Haziran 1997 Sayı: 1

Durulur mu Hiç Güzel Anam, Siz Yanımızdayken Durulur mu? Ayçe İdil Erkmen 3 Ana'ya Meliha Çobancı Aydınlar, Sanatçılar! Halk Anayasasıİçin Mücadele Edelim Tavır 6 Nazım Hikmet ve Sanatta Vatana Bağlılık Selçuk Demirci 11 Pertek'te Mavi Bir Sabah Hüseyin Elçi 15 Haydi Kulak Verin Bereketine Toprağın Çanakkale Cezaevi Devrimci Tutsakları 16 Atçalı Kel Mehmet Efe AyaklanmasıMurat Mengirkan 17 Yaşam ve Tiyatro Mesut Akutta 22 Yürek Hüseyin Irmak 23 Yemo'nun Türküsü Canan Yıldırım 24 Sanat, Politika, Artniyet ve Yıkıcılık Luis Camnitzer (Çeviri: Yasemin Özdemir) 26 Aydın ve Sanatçılarla Meclisler Üzerine Tavır 29 Yayıncılık ve Sorunları-1- Kayhan Demir 33 Çığlık Olmak İnsana Yaraşır Civan Sevcan 36 Devrime Katıldığım Anda Dünyaya Geldim Erdem Aydemir 37 Nota: Mehmet Sait'in Türküsü Grup Yorum 41 Şahince Ozan Telli 42 Kaset: Kardeş Türküler/Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu Murat Ceyhan 44 Kitap: Tamama-Pontus'un Yitik Kızı Zerrin Kayalı 45 Haber/Yorum Tavır 46

KÜLTÜR-SANATTA TAVIR Aylık Sanat Dergisi

İdil Kültür Sanat Bilimsel Araştırma Yay. Org Film. Tic. San. Ltd. Şti. Adına SAHİBİ: Aynur Cihan YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ: Yasin Ali Türkeri YAZIŞMA ADRESİ: İdil Kültür Merkezi Dereboyu C. No: 110/55 Ortaköy / Tel/Fax:(212) 261 32 19-260 05 07 İLETİŞİM ADRESLERİ: Okmeydanı Okmeydanı Halk Kültür Merkezi Piyalepaşa C. No: 148 Okmeydanı İzmir Ege Kültür ve Sanat Merkezi 859 S. No:5/A Sarayİşhanı Konak Ankara Ekin Sanat Merkezi Marmara S. No:24/13 Tel: (312) 432 23 13 Sıhhiye Adana inönü C. Aydın Işhanı Kat:5 No:505 Duisburg Almanya Hagedorn str. 15 47169 Duisburg Tel:(00 49 203) 40 11 26 ABONE KOŞULLAR (6 aylık) 600.000.-TL (1 y ıllık) 1.200.000.-TL HESAP NO: (TL): 1011-1415396 iş bankası Ortaköy-istanbul şb. (DM): 1011- 3168468 İş bankası Beyoğlu-İstanbul şb. OFSET HAZIRLIK: Tav ır Yay ınları BASKI: TAVIR'dan

Yeni bir sesle, solukla ulaştırıyoruz öykülerimizi, şiirlerimizi sizlere, idil'in can kattığı bir emeği ulaştırıyoruz. Sevdayı, kavgayı, korlanmış yürekleri ulaştırıyoruz. Yüreğimizin bu köşesine "Kültür-Sanatta TAVIR" diyoruz. "Geleneklerimizi sürdürmek için bileylediğimiz kılıcımız olsun" diyoruz.

Halkın sanatının mevzisini güçlendirmek için, ciğerlerimize çektiğimiz tertemiz soluğumuzdur Kültür-Sanatta TAVIR Dergimiz. Bu solukta İdil vardır, Nil vardır, Ayşe vardır. Yani, emek ve kirletilemez bir tarih vardır. Bu tarihi gözümüz gibi koruyacağız, geleneklerini sürdüreceğiz.

Haydi kulak verin bereketine toprağın. Kulak verin de duyun yüzlerce yıl öteden bugüne uzanan haykırışlarını, toprağın terini. Toprağın teridir önderlerimiz, bereketidir. Çiçeğin rengidir, isyanın bayrağıdır. Şahkulu, Kawa, Baba İshak, Nur Ali Halife, Atçalı Kel Mehmet Efe... Yiğittiler, önderdiler, gözünü budaktan esirgemedi hiç biri. Her biri, bir yalın kılıç, yalın yürek . Bayrakları bugüne ulaştı, artık elimizdedir bayrakları. İşte sancaktarları Sabo, Sinan, Niyazi... İşte Berdan, İlginç, Yemliha, Müjdat, İdil... Şehitlerimiz Baba İshak'ın, Çakırcalı’ nın sloganlarıyla can verdiler. Atçalı, tarihimizin ak sayfasıdır. Öğrenmek ve öğretmek için "Atçalı" diyoruz.

Filistinli çocuk generallerin elleri, yeniden taşlarla buluşuyor. Kadın, erkek, genç, yaşlı bedenler tek bir dil olup yükseltiyorlar özlemlerini, "intifada" diyorlar. Yeniden doğuyorlar devrime katılınca. Yeniden doğuyorlar, Özgür Filistin'i gerçeğe çevirmek için. Bağımsız, demokratik bir ülke için halkın kendi anayasası... Yokluğa, yoksulluğa, baskıya karşı, emeğe en yüce değeri veren, ulusların haklarını esas alan bir anayasa... Aydınların, sanatçıların özgürce sanat eseri üretebilmeleri için, örgütlenme ve düşünce özgürlüğü için Halk Anayasası...

Halk Anayasası Taslağı ile ilgili yazılarımız, önerilerimiz ve çeşitli kesimlerin düşüncelerini sayfalarımızda bulacaksınız. Halk Anayasası aydınlar, sanatçılar cephesinde de tartışılmalıdır. Eleştiri ve önerilerle bu taslağı, herkesin görüş birliği ettiği bir metne dönüştürmeliyiz.

İkinci sayımızda buluşmak üzere.

Dostlukla...

2 DENEME ayçe idil erkmen

Dergimizin bu ilk say ısına O'nun imzasıy la, kalemiyle başlıy oruz. Kızıl bandını alnına takmaya hazırlanırken y azdı bu satırları İdil. Son bir kez seslenmek istedi analarımıza. O'nun sesiyle, O'nun sözüyle başlıy oruz sayfalarımıza; Yolumuza ışık olsun! durulur mu hiç güzel anam, siz yanımızdayken durulur mu ?

linde bir kartona ya- sulayan da senin evladın. Demir ka- ların zindanlarda hücre hücre eriyen pıştırılmış f otoğraf. pı, taş duvar ardında insanlık onuru açlık yolcularını soruyor. Bakışların Sımsıkı tutuyor par- için bedenini barikat y apan özgür hesap soruyor. makların f otoğraf ı. tutsaklar da... 17 yaşında İrfan, Bir gülü dalında sevmesini bil- Sanki aylardır elini 18'inde Sibel, 17'sinde Eylem de. meyenler, y aşlı bedenlerinize saldırı- tutamadığın, y üzünü Uğur, Mecit, Ümit... Her. biri bir y orlar. Üzerinize kalkan joplardan okşayamadığın, ka- umut yarınlar için. Her birini kendi önce f ırlıy or ağzınızdan öfkeniz: ranlık dehlizlerde y iti- ellerinle gönderirken kurtuluş hala- "Anaların öfkesi katilleri boğacak." Erilen y avrunu kucaklıy orsun doyası y ına, sevgini umudunu kattın y arın- Bir tiyatro oyunundasın. Taş du- y a. Gözlerin çelik sertliğinde bir lara: "Git gözümün alası, gidişin ül- v arların ardındaki açlığı paylaştığı- noktaya dikilmiş. Biraz dalgın. Sevgi kemin kurtuluşu, halkımın özlemi, nız küçük oda tiyatro sahneniz. Baş- dolu tuzlu damlacıkları, gözbe- özgürlüğü, git, git elimin kınası." rolde sen v arsın. Sıcak çayını y u- beklerinin ardına gizlemişsin. Sanki Beyaz başörtünün ucuyla engelledin dumlarken götürüyorlar oğlunu. Ko- dökülen her damlayla onu akıtacak- damlacıkların düşüşünü. Sonra katıl- parıyorlar senden. Bu rolü sana ver- sın aşağıy a, dökmüyorsun damlacık- dın sen de halay a. "Evlatlarımız diklerinde "ben y apamam" demiştin. ları, içinde taşıy asın diye canının onurumuzdur" diy e. Dizlerin heyecanla titrerken ise "ben y ongasını, kay ıp y avrunu. Gözlerin çelik sertliğinde, gözle- bunları y aşadım" diye sürdürmüştün Yalnız kay ıp yavrun mu saklı rin hala aynı noktaya dikilmiş. Haf- sözünü. Az sonra oğlunu cansız atı- gözbebeklerinin ardında? Daha nice talardır sizinle anılan bu meydanda y orlar yanına. "Bu bir oyun" diyor sevgililere y er var o derinlikte. Bir çevrenizi kuşatmaya kalkan ünifor- sun ama engelleyemiyorsun öfkeni, elinde mavzeri, diğer eliy le malılara kin dolu bakışların. Bakışla- atılıy orsun işkenceci katilleri canlan- av uçladığı toprağı alnından süzülen rın kayıp yavrularını soruyor. Bakış- dıran gencin üzerine. kanla 3 Şimdi ise parmaklarının arasın- yüreğinde daha büyük acılar duyaca- daklarından v e bilinçlere kazıy acak dan çekip alıyorlar kay ıp oğlunu, tut- ğını. Direnmenin onuruyla başın dik. haklıy ı, doğruyu, kazanacak olanı. sak kızını, vatanı uğruna şehit düşen- Size acımasızca saldırdıkları bu Uğur'a, Yusuf'a, Mecit'e sarıla- lerini... meydan artık sizin. Orası Özgür Va- caksın; tabutluk duvarlarını birlikte Joplar birbiri ardına iniy or sırtı- tan toprakları. Her hafta y ine inadına y ıkmak için. nıza, başınıza. Yılların ağarttığı saç- burada siz olacaksınız. İnadına her Ev et sevgili anacığım, seninle ların kızıllaşıv eriyor bir anda. Atılı- görüş günü cezaevlerinin kapısında birlikte yürüyoruz bu y olda. Sizinle yorsun üzerlerine. En değerlilerini birikeceksiniz. Omuzunda ağır bir birlikte ilerliyoruz zafere giden y olu- senden almalarına izin v ermeyecek- inanç y ükü taşıy ormuşçasına ağır muzda. Senin gözbebeklerinin derin- sin. Joplar durduruyor seni, ama za- ağır açılacak demir kapılar ve sen te- liklerinde kızların, oğulların. Bizim feri müjdeleyen parmaklarını, "Biz laşlı adımlarınla koşacaksın görüş y üreklerimizde size duyduğumuz kazanacağız, insanlık onuru kazana- kabinlerine. bağlılık, size olan görevimizin bilinci. cak!" sloganım engelleyemiyorlar. Demir parmaklıklarla iki yandan Artık gözlerin dalgın değil. Yine çelik Var gücünle haykırıy orsun "Tabut- sarılan kirli camın önünde, daha so- sertliğinde. Ama öfkeden alev alev lukları yıkacağız". Sesine y anıt yine luklanmadan "Merhaba" diyeceksin yanan bir bakışla süzüp düşmanını, demir kapılar, beton duvarlarla çev- tutsak oğullarına, kızlarına. Dışarısı- son sözünü söyleyeceksin. "Ev- relenmiş evlatlarından geliyor. "Ta- nın sıcak soluğunu taşıyacaksın on- latlarımızın kılına zarar gelmesine butlukları yıkacağız. Tutsak ailelerine lara. Biraz heyecanla, biraz gururla, izin vermeyeceğiz. Biz doğurduk size kalkan elleri kıracağız." Güven düşmana duyulan öfkeyle ama hep- öldürtmeyeceğiz." veriyor bu ses sana ve daha güçlü ba- sinden çok mutlulukla anlatacaksın Durulur mu güzel anam, siz y anı- ğırıy orsun şimdi: "Devrimci tutsak- eyleminizi. "Sizin için her şey" di- mızdayken durulur mu? Sizin için lara kalkan elleri kıracağız." yeceksin. Sonra bir konserde anlata- direnilir, sizin için ölünür. Zaferi sizin Yerlerde sürüklüyorlar seni. Ak caksın yaşadıklarını. Yine iki parma- için kazanacağız. Zaferi size ar- saçlarının kızıllığı, asf altı da kızıla ğın inançla, kararlılıkla kalkacak ha- mağan edeceğiz. boyuyor ama acı duymuyorsun. Bili- v aya. Sloganlar bir sevda türküsü, Haziran 1996 yorsun bugün direnmeyenin y arın bir kavga türküsü gibi dökülecek du- Çanakkale Cezaevi

4 ŞİİR meliha çobancı

Bir selam uçururuz, senin adına Yakılmış, yakılmış o yerlere ana. ana'ya Alıp onu, dağbaşından güneş gibi ışıyanlar, Alıp kurşun eder silahına Vurur sakınmadan, vurur kitapsızca Yüzündeki yol yol her çizginin Ve vatan diye diye yanan koca yüreğinin Bir de kona göçe tüketilen senelerin hesabına.

5 İNCELEME tavır

AYDINLAR, SANATÇILAR!

HALK ANAYASASI İÇİN MÜCADELE EDELİM!

aklar ve Özgürlükler Bugüne dek birçok alanda tartışıldı, telere sınırsız özgürlük, hal klara ala- Platformu, geçtiğimiz belirtildi: "Ülkeyi çeteler yöneti yor ve biz bildiğine esaret vardır. Halkın kanını günlerde, bir süredirq çeteler tarafından yönetilmek istemiyoruz" döken kontrgerillacıların mahkemelerinde tartışmaya açtığı dendi. Peki, biz nasıl bir devlet, nasıl bir bütün kapılar halkın yüzüne kapatılıyor. demokrasi yi, ulusların demokrasi, nasıl bir ülke istiyoruz. Nasıl Halk, bu kapıların ardında ne dolapların haklarını esas alan bir yönetilmek ya da nasıl yönetmek istiyo- döndüğünü bilmi yor. Vatanımızı kana anayasa taslağını ruz? İşte, Haklar ve Özgürlükler bulayanlar mahkeme salonlarında kamuoyuna sundu. Platfor mu bu sorul ara cevap niteliği ödüllendiriliyor. Biz böyle bir ül kede Çalışmanın adı "Halk taşıyacak bir çalışma sunuyor bizlere Halk yaşamak istemi yor uz. Bu çetelerle HAnayasası Taslağı." Anayasa taslağının Anayasası Taslağı 'yla. işbirliği içinde ol mayan, onl arın sunuş bölümünde çalışmanın temel amacı Yukarıda alıntısına yer verdiğimiz vurgunlarından rant almayan kimse böyle bakın kısaca nasıl ifade ediliyor: "Demok- sunuş metninde de değinildiği gibi bu bir ülkede yaşamak istemez. Bu anayasa ratik bir halk cumhuriyeti nin anayasası çalışma, bugünkü sistemin değil, da özgür, bağımsız, emeğin en yüce olarak düşünülüp tasarlanmış olan HALK demokrati k bir hal k cumhuri yeti nin değer sayıldığı, ulusların haklarının tanındığı bir ülkede yaşamak isteyenler ANAYASASI Taslağı'nı halklarımızın anayasası olarak düşünülüp için hazırlanmıştır. Yıllardır teşhir yüzyıllardır sürdürdüğü bağımsızlık ve tasarlanmıştır. Çünkü bugünkü sistemde ettiğimiz, yıkılmasını istediğimiz çeteler demokrasi mücadelesinde sağlam bir halkın ne sözünü söyleme, ne karar alma iktidarının yerine ne inşa edeceğiz, yani basamak ol ması; çeşitli milliyetlerden, hakkı yoktur; çünkü bugünkü sistemde örgütlenme özgürlüğü yoktur; bugünkü hal kın iktidarı nasıl olacak? İşte bu inançlardan, mesleklerden tüm halkı anayasa bunların cevabını veriyor. birleştiren bir rol üstlenmesi dileğiyle tüm sistemde hal kın dini inançlarını yerine getirmesinin önünde bin türlü engel kamuoyuna sunuyoruz." (Halk Anayasası Sorunlarımıza Çözüm Olabile- Taslağı Sayfa: 5) vardır. İnanç özgür değildir bu ül kede. Bugün çe- 6 cek Bir Halk Anayasası'nı, Yine Halk Hazırlay abilir. diğinde gö- İstiyoruz ki; bu ülkenin taşına rülecektir ki, toprağına hayat v eren, çalışan, çaba- taslağın içinde layan, alnındaki terle tohuma can ka- yer alanların tan, iş makinelerini çalıştıran, durdu- bugünkü ran koca bir dünyay ı y ıkıp y eniden iktidarlar yaratan bu halk, bu defa nasıl y öneti- taraf ından leceğini kendi belirlesin, yani kendi gerçekleştirilmesi anay asasını kendi y apsın. hayal bile Evet, böyle bir anayasay ı halk edilemez. Çünkü hazırlasın. İşçisiyle, memuruyla, ay - Halk Anaya- dınıy la, esnaf ıy la, köylüsüyle hazır- sası'nın her lasın. Bir anayasay ı hazırlamak sa- maddesi halkın dece bu işin erbaplarının, hukukçula- çıkarları rın, profesörlerin değil, o anayasayla gözetilerek yönetilecek olanların da hakkıdır. yazılmıştır, Yani halkın hakkıdır. Bugüne dek, halkın yönetimi "demokrasilerde siyaset hep bu işin esas alınmıştır, erbabına teslim edildi. Halk, hep karar Halka dernek alma mekanizmalarının dışında kurma hakkı tutuldu. Halkın y önetiminin esas ol- bile vermeyen duğu bir demokratik halk cumhuri- bugünkü yönetim yetinde bu iş dar çerçevelere hapse sömürü dilemez. silahını elinden Bugüne dek halkımızı y önetmek düşürmek iste-, için defalarca anayasalar hazırlandı. Ne meclis, ne Bu anayasaların hiçbirini halk hazır- tek tek siyasi lamadı; bırakın hazırlamay ı, halka partiler böyle fikri bile sorulmadı. Bu anayasaların bir anay asay ı onaylamazlar. Bu rı, demokratik kitle örgütleri, ilerici- meyecektir. hepsinde, sırtımızdaki anayasay ı kazanmak haklarımızı ağırlaştı. Haklarımızı demokrat tüm siyasi çevreler, elde etmek için mücadele örgütlü, örgütsüz tüm halk güçleri! yük biraz daha talep ettik, y ü- etmeliyiz. Bakın, Halk Anayasası Böy le bir anayasay ı oluşturmak zümüze gülerek, adeta dalga geçer- Taslağı'nda tüm halk kesimlerine v e geniş kesimlere maI etmek cesine "size bol gelir" dediler, öy leyse- yapılan çağrıda ne diyor: "Bu öncelikle ve özellikle sizlerin üstümüze uyacak anayasay ı tartışalım, ülkenin aydınları, sanatçıları, sorumluluğunuzdadır. Aydın olma kararlaştıralım, mücadelesini verelim v e baroları, meslek odaları, işçi- anlamında, mesleki anlam- biz yapalım. Ancak halkın anayasası halk memur sendikala- için y ararlıdır. Halk Anayasası Taslağı incelen- Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ (Yazar) "Öncelikle şunu vurgulamak isterim ki, 1982 Anayasası, 1961 Anayasası'na bir tepki anayasası olarak, özgürlükleri kısıtlayan ve özellikle toplumdaki örgütlenme özgürlüğünün önüne ciddi engeller çıkaran bir anayasadır. 1961 Anayasası'nın özgürlükçü maddeleri 12 Martta belli oranda tırpalanmasına rağmen, Türkiye'deki egemen güce bu yetmemiş ve onun üzerine belki büyük bir oyun olarak tezgahlanan 12 Eylül harekatı ve bunun ardından gelen anayasa ile 1961 Anayasası'nın getirdiği tüm kazanımlar hemen hemen sıfırlanmıştır. O bakımdan yeni bir anayasanın, özgürlüklerin önündeki engelleri kaldıran anayasanın bir çabası içindeyiz. Haklar ve Özgürlükler Platformu'nun hazırlamış olduğu Halk Anayasası Taslağı'nı dikkatle, oldukça dikkatli bir biçimde inceledim. Öncelikle şunu vurgulamak isterim; Halk Anayasası Taslağı alternatif bir çaba olması açısından ve sırf lafta kalmayıp somuta indirgenen bir çaba olması bakımından bu taslağı takdir ve memnuniyetle karşıladım. Ancak hazırlanan taslağa içerik ve teknik açısından eleştirilerim de oldu. Biçim açısından, anayasa tekniğindeki öncelikli sıralanış açısından eksiklikler var. Mesela önce devletin, iktidarın nitetiğini ele alıp daha sonra devletin yapısı ele alınmalıy dı ama y apı, 7. bölümde y asama, yürütme, y argı olarak ele alınmış. Sunuş bölümünü doğrusu yeterli bulmadım; çünkü anayasaların bir ibaresi olur. Gerek sunuş bölümünde, gerekse 12. sayfadan itibaren ele alınmış bölümlerde anayasadaki ibare kavramını, y ani anayasanın kendi kendini savunma v e

7 da, siyasi anlamda, eğer ki bu ülkeyi, bu halkı temsil ettiğiniz Madde 37- Kültür-Sanat kesimleri daha iyiye, ileriye götürme iddiasına ve a») Kültür yapımızdaki yozlaşmayı durdurup halkın tarih içinde oluştur- sorumluluğuna sahipsek; bu muş gelenek ve kültürünü geliştirmek, halk kültür ve değerlerinin önünü anayasa böyle bir gelişmeyi açmak, halkın iktidarının öncelikli görevlerindendir. Bu çerçevede, emper- mümkün kılabilecek elverişli araçlardan biridir." (age S: 11) yalizmin kozmopolit, yoz, bireyci ve tüketici kültürünün ortadan kaldırıl- Peki bu anayasada bugünkü ması için halkı, kendi değer ve gelenekleri temelinde devrimci ve yurtsever anayasadan farklı olarak ne bir kültürle donatmaya yönelik tedbirler alınır, programlar oluşturulur. yazıyor? Halkın yönetimi nasıl olacak? Devletin özü ve biçimi b-) Demokratik Halk Cumhuriyeti, ahlaki yozlaşmaya ideolojik ve kül- nasıl olacak? Halk anayasası neleri güvence altına alır, neleri türel dejenerasyona karşı mücadele ederek, kültürel yenilenme ve gelişme taahhüt eder? politikalarını yürürlüğe koyar. Ahlaki yozlaşmanın, bireyci ideoloji ve kül- Halk Anayasası; "çeşitli ulus türün, çeşitli kesimlerin hırsızlık gibi suçlara, fuhuş bataklığına sürüklen- ve azınlıklara mensup, ancak bu mesinin ekonomik, sosyal temeli ortadan kaldırılmadan kültürel yenilenme- toprakları yüzyıllardır paylaşan nin başarıya ulaşamayacağından harekette, bu mücadele ekonomik ve sos- tüm halkların kardeşçe, insanca ve özgürce bir arada yaşamasını yal düzenlemeler eşliğinde yürütülür. güvence altına alan; • Emeğe ve emekçiye değer c-) Düşünce, sanat, bilim üretiminin, bu üretime halkın katılımının veren, halkın katılımını ve önündeki ekonomik, siyasi engeller kaldırılır; öte yandan, sanat adı altında yönetimini esas alan; halkın çıkarlarını, bağımsızlığını, yozlaşma ve ahlaksızlığın teşvik edilmesine, halkın paylaşımcı tarihsel değ- özgürlüğünü asıl varlık nedeni erlerinin yok edilmesine izin verilmez. olarak gören" (age S: 13) bir anayasadır. d-) Çeşitli dallarda faaliyet yürüten, ürün veren aydın ve sanatçıların Bu anayasa kitapçığında Aydın-Sanatçı Meclisleri'nde örgütlenmesi; il, ilçe, köy düzeyinde halk yazılan hiçbir şey, burjuvazinin düzenindeki vaatler meclislerinin desteğiyle kültür merkezlerinin kurulması teşvik edilir. Sanat- manzumesiyle bir tutulma çıların oluşturduğu dernekler, meclisler, kooperatifler Kültür Bakanlı- malıdır. Burada halkın iktidarı ve ğı'nca desteklenir. icraatları söz konusudur. Halkın iktidarı da, ancak yine halkın, e-) Anadolu topraklarının binlerce yıllık kültürel mirası, folklorik de- gücüyle hayata geçirebileceklerini yasalaştıran ğerleri, sanat yapıları, mimari eserleri titiz bir koruma altına alınarak halkın hizmetine sunulur. Emperyalistler tarafından yağma edilen tarihi eserlerin Temel Hak ve geri getirilmesi için özel çaba sarfedilir. Özgürlüklerimizi, Halk Anayasası Güvence Altına Alıyor; Halk Anayasası'na Sahip Çıkalım! Ülkemizde on yıllardır bir de-

meşruiyetini ortaya koyma konusunda yetersizlikler var. 2. Bölümdeki "Ulusal Bağımsızlık ve Dünya Halklarının Kardeşliği Cumhuriyetin Vazgeçilmez ilkeleridir" konusuna tamamen katılıyorum. Ve bence çok güzel hazırlanmış. Temel hak ve özgürlüklerin ele alınmasını da onaylıyorum. Yalnız ekonomi bölümünü zayıf bul dum. Böyle bir tartışmanın yaratılması, somut bir şeyin ortaya çıkarılması güzel ve bundan dolayı ben ciddi ye alıyorum. Umarım bu tasl ağın arkası da gelir. Değerlendirmeler yapalım, bu işi lafta bırakmayalım.

RAHMi SALTUK (Müzisyen) Haklar ve Özgürlükler Platformu'nun başlattığı bu kampanyanın yerinde ve doğru bir kampanya olduğunu düşünüyorum. Birçok kişinin düşünceleriyle ve tasarılarıyla anayasa hazırlamak fikri çok güzel. Zaten böyle bir anayasada, toplumun her kesiminin istekleri ve talepleri yer almalıdır. Düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü sınırsız olmalı ve sosyal yönleri bulunmalıdır. Böyle bir anayasa hal ka mal edildiğinde " memnun değiliz, işte böyle yönetil mek istiyoruz" ortaya çıkacaktır. Bu anayasa taslağına hepimiz sahip çıkmalıyız. HÖP'ün hazırladığı bu Halk Anayasası Taslağı'nda güzel şeyler var. Ama herşeyden önemlisi bu anayasa taslağındaki maddeler madde olarak kalmamalı; okulda, evde, her yerde hayat bulmalıdır. Bu da, halkın taleplerine sahip çıkması ve bunları denetlemesi yle mümkündür. Hal k her alanda inisiyatifini koymalı; hal k meclisleri bunun güzel bir örneğidir.

8 Madde 30- Düşünce ve Basın Özgürlüğü mokrasi sorunu yaşanıy or. İktidara tik Halk Cum huriy eti vatan aday olan bütan partiler, dillerine bir a-) Anayasaya ve halkın çıkarlarına aykırı olmamak demokrasidir dolarlar, iktidara ilk daşının y aşama kaydıyla, her vatandaşın düşüncelerini, tüm basın-yayın geldikleri anda demokratikleşme sü- hakkından inanç recinin önünü açacaklarından dem özgürlüğüne, araçlarını kullanarak serbestçe açıklayıp, yaymak ve herkese vururlar, ama y ıllar geçtiği halde bu savunma açık olan kaynaklardan hiçbir sansüre uğramadan bilgi süreç bir türlü yaşanamamıştır. Yüz- hakkından dü- edinmek hakkı vardır. lerce' aydın-sanatçı, düşüncelerini şünce özgürlü- açıkladıkları, bunu en meşru zemin- ğüne dek tüm b-) Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretine, lerde eyleme döktükleri için haklarını güvence yargılanır, işkence görür, tutuklanır, altına almayı açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırıya yapma y ıllarca cezaevlerinde kalır. taahhüt ediyor. Bu hakkına sahiptir. Demokratik Halk Cumhuriyeti bilimsel İnsanın en temel gereksinimi temel hak v e öz- araştırmaları destekler ve teşvik eder. olan temel halk ve özgürlükler, ta- gürlükleri mamen gaspedilmiştir. Özgürlük sağlayacak tek güç c-) Her vatandaş anayasa ve halkın çıkarlarına aykırı burjuvaziye, özgürlük sömürüyedir. bağımsız, de- mokratik bir Dikenin olmamak kaydıyla, süreli ve süresiz yayınların basım, yayın ve Halk Anayasası Taslağı'nda ön- görülen Demokratik Halk Cumhuri- yönetimidir. Çünkü, dağıtım hakkına sahiptir. Basın, radyo ve TV gibi tüm iletişim "bağımsız olmayan y etinde "Tüm bireyler, kişiliğine araçları halkın ve onun örgütlü güçlerinin denetimi ve ve halkın doğrudan bağlı, dokunulmaz, devredilmez te- iradesinin temsil yönetimindedir. mel hak ve Özgürlüklerine sahiptir" edilmediği bir ülkede (age S:27) Nedir bu dokunulmaz temel hak ve d-) Halkın örgütlü güçlerinin basın-yayın faaliyeti, olan temel hak ve özgürlükler? Bu özgürlükler olmaz, dokunulmazlık zırhına bürünen öz- basımevleri, kağıt stokları, ulaştırma araçları ve bu hakkın olamaz." gürlüklerimiz, gerçek demokrasinin kullanımı için gerekli diğer maddi şartların sağlanmasıyla gerekleridir. Başkasının hakkını devletçe desteklenir. gaspeden zulümcü "kişi hakkı değil, halkı ileri götüren, karşılıklı saygıy la daha da gelişen bir özgürlükçülüktür gilenmesini istemezler. Bunun için bu. Halk Anayasası Taslağı'nın 24. de eskiden beri bilinçlenmeye, dü maddesinde, Demokratik Halk Cum- şünmeye hep yasak kılıcıy la yaklaş Bugünkü Düzende Aydınların En huriyeti 'nin, kişinin temel hak ve öz- mışlardır. Günümüzde de bu mantık Büy ük Sorunlarından Olan Düşünce gürlüklerini sınırlay an, insan onu- en v e Basın Özgürlüğü Halle ruyla bağdaşmayan siyasi, sosyal v e gerici y öntemlerle sürmektedir. Anay asası'nda Güvence Altına ekonomik sebepleri ortadan kaldıra- Kişiler cağı yazar. Çünkü, bunu Demokratik Alınıy or. ve kurumlar üzerindeki baskılar, Küçük bir azınlığın geniş kitlelere Halk Cumhuriyeti'nin görevi ve mis- sansür, y onu sayar. hükmettiği rejimlerde; zulmedenler, kitap, dergi, gazete toplatmalar, büro Halkın anayasası, her Demokra- halkın gerçekleri duymasını, görmesini baskınları, düşünenlere yönelik ve bu gerçekler hakkında bil- gözaltı, işkence tutuklama v e y ıllara varan hapis cezaları, milyarlarla ifade edilen para cezası terö-

BERHAN ŞİMŞEK (Sinema Oyuncusu) ... 1982 Anayasası düşünmeyi yok sayan bir anayasa. Anayasada bazı dönemelerde değişiklik yapıldıysa da bu halkın zararına değişikliklerdi. Örneğin; 141-142 kaldırıldı, yerine Terörle Mücadele Yasası getirildi. 163. Madde kaldırıldı, her köşe başı tekke ve zaviyelerle dolduruldu. '82 Anayasası'nın arızaları giderileceği yerde ilerideki dönemlerde, üzerindeki insan hak ve özgürlükleri konusunda daha fazla daraltmalar yapıldı. İşte, asıl tehlike burada; bunu gözden kaçırmamak gerekir, insanlara, yaşanır bir dünya kurma yerine, anayasanın içinde çetecikler ortaya çıkarıldı... Türkiye'de halk ilk defa halk demokrasisi için mücadele veriyor ve bu mücadeleyle hakettıği, talep ettiği anayasayı oluşturacaktır. Önemli olan halkın talebi, özgürlük isteğidir. Halka benimsetildiğinde, halk istediğinde bu Halk Anayasası Taslağı'nı hayata katmış oluruz. Önemli olan bunu hayata katmaktır. Halk bu taslağa emek verirse, kıymetini anlayacaktır. Mücadeleyle bu taslakta yer alan maddeler kabul ettirildiğinde alınması da imkansız olacaktır. 12 Martta, 12 Eylül'de olduğu gibi beyaz bayraklar çekilmeyecektir. Zor elde edilen kolay bırakılmayacaktır. Sonuçta havuza bir taş atılmıştır. Bu demokrasi ye zarar verilmediği sürece her fi kir dinlenerek genişletilecektir. Bu Halk Anayasası Taslağıyla asgari müştereklerde birleşebiliriz ve o zaman bunu hayata katabiliriz. Bir araya gelmediğimizde ise bizi bölerler ve yönetirler. Devlet halkın sorunlarını çözmediğinde, ona sahip çıkmadığında halk kendi sorunlarına kendi sahip çıkacaktır. Bugün baktığımızda, halk bu sorunlara, halk meclisleriyle sahip çıkıyor. Bu çerçevede, halk meclislerinin yararlı olduğunu

9 rü... tüm bunlar ülkemiz aydının y a- yetler, halk kültürünün geliştirilmesi, eder. Bugüne kadar çıkarılan anaya- şamının bir parçası olmuştur. yozluğa ve dejenerasyona karşı salarda güç egemen sınıf ların lehi- Oysa halkın çeşitli kesimlerden mücadeleyle birlikte, tüm halk ke- neydi. Haklar v e Özgürlükler oluştuğu düşünüldüğünde, kültürlerin simlerinde olduğu gibi, aydın- Platfomu'nun bir çalışması olan Halk v e düşüncelerin de kendi içinde sanatçıların da birlikteliğinin Anayasası Taslağı'nda güçler f arklılıklar göstereceği muhakkaktır. geliştirilmesi çerçevesinde ele dengesi halktan y anadır. İbreyi Bu doğal bir sonuçtur. 8u kesimlerin alınmış Halk Anayasası Taslağı'nda. bizden y ana çevirme mücadelesidir taleplerini, ideoloji ve kültürlerini Bir süredir tartışılan Aydın-Sanatçı anayasa mücadelesi; tüm halk ifade eden düşüncelerini, bunları da Meclisleri, anayasada sanatçıların kesimlerini birleştirme mücadelesinin basın y ayın yoluyla dile getirmelerini birlikteliğinin bir zemini olarak bir parçasıdır. İşte bu yüzden sağlamak, halkın yanında olan yö- öngörülüyor. Çünkü meclisler, her önemlidir. İşçiler için de, öğrenciler netimlerin asli görevlerindendir. Belki kesimden aydın ve sanatçıların için de, gecekondu halkı için de, bu "pervasız" taleplerimizden dolay ı, demokratik bir zeminde bir araya aydınlar-sanatçılar için de... dergimize de bir hışımla geldikleri örgütlülüktür. Meclisler, Bu y üzden halk anayasasına sa- y önelinecektir. Ama ne yapalım ki, aydın sanatçıların kararlar aldıkları v e hip çıkalım. Böyle bir anayasaya sa- savunduklarımız gerçek bu kararlan hayata geçirdikleri hip çıktığımızda, tüm halk kesimleri demokrasilerde olması gerekenlerdir yerlerdir. Meclisler, bugünden yarına kendi anayasasını tartışmış olacaktır. ve halkın demokrasisi gerçek bir uzanan; meclisi oluşturan tüm Tartışalım.Kendi geleceğimizi, kendi demokrasidir. bireylerin yönetime katıldığı bir güvencemiz altına almanın yollarını Fakat, halk demokrasisi insanlığa öğrenme-öğretme ortamıdır. Halk açalım. Halk Anayasası'nı, aka- karşı komplo kurmay ı meslek edi- Anayasası Taslağı'nda sanatçıların demik bir çalışma olarak değil, sa- nenlere, halkın bin bir emekle kurup kuracağı derneklerin, kooperatiflerin natçısından işçisine tüm halkı özgür- yücelttiği Demokratik Halk kısaca örgütlülüğe ve birlikteliğe lük için, bağımsızlık için birleştiren, Cumhuriyeti'ne saldırıy ı düşünce hizmet edecek kurumların Kültür harekete geçiren bir misyon üstlene- özgürlüğü' kılıf ı içinde gizlemeye Bakanlığı taraf ından destekleneceği ceğini düşündüğümüz için sahipleni- çalışanlara aynı toleransı tanımaz. belirtiliyor. Bu sistemin Kültür y oruz. Faşist ve şovenist politikalar Bakanlığı'nı düşününce... Biz, son sözü Halk Anayasası'na "düşünce özgürlüğü" kapsamında bırakıy oruz. değerlendirilmez; ahlaki y ozlaşmay ı Sonuç Olarak; "Bu ülke, bu topraklar üzerinde ve dejenerasy onu teşv ik eden Biz, hazırlanmış bir anayasa tas- yaşayanlarındır. Kardeşçe yaşam, propaganday ı engellemek "düşünce lağının ya da böyle bir anayasa çalış- herkesin, tüm ulusların, milliyetlerin, özgürlüğü"ne y apılmış bir saldırı masının herşeyi çözmeyeceğini bili- değişik inançlardaki toplulukların değil, insana ait olan değerlere sahip yoruz. Anayasa nihayetinde, kağıt haklarına sahip olmasıyla müm- çıkılması ve bunların üzerindeki bir metindir. Bu kağıdın kündür. Tartışarak, herkesimin haklı y ağmalanmasına, y ok edilmesine üzerinde yazılanları hayata geçirebil- taleplerini, özlemlerini isteyip, hepsi müsaade edilmemesi anlamına gel- mek için halkın mücadelesi esastır. için, hep birlikte mücadele ederek; mektedir. Bu tür düşüncelere karşı Bu anayasay ı sahiplenmek, aslında kardeşliği, birlikte ve özgür yaşamayı mücadele etmeyi de bütün halk ke- kendi yönetimimize, cumhuriyetimize gerçekleştirebiliriz." (age S: 12) simlerinin görevi olarak görüyor Halk sahip çıkmaktır. Anay asası Taslağı. Anayasa bir güç dengesini ifade Yine kültürel v e sanatsal f aali-

düşünüyorum. Halk Anayasası Taslağı'nın kültür sanatla ilgili bölümünü değerlendirdiğimde, "Bunlara katılmamak mümkün değil" diye düşünüyorum. Ben de söyleseydim, bunları söyler, bunları yazardım. Halkın kültürel kimliği oluşturulmalıdır. Bu da tabii halkın talepleriyle, istekleriyle oluşacaktır. Halk Anayasası Taslağı'nda futbol konusu dahi düşünülerek yazılmış. '80 sonrası ülkede, bin küsur tane sinema ve tiyatro kapatılırken, 200 tane futbol sahası çimlendirilmiştir. Futbol olmayan belde bugün kalmamıştır. Bu devlet politikasıdır, toplum bunlarla apolikleştirilmiştir. Bugün futbola ayrılan paralarla sinema salonları, tiyatro salonları yapılsaydı ve halkın kültürü buralar da sergilenir, hal k çok daha fazl a aydınlanırdı. Genel olarak değerlendirdiğimde Haklar ve Özgürlükler Platformu'nun başlattığı böyle bir kampanyayı olumlu ve olması gereken bir kampanya olarak görüyor um.

NAZIM ALPMAN (Gazeteci) Sosyalist solda politika yapan siyasi hareketlerin, bu türden "ayrıntı "larla ilgilenmesini son derece olumlu buluyorum. "Ayrıntı" diyorum çünkü, halkın önüne alternatif yönetim biçimleri, eskiden son derece "global" çizgilerle konulmaya çalışılırdı. Detaylar ise devrim sonrasına ertelenirdi. Bunun aşılma yoluna girilmesi çabası bile, başlı başına bir ölümlüktür. Artılarıyla, eksileriyle böyle bir çalışmanın olmasını, sevindirici bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

10 iNCELEME selçuk demirci nazım hikmet ve sanatta vatana bağlılık

lümünün çeyi ustalıkla kullanabilen, 'korkunç leri y azar Nazım. Ama "vatan" şiirleri üzerinden 34 y ıl yetenekli'(!) bir şairdir Nazım Hikmet. de önemli bir yer tutar bu dönemde geçmesine Oysa Nazım'ın bütün yaşamı, Nazım'ın şiirlerinde. Yalnız biraz rağmen, bugün hala inandığı doğrular için; burjuvaziye, daha milliyetçi bir bakış açısı ülkemiz v e dünya emperyalizme karşı bütün y üreğiyle hakimdir bu dönemde Nazım'ın şiir- şiirinin en saygın mücadeleyle geçmiştir. Nazım bir lerine. Bu da dönemin özgünlüğüyle şairlerinden birisi halk ozanıdır. Bu, Nazım y aşarken ilişkilidir. Kemalizmin emperyalizm Öolma özelliğini de böyleydi; ölümünün üzerinden 34 karşıtı görüntüsü, kazanılan bir kur- koruyor y ıl geçtiğinde de böyledir. tuluş savaşı bu düşüncelerin oluşma- NazımHikmet Şimdilerde onu yere göğe sında belirleyicidir. Ran. Dost da, düşman da reddet- sığdıramayan burjuvazi, bundan 45 miyor onun şiirlerindeki o büyülü y ıl önce Nazım Hikmet'i "Sovyet "Yine Türk'ün bayrağı havay ı, yalınlığı, akıcılığı. Ama her- Hükümeti'nin hizmetine girdiği v e bu Kaleleri yıkacak Yine kes kendi cephesinden ele alıyor çerçevede komünizmi yayan eserler Türk'ün gemisi Denizleri Nazım'ı. Emekçiler; sosyalist, yüreği oluşturduğu" gerekçesiyle vatandaş- aşacak Yine Türk'ün vatan v e halk sevgisi ile dolu bir lıktan çıkarmıştı. O günlerde iktidar- sanatı Avrupa'yı sarsacak Nazım'ı tanıy orlar. Onu bu şiirleriyle da, ülkemizi emperyalizme peşkeş Yine Türk'ün sinesi Vatan anlıyor, bu kişiliği ile yaşatıy orlar. çeken faşist Menderes Hükümeti bu- aşkıyla dolacak İşte bunlar Burjuv azi, tüm devrimci kişili- lunuyordu. İşte bugün Nazım'ı dille- emin ol Emin ol ki olacak" ğinden, yaşamından ve mücadelesin- rine dolayanlar aynı iktidarın deva- den soyutlayarak anlatıy or Nazım'ı. mıdır. "Ey zavallı vatanım Neden Onların penceresinden bakıldığında 45 y ıl önce Nazım'ı vatandaşlık- böyle ağlıyor Neden midir Nazım, sadece bir şairdir. Dili, Türk- tan çıkardıklarında kimliğine bir yafta çünkü ona Evlatları astılar: "Vatan Haini". Nazım onların bakmıyor" Geleceğe bırakılacak kalıcı izler, her bu y aftasına cevabını şiirlerinde vermiştir. Bir mektubunda şöy le de- türlü dejenere, yoz, ahlaksız ve "Gel ey imanlı gençlik miştir Nazım: "Çünkü biliyorum, Gel ey beklenen gençlik duyarsa bir yaşamı reddeden, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığın- Gel ki Anadolu'da senin bölünmez emekçi halkların bağımda şekillenen dan -hey gidi dünya- çıkarılmışım. Çelik imanına, azmine Beni Türklükten, halkımın evladı, Ümit bağlayanlar var" bir yaşam biçiminde gerçekleşecektir. milletime ölümsüz bağlı bulunmak- Zulme, sömürüye, katliamlara karşı tan kimse, hiçbir kuvvet çıkaramaz, Bu türden şiirler, Nazım Hik- ayıramaz." met'in şiirlerdir. Bu şiirlerde göze hayatın her alanında şekillenen ve Bu sözler, Nazım Hikmet'in va- çarpan nokta; Nazım'ın y aklaşım giderek güçlenen özgür vatan tanına, ulusuna, halkına olan kopmaz tarzıdır. Konulara y aklaşımında sı- bağlılığının if adeleridir. Nazım'ın nıfsal bir bakış açısı y oktur. Kuvay-ı mücadelesinin kültür sanat cephesinde hemen bütün şiirlerinde bu temalar Milliyeci ruh, milliyetçi bakış açısıy la yer alabilmek, bu mücadeleye omuz hakimdir. Şiirlerinde yazmaya başla- birleşince sonuçta v atana bağlı, dığı ilk dönemde, yani gençlik dö- gençliği ulusal bağımsızlığa çağıran verebilmek halkın aydın ve sanatçısı nemlerinde, ağırlıklı olarak aşk şiir- olma onurunu da kazandıracaktır. 11 ama, "Avrupa'y ı titreten Türk"ün şi- süre sonra TKP'nin y önetici kadrola- Halkın aydını ve sanatçısı olmak; irleri çıkmıştır ortaya. Refah rından biri olmuştur. Partisi'nin bir dönem seçim emekçi halkları daha da sömürü ve propagandası içerisinde kullandığı "Rusya! baskı cenderesine alan Amerikancı "Ağa Camii" şiiri de bu dönemin Senden ayrılırken kafamızda, ürünüdür. Engels'in materyalizmi gibi ölmez faşist iktidara karşı vatan ve halk Nazım Hikmet'in şiirlerindeki Hatıralar var! sevgisiyle donanmaktır. Bu sevgi ve değişiklik; v atan v e halk sevgisinin SSSR sınıf gerçeğiyle ifade edilmesi, dünya Gidiyoruz artık bağlılıkla üretmek, özgürlük için halkın görüşündeki değişikliklerle ortaya ver elini ver içinde bir yaşamı tercih etmektir. çıkmıştır. 1921 y ılında önce Ana- Vedalaşalım!" dolu'y a, ardından Sovy etler Birliği'ne 1929) "Resimli Ay" adlı dergide y a- gitmesi, halkının y oksulluğunu Bu süreçle birlikte dönemin bas- y ınlandığı "Sesini Kay beden Şehir" kıcı politikaları Nazım Hikmet'e de acısını görmesi, Marksizm, Leninizm şiiri nedeniyle, işçileri greve özen- ve sosyalizmi tanıması, dünyaya, yönelmeye başlamıştır. O dönemki dirdiği için hakkında dava açılmış, "Aydınlık" dergisi v e "Orak-Çekiç" vatanına ve halkına bakış açısını hapse mahkum olmuş, daha sonra değiştirmiştir. Bunun şiirlerine y an- gazetesindeki yazıları, şiirleri v e ör- yargıtayca bu karar bozulmuştur. sıy ışındaki ilk örnek "Açların Göz- gütlü kimliği nedeniyle polis taraf ın- bebekleri şiiridir. dan aranmaya başlanmıştır (1924). Bugün bile hepimizi heyecanlandıran "Şehir sustu Kenetlendi nokta nokta şehrinin "Değil birkaç v e kararlılığımızı simgeley en "Güneşi İçenlerin Türküsü" şiirini, o Asfalt beton çenesi Değil beş on Cadde hoş Otuz milyon aç bizim günlerde y azmıştır. Bir uçtan bir uca koş Açlar dizilmiş açlar! Cadde boş Ne erkek, ne kadın, ne oğlan, ne kız "Ölenler döğüşerek öldüler Bomboş Sıska cılız Cebim gibi Eğri büğrü dallarıyla güneşe gömüldüler vaktimiz yok onların Kesildi akmıyor su Eğri büğrü ağaçlar! Ne bir motor uğultusu Ağrımız büyük! matemini tutmaya! Ne dönen bir tekerlek var." Büyük! Akın var akın Güneşe akın! Fakat Güneşi zaptedeceğiz Güneşin zaptı yakın!" 1930 y ılında, kendi sesiyle şiirle- Artık imanımıza inemez tokat rini okuduğu plak, kahvehanelerde, Demirleşti bağrımız lokantalarda çalınmaya başlar. Bu Çünkü ağrımız İstiklal mahkemesi taraf ından, onbeş y ıl kürek cezasına mahkum durumdan bile ürken ve telaşlanan Otuz milyon deli gözbebekleri! hükümet acele plakları toplatır v e ça- Gözbebekleri!" edildiğinde teslim olmaz; yurtdışına, Moskova'ya kaçar. Dört y ıl sonra da, lışmasını y asaklar. "Sesini Kaybe- 1929'da İstiklal Mahkemeleri'nin den Şehir" dışında, aynı y ıllarda yaz- Bu dönemde Nazım'ın şiirlerin- kararlarını day andırdığı "Takrir-i dığı v e y ay ımladığı "835 Satır", deki değişiklik; biçimde de kendini "Jakend ile Si-Ya-U", "Varan 3", "1 hissettirmiş, daha anlaşılır, y alın v e Sükun Kanunu"nun y ürürlükten kalkmasıy la, y üreği v atan hasretiyle +1=Bir" eserlerinden dolay ı hak- halka mal olan şiirler yazmaya başla- kında dava açılır. mıştır. dolu arkadaşı Laz İsmail'le birlikte Nazım Hikmet'in y aşamı v e dü- Türkiye'ye döner. Hopa'da yakalanır ve gözaltına alınır. Cebinden çıkan Dava konusu, bugün halkın şünceleri, Sovyetler Birliği'nden yanında olan sanatçıların y abancısı dönmesiyle birlikte değişmiştir. Artık, bazı notlar nedeniyle hapis cezasına çarptırılır, idam istemiyle yargılanır. olmadığı bir maddedir: TCK'nın 312. Halep'te Paşa torunu olan, sefahat maddesi. Kısaca "halkı, isy ana içinde büyüyen Nazım değil, ezilen, Fakat daha sonra aklanır v e serbest bırakılır.: teşvik". Yargılama sonucunda aç, yoksul halkının acısını içinde aklanır. Fakat artık Nazım için belki hisseden, onların "deli hiç bitmeyecek y asaklar, ko- gözbebeklerine" sahip, kurtuluşun Bu dönemlerde CHP yöneticileri, vuşturmalar, cezalar ve tutsaklık dö- sosy alizmde olduğuna inanan bir nemi başlamıştır. 1933 y ılında, İs- Nazım v ardır. Moskova'da aldığı Nazım'ı iktidarla uzlaştırmak için çabalamış, fakat Nazım Hikmet bu- tanbul ve Anadolu'nun çeşitli illerinde sanat eğitimi y anında ideolojik, y apıştırılan örgütsel bildirilerden ekonomik, politik eğitimi, bulunduğu nu kabul etmemiştir. Ve inandığı yolda çalışmalarına, üretimlerine de- sorumlu tutulur v e tutuklanarak Bursa dönemdeki TKP (Türkiye Komünist Cezaevi'ne gönderilir. Bu davayla Partisi) içerisinde hayata geçirmeye v am etmiştir. Aynı y ıl (Temmuz başlamıştır. Bir 12 Geçirecekse eğer ipi boğazıma, Mavi gözlerimde korkuyu görmek için Boşuna bakacaklar Nazım'a!"

Şiirinde hiçbir koşulda inancın- dan, mücadelesinden vazgeçmeyen bir devrimcinin kararlılığı v ardır. Yargılama sonucunda 4 y ıl ceza alır Nazım Hikmet. 1934'de, cumhuriyetin 10. y ıldönümü nedeniyle çıkarılan aftan yararlanarak dışarı çıkar. Mücadelesine kesintisiz devam eder Nazım, "Şeyh Bedreddin Destanı"nı, "Taranta Babu'y a Mektuplar"ı bu dönemde yazar. Sürekli gözetim al- tında v e keyfi baskıların cenderesindedir. 1938 y ılında, "askeri kişileri üstlerine karşı kışkırtmak, isyan ve ihtilale yöneltmek" suçlarından, hakkında savaş hali hükümleri uygulanarak Askeri Mahkeme taraf ından onbeş y ıl hapse mahkum olmuştur. Önce Ankara Askeri Cezaevi'ne, ardından Sultanahmet Cezaevi'ne, oradan da Silivri'deki bir zırhlının havasız, pis bir bölmesine kapatılır. Daha sonra Çankırı Cezaevi ve son olarak Bursa Cezaevi'ne getirilir.Tüm bu baskılar ve acılar içerisinde Nazım Hikmetin içindeki umut daha da büyümüştür. Vatanına, halkına v e insanlara duyduğu sevgi, devrime v e sosyalizme olan inancı sarsılmazdır. birlikte, "Gece Gelen Telgraf adlı Gece gelen telgraflara" "Sevgilim, şiirinde "halkı rejime karşı kışkırtma" Bu ayak sesleri, bu katliamda suçlamasıy la bir dava daha açıl- İddianamede TCK'nin 146 v e Hürriyetimi, ekmeğimi mıştır. 147. maddelerine göre idamla yargı- ve seni kaybettiğim oldu, lanmaktadır. Nazım Hikmet ceza- Fakat açlığın, karanlığın "Gece gelen telgraf evinden, karısı Piraye Hanım'a y az- ve çığlıkların içinden dört heceden ibaretti: dığı "Karıma Mektup" şiirinde, hak- Güneşli elleriyle "Vefat Etti" kındaki idam istemi karşısındaki kapımızı çalacak olan Bakıyorum gece gelen telgrafa duygusunu şöyle ifade eder: Gelecek günlere güvenimi O mükemmel bir kafa kaybetmedim Mükemmel bir yürek, "Ölüm hiçbir zaman..." Yumruklarıyla erkek Gözleriyle Bir ipte sallanan ölü Bu ölüme bir türlü razı olmuyor çocuktu. Hudutsuz ve Allahsız Baskılar, insanoğlunun gelecek j gönlüm bir baştı o Yoldaştı o. güzel günlere olan umudunu, zulme Fakat Düşmanlar kına yaksın Dostlar ve sömürüye karşı öfkesini daha da emin ol ki sevgilim Zavallı girsin saflara Sen gözyaşı artırır. Nazım'da da böyledir. "Bili- bir çingenenin Kıllı siyah göstermeden yorum henüz bit medi I sefaletin ziya- bir örümceğe benzeyen eli ağlayacaksın feti I bitecek fakat" der bir şiirinde. 13 En güzel şiirlerini baskı altında oldu- bulunsaydım, çok daha faydalı olur- mektedir. Oysa Nazım'ın şiirlerindeki ğu dönemlerde y azmıştır. "Memle- dum. Ama cesedim memlekette kal- vatan ve devrim sevgisi, halkların ketimden insan Manzaraları", saydı, size şimdi yaptığım hizmeti kurtuluşuna olan inancı emekçi hal- "Kuvay-i Milliye Destanı" tutsaklık dahi yapamazdım." kın, devrimcilerin ve devrimci sanat- döneminin ürünleridir. Aynı y ıl "vatan haini" ilan edilir ve çıların mücadelesinde dile gelmekte- 1930 y ılında açlık grevine yatar y urttaşlıktan çıkarılır. dir. Onun şiirlerini oyunlara, müzik- Nazım. Kendisine yapılan haksızlığa Toplam 18 y ılını tutsak geçirmiştir lere y ansıtmak, şiirlerini okurken son verilmesi ve özgürlüğüne kavuş- Nazım. Sosyalizme olan inancıy la duy gulanıp gözyaşı dökmek, Na- ması için başlamıştır açlık grevine. birlikte sürekli baskılara, kovuştur- zım'ı y aşatmanın ve sahiplenmenin Bu, cezaevlerinde başlatılan ilk açlık malara uğramış ve Menderes tek başına ifadeleri değildir. Burada grevlerinden biridir. Bu anlamda, ta- Hükümeti'nin hakkındaki katletme eksik olan yan; Nazım'ın yüreğindeki rihsel bir öneme de sahiptir. planlarından sonra mücadelesini sevgiyi tam olarak anlayamamaktır. Nazım'ın açlık grevine dışarıdan da yurtdışına taşımıştır. Vatanına v e Ona bu bitmez tükenmez v atan Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet halkına olan sevgisini v e bağlılığını, sevgisini aşılayan kaynağı tanıy ama- Anday v e Oktay Rıf at katılırlar, son nefesine kadar korumuş ve hiç maktır. Nazım vatanını ve halkını se- desteklerler Nazım'ı. 8 Nisan'da taviz vermemiştir. O günlerde Nazım viyor çünkü gerçek, hakça bir düze- başladığı açlık grevini 24 Nisan'a Hikmet'i "vatan haini" ilan eden siyasi nin sağlanacağı sosyalizmin savunu- kadar sürdürür. Doktorların iktidar, bugün ipliği Susurluk'ta cusu Nazım'ın mücadeleci ruhuna v e kalbinden v e karaciğerinden pazara çıkan kontrgerilla devletinin ilk Marksist-Leninist anlay ışına sahip rahatsızlığı konusundaki uyarılarına adımlarını atmaktadır. Nazım'ı olamamaktır. Kuşkusuz bu kolay de- rağmen, devam eder Nazım. Daha vatandaşlıktan çıkaranlar, aynı ğildir, zorluklar y aşanır. Böyle bir sonra avukatının isteğiyle direnişi dönemlerde gerçekleşen 6-7 Eylül y aşam bedeller de gerektirir. Ancak geçici olarak durdurur fakat herhangi olaylarını tezgahlayanlardır. bu y aşam onurlu bir y aşamdır. Gele- bir sonuç çıkmay ınca 2 May ıs'ta Ülkemizde bin gizli operasyonu ceğe bırakılacak kalıcı izler; her türlü tekrar başlar. 14 May ıs'taki gerçekleştirenlerin eğitmenleri, dejenere, y oz, ahlaksız v e duyarsız seçimlerde Demokrat Partinin ka- ağababalarıdır. O günden bugüne bir y aşamı reddeden, emekçi zanmasıy la af çıkacağı konusundaki değişen tek şey zulmün halkların bağrında şekillenen bir y a- haberlerden sonra bırakır açlık grevini boyutlanması, kontrgerillanın ülkenin şam biçiminde gerçekleşecektir. Zul- ve Temmuz ay ında çıkan afla "öz- y önetimine -iradi bir şekilde- tam me, sömürüye, katliamlara karşı ha- gürlüğüne" kavuşur. Nazım dışarıda- olarak yerleşmesidir. Parlamento v e yatın her alanında şekillenen v e gi- dır f akat peşinde de bir polis jipi do- hükümetler; emperyalizmin v e MGK derek güçlenen özgür vatan müca- laşıp durmaktadır. Sürekli rahatsız kararlarının uygulay ıcısıdırlar. Böylesi delesinin kültür-sanat cephesinde edilmekte, bu arada katledileceğine bir dönemde halkın aydım v e yer alabilmek, bu mücadeleye omuz dair söylentiler y ay ılmaktadır. 1951 sanatçısı olmak; emekçi halkları verebilmek, halkın aydın v e sanatçısı Haziran'ında askere çağrılır. 50 y a- daha da sömürü v e baskı olma onurunu da kazandıracaktır. şındadır v e kendisini askere çağıran cenderesine alan Amerikancı faşist Nazım Hikmet'in mücadeledeki ka- devletin başında, ülkenin dört bir ya- iktidara karşı, v atan v e halk rarlılığı v e bunun sonucunda oluştur- nını satılığa çıkaran, ABD emperya- sevgisiyle donanmaktır. Bu sevgi ve duğu ürünlerle yarattığı değerlere, lizmine pazarlayan Menderes iktidarı bağlılıkla üretmek, özgürlük için bugün devrimci sanatçılar yenilerini vardır. 17 Haziran 1951' de bir pazar halkın içinde bir y aşamı tercih eklemektedirler. Bu kapı herkese sabahı Taraby a koyundan bir etmektir. Nazım Hikmet'in y aşamı, açıktır. Yeter ki kuşatılmış v atanımıza motorla yola çıkar Nazım Hikmet. inancı ve mücadele azmi bu konuda olan bağlılık, özgürlüğe olan inanç Yurt dışına çıkmaya karar v er örnek alınmalıdır. Bugün Nazım'ı v e umut hiç eksilmesin. miştir. Bu konuda kendisine y ardımcı "aklamaya", tekrar vatandaşlığa Yazımızı, Nazım Hikmet'in ha- olan kişi; geçtiğimiz y ıllarda aydınları almaya, mezarının ülkeye getirmeye pishaneden y azdığı bir şiirle bitire- Bosna'y a Sırplarla savaşa çalışan anlay ış, devletin ikiyüzlü, lim: çağıracak; emperyalizmin kirli oyu- sahte demokratik görünümünden nunu göremeyecek kadar bilincini başka bir şey değildir. Faşist "(...) yitirmiş, o günlerin idealist bir genci iktidarlara göre v atan haini olan Döğüşememek, olan Refik Erduran'dan başkası de- Nazım, şiirleri ve inancıyla bugünkü bir mavzer kurşunu kadar olsun ğildir. Önce Romanya'ya, ardından f aşist iktidarın da düşmanıdır. bilfiil Moskova'ya geçer. Türkiye'deki Şiirlerini, hayatını televizyonlarda, doğrudan doğruya... "okuyucularına, y urttaşlarına ve ger- gazetelerde ele alan, onun için gece- Ancak kavgada vurulan acı duymaz çek Türk y urtseverlerine" y azdığı bir ler düzenleyen iktidar, bu girişimle- ve kavga edebilmek hürriyetidir mektupta şunları söyler; "... elbette ki rinde Nazım'ı politik, devrimci kim- en mühimi hürriyetlerin..." memlekettte kalsaydım, aranızda liğinden soyutlamay ı amaçlamakta- dır. Her türlü kirli oyununa alet et-

14 DENEME hüseyin elçi PERTEK'TE MAVİ BİR SABAH Ağıl kokulu bir Şavaklı akşamındayız. Doldurup çökelek kokulu sırt çantamıza yufka ekmeğimizi, yiğide yol veren Dersim Dağlar ı'nda aşkın ve kavganın ikliminde özgürlüğü mayalamadayız. Pertek bahçelerinde erikler çiçek açmıştı bademlerle. Kanımız bile kardelen gibi dokunurken tenimize, kuşlar hep sumak tadında ötüşler bırakıyordu sabahın serinliğine. Verip yönümüzü sıcak bir Pilvenkli akşamına; çoğalan ateşi harlandırıp yürüdük. Yüreklerimizde çoğalan bir tutku, kendi sesinde rengini bulan özgürlükle buluşuyordu.

Sabahın serinliğinde, dudaklarımızda tulum peyniri tadıyla ayrılıp saklı bir ezginin tınılarıyla, Beritanlar'ın parçalanmış dünyasından, yaylaların büyüleyen serinliğinde çattık sesimizi. Geride kalan, üniversiteliliğimiz mi? Yoksa kavganın sinesinde büyüyen geleceğimiz mi?

Bırakıp aşklarımızı kentlerin bulvarlarına; ömrümüze tüneyen o sabırsız günlerle Yorgunluğumuzu bıraktık Munzur'un serinliğinde, sabaha kaç vardı? Kavgaya? Ölüme kaç vardı arkadaşlar? Pertek bahçelerinde erikler çiçek açmıştı bademlerle.

15 DENEME Çanakkale cezaevi devrimci tutsakları

HAYDİ KULAK VERİN BEREKETİNE TOPRAĞIN

oprağın teriyim; anlat- neş doğmadan akmaz ki sular, Yükselttiler seslerini; yalnızca ve mak isterim kendimi. yeşermez ki dallarım. yalnızca hakikat için savaştılar. Bilsin isterim bugün Aydınlanmazsa karanlık, "Dönen dönsün, ben dönmezem üzerimde y aşayanlar, bereketlenmezse toprak... zulüm, yolumdan" dediğinde Pir Sultan, na- "v atan" dedikleri top- sömürü son bulmazsa... musu üzerine and içmişti. Dönmedi. rakların neler görüp Zulmü de sömürüyü de gördüm; Boyun eğmedi Hızır Paşa'y a. Halkını geçirdiğini. Toprağın direnişi de, isyanı da... Karanlıkları sevdiği için hiç esirgemeden verdi bereketiyim; y eşilin ışıklarıy la aydınlatanları, toprağıma canını darağacında. Ther tonu, çiçeğin her rengi olur sunarım can katan o büyük insanları gördüm. Peki ya Seyit Rıza? Kim tanımaz kendimi cömertçe. Baharda uyanırım; Bugün daha bereketliysem, bire bin ki onu? "Dersim'e sefer olur, zafer kuruyan dallarım filiz verir o zaman, veriyorsam, dikse başım, işte bu y üz- olmaz" deyip dağlara verdi kendini. ağaçlarım tomurcuklanır; meyveye dendir. Direniş v e isyan bayrağım Direndi, dağlarımda gezindi. Taşla- dururum. Bin y ıllardır bağrımda y aşar dalgalandıranlar, ekinimden besle- rımda izi, toprağımda kanı v ardır. ademoğlu. Tohum eker çeşit çeşit. nenler, helal süt emenler, o yüceler Onurun, erdemin, mücadelesi Boy atsın, ürün v ersin diye döker yücesi insanlar, yüzy ıllar ötesinden onca kana, kırıma rağmen halen sü- terini. Bol olsun ister ekini. Bilir süzülüp gelen ışıklarıyla aydınlatı- rüy or. Yüzlerce yiğit Bedreddin ol- yarısına bey el koyar; kalanı da zor y orlar bugünü. muş, Pir Sultan olmuş, Baba İshak y eter kışa. Yaydıkları ışık, zalimlerin v e olmuş, düşmüş toprağa. Onların ka- Ben bir beşiğim; uygarlıklar be- zorbaların elinden kurtulmak iste- nıy la sulanıy or topraklarım. Onun şiği. Nice medeniyetler doğdu top- y enlere y ol gösteriyor, rehber olu- için isterim ki iyi tanıy ın beni. Sul- raklarımda. Tüm bunları gördüm, yor. Adları mı? Şahkulu desem, De- tanların, beylerin azgınca sömürüsü y aşadım. Akan kanın ılıklığım, donan mirci Kav/a desem, Baba İshak, Nur altında inim inim inleyen, hakları için kanın taş kesilmesini hissettim Ali Halife, Atçalı Kel Mehmet Efe, "Yasasın Hakikat" diyerek ölümün topraklarımın zerresinde. Akan, hal- Şeyh Celal, Kalender Çelebi desem, üzerine y ürüyenleri tanıy ın. Tanıy ın kın kanıy dı. Alınteriyle toprağı sula- Karayazıcı desem tanırsınız değil ki, bugün ihtilali sürdüren, öz- yan; umudunu, geleceğini toprağa mi? gürlüğün v e adaletin savunucuları- v eren, sevgiyle işleyen, hasretle Yiğittiler; önderdiler. Gözünü nın, ölüme meydan okuyuşlarının emeklerinin karşılığını bekleyen ay- budaktan esirgemedi hiçbiri. Karşı mayasını görün. Tanıy ın onları. dınlık y üzlü halkımın kanı. Kan çıktılar halkın kanıy la beslenenlerin "Beni kara toprakta değil, haki- dökenlerse... saltanatlarına. Önde y ürüdüler; yalın kati anlamış insanların yüzlerinde Adları kimi zaman Dehak oldu, kılıç, y alın yürek. arayın" diy en Bedreddin'in sesine kimi zaman Kuyucu Murat, kimi za- Boy versin diye güzellikler, ken- kulak verin. "Ha bitti, ha bitecek" man Hızır Paşa. Şimdilerde değişse- dine y araşır şekilde y aşasın diye in- olan hasreti dinleyin. de adları; kan dökmeye, zulmetmeye, sanoğlu, can alıp can v erdiler. Kulak verin seslerine. Onları, en iyi çalıp-çırpmaya, halkın kanını On bin balta olup daldığında düş- yine kendileri anlatır. Gelin birlikte emmeye devam ediyor beyler, paşa- man ormanına Bedreddin yiğitleri, dinleyelim sevdalarını, umutlarını, lar, sultanlar. akıllarında sadece v e sadece ortak adalet tutkularını, ölümle nasıl alay Zaman oldu dondu sularım, sa- bir y aşamı kurma düşü v ardı. Yarın ettiklerini. Haydi kulak v erin. rardı y apraklarım. Işık olmadan, gü- y anağından gayrı paylaşmak için herşeyi hep dik tuttular başlarını. 16 iNCELEME murat mengirkaon

ATÇALI KEL MEHMET EFE AYAKLANMASI

"İşte o çetin günler geldi çattı ana. Geriye dönemem, duramam, yürürüm yalnızca; yolumun beni nereye çıkaracağını bilemeden yürürüm... yalnız o lokma var ya, o boğazında düğümlenen lokma, onu rahatlıkla yutabilirsin. Çünkü bir yoksulun sofrasından aşırılmış değildir o, bir zalimin ensesine vurulmuş, alınmıştır"

şkıy alar... Onlar için olup akmıştır bugüne. dın'da doğan, büyüyen v e Ege köy- çok şey y azıldı, söy Eşkıyalar, Anadolu'ya nam sal- lerini ayaklandıran bir koca eşkıy a- lendi. Adlarına f erman mıştır. Nam salmada en ünlü olanları dır, önderdir. y azıldı, katli vacip da Ege'nin eşkıy alarıdır. Sömürü- Kimdir Atçalı Kel Mehmet Efe? görüldü, görüldüğü cülere v e baskıcılara karşı başını Hakkında bugüne kadar çok az şey yerde yakalandı, hep dik tutan Ege halkı, pek çok kez yazılmıştır v e var olanların büyük kurşuna dizildi, dağlan mesken seçmiştir. çoğunluğu da karalama v e küfürlerle darağacına çekildi. 1624-25 yıllarında dağlara çıkan doludur. Yazımızda, Atçalı Kel EBilinen odur ki, eşkıy alar hep kötüye Birgili Cemetoğlu, devletin zulmüne Mehmet Efe'yle eşkıy alık kültürüne korku, iyiye umut salmışlardır. Türk karşı halkını koruyacağına söz v er- ışık tutmaya, bir halk önderini tanı- hukuk kitabında eşkıy alar için "mal miştir. Birgi yöresinde baş kaldıran maya v e Osmanlı'da Ege'nin duru- zaptetmek, öç almak..." diye başla- Cemetoğlu, Osmanlı'yla y aptığı bir- munu gözler önüne sermeye çalışa- yan kelimelerle bezenmiş cümleler çok çarpışmadan sonra öldürülmüş- cağız. kullanılmıştır. Osmanlı-Türkçe luga- tür. tında "dağ hırsızları, haydutlar" ta- Benzer nedenlerle Sivri Bölük- Aydın'da Halkın Durumu nımı. Ekonomistlerin v e toplum bi- başı ile yanındaki adamları; Kara Ege köylerinin orta y erine kuru- limcilerin değerlendirmeleri ise fark- Mehmet, Donanmacıoğlu Mehmet, lmuşlar, denize açılan toprakları yurt lıdır. Ekonomistlere göre eşkıy alık, Abdurrahmanoğlu Arap Bölükbaşı, bellemişlerdi kendilerine zeybekler. "kapitalizm öncesi süreçte üretim ve Baba Kerim, Karga Mehmet ve Çalık Bir göçer gelip komşu olurlardı zey- sınıf ilişkilerinin ortaya çıkardığı bir Mehmet dağlara çıkmışlardır. beklere yörükler, kışlık vakti y ine bir direnme ve muhalefet hareketidir" 1658'den 1663'e kadar beş sene "eyvallah" la toplayıv erirlerdi çadır- Bu tespitin doğruluğu v ardır. Toplum Osmanlılarla çarpışan Sivri larını. Çadırları kuşkanadı, diyar di- bilimciler ise "kırsal kesimdeki sınıf Bölükbaşı'nın katledilmesiyle y ar göçen y örükler... Yaşadıkları kavgasının en keskin olanı ya da yenilirler. topraklara voyvodalar, mültezimler toplumsal bir protesto olayı, bir 1672'de Aydın'da bir ayaklanma sahip çıkardı. Kanları en çok emi- patlama" olarak niteler. Ünlü düşünür daha y aşanır. Bu ayaklanmanın da lenlerdendi. Yörükler, bir de zeybekler E. J. Hobsbawn şöy le der: "Sosyal önderleri genelde Bölükbaşılar'dan kafakafaya verdiler, düşündüler... eşkıyalar, halkları için Napolyon ya oluşur. Halkın giderek bozulan duru- da Bismarch' tan daha önemliydiler. mu ayaklanmaların sürekliliğini sağ- Ekonomik durumları çok kötü Ve haklarında özlem dolu, gurur dolu lar. 1699'a kadar süren bu ayaklan- olan zeybekler, Aydın'ın köylerinde türküler yakıldı." Haklının y anında, ma çok kanlı bir biçimde bastırılır. güç bela sürdürdükleri y aşamda ateş haksızın karşısında y er alan Eşkıyalık kültürünün en büyütürlerdi içlerinde. Çünkü, padi- eşkıy alar, Anadolu haklarının dilinde bilinenlerindendir Atçalı Kel Mehmet şahın anlaşmayla dağdan indirdiği masal, hikaye, türkü, ağıt, marş Efe; egemenlerin "şerir, habis, lain, bu yiğitler, geçimleri için kır bekçili- mel'an" saydıklarındandır yani. Ay- 17 ği y apar, yollar üzerindeki kahveleri lerince v ergiler belirliyor, toplanan seyin, kızı Fatma' y ı ona vereceğini işletir y a da paşaların y anında paralı vergilerin bir kısmı devlete giderken söyler. Mehmet güreşi kazanır v e ar- asker olup çalışırlardı. büyük olan diğer kısmı bunların ka- dından Şerif Hüseyin'den kızını is- Padişah II. Mahmut'un yeniçeri sasına akıy ordu. ter. O da yanındaki yalakası Mahmut ocaklarını kaldırmasının ardından, Savaş v ergisi, toprak vergisi diye Ağa'y a "şuna beş kese altın ve be- yeni bir düzenleme ile işsiz kaldı toplanan vergiler halkın belini bükü- nim atımı ver" der. Mehmet Efe bun- zey bekler. Artık paşaların y anında yordu, savaş bittikten sonra da savaş ları kabul etmez. Hem Fatma'y ı sev- çalışma günleri geçip gitmişti. Ar- vergileri toplanmaya devam ediliyor, mekte hem de beyin verdiği sözü tut- dından zey beklerin kahveleri kapa- topraksız köylüden toprak vergisi masını istemektedir. Mehmet Efe'yi tıldı. Binlerde silahlı zey bek işsiz alınıy ordu. Halk v ergileri ödemek bir zorla ev ine götürürler. güçsüz ortada kaldı. y ana, artık karnını doy uramaz Bu olay sonrasında Mehmet Efe Zeybekleri orduya katma fikri duruma gelmişti. anasını, Şerif Hüseyin'in kızı Fat- y atmaktadır y apılanların özünde. ma'y ı istemeye gitmesi için razı Oyun, kısa bir süre sonra boşa çıkar. Aydın'da idari Durum eder. Anası, Şerif Hüseyin'in evinde Majör Keppel, Marrative of Journey 1826'da, Osmanlı Devleti idari dayak yemekten zor kurtulur. Ardın- acrosss The Balkans adlı eserinde o işlerde y eni düzenlemelere girişti. İş- dan Şerif Hüseyin'in adamları Meh- günleri şöyle anlatır: "İstanbul'a, İzmir lerden ilki; vilayetleri daha küçük met Efe'yi evinden alıp bey konağı- civarında zeybeklerin ayaklandığı parçalara bölmek oldu. Böylece dü- nın önündeki ağaca bağlarlar ve kır- haberi geldi. Bu adamların hare- zenin daha kolay sağlanabileceğini baçlarlar. Mehmet Efe kızı istediğini, ketleri 1829'da önemli olaylardan düşünüyorlardı. Birçok sancağı tek dayaktan bay ılıncaya kadar tekrarlar. olduğu için, bunlara dair toplayabil- çatı altında toplayarak sancakların Tüm bu olup bitenleri gizliden gizliye diğim kadar bilgi veriyorum. Zey- idaresini sancak beylerinden alıp seyreden Fatma da, bu y iğit insanın bekler, tıpkı İsviçreli dağlılar gibi mütesellimlere vereceklerdi. inandığı şey için çektiği acılara nasıl ücretli asker olarak çalışırlar. Aynı Bu düzenleme ilk olarak Ay- dayandığını anlamaya çalışır. zamanda yollar üzerindeki kahvelerin dın'da uygulandı. Aydın, Sığla, Ha- Mehmet Efe bir süre sonra Fat- de muhafızıdırlar. Yolcuları ko- mit, Teke v e Saruhan sancakları bir- ma'yı görebilmek için bey konağının rudukları için, çok az miktarda parayı leştirilerek, muhasıllık görevi izmir yakınlarında ağaçlık bir yere oturur. yolculardan vergi olarak alırlar. Muhaf ızı Hasan Paşa'ya verildi. Yeni Bey in adamı olan Mahmut Ağa Yeniçeri ocağının kaldırılmasından düzenlemelerle halkın üzerindeki Mehmet Efe'yi görür ve O'na saldı- sonra hükümet onların kahve işlet- rır. Mehmet Efe Mahmut Ağa'y ı öl- melerini yasakladı. Sanıldığına göre baskılar arttı. Bu gelişmeler halkın öfkesini dürür v e yakın arkadaşları Yörük padişahın amacı; zeybekleri düzenli- gün gün kabartıy ordu. Bu öfke, böl- Ahmet v e Turna Ali ile birlikte dağa ordu saflarına yerleştirmekti. Fakat çıkar. Mehmet Efe'in y aşamı, insan- hükümetin onların gücünü farkede- genin en azılı sömürücülerinden sa- y ılan Kuyucak Voyvoda Vekili Hacı ları ve insanların çektiği acılan bil- memesi yüzünden zeybekler dağları- mesi, hissetmesi bundan sonra baş- na dağıldılar. Ordu onları takip ede- Mehmet Ali'nin konağında patladı. lar. Birkaç gün öncesine kadar zul- medi." Atçalı Kel Mehmet Efe'nin ilk saldı- mün, sömürünün Şerif Hüseyin'in Zaten koynu birçok eşkıya v e as- rısı, Hacı Mehmet Ali'nin selamlık çiftliğinde başlayıp bittiğini sanan ker kaçağını barındıran Ege Dağları, dairesine yapılan baskın olmuş, bu Mehmet Efe, çok daha büyük soy- bir de zey bekleri bağıma basınca bir saldırıy la halk Atçalı'y ı tanımış v e gunların, ahlaksızların döndüğünü şenliktir koptu yamaçlarda; karalar ona karşı umut beslemeye başlamış- dağa çıkınca anlar v e bunlarla aman- bağlandı Aydın'ın beyleri. Şimdi v ay tır. sız mücadele etmeye başlar. hallerine ki vaydı. Diğer yandan da yörükler dillerine Atçalı Kel Mehmet Efe Ayaklanma "gayrı aman yok, rica yok" sözlerini Doğduğu tarih hala bilinmez. Mehmet Efe, dağları kendine dolamış, çıkarlardı dağbaşlarına Dünyayı daha tanımadan babasını doğru, "ille, asker olmayız, olursak kaybeder. Annesi Elvan Kadınla kalır mesken eder, kendi deyimiyle "gayrı bizi dağlar kaldırır" der. düzlüklerde kalmayız" diy e diye v ar- v e direnir yaşama. Atçalı, ilk zamanlar, neyi, nasıl dılar zey beklerin yanma, kayaların Bir gün köy meydanında Şerif başına. Hüseyin'in adamı Süleyman Pehli- yapacağını bilmez, fakat gün geçtik- çe indiği köylerde, halkın acılarını Baskılar, sadece y örüklere v e v anla, Arpaz Bey i Osman Bey'in ve bu acılan kendinin de yaşadığını zey beklere y önelik değildi. Kasaba adamı Bekir Pehlivan güreşe durur- görür. Atçalı, fakir bir aile çocuğu ahalisinin durumu da günden güne lar; güreşi Arpaz Bey'in adamı kaza- olmasından dolay ı okuma-yazma kötüleşiyordu. Mültezimler, voyvo- nır. Bunun üzerine Mehmet de Bekir bilmemektedir. Buna rağmen halkın dalar v e mütesellimler, kendi keyif- Pehlivan'la güreşe tutuşmak ister. Güreşi Mehmet kazanırsa Şerif Hü- sorunlarını, dağları v e savaşmay ı 18 çok iyi bilmektedir. rundadırlar. Bu eşkıy alık geleneği- Mehmet Efe Aydın'ı aldıktan kı- Mehmet Efe, kısa bir hazırlık dö- nin bir kuralıdır. sa bir süre sonra, Şerif Hüseyin'in rı- neminden sonra ilk iş olarak geniş zasıy la Fatma'y la evlenir. Uğruna halk y ığınlarının desteğini alabilmek Yeni Zaferler dağlara çıktığı, çoğu gerçeği öğren- ve halkın adalet isteğini y erine geti- Aydın'ın Mehmet Efe'nin eline mesine v e savaşmasına sebep olan rebilmek için, Kuyucak Voyvoda geçmesinden sonra, Tire. ve Bayındır Fatma'y la bir konakta y aşamaya Vekili Hacı Mehmet Ali'nin konağını halkı da Mehmet Efe'yi kasabalarına başlar. basar. davet ederler. Bunun üzerine Tire'de Mehmet Efe, bu eylemiyle birlikte voyvoda, müftü ve kentin ileri gelen- Aydın'ın, Mehmet Efe'nin Eli halkın sevgisiyle karşılaşır v e daha leri halkı bir araya toplayarak, Atçalı ne Geçmesinin Yarattığı da güçlenir. Gün geçtikçe say ıları kuvvetlerine karşı savaşmaya çağı- Sonuçlar artan kızanlarıy la, halka güven verir- rır. Kasabalılar öneriyi kabul etmez- Ay dın ve kazalarının, Manisa'nın ken devleti kara kara düşündürmeye ler v e Mehmet Efe'yi kendilerinin Kula v e Turgutlu, Kütahya'nın başlamıştır. Birkaç kişiyle başlayan çağırdığını söy lerler. Bu olaydan Eşme, 'nin v e Köşk ayaklanma artık binlerle ifade edil- sonra v oyvoda, müftü v e diğerleri kazalarının Mehmet Efe v e kı- mektedir. Tire'y i terk ederek İzmir'e kaçar. zanlarının eline geçmesi, civar kaza Ayaklanmasının önder niteliğin- Birkaç y üz neferle Çakmakoğlu ve illerdeki ağalar ve memurlar üze- deki insanları şunlardır; Çakmakoğlu Mehmet, 15 Ekini 1829'da, Tire'y i rinde büy ük korku yaratır. Birçok Mehmet Efe, Çakmakoğlu Şecereli direnişle karşılaşmadan alır. Bay ın- idareci v e kaza ileri gelenleri korku- Efe, Yörük Ahmet, Turna Ali ve Pa- dırlılar da Atçalı'y ı davet ettiklerin- larından İzmir'e kaçar v e olacakları lahıyıkoğlu. den, buraya da Çakmakoğlu Şecereli oradan izlemeye başlar. Bunun üze- Mehmet Efe, Kuyucak'ı bastıktan komutasında birkaç yüz kişi gönderi- rine İzmir'de, kaymakamın emrinde sonra, kaçan voyvodanın y erine ken- lir. Bay ındır'daki sömürücüler de bulunan 800 asker, olası bir saldırıya di adamlarından Yörük Ahmet'i atar. halkın benzer tepkileriyle karşılaşın- karşı savunma hattına sevkedilir. ca İzmir'e kaçarlar. Bay ındır'ın alın- Kuy ucak zaptından sonra Ayrıca herhangi bir saldırıda halktan üzerine y ürür v e buray ı da ele geçi- masından birkaç gün sonra Çakma- asker toplanıp bu kuvvetlerin des- koğlu Şecereli, Turgutlu'ya y ürür ve rir. Sırada Aydın vardır. Gücünü top- teklenmesi kararı alınır. Fakat halka buray ı da alır. Ardından sırayla layan Atçalı, buraya saldırmaya ha- güvenilmemektedir. Çünkü Mehmet Arpaz, Balyanbolu, Birgi, Bozdoğan, zırlanır. Efe'nin düşüncesi halkı etkilemiş ve Buldan, Alaşehir, Koçak, Köşk, devlet otoritesini içten y ıkmıştır; Ödemiş, Sard, Yenipazar, Yenişehir Aydın Zaferi İzmir'deki bu endişeli durumu ve Kula da Mehmet Efe'nin kuvvet- Mehmet Efe, Kuyucak v e Nazil- rahatlatmak için, İzmir ihtisap Nazırı lerinin eline geçer. li'nin direnişsiz ele geçmesi, diğer Ömer Lütfü Efendi, Muğla Mehmet Efe'nin bu kadar köy, yöre halkının kendisini davet etmesi Mütesellimi'ne Mehmet Efe'nin kasaba ve şehirden çağrılmasının v e silahlı gücünün artmasıy la bera- üzerine y ürümesini söyler f akat sebebi Kuyucak'ta sağladığı ber Aydın üzerine y ürür. Aydın'da Muğla Mütessellimi korkusundan bu çatışmalar yaşanır. Kuyucak ve Na- adalettir. Savaş vergilerinin, öneriyi reddeder. Sonuç alamayan zilli'nin düşmesinden sonra azledilen mültezimlere ve v oyvodalara giden Ömer Lütf ü Efendi, Çeşme, Menteşe mütesellim Salih Bey'in yerine v ergilerin kaldırılması, hükümete ve Karasi Sancağı'ndan yardım ister. Haşim Ağa tayin edilir. Aydın üzeri- giden vergilerin azaltılması gibi Ömer Lütfü Efendi ayrıca istan- ne giden kuvvetler, birkaç kez geri uygulamalar sonucu halk, Mehmet bul'a durumu anlatan bir yazı gön- çekilmek zorunda kalır. Fakat Meh- Efe'yi kendisine yakın görmüş, derir, bunun üzerine istanbul hareke- met Efe y ılmaz ve kuvvetleri tekrar yaşadığı yere davet etmiştir. te geçer ve İlyaszade İlyas Ağa'yı toplayarak saldırır. Bu saldırıy ı, mü- Atçalı, girdiği köy ve kasabalar- Ay dın, Karaosmanzade Hacı Meh- tesellim Haşim Ağa, şehrin dışında daki devlet memurlarını tek tek ince- met Ağa'y ı da Saruhan karşılar. Haşim Ağa'nın kuvvetleri bu lemiş, halka karşı suç işleyenleri ce- Mütessellimliği'ne tayin eder. çatışmada y enilir. zalandırmış, diğerlerini görevlerinde Ay dın'ın zaptından sonra Meh- bırakmıştır. Büyük yerlerde ise he- Atamaların nedeni ayaklanmayı bastırmaktır. Bunun yanında Çeşme met Efe'nin kuvvetleri daha da güç- men hemen bütün memurlar kaçıp lenir. Aydın halkı, Mehmet Efe'nin İzmir'e yerleşmişlerdir. Muhaf ızı Tav aslı Osman Ağa, İlyas v ali olmasını ister. Yanındaki kızan- Mehmet Efe hükümete ve padişa- Ağa'nın y ardımına gönderilir. II. lar itiraz etse de Atçalı "Ben bu hal- ha karşı gelmediğini düşünmektedir. Mahmut atadıklarına da ka söz verdim, vali olarak kalmak Asıl suçluyu arar, fakat bir türlü bu- güvenmeyerek Mehmet Efe'nin gerekir" diyerek öneriyi kabul eder. lamaz. Bu yüzden saraya halktan alı- üzerine eski Halep Valisi İbrahim Kızanlar efenin sözünü dinlemek zo- nan v ergilerle birlikte mektuplar Paşa'y ı gönderme karan alır. gönderir. Yapılanlar yine yeterli görülmez ve Tophane-i Amire'den iki top ve çok say ıda topçu Mehmet Efe'nin üzerine 19 giden kuvvetlere eklenir. böyle y aparsa insanların kendisini görevi, halkın adalet isteğine cevap Ayrıca Aydın v e Saruhan halkına zorla kaçırdığını düşüneceğini Fat- v ermeme gibi nedenler, hareketin bir f erman gönderilir. Bu fermanda II. ma'y a anlatır v e "zorla kaçırdı der- geniş yörelerde yankı bulmasına Mahmut kendisini savunur ve ler, hakaret olsun deyi kaçırdı der- rağmen Atçalı'nın kendi içindeki Mehmet Efe'nin devlet memurlarını ler... En temiz, en kutsal, en güzel aşırı karamsarlıktan dolay ı kaçırarak memuriyet işlerini aksattı- kalmış yanıma kara sürerler." diye- gerilemesine neden olur. ğını söyler. Yaşanan olumsuzlukların rek çekip gider. İbrahim Paşa'nın y ola çıktığı sı- bir mütessellimin y olsuzluğundan v e Burada hayatının v e ayaklanma- ralarda padişah taraf ından Ay dın beceriksizliğinden ibaret olduğunu ve nın geleceğiyle ilgili çok büyük, çok Mütessellimliği'ne atanan İlyas Ağa, söz konusu mütesellimin y erine, yanlış bir karar alır. Bu aldığı karar, Saruhan Mütessellim v ekilli Yetim başka bir memurun atandığını Aydın'da halkın onu yalnız bırakma- Ahmet Ağa ve Tavaslı Osman Ağa açıklar. Hükümetin memurları doğru sına sebep olacaktır. Yaptığı büy ük üç koldan Aydın üzerine y ürür. Top- v e halktan y ana iş y aparken kim hata; Fatma'nın babası Şerif Hüse- lanan kuvvetler, Mehmet Efe'nin ilk olduğu belli olmayan biriyle birlikte yin'i affetmesidir. Aydın'ın zaptından ayaklandığı Kuyucak üzerine yürür. olmak, "peygamber şefaatiden sonra Şerif Hüseyin Mehmet Efe'nin Kuy ucak'taki çatışmada Mehmet yanına çıkar. Kendisini şehirin ileri mahrum olmak" demektir. İşte bu Efe'nin kuvvetleri geri çekilmek zo- y üzden, müslümanların halifenin gelenlerinin gönderdiğini ve onlar runda kalır. Ardından aynı kuvvetler hakkında neler düşündüğünü yanında, devlete yardımcı olup, eşkı- Yenişehir'i de zeybeklerden aldıktan öğrenmeye geldiğini söyler. Mehmet y ay ı temizlemeleri gerekmektedir. sonra, hemen Nazilli'ye doğru yürüt- Efe de verdiği sözü hatırlayarak, Üstelik v erilen emre uymak, dini bir meye başlar. İlçe v e köylerden geri kendisine bir şey y apmayacağını, görev dir. Eşkıy alar, y aptıkları işler- çekilen zeybekler Nazilli'de toplan- ama öbürlerinin karşısına çıkmama- den v azgeçerlerse affedilecekler ve maktadır. Buraya da saldıran kuvvet- sını, çıktıklarında hesap soracağını başlarına başka da bir şey gelmeye- ler, mücadeleye hazır olmayan Meh- söyler. Şerif Hüseyin de kendine ve- cektir. met Efe'nin savaşçılarını v e halkı rilen sözün rahatlığı ile konuşmaya Padişah, bu f ermanla, halka dev- ezip geçmekte zorlanmaz. Nazil- devam eder ve eğer kendisine bir şey letin güçlü olduğunu, her şeyin üste- li'den sonra ardarda Aydın'a doğru yapmayacaksa diğerlerine de bir şey sinden gelebileceğini, Mehmet Efe Bozdoğan, Yenipazar, yapamayacağını, yaparsa bu adaletin ve Köşk kasabaları da düşer. gibilerin çapulcu sürüsü, kimi kim- ona yakışmayacağını söyler. Mehmet sesi olmayan, düzen y ıkıcılar olduk- Başka bir koldan y ürüyen Saru- Efe biraz düşünür v e Şerif Hüse- han Mütessellimi Hacı Hehmet Ağa, larını anlatmak istemiştir. Devletin yin'in söylediklerinin doğru olduğu- zey beklerin elinde tuttuğu Turgut- bu çok y önlü hazırlıkları sürerken nu, sözünden dönemeyeceğini anlar lu'y a, v ekili Yetim Mehmet Ağa'y ı Mehmet Efe ise bazı sorunlar y aşa- ve bu olaydan sonra Aydın'daki sö- gönderir. Turgutlu'da halkın direni- maktadır. mürücülere dokunmaz. şiyle karşılaşan Yetim Mehmet Ağa, Yaşananlar halkı çok derinden elindeki silah donanımı ve say ı üs- Sorunlar etkiler ve gittikçe Mehmet Efe'den tünlüğüy le halkı birkaç saat içerisin- Mehmet Efe, dağa çıktığı ilk yana güvenleri azalır. Çünkü; halkın de etkisizleştirir ve Turgutlu'yu alır, günlerde, annesi Elvan Kadın'ın evi- beklediği, yalnız sömürünün ve bas- ne gider. Eve o sırada, Şerif Hüse- kının kalkması değil, işkence ve sö- zey bekler ve halktan birçok insan katledilir. Bunun ardından Yetim yin'in kızı Fatma gelir. Mehmet Efe mürüyü yapanların cezalandırılması diğer odaya saklanır. Fatma, Mehmet şeklindedir. Bu durumda Mehmet Mehmet Ağa da Sard, Birgi, Tire, Efe'yi sevdiğini, Mehmet Efe 'nin Efe sözünden dönmez ve halkın iste- Bay ındır v e Ödemiş'i alarak Aydın onun için y aptıklarını, katlandığı iş- diği adaleti uygulamaz. Çünkü sözü- Mütessellimi Hacı İlyas Ağa'yla bir- kenceleri anlatır. Eve gelme sebebi- nü, doğru, yanlış demeden namus gi- leşir. nin de babasının Mehmet Efe'ye kur- bi tutan bir insandır. Üç ay rı koldan tek tek kazaları duğu pusuyu haber vermek olduğunu Aynı zamanda Mehmet Efe'nin alarak yürüyen Osmanlı kuvvetleri, anlatır. Konuşmay ı duyan Mehmet halk istediği için Aydın Valiliği'nde nihay et Aydın'a gelir. Efe odadan çıkar, Fatma'y la konuş- tıkılıp kalması da, hareketin yenilgi- Saldırıy a geçen Osmanlı kuvvet- maya başlar. Fatma, "babama bir ye doğru gitmesinde önemli bir et- leri, Aydın'ı toplar ve silahlarla döv- şey yapmayacaksın değil mi?" diy e kendir. meye başlar. Aydın Vali Konağı'nda sorar. Mehmet Efe de "Hayır, bir aray a gelen Atçalı Kel Mehmet bağışladım babanı" der v e "yalnız Yenilgi Efe, Turna Ali, Çakmakoğlu, Şecere- yaptıklarını değil, yapacaklarını da Mehmet Efe Aydın'ın zaptından li, Palabıyıkoğlu ve Deli Yani geliş- bağışladım" diy e ekler. Mehmet Efe kısa bir süre sonra Fatma'yla evlenir. meleri değerlendirirler. Çakmakoğlu evden çıkarken Fatma kendisini de Evlilik, Fatma'nın hamileliği, valilik Şecereli, Tire dağlarında düşen kar- yanında götürmesini ister. Mehmet deşi Çakmakoğlu Mehmet'in intika- Efe

20 mim almak için Osmanlı Ordusuna kişiden oluşan bir grupla Samay ıl kınlar, Aydın Mütesellimi Yetim, hemen saldıracağını söyler ve çıkar. köyünde buluşur. Mehmet Efe bun- Ahmet Ağa'yı korkutur. Şehir içinde Diğerleri ise, geç v erilmiş bir karar larla bir süre konuştuktan sonra kalmanın tehlikeli olduğunu, Mehmet olmasına rağmen geri çekilip dağa Madran dağına çıkar. Mehmet Efe'yi Efe'nin eski saldırılarından bildiği çıkma kararı alırlar ve çıkarlar. Meh- bir .türlü y akalayamamanın hırsıy la için, yanma aldığı kuvvetlerle Aydın met Efe ve adamlarının dağa çıkma- saldırganlaşan, halkın Mehmet dışında bir y erde Mehmet Efe'yi sının ardından Aydın düşer. Efe'ye olan sevgisini bütün baskılara beklemeye başlar. 10 Haziran 1830 Mehmet Efe, hamile olan eşi Fat- 'rağmen bitiremeyen ağalar, çalışma- günü akşam saatlerinde, Aydın'a ma'y ı, Atça'ya, babası Şerif Hüse- larını duy unca sarsılırlar v e askeri y aklaşık iki saat uzaklıkta olan yin'in y anına götürür. Bir gece güçlerini tekrar birleştirirler. Tepecik Köyü yakınlarında çatışma Atça'da kalan Mehmet Efe, Aydın il başlar. Dört saat süren çatışmanın ar- sınırlarından çıkarak, Uşak'ın Eşme Yeni Zaferler dından Mehmet Efe, Turna Ali, kasabası köylerinde dolaşmaya baş- Nazilli, ihtilalinin başlamasında Palabıy ıkoğlu ile birçok yiğit şehit lar. Adamlarını ayrı ayrı kollara böler, çok büyük bir öneme sahiptir. Meh- düşer. kendisi de kılık değiştirerek zorlu kış met Efe'yi ilk çağıran v e destekleyen şartlarını atlatmaya çalışır. On kasaba Nazilli'dir. Aydın Mütessel- Hürriyet Kavgası Sürüyor adamını y anına alarak Eşme'den limi Yetim Ahmet Ağa, eşkıyanın "Osmanlı'ya bir can borcumuz Uşak'a geçer. Eşme Voyvodası, durumunu incelemek, derbentleri v e var, onu da feda ederiz sırası geldi- Mehmet Efe'nin Uşak'a geçtiğini yollan eşkıy aya kaptırmamak için ğinde..." diyen Mehmet Efe v e bir- öğrenince peşine düşer. Aynı sırada Tüf ekçibaşı'y ı, y anında askerlerle çok yoldaşı, v ahşi bir şekilde katle- Uşak Voyv odası da, atlı askerlerle birlikte Nazilli Dağları'na gönderir. dilmiş, destekçisi olan halktan pek Mehmet Efe'nin peşine düşmüştür. Nazilli Dağları'nın sarp ve dik olması çok insan tutuklanarak işkencelerden Mehmet Efe, Şeyhli kazası Çivril kö- Tüf ekçibaşı'nın gözünü korkutur v e geçirilmiş v e katledilmiştir. y ünde de görülür, takipten dolay ı dağa gitmekten v azgeçer. İki y ıla yakın süren ayaklanma orada da f azla kalamaz. Tüf ekçioğlu, Nazilli'ye giderken yolda boyunca Ege'nin bütün topraklarına Ay aklanmanın önderlerinden Mehmet Efe ile karşılaşır v e araların- ayak basan, tüm dağlarında gezen, Yörük Ahmet de devlet güçleriyle da çatışma başlar. Çatışmadan, iki- halkın sömürü v e zulümden kurtulup Çiv ril köyü y akınlarında çatışmaya yüze yakın adamıy la birlikte Mehmet rahat y aşayabilmesi için halkla bir- girer. Yanında bulunan sekiz kişiden Efe galip çıkar. Tüfekçibaşı'nın pek likte savaşan Atçalı Kel Mehmet Efe üçü yakalanınca kalanları yanına ala- çok askeri Mehmet Efe'nin kuvvetle- onurlu bir miras bırakarak 10 Hazi- rak geri çekililir. rine katılır. Tüfekçibaşı bir fırsatını ran 1830'da ölümsüzlüğe bularak kaçar. Mehmet Efe Nazil- uğurlanmıştır. Aydın'a Dönüş li'y e girer (6 Haziran 1830). Tekrar Padişahın çıkardığı f ermanlar, Düşmandan korunabilmek için Fatma'y ı bıraktığı Atça'y a dönen yasaklar halkın kurtuluş özlemini kızanlarını v e efelerini dağlara süren Mehmet Efe, hareketin gerileme ne- başaramamış, Aydın ve birçok ilin Mehmet Efe'den altı ay boyunca ha- denlerinden say ılan v oyvodalara v e düşmesine rağmen umudan hiç ber alınamaz. Kışın ağır şartlarından ay anlara karşı y umuşak tavrını bu sönmeyen savaşçılar toparlanarak korunabilmek için dağdakiler sessiz- kez düzenlediği saldırılarla değiştirir. yeni bir saldırı dalgası liği seçerler. Gücünden çok şey kaybeden f akat başlatabilmiştir. Baharın gelmesiyle birlikte dağda çok çabuk toparlanarak çevredeki gizlenen ve zeybekler kafileler ayan v e voyvodalardan hesap soran "Dururken önce halinde dağ köy lerine inmeye, Mehmet Efe, beyleri bir kez daha köylüler ve yörüklerle birleşmeye telaşa düşürür. Atça Voyvodası'ndan Ezrail yürüdü başlar. Mehmet Efe, Haziran başında sonra, Arpaz Voyvodası Hasan ilk kez Denizli'nin Saray kazasında Bey'in üzerine saldıran Mehmet Efe, Ol vakit dağları duman bürüdü görülür. Bu kazaya bağlı Hasköy'de uzun süren çatışmalardan sonra be- birkaç gün kalır ve Nazilli'nin dağ yin konağını ateşe verir, Voyvoda, Kahpe beyler, köylerinde toparlanan efe, zeybek, bunun üzerine Arpaz'dan kaçar. y örük ve köylülerle tekrar irtibata Mehmet Efe yeni saldırılarla Aydın Atçalı Kel yürüdü geçer. Mehmet Efe, ayaklanmaya yolunu temizler ve Aydın'a y ürümeye kaldığı y erden baharın gelmesiyle başlar. Şol beylerde yüz yalanı seyrettim." birlikte devam eder. İlk iş olarak köylerde çalışmalar yapar, baharla Aydın'a Saldırısı ve Mehmet Okuma-yazması, eğitimi olma- beraber dağlardan inen eşkıy aları to- Efe'nin Ölümü Mehmet Efe'nin yan, fakat halkın yaşadığı bütün acı- parlamaya başlar. Mehmet Efe, yüz y aptığı y eni bas- lan bilen, kendisi de bu acılan y aşa- yan Atçalı Kel Mehmet Efe, gün geç- tikçe verdiği savaşın ne olduğunu kavramış, yaptığı hataları telafi emiş, ama gücü v e donanımı y etmediği için şehit düşerek, Bedreddinler'den aldığı direniş -geleneğini geleceğe dev retmiştir. 21 TİYATRO mesut akusta

kendi için yapı yargılayabiliyoruz. İşte tiyatronun en lan bir sanat sevdiğim yönü de bu; sahneden öz- YAŞAM değildir. Tiyat- gürce inandığım mesajları insanlara ro; geleceğin duyurabilmek. Biz sanatçıların böyle haberciliğini bir misyonu var. Bunu yerine getir- yapabileceği mek de bizlere düşüyor. miz, ayakta kal Herkes kendi sanat alanında bu ve mış son kürsü, sorumluluğu hissseder ve uygularsa, düşüncelerimizi herhalde tiyatro v e diğer sanat dalla- açıklayıp içimi rı da hak ettiği y eri bulur. zi dökebileceği Bu y azıy ı okuyanlar, "Siz ilk ön- miz, insanları ce kendi aranızda bir bütünlük TİYATRO yargılayıp sar- sağlayın, sizler ilkönce bir araya sabileceğimiz gelin de, sonra insanları bir araya bir getirmeyi düşünün" diyebilirler ve de t haklıdırlar. Çünkü, maalesef bizler, artışma kendi aramızda bile dayanışma a l an ı d ır. " sağlayamadığımız, eleştiri ve (Tolstoy) özeleştiri mekanizmasını B çalıştıramadığımız için doğrulan u bulamıy oruz. Ayrıca para hırsıyla, tanımdan y ola sanat ve dünya görüşümüzden ödün çıkarak tiyatronun v eriyoruz. v e sanatın, bir Cenaze v e kokteyllerin dışında ülkenin geleceğini bir araya gelemiyoruz. Artık bundan belirlemede ne kurtulup sanatımıza, kültürümüze v e kadar önemli bir rol en önemlisi öldükten sonra değil, ya- oy nadığını çok şarken birbirimize sahip çıkalım. açık görebiliyoruz. Tiy atronun, özellikle özel tiyat- Tabii Türkiye'de roların sorunları çok büyük. Seyirci- sanat yapmanın ne den başka hiç bir desteği olmayan kadar zor özel tiy atrolarda, oyun bulmak, kad- olduğunu sizler de ro kurmak, salon bulmak çok zor v e çok iyi çok pahalı. Bazı "ustalarımız, biliyorsunuz. İnsan TV'den kazandıkları paraları, kendi hayatına önem alanlarına yatıracakları y erde, atlara, verilmeyen en katlara, yatlara y atırmay ı tercih edi- ucuz varlığın yine yorlar. Onlara, paralarını nereye ya- insan olduğu bir tıracaklarını söylemek bize düşmez ülkede, kültür ve ama, söyleşi, tartışma programlarına sanata v e bunun çıktıklarında "Türkiye'de salon sı- emekçilerine ne kıntısı v ar. Mesleğimizi istediğimiz kadar değer ver- gibi yapamıy oruz" demesinler. diklerini yaşıy or ve Ben mesleğimi ve insanları sevi- görüyoruz. Tolstoy, yorum. Eğer biz bir ışık isek, bunu "Tiyatro nokta ışık olmaktan kurtarıp genel düşüncelerimizi ışık haline getirelim. Bu ışığımız, ya- açıklayıp insanları şamlarını bu sanata adamış ve onur- yargı- lu bir y aşam mücadelesi vermiş ama layabileceğimiz bir genç yaşta aramızdan ayrılıp sonsuz Merhaba TAVIR dergisi okuyu- tartışma alanıdır" bir turneye çıkan ustalarımızı aydın- cuları, latsın. Tabii ki bizleri de. Sizlere, en sevdiğim tiyatro ta- İnadına YAŞAMAK v e inadına nımlarından birisini yazmakla başla- diyor. Ne güzel tanımlamış. Pekiyi, TİYATRO diyerek, bir gün beş par- mak istiyorum. "Tiyatro ne kansız, düşüncelerimizi açıkça mağın bir araya gelip bir yumruk ol- ne cansız, ne yüreksiz, ne de söyleyebiliyor muyuz? duğunu görmek dileği ile... sadece Biz herşeye rağmen, düşünceleri- mizi açıklıy or, onları, sahne üstün- den seyirciye v erdiğimiz mesajlarla 22 DENEME hüseyin ırmak

yürek

rganlarımızın mer- Bir taş ustasının sabrıy la kayaları iş- insanlarıy la işi y oktur. kezi; duygularımı- ler; bir genç kızın taze hisleriyle ger- Kerbela'da Hüseyin'dir.... zın, hislerimizin iş- gef dokur gibi dokur hislerini. Toroslar'da İnce Memed... levsel kılındığı be- Çığlık olur v adilerde yankılanır, Kızıldere'de Mahir... şik... Üzerine çok türkü olur dillerde dolaşır. Şiir olur Çif tehavuzlar'da "Cesaretiniz kafa yorulmuş, çok kalemlerden dökülür, ağu olur taslar- varsa var gelin" diyen odur... Kuşat- söylenmiş, çok ya dan içilir. malarda o vardır.... Zaferlerde o... zılmış... Türküler En olmadık işler ona aittir. En Dağlardan dağlara, v adilerden O yakılmış, ağıtlar büyük acılar ona ait. En büyük zafer- ov alara f ırtınalarla uçmak onun işi- dizilmiş. Çokları akıl sır erdirememiş ler ona. Kendince biçimler her şeyi. dir. Kah kartallarla oynaşır y üceler- onun çarpışına; çokları ayak Kendine özgü estetikler çizer. Maha- de, kah inançla direnir zindanlarda; uy duramamış onun ritmine, retini v e gücünü ortaya koyar. Solu- Diyarbakır'da Mazlum v e Kemal'dir. tökezlemişler, yarı y olda düşmüşler ğu ne kadar uzunsa, beyni ve vücudu Buca'da Turan, Yusuf... ama o y ürüyüşünü hiç durmadan ne derece doğru kullanabilirse, inan- Ümraniye'de Rıza... Ölüm Oruçla- sürdürmüş, insanın olduğu her cı v e aşkı ne derece y oğunsa, o rında Apo, Berdan,İdil... y erde; her şeye v e herkese rağ- derece başarıy a koşar. Vücudun Sevgiyi bütün berraklığıyla y aşa- men. bütün hücrelerini her şeye rağmen mak, yudum yudum, an an içmek fe- harekete geçirir. Başına buyruktur. Kendine ait bir rahlatır onu. Baharın bütün renkle- dili v ardır; Çoğu zaman beyin, onun Umudun savaşçısıdır, imanın gü- riyle donanır o an... Hava karakış; et- dilinden anlamaz. Beyin, bütün cü. Bu uğurda orduları karşısına alır. raf yazı-yaban da olsa... Zaten başka Gün olur, baştan başa bir ülkeyi aya- mantıksallığı ile y aşananların şey istemez, hiç bir zaman... Bütün olabilirliğini y a da imkansızlığını ğa kaldırır; gün olur surlara sancak ödülü o bahar renkleridir... Hiç bir diker. gölgeye düşmeden, verdiği değerleri kendini paralayarak ispatlamaya İnançta bayrak, saflarda kılıç, bezemek gözlerde ışıltıy la, ellerde çalışırken o, kimseyi takmaz. Bütün işkencede direnç, aşklarda sımsıkı... Gönenmektir göğüslerde... gel-gitlerin, zikzakların ortasında, ölümsüzlük olur. Bütün büyük insanlar, bütün ışıl- daima kendisine ait dili kullanır. Siması pırıl pırıldır, gözleri ışıl tılı y üzler onun yurdudur. O yurtlarda Başka dillerin hiç mi hiç önemi ışıl... Gülünce güller açar y üzünde. at koşturur dört nala... Sınır tanı- y oktur onun için. Yeri gelir bizi Melekler kadar saftır o. Nurlu bir maz. Sınırlar, çitlerle çevrili alanlar ateşlere atar, y eri gelir f ırtınalara. ışık saçar etrafına; herkesi etkisi altı- ona göre değildir. Ufuk çizgisi görü- Kimi zaman kuş gibi uçurur, kimi na alan, insandır o; insanın özü... Bü- nene dek uzanan uçsuz bucaksız zaman ağırlığının alında ezildiğimizi tün büyük işler ondan sorulur, bütün ov alardır onun y urdu. Özgürlük çi hissederiz. Dünya dar gelir o zaman büy ük aşklar... çeğini aramaya kapılmıştır bir kez. insana. Çok çekeriz onun elinden. Gölgelenmeyi hiç sevmez... Ma- Kafdağı olsa v ız gelir. İlle aşacak, Başımıza gelenin çoğunda pay ı tematik kesinliklerden, ruhsuz çıkar varacaktır ona. Ab-ı Hayat suyunu v ardır. hesaplarından nefret eder... Onun işi- bulmaktır bir düşü de, y eşilden mu- Hep kendi başınadır, hep isyan- ne akıl-sır ermez. Bazen mantıklı hiç rat alabilmektir. Biri bile eksik olma- kar. Kafa tutandır o. Dünya kurulalı bir açıklaması y oktur. Ama o yine de sın ister. Eksikliğine bir an olsun da- beri bütün büyük işlerde, bütün bü- yapar, işine bakar. Statüko ona göre y anamaz. yük inançlarda, bütün büyük aşklar- değildir. Fedakardır, cömerttir, da- Candır o... Adı YÜREK... da imzasını atan, hep odur. Vücutta ima v erir.... Küçük hesapların küçük başka otorite, işinde başka usta tanı- maz. Dağları deler, çöllerden geçer. 23 ŞiiR canan yıldırım

yemo'nun türküsü

Sarı sancılara düştüm oğul, gözyaşlarına düştüm Çiçeğe dönerken yaprak, Bir bağırsam şöy le anaca, Doğuma dururken toprak, Bir çığlık koy versem, y üreğine dağların Dalda yaprak yeşerirken açlığa yatılır mıydı? Duyar mısın? Tarlada başak sararırken yatılır mıydı ölüme? Ilgaz yeşilinin, menekşe ağıtlarına, "Halkım" demişssin, Toros ılgınlarının, sarı sıcağına "Başeğmesin zorbaya, namussuza Bir çığlık koyuversem. Kaldırsın başını, kalksın ayağa Sevdalara düştüm oğul Düşmesin umutsuzluğa Yürek dağlarının tozlu yollarında Sorsun hesabını çekilen acıların Bir yaz gülderiminde Ahını koymasın yerde Sarı sancılara düştüm oğul Bu toprağı kanıyla sulayanın İlk deminde yeşilin. Kırsın tutsaklık zincirini y üreğinin

(İşkencede) Yıksın korku dağlarını Bal göndermişsin hücreme, şeker niyetine Yırtsın karanlığın köhne ağlarını Sorarmışsın 'Yeter' desin de y ürüsün "Kabul olmaz mı ki oğul açlıkta?" diye Yürüsün de güldürsün, güldürsün gayrı Can anam, gül anam Günkarası yüzlerini." Yürek anam, dil anam İkisi de çiçek ama (Görüşte) Karanfile gül denir mi, Çıktıktan sonra bu yola Gönderdiğin bal da olsa Gözüm görmez zaferden gayrısını İt elinde yenir mi. - "Katılmayaydın, ya birşey olursa sana" Bilirsin, düşman evi burası, Deme giderken bana Köhne akrep y uvası Başeğmem ben düşmana Alır da senin yüreğini Kullanır bana karşı (Dirençte) Ölümden medet umanlar (Ana) Gözlerimde hüznü, y üreğimde tereddütü Yüreğim, yavrum Göremeyecekler asla Acım, sevincim, alınterim oğul Ben hep kavgada, ben hep siperde, safta Düştün düşman eline, daldın köhne inine Devam edeceğim ölümü hiçlemeye Kurban olam kilitlenmiş diline Çekip y urdumun üstünden Duydum ki ölümlere yatmışsın oğul Kör gözlerini karanlığın Duydum ki yatmışsın açlığa Koyacağım yerine Yüzkırk yoldaşınla Alnımda parlayan, orak çekiçli kızıl y ıldızı "Halkım" demişsin, "onurum" demişsin "Vatanım" demişsin de yatmışsın ölüme | (Zaferde) İlkyazda ölüm olur mu oğul? Ben bu tabutun Ben bu tahta kutunun içinde değilim,

24 Gömüt değil artık meskenim. Wexta keneye ve gave Bayrağa bürünmüş bedenim Negri Başından kucakladı zaferi. Yaşıyorum umut yüklü çıkınında gerillanın. (Zaferin Türküsünde) Kurtuluş kavgasındayım ekmeğinde, toprağında, Gel oğul, gel de sana Sofrasındayım yoksul halkınım. Eskisi gibi gene güzel türkü söyleyeyim Ve yoldaşlarımla kolkola Çektiğin acılan, yüreğimde belleyeyim Bahar müjdecisi bulutlar gibi Ağıt edip, türkü edip Halaylarla gönüllerdeyim Gene sana söyleyeyim Düşman korkusuna Benden bir parça istersin anacan Parlayan her namluda Bir parça değil Gürleyen her bombada Bin parça kattım yanına Emek için, onur için, halk için Bak hele Vatan için çarpan her yürekte Ser verdim doğacakların yoluna Ben olacağım Can verdim doğmamışın canına Şimdi yoldaş sesinle Gül yüzlü bebeler "Bize Ölüm Yok" diyerek Büyüdü açlığımda Yürek yürek Kurulacak yarınlara yürü Omuzlarımda zafer Onların gülen gözlerinde Yürüyorum ölümsüzlüğe Türkülerimiz bizim evlattır Deyin halkıma Ağıdında analarımızın Bir gül gibi dersin bizi Yürü ana Kendi umut tarlasından Yürü. Yürüyerek (Düğünde) Ana yürek "Bekardın daha oğul Evlat yürek Bir çocuğun olsaydı da Yoldaş yürek Avutsaydım kendimi onunla sen diye" Yok edelim karanlığı Zafer türküleriyle milyon milyon büyüyerek Bizim ellerde Demiştin ki bana Ağıtlar yakılır gidenin ardından Düşman karşısında ağlama Ya gelene anam, ya gelene Sıkılı yumruk gibi olsun yüreğin Düğün bayram edilmez mi, Ateşler yakılmaz mı doğumlara? (Ana) Bilirim, "alışamam" dersin yokluğuma Ben anayım oğul Demir kapı ardında, beklersin beni Dayanmaz yüreğim acına Haydi gel Dedim ya oğul Bak bekar değilim, bak düğünüm var ana Ne kadar zorlasam Düğünümüz var Söz dinlemez gözlerim "Gelinim" diye sarıl yurduma Sus kar etmez Aç ana kucağını yoldaşlarıma Akar gelir karlı dağ eteğinden Yas tutma arkamdan, ağlama Akar gelir Nurhak'tan Kefenimden parça diye koynunda Akar gelir Munzur'ca Ben diye bayrağımızı sakla Kızılırmak seni anlatır oğul Zılgıtlar çek, gir halaya Yanarım "Madımak"ça Koma yüreğine kahrın gölgesini "Ağlama" demen bend olur mu? Öfkeyle bile, anaca hasreti Anayım ben oğul Boya acım kin rengine, savur düşmanın üstüne Ne diyeyim Daye daye Yolun açık olsun... 25 DENEME luis camnitzer SANAT POLİTİKA ARTNİYET VE YIKICILIK

üşünsel gelişme sü- bir kültürel süreç, bölgesel gereksi- rının düşünsel karmaşası ile karşı reci boyunca, en nimlere de hizmet eden bir uluslara- karşıya olacağız. Örneğin; uluslara- azından gerçeklerin rası politik y aklaşım ile birleştiğinde, rası politika ağı içinde biz politik ba- f a r k ı n a dünya gerilimini azaltmada ve y erel ğımlılık açısından kendimizi sömür- varıldığından bu y ana, söyleme olanak tanımada daha geci, sömürgecilik sonrası unsurlar- ideal kültürün duy arlı bir y öntem olabilir. Bütün dan birinin y a da diğerinin bir karışı- uluslararası (ve hatta bunlara karşın her iki bakış açısı da mı olarak görürüz. Kavramların ben- evrensel), ideal politika ile sanatı birbirleriyle tama- zerlikleri ve f arklılıkları, ayrıştırmayı Dpolitikanın da ulusal olması gerektiği men ilintisiz, apayrı alanlarmış gibi hem anlamlı hem de saçma kılmak düşüncesi dayatıla gelmiştir. ayrıştırdığı için yanlıştır. Bu ayrıştır- için hem güçlü hem de zay ıf tır. Eko- Uluslararası olmayan bir sanatsal ma, çok ender olarak açıkça ortaya nomik durumla ilgili konuşmaları- y aklaşım, dar kafalılık v e y öresellik konulmuş, daha çok, kurulu yönetsel mızda da aynı şey söz konusu: Kav- olarak, ulusal olmayan bir politik y apıları kalıcılaştırmak için istismar ramlar azgelişmiş, gelişmekte olan, y aklaşım ise gücü elinde bulundu edilerek, bu y apıların temelini oluş- yoksul, bağımlı, emeklemekte olan... ranların egemenlik çıkarlarına kölece turan ayrıştırmayı daha da güçlendir- gibi uzay ıp gidiy or. Kültürel konu- hizmet etmek olarak algılanmıştır. mek için kullanılmıştır. Kültür Ba- larda asla kendimiz değiliz, kuşatıl- Herhangi bir basit şema, gerçekligi kanlıkları ile İçişleri Bakanlıkları bu mış ve marjinaliz. Dahası ırkçı bütünsel olarak kavramakta, dar bir teknokrasilerin ayrıştırılması teme- gruplandırmaya gelince, coğrafya ile ceket gibi sorunlu olacaktır. Kültür ile linde ortaya çıkmıştır. Kültür tek- genetik bilimini aynılaştıran bir politikanın geleneksel olarak nokratları takımı, kendilerini y aklaşım ile "Üçüncü Dünya", birbirinden ayrıştırılması, buna bir sıradanlıktan korunmuş, aydınlanmış "beyaz olamayan " ya da "şu örnektir. Bu ayrıştırmanın tutarsızlığı, kişiler olarak görürler. Diğer teknok- renkten" diye tanımlanmaktay ız. ulusal temelde şekillenen politikanın ratlar ise kültür emekçilerini y ararsız Öz imajımızın belirsizliğinden, hegemonyacı çıkarlara hizmet etmesi v e gereksiz görürler. daha da kötüsü aynı zamanda bunun veya uluslararası temelde şekillenen Bu sahte ayrıştırmanın sonucu bir sonucu olarak sanat ile ilgili kav- kültürün istenmeyerek de olsa yerel olarak sanatçılar, sanatsal çabanın ram kargaşası içindeyiz. İy i ve kötü gereksinimlere hizmet etmesi saflığının korunacağına inandırıl- sanattan söz ediyoruz, sanat eserleri- karmaşasıy la sonuçlanmaktadır. maktadır. Bu ayrıştırma düşüncesi, ni karşılaştırıy or, hiyerarşik düzene Kav ramların tersine dizilişinin daha sanatçının gerçekliği algılamasını koyuyoruz ve belirlemelerimiz, ulu- doğru olacağından emin olmamakla köreltmesi nedeniyle, özellikle y ıkı- sal sınırların v e zamanın ötesinde de birlikte, Latin Amerika'nın bugünkü cıdır. Aslında saflık düşüncesinin geçerli olmakta y eterince iddialı. gerçeği göz önüne alındığında kabullenilmesi; teknokratik cehalet, Derin ideolojik boşluklar içinde, her denemeye değer. Öyle ki; sanatsal yabancılaşma ve sanatsal eylemi kir- ne kadar bu düşünceye katılmamayı tartışmalar, tersinde olduğundan leten diğer problemlerle savaşmak- öneriyor olsak da, mutlak y argının (politik tartışmaların sanata yan- tan kaçmanın bir biçimidir. olabileceğini kabulleniyoruz. Halbuki sımasından Ç.N) çok daha ilginç po- Hangi bakış açısını benimsersek "mutlak", aynen "nesnel" kavra- litik modellere varabilir ve sonuçlan benimseyelim, kavramların mında olduğu gibi, hegemonyacı pa- insanlık için hiç de daha az y ararlı ayrıştırılmasıy la sağlanmış zar taraf ından yaratılıy or v e değildir. Ulusal temelde geliştirilen düzenliliğe karsın, hem kendimizin koşullandırılıy or. Eserlerimizin hem de başkala- fiyatını 26 da, marjinalliğimizi, bağımlılığımızı v e "başka" lığımızı da belirleyen, y ine aynı pazardır. Böylece zevklerimizle algılarımızın yönlendirmesiyle, day atılan geleneklerin içselleştirilmesiyle, köreltilmiş bir yargıy ı alkışlıy oruz. Ne v ar ki y anlış olduğu halde doğruy muş gibi görünen tüm bu etkenler, sanat tanımlamamıza da sızmış olup, olasılıkla uzun süre oldukları y erde kalacaklardır. Buna karşın, bu etkenlerin; niteliğin nesnel değil, döneme v e koşullara göre olduğunu, mutlak değil göreceli olduğunu belirleyen diğer etkenlerle bir arada v ar olması bir olumluluktur. Bunlar, sanatı bir bilgilenme yerine, acil v e somut sorunların çözümünde bir araç haline getiren etkenlerdir. Bizi asıl bilgilendiren de toplumlar içerisinde kendimizi araştırıp incelememize olanak tanıyan işte bu niteliktir. Bu nitelik, ancak bir sanatsal eserin işlev göreceği çerçevenin geniş bilgisi ile kavranabilir. Tüm bu koşullan belirleyen v e birleştiren, öncelikle öğeler sanatsal problemin tisiz olgularmış gibi ayrıştırılması, hegemonyacı güçler olduğu için, ona formülleştirilmesinin birer yalnızca gerici ve sanatçının özgür- karşı gelişecek bir direniş ancak, parçasıdırlar. Bu öğelerden birinin lüğünü kısıtlay ıcı olmakla kalmay ıp, içinde y aşadığımız v e sanatsal yokluğu, bir sanat eserinin anlaşılma aynı zamanda kuramsal bir aldatma- emeğin özde hedef aldığı bu olanağını ortadan kaldırır. Nesne cadır da.... koşullara uygunluk temelinde doğar. olarak (sanat eseri), bir kültür Sanat piyasası, giderek daha f az- Direnişçi sanat, kendisini çevreleyen haritasındaki kesişim noktalarına la bunların f arkına varmaya başladı koşullar içinde, bu koşulların y ok işaret eder. Eksik öğelerle olsa olsa ve sanat eserinin çerçevesinin y o- oluşuna katkıda bulunan bir öğeden y etersiz algılanır. Haritadaki kesişim rumlanmasına, ilk çerçevesine saygı- başka bir şey değildir. Sanatsal noktası anlamını y itirir. O artık, daha nın göstergesi olarak "çoğulculuk" düşüncelerimizdeki karmaşa, dinsel farklı bir çerçeveye uyarlanmış, kavramını ortaya atarak tepki göster- inançlar, yabancılaştırıcı, mutlakçı yeniden atfedilmiş, yanlış bir mektedirler. Ancak "çoğulculuk", öğelerle, görece, nesnel olana duyarlı bütünlük içinde görülen kısmi bir gerçekte, bu y orumlamaların ve kültürel olarak kendini üreten deneyimi çok iyi temsil eder. Aynı eser hegomanyacı ortam taraf ından iz öğelerin kuralsız bir şekilde bir arada bir başka haritada, çok iyi ta- bırakmadan, kaçınılmaz olarak v ar olmasından kaynaklanıy or. Sa- sarlanmış bir kesişim noktası gibi yutulup yokedilmesi için bir araçtan natsal değerleri mutlak, ebedi, tarih görülebilir. Ancak ilk ortaya çıktığı başka bir şey değildir. İlk aşamada dışı gibi göstermek, koşullarda, onun varlık nedeni ola- çoğulculuk, aykırı olanı bir y andan hegemonyacılığın çıkarınadır. Bu rak üretilmiş, sanatçı ile algılay ıcı sindirmeye çalışırken, onunla başa y apı içinde sanat eseri, kendi arasındaki kesişim noktalarından çıkmak için bekleme pay ı da içeren kendisinde, kapalı bir olgu olarak y oksundur. bir zemin oluşturur. Bu şaşırtıcı görülür v e böylece kolaylıkla Kapitalist pazarda, sanat eseri derecede demokratik bir işleyiştir. pazarlanır. Halbuki, sanat eserinin bir olarak satılabilen her şey sanattır. Bu Popüler v e elit sanat ayrılıkları nesne olma özelliği, onun ta- art niyetli olgu, çok önemli bir ger- nedeniyle birleş-tirilerek, aralarında nımlanmasında ancak ikincil bir çeği gizler; sanat eserinin mülkiyeti- hiçbir ayrım yapılmaksızın aynı yere önem taşır. Öncelikli olan; bir sanat nin tümünü değilse bile geleceğini konulur. Bu aşama Afrika sanatını eserinin sanatçı ile algılay ıcı arasın- ve işlevinin belirleyen, sunulduğu Picasso'lara, Panamamo'larını (bir da, y enilikler, beklentiler ile hayal ortamın kontrolüdür. Ortamın kont- tür şarkı) Kaith-Harring'lere kırıklıktan arasında, bilinen ile bilin- rolü politikanın işidir. Dolay ısıy la dönüştürmeye olanak sağlayan, mesi gerekenler arasında bir kesişim politika, sanat tanımının doğal bir dönüştürme sağlandığında, fiyatın noktası olma özelliğidir. Bütün bu parçasıdır. Sanat v e politikanın ilin- da oldukça y ükseldiği 27 bir aşamadır. Çoğulculuk, f arklı sı- Başlangıçta ki niyetler, oldukça etkili çerçeveyi taklit etmekte ısrar eder nıfsal anlatımların, metropol çıkarla- bir şekilde tarafsızlaştırıldılar. sek, saçma sapan şeylerin ra hizmet eden tarzda birleştirildiği Uluslararası kültür çerçevesi po- tahribatına açık kalırız. Örneğin y erde, uyumlaştırılmanın kapitalist litikası, mutlak değer y argılarıy la, şunu bir düşünelim; hegomanyacı bir biçimidir. bizim çalışmalarımızı türev olmakla değerlerin taşıy ıcıları, bizleri elinde İkinci aşamada çoğulculuk, aşırı suçluyor. Eserlerimiz, ancak bu de- bir meşale, başında başaklardan uçtaki sanatçıların aykırı mesajları ğer yargıları izin verdiği oranda tanı- yapılmış bir taç taşıy an bir kadının nın sivri oklarını düzlemeye, önceki nabiliyor ve bu politikalar taraf ından özgürlüğü temsil ettiğine uzlaşmazlığı egzotik hale getirmeye özümsenebiliyor. Bu tanıma ise, an- inandırmaya çalışıy orlar. Ya da; bir çalışır. Böylece, onları kabul edilebilir cak hegomanyacı sanatçıların yara- f loresan tüpünün sanat eseri bir sanatsal kalıba sokarak, daha tımları bizim de anlaşılmamızı sağla- olduğuna, bu yüzden de pahalı ötede, mutlak değerler düşüncesini yacak referanslar oluşturulduğunda olduğuna... Daha komik olanı, Coca de pekiştirir. Bu aşama, etnik yapıla- gerçekleşebiliyor. Dolay ısıyla, doğal Cola gibi hiçbir şey ifade etmeyen bir ra kendi oluşumlarını sundukları v e olarak eserlerimiz, hegomanyacı çer- ismi olan, kahverengi, tatlı bir ana zemini besleyen kaynak işlevini çevede ilk eser olarak değil, sonraki sıv ının, "hayatın gerçek tadı" gördükleri aşamadır. eserler olarak var olabiliyor. İlk eser olduğuna... Üçüncü aşamada çoğulculuk, olarak çok rahatsız edici olunduğun- Kuşkusuz, kendi yaşama biçimi hegomanyacı birikimin aşırı da ise gözardı ediliyor. mizde de bütün bu yanlışlıklara ör zenginleşmesine kaynak sağlar. Yaşamı sürdürmek için gerekli nekler bulabiliriz. Örneğin; kırmızı Örneğin Fransa'da eğitim görmüş, ihtiyaçlara, kaçınılmaz bir yanıt ola- kuşak takınıldığında kem gözlerden Af rika kültüründen esinlenen Fransız rak üretilmiş bir sanat eserinin korunulacağına ilişkin bir öykü var Kübizmi'ni özümsemiş bir Mozambikli orjinal kültürel içeriğinin dır. Bu öyküde sorun, bizim kültürü sanatçı onu, modernleşme ve hegomanyacı yargılara müdahale müzden olmayan hiç kimsenin bize sanatsal gelişime katkı olarak kendi etmesine izin verilmiyor. Bu içerik inanmak istemeyeceğidir. ülkesine götürür. cehalet ve kibir y üzünden Gerçekten inandırıcı olabilmek için, Hegomanyacı pazarın görünen anlaşılamaz olarak kalmaktır. Ve bizim elde etmemiz hiç de kolay yüzü, bu nedenle karma bir kutsal tö- eserlerimiz pazarın belirlediği koşullar olmayan birçok şeye rendir. Özellikle, unutulup gitmiş bir içinde sanki ilk kez ve kirletilmemiş gereksinimimiz olacaktır. Önce ikna y erlinin Karaib sahillerinde, içeriğiyle üretiliyormuş gibi y eniden edici olmak, daha sonra da Colomb'u keşf ettiği günün 500. y ılı doğmaya zorlanmaktadır. güv enirliliği sağlamak için, kulla- kutlamaları için festivaller düzenlen- Bu konuda ne yapılması gerektiği nılmak üzere ekonomik güce, reklam diği bu günlerde, bazılarımız için be- genel sorusu, daha açık olan, bir hilelerinde zenginliğe, bilgi tekelle- dava f ırsatlar v ermektedir. Bu bizim insanın bu genel zeminde doğru algı- rine, dağıtım araçlarına v e özellikle kuşaktan birçok kariyer sahibinin, lamay ı nasıl sağlayacağı sorusunu egemenlerin elinde bulunan ve onlar kısa bir dönem için y ararlanabileceği beraberinde getiriyor. Doğrusu, bu taraf ından kullanılan askeri güç kay- bir f ırsattır. Sonraki kuşaklar kendi- genel zeminde yer alan birçok naklarına gereksinim duyacağız... leri için, bir beşy üz y ıl daha bekle- teknotrat da bizim y ararımıza bu Böylece biz de gerçeğe sahip olabili- mek zorunda kalacaktır. soruyu soruyor. Buna yanıt vermenin riz. Ne v ar ki bu f ırsat, tamamen ser- zorluğu, verilecek y anıtların ilgisiz Bu tür olanaklara sahip değilken, best değildir. Seçici bir kabul söz ko- olma olasılığından kaynaklanıyor. kendimizi, sanatın tanımlarını dik- nusudur ve depolitizasyonu maske- Aslında kollektif yaşamın kültürel katle ay ıklamak v e arındırmakla sı- lemeye hizmet eder. Bu, eserin içeri- problemlerine yönelik bir soru nırlamak zorunday ız. İlgimizi y o- ğinin değiştirilmesiyle, sanatçının olmasına karşın, bu soru çoğunlukla ğunlaştıracağımız y önler, kendi ko- yozlaştırılmasıy la gerçekleştirilen bir sanatçının kişisel çıkarları açısından şullarımıza duyarlı olan, belli bir za- depolitizasyondur. Örnek vermek gündeme getiriliyor. man içindeki tüm etkinliklerimizi gerekirse, bugün çağdaş Latin Ame- Sanat v e politikay ı en geniş bir besleyen, y aşama biçimimize y ıkıcı rika Sanatı, geleneksel sanatlardan bilme süreci, kültürel yapılanmada bir şekilde giren tüketimi değil, y ara- esinlenen, biçimciliğe karşı (anti- bir araç, içinde çalıştığımız kültürel tıcılığı geliştiren yönlerdir. Ancak o formalist) bir temelde sürdürülmek- koşullarda etki ve tepki süreçleri ola- zaman, sanat teslimiyeti y önlendir- tedir. Ana akım karşıtı v e içeriğe rak, ortak bir görüş çerçevesinde ye- mek y erine, sömürgeciliğe karşı bir önem veren eğilim, ticari bir başarı niden birleştirebilseydik, o zaman araç olarak işlev görebilir. elde edememişse de, ticarete yönelik dikkatimiz alım-satımdan çok daha bir adım atmıştır. Bu y önüyle, diğer önemli v e ilgi çekici olgulara yöne- lebilirdi. Bu yazı Kasım 1991'de Küba'nın biçimci y aklaşımlarda olduğu gibi, başkenti Havana'da düzenlenen Havana giderek "aşın biçimci " hale geldiler. Diğer taraftan, eğer hegomanyacı Bienalinde yazar tarafından sunulmuştur.

ÇEVİRİ: YASEMİN ÖZDEMİR 28 RÖPORTAJ tavır

AYDIN VE SANATÇILARLA MECLİSLER ÜZERİNE

ortam var. oluşturmak gerekiyor. Çünkü teorik reis çelik yönetmen Böyle bir öneriyi sanatçıların anlamda oluşturmaya kalktığımız karşısına koyduğunuz zaman çeşitli zaman, başından ayrılmalar başlıyor. sorunlar ortaya çıkıy or. Örgütlülük, Ama pratik anlamda oluşturduğu- ne y azık ki bizim insanlarımızı he- nuzda, bir gelişmenin gerekçesini men korkutuyor. Böyle bir mecliste anlatan bir y aklaşım sunduğunuzda birlikte hareket edelim dediğiniz za- hareket noktası belli bir platf orma man bu, birlikteliği başka bir siyasi dönüşebilirsiniz. platforma çekme girişimi olarak gö- rülüyor. Çünkü örgütlülük, örgütlü Bizim düşüncemiz, olayı teori olmak, cumhuriyet kurulduğundan boyutuyla tartışıp ayrışmalar ya bu y ana, bırakın onu, y edi yüz y ıllık ratmak değil, daha çok insanların Osmanlı imparatorluğu dahil hep suç ortak noktalarını buluşturmak. say ıldı. Örgütlü olmanın, devlete Sanatçılar İçin de böyle şekilleni- karşı, büy üğe karşı suç kabul edildiği yor. Ortak noktalar var. Bir araya bir ülkede olduğumuz için bütün gelmek için bunları açığa çıkar- bunlar. Memur sendika kuramaz, işçi mak gerekiyor. Bugüne kadar daha y eni sendikal haklarına kavu- hep ayrı yanlar açığa çıkartıldığı şuyor. Bunu kabul eden mantık buna için ayrışmalar yaşanmış. karşı çıkışların önünü engellemiştir İnsanların bir araya gelirken, hep. kendilerinin çaba harcayacağı Ortaya atılan bu meclis önerisini zeminler yaratılmalı. Kendi son derece olumlu buluyorum. örgütlenmemizi, meşru Susurluk'a karşı Kamyon Atelyesi örgütlenmemizi yaratacağız. Toplumsal muhalefetin bu kadar Sanatçıları ki bende katıldım ona, ti- Ayrıca meclis olmanın en temel ibaresi v arken, topluca hareket etme yatro kuruldu, Beşiktaş'ta gösteri y a- yanı; demokratik bir işleyişe zorunluluğu doğuy or. Susurluk, dinci pıldı- oluşumunda da y aşadık, mecli- sahip olması. "İşte bu demokratik akımların gelişmesi, insan haklan, sin temelleri var gibi görünüyor. zeminde bir araya gelelim" Zorlaya zorlaya da olsa, bir kaç cesa- Kürt meselesi... Diyorsunuz ki, bu çağrısı yapıyoruz. retli insanın adımlarıy la bu temelde sanatçılar zaman zaman tepki göste- Ben de buna kesinlikle katılıy o- büyüme eğilimi olur. Meclisin politi- riyorlar. Tamam onu da görüyoruz. rum. O zaman temel anayasasını da kalarını; eylem politikasını, ortak Öyleyse bir platform hemen oluşabi- beraberinde, çok net bir şekilde orta- platformda buluşma politikasını da lir. Yani sanatçı meclisi için, ortak bir ya koymak gerekiyor. Türkiye'de teorik anlamdan öte, taktik anlamda işkenceye karşı, insanlar ortak ses, ortak bir güç oluşturmak için eylem gösteriyor, kay ıplara karşı, insanlar 29 ortak eylem gösteriyor, karanlık or- gelmeyince kayıtsız kalma hakkı ol- dulara, gölge ordulara karşı, Susur- mayacak. luk olay ına karşı, insanlar ortak ey- lem gösteriyor, Kürt sorununa karşı, Belki bir çok sanat kuruluşu- insanlar ortak eylem gösteriyor, çok nun bundan haberi bile olmamış- ortak çıkış var bu konuda. Demokrat tır. Olup da ses çıkarmayanlar ta- sanatçılar, nerdeyse haftanın bir iki bi ki bir yana. Tepkiler bir arada günü bir araya gelip ortak eylemler değil, organize değil, tabi böyle hazırladılar. Demek ki bunun altya- olunca herkes kendi sorununu pısı oluşmuş. Yapılması gereken; bu ifade ediyor. alty apıy ı biraz daha boyutlu bir orta- İşte ben de onu ifade etmeye ça- ma, zemine çekmek. O boyut dediği- lışıy orum. miz gibi böyle bir meclisin oluşması. Meclis önerisi; çok akıllı v e mantıklı Bir müzik kuruluşu da, yarın bir çıkış bana göre. Sanatçı mecli- başka bir şeye tepki belirtir. Bu sinin; benim bildiğim kadarıy la ör- kez tiyatrocuların ve sinemacıla- nekleri v ar; Alman f aşizmine karşı, rın bundan haberi olmayabilir. Brecht'in öncülüğünde sanatçıların Herkesin, kendisi dışındaki insan ortak çıkışları olmuştur, Fransa'da ların sorunlarına sahip da bu y aşanmıştır. Güney Amerika çıkabildiği, sorunların tartışılıp ülkelerinde, baskıcı rejimlere karşı çözümler üretilebildiği bir alana sanatçılar birlikte hareket etmişlerdir. ihtiyaç duyulu yor. Meclis oluştuğunda da onu pratik olarak Geçmiş tarihimizde, Osmanlı Meclis önerisi, bizim de sanatçı döneminde külahçılar, orta oyuncu- hayata geçirebilecek dostlarımızla ortak düşüncelerimiz- lar, karagöz-hacivat vb. ortak eylemler düzenlemeler yaratılmalı. den biriydi. Hatta biz bunu, geçtiği- gerçekleştirmişlerdir. Dünyada her Böyle bir meclisin oluşması ülke miz y ıl Yıldız Üniversitesi'nde bir zaman y azarlar platform sanatının gelişmesine katkıda bulu- anlamıy la başlatma çalışmasına gir- oluşumlarındadır. Bu y üzden bu nacaktır. Üretim anlamında da insan- dik. Düzenli toplantılar yaptık bu ko- öneriy i doğru buluyorum. Aranılan ların böylesine bir birlikteliğe ihtiyacı nuda belirli çevrelerden insanların zemin v ar. Bunu çok güçlü bir sesle vardır. Sanatçı meclisinin olduğu bir önerilerini almaya başladık. Belli ya- ortaya koymak gerekiyor. Bir ülkede, sanatçının sesinin kısılması pılarda insanlar v ardı. Birlik başlangıç çalışması y apılmış, söz konusu olmayacaktır. Bir kitabın çalışmaları başladığı zaman çalışmanın daha geniş tabana y asaklanması, bir kasetin ya- problemler y aşanmaya başladı. yay ılması için yapılması gerekenleri saklanması söz konusu olmayacak- Katılımcılar bu çalışmay ı kendi saptamak, bu konuda tüm sanatçı tır. "Işıklar Sönmesin"; İskenderun, yönlerine çekmeye başladılar. kuruluş v e derneklerinin haberdar Diyarbakır, Güneydoğu illerinde, Örneğin, HABITAT'la ilgili bir etmek gerekiyor. Kamuoyu oluşumu Kürtlerin bulunduğu bölgelerde ya- çalışmaya karar v erildi ve için basına önem vermek gerekiyor. saklanıy or. Vali y asaklıy or, hiçbir çalışmalara başlandı. Kısa bir süre Belli bir aşamaya gelindiğinde medya gazete yazmıyor, kimsenin haberi de sonra, bu y apının meclis diye meraklısı sanatçılarımız, herkesten olmuyor, engelleniyor. Sanatçıların adlandırılamayacağı sonucu çıktı. önce platf orma koşacaktır, koşsunlar bile haberi yok böyle bir şeyden. Bu sadece okullarla sınırlı bir şey di. hiç önemli değil. Türkiye'nin temel Meclisin oluşması böyle bir sesin, Meclisi oluşturmadan önce, meclisin sıkıntısı, toplu ses olamamaktan küçük bir f ısıltının da bile bir anda ilerde karşılaşabileceği bütün kaynaklanıy or. Deniz Gezmiş'i büyük bir slogana dönüşmesine yol zorlukları- ki bunun içinde yasal olan anlatan bir film çalışması açacaktır. Bu da, sanatın özgürlüğü, problemleri de unutmadan- ciddi bir içerisindeyim. Filme siyasi bir nitelik sanatın bağımsızlığı, sanatın y aratı- biçimde ele almak v e altyapı taşıdığı için, Kültür Bakanlığı ta- cılığına karşı konulacak tüm kısıtla- çalışması y apmak gerekiyor. Bu raf ından y ardım edilmiyor, tav ır alı- maları ortadan kaldırıcı bir güç ola- alty apı çalışmasında dikkatli nıy or. Ben bunu sinema camiasında caktır, Kısacası meclis bir barajdır. olunmalı. ki tüm insanlara duyurdum, yapılan, Sanatçı meclisinin oluşmasını, sa- sinemaya karşı bir şeydir, Kültür Ba- natın gelişmesi y önüyle olumlu ola- Ülkemizde hep bireysel kanlığı kalkıy or, sinemaya karşı tav ır rak değerlendiriyorum. Ayrıca, sa- çıkışlar söz konusu. Birlikte alıy or, ama hiçbir sinema örgütünden natsal alandaki kısıtlamalara, katı hareket etmenin koşulları bu ses çıkmıy or. Benim dışımda kimse uygulamalara karşı bir güç oluşması kadar zor mu? kaybı olmadığı için tepki göstermiyor. açısından önemli görüyorum. Bireysellik, her zaman başarıya Meclislerde kimsenin işine ya da sürekliliğe götürmüyor sanat- çıy ı. Şöyle bir korku v ar; özellikle 30 son yirmi y ıldır sanatçılar, birlikte bir şey yaptıkları zaman çıkan sesin, lar önce bu alt meclislerde tartışılıp kendilerini aşacağını düşünüyor. İn- genel meclis içinde oylama sonucun- akın ok müzisyen sanlar bir y erden sonra eylemlilikler da alınmalı. Demokratik problemler arttıkça, ses yükseldikçe o olgunun yaşanabilir ama bu tür sorunların çö- kendilerini aşacağını v e hatta aştı- zülebilir sorunlar olduğunu düşünü- ğında da kendilerine zarar vereceğini yorum. Bu tür sorunları çok seslilik- düşünüyor. Bir arada olamamanın te- le, çok fazla alt meclis oluşturularak melinde bu var. çözebiliriz.

Birçok ülkede sanatçılar, hal- Meclisin aldığı kararların bağ- kın yaşamını doğrudan ilgilendi- layıcı olması gerekiyor. ren gelişmelerin ardından, büyük Meclis düşüncesi çok güzel, çok bir tepki örgütleyebiliyor. Gerek- sevimli ve hatta çok romantik. Ama tiğinde sanatçılar sokaklara her şeyden önemlisi, doğru. Ayrıca dökülüyor, yazıyor, çiziyor, müzik böy le bir çalışmada disiplinin en yapıyor. İktidarlar anlatılan önemli öğe olduğunu düşünüyorum. sanatçı oluşumlarını dikkate almak zorunda kalıyor. Ülkemiz Birbirine güven duymayan bir aydın ve sanatçıları böyle bir tavrı yaklaşım var bunun temelinde. geliştirmekte zorlanıyor. Başkaları tarafından yönetileceği Bunu y alnızca sanatçıya bağla- yönünde kaygılar taşıyor mamak gerekiyor. Bu, ülke içinde insanlar. Meclis, pratiği ile yaşayan halkların genel sorunu. Sa- insanların kafasındaki bu türden Türkiye'de sanat tarihine baktı- kaygıları giderici bir çalışma tarzı natçılar da halktan bağımsız olarak ğımızda görülen bazı v eriler v ar. ele alınmamalı. Ülkemizde Örgütlü içerisinde olmalı. Cumhuriyet tarihi ile başlayıp son 25 Bu kaygıların zamanla v e dene- mücadele geleneği çok y eterli değil, y ıl içerisinde oluşturulmaya çalışılan daha çok bireysel tepkiler yimlerle aşılacağını düşünüyorum. sanatsal çizgiler var. Türkiye'de sa- sözkonusu. Sanatçılarda da aynı Ben aslında bu konuda biraz karam- natsal bir kurumlaşma yok. Dolayı- sorunlar yaşanıy or. sarım.İnsanları inandırmak çok zor. sıy la kurumlaşmanın y aratacağı, dö- nüştüreceği hedefler, henüz Çeşitli sanat örgütleri var, çe- Meclis içerisinde emek harca- netleşmiş değil. Türkiye'nin y eni şitli kurumlaşmalar yaratılmış. yan insan, güvensizlik sorununu sanat hareketlerine ihtiyacı olduğunu Meclislerin bahsettiğimiz sanat da aşacak, kendini ifade etme so- düşünüy orum. örgütlerini de birbirine rununu da. yakınlaştıracağını düşünüyoruz. Biz önce insanız; sanat sonradan Buna yeni bir aydın sanatçı Öncelikle, bu sanat örgütlülükle- geliyor. Sanat, bizim kendimizi ifade tavrı denilebilir mi? rinin neden var olduğuna bakalım. etme biçimimiz. Biz ilk önce, insani Ev et. Türkiye bence y eni bir Teorik olarak y aklaştığımızda, çok vasıflarımızla ortaya çıkacağız.İn- akım yaratmalı. Geçmişten öğrendi- ciddi amaçlarının olduğu anlaşılıy or. sanlar toplantıy a gelmeyi, bir metin ğimiz bazı oluşumlar var. Bugünkü Ama buralarda kumar bile oynandığı hazırlamay ı, bir panelde çıkıp ko- oluy or, burada da büyük sorunlar sanatçı potansiyelini yaratan halkev- nuşmay ı bile angarya bir iş olarak leri, köy enstitüleri var. İlk kuşak var. Meclislerin bu konuda etkili çö- görüyorlar. "Biz sadece birer müzis- zümler bulması gerekiyor. ürünlerini v ermiş, daha doğrusu adı- yeniz ve sahnede çalarız." türünden nı koymuş. İkinci kuşağa "işte" diye bazı y aklaşımlar var. Böyle olunca nitelendireceğimiz somut ürünler bı- Böyle bir meclisin işleyişi angarya diye nitelenen işler, buna sizce nasıl olmalı? rakmış. 60'lı y ıllarda dünyayla bulu- böyle bakmasa da diğer özverili in- şan bir sanat hareketi çizgisi var. So- Meclis, kendi içinde bütün alt sanların omuzlarına kalıy or. Bu işle- meclislerini barındırmalı. Altyapı nuçta ikinci kuşağın da ortaya çıkar- rin y apılması gerekir ama bunun kar- dığı bir çizgi v ar. Bu çizgi kabaca çalışmaları tamamlandıktan sonra alt şılığında bu emeğe de saygı gösteril- meclisler, bir üst meclis oluşumuna "sanatçı duyarlılığı" diye tanımlana- mesi gerekir. Meclislerin bütün bun- bilir. Anadolu'y a özgü bir duy arlılık gidebilir. Alt meclislerin seçilmiş ları tartışılabildiği bir y er olması ge- temsilcileri, yönetim kurulu y a da bu. Otantik kültürün parçaları v ar rektiğini düşünüyorum. daha doğrusu. y ürütme kurulu diye bahsettiğimiz Çok ciddi ve disiplinli bir altyapı y apıy ı oluşturmalı. Demokratik y a- çalışmasıy la bu girişimden olumlu Ama bahsettiğiniz tavrın nına dikkat edilmeli. Alınacak karar- sonuçlar çıkacağına inanıy orum. geliştirilmesi noktasında sorunlar ya- 31 sanıyor. Bence böyle bir şey olabilir. Bu şi için y apılmışsa kimse ne bakıy or, Bunun nedeni de; eğitim eksikliği güzel bir girişim. Eğer bu tartışmaları ne "açım" diyor, ne "tokum" diyor. ve baskılar. Toplumun sanatla y a- yürüten insanlar bu topluma doğru Yalnızca bakıp gidiyor. Türkiye'de şamasına izin v erilmiyor. Türkiye'de, şeyler sunarsa, gerçekten cevap ola- sanatçılar, sanırım ilk defa çok ciddi seksen öncesi bazı sanat hareketleri bilir. Böylesi doğru bir girişim, top- şeyler söyledi. Bence, aydın-sanatçı döneme damgasını v uramadı. Bugün luma y eni bir bellek kazandırabilir. meclisinin başlangıç noktası biraz ise sanatı, kendi başlattığı çizgiyi Böyle bir şeye ihtiyaç v ar. Hatta odur. KAS'ta birçok insan gecesini aşma noktasında değil, tersine onu Fransa'daki sanatçı hareketlerinin gündüzüne kattı, bir sürü insanı bir kısırlaştırma noktasında y aşıy or. çoğu böyle oluşumlarla büyümüştür, aray a getirdi, ilişkileri kuruldu. Yü- Sanat hareketi kendi içinde bir kısır komisy onlarla büyümüştür. İngilte- reği gerçekten heyecan dolu ve üret- döngüy e sahip. Bu sanatçının re'de de bunun çok büyük örnekleri mek kaygısı taşıy an insanlar, bugün y aşam biçimine de yansıy or. Biz var. Bu oluşum eğer kendini aşarsa, birlikte olabiliyorlar. Yaratılmak is- kendi sanatımızı y aratırken bile, hedeflerini doğru bir y ere taşırsa, tenenin adı doğru konulursa bu giri- kendimizle ilgili birçok konuda bel- üretirse, eyleme dönüştürürse başa- şim başarıy a ulaşacaktır. Anado- gelere, kaynaklara sahip değiliz. Yani rılı olacaktır. Eğer Türkiye'de aydınlar lu'daki sanat tarihinin topluma su- başka kaynaklarda var olan bilgileri, ve sanatçılar bir y erde buluşuyorsa, nulması gerekiyor. Bu meclisin, tarihi bildiklerimizle buluşturmalıy ız. Benim bırakalım y eter ki buluşsunlar. Birileri mirasımızı açığa çıkarması gerekiyor. bugün en çok sıkıntısını çektiğim y a çıkıp gerçekten, samimi bir şekilde Geçmişten bugüne köprü kurması da bugün önümüzü açmak adına "Biz halkın yanınday ız, biz halkın gerekiyor. Meclis böyle bir so- gördüğüm eksiklik bu. Türkiye'deki içinden birileriyiz" deyip halktan rumluluğu üzerine almalıdır. Böy le sanat hareketinin, sanatçıların bir yana ürünlerini sunuyorsa, ben de bir çaba insanları doğru düşünmeye y erde buluşması, bu nedenlerle bunun doğru olduğunu söylerim. itecektir. Samimi bir şey istiyoruz. mümkün olmuyor. Bu gün herkes Bu meclis neyi nasıl y apabilir? Ben başarının, yeni bir dil v e biçimle birbiriy le uğraşıy or. olacağına inanıy orum. Türkiye'nin dört bir y anına gider, tiyatrosuyla, müziğiyle kampanyalar Buluşmanın zemini yok mu başlatır. Halkla paylaşır, halktan biri sokak feneri sizce? gibi yaşar. Kapitalizmin yönlendirdiği Bunun zemini v ar, üstelik bu ze- sanatçı tipinden ayrı bir tip yaratır. Bir minin kurumsallaşma boyutları çok ayrışma yaratır. İşte bunun için de açık. Kurumsallaşmadan kastım şu: kurumsallaşma, vazgeçilmez bir Kapitalizm kendi boyutunu yaratmış. ihtiyaç haline dönüşür. Aydınlar ve Biz de ise herkes olay ı kendi sanatçılar üreten insanlardır. Bu in- cephesinden değerlendiriyor. Herke- sanların, gündemi ellerinde tutmaları si v e her şeyi kucaklayan bir boyut gerekiyor. Ayrıca böyle bir girişimin olması gerekiyor. yelpazesini çok geniş tutmak gerekir. Meclis bütün sanat akımlarını bir Kurumsallaşmayı biraz açar araya getiremiyorsa başarılı olamaz. mısın? Meclistekilerin birbirlerinden karşılıklı Ben kurumsallaşmadan şunu an- bir şeyler alıp vermesi gerekir. lıy orum: Kurumsallaşma, bir toplu- Sizin de içinde bulunduğunuz mun geçirdiği süreci anlatan v e onu KAS deneyimi var. O deneyimden tartışmaya açan bir yapı. Eğer biz in- neler çıkartılabilir? sanlara doğru bir şey sunacaksak, O deneyden şöyle bir veri elde bunun y apısını iyi kurmak zorunda- edilebilir. Bence herkes çok heya- y ız. Böyle olmadığında, geçmişten canlı, çok duygusal olmasına rağmen gelen birikimi y ok say ıyorsun. Örne- bir araya geldi oturdu, tartıştı, konuştu ğin; Fransızlar her konuda duy arlı- v e birbirini tanımayan 70'e yakın lar. Türkiye'de böyle bir yapı taşı, sanatçı birbiriyle oturdu, kalktı, yedi, İbrahim Karaca Deneme ve böy le bir değirmen yok. içti ve tartıştı. İnsanlar eğer doğru bir şey sunuyorlarsa, y ani herkesin yeni- Şiirler ÇIKTI! Sürdürdüğümüz aydın-sanatçı leceği bir yemek yapılmışsa insanlar meclisleri tartışmaları var. Bu tar- zaten o y emeğe kendinden bir şeyle tışmalar sence, kurumsallaşma- katıyor. Ama yemek yalnızca bir ki- nın önündeki engellere cevap olabilir mi? 32 İNCELEME kayhan demir

' Ülkemizde özellikle halktan yana yayıncılık, ateşten gömlek. Adlar ı en çok toplatmalar, yargılamalar, hapis cezalarıyla duyuluyor; ama sadece bunlar değil ülkemizin yayıncılar ının,sorunları. Bu alandaki tekelleşmeler, ekonomik zorluklar, örgütlenme sorunlar ı... Hepsi başlı başına sorun oluşturuyor bugünün Türkiye sinde. Yazarımız Kayhan Demir'in inceleme yazı dizisinde bu sorunlara yer vermeye çalışacağız, "Yayıncılık ve Sorunlar ı" nın ilk bölümü yayıncılara yönelik baskılar... YAYINCILIK VE SORUNLARI -1

Herkesin görüş ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, karışmasız görüş edinme ve hangi yoldan ve hangi ülkede olursa olsun bilgi ve düşünceleri arama, alma ve yayma özgürlüğünü içerir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde: 19

Demokrasinin temeli, insanın kişiliğine saygı ve hukukun üstünlüğüne dayanır. Demokrasi ifade özgürlüğünün, toplumdaki bütün kesimlere hoşgörü gösterilmesinin ve her fert için fırsat eşitliğinin en iyi güvencesidir. Paris Şartı AGİK

Anayasaya ve halkın çıkarlarına aykırı olmamak kaydıyla, her vatandaşın düşüncelerini, tüm basın yayın araçlarını kullanarak serbestçe açıklayıp yaymak ve herkese açık olan kaynaklardan hiçbir sansüre uğramadan bilgi edinmek hakkı vardır. ... Her vatandaş anayasa ve halkın çıkarlarına aykırı olmamak kaydıyla süreli ve süresiz yayınların basım, yayın ve dağıtım hakkına sahiptir. Basın, radyo ve TV gibi tüm iletişim araçları halkın ve onun örgütlü güçlerinin denetimi ve yönetimindedir. ... Halkın örgütlü güçlerinin basın-yayın faaliyeti, basımevleri, kağıt stokları, ulaştırma araçları ve bu hakkın kullanımı için gerekli diğer maddi şartların sağlanmasıyla devletçe desteklenir. Halk Anayasası Taslağı Madde: 30

ay ıncı; kaba tanı bir biçimde tartışılırken, temel nok- tadır. Bu y öntemler, günümüzde de mıy la; kitap v e talardan biri olan yay ınlama özgürlü- sansür uygulamaları, toplatma, ka- benzerlerini y ay ına ğü v e y ayıncılık pek tanınmamakta- patma, para v e hapis cezalan, hazırlay an, basan ya dır. basın-y ay ın bürolarını basma, da bastıran, bunları Yüzy ıllar boyunca, dünya gene- muhabirlere y önelik gözaltı, işkence dağıtıma sunan, linde küçük bir azınlığın geniş halk v e hatta doğrudan katletme satan, bu y olla ticaret kitlelerini sömürmesine ve bu sömü- boyutunda çok çeşitli biçimlerde y apan kişi ve rüyü sürdürmek için baskı uygula- uy gulanmaktadır. kuruluşlara masına dayanan rejimlerde, egemen Osmanlı'da v e Cumhuriyet'in Ydenmektedir. Günümüzde y ay ıncı, sınıf lar halkın özgür ve doğru haber kurulduğu 1923'ten bu y ana geçen toplumların kendi düşüncelerini ifade almasını, bilgilenmesini, gerçekleri sürede y ayıncılar üzerindeki devlet edebilmeleri, bununla birlikte bilgi v e görmesini, bilinçlenmesini engelle- baskısı hiçbir zaman eksik olmamış- haber edinme özgürlüklerini mek için hep düşünmeye v e düşün- tır. İkiyüzlü iktidarlar her zaman hü- kullanmaları bakımından da önemli celerin ifade edilmesine yasaklar ge- kümeti kurma aşamasında özgürlük bir y ere sahiptir. Yay ıncı, "yayınlama tirmiştir. Çünkü düşünce eylemin bir kelimesini ağzından düşürmemiş, fa- özgürlüğü" nü y aşama geçirirken, ön adımıdır. Dünya tarihi, düşünceyi kat konu icraatlara gelince sopalarını kendi dışında kalan tüm insanların yasaklayan gerici, teokratik, yay ıncıların üzerinden eksik etme- en temel özgürlüğünü y ani "düşünce monarşik ve oligarşik iktidarlara ve mişlerdir. Demokrasicilik oyunu, ik- ve düşünceyi ifade etme özgür düşünceyi savunan ilericilerin, tidarların söyledikleri ve y aptıkları özgürlüğü"nü de yaşama geçirmiş devrimcilerin savaşlarına sahne karşılaştırıldığında açıkça gözler olmaktadır. Bu y üzden y ay ınlama olmuştur. Bu türden y asakçı önüne serilmektedir. özgürlüğü, temel insan haklarının uygulamalar, habere ya da yay ına İktidarın tavrı, düşünce düğüm noktalarından birini oluşturu- konu olacak eylemin oluştuğu ilk özgürlüğününyanında y ay ınlama y or. aşamadan y ayının okuruna, özgürlüğünü de daraltma izleyicisine ulaştığı aşamaya kadar yönündegelişmektedir.1983yılına Ülkemizde de düşünce v e düşün bütün süreçlerde yaşanmak- gelinceye kadar, y ay ınlanmış ceyi ifade etme özgürlükleri eserler y üzünden yay ın- y aygın

33 cılar mahkeme önüne çıkmıy ordu. den beri y apılan çeşitli düzenleme- de bir engeli kaldırma düşüncesiyle Bir bakıma yasaklanan kitapların ya- lerle y azara v e yazı işleri müdürüne yapılan bu manevra y ayıncılara bir y ıncıy a v erdiği maddi zarar, devlet hapis cezası zaten verilmekteydi. lütuftu. Ama bu lütuf da, görünür de taraf ından y eterli görünüyordu. Hal- Bunun ilk örnekleri, Cumhuriyetin ilk bir rahatlık sağlıy ordu. "Paraya çev- kın üzerine bir karabulut gibi çöken y ıllarına kadar uzanmaktadır. Yeni rilebilirlik" tamamen mahkemenin 12 Ey lül Cuntası'nın dev amı olan getirilen bu uygulamayla Yargıtay v e takdirine bırakılmıştı. Özal Hükümeti, 1983 y ılında, Basın DGM'ler, Hukukta "kıyas yaparak ceza Terörle Mücadele Yasası'nın 6. Yasası'nda çeşitli değişiklikler yapa- vermek" diye bilinen bir biçimde ve 7. maddelerini de kendi anayasa- rak, yay ıncılara da yargılanma yolu- y ay ıncılara y üzlerce y ılı bulan hapis larına bile Anay asa'y a aykırı bir bi- nu açmış oldu. cezaları y ağdırmaya başladılar. çimde, gazetecilerin röportaj v e ben- 1991 y ılında ise, Türk Ceza Ka- Yapılan, "kıy asen ceza olmaz" şek- zeri çalışmalarını "terör örgütlerinin nunu 'nun kaldırılan ünlü 141 ve 142. lindeki en temel hukuk ilkesinin ihlali propagandasını y apma" kapsamına maddelerinin yerine getirilen Terörle anlamına gelmekteydi. Kanunda yeri sokarak, bu tür önemli çalışmaların Mücadele Yasası'nın 8. Madde- olmadığı halde getirilen yeni y orum, kolay ve yaygın bir şekilde yay ınlan- sindeki düzenlemelerle birlikte ya- 1994 y ılında pek çok yay ıncının masının önünde engel oluşturmakta- y ıncılar, hukuki açıdan daha büyük hapse girmesine neden oldu. 1995 dır. Can Dündar'ın TV'de "40 Daki- sorunlarla karşı karşıy a kaldılar. Bu y ılında ise İstanbul DGM, bu y oruma ka" programında yay ınladığı, 1996 dönemde "suçlu" kabul edilen kitaplar day anarak, üstelik daha da ileri Ölüm Orucu'nu konu alan belgesel yüzünden yay ıncılara, günlük gazete giderek y ay ınevlerine kapatma hakkında y ukarıda bahsettiğimiz ge- satışlarının en y üksek tirajları cezaları vermeye başladı. Kapatma rekçeyle soruşturma başlatılmış ol- üzerinden y apılan hesaplarla astro- ve hapis cezaları alan ması, bunun en çarpıcı örneklerinden nomik para cezaları v erilmeye baş- y ay ınevlerinin tamamına y akını biridir. Hedeflenen, halkın sadece landı. Buna rağmen adı geçen bu halktan yana yay ın y apan kuruluşlar- devletin söylediklerine inanması v e madde, henüz y ay ıncılara hapis ce- dı. iktidarın izin verdiği kadar bilmesidir. zası öngörmüyordu. Kısa süre sonra Kısa bir süre önce Terörle Müca- Anay asa'nın 10. Maddesi "Her- DGM'ler v e Yargıtay, kanunda yeri dele Yasası'nda y apılan yeni düzen- kes dil... ve benzeri sebeplerle ayrım olmadığı halde, kendilerini kanun lemelerde, y ayıncılara hapis cezası gözetilmeden kanun önünde eşittir" koyucu olarak gördü ve y ay ıncıları verilmesi konusunda farklı bir dü- derken aynı zamanda 28. Madde de ay nı zamanda "sorumlu yazı işleri zenlemeye gidildi. Bu düzenlemeye ise "kanunla yasaklanmış olan her- müdürü" tanımlamasına sokarak ha- göre cezalar paraya çevrilebiliyordu. hangi bir dilde yayın yapmanın suç pis cezaları y ağdırmaya başladı. Öte- Avrupa Topluluğu'na girme yönün

NE DEDİLER? Matbuat hürriyetini, hatta bütün hürriyetlerin teminatı saymak çok yerinde olur. Bu itibarla matbuat hürriyetinin büyük bir harmet ve hassasiyetle muhafazasına çalışılacağını hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak katiyetle ifade etmek isteriz. Adnan Mend eres (Başbakan 1951) Hür basın, kurulacak i kinci cumhuriyetin başlıca nesnelerinden biridir. Demokraside ileri merhalelere ulaşmış garp aleminin basın hürriyeti anlayışı ve basın kanunları bizim anlayışımız ve kanunlarımız olacaktır. Cemal Gürsel (Devlet Başkanı 1960) Basın, iktidarı ve idareyi tenkit ve denetleme bakımından en geniş hüviyete kavuştu. Basın hürriyeti için artık Türkiye'de anayasa düzenini n ve yurttaş onurunun koruyucu sınırlarından başka sınır kalmadı. İsmet İnönü (Başbakan 1963) Resmi ilah rejiminin ıslahı işi ele alınacaktır. Basın suçlarında hapis cezalarının azaltılmasını, bunun yerine para cezalarıyla tazmi natların fazlalaştırılmasını sağlayacak tasarılar hazırlayarak meclis sunulacaktır. Nihat Erim (Başbakan 1972) Fikir ve inanç hürriyeti yle ve temel hürriyetl erle ilgili uygulamalarda anayasaya uygunluk sağlanacak ve Anayasaya uymayan tatbi katın ortadan kal dırılması için gerekli tedbirler alınacaktır. Süleyman Demirel (Başbakan 1976) Yasaların herkese, her düşünceye, her eyleme eşitlikle ve etkinli kle uygulanması sağlanacaktır. Düşünce ayrılıklarının serbestçe belirlenebilmesi demokrasi nin bir gereğidir. Bülent Ecevit (Başbakan 1977) Herkesi n kişiliğine bağlı, dokunul maz, devredilemez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip ol duğu inancındayız, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde ifadesini bulan bu hak ve hürriyetlerin sağlanması ve temi nat altına alınması için hukuka bağlı ve hukukun üstünlüğünü esas alan devlet nizamını temel şart görürüz... Söz, düşünce ve kanaat hak ve hürri yetlerini n kullanılmasında, kamuoyunun sıhhatli bir şekilde teşekkül ünde, basın ve yayını hür demokratik nizamın temel vasıtaları arasında telakki edi yoruz. Turgut Özal (Başbakan 1983) Türkiye'de herkes eşittir ve birinci sınıf yurttaştır. İnanç, düşünce anl atım özgürlükleri çağdaş bir topl umun temelidir, kısıtlanamaz. Amaç, hoşgörüye ve karşılıklı uzlaşmaya dayanan katılımcı ve çoğulcu demokrati k sistem

34 olduğunu" belirtir. Demokrasi, işte y ay ıncılığın önemli görevlerinden bul edilmektedir. buray a kadardır. Yüzy ıllardır Ana- biridir. Özgür haber dolaşımı, birey- Anadolu üzerinde y aşayan halk- dolu halklarının kendi dillerinde ko- lerin temel ve sınırlanamaz hakkıdır. lar, değişik ulus ve milliyetlerden, nuşma, okuma, y azma özgürlükleri Haber v erme hakkı, haber hakkında dolay ısıy la çeşitli kültürlerin bir araya bu v e buna benzer nedenlerle engel- görüş, eleştiri, yorum yapma hakkını gelmesiyle v arolmaktadır. Ortaya lenmiştir. Peki bu diller niye yasaktır. da doğurur. İnsanların bilgi edinme, çıkan bu durum üzerinden hareketle; Bunu y ay ınlamak niye suçtur. İşte bu bilgiyi yorumlama, tartışma v e bu kesimlerin çıkarlarını, taleplerini, bunlar yer almıyor bu anayasada. kendi düşünceleriyle yeniden ortaya kültürlerini, hak istemlerini v e öz- Anayasa'nın 31. Maddesi, devle- çıkardığı y eni bilgiyi y ayma hakkı lemlerini ifade eden her türlü düşün- te, "yurtdışında basılan ve yayınla- vardır. Dikkat edelirse tüm bu y aptı- ceyi ve bu düşüncelerin serbestçe ba- nan eserlerin gerektiğinde ülkeye rımlar halktan yana yayınlar için kul- sın v e y ayın y oluyla dile getirilmesini girmesini engelleme" y etkisi v er- lanılmaktadır. Bunun ötesindekiler güvence altına alacak yeni bir y a- mektedir. Yine Anayasa'nın 30. teşvik kredileriyle gün gün pılanmay a ihtiyaç duyulmaktadır. Maddesi dev lete, "basımevi ve yan palazlandırılmakta, tekelleştirilmeye Yine bu kesimlerin özgür ve doğru kuruluşlarına faaliyetlerinin durdu- çalışılmaktadır. haber alma, bilgi edinme hakkını gü- rulabileceği ve basımevlerine el ko- Yay ıncılık, devrimci hareketlen- vence altına alacak bu y eni y apılan- nulabileceği" y etkisini de v ermekte- melerin önemli bir y anını oluştur- manın adı, y eni bir anayasa oluşumu dir. Bu madde kapsamında y apılan maktadır. Yaşanılan gerçekliklerin olabilir. Bu anayasa, halk düşmanı düzenlemeler sonucunda devlet; ba- bir bilinç içinde özümsenerek tekrar karakteri açığa çıkmış f aşist, sılmış eserlerin dağıtımını engelle- kitlelere aktarılmasında en büyük şovenist, halklar arasında düşmanlığı me, hatta basımevindeyken el koya- araçlardan biridir. Ayrıca bir insanın körükleyen, ahlaki y ozlaşmay ı ve bilme y etkisine de sahip hale gelmiş- ya da kurumun yay ın yoluyla düşün- dejenerasyonu teşvik eden cesini açıklaması v e açıkladığı dü- tir. propaganda dışında tüm yazılı Türk Ceza Kanunu'nun pek çok şüncenin etraf ında örgütlenme çalış- yay ınların basılması v e dağıtılmasını ması içerisinde olması son derece maddesi, bu v e buna benzer sınırla- güvence altına almalıdır. doğaldır. Düşünce, ancak açıklandı- malar getirmektedir. RTÜK v e ben- Bahsettiğimiz bu anayasa da ancak ğında v e paylaşıldığında özgür ola- zeri denetleme kurulları, "özgür, ba- halk güçleri taraf ından bilmektedir. Devlet ülkemizde izin ğımsız, doğru v e y aygın haber" y a- oluşturulabilir. verilen v e izin v erilmeyen düşünce pabilmenin koşullarını ortadan kal- alanları yaratmakta, bu yüzden resmi Kaynakça: dırmaktadır. Oysa, y ayıncıları denet- Türkiye Yaymalar Birliği Yayınlama düşünce dışında kalalı düşünceler leme konusunda RTÜK"ü denetle- Ozgürlüğü Komitesi Raporu, hukuka aykırı say ılmakta v e buna Haziran 1997 İfade Özgürlüğü yen hiçbir kuruluş bulunmamaktadır. bağlı olarak da düşüncelerin açıklan- Hapiste, Türkiye insan Haklan Vakfı Halkın doğru haber ve bilgi edin- 1994 Türkiye'İnsan Hakları Vakfı ması, propaganda y apılması suç ka- Yıllık Raporları '1992, me özgürlüğünü hayata geçirmek, İlerici Yayıncılığın Sorunları, Sırrı Öztürk, 1985

NE YAPTILAR? Hapiste olan yazar, gazeteci ve diğer dü şünce suçluları: 164

1994 sonrasında hap sedilen yayıncı sayısı: 11 1994 sonrasında hakkında dava açılan yayınevi sayısı: 53 Cezaevine giren yayıncılar Ayşe Nur Zarakolu(Belge Yayınları), Ünsal Öztürk (Yurt Yayınları), Recep Maraşlı (Komal Yayınları), Eren Keskin (Doz Yayınları), ilyas Burak (Melsa Yayınları), Serpil Koksal (Kaldıraç Yayınları), Aydın Doğan (Yaba Yayınları), Rıza Dinç (Komal Yayınları), Sırrı Öztürk(Sorun Yayınları), Selim Okçuoğlu (Doz Yayınları), Semra Çaralan (Evrensel Yayınları) Yargılan an ya da para cezası ödeyen yayıncılar: Nihat Özcan (Hazftan Yayınları), Muzaffer İlhan Erdost (Onur-Sol Yayınları), Sezai Özkaynak (Özkaynak Yayınları), Hikmet Koçak (Başak Yayınları), Zeynel Abidi n Kızılyaprak (Pele Sor Yayınevi), Songül Özcan (Evrensel Yayınları), Mehmet Bayrak (Öz-ge Yayınları), Muzaffer Erdoğdu (Pencere Yayınları), Erdal Öz (Can Yayınları), Niyazi Koçak (Do ruk Yayınlan), Özcan Sapan (Çivi Yazıları Yayınları), ismet Öğütücü (Kaynak Yayınları), Osman Deniztekirt.(Cep Yayın ları, Nihat Tuna (iletişim Yayınları), Talat Tepe (Zagros Yayınları), Süleyman Yaşar (Fırat Yayınları), Hasan Basri Çıplak (Alan Yayınları), İsmet Arslan (Berfin Yayınları), Vedat Yeniçeri (Öteki Yayınları), Tacettin Çolak (Derleniş Yayınları), İr fan Sancı (Sel Yayınları), Songül Keskin (Avesta Yayınları), Erol Ulu (Özgür Yayınları), Kıymet Mücek (Gökkuşağı Ya yınları), Bülent Demirbaş (Arba Yayınları), Hayri Bildik (Toplumsal Dönüşüm Yayınları), İnkılap Kitabevi, Akış Yayıncılık, Umut Yayınevi, Med Yayınevi, Zel Yayınları, Varyos Yayıncılık, Sun Yayıncılık, Arıon Yayınları, Kabalcı Yayınları, Selam Yayınları, Sor Yayınları, Nükte Yayınları, Beyan Yayınları, Ölçü Yayınları, Nubihar Yayınları, Denge Yayınları, Güneş Ül kesi Yayınları, Nujen Yayınları, Parantez Yayınları, Berhem Yayınları, Nam Yayıncılık, Eksen Yayınları

35 DENEME Civan Sevcan

ÇIĞLIK OLMAK İNSANA YARAŞIR

eyi anlatam gülüm dinliyorum işte yarınlarımın mıhlan- Ölümün hain soğuk sancısı neyi? Önce kapıla dığı sonsuzlukların ses deryasında. Don tutmadan sevdam bedenimde, rın sonra camların Bir soluk tutuşur ellerimde önce, VAZGEÇTİM... nasıl kırıldığını mı? sevdama sır vermiş geceler v e bile- Çocukluğumun hep ğimde iki y itik kan kardeleni, y üre- Ben götürülen babamın ğime sığmaz mazlum gülüşleri. Sığ- Çığlığı sevdim en tiz sesiyle arkasından akıp git maz artık bedenime yüreğim sığmaz. Gecelerin kızıla durmuş çığlığını tiğini mi, y oksa ge Dilim haykırır sonra, y üklüdür y a bu- Besledim gırtlağımda Ncelerin sabaha bin selamla gecenin en ıssız v irajla- Titrek sesimin korkak tizini dev rilişinin titrek çığlıklarını mı? rından y ankılanır can sevdam adları Nağra sandım Anamın ninnilere tezat ağıtlarının yarının selamları çocuklara. Ve neler Sevda belledim çocukluğumun ilk ezgisi olduğunu neler haykırırım daha... mu? Ya sana neyi anlatam, hangi Ama civan desem, perçem per- Titredi bedenim kapılar ardında birini? çem yarının selamlarını hecelesem Camlar kırıldı üzerime üzerime Kaçıncı çocukluğumu anlatam ilk ve ölmesin, ölmesin diye marabala- Korktum çalınanı mı, son y itirdiğimi mi? rın selamlan, yazsam artık sonsuzlu- Çığlığıma nazlandım Yoksa sessizliklerde tohum gibi çat- ğun y ankılarını, kavgamı sevdamı Adı nanköre çıktı layan nağra dirilişli, selam yüklü ço- ölü doğmasın diye selamları çocuk- VAZGEÇTİM... cukluğumu mu? Söyle hangisini, hangi birini... lara SELAM desem... Ve Bitmedi değil bu sancılar; bitti. Umudun sitemiyle sarsıldı yüreğim Adı sonsuzluğa kadar y ankılanan, Bakma öyle solgun durduğuma Gırtlağımda düğümlendi dilim doğanın damarları, can kanlı ırmak- Bakma, Anladım ların denizleri kucaklay ıp ses olduğu, Perçem perçem dökülen yaşlarımın Ve ağladım gülüm y ürek olduğu y erde bitti. Ama yine Donuk suskunluğuna Dönüp düşünüp yeniden nasıl anlatam sana, kırılan buzlu Onlar... Ama yeniden yarınların umutlarını camların, don parçalarının y üreğim- Geçmişimin sessiz tanıkları Umutlarımı buldum yanımda. de kan buğusuyla eridiğini, y ani v ur- Tanımazsın Mahcuptum gun y arası aldığımı ve yaralarımı y eni Takviminin yaşlarını bilmezsin. yeni saldığımı? Henüz sızlıy orken ve Vazgeçtiklerimle gördüm yitikliğimi henüz kesik atmışken titrek gecelerin Ben, neleri neleri sevdim Nelere pay Yaşamın ahım çocuk tizli çalıntı çığlıkları ses- biçtim sevdamı Duysan inanmazdın Canım can yoldaşım sizliklerime... Ölümü sevdim ölümü Damarlarıma Has sevdamı buldum Nasıl, nasıl anlatam gülüm, şimdi kazıdım aykırılığını Kan akar ölüm Kavgayı sevdim ellerinde artık dağ gibi olduğumu v e yaşamın sana sır verir diye. Sevda belledim Kardeşlerimi gördüm dirençken çığlıklarına v erdiğimi eski ölümü Topraktan biçtim kefenini Ezikliğimin doruklarındaki yitik çocukluğumu? Gayrı utanmam, Ama üşüdüm çok üşüdüm Zor geldi savaştaydılar Ve sıkılmam, can bir selamım v ar. ben, kavgamı sevda belledim Çizsem olmaz , anlatsam bitmez ama Yaşamı kavga yazarsam bilirim hiç ölmez. Bak bak VAZGEÇMEDİM ... 36 ÖYKÜ erdem aydemir

DEVRİME KATILDIĞIM ANDA DÜNYAYA GELDİM

enç, yaşlı, kadın ve tan dev rimin çocuklarıy dı onlar. niden doğuş" koydular y eni günün erkek... Onbinlerce Sokak sokak, ev ev kuşatmalardan adını. Sokaklarda haykırdıkları her insan, ilk mücadele geçtiler. "Vatan Mücadeledir", gün, inci kadar beyaz dişleri ara- "Vatan Özgürlüktür" dediler. Öz- kıv ılcımını y aktıkları sından bir tek cümle süzülüyordu gürlük özlemleri bazen sapanın İntifada çocuklarının: "Devrime gün kadar coşku ucundaki bir taş, bazen eldeki katıldığım anda dünyaya gel- luy dular. Yıllar akıp "kleş"in tarakasından karanlığı ay - dim..." gitmişti. Sürgün, dınlatan bir mermi, bazen de işgal- Dünyanın bir başka köşesinde Gaçlık, yoksulluklarla cilerin hain y uvasını paramparça y aşıtları gibi, çocukluklarını y aşa geçen koca bir ömür... İşkence v e eden bir şarapnel oldu. mamışlardı onlar. Salıncakta sal ölümlerle kucak kucağa yaşamanın Vurdular. Vuruldular... Vurul- lanmak, sokaklarda, parklarda ölüm acısıy la dolu olan günler günleri dukça çoğaldılar. Zincire v urulmuş korkusu olmadan oynamak düşü kovalamıştı. Her kuşak- özgürlüğü koparıp almak için "ye- uzaktı onlardan... Onlar ku- 37 satmalarda, sürgünlerde ve ateşle yet yürütenler de harıl harıl çalışı- Çölün kavurucu sıcaklığı tepeden, barutun buluştuğu ortamlarda dün- yordu. Savaşın y ıkıntılarına v e acı- bey az taştan y apılmış izbe evlerin y aya gelmişlerdi. Yaşamın ibresi masızlığına rağmen y aşam sürü- üzerine çöktükçe, evde ve sokakta hızla dönüy ordu. Küçücük ömürle- y ordu. "Yaşam her yanıyla örgütlü koşturanların işini zorlaştırıy ordu. rine çok şeyler sığdırarak, bağım- olmalıdır. Halkın katılımıyla zen- Sırtını duv ara dayayarak gölgede sızlık v e özgürlük ideallerini gen- ginleşerek kollektif tarzda her türlü lülesini tüttüren Ebu Ömer, so- cecik y üreklerinde y eşerterek zorluğun üstesinden geleceğiz. Sa- kaklarda olup bitenleri izliyordu. büy üyorlardı. Filistin'in geleceği v e vaşın acımasızlığı mekanik bakış Ağustos'un kavurucu sıcaklığında umudu onlardı. Tertemiz y ürekleri açılarını ortadan kaldıracaktır. 'Bu y üreği buz kesilmişti. Yıkılmış ev- kadar, marifetli elleriyle temsil edi- benim işim değildir' diyecek lüksü lerden arda kalan kalıntılar, mermi y orlardı Özgür Filistin'i... olmayacaktır hiç kimsenin. Her an izleriy le delik deşikti. İç karartan herkesin omuzlarında tonlarca yük manzaradan gözlerini kaçırmak is- olacaktır. Bu yükün altında tiyordu. Ama başaramıy ordu. Dalıp ezilmemek için, halkla birlikte, dalıp gidiy ordu geçen zamana. Yü- Bir y az akşamıy dı. Göky üzünün reğini burkan acı dolu y ıllardan zirv esine tırmanan dolunay ın sorumluluklarımızın bilinciyle ya- ışıklarıy la aydınlanıy ordu daracık ve şamak zorundayız. Düş manı yen- kurtulmak istercesine, yaşlı gözle- riyle çevresine bakıy ordu. Onu acı içiçe geçmiş evlerden oluşan Batı- menin başka da yolu yoktur..." di- Şeria sokakları; evlerin y ansıy an y ordu Merwan. v e kin dolu yüreğinin sesinden uzaklaştıran tek şey; sokak arala- gölgesi sokakların y arısından Cemal, başıy la onayladı arka- f azlasını kaplıy ordu. Yarı aydınlığın daşını. Hazırlıklarını son bir kez rında v e evlerin y ıkıntıları arasında boy verip, hızla kaybolan v e tekrar loş görüntüsü ve barut kokusu, daha gözden geçirdiler. Sabaha ka- taşlar, barikat kalıntıları burada sa- dar çalışmanın ağırlığı, koşturan gencecik karanfillerdi. Bu manzaray ı gördükçe gururlanmıy or vaşın ne kadar sıradanlaştığını gös- gözaltlarında oluşan şişkinliklerden teriyordu. anlaşılıy ordu. Bunca y orgunluğa değildi. Gururlandıkça kendini ha- tırlıy ordu. Yüzündeki yaşlı kırışık- Sokaklara f ırtına öncesinin ses- rağmen, y üzlerinden coşkuları sizliği hakimdi. Nöbetçilerin ayak okunabiliyordu... lıklar bir y ay gibi gerilir, gözpınarlarındaki y aş sel olup sesleri v e arada bir karşılıklı ev lerin Ortak yanları çoktu. Yaşıttılar. av lularından diğerine elleriyle bir Gerilla y aşamını sürdüren anne v e akardı. Yerinde duramaz olurdu. Elleriy le bastonuna dayanarak şeyler taşıy an ikişerli üçerli ki- babalarının çocukları olarak dün- şilerden oluşan komitelerde görevli yaya gelmişlerdi. Savaşın gelişimi, karışıy ordu sokak aralarına. Oturmanın zamanı değildi. Herkesin insanların f aaliyetleri de olmasa ailelerini koparıp almıştı onlardan. y aşam belirtisi yoktu. İsrail zindanlarında direnen baba- y apacağı çok şey vardı özgür Filistin için... Ana caddelerin kilit noktalarını sından arada bir haber almanın bu- ellerinde bulunduran düşman ruk sevincini y aşıy ordu Cemal. revolarının uzaktan gelen uğultuları Annesini ise, iki y ıl öncesinde kulaktan tırmalıy ordu. düşmanın Şatila kampına bomba Yıl 1948. Bir May ıs akşamıy dı. Düşen top mermilerinin harabe- yağdırdığı zaman kaybetmişti. Aynı Nefesler tutulmuş, kulaklar pille ye çevirdiği iki katlı evin y ıkıntıları bombardımanda Merwan'ın babası çalışan bir radyodan çıkan haberle arasında, bir tek Cemal ve Mer- ise bir bacağını kaybetmişti. Şimdi re kabartılmıştı heyecanla. Kasa wan'ın hareketleri ile can buluyordu kampta geri hizmetlerde bu- banın orta y erinde bir duvarın üze şehir. Doğacak y eni günün ha- lunuyordu. Annesi hemşirelik mes- rine konulmuş radyoyu dinlemek zırlıklarını y apıy orlardı. Yüzleri, leği ile savaşçılığını birleştirerek için onlarca insan v ardı orada... ulusal simgeleri olan sarı-kırmızı y aşıy ordu Merwan'ın. Emperyalizmin temsilciliğini üst kareli desenden oluşan kefiyelerle Çocuk y aşta, yerleşik ailelerin lenmiş Birleşmiş Milletler'in v ereceği sarılıy dı... Ay ışığından parlayan y anına, eğitim görmeleri için y ol- kararı heyecanla bekleyen bir başka kömür karası gözbebeklerinden lanmışlardı. İlk ve orta öğrenimlerini kesim de siyonist israilliler'di. yansıy an parlaklık, onları anlatmaya de aynı okulda gördüler. Özgürlük Değişik il, ilçe, mahalle ve y etiyordu. Özgür Filistin müca- mücadelesinin acı v e sevinç dolu semtlerde öbek öbek toplanan bin delesinde omuz omuza olmanın he- y ılları birlikte geçmişti... lerce insanın heyecanı aynıy dı. Yıl yecanı ve coşkusuyla doluydular... Şaf ak, alaca karanlığı y ırtarak lar y ılı sürecek sürgün, ölüm, baskı İlan edilmiş sıkıy önetim, sokağa aydınlık bir güne evriliyordu. Gök- v e her türlü zulmün y aşanacağı çıkma yasağı, yaşamı durdurmaya yüzünün masmaviliği, çarşaf ı andı- günlerin acı müjdesi olacaktı bu y etmiyordu. intifaday ı yayma ran berraklığıy la ortaya çıkıy ordu. karar. Tarihler boyu, üzerinde acı ve komitesinde olan Cemal v e Merwan Ağustos sıcaklığı, daha sabahın ilk sevinç dolu y ıllarını geçirdiği gibi, diğer komitelerde faali- saatlerinde kendim' hissettiriyordu. toprakları elinden alınıy or, üzerinde korsan bir Siyonist devlet kur- 38 mak için İsrailliler'e veriliyordu. konuşuyordu: "intikam, intikam." mamıştı artık. Güvencedeydiler na- Masmavi göky üzü, y erini çölden Bir tesadüf sonucu katliamdan sıl olsa. Yardımlar y ağacaktı özgür y ükselen kapkara toz bulutuna kurtulan Ebu Ömer, bir çok y akınını Filistin mücadelesi için... bırakıy ordu. Hava kurşun kadar ağır, kaybetmişti. Gidecek köyü y oktu İşgal altındaki toprakların her ağırlığı kadar sıkıcıy dı. Esen artık. Konuşup dertleşecek arkadaş metre karesinden ateş v e barutun saniyelinin şiddeti, şemsiye ağaçla- v e akraba çevresi de y oktu. kokusu y ay ılıy ordu. Harlanan ateşin rını boy nu bükük bırakmıştı. Çölden Yalnızlık duygusu kaplamıştı y üre- alev leri sarıp sarmalıy ordu çölün savrulan ince kum tanecikleriyle, ğini. Dayanamayacağını sandığı uçsuz bucaksızlığını. Cehenneme atmosferle y eryüzünün birleştiği yufka yüreği peşpeşe gelen katliam çeviriyordu zalimlerin saltanatlık noktada oluşan renk cümbüşü, kara haberleriyle taşlaştı. Silkeledi be- düny asını. Korktular Filistin'in haberi açıklayan sıkıcılıktaydı. Çölün denine çöken ağırlığı. Gözlerini kavurucu ateşinden. Ve sürdüler ta orta yerinde, kara bulutları sağa kutsal Kudüs'e dikti. Kudüs işgal ordularını ateşin üzerine. İlk haber sola savuran Deir Yassin halkının altınday dı. Yürüdü kay ıp topraklar Ürdün'den geldi. Onu Suriye izledi. avazı y ükseliyordu. üzerinden. Karşısında özgürlüğü Suudi Arabistan... Dünyanın gözü kör, kulakları haykıran Golan v e Bekaa vardı. Acılarla taşlaşmış y üreğinin se- sağırdı. Kesildi sesler. Bulutlar y e- Öbek öbek boy veren kardeşlik or- sini dinlemek istedi Ebu Ömer. rinden oy namaz oldu. Stern v e manının içinde gördü kendini. Öz- Dayanamaz dediği y üreği dayanı- Urgun çetelerinin elebaşları gürdü artık.... y ordu artık. Sırtına saplanan hain Menahem Begin ile Kasap Şaron, Herkes gibi onun da y akın ha- hançerin acısını hissetmiyordu. iki y üz kırk yedi canın acı çığlıkları y alleri vardı. Yol düz, v aracağı Kralların, şeyhlerin dünyasını getirdi arasında kanlı kadehlerini tokuştur- menzili y akın sanırdı. Kardeş ül- gözlerinin önüne. Ne f arkları v ardı dular. Kutlama mesajlarını okudular kelerin varlığı bu hayal dünyasını ki siyonistlerden. Kardeş postuna iştahla bir bir. körüklüyordu. Yerlerinden y urtla- bürünmüş canavar değil miydi Burkuldu yürekler. Söz hükmünü rından sökülüp atılmış bir çok Fi- onlar? Emperyalizmin hapşırdığı yitirmişti artık. Gözlerdeki öfke listinliyi bağrına basmıştı bu ülkeler. y erde grip olanların ne y ararı ola- Onlardan yana endişeleri kal- caktı Filistin halkına? Önlerine

39 uzatılan çanağa kaşık hammed'in... ağırlığı, ya da politika yapmak, ön- sallayanların, özgürlük ve Savaş sürüyordu. İntifada alev- gördüklerini tartışmanın hızlarını bağımsızlık derdi olamazdı elbet... leri, Filistin topraklarının üzerinde keseceğine inanıyorlardı. Öyle ya Yaşadığı hesaplaşmasından harlandıkça harlanıyordu. Düşenle- bunlar liderlerin işiydi! Onlara, ön- korktu birden. Yüreğine, kardeş rin yerini yüzler, binler alıyordu. derliğin işini kolaylaştıran yeni za- düşmanlığını eken tohumların Bu bir bayrak yarışıydı. Bayrak, el- ferler kazanmak düşüyordu. Belki saçıldığını sandı, irkildi. Hesap den ele geziyordu ve şimdi de yaşamın acı gerçekliğini kendi soran gözlerle baktı iç dünyasına. intifadayla şimdi daha yükseklerde yanılgılarıyla anlayacaktı bir çoğu. Öyle olmadığını anlayınca rahatla- dalgalanıyordu. Kurt ve kuzunun aynı yerde yaşa- dı. Onurla andı Abdul Nasr'ın adı- İntifadalı günler, günleri kova- maya mahkum edilmesinin acı ya- nı. Doğruldu boylu boyunca uzan- ladı. Zafer üzerine zaferler eklendi. nılgısı olacaktı bu. dığı yerden. Omuzlarından tonlarca Sesleri Şeria, Gazze, Kutsal Ku- Sosyalizmin tek tek ülkelerde yükün kalktığını hissetti. Yüreğini düs'ün sokaklarını aştı. Ezilenlerin tasfiye edilmesinden sonra kendi serinleten anti-emperyalist rüzgara sol memesinin altındaki solmayan halklarının gücüne güvensizleşen çevirdi yüzünü ve yürüdü... yuvasında taht kurdu. küçük burjuva her örgüt gibi, FKÖ Kendi halkına ve gücüne gü- Emperyalizmin Ortadoğu jan- önderliğinin de ayakları boşlukta venmekten başka yolun olmadığı darması İsrail, İntifadayla bir kez kaldı. Ortadoğu'nun kaygan zemi- öğrenmişti artık. daha yenildi. Bunca zulüm, sürgün ninde, dışa bağlı siyaset politikası Karşıdan bir sesin kendisini ha- ve ölüm kusan mekanizması, işle- desteksiz kalmıştı artık. Destek su- yal dünyasından uyandırmak iste- mez olmuştu. Filistin halkının zafere nanların çoğu, yıllar yılı kendi kü- diğini hissetti. Yaşıtı sayılan kilitlenişi engellenmiyordu artık. çük hesaplarına alet etmişti Filistin Muhammed'i bu. Muhammed'i her İntifadayla daha da perçinlenmişti. davasını. Ama yeni süreçte, onların gördüğünde geçmiş sohbetlerine "Terörist" dedikleri ve yaşam da farklı yanları kalmamıştı. Çünkü dalarlardı. Bir de onun yalnızlığına hakkı tanımadıkları halkla onların da dayanacakları bir yerlere acırdı. Sürgünde olan akrabaların- "barışmak" istediklerini ilan ettiler ihtiyaçları vardı. Bu nedenle yeni dan haber alamamanın acısını dünyaya. Halkları kandırmakla koltuk dayanaklarına ihtiyaç duyu- yaşıyordu Muhammed. Ebu yoğrulmuştu mayaları. Gerçek yordu FKÖ. Bağımsız Filistin iddi- Ömer'e göre daha dinç ve savaş temsilcileri yerine yerli işbirlikçileri aları, yerini emperyalist çözümlere tecrübesi fazlaydı. Komiteler öne çıkarmak istediler. Ama bırakmıştı. Kendine ve halkının öz- arasında kuryecilik yaparak başaramıyorlardı. Her hile dolu gürlüğe olan inancı yerine, emper- İntifadaya katkı sunardı. Bu adımları, kendilerini vuran silaha yalizm ve onun desteklediği görevinden arta kalan zamanını dönüşüyordu. siyonizmin dayatmaları olan sözde yaralıların tedavi edilmesine Akşam karanlığı çöker çökmez, barış politikalarına sarıldı. Bu geri harcıyordu. sokaklardaki canlılık yerini sessiz- bir adımdı. İntifadanın Sohbet etmeleri için bir araya liğe bırakıyordu. Yaşamı düzenle- kazanımlarının feda edilmesi gelmeleri uzun sürmedi... yen komite üyelerinin dışındaki demekti... Uzi'lerden boşalan ölümün soğuk halk evlerine çekiliyordu. Evlerinin sesleriyle kalktılar oturdukları elektriği kesilmemişse -elektrik ve yerden. Vurulup düşenlerin su kesintileri silah olarak kulla- Bu gerçekliğin anlaşılması için cesetleri, omuzlarda taşınan nılıyordu- televizyonların tuşlarına çok değil, iki yıl gerekecekti. Kurt ile yaralıların iniltileriyle inliyordu her basıyorlardı. Dünyanın gözleri içe- kuzunun aynı ortamda kardeş yer. "Doğacak günün acılarımıza risine bakarak, atan nabızları ölç- kardeşe yaşayamayacağını çıplak yenilerini katacağını, gördüğüm meye çalışıyordu. bir gözle anlayacaklardı. Tarihin rüyadan anlamıştım" dedi akışını tersine çevirmek isteyenle- Muhammed. Ya liderlerinin tavırları neydi? rin, tarihsel gerçekliğin ağır sille- "Acısız günümüz mü var?" diye Ne düşünüyordu acaba? Can sini suratlarında hissettiklerinde, sitemle yanıt verdi Ebu Ömer. Ölü bedeli kazanılanları nasıl belki de yerlerinden kalkmaları ve yaralıların taşındığı evlere koruyacaktı? Sempati ve için fırsatları olmayacaktır. Ama doğru yavaş adımlarla yol aldılar. kafalardaki kuşku dolu sorular yönünü tarihin doğru yöndeki akın- Daha kaç karanfil koparılacaktı tartışma konusu oluyordu tısına kaptıranlar olacaktır. dalından? Kaç ananın yüreği aralarında. Elbette ki iyi niyet ağır dağlanacaktı? Yeniden irkildi basıyordu ilk zamanlar. Zaferi ka- yüreği. Yaşlı ve kırışık yanakları zandıklarına inananlar, düşmanın Dirilip doğrulacaklar oturdukları üzerinden yaşlar süzülüverdi. artık pes ettiğini ve bağımsızlığa yerden. Varılması gereken menzile Genç ve nazik bedenlerde yuva giden ilk kapının açıldığını düşü- ulaşacaklardır. Filistin'in bereketli açan kahpe" kurşunların izine nenleri de az değildi aralarında. topraklarında bu güç, bu güven neşter vururken, atılan çığlıkların fazlasıyla vardır. uğultusu beynine saplanan bir Belki de omuzlarındaki yükün hançerdi sanki "Mu- 40 NOTA grup yorum

Söz: Ozan Telli Mehmet Sait'in Türküsü Müzik: Grup Yorum

mehmet sait asıl adım yırtıcı umut fidanını diktim kuş adın aldım bir atılgan kan olup köküne aktım şahin oldum yuva tuttum karanlığa yıldız ektim yüceleri siperlerde geceleri

çapalı'ya otağ kurdum "beri altı bin al yıldız aktı hay"la gelir ordum dört bizim şafak böyle söktü cephede cenge girdim şehitlere ağıt yaktı suna duman ettim niceleri boylu bacıları .41 ŞİİR ozan telli

ŞAHİNCE

kırmızı, ak v e kara toprak yanıy or göğünüyor mor çapalı'ya otağ kurdum "beri hay"la kayalar dağlarda salkım saçak bahçelerde, gelir ordum dört cephede cenge bağlarda üzüm y üklü tiyeklerin damarları sızlıy or girdim duman ettim niceleri v e kuruyor dallarında zerdali zümrüt zeytin yere düşmüş çürüyor açlıktan ağlarken ürkek gözlü çırak ocağı yakıy or kalfa körüğü çocuklar ağaçlan öksüz kalmış antep' in ötmez çekiyor kurşun eritiyor usta olmuş f ıstıklarda bülbüller kepez'li toliler peyikmiş cephedeki çete dosta tezgahta akbabalar başımızda dönüyor öfke göğe çıkmakta, mermi döküyor kükürt ve söğüt hışım y ere iniyor kömürü biraz güherçile ile fişeğe barut yapıy or y oğuruyor ham mehmet sait asıl adım y ırtıcı demiri kan teri ile mayalıy or çelik kuş adın aldım bir atılgan şahin yontucusu ustam horoz sesi oldum yuva tuttum y üceleri duyuluyor şafağın kızıl duvağı özgürlüğün gelinine ağarırken fransız antep'i sarmış bir halkı bir halka sevda ile kurmuş örs paslanmış, çekiç durmuş bakır değil bakırcının dövdüğü demir değil umut fidanını diktim kan olup demircinin dövdüğü köşkerin dövdüğü gön köküne aktım karanlığa y ıldız değil ektim siperlerde geceleri düşmanın döşüdür gayrı durulacak gün değil savaşmanın çağıdır yay ılıy or kan kokusu ağır ağır, dört bir çağıdır savunmanın ekmeği, ateşi, işi yana cepheye cephane ve su taşıy or antepli'nin büyük düşü kutupy ıldızıdır gecede sırtında ana v e ananın çocukları şaşmaz umut karıncaları isy anın özgür yeleli y emişidir y ücede asy a'nın kıv ılcım çiçekleri f işek düşmez ışıldar dolduruyorlar atelyede karanlığı delen y üreğinde kurşunda 42 ışığı var gözlerinin

yetim yetim yemen gördüm hep MEHMET SAİT KİMDİR? gözümde tüttü yurdum bir çileli ömür sürdüm er tanıdım acılan Şahin Bey ya da Şahan Bey olarak da bilinir, asıl adı Mehmet Sait'tir. 1890'da Antep'te doğmuştur. Babası küçük yaşta öl düğü için, amcası tarafından büyütülmüş, eğitmini yarıda bırakarak deri işlerinde ve kalenin mazgalında bir çete kulağı kirişte, teti k çalışmıştır. Birinci Paylaşım Savaşı'nda Osmanlı Ordusu safl arında, duruyor kırmızı kayışlı davul gibi vuruyor isyan Yemen'de savaşmıştır. Savaşta gösterdiği başarılarından dolayı ateşli mangal yüreği yivi seti alnımızın çizgisi subaylık konumuna getirilmiş ve bu görevle 1918'e kadar bütün Ar ap alnımızın yazgısı cephelerinde savaşmıştır. Mondros Mütarekesi sonrasında Osmanlı Ordusu'ndan ayrılıp Antep'e dönmüştür. Fransız işgaline karşı direnen yağız bir namludan görüyor hasmım ve küçük silahlı birlikleri merkezi bir örgütlülük içerisinde savaştırmak için çaba harcayan Mehmet Sait daha sonra bu birliklerin komutanlığını düşünüyor der ya gibi derinden ipin ince yapmıştır. Mehmet Sait, Antep-Kilis yolunda konumlanan işgalci Fransız yerinden tami klerine büyük darbel er indirmiş, şehirdeki işgalcilere erzak ve yarın kırılacağım malzeme taşı yan bir birliği, Kızılburun'da pusuya düşürüp geri çekilmeye kuşçudağı'nda kuşatmanın zorlamıştır. Yardım alamayan Antep'teki Fransız Garnizonu zor günler mutl ak yarılacağım nice nice yaşamış, bunun üzerine Antepliler genel ayaklanma hazırlıklarına koçyiğidin başlamışlardır. Ayaklanmayı bastırmak için Antep-Kilis bölgesinde yer e serileceğini bulunan Fransız Ordusu'na ait üç pi yade al ayı, ikiyüz süvari, bir topçu bataryası, dört tank ve birçok ağır makineliden oluşan birliklerinin Antep'e gelmek üzere olduklarını öğrenen Mehmet Sait ve müfr ezesi, altı bin al yıldız aktı bizim şafak Kızılburun'da düşmana pusu hazırlıklarına başl amış fakat ilk saldırı böyle söktü şehitlere ağıt yaktı sonrasında geri çekil mek zor unda kalıp Kertil yamaçlarında suna boylu bacıları konumlanmalardır. Direnişçiler, üstün ateş gücüne sahip Fransızlar karşısında bir kez daha gerilemiş ve bu kez Bostancık Değirmeni'ne gözlerinde çıngı çakan çetel er obanl ar, abalılar, geçmişlerdir. Burada oluşturulan cephenin bir yanında Karayılan ve yol daşlar derlenmişler deste deste barışta usta arkadaşl arı, ortasında Mehmet Sait ve müfrezesi, öte yanında da Boynooğlu Memiş'in kuvvetleri yerleşmiştir. Fransız Ordusu'nun yoğun savaşta usta kıraç toprak ihsanl arı şimdi kandil ateşi karşısında, cepheni n iki kanadında yeralan kuvvetler geri çekilmiş, karşısında oynaşırken duvarda kocaman kara yal nız kalan Mehmet Sait, kendisine geri çekilmeleri gerektiğini söyleyen gölgeleri birer efsane gibiler yarın gün doğunca arkadaşl arıyla kısa bir değerlendirme yapmış ve gerileme önerisini tanda basacaklar düşman kol unu kesecekler reddederek çatışma kararı almıştır. Direnişçiler kahramanca çarpışarak yol unu el malı köprüsü'nde birer birer şehit ol muş, müfreze komutanı Mehmet Sait de El malı Köprüsü'nde düşmanla göğüs göğüse girdiği çatışmada, son kurşununu elmalı köpr üsü'nde düşmanı harcamış ve süngü darbel eri ile şehit olmuştur. (1920) yor am dedim bal aban boğazı'nda başına vuram dedim çift kanadım kırılınca

dört bir yanım sarılınca yürüdüm üstüne ateşi n tutuştum şahince bağrıma batınca süngü kanımda eridi sanki düştüm şahi nce

dostlar bağlayalım sözü biz şehidiz antep gazi gönüllere gömün bizi gömün bizi

43 KASET murat ceyhan

boğaziçi gösteri sanatları topluluğu

KARDEŞ TÜRKÜLER

oğaziçi Gösteri Sa natları Topluluğu 'Müzik Grubu'nun geçmişe ait bir gelenek değil, hiçbir şitlilik korunmaya çalışılmış, söz- "Kardeş Türküler" adlı halkın kimliğine saygısızlık etme- lerde ise orijinal dilin v urgularına kaset-CD çalışması, den v e haklarına tecavüz etmeden dikkat edilmiş. Ayrıca bazı parça- Kalan bir arada nasıl y aşanabileceğinin larda otantik seslenmeler de kulla- taraf ından dinleyicilere olanaklarını sunan v e günümüze nılmış. sunuldu. Daha önce kadar uzanan bir mirastır. Çok çeşitli doğu kökenli Bgrup elemanlarından Feryal Öney'in "Kardeş Türküler", Anadolu perküsyonların zengin bir biçimde solist olarak y eraldığı Hardasan- halklarının zengin mozaiğinin bize kullanımı, şarkılara otantik bir dina- Azeri Şarkıları adlı çalışmanın sınırsız bir kültür devrettiği, bu kül- mizm katmış. Ayrıca, başta Kürtçe ardından çıkarılan bu kasette Türk, türün hayatın her alanında yaşatıl- olmak üzere, söylenen dillerde ba- Kürt, Ermeni, Gürcü v e Laz halk ması v e geliştirilmesi gerektiği dü- şarı sağlanmış. şarkıları ile Alevi Müziğinden şüncesinden hareketle, söz konusu Düzenleme ve kay ıt aşamaların- örneklere y er v eriliyor ve bu halkların müziklerinin tanıtımına da Grup Yorum'un da katkılarının müzikler grubun kendi düzenleme dönük bir çalışma olarak düşünül- bulunduğu Kardeş Türküler'de şu anlay ışı içinde yorumlanmaya müş. Kasette y er alan halk şarkıları, halk şarkıları bulunuyor: çalışılıy or. o halk müziğinin karakteristiklerini Burçak Tarlası (Türk Halk Şar- bozmamaya özen göstererek, müm- kısı), Demme (Kürt Alevi Semahı), kün olduğunca 'otantik' v e 'y erel' Ala Gözlü Nazlı Pirim, Yandı Bağ- Anadolu topraklarında y üzy ıllar biçimleriyle, 'sadeliği' esas alan bir rım, Sökün Ayı, Duzgin Bawo, Fa- boyunca iç içe y aşamış/y aşayan de- düzenleme anlay ışı içinde y orum- dike, Jin u Hebun, Rewiti, Gorani ğişik halkların v e toplumların, bu lanmaya çalışılmış. Çalışmanın ha- (Ermeni Halk Ezgisi), Dile Yaman, coğrafy anın etnik v e kültürel y apı- reket noktalarından biri, müzik pi- Sarı Gyalin (Ermeni Halk Şarkısı), sını birlikte biçimlendirdikleri bili- y asasındaki standart ve Zepür Gı Tarnam (Ermeni Halk niyor. Bu ortak kültür, günümüzde 'poplaştırıcı' tarzların dışında Şarkısı), Safrpialo (Gürcü Halk unutturulmaya veya yok say ılmaya kalarak farklı bir bir yorum Şarkısı), Golas Empula Yulun (Laz çalışılan halkların v e toplumların, oluşturabilmenin yollarını zorlamak Halk Şarkısı). kendi farklı değerlerini koruyarak da olmuş. Bu çerçevede, grubun Anadolu'nun zengin kültürel 'ortak y aşama biçimleri' y arata- olanaklarına bağlı olarak kimi mozay iğini, insanlara ulaştırmay ı bildiklerini göstermektedir. Bu an- parçalarda v okal v e ritm hedefleyen "Kardeş Türküler", din- lamda Anadolu kültürü, y alnızca denemelerine y er v erilmiş; müzik- lenmesi gereken bir çalışma. lerde enstrüman kullanımındaki çe- 44 KİTAP zerrin kayalı TAMAMA-PONTUS'UN YİTİK KIZI YORGO ANDREADİS

nadolu tarihi çok Espiye, Karadeniz'deki hemen he- yek vücut, güçlü bir millet y aratıla- farklı etnik kökenleri, men tüm köylerde olduğu gibi, kasa- caktı. kültürleri, inançlarıyla balar gibi, bir ucunda cami minaresi, Ruslar, doğudan ilerlemeye halkların bir arada bir ucunda kilise çan kulesi, ezan se- başlay ınca, bu planların yaşadıkları, ortak siyle, çan sesinin uyum içinde çınlat- Karadeniz'deki ayağının, emekleriyle y aşamı tıkları bir türkünün adıdır. uygulanması iç koşullar oluşmuştu. kardeşçe güzelleştir- Espiye'nin hıristiyan, müslüman tüm Hristiyanlar, hristiyan Ruslar'la birlik diklerinin tarihidir. Bu halkının sevdiği, saygı duyduğu olmasın, ihanet etmesinler diye, 50 tarih, aynı zamanda egemenlerin, rahip Papayiannis ve onun küçük kilometre güneye taşınacaktı. Aiktidar hırsları adına, kardeşçe kızı, adı TAMAMA. Rahipler, 1916 Kasım ay ında tüm civar yaratılan güzellikleri kana, gözyaşına imamlar öyle din sömiirüsüyle köylerde Hristiyanlar, Pontuslar as- boğarak, hakları birbirine şatafatlı yaşam kuranlardan değil, kerler eşliğinde dizildiler y ola. Kasım düşmanlaştırıp y oketmesinin de herkes gibi toprağında çalışıp üreten kıştı, açlık, soğuk, sefaletti. Yok tarihidir. insanlar, halktan insanlardır. etmekti amaç. Samsun'da, Kavak'ta, Anadolu halklarının binlerce yıllık TAMAMA 'nın öyküsünde, halk- Havza'da açlıktan kıy ım yapılmıştı. tarihi içinde, daha dün say ılabilecek ların birbirlerinin kutsal olan değer- Şeytanderesi, binlercesine mezar ol- kadar y akın bir tarihte y aşanan, lerini, inançlarını nasıl sahiplenerek muştu. Burada daha sinsiydi katliam. gerçek bir dramdır Tamama'nın öy- y aşayabildiklerinin en güzel 20 kilometrede bir çeteler kıy ıyordu küsü. Yirmi y edi asırdır, bir halkın, örneklerini öğreniyoruz. O görkemli beşer onar, soğuk kıy ıyordu, açlık, hastalık, kıy ıy ordu. Ve yol 50 kilo- üzerinde y aşadığı, ekip biçtiği top- Sümela Manastırı'nda, tüm metre olduğunda hala y aşayanlar raklardan, ormanın ta köklerinden hıristiyanların kutsal ayin için vardı. Yol 200 kilometre uzadı. Çünkü sökülüp atılmasının, koparılışının toplandıktan yerde, müslümanların planın adı ölümdü, "Beyaz Ölüm." öyküsüdür. Karadeniz'in doğusunda, da günler süren yolculuktan sonra, ay nı tanrıy a ayrı ayrı dua edip, Espiye'den yeni çıkmışlardı, ge- hırçın dalgalara selam duran yemye- birlikte y iyip içtikleri, horon riye dönüp baktıklarında, bir karabu- şil dağların, daha dün adına Pontus kurdukları bir dünyadır yaratılan. luttu evlerden gökyüzüne yükselen. denilen v atanın v e onu vatanlaştıran İktidarı sürdürmenin temel yön- Güya geçiciydi, geri döneceklerdi. halkların, Pontus'un v e teminin, halklara zulüm v e zorbalık Hangi vatana, hangi bahçeye, hangi Pontuslular'ın olduğu her yerde, her dönemde oldu- köye... Yola çıkanların ardından, da- v atansızlaştırılmasının öyküsüdür. ğu gibi, Osmanlı'da da inanç farklı- ha ayak izleri sıcakken Topal Osman 1900'lerin başlarında, Osman- lıkları, halkları birbirine düşürmek çeteleri y ağmalay ıp, yakıyordu köy lı'nın hükmettiği geniş topraklarda için kullanılan en önemli araçlar ol- leri. y aşayan halklar, bir bir bağımsızlık muştur. Osmanlı'da da bu işler için "O kadar çok insan ölmüştü ki, elde etmektedir. Ekonomisiyle, as- çeteler v ardır. Türkleştirmek, müslü- artık kimse ölüsüne ağlamıy ordu. keri yapısıy la ve devlet bürokrasisiy- man halkı diğerlerine düşman etmek Ölüme alışmışlardı. Hiç kimse ölü- le, kısacası her şeyiyle emperyaliz- için her türlü provakasyon, katliam, sünü toplamıyor, hiç kimse onları min güdümündeki Osmanlı'nın çö- zorbalığı devlet adına yapan çeteler. gömmekle uğraşmıy ordu." küşünün son demleridir y aşanan. Adına kahraman deniliyordu. Topal Tamama bu yürüyüşte sağ kalan Balkanlar'da, Makedonya'da, Osman'dı çetelerin başı v e o da bu- otuz altısının en küçüğüydü. İnadına Güney'de Arap topraklarında, günkiler gibi, eli kanlı katiller şefi, yaşamış, nasılsa ölmemişti işte. Ta- doğuda Kafkaslar'da savaş, tüm Cumhuriyet sonrası mecliste millet mama'nın korku v e acı dolu koca- y ıkıcılığı ile sürmektedir. Ülke içinde v ekiliydi. man gözleri, bir halkın y ok edilişinin yaşamını emeğiyle kazananlar bir 1915-1916'larda Alman danış- tarihine açılan penceredir. Küçük yana, tüm sömürücüler iktidar için manlarının Osmanlı'nın sorunlarının Tamama'nın öyküsü, küçücük bir ki- kıy asıy a mücadele içindedir. Alman çözümü için önerdikleri daha sonra taptır ki; zulme karşı öfkemizi bile- emperyalizmi, Osmanlı ordusunu kendi ülkelerindeki faşizmin kaynağı yen, halkların kardeşçe y aşayacağı eğitip y önetmektedir. olacak bakış açısıy dı. "Türkiye farklı günlere olan özlemi büyüten bir ko- Espiye, Karadeniz'de cennet bir etnik ve dinsel grupların karışımı caman dünyadır. köy o zamanlar. Karadeniz, hıristiyan olmaktan kurtulmalı, bölgede ayakta Rumlar, Ermeniler, onlardan çok kalabilmek için tek uluslu, tek dinli Tamama-Pontus'un Yitik Kızı sonra gelmiş müslüman Türkler ve bir y apıy a kavuşmalıydı. " Böylece Yorgo Andreadis I Belge Yayınları daha doğuya doğru Gürcülerin, azınlıklar saf dışı edilecek, Lazların bir arada y aşadıkları bir bölge. 45 HABER/YORUM

GRUP YORUM ELEMANI UFUK LÜKER'E HAPİS KISA HABER CEZASI Grup Yorum elemanı Ufuk Lüker'e, Grup Yorum'un 1994 y ılında Deniz- li'de verdiği bir konserden dolay ı 6 ay hapis cezası v erildi. Bilindiği gibi 1992'de y ine Denizli'de gerçekleştirilen başka bir Grup Yorum konserinin GRUP YORUM ardından da Elif Sumru Gürel v e Kemal Sahir Gürel hapis cezası almışlardı. Grup Yorum'un avukatları yaptıkları 9 Mart 1997; Okmeydanı'nda 'Sürekti Ay dınlık için 1 Dakik a açıklamada, mahkemenin Karanlık" eyleminde yaklaşık 4000 kişiye seslendi. yargılamaya giderken, geniş bir 12 Mart 1997; araştırmaya gerek duymadan, Gazi Ayaklanmasının yıldönümünde Gazi konser kaydının yapıldığı bant çö- Mezarlığı'nda yapılan kitlesel anmaya katıldı. zümlemesini ve tanık polislerin 16 Mart 1997; 16 Mart Katliamı'nın yıldönümünde Bey azıt ifadelerini dayanak aldığını söyle- Meydanı'nda gerçekleştirilen kitlesel anmaya katıldı. diler. Yasalara göre bant çözüm- 21 Mart 1997; lemeleri, herhangi bir mahkemenin HADEP tarafından Şişli Abide-i Hürriyet akışı içinde delil olarak kulla- Meydanı'nda düzenlenen Newroz Şenliği'nde yoğun nılamıy or. Ayrıca bant çözümle- yağmur yağışı altında yaklaşık 5000 kişiye seslendi. melerinin, mahkemenin belirleyeceği 25 Mart 1997; HADEP tarafından Abdi İpekçi Spor Salonu'nda bir bilir kişi hey eti taraf ından düzenlenen Newroz Şenliği'nde, yaklaşık 10 000 yapılması gerekiyor. Oysa Denizli kişiye seslendi. Savcılığı iddianameyi hazırlarken, 30 Mart 1997; konser tutanağını hazırlayanların, İdil Kültür Merkez i'nde düz enlenen "30 Mart-17 Nisan Devrim Şehitlerini Anm a Günleri" kapsamında bant kaydını y apanların ve bant düzenlenen etkinlikte yaklaşık 800 kişiy e seslendi. çözümlemelerini y apanların aynı 5 Nisan 1997; kişiler y ani polisler olmasını y eterli Gazi Mahallesi'nde Devrim Şehitleri iç in ver ilen bulmuş. Uf uk Lüker'e v erilen yemeğe ve mez arlık anmasına katıldı. cezanın maddi day anakları 5 Nisan 1997; olmadığını da belirten avukatlar, Hollanda' da "30 Mart-17 Nisan Devrim ' Şehitlerini Anma Günleri’ kapsamında düzenlenen cezanın iptali için Yargıtay'a baş- gecede yaklaşık 6000 kişiye seslendi. v urduklarını belirttiler. 6 Nisan 1997; İdil Kültür Merkezi'nde Beyaz Nota Platformu tarafından organiz e edilen şenlikte, yaklaşık 800 idil kültür merkezi’nde kişiye seslendi. 8 Nisan 1997; Okmeydanı'nda "Sürekli Aydınlık için 1 Dakik a Karanlık" eyleminde yaklaşık 600 kişiye seslendi. *BAGLAMA *GİTAR 10 Nisan 1997; Haklar ve öz gürlükler Platformu tarafından Eyüp Sultan Cami'nde devrim şehitleri için okutulan *YAN FLÜT mevlide katıldı. 12 Nisan 1997; *HALKOYUNLARI Okmeydanı Halk Meclisinin kuruluş şenliğinde yaklaşık 1500 kişiye ses lendi. 12 Nisan 1997; Alibeyk öyde 'Sürek li Aydınlık için 1 Dakika KURSLARI BAŞLIYOR KAYITLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR! Karanlık" eyleminde yaklaşık 200 kişiye seslendi. 14 Nisan 1997i ' Ümraniye'de "Sürek li Aydınlık için 1 Dakika idil kültür merkezi dereboyu cad. no: 110/55 orta Karanlık" eyleminde yaklaşık 500 kişiye seslendi, 17 Nisan 1997; Nurtepe' de 'S ürekli Aydınlık için 1 Dak ika Karanlık" eyleminde yaklaşık 500 kişiye seslendi. köy/istanbul tel: (212) 261 32 19-260 05 07 20 Nisan 1997; Ayşe Nil' in ve Ayçe İdil' in mez arlarını ziyar et etti. 23 Nisan 1997 Okmeydanı'nda ton "Sürekli Aydınlık için 1 Dakika Karanlık" eyleminde yaklaşık 2500 kişiye

46 ŞANAR YURDATAPAN TUTUKLANDI

Yurtdışı dönüşü, Atatürk Havali manı'nda istanbul Emniyet M üdürlüğü Terörle KISA HABER Mücadel e Şubesi'ne bağlı polisler tarafından gözaltına alınan müzisyen ve insan hakları savunucusu Şanar Yurdatapan, 4 gün gözaltında tutulduktan sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. seslendi. PKK itirafçıları Murat İpek ve Murat D emir'e yar dım ettiği ve kendilerine pasaport 23 Nisan 1997; sağladığı iddiasıyla tutuklanan Şanar Yurdatapan, cezaevine giderken basına Kadı köy'de son "Sürekli Aydı nlı k için 1 yaptığı açıklamada, gerçeklerin çok yakında ortaya çı kacağını belirtti. Dakika Karanlı k eyleminde yaklaşı k 1000 kişiye seslendi. 28 Nisan 1997; istanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nde gerçekleştirilen bahar şenliğinde yaklaşı k 600 kişiye seslendi. 1 Mayıs 1997; 1 Mayıs Bayramı 'na katıldı. 16 Mayıs 1997; MKM KÜRT HALK MÜZİĞ KOROSU ' NDAN istanbul Küçükyalı 'da yaklaşı k 1500 kişinin izlediği bir konser gerçekleştirdi. İDİL KÜLTÜR MERKEZİ'NDE KONSER 17 Mayıs 1997; Çalışmalarını Mezopotamya Kültür Merkezi bünyesinde sürdür en Kürt H al k İTÜ'de, Beyaz Nota Platformu tarafından düzenlenen şenliğe katı ldı. Müziği Korosu, 24-25 Mayıs tarihlerinde İdil Kültür Mer kezi'nde i ki konser verdi. 18 Mayıs 1997; Kürtçe tür külerin Türkçeye çevrilerek asi mile edildiğinin vurgulandığı konserde, bu İdil Kültür Merkezi'nde yaklaşı k 1000 türkülerin Kürtçe asılları dinleyicilere sunuldu. Konsere, H ADEP Genel Başkanı kişinin izlediği bir konser gerçekleştirdi. Murat Bozl ak da kısa bir konuşma yaparak katıldı. 20 Mayıs 1997; ikinci gün yapılan konsere, izleyici olar ak Orhan Aydın, M enderes Samancılar, Şirinevler'de, Tüm Maliye- Sen 3 Nolu Şube'de gerçekleştirilen söyleşide küçük bir Ferhat Tunç, Reis Çelik, Cezmi Ersöz gibi sanatçılarla Avukat Ercan Kanar da dinleti de verdi. katıldı. 21 Mayıs 1997; Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü'nde düzenlenen Bahar Şenliği'nde yaklaşı k 800 kişiye seslendi. 21 Mayıs 1997; Okmeydanı Halk Meclisi tarafı ndan düzenlenen Aşure Günü Şenliği'nde yaklaşı k 500 kişiye seslendi. İZMİR MUHABİRİMİZ TUTUKLANDI 23 Mayıs 1997; İstanbul Üniversitesi Çapa Tı p 20 Mayıs 1997 günü, İzmir Emni yet Müdürlüğü'ne bağlı ekipler tar afından Fakültesi'nde gerçekleştirilen TÖDEF gerçekleştirilen ev baskınları sonucunda aralarında İzmir Muhabirimiz Ömür Kurultayı 'na katı ldı . Cerrahoğlu'nun da bulunduğu pek çok kişi gözaltına alındı. Çoğunluğu üni ver site 29 Mayı s 1997; öğrencisi olan 13 kişi 4 gün sonra çı karıldıkları mahkeme tar afından tutuklanar ak Geleneksel İTÜ Şenliği'ne katıldı. cezaevine konuldular. 29 Mayıs 1997; Aynı zamanda Ege Kültür Sanat Mer kezi çalışanı da olan Ömür Cerrahoğlu'nun Almanya Bielefeld kentinde Bielefeld Üniversitesi tarafı ndan tutuklanması, halktan yana sanata yapılan saldırıların yeni bir hal kasını oluşturuyor. düzenlenen şenlik kapsamı nda bir Devletin hiçbir politi kası sanatımızı engelleyemeyecek. konser gerçekleştirdi. 30 Mayıs 1997; Ömür Cerrahoğlu ile yazışmak isteyenler için Almanya Kiel kentinde Alevi Gençlik Ömür Cerrahoğlu tarafı ndan düzenlenen bir şenliğe katıldı . 1 Haziran 1997; Bergama Cezaevi Bem-Sen'li memurları n düzenlediği kı r İzmir gezisine katıldı . 11 Haziran 1997; İÜ Merkez Kampüsü'nde polisin açtı ğı ateş sonucunda yaralanan Devrim Gençlik Dergisi yazı işleri müdürü Bülent Tegün'le dayanışma amacı yla İÜ Avcılar Kampüsü'nde düzenlenen emeğin, özgürlüğün, kardeşliğin sesi şenliğe katı ldı . 14 Haziran 1997; DLMK'lı öğrencilerin düzenlediği kı r gezisine katıldı . 14 Haziran 1997; EVRE ADYO Almanya'nı n Aschefenburg kentinde Ç R yaklaşı k 2000 kişinin katıldı ğı bir konser gerçekleştirdi. 15Haziran 1997; İdil Kültür Merke zi'nde düzenlenen "Şimdi 105.7 Binlerce Ömürleri Var" isimli şenlikte bir dinleti verdi.

47 HABER/YORUM

1 Mayıs 1997'nin ardından İdil Kültür Merkezi, Okmeydanı Halk Kültür Merkezi, Grup Yorum, Ayşe Gülen Halk Sahnesi, Özgürlük Türküsü, Fotoğraf ve Sinema Emekçileri ve dergi miz Kültür Sanatta Tavır Dergisi tarafından yapılan ortak açıklamanın metnini yayınlıyoruz.

HALKLARIMIZA

1 MAYIS 97 BİZİMDİR, ZAFER DE BİZİM OLACAKTIR

1 Mayıs 1977 katliamının yirminci yılında 37 şehidimizin, 1000 gizli operasyonun hesabını sorduğumuz bir gündü 1 Mayıs 1997. Bu 1 Mayıs'ta da düşeceği aczi gören, alandaki kitleselli kten kor kan devlet daha günler öncesinden 1 M ayıs'ın kitleselliğine- gölge düşürmek için, katılımı engellemek için yoğun bir anti-propagandaya girişti. 1 Mayıs 1977, '88, '89, '96 katliamlarından sorumlu ol an devlet, son altı ay içinde gözler önüne serilen çetel erinden hesap sorulacağını çok iyi biliyordu. Bunun üzerini örtmek için de "olay çıkacak, provokasyon yar atılacak" türünden açıklamalarına günler öncesi nden başladı. Amaçları korku, panik yaratmaktı. Bunun için de 1 Mayıs'a iki gün kala sadece İstanbul'da 28 kitle örgütü, sendi ka ve kültür mer kezi basılmıştır. İnsanlar gece yarıları evlerinden gözaltına alınmış, işkencehanelere götürülmüştür. Ancak bu saldırıların hiçbiri halkımızın alana akmasına engel ol amamıştır. Aland a Provakasyon Ortamı Yaratılmak İstendi Devlet, alana sadece sendi ka konfederasyonlarını ve bir kaç demokrati k kitle örgütünü alıp, on binleri alanın dışında tutmayı hedeflemiştir. Sendika ağaları ile bu yönde pazarlık yapılmıştır. Onbinlerin kendi ni ifade etmesinin önüne geçilmesi istenmiş, çatışma ve provakasyon ortamı yaratılmıştır. Bizim de içinde yer aldığımız Haklar ve Özgürlükler Platformu (HÖP), hiç bir biçimde devletin yaratmak istediği provokasyon ortamına fırsat tanımamıştır. Arama noktasından Kasımpaşa isti kameti ne geri dönüp, toplanma yerine doğru yönelmenin nedeni; alanda 1 Mayıs’ın özüne uygun bir programı gerçekleştirme şansımızın kalmamasıdır. Alternatif bir miting için geri dönülmüştür. Basında yeralan "polis barikatı açılmadığı için geri dönüldü" sözleri çarpıtmadan ve kamuoyunu yanıltmadan ibarettir. Miting düzeni, disiplini özüne uygun gerçekleştirilmesi ve kitlenin can güvenliği düşünülerek böyle davranılmıştır. Provokasyon ortamına kesi nlikle izin verilmemiştir. işçi Partisi'nin miting öncesinde devlet yanlısı propagandaları, "tertip komitesi nin kurallarına uyan gelsin, uymayan gelmesin" sözleri de onun nasıl bir devlet yanlısı, nasıl bir provokatör olduğunu bir kez daha göçler önüne sermiştir. Sendika Ağaları Halka Karşı Bir Tutum Almışlardır. Miting sonrası vali ve polis, sendikacılara teşekkür etmiştir. Bu teşekkür, sendikacıların Susurluk'taki devletten yana tavır aldığını açıkça gösteriyor. Alandaki sıralamadan, arama noktalarındaki polis yığınağına ve arama biçimine dek tüm önlemler, MGK sendi kacılarının polisle yaptığı işbirliğinin göstergesidir. Miting öncesi Bayram Meral da " olay yaratacak olanlar gelmesin" sözleriyle provokasyona çanak tutmuştur. M eral bu sözlerini hal ka değil polise, Susurluk çetelerine yöneltmelidir. Bu sözlerin muhatabı hal k değil, Susurluk'taki devlettir. Birtakım Sol Çevrelerin Sorumsuzluğu, İlkesizliği ve T elaşı Miting başladığı andan itibar en bir lakım sol çevreler ve gruplar miti ng disiplinine uymamış, kortejleri yararak öne geçmeye çalışmış, çatışma zeminl eri yaratmıştır. Yer yer bu nedenl e sorunlar ve çatışmalar çıkmıştır. Biz bu türden sorumsuz davranışlar içinde olmadı k. Bizim de içinde yer aldığımız Haklar ve Özgürlükler Platformu (HÖP) korteji, ÖDP ve HADEP'in topl anma noktasına geri dönüp alternatif bir miting gerçekleştirme kararının ardından ne yapacağını bilemez durumda kalan bu çevreler bizim peşimizden Kasımpaşa istikametine doğru yürüyüşe geçmişler dir. Ancak dağılma kararının ardından belediye otobüslerine yöneli k saldırılar gerçekleştiren ve sorumsuzca davranışlar gösteren oportünizm geçen yılki hatalarından zerrece ders almadığını da göstermiştir. Miting sonunda yaratılan çatışma ve beledi ye otobü- sünün yakılmasıyla hiç bir ilgimiz yoktur. Cephe korteji, programını gerçekleştirdikten sonra al andan düzenli bir şekilde ayrılmıştır. Basında, yüzü maskeli ol arak çı kan kişilerin de kortejimizle hiç bir ilişkisi yoktur. Meşruluğumuza güvenerek bütün miti ng boyunca tüm etkinliklerimizi yüzümüzü hiçbir şeyle örtmeden, disiplini mizi bozmadan yaptık. 1 Mayıs 1997'de de Cephe korteji hal klarımıza karşı olan sorumluluk bilinci ile iradi ve disiplinli bir şekilde hareket etmiştir. Cepheliler, programlarını gerçekleştirdikten sonra, alandan düzenli ve iradi bir biçimde kitlenin güvenliğini alarak ayrılmışlardır. Yıllardır halkımızla iç içeyiz. Güven duyduk, güven verdi k. Provokasyona asl a zemin hazırlamadı k. Bu gel eneğimizi hiç bir zaman ter k etmeyeceğiz.

48