Aydınlık . GEÇEN 21 Haziran HAFTA 2013 Cuma Yıl: 2 Sayı: 69 88.273 Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir OKURA KITA P ULAŞTIK Bu daha başlangıç Hıfzı Topuz Ahmet Cemal Ataol Behramoğlu Behiç Ak Cüneyt Ülsever Feridun Andaç Hakan Günday Hüseyin Haydar İnci Aral Leyla Erbil Mustafa Köz Muzaffer İzgü Öner Ciravoğlu Pınar Kür Tarık Günersel ve Yücel Erten’den Gezi Parkı notları

Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 3

İÇİNDEKİLER

Özdemir İnce s. 4 Bu daha başlangıç

Türkiye’nin Haziran Ayaklanması’nda zulme Hepsine gönülden teşekkürlerimizle. Sadece güç değil, daha fazla hakimiyet! s. 5 karşı başkaldırmış kitlelerinin her yerde attığı slo- *** ganlardan biriydi: “Bu daha başlangıç, müca- Türk basınının ve düşünce yaşamının anıt- deleye devam...” sal adlarından İlhan Selçuk’u 21 Haziran 2010’da MEDYA: Bugünlerde Bunu Türkiye’nin aydın birikimi, edebi- yitirmiştik. Onu 12 Eylül zorbalarına karşı yaz- s. 6 yatçıları da netlikle saptadı. Ulaşabildiğimiz- dığı 21 Ekim 1982 tarihli Cumhuriyet’teki nefis birinci gücün bir diğer adı den düşüncelerini aldık. Bu hafta ve gelecek bir yazısıyla anıyoruz. hafta sayfalarımızda okuyacaksınız. HALDUN ÇUBUKÇU Yatcaz kalkcaz sevişcez s. 7 İp cambazı gevşek ipte yürüyemez... Gökkuşağının hangi rengini s. 8-9 Eskiden Anadolu’nun yoksul kasabalarına Ama cambaz olağanüstü numaralarını reddetmek elimizde? ilkyazla birlikte gezginci cambazların akını baş- tek başına yapmıyordu. Yardakçıları yardım- lardı. cıları vardı. Kimi cambaz kumpanyasında bir Her yer Taksim, tüm Türkiye O dönemlerde ne sinema yaygındı ne de cazbant davulu, bir klarnet bile bulunurdu. s. 10 televizyon vardı. Gezginci tiyatro kumpanya- Cambaz ip üstünde yürürken coşku verici tek meydan, istifa et Başbakan ları bile büyükçe kasabaları yeğler; köy azma- müzik izleyicileri etkileyebilirdi. nı ilçelere uğramazlardı. Herkes cambaza bakarken kimi yankesi- Cambazlar alçak gönüllüydüler; her yerde ciler halkın arasında dolaşıp para çarpmaya ça- Aydında halk isyanları s. 11 gösteri yaparlardı. Soğuk kış gecelerini pi- lışırlar, cambazın yardımcıları da para topla- ve efe cumhuriyetleri nekleyerek geçiren, güneşsiz günleri saya saya maya çıkarlardı. bitiremeyen kasaba halkı için cambaz, yeşeren Cambaz, belki on bin kez yaptığı bir nu- doğayla birlikte yazın habercisi sayılırdı. Ka- marayı ip üstünde yinelerken gerilim yaratmak s. 12-13 sabaya gelen cambaz kumpanyanm reklâmı- için arada sırada aşağıya düşer gibi tökezler- KAPAK: Güzel günler görüyoruz nı yapmak için iki insan boyunda tahta ayak- di. Herkesin yüreği ağzına gelirdi. s. 14-15 lar takar, üstüne upuzun bir kırmızı pantolon • geçirir, eline bir boru alıp sokak sokak dolaş- Aradan yıllar geçti. Aksaçlı, şişkin pazılı, be- maya başlardı. Çocuklar cambazın ardında gü- yaz atlet fanilalı ip cambazının özdeyişini Bu dünyadan bir Kafka geçmiş! s. 16-17 rültülü çığlıkları ve dinmeyen gülüşmeleriyle unutmadım: sevinçli bir kalabalık oluştururlardı. — Cambaz gevşek ipte yürüyemez. • İpler, kazıklar, sopalar cambazın sabit ser- Çocukken ben de cambazları çok severdim. mayesiydiler; gerilim işletme sermayesini oluş- Yeni çıkanlar s. 18-19 Kimsenin yapamadıklarını yapan kişilerdi turuyordu. Cambazın numaraları birbirine onlar. benzese de tekdüze olsa da izleyiciler ağzı açık İp üstünde yürümek olağanüstü bir iş de- bakıyorlardı. Kimi zaman halk arasından birisi ğil miydi? Numaralar yapan cambaza ağzı açık çıkıp olayın püf noktasını açıklamaya kalkar- Çocuk-Genç s. 20 bakar; çadırların çevresinde dolanırdım. Hiç sa, yanıt hazırdı: unutmam, aksaçlı bir cambazdan duyduğum — Aldırma cambaza bak: özdeyişi: Cambaz, ya yüksek ipin üstünde bir ileri bir — Cambaz gevşek ipte yürüyemez. geri gidiyordu; ya da tahta ayaklarının üstün- Yalnız(ca) s. 21 Kulağıma küpe oldu bu söz. de yükseliyordu; ama ayaklarını toprağa bas- Cambazın sermayesi neydi? İki uzun ka- tığı zaman senin benim gibi bir kimse oluve- zıkla bir gergin ip, bir de kocaman sopa... riyordu. İp gergin olmalıydı. Kazıklar derine çakıl- • Düşmeden Koşabilme’nin sırrı s. 22 malıydı. Sopa elde bulunacaktı. Ben cambazları severim, çocukluğumdan İple kazık, kazıkla sopa arasında ilginç bir bu yana nice cambaz gördüm; bilirim ki ne bağıntı vardı. Kazıklar ne denli derine kakılırsa cambaz hep ip üstünde kalabilir; ne de ip hep ip o ölçüde gerilebilirdi; ipin gerilimiyle elde- gergin durabilir; her cambaz eninde sonunda Sadece karanlığa mektuplar! s. 23 ki sopa cambazda bir güvence duygusu yara- ayaklarını toprağa basacaktır. tıyordu. İLHAN SELÇUK

Aydınlık. Sahibi Reklam Servisi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı KITA P Saynur Okuroğlu Genel Müdür Yalçın Büyükdağlı [email protected] Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir Genel Yayın Yönetmeni Reklam Müdürü Yayın Yönetmeni Haldun Çubukçu Mustafa İlker Yücel Kamile Karakadılar [email protected] Sorumlu Müdür [email protected] Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı Mehmet Bozkurt [email protected] Tüzel Kişi Temsilcisi [email protected] Editör Pınar Akkoç Metin Aktaş [email protected] Baskı: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. Şti. Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu Yazıişleri İrem Halıç, Cenk Özdağ Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 / Tel: 0212 251 21 14 / 251 21 15 / 251 55 04 Bahçelievler / İstanbul Tel: 0212 655 44 34 Sayfa Sekreteri Alev Özgenç Faks: 0212 252 51 22 4 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP

ÖZDEMİR İNCE İSİMSİZ AYİN’DEN İKİ ŞİİR1 Kaçık Bilge’nin Gözlemleri, VIII.

Köylüler! Yıldızları saat olarak kullanırlar, yıldızlara bakıp yola çıkarlar.

Ben yıldızlara bakarak hiç zamanında varamadım hiçbir yere yeniyetmeliğimde, güvenemedim kendime,

geç kalmamak için hep erken gittim varmam gereken menzile.

Tıpkı tren istasyonuna köyden bir gün önce giden Rus köylüler gibi Sovyet Devrimi’nden önce.

Tohumu ekip kış uykusuna dalar köylüler, yüksek fırını tarla sanırlar sanayide ocağı kömürle doldurup uykuya yatarlar önünde.

Devrim kurşuna dizmiştir bu köylüleri bu yüzden, sabotajcı niyetine.

Ama işçi-köylü ne bilsin ki saati… *** Soğuk gözlerle bakar Gletkin Roubachof’a bir ünlü romanda2,

“Size ilk saatinizi ne zaman verdiler?” diye sorar, “Sekiz ya da dokuz yaşımda” diye yanıtlar Roubachof,

“Ben bir saatte 60 dakika olduğunu öğrendiğimde 16 yaşındaydım” der Gletkin. Saati öğrenmeden işçi olamaz köylü arkadaş! Kaçık Bilge’nin Görüleri, XI. Bir saatin 60 dakika olduğunu ben fakir yedi yaşında öğrendim ilkokul birinci sınıfta Ölmek kolay, kolay olmasına kolay da zembereği, akrep ile yelkovanı, bir daha Gürlevik’i3 göremeyeceğim güneş saatini de öğrendim duvarda. Dalda Bir Elması yiyemeyeceğim bizim Efrenk’te.4 İlk saatimi 27 yaşında taktım koluma Ölmek kolay da hiçbir anlamı yok ölmenin Seul olimpiyatları yılında, herkes eceliyle ölürken benim yaşımda. Seiko sporsmatic, kendi kendine kurulurdu Recep Tayyip Bey de ölecek ama sakın ölmesin kolun hareketiyle, sol kolumda. ölümün kendinde hiçbir anlamı kalmaz o zaman. Saat ve radyo yoktu bizim evde, Ah! Öteki dünyada da bana rahat yok! saat olarak kullanırdık fabrikanın kampanasını, işçileri uyandırıcılar uyandırırdı Yannis Ritsos öldü beni bekliyor öteki dünyada mahalle mahalle, sokak sokak, kapı kapı! Allen Ginsberg öldü Tahtalı Köy’de beni bekliyor uzun bir sohbetimiz yarım kalmıştı bu yakada. Bütün mahalleyi inletirdi komşunun radyosu. Denise Levertov’la gene votka içebiliriz uzun uzun Şimdi kalkmış “Her şeyi ben yaptım!” diyor öteki dünyanın Moskva Park Hotel’inde Sofya’da, RTE marka adlı, elmas saatli, nankör Başbakan. Nâzım’la ilk kez dertleşebilirim. Peki ne yaptı, ne yaptı peki, vardiya saatlerinde köylü-işçileri Büyük dedem Nasreddin Çakır’ı görebilirim uyandıran uyandırıcılar? Haçlılar zamanının Musul valisi sorabilirim kendisine, gerçekten dedem mi? Köylüden işçiyi Cumhuriyet yarattı! Ama RTE hiç ölmemeli, gelmesin öteki dünyaya! 1- “Uzaktan Daha Uzak Yakından Daha Yakın” adlı yeni kitaptan 3- Mersin Toroslarında, Demirışık Köyü yakınlarında bir 2- Arthur Koestler, Le Zero el I’nfini (Darkness at su kaynağı. Noon) Livre de Peche s. 238 4- Toroslarda Arslanköy’ün eski adı. Aydınlık KİTAP 5 Sadece güç değil, daha fazla hakimiyet! Yazar, günümüz dünyasnn büyük bir tehlike ile kar karya olduunu belirtirken bu faist dalgann önüne geçmenin gereklilii üzerinde duruyor. Ona göre bunu baarabilmenin tek yolu sorgulayan bir kitle oluturmak, kendimizi ve bakalarn doru ekilde eitmek

SELCAN KARABULUT

Nedir demokrasi? Teorik bir açıklama yapmak gerekirse; ilk olarak M.Ö. 5. yüz- yılda tartışılmış, 20. yüzyıl içinde hızla ya- yılmış, yayılırken de birçok farklı tanımı beraberinde getirmiş bir düşüncedir. Bu farklı yorumların içinde Lincoln’un tanımı geçerliliğini hâlâ koruyor ve bu kavramı çok net bir şekilde açıklıyor: “Halkın, halk tarafından, halk için yönetimi”. Bu tanı- mı biraz açıklayacak olursak, demokra- tik bir devlette iktidarın kaynağı yöneti- lenlerde bulunurken yönetilenler yöne- ticilerini denetleme ve sorumlu tutmaya yarayacak etkili araçlara sahip olmalıdır, diye bir sonuca ulaşmak mümkün. Halkın egemenliği maalesef en “de- mokratik” ülkelerde bile tam manasıyla söz konusu olamıyor. İnsanlar kendi ül- kelerinde fikirlerini rahatça ifade ede- dırılarından sonraki terörizme karşı ABD miyor, özgürlükler kısıtlı, halk sadece ken- politikası, öne çıkan liderler, vatandaşlık hak- disine dayatılan düşünceleri benimse- ları ile ilgili düzenlemeler, komplolar, mek, ödevleri yerine getirmek zorunda. ABD’nin sürekli ilişki içinde olduğu ülkeler, Bir de halkın iradesinin söz konusu bile WikiLeaks belgeleri, soğuk savaş ve komü- olmadığı diktatörlükle yönetilen ülkeler nizm karşıtlığı, kapitalizmin sorunları, med- var. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Batı- ya, vatanseverlik olgusu, Amerika’daki uyuş- lı güçlerin bu ülkelere de- mazlık ve direniş, dini mokrasi ihraç etmek için düşünceler gibi konular “onurlu ve saygın” bir çerçevesinde oluştur- mücadele verdiği söyle- muştur. Blum, günümüz niyor. Bu yanılgının önü- dünyasının büyük bir teh- ne geçmenin tek yolu ise like ile karşı karşıya ol- emperyalizmin dünya ça- duğunu belirtirken bu pında açtığı zararları kav- faşist dalganın önüne ramaktır. geçmenin gerekliliği üze- “Emperyalizmin En rinde duruyor. Ona göre Ölümcül Silahı Demok- bunu başarabilmenin tek rasi Yalanı” bu doğrultu- yolu sorgulayan bir kitle da kaleme alınmış bir eser. oluşturmak, kendimizi William Blum Ameri- ve başkalarını doğru şe- ka’nın dünyaya egemen kilde eğitmek. olma tutkusunun daha “Emperyalizmin adil bir dünya, ileri de- En Ölümcül Silahı De- mokrasi düşüncesi ya da Emperyalizmin En Ölümcül mokrasi Yalanı” in- özgürlük, yoksulluk ve şid- Silah Demokrasi Yalan, sanların hak ve özgür- detin son bulması kısacası William Blum, Say Yaynlar, lükler için mücadele gerçekten rahat yaşanabi- Çev: Ekin Duru, 408 s. etme gerekliliğine dik- lecek bir dünya için değil ta- kat çekiyor. Maalesef mamen ekonomik ve ideolojik nedenle- bu, tarih boyunca böyle olagelmiştir. İn- re dayandığını açıklıyor. Amaç sadece sanlar kendi iradeleri ile birtakım şeylere güçlü olmak değil dünyaya daha fazla hâ- sahip olmayı başarmış, hiçbir şey hazır kim olmak. sunulmamıştır. Demokrasi “ihraç et- Amerikan dış politikası konusunda uz- mek” diye bir şey asla söz konusu ola- man olan yazar, çalışmasını genel olarak dün- maz. İşte bu “büyük yalan” bu kitapla su yaya karşı ABD politikası, 11 Eylül 2011 sal- yüzüne çıkıyor. 6 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP MEDYA: Bugünlerde birinci gücün bir diğer adı

ŞENOL ÇARIK önemli bir yer teşkil eden yazılı, görsel, işitsel basın yani kısacası medya birçok [email protected] dönemde denetim altında tutulmaya çalışılmıştır. Sahipleri çıkarılan kanun- Ülkemizde 28 Mayıs’tan bu yana de- larla, kapatma ve yayın durdurmayla, vam eden süreçte, özellikle de 31 Mayıs mali baskıyla, kâğıt “sopa”sıyla yola ge- ve sonrasında yeniden gücü ve önemi tirilmek istenmiş, çalışanlar da işten hissedilen bir şey var; medya! atma, hapis ve para cezaları, tehdit ve Hele 31 Mayıs akşamı ve 1 Haziran saldırılarla sindirilmeye çalışılmıştır. günü yaşananları izlemek için televiz- Bu ve buna benzer olaylar günü- yon kanallarına, radyolara ve internet müzde de yaşanmaktadır. Yüze yakın sitelerine yöneldiğimizde bu gerçeği ve gazeteci hâlâ cezaevinde bulunmakta- bu gerçeklik içerisinde insanı isyan et- dır. tiren bir durumu bütün çıplaklığıyla RTÜK kafasını kaldırıp yaşananları yaşadık. söyleme ve yazma gayretindeki medya Ortaya çıkan adı konmamış “san- kuruluşlarına adeta bir “sopa” gibi in- sür” manzarası medyamızın tamamına mektedir. yakınına hakimdi. Yaşananlar Adnan Menderes’in Bu sansür duvarını ağırlıklı olarak sı- Demokrat Parti (DP) dönemini andır- nırlı imkânlarla yayın yapan Ulusal Ka- maktadır. 14 Mayıs nal ve Halk TV yıktı. Bu kanalları Cem 1950’de basının da büyük TV, TV EM, Kanal B, İMC TV, Hayat desteğiyle iktidara gelen çektiği görüntüleri yayınlanmayan, ha- “türbanlılara saldırdı- TV direnişe verdikleri yerle, izledi. DP, ikinci kez seçimi kaza- berleri “kontrol”den geçtikten sonra lar”, “camide içki iç- Hazır değinmişken sosyal medyanın nığı 1954 yılından itibaren tersten okunan haberciler, programı ya- tiler” vb. yalanları da ne denli önemli olduğunu da vurgula- “balayı” dönemini sona rıda kesilen Yaşar Nuri Öztürk gibi hep bir algıyı yarat- yalım. Ve direnişçilerin yine kendi im- erdirerek; eleştirilere karşı isimler, TMSF tarafından el konduğu mak için. Bu söylem- kânlarıyla yayını sürdürdükleri radyo, tahammülsüz bir hale gel- andan itibaren otomatik olarak yandaş- ler üzerinden “ey- Çapul TV, Gezi TV ve günlük yayınla- miştir. 1954-57 döneminde laşan Sky Türk ve Show TV... Zorunlu lemciler dinimize sal- dıkları Gezi Postası gazetesinden söz başta Hüseyin Cahit Yal- izne gönderilen Ali Kırca ve ekibi... dırıyor” propaganda- etmeden geçmeyelim. çın, Metin Toker, Şinasi Polisin saldırısından nasibini alan sını yayarak “din düş- Diğer yüzlerce kanalda ise üç may- Nahit, Bedii Faik olmak gazeteciler... Plastik manları” algısı yarat- mun programından üzere birçok gazeteci ce- mermi isabet eden eli ma çabası bunlar. “bin penguen” dizisine zaevine girmiş ya da hapis kanarken halâ fotoğraf İşte dördüncü geçildi. cezasıyla yargılanmıştır. çekmek için mücadele kuvvet (bugünlerde Ana akım ya da 1960 yılına kadar basın veren Soner Bahadır birinci kuvvet desek merkez medya her za- üzerindeki bu baskılar de- gibi genç, mesleğine herhalde yanılmayız) manki gibi iktidardan vam etmiştir. âşık gazeteciler... Üzer- medya, bu kamuoyu- yana tutumunu yine ten Kovduran Yazlar, AKP dönemi tıpkı DP lerine TOMA’lardan nu yönlendirmede ve gösterdi. “Otosansür” Nuri Kay, dönemini andırmaktadır. kimyasallı su sıkılan, fikirleri kitlelere ince mekanizmasını gerçek- Tanyeri Kitap, 272 s. 2002’de iktidara geldiğin- yaka paça dövülerek ince işlemede devreye ten de iyi işletti! de çizilmeye çalışılan “de- gözaltına alınan, tehdit giriyor. İç meselemizi za- mokrat” ve “özgürlükçü” tablo 2007’de edilen gazeteciler... Taksim Gezi direnişinin başladığı man zaman dış basın- ikinci kez iktidara geldiğinde tamamen dan takip ederken aklı- Görevi başında zaman günden bu yana Erdoğan’ın sürdürdü- değişmiş, makyajın altındaki yüz ortaya mıza şu iki soru takıldı: zaman aynı radyoya peş ğü sistemli çalışma budur. Renk tonu çıkmıştır. “Ya sosyal medya ol- peşe bağlandığımız zaman zaman koyulaşan bu yöntem bi- İşte böylesi bir ortamda SKY masaydı. Ya sayısı bir Gökhan Biçici’nin darp lindik bir yöntemdir. Türk’teki işinden hükümet baskısıyla elin parmağını geçme- edilmesi. Gaz maskesi, Noam Chomsky, “Medyanın Ka- kovulan Serdar Akinan medyanın arka yen özgür medyamız kaskı kırılanlar... muoyu İmalatı: Medyanın Tekelleşme- yüzünü anlattığı kitabını yayımladı. olmasaydı?” Sahi Beni Neden Almadlar?, Bütün bunlar hafta- si, Kitlelerin Yönlendirilişi ve Zorunlu Ulusal Kanal’a, Halk Serdar Akinan, lardır hepimizin önünde İtaat” adlı kitabında ABD’nin I. Dünya “Sahi Beni Neden Almadılar? - Medya- TV’ye verilen para ceza- Krmz Kedi Yaynevi, 236 s. cereyan etmekte olan Savaşı’ndaki tutumunu ve propaganda nın Hakikatle İmtihanı” adlı kitabında, ları, Cem TV ile TV olaylar... ile kamuoyunun savaşa bakışının nasıl başından geçenleri ve Türkiye’de olup EM’e verilen para cezala- değiştiğini ortaya koymaktadır. bitenleri toplayıp işlemiş. Yine RTÜK rı, Hayat TV’ye verilen ve sonradan yü- PROPAGANDA VE ALGI… eski Başkanı Nuri Kayış’ın derlediği rütmesi durdurulan yayın durdurma ce- Kamuoyu oluşturma, propaganda, BASIN TARH: “İşten Kovduran Yazılar” da bu bağ- zası, Karadeniz TV’ye İhsan Eliaçık’ın bilgi kirliliği ve algı... Özellikle de BASKI VE ZOR TARH lamda ele alınabilecek bir kitap. Muha- program yapmaması için kılıfına uydu- “algı”! İletişimciler bunun içindir ki; Ülkemizde basın tarihi için çoğun- lif olmanın bedelini ödeyen kalemleri rularak verilen kapatma cezası... “algı gerçektir” derler. lukla baskının ve iktidar gücüyle uygu- ve yazılarını inceleyerek dönemin tab- Bu liste öylesine uzun ki! Başbakan Erdoğan’ın bütün konuş- lanan zorun tarihidir diyebiliriz. Kitle losunu ortaya koyan bir çalışma olma Sonra işten çıkarılan gazeteciler, malarında ve mitinglerinde tekrarladığı iletişim araçları ve bunun içerisinde çok özelliğinde... Aydınlık KİTAP 7 Yatcaz kalkcaz sevişcez Özkök’ün araba dair damak tad mehurdur. Bilirsiniz, yllandkça güzelleir namussuz. Fakat yllandkça güzelleecek araplar özel olarak kurulurlar. Yani birey olabilmi kadn yllandkça “Krk7” tad verir.

EMİNE SUPÇİN mayan yüzdelik dilimi bir kenara yığdık- tan sonra (ki yığınlar halindedirler), oku- [email protected] yan kırklı yaşların profiline bakalım. “Ne- rede akşam orada sabah” tarzı kadınlara Medya, “medyatik isimler” doğurur. Do- göre bu kitap hafif kalır. Çünkü onlar za- ğan isimler, entelektüel birikimlerine göre ten kışkırtılmanın birkaç adım ötesinde ya kalıcı olurlar, ya da sabun köpüğü, siga- olabilirler. Zira Ertuğrul Özkök, sıra dışı ra dumanı. Her şeyin bir bedeli vardır kli- kadın örnekleri vermiş olsa da toplumsal şesi elbette doğrudur ve medyatik kalabil- değerlere özen gösteriyor. Diğer okurlar- menin bedeli de sadece bilgi ve birikimle sa, mahallemizdeki kadınlar. Evli ve eşiy- değildir. Bazen sansasyonel olabilmek, le hiçbir sorunu olmayanlar, keyifle oku- bazen de dokunulmamış konuların kapa- yup gülümseyecekler. Sorunları olanlar, ğını açabilmek gerekir. Öyleyse, “Kırk7” “Boşarım len bunu! Boşar ve hayatımı ya- ve Ertuğrul Özkök diyelim. şarım,” demeye cesaret bulacaklar. Olası- “Kırk7”nin içeriği, 40’lı yaşlarını ya- lıkla boşanma nedeniyle bekar olanlar, şayan kadının bedensel ve ruhsal farkın- yeni bir aşk bulmak için kolları sıvayacak- dalığı. Özkök, entelektüel birikimini ko- lar. Aynen Özkök’ün eşi gibi; karşısında nuşturmuş. Ve daha ilk sayfada anlıyoruz soyunmaktan haz duya- ki kendisi 66 yaşında. cağı, kendisine iyi damı- Nasıl da şeytanın sayısı- tılmış şarap muamelesi na benziyor. Kitap da yapacak adamı arayacak- baştan sona şeytan tüyü lar. Ve bu arayış sürecin- zaten. Kışkırtan, düşün- de muhtemelen yaşaya- düren, “Hımmm…” de- cakları tek gecelik yahut dirten şeytanlık ve hın- da kısa sürelik ilişkiler- zırlık… Bir çeşit, “Azı- den ötürü kendilerini asla yorum, azdım, azaca- suçlamayacaklar. ğım,” hali yaratıyor satır- Hiç evlenmemiş be- lar. Partneri olanlar ya- karlar? Hemen söyleye- şadı! Olmayanlar? Erica yim: Onlara pek bir etkisi Jong yahut da Bukowski olmaz “Kırk7”nin. Kendi okuyacaklar artık. kendilerine bir iç sesle Özkök’ün şaraba geçiştirirler: “Ay kız, mil- dair damak tadı meşhur- let neler yapmış! Acaba dur. Bilirsiniz, yıllandık- ben de denesem mi?” O ça güzelleşir namussuz. Krk7, Erturul Özkök, kadar. Fakat yıllandıkça güzelle- Destek Yaynlar, 239 s. şecek şaraplar özel olarak SEVELM kurulurlar. Yani birey olabilmiş kadın GÜZELLEELM yıllandıkça “Kırk7” tadı verir. Sokaktan “Kırk7”nin dimağda bıraktığı tadı da tuttuğun herhangi bir kadın değildir o. şarapla ifade etmek mümkün. “Tatlı” an- Yoksa ha “köpek öldüren,” ha “çalçene” latım, “dömisek” mizah ve “sek” birikim komşu kadın. İkisi de öldürür maazal- var satırlarda. 47 yaş, dünya insanı olan lah. Asıl “Kırk7” iyi eğitimli, kendine Ertuğrul Özkök farkıyla görülmeli. Kısaca saygısı olandır. Davranışlara yansıyan bir sevişelim güzelleşelim. Ah pardon, öyle değerler bütününe ve baş kaldırabilme değildi o. İçelim güzelleşelim’di. gücüne sahiptir. Akıllıdır. Seçicidir. Öz- Özkök’e buradan bir sorum var: kök’ün “Kırk7”sindeki kadın da odur. O “Kırk7”nin kışkırtmasıyla gaza gelip; da bilir, hangi dudakların kendi tadın- “Bas bas paraları Osman’a, bir daha mı dan anlayacağını. gelicez dünyaya?” diyen kadın kimle se- vişecek? Bir yanda beden ve ruh farkın- KTAP HANG KADINI dalığı yüksek, üst üste orgazm olabilme NASIL KIKIRTIR? yeteneğini keşfetmiş kadın, öte yanda Dokunduğumuz her hayatta parmak ortalama 1,5 dakika sevişebilen erkek? izimiz kalır algısı ile ele alarak: Kitap oku- Vah vah (!) 8 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP ARAKABLO Gökkuşağının hangi rengini reddetmek elimizde? Ayaklanma ve eylemler, sivil itaatsizliin felsefi özü gerei, sürekli kitlesel büyüme ve uluslararas yaylma tehdidiyle birlikte, sinir bozucu bir gelgitle zorbaya pes dedirtmeyi amaçlyor

SEYYİT NEZİR yani kendisine, kör edici ışıklarla saldırarak köklü bir tehdit oluşturur. çemberi tamamlayacağını bir türlü göremez. Vergi borcu yüzünden tutuklanıp hapse [email protected] Nitekim yalan ve gözdağıyla attığı her adım- atılışını şu sözle karşılar: “Bana yalnızca ki- da onu gitgide sıradan bir silah olarak kul- lit altına atılacak bir et ve kemik yığınıymışım Taksim Gezi ayaklanmasının sivil itaatsizlik lanmaya başladığında, şiddet, korkutucu gibi muamele eden bu kurumun akılsızlığına olarak belirip maruz kaldığı şiddetle doğru bir yöntem olmaktan çıkmış, Efendi’nin şaşmaktan kendimi alamadım.” orantılı biçimde boyun eğmez bir inat ve ıs- korkusunu kusan bir araca dönmüştür. Ay- Thoreau’ya göre, kişi, bireysel yetkinliği- rara, sonra da kararlı bir duruşa yönelmesiyle dınlanma çağının da gösterdiği gibi, bir ni gerçekliği edinme süreçlerinde oluşturur. birlikte, iktidarın olguyu en kolay ve kestirme yerde, yalanlarını gizleyen en büyük yalan Köleliği ya da iktidara boyun eğen kitleden yollarla biçimlendirme ve sonuçlandırma olarak Allah sözcüğü bile sığınak işlevini gö- biri olmayı kabullenmenin özgürlüğe aykırı arayışları her defasında geri tepiyor. İktidar remez; tersine, Pandora’nın kutusu misali, niteliğini vurgular, topluma uyma adına öz- ve ona bağlı yönetim birimleri, günlerdir art tüm yalanların dışarı sökün etmesini doğu- gürlüğünden edilmeyi insan için erdem de- arda acze düşmenin verdiği yetersizlik duy- rur. İmamın reddetmesine rağmen, caminin ğil, kendini yıkma girişimi olarak görür. Bu sü- gusuyla her türlü provokasyona başvurarak eylemcilerce baskına uğradığı yalanını her ko- reçte çetin içsel çatışmalardan geçerek dışa- şiddeti her gün artırmak zorunda kalışlarını nuştuğu yerde cani emeller için zırvalama- rıya karşı yürüttüğü vicdani savaşla doğrulu- mazur göstermeye çalışıyor, arada sözüm ona sı da bundandır. ğu yakalama sırrına erişir: “Hakikati ayırt ede- diyalog ve çözüm arayışlarıyla gerçekte sal- Shakespeare’in Macbeth’te bütün bo- bilen kişi, atama belgesini dünya üzerindeki dırganlığı en gözü kara devlet terörüne baş- yutlarıyla sergilediği gibi, tarih, her türlü şid- –yalnızca kanunları ayırt vurarak pekiştirme niyetini artık iyice belli edi- detin en sonunda efendisini korkudan ölü- edebilen– en yüksek yar- yor. Ne ki, her türlü yalan ve şarlatanlık, kit- me sürüklediğinin kanıtlarıyla doludur. Bu- gıçtan bile yüksek bir mer- lelerin isyancı yöneliminin kararlı biçimde bü- gün alanlardaki Toma ve zehirli gazlar, işte tebeden alır.” yüyüp yaygınlaşmasından başka sonuç ver- kendi etini yiyen efendinin bunaltı ve korku sürece, bireyin şiddete baş- Çağdaş birey hukuku- mezken, şaşkınlık içindeki iktidar şiddetle bes- kusmuklarından başka şey değildir. Şiddet, vurmaksızın sivil itaatsizlik nun özünü oluşturan görüş- lenmeyi tek çıkış olarak görmekte, sürekli sürekli büyüyen bir korku olarak dönüp sa- etme hakkı vardır. Devlet ve lerinin vicdani yükümlülük ve daha fazlasına ihtiyaç duyarak şiddete sarıl- hibini vuruyor. iktidar, bu hakkı tanımadığı yasal sorumluluk arasında dıkça kendi iç kanamasını hızlandırmaktadır. takdirde şiddetin temsilcisi yarattığı gerilimi açık uçlu Çare diye başvurduğu şiddet, halkı değil ONUR VE SVL TAATSZLK olacak, bireyin vicdani hak düşünsel belirlemelerle tar- kendisini sarsınca, şiddete maruz kaldığı Amerikalı birey hakları felsefecisi Tho- ve özgürlüğünü çiğnemeyi, tışmaya açan Henry David yaygarasını koparmaktadır. reau, kitlelerin aldatılması üzerine kurulu si- bilerek seçecektir: Thoreau, insanlara şu soruyu yasal iktidarlara karşı itaatsiz davranmayı te- “Devlet bir insanın dü- sorar: “Başkaları öyle istiyor YALANLARIN EFENDS mel hak ve özgürlük olarak kabul eder. Ya- şünsel ya da ahlaki kavra- Thoreau diye, içinizdeki ışığa karşı gel- Üç beş tavuk işletmesinin çıkarı için kuş şamı boyunca (1817-1862) savunduğu gö- yışıyla asla ‘kasten’ karşı meye, kendinizle anlaşmazlı- gribi palavrasıyla milyonlarca kuşa açtığı sa- rüşleriyle Thoreau, liberal demokrasinin salt karşıya gelmez, yalnızca ğa düşmeye ne hakkınız var?” vaşta çocukların yüreklerini ağızlarına ge- seçme ve seçilme hakkına sıkıştırılarak san- bedenine, duyularına karşı durur. Silahları, [bi- tiren iktidar, merdivenlerini yalanla döşe- dığa kilitlenmesinin boyun eğilemez bir zor- reyinkinden] daha üstün zekâ veya doğruluk OSMANLI’DAN BR ÖRNEK diği cehennemine yol alırken, o günlerden balığa varışını daha 170 yıl önce ortaya koy- değil, daha üstün fiziksel güçtür. ... Beni Fatih Sultan Mehmet, Karamanoğlu’nu beri azgınca başvurduğu daha nice yalanın du. Ona göre, özgüveni zayıflatılmış kişiler- kendileri gibi olmaya zorluyorlar. İnsanların tepeleyip Karadeniz’den Rumeli’ye kadar her er geç gerçeğe de hamile kalarak Yalanla- den oluşan kitlelerin basit vaatlerle alınan oy- kitleler [ve onların güç aygıtı olan devlet ve yöne dağıttıktan sonra, yörük ve abdallara ver- rın Efendisi’ne karşı çığ halinde büyüye- larıyla seçilmiş baskıcı kişi ve hükümetler, bu iktidar] tarafından şu ya bu biçimde yaşamaya gi ve yükümlülükler getirir. Mesele üç beş ko- ceğini görmüş olmalıydı. Yalanın binini bir oyların verdiğini varsaydıkları yasal güçle, bi- zorlanmasını kabul etmiyorum.” yun ya da asker gönderme meselesi değildir; paraya pazarlayan bir iktidarca sürekli ya- reysel onur ve vicdana yönelik her türlü sal- Fatih, bu halkı ötekileştirerek yaşam tarzına lanlarla kuşatılmış olan, yalanlarla aşağı- dırıya kolayca başvurabilir. Thoreau, her VERGLER VE DEVLET müdahale etmek istemiştir. Yörük ve abdal- lanan ve kendi geleceği boğulacak nokta- türlü seçim sonucunda, bireysel öznenin Aslında çok sade bir yaşamı olan, öğret- ların sözcülüğünü üstlenen Otman Baba, Fa- ya gelen bir toplumun bir noktada, taşıran kendi vicdani gerçeğinden koparak hakika- menlikten emekli, felsefe ve hukuka tutkun, tih’in bu tutumundaki haksızlığı yüzüne vur- damla örneği, yalanlara isyanından doğal bir te uzak düştüğünü, benliğinden yabancılaşıp resim meraklısı, azla yetinen bir insan olarak mak üzere uç boylarından yola çıkarak İs- şey yoktur. Kaldı ki çıkarları Efendi’nin ya- kendini olumsuzladığını belirtir; bu nedenle, Thoreau, topladığı vergileri yurttaşların çı- tanbul’a yönelir. Babaeski’de halk onu ve yol- lanlarıyla büyüyenler, yani hempaları bile seçimleri bir şans oyununa benzetir: “Her tür- karları dışında ve karşısında kullanan devle- daşlarını kurbanlar keserek karşılar. Ama İs- yalanla beslenmekten kusma noktasına lü oy kullanma eylemi, dama ya da tavla gibi te vergi ödemeyi reddederek sivil itaatsizlik tanbul’da bu asileri topluca idam etmek için gelebilir. Çıldırtıcı yalanlar, sonunda bütün bir oyun, dahası kumardır. ... Bir azınlık, ço- eyleminde bulunur. Ortada tam bir kara mi- At Meydanı’nda kazıklar ve çengeller hazır- bir toplumu, itaat ve isyan geriliminde, nes- ğunluğa boyun eğdiği zaman güçsüz kalır; ar- zah vardır: 100 dolarlık bir vergi borcunu öde- lanmıştır. nel bir zorlayışla, önce yavaş yavaş, sonra tık bir azınlık bile değildir.” memekle devlete tek başına hangi zararı ve- Ulema, bu Kızılbaş isyancısının asılacak hızlanarak tahterevallinin bir ucundan Thoreau, bireyi onurlu ve insan kılan tu- rebilir? Ama yasayı kasten çiğneyerek temel olmasından duyduğu keyifle idamları bek- öbür ucuna, artık sürekli itmektedir. tumun yasayı ve iktidarı özgürce reddetme hak ve özgürlüklere uyulması zorunluluğunu lerken, Fatih, yürekli Türkmen kocasını öl- Nedense hiçbir zorba iktidar, gücün şid- hakkı olduğunu savunur. Karşı çıkış gerekçesi ilke olarak tüm yurttaşlarına önermesi, özel- dürmekle iktidarına bir güç katmak yerine, iş- det ışıldaklarının dönüp arkasındaki kişiye, vicdani doğruluk ve özgürlüğe yaslandığı likle kriz dönemlerinde, hükümetler için leyeceği zulümle kendisine duyulan güveni za- Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 9 yıflatacağı kaygısına kapılır. Zaten bütün İs- mi, her yerde tek tek ve birbirinden kopuk di- tanbul çalkalanmaktadır. Fatih, hiçbir şey ol- renişler gösteriyordu. Dağın zirvesinde, sis- mamış gibi, onu ve yoldaşlarını serbest bı- lerle kaplı bir bölgede, devireceği tahtı arıyor; rakmalarını emreder. bu arada tahtta keyif çatan kişi tehlikeyi gö- Hiçbir şiddete başvurmaksızın, yalnızca rerek, yaklaşan en küçük karaltıya basıyordu sultana meydan okumak için gelen bu Türk- tekmeyi. Bir küçük ışık ve geçit gerekiyordu. men kocası, ABD’den 400 yıl önce haksız ver- Taksim Gezi eylemine yapılan saldırı, bir anda gilerden ötürü Osmanlı’ya kafa tutmuş ilk si- ışığın önünü açarak sisin dağılmasını ve ge- vil itaatsizdir. Başbakan azıcık tarihini bilse, çidin görülmesini sağladı. Şimdi tahtı üstün- tarihine saygı duysa, yurttaşlarını hain ilan et- de taşıyan kayanın yerinden oynatılarak aşa- mek yerine onlarla gurur duyardı. ğı yuvarlanacağı günleri yaşıyoruz. GAND’YLE VARILAN AAMA BEDENME DOKUNMA! Sivil itaatsizliği bireysel düzeyde tanım- Yaşama alanlarının öznel ve nesnel bağ- layıp çağdaş hukuka ve toplumsal savaşıma lamda bireysel merkezi olarak beden, hare- kazandıran Thoreau’yu izleyen Gandi, kav- ketin etkin savaşçı gücü olan genç kuşak için, rama yeni bir içerik ve kitlesel biçim ka- yaşamın dokunulmazlığının ilk sınırlarını zandırır: İktidarın dayandığı dışında, iktidarla oluşturuyor. Fikirlerine ve yaşam tarzlarına her türlü çoban ve sürü ilişkisini çözüp da- iktidardan gelen yasağın bedenlerde yara açıp ğıtıcı “karşıkitle”yi oluşturmak üzere kuru- zarar verme saldırısıyla sür- lan barışçı direnme hakkı... Siyasal demo- dürülmesini gerzeklik olarak kratik bir kitlesel faaliyet olarak sivil itaat- görüyor, bağışlamıyorlar. Be- sizlik, Gandi’nin 1913’te başlayıp otuz yıl son- denlerine ve yaşama alanları- ra çok güçlü kitlesel kazanımları izleyen bir na yönelik her saldırı, gençler devrimle sonuçlanır. için insan onurunu yok edici Günümüzde, Alman Yeşiller hareketinin zorbalıktan başka bir şey de- temel mücadele biçimi olarak gelişen sivil ita- ğildir, isyanı büyütmekten ve atsizlik, iletişim teknolojisinin de sağladığı ola- ona süreklilik kazandırmaktan naklarla, kurucu demokratik siyasal etkinlik ni- başka sonuç vermez. Bu tutum teliğinde bir toplumsal ayaklanma biçimine gençliğin kör coşkuyla dışa çıkan yükselmiştir. Toplumbilim ve hukuk felsefesi saldırgan eğilimlerden uzak du- uzmanlarının tanımlarına göre, devrime giden rarak, kendisi için gözettiği il- keleri zorba için de geçerli sayı- yoldaki sürecin belirleyici yığınsal mücadele Gandi yöntemi olarak sivil itaatsizlik, “yasaların ya da şının göstergesi olarak okun- hükümet politikalarının değiştirilmesi hede- malıdır. Bu, sivil itaatsizliğin fel- fine yönelik, kamu önünde açıkça yürütülen, sefi boyutunu oluşturuyor. Eylemler, sürek- şiddete dayanmayan, vicdani, ancak yasal ol- li kitlesel büyüme ve uluslararası yayılma teh- didiyle birlikte, sinir bozucu bir gelgitle zor- mayan kitlesel eylemler” boyutu kazanmıştır. varabilecektir. Ekim Yürüyüşleriyle patlamış, 27 Mayıs’tan Ülkesine ve halkına ihanet içinde bulunan ik- baya pes dedirtmeyi amaçlıyor. Her türlü toplumsal ve sanatsal hareke- beri bütün ülkeye yayılarak isyana dönüşm- Gençliğin yanı sıra, isyanın her kuşaktan tidar sahiplerini durdurmak üzere oturma grev- tin özelliklerinin belirleniminde ve adının ve- üştür. Ama doğum yılları vurgulanarak bu ku- leri, kitlesel ölüm oruçları, imza toplamalar, ya- birey ve gurupları içeriyor oluşu, Fouca- rilmesinde, mensupları yaklaşık olarak aynı şağa, halk türküsündeki onbeşliler benzeri, ult’nun ayaklanmanın koşulu ilkesini anım- saklanmış gösteri yürüyüşleri, yaşam alanlarını yıllarda doğmuş olsa bile, kuşağın yönelimi- 90’lılar denebilir elbette... satıyor: Bir insanın itaat etmenin güvenliği- savunan işgaller, sivil itaatsizliğin etkili araç ve ne ya da ortaya çıktığı yıla göre adlandırma ne karşı ölüm riskini göze alabilmesi için ta- biçimleri olarak sonuç alıcı olanaklar niteli- GÖLGESN SATAMAYINCA yapılır. Toplumsal hareket bağlamında, Ata- rihin akışını ve uzun neden zincirlerini ke- ğindedir; günümüz demokrasilerinde diren- türk’ün ölüm acısını yaşayarak ya da yaşa- AACI KESMEK sintiye uğratacak türde kökünden sökülme- me hakkının barışçı biçimleri olarak anaya- yanlardan dinleyerek duyumsamış olan 27 Hareketin yurtsever emek karakteri, iş- si gerekir. Gerçekten de, ayaklanma safla- salarda yer alır. Mayıs Kuşağı, Menderes’in zorbalığını ve gücünü satmak zorunda olanların ortak eyle- rında, tarihinden koparılma duygusu ve bilinci, onun 27 Mayıs’ta yıkılışını yaşayan 68 Kuşa- 90 KUAI DEL, mi olarak teknoloji donanımlı bir gençliği işa- her sınıf ve kuşaktan bireyin derin kaygısını ğı, ara kuşak olarak 78 Kuşağı toplumsal be- ret etmektedir. Bununla birlikte, daha önce- GÖKKUAI yansıtıyor. Yine bu kaygı, pespaye yalanların lirlemelere göre yapılmış adlandırmaları be- ki devrimci kuşakların birikim ve katkılarıyla, saldırısını sarakaya alarak bumeranga dön- Kimi aydınlar ve bilim adamları, çözüm- lirtir. Edebiyat hareketi olarak 40 Kuşağı, 70 politik dayanışmasıyla yönünü bulmakta, ken- üştüren mizah gerillalarınca cephanelik ola- leyici çalışmalarla, dördüncü haftasın süren Kuşağı da, hareketin çıkış ve yayılma süreci- dini dışa vururken ivedi yönelimlerden ka- rak başarıyla kullanılıyor. ayaklanma olgusunun toplumsal psikolojik ne- ne göre adlarının verilmiş olduğunu gösteri- çınmaktadır. Yine de süreç, omurgasını, denlerini saptamaya girişirken tarihsel biri- yor. 68 Kuşağı’nı doğum tarihine göre ad- “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”, “Birleşe HOUSTON’DAN ABM GELD kimden tümüyle habersiz görünüyorlar. Türk landırmak isteyenler, 47’liler demekle gerçeği birleşe kazanacağız”, “Faşizme karşı omuz Efendi’nin başta gelen yalanlarından biri toplumunun günümüze uzanan gelenekleri- sadece bir de öbür yüzünden anlatmış olu- omuza”, “Tayyip istifa” sloganlarıyla oluştu- de, isyanın dış kaynaklı oluşu... Kendisi önce ni, Yeni Osmanlılardan bugüne gelen 150 yıl- yordu. rurken, evrensel özüne uygun biçimde, her tür- ABD’den, AB’den, Arabistan’ın petrol zen- lık birikimi, Jöntürk Devrimi’nin mirasını, 27 Mayıs gecesi polis saldırısıyla uç ve- lü gurup yönelişini ya da bireysel zenginliği iç- ginlerinden on yıldır aldığı dış desteği şimdi Cumhuriyet’in ve 27 Mayıs sonrasının sava- rerek Haziran başında bütün ülkeye yayılan selleştirmeye yatkındır. Bunu, “Dünyayı Sar- Fas, Tunus, Cezayir’den alamamış olmalı ki, şım ve kazanımlarını görmezden gelerek Taksim Gezi İsyanı, tarihsel bir belirlemey- san 10 Gün” adlı Aydınlık DİRENİŞ ekinin liseli gençlerin Amerika’dan İnternet’le yön- ayaklanmanın gökten zembille indiğini söy- le anlatılmak istenirse, 90 Kuşağı olarak ad- sayfalarında zengin örnekleriyle gördük... lendirildiği yalanına başvurarak, ailelerini kor- lemeye çalışıyorlar. Yanı sıra, isyancıların yay- landırılamaz. Çünkü kuşağın özelliğini taşı- Sarı kırmızısı biraz daha fırlayan böylesi bir kutarak isyanı bastırmayı umuyor. Ailelerin gın kitlesine bakarak, doğdukları yıllardan ha- yan ilk sivil itaatsizlik eylemi, 1990’larda de- gökkuşağının hangi rengini reddetmek eli- yaptığıysa hiçbir hesabı tutmayan Başba- reketle, yazılı ve görsel basında, 90 Kuşağı te- ğil, 2010’larda belirmiş, en geniş yaşam alan- mizde? Devrim, her türlü eleştiri ve özeleşti- kan’ı büsbütün çıldırtıyor; yürekli, tertemiz ço- rimini yerli yersiz kullanıyorlar. Bu belirle- larından birinde, Galatasaray Futbol Kulü- risinin tohumunu ironik bir çağrıda dışa vu- cuklarını bağrına basan aileleri, bu ülkenin bir medeki dil yanlışı giderilmedikçe, çözümle- bü’nün yeni stadı TT Arena’nın kutlama tö- ruyor: “Revolution Party! Tüm halkımız da- tek ağacını kesip sökmemiş, memleketin tek me ve yargılarda doğru sonuçlara ulaşmak reninde, Başbakan Erdoğan’ın ıslıklanması, vetlidir (pilavlı).” Marx’ın adını ve tavrını karışını emperyalizme pazarlayıp satmamış zorlaşacak, tarihsel geleneği göz ardı edecek, yuhalanmasıyla uç vermiş; sürekli protesto ayaklanmanın merkezine oturtabiliyor: “Ka- yurtsever halkını ihanetle suçlayacak kadar en önemlisi, gerçekliğe saptırılmış yönelim- sonrasında Başbakan, heyeti ve koruma or- pitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser.” kendinden geçiyor. lerle el atma çabaları bir devrimci süreklili- dusuyla stadı terk etmek zorunda kalmıştır. Şu gerçeği görmek zorundayız: Refe- Gençlerin yanıtı ise çok sade: Hous- ğin arifesinde yanılgıları büyütme sonucuna Daha sonra özellikle 2012’de 19 Mayıs ve 29 randum olayından beri, toplumun her kesi- ton’dan abim geldi, adı Twitter... 10 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP GÜLDEN TERAZİ “YENİŞEHİR’DE BİR ÖĞLE VAKTİ”NDEN, TAKSİM’DE BİR UFKUN DÖNÜLMEZ AKŞAMINA… Her yer Taksim, tüm Türkiye tek meydan, istifa et Başbakan Çalayan, Abide-i Hürriyet, Beyazt, Hürriyet, Sultanahmet, Gündodu, Konak, Orhangazi bata olmak üzere tüm ehir, kasaba ve köylerimizdeki meydanlarmz bu büyük meydann içindedir. imdi her yer Taksim ve tüm Türkiye tek bir meydandr. Yüzlerce meydandan oluan tek bir meydan, milyonlarca kalbin tek bir yürekte att nabzdr

MECİT ÜNAL DOAYI SEVMEYEN o kadar uzun. [email protected] NSANI SEVEMEZ Bunlardan biri temizlikle ilgili olanı. On binlerce insanın Ağaç sevgisinin tüm Tür- kendi gözleriyle görmeseler Sevgi Soysal, “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” kiye’yi birleştirmesi ancak bize, belki de inanabilecekleri bu ya- adlı romanında Ankara’da, Kızılay’da “günü bizim toplumumuza özgüdür. lanı oraya hiç gitmemiş Neca- dolmuş”, özsuyunu tümüyle tüketip kurumuş Ağacın kutsal olduğuna inanı- ti Şaşmaz ile Hasan Kaçan bir kavak ağacının itfaiye ekiplerince yıkılışı rız çünkü biz. Tüm türeyiş des- gibi yandaş zenaat erbabına etrafında toplumdaki değişim, eskinin içinde tanlarımızda ağacın ve ağaç söyletmek moda deyimle yala- yerini almaya başlamış bulunan yeninin, yeni kültünün çok önemli bir yeri nın dibidir!.. insan, yeni toplum, yeni ekonomik ilişkilerin vardır. Anamızdır ağaç, ata- Gezi parkında her sabah bir eskizini çıkarmaktadır. İtfaiyecilerin yık- mızdır. Canı vardır, ruhu var- 6’da uyanıp ellerine geçirdikle- maya çalıştığı kavak ağacı, değişip dönüşmekte dır. Yaş ağaca çivi çakılmaz ri eldivenlerle binlerce ziyaret- olan toplum yapısında eskiyi temsil eden bir canı yanar diye. Yunus’un bos- çinin sigara izmaritini toplayan simgedir. tan dolabını anlattığı şiiri kim o sabi sübyana, Gezi’de kurulan “Sanki büyük bir gürültüyle devrile- bilmez! Atatürk’ün, dalları barışcı, eşitlikçi, paranın hük- cekmişçesine sallandı kavak,” der Sevgi Soy- çatısına değen çınar ağacını münün geçmediği kardeşlik dü- sal, “O her an oluşan, değişen şeyleri gör- kestirmemek için altına raylar zenine yapılan bu haksızlığa alet meyenler sezmediler bunu. Öğlendi. Kızı- döşenerek kaydırılmasını sağ- olmak ancak vicdanı olanın içi- lay semtinin en civcivli, gürültülü, servisi en ladığı Yalova’daki ahşap köşk ni sızlatır. Ağzı kokanın diş te- çabuk, en ayakaltı yeri olan Piknik’in ora- yaygın bir örnek… Pek az bi- mizliğinden söz etmesi ne kadar ya akıyordu kalabalık”. linse de, şehirlerimizin bir abes ise, abesi muktebes yapan- Piknik’e akan kalabalık orada bir kavak ağacı kesmemek için ona ya- lardan da bunu beklemek ha- ağacının yıkıldığını görmez bile… şayabileceği anlamlı boşluk- yaldir kuşkusuz: mizah diye Türk- lar bırakılan yapılarla dolu ol- çenin içine edenlerin ağzından ya- ARTIK TÜRKYE duğu bir gerçek. Anadolu landan başka ne çıkabilir? TEK BR MEYDAN yakasındaki banliyö hattı Temizlikten söz edenlerin na- Romandan başımızı kaldırıp baktığımız üzerinde hattın iki yanında- sıl bir temizlik anlayışı olduğunu bugünkü gerçek Kızılay, meydanı geçiş yeri ya- ki bu türden eski yapıları ise en iyi gösteren fotoğraf; Erdo- pan o her zamanki şekilsiz kalabalık değil, ne bilen bilir… göz alabildiğine geniş topraklar, bu sözü ğan’ın agresif, hakaretlerle dolu, tehdit ve şid- istediğini bilen halktır. Ardıçın, kayının, söğüdün, kavağın, çı- doğrularcasına kesilen yaş ve başlarla dolu. det içeren, içine, ne kadar doğa sever ve çev- Ve bu halk, 20 gündür her akşam biber narın, göknarın, cevizin, akasyanın, çamın, çe- Taksim’de çınar ağaçlarını kesmekte inat eden reci olduklarına ilişkin gerçek dışı rakamlar da ve portakal gazına, asitli ve tazyikli suya, plas- şit çeşit meyva ağacının her birinin ayrı bir kül- diktatör zihniyet, uyguladığı zulmü baş kes- sıkıştırarak konuşmalar yaptığı meydanların mi- tik ve gerçek mermiye meydan okuya oku- tü, ayrı bir miti, ayrı bir anlamı olması top- meye kadar götürmüştür. 20 günde dört ölü, tinglerden sonraki halidir. Yevmiyelerini kamu ya, içlerinden bir evladını da kurban vere- lumsal genlerimize yer etmiş, bize doğduğu- yüzlerce yaralı, onlarca gözaltı, sıkılan binlerce maliyesinin ödediği taşımalı kalabalık çekil- rek Kızılay Meydanı’na pikniğe değil, Tak- muz andan itibaren verilmeye başlanan doğa ton asit katılmış tazyikli su, portakal ve biber diğinde o meydanları b.k götürüyor… sim’e, Gezi Parkı’nda kesilmek istenen sevgisinin bir sonucu. Doğayı sevmeyen insanı gazı, binlerce plastik mermi, kamu maliye- asırlık çınar ağaçlarını koruyanlara destek sevebilir mi? sinden karşılanarak mitinglere taşınan yan- DÖNÜLMEZ AKAMIN UFKU vermeye gidiyor. Yakın tarihimizdeki halk Bir ay önce kesmek üzere ekipler yolla- daşların milyonlarca lira tutan yevmiyeleri, bu “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”nde kuru hareketlerinin en başında gelen simge mey- dığı çınarları korumak için direnen parkı, ar- zulmün gayri safi milli hasılaya eklenecek ra- bir kavağın sökülmesini seyreden roman ki- danlarımızdan biri olan Kızılay’ın bir başka kasında dördü direnişçi, ikisi polis beş insan, kamlarıdır. şileriyle romandan başımızı kaldırarak bak- simge meydanımızla Taksim’le birleşerek tek yüzlerce kedi köpek, kaplumbağa ve kuş tığımızda gördüğümüz gerçek insanlar ara- bir meydan haline gelmesi, tüm Türkiye’yi ölüsü, binlerce yaralı (TBB’nin verdiği ra- YALANIN DB sındaki tavır ve bilinç farkı, bize geldiğimiz de meydanlaştırmıştır. Çağlayan, Abide-i kamlara göre 7 binden fazla) insan bıraktık- Bu rakamlara eklenecek, sayılarını aşamayı da göstermektedir… Bir kafiye tar- Hürriyet, Beyazıt, Hürriyet, Sultanahmet, tan sonra, polis zoruyla, zulümle boşalttığı par- saptayabilecek hiçbir hesap makinasının tışmasından modern bir edebiyatın, bir Gündoğdu, Konak, Orhangazi başta olmak ka bir gecede diktirdiği onca ağacın sahi ol- bulunmadığı üst üste söylenmiş yalanlar var edebiyat akımının, Edebiyat-ı Cedide’nin üzere tüm şehir, kasaba ve köylerimizdeki duğuna kim inanır? bir de… doğduğu Türkiye, ağaçların bile ayağa kalk- meydanlarımız bu büyük meydanın içinde- “YA KESEN BA KESER” On yılda söylenebilecek kadar çok yala- tığı bir ülkedir artık. dir. Şimdi her yer Taksim ve tüm Türkiye tek nı 20 güne sığdırmak, çok büyük bir dezen- Yahya Kemal’in, “Rindlerin Akşamı” bir meydandır. Yüzlerce meydandan oluşan “Yaş kesen baş keser”… formasyon başarısıdır. 20 günde yalan lite- şiirinde dediği gibi “dönülmez akşamın uf- tek bir meydan, milyonlarca kalbin tek bir Mezarlıklarımızla gökdelenlerin, avm’le- ratürümüze yıllarca unutulmayacak yalanlar kundayız”. yürekte attığı nabızdır. rin, tatil sitelerinin yerden pıtırak gibi bittiği eklendi. Yalan ne kadar büyükse kuyruğu da İstifa et Başbakan! Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 11

ETEM ORUÇ’TAN ATÇALI KEL MEMET VE YAĞDERELİ SİNANOĞLU HAKKINDA BİR KİTAP Aydında halk isyanları ve efe cumhuriyetleri Biz neden daa çktk biliyor musunuz? Bütün memleketi be on derebeyi alm, rz, namus tehlikeye dümütür. Halk padiah adna haraca kesiyorlar. Vergiyi onlar topluyorlar. Sava olur, kimi esnaftr diye, kimi ulemadr, hocadr diye savaa gitmez. Giden hep zavall ahalidir. Onlar baklava börek yer, halk kuru ekmek. Hâkim de kad da onlara köledir

hiçbir şey kalmadığın- ele geçirir. 1850-1854 yılları arasında HALİT PAYZA SYANIN TALEPLER dan, ardından gelen üç Aydın’da hüküm sürer. Sinanoğlu vali köpeğe can havliyle sal- konağının önünde şunları söyler halka: 1829’da Aydın’ın Kuyucak ilçesinde, Osmanlı’dan ticare- dırır ve köpekleri kaçı- “Aydınlılar! Biz neden dağa çıktık Atçalı Kel Mehmet Efe önderliğinde tin güvenilir biçimde ve rır. Atçalı bu köpekle biliyor musunuz? Bütün memleketi Osmanlı’ya karşı başlatılan ayaklanma özgürlük içerisinde ya- özdeşleştirir kendini ve beş on derebeyi almış, ırz, namus teh- bir halk devrimi niteliğindedir. Ayak- pılması, köylünün ko- köylülerini. Sırtını duva- likeye düşmüştür. Halkı padişah adına lanma halkta karşılığını bulmuş, Kü- runması, tarımın gelişti- ra verip, kendilerine sal- haraca kesiyorlar. Vergiyi onlar toplu- tahya, Manisa, Burdur, ’yi de rilmesi, yasaların adil ve dıran güce karşı çıkmak- yorlar. Fakat ne yaptıklarını kimse bil- içine alarak Ege coğrafyasının önemli eşitlikçi uygulanması, tan, boyun eğmemek- mez. Savaş olur, kimi esnaftır diye, bir kesitinde halk tarafından sevilerek askerliğin halkın ve ten, baş kaldırmaktan kimi ulemadır, hocadır diye savaşa git- kabul görmüştür. Ayaklanmanın bu devletin esenliği için başka bir kurtuluş yolu mez. Giden hep zavallı ahalidir. Onlar denli onay görmesinin nedenleri ara- yeni, adil ve herkes için olmadığını o tanıklığın- baklava börek yer, halk kuru ekmek. sında Atçalı Kel Mehmet’in, Osman- hakkaniyetli yasalarla da anlar. Hâkim de kadı da onlara köledir. Ba- lı’nın girdiği savaşlarda, savaş giderle- geliştirilmesi istenilmiş- Kurduğu ve daha dı- lık baştan kokar anladınız mı? Baştaki- rini karşılayabilmek için aldığı resmi tir. Yönetimindeki tu- şarıdan nir adlandırmay- ler ziftlendikçe halkı soydukça, kendi salma vergileri başta olmak üzere, tarlığı ve halkçılığı Kü- la “Aydın Cumhuriyeti” adamlarını kayırdıkça, bu memleket adalet duygusunun ortadan kalkması tahya, Manisa, Burdur, Atçal Kel ve Yadereli Osmanlı’nın askerlerini, adam olmaz!” ve soyguncuların türemesi ile birlikte Denizli gibi geniş bir ege Sinanolu Efe, Etem Oruç, yerel güç odaklarının Osmanlı’nın Sinanoğlu’nu ortadan mültezimlerin, zabitlerin keyfi olarak coğrafyasında yaşayan Berfin Yaynlar, 237 s. nice tertiplerini bozarak kaldırmak için gönderdiği kuvvetler halktan aldıkları vergileri kaldırılması halkın da kendiliğinden bir süre yaşar. Ancak, Sinanoğlu’nun önünde dayanamamış, talebi gösterilebilir. Atçalı’ya katılması ile “halk ihtilâli” ni- Osmanlı 1830’da Atçalı’yı pusuya düşü- Sinanoğlu sekiz bin kişilik bir kuvvetle Atçalı Kel Mehmet Efe, halkı so- teliğini doğrular. Osmanlı’dan daha adil- rür ve öldürür. Ardından ağıt yakarlar İzmir’e yürümüş, bu kez Arnavutlar- yan, tecavüze yeltenen eşkıya tarzı dir Atçalı Cumhuriyet’i. İlk kalkışmasın- Atçalı’ya Egeliler: dan oluşturulan “Vezir Tahir” komuta- efeler için yörede kullanılan terimle: da Aydın mütesellimi’nin silahlı adamla- “Atçalı’nın aman aman zeybekleri sındaki birliklere yenilmiştir. Yaralı “çalı kakıcı” değil, halkı koruyan, gö- rı ile girdiği çatışmayı dikkate almazsak, efem de oynasın olarak Çine-Milas Köyüne çekilmişse zeten, bozulan adaleti yeniden kendi diğer kasabalardan hiçbirinde Atçalı’ya Atçalı’yı vuran aman gençliğine de ele geçirilmiş ve eski -Aydın gücü ile gerçekleştirmeye çalışan bir silah çevrilmemiş, kurşun atılmamıştır. efem de doymasın karayolu üzerindeki Tabanlı Çeşme- halk kahramanı efedir. Etem Oruç, Halk kendiliğinde Atçalı’nın safında yer Kör olası aman aman müfrezeci si’nin elli metre doğusunda asılarak “Atçalı Kel ve Yağdereli Sinanoğlu almıştır. Atçalı da işgalci gibi değil, kur- efem de onmasın” idam edilmiştir. Onun için de yakılan Efe” adlı kitabında Atçalı Kel Meh- tarıcı gibi davranmış, idaresi altına aldığı türkü de şöyledir: met’i masalların “Keloğlan”ına benze- yerlerde halkın malına, canına, ırzına YADEREL SNANOLU “ Sinanoğlu iner gelir inişten tir. Masal tekerlemelerindeki gibi “ev- dokunmamış, gezi özgürlüğü başta ol- Yağdereli Sinanoğlu Efe’yi, Atça- Her yanları görünmüyor gümüşten vel zaman içinde, kalbur zaman için- mak üzere, onlara geniş özgürlükler ta- lı’nın ardılı gibi düşünmekte sakınca Sinanoğlu kale yapar taşınan de, deve tellal iken, pire berber iken” nımıştır. Atçalı’nın gerçekleştirdiği re- yoktur. Sinanoğlu Efe de Atçalı gibi Gözlerim doldu efem kanlı yaşınan” elindeki avucundakini ayanlara, beyle- formlar II. Mahmut ve Tanzimat Refor- ayaklanmış, Aydın’ı ele geçirmiş ve At- Halk, kendisi için canını verenleri re, paşalara kaptıran mazlumlar Atça- mu’nun öncülü sayılabilir. çalı’nın yapamadığını yaparak beş yıl bo- unutmamıştır. Türkülerde yaşatır on- lı Kel Mehmet’i, Yağdereli Sinanoğ- Antepli Karayılan gibi, çok korkak yunca yönetmiştir. Sinanoğlu da Atçalı ları. lu’nu, Çakırcalı Mehmet Efe gibi halk bir çocuktan, Osmanlı’nın korktuğu bir “Kel”in çıktığı coğrafyadan çıkmıştır, o Etem Oruç, “Atçalı Kel ve Yağde- kahramanlarını zalimlere karşı kendi- kahramana dönüşümün kişisel diyalek- da Atça’nın Yağdere köyündendir. reli Sinanoğlu Efe”de halkın sevgisini lerine siper etmişlerdir. Atçalı Kel tiğini görürüz Atçalı’nın hikayesinde. Onun zulme tanıklığı da “kırılma kazanmış, ilginç iktidar deneyimlerinin Mehmet’in Keloğlan’la özdeşleştiril- Köy kahvesindeki insanların aralarında noktası” olarak başkaldırısını hazırlar. kurulmasına önderlik etmiş bu iki ef- mesi bu yüzdendir. Atçalı Kel Meh- yaptıkları konuşmalardan, devlet tara- Yirmi bir yaşındayken, vergi toplama- saneyi yeniden güncelleştirerek, bir met de kendisine inanan halkı yanılt- fından sömürülüşlerini, çektikleri acıla- ya gelenler, köylülere işkence yapmaya kez daha anımsatıyor. Atçalı Kel Meh- mamıştır. Onlar için “vali-i vilayet, ha- rı dinleyerek çaresizliklerine üzülen At- başlarlar, aralarında Sinanoğlu’nun met için filmler çevrilmiş, kitaplar ya- deme-i devlet” olmuştur. Atçalı imza- çalı, üç güçlü ve iri köpeğin cılız bir kö- babası da vardır. Sinanoğlu dayanamaz zılmıştır ancak Yağdereli Sinanoğlu ladığı fermanlarda kendisini her ne peği sıkıştırıp saldırmalarına tanık olur. yapılanlara, işkencecileri vurarak dağa Efe ile ilgili bilgiler çok azdır. Oruç, kadar vali olarak nitelendirse de, aynı Hasımlarının saldırıları ile yaralanan çıkar. Zaman içinde dağlarda sürdür- Osmanlı kaynaklarını da inceleyerek anda devletin hademesi unvanını layık cılız köpek çareyi bir çıkmaz sokağa sı- düğü direnişi, kendisine katılan kızan- Atçalı Kel Mehmet’i yeniden, çok az görmüştür. Büyüklenmesi, böbürlen- ğınmakta bulur. Kaçacak yeri olmayan larının artan sayı ve güçlerini halkın bilinen Yağdereli Sinanoğlu Efe’yi de mesi yoktur Atçalı’nın. köpek sırtını duvara verir, yapabileceği çağrılarıyla da bütünleştirerek Aydın’ı ilk kez kitaplaştırıyor. 12 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP KAPAK GÜZEL GÜNLER GÖRÜYORUZ Türkiye yakn tarihine ‘28 Mays Gezi Direnii’ olarak geçeceini öngördüümüz dönem olaylarn nasl deerlendiriyorsunuz? Bir baka deyile neler oluyor ve bu puslu ortamda yarnlara ilikin ne söyleyebilirsiniz, nasl görüyorsunuz? Sizin bir aydn olarak duruunuz, söyleminiz ne olacak?

NALÂN ÖZÜBEK Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi Başkanı Tarık Günersel: [email protected] Aclara ramen umut Hıfzı Topuz: Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Mer- lerinde taşlarla motosiklete binip gaz mas- kezi yıllardır Türkiye’deki süreçleri laiklik keli kişilere rastlayınca şiddet kullanıyormuş. Yaasn yeni kuaklarn ve demokratikleşme yönünde etkilemeye ça- İşte bu süreci daha da kritik bir noktaya ta- devrim giriimi lışırken, bir yandan da dünya kamuoyuna şıyor. gerçekleri anlatmaya çalışıyor. Laik demokratik Türkiye Cumhuriye- Türkiye’nin dev- Barışçıl çevreci ve demokrasi yanlısı ti. Kanımca artan sayıda insan bu amaç çev- rimci ve aydınlık Gezi Direnişi sürecini baştan beri doğru, resinde birleşiyor. Pek çok kurumda yer alan gençleri 19 gün- haklı buluyor, içinde yer alıyor ve özellikle yazarlar, çevirmenler, yayıncılar insan hak- den beri dünya uluslararası kamuoyunun aydınlatılmasına larına saygının egemen olduğu bir ülkede devrim tarihine katkıda bulunuyoruz. yaşayabilmek için bu süreçte katkı sahibi. lıyor. şanlı bir sayfa ya- Doktorlar, avukatlar tutuklanıyor, çoluk Çeşitliliğin demokratik yollardan görüşülüp Engelli bir maratonun ilk yüz metresi zıyor. Böyle bir çocuk demeden polisin gazlı coplu saldır- insanca adımlar atılması yönünde dene- şanlı koşuldu. Yolumuz açık olsun. Olma- olay şimdiye ka- ması emri veriliyor, satılmış medya bütün şe- yimler hızla çoğalıyor. dığı noktalarda ise açarız, barışçıl güç bir- dar ne dünyada refsizliğiyle ya suskun kalıyor ya da tahrif Direniş ve diriliş acılara rağmen umut liğiyle. Dünya kamuoyu vicdanı bizimle. Tür- görüldü ne de ederek yayın yapıyor. verici. kiye’de de belirleyici ve sayısal çoğunluk laik Türkiye’de. Erdoğan’ın yanlış bilgilendirme ve kış- Kültür mirasımızda imece geleneği var. demokratik Türkiye Cumhuriyeti ideali Dünyada bu tür direniş ve başkaldı- kırtmaları vahim. Bu cümleleri yazarken şu Özgürleşme talebi ile birleşince böyle dün- yanında. Erdoğan’ın yüzde ellisinin yarısı git- rı olaylarında gençler genelde ya araba- haberi aldım: Kandırdığı bazı yandaşları cep- ya tarihi için de saygın bir hamleler dizisi baş- ti bile. AKP bölünürse şaşmam. ları yakar ya vitrinleri parçalar ya ağaçla- rı kesip barikat yaparlar. 1968’deki Paris Gençlik Olayları’nda da böyle olmuştu. Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Mustafa Köz: Ama bizde ne bir araba yakıldı ne bir vit- rin parçalandı. Gençlerimiz, ellerinde ne bir molotof kokteyli ne bir silah ne de bir sopa, dünyanın en olgun ve barışçı in- Cinayet Türkiye’de ilendi sanları gibi davrandılar. Onlara anlayışla İlk gün Taksim Meydanı’nda iki genç kızı ekip man içindeyken oradaydım. Gezi’deki Ci- bakmak gerekirdi. arabasına yaka paça bindirmeye çalışırlarken nayeti gördüm. O toz dumanda babasını ara- Gençler neden başkaldırdılar? Ata- anladım ki “cadı avı” başlayacak. Onları yan o satıcı küçük kızın gözyaşları bu ülkenin türkçülüğü, devrimleri, laik düzeni ve eği- kurtarmaya gücüm yetmedi. Üç dört sivil, et- korkusunun tanığıdır. Kimse o küçük kıza ve timi, özgürlükleri, insan haklarını, Tür- rafımı sardı, beni de gözaltına almaya çalış- gençlere yalanlarından diktikleri giysileri kiye’nin bağımsızlığını ve barışı savunmak tılar, kurtuldum. giydiremeyecek. için... Türkiye’nin onurunu kurtarmak için, Son gün de öyle oldu. Arada geçen on beş On altı gün ülkenin üzerine örtülen kara adaletin bağımsızlığını korumak için, be- günü anlatmaya gerek yok. Hepiniz gördü- şal, bizim giysimiz değildir. Gezi Parkı’nda eşit- lediyelere yapılan saldırıları önlemek nüz. Ne diyordu Lorca öldürdüğünde İs- lik, özgürlük isteğiyle kurulan o küçük ülke, için, Silivri’de yıllardan beri adalet bek- panyol şair Antonio Machado:”Cinayet Gra- iktidarların da bir gün özeneceği bir yer ola- leyen suçsuzların özgürlüğe kavuşmaları nada’da işlendi. Bunu bilsin insanlar-zavallı na kadar gençliğin direnişi sürecektir. Ney- için... Özgür bir iletişim düzeni için, sos- Granada’da!-Onun Granadasında.” le mi? Bilimle, sanatla, kitaplarla ve kalple- yal medyaya yapılan baskıların önlenmesi Cinayet Taksim’de, Ankara’da, İzmir’de, riyle… İktidarın zulmüne karşı silahları bun- için, Devlet Tiyatroları’nın yaşaması için... Antakya’da, Eskişehir’de… Cinayet tüm ül- lardır. Kimse taş, molotof, bilye, sapan ara- Benim 90 yaşında bir gazeteci-yazar kede işlendi. Zavallı Türkiye’de, bizim Tür- masın. tingleri öncesinde AKP: “Oyunu bozacağız!” olarak içim sızlıyor. Yıllar boyu UNES- kiye’mizde. Valisiyle, emniyet müdürleriyle, Park temizlenirken bulacakları silahlar, En iyi yaptıkları, oyun bozmaktır. Mahalle- CO’da Özgür Haber Dolaşımı bölümü- nin acımasız, kaba, kavgacı, ağzı bozuk büyük nü yönetmiş bir kişi olarak ülkemdeki bu belediye başkanlarıyla, başbakanıyla, polisiyle molotoflar da bu kanlı tezgâhın, yalanın ağabeyleri gibi… Çocukların Gezi Par- manzarayı görünce sonsuz acılar duyu- acımasızdı iktidar. parçası olacaktır. Park temizlendikten sonra kı’ndaki güzel oyunlarını, kurdukları düş ül- yorum. Ama ok yaydan çıktı artık. Yeni Şimdi de bu vandallık ve yalan, başba- da oradaydım. Gençlerin kurduğu kütüpha- keyi de kanla, gazla, asitli suyla bozdular. Za- kuşakların bu başkaldırısını hiçbir güç ön- kanın dilinden İstanbul valisinin ve medya ne yerle birdi, kitaplar toplanıp İnönü Sta- limin bildiği de budur. leyemez. Kurşun gibi ağır hava dağılacak maymunlarının dillerine bulaştı. Yalan söy- dı’nın yanında bir çöp dağına atılmıştı. Genç- Yine ne diyordu Başbakan, Beşar Esad’ı ve elbet sabah olacaktır. lüyorlar. Gezi’yi temizlediler ama vicdanla- lerin çadırlarıyla ve anılarıyla… Hitler’in anarak: “Halkına zulmeden iktidar meşrui- Yaşasın yeni kuşakların devrim giri- rını asla temizleyemeyecekler. Çünkü genç- Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in ku- şimi! lere yalan söylemek, “vicdan karartması”dır. lakları çınlasın! yetini yitirmiştir.” Bu sözü de Türkçeye siz çe- Bombalar patlarken, Gezi Parkı sis du- Ne diyordu Kazlıçeşme ve Sincan mi- virin. KAPAK Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 13

Ataol Behramoğlu: Pınar Kür: Aydnlk günlerin eiinde DünyayaDünyaya yalanlaryalanlar Gezi Parkı direnişin başından beri için- yin taşımaktadır. de olmak onurunu taşıyorum. Tayyip Erdoğan, Türkiye söylüyorlarsöylüyorlar 9 Haziran Pazar günü TGB çadı- siyaset sahnesinden silindi- rı önünde iki konuşma yaptım. ğinde Türkiye geniş bir ne- Gençler Gezi Parkı’na girdikten Söylediklerim özetle şunlardı: fes alacak. sonra her gün onlara destek ver- Direniş, günümüz Türkiye baş- Karanlıkçı dünya görü- dim, kitaplarımı götürdüm, kü- bakanının adıyla özdeşleşen rant ve şü, baskıcı kişiliği, ülke in- tüphaneye verdim. Hiç kimse yağma ekonomisine ve bu yağmayı giz- sanını birbirine kışkırtıcı sözleri ve uy- böyle bir saldırı beklemiyordu. lemeye çalışan baskıya ve despotluğa gulamalarıyla Türkiye’yi bir uçurumun kanlıktan ayrılması, partisinin yöneti- Gayet sakin oturuyorlar, oku- karşıdır. tam kıyısına getirmiştir. mini daha sağduyulu ellere bırakma- yorlar, şarkı söylüyorlardı. Bu sal- Düşmandan özür dilemesini bek- Milyonlarca insan onu artık baş- sıdır. dırı insanlık dışı bir saldırı. Na- lemek boşunadır. bakan olarak görmek istemediği gibi, Ülke için olduğu gibi, kendi par- sıl yalanlarla süslüyorlarsa an- Düşmandan özür beklenmez, kişiliğine ve uygulamalarına duyulan tisi için de hayırlısı budur. laşılır gibi değil. Vali çıkıyor, düşman mağlup edilir. Düşmana diz nefreti alanlarda yüksek sesle dile Gezi Parkı direnişi çoğumuzun za- başbakan çıkıyor kalabalıklara, çöktürülür. getiriyor. ten bildiği bu gerçekleri bütün halkın dünyaya yalanlar söylüyor. Herkesin gözü önünde olup Söz konusu kişi sanki bu konuş- Onurlu bir siyasetçi milyonların bu gözleri önüne seren bir aydınlanma- bitiyor her şey, sizin gibi sayılı Türk TV kanalları, CNN mayı duymuşçasına, ertesi gün şöyle di- nefret söylemi karşısında tası tarağı nın kıvılcımı oldu. Int’l., El Cezire televizyon kanalları veriyor. Ayrıca ben yordu: toplar ve siyaset sahnesinden çekip gi- Bu direniş ve isyan aynı zamanda gözümle görüyorum. Divan Oteli’ne gaz sıktıklarını ben “Ne yani, diz mi çökeceğiz?” derdi. aydınlık Türkiye’yi, gerçek Türkiye’yi, gördüm, benim evimin içine kadar girdi. Ne denilebi- Tayyip Erdoğan, Türkiye Cum- Tayyip Erdoğan bunu kendi ira- kalbinde ve bilincinde Atatürk ay- lir ki bu duruma? Elbette hükümetin ve polisin yap- huriyeti’nin, Türk aydınlanmasının desiyle yapmıyorsa ve bunun ne- dınlanmasının ışığını ve sevgisini taşı- tıklarının kabul edilemezliği bir yana dünya çapında ya- bütün temel değerlerine düşmandır. denlerinden biri kendisine vehmetti- yan asıl Türkiye’yi dünyaya tanıttı. pılan bir felaket olarak nitelendiriyorum. Bunun bir an O bir aydınlanma düşmanıdır. ği misyon ise bir öteki korku olsa ge- Dünyanın gözünden bir perde önce son bulması lazım. Bir başbakan kendi halkıyla sa- Bu nedenle de Türk aydınlan- rek... kalktı. vaşa giremez. Girdi fakat girmemesi lazım. Bir an önce masının önderi Mustafa Kemal Ata- Fakat korkunun ecele faydası yok- Şimdi uygar dünya, diktatörün bunu birilerinin durdurması gerekir. türk’ten nefret etmektedir. tur. Gezi Parkı’nda bu kişinin keyfi uy- kimliğini de çağdaş Türkiye insanının Gelmiş geçmiş Türk büyüklerini gulamalarına karşı başlayan çevreci ha- ne istediğini de yakından tanıyıp gö- sayarken Necip Fazıl’ın, Saidi Nursi’nin reket kısa sürede bir çığ gibi büyüye- rüyor... Hakan Günday: adlarını en başta anar. Fakat onun ağ- rek polis devletinin temellerine yö- Tayyip Erdoğan’ın ülke içinde ve zından Namık Kemal’in, Tevfik Fi- neldi. dışında birçok yalan ve yanlış bilgiyle kret’in, Ziya Gökalp’in adlarını işite- Tayyip Erdoğan’ın bu ülkeye ya- şişirilmiş karizması yaşanmakta olan Bu yaz yok aslnda mezsiniz. pabileceği en büyük iyilik, bir iç sava- bu direniş ve isyan süreçlerinde yerle Bu kişi Türkiye Cumhuriyetinin şa dönüşme yönelimi gösteren olay- bir olmuş, bir daha asla onarılamaya- yeminli düşmanıdır. larda kışkırtıcılığa, yalana, ülke insa- cak biçimde param parça edilmiştir. Şöyle başlayabilir- Yine bir yazımdaki sözlerimle, o nını birbirine düşürücü akıl almaz Türkiye kendisine çok yakışacak dim: kafatasının içinde Ortaçağ’a ait bir be- sorumsuzluğuna son vererek başba- aydınlık günlerin eşiğindedir. Her ne kadar, Gezi Parkı eylem- lerinin mevcut de- mokratik işleyişe İnci Aral: ilişkin toplumsal birçok nedeni bu- lunsa da konunun merkezinde, Anayasa’nın 34. Bu hükümetle devam mümkün deil maddesiyle güvence altına alınmış, “Toplantı ve Göste- ri Yürüyüşü Düzenleme Hakkına”, aynı madde ve ilgili kanunlarda getirilmiş olan sınırlamaların, kendisine yö- Çok üzgünüm ve heyecanlıyım; telafisi zor sorunlar nelik eleştiri ve taleplerin yaygınlaşmasını önlemek ama- Bir seçimle gelmiş bir hükümet, doğmasından korkuyo- cıyla, yürütme tarafından, aşırı devletçi ve dar biçimde yo- halkına bu kadar düşman olabilir rum. Örneğin sıkıyöne- rumlanmasına duyulan tepki yatmaktadır. mi, diye üzülüyorum çünkü düş- tim ilanı bir felaket Şu şekilde devam edebilirdim: man güçlerinin saldırısına uğra- olur. Bu kadar ayağa Tamamen bireyin ifade özgürlüğüne ilişkin olan bu mış gibi halka karşı duruyorlar. kalkmış bir halkla po- durum, sadece bir defaya özgü gelişmiş ve çözümlenmesi En ufacık bir şefkat, anlayış, ada- lis gücünün baş etmesi t gereken, bir “kamusal düzen sorunu” olarak ele alınmakta let duygusu yok bu duruşta. Ta- kolay değil. Bir süre ve olayların gerçek kaynağıyla ilgili herhangi bir düzelt- mamen kendi çıkarları söz konusu sonra bu yetersiz kala- me yapılmaksızın, salt kolluk gücüyle sonlandırılmak is- gibi. Ne olup biteceği konusunda caktır, o durumda, sı- tenmektedir. Oysa çevre duyarlılığıyla yola çıkmış olsa da kaygılıyım ama öte yandan artık kıyönetim ilanı daha polis şiddetine karşı bir protestoya dönüşmüş olan bu ha- böyle bir yönetimin iş başında ka- da kötü bir yerlere götürecektir reket, yine polis şiddetiyle bastırılmak istendikçe, daha da lamayacağını da düşünüyorum. bizi. Diliyorum ki uyansınlar ve bir ama wson zamanda daha da keyfi genişlemiştir. Bugün yarın bu yönetim gidicidir an önce kendilerini istemeyen bu bir tutum takınmışlardı ve ‘ben Ve böyle bitirebilirdim: ve Türkiye’nin önü daha aydınlık halkın arzusuna uyum göstersinler yaptım oldu’ durumuna girmişti Dolayısıyla yapılması gerekenler, toplumsal talep ve olacaktır. ve görevi bıraksınlar. Halk kendi her eylemleri. Tabii bardağı taşı- şikayetlerin protesto eylemleri yoluyla dile getirilmesi öz- Benim en büyük kaygım bu sü- çözümlerini bulacaktır, bu defa ran birçok damla oldu ama artık gürlüğünün, evrensel demokrasi kriterleri çerçevesinde, reçte çok fazla zarar görmek yo- çok kararlı ve topluca artık isteme- bu noktadan sonra tekrar geri dö- protestocuların lehine geliştirilmesi ve kolluk gücünün, lunda, bir başka deyişle daha fazla diklerini belli ediyorlar. nüp bu hükümetle Türkiye’nin konunun çözümünde bir araç olarak kullanımına derhal zarar görmekten korkuyorum. Can Burada tabii ben bu kişilerin devam etmesinin mümkün olama- son verilmesidir. kayıplarının fazla olmasından kor- yapıp ettiklerini sayıp dökmek is- yacağını, bu kişilerin gidici olaca- Eğer bir işe yarayacağını bilseydim… kuyorum, telafi edilemeyecek veya temiyorum bunları herkes biliyor ğını düşünüyorum. 14 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP

Leyla Erbil: Behiç Ak: Kartran ba çapulcu Hakiki bir kamusal alan oluturdular

Sonsuza doğru baktığımızda ne Neoliberal dönemin çok ilginç bir şunu istedi; bu topraklar değer ka- kadar gülünç bir gerilikte birbi- özelliği vardı, insanları ulusalcı, islamcı, zanıyor, mutlu olun, şehrimizi mar- rimize düşürüldüğümüzü fark futbolcu gibi kutulara koyuyordu. kalaştırıyoruz... Bu, bir mahkumdan ediyorum. Bunun çeşitli ne- Kendi yeni kamusal alanını da böyle kaldığı hapishane arazisi değerleni- denleri arasında elindeki gücü oluşturdu. Ekonomik çelişkileri, sınıf yor diye sevinmesini istemeye benzi- bitirmemek için ülkeyi bilerek farklarını, çevre sorunlarını, tarımın yordu. karıştıran baş çapulcu var. şirketleşmesinin doğurduğu etkileri, İlk önce insanlar bunu fark et- büyük şirket medyalarının haber alma medi. Televizyondaki tartışmalarda özgürlüğünü kısıtlaması, emekçi so- kültürel kimlik tartışmalarına takıla- runları vb. gibi hakiki tartışmaları rak, “demokrasi keyfini’ yaşamakla ye- Muzaffer İzgü: hep bunun dışında tuttu. tindiler ama şehirdeki yaşam alanla- Kamusal alanı özelleştirdi. rının iyice daralmaya başladığını his- Bu direni bitmez Şehirde bunun yansıması ise kor- settikleri zaman isyan ettiler. kunç oldu. Şehirdeki kamu alanları Hapsedildikleri kutulardan çıktı- “torba yasalarla” kamunun, halkın, lar ve yıkılmaya çalışılan Taksim Gezi Bu bir başlangıçtı. “public”in elinden alınarak, özel şir- yerleştirilmesiydi. Parkı’na sahip çıktılar ve parkı geri ka- Biz çocuklarımızı, ketlere verildi. Hatta 5366 sayılı ya- Bazen tek bir madde için yeni bir zandılar. gençlerimizi çok se- sayla “kamu”nun yanında “özel” kanun yazılarak işe başlandı. Bu ka- Çok kısa bir süre için de olsa, 10- veriz ama hiç saygı alanlar bile özelleştirildi. Yani küçük nunların toplum yararını gözetiyormuş 15 gün için bile olsa yeni ve hakiki bir göstermeyiz. Bunu mülk sahiplerinin elinden mülklerinin gibi görünen harika isimleri vardı. kamusal alan yarattılar. birçok örnekle açık- alınmasının ve büyük şirketlere veril- Ormanları imara açan yasanın Türkiye’nin bu alana ihtiyacı var- layabilirim. 90’dan mesinin yolu açıldı. Tarlabaşı, Sulukule isminin, “Tabiatı ve Biyolojik çeşitli- dı. İnsanların da sıkıştırıldıkları ku- sonra yetiştirilen gibi anti demokratik projeler bu ya- liği koruma kanunu” olduğu göz tulardan çıkmaya... çocuklar anne babalarından saygı görmeye başladılar. saya dayanarak yapıldı. önünde bulundurulursa ne demek is- İktidar olayı anlamak yerine şid- O anne babalar onları saygıyla, saygıya doğru eğitil- Liberal aydınların okumadan ka- tediğim daha iyi anlaşılır. det kullanarak parkı boşalttı. Böyle- diler. Şimdi karşılığını istiyorlar, saygı istiyorlar. ‘Be- bul ettikleri Anayasa da “bir torba ya- Kamusal alanın anayasa ve diğer ce çok da hayırlı bir işe vesile oldu. Bu nim yediğime, içtiğime, özgürlüğüme, davranışıma, ina- saydı”. yasalarla özelleştirilmesi, toplumun ya- yeni kamusal alanın “bir muhalefet nışlarıma karışma,’ diyorlar. Böyle başladı ama bir de Torba yasalar “toplum yararını sa- şam alanlarını iyice daralttı. bloku” oluşturmasına neden oldu. baktık her kesimden onlara karşı ilgi duyuldu, des- vunan” hukuki kanun maddelerinin Şehir topraklarının, meydan, park Gezi Olayları’yla birlikte Türki- teklendi. arasına “birtakım çıkar gruplarına ve sokakların arsalaştırılmasında in- ye’de artık bir “muhalefet bloku” var Bu aslında iktidarın baskıcı, hukuksuz, dayatma- sınırsız olanaklar sağlayan” hukuk sanlar bunları birebir yaşadı. AKP yö- ve bu blok yeni bir kamusal alan cı, tek adam olma fikridir. Plebisitler bile Hitler za- dışı normları barındıran maddelerin netimi bunları yaparken insanlardan oluşturabileceğinin ilk sinyalini verdi. manında yapılmıştır, ‘ben iktidarsam her şeyi yapa- bilirim’. Bakınız, görünüz yapamayacaklar. Bir söz var, cin şişeden çıktı ama ben onu cin olarak kabul etmi- Feridun Andaç: yorum, o özgürlük, haklarını geri isteme, korkuyu üze- rinden fırlatıp atma, görünüz bakınız hiçbir zaman bu direniş bitmeyecek. Yasal, hukuklar çerçevesinde Yeni Türkiye baka bir güne domakta sonuca ulaşıncaya kadar sürecek. Gezi Kalkışması toplumsal bir olaydır. rövanş zihniyeti, ötede rüp korku imparatorluğu Oraya yansıyan bir sonuçtur yalnızca. ise yağma… yaratma çabası bu sonuçla- Öner Ciravoğlu: Bunu oluşturan süreçleri iyi okumak ge- Yaratılan kaos or- rı doğurmuştur. rekiyor. Salt “kurumsal otoriteye is- tamında siyasal iktida- Kendi seçkinlerini, yan- yan” deyip de çıkamayız. Evet, Türki- rın hiçbir payı olmadı- daşlarını yaratmak gibi bir Asl zafer yarnlara ait ye’de siyasetin yaban dili, ayrıştırma po- ğı düşünülebilir mi? misyonu olduğu kesin bu litikaları hatta giderek ötekileştirme Bunu komplo teorile- iktidarın. Kendisine karşı Olan bitenin özeti elbet- çabaları ve sivil hayatın her alanına riyle açıklamak boşu- yükselen hiçbir sese taham- te orantısız güç… müdahale…1930’ların İspanyası’nda na bir çabadır. Türki- mülü de yok. Ama bugün, O gücü kullananlar, benzer dili/söylemi kullanan mevcut ye artık böyle bir siya- küresel dünyada siyaset artık onlara emir verenler şunu iktidarın yaptıklarının gölgesinde Kit- setin diliyle yönetil- böyle hamaset edebiyatıyla, iyi bilsinler: Bugünün za- lelerin Ayaklanması’nı yazan José Or- mek istememektedir. dini siyasete araç kılarak ya- ferinin kime ait olduğu tega y Gasset şunları söylüyordu: Hazır kıtaları alanlara çıkararak siyaset pılmıyor. Küresel aktörler değişti. Bu- çok önemli değil. Asıl “Devletin bireyin, grubun özgürlü- yapma çağı kapanmıştır. gün İran bile değişim dedi, reform zafer yarınlara ait. O ne- ğünü ezerek, geleceği hepten tüketme- Bu iktidar kendinden olanı seviyor, dedi… Bu anlamda Türkiye yeni bir dö- denle tutuklanmayı, tek- sinden korkmayalım de ne yapalım?” kendi inanç/yaşam tarzını da dayatıyor neme giriyor ve siyasetin ibresi/rotası de- melenmeyi göze alıyor- Bu kitlesel eylemin öncüsü gençle- sürekli. Oysa görmüyor ki, böyle bir söy- ğişeceği gibi aktörleri de değişecektir. lar. rin sahneye çıkması bizlere şunu öğret- lem mütedeyyin kesimi de rahatsız edi- Mevcut iktidarın bunu görmesi/okuması O çocuklar tasarım- ti; bu siyasetin dili tükenmiştir, “yeni Tür- yor. Mevcut iktidarın siyasal yönelimi si- mümkün olmadığı gibi; Gezi Kalkış- larıyla, ironileriyle bi- kiye” başka bir güne doğmaktadır. yasal kültürü besleyen, zenginleştiren, ması’nı indirgeyici bir bakışla hafife al- zim yarınımız. Bu bağlamda şunları da söyleyebi- yeni açılımlarla bunu geleceğe taşıyan bir ması sanırım yozlaşan bir iktidarın güç Bu ders Türkiye’ye yeter… lirim: Gezi Kalkışması doğaçlama gelişse debi oluşturamadığı gibi, sürekli ye- sarhoşluğunun bir sonucudur olsa olsa… Beni en çok hüzünlendiren görüntülerden birisi de de kitlelerin siyasetin yaban diline, yağ- ren/aşağılayan yaban bir dili kullan- Evet, illüzyon sona erdi; yeni Tür- uzman bir gönüllü doktorun beyaz eldivenleriyle el- ma zihniyetine bir tepkidir. Kendilerini maktadır. Varoluşu komplolarla ger- kiye’nin yeni insanları bunu bize çoktan lerinin arkadan kelepçelenmesi… siyasetin vazgeçilmezi kılanların kur- çekleştiği için, sürekli diken üstünde du- gösterdi… Evet evet, cin şişeden çıktı! Yazıklar olsun! dukları hegemonya, ülkede çatışma/ay- rup her eylemi/düşünceyi kendisine Birilerinin uykularının kaçması da bu rıştırma kültürünü de yarattı. Bir yanda karşı duruş olarak alıp hatta yıkıcı gö- yüzden! Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 15

Cüneyt Ülsever: Akl bile edemediimiz bir enerji çkt

AKP hükümeti 2002 - 2007 arasında ikti- jim geri dönülmez bir yere gelmiştir derken Bu arada otokrat, Ortadoğu’da ittifak dar olma mücadelesi verdi 2007 - 2011’den önümüze Gezi Parkı diye çoğumuzun akıl yaptığı batılı güçler karşısında da direten, sonra artık iktidar olduğuna kendi de ka- bile edemediği bir enerji çıktı ve bu ener- kendi dediğini dayatan hale gelmeye naat getirdi, 2011’den sonra da kendi reji- ji otokrata "Hayır sen bize dayatamazsın," başladı. Şimdi zamanlama olarak iç di- mini dayatmaya başladı. Bu rejim kendisi- diyerek karşı koydu. Gençlerin başını çek- namikle beraber dış dinamik de belki de ne oy vermeyen yüzde ellinin kendilerine tiği bu enerji giderek diğer yüzde elliyi de Gezi Parkı’nı da kullanarak otokratın dik- seçtiği hayat tarzının inkarı üzerine kuru- sarmaya ve onları motive etmeye başladı. tatöryasını ilan edip Ortadoğu’nun bur- luydu ve bunu giderek en ufak detaya ka- Bugün artık otokrata "Biz senin dayattığın nunu sürtmeye çalışıyorlar. dar indirdi. Sonunda bu iş geldi, örneğin iç- hayat tarzına itiraz ediyoruz,"diyerek açık Benim ileriye dönük tahminim; ar- kiye kadar dayandı. Bu rejim giderek ta- tavır koymaya başladılar. Buna karşı da oto- tık 2014’te Cumhurbaşkanlığına aday bile gürlük önderi imajını yitirmiş bir kişi TC mamen otokratın kendisinin uygun gördüğü krat bunu kendi iktidarına bir darbe olarak olabileceğini düşünmüyorum, bir sene Cumhurbaşkanlığı’na aday olmayacaktır bir hayat tarzının herkes tarafından ya- gördü ve batının yeni diktatör diye tarif et- içinde çok önemli ölçüde bir ‘u dönüş’ yap- diye düşünüyorum. Recep Tayyip Erdoğan şanmasını dayatmaya dönüştü. Tam biz bu tiği, otokrasiyle de yetinmeyen bir istibdat madığı müddetçe artık milletin yarısını bence kendi sonunu 31 Mayıs’ta kazmaya yüzde elli mağlubiyeti kabul etti artık bu re- rejimine doğru yönelmeye başladı. temsil etmeyen, Ortadoğu’da bütün öz- başlamışsa şimdi pekiştiriyor.

Hüseyin Haydar: Yeni nesil devrimlerinin ayak sesi Türkiye sathına yayılan, Taksim Gezi melidir. Direniş eşiği aşılmıştır artık gi- çe bütün varlığıyla, gençlik bütün ze- Parkı odaklı bu eylemler, hiç kuşkusuz derek tırmanan bir taarruzdan söz ede- kasıyla ve en önemlisi geçmişin biriki- Türk milletinin büyük kurtuluş müca- biliriz… Bu biçim uluslararası ve ulusal mini taşıyan öncüler bütün deneyimle- delesinin bir parçasıdır. Ancak bu kez etkilere sonuna dek açık. En önemlisi riyle bu hareketin merkezindedir. Ne ka- hareket, klasik direniş biçimlerinden devrim, kendi bayrağını bulmuştur: Ay dar, çok cepheli siyasal yapılardan, si- farklılıklar gösteriyor... Bu başkaldırıyı, yıldızlı albayrak. Devrimin değişme- yaset üstülüklerden söz edilirse edilsin, bu isyanı ben 21. yüzyılın yeni nesil dev- yen yüzyıllık özü bu kez kendine özgü giderek birlik, birleşme yaşayacağımız rimlerinin ayak sesi olarak görüyorum. biçimini yaratıyor. Dün milli devrimle- kesindir. Devrim pratiği konusunda Bugünün teknolojik olanaklarıyla do- ri gerçekleştiren milletler nasıl toplam katılaşmış bilgilerimizi bir kez daha nanmış,sınıfların yeni yapılanmalarıyla zekalarını, toplam varlıklarını ortaya gözden geçirelim… Anlayışımızı 21. şekillenen yeni nesil devrimler. Bu isyan koydularsa, bugün de Türk milleti bü- yüzyılın Yeni Nesil Devrimlerinin sürp- hareketi bütün boyutlarıyla incelen- tün varlığını ortaya koymaktadır. Türk- rizlerine açık tutalım.

Buket Uzuner: Yücel Erten: Barç direni Tarihimizin en demokratik halk hareketi 21. yy Türkiye Tarihi’ne ‘Gezi Par- mak isterim. 90 yıllık- 4 kuşaklık kı Direnişi’ veya Olayı olarak ge- Cumhuriyet hayatımızın böyle öz- kazanacak çecek sivil hareket, benim içinde ol- gürlükten demokrasiye evrensel, Organize olmuş cehalet 10 yılı duğum 78 gençlik hareketlerin- kandilinden türküsüne milli de- aşkın iktidarda. İktidardaki ce- den farklı olarak her sınıftan ve si- ğerlere sahip gençler yetiştirmeye halet, zafer duygusuyla gitgide yasi görüşten hatta görüşsüzlükten- vesile olması aslında hepimizin sarhoşladı, torkalıyor. Ne ol- apolitik gençlerin plansız, örgütsüz başarısıdır. Gönül isterdi ki bu ül- dum delisi olmuş kendini padi- inisiyatifi olarak önemli bir halk ha- kenin her vatandaşı aynı değerde şah sanıyor, oraya buraya çar- reketidir. Türkiye Cumhuriyeti va- eşit kabul edilsin ve gençlerin ta- pıyor, kırıp döküyor, çalıyor, tandaşı olan herkes bu ülkede lepleri anlayışla karşılansın. Ol- çırpıyor. Halkın gözüne, kula- halktır ve düşüncelerini beğen- madı. Şimdi gençlere düşen ‘Gezi ğına, burun deliğine parmağı- memek onların halk olduğu ger- Parkı’nda tabanı bütün Türkiye’yi nı sokuyor. Sarhoşluk o radde- çeğini değiştiremez. Bu bakım- mı yoksa şiddet ve hakaret içer- kapsadığı anlaşılan bu farklı ol- de ki, kendi halkına terörist diyor. Yalanla, iftirayla, dindar- dan Osmanlı dahil, bizim tarihi- meyen her fikrin korkmadan ifade manın eşit vatandaşlık özgürlü- lık kisvesiyle, sarhoş demagojisiyle kendi halkına hakaret edi- mizin en sivil ve en demokratik edildiği özgür bir ülke mi olacak- ğüne dayalı bir siyasi oluşum veya yor. Copla, gazla, kimyasal katılmış tazyikli suyla, kask num- halk hareketidir. tır? Bu aslında bir temel ‘olmak ya parti kurmak yolunda çalışmaktır. arası kapatılmış hırpanîlerle, halkına savaş açıyor. Savaşta bile ‘Gezi Parkı Direnişi’ bir ağaç- da olmamak’ sorunudur ve insan- Bunu başaracak kültür ve bilgi olmayacak şekilde, insanî ve hukukî çerçeveyi terk etmiş, ilan çevre bilinciyle başlayan ancak as- lıkla yaşıttır. altyapısına sahipler. Deneyim ve edilmemiş bir sıkıyönetim, bir olağanüstü hal uyguluyor. "Ana- lında bir düşünce ve ifade özgür- Kişisel olarak, bu gençlerin fi- destek de bulacaklardır. Böylece yasa tanımam ‘anayasak’ var," diyor. lüğü hareketidir. Soru(n) basittir: kirlerini beğenmeyenlerin bile on- gelecekte, şimdi kendilerine karşı Ama kendi sonunu hızlandırıyor. Çağın ve toplumun de- Türkiye, düşündüklerini ifade et- ların, haklarını arayacak kadar ce- çıkanların çocuk ve torunları da mokratik birikimi, bu saldırganlığı barışçı direnişiyle püs- tiğinde başına geleceklerden çe- sur, onurlu ve başkalarına saygılı ol- düşünce ve ifade özgürlüğü mira- kürtecektir. kinerek oto sansürle yaşayanların malarıyla gurur duyacaklarını um- sından yararlanabilecektir. 16 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Bu dünyadan bir Kafka geçmiş! Romanlar, hikâyeleri ve mektuplaryla varoluçu edebiyatn temellerini atan Kafka aslnda salam bir muhalif düüncenin temellerini atm olabilir. Biyografinin içinde ilerledikçe sisteme, güncel olaylarn olumsuz etkilerine alttan alta bir kar koyuu gözlemleyebiliriz

ERDEM GEZGİNCİ diye çekindiğimden biyografiyi okur- ken onları yanımda bulundurdum. [email protected] “Dönüşüm”, “Dava”, “Şato” yanım- daydı ve yeni Kafka git gide belirgin- Franz Kafka adı düşünmeye meyilli leştikçe eski Kafka’ya dönüp baktım. her insanın hayatına bir şekilde gir- Tek bir Kafka, tek bir insan, bütün- miştir. Varoluşla ilgili düşüncelerin leşen anlam ve ölümsüzlüğün verdiği sonuçlarının hep tekdüze kaldığı ya- eskilikten sıyrılan yepyeni bir yazar: nılgısı yine her insana Kafka’dan ar- Kafka. Romanları ve öyküleriyle bir- mağandır. Karamsarlık mı? Umut- leşen Stach’in Kafka biyografisi va- suzluk mu? Direniş mi? Yoksa vaz- roluş akımını bir adım yukarı taşıyor. geçiş mi? Dik duruş mu, eğilip bü- külmek mi? Birbiriyle dirsek temas KAFKA’DAK MUHALF halindeki bu konular kendine ve GÖRMEK topluma yabancılaşmış insanın ma- “Düz bir yolda yürüyor olsaydın, gazinsel bakışından kurtulamamıştır. tüm ilerleme isteğine rağmen hala Konularla birlikte Kafka’da popüler gerisin geriye gitseydin, o zaman bu kültürün aracı haline gelmekten kur- çaresiz bir durum olurdu; ama sen tulamamıştır. Kurtulamayıp sıkışan dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi Kafkaesk düşünce sıkılmış ruhların dik bir yamacı tırmandığına göre, içine yerleşmiş, günümüze kadar ev- adımlarının geriye doğru kayması, rilerek gelmiştir. bulunduğun yerin durumundan ileri Reiner Stach dünyanın sayılı gelebilir, o zaman da umutsuzluğa Kafka uzmanlarından. Yazdığı iki kapılmana gerek yoktur.” ciltlik Kafka biyografisi Sel Yayınla- “Karar Yılları” ve “Kavrama Yıl- rı’ndan çıktığında Kafka severler ları” olarak basılan kitapların önü- daha doğrusu Kafka’yı içinde yaşa- müzde açtığı ufuk Kafka’yı metinle- tanlar heyecanlandılar. Akabinde rinin esaretinden kurtarıyor. Kaf- heyecanları korkuya dönüşmüş ola- ka’nın içe dönük metinleri ilk bakış- bilir çünkü bende oldu. Nasıl yani, ta veya ilk okuyuşta okuyucuya Kafka’nın o bildik kısa özgeçmişinin umutsuzluk hissi veriyor. Derinleme- dışında sayfalar dolusu hayatını mı sine çözümleme için günümüz insa- okuyacaktım? O derin düşüncelerin nının çokça vaktinin olmadığını dü- sarsılmasından korktum açıkçası. Bu şünürsek bu ilk deneyim genel kanı- hacimli kitaplara başlayıp bitirdiğim- ya dönüşmüş durumda. Kemikleşen de Kafka’nın aslında doğduğunu, ya- umutsuzluk yaftasını Kafka’nın üze- şadığını ve öldüğünü anladım. Basit rinden atmak için biyografisini oku- gerçekler nasıl bir bulutun içindeydi mak şart. Öyle ki Kafka ile ilgili de görmemiştim? Soru sorduran ki- ürünler bile yazarı umutsuz vaka gibi tap bitmemiştir. Kafka’nın derin tes- göstermek üzerine tasarlanmışken pitleri sarsılmanın tersine daha sağ- “Dünya zaten böyle berbat bir yer” lam bir şekilde içimde yer etti. Sesi- demek yerine mücadele etmeyi ter- ne kavuştu. Alıntıların kıyısında ka- cih edebiliriz Kafka sayesinde. Cıvıl lan metinler yanlış anlaşılmalardan cıvıl bir insan olduğu iddaa edilemez kurtulup içime süzüldü. belki ama “böcek” vurgusundan Biyografilerden anekdot ayıkla- uzak bir hayat sürdüğü de kesin Kaf- mak adetim değildir. Yine de sevdi- ka’nın. Yaratıcı metinlerinde yazdığı ğim yazarların hayatlarındaki ilginç dünyayı Kafka’nın birebir hayatı ola- anları bilmek, o anlardan işaretler rak algılamak her yazarda olduğu toplamak hoşuma gider. Stach’in gibi çok yanlış. Bundan muzdarip araştırıp kaleme aldığı kitaplarda bu olan yazarlar kendilerini açıklamak tip işaretler çokça var. Kafka ete ke- için çoğu zaman ayrı birer kitap yazı- miğe büründükçe romanları flulaşır yorlar. Kafka’nın talihsizliği buna Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 17 Zarif taş şehir

Kafka - Karar Yllar Cilt: 1, Kafka - Kavrama Yllar Cilt: 2, Reiner Stach, Sel Yaynclk, Çev: Sezer Duru, 660 s. 720 s. vaktinin olmamış olması. Ondan sonra arkasına saklandığı için garip bir kibir yazılan biyografileri onun kadar ilgi duygusu da veriyor. Tam da burada çekmeyi başaramadığı için Kafka’yı Kafka’nın hayatını bir nebze de olsa hep at gözlüğüyle okuduğumuzu söyle- bilmek önemli. Bulutların arasından Mardin’in tarihi, kültürü, Mardin mek yanlış olmaz. Neyse ki Stach’ın inip nefes almaya başlayan yazar duru- MELTEM BOSTANCI isminin nereden geldiği, inançlar, kapsamlı çalışması konuya yeni bir bo- şunu bozmadan bize salt anlamı vere- konuşulan diller ve Mardin mutfağı yut katacak. bilir. “Karar Yılları” ve “Kavrama Yıl- “Güneş, bu coğrafyanın imzasıdır, hakkında bilgi veriyor. Kitapta önce Romanları, hikâyeleri ve mektup- ları”nı okuduktan sonra kafamdaki mührüdür” Mardin’e dair tüm güzellikler göz- larıyla varoluşçu edebiyatın temelleri- Kafka resmi hareketlendi. Durağan İstanbul Rehberler Odası Yöne- ler önüne seriliyor; Mardin Ulu Ca- ni atan Kafka aslında sağlam bir mu- umutsuzluğun her halini çizen Kafka tim Kurulu Üyesi ve aynı birliğin mii, Şehidiye Camii Medresesi, Ka- halif düşüncenin temellerini atmış ola- için tek eksik defterin sayfalarını hızlı- Mardin Çalışma Komisyonu kuru- sımiye Medresesi, Gazipaşa İlköğ- bilir. Biyografinin içinde ilerledikçe ca serbest bırakmakmış. Art arda ge- cusu ve başkanı Nükhet Everi, retim Okulu, Zinciriye Medresesi sisteme, güncel olayların olumsuz et- len resimler can bulup eyleme geçtik- “Mardin” kitabıyla binlerce yıllık gibi pek çok görkemli yapının yanı- kilerine alttan alta bir karşı koyuşu lerinde aslında gerçekten var olurlar. bir geçmişe sahip Mardin’de bizi, sıra, Mardin Metropolitlik Kilisesi gözlemleyebiliriz. Romanlarında içi- Kafka’nın bütün kitapları birer resim sokak sokak bir yolculuğa çıkarıyor. durumundaki Kırklar Kilisesi ve mize ayna tutmayı tercih etmesinin onun biyografisi ise o resimleri oyna- Mardin’i yalnızca önemli tarihi eski bir tapınağın üzerine kurulmuş nedeni belki de bu isyanı özümseme- tan sihirli el. Çocukluğumdan kalan eserleriyle değil, ye- Deyrülzafaran Ma- mizi istemesidir. Birçok yoldan bilince defter kenarı animasyon yöntemi Kaf- rel kültürü ve insan- nastırı şehrin önemli davet edilen insanlar Kafka’nın kendi- ka’nın biyografisiyle buluşmamı tam larıyla da tanıtıp, ye- yapıları. ne has yöntemi günümüzde bile anla- olarak anlatıyor. Eksik kalan eylem bu mek ve alışveriş Mardin’in yanısı- yabilmiş değil. Felsefe kitaplarında, kitaplarda. Belki de kitaplar bittiğinde önerileriyle geziye ra civarı da son dere- bildirilerde gözümüze sokulan parmak içinizde peydahlanan yas duygusu Kaf- renk katıyor. ce detaylı bir şekilde Kafka’nın eserlerinde belli belirsiz ka’yı özgürleştirir. Kitabı elinize tanıtılmış, Midyat, dürtüyor bizi. Edebi açıdan tartışıla- alıp, şöyle bir göz Savur, Kızıltepe, Nu- maz olan Kafka bu yüzden eleştirilere KELMELERLE attığınızda, Mar- saybin, Dara, Hasan- maruz kalıyor, daha doğrusu kalıyor- KAFKA KOLAJI din’in yazar Nükhet keyf… du. İnsanlardan kopuk kendi dünya- Biyografi, araştırma, belgesel gibi Everi için gerçekten Everi’ye göre sında bir münzeviden daha fazlası ol- nitelemeler okuyucunun bir an durak- bir aşk olduğunu gö- Midyat’ın taş işçiliği- duğunu Stach’ın kitaplarında görüyo- samasına sebep olabilir. Bir şeyleri ka- rüyorsunuz, tutkuy- ni mutlaka yerinde ruz. nıtlama isteği, belgeleri sunmanın ka- la yoğunlaşan bir görmek gerek, Mid- “Dünyayla arandaki savaşında tılığı ve araştırmayı yapanın edebi ek- aşk… Zaten kendisi yat çarşısı, Devlet dünyanın yanında ol.” siklikleri metni aksatır. Kurşun gibi de Mardin’e “sevgi- Konuk Evi ve civar Kafka’yla tanıştığım günden bu ki- ağırlaşan kitap kitlelere ulaşamadan lim” diyecek kadar köylerin de mutlaka tapları okuduğum güne kadar kafam- tozlu raflara mahkum olur. aşık. “Bir şehirle bu Mardin - Güne Ülkesi, görülmesi gerektiği- daki Kafka resmi beni eyleme karşı tu- Reiner Stach’in araştırmasını film kadar özdeşleşebil- Nükhet Evleri, E Yaynlar, 296 s. nin altını çiziyor ya- tan bir bilge şeklindeydi. Evet ben de görselliğinde bizlere ulaştırması bu mek, o şehrin seni zar. düzenin çarkları arasındaydım, evet açıdan şanslı olduğumuzu gösteriyor. bağrına basması… Evet, bu çok hoş Kitabın arkasında, belki otelini- ben de ailemden başlayarak toplumun Ayrıca Sezer Duru’ya da emeği ve dili- bir duygu” diyerek özetliyor duygu- ze döndüğünüzde okuyabileceğiniz, mekanizmalarıyla sürtüşüyordum, evet mize kazandırdığı Kafka başyapıtı için larını Everi ve bu aşkı ölümsüzleş- ilginç olabilecek ve Mardin’de mut- ben de adaletsizliği sorguluyordum… teşekkür etmek isterim. tirmek adına da bu kitap fikri doğu- laka bahsedilmesi gereken birkaç Bütün bunları Kafka’nın çarpıcı ro- Aile albümü karıştırıyormuş gibi yor, büyüyor, zenginleşiyor, derinle- konuyu okuma parçası şeklinde bu- manlarından okumak içimdeki yalnız- Kafka’nın halleri gözümüzde canlan- şiyor ve bize ulaşıyor. lacaksınız; Süryaniler, Yezidiler, Ar- lık hissine iyi geliyordu. Sıradanlığın dıkça kapaktaki donuk Kafka fotoğra- Adı neden Güneş Ülkesi? Bunu tuklu Devleti Tarihi, İsa Bey-Ti- parçası olduğumu, insanların sıradanlı- fının tabuları yıkılıyor. O artık durgun, da şu satırlarla özetliyor yazar; murlenk ve Artuklu Hükümdarlı- ğın parçası olduğunu ve olacağını öğ- içine kapanık, sorgulayıcı ve sıkılgan “Güneş aslında Mezopotamya’dır. ğı’nın Sonu, Tarih Sahnesinde Mar- renmek iyi hissettiriyordu. Bu resmin bir aile üyesi, bir bilge ve büyük bir ya- Güneş bu topraklara can verir, ka- din ve Şahmeran. Bunların dışında içindeki Kafka her şeyi yerli yerinde zar olarak yanıbaşımızda beliriyor. ranlıktan sonraki ışıktır, iyinin kötü- okuyucu için olası yabancı terimleri gören, karanlığın içinden seslenen, sır- Cildin arasındaki ipi çok da kullanma- ye galibiyetinin simgesidir, yol gös- içeren bir sözlük de bulacaksınız. tımızı sıvazlayıp varoluşumuzu besle- yacağınız bir anlatımla yazılmış kitap. terir, renkleri getirir, toprağın bağ- Kadim uygarlıkların beşiği bu yen bir figürdü. Tanrılaştırılan bu gö- Dünyayı etkileyen Kafka’yla henüz rını cayır cayır yakarken bereketi de zarif taş şehir sizin tarafınızdan tek- rüntü onun edebi başarısının eseriydi tanışmayanlar için bu iki cilt adeta getirir.” rar keşfedilmeyi bekliyor, yeniden, ancak her tanrı gibi zamanla bulutların çağrı yapıyor. Nükhet Everi, kitabında önce tüm güzellikleriyle… 18 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP YENİ ÇIKANLAR

Cennette Yaamak Var Çizgisi Gece Gelen Bahtabakan

Lütfi Kaleli, Paola Zannoner, Altn Kitaplar, Ula Iklar, Sevgi Özel, Berfin Yaynlar, 190 s. Çev: Almila Aydn, 152 s. Geoturka Yaymclk, 276 s. Cumhuriyet Kitaplar, 200 s.

Bir dağ köyünde çobanlık yapan eği- Başlama çizgisinde yerini almadan Kurbanlar güzelliğe ya da korkuya ve- Kimi kez kitaplarla filmler, “Burada timsiz Osman ile Ömer, bir gün adla- önce, Leo’ya yeniden bir bakış attı, rilir. 7 kan tayfı, 7 kadim. Yıl 1648. Ge- anlatılanların gerçek kişi ve kurumlarla rı değiştirerek Haso Ağa ile Şeyh Şe- çünkü Viola için en önemli yarış miyle osmanlı topraklarına doğru yola uzak yakın ilgisi yoktur” diye başlar. Bu rif Efendi’nin cemaatine katılırlar. Bu oydu. Babası tarafından küçüklü- çıkan “Kayıp Yedinci Kıtanın En Yü- romandaki kişi ve kurumların gerçekle cemaatteki Kuran kursunda, ayetlere ğünden beri futbol oynamaya yön- cesi”, Gece’nin Yıldızı... ilgisi var mı, yok mu? Buna okur karar dayalı olarak iyi bir mücahit olup din lendirilen Leo, büyük bir takıma gi- Ulaş Işıklar, “Gece Gelen”de, 17. verecek. Gerçek aydınların kendilerini adına cihat eder, kâfirleri öldürür ve rebilmesi için yapılacak olan seçme- yüzyılda Balkanlar’da başlayan olayların, sorgulamaları gereken dönemlerde sus- kendileri de şehit olurlarsa eğer, cen- lerden sonra bir motosiklet kazası ge- Osmanlı topraklarındaki Smyrna’ya kun kalması... Suskun kalmayanın başı- nete gidecekleri; orada birbirinden çirir ve belden aşağısı felç olur. Leo ar- uzanışını ve oradan da günümüz İz- na kirli, kara çoraplar örülmesi... Ka- güzel gencecik hurilerle hiç yaşlanma- tık babasının gözünde hiç değeri ol- mir’inde kendi halinde yaşayan gazete- dınlarla çocukların aşağılık yalanlarla dan sonsuza dek mutlu yaşayacakları madığını, annesinin ise yıkıldığını his- ci bir genç kadının hayatını nasıl değiş- kandırılıp kullanılması... Karadüzen da- inancıyla beslenirler... Ve gün gelir yaş- seder. Antrenörünün ve arkadaşları- tirdiğini çarpıcı bir dille anlatıyor. Tari- vaları için, herkese batabilecek sivri mi lı genç demeden kendilerine göre ma- nın gösterdiği yakınlığı reddeder. hi bir dokudan modern şehir hayatına ev- sivri ortaçağ mahkemeleri kurulması... sum insanları bombalayarak öldürür- Onun yanında olmak için inat eden rilen olaylar zincirinde, kendilerine müj- Koskoca bir ülkeyi, sonu karanlık bir yola ler... O ara güvenlik güçleriyle çıkan ça- tek kişi Viola’dır; engelli koşu şam- delenen kayıp bir kıtayı bulmak için dün- sürüklemek... Edebiyatın işlevlerinden tışmada kendileri de ölerek muratlarına piyonu olmak isteyen sınıf arkadaşı... yadaki tüm kıtalara yayılmış Nokturno biri yaşananları duymak, görmek, unut- ermiş olurlar... İkisi için de hiçbir şey kolay değildir. klanlarının mitolojisini inşa ediyor. turmamaksa, Sevgi Özel’in yaptığı bu...

Gümü Kuu Babam Beklerken Paradan Haber Ver! Leyla ile Mecnun

Benjamin Black, Krmz Kedi Burak Bilge, Pelin Çnar, Esteve Calzada, NTV Yaynlar, Nizâmîyi Gencevî, Say Yaynlar Yaynevi, Çev: Levent Göktem, 286 s. Kaynak Yaynlar, 224 s. Çev: Temel Bal Ekim, 208 s. Çev: A. Naci Tokmak 280 s.

Dublin’in seçkinler dünyasına uzanan E. Org. Ergin Saygun kızı Ece’ye yazdı- “Paradan Haber Ver!” bir kulüp, bir tur- İlk defa Nizâmî tarafından müstakil bir karanlık bir şebekenin üzerindeki ör- ğı duygu dolu mektubunda, “İnsan ha- nuva, bir federasyon hatta bireysel se- kitap halinde yazıya geçirilmiş olan bu tüyü kaldırmasının üzerinden henüz yatının en fırtınalı döneminde; gençlik viyede sporcu için futbol üzerinden na- eser, Nizâmî’den sonra gerek Fars Ede- kısa bir zaman geçmişken, Patalog Dr. çağlarında kızım ne yapıyordu acaba? sıl gelir elde edilebileceğini keşfeden bir biyatında gerekse Türk Edebiyatında bü- Quirke kendini genç bir kadının inti- Arkadaşları kimdi? Aşık oldu mu, oldu pazarlama kitabı. yük ilgi görmüş ve birçok şair tarafından harını araştırırken bulur. ise nasıl biri idi? Sıkıntılarını, dertlerini FC Barcelona’da pazarlama grup yeniden kaleme alınmıştır. Fars Edebi- Bir önceki fırtınanın yol açtığı ha- kiminle paylaşıyor?” diye soruyor. başkanı olarak geçirdiği yıllardan sonra yatının en önemli klasiklerinden biri olan, sarları atlatmaya çalışırken şantaj, E. Tuğa. Cem Aziz Çakmak, spor danışmanlığı firması Prime Time Nizâmîyi Gencevî’nin 1188 yılında ka- uyuşturucu bağımlılığı, cinsel tutkularla “Özür diliyorum” Sport’un kuruculuğu ve CEO’luğunu üst- leme aldığı “Leylâ ile Mecnun”, Prof. Dr. örülü bir entrikanın ortasında kalan Sevgimin büyük bölümünü lenen Esteve Calzada, deneyim ve ger- A. Naci Tokmak çevirisiyle Farsça as- Quirke, bu kez ailesini bu işin dışında Mesleğimle paylaştığım çek örneklerle dolu, doğrudan ve ol- lından çeviri yazısı ile beraber, manzum tutmayı başarabilecek mi? Gecelerimi, gündüzlerimi dukça öğretici bir üslupla, medyada var olarak edebiyat dünyasında yerini alıyor. Booker Ödüllü İrlandalı yazar John Bahriyeye adadığım, dünyaya geli- olmayı, taraftar kazanmayı; tesislerin, “Bir şeyin peşinden koşar herkes, Banville’in takma adla yazdığı polisi- şinizde dahi yanınızda bulunamadı- sponsorların, televizyon haklarının; spor- Kendisi için iyi olanı bilmez herkes. ye/gerilim serisinin ikinci kitabı “Gümüş ğım için Özür diliyorum...” diye sevgi- cu imajı ve lisanslı ürünlerin yöneti- Gayb âleminin ucu, bucağı bilinmez. Kuğu” özellikle dili ve karakter zen- li kızı Gülümseyenim’e duygularını di- minden nasıl gelir elde edilebileceğini de- Kilit bir bakarsın anahtardır, bilin- ginliğiyle göze çarpıyor. zelere döküyor. taylı bir şekilde gözler önüne seriyor. mez.” YENİ ÇIKANLAR Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 19

Kurt Totemi Dahiler (Kutulu) Kavga Yaz övalyesi

Jiang Rong, Doan Kitap, Jack Challoner, Bankas Kültür Gürkan Zengin, Jim Butcher, thaki Yaynlar, Çev: Avi Pardo, 458 s. Yaynlar, Çev: Erdal Alova, 63 s. nklâp Kitabevi, 296 s. Çev: Ula Apak, 456 s.

Çin Kültür Devrimi’nin tüm hızıyla Bu etkileyici kitap modern dünyayı şe- Türkiye’nin verdiği kavga kendi coğraf- Kız arkadaşı yeni edindiği kana susa- sürdüğü 1960’lı yılların sonlarında killendiren büyük bilginlerin zihinlerine yasının kaderine o coğrafyanın insanla- mışlıkla baş etmek için Chicago’yu “halktan öğrenmesi” için İç Moğo- ve yaşamlarına emsalsiz bir yaklaşımla rıyla birlikte sahip çıkmanın kavgasıdır. terk ettiğinden beri Harry Dresden bit- listan’daki göçmen Moğolların ara- ışık tutuyor. Dâhiler kitabı okuyucuları Türkiye’nin Mısır’da Hüsnü Mübarek’e kin ve çökmüş bir hâldeydi. Kirasını sına gönderilen Çinli öğrencilerden teknoloji tarihinin en heyecanlı ve çığır “halkın taleplerine cevap ver ve yöneti- ödeyemiyordu. Dostlarından uzakla- biri olan Chen Zhen’in öyküsü, uçsuz açıcı anlarını paylaşmak üzere zaman mi bırak” çağrısı yapmasının da, Suriye’de şıyordu. Telefon rehberindeki tek pro- bucaksız bozkırı paylaştığı diğer tüm içinde yolculuğa çıkarıyor. Beşşar Esed’e “bizi kendinle halkın ara- fesyonel büyücü umutsuz bir adama dö- canlılarla iç içe geçiyor “Kurt Tote- İsimleri tarihe mal olmuş yirmi se- sında tercihe zorlama, seni değil Suriye nüşmüştü. Tam işler bundan daha mi”nde. kiz dehanın yaşam öyküleri, Johannes halkını tercih ederiz” demesinin de sebebi kötü gidemezmiş gibi göründüğü sıra- Başta kurtlar olmak üzere, atla- Gutenberg’in baskı makinesi, James budur. Bu kavga aynı zamanda 1914-1918 da Perilerin Kış Kraliçesi çıkageldi. rın, ceylanların, köpeklerin, koyun- Watt’ın buhar makinesi, George East- arasında kaybedilmiş bir mücadelenin Harry’nin reddedemeyeceği bir tekli- ların ve kuğuların, doğayla uyum man’ın Kodak fotoğraf makinesi ve yüzyıl sonraki hesaplaşmasıdır. Türkiye bu fi vardı. Tabii eğer vaftiz Peri Annesi’nin içinde yaşayan bu halk üzerindeki ya- Alan Turing’in bilgisayarı gibi icatlar- “kavga”ya girmek zorundaydı ve girmiş- kendisi üzerindeki doğaüstü bağların- şamsal etkisini fark eden Chen, Mo- la birlikte anlatılmıştır. Baştan sona et- tir. Eğer büyük hatalar yapılmazsa kuv- dan ve kötü talihinden kurtulmak isti- ğol kültürünü ve kurtlara odaklanan kileyici görsellerle süslenen kitapta on vetle muhtemel bu kavgadan galip de çı- yorsa... Tek yapması gereken Yaz Kra- inanç sistemini yakından tanır. adet nadir belgenin tıpkıbasımlarına yer kacaktır. Zira öyle görünüyor ki, tarihin liçesi’nin sağ kolunu, yani Yaz Şöval- verilmiştir. akışı bu kavgada Türkiye’nin yanındadır. yesi’ni kimin öldürdüğünü bulmaktı.

Yeraltna Mektuplar Onlarn Sadece Metedolojik Filozoflardan Türküleri Var Bireyciliin Eletirisi Seksi eyler

Murat Yalçn, Yap Kredi Yaynlar, 336 s. Il Özgentürk, Vefa Saygn Öütle, Emine Supçin, Aya Kitap, 208 s. Ayrnt Yaynlar, 416 s. Destek Yaynlar, 168 s. Murat Yalçın’ın hazırladığı “Yeraltına Zor bir kitap elinizdeki. Zor çünkü, gör- Elinizdeki çalışma öncelikle, bu tar- “Elinde keser sapı ile sap gibi ortada kal- Mektuplar” kitabına 59 yazar hayatta ol- mekten çekindiğiniz, yanıbaşından usul- tışmanın en önemli kavşak noktala- mak istemiyorsan, sevişmenin altın ku- mayan yazarlara yazdıkları mektuplarla ca geçtiğiniz tüm hayatlar burada. Ya- rında karşımıza çıkan üç teorisyenin rallarını bileceksin!” katıldı. Yalçın, kitabın sunuşunda şunla- şamın kıyısında kalmış insanların gerçek (Max Weber, Karl Popper ve Jon Els- -Zeus- rı söylüyor: “Sonraki projen Yeraltından hikayeleri: Mapustakiler, Alamancılar, ter) metodolojik bireycilik savunula- “Erkeklerin sevişebilme süresi, or- Mektuplar olur herhalde’ diyen muzip üniversiteliler, Güneydoğu’da yaşayan- rının ayrıntılı bir eleştirel analizini talama bir buçuk dakikadır.” dostlara, ‘Kim bilir!’ demekle yetindim. lar, kadınlar... içeriyor. -Afrodit- Ama şimdi düşünüyorum da, bu mek- Hepsinin yaşamlarına acı dokunmuş. Bu analizin neticesinde metodo- “Yıllanmış şarap nasıl damakta lez- tupları okuyanlar o yazarların yanıtları- Hepsinin yaşamlarına sevinç dokunmuş. lojik bireycilikten sosyolojiye giden yo- zet, ruhta şehvet uyandırırsa; yıllanmış nı da okur gibi olacaklar; her mektubun Aşk dokunmuş, inanç dokunmuş. Işıl Öz- lun kapalı olduğu metateorik sonu- sevgili de yatakta şerbet, dudakta lezzet, böğründe başka mektuplar var...” gentürk, çarpıcı bir çalışmayla karşınızda. cuna varan yazar, metodolojik birey- ruhta ebediyettir.” “Yeraltına Mektuplar” mektup ya- Yaşanan ama görülmeyen hayatları tek tek ci konumlanmanın sadece metodolo- -Ömer Hayyam- zınımıza yepyeni soluklar kazandıran, bulup çıkarmış, konuşmuş, onları dinler- jik değil sosyal olanın neliğine dair on- “Bir kadına gidiyorsan, yanına kam- yazarların adeta birbirleriyle dertleştik- ken boğazı düğümlenmiş; ama, yazar so- tolojik içerimler barındırdığını sergi- çını almayı unutma.” leri, hem özel yaşamlarından kesitler rumluluğunu unutmayıp onları tek tek dil- liyor ve bunun ardından ayrıntılı ve öz- -Nietzsche- sunan, hem birbirinden ilginç sırlar ba- lendirmiş, dinlediği, gördüğü, duyduğu gün bir ontoloji ve sosyal ontoloji tar- “Cinsel eğilimlerin temeli hazdır.” rındıran bir ortak yapıt. yaşamları yeniden yaratmış. tışması sunuyor. -Freud- 20 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP ÇOCUK - GENÇ

Kâifler - Denizler Daym Balon Olmu Mercan Adas Kaçak Köpek Biber ve Okyanuslar Kambur bir dayının çocuklu- “Üç Küçük Robinson”un yazarın- Mezuniyetine bir hafta kala, köpek Bu harika kitapla, ilginç kaya havuzla- ğundan, gençliğinden ve orta yaş- dan ilginç bir macera... eğitim merkezinden kaçmayı başaran rını inceleyecek, rengârenk mercan larından hazine değerindeki, güçlü Denizci bir aileden gelen Biber için hayat yeniden başlıyordur. kayalıklarında dolaşacak ve gizemli anların sislerden arınıp aydınlığa Ralph’ın tek düşü dünyayı dolaş- Demir tellerin sınırlayamadığı uç- gemi batıklarını keşfedeceksin. Üste- kavuştuğu öykülerde, kederden mak ve serüvenlere atılmaktı. Bu suz bucaksız özgür bir yaşam tüm lik denizlerde ve okyanuslarda yaşa- neşeye, çaresizlikten umuda her serüvenlerin başında da Mercan renkleriyle onu çağırıyor. yan büyüleyici canlılarla tanışacaksın. renkten duygu can buluyor. Adaları geliyordu. Arkadaş canlısı olduğu için so- Rengarenk, çok heyecanlı ve canlı Tosuner’in kelimelerinde, be- 15 yaşına basar basmaz kahra- kaklarda pek yalnız kalacak gibi de sahnelerle dolu bu kitap, çocukları se- deninin acılarından sıyrılıp özgür- manımız Büyük Okyanus’a açılan görünmüyor. vecekleri konulara çekiyor, onlara çok leşmeye çalışan bir dayının iç sesi- bir gemide iş buldu. Ancak asıl se- Nitekim, Kurtuluş Parkı’nın kü- zengin ve değerli bilgiler sunuyor. ni, uçan balonunun ardından ba- rüven iş bulduğu geminin fırtınada peli köpek sakinleri de sanki onu yıl- Kolay anlaşılır ve sıcak bir dille yazıl- kakalan bir yeğenin hüznünü ve batmasıyla başladı... lardır tanıyormuş gibi aralarına al- mış, büyüleyici gerçeklerle dolu olan yaşamın kenarına köşesine sakla- 7 yaş üstü çocukları için dünya maktan hiç çekinmediler. “Kâşifler”, araştırmaya meraklı kü- nan daha birçok sesi duymak çocuk klasiklerinden bir başyapıt Başlarda her şey yolunda gitse de, çükler için yeni ve eğlenceli bir baş- mümkün. daha... kısa bir süre sonra Biber’in kanı yeni- vuru kitapları dizisi... den fokurdamaya başlar.

Stephen Savage, Necati Tosuner, Robert Michael Ballantyne, Miyase Sertbarut, TÜBTAK Yaynlar, Gün Kitapl, Remzi Kitabevi, Tudem Yaynlar, Çev: Ali Bahadr Ouz, 32 s. 88 s. Çev: Barlas Çevikus, 184 s. 104 s. BABİL BALIĞI Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 21 Yalnız(ca)

M. SALİH KURT [email protected]

“Rüya gördüğümüz gibi yaşarız - yal- nız…” Joseph Conrad, Karanlığın Yüreği

Son haftalarda elbette ne kadar müm- künse o kadar okuyabildiğim kitapların içerisinden, okur olarak karşıma çıkan en cana ve kana yakın sürpriz, Filiz Öz- dem’in yeni romanı “Rüya Bekleyen Adam” oldu. Daha önce “Yalan Surele- ri”, “Düş Hırkası”, “Korku Benim Sahi- bim” romanlarını, şiirlerini ve çevirileri- ni okuduğumuz yazarın, yeni romanı, gözden kaçabilecek oldukça ilginç de- ğerleri barındırıyordu. Bu nedenle kişi- sel bir okuma macerası olarak anlatmayı daha uygun buluyorum. Samimiyetle iti- raf etmem gerekir ki romanın beni çe- ken ilk ve en büyük özelliği işlediği ana konuya karşı, okur olarak doyumsuzlu- ğum oldu; yani “yalnızlık.” Temelde, “Rüya Bekleyen Adam” bir “yalnızlık,” daha da çokluk ve bereketle bir “yalnız adam” öyküsüdür. Öncelikli olarak bu- rada -sıkça tekrarlanan bir hata oldu- ğundan ve kavramın tuhaf kullanımları- nın yaratabileceği farklı algı sebebiyle- kavramı, bütüncül veya kısmi pasajlarda görmek de çok kolaydı üstelik. Yalnız mamaktadır. Bireyleri bir araya getir- kitleleştirmek üzere ıssızlaştırılan, üre- bireyin hem içine hem de dışına yönelik adam öykülerinde, sıklıkla öykünün taba- mekte yalnızlığın rolü üzerine ayrımsa- tim adamlarla yalnız adamın karıştırıl- bir keşfetme yolculuğunu barındırıyordu. nıyla bağdaştıramadığım “adam sen de” maların yapılacağı katmanda yazar, ilk mamasını rica ederim. Yalnızlaşma ve Genelleyici, tepeden inme bir buyruk gibi dercesine, inatla, şairin diş fırçasını şairin gördüğü imgeye sarılan ucuz şair kıva- yalnız olmak içeriden dışarıya doğru açı- işaret etmem imkânsız olacaktır fakat gözüne sürter gibi, ahmakça ve el yetene- mında hatırlatmalar yapmak yerine, lan bir şeydir, sıkça ve şekilcilikle ucuz şahsi görüşüm, özellikle ğinden yoksun şekilde ihaleyi beylik laflara yıkmayarak, mese- kurguların sığındığı dışarıdan bireyin içi- doğuya özgü “yalnız kayan, kurguya sokulup leyi, içinde kambur bırakılmış yalnız ne zorla tıkılmaya çalışılan bir bez par- adam” figüründe ise bu bulamaç edilen erk ve er- adamın kaçırdığı gözlerinden okutur. çası değildir. Ve yine aynı ucuz kurgular- şekilde bir yolculuğun kek öfkesinden, bir taşın Bir araya getiren yalnızlığın yokluğun- da bireysel yolculukların içine hapsedil- gerçekçi bir karşılığı ne altına saklanılmaya çalışı- da, sanki birleşmek, bir olmak için ara- diği haliyle boğazdan, anlatıldığı kadar yazık ki yoktur. Yalnız lan fil misali sırıtan, yaza- da bir neden de kalmayacakmış gibi ku- da kolay çekilip çıkarılan veya öz-yıkı- adamı bizlerde –tabi o rın kıskançlık ve hınç caklanması mı? Bireylerin bireyler üze- mın fitili görevinden öteye geçemeyen da olursa- yola düşüren, alma dürtülerinden arın- rine yalnızlığı dayatması ve nihayet(!) bir bez parçası da değildir. Hıçkırıktır, arayıştan çok buluştur. dırarak, mesele özünde tükürürcesine yüzüne, zorla yalnızlaştı- evet, ama kutsanmadır da… Bir arpa Kaçma ve bakınma değil, başka türlü tutulamazdı. rılması mı? Karar verilir elbette de yal- boyu uzaktan bakıldığında, ne kadar an- çoktan keşfetmiş olma Ricam şudur ki yalnız nızın haberi olmaz bundan, olamaz… latırsan anlat, ne kadar öznelersen ne halidir. Bu nedenle dışın- adam öykülerini bir kez Ve böylece yedisinden yetmişine rüya- kadar zarflarsan zarfla, pulu yapıştıktan da omurgası düz, içinde daha dikkatle gözden ge- larının içinde bulacağı huzuru, heyeca- sonra öykünün gerçekte gideceği tek bir ise kambur yalnız adam çiriniz. Pek çok yazarın, nı ve kaçışı bekler yalnız adam. Rüyala- adres vardır; yalnızlık seçim değil yazgı- figürü, bizlerin daha sık yalnız adamı anlatmak rı gibi, gerçek hayatında uzaklaştığı yal- dır. “Rüya Bekleyen Adam”ın en sami- gözlemleyebileceği dışın- yerine, bizlere kadınları nızlığı da anlıktır. Yaz yağmuru. “Yüre- mi yanı da burada başlar. Birinci tekile da kambur, içinde ise anlatma gayretine hap- ğimize ne güzel dokundun,” derken ya- sığmakta güçlük çeken kahramanı, ayır- naif bir öfkeyi taşıyan solduğunu ve bunu da bi- Rüya Bekleyen Adam, zara, öyküden bir de Harput türküsü tına çoğunlukla varamadığı bir yazgının yalnız adamımıza esasında Filiz Özdem, lincinin üstüyle değil altıy- geçer… Ah, Elazığ… Yalnızlığınla ne içinde çırpınmaktadır. Dağınık gitmek- pek de benzememektedir. Yap Kredi Yaynlar, 132 s. la kustuğunu göreceksi- teyiz, farkındayım. Filiz Özdem’in, bu yaraya niz. Kayıptır çünkü. Ben yapmaktasın kim bilir? Birinci tekil su- ilaç gibi gelen romanında dikkatimi çeken varım, ben varım, ben, ben, ben, ben, der sar, kitap kapanır, yalnız yalnızlığına, KAÇIRIR GÖZLERN bir başka unsur, pek de üzerine konuşma- ve fütursuzca ezerek kadınları anlatır yal- çoğul çoğulluğuna karışır, “Rüya Bek- Yalnız adama duyduğum okur açlığı- yı sevmediğim edebi kalemin cinsiyet ren- nız adamın üzerinden. Genelleme yaptı- leyen Adam” üzerine yazmak için otu- nı, kısmi pasajlarıyla en son dizginleyebi- gi üzerinedir. Hemcinslerimin, yalnız ğımın da aksini kanıtlayan ender örnekle- rulur belki ve sessiz bir gecede hatırla- len roman, Roman Graff’ın “Bay adam üzerine edebi doygunluğa ulaşma- rin de farkındayım, üzülmeyiniz. nır elden ele uzatılan Fransızca bir şar- Blanc”ıydı (Ayrıntı Yayınları, 2012). Şunu mış kurgularında gezinirken, hiç aklıma kının güç bela hatırlanan nakaratı: fark etmiştim ki yalnızlık ne kadar evren- gelmeyen nokta şuydu: yalnız adamın öy- RÜYALARA “Ben yalnızlığımla asla yalnız değilim.” sel bir kavram olsa da özellikle batılı ya- küsü, en güzel haliyle ancak bir kadının Filiz Özdem’in kaleminde yalnızlı- Şifa niyetine… zarların kalemine yansıyan “yalnız adam” kaleminden aktarılabilirdi. Nedenlerini ğın bütünleştirici rolü de gözden kaç- Haftaya görüşmek dileğiyle… 22 21 HAZRAN 2013 CUMA Aydınlık KİTAP Düşmeden Koşabilme’nin sırrı CÜNEYT AKALIN Ahmet Nergiz riski almış: sek Öğretim Derneği’nde (AYÖD) “40’lı yıllardan 80’lere kadar yaşanmış- Öcalan’la görüşmeden ünlü 1 Mayıs mi- ları… Yalansız, riyasız, sansürsüz, Dorba tingine kadar… “Kırmızı-Beyaz Aydınlık” bö- Bir özürle başlıyorum. Özrün muhatabı dobra" anlatma vaadiyle başlıyor kitap. lünmesinden 9 Martçılara kadar…. Ahmet Nergiz ne yazık ki aramızda değil ar- “Gelecek güzel günleri yakalama uğraşında… Bu satırların yazarı Nergiz’i Mamak’tan tık, geçenlerde yitirdik. İmzaladığı kitabında Koşalım hep beraber türküler söyleyerek, ve tanıyor, 40 küsur yıl olmuş. sıcak birkaç satır ve 2011 tarihi yeralıyor. Şartlar ne olursa olsun düşmeyerek” çağrısıy- Ağırbaşlı, az konuşan, ilgili, sorumlu, Bugün yarın derken, aradan iki yıl geçti… la sürüp gidiyor. kararlı, halkın öğrencisi ve öğretmeni dev- Tek bir kelime etmedi, hiç hatırlatma yap- rimci. Böyle birinin tanıklığı altın değerin- madı masamda duran kitap. Nergiz işte… AHMET NERGZ’N TANIKLII de. Yarın-öbür gün 68’in tarihini yazmaya kal- “Marifetin iltifata tabi olması” ona göre çok Nergiz’in kitabı, kendi deyişiyle bir bi- Ahmet Nergiz kışacaklara önemle duyurulur. Osmanlı kalıyordu. O “sonsuza esen rüz- yografi. Kitabın sonunu birinci cilt diye bi- Koşmak ve düşmek garlara” takılıyordu.. tirdiğine, önsözde “40’lı-80’li yıllar” dan sö- kanı, o zamanın MHP’lisi Cemil Çiçek ol- Nergiz, “düşmeden koşabilmek”e tak- zettiğine göre ikinci bir kitabı da tasarlamış duğunu öğreniyoruz. mış. Abartmış, diye geçti aklımdan. Bu AHMET NERGZ’N ÇARISI olmalı. Birinci cilt, Anadolu’nun çeşitli yö- Kayınpederi Balkan göçmeni kundura- kadarı da bir tür “idealizm” olmalı. “ Düşe Yakın tarihi yazmak hem kolay hem relerinden, Gerze’den, Çorum Öğretmen cı İsmail Hakkı’nın Kocamustafapaşa’daki kalka da olsa, koşmak koşmaktır” öyle de- zordur. Okulu’ndan, Ankara Gazi Eğitim’den, 68’li dükkanına gelen Ülkücüler müşteri kadına ğil mi Nergiz? Kolaydır, malzemelerin büyük çoğunlu- yıllardan, Mamak Cezaevinden ve genel ola- zorla takvim satmaya çalışıyor. Kızan İsmail “Başı dolu başı boş / koş makkkk….” ğu el altındadır. Kolayca ulaşılabilir, Canlı ta- rak 70’lı yıllardan, anılarla süslediği kesitler Hakkı usta Ülkücüleri dükkanından kovu- Kitaba önsöz yazan Hüseyin Yalvaç mü- nıklar hayattadır, yakınlardadır. Kimi zaman sunuyor. Pek çok ayrıntı var akılda kalan: yor. Birkaç akşam sonra, bir köşede kuru- dahale etti: “Düşmeden koşmak”la yarı yolda el-kol mesafesindedir. Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın Yoz- lan pusu sonucu öldürülüyor. Hey gidi İsmail kalanları kastediyor. Öyleyse, Nergiz haklı. Zordur, çünkü yaşananlar henüz sıcaktır. gat’ta düzenlemeye çalıştığı mitingi engel- Hakkı usta hey…(Devrimci adamın kayın- Nergiz başkadır. Öfkeler, heyecanlar, hayaller vb… Olaylar du- lemeye çalışan, halkı “komünistlere” karşı kış- babası da devrimci olurmuş) Mis gibi kokar, baharı müjdeler. Umut- rulup oturmamıştır. Hata yapma riski artar. tırtan kişinin günümüzün “saygın” Meclis baş- Buna benzer pek çok anı…Ankara Yük- ları yeşerten baharı. BULMACA SOLDAN SAA Bir yerleim birimi simgesi - At ayakl - Bir nota Göz - Nefes, ruh bulunan iaret ta 1. Çabucak gönderme, acele 3. Ayakkab kalbnn çap 6. Bir ilimiz - Özel gezinti gemisi 9. Bir geyik türü - Cami, mescit, 4. Resimdeki yazarn bir eseri - yollama - Eski, büyük 4. Cinsiyet - 7. ikar - Bilgiçlik taslayan, vb. yerlerde Kur’an’dan, hadi Baryum’un simgesi bir davul türü Uygun bulma, tasdik çokbilmi kitaplarndan örnek vererek 5. Boru sesi - ehir - Resimdeki 2. Bir uyar arac - 5. Bir kan grubu - Radyum’un 8. Bir hayret ünlemi - dini konumalar yapan kimse yazarn bir eseri 10. Kzgn, yakc - tilerek, 6. ki yan aaçl, dorusal, geni yedekte çekilerek ya da yaya caddesi - “Isodara ...” gemiye yüklenerek (Amerikal dansç) götürülen yük tamaya 7. Hareketli - Metal üzerine yönelik genellikle motorsuz kazda ya da ahap tornasnda tekne - lgi eki kullanlan çelik kalem 11. Deniz teknelerinin iç yanlar - 8. Bulut - Akanyldz, ama, Bir Azeri çalgs ahap - Yrtk, yark 12. srail kuzusu da denilen 9. Omza alnan geni ve tavan iriliinde bir memeli uzun earp - Bulgaristan’n hayvan - Eklembacakllardan para birimi zehirli bir hayvan 10. Sosyolojide “boy” - Kanun - Bir cetvel türü YUKARIDAN AAIYA 11. Karacierin salglad 1. “Ouz ...” (yazar) - Snr, uç sindirime yardmc bir salg, 2. Berilyum’un simgesi - safra - Japonya’da buda Amerikan pamuu rahibesi - Küp, kesme 3. Kiloamper (ksa) - Çölde 12. Resimdeki air GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMÜ Aydınlık KİTAP 21 HAZRAN 2013 CUMA 23 Sadece karanlığa mektuplar! “Ölü Kitap”, güncelliini hiç yitirmeyecek bir çln dizelere dökülmü hali oluyor. “Babamzdr kuu vardr, sormadan girer” diyen zzet Yasar; kendi alann korumaya çalan çekingen bir çocuk tasviriyle bir halkn iktidar karsndaki durumunu imliyor

DAĞHAN DÖNMEZ da, soyluyla köle, zenginle yoksul, kadınla erkek insan olarak eşitti.” (Abdurrahman [email protected] Şarkavi, Özgürlük Peygamberi Hz. Mu- hammed, Profil Yayıncılık, Çev: Muhar- Saygıdeğer okur, bugüne değin yazılarımı rem Tan, s. 80) hep aynı sesleniş ile bitirdim: “Çünkü ki- Düşünülesi… tap karanlığa gönderilmiş mektuptur!” Girizgahı marjinal kelimesiyle yapma- Bir kitabın saman kağıtları arasından, zih- mızın, son günlerin moda tabiri olmasının nin dehlizlerine fısıldanan her kelime, her yanı sıra; tanıtacağımız kitapla da ilgisi satır; büyük karanlığımıza tutulan fener- var. Zira kitabın yazarı İzzet Yasar da dir diye düşündüğümden… Tıpkı Divan marjinal bir şair! İzzet Yasar, 1982 yılında şairi Necati’nin o beyitindeki gibi: yayımlanan “Ölü Kitap” tan sonra, 15 yıl şiiri bırakıyor. Bu uzun susuşun ardından, Görünen yıldız değil yer yer delinmiştir felek “Ölü Kitap” 2013 yılında 160.Kilometre Gün yüzünün hasretiyle tir-i ahımdan be- Yayınevi tarafından yeniden basılıyor. nim. Kitap, iktidarın diline şiirle mukabele etme gayesi taşıyor. Bu uzun sessizliğin Gel gelelim ufkumuzu saran uğursuz- kitabı, belki de aynı zamanda; güncelliğini luğun tonu, gitgide zifirileşiyor. Çağlar hiç yitirmeyecek bir çığlığın dizelere dö- öncesinden büyük alimlerin, edebiyatçıla- külmüş hali oluyor. “Babamızdır kuşu rın, şairlerin sökün eden sözcükleri dahi vardır, sormadan girer” diyen İzzet Yasar; önümüzü görmemize yetmiyor. Barikatlar kendi alanını korumaya çalışan çe- önünden dizeler okunuyor karanlık kingen bir çocuk tasviriyle bir adamlara. Şimdi kulakları sağır eden bir halkın iktidar karşısındaki du- sessizliğe ihtiyacımız var; dönüp yeniden rumunu imliyor. “Size yollar kitaplarımıza dalmaya… Kelimeler eşele- yaptık, viyadükler yaptık daha meye… Zira kitaplardan gayrı silahımız ne istiyorsunuz!” diyen bir ik- yok! tidarın belki de… Kadın, çocuk, haklı, haksız ayırt et- mamakla beraber; dile “aykırı” anlamı ile kuşmuş safsatalara İzzet Yasar’ ın kendine has meksizin; yüreğimizdeki vatan sevdasının, postu sermiş bir kelime marjinal… Başka uymuyordu. üslubu ve şiir ikliminden, bir evlat sevdasının ateşine tazyikli sular sıkı- bir deyişle, genel kabullere uymayan… “Zengin tacir parmak bal daha: lırken, evlerimize, yatak odalarımıza, dört Henüz ağzı süt kokan bir çocukken, baba- ve tefecilerin gücü, duvar arasındaki mukaddeslerimize ze- annemin ılık sesinden “güzel efendimiz” onları Kabe’nin Şair Tacir hirli gazlar sızarken; sizleri de bu sığına- diye ruhuma akan bir nidaydı Hz. Mu- putlarına iyice ya- tek kalacak son bacağımla ğa, kelimelerin ardındaki o mamur, güven hammed (S.A.V); bana bahse konu keli- pıştırmıştı. Çünkü edebiyatı seke seke yazdım dolu dünyaya çağırıyorum. Çünkü, keli- meyi çağrıştıran bir önder. Yaşadığı top- bu putlara sarıl- ben dili bütün meler açığa verir insanı… lumda, kelimenin tam manasıyla marji- dıkça servet ve ruhum ne var ne yok Misalen; marjinal kelimesi… Kütüp- naldi. Etrafını saran cehaleti kırmak için zenginliklerini ar- hangimiz kusursuzuz – ama da- hanemdeki 1992 yılı basımlı Türk Dil Ku- attığı her adım, alışılagelmiş itikatlara, ko- tırıyorlardı. Putlar yanamadım gittim rumu Sözlüğü’nde yeri ol- onları korudukları Ölü Kitap, zzet Yasar, içimdeki yırtılan ince zar sesinde gibi her yıl üç ay 160. Kilometre Yaynlar, 31 s. kayıp düştüm Yarımada Arapla- rını Hac için kendilerine şimdi gel kaymak tabakam çekiyorlardı. Bu hacılar, putlara yani on- dikilen dolu göz uçlarımla ların sözcüsü Mekkeliler’e çeşitli hediye- boşanayım ve sana açlığımdan boşalayım ler, mallar ve nişanlar sunuyorlardı. Zen- (sayfa:28) ginlerin, yoksullar, işçiler, köleler ve yolda kalmışlar üzerindeki zorbalıklarının kay- Saygıdeğer okur, her iki haftada bir nağı da yine bu putlardı. Muham med, sizlere muhtelif kitap önerileri yapıyo- bütün bunlara karşı çıkarak putların, açık rum. Ancak şunu da söylemeden geçeme- bir sapıklık olduğunu ilan etti. Bunlar hiç- yeceğim; sanırım bu coğrafyada okumaya bir işe yaramayan, kimseye fayda veya za- en fazla iktidar sahiplerinin, siyasilerin ih- rar verme gücü olmayan basit heykelcik- tiyacı var! İzzet Yasar’ın kitabının adı lerden ibaretti. Oysa gerçekte her şey, “Ölü Kitap”… Tek olan İlah’ın elindeydi. Onun nazarın- Çünkü o parkta kitaplar öldü!