareios, II. Dareios gibi yöneticilerine boyun eğmiĢtir.94

3.8. Partlar Hanedanlığın kurucu Arsakes‟ten ötürü Arsaklılar, Ġran‟daki ilk merkezleri Partia‟ya göre Partlar olarak da adlandırılan Fars menĢeli krallık M.Ö.140‟lardan itibaren çok kültürlü ve çok kavimli bir imparatorlukta egemenlik sürdürdüler.95 Takip eden yıllarda Pasinler Bölgesi‟nde, Ġran'ın kuzeydoğusunda yer alan ve Eski Ġran'da Medler'den ve Akamenidler'den sonra gelen üçüncü yerel hanedanlık olan Partlar, (Part Krallığı, Part Ġmparatorluğu, Parthia) ya da Arsak veya ArĢakuni de denilen medeniyet görünmüĢ ve Roma Ġmparatorluğu ile bölgenin hakimiyeti için mücadele etmiĢler ve Romalıların Doğu Anadolu‟dan öteye geniĢlemelerini sınırlandırmıĢlardır.96

3.9. Romalılar Pasinler Bölgesi‟nde Partların doğudaki baĢlıca rakipleri aynı menĢeli olan ve Ġtalya‟dan ortaya çıkan Romalılardır. Helenistik krallıklara arka arkaya son veren Romalılar M.Ö. I. yüzyılda Armenia dedikleri dağlık mıntıkaya girdiler. Erzincan ve Erzurum mıntıkasında kendi güçlerini belirgin bir Ģekilde hissettirdiler. Ilıca yakınlarındaki savaĢ, doğu hâkimlerinin epeyce yıpranmasına neden oldu. Phasian/Pasinler de bunların kontrolüne girdi. Domitianus zamanında Romalıların metbulu kalkanını taĢımak istemeyen ArdeĢeĢ üzerine gelen düĢmanı Pasinler Meydan SavaĢında yendi. Cesur ve yaĢlı kral, Pasinler mücadelesinde büyük yararlılıklar gösterdi.97 Pasinler‟de Latin Kültürü yayılmıĢ ancak Roma Lejyonları hariç bölgede her hangi bir Romalı veya Roma yapısı inĢa edilmemiĢtir.

94 Josef Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, s.20-21-23, 25-27; Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.17 95 Josef Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, s. 173 96 Part Krallığı, Ġran Platosunu birleĢtiren ve oraya hükmeden Arsaklı hanedanı tarafından idare edilirdi. Ahamenitler veya eski selefleri kadar geniĢ bir coğrafyaya sahip olmamalarına rağmen yinede Ġran‟ın tamamı, modern ülkelerden Ermenistan, Irak, Gürcistan, Türkiye'nin doğusu, Suriye'nin doğusu, Türkmenistan, Afganistan, Tacikistan, Pakistan, Kuveyt, ayrıca Suudi Arabistan'ın, Bahreyn'in, Katar'ın ve BirleĢik Arap Emirlikleri'nin Ġran Körfezi'ndeki kıyılarını kapsayan büyük bir Ġmparatorluktu. Bkz., Josef Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, s.173-219 97 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.158 33

3.10. Sasaniler Ġran Havzası‟nda kurulan Med, Pers ve Part gibi tarihi seyrini tamamlayan devletlerin tebaası Sasanî Ġmparatorluğunu (Sasanî Devleti veya Sasanîler) meydana getirmiĢlerdir (224-651). Sasanî Ġmparatorluğu, son Partlar Kralı IV. Artabanus'u yenmesinin ardından I. ArdeĢir (226-241) tarafından kurulmuĢtur ve devlet ArdeĢir‟in babası Sasan‟dan ismini almıĢtır, Sasanî hükümdarı ġehinĢah (Krallar Kralı) III. Yezdigirt'in (632-651), erken Halifelikle yani ilk Ġslam Devleti ile girdiği 14 senelik mücadeleyi kaybetmesiyle sona ermiĢtir. Elde edilen bilgiler ıĢığında Sasani denen bir millet olmadı ve devleti ismini ArdeĢir‟in babası Sasan‟dan aldığı açıktır. Bu asırda resmi dil olarak Pehlevice kullanılmıĢ ve dini inanç olarak da ZerdüĢtlük ön plana çıkmıĢtır. Bu medeniyet hakkında yapılan çalıĢmalar sonucunda tapınaklar dıĢında herhangi bir yazılı belge bulunamamıĢtır.98

3.11. Bulgarlar Pasinler Ovası‟nda zaman içerisinde yurt tutmuĢ kavimler arasında Ermeni tarihçi Movses Khoretens‟e göre Pasinler Ovası‟nı Kars Platosu‟ndan ayıran Soğanlı Dağları ve arka düzlüklerinde Türkler bulunmaktaydı.99 Bölgede bulunan ve zaman sonra Yukarı Aras ve çevresine ismini veren Vlendur Bulgar ve Vund, sonraki zamanlarda Vanand denilen Bulgarlar; 6. asır Bizans tarihçisi Priskos‟un Sabarlar tarafından Ural Dağları‟nın doğusundaki yurtlarından uzaklaĢtırılarak Karadeniz çevresine ve Doğu Anadolu düzlüklerine geldiklerini (461-465'lerde) bildirdiği Ogur Türkleridir.100 Bölgede birçok köy ve kasabaya hayat veren Vanandlar‟ın bulundukları yerlere Vanand yurdu diye isimlendirilmiĢ.101

98 Ġmparatorluğun sınırları bugünkü Ġran, Irak, Ermenistan, Afganistan, Türkiye'nin doğu bölgesi, Suriye'nin bir kısmı, Pakistan, Kafkaslar, Orta Asya ve Arabistan'ın tamamını kapsıyordu. II. Hüsrev'in hükümdarlığı (590-628) sırasında Mısır, Ürdün, Filistin ve Lübnan da kısa süreli olarak imparatorluğa dâhil oldu. Sasanîler, imparatorluklarını 'ĠranĢehr', 'Ġranlıların (Aryanların) memleketi' diye adlandırırlardı. Bkz., F.V.Büchner, Sâsânîler, Ġ.A. c.X. s.244-248 Vesta Sarkhosh Curtis, Sarah Stewart, The Sasanian Era, London/ New York 2008 99 Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, s.331 100 Ogur Türkleri hakkında bkz., Ahmet TaĢağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, TTK. Yay., Ankara 2004, s.14-15 101 Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, s.135-136 34

3.12. Gürcüler Bölgede daha sonraları ortaya çıkan Gürcülerin ise tarihleri hakkında birçok problem bulunmaktadır. Gürcüler de kendi tarihlerini yazarken; Somehler (Ermeniler) ile Gürcülerin, Ranienler, Movakanienler, Herler, Lekler, Megreler ve bütün Kafkasyalıların hep birlikte Targomas (Togarma) adlı bir atadan geldiklerini iddia etmiĢlerdir. Togarma, Nuh‟un Yasef adlı oğlunun oğlu Avyavan‟nın oğlu TarĢiĢ‟in oğlu oldu.102 Bundan farklı olarak Gürcü toplumunun en eski Ön Asya yerli topluluklardan birisi olduğu ve yaklaĢık olarak M.Ö. 6000 yıl kadar önce Ön Asya‟da geniĢ topraklar üzerinde Avrupa‟nın Balkanlar, Apenin ve Pirene yarımadalarından aynı soydan gelen haklarla yaĢadıklarını ve M.Ö. 3000 yıllarında Ön Asya‟da yaĢayan ve HattuĢaĢ‟ı baĢkent yapan Hititlerin ve onların kuzey komĢuları olan Subarilerin Gürcü halkının ataları olduğunu iddialar da mevcuttur.103 Ancak yapılan bu açıklamalar tam anlamıyla netlik kazanmadığı için yüzeysel bir milileĢtirmeden öteye gitmemektedir. Pasinler Bölgesi‟nde görülen topluluklar arasında bulunan Bagrat, Mamigonyan ve Taik gibi isimlerinin menĢei bilinmeyen boylar veya topluluklar da bulunmaktadır. Bu topluluklara verilen isimler coğrafi olabileceği gibi topluluk isimleri olma ihtimali de vardır.104

3.13. Ermeniler Perslerin Armina ve Greklerin ise Armenoi dedikleri ve isimlerinin anlamı tam olarak meçhul kalmıĢ olan Ermeni ismi ile ortaya çıkmak isteyen bu millet ve yahut topluluk kendilerine Hay-Haik, yaĢadıkları yerleri de Hayastan diye göstermektedirler. Ermenilerin kökleri ve Hay-Haik kelimesi üzerine çeĢitli araĢtırmalar yapılmıĢ ve sonucunda birbirleri ile çeliĢen sonuçlar ortaya çıkmıĢtır. Bu araĢtırmaları yapan Ermeni tarihçilerine göre Hay-Haik (Haykyan) soyu M.Ö. 2200-350 yıllarında kadar hüküm sürdüklerini sonucuna varmıĢlardır. Movses Khorents‟e göre Ermeni krallığına 60 kadar hükümdar geçtiğini iddia etmiĢ ve Haykyan sülalesini Aram‟dan baĢlatmıĢ

102 GeniĢ bilgi için bkz., Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, (Eski Çağlardan 1212 yılına Kadar), Çvr. Hrand D. Andreasyan, Not ve Yay., Erdoğan Merçil, TTK. Yay., Ankara 2003, s.1-8; Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, s.12-34 103 Nikoloz BerdzeniĢvili-Simon CanaĢia, Gürcistan Tarihi, Çvr. Hayri Hayrioğlu, Sorun Yay., Ġstanbul 1997, s.37 104 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.1 35

olmasına rağmen baĢka bir Ermeni tarihçi Basmacıyan ise Hayk sülalesi prens ve krallarını M.Ö. 2350‟den, millet reisi Hayk‟tan baĢlatmaktadır. Bu bilgileri biraz daha ileri götürerek kutsal verilere de yer ayıran Ermeni Tarihçi Çamiçyan ise Hayk Sülalesini Nuh‟un oğlu Yasef‟den baĢlatmakta ve devamını M.Ö. 2342 Yasef‟in oğlu Gomer (Ermenilerce Gamer), M.Ö. 2305 Gomer‟in oğlu Torgom (Ermenilerce Torkom), M.Ö. 2197 Togam‟ın oğlu Hayk, M.Ö. 2026 Hayk‟ın oğlu Armenak Ģeklinde bir soy kütüğü oluĢturmuĢ ve M.Ö. 352 Vahe kadar getirmiĢtir.105 Yukarıda bahsettiğimiz görüĢlerin aksine Ermeni ve Hay-Hayk ismi üzerine farklı yorumlarda bulunmaktadır. Son zamanlarda Ermeni yazarlardan bazıları Ermenileri, Trakya‟dan Anadolu‟ya getirmek suretiyle bir kök bulmaya ve eski tarihçilerin iddialarını reddetmeye çalıĢmaktadırlar.106 Bu görüĢlerden ön plana çıkanlar arasında Ermenilerin Frikyalılarla birlikte Avrupa‟dan Anadolu‟ya gelmiĢ olmaları; Ermenilerin, ilk defa olarak M.Ö. VII. yüzyıl baĢlarında Avrupa‟dan Asya içlerine göç ederek Küçük Asya‟ya yerleĢerek Hatti krallığını yıkmak suretiyle bulundukları yerle gelmiĢ ve o bölgeyi kendileri için uygun bir yer olarak görmüĢ ve yerleĢmiĢlerdir. Özellikle Aras ve havzasını yurt tutmuĢlar ve Ermeni Reisleri burada kendilerine bir krallık teĢkil etmiĢlerdir. Dârâ (M.Ö. 516) buraları zaptetmiĢ ve iki yüz yıl kadar Ġran‟ın bir vilayeti olarak valilerle idare edilmiĢlerdir. Ermeniler, Heredotos‟a göre Medler ile Yunanlılar arasına meydana gelen savaĢlarda, Frikyalılar ile bir bayrak altına bir kumandan idaresinde olarak savaĢtıklarını ve Frigler gibi giyindiklerini söylemektedir. Heredotos‟un ilettiklerine ek olarak Eudoksos‟da (M.Ö.370‟e doğru) Ermenilerin Frigya kökenli olduklarını tekrarlamakda ve dil bakımdan Frigler‟e çok benzediklerini söylemektedir.107 Ayrıca Ermeni dilleri Hindu-Avrupa dil grubuna aittir. Tarihte Ġran dilinden aldığı unsurlardan dolayı Ġran Lehçesi olarak yer almıĢtır. Ancak yapılan çalıĢmalar sonucunda Hint-Avrupa dili ailesine mensup olduğu tespit edilmiĢtir.108 Yukarıda

105 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yay., Ġstanbul 1987, s.37-43 106 Hamit Zübeyir KoĢay, Erzurum ve Çevresinin Dip Tarihi (Prehistor ve Protohistuarı), Erzurum ve Çevresi, 50.Yıl Armağanı, c.I, Erzurum 1974, s.50; Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s.98 107 GeniĢ bilgi için bkz., Heredotos, Heredot Tarihi, Çvr. Perihan Kuturman, Hürrüyet Yayınları, Ġstanbul 1973 108 Vahan Kurkjian, A History of Armenian, s.20; Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s.98-99; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.65-66 36

verilen iddialara ek olarak Ermenilerin güneyden gelmiĢ ve Urartu‟da yerleĢmiĢ Haylar ve yahut Hayklar ile kuzeyden gelerek Tuna ve Boğazlardan geçip Anadolu‟ya giren Ermenilerin birleĢmesinden çıkmıĢ bir Hayk-Armen toplumu olduğu da ileri sürülmektedir. Farklı bir görüĢ olarak Ermenilerin M.Ö. VI. yüzyılda önce Suriye ardından kuzeyde ve Kilikya Bölgesi‟nde bulunmuĢ olan Hititlerden baĢkası olmadıkları, bunların Kilikya‟dan Dicle ve Fırat kaynaklarına gittikleri ve Aras Bölgesi‟ndeki Urartuların da kısmen buraları bırakmıĢ ve kısmen de bunların tarafından temsil edilmiĢ oldukları, sözde Ermenicede bulunan birkaç sözcük benzerliğine dayanarak ileri sürenler var ise de bu varsayım pekde taraftar bulamamıĢtır.109 M.Ö. 401 yıllarında Anadolu‟da bulunan Ksenophan‟da Ermeni isimde kabilenin bulunduğunu ve bu kabilelerin tarım ve havancılıkla uğraĢan bir halk olarak vermiĢ bu veriler üzerine René Grousset eserinde verileri farklı yorumlayarak Ermenilerin toprağı değerlendirmeyi bilen müreffeh bir halk olduğunu ve güneydeki Kardukların, kuzeydeki Taokhoların ve özellikle Phasianosların vahĢi olduklarını kendilerin ise ılımlı törelere sahip bir halk olarak göstermiĢ110 ancak bu iddialar karalama ve iftiradan öteye gitmemiĢtir. Yukarıda yaptığımız açıklamaların sonucunda Ermenilerin kendilerine yapay bir menĢei bulma çalıĢmaları içinde oldukları sonucuna varılmıĢtır.

3.14. Müslüman Araplar ve Türkler Ġslamiyet‟in doğuĢunun ardından Dört Halife Dönemi‟nde Arap Yarımadası‟ndan dıĢarı doğru yapılan akınlardan bir bölümü Anadolu‟ya yöneldi ve bu akınlar vasıtasıyla Erzurum ve Pasinler Ovası civarı Ġslamiyet ile tanıĢtı. Arap akınları Emeviler ve Abbasiler döneminde de devam etti ve yapılan iskân politikası sonucunda irili ufaklı birçok kale bu bölgede Araplar tarafından inĢa edildi ve Pasinler Ovası, Müslüman Arapların geliĢi ile renklendi. Pasinler Ovası‟nda Türklerin görünmesi, Batı (Avrupa) Hunları döneminde gerçekleĢmiĢtir. Roma Ġmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra, Bizans‟ın hâkimiyetinde kalan Anadolu‟ya, Kafkasları aĢarak

109 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s.100-101 110 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.76 37

ulaĢan Kursık ve Basık adlı Hun BaĢbuğları 398 yılında Erzurum, Malatya ve Çukurova hattını geçerek Kudüs‟e kadar akınlarda bulunup, aynı yoldan geri dönmüĢlerdir.111 Bu iki Türk Hakanın Erzurum ve Pasinler Ovası civarında görünmesi bölge açısından büyük bir öneme sahiptir. Pasinler Ovası‟ndaki diğer Türk unsurları ise Oğuzlardır. Onlara ait birçok kabile Aras Nehir boylarında, ovalarına ve dağlarına yerleĢmiĢ ve bulundukları ve yurt tuttukları mahallere kendi damgalarını vurmuĢlardır. XI. yüzyılda baĢlayan Selçuklu akınları ile birlikte Kaputru (Hasankale) ve Malazgirt SavaĢı sonucunda Anadolu‟nun kapısı Türklere açılmıĢ, Erzurum ve çevresinde tam olarak hangi kabileye mensup oldukları tespit edilemeyen Saltuklular hüküm sürmeye baĢlası ile Erzurum‟da olduğu gibi Pasinler Ovası‟nda da Oğuz etkisi yüksek derecede hissedilmiĢtir. Bu varlığın güçlü bir Ģekilde hissedilmesinin en büyük nedeni arka arkaya gelen Türk göçleridir. Ayrıca bölgede Hazar ve Kıpçakların da baĢka sebeplerden doğuda göründükleri bilinmektedir. Pasinler‟in kuzeyindeki dağlık mıntıkalarda yoğun kuzeyli yerleĢmesi olmuĢtur. XIII. yüzyıl ortalarına doğru Moğol tehlikesi belirince, Aras boyları ve Pasinler düzlükleri Türkmen mozaiğini teĢkil etti. Bölgede hemen her kabile mensubunu görmek mümkündü. Bayındırlılar, Bayatlar, Kayılar ve daha birçok Türk grubu, Moğolların önünden kaçıp sığınak yeri olarak Pasinler ve Erzurum civarını seçmiĢtir.112 Hârezmîler de bir ara bu toprakları kendilerine yurt tutmuĢlar ve bölgede etkili olmuĢlardır. Ancak Alâ ed-Din Keykûbat ve Eyyûbi EĢref rüzgarı bunların bir çoğunu dağıttı. Moğol orduları da Türkmenlerin boĢalttıkları yerleri ele geçirdiler ve bu alanlara yerleĢtiler bu bölgeleri kıĢlak ve yaylak olarak kullandılar. Ġçlerinde, hissedilir ölçüde Türk unsuru barındıran Ġlhanlılar, iskân politikasına önem verdiler ve politika sonucunda Pasinler Ovası da bu yerleĢimlerden payına düĢeni aldı. Çobanlılar, Sutaylılar, Kara ve Akkoyunlular da Pasinler Ovası‟nda Karahisar‟a kadar iç bölgede ananevi yaĢayıĢlarını devam ettirebilmiĢlerdir. Dede Korkud Destanı, Kitâb-ı Diyârbekriyye,113 geç Ġlhanlı kaynaklarında ve Timur dönemine ait Zafernâme‟de bölgenin etnik vaziyeti hakkında önemli malumata rastlanmaktadır. Bayındırlılardan, Akkoyunlular ortaya çıkmıĢ ve diğer birçok kabile de

111 Ġbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ġstanbul 1997, s.73; Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, TTK. Yay., Ankara 2000, s.33 112 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, Ankara 1992, s.59-60 113 Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.67.97.159 38

onlara katılmıĢtır. Türkmen yaĢayıĢının izleri, ilk zamanlara göre daha belirgindir. Erzurum, Bayburt ve Pasin düzlüklerinde görülen kümbetler, sanduka biçimi mezarlar bir fikir edinmemizi sağlamaktadır. ġeyh Safi‟den dolayı Safevi denilen ġâh Ġsmail‟in varisleri, yine Türkmen camiasının üzerinde ortaya çıkmıĢtır.114

114 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.3-4 39

IV. BÖLÜM

4. V-XI. YÜZYILLAR ARASINDA PASĠNLER‟ĠN SĠYASĠ TARĠHĠ 4.1. V-VII. Yüzyıllar Arasında Pasinler 4.1.1. Pasinler‟de Roma-Sasani Mücadelesi 387 tarihli Roma-Sasani AntlaĢması ile Armenia‟ın batı bölümü Karin Niphrkert-Mdzpin (Nissibin) çizgisi boyunca Roma Ġmparatorluğu‟na bırakılmıĢ, idari olarak da kuzey ve güney bölgelerine bölünmüĢtü. Merkezi Karin Ģehri olan kuzey kesim Ġç Ermenistan olarak biliniyordu ve 391 yılında bu bölgeler Roma Ġmparatorluğu‟nun topraklarına katılmıĢtı. Güney bölümü beĢ satraplığı veya özerk feodal devleti kapsıyordu.115 IV. Asrın sonunda bu iki devlet arasında paylaĢılan bölgenin daha küçük olan batı kısmı bugünkü Erzurum ve çevresi Roma Ġmparatorluğu‟nun yönetimine terk edilirken, Erzurum-Pasinler arasında doğal bir sınır olan Deveboynu Geçidi‟nin doğu kısmındaki daha büyük kısmı ihtiva eden ayrıca Pasinler‟in de içerisinde bulunduğu bölge ise Sasaniler‟in elinde kaldı. 387 yılında Sasani ve Roma arasındaki paylaĢımdan sonra sınır olarak, AĢkale-Erzurum Ovası‟nı Pasinler Ovası‟ndan ayıran Deveboynu Geçidi belirlendi ve Sasanilerin elinde bulunan bölge Pers Armeniası ismi ile anılmaya baĢlandı.116 Roma Ġmparatorluğu‟nun Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasının ardından, merkezi Konstantinopolis (Ġstanbul) olan ve Bizans Ġmparatorluğu da denen Doğu Roma Ġmparatorluğu tarih sahnesine çıkmıĢtır.117 Doğu Roma Ġmparatorluğu ile Sasani Sülalesi arasında süregelen savaĢlar dört yüz yıl kadar devam etmiĢ, 450 yılından sonra

115 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s.63-64 116 Aydın Taneri, Türkler, Bizanslılar, Ermeniler, s.286 117 Bizans Ġmparatorluğu kavramı tarihçilerin bir icadıdır ve Ġmparatorluğun hayatta olduğu dönemde hiçbir zaman kullanılmamıĢtır. Ġmparatorluğun Yunanca adı Basileia tön Romania (Roma Ġmparatorluğu) ve Roma ( روم ) veya sadece Romania idi. Türkler ve Araplar ise Rum kelimesini kullanırlardı. Rum Bizans Ġmparatorluklarına delalet eder. Orta Asyada Rum tabiri de Roma Devleti manasına gelmektedir. Batı Avrupa'da imparatorluktan "Bizans" diye bahsedilmeye baĢlanması Alman tarihçi Hieronymus Wolf'un 1557 yılında Corpus Historiae Byzantinæ adlı eserinin yayımlanmasının ardındandır. 1648 yılında Byzantine du Louvre (Corpus Scriptorum Historiæ Byzantinæ) ve 1680 yılında da Du Cange'nin Historia Byzantina adlı eserlerin yayımlanmasından sonra Montesquieu gibi Fransız yazarların arasında Bizans kelimesi popüler hale geldi. Bkz, Ġlber Ortaylı, Son Ġmparatorluk Osmanlı/ Osmanlıyı Yeniden KeĢfetmek 2, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul 2006, s.44-45; Frnaz Babinger, Rum, Ġ.A. c.IX, MEB Yay., Ġstanbul 1964, s.766; Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, Çvr. Fikret IĢıltan, TTK. Yay., Ankara 2006, s.49-50 40

Bizans ve Sasani arasındaki savaĢlar bütün hızıyla devam ederken, Theodosipolis ve Basean, Sasani ve Bizans arasında sık sık el değiĢtirmiĢtir. 482 yılında Vahan Mamigonyan, ordusu ile Ararat Eyaleti‟nde iken müttefiki Ġberia (Gürcistan) Kralı Vahtang Gorgaslan‟den, Ġberia topraklarını istilaya hazırlanan Pers Komutan Mihran‟a karĢı yardım istedi. Kendisinden istenilen yardım talebini geri çevirmeyen Vahan Mamigonyan, komuta ettiği Ermeni ordusu ile Ġberia Kralı‟nın bulduğu Gankark kasabasına gitti.118 Basean Bölgesi‟ndeki, Micingird Beyleri‟nden Gabeleanlı Saton ve Kamsarakanlı ġüregel-Kağızman Beyleri‟nden Nerses‟inde bulunduğu Müttefik Ermeni-Gürcü ordusu ile Pers Komutan Mihran‟ın komuta ettiği iki ordu Ahıska Bölgesi‟nde karĢılaĢtılar ve Vahan Mamigonyan, yapılan savaĢta büyük bir yenilgi aldı. Ardından ordusunun kalıntıları ile Taik Bölgesi‟nden Bizans sınırına doğru çekildi. Vahan‟ı takip eden Mihran, Basean‟a inerek ovanının en batı ucu olan Bizans-Sasani sınırında ki Du (Toy) kasabasına kadar geldi ve burada ordusu ile kamp kurdu.119 Mihran takip ettiği Vahan Mamigonyan‟a çok yaklaĢmasına rağmen, gerek Vahan‟ın Bizans sınırlarını aĢtığından, Bizans ile içinde bulundukları barıĢ döneminden gerekse Vahan‟ın çekildiği dağlık araziden çekindiğinden dolayı kendisi takip etmeyerek bir müddet Du‟da bekledi ve iki taraf arasında yapılan barıĢ görüĢmeleri de sonuçsuz kalınca Mihran ordusu ile Basean‟dan ayrılarak Ġran‟a geri döndü. Ancak farklı bir kaynağa göre ise Vahan Mamigonyan, kendisini takip eden Ġranlıları, Erzurum-Pasinler arsında Kargapazarı Dağları eteğindeki Du isimli kasabada durdurduğunu nakleder.120 Vahan Mamigonyan, Pers Komutanı Mihran‟ın bölgeden ayrılıĢının ardından Ararat‟da tekrardan ortaya çıktı ve kıĢı geçirmek amacı ile Divin‟e geldi. 483 yılının Ġlkbaharında Zarmirh komutasında büyük bir Ġran ordusu Aras Nehri‟ni aĢarak Divin önlerine geldi. Bu sırada Divin‟de bulunan Vahan Mamigonyan, bulunduğu yerde sıkıĢıp kalmak istemediğinden dolayı bulunduğu yeri terk ederek Basean ve Taik hududuna gelerek Bizans sınırı içerisinde bulunan dağlık bölgelere çekilmeye karar verdi. Zarmirh bir gece baskını ile Tortum yakınlarında bulunan Vahan‟ı çok zor durumda bıraktı hatta birçok Ermeni Nakharı‟nı ve Hırand Gamsaragan‟ın eĢini esir aldı

118 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.214 119 Ghazar P'arpec'i', Badmutyan; Ghazar P‟arpec‟i‟s History of the Armenians, s.266 120 Nina G. Garsioan, The Political Division of Armenia, New York 1967, s.21 41

ancak Vahan, baskından kurtulmayı baĢardı. Zarmirh, Taik Bölgesi‟nden ayrılarak Basean‟a geldi ve pusu savaĢları için çok müsait olan Du kasabasında ordugâhını kurdu ve Ermenilerin iĢini tamamen bitirmek için bir müddet Vahan‟ı burada bekledi. Fakat bu sırada Ġran‟dan gelen „„Ġberia üzerine gidip Vahtang Gorgaslani‟ye savaĢma emri‟‟ üzerine karargâh kurduğu yerden ayrılarak yerine Reyli ġahpur‟u getirdi.121 Reyli ġahpur, Ermenileri yanına çekmek amacı ile ilk olarak Basean‟daki korunaklı Boghberd (Poğpert) Kalesi‟nde tutuklu bulunan iki Gamsaragan Prensesi‟ne iyi davranarak onları serbest bıraktı.122 Vahan Mamigonyan ise bulunduğu Basean ve Taik Bölgesi‟nin dağlık kesimlerinde mücadelesine devam ederek ayakta kalmaya çalıĢıyor ve bunda da Palu, Bingöl ve Basean‟da aldığı baĢarılı sonuçlar sayesinde baĢarıyordu. Reyli ġahpur, Vahan‟ın konakladığı HaĢdiank‟daki köye baskın yaparak onu yakalamaya çalıĢtı ancak Vahan buradan da kaçmayı baĢararak yine Bizans sınırına gelip Karin Ovası‟nda bulunan küçük göl kenarında konakladı. Komutan yardımcıları olan MuĢeg Mamigonyan ve Nerses Gamsaragan ise Karaz yakınlarında konaklamıĢlardı. Sürekli harekât halinde olan Vahan‟ı yakalayamayan ġahpur, buna bir son vermek için Karin Bölgesi‟nden ayrılan Ermeni kuvvetlerini takip ederek ArĢamunik„te sıkıĢtırdı. Ancak yapılan mücadelede Vahan yine kaçmayı baĢardı. (483)123 Her defasında kaçmayı baĢaran Vahan Mamigonyan, kendine yeni kuvvetler bulmak amacı ile Bizans sınırına Hanzit, Dozopk ve HaĢdiank‟a doğru çekildi. Durumdan fazlaca endiĢelenen Reyli ġahpur, Vahan‟ı yakından izlemek amacı ile Basean‟a geldi ve Aluar (Alvar) Köyü‟nde karargâh kurdu. Ancak kısa süre sonra kendisine gelen bir mektup ile Kral Firuz‟un Akhunlar ile giriĢtiği bir savaĢta124 öldüğü haberini aldı ve hemen bölgeden ayrılarak Ġran‟a geri döndü. 125 V.yüzyıl sonlarına doğru Sasani ġahı I. Kavad'ın (483-531) tahta çıktıktan sonra Bizans‟a karĢı acı bir kin gütmeye baĢladı ve Bizans sınırlarını ihlal ettiğinde bölgede büyük korku yaĢattı.126 Sasani ordularını toplayan Kavad, 22 Ağustos 502‟de kuzeye, Bizans ülkelerine karĢı harekât etti. Yanında bulunan Hun kuvveti ile Bizans

121 Ghazar P'arpec'i', Badmutyan; Ghazar P‟arpec‟i‟s History of the Armenians, s.287-288 122 Ghazar P'arpec'i', Badmutyan; Ghazar P‟arpec‟i‟s History of the Armenians, s.289 123 René Grousset, BaĢlangıcından 1071„ e Ermenilerin Tarihi, s.219 124 Sasani-Akhun SavaĢları hakkında bkz., Procopius , History of the Wars „„The Perian War‟‟, I-II, trans. H.B.Dewing, London 1914, s.15-29 125 Ghazar P'arpec'i', Badmutyan; Ghazar P‟arpec‟i‟s History of the Armenians, s.304 126 Gregory Abû‟l-Farac, Abû‟l-Farac Tarihi, c.I, s.149 42

topraklarına girdi ve Theodosiopolis‟de karargâh kurdu, ġehrin Valisi Konstaninus, Bizanslılara karĢı isyan ettiğinden ve Ġmparatora I. Anastasius‟a (491-518)127 karĢı beslediği husumetten dolayı birkaç gün içerisinde Ģehri Kavad‟a teslim etti. ġah Kavad, Ģehre girerek yağmaladı, yakıp yıktıktan sonra Konstantinus‟u kendisine general yaptı ve burada bir muhafız birliği bırakarak Ģehirden ayrılıp güneye doğru harekât etti.128 Malatya Dükü Eugenius, Sasanilere karĢı koyamacağını anlayınca bölgedeki askerleriyle harekâta geçerek, Theodosiopolis‟deki müstahkem mevkie girdi. Burada yaptığı mücadeleyi sonucunda içeridekileri öldürerek, Ģehirde tekrar Bizans hâkimiyeti kurdu.129 Ġmparator Anastasius‟un gerçekleĢtirdiği uzun süreli barıĢ 530‟a kadar devam etti. 531‟de Ġran tahtında değiĢiklik meydana geldi ve Kavad‟ın yerine „„Âdil‟‟ lakabı ile anılan AnuĢirvan (531-579) Sasani tahtına geçti. 532 yılında Kafkasya‟da bir nüfus taksimi temeli üzerine barıĢ anlaĢması imzalandı. Bizans Ġmparatoru Ġustinianus, Bizans Armeniası‟nda büyük idari reformlara giriĢti ve doğu bölgesi valiliğin görevine General Sittas getirdi. General Sittas bölgeye yeni bir idari düzen verdi. 18 Mart 536 kanunu ile Theodosiopolis‟i, Armneia Prima‟nın merkezi yaptı. Bu teĢkilat içerisinde Bayburt (Baeberdan), Trabzon (Trazepunt), Kerasountos (Giresun) Paiper, Satala, Nikopolis yer alıyordu.130

4.1.2. Pasinler‟de Sasani-Bizans Mücadelesi 531 yılında Ġran‟da baĢa geçen AnuĢirvan ile beraber Sasani topraklarında hak, adalet ve mülkiyet esasında normal bir nizam geliĢti. Ġran‟da AnuĢirvan, büyük bir devlet adamı olarak belirmeye baĢladıkça Sasani Devleti‟nin bölgedeki etkinliği arttı. AnuĢirvan, Gök-Türk Hakanlığı ile giriĢtiği ittifak sonrasında Ak-Hun Eftalit Devleti‟ni yıktı (564) ve toprakları Gök-Türkler ile Ġranlılar arasında paylaĢıldı.131 AnuĢirvan kendi iç problemlerini halledip Ak-Hun tehlikesini de büyük bir baĢarı ve topraklarını geniĢletmek suretiyle ortadan kaldırdıktan sonra dikkatini tekrar

127 A.A.Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, Çvr. Arif Müfid Mansel, Ankara 1943, c.I, s.135 128 „‟Kavad‟ın Ģehirde iyi karĢıladığını ve ahaliye iyi davranıldığını, Ģehir kuĢatması sırasında Valinin Ģehirde olmadığını ve Ġstanbul‟dan gelerek Ģehri yeniden aldığı nakleder.‟‟ Bkz., Gregory Abû‟l-Farac, Abû‟l-Farac Tarihi, s.149; Süryani Mar-YeĢua, Vakaayi‟nâme, Çvr. Mualla Yanmaz, Ġstanbul 1958, s.29 129 Süryani Mar-YeĢua, Vakaayi‟nâme, s.31 130 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.230-231 131 Ahmet TaĢağıl, Gök-Türkler, TTK. Yay., c.I, Ankara 2000, s.31-32 43

Bizans üzerine çevirdi. Ancak bu sırada aynı ismi taĢıyan büyük bir Pers ailesinden gelen Pers Armenia‟sını 564‟den yaklaĢık olarak 572‟ye kadar yöneten Marzban Suren çevre Ermeni Nakharları‟nı davranıĢları ile tedirgin ederek kendilerinin düĢmanlığını kazanmıĢtı. Ermenistan‟ın iki büyük sülalesinden olan Sünikler ile Hristiyan olan Mamigonyanlar arasında önceden beri süre gelen anlaĢmazlıklar Marzban Suren‟in Ermenilere Mazdeizmi dayatmaya kalkınca ve Hristiyan Ermenilerin lideri Manuel Mamigonyan‟ı öldürtmesiyle doruğa çıktı.132 II. Vartan Mamigonyan‟ın önderliğini yaptığı bir ayaklanma sonucunda Süren, Divin‟de yapılan mücadele sonucunda öldürüldü133 ve Divin‟de bulunan Sasani garnizonun da bulunan askerleri Aras boylarından kendi topraklarına sürdüler ancak Sasaniler kendi topraklarını içerisinde bulunan Divin‟i geri almakta gecikmediler ve bölgede Ermeni isyanının devam etmesi için Bizans yardımına gerek olduğu anlaĢıldı ve bu yardımı alabilmek için Bizans tahtında bulunan II. Iustinus‟dan (565-578)134 gerekli yardımlar talep edildi ve imparatorun verdiği yardımlarla Divin‟i yeniden aldı ancak Ģehrin büyük bir bölümü ve Surp Krikor (Gregory) Kilisesi büyük hasar gördü. 135 572 yılında baĢ gösteren bu Ermeni isyanını öğrenen Sasani Hükümdarı Hüsrev AnuĢirvan‟ın bu olaydan dolayı büyük üzüntü yaĢadığını Sebeos‟un yazdıklarından anlaĢılmaktadır. Bölgede meydana gelen isyanı bastırmak ve Vartan Mamigonyan‟ı ortadan kaldırmak için Sebeos‟un ismini Mihran Mihrevandak olarak verdiği bir kumandanı pek çok fil ile yirmi bin kiĢilik bir kuvvet gönderdi. Ancak Vartan bu orduyu Khalamkhik Ovası‟nda yendi ve birçok savaĢ filini ele geçirdi, bu yenilginin ardından Mihran küçük bir birlikle ülkesine kaçmak zorunda kaldı.136 574 yılında Ġmparatorun ölümü üzerinde doğuda Sasaniler ile mücadele etme gücünde büyük bir eksiklik yaĢayan Bizans, 45000 altın para ödeyerek bir yıllık bir antlaĢma imzaladı. AteĢkesin bittiği yıl olan 575 yılında Bizanslılar ile Sasaniler arasında savaĢ tekrardan baĢladı ve Vardan‟a karĢı bizzat Sasani Hükümdarı Hüsrev AnuĢirvan pek çok filin bulunduğu büyük bir orduyla yola çıktı. Hüsrev ordusuyla

132 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.234-235 133 GeniĢ bilgi için bkz., René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.235; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.200 134 Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s. 73 135 Robert W. Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.5-7; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.8-9; René Grousset; BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.235 136 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.7; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.236; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.200 44

Arreston denilen bölgeden ve Mareptikoi arazisinden geçerek Ġran Armeniası‟na (Persarmenia) sefer etti.137 Sonra Ardaz ve Pakrevant‟ı geçerek Basean‟a girdi ve Basean yoluyla batıya doğru ilerledi, Bizans Armeniası‟na yürüdü, Karin‟in güneyinde Arabesson mevkiinde karargâh kurdu bir süre burayı kuĢattı ise de alamadı ve Ģehrin kuzeyinde bulunan Bizanslılar ile karĢılaĢmadan batıya doğru yürüdü ve Kapadokya‟ya kadar ilerledi, geri dönüĢü esnada Sebasteia‟yı (Sivas) yıktı, Melitane‟yı (Malatya) tahrip ettikten sonra Kampos Ovası‟nda Bizanslılar tarafından büyük bir yenilgiye uğratıldı ve ülkesine geri çekildi.138 577 yılında Hüsrev AnuĢirvan, baĢında Tahm Hüsrev139 olan büyük bir orduyu Ġran Armeniası‟na gönderdi. Tahm Hüsrev görkemli zaferler kazanmıĢ bunlardan en önemlisi ise Basean‟da, Aras ve Murts Nehirleri‟nin140 birleĢtiği mevki olan Bolorapahak (Poğorabahag)141 diğeri ise Kt‟ni (Getin) de bulunan Bagrewand (Pakrevant) da meydana gelmiĢ ve Tahm Hüsrev iki yıl kadar bölgede kalmıĢ,142 bir ara Theodosipolis‟u bile tehdit etmiĢ ancak Bizans kumandanı Maurikios tarafından engellenmiĢtir.143 Bu dönemde, Bizans Ġmparatoru II. Tiberius Konstantinos (578-582)144 ve Sasani Kralı IV. Hürmüz (579-590) zamanında iki imparatorluk arasında eski sınırlara dönülmesi hususu temel alınarak müzakere görüĢmelerine baĢlanmıĢ, ancak herhangi bir sonuç alınamamıĢ ve Basean Bölgesi‟nin de içerisinde bulunan Pers Armeniası olarak tabir edilen bölge Sasani hâkimiyetinde kalmıĢtır.145

137 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.19 138 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.7-8; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.10-11; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.19; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.236-237; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.201 139 GeniĢ bilgi için bkz., Robert W. Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.11; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.238; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.20 140 Murts Suyu Ġçin bkz., Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.369 141 GeniĢ bilgi için bkz., Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.415-469; Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, s.210; Robert W. Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.11; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.22 142 Robert W. Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.11; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.238; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.20 143 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.238; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.20; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.22 144 A.A.Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, c.I, s.166 145 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.238 45

Bölgede hâkimiyet mücadelesi veren iki büyük devletten Bizans tahtına II. Tiberius‟dan sonra enerjisi ve cesaretiyle dikkat çeken Ġmparator Maurikius (582- 602)146 geçerken, Sasani Devleti‟nin tahtında ise Hüsrev AnuĢirvan‟ın oğlu ve halefi olan IV. Hürmüz bulunmaktaydı. Pers Armaniası olarak isimlendirilen bölgede ise Sebeos‟a göre, 588 ile 590 yılları arasında idarede Hratrin (Fravardin) isimli bir Ģahıs bulunmaktadır.147 Bu zaman diliminde iki büyük gücün bölgede yaptıkları mücadelelerde Bizanslıların büyük bir üstünlüğü göze çarpmaktadır. Ancak bu duruma neden olan sebepler arasında Sasani Devletinin içinde bulunduğu iç karıĢıklıklar ve Sasani Komutanı Vahram Çoben/Behrem Çubin‟in isyanı önemi bir yer tutar. Vahram Çoben, Bizans sınırında giriĢtiği birkaç savaĢtan yenik ayrıldığından Kral VI. Hürmüz‟ ün çok sert tepkisiyle karĢılaĢmıĢ ve bunu bahane ederek krala karĢı ayaklanarak tahta hak iddia etmiĢ ve Hürmüz‟ü devirerek 590 yılından tahta çıkmıĢtır.148 Bizans, bu buhranın nasıl sonuçlanacağını beklemeden, Doğu sınırında bu fırsattan istifade etmek için harekâta geçti ve ordularından bir tanesini Pers Armaniasi olarak tabir edilen ve Basean‟ın de içersinde bulunduğu bölgeye gönderdi. Bu ordu Divin‟i muhasara ederken, Sasani hükümdarlığı için mücadele iyiden iyiye alevlenmiĢ, Hürmüz ülkesini terk ederek Bizans‟a sığınmıĢtı. Ġmparator‟dan kendisine yardım etmesi ve yeniden tahta çıktığı takdirde Kuzey Mezopotamya‟yı, Nisibis‟e kadar Basean, Vanant, ġirag, Arakadzodin‟in içersisinde bulunduğu Divin‟e, Ararat‟a ve Van Gölü‟ne kadar olan bölgeyi ve Tiflis‟e kadar Ġberia‟nın bir kısmını vereceğine söz verdi.149 Bu teklifi kabul eden Maurikius, Hüsrev‟i himayesi altına aldı ve onu Ġran tahtına oturtmaya hazırlandı. Bu arada yapılan bu ittifaka karĢı bir hamle olarak Vahram Çoben Ermeni Nakhararlarına birleĢme teklifinde bulundu. Ancak bu teklif Ermeni ileri gelenleri arasında pek taraftar bulamadı. Ermeni birlikleri Patricius Ġoannes‟in

146 Paul Lemerle, Histoire de Byzance –Bizans Tarihi-, Çvr., Galip Üstün, Ġstanbul 2006, s. 69 147 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s 12, René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s,239-249; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.23 148 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.240; Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.18-24; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s. 26-27 149 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.18-24; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.26-27; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.202; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.41 46

komutasında olan Bizans birlikleri ve Hüsrev Pervez‟in sancağı altına bulunan Sasani birliklerine katıldılar. Güç birliği etmiĢ olan birlikler Vahram Çoben ile Udya Eyaleti‟nde bulunan Kantzag‟da karĢılaĢtılar (590) ve muharebe müttefiklerin kesin zaferiyle sonuçlandı.150 Yenilen Vahram Çoben, Türklerin yanına Belh‟e kaçtı ve Gök- Türklere sığındı.151 Bizans yardımı ile tahtını geri alan Hüsrev Perviz, vaat ettiği bütün taahhütleri yerine getirdi ve bu muahede ile Ararat‟ın batısında bulunan Basean Bölgesi ve Arakazodn ile Vanand (Kars) ve ġüregel Bölgeleri, Maku‟ya kadar Van Gölü‟nün kuzeydoğusu Bizans‟ın hâkimiyetine geçti.152 591‟deki taksim anlaĢmasından sonra Ġmparator Maurikius elindeki Ermeni Eyaletleri‟nde ve bunlara komĢu olan Kapadokya ve Pontus Bölgeleri‟nde yeni bir idari dağılım yaptı. Sasanilerin bıraktığı kazalara gelince de; Bizanslılar, Deveboynu‟ndan Gökçegöl‟e (Sevan) değin uzayan Aras boyundaki yeni alılan yerleri Ġç Ermenistan ve AĢağı Ermenistan diye iki bölüme ayırdı: Pasinler Bölgesi‟ni içine alan Erzurum/Kars ve Çoruh-Aras boylarındaki yerler Ġç Ermenistan, buraların doğusundaki Kars- Gökçegöl arasında ve Aras Nehri‟nden Kür Irmağına değin uzayan yerlere de AĢağı Ermenistan adını verdiler. Böylece 591 yılında Sasani tahtına Hüsrev‟in geçmesi ile 20 yıldır süre gelen savaĢ sonra ermiĢ ve Bizanslılar ilk defa Vanand Ġli‟ne kadar hâkim olup, 604‟de yeniden Sasani-Bizans savaĢları baĢlayıncaya kadar Pasinler‟in de içerisinde bulunan bölgeler 14 yıl kadar Bizans idaresine bağlı kalmıĢtır.153

4.1.3. Hüsrev Perviz ve Bizanslıların Pasinler‟deki Mücadeleleri Bizans‟ın içerisinde bulunduğu buhran sonucunda Ġmparator Maurikius‟u devirip idam ettikten sonra Phokas tahta geçti (602-610).154 Sasani Kralı Hüsrev,

150 GeniĢ bilgi için bkz., René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.240-241; Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.18-24, Sebeos; Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.41; Bishop John Mamikonean's History of Taron, Venice, 1889 (Yovhannu Mamikoneni episkoposi Patmut'iwn Taronoy), Çvr. Robert Bedrosian, New York 1985 s.9-10 151 Göktürkler hakkında geniĢ bilgi için bkz., Ahmet TaĢağıl, Gök-Türkler, TTK. Yay., c .I,II,III, Ankara 2000 152 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.34-45; Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s. 73; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.27 153René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi. s.242-243; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.202-203 154 Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s. 77 47

Ġmparatorun tahtan indirilip idam edilmesini bahane ederek, Phokas‟dan intikamını almak ve bir minnettarlık karĢılığı olarak Bizans‟a verdiği yerleri geri almak için yaklaĢık olarak yirmi beĢ yıl sürecek (604-629) savaĢı baĢlattı.155 603 yılında Cuven-Beh isimli bir komutanın kumandasında Sasani ordusu Divin‟de kıĢladı ve Yeğevrat veya Yeğvart isimli kasabada toplanmıĢ Bizans ordusuna saldırdı, meydana gelen savaĢta Sasaniler ağır bir yenilgi aldılar ancak bu baskınla uzun yıllar sürecek olan savaĢ resmen baĢlamıĢ oldu. 604 yılında Tadoyian (Datoyean) isimli bir kumandan tarafından idare edilen Sasani ordusu Bizans Armeniası olarak tabir edilen bölgeye girdi ve Gedikler Ovası‟nda Bizans kuvvetlerini yendi.156 Sonradan Sasaniler, Basean Bölgesi‟nde göründü, Basean ve Murat boylarından ilerleyerek daha az müdafaa edilen Bizans kuvvetlerini yenip kısa zamanda Yukarı Fırat boylarına kadar ilerlediler. Piskopos John Mamikonean History of Taron isimli eserinde Hüsrev‟in Bizans üzerine seferini Ģöyle nakleder: „„Hüsrev, Maurice‟nın intikamını almak için gitti ve yolu üzerindeki Karin ġehrini geçti. Taron Ģehir Prensi Mushegh‟e „„Bizans Ülkesine benim ile gel ve Maurice‟nin intikamını al, aksi takdirde geri dönüĢümde senin ülkeni yıkacağım ve ülkeni, eĢin ve oğlun ile seni esir alacağım‟‟ diye bir mesaj gönderdi. Mushegh, Hüsrev‟e herhangi bir cevap göndermedi. Yerine bölgesini kuvvetlendirmeye baĢladı. Hüsrev geldiği zaman O, Bizanslı esirlerini ve bütün ganimetleri alarak Basen bölgesine geçti oradan Divin‟e, Belh gitti, ama Ġranlılar Karine geldikleri zaman, Hüsrev, Taron‟un alınması ve Mushegh‟in yakalanması için Mihran‟ı gönderdi. Oradaki bütün kiliselerin yıkılması ve bütün ruhban sınıfının öldürülmesi emrini verdi.‟‟157 Devam eden savaĢ sırasında Teotoros (Teodos) Khorkhoruni isimli bir kumandanın baĢında olan Bizans ordusu ile Sasani güçleri arasında çarpıĢmalar meydana gelmiĢ bunun sonucu olarak Bizanslı kumandan, Hüsrev tarafından idam edilmiĢtir.158

155 Bishop John Mamikonean's History of Taron, s.11-12; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e kadar Ermenilerin Tarih, s.260 156 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s 204; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.260; Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s. 59 157 Bishop John Mamikonean's History of Taron, s.11-12 158 GeniĢ bilgi için bkz., Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.61-62 48

Meydana gelen bu olanlardan sonra Hüsrev‟in kumandası altında olan Sasani ordusu Aras Vadisi yoluyla Basean Bölgesi‟ne girdi ve önceden burada karargâh kurmuĢ olan Bizans ordusuna saldırdı ve Bizanslıları hezimete uğrattı. Hüsrev, yenilen Bizans ordusunu 591 yılında yapılan anlaĢma ile Ģekillenen sınırlar içerisine kadar takip etti. Bu zaferden sonra Ankğ, Kayladuhk, Erginay ve Dara‟da bulunan Tskhnakert isimli Ģehir Sasaniler tarafında alındı.159 SavaĢın Ģiddetini artırdığı 607-608 yıllarında Hüsrev, Ermeni Bölgesi‟ndeki Bizans kuvvetleri üzerine, Ashtat Yeztyar isimli bir kumandan komutasında büyük bir ordu gönderdi ve iki büyük savaĢ meydana geldi.160 607 yılında Bizanslılar ordularını Basean Ovası‟nda topladı ve Sasanilerin üzerine gönderdiler ancak Basean Ovası ile Theodosiopolis arasında, eski Bizans-Sasani sınırında, ovanın batı ucunda bulunan Du ve Ortaru161 isimli kasabalarında yapılan savaĢta da büyük bir hezimet yaĢadılar. Sasaniler, yenilen firari Bizanslıları, Kelkit Suyu‟nun kaynakları yakınında bulunan Satala isimli Ģehre kadar takip ettiler.162 Sebeos, eserinde savaĢ sonrası olayı Ģöyle nakleder: „„Bu savaĢta o kadar çok adam öldü ki, ovada ki cesetlerin sayılmasının imkânı yoktu. AĢta‟nın (Ashlat) ordusunda Ġmparator Maurikious‟un oğlu olduğunu söyleyen Teodos isimli biri de vardı. Ashlat kaçan Bizans askerlerini Satala Ģehrine kadar takip etti. SavaĢa baĢladığı Karin Ģehri (Theodosiopolis) çevresine kamp kurdu ve Ģehri muhasara etti. Teodos öne çıkarak Ģehir sakinlerine „ben sizin kralınızım‟ dedi. Bunun üzerine Ģehrin önde gelenlerinden biri ileri çıkıp kendini takdim etti. Sonra Ģehre dönüp, Ģehir halkına kendileriyle konuĢan kiĢinin gerçekten Maurikius oğlu Teodos olduğunu söyledi. Bunun üzerine Ģehir halkı, kapılarını açıp teslim oldu. ġehri teslim alan Ġran Generali daha sonra birkaç yeri zapt ettikten sonra tekrar Karin yolu ile Divin‟e döndü.‟‟163

159 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, c.I, s.62, c.II, s.200; René Grousset, BaĢlangıcından 1071„e Ermenilerin Tarihi, s.261; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.87 160 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.63; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.261 161 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.17; Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, c.I, s.63, c.II, 201; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.88-89; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s. 261 162 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, c.I, s.63, c.II. s.201; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.88-89 163Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, c.I, 63-64; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.88-89 49

610 yılında Ġstanbul‟da meydana gelen karıĢıklıktan faydalanan kesin olarak doğum tarihi ve tam olarak nereli olduğu bilinmeyen ancak kendi ismini taĢıyan babası Heraclius gibi Ermeni kökene sahip olan ve Theodsiopolis‟li olduğu bilinen164 Heraclius (610-641) Bizans tahtına oturdu.165 Sasani Kralı Hüsrev‟in 22. yılında Bizans Ġmparatoru olan Heraclius, ilk iĢ olarak Hüsrev ile bir anlaĢma yapmak istedi ve bu amaca ulaĢmak için görkemli hediyeler ile elçilerini gönderdi; ancak Hüsrev buna kesin bir dille karĢı çıktı.166 Heraclius, anlaĢma yolunun kapalı olduğunu gördükten sonra General Filippkios (Pilippikos) kumandasında Anadolu‟ya büyük bir ordu gönderdi. General ordusuyla Pers Armeniası‟na girdi, Ararat Eyaletine kadar ilerledi ve Aras kenarına kamp kurdu. Buradan Karin yakınlarında bulunan Vanand ve Shirak‟a doğru geçti, ardından General, ordusuyla Aras Vadisi yoluyla dolaĢtığı Karin-Vanand arsında Sasaniler tarafından takip edilmediği için önemli bir olay geçekleĢmedi.167 Bizanslılar doğuda Pers Armeniası ile meĢgul olurken, bu sırada Sasaniler; Urfa‟yı almıĢ Suriye, ġam, Filistin ve Kudüs‟ü iĢgal etmiĢtiler.168 Ġran orduları 619 yılına doğru Anadolu‟yu boydan boya geçerek Kalhedon‟ü (Kadıköy) zapt ederek Hrisopolis‟e (Üsküdar) kadar gelerek konakladılar ve Ġstanbul‟u bile tehdit eder hale geldiler yine aynı yıl içerisinde Mısır, Sasani orduları tarafından zaptedildi.169 Bu geliĢmelere kayıtsız kalmak istemeyen Ġmparator Heraclius, Paskalya‟nın ikinci günü, 5 Nisan 622 tarihinde dinsel bir törenden sonra Ġstanbul‟u terk ederek Anadolu‟ya geçti, asker topladı ve Sasani komutanı ġahvaras (ġahrbaraz) ile Kayseri Bölgesi‟nde bir savaĢ yaptıktan sonra Ġstanbul‟a geri döndü.170 623 yılında gemilerle Trabzon‟a geçen Ġmparator, Bayburt yolu ile Theodosiopolis‟e geldi daha sonra Basean-

164 Walter E.Kaegi, Bizans ve Ġlk Ġslam Fetihleri, Çvr. Mehmet Özay, Ġstanbul 2000 s, 278 165 Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s.86; A.A. Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, c.I, s.246-247 166 Yapılan bu anlaĢma teĢebbüsü hakkında bkz., Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, c.I, s.66, c.II, s.202-203 167 GeniĢ bilgi için bkz., Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, c.I, s.67; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.93-94 168 Sasanilerin ġam, Filistin ve 614 Yılında BaĢlayan Kudüs‟ün Muhasarası ile iĢgali için bkz., A.A. Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, c.I s.248-250; Paul Lemerle, Histoire de Byzance, s.72; Romilly Jenkins, Byzantium, The Imperial Centuries A.d. 610-1071, New York: Random House, 1966, s.21; Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s.88-89 169A.A.Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi. s.250; Paul Lemerle, Histoire de Byzance, s.71-72; Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s.89 170 Bishop John Mamikonean's History of Taron, s.64; A.A.Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi. s.250-251; Romilly Jenkins, Byzantium, The Imperial Centuries A.d. 610-1071. s.22 50

Vanand yolu ile Divin üzerine yürüdü ve oradan Nahcivan‟a kadar gitti, Gence‟de Hüsrev ile giriĢtiği savaĢı kazandı ve Gence‟yi alarak kıĢı geçirmek üzere Aras Nehri‟nin doğusuna çekildi.171 Sasaniler ile savaĢ 627 yılına kadar devam etti ve Hüsrev‟in öldürülmesinden sonra yerine geçen Hüsrev‟in oğlu Kavad-ġeroe (ġiruye) ile Heraclius arasında yapılan anlaĢma sonucunda Ġranlıların aldıkları bütün yerler Bizans‟a teslim edildi ve savaĢ sonra erdi.172

4.2. Arapların Pasinler ve Çevresindeki Faaliyetleri VII. yüzyılda bölgenin siyasi yapısı irdelendiğinde, bölgede hâkim güç Bizans iken, yerli hanedanlıklar, siyasi arenada kendilerine yer bulmuĢlar ve varlıklarını hissettiriyorlardı. Bu dönemde Taik‟de Bagratuniler, Merdali‟de Vehavuniler, güneyde ise Mamigonyanlar hâkim durumdaydılar. Fakat yüzyılın ileri tarihlerinde bütün hızıyla Sasani-Bizans mücadelesi devam ederken Ġslam Dinin kutsal Peygamberi Hz. Muhammed VI. yüzyılın sonuna doğru dünyaya geldi.173 Hz. Muhammed‟in 610 yılında kırk yaĢında iken baĢlayıp 23 yıl süren Peygamberliğin 8 Haziran 632 yılında vefatı ile sona ermesinin ardından Ġslam Âlemi, Halifelik makamı ile tanıĢtı. Ġlk Halife olan ve sadece iki yıl o makamda kalan Hz. Ebû Bekir (632-634)174 zamanında en büyük sorunlardan bir tanesi yalancı peygamberler meselesi ve bunlara olan Ridde savaĢlarıdır.175 Ancak hakkıyla bu görevi yerine getiren Hz. Ebû Bekir, dıĢ siyaseti de aksatmadan sürdürdü ve Arapların yeni dinin bütün cihana kabul ettirilmesi lazım geldiğini emreden Peygamberlerinin arzusunu yerine getirmek ümidiyle Asya ve Afrika Vilayetlerine saldırdılar.176 Halife, Ġslam ordularını Bizans ve Acem topraklarına fetihlere gönderdi. Ve bu fetih politikasının bir sonucu

171 Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s.95; Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.78; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s. 103 172 Yapılan bu anlaĢma hakkında geniĢ bilgi için bkz., A.A. Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, s.252-253; Romilly Jenkins, Byzantium, The Imperial Centuries A.d. 610-1071, s.24-25; Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s. 95 173 Hz. Muhammed‟in Doğumu hakkında geniĢ bilgi için bkz., Muhammad Hamidullah, Ġslam Peygamberi, Çvr. Salih Tuğ, c.I, Ġstanbul 1990, s.39-45; Ömer Rıza Doğrul, Asr-Saadet (Büyük Ġslam Tarihi) c.I, Ġstanbul 1977, s.127-130; Sabri Hizmetli, Ġslam Tarihi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006, s.185-187 174 Carl Brockelmann, Ġslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, Çvr. NeĢat Çağatay, TTK. Yay., Ankara 2002, s.36-43 175 Sabri Hizmetli, Ġslam Tarihi, s.418-419; Mustafa Fayda, „„Ridde Olayları‟‟, Ġ.A., c.XXXV, s.91-93 176 A.A.Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, s.264 51

olarak Ecnadeyn SavaĢı (634) ile Kuzey Suriye Bizanslılardan alında ve Anadolu‟nun yolu Ġslam ordularına açılmıĢ oldu. Ayrıca VII. yüzyılda Bizans hâkimiyeti altında ki Ermenistan‟ın Müslümanlar tarafından fethi, ancak Müslümanların Bizans hâkimiyetini altında bulunan Mezopotamya‟yı ve Kuzey Suriye‟yi fetihleri sonucunda meydana gelmiĢtir.177 Ġkinci halife olarak büyük fatih Hz. Ömer baĢa geldi (634-644)178 ve Arabistan Yarımadası dıĢında fetih politikasını sürdürerek, özellikle Bizans Ġmparatorluğu kısa bir süre önce Ġran‟dan aldığı sınır bölgelerin içerisinde olan Anadolu‟ya büyük önem verdi. Sebeos, eserinde Müslüman Arapların fetih harekâtlarının baĢlamasını Ģöyle nakleder: „„Araplar ordularını üçe böldüler, Bir bölümü, Mısır‟da Ġskenderiye‟ye kadar gitti, Ġkincisi, Bizans Ġmparatorluğuna karĢı Kuzeye gitti, Göz açıp kapayıncaya kadar, Fırat nehrinin diğer tarafında ki Urfa‟ya kadar bütün Mezopotamya Ģehirleri ve denizden büyük Fırat Nehrine kadar her tarafı aldılar Üçüncü bölüm, Ġran Krallığına karĢı doğuya gönderildi.‟‟ 179 Araplar, hatıralardan silinmesi mümkün olmayan Yermük SavaĢı‟nda (20 Ağustos 636) Bizans kuvvetlerine karĢı muazzam bir zafer kazandılar.180 Bununla artık Bizans mukavemeti kırılmıĢ ve Suriye‟deki mücadelenin neticesi belli olmuĢtu. Kısa sürede Suriye‟nin baĢkenti Antakya ve 638 yılında Kudüs Müslüman Araplar tarafından ele geçilirdi.181 Devam eden fetihlerin bir kolunu oluĢturan Amr b. El-As 639 yılının Kasım ayında Mısır‟ı istila etmeye baĢladığında, uyanık ve cesur Ġslam komutanı Ġyas b. Ganem idaresine az bir birlik ile 639/640 yılında Mezopotamya‟ya girdi ve ertesi yıl kuzeye doğu ilerleyerek Theodosiopolis‟e yöneldi ve yapılan mücadele sonunda Ģehri ele geçirildi ise de kısa bir müddet sonra Ģehir Bizanslıların eline geçti.182

177 Walter E.Kaegi, Bizans ve Ġlk Ġslam Fetihleri, s.277 178 Carl Brockelmann, Ġslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, s.43-51 179 Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.126 180 Walter E. Kaegi, Bizans ve Ġlk Ġslam Fetihleri, s.188 181 Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin Tarihi, s.103 182 Hz. Ömer zamanında meydana gelen olaylar ve Erzurum Fethi hakkında geniĢ bilgi için bkz., Ömer R. Doğrul, Asr-ı Saadet (Büyük Ġslam Tarihi), c.IV, s.173-325; Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeler, s.34; SavaĢ Eğilmez, Erzurum ve Çevresinin Ortaçağ Boyunca Tarihi Coğrafyası, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstütüsü, Erzurum 2004, s.48-55; Walter E. Kaegi, Bizans ve Ġlk Ġslam Fetihleri, s.281 52

Ġslam orduları Kadisiye (636) ve Nihavend (642) SavaĢlarını183 kazanarak Sasani Devletine son verdiler; artık yıllarca süren savaĢlar sonunda Anadolu‟yu harabeye çeviren Bizans-Sasani mücadelesi bitmiĢ ve Ġslam Orduları da kuzeye doğru yönelerek Theodosiopolis‟in kapısına dayanmıĢtı. 642 yılında Mesleme oğlu Habib ile Rebi‟a oğlu Selman komutasında ki iki ayrı ordu kuzeye yöneldi Selman komutasında ki ordu Azerbaycan tarafına giderken Habib komutasında ki ordu Ararat Eyaletine doğru ilerledi ve Ahlât Bölgesi‟nden geçerek Aras boylarına kadar ulaĢtı. 6 Ekim 642‟de Divin‟i alan Ġslam orduları 10 Ağustos 643 yılında Ardzap‟ı aldılar; ancak ertesi gün ReĢtunili Teodoros idaresindeki ordu, Müslümanlardan ganimetleri geri aldılar ve Ġslam ordularına bölgede rahat vermediler bu rahatsızlıktan dolayı Müslüman kuvvetler geri dönmek zorunda kaldılar.184 Osman b. Affan halife olunca (644-656)185 ġam, El-Cezire ve Hudut Valisi Muaviye‟ye bir mektup yazdı ve onun Habib b. Mesleme El-Fihri‟yi Ġrminiye‟ye (Ermeniye) göndermesini emretti. Habib, ġam fetihleri ve Rum (Bizans) savaĢlarında güzel iĢler baĢarmıĢ birsiydi. Belâzurî, eserinde aktardığı baĢka bir rivayete göre Hz. Osman doğrudan Habib‟e mektup yazdı ve Ġrmeniye‟ye savaĢa gitmesini emretti.186 Habib b. Mesleme, ġam ve El-Cezire halkından oluĢan ordusuyla harekât etti ve Arapların, Kalikala olarak bildikleri Erzurum‟a geldi.187 Habib b. Mesleme Bizans‟ın doğudaki en önemi idari merkezilerinden bir olan Theodosiopolis‟i kuĢattı, ardından Ģehir halkı, cizye vermek veya göç etmek Ģartları ile Ģehri teslim ettiler. Ardından teslimatın sonunda büyük bir Hristiyan nüfus Ģehirden göç ederek Bizans topraklarının iç bölgelerine gittiler. Habib yanındakiler ile birkaç ay burada kaldıktan sonra üzerine gelen Patrik Ermenyakos‟un Alan, Efhaz, Semender ve Hazarlarla desteklenmiĢ olan ordusuna karĢı koymak için Hz. Osman‟dan yardım istedi, Bunun üzerine Halife Hz. Osman, Muaviye‟ye mektup yazarak, ġam ve El-Cezire halklarından gaza ve cihat isteyenleri Habib‟e yardıma göndermesini istedi. Bunun üzerine Muaviye yaklaĢık 2000

183 Carl Brockelmann, Ġslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, s.44-47; Ġbrahim Sarıçam, „„Nihâvend SavaĢı‟‟, Ġ.A., c.XXXIII, s.98-99; Hayrettin Yücesoy, „„Kadisiye SavaĢı‟‟, Ġ.A., c.XXIV, s.136-137; Sabri Hizmetli, Ġslam Tarihi, s.427-428 184 Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.129-130; Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.110-111 185 Sabri Hizmetli, Ġslam Tarihi, s.432 186 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, Çvr. Mustafa Fayda, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2002, s.282-283 187 „‟Kalikala, Kalikala Ģehrini yaptıran kadının adıdır. Bu Ģehir, adı geçen kadına nispet olunmuĢtur. Manası Kali‟nin Ġhsanı demektir.‟‟ Bkz., Ġbn Fakîh, Muhtasaru Kitâbi‟l Büldân, Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Der. ve Çvr. Yusuf Ziya Yörükân, s.249 53

kiĢilik bir orduyu yardım amaçlı olarak Habib‟e gönderdi. Gelen bu askerleri Habib, Kalikala‟ya yerleĢtirdi ve onlara ikta yoluyla topraklar verdi ve kendilerini burada paralı asker olarak görevlendirdi.188 Habib b. Mesleme‟nin mektubu Halife Osman‟a gelince, Halife; Küfe Valisi Said el-Asi b. Ümeyye‟ye bir mektup göndererek, Selman b. Rebi kumandasında bir orduyu Habib‟e yardım için göndermesini istedi, Selman altı bin askerden oluĢan ordusuyla birlikte Habib‟e doğru yola çıktı. Ancak Küfe birlikleri geç kalmıĢtı ve Habib, Muaviye‟den gelen yardımcı birlikler yardımıyla Patrik Ermnenyakos‟un birleĢik ordusunu Fırat kenarında bir gece baskını sonucunda yenerek bölgeye hâkim olmuĢlardı. Selman cepheye vardığında savaĢ Habib‟in zaferiyle sonuçlanmıĢtı ve savaĢ alanından ganimetler toplanmaktaydı. Ancak Selman‟da askerleri için ganimetten pay isteyince aralarında tartıĢmalar yaĢandı ve bu konu Halife Osman‟a bir mektupla bildirildi. Halife ganimetin Habib‟in ve onunla birlikte olan ġam halkının hakkı olduğunu bildirdi ve Selman‟ı Erran taraflarına savaĢa gönderdi.189 646 yılında bölgede bir takım tımar düzenlemesi yapan Habib, ordusu ile birlikte aynı yıl içersinde Kalikala‟dan harekâtla Basean‟a girdi ve Ovayı boydan boya geçerek bu günkü EleĢkirt‟e kadar ilerledi, sonra Ağrı Dağı‟nın güneyinden Aras boyunlarına yöneldi. Burada yaptığı faaliyetler sonucunda Ararat Eyaletini190 ele geçirip Nahcivan‟a yöneldi ve Ġkinci Ermenistan olarak tabir edilen Gürcistan‟a girerek birçok baĢarı kazandı.191 Böylece 645 yılında meydana gelen Karasu SavaĢı‟nın ardından Dördüncü Ermenistan olarak sayılan Kalikala çevresiyle Yukarı-Murat ve Basean‟ın da içerisinde bulunduğu Aras boyları iki yıl gibi kısa bir sürede Müslümanların eline geçti.

188 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.283 189 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.282-284 190 Ararat Eyaleti; Ermenistanın tam merkezinde, etrafını kuĢatan diğer illerle sınırlı bulunuyordu. Kuzeyinde Dayk ve Gukark, doğusunda Siyunik, Güneyinde Vaspuragan ve Dürüperan, batısında Yüksek Ermenistan vardı. Aras, bütün akıĢı boyunca batıdan doğuya doğru bu bölgenin arazisini katederdi. Kars, ġüregel, EleĢkirt, Karakilise, Diyadin, Beyazıt, Ani, Hasankale, Kağızman, Revan meĢhur Ģehirleriydi. Bkz., Jean Laurent, L‟ Armenie, Entre Byzance Et „Islam Depuıs La Conquete Arabe, Paris 1919, s.306; Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s.21 191 Ermenistan‟ın taksimi yapılırken, Es-Sisevend ile Erran (Aran) Ģehirlerini Birinci Ermenistan, Hazarların elinde bulunan Cüzan (Gürcistan) Ülkesini Ġkinci Ermenistan, Yukarı-Murat ve Aras boylarını (Ararat Eyaleti) Üçüncü Ermenistan, ġimĢat, Kalikala, Hilat, ErciĢ ve Bacüneys‟i Dördüncü Ermenistan olarak ayrılmıĢ, Ancak BaĢka bir rivayette ise Sisecan, Erran ve Tiflis Birinci Ermenistan, Siractayr, Bağrevend, Debil (Divin) ve El- Büsfürrecan (Vaspuragan) ikici Ermenistan, Kalikale, Hilat, ErciĢ ve Bacüneys Üçüncü Ermenistan, ġimĢat ise Dördüncü Ermenistan olarak taksim edilmiĢtir. Bkz., Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.278-279 54

Ġslam Orduları‟nın Doğu Anadolu Bölgesi‟nde bu denli baĢarılı olması Bizans Ġmparatoru II. Konstans‟i (641-668) endiĢeye sevk etti. Meydana gelen bu olaylara misilleme ve önlem için ilk iĢ olarak 647 yılında ReĢtunili Teodoros‟u Ermeni orduları baĢkomutanı olarak tayin edildi ayrıca Patricius rütbesi verildi ve önceden beri Bizans yanlısı olduğu bilinen III. Nerses‟i bölgede Ortodoksluğu yaymak için harekâta geçti. Fakat kısa zaman sonra ReĢtuni zincirlenerek Ġstanbul‟a Ġmparatorun karĢısına çıkarıldı, Ġmparator, Ermeni Nakharı‟na özgürlüğünü geri versede ReĢtuni bunu unutmayacaktı. Bu sırada sürgünde olan Varazdirot Pakraduni, Ermenistan‟a geri döndü ve Ġmparator ona da Küropolates unvanını verdi.192 Yapılan bu son hamleler ile bölgede Bizans hâkimiyeti kısa bir süre için tekrar kuruldu. Bu arada Bizans ile Ermeniler arasında çıkan mezhep sorunlarından dolayı II. Konstans, ReĢtuni‟yi bulunduğu görevinden azletti. Bundan sonra ReĢtuni, ġam Valisi Muaviye‟ye bir elçi göndererek bağlılığını bildirdi. (650) 193 Bu sırada Araplar ile Bizanslılar arasında bulunan 3 yıllık anlaĢma yapıldı.194 AnlaĢma sonunda (653) Ġmparator II. Konstans yaklaĢık 100 bin kiĢilik bir ordu ile harekât etti ve doğuya yöneldi, Tercan‟a195 geldiğinde Halife‟den „„Ermenistan benim, oraya girme ama girersen sana saldıracağım ve garanti ederim ki oradan kaçamayacaksın‟‟ diye bir mektup aldı ve Ġmparator II. Konstans; „„Bu toprak benim ve oraya giriyorum bana saldırırsan Tanrı adil bir yargıçtır‟‟ ifadeleri bulunan bir karĢılık gönderdi sonra oradan ayrılarak saltanatının 12. yılında Theodosiopolis‟e geldi ve Ģehre yerleĢti. Burada ReĢtuni‟nin politikasından kopan IV. Ermenistan olarak bilinen bölgeden gelenleri ve Sper (Ġspir), Tayk ve Basean gibi çevre bölgelerin Ermeni Nakharlarını kabul etti. Birkaç gün burada kaldıktan sonra Basean‟a girdi burada orduları ile birlikte Vanand, Shirk ve Khorkorunik Prensleri onu karĢıladı ve Ġmparator, Basean-Vanand yolu ile Divin‟e geldi. Burada kendisine birçok yerel bey ve Katolik Nerses‟de katıldı ve daha sonra ReĢtini‟nin yakalanması için birkaç kez teĢebbüste

192 Bizans‟ın Ermenilere verdiği unvanlar hakkında geniĢ bilgi için bkz; Mehlika Aktok KaĢgarlı, Anadolu‟da Ermenilerin YerleĢim Yerleri-Büyük Ermenistan- Bizans‟ın Ermeniler Verdiği Unvan Ve Payeler-Küropolates, Konsül, Prokonsül, Patris, Kont -Gibi Titrler, Armeno- Grek Bazileiler, X.Türk Tarih Kongresi, c.III, Ankara 1986, s.1087-1095 193 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.136; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.159; Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, s.5. b.13 194 Yapılan anlaĢma hakkında bkz., Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, c.I, s.110-113 195 Tercan hakkında geniĢ bilgi için bkz., Enver Konukçu, Cumhuriyetin 75. Yılında Tercan, Ankara 1998 55

bulunuldu ise de kendisi Akdamar‟daki kalesine saklandı. Ġmparator ilk önce bütün ülkeyi yakıp yıkmayı istese de Nerses ile Mushel yere kapanıp yalvarmaları üzerine bundan vazgeçti. Ardından hem Ermenistan hemde Gürcistan topraklarını kan dökülmeden kendisine bağladı ve kıĢı Divin‟de geçirdikten sonra Ġstanbul‟a geri döndü.196 Ġmparatorun bölgeden ayrılıĢını fırsat bilen ve Malazgirt‟te bulunan Ġslam Orduları, tekrardan harekâta geçerek ReĢtuni Teodors‟un sayesinde kaybedilen yerleri geri aldı ve Muaviye, ReĢtuni Teodors‟i Ermeni, Gürcü, Ağvan ile Kafkasya‟ya kadar uzanan bölgenin valisi olarak tayin etti. 655 yılında bölgede tekrardan Bizans orduları göründü ve Habib ile yapılan savaĢ sonucuna Ġslam Orduları Kalikala‟ya sahip oldular.197 Bu sırada Ġslam Âlemi‟nin büyük bir iç karıĢıklık yaĢaması üzerine, ġam Valisi kendisine yardım için bölgedeki Ġslam Ordularını geri çağırdı. Bunun üzerine Doğu Anadolu tamamen Bizans‟ın hâkimiyetine geçti ancak Muaviye‟nin ġam‟da 661 yılında Emevi Devleti‟ni kurup Halife Unvanı ile baĢına geçmesinin ardından bölge 3 yıllık aradan sonra tekrar Arap akınlarına maruz kaldı ve Halife Muaviye döneminde doğu bölgesi ġam merkezli Emevi devletine bağlandı. 198 ġam‟da devam eden karıĢıklıklardan yararlanmak isteyen Bizans Ġmparatoru II. Iustinianos (685-695, 705-711)199 General Leontiyos idaresinde bir orduyu doğuya gönderdi. 686 yılında Kalikala‟yı Araplardan geri almayı baĢaran General, bölgeye hâkim oldu, ancak 690 yılında Tebriz‟den bölgeye bir Arap ordusu geldi ve tekrar Arap hâkimiyetini sağladı. Bunu haber alan Ġmparator II. Iustinianos, yeni bir ordu toplayarak Ġstanbul‟dan doğuya doğru harekât etti ve Kalikala‟yi geçerek Basean‟a girdi ve Ovayı boydan boya geçerek ovanın doğu tarafında bulunan Aladağına gelince ordusunu üçe böldü; Birisini, Gürcistan‟a, birisini Ağvan‟a gönderdi kendiside ana kolla birlikte Basean‟in doğu ucunda bulunan ve daha sonra Kağızman Pasin‟i olarak adlandırılan

196 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.137-139; Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s.160-161; Nina A.Garsoian, Armenian between Byzantium and the Sasanians, London 1985, s.225; Jean Laurent, L‟armenie, Entre Byznace Et L‟Islam, Depuis La Conquète Arab, s.201 197 Sebeos, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, s. 177; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s. 292 198 Muaviye ve Hz Ali arasında meydana gelen olaylar için bkz., Ġbrahim Sarıçam, Emevi-HaĢimi ĠliĢkileri (Ġslam Öncesinden Abbasilere Kadar), Ankara 1997 s.265-280; Ömer R.Doğrul, Asr-ı Saadet (Büyük Ġslam Tarihi) c.V, s.94-106; Sabri Hizmetli, Ġslam Tarihi, s.447-453 199 A.A. Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, s.284; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.120 56

bölgeye girdi. Burada bütün yöresel beyleri yanına çağırarak hepsini rehin aldı ve Basean‟da bulunan Arçovid Vadisi‟nin ovaya açıldığı yerdeki Kaputru Kalesi‟nin sahibi olan Arsaklı Hanedanı‟ndan olan ġırak Beyini bütün Ermenistan‟ın valisi olarak tayin etti ve bölgede yeniden Bizans hâkimiyeti kuran Ġmparator, Ġstanbul‟a geri döndü.200 Halife Abdülmelik (685-705)201 döneminde Mervan b. Muhammed idaresindeki bir ordu 693 yılında Divin‟i alarak bölgedeki Bizans hâkimiyetini oradan kaldırdı.202 Ancak Yukarı Aras Bölgesi‟nde Bizans – Arap mücadelesi bir müddet daha devam etti. Bizans Ġmparatoru III. Tiberios (698-705)203 saltanatının ilk yıllarında doğu bölgesine bir ordu gönderdi ve Theodosiopolis Bölgesi‟ne yerleĢtirdi ve bölgenin yerel beylerini kullanarak kaybettikleri hâkimiyeti tekrardan kazanmaya çalıĢtı. 701-703 yılları içerisinde Halife Abdulmelik‟in oğlu Abdullah idaresindeki Arap orduları Ararat Eyaletiyle birlikte Kalikala Bölgesini hâkimiyet altına aldı ve Bizanslıları bölgeden uzaklaĢtırdı. Bu zamanda Erzurum-Pasinler-Kars ve Tiflis Bölgeleri Emeviler‟in elindeyken Taik Bölgesi olarakda bilinen Çoruh boyları Bizanslıların elindeydi.204 Halife HiĢam (724-743)205 döneminde bölgede ortaya çıkan Hazar tehlikesine karĢı gönderilen Arap kumandan Mesleme, 728 yılında ağır bir yenilgi aldı ve Hazarlar ertesi yıl akınlarını geniĢleterek Azerbaycan‟a kadar ilerlediler. Hazarların ilerleyiĢini durdurmak için Halife HiĢam yeğeni ve Ermeniye Valisi olan Mervan‟ın kumandasında büyük bir orduyu bölgeye gönderdi ve yapılan mücadeleler sonucuna Arap orduları Hazarları, Ġdil Irmağı‟na kadar uzaklaĢtırdılar. Bu sırada Ġslam Dünyası‟nda karıĢıklıklar baĢgösterdi ve ġam‟da meydana gelen saltanat mücadelesine katılmak ve tahta oturmak amacı ile Emeviler‟in Ermenistan valisi Mervan 744 yılında Divin‟den ayrıldı ve Emeviler‟in son Halifesi II. Mervan (744-750) oldu.206 Emevi Devleti‟nde bir devlet politikası haline gelen koyu Arap milliyetçiliği, Arap olmayan ancak Müslümanlığı kabul etmiĢ olan diğer milletlerin toplumdan dıĢlanmalarına ve hor görünmelerine sebep oldu. Bütün bu olumsuzlukları ortadan

200 Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, s.6, b.16-18; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.295-297; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.222 201 Halife Abdülmelik hakkında bkz., Hakkı Dursu Yıldız, „„Abdülmelik b. Merân (685-705)‟‟ Ġ.A., c.I. s.266-270 202 Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, s.7, b.18 203 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.131 204 Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, 8-9, b. 21-25 205 Halife HiĢam hakkında bkz., Nadir Özkuyucu, „„HiĢam b. Abdülmelik‟‟, (724-743), Ġ.A., c.XVIII, s. 148-150 206 Carl Brockelmann, Ġslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, s.85 57

kaldırmak isteyen ve Hz. Muhammed'in amcası Abbas b. Abdülmuttalip'ın soyundan gelen Abbasiler, Horasanlı Ebü Müslim önderliğinde çıkan ayaklanma sonucunda Emevi devletini 750 yılında ortadan kaldırarak Abbasi devletini kurdular.207 Abbasi Devleti‟nin ilk Halifesi Ebû-l Abbas tahta çıktı ve ilk iĢ olarak Ebû Cafer el-Mansur‟u, El-Cezire ve Ermenistan valisi olarak atadı.208 Ġslam Âlemi‟nde bu çalkantılar meydana gelirken doğuda, Belâzurî‟nin bir kaydına göre, Kalikale Ģehri Müslümanlar tarafından fethedildiğinden itibaren, oradaki halk tarafından düĢmandan korundu, taki Bizans Ġmparatoru 750 (H. 133) yılında ordusuyla savaĢa çıkana kadar, Ġmparator, Malatya halkını kuĢattıktan sonra Ģehrin duvarlarını yıktı ve oradan Müslümanları El-Cezire‟ye sürdü. Sonra Kalikala seferine memur edilen Kusan el-Ermeni büyük bir ordu ile Ģehrin önünde göründü. ġehir halkı az ve bu sırada Ģehrin valisi Ebû Kerim idi. ġehrin tebaasından olan iki ermeni kardeĢ surlarda açtıkları bir gedikten çıkarak Kusan‟ın yanına gittiler bunu fırsat bilen Kusan, açılan gedikten girdi ve Ģehre hâkim oldu, öldürdü, esir aldı ve Ģehri yıktı, ele geçirdiklerini azgın Ġmparatora götürdü ve esirleri arkadaĢlarına dağıttı 751 (H. 137) yılında Ebu Cafer el-Masur Kalikala‟yı Rumlardan geri aldı.209 Halife daha sonra Yez‟id b. Üseyd es-Sülemi‟yi Ermeniye Valisi olarak atadı.210 755 yılında Ġmparator V. Konstantinos, Kalikale‟yi kuĢatarak Müslümanları Ģehirden çıkarmıĢtır. 755 yılında Abbasi Halifesi Ebû Cafer el-Mansur‟un kardeĢi Abbas, Bizanslıların eline geçmiĢ bulunan, Fırat kıyısındaki Kemah‟ı kuĢattı, sonra da bu müstahkem kale önlerinde fazla kalmayı uygun görmeyerek, Kalikala‟ya gitmiĢtir. KıĢın yaklaĢması üzerine bu soğuk belde de fazla kalamayan Ġslam ordusu, Ġklimi yumuĢak olan El-Cezire‟ye döndü.211 756 (H.139) yılında Bizans Ġmparatoru ile El-Mansur arasında esir mübadelesi yapıldı. El-Mansur, Kalikala esirleri için Bizans‟a fidye ödeyerek geri aldı. Kalikala‟yı yeniden bina ve tamir ettiren El-Mansur, esaretten kurtardığı halkı buraya yerleĢtirdi.

207 GeniĢ bilgi için bkz., M.ġemseddin Günaltay, Abbasi Oğulları Ġmparatorluğun KuruluĢunda Ve YükseliĢinde Türkler, TTK. Yay., Belleten , c.VI, Sayı 23-24, Temmuz 1942, s.177-205 208 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.300 209 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.285; Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, s.26-27, b.125-126 210 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.300 211 Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, s.29, b.128-129 58

Ayrıca El-Cezire‟den ve baĢka yerlerden buraya asker ve sivil halktan topluluklar getirerek Ģehre yerleĢtirdirler ve bu sayede bölgeyi korudular.212 VII. yüzyılın sonlarında doğru yerel Hristiyan yöneticiler, Müslüman Araplara karĢı bir ittifak meydana getirdiler. Mamigonyan, Bagrat ve Ardzurini ailelerinin doğudaki ileri gelenleri de bu mücadelede emirlerinin yanında yer aldılar ve olaylara haç ve hilal kimliğini kazandırdılar. 771‟de Mamigonyanlı Ardavazt, meydana gelen ittifakın baĢına geçerek harekâta geçti ve Arapların yanındaymıĢ gibi davranarak Divin‟de bulunan Arap garnizonundan kendisine askeri malzeme temin etti ve bu malzemeleri yandaĢlarında dağıttı ardından askeri birliğini tamamladıktan sonra isyan bayrağını açtı.213 Bunun ardından MüĢeğ Mamigonyan da isyan ederek dağa çıktı. MüĢeg birçok Arap vergi memurunu öldürmesi üzerine durumdan çok rahatsız olan Araplar Kalikala‟dan 200 kiĢilik bir birliği isyancıların üzerine gönderdi. Ancak Vanand yakınlarında meydana gelen savaĢta Arapların yenilmesi üzerine Divin‟den 4000 kiĢilik bir Arap birliği MüĢeg‟in peĢine düĢtü ancak yapılan savaĢta Arapların yenilmesi üzerine Ermeniye‟deki isyan, Vanand Ġli doğusunda Aras boylarından baĢlayıp, sonradan Kalikala Bölgesi ile Van Gölü çevresine kadar geliĢip ilerledi.214 Bu büyük Ermeniye ayaklanması sırasında, Ermeniye Valiliğini Yezid b. Üseyd ile Bekkar b. Müslim el-Ukali‟nin azledilmesinden sonra bu makama getirilen El-Hasan b. Kahtaba yapmaktaydı. 770-772‟de meydana gelen ayaklanma, Hasan‟a epeyce zor günler yaĢattı. Topladıkları asker mevcudu 5000 kiĢiyi bulan asiler Divin‟i muhasara etmekten vazgeçip, Kalikala‟yi kuĢatmaya karar verdiler çünkü Ģehir Bizans Ġmparatorluğuna yakındı ve oradan takviye kuvvet gelmesini umuyorlardı. Kalikala‟yi muhasara edip, ayaklanma sahasını geniĢlettiler. KuĢatama 771-772‟de bütün bir kıĢ sürdü. Valinin bütün gayretlerine rağmen Arap kaynakların Sannariye adını verdikleri birleĢik Ermeni harekâtının ve muhasaranın önüne geçilemedi.215 Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Masur, kendisinden yardım istemesi üzerine Amır b. Ġsmail el-Haris‟i 30 bin kiĢilik bir birlikle bölgeye yolladı. Kalikala bu müddet zarfında muhasara nedeniyle aç ve susuz bırakıldı. Amir b. Ġsmail el-Haris hiç vakit

212 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.285-286 213 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.311 214 Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, s.34, b. 139-140 215 Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, s.37, b. 147 59

kaybetmeden Doğu Anadolu‟ya girdi. Van-ErciĢ kıyısındaki kale önlerinde geldiğinde Ermeniler bu defa orada Arap ordusu ile karĢı karĢıya geldiler. 15 Nisan 772 tarihinde meydana gelen ErciĢ SavaĢı sonucunda Arap ordusu Sannariye adını verdikleri birleĢik Ermeni kuvvetlerini yenerek yönlerini, 771 yılının Sonbaharından beri kuĢatma altında açlıkla ve susuzlukla mücadele eden Kalikala‟ye çevirdiler. Muhasara altındaki Ģehrin düĢmesi çok yakın olduğu halde, muhasaracılara ulaĢan bir haber kuĢatmanın aceleyle kalkmasına neden oldu. Kalikale‟yi sıkıĢtıran asiler kuĢatmadan vazgeçerek Müslümanları karĢılamak amacı ile doğuya doğru yönelip Basean Ovası‟na girdiler ve Basean yolu ile Begravand (EleĢkirt-Karaköse) Bölgesi‟ne çekildiler. Murat Irmağı boyunca Amirin ordusuna karĢı cephe alan Ermeniler 25 Nisan 772 tarihinde yapılan savaĢta ağır bir yenilgi aldılar ve bölgede Müslüman Arapların zor günler yaĢanmasına neden olan ayaklanma bu savaĢ sonrası MuĢeğ Mamigonyan‟ın ölümü ile sona erdi.216 El-Hasan b. Kahtaba‟dan sonra, sırasıyla Osman b. Umare b. Huraym, Ravh b. Hatim el-Mühellibi, Huzeyme b. Hazim, Yezid b. Mezyed eĢ-ġeybani, Ubeydullah b. el-Mehdi, El-Fald b. Yahya, Sa‟id b. Salim ve Muhammed b. Yezid b. Mezyed Ermeniye Valiliği yaptılar.217 Hun ve Sabar Türklerinden sonra Anadolu‟ya üçüncü Türk giriĢini VII. Yüzyıldan itibaren Müslüman Türkler gerçekleĢtirdi. Özellikle Abbasiler devrinde, Türkistan ve Horasan‟dan Anadolu‟ya getirilerek, Bizans‟a karĢı gazalarda bulunan gönüllü gaziler arasında, çok sayıda Müslüman Türk de vardı. Bizans yönetiminde bulunan Suriye, El-Cezire ve daha sonraları Doğu Anadolu ve Azerbaycan‟ın Ġslam orduları tarafından fethinden sonra, Ġslam-Bizans mücadeleleri Tarsus-Malatya-Erzurum hattı boyunca devam etmiĢtir. Bu askeri mücadele bölgesi [Sugur (= uçlar) ve Avasım]; Suriye, El-Cezire ve Doğu Anadolu ucu olmak üzere üç ayrılır. Bu bölgenin belli baĢlı Ģehir ve ilçe ve kaleleri sırasıyla Tarsus, Misis, Anazarba, Adana, Haruniye, Bagras, Ġskenderun, MaraĢ, Kemah, Samsat, Adıyaman, Harput, Amid, Silvan, Erzen, Malatya, Bitlis, Malazgirt, Ahlât, ErciĢ ve Kalikala‟dır. Abbasi Halifesi Mehd‟i (775-785), genellikle Müslümanlar tarafından fethedilmiĢ olan Türkistan, Harizm ve Horasan‟dan baĢta Müslüman Türkler olmak üzere, Ġran ve Sogt

216 Ghevond, Badmutyan; Ghewond‟s History, s.37-38, b. 147-149; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.230 217 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.301 60

gibi milletlerden çok sayıda gönüllü kuvvetleri yukarıda söz konusu edilen askeri bölgelere yerleĢtirildiler.218 799 yılında Ermeniye Valisi Yezd b. Meziyed es-ġeybani, Halife Muhammed el- Mahdi adına Kalikala ve çevresinde ki Ģehirleri idare ediyordu. Abbasi Halifesi Harun er-ReĢid (786-809 )219 döneminde Vanand ili, Ardahan, Posof, Göle, Çıldır Bölgelerini içierisine alan Tayk Eyaleti Tiflis Emirliğine, Yukarı Aras Boyu ile Kars Çayı-Arpaçay Bölgeleri Divin Emirliğine, Basean ile Karasu Boyları da Kalikala Emirliğine bağlı bulunuyorlardı. Bunlarla, Merkezi Berde bulunan Aran Emirliği de büyük Azerbaycan Emirliğine bağlıyı.220 Halife Memnun (813-833) zamanında Halid b. Yezid b. Meyzed Ermeniye Valisi olarak atandı. 832 yılında Abbasilerin Anadolu‟da Bizanslılarla mücadelesini fırsat bilen Babek, Azerbaycan da baĢlattığı isyanı geniĢleterek Ġsfahan ve Fars Eyaletlerini ele geçirdi, Hurremilerin isyanı ile zor günler yaĢayan Abbasilerin bu durumundan yararlanmak isteyen Bizans Ġmparatoru Theophilos, doğuya doğru 837 yılında iki büyük sefer düzenledi. Ġlk sefer Malatya-Tunceli ve Harput taraflarına yönelirken ikici sefer daha kuzeye, Kalikala‟ya doğru yönelmiĢti. 837 yılın yaz aylarında Kalikala Bölgesi‟ni aĢan Bizans ordusu Basean Ovası‟na girdi. Günümüzde AĢağı Pasin‟deki Horasan ilçesi‟ne bağlı olan Komasor (Gomajor)221 kasabasına geldi ve yerel halkın birçoğunu öldürdü geri kalanları ise Bizans topraklarına sürgüne gönderdi. Buradan harekât eden ordu asi Babek ile buluĢarak güç birliği yapmak için Vanand Bölgesi‟ne girdi. Tiflis Emiri Ġshak b. Ġsmail tarafından yapılan savaĢta ağır bir yenilgi alan Bizans ordusu Taik Bölgesi‟ndeki Sper‟e çekildi. 222 838 yılında Taik Bölgesi‟ndeki Bizans Ordusu‟nun baĢına Ġmparator Theophilos geçti ve Sper‟den hareket ederek Kalikala önlerine geldi. Henüz savunma hatları ve surları yeni yapılmıĢ olan Kalikala kalabalık Bizans Ordusu tarafından kuĢatılmıĢtı. Günlerce süren çatıĢmalarda, etraftan hiçbir yardım alamayan ve kendi kaderine terk edilen Ģehir, Theophilos‟un bizzat kumanda ettiği muhasarada birçok insan kaybı yaĢadı ve surlarda büyük gedikler açıldı. Mevsimin elveriĢsizliğini gören Ġmparator,

218 Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi, Selçuklular Dönemi, s.35-36 219 Carl Brockelmann, Ġslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, s.93-95 220 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.247 221 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s. 363; M.Hanefi Palabıyık, Klasik Ġslam Coğrafyacılarına Göre Erzurum, s.535 222 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s. 337; Jean Laurent; L‟armenie, Entre Byznace Et L‟Islam, Depuis La Conquète Arab, s.211-212; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.257 61

kuĢatmadan vazgeçip bölgeden ayrıldı. Halife Mutasımbillah (833-842) zamanında El- Hasan Ali el-Bazegisi hudut ve Ermeniye Valisi oldu ve Halife, Doğu Anadolu‟nun önemli kalesi ve Ģehrine 500.000 dirhem gibi büyük bir masrafla Kalikale ġehrini tahkim ettirerek muhasaralara dayanıklı hale getirdi.223 Sonra Halife Mütevekkil (847- 861) zamanında Ermeniye Valiliği‟ne Yusuf b. Muhammed b.Yusuf el-Mervezi„ye getirildi; Ancak Vali görev baĢında iken Huveysiyeliler tarafından öldürülünce yerine, Halife tarafından 852‟de Boğa el-Kabir (Büyük Boğa) vali tayin edildi.224 Ermeni tarihçi Ani‟li Samuel, 868 yılı hadiselerinde Tacik/Daciklerin yani Müslümanların Kalikala‟yı tekrar hâkimiyet altına aldıklarını yazmaktadır. Bundan da anlaĢıldığına göre, 868 öncesi Ģehirde kısa süre için Rumların hâkimiyeti yaĢanmıĢtır. Basean Ovasında 895 yılında Abbasiler birçok kiliseyi camiye çevirmekte hiçbir sakınca görmeyince Bizans Ġmparatoru VI. Leon (886-911)225 onlar üzerine Ermeni Eyaletlerinin Strategosu Lalakon‟unu ve Koloneia (ġebinkarahisar), Mesopotamian ve Khaldaia Strategoslarının kumandasında büyük bir ordu gönderdi. Bu ordu Basean‟daki küçük Arap tabyalarını yıkarak, camiye çevrilmiĢ kiliseleri tekrar eski haline çevirmiĢler.226 Bu tarihlerde Bizans ile Abbasiler arasında Basean Ovasında yapmıĢ oldukları harpler epeyce uzun sürmüĢ ve Hasankale bu sıralarda mühim rol oynamıĢtır. Ġmparator VI. Leon‟un oğlu Constantine Porphyrogenitus (913-959) doğuya büyük önem vermiĢ ve hiç vakit geçirmeden ordusunu doğuya yönlendirmiĢ, Erzurum ve Hasankale önlerinde Araplarla birçok kez karĢı karĢıya gelmiĢler özerlikle 921 yılından itibaren Ioannes Kurkuas idaresindeki Bizans ordusu Basean Ovası‟nda bulunan Arap garnizonlarına karĢı korkunç bir karĢı akın harekâtı baĢlatmıĢtır. 227 934 yılının Mayıs ayında Müslümanlar‟ın gaza emirliği durumdaki Malatya‟yı zapteden Ioannes Kurkuas idaresindeki Bizans ordusu aynı yıl içersinde yönünü kuzeye doğru çevirdi ve Kalikala bölgesine yürüyüĢe geçti ve Basean‟a girerek ovanın merkezi konumunda olan ve alınması büyük güçlüklere neden olan kartal yuvası olarak tabir edilen Aras Nehri‟nin sağ tarafında, Malazgirt-ErciĢ-Ahlât yolu üzerinde bulunan Avnik

223 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.285-286; Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, ETATD. Yay., Ġstanbul 1960 s.16; Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, s.35 224 Belâzurî, Fütûhu‟l Büldân, s.302-303; Jean Laurent, L‟armenie, Entre Byznace Et L‟Islam, Depuis La Conquète Arab, s.213 225 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.225 226 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.466 227 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.36 62

Kalesi önüne gelerek, kaleyi kuĢattı uzun uğraĢlar sonucunda kaleyi aldıktan sonra Kalikala üzerine dönerek Ģehri kuĢattı, kalede yeterince asker olmadığı için Kale Emiri hemen yardım arayıĢlarına girdi ve yöreye yakın olan Musul‟dan yardımcı kuvvetler Nasr el-Hacib‟in oğlu Muhammed kumandasında yola çıktı ancak yardımcı kuvvet zamanında Ģehre ulaĢamadığı için Ioannes Kurkuas Ģehri yedi aylık bir kuĢatmadan sonra zaptetti.228 934‟teki yedi aylık Bizans kuĢatmasından sonra düĢen Kalikala‟ya Sayf ad- Davla H.328 (940) tarafından seferler düzenlenmiĢ ve Ģehir 948‟de Müslümanlar tarafından tekrardan ele geçirilmiĢtir. Ancak Ģehir daha sonra Bizans Ġmparatoru olacak olan Ioannes Çimiskes tarafından Eylül 949‟da Müslümanlardan alındı ve Selçukluların bölgeye geliĢ tarihine kadar yaklaĢık 130 yıl boyunca Bizanslıların doğuda ayrı bir themesı olarak merkezi Basean ve Avnik ile birlikte Bizanslıların hâkimiyetinde kaldı.229 Bu tarihten itibaren Bizans sınırı 387 yılında Sasani-Romalı arasındaki paylaĢımdan sonra sınır olarak belirlenen Deveboynu Geçidi‟ni aĢarak Basean Bölgesi‟nin doğu hududu olarak tabir edilen Soğanlı-Allahüekber Dağları‟na kadar dayandı. Bunun sonucu olarak Yukarı Pasin‟in merkezi konumundaki Avnik ve AĢağı Pasin‟in merkezi olan Micingird Bizanslıların eline geçti ve Bizans-Abbaslı hududu Kağızman Pasin‟i denilen Ģimdiki Karaurgan ve Karakurut nahiyelerini ayıran Sıpkaç Dağı‟ndan geçti ve bunun sonucuna Bagratlıların230 Basean Bölgesi‟nde hiçbir mülkü kalmadı ve bölge tamamen Bizans hâkimiyetine geçti.231

4.3. II. Basileios ve Pasinler‟de Bizans-Gürcü Mücadelesi Bizans Ġmparatorluğunda 867-1056 yılları arasında hüküm süren Makedonyalılar Sülalesi devri ikiye ayrılır. Bu devirlerin ilki 867‟den baĢlayıp 1025 yılında II. Basileios‟un ölümü ile sonuçlanan dönem, ikicisi ise 1025-1056 yılları arasında hüküm sürmüĢ olan Ġmparatoriçe Teodora‟nn dönemidir. Ioannes Çimiskes‟in (Jonh Tzimiskes 969-976)232 7 yıllık saltanatından sonra yerine geçen ve Bulgarokton (Bulgar

228 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.467 229 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.78 230 Bagratlıların Ģecersi hakkında bkz., Father Michael Chamich, History Of Armenian, From B.C. 2247 to the of Christ 1780, or 1299 of the Armenia Era, Trans. Johannes Avdall, Calcuta 1827, s.1 231 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.287 232 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.272 63

Öldürücüsü) lakabını taĢıyan II. Basileios (976-1025)233 devrinde imparatorluk kuvvet ve ihtiĢamının doruk noktasına varmıĢtır.234 Ioannes Çimiskes‟n halefi olan II. Basileios yaklaĢık olarak 50 yıllık saltanatının ilk yıllarında Bulgarlar, Hükümdar Samuel önderliğinde ayaklandı ve Samuel ile II. Basileios arasındaki mücadele uzun yıllar sürdü. Balkanlar‟daki mücadelenin ilk yıllarında II. Basileios, Anadolu‟da meydana gelen Bardas Skleros ve Bardas Phokas isyanlarından dolayı pek etkili bir politika izleyemedi.235 Ancak AĢotun oğulları Grigor ve Bagrat babaları öldükten sonra Bizans‟ın hizmetine girdiler ve daha sonra asi Skleros‟un tarafını tuttular. Bu iki kardeĢten büyük olan Grigor, Bardas Skleros‟la (976-979), küçük kardeĢ Bagrat ise Barda Phokas‟la (987-989) birlikte, ikisi de Armenia‟da isyan ettiler ve bu olaylar sonucunda Bizans‟ın bölgedeki gücü iyice zayıfladı.236 Bu arada çıkan bu isyana karĢı bir hamle yapmak isteyen Bizans Ġmparatoru, Ġberia Kralı Davit‟den yardım istedi ve vereceği yardımlar karĢılığında kendisine 979‟de Haltoyariç, Çormairi, Karin, Kleisuraları, Mardali adını da taĢıyan Sevuk kalesiyle birlikte Basean Bölgesi‟ni237 Hark‟ı ve Apahunik Vadisi‟ni mükâfat olarak vermeyi taahhüt etti. Yukarıda verilmesi taahhüt edilen yerlerden anlaĢıldığına göre Karin ve Basean, Asilere galebe çalındığı takdirde Bizans‟ın hâkimiyetinden ayrılarak Gürcü hâkimiyetine geçecekti. 24 Mart 979 tarihinde Yukarı Sakarya boylarında bulunan Pankalya‟da yapılan savaĢta asi Bardas Skleros bozguna uğratıldı ve bu savaĢta büyük yararlılık gösteren Davit‟e Ġmparator, vermeyi taahhüt ettiği bütün yerleri verdi ve meydana gelen olaylardan sonra Karin ve Basean Bölgesi 979 yılından itibaren Ġberia Küropalatesi Davit‟in hâkimiyetine geçti.238

233 Catherine Holmes, Basil II and The Governance of Empire ( 976-1025), Oxford 2005, s.16 234 Makedonyalılar Sülalesi hakkında geniĢ bilgi için bkz., A.A. Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, s.379-382; Romilly Jenkins, Byzantium The Imperial Centuries A.D.610-1071, s.183-197 235 A.A. Vasiliev, Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, s.392-393 and s.405 236 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.36; Catherine Holmes, Basil II and The Governance of Empire ( 976-1025), s.341-342 237 Bu dönem kaynaklarında Pasinler Bölgesine; Basean, Besean, Basen, Baséan, Pasen ve Basian gibi farklı isimler verilmiĢtir. Bkz., Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.6; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.4-.5; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s.374; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.4-46 238 Catherine Holmes, Basil II and The Governance of Empire (976-1025), s.319-320; Ernst Honigmannn, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.149-150; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.291-292 64

Bundan anlaĢıldığı gibi Basean Bölgesi uzun zamandır Bizans‟ın hâkimiyetindeydi. Constantine Porphyrogenitus‟a göre Basean‟da daha önceleri Ġberia ile hududu Aras Nehri teĢkil etmekteydi.239 Yapılan ittifakın ardından Davit ile Ġmparator II. Basileios arasındaki iliĢki bozulmaya yüz tutmuĢtu. Bu sırada Bardas Phokas kendisini Ġmparator ilan ettirdi (12 Eylül 987). Ardından oğlunu Davit‟e elçi olarak gönderdi ve ondan Trabzon‟dan Vanand‟a doğru ilerleyen Magistros Taronites‟e karĢı yardım istedi. Bu yardım talebine karĢılık olarak Davit, Ġki oğlunu ve yaklaĢık 1000 kiĢilik bir kuvveti Bardas Phokas‟a gönderdi. Bu müttefikl güçler Taronites‟i yenerek bozguna uğrattılar ardından Gürcü kuvvetleri kendi ülkelerine döndüler. Ġmparator II. Basileios, Phokas‟ın ölümünden sonra Davit üzerine Al-Cakrus‟u gönderdi. Davit itaatini ilan ederek ölümünden sonra bütün devletini ve asillerden müteĢekkil ordusunu Ġmparator‟a miras bırakmak gibi ağır basan bir taahütte bulunmasının ardından affedildi.240 Davit‟in 31 Mart 1000‟de zehirlenme yoluyla ölümünden sonra Ġmparator II. Basileios, kendisine ilhak eden mirası almak istedi.241 Bu amaç doğrultusunda bulunduğu Tarsus‟tan harekâtla Malatya yoluyla Erzincan‟a geldi ve kendisine bağlılık yemini etmek için gelen Meyyâfârikin‟in Müslüman beyi Muhahhid ad-Davla Abû Mansur Sa„id‟i kabul etti, ardından Aras Irmağının kenarında, kayalıklar arasında bulunan dağlık Havçiç‟e girdi.242 Ġmparator, Havçiç‟de konaklarken Gürcü Kronik‟ine göre Davit, memleketini mecburen Bizans Ġmparatoruna vadetmeden önce yeğeni Gurgen‟in oğlu Abhazia Kralı III. Bagarat‟ı kendisine varis tayin etmiĢti.243 Ġmparator II. Basileios, Havçiç‟de Bagarat‟a bir takım arazileri tevcih etti, kendisini Küropolateslik unvanı ile Ģereflendirdi ve babası Gurgen‟e ise sadece Magistros yaptı.244 Gurgen, oğluna böyle parlak bir

239 Ernst Honigmannn, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.150 240 Catherine Holmes, Basil II and The Governance of Empire ( 976-1025), s.320-321 241 Taikli Davit‟in ölümü hakkında bkz., Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi, s.39-40; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.519 242 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.520-521; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.155-156 243 Taik Kralı Davit‟in oğlunun olmayıĢı ve kardeĢi Gurgen‟in oğlu Bagarat‟ın varis tayin edilmesi hakkında bkz., Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.257-258 244 Bizansın, Ermenilere verdiği Ünvanlar hakkında bkz., Mehlika Aktok KaĢgarlı, Anadolu‟da Ermenilerin YerleĢim Yerleri-Büyük Ermenistan- Bizans‟ın Ermeniler Verdiği Unvan Ve Payeler- Küropolates, Konsül, Prokonsül, Patris, Kont Gibi Titrler, Armeno- Grek Bazıları, s.1087-1095 65

unvan verilmesine ve Taik üzerindeki miras haklarının büyük bir bölümünden feragat etmiĢ gibi görünmesine çok kızdı.245 Bu esnada Ġmparator, Havçiç‟den ayrılarak Hart Nahiyesi‟ne geçti. Oradan Davit‟in miras olarak bıraktığı araziler arasında bulunan Malazgirt‟e girdi ve burayı Ġmparatorluğa ilhak ettirdi. Ardından yoluna devam ederek VağarĢagerd (EleĢkirt)‟e ulaĢtı ve buradan Taik‟i ilhak etmek üzere hareket etti ve Ukhtik‟e () girdi. Bütün kartal yuvası kalelerini zaptetti ve kendi yandaĢlarını kalelere yerleĢtirdi. 1001 yılın Ġlkbaharında Karin, Khağdoyariç yolu ile Ġmparatorluk merkezi olan Constantinopolis‟e döndü ve Ġmparatorun yapmıĢ olduğu doğu seferi sonucunda Davit‟in bütün mirası olan Taik, Karin, Basean Bölgesi ve Abahunik veya Malazgirt diyarları fiilen Bizans Ġmparatorluğuna bağlanmıĢ oldu. II. Basileios, sahip olduğu bu yeni toprakların her yerine valiler, Ģato derebeyleri, Grek yüksek görevlileri gibi güvenebileceği kendi adamlarını atadı.246 Gürcü Devleti‟nin 979 yılından önce Bizans Ġmparatorluğu ile güney hududunu muhtemelen Karin‟in kuzeyindeki Dumlu Dağı ve doğuya doğru ilerleyen ve Basean‟ın kuzeyinden devam eden dağ silsilesinin etekleri oluĢturuyordu. 247 Bu sırada II. Basileios‟un ziyaretinden hiç de hoĢnut olmayan Gürcü Kral Gurgen, eyaletine geri döner dönmez Ġmparatorlukla bağlarını kopardı ve 1001/1002 yılında Taik‟e girerek istila etti ve açık kasabaları ele geçirdi. Fakat müstahkem Ukhtik‟i alamayarak birkaç hisarda aynı akıbeti yaĢadı ve beklemek için Namrvan (Narman) vadisine yerleĢti.248 Meydana gelen olayları duyan Ġmparator II. Basileios, Koniklion Eyaleti Beyini, Gürcü Kralın üzerine gönderdi. Eyalet Beyi, Basean‟da ordugâhını kurdu ve bölgede Gürcü Kralı ile yaptığı savaĢı kazandı ve 1001 yılının kıĢına kadar Basean‟da kaldı.249 Basean‟da meydana gelen savaĢı kazanan Koniklion, Gürcü Kralı Gurgen‟e bir anlaĢma önerdi ve bu görüĢme Basean‟da, Kaputru Kalesi‟nin kuzeydoğusunda, 7 km. uzaklıkta bulundan ve Sedir ağaçları ile kaplı olan Mecobk (Medzopk) Dağı

245 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.6; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.4-.5; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.259 246 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.523 247 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğru Sınırı, s.156 248 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.7-8; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.6 249 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, 298 66

eteklerindeki Surp Astuacacin (Surp Asdvadzadzin-Tanrıların Kutsal Anası-) isimli köyde yapıldı. Gürcü Kralı Gurgen, onun bütün arzularını yerine getireceğini söz vererek ve Taik üzerindeki hak iddialarından vazgeçerek Magistor Koniklion ile yeni bir sulh yaptı. Ve yapılan bu sulh sonucunda iki taraf Taik‟i bölüĢtü, kuzeyi Gürcü Kralı Gurgen‟e bırakıldı, Basean ve Karin Ovaları ile güney komĢuları Bizanslıların elinde kaldı. Gedrenus-Scylikzea bu anlaĢmayı Ģöyle nakleder; O kendi memleketi ile yetinmeli, yabacı ülkelere akınlar yapmamalı ve küçük oğlunu rehine olarak vermeli idi.250 1008 yılında Gurgen‟in ve ondan sonra Ġberia‟ya hükmetmiĢ olan Bagarat‟ın 1014 yılında ölümünden sonra yerine geçen oğlu Aphazia ve K‟art‟li Kral Giorgi ( 1014-1027),251 eskiden beri süre gelen iddiaları tekrardan günyüzüne çıkartmıĢtır. Ġmparator II. Basileios ise Giorgi‟nin babası Bagarat‟ı tahta çıkardığı zaman ona Küropolates unvanı ile birlikte ikta ettiği yerleri geri istemiĢ; ancak Giorgi bu istekleri reddetmiĢtir. Ġmparator bu geliĢmelerin ardından, Giorgi üzerine büyük bir ordu göndermiĢ ve Ukhtik yakınlarında yapılan savaĢta Giorgi üstün gelerek Bizans ordusunu geri püskürtmüĢtü. Ġmparator, Bulgar SavaĢları ile meĢgulken252 Giorgi, Mısır Halifesi El-Hakim ve Ani Kralı Yovannes-Smbat253 ile bir ittifak kurarak Ġmparatorun sınır bölgesi olan Taik ve Basean‟ı zapt etti.254 Bulgarların itaatleri sağlandıktan sonra, Giorgi‟nin hâkimiyetinin yedinci senesi olan 1021 yılında, bizzat Ġmparator bütün Bizans Ordusu ve birçok yabancı askerle doğuda göründü.255 Ġlk önce Suriye hudutlarına doğru harekât etmiĢ ancak Mısır Halifesi‟nin ortalarda olmadığı görmesi üzerine Ġmparator, Malazgirt ve Karin‟e doğru yolunu çevirdi; Çünkü Giorgi, Ġmparatora bir elçi göndererek „„Ġmparator‟un Ekeleaca veya Karin‟e vasıl olur olmaz yanında geleceğini vaat etmiĢti‟‟. Ġmparator onu her gittiği yerde bekledi; fakat Gürcü Kralı Giorgi‟nin çevresi onu gitmekten her defasında vazgeçirdi.256

250 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.447; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.523; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğru Sınırı, s.159 251 Ġbrahim Tellioğlu, XI-XIII. Yüzyıllarda Türk-Gürcü ĠliĢkileri, s.27 252 Ġmparator Basileios‟un Balkan Seferleri ve Bulgar SavaĢları için bkz., Catherine Holmes, Basil II and The Governance of Empire (976-1025), s.394-428 253 Ani Kralı Yovannes-Smbat hakkında bkz., Fahrettin Kırzıoğlu, Ani ġehri Tarihi (1018-1236), Ankara 1982, s.7-8 254 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.160 255 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.267 256 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.535, 67

Tarihçi Aristakes bu sefer hakkında ayrıntılı bilgi vermiĢtir: „„470 (1021-1022) yılında Kral, büyük bir ordu ile doğu‟ya geldi. Karin Ovası‟nda karargâh kurdu. Gürcülerin baĢındaki Georgi‟ye elçi gönderip, gelip kendisine boyu eğmesini istedi. Varharskarir Ģehrinde oturan Gürcistan uyruklu Piskopos, kralın yanına gelip ne zaman Ekepheac‟e veya Karin‟e gelirsen gel, Giorgi senden önce gelecektir diye taahhütte bulundu. Ve Basil ona inanıp, Giorgi‟nin geliĢini bekledi.‟‟257 Ġmparator, daha 1018 (467) yılında bu bölgeye Nikomit Hükümdarı denilen birisini göndermiĢ ve bu Ģahıs bölgede bir ordu toplayarak, Transkafkasya‟yı yeniden fethinin baĢlangıç noktası olan Theodosiopolis‟i tekrardan inĢa ettirmiĢti.258 Giorgi verdiği sözü tutmayıp Ġmparatorun karĢısına çıkmayınca II. Basileios, bir süre sabredip bekledikten sonra hasmının uzlaĢmayacağını görüp bulunduğu yerden hareket ederek Basean‟a girdi. Bu sırada Kral Giorgi‟de çok sayıda asker bulunan bir ordunun baĢında olduğu halde savaĢmak üzere yürüdü ve iki ordu hiç savaĢmadan uzun süre Basean‟da karargâh kurmuĢ vaziyette beklediler, Kral Giorgi, Basean‟dan ayrılarak Ukhtik Ģehri yakınlarına çekildi, ordusuna Ģehir halkına fazla zarar vermeden bütün zenginliklerini almalarını emretti ve bu bölgeyi yakıp yıkıp yağmaladı.259 Buna çok sinirlenen Ġmparator II. Basileios, Basean ahalisine dehĢet salarak Okomi260 kasabasını ve civar köyleri tahrip etti, silah, yangın ve kölelik yoluyla harap edilmesini emretti ardından Basean nüfusunu ve bu köylerdeki ahalisini Haltik (Khaldia) Thema‟sına sürdü.261 Ġmparator, ardından Basean‟ı boydan boya geçerek Vanand‟da bulunan ve

257 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.11; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastiverte‟i‟s History, s.10 258 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.11; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.10; Catherine Holmes, Basil II And Governance of Empire ( 976-1025), s. 321-322 259 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.267; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.536 260 Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.235-243; Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.363; Ernst Honigmannn, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.212 261 Thema kelimesi kolordu manasına gelmekte olup, sonradan bu yeni askeri bölgelere ad olarak kullanılmıĢtır kı bu husus yeni düzenin doğumuna aydınlatıcı bir ıĢık tutar. Bu müesse, askeri birliklerin (Thema‟ların) Anadolu‟daki bölgelere iskân edilmesi suretiyle meydana gelmiĢtir ve iĢte bunun için dirki birliklerin yerleĢtirildiği bölgeler de thema olarak zikredilmiĢtir. Nitekim bunlar sadece idari birlikler değil aynı zamanda askeri birliklerin iskân bölgeleridir. Bkz., Georg Ostrogorsky, Bizans Devletinin 68

Basean‟a komĢu Zivin-Karaurgan-Bardız gibi Soğanlı-Allahuekber Dağları‟nın batısında bulunan P‟orak (Dereler)262 Bölgesi‟ne girdi.263 Ġmparator, Kral Giorgi‟yi takip ederken Çıldır Gölü kenarında Ġmparator‟un ordusunun öncüleri ile Gürcü birliklerinin artçı kuvvetleri arasında sonucu belli olmayan bir savaĢ meydana geldi.264 Kral Giorgi, Aphazia‟nın müstahkem kalelerine çekildi ve meydanı Ġmparator‟a terk etti. Bunun üzerine Ġmparator, oniki idari bölgeyi tahrip etti.265 Bundan sonra Kralı, Kola‟ya (Göle) kadar takip etti ve ġirimni Köyü‟nde266 meydana gelen savaĢta Gürcü birlikleri büyük bir yenilgi aldılar ve Ġmparator burada oyalanmayarak Ardahan‟a kadar ilerleyerek bu bölgeyi ele geçirdi ve iki ordu arasındaki aralıksız takip ve kovalama Ġmparatorun, Cavahet ve Ardahan‟a tekrar geri dönene kadar devam etti. Ardından Ġmparator, savaĢa ertesi yıl devam etmeye karar verdi ve kıĢı geçirmek üzere Haldik Thema‟sına (Trabzon) gitti.267 Bundan sonra iki kral arasında sulh ve dostluk için elçiler gidip geldiler.268 Karin ve Basean Bölgeleri‟nde bunlar olurken, Urfalı Mateos‟a göre Ermeni takviminin 476 (17 Mart 1018-16 Mart 1019) baĢlangıcında haça tapınan bütün Hristiyan halk Allah‟ın hiddetine maruz kaldı. Doğudan gelen, acayip Ģekilli, yaylı ve kadın gibi uzun saçları bulunan Türkler, Vaspuragan‟a (Van) girdi. Bunu haber alan Vaspuragan Kralı Senekerim, Türklerin üzerine büyük oğlu Davit‟i gönderdi ancak hiç bu tarzda ok ve yaylı birlikle karĢılaĢmadıkları için meydana gelen savaĢta yenilmek üzere iken Vasburganlı komutanlardan olan ġapuh‟un telkinleri ile Ostan Ģehrine kadar geri çekildiler ve orada Kral Senekerim‟e meydana gelen olayları anlattılar.269

Tarihi, s.89-90; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.50-51; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.536 262 P‟orak Bölgesi hakkına bkz; Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s. 478, 263 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.12; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.11 264 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınır, s.161; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.268; Fahrettin Kırzıoğlu, Ani ġehri Tarihi, s.3-4 265 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.161; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.536 266 ġirimni Köyü hakkında bkz., Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s. 459 267 Müverrih Vardan, Türk Fütuhatı Tarihi, (889-1269), Çvr. Hrand D. Andreasyan, Ġ.Ü.E.F. Tarih Semineri Dergisi, c.I, Sayı:2, Ġstanbul 1937, s.168; Catherine Holmes, Basil II And Governance of Empire (976-1025), s. 321-322 268 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.268 269 Meydana gelen savaĢ hakkında geniĢ bilgi için bkz., Smbat Sparapet‟s Chronicle, Çvr. Robert Bedrosian, Long Branch, New Jersey 2005, s.12; Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi, s.48-49 69

KomĢu Azerbaycan‟dan Türklerin ve doğudan Müslümanların akınları sonucunda zor günler yaĢayan Vasburagan‟a, bir de Ġmparatorun istilacı politikası eklenince, büyük bir çıkmaza giren Kral Senekerim, meydana gelen olaylar karĢısında çok kederlendi, eski kitaplardan bir sonuca vardı ve bütün bu olumsuzluklardan kurtulmak için Trabzon‟da bulunan Ġmparator II. Basileios‟a 1021 yılının son günlerinde büyük oğlu Davit ile birlikte Piskopos YeğiĢ‟i elçi olarak gönderip, ülkesini alarak kendisine Sivas Bölgesi‟nde rahat yerlerden malikâne olarak arazilerin verilmesini istedi. Ġmparator bu isteği sevinerek kabul etti ve Senekerim‟e bütün ülke varlığının tek tek yazılı olan bir senedi imzalattı ve Kral Senekerim bölgeyi terk ederek Ġmparatorun kendisine verdiği Sivas-Arapkir arasındaki bir bölgeye yerleĢti.270 Ani Kralı Hovannes-Sımbat, Gürcü Kralı Giorgi‟nin, Taik Bölgesi yüzünden Bizanslılar ile karĢı karĢıya gelmesinde Giorgi‟yi kıĢkırtmıĢ ve onu askeri yönden de desteklemiĢti.271 ĠĢte bu olayda önemli bir rol oynamasından dolayı Ġmparator II. Basileios‟un bir gün kendi üzerine geleceğinden ayrıca yine Ġmparatorun, Basean Ovası‟nda, Okomi‟de ve Ardahan Bölgesi‟nde yaptıklarından korkarak, kendi oğlunun olmayıĢı ve kardeĢi AĢot‟un elinde maskara olduğunu düĢündüğünden, Vasburagan Kralı Senekerim‟in yaptıklarını kendine örnek alarak Trabzon‟da bulunan ve ikinci Gürcistan seferine hazırlık yapan Ġmparatora, 1022 yılın baĢında Petros Gedadarç‟i (Bedros Kedatartz) elçi olarak gönderdi ve bütün sancakları ile birlikte Ani ġehri‟nin anahtarını Ġmparatora teslim etti ve verdiklerinin karĢılığı olarak sadece Ġmparatorun Ermeni tebaasına dostluğunu istedi. Ġmparator kendisine Magistros unvanı vererek ölünceye kadar Büyük Ermenistan Kralı olarak tanıyacağına söz verdi. Vaspuragan gibi Ani Bölgesi‟ni de hiçbir zorluk yaĢamadan ele geçiren Ġmparator buna çok sevindi. Ġmparator, Trabzon‟da kaldığı süre içerisinde, ordusuyla elde ettiğinden daha fazla baĢarı kazandı.272

270 Smbat Sparapet‟s Chronicle, s.12; Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.49-50; Müverrih Vardan, Türk Fütuhatı Tarihi, s.166-167 271 Ernst Honigmann, Bizasn Devletinin Doğu Sınırı, s.160 272 Müverrih Vardan, Türh Fütuhatı Tarihi, s.168; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.303; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.537-544; Ernst Honigmann, Bizans Devletin Doğu Sınır, s.166; Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, s.75-76 70

II. Basileios, 1022 baharında ikici Gürcistan seferine çıktı ve bu defa ki amacı ise Aphazia‟ya denizden saldırmaktı ve bu amaç doğrultusunda Trabzon limanında bir filo kurdurdu.273 Bu sırada Bizans ülkesinde büyük bir isyan çıktı ve II. Basileios‟un ordusunda general olan asi Phokas‟ın oğlu Tsarviz ile anlaĢan Xiphen274 kendisini Ġmparator ilan etti.275 II. Basileios ile Giorgi arasında devam eden barıĢ çalıĢmaları sırasında Giorgi, önceden de yaptığı gibi Taik‟de iĢgal ettiği arazinin iadesini ve Ġmparator‟un diğer arzularını yerine getirmeyi vadediyordu. Ancak bir taraftan Ġmparatorla barıĢ çalıĢmaları yaparken bir taraftan da asi General Phokas‟ın oğlu Tsarviz (Nikephoros Phokas) ve Xiphen ile Armenia Kralı Yoannes Sımbat, AĢot III. ve Vaspuragan Kralı Senekerim‟in oğlu Davit ile ittifak kurdu. Bu ittifakın sonucunda ise kendisine Taik‟li Davit‟in bütün mirasına ve Khağdoyariç‟e kadar olan Theodosioplis bölgesine sahip olma taahütleri verildi.276 Bu tehlikeli ittifakı haber aldığında Ġmparator çoktan Taik seferine çıkmıĢ ve Basean‟da karargâh kurmuĢtu. Ġmparator bu toprakları ve kaleleri kendisine teslim edilmesini Kral Giorgi‟den talep ediyor ve akabinde barıĢ yapacağını söylüyordu. Durumun önemini anlayan Ġmparator, Basean ile Theodosiopolis arasında Aras Nehri‟nin güneyinde kayalık dik yamaçlarda tahkim edilmiĢ ve Constantine Porphyrogenitus‟unda Mastaton‟a tekabül eden Mazdat Kalesi‟ne çekildi. Aristakes‟in aktardığı bilgiye göre Basileios ile Tsarviz arasında yapılan ilk savaĢ Basean‟da bulunan Mazdat Kalesi‟nde meydana gelmiĢtir. 277 Bu zor durumdan kurtulmayı düĢünen Ġmparatorun imdadına düĢmanlarının bölünmesi yetiĢti. Bizanslı tarihçi Cedreson‟a göre Nikephoros (Tsarviz), kendisine ihanet eden subaylar ortasında Ksiphian tarafından öldürüldü.278 Aristakes ise onun

273 Ernst Honigmann, Bizans Devletin Doğu Sınır, s.162 274 Tsarviz veya Dvrhaviz, Ermeni müelliflerinin 989 yılında Basileios‟a karĢı isyan eden ve bu isyan sonucu çıkan savaĢta ölen Bardas Phookas‟ın oğlu Nikephoros Phokas‟a verdikler isimdir, Xiphen, Bizans müelliflerindeki Basileios‟un Bulgarlara karĢı yaptığı harplerde dikkat çeken Xiphien dir. Bkz., Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.268 d.not-382; Catherine Holmes, Basil II and Governance of Empire ( 967-1025), s.316-319 275 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.268-269 276 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.545 277 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.17-18; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.17; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınır, s.163; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.546, 278 Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s.305 71

daha önce Vasburgan Kralı olan ancak bütün ülkesini bir anlaĢmayla Ġmparator‟a devreden Senekerim tarafından öldürüldüğünü ve kafasını kesilerek Ġmparatora gönderildiğini söyler.279 Urfalı Meteos‟dan aktaran Marie F. Brosset ise Senekerim‟in büyük oğlu Davit‟in Nikephoros ile yaptığı bir kavga sonrası adamları tarafından öldürüldüğünü söylemektedir. Nikephoros‟un ölümden sonra bir nebze de olsa rahatlayan Ġmparator geliĢmeleri yakından takip etmekteydi. Diğer bir asi Xiphen‟e gelince, öldürülen Nikephoros‟un yandaĢları tarafından yakalanarak Ġmparatora gönderildi, kendisi bir adaya sürgüne gönderilirken, taraftarları Theodosipolis yakılarında ki Khağdoyariç Kalesi‟nin önünde idam edildiler.280 Ernst Honigmann eserinde Yahya B. Said‟den aktarımı ile bu konudan bahsederken, Ġmparatora karĢı meydana gelen isyanın ruhunu Vezir R-Fazrs oluĢturduğunu beyan eder. Çünkü damadı Andronike ile birlikte Gürcü Kralı Giorgi‟ye, Taik Kralı olarak Khağdoyariç‟e kadar eskiden sahip olduğu bütün araziyi vadetmiĢlerdi. Ancak isyanın sona ermesinden hemen sonra isimleri geçenlerin ikisi de bir süvari birliği tarafından yakalanıp Khağdoyariçe‟de idam edildiler 281 Ġsyanın sona ermesi ile derin bir nefes alan Ġmparator bulunduğu Mazdat Kalesi‟nden çıkarak Basean Ovası‟nı boydan boya geçip ovanın doğu tarafındaki Aras Nehri‟nin kenarında, ġarküli Dağı‟nın eteğindeki Delibaba Köyü‟nün kuzeyinde bulunan Salkora‟ya girdi.282 Ardından bulunduğu mevkiye karargâhını kurdu ve ordusun etrafına barikat vazifesi görmesi için büyük hendekler kazdırdı ve tekrardan asıl uğraĢı olan Gürcü meselesine yöneldi. Ġmparator, Salkora‟da beyhude olarak Giorgi‟yi bekledi ve hemen Krala bir ültimatom göndererek Taik‟li Davit‟in mirasından ve bilhassa haksız olarak iĢgal ettiğini üç kaleden vazgeçmesini istedi. Ernst Honigmann eserinde bahis konusu yerlerin muhtemelen Gürcü dilinde (Samic‟ihe) üç kale manasına gelen Samc‟he arazisi olduğunu söyler.283

279 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recit Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.18-19; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.18-19 280 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.268-269 281 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınır, s.163; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s. 20-21 282 Salkora (Salkhora) için bkz., Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s. 362-363, 283 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.20-21; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.20; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.164 72

Gönderilen ültimatomlara boyun eğmediğinden dolayı Ġmparator bir kez daha müzakere yolunu tercih etti ve Gürcü Kralına elçi olarak VağarĢabad Piskoposu Zaharya‟yı gönderdi. Ancak Gürcü Kralını ikna edemeyen ve görevinde baĢarısız olan Piskopos, Ġmparator‟un karargâhının bulunduğu Salkora‟ya geri döndü ve Ġmparator‟a karĢı, Gürcü Kralı‟nın ordusunu övmek gibi bir hata yapması üzerine Ġstanbul‟a sürgüne gönderildi.284 Öte taraftan, Kral Giorgi, Ġmparatorun karĢısında iki farklı strateji yürütüyordu, Ġmparator‟un Basean‟a girdiği haberini alınca Kral Giorgi, Eristav Zviad isimli bir komutanın baĢında olduğu bir kuvveti memleketini kontrol etmek ve barıĢ müzakerelerini yürütmek üzere ileri göndermiĢti. Zviad, kıĢlamak bahanesiyle Basean‟a girdi ve Basean‟ın kuzey bölgesini iĢgal etti. Bu sıra Kral ise kalabalık bir ordu ile Zviad‟ı takip etti. Kralın planı Ģu idi: „„Ġmparator eğer barıĢ istiyorsa yapsın, eğer savaĢmak istiyorsa hazırlıklarımızı görelim.‟‟ Ancak kralın ordusunda görevli olan Aznavurlar barıĢa taraftar değildiler, savaĢ için krala salık verip barıĢ akdedilmesine engel oluyorlardı. 285 Gürcü Kralının barıĢa taraftar olmadığını ve yapılan bütün barıĢ müzakerelerinin sonuçsuz kalması üzerine Salkora‟dan ayrılan Ġmparator, Gürcü Kralı takiple ġeğya‟ya doğru ilerledi, bu sırada Gürcü Kralının barıĢ elçisi olarak bir Gürcü Piskopos, Ġmparatorun karĢısına çıktı; ancak bu sırada Gürcü süvari birliği Ġmparatorun karargâhına saldırdı ve meydana gelen savaĢta Gürcüler büyük bir hezimet yaĢadılar. Bu ağır yenilgi sonunda Gürcü Kral, Ġmparatorun bütün istekleri doğrultusunda barıĢı kabul etmek zorunda kaldı ve iki taraf arasında bir barıĢ aktı imzalandı. Yapılan anlaĢma sonucunda önceleri Davit‟in elinde bulunan Basean, Taik, Cavahet ve ġavsat arazileri ile birlikte takriben 14 kale Bizans‟a bırakıldı.286 Ve yapılan anlaĢma sonucunda Basean bir müddet daha Bizasnlıların hâkimiyetinde kaldı. II. Basileios, 15 Aralık 1025 yılında yetmiĢ yaĢında öldüğünde,287 Bizans Ġmparatorluğu doğuda; Theodosiopolis yöresine, Basean, Daron‟a, Abahunike‟e (Manazgert-Malazgirt) ve Vasburagan‟a sahipti.288

284 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.21-22; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.22-23 285 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.547; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.269 286 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.164-165 287 Smbat Sparapet‟s Chronicle, s.14 288 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.549 73

V. BÖLÜM

5. PASĠNLER‟DE TÜRK HÂKĠMĠYETĠ 5.1. Selçuklular Dönemi Pasinler 5.1.1. Selçukluların Bölgeye GeliĢi ve Kaputru SavaĢı Selçuklular,289 23 Mayıs 1040‟da Gaznelilere karĢı kazandıkları ünlü Dandanakan Meydan SavaĢı‟ndan290 sonra Horasan‟da bağımsız bir devlet kurdular.291 Türk ve Dünya tarihi bakımdan çok büyük ve önemli sonuçlar doğuran bu zaferden sonra Selçuklular, Merv kentinde topladıkları büyük kurultay‟da, Türklerin çok eski devirlerden beri sahip oldukları Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi uyarınca gerek doğu, gerekse batıda büyük fetihlere giriĢmeyi kararlaĢtırdılar. Ġlk Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey‟in (1037-1063)292 önderliğinde, batı yönünde yapılan fetihler, dünya, özellikle Orta-Doğu tarihi bakımından büyük önem kazanmıĢtır.293 Sultan Tuğrul‟un 1043 yılından itibaren Anadolu seferlerine baĢladığı, Bizans Ġmparatoru II. Basileios‟un Ġmparatorluğu döneminde doğu sınırını güvence altına alma ve Müslüman memleketlerini ele geçirme siyasetinin bir parçası olan bu bölgedeki küçük Ermeni ve Gürcü vasal krallıklarını doğrudan merkeze bağlaması ve Ermeni nüfusunu Orta-Anadolu‟ya tehcir etmesiyle artık bu bölgede Ermeni ve Gürcü Devleti mevcut değildi. Ancak birkaç Gürcü ve Ermeni General, Bizans ordusunda görev almaktaydı. Anadolu‟ya Selçuklu akınları baĢladığı sırada Bizans tahtında bulunan Konstantinos Monomakhos (1042-1055)294 Ermeni halkına çok ağır vergiler yükleyerek

289 Selçuklu ismi için bkz., Laszlo Rasonyi, Selçuklu Adının MenĢeine Dair, TTK. Yay., Belleten c.III, Ankara 1939. s.376-384 290 Gazneliler ve Dandanakan SavaĢı hakkında beniĢ bilgi için bkz., Sadruddin Ebu‟l Hasan Ali NaĢar Ġbn Ali El Hüseyini, Ahbârü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, Çvr. Necati Lügal, TTK. Yay., Ankara 1999, s.8-9; Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, TTK. Yay., Ankara 2007, s.74-76; Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devleti Tarihi, TTK. Yay., Ankara 1995, s.24-25; Mehmet A. Köymen, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu Tarihi, c.I, KuruluĢ Devri, TTK. Yay., Ankara 2000, s.336-345; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, Boğaziçi Yay., Ġstanbul 1977, s.103-105 291 Selçuklu Ġmparatorluğunun kuruluĢu hakkında geniĢ bilgi için bkz. Mehmet A. Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, TTK. Yay., Ankara 1993, s23-55; Mehmet A. Köymen, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu Tarihi, c.I, s.336-366 292 Tuğrul Bey hakkında geniĢ bilgi için bkz., Mehmet A. Köymen, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu Tarihi, c.II, Tuğrul Bey ve Zamanı, Ankara 1992 293 Ali Sevim, Anadolu Fatihi, KutalmıĢoğlu SüleymanĢah, TTK. Yay., Ankara 1990, s.1; Mehmet A. Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s.57 294 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.302; Mikhail Psellos‟un Khronographıa‟sı, Çvr. IĢın Demirkent, TTK. Yay., Ankara 1992, s.94 74

birçok Ermeni ileri gelenlerini de Anadolu içlerine sürmüĢtür. Daha sonra tahta çıkan güçsüz Ġmparatorlar zamanında amaçlanan hedefe ulaĢılamamıĢ ve bölgedeki bu siyasi durum Selçukluların fetihlerini de kolaylaĢtırmıĢtır.295 Sultan Tuğrul, devletinin baĢkentini NiĢabur‟dan Rey Ģehrine naklettikten sonra Selçuklu Emirlerini batı yönündeki memleketlerin fethiyle görevlendirdi. Bu hedef doğrultusunda Ġbrahim Yınal, fetihlerini birkaç yıl içerisinde Hemedan ve Ġsfahan Bölgesi‟nden Dicle Irmağı kıyılarına değin geniĢletti. KutalmıĢ ise Aras Irmağı‟nı geçip Ermeni ve Gürcü memleketlerine girmeyi baĢardı. Hasan ve Yakuti, Hazar kıyılarıyla Azerbaycan‟ı fetihle meĢgul oluyorlardı.296 1044 yılında, yeni gelen göçler ile çoğalan Türkmenler büyük bir kütle halinde Doğu Anadolu‟ya girdiler. Daha sonra batıya doğru hareket halindeki Türkler, Aras Nehri kenarını takip edip Vaspuragan‟dan geçerek Basean‟da göründüler ve ovada Murts Suyu ile Aras Nehri‟nin birleĢtiği bölgede kurulu bulunan ValarĢavan‟a 297 kadar ilerlediler ve 24 kaleyi silahla, yangınla ve ahaliyi köle haline getirmek suretiyle baĢtan aĢağıya tahrip ettiler. Amaçları ise Karin‟e kadar ilerlemekti.298 Tarihçi Aristakes bu olayları Ģöyle nakleder: „„Çok sayıda insan Türkistan‟ın ötesinden harekâta geçtiler. Atları, kartallar gibi hızlıydı, toynakları kaya gibi sertti, yayları gergin, okları sivriydi, ayakkabılarının bağları asla çözülmüyordu (Her zaman hareket halindeydiler). Vaspuragan bölgesine vardılar, doymak bilmeyen aç kurtlar gibi Hristiyanların üzerine saldırdılar ve bütün yiyeceklerini yağmaladılar. Basen bölgesine ve VagharĢavan adıyla bilinen büyük yerleĢim yerine gelir gelmez 24 yerleĢim yerini tahrip edip, yağmaladılar. Her yeri ateĢe verip, çok sayıda tutsak aldılar. Aslanlar gibi hızlı ve güçlüydüler. Aynı Ģeyleri yapmak için Karin Ģehrine gitmek istiyorlardı. 299

295 Ali Sevim, Genel Çizgileriyle Selçuklu-Ermeni ĠliĢkileri, TTK. Yay., Ankara 2002, s.6-7 296 Ali Sevim, Ünlü Selçuklu Komutanları, AfĢin, Atsız, Artuk ve Aksungur, TTK. Yay., Anakara 1990, s.3 297 ValarĢavan için bkz., Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, s.210; Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.469 298 Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.120 299 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.57-58; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.64-65 75

Bu Oğuzlar‟dan bir kısmı Buğa‟nın liderliğinde 10 bin kiĢilik bir kuvvetle Diyarbakır taraflarına yöneldi. Diğer bir kol ise GöktaĢ, Mansur ve Oğuz-Oğlu kumandasında Musul ve havalisini istila ettiler.300 Geri dönüĢleri esnasında Arap Mü‟tamid-ed Devle b. Mukallad301 tarafından Sincar yanında bozguna uğratılmıĢ olan Oğuzlar 1045-1046 yılında Palin302 ve Tulhum303 üzerinden ErciĢ‟e varmıĢ ve Vaspuragan Katepanosu Stephan‟a birçok hediyeler göndererek kendilerine yol vermesini ve arazisinden geçiĢ müsadesini rica etmiĢlerdi. Fakat Stephan, böbürlenerek buna mani olamaya çalıĢtı ve Türklere hücum etti. Ancak Oğuzlar tarafından mağlup edildi ve esir alınarak Her‟e götürüldü ve burada öldürüldü. Bazı kaynaklara göre ise bölgenin güçlü emirlerine satıldı. 304 Ġmparator Konstantinos, Oğuz akınlarına karĢı harekâta geçti ve 1045 yılının son baharında Gürcü Prensi Liparit kumandansında gönderdiği bir ordu ġeddadilerden Abdullah b. Abu‟l Asvar‟ın merkezi Divin Ģehrine doğru ilerledi. Ancak ġihad ud- Devle KutalmıĢ, Diyarbakır ve Musul taraflarını istila eden ve babasına mensup Oğuzları da yanına alarak, emrindeki Selçuklu ordusu ile Divin surları önünde Bizanslılar ile karĢılaĢıp büyük bir yenilgiye uğrattı. Bizanslılar büyük kayıp verdiler ve Ermeni kuvvetleri kumandanı Vahram ile oğlu Griog bu kayıplar arasındaydı.305 Urfalı Mateos, yapılan savaĢı Ģu Ģekilde nakleder: „„Aynı yılın Sonbahar mevsiminde, Roma askerleri Divin üzerine yürüdüler, Muharebenin baĢlangıcı sırasında, Roma askerleri, Allah‟ın hiddetine uğrayıp Müslümanlara mağlup oldular ve firar ettiler. Hristiyan askerleri Ģiddetli bir katliama uğradılar, birçokları esir edildi. Bu Ģiddetli muharebede büyük Ermeni baĢkumandanı Vahram ve oğlu Grigor ile birlikte maktul düĢtü.‟‟306

300 M. Halil Yinanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, Ġstanbul 1944, s.39-46 301 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.176 dnt.3 302 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.293 303 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.294 304 Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi, s.84-85; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.176 305 Smbat Sparapet‟s Chronicle, s.21; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.283- dnt.45; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.121; Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s.50 306 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.82 76

Bu zaferin ardından KutalmıĢ, Aras Nehri boyunca ilerlemiĢ ve Sultan Tuğrul‟un huzuruna çıkarak kendisine; „„Bu bölgenin zengin ve Romalıların da kadın gibi korkak olduğunu bundan dolayı kolayca fethedilebileceğini‟‟ söyledi.307 KutalmıĢ ile aynı derecede Sultanın akrabalarından olduğu kaydedilen ve Musa Ġnanç Yabgu‟nun oğlu olan Hasan 20.000 kiĢi ile ilk önce EleĢkirt‟e geldi. Ardından yoluna devam ederek Basean ve Karin Ovaları‟nı istila edip, daha önceleri II. Basileios tarafından Bizans Ġmparatorluğuna bağlanan Vaspuragan Bölgesi‟ne 1048 sonbaharında girdi ve Van Gölü havzasını istilaya baĢladı. Fakat bu ġehzade, Bizanslıların Vaspuragan Valisi Bulgar asıllı Vestin (Çuhadar) unvanlı Aaron ile Ġberia ve Ani Bölgesi‟nin Valisi Katakalon Kekaumenos müttefik ordusu tarafından takip edilerek Stranga (Büyük Zap) Suyu üzerinde kurulan bir pusuya düĢürüldü ve baĢta Hasan Bey olmak üzere pek çok Türk Ģehit edildi. Firariler Hoy‟dan Sultana gönderdikleri haber ile reislerinin elim kaybını duyurdular.308 Büyük Selçuklu Beyleri‟nden biri olan Ġnanç Yabgu‟nun oğlu Hasan‟ın bir pusu sonucunda Bizanslılar tarafından öldürülmesi Sultan Tuğrul üzerinde çok büyük üzüntü yarattı. Hasan‟ın ölümünün ve yok edilen ordusunun intikamını almak isteyen Sultan, bu sırada ġehriruz (Dicle) boylarında fetihlerle meĢgul olan ve bölgeyi itaat altına almaya çalıĢan Amcası Yusuf Yınal‟ın oğlu Ġbrahim Yınal‟a Azerbaycan Valiliği‟ni tevcih ederek ve Arran (Gence) kıta‟sının bir kısmını iĢgal etmiĢ olan KutalmıĢ‟ı da onunla birleĢmeğe sevk ederek, birlikte Bizans‟a karĢı Anadolu seferine gönderdi.309 Bu sırada kalabalık Oğuz grupları 1047 yılında Türkistan‟dan NiĢapur‟a geldi. Onlar orada Büyük Selçuklu Beyleri‟nden Ġbrahim Yınal‟a yersizlikten ve yurtsuzluktan Ģikâyet ediyorlardı. Ġbrahim Yınal, Türkmenlere; ‘‘Memleketim sizin oturmanıza imkân verecek kadar geniĢ değildir. Bu sebeple doğrusu Ģudur ki Rum (Anadolu) gazasına gidiniz; Allah yolunda cihad

307 Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.121 308 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.574; Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen–Age, s.81; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s.373; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.121; Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.9 309 M.Halil Yinanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, s.46 77

yapınız ve ganimet alınız. Ben de arkanızdan gelip size yardım edeceğim‟‟ diyordu.310 Ġbrahim Yınal, hedef olarak gösterdiği topraklara doğru Oğuzları harekâta geçirdikten sonra kendiside söz verdiği gibi arkalarından büyük bir ordu ile Anadolu‟ya yöneldi, devamında 1048 yılında Basean‟a girdiler ve buradan hareketle Karin Ģehrine yöneldiler daha sonra batıda Haltik (Khaldia) (GümüĢhane-Trabzon havalisi) kazasına kadar, kuzeyde Sper, Taik ve ArĢarunik Kaleleri‟ne kadar, güneyde Taron (MuĢ), HaĢteank ve Horzean‟a kadar ilerlediler. Sonra Sünik‟e kadar girip kuzeybatıdaki ahalinin topladığı günümüzde Tercan‟ın güneyindeki Sımpat kalesini zapt ettikten sonra yönlerini Karaz‟ a çevirdiler. Tarihçi Aristakes, bu ilerleyiĢi Ģöyle nakleder: „„Ermeni takvime göre 497 (1048) yılında tutsaklığımızın ikici yılını idi. Bir kez daha, Ġran‟dan dev gibi dalgalar halinde insanlar akmaya baĢladı. Karin‟e ve geniĢ Basen (Pasin) ovasına doldular. Ülkenin dört köĢesine, batıda Xaphteac (Kağdarıç); kuzeyde Sper (Ġspir), Tayk ve Arsharunik; güneyde Xorjean (Çiçek, Siscan) (Xorjency) ormanların kadar, HaĢhtenic Bölgesi ve Toron‟a (Tarony)311 dolmuĢtular. Ondört gün dinlendikten sonra ülkenin tamamını ele geçirdiler.312 Ġki Selçuklu ġehzadesi hiç vakit kaybetmeden, birlikte harekât ederek Bizans hâkimiyeti altında bulunan bölgelere yöneldiler ve 1048 yılında Anadolu‟ya girdiler. Üzerilerine gelen ve asker sayısını mübalağa ederek 100 bine çıkardıkları Selçuklu güçlerine karĢı mukavemet edemeyeceklerini anlayan Vaspuragan Valisi Araon ve Ġberia Valisi Kekaumenos, Bizans Ġmparatoruna haber gönderip yardım istediler. Ġmparator, o esnada Gürcistan Kralı Bagarat‟ı kaçırarak onun ülkesini alan ve Bizans himayesini kabul etmiĢ olan genç Liparit‟e haber gönderip Gürcistan ve Aphazia‟nın kuvvetleri ile birlikte imparatorluğun generallerine iltihak etmesini rica etti ve aynı zamanda kendi generallerine Liparit‟i beklemeleri için emir gönderdi.313

310 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, Bahar Yayınları, c.IX. Ġstanbul, s.414-415; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Boğaziçi Yay., Ġstanbul 1996, s.18; Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı-Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar, s.61 311 Taron hakkında geniĢ bilgi için bkz., Bishop John Mamikonean's History of Taron, Venice, 1889 (Yovhannu Mamikoneni episkoposi Patmut'iwn Taronoy), Çvr. Robert Bedrosian, New York 1985 312 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.-58-59, Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.68 313 M.Halil Yınanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, s.46; Azimi Tarihi, Selçuklular Dönemiyle ilgili Bölümler, NeĢ. Ali Sevim, TTK. Yay., Ankara 2006, s.10 78

Father Michael Chamich (Mikael Çamiçyan), History Of Armenian, isimli eserinde bu ilerleyiĢi Ģöyle nakleder: Gagik‟in sürgünün üçüncü yılı esnasında, Turğul‟un askerleri iki kez kayıtsız bir Ģekilde Ermenistan içlerine girdiler. Ġlk zamanlarda Basean‟a kadar 24 yerleĢim yerini yıktıklarında sayıları 100 bin kadardı. Ġkinci defa daha kalabalık sayılarla geldiler, yakaladıkları esirleri taĢıyıp bütün sakinleri yerlerinden boĢaltarak ülkenin bu bölümün tamamını yıktıklarında orduları 200 bin kiĢiydi.314 Ġbrahim Yınal 1049 yılında büyük bir ordu ile yaklaĢınca, Kekaumenos‟un Bizans hudutları dıĢında, Müslüman topraklarında yapılan akınlara karĢılık verme ve bu topraklarda mücadele etme teklifi reddolunarak, Aaron‟un müstahkem mevkilerde savunmaya geçme yönündeki karĢıt görüĢü kabul edildi. Yapılan tartıĢmalar sonucunda Bizans ordusu Basean‟daki Ermenice: Ordoru, Ordru, Grekçe: Osourtrou-Oustru, Gürcüce: Ordro‟ya, günümüzdeki Ortuzu‟ya (Çiçekli)315 geri çekildiler ve ahaliyi komĢu müstahkem Ģehirlere topladıktan sonra dikkatlice orada karargâh kurdular.316 Bizans, üzerine gelen Selçuklulara karĢı hazırlıklarına hız verirken, Aras Nehri‟ni takip ederek ilerleyen ve birkaç kale ve müstahkem mevki fetheden Selçuklu ġehzadeleri Ġbrahim Yınal ile KutalmıĢ, yolları üzerinde Bizans ordusunu bulamayınca Basean düzlüğünden geçerek yönlerini Theodosiopolis idari bölgesinde kurulmuĢ olan Arzen (Erzen)317 denilen ve ticaretle uğraĢan ahalisinden dolayı çok zengin olan Ģehre çevirdiler.318 Arzen kalabalık ve zengin bir kasabaydı. Burada Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Türklerden tüccarlar ikamet etmekteydi. Arzen halkı çevrede bulunan sağlam surlarla çevrili Theodosiopolis Ģehri bulunmasına ve oraya davet edilmelerine rağmen

314 Father Michael Chamich, History of Armenian, From B.C. 2247 to the of Christ 1780, or 1299 of the Armenia Era, s.137-138 315 Ortuzu hakkında bkz., Enver Konukçu, II.Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.238 316 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.576; Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen–Age, s.81-82; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s. 374 317 Bizanslılar, eski Karin isimli yerde kurdukları Ģehre Theodosiopolis adını vermiĢler. Fakat Ģehir halkı, tahkimatın sanayilerinin geliĢmesini engellediğini görerek, buranın yakınında ticarete daha elveriĢli ve tamamen açık bir yer kurmayı tercih ettiler ve bu suretle çok mamur Arze veya Arzen Ģehrini kurdular. Burası yerli ve yabancı tüccarlar Ġran‟ın Hindistan‟ın ve Asya‟nın muhtelif memleketlerinin mallarını alıp satarak servet sahibi oluyorlardı. Bkz; W.Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, Çvr. Enver Ziya Karal, TTK. Yay., Ankara 2000, s.51; Speros Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia and the Process of Islamization from the Eleventh through the Fifteenth Century, London 1971, s. 17 318 M. Halil Yinanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, s.47; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.178 79

yiğitliklerine güvenerek kasabalarını canları pahasına korumaya kara verdiler. Selçukların saldırıları baĢladığında büyük bir direniĢle karĢılaĢtılar ve mücadele altı gün sürdü. ġehri kuĢatma ile alamayacağını anlayan Ġbrahim Yınal ganimet arzusundan vazgeçip Ģehri ateĢe verdi ve Ģehri baĢtanbaĢa yaktı. AteĢ ve ok atıĢlarına fazla dayanamayan halk kurtuluĢu kaçmakta buldu. Rivayete göre bu mücadele esnasında 150.000 kiĢi ölmüĢtür.319 Father Michael Chamich (Mikael Çamiçyan), History Of Armenian, isimli eserinde bu ilerleyiĢi Ģöyle nakleder: Bu Barbarlın üçüncü saldırıları, 300 bin kiĢilik nüfusu ve 800 kilisesi bulunan Arzen Ģehrini kuĢattıkları bu yıl (498) içerisinde oldu. VatandaĢlar cesurca dayandılar. Ama en sonunda düĢman malları ele geçirdi ve soğukkanlılıkla 140 bin kiĢiyi katlettiler. Geri kalanları da esir olarak götürdüler. ġehri yakarak yıktılar, bu gün bile kalıntıları görünüyor gibi. Diğer pek çok Armeni Ģehrinde aynı zalim ve gaddar tavırları sergilerdiler. Bu sırada ülkede, Ani‟de bulunan Comnenos‟un ve Vasburakan‟da ikamet eden Bulgar Aron‟un kumandası altında 60 bin Grek askeri vardı. Onlar istilacıları geri püskürtmek için bir adım bile atmadılar. Hatta fatih Ģöhretleri ile Ermeni katliamını izlemeyi tercih ettiler 320 Bu esnada bölgede siyasi yapı Ģöyleydi; Sa‟d Çukuru321 ve Elâzığ‟ın güneyi Bizans‟ın elinde, Kars Bagratlı Krallığı‟nın sınırlarından baĢlayıp ZarĢat Suyu ile Kars Çayı kavĢağına, Kars Çayı boyunca Ağaçkale, TaĢlı Tepe, Yahniler Dağı, Gökçedağ, Kars, Aladağ‟ın güneyi, Kağızman Demirkapısı, Aras Nehri‟nin sol kıyısından Sıpkaç Dağ‟ına uzanıyordu. Bu çizginin güneydoğusu ġeddadlılar‟a, güneyde Ağrı Dağı, Köse Dağı ile Doğu Beyazıt ve EleĢkirt‟ten ayrılan yerler Ani‟ye aitti. Kuzey‟de Çıldır Gökdağı ile Gürcistan, Ağlayan ve Dilican Dağları ile DaĢir Bağratlılar‟dan ayrılıyordu. Allahüekber Dağları‟ndan Kalkal (Vebeze) Dağı‟na kadar kuzeyden Topyolu Dağları ile bunun doğusundaki Ani,

319 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.578; Smbat Sparapet‟s Chronicle, s.22; Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen –Age, s.83-84; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s.374-375; Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.86; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.574 320 Father Michael Chamich, History of Armenian, From B.C. 2247 to the of Christ 1780, or 1299 of the Armenia Era, s.138 321 Sa‟d Çukuru hakkında bkz., Hasan Geyikoğlu, Sa‟d Çukuru, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1998 80

Van, Anadolu‟nun ileri karakolları olarak tahkim edilmeye baĢlanmıĢtır. Bu hazırlık gittikçe yaklaĢan Türk akıncılarına karĢı, yani Selçuklu Türklerine karĢı yapılıyordu.322 Bizanslılar Ortru‟daki (Ortuzu) siperlerle tahkim edilmiĢ ordugâhlarından ayrılmıĢ ve Basean‟a bağlı olan Arçovid idari bölgesindeki323 Kaputru Kalesine gelip konaklamıĢlardı.324 Ġki Bizanslı komutan, Katakalon ile Aaron, anlaĢamıyorlardı. Katakalon, Arzen‟ı savunan yerli halka yardıma gitmeyi isterken, Aaron saraydan gelen isteklere uyarak, Gürcü Prens Liparit‟in getireceği takviye kuvvet gelmedikçe Arzenlere destek olarak gitme fikrine muhalefet etti.325 Liparit, imparatorluk valilerinin yardıma gelmek üzere Yukarı-Kartlı‟nın bütün askerleri ile harekete geçti.326 Beklenen takviye kuvveti gelmiĢti ancak Arzen‟in yardıma gitmek için çok geç kalmıĢlardı. Stephanos Orbelyan eserinde takviye kuvveti olarak gelen kuvvetlerin sayınsı Liparit ile birlikte 700 soylu, kendi askerlerinden 16000 kiĢi ve Gürcistan Kralı IV. Badrad‟ın 1000 adamı olmasına rağmen Bizanslı komutanın ise 15000 adamı vardı.327 Ayrıca Liparit‟ten takviye kuvvet talep eden iki Bizanslı kumandana ek olarak Urfalı Mateos eserinde Pahlavuni Sülalesi‟nden Vasakın oğlu Ermeni Prensi Grigor Makitros‟un da ismini vermektedir.328 Ġbrahim Yınal ve ordusu Arzen galibiyetinden sonra Ġslam Tarihçilerine göre yüz bin esir ve on beĢ bin araba dolusu altın, gümüĢ, mücevherat ve kıymetli eĢya ile bölgeden ayrılıp Basean Ovası‟na geçtiler.329 Ġbrahim Yınal, Bizans‟ın geri kalan kuvvetlerini bulmak için ilerliyordu. Bu sırada Katakalon tarafından Ġbrahim Yınal‟a

322 SavaĢ Eğilmez, Erzurum ve Çevresinin Ortaçağ Boyunca Tarihi Coğrafyası, s.79 323 Arçovit; Arç-Ovit‟den türemiĢ olup mahalli dilde anlamı „„Ayı‟‟ dır tam manası ise Ayılar Vadisidir. Bu vahĢi hayvanın yaĢadığı vadi, Ģimdi de mevcuttu. Burası, Okomi‟nin kuzeyinde, yani baĢından akan Tımar Çayı‟nın kaynaklarında doğru uzanan dağlık-ormanlık alandır. Fahrettin Kırzıoğlu, Arçoviti Theodosiopolis‟i kuzeyindeki, Arztunu: Arzathi ile aynı yer olduğuna temas etmektedir ancak bu bahsedilen mıntıka Karin Ovası‟nda bu ismi taĢıyan geçici gölün kuzeyinde, dağ eteğinde dir fakat Urfalı Mateos Arcovit‟i Basean düzlüğündeki bölge olarak kaydetmektedir. Bkz., Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.237; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s. 178 dn.6 324 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.578, Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s. 89; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s. 375; Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen –Age, s.84-85 325 Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen–Age, s.84; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s.374; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.575 326 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.283 327 Stephanos Orbelyan, Histoire de la Siounie, Trans. Marie F. Brosset, Saint- Petersbourg 1864, s. 213 328 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.89 329 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.10 81

yapılan anlaĢma teklifi kabul görmeyince,330 sınır müdafaasının zayıf oluĢu ve Ġbrahim Yınal‟ın ganimet yüklü dönüĢünde durdurmak amacıyla önceden beri kullanılan savaĢ stratejisini tekrardan gün yüzüne çıkarmıĢtı.331 Bizans kumandanlarını, bir zamanlar Sayf ad-Davla‟ya karĢı tekrar tekrar baĢarılı olmuĢ bulunan aynı taktiğe baĢvurmaya sevk etti „„Aras Nehri boyunca yukarıya doğru veya Vaspuragan içinden batıya yönelen Türk orduları ancak ganimet yüklü olarak geri dönüĢleri esnasında Basean veya Bagrevand civarında yolları kesilirdi.‟‟332 Ġbrahim Yınal son geliĢmeleri yakından takip etmekte ve bir müsait yerde savaĢa mecbur kalacağını düĢünmekte idi. Bizans ve müttefiklerinin Kaputru Kalesi‟nin yakınında olduğunu öğrenince burada nihai savaĢa karar verdi.333 Bu sırada Bizans ordusu, Kaputru Kalesi önlerinde iken, Liparit ordusu ile birlikte ovanın güneyindeki, Liparit‟in yeğeni ve 1021 yılında Nik akınında Çağrı Bey‟le savaĢmaktan kaçan Çortunanel idaresinde Ordoru/Uortr‟da karargâh kurmuĢtu.334 Liparit‟in kumandasındaki Gürcü, Ermeni ve Rumlardan mürekkep bu ordu Ġslam kaynaklarına göre 50 bin kiĢilik Katakalon Kekaumenos kumandasında ki asıl Bizans ordusu ile birleĢerek Kastrum Okomion köyünde karargâh kurdukları sırada Türk Ordusu da buraya doğru gelmekte idi.335 Katakalon Kekaumenos, askerine savaĢ nizamı verdikten sonra Selçukluların dağınıklıklarından yararlanıp üzerlerine atılmayı ve toparlanmalarına fırsat vermeden onları bastırmak amacı ile hücuma geçilmesini düĢünüyordu. Ancak Gürcülere göre iĢ görmenin dinen yasak olan günlerden Cumartesi olması sebebi ile Gürcülerden Liparit bunu kabul etmedi ve harekâta geçmeyi reddetti. Ġbrahim Yınal‟da fırsattan istifade ile düĢmanın üzerine saldırdı. Bu esnada Katakalon Kekaumenos, Bizans ordusunun sağ kanadında; Aaron sol kanadında; Liparit ise ordunun merkez hattında yer almıĢlardı. Bu

330 Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Siyasi, TeĢkilatı ve Kültürü, TTK. Yay., Ankara 1995, s.35 331 Claude Cahen, Türklerin Anadolu‟ya Ġlk GiriĢleri, Çvr. YaĢar Yücel ve Bahaeddin Yediyıldız, TTK. Yay., Ankara 1992, s.10 332 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.177 333 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.10 334 Stephanos Orbelyan, Histoire de la Siounie, s.213 335 Speros Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia and the Process of Islamization from the Eleventh through the Fifteenth Century, s. 86 82

sırada iki büyük bölüme ayrılmıĢ olan Selçuklu ordusunun bir bölümüne Ġbrahim Yınal, öteki bölümüne ise KutalmıĢ kumanda ediyordu.336 SavaĢ, 18 Eylül 1049 tarihinde, akĢama doğru baĢladı. Yan kanatlardaki Bizanslı komutanlar, Türkler ile geceye kadar mücadele ettiler. Liparit ise yeğeni Çordvanel‟in öldürüldüğünü görünce, bütün gücüyle karĢı saldırıya geçti. Stephanos Orbelyan, Liparit‟i destansı bir Ģekilde, çarpıĢmadan önce, attan inip diz çökerek haçını çıkarırken tasvir eder: „„Bu Ģekilde güçlendikten sonra Türk aygırına bindi. Altın kalkanını geriye iterek, ince uzun, esnek bir mızrağı sol eliyle havaya kaldırarak ve geniĢ çelik pasını sağ elinde tutarak, bu arada demirci çekicine benzeyen korkutucu topuzun kalçasından sarkarken, savaĢanların saflarını kat etti ve muhteĢem bir edayla bir yandan öbür yana koĢtu, altın zırhı ve miğferi güneĢ biri parlıyordu. Aslan gibi kükreyerek, bağıra çağıra düĢmanları göğüs göğse çarpıĢmaya kıĢkırtıyordu: „„Ben Abhazyalı Liparit‟ im gelin cesur savaĢçılar, gelin de boy ölçüĢelim‟‟ 337 Galeyana gelerek kendisini Selçuklu askerlerinin ortasına atan Liparit‟in etrafı Türkler tarafından sarıldı ve atının bilekleri kesildi.338 Ancak hem Urfalı Mateos‟a göre hem de Orbelyan‟a göre Liparit‟in atının ayaklarını kılıç darbeleri ile bileklerinden kesenler, efendilerine ihanet eden veya otoritesini kıskanan Gürcülerdi.339 Böylece yere düĢen Liparit, Türklere esir düĢtü. Bizans ordusu üstün durumda olmasına rağmen, Liparit‟in esir düĢmesi ve ele geçmesi üzerine mağlup duruma düĢtüler. Liparit‟in Türkler tarafından esir edildikten sonra Liparit‟i kendi kaderine terk ederek geri çekildiler diye Lastivertli Aristakes, Aaron‟u, Urfalı Mateos ise diğer Bizanslıları sert bir dille eleĢtirmiĢdir. Skylitsez ise bu iki tarihçinin aksine Bizans ordusunun sağ kanadında savaĢan Katakalon ve sol kanadındaki Aaron‟un iki kanatta da baĢarıyla sonuçlanan takiplerinden döndüklerinde Liparit‟in geri gelmediğini görünce çok

336 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.579; Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen–Age, s. 85; Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Siyasi, TeĢkilatı ve Kültürü, s.35; Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.89-90; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermeniler Tarihi, s.575 337 Stephanos Orbelyan, Histoire de la Siounie, s.214 338 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.-69-70; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.88 339 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.90; Stephanos Orbelyan, Histoire de la Siounie, s.214 83

ĢaĢırdıklarını ve ancak yakalandığını öğrendikten sonra geri çekilmeye karar verdiklerini nakletmektedir.340 Tarihçi Aristakes, SavaĢı ve Liparit‟in esir düĢmesini Ģöyle nakleder: „„DüĢman, yüksek sesle bağırarak ileri atıldı, onlar Liparit‟i sıkıĢtırdı ve onların ortasında ki Cesur SavaĢçı onlardan bazılarını öldürdü. Atının ayaklarını kılıç ile keserek Liparit‟i yakaladılar. Kuvvetlerin geri kalanı bunu gördüğü zaman, kaçmaya baĢladılar. DüĢmanlar takip ettiler ve onların çok büyük bir miktarını öldürdüler. Onlarından bazıları kılıç ile öldü ancak pek çoğunu öldürmek için yüksek yerlerden ve uçurumlardan attılar. SoyulmuĢ ve çıplak olan geri kalanlar ise her tarafa gittiler ve yaĢadılar. Biz, gözyaĢı ve yas içerisinde iken, çok büyük miktardaki ganimet ile düĢman Laden çok memnundu.‟‟341 SavaĢ alalında bunlar olurken Selçuklularda çok zor anlar yaĢamıĢlar, Ġbrahim Yınal tekrardan düzene girebilmek için atını Kastrum Okomion‟a bu günkü Üğümü köyü‟ne doğru sürmüĢ ve ağırlıklarını burada bırakarak kendisine toparlama imkânı bulunmuĢtur. Ardından Türklerin Ģiddetli saldırıĢları ve çevirme harekâtı ile Bizans ordusu periĢan edildi. BaĢta Liparit olmak üzere birçok kumandan ve neredeyse ordunun hepsi esir edildi. Liparit‟in esir edilmesinin ardından diğer Bizans Valileri Katakalon ile Aaron ise ölüm ve tutsaklıktan kurtulan askerleri ile birlikte Selçuklular bölgeden ayrıldıktan sonra vilayetlerinin baĢkentleri olan Anion (Ani) ve Vasburagan‟daki Van Kalelerine dönmüĢlerdir.342 Mezopotamya Valisi Pahlavunili Girigor‟da kendi kuvvetleri ile idari bölgesi olan Kemah‟a çekildi.343 Ġslam kaynaklarına göre alınan esir 100.000 kiĢi ve ganimet 10.000 araba, silahlar arasında ise 19.000 zırh vardı. Bizans‟a karĢı kazanılan bu ilk büyük zaferin ardından tutsağı Liparit ile birlikte Aras Nehri boyunca ilerleyen Ġbrahim Yınal, ele geçirdiği ganimetler ile muzaffer bir Ģekilde 5 günlük zorlu bir yürüyüĢün sonunda Ġran‟a çekildi ve bu arada baĢkent Rey‟de bulunan Sultan Tuğrul‟un karĢısına bizzat

340 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.579; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s. 376; Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen –Age, s.85; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s. 576. 341 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.-69-70; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.88 342 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.580; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s. 376; René Groussett, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.576; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.178; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.123 343 Fahrettin Kırzıoğlu, Ani ġehri Tarihi (1018-1236), s.22 84

kendisi çıkarak Bizans‟a indirilen bu ağır darbeyi ve zaferi müjdeledi, Sultan da bu önemli baĢarısından dolayı kendisini kutlamıĢ, hatta ona 400 bin dinar (altın) baĢarı ödülü vermek istemiĢ; ancak Ġbrahim Yınal bunu kabul etmemiĢtir.344 Urfalı Mateos, Kaputru SavaĢı öncesini ve savaĢı Ģu Ģekilde anlatmaktadır: Grek askerleri Ģarka geldikleri vakit, Gamen ile Aron ve Vasak‟ın oğlu Grigor, Gürcü Prensi Liparit‟i yanlarına çağırdılar. Onlar Arçovit denen Gabutru tesmiye olunan kaleye geldiler. Onların ilerlediklerini haber alan Türkler durdular, Romalılar da Arçovit‟de karargâh kurdular. Müslüman askerli, kahraman Liparit üzerine geldiler. Liparit, hemĢirezadesi olan gece muhafızı cesur Çorduanel‟ı onlara karĢı çıkardı. Müslümanlar geceleyin taarruza geçtiler. Gürültü esnasında, Liparit: „„YetiĢ, Müslüman askerleri bizi ihata ettiler‟‟ diye seslendiğini iĢitti. Liparit: „„Bugün cumartesi olup Gürcülerin muharebeye çıkma sırası değil‟‟ diye cevap verdi. Bununla bereber, Çorduanel, geceleyin bir aslan gibi Müslümanların üzerine atıldı. Fakat düĢmanı takip ettiği sırada, azgın bir ok isabet etti ve ensesinden çıktı. Böylelikle, cesur ve kuvvetli Çorduanel öldü. Liparit Çoduanel‟in öldüğünü haber alınca, kudurmuĢ vahĢi bir hayvan gibi savaĢın içine atıldı. Bütün Müslümanları tarlalara dağıttı ve toprağı onların kanı ile boyadı. Liparit‟in Kahramanlığını gören Roma askerleri, kıskançlıklarından, onu düĢmanın içine terk edip kaçtılar. Bunu gören Müslümanlar, Gürcülere karĢı harp etmek üzere geri döndüler. Muharebenin Ģiddetli bir anında, Liparit düĢman askerlerinin arasında bir aslan gibi gürlerken, arkasında bulunan bir Gürcü askeri kılıcıyla onun atının ayağını dizlerinden kesti. Liparit, Kalkanının üzerine oturmuĢ olduğu halde yere düĢtü. O „„Liparit benim „‟ diye seslendi. Müslümanlar, Gürcü askerlerinin birçoğunu kılıçtan geçirdiler, kalanlarını da firara mecbur kıldılar. Onlar, Liparit‟i esir edip Horasan‟a Sultan Tuğrul‟un yanına götürdüler. Çünkü onun Ģöhreti çoktan oralarda iĢitilmiĢti ve sultan onun kahramanlığını biliyordu. Liparit iki yıl sultanın yanında kaldı ve muhtelif vesilelerle kahramanlığını ispat etti. Günün birinde, kuvvetli ve cesur bir Müslüman zenciyi, sultanın huzurunda onunla karĢılaĢtırdılar. Liparit, galip gelerek zenciyi öldürdü. Bunun üzerine, sultan onu serbest bıraktı ve ona büyük mükâfatlar verip Roma memleketine yolladı. Liparit, Ġstanbul‟a geldi. Monomah, onu görmekle çok

344 Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s.51-52 85

memnun kaldı. Ona kıymetli hediyeler verdi ve evine karısının ve çocuklarının yanında gönderdi. Bu Liparit, Gürcü milletinden kuvvetli be aileye mensup Rad ile Zoiad‟ın kardeĢi idi.345 Ġslam kaynaklarında Kaputru SavaĢı‟na ve Liparit‟in esaretine dair malumata rastlanıyor. Ġbnü‟l-Esir, bu konuda „„El-Kâmil fi‟t Târih‟‟ inde aĢağıdaki bilgiyi vermektedir: „„Oğuzlar, Ġbrahim Yınal‟ın önünden ilerlediler, Yınal da onları takip etti. Malazgirt, Erzenü‟r-Rum (Erzurum) ve Kalikala‟ya kadar geldiler. Trabzon‟a ve o bölümdeki bütün Ģehir ve kasabalara kadar uzandılar. Bu sırada Rumlar ve Abhazalar‟dan müteĢekkil elli bin kiĢilik büyük bir orduyla karĢılaĢıp savaĢa tutuĢtular. Aralarında çok çetin bir savaĢ cereyan etti. Vuku bulan birkaç savaĢta bazen Rumlar, bazen de Müslüman Oğuzlar galip geldiler, sonunda Müslümanlar kesin bir zafer elde ettiler, çok sayıda patriği esir aldılar. Abhaz kral Karit de esirler arasındaydı. KurtuluĢ akçesi olarak üç yüz bin dinar para ile yüz bin dinar tutarında hediye verdi, fakat Yınal kabul etmedi. Ġstanbul‟a onbeĢ günlük yol kalıncaya o bölgedeki bütün Ģehir ve kasabaları talan ve yağmalamağa devam etti. Müslümanlar da o yöreyi zapt edip yağmaladılar ve buldukları malları ganimet aldılar, yüz binlerden fazla kiĢiyi de esir ettiler. Sayamayacak kadar çok hayvan, katır, ganimet ve mal ele geçirdiler. Rivayete göre, ele geçirilen ganimetler on bin arabayla taĢındı. Ganimetler arasında on dokuz bin tane de zırh vardı. Yınal, Tuğrul Bey‟in yanına gelince ona iyi davrandı ve ondan aldığı yerlerin çoğunu geri verdi. Tuğrul Bey, Yınal‟a isterse ikta edeceğin beldelere gidebileceğini, dilerse kendisiyle beraber kalabileceğini söyledi. Yınal onun yanında kalmayı tercih etti.‟‟346 Ermeni Tarihçi Vardan bu konuya kısada olsa Ģöyle değinmiĢtir: „„Bu esnada, Liparit esir düĢerek, Sultan‟ın yanına götürüldü. Sultan onu, Müslüman olmağa davet etti. Liparit, Sultan‟ın yüzünü gördükten sonra, emrin ifa getirebileceğini söyledi. Fakat Sultan‟ın huzuruna çıktıktan sonra „„Seni gördükten sonra emrini ifa etmeyeceğim ve ölümden korkmayacağım‟‟ dedi. -Sultan: „„Ne istersiniz? ‟‟diye sorunca, esir Prens Ģu cevabı verdi.

345 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s. 89-90 346 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, c. IX., s.414-415 86

„„Eğer tacirsen beni sat, cellâttan beni öldür ve eğer PadiĢahsan beni bedelime mukabil serbest bırak‟‟ Sultan: „„ben ne seni satın alacak tacir, ne de senin cellât‟ın olmak isterim; ben bir padiĢahım, istediğin yere gitmek için serbestsin‟‟ dedi ve onu serbest bıraktı. Liparit, imparator tarafından çağrıldı ve derhal gitti ve ondan asker alarak Gürcistan‟a geldi, Kral Bagarat‟ı bağlayarak Ġmparatora gönderdi ve kendisi de bütün memleketi zapt etti.347 Böylece Bizans ordusu, emir komuta anlaĢmazlığı ve kıskançlık gibi Ģeyler nedeni ile meydan savaĢını kaybetti. Modern tarihçiler tarafından Hasankale348 zaferi diye anılan baĢarı, Malazgirt öncesi ilk büyük deneme olmuĢtur. Bu sefer esnasında Türkmenler Trabzon‟a kadar ilerlediklerine dair Hristiyan kaynaklarında kayıtlarını Ġslam müelliflerde teyit etmektedir. Hatta Ġbrahim Yınal‟ın yeğeni Mehmed idaresindeki bir kuvvet Ġstanbul‟a kadar ilerlediği de belirtilir.349 Bu savaĢlarda, Selçuklular‟ın eline bol miktarda ganimet mal ve servet geçti. Selçuklular‟ın siyasi nüfuzları, Azerbaycan, Anadolu‟nun doğusu ve batı Fırat kıyılarına kadar yayıldı. Gürcistan ve Anadolu‟da bulunan küçük Bizans beylikleri, hatta Bizans devleti de Türklerden çekinmeye baĢladılar.350

5.1.2. SavaĢ Sonrası Yapılan BarıĢ AntlaĢması Kaputru yenilgisi sonucunda Liparit‟in tutsaklığı ve yenilginin Bizans Ġmparatorluğu‟nun Doğu Anadolu‟daki hâkimiyetine büyük darbe vurması, ayrıca bütün bu olumsuzluklara, Balkanlar‟da Turak komutasında baĢlayan Peçenek Türklerinin istilasının eklenmesiyle zor duruma düĢen Bizans Ġmparator Konstantinos, Sultan Tuğrul‟a, G. Drosos‟u elçi olarak gönderip barıĢ önerisinde bulundu351 ve önceleri Bizans tabiiyetinde bulunan, fakat Ģimdi ise Selçuklu tabiiyetine girmiĢ olan Diyarbakır

347 Müverrih Vardan, Türk Fütuhatı Tarihi (889-1269), s.175 348 M. Halil Yinanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, Anadolu‟nun Fethi, s.47; Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devleti Tarihi, s.34; Mehmet A. Köymen, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu Tarihi, c.II, Tuğrul Bey ve Zamanı, s.23; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.121-122; Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s.51 349 Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.123 350 Seyyid Ebû‟l- A‟la Mevdûdî, Selçuklular Tarihi, Urduca‟dan Çvr. Ali Genceli, Hilal Yay., Ankara 1971, s. 181 351 Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, TTK. Yay., Ankara 2006, s.49; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.125 87

hükümdarı Nasr üd-Devle Ahmed b. Marvan‟a baĢvurarak „„BarıĢ için Sultan katında aracılık yapmasını‟‟ istedi.352 Ġmparator, Sultan Tuğrul‟a; 1.000 balya ipekli kumaĢ ile diğer kumaĢlardan 500 çeĢit, 500 çeĢit at, 300 mısır eĢeği, siyah gözlü ve boynuzlu olmasının yanında merkep büyüklüğünde bulunan 1000 keçi, 100 gümüĢ kap, 200.000 dinar (altın) para gibi „„eski devirlerde misli görülmemiĢ‟‟ miktar ve kıymette hediyeler gönderdi. Ardından Sultan çok değerli hediyeleri, getiren Bizans Elçisi G.Drosos ile ġeyhülislam Abû Abd Allah‟ı b. Marvan‟ı birlikte huzuruna kabul etti; Ġmparatorun, Liparit için gönderdiği kurtuluĢ akçesini (Fidye-i Necat) almayarak onu elçiye teslim etti.353 Ġmparatorun barıĢ önerisini kabul eden Sultan Tuğrul, Bizans ile imzalanacak barıĢ anlaĢmasını konuĢmak ve imza etmek için Abbasi Halifesi Kaaim Biemrullah‟ın akrabası ġerif Abu‟l Fazl Nasır b. Ġsma‟il al-Alevi baĢkanlığında bir heyeti, Bizans elçileriyle birlikte Ġstanbul‟a imparatorluğa gönderdi 441 (1049/50). Ġmparator Konstantinos ile Selçuklu elçileri arasında yapılan birçok müzakereler sonucunda: 1. Emeviler devrinde Mesleme Bin Abdülmelik tarafından IX. asırda Ġmparator Mikhail Begue zamanında yaptırılan bilahare yıkık durumdaki cami ve medrese tamir edilecek, 2. ġii Fatimi halifeliği adına okutulan hutbe, Abbasi Halifesi ve Selçuklu Sultan‟ı adına değiĢtirilecek, 3. Cami mihrabına, eski Türk hâkimiyet alameti olan ve Sultan Tuğrul‟un kullandığı „„Ok ve Yay‟‟ iĢaretleri iĢlenecek, ġeklindeki maddeler aynen kabul edildi; fakat Bizans‟ın vaktiyle „„Abbasi halifeliğine ödediği yıllık verginin, bu kez Selçuklu Devleti‟ne ödenmesi‟‟ maddesi uzun müzakerelere rağmen Ġmparator tarafından kabul edilmedi.354 Ġmparator, Sultan‟ın önerilerinin kabul edilmemesi sebebiyle, Selçukluların Anadolu‟da yeniden fetih hareketlerine baĢlayabileceklerini düĢünüp, özellikle Doğu Anadolu‟da muharebeyi muhakkak gören Türk taarruzlarının daha fazla Ģiddetle Bizans ülkesini tehdit edeceğini öngörerek, huduttaki kale ve müstahkem yerlerin tamir ile

352 Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Siyasi, TeĢkilatı ve Kültürü, s.36 353 Claude Cahen, Türklerin Anadoluya Ġlk GiriĢleri, s.11; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk- Ġslâm Medeniyeti, s.124 354 Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Siyasi, TeĢkilatı ve Kültürü, s.36 88

kuvvetlendirilmesine ve bölgedeki askeri birliklerin artırılması emrini vermek zorunda kaldı.355 Gregory Abû‟l Farac eserinde olayı Ģöyle nakletmektedir: „„Bunun üzerine Roma Kral‟ı Constantine, Mervan oğluna haber göndererek „„Roma eĢrafından olan esirin kurtulması için elinizden geleni yapmanızı rica ederim. Sultan Tuğrul Bey‟in yüksek kalplı olduğunu biliyorum. Benim namıma kendisine müracaat olunursa bu esiri alıkoymaz‟‟ dedi. Mervan oğlu Roma Kralı‟nın sözlerini Tuğrul Bey‟e bildirdi. O da âlicenaplık göstererek ve mukabilinde hiçbir Ģey istemeyerek Roma esirini kendi elçisi ile birlikte Roma Kralı‟na gönderdi. Buna karĢı Roma Kralı da payitahtta bulunan büyük Arap camisini tamir ettirdi ve içine kandiller astırdı. Burayı ibadetleri idare edecek Araplar tayin etti ve bunlara maaĢlar bağladı. Tuğrul Bey‟e de 1.000 balya ipekli kumaĢ ile diğer kumaĢlardan 500 çeĢit, 500 çeĢit at, 300 mısır eĢeği, siyah gözlü ve boynuzlu olduktan baĢka merkep büyüklüğünde bulunan 1000 keçi gönderdi.‟‟356 Seyyid Ebû‟l-A‟la Mevdûdî eserinde yapılan anlaĢmayı Ģu Ģekilde aktarmaktadır: „„Rum Kayseri, Tuğrul Bey‟e bir hayli hediyelerle, elçiler gönderip, yumuĢak bir dille dostluk kapısını çaldı. Ġki devlet arasında bir anlaĢmağa varılarak bir muahede akd edilmesini istedi. Diğer taraftan Mervanilerden Nasül- devle Ġbn-i Mervan‟a da baĢvurup, Abhaz Hükümdarı‟nı serbest bıraktırmak için iltimasını rica ettiler. Tuğrul Bey, bu fırsatı yerinde kullanarak, Rum Kayseri‟nin ve Apaza aracısının da isteklerini kabul etti. Esir kralı fidye almaksızın serbest bıraktı. Hicri 441‟de (Miladi 1049) Rum Kayseri (Bizans Ġmparatoru) ile bir barıĢ anlaĢması imzaladı. Bu anlaĢma gereğince, Selçukiler Rumilerden elde etmiĢ oldukları yerleri muhafaza edecekler, bundan böyle Rum ülkelerine saldırmayacaklar ve aynı zamanda Konstantini‟ye Ģehrinde bir cami inĢa edilmesine, Müslümanların

355 Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi, Selçuklular Dönemi, s,53; M. Halil Yinanç, Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, s.4 356 Huysuz ve Maymun iĢtahlı olarak itham edilen Ġmparatorun; ülkesini geniĢletmek ve Ģöhret kazanmak amacını güttüğünü ve elçilerle gönderdiği mektuplarda, onların dostluğunu kazanmak amacı ile aĢırı alçak gönüllü, adeta yalvarır gibi hitapta bulunurdu. Bkz., Mikhail Psellos‟un Khronographıa‟sı, s.155; Gregory Abû‟l-Farac, Abû‟l-Farac Tarihi, s. 304-305 89

burada kendi usullerine göre namaz kılıp Sultan Tuğrul Bey‟in namına hutbe okunmasına Kayser müsaade edecekti.‟‟357 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih‟te Liparit‟in serbest bırakılmasını ve yapılan antlaĢmayı Ģöyle nakleder: „„Bizans Ġmparatoru, Ġbn Mervan‟a haber gönderip yukarıda bahsedilen Abhaz Kralı‟nın fidye karĢılığında bırakılması için gayret göstermesini istedi. Nasruddevle bunun üzerine ġeyhülislam Ebu Abdullah b. Mervan‟ı bu hususu görüĢmek üzere Tuğrul Bey‟e gönderdi. Tuğrul Bey‟de onu fidye almadan serbest bıraktı. Tuğrul Bey bundan dolayı hem Abhaz Kralı ve hem de Bizans Ġmparatoru nezdinde muazzam itibar kazandı. Ġmparator da buna karĢılık pek çok hediye gönderdi ve Ġstanbul‟daki mescidi tamir ettirip burada namaz kılınmasına müsaade etti ve Tuğrul Bey adına hutbe okuttu. Bunun üzerine herkes Tuğrul Bey‟e itaat arz etti, Ģan ve Ģöhreti arttı, hükümdarlığı sağlam temeller üzerine oturdu, iktidarı kökleĢti.‟‟358 Azimi Tarihi‟nin Selçuklar ile alakalı bölümlerinde Liparit‟in serbest bırakılmasına kısaca Ģu Ģekilde değinilmiĢtir: „„Tuğrul Bey, elçisi ġerif Nasır b. Ġsmal‟i beraberinde tutsak Gürcü Liparit olduğu halde, Rum Hükümdarı Konstantin‟e gönderdi. Hükümdar, buna çok sevindi ve elçiyi, pek çok armağan vererek, uğurlayıp memleketine gönderdi.‟‟359 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea‟da Ģöyle aktarılmaktadır: „„Ġmparatorun elçisi Georges Drosos‟u zengin hediyeler ile ve Liparitin fidyesi ile gönderdiğini, lakin Tuğrul bey muhteĢem bir sultan olduğunu göstermek için fidye almadan Gürcü Prensi, Ġmparatora gönderdiğini nakleder.‟‟360 Stephanos Orbelyan‟da Basean‟daki 1049 savaĢını, Bizanslıların yenilgisini ve Liparit‟in öldürülmesini anlatmaktadır.361

357 Seyyid Ebû‟l- A‟la Mevdûdî, Selçuklular Tarihi, s.181 358 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, c.IX. s. 422-423. 359 Azimi Tarihi, Selçuklular Dönemiyle Ġlgili Bölümleri, s.11 360 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.578; Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen –Age, s.86-87; Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s. 376-377 361 Stephanos Orbelyan, Histoire de la Siounie, s.215, Hrand D. Andreasyan, Türk Tarihine Ait Ermeni Kaynakları, Ġ.Ü.E.F. Tarih Dergisi, c.I, sayı 1, Ġstanbul 1950, s 421 90

5.1.3. Sultan Tuğrul‟un Anadolu Seferi ve Toy‟a GeliĢi Ġbrahim Yınal‟ın 1049‟daki Kaputru Zaferi‟nden sonra Bizans ile dört yıllık fiili bir ateĢkes yaĢandı. Ancak bu ateĢkesin bozulması ile Ġbrahim Yınal 1054-1055‟de Kars‟a saldırdı. Ġbrahim Yınal, isyan etmiĢ olduğu Sultan Tuğrul‟un bölgeye doğru geldiğini haber alınca burada çok fazla durmadan aceleyle Ģehri boĢalttı.362 Azimi eserinin 445 (1053-1054) olaylarında Sultan Tuğrul‟un kumandanı KutalmıĢ, Kars kentine saldırıp içindekilerin hepsini öldürdüğünü nakletmektedir.363 Skylitzes‟e göre Sultan Tuğrul tarafından bozguna uğratılan KutalmıĢ kaçtığı sırada Ġbrahim Yınal ile birlikte Kars‟ı iç kalesini hariç, zaptetmiĢ; ancak Sultan tarafından takip edildiğinden burada pek fazla oyalanmadan bölgeden ayrılmıĢtır.364 Ġbrahim Yınal‟ın (1054-1055) Kars‟a yaptığı beklenmedik baskının ardından aynı yıl içerisinde, Sultan Tuğrul, baĢkenti Hemedan olmak üzere, kendine ayrı bir hâkimiyet bölgesi sağlamak isteyen kardeĢ Ġbrahim Yınal‟ın isyanını bastırdı,365 devletinin merkeziyetçi yapısını sağlamlaĢtırdı366 ve silahların dört yıllık susmasının ardından (1054-1055) Sultan, bizzat kendisinin komuta ettiği Anadolu seferine çıktı.367 Sultan Tuğrul, 1054 (446) yılında baĢlarında kuvvetli bir orduyla Tebriz‟e geldi. Ravvadi Hanedanı‟ndan Abu Ansur Vahsudan‟ın ve Gence Emiri ġaddadi Emir Abû‟l Asvar‟ın yıllık vergileri ödemek suretiyle itaatlerini kabul etti. Diyarbakır Mervani Emiri Nasr ud-Devle de asker ve mal yardımı ile sefere iĢtirak etti. Sultan Tuğrul böylece komĢu hükümetleri ürkütmeden kolaylıkla Selçuklu Devleti‟ne bağladı.368 1054 yılının baĢlarında Sultan büyük bir ordu, filler, arabalar, atlar, kadın ve çocuklar ile birlikte yurt arayan Oğuz boylarıyla Anadolu sınırlarını aĢarak Van Gölü‟nün kuzeydoğusunda günüzdeki Muradiye‟yi (Bargiri-Bergiri-Bekeri)369 ve kısa

362 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.582 363 Kars‟a bu tarihler arasında yapılan saldırıda ordu kumandanı KutalmıĢ değil de Tuğrul Bey‟e Ġsyan eden Ġbrahim Yınal‟dı. Bkz., Azimi Tarihi, Selçuklular Dönemi Ġlgili Bölümler, s. 14; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.582 364 Georgius Cedrenus-Ioannis Scylikzea, s.606, Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s. 186 365 Ġbrahim Yınal‟ın Ġsyanı hakkında geniĢ bilgi için bkz., Mehmet A. Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s.58-60; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.126; Ali Sevim, Biyografilerle Selçuklular Tarihi, TTK. Yay., Ankara 1989, s.1-5 366 Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Siyasi, TeĢkilatı ve Kültürü, s.36; Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Devri, s.53 367 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s. 179 368 Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.130-131 369 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.179; Hamdullah Müstevfi, Nüzhet el-Kulûb, s.100 91

zaman sonrada ErciĢ‟i fethetti. Ve bölge halkının itaatini ve hediyelerini kabul ettikten sonra Apahunik Ovası‟nda ki müstahkem Malazgirt Kalesi önüne gelerek Ģehri kuĢattı ve Karaklukh (TaĢbaĢı) denilen yere karargâhını kurdu.370 Urfalı Mateos, eserinde bu olayı Ģöyle nakleder: „„503 (8 Mart 1054-7mart 1055) tarihinde Ermenistan üzerine zehirli ve öldürücü bir rüzgâr esti. Ġran Sultanı Tuğrul, payitahtından harekât edip deniz kumu kadar çok askerle beraber Ermenistan‟a yürüdü, Sultan Bergi Ģehrine gelip burasını hücumla zapt etti ve oranın ileri gelenlerini zincirle bağlı oldukları halde esir olarak götürdü, o diğer Ģehirleri tahrip etti ve O ateĢ fıĢkırtan kara bir bulut gibi harekât edip öldürücü bir dolu sağanağı ile birlikte ArçeĢ denilen Ģehrin üzerine geldi. DüĢman askerinin çokluğundan çekinin halk altın, gümüĢ, at ve katırlardan ibaret birçok hediye ile Sultana itaat etmeye koĢutlar.‟‟371 Malazgirt muhasarasında baĢarısız olan Sultan Tuğrul, cesaretini kırmadan, ordusunu 3 ayrı kısma ayırarak kuzeye gönderdi. Kuzeye yönelen ilk ordu: Kuzeyde Karadeniz (Parhar) Dağları‟na ve Kafkasya eteklerine; batıda Çanet (Canik) Ormanı‟na, güneyde Tercan, Ilıca, Sim (Susan) Dağı‟na kadar ilerlediler. Ġkici ordu Taik, Oltu, Çoruh, Haltik ve Bayburt‟a kadar yürüdüler ve burada Franklar ile giriĢtikleri mücadeleyi kaybederek geri çekildiler. Üçüncü ordu kolu ise Vanand Bölgesi‟nde göründü ve Ermeni Gagik (Kakig) ile giriĢtikleri mücadeleyi kazanarak düĢman ordusunu imha ettiler.372 Malazgirt muhasarasını kaldıran Sultan Tuğrul, AĢağı Pasin‟in güneyinde, günümüzde Hınıs-Karayazı havalisindeki, yukarı Aras, Murat Suyu ile Bingöl Suyu arasında bulunan Tuvarocoy Tap‟a (Dıvaradva dap) gitti.373 Burada fazla oyalanmayan Sultan, kuzeye doğru yürüyüĢüne devam etti ve Vanand Bölgesi‟ne fetihler yapan ordusuna katıldı ve Kars Kalesi‟ni üç gün kuĢattı.

370 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.100; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.179; Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Siyasi, TeĢkilatı ve Kültürü, s.36; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.131 371 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi s.100 372 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.79-80; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.96-97; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.176; René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.584 373 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.476 92

Aristakes: „„Eğer sultan kuĢatmayı üç günün sonunda kaldırmayıp, on gün burada kalsaydı Ģehri ele geçirebilirdi‟‟ ifadesini kullanmaktadır.374 Basean Ovası‟na inerek alınması imkânsız olarak düĢünülen günümüzdeki ismi Güzel Hisar olan Avnik (Abnikion, Civan Kale)375 Kalesi‟ne vardı. Sultanın bölgeye geliĢi ile kale etrafında ne kadar insan ve hayvan var ise bu kaleye sığınmıĢtı. Avnik‟in alınmasını çok fazla zaman alacağını düĢünen Sultan burada çok oyalanmadan Basean Ovası‟na inerek Kaputru Kalesi önünden geçip ovanın batısındaki Dou (Büyük Toy) köyü‟ne ulaĢtı. Kimliğini gizleyen Sultan kendisine yakın birkaç adamının eĢliğinde Deveboynun‟dan geçerek Theodoispolis‟e bakan yüksek bir tepe tırmandığında, bütün savunma yollarıyla donanmıĢ Ģehir, gözleri önüne serildi. ġehri bir süre izledikten ve inceledikten sonra Ģehrin ve kalenin alınmasının çok zor olacağına ve uzun zaman alacağına karar vererek geri döndü.376 Skylitzes, Sultanın, Dou köyü‟nün doğusundaki Ciranis Dağı‟na çok yakın olan Komion veya Okomion Kalesi‟ne (Ügümü-Ogomi) vardığını söylemektedir. Basean Ovası‟nda Sultan‟ın gözükmesi Taik ve Ġberia sınırlarındaki kalelere çekilmiĢ Bizans komutanlarının cesaretlerini kırdı, Sultana karĢı çıkamadıkları için Sultan Tuğrul bölgeden ayrılarak Malazgirt önlerine geri döndü. 377 Ġbnü‟l Esir H. 446 yılına ait kaydında Selçuklu akınları esnasında „„Tuğrul Bey, Anadolu gazası sırasında, Erzen er-Rum‟a kadar geldi‟‟ diye nakletmektedir.378 Farklı bir müellif Abû‟l Farac‟da, eserinde bu konuyla ilgili olarak Ģunları iletmektedir: „„Arapların 446 (M.1054) yılında Rükneddin Tuğrul Bey, Ġranlıların bütün memleketlerini zapt ettikten sonra, yüzünü Roma memleketine doğru çevirdi ve Minasgerd Kalesi‟ne hücum ederek burada bir müddet kaldı ise de, kaleyi zapt edemeyerek onun etrafındaki havaliyi ele geçirdi, sonra Erzen er-Rum

374 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.-81; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.99; Mehmet Ersan, Selçuklular Zamanında Anadolu‟da Ermeniler, TTK. Yay., Ankara 2007, s.24 375 Avnik Kalesi için bkz., Hamdullah Müstevfi, Nüzhet el-Kulûb, s.96 376 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.585; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.81-82; Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.12; Ali Sevim, Anadolu‟nun Fatihi KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, s.5; Ġbrahim H. Konyalı Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.25; Mehmet A. Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s.250 377 Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s. 382 378 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, c.IX, s.454-455 93

memleketini aldı. Burası bu ana kadar Romalıların elinde idi. Tuğrul Bey kıĢı Azerbaycan‟da geçirerek Roma diyarına dönmek istedi.‟‟ 379 Malazgirt Kalesi‟ni ikici kez kuĢatan Sultan bu muhasarasından da baĢarılı olamaması üzerine, Malazgirt‟ten umudunu keserek sefer esnasında elde ettiği ganimetler ile Van Gölü‟nün kuzey kıyısında ki Ardzke‟yi (Adilcevaz) fethettikten sonra Anadolu‟dan ayrılıp baĢkentine geri döndü.380 Selçuklular‟ın Anadolu seferlerinde bölgenin muhafızlığını üstlenen Bulgar Aaron, yerini oğlu Theodoros‟a bıraktı. Selçuklu akınlarına sık sık uğrayan Taron Bölgesi‟ni korumaya çalıĢan Theodoros, Samukh‟un komuta ettiği 3000 kiĢilik bir Türk birliği ile giriĢtiği savaĢta öldü.381 1057 yılında Çağrı Bey‟in oğlu Yakuti‟nin gönderdiği Türkmen orduları Basean Ovası‟nda kent ve kaleleri kuĢatarak önemli stratejik mevkileri ele geçirdiler. Ġmparator ölünce iktidara VIII. Konstantin‟in Kızı Theodora geçti ve Ġmparatoriçe Theodora (1055-1056)382 zamanında yine nereden geldiği belli olamayan Selçuklulardan bir kuvvet aniden ortaya çıktı ve Basean‟a girdiler. Ovada bulunan Ciranis Dağı‟nın eteklerinden pek uzak olmayan Kastrum Okomion Kasabası‟nı, Epiphaneia Gecesi383 kutlamaları sırasında muhasara ettiler. Mevsim Ģartlarının müsait olmamasına, kar ve soğuğa rağmen Selçuklular, Okomion Kalesi‟ni ele geçirdiler. Meydana gelen yangın olayında ahali büyük panik yaĢadı. Ama Kasabayı ele geçiren Selçuklu komutanının kim olduğuna dair hiçbir kayıt mevcut değildir. Türkler burada fazla durmayarak yollarına devam ettiler.384

379 Georgi Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi, c I, s.306 380 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.180; Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklu Dönemi, s.54 381 Speros Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia and the Process of Islamization from the Eleventh through the Fifteenth Century, s.87; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.180-181 382 Mikhail Psellos‟un Khronographias‟sı, s.161-162 383 Epiphaneia veya Epifani, 6 Ocak‟da kutlanan Hz Ġsa‟nın doğum günüdür. Bir önceki gece ise onikinci gece adını taĢımaktadır. Kutsal gün 354 sonrası Hristiyan Âleminde kutlanmaya baĢlanmıĢtır. Bkz., Enver Konukçu, II.Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.241 384 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.39; Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s. 151 94

Aristakes, ismini vermediği ancak imansızlar diye hitap ettiği komĢu kavimler tarafından Ermenistan‟a yapılan ve Basean‟daki Okomion ġehri‟nin kül yığını haline getirildiği yağma hakkında Ģöyle bahsetmektedir: „„Ogomi (Awkawmi) kalabalık ve zengin bir nüfusun yaĢadığı küçük bir Ģehirdi. Ġmansızlar Epiphaneia gecesi (Ocak 1055) Ģehre baskın verdiler Ama toprağın üstü kalın bir buz tabakasıyla örtülü olduğundan, imansızlar elleri ve ayakları soğuktan uyuĢmuĢtu. ġehre yaklaĢırken, yük hayvanları için yedek tutulmuĢ ot yığını buldular. Ot yığınını ateĢe verdiler ve yangının alevleri bütün ovayı gündüz vaktiymiĢ gibi aydınlattı. AteĢin etrafına dizilen Ġmansızlar hem kendileri hem de atları ısındılar. Sonra yaylarını gerip kılıçlarını çekerek, yaz ortasındaymıĢ gibi canlılıkla Ģehre doğru ileri atıldılar ve yaklaĢık 30.000 kiĢinin can verdiği çok büyük bir kırım yaptılar. ġehrin tek bir sakini bir bu kırımdan kurtulamadı, o sırada yollarda seyahat den birkaçı hariç. Ġmansızlar Ogomi‟de üç gün kaldılar, öküzlerine, eĢeklerine ve atlarına buğday, tohum ve her çeĢit zenginliği yükleyip evlerine döndüler.‟‟385

5.1.4. Alp Arslan ve Romenos Dioganes‟in Pasinler‟den GeçiĢi Sultan Tuğrul‟un H. 455 yılının Ramazan ayının sekizinci Cuma günü (4 Eylül 1063) ölümü üzerine Selçuklu tahtına, (Kasım 1063) Halefi Alp Arslan geçti.386 Doğu Anadolu, bu Sultanın zamanında önemli hadiselere sahne oldu. Bizans Ġmparatoru X. Konstantion Dukas (1059-1067)387 ve Romanos Diogenes (1068-1071)388 devirlerinde Basean, Tercan, Taron ve Theodosiopolis devamlı olarak Türk baskısı altına idi. Bizans, Ani, Kars ve Zivin ve Micingird Kaleleri‟nde asker bulunduruyordu. Türkler her defasında bu hatları aĢıyor ve ülkenin gerisine kadar nüfuz edebiliyorlardı.389 Sultan Alp Arslan‟ın bu seferi sırasında, bölgedeki siyasi durum genel hatlarıyla Ģöyleydi: „„Bizans tarafından kurulan, Arpaçay boylarını, Elegez Dağı çevresini,

385 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, s.93-94; Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.117-118 386 Mehmet A. Köymen, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu, c.III, Alp Arslan ve Zamanı, TTK. Yay., Ankara 2001, s.7-10 387 Micehal Angold, The Byzantine Empire (1025-1204) A Political Histroy, London And New York 1984, s.19-20 388 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.318 389 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.13 95

Kağızman Deresi ve Sürmeli Çukuru bölgesini içine alan Anıon Theması‟‟390 merkezi Ahalkelek olan Ġberia Bagratlıları‟na tabi „„Cavaket (Çıldır) Bölgesi‟‟ ve Taryunt (Doğubeyazıt) Kalesi kendilerine hanedanlık malikânesi edilmiĢ olan Vanand Bagratlı Krallığı vardı.391 Alp Arslan 1064 yılında Gürcistan seferine çıktı, oğlu MelikĢah ve Nizamü‟l- Mülk‟le Iğdır Ovası‟ndan geçerek Aras Nehri boylarında fetihler yaptılar.392 Alp Arslan ise Theodosopolis yolu ile Taik ve Panaskert yörelerini ele geçirdi sonra 16 Ağustos 1064‟de Ani‟yi fethetti ve bununla birçok Bizans kalesini Selçuklular ile el değiĢtirdi.393 Bizans idaresi günden güne gücünü kaybediyordu. Van‟da Nahcivan Emiri Sakaroğlu Ebû Dulef, Kars‟ın doğusu ve Arpaçay boyundaki Ani‟de Dübeyl Emiri Ebû‟l Esvaroğlu Menuçehr,394 Gürcistan‟ın bir kısmına da Gence Valisi Faldun hâkim vaziyette idi.395 Bizans bu sırada ısrarla, bir ada gibi etrafı Selçuklu akınları ile çevrilmiĢ olan Theodosiopolis ve çevresine sahip olmaya çalıĢıyordu. Doğu Anadolu‟da zor zamanlar yaĢayan Bizans‟da bu dönemde X. Konstanınos Dukas öldü (Mayıs 1067) ve Ġmparatorluğun hükümranlığı genç yaĢtaki oğulları Mikhail, Andronikos ve Konstantinos adıyla niyabeti üzerine alacak olan zevcesi Eudokia‟nın ellerine geçti. Devletin idaresi fiili bakımdan Psellos ile Caesor Iaznnes Dukas‟ın ellerinde idi.396 Ġmparatoriçe, Psellos ve Caesar Ioannes‟in muhalefetine rağmen Kapadokia asilzadelerinden General Romanos Diogenes ile evlendi. Diogenes 1 Ocak 1068‟de imparatorluk tahtına çıktı. Peçenekler ile savaĢlarda bulunmuĢ ünlü bir kumandan olan Romanos IV. Diogenes, Selçuklular‟a karĢı savaĢı derhal ele aldı.397 Alp Arslan, 1071 yılında, Bizans için hala ciddi tehdit unsuru idi. Ġmparator Romanos Diogenes, doğudaki tedbirleri önemeli ölçüde tamamlatmıĢ ve bölgenin yönetimini Kataphanos Magistros unvanlı Nikephoros Basilakes‟i tayin etmiĢtir.

390 Fahrettin Kırzıoğlu, Selçuklular‟ın Ani‟yi Fethi ve Buradaki Selçuklu Eserleri, Selçuklu AraĢtırma Dergisi, II (1970) s.111-139 391 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s. 331 392 Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s.60-61 393 Alp Arslan‟ın Gürcistan seferi ve Ani‟nin fethi hakkında geniĢ bilgi için bkz., Mehmet A. Köymen, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu, c.III, Alp Arslan ve Zamanı, s.18-19; Fahrettin Kırzıoğlu, Ani ġehri Tarihi, s:28, 394 Fahrettin Kırzıoğlu, Ani ġehri Tarihi, s.53 395 ġadruddin Ebu‟l Hasan, Ahbârü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, s.29 396 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 318 397Micehal Angold, The Byzantine Empire (1025-1204) A Political Histroy, s.19-20; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.318 96

Selçuklu meselesini tamamı ile halletmek isteyen Bizans Ġmparatoru, büyük güçlüklerle çoğunluğu yabancı asıllı ücretli askerlerden oluĢan büyük bir ordu ile 13 Mart 1071 günü Ġstanbul‟dan ayrılarak EskiĢehir‟i geçip Kızılırmak Vadisi‟ni takip ederek Ġmparatorluğun bütün kaynaklarını kullanarak meydana getirdiği kalabalık bir ordu ile Sebastia‟a (Sivas) vardı. Ġmparator, Sebastia‟da aldığı Ģikâyetler sonucunda Ģehri tahrip etti ve Ģehirde yaĢayan pek çok Ermeni‟yi öldürdü sonra savaĢ meclisini toplayan Ġmparator, meclis üyeleri ile çeĢitli fikirleri tartıĢtı. Ġmparatorun doğuya doğru ilerleme fikrine bazı tecrübeli komutanlar; Theodosiopolis‟dan öteye geçilmemesi Ģeklinde karĢı bir fikir sundular. Kendilerine güveni fazla ve dalkavuk mizaçlı olanlar ise hemen Alp Arslan‟a karĢı ilerlemeyi ve ilk temas sağlanan yerde savaĢmayı önerdiler. Magistrıs Joseph Trakhaniotes ile batı ordusu dukası Nikephoros Bryennios ise Ġmparatordan bu plana önem vermemesine, Sebastia ġehri‟nde kalmayı, köyleri tahrip ederek ekinleri ve yiyeceklerini yaktıktan sonra Türkleri açlığa mahkûm etmeği ve civardaki Ģehirlerin güçlendirilmesini, sonra da Selçukluları, Anadolu içlerinde bir yere çekmeyi, orada beklemeyi tavsiye ettiler.398 Bizans Ġmparatoru, Alp Arslan ile Basean‟da karĢılaĢmayı ümit ederek, Theodosiopolis‟e harekât etti. Bu kalede coĢkun bir tezahürat ile karĢılandı.399 Gelen karargâhını burada kuran Bizans Ġmparatoru, burada imparatorluğun bütün vasallarının ve komĢularının temin ettikleri askerlerle takviye edilmiĢ ordusunu toplamayı tamamladı.400 Ġmparator, sonra Frank ve Uzlar‟dan (Oğuzlar) meydana gelen 30.000 kiĢilik öncü bir kuvveti Gnl. Joseph Trakhaniotes ve Urselius/Roussel‟le, Basean yolu ile güneye, Malazgirt ve Ahlât üzerine gönderip, yollarını açmak, erzak hazırlamak ve tahribat yaparak Sultan‟ın dönüĢünü önlemek vazifesi verdi. Ayrıca Gürcistan‟ı ele geçirmek ve özellikle ordunun yiyecek ihtiyacını karĢılamak ve arkasını emniyete almak amacı ile 12.000 kiĢilik bir kuvveti kuzeydoğuya gönderdi. Alp Arslan‟ın Anadolu sınırlarında göründüğü haberini alan Ġmparator Romanos Diogenes‟de hemen Theodosiopolis‟den ayrıldı. Eyalet Askerleri, Uzlar, Peçenekler, Hazarlar, Kıpçaklar, Slavlar, Almanlar, Bulgarlar, Franklar ve diğerlerinden meydana gelen kalabalık ordu

398 Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-Ġslâm Medeniyeti, s.157; Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.140-141; Mehmet A. Köymen, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu, c.III, Alp Arslan ve Zamanı, s.26-27 399 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.39-40 400 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.610; Mehmet A. Köymen, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu, c.III, Alp Arslan ve Zamanı, s.27 97

ile Basean‟dan geçti. Bu manzara herkesin yüreğini ürperttiği gibi, bölgede böylesine ihtiĢamlı ordu yakın zamanlarda hiç görülmemiĢti.401 Romanos Diogenes, 26 Ağustos 1071‟de Alp Arslan ile Malazgirt Meydan Muharebesini yaptı. Türklere, Anadolu‟nun kapısını açan bu muharebede, Ġmparator esir düĢtü. Daha sonra bir sözleĢme ile serbest bırakıldı.402 Mağlubiyet haberi Theodosiopolis, diğer yerlerde Ģok etkisi yarattı. Basean ve yöre halkı her Ģeyin bitmek üzere olduğu düĢüncesine kapıldılar. Bu arada yaralı ve manen çökmüĢ durumda olan Ġmparator Diogenes, iki Selçuklu hacibi ve 100 hassa askeri ve az sayıda Bizans asker ile Theodosiopolis‟den ayrıldı. Bu Ģehir halkının son uğurladığı Bizans Ġmparatoru oldu.403 Ġmparator Diogenes, Sebastia‟ya geldiğinde oğlu VII. Mikhael Dukas‟ın Ġmparator olarak 24 Ekim 1071‟de tahta çıktığının haberini aldı sonra Adana‟ya giderek bir manastıra kapandı ancak gözleri kör edildikten sonra iĢkence edilerek 1072‟de öldürüldü.404

5.2. Pasinler‟de Saltuklular Hâkimiyeti 5.2.1. Saltuklu Beyliğinin KuruluĢu Malazgirt Zaferi‟nin ardından kısa süre sonra Ġmparator Diogenes öldü ve Ġmparatorluk üzerinde tam bir kargaĢa hâkim oldu. Bizans açısından hiç de iyi olmayan bu hava Türkler için bir fırsat oldu ve bundan yararlanan Türk Kumandanlar Anadolu‟yu fethe baĢladılar. Anadolu içlerine yönelen fatih hareketlerinin harekât noktası üzerinde bulunan Theodosiopolis ve çevresi bu akınlar için büyük önem arz ediyordu. Selçuklu Sultanı Alp Arslan bu yörenin ele geçirilme iĢini Ebû‟l Kasım Saltuk, Mengücek ve Artuk Beylere verdi. Theodosiopolis ve çevresinde Bizans hâkimiyetinin enkazından, Ebû‟l Kasım Saltuk‟un komutasındaki Türkler tarafından Saltuklar ortaya çıkartıldı. Saltukular‟ın baĢkenti Theodosiopolis‟in yerini alan Erzen-i Rum yani Erzurum idi. Beyliğin diğer önemli Ģehirleri ise batıda; Kara Arz, Tercan, Bayburt, kuzeyde Ġspir, Oltu ve Pasinler de ise Micingird, Zivin, Üğümi, Avnik ve Kocamaz idi.405

401 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.39-40 402 ġadruddin Ebu‟l Hasan, Ahbârü‟d-Devleti‟s Seçukiyye, s.36-37 403 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.14 404 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.144; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.319 405 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.21; Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s.182; Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s.279 98

Beylik, kuzeyde Bizans‟ın Khaldia Thamesi, batıda Mengücekler, doğuda Gürcü Krallığı ve Ani ġeddadileri güneyde ise AhlâtĢâhlar ile komĢu idi.406 Saltukular, Erzurum ve çevresine Türklük vasfını kazandırmıĢ ve bununla ilgili olarak birçok tarihi eser bırakmıĢlardır. Erzurum ve çevresinde bir asırdan fazla hüküm sürmüĢ olan Saltuklular hakkında bu güne kadar iki kitâbe elde edilebilmiĢtir. Ele geçirilen ilk kitâbe Erzurum Tepsi Minare‟de, diğeri ise AĢağı Pasin‟deki AĢağı Micingird köyü‟nde bir evin duvarında bulunmaktadır. Bozuk bir yazı ile yazılmıĢ olan Micingird Kitâbesi‟nin birinci parçasında bazı ibareler okunmakta, ikici kısmın ise daha mühim bilgiler içermektedir. Kitâbenin yaptıranın ismi tamamen okunmamakta, yazılıĢ tarihi ise elde bulunan fotoğraflardan anlaĢılmamaktadır.407 Bu kitâbenin fotoğraflar Abdürrahim ġerif Beygu tarafından çekilmiĢ, metin ise Fahrettin Kırzıoğlu ve Ġbrahim Hakkı Konyalı Tarafından neĢredilmiĢtir.408 Saltuklular hakkında kaynakların yetersizliğine rağmen hanedanın bilinen en eski isim Ebû‟l Kâsım olduğu ve ailenin adının 1168‟de ölen Ġzz ed-Din Saltuk‟ dan geldiği kabul edilmiĢtir. Ancak bunun bir hata olduğu açıktır. Kaynaklardan hanedanın ceddi olarak öğrendiğimiz Ebû‟l Kâsım‟ın isim değil künye olduğu, bu devirde Türklerin Ġslami isim ve lakapları yanında mutlaka Türkçe adları bulunduğu da dikkat çekmektedir.409 Erzurum‟da beylik kazanan bir Ģahsiyetin mühim bir kimse olması ve Malazgirt öncesi ve sonrası bir takım hizmetleri bulunması lazım gelmektedir, Nitekim Sultan Tuğrul zamanında 1057-1059 yılları arasında Erzurum, Erzincan, Kemah ve ardından Sivas‟a kadar akınlar yapan büyük bir Türkmen grubunun baĢından Ermeni kaynaklara göre Samuht ve Bizans kaynaklarına göre Samuk adlı bir kumandan vardır. Ġbn‟ül Âdim 1069 yılı olayları ile ilgili beyler arasında Sanduk isimli bir Türkmen beyinin de bulunduğunu yazar.410

406 Enver Konukçu, ġehr-i Mübârek Erzurum, s. 22 407 Faruk Sümer, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu‟da Türk Beylikleri, TTK. Yay., Ankara 1998, s.15 408 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s. 495-496 409 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, Ötüken Yay., Ġstanbul 2004, s.19-20 410 Ġbnü‟l Adim, Biyografilerle Selçuklular Tarihi, Bugyetü‟-Taleb Fi Tarihi Halep (Seçmeler), Çvr. Notlar ve Açıklamalar Ali Sevim, TTK. Yay., Ankara 1989; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s, 21 99

5.2.2. Emir Ali Dönemi Saltuk‟un oğlu Emir Ali‟nin 496 (1102/3) senesinde Erzurum hükümdarı olduğu katiyetle sabittir. Emir Ali (1102-1124) döneminde, Büyük Selçuklu Berkyaruk kardeĢi Sultan Mehmed Tapar‟ı Hoy kenti önünde mağlup edince Sultan Mehmed Tapar ErciĢ‟e oradan da Ahlât ‟a çekilmiĢti. Erzurum Emiri Ali orada sultana iltihak etti. Onlar Ahlât ‟tan ayrılıp Ani üzerine yürüdüler. Bu sırada Ġki Selçuklu Sultanı arasında vuku bulan anlaĢma sonucunda Azerbaycan, Kafkasya, Suriye ve ġark-ı Anadolu Sultan Mehmed Tapar‟a verildi. Bu topraklarda hüküm süren Türk beylikleri gibi Erzurum Emiri Ali de onun tabiiyetinde kaldı. Sultan Mehmed Tapar Selçuklu Ġmparatorluğunu ele geçirmek üzere 1105 yılının ġubat‟ında Meyyâfârikin‟e harekât edince yanında Erzurum Emiri Ali ile birlikte ġarkı Anadolu‟nun beyleri de kendisi ile birlikte idi.411 Gürcü Kralı David, Büyük Selçuklu Sultanları arasında cereyan eden muharebelerden ve Haçlı Seferleri‟nin yarattığı kargaĢa ortamından faydalanmaya çalıĢmıĢ ve Haçlıların Antakya ve Urfa‟yı ele geçirilmesini kendisine büyük bir avantaj sağlayacağını düĢünmüĢtür.412 Gürcülerin Kral David önderliğinde Gence önlerine dayanması ve saldırılarda bulunmaları üzerine, Sultan Mehmed Tapar 1110 yılında büyük bir orduyu Gürcüler üzerine gönderdi. Maslato‟da meydana gelen savaĢta, her ne kadar Gürcü tarihçiler Selçuklu ordusunun büyük bir yenilgiye uğratıldığını söylüyorlar413 ise de yapılan savaĢta Selçuklu ordusu Gürcü kuvvetlerine ağır bir darbe indirmiĢtir.414 Gürcü Kralı David, Maslato SavaĢı‟nın ardından ilerleyiĢine devam etti ve Türklere karĢı taarruza geçti. Kral David 1115 senesinde, Türk akınları için çok önemli olan Rostof‟u aldı ve Türkleri kıĢlık karargâhlarından uzaklaĢmaya mecbur etti. Ardından Çoruh Nehri vadisinde ilerlemeye baĢladı.415 Hatta bütün kuvvetleri birleĢtirince daha da ileri giderek 1116 yılında Saltuk-Ġline girerek Türklerin Pasinler Ovası‟nda ve Karnifor Dağı‟nda oldukları bir anda onlara saldırarak pek çok Türk‟ü öldürdü ve büyük bir katliam yaptı, ardından Türklere ait olan atları, devleri, koyunları

411 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, c.X. 310-311; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.22-23; ġadruddin Ebu‟l Hasan, Ahbârü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, s.52-54; Mehmet A. Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s.92 412 SavaĢ Eğilmez, Erzurum ve Çevresinin Ortaçağ Boyunca Tarihi Coğrafyası, s.109 413 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.317 414 ġadruddin Ebu‟l Hasan, Ahbârü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, s. 57 415 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.317; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.23 100

ve bütün mühimmatı alarak büyük miktarda ganimet ile bölgeden ayrıldı. 1118‟de Kral David ordusu ile birlikte Gannuh‟dan Aras Nehri‟ne doğru ilerledi ve Aras Nehri kıyısındaki Türklere saldırarak birçoğunu öldürdü ve büyük bir ganimet elde etti. 1120 yılında Kral tekrardan Kağızman-Pasin‟inde bulunan AĢorn‟a (AĢornek-AĢarunik- Kağızman Deresi)416 giderek Türkmenler üzerine saldırdı ve büyük miktarda ganimet ve çok sayıda esir aldı. 417 Gürcü Kralı David‟in Türk bölgelerine yaptığı akınlara bir son vermek isteyen Emir Ġlgazi 1121 yılında Ergen Bey‟i Topan Arslan‟ı yanına alarak Erzurum‟a geldi. Saltuklu Emiri Ali‟nin de katılımı ile müttefik Türk kuvvetleri Tiflis‟e doğu harekât ettiler. 18 Ağustos 1121‟de Kral David‟in komutasındaki Gürcü kuvvetleri ile Tiflis‟e yakın Didigori isimli dar bir vadide meydana gelen savaĢta Ġlgazi komutasında olan müttefik Türk birliği ağır bir yenilgi aldı.418 Saldırılarına ara vermeyen Gürcü Kralı 1122‟de Türklerin elinde olan Tiflis‟i kuĢatarak aldı ve ardından Ģehirde büyük bir katliam yaptı.419 Selçuklu kuvvetlerinin Gürcistan bölgesinde baĢarısız olmasının ardından bölgedeki Selçuklu ve Müslüman nüfuz üzerinde olumsuz sonuçlar doğurdu. Bu olumsuzluklara son vermek isteyen Sultan Mehmed Tapar 1123 yılında Gürcistan seferine çıktı ve ġirvan‟a gelerek, Ģehrin Meliki olan AniĢirvan‟ı hapis ettirdi ve ardından Ģehri harap etti. Bu sırada ġaburan‟da Gürcü baskısından kurtuldu ve Sultan bir müddet daha bu bölgede kaldıktan sonra ayrıldı.420

5.2.3. Ebû‟l Muzaffer Gâzi Dönemi Bölgede bunlar olurken, Erzurum Hâkimi Emir Ali‟den sonra Saltuklu hükümdarlığına Ebû‟l Muzaffer Gâzi geldiği anlaĢılıyor (1124-1232). 1124 yılının Gürcüler ġırvan-ġah‟ın ikametgâhı Gülistan sarayını iĢgali, Dağıstan‟da ġaburan Ģehirlerine hücum ettikten sonra Haziran ayında geri dönüĢlerinde Cavahet‟i Göle‟yi, Kornifola‟yı ve Pasinler‟i alarak Ġspir‟e kadar ilerledi ve geçtiği yerlerdeki bütün Türkmenleri kılıçtan geçirdi veya esir aldı. Sonra oradan Oltu‟ya geçerek Ģehri yaktı ve

416 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.367 417 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.317 418 Smbat Sparapet‟s Chronicle, s. 68; Ġbnü‟l Adim, Buygetü‟t-taleb fi Tarihi Haleb, s. 145; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.323; Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, c.X, s.450; Gregory Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi, c.II. s.357; Azimi Tarihi, Selçuklular Dönemiyle ilgili Bölümler, s.53 419 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s.240; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.324 420 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.324; Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, c.X, s,450 101

ardından Trialet‟e geri döndü.421 Erzurum tahtında hüküm süren Emir Gazi‟nin mevcudiyeti hakkında kayıtlar yanında en mühim vesika, Ģüphesiz, Erzurum‟da kendi eseri olan Tepsi-Minâre (Saat Kulesi) üzerinde adını taĢıyan kitâbe teĢkil eder. Saltuklu Hükümdarı Emir Gazi 1132 (526) yılında öldü ve yerine Saltuklu Devleti baĢına kardeĢi Emir Ali‟nin oğlu Ġzz ed-Din Saltuk geçti.422

5.2.4. Ġzz ed-Din Saltuk Dönemi Erzurum hükümdarlarının dördüncüsü olarak 1132‟de tahta çıkan Ġzz ed-Din II. Saltuk, 36 yıl (1132-1168)423 hâkimiyet sürmüĢ ise de ona ve devrine dair bilgiler diğer Saltuklu hükümdarlarında olduğu gibi yine çok azdır. Ġzz-ed-Din Saltuk‟da kendisinden önceki Saltuklu Hükümdarların devlet politikası haline getirdiği Sökmenliler (Ahlah- ġahlar) ve Erzen beyleri ile ittifaklarını korumuĢ ve Gürcülere karĢı cihâdı birlikte yapmıĢlardır.424 Ani Emiri Fahr ed-Din ġeddâd, Saltuk‟a elçi göndertip kızı ile evlenmek istediğini bildirdi ancak Saltuk, kızını beyine verince Ani Emiri buna çok kızdı ve 1153 yılında Saltuk‟a bir mektup göndererek Gürcülere karĢı Ani‟yi koruyacak gücünün kalmadığını ve Ani‟yi kendisine vermek ve tabiiyetinde girmek istediğini bildirdi. Ardından Ani‟ye bir günlük mesafede deki Gürcü Kralı Dimitri‟ye gizlice haber göndererek onu da Ani‟ye davet etti. Ġzz ed-Din Saltuk Ani‟ye vardığında Gürcü Kralı ordusu ile gelmiĢti ve bundan habersiz olan Erzurum ordusuna hücum etti. Bu baskında Türkler müthiĢ bir bozguna uğradı, Saltuk‟un da içerisinde bulunduğu çok sayıda asker esir düĢtü.425 Ardından Ahlât ġâh‟ı ve Artuklu Hükümdarı, Krala 100 bin dinar altın fidye göndererek Ġzz ed-Din Saltuk‟u esaretten kurtardılar.426 Ani ġehri keĢiĢleri 1155 yılında isyan ederek Ģehrin yönetimini Fahr ed-Din ġeddâd‟dan aldılar ve idareyi kardeĢi Fâldun‟a verdiler. Bu sırada Gürcü Krallığı‟nda bir değiĢiklik meydana geldi ve Dimitri‟nin yerine 1156‟da III. Giorgi geçti. 1161‟de

421 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.326; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.25 422 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s. 26 423 Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s.281 424 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.26 425 Ġbnü‟l Adim, Biyografilerle Selçuklular Tarihi, Bugyetü‟-Taleb Fi Tarihi Halep (Seçmeler), s.189; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.348-349 426 Faruk Sümer, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu‟da Türk Beylikleri, s.30; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s. 27 102

Ani ġehri‟nin papazları tekrar isyan ederek Ģehir yöneticisi olan Fâldun‟u kuvvetleri ile birlikte Ģehirden çıkartıp, Ģehri Gürcü Kralı Grigor‟a verdiler.427 Ani‟nin Gürcüler eline geçmesi üzerine, harekâta geçen II. Sökmen, Ġzz ed-Din Saltuk ve Fahr ed-Din DevletĢah Kars-Sürmeli bölgesinde müttefik bir ordu oluĢturarak Temmuz 1161‟de Gürcülere karĢı harekâta geçtiler. Bu sırada Mardin hükümdarı Necm ed-Din de onlara katılmak üzere yola çıktı. Ardından müttefik Türk ordusu Ağustos 1161 de Ani‟yi kuĢattı. Bu haberi alan Gürcü Kralı Giorgi ordusu ile birlikte Ani önlerine geldi bu sırada Erzurum Hükümdarı Ġzz ed-Din II. Saltuk, Kral Dimitri‟ye verdiği bir yeminden dolayı savaĢ alanında çekildi bunun üzerine Gürcüler ile giriĢilen bu savaĢta Türkler ağır bir yenilgi aldı.428 Gürcü Kralı ardından Gence üzerine yürüdü ve birçok tahribat verdi. Bu geliĢmeler üzerine Atabey Ġldeniz, Sultan ArslanĢah‟dan aldığı yardım ile Gence üzerine giderek Gürcü kuvvetlerini ağır bir yenilgiye uğratarak büyük ganimetler elde etti ardından Ani taraflarına gelerek Ģehri ele geçirdiler. Bu yenilgilerin ardından Gürcüler Ani‟den çekildiler.429 Ġzz ed-Din II. Saltuk, Recep ayı 563/ Nisan 1168 de öldü ve Saltuklu tahtına Nasr ed-Din Mahmud geçti.430 Ġzz ed-Din II. Saltuk döneminde Saltuklu Beyliğinin sınırları Tercan‟dan baĢladığı, Tahir Gediğine kadar uzandığı, Erzurum, Bayburt, Avnik, Micingird, Ġspir, Oltu gibi Ģehir ve kasabaları kaplamaktadır. Hatta 1579 yılında Kars Kalesi‟ni ve hisarının yeniden inĢası esnasında ele geçirilen bazı kitâbeler, Ġzz ed- Din II. Saltuk‟un bir ara Kars‟ı da hâkimiyet altına almıĢ olduğunu gösterir. 431

5.2.5. Nasr ed-Din Muhammed Dönemi Ġzz ed-Din Saltuk‟un ölümünden sonra Saltuklu tahtına geçen Nasr ed-Din Muhammed‟in (1168-1191) uzun süreli hükümdarlığına rağmen hakkında bilgiler daha azdır ve birkaç kayıttan ibarettir.432 Nasr ed-Din‟e babasından, sınırları Tercan‟dan Ağrı‟ya kadar uzanan büyük bir beylik kalmıĢtır. Beyliğin sınırları içerisinde Pasinler

427 Müverrih Vardan, Türk Fütuhatı Tarihi, 205 428 Ġbnü‟l Ezrak, Târih-u Meyyâfârikin ve Âmid Tarihi, s.127; Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, c.XI, s.228; Smbat Sparapet‟s Chronicle, s.84 429 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.30-31 430 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.33 431 Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s.281; Faruk Sümer, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu‟da Türk Beylikleri, s.32 432 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s. 33 103

Bölgesi‟nde bulunan Zivin, Micingird ve Avnik gibi müstahkem mevkiler de mevcuttu.433 Elde olan bilgiler ıĢığında 1191 yılında Eyyûbiler‟in Ahlât ġâhlara434 saldırdığı vakit Saltuklu tahtında Nasr ed-Din‟in hemĢiresi Mama Hatun‟un var olduğu ve Ahlât kuĢatması sırasında ordusunun baĢında bölgeye gittiği bilinmektedir.435 1191‟de Azerbaycan Atabeği Kızıl Arslan, 1193 yılında ise Ahlât ġâhı Beg- Timur‟un ölümlerinin ardından bölgede Gürcülere karĢı yalnız kalan Saltuklular çok zor duruma düĢtüler. Saltuklular‟ın yalnız kalmasını fırsat bilen Gürcüler bu durumdan istifa ederek Kars, Sürmeli hatta Ġspir üzerine yürüdüler ve 1193‟de Erzurum önlerine kadar geldiler. Nasr ed-Din ve iki oğlu, suvarı ve yaya askerleri ile birlikte surlardan çıkarak Gürcülere karĢı koydular Ģehir halkının da destek verdiği savunmada Gürcüler yenilerek geri çekildiler.436 Ġran da Büyük Selçuklular‟ın çöktüğü devrede Azerbaycan Ata-begler ve Ahlât Ģâhlar gibi Erzurum Saltukluları da çok zayıf bir halde idiler. Gürcülerin Ġslam beldelerini istilaları ve son olarak da Anadolu‟nun Ģarkta Türk-Ġslam dünyası ile kapsını teĢkil eden Erzurum‟u tehdit etmesi Türkiye Selçuklu tahtına çıkan kudretli Sultan SüleymanĢah (1196-1204) üzerinde çok ağır bir etki yaptı .437

5.3. Rükn ed-Din Süleyman ġâh‟ın Gürcistan Seferi ve Micingird SavaĢı Sultan Süleyman (1196-1204), Bizanslılar ile giriĢtiği mücadeleden baĢarıya çıkarak onları haraca bağladıktan ve Selçuklu tahkimatını güçlendirip küçük Ermeni Krallığını da tecziye ettikten sonra daha fazla vakit geçirmeksizin Doğu Anadolu‟da yayılma ve Türk birliğini kurma siyasetini tatbike baĢladı. Süleyman ġâh, ilk olarak 1200 de Mu‟izz ed-Din Kayer ġâh‟ın elinde olan Malatya‟yı aldı. Elbistan Meliki Mugis ed-Din Tuğrul ġâh kardeĢinin tabiiyetini kabul etti. Erzincan hükümdarı Mengücek oğlu Behrem ġâh (1168-1125) ve Divriği Meliki Turan ġâh, Süleyman ġâh‟a bağlılıklarını bildirdiler. Selçuklular bu sırada Doğu Anadolu‟da Artukluları ve feodal beylikleri de tabiiyete almaya baĢladılar.438

433 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.25 434 Ahlât Ģâhlar Hakkında bkz. Faruk Sümer, „„Ahlât Ģahlar‟‟, Ġ.A., c.II, s.24-28 435 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.34 436 Faruk Sümer, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu‟da Türk Beylikleri, s.34 437 Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s.131 438 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.251-253 104

Bundan sonra Anadolu‟nun fethinde Erzurum merkez olmak üzere, kurulan ilk Türk beyliklerinden biri olan Saltukları hâkimiyeti altına almaya ve Gürcüler üzerine sefer düzenlemesine, hem siyası hem de hissi sebepler vardı; Seferin siyasi sebepleri; Saltuklular doğuda Gürcüler ve kuzeyde Rumlara karĢı Anadolu‟nun kapılarını korumakta, Azerbaycan ve Türkistan‟dan gelen göç ve ticaret yollarını açık tutmakta idi. Erzurum kale ve surlar ile tahkim edilmiĢ; doğu-batı istikametinde yol alan ticaret kervanları sayesinde zengin olmuĢtu. Bölgedeki hâkim güç olan Selçukluların iç karıĢıklıklar ile mücadele etmelerini fırsat bilen Gürcüler, Kafkaslardan inerek Türk bölgelerini istilaya baĢlamıĢlardı. Gürcüler, Kraliçe Thamara (1184-1211)439 zamanında bu istilalarını geniĢleterek Erzurum‟a kadar ilerlediler ve Saltuklu Hükümdarı Nasır ed- Din Muhammed döneminde Ģehri kuĢattılar. Ancak beklemedikleri bir müdafaayla karĢılaĢtılar. Ardından Türklerin taarruz etmeye baĢlamaları üzerine Thamara‟nın kocası Davit kuĢatmayı kaldırarak Saltuk Ġlini terk etmek zorunda kaldı. Nitekim Saltuk Ġli emniyette değildi, çünkü bu sırada Gürcüler, Kars ele geçirmiĢlerdi.440 Uzun zamandan beri devam eden Gürcü istilalarına bir son vermek isteyen Rükn ed-Din Süleyman ġâh, Harput seferinin ardından Erzincan„a giderek Gürcistan Seferi için büyük hazırlıklara baĢladı. Orada Gürcü kaynaklarına göre büyük masraflar yaparak topladığı ordusu ile Erzurum‟a harekât etti. Bütün komĢu hükümdarlarının ve tabilerinin yardımcı kuvvetleri ile Erzurum Saltuklu Hükümdarı Nasr ed-Din (bazı kaynaklarda Alâ ed-Din) Muhammed‟in de bu sefere katılması kararlaĢtırıldı ve aynı maksatla Saltuklu Hükümdarı huzura davet edildi. Ancak Süleyman ġah huzuruna gelmekte taallül gösteren Emir‟i hapis ettirdi ve 1202‟de Erzurum‟da bu hanedanın hâkimiyetine son verdi. Süleyman ġah, Saltuk Ġlini Selçuklu devleti sınırlarına kattı ardından Malatya Meliki olan kardeĢi Mugis ed-Din Tuğrul ġâh‟a bu Ģehri verdi. 441 Ġbnü‟l Esir, El-Kâmil fi‟t Târih‟te Saltuklu Hanedanı‟nın ve Erzurum ve çevresindeki hâkimiyetlerin sonra ermesini Ģöyle nakleder: „„Rükn ed-Din Süleyman b. Kılıç bu sene Ramazan ayında (Haziran- Temmuz 1201) kardeĢi Mu‟izz ed-Din KayserĢâh‟a ait olan Malatya‟yı birkaç gün

439 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.360 440 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.252-253 441 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.14; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.253; Kerîmûddin Mahmutd-i Aksarayî, Müsâmeretü‟l - Ahbâr, Çvr. Mürsel Öztürk, Ankara 2000, s.24; Kerîmûddin Mahmud, Müsâmeret Ül-Ahbâr (Moğollar Zamanında Türkiye Selçukluları Tarihi), NeĢ. Osman Turan, TTK. Yay., Anakara 1999, s.31-32 105

muhasara ettikten sonra ele geçirdi. Oradan Erzenu‟r-Rum üzerine yürüdü. Burası eski bir hanedana mensup olan el-Melik Ġbn Muhammed b. Saltuk‟un oğluna aitti. Bu hanedan uzun zamandır Erzenu‟r-Rum‟a hâkim idi. Rükn ed-Din, Erzenu‟r-Rum‟a yaklaĢınca Ģehrin hâkimi ona olan güveninden dolayı Rükn ed- Din‟i istediği Ģartlar dâhilinde bir anlaĢma yapmak için karĢılamaya çıktı. Fakat Rükn ed-Din onu yakalayıp tevkif etti ve Ģehri ele geçirdi. Bu zat Erzenu‟r- Rum‟daki bu hanedanın son hâkimiydi.‟‟442 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye‟de Ģunları nakletmektedir: „„Sultan, daha önce de Erzurum, yöneticisi (sahibi) olan Melik Alâ ed-Din, Saltuki‟ye asker toplaması konusunda ferman göndermiĢti. Onun asker toplamada ve fermanın hükümlerini yerine getirmede ihmal davrandığı öğrenince, Ģahlar Ģahının vücudunun her yerini öfke tozlaro sardı. Derhal onun azli konusunda ferman çıkardı. O ülkenin topraklarını, kalelerini ve beldelerini her Ģeyiyle ondan alarak Gıyas ed-Din TuğrulĢâh‟a verdi. Yönetim dizginlerini onun avucuna bıraktı. Daha sonra oradan çok sayıda askerle birlikte Abhaz ülkesine ve Gürcü beldelerine yöneldi.‟‟443 Abû‟l Farac Tarihinde Bu olay Ģöyle nakledilmektedir: „„Rükn ed-Din buradan Erzener-Rum‟a gitti. Melik Muhammed‟in oğlu burada bulunuyordu. Bu zat Saltak‟ın oğlu idi ve çok eski bir aileye mensuptu. Bunlar uzun zamandan beri Erzenur-Rum‟da hüküm sürüyorlardı. Buranın emiri tevazu içinde Rükn ed-Din‟in yanına gitti ise de Rükn ed-Din onu yakaladı, hapse attı ve Ģehri aldı.‟‟444 Sultan Süleyman, Erzurum‟u aldıktan sonra asıl hedefi teĢkil eden Gürcistan üzerine yürüdü. Bu seferin hissi bir sebepleri; Filhakika Ġbn Bibi‟ye göre Süleyman ġâh, Kılıç Arslan‟ın evlatları ve hatta Selçuklu torunları arasında servi gibi boyu ve yakıĢıklılığı ile emsalsizdi. Kılıç Arslan‟ın Ģehzadeleri arasında kendisine koca bulmak isteyen Gürcistan Kraliçesi Thamara Selçuklu ülkesine ressam gönderip ġehzadelerin resmini yaptırdı. Thamara, raporu inceleyince, „„zamanın Leylası olan O, Sultan Rükn ed-Din‟in Ģekline meftun ve mecnun oldu ve Dokuz katlı göğün altında benim eĢim bundan baĢkası olamaz‟‟ dedi.

442 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t Târih, c.XII, s.146-147 443 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.93 444 Gregory Abû‟l-Farac, Abû‟l-Farac Tarihi, s.474 106

Ardına Sultan Kılıç Arslan‟a Ģu cümleleri içeren bir mektup gönderdi;445 „„Dinin ve dünyanın direği. Ġslam ve Müslümanların sultanı inananların emiri olan Siz dünyanın efendisine saklı ve gizli değildir ki büyüklüğü sonsuz ve nimeti genel olan Allah, bu cariyenize geniĢ, mamur ve güzel bir ülke, güçlü ve haĢmetli bir devlet verdi. Karun‟un bile nisabında pay alabileceği bir hazineye sahibim. Bu diyarda yaĢayan itibarlı ve büyük kimseler, nimetlerimin kölesi ve fermanımın esir oldu. Ben zayıfın, azımdan çıkan söz, onların çocukları ve malları üzerinde kader gibi etkili oldu. Bütün bunlara rağmen geleceğim konusunda tereddütlere ve endiĢelere sahibim. PadiĢahlık sarayımda ülkemi yönetecek bir eksik. Bilgiyi ve beceriyi kendide toplayan, ahlaki kurallara uyumayı kendine görev bilen, ülkemi yönetmek için danıĢıp konuĢabileceğim, ülkemi yabancıların müdahalesinden ve düĢmanların saldırılarından koruyabilecek bir eĢe sahip olmaktan baĢka çarem ve çıkar yolum yok. Ehl-i sahib olmama rağmen evleneceğim o kimsenin spyundan ülkemim varisi olacak, devletimin kalıcılığını sağlayacak ve onun güçlenmesine sebep olacak David hanedanının ismini devam ettirip yaĢatacak bir evlat sahibi olmam mümkündür. Eğer beklenen ecel aniden gelir, ölüm kapımı çalarsa, tabiatıyla bu diyarın ve ülkenin yönetimi ona kalır. Aramızda ki din ve milliyet farklılığına rağmen bu ülkede oturanlar onu padiĢah olarak kabul ederler. Bana mutluluk habercisinden, büyüklük ve yücelik postasından Ģöyle haber geldi ki, meliklerin meliki Rükn ed-Din Süleyman ġah, padiĢahların övülen özelliklerine ve mükemmel sıfatlarına sahip olup adamlarına ve yakınlarına da aynı huyları aĢılamıĢtır. O, her ne kadar yaĢ sayısının küçüğü, hayat bahçesinin yenisi ve emniyet bağının fidanıysa da keskin zekâsı, üstün aklı onun halkın istek ve arzularını yerine getirmede yeterli olacağını göstermektedir.‟‟ „„Sahip olduğu bu fazilet ve özellikler, böyle güzel bir ülkenin böyle bir melike, böyle büyük bir tahtın böyle bir sultana, böyle bir Belkıs‟ın bir bir Süleyman‟a layık olduğunu göstermektedir. Eğer siz yüce padiĢahın Ģerefli düĢüncesi ve yüce rızası, bu birleĢmenin yollarını açar ve bu yakınlaĢmanın Ģartlarını hazırlarsa, nikâhın gerçekleĢmesi mümkün olur. O zaman o Ģansı Ģehzadenin saltanat çetrinin gölgesi, meliklerin hasretini çektikleri ve sultanın gıpta ettikleri bu ülkeye düĢsün. ġahların Ģahının kafilesinin yolunun çıkardığı toz

445 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.88; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.254 107

bu makamın burnuna güzel kokular saçsın. Süleyman, uğurlu ayağıyla salına salına David hanedanının haremine girsin. Bu devletin tahtı onun güzel huyu ve parlak yüzüyle aydınlansın ve Ģereflensin. Hüsrana uğrayacak ve kahrolup ezilecek olan muhalif Ģeytanlar ve haset ifritlar bulundukları yerlerden çıkmaz olsunlar‟‟ 446 Elçiler bu mektupla birlikte hediyeler ve armağanlarla Sultanın huzuruna vardılar. Ona mektupları ve sözlü haberleri verdiler. Sultan Kılıç Arslan, Melik Rükn ed-Din‟i huzuruna çağırıp bu olayı kendisine tebliğ etti. Fakat Rükn ed-Din Süleyman ġâh, Kraliçe‟nin bu teklifini dinleyince çok hiddetlendi; bir kâfir kadının iĢvesine ve dünya hevesine kapılıp Hristiyan diyarına gideceğimi söylüyor; „„oraya ancak sultanın yardımı ve fermanı olursa Kilise ve manastırları yıkıp cami ve medrese, çan yerine ezan sesleri yerleĢtirmek maksadıyla varacağını‟‟ arz ediyor; babası da oğlunun bun yüce himmetini takdirle karĢılıyordu.447 Bu gün mektubun farklı bir rivayet Ģeklini Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi isimli eserinde Ģöyle nakleder: „„Kraliçenin ihtiĢamının Ģöhretinden delirmiĢ bir vaziyete düĢen Kızıl Aslan‟ın bir oğlu, dinini değiĢtirmesinden korkan babası tarafından güç halle zapt edilebildi.‟‟448 ĠĢte bu hissi ve siyasi sebeplerden dolayı Rükn ed-Din Süleyman ġâh Gürcüler üzerine sefer çıktı. Süleyman ġâh, yanında Erzurum Meliki Mugis ed-Din Tuğrul ġâh ve Erzincan Emiri Behram ġâh Ġle birlikte ordusuyla harekata geçtikten sonra Gürcü Kraliçesi Thamara‟ya elçi ile birlikte çok sert bir mektup veya ültimatom göndermiĢtir; Rükn ed-Din Süleyman ġâh‟ın Thamara‟ya mektubu Ģunları içermekte idi: „„Göklerin altında yükselmiĢ sultanların en yükseği, meleklere benzeyen ve büyük Muhammed‟i göndermiĢ olan Allah‟ın yardımcısı ben, Rükn ed-Din, Gürcülerin hükümdarı olan sen Thamara‟ya bildirim; her kadın akılca zayıftır. Sen Gürcülerin eline kılıç koyup, Allah‟ın sevdiği Müslümanlar ve Ġslam kavimlerini öldürmeğe emir verdin; benim hür milletime tabiiyet vergisine zorladın. ġimdi bizzat ben sana ve milletine Ġslam adaletini göstermek ve Allah‟ın

446 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.88-90 447Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.90; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 254 448 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.371 108

yalnız bizim ellerimize tevdi eylediği kılıcı bir daha kullanmamanızı öğretmek maksadıyla geliyorum. GeliĢimde otağımın önünde diz çöken, Muhammed‟in resullüğünü kabul ettiğini beyan eden ve kendi dinini inkâr edip boĢ yere ümit bağladığın haçı huzurumda kıracak olanların hayatlarından baĢkalarının yaĢamasına müsaade etmeyeceğim.‟‟ Elçi ulaĢınca Thamara‟nın huzuruna getirildi, mesajı verdi ve takdim edildikten sonra: „„Hükümdarınız kendi dinini terk ederse sultan kendisiyle evlenecek, reddettiği takdirde ise onu kendi cariyesi yapacaktır‟‟ dedi. Elçinin beyanları da getirdiği mektup kadar mağrurane idi. Elçinin sözlerini bitirir bitirmez BaĢkumandan Zakaria yerinden kalkarak hiddetle Türk elçisine tokat attı ve ardından „„Elçi olmasaydın bu küstahça harekâtına karĢılık ilk önce dilini, sonrada baĢını kesmek yerinde bir harekât olacaktı‟‟ dedi. 449 Kraliçe Thamara mektubu okuduktan ve elçiyi dinledikten sonra çok üzüldü ve gözyaĢı döktü. Sonra yanındakileri çağırarak durumu onlar ile müzakere etmesinin ardından, Lih Dağı‟nın iki tarafındaki ve Derbend‟e kadar Nikofsia‟daki bütün askerlerin toplanmasını emretti. Kraliçe, birkaç gün içerisinde toplanan askerleri ile birlikte Cahavet‟e doğru Vardzia‟daki Meryem Ana Kilisesi‟ne gitti ve orada gözyaĢları içinde ayin düzenledi. Kars yakınlarına varınca, Ģehre bir günlük mesafede durdu ve Sultanın elçisini bir elbise ve birkaç hediye ile taltif ettikten sonra mektubu verdi, kendi elçisi ile geri gönderi. Kraliçe‟nin elçisini Ģu cevap mektubunu taĢımaktaydı: „„Ey Rükn ed-Din, mutlak kudret sahibi Allah‟a tam güvenle, Meryem Ana‟ya dua ederek ve ümidimi mukaddes haça bağlı olduğu halde, gökleri gazaba getirmek üzere yazılmıĢ olan mektubunu okudum ve orada, Allah‟ın muhakeme edeceği kötülüğünün delillerini gördüm. Allah‟ın adına boĢ yere yemin edenlerin Onun tarafından mahvedileceğini bilmiyor musun? Sen para kuvveti ile toplamıĢ eĢek sürücülerine dayanıyorsun, fakat ben ne servete, ne asker çokluğuna ne de diğer her hangi bir insani Ģeye değil, yalnız mutlak kudrete sahip Rab oğluna ve senin tahkir ettiğin Ġsa Haçına itimat ederim. Bana gönderdiğin mesaja göre, Hazret-i Ġsa‟nın adını taĢıyan orduyu sana saygı göstermek için değil, mağrur yüreğini mahcup etmek ve Allah‟a küfretmemeği bizzat kendisi tarafından

449 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.406; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 257 109

öğrenmen için sana karĢı sevk ediyorum. Seninki değil, Allah‟ın iradesi yerine gelsin, seninkinin yerine Allah‟ın adaleti yerine getirilsin! Senin adamlarının savsaklığını bildiğim için cevabımın tam zamanında yetiĢmesi ve tedbir alabilmen için benim adamlarımda birini de sana gönderiyorum. Harekete geçirdiğim askerlerim ise, esasen kapına dayanmıĢlardır.‟‟450 Gürcü ordusu öncüleri BaĢkumandan Zakaria ile ġalva ve Ġvane gibi meĢhur kumandanlar idaresinde Pasinler‟e doğru ilerledi. Rükn ed-Din Süleyman ġâh idaresinde, Erzurum‟dan harekât eden 100 bin kiĢilik Türk ordusu da Pasinler üzerinden SarıkamıĢ istikametine doğru yoluna devam ederken Micingird Kalesi civarında bulunan Erzurum-Kars kervan yolu üzerindeki Bolositek‟e geldi ve ordugâh kurdu. Selçuklu ordusu dinlenmekteyken baskına uğradı ve 598 Zilka‟de baĢlarında (23-31 Temmuz 1202‟de) yapılan Micingird Bölgesi‟ndeki savaĢı önce Selçuklu ordusu kazanmaktayken bayraktarın atının ayağının takılıp Sultan Sancağının yere düĢmesinin ardından sağ ve sol kanattakilerin Sultanın esir alındığını sanarak, düzenini yitirince, toparlanıp kaçmaya hazırlanan Gürcü ordusu bu durumu görerek, geri dönüp keskin hücumlarla savaĢı kazandı. Selçuklu ordusu çekildiği hale çak fazla zayiat veren Gürcüler, Selçuklu ordusunu takip etmeden geri döndüler.451 Osman Turan, Eseri „„Selçuklular Zamanında Türkiye‟de‟‟ Ģu Ģekilde aktarmaktadır: „„Gürcüler Selçuklu ordusunu, ordugâhta istirahat halinde iken ve düĢmanın yaklaĢmasından habersiz olarak, pusuya düĢürdü. Bir ani baskında neye uğradığını anlayamayan ve ĢaĢıran Türkler ordugâhı ve çadırları, sayısız ganimeti bırakarak, müsait bir müdafaa mevkine çekiliyordu. Fakat bu arada Sultanın Çetr‟ini (Sultan ġemsiyesi) taĢıyan kimsenin (Çetr-dar) atının ayağı bir deliğe sokuldu; sancağın yere düĢtüğünü göre emirler ve askerler sultanın bir musibete uğradığını sarak „„semvai bir korkuya‟‟ çarpıldılar ve kargaĢalığa kapıldılar. DüĢen sancak kaldırıldı ve çavuĢlar askerlerin toplanması için bağırdılar. Sultan da bizzat kumandalara kendi adları ile hipat etti ise de ordu bu kargaĢalıktan bir türlü kurtulmadı. Ġki taraf öncü kuvvetleri arasında ciddi çarpıĢmalar baĢladığı halde Selçuklu ordusunun büyük kısmı henüz kendine

450 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.407; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.258 451 Smbat Sparapet‟s Chronicle, s.98; Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s.157-158; Fahrettin Kırzıoğlu, Kıçaklar, s.140 110

gelememiĢti. DüĢmanın takip ve hücumları Ģiddetlenerek Türkler bir yandan kaçıyor; bir yandan da sarılarak öldürülüyor veya esir ediliyordu. Böylece Türk ordusu mağlup olmuĢ; Rükn ed-Din Süleyman ġâh, muharebenin kaybedildiğini görerek, Tuğrul ġâh ve diğer emirleri ile birlikte Erzurum‟a çekildi.‟‟ 452 Ġbn Bibi eseri El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye‟de savaĢ hakkında özet olarak Ģunları aktarmaktadır: „„Büyük bir orduyla savaĢmak için ortaya çıktılar. Karıncalar ve arılar gibi coĢup kaynamaya baĢlayarak Sultanın karĢısına dikildiler. Ġki ordu arasında öyle vuruĢma ve çarpıĢma oldu ki, savaĢ alanında ölüden tepeler meydana geldi. Yenilginin kokusu ve baĢarısızlığın rüzgarı kafirlerin tarafına esmek üzereyken, gaib perdesinden Ġslam ordusuna büyük bir fetih ve önemli bir ganimet yüz gösterecekken, Kaza ve kaderin etkisiyle padiĢahlık Ģemsiyesini (çetr-dar) atının ayağı derin bir çukura düĢünce adamın baĢının üzerine yere çakıldı ve sert yere düĢtü. Kükreyen aslanlar ve kızgın kaplanlar gibi savaĢ alanında savaĢa tutuĢmuĢ, durup dinlenmeden mücadele eden oraya buraya koĢan, keskin kılıçları, ağır gürzleri ve can alıcı mızraklarıyla batıl inançlı düĢmanları feryat ettiren, kavga ateĢini alevlendirip, mücadele dumanını göğe çıkaran, ölümü korkutup uzaklara kaçıran savaĢçıların, askerlerin ve beylerin gözü saltanat Ģemsiyesinin düĢtüğümü görünce, düĢmanın, ordunun merkezine kadar ulaĢtığını ve padiĢahın baĢına felaket geldiğini sandılar. Hep birden ağırlıklarını bırakıp kaçmaya baĢladılar. Böylece üstün aciz, vuran vurulan, öldüren ölen, bey esir, esir bey duruma geçti. Yiğitlerin ileri gelenleri derhal çetri doğrulttular ve çavuĢlar büyük bir gayretle, „ YanlıĢ yanlıĢ geri dönün, geri dönün‟ diye bağırmaya baĢladılarsa da yaydan çıkmıĢ ok gibi artık onların dönmelerine imkân kalmamıĢtı. Her ne kadar sultan bağırıyor, komutanları (SerleĢker-SubaĢılar) adlarıyla çağırıyor, iĢin aslını anlamaya çalıĢıyorsa da hiç bir faydası olmuyordu. Olan oldu, kıyamet koptu asker yönünü firara çevirdi. DüĢmanlar Erzincan yönetisi Melik Fahreddin BehremĢah ile büyük beylerden birkaçını atlarından düĢürerek tutukladılar. Sultan, Melik Mugis ed-Din, seçkinlerden ve komutanlardan bir kaçıyla birlikte o hezimetin etkisiyle Erzurum‟a sığındı. Sağ kalan askerler gelip kendisine katılsın

452 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.258-259 111

diye birçok gün orada bekledi. Dinlenip yorgunluğunu attıktan sonra Rum tarafına harekât etti.‟‟ 453 Marie F. Brosset eseri Gürcistan Tarihi‟nde T yazmasının Çevirisini özetle Ģöyle nakletmektedir: „„Gürcüler Pasin memleketine varınca, sultanın orada Bolositek mevkiinde karargâh kurmuĢ vaziyette buldular. Gürcüler karargaha yaklaĢarak sayısız at, katır, deve ve ovanın barındıramayacağı miktarda dağınık bir halde kurulmuĢ pek çok çadır ve tenteler, sultanın da nöbetçi muhafızı bulundurmadığını gördüler. Gürcüler savaĢa baĢladılar. BaĢkumandan Zakaria Mhargrdzel, Ahal-Tzihel‟li Çalva ile Ġvane ve diğer Torlular ön safı tutarlar, bir tarafta Aphazlar ve Ġmerler, diğer tarafta da Kartliler, Kahet ve Heretliler yer alırlar. Onlar Sultanı görünce, atlarının süratini hızlaĢtırarak ilerlediler. Bunu gören Türkler ĢaĢarlar, atlarını getirirler, silahlanır ve atlarına binerler. Onlar iki tarafın öncü kuvvetleri bir birlerine yaklaĢır. Fakat Türkler, Gürcülerin hiç tereddüt etmeden ilerlediklerini görünce, gökten inen bir dehĢet kaplamıĢ bir vaziyette karargâhlarından uzaklaĢarak daha metin bir mevki ye çekildiler. Onların çekiliĢini gören Hristiyanlar, hücum ederek onları çevirir ve çekilmelerine mani olurlar. ġiddetli ve uzun bir savaĢ vuku bulur ve iki taraftan da birçok adam ölür. Bununla beraber en büyük kayıp Sultan da oldu. KarıĢıklı da atları telef olan Gürcüler az kalsın geri çekileceklerdi. Bu manzara karĢısında David sol kanadı, Zakaria de sağ kanadı terk ederler. Yayaların atlıların altına ezilmemeleri için uzaklaĢmıĢ olan Gürcüler, doğrudan doğruya Türklerin üzerine yürüdüler. David bir taraftan Zakaria diğer taraftan Sultanın sayısız ordusu üzerine atılırlar. Türklerin kaçmakta olduğunu gören Gürcüler, atlarına binerek onları kovalamağa, kılıçtan geçirmeğe, yere sermeğe ve esir etmeğe baĢladılar. Çokluklarından dolayı kaçamayan düĢmanlar ayakaltına düĢüyorlar. ĠĢ bu merkeze gelince, düĢmanın sayısız altın ve gümüĢ kaplarla dolu ağırlığı üzerine atıldılar. Orada büyük miktarda kumaĢ, altın kadehler, taĢ ve incilerle süslü kıymetli tabaklar, sürahiler ve tencereler ile dolu inanılmayacak zenginlikte bir ganimet vardı. Ele geçirilen at, katır, deve, çadır ve halının miktarını tespit etmek mümkün değildi, zira

453 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.94-95 112

karargâhları servetle taĢıyordu. Gürcüler bu zaferin ardından düĢmanların çadırlarına yerleĢtiler. Tamara, Davit ile birlikte daha sonra Tiflis‟e geldiler‟‟454 Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi, Müsameretü‟l- Ahbâr isimi eserinde Rükn ed- Din Süleyman ġâh‟ın Gürcü Seferi hakkında Ģunlar zikredilmektedir: „„Sultan Rükn ed-Din için Halife makamından (Dârû‟l- Hilâfe) üç defa Ģetr ve sancak gönderdiler. Ona sultan sıfatı verdiler. Ülkedeki iĢleri büyük bir ilerleme gösterince O, asker çekip Gürcü diyarına yürüdü. Erzen-i Rum alarak Mugis ed-Din Tuğrul‟a verdi. Oradan 20 bin askerle Gürcistan‟a harekât etti. Gürciler ona tuzak kurmuĢlardı. Tuzağa dikkat etmedi Onu yendiler Gürcülerden öç almak istediyse de ecel fırsat vermedi. Hakkın rahmetine kavuĢtu.‟‟455 Ahmed bin Mahmûd, Selçuk-Nâme‟de Rükn ed-Din Süleyman ġâh‟ın Gürcü Seferi hakkında Ģunlar zikredilmektedir: „„Sultan Süleyman‟ın Anadolu‟da durumu kuvvetlendi, Hilafet merkezi olan Bağdâd‟dan ona „„Sultânü‟l-Kâfir‟‟ diye lakab verildi, sonra Erzurum‟u da aldı; bir kardeĢine verdi. Sultan Süleyman oradan Gürcistan‟a gitti, Kâfirler ile savaĢtı. Tesâdüf sancak götüren kimsenin atının ayağı durduğu yerde yarılmıĢ çukura düĢtü. Askerler sancağın yıkıldığını görünce her birisi ĢaĢtı, hezimete uğrayıp firâr ettiler. Süleyman bir daha Gürcüler üzerine giderek intikam almak istedi fakat fırsat bulamadı, zamanı müsait olmadı.‟‟456

5.4. Erzurum Selçukluları Döneminde Pasinler Saltukluların ardından Erzurum ve çevresinde hâkim olan ikici Türk hanedanı Selçuklulardır. 1202-1230 yılları arasında sadece 28 yıl hüküm sürmüĢ olan saltanat yalnız iki Ģahıs tarafından yönetilmiĢtir.

5.4.1.Mugis ed-Din Tuğrul ġâh Anadolu Selçuklu Hükümdarı Rükn ed-Din Süleyman ġâh 1202 yılında Erzurum‟u alarak, Saltuk Ġlini Anadolu Selçuklu hâkimiyetine bağladı. Ardından Ģehre

454 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.408-410 455 Kerîmûddin Mahmud-i Aksarayî, Müsâmeretü‟l- Ahbâr, s.24; Kerîmûddin Mahmud, Müsâmeret Ül-Ahbâr (Moğollar Zamanında Türkiye Selçukluları Tarihi), s.31-32 456 Ahmed bin Mahmûd, Selçuk-Nâme II. Haz. Erdoğan Merçil, Ġstanbul 1977, s.150 113

kardeĢi Mugis ed-Din Tuğrul ġâh‟ı melik tayin etti (1202-1225). Tuğrul ġâh, uzun yıllar Erzurum ve çevresine müstakil bir melik olarak hüküm sürdü. 457 Tuğrul ġâh, kardeĢi Sultan Gıyâs edi-Din Keyhûsrev, 1211 senesinde Ģehit olup oğulları arasında taht kavgası baĢlayınca I. Ġzz ed-Din Keykâvus‟a karĢı onun kardeĢi Alâ ed-Din Keykûbat tarafında yer almıĢ ve Sultanı Kayseri‟de muhasara etti ancak muvaffakiyetsiz olarak Erzurum‟a gerdi döndü.458 Saltuklular yerine Erzurum‟da hüküm süren Selçuklu Hanedanı, Trabzon Rumlarına ve Gürcülere karĢı eskisinden daha kudretli mücadeleye giriĢtiler ve bu amaç için Tuğrul ġâh, Bayburt Kalesi‟ni yeniden ve çok müstahkem bir Ģekilde inĢa ettirdi. Nitekim Erzurum Selçukluları için yine en önemli tehlikeyi, Saltuklular zamanında olduğu gibi Gürcüler teĢkil ediyordu. 1205 yılında Gürcüler, Azerbaycan yöresinde Ġslâm beldelerine saldırarak birçok Ģehir yağmaladılar. Daha sonra Ahlât üzerine baskın düzenlediler, Ģehri yağmalayıp, Ġslâm beldelerinden geçerek Malazgirt'e kadar geldiler. ErciĢ ve çevresine ulaĢtıktan sonra Ģehri yağmalayıp beldeleri tahrip ettiler. Sonra Erzenu‟r-Rum (Erzurum) sınırında bulunan Hisnu‟t-Tîn'e giderek Erzurum‟a karĢı karargâh kurdular. Bunun üzerine Ahlât Hâkimi Balaban askerlerini toplayıp Erzenu'r-Rum Hâkimi Tuğrul ġâh‟ın yanına gitti ve kendisinden Gürcülere karĢı yardım istedi. Tuğrul ġâh yardım talebine kayıtsız kalmayarak bütün askerlerini Balaban ile beraber gönderdi. Bu ordu Gürcüler üzerine yürüyerek onlarla savaĢtı ve Gürcüleri ağır bir yeniyle uğrattılar. Bu savaĢ sırasında Gürcü ordusunun baĢkumandanı küçük Zakaria öldürüldü. Müslümanlar, Gürcülerin yanında bulunan silâh ve at gibi ganimet aldılar. Yenilgi sonrası Gürcüler memleketlerine çekildiler.459 Ġki komĢu, bu ittifaklarını kuzeye doğru yayılmaya çalıĢan Eyyûbiler‟e karĢıda koruyarak, 1207 yılında MuĢ‟u kuĢatan Eyyûbiler‟i mağlubiyete uğrattılar. Ancak Tuğrul ġâh, Ahlât‟a hâkim olma düĢüncesi ile müttefiki olan Balaban‟i öldürdü ve Ahlât ‟ı kuĢattı fakat Ģehri alamayarak oradan Malazgirt‟e gitti. Ancak burada da aynı akıbete uğrayan Tuğrul ġâh, Erzurum‟a geri döndü. Çok sevdikleri hükümdarları Balaban‟ın Tuğrul ġâh tarafından öldürülmesine çok kızan Ahlâtlılar, Tuğrul ġâh tehlikesine karĢı Eyyûbi Meliki‟nin kardeĢi Melik EĢref‟den yardım istediler. Bu istekler üzerine Ģehre giden Melik EĢref halka kötü davrandığından dolayı Ahlât halkı

457 Osman Gürbüz, Anadolu Selçuklular Döneminde Erzurum (1202-1318), s.29 458 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.134-138 459 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t Târih, c.XII. s.168; George Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi, s.487 114

bu yeni yöneticiye pek alıĢamadı. Ahlât ve Erzurum arasındaki ittifakın son bulması, iki tarafında zayıflamasına neden oldu.460 Bu siyasî hata sonucunda Ahlât-Ģâhlar yıkılırken Erzurum Selçukluları da yalnız kaldı.461 1222 yılında Kafkaslardan gelen kalabalık Moğol grupları ġirvan, Azerbaycan ve Gürcistan Bölgeleri‟ni yağmalamaya baĢladılar. Aynı Moğol tehlikesi nedeniyle Türkmen göçebeler de güney yolu ile ilk önce Azerbaycan Bölgesine ardından Sürmeli ve Pasinler‟in giriĢinde yığıldılar.462 Bu sırada Anadolu Selçuklu tahtında I.Ġzz ed-Din Keykûvus (1211-1220) bulunmaktaydı.463 1212-1213 yılında Gürcü Kralı Giorgi öldü ve yerine de kızı Rosundan, Gürcü tahtına geçti. 1225‟de Gürcüler, Kıpçaklardan ve muhtelif milletlerden oluĢturduğu bir ordu ile Türk bölgelerine saldırılar düzenlediler. Ancak kısa zaman sonra Celâl ed-Din HarezmĢah, Gürcüleri mağlup edip 1226‟da Tiflis‟i fethedince artık Gürcüler tarafında bir daha harekât mümkün olmadı.464

5.4.2.CihanĢâh Dönemi II. Kılıç Arslan‟ın hayatta kalan son evladı olan Mugis ed-Din Tuğrul ġâh, Erzurum‟da 23 yıllık saltanatın ardından 1225 yılında vefat etti ve onun yerine Rükn ed- Din CihanĢâh (1225-1230) geçti.465 CihanĢâh‟ın beĢ yıllık hâkimiyet süresinde büyük hadiseler meydana geldi. MüthiĢ Moğol istilası karĢısında çetin mücadeleler veren Celâl ed-Din HarezmĢah kısa zaman içerisinde Ġran, Azerbaycan, Gürcistan ve 28 Cemaziyelevvel 627‟da (15 Nisan 1230) Ahlât‟ı alarak bu bölgelerde büyük bir devlet kurmuĢtu.466 Bu sırada Selçuklu Sultanı Alâ ed-Din Keykûbat ise Moğol istilasına karĢı memleketini korumak amacı ile Doğu Anadolu‟da bulunan Türk Beyliklerini kendi hakimiyetine alarak bir birlik oluĢturmaya çalıĢıyordu. Bu maksatla 1228 yılında

460 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t Târih, c.XII. s.227-228; George Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi, s.490 461 Ahlât ġâhlar hakkında geniĢ bilgi için bkz., Faruk Sümer, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu‟da Türk Beylikleri, s.47-80; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.101-142 462 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.46 463 GeniĢ bilgi için bkz., Salim Koca, Sultan I. Ġzzeddin Keykavus (1211-1220), TTK. Yay., Ankara 1997, Faruk Sümer; Keykâvus (1211-1220), Ġ.A. c.XXV, s.352-353 464 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t-Târih, c.XII, s.417-418; Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Târih-î Cihân GüĢâ, Kültür Bakanlığı Yay., Çvr., Mürsel Öztürk, Ankara 1999, s.362-363; Ahmet Toksoy, Celal ed- Din HarezmĢah‟ın Gürcistan‟daki Faaliyetleri, Erzincan Eğitim Fakultesi Dergisi, c. IX., sy.1, Erzincan 2007, s.137-150 465 Osman Gürbüz, Anadolu Selçuklular Döneminde Erzurum ( 1202-1318), s.48 466 Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Târih-î Cihân GüĢâ, s.365-366; Ġbrahim Kafesoğlu, HarezmĢahlar Devleti Tarihi, TTK. Yay., Ankara 2000, s.284; Önder Kaya, Selahaddin Sonrası Dönemde Anadolu‟da Eyyûbiler, Yeditepe Yay., Ġstanbul 2007, s.205 115

Erzincan‟ı alan Sultan Alâ ed-Din, Mengücekler Devletine bir son vermiĢti.467 Artık sıranın kendisine geldiğini anlayan Erzurum Hâkimi CihânĢâh, tedbir almak için ilk önce Eyyûbi Meliki EĢref‟e yaklaĢmak istedi ancak Celâl ed-Din HarezmĢah‟a yaklaĢmanın kendi çıkarları için daha uygun olduğunu fark etti ve amcazadesi Sultan Alâ ed-Din Keykûbat‟a karĢı Celâl ed-Din HarezmĢah ile ittifak kurdu.468 Sultan Alâ ed-Din Keykûbat müttefiki olan Eyyûbi Meliki EĢref ile Celâl ed-Din HarezmĢah arasında 10 Ağustos 1230 yılında Erzincan yakınlarındaki Yassıçemen‟de meydana gelen Ģiddetli savaĢta Celâl ed-Din ağır bir yenilgi alarak Ahlât‟a çekildi. SavaĢ sırasında Erzurum Emiri CihânĢâh, ise esir düĢtü. Büyük zaferin ardından Sultan Alâ ed-Din hızla Erzurum üzerine yürüdü ve Ģehri CihânĢâh‟ın kardeĢinden teslim aldı.469

5.5. Türkiye Selçukluları Döneminde Pasinler Erzurum ve çevresinde Selçuklu idaresi 1230‟da baĢlayıp 1242 yılındaki Moğol istilasına kadar devam etti ve 1308‟de bölgedeki Selçuklu hâkimiyeti tamamen ortadan kalktı. Selçuklu Sultanı, ġems ed-Din Altun-Aba kumandasında bir kıta askeri Ahlât bölgesine gönderdikten sonra Gürcistan hudutları ve Oltu Kalesi‟ni emniyet altına aldı. Saltuk ilinin bütün Ģehir ve kalelerine muhafızlar tayin etti. Kaleleri, silah ve erzak ile doldurdu. 35 kalesi ile birlikte bütün memleket Selçuklu ülkesine katıldı, emirlere iktâlar verildi. Moğol istilasına karĢı kaleler ve surlar tahkim ettirildi. Moğollar önünden kaçan Türkmenlerin bir kısmı Saltuk ilinde iskân ettirildi. Sultan Alâ ed-Din, Saltuk ilinden sonra Eyyûbiler‟in iĢgali altında kalan Sökmen ilinde Ahlât, Bitlis, Van, ErciĢ, Adilcevaz ve Malazgirt Ģehirleri ile birlikte Tiflis hududuna kadar Selçuklu idaresine

467 Mengücekler Devletine hakkında geniĢ bilgi için bkz., Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s73-92; Faruk Sümer, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu Türk Beylikleri, s.1-14 468 Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devleti Tarihi, s.464; Önder Kaya, Selahaddin Sonrası Dönemde Anadolu‟da Eyyûbiler, s.211 469 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s. 406-418; Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Târih-î Cihân GüĢâ, s.369-370; Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devleti Tarihi, s.464; Kerîmûddin Mahmud-i Aksarayî, Müsâmeretü‟l- Ahbâr, s.25; Kerîmûddin Mahmud, Müsâmeret Ül- Ahbâr (Moğollar Zamanında Türkiye Selçukluları Tarihi), s.33; George Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi s.528 116

aldı. Sultan Alâ ed-Din, Erzurum fethini, fetihnamelerle komĢularına duyurdu. Erzurum iĢlerini de böylece yoluna koyan Sultan Ģehirden ayrılarak Kayseri‟ye gitti. 470 Doğu Anadolu‟da Moğol tehlikesi, HarezmĢah‟ın gücünün iyice tükendiği sırada, Selçuklu hudutlarında hissedildi. Bununla beraber, 1232‟de Carmagon Noyan idaresinde ki bir Moğol müfrezesi Sivas‟a kadar ilerledi. Bunun üzerine Sultan Alâ ed- Din, Kemal ed-Din Kamyar‟ın komutasında bir orduyu doğuya gönderdi. Kamyar, Erzurum‟a kadar geldi ise de Moğollara rastlamadı. Carmagon Noyan komutasında Anadolu içlerine kadar giren bu birlik Erzurum‟da görülen ilk Moğol birliği idi.471 Sultan Alâ ed-Din, baĢta Erzurum olmak üzere bölgedeki kaleleri, Moğollara karĢı koruması için Mübariz ed-Din Çavlı‟ya vermiĢti. Bu arada Moğolları Anadolu‟ya doğru sevk edenin Gürcü Kraliçesi Rosudan olduğunu öğrenen Selçuklular, kuzeybatıya doğru ilerleyerek Erzurum-Tortum arasında bulunan Hah (Nihah)472 isimli kaleyi Ģiddetli bir Ģekilde kuĢattılar. Kraliçe Rosudan yaptıklarından piĢman olduğunu söyleyerek barıĢ isteğinde bulundu. Ardından Erzincan valisi Ģehzade Gıyes ed-Din ile Rosudan‟ın kızı, Mugis ed-Din Tuğrul ġâh‟ın torunu olan Thamara‟yı evlendirerek, ailevi bağlar kurulmuĢtur.473 Sultan Alâ ed-Din Keykûbat 4 ġevval 634/ 1 Haziran 1237‟de vefat etti ve yerine Erzincan Meliki Büyük oğlu Gıyas ed-Din Keyhûsrev (1237-1242) geçti.474 Sultan Gıyas ed-Din, Moğollara karĢı uc duruma gelen Erzurum‟da önemli bir askeri güce sahipti. Ancak bu sırada çıkan Babai harekâtı475 devleti güç duruma düĢürdü. Babai Ġsyanı‟na karĢı Erzurum‟dan yardımcı kuvvet isteyen Sultan, Valiye emir gönderdi. Selçukluların içinde bulundukları iç karıĢıklıkları göz ardı etmeyen Moğollar, Arpa Çay‟ın batısına geçerek Sürmeli, Ani ve Kars Kaleleri‟ni yağmalayarak 1240‟da Erzurum sınırlarına kadar geldiler.476 Gıyas ed-Din Keyhûsrev, Erzurum‟un ne derecede önem arz ettiğinin farkında olduğundan, buraya muktedir bir vali ve kumandan olan, önceden Harput SubaĢlığı‟nda

470 Ġbnü‟l-Esir, El-Kâmil fi‟t Târih, c.XII, s.450-451; George Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi, s.529, Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.418 471 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.420-421 472 Hah (Nihah) Kalesi için bkz., Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri s.61 473 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s.422-423; Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.59 474 Ahmet Yasar Ocak, Babailer Ġsyanı, Dergâh Yayınları, Ġstanbul 1996; Ali Sevim ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devleti Tarihi, s.468 475 Babai Harekatı hakkında bkz., Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.420-426 476 George Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi, c.II, s.539 117

bulunan, Sinân ed-Din Yâkut‟u tayin etti. Sinân ed-Din Yâkut, Erzurum‟a gelmesinin ardından hemen Moğollar hakkında malumat toplayarak çevre kalelerin ihtiyaçlarının acilen karĢılanması ve eksiklerinin giderilmesi yönünde emir verdi.477 Ögedey Kaan (1229-1241)478 tarafından Ġran ve Anadolu istilaları için görevlendirilen Baycu Noyan, Erzurum‟un feci sonunu hazırladı. Baycu Noyan, Aras Nehri boyundan ilerleyerek Pasinler Ovası‟na girdi ve Ovayı boydan boya geçtikten sonra Erzurum önlerine gelerek Ģehri kuĢattı (1242). KıĢ mevsiminin yaklaĢmakta olmasına rağmen kuĢatmadan vazgeçmeyen Moğollar, Erzurum ġahnesi olan ġeref ed- Din‟in içeriden yaptığı yardım sayesine Ģehri aldı ve büyük bir tahribata neden olduktan sonra büyük ganimetler ile Ģehirden ayrılarak Mugan‟a gittiler.479 Erzurum‟u ele geçiren Moğollar, artık Anadolu‟nun anahtarını ellerine almıĢlardı. 1243 yılının baharında tekrar Doğu Anadolu‟ya giriĢ yapan Moğollar istilalarına yeniden baĢladılar. Ġlk baĢlarda durumun vahametini anlamayan Sultan Keyhûsrev, bütün müttefik ve dost devletlerden mümkün olduğu kadar çok yardım istedi ve büyük masraflarla bir ordu hazırladı. Ordusunun baĢında Sivas‟tan harekât eden Sultan, Erzincan yakınlarındaki Kösedağı Geçidi‟ne doğru yürüyüĢe geçti.480 Erzincan Eyaleti‟ndeki Kösedağ Boğazı‟nda yerini alan Sultan, Baycu Noyan‟ı beklemeye baĢladı. Bu Baycu için çetin ve sıkıĢık bir durumdu. Ne var ki eski bir taktik kullanarak ilk önce kaçıyormuĢ gibi yaparak sonra dönüp saldırdı ve 6 Muharrem 641/26 Haziran 1243 günü akĢamı Selçuklu ordusu diye bir Ģey kalkamamıĢtı. Sultan, Tokat‟taki hazinesini alarak Ankara‟ya çekildi.481 Moğollar yollarına devam ederek Sivas‟ı aldılar ardından kendilerine mukavemet eden Kayseri‟yi alarak korkunç Ģekilde

477 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.60; George Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi, c.II, s.541 478 Ögedey Kaan hakkında bkz., Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Târih-î Cihân GüĢâ, s.180-187; René Grousset, Bozkır Ġmparatorluğu, Atilla- Cengiz Han-Timur, Çvr. M.R. Uzmen, Ġstanbul 1999, s.250 479 Müverrih Vardan, Türk Fütuhatı Tarihi, s.228; George Abû‟l Farac, Abû‟l Farac Tarihi, c.II, s.541; Aknerli Grigor, Okçu Millet Tarihi, Çvr. Hrand D. Andreasyan, Yeditepe Yay., Ġstanbul 2007, s.33; Kirakos Ganjakets, Hayots Badmutyan; Kirakos Ganjakets‟i‟s History of Armenians, s.241; A.G. Galstyan, Ermeni Kaynaklarına Göre Moğollar, (Sebastatsi Vakayinamesinden Bölümler) Yeditepe Yay., Ġstanbul 2005, s.44; Robert Bedrosian, The Turco-Mongol Invasions and the Lords of Armenia in the 1314th Centuries, Columbia University, 1979, s.112; Hasan Oktay, Ermeni Kaynaklarında Türkler ve Moğollar, Selanga Yay., Ġstanbul 2007, s58-59; Bertold Spuler, Ġran Moğolları, Siyaset, Ġdare ve Kültür, Ġlhanlılar Devri-1220-1350, Çvr. Cemal Köprülü, TTK. Yay., Ankara 1957, s.53 480 Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, Çvr. Erol Üyepazarı, Ġstanbul 2000, s. 95; Speros Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia and the Process of Islamization from the Eleventh through the Fifteenth Century, s. 234 481 Ġbn Bibi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, s, 451; Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, Çvr. Yıldız Moran, Ġstanbul 1979, s.145 118

yağmalayıp intikam aldılar.482 Moğol kuvvetleri daha fazla ileri gitmediler. Bu arada Keyhûsrev‟in vezirleri de Moğollar ile görüĢme hazırlıkları baĢlatmıĢlardı. 1256 yılında Baycu Noyan, ailesi, askerli ve hayvanlarıyla birlikte Aras Nehri vadisi yolu ile Pasinler‟e girdi ve batıya doğru ilerleyerek Ovayı boydan boya geçip Erzurum‟a geldi. Ardından Fırat ve Erzincan yolu ile Aksaray‟a gitti. 483 Geçtiği yol güzergâhı üzerinde bulunan bütün yerleĢim yerlerini harabeye çevirdi. Aksaray‟a geldiği zaman Sultan Ġzz ed-Din, devlet emirlerinin görüĢüne binaen barıĢ yapmaya, Baycu Noyan‟ın ihtiyaç duyduğu Ģeyleri ve masraflarını karĢılamaya karar verdi.484 Moğol Han‟ı Mengu Kaan (1251-1259)485 Selçuklu Ülkesini ikiye ayırdı. Sivas‟dan Erzurum ve çevresinin de dâhil olduğu Tatarların sınırına kadar, Rükn ed-Din Kılıç Arslan‟a verildi.486 Selçukluların yıkılıĢına doğru, Gazan Han, III, Alâ ed-Din Keykûbat‟ı 1298‟de Konya tahtına gönderdi. Erzurum Bölgesinden Antalya‟ya kadar bütün bölgeyi varlığı ile ona verdi. Erzurum Selçuklu hâkimiyetinde olmasına rağmen Tatarlar, bölgede rahatlıkla dolaĢabiliyorlar ve yaz aylarında bölgeye gelerek kıĢın gelmesi ile kıĢlık yerlerine göçüyorlardı.487

5.6. Kayıların Pasinler‟deki Faaliyetleri Moğol istilası, büyük kabile harekâtlarını baĢlattı. Baskı dolayısıyla Azerbaycan ve Karabağ‟daki Türkmenler batıya doğru göçe mecbur kaldılar. Erzurum, Pasinler, Bayburt, Erzincan havalisi bu göçmenlerin sığınağı oldu. Kara Han ismindeki Türkmen Reisi de Gürcistan‟a akınlar yapmıĢ, EleĢkirt, Sürmeli Bölgeleri‟nde ve Aras boylarında faaliyet göstermiĢtir. Azad Musa‟nın reisliğinde ki büyük bir Türkmen grubu da Pasinler, Ġspir ve Bayburt yöresinde oturuyor, yaz aylarında da Trabzon dağları veya Parhar Dağları‟na yayılıyorlardı.488

482 Speros Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia and the Process of Islamization from the Eleventh through the Fifteenth Century, s.256; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.438-443 483 Kirakos Ganjakets, Hayots Badmutyan; Kirakos Ganjakets‟i‟s History of Armenians, s.311-312 484 Kerîmûddin Mahmud-i Aksarayî, Müsâmeretü‟l- Ahbâr, s.31 485 Mengu Kaan hakkında bkz., Alaaddin Ata Melik Cüveynî, Târih-î Cihân GüĢâ, s.449-484; René Grousset, Bozkır Ġmparatorluğu, Atilla-Cengiz Han-Timur, s.267; Bertold Spuler, Ġran Moğolları, Siyaset, Ġdare ve Kültür, Ġlhanlılar Devri-1220-1350, s.56-58 486 Bertold Spuler, Ġran Moğolları, Siyaset, Ġdare ve Kültür, Ġlhanlılar Devri-1220-1350, s.64 487 Kerîmûddin Mahmud-i Aksarayî, Müsâmeretü‟l- Ahbâr, s.46 488 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.59; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.59 119

Mehmed NeĢri, Kayıların Erzurum ve çevresine geliĢlerini Ģöyle neĢreder: „„Cingiz Han hicretün altı yüz on altısında Ģarkdan huruc idüb Belhe‟dek gelüb Andan Cebe ve Sebüta Bahadır‟ı Ġran‟a musallat idüb bilad-ı Acem‟de huzur kalmaduğı ecilden göçer evli etrakün cümlesi elli bin hane reisleri Süleyman ġah bin Kaya Apl‟a uyub gelüb Rum‟a döküldiler. Ol vakit Sultan Ala üd-Din bin Keyhüsrev ki Sultan Alâ üd-Din-i evvel‟dür ve bani-i Konya‟dur, Rum‟da padiĢah olduğınun ibtidasıydı. Bu elli bin göçer ev Erzurum‟da ve Erzincan‟da birkaç yıl yazın yaylayub kıĢın kıĢlayub ol etrafun kâfirlerden kapub kazup yürürlerdi.‟‟489 Oğuzların yirmi dört kabilesinden biri olup, Horasan‟da Merv-i ġahican‟da Mahan havalisi sakini Kayılar,490 Mavera ün-Nehr‟de, Moğol tehlikesinin belirmesi üzerine yurtlarını terk ile batıya doğru göçmüĢlerdir. Kabilenin baĢında Süleyman ġâh bulunuyordu. Kayılar, Pasinler Ovası‟nda yerleĢtiler. O zamanda Erzurum‟da Selçuklulardan Mugis ed-din Tuğrul ġâh hâkimdi. Süleyman ġâh‟ın aĢiret halkı ile Trabzon ve Gürcü Kralları‟na karĢı Erzurum Emiri‟nin yardımı ile akınlarda bulunur ve aldığı ganimet ile kabilesinin geçimini sağlardı. Süleyman ġah‟ın; Sungur Tegin, Gündoğdu, Dündar Alp ve Ertuğrul adında dört oğlu vardı. 491 ÂĢık PaĢazade, Kayıların Erzurum ve Pasinler çevresinde ikametini Ģöyle aktarmaktadır: „„Süleyman ġah Gazi‟yi ilerü çektiler. Kim ol göçer evlerün ulularından idi. Elli bin mikdarı göçer Türkmen ve Tatar evin koĢdılar. „„Varun, Rum‟a gaza edün.‟‟ dediler. Süleyman ġah dahi kabul etti. Geldiler, Erzurum‟dan Erzincan‟a indiler. Erzincan‟dan Rum Vilayetine girdiler. (Süleyman ġah Fırat‟ı geçerken Ca‟ber de boğulur) Bazısı Süleyman ġah‟ın üç oğluna uydular. Kim biri Sungur, Tegindür ve Birisi dahi Er Tuğrul‟dur. Ve Birisi Gündoğdu‟dur. Fırat Suyı‟nın baĢından bu üç kardeĢ geldükleri yala döndiler. Pasin Ovasına, Sürmeli Çukuruna vardılar. Er Tuğrul anda kaldı. KardaĢları ile gitmedi. Bir dört yüz miktar göçer ev iken kaldı. Ol iki kardaĢı gitiler gene asıl vatanlarına. Er Tuğrul, ol aralıkta bir nice müddet

489 Mehmed NeĢri, Kitâbı Cihân-Nümâ, NeĢ. F.ReĢit Unut, Mehmet A. Köymen, Ankara 1995, c.I, s.57- 59 490 Kayılar hakkında bkz., Ahmet ġimĢirgil, Birincil Kaynaklardan Osmanlı Tarihi Kayı, Tarih ve DüĢünce Yay., Ġstanbul 2004 491 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.60; Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.202 120

durdu. Yaylasını yayladı ve kıĢlasını kıĢladı. Bir nice zaman sonra Sultan Alâ ed- Din dahi vilayet-i Rum‟a teveccüh etdi.‟‟492 Süleyman ġâh‟ın Fırat nehrinde boğularak ölmesinin ardından oğulları, Süleyman ġâh‟ı Caber Kalesi altındaki Mezar-ı Türk‟e gömdükten sonra Ertuğrul ve Tondar yanlarında bulunan dörtyüz kadar göçer evle Pasinler Ovası‟na ve Sürmeli Çukuruna geldiler. Ertuğrul Bey idaresindeki Kayılar, Sürmeli Çukuru‟nda kıĢlayıp, Pasinler Ovası‟nda yayladılar. Bu sırada Anadolu Selçuklu hükümdarı Alâ ed-Din Keykûbat idi ve Ertuğrul Bey, Sultan‟dan izin isteyerek Karaca Hisar ile Bilecik Ovası‟nda Söğüt kasabasına yurt edindiler.493 Mehmed NeĢri eserinde söyle nakletmektedir: „„Kayı ulusu beği SüleymanĢah bin Kaya-Alp, Fırat ırmağında boğulup Ca‟ber kalesi altındaki Mezar-ı Türk‟e gömülünce, dört oğlu kaldı: Biri Sonkur- Tiğin ve biri Gündoğdu ve biri Ertuğrul Gazi ve biri Tondar. Etrak‟dan bazıları bu dört karındaĢa uyup, yine Rum‟a düĢüp, Fırat baĢından Pasin Ovasına ve Sürmeli Çukuru‟na vardılar. Ertuğrul, Tondar‟la anda dört yüz mikdarı göçer- ev‟le kalıp, ol iki karındaĢları yine vatan-i asliyelerine rücü itdiler. Ertoğrul, bir nice eyyam anda (Pasin ve Sürmeli Çukurunda) durup (Soğanlıdağları ile Kars- Aladağı gibi Pasin-Ovası hududunda) yaylayıp (Pamuk ve pirinç yetiĢtiren Sürmeli-Çukurun‟da) kıĢladıktan sonra yine Rum‟a azm itdüler.‟‟494 Ahmed ÂĢıkı Tevarih-i Al-i Osman‟da Kayıları Ģöyle nakleder: „„SüleymanĢah altı yıl Rum (Anadolu) da 50 bin göçer ev ile dolaĢtıktan sonra Haleb ilinde Ca‟ber kalesi önünde Fırat‟ta boğulunca, baĢına derilmiĢ bulunan bu göçer evli, etrafa dağıldı: Bazısı Beriye‟ye (ġam Çölüne) gitdi. Ve bazısı yin Rum (Anadolu) gitdiler ve bazısı SüleymanĢah‟ın üç oğluna uydular kim; Biri Sonkur-Tigin‟dür ve biri Ertoğrol‟dur ve biri Gündoğdu dur. Bu üç kardaĢlar geldikleri yola döndüler, Pasin Ovasına, Sürmel Çukuru‟na vardı. Ertoğrul o anda kaldı, gitmedi dört yüz miktarı göçer ev ile, Ol iki kardaĢ gittiler

492 ÂĢık PaĢazade, Tevârih-i Al-i Osman, Hzr., Ç.Nilah Atsız, Ġstanbul 1947, s.92-93 493 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.59; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.425 494 Mehmed NeĢri, Kitâbı Cihân-Nümâ, s.59-60 121

asıl vatanlarına, Ol hinde Sultan Alâ ed-Din padiĢah oldu (1219-1235), Ertoğrul bunu iĢitdi: Bes vacib oldu kim bize, erün kıymeti bilinür yere varavuz dedi.‟‟495 MüneccimbaĢı, Kayılar hakkında Ģunlar nakletmektedir: „„Sonku-Tigin ve Gündoğdu, Kabile halkının bir mikdarı ile Vatan-i aslileri tarafın gidüp, Ertoğrul Gazi biraderi Dondar-Alp ile Bacın (Pasin) ovasın ve Sürmeli Çukuru nam mahallerde kararı ihtiyar eylediler.‟‟496

5.7. Pasinler‟de Ġlhanlılar Hâkimiyeti Büyük Moğol Hanı Mengü (Möngke), Batı Asya‟daki fetihleri yeniden baĢlatma ve pekiĢtirme görevini kardeĢi Hülagü‟ye havale etmiĢti. Hülagü bu sebeple yönünü batıya çevirdi ve ilerlemeye baĢladı. Ġran, Irak ve diğer yerleri kana boyadı. 1256‟da ise Hülagü‟nün gayretleri ile Ġlhanlı Hanlığı meydana çıktı. Bu sırada Erzurum ve çevresinde Selçuklu yönetiminde görünmesine rağmen Ġlhanlı Hükümdarlığı da bölgede çok etkin durumda idi.497 Hülagü‟nün halefi Abaka (1265-1282)498 Tebriz‟de Ġlhanlı tahtına çıktı. Abaka, Selçuklu ġehzadesi Mes‟ud‟a Erzincan, Sivas ve Erzurum‟un idaresini verdi.499 Bu sırada 1271‟de Necm ed-Din isimli Ģahsın kızı vefat etmiĢ kendisi Hasankale‟ye bağlı olan Korucuk-Ezirmik Köyleri arasında toprağa verilmiĢtir. Abaka, Erzurum ve çevresinde hüküm sürmüĢ ve zalimane bir yönetim sergilemiĢtir. Abaka‟nın Halefi Geyhatu‟da (1291-1295)500 1292 yılında Pasinler‟den büyük bir ordu ile geçerek Erzurum‟a kadar gelmiĢtir. Mahmud Gazan Han (1295-1304)501 zamanında ise Selçuklular‟ının naibi olan Mucir ed-Din EmirĢah, ticari bir merkez olan ve Pasinler üzerinden geçen ticaret yolu sayesinde Tiflis, Tebriz ve Bağdat ile sıkı iliĢkileri olan Erzurum‟da ağır vergiler tahsis etmiĢtir. 1308‟de Selçuklu Saltanatı‟nın sona ermesi üzerine Erzurum ve Pasinler, Ġlhanlı Valiler tarafından idare edilmeye baĢladı. Olcaytu

495 ÂĢık PaĢazade DerviĢ Ahmed ÂĢıki, ÂĢık PaĢazade Tarihi, Haz. Cemil Çiftçi, Ġstanbul 2008, s.38-39 496 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.423 497 Robert Bedrosian, The Turco-Mongol Invasions and the Lords of Armenia in the 13-14th Centuries, s.125-126; Bertold Spuler, Ġran Moğolları, Siyaset, Ġdare ve Kültür, Ġlhanlılar Devri-1220- 1350, s.59 498 Kirakos Ganjakets, Hayots Badmutyan; Kirakos Ganjakets‟i‟s History of Armenians, s.334; Bertold Spuler, Ġran Moğolları, Siyaset, Ġdare ve Kültür, Ġlhanlılar Devri-1220-1350, s.77 499 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.69 500 Bertold Spuler, Ġran Moğolları, Siyaset, Ġdare ve Kültür, Ġlhanlılar Devri-1220-1350, s.99 501 Robert Bedrosian, Armenia during the Seljuk and Mongol Periods, The Armenian People from Ancient to Modern Times, New York 1997, s.265 122

(Muhammed Hüdabende1304-1316)502 zamanında ki Erzurum ve Bayburt‟daki Ġlhanlı Valisi Hoca Cemâl ed-Din Yakut idi. 503 Vali Hoca Yakut, Erzurum‟a kendi adı ile anılan ve zamanınıza kadar gelen bir külliye yaptırdı. Kaynaklarda burası „„Yakutiye Medresesi‟‟, „„Yakutiye Künbedi‟‟ ve „„Yakutiye Buka‟ası‟‟ ismi ile zikredilmiĢtir. Yakutiye medresesinin kapısında yer alan kitâbeye göre Yakutiye 1310‟da yapılmıĢ ve hizmete sunulmuĢtur. Medresenin ihtiyacı için Pasinler‟e tâbi olan ve Ģu an Hasankale‟ye bağlı bulunan, eski ismi Hertev (Hertenf) günümüzdeki ismi Otlukkapı olan köy ve eski ismi Kevank (Keyıngfank) günümüzdeki ismi TaĢkaynak olan köyü ile Erzurum merkeze tabi olan Söğütlü ve Ilıca‟ya tabi olan Terariç köyleri ile akarlarını vakfetti.504 1325‟de, ġiraz Tok Ali‟nin kızı Ferruh, Hasankele‟de öldü ve Miyadın‟daki kümbetinde torağa verildi, „„Gazi‟‟ lakabına bakılırsa, ġiraz Ali, Gürcülerle savaĢan bir Ġlhanlı tabası idi.505 Ġlhanlılar; Doğu Anadolu‟daki topraklarını, 1336 ve 1349-1350 yıllarına ait devlet bütçesini gösteren kayıtlara göre üç vilayete ayırmıĢlardır; I. Vilayet Aras Nehri kuzeyinde bulan Kars ve ġüregel ile Digor, Ani Bölgeleri ve Göle, Ardahan, Çıldır, Posof, Çoruh boyu, Ahıska Bölgeleri Tiflis ile Gürcistan ve Abahaza Vilayetine; 2. Vilayet Bingöl dağlarını takiple Deveboynu‟ndan baĢlayıp, suları Aras‟ta toplanan yerlerden doğuda, Kars-Aladağı eteğinde Aras‟ın geçtiği pek dar ve uzun bir boğazdan ibaret Kağızman Demirkapısına değin uzayan Pasin Bölgesi bir sancak halinde, merkez konumundaki Avnik Kalesine bağlandı. 1339‟dan sonraları bu kale iç kavgalar sırasında eksi önemini kaybedip bozulmaya yüz tutunca, AĢağı Pasin‟in merkezi Micingird, Yukarı Pasin‟in de merkezi oldu. Sultan I.Alâ ed-Din, 1230 Yassıçimen Zaferi‟nden sonra, Pasinler ile birlikte Erzurum Selçukluları‟nın ülkesini Konya‟ya bağladı ve Erzurum, EleĢgirt ve Hısın ile birlikte Pasinler bölgesini de müttefiki Ahlât Emir‟i Melik EĢref‟e verdi, daha sonra bölgeye hâkim olan Ġlhanlılar ilk önceleri bu vaziyeti devam ettirdiler ve Pasinler bölgesini Ahlât Vilayetine bağladılar. 1336 yılına kadar Pasinler Bölgesi‟nin yıllık vergisi 100 bin dinardı. Ancak Çobanoğulları, Anadolu‟ya

502 Robert Bedrosian, The Turco-Mongol Invasions and the Lords of Armenia in the 13-14th Centuries, s.138 503 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.70-71 504 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.329; Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeler, s.150-153 505 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.74 123

hâkim olup Ġlhanlıları tahakküm edince, valileri gelirlerini artırmak için Micingird merkezli Pasinler‟i Vustan adlı Anadolu‟nun en büyük bölümünü teĢkil eden vilayetine bağladılar. 3. Vilayet ise Kağızman Demirkapısın‟dan Ağrı Dağı doğusuna değin Aras‟ın sağında kalan toprakları içerisine almakta idi.506

5.8. Pasinler‟de Sutaylılar Hâkimiyeti Ġlhanlı Ebû-Said‟in, 30 yaĢında varis bırakmadan 1335 yılında ölmesi üzerine devlet iç karıĢıklıklara sürüklendi. Ġlhanlı hâkimiyetinin enkazı altından Erzurum ve çevresinde Sutaylılar ortaya çıktı. Bunlar içerisinden Sutay Noyan‟ın Hacı Togay ve Fulad isimli iki oğlu vardı. Pasinler ve Erzurum Bölgesi‟nin hâkimi olan Sutay Noyan oğlu Hacı Togay, civarda kendi ailesini güçlü duruma getirdi ve rakiplerine karĢı buraları muhafaza etti. Ayrıca bu bölgede kendisine ayrı bir beylik kurmaya çalıĢtı. Bu sırada bölgedeki huzursuzluktan çok fazla etkilenen Pasinler‟in merkezi konumundaki Avnik önemini yitirdi ve yerine Micingird Kalesi bölgeye yeni bir merkez oldu. 1343‟de Hacı Togay, yeğeni Ġbrahim tarafından öldürüldü ve bu bölgede bulunan Sutaylılar, sığınmak amacı ile Avnik Kalesi‟ne kapandılar. Hacı Togay‟ın oğlu Hasan Bey, 1336-1339 yılları arasında, Pasinler‟de faaliyette bulundu ve rakiplerine karĢı bölgede bulunan Avnik, Zivin ve Micingird Kaleleri gibi sağlam bir kaleye daha ihtiyaç duydu ve 1340‟da bu amaç ile sıcak su kaynaklarına yakın, Erzurum, Horasan ve Avnik taraflarını kolayca kontrol edebilen bir dağın ovada son bulduğu tepede bulunan Kastrum-Kapetrum denilen eski kaleyi onardı ve tahkim ettirdi. Kayalık bir zemin üzerine inĢa edilen kale, yaptıranın ismi ile anılmaya baĢladı ve Ģimdiki Hasankale olarak günümüze kadar geldi. Kalenin kuzeyinde bulunan dağda Hasan Baba adı ile anılmıĢtır. Hasankale‟ye ek olarak Müslüman ahali için bir adet de mescit yaptırmıĢtır. Hasan daha sonra inĢa ettirdiği kasabada ölmüĢ ve bu kalede kendi yaptırdığı türbesine gömülmüĢtür.507 Hafız Ebrû, Hasankale hakkında Ģunları nakletmektedir: „„Ġlhanlı Ġmparatorluluğunun yıkılması üzerine meydana gelen büyük karıĢıklık sırasında, Erzurum ve havalisi Sutay Noyan‟ın oğlu Emir Hacı Togay‟ın eline geçmiĢ ve Hacı Toğay oğlu Hasan, Erzurum‟un doğusunda, Pasin Bölgesinde,

506 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.452-454 507 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.85 124

bir kale inĢa ettirmiĢ ve kendisi de ölünce, orada toprağa verilmiĢtir. Bu kale onun adına nispetle Hasankale adını almıĢtır.508

5.9. Pasinler‟de Çobanlılar Hâkimiyeti Sutaylıların bölgeye hâkim oldukları sırada Çobanlılar Erzurum ve çevresinde hak iddia etmeye baĢladılar. Bundan dolayı da ġeyh Hasan Çobani, MuĢ taraflarına gelerek Sutaylıların yaylak ve kıĢlaklarını yağmalamaya baĢladı. Bu aile Salduz Boyuna mensuptular. Salduz AĢireti‟nin Beyi Emir Çoban, Ebû Said Bahadır Han nezdinde çok itibarlı bir kimse idi. Emir Çoban‟ın oğlu TimurtaĢ (1317-1327) Anadolu Valiliği‟nde bulunmuĢ ve Ġlhanlı siyasi hayatında ön plana çıkmıĢtır. TimurtaĢ oğlu Küçük ġeyh Hasan, 1340 yılında gelip Togaylıları kaçırtarak Erzurum bölgesi ile Pasinler‟e ve Kars çevresine hâkim olup, buraları Çobanoğlularına bağlamıĢtır.509 ġeyh Hasan, yaptıklarıyla kalmayarak halktan ağır vergiler almıĢ daha da ileri giderek Hasankale önüne kadar gelip, Sutaylılar‟ın yeni yaptırdıkları kasabaya girdi. Nereden geldiği bilinmeyen bir düĢmanlık ile kasaba da Sutaylılar‟ın yaptırdıkları mescit ve minberleri yıktırmıĢ ve daha da ileri giderek o güne kadar görülmemiĢ bir Ģekilde Hasan Sutay‟a ait olan türbeye saldırarak yerle bir etmiĢ ve hatta Hasan Sutay‟ın türbede gömülü olan cesedini yerinden çıkartarak kafasını gövdesinden ayırmıĢ ardından kemiklerini mezarından çıkartarak yaktırdıktan sonra türbeyi yıktırmıĢtır. Kasaba sakinleri Ģimdiye kadar böyle bir harekât görmedikleri için hayretler içinde kalmıĢ ayrıca Tarihçiler haklı olarak Hasan Çoban‟ı yermekte ve törede böyle bir harekâtın yeri olmadığını yazmaktadırlar.510 Hasan Çoban daha sonra Hasankale‟den ayrılıp, Aras Nehri‟ni geçerek Avnik Kalesi önüne gelmiĢ, kaleyi kuĢatarak almaya çalıĢmıĢ ancak daha sonra Aralık 1340‟ da Tebriz‟e geri dönmüĢtür.511 Sutaylılar gibi Çobanlılar da Erzurum ve çevresine hâkim olmuĢtur. Pasinler‟de Çobanlıların adını ebedileĢtiren ise Köprüköy ile Yağan arsında Aras Nehri üzerine inĢa edilmiĢ olan Çoban Köprüsü‟dür. Bu köprüyü, Aziz b. ArdeĢir Esterâbâdî, Cisr-i Çoban,

508 Hafız Ebrû, Zeyl-i Câmiü‟t-Tevârih, Yay. ve Haz. Bayani, Tahran 1317, s.165 509 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.86 510 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.106 511 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.85 125

Ebû Bekr-i Tihrâni ise Pul-i Çoban diye kaydetmiĢtir. Bu köprü, zamanın da ġâhrâh-ı Garbî üzerinde önemli bir geçiĢ noktası olmuĢtur.512

5.10. Karakoyunluların Pasinler Hâkimiyeti ve Karakoyunlu-Timur Mücadelesi XIV. ve XV. yüzyıllarda Erzurum ve çevresinde kendi hâkimiyetlerini devam ettirmeye çalıĢan Karakoyunlular, Kara Mehmed DurmuĢ (1380-1389), Kara Yusuf (1389-1406 ve 1406 1420), Ġskender (1420-1430), CihanĢâh (1438-1467) ve Hasan Ali (1467-1468) gibi hükümdarlar tarafından yönetildiler.513 Karakoyunlu Bayram Hoca (1366-1380)514 bölgenin içerisinde bulunduğu karıĢıklıktan yararlanarak faaliyetlerini artırdı ve Musul‟dan baĢka, Van Gölü çevresine hâkim fetihler yaptı, ardından 1374 yılında Erzurum ve çevresini ele geçirdi. Karakoyunlu Bayram Hoca, Batı-Ġran‟da Sürmeli, AĢağı Pasin Bölgesi‟nin merkezi kasabalarından Karakurut ve Ala-Kilise, Hoy, Nahcivan ve bunlara ek olarak birkaç yer aldıktan sonra, yönünü batıya Erzurum‟a doğru çevirdi ve Erzurum, Hasankale ve Avnik Kalesini, Eratna Devleti‟nin 515 zayıflamasını ve Sutaylıların ortadan kalkmasını fırsat bilerek onların elinden aldı.516 Karakoyunlu tahtına, kurucusu Bayram Hoca‟nın oğlu, Nasır ed-Din unvanlı Kara-Mehmed geçti (1380-1389).517 1387 baharında Timur, Karakoyunlular üzerine gitmek ve Kara-Mehmed‟i takip etmek amacı ile bizzat kendisi Nahcivan‟dan kalkarak Doğu Anadolu‟ya giriĢ yaptı ve Aydın Kalesi olarak da isimlendirilen Bayezid‟a vardı. Orada fazla oyalanmadan Çağatay Hükümdarı, Kara-Mehmed‟in oğullarından Mısır Hoca‟nın elinde bulunan Avnik Kalesi‟ne geldi. Timur bu kalenin heybet ve metanetini görüp, buranın zapt edilemeyeceğini düĢünerek kaleyi kuĢatmadan Avnik ölünden ayrılıp Aras Nehri kenarına geldi ve nehri Çoban Köprüsü‟nü üzerinden geçerek Pasinler‟e indi. Kapudru delinen Hasankale‟ye gelerek kaleyi ele geçirdi ve burada 400

512 Enver Konukçu, ġâhrâh-ı Garbî, s.650-654 513 Ġsmail H. UzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, TTK. Yay., Ankara 2003, s.180-185; Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.105 514 Faruk Sümer, Kaya Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan-ġah‟a Kadar), TTK. Yay., Anakara 1992, s,37-42 515 Erenta Devleti hakkında geniĢ bilgi için bkz., Kemal Göde, Eratnalılar (1327-1381), TTK.Yay., Ankara 2000; Ġsmail H. UzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri , s,154-163 516 Faruk Sümer, Kaya Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan-ġah‟a Kadar), s.43; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s. 460 517 Ġsmail H. UzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, s.180-181 126

kiĢiyi öldürdükten sonra hız kesmeden yoluna devam ederek Erzurum‟a vardı ve Ģehri aynı gün aldı.518

5.10.1.Timur‟un Pasinler‟deki Faaliyetleri 1380 ile 1468 tarihleri arasında Azerbaycan ve Irak da hâkim olan Karakoyunluların ilk büyük hükümdarı Kara Yusuf‟tur. 1389-1400 ve 1406 1420 tarihleri arasında saltanat sürmüĢtür. Kara Yusuf, Timur ve oğullarının büyük rakibiydi. Tebriz‟i ele geçirerek Ġlhanlıların tarihi Ģehrini kendilerine merkez haline getirdi. Ancak Kara Yusuf, Timur‟a karĢı çıkarak büyük bir hata yaptı.519 Karakoyunlular, Gürcistan ve Karadeniz kıyıları dıĢında bütün Doğu Anadolu‟nun hâkimiyeti içim çalıĢıyorlardı. Erzincan Emiri Mutahharten ile araları iyi değildi. Avnik Kalesi, Karakoyunluların Erzurum-Pasinler ve bütün Doğu Anadolu içerisindeki önemli dayanak noktalarından birisi idi. Bölgedeki Karakoyunlu birlikleri yaptıkları akınlardan sonra zaman zaman bu kaleye sığınarak kendilerini koruyorlardı. Timur, Karakoyunluların bölgede yaptıkları serkeĢlik ve isyanlara bir son vermek için, Türkmenlerin dayanak noktası olan Avnik Kalesi‟ni almak istedi.520 Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf, Avnik Kalesi‟nin bölge açısından ne kadar önemli olduğun farkında olduğu için kendi ailesinden, Naibler, tecrübeli kimseler ve annesi ile birlikte kardeĢi Mısır Hoca‟yı kaleye muhafız bırakmıĢtı. 1394 yılında Timur, Mezopotamya olarak tabir edilen bölgeden Anadolu‟ya girerek Diyarbakır Ģehrini yıkıp, onun altını üstüne getirdikten sonra Aladağ Nahiyesi‟ne geldi.521 Aladağ‟dan hareket ettikten sonra Aydın Kalesi‟ne girdi, kale halkından aman malı aldıktan sonra Üç-Kilise‟de konakladı. Timur‟un geldiğini Pasinler‟de duyulunca bölgedeki Karakoyunlu Mısır Hoca hemen Avnik Kalesi‟ne kapandı. Diğer tarafta

518 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.124; Colophons of Armenian Manuscripts, Selected. Translated and Annotated, Avedies K. Sanjian, London 1969, s.105; Faruk Sümer, Kaya Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan-ġah‟a Kadar), s.49; YaĢar Yücel, Timur‟un Ortadoğu-Anadolu Seferleri ve Sonuçları (1393-1402), TTK. Yay., Ankara 1989, s.6 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.51; 519 Timur için bkz., Ġsmail Aka, Timur Sadece Bir Asker mi idi, TTK. Yay., Belleten, c.LXIV, Sayı: 240, Ağustos 2000, s. 453-466 520 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.187 521 Aziz b.ErdeĢir-i Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, Çvr. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1990, s.417; Robert Bedrosian, The Turco-Mongol Invasions and the Lords of Armenia in the 13-14th Centuries, s.151; Tovma Metsobets‟i‟, History of Tamerlane and His Successor, Çvr. Robert Bedrosian, New York 1987, s.34 127

Timur, Erzincan hâkimi Emir Mutahharten‟e haber göndererek kendisine tabi olmasını ve baĢ eğmesini istedi. Zaten Karakoyunlular ile arası bozuk olan ve Timur‟un bölgede bulunmasından çok tedirgin olan Erzincan Emiri Mutahharten bu beklenmedik iyi niyet karĢısında ĢaĢırmıĢ; fakat hemen Timur‟un teklifini kabul etmiĢtir.522 GösteriĢli bir Ģekilde büyük bir alayla yanındaki kıymetli hediyeler ile Timur‟un konakladığı Üç Kilise‟ye gidip, ona arz-hizmet ve tabiliğini bildirerek hediyeler sundu. Timur, kendisine bağlılığını sunan Mutahharten‟e hilat, kemer ve külah gibi Ģereflendirici hediyeler verdi. Avnik‟in kolay bir Ģekilde alınacağını düĢünen Timur, oğlu Emirzade Muhammed Sultan‟ı kale muhasarası için Avnik‟e gönderdi. Oğlunun ardından Timur‟da Cuga, AlıĢ-Yurt yolu ile Karakoyunlulara tabi olan Avnik Kalesi önüne 18 ġaban 796/ 18 Haziran 1394 vardı. Timur hiç vakit geçirmeden oğlunun sürdürdüğü kuĢatmaya katıldı. Karakoyunlular, muhasara esnasında dıĢ kalede baĢarı gösteremeyince, BaĢta kale komutanı Mısır Hoca olmak üzere, daha müstahkem olan iç kaleye çekilip, kapıyı kapattılar. Timur‟un önünde Ģimdiye kadar hiçbir kale duramadığından dolayı durumundan iyice tedirgin olan Mısır Hoca, yakın adamlarını, Timur‟un yanına göndererek bağıĢlanmasını istedi. Timur tarafından kendisine hilat ve kemerler gönderilerek Ģereflendirildi. Timur, Mısır Hoca„nın özrünü kabul ettiğini; fakat bizzat kendisinin gelerek karĢısına çıkmasını ve yeri öpmesini istedi, aksi takdirde isteklerinin kabul edilmeyeceği haberini gönderdi. Mısır Hoca, önceki niyetinden vazgeçerek tekrar kuĢatmaya karĢı koymaya karar verdi ve Timurlulara ok yağdırmaya baĢladı. Bir gün sonra Erzincan Emiri Mutahharten, Avnik Kalesi‟ne çıkarak, Mısır Hoca‟ya; „„Seni böyle karĢısında yedi iklim padiĢahlarının pes dediği bir Emire muhalefete sevk eden fikir, ne kadar fasid bir fikirdir. Senin gibilerin mukavemete çalıĢmaları akıl karı değildir. O‟na aciz ve meskenet göstermekten baĢka hiçbir Ģey seni kurtarmaz‟‟ deyip, nasihatte bulundu.523 Mutahharten‟in sözünü dinleyen Mısır Hoca, Timur‟a ricacı gönderdi. Onun oyalama siyaseti güttüğün anlaĢılınca aracı olarak gelen kiĢiler Timur tarafından esir alındılar. 21 ġaban 786/21 Haziran 1394 Pazar günü Emirzade Muhammed Sultan, bütün askerleri ile geceleyin iç kalenin bulunduğu dağa tırmandı. Ertesi gün, Timur,

522 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.90; YaĢar Yücel, Timur‟un Ortadoğu- Anadolu Seferleri ve Sonuçları, s.24-25 523 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.187-188 128

Mısır Hoca‟nın altı yaĢındaki oğlunu istedi. YakıĢıklı olduğu kadar bir de güzel konuĢan bu çocuk, babasının aksine, Timur‟un hoĢuna gidecek hareketle yüzünü yere koydu ve dokunaklı Ģekilde babasının kanının bağıĢlanmasını rica etti. Ardından Timur‟a isterseniz kaleye çıkıp babamı kefen ve kılıçla beraber göndereyim diye ilave etti. Timur, çocuğun konuĢmasından dolayı duygulandı ve çocuğu takdir ederek hil‟at giydirdi ve altın kolye verdi. Mısır Hoca, oğlunun sağ olarak dönüĢünden memnundu. Kale kapısından içeri girmesi ile hem kendi hem de ahali hamdü senada bulundular. Timur‟un heyeti yanında olduğundan aynı Ģekilde davrandı, hediyeler takdim edildi. Ama Mısır Hoca, yine korkuya kapılarak Avnik‟i teslim etmekten vazgeçti. Timur, kesin bir muhasara ile tahkimli kaleyi düĢürmeye karar verdi. Mancınıklar atıĢa hazır hale getirildi. Ra‟ad, Arrade ve Tir‟çerhler de kaleye yöneltildi. TaĢ atıĢları ile evler, binalar harap edildi. Halk korkudan Mısır Hoca‟ya Ģikâyette bulundular. Mısır Hoca‟nın annesi kaleden çıkarak Timur‟a gitti. Atlar hediye etti. Mısır Hoca‟nın karĢı koymasına rıza göstermediğini söyledi ve Timur‟a „„Sen öyle bir emirsin ki karĢında aslanların ödü patlar ve kükremiĢ kaplanların nefesi tutulur. Böyle iken, eğer benim oğlum senden korkarsa, taacüb etmemelidir‟‟ diye konuĢtu. Timur, Mısır Hoca‟nın annesinin sözlerini beğendi, Ona Saray, Melik ve diğer kadınlar hediyeler verdiler. Timur, Mısır Hoca‟nın oğluna söylediği gibi annesinde de eğer bağıĢlanmak istiyorsa karĢıma çıkmalıdır diye ikazda bulundur. Timur‟un yanından ayrılan Hatun, kaleye çıkarak Mısır Hoca‟ya durumu anlattı; ancak korkudan yine huzura çıkmayı reddeden Kale komutanı tekrardan savunmaya geçti. Timur, oyalamaya rıza göstermedi. Avnik karĢısına, asker için kereste ve çamurdan yüksek bir kule yaptırdı. 15 Ramazan 786/14 Temmuz 1394‟te Karakoyunluları korku sardı. Kaledekiler, susuzluktan halsiz düĢtüler, Mancınıkların fırlattığı taĢlar, Avnik‟deki evleri yıktı. Mısır Hoca durumun kötülüğünü anlayarak naibini aĢağıya indirip Timur‟a gönderdi. Ancak Mısır Hoca‟ya ilk ihaneti bu Ģahıs yaptı ve Timur‟un oğlu Muhammed‟e sığındı, Timur önceki aracılara söylediği isteğini tekrarladı ve Mısır Hoca‟nın karĢısına çıkıp yere kapanması halinde bağıĢlayacağını söyledi. 129

Bu sırada Timurlu askerlerin bir kısmı kaleyi aĢtı. Hoca ġahin ArgunĢah, AmanĢah ve bazı kiĢiler Avnik Kalesi‟ne girdiler. Bazıları yakalanırken Karakoyunlu askerleri mücadeleyi terk ederek Mısır Hoca‟ya ihanet ettiler. Ramazan Bayramı‟nın ilk günü Mısır Hoca oğlunu tekrar Timur‟a göndererek bağıĢlanmasını istedi, Timur önceki isteklerini son defa tekrarladığını ve hemen kaleden inmesini istedi. Karakoyunlu Mısır Hoca, çaresiz önce Muhammed‟e sonra da Timur‟a kefen omzunda, kılıç elinde teslim oldu. ġehzade Muhammed‟in aracılığı ile hayatı bağıĢlandı. Böylece 43 gündür süren Avnik kuĢatması son bulmuĢtu.524 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme isimli eserinde Emir Timur‟un Onik (Avnik) Kalesini Teshire Gitmesini Ģöyle nakletmektedir: „„Bundan sonra Emir hazretleri memleketin iĢleriyle meĢgul oldu. Timur Hace‟yi bir ordu ile Alancık kalesi tarafına gönderdi ve pazartesi günü yola çıktı, Aydın kale ve hisarına geldiği vakit bu vilayetin bütün ahalisi gelip arzı itaat ve ubudiyet ile hadsiz hesapsız hediyeler getirdiler, mal vermeği kabul ettiler ve çoluk çocuk dağın tepesine çıkarak mal istediler; Emir Timur lũtf ve keremde bulunarak kendilerini azad ettikten sonra kalkıp gece yürüyüĢü ile Üçkilise‟ye geldi. Bu sırada Rum‟un serhaddi olan Erzincan‟dan Emir Tahrten, beraberinde münasip hediyeler olduğu halde muhteĢem bir alayla gelerek arzı hizmet ve ubudiyet etti; Emir onu izaz ve ikram ile hil‟at, kemer ve külâh ile Ģereflendirdi. Bu sırada Emirzâde Mehmet Sultan büyük bir ordu ile Onik kalesine doğru yola revan oldu. Emir hazretleri Salı günü göç ederek Cülgâ da AlıĢ Yurt mer‟asında konakladı. Burada iken Emirzadeden Türkmenler tarafına gittiğine dair haber geldi. Onik kelesi pek sarp ve memleketin ortasında vak olduğundan, Türkmenler isyan ve serkeĢlik ettikleri zaman bu kaleye sığınarak onu kendilerine bir istinadgâh gibi kullandıklarından Emir Timur bu kaleyi teshir etmeği azmetti; bunun için yola çıkarak Ģabanın on sekizinde oraya vasıl olduğu vakit verdiği emir üzerine derhal muharebeye baĢlandılar. Cengâverler olanca Ģecaat ve besaletleriyle düĢmanı hezimete uğratarak dağın tepesine firara mecbur ettiler. Emirin ordusu kaleyi ele geçirerek o anda harap edip yerle bereber yaptı. Kalenin müdafaasını derhude eden Kara Ahmed‟in oğlu Mısr dağın tepesine kaçtı. Bu dağ yüksekti; mumaileyh onun sarp yollarını tahkim etti, büyük kapılar yaptı. Emirler

524 Tovma Metsobets‟i‟, History of Tamerlane and His Successor, s.34 130

ve askerler yüzlerine siperleri tutarak mukabele için karĢı durdular. Bu sırada Mısr kendi oğlu, nüvvap ve maruf kimselerle beraber münasip hediyeler göndererek „„Ben bir kulum ve mutiim, Emir Timur ile muharebe edecek kudret ve kuvvete malik değilim; fakat onun lütfü büyüktür, eğer bu defa bana âmân bahşederse kul ve muti olurum, bundan sonra emniyetle ve ihtiyarımla arz ubudıyete gelirim’’ diye recada bulundu. Emir Timur bunlara hi‟at ve kemer vermekle taltif edip geri gönderdi ve; „biz onun amân istemesini ve özür dilemesini kabul ediyoruz; fakat kendisi bizzat huzura gelip yeri öpmezse onun bu arzularını yerine getirmeyiz’ buyurdular. Bunlar dönüp kendisini bu sözleri tebliğ ettikleri zaman itimad etmiyerek terra âsi oldu, ok atmağa baĢladı. Yeniden muharebeye giriĢti. Ertesi gün Emir Tahrten gitti, Mısr ile görüĢtü, kendisine nasihat etti ve : „„Seni, böyle karşısında yedi iklim padişahlarının es dediği bir Emire muhalefete sevk ede fikir ne kadar fasid ve bir fikridir, senin gibilerin mukavemete çalışmaları akıl kârı değildir. Ona aciz ve meskenet göstermekten başka hiçbir şey seni kurtaramaz‟‟ dedi Mısr oğlu ile bir heyet daha göndererek aynı recada bulundu. Emir Timur onun sığındığı yerden çıkıp gelmek fikri olmadığını anlayınca derhal onun uĢaklarını hapsetti. Ayın yirmi birinci Pazar günü Emirzade Muhammed Sultan‟ın bütün askerleri gelip o gece büyük bir ordu ile dağa çıktı. Pazartesi günü Emir, Mısr‟ın oğlunu çağırttı, bu altı yaĢında gayet güzel ve tatlı dilli bir çocuktu, huzura geldiği vakit yüzünü yere koydu, Emirin ayağını öptü, güzel bir eda iĢe pederinin kanının bağıĢlanmasını reca etti ve : „„eğer arzu ederseniz gideyim, onu kefen ve kılıç ile bereber getireyim’’ dedi. Emir kendisine merhamet ederek hil‟at giydirdi, altun bir hamail boyununa takarak babasının yanına gönderdi. Babası onu gördüğü vakit çok memnun oldu ve bütün kale ahalisi cuĢ ve huhuĢ ederek hep bir ağızdan dua ve sena ettiler ve çocuk ile Emir tarafından genel hevete hil‟atlar ve altınlar vererek son derece izaz ve ikram iler geri gönderdi; fakat Mısr‟ı bir korku istila etti, aciz ve muztar kaldı, ne yapacağını ĢaĢırdı, çıkıp gitmek cür‟et ve metanetini kendisinde göremedi, itimad edemediğinden yine tallül gösterdi. Bunun üzerine Emir Timur emretti: mancınıkları kurdular ra‟ad, arrade, tirçerh hazır ettiler, taĢ ile onların birçok evlerini harab ettiler: kale ahalisi feryat ve figana baĢladı. Bu esnada Mısr‟ın anası çıktı, aĢağıya inerek huzura geldi, atlar getirip hediye etti ve Emir‟e : „„Benim Oğlumun sana karşı mukavemet haddi değildir ve kükremiş 131

kaplanların nefesi tutulur böyle iken eğer benim oğlum senden korkarsan taacüp etmemelidir’’ dedi. Emir Timur kendisini taltif ile muhteĢem bir Hil‟at giydirerek geri gönderdi ve : ‘‘ona söyle, eğer amân istiyorsa derhal bizim tarafımıza gelsin’’ dedi. Bundan maada Saray Melik Hanım ve diğer hatunlar ona came ve Hil‟at verdiler. Bu kadın geri döndüğünde bütün ahvali oğluna anlattı; fakat Mısr‟ın kendisinden saadet yüz çevirmiĢ, devlet ona arkasını dönmüĢ üzerine nekbet teveccüh etmiĢti; bu cihetten gidip itaat göstermedi, husumette devam etti. Bunun üzerine Emir onun hisarının yanında büyük bir bina yapılmasını emri buyurdu, askerler ağaç ve çamur taĢıdırlar, o binayı yapıp bitirdiler, bu bina onların hisarından daha yüksel oldu. Ramazanın onbeĢinde525 düĢmanın vaziyeti çok vahim bir Ģekle girdi. Susuzluktan yine ĢalıĢıp çabaladılar. Emir Timur tekrar emretti; mancınıkla taĢlar attılar, kalenin birçok evleri yıktılar; bu zaman Mısr tekrar nüvvabı gönderdi. Bu defa Emirzade Mehmet Sultan‟a iltica ile tazarru ve niyazda bulundu. Emirzade bunları Emir‟e götürerek sözlerini kendisine arzetti. Emir, evvelki Ģartını tekrar etti: „„eğer gelirse ama bulur‟‟ dedi. Mısr bu defa da boyun eğmedi, muharebeye baĢladı. Bu esnada Emir‟in askerlerinden bir takım cengâverler hisarın ve dağın üstüne çıktılar. Hoca ġahin herkesten evvel davranarak ateĢ attı: onun bu halini gören ErgunĢah, AmânĢah ve diğer birkaç bahadır ilerlediler; AmânĢah yaralanarak oradan geri döndü. ErguĢah bir kere daha ilerledi; askerin bahadırları dört bir taraftan dağın üzerine çıktılar, hisarın bir burcu altına delik açarak direklerle tutturdular. Bu sırada Mısr‟ın nevkerleri yüz çevirip kendilerini dağın tepesinden aĢağı atmağa baĢladılar. Kalenin içindekiler hep bir den feryat ve figan ederek kendilerini dıĢarı atmak için yol aradılar, üstleriden bulunan silahlarını, bütün harp aletlerini attılar. Mısr âciz ve muztar kalarak Cuma günü-ki bayram günü idi- oğlunu dıĢarı gönderdi. Oğlu Emir gelerek yeri öptü. Rica ve niyaz ile babasının kanının bağıĢlanmasını istedi: Emir „„kanını bağışlarım; fakat bir şartla ki şimdi dışarı çıkıp gelsin, yoksa bu kadar ahalinin kanının günahı onun boynunadır‟‟ dedi. Ertesi gün Mısr kefen omzunda kılıç elinde olduğu halde çıkıp geldi. Emirzade Mehmed Sultan‟a iltica etti: nitekim büyükler buyurmuĢlardır:

525 Hicri 796 ramazan 15= Miladi 1394 yılı temmuz Salı, bkz., Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.189 132

Eğer mühim bir hadise, müĢkül bir iĢ huzur ederse onun tedbir ve telafisini cahil de, akıllı bir adam gibi yapar; fakat fark Ģudur ki akıllı vakit ve zamanıyla onun çaresine bakar; cahil ise iĢ iĢten geçtikten, rezil rüsva olduktan sonra onun çaresini bulmağa çalıĢır ki o zamanda çalıĢmanın faydası olmaz. Emirzade onun gönlünü hoĢ ederek Emir Timur‟a getirdi, kanının bağıĢlanmasını rica etti, Emir merhamet ederek mumaileyhin Ģefaatini kabul ile kendisini bağıĢladı ve kaleyi Emir AtlamıĢ‟ verdi. BeĢ gün orada toy yaptılar, zevk ve safa ile vakit geçirdiler, PerĢembe günü oradan göç ettiler. Bu esnada Emir Hacı Seyfettin Bahadır, Semerkand tarafından gelerek huzura gelip yeri öpmekle müĢerref oldu. Emir, pazartesi günü Ģevvalin on sekizinde toy yapılmasını emir buyurdu. Emir Tahrten‟e memleket iĢleri hususunda nasihatlerde bulunarak ikram ve izaz ile geri gönderdi ve vilayetini kendisine vererek külah ve kemer ihsan etti. Bu sırada Emir Zirek, Aydın kal‟asını muhasara etmiĢ ve muhabereye baĢlamıĢ, zapdetmesine az kalmıĢtı. Kalanın hakimi bulunan Emir Bayazit aczini ve Emir‟in askerlerini Ģecaat ve besaletini görünce aman istedi ve gece kaladan dıĢarı çıkıp ertesi gün huzura gelerek yeri öpmekle müĢerref oldu, Emir kendisini izaz ve ikram ile siyürgal vergi ve vilayetin kendisine teslimini emir buyurdu. Emir Burhan oğlanı Emir Seyfeddin, CihanĢah Bahadır, Osman Bahadır ile Gürcistan vilayetine Akıska tarafına göndererek kendisi Aladağ Ormanına doğru yola çıktı, O haliyle isyan halinde kalmıĢ olanları yağma ederek terbiyelerini verdi, o sahrada ava çıkarak birçok dağ keçisi ve koç vurdu. Tekrar ılgar ederek vilayetleri itaat altına aldıktan sonra kalan ağırlıkları göç ettirerek Kars‟a nazil oldular. ġevvalin yirmisekizinde Tanrı Emirzade ġahruha bir çocuk ihsan etti, onun mübarek kademi ile herkesin gözü aydın oldu ve memleket vücuduyla zib ve ziynet buldu. Banuy-u Kübra Saray Melik Hanım bir elçi ile bu müjdeyi gönderdi: çok sevindiler, Menkül sahralarında toy yaptılar, ıyĢ-ü iĢretle vakit geçirdiler ve müstahaklara nezirler yaptılar, sadakalar verdiler. Çocuğun ismini Sultan Ġbrahim koydular, Gürcistan tarafına giden Emirler birçok Kal‟alar ve zaptı güç olan hisarlar feth ettikten sonra gelip burada eĢiği öpmekle müĢerref oldular. Emir, zilkade ayının on sekizinde526 Göl‟ün kenarından göç etti, Cuma günü Emirzade ġahruh‟u Semerkand tarafına gönderdi ve ağaların Sultaniye‟de

526 Hicri 796 yılı 18 zilkade pazartesi= miladi 1394 yılı 14 eylül pazartesi, bkz., Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.191 133

Hanımın hizmetinde bulunmaları için emir verdi. Bu emri yerine getirildi. Emir Zade, Semerkand‟a gelerek emn‟ü âmânı temin etti. Adl ve ihsan yerine getirdi, Herkes bunun sayesinde emin ve asude oldular ve âlem onun sayesinde rahat ederek düada bulundu, hal diliye Emir Timur hakkında Ģu beyti okudu: Senin zamanın devleti ikbal ile hoĢ geçsin, çünkü herkesin zamanı senin devlet ikbalin sayesinde hoĢ geçiyor.‟‟527 Aziz B.ErdeĢir-i Esterâbâdî, Bezm ü Rezm isimli eserinde Timur‟un Avnik Kalesi kuĢatmasını hakkında Ģunları aktarmaktadır: „„Ondan sonra Timur‟un sağlamlığı ve alınmazlığı ile ünlü iki kale olan Micingird ile ErciĢ‟i alıp, o bölgelerde bulunan diğer birkaç kaleyi fethettiği, ondan sonra da yükseklik bakımından Boğa Burcu ile yarıĢan, Ġkizler Burcuna eli değen Abınik kalesini zorla aldığı ve ora halkını kılıçtan geçirdiği ve hepsini öldürdüğü, aklını o önemli iĢten kurtarınca ve çekirge sayısı kadar olan askeriyle ülkesinden ayrılıp Sivas‟a yöneldiği haberi geldi‟‟528 Avnik, 1394 yazında Timurlu ailesinin damadı Emir AtlamıĢ‟a verildi. BeĢ gün müddetle toy yapıldı. Avnik‟den harekât edildi ve Erzincan Emiri Mutahharten‟ın kendi bölgesine gitmesine izin verilerek memleket iĢleri ilgilenmesi hususunda nasihatte bulunuldu ve Erzincan‟da kendi baĢında hüküm sürebileceğine ve Karakoyunlular ile giriĢtiği mücadelelerde Timur tarafından yardım alacağı ve destekleneceği söylendi. Timur, daha sonra SarıkamıĢ‟taki Aladağ Ormanlarına doğru yola koyuldu ve bu bölgede Dağ Keçisi avlamak amacı ile av yaptı. Genel toplanma amacı ile Kars‟a gidildi. 529 Kayseri ve Sivas Hâkimi Kadı Burhan ed-Din, bölgedeki Timur tehlikesine karĢı bölgesel bir ittifak kurmak amacı ile Osmanlı PadiĢahı Yıldırım Bayezid, Memluklu Sultanı Berkuk ve Altınordu Hükümdarı ToktamıĢ530 ile birçok mektuplaĢma yaptı. Memluklu Sultanı Berkuk, büyük bir ordu ile ToktamıĢ ile birleĢmek üzere Anadolu‟ya doğru ilerlerken, ġam‟da ToktamıĢ‟ın, Yıldırım Bayezid‟ in ve Kadı Burhan ed-Din‟in elçileri geldi ve Timur‟a karĢı dörtlü ittifak kurulması kararı alındı, bu sırada Timur‟un elçi Sivas‟a gelerek Kadı Burhan ed-Din‟e müttefiklerinden ayrılmasını ve kendisi ile

527 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.189-191 528 Aziz b.ErdeĢir-i Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s.424 529 Tovma Metsobets‟i‟, History of Tamerlane and His Successor, s.35 530 Altınordu Devleti ve ToktamıĢ hakkında geniĢ bilgi için bkz; A.Yu. Yakubovskiy, Altın Ordu ve ÇöküĢü, Çvr. Hasan Eren, TTK. Yay, Ankara 2000 134

ittifak teklifi yaptı, Kadı Burhan ed-Din Timur‟un teklifini kesin bir Ģekilde reddetti. 1394 Ağustosunda, Timur aldığı red cevabı üzerine Sivas üzerine yürümeye karar verdi ve Doğu Anadolu‟nun kuvvetli kalelerinden olan ErciĢ ve Micingird Kalelerini savaĢarak zaptetti. Ardından Çoban Köprüsü üzerinden geçerek yoluna devam edip Erzurum‟a kadar ilerledi. 531 Timur‟un, Altınordu‟ya doğru seferini fırsat bilen Kara Yusuf, ErciĢ‟e gelerek Ģehre hâkim oldu. Kara Yusuf, Timur‟un Avnik Kalesini aldıktan sonra kaleye komutan ve koruyucu olarak bıraktığı AtlamıĢ Beyi ErciĢ Ovası‟nda kardeĢi Yar Ali‟nin de yardımı ile giriĢtiği bir mücadele sonucunda tutsak etti ve Avnik Kalesi‟ni geri aldı. Meydana gelen olayın Tebriz‟de duyulması üzerine Emirzade Pir Muhammed, MiranĢâh ile birlikte Kara Yusuf‟un üzerine yürüdüler. Üzerine gelen kuvvetten haberi olan Kara Yusuf, karargâh kurduğu Aladağ Bölgesi‟nden ayrılarak Pasinler‟e doğru harekât etti. Kara Yusuf‟u takip eden Pir Muhammed kuvvetleri ile birlikte Avnik Kalesi‟ne kadar geldiler ancak iki ordu arasında herhangi bir temas olmadı. 532 Timur, Gürcistan Seferi için Emir ġeyh Nur ed-Din‟i ileri gönderdi ve ardından kendisi Ana ordu ile Emir‟in arkasından giderek birkaç günlük gece yürüyüĢünden sonra Penek, Pasenkert ve Otlu Bölgeleri‟nden 5 gün içerisinde yedi kaleyi zaptetti. Daha sonra Oltu üzerinden muzaffer Ģekilde daha önce ağırlıklarını bıraktığı Pasinler‟in merkezi konumundaki Avnik‟e gitti ve orda karargâhını kurdu. Böylece Anadolu, Irak ve Suriye‟yi ele geçirmeye baĢlaması için geride hiçbir engel kalmamıĢtı.533 Timur, Anadolu ve Suriye‟yi istila etmek için Avnik‟te son hazırlıklarını gidermekteyken, Emirzade Pir Muhammed, Ġran‟daki Timurlular arasında huzursuzluk çıkardı, bunun üzerine Timur, komutanlarından bir tanesini ġiraz‟a Pir Muhammed‟in üzerine gönderdi, daha sonra bu komutan Pir Muhammedi yakalayarak Avnik Kalesi‟ne Timur‟un yanında getirdi. Mısır Memluklu Sultanlığından umduğunu elde edemeyen, Akkoyunlu kitlelerini milli bir organizasyona götürme gibi bir iĢi baĢarmıĢ olan ve bir müddet Kadı Burhan ed-Din‟ în emrinde çalıĢan ancak 1398 de bu Türkmen hükümdarını öldürerek yerine geçen Kara Yülük Osman Bey, Erzincan‟a

531 Aziz b. ErdeĢir-i Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s.424; YaĢar Yücel, Timur‟un Ortadoğu-Anadolu Seferleri ve Sonuçları, s.26-30 532 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, 254-255; Faruk Sümer, Kara Koyunlular, s.59; YaĢar Yücel, Timur‟un Ortadoğu-Anadolu Seferleri ve Sonuçları, s.47-48; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.474 533 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.259; YaĢar Yücel, Timur‟un Ortadoğu-Anadolu Seferleri ve Sonuçları, s.68; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.475 135

Mutahharten‟in yanına gelmiĢ ve birlikte Avnik‟e giderek Timur‟a katıldılar ve bu ittifak sonucunda Timur‟un Anadolu içlerine yürümesini kolaylaĢtı.534 Ebû Bekr-i Tihrâni eseri Kitâb-ı Diyârbekriyye‟de, Osman Beyin Avnik Kalesi‟ndeki Timur‟un yanına geliĢini Ģöyle nakletmektedir: „„Osman Beğ de zaten Rum sınırından yeni gelmiĢ, oranın durumu hakkında bilgi sahibiydi. O mektup üzerine Emir Taharten ile birlikte Sahib Kıran Hazret-i Hakan‟ın yanına hareket ettiler. 803 (1400) yılında Avnik „te gök ihtiĢamındaki ordu ya vardılar. Kulluk gerdanlığının sırasına girme Ģerefiyle Ģereflenerek övgü ve iltifatlara kavuĢtular; Ģahane hil‟at ve soyurgal elde ettiler. Makul fermana uyarak, Rum saldırısına karĢı rehber ve kılavuz görevi alarak Sahib Kıran‟ı Sıvas‟a götürdüler.‟‟ 535 Timur, Avnik Kalesi‟nde son hazırlıklarını tamamladıktan sonra 7 ġaban 804 (12 Mart 1402)536 Çoban Köprüsü‟nden geçerek Hasankale önlerinden Erzurum‟a geldi. Burada fazla vakit kaybetmek istemeyen Timur, Yıldırım Beyazıt ile karĢılaĢmak için Sivas‟a doğru ilerledi ve Ģehri kuĢatarak kısa sürede alıp ahaliden birçok kimseyi katletti.537 Timur, 28 Temmuz 1402‟de Çubuk Ovası‟nda Yıldırım Bayezid‟i Ankara meydan SavaĢı‟nda yenerek, Osmanlılara büyük bir darbe indirdi ve daha sonra Anadolu harekâtını da baĢarıyla sona erdirerek ülkesine geri dönmek üzere yola çıktı. Anadolu Seferi dönüĢünde, bu muzaffer hükümdar ordusu ile birlikte Erzurum‟dan geçip (1403) Pasinler‟e indi ve ovayı boydan boya geçerek 23 Mart 1403‟de ölen ġehzade Muhammed için Avnik Kalesi‟nde mateme girildi. Suriye‟deki büyük hanım (Banuy-ı uzma) Saray Melik Hanım ve merhum Muhammed Sultan‟ın annesi Huandzade, diğer akalar ve hatunlar, Avnik‟e davet edilmiĢlerdi. Bunlar emredildiği üzere Avnik Kalesi civarında Timur ile karĢılaĢtılar.538 Emirzade Muhammed Sultan‟ın „„matemi‟‟ burada yenilendi ve Sultaniye‟deki saray kadınları da, Timur‟un yanına gelmiĢler ve acıya iĢtirak etmiĢlerdi.

534 YaĢar Yücel, Timur‟un Ortadoğu-Anadolu Seferleri ve Sonuçları, s.76 535 Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.43 536 Ġsmail Aka, Mirza ġahruh ve Zamanı (1405-1447), Ankara 1994, s.25 537 Timur‟un Sivas‟ı alması hakkında bkz., Johannes Schiltberger, Türkler ve Tatarlar arasında, als Sklave im Osmanischen reich und bei den Tataren: 1394-1427, Çvr. Turgut Akpınar, Ġstanbul 1995, s.64-65 538 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.99 136

Nizamüddin ġâmî eseri Zafernâme‟de bu olayı Ģöyle aktarmaktadır: „„Emir kendisinin gaybubeti esnasında Sultaniye‟de bulunan Banuy-ı uzma Saray Melik Hanım ve mehd-i ali merhum Muhammed Sultanın anası Hondzade, diğer ağalar ve hatunlar ve diğer bendeganın Oynik (Avnik) kalesi hududu tarafına harekat etmeleri için emir verdi; bunlar da emir mucibince Oynik kalesi civarında mülakat Ģerefine nail oldular. Merhum Emirzade Muhammed Sultan‟ın matemini tecdid ettiler; yer mavi esvapların çokluğundan göğe benzedi ve gök yer gibi baĢına topraklar saçtı; ay yüzlü kadınlar siyah esvaplarını giydiler, Zühre alınlı güneĢ gibi parlak kadınları, küsüfa uğramıĢ güneĢ gibi, günleri kara oldu, Dağlar sahralar matemzedelerin feryadü figaniyle doldu ve gözlerden akan yaĢlarĢa o yerin dağlarından tepelerinden kan dereleri vücuda geldi. Hakikaten böyle bir Ģehzadenin ebedi firkatinden gözlerinden yaĢ yerine kan akması taacübe Ģayan değildir; herkes yürekleri yanarak; Eğer benim gözlerim, yüreğimin yandığı nisbette ağlasaydı göklerde kuĢlar denizde balıklar halime ağlarlardı, Beytinin manasını gönlüne ve hatıra getirdi‟‟ diye aktarmakta ve matemin derecesine dikkat çekmektedir. Timur, daha sonra ölen oğlu için sadakalar dağıtıp, hatimler indirtti, töre gereği sofralar kuruldu ve hali vakti yerinde olmayanlara doyuruldu. Âlimler ve Salihler davet edilerek, meclis kuruldu. Âlimler‟e, dine ve töreye dair sorular sorarak onların konuĢmaları dinlendi. Bu arada, kalbi kan ağlayan fakat metin görünmeye gayret eden Timur, bir takım meselelerin cevaplandırılması ile teselli buldu. Âlimler olsun Salihler olsun, hepsine izaz ve ikram yanında kendilerine hil‟at hediye edildi. Avnik matemini sona erdirdikten sonra, bunlar da Timur‟dan izin alarak memleketlerine döndüler.539

5.10.2. Ruy Gonzales de Clavijo‟nun Pasinler Ġzlenimleri Timur nezdinde Ġspanya Kralı adına görüĢmeye giden elçilik heyetindeki Ruj Gonzales de Clavijo beraberindeki Port St. Mars ile birlikte, Akdeniz, Ege ve Marmara Denizleri‟nden geçerek 1404 baharında Ġstanbul‟a geldiler, ardından Karadeniz kıyısını takip ederek aynı yıl içerisinde Trabzon‟a vardılar. Sonra zorlu bir yolculuk ile Timur Valisi olan Emir Taharten‟in beylik merkezi olan Erzincan‟a geldiler. 10 Mayıs 1404 Salı günü Türkmen asıllı olan ve Tercan ile Hasankale yöresine hükmeden ve

539 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.229-230 137

Pasinler‟de Avnik hâkimi ile birlikte faaliyet gösteren Yusuf Ali Bey‟in beylik merkezi Erzurum‟a geldiler. Yollarına devam ederek Çoban Köprüsü‟nün kuzeybatısındaki Badıcivan Köyü‟ne 22 Mayıs 1404‟de ulaĢtığında, Avnik‟den bahsetmekte ve „‟22 Mayıs 1404 Erzurum‟dan hareket ederek Partir-Javan köyünde yattık. Burası çok müstahkem olan Avnik‟e tabidir ve Ermenilerin elindedir. Etrafındaki yerler Doladay Bey ismindeki bir Çağatay Prensi‟nin elindedir‟‟ demektedir. Kısa bir yolculuktan sonra Avnik idaresine bağlı bulunan IĢkı Köyü‟ne 23 Mayıs 1404 Cuma günü varmıĢ ve 25 Mayıs 1404 günü Deliler Kentine gelmiĢ ardından 26 Mayıs 1404 Pazartesi Aras Nehri boyunca ilerleyerek Tuzluca- Sürmeli yönünde yoluna devam ederek Pasinler‟den ayrılmıĢtır.540

5.11. Pasinler‟de Kara Yusuf Dönemi ve Karakoyunlu-Akkyounlu Mücadelesi Osmanlı PadiĢahı Yıldırım Bayezid‟e sığınmıĢ olan Kara Yusuf, 1402 yılının ilk aylarında Bursa‟dan ayrılarak Hille taraflarına gitti ve bir müddet mücadele ettikten sonra Bağdat‟a hâkim oldu. Ancak Timur vaziyeti öğrendi ve Torunu Ebû Bekir Mirza‟yı ve Emirzade Rüstem‟i Kara Yusuf üzerine gönderdi. Temmuz-Ağustos 1403‟da Hille‟de vuku bulan savaĢ‟ta Kara Yusuf yenilerek ġam‟a kaçtı. Ancak kısa süre sonra Timur, Memluklu Sultanı‟na mektup yazarak Kara Yusuf‟un idam edilmesini istedi. Bu isteği yerine getirmeyen Memluk Sultanı, Kara Yusuf‟u idam ettirmeyerek kendisini hapsettirdıi Ocak 1405‟de Kara Yusuf hapisten çıktı ve Musul‟a gelerek burada kıĢladı ertesi yıl ata yurdu Bitlis‟e geldi.541 Kaya Yusuf ve onun ile birlikte olan beyler, ġehzade Ebû Bekir hâkimiyetinde olan Azerbaycan beldelerini istila ettiler, ardından Kara Yusuf Erzincan‟a doğru yürüdü ve Van Bölgesi‟nde isyan bayrağını açtı. Ardından Pasinler‟e gelerek Timur‟un Azerbaycan‟dan ayrılırken „„Türkmen Kara Yusuf‟a dikkat etmesini‟‟ tembihlediği, Emir Doladay‟ın hâkimiyetinde olan Avnik Kalesi‟ni kuĢatarak Emir‟in elinden aldı ve Doğu Anadolu‟daki ülkesine tamamıyla sahip oldu. Böylece Timurlular Doğu

540 Enver Konukçu, Clavijo‟nun Doğu Anadolu ( Erzincan-Doğu Bayezid) Yolculuğu (1404-1405) XI, T.T.Kongresi Ayrıbasım, Ankara 1994, s.795-802; Ruj Gonzales de Clavijo, The Embasay to Tumurlane, NĢr. Guy le Strarge, London 1928 541 Faruk Sümer, Kara Koyunlular, s.66-69 138

Anadolu‟da son dayanak noktalarını da kaybetmiĢ oldular ve bölgede Timur hâkimiyeti tamamen sona erdi.542 1410 yılı baĢlarında Kara Yusuf yazı geçirmek üzere Aladağ‟a gitti. Aladağ‟dan sonra Avnik Kalesi‟ne gelen Karakoyunlu Beyi burada birçok kimsenin Erzincan Hâkimi Mutahharten‟in torunu ġeyh Hasan‟dan Ģikâyet etmeleri üzerine Avnik‟den ayrılarak Erzincan üzerine yürüdü ve kırk beĢ günlük bir kuĢatmadan sonra Ģehri aldı.543 Çağatay Hükümdarı ġah-Ruh ile Karakoyunlu hükümdarlı Kara Yusuf arasında Azerbaycan ve Irak-ı Acem topraklarından dolayı çıkan anlaĢmazlık sonucunda, Kara Yusuf, savaĢamaya karar verdi ve Tebriz‟de savaĢ hazırlıklarına baĢlayarak ordusunu toparladı. Kara Yusuf‟un yanında bulunan ordu komutanları arasında Avnik Kalesi Hâkimi Mısır Hoca oğlu Gazan PadiĢah da vardı. Sefer hazırlıklarını bitmek üzere iken Kara Yusuf hastalandı ve 13 Kasım 1420‟de vefat etti. Ardından ordusunda çıkan karıĢıklar sonucunda, Mısır Hoca oğlu Avnik Beyi Gazan PadiĢah, Amcası Kara Yusuf‟un hazinesini alarak Avnik‟e geldi ve kaleye kapandı. 544 Kara Yusuf‟un ölümünden sonra çıkan kısa süreli bir karıĢıklıktan sonra Karakoyunlu AĢireti Hükümdarlığına Kara Yusuf‟un ikici oğlu Ġskender Mirza‟yı getirdiler (1420-1438). Ġskender, Azerbaycan ve Doğu Anadolu‟yu istila etmekte olan ġah-Ruh ile mücadele etti. Ancak EleĢkirt civarlarında giriĢtiği bir savaĢta yenildi (1421). ġah-Ruh‟un Azerbaycan dönüĢünün ardından Ġskender, Tebriz‟e giderek kardeĢi Ġsfahan Mirza‟yı kaçırtıp o bölgelere hâkim oldu.545 KardeĢi tarafından hâkimiyet sahasından sürülen Ġsfahan Han, kaçarak Pasinler‟e geldi ve müstahkem Avnik Kalesi‟ni aldı ve bu bölgelerde kardeĢine karĢı tutunmaya çalıĢtı.546 Ġskender Mirza‟nın kardeĢini yerinden etmesinin ardından kendisinden yüz çeviren diğer kardeĢleri ġah-Ruh tarafına geçti. Meydana gelen olayları bahane eden ġah-Ruh 1434 yılında Ġskender Mirza üzerine yürümeye karar verdi. Kendisi üzerine

542 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü‟t-Tevârîh, Çvr. Mürsel Öztürk, TTK. Yay., Ankara 2006, s.54; Faruk Sümer, Kaya Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan-ġah‟a Kadar), s.66; Ġsmail Aka, Timur ve Devleti, TTK. Yay., Ankara 1991, s.43; Ġsmail Aka, Timurlular, TTK. Yay., Ankara 1995, s.66; Ġsmail Aka, Mirza ġahruh ve Zamanı (1405-1447), s.51 543 Faruk Sümer, Kaya Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan-ġah‟a Kadar), s.66 544 Faruk Sümer, Kaya Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan-ġah‟a Kadar), s.110-112 545 Ġsmail H. UzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, s.183 546 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü‟t-Tevârîh, s.145-146; Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.68-69; Tovma Metsobets‟i‟, History of Tamerlane and His Successor, s.68; Colophons of Armenian Manuscripts, Avedies K. Sanjian, s.159 139

gelen ġah-Ruh‟un büyük ordusuna karĢı koyamayacağını anlayan Ġskender Mirza, ġirvan‟ı terk ederek Osmanlı topraklarına gitmek üzere Pasin Vilayetine girdi, Çoban Köprüsü‟nden geçerek Hasankale önlerinden Erzurum‟a doğru kaçmaya baĢladı. Ġskender Mirza‟nın kaçtığını haber alan ġah-Ruh hemen Mirza Muhammed-i Cuki‟yi 60 bin kiĢilik bir ordu ile onu yakalaması için üzerine gönderdi. Bu sırada Ġskender Mirza, Kara Yölük Osman yönetiminde bulunan Erzurum Bölgesi‟ne geldiğinde, Kara Yölük Osman, Erzurum Ovası‟nda Ġskender Mirza‟nın yolunu kesti ve iki ordu savaĢmaya baĢladı, harp esnasında Kara Yölük Osman baĢından yaralandı ve yakın adamları ile birlikte Erzurum kalesine kapadı ve orada öldü. Oğlu ġeyh Hasan babasının cesedini gizlice bir mescidin bahçesine gömdü ardından Akkoyunlular, Erzurum‟u terk ederek kendilerine yardıma gelen Mirza Muhammed-i Cuki‟ye doğru kaçmaya baĢladılar. Bu sırada Karakoyunlu Ġskender Mirza, Erzurum üzerine yürüdü ve Ģehir aldı; ayrıca Kara Yölük Osman‟ın gömülü olduğu yeri bularak cesedini mezarından çıkartıp kafasını kesti ve Memluk Sultanı Melik el-EĢref Bar Bay‟a gönderdi. Erzurum‟da bunlar olurken bu sırada Mirza Muhammed-i Cuki, Pasin‟e girmiĢ ve Çoban Köprüsü‟ne kadar ilerlemiĢti. Hasankale önünden geçerek Erzurum‟a gelen Mirza Muhammed-i Cuki‟yi gören Ġskender Mirza hemen burayı terk ederek hızla Osmanlı Devleti elinde bulunan Tokat Kalesi‟ne giderek, Osmanlılara sığındı.(1435)547 Osmanlı PadiĢahı II. Murat (1421-1451)548 ile arasındaki dostluk ve samimiyete güvenerek Osmanlı topraklarına sığınan Ġskender Mirza, meydana gelen olayları Osmanlı PadiĢahına bildirmemiĢ ve ayrıca çevresindeki halka zalimane davranamaya baĢlamıĢtı. Bunu haber alan II. Murat, Ġskender Mirza üzerine bir ordu gönderdi; ancak bir savaĢ olmadan Ġskender Mirza, Osmanlı topraklarını terk ederek Harput Bölgesi‟ne gitti. Daha sonra buradan ayrılıp Kığı tarafına geldi ve orada birçok yıkımda bulundu, ardından Erzincan‟a ve Tercan‟a saldırdı, bu Ģehirler aldı sonra yoluna devam ederek topladığı ordusu ile Erzurum‟a gelerek kaleyi aldı. Ardından görkemli ve büyük ordusu ile Pasinler‟e girerek Avnik Kalesi‟ne geldi ve bu bölgelerde tekrardan Karakoyunlu hâkimiyetini sağladı sonra Kağızman yolu ile Sa‟ad Çukuru‟na ve Sürmeli‟ye gitti (1438).549

547 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü‟t-Tevârîh, s.213; Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.78-79; Tovma Metsobets‟i‟, History of Tamerlane and His Successor, s. 75-76 548 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Büyük Osmanlı Tarihi, TTK. Yay., Ankara 1995, c.I, s.375 549 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü‟t-Tevârîh, s.224; Faruk Sümer, Kaya Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan- ġah‟a Kadar), s. 139; Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s. 87 140

Ġskender Mirza, kardeĢi CihanĢâh ile giriĢtiği saltanat mücadelesi esnasında Alıncak Kalesi‟nde CihanĢâh‟ın kuĢatmasına maruz kaldı. Bu sırada Ġskender Miraz‟nın Oğlu ġah-Kubad, annesi ile iĢ birliği yaparak 20 Nisan 1438‟de babasını öldürdü ardından babasının hazinesine ele geçirerek yarısını askerlere dağıttı ve kaledeki emirlerin bir kısmı ġah-Kubad‟ı Ġskender‟in halefi olarak kabul ettiler. Ardından bu ölüm olayını, Amcası CihanĢâh Mirza‟ya bildirdi ve onun tabiiyetinde olmayı kabul ettiğini ifade etti. Fakat CihanĢâh Alıncak Kalesi‟nin teslim edilmesini ısrarla yeğeninden talep etti bu sırada devam eden müzakerelerde bir uzlaĢmaya varıldı. ġah- Kubad amcası ile bir anlaĢma yapmak için babasının hazinesin yarısını ile Avnik Kalesi ve Pasinler Vilayetleri‟nin kendisine bırakılmasını Ģart koĢtu ayrıca annesinin de CihanĢâh Mirza ile evleneceğini teminatı verdi. CihanĢâh Mirza, yeğeni ġah-Kubad‟ın anlaĢma Ģartlarını kabul etti ve kardeĢinin hazinesinin yarısını ayrıca Avnik Kalesi ile birlikte Pasinler Vilayetleri‟ni ikta olarak ġah-Kubad‟a verdi. ġah-Kubad bulunduğu kaleden inerek kendisine ikta olarak verilen Pasinler‟e ve Avnik Kalesi‟ne geldi.550 Akkoyunlu PadiĢahı Uzun Hasan (1453-1478)551 1454‟de baĢkenti Diyarbakır‟dan kuzeye doğru sefer düzenledi ve aynı yıl içerisinde Avnik‟e geldi. Ardından Pasinler Vilayeti‟ni yağmadı çok miktarda mal ve eĢya, muzaffer asker eline geçti, bir hafta burada kaldıktan sonra Pasinler‟den ayrılarak birkaç vilayet daha yağmaladı ve ardından Erzurum‟a geldi, Ģehri yağmalayıp Tercan‟a ulaĢtı ve Erzincan önlerine kadar birçok Karakoyunlu Bölgesine sefer düzenledi.552 Hasan PadiĢah, o yıl Rakka‟da kıĢladı, ertesi yıl gidiĢ bayrağını Erzurum taraflarına açtı. O sırada Erzurum Ģehri askerlerden boĢ kalmıĢtı. CihanĢâh PadiĢah ile yaptığı anlaĢmaya göre o diyara saldırmadı. Oradan harekât ile Pasinler‟e girerek Avnik Kalesi‟ne geldi ve Kaleye saldırdı ardından istila bayrağını açarak bölgeyi istila edip 1466‟da Pasinler üzerinden Narman‟a gitti ve Samakar Kalesini kuĢatarak aldı ardından bölgeden ayrılıp Ahıska‟ya gitti.553 Fatih Sultan Mehmet (1451-1481)554 ile Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan arasında Otlukbeli mevkiinde yapılan savaĢ555 sonrası savaĢı kaybeden Uzun Hasan

550 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü‟t-Tevârîh, s.228; Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.97; Faruk Sümer, Kara Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan-ġah‟a Kadar), s.139-142; Tovma Metsobets‟i‟, History of Tamerlane and His Successor, s.87-88 551 Uzun Hasan hakkında geniĢ bilgi için bkz., Walter Hınz, Uzun Hasan ve ġeyh Cüneyd, Çvr. Tevfik Bıyıklıoğlu, TTK. Yay., Ankara 1992 552 Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.159; Fahrettin Kırzıoğlu, Kıpçaklar, s.154-155 553 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü‟t-Tevârîh, s.431; Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.237 554 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Büyük Osmanlı Tarihi, s.542 555 Otlukbeli SavaĢı hakkında geniĢ bilgi için bkz., Enver Konukçu, Otlukbeli Meydan SavaĢı, Ankara 1998 141

Tebriz‟e geri döndü. Kısa zaman sonra toparlanan Uzun Hasan, Gürcistan seferine çıktı ve sefer dönüĢü ölmeden önce oğlu Halil‟i kendisine veliaht tayin etti. Bu olaya çok üzülen Mehmet babasına karĢı isyan etti. Uzun Hasan isyan eden oğluna karĢı yaptığı sefere ile Diyarbakır havalisinde oğlunu yenerek firara mecbur etti. Mağlup olan Mehmet, Osmanlı PadiĢahı Fatih Sultan Mehmet‟e sığındı ve Fatih kendisini Akkoyunlu, Osmanlı sınırında ki Sivas Ģehrine vali tayin etti. Sivas‟ta bulunan Vali Mehmet‟e, Uzun Hasan‟a muhalif kiĢilerden mektuplar geliyor ve bu mektuplarla kendisini Akkoyunlu ülkesine davet ediyorlardı. Mehmet, Sivas‟taki oğulları ve dostları ile birlikte Erzurum‟a girdi ve babası üzerine yürüdü ancak yapılan savaĢta Mehmet öldü ve oğlu Ahmet Mirza savaĢ alanından kaçarak Osmanlı PadiĢahı II. Beyazıt‟a sığındı. Kısa zaman sonra Uzun Hasan öldü ve oğulları arasında çıkan taht mücadelesini Yakup kazandı ve Akkoyunlu Devleti‟nin yeni padiĢahı oldu (1479-1491).556 Ardından Erzurum ve çevresi Yakub‟un idaresine geçti. Ancak annesi tarafından zehirlenerek öldürülen Yakub‟un oğlu Baysungur uzun taht kavgaları sonunda Akkoyunlu padiĢahı oldu (1491-1492). Fakat Uzun Hasan‟ın torunu Maksudun oğlu Rüstem Mirza, büyük bir kuvvetle Karabağ‟dan harekâtla Baysungur üzerine yürüdü, onu mağlup etti ve tahta geçti (1492-1496). YaklaĢık altı yıllık padiĢahlık yaptıktan sonra 1496 (H.902) yılında Osmanlılara iltica etmiĢ olan Ahmet Mirza, Ġstanbul‟da ikamet ettiği vakitlerde Rüstem muhaliflerinden, kendisini padiĢahlığa çağıran içerikli birçok mektup almıĢtı. Durumun kendisi için çok uygun olduğunu anlayan Ahmet Mirza Ġstanbul‟dan ayrılarak Erzincan ve Erzurum havalisine gelerek büyük bir ordu topladı ve ordusu ile Pasinler‟e girdi. Tehlikenin yaklaĢtığını anlayan Rüstem, Tebriz‟den harekât ile Pasinler‟e girerek Aras Nehri kenarına geldi. Aras Nehri‟nin farklı taraflarında olan iki ordu arasında Çoban Köprüsü vardı. Çoban Köprüsü‟nün bir gözünün yıkık olduğunu gören iki ordu hareketsiz Ģekilde karĢı karĢıya bir müddet beklediler. Ancak bu bekleme sırasında Rüstem‟in ordusundan birçok asker geceleri ordusunu terk ederek nehrin karĢısında bekleyen Ahmet Mirza‟nın ordusuna takıldı. Bu sırada Rüstem‟in komutanlarından Ġbrahim Sultan ordusuyla birlikte kaçtı. Rüstem‟in ordusundaki çözülmeyi gören Ahmet Mirza karĢı hücuma geçerek Rüstem‟i yenip firara mecbur etti. Ağır bir yenilgi alan Rüstem, Gürcistan‟a kaçtı ardından Ahmet Mirza Tebriz‟e giderek hükümdarlığını ilan etti. Kısa zaman sonra Rüstem topladığı ordu ile Aras kenarında Ahmet Mirza‟nın karĢısında ağır bir yenilgi aldı ve savaĢ meydanında öldü. Yapılan bu savaĢların ardından bölgenin yeni hâkimi Göde lakaplı Ahmet Mirza

556 Ġsmail H. UzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakyounlu Devletleri, s.195-196; Dilaver Akkoyunlu, Akkoyunlu ve Bayburt „„ Snorya Tarihi ‟‟ , Ankara 1992, s.125 142

oldu (1497-1498).557 Fakat kısa zaman sonra çıkan taht kavgaları ile iyice zayıflayan Akkoyunlu Devletinin baĢına Yakub‟un oğlu Murat geçti (1498-1502). Devam eden olayların sonucunda aile fertleri içerisinde çıkan iktidar kavgaları ve yönetimi bir elde toplamaya muktedir bir hükümdar çıkarılamaması yüzünden iç mücadeleler bu devletin sarsılmasına sebep oldu ve sonunda ġah Ġsmail Akkoyunlu Devletine son verdi. Erzurum ve çevresinin hâkimiyeti ġah Ġsmail‟e geçti.558

557 Ġsmail H. UzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakyounlu Devletleri, s.196; Dilaver Akkoyunlu, Akkoyunlu ve Bayburt „„ Snorya Tarihi ‟‟ , s.135 558 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.80-82; Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.3-4 143

VI. BÖLÜM

6. PASĠNLER‟DE ESKĠÇAĞ VE ORTAÇAĞ‟A AĠT YERLEġĠM YERLERĠ 6.1. Pasinler‟de Bulunan Eskiçağ‟a Ait YerleĢim Yerleri Aliçeyrek Harabeleri Horasan‟ın doğusunda bulunan Aliçeyrek köyü, Horasan-Ağrı yolu üzerindeki Yukarı Tahirhoca‟dan doğuya ayrılan yolun 10. km‟sinden kuzeye ayrılan yolun 2. km‟sinde yer almaktadır. Köyün içerisinde Ortaçağ maĢatlığı yer almaktadır ancak asıl önemli olan kalıntılar köyün güneyindeki Darboğaz mevkiinde görülen kaya mezarları ve niĢleridir. Kaya Mezarı‟nın anıtsal olanı geç dönemde kiliseye dönüĢtürülmüĢtür. Urartu dönemine ait kaya mezarları ve niĢler olduğuna göre çevrede yerleĢme yerleri de olmalıdır, ancak bu mahalde sadece yüzey araĢtırması yapılmıĢtır.559 AltınbaĢak (Kındığı) Höyüğü I Pasinler ilçe merkezinin, 7 km. güneydoğusunda yer alan AltıbaĢak köyü‟nün içerisindeki höyük güney-kuzey doğrultusunda uzanır ve yaklaĢık 46 X 65 m. ölçülerine sahiptir. Üzerinde ev yapılmıĢ olan höyükte tahribat devam etmekte olup, incelemede M.Ö. 3. bin yıllarına ait buluntuları açısından önemli bir yerleĢim yeri olan höyükte Ġlk Tunç Çağı, Demir Çağı ve Ortaçağ keramikleri elde edilmiĢtir.560 Ardıçlı (Miyadın) Höyüğü Pasinler ilçesine bağlı Ardıçlı köyünün yaklaĢık 500 m. kuzeybatısında, köy yolunun kuzeyinde kalan bir höyüktür. Tepenin eteklerinde yapılan araĢtırmalarda çok sayıda seramiğe rastlanmıĢtır. Arazide yoğun olarak obsidyenle karĢılaĢılmıĢtır. Höyük, Demirdöven Barajı çalıĢmaları sırasında yol ve sulama kanalları yapımı nedeniyle tahrip edilmiĢtir.561 Bulamaç Höyüğü Erzurum-Pasinler karayolunun 30. km‟sinde yolun yaklaĢık 500 m. güneyinde, Bulamaç Deresi‟nin batısında, Hasankale‟ye bağlı Müceldi köyünün 1 km.

559 Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟, s.5 560 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, s.46; Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları (Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır, 1998-2008), GüneĢ Vakfı Yay., Erzurum 2008, s.103 561 Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟, s.5-6 144

güneydoğusundaki tarlalar içersinde 15x50 x 150 m. ölçülerinde, yaklaĢık olarak 20-25 m. yüksekliğine sahip olan höyüğün etrafı yer yer bataklıklarla çevrili olup, bir kısmı tarımsal alan olarak kullanılan höyüğü kuzey kısmında yapılan kaçak kazılar sonucunda bir yapı kalıntısının temelleri ortaya çıkmıĢtır. Yüzeyde Doğu Anadolu‟ya özgü M.Ö. 3. bin yılına ait seramikleri bulunmasına karĢın, höyükte M.Ö. 2. bin yıl Geç Karaz Kültürü‟nün esintilerini taĢıyan seramiklerin bulunması daha yaygındır.562 Bulamaç Höyüğü denizden 1750 m. yüksekliğinde olup ova içerisinde bulunan Sos Höyüğü‟ne 6 km. uzaklıkta, Uzunahmet gibi merkezi konumdaki bir yere ise yine çok yakındır. Büyük Tuy/Tombultepe Erzurum-Pasinler karayolunun 20. km‟sinde yolun kuzey tarafında bulunan Büyük Tuy Köyü‟nün yaklaĢık olarak 100 m. batısında, Kargapazarı Dağları‟nın eteklerindedir. Coğrafı olarak oldukça korunaklı bir yapıya sahiptir. Höyükte Geç Kalkolitik, Ġlk Tunç Çağı (Karaz) ve Demir Çağı keramikleri bulunmuĢtur.563 ÇakırtaĢ (Hekebat) ÇakırtaĢ köyünün 1 km. kuzeydoğusunda, köylüler tarafından Çiftgözeler veya MaĢatlık olarak adlandırılan mevkiinde hem höyük hem de geç dönem yerleĢimimin varlığı tespit edilmiĢtir. YerleĢim alanı ovayı güneyden sınırlayan sıradağlara yaslamıĢtır. Höyüğün bir kısmından yol geçmesi sonucu oluĢan kesitten, Erken Tunç Çağları‟na kadar giden bir yerleĢme olduğu anlaĢılmaktadır. Çöğender Erzurum-Pasinler karayolunun 25. km‟sinde yolun kuzeyinde, Sos Höyüğü‟nün hemen doğusunda yer almaktadır. Daha çok Eski Tunç Çağı buluntusu içermektedir.564 Danatepe Höyüğü Pasinler ilçesinin 28 km güneybatısında bulunan Gerdekkaya köyünün hemen kuzeybatısında yer alan höyüğün, güneybatısından Büyükdere Çayı akmaktadır. Köyün yakınında bulunması nedeniyle değerlendirilebilecek keramik az sayılıdır. Elde edilen veriler Ortaçağ‟a aittir.

562 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, s.46; A.Semih Günleri, Erzurum Bulamaç Höyük Kazıları 2001-2002 Yılı ÇalıĢmalarına Ait Rapor, Arkeoloji, Anadolu & Avrasya I, s.99-107 563 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s. 103 564 Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟, s.6-7 145

Değirmentepe Höyüğü Pasinler ilçesinin 10 km. güneyinde bulunan Otlukkapı (Hertev) köyünün güneyinde yer alan höyük kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır. Höyükte yapılan incelemelerde ilk Tunç Çağı ve Demir Çağlarına ait keramik veriler bulunmuĢtur.565 Demirdöven (Sürbahan) Demirdöven Köyü, Pasinler-Köprüköy karayolunun 7. km‟sinde karayolunun kuzeyinde bulunmaktadır. A. Höyük: Köyün yaklaĢık 1 km. kuzeyinde kalan tepede, baraj Ģantiyesi ve yol yapımı sırasında çoğu tahrip edilmiĢ bir höyüktür. YerleĢme yeri ovaya egemen konumu nedeniyle önemli bir merkezdir. B. Kaya Mezarı: Köyün 3 km. batısındaki kayalıklarda yer alan Urartu Dönemine ait kayama mezarıdır. Baraj çalıĢmaları sırasında önemli derecede tahrip edilmiĢtir. Epsemce/MaĢatlık Höyüğü Pasinler-Köprüköy karayolunun üzerinde köyün yaklaĢık 2 km. kuzeyinde, karayolunun hemen solunda, Narman yol ayrımı kenarına taĢınan bu höyük malzemesinin ilk yeri yaklaĢık olarak 300 m. kuzeyde bulunmaktaydı. Bu höyüğün malzemesinin, ana toprak seviyesine kadar, petrol tesisi kurmak için tamamen taĢındığı tespit edilmiĢtir. TaĢınan toprakta çok sayıda Tunç ve Demir Çağ seramikleri yer almaktadır.566 Hamamderesi Kaya Odaları Erzurum-Pasinler karayolunun 12. km‟sinde, yolun hemen kuzeyinde dik kayalık yamaç üzerinde, ovaya bakan yönde iĢlenmiĢ olan mezarların zemin ve tavanları düz iĢlenmiĢ ancak ön cepheleri tahrip edilmiĢtir. Olasılıkla Ortaçağa ait olduğu izlenimi vermektedir. Paleolitik Çağ buluntularının da elde edildiği bölge arkeolojik veriler açısından oldukça zengindir.567 Hasan Bey Horasan ilçesinin güneydoğusundaki Hasan Bey köyüne 1 km. uzaklığında, ovanın ortasında yükselen bir tepe de yer almaktadır. Kalenin batı kısmında ana kayaya

565 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.132 566 Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟, s.7 567 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.107 146

oturtulmuĢ sur duvarı kalıntıları izlenebilmektedir. Kalenin kuzeyinde baĢlangıç ve bitiĢ noktaları kapalı ana kayaya oyulan, suya inen tünelin 70 basamağı tespit edilebilmiĢtir. Kaliteli iĢçiliği ile Urartu Dönemi özelliklerini yansıtmaktadır. Yüzeyde belirlenen seramikler Tunç, Demir ve Ortaçağlara aittir.568 Karavelet Karavelet yerleĢmesi iki ayrı höyükten oluĢmaktadır. Bunlar Tilkitepe ve Ziyarettepe Höyükleri‟dir. a. Tilkitepe Sığırlı Deresinin kenarında konumlanan köy, Pasinler Ovası‟nın güneybatısında ve Palandöken Dağları‟nın devamı niteliğindeki Alibaba Dağları‟nın eteğinde kurulmuĢtur. Stratejik yönden güneyindeki yüksek dağlar nedeniyle oldukça korunaklı ve ovaya egemen olan köyün giriĢinde, sağda kalan tepede yapılan araĢtırmada, zengin yüzey buluntusu veren büyük bir yerleĢiminin olduğu saptanmıĢtır. Halk arasında Tilkitepe olarak isimlendirilen yerleĢme yerinin birçok kesiminden toprak alınması sonucu tahribatın yoğunluğu dikkat çekmektedir. Yüzeyde gözlenen seramikler elle ve çarkla yapılmıĢ, Tunç ve Demir Çağlarına aittirler. b. Ziyarettepe Karavelet köyünün yaklaĢık 1 km. güneydoğusunda, Alibaba Dağları‟na yaslanmıĢ ve Pasinler Ovası‟na egemen konumdaki tepede az sayıda tespit edilen el ve çark yapımı Erken Tunç ve Demir Çağları seramikleri yerleĢmenin zaman zaman da olsa kullanıldığını göstermesi nedeniyle önemlidir.569 KayabaĢı (Kerinkar) Köyü Kaya Resimleri Köprüköy-Söylemez karayolu üzerinde, KayabaĢı köyü yakınında, Aras Nehri kıyısında sarp kayalık üzerinde ki mağarada boyalı kaya resimleri yer almaktadır. Burada stilize insan ve çeĢitli hayvan figürleri ile güneĢ ve tuzak resimleri iĢlenmiĢtir.570 Kurbançayırı (Hins) Toptepe Pasinler ilçe merkezinin kuzeybatısında, Kurbançayırı köyünün yaklaĢık 200 m. güneyinde Top Mezarlığı olarak bilinen ve yakın zamana kadar mezarlık olarak

568 Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟, s.8 569 Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, 2002 Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırması, s.303 570 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.134; Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region, s.9 147

kullanılan alan, özünde bir höyüktür. Oldukça zengin yüzey malzemesi veren yerleĢmede görülen seramikler Erken Tunç ve sonrası çağlara iĢaret etmektedir. Höyüğün hemen batısında Hasankele Çayı‟nın kollarından Büyük Dere geçmektedir. YerleĢme ovaya egemen ve korunaklı bir coğrafi yapıya sahiptir. Çok sayıda obsidyeni de görmek olasılıktır.571 Küçük Tuy Erzurum-Pasinler yolunun 22. km‟sinde Büyük Tuy Köyü‟nün 2 km. kuzeybatısında, Kargapazarı Dağları‟nın eteklerindedir. Köye yaklaĢık 250 m. uzaklıktaki köy mezarlığının hemen doğusundaki tepede Haman Deresi olarak adlandırılan bölgededir. Höyük, Erzurum Ovası‟nın bittiği Pasinler Ovası‟nın baĢladığı kilit noktada ve konumu itibariyle stratejik bir yerdedir. Höyükte yapılan yüzey araĢtırmasında elde edilen keramikler Ġlk Tunç, Demir Çağı ve Ortaçağ‟a aittir.572 Marifet Kaya Mezarı Pasinler ilçesinin güneyinde, Köprüköy-Söylemez karayolu üzerinde yer alan Marifet, batısında kayalık bir tepe üzerinde, Aras Vadisi‟ne egemen bir noktada, KeĢiĢ Mağarası olarak adlandırılan yerde, kaya mezarları ve yerleĢim yerleri bulunmaktadır.573 Kaya Mezarı‟nın kuzeydoğuya yönelik kapısı 1.60 m. yüksekliğinde, 1.12 m. geniĢliğinde ve 0.70 metre derinliğindedir. Tavan ve zemin kısımları düz olup, 3 x 3 m. ölçülerinde ön oda ve 3.30 x 4.00 m. ölçülerinde ana odadan oluĢmaktadır. Masattepe Pasinler ilçesinin güneyinde Bulkasım köyünün yaklaĢık 3 km. güneybatısında yer alan Masat Dağı‟nın kuzey yönünde kaya mezarları, kaya odaları ve kaya tünelleri yer almaktadır. Kaya Mezarları: Masat Deresi‟nden 30-40 m. yüksekte, ana kayaya oyulmuĢ olan iki mezar odası büyük ölçüde tahrip edilmiĢtir. Kaya Odaları: Mezarlar dıĢında aynı yerde kayaya oyulmuĢ bazı odalar görülmektedir. Bunların mezar olarak kullanıldıklarını gösteren kalıntı olmadığı gibi büyük ölçüde tahrip edilmiĢlerdir. Kaya Tünelleri: Masat Tepe‟nin doğusunda Masat Dersi‟nin 45-60 m. yüksekliğinden bu dere

571 Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region, s.9 572 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, s.46; Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, 2002 Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırması, s.305; Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.139 573 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.109 148

inmektedir. Buluntu benzerleri genelde Urartu merkezlerinde görülmeleri nedeniyle yerleĢimin Urartu Döneminde kullandığını söylenmektedir. Övenler (Müceldi) Höyüğü TaĢkaynak (Kevank) ve Övenler köyünün arasında, Övenler köyüne yaklaĢık 2 km. uzaklıktadır. Yöredeki diğer höyükler gibi Tunç ve Demir Çağ seramikleri içermektedir.574 Saksı (Pertek) YerleĢmeleri Saksı 1: Pasinler ilçesinde Saksı köyünün yakınındadır. Köye 500 m. uzaklıkta ve yolun hemen kenarındadır. Köy yolu yapımı sırasında tahrip edilen höyük Demir Çağ ve Ortaçağ seramiklerini görmek mümkündür. Saksı 2: Köyün içerinde yer alan tepe de görülen yoğun miktardaki seramikler Tunç ve Demir Çağlarına aittir.575 Sıfırın Boğazı Kaya Basamaklı Tüneli Pasinler ilçesi, Çiçekli köyünün güneydoğusundaki Sıfırın Boğazı mevkiinde yer alan tünel içine açılan kaya basamaklarıyla aĢağıdan akan MaĢat Çayı‟na indiği anlaĢılan kaya basamaklı tünel tespit edilmiĢtir. GiriĢ kısmındaki 15-20 basamak kırıldığı için girmenin mümkün olmadığı tünelde kaya basamakları rahatlıkla izlenmektedir. Ancak kaçak kazı yapanlar basamakların sonunda define olduğunu düĢündükleri için devamlı olarak basamaklı tüneli tahrip etmiĢlerdir.576 Sos Höyüğü Erzurum Ġl merkezinin 25 km. kuzeydoğusunda; Pasinler ilçesinin 13 km. batısındadır. Erzurum-Pasinler karayolun 500 m. kuzeyinde Sos köyünün olduğu yerdedir.577 Bu asfalt yoldan köye stabilize bir yolla çok kolay ulaĢılmaktadır. Köyün yeni adı YiğittaĢı'dır. Doğu ve batı sırtı ev inĢaatları nedeniyle yok olmuĢtur. Çöğender adlı dere höyüğün hemen kuzeyinden geçmektedir. YerleĢmenin merkezindeki oval biçimli höyük yaklaĢık 1,2 hk. büyüklüğündedir. Çevresindeki terasları ile birlikte 150x270 m. boyutlarına ulaĢmaktadır. Altındaki doğal yükselti ile beraber ova tabanından yaklaĢık 20 m. yüksekliktedir. 1987 yılında, Atatürk Üniversitesi, Fen

574 Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, 2002 Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırması, s.305 575 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.104; Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region, s.10 576 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s. 133 577 Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, 2002 Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırması, s.305 149

Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji ve Sanat tarihi bölümleri tarafından höyükte yüzey araĢtırması yapılmıĢtır. Höyükte Avustralya, Melbourne Üniversitesi‟nden bir ekip Antonio Saguna baĢkalığında 1994 yılından itibaren yoğun bir çalıĢma baĢlatılmıĢtır. Sos Höyüğü, Pulur ve Karaz höyükleri ile benzerlik göstermektedir. Höyük, Urartu- Karaz Dönemleri arasında M.Ö. II. bin ile tarihlendirilmiĢtir.578 Yapılan kazı sonucunda ve 14 C tarihlerinin yardımıyla tabakalanma Ģu Ģekildedir: I. tabaka: Ortaçağ (MS 1100-1300) II. tabaka: Demir Çağ-Akhamenid sonrası (MÖ 1000-200) III. tabaka: Son Tunç Çağı (MÖ 1500-1000) IV. tabaka: Orta Tunç Çağı (MÖ 2200-1500) V b-d yapı katları: Ġlk Tunç Çağı I-III. evreler (MÖ 3000- 2000) V a yapı katı: Son Kalkolitik Çağ'a Ģimdilik tarihlenmiĢtir (MÖ 3500-3000).579 Tepecik/BeĢiktepe Köyün yaklaĢık 1,5 km. güneydoğusunda kalan ve bölge halkı tarafından BeĢiktepe olarak adlandırılan yer Pasinler Ovası‟nın güneydoğusunu sınırlayan ġahvelet Sıradağları‟nın uzantısı Alibaba Dağı önünde yer almaktadır. Aras Vadisi‟ne ve Pasinler Ovası‟na egemen konumdadır. Az sayıda görülen seramik tepede zaman zaman yerleĢildiğinin iĢaretidir. Tepecik Höyüğü Pasinler ilçe merkezinin doğusunda ve Nalbat Deresi‟nin Hasankele Çayı‟na birleĢtiği yerde, köyün kuzey doğusundaki evler arasındadır. Yarısı iĢ makineleriyle yok edilen höyük zengin yüzey malzemesi vermektedir. Höyüğün Erken Tunç Çağlarından itibaren sürekli yerleĢildiği anlaĢılmaktadır. Aynı ovadaki Sos Höyüğü seramikleriyle büyük benzerlik göstermektedir.580 Top Mezar Höyüğü Pasinler ilçesinin 6 km. kuzeybatısındaki Kurbançayırı köyü‟nün 500 m. güneydoğusunda bulunmaktadır. 75x70 m. ölçülerinde olan höyük daha sonra mezarlık olarak kullanılmıĢtır. Üzerinde Ġslam Dönemine ait mezar taĢları bulunmaktadır. 3-4 m. derinliğine varan kaçak kazılarla tahrip edilmiĢtir. Höyükten Ġlk Tunç Çağı, Boyalı Erken Demir Çağı ve Orta Demir Çağı, sırlı Ortaçağ keramikleri elde edilmiĢtir.581

578 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, s.44-45 579 Antonıo Sağona, Sos Höyük, Arkeo (Atlas) Sayı 2, Ġstanbul 2003, s. 48 580 Mahmut Pehlivan, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, s.46; Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟, s.11 581 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.136 150

Yapağılı Höyüğü Höyük, Köprüköy ilçesinin 13 km. kuzeydoğusunda yer alan Yapağılı köyünde bulunmaktadır. Pasinler-Horasan karayolunun kuzeyinde yer almaktadır. Höyük köyün içerisinde yer alan ve Pasinler Ovası‟na egemen konumdaki tepe üzerindedir. Yapılan yüzey araĢtırmalarında ilk Tunç, Demir ve Ortaçağ keramik verileri elde edilmiĢtir.582 Yastıktepe Höyüğü Pasinler ilçesinin 15 km. güneyinde yer alan Yastıktepe köyünün 1 km. kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Doğusu ve kuzeyinde verimli Pasinler Ovası yer almaktadır. Köylüler tarafından taĢ ocağı olarak kullanıldığından büyük oranda tahribata uğramıĢtır. Höyükte tespit edilen keramikler Ġlk Tunç Çağı, Demir Çağı ve Ortaçağa aittir. Höyükte çok sayıda iĢlenmiĢ obsidiyen bulunmuĢtur.583

6.2. Pasinler‟de Bulunan Ortaçağa Ait YerleĢim Yerleri 6.2.1.Ortuzu Bizans-Sasani mücadelesinde ve Selçuklular zamanında kaynaklara geçen Pasinler‟in güneyindeki dağlara hâkim noktalarda kurulu olan Ordrou‟da (Oρτροç, Oρτou, Oυτou)584 Pasinler bünyesinde bulunan eski yerleĢim alanlarındandır. Gürcü kaynakların da Ordu veya Ordro,585 Ermeni kaynakların da Ordoru veya Ordru,586 Bizans kaynaklarında Ortru veya Urtru,587 Skylitzes‟ tarafından ise Urtros veya Osourtrou588 olarak isimlendirilen kasaba ve müstahkem mevki Hasankale Ġlçe merkezinin 22 km. güneybatı tarafında Allahüekber Dağları‟nın eteklerinde bulunmaktadır. Ortuzu, Ordu veya Ordrou‟nun Bizanslılar zamanında daha üstün bir yeri vardı. Ġberia ve Vaspurakan Valilerinin, Bizans Generallerinin ordularını bir araya getirdikleri ve mevzilendikleri Kasaba-Müstahkem mevki Ordrou‟dur. ġimdiki Ortuzu Köyü‟ne isabet eden mevki Okomi, Capetrum ve Theodosiopolis içinde ayrı bir ehemmiyeti vardı. 589

582 Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, 2002 Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırması, s.304 583 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.131 584 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.251 585 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.283 586 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.363 587 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.261 588 Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen-Age, s.82 589 Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.236 151

387 yılında Sassani-Romalı arasındaki paylaĢımdan sonra sınır olarak belirlenen mevki Deveboynu Geçidi oldu. Erzurum-Pasinler arasında doğal bir sınır olan Deveboynu Geçidi‟nin doğu kısmı Pasinler‟in de içerisinde bulunan bölge ise Sasaniler‟in eline geçmiĢti.590 Pers Armeniası‟nın en batı ucunda bulunan ve Sasaniler‟in sınır güvenliği açısından önemli olan Ortuzi bulunduğu mevkiden dolayı büyük ehemmiyet taĢımaktaydı. 607 yılında Bizans-Sanasi mücadelesin sırasında, Sasaniler üzerinde gitmek üzere, Bizanslılar ordularını Basean Ovası‟nda topladı. Ancak Basean Ovası‟nda, Eski Bizans-Sasani sınırında, ovanın batı ucunda bulunan Du (Tuy) ve Ortoru (Ortuzu) isimli kasabalarında yapılan savaĢta da Bizanslılar büyük bir hezimet yaĢadılar ve savaĢ sonrasını Sebeos Ģöyle nakleder: „„Bu savaĢta o kadar çok adam öldü ki, ovada ki cesetlerin sayılmasının imkânı yoktu‟‟.591 Sebeos 645 yılında Azerbaycan‟dan harekât eden Müslümanların Ararat Eyaletini aĢarak Ordspoy‟ya (Orturu) saldırdıklarını: ancak buraları ele geçiremediklerini nakletmektedir.592 Ġbrahim Yınal 1049 yılında büyük bir ordu ile yaklaĢınca, Kekaumenos‟un Bizans hudutları dıĢında, Müslüman topraklarında yapılan akınlar karĢılık verme ve bu topraklarda mücadele etme teklifi redolunarak, Aaron‟un müstahkem mevkilerde savunmaya geçme yönündeki karĢıt görüĢü kabul edildi.593 Yapılan tartıĢmalar sonucunda Bizans ordusu Basean‟daki müstahkem mevki olan Ordoru veya Gürcüce Ordro‟ya günümüzdeki Ortuzu‟ya geri çekildiler. Ahaliyi komĢu müstahkem Ģehirlere topladıktan sonra dikkatlice orada siperlendiler. Bizanslılar Ortru‟daki (Ortuzu) siperlerle tahkim edilmiĢ ordugâhlarından ayılmıĢ ve Basean‟a bağlı olan Arçovid Ġdari Bölgesi‟ndeki Kaputru Kalesi‟ne gelip konaklamıĢlardı.594 Ortuzu‟nin bulunduğu mevkiden dolayı stratejik konumun yanında Hristiyan Gürcüler açısından inanç açsında da büyük bir önemli vardı. Basean‟ın doğu tarafı Kaput-Rud merkezi ile birlikte Lazike Dioecesis‟e (Trabzon) tabi iken, Theodosiopolis Dioecesis‟deki yedi Gürcü Piskoposluklarının tespit edilebilenler arasında ilk Piskoposluk merkezi Ortuzu idi.595

590 Aydın Taneri, Türkler, Bizanslılar, Ermeniler, s.286 591 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.63 592 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.100 593 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.547 594 Urfalı Mateos, Vekayi-Nâmesi, s. 89; Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.283 595 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.212-215 152

6.2.2. Toy Toy,596 Hasankale ilçe merkezine 20 km. uzaklıkta Pasinler-Erzurum karayolunun 1 km. kuzeyinde bulunur. 387 yılında Sassani-Romalı arasındaki paylaĢımdan sonra Erzurum-Pasinler arasında doğal bir sınır olan Deveboynu Geçidi sınır olarak belirlenmiĢ, sınırın doğu kısmı Pasinler‟in de içerisinde bulunan bölge ise Sasaniler‟in eline geçmiĢti.597 Pers Armenia‟nın en batı ucunda bulunan ve Sasaniler‟in sınır güveliği açısından Deveboynu Geçidi‟nin Pasinler tarafından giriĢ bölümünün sol tarafına kurulmuĢ olan Ortuzi ile geçidin sağ tarafında stratejik bir konuma sahip olan Toy (Dou, Du, Toui, Tui, Tu),598 bulunduğu mevkiden dolayı tarih boyunca büyük önem arz etmiĢtir. Coğrafi özelliklerinden dolayı pusu savaĢlarına çok müsait olan Tuy, Bizans- Sasani mücadelesinde önemli bir yer tutmuĢtur. Bölgede sık sık isyan çıkartan Ermeni Çeteleri, Sasaniler‟e zor zamanlar yaĢatmıĢlardır. 482 yılında isyan eden Vahan Mamigonyan‟ı takip etmek amaca ile Basean‟a giren Ġran Generali Mihran, Kargapazarı Dağları eteklerinde Bizans ile sınırı teĢkil eden Dou Kasabası‟na gelmiĢ ve burada karargâh kurarak bir müddet burada kalmıĢtır. 483 yılında yine bir Ġran‟lı komutan Zarmirh, Vaham Mamigonyan‟ı pusuya düĢürme düĢüncesiyle Basean‟a gelerek Dou Kasabası‟nda karargâh kurmuĢtur.599 607 yılında Eski Bizans-Sasani sınırında, Ovanın batı ucunda bulunan Dou ve Ortoru isimli kasabalarında yapılan savaĢta Sasaniler, Bizanslılara büyük bir hezimet yaĢattılar, bu savaĢlar da Dou büyük bir önem arz etmekteydi.600 Selçuklu Hükümdarı Sultan Tuğrul, Malazgirt kuĢatmasının ardından Basean Ovası‟na inerek Avnik Kalesi‟ne (Abnikion, Civan Kale) geldi. Avnik‟ in alınmasını çok fazla zaman alacağını düĢünen Sultan burada çok oyalanmadan Basean Ovası‟na girerek Kaput-Rud önünden geçip, Ovanın batı ucunda ki Dou(Büyük Tuy) Kasabası‟na ulaĢtı. Burada ordusunun asıl kuvvetini oluĢturan birliği ile burada karargâh kurduktan sonra tanınmamak için kıyafet değiĢtirerek birkaç yakın adamı ile birlikte Deveboynu

596 Toy‟un bir çok anlamı bulunmaktadır, I, Ordunun kanakladığı, çadır kurduğu; ordu karargahı; ordugah, kap kacak yapmakta kullanılan kil, Kazdan büyük yabani kuĢ, II. Düğün, III. Acemi, ilaç için kullanılan bir tür ot, Tecrübesiz, bir iĢe dair tecrübe edinmemiĢ, bkz.: Mahmûd el-KâĢgarî, Dîvânü Lugâti‟t Türk, Çvr. Serap Tuba Yurteser ve Seçkin Erdi, Kabalacı Yayınevi, Ġstanbul 2007, s.582 597 Aydın Taneri, Türkler, Bizanslılar, Ermeniler, s.286 598 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.245 599 Ghazar P'arpec'i', Badmutyan; Ghazar P'arpec'i's History of the Armenians, s.268-287 600 Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s.63 153

Geçidi‟nde yüksek bir tepeden Erzurum‟u izledi ve Ģehrin çok müstahkem olduğuna ve alınmasının çok zaman ve zahmet alacağına kanaat getirerek tekrardan karargâhın buluğu Dou‟ya gelerek ordusu ile birlikte Malazgirt‟e gitmek üzere Basean‟den ayrıldı.601

6.2.3. Üğümü Üğümü, Pasinler Ovası‟nın verimli düzlüklerinde Hasankale Ġlçe merkezinin 7 km. kuzey doğusunda, kuzeyden güneye doğru ve aynı adı taĢıyan akarsuyun batısındadır. Üğümü köyünün ilk sakinleri ve köy isminin anlamı karanlıktır. Ermeni kaynaklarında Okom veya Okomi602 diye geçen isim Kafkas Dilleri ile ilgile olmalıdır. Üğümü‟nün yine kuzey-güney doğrultusunda göze çarpan ve Pasinler Ovası‟nda sona eren, uzaktan bakıldığında baĢını yere koymuĢ dinarzoru hatırlatan dağın adı Ciranis/Kiranis‟dir.603 Ciranis Dağı ile Okomion Köyü arasındaki iliĢki üzerinde duran E. Honigmann, eski kaynaklara dayanarak mevki belirtirken: „„Basean‟da, Ciranis Dağlarının eteklerinden pek uzak olmayan küçük Okomi Ģehri‟ diye söz etmektedir.604 XI. yüzyıl tarihçilerinden Lastivertli Aristakes, II. Basileios‟un, Basean Ovası‟ndaki faaliyetlerini anlatırken Okomi köyünden Büyük Avan diye bahsetmektedir.605 Gürcü kaynaklarında Ukum diye bahsedilen yer yine Üğümü iĢaret etmektedir.606 II. Basileios döneminde kasaba olarak nitelendirilen Okomion daha sonra ki dönemlerde Türklerin arz ettikleri tehlikeden dolayı, savunma amaçlı olarak güçlendirilmiĢ ve etrafı sur ile çevrilmiĢtir. 1049‟dan önce Okomion, kale anlamına gelen Kastro/Castrum ile tanımlanmaya baĢlanmıĢtır. E.Honigmann‟ın eserinde bahsettiği Kastrokomion‟da Kastro-Komion‟dan meydana gelmiĢ ve çoğu defa birlikte yazıldığı için Kastro‟nun yanındaki Okomion‟daki „„O‟‟ harfi düĢürülmüĢtür. 607 Okomi, kuzey-güney rüzgârlarına açıktır. Okomi‟nin Theodosiopolis ile ilgisini köyün kuzeyindeki Aha Boğazı ve Dou/Du Kasabası sağlamaktadır. Okomi kuzeyde

601 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.100 602 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.363 603 Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.236 604 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s, 181 605 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.11 606 Marie F. Brosset, Gürcistan Tarihi, s.283 607 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.536.576.585.588; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınır, s.180; Xavier Jacob, Les Turcs Au Moyen-Age, s.86 154

Aha Vadisi ile sınırlıdır. Bu küçük geçidin kuzeyinde, fazlaca yüksek olmayan bir tepe üzerinde Tımar Kalesi kalıntıları mevcuttur. Gerek Tımar Kalesi gerekse Ģuanda hiçbir kalıntısı olmayan Okomi surları, Pasinler Ovası‟na Murtz‟un aktığı düzlüklere ve çok uzaklardaki Abnikion: Avnik‟e de hâkim durumdadır. Aras ve Murts Akarsuyu‟nun aktığı ve birleĢtikleri alanda Ģimdiki Çoban Köprüsü‟nün yakındaki Valarshavan‟ın Avnik ile aynı yol üzerinde bulunması burayı Okomion ile birleĢtiren hattın Aras‟ı antik köprü ile aĢması da eski ticaret güzergâhına ve askeri öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır.608 Ermeni menĢeli asilzadelerin, prenslerin, kralların ilgi alanı içerisinde olan Okomi, XI. yüzyılın baĢlarından itibaren Ġberialıların hâkimiyetine girmiĢtir. 987‟de Taik‟in Gürcü Prensi Pagranui (Bagratlı) Kuropolates David, Bizans ile giriĢtiği müttefiklik sonucunda, bunun mükâfatını almıĢ ve Konstantinospolis ile giriĢtiği iyi iliĢkilerin sonucu olarak bölgeye sahip oldu ve böylece Gürcü hâkimiyeti Okomi‟de böylece baĢlamıĢ oldu.609 II. Basileios, Ġberialılara terk edilen toprakları yeniden imparatorluğa katma düĢüncesiyle faaliyetler baĢladı bu sonrada Kral David, 31 Mart 1000‟de ölmesinin ardından, vasiyet ile Bizans imparatorluğuna geçecek yerler arasında bulunan Basean ve önemli merkezlerinden birisi olan Okomion‟da vardı. Bu vasiyetin gereğini yapmak isteyen Bizans Ġmparatoru II. Basileios, Kralın ölüm haberini aldığı Kilikya‟daki Tarsa‟dan hemen harekât ile Taik üzerine harekât etti. Bölgeye geldikten sonra,1001 yılının baĢında Theodosiopolis ele geçiren Ġmparator, Basean‟ı da vasiyet yolu ile kendine bağladı. Bu sırada Gürcü tahtında olan Kurgen (I.Giorgi) bölgede Bizanslılara zor günler yaĢatmaktaydı. Ġki taraf arasında devam eden mücadele Romalılar ile Gürcülerin Okomi yakınındaki Medzopk Dağına etrafı sedir ağaçları ile kaplı olan Surb Asdvadzadzin (Hz. Ġsa „nın Kutsal Anası Hz. Meryem) Kilisesi‟nde yapılan görüĢmenin ardından son buldu.610 1015-1016‟da Taik Bölgesi‟nde Gürcüler ile mücadeleye giriĢen bir Bizans ordusu ağır bir yenilgi almasının ardından Ġmparator II. Basileios 1018 yılında bölgede kendine üst olarak seçtiği Theodosiopolis Ģehrini tahkim ettirdi ve 1021 yılında bu Ģehre

608 Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.237 609 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.467 610 Yapılan anlaĢma hakkında geniĢ bilgi için bkz., Ernst Honigmann, Bizans Develetinin Doğu Sınırı, s.159 155

geldi ve kale yanında bulunan ovaya çadır kurarak I.Giorgi‟nin yanına gelerek af dilemesini bekledi. Ġmparator bir müddet bekledikten sonra ordusu ile birlikte Basean‟a girdi ve Okomi Kalesi ve civarını ele geçirdi. Ahaliye gözdağı vermek amacı ile Büyük Okomi (Great awan) Kasabası‟nı ve küçük köyleri yağmalattı. Ardından Okomi kasabası ahalisini diğer Basean ahalisi ile birlikte Khaldia Thema‟sına sürgüne gönderdi. Ġmparator, Basean ve Okomi‟de iĢlerini bitirdikten sonra doğuya doğru yöneldi.611 Selçuklu Bizans mücadelesinde Okomi stratejik bir öneme sahiptir. Ġbrahim Yınal‟ın Anadolu kapılarını zorladığı sırada 18 Eylül 1049‟da, Katakalon Kekaumenos, Bulgar Aron ve Gürü Kuvvetleri komutanı Liparit‟in oluĢturduğu müttefik kuvvetler ordusu ile Okomi yakınlarındaki ve Basean„daki önemli merkezlerden olan Capetrum önlerinde giriĢtiği bir meydan savaĢında çok zor anlar yaĢamıĢ ve toparlanmak amacıyla Ciranis Dağı‟nın doğu tarafında bulunan Okomi Kasabası‟na çekilmiĢtir. Okomi kısa süre içinde olsa Selçuklular‟ın eline geçmiĢ ancak Ġbrahim Yınal‟ın bölgeden ayrılmasının ardından tekrar Bizanslıların eline geçmiĢtir.612 Okomi, ikinci defa Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey tarafından zorlandı. Malazgirt kuĢatmasının ardından Avnik Kalesi önünden geçen Sultan, Aras Nehri kenarına inmiĢ ve Lastivertli Aristakes göre Basean Ovas‟ının en batı ucunda bulunan Dou kasabası‟na kadar gitmiĢ,613 Skylitsez‟e göre ise Sultan Basean‟da Okomi Kalesi‟ne kadar ilerlediğini ardından tekrardan Malazgirt Bölgesine gitmek üzere Basean‟dan ayrıldığını nakletmektedir.614 Theodora (1054-1055) zamanında Okomi tekrardan tehlikeli bir durumla karĢılaĢtı. Nereden geldiği beli olamayan ve kim tarafından komuta edildiği bilinmeyen Selçuklulardan bir kuvvet, 6 Ocak 1055‟de Epiphaneia Gecesi aniden Okomi Kalesi‟nin önüne gerek kaleye saldırmıĢ ve tesadüfen çıkan bir yangın sonucunda Okomi Kalesi‟ni alarak üç gün kalede kaldıktan sonra büyük bir ganimetle oradan ayrılmıĢlardır.615 1055 yılında meydana gelen olaydan sonra Okomi üzün bir sür sessizliğe bürünmüĢ, Bizans, 1071 yılında Malazgirt SavaĢı‟nın ardından bölgedeki hâkimiyetini

611 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s. 11 612 Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.240 613 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.101 614 Jean Skylitzes, Emperurs de Constantinople, s.382 615 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.118 156

kaybetmiĢ ve Okomi, Bizanslılar zamandaki haĢmetini yavaĢ yavaĢ yitirmeye baĢlamıĢtır. XI. yüzyıl sonlarında Saltuklu hâkimiyetine giren Okomi‟de TürkleĢme harekâtı hızlı bir Ģekilde geliĢmiĢ ve Okomi ismi zamanla unutularak yerini Üğümü ismi ile anılmaya baĢlanmıĢ ve Saltuk ili coğrafyasında yerini almıĢtır. Bu sırada Pasinler Ovası ile birlikte Okomi‟de birçok defa Gürcü kuvvetlerinin arz ettiği tehlikeden etkilenmiĢtir. Saltukular‟ın, Anadolu Selçuklular tarafından son verilmesini ardından Saltuklu ili, Türkiye Selçuklularının eline geçmiĢ ve 1202-1230 yılları arasında Okomi‟nin de içerisinde bulunan Pasinler Bölgesi, Musi ed-Din ve oğulları tarafından yönetilmiĢtir. Bölgede devam eden tarihi süreçte Moğol istilası meydana gelmiĢ 1242‟de Baycu Noyan, Üğümü ve çevresini tahrip ettikten sonra, Ġlhanlılar hâkimiyeti baĢlamıĢ, ardından Sutaylılar, Pasinler üzerinde söz sahibi olmaları ve Hasankale inĢasından sonra Üğümü bu yeni kasabaya bağlanmıĢ ve batı tarafında bulunan Ciranis Dağı, Hasan Dede ismi ile anılmaya baĢlanmıĢtır. Üğümü, XIV. yüzyılda Karakoyunluların hâkimiyetinde kalmıĢ ardından XV. yüzyılda, bölgede etkili güç olan Akkoylunlar eline geçmiĢtir. ġah Ġsmail‟in hadiseleri sonucunda Üğümü bir süre sessizliğe bürünmüĢ, 1514‟te Yavuz Sultan Selim ordusu ile Erzurum‟dan ayrıldıktan sonra Üğümü Çayırına uğramıĢtır. Kanunu Sultan Süleyman zamanında Erzurum Beylerbeyliği‟nin Pasinler Sancağı arazisinde kalan Üğümü, önceleri Safeviler‟in kısa süreli istilalarına maruz kalmıĢ ise de Doğu Seferleri sırasında eskiden olduğu gibi ordu menzili olmuĢtur. 616 Üğümü, bölgede bu kadar etkin bir yere sahip olmasının en önemli sebeplerinden birisi de Ebû Said Bahadır Han zamanında Tebriz‟den baĢlayan ve ardından birçok yerleĢim yeri geçtikten sonra Çoban Köprüsü‟nden geçen ġahrah-ı Garbi‟nın Pasinler‟deki konaklama yerlerinden bir tanesinin de Üğümü olmasıydı. Partir Civan, Miyadın üzerinden Hasankale ve Erzurum‟a giden yol Üğümü düzlüğünden geçiriliĢtir. XIX. yüzyılın baĢlarında, 1829‟da Gnl. Paskeviç‟in elinde geçen Erzurum ve çevresinde Edirne AntlaĢması sonrası Pasinler‟deki Ermenilerin topluca göçe karar vermesi ile Üğümü sakinleri de köyden ayrılmıĢlardır.617 Bu sırada Rusların bölgeden ayrılmasını fırsat bilen Karabet isimli din adamı Kutsal Meryem Ana Kilisesi‟nin bütün değerli eĢyalarını alarak Gümrü‟deki Ermeni Kilisesi‟ne götürmüĢtür. 1855 ve 1877-78

616 Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.242-243 617 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.387 157

Rus istilalarına Üğümü de maruz kalmıĢ ancak en büyük yıkımı tam cephede olması vesilesiyle I.Dünya savaĢında uğramıĢtır. I.Kafkas Kolordu Kuvvetlerince 13 Mart 1918‟de Pasinler ile birlikte Üğümü‟de düĢman iĢgalından kurtarılmıĢ ve Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Erzurum Vilayeti Pasinler ilçesi‟nin köyleri arasında muhtarlık merkezi olmuĢtur.618

6.2.4.Valarshavan Küçük ArĢaklı Valarsh (194-216)619 çok kudreti hükümdar olmasının yanında, imar iĢlerine de büyük önem verirdi. Valarsh, annesinin yazlık ikametgâhı olan Ararat Bölgesi‟ne giderken kendisini doğurduğu Pasinler‟deki Aras ve Murts Suları‟nın birleĢtiği yere bir saray ve büyük bir kasaba yaptırdı. Ardından buraya Valarsh‟ın Ģehri anlamında gelen Valarsh-Avan620 ismini verdi.621 Movses Khorenats‟i History of the Armenians isimli eserinde Ģöyle nakleder: „„Tigran‟ın ölümünden sonra oğlu Valarsh, homonym‟unun otuz ikisinde tahta çıkmak için geldi. Ararat da annesinin kıĢlık dinlenme yerine giderken yol üzerine, onu doğurduğu büyük bir kasaba içerisine bir saray inĢa ettirdi. O Pasin vilayetinde, Aras ve Murts‟un bir birine karıĢtığı yerde Bu yeri inĢa etti ve kendi isminden sonra Valarshavan olarak isimlendirdi.‟‟622 Sebeos, eserinde Bizans-Sasani mücadelesi sırasında 577‟de Hüsrev AnuĢirvan‟ın Basean Bölgesi‟ne Marzban Tahm Hüsrev komutasında bir ordu gönderdiği ve bu ordunun iki önemli savaĢ kazandığı bu savaĢlardan bir tanesinin Basean‟de Aras Nehri ile Murts Çayı‟nın birleĢtiği Bolorapahak623 isimli yerde meydana geldiğini nakletmektedir.624 SavaĢın yapılıdğı belirtilen yer itibariyle Valarshavan‟a denk geldiği muhakkaktır.

618 Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.243 619 Valarhs hakkında geniĢ bilgi için bkz; Vahan Kurkjian, A History of Armenia, s.75 620 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.469 621 Fahrettin Kırzıoğlu, Kıpçaklar, s.41; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.160 622 Movses Khorenats, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, s.210 623 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.415, 624 SavaĢın yapıldığı yer ismini Poğorabahag olarak belirtilmiĢtir, bkz., René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermeniler Tarihi, s.238, Robert W.Thomson, The Armenian History Attributed to Sebeos, s11 158

Valarshavan625 karĢımıza son olarak Aristakes‟te çıkmaktadır: „„Basen bölgesine ve VagharĢavan adıyla bilinen büyük yerleĢim yerine gelir gelmez 24 yerleĢim yerini tahrip edip, yağmaladılar. Her yeri ateĢe verip, çok sayıda tutsak aldılar. Aslanlar gibi hızlı ve güçlüydüler. Aynı Ģeyleri yapmak için Karin Ģehrine gitmek istiyorlardı.‟‟ 626 Tarihte birçok defa karĢımıza çıkan bu yerleĢim yeri tam olarak belli olmamakla birlikte günümüzde Aras ile Hasankale Çayı‟nın birleĢtiği Yağan Beldesi ve Çoban Köprüsü civarında olması muhtemeldir.

6.2.5. Yağan PaĢa Zaviyesi Bölgenin önemli yerleĢim yerlerinden birisi de Yağan köyüdür. Aras Nehri ile Pasinler Çayı‟nın birleĢtiği yerde bir tepe üzerine kurulan köyü tarihi kaynaklarda birçok kez geçen Valarshavan (Bolorabehak) isimli yer ile aynı yerleĢme yeri olması muhtemeldir. Köy, ismini Yağan PaĢa‟dan almaktadır. Diğer adı ġeyh Halil Divani olan Yağan PaĢa, Kirman Türklerinden olup Pasin Bölgesi‟nin Tebriz‟e bağlı olduğu sırada buraya göç etmiĢ ünlü Türk derviĢlerinden biridir. Vakfiyesine göre H. 440‟dan (M. 1048) önce bölgeye gelen Yağan PaĢa, Pasin‟e bağlı eski adı Pulur Bihak (Bolorapahak) olan köye yerleĢerek buraya kendi adını vermiĢtir.627 H.440 tarihli vakifeyesi Vakıflar Genel Müdürlüğü arĢivinde olup, Anadolu‟da bilinen ilk Türk vakfına ait vakfiyedir. Bu açıdan vakfiye büyük önem taĢımaktadır. Arapça yazılan vakfiye içinde geçen yer isimleri itibariylede bölgenin tarihi coğrafyası açısından önemlidir. Vakfiyenin Türkçeye tercüme edilmiĢ Ģekli aĢağıda verilmiĢtir. Bu vakfı Cenabı hakkın ferdaniyeti hazreti Muhammedin ricaleti ve hazreti ebubekrin sıdkı ve hazreti Ömerin adaleti ve hazreti Osmanın hayası ve Hazreti Ali‟nin sahaveti hakkı içün vakfetti, kim ki bu vâkıf ile amel etmez ise Cenabı hakka Ģirk ve hazreti Muhammede ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟yi Ģetim etmiĢ olur. BundanTanrıya sığınırız. Zirde beyan edilen emâk mesbukül islâm olan meik Misail tarafından buna verilmiĢtir. Rahman ve Rahim olan tanrırın ismi Ģerifi ile baĢlayorum. Hamdü sena Âlemlerin perverdiğarı olan Allaha mahsusdur ve salat ve selâm mürsellerin

625 Heinrich Hübschmann, Armenische Grammatık, Amsterdam 1962, s.79 626 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.64 627 Hamza KeleĢ, XVI. Asır‟da Erzurum Vakıfları. Ankara 2000, s.78 159

seyyidini ve tayyip ve tahir olan âlini ve ashabı bulunan ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali hazeratının üzerine olsun. Bu vakfiye, Pasin nahyesinde Pülur Behal karyesinde mukim Âli Taha ve Yâsin imamı Muhammed Bakir evlâdından fahrülmeyaĢihin ve kutbil arifin seyyidi Ģerifin Halil divanı hazretlerinin zaviyesi ve evlâdına Kirmana yanından Mesürğut beyin evkafını beyanı hakkındadır. Pülur bahal, ikinci ismi Yıgan paĢa karyesi malikânesinin temamını vâkıf Turğud bey cizye ve harc ve gerdekiyye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢri zimmiyesi ve adedi ağnamı ile birlikte seyyid Ģerif Halil divânı hizretlerinin zaviyesine ve evlâdına vakfetti. Bu karye bütün tekâlüfi örfiyeden ve divani hazineviyeden muaf ve salim ve üçbin dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise yevm icezaya kadar Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lânetianın üzerine olsun ve ol kimse tanrıdan ve resuli hazreti Muhammed‟den ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 2-AgcaĢar (Ağcasor) ikinci adı IĢğı karyesi mâlikanesinin temamını cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimmîye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte Seyyid ġerif Halil divâni hazretlerinin zâviyesine ve evlâdına vakfetti. Bu karye cümle tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muaf ve salim ve dörtbin dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise yevmi cezaya kadar tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lânetleri anın üzerine olsun ve bu kimse Tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 3-Garsı hacer ve ikinci adı hisinkâr (Has-Nikar) karyesi mâlikanesinin temamını cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraime rüsumatı ve öĢrü zimmîye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte seyyid Ģerif Halil divani hazretlerinin zaviyesine ve evlâdına vakfetti bu karye bütün tekâlüfi örfiye ve divânı hazineviyeden muaf ve salim ve beĢbin dirheme bağlanmıĢtır. Kim „ki tezyid ve tenkiseder ise yevmi cezaya kadar tanrının ve resul ihazreti Muhammedin ve cümle nasın lâneti anın üzerine olsun ve bu kimse tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 4-Ketancı ikinci adı Tavus karyesi mâlikanesinin temamını Cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimiyyesi ve adedi ağnamiyesi ile birlikte vakfetti. Bukarye bütün tekâlüfi Örfiyeve divani 160

hazineviyeden muaf ve salim ve bu karye Altı bin dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise yevmi cezaya kadar tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti anın üzerine olsun ve b ukimse Tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 5-Nakus ve ikinci adı Ekrek karyesi mâlikanesinin temamını cizye ve harac ve nikâhiye ve gerdekiye ve ceramiye rüsumatı ve öĢrü zimmîye ve adedi ağnamıyesi ile birlikte seyyid Ģerif Halil divâni hazretlerinin zâviyesine ve evlâdına vakfetti. Bu karye bütün tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muaf ve salim ve ikibin dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise tanrının ve meleklerinin ve cümle nasım lâneti anın üzerine olsun bu kimse Tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 6-Kât rekûs ve ikinci adı PaĢa ġeyh karyesi mâlikânesinin temamını cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimmîye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte seyyid Ģerif Halil divâni hazretlerinin zâviyesine ve evlâdına vakfetti. Bu karye tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muaf ve salim ve bin dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti anın üzerine olsun ve bu kimse tanrıdan ve resut hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 7-Çermikkâr ve ikinci adı Ağçapor (Ağcasor) karyesi malikânesinin temamını ceziyye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimmîye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte vakfetdi. Bu karye bütün tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muafa ve salim ve binbeĢyüz dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lânetleri anın üzerine olsun ve bu kimse Tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 8-Don ve ikinci adı Pekeçök (Pekecik) karyesi mâikânesinin temamı, cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ile ve öĢrü zimmiye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte Seyyid ġerif Halil divani hazretlerinin zaviyesine vakfetti. Bu karye bütün tekâlüfi örfiye ve divani hazineviyeden muaf ve salim ve beĢyüz dirheme bağlanmıĢtır kim ki tezyid ve tenkıs eder ise yevmi cezaya kadar Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti anın üzerine olsun ve bu kimse 161

Tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 9-Hovi ve ikinci adı Çoban Abdal karyesi mâlikânesinin temamını cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimmiy eve adedi ağnamiyesi ile birlikte Seyyid ġerif Halil divâni hazretlerinin zaviyesine ve evlâdına vakfetdi. Bu karye bütün tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muaf ve saim ve üçbin dirheme bağlanmıĢtır kim ki tezyid ve tenkıs eder ise tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti yevmi cezaya kadar üzerinde olsun ve bu kimse tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 10-Kersbaz (Gırdabaz) karyesi malkânesinin temamını cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimmîye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte seyyid ġerif Halil divani hazretleriin zaviyesine ve evlâdına vakfetti. Bu karye cümle tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muaf ve salim ve bin dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti yevmi cezaya kadar anın üzerine olsun ve bu kimse tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridri. 11-Kâbus nam diğeri korlu karyesi mâlikânesinin temamını cizyeve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimmiye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte seyyid Ģerif Halil divan ihazretlerinin zaviyesine ve evlâdına vakfetti. Bu karye cümle tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muaf ve salimdir ve bu karye dörtbin dirhemebağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise yevmi cezaya kadar Tanrının ve meleklerin ve cümle nasıl lâneti anın üzerine olsun ve bu kimse tanrıdan ve resulu hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 12-Emregüm (Emrekom) karyesi malikânesinin temamını cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimmîye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte seyyid Ģerif Halil divani hazretlerinin zaviyesine ve evlâdına vakfetti. Bu karye cümle tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muaf ve salim ve yedi bin dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise Tanrının Meleklerinin ve cümle nasın laneti anın üzerine olsun ve bu kimse Tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 162

13-Zibhacer ve namı diğeri gülniğar karyesi malikânesinin temamını cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsuatı ve öĢrü zimmîye ve adedi ağnamiyesi ile birlikte seyyid Ģerif Halil divânı hazretlerinin zaviyesine ve evlâdına vakfetdi. Bu karye cemi tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden maaf ve salim ve üç bin dirhem ebağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder is eyevm icezaya kadar Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti yevmi cezaya kadar anın üzerine olsun ve bu kimse Tanrıdan ve resüli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. 14-Hayt ve namı diğeri Alaca karyesi malikânesinin temamını cizye ve harac ve gerdekiye ve nikâhiye ve ceraimiye rüsumatı ve öĢrü zimmiye ve adedi ağnamiyesi ilebirlikte Seyyid Ģerif Halil divani hazretlerinin zaviyesine ve evlâdına vakfetti. Bu karye cemi tekâlüfi örfiye ve divanı hazineviyeden muaf ve salim ve onikibin dirheme bağlanmıĢtır. Kim ki tezyid ve tenkıs eder ise Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti yevmi cezaya kadar anın üzerine olsun ve bu kimse Tanrıdan ve resuli hazreti Muhammedden ve Ebubekir ve Ömer ve Osman ve Ali‟den beridir. Hazreti Muhammedin risaleti hakkıçün vakfettim. Pasin ve ökomi ve kılıkla karyeleri mâlikânesinin temamı seyyid Ģerif Halil divanı hazretlerinin âsitanesine ve zaviye‟I Ģerifesinin hafızı içün bağlanmıĢtır. Bu hafız, Halil divani hazretlerinin zükûr ve inas evlâdının ruhları için her ayda hatim etmek Ģart ile kelâmullahi kıraat edecektir kim ki ifa etmezse tanrının ve cümle meleklerinin lâneti yevmi cezaya kadar anın üzerine olsun. Burayı fakir mühürlemiĢtir. Hazreti Ebubekirin Sıdkı hakkiçün vakfettim. Elvar ve Ġskal ve tenzile karyeleri malikânelerinin temamı. Seyyid ġerif Halil divani hazretlerinin âsitanesine anın camii Ģerif ve âsıtânesinin ferraĢı içün gece ve gündüz hizmet etmek Ģart ile bağlanmıĢtır. Kim ki ifa etmezise tanrının ve cümle meleklerinin lâneti yevmi cezaya kadar anın üzerine olsun ve cehenneme girenlerle beraber muhalled girsun. Burayı fakir mühürlemiĢtir. Hazreti Ömerin adaleti hakkıçün vakfettim. Bundan sonra seyyid Ģerif Halil divani Ģu onbeĢ karyeyi Melik Berailden sair milk gibi milk olmak Ģart ile altmıĢ dirheme iĢtira etmiĢtir. Mendivan ve ruzbaki ve dede viran karyeleri mâlikanesinin temamı. Seyyid ġerif Halil divâni hazretlerinin astanesine sirac ve 163

misbah yağı için bağlanmıĢtır kim „ki ifa etmez ise tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti yevmi cezaya kadar anın üzerine olsun. Burayi fakir mühürlemiĢtir. Hazreti Osmanın hayâsı hakkiçün vakfettim. Bulamaç ve Polur ve süluki (Sülügi) karyeleri malikânesinin temamı. Seyyid ġerif Halil divani hazretlerinin asitanesinin tanzifiiçin zaviye‟ı Ģerifeyi gece ve gündüzlerde tanzif edilmek Ģart ile bağlanmıĢtır. Kim ki ifa etmez ise Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın lâneti yevmi cezaya kadar anın üzerine olsun. Burayı fakir mühürlemiĢtir. Hazreti Ali‟nin sâhaveti hakkıçün vakfettim. Bedrıvas (Bedrevas) ve Hars ve Ali çekrek karyeleri malikânesi seyyid Ģerif Halil divani hazretlerinin âsıtanesine zaviye‟ı Ģerifesinin misbahı ve sairesi içün bağlanmıĢtır kim ki ifa etmezse Tanrının ve meleklerinin ve cümle nasın laneti yevmi cezaya kadar anın üzerine olsun. Bundan sonra Ģu karyelerin nezaret ve tevliyet ve cibayeti nesebleri kesilinceye kadar seyyid Ģerif Halil divaninin zükûr evlâdına sonra evlâdı inasına sonra utekasına sonra Seyyid Ahmet kebire sonra Seyyid ġerif Pir ġeyh Hasan ebülfazla mahsus ve meĢrutdur. Bundan sonra Ģu beyan olunur ki bu karyeler Halil Divani‟nin milkidir mumaileyh anları gürei taifesine ve kisra NuĢirevan hanedanına mensup ve Soğuk-su (Has-Nigar) kal‟asında ve acemce Abınik (Avnik) kal‟asında melik bulunan melik Misailden kırkbin dirheme satın almıĢtır. Binaenaleyh bu ondört karye seyyid Ģerif Halil Divani‟nin sari mülkleri gibi milki ve sair mallar gibi mali ve sair rızıklar gibi rızkıdır ki diler ise anı satar diler ise bağıĢlar diler ise vakfeder bundan sonra Halil Divanı‟nın âsıtanesi beĢyüz ölçeğe bağlanmıĢtır bundan yüz ölçeği Pilurbehal yığan paĢa arzındandır ve gallatı humüsden ve öĢürden meleklerinin ve cümle nasın laneti, yevmi dine kadar anın üzerine olsun. Tahriri hicri dörtyüzk kırk senesi Receb ayının ortalarında vâki olud. Vakıf, Osmanlı dönemine de ulaĢmıĢtır. Nitekim Osmanlı Tahrir defterlerinde de vakfa ait kayıtlar mevcutur. Tahrir kaydına göre 1530‟da zaviyenin Ģeyhliği, Yağan PaĢa‟nın neslinden DerviĢ Hasan tarafından yürütülmekteydi. Zaviyenin vakıfları ise diğer adı Pulur Behak olan Yağan köyü, Duduhi mezrası, Alaca köyü, Sevank köyü, Ekrek köyü, Çakras köyü ve PaĢa ġeyh köyünün toplam vakıf geliri 7.500 Akçe olup, zaviyenin masrafları ise, toplam 5.700 Akçe‟den ibaretti. 1581‟de Yağan PaĢa Zaviyesine, Yağan PaĢa köyü, Sevank köyü, PaĢa ġeyh köyü, Alaca köyü, Erkek köyü 164

vakfedildiği görülmektedir. Tüm bu köylerden toplam 23.180 Akçe gelir elde ediliyordu. Vakfın sonraki yüzyıllarda da faal olduğu bilinmektedir.628 Ancak vakfiyenin günümüze ulaĢmıĢ suretinde yirmi beĢ köy vakfın mülkü olarak sayılmaktayken Osmanlı Tahrir Defterleri‟nde XVI. yüzyılda bu sayının dört veya beĢ olduğu görülmektedir. Ayrıca vakfiye de yazılan halifenin ismi tarihi kaynaklar tarafından teyit edilememektedir. Buradan yola çıkılarak, vakfın mevcut olduğu, XVI. yüzyıla kadar geriye yönelik tespit edilmekte ancak suretin daha sonraki bir dönemde birtakım eklemelerle yeniden kaleme alınmıĢ olabileceği muhtemeldir. Vakfiye‟nin orijinal metni Ek:4 verilmiĢtir.

6.3. Pasinler‟de Bulunan Ortaçağa Ait Kaleler 6.3.1. Avnik Kalesi Avnik,629 Erzurum ili, Köprüköy ilçesinde, Güzelhisar ismini taĢımaktadır. Pasinler Ovası‟nı ikiye ayıran, Aras Nehri‟nin geçtiği Çoban Köprüsü‟nden güney- doğuya devam eden yol, Yağan‟da ikiye ayrılmaktadır. Güneybatıya ayrılan yol Kıyıkonak köyünün önünden geçerek güneye doğru Pekecik ve Marifet köylerine ulaĢmaktadır. Güneydoğuya devam eden yol ise Avnik Çayı‟nı takip ederek AğcaĢar köyünün önünden Soğuksu (Has-Niğar), Akçam, KarataĢlar köylerini geçerek, büyük bir kaya zemin üzerine inĢa edilmiĢ Avnik Kalesi‟nin bulunduğu Güzelhisar köyüne ulaĢır.630 Farsça iyi su (Güzel Su) anlamına gelen Abinik, bazı dil kaidelerine göre –V- harfinin –B- harfine çevrilemesi olağandır. Abinik‟de ki ikinci harf olan –B- harfi –V- ye çevrilmek suretiyle an Avinik ve daha sonra da zamanla Avnik olmuĢtur. Ayrıca Yağan PaĢa (Halil Divani) H.440 M. 1048 tarihli vakfiyesinde Avnik adı Liva-i Abnik Ģeklinde geçmektedir. Vakifeysinde Ab-ı Nik= Güzel Su anlamındadır. Hoca Sadettin Efendi‟nin, Tac-Üt-Tevarih eserinden, Ġ.H.Konyalı bu kalenin ismini Avinik Ģeklinde yazıldığını, Feridun Beyin MünĢiat-Ġs-Selattin de Avinik Ģeklinde, Ġlhanlıların 1340- 1350 yıllarına ait devlet bütçesini gösteren Risal-i Felekiyyesi‟nde kalenin adı Abinük

628 Ümit Kılıç, XVI. Yüzyılda Erzurum Eyaleti‟nde Vakıflar, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2005, s.109-110 629 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s. 363 630 Hamdullah Müstevfi, Nüzhet el-Kulûb, s.96; T.A.Sinclair, Eastern Turkey: An Architectural And Archaeological Survey, c.II, s.233-234 165

olarak geçtiğini aktarmaktadır.631 Aziz B. ErdeĢir Estarabadi eserinde kale isimi Ab-ı Nik olarak vermiĢtir.632 Dede Korkud Destanı‟nda ki Avnuk Kal‟ası Avnik‟e karĢılıktır.633 Nizamüddin ġâmî‟ini eseri Zâfernâme‟de Onik olarak isimlendirdiği kale Avnik Kalesi‟ne tekabül eder.634 Gocir Dağı, AteĢ Tepesi, Postlu Baba, Tokçu ve Kireçli Tepelere hâkim bir mevkide olan kalenin, Soğuksu (Has-Niğar), Tavus, Vağaver, Hozavaz, Kara Kızılca, Ekrek, Alaca, Topçu, Çatal Viran köyleri ve IĢkı köyü ile bağlantısı mevcuttur. Ortaçağ‟ın önemli ve meĢhur kalelerinden olan Zivin, Micingird ve Bardız‟dan, Avnik kolaylıkla görülmekte ve Bizans‟ın ateĢle haberleĢme sisteminde önemli bir yerinin olduğu aĢikârdır. Diğer taraftan, Erzurum, Kars, Ani, Sürmeli, EleĢkird, Ahlât, Malazgirt gibi Avnik‟de kaynakların kısıtlı malumatına rağmen, meĢhur kalelerdendi. Avnik‟ın tarihi oldukça eskiye inmektedir. Kalenin ilk çağlarına ait kalenin hemen eteğindeki köyde bulunan Urartulardan kalma çivi yazılı belgeler, yakın zamana kadar kaledeyken, 1981 yılında Erzurum Arkeoloji Müzesine getirilmiĢ ve 142-81 numaralı müze envanterine kaydedilmiĢtir. Yazıt dıĢında Urartu Dönemi ve öncesi ile ilgili fazla buluntu ele geçmemiĢtir. Bu yazıt, Urartu Kralı II. Sarduri‟ye (M.Ö.760-732) ait olduğundan kalenin bu dönemde Urartular tarafından kullanıldığı kabul edilir. Ayrıca kalede bulunan iki sarnıç ve iki kaya tüneli de Urartu dönemin özelliği göstermektedir.635 Med, Pers, Part, Sasani ve Roma devirleri karanlık olmasına rağmen X.yüzyılda Bizans komutanlardan Ġonnes-Kurkuas idaresindeki Bizans ordusu 934 Theodosiopolis Bölgesine yürüyüĢe esasında Basean‟a girerek, ovanın merkezi konumunda olan Malazgirt-ErciĢ-Ahlât yolu üzerinde bulunan Avnik (Abvikov) Kalesi önüne gelerek kaleyi aldı. Ardından yoluna devam eden Bizans kuvvetleri Erzurum‟u zorlu bir kuĢatma sonucunda 934 tarihinde aldılar ve bunun sonucu olarak Yukarı Pasin‟in merkezi konumundaki Avnik bu tarihten sonra yaklaĢık olarak 130 yıl Theodosiopolis Thema‟sına katılmıĢ olarak Bizans hâkimiyetinde kaldı.636 Kale X. yüzyılda, Castrum Abnicum veya Kastrom Abnicom diye geçmektedir. Kale Kafkasya ve Azerbaycan‟a

631 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.488-489 632 Aziz B. ErdeĢir Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s.417-424 633 Muharrem Ergin, Dede Korkud Kitabı, Ankara 1989, s.116-121 634 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.189 635 Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟, s.7-8 636 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.78 166

giden Ġslam Ordularının üssü idi. Oğuzlar, arkasından Selçuklular, Avnik‟den geçtiler. Tuğrul Bey‟in Avnik Kalesi (Grekçe Abnikon, Civan Kale) yanından Basean‟a indiğini Ermeni yazarı Aristakes aktarmaktadır.637 Avnik, Saltukular zamanında Zivin, Micingird ve Ügümü Kaleleri gibi tahkim edilmiĢ ve asker konulmuĢtur. Avnik, Ġlhanlılar zamanında bir dönem Pasinler‟in merkezi olmuĢtur. Ġlhanlı Gazan Mahmud Han (1295-1304) tahta geçtikten sonra Erzurum-Kars Bölgesi‟nde imar faaliyetlerine büyük önem vermiĢ ve saltanatının ilk yılında Avnik Kalesi ile birlikte Micingird Kalesi‟ni onarıp ĢenlendirmiĢtir. Gazan Han‟dan sonra Ġlhanlı tahtına geçen Olcayto‟da (1304-1316) Avnik Kalesi‟ni tamir ettirdi. Kendisinden sonra 12 yaĢında Ġlhanlı tahtına geçen Ebû Sait Bahadır Han (1316-1335), babasının tamir ettirdiği ve Pasinler‟in merkezi konumundaki Avnik Kalesi‟ne bir darphane kurdurmuĢ ve bu darphanede M.1332 (H.733) yılında gümüĢ para kestirmiĢtir. Avnik Darphanesi‟nin ihtiyacı duyduğu paraların külçesini teĢkil eden madenler ise Kağızman Deresi ocaklarından iĢlenerek elde edilmiĢtir.638 Ancak Muhalif Ġlhanlı Hanlardan olan Süleyman Han (1339-1344) Avnik‟de kurulan darphaneyi Ani Ģehrine taĢınmıĢtır. Avnik bu zamana kadar Pasinler‟in merkezi olma özelliğini barındırmıĢ ancak bu tarihten itibaren merkezi konumunu, Kars-Erzurum kervan yolu üzerine bulunan ve kervanlar sayesinde zengin olan Micingird‟e kaptırmıĢtır.639 Avnik, XIV. yüzyılda Karakoyunluların Pasinler‟deki gözde kaleleri arasında girmiĢ, hükümdarlık ailesinden fertlerce yönetilmiĢtir. Hamdullah Müstevfi, Nüzhet el-Kulûb‟da, Batı Asya ile ilgili kısımlarında Mülk-i Rum‟daki Ģehirler arasında Sivas, Ankara, Erzincan, Erzurum, Bayburt ile birlikte Avnik‟de yazmakta ve kale hakkında Ģunları söylemektedir: „„Aynı kaidede bulunan Abashkhür isimli kasaba ile yüksek zirve üzerinde duran bir kaledir. Kale Hacı Tuğay Sutay‟ın oğlu ġeyh Hasan tarafından inĢa edildi. Emir ġey Hasan Çoban harabeler içerisindeki kasabayı yattı. Kale Erzurum‟dan 8 fersahlık bir mesafededir.‟‟640

637 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s 100; Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.179 638 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.446 639 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.491; Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, 448 640 Hamdullah Müstevfi, Nüzhet el-Kulûb, s.96 167

Nizamüddin ġâmî, Avnik Kalesi hakkında eserinde Ģunları söylemektedir: „„Onik (Avnik) Kalesi pek sarp ve memleketin ortasında vaki olduğundan, Türkmenler isyan ve serkeĢlik ettikleri zaman bu kaleye sığınarak, onu kendilerine dayanak olarak kullanıyorlardı.‟‟641 Ġlk defa Abdurrahim ġerif Beygu tarafından ziyaret edilen kale hakkında eserinde özetle Ģunları aktarmaktadır: „„Erzurum‟un on saat doğusunda, dere içindedir. Avnik, yüksek ve yalçın kaya üzerindedir. Önünde duvar gibi yükselen Köse Dağı vardır. Köy, kale dibindedir. Ahalisi hayvancılıkla uğraĢmaktadır. Ortaçağda, tarihlerde, adı sık sık geçmektedir. Doğu Roma‟nın sınırı üzerinde bulunuyordu. Rivayete göre Gürcü Prensi Misail‟den, Yağan PaĢa ve Özbek tarafından, 40 bin dirheme alınmıĢtır. Sutaylılar, Kara ve Akkoyunlular‟ın mülklerindendi. Timur, 1394‟de kaleyi kuĢatmıĢ ve almıĢtır. Avnik, üç kat surla çevrilidir. Ġlk Sur kapısı kasabaya açılıyor. Ġkici sur kapısı güneyedir. Temellere rastlanmaktadır. Cami harabesi ve yöneticiler bu kısımda oturmaktadır. Kale toprağı eĢilince, çanak, çömlek, bakır ve gümüĢ para, insan kemikleri ortaya çıkmaktadır. 1924 depremi Avnik surlarını kısmen düĢürmüĢ. Kale karĢısındaki otlaklara Karakoyun deniyor. Koyun Ģekli mezar taĢları mevcuttur. Ermeniler, bunları o zamanlar tahrip etmiĢlerdir.‟‟642 Ġbrahim H. Konyalı eserinde, Avnik Kalesi‟nin fiziksel özelliklerini Ģöyle aktarmaktadır: „„Kale çok dik ve çıkılması zor bir yere yapılmıĢtır ki kolay kolay alınamaz. Kale iç içe üç duvarla tahkim edilmiĢtir. Birinci ve ikinci surların kapıları cenuba açılır. Kale muhafızlarının evleri burada idi. Buradaki bir kayanın içi oyularak zahire ambarı haline getirilmiĢtir. Ġkici surun kapısı oldukça geniĢ sahaya açılır. Burada da eski müdafilerin ikametgâhlarının bir camiin harebesi görülür. Buradan da kayanın en yüksek yerine yapılan ve bir duvarla ikinci kısımdan ayrılan –Ehmedek- denilen iç kaleye geçilir. Burada kale dizdarı (kumandanı) ve beyi otururdu. SavaĢlar esnasında birinci ve ikici kaleler düĢse bile muhafızlar buraya çekilerek müdafaalarını yaparlardı. Burada kale Dizdarının ve beyin

641 Nizamüddin ġâmî, Zafernâme, s.188 642 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.76 168

sarayı, hazineleri bulunurdu. Bunların izleri ve döküntüleri hala görülmektedir. Kalenin demir kapıları, ahĢah hatılları, künkleri yok olmuĢ, duvarları her kalenin ki gibi aĢağıdaki köylüler taĢ ocağı haline getirmiĢtir. Kalede Erzurum‟daki ve Pasinler‟deki diğer kaleler gibi Saltukoğulları‟nın ve Erzurum Selçuklularıın mimarisi hâkimdir. Kale duvarlında ve burçlarında yapılacak itinalı bir tetkik burada Ġranlıların, ġarkı Romalıların, Gürcülerin, Ermenilerin, Saltukluların, Selçukluların, Erzurum Selçukluları‟nın, Harzem ġahların, Karakoyunluların, Ġlhanlıların, Akkoyunluların, Timurluları ve Osmanlılar‟ın eski mimari ifade ile Mahv-s Ġsbat yolu ile yaptıkları Ģeyleri görmek mümkündür‟‟643

6.3.2. Hasankale (Kaputru Kalesi) Erzurum‟un 38 km. doğusunda kurulmuĢ ve kurucusunun ismi ile anılan Hasankale, mevki itibarıyla yüksek bir kıymet taĢır. Bir yanını dağlara dayamıĢ bir yanı ile ovaya hâkim konumuyla tarih öncesi çağlardan beri geçiĢ yolunu kontrol eden stratejik bir öneme sahiptir. Kalenin kurulduğu yer, ilçenin kuzeydoğusunda yer alan Hasan Baba Dağı‟nın güney kısmı dağ önüne çömelmiĢ bir sarp ve yüksekliğiyle ovayı kontrol eden tepe üstüne yapılmıĢtır. Tepenin bir kısmı göklere çevrilmiĢ keskin süngü namlularına benzeyen sivri kaya parçalarıyla kaplanmıĢtır. Kale, Ortaçağ‟da müstahkem mevkilerde ve kalelerde aranan bütün Ģartları kendisinde toplamıĢtır. Eteğinde su vardır. DüĢman gelebileceği sahayı göz alabildiği kadar kontrole müsaittir. Yerinin sarplığı yüzünden hücumları kolayca kırıp defedilir. Mühim bir askeri ve geçidin üstündedir. Erzurum‟a giden yolun üzerinde emniyet sübabı gibidir. Kalenin baĢka kalelere nasip olmayan askerlik bakımından çok mühim bir hususiyeti vardır. Hâkim olduğu sahanın siper yapmaya ve barınmaya müsait olmamasıdır. Arazi 80-100 cm. kazılınca su çıktığı için kaleyi hedef alan düĢman buralarda yer kazıp yerleĢemez ve tutunamaz. Kalenin birçok yerleri muntazam kesme taĢla yapılmıĢtır. Ġri ardıç ağaçları kalenin inĢasında hatıl olarak kullanılmıĢtır. DıĢ kalenin kapıları yıkılmıĢ ve yok olmuĢtur. Ehmedek denilen iç kalenin muhteĢem tek kapısının söveleri, kemerleri ve kitâbesi sökülerek yok edilmiĢtir.644

643 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.491 644 Hamza Gündoğdu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale „ „ Sanat Tarihi Bölümü‟‟, s. 232; Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.459 169

Hasankele‟nin bugünümüze gelebilen kısmı sadece iç kaledir. Takriben kısa kenar 80 m. iki uzun kenarı 280 m. olan ikizkenar bir üçgeni andıran plan düzenine sahip, kuzeye oldukça sert ve yüksek kayalıklardan oluĢan noktaya, bir mimar pergelinin kolları gibi saplanan iki kol, güneye doğru geniĢleyerek güneydoğu ve güneybatı köĢelerde en yüksek iki burçla sonuçlanarak bütün çevreyi kontrol altına alır. Güneydoğu köĢesinde ki burç üzerinde bayrak yer alır. Buradan, aĢağıya akıp giden Hasankale Çayı‟na gizli bir yol bulunmaktadır. Ġç Kalenin adına Oğrun (gizli) kapıda denen ana kapısı, batıya, Ģehre açılmaktadır. Bu kapının yanında üzeri yıkılmıĢ, mazgal pencereli iki küçük muhafız odası bulunmaktadır. Muhafız odalarının arkası, yani giriĢ cephesi, üzeri mazgallı yüksek ve derin bir kemer içerisinde, bir arabanın girebileceği 2.70 m. geniĢliğinde ve 7.90 m. derinliğinde bir kap olarak biçimlenmiĢtir. Düzgün kesme taĢlarla tamamen yenilenmiĢ olan bu giriĢin, 12-13 m. yükseklikte iki sağlam burçla takviye edilmiĢ durumu, Osmanlıların Anadolu ve Rumeli‟de yaptırdıkları diğer kale giriĢleriyle de paralellik arz eder. Ġç Kalenin ortası, düzgünce tesviye edilerek orta alan boĢ bir avlu haline getirilmiĢtir. Bu alanı çevreleyen burçlar ve sur duvarları, mazgallar, seğirdim yerleri, çok harap vaziyette iken 20-25 yıldır peyderpey onarılarak, harap olan yerleri düzgün kesme taĢlarla yenilerek iç kale duvarlarına yepyeni bir görünüm kazandırılmıĢtır Ġç Kalenin Ģehre bakan bu ana kapısından baĢka doğu tarafa açılan üç kapısı daha bulunmaktadır. Bunlar kademeli biçimde sur duvarlarıyla düzlüğe kadar inen sarp ve tehlikeli geçitler halinde idiler. Günümüzde tamamen sur duvarlarıyla çevrili düz bir sahra halindeki Ehmendek‟in içerisinde, eskiden dizdar ve muhafız odaları, baruthane, su deposu, cephane gibi kalenin muhafazasına yönelik binalarla Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıĢ bir cami ve mezar yapısı, IV. Murad tarafından yaptırılmıĢ bir kasır ve evler bulunmaktaydı. Ġbrahim H.Konyalı iç kale içerisinde gördüğü eski yapılara ait bazı temel izlerinin olduğu da ve daha sonraki restorasyonlar sırasında bilinçsizce ortadan kaldırıldığı da bilinmektedir.645 Dik ve kayalık iç kaleyi çevreleyen surların etrafında günümüzde, üç sıra halinde sur kalıntıları bulunmaktadır. Yer yer doğal kaynaklar arasındaki boĢlukları

645 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum, s.460; Evliya Çelebi, Seyahatnâmesi, Topkapı Sayarı Kütüphanesi Bağdat KöĢkü 304 No‟lu Yazmasının Transkripsiyonu, Haz. Zekeriya KurĢun, Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, c.II. Ġstanbul 1998, s.112 170

birleĢtiren bu duvarlar, iç kalenin zaptını güçleĢtiren kademeli engeller olarak tarihteki kuĢatmalarda önemli rol üstlenmiĢtir. Bu kayalık ve dik alanı çevreleyen sur dizinlerinden en dıĢta olan doğuda daha sağlam Ģekilde günümüze ulaĢmıĢtır. Bu surun bazı kuleleri kuzeyde ve kuzeybatıda kapının iki yanında uzayıp gitmektedir. Hasankele‟nin dik, sarp ve sağlam kayalık üzerinde bulunan doğal konumu, doğu, batı ve güneyinde oluĢan Anadolu‟nun en düz ovarından birine hâkimiyeti, bu kaleye stratejik bakımdan diğer kalelerde pek görülmeyen bir üstünlük sağlamıĢtır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Hasankale hakkında Ģunları aktarmaktadır: „„Pasin sahrasının Ģimal tarafında bir dağın eteğinde göklere baĢ kaldırmıĢ yalçın kaya üzerine yapılmıĢ bir Ġç kalesi vardır ki Ģark tarafından Ilıca‟dan aĢağıya bakınca insanın ödü patlar. Sahraya göğüs vermiĢ mehabetli saman uğrusuna benzer taĢ fevkalade güzel bir kaledir. Ġçinde dizdar, imam ve müezzinden gayri kimse bulunmaz. Buna at ve eĢek çıkamaz. Revan fatihi IV. Murat Han için burada müfit ve muhtasar cihannüma bir kasrı vardır. Melek Ahmet PaĢa efendimiz Revan‟a giderken bu kasırda silahtar niĢancı oldu ki Koca NiĢancı ismiyle Ģöhret bulmuĢtur. Bir gece kıvılcımdan IV. Murat Han‟ın gece üzerindeki yorgan yandığı için paĢa burada azl olundu. Bu kale fır dolayı bin adımdır. Hendeği yoktur. Batıya nazır bir demir kapısı vardır Bu iç kale Ģimal tarafında avlusu vardır. Andan aĢağı varoĢ Ribat kalesi alçak yerdir. Fakat iki kat bir büyük kaledir. Fır dolayı yirmi altı bin adımdır. Dörtgenden uzunca taĢ bina ra‟na kaledir ki beyaz kuğu gibi görünür. Ama dıvarları on sekiz arĢın boyundadır. Lakin enli dıvardır. Üç tarafından hendeği gayet alçaktır. Ama düĢmandan asla havf ve haĢyeti yoktur. Çünkü alçak ve sulu zemin oğlundan düĢman arzında metrise giremez. Bir arĢın kazılsa suyu çıkar. Batak, çatak yerdir. Erzurum kapusu garbe nazır demir kanatlı azim kapudur. ġarkta ılıca Kapusu, Uğrun (Gizli) kapusu kapalıdır. Yedi yüz kulu, dizdarı, mükellef cephanesi, 60 pare büyük, küçük topları vardır. MeĢhur Abaza PaĢa hile ile al-el gafle bu kaleyi alup isyan etmiĢti. Kıble tarafı Pasin sahrasıdır ki uzunluğu 7 konaklıktır. Kale içinde 590 toprak örtülü, kargir kıĢ evleri vardır. Kale 9 mahalle ve 9 mihraptır.‟‟646

646 Evliya Çelebi, Seyahatnâmesi, c.II, s.112 171

Kalenin Mimari durumu hakkında, XVIII. yüzyılın baĢlarında (1702) Hasankale‟ye gelerek kaleyle birlikte Ģehrin gravürlerini çizmiĢ olan Ġngiliz seyyah Tournefort‟un çizimleri önemli bir belge niteliğindedir.647 Tournefort‟un Hasankale‟yi doğudan ve güneybatıdan gösteren gravürlerinden kalenin aĢağı yukarı bu günkü tepe noktasında bulunan iç kale ile asıl yerleĢim kısmını sınırlayan duvarlardan oluĢan dıĢ kale, gerçekçi bir Ģekilde tasvir edilmiĢtir. Tourneffort‟un Ģehri güneybatıdan tasvir eden gravüründe, tepede yüksek sur duvarları ve aralarda irili ufaklı burçlarla çevrelenen Ehmedek yer almaktadır. Bu tepenin güneybatı yamacına yerleĢmiĢ çatılı evler ve yüksek minareli camiler Ģehrin 1702 yılındaki durumu hakkında bilgi vermektedir.

6.3.3. Micingird Kalesi Erzurum‟un doğusunda yüksek, iniĢli, çıkıĢlı, yokuĢlu, dereler ve dağlar arasında, tarihi bir köydeki bu kale pek meĢhur olup, AĢağı Pasin diye bilinen coğrafyada yekpare bir kaya kütlesi üzerine kurulmuĢtur.648 Micingird (Ġnkaya) köyü yerleĢim biri olarak günümüzde SarıkamıĢ ilçesine bağlı olup ilçe merkezinden uzaklığı 22 km‟dir. Horasan‟dan sonra Aras Vadisi‟nden sola ayrılan bir kol Masucuk, Ġslamsor (TaĢlıgüney), Sa‟ad‟dan geçip Micingird‟e açılır. Bu tabi geçit Sıpkaç (Surp Haç-2900 m.) Dağı kıyısından bir vadi ile Millidüz/Meyillidüz‟ü aĢıp tabi olarak kuzey-batıya doğru bir koldan Zivin; öteki doğu ve kuzeydoğuya olan kollarla da Köroğlu ve Bardız Kalelerine açılır. Bu tanımla Aras boyundan gelen Micingird‟de düğümlenip buradan da tabi olarak diğer önemli kalelere açılır. Bu konumu ile Micingird haklı bir öneme sahip olmuĢtur ve asıl Ģöhreti de bu sebepledir.649 Micingird Kalesi bu yörenin en müstahkem ve büyük kalesidir. Hem Gürcüler ve hem de Bizanslılar bu kaleye çok önem vermiĢlerdir. Theodosiopolis ile Kars arasında oldukça arızalı dağlık, kayalık mıntıkayı ihtiva etmekte olan Soğanlı Dağları‟nda Micingert‟in yeri bu bakımdan çok iyi seçilmiĢtir. Ġsmin menĢei hakkında

647 Hamza Gündoğdu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.233 648Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.235-236; Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.121 649 T.A.Sinclair, Eastern Turkey; An Architectural And Archaeological Survey, c.II, s.235-36; SavaĢ Eğilmez, Erzurum ve Çevresinin Ortaçağ Boyunca Tarih Coğrafyası, s.198 172

bilgiler azdır. Eski Ġran destanındaki Bijem isimli kahraman adı olabileceği akla uygundur. Bu da „„B‟‟ „„M‟‟ değiĢmesinden kaynaklanmaktadır.650 Yakut el-Hamevi, eserinde Basin-i Ulya, Basin-i Sufla‟dan ve Erzurum kasabası kürresinden Pasinler‟den bahsetmiĢtir; Kars ile Erzurum arasında Bican diye AĢağı Pasin‟in merkezi olarak Micingird‟i zikretmiĢtir. 651 Saltukluları‟n önemli Ģehirleri arasında Pasinler dâhilinde olan, Micingird, Zivin ve Avnik sayılabilir. Bu mukayese ile vaktiyle Saltuklular‟ın Gürcüler‟e karĢı savunma noktası olan SarıkamıĢ ile Horasan arasında muhteĢem bir konuma sahip olan Micingird‟in öneminde açıklayabiliriz. Böylece diyebiliriz ki, Micingird Kalesi, Revan ve Kars‟tan gelecek Ġran tehlikesine karĢı Soğanlı Dağları‟nda kalkan vazifesi görmüĢtür.652 Erzurum Bölgesi‟nde bir asırdan fazla varlığını devam ettiren Saltuklular hakkında bugüne değin ancak iki kitâbe elde edilebilmiĢtir. Bunlardan biri Erzurum Tepsi Minare‟nin üzerinde, diğeri de Pasinler Ovası‟nda, AĢağı Micingird (Mznkert- Mazan-Kert-Mesingert-Mecinkert)653 köyünde bir evin duvarında bulunmaktadır. Aslında köyün yanındaki Micingird Kalesi‟ne ait olan bu kitâbede bilhassa yaptıranın adı iyice okunmamakta.654 Kitâbenin ikinci parçası daha mühimdir. Yalnız ikinci parçanın ilk satırlarının son kelimelerini ihtiva eden kısımlar da kırıktır. Bu Kitâbenin fotoğraflarını Abdürrahim ġerif Beygu çekmiĢ,655 metnini de Fahrettin Kırzıoğlu656 ve Ġbrahim Hakkı Konyalı657 tarafından neĢredilmiĢtir. Yarısı Toprak altında bulunan kitâbenin okunabilen tarafları

650 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.7 651 Yâkut el-Hâmevi, Mu‟cemü‟l Buldan, s.322 652 Enver Konukçu, Selçuklulardan Günümüze Erzurum, s.28 653 Heinrich Hübschmann, Armenische Grammatik, s.170; Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.453 654 Faruk Sümer, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu‟da Türk Beylikler, s.15 655 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.38, Rsm.5 656 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.392 657 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.495 173

Abdurrahim ġerif Beygu tarafından fotoğraflanan kitâbe

Bu Kitâbede; „„Harici ve Ġsyancıların kökünü kesen, kâfirler ve müĢrikler ile savaĢan… mazlumları koruyan, gazilerin övüncü, dinin himayecisi, Rum, Ermen, Diyar-ı Bekir ve Diyar-ı Rebi‟a ülkelerinin sahibi….. Ebü‟l Kasım oğlu Ali oğlu Sadık oğlu, Muhammed oğlu Mansur Argın Basat (ġah) yardımı aziz olsun, tarafından hicretin 630 yılı rebiülahirinde yerleĢtirilmiĢtir‟‟ ifadesi mevcuttur. Buna göre kitâbe Ocak 1233‟de kale suruna yerleĢtirilmiĢ olmalıdır.658 Kale duvarlarının köye bakan yüksek cephesinde büyük bir Ġslam Kitâbe taĢı daha vardır. Yerinin çok yüksek olması sebebiyle okunması mümkün olamamıĢtır. Kalenin duvarlarında Gayr-i Müslim kitâbeleri görülmektedir. Bunlar kaleye Gayr-i Müslim milletlerinde hâkim olduklarını ve inĢa ve tamirde hisselerin bulunduğuna göstermektedir.659 Kalenin doğu tarafında yazılı taĢ parçaları bulunmakta ve yine kalenin doğu tarafında kalenin arkasında kısmen harap olmuĢ bir kümbet bulunmaktadır. Mezar taĢı kitâbesi yoktur. Tezniyat sadedir ve kale muhafızlarından bir Türk Emiri‟ine ait türbe olması muhtemeldir.660 1202‟de meydana gelen ve Micingird SavaĢı olarak da isimlendirilen savaĢın yapıldığı yer olarak döneminin kaynakları kale ismini Becengert olarak aktarmaktadırlar. Selçuklular 1243 yılında Kösedağ‟da bozgununa uğrayınca Moğol hâkimiyetine girmiĢlerdir. Fakat Alâ ed-Din Keykûbat zamanında (1220-1237) Gürcistan‟a kadar uzayan Türkiye hudutları, hukuken muhafaza edilmiĢ ve Erzurum ile birlikte Micingird‟de Anadolu birliği dâhilinde sayılmıĢtır. Nitekim 1255‟te Moğolistan‟dan

658 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.35 659 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.496 660 Kalenin doğu tarafında bulunan ve okunamayan yazılı taĢ resimleri için bkz., Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.235-236 174

dönen Papa‟nın elçisi D. De Rubruck; Türkiye sultanının memleketine girdik, Ġlk Ģehir Marsengen/Micingird idi, ifadesi ile bu hududu göstermektedir.661 Ġlhanlı Gazan Mahmud Han Erzurum-Kars Bölgesi‟nde imar faaliyetlerine büyük önem vermiĢ ve saltanatının ilk yılında Avnik Kalesi ile birlikte Micingird Kalesi‟ni onarıp ĢenlendirmiĢtir. Ġlhanlı Hükümdarı Süleyman Han önceden Avnik olarak bilinen Pasinler‟in merkezini Ani ile Sürmeli Ģehirlerinden gelerek Erzurum‟a giden kervanların uğraması ile zenginleĢen Micingird Kalesi‟ne nakletti. 1349-1350 yıllarına ait Ġlhanlı bütçesini gösteren kayıtlarda, Avnik yerine Micingird‟den bahsedilmektedir.662 Aziz b. ErdeĢir-i Esterâbâdî eseri Bezm ü Rezm‟de, Timur‟un alınmazlığı ile ünlü olan Micingird ile ErciĢ Kalelerini savaĢarak aldığını ardından Avnik kuĢatmasına vaki olduğunu iletmektedir.663 1202‟de yapılan savaĢın ardından Saltuklular‟ın Micingird kolunun devam ettiği, 1204 yılında Erzurum Selçuklu Meliki Tuğrul ġâh‟a karĢı Micingird Kalesi‟ni tamir etmesinden, onun komĢusu Ani‟ye de hâkim olan Atabek Zakaria ile iĢbirliği yapmasından anlaĢılmaktadır. Micingird, Saltuklu Beyi Ebû Mansur‟da mülkünü kurtarma ve koruma bahasında dindaĢları aleyhine davranıp Thamara‟ya tabi olduğu ve Kars Atabek Zakaria‟nın ülkeleri anlatılırken Mejngerd‟den doğuda Karabağa kadar olduğunu yazar.664 Ocak 1233‟te kale suruna yerleĢtirilmiĢ kitâbeden, Micingird‟in 1202‟de Erzurum Selçuklular‟ına geçtikten sonra, Saltuklar‟ın bir kolunu Yavuz Sultan Selim çağına kadar ÇemiĢgezek Bölgesi‟nde MelikĢah/MelkiĢi Beyleri adlarıyla yaĢadıkları anlaĢılıyor. ÇemiĢgezek hâkimi Pir Hüseyin‟in on altı oğlu vardı. Kanuni Sultan Süleyman bu eski Türk ailesini, vakti ile sahip bulundukları yörede vazifelendirdi. Pir Hüseyin‟in büyük oğlu Muhammed Bey, Micingird Kalesi‟ne geldi ise de bir yıl sonra öldü. Onun çocuk yaĢta dört oğlu vardı. PadiĢah, Micingird Kalesi‟nin idaresini FerruhĢah‟a verdi. Bu bey kardeĢlerinin iftirası ile gözden düĢürüldü. Hüseyin ve Halil Beylerden sonra Micingird Kalesi‟ne Pilten Bey hâkim oldu. Bu bey ġirvan seferine de katılmıĢtır. Serdar Mustafa PaĢa‟dan izin alarak geri döndü ve Tercan‟da iken vefat etti.

661 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s. 44 662 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.446-448 663 Aziz b. ErdeĢir-i Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s.424; YaĢar Yücel, Timur‟un Ortadoğu-Anadolu Seferleri ve Sonuçları, s.29 664 Fahrettin Kırzıoğlu, Kıpçaklar, s.140-141 175

III. Murad, Serdar Mustafa PaĢa‟nın tavsiyesi ile Micingird Kalesi‟nde Ali Bey, babasının yerini aldı. Osman ve Ahmed isimli kardeĢler de tımar zeamet ile memnun edildi. Ali Bey, az zaman sonra öldü. Üç oğlu vardı: Bunlar, Haydar, Allahverdi ve Pilten isimlerini taĢıyordu. III. Murad, Micingird‟i Haydar‟a verdi. Bu bey sancak iĢleri ile meĢgul olmadan vefat etmiĢtir. 1597‟de Micingird‟de Allahverdi beylik yaptı.665 Kalenin uzunluğu 300 m. geniĢliği 15 m‟dir. Micingird Kalesi‟nin eski bir Türk kalesi olduğunu kitâbeler göstermekle beraber bu kalenin özellikle Gürcülere karĢı ayakta kalması için gayret gösterdiler ve tabii olarak Erzurum‟a hâkim olan muhtelif Türk Emirleri, kaleyi tamir ve tevsi eylemiĢlerdir. 666 Micingird Kalesi, Erzurum ile beraber Osmanlı sınırları içine alınmıĢtır.1877 Rus harbinden sonra elimizde kaldığı için, kitâbeleri daha çok yıkılmadan kalan Micingird Kalesi‟nde kitâbenin bulunduğu belirtilen yukarı burcu 1983 Ekim‟indeki depremde yukarıdan iki metre kadar yıkılmıĢtır.

6.3.4. Zivin Kalesi ĠnĢa edildiği yer olarak oldukça stratejik bir konuma sahip olan Zivin Kalesi, büyük bir kaya kütlesi üzerine oldukça ihtiĢamlı bir yapıdır. Kale duvarlarında ve surlarında herhangi bir kitâbeye rastlanmamakla birlikte inĢaat özelliği olarak kale duvarları Micingird ve Avnik Kalesi duvarları ile tamamen benzerlik göstermektedir. Kuzey-güney doğrultusunda inĢa edilmiĢ olan kalenin içinde iki, güneydoğusunda da bir tane olmak üzere ana kayaya oyulmuĢ üç tane sarnıç vardır. Kalenin güney kısmı diğer yönlere nazaran sağlam kalmıĢtır. Abdürrahim ġerif Beygu, kalenin Saltuklular zamanında inĢa edildiğine kanaat getiriyor ise de,667 kalenin o dönemde tamir olduğu veya onarım gördüğü büyük bir ihtimaldir. Bu noktada Urartulardan kalma yazıtın bu kale civarında oluĢu bir kıstas kabul edilebilir. Urartulardan günümüze kadar ulaĢan Zivin Yazıtı Ģuanda Gürcistan‟da Tiflis Müzesinde bulunmaktadır. Menua isimli kral ile ilgilidir. Burada, TuĢpa/Van hâkimi olduğunu vurgulanıyor ve kralın Tanrı Haldi yardımı ile baĢardığı zaferleri dile getiriliyor. Kral Menua, bu yazıta herhangi bir zarar gelmemesi için de bazı dini kuralları belirtiyor. ġayet, yazıt silinecek veya kırılacak olursa, baĢta Haldi, gök, güneĢ

665 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.27 666 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.255-236 667 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, s.240 176

ve öbür tanrıların gazabına uğrayacaktır. Urartulara ait 157 cm. yüksekliğindeki stel Ek:3 de verilmiĢtir. Bu yazıttan ötürü kalenin ilk inĢasını Urartu Dönemine kadar götürmek mümkündür. Kalenin hemen önünde meĢhur Horum Tepeleri ve bu tepeler üzerine aynı isimli tabyalar mevcuttur. Zivin Kalesi, Eski Erzurum-Kars yolu üzerinde Horasan‟ın kuzeyindeki vadide Kars‟a ve Ani‟ye giden askeri yolun yanında, SarıkamıĢ ilçesi‟nin 35 km. güneybatısındaki SüngütaĢı köyünün doğursunda sarp kayalar üzerinde, pek az değiĢiklikle ihtiĢamını korumaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 1890 m. olan kalenin kurulduğu ana kaya yüksekliği 40 m. dir. Kalenin kuzeybatı eteğinden Aras Irmağına dökülen Zivin Çayı akmaktadır. Bu mıntıkadan baĢlamakta olan Allahuekber Dağ zincirinin giriĢ ve çıkıĢını kontrol edebilir bir konumda oluĢu sebebiyle özellikle Ortaçağ‟da önemini muhafaza etmiĢtir. Genellikle bir sınır kalesi özelliklerine sahip olan Zivin Kalesi, seyyahların ifadelerine göre Bizans yapısıdır. Ne zaman inĢa edildiği belli değildir. Ortaçağ‟da Bizans-Gürcü harplerinde zaman zaman el değiĢtirmiĢtir. Doğu seferlerine çıkan orduların konaklama yerlerin arasında Okomi, Partir Civan ve Zivin‟de bulunmaktadır.668 XI. yüzyılda Türk baskınlarından ötürü, Bizans, Basean, Tercan ve Theodosiopolis‟i korumak amaca ile Ani, Kars, Micingird gibi Zivin Kalesi‟nde de asker bulunduruyordu. Ama her defasında Türkler bu hatları aĢıyor ve ülkenin içlerine kadar etki ediyorlardı.669 Bizans, Türklerin bitmek tükenmek bilmeyen akınlarından dolayı, Alp Arsal‟ın 1064 Ani Zaferinden sonra bütün dikkatini Basean savunmasına verdi ve bu amaç doğrultusunda Soğanlı Dağları‟nda ki Zibion/Zivin ve Micingird ile Ahlât yolu üzerinde bulunan Avnik Kalesi‟ne gerekli tedbirleri aldı Erzurum merkez olmak üzere Doğu Anadolu‟da faaliyet alanı olan Saltuklular, Bizanslılarda kendilerine intikal eden kaleleri tahkim ettirdiler, Yine Erzurum Kalesi‟ne atfettikleri ehemmiyet malum olduğuna ve büyük kaleyi uzaktan korumak üzere Micingird, Avnik ve Zivin Kaleleri‟ni çok sağlam surette tahkim ettirdiler.670 Saltuklular‟ın, Pasinler‟de Avnik ve Micingird‟den baĢka Zivin Kalesi mevcuttu.

668 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.7 669 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.13 670 Nazmi Sevgen, Anadolu Kaleleri, c.I. Ankara 1959, s.119 177

Saltuklular‟ın, Gürcülere karĢı devamlı teyakkuz durumunda olduklarından dolayı Tortum, Avnik, Micingird ve Zivin Kaleleri Gürcü istilalarına karĢı savunma merkezleriydi.671 Timur, Diyarbakır Ģehrini yıkıp, altını üstüne getirdikten sonra Aladağ Bölgesi‟ne gelerek bu bölgedeki birçok kaleyi zorla bir kaçını da hileyle aldı. Timur tarafından alınan kaleler arasında muhtemelen Zivin Kalesi‟de mevcuttu.672 Evliyâ Çelebi, civardaki bütün kalelerden bahsettiği gibi Zivin Kalesi‟nden de bahseder. Hala ihtiĢamından hiçbir Ģey kaybetmeyen kalenin içerisindeki eski evlerin enkazı yer yer tümsekler halinde belli olmaktadır. Ayrıca kale, 1710 sayılı yasa gereğince korunması gereken eski eserler içerisinde yer almaktadır.

6.3.5. Küçük Kale ve Gözetleme Kuleleri Pasinler Ovası‟nda bulunan birçok farklı toplum tarafından kurulan ve stretejik olarak büyük önem taĢıyan Avnik, Hasankale, Zivin ve Micingird dıĢında yapılmıĢ ve kimler tarafından ve ne zaman yapıldıkları bilinmeyen ancak zamanla boĢaltılmıĢ ve bölge halkı tarafından taĢ ocağı Ģeklinde kullanılmıĢ bu yapılar ilk yapılıĢ özelliklerini tamamen kaybetmiĢlerdir. Boğa Kale: Horasan-Karakurut yolu üzerinde Aras Nehri‟nin sol tarafında bulunur. Kuzeyinde Subhan Dağı, güneyinde Vanik Dağı bulunur. Kalenin kurulduğu mevkiinin hemen yakında Mamaç ve Boğa Kalesi mevcuttur. Kalenin yanındaki yol ile kuzeye doğru gidildiğinde Handereye ulaĢılır. Çamlı Kale: Yukarı Horum‟un batısındadır. Muratbağı, DönertaĢ ve KuĢburnu köylerine yakındır Gürcü Kale: Azap Dağı sırtı civarlarında bulunmaktadır. Hanahmet Kalesi Pasinler ilçesi‟nin Hanahmet köyünde yer alan kale oldukça geniĢ bir alana yayılmıĢ olup bazı kısımlarda sur duvarları 4 m. yüksekliğine kadar korunmuĢtur.

671 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.28 672 Aziz b.ErdeĢir-i Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s.417 178

Ancak kalenin büyük bir kısmı köylülerin inĢaat amacıyla yapının taĢlarını almaları nedeniyle tahrip edilmiĢtir. TaĢlar kabaca iĢlenmiĢtir.673 Harami Kalesi Köprüköy ilçesi‟nin 18 km. güneyinde yer alan Güzelhisar köyünün 3 km. doğusunda bulunan Harami Kalesi, sarp bir kayalık üzerinde yer almaktadır. Demir Çağı özellikleri gösteren kalede kaya basamaklı su tüneli bulunmaktadır. Kalede Demir Çağı ve Ortaçağ keramikleri bulunmuĢtur.674 Kalecik Osmanlı-Rus savaĢlarında da sık sık ismi geçen Bedrevas yakınında olup, kuzeyindeki tepeyi taçlandırmaktadır. Kale Tepe Pasinler‟e bağlı bulunan Aha köyünün kuzeyinde bulunan Köroğlu Dağı‟nın yamacındadır. Kalaça Pasinler-Narman Karayolu‟nun 17. km‟sinde kurulan ve Köprüköy‟e bağlı bulunan ÖrentaĢ (Haraba Sürbahan) köyünün güneyinde aynı ismi taĢıyan tepe üzerine kurulmuĢtur.675 Karakele (Cin Kalesi) Pasinler ilçesi‟nin kuzeyinde Hanahmed ve Pelitli köyleri yakınlarında ki Karakale köyünde, Kurnuç köyünün ise 1 km. kuzeyinde yer almaktadır. Kandil Dağı‟nda ovaya egemen, fazla yüksek olmayan andezitten oluĢan kayalık bir tepe üzerine kurulmuĢtur. Kabaca iĢlenmiĢ taĢlarla inĢa edilmiĢ olan sur duvarlarının büyük bir kısmı 2 m. yüksekliğine kadar korunmuĢtur. YaklaĢık dikdörtgen planlı kalenin güneydoğusunda giriĢ kapısı bulunmakta ve daha dik olan güney kısmı ise oval bir plan göstermektedir. Kuzeydoğudaki kuleler sur duvarına oranla daha özenle inĢa edilmiĢtir. Mimarisi yönünden çevre kaleleri ile benzerlik göstermektedir. Ayrıca kalenin doğu eteklerinde konut kalıntıları bulunmakta ve kalenin çevresinde bulunan tatlı su kaynakları kalenin önemini artırmaktadır. Bu kaleye halk tarafından Cin Kalesi ismi verilmiĢtir.

673 Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟ s.8 674 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.111 675 Enver Konukçu, II. Basileios‟tan Romanos Diogenes‟e Okomi, s.237 179

KavuĢturan (Aha) Kalesi Pasinler ilçesi‟nin kuzeyinde bulunan KavuĢturan köyünün 2.5 km. kadar güneybatısında Seçeboğazı köyünün yaklaĢık 1 km. güneydoğusunda 1850 m. yüksekliğindeki kale, Kabaca yontulmuĢ iri taĢlardan oluĢmakta olup kuru duvar tekniği kullanılarak inĢa edilmiĢtir. Kale bulunduğu yer itibarı ile ovanın en yüksek noktasında ve tüm Pasinler Ovası‟na hâkimdir. Kaledeki mimari kalıntılar çok belirgin bir Ģekilde tespit edilebilmektedir. Ġlk Tunç ve Ortaçağ keramiklerinin yanı sıra bol miktarda iĢlenmiĢ obsidyen bulunmuĢtur. Ancak çevrede obsidyen yatağının olmayıĢı nedeniyle bu obsiydyenlerin bölgeye çevredeki yataklardan getirildiği düĢünülmekteydi. Köprüköy Kaptır Kalesi Köprüköy ilçesinde, kaya basamaklı su tüneli ve kaya odaları bulunan kalenin günümüzde herhangi bir mimari özelliği ne yazık ki kalmamıĢtır. Kale yapısı olarak Erken Demir Çağ ve Orta Demir Çağ özelliği taĢımaktadır. Kaya basamaklı su tünelinde halen özelliğini koruyan kırk civarında basamak bulunmaktadır. Ayrıca kalede ulaĢımı tamamen tahrip olmuĢ iki odalı bir kaya odası da bulunmaktadır. Kırankaya (Asboğa) Kalesi SarıkamıĢ ilçesinin kuzeydoğusunda, Erzurum-Kars Karayolu‟nun 18. km‟sinde ve yolun hemen solundaki kayalıkta yer almaktadır. Kale oldukça büyük bir alana kurulmuĢtur. Kuzey-güney doğrultulu kalenin yükseltisi 1925 m.dir ve kalenin duvarları kısmen ayaktadır.676 Kızılkale: Pasinler‟de bulunan Hasankale ilçe merkezinin güneyinde Allahüekber Dağları‟nın eteklerindedir. Kurbançayırı (Hins) Kalesi Kale, Pasinler ilçesi 6 km. kuzeybatısındaki Kurbançayırı köyü‟nün 1 km. doğusundaki tepe üzerine kurulmuĢtur. YaklaĢık 60 X 55 m. ebatlarında olan kale, deniz seviyesinden yüksekliği 1850 m.dir. Yoğun Ģekilde kaçak kazı izlerine rastlanmıĢtır. Kale Pasinler Ovası‟na hâkim ve Büyükdere‟den gelen doğal yolları kontrol altında tutmakta ve ovaya egemen bir konumdadır. Kalede çok sayıda iĢlenmiĢ obsidyen bulunmakla birlikte çok az sayıda keramik verisine rastlanmıĢtır.677

676 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s. 65-120-138-275 677 Mehmet Karaosmanoğlu, Mehmet IĢıklı, Birol Can, 2002 Pasinler Ovası Yüzey araĢtırması, s.304 180

KuĢakkaya Kalesi KuĢakkaya Kalesi Pasinler ilçesi‟nin Karavelet köyünden Ziyarettepe yerleĢmesini yaklaĢık 1 km. güneyinde ve KuĢakkaya Dağı‟ndan gelen derenin batısında 1940 m. yükseklikteki bir tepe üzerine kurulmuĢtur. Kale 50X45 ölçülerindedir. Kalede yapılan kaçak kazılar sonucunda düzensiz sayılabilecek taĢ sıralar ortaya çıkmıĢtır.678 Mastaton Erzurum-Pasinler arasında, Aras Nehri‟nin güneyinde bulunmakta olup,679 yeri tam olarak tespit edilememiĢtir. Constantinos Porhrogenetos‟da ismi geçen kale Mastaton olarak adlandırılmıĢtır.680 Ġmparator II. Basileios, 1022 yılında harekâtında, generalinin ayaklanması üzerine Mastaton Kalesi‟ne sığınmıĢtır.681 Sıçan Kele Badicivan yakınlarında bulunmaktadır. Muhtemelen Türkler tarafından inĢa edilmiĢtir. „„Ġslamiyet öncesi çeĢitli Türk toplumları tarafından kullanılan 12 hayvanlı takvimde bir yıl ismi olarak Sıçan kullanıldığından dolayı Sıçan Kale Türkler tarafından yapılması muhtemeldir.682 Kalenin çevresinde, Molla Bekir, Gözeler, Tecer ve Teber Baba Tepeleri vardır. Kuzeybatısında ise Deve Çukuru bulunur. TaĢlıgüney Kalesi ve Kaya Odaları Kale, SarıkamıĢ ilçesinin 48 km. güneybatısında TaĢlıgüney köyünün 4 km. kuzeyindedir. Kale çok sayıda kaya odası ile çevrilidir. KumtaĢından yapılan kaya odaları giriĢleri genelde uçmuĢ olduğundan dolayı günümüze ulaĢmamıĢtır.683 Topdağı (Küçükdağ) Kalesi Pasinler ilçesine 8 km. uzaklıktaki KavuĢturan köyünün yaklaĢık 1 km. güneybatısında deniz seviyesinden 1780 m. ovadan 8 m. yüksekliktedir. Doğu-Batı doğrultulu olan kalede bol miktarda Ġlk Tunç, Demir ve Ortaçağ keramikleri ile çok sayıda obsidiyen tespit edilmiĢtir. Kaçak kazılar yapılmıĢ ve bunun sonucunda mimari

678 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.130 679 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, s.78 680 René Grousset, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, s.546 681 Lastivertli Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, s.21 682 Osman Fikri Sertkaya, „‟Orta ve Eski Çağlarda Türk Takvimleri‟‟, Türk Kültürü, XVII, 1978, s.73-82 683 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.120 181

yapılar ortaya çıkmıĢtır. Kale taĢları köyüler tarafından götürülmek suretiyle tahribata uğramıĢtır.684 Toprak Kale Horasan‟ın doğusunda Aras‟ın kuzeyinde, Göbekli Deresi yakınındadır. Aynı ismi taĢıyan tepede mevcuttur. Uzunahmet Kalesi Pasinler Ovası‟nın güneybatısında yer alan ve Erzurum merkez ilçeye bağlı Uzunahmet köyünün hemen kuzey doğusunda yer alan ovaya egemen konuma sahip tepe üzerinde yer almaktadır. YaklaĢık olarak 15 m. yüksekliğindeki kayalık bir tepe üzerinde konulan yerleĢimden, bir bölümü iri düzensiz taĢlardan yapılmıĢ savunma duvarı ve kayaya oyulmuĢ temel yatakları ile kaya çanakları günümüze ulaĢmıĢtır. Urartu döneminde de kullanılmıĢ bu alanda ki ele geçirilen keramik verileri Ġlk Tunç Çağı, Demir Çağı ve Ortaçağ olarak belirlenmiĢtir.685

6.4. Pasinler‟de Bulunan Ortaçağa Ait Tarihi Eserler 6.4.1. Çoban Köprüsü Çoban Köprüsü, Hasankale‟nin 15 km. doğusuna, Köprüköy-Horasan karayolu ve Erzurum-Kars demir yolunun sağ tarafında, Hasankale Çayı ve Aras Nehri‟nin birleĢtiği yerde, bulunduğu arazi bakımından Pasinler ve Horasan ilçelerini arasında uzanan Yukarı Pasin ovası‟nın kuzey sınırını çizen dağların güneyinde, kuzey-güney doğrultusunda inĢa edilen köprü, Hınıs-Varto-MuĢ güzergahının anayoldan ayrıldığı noktada kurulmuĢtur.686 XIII. yüzyılın sonuna doğru çeĢitli sebeplerden dolayı ticaret yollarında meydana gelen değiĢikliklerden dolayı Aras Nehri‟nden geçiĢ zorunluluk haline gelmiĢ ve bu zorunluluk sonucunda ticaret yolu rotası Erzurum‟dan sonra Deveboynu Geçidi‟ni aĢarak Yukarı Pasin‟den ilerler ve Pasin Ovası‟nı ikiye ayıran Çoban Dede yöresinde bulunan Aras Nehri‟nin en dar bölümüne bir köprünün yapımını gereksim haline

684 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.35 685 Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları, s.112; Nurettin Koçhan, Mehmet Karaosmanoğlu, Birol Can, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region‟‟, s.11 686 Hamza Gündoğdu, Erzurum ve Çevresinden Bazı Köprüler II Çobandede Köprüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Sayı:2, Erzurum 1995, s.43 182

getirmiĢtir.687 Ġlhanlı Hükümdarı Gazan Han‟ın (1295-1304) tahta geçmesinin ardından Erzurum ve Kars yörelerinde büyük imar faaliyetlerine giriĢti. 1272‟nin baharında meydana gelen sel baskını sonucunda yıkılan eski Roma Köprüsünün yerine, Gazan Han‟ın Veziri Salduzlu Emir Çoban Noyan tarafından, Çoban Köpürsü iki buçuk yıl süren çalıĢma sonucunda l297-1298 yıllarında yapılmıĢtır.688 Emir Çoban, Köprüköy, Yağan, IĢkı, Hasnikar, Kerinkar ve Gırdabaz adındaki köylerin gelirlerini bu köprünün masraflarına harcanmak üzere vakf etmiĢtir.689 Köprü 220 m. inĢa edilmesine rağmen günümüze kadar 128 m. uzunluğunda olan bir bölümü ulaĢabilmiĢtir. Köprü 8.50 m. geniĢliğinde, kemer açıklıkları 11.50- 13.00-14.50-15.50-15.50 m. olup en yüksek noktası da 30 m‟dir. Yedi yuvarlak kemerli gözden meydana gelen köprünün suyun akıĢına göre sol tarafta bulunan ilk gözü yapılan onarım sırasında kapatılmıĢtır. Bugün altı gözlü olan köprü, 6 km. uzaklıktaki Homigi köyünden getirilen taĢlarla inĢa edilmiĢtir. Köprünün kemerleri siyah, kırmızı ve gri renkli kesme taĢlardan yapılmıĢtır. Köprünün kitabesi sağdaki kemerin cephesinde ve batıya bakmaktadır ancak kitabe tamamen silinmiĢ durumdadır. TaĢların iĢleniĢinde son derece ahenkli ve iyi bir iĢçilik gözlemlenmektedir. Köprünün yapı formu ve baĢ kısmındaki bezemeler ve iĢlemelerdeki geometrik geçme motifli süsleme Ģeritleri Selçuklu ve Ġlhanlı üslubunu yansıtmaktadır. Köprü önemli özelliklerinden biri de ahĢap kazıklara oturtulmuĢ ve hafifletilmiĢ bir kaidenin üzerinde batıdan üçgen kaidleri selyaranlar, doğudan yuvarlak kaideli topuklarla takviye edilen kemer ayaklarının içerisinin boĢ bir mekân olarak değerlendirimesidir.690 Köprü ilerleyen zamanlarda batmaması için köprünün ayaklarının altına yatay olarak, zamanla setleĢen ardıç ağaçları döĢenmiĢtir. Köprü ağırlığını hafifletmek için de tampon duvarları arasında boĢluklar bırakılmıĢtır. Köprünün ayakları ileriye doğru çıkan ve gemi burnu gibi sivrilen payendelerin üzerinde pencereleri bulunan, son derece güzel iĢlemeleri olan birer köĢk yapılmıĢtır. Bu pencereler kemer aralarındaki boĢluklara açılır. KöĢkler ve kubbeler köprü bedenlerine yapıĢık durumda olup, köprünün iki tarafında dörderden, üzerleri kubbeli

687 Semavi Eyice, Çoban Köprüsü, Ġ.A., c.VIII, s.350-351; Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri ile Erzurum Tarihi, s.440 688 Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, s.446 689 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, s.211 690 Hamza Gündoğdu, Erzurum ve Çevresinden Bazı Köprüler II Çobandede Köprüsü, s. 52 183

sekiz köĢk bulunmaktadır. Bunların bazılarının üzerlerinde âlemler ve iĢaretler görülmektedir. Bu köĢkler köprünün görünüĢünü basitlikten kurtarmak ve kemer aralarının boĢluğunu doldurarak cazip bir Ģekil vermek için inĢa edilmiĢ süslemeli yapılardır. Ġbrahim H. Konyalı eserinde köprünün üzerinden güneye doğru ilerlerken sol korkuluğunda bulunan dört satırlık Arapça kitabeyi Ģöyle nakletmektedir.

Bu Arapça kitabeye göre köprü H. 1140, M.1727 yıllarında tamir ve tecdit edilmiĢtir. Köprünün suyun akıĢına göre sol tarafında bulunan dolgu duvarı üzerine çeĢitli resimler ile iki servi kabartmasının arasında 1289 (M.l872) tarihi bulunmaktadır. Bu tarihler doğrultusunda köprünün bir defa l727 yılında da bir defa daha 1872 yılında tamir edildiği anlaĢılmaktadır. Bunların dıĢında köprü, l946-l948 yıllarında Erzurum- Kars Demiryolu inĢası sırasında üçüncü ve son kez onarılmıĢtır.691

6.4.2. Miyadın Köyü Mezarlığı ve Ferruh Hanım Türbesi Pasinler ilçesinin kuzeydoğusunda ilçe merkezine 18 km. uzaklıkta eski ismi Miyadın (Miatun-Miadun)692 olan Ardıçlı köyünün 200 m. doğusundaki yassı tepe üzerindeki köy mezarlığında içerisinde değiĢik boy ve ebatlarda basit kaya mezarlıkların ortasında açık kahve renkte düzgün kesme taĢla yapılmıĢ 8 yüzlü ve sivri kubbeli Ferruh Hatun Türbesi vardır. Türbe dıĢtan sekizgen, içten yuvarlaktır, türbenin kuzey duvarının ortasında 0.50 m. açıklığına sahip hafif basık yak kemerli kapı, doğu ve batı yüzeylerde de aynı geniĢlikte iki pencere bulunmaktadır. Türbenin iç duvarları arasındaki uzaklık 3.40 m. dir. Bu uzunluğa 0.60 m. kalınlığındaki duvarlarda ilave edildiğinde Ferruh Hatun Türbesi‟nin dıĢtan dıĢa 4.70 m.lik bir alan üzerine oturtulduğu meydana çıkmaktadır. Her kenar ortalama uzunluğu 1.98 m. yüksekliği 3.58 m.dir. Üstü hafif istalaktitli olan mihrabın yüksekliği 1.60 m.dir. Ferruh Hatun Türbesi‟nin kuzeye bakan

691 T.A.Sinclair, Eastern Turkey: An Architectural And Archaeologıcal Survey, c.II. s.232; Ġbrahim H.Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.440 692 Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen, s.469 184

giriĢ kapısı üzerinde kevek taĢından yekpare kemerinde bozuk bir ifade ile yazılmıĢ iki satırlık kitâbe bulunmaktadır. Kitâbe de Ģu ifadeler okunmaktadır.693

1-Ba niyete haze‟l kabr-ül Ferruh binti ġiraz Tok Ali Gazi. 2-Tarih sene te hamsa iĢriyn seb‟a te mie (725) Bu kitâbeye göre bu kabri (Türbeyi) ġiraztok kızı Ferruh için Ali Gazi H.725, M. 1324 yılında yaptırmıĢtır 694 Bu Ģahıs muhtemelen Ġlhanlılara yakın bir kimsedir ve „„Gazi‟‟ lakabına bakılırsa, ġiraz Ali, Gürcülerle savaĢan bir ilhanlı tebası idi.695 Türbenin içerisinde 1,5 m. uzunluğunda yalnız bir taĢ sanduka vardır. Bütün yüzlerdeki kitâbeler kırılmıĢ ve yalnız sağ yüzeyinde kısa bir satır kalmıĢtır. Türbenin sivri kümbetini örten taĢlar yer yer düĢmüĢ ve kubbe harap bir hale gelmiĢtir. Bu türbenin on dördüncü asırda güzel bir mimarinin köylere kadar girdiğini gösteren temiz bir örneğidir.696

6.4.3. Ovaköy (Ezirmik)-Korucuk Köyleri Mezarlıkları Erzurum-Hasankale arasında, Pasinler Ovası‟nın ortasında, Pusu Deresi kenarında konumlanan köyün yaklaĢık 1 km. güneybatısında kalan ve Korucuk köyü ile geçmiĢte ortak olarak kullanılmıĢ eski bir Müslüman mezarlığı bulunmaktadır. Mezarlık içerisinde Selçuklu geleneğinde taĢ sandukalar ile bu sandukaların yer aldığı bir türbenin varlığı dikkat çekicidir. Abdürrahim ġerif Beygu eserinde bu türbenin, üstünün ve yan duvarlarının harap halde 1930‟lu yıllarda ayakta olduğunu ve türbe içerisinde dört mezar sandukasının bulunduğunu nakletmiĢtir. 697

693 Hamza Gündoğdu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.265, 694 T.A.Sinclair, Eastern Turkey: An Architectural And Archaeologıcal Survey, c.II. s. 233 695 Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, s.74 696 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.459; Hamza Gündoğdu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.265-267 697 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, s. 203 185

Selçuklu tarzında uzunluğu 76 cm. yüksekliği 44 cm. olan ve baĢ tarafında bir kandil resmi bulunan mezar taĢının ayak tarafında güzelce bir kabartma ile Ģunlar okunmaktadır.

H. 670 M.1271‟de Necm ed-Din isimli Ģahsın kızı Ukdenuya‟nın (Oktayo) adı geçmekte olduğunu nakletmektedir 698 Ġbrahim H. Konyalı, Ezirmik köyü yakınlarında metruk ve geniĢ bir kabristan bulduklarını ve bu kabristanın yola yakın bölümünde Erzurum‟dan bulunan kümbetlere, kalıntılarından benzerlik gösteren bir türbenin var olduğunu, ancak türbenin duvarlarının yıkılmıĢ, yalnız temelden yarım metre kadar yüksekle duvarlarının kaldığını ve çevrede yaptıkları araĢtırmada uzunluğu 74 cm. yüksekliği 67 cm. eni 33 cm. olan boz renkli bir mezar taĢı bulduklarını ve mezar taĢında Ģu ifadelerin okuna bildiğini aktarmaktadır. Ġbrahim H.Konyalı bulduğu mezar taĢının sağ yüzünde Ģu parça okuyabilmiĢtir:

MezartaĢının diğer yüzünde Ģöyle devam etmektedir:

Kitâbenin Türkçesi Ģöyledir: „„Allahım 686 yılında ölen bu kabirde sakin galip ve Ģeci‟ Sultana din ve dünya….. Alâ-ed-Din Ali‟ye rahmet et günahlarını af eyle…‟‟ Sultan-i Galib, Sarim-Ġd-Dünya V-ed-Din Ģeklinde tasvif edilen Alâ-ed-Din Ali H. 686, M. 1287 yılında ölmüĢtür. 699

698 T.A.Sinclair, Eastern Turkey: An Architectural And Archaeologıcal Survey, c.II. s.233; Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.457; Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, s.203 699 Ġbrahim H. Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri Ġle Erzurum Tarihi, s.456-457 186

6.4.4. Alvar Köyü Mezarlığı Hasankale ilçe merkezinin güneybatısında Alvar köyü‟nde oldukça eski bir mezarlık bulunmaktadır. Alvar Köyü Mezarlığı Selçuklulardan kalan mezarları da içermesi bakımından bölgedeki en eski mezarlıktır. Abdürrahim ġerif Beygu, eserinde Selçuklu tarzında yazılmıĢ bir lahit üzerinde H.670 (M.1271) tarihini okumuĢtur. Üslup ve Ģekil olarak Selçuklu geleneğini sürdüren bu mezar taĢları, etrafları çevrilerek koruma altına alınmıĢtır.700

6.5. Dede Korkud‟ da Pasinler ve Çevresi XIII. yüzyıldan itibaren Doğu Anadolu, Türkmen Boyları‟nın, Gürcü, Abaza ve Trabzon Rumları‟nın mücadele analdır. Buna koyunlu kültürüne mensup Kara ve Akkoyunlular da katılmıĢtır. Bu nedenle milli destanlarımızdan bir de teĢekkül etmeye baĢlamıĢtır. Tarihi olaylar, bu destanda yer almıĢ ve Kitab-ı Diyarbekriyye‟yi daha iyi anlayabilmemizi sağlamıĢtır. Dede Korkud etrafında geliĢen destan „„Kitâb-Dedem Korkud Alâ Lisânı Tâife-i Oğuzan‟‟ da ifade edilmiĢtir. Konu olarak genelde Pasinler‟i de içerisine alan Doğu Anadolu‟da geçmektedir. Maharrem Ergin, Dede Kokud Coğrafyası için „„hikâyelerin verdiği intibaaya göre, insanın gözünün önünde, Oğuz ülkesi olarak, Gürcistan, Pasin, Ağrı Dağı üçgeni içerisinde kalan ve Aras ile kollarının içinden geçtiği bölge canlanmaktadır‟‟ düĢüncesindedir. Abdülkadir Ġnan ve Fahrettin Kırzıoğlu, Dede Korkud kitabındaki coğrafya isimlerinin yerlerini tespit için çalıĢmıĢlardır. Bayburt, Avnik, Kara Dervend, Sürmeli, Ağca Kala, Karun Ġli gibi yerler bu destanda geçmektedir.701 Tespit edilen metinlere göre Pasinler ve çevresi için Ģunları anlatılmaktadır: „‟Kam Gam oğlı Han Bayındır yirinden turmuĢ-idi. Kara yirün üstüne ağ ban ivin dikdürmiĢ-idi. Ala Ģayvan gök yüzine aĢanmıĢ-idi. Bin yirde ipek halıçası döĢenmiĢidi. Ġç Oğuz TaĢ bigleri Bayındır Han‟un sohbetine dirilmiĢ-idi. Bayındır Han‟un karĢında Kara Göne oğlı kara Budak yav tayanup turmuĢ-idi. Sağ yanında Kazan oğlu Uruz turmuĢ-idi. Sol yanında kazılık Koca oğlu Biğ Yigenek

700 Abdurrahim ġerif Beygu, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, s.205; Hamza Gündoğdu, Tarihte ve Günümüzde Hasankale, s.268 701 Enver Konukçu, Tarihte ve Günümüzde Hasankele, s.57 187

turmuĢ-idi. Pay Püre Big bunların gördüginde ah eyledi, baĢından aklı gitdi, destmalın eline aldı, bögürü böğürü ağladı. Böyle idiçek kalın Oğuz arkası, Bayındır Han‟un güyegüsi Salur Kazan kaba dizinün üzerine çökdi, kıya tiküben Pay Püre Big‟ün yüzüne bakdı, ayur: Pay Püre Big ne ağlayıp buzlarsın? Pay Püre Big aydur: Han Kazan niçe ağlamayayın, niçin buzlamayayın, oğulda ortacum yok kartaĢda kaderüm yok, Allah Taala meni kargayupdur, bigler tacum tahtum içün ağlarım. Bir gün ola düĢem ölem yirümde yurdumda kimse kalmaya didi. Kazan aydur: Maksudun bu midir. Pay Püre Bid aydur: Belli budur, menüm dahi oğlum olsa, Han Bayındır‟ıun karĢusun alsa tursa kulluk, eylese, men dahi baksam sevinsem kıvansam güvensem didi. Böyle digec Kalın Oğuz bigleri yüz göge tutdılar, el kaldurup dua eylediler. Allah Teala sana bir oğıl virsün didiler. Ol zamanda biglerün alkıĢı alkıĢ, karkıĢı karkıĢ idi, duaları müstecab olur idi. Pay Piçen Big dahi yirinden örü turdı, aydur: Bigler menüm dahi hakkıma bir dua eylen, Allah Teala mana da bir kız vire didi. Kalın Oğuz bigleri el kaldurdılar, dua eylediler, Allah Teala sana da biz kız vire didiler. Pay Piçen Big aydur: Bigler Allah Teala mana bir kız vireçek olur-ise siz tanık olun, menüm kızum Pay Püre Big oğluma biĢlik kerime yavuklu olsun idi. Bunun üzerine birkaç zaman kidi, Allah Teala Pay Pür Big‟e bir oğul Pay Piçen BĠge bir kız verdi. Kalın Oğuz bigleri bunu iĢitdiler, Ģad olup sevindiler. Pay Püre Big basırganlarını yanına ohıdı, buyruk itdi; Mere bazırganlar Allah Teâlâ mana bir oğul virdi, varun Rum iline menüm oğlum içün yahĢı armağanlar getürün menüm oğlum böyüyince didi. Bazırganlar dahı gice gündüz yola girdiler. Ġstanbul‟a geldiler. Dan dansuh ala yahĢı armağanlar aldılar. Pay Püre‟nün oğlı-y-içün bir deniz kulunı boz aygır aldılar, bir ağ tozlu katı yay aldılar, bir dahi altı perlü perlü gürz aldılar. Yol yarığın gördüler. Pay Püre‟ nün oğlı biĢ yaĢına girdi, biĢ yaĢından on yaĢına girdi, on yaĢından on beĢ yaĢına girdi, Çaya baksa çal-karakuĢ erdemlü bir güzel yahĢi yiğit oldı. Ol zamanda bir oğlan baĢ kesmese kan-dökmese ad komazlar idi. Pay Püre Big‟ün oğlı atlandı, ava çıktı. Av avlar iken babasının tavlası üzerine geldi. Ġmrahor baĢı karĢuldı. Ġndürdi, konukladı. Yiyüp içüp otururlar-idi. Bu yanadan dahı bazırganlar gelübeni Kara Dervend ağzına konmuĢlar-idi. Yarımasun 188

yarçımasun. Eynük Kal‟asının kafirleri bunları casusladı. Bazırganlar yatur-iken gafil-ile biĢ-yüz kâfir koyıldılar, çapdılar, yağmaladılar. Bazırganun ulusu tutıldı, kiçisi kaçarak Oğuz‟a geldi. Bakdı gördi Oğuz‟un ucunda bir ala sayvan dikilmiĢ bir imirze hub yiğit kırk yiğit-ilen, sağından ve solunda ve solunda, otururlar. Oğuz‟un bir yahĢi yigidi ancak, yonyayım meded diyeyim dedi. Bazırgan aydur: Yiğit yiğit big yiğit, sen benüm ünüm anla sözüm dinle, on altı yıldur kim Oğuz içinden gitmiĢ idük, dan dansuh kafir malın Oğuz biglerine getürür idük. Pasinun Kara Dervend ağzına döĢ virmiĢ idük, Evnük kalasının biĢ yüz kafir üzerümüze koyıldı. KardaĢum tutsak oldı, malumızı rızkumuzı yağmaladılar girü döndiler, kara baĢum götürdüm sana geldüm, kara baĢum sadakası yiğit, meded mana didi. Bu kez oğlan Ģarab içer-iken içmez oldı, altun ayağı elinden yire çaldı, aydur: Ne didüğümi vetürün, geyümüm-ile menüm Ģahbaz atumı getürün hey, meni seven yiğitler binsünler didi. Bazırgan dahı önlerine düĢdi, kulağuz oldı. Kâfir dahi düĢüben bir yirde akça üleĢmekde-y-idi. Bu mahalda erenlerün meydanı arslanı pehlivanlarun kaplanı boz oğlan yetdi. Bi iki dimedi kafirlere kılıç urdı, Bazırganlar aydur: Big yigidün gözi bir deniz kulunı boz aygır tutdı, bir de altı perlü gürzi, bir de ağ tozlu yayı ve bu gürzi, bir deniz kulunı boz aygır tutdı, bir de altı perlü gürzi, bir de ağ tozlu yayı tutdı, bu üçini begendi. Aydur: Mere bazırganlar bu aygırı ve dahı yayı ve bu gürzi mana virün didi. Böyle digeç bazirganlar saht oldu. Yiğit aydur: Mere bazırganlar çok-mı istedüm didi. Bazırganlar ayıtdılar. Ne çoğ olsun, amma bizüm bir günümüz oğlu vardur, bu üç nesneyi ana armağan aparsavuz gerek idi didiler. Oğlan aydur: Mere bigünüz oğlı kimdür? Ayıtdılar: Pay Püre‟nün oğlı vardur, adına Bamsı dirler didiler. Pay Püre‟nün oğlı olduğun bilemediler. Yiğit parmağın ısırdı. Aydur: Bunda minnet- ile almakdan ise anda babam yanında minnetsüz almak yigdür didi. Atın kamçıladı, yola girdi. Bazırganlar ardından baka kaldılar, vallah yahĢı yigit mürüvvetlü yigit didiler. Boz oğlan babasınun ivine geldi. Babasuna haber oldı bazırganlar geldi diye. Babası sevindi, çetir otağ ala Ģayvan diktürdi, ipek halıçlar saldı, kidi oturdı. Oğlını sağ yanına aldı. Oğlan bazırganlar hususundan bir söz söylemedi. Kâfirler kırduğun anmadı. Nagahı bazırganlar geldiler. BaĢ indürüp selam virdiler. Gördiler kim ol yiğit kim baĢ kesüpdür kan döküpdür Pay püre Big‟ün sağında 189

oturur. Bazırganlar yorıdılar yigidün elin öpdiler. Bunlar böyle idiçek Pay Püre Big‟ün acığı tutdı, bazırganlara aydur: Mere kavat oğlı kavatlar ata turur-iken oğul elin-mi öperler. Ayıtdılar: Hanum bu yigit senün oğlunmudur? Belii menüm oğlumdur didi. Ayıtdılar: Ġmdi incinme hanum evvel anun elin öpdüğümüze, eger senün oğlun olmasa-y-idi, bizüm malumuz Gürcistan‟ da gitmiĢ idi, hepümüz tutsak olmıĢ-idi didiler. Pay Püre Big aydur: Mere benüm oğlum baĢ-mı kesdi kan- mı dökdi? Beli baĢ kesdi, kan dökdi, adam ahtardı didiler. Mere bu oğlana ad koyasınça var-mudur didi. Belli sultanum artukdur didiler. Pay Püre Big Kalın Oğuz biglerini çağırdı konukladı Dedem Korkut geldi oğlana ad kodı aydur: Ünüm anla sözüm dinle Pay Püre Big Allah Teâlâ sana bir oğul virmiĢ tuta virsün Ağ sancak götürende Müslümanlar arhası olsun KarĢu yatan kara karlu tağlardan aĢar olsa Allah Teâlâ senün oğluna aĢut virsün Kanlu kanlu surlardan kiçer olsa kiçüt visün Kalabalık kâfire girende Allah Teâlâ senün oğluna fursat virsün Sen oğlunı Bamsan diyü ohĢarsın Bunun adı boz aygurlu Bamsı Beyrek olsun Adını ben virdüm yaĢını Allah virsün Didi. Kalın Oğuz bigleri el götürdiler dua kıldılar, bu ad yigide kutlu olsun didiler. Bigler hep ava bindi. Boz aygırın çekdürdi Beyrek bindi. Ala Tağa alaleĢker ava çıktı.702

6.6. Ortaçağ‟da Pasinler‟de Kullanılan Yollar Tarihte, kabile ve devletlerin aralarındaki iletiĢimi ve etkileĢimi, savaĢlar ve siyasi hadiseler dıĢında, yönlendiren en önemli unsur ticaret idi. Asya ile Avrupa arasında, kara ve deniz vasıtası ile Ġpek veya Baharat yollarından hissedilir derecede hareketlik olmuĢtur. Bu münasebetlerde Çin, Türkistan ve bunun gibi uzantısı Soğdia‟nın tekelinde bulunan Mâverâ ün-Nehr Ticarette fevkâlede önemli bir rol

702 Muharremk Ergin, Dede Korkud Kitabı, Ankara 1989, .s 116-121 190

oynamıĢtır. Doğu ve batıda büyük devletlerin ortaya çıkıĢları ve yıkılıĢları ticaret yolarının canlılıklarını yitirmesine veya tekrar kazanmasına neden olmuĢtur. XII. yüzyılda ise Bizans, Anadolu‟daki topraklarını kaybederken, bu bölgelerde Selçuklular ön plana çıkmıĢtır. Bununla birlikte Anadolu‟da birçok kervansaray inĢa edilmiĢ, ticari hayatta yeni merkezler canlanmaya baĢlamıĢtır. Rey, Maraga, Tebriz, Anı, Nahcivan, Kars, Tiflis, Erzincan, Pasinler, Erzurum ve Sivas birlikte daha birçok yer kervanların ve konaklama merkezlerinin baĢlıcalarıdır.703 Moğollar‟ın Otrar meselesini öne sürerek, HârezmĢâhlar ülkesine yürümeleri, bunların hâkimiyetine son vermelerinin ardından Mâverâ ün-Nehr ve batıya yönelmeleriyle Anadolu‟da ikinci büyük kabil hareketleri baĢgöstermiĢtir. Oğuzlara mensup bütün kabileler, Kayılar da dâhil, Anadolu‟ya gelerek, Selçuklu arazisine ve Bizans tarafındaki ucât denilen sınır mıntıkalarına yerleĢerek, yeni bir coğrafya meydana getirdiler. Moğollar sahip oldukları yerleri umumi valilerce yönettiler. Moğollar, yakıp yıktıkları bölgelerde imar faaliyetlerine giriĢerek eski canlılıkların kazandırmaya çalıĢtılar ve ticarete de önem verdiler. XIII. yüzyılda Hülagü Han tarafından temelleri atılan Ġlhanlı Devleti‟nin Hülagü‟dan sonraki hükümdarları, Sultaniye ve Tebriz‟i baĢkent olarak kullandılar. Ticarette buna paralel olarak bu merkezlerden geçmiĢtir. Zeki Velidi Toğan‟ın ReĢîdü‟d-din ve Risâle-i Felekiyye‟den faydalanarak yaptığı araĢtırmalarla bu devrin ticari, iktisadi hayatı yanında ticarettin Ģekillendiği güzergâh hakkında da oldukça faydalı bilgiler ortaya sunmuĢtur. Ġlhanlılar, ticari hayatta yeni bir canlılık getirmiĢler ve farklı bir yol güzergâhını hayata geçirmiĢlerdir. Kazvinî‟den anlaĢıldığına göre doğu ve batıyı birbirine bağlayan bu ek yol ġâhrâh-ı Garbî adını taĢınmıĢtır. W. Bartold‟a göre ġâhrâh ilk kez NerĢehri tarafından kullanılmıĢtır. Kazvinî, Tebriz‟den Anadolu‟ya daha doğrusu dağlık mıntıkadan Erzurum‟a uzatılan güzergâha da ġâhrâh-ı Garbî demektedir. Böylece, XIV. yüzyılda diğer önemli bir yol da istifadeye sunulmuĢtur. Ne yazık ki bu hat üzerinde Ģimdiye kadar arazi çalıĢması yapılmamıĢtır. Kazvinî‟nın belirttiği Tebriz-Erzurum yolunda ġâhrâh-ı Garbî‟nın belli baĢlı merkezleri: Tebriz, Merend, Hoy, Sökmenâbâd NerĢehi, Bend-i

703 Enver Konukçu, ġâhrâh-ı Garbi, s.649 191

Mâhi, ErciĢ, Malazgird, Hanus/Hıns, Ak Eften Geçidi, Pasin- Çoban Köprüsü ve Erzurum‟dur.704 Yol üzerinde görevlilere kârdâran, muhafız askerlere bedrekciyan, yol cevâz-ı râh, kervan ve yolların korunması için alınan Resime, Bedrika, hudut veya geçitte alınan Resime de Bâc deniliyordu. Adı geçen güzergâhta sıkı bir denetim vardı. Tarihi kaynaklara geçecek kadar önemli bir hadise olmamıĢtır. Ġtalyanların Tebriz‟de göze çarpmaları da bu sırlarda olmuĢtur. Cenevizliler, Pisalılar, Venedikliler bu ilgilerini Akkoyunlular zamanına kadar devam ettirmiĢlerdir. Onlar için Ġç Anadolu güzergâhı veya çok defa Trabzon Ġskelesi son derece önemli idi. Aslında, Trabzon ile Erzurum arasındaki arızalı dağlara rağmen, Ziganalar ve Kop Dağını aĢılarak, hamamlar ve kervan sayları bulunan Ilıca mevkide bulunan gümrük dairelerinin ardından Erzurum bağlantısı mevcuttu. Erzurum‟dan Tebriz‟e giderken de tekrar hamamları ve gümrük daireleri bulunan bir konaklama yeri olan Hasankale‟ye oradan da Köprüköy Hanları705 ve Çoban Köprüsü‟nden geçerek Sarımsaklı, Kata Kilise ve Üç Kilise‟den geçerek Tebriz‟e varır.706 Seyyahların verdikleri bilgiler dıĢında, ticari harekete dair pek bilgimiz yoktur. Rubruqius, Marco Polo, Odericus, Pegoltti ve 1404 yıllarında Pasinler‟e gelerek Patrik-Vijan (Badicivan) yoluyla Timur ile görüĢmeye giden Ġspanyol Ruy Gonzales de Clavijo‟nun eserleri baĢlıca müracaat kaynaklarıdır.707 Tebriz, ġâhrâh-ı Garbı‟nın çıkıĢ noktasıdır. Bilâd-ı Azerbaycan‟dandır. Kubbet el-Ġslam iken 1221‟de Moğolların tecavüzüne uğradı. Sık sık depremle maruz kaldığı için, Ġlhanlılar devrinde, Azerbaycan‟ın en güzide Ģehri haline getirildi. Gazan Han ile ReĢîdü‟d-din, Ġlhanlı mimarisinin en güzel örneklerini burada bazı ilaveler ile ortaya koydular. Gazanı ile Rub‟ı ReĢidi örnekleri verebilir. Abaka, 1265‟te Tebriz‟i Han ġehri/dar el Mülk ilan etti. XIV. yüzyılda Ġtalyanlar Tebriz‟de Han‟ın özel izni ile koloni teĢkil ettiler. Tine bu yol güzergâhında, Ģimdiki Türkiye sınırına yakın yerdeki Sökmenâbâd, Susuz Dağı eteğindedir. O Turan, ismini AhlâtĢahlı Sökmen el-kutbi ile ilgili olabileceğini söylemekte ve Faruk Sümer‟de bu fikre iĢtirak etmektedir. Eskiden

704 Zeki Velidi Togan, Azerbaycan. Ġ.A., C.II, s.108 705 Köprüköy Hanları hakkında bkz., Hamza Gündoğdu, Köprüköy Hanı, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Sayı:4 Erzurum 1998, s. 79-91 706 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s.50 707 GeniĢ bilgi için bkz; Enver Konukçu, Clavıjo„nun Doğu Anadolu (Erzincan-Doğu Beyezid) Yolculuğu (1404-1405), Ankara 1994 192

büyük bir yer iken zamanla gerilemiĢtir. Kanuni de 1534‟te Sökmenâbad‟ı ĢereflendirmiĢtir.708 Güzergâhta baĢka bir yer olan ġehr-i Nev‟in yerini Matrakçı Nasüh‟a borçluyuz. Ona göre Kara Derbend civarında, Minareli Köy‟le aynı yerdi. Ebû Bekr-i Tihrâni ise ġehr-i Nev‟in Aladağ yakınında bulunduğunu, Karakoyunlu Yusuf‟un 1410‟da buradan geçtiğini yazmaktadır.709 Bu yol Van‟a uğramadan gölün kuzeydoğu köĢesinde ki Bend-i Mâhi‟ye ulaĢtığı görülmektedir. Ahlât veya ErciĢ deniz kıyısında, kuzeydoğudan gelen aynı adı taĢıyan çay kenarındadır ve sazlık bir mıntıkadır. Ayrıca Hoy ve Bakü‟den gelen yol, Bargiri Ovası‟ndan Bend-i Mahi‟ye inmekte idi. Bargiri ile Çaldıran Abaga Ovası diye isimlendirmiĢtir. Bingöl, Hamur, Akdağ ve Karakaya Dağları arasında, Sahra-ı Hıns diye geçmekte olan Hınıs, Tuğ-Tab geçidine yakındır ve Pasinler Ovası ile Hasankale irtibatı Eften Geçidi‟dir. Kuzeyde bulunan Söylemez eski iskân mahallidir. Burada, XIV. veya XV. yüzyıllara ait olduğu tahmin edilen kümbetlerde mevcuttur.710 Kaputru, Aras Nehri‟nin geçtiği düzlükle Pasinler Ovası ile aynı yerdir. Burada bulunan Çoban Köprüsü‟nün Üğümü, Sos, Tepecik, Alvar, Badıcivan ve Sürbahan ile temas içerisindedir. Yakınında eskiden büyük bir kervansaray olsa da Ģimdi buradan hiçbir iz kalmamıĢtır. ġâhrâh-ı Garbı‟nın son noktası Erzurum‟dur. Sivas, Erzincan ve Trabzon‟dan gelen yolların birleĢtiği kavĢak burasıdır, buradaki ticaretin geliĢmesi ve bu yolun tekrar eski günlerine dönmesi ise Ġlhanlılar ve sonraki zamanlarda olmuĢtur. Ancak adâvet-i kadime sebebi ile Türkmenlerin mücadele sahası olmuĢtur.711

708 Enver Konukçu, ġâhrâh-ı Garbi, s.652 709 Hamdullah Müstevfi, Nüzhet el-Kulûb, s.100-102 710Ebû Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, s.144 711 Enver Konukçu, ġâhrâh-ı Garbî, s.653-654 193

SONUÇ Tarihin en eski devirlerinden itibaren Anadolu, birçok kavmin istilasına maruz kalmıĢ ve bu coğrafyada pek çok medeniyet kurulmuĢtur. Bundan dolaydır ki Anadolu, çeĢitli kültürlerinin iç içe karıĢıp Doğu-Batı kültürünün birleĢtiği ender bölgelerden birisidir. Nitekim daha M.Ö 3. binden itibaren birçok kavim bu bölgede yaĢamıĢ ve bu durum asırlarca devam etmiĢtir. Anadolu‟nun kültürel çeĢitliliğine ek olarak, yeryüzü Ģekilleri, akarsuları ve iklim Ģartları bölgenin tarihinin Ģekillenmesinde büyük ölçüde rol oynamıĢtır. Coğrafi konum açısından, Anadolu‟nun doğuya açılan kapısı konumundaki Doğu Anadolu Bölgesi; güneyde Mezopotamya, doğuda Ġran, kuzeydoğuda Kafkasya ve batıda Orta Anadolu Bozkırları arasında bulunan bir bölgedir. En karakteristik özelliği ortalama yüksekliğinin fazla olması olan Doğu Anadolu yüksek yaylası, bu bölgeler arasında binlerce yıl devam eden kültürler alıĢveriĢin geçiĢ noktası olmuĢtur. ÇalıĢmamızın konusu olan Pasinler Bölgesi, Doğu Anadolu‟nun kuzeydoğusunda yer alır ve Erzurum-Kars Platosunda, Erzurum ile Kars arasındaki yüksek düzlüklerden meydana gelmektedir. Bölgenin kuzeyinde Tortum ve Narman, doğusunda SarıkamıĢ, güneyinde Tekman ve Karayazı, batıda ise Erzurum il merkezi bulunmaktadır. Pasinler Bölgesi, Ortaçağdan beri Uzakdoğu‟da Çin, Hind, Türkistan ve Ġran‟dan batıya doğru devam eden ticaret kervanlarının önemli geçiĢ yerlerinden bir tanesidir. Doğudan gelen ticari mallar öncelikle Akdeniz ve Basra Körfezine, daha sonra Trabzon‟a ve Karadeniz‟e inmek için Pasinler Bölgesi‟nden geçerek Erzurum‟a ulaĢmaktaydı. Bölgenin bu denli önemli ticaret yolları üzerinde bulunması ve tarih boyunca önemli bir mevki olma özelliğini bünyesinde barındırmasından dolayı tarihin bütün dönemlerinde siyasi, sosyal ve askeri açıdan yoğun bir hareketlilik içerisinde olmuĢtur. Bu denli önemli bir coğrafi konuma sahip olan Pasinler‟in tarihi ve kültürel açıdan önemli bir merkez olmasına rağmen, bölgenin Ortaçağ dönemine ait araĢtırmalar oldukça sınırlıdır. Pasinler Bölgesini konu alan bu çalıĢmada, bölgenin coğrafi özellikleri detaylı bir Ģekilde etüt edildikten sonra tarihi süreç içerisinde burada mevcut olan topluluklar ve sosyal hayat araĢtırılmıĢ, bölgenin siyasi tarihi günyüzüne çıkartılmıĢ ve detaylı bir tarihi coğrafya çalıĢması yapılmıĢtır. Bölgenin Eskiçağ dönemine ait önemli toplulukardan olan ve Ovaya ismini veren Phasisler ile birlikte Aras boylarında yaĢayan ve menĢei bilinmeyen Vanandlar, Sıraklar, Taolar, Hesperidler, Khaldiler gibi kavimlerinde bölge tarihi üzerinde 194

belirleyici rolleri bulunmaktadır. Pasinler‟in Eski Çağlarına yönelik verilen kısa bilgilerde, bölgenin bilinen ilk sahipleri olan Urartulardan günümüze kadar ulaĢan tarihi materyaller incelenmiĢ, devam eden süreç içerisinde bölgede görülen topluluklardan Ġskit ve Kimmer akınlarına ve ilerleyen dönemlerde Pers, Med ve Part hâkimiyetlerine yönelik araĢtırmalar yapılmıĢtır. Yine Horasan havzasında kurulan Sasaniler‟in yayılmacı bir politika izlemelerinin bir sonucu olarak meydana gelen Sasani-Bizans mücadelesinde Pasinler‟in sahip olduğu konum itibariyle arz ettiği önem daha da anlaĢılır olmuĢ ve Pasinler birçok kez Sasani-Bizans mücadelesine ev sahipliği yapmıĢ ve ovada medyana gelen bu geliĢmeler Pasinler‟in siyasi tarihi bölümünde ele alınmıĢtır. Pasinler, VII. yüzyılda Müslüman Araplarla tanıĢmıĢ, bu tarihten itibaren Pasinler ve civarı Bizans-Arap mücadelelerine ev sahipliği yapmıĢtır. X. yüzyılın baĢlarında Bizans hâkimiyetinde bulunan Erzurum ve Pasinler XI. asrın ortalarına doğru Türk akınları ile karĢılaĢtı. Türklerin bölgeye geliĢleri ve Pasinler‟de meydana gelen Hasankale SavaĢı ile bölge üzerinde Selçuklu-Bizans mücadelesi yoğunlaĢmıĢtır. Erzurum merkezli Saltuklu hâkimiyeti ile Pasinler‟de Türk Kültürü Ģekillenmeye baĢladı. Pasinler‟de yaklaĢık bir asır süren Saltuklu hâkimiyetinden sonra Türkiye Selçukluları yönetimine geçen bölgenin siyasi ve sosyo-ekonomik geliĢimi XIII. yüzyılda meydana gelen büyük Moğol istilasından sonra sekteye uğramıĢ olsa da devam eden süreçte bölge sırasıyla Ġlhanlılar, Sutaylılar ve Çobanlıların hâkimiyeti altına girmiĢ ve bu döneme ait birçok eser günümüz kadar ulaĢmıĢtır. Pasinler XIV. yüzyılın sonlarına doğru Timur‟un, uğrak yeri haline gelmiĢ ve Karakoyunlu-Timur mücadelesinin Ģiddetle hissedildiği merkezlerden birisi olmuĢtur. Timur‟un Pasinler‟de hâkimiyeti baĢgöstermesinin ardından, XV. yüzyılın baĢında Karakoyunlular Pasinler‟e gelerek birçok mevkiyi Timurlulardan geri alarak bölgede kendi güçlerini hissetmelerinin ardından bölge hâkimiyeti için Karakoyunlu-Akkoyunlu mücadelesi baĢgöstermiĢ ve bu iki Türk devletinin bölge üzerindeki hak iddiaları Akkyounlular‟ın lehine sonuçlanmıĢ ve Safeviler‟in Akkoyunlu devletini yıkarak topraklarını ele geçirmesi üzerine Pasinler‟de ġii tehlikesi baĢgöstermiĢtir. Vezîr-i Âzam Ġbrahim PaĢa‟nın Bingöl civarında geldiği, Zilhicce 940/ Haziran 1534 tarihlerinde, Avnik ve Bayezid kalelerini itaat altına alması üzerine Pasinler‟de Osmanlı 195

Hâkimiyetine geçmiĢ ve bu tarih itibariyle Pasinler çalıĢmamızın siyasi dönemi son bulmuĢtur. Bölgenin tarihi-coğrafyası açısından önemli olan Avnik Kalesi, Hasankale (Kapetru Kalesi), Micingird Kalesi, Ortuzu, Toy, Ügümü, ValarĢavan (Bolorapahak – Poğorabahag-Pulur Behank) Yağan PaĢa Zaviyesi, Zivin Kalesi gibi önemli kale ve yerleĢim yerleri tespit edilmiĢ ve tarihi süreçteki konumları ortaya konulmuĢtur. Yine Ova dâhilinde olan ve günümüze kadar gelen Ortaçağ‟a ait nadir tarihi eserlerden Çoban Köprüsü, Miyadın Köyü Mezarlığı ve Ferruh Hanım Türbesi, Ovaköy (Ezirmik)- Korucuk Mezarlıkları ve Alvar Köyü Mezarlığı bölgenin önemli tarihi miraslarından sayılabilecek yerleridir. Yine Ova dâhilinde bulunan Eski Çağa ait yerleĢim yerleri ve Ortaçağ‟a ait kale ve gözetleme kuleleri de bölgenin önemli tarihi eserlerindendir.

196

Resimler

ġekil 1. Hasankale'nin Hasan Baba Dağı‟ndan GörünüĢü

ġekil 2. Kaputru (Hasankale) Kalesi‟nin Önden GörünüĢü 197

ġekil 3. Kaputru (Hasankale) Kalesi‟nin Hasan Baba Dağından GörünüĢü

ġekil 4. Kaputru (Hasankale) Kalesi‟nin Batıdan GörünüĢü 198

ġekil 5. Hasankale SavaĢı‟nın Yapıldığı Alan ve Üğümü Köyü

ġekil 6. Arçovid Vadisi‟nin Hasan Baba Dağı‟ndan GörünüĢü 199

ġekil 7. Arçovid Vadisi‟nden GörünüĢü

ġekil 8. Büyük Toy Köyü 200

ġekil 9. Ortuzu (Çiçekli ) Köyü

ġekil 10. Aha Köyü ve Aha Boğazı 201

ġekil 11. Çoban Köprüsü‟nün Batıdan GörünüĢü

ġekil 12. Çoban Köprüsü‟nün Doğudan GörünüĢü 202

ġekil 13. Kalaça‟nın Günümüze Kalan Son Kalıntıları

ġekil 14. Yağan PaĢa Türbesi 203

ġekil 15. Hasan Baba Dağı‟nın Üzerinde Bulunan ve Hasan Baba‟ya Ait Olduğuna Ġnanılan Mezar

ġekil 16. Avnik Kalesi‟nin Doğudan GörünüĢü 204

ġekil 17. Avnik Kalesi‟nin Ayakta kalan surları

ġekil 18. Avnik Kalesi; Gocir Dağı ve AteĢ Tepe 205

ġekil 19. Micingird Kalesi

ġekil 20. Ġnkaya Köyünden Micingird Kalesi‟nin Görünümü 206

BĠBLĠYOGRAFYA

AHMED Bin Mahmûd, Selçuk-Nâme, Haz., Erdoğan Merçil, Ġstanbul 1977. AKA, Ġsmail, Timurlular, TTK. Yay., Ankara 1995. AKA, Ġsmail, Timur ve Devleti, TTK. Yay., Ankara 1991. AKA, Ġsmail, Mirza ġahruh ve Zamanı (1405-1447), TTK. Yay., Ankara 1994. AKA, Ġsmail, Ġran‟da Türkmen Hâkimiyeti (Kara Koyunlular Devri), TTK. Yay., Ankara 2001. AKKOYUNLU, Dilaver, Akkoyunlu ve Bayburt „„Snorya Tarihi ‟‟ Ankara 1992. AKNERLĠ Grigor, Okçu Millet Tarihi, Çvr. Hrand D. Andreasyan, Yeditepe Yay., Ġstanbul 2007. ANGOLD, Michael, The Byzantine Empire (1025-1204), New York 1984. ÂġIK PaĢazade, Tevârih-i Al-i Osman, Haz. Ç.Nihal Atsız, Ġstanbul 1947. ÂġIK PaĢazade DerviĢ Ahmed AĢıki, ÂĢık PaĢazade Tarihi, Haz. Cemil Çiftçi, Ġstanbul 2008. AYDIN, Dündar, Erzurum Beylerbeyliği ve TeĢkilatı (KuruluĢu ve GeniĢleme Devri 1535-1566), TTK. Yay., Ankara 1998. AZĠMĠ, Azimi Tarihi, (Selçuklular Dönemiyle Ġlgili Bölümler), Çvr. Ali Sevim, TTK. Yay., Ankara 2006. AZĠZ B.ErdeĢir-i Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, Çvr. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1990. BAYKARA, Tuncer, Anadolunun Tarihî Coğrafyasına GiriĢ, I Anadolunun Ġdarî Taksimatı, T.K.A.E. Yay., Ankara 1988. BELÂZURÎ, Ahmed b. Yahya b. Caber, Fütûhu‟l-Büldân, Çvr. Mustafa Fayda, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2002. BERDZENĠġVĠLĠ, Nkoloz -Simon CanaĢia [Ġvane CavahiĢvili], Gürcistan Tarihi, Çvr. Hayri Hayrioğlu, Sorun Yay., Ġstanbul 2000. BĠSHOP John Mamikonean's History of Taron, Venice, 1889 (Yovhannu Mamikoneni episkoposi Patmut'iwn Taronoy), Çvr. Robert Bedrosian, New York 1985. BEYGU, Abdürrahim ġerif, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitâbeleri, Ġstanbul 1936. 207

BROCKELMANN, Carl, Ġslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, Çvr. NeĢat Çağatay, TTK. Yay., Ankara 2002. BROSSET, Marie Felicite, Gürcistan Tarihi (Eski Çağlardan 1212 Yılına Kadar), Çvr. Hrand D. Andreasyan, Yayına Hazırlayan Erdoğan Merçil, TTK. Yay., Ankara 2003. BUNDÂRÎ, El-Feth b. Ali b. Muhammed, Zübdetü‟nNusra ve Nuhbetu‟l Usra, (Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi), Çvr. Kıvameddin Burslan, TTK. Yay., Ankara 1999. CHAMICH, Father Michael, History Of Armenian, From B.C. 2247 to the of Christ 1780, or 1299 of the Armenia Era, Trans. Johannes Avdall, Calcuta 1827. CHEYNET, Jean-Claude, Bizans Tarihi, Çvr. Ġsmail Yerguz, Ankara 2008. CLAUDE, Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, Çvr. Yıldız Moran, Ġstanbul 1979. CLAUDE, Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, Çvr. Erol Üyepazarcı, Ġsntanbul 2000. CEYLAN, Aplaslan, Doğu Anadolu AraĢtırmaları (Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır 1988-2008), GüneĢ Vakfı Yay., Erzurum 2008. CONSTANTĠNE Porphyrogenitus, Three Treatises On Imperial Military Expeditions, Intıdution, Edition, Translation and Commentary, by John F. Haldon, Wien 1990. CÜVEYNÎ, Alaaddin Ata Melik, Târih-i Cihân GüĢâ, Çvr. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1999 DEMĠRKENT, IĢın, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, TTK. Yay., Ankara 1996. DEDEYAN, Alın, A Survey On The History of Armenians, Ġstanbul 1954. DOĞRUL, Ömer Rıza, Asr-ı Saadet (Büyük Ġslam Tarihi) C.I.II.III.IV.V, Ġstanbul 1977. EBÛ Bekr-i Tihrâni, Kitâb-ı Diyârbekriyye, Çvr. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yay., Ġstanbul 2001. EĞĠLMEZ, SavaĢ, Erzurum ve Çevresinin Ortaçağ Boyunca Tarihî Coğrafyası, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2004. 208

ERSAN, Mehmet, Selçuklular Zamanında Anadolu‟da Ermeniler, TTK. Yay., Ankara 2007. ERZEN, Afif, Doğu Anadolu ve Urartular, TTK. Yay., Ankara 1992. EVLĠYA Çelebi Seyahatnâmesi, Topkapı Sarayı Kütüphanesi Bağdat KöĢkü 304 No‟luYazmasının Transkripsiyonu, Haz. Zekeriya KurĢun-Seyit Ali Kahraman- Yücel Dağlı, c.II. Ġstanbul 1998. GALSTYAN, A.G., Ermeni Kaynaklarına Göre Moğollar, Çvr. Ġlyas Kamalov, Yediyepe Yay., Ġstanbul 2005. GARSOĠAN, Nina G., Armenia Between Byzantium Ant The Sasanians, London 1985. GARSOĠAN, Nina G., The Political Division of Armenia, New York 1967. GEORGĠUS Cedrenus-Ioannis Scylikzea, Çvr.,Tomus Alter, Bonnae 1839. GEYĠKOĞLU, Hasan, Sa‟d Çukuru, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Estitüsü, Erzurum 1998. GHAZAR P'arpec'i', Badmutyan; Ghazar P‟arpec‟i‟s History of the Armenians, Çvr., ve Not., Robert Bedrosian, New York 1985 GHEVOND, Badmutyan; Ghewond‟s History, Çvr., Robert Bedrosian, New Jorsey 2006. GÖDE, Kemal, Eratnalılar (1327-1381), TTK.Yay., Ankara 2000. GREGORY, Abû‟l Farac (Bar Hebraeus), Abû‟l Farac Tarihi, TTK. Yay., Süryaniceden Çvr. Ernest A.Wallıs Budge, Türkçeye Çvr. Ömer Rıza Doğrul, C.I-II, Ankara 1999. GROUSSET, René, BaĢlangıcından 1071‟e Ermenilerin Tarihi, Çvr. Sosi Dolanoğlu, Aras Yayıncılık, Ġstanbul 2005. GROUSSET, René, Bozkır Ġmparatorluğu, Atilla-Cengiz Han-Timur, Ötüken Yay., Ġstanbul 1999. GÜRBÜZ, Osman, Anadolu Selçukluları Döneminde Erzurum, Aktif Yay., Ġstanbul 2004. HAMDULLAH b. Ebi Bekr b. Ahmed el-Kazvinî Hamdullah Müstevfi, Nüzhet el- Kulûb, Trc. Guy Le Strange; ed. Fuat Sezgin, Frankfurt: Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften 1993. 209

HASAN-I RUMLU, Ahsenü‟t-Tevârîh, Çvr. Mürsel Öztürk, TTK. Yay., Ankara 2006. HEREDOTOS, Heredot Tarihi, Çvr. Perihan Kuturman, Hürrüyet Yayınları, Ġstanbul 1973 HEYD, W., Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, c.I, Çvr. Enver Ziya Karal, TTK. Yay., Ankara 2000. HOLMES, Catherine, Basil II And The Governance Of Empire (976-1025), New York 2005. HONĠGMANN, Ernst, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, Çvr. Fikret IĢıltan, ĠÜEF Yay., Ġstanbul 1970. HOVANNĠSĠAN, Richarda G., Armenian Karin/ Erzurum, California 2003. HUBSCAHMANN, Heinrich, Die Altarmenischen Ortsnamen, Amsterdam 1969. HUBSCAHMANN, Heinrich, Armenische Grammatık, Amsterdam 1962. HĠZMETLĠ, Sabri, Ġslam Tarihi -Ġlk Dönem-, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006. HINZ, Walther, Uzun Hasan ve ġeyh Cüneyd, Çvr. Tevfik Bıyıklıoğlu, TTK. Yay., Ankara 1992. ĠBN Bibi, El-Hüseyin b. Muhammed b. Ali el-Ca‟fer er-Rugadi, El-Evâmirü‟l-Alâ‟iye fi‟l Umũri‟l-Alâ‟iye, (Selçuk Name) Çvr. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1996. ĠBNÜ‟L-ESĠR, Ebu‟l-Hasan Ġzzeddin Ali b. Ebi‟l-Kerem Muhammed el-Cezire, El- Kâmil fi‟t-Târih, Bahar Yayınları, Ġstanbul 1985 ĠBN Fakîh, „„Muhtasaru Kitâbi‟l Büldân‟‟, Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Der. Çvr. Yusuf Ziya Yörükân, Ġstanbul 2004. ĠBN Hurdazbih, „„Kitâbü‟l-Mesâlik ve‟l Memâlik‟‟, Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Der. ve Çvr. Yusuf Ziya Yörükân, Ġstanbul 2004. ĠBN Rusteh, „„Kitâbü‟-A‟lâki‟n-Nefîse‟‟, Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Der. ve Çvr. Yusuf Ziya Yörükân, Ġstanbul 2004. ĠBNÜ‟L-ADĠM, Biyografilerle Selçuklular Tarihi, Bugyetü‟-Taleb Fi Tarihi Halep (Seçmeler), Çvr. Not. Açk. Ali Sevim, TTK. Yay., Ankara 1989. JENKINS, Romilly, Byzantium The Imperial Centuries A.d. 610-1071, New York 1970. JACOB, Xavier, Les Turcs Au Moyen-Age, TTK. Yay., Ankara 1990. 210

KAFESOĞLU, Ġbrahim, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yay., Ġstanbul 1997. KAFESOĞLU, Ġbrahim, HarezmĢahlar Devleti Tarihi (485-618/1092-1221), TTK. Yay., Ankara 2000. KAYA, Önder, Selahaddin Sonrası Dönemde Anadolu„da Eyyübiler, Yeditepe Yay., Ġstanbul 2007. KAEGĠ ,Walter E., Bizans ve Ġlk Ġslam Fetihleri, Çvr., Mehmet Özat, Ġstanbul 2000. KELEġ, Hamza, XVI. Asır‟da Erzurum Vakıfları. Ankara 2000. KERĠMÛDDĠN Mahmud-i Aksarayî, Müsâmeretü‟l Ahbâr, Çvr. Mürsel Öztürk, TTK. Yay., Ankara 2000. KERĠMÛDDĠN Mahmud, Müsâmeret Ül-Ahbâr (Moğollar Zamanında Türkiye Selçukluları Tarihi), NeĢ. Osman Turan, TTK. Yay., Anakara 1999. KILIÇ, Ümit, XVI. Yüzyılda Erzurum Eyaleti‟nde Vakıflar, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2005. KIRZIOĞLU, M.Fahrettin, Kars Tarihi, Ġstanbul 1953. KIRZIOĞLU, M.Fahrettin, Ani ġehri Tarihi, Ankara 1982. KIRZIOĞLU, M.Fahrettin, Yukarı-Kür ve Çoruk Boyları‟nda Kıpçaklar, TTK. Yay., Ankara 1992. KĠRAKOS Ganjakets, Hayots Badmutyan; Kirakos Ganjakets‟i‟s History of Armenians, Çvr. Robert Bedrosian, New York 1986. KOCA, Salim, Sultan I. Ġzzeddin Keykâvus (1211-1220), TTK. Yay., Ankara 1997. KOÇAġ, Sadi, Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk-Ermeni ĠliĢkileri, Ankara 1967. KONUKÇU, Enver, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, Ankara 1992. KONUKÇU, Enver, „„Tarihte Erzurum‟‟, ġehr-i Mübârek Erzurum, Ankara 1989 KONUKÇU, Enver, Kara ve Akkoyunluların Yurdunda, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı Yay. Ġstanbul 1993. KONUKÇU, Enver, Otlukbeli Meydan SavaĢı, Ankara 1998. KONYALI, Ġbrahim Hakkı, Âbideleri ve Kitâbeleri ile Erzurum Tarihi, ETATD Yay., Ġstanbul 1960. KÖYMEN, Mehmet Altay, Selçuklu Devri Türk Tarihi, TTK. Yay., Ankara 1993. KÖYMEN, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu Tarihi I. Cilt, KuruluĢ Devri, TTK. Yay., Ankara 2000. 211

KÖYMEN, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu Tarihi II. Cilt, Tuğrul Bey ve Zamanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara 1992. KÖYMEN, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu Tarihi, III. Cilt, Alparslan ve Zamanı, TTK. Yay., Ankara 2001. KSENOPHON, Anabasis (On Binlerin DönüĢü), Çvr. Tanju Gökçöl, Sosyal Yay., Ġstanbul 1985. KURKJĠAN, Vahan, A History Of Armenia, America 1953. LASTĠVERTLĠ Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes Lastivertc‟i‟s History, Çvr. Robert Bedrosian, New York 1985. LASTĠVERTLĠ Aristakes, Patmut‟iwn Aristakisi Lastiverte‟woy; Aristakes De Lastivert, Recıt Des Malheurs De La Natiom Armenienne, Çvr. Karen Yüzbashian, Bürüksel 1973. LAURENT, Jean, L‟Armenie, Entre Byzance Et „Islam Depuis La Conquete Arabe, Paris 1919. LEMERLE, Paul, Histoire de Byzance, Çvr. Galip Üstün, Ġstanbul 2004. MAHMÛD el-KâĢgarî, Dîvânü Lugâti‟t Türk, Çvr. Serap Tuba Yurteser ve Seçkin Erdi, Kabalacı Yayınevi, Ġstanbul 2007. MAR-YEġUA, Vakaayi‟nâme, 494-507 yıllarına ait Urfa, Amid ve Güneydoğu Anadolu Vak‟aları Bizans-Sasani SavaĢları, Çvr., Muallâ Yanmaz, Ġstanbul 1958 MEMĠġ, Ekrem, Ġskitlerin Tarihi, Konya 1987. MERÇĠL, Erdoğan, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTK. Yay., Ankara 2006. MERÇĠL, Erdoğan, Gazneliler Devleti Tarihi, TTK. Yay., Ankara 2007. MĠKHAĠL Psellos‟un Khronographıa‟sı, IĢın Demirkent, TTK. Yay., Ankara 1992. MOVSES Khorenatsi, Ġstoriya Armenii; Movses Khorenats‟i, History of the Armenians, Çvr. Robert W.Thomson, Londra 1980. MUHAMMAD Hamidullah, Ġslam Peygamberi, Çvr. Salih Tuğ, Ġstanbul 1990. Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Türklerin YaĢadığı ve Türklere KomĢu Bölgeler, Der. ve Çvr. Yusuf Ziya Yörükan, Ġstanbul 2000. NEġRĠ, Mehmed, Kitâbı Cihân-Nümâ, NĢr., Faik ReĢit Unat ve Mehmed Altay Köymen, I-II.Cilt, Ankara 1995. NĠKETAS Khoniates, Historia (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), Çvr. Fikret IĢıltan, TTK. Yay., Ankara 1995 212

NĠZAMÜDDĠN ġâmî, Zafernâme, Çvr. Necati Lugal, TTK Yay., Ankara 1987. OCAK, Ahmet Yasar, Babailer Ġsyanı, Dergâh Yayınları, Ġstanbul 1996. OĞUZ, Mevlüt, Anadolu„nun Fethi, Türk Ermeni ĠliĢikleri ve Kilise (1018-1923), Bayrak Yay., Ġstanbul 2004. OKTAY, Hasan, Ermeni Kaynaklarında Türkler ve Moğollar, Selenga Yay., Ġstanbul 2007. ORTAYLI, Ġlber, Son Ġmparatorluk Osmanlı/ Osmanlıyı Yeniden KeĢfetmek 2, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul 2006. OSTROGORSKY, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çvr. Fikret IĢıltan, TTK. Yay., Ankara 2006. P‟AWSTOS Buzandac‟i‟s, History of the Armenians, Çvr. Robert Bedrosian, New Nork 1985. PEHLĠVAN, Mahmut, En Eski Çağlardan Urartu‟nun YıkılıĢına Kadar Erzurum ve Çevresi, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Erzurum 1984. PROCOPĠUS, History of the Wars „„The Perian War‟‟, I-II, trans. H.B.Dewing, London 1914, s.15-27. RAMSAY, W. M., Anadolunun Tarihi Coğrafyası, Çvr. Mihri PektaĢ, Ankara 1960. ROUX, Jean-Paul, Türklerin Tarihi, Pasifik‟ten Akdeniz‟e 2000 Yıl, Çvr. Aykut Kazancıgil ve Lale Arslan Özcan, Ġstanbul 2008. ROUX, Jean-Paul, Moğol Ġmparatorluğu Tarihi, Çvr. Aykut Kazancıgil ve AyĢe Bereket, Ġstanbul 2001. SADRUDDĠN Ebû‟l- Hasan Ali Ġbn Nasır Ġbn‟i Ali El- Hüseyni, Ahbârü‟d-Devleti‟s – Selçukiyye, Çvr. Necati Lügal, TTK. Yay., Ankara 1999. SANJĠAN, A.K., Colophous of Armenian Manuscripts (1301-1480), Cambridge 1969. SARKHOSH Curtis Vesta, Sarah Stewart, The Sasanian Era, London/ New York 2008. SARIÇAM, Ġbrahim, Emevî-HaĢimî ĠliĢkileri (Ġslam Öncesinden Abbasilere Kadar), Ankara 1997. SCHĠLTBERGER, Johannes, Türkler ve Tatarlar Arasında, als Sklave im Osmanischen reich und bei den Tataren: 1394-1427, ĠletiĢim Yay., Trc. Turgut Akpınar, Ġstanbul 1995. 213

SEBEOS, Patmıtiwn Sebeosi Episkoposi Herakin; Sebeos History, Çvr. Robert Bedrosian, New York 1985. SEYYĠD Ebû‟l- A‟la Mevdûdî, Selçuklular Tarihi I, Urduca‟dan Çvr. Ali Genceli, Hilal Yay., Ankara 1971. SEVGEN, Nazmi, Anadolu Kaleleri, c.I, Ankara 1959. SEVĠM, Ali, Anadolu„nun Fethi Selçuklular Dönemi, TTK. Yay., Ankara 2000. SEVĠM, Ali, Anadolu Fatihi KutalmıĢoğlu SüleymanĢah, TTK. Yay., Ankara 1990. SEVĠM, Ali, Ünlü Selçuklu Komutanları-AfĢin, Atsız, Artuk ve Aksungur, TTK. Yay., Ankara 1990. SEVĠM, Ali, Genel Çizgileriyle Selçuklu-Ermeni ĠliĢkileri, TTK. Yay., Ankara 1992. SEVĠM, Ali ve Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Siyaset, TeĢkilat ve Kültür, TTK. Yay., Ankara 1995. SĠNCLAĠR, T. A., Eastern Turkey: An Architectural and Archeological Survey, -- The Pindar Press, Londra 1990. SKYLĠTZES, Jean, Emperurs de Constantinople, Texte Traduit par Bernard Fluis et annote par Jena-Claude Cheynet, Paris 2003. SMBAT Sparapet‟s Chronicle, Çvr. Robert Bedrosian, Long Branch, New Jersey 2005, SPULER, Bertold, Ġran Moğolları, Siyasey, Ġdare ve Kültür, Ġlhanlılar Devri (1220- 1350), TTK. Yay., Çvr. Cemal Köprülü, Ankara 1957. SRPOUHĠE, Anna Essefian, Medieval Monarchies of Armenia The Last Phase, Washington 1970. STEPHANOS Orbelyan, Histoire de la Siounie, Trans. Marie F. Brosset, Saint- Petersbourg 1864 SÜMER, Faruk, Kara Koyunlular (BaĢlangıçtan Cihan-ġah‟a Kadar), c.I, TTK. Yay., Ankara 1992. SÜMER, Faruk, Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu Türk Beylikleri, TTK. Yay., Ankara 1998. SÜMER, Faruk ve SEVĠM Ali, Ġslam Kaynaklarına Göre Malazgirt SavaĢı, TTK. Yay., Ankara 1988. SÜMER, Faruk, Safevi Devletinin KuruluĢu ve GeliĢmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, TTK. Yay., Ankara 1999. 214

ġĠMġĠRGĠL, Ahmet, Birincil Kaynaklardan Osmanlı Tarihi Kayı, Tarih DüĢünce Yay., Ġstanbul 2005. TACÜ‟S SELMÂNĠ, Tarih-nâme, Çvr. Ġsmail Aka, TTK. Yay., Ankara 1999. TARBASSĠAN, Hratch A., Erzurum (Garin): Its Armenian History And Traditions, Trans. Nigol Schangaldıan, 1975. TAġAĞIL, Ahmet, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, TTK. Yay., Ankara 2004. TAġAĞIL, Ahmet, Gök-Türkler, TTK. Yay., C.I,II,III, Ankara 2003. TELLĠOĞLU, Ġbrahim, XI-XIII. Yüzyıllarda Türk-Gürcü ĠliĢkileri, Trabzon 2009. TEXĠER, Charles, Küçük Asya, Çvr. Ali Suad, C.I, II.III Ġstanbul 1923. THOMSON, Robert W., Agathanagelos History of The Armenians, New York 1976. THOMSON, Robert W., The Armenian History Attributed to Sebeos, Translated with Notes by, Historical Commentary by, James Howard-Johnston, Part I. Translation and Notes; Part II. Historical Commentary, Liverpool University Press, Liverpool 1999. TOGAN, Zeki Velidi Tarihte Usul, Ġstanbul 1969. TOVMA Metsobets‟i‟, History Of Tamerlane and His Successor, Çvr. Robert Bedrosian, New York 1987. TURAN, Osman, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, Ötüken Yay., Ġstanbul 2004. TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Boğaziçi Yay., Ġstanbul 1994. TURAN, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk–Ġslam Medeniyeti, Boğaziçi Yay., Ġstanbul 1997. TURAN, Osman, Ġstanbul‟un Fethinden Önce YazılmıĢ Tarihi Takvimler, TTK. Yay., Ankara 2007. Tarihte ve Günümüzde Hasankale, Hzr., Zafer Altuğ-Temiray Çelik, Nil Yayınları, Ġzmir 1992. UÇAR, ġahin, Arapların Anadolu Seferleri (M.S. 640-750), Ankara 2007. URAS, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yay., Ġstanbul 1987. URFALI Mateos, Vekayi-Nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor„un Zeyli (1131-1162 ), Çvr. Hrand D. Andreasyan, TTK. Yay., Ankara 1962. UZUNÇARġILI, Ġsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, TTK. Yay., Ankara 2003. 215

UZUNÇARġILI, Ġsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, c.I. TTK. Yay., Ankara 1995. VRYONĠS, Speros, The Decline of Medieval Hellenism in Asia and te Process of Islamization from the Eleventh throug te Fifteenth Century, University of California Press, London 1971. VRYONĠS, Speros, Byzantium: Ġts Ġnternal and Relations With The Muslim World, London 1971. WIESEHÖFER, Josef, Antik Pers Tarihi, Çvr. Mehmet Ali Ġnci, Telos Yay., Ġstanbul 2003. VASILIEV, A. A., Bizans Ġmparatorluğu Tarihi, Çvr. Arif Müfid Mansel, c.I, Ankara 1943. YÂKUT EL-HÂMEVĠ, Mu‟cemü‟l-Buldan, NĢr. Ferit Abdülâziz el-Cündi, Beyrut 1410/1990 YĠNANÇ, Mükrimin Halil, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri: Anadolu‟nun Fethi, Ġstanbul 1944. YÜCEL, YaĢar, Timur „un Ortadoğu- Anadolu Seferleri ve Sonuçları (1393-1402), TTK. Yay., Ankara 1989. YAKUBOVSKĠY, A.Yu. Altın Ordu ve ÇöküĢü, Çvr. Hasan Eren, TTK. Yay., Ankara 2000

MAKALELER AKA, Ġsmail, Timur Sadece Bir Askeri mi idi, TTK. Yay., Belleten, c. LXIV, Sayı: 240, Ağustos 2000, s.453-466. AKTOK KAġGARLI, Mehlika, Anadolu‟da Ermenilerin YerleĢim Yerleri-Büyük Ermenistan- Bizans‟ın Ermeniler Verdiği Unvan Ve Payeler-Küropolates, Konsül, Prokonsül, Patris, Kont Gibi Titrler, Armeno- Grek Bazıları, Türk Tarih Kongresi, c.III, Ankara 1986, s.1087-1095. ANDREASYAN, Hrand D. Türk Tarihine Ait Ermeni Kaynakları, Ġ.Ü.E.F. Tarih Dergisi, c.I, Sayı I. Ġstanbul 1950, s.95-119. BABĠNGER, Franz, Rum, Ġ.A. c.IX, MEB Yay. Ġstanbul 1964, s.766. BALKAN, Kemal, Urartuların Kökeni ve Dilleri, TTK. Yay., Belleten c.XLVIII, Sayı: 191-192, Ankara 1984, s.513-521. BUCHNER, F.V., Sâsânîler, Ġ.A. c.X. s.244-248 216

DARKOT, Besim, „„ Erzurum‟‟ Ġ.A., c.V, s.341 BEDORSĠAN, Robert, Armenia during the Seljuk and Mongol Periods, The Armenian People from Ancient to Modern Times, New York 1997, s.241-271. CLAUDE, Cahen, Türklerin Anadolu„ya Ġlk GiriĢi (XI. Yüzyılının Ġkinci Yarısı), Çvr. YaĢar Yücel ve Bahaeddin Yediyıldız, TTK. Yay., Belleten, c.LI, Sayı: 201, Ayrı Basım, Ankara 1988, s.1375-1431. DUDA, Herbert W., Ġbn Bibi‟nin Selçuk Tarihi, ġâkiyat Mecmuası II, Ġstanbul 1958 DURMUġ, Ġlhami, Anadolu‟da Kimmerler ve Ġskitler, TTK. Yay., Belleten, c, LXI, Sayı: 231, Ankara 1997, s.273-286. EĞĠLMEZ, SavaĢ, Karin Bölgesi ve Thoedosiopolis‟in KuruluĢu, Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 33, Erzurum 2007, s.183-198. FAYDA, Mustafa, „„ Belâzürî‟‟, Ġ.A., c.V, s.392-393. FAYDA, Mustafa, „„Ridde Olayları‟‟, Ġ.A., c.XXXV, s.91-93. GARSOĠAN, Nina G., „„The Foundation of Theodosiopolis-Karin‟‟, Armeniea Karin/Erzurum, Editör Richard G.Hovannisyan, California 2003, s.63-69. GEYĠKOĞLU, Hasan, "Sürmeli-Çukur'unda Kayılar", Türkiyat AraĢtırmalar Enstitüsü Dergisi, Sayı:12 Erzurum 1999, s.251-252. GÜL, Muammer, Harezmli Türklerin Anadolu ve Yakındoğu‟daki Rolleri ve Tesirleri, Belleten, c.LXX, Sayı:257, Ankara 2006, s.1-21. GÜNALTAY, M. ġemseddin, Abbasi Oğulları Ġmparatorluğunun kuruluĢunda ve YükseliĢinde Türklerin Rolü, TTK. Yay., Belleten, c.VI, Sayı:23-24, Ankara 1942, s.177-205. GÜNALTAY, M. ġemseddin, Selçukların Horasana Ġndikleri Zaman Ġslam Dünyasının Siyasi, Sosyal, Ekonomik ve Dini Durumu, TTK. Yay., Belleten, c. VII, Sayı: 25, Ankara 1943, s.59-99. GÜNDOĞDU, Hamza, Köprüköy Hanı, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Sayı:4 Erzurum 1998, s. 79-91. GÜNDOĞDU, Hamza, Erzurum ve Çevresinden Bazı Köprüler II Çobandede Köprüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Sayı:2, Erzurum 1995, s.43-69. KARAOSMANOĞLU, Mehmet, Mehmet IġIKLI ve Birol CAN, “2002 Yılı Pasinler Ovası Yüzey AraĢtırması” Kültür Bakanlığı Yay., 21. AraĢtırma Sonuçları Toplantısı c.I, 26-31 Mayıs 2003 Ankara 2003, s. 301-310. 217

KAFESOĞLU, Ġbrahim, Doğu Anadolu„ya Ġlk Selçuklu Akını (1015-1021) ve Tarihi Ehemmiyeti, 60. Doğum. Yılı Münasebetiyle Fuat Köprülü Armağanı, Ġstanbul 1953, s.259-274. KIRZOĞLU, M. Fahrettin, Milli Destanlarımızdan Dede-Korkut Oğuznameleri nin Tarih Belgesi Bakımından Değeri, (Armeniya/Yukarı Eller Tarihinin Ġç Yüzü) TTK. Yay., Belleten, c.L, Sayı:198, Ankara 1987, s.915-928. KIRZOĞLU, M. Fahrettin, Selçuklular‟ın Ani‟yi Fethi ve Buradaki Selçuklu Eserleri, Selçuklu AraĢtırma Dergisi II, Ankara 1971, s.111-139. KÖPRÜLÜ, Fuat, „„Cüveyni‟‟, Ġ.A., c.III, s.249-255. KÖPRÜLÜ, Fuat, Anadolu Selçukluları Tarihinin Yerli Kaynakları, TTK. Yay., Belleten, c.VII, Sayı:25,26,27, Ankara 1943, s.379-485. KÖROĞLU, Kemalettin, Urartu Krallığının Kuzeye Yayılımı ve Qulha Ülkesinin Tarihi Coğrafyası, TTK. Yay., Belleten c. LXIV, Sayı:241, Ankara 2000, s.718- 742. KOÇHAN, Nurettin, Mehmet KARAOSMANOĞLU ve Birol CAN, “Erzurum Çevresinde Eskiçağ YerleĢmeleri - The Antique Settlements in the Erzurum Region” Archeology, Anatolia and Eurasia c.I, Ankara 2005, 3-14. KONUKÇU, Enver, Clavijo„nun Doğu Anadolu (Erzincan-Doğu Bayezid) Yolculuğu (1404-1405), XI. T.T.Kongresi Ayrı Basım, Ankara 1994, s.795- 802. KONUKÇU, Enver, II. Basileios„tan Romanos Diogenes‟e Okomi, IĢın Demirkent Anısına, Ayrı Basım, Ġstanbul 2008, s.235-243. KONUKÇU, Enver ġâhrâh-ı Garbi, XII. Türk Tarih Kongresi‟nden Ayrı Basım, Ankara 1999, s.649-654. KOġAY, Hamit Zübeyir, Erzurum ve Çevresinin Dip Tarihi (Prehistor ve Protohistuarı), Erzurum ve Çevresi, 50.Yıl Armağanı, c.I, Erzurum 1974, s.39- 64. MÜVERRĠH VARDAN, Türk Fütuhatı Tarihi, (889-1269), Çvr., Hrand D. Andreasyan, Ġ.Ü.E.F. Tarih Semineri Dergisi, c.I, Sayı 2, Ġstanbul 1937, s.168. ÖZAYDIN, Abdülkerim „„Ġbnü‟l-Esir, Ġzzeddin‟‟, Ġ.A., c.XXI, s.26-27. ÖZKUYUCU, Nadir „„HiĢam b. Abdülmelik‟‟, (724-743), Ġ.A., c.XVIII, s. 148-150. RASONYĠ, Laszlo, Selçuklu Adının MenĢeine Dair, TTK. Yay., Belleten c.III, Ankara 1939, s.377-384. 218

TELLĠOĞLU, Ġbrahim, Kimmer ve Ġskit Göçlerinin Doğu Anadolu Bölgesindeki Etkinlikleri, Türkiyat RaĢtırmaları Enstitüsü Dergisi, ġinasi Tekin Özel Sayırı, Sayı: 27, Erzurum 2005, s.237-245. THOMSON, Robert W., Aristakes of Lastivert and Amnenian Reactions to Invansion, Armeniea Karin/Erzurum, Editör Richard G.Hovannisyan, California 2003, s.73-88. SAN, Oya, Bazı Bulgular IĢığında Anadolu‟da Kimmerler ve Bazı Bulgular IĢığında Ġskit varlığı üzerine Gözlemler, TTK. Yay., Belleten, c.LXIV, Sayı:239, Ankara 2000, s.1-4. SARIÇAM, Ġbrahim, „„Nihâvend SavaĢı‟‟, Ġ.A., c.XXXIII, s.98-99. SAVRAN, Ahmet „„Târih-u Meyyâfârikin ve Âmid‟‟, Ġ.A., c.XXI, s.34-35. SÜMER, Faruk, „„Ahlât Ģahlar‟‟, Ġ.A., c.I, s.24-28. TANERĠ, Aydın, Türkler, Bizanslılar, Ermeniler, Uluslararası Terörizm Sempozyumu KonuĢma Metni, Ankara 1984, s.283-284. TOKSOY, Ahmet, Celal ed-Din HarezmĢah‟ın Gürcistan‟daki Faaliyetleri, Erzincan Eğitim Fakultesi Dergisi, c. IX., sy.1, Erzincan 2007, s.137-150. YILDIZ, Hakkı Dursu, „„Abdülmelik b. Merân (685-705)‟‟ Ġ.A., c.I. s.266-270. YÜCESOY, Hayrettin, „„Kadisiye SavaĢı‟‟, Ġ.A., c.XXI, s.136-137.

YARARLANILAN ĠNTERNET ADRESLERĠ www.rbedrosian.com www.google.com www.earth.google.com http://tr.wikipedia.org

219

HARĠTALAR

ġekil 21. Pasinler'in Uzaydan Görüntüsü (earth.google tesbiti)

ġekil 22 Pasinler‟in Ġlçe ve Köyleri 220

ġekil 23. Ortaçağda Çoban Köprüsü‟nden Geçen Yollar

ġekil 24. Ortaçağda Erzurum ve Pasin Ovası‟ndaki Önemli GeçiĢ Noktaları 221

ġekil 25. Doğu Anadolu Haritası, -Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen- 222

ġekil 26. 1450 ile 1515 yılları arasında bölgenin siyası durumu (http://tr.wikipedia.org)

ġekil 27. Kimmerlerin Anadoluya GiriĢleri (http://tr.wikipedia.org) 223

ġekil 28. Urartular ve Kuzey Bölgeleri

ġekil 29. Urartu Dönemi Yazıtları (Kemalettin Köroğlu) 224

ġekil 30. Hasankale‟nin Ġç-Kale Krokisi

ġekil 31 Micingird Kalesi‟nin Krokisi

225

ġekil 32. Avnik Kalesi‟nin Krokisi

ġekil 33. Clavıjo'nun GidiĢ-DönüĢ Yolları

226

EKLER

Ek:1

1. [dHal-di-ni-ni] : Tanrı Haldi‟nin [ ] us-ma-si-i-ni : kuvveti sayesinde 3. [ul]-gu-si[a-ne-di-ni] : hayatının öneminden dolayı e-di-ni ku[lu-ni] : (onu) oradan uzaklaĢtırdı. Md sar-du-ri[ni] : Sardur 6. m Ar-gis-ti-eihe : AriĢti‟nin oğlu

[SAR] RU DAN-NU a-lu-si : kuvvetli kral (ve) URU tu-us-pa URU : TuĢpa ġehrinin Beyidir.

ġekil 34. Avnik Kalesi'ndeki Urartu Yazıtı (Mahmut Pehlivan)

227

Ek:2

I-Haldi kendi arabası ile Diau-ililer karĢı yola çıktı, (onların) geniĢ (kudretli, yaygın) ülkelerine karĢı II- Haldi‟nin korkusunun ihtiĢamıyla Haldi‟nin arabasının korkusunun ihtiĢamıyla, Haldi‟nin kudretiyle ĠĢpuini‟nin (oğlu) Menua yola çıktı. Önde Haldi gidiyordu. III- Menua konuĢuyor: Diau-ililerin ülkesinin kendine getirdim. Sasilu(ni) (Ģehrini), Kralın-Ģehri‟ni savaĢlarla kendime getirdim? Ülkeyi tüm kaleleri ile birlikte yaktım, sınırda „ Geçit-Ülkeleri‟ ndeki (Sesetil) Zua (ġehrinde) harekâta son verdim. Utu (Ģehri) için zafer-Kurban Bayramo (oldu )….? IV-Menua KonuĢuyor: Utupursi (hi) Diau-ililerin Kralı benim önüme geldi (benim) ayaklarıma sarıldı, yere kapandı, ona lütufta bulundum (onu) haraç ödemeye zorladım, altın ve gümüĢ verdi, haraç verdi, Sürgünde bulunanların yığınlarla malını o geri verdi (tazmin etti) V- Menua KonuĢuyor: …………… Diau-ilillerde atlar, maiyetler …………. (gibi) ….. maiyetlere olmayanı (devam) etmeye bıraktım, maiyetlerde (beraber)……….. iki Kral her zaman için (ebediyete kadar) krallığından ettim (azlettim): Baltul-iler,n ülkesi (ve) Haldiriulhi (Ģehrinin) toğrağını, (kendi) kalelerinin tümünü (onların) (kendi) ülkelerinden her zaman için (edebitete kadar). VI-Menua KonuĢuyor: Bu yazıtı silen (onu) tahrib eden, her kim, herhangi bir kimse bunları (böyle kötü olayı) yaptığını gören bir baĢkasına Ģöyle söylediği (zaman) : „„Ben (bu olayları) yaptım‟‟, O Haldi, Hava-Tanrısı, GüneĢ Tanrısı ve (diğer) tanrılar tarafından silinecektir., o güneĢ ıĢığından mahrum edilecektir, onun arhi‟si ve inaini‟si ve hayatı öldürülecektir ve hiçliğe (yok edilmeye ) götürülecektir.

228

ġekil 35. YazılıtaĢ‟ın Kopyası (Mahmut Pehlivan)

229

Ek:3 I-[Haldi‟ye, Efendiye, Ġspuini‟nin (oğlu) Menua bu taĢı ithaf etti] II-[Haldi kendi arabası ile yola çıktı. Diau-ililerin ülkesini yurr aradı, Sasilu (Ģehrini) yurd aradı, Ġspuini‟nin (oğlu) Menua‟nın önünde yere serdi] III-[ Haldi‟nin korkusunun ihtiĢamıyla, Haldi‟nin arabasının korkusunun ihtiĢamıyla, Haldi‟nin kudreti ile, Ġspuini‟nin (oğlu) Menua yola çıktı. Haldi önde gidiyordu. IV-[ Menua konuyĢuyor: Sasilu (Ģehrini) kendine getirdim, ben bu taĢı (=bu steli) Efendim Haldi‟ye diktim V-[Haldi‟nin büyüklüğü ile ben Ġspuini‟nin (oğlu) [Menua]‟yım, Kud[retli kral], Büyük Kral, Biai-Ülkeleri kralı, [Tuspa-ġehri‟nin Efendisiyim] VI-[ Menua konuĢuyor] Bu yazıtı silen, (onu) tahrip eden, (onu) saklayan, Haldi, Hava-Tanrısı ve GüneĢ Tanrısı ve (diğer) tanrılar tarafından silinecektir, güneĢin ıĢığından mahrum edilecktir, onun arhi‟si ve inaini‟si ve onun hayatı öldürecektir ve hiçe (=yok olmaya) götürülecektir.

ġekil 36. Zivin Yazıtı‟nın Kopyası (Mahmut Pehlivan) 230

Ek:4

231

232

ÖZGEÇMĠġ

1978 Yılında Erzurum iline bağlı Hasankale ilçesine doğdu. Ġlk, Orta ve lise Eğitimini Hasankale‟de tamamladı. 1997 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü kazandı ve 2001 yılında Tarih Bölümü‟nden mezun oldu. 2001-2003 Yılları arasında Sosyal Bilimler Enstitüsünde Tarih Öğretmenliği üzerine Tezsiz Yüksek Lisans yaptı ve aynı yıl Tarih Anabilimdalı Ortaçağ Tarihi dalında Doktora programına baĢladı. 2003-2004 yılları arasında Vatani görevini tamamladıktan sonra 2005 yılında Etiler POMEM”de Polis eğitimini tamamladı ve 2006 yılında Ġstanbul Emniyet Müdürlüğünde Polis Memuru olarak göreve baĢladı. ġu an halen Erzincan Ġl Emniyet Müdürlüğünde Polis memuru olarak görev yapmaktadır.