TURKIYE T A R i H i Ba§langicindan Zamammiza Kadar

rURKlYE TARÍHi

T. YILMAZ ÓZTUNA

3. CiLT

Hayal KÍTAPLARI TARIH SERÜsi 1 (Ciit 3 )

Ka pak Rc^mi: Bursa’da Miirádíur Camii \H47)

Bu l'.ilep, HAVAT YAVINLARI A. S. Bdina TifciVuk MathDncilik Ssnayii A, Ç. MatbsesiVids, 1964 yihnda bssi'iiiijtir. D iird iin c s ii l€itca|B

Ortaçag Osmanli Türkiyesi

CÌ281--I453]

'•Ve hem Peygaìnher aleyhi's-selâm zamànina ya- kiyn samànûa Bayat Coyundan Korkut Ata kopdu. Oguz kavminin bilgesiydi. Her derse olurdu. Gaaibden haberler sôylerdi. Hakk Ta’âlà anin gonlüne ilhdm ederdi. Ayitdi: 'à’hir zamanda gerü hânlik Kayi’ya de- ge, dahi kimesne ellerinden almaya’ dedi. Dedigi Os­ mân rahmetu’llaah neslidir" ( Yazicioglu Ali, Târih-t Àl-i Selçuk, Topkapi Sarayi, Revân-Koskü Küt., 1. 390, s. 26). “À’hir zamânda hânlik geri Kayi’ya dege, kimse el­ lerinden almaya... Bu deciigi Osmân neslidir, iÿde sürüp gidiyor» (Kitâb-i Dede Korkut alâ Lisdn-i Tâife-i Ogu- zân, Mukaddime). “Korkut Ata'dan nakl ederler ki, demismi^ ki: ‘hânlik Oguz Hân vasiyyeti mû'cibince à’hir Kayi Hân evlàdi'na düsse gerekdir; tâ ktyâmet'e denlü ol ne&il- den almasa gerekdir’ ” (Edirneli Rûhî, Târih i Âl-i Os­ mân, MOG, II, 132-40’dan naklen). "Kadim u’z-zamân Türkmen kabâili beyninde Kor­ kut Ata nâm bir ehl-i hâl 'o.ziz vardi. Birgiin buyurdu ki: ‘Saltanat akibet Oguz Hân’in vasiyyeti üzere oglu Kayï Hân evlàdina nakl edip ilâ à'hiri'z-zamân ber-de- vâm olur’ ” (Müneccim-Basi, Sahâîju'l-Akhbûr, III , 2.57). G i R I $

XIV. ASRIN E§ÍGÍNDE ANADOLU TÜRK ÂLEMININ UMUMi DURUMU

XIV. asrin esiginde Anadolu, parça parça büliinniii.stü. Anadolu Türkü'nü birlestircn devlet otoritesi yok olmu.stu. Seîçukogullan düsmek üzereydiler (1308’de düserlcr). îl-han- îilar, ne kadar olsa müstevli gôzüyle gorülüyor ve Anadolu Türkü tarafmdan kendilerine isinilannyordu. Türkiye di.sm- da bir taht sehrinden idare edilmek, fâtih ve hâkim Türk miJ- letine aci geliyordu. Teselli batida, uclarda idi. Enerjik Türk kitleleri buralarda uc beylerinin hizmetine giriyorlar, gaza ve cihad ile sëhret ve saadet kazaniyorlardi. Ege’ye çikiimis- tî. Akdeniz ve Karadeniz sahülerinin cn büyük kismi Türk- Jer’in elindeydi. Marmara'ya da evisilccegine, dünyanm en hassas noktasi olan Bogazlar’a çikdacagma hiçbir Türk’ün süphesi yoktu. Bu misyonu basaran uc beyi, Selçukogulla- ri’ndan bosaian büyük hakanhk tahtma oturmaya hak ve ii- yakat kazanaeakti. SelçukoguIIari’nm emsalsiz .sân-u sohretlerle dolu mazisi hem çekici, hem itici idi. Büíün uc beylerinin hayali, onlar­ dan bosaian tahta oturmakti. Fakat Anadolu'yu Türkler’in ikinci ve ebedî anayurdu yapan ve Türkiye devletini kuran bu hanedanm erisüemez gibi gorünen sevketi, onlardan bos kalan taht ve taein eazibesini, ulasilamaz bir zirveye yüksel- tîyordu. Türkiye parçalanmi.s ve perisandi. Tasavvuf ve gaza ile teselli buluyordu. Selçukogullan’nin biraktiklan yerden bin bes yüz yilhk Türk tarihinin tabiî mecrasma devam et­ mek mümkün müydü? XIV. asrm e.siginde bu, hayal gibi bir seydi. Anadolu'daki Oguz Türkü, Türkiye’nin birligini yapa­ cak, yeniden bir cihan devletine sahip olacak, belki de tari- M n görm edigi b ir sevket ve azamete ula.sacakti. Bu, zaviye- lerde dervis-gazilerin, müritlerine telkin ettikleri bir ideal, masahmsi, efsanemsi bir hayaldi. Hangi kudret bunu gcrçek- lestirebilirdi? Bunu yapabilecek hiçbir hanedan, hiçbir sahsi­ yet ortahkta gôrünmüyordu. Fakat öbür taraftan ilham al- diklan soylenen erenler, bunu tebsir ediyorlardi. Böyle bir kudret mevcuttu, vardi, hazirdi. Mukadder an gelince zuhur edecekti. XI«. ASIRDA DOMANlÇ YAYLASl'NDA TARiHÎN EN BÜYÜK DEVIETÎNÎN TEMELLERl ATtLOl

“Türk, hattâ dünya iarihinin. en hüyük, en .?c- retli ve en devamti devlcti olan Osmanh impa- paratorhigu" (Prof. Dr. Mehmet Alt.ay Kôymen, T.T.K., Belleten, X V II, 558).

0.smanli Kayi Asirelinin Mcnscleri i l SlVt/VNLT devielinin nien.seieri bir hayli karanliivUr. üevle- lin kurulu.sundan ancak muayyen bir zaman sonradir ki, açik vc kesin tarihî nialùmala malik olabiliyoruz. Bunun .se­ bebi ise, ilk zamanlarda hiçbir muasrr larihçinin bu küçü- cük deviele ehemmiyei \ermi.s olmamasi ve istikbalini ka- tiycn tahmin edememesidir. Daha yeni larihçilerin ilk za- nianlar hakkmda verdikleri mulûmatm mühim kismmin uy- durma oldugu, son devirlerde ve yillarda bu mevzu üzerinde çah.san Türk ve Avrupali âliniler larafmdan ispal edilmistir. Bu malûmat, bülün tenkidî metol kaideleri kullanilmak sar- liyle ancak mütehassis tarihçiler için ehemmiyeti haizdir. ilk de\irler ve hattà urnum iyelle is la n b u lim Fcthi'nden onceki çag hakkmdaki malûmatsi/.hgimizm bir sebebi de, 1402'ye kadar loplanan Osmanh devîel atsivinin, Timur ta­ rafmdan Bursa’nm yagmasinda yakdmis olmasidu:. Onun için 1402'den onceve ail elimiztle pek az resmi vesika vardir. ]453ien sonra, hele XVI. asirdan itibaren, muazzam im­ paralorlugun her hangi bir yerinde geçen ufak bir adii hâdî- sc bile, muasu" vesikalarda saklidu’. Fakat bu milyarlarca (yalmz îsianbul arsivlerinde lahmine göre 150 milyon) vesi- kalarm yüzde biri bile tetkik edilmis degildir. Arsiv \'C kolek- sivonlarda, ekseriva karmakansik bir halde bulunmaktadir. Maalcscf birçi>gu tla kaybolmuslui’. Î931'de kjymciine paha biçüeinoi milyonlarca Osmanli vcsikasin¡n kainyonlara dol- durulup Bulgarislan’a paçavra fiyaiina salilniasi, buna bir misai tcskil eder. Bir Alman tarihçisi süyle di}oi'; “Tüik arsivleiinin tas- iiit' vc nesri neiiccsinde, bir gün geleccklir ki, bülün dünya, Türk millclinin hayatindaki vukuatin asil liakiki çchresinî gôrcccklir” (H. H. Scheel, II. T. T. Kongresi Zabitlan, 673). Türkçe vesikalar dism da, yabanci dilicrlc yazih vesika- larm da azameli akil almaz dorecedcdir. Mesclâ Dubrovnik ÍRagusa) gibi küçücük bir sehrin arsixinde, Türkler’le alâ- kadar, Latinee vc baska dilicrlc dcgil, valniz Türkçe vcsikala- rin acledi 9.000’dir. Bosnasarayi, Zagreb, Bclgiad arsivlei indeki Türkçe vesikalar da binlcrcedir ( Ba> raktaraviç, II. T. T. Kon­ gresi Zabitlan, 97(1). Büyük Avrupa nrsivlcrindc bu sayi, dcv- Jesmekledir. Dc\'lclin kui'ucusu olan Ostnan Bey’in mcnsei de pek ay- dinlik degildir. Sonraki tarihçiler. ona ,san vermck için sonu Oguz Han'a, yani Büyük Türk Ilakanligi’rim Teoman’dan son­ raki 2. imparatoru Mctc’ye (M.Ö. 209-174) dayanan secereler uydunnuslardir (bk. Cetvel I). Bu tarihçilcrin birkaçi, Os­ man Bey'in. Kaja-Alp-Ogki Sülcyrnan-Sâh-Oglu Ertugrul Ga­ zi’nin oglu oldugunu soylerler. Bunlardan yalniz Ertugrul Ga­ zi’nin tarihî bir .sahsiyet okluguna inanmak münasiptir. An- la.sijdigma gore Ertugrul Gazi’nin babasmin adì da Gündüz- Alp’tir. Süle 3'iTian-Sah, Anadolu Fâtihi ve Türkiye devletinin kurucusu olan zatm isminden kalma bir hâliiadir. Rakka ci­ vannda Câber kalesi yanmda “Türk Mezan” denen ve bugün de Türkije Cumhuriyeli topragi olan yerdeki mczar, süphesiz binlerce cmsali gibi gerçek bir mczar dcgil. bir “makam”dir. Bayati'ye göre Osman Gazi, Oguz Han’m yani Metc’nin 46. balmda lorunudur. Oguz Han ile Osman Gazi'nin dogum- Jan arasinda 1,500 sene kadar zaman larki vardir. Bu müddet 46’>’a bôlünürsc, 32.5 sene elde cdilmeklcdir. Bu rakam, bir balm için çok mâkul bir müddctlir \’c bu husus, kayda sa- yandir. Bayati’ye göre Osman Gazi, Erlugrul Gazi’nin, o Sü- Icyman-Sâh’m. o Kaya-Alp'm, o Kizil-Boga’mn, o Bayicmir’in, i> .'\ykullug'un. o Tugrul’un, o Kara-Balur’un, o da X. asirda >a.sami,s olan S ak u r’un ogludur. E rlugrul G azi’nin babasinin adnim ise Gündüz-Alp oldugu arlik çok ku\\et kazanmrs bir va/iscllcdir ve ekscri modern tarihçiler tarai nidan kab\ü cdiV- iiii.s l)uliinuyor. Bayali, O sm ano gullan'nin jVlcle’ye kadar olan sceeiesini, F â lih ’in küçük oglu Sultan Cem ’in emriyle tliizcn- lemisiir. Fâlih'in \czir-i âzann Mevlânâ toriinlarindan Karamâ- ni Mehmed Pasa i!e Diistûr-Nânie nâzimi Enverî, Ertugrul Gazi’nin babasini GundUiz-Alp olarak gostermektedirler. Bi­ zans kaynaklari da bu isme yakin olarak “Oguz-Alp" diyor. Enveri’ye gore Ertugrul Gazi’nin büyük babasinm babasi olan Çahs Han, Anadolu Fâtiiii ve Türkiye devletinin kurucusu Sel- çukoglu Kutalmisoglu Gazi I. SuUan Süleyman’m kizkardesi, yani Melik Kutalmis Bey’in bir kizi ile evlidir. Süphesiz bu rivayet, Osmanogullan'ni Sclcukogullari’na, Kayi soyunu Ki- nik soyuna baglamak için düzenlenmistir. ‘'Kayilar’m, Anadolu'nun yeni ve kutlu bir Türk vatani haline gelinesinde büyük rol oynadiktan sonra, Türk yarati- cihk ve yapicihginm en bü}ük ve en serefli âbidesi olan Os­ manli imparatorlugu'nu kurmalari, Türk’lüge ve Türk tarihi’ ne ne kadar büyük bir hizmette bulunduklanni gösteriyor ki, bu vasiflariyle, Oguz boylarnnn, en asili ve en sereflisi olduk­ lan hakkindaki millî ananeyi bihakkin ispat etmis bulunuyor- lar” (F. Demirtas, T.T.K., Bellelen, 47, 603). Rivayete göre Osman Gazi, 1258’de dogmus, 1281’de Er­ tugrul Gazi’nin olümü üzerine 23 ya.smda “uc beyi” oìmus­ tur. Muhakkak. olan bir taraf varsa, o da, Osman Gazinin Oguzlav’m 24 boyundan Kayi boymia mensup bir asiretin reisi bulundugudur. Tarihî hâdiselerin akisim altüst eden müthis Mogol isti- lâsi önünde Türkistan'dan batiya dogru kaçan yüzlerce grup- tan birinin de Ertugrul Gazi’nin asireti oldugu tahmin edi- lebilir. Bu küçük asiretin ne gibi maceralardan ve nerelerde konakladiktaii sonra Kuzeybati Anadolu’ya gcldigine dair be- lirli hiçbir bilgimiz yoktur. Esasen bu devir vesikalanmn çogu, Mogol istilâsmda tahrip edilmis, yüzlerce sehir binler­ ce kütüphanesi ve arsivi ile yanmistir. Daha Mogollar tarafm­ dan müdahale edilmemis Anadolu’ya bu Türkmenler’in, Sel­ çukiu sultanlan tarafmdan hararetle kabul edildigini, ülke aç­ mak ve Bizans ile gazâ elmek üzere Bati Anadolu’ya yerles- tirildiginl biliyoruz. Bu Türkmenler’in basmdaki asiret reis- lerine "uc beyi” denijordu. îhtimal Ertugrul Gazi’nin asireti pek küçüktü ki, tarihî eserlere aksetmemistir. Rivayete gö­ re 400 çadir, yani kadmli-erkekli en çok 4.000 kisi idi. Na- mik Kemal Bey’in Biz-ol nesl-ï kerhn-i dCide-t O srnâniyân’tz kim Mtihammerdir serâpâ mâyemlz hCin-i sehâdet’den Biz-ol â’il-hiinem erbâb-i cidd-ii ictihâd’iz kim Cihangîrâne bir devlet çikardtk bir asiret'den beyitleri, asla hakikate aykin degildir. Bu taptaze gôçebe kuvvetler, nispeten hayatiyetini kay- betmîs yerlesik Türkler'den daha canlihk ve atesle hududu muhafaza ediyorlardi. Anayurtlanni müstevliye birakmanm kompleksi içinde cihada sanldiklan muhakkaktir. Bu sene- lerde, Kuzeybati Anadolu’da dün 3’a çapmda gclismek istidadi gösteren muazzam bir içtimai hercümerç mevcuttu. Maalesef bu mevzuda da maiûmatimiz pek eksiktir. Bu mintakalarda birtakim dinî tarikatierin tesekkül edip içtimai kitîcyi bun- larin sevk ettigi, muhakkaktir. Gôçebe Türkler’in, eahil olsalar bile irfan sahibi bulun­ duklan, devlet idare etmede ve teskilâtçilikta emsalsiz bir sezgi (intuition) sahibi olduklan, bundan onceki ciltlerde ay­ din sekilde gôrülmüstü. Buna bir Fransiz tarihçisi bile dik­ kat etmistir; "Nihayet diyebiliriz ki, mütenakiz görünmesine ragmen, nihai derecede alâka-bahs bir keyfiyettir ki, devlet­ ler tesis ve idaresinde, fitrî kabiliyetlere maliktiler. Türk ede- biyatmin — Dogu Türkistan’da Kâsgar’da yazilmis— en eski k itabinin “Kutadgu-Bilik = hikmet-i h ü k ü m e t” adini ta.sima- si, süphesiz tesadüflere atfedilemez” (Benoist-Méchin, s. 31).

Türk Fethinin Dayandigi Prensipler Dogu’dan gelen "Horasan erenleri” denen atesli tarikat propagandacilan, imanlarmi bu taze kuvvetlere asilamaya ve onlara hükmetmeye pek çabuk muvaffak oldular. îslâm dini ile rabitalan gevsek olan bu gôçebe kitleler, bikmak ve usan- mak bilmiyen bu tarikat mürsitlerine derhal samimiyetle baglamyorlar ve temsil ettikleri tarikati iman ile benimsiyor- lardi. Bu baglanma ve benimseme, onlara çok yüksek men- faatler vâdediyordu ve bu va’din tahakkuku da fazla gecikmi- yordu. Bu "gazi-dervisler”, emirleri altma giren kitleye evve- lâ yegâne gaye olarak "cihad" ve "i’iâyi Kelimetu’llaah” um- dclerini asiliyor ve sonra bu umdelerin tahakkuku için lâ- zim gelen bilgi ve tecrübeyi veriyor, yolu gösteriyor, te.skilât- landinp sevk ve idare ediyorlardi. "Alp” ve "abdal" gibi un­ vanlar tasiyan bu mür.sitler, evvelâ Bizans topraklarmi har­ ben i.sgal ediyor ve sonra oralarini tamamen “Ïslâm-Türk top- ragi/dâru’s-sulh” haline getirmek için muazzam bir faaliyete ¡íirisiyorlardi. Tarihin en dikkate sayan hádiselerinden biri o h m bu iaaliyet, büyük bir enerji ve mâserî dehâ ile, en müs- pi ( scküde ve az zam anda netice veriyordu, T ürk dervis-gazi- I' ri bir sehri, bir memleketi fetheder etmez, derhal bir kismi \crie.siyor, kalan kisim ise daha ileriye dogru yürüyor- )lii Aï kadan daima taze kuvvetler geldigi ve en atesli kuvvet ( Il ileriye sevk edildigi için, bu yürüyüsün ardi kesilmiyor- du. lÎLi taze kuvveüer, Türk milletinin en mütesebbis taba- kasuii Icskil cUlkìeri, yerlcrini-yurllanni terkcdei'ek “i'iàyi Keliinclu’Ilaah" askina ga/a ve sahadet aradiklan için, tarih- tcki mevkiicri, Anicrikan pionnier’Icrindcn üsli,indür. Fclhediìcn toprakkirda Türkler, bilhassa schitiere yerle- shicrdi. Eger scliii' sulhan Icslim oknsa, Ìsiàm hukukuna (fik h ’a) gore, ahalisi hiçbi)- sekilde rahalsiz ediicmezdi. Egcr harben ahnmissa, Türk kumandaninin takdir \c cmrine gö­ re, Hirisliyaniar cczaiandinhrdi: Sehri Türkler’e karsi savu­ nan askerleiin hepsi csir alinrr, bazüan idam olunabilir, ba­ zan sehrin yagmasma da müsaade edilirdi. Vagina en az bir saat, en çok 3 gi,in olurdii. Fakat bu surelle de ahaliye gadre- dilmcmeye çalisihrdi. Çünkü Türklei’in menfaati, yerli ahali- yi kazanm akla id i ve zulm etm ek için zulm etm ek, Islàm î um- delere külliyen aykiri bulunuyordu. "Feizä kaderle alâ aduv- vike leec’ali’l-afv'c zekälen li’z-zafcr = düsmanma galip gel- digin vakit, bu zaierin zekäli olarak onu bagisla” umdcsi Is­ Iàm siyasi hukukunun düstnrlarmdandi. Sulhan alman schrin yalniz en büyük kilisesi caniie lah- vil cdilir (buna karsilik Hnistiyanlar’a ycni bir mäbet in.sa etme izni vcrilir), baska bir sekilde Hu'isliyanlar’m menfaat- Icrlnc dokunulmazdi. Sehir düser dü.smez kalc üzerinden ezanlar okunur, mülaakiben ilk cuma günü büyük merasim- le carate tebdil edilmis kilisede namaz kilimp padisahm adi hulbede anihr, bu muvaffakiyeti müvesser ettiginden dolavi Tann’ya .sükürlcr edilirdi. Artik sehirde kalan ve ilk ycrlesen Türk kolotiisinin misyonu bastardi: Ekseriya camiin veya mü- liim .sehhiei’de camilerin etrafma medreseler ve mekteplcr (or­ ta ve ilk tahsil müesseseleri), sehrin fethini temin eden "colo­ nisateur gazi-dervisler”in mensup olduklari tarikatin tekkesl, liastancicr, kervansaraylar, imaretlcr, çesmelcr, yoUar, köp- rüler insa edilir, derlial Isiâmî tedris ve propaganda baslar, içtimai yardmi müesseseleri çalismaya koyidurdu. Türkler, girdiklcii topraga sulh ve sükün, mutlak bir asayis getuir- lerdi. Halk, asirlardan beri unuttugu bu asayisin bütün ni- mcllerini toplardi. Bu .sekilde, Türkislan deposundan gelen ardi-arkasi ke- silmez Türk boylari, zamanla Hirisliyan topraklarmda git- tikçc daha kesif olarak yerlesirler ve muayyen bir müddet sonra, Hiristiyan ahaliyi azinhkta bu'akniardi, isle bu sekil­ de Osman Gazi ile oglu ve halefi Orhan Gazi, Anadolu’nun he­ nüz Türk’lc.smemis kuzey-bali kösesini, Marinara bölgcsinde- ki son Anadolu topraklarmi Türk’leslirmislerdir. Arlik üçün­ cü hükümdara, Murad Gazi’yc, Rumcli (Avrupa) topiaklann- da aym vazife terettüp ediyordu. Türk idaresinde yasiyan yerli ve hemen hepsi Hirisliyan (çogu Orlodoks mezhebinden) ahaliye gelince, bunlar, büyük müsamaha içcisinde hayallarma devam ederlerdi. Türkler son derece muntazam bir leskilfil gclirdikieri için Hirisliyan- lar, çok delà, asayisten mahrum bulunan eski idareden bik­ inis bir halde, Müslüman fâtihleri halâskâr olarak kabuî edcrlcr'di. Harb halinde iken, Hiristiyanlar ile meskûn Türk lopraklarmdan geçen Türk askerlerinin ahaliyi hcr hangi bir sm elle rahaisiz etmesi, idam ile cezalandirilu'di. Bu litiziik, çok kere Türk askeri düsman lopraginda iken de gosterilirdl. Ka- nunî devrinde dikkalsizhkle almi bir Hivisliyan'in larlasina birakip ekini yedirlen bir Yeniçeri’nin idanii meshurdur. Bu lutsusla misaller pek çoklur. Sulh zamaniiula ise, Hirisliyan, liaksi/.lik gördügü Türk’ü kadiya sikâyel clmek suretiyle hak- kmi elde ederch. Dinî hiçbir müdahale ve tazyik yapilamazdi. Çünkü bir delà bu husus îslâm dininee kaliyen men edildigi gibi, Hi- I isiiyanlar’in Müslüman olmasi, hele kitlc halinde din degis- lirmeleri, Türk devici sij'asctine aykiri idi. Zira gayri Müslim- ler'den kendilerini himaye ve askere ahnmama kar.sihgmda ■‘cizye’’ denilen hususi bir vergi ahnirdi. Cizye’den sadece fa- kirler, sakatlar, hastalar, ihtiyarlar, çocuklar, kadmlar, ra­ hipler \e padisahm hususi bir fermani ile — muhlelil selìcp- lerden dola}! — vergiden muai’ tutulmu.s sahislar veya muay- ven bir topragm ahalisi muafti. Cizye, devletin milyonlarca Hirisliyan Icbaasi okiugu için çok mühim bir meblâg tulardi. Bir de Hiristiyanlar devici memuru olamadiklan için, la/.la sayida ve kitle halinde bir din degislirme, Türkier’ia, bilhassa yüksek smifin menfaallerine külliyen aykiri idi. Hi- lisiiyanlar dinî cemaat ve leskilâtlarim muhalaza ederlerdi, Kendi aralarmdaki her türlü meseleyi, kendi mahkemelerin-

Osmanli Kayi Asiretinin Karakteri

7 EKi Velidi Togan’a göre Osmanogullan’nm atalarmm ve ■^asirelinin içinde bulundugu 70.000 hane (en fazla 700.000 kisi), Merv civarmda toplanmisti. Bu Oguzlar, Cengiz’ln ile- ri kuniandanlan Cebe ve Sübidey Noyanlar’m hizla yaklas- laasi üzerine, bulunduklan Kuzey Horasan’i (Karakum Çô- lirnlin güneyi) terketüler ve vurusmadan îran’a çekildiler. Bu hâdise 1220 yilinda olmalidtr. Bu siralarda küçük bir Ka- yi asiretinin basmda Ertugrul Bey’in babasi Gündüz-Alp’in l)ulundugu kuvvetle söylenebilir. Iran’i bastanbasa ve her halde kisa bir müddet içinde geçen bu Türkmenler’in, Van Gölü’ 11 tin kuzeybatismdaki Ahlat civarmda bir müddet durdukla- n anlasilmaktadir. Böylece Türkiye Büyük Hakanligi’na gir­ mis oluyorlardi. Türkiye tahtmda, Büyük Alâeddin Key-Ku- l)äd vardi. 1230 Yassiçemen meydan muharebesinde bu yeni gelen Türkmenler’in, Celàleddin Harzem-Sah’a karsi Alâeddin Key- Kubäd’in sat'larmda vurustuklari ve bu tarihte daha Ahlat çcvresinde olduklan anlasilmaktadir. Yassiçemen meydan muharebesi, Erzincan civarmda geçmistir. Bu siralarda Gün- ilüz-Alp’m ülüp yerine oglu Ertugrul Bey’in küçük Kayi asi­ relinin reisi oldugrmu zannettirecek sebeplere de malikiz. Ri­ vayete nazaran Ertugrul Bey çok yasamis, 90 yasini geçmis- lir. 90 yasmda öldügünü kabul edersek, 1191 dogumlu olmus olur. Yassiçemen meydan muharebesinde asagi yukan 39 ya­ sinda oldugu anlasilir. Yassiçemen’de Kayilar’m, Sultan Alä- i'ildia’in zaferinde müessir olduklari muhakkaktir. Bundan sonra Kayilar, Ankara civarma gelmislerdir. Sul- l.in Alâeddin’in emriyle, uc’a yerlestirilmis ve bugünkü Es­ ki sehir-Bllecik-Kütahya vilâyetierinin simrlarinm birlestigi îopvaklar, kendilerine ";vurt” verilmislil'. Demek 0.smanliIar, 12.3.5 ci\annda bu bülgeye gelmislerdir. 1281’de Erlugrul Ga­ zi öldügü /aman Osmarianlilar’a tâbi bulunduklan da muhakkaktir. 1305’e dogru Çobanogullan’nm ehemmiyeti büsbütün a/al- mis \'c Candarogullan eheniniiyel kazanmislir. Bizans’a karsi en büyük zaleri kazanan uc beyinin basi­ rla SclçukoguIIari’nm büyük hakanhk tacmin konacagi süp­ hesiz bir keyfiyetti. Belki zamanmda beyligin küçüklügünden li'iilayi farkina \ anlan iad i. Fakal slraicjik konus, bu laüh i.MMinun Osmaiili!ai'’a müycsser olacagini açikça gôsloriyor- lii, Bununla bcrabcr, Osmanli hanedaninm larihlc iiiçbir >anci.lana nasip olnusan bir sori büyük clàhi asker vc cîcvict uîanii yetistirmcsi, süphesiz oniarm slraiejik konusiai'i dc- lecesinde müessir olmustur, Taraisiz larihçilerin gozünticii i)ii nokla kaçmaniis ve Türkiye’nin lexkalâde yükselisinin >ir- larnidan baslicasmi buratla bulmiislarilir. Jouannin ile van Ga- er', OsmanoguHan hanedam iein aynen sciyle diyorlar: “plus t'eonde en grands hommes c|u’aueune de celles qui ont ré- : né sur la l’ace du globe := küre-i ai'z üzerinde liüki.im sür- ;uüs bütün ailelerin bü\ ük adam \'etistii'me bakim nukm fi ieviziisi” (Tiirciiiic, Paris, 1840, s. 8b).

Osmaîih Uc Beyligi ve Bizans Osmanlilar’m retiiettikleri Bizans topraklan 'l'ürk nüfu- ■ undan büsbüiün liàli olmadigi gibi, Bizanslilar'la Türkler’in nünasebctleri de gayet eaprasik, àdeta içiee idi. Bizans’in ’ l'urkupol” dedikieri Müslüman Türk ücretli askerlerden mü- ekkep kitalan \ardi. T urkopollar’m basnula bir ara Aydm- ' >i;iiilan’mn hizmetiiulen ayrilmis bir Türk kumandani olan Melik ishak xardi. Gene Bizans hizmctindc ücretli Müslüman \iaplai (E n d ü lüs lü vc M agribli). ücretli K atolik Katalanlar '.ardi. Bu birlikierin ba.smdaki kumandanlar, bazan impa.ra- lor'a kala lutaeak bir güc iktisap ediyorlardi. Bu ücretliler bir delà Çanakl.;alc Bogazi’m geçmi.s. Manisa’nm kuzeylcrine kadar inmis, lakat Türkmen Bevieri tarafmdan imha cdilmis- ieitli (Bu hâdise tahminen 1300 veya 1301 \ilmda geçmistir). Simdiki bilgimize göre Osman Bey’in adi tarihlerde sarih ol.nak ilk delà 1302 yih hâiliscleri arasinda geçmektedir. Bu k.iMl tla bir Dogu kaynagina tlegil, bir Bizans kaynagma ait­ ili. Lki kavit, Osman Bey’in liearet yollarina hàkiin olmak di)la\isiyle Bizans’i müteessir ettiginden bahseder \c çok ka- I isliktir. Çünkü Osmanliiar'in stratejik konuslarmi tlo- l.i\ isi\ le aeiklam aktatlir. Tüi'kmen dervi.slerinin l’aali\-eti rnühimdi. Altm-Oidu (iiciixi Nogay Han’m liizmelintlc Dobruca'tla binleree mi.iri- di lie laaliyet gostermis olan meshur Saltik (Saltuk) Baixi’ lin h.ililesi Tokalli Barak Baba, Rumeli’nden îran’a gitmis, IMi.ni (!azan taiLil’mdan bü\ük iltilat gürm üstü. Horasanh l,i|)diik (Tapdik) fimre ile Àzerbaycanh Geyikii Baba. Bati Aii.uliilu uelarmtia mühim l’aalivet gôsleriyoï'lartli. Yûnus lim- I.iptiuk iZmi'e’niu halifesidir vc 1320’de yani Osman Gazi’ l in nhnniinden 4 yil önce ülmü.stür. Yùnus, Tapduk Emre’ nin, o Barak Baba’mn, o da Sari Saltik Baba’nin halifeleri- dir. Bu silsile, Türkmen dervislerinin içtimai hayattaki ehem- miyetini ve siyasete karismalannm derecesini gösterir. En kui vetli rivayete göre Tapduk Emre, Sakarya irmagmin ku- zeyinde Nallihan kasabasi köylerinden Emre köyünde, YÛ- nus Emre ise, Sakarya’nm Porsuk ile blrlestigi yerde Sanköy' de gömülüdür. Buralan, Orlian Gazi devrinde fethedilmekle beraber, Ertugrul Gazi’nin yurdunun yanibasmda bulunu­ yordu ve bizi dervis-gazilerin Bizans gazasmdaki mevkii hak­ km da aydinlatacak derecededir. Zaten Osm an Gazi, bu dervis- lerin mühim seyhlcrinden Seyh Edebali’sa damat olmustu. Bizans, kendi kuvveüeriyle Türkmen gazalanna karsi ko- yamiyordu. Melik Ishak’in 10.000 Turkopol'u yetmedi. 1308’de Sicilya’dan George de Flo’nun idaresinde 8.000 Ispanyol ve Endülüslü Arap ücretlisi celbetti. Dest i KipçakTaki Türk ve Mogollar'dan bile ücretli asker getirtiyordu. 13I4’te Osman Bey’in il-hanli umumi valisi Çoban Bey'in emriyle Sivas, yakmlannda toplanmasi emredilen Türkmen ordusunda bulundugu kuvvetle tahmin edilebilir. Osman Bey, Germiyanoglu'nuïi kumandanlik ettigi Türkmen ordusunda- ki birliklerden birinin ba.smda olmalidir. 1319'da Altm-Ordu ordularinin Edirne’ye kadar gelmesi, Bizans’i Rumeli cihetinden de perisan etmistir. Gene 1324’de AUm-Ordu ordulan Trakya’ya, 1330’da da KöstendiTe (Stru­ ma çaymin kuzeyinde bati kiyismda) gelmislerdir. Bitinya’da yerlesen Horasanli "Erenler”, bölgeyi hizia Türk’Ie.stiriyorlardf; Türk köyleri kuruyorlar, cografya adla- rmi Türkçe’le.stiriyorlardi. Horasan’da Türk nüfusu küçük bir azinlik haline gelinceye kadar Anadolu’ya aktarma olmus­ tur. Bu nüfus, bazan Bizans idaresindeki sehirlerde de yerle- siyordu. , Bursa, Edirne gibi m ü h im Bizans sehirle- rinde Türk azmlik cemaatleri vardi. Samsa Çavus’un idare­ sindeki bir Türk cemaati de, daha Bizans idaresinde bulunan Sakarya’nin kuzey çevresinde, suyun batisina geçip yerlesmis- lerdi. Bu Türk azinliklannin Türk fethini ne dereceye kadar kolaylastirdigi hakkinda simdilik sarib bilgimiz yoktur. Diger taraftan 1308’de II. Sultan Mes’ud’un Kayseri’de vefati. Türk Hakanligi tahtini açik birakiyordu. tl-hanlar, bu tahti isgal etmek iddiasmda idiler. Fakat Anadolu halki, bunu hos görmüyordu. Son Türkij'e üiiparatorluk veliahti ve II. Mes’ud’un oglu Melik Altmtas Gazi Çeiebi, babasinm tahtina geçemedi. Az zamanda elindeki birçok bölgeyi, Sivas’tan Kasta­ monu’ya kadar olan sahayi kaybetti. Nihayet Sinop'ta yerlesti ve çeyrek yüzyil orada beylik etti. Osman Bey’in beyligi, Istanbul istikametinde Türk-Îslàm .mifagnnn en uc noktasini teskil ediyordu. .4deta IstanbLil'a doi'i u uzanmis bir oktu. 1308’de Seîçukogullan dü.sünce, Os­

mi,m Bey, dogrudan dogruya Tebriz’e, Büyük Türk Hakanîigi i.ililina geçen ll-Hanlüar’a tâbi oldu. Tebriz de, hukukî bakim- d.m, fakat ismen Pekin’deki Mogol Büyük Kagani’na tâbi idi. Osman Bey’in gazi-dcrvis toplulugunda hainlere, korkak- :.ira, bencillere yer yoktu. Muti, sadik, vefakâr, yigit olan kiibiüyetler bu cemaatte yer alabilirlerdi. Bu suretle sayi az- h)M, korkunç bir keyfiyet üstünlügü ile genis sekilde telâfi '■(hhyordu. Bu keyfiyet üstünlügü, yükselis asuiannda daima bahis mevzuu olacaktir. Bundan dolayidir ki Fransiz âlimi (iionard, Türk cihan devletinin dogu.su için "la fondation de I I' nouvel empire est un des plus grands faits des annales hu- iiKiines et des plus étonnants = bu yeni imparatorlugun kuru- hisii, beser tarihinin en hayrete deger ve en büyük vakiala- i indan biridir” demistir (Grandeur et Décadence de l’Asie, Pa­ ris, 1939, s. 38). Ertugrul Gazi'nin merkezinin Sögüt kasabasi oldugu mu- hakkaktjr. Sögüt, 1326’ya, Bursa’nrn fethine kadar merkez ol- iiius, arada baska kasabalann ehemmiyet kazanmasi ihtimal bu vaziyeti degi.stirmemistir. Sôgüt’ten Domaniç’e kadar uza- iian yayla, Osmanhlar’m Kayi asiretinin yurdu olmustur. Bi- !ceik Bizans tekfuru da Ertugrul Gazi tarafmdan haraca bag- I.inmistir. Ertugrul Gazi’nin — bir rivayete göre Osman Ga- 'i'iiin — anasmm adj Hayme-Ana (Haymana)’dir ve Doma- iiiç’e bagh Çarsamba kôyünde gömülüdür. Mezan II. Abdül- li.imid tarafmdan 1892’de yeniden yaptirilmi-stir. Ertugrul Sôgüt’te gömülüdür. Mezan II. Abdülhamid tarafmdan oniu ilmistir. Türbesinde her yil millî-askeri merasim yapil- iiuikladir.

Osman Gazi ve Bizans Tekfurlari Oguzlar’m 24 boyunun Kmiklar'dan sonra en asili sayi- l:m Kayilar'm beyi olan Osman Bey, bundan dolayi da etrafi- II.I birçok degerli Türkmen’i toplamîsti. Ertugrul Gazi’nin kar- ilcsi Dündar Bey, bir ara beyligi yegeni Osman Gazi’den al­ ni,il; ¡sfcmi.sse de, 1298’de ö ld ürülm üstür. D ünd ar Bey, “Kopn I iilii-,,ii ’dan Çakir pinanna giden yol üzerinde” gömülüdür. o.ni.ill Bey’in kardesleri Gündüz Bey’le Savci Bey'dir. Savci H< \, Sogüt’te babasi Ertugrul Gazi'nin türbesinde gömülüdür. ».iiiKliiz Bey’in ogullan, yani Osman Gazi’nin yegenleri Ay- ili>;’ihi ve Aktimur (Akbas) Beyler’dir. Aydogdu Bey, Koyun- In-i.ui muharebesinde sehit olm us, Dinboz-Koyunhisâri yolu uzeriiidc gömiilmüsliir. Savci ßey'in ogullan oUin Osman Gazi’nin diger ycgeiilei i, Bey-Hoca \c Süleyman Bcyler’dir. Bcv-Hoca Bc\', Ermcni-bcli'nin soiitinda Hainza-Bey kôyün- dc gömülüdür. Süleyman Bey’in kizi Halite Halini olup, bu prensesin 3 ogki (Hamza, Mustafa, ílaldi Be\lei ) ve 1 kizi {Patina íialun) olmuslur. Hamza Bev’in oglu Mehmed Bey, Mustafa Bev'in oglu da Osman Bey'dir. Osman Be\'in oglu Orhan Gazi'nin annesi, Ömer Bey’in krzi Mai íia lu n , diger ogiu Alâoddin Bey’in annesi ise Seyh Edeliali’nm kizi Bala Halun'dur. Alâeddin Bev'in lorunlan, uzun müddel devam elmi.slir (bk. Celvel 1). Osman Gazi'nin diger çocuklan. Saver, Melik, Coban, Hamid, Pazarli Beyler' dii (bk. Celvel I). Kizi Palma Halun'dur. Melik Bey'in kizi Melek Halun'dur. Pazarh Bev'in de bir kizi vardu'. Alâeddin Bey’in Bursa ve civarmda vakiflan ve hayu' eserleri (Bursa’ da cami, Kükürllü’de lekke vs.) varthr ve kardesi Orhan Ga- zi’yi iyice desleklemistir. Osman Bey’in lákabi “Fahrcddin” idi. Eski larihlerin ha- zilannda "Kara Osman Bev”, "Osman-Sah Bey" seklinde de geçmektedir. Seyh Edebali ile kizi Bala Hatun, Osman Bey' den önce ölmüsler ve Bilecik’leki Seyh Edebali'nm lekkcsin- deki lürbeye gomülmüslerctir. Bu lürbe, Yunan isgalinde Yu- nanlilar tarafmdan bütün Bilecik gibi yakilmi.slu'. Alâeddin Bev, Bursa’da babasj Osman Gazi'nin lürbesinde gümülüdllr. inegül Rum lekfuru Níikola, Osman Bey’in en kuvvetli dü.smanlan arasmda idi. Yapilan vurusmada Türkler'den Os­ man Bey’in kardesi Sanbali Savci Bey'in oglu Bey-Hoca Bey sehit düslü. Gene ínegol Tekfuru'mm kumandasmdaki Bizans ordusu ile Osman Bey arasmda Dornaniç meydan muharebe­ sinde Sanbali Sav'ci Bey de .sehit düslü. I288’e dogru geçen bu meydan muharebesinde zafer, Osman Bey'de kalmisUr. Once incgöl’de yerlesmisken lekfur tarafmdan oradan kovu­ lan Samsa Cavu.s ve kardesi Süiemi.s Bey’in idaresindeki Türkler, Mudurnu'ya çekilrnislerdi. Osman Bey’in bunlarla te.sriki mesai elmesi, O sm anhlar’m G övnük ve T arakh’ya akin yapmasi ile neticelendi ve sonunda Sakarva’nm Karadeniz’e düküidügü mevkiin yakmlanna kadar olan lopiaklar íelhe- díldi. Hendek’i de alan Osman Gazi, Karadeniz'e 20 km. yak- lasmis oldu. 1321'de Mudanya'vi alip ilk defa M arm ara'ya da cristi. Bu, çok parlak bir istikbal gösieren keyfiyelçe ehem- miyelli bir muvaflakiyelli. Bilecik ile onim az kuzeybatism daki Yarhisar da 1299'da Osman Bey laralindan fethedilmislir. .\yni yil Inegöl de alin- dt. Yarhisar Tekiuru'nun 13 yasmdaki kiz.i Holofira, 18 yasm- daki Orhan Gazi’ye verildi. Bu izdivaçUui L Sullan Murad’la liigabeyisi Rumeli Fâtihi Veliahl-Solizade Süle}'inan dogmus- lur. Bu prenses Nílúler admi almis \e üzerinde köprü \a(> (lirdigi için Bursa ovasnidan akan suya "N ilü le r Çayi" dennii.s- ür, Bir rivayete göre Osman Be\', rnerkezi Sügüi'ien Biieeik’e naklctmislir. )30rde Osmanlilar, Iznik Gülü’nün az güneyiiv de Yenisehir (Biu’sa Yeni.sehri) kasabasini kurdular. Bu, slra- lejik bakimdan çok degerli olan Îznik Gülü ile tznik sehrinin iethüii hazirhyan cn mühim adimi teskil eder. Bu siralarda Veliahd O rhan Bey Karaeahisar, ameasi G ünd üz Bey Eski- schu', Turgut Alp ínegol, Sehzade Alûedddin Be> Yenisehir, Hasan Alp ise Yarhisar beyi idiler. I29rde lethedilen Karaca­ hisar, Eskisehir’in az güne\ batisinda \ e Porsuk Çayi’nin ku­ zey saliilindedir. 27 tem m uz 1302'de Osman Be\, Koyunhisâri meydan m u­ harebesinde, Bursa TckÎLiru’nun kum andasm daki 5.000 ki.si­ lik Bizans ordusunu bozdu. Osman Bey'in yegeni Aydogdu Bey, bu muharebede sehit dü.stü. Bir müddet sonra OsmanU­ lar, Ulubat (Apolyont) Gôiü'nün güney kiyilanna hâkim ol­ dular. imrali Adasi’nin Osman Bey'in kumandanlarmdan Ay­ gul Alpoglu Kara Ali Bey tarafmdan fethedilme rivayeti bu U lubad G ülü'udeki m inik M anastir adasm m fethinden kina- yedir, îmrali Adasi, Orhan Gazi zamamnda letholunmu.stur. Osman Bey'in 43 yil beylik ettigini ve Osmanh tarihinde ancak Kanuni SuUan Süleyman'm bu müddeti geçebiidigiiii burada hatirlam ak lâzim dir. Binaenaleyh, O sm anh satx-etinin pek metin ve rasin olan lemelleri, oyle az zamanda atilmis degildir. Uzun zamanda adlan bu temeller üzerinde devlet, birden parlaniis vc bu gücle y ild in m süratinde fetihiere giris- mi.stir. ilk Osmanli fetihleri, diger Bati Anadolu Türkmen beylerinin fctihleriyle de kabili kiyas degildir. Çünkü Osman­ li yurdu, Bizans'in basucundaydi. islanbul'a bu kadar yakm olan bu topraklan, cUi,smana kaptirm am ak için B izanslilar büyük gayret sarfediyorlardi. Her zaman için Ìstanbul'dan yardim almalan da mümkündü. Marmara ve Bogaziar'a, Bi­ zans liâkimdi. Bu hâkimiyet kinldigi andadir ki, Osmanogul­ lan'nm prestij ve satveti hiçbir Türkmen uc beyininkiyle ki­ yas kabul etmiyecek parlakhkta, âdeta cihan.sümul bir nia- iiiyetlc olmustur. Osman Bey'in ilk adimlan bile Bizans’i lena halde ürküt- niü.stü. Bu Türkmen uc beyinin imhasi, Bizans için kabil ola- niamisti. Nihayet Bizans, ananevi siyaseti ele alarak Türk’ü Türk’e kirdirmak yoluna tevessüi etti, imparator II. Andro- nicus Paleologos, 1306’da kizkardesi Prenses Maria-Despina'yi tl-han Olcayto’ya zevce olarak gönderdi (fakat ll-lian, bu Prenses’i ancak odaliklan arasina aldi) ve Osman Bey’i, pek kudretli metbuuna ezdirmek istedi. Fakat bu pek kudretli niet­ bu da A nadolu’nun ö b ü r ucuna eri.sraek, hele gaza ve cihad ile söhrei-siar olan bir gazi beyi ezip milletin nefretini kazan­ mak niyetinde degildi. 1315’ten itibaren Bursa .sehrinin ablukasina baslandigi anlasilmaktadir. Bursa, Iznik’le beraber, Bizans’in Anadolu’ de elinde kalan sehirlerin en mühimmini teskil ediyordu. Ablu­ ka, 2 yil kadar uzamistir. Osmanhlar’m kale düsürecek muha­ sara aletleri olmadigi için, ablukadan ötesine gidemiyorlardi. Esasen bu devirde harb sistemleri, kati sekilde kale muhare- besinden çekinmek ve akmla düsmani yikmak, sürpriz taar- ruzlari ile toprak eie geçirmekti. Bursa, mühimce bir Türk ekalliyetini de barindinyordu. Yillar geçince sehrin ablukasi sikistirildi ve di.sarisi ile alâkasi kesildi. Osman Bey, metbuu Íl-hanlilar ve onlann Anadolu umu­ mi valileri ile hiçbir mescle çikarmamaya âzami gayreti gös­ teriyordu. Anadolu umumi valisi Çoban Bey’in admi bir oglu­ na vermek suretiyle onun hatirmi almak istemistir. Osman Bey’in 1324 subatinda öldügü kabul edilebilir. Tahminlere gö­ re 1258’de Sögüt’te dogdugu için, 6 6 yasinda idi. 1320 yillann- da idareye Veliaht-Sehzade Orhan Bey’in hâkim oldugu mu­ hakkaktir. Osman Gazi, Osmanogullan’nda irsi olarak mev­ eut bulunan nikristen mustaripti. Bir rivayete göre de 1324 subatinda beyligi ogluna terketmis, 1326’da Bursa’nm fethi siralannda ölmüstür. Sögüt’te ölüp cenazesinin vasiyeti mu­ cibince Bursa’ya getirildigi ve buradaki türbesine gömüldügü anlasihyor. Bu vasiyet bile mühimdir ve haleflerine istikamet göstermektedir. Filhakika 6 nisan 1326’da Bursa düsmüs ve Osmanh beyliginin merkezi olmu.stur. Böylece Iznik ve tzmit, Türkler’in fütuhatina açilmistir. Orhan Bey de babasi gibi Il-hanhlar ve onlarin Anadolu’ daki umumi valileri, Büyük Seyh-Hasan ve Eretna Beyler’le iyi geçinmi.s, senbolik olan vergisini göndermekte kusur et- memis, hutbe’yi süphesiz Abbâsî Halifesi ile Il-han’m adi na okutmu.stur. Ancak 1335’tedir ki, diger Anadolu Beylikleri gi­ bi istikläl kazanmis ve en kudretli ve prestij sahibi Türkmen beyi olarak, Büyük Türk Hakanligi tahtma hak kazanmistir. Osman Bey devrinde bir prensükten ibaret olan devlet, Orhan Bey’den itibaren bir kiralhk, 1. Murad’in tahta geçmesiyle de imparatorluk olmustur. Netekim ilk defa Orhan Bey "sultan” samm kullanmis ve bu unvan, Murad Gazi tarafmdan iyice benimsenmistir. ORTAÇAG OSMANLI TÜRKIYESI 23

Osman Gazi’nin Sahsiyeti Osman Gazi, Türk tarihhim en dikkate líuik ve bahtli sahsiyetlerinden biridir. Cihanin en büyük devlethie ve mil- Ictine asirlarca admi verrnistir. Türkler tarafmdan da hiç vinutulmadan en samimî bir sekilde tebcil \'c täzim edilmis­ tir. Biraktigi küçücük devletin, ki Anadolu Beylikleri’nin cn küçügü sayilabilir, 3 çeyrek asir geçmeden Timur (Dogu T ürk) im paratorlugundan sonra dünyanin 2. de\leti merte- besine j'ükselmesi, hayretlere deger gürülmü.stür. .^^ncak m o­ dern tarihçilik, bu hâdisenin izahini yapabilmektedir. Süphe­ siz toprak küçüklQgü, devletin güc derecesini göstermez ve Osmanh topraklarmm o çagda da bugünkü kadar bir nüfus- la meskCin bulundugunu zannettirecek sebepler vardir, Fakat Osman Bey’in bugünkü îsviçre’nin yarisindan küçük bir dev­ let biraktiktan sonra daha ilk halefinin eristigi muvaffaki- yetin izahi bu husus ile de kabil degildir. Osman, Orhan ve Murad Beyler Luivanlari arasmda dervis-gazilerin reisi olduk- larmi belirtmeye itina etmislerdir. Dervis-gazilerin en çok bu çevrede faaliyet gösterdiklerine de yukanda isaret edil­ m isti. Nihayet Osman Bey’in harikulâde stratejik dehasmi ki- saca belirtmek läzimdir. Türk mâserî dehasmin devlet kur- ma ve te.skilätlandirmaktaki emsalsiz kabiliyetini lemsil eden Osraan Bey, Kayilar’i, en sevkulceysi, en hassas noktalara dogru itmistir. Bizans’i avlamak, agla sarmak ve düsürmek için, bir satranç tahtasi önünde düsünür gibi en büyük dik- katle taslarmi oynamistir. Bir kama seklinde Bizans toprak­ larmi birbirinden ayirmistir. Iznik ve Ulubad Gölleri’nin gü­ ney sahillerini ve Gemlik Körfezi’nin keza güney sahülerini tutmu.stur. Porsuk’la Sakarya arasma yerlesmis, Sakarya’mn denize döküldügü mahalle tirmanmus, Karadeniz’e hemen he­ men erismistir. Güneyinde Germiyanogullari, batismda Ka- rasiogullan, dogusunda Candarogullan, güneydogusunda Ahi Cumhuriyeti, bütün kuzeyinde de bastanbasa Bizans impara­ torlugu ile çevrilmisti. Bunlardan Karasi devletini almak, Ça­ nakkale’ye erismek, Iznik ile ízmit'i düsürmek, Bogaz’a çik- niak; Marmara’nm, Karadeniz’in ve Ege ile Akdeniz’in iki ba­ sini tutmak için sartti. Osman Bey’in derinden açtigi yolu, ba basmm dehasmi tevarüs eden Orhan Bey takip eylemis ve bu isleri basarmistir. Bu is basanhnca da, devlet kusu, imparatorluk taci, Osmanogullan'nin basma konmustur. Os­ manh beyligi, Osman Gazi’nin vefatinda, bir atom çekirdegin- tleki kudret halinde patlamaya hazirdi. Hiçbir muasir devlet bu kudrclin iarkinda olamadi. Bu larkinda olaniavis, sonraki asniarda, vanin dü/ine irnparalorluk ile dii/inelerce kiralligin liavalina mal olacaklir. 1281’de Erlugrul Gazi’nin ogkma birakligi miras 4.800 km''den a.sla fa/la degildi. Bu lakam üzerinde insan hex'cean- !a titremeklen kendini aJamaz, o kadar müte\azi bir sayidir. Bugünkü îsianbul vilàyeti topraklan (ki en küçük vilâyelleri- niizdendir) bile buntlan büyüklür. Bu topraklar, Bilecik’ia Sögüt \’c Bozôyük kazalarmi, Külahva'nin Domaniç kazasmi, vani en kuzeyindeki çikinliyi, Eskisehir’den Yanmca nahiyesi- lü, yani Porsuk ile Sakarxa arasmdaki kismi, Eskisehir sehri­ ni disari birakip sehrin ^aroslar[m yahxarak ihli\a edi}'ordu. 1324’te Osman Bcv’in birakligi miras J6.000 km' olm us­ lur. S lra ie jik felihlerin ha\ali ehemmi\eii b ir \ana, bu va- kamdaki dikkate deger nokla, baba mirasinm 43 yil ugra.si- Jarak 3-3,5 misline çikanimis olmasidir. Orhan Bey’in ilk ,2 yilmda da Osmanh lopraklan 19.000 km' olmu.slur (1326). Os­ man Bey’in mirasi bugünkü Bilecik vilayelini, Eski.sehir mer­ kez kazasini (.sehir daliil), Sakarya’nm Ge\\e, Akyazi, Hen­ dek, Kütah\a’nm Domaniç, Bursa’nm Mudan\a, Yenisehir, inegol kazaiarm! içine ahyordu. 1324-1326 arasinda bunlara Bursa merkez vc Orhaneli kazalan ilà\e edilmislir. 1321’de Mudanya’nin almmasi ile. hem Marmara’va çikihnis, hem de Bursa, iskclesinden mahrum edilmek suretixle düsmeye mah- kûm bir haie gelirilmislir. Bu surelle 1326’da Bursa’mn he- iiüz felhedilmiycn yerleri olarak Kirmasli, Karacabey, îznik, Ciemlik ve Orhangazi kazalan kahyoïdu. îznik 1329’tla, Gcm- !ik ile Orhangazi 1334'lc, K irm asii ( M ustal'akem alpasa) ile Karacabey 1342’dc felhedüdi vc bugünkü Binsa \’ilà 3 eiiniii (ethi I342'de yani Osman Gazi’den 18 sene som’a lamamlandi. Osman Bey 1291’de Kai'acahisar’i ahp Porsuk’a iyice gü- iiev sirlmi daxamis, 1299’da Bilecik, Yarhisar ve înegol Ict- liedilnüs, 1302’de Koyimhisar vc 130l’de Yeni.sehir aluiarak M arm ara’va 15, îzn ik G o lü ’ne 10 km. vakla.silmi.slir. 1308'de Lel'kc (Osrnaneli), Gôlpazari, ‘Yenipazar, Geyvc, Tarakli, Ak- vazi, az sonra Hendek ahnmis, Sakarya’nin bülün dogu kt- vilari cle geçirilmislir. I3I3’le ÍnegriTiin az kuzcybalisindaki Akhisar ahnarak ÎncgohYcnischir yolu açümis vc Kcslel’e >'akla,silmi,stir. 1321'de iVludanva ielhedilerek Genilik K ü iie z i’ güney kiyilan, Keslel dahil Bursa’mn bülün \’ar

Orhan Gazi’nin ílk Seneleri: Bursa, îznik ve ìzmit’in Feilii ve Pelakanon Zaferi

/|R H A N GAZÌ’nin sallanati 1324 subalmtian 1362 martma kadar 38 3 il, 1 ay stirer (daha sarih tarihler teklifi sim­ dilik mümkün degildir). Bu müddet. Osmanli hükümdarlan içinde K anuni, Osm an Gazi ve IV . M ehm ed’den sonra 4.’dül^. Bursa'nin fethinden sonra Orhan Gazi için hedef, îznik’ tir. îznik, o zamanlar Bursa’dan mühim bir sehir olup, Ana­ dolu'daki Bizans sehirlerinin en büyügü idi. Büyük Konstan­ tin tarafmdan Hiristiyan dininin akidelerini tesbit eden en mühim konsii burada toplandigi için, tarihî ve mânevi bakim­ dan da büyük ehem miyeti vardi. 1204'ten 1261’e kadar 57 yil da Bizans imparatorlugunun baskenti olmustu. Nihayet Ko- caeli yanmadasmm agzmi kapamak bakimindan stratejik ehemmiyeti büyüktü. îznik Gülü’ne hákim olan kuvvetiii ününde îzmit Korfezi ve Kocaeli yanmadasi açihrdi. Yeni baskent Bursa ise, Bizans çagmda ikinci dcrecede bir sehirdi. Ancak Türkler'in elinde büyük bir .sehir olmus­ tur, Fetihten 9 sene sonra (1335) Bursa'yi ziyaret eden bü­ yük .4rap seyyah] îb n i B attûta CTürkçe tre., 1, 333-42), Bur- sa'yi büyük bir sehir olarak tavsif etmektedir. Bursa’nm Türkler tarafmdan yeniden bina edilircesine kuruldugunu ve geni.sletildigini sôyliyebiliriz. Öyle ki, 1375’e dogru Anadolu’ n un en büyük .sehri haline gelmis, K aram anogullari’nm Kon- ya’smi geçmi.stir. Bursa’nin uzun bir ablukadan sonra Bizans’tan hiçbir ciddî yardim görmeden düsmesi, Orhan Bey’in ehemmij'eti- ni Bizans’a ihtar etmis oldu. Türk hükümdannm îznik hak­ kindaki nijetleri süphesiz Bizans’in meçhulü degildi. î/nik’i gözden çikarm ak ise, pek çok seyi gözden çikarm ak dem ekti. Hiç olmazsa .A.sya yakasi ile alâkayi kesmek neticesini do^- rurdu. 1,329 mayisinda Orhan Bey, îznik’i aldi. Türkler’i iz­ nik Gülü üzerinden uzaklastirmak ve sehri geri almak isti- yen imparator III. Andronicus Paleologos, mühim bir kuv­ vetle Orhan Gazi'nin üzerine yürüdü. Türk hükümdari, 8.000 askeriyle îzmit Körfezi üzerinde baiiya dogru iicrîiy'ordu. Gebze Daricasi civarmda Pelekanon mevkiinde Osmanli ta­ rihinin ilk mühim meydan muharebesi cereyan etti. Bu mu­ harebe için 2 mart 1331 tarihi veriîdigi gibi, 1329 haziran ta­ rihi de ileri sürühnektedir. Ikinci ihtimale göre, iznik’in düs- mesinden birkaç hafta sonradir. Hatlâ baska bir rivayete göre, bu zaferden sonra Iznik sehri Türkîer'e lesiim olmus­ tur. XV. asrm ikinci yarisina kadar Osmanh tarihi için hele gün tarihleri bakmiindan saglam kronolojiye malik olunma- digi unutulmamahdir. Bu tarihler de, en son tetkiklerin neti- celerinde ortaya çikmrstir. Eski ve klâsik kitaplardaki tarih­ lerin hemen çogu yanhstir. Pelekanon meydan muharebesinin Bogaziçi’ne ancak 40 km. mesafede cerej'an ettigini hatirlamak lâzimdir. Orhan Ga­ zi'nin tesebbüsü dü.smana birakmadan müthis bir taarruza geçmesi, Bizans ordusunu derhal dagUti. III. Andronicus’un yaralanm asi ve 2 imparatorluk prensinin inaktul düsmesi üze­ rine panik basladi. Muharebe meydanmi ôlüleriyle dolduran Bizanshlar ve Imparator, hizla Istanbul’a kadar kaçtilar. Türkler’in zayiati 275 sehitten ibaretti. Türkler, Bizans ordu- sunun ve imparator çadirmin bütün agirhklarmi ganimet olarak ele geçirdi 1er. Bu muharebede, Orhan Gazi’nin yanin­ da kardesi PazaiTi Bey de bulunmustur. Orhan Gazi’nin 2. oglu Murad Bey. "Bey Saneagi” denen Bursa sancakbeyi ola­ rak baskentte bulunuyordu; fakat küçük bir çocuk oldugu için sancakbeyligi bir unvandan ibaretti. Veliaht-Sehzade Sü­ leyman Pasa iznik ônlerindeydi. iznik’in fethi, Avrupa’da akisler uyandiran mühim bir hâdise idi. Türkiye devletinin de 1077’den 1. Haçh Seteri'ne kadar ilk baskenti îznik idi. Türkler’in 2,5 asir onceki teh- ditlerinin tekrarlandigi süphesizdi. Yeni bir Haçh diligasi bu tehdidi gene asirlar için uzaklastirabilir miydi? 325 konsilinin toplandigi iznik’in meshur Ayasofya kili- sesi camie çevrildikten sonra Orhan Gazi, sehirdc pek çok eser yaptirdi. Halktan arzu edenlerin tasiyabilecekleri ber •seylerini alarak Bizans topraklanna çekiiip gitmelerine mü- saade edildi. Fakat Türk idaresindeki asayise meftun olan halkin pek az bir kismi bu arzuyu gösterdi. Yalmz îznik tek- luru ile maiyeti Îstanbul’a gitti. Pelekanon, Bizans için mühim bir darbeydi. Müstakbel imparator Kantakuzinos’un atmm vurulup yere dü.smesi ve III. Andronicus’un halt içinde muharebe meydanini terket- mesi, Bizans’in /aten mahciiil i)Ian mánc\i gücünü sifira in- dirmisf¡r. Hammcr'in “imparaforíiigun (Istanbul’dan sonra) 2. s fh r i” clcdigi (Fransi/ca tre., I, ¡35) Ízn ik ’in düsmesi, Av­ rupa’da oldugu gibi Bi/ans’ta da meyusiyet uyandirdi. impa­ rator Büyük Konstantin’in 318 piskoposu topladigi ve asir- íarea sonraki digei' bir konsilde de kiliseierde tasvire mesag veriidigi Ayasol'ya’nin camie íab\'il edilmis oldugu baberi, büsbülün íecssür xaradi (Hammer, 1, J42). Veliahí-Sehza- de Süleyman Pasa’nm yaptirdigi medrese, annosi Nîlûfer Ha­ lun'un yaptu'digi imarel, biz/at Orhan Bey'in kurdugu med­ rese \e imarotin yamnda yor aldi. 1334’le Gem lik, 1335'te A rm utlu fethedildi. ízn ik G ölü Tüi'k'leslirildikton soma, Í/rnit Koiie/i’nin güney kiyilari da Türk deiieline kalildi. Akcakoca, ona izafelen "K ocacli” denen taraflari fethet- mis \'o onun ölümünden sonra Sehzade Süleyman Pasa, Koca- cli sancakbeyi olmu.stu. Bu sureíle Kai'adeniz sahillorine çikjl- mislr Fakat í/mit ve Ízmií Köiiezi’nin kuzey kiyilan daha Bi/ans’ta bu!unuvi)rdu. Bu fetihlorde Akcakoca’mn yamnda Konur Alp da mühim iol oynami.stir. Akçakoca Kandira’da, Konur Alp iso Akyazi'da gömülüdürler. Iznik fethedilince, Ko­ caeli saneagmin merke/i oldu \e birkaç yil sonra I/m it de fet- hcdilince, veliahtin idaresindeki bu sancak, Bogaziçi’ne daha yakm t>lan Í/rnií’e nakledildi. Buisa’nm gerçek idaresinin Or- lian Bey'in kardesi Alâeddin Bey'de oldugu tahmin edilebilir. í/m it, ancak üçüncü ciddi tesobbüsle ahnabilmistir. ílk te- sebbüste .sehir hattá kisa bir /am an için T ürkler tarafm dan i.sgal edilmisli. 1/nik’in düsmesi üzerine íckrar inuhasara cdildiyso de bu inuhasara az sonra kaldirildi. Bu muhasara- yi kaldn'lm ak için im parator IIF ¡\ndronicus, bizzat sehrin imdachna kosm iistir Ni!ia\et ocak !337’de sonuncu muhasa- raya dayanamiyan sehir, Tin kler'c teslim oidu. Sehrin lek- finxi Pi'cris Paleólogos, maiyeli vc inallanni ahp ístanbul'a g ilii.

Kacasí Bcylt¿i'nin llhaki (fo45)

Buiidatí s.onra baiiya dogru tía gcnislemck, íslan bul Bo- gazi'na yakiasildigi ni.spctlc Çanakhalc’ve yaklasmak icap edi­ yordu. Çünkü yalni/ bir tai'aftan íutulan Marmara iie büyük stratejik güc kaz.mniak mümkün oíamazdi. Bu küçük iç deni/ iki taraftan kiskaçlandigi lakdirdc kiskac sahibine impara- íorliik tacmi giydsrebilii-di. Banda. K arasioguílan vardi. vc Dànisniendogîjllan’nda)! indikíeri için Osmanogutlao’ndan da- ha asil uldukian iddiasinda idiler. Fakat Çanakkale Bogazi’nin Asya yakasini tutnianin stratejik nimetlerini takdir edecek dehada bir sahsiyet yetistiremedikleri için, Osmanhlar’in ku­ cagma diismeleri mukadderdi. Daha Bizans, Güney Marmata’ dan tamamen kovulmii.s degildi. Osmanh kiralligi ile Karasi prensligi ai-asmda Bizans’a ait bii takmi toprakku' vardi: Mi- haliç, Kirmasti, Karacabey gibi ki biiniai' 1342’de lethedilmis- iir. Bu suretle 1342’dc Bizans’m güneyden Marmara ile irli- bati kesilmis gibidir. 1345’te Manyas Gölü ile Kapidagi yari- madasi da Osmanhlar’a geçmis, nihayet 1352’de Maimara Adalan da alinip Bizans, Trakya’ya atilmistir. Karasiogullan’ndan baz) prcnslerin Osmanh hizmetine ■-;ii'meleri ve hanedanda rekabel meveut olmasi, çesitli prens- ierin çe.sitli çevrelerde hüküm sürmeleri, Osmanhlar’m isini kolayla.stirmis ve hiçbir kanh vurusma olmadan ilk delà ola­ rak bir Anadolu Türkmen Beyligi, Osmanlilar’a kalilmisiir <111. kitaptaki Karasi bahsine de bir göz atmak làztmdir). Balikcsir’in ve çevresinin yani Karasi beyliginin Osmanhlar’a geçisi üzerinde ileriye sürülen birçok tarihin içinde 1345 yj- hnin gerçek veya gerçcge çok yakm oldugu, hâdiselerin ince- lenmesi neticesi tezahür eylcmckfedir. Yalniz Bergama'da Ka- rasiogullari mukavemet etmi.sicrse de, onlara göre pek güelü olan Osmanhlar’a ba.s egmek niecburiyetinde kalmi.skuxür. Edremit Körfezi ile Çanakkale Bogazi arasmda uzanan bir •jerit 1360 yillajina kadar Karasiogullan’na birakihmssa da, 1345’ten sonra bunlann bir Osmanh saneakbeyinden iarkli ol niadi k la n asi kiî rd i r. Karasi bcvüginin ilhaki su bakimdan ila Osmanh güeünü chemmiyete .sayan bir mikiarda a.ritrdi ki, Karasi askeri vc billinssa bunlarm çok degerli kumandanlan. Osmanli hi/me- !ine geçti. Bu kumandanlar, Çanakkale Bogazi’m çok iyi ila- rij3orlardi. Gazi Fâzil Bey, Fee llaHI Bey, H\renos Bey, oü- "iassa gerçek bir askerî fk'hava sahip olan Haei ilbcyi. ha viinandanlann en inünitazlnrithr. Bunlardan Evrenos Bey’in '<)iunlan zamanimiza kadar gelmis ve Evrenosoguilaii, X V II. :M'a kadar Osiniinli akinci bexleià aileicrindcn en nie.shurla- 'iiiiitin birini îc.skil cylt.-mislertlir. Vcfiahi'Sjhzade Süleyiii--'!:i '¡’';i>-a'nm niaiyeîine vcrilen bu pek dcgerii mü.savirlor .sir-.e- Rumeii’iie ayak bastlmis ve oyîesine basüniisîn ki, Ana- iii/hü'nun bir par'çasi olarak ehciî; ’l’urk yrii'tîunu iaiiiiaîiik;-

Gazi Süleyman Pasa'ntni Ankara'yi Almasi ( 1 3 5 4 ) Rumeli lüîuhali için jnsanta büyük sayilara ihliyaç hà- Sil oldugundan. Türk nütusunu daha da çogaltmak icap edi­ yordu. Bolu taraiindan baska Ankara tarai'Ianna dogru da genislcmek, buradaki Türk unsurundan faydalanmak elzem di, Gcrmijan, bilhassa Karaman devletlerinden toprak kazan- Cini Orhan Bey hiçbir zaman düsüninemis olsa gerektir. Zira bu kudretli Türk beylikleri ile ne kadar sürecegi meskük bir macerava girismek, Osman Gazi ile oglunun takip eyledik- leri politikaya tamamen aykrri idi. Bizans’a karsi elde edi- lecek m uvaffakiyetlerin verecegi sân-u seref O sm ano g ullan’ m o kadar yükseltecekti ki, Germiyan da, Karaman da, diger Türkmen beylikleri de, hiçbir çatismaya vesile vermeksizin, olgun bir meyva gibi Osmanhlar’m kucagma düsecekti. Os­ man Bey’le oglunun ve torununun bu politikasi, onlarin bü­ tün davramslanndan ortaya çikmaktadir. Türk devletleri ile harbe girisip kuvvetlerini Bizans lehine yipratmak, Osman- ogullan’nm akillanndan geçmemistir. Zira bu yol, onlan ik- bale degil, idbara sürüklerdi. Rumeli maddi, fakat Anadolu mânevi gücle fetholunacakti. iste komsu ve kardes beyliklerle çatismaksizin Osman- lilar'in siddetle muhtaç bulunduklan Türk nüfusunu çogalt­ mak, ancak Ankara’nm fethij'le kabil olabilirdi. Diger yollar simdilik Osmanlilar’a kapali idi. Ankara, bir Türk cumhu­ riyeti idi ve simdiki Ankara vilâyetinin ancak bir kismini kapliyordu. Karamanlilar'm bu Ahi Cumhuriyeti'nde emelleri mevcutsa da, onlann topragi olmadigi için, bu mesele dola- yisiyle Osmanhiar’la harb çikartmayi göze alamazlardi. 1354' te Süleyman Pasa, Ankara’yi fethetti; Ahi Cumhuriyeti’ni or­ tadan kaldirarak sehri ve çevresini Osmanh devletine katti. Bu, mühim bir hâdisedir, Osmanlilar’i Sakarya ile Kizilir- mak arasmdaki topraklara hâkim kilmistir. Kizilirmak çev- resinin fethi ise, Anadolu hákimiyeti demekti. Ankara, 1361- 1362 arasmda 1 yil kadar Osmanhlar’m elinden çikmissa da, 1362’de Sultan Murad, sehri ve çevresini geri almistir. Bun­ dan sonra Ankara’da Osmanh hákimiyeti kesin olmustur. Bu suretle Ege ile Kizilirmak arasinda çok ehemmiyete sayan bir Osmanh devleti tesekkül etmistir. Ankara, Anado­ lu'nun mühim bir sehriydi. Karasiogullari’ndan alman sehir­ ler, bu arada Bergama da ehemmiyetliydi. Antikite’de yanm milyon nüfusa ve yüz binlerce parsömen rulosundan müte sekkil bir kütüphaneye sahip olan bu sehir, azametli tarihi hätiralar ta.siyordu. Karasi sancakbeyligi (merkezi Balikesir), Haci ilbeyi’ne verildi. Böylece Osmanli sancak (viläyet) sa­ yisi artm is oldu. H enüz birkaç sancagi içine alan beylerbe- yilik (eyaiet) teskiláti yokiu. Büyüyen devletin teskiláti da büyütüldü. I327’de Bursa’ da ilk Osmanh gümüs akçesi kesildi. Bu paranm üzerinde, Osmanogullan’nm mensup olduklan Kayi boyunun damgasi da vardir. Bu siralarda vezir yani basbakan Alâeddin Pasa idi (Orhan Gazi’nin karde.si olan Alâeddin Bey degildir). Ha- ci Kemáleddinoglu Alâeddin Pasa’nm 1340 yillarmda ölümün­ den sonra Ahi Mahmud’un oglu Nizâmeddin Ahmed Pa.sa, Ha- ci Pa.sa, Sinaneddin Y usuf Pa.sa vezir olm uslardir. Ilk O sm an­ li veziri olan Alâeddin Pasa, Haci Kemáleddin’in ogludur; Si­ nan ve Ahmed adii ogullan ile Gülpasa Hatun adh kizmm da isimlerini bihyoruz. Vczirler, ilmive smilmdan idüer ve askcriye’den vezir tâyivii daha baslamamisti. Henüz seyhuüs- lámhk ve kazaskerHk yokíu (1. Murad devrinde kazaskeriik ihdas edilmi.stir), Bursa Kadisi oían zaf, üiniye’nin basi sa- yihrdi. Bursa kadisi, müstakbei \ezir-i âzam Candarlt Kara Fíaül idi. Askerî leskilâita da genis ôlçüdc íedbirler ahnmistir (taf- silât, medeniyet ve te.skilâta ait ciltte verileccktir). Osmanh askerinin bashgi Gôktürkîer’dc vc sair Türk kavimïerinde okiugu gibi börk idi \e rengi bcyazdi (diger Anadolu beylik­ leri askeri kn’mizi börk giyerlerdi), Eski Türkler’deki on, yüz, bin, on bin te.skilâti da muhai'aza edilmisti. Onba.si, yüz- basi, binbasi rütbeleri mevcuttu. Eski Türk ve Mogollar’da bulunan ellibasi adh en küçük subaym var olup olmadigi ma- itün degildir.

Gazi SüIejTOan Paça Rumeli’ni Fethe Basïiyor Rimieli’ne geçis, Türk tarihinin en büyük hâdiselerin- den biridir. Aneak Istanbul’un Fethi, Malazgirt, Dandânakan, Türkler’in resmen îslâm dinini kabulü, Miryokefalon gibi 5 hâdisenin Rumeli’ne geçisten mühim oldugu katî sekilde ile- li sürülebilir. Rumeli’ne geçi.s, yukanda sayilan vakalar gibi sade Türk tarihine yeni bir akis veren bir hâdise olmakla kalmamis, Avrupa, dolayisiyle dünya tarihine de genis olçü- de tesir eylemistir. Bu m ü h im hâdisenin kahram am , Süley- man Pasa’dir. Rumeli’nin fethini hazirhyan sebepler derindir. Bu sjra- l.irda yani XIV. asir ortalarmda Rumeli’nde, Trakya’da Bi­ zans hákimiyeti sallanatinda idi. Halk, Rum olsun, baska ' .ivinilerden olsun, çok büyük bir memnuniyetsizlik içindey- ii, Bizans idaresinden müteneffirdi. 8.000 Katalan’in basm- liaki Roger de Flor adh Alman, Bizans’in ücretlisi iken, Bi- 'ans’m basma belâ olmustu, imparator, bu zorlu kabadayiyi ökliu lmck iiìccburi}elinde kaluica K,a(alanlar, eski re/ídetlc- I ini biì kat daha artirdilar. Ck'liboki \'ai imadasini ve Trak- \a'\'i ieei sekilde vagina ellilei'. Gelibuki gibi cok mi-ihini bir Bi/ans üssi_i, Tiii klei 'e kiu si kendini sa\ Linaniivaeak dei ece- de /axilladi. Biga'\'i ellerinde lulan Katalanlai, Aynaioz Ma nastiri gibi iiiukaddes Ortodijks niahallciini de yaguuilayip rahipleri kalleltilei' \e büyük /iilümler yapaiak Atina dukah- gina giidiler, Bi/ans lopraklarini teikettiler, Ortodoks aliali, bu son darbeden et)k muleessir okki. 13¡rde M ora’da l.atin- lei'in 15.000 ki.silik bir kin vetini \(>k eden Katalanlar, Atina dukaligini da eilerine geeirdiler \e ii/Lin müddel ellerinde tut Inlar. Biì vabanei miidahaleler, Bi/ans’in iklisadisal,ini mah velli, neliee itibariyle /aten parlak olmiyan askerî güeünü kirdigi gibi, tebaanin Katolikler’e ve kendilerini savunami 3 'aiì im pa ra to r’a karsi nelretini artirdi. Bii .serait içinde La- linier, hâlà Ìstanbul’u alip Bi/ans imparatorunu Anadoki’ya almak icin te.sebbüsten geri durmuyorlardi. Bu durum, ìm- parator’u, Türkler'e, bilhassa Osmanhlar’a karsi /aman za- iTiaii yumusak bir siyaset takibine /.0rlu\0)'du. Bi/ans, her taraflan Lalink-r’le sarihyoi', Kaíoiik lehH- kesi karsismda \ iedan hüi riyetinden mahrum olmak telilike- siyle kar.si karsiya geliyordu. Memlûkler tarafintlan Akkä'dan koMilan \c sigindiklari Kibns’tan da Kibris kirali taraiin- dan çikarilan Saint-Jean Sövalyeleri, büyük kismi Bi/ans’in, ba/i sahilleri Mente.seogullan’nin elinde olan Rodos'u almis- lar, adaxi pek ku\'\etle tahkim etmi.slerdi. Türkler kadar Or­ todoks Bizanslilar’a kar.si da dü.smanea bir sixasel takip edi- yorla rdi. Tiearetten, hattà gelirli topraklarmdan rnahrum kalan Bi/ans'ta mah mü/a\aka son haddini buhnustu. l/nik ve Bur­ sa gibi iki mühim san;ivi sehri, Türkler’e gecmisti. Bülün bunlar yelmiyormus gibi imparatorluk pe.sinde olan Snbis- tan kirah Stelan Diisan'in Makedonya’da Bi/ans ale\'hine genislemesi de, mühim bir gailc yaratti. Orhan Bey, Sirbis­ tan’a kar.si Bi/ans’i destekledi. Zira kudrelli bir Slav devlc- Jinin Balkanlar’da teessüsü. Türk siyasetine kökünden aykiri bit seydi. Osmanhlar’m kurulus \ illarmdan ba.sliyarak tesisine mu- vailak okkilkan kuwetli nierke/iyeleilik Bi/ans'la yoktu. Ya- II müstakil prensler hahne gelmi.s olan Bi/ans valileri ( tek- lurlai ), \ ilàyetlerinin ie i.slerinc Imparator'u karrstirmiyor- lardi. E.sa.sen irnparalorluk hanedaninda da baba, ogul vc kardes mücadelesi eksik olrnuyur, kanli geçi}or, yiliarca sü- rüyor, Dogu Roma’nin kudretin! kemitiyordu. Nihayet Pa- leologoslar, imparatorluk tahlinda rakipsiz bile dcgillerdi. K anlakuzino slar’dan Îoannes, im paratorluk tacini eie geçir- mek için lirsat kolluyor, Paleologoslar’m salàhiyellerini ya- vas yavas ellerinden aiiyor, nülu/larrin kinyordii. Bir tek ke- limelik emriyle her seye muktedir olan Osmanoglu Orhan Beyie, boyle kimse taraiindan dinlenmiyen Bi/ans impara- loi lai'i, kai'si karsiya idiler. ik tisâd i set'alel ve asayi.sin kesin .sekilde m uhtel buhm- masi, Bi/.ans halkmm ahlâkim da geni.s ülçüde bo/.mus. bir­ çok anancvi me/iyellerini yok etmisti. imparator ioannes Kantaku/inos’un ya/.digi niühim tarih elimi/de oldugu için, o devirdeki Bi/,ans si\asctiiiin hurda telerruati üzerinde bilgimiz cksik degildir. Bu \’aziyet, Osmanogullaii taraTmdan adim adnn takip cdiliyor \ e Rumeliiie geçmek için yaiim asudan bcii clc ah- nan projenin tahakkiik sartlari belirmck üzere bulunuyordu. Kaiasi beyliginin ilhaki, Türkler’e bu hususta geni.s imkâiv lai haziiiami.sti. Paleologoslar namma Bizansi idare eden ioannes Kanta­ kuzinos, Aydinoglu Umur Bey'le çaprasik münasebetlere gi- ri.smis ve kudretli bir donanmaya sahip bulunan bu Türk hükümdarindan birçok kereler askerî vc bahrî yardim gör- mü.stü. Ancak V'enedik, Ceneviz, Kibns, Rodos, Papahk kuv- vetlerinden mütcsekkil bir Haçh taarruzu neticesinde UniLir Be\’in izmir limanmdaki donanmasmm yakilmasi ve Izmir kalesinin i.sgali, bir m üddet için A ydm oglu’nu R um eli i.sle- rinden uzak lutmu.stu. Kantakuzinos yeniden Umur Bey’dcn yardim iste) ince, Aydmoglu ôzür dilcdi ve dostu Orhan Bey’e müracaat edilmesini tavsiye etti. Bu suretle Aydin, Saruhan ve Karasi beylerinin Gazi Umur Pa.sa'nin baskumandanhgi aitmda mütlelikan Rumeli’ ne \aptigi tescbbüslcri Orhan Gazi ele aldi \'c büyük oglu VclialU-Sehzade Gazi Süleyman Pa.sa vasitasiylc gcrçeklc.stir- di. I.'i47’de Osmanhiar, Çanakkale Bogaziinn kilidi olan tm- roz adasma bir çikarma yapmak istemislerse de, püskürlül- müsicrdi (Le Roux, Les Hospitaliers ii Rhodes, s. 109). B un­ dan sonra Bizans’m son büyük imparatoru sayilabilccck olan Ioannes Kantakcizinos'un talebiylc Orhan Gazi, oncc 10.000, Li49'da da 20.000 kisilik bir birlik gcindererek Bizans’i des- Ickledi. ilk delà Çanakkale Bogazi’ni Bizansin niülleliki si- ialixlc geçen Osmanhiar, Trakya’daki Bizans dü.smanlarma kuN'vetli darbcler \xirdular, Sirbistan kirahna itaat eden çev- releri vat>maladilar. Gelibolu ydnmadasmin felhi t'ikri bu sureíle oigunluk liazandi. Trakya’ya geçen Osmanh kuvvetlerine kumanda eden Gazi Süleyman Pasa, Rumeli ahvaiine yakindan väkif oldu. 1354’te ßohi, Ankara ile ayni yilda feihedümisti. Bolu’ da Umurogullari denen küçücük bir lürk beyligi vardj; yal­ niz Bolu sehri ile yakra çevresine hâkimdi. Bolu'nun diger kasa- balart, e.sasen Osmanhlar'm elindeydi. 1352’de Marmara Adalari da Osmanh filosu iarafiniian fethedilmis bulunuyordu. Gene i352'dc Türkler, Boga/’m As­ ya y'akasinda at oynatiyorkirdi, Üsküdar'i bile almiskudi. VI. ioannes Kaniakuzinos’un kizi Prenses Theodora ile evienen Orhan Gazi, Sup tehlikesine karsi kaympcderine leminat ve­ recek kudreti iktisap eyîemi.sti. 1347’de Imparator ile Oihan Bey, Üsküdar’da bulusmuslar ve m.üsterek saydikian Slav tehlikesine kar.si takip etmeleri gereken siyasetin esas nok- taian üzerinde mutabik kalmrslardr Imparator, Orhan Ga/i’ yi Bizans’a, da davci etmis, i'akat Türk hüküradan kabul et-• memis, karsi yakadan istanbul'u seyredip Bursa’ya dönmüs- 1ü (Kantakuzinos, Bonn tabi. 111, 28). Zalen Türk birlikleri, istanbul’a müttefik sifatiyle girmis bulunuyorlard). 3 .subat 1347’de hava karardiktan sonra Kantakuzinos'un kuvvetleriy- le beraber hareket eden 6.000 Türk askeri, Paleologos hane- danina bir darbe vurarak Dogu Roma'nm taht sehrine gir­ m isier ve bu muhtesem sehri hayranhkla seyreimi.ylerdi (Kantakuzinos, III, 99). 1346 mayisiiida Prenses Theodora ile evienen Orhan Bey, Üsküdar mülàkatma deniz yoluyia ve do nanmasi ile beraber giderken, Hiristiyan dinini muhafaza eden Theodora'yi da beraberinde götürmüstü. Prenses, baba­ si ile beraber ziyaret için Bizans’a gitti. 3 gün orada kaldik- lan sonra Üsküdar’a geldi. Orhan Gazi, donanmasi ile geri döndü. 1353’te Türkler, Bizans’a yardim olmak üzere bu kere is­ tanbul Bogazi’ndan, Üsküdar’dan karsi yakaya geçmisîerdir. Hammer’e gore bu geçi.s, 1263’ten beri Türkler'in Rumeli’ne 17. geçisini teskil eylemektedir (I, 190). 1349’da Süleyman Pasa, 20.000 ki.silik Türk kuvveti ile, yanmda Kantakuzinos’un oglu Prens iMattheos okiugu halde Selànik'in imdadina kosmus ve Sirplar’in eline diisrnek üze­ re buJunan bu mühim .sehri kiu'larmrsti. Bu sefere, 22 parça O sm anli gemisi de katilm i^ti. I3.^2'de ise Dim etoka rneydan m.uharebesinde Süleyman Pasa, mültefik Sn'p-Bulgar ordusu­ nu dagitmis, EJirne’yi kurtarmisii. Sirplar'dan sonra Buìgar- lar da Bizans’i tehdit t diyor ve bu Slav daigasi, müstakbei projeleri bakimindan Orhan Gazi’yi endisclendiriyort'u. Í353’ ORTAÇAG OSMANLi TÜRKÍYESÍ 35 lo Îniparaîor, Süleym an Pasa’ya, askcrierinî icabmda bann- dirmak uzerc Çimpe hisaruu vcrmisti. Bu, Rumeli’nde dost­ ça küiÇ'ÜL-üÇ-. bir iis tulusiu. Asii ietih, i 354’le, ertesi 31Î basli- yacakîi. Mt/v’iâ sairi Siilci-man Çelebi’nin büyük baba^'i ve Orlian Ga'/.i'iiin kayinbiraderi Seyh Mahnuid’un, Ga/i Süley­ man Pasa için her liakle 13.54'tc sliilcdigi Ken'iniL'l glis/crip hciikaa suya scctíiúe sainnssui 'Ì'a'-:a{i\iii Rûincii'iiLii dcst-i iakvù île ahnissin beytirj! Süleyman Pasa, gerçeklesiirrnck üzereydi, 1356't'a Ge­ libolu vanmadasmin îamami, artiii Türkler’in clindeydi. ! 357’iie variraadarun disnidaivi Dogu Ti’akya tojira.klarmm lelilí basiamislir. , ... 1354’te Sü!e\rnan Pasa fühakika Gelibolu seliri gibi son dei'ece mühim bir iissü !etlieltÍ! Bu,, Çanakkale Bogazi'ran iki \akasm¡ da T ürkler’in hâkim iyetine koyan m ü h im bir \aka idi. Gelibolu fethini hazirhyan vaka, 1352 sonbahannda Sü­ leyman Pasa’nin 10,000 Türk askeri ile V. ioannes’in Bizans ve niüttefikî Sirp ordusunu, Kantakuzinos’a yardim eîraek üzere Ruitieli’nde kesin sekilde bozmasidir (Cantacuzène, Cousin tre., 206-8). Bu zal'erden sonra Süleyman Pasa, Ge­ libolu jarunadasmda birkaç yeri isgal etmistir. Bu surelle 1352’de yanmadanin en dar yerinde birkaç yer eide eden Sü­ leyman Pasa, 2 yi! sonra, 1354 senesinin martimn ilk hafta- sinda, pek rnühim Gelibolu kalesini fethetmisiir. Imparator, damadi Orhan Gazi’^e, leiiiedilen bu yerlerin kendisine para kar.iiiigmda iadesini icklif etiiy.se de, Türk hüküradan tara- fmdan aUatildi. Bunun üzerine Ivantakuzinos, Türkler’e kar- si, azili düsmanlan Su'plar’la Bulgarlar’a bas vurdu. Gelibo­ lu yaruTiadasi elden çiktiktan sonra Bizans’m elinde Dogu ve Bail Trakya, Îsianbul, BtJgaz’m Asya yakasmda birkaç kô'.le Adalar, Limni, îniroz, Bozeaada adalan, Selànik ve Hal- f.idikya jarunaJasi jle Tasoz vc Semendirek adalari, Güney .Mora, Akaseliij-, Sli'um a çayma kadarki Dogu M akcdonya ve bif-iki ehemmiyetsiz yer kalij'ordu (85.000 km '). Qj-Jian G azi’ ni il Sun zamanla rinda Osmanh devletinin toprakça büyüklü- gu (93.000 k m ’ ), B i/an s’tnkini gecmisti. Gelibolu yaruTiadasmin Türkler’ce fethi, Bizans’ü altüst- e'.mi.-jíii'. K aniaku/inos, buna sebebiyeä vermekîe iîJiam edii- rni;. vc bu yüzden Paleologoslar lehine impatatorluk lalilin- clan icragaî edip bir manasiira çekilmeye mecbur kalmrstir. Mantakuzinos, rakîbi Paleologoslar’a, Türk fütuhalina karsi k./vmanin irnkàasiz oldugunu sovlemistir (Cantacuzènc, 2 4 5 -H 5. Bu suietle Osman Gazi’nin, oglu Orhan Bey tarafmdan titizlikie takip ve intac edilen dehakär projesi gerçeklesmis- 1 i. Artjk Ege ile Karadeniz’c hâkim olan Marmara'nm, bir iç deniz haline getirilmesi b ir zam an meselesiydi. 1321'de Mu- danya’dan birkaç pai'ça küçük gemi ile hareket eden bir mik- tar T ürk ’ün Trakya’ya geçtigi ve lam 18 ay Trakya’da kala- rak bu bölgeyi Osmanhlar’a tanittigi malùmdur (Necib Àsim ve Mehmed Ârif, Osmanli Tarihi, s. 621). Daha 1327’de de Or­ han Bey, imparator’un arzusu üzerine Corlu ve Silivri’ye kü­ çük bir kuvvet gondermisti. Bilindigi gibi bu Osmanli yar- dmi kuvveti zamanla 2 0 .0 0 0 asker gibi o zamanlar çok mü­ him askei î kuvvet sayilan bir adede balig olmustur. Süleyman Pasa, I354’ten itibaren Rumeli’nde, Gelibolu’ da kendisine yaptirdigi sarayda oturmaya basladi. Fetih ha- rekàti bolgesinin içinde kaldi. Orhan Bey, ogluna bütün. sa- làhiyetleri vermisti. En degerli kumandanlar, Orhan Bey’in 2. oglu ve Süleym an Pa.sa’n m ana-baba b ir kardesj M urad Bey, Haei iibeyi, Lala Sàhin Pasa, Evrenos Gazi, Gazi Fâzil ve Eoe Y àk u b Beyler, Süleym an Pasa’nm kurm ayini te.skil etmek üzere Gelibolu’da onun emrindeydiler. Gene 1354’ten itibaren .sivil Türk halki da Süleym an Pa.sa tarafm dan tesvik göre­ rek yanmadaya yerlesmeye ba.sladi. Bolayir’i da alan Süleyman Pasa, Dogu Trakya toprakla­ nna ayak basti. Sarköy, Malkara ve Ke.san’i fethetti. Maiye- tindeki karde.si Gazi Murad Bey de 1357’de Çorlu’yu aldi. Bu arada Tekirdag da fethedildi. Hattâ bir rivayete gore 1357’ de Lülebiirgaz da Murad Bey tarafmdan alindi ki, bu suretle Istranca Daglan’nm güney eteklerine yaklasilmis ve Kirklar- eli ile Edirne’ye giden yollar kesilmi.s olur. 1359’da 43 yasmda bulunan Gazi Süleyman Paça, atiyla beraber dü.smek sureliyle kazaen vefat etti. Yerine Rumeli ba.skumandani olarak 33 ya.sindaki karde.si Gazi Murad Bey tâyin edildi ve tabiatiyle Murad Bey, aym zamanda veliaht oldu. 5 sene içinde Gelibolu yanmadasim kuzeye dogru Dogu Trakya’dan mühim bir parça ile beraber fetheden, Istranca Daglan ve Meriç nehrine yaklasan Süleyman Pasa’nm çok iyi hazirlanmis olan bu fütuhati, asirlar boyunca Türkiye’nin ta­ rihî kaderini çizmistir. 1354’te Türkler’in Gelibolu’yu alma- larinin mànasmdan filhakika Avrupa gafil degildi. 20 arahk 1355’te ölen ve “imparator” samm takmmis bulunan kudret­ li Sirbistan kirah Stefan Dusan, ölümüne takaddüm eden günierde Papa VI. Innocentius’dan “Türkler’e karsi Baskuman­ dan” unvamm almisti (Vos, Histoire de la Yougoslavie, s. 41 ). Yerli halka Süleyman Pa.sa, son derece iyi muamele etti ve onlara Bizans idaresinden çok üstün sartlar temin eyledi. Böylece halefi I. Sultan Murad’a büyük fütuhatmm yollari- ni çizmis oluyordu. Gazi Süleyman Pasa, kendi fethetligi Bo- layir’daki türbesine gömüldü. Millî ziyaret yerlerinden olari mezarmi. II. Abdülhamid yeniden yaptn mistir. Yanmda, aym hükümdar tarafmdan yaptinlan Namik Kemal Bey'in türbe­ si vardu'. Süleyman Pasa’nm Melik-Nâsir, Ismail, Ishak Beyler ad­ ii 3 sehzadesi ile 2 de kizi kalmi.stir. O g ullannd an Melik-Nâ- sir, denizde bogulmus ve bu hâdise galiba Süleyman Pasa’ nin hayatmda olmu.stur. Bolayir’a kendisinden ünce gômülen oglunun bu sehzade cimasi muhtemeklir.

Orhan Gazi'nin Son Yillari ve Sahsiyeti Büyük oglunun olümü haberiyle son derece sarsilan ihfi- yar Orhan Gazi, Bolayir'a gelip oglunun kabrini ziyaret etti. Fütuhati veliaht olan oglu Murad Bey'e emanet etlikten sonra Bursa’ya döndü. Orhan Gazi, 1362 martinda öldü. En kuvvelli rivayete go­ re 75 yasmda idi. Murad Bey, hükümdar olarak acele Bursa’ ya gitmeye, hattâ yeniden (ethetmek üzere An kara'ya yollan- maya m ecbur oldu. 1354'te Süleym an Pasa’nin fethettigi An­ kara, 1361’de, Karaman ve Eretna devletlerinin tesviki üzeri­ ne seliirde büyük nüfuzlan olan ve evveice Eretnaogullari’na tâbi bulunan Ahiler tarafmdan geri almmi.s, Osmanh asker ve memurlari kovulmustu. Î362’de hizla yetisen Sultan Mu­ rad, Ankara’yi ve çevresini aldi ve Eretna ve Karaman kuv- vetlerinin müdahalesine firsat vermedi. Ankara çevresinde- ki Türk nüfusuna olan ihtiyaç, bu iki Türk devleti ile çatis- mayi göze aldiracak derecede fazla ldi. Yeni hükümdarin Or­ ta Anadolu’daki mesguliyetinden faydalanan Bizanshlar, Lü- leburgaz, Çorlu, Malkara, belki Tekirdag’i (Tekfurdagi/Ro- dosto), Türkler’den geri aldilar ve Gelibolu yanmadasini teh­ dide basladilar. Sultan Murad yeti.sinceye kadar az bir kuv­ vetle Lala Sâhin Pasa, Haci tlbeyi. Gazi Evrenos Bey, yari- madayi siddetle savundular ve düsmani bu son derece has­ sas bolgeye sokmadilar. 1356’da Orhan Bey’in Prenses Theodora’dan dogan oglu Sehzade Halil Bey’in — ki henüz çocuktu— Izmit Kôrfezi’n- de kayik gezintisi yaparken Foçah Ceneviz korsanlari tarafm­ dan esir edilmesi de bu siralarda mühim bir siyasi mescle oldu. 1359 martina kadar 3 yil Sehzade, Foça’da kaldi. Niha­ yet 100.000 altin (sim d ik i rayiçle 60.000.000 TL.) ödenip Seh­ zade esaretten kurtanldi. Orhan Bey tarafmdan bu meblâ- gin yansins ödcme\c mecbur edilen i m p a r a t o r V. toanncs, 10 yiismtlaki kizmi Seir'ade'\c riisanlach, Orhari Bey'in ia/,\ik!erindcn buiiaian Bizans, 136rde Ve- livdi},: iäe T'ürkler'e karsi anlasmak istcdiwse de, kudrelli Cuiiihurijei, Tüfklei ’ic olan ticai'i münasobaiini boxatak olan bö\le bir iitifaka viinasiiiadi. tniparator’un A\riipa seyahati \e :\\iuna'niri en giieiü hükiimdarkinndan olan Macaristan kirajirr! /i\tireii de i^e earamadi. íniparalor, Katolik olmak- siZii! yani \ itdaiuni saiinaksi/m Avriipa, ciddi bir yardima yanasiiiivordii, Slei'an Dusan'in temsii ettigi Sirp tehlikesi, bu hi^iküm- iJan-ä äni oiümivle zail olmus, devleli parçalanmisti. Du san, 8 O.O1ÍO kisilik ordusu ile baskenti tisküb'den ístanbul'u (eh- di! ediNuidu, Dusan, bir ara Orlian Bey’e de yanasmis, kizni! Orlian, Bey’iiä o2ullai;mdan birine teklil etmi.sti. Fakat Bi- zans'i Sla\1ar'm kucagina atm ak deinek olan bö\1e b ir te.seb- büs, T ürkler’in m enfaaline, h a tlà istikbaline ka!i\en jmiga- 3'ii-di, bir neticc vermedi, Orhan Be}’ zamaninda Venedikliler \e Cene\izliler’le si­ yasi münasebetler mühim olmustur. 1355’te, yani Süleyman Pasa’nin Gelibolu’\u aldigmin ertesi yili Venedik doçu Mari­ no Falieri, Senato’ya, O sm anhlar’a kar.si icdbir alinrnadigi ialidirde Bizans’in Türkler’in cline dü.smcslni ünlemenin im- káns bulunamiyacagini bildirmistir. Bu siralarda Venedik, agtr zayiata ugramasma ragmen, Ceneviz Cumhuriyeti ile yapiigi harbi kazanmisti. Ceneviz, Bizans’m Ìstanbul’u Latinler’d.en almasmi des- lekieniisti. Venedik ise, Laiin imparatorlugunun tararmi tut- inìj.stu. Paieologoslat istanbul'a yerlesincc, Galala’yi adela müslakil bir site halinde Ceneviz’e vcrdiler, 1350-1355 V'enc- dik-Ceticvi/ barbini, dalia güclü olan V^en^dik kazanmrsti (137á-Li.?l barbini de Venedik kazanacaktir). B u iki Ciimhu- riyet, Akdeniz ticaretinin parlak kärmi bölüsemiyorlardi. Or- han Bey, 1350-55 haibindc Cene\iz’i (.lesieklernis, bu siu’clie Avrupa siyasetine iaal suretle islirak etmistir. Orhan Bey'in Cenci iz’i desteklemesin.in sebeplerine henüz i} ice v âkif dcgi- äiz, Cimkü l.]52'<:leii önce }'ap!Îdi2i anla.silan Ceneviz-Osmanli :mua!',edcsinin .sartlari malüm. degildir. Bu sirai.'U'da Cenewizliler, G alata’dan baska K in m ’da Ke- fo vc Sudak ile Kere Bogazi’mn kar.sismda birkaç siteye, Amasra’ya, Foça’\a, G:uur ízmir'e, Midilli, Sakiz, Sisam.. Ni­ karya adalarma, Kibns’ta Famngirsta sitesine, bir ara Tasoz adasina hákimdiler. Samsun, Sinf>p ve Tr.abzon iskelelerinde de ircari antrepolari \e mümessillikSeri vardi. ORTAÇAG OSMANLI TURKiYESI 39 Oi han Gazi de\ rinde Osmanli devlclinin bün 3'esin¡ ve hu- iaselc çok dikkat etmis, imparatorlugun leinelleriiu adalet üzerine kurmuslur. Yaptirdigi ¡marcile kcnd¡ ehyle lakirlcre yemek dagittigi olmustur. 1335’lc kurdugu Bursa Medresesi, zamanla Iznik inedicscsini gölgedc birakmis ve bir yüksek tahsil müessesesi olmusUir. DcgeiH adamlari takdir ve tem- yiz etmekte mahirdi. Bilginlerc hürmelkârane davramrdi. ilk zamanlarmda kendisini iznik’te ziyaret etmis olan büyük Arap seyyahi íbni Battûta, Orhan Gazi için; “Türkmen melik- lerinin (kirallarmm) büyügüdür” demek suretiyle açikça Anadolu beylerinin en büyügü oldugunu zikvelmis ve “yüze yakm kalesi vardir” demistir. íbni Batiùta, o zamanlar Türk- ler’de kadmiarin erkeklen kaçma âdeti ohnadrgi için, Orhan G azi’nin zeveesi ve Süleym an Pasa ile Sullan M u rad ’in an- nesi N ilûier H a tu n ’la da görüsm üslür.

Orhan Gazi’nin Son YiHannda Osnianh Devleli’nin Durum u Diger Anadolu beylerinin ne zamandan beri Osmanogul­ lan’nin üstünlügünü kabul ve tasdik eltiklerini bilmiyoruz. Bu galiba tedricen ve kendiliginden olmus, Osmanogullan’ riin gaza, cihad \e fetih siyasetinin verdigi sân-u seref taraiin­ dan temin edilmis bir keyfiyetlir. Osmanhlar’m diger beylik- lerden askerî birlikier talep etmesi, zamanla bir metbiiluk seklini almistir. Bu surctle Karaman ve Eretna kiralliklan haricinde bütün Anadolu Tüikmen beylikleri, Osraanhlar’m süzünü dinier bir haie gelmislerdir. Sonunda Karamanoglu da 1389’da Sultan Murad'm emriyle Osmanhlar’a yardimci asker gondermeye mecbur olmu.stur. Burada Prof. Dr. M ustala A kdag’dan bir iktibas yapi>o- ruz iTürkiye'nin iktisâdi ve Îçtinuii Tarihi, I; 1243-1453, An­ kara, 1959, Ankara Ün. n.s., s. 207 v. dd.): “Türkiye tarihi ilrnî usullerle tetkika baslandigindan beri hemen herkes, Anadolu Selçukî Sultanhgi ortadan kalktiktaii sonra, Osmanogullan tarafmdan Türkiye’nin yeniden siyasi billige kavu.sturulmasi hâdisesini “yeni bir devletin kurulu­ su” seklinde kabul etmeyi âdet edinmistir. Halbuki, elimizde bulunan en eski Osmanh kaynakian olsun, onlardan daha sonrakileri olsun, kaliyen bu kanaate uyar tarzda degildirler. Onlar, hemen umumiyetle, Sultan Osman’i, HI. Alâeddin’in halefi olarak kabul elmcktedirler (Osman Bey’in beyligini ilân ettigi larih olarak kabul olunan 699, 701, 708 hieret yil- lan hep son iki Selçukî sultamnm olüm veya azilleri sure­ tiyle lahlm bos kaldigi sanilan senelerdir). Su haie göre, tet- kikçilerin ne kadar sakat bir zihniyelle haieket ettikleri mey- dandadir. Çünkü, Osmanh kaynaklaiinin verdigi malûmat tarihî oluntulara uygun olsun \eya olmasm, Osman Bey’in, Sultan Alâeddin bini Fcrâmurz’un yerine geçmis cimasi hak- kmtlakî telâkki, cerniyelin asikâr bir si\asi gelencginc cevap vermesi bakmnndan gayet mühim olmak läzimdir (Äli vc Miinecctmbasi'na gore 11. Mes'ud ölünce, Konya’da Seyh Muh- lis Pasu 707 hicrci yilinda Seiciiki taiilina gccirilmis, 6 ay son­ ra i'eragal edeiek, Osman Bey’in yamna gelip gazava çik- mi.sti), Çünkü hepsinin de müsterek olarak kabul ettikleri biî riokia. Osmanli ailcsinin, Selçiikî hanedam yerine, Rum tahtina geçmis oldugudiir. Filhakika, taiihí vakalar bize su­ nti katí surette aniatiyor ki, 2,5 asra yakin süren Selcukí sal- tanali zaniam nda, A nadolu’da tek b ir de\ let \e onun basinda da nie.sris bir hanedanm bulunmasi íikri, bütün bir cemiyet- le tam am ivle yerlesmi.s bulunuyordu. O nun içindir ki Mogol- kir, kalt ikíidaríarma ragmen, Selçukî hanedanim tasíiye ede- mcyip, kukla fialinde olsun yasatmayi lüzunilu gormü.slerdi. Hiç kimse, Selçukî sehzadeleri disinda baska bir süláleyc dayanan siyasi bir rejim kurmaya lesebbüs edememislr Ak- •sehir ve 5‘vonya’da bulunan son Selçukî .sehzadelerinin Mogol- Jai' tarafm dan caniyane bir surette üldürülm elerinden bekle- nen fayda, Türkiye’yi millí hanedanmdan mahrum ederek, ’ Anadolu'daki Mogol idaresini saglamla.stirmakti. Anadoki Beylikleri namma kcsilen paralann üzerindeki tarihlerin hep 1308’den sonraki jillara ait olmasi, Selçukî hanedaninm hü- kümranhk haklarma sonuna kadar riayet olunduguna delä- let eder. Demek ki, muhielif hanedanlar, sahip olduklari çev- relerde kendi namlarma para bastirmak ve hutbe okutmak suretiyle istikiällerini ilân eitikleri \’akif, netieede, Rum tah- tui! eie geçirmek gibi bir gaycniii cazibesine tutulmus ola- takian çok tabii idi. — Ancak meveut bütün hanedanlarm .kendilerinde ayni kudrcti görmediklerini, yalmz Osmanhlar' la Karamanldar’m, uc beylerbeyiligi gibi yüksek bir makama sahip olmalan sayesinde, Selçukî talitina oturmak hususun­ da kcndilerinde hak gorebildiklerini çok ivi biliyoruz... (O zamanki siyasi anlayis, Anadolu’nun Selçukî ailesi idaresinde bölünmez bir devlet oldugu ve bu aile saltanattan düstük- ten sonra, yerine baska bir ailenin geçmesi lâzim geldigi sek­ linde olmalidir ki, Karamanhlar kendilerini, Osmanhlar da kendi ailelerini bu talitm \’ärisi sayiyorlar...) Osman Bey de- gil, aríik kendisinin Türkiye hükümckin oldugunu düsünme- yc baslamis' oían Orhan Bey bile, 1337’de henüz "emir” un- vanmi kullanmaktaydi. Ancak XIV. asrm ortalarindan itiba- reudir ki Osmanli hükümdarlan “emìr” kclimesini atip yak niz "sultán” un\anmi kullanmi.slardir. Bazi kayitlara göre, Osman Bey zamamnda ve Orhan Bey’in ilk senelerinde, hut­ be ve sikke son Selçukî sultani Giyâseddin Mes'ud namma olagelmekte devam etmi.s, Bursa fetiiolunduktan sonra Alá- cddin Pasii’nin ta\'sij'Csi üzerine Orhan namina çevrilmisii. Karam anoguüar) ise, Mogol tazyikm dan kurtulunca, sikke ve liuibcde, gcçniisin mesrti Türk snltanlarnn zikre-iiiîcr,.. Bü­ tün bu \ azi3 clleri iyi tetkik ettigi anlasilan Idris Bidfisî, dev­ let ve h ü k ü m d a r tàbirlerine de hukuki m ân aian n i \ererck, Selçukî Türkiyesi’nin devami sa3 digi yeni siyasi geîismede, yani Osmanh devletinin kurulusunda, hakiki hükümdarin Os­ man degil, Orhan o 1 d u g u rneselcsi üzerinde jstar- ]a ilurmaktadir... Zaten “cmîr” unvanmi birakarak yalniz "sultan” adini alan, Karasi arazisini \e Eskisehir, Ankara gibi Selçukî topraklarmi zaptetmeye ilk defa tesebbüs ederek Konya sultanligi arazisine göz diken, bu suretle Osmanh ai- lesini bülün Rûm’a sultan yapmak suretinde çok mühim bir tesebbüse girisen, gene Sultan Orhan olmustur”,

Orhan Bey^’in son 3'illannda ilk defa olarak .sancaklarm (vilâyellerin) üstünde Anadolu \e Rumeli beyîerbeyiliklcri (eyaleUei'i) kurulmus, yani sancaklar, bu iki eyaict arasinda laksim cdilmis.ür. Gone Sultan Orhan’m son zaman’armda, o zamana kadar bir tck \'czir varken (ba.sbakan olarak) ve­ zir sayisinin çogaldigi ve “vczu-i âzam = en büyük vezir" denen I. vczirin basbakan oldugu gôrühTiektedir. Orhan Gazi’nin son zamanlannda Osmanli devleii güney- batida Saruhan, güneydoguda Germiyan, doguda Freina, ku- zx'yde Candar, kuzeydoguda Karadeniz, kuzeydc Marmaia, kuzeybalida Bizans, batida Ege devlet vc denizîeii ile çevril- misli. Germi3 an \e Eroina devletleri arasinda Karaman dev­ letinin de Osmanhlai’la küçük bir hududu olmasi înuhlc- m eidir.

1329 m a 3'ismda îznik, 1334’lc Gemlik, 1335’îe .Armutlu, Î337 ocagmcki Izmit iilmmis, 1335’le Izmiî Korfezi üe Sapan- ca Gölü’nün bütün güney sahilleri Türkler’e gcçmistir. Bun­ dan sonra 1342’de Kirmasti (Musiafakemalpasa), Karacabey, Mihaliç gibi Güney Marmara’daki son Bizans topraklan or­ tadan kaldinlmis, 1345’te Kapidagi yarmiadasj. Manyas Gölü bölgcsi vc Karasiügullan ile beraber Bahkesir sehri dahil Çandarh Kôrfezi’ne akan Bakir çayma kadar olan böige fet­ hedilmis, Ege’ye çikilmistir. 1352’de Marmara Adalari, 1353’ te R-umeli’nde ilk toprak olm ak üzere Çim pe kales:i, Î354’te Gelibolu ve doguda Ankara ile çevresi, 1354’ten soma da Geli­ bolu yanmadasinm tamami ve Dogu Trakya'nin bir kismi (Lüleburgaz ve Çorlu dahil) devlete katilmistir. Bolu da alm- mis ve bu taraflarda da genisleme olmustur. Bu surctle 0,s- inanli devleti, Marmara ile Ege ve Karadeniz arasinda dünya­ nm en stratejik bolgesine sikiea yerlesmis, Büyük Türk Ha- kanligi tahtina hak vc liyakat kazanmislir. Osm an Gazi, babasi Ertugrul G azi’dcn kalan 4,800 Icm ’lik devleti 16.000 km’’yc yani 3-3,5 misline çikarmis ve bunun için 43 yil (128EI324) ugrasmisti. Orhan Gazi isc, 38 yilda (1324-1362) devleli 95.000 km ’’ye, yani babasinm biraktiginm 6 misline çikarmistir. 13ó2’ye dogru devici, su topraklan içi­ ne aliyordu: Bugünkü Bileeik, Bursa, Balikesir (Marmara Adalan da- hil) Sakarya, Kocaeli, Bolu vilâyetierinin tamanu; Biga, Im- roz ve Bozcaada baric Çanakkale vUâyeli; Çifteler ve Scyit- gazi hariç Eski.schir vilàyeti; Istanbul viláyetinin Adalar ve Bogaz.'da birkaç köv hariç Asya topraklan; Edirne’nin Ke- san, ipsala vc Kirklareli’nin Lüleburgaz kazalan, Saray kaza- si hariç Tekirdag vilàyeti: Ankara’mn merkez, Naliihan, Bey­ pazan, Ayas, Kizilcahamam, Haymana, Polalli kazalan, Ma- nisa’nni Soma ve Kirkagaç, Kütahya’nm Domaniç, Izmir'in Bergama, Dikili ve Kimk kazalan. IV. I. SULTAN MURAD BALKANLAR'l FETHEDÍYOR (1354-1389)

E d irn e ’n in F ethi (T e m niiiz 1IÎ62)

T SULTAN MURAD, Rumeli lethinin agabeyisi SüJcyman Pa- sa'dan sonra ikinci kahramani idi. Agabcyisinin yaninda bidnti sinif bir kumandan olarak yeli.smisti. Ankara’yi gcri aldiktan sonra hcdcfini Edirne le.skil ediyordu. Ankara'm o yeniden fethinden sonra Gazi Murad Bey, hükümdar olmak isliyen kardcsleri Ibrahim ve Halil Beyler’Ie kisa bir müca­ dcle sonunda onlan ycnip oldürtmüstür (tbrahim Bey’in an­ nesi, imparator III. Andronicus'un kizi Asporça Hatun idi). Edirne, mühim bir sehirdi. Bizans idavesindcydi; fakat halk bu Idareden mcmnun olmadigi gibi, Bizans da sehri savuna- bilccek kudreti haiz degildi. Sullan Murad, Ankara'dan Ru­ meli’ne geçtigi zaman beraberinde gctirdigi büyük birlikler- le, kolayca Edirne’yi rethetme}à dü.sünüyordu. Nilekim oyle oldu. Daha J345’te Edirne’de mühim bir halk ihtilâli olmus, sehrin ileri gclenleri kthçlan geçirilmisli. Halkta memnuni- yelsizlik son haddinde idi (Pirenne, c. II, s. 264). Asayis ge­ tiren Türk idaresine bu halkin kucak açacagi muhakkakti. En kuvvelli rivayetc göre Edirne, 1362 temmuzunda yani Sul­ tan Oi han’rn ölümünden 6 ay sonra fethedilmi.slir. Bu tarihi, Osmanli devletinin imparatorluk derecesine yüksekligi larih olarak kabul cdebiliriz. Türk idaresinde giltikçe büyüyen Edirne, Îstanbul’un felhinden sonra bile devletin ikinci taht sehri sayilmakta devam etmistir. Istanbul Eelhi’ne kadar pa- disahkir bazan, Bursa yerine Etlirne’de oturmayi tercih ct- mi.slerdir. Hâsih Anadolu için Bursa, Rumeli icin Edirne, tahl sehri olmu.stur. Fransi/ tarihçisi Grenard da Edirne’nio fethini imparatorluk devresinin baslamasi olarak kabul et- inekledir (s. 54). Sullan Murad, Edirne yolu üzerinde olup düsman eline geçmi.s bulunan Çorlu ile Lüleburgaz’i aldiktan sonra Edir- ne'}i fethctniistir. Gene bu ai'ada Btzansin geri o'idu- gli Malkara, Kesan IpsaJa, Gazi E\renos Bey taraiindan istirdat edihvisiir, Haci Ìlbeyì ise. Enez Korfezi üzerinde xe Meric’in balisinda (yani Bali Trakya’da) bulunan Dedeagaç limanini fcfhcttikten sonra kuzeye dogru Meriç’i !akip ede­ rek Dimetoka’yi açmistir. Kirklareli de alindiktan sonra, Ba- baeski - Pinarhisar arasmda Sazlidere mevkiinde mal lei ik Bizans - Bulgar ordusunu bozan Türkler, Edirne’ye ginnis- lerdir. Bir müddet Edirne’de kalan Sultan Murad, Lala Sàhin Pasa’yi Rurneli beylerbeyisi olarak orada birakti. Kendisi Di- mctoka'ya geldi ve bu sehirde cami ve saray yapiirdi. Lala Sàhin Pasa’va Güney B ulgarislan’in, Evrenos Bey’e B au Trak- ya’nin t'ethì em rini verdi. 1363’te Eski-Zagra ve Filibe fethe­ dildi. Bu surctle Rodop ve Balkan Daglai'i arasindaki Dogu Rumeli’nin en mühim kismi, Türk imparatorluguna katildi. Aym yil Evrenos Bey, Bati Trakya’da Gümüîeine .sehrini vc çevresini aldi. Boyleee Bizans imparatorlugu ile Buigaristan ve Su'bisian kiraliiklannin arastna Türkler girrnis uldu ve tamamen Türkler’le cevrilen Bizans, Sultan Muradla japtigi nmahcàcdc, bir ccsìt Osmanh himayesini kabul eylemek mec­ bur i \' e t i n d c k a Idi. Î364 Osmanli-Bizans muahedesi, Bizans’in Tiirkìer'i gir- dikleri yerlerden cikarma ümidine de son veriyordu. 1361 Venedik-Bizans itiiiakì hiçbir netice \ennedigi gibi, Türk idaresinden son derecede memnun olan halk, Rumeli’nde .ye­ niden Bizans idaresinin teessüsünü akhndan geçrrmiyordij. Esasen birkaç yil içinde Rumeli’ne yüzbinlerce Türk goçinen nakledilerek Balkan Daghìn’na, Mesta çayina kadar clan bolgelere iskân edilmisti. Bu yildirim gibi füíuhafa kim karsi koyacakii? Bizan.s karsi koyamamisti. Sirplar ve Bulgarlar’m da çok kudretli Türk ordusu ile basa çikabilmeleri akla yakin dcgiJdi. Ve­ nedik, Türklcr’le açik bir harbi goze aldirip Dogu’daki ticari menfaatlerini berbat edemezdi; ancak Venedik topraklanna bir Türk laariTizu oldugu takdirde bu bahis mevzuu olabi­ lirdi. Kara kuvvctleri bakimindan çok zayif ofan Ceneviz'in de Türkler'le çatismasi bahis mevzuu degildi. Su halde Türkler’i B aik an lar’da durduracak tek kuv\et, kudretli M acaristan ki- ralhgi olabilirdi. Orla Avrupa ve Balkanlar’da birçok ülke­ ye dogrudan dogruya veya metbuluk yoluyia hâkim olan Ma- carlar ise, zorla Katolik -mezliebini büyük çogunlugu Orto­ doks olan Balkanlar’a sokmak istedikleri için, Balkan ka- vimleri tarafmdan hos görülmüyorlardi. Türk idaresine hay- ran olan ve yüzyiUardan beri hasrcí kaldiklari ideai bir ¡dare farzcdcn Balkanlilar'i ïürkier’e karsi axaklandirniak miim- klin olamazdj, Türiler’e karsi yapilacak Iiarb, bir devleiler barbi olacak, halk labakasina ¡nemiyecekti.

Su-p-Sindigi Zaferi (13Ö4)

Papa’mn icsvikiyla Avrupa de\ lei lerini n bir arava gelme­ si ve Osmanhlar'a karsi I. Hacli se!crini tertijì clmeleii ar- Uk raukadderdi. Çl'mkü Türk fütuhaünrn istikameti belli ol- musiu. Papa \'. Urbanus, Macarislan, Sirbisian, Bosna, E íiát devletlerini bir araya lopladr Baskumandan, Büyük-Macaris- tan kiraìì 1. Layos idi. Sirbistan kirah V, Uros, Bosna prensi (i376’dan sonra kjraì oìmustur) 1, Tvriko, Eflâk (Romanya) Prensi onun yanjiida idiler, Daha bir sürü prens, Haçh ordusuna kalilmisti. Haçhlar, hizla ilerleyip Edirne’nin ku/eydogusunda bugün "Sirpsmdjgi” adini lasivan naliiye- nin güneyinde, Meriç kenai'ina kondular. Edirne’ye birkaç küoraelrede, idüer. Zafer saiho.slugundan mesi oimuslardi. Bu yeni felhedilen mühim Türk sehri kesin bir tehlike için- deydl, Sultan Murad, büyük ordusu ile Bursa’da idi. Rumeli be\lerbeylsi (umruTU valisi) Lala Sähin Pasa’nin kuvvelleri mahdutlLä. Böyle bü>ük bij' düsraan ordusuna karsi ancak Sullan Muiad’m ba.skumandanhgmdaki büyük Türk ordusu kai si cikabilirdi. Sullan Murad’m yetismesi anma kadar dü.s- laanin E dirne’>i alip G elibolu’ya inmesi isc, i.slen bile degildi. Haci ilbeyi’nin 10.000 akmci gazi-dervisi vardi. Muvaf­ fak olamadigi takdirde en bü\óik mesuhyetlere muhatap tu- tulacak oldugunu bilen bu Türk kumandani, son derece cü- retü bir harekete emir verdi. 10.000 akinei ile gece düsman ordugähini üç koldan basti ve amansiz bir sekilde uykudan kalkan ve çogu sarlios oian düsmani kihçtaii geçirmeye bas­ ladi. Gün dogarken, büyük düsman ordusunun imha edilnii- yen döküntüleri Meriç’e can alldar ve orada boguldular. Bü- yük-Macaristan kirah Layos, mucize kabilinden kurluldu (Mu­ rait, c. IÍ, s. 678). Düsman, Sultan Murad’m büyük Türk or­ dusu ile gelip bastirdigini sanmis ve dehsele kapilmisli. Türkler’in 10.000 athdan ibaret oldugunu hatirmdan geçir- memisti. Haci ilbeyi’nin bu di\hice takligi, onu büyük ser- darlar arasina koymuslur (az sonra vefat etmistir). Kiral Layos, bu hengämede hayatim kurtarmasini, daima üzerinde tasidigi Hazrel-i Meryem’in tasvirine hamletmis ve memleke- üne döuünce sükräne olmak üzere bir kilise insa ettirmislir (Hammer, I, 227). Snp-Sindigriidan Ç iim en’e (1364-1371) Ì365’(e Dalniiicya kiyiJanmn giineyincleki Dubi o\ nik ( Ra­ gli sa J Cumhuriyeli, Osmanli himayesini kabul eden bir mua- liede im zaladi. Bu küçük Slav tieaii eum huriyelinin acikgö/,- Jagü ve istikbale nulxi/ edebilmesi, onun asiilarca süren ha- yatini sagladi. Asirlarca Osmanhiar, yillik vergi karsiiiginda bu devleleigin ic islerine karismadiiar ve ilga yoluna gitme- diler. Dubrovnik’in himaye allina ahnmasiyla Türkler, yeni bir denize, Adriyatik’e dayanims oluyorlardi. Halbuki daha Akdeni/.’e cikmamislardi. Gümülcine’de oturan Gazi Ev renos Bey, Sirp-Sindigi’ndan az sonra Sere/.’i aldi. Fakat henüz Drama ile Kavala, Bizansli- laj ’da idi. Serez’in bir-iki defa Osmanhiar’la Bizanshlar ara­ smda el degistirmis cimasi muhtemeldir. Bu suretle 1364’ten itibaren Türkler, Makedonya’ya da ayak bastiJar. Gene 1365'tc K atalanlar’in elinde bulunan Karabiga'yi Sultan Murad, karadan ve denizden tazyik ederek aldi. Bu .sureíle büíün Batí Anadolu'da Hiristiyanlai’m elinde Ala.se- h ir ile G àvur Iz m ir kaltTiis oluyordu. Sultan Murad, 1366’dan itibaren büyük bir imar hareke­ tine de gii'i.sti, B ilecik’ie Sirp-Sindigi zaleiine .sükrelmek üze­ re bir carni, Yeni.sehir’de imarei, lekke, Bursa’da carni, ima­ ret, medrese, kapìica, han yaptirdi. Ediine’de saray, cami, medrese, imaret in.sa edildi. 1366’da imparator V. ìcannes Paleologos’un dayisi olan Savoie kontu Vi. Amadeus, 5 harb gemisiyle Çanakkale Boga­ zi’na girdi, Gelibolu’yu dü.sürdü, 9 ay sonra bu mühim sehir Bizans'a birakildi. Fakat bir müddet sonra yetisen Türkler, .sehri geri aklilar. V. ioannes, Avrupa’dan yardim istemek üzere Macaris­ ta n ’a gitti. Yokia BuJgariar iuralindan levkif edilip bir müd­ det Nigbolu’da alakonuldu. Nihayet 1366 kasiminda serbes kalan Imparator, I369'da Roma’da resmen Katolik oldu (ta- biaiiyle isianbul’a avdeiinde Ortodoks'Iuga döndü). Fakat bu inaskarahklarla da Avrupa'dan ciddì bir yardim lemin cdemedi, üsielik Bizans halkmin ve ileri gclenlerin düsman- Jigim kazandi. Bu asirlarda Orlodoks ve Kaiolik mezhepleri arasmda münalerct o derecede idi ki, bir Ortodoks, Kalc- lik idaresine Türk idaresini münakasasiz tercih cdcrdi. Ka- tolikler için de durum ayniydi. Dönüsünde V. ioannes bu sefer borclu bulundugu V'enedikliler tarafmdan isliskal edildi. 1367’de Kara Ali Beyoglu Timurtas Pa.sa, Tunca üzerin­ de Yanbolu’yu, Lala Sàhin Pa.sa ise Samakcv'u akh. Samakov, Sofya’nin ancak 50 km. kadar güncyd(.)gusunda idi. Siillan Miirad da 1368’dc Hayrabolu'vu, 1,i69'da Kukkilisc (Kirklar- fli), Pinarhisar, Vi/c'yi Bi/.anslikir'dan gcii aldi. Bui'alan cv- VL-Ice icthcdilip bir ara Bizans taraiindan isgal edilniisli. Bu surelle bugünkü Istanbul vilàyeti drsmda Bi/ans'm elinde Trakya’da bir toprak kalmadi. Trakya I’iituhali bitmisti. 1371’ tie Galaica da Sullan Murad taralmdan almdi. 1370'e dogru mcrkczi Tu noxa'da oian Bulgarislan kiral- iigi, Osmanlilar’i metbu lanidi. Kiral Sisrnan’in kizkardesi Prenses Marya, Sullan Murad’la evlentli. Buna lagmen Türk­ ler, Bulgarislan'daki liituhal harekctini durdininadilar. Bu­ nun üzerine Sirbistan \e Bulgarislan knaihu'i miiHelikan Os- manlilar’m üzerine \ürüdü. Sol'ya’nm güneydogusunda Sa- makov’da Lala Sàliin Pasa, Henius geçilindc mütlefik ordu- stmu karsiladi \e perisan etti. Bu Camurlu meydan muhare- hcsi ile, Kuzey Bulgaristan kapilari da Türkler’e açilmis oldu. ¡372’de Sullan Murad, Cinnen zal'crinden sonra Kostcndil’i id­ di vc bu suretle Sirbistan’a ayak basilmis oldu.

Cinnen Zai'cri (26 eylül V.ilí)

10 yilda Gelibolu’dan Sirbislan’a gelinmis, Adriyatik’e ka­ dar niil’uz \e lesir sahasi kurulmuslu. Avrupa, Osmanliiar’a karsi ]I. riach sel'erini icrtip edcrek Sirp-Smdigi’ndan 7 yil sonra talihini tekrar denemek istedi. Aiieak bu defaki ordu­ nun Sirp-Smdigi’ndakinden daha az oldugu, esas kuvvelleri Sii’plar’m tcskil eyledigi anlasilmaktadir. Muharebede bas­ kumandan olan Sirbislan kiiali Vuka.sin (1355-137) = 16) ile kardesi Vcliahl-Prens Uybyesal makliil dusmuslerdir. Ellàk (Romanya) Prensi kaciiuslir. Bunun üzerine Sirbistan'da ha- nedan degismistir. Bu büyük zal'er, M akedonya’yi ardina ka­ dar Türkler’e acik bnakmjslir. Burada da halk, ycni nizain getiren Türklei’i bekliyordu. Sup Bulgar idare.si, Bizans idaresinden do kölü idi. Çirmen zajerinden faydalanan Türk akmeilari bir taraf­ lan Adriyalik sahillerini, diger taraftan Yunanistan’a inerek Attika yanmadasim laradilar. Bu surelle Türk imparatoiiu- gunun lesir sahasi hemcn bütün Balkanlar’i içine alan bir ge- nislige cristi. 1374'dc Sirbistan, O sm anlilar’i — B ulgaiistan ve Bizans gibi— metbu taiudi ve \ergi vermcyi kabul etti. Me- 11ÜZ bu tâbiiyet zayif baglara dayamyorsa da, Sultan Murad, liu baglari gitlikce gereeektir. Netekim 1372'de Çatalca'yi Sultan Murad’a birakan ve iyice kusalilan Bizan.s, 1373 mua- Itcdesinde daha çajirasik bir sekilde Türk padisahini melbu tanix'ordu. Bizans, kötü idare edüiyordu. imparator V'. ioannes'i ta­ rihçi Prens Dukas, söjle tavsil etmektedir: “imparator ioan­ nes, budala idi ve kadinlarm güzel veya çirkin olup olma- d ik la n n i ve kim in ze\cesi bulund ug unu ve nasil eie geçirile- cegini bilir, baska seyden anlamazdi” (Türkçe tre., s. 26). Bu siralarda Dogu Roma imparatorlugu 30.000 km’’ye inmisti; Istanbul sehri ve adalan, Bogaziçi sahilleri, sehrin Avrupa banüyöleri, Silivri, Bulgaristan kiyilarmda birkaç küçük li­ man, Selànik ve Halkidikya yanmadasi, Moraiim büyük kis- mi, Bail-Anadolu'da Alasehir, imparatorlugu teskil eylijordu.

Balkanlar’da Büyük Fetihlcr ve Anadolu’da Yayilma Çirmen zaferinin mcyvalan derhal toplandi. Makedonya fütuhatina vezîr-i âzam (basbakan) Çandarh Kara Halil Pasa ba.skumandanhk ediyordu; yanmda Gazi Evrenos Bey vardi. Halil Pasa, devletin en yüksek dinî-kazai makami olan kazas­ kerlikten yani iimiye smilindan vezir olmustu. Drama ve Ka­ vala ahndi ve Struma çayma kadar bütün böige fethedilmis oldu. Sonra Struma çayi batiya dogru atlandi. Struma ile Vardar arasi güneyde Besik Gölü’ne kadar, Selânik ile Halkidikya yarunadasi müstesna olmak üzere fethedildi. Var­ dar da geçildi. Vardar ile Vistriça arasinda basta Karafeiye ol­ mak üzere birçok yer açildi. Bu surctle güney-batida Teselya, güneydoguda Epir, doguda Arnavutluk, Türk imparatorlugu­ na smu' oluyordu. Kuzey Makedonya, daha Sirplar in elin­ deydi. Simdi sira Kuzey Makedonya ile Kosova’ya gelmisti. Selânik’ten hareket eden Bizanshlar, Serez’i almak iste- dilerse de muvaffak olamadilar. Gazi Evrenos Bey, karargâ- luni Gümülcine’den yani Bati Trak3'a’dan Serez’e yani Güney Makedonya’ya nakletti. Kuzey de de SuUan Murad ■—yukan­ da süylendigi üzere — Sofya’mn güneybatismdaki Kösten- dil’i almisti. Kôstendil’de Bulgar prensi Konstantin salta­ nat sürüyordu. Sullan Murad, Prens Konstantin’in 3 kizin- dan biriyle kendi evlenmis, diger ikisini ogullan Sehzade Bâ­ yezid ile Sehzade Yâkub’a vermisti. Köstendil, Sirbistan’m kapisi idi ve Türk imparatorlugunu metbu tamyan Sirp ki- ralligmi yakuidan kontrol için çok müsaitti. 1373’te Bizanshlar, Dogu Trakya’daki Vize’yi geri almak için kuvvetli bir te.sebbüs yaptilar. Fakat Bursa’dan bizzat gelen Sultan Murad, bu tesebbüsü akim birakti. 1373 ve 1374 yillarmda Kuzey Makedonya, 1375’te Koso­ va’da mühim yerler fethedildi ve her yil yeni terakkiler kay- dedildi. 1376’da Kuzey Bulgaristan’da saltanat süren ve bas­ kenti Tirnova olan Bulgarislan kirah, daha siki sartlarla Türk devletini metbu ianidi. Lala Sàhin Pasa'dan sonra Gazi Timurtas Pasa, Rumeli beylerbeyisi oldu ve sclcfinin i'ütuha- tina devam eyledi. 1383'te Tim uj tas Pasa artik A rnavutluk' un dogu vc K aradag'in gi.iney bôigelcrinin fethiyle m esguldü. Bütün bu bolgelere yüzbinlerce Türk yerlestirildi. Bu su­ retle bir asra yakm bir zamandan beri devam eden Türk akm- lan, yerlesme halini aldi. Birçok çevi elerde Türkler o kadar kesafetle yerlestiler ki, yerli halk azinlikta kaldi. Sultan Mu- rad’in bu siyaseti, tabiatiyle yeniden bol Türk nüfusunu icap ettiriyordu. Bunun için Hamîd ve Gei miyan beyliklerine dog­ ru bir genislerae ve yeni Türk nül'usu kazanma, Rumeli’nin fethi ve Türklesmesi için sart olmustu. 1375’te Sultan Murad, Güney Subistan’m en mühim seh­ ri olan Nis önüne geldi. 25 günlük bir muhasaradan sonra Nis, Timurtas Pasa-zâde Yahsi Bey tarafmdan fethedildi. Bü­ yük Konstantin’in dogdugu bu .sehiin fethi, Sirbistan kirai- hgmm Türkler’in eline geçmesini bir vakit meselesinden iba­ ret haie getiriyordu. 1375’te Hamîdoglu îlyas Bey ëlmüs, yerine Kemâlcddin Hüseyin Bey geçmisti. Bu zat, Sultan Murad’m tazyikiyle 80.00Ò altm (bugünkü rayiçle 48.000,000 TL.) karsiliginda Ha­ mîd beyliginin yansmdan fazlasmi Osmanlilar’a satmaya mec- biir oldu. Sattigi verier Aksehir, Beysehri, Seydisehri, Yalvaç, Sarkikaraagaç ve çevresl idi. Bu suretle Osmanli topraklan, Karaman ve Germiyan devletlerini biribirinden ayirmakla ve Germiyan’i Osmanlilar’m kucagma düsürmekle kalmiyor, Os- manogullan’ni Ak deniz sahillerine 70 km. mesafeye getiriyor­ du. Kuzeyden oldugu gibi, bu sefer batidan da Karamanogul- lari, Osmanhlar tarafmdan çevriliyordu. Bu haie Karaman gururunun tahanimülü beklenemezdi. Netekim az sonra Os- manh-Karaman harbi ba.sladi. 1378’de ise Germiyan beyi Süleyman-Sah, ana tarafmdan Vîevlànâ’nin toruniarmdan olan kizi Devlet Hatun’u Sultan Murad’m oglu Sehzade Yildinm ‘Bâyezid’e verdi ve gelinin cihazi olarak Kütahya, Tav.sanli, Emet (Egrigoz), Simav ve i cvresini Osmanhlar’a birakti. Bu suretle bugünkü Kütahya vilàyetinin tamami, Osmanhlar’a geçti. Afyon vilâyetinin en liüyük kismi da Osmanh toprakiarma katildi. Süleyman-Sah, Kuia’yi baskent yapip bu kasabaya çekildi. Artik Osmanlilar' UÌ Rumeli fütuhati için siddetle ihtiyaç gösterdigi Türk nü- lusu simdilik temin edilmis oluyordu. 1382’de Gazi Timurtas Pasa, Kuzey Makedonya’mn anah- lan olan Manastir’i fethetti. Nis ile iManastir’m bir ara Sirp­ lar tarafmdan geri ahndigi, 1385’de Manastir'm ve 1386’da Nis'in kestii sekiidc Ícílicdiidigi ankisilmaktadir. vSofya ise, cn kuvveîfi rivayete göre t382’dc aiinm islir. Gene 1385'le Ar- na\'udliik’un kapisi olan Ohri Iclhedilmis, Ohri Gölü ccvrc- si acdiHistir. Solya láiihi, ínce Balaban Bey’dir vc 10 y¡l B ur­ sa ablukasini idare eden Osman Gazi'nin yoldaslai indan Ba­ laban B-ey’in ogludin', Solya, Rumeli beylerbeyiliginc rnerkcz u iw u slui (bu merkez bazan daha güneybalidaki Mana.siir’a gölürülmüslör). 1384'le ihtiyar vezir Lala Sâhin Pasa, son selei'ini Bosna' \'a \apmrs ve Türkler ilk deJa bn laiüile Bosna topraklanna íiyak basmislardir. Vezír-i ázam Çandarh Malil Havreddin Pasa'mn 1385-86 Arna\udluk seleri m üliim d ir. Lhwreddin Pasa, I385’tc íiba- san yakm laruida De\iil (\''oyussa) ça\i kiyismda geeen Savra meydan muharebesinde II. Balsa'nm kumandanhgmdaki Ar- na\'ul ordusunu imha etti. Prens, niaktúller arasmda idi. Er­ tesi yil Türkler, Akçahisar, îskodra basta olmak üzere hemen bülün Kuzey Arna\udluk'u felhettiler. Fakat Sullan Murad, üssünden bu kadar uzak bir verde Türk ordusunun Venedik gibi büyük bir devietle harbe girismesini kaliyen lasvip et­ medi. îskodra ve Venedikiiler’e ait diger kaleler, Cumhuri- yet’e iade edildi. Çok mühim olan í.skodra, ancak bir asra yakm bir zaman sonra büyük zoiluklarla Vcncdik’tcn ahna- bileccktir. Arnavulluk’un en mühim sehrinin V^encdik’c iade- sindciT sonra, T ürkler’in elinde sadece Dogu A rnavulluk kah- yordü (Debrc-Görice bölgesi) (Gibbons, Türkçe tre., 138). 1386’da Halil Hayreddin Pasa’nin oglu Ali Pa.sa, 2. vezir (ba.sbakan yarchmcisi) oldu. Ali Pasa da kazaskerlikten ya­ ni iimiye smilmdan vezir olmustur (kazasker ve vezir rütbe­ leri müsavi olup, bugünkü mare.sale tekabül etmektedir). Ha­ lil Pasa vezir olunca, yerine Molla Rüstem kazasker tâyin edil­ m isti. 1387'de Halil Hayreddin Pasa’nm ö lü m ü üzerine yerine henüz genç yasmda olan oglu Ali Pasa vezir-i âzam oldu, Hay­ reddin Pasa, Osmanh sadrâzamiarmm cn büyüklerindendir. imparatorlugun tesekkülünde birinci derccede roi oynamis- ta. Devletin iç bünvesini kuvvetlendirecek kanunlar koymakta olsun, askerî, mülki, kazai, ilini te.skilâtta olsun mühim ham- leler yapmislu'. 1383'te C andaro gullan’nm Osm anh tâbiiyetine girmesi de Anadolu birligi için mühim bir adim mahivctindeydi. Sultan M u rad ’m agabeyisi R um eli Fâtihi Veliaht-Sehzade Gazi Süley- m an Pasa’nin kizi Sultan H atu n ’un Candaroglu Süle\'rnan P a­ sa ile evlenmesi, Süleyman Pa.sa’nin babasi K ötürüm Bâye­ zid Bev’in de Sultan Halun'un ablasi Efenzed Hatua’la izdtva- C(, iki bancdam biribirine yakla.siirdi. Damai li. Süleyman Pasa’mn (1385-1392 = 7) ivizlarmdan birini de Sullan Murad aldi. Bu himaye ile Osmanli ni^iiuzu, Yesihrmak'm Kai'ade- riiz'c döküklüäii ccvvcyc kadar iizanmis oIl:\ordu { ßc\:///-u Rczm, 203. 387), 1385'ic S ullan M in'ad’m 3 oglundan orianeasi olan Savci Bcy'in babasiiia karsi ayaklaniuasi, Osmanli ¡ariJiinin ilk t'icî- di talit kavgasnii le,skil edei'. Saw'i Be>', Edirne'de babasma xckalet ederken, Bizans’in ley.ik vc vardim i ile a\aklanmislir. Hizla 3'eti.sen Siillaii Mui'ad isvani baslinrns, Selizade Savci FJc'v, Dimeloka’da \akalanip idarn edilmi.slir. Cena/esi Bursa’ ya getirilip Osman Gazi Türbesi'ne gömülniüslilr, 23 yasla- rmda olmasi niuhlemeidir. Oglu oldugu samlan Dà\ ud Bey, (Vlacarislan’a kaemisUr, Bu sehzadenin 1433’le adi Avrupa kaynaklarmda gecmektedii’ (bu tariliie cn lazla 57 ya.smda olacak(ir). B ununla beraber bu Dâvud Bey’in bir duzme-seh- 'zade cim asi da ihlim al dahilindedir Bu \akadan az sonra ihlimal 1386’da vezir-i âzam Çandarli Hay.rcddin Pa.sa, Bizans’in elinde bulunan iniihim Selànik seh­ rini muliasara elmisse de, alamamistir. Bu siralarda Bizans’m vaziveli gitlikce fenalasmakta olup, hattâ Venedik’e olan borcunu odiyemedigindcn, Çanakkale .sahilindeki küçük Bozcaada'yi (40 km ) Vcncdik’e salmislir. I. Sultan Murad Hudâvendigar’in son yillarina dogru Bal- kanlar’in birçok bolgesini Türk’lesmis görüjoruz. Anadolu’ dan getiriien gôçmenler di.smda, daha onceleri buralarda yer- ¡csmis Türkler’in de bu hareketi ktilayla.slirdigi muhakkaklir. Eski Balkan Türkleri’nin bakiyesinin bir kismimn Müslüman olmasi m uhtcm eldir. K ille halinde M üslürnan’Ia.sma ise an­ cak XV. asirda Arnavullar ve Bo.snaklar arasmda görülecek- tir. Diger kavimlerin hcpsi dinlerini korumu.slardir. Bununla beraber, Türk sallanalinm en buhranli devirlerinde, büyük Haçh ürdularinm Runieii’ne giri.slerinde bile rahalindan son derece memnun olan bu Hirisliyan halkm ayaklandigi yaki degildir. Bir tngiliz tariheisinin ,su salirlarmi kaydelmek, bu hususla fazla söz söylemek lüzumunu birakmaz: ‘‘Osmanhlar’ ni tesamuhu, isler siyaset, isler halis insaniyel, islerse läkay- di nelicesi ile mcvdana gelmi,s olsun, su vâkiaya itiraz edüc- inez ki, Osmanhlar, Yeni-zaman içinde milliyellerini tesis ederken dinî hürriyet umesini temellasi olmak üzere vaz’et- nü,s ilk millellir. Arasi kesilmiyen Yahudi täzibali \e Enkizis- von’a resmen muavcnel mesuliyeti tasiyan asirlar esnasinda, Hiristiyan \e Müslüman, Osmanlilar’m idaresi altmda, ahenk ve vif'ak içinde ya.Mvorlardi” (G ibbons, Türkçe Ire., s. 63), 1402 Ankara felâketinden sonra Osmanli devletinin, ku- rulusundakine benzer bir mueize ile, dagiimadan toparlanma- si ve bn korkunç felaket yillarmda Rumeli’ndeki Hiristiyan tebaanin devlete isyani akillarma geiirmeyisinin sirri, Türk idaiesinin, o zamanlar dünjanin süphe yok ki birinci idaresi olusundadn-, 1365'le M acarlar, Bulgarislan k n allig in d an — B ulgaristan’ in kuzeybati ucunda Tuna üzerindeki— Vidin sehri ile çevre­ sini almislardi. Iste bu fetihten sonra Büyük-Macaristan kira- li Layos, 200.000 Bulgar’i büyük zulümlerle Ortodoks’luktan Katolik’lige .sokmustur. Böyle bir v'aka, bütün Türk iarihin- de ne görülmüs, ne isitilmistir. 1369’da Bulgarlar, Macar ida­ resine kars! korkunç sekilde ayaklanmislardir. Böyle bir ayak- îanma, Osnianh idaresine karsi väki bile olmamistir. Fakat 1370’de kiral Layos, V id in ’e gelmi.s, .sehri yeniden isgal etmis, ayaklananlarm binlercesini i.skencelerle öldürtmüstür. Artik bu \’aziyei(e Bulgaristan’m bu uzak kö.sesinin de ne kadar büyük bir hasretle Türk idaresini bekliyeccgi açikça meydana çikar. Bu 1370 siralannda Türkler, zaten Güney Bulgaristan’i clIerinde tutuyorlardi. 1388'dc Sultan M urad'la Ali Pasa’nin sefo'i, Bulgaristan’ m fethini hemen hemen lamamlamis, fethedilmiycn pek a^i yer kalmistu'. Ali Pasa, Silislre, Tutrakan, Zi.stovi, Nigbolu gibi Tuna’nin güneyindeki bütün mühim kaleleri, Ple\ne vc Lofca’yi almis, Deli-Orman vc Dobruca, Osmanh häkiniiyeti- ne gcçmistir. Sullan Murad'in son zamanlarina dogru Türkler, kisa bir zaman için Selânik .sehrini de isgal etmislerse de, sonra bo.saltip Bizanshlar’a vermislerdir. Hasih Balkanlar ve Bizans, lamamen Türk nüfuzuna dü.s­ müs oldu. Bir Slav tarihçi söyle diyor: "Istanbul Patriki, Pa­ pa IV. Urbanus’a 1385’te yazdigi bir namede, Sultan’i açikça ögüyor, onun Grek Kilisesi’ne verdigi tam serbestîyi buna sebep gösferiyordu. Murad, 3'alniz nafiz bir politikaci degiJ, ayni zamanda birinci sinif bir kuniandandi. Büyük bir mü- samaha gösterir ve verdigi söze sikica sadik kahrdi. Buna mukabil, Osmanh siyasetini ihiâl edici hareketlere karsi mer- hametsiz davranirdi... Itimadma läyik olmiyanlara Osmanh- lar’in neler yapmaya muktedir olduklanm gostermckten çe- kinmezdi” (A. Dabinovitch, Goiivenietirs Ottomans et íes Grands Seigneurs de Bosnie et de Croatie, s. 492). Türkler, Macaristan’la kar.sila.smi.slardi ve daha büyük karsila.smalar olmasi mukadderdi. Fakat Osmanh donan- masimn zayif oldugu Sultan Murad Hudâvendigâr zamanmda. Venedik ile bir harbden itina ile kaçinilmistir. 1373 Vencdìk- Macaristan harbinde Sullan Murad, V’enedik’e yardimci ola­ rak 5.000 Tiirk piyadesi göndermisti. Bu suretle Balkan fütu- liatinin yildirim sliraliylc ilerleraesi, çok plânli ince bir .siya- .sete dayannii.stir. Sultan Murad’m askerlik ve siyasetteki de­ hasi, bu muvaffakiyeti lemin eylemi.stir. Avrupa, Türk ilerleyi- sindeki sLirat karsism da ha\ ret içinde kalm istir. Bu siyaset sayesinde Papa’mn bircok tescbbüsü akim kalmistir. Mescla Y. Urbanus’un 28 ocak 1369 tarihli namesin- de Venedik ile Ceneviz'i, Türkler’e karsi harbe sevkelmek istemesi, tamamen nclicesiz olmustur. Her iki Cumhuriyet de, toprakiarma tecavuz etmez ve ticaretlerhii ihiâl eylemez gorünen Sultan M u ra d ’a kar.si bir harbi göze alm ayi, çilgm- lik saymislardir. Bu sekilde mümkün mertebe A\Tupa’dan iecrit ediJen Bizans imparatorlugu ile Sirbistan kiralligi, Sul­ tan Murad’a vergi vcrmeye mecbur olmuslardir.

iik Osmanli-Karaman Harbi (1386-87) 31 aralik 1378’de Sultan M u rad ’m kizi Ncl'ise Melek Ha- tun'la Karamanoglu Damat Alâeddin Ali Bey’in (1357-1398 — 41) evlenmesi ve bu izdivactan Veliciht Sultan-zâde Mehmed Bey’in dogmasi, iki büyük Anadolu devletini yaklastirmaktan uzak kalmistir. 1386 siralannda Memlûk ve Osmanli impa­ ratorluklan arasinda bir dostluk muahedesi yapilmasi, Kara- manhlar'i büsbütün telàslandirmistir. Çünkü kuzeyden ve ba­ tidan Osmanlilar, dogucian Memlûkler ile sarilmis olan Ka­ raman devleti, güneyde Akdeniz’e ve Memlùkler’e tâbi Kibris kiralhgma daj'amyordu. Alâeddin Ali Bey, kaympederi Gazi Sultan Murad’m Balkan fütuhati ile me.sgul oldugu siralarda Avrupa devletleri ile çaprasik rnünasebellere girdi ve Osman- h nüfuzunu kirmak istedi. Bu suretle bir asirdan az fazla süre- tek olan ananevi Karaman siyasetini açmis oldu. Candarogul- ian’nm Osmanhlar'a tâbi olmasi vc Osmanh ordusuna yar- duîici birlik göndermesi, Karamanlilar’i büsbütün ürküttü. Harbi Karamanoglu, Osmanhlar’in Hamîdogullan’ndan satui a k h k la n Beysehri’ni i.sgalle açti. Pek kudretli O sm anh dciletinin bir kôyünc taarruz etmek, en büyük imparatorluk- lann kolayca cesaret ederniyecekleri bir hareketken Kara- niaiioglu’nun bu cüreti, ne kadar kisir gorü.slü oldugunu gos- Jermcktedir. Esasen diger Anadolu hancdanlarmin Osman- ogullari gibi bir seri dâhi yeti.stirememesi. onlan sonunda Os- rnanhlar’a katilma rnecburiyetindc birakan en mühim sebep- Icrden biridir. Bu tecavüz kinlmadiâi takdirde Karaœanlilar’in ve on- dan cesarci alan diger Beyiikicr'in Balkan iüUihalinin cn kri­ tik anlarinda Osnianlilar’i Anadolu'da rahalsiz cdcccklerini çok ivi lakdir eden Sultán Murad, dcrhal Anadohi'ya geçti, Bursa’ya geldi. Anadolu Be\'likleri üzerinde nüluziin u göster­ mek için, Kastamonu'daki Candaroglu’ndan yardimci birlik istedi. Bu birlik gelince, Ali Pasa \e oglu Veliahl-Sehzade Bá­ yezid Bey’le beraber Karaman seíerine ha/irlaníh. OsmanJi ordusunda, Bizans ile Sirbistan'in muahede mucibinee ver­ meye mecbur bulunduklan yardimci birlikier de \ardi. Bu suretle Sultan Murad, Anadolu Beyleri’ne kudretinin dcrece- sini güstermek istiyordu. Bu kudrellen ne derece çekinirlcr- se, Anadolu'da o kadar az Tiirk kanmin akinasi icap ederdi. Padisahm Karamanoglu'nun eleisine söyledigi su sözler, bu­ nu açikça anlalir: "Var Karaman-oglu’na de, \ar ku\vetin bâ/ûsuna getii'ip her nc sözü \e hüneri \arsa edip er olsun, eriik gostersin, i.si bir yana edelim. Baña her vil gazava maní’ olmiya kasdeder. Máni'-i gazáya gaza, gazá\'-i ekberdir. Bu yil kal irle gazádan kaldik, barí onun serrini dcl ’edelim” ( Nesrí, Ï, 222-3). Sultán Murad’m Karamanoglu üzerine yürüyeii ordusu 70.000 ki.si idi. Ordu, Karahisar'da (Alyon) konakiayip harb divani kuruldu. Sol ccnahin kumandasmi Veliaht-Sehzade Bá­ yezid Bey, sag cenahmkini de Sehzade Yákub Bey aldi, Bá­ yezid Bey’in yam nda Firuz Bey’le Cantlar ve Sirp (2.000 kisi) vardnnci birlikleri buhmuyordu. Yákub Bey’in yamncki Ana- dühi beylerbeyisi San Timurta.s Pa,sa \ardi. Rumeli beyleibe- yisi Kara Timurta.s Pasa, padi.sah ile beraber orta cenahta idi. Konya yakmlannda 1386 kasimmcía geçen meydan mu­ harebesinde, dünyanm birinci askeri olan Osmanli askeri, Ka­ raman kuvvetlerini kolayea ckigitli. Muharebcde Báyezid Bey, büyük bir kabiliyct goslerdi ve çok hizh rnanevralari ile za- ferin en kisa zamanda elde edilmesini lemin eylcdi. Bu mu- harcbedeki muvalTakiyetintlen dolavi kendisine "Y ildinm ” iá- kabi vcrümi.stir. Alâeddin Ali Bey, Konya kalesine sigmdi. Tchlikeyi kav- radigmdan, zexcesi Nelíse Mclek Hatun’u, babasi Sultán Mu­ rad’m ordugáhina gönderdi. Kizinm ricalanna dayanamiyan Suhan Murad, bizzat gelip al dilemek sartiyla damadmi ba- gi.slamaya söz \erdi. Bunun üzerine Karamanoglu, Osmanh ordugáhina gelip kaymbabasmin elini öptü vc aFfmi istirham eyledi. Bu hàdise üzerine Anadolu’tla Karaman nülüzu krnl- mrs, Osmanh nüíuzu, Sullan Murad’in selerde gösterdigi iht¡- mamh siyasel sayesinde, bülün Anadolu’da parlamis, adela Toroslar’a, Firal’a dayanmistir. Netekim Irak vc Ázerbaycan lultam Ahmed Cclâ\ir’c Bagdacl’a gönderdigi namcdt- Sullan iVIuiad, bu maksadi tai

I. Kosova Zaferi (2(1 haziran Sullan Murad, Karaman sel'erinden sonra Bursa Yeniseh- ci’ndc 3 öizaa.s prenses; ile kendi ve 2 oglu, Yidinm Bäye/id ve Yàkub Beyler’in di.igününü yapli. Balkanlar’da ise, Dobruca’daki Mogol Prensligi, Osmanli melbulugunu lanimis, bu suretle Tiirk häkimiyeli Tuna del- lasi’na dayanm islir. Karamanoglu’nun muhabere ederek iitilak eitigi Bosna kiralhgmi cezalandirmak için Kula Sàhin Pasa, 20.000 ki.silik bir kuvvelle Bosna’ya girmeye hazirlanmistir. Fakal böyle bir hareketi beküyen \e uzun zamandan beri hazirlanan di.is- man, Nis vakmiarinda Plosnik’le, Ti-irk ordusunu bozrnuslur. I388’de geçen bu muharebede 30.000 kisilik Bosna ve Sirp müUeCik ordusu, 20.000 Türk askerini maglûp etmi.s, ancak 5.000 asker geri döncbilmi.s, gerisi .sehit olmus, yaralanmis \eya esir edilmistir. PIo.snik bozgunu, Haçhlar’a cesarei vcre- rek onlari àkibeti I. Kosoxa meydan muharebesinde belli ola- cak O.smanli Türkleri’ne kar.si lif. Haçh Seleri’ni hazirlamaya sevkelmislir. Filhakika Cirmen’dcn 17 yil geçmi.s bulunu­ yordu. D üsm am n laali\el deieeesini ka'.’riyan Sultan M urad, inz- la inü/iiui Icdhivlci' ¿üdi. Ali Pa.sa’sa 30.000 asker vcrerck, Bulgaristan’da Türkler’in elinde bulunmiyan son yerlerin Ict- hini \e Mütlelikler’le birlesmeye mahal kalmadan Bulgar kuv­ vellerini imha clmesini buyurdu. Ali Pasa bu i.si en kisa z¿i- manda nunaliaknetle basardi. Diger larallan Teselya leihe- dildi. ilk defa olarak Attika yarimadasini ve Atina dukaîigi- ni çigniyen Türk akmcilan Mora'ya girdi ve yarimadayi yag- maladi. Tuna’yi kuze3'e dogru athyan Türk kuvvetleri, Ef- ìàk’i (Ulahya = Romanya) tehdide basladj. Bulgaristan kiral- ]igmm baskenti Tirnova da bu arada ahndi. Diger taraftan Karaman, Aydm, Mentesc, Saruhan, Hamìd, Teke, Candar Beyleri’ne emir yazilarak dcrhal birliklerini Rumeli’ne gön- dermeleri bildirildi (hepsi gondermistir), Bulgaristan fethini lamamhyan Ali Pasa, güneye indi; Yanbolu’da Sultan Murad’ jn ordusu ile birlesti. Türk ordusu Yanbohi’dan Tataipazarcigi yoluyla Sofya’ ya geldi. Güneybatiya sapilarak Kostendil’e gelindi ve bu is- tikamette oldugu islihbar cdiien büyük Haçh ordusuna dog­ ru yüründü. Önden Gazi Evrenos Bey ve Pasa Yigit'in akin- cilan gidiyordu. Pristine’nin güneyindeki Kosova sahrasmda Müttefik ordusu ile Türk ordusu karsi karsiya geldi. Mütle- fikler, büyük devlet olarak Macaristan ve Lehistan, ikinci dereccde devletler olarak da Subistan, Bosna kiralhgi, Ef- Jak (Romanya), Bogdan (Moldavya), fiirvatistan (Macaris- la n ’a tabi), Bohemya (keza), .‘\rnavut prcnshkleri ve can çe- kismekte olan Bulgaristan kualhgi idi. Haçh ordusu. Türk ordusundan savi bakimindan hayli üstündü. Sultan Murad’m H açh seferinin hazniam.smi çok evveldcn haber ah.si, fcvka- Jäde faydah ohnu.stu. Ali Pa.sa, 30.000 ki.silik ordusu ile Tu­ na’ya kadar olan Bulgaristan’i Türkiye’ye katmis, Bulgar kuv­ vetlerini czerck, Haçhlar’a katilmasina mäni olmustu. Mora' ya kadar yapilan akinlar da dü.smana deh.set vermisti. Hattâ Sulían iMurad’m Mora’yi almaya nÍ3 cíli oldugunu sanan Ve­ nedik, büyük olçüde harb hazii hklarma baslamisti. Gene bu m üddet içinde b ütün Anadolu beylerinin birlikleri yeti.smis- ti. Sullan Murad da yanmda Germiyan (Kütahya) sancakbeyi olan büyük oglu Veliaht-Sehzade Yildinm Bâyezid Bey ve Ka­ rasi (Bahkesir) sancakbeyi olan küçük oglu Yâkub Bey oldu­ gu halde. Ali Pasa ile birlesmisti. Sirp kaynaklarmin da iti­ raf ettigi gibi Türk ordusu, yürüyüsü sirasmda cn küçük bir lahribat yapmadi. Orduda, o zaman pek iptidai olan bir top- çu birligi de bulunuyordu. Bununla beraber topun meydan inuharebesinde hiçbir rolü yoktu. Daha çok sesiyle düsmani ürkütmek için kullanildigi samlmaklaüu'. Türk sag cenahina Yildinm BâNCzid, sol ccnahma Yâkub Beyler kumanda ediyorlardi. fier iki cenahda ihtiyat olarak LOOO'er okçu vardi. Bunlar muliarcbcnin en Icizgin dovresine kadar müdahale cimiyccckler, bu de\ rcdc düsmani oklaniaya bashyacaklardi. Rumeli beylerbeyisi Kara Timurtas Pasa, Veliahí'in, Anadolu beylerbeyisi Sanca Pasa, Seh/.adc Yàkub’ un raaiyetinde idiler, E\renos Bey’in akincilan .sag eenahda, Aiiadoiu beyliklerinin birlikleri ise sol cenahda \'e¡- almisti. Oria cenahda Baskuniandan’ia wzir-iû/.arn Çandarhzadc Ali Pasa bukniuyordu. Sag cenai) ihliyaima Malkoc Be\', .so! ce­ nali ihiiyatma i.se fJamiciogiu \'eiialrii í^lusiaía Be)' kurnanda ediyordu. TopçLi birliginin ba.smda Haydai Aga \ardi iTürk- 1er ilk defa bu muharebede iop kuHanmi.sìardir). Düsrnanda da bii’ topcu rnüii'ezesi \ardi. ßa.skuinandan Su'taistan. h ü k ü m d a n l.,a/.ar idi. Sag cenaha yegeni \e dam adi Prens Brankovic, sol cenaha da Busna ku'ah Tvrlko kuniari- ■ da ediyordu. Balkan \e Orta Avrupa rnilletlerinden birlikier lardi; Sirplar. Bulgarlar, Makedonlar, Arnaxullar, Ulahlar, (\loida\valilar, .Karadaglilar, .Hjrvatlar, Slo\cnlei', Slü\akiar, Çekler, Maearlar, Ti ansilvanyahlar, Lehler, Bosnahlar \\s. Büyük mezclan muharebesi 8 saat sürdü. 8 saat içinde Türkler, Mütleiikler’l tamamen imha ettiler. Kesin neticcyi Yikhnm Bâyezid aldi. Sol eenah bozuhnak üzereyken kendi- ne has pek hizh bir mane\ ra ile yetisip düsm ani çeviren Ve­ liaht-Sehzade, Müítel'ikler’in korkunç yarma hareketlerine ragmen kiskacini açmadi \'e perisan olan dü.smani j’ok etii. Baskumandan Lazar da dahil olmak üzere bütün dü.sman or­ dusu, Kosova sahrasmda kaldi. Küçük ve dagmik dü.sman m üfrezeleri kaçm ak isterlerken, a rtla n n d an yeti.sen Sehza­ de Yàkub Bey tarafmdan kihçtan geçiriidi. Ortaçaglarm cn büyük ornek imha .muharcbelerindcn biri gcrçekle.smis oldu, Muharcbcnin sonuna dogru artik zafer tamamen belli olunca, Sultan Murad, muharebe sahasmi gczip son cmirleri- ni verirken, bir sey sôylemck istegiylc yanma sokulan varali bir Sirp asilzadesi, Lazar’in damadi Milo.s taraiindan hançcr- le kalbinden vurularak sehit edildi. Miles, Türkler tarafmdan derhal parçalandi. Bir-iki saat ya.siyan Sultan Murad, ei- rafinda aglasan kumandanlara, oglu Yildinm Bâyezid’e keiiiüsine itaat ettikleri gibi itaat etmelerini \'asiyct elti. Padisahm iç organlari Kosova sahrasina gömüldü. Ccna- 7csi Bursa'ya nakledilip Çekirge'deki lürbesine defnedildi. Kosova'daki türbesi, zamanimiza kadar Balkan Müslümaiila- ! Tnin mukaddcsi savdikiari bir ziyaret yeridir. (*)

(*> Meçliccl-i H u aA v e n d iS 'âi. si.T:cii Y iig o sla v y a t a r a iin tia n i u iiliî b ir ,->-r sc'kiiiiae m uhafaza cailnuìVteciir, Sultan Muracl'ui niiitevazi tiu'l)esi- ;i:n kargisina Sivv)!ar, 15 lï'.etre Ijoyunüa muazzam bir Miloij yW- ïui.-;!ardir. Tüibp. SirpIar tarafmdan S0yuur)u§tur. Meselà türbcaon çali- tian Momluk Sultaurnin meshede koiimak ü!i0U5 8û:'.aei'dii;i 2 samdani, .:\tina'da R. E t'nayflin satm alirastir (mes'.iec'.in buqiinl'ü gekli: S. Eyi- Kosova'cla MeghcdA Iluilävcndigär, Tarili Dcrgiai, Xll-G, 71-82). Düsmani takipten donen Sehzade Yâkub Boy, Türk ku- mtmdaniarmm lavsiyc \c Yildinm ’m tasvibiylc babasinm ça- dfnnda bogduruidu. Babasmm «ahadciini isitmemisfi ve or­ dunun büyük bir biiiiginin basinda oldugu için, bu Fevkalà­ de anda agabeyisi Sa\ci Bey gibi saitanata hak iddia etme- ^indeii \'c devletin bünyesini sarsmasmdan korkulmustur. Bu­ nunla beraber Kosova’nm nrLi/aller kumandanlarmdan olan Sehzadc’nin kaili, (.¡rduda büyi.ik teessürle karsilandi. Sehza­ de, 27 yaslannda idi. Sultan Murad'm baska oglu olmadigi için, Yildinm tek basma ve en kuvvetli rivayete gore 29 ya­ smda 4 Osmanh padi.sahi oldu. Yâkub Bey’in cenazesi de ba- Isasinmki ile beraber Bursa’ya gotürülüp Sultan Murad’m ya­ nma gomülmüstür, Yildinm Bâyezid’in emriyle Kosova'dan hemen sonra Pa­ sa Yigil ile Firuz Bey, Bosna toprakiarma ve Vidin’e akm yaparak düsm ana gözdagi \erdiler. Koso\a zaleri, Türk tarihinin m üh im hàdiselerindendir, “ Koso\a meydan muharebesi, 5,5 asir için Dogu A vrupa’nin mukadderatmi tâyin etti” (Benoist-Méchin, s. 39). "Neticesi itibariyle lexkalàde ehemmivelli bir hâdise, Balkan yarimada- smi asniar boyunea Türk hákimiyeti altma koyaeak Kosova muharebesi.. ” (Nikos A. Becs, Mora. ¡A, V IH ,'418a). Gazi Sullan M urad lludâ\ endigâr’m .sahadeti, bütün Is­ Iàm âlenrini büyük teessür içinde birakimstir, Memlûk .suîfa- m Barkuk, Padisah’m Bursa’daki türbesine konmak üzere kiy- metli esya gondermistir. Sultan Murad’m letihleri yalniz Ana­ tloiu’da tlegil, bülün Müslüman âleminde heyeean ve sevinçle liikip cdümi.stir.

Sultan Murad’în Sahsiyeli Sullan Miu-atl’m saltanati, 1362 ¡nartindan 1389'un 20 Irta/iramna kadar 27 \il, 3 aydir. .Sahatletinde 63 va.smda idi (Bursa’nm lethi senesi olan F^26’da dogmu,stui'). Sultan M urad’m sahsi\'cliniii azairietinde ve Türk fari- liîndeki rolünde eski \'c veni bütün tarihçiler birle.smektedir. .Anadolu Bc\'liklei i’ne, K aram anogullai’i da dahil olm ak üze- rt- sôz geçirmesi, hepsiinn Kosova’ya an kaybelmeksizin gon- derdikleri birliklerle sabittir Bu surelle Osmanogullan’nm niiiuzu, Toroslar'a \'e Fu'at’a kadar dayanmis, 'i'ildinm'in iik yillanndakt büyük Anadolu llituliatmin mânevi tenielleri atil- ¡mistjr. Dahi asker ve dcvlct adami oian ve hayalmda ''Meîikü'l- mesàvîkh Caazî .Murâd = dcrvis-eazilerin seyhierinin kirali Murad Gazi” diye lindan SuUan Murad, bülün harcketlcrinde muayyen bir plana dayanmis, son anina kadar harcket ka- biliyelinden vc dehasindan hiçbirsey kaybctmeniislir. 37 ¡nu- harebede bizzat bulunarak hepsini kazanmis xe ycnilmcz bir kuniandan sühreli yapmistir (Phranlzcs, Bonn tab’i, s. 81). Ingiliz tarihçisi Gibbons’dan (Türkçe tic., 1.56): "Salta­ nati rnüddctincc, hiçbir tlcvlct adami taraíindan üsíüne çiki- lamiyan bir kiyasetle Osmanlilar’in mukadderatini idare et­ mistir. Murad’in hükümdarhgi esnasinda vukua gelcn inkiláp- lar, bütün tarihin cn hayret veien vakialanndan biridir. Ken­ disinin harb hususundaki cevvaliyet ve gayrcti babasininki gibi idi. Fakal babasmm tahayvül ettiginden daha genis bir icraat sahasma yayilmis oldugu için, daha mü.skül \aziyctlere máruz kaldigi halde. gcvsememisíi. Emrindcki kumandan- valiíerin hiçbirisi ile arasmda anlasmazhk olmadi. Rumiar’a karsi muamelesi, onlann seciyesini táyinde mükemmel bir feraseti oldugunu gosteriyor. Bizans Kilisesi erbabmin naza- rinda bir kál'ir vc isa dü.smani idiyse de, Miristiyanlar’a Papa- lik'tan daha iyi muamele etmekle, teveccüh vc muhabbetleri- ni kazanmistir.” Bizansh tarihçi Flankondilas’dan (Paris tab'i, s. 29): "Mu­ rad hayatinda birçok tehlike atlatmis, büyük isler gor- müs, Rumeli ve Anadolu'da 37 kadar mühim muharebeyi ida- re ederek hepsinde zal'eri kazanmistir. Dü.ynana muharebe meydanmi biraktigi ve arka çevirdigi görülmemi.siir. islerini tanzim etmekle \e her seyi rnünasip vakti hulúl edince yap- makta mahirdi. Muhaiebcdc cok cesur olup, sa.sirmaz vc !e- lá.s gostcrmczdi. Gcnçliginde oldugu gibi ayncn ihtiyarhginJa da çah.skan, enerjik vc sertti. Maksadini islihsal ctmeK için iyice dü.sünür, sonra harekete geçcrdi. Maksadini íemin cdc- cek hiçbir tcdbiri ihmal ctmezdi. Kendisine itaat eden bülün rnilletlere ve saraymdaki elrada yumu.sak muamele cdcidi. Yerinde mUkal'atlaii hiç ihmal etmczdi. Muharebcdcn önce ordusuna parlak sozler soyieyip tesci ederdi. En küçük hata- lari, tekerrüi' clmemclcii için, .siddetle cezalandirn'di. Vcrdi­ gi söze sadik kalmak hususunda en ba.sta gelcn hükümdai'lar- dandj. .A.Icyhine davrananlar hiçbir zaman elinden kurtula- iTjami.sIardir. Maiyeti ondan korkula.rmdan titrerlcrdi. Fakat ashnda o, niaiycfinc kar.si, hiç kimscdc görülm em is bir '.cvgi bcslerdi.” Fransiz tarihçisi Grenard’iian {s. 52): "Bu siratla Osman- lilar’in ba.sinda, cn büyük hükümdarlanndan biri olan Solían Murad buliniuyortiu, Sultan Murad, .sahsi degeri bakimînuan zam anm m A vrupa’sniida esine tesadüf edüemiyen bir Ibüküm- dardi. Yalmz fevkalâde bir asker, hizli ve yerinde liareketle- riyle büyük bir strateji üstadi degil, ayni zamanda nafiz bir siyaset adami ldi. Düsmanlannin maddi ve m hi kaynaklarmi takdir etmekte yanildigi gôrülmemisiir. Dogustan hükümdar yaratilmisti. Hizmetinde bulunanlarm tam itimadmi ve min- ncttarhgmi haizdi. Zaten bu bas olarak yaraiilrnak, Türk mil- letine mahsus karakterlerdeiidir. Murad'm babasi ve büyük­ babasi da böyle adanjlardi. Murad’m sayesinde, küçük Os­ manh kavmi, bir tek mefkûre pesinde birlesen bir millet ol­ mustu. Murad'm rauvafiakiyetindeki gene! sebep budur. Sul­ tan Murad’m tahta çikmasi ile, milletin istikbali belli olmus­ tu. Ôlümünde ise, bu istikbal, 5 asir için temin edilmis va- ziyette^'di."

Sultan Murad Devrinde Osmanli imparatorlugu’nun Umumi Durumu Candarogullari’nm Osmanh himayesini kabulü ve Sul-' tan Murad’dan baska Veliaht-Sehzade Bâyezid Bey'in de Ka­ radeniz bôlgesindeki faaliyeti, Kelkit ve Yesihrmak vâdile- rinde Osmanh hâkimiyeüne baslangiç olmustur. Amasya’da hüküm süren Sâdgeldi Pasaoglu Ahmed Pasa, Erctnahlar’a ve 1380’den sonra Kadj Burhâneddin’e tàbi iken, Osmanh tâbii­ yetine girmisti. Bu vaziyetten hoslanmiyan Kadi Burhâned­ din, Amasya üzerine yürüyünee, Yildnim Bâyezid imdada ye- tismis ve Amasya ile Zile'ye kadar gelerek, bu çevreden Kadi Burhâneddin’i kovmu.stur. Bu suretle Sultan Murad’m Tür­ kiye hükümdarhgi. Sultan Orhan'inkinden çok daha gerçek bir çehre iktisap eylemistir. L Murad devrinde Osmanh leskilàti çok genisledigi gibi, kültür de ilerlemislir. I. Murad'la çagdas olan Seyh Bahàed- din Naksbend ile Hâfiz-i Sirâzî’nin tasavvuf \’e siir tesirlerî, Osmanh ülkesine de nüfuz etmistir. Ileride teskilât ve kültür bahislerinde, bu devir de toplu sekilde gözden geçirileeeklir.

Çandarlilar I. Murad devrinde Osmanh teskilâiinda birinci derecede âmil olan sahsiyet, Çandarh Kara Hahi Hayreddin Pasa olup, Osmanh tarihinin Koprülüler'le beraber en meshur vezir aile- si olan Çandarhlar’in alasidir. 1305'e dogru Eskisehir'in Sivri- hisar kasabasma bagh Cendere kôyünde, Ah admda birinin oglu olarak dünyaya gelmislir. Osman Gazi'nin kaympeiie!i Seyh Edebaii'nm akrabasindandir. Muniazani bir nictlrese tahsili gördü, Orhan Gazi'nin cülûsuncla Biiecck kadisi, 1330' da i/riik kadisi, az sonra da o zaman scvliulislám mcsabesin- dc olan Bursa kadisi oldu. I. Murad (ahta gcçincc (1.362 ), ka- zaskcrügf yükscidi (o zainanlar Ick kazasker vai'di). Kazas- kcrlik, askcri-mülki rülbc olan vczirliklc niüsaxi bir dini-il- nii-kazai riUbe olup, o cagda daha kazaskcrin üzerinde .sey- liuüsiäiri yokiu. l. Murad de\rinde de\lc[ düiiyanm en bü­ yük devletleri arasma girinee, bu hizli yükselisle mülenasip leskilällanm aya ihli\ae \ardi. isle bu idari, inülki, askerî, m a­ lí leskilâlta Hayreddin Pa.sa, önce kazasker, sonra vezir-i àzam (basbakan) olarak, en mühim rolü oyiiamrslir. Türkiye’nin istikbalini ve kaderini hazirlivan bu calrsmalardaii sonra Tlayreddin Pa.sa, 22 oeak I.i87'de 82 yaslarmda Serez’de öldü. •Yerine babasi gibi büyük bir \ezir olan Ali Pa.va gelirildi. Se­ rez’de ölen Candaili, iznik’e göiriüldü. 1922’de Yunanlilar ta- ralmdan lahrip edilen lürbesi, Cumhuriyet devrinde yeniden yapilm istir. Gelibolu ile Serez’de 2 eami ve daha ba.ska hayir eserleri yaplirmis, ilmî eserler yazmislir. Türkiye’nin kurulus ve yükselisinde biiinei derecede hizmet edenlerden bulunan Hayreddin Pa.sa, en büyük birkaç Osmanh sadràzammdan b iridir. Havreddin Pa.sa, Osmanli devletinin — simdiki bilgimize göre— 5. vezir-i àzamidir. Alâeddin Pa.sa, Nizàmeddin Ahmed Pasa, Haci Pasa ve Sinâneddin Yusul Pasa’ya halel' olmu.stur. (ileride \erilceek olan \ ezir-i âzam cetv'ellerine bakm iz). Oglu Ali Pasa, bülün Türkiye (arihinde (Selçukiu vc Cumhuriyet dcvirleri dahil) en çok iktidarda kalan ba.sbakandir. 2 2 ocak 1387'den 1406 sonlarmdaki ôlümüne kadar 20 yila yakm ara- liksrz bu makami mulialaza etmistir.

Jo89’tla imparatorluk 1362 martinda 95.000 km' kadar olan Osmanh devleti, 20 liaziran I389’da, vani 27 vd sonra, takriben 500.000 km’’yc yükselmi.s vc Avrupa topraklan (291.000 km '), Asya toprakla- iin i (208.000 km ) geçmistir. Bu suretle Sultan O rhan'm bi- raktigi topraklar, 5 mislindcn biraz lazla büyümüstür. Asya lopraklan, .simdiki mülki laksimala göre su vilàycl- Icri içine almakiachi': Bursa, Bahkesir, Bilccik, Kocaeli, Sa- karva, Eskisehir, Bolu. Kütahya, Alvon, Çanakkale (Asya kis- mi, Imroz ite Bozcaada hariç), Ankara (Kcskin, Kirikkale vc Koçhisar hariç), i.slaabul (Asya topraklan, Adalar Jiariç). Koriva’dan Aksehir, Beysehri vc Seydi.sehri, Isparla’dan Yal- \aç \e Sarkikaraagaç. .Manisa’dan Soma ve Kirkagaç, izm ir’ den Bergama, Kmik ve Dikili; himave bôlgelcri olarak: Can- tkuKguliari (Kastamonu, Sinop, Samsuu, Zonguldak, Çaakiri, kisrncn Çoriim), Hamiclugiillan (Biirdin vc- Yaivaç ¡le Sarki- karaagaç liariç Isparta) ve Anias\a Beyligi (iïam idt)gulkiri, l,i82'de lesmcn Osmanh hima\esini kabul etmistir). A\'i'Lipa topraklan: Geliboki \arimadasi, Edirne, Kirk- kircli \'c Tekirdag \ ilà\ et lcri, Çatalca ka/asi, Bulgaristan, Bati Trak\a (Sem endirek .Adasi hariç), Gi.iney Makedon>a (bu- günkü Yunan Makedon\asi, Ta.so/, Adasi ile Selânik sehri ve Halkidikxa yanmadasi hariç), Tesel\a, Kuzey Maketlonya (bugünkü Yugoslav Maked(jnyasi ), Koscna, Nis yani Güney Sirbistan, Dogu Arnavutluk, Dogu Karadag; himave bolgeleri olarak: Dubrovnik Cumhuri\eti, Dobruea Ptcnsligi vc Sirbis­ tan Prensligi, yani Belgrad liariç (Macaristan'a ai(tir) Sirbi.s- îan, Dobruca (bugün Romanya'\a ail' ^e Dalniaçxa’nin gü- ne\ ki\'isindan b ir parça. Anadolu’da Osmanh dc\lctinin batismda Ege Deni/.i, ku- zcyindc M arniara Dcni/.i ile Karadeiii/, dogusuntla Kadi Bur- luüieddin kiralhgi, güneydogusuncla KaramanoguUari, güne­ yinde Tekeogullari, güneybatismda Gcrmi\anogiillari ile Sa- Tuhanogiiilari buhinu\(jrdu. Aydtn \e Mentese be\likleri ile Osmanh smiri yoktu. Dogu Karadeniz kiyilannda Candarogul- lan ile Trabzon imparatorlugunun smiri vaidi. Amasra bas­ ta olmak üzere birkaç yerdc de küçük Ceneviz iskelelcri mev­ eut lu. Balkanlar'da devlet, güneydoguda Bizans \e doguda Ka­ radeniz ile çevrili idi. Kuzeydogu sinirim Tuna nehri teskil ediyor, kuzeydogudan batiya dogru once Bogdan (Moldavya), sonra E llâk (R om anya) Prenslikleri hudut te.skil ediyorchi. Kuzevbatida ve kuze>de Büyük-Macaristan kiralhgi bulunu­ yordu. Kuzeybatida Bosna kiralhgi "\ardi. Batida Dulriovnik vasitasiyla Adriyatik'e çikihyordu. Venedik Cumhuriyeti ile Arna\'ut prenslerine ait topraklar burada hudut yapiyordu. Henüz Epir fethedilmedigi için, Yunan Denizi'ne çikilamamis- ti. Güneyde Alina Dukahgi ile hudut vardi. Güneydoguyu Ege Denizi kaph>ordu. Günevcle Bizans’a ait Selânik ile Hal­ kidikya yanmadasi yer aliyordu. Ege Adalari, Venedik, Ce- )ie\ i/, Sövalyeler, Bizans arasintia pa\ lasi!mi.sti. Hiçbir Türk adasi yoktu. Agi'iboz, Giril, Sikladlar gibi en mühim adalar, V enedik'il I elindevdi. V. YtlDlRIM SULTAN BÂYEZID ANADOLU BiRLiÔrNi GERÇEKLESTlRlYOR (T389-1400)

Kosova’dan Sonra

1 ^ OSOVA’NIN Avrupa’da ve Asya’da lesirleri büyük oldu. Osmanli vc jMcmlûk imparatorlukkiri arasinda ittifaka benzer ycni bir dostluk muahcdesinin akdi, Avrupa’da Türk­ ler’e karsi kuskuyu son haddine gelirdi. Esasen Kosova’dan sonra muzalTcr Türk akincilari, Avrupa’yi dehset içinde bi- rakmislardi. Neretva vâdisinc kadar Bosna’yi çigniyen akin- cilar, 1390’da Sirmiya’ya girdiler ve Galambotz kasabasini al- dilar. Macaristan kiralligmin güney topraklan çignendi. îtal- ya devlcilcrindcn, Yildn'im Bâyezid’e cülûsunu lebrik etmek üzere elçiler geldi. 1390’da Bizans’ta imparator degi.siirecck ve yeni irapara- lor nasbedeeek derecede nüfuz kazanan Yildinm, Alacahisar camiinde (Nis ile Semendire arasinda), Sn-p prensesi Maria Clivera Despina ile evlendi. Sirbislan despotlugu, daha siki vergilerle devlete baglandi. Yapilan anlasmaya göre vergisi artirxlan Sirbistan, istedigi anda Sultan’in emrine göndermek üzere tam teçhizatli 20.000 askeri hazir tutacakti. Kosova za- ferinden sonra Sirbistan devletinin ilgasi ve dogrudan dog- ruy-a Osmanh imparatorluguna katilmasi bekleniyordu. Padi- ■sahin bu suretle hareketi, Sirplar’i memnun etti. Sultan Bâ­ yezid’in Balkanlar’da yeni bir fütuhat hamlesine kalkisma- masi, Anadolu ahvali ile alâkadardi. Sullan Murad Hudâvendigâr’m tarih sahnesüiden çekil- mesini firsat bilen ve ihtimal yeni padisahin atc.sîn sahsiyeti- ni vc askerlik dehasini lakdir edemiycn .Anadolu Bcyleri, Ka­ ramanoglu Alâeddin Ali Bey’in — ki Yildinm ’in eni.stesi olu­ yordu — tesvikiyle, Osmanh hâkimiyet ve nüfuzunu silkip atabileccklerini sandilar. 1390 senesi ile 1391'in ilk aylannda Yikhrim, .sahsma has süratle Anadolu Türkmen Beylikleri’ni Osmanh birligine kat­ mis ve bu bas dondürücü muvaffakiyet, Türkiye birliginin te­ mellerini atmistir. Rumeh tarafmda simdilik emni\et vardi. Kosova darbesinden sonra yakm zamanlarda ikinci bir teseb­ büs beklenemezdi. Devletlerini ilga elmedigi için Sirplar, Yil- dinm Bàyezid’e minnettar idiler ve Macaristan’in her hangi bir tesvikine kapilmalan muhteniel degüdi. Manastir’da Pasa Yigit, Nigbolu’da Firuz Bey, Serez’de Evrenos Bey, akincilan iîe. hududu muhafazaya muktedirdüer. Kuzey Makedonya ile Güney Sirbistan’a yeniden büyük olçüde Türk gôçmeni yer- lesiirilmisti.

Bati Anadolu Beylîkleri’mn lihaki Karamanoglu Alâeddin Ali Bey'in 2. Osmanh-Karaman barbini çikarma sebebi gülünçtü. Karamanoglu, kayinbirade- ri olan Sehzade Yâkub'un kamni diger kayînbiraderi Yildinm Bâyezid’den dava etmek iddiasmda bLilunuyordu. Anadolu Beylikleri arasmda Osmanhiar lehine statüko’nun bozulma- smm korkunç bir sekilde aleyhinde olan Karamanoglu, Os- manhlar'in Hamîdoglu’nu tazyikan satin aldiklari Aksehir, Beysehri, Seydisehri, Yalvaç, Sarkikaraagaç kasabalarim Os- manogullan’ndan koparmak istedi. Beysehri’ni akh. Saruhan, Aydm, Teke, Hamîd, Mente.se, Germiyan Beylikleri'ni, Os­ manhiar aleyhine tahrike muvaffak oldu. Bunlardan Hamîd- ogullari, Osmanhlar’a tâbi idiler. Digerleri ise — Karamanh­ lar dahil — Osmanli hegemonyasmi fiilen kabul etmis bulu- nuyorlardi. Germiyanoglu IL Yâkub Bey, enistesi Yildinm Bâyezid'e Devlet Hatun'la evlenmesi münasebetiyle verilen eski Germiyan baskenti Kütahya ile civanm isgal etti. Bu suretle Anadolu'da Osmanhlar’a karsi tam mânasiyle bir ayaklanma oluyordu. Anadolu’ntm Osmanhiar’dan sonra en kudretli hükümdan olan Kadi Burhâneddin, esasen azili Os­ manh düsmani idi. Sultan Murad, güc kullanarak Beylikleri ilhak yokina gitmemis, fakat ilerisi için bu zemini hazirlamis- ti. Avrupa fütuhatini durdurmak göze ahndigi takdirde, Ana- dotu Beviikieri’ni Osmanh birligine katmak mümkündü. Bü­ tün Beyiikler'in müttefik kuvvetleri, dünyanm en iyi ve tec- rübeh birlikierine sahip olan Osmanh ordusuna karsi koya- mazlardi. Ancak burada Sultan Murad'm inceden inceye he- sap ettigi bir nokta vardi. Kardes Türk kaninin akitilmasi, A\rupa’daki vaziyeti de tehlikeye koyardi. Çünkü Osmanli- iar, Avrupa’da fetih ve yerlesme hareketleri için, Anadolu Türk nüfusuna mümkün olabildigi kadar çok miktarda, sid­ dette riiuhtaç idiler. Üsielik Avrupa'da rahat hareket edebil- mck için, Anadijlu vilà)’c{icrinin iam bir siikùnci içinde olma- ,si lù/.nndi. Gerçi Anadolu halki, mua/.zan» bir islikbale nara- zel gijrüncn gazi Osmanli padisahlarina hayran idiler. Her bcyliklen akni akin gelen halk, Osm anli topraklanna yerlesi- yor, Rttmcii'nc gicliyor, Osmanli orclusuriiì ghiyorchi. Fakat cn a/, bir asirdan beri, Selçukiu imparatorlugunun dagdma- -sintlan boii tesekkül etmi.s olan bir maludlilik hissi de mev- cuttu. Osmanogullan’nm dehâlai ina sahip ohnasalar bile, her böige halki, kendi beylerini seviyor \’e sayiyorlardi. Fakat Osmanlilar’la icabmda bir harbi göze alaeaklarj son dereeede süpheli idi. Osmanli ilhaki onlar için nihayet bir banedan de- gismesinden ibaretti. Üstelik Osmanh birligine girmenin mad- £li \e mânevi nim etleri, Beylikler halkm i gittikçe i'azla dü.sün- dürm eye bashyordu. iste Y ild in m ’m Anadolu birligini gerçek- le.stiidigi 1390 yilmda Anatlolu halkimn ruhi durumu bu mcr- kezdc idi. Netekim Karamanoglu, Anadolu Türk halkmi, bir müs- tcvliye karsi koyar sekilde O sm anhlai ’a kar.si tahrik edebile- fegini sanmakia temelinden aldanmisti. Osmaniilar’a tabi' oían Candaioglu IL Süleyman Pa.sa, SuUan Bàyezid’in ameasi Rumcli Fàtihi Süleyman Pasa’nm damadi idi. Karainanoglu’nun parlak vaitlerinc kulak asma- di ve metbuuna sadik kaldi. Derhal Osmanli ordusuna bir yardimei Kastamonu birligi gönderdi. Osmanli ordusuqda, Bi/ans vc Sup birliklcri de vardi. Sultan Bâ 3'ezid, Kütahya’ ya geldi. Kayinbiraderi Germiyanoglu II. Yâkub Bey, gelip derhal el öptü. Fakat kendisi Rumeli’nde iken Kütahya’mn is- galini alletmiyen Yikhnm, çok degcrii ve temiz bir sahsiyet olan II. Yâkub Bey’i, veziri (basbakam) Hisar Bey’i yanma katarak Ediinc’nin îpsala kasabasina gönderdi. Germiyan Beyligi, Osmanh birligine katildi. Bu suretle Usak vc Denizli ilhak edilmis oldu. Denizli’ye gclen padi.sah, oradan Aydin Beyligi’ne girdi. Aydinoglu Isa Bey, tek silâh atmadan tes­ lim oldugu için, hakkmda lütut gösterildi. Beyligi ilhak edil- mekle beraber, kendi,sine Tire kasabasj ve civan malikáne olarak verildi. Aydin’m baskenti Ayaslug (El'es’in az kuzcydo- gusunda Selçuk) sehrine gelen Yikhnm, güneye indi vc M.cn- lese (Nkigla) toprakiarma girdi. Menteseoglu Mahmud Bey de hiçbir mukavemet göslcrmeksizin padi.saha arz-i tazimat- ia bulundu. Kendisine Bergama .sehri malikáne (Osmanli tà- birincc ’’dirük”) verildi. Tekrar kuzeye cikan padisah, Saru- han Beyiigi’ne (Manisa) girdi. Nedense korkan Saruhanoglu Orhan Bey, Menteseogulíarj'nílan Mehmed Bey’Ie beraber Si- nop'a gidip Candarogiu isfendiyar Bey’e sigindi. Bu suretle Izmir ve Manisa da Osmanli birligine katiklj. Germiyan, Aydin, Mentese vc Sariihan Bonlik lc ri’nin ilha- AT, 1390 yilinin subat vc mart, aylarmda \iiku bulmiisliir. Bu suretle Manisa, Izmir, ,'\\dm, Magia, Usak, Dcnizli Osmanlt birligine kalilmakla kalmadi, Osmanhiar, Mentese sahilJcrin- tlen Akdeniz’e çikmi.s oldular. Ege’nin en patlak limanlan cle geçirilmis oldu. .4ydin, Mentese ve Sariihan donanmalari Os- nianlilar'a geçti ve O sm anhiar, ilk deí'a biiyiik bir donanm a­ ya ve denizci halka sahip oldular. Saruhan Tahti, Manisa merkez olmak iizere, Karas) tahtmda oluran yani sancakbeyi olan Yildinm ’m büyük oglu Veliaht-Sehzade Süleyman’a, Ay­ din Tahti yani sancakbeyligi de padisahm 2. (jgiu Sehzade Ei-- iugrul'a \erildi. Manisa ile Usak arasmdaki Alaschir, Bizans’m Anadolu’ daki tck kalcsini ic.ski! ediyordu. Manisa .sclninin I313’tc Sa­ ruhan Bey taraiindan Bizans’tan rethcdilmcsine ragmen, bir ara T ürkler taraiindan ahnm akla beraber, Ala.sehir’e tloku- nulmamisti. imparator V. ioannes Paleologos ile oglu If. Ma­ nuel, Osmanli ordusunda ve padisahin maiyelindc bulunu- yorîaidi. Yildinm, împaraior’u tazyik ederck Ala.sehir'in tes- limini istedi \c bu suretle burasi da Osmanlilar'a geçti. Büyük bir deniz gücüne sahip olan Sultan Bâyezid, Ala- sehir’den Gelibolu’ya geldi. Gelibolu’da tersane in.sasini ve burasmin Türk donanmasma merkez, olmasmi cmretlikten sonra, iekrar Anadolu’ya geldi.

Yildii'im’jn 2. Anadolu Scferi

Bu 2. Anadolu sel'erinde de imparator Manuel Paleologos, Y ildinm ’in yanmda idi. Ankara’ya gelen padisah, 1390-91 ki.si- m orada geçirdi ve o ki.si, K aram ano glu’nun basinm üzerin­ de muazzam bir lehiike teskil cclerek lamamladi, 1391 basin­ da Ankara’dan Isparía’ya geldi. Bu beyligin veliahíi olan Ha- mídoglu Musíala Bey, bir birligin basmda Kosova meydan niuharebesine katilmi.sli. Haraíd Beyligi, Osmanlilar’a tâbi idi. Fakat Karamanlilar’m yani basmda oldugu için, onlann tchdidindcn kurtulmasma imkân yoktu. Bu siralarda 6 yil- dan beri tahlta bulunan Hamídoglu Hüseyin Bey üJmü.sfü. Bundan faydalanan Karamanhlar, bir kisim Hamid toprakla­ nna el koydular. Fakat beyligin en mühim kismi, Isparta ve Burdur, Osmanhiar’a geçti. Bcysehir, Egridir, Burdur, Aci Gölleri, Osmanh göHeri oldu. Veliaht Hamídoglu Mustafa Bey, sancakbeyi paycsiyle (bugünkü tümgcnerale müsaiidir) 0 .s- manli hizmcíine girdi. Hamícl Tahti yani Isparta sancakbcy- ligi YUdìnm'in ogullanndan Sehzade Isa’ya verildi. Bu'ìdan sonra Sultan Bàyezid, Isparta'dan Antaiya'va gel- di. .Aintalva’da, H a m ìd o g u ila n ’ndan ay nlan ve Tekeogullan de­ nen hatìcdan hüküm sürüyordu. Bu beylik de O.smanlilar'a kaUidi vc Teke (Antalya) sancakbcyliginc Firuz Bey tâyin edüdi. Teke'dcn tekrar Isparta’ya gelen padisah, 1.391 senesinin baharmda doguya dogru ilerliyerek Karaman beyligine gir­ di. B ir yüdanberi ba.sina gclecekleri deh.set içinde bekliyen Karamanoglu Damat Alâetldin Ali Bey, bir meydan muhare­ besi kabul ctmeyi çilgmlik sayarak ïaseli'ne, yani güneyde Akdeniz kiyilanna çekildi. Tekeoglu Mustata Bey de, Kahi­ re’ye gidip Memlûk sultanma sigmmrsii. Yüdirim, Konya sehrine girdi. Diger beyliklerin ilhakm- da oldugu gibi, Osmanlilar’m azili düsmam olmasma rag­ men Karamanoglu’nun topraklarjnda da halka en küçük za­ rar verilmemesine âzami dikkat gösterildi. Konya halki, bi­ rinci imparatorluk devrinin baskent ahalisi olduklan için magrurduîar. Oniarm bu gururunu kumamaya bilhassa itina edildigi anlasilmaktadir. Çünkü padisah, halktan her seyin pesin para ile satin alinacagini ordusuna bizzat emr.etmek ih- tiyacini duymustur. Zira zaten âdet boyle idi. Kadi Burhâneddin’den imdat istiyen Karamanoglu'na o taraftan bir cevap gelmeyince, Alâeddin Ali Bey, çaresiz ka­ larak kaymbiraderinden sulh talep etti. Yildinm, tekrar Ru­ meli’ne geçmek istedigi için, diger beyliklerin aksine kendi­ sine mukavemet edecegi anlasilan Karamanlilar’la sulh yap- tt. Isgal ettikleri yerlerden çikanlan Karamanhlar, bir mik- tar da toprak kaybettiler. Osmanh hududu, Çarsamba Suyu’ na, yani Konya Ovasi’na dayandi. San Timurtas Pasa, Kara­ man sininnin muhafazasina memur edildi. Bu Karaman se­ ferinde imparator II. Manuel de Osmanh ordusu ile beraber bulunmustur. Bu siralarda gelen bir haberden Yildinm, II. Manuel’in babasi V. ioannes’in istanbul sûrlanni tahkim et­ tigini ögrendi ve im paratoru tehdit ile, b u tahkim atin yikil- masini sagladi.

Ege A k in i ve îlk Bizans Muhasarasi Yildinm, Istanbul Bogazi'm asmak suretiyle AvTupa’va geçti. Bu siralarda Yildinm ’in emriyle Osmanh donanmasi, itk büyük hareketini yapti. 60 parça harb gemisinden müîesck- kii bulunan donanma, Sakiz Adasini ve scliiini, Siklad Ada- ]ari’ni ve Agriboz Adasi’m tahrip etti (Ditkas, X III, Türkçe tre., 28). Bu suretle Istanbul muhasarasina hazirlanan Yildi- nm , Venedik ve Ceneviz ile çatismak bahasina, Istanbul seh­ rinin muvasala yollanni vurmak istiyordu. Bu siralarda ba- basmm ôlümünü isiten ve agabeyisi IV. .^ndronicus daha on­ ce ölmüs bulunan II. Manuel, misafir olarak kakhgi Bursa Sarayi’iidan îstanbula gidip tahta tek basma oturdu (babasi ile müstereken saltanat sürüyordu) (Dukas, X III, Türkçe tre., 29). ‘‘imparator Manuel, hem akdli ve müdebbir, hem de âiim bir zat idi... Çok iyi bir Hiristiyan oldugu gibi, ilâhiyat âlimi ve kâmil bir insandi” (Dukas, XIV, 32). Fakat Bizans’ in bünyesi iyiden iyiye bozulmustu. "Fakir ve âdi haik, biz- zarure dinsizlige ^e vatana hnanet etmcve mevyal idi” (Du­ kas, XIV, 33). 139rdc Sile kasabasi, Bizanshlar’dan almdi (daha once de Türkler’in eline geçmis olmasi muhtemeldir). istanbul’un ilk muhasarasi baslamak üzereydi. Dogu Roma iraparatorlu- gu, en deh.setii günlerine yaklasmisti. Bu muhasara 1391’de 7 ay sürmüstür. Osmanh Türkleri tarafmdan Bizans'in iík muhasarasini teskil eder. Sûrlar boyunca 6.000 Türk askeri yerlestirilmisti (Gibbons, The Foundation of the Oltoman Em pire, 198^ Y ild in m , h içb ir zam an siddetli ve tam b ir mu- hasaraya girip yipranmak istemedi. O, bu gibi tazyikler ve ablukalar sonunda, Bizans’i olgun bir mey\a haline getirme- ye çah.siyordu.

Komanya'nin Türk Hákimiyetine Ginnesi (1391 yazi) 1391 yazmda Yildirim Sultan Bâyezid, Tuna’yi kuzeye dogru geçip Eflâk (Romania) topraklanna girdi. Bu, bir Türkiye hakanmm Tuna'yi ilk atlayisidir ve asirlarca bu at- layism arkasi gelmiyec'ekíir. Nesrí’ye göre padisah, Nigbolu’ dan nehri geçmislir. O halde Turnu Dagurele civarmda Ro- manya’ya ayak basmis olacaktir. Sultán Murad zamanmda Eflâk (Romanya, Güney Romanya = Ulaliya) Prensligi ile münasebetler í'ena degildi. Bu Prenslik, Büyük-Macaristan ki- ralhginin nüfuzu aitmda bulunuyordu. Voyvoda olarak lahtta mühim bir .sahsijet olan ve uzun müddet hüküm süren Prens M irçe bulunuyordu (E flá k V oyvodalan’na ait ileride verile- cek listcye bk.). Argeso meydan muharebesinde Yddirim, Ro- menler’i kolayea yendi; Prens Mirçe ve bülün maiyeti esir edildi. Mirçe, Bursa’ya gclirilmis, bir müddet sonra serbes bn-akihp eline voyvodahk fermani verilerek Romanya’ya iade edilmistir. Bu suretle Î.391 yazmda Eflâk yani (jiiney Roman- ya, Türkiye’ye tábi oldu. Bu ülkede Türk hákimiyeti 1878’e kadar 487 yil sürcccktir. Bugünkü Romanya’yi tcskil eden di­ ger ülkelcrdcn Tüi'klcr’hi "Erdöl” dcdikicri Traiisilvanva vc Banal (Tinusvar/Tcincsxar) cyalclleri, Macarislan’a ailli ve esasen Macar nülïis, bu e\alellcidc, Romen nüliislan 1a/,la idi. T ürkler'in "B u g d a n ” dedikieri A5

A k m c ila r Türk lüluhat tarihinin unululmaz unsuiu oian akinciiar- dan, tcskilät cildimi/.dc aynca bahscdileceklir. Fakat bundan bösle akm ve akmci läbirieri pek çok geçeceginden, haklarni- ila kisa bir bilgi vcrmek münasiptir. Akmci Ocagi, Türk or­ dusunun en seçkin smilini teskil ediyordu. Son derece siki sartlarla akmci ocagina cfral kabul edilirdi. .Akmcilar, A\ru- pa'da “scrhatl” denen hududa yakm yerlerde olurinlar, her türlü \ergi, teklil ve rcsimdc muaC olurlardi. “Akiiict Kcia- ntiii-Nàiiicsi” denen hususi kanunlari \ardi, buna göre hare­ ket cderlertli. Bevlerbcvilértlcn vani Türk umumi vaülerin- den emir almazUn, dogrutlan dogruya patlisahm sahsma mer- bul bulunurlardi. Bu oeak sayesinde A\rupa devletlerinin Türk simrmi tecavüz etmeleri, son dercce zor bir mcsele lia- line gelmi.stir. Zaten akmcilar, Avrupa’nin mänex i kudrel ini imha cimislerdir. Tüikive’ye sonsuz ganimet iusirnislardir. Akmiar, son dercce gizli ve äni emirlerle \ uku bulurdu. Akmci- lar pek mahir si'uai i \c coïkçi idilci'. Akinci siibayiari, birkaç Avrupa ciili konusurlai cii. Akui liarekcti rnülhis bir süralie ya- pilir, çok kisa müddet içinde büyük yollar geçilir, A\i'iipa’nin en ¡ceri r.oktalarina kadar si/.ihr, düsirianiii askeri ku\'vetlci i daima sasirljhr, halk deirset \c heyecana \erilirdi. Hiçbir ül­ ke, ne Alinaiiya, ne haîya, ne Lehistan, ne Rusya, akmcian masun degillcidi. Ba\yera’dà, Mora\ya'da, Bohcmya'da, Avus- turva’da, Lehistan'da hiçbir seliir, kasaba \e köv, ei lesi sabah Türk akmcilaiim beldeleiinin içinde aL kosUiruiken güi'mi- veeeklerine inanamazth; asulai boyimea halka bu leiriinali veieeek hükümet, Avrupa’da meveul bulunmaiTuslu'. Akmei «eagma mensup Türk casusiari, yerli halkm aiasina karrsmis bir haldc bütün Oi (a Avrupa’da dolasip malûmat toplarlar- dr Bli malûmat ü/,crlnc akmlar plânlanii’, ona göre kolkxr ay- l'ihr, \urulaeak yerler tesbil edilir, akm müddeli kararlasti- l'ihrdr Bu malûmatm siyasi kiN’met tasiyanlan, meikc/,c bil- dirilirdi. Deniz siniTinda akmci ocagma tekabül eden sjnif, "korsan” smili idi (bu kelime, bugün kullamlan manada de­ gildir; Fransizca ''pirale" degil, '‘corsaire” kelimesinin karsv- Iigidir; Türkçe’de bu iki meihum tek kelime ile karsilandi- gmdan, illibas hasil olmustui ). Akmci \e korsanlar, bugünkü komandolann asagi-yukari karsihgi olup, aym isi yapailardi. C3ayelei'i üsleri tahrip edip düsinanin askerî \c iktisâdi gücü­ nü hirpalamak \e halkm inànc\i kuv\elini düsürmekten iba- ref ti.

Selànik'in Fethi

Eflàk scl’eri ve A\usturya akmiarmdan sunra Yildinm Sultan Bâyezid, Buisa’ya döndü. B li siralarda Bizans impa- latoru n . Manuel, Macarislan’tlan imdat istiyordu. 1392 baha- rinda padi.sahm Yunanistan seferine çiktigi muhteineldir {ba­ zi tarihçiler, bu hâdiseyi birkaç yil sonraya ahriar). Bu seferde Selânik \e Halkidikya’yi Bizans’tan fetheden Yildinm, Dogu Roina’yi Makedonya’daki son toprakianndan da mahrum el- mis oluyordu. Sonra Karaferye’ye gcldi, oradan Teselya Ye- ni.sehi'i’ne indi. Teselya tamamen itaat altma almdi. Yuna­ nistan fütuJiati 1392 yilmda devam etti. Epir, Attika çigncn- dikten ve kismen aimdiktan sonra yilin sonunda Evrenos Boy, Mora akmlai'ina basladi \e yarimadanm büyük kismmi fethetti. Bizans’in ilk muhasarasi 7 ay sürmekle beraber, abluka mahiyetinde kusalmanm yillarca devam ettigi anla.silmakta- t!ir. 1392’ye dogru Silivri de Türkler’in eline gcçmistir. Maca­ ristan \e Fransa kirallan ile Papa'nm fmparator'dan aldigi bîîmek tükenmek bilmez istimdad-nàmeîer, nihayet Osmanh Türkîeri'ne karsi IV. Haçh seferini teskil eden Nigbolu’yu meydana getirmislir. Bununla beraber Yildinm , Siiivi'i'yi mu­ hafaza etmedi. II. Manuel’in yegeni yani IV. Andronicus’un oglu VII. toannes’e verdi. Böylece iki saltanat rakîbi biribiri- ne iyice düsmii.slür. Padisah, en çok sôzünü diniiyen nanize- di tuluyordu.

Macailar’a Karsi Zafer 1392’de Bizans’in isiimdatlan ve Türkler’in Balkanlar’da­ ki tehlikeli büyüyüsü karsismda Macarlar, kuzeyden hududu tecavüz ettiler. ’Tuna’yi güneyden takiben Nigbolu’ya kadar geldiler vc âni bir baskinla kaleyi düsürdüler. Macaristan ki­ rah Sigismund, Macar ordusuna kumanda ediyor ve yaninda Türkler'e ihanet eden Eflâk prensi Mirçe bulunuyordu. Sir­ bistan Prensi, Türkiye’ye sadik kalmisti. Sultan Bâyezid, Ana- doiu’da idi. Buna ragmen Türk akincilan, süratll bir taar- ruzla Macar ordusunu perisan etllier. Nigbolu’yu terkeden ve tesadüfen hayatini bir Türk akincisinin palasmdan kurtaran kiral Sigismund, Macaristan’a çekildi ve hiçbir muvaffakiyet gösteremedi, bilâkis Balkanlar’da Macar nüfuzunu bir kat da­ ha kirmis oldu. Bu suretle Büyük-Macaristan devletinin bile tek ba.sina velev Anadolu’da harb halinde bulunsun, Türkiye ile müeadeleye muktedir olamiyacagi bariz sekilde ortaya çikti. Bu, Haçh seferinin hazuianmasini sart kihci bir keyfi- yetti. 1393’te Tirnova ile civan kendisine birakilmis olan son Bulgaristan kirah Sisman, ülkesinden mahrum edildi. Bir sancakbeyi derecesinde sôzü geçmemekle beraber “kiral” un- vanini kullanmasina müsaade edilen Sisman, Macaristan ki- ralinin basansiz seferinde, onun tarafim tutucu, yani ihanet- kâr bir vaziyet takinmisti. Sisman, Tirnova sûrlan içinde 3 ay Veliaht-Sehzade Süleyman’a mukavemet ettiyse de, 17 temmuz 1393’te kale düsürüldü ve Kiral, esir edildi. Kirahn kardesi Prens Stratismir, Vidin’de, yani Bulgaristan’m kuzey- bafi ucunda Osmanh hiinayesinde hüküm sürüyordu. Vidin, 1396’da, Nigbolu zaferinden az sonra dogrudan dogruya Tür­ kiye'ye katilacaktir.

Yildirim’ni 3. Anadolu Seferi Yildinm Sultan Bâyezid’in 3. Anadolu seferinin sebebi, Kadi Burhâneddin’in Anadolu’da Osmanlilar’a rakîp görün- mesi, Karaman'i desteklemesi ve Candarogiu Damat II. Sü- leyman Pasa’nin, Yildirim’m' kendi beyligini de ortadan kai- diracagindan ürküp metbuu clan Osmanli devleti aleyhine Burhâneddin-Karaman ittifakma dahil olmasidir. Bu seferde Yildinm, o derecede süratli hareket edip ora­ dan buraya geçmek suretiyle hasimlanni sasirtmistir ki, 3 müttefikin birlesmesine meydan vermemistir. 3 müttefik bir- lesseydi, kendilerini güclü goreceklerinden. Sultan Bâyezid’e meydan muharebesi vermeye kalkisacaklardi. Muharebe so­ nunda ezilecekleri muhakkak olmakla beraber, her iki taraf­ tan Türk kam akacak, üstelik Sultan Bâyezid, Anadolu hal- kmin mühim bir kismi nazarinda, kardes kam akitmanin ve- balini tasiyor görünecekti. Bu ise, Anadolu birligini mânevi olarak geciktirebilecek bir keyfiyetti. Hamîd-ili’nde biraz dolastiktan sonra Karaman toprak- larina girecegi sanihrken ânide Kastamonu’ya gekn Yildinm, Süleyman Pasa’nin kuvAietlerini rahatça dagilti. Vurusmada, Damat II. Süleyman Pasa, maktul düstü. Bu hâdisenin 1392 yilinin sonlarma dogru, sonbahar sonunda olmasi muhtemel­ dir. Böylece Kastamonu, dogrudan dogruya Türkiye'ye katil- mis, bu arada Zonguldak, Çankiri, kismen Çorum da ilhak edilmistir. Sinop’ta ise, Süleyman Pasa’nin kardesi Sultan-zâ- de isfendiyar Bey hüküm sürüyordu ve Osmanli devietine tâ­ bi idi. isfendiyar Bey, aoa tarafmdan Rumeli Fâtihi Veliaht- Sehzade Süleyman Pasa’nm torunu idi; yani Yüdinm ’in am- casimn torunu, 2 . derecede yegeni oluyordu. Kadi Burhâneddin ile harb, çokian baslamisti. Eylü) 1391’ de Osmanh ordusu, Sivas’tan sonra Kadi'mn 2. merkezi olan Kayseri sehrine girmisti (Îbni’l-Furât, Beyrut, 1938, IX , 26b). 1393 basinda da Osmanh ordusu Amasya’ya girmistir. Amas­ ya Beyligi, Osmanlilar’a tâbi bulunmakla beraber. Kadi Bur­ hâneddin tarafmdan son derece siki.stjnliyordu, 1392 temmu- zunda Çorum yakinlannda Kirkdilim meydan muharebesin­ de Kadi Burhàneddin’in Sehzade Ertugrul kumandasindaki Osmanli ordusunu bozmasi, Sehzade’nin bu muharebede ôl- mesi, iki devlet arasindaki münasebetleri son dereeedc ger- ginlestirmisti. Zalimce hareketleriyle Kadi Burhâneddin. Ana­ dolu halki tarafmdan sevilmiyordu ve Orta Anadolu, Osman­ li idaresine can atiyordu (Sehzade Ertugrul’un Sivas’ta son­ radan Timur tarafmdan ôldürtüldügü rivayeti asilsizdir).

Ankara’ya kadar 3'aklasan Burhâneddin’i tedip etmek ge- rekiyordu. Amasya’yi geri almak üzere ilerlerken, Osmanh ordusunun Merzifon’a geldigini duyan Kadi Burhâneddin, meydan muharebesini göze alamadigi için Sivas’a çekilmisti (Bezm-u Rezm, 419). Amasya beyi Ahmed Pasa, Kadi Bur- liàncddin’in ardi arkasi kesilnicz lecavLi/.Ierinden usandigi icin, Sullaii Biiyczid’c Amasya'yi ahp kendisine ba.ska bir san- cagiii bcxiigini \'crmcsini rica etmi.s, bLinun üzerine pacU,sa- hin ogullanndan Sehzade Melimed Çelebi’nin kumandasm- ciaki 30.000 ki.silik bii' O sm anh oidiisu Amasya'ya gcim isti. Celebi Mehined, bu suretle Amasia sancakbeyi olmus ve Scl- ÇLiklu Tüi'kiye.si’nin bu m üh im sehrinden O rta A nadolu'nuii dogu kismini inkiyat altina almak üzere cahsmava baslarnis- tir. O rta A nadolu'nun dogusu ise, .Kadi B u rh ân e d d in ’in clin- desdi.

ArnavuÜuk ve Epir Fctihlcri

Arnav'utlar, henüz îslâm dinini kabul etmemislerdi; kis- rnen Ortt>doks, kismen Katolik mezhebinden Hiristiyan idi­ ler. Kabìle teskilatina \e derebcylige dayanan bir içtimai bün- yeleri varch. Secì ve muharip bir millet olan Arnavutlar .mühim b ir devici te.skil edememisler, birkaç prenslige aynlm rslardi. .Prensleri bazan "kiral” sanini da almisiardir, Arnavut prens- leri, Napoli kiralhgi gibi büyük devletlerin nul’uzu, hatlà tà- biiyeli allinda idilci\ Vcncdik’iii niUuxu da biìyuktU l'c e.sa- sen iskodra gibi bazi kaleler dogrudan dogruya Venedik'in clindeydi. Macaristan kiraihgi da a.sagi yukari Arnavutlar’in yasadigi ülkeler olan bugünkü Arnavutluk ile bunun kuzey* dogusundaki Kosova \e güneyindeki Epir’e tesìr ederdi. Ar­ navullar, Bo.snaklar gibi, XV. asirda kille halinde Müslüman olmii.slardir (bugün Arnaviitlar’in 5’de 4’ünden l'azlasi Siin- nì/Haiieli Müslüman, gerisi Kalolik ve Ortodoks’tur). Candarli Hayreddin Pasa'mn 40.000 ki.silik Türk oiclusti ile Arnavut kirah 11. BaI.sa’yi yenmesi ve kiral da dahil olmak üzere Arnavut oi dusunun imhasi, 1. Murad’in son zamanlann­ da bugünkü Arnavulluk’un dogu kismimn Türkler’e geçmesi- ni temin eylemisti. Bu arada iskodra da alinmrs, fakat Ve- nedik'le bir haib g(3ze akhrilamadigi için, Venedik’e geri ve- rilmisli. 1396'da gene Iskodra almdiysa da, tekrar Venedik’e — bir nriktar tazminat kaisihgi— iade edildi. Fakat Kroya (Akçahisar), Berat, Avlonya, Kesriye gibi yerler muhaiaza edildi. iskodra Gijiü’nün güneyinde bulunan Adriyatik ü/.e- rindeki Ülgün (Dulcigno) limam da i.sgal edildi (.simdi Kara- dag’dadir). H. Balsa’nin yerine geçen yegeni II. Georg, kizmi Yildirirn’a verdi; kendisini taltif etmek için Ülgün, Arnavut hükümdarina iade edildi. 1392’de li. Georg, Türkler’e karsi ayaklandiysa da yenildi ve csir edildi. 139,5'te 3 yilhk bir esa- relten sonra memlekelinc gönderildi. Venedik’le ve Arnavut dcrebcyleri ile mütadclcyc giri.stiysc de, bir basan elde ede- jncdi. Bu .surclìc Yildinrn Sul tan Bâyezid devrinde, Venedikli' ler'in ve ba/.i A rnaviil beylerinin elindeki biikac salili sehii disnida, Arnavutluk ve Karadag’da Tiirk hákimiyeti kuruldu. Türkiye, esasli surette O tranto Bogazi'na ve A driyatik Deni- zl’ne, Epir’in aimmasi ile de Yunan (ìyonya) Denizi’ne çikli. Fakat donanm asi, henüz Venedik gibi büyük denizei devlet- jerle basa çikacak gücde degildi. Kuzey Makedonya’da Üsküb’ün î. Sultan Murad Hudâ­ vendigâr zamanmda almdigi muhakkak olmakla beraber, bit" ara Sirp ve Bosna beylerinin cline geçtigi anlasiliyor. 6 ocak 1392’de Sirplar sehirden atilm is ve kesin Türk hákim iyeti baslamislir. tJsküb, kendini imparator ilân eden Orhan Gazi’ nin muasiii Sirbisian kirah Slcian Dusan’m baskenti idi. Az zamanda Türk .sehri haline gelmistir. îshak Bey'in oglu olan Yigit Pa.sa, 1392’den 141 l ’e kadar 21 yil Üsküb sancakbeyi ol­ mus, sonra 1413-1444 arasmda 31 yil da Evrenos-zâde îshak- Bey, sancakbeyligi yapmrstir. Bu iki muklcdir akmci beyinin valilikleri devrinde schir, lex'kalâde inki.sala mazhar olmus ve Türk’lügün Balkanlar’daki mühim merkezierinden biri ha­ line gelm istir. Sar D agi’nm (2.510 m clre) güney-dogu ctekle- rinde ve Vardar’in kuzey kiyismda bulunan Üsküb, slralejik bakimdan da mühim bir merkczdl (.simdi Yugoslavva’yi les- kil eden '‘devlel”lerden Makedonya’nm merkezidlr). Pasa Yigit ile oglu sonradan pek meshur olan Turahan Bey, bu devirde Türk akmci beylerinin cn laninmi.slan olarak serhadde büyük hizmetler etmislerdir. Arnavutluk i'uluhali, Türkler’i Napi)li kiralligi ile siki .si­ yasi münasebetler kurmak durumunda birakmislir. Napoli, Venedik’len levkalâde ürktügü için, Türkiye ile illifak etmis­ lir. 1390 Sirmiya akini, Napoli’yi Venedik’e karsi dcslcklcmek gayesiyle yapiImrstir.

yildinni’in Atüka ve Mora Scfori

N igbolu zalcrinden sonra Y ild in m Sultan Bâ\'czid'in 1397 Yunanistan seferi ba.slar. Salona piskoposu Dorothcus bir meklup yazarak padi.sahi Allika ile Moia'yi zulüm \c asayis- sizliklcn kurlarmasi için bizzat davet etmisti. Bu hâdise, Gü- jicy Yunanistan'dakl Latin ve Bizans idaresinin ne kadar bo- zuk oldugunu güslerir. Selànik’in, bir Haçli donanmasinui yardima kosmasma ragmen, bu donanmanm Türk donanma- sina yenilmesindcn sonra (Hammer, I, 323) dü.smesi, Bizans’i Yunanistan’da sadece Mora ile iktifa etmcve mecbur birak- misti. Mora’nin güneyindeki Koron, Modon gibi bazi iiman- lar, Venedik’in clindeydi. 1391’de Mora’daki Bizans despotu Theodorus Paleologos, Türkiye'ye tâbi olmus, fakat sonra sözünden dönerck Türkiye aleyhinde çalismaya ba.slamisti. Yenisehir (Larissa) ve TirhaJa’ya geldikten ve Teselya’da Türk häkimiyetini kuvvetlendirdikten sonra Yildinm Sultan Bâyezid, aym 1397 senesinde güneye, Attika j'arimadasina in­ di. TermopiJ geçitini geçerek Atina’ja girdi. Oradan Korent Berzahi’ndan Mora’ya dahil oldu. Haziran ayinda Yâkub ve Evrenos Beyler, Mora yarimadasinm güney ucundaki Vene­ dik topraklan Modon ve Koron'a kadar Mora'yi altüst etti­ ler. Üsküb sancakbeyi Pasa Yigit’in oglu Turahan Bey'e, padi­ sah, Mora akinci teyligini verdi ve Turahanogullari, asirlarca Mora’da kaldilar. ilk defa 1397 yilinda Mora’ya Türk gôçmen- leri yerlesmeye basladi. Bununla beraber Yildinm , Mora'daki Bizans idaresini ilga etmedi; siki tâbiiyet sartlarina baghya- rak, Despot Theodorus’u jerinde birakli. Attika ile Mora’daki mahalli idarelerin ilgasi, ancak Fätih zamamnda vuku bul- mustur. 1397 seferi bütün Yunanistan ile Mora’yi Türk háki­ m iyeti altm a koym ustur. Y alniz T ürkler’in henüz Ege Deni- zi’nde, ne Yunan sahilinde, ne Anadolu kiyisinda, hiçbir ada­ lan j'oktur.

Karaman Beyligi’nin ilhaki Nigbolu muharebesi sirasmda OsmanoguHan, bütün Av- rupa’ja karsi Türkiye’yi savunurlarken, Karamanoglu Damat Alâeddin Ali Pasa, Ankara'ya tecavüz etti; .sehri aldi ve bura­ da bulunan Anadolu beylerbeyisi San Timurtas Pasa’yi esir etti. Bu derece cüret gösterdigine göre, Osmanhlar’m Nigbo­ lu’da bütün Avrupa’ya karsi duramiyacaklan kanaatinde bu­ lundugu anlasihyor. Bu kisir ve kisa görüslerdir ki, Karaman- ogullari’m Selçukoguilari'nin mirasmdan mahrum etmistir. Nigbolu zaierini ögrenince Alâeddin Bey hayret ve deh­ set içinde kalmistir. Derhal San Timurtas Pasa’yi çesitli ilti- fatlaiia serbes bn'akmis, yanma bir de élçi katip, padisaha kendisini affetlirmesini rica eylemistir. Yunanistan seferinden sonra Yildinm, enistesini kesin sekilde cezalandirmak azmiyle Bursa’ya geldi. Maksadi anli- yan Alâeddin Bey, siddetle mukavemet etti. 2 gün, 2 gece Kon­ ya önünde iki Türk ordusu çarpisti. Açik sahrada tutunami- yacagini anhyan Karamanoglu, Konya kalesine çekildi. 11 gün muhasaradan sonra sehir, Osmanhlar’a teslim oldu. Bu tes­ lim, Konyahlar’in Yildirim’a, Karamanoglu’ndan gizli olarak müracaatlari üzerine vuku bulmustur. Alâeddin Bey’e kal- saydi, uzun bir muhasara ile meydan muharebesi adami olan Yjldirim'j usandirjp ve padisahm her türlü sartuii kabul et­ mis görünüp kurtulacakti. Osmanh askeri sehre girince de Alâeddin Bey mukavemet etmek istedi. Fakat alindan dü.stü ve esir edildi. Osmanhiar, Konya halkma hiçbir kötü mua- mclede bulunmadilar. Yunanistan felhinin tamamlandigi bu 1397 senesinde, Ka- raman-ili de Osmanli birligine katildi. Alâeddin Bey, kaym- biraderinin huzuruna getirildi. Yrldirim: "Niçin itaat etmez- siz?” dedi. Karamanoglu: “Niçin itaat edeyim? seklinde sert cevap verdi; ben de senin gibi hükümdarim”. Bu siyasi olmi­ yan cevap, Anadolu birligini gerçeklestirmek azminde bulu­ nan Y'ildinm’m kesin karar vermesim mucip oldu. Alâeddin Bey’in basi vuruldu. Yildirim, Konya’dan güneydoguya indi. Lârende (Kara­ man) sehrine geldi. Burasi, Konya’dan küçük olmakla bera­ ber, Karamanogullan’nm taht sehri idi. Yildinm ’m kizkardesi olan Alâeddin Bey’in zevcesi Nefîse Melek Sultan, 2 oglunu yanma ahp kardesinin huzuruna çikti. Türkiye Hakani, kiz- kaidesini çadirm disma çikip karsiladi. Bir müddet konusul- duktan sonra, Nefîse Sultan’m çocuklan ile beraber Bursa Sarayi’na gitmesi karaiiastirildi. 1397 sonbahannda Gôksu’ya kadar bütün Konya, Nigde, Aksaray, Develikarahisar. Osmanhlar’a geçti. Osmanh háki­ miyeti, Seyhan nehrine dayandi. Ermenak, Mut, Silifke, Ana- mur, yani îçel ile Taseli, Osmanh tâbiiyetinde olmak sartiyla Karamanogullan’nin bir dalina verildi. Karaman Beyligi’nin ortadan kaldinlmasi, Anadolu ta- rihi çapmda çok mühim bir hâdise idi. Sivas’laki Kadi Bur­ hâneddin, Osmanhiar’la burun buruna gelmisti. Bir Osmanh taarruzuna mukavemet etmesi ise imkânsizdi. Bütün gu- ruruna ve Memlûkler’le olan bütün geçmisine ragmen, Mem­ lûk imparatorluguna tâbi oldu. Fakat bu tâbiiyet nazari ol­ dugu gibi, Memlûkler’in Kadi Burhânedin’i Osmanhlar’a kar- si savunmak için bir harbi göze almalari, az muhtemel olan bir keyfiyetti.

Kadi Burhâneddin Devletinin Sonu 1398 bahannda Yildinm, Canik’e geldi. Müslüman Sam­ sun sehrine girdi. Kubâdoglu Cüneyd Bey, Osmanhlar’a tâbi olmak sartiyla Lâdik’de bulunuyordu. Samsun, bir sancak merkezi oldu. Bafra’daki Tasanogullari ile Çarsamba’dan Ti- rebolu’ya kadar Karadeniz sahillerini Kelkit’e kadar ellerinde tutan ve Niksar’da oturan Tâceddinogullari da, Osmanh hâ- litm iyclino L>iidik'r. GIresiin, 1397 yilinda Tàcecktinogiillari ta- ral'indan Tiabzfjji iniparalorkigiindan icihcdiimis bukuiuyur- du (Bczjiì-ii Rezin, 529). Bu sujclk' Osmanli dcx'k'ii, Trabzon irnparalorkigiiiiun bati sininna dayandi. Ifarsit Cavi, iki (.k-v- Jet arasinda sinirdi. Ckiney Karadeniz .sahilleri, ilarsit Cayi' ila kadar Osmanlilar’in elinck'vdi (Bai Im ile Gàviir Samsvui sitelcri iicnüz Cene\izli]er’de idi). 1398 temmuzunda Katli Bui hàneddin'in Akkiiyunki Kara- Yi-iliik Osman Bey laralin dan öldürülm esi, rnüliim bir Os­ manli - Su'as harliinin önüne geçmistir. 1398 sonlarmda \e 1398 basiarmda, Kadi Buiiiâncdclin’in Ereínaogullan’ndan de\rakligi devlelin simdiye kadar Osm anli idaresine gcçine- »)iis bölgeleri, basta baskent Snas olmak üzere, Osmanh bir- figine kalikh. Sixas, buiulan böyle Osmanh dexletinin mühim merkezlerinden biri olacak \e “Rum Exaleti” denen beyler- beyiligin merkezi yapilacaktir. Sixas, Akkoyunlulai'm cline düsmek üzereyken, Türkiye birligine girmek istiyen halkm Osmanlilar’i daxcli üzerine, Veliahl-.Sehzade Süleyman’in 24.000 kisilik ordusu laralindan devlete katilmi.stir. Yildirmi Sullan Bâyezid, galiba 1399 baharmda bizzat gelip merasimle bu mühim sehre girmistir. Böylece Orta Anadolu'nun tama- nii, Osmanhlar’a geçmi.slir. Yildinm, Kadi Burhàneddin’in vaktiyie Osmanli hizmctindc de bulunmu.s olan oglu Zeyne- lâ b id în ’i, eni.slesi olan D ulkadn'oglu’nun yam na Ma/'a.s’a yol- lamistir. Babasmm öldürülmesinden sonra Zeynelàbidîn Bey, “sultán” iinvaniyle birkaç gun Sivas'ta saltanat sürmüstü. Tokat da ahndiktaii soma, Yozgat, Kir.sehri gibi Kizilirmak kavsi içinde kalan bülün çevre, kax'sin dismdaki Arapsun, Ì)r- güp, Kayseri, Aksaray kesin .sekilde Osmanhlar’a geçmislii'. Amasya .sancakbevi olan Sehzade Mehmed Çelebi’ye Sivas \e- j'ilmis, Erctna Tahli'na olurtulmii.slur.

Malatya ve Dulkadir'in Fethi Snas’tan Bursa’ya gelen Yikhnm, ertesi 1399 yili yazmda tekrar sclere çikmistir. Gaye, Malatya idi. Malatya, Memlük- Jcr'in yani dünyanm Timur ve Osmanh devletîerinden soma 3. büyük devletinin elinde idi. Yildinm, burasimn da Kadi Burhâneddin’in mii'asma dahil oldugunu iddia edip, kcndisi- ino vcrilmesini Memlükler’den rica etmis, I'akat I'cd cexabi almi.sti. Timur tehlikcsi bu kadar yakmkcn Memlûkler’le bü­ yük bir gaile çikarlabilecek bir hâdiseye tevessül etmek pai'- îak fair siyasi gorü.sün nelicesi ölmamakla beraber, Yildirirn’ jn F irat’a varm ak ve Türkiye’nin birinci im paratorluk dexresi- nin mirasim topaiiamak istedigi anlasihr. Yildinin, karsi koymasina ragmen Mala(ya\i )399 ey- lülündc külayca düsürdü. Bundan sonra gone Mcinlûkloi’e ait Hisn-i Mansùr (Adiyainan), Kâhta, Bcsni, Darcndc, Divrigi iTàciit-Tevàrih, I, )50) gibi kalclcri, luitlâ üulkadir baskcnü Elbistani aldi, 2 cyliil I399'da Maras’laki DulkadntjguUai), M em lûkîer’i inelbu lanim aktan \a/.geçip. Osm anli ¡àbii oldii- iar. Bu suretlc M aras’la hima>e, M alalxa, Hisn-i M ansûr'da hâkimixet kiiruldii. Türki\e'nin simrlaii Fnat’a dayainti. Harput’fa da Osmanli himayesi tecssi^is elligintlen, Murât Su- yu’na kadar Fuat da atlanmis oldu. Bir müddel sonra Erziii- can da alinacaktir. Boylece Anadolu birligi kurulmus oiuvoi'- du. Bugiinki.) \ ilâ>ctlerdcn yalniz Trabzon, Rizc, .Artvin, Kars, ËrzLirum, Agri, Van, Makkâri, Siirt, Mardin, Urla, .Anlep, lîa- taj', Adana, Diyarbekir, .Mus, Bingol, Biliis, Turiceli \c Gumiis- hane, Osmanh de\lelinin smirlan dismda kaliyordu. Fo«;a, Gâvur i/m ir, Gfnur Sainsun, Bartin siteleri île Imroz \ c Buz.- caada da Türkiye’ye tiahil degiltli. Bu, büyük \e taiihî bir mu\alTakiyet idi. Akk'ddin Key- Kubàd Türkivesi ihya edilmis bulunuyordu. VI. NlÔBOLU (25 Eylül 1396)

Seferin Hazirlanmasi

EK basma Türkiye ile girisecegi bir harbden hiçbir sey elde edemiyecegini, bilàkis birçok zarara ugnyacagini, Türkler’i ise Büyük-Macaristan’in istikbali için 'Tuna’dan uzaklastirmanm sart oldugunu bilfiil tecrübe ile anliyan kiral Sigismund, Osmanh Türkleri’ne karsi IV. Haçh seferinin ha- zirliklanna giristi. Bu sefer, digerleriyle mukaj'ese edilemi- yecek gücdc îertip edilecekti. Avrupa'da hava, buna müsaitti. Can çeklsen Bizans da ittifaka dahildi; fakat va’dine ragmen, sefere birliklerini gönderememis veya gondermek istememis- ti. Papa ve Fransa Kirah, seferin ôncülerinden bulunuyordu. 1395 yaz avían boyunca devam eden Bizans’in Osmanh Türkleri tarafmdan 2. muhasarasi, Avrupa’yi ayaklandirrais- ti. Her sey, Bizans’in can çekistigini gösteriyordu. Timurtas- Pasazade Yahsi Bey, 1395 yazmda Sile’yi 2. defa fethetmisti. Gene bu siralarda Yildinm, Güzelce-Hisar’i (Anadoluhisan) yaptirmisti. Bogaz'da bir kale. Bizans’i tehdit eden en mü­ him bir silâhti (Güzelce-Hisar’in Nigbolu’dan az sonra 3. mu­ hasara esnasmda yaptinkligi rivayeti de mevcuttiir). Nigbolu HaçU seferinin hazirligi birkaç sene sürmüstür. Hemen bütün Avrupa devletlerinin istiraki ile, Avrupa’mn çikarabilecegi âzami, en seçkin vc en iyi teçhiz edilmis ordu meydana getirümi.stir. Bu ordunun 130.000 ki.si oldugunda T ürk (Tîiciil-Tevârih, I, 143) ve Bati (G ibbons, 191) kaynak­ ian arasinda hemen hemen ittifak vardir. Sefere katilan bü­ yük devletler Macaristan kiralhgi, Fransa kiralhgi, ingiltere kiralhgi, Ahiianya imparatorlugu, Lehistan kiralhgi, Venedik cumhuri}cti, orla ve küçük devletler ise Kastilya kiralligi, Aragon kiralligi, Rodos Süvalyeleri, Papahk, Türkiye’ye bas kaldirmis olan Eflâk prensligi idi. Bizans imparatorlugu da istanbul’un muhasarasi dolayisiyle Türkiye ile harb halinde sayihyordu. Bunlardan baska Tôton Sovalyeleri, Norveç ve îskoçya k ira llik la n , k üçük îtaly an devletleri, k üçü k senbo- iïk birliklerle bu Haçh seferine islirak ediyorlaidi. Venedik, istemeye istcmeye Haçhlar’a deniz kiivxeti tah- ■^is einiisii. Türkiye ile çok m ühim ticari münasebeilerini boz- :nak bahasma bunu güze almis, Papa’nm davetlerine ve bü- :ün Avrupa’yi saran mânevi havaya muhalefet edememisti. Rodos Sôvalyeleri, Papa’nm davetine can atanlann basinda geliyordu. Seferin aslî hedefi bir asir once Memlûkler tarafmdan urtadan kaldiriian Kudüs kualhgini ihya idi. Bu maksat, bu tesebbüsü, eski Haçh seferlerinin tam bir devami mahiyetin­ de gösteriyordu. Nigbolu seferini en iyi ineelemis olan tarih­ çi A. S. Atiya soyle diyor: "1396 Haçhlar seferi için yola çikan Fransiz sôvalyeleri ve yardim ei yi\baneilar, sadece Macaris- tan’i ve Bizans’i kurtarmak için degiJ, Türkler’i Asya’daki müstahkem yerlerinde ezmek, Mukaddes Makamlar’i Misir sultaninin pençesinden kurtarmak fikriyle oralara gidiyorlar- di. Bunlardan bazilan süphesiz Nigbolu’dan üteye de gittiler. Fakat bir fâtih, bir halâskâr olarak degil, kule ve esir ola­ rak” (Türkçe tre., 34). Yalniz Fransa’da, Fransiz kontenjanmi tertip etmek, si- lâhlandirmak ve hazirlamak için simdiki rayiçle yanm mil- yar TL. kadar bir para sarfedilmistir ki, Ortaçag Fransasi için pek muazzam bir rakamdir. En kalabahk degilse de, en zengin ve cn gosterisli birlik, Fransiz tümeni idi. Teçhizat ve esyanm mühim kismi, sirf bu büyük ve zaferle neticelenece- gi muhakkak gôrülen sefer için, hususi .sekilde imal edilmis­ ti. Eski H açh seferlerindeki ro lün ü ve Y akm D ogu’da kur- dugu küçük Haçh devletlerini Fransa, unutamiyordu (XX. asnn baslarma kadar da unutamiyacaktir). Yesil kadife ça- dirlar, sancaklar ve at ortülerine, Burgonya Dukasi'nm arma- lan, altm Kibns teliyle çekilmisti. Büyük senyorlerin at ta- kimlari, fildisi, allin, gümüs, hattâ kiymetli taslarla bezen- misti. 300 flâma "sim” (gümüs) telden çekilmisti. 4 büyük sancakta ise, Hazret-i Meryem’in resmi bulunuyordu. Kont ar- malari, zer (altm) tellerden çekilmisti. Bu, bir harb kiyafeti degil, olsa olsa bir zafer alayi kiyafeti idi. Fransizlar, Bursa ve Kudüs’le bu sekilde geçit resmi yapmayi tasarliyoriardi (Atiya, 42). Fransa’da harbe katilmak istiyenlerin sayisi çok yüksek oldugu için, aralanndan seçme yapilmis \e en yüksek LOOO sovalye, yani asilzade ile LOOO subay bu serefe lâyik gorül- müs, bunlara bülüklerinin tanzimi emredilmi.sti (Atiya, 43). Fransiz tümenine Fransa’nin kiraldan sonra en Wiyük hükiimdan olan ve aym Capet hanedanmdan bulunan Bur- gonva dukaìigi wlialui vc inlisiakbei duka, Jean Sans Peur (Korkusuz Jean) kumanda ediyordu. Bu Prens, sonradan Or- tacag Fransasi’nin en m ühim sahsiyetlerinden biri ohnu.<^tur. Ballasi Bingonya ttukasi Philippe le Hardi (1.364-1404 - 40), ÌM Linsa kn-aì naibi de olmu.stLn . .lean Sans Peur, 1404'te ba- ÎK^^^u^ yerine Burgon\'a dukasi (merkezi D ijon) olacak ve 14l9'da üldürülünecxe kadar 1.^ vii, Fransa’mn en mühim ada- ini m evkiinde bulunaeaklir. Pren.'j'iri maiyetinde Fransa ki- rallik ordulan baskumandarn Eu Kontu Philippe d’Arlois \ar- d: ki, o da Capei, vani Fransiz kiralhk hanedanina mcnsup bir prensli. Gene Prens’in (resmi adì o zaman Ne\crs Kontu j<,ti ) inaiyetinde .Maresal BoucicauU, Am irai Jean de Vienne, gene kualhk hanedam (Capet) pienslerinden Maiehe kontu .Jacques de Bourbon, Lorraine hariedanindan Bar ktinlu Prens Henri, Coucy kontu Prens Fngiierrand, Guy de Tré- niouille bulunuNordu. 2.000 Toton sovalyesine — ki Avrupa’nm en .seci askerle­ ri sayüiyordu — kumanda eden Hohenzollern prensi Fried­ rich, Rodos Sö\al\eleri üsiâd-i ázarni Philibert de Noiilae da ílacli ordusunda buiunuN'ordu. Bütün bu söhretli prenslerin ba.skumandani yani Llach oidularmm en bü\ük kumanda mevkiini ihraz eden zat, Macaiistan kirali Sigismund idi. I. Sigismund, o sn'alarda 28 ya.smda idi ve 36 yasmda bulunan ve dalia 29 ya.smda iken Kosova’da muzalfer oían Yildn'im Bàvezid gibi eok büyük bir askerin karsismda \er aliyordu. L Sigismund, aslen Alman ve Lu.xemburg imparatorluk ha- nedanma mensuplu (1410-1437 arasmda aym zamanda Al- nianya imparatoru olacak, Almanya \'e Macaristan taçlan, 27 yd, aym sahsin basmda birie.secektir).

Hareketi

Büvük harb niecli.si, L Sigismund’un riyasetinde Buda- pe.sìe’de (Ofen/Buda) toplandi. Meclise katilan hükümdar ve prenslerin içinde Türkler’i Harb meydaninda taniyan ye- gàne sahsiyet, Macaristan kirah idi. Onun için, asla Türkij'e hududunun geçilmemesini, Macar topraklannda düsmamn beklenmesini, Türk ordusunun mümkün olabildigi kadar yip- raljlmasmm zafer için sari oldugunu ileri sürdü. Bu teklif, büíün medís ázasmm itiraziai’i iie karsrlanth. Maksadm Türk ordusunu ezmek degil, fütuhal oldugu, eldeki ordunun, Av­ rupa’mn çdvarabilecegi en mükemmel ku\'\et bulundugu ileri sürüldü. Muasir Batih tarihçi Froissard, l'ilhakika maksadm "bütün Türki_\e’\i fethelmek” oldugunu yazmaktadir. Bu hazniiklardan çoktan haberi bulunan Yikhrim, su- iiaüa Macaristan’a resinen harb ilân clrni.y, inayista Macar huditdunu gcçeeegini kirala tchdit \(jlhi bildirmisti. Halbnki haziran gii'digi halde, Tiii k oixkisundan eser yoktu. Fiansiz jirensierinin ku\'\clli israrlarma \'c icabmda kendisini dinle- nn^eccklerinc binaen 1. Sigismund, Türki\e hiidudunu geç- aiek em rini vermeye inecbnr kakh (Ati\a, 58). Haçh ordusu, Macaristan Kiilüi \c Nexers Kontii (Biir- gunya V'eliaht-Prcnsi ) idaresinde iki kol halinde Tiirki\c'ye girdi. Bclgrad’a gelen Macaristan Knah, Dcmirkapi'ya kadar Tuna’nin knzcv kiyisini takip etti vc oiadan \ani Transihari- ya ¡le Eflâk’i ayiran Orso va civai indan neh ri geçti, Türk top­ rakiarm a dahil oldu. Fransizlar ise, E llà k ’a girdiler. .Ahaliye gôrülrncdik /ulümler yaparak Tuna’\i giinc\e dogru atladilar. O nlar da Tiirkiyc’yc girmis oldular (G ibbons, 191). Adakale’ den (Orsovaïnn kar.sismda Tuna üzerinde luden de Tüiklcr' le meskûn vc bugün Romanya'xa ail bulunan adacik) Vidiii' den H açhlar günicrce Tuna'\i geçtilei'. Bu siralarda Istanbul niuhasarasmi kaldiran Yildirnn, ordusu ile Edirne’ye gelmis, kn/eybatiya yürüyerek Balkan Daglari’ni kuzeye dogru geçmi.s, Tirnoxa'ya, Biilgar kiralhgi- nin eski ba.skcntine vâsil olmu.stu. Bu siralarda Haçhlar’in üncü biriikierinden baziian da Tirno\a’ya kadar inmisicrdi. Türk ordusu, 70.000 kisi kadardi. Anadolu’da vc Balkanlar’da birçok yerlerde Türk garnizonlarinda asker birakmak niec- buriyetindcn dolayi, daha büyük bir ordunun muharebe mey'- damna sürülmcsinc imkân hâsil olamamistir, Bütün yol boyunca halk, .Katolik mezhebindendi, Ôyle oldugu halde yerli halka reva gôrülen zulüm, orduda disip- liiiin dercce.sini ispat elmi.sli. Bu hai, 1. Haçh seferini halir- latiyordu. I. Kiliç-Arslan’in yerine simdi Türkler’in basmda Yikhrim Sultan Bâyezid bulunuyordu. Demirkapi’dan sonra Türk topraklanna girildi ve halkin mezhcbi artik Orlodoks idi. Zulüm vc rczalct, son dereccyi buldu. Sefcrc i.stirak eden Fransiz tarihçilerinin anlaltigi vah.set ve ahlâksizhk, gerçck- ten ncfrct vericidir. Tuna yahlari kana bogulduktan sonra Haçhlar nehri geçti ve nehir sahilindeki Nigbolu kalesi on- Icrine vâsil oldu (Atiya, 59), Tuna, Vidin civanndan gcçilmisti. Vidin zaptolundu ve Bulgar olan ahalisi, Hirisiiyanlar’i Türk idaresinden kurlar­ mak amaciyle hareket ettigi iddiasmda bulunan Haçhlar ta­ rafmdan, en seni tccavüzicre lâyik gürüldü. Bu sehirdc bir Türk garnizonu vc henüz Türk ahali yoktu. Yalniz bir man­ ga Türk askeri liulunuyor ve sehirdc Türk häkimiyetini lem sil ediyordu. Bu birkaç Türk asker, i.skencelcrle .seliit edil- di. Bu büyük muvafíaknot üzerine, 300 Fransiz subayina asil- zadelik (si>i'alyc!ik) iex'cih olundu (Aiija, 60).

Haclilar’in Nigbolu Kalesini Muhasarasi Nigboîu kalesinde ise mühim bir Türk garnizonu oldugu gibi, sehir ahalisinin ekserisi de Türk’tü. Ahali, derlral kaleye ahndi. Kale çok müstahkemdi. Erzak ve siîâh boldu. Fakat tab ii bu derccede büyük b ir orduya m ukavem et ü m id i zavif- ti. Kaie fcuraandam Dogan Bey, Sultan Murad’in en iyi ku- mandaiilarmdandi. Garnizonda fevkalâde bir disiplin vardi. Sürlann haricindeki muhasai'a ordusunda ise disiplinsizlik, son haddinde idi. Avrupa’nm her tarafmdan devsirilmis alay­ lar, biribirinin dillerini anlamiyorlardi. Baskumandan olan kiral Sigismund'un bu kuvvetler üzerinde nüfuzu mahduttu. Hattâ Burgonya Veliahti’nin nüfuzunun yaninda ikinci dere­ cede kahyordu. 10 eylülde, Nigbolu kalesi çepçevre sanlmis bulunuyordu (Atiya, 63). Sultan Bâyezid ve ordusuna dair hiçbir ciddi haber ali- namamasi, nedense Haclilar’a büsbütün cesaret vermisti. Mu- hasarayi bile ciddi tuimajip, kaiedeki Türk muharipierinin gözierinin önünde içki içip türlü rezaletler yapjyorkTr, onlarla alay ediyorlardi (Atiya, 64). HaçSilar tam 15 gün, biribirlerine ziyatet vermekle, 3'ag- ma ettikleri Hiristiyan mallarini ikramla vakit geçirdiler. B' siralarda Türk Hakam’nin yaklasmakta oldugu haberleri gel­ diyse de, bu derece muazzam bir ordunun üzerine padisahm yürümeye yüreklenmesi ihtimali, kumandanlar arasinda kah- kahayla kar.silandi. Hattâ, bunun mümkün oldugunu, Türk­ ler’i, AviTjpa’da dögüstükleri diger düsmanlarin hiçbiriyle mukayese etmemeleri lâzim geldigini ihtar eden kirai Sigis­ mund, teselli edildi. Maresal Boucicault, Türkler’in yakias- makta oldugunu iddia eden birkaç öncü askerin kulaklarim kestirmek gibi ciddiyetsizlikierde bulundu. Biläkis bütün or­ duda, Türkiye Hakani’nin, devletini sax'unmaktan ümit ke- serek Kahire’ye kaçtigi ve Memlûk Sultani’na sigindigi ka- naati hâkimdi. Gerçek bunun tamamen aksi olup, Yildinm, yaz aylarmda kendisine has süratle ordusunu büyük bir mey­ dan muharebesine haziiiamisti ve Türk topraklanni çignet- mej'e hiçbir niyeti yoktu. En seçkin alaylari yanina alan pa­ disah, Balkanlar'da birçok garnizonu da takviye etmisti. Üs­ telik Macaristan Kirah ile Bizans imparatoru arasinda tcati edilen mahrem muhaberati eie geçirmis, Haçh ordusunun te.skilât ve plânlarina vàkif olmu.stu. Haçh ordusu Macaris­ tan’da toplanmaya basladigi anda, Istanbul muhasarasini kal- dirmis, küçük birliklerle sehri göz önünde bulundurmakla iktifa etmisti (Atiya, 65). Hiristiyan tarihçisi Leunclavius ile Türk tarihçilerinin müttefikan yazdiklari üzere, Nigbolu’ya fevkalàde jaklasan Yildinm, büyük bir cüret göstererek Macar kiyafetine girip kalenin önüne kadar gelmis ve sürlarm altmda muhtesem beyaz atinm üzerinde Dogan Bey’le görüsmüstür. Bu, muha- saranin ne derece gevsek tutuldugunu ve Hiristiyan ordu­ sundaki sarhoslugu gösterir. Bu vaka da kumandanlara bil- clirilmisse de, alelusul iddiada bulunanlarm kulaklari kesil- mistir (Atiya, 67). Sultan, son hazirhklanm Tirnova’da yaptiklan sonra, hiz- la Nigbolu’nun güneyinde görünmüs ve Türk kuvvelleri, mavi Tuna ile karsi karsiya mevki almistir. 24 eylül gecesi. Tuna’ m n 6 km. güneyinde nihai karargähin kurulmasi, Türkiye Ha­ kam tarafmdan irade edilmistir (Atiya, 6 8 ). Muharip olmiyanlar hariç 130.000 kisilik hemen hepsi at- Il olan H açli ordusunun 60.000’in i M acar kuvvetieri teskil ediyoi'du (Macar olmayip Macaristan kiralligina dahil kavim­ lerin kuvvetieri buna dahiklir) (Atiya, 70-71). Yildinm , Sipka geçilinde, 20.000 kisilik bir süvari kuvveti birakmisti. Bunlar, muharebeye katilmamistir. Türk ordusunun harb gücü ve mânevi durumu, tek kelime ile fevkalàde olup, Haçlilar’m akillanndan geçireraiyecekleri bir mertebede idi (Atiya, 8 8 ). Türkler’in väsil oldugu gözle görülüp tahakkuk edince, Rahova’da esir edilmis olan birkaç Türk, katlolundu. Bu gay- rimäkul hareketlen sonra ordu, muharebe nizamini aldi (Ali­ ya, 90).

Haçîilar’in Bozulniasi ve ìmhasi Türk ordusu, hilâl seklinde mevzi almisti. Hilàlin iki ucu kapaninca, Haçh ordusundan eser kalmiyacakti. 25 ejlül sa­ bahi, arkasmi Tuna’ya dayamis ve düsmemis olan Dogan Bey’ in idaresindeki Nigbolu kalesi. Tuna cihetinden de düsman donanmasi tarafmdan sanlmis bulunuyordu. Batida Osma çayi, T una’ya kansiyordu. H açhlar, kalenin güneyinde mevzi- lenmislerdi. Güneydogularinda Türkler bulunuyordu. Dogan Bey’in mukavemeti ve yüksek strateji biigisinden yoksun bu­ lunan Haçhlar’in Nigbolu kalesi önüiide mihlanmalan, Yildi- rim ’a lâzim olan zamani kazandirmisli (Hammer, Fr. tre., I, 329). Fransizlar’in, Bogaz’i geçmeye asla cesaret edemiyecegi- ni söyledikleri Türkiye Hakani, simdi karsilarinda idi (Ham­ mer, I, 328). Türk mej'dan muharebesi taktigine tamamen yabanci oían \c /alen büyük çapta meydan niuhaiebosi gürmcmis t)!an llaclilar, Tüik hallan kiskacini daialllikca, geriye dog­ ru sallanni aeip düsmani içine aklikça sasirdilar. Yalniz, Tüik muharebe usullerini bilen Sigismund vaziyeti kavradi. Ancak Fransizlar, muharebeyi kazandik zanniyla alabildigine Tmk satlarmm derinliklerine dahyorlardi, Fransi/.lar vc diger Haç- li kuv\elleji, Avrupa’mn seçkin ve lecrübeli muhariplci'i idi­ ler, eesurdular. Fakat 5-10 bin kisi karsi karsiya vurusmaya alismislardi. Büyük capta meydan ve imha muharebesi ne- dir, nasil se\k-u idare ediiir, nasil iieliee alinir? Bu mcsele- lere lamamen bigäne idiler. Hiçbirinde Yildirim'daki büyük askerlik dehasi yoktu. Üstelik Türk ordusunda baskumandan, cn uzak ccnahlarin en küçük birlikierine kadar hâkimdi; her hangi bir emri dakika öldürülmeden \e körükörüne yerine geliriliyordu. Haçh ba.skumandani olan Sigismund bu tarzda degil b ü lü n ortlu\a, kendi Macar lüm enlerine bile h âkim de­ gildi, Her Haçh birligi, digerinden habersiz, kendi basma sa- vasip kahramanhk güslermeye çahsiyordu. S(j1 cenaha kumanda eden Sehzade Mustal'a’nm safla- rmi yartliklarma kanan Haçlilar, aneak korkunç kiskacin ici- ne düsüp imha edilmeye basladikiari anda kendilerine geldi- 1er ki, artik tam am en i.s i.slen gecmi.sli. T ürkler’i iyi lam yan äsi Eflâk Prensi Mii'çe, daha muharebenin orlasmda Türk zaferini hiçbir kuv\elin durduramnacagim aniavp kuzeye dogru Tuna’yi allayarak Romanya’ya kaçli . Bozgun baslayinca Hiristi\'anlar, Tuna’ya can atmak is­ tediler. Fakat nelnin Türk alhlari tarafmdan tutuldugunu tcessürle gördüler. Türkler’in meydan mubarebelerinde ülke kazanihp devlet battigjm iyi bildiklerindcn \e bu bilgilc- leriyle hiçbir tedbiri ihmal elmediklerinden Haçhlar, haber- dar degillcidi. Haçh kumandanlan ricali halirlarma getirme- diklei'i için. çekilme yolunu tahti temine almayi bile dü.sün- memi.slerdi. Tuna istikametinde kaçan düsmani Türkler, tes­ lim olmadiklan takdirde derhal oldürüyoïiardi. En .siddetli niukavemeti, Fransi/ lümeni gostcrdi. Fransiz büyük .sancagi, askeri lesvik için, Fransa deniz kuvvetleri kumandanî Ami­ ral Jean de Vienne tarafmdan tutuluyordu. Sancak, alti dc- fa yere düstü \e Amiral larafindan alti defa yerinden kaldi- rildi. Türkler, ancak Aipiral'in ülüsünün elinden sancagi ga- nimel olarak aldilar. Onun yanmda Prens Philippe de la Bar da maktul düstü. Prens Jean, silâhlarini atarak leslim olmak­ tan baska çare goremedi. Bu dakikadan itibaren de muharebe bitmis oldu. Kira) Sigismund, miihaicbc meydaninin Haçlilar için ha- zin olan manzarasini bü\'ük tccssüiic scvrcUi. Yanma Nurem­ berg Bargra\i’ni, Ciliy Konlu’nu Rodos Üslâd-i ázami’m, >ani 3 küvük liükümdan, Gran Baspiskoposu gibi ileri gelcn- leri aldi; hei' türlü maiwlten mahi'inn bir sekilde güçlükle Tuna’yi geçip kaçti (Aliya, 98).

Haçli Zayiatiniu Plânçosu Tuna üzerindeki ilaçli l'ilosimun bü\ük kisim, Tüiklcr larafmdan batuildi. Intihar edei'cesine kendilerini Tuna’ya alan Haçiilar’in hepsi, zuhlatinm agirhgi ile bu genis ve de­ rin nehirde boguldu. Justingei’e göre Haçh ordusundan 100.000 ki.si ya Türk kilici altmda veya Tuna’da bogularak can vermis, kalani esir edilmis, ancak biikaç bin klsi Tirara muxali’ak olabilmislir. Muharebede esir dü.sen Schiltberger’e göre esir dü.senlerin sayisi 10.000’dir. Su halde 20.000 kisinin saglam veya yarali olarak kaçabildikierine hükmetmek lá- zim geliyor (Atiya, 99), Muharebede bulunmu.s olan Saint-Denis Rahibi, yazdigi eserde Türk za\'iatmm 30.000 kisi oldugunu itldia etmektedir (Aliya, 100). ' Kaçanlar arasmda íngiliz kuvxetlerine kumanda eden müstakbel Ingiltere kuah IV. Henry de vardir. Macaristan Kuali ile maiyetindekileri Tuna’daki Venedik Amirali Mocenigo gemisine alip kaçu'di. Bunlar, Tuna Del- tasi’ndan Karadeniz'e ciktilar, oradan istanbul’a geldiler ve Çanakkale Bogazi’ndan geçip Mora günc\inde Venedik üssü Modon’da dinlenip Dalmacya’da Macar topiaklarma çiktilar. Adriyatik’e kadai' olan bu deniz yolculugu, pek acikli geçti. Ku'al’m kaçtigmdan haberi olmi\an Yikhrim, Haçh basku- mandanmm cesedinin aranmasi için emir vermi.sti (Gib­ bons, 199). Muharebenin kumandanlarmdan olan Timiu ta.s-Pasa-zádc Umur Bey, sonradan Tüik larihçilerine, Nigbolu’da Sultan Bávczid’in ananevi Türk imha sistemi ile iktifa elmedigini, kendine mahsus bir tábiye kullanarak zaferi elde eyledigini söylem istir (Àsik-Pa.sa-zâde, 6 6 ; Nesii, 326-8; Tcícu’í-Tcvárih, 1 ,1 4 3 ).’ Esir düsenler arasmda 27 büyük Fransiz asilzadesi bii- kmu^'ordu. Bunlann en mühimleri Nigbolu’da gösterdigi ce- saretten dolayi “Korkusuz = Sans Peui'” di\e tarihe geçen Fransa kuali V. Charles’m am casm m oglu Ne\éres K ontu ve Burgonya Veliahti Prens Jean de Capet-Bourgogne (henüz 22 yasmda idi), Fransa seraskeri (connétable) yani basku- mandani gene ku'alivet hanedanmdan Eu Kontu Prens Phi- lippe de Capet-Artois, gene kirallik hanedamndan De la Mar­ che K o ntu Prens Jacques de Capet-Bourbon, Lorrahie hane- danindan (Habsburglar’in bir koludur) Bar Kootu Prens Henri, Coucy Senyörü Enguerrand, Guy de la Ti'émouiììe, Maresal Boucicault (ki sonradan hätiratini yazmistir), De Ro­ ye, Saint-Paul, Monturel ve Sanipi Senyorleri idi. Bun- Jardan Prens Philippe d'Arlois üe Coucy Senyörü esir ola­ rak bulunduklan Mibalic’te ölmüslür. Diger milletlerden ak- nan esirler arasinda en mühimmi Töton Süvalyeleri grand prieurü Hohenzollern Kontu Friedrich (müstakbei Alman imparatorluk hanedanma mensup) idi, Fransiz olmiyan esir­ ler hakkinda elimizde bir liste yoktur (,A.tÌ3-a, 101). A lm an esirleri içinde 16 yasindaki Münihli Schiltbcrger bukmuyor- du ki, 1427’ye kadar 33 yil Türkler’in yaninda j'asadiktan son­ ra memleketine dünmüs ve orada Türkler hakkinda mühim irialümat veren meshur tarihini yazmistir (Hammer, I, 327). Bavyera hükümdan olan Palatin Elektörü’nün, Nurembergli Mumpclgarde Kontu’nun, Cilly koniu ve Stirya alayinin ku- mandani H. Hcrman’m kurtuldugu anlasihyor. Viyana’da ilk defa toplanan Flach meclisinin karan ile Tuna üzerinden sev- kedüen 70 büyük gcrai dolusu erzak ve mühimmatin çogu Türkler'in eline geçmis veya balmislir. Esirlerden en seçkin 300’ü ayrilarak Edirne’de 2 hafta, Gelibolu kalesinde 2 ay kaldiktan sonra Bursa'ya sevkedilmis- Icrdir. B unlar, yüksek fidye-i neeat getirecek b üy ük asilzade- lerdi. 10.000 esir ise, Türkler arasmda paylasilmrstir. Bir kis­ mi kalebendlige mahkûm olmus, pazarda satilmis ve hediye olarak islâm hükümdarlarina yollanmistir (Aliya, 102). B ursa’da 6.000 zagara, 7.000 dogano ile, köpeklere "can- fes” denilen fevkalâde kiymetli çuhalar örtülüp yan ehlilesti- rilmi.s parslara mücevherli tasmalar (akilan bir av gosterisi düzenlenmistir. Fransiz Prensleri, bu ihtisam karsismda sa- .sirmislardir. Grenard’in "tarihin en mühim hádiselerinden biri" de- digi bu çok mühim muzafferiyet, zafer-námeler ile IsIàm devletlerine bildirilm is ve hediye olarak esir alm an sövalye- lerdcn 60’i zirhlarini giymi-s ve siláhlanm kusanmis olarak gonderilmistir. IsIàm álemini galeyana getiren bu zafer üze­ rine, Misir’daki Abbásí halifesi L Mütevekkil, Sultan Bâye­ zid’e "Sukán-i Iklíni-i Rûm ” yani Türkiye imparatoru olarak hitap etmi.stir. Bu siralarda Anadolu birligi gerçekiesmek üze­ re bulunuyordu. Nigbolu’dan sonra Türk akincilan Macaristan’), Eflák’i ve Bosna’yi laramislardir. Àsi Eflâk bu suretle cezalandinimrstir. ilk defa olaritk Stlr\-a yanmadasuia girilmisür (kuzeybati ucunda Trieste’nin bulundugu yarimada). Dra\'a ile Sava ara- sindaki ülke (Eskku'onva) tararimis, î 6 .0 0 0 seçkin esir ahnmrs- tir. Avuf>tur}a’ja kadar okin topraklar, müthis bir sekilde akina màru/ kalmistir. Stir’i-a’da Pettau kasabasinin yagmasî hayrct vericidir, Çünkü burasi, Türk hududundan 600 km. idi (Ham­ mer, I, 33S-9). Bu akînlar, Yjkhrjni’in emrij'Je Nigbolu zafe- rincien 3 gün sonra (28 C}liil) baslami.stir. Sultán Bá)ezid’in müdafaasiz kalan Macarisían’i fethe te.sebbüs etmernesi, mun­ tazam bir siyaset takip eyledigine, imparatorlugu Firat ile Tuna arasmda iyice tarsio etmeden yayilmak istemedigine açik bir clelildir. Bu siralarda daha Yunanistan ile Mora fet- hedilmedigi gibi, Anadolu fütuhati da tamamlanmamisti. Bi­ zans tarihçisi Chalcocondylas ise, Türkiye Hakani’m Buda- peste’ye girmekten meneden tek sebebin, — Osmanogulla- ri’nda irsi olarak meveut — nikris hastahginm áni bir krizi oldugunu iddia e\lemektedir (Atiya, 102). Ocak 1396 ba.slannda, Baíj Avrupa’da, Hacliiar’dan, Türk­ ler’in kihç artigi olan zavalhlar görünmeye ba.slamistir. (Ati­ ya, 104). Paris'te H aclilar’in bozuldugu haberi once istih- faf ile karsilanmis ve bu haberi getiren zavalhlar, bozguncu- lukla ithara edilip kiral VI. Charles’in (1380-1422 = 42) em­ riyle Seine’de bogulmak üzere Chátelet kalesine hapsokm- mustur. Ancak saglam bir kaynaktan, Lorraine hanedamndan Bar dukahgi veliahti Prens Henri’nin esir, küçük oglu Prens Philippe’in de esir veya maktul oldugu haber ahnmca, isin ciddiyeti, bütün Batí Avrupa’da anlasilmistir (Atiya, 105). Hattâ Châlelet’de mahpus olan idam mahkûmlan, kiralin em­ riyle serbes birakjlmislir. Bilhassa Fransa’da teessür, çok büyük oJmu.stur. Paris’te ahali, hükümet aleyhtan tezahürat- ta bulunmu.stur. Nigboki’da olcnlerin ruhu için, Notre Dame’ da büyük âyinler yapilmistir. Bu hâdiselerin sahidi olan Eus- tache Dechamps: “Gece v’e gündüz, kederden, göz yasindan ve cenaze alaylanndan baska bir sey gormüyorum" demek­ tedir (Atiya, 106). Fransa kiralinin karde,sl, Orléans dukasi vc sabik Fiansa veliahti Prens Louis de Capet- Valois, pek sevgili jegenleri prenslerin serbes birakilrnalan için, Sultan Bâyezid’e pek ya- kan ci b ir name yollam istir (Atiya, 108). Fransa Kirali'mn sefarct heyeti Bursa’ya geimis, Yiidi- rim ’a, yalniz Fransiz esirlerinin ileri gelenleri için 200.000 du­ ka fidye-i necat ile bunun yansi ( J 0 0 .0 0 0 duka) kiymetinde liediye takdim eylemi-stir (300.000 dukanin b ugünkü rayici asagi yukari 180.000.000 TL.’dir). Fransa, bu Haçh seferi için çok p;ira hai'Ciuligjndan, liclyc-i necata para tedarik edcme- mis, basta A\rupa'nin bankasi oîan Venedik olmak üzere, Macaristan vc Kibiis ku'alliklanndan borç almistir. Esirler Venedik’e gelince, Venedik hüküraeti, bunlardan 3 Fransiz prensini, borcun tediyesine kadar alakoymus, böylece Fran­ si/ kirallik hanedamnin haysiyeti iyiden iyiye sarsilmrstir (Ati­ ya, 111). Bu türlü müsküllerden sonra seekin esirler, 22 su­ bat 1398’de, yani Nigbolu'dan I 3 1 Í, 5 ay sonra Burgonya du- Jialigmm taht sehri Dijon’a \’armislardir (Atiya, 113). Prens Koi kusuz Jean, 10 mart 1398’de Paris’e gelmi.s \e amcasinm oglu olan VF Charles’a seferin Icci tafsilätmi verrnistir (Ali­ ya, 114). Fidye-i neeal borgianm Fransa, rahipler sinifina ver­ gi taj'lietmck vc tekaül maa.slarmdan indinne yapmak sure­ tiyle ödiyebilmistir (Atiya, 115). Bununla beraber Vcncdik'e olan Fransiz borcunun ödenmesi villar sürmiis, VI. Charles ile Bingonya dukasi Philippe, Venedik Cuinhuriyeli’nin lahkir edici mekiuplanna hedef olmusiardir (Aiiya, 117). Macar esirlcrinin belli baslilan için de I. Sigismund, agir b ir tidye-i necat odem istir (Aiiya, 117). Yildirnn’m, Bursa’da yurduna dönmek üzere veda etmek jçin huzuruna gelen Korkusuz Jcan'a söyledigi su sözler ta­ rihe gcçm istir (H am m er, I, 337); “Bana kar.si bir daha silâh kaldirmiyacagma dair ettigin yemini, sana bagisliyorum. Bi­ läkis, seretini kurtarmak üzere, bana karsi Hiristiyan’hgm bütün kuvvetlerini topla. Yeniden gel! Bana, sân-u serefimi aiiirm ak için yeni l'irsatlar bah.sel!” Oitacag, sövahelik devri idi. Nigbolu’da alman ganimet o kadar büyüktii ki, bunkir- dan 5’te 1 padi.sah hissesi ile YiUlirim, Anadolu vc Rumeli'nde birçok ha\’ir csciieri ve hu arada Nigbolu’dakí Yildinm Ca- mii'ni yantii'nii.stir.

Nigbolu Zaferinin Tahlili \igb

Bizans’iii lî. \c 4. Miihasaïaîari Nigbolu’dan sonra 1397’de îstanbui'un 3. muliasarasma girisildi. Bogaz’m Anadolu yakasmda, Göksu deresinìn dö- kükiügü yerde .simdi de kisrnen ayakia bukman Güzeicehisar’ m (.ftnadoluhisari), bu siralarda tamamlanm'is ohmasi kiziin- dii’ (Gi!)bons’a göre — s. 209— 1392-97 arasinda yapilmistir). Bu scl'crki muhasaranin ei veîki ikisinden daha siddeilice ol­ dugu anlasihyor. H attá sehir, Cene\'izliler’in ciinde bulunan Catata cüietinden zurlanarak düsürülinek istenmistir. Fakat Yildinm, muhasaralara dalmak niyetinde degildi; tamamen meydan muharebesi adami idi. isianbiil’un iküsadi tazyik ve ahluka üe sonunda düseceginc kanaaii vardi. N igbolu'dan sonra fidse-i necat karsiligm da serbes bira- kiSan Fransa Maresah Boucicault, 6 harb gemisi i!c 1399’da Bizans’in imdadina geldi. Yolda kendisine Venedik vc Cene­ viz gemileri de iltihak etti, Fakat hiçbir nelice alamadi ve ümiisizlik içinde Paris’e döndü. Bunun üzerine imparator II. Manuel, 1399 araliginda yardim istemek üzere Avrupa'ya gitti. Bir Venedik harb ge­ misi ile seyahat eden Imparalor, Mora’ya ugradi ve zevcesi imparaioriçe ile çocuklarmi, kardesi clan Mora despotu Theo­ dorus’un yanma birakti. Bu vaziyet, Bizans’in ne derecede fu­ tur getirmis oldugunu gösterir. Îslanbvü’da II. Manuel’e ye­ geni VII. loannes vekâlet ediyordu. Manuel, uzun zaman Pa- ris'le ve Londra’da kaldi. 1400 araligmda Londra’ya vardi. IV. Henry’den bol vaillerden baska bir sey elde edemedi (Aliya, 126). 1401 ocagmda, yani ancak 13 ay sonra istanbul’a döndü. Bunun üzerine Bizans, en agir sartlar pahasma Türkler’le ania.smaktan ba.ska çare gôremcdi. Yapilan muahedenin bas- Iica sarilan, 1396’da 10.000 dukaya çikariian yillik verginin daha da artinlmasi, istanbul sehrinde yasiyan 7.000 kadar Türk ve Müslüman için Sirkeci’de yeni bir cami (BizansTa zaten 3 cami vardi) ve bir mahkeme yapilmasi, bu mahkeme- nin kadismm padisah tarafmdan tàyini, Sile, Silivri ve civari gibi Türkler’e yeni geçen Bizans kasabalanmn Türk topragi oldugunim lasdiki idi. Buna ragmen Padisah Anadolu'da iken Bizans, sulhu boz­ du vc Sile'yi istirdada kalkisti. Bunun üzerine 1400 baharm­ da Bizans'in 4, muhasarasi basladi. Hcr iki muhasara arasin­ da 1398'de A iin a ’ya giren Sultan Bâyezid, Y'unanistan ve Mo­ ra füluhatmi lamamlamis ve Korent Körfezi’nde bir Türk do­ nanma üssü mev dana getirerek Allika ile Mora’yi siki kontrol aluna aìmisti. Anadolu birligini de saghyan, Bursa’da Uluca- mi basta olmak üzere mühim eserler yaptiran padi.sah, artik Bizans’m düsmesini gün meselesi olarak telâkki ediyordu. Bülün dünyanm görüsü de bu idi. Zaten padisahm seferlerine aîelàde kumandanlar gibi istirak etmis olan Bizans imparalor- larinm haysixeti kalmamisti. Hiçbir kudret Bizans’i Yildinm ’ in cünden kurtaramaz gibi görünüyordu, Fakat böyle bir kuv- vet vardi, nievcuttu, gelmesi mukadderdi. Bu kuvvet, Çagatayogullan’nin yerine Türk Hakanîigi tahtina oturán Büyük Timur’du. Münakasasiz sekilde dünya- mn en güclü devletini elinde lutuyordu. Yoksa Avrupa’da Bi­ zans’in düsmesini geciktirecek bir kuvvet yoktu. Avnipa dev- leileri arasinda — Islam devletlerinde de oldugu gibi — hiç­ bir biriik yoktu. Avrupa’nin Katolik devlctleiine göre Bizans ve Ortodok.s Balkan kavimleri, Yahudiler vc Altm-Ordu Türk imparatorlugu “yabanci”, fakat Türkiye ve Fas imparatorluk- lari ile Endülüs Arap devleti "dü.sman” addediiiv'ordu (Fircn- ne, II, 287, n. 3). Venedik ile Türkij'c’nin müna.scbetleri, 1396 yilindan iti­ baren çok .siki bir hai aldi. Bu ha!, dostça olmaklan uzaktä. 1396 .subatmda Venedik donanmasi, Venedik limanini Icrket- ti. Maksat, Türk ordusunun Haçhlar’i kar.silamak üzere Bo- gazlar’dan Avrupa’ya geçmesine mâni olmakti. Bunun için kadirga smifindan (cn büyük saff-i harb gemisi) 23 tekneye ihtiyaç vardi ki, bu kadar kuvveti Hiristiyanlar'in toplamasi, süp'heli bir keyfiyetti. Venedik Körfezi'ni muhafaza etmek üzere bir tek kadirga birakilmisti. Venedik, büyük fedakär- likta bulunarak diger bülün kadirgalanni Türkiye sularina yollami.s, ana\alani acikla birakmisli. Bu donanmanm basm­ da, sonradan doçe (cumhurreisi) olan Tommaso Mocenigo bulunuyordu. Bununla beraber Amiral, Türk donanmasina ates açmak salàhiyetini haiz degildi. Yani Venedik, Türkiye’ ye harb ilámna cesaret edemeksizin Bizans'i kurtarmak ve Macaristan’a yardim etmek için, Türk iase ve nakliyatim güc- lestirmek istiyordu (Silberschmidt, Sark Meselesi, Tr. tre., 143, 4, 9). Venedik, Türkiye’ye .su iki hususu ispat etmek istiyordu ki, Bizans, Avrupa ve onun en kudretü bir devlcti sifatiyie Venedik tarafmdan, Türkler’in emcllerine terkedilemez ve Avrupa, Türkiye’nin zahiresine mutlak sekilde muhtaç degil­ dir; Padisah, Avrupa memleketlerine zahire ihracini menet- se bile, bu memleketler, kendi kaynaklari ile, az çok hayat- larini devam ettirebilirler. Gerçekten Sultan Bâyezid, Türki­ ye’nin pek zengin zahiresinin Ijirçok Avrupa devletine ihra- cini yasak etmek suretiyle, basta Venedik olmak üzere bütün Avrupa devletlerini telása düsürmüstü. Bu vaziyette Nigbolu’ nun yegâne hedefi olarak, Bizans’a muvasalat, Macaristan - Bi­ zans yolunun açilniasi görülüyordu. Bunun içinse, Türkiye Avrupasi’nin bastan basa çignenmesi lâzim geliyordu (Aym Eser, 154). "Bàyezid’in nüfuzu bilhassa Gelibolu’da çogahyordu. Tay- fa SX- gemi nicvcudu tczyit cdilniis bulunuyordu ki, Su1fan’in, Hiristi\anlur'in Bügaziar’dan gcçmcsini palialiya mal etmek istedigini gcisleriyordu. Bâ\e/id, lier \ertlc fc\kalâdc hassas ■ic hcdcüni müdrik bir sc\ kiilccys mütehassisi olarak gorünü- yor, la/la olarak, zahirc se\kinc m uh alclcl sitaseli, bilhassa \'cnt'dik ordugâlim da cndisc-âxcr nctâic husule gclirivordu” (Aym ¡ ’.scr, 158). “ Fcx kalâdc büx ük vc kutlrclli bir dc\ Iclin Bogazlar min- takasi dahiiintlc mc\ki lutmasi, asil Vcncdik rnüslcmickele- ri için tehlikeli olabilirdi. Venedik’in Sark siyascti hakkinda lik ri, kali\en Bizans im paraloi luk tahlina iddia-i \'crâsct eden T ürkler’e kar.si harb degil, bclki büyük ve âlem.sümul Türk nüTazuria karsi harb ctmekti” (Aym Eser, 177). "Señalo, Argos’un sukiilunu, karakol kilalarrnin kusuru- ria atlettiginden, lena halde hiddetlenniisli; yiikari istihkàmi, hemen hemen ga\rikabil-i leshir zannetnii.sli... Türkler, Evre- iK)s Bey’in kumandasinda idiler. Argos, Yàkub Pa.sa kuman- dasinda bir mürrezeye teslim oldu. Türkler, bütün Mora’yj Modon’a kadar istilâ cttilcr. Fakat sonra, ertesi sene tekrar gelmck üzere, vatanlanna a\del eylcdiler. Maglûp edilcn Des- po(. Aliava Prensi gibi, ciz\e\e mahkûm oldu” {Avm Eser,' 18,’^). Türk donanmasi, artik Fige Denizi hâkimiyetini Venedik, yani dünyanin birinci dcnizei de\lcti ile çeki.smcye baslamis- ti. Siklad Adalari Dukasi I. Jacob Crispí (1397-1418 = 21), tahla geçer geçmez, Türkiye’ye \’crgi \erme\i kabul etIi. Ve­ nedik himayesindcn Türki\e himayesinc geeti. Vcncdik, mü­ nasip vaktini bekliyerek bu mühim hâdiseye sesini çikarnia- di. Yalniz Duka’xa, Türk gemilerinc üs xcrmcmcsini ihtar ile iklila etti. Asrm son senesindc (1399) Türk donanmasi Ege’ yc o dereeedc hàkiin oldu ki, Duka, tahtmda kalabilmek için, Türkler’e mutlak itaaltcn baska çare (.)lmadigi kanaatini tasi- viirdu (Aym Escr, 184). "V^cnedik, bir çikmaz karsismda bulunuyonlu. Türkler ile sulh \apmak islivordu. Halbuki Türkler, sulh \'apniak iste- miyorlardi” (Aym ¡'ser, 185). Türk donanmasi, hcr an Ege Denizi’nde hcr hangi bir ada\a kaisi bütün Venedik müdalaasina ragmen muvatlaki- yellc taarruz edcbilccek sekilde Gelibolu’da hazir bekliyor- du (Aym Eser, 186). “Vcnedik'in kar.sismda mc\zuubahis olan lek-tük korsan çetcleri dcgil, muazzam leskilâta malik muazzam bir düsrniin donanmasi idi” (Ayni Eser, 187). Türk donanmasi Korent Kôrlezi’nde üslendigi andan iti- baren Venedik, ai iik Venedik K örie zi’nde daln kendini Tiirk- Icr’e karsi einniyetle hissetmenieye baslamisli. Venedik do narmiasinm Hge Deni/.i’ne islcdigi gibi ginnesi bile. Türk do- nanniasinin gitlikce kudietleneii inevcLidiyetinden dokiyi, pek süpheli bir bal ainnsli (Avnt Eser, 191). Silberehmidl'in nuiasir Venedik vesikalanna dayanarak lesrill ettigi yukandaki \'a/,i\et, Yildnim Sultan Bäye/id dev- linde Türk donanmasnnn iyiden iyiye te.sckkül ettigini gö.s- termektedii'. Tiimir darbesi, bu donanma tesekkülüne de eu a/ yanm asir inkisafmi geeiklireeek bir darbe vnrnuislur. V^!. YH..D!R!M VE TÌMUR: BÂÜ VE DOGU TÜRK HAKANLARÌ CÎHAN HÂKÎMiYETiNî ANKARA'DA ÇEKèSTîLER (28 Temmuz 1402)

Türkive-Türkiwian Savasmm Jeopolitik Sebepleri

^ÌMUR-BAYEZÌD çatismasini haziiiiyan scbepleii ;:ui!a- mak için, XIV. asnn son yillanncla Yakin Dogu’min \a- ziyetine kisaca göz ge/xürmek icap elmekteclir. Bu Mlkircia büiün meseleler 1'iinur üzerinde iopfanmis- tir. Timur'un nei'ede duracagi tamamen meçhuldür. Tiiniir, Cengiz'in mirasini lophiinak \e bütün Türkkn’in Jiakani la- nmmak icEdiasinci.ad'r-. Osniafioguüari’nin gaza meydrinlann- dan iiii^az ettikleri .sän u .seref, ona hiçbir çekinmc bissi ver- memektedir.

Tirnur’uii kar.sisma .3 bü 3'ük Türk im paratorlugu tiikü- niisiir: iiugu Avrupa’ya hàkim AUin-Ordu imparatoru Tokta- mts Han, Osmanogullart ve Memlûkler. Toktamis, Timur’un darbcleri altmda son nelesini vcrmek iizoetlir, Timur’a kar­ si Toktatnis - Yildirim - Kadi Burhäneddin - Memlûk ittiTaki gerçckicstiriiememistir, müzakere sal'hasinda kalmi.stir. Tür­ kiye vc Misir’m önünde Celàyirli Türk’lesmis Mogo) kiralhgi vardir. .Ahmed Celàyir, kendisini Irak’tan vc baskenti Bag- dad’dan kovan Timur uzaklasinca, tekrar Bagdad’a girmis- lir. Timur'a göre ise, bir defa ayak bastigi yer artik ebedi­ yen onundur. Ahmed Celàyir’in arltasmdaki Memlûkler, X III. asirdaki güclerini tairaz kaybetmislcrdir. Anadolu’daki ,\4emlük nüfu- zunun Osmanhlar'a geçmesi ve Memlûkler'i seci Türkmen muharipierinden mahrum eimesi, Kahire'nin alcyhine oîmus- lur. Osmanlilar, Anadolu’da Memlûkler aleyhine büyürlerkcii, Dobruca ve Eflâk'i hàkimiyetleri aiiina almalan da, -onlari .AUin-Ordu ile kom.su yapmistir. Hattà luna deltasinda küçük bir Osmanli - AUin-Ordii vurusmasi büc olmustur Î.Aynî, i/c- àii'ì'Cìììuàn, XX, 801 yili vekayií). Esasen Timur, AUm-Ordu' yu çoktan beriaraf etmis, hükmü aitina aimis, Hindistan Türk imparatorluguna da hâkim olmustur, Çin’i feihetmedcn on­ ce Misir \e Türki\e’}i altctmcyi düsünmekledir. Timur, once Yiîdu'im'i Memlùkler'den ayuTnaya çalismistir. “Çcrkes kô- k-cigî" diye tavsif ettigi Memlûk sultani Barkuk'u bu surctle y-alniz birakmak istemistir. Kadi Burhâneddin, Timur’a ve Osmaiüilar’a karsi, Memlûk nüfuzunu kabul etmistir. Ancak Kadi Burlumeddin’in kiralligmin Karaman kiralhgmdan son- ra Türk-Osmanli imparatorluguna katilmasî, Yiklinm Bàye- zid'i birdenbire son derece güclü kilmistir. Âdcta askerî ve iktisâdi gücü Timur'unkine yaklasimstir. Bu, Memlûkîer’i de fevkalâde ürkütmüstür. Yildirim’in Memlûklcr’in elinden Ma- latya ve ci\'anm almasi, Kaliirc’yi çok müskül %aziyelte birak- m istir. M em iûkler, O sm an iilar’a harb ilânin a cesaret edenie- mislerse de, Yildinm’a dis biler haie gelmislerdir. Sultan Barkuk, Timur belasi basmm üzerinde dolasirken hiçbir su­ rette Türkiye ile neticesi son derece süpheli bir harbi gëze alamazdi. Yildinm, Firat smiri meselesini bir tarala birakip siki sikiya Memlûk ittifakma yapissaydi âkibet ne olurdu? iki büyük imparatorlugun Timur'a karsi siki sekilde isbiiTigî yapmasi rnümkün müydü? Bunlar ayn bahislerdir. Fakat Yiklirim’in Timur’a gereken aîâkayi gostenniyecek derecede gurura kapildigi, esasen askerligi derecesinde siyaset adami olmadigi muhakkaktir, I. Murad’m Memlûkler’ie samimî dostlugu bu suretlc bozulmustur (ilk Osmanh sefirleri Kahi- le’ye gelip 19 subat 1388’de Sultan Barkuk’un huzuruna çik- m islard i). Sultan Barkuk’un siyasi gürüslerinin derin oldugu anla- silmaktadir. Timur’un gelip geçici bir tufan oldugunu, fakat Osmanlilar'in bir gün Misir'i bile tehdil edecegini Sultan Bar­ kuk, o gün dünyanin nazaiiarimn Timur’un üzerine çevrildi- gi -sartlarda anli\abilmek dirayetini güstermistir. M isir iMâ- ]ikî kaadi’i-kuzâfi okin büvük larihçi mütefekkij- íbni Hal- d û n ’a sij\ledigi su süzler, bunu ispat etmektedir: "H erkesin aleyhinde bulundugu Tirnur’dan degii, büâkis büiün Islâm âleminin te\eccühünü kazanan Osmanoglu’ndan korkuyo- rum’" (ibni Hacer, Ínban’l-üiinir'áan naklen S. Tekindag, B ark tik, 104). Filhakika helc Nigbolu’dan sonra Sultan Báyezid ve Os­ manogullan, bütün dünya Müslümanlar’i üzerinde büyiik bir prestij kazanmislardi, O anm sartlarini Fransiz tarihçisi Gre­ nard söyle tesbit etmektedir (Grandeur et Dccadciice de l’Asie, 63, 64): “Nigbülu, tarihin en büyük vakialanndan biridir: Dogu Avrupa'da Müslüman Asya’nin üslünlügünü tàyin etmistir. Ba­ il, ondan sonra artik bir daha uzun müddet büyle bir icseb- buse giriscmemistir. Artik Türk ilcilcyisini duiduraniamis, sadece cngci ohiiaya gayret etmistir... Sezar’lann mesru vâ- risi II. Manuel, Avrupa saraylarinda aeikh bir sekilde vakit geçirirkcn, bir yildinm darbesini ügrcnerek baskenti jstan- buf'a dônniü.stür”. Bu yildirim darbesi, Timur’un Türkiye'xe girisi idi ve Bizans’in hayatini en umulmadik surette vanni iisir uzatmistir. Kadi Burhäneddin, Memiùkler’in hem Timur’a, hem Tür­ kiye’ye kar.si seddi idi. Bu set yikilinea ve Celàyirli devleti iie Karakoyunlu devleti de Timur tarafmdan ortadan kaldirilm- ca Timur, Türkiye ile Mcmlûkler’e kornsu oluyordu. Misir’in Suriye eyaleti, hem Osmanlilar’a, hem de Dogu Türklcri’ne (Timur’a) karsi açik kalmisti. Yildinm, Ti'abzon imparator­ lugu ile de batidan komsu olmus, III. Manuel’den vergi iste- mistir. Onun da Bizans imparatoru gibi Türkiye’nin haraç- güzan olmasi ve bir müddet sonra ortadan kaldinlmasi bek- Jeniyorda. 1399 haziraninda Suhan Barkuk’un olümü ile ye­ rine küçük yastaki oglu Sultan Feree’in geçmesi, Memlûkler’i tecrübeli bir hüküntdardan mahrum etti ve büsbütün müskül bir vaziyete düsürdü. Bu siralarda Timur, Hindistan’da idi. Sultan Bâyezid ise, Akieddin Key-Kubâd’in bütün mirasmi toplamaya çahsiyor, Divrigi, Malatya gibi Memlûk kalelerini aliyoï'du. Sultan Bâyezid, Timiir’un Hind ve sonra Çin lûtu- hatina dalaeagini, bir daha Yakm Dogu’ya dônmiyeeegini sa- niyordu. Bu hcsabmda yanilmasi, feei netieeler verdi. Türki­ ye’nin birligi iein Yildinm , Erzurum \ e Diyâr-i Bekr bölgeleri- ni fethetmek emeHndeydi, Buna baslangiç okirak Erzincan’a girdi. Eretnaogullan'ndan, yani Uygur Türkleri’nden olan Er- zincan prensi Mutahharten Bey, Timur’a tabi idi. Aeele met- buundan yardim istedi. istanbul’un düsmesinin bütün Avru- pa’ca bir gün meselesi telâkki okindugu bu siralarda Timur, Anadolu’ya girdi ve Sivas’a yürüdü. 1400 agustosunda Sivas’ in allumasi ve feel sekilde yagmasi ile Timur, bu 2. Anado­ lu seferinde, Yikhrini’a kati bir dors ^■erdigini sandi. Yiklirim bu dersle iktifa cdip Timur’u metbu tanisaj'di, belâyi basin- tlan dei'edebilirdi. Fakat kudret ve sevketin zirvesinde dünya­ nin 2 . tievlelinin dünyanin k devletini metbu tanimasi, psi- kolojik bakimdan çok zordur. Timur bu sozdc mutavaat üze­ rine ihtimal Yakin Dogu’yu yatismis gorccek vc senelerden beri hasretiyle kivrandigi Cin okyanusuna dalacakti. 1400 senesinde vaziyeii yakindan gormek üzere Sam’a ge­ len Sultan Ferec, Yiklirtm’a elçiler göndererek Memlûk top- raklannin iadesini istedi. Tüi'ki\c Hakani, bu tcklire cevap vernicye bile lüzum gorniedi. O da kendini Timur gibi iopra- ga bayragini dikliklen sonra orada ebcdiyen kalacak kanaa- tinde idi. Sultan l'crcc, Osmanhiar'la harl:>e girmeye cesaret cdemedi, Kahire’ye dundii. Timur’a tâbi olmakian baska Meirilûkler için hiçbir çikaj' yol kahnami.s bulunuyordu. Ti­ mur ise, biiyiik dü.srnani Sultan Barkuk’un ölümünden son­ ra, Yildinm ’in kendisini Çin ve Hind i.sleiinden bas kakhrii- maz zannettigini anlamis, iki büyük imparatorlugun Yildi- rmi’m tecavüzü ile aralannm açildigini anlamisti. Timur çapmda bir ck'ihinin lou iirsati kaçirmasma imkân yoktu. Îki büyük Türk devletini ayn ayn ezecekti. Gürcislan’dan Dogu Anadolu’ya gelince, kendisini Yildinm taraiindan devletleri ellerinden ahnmis eski Anadolu Beyleri karsiladilar. Bunlar Aydmoglu, SarvUranoglu, Germiyanoglu ve Mente.seoglu idi. Bu, Timur’a büyük gazi hükümdar Sultan Bâyezid’e karsi yü- rüinc imkâm veren, bu imkâm mesrulastiran emsalsiz bir se­ bep teskil ediyordu. Bu Türkmen Beyleri, Büyük Cihangir'den ülkelerini Osmanoglu'ndan kurtarmasmi çok yakarici bir se­ kilde rica ediyorlardi. Timur taraiindan Dogu Anadolu, Irak ve Âzerbaycan’dan kovulmus bulunan Celâyir sultani Ahrnetl ile K arakoyunlu Kara Y usut ise, aksine Y ild in m 'a sigmmi.s- lardi. Timur’a çok kizan Sultan Bâyezid, bu hükümdarlari B ursa’da h üküm darlara mahsus debdebeli merasimie karsi- kitii. Sultan Ahmeci’e Kütahya’yi, Kara Yusul’a da Aksaray'i ikamet mahalli vc has olarak gostcrdi. 13 marita Timur, Tebriz’e geldi. Yalniz kumandanlan de- gii, ordusu da, lliristiyanlar üzerinde Haçh savaslanndakini güigedc liirakan zalcrlcr ka/anan Osmanogullari’na karsi yü- rümekten nelret ediyordu. Çin leihini iyice aklina koyinus olan ve bunun için de Bâyezid’i czip ardmda bu derece kud­ retli bir devlet birakmamanni sari bulunduguna inanan Ti­ mur, sistemli bir sekilde Yildinm ile elçi ve niektup teati edi­ yordu. Gerek ortiusunu, gerek bütün iVlüslüman âleinini, ken- clisinin degil, Osmanoglu’ii'jn harb istedigine inandirmaya m ccburdu. Timur’iin torunu Sultan-Muhafnmed Mirza, 15 günlük bir iDiihasaradan sonra, Kalayuz Bey adh bir alaybeyi tarafmdan savunulan Keinah’i aldi. Bu surctle fiilen vurusma basladi. Kemah’i Erelnaogki Mutahhartcn Bey'e veren Timur, Osman­ li elçileri önünde ordusuna gcçit resmi yaptirdiktan sonra, padisahm oguilarindan birinin kendisine rehin olarak gönde- rilmesi gibi, büyük bir imparatorlugun asla kabul edemiye- cegi bir tekiifte bukmdu. Sivas’ta iken bu teklifin reddi ccvabi- ru a!ar> Tiinin, Sultan Binezid’in Tokafa geldigini ögrendi. Diinyanin en muazzarn iki ordusu, 75 km. yekdigerine yaklas- misii. Fakat bekicnen muharebe ohiiach. Tokat üzerine yürü- mekten v;\zgecfn \'e Osmanli ordusunu yaz sicagmda Anado­ lu j^aylasmda iyicc lürpakmiak isliyen Timui', Ka}-'seri’3'e indi. Oradan kuzeybaiiya dogrularak Ankara istikametinde yol al- maya basladi. Ankara sancakbeyi Yákub Bey’in küçük kuv- \-ctini kolayca maglûp cdip, Yákub Bey’i Ankara kalcsine si- giiimaya rnccbur birakti. Ankara kalesini muhasara etü. Fa­ lcai Osmanli ordusunun üzerine geldigini diiyunca, muhasa- rayi kaldirtli. Timur da Yilchrim ve bütün büyük kumandan­ lar gibi, sahra muliarebesi adamiydi; mecbur olmadikça müs­ tahkem kaleler önünde vakit kaybetmeyi scvmezdi. Osmanh ordusunun yolu üzerindeki kuyu ve çe.smcleri tahrip ettiren Timur, sulara ve kaynaklara zchir attirdi. O sm anli harb mecUsinde vezir-i àzam Çandarh-zâde Ali Pa­ .sa, meydan muharebesinden kaçmilmasim, düsman askerinin çok ve üstün vasifta oldugunu, çele muharebesi ile I. Kiliç- Arslan'm yaptigi gibi düsmanm yipratümasmi. Osmanli or­ dusunun taze ve yipranmarms olarak muhafaza edümesiiii, Timur’un eninde sonunda Anadolu'yu terke mecbur olacagi- ni, doguya dönmek zarurelinde bulundugunu söyledi. Vezir Hoca Firuz Pasa söz aldi. Ezcümle, düsmanm Anadolu’da bü­ yük tahribat yaptigini, bunun önüne geçmek için bir an cv- vel düsmanm imhasmm sart oldugunu beyan eyledi. Padisah, bu ikinci fikri kabul etti. Tokat’tan ilerleyip Kizihrmak kenarmda düsmani yaka- lamak istiyen Sultan Bâyezid, Timur’un hizla Çubuk Ovasi’na iamesi kar.sismda ona yetisememi.s, Ankara kalesini kurtar- mak için o de cebri yürüyüse geçmi.sti. Susuzlukian ve cebrî yürüyüsten bilkin halde bulunan Türkiye askeri karsismda Timur, ordusunun savi üstünlügüne de güvcniyordu, Bu üs­ tünlük Osmanli askerinin de cesarei ini kiriyordu. Buna mu- kab il T ürkistan ordusnnda. O sm anli askerinin -i'asjllari hak- kmda mübalàgali hiká>c!er anlaíiliyor, daima üstün düsman karsism da nam aglúp olan O sm anh ordusuna kar.si cekingen- lik hissi hüküm sürüyordu, Timur’un bu defaki ordusu, sayi bakmimdan oldugu gibi, süàh vc .mühimmat bakimmdan da sirndiye kadar çikardiklarmm en üstünü idi. Timur’un Anka­ ra Ovasi’na sürdügü ordu, bütün ortaçagiar boyunca meydan muharebesine sürülen en kudreüi askerî kuv\'eti le.skil edi­ yordu. Bu iiokta, SU gülürmiyen bir kej'fiyetti. Torunu Sultan- Muhammcd Mii'za’nui kumandasmdaki Mâverâünneliir kuv- vetleri, zirhli süvari olup, Dogu Türkleii’nin en .seci askeri idi. Y ild in m ise, yalniz R u m c ü kalelcrinde cîegil, Anadolu kalele- rinde de kuvvelli garnizonlar birakmis, üstelik Tuna yalism- da Macaristan’a ve icabinda lâbii olmakla beraber bas kaldir- masindan korkulan Eflàk’a karsi ku^xctli bir ordu yerlcstir- m isti.

Timur'un 1. Anadolu Seferi ve Sivas’i Tahribi (1400) Bu siralarda Sullaii Ahined’ie Kara Yusuf, kendiierirìe tahsis ediJen malikancleiini íerkedip Jrak’a kaçmislardi. On­ lar, lecrübeli olduklan için, Timur’un zaferinden emin bulu- nuyorlardi. Zaten once Aîemiûkler’e iltica etmek üzere îîalep’e gelmislcr, fakat Tiinurla çatismaktan kaçman Memlùk hükü­ meti (arafuidan bu iltica kabul edilmesince Bursa’ya yolîan- m islardi. Karakoyiinlular’m ezclî vc ebcdi lakibi ve düsmani oían Akkoyunlular’in prensi Kara-Y'üUik Osoian Bey, Timur’un tâ­ bii idi ve Mutahhartcn Bcy’îe beraber ianidigi Osmanh top- raklarmda Dogu Türk lîakanr'na relibcrlik ediyordu. Osman Bey, Kadi Burhâncddin’i kendisi olctürciiigü hakic Osmanîi- lar’m mirasa koumasindan sonra, Yilchnm’a büsbütün düs­ man olmustu. Bu Osmanh - Akkoyuniu düsnianiigi, bütün XV. asir boyunca devam edecektir. Timur, Akkoyunlular’in tesviki üzerine Kadi Burhàneddin'in eski baskeuti Sivas’a yü- l'ümiis, Sivas’ta bulunan Veliaht-Sehzatle Süleyman, Timur’ k) meydan muharebesi yapucak gücdc bulunmadigi için ya­ nmda Karakoyunlu Kara Yusuf Bey okiugu halde çekilnii.s, Malkoçoglu Musíala Bey’in savundugu kale düsmüstü. Timur' un Sivas halkina reva gördügü mLiamek', Türkiye’de soguk bir havanin csmesine sebep olmustu. Sivas’tan sonra 15 eylúlde (1400) Maíatya’yi alan Timur, Yikiirim'in artik kendisini nietbu taniyacagim, hiç olmazsa istcklerini yerinc gctireccgini ümit ediyordu. Yildinm , Timur’ un Sivas ve Malatya’dan sonra Tokat ve Kayseri gibi kaleler ününde aylarca oyalanacagini saniyordu. Halbuki en müsiah- kem yerleri en kisa müddet içinde açma\a alismis Cjlan ve esasen muhasara inuharebelerinden hoslanmiyan Tirnur, Si­ vas’ta 4.000 Osmanh askerinin korkunc \e uzun vnüdaraasini görünce, Anadolu seliirlerinin teker teker fcthen isgal edile- miyecegini, ancak Osmanh ordusunu iniha ile Anadolu'nun cline düsccegini anlamisti. Bu siralarda Yildirim, Hoca Firuz Pa.sa gibi mühim bir sahsiycli (ki Timur'Ia harb taraítan olan Osmanh erkánmm bashcalanndan idi) Kahire’ye gönderdi. Ti- initr’a karsi ittlíak teklil' cc'iyordu. Fakat Kahire de jeopoli- (¡k çikniaza dü.smüsíü. .Fíer iki imparaíí.irliigim Timur’a karsi kcndilerini ayn a\'n saxunniasmin daha dogru oiacagini Fi­ ruz Pasa’ya bikiirdi vc Bursa’ya ya/di. Zira biliyordu ki, Mem- k'iklcr ilo bii'lesip Tinuir’u tvdiklcn, iiic olma/sa Anadolu ve Suriye'den attiklaii sonra Yikliriin’ui önüne kimse geeeniez ve ¡licbii' kiix'vet onim S u iiy e ’yi leihinc m âni olamaz. SLuiye’nin kaybi ise, Misu" imparalorlugunun inhiláli demekti, Yildu'mi, bunun üzerine Memlükler'e daha geni.s lavizierde bulunma- nm lü/umuna kani oldu. Timur'rm isteklerinhi ba.shealan 2 niülteei hükümdarm kendisine teslimi, bu olmadigi takdirde hie ()imazsa Türkiye’den kovidmalaii, Er/inean’dan el çekil­ mesi ve Mulahharten Bey’in Timur’a bagli oldugunun kabulü idi. Timur’un bundan sonra Aynfab ve Halep’e girip Hama ve Himius’lan sonra Sam’i almasi, McmlCikler’i perisan etmi.s­ ti. Koca Memlûk imparalorlugii, %’ani dünyanin 3. büyük dev­ leti, Hindistan \e Allin-Oidu Türk imparatorluklan gibi, Ti­ m ur’u, yani Bi.iyük Türk ilakam ’ni metbu tamdi. Tabii bu lä- büyet sö/de idi. Fakat bu dert-ee büyük bir dex lete mänen in- dirilmi.s m uazzam bir darbe te.skii ediyordu. B unun üzerine Sam’da ibni Haidün ile gürüsüp onu tarih bilgisine hayran eden ve yalniz bu sehirden Cennäbi’ve göre 1 milyon duka (600 mil­ yon T.L.) alan, Sam'da para bastiian ve Peyganiber’in 2 zev- cesinin kabirleri üzerine muhtesem kubbeler insa ettiren Ti- Jiiur, Suriye’den çikti, Mardin’e, oradan üçüncü defa Bagdad’a geldi. Kuzeye cikti, Tebriz’e vàsil oldu, Karabag’da kisladik- ian sonra nihai neliceyi islihsal elmek üzere Anadolu'ya girdi. Chaleond\las'a göre (1, 47) 120.000 nüluslu olan Sivas'in i.sgali üzerine Y ik h n m , Kayseri’ye geldi. Fakat üm id i hiláfm a Timui', Sivas'tan ileri gitmeyip geri döndü, muharebe\i ka­ bul elmedi. Timur’un Anadolu’dan çikmasi üzerine beiänin tamamen uzaklastigma kani olan Yildinm, 1401 agustosunda Erzincan \e Kemah’i akli, Mulahharten’i esir etti ve Timur'la arasmin açilmasma sebep saydigi Mutahharten Bey’in ailesini rchine olarak Btirsa’ya yolladi. Sivas’m isgalinden sonra Timur'un Osnianhlar’in üzeri­ ne yürümeniesi, son derece hesaph hareket ettigini göstermek- tedir. Aneak 2 sene sonra Türkislan’dan en kudretli birliklerini getirdikten sonra bu ise girisecektir. Timur’un Anadolu üze­ rinde bir emeli \'oktu. Bütün Büyük Türk ffakanlan’mn ha- yalini oksivan Cin'in iethini arzu edivordu ve Cin’i, Cengiz’in .inirasinm bir parçasi .sayiyordu. Ancak Yiklinm gibi bir ada- min Firat’ta dunnixaeagma, kendisi uzaklasinca Irak ve Äzer- baycan’a kadar gclecegine iyiden iyi>e kanaal gclirniisti. Yildinm ise, eski Amasya beyi Prens Tàeeddinoglu Ah- med’i scfarellc Kaliiie’ye gönderdi. Malatya, Divrik ve civa- rini Misn ’a iade edecegini bildirdi. Bimun üzerine il\i inipa- ratorluk arasmda, Timur’a karsi ittil'ak aktedildi. Bununla da iklila elmiyen Yildirun, Celâvirli Sultan Ahnied’i Irak’a, Karakoyunlu Kara Yusui Bey’i de Dogu Anadolu’ya yolladi ve Timur’un ellerinden aldigi ülkelerini geri almaya memur cy- ledi. Bunun üzerine Timur’da, kendisi Çin’de iken Osmanog- lu’nun hall eyalelleiini kolayea isgal edeeegi iikri sabil haline geldi. Timur mü'i.ecaviz gorünmckle beraber, her iki impara- loi un da Jeop(j|ilik .sebeplerle asagi yukari çikmaza girdikleii anlasilm akladn'. 1402 senesi basinda Karal^ag’da .sehzadeleii- ni \'e emii'lerini büyük bir harb di\am halinde topliyan Timur, Anadolu’nun iethi I'ikrini ortaya atti. Timur’iin kendi ogullan ve (orunlan ile emirleiin ekseiisi bu likri tutmadilar, hatlâ Osmanogullari'na (jlan senpatilerini açikça süylemeklen çe- kinmediler, bu hanedanin Iliristivanhk’a karsi müeahede eden en büyük iianedan oldugunu, böyle bir hanedani ezmenin ken- dilerine yakismiyaeagini, zaten Anadolu gibi bir ülkede hai- km iyice devlet suuruna sahip oldugunu, bu ülkeyi elde tut- manm imkàni bulunmadigmi, hattâ Osmanhlar’a karsi zal'e- rin de muhakkak olmadigini, Osmanogullan’mn simdiye ka­ dar namaglûp sohreti tasidigini, yersiz bir sel'erle ba.slanni belâya sokm am alari icap ettigini, /\nadolu askerinin dünyanin en iyi muharibi oldugunu, üsielik sayiea da çok bulundugunti sôylediler. Timur bu derece muhalel'et karsismda bir an iikri- ni degistirdiyse de, \'erdigi kararlari asla degi.stirmek tabia- linde olmadigmdan, elkâri umumiyeyi tatmin için zahiren Yil- chrnn’a sulh teklil inde bulundu. Gerçekle ise öyle teklüler orta­ ya atti ki, kabule sayan olmasin vc harb mesuliyeti Osmanog- Ju’nun üzerinde kalsin.

Türkiye ve Türkistan Ordularinrn Kurulus ve Konuslavi Osmanh merkez cenahinda baskumandan Yildinm Sul­ tan Bâyezid bulunuyordu. Yaninda \czîr-i âzam Çandaiii-zâtle Ali Pa.sa, Sehzade Mustala, .Sehzade Isa ve Sehzade Musa Çe- lebiler yer alrnrsti. Sag cenaha yani Anadolu birlikierine Vezir Timurtas Pa.sa, sol cenaha yani Rumeli biiiikleiine Veliaht- Sehzade Süleyman-Sah kumanda ediyordu. Vezir Hoca Fiiuz Pasa, Velialit’in vaninda idi. Îhtiyatta Sehzade Mehmetl Çeie­ bi bulunuyordu. Sol cenahm ihtiyatinda Sirbistan despota ve Y ild irim ’in kayiiibiraderi Stclan Liizarex iç’in kum andasinda 10 ilâ 20 lîin zirlili vaya Sirp askeri vardi. Merkez ihtiyatmda Karakoyunlular, sag eenah ihtiyatinda “Kara Tatarlar” tie­ nen Türk’lesmis ve J lhanlilar'dan kalnns AíoSollar vei' alivor- du, Yciîiçerî agasi Ha.san Aga, Padisah’in yaninda idi. Veii- ahl'iii kumandasinda aknici kuvvetieri de vardi. Timur merkez cenahinda Büyük Türk Hakani ycr almisti. T orunu Sullan-M ulianim cd iVlirza, ku\'\et!i i\'!âveràünnehir zsrîiii atii iümcnîcri ile ihüyatîa idi, Diger torunlan Pir-Ma- hamrned \’c iskender Mirzalar, SuUan-Muhamnied Mirza’nin einrindc idiler. Sag cenali kumandani T im ur’un 3, oghi Miran- sah Mirza, sol cciiah kumandani ise 4. oglu — müslakbeî Bü­ yük T üik H akani — Sahruh Miry.a idi. Sag ccnah cincüsüm Miransa'i. Mirza’nui ogullanndan Ebû-Bekr Mirza, sol ccnah Ö/1CÜ.SÜne ise Ein'rr SuUan-Hüscyin kum anda ediyorlardi, Deh- sel saçan 32 zirlili fii, onde dizilmi.sli, Merkez, ikiyc aynlnust!. Sag iaral’laki Uimenc T im iir’iin 2. oglu Oiner-.Scyh Mirza, sol taraitakine ise E m ir Celai IsIàm kum anda ediyordu, Akko- yunÎLî Kara-Yülük 0.sman Bey’lc Emir Cihan-Sali’in tlimenle- ri, ,sag cenalim önünde idi. Bu tümenierde Kalkasya, Âzer- baycan, .frak, K urdistan askerleri bulunu\ordu. E m ir Süley- inau-Sa!ä so! cenahta, Em ir Seyh-Nvaeddin ilo E m ir B u ru n ­ duk, sag cenahta tümen kumandani idiler, Muiahharien Bey, Karamanoglu, Aydmogln, Menteseogki, Germiyanoglu, Saru- hanogiu ve Candarogiu, sag cenahta yer alnnslardi, Çagatay fiani Sultan Mahmud Han, Timur’un \anmda idi. Daha ba^ka CengizoguIIan tia s'aidi. Miiharebeden unce, 28 temmuz 1402 sabahi Yildinm Sul­ tan Bâyezid, askcre veci/ bir !iitabcde bulundu. Fakat Timur i)rJiis>jnun Müslüman, üstclik Türk olmasi dulayisiyle, aym din \ e niezhepten (Hancü ), ayni dili konu.san bu ordu karsi­ smda O'.manli askerinden, Hiristiyan, ordularma kea'si göster­ digi ìedakàriik beklencmezdi. Çünkü gazi \’e sehit olniaiv isn- kam eukiu. Ols-a oì-

Timnr’im lie-an Zaieri

fi.a a m h t>; c'usu'idaki Kai'a T jiaikir'in á/nde Timur la- r.:4'i:u. gasp ¡vieivii m a a ia iap,:i!ii:>mi arka;]an ol k.anaxa bas- ia-r''.,:_ Íí'-niaaa iaerij/. giivaaüi- ¡.irda Ijiittm sitldeajla üs- Kama cenaiaaa '.'kkli'aea i'^aaaa í>l: cana’a aerì\'e sanue'^a muvnlTak oldu. Tam bu suada Osmanh orJusundaki K<:.ta- man. Candar, Gernîiyan, Aj'diii, Miníese, Saiiihan tiniarh si- pahüci'inin, Timur’un eíiaímcía bayi'ak'ann) açr.üs cbki hü- kürnd.uiavsni görüp olduklan gibi dü.sman .sananna kaiîlma- si (Dukas, XVÍ, 39), Vildu'im. için f'elàkci oldu. Bu hâdise üze­ rine Ti.irkiye Hakani, ne kadar ihtiyad varsa muliarebe mey- danina sürmiye mecbur oldu. Gerçi bu Osmanh sahra muha­ rebesi iaktigine aykin bir seydi, ihtiyatlar ancak kesin netice almmak üzereyken ileri sürülürdü. Fakat cenahlan tuîmak için ba,ska çare kalmami.sti. Dü.smanm sayi üstünlügü kahre- dici üldugLi gibi, askerinin vasiflan ve secaati de Osmanh as- kerininkinden a.sagi degildi. Timur, ordusunun en küçük bir­ likierine kadar iiâkim olup, istedigi birligi istedigi anda dama ta.si gibi oynaiabliyordu. Yildirmi da buna muktedirdi. Fakat simdiye kadar Yikürmi'm karsisma çikan Avrupa ordularinda boyle kumanda birligi yoktu. Yildnim, ilk defa olarak, en az kendi askerî dehasma sahip bir kumandanla kar.sila.siyordu. Bu andan itibaren kizgm güne.sten ve susuzlukian buna- lan Osmanli askeri, gerilcvneye basladi. Osmanh tümenlerinin çogu, sallanti halinde olup, bozgima cex ii inek üzeie idi. Padi- .sah’m ctralmdakiler geri çekilmeyi iavsiye ettiler. Bu geri çe- küme rical seklinde olmrzsa vc Osmanli askeri Türkistan at- lilarmm (akibi aitmda czilmezse, gene de az çok muvai'fakiyet Kayjhrdi. Yildinm, bu iliiimali dü.sünüp biraz daha sebat et- meye karar verdi. Fakai muharabenin neticesini gören Veliaht- Sehzatle Siilcyrnan, maiyetinin .siddetli tavsiyeleri üzeiine Ru­ m eli sipahisinin en b ü ’, ük kism ini, vezîr*i âzam Çandarh-zâde AU Fasa’yi, M u ia d Pa.sa'yi, Yeniçeri agasi Hasan .Aga’yi, Kara.si suba.sisi .ine Bey’i yanm a aldi, ikindiye dogru m uharebe mey- danmi terkedip hrzla Rumeli’ne geçmek üzere batiya çekikii. Sag cenahm çekilmesi üzerine artik Osmanhlar'm zafer ka­ zanmasina en küçük bir intimai kalmadi. Az sonra Sehzade Mehmeti Çeiebi de 1.000 kadar ihtiyat askerini yanma ahp, sancakbeyi bulundugu Amasya’ya gitmek üzere kuzeydogu yokmu tuUu. Mci'kezde Padisah’m tnukave- meli o dcrecede .siddetliydi ki, Timur, ku'vvet ayu’ip muliare- be meydamm terkeden Osmanh kux'.'ctlerini îakip cttirmeyi münasip gormedi. \4uharcbenin sabahtan geceye kadar 5 5 saat sürmesi mukadderdi. Sn-p tiespotu Stefan ile karde.si Prens Vuk da büyük za- yiaia «griyan Sirp tümonini muh.arebe meytîanmdan çekip ricatc basladdar. Kara Tinuu'tas ve Firuz Pasaîar, tü.Ticnkrri iyi­ den iyiye bozuluncaya kadar dayandilar Kumandanlardan Min­ uet Bey, miiharebenin bitmis sayilacagini, ancak düsmanin eli- ilc gccmcmck için kacmayí' yanvacak vakit. kaldigini Yildi- rim'a bildirdi. SuUan Bâyezid, artik kendi.si için kaçmanin bahi.s mcvzuu olm adigm i, dövi^jseix'k .sereliyle olm enin kentiine varasacag: coxabmi vei'di, Giine.s balarken, yanindaki 3.000 ki- siylc iiâiâ Catalicpe'ye cckiicrek döviisüyordu. 70.000 Türkislan askeri, Calalicpc’\i çepçevi'c .sarmisli, Düsinani kihçla dogra- nia\a yeti.','cnii\'cn Y ikhi’uu, balla ik' dö\üsirieye basktmi.sti. 3 saat kadar .süren bu i_imiisiz \urusrnadan sonra Padisah’ni aii- nni a\agi sürçtü; lii.ikünidar, aliyia_bci'abci‘ kapaklandi. Caga- la}' Jiani Sullan-Malimud Han'm bizzat kumanda ettigi bir bir- kik, Y ild in m Sultan Bä\-ezid’i esir aldi. T im ur’uu kati eniri, padisaliin yai'alanuiadan esir alin- masi idi. Yildirim’ia beraber- .Seh/ade iVluslaia, Sehzadc Mu­ sa, vani iiükümdarin 2 oglu, .San Timiutas \e Firuz Pasalar da esir oldulai\ Yatsi \akti Büyük Türk Hakani l ’im ur, T ür­ kiye Hakani'ni hürmeile kar.siladi. Fakai harb mesiiüyeiini asla kabul elmedigini, harbe Yildirim’in sebep oldugunu söy- ledi ve esir hüküm dard an arzularini sordu. Patli.sah, ogullan Mustala ile Musa'nm buldurulmasmi istcdi. Sehzadeler der- iia] buldurularak babalarm in yanma gelirildi. Padi.sah ile ogullan çok iyi muamele gördüler. Bütün Türkislan ordusu­ nun istegi bu idi. O sm ano g ullan’nm gaza ve eihad menki- beleri, bütün Türkislanhlar’da bu hanedana kar.si büyük bir hayranhk ve sevgi yaratm isu. E siiie r arasm da Kara-Timurta.s-Pa.sa-záde Ali Bey, Min- nct Bey, Musíala Bey, yani 3 de sancakbeyi vard/. Kara Ti- murlas Pa.sa'mn ogullarmdan Yabsi Bey, muharebede u!- m üstür. Bundan sonra Osmanh ím p a ra lo rlug u ’nu da ba.sta Mem- Irik, Alím-Ordu \'e flindisían Türk imparatorluklan olmak üzere bircok devlet gibi hükmü altina alan Büyük Cihangir, ingiltere Kiiali IV. Henry ile Fransa Kuali VL Charles'a mek- tupiar göndeimi.s, Nigbulu'da maglüp olduklan hüküindarj csir etmekle ogünmüslür. Ankaia muhalebesi, bütün Avrupa’ da derin tesirler uyandinni.stir.

Ankara Mitiiarebesi’nin Tarihlelii Yeri Ankara meydan muharebesi. b ü lün Oi tacag’m (476-Î453) cn büvük meydan muharebesidir. 120.000 kadar Batí Türk askeri, 300.000 kadar Dogu Türk askeri ile vurusmustur ( ru- kam larda çok ihtiláí v aid ir ve eksei'iyctie lazla .si.sirilmekle- dir). Türkiye'nin gücü, Timur’nn güeünden daha azdi. Tari­ hin en büyük cihangii lerinden biri olan Timur’a karsi bir za- ter kazanma ihtimali, çok azdi. Osmanh devleti henüz bu de- rcccdc kökle.semcmisti. Ankara meydan muharebesi, aym za­ manda Anadolu topraklannda bütün tarih boyunca cercya». etmis meydan muliarebclerinin en büyügüdür. Malazgirl’e büc Ankara muiiarobesi kadar muhari)i kalilmannstn'. Gene bu meydan muharebesi, bütün Islâm lariliinde, iki iVUisliiman ordu arasmda eereyan etmis olan inuliarebeJerin eu bü\ü'i Bi/an.s’j alm akian 3,5 a.sir menctmisse, Ankara muharebesi de Dogu Roma’nm sukutu- riLi 3'anm a.sir geciklirrrîisiii. Hammer diyoi' ki (11, 93-4): Uimmiiyetle bir rnuharebe- m'n elienuniyeti, muhariplerin sayisi \e degei'i, kumandania- rm soÎH'eti, vurusm anm m üddeli ve serüigi, earprsinamii «eçligi me\'kiin durmnu, askeiük sanati bakmnndan getirdi­ gi yenilikier ve terakkiler \e bunlarm hcpsinin üstünde ear- pisau hükümdarlarm ü/.erindeki müessirixet derecesi ve mey- cudiyeti münakasa edilen imparatorlugun âkibeti ile anla.si- ]ir. B ütün bu sebeplei' na/.ari itibara ahnirsa, fVnkara m u h a­ rebesinin, tarihin ka^dettigi en mühim mevdan muharebele- rinden biri okiugu te/ahür eder. Gerçekten iki taraftan pek kalabahk muliaripler, bu kanh günde, günesin dogmasin- dan batmasma kadar, zaferi çekisinislerdir. Her iki taraiin da kumandanlan, kudretleri ve kazandiklari zafeiierlc san vc serefe garfcolmus liükümdarlardi. Kumandalari altinda çarpi- san ordulara oguUari ve torunlan, sayisrz eyaletin askerî va- lileri islirâk ediyordu. Çin simrlarindan Bogaziçi’ne kadar sal- lanat süren iki lianedaniri prensleri, muharebeye kalihm.s- lardi. Bu meydan muharebesinde, tarihte ilk defa olarak zirlili alaylar \e a\ni ünilormayi lasiyan birlikier çarpismis- k ird ir.” Ankara muharebesinde Timur, Osmanli ordusunu kesin sekikie yenmi.s, fakat im ha edem cm islir. Bilhassa Veliaht-Seh- zade Sülcyman-Sah, en güzidc birliklerle beraber muharebe meydanmi terke inuvaiak olmus ve bu tünienleri imha için arkalarmdan kosan Siillan-Muhammed Mirza’nin 30.000 as­ keri, onlara yetisememisbr. Ankara meydan muliarebesi, bülün Türk iarihi çapmda b ir lelâkettir. liogu T ürkleri’ne ne kazandirdigi tam am en meçlui) oldugu gilii, Bali Türkleri’nin ierakkisine gem \ur- mu.stur. Rumeli I Liluhalinin bir krsrni eklen çikmrstir. Fakat bundan çok dahii mühim olarak, Anack)hi birligi, vani Scl- çuklu Hakanligi’nm sinirlari, ancak 70 yil sonra, Fâtih de\ri- Jnn sonlanna dogru elde edilebilmi.stir. Firat’a ve Toroslar’a dayanau Y ü d in m ’m Türkiye’siui ihya etmek için B ali Tüi'k- JiiSü, 70 vil eile eekmistir. felâketten 115 vil sonra Ya\'uz’un ilh:Vk «.-ii'gi Anadolu lopraklan arasinda Yildinm'in alnr^s ol­ dugu verier biiìi.iodiigunu soylemek, iriosele liakkiüda ilana a\diii hir i’ikir \ erebi/ir. Nigbokt’nun yeriiltnez sayilan kahran'Lanimii Ankai'a'daki hczimeii, dünyayi dehset içinde birakmis, Timur, azameti- nin zir\csÌ!ie ulasm istir. O sm anogulian'uin harb kudrctinhi derecesini çok ivi bilen Memlûkler, Ankara haberinden son­ ra artik Timur’u ismen de olsa metbu tanmiakta acele etmis- lerdir. Bizans, Ceneviz, Ingiliere, Fransa, Kasiüya gibi cn- ia- ninmis Avrupa devletleri, Timur’a acele elçiler göndererek arzi tàziiTiat eylemislerdir. Timur, Ankara’da 40.000 zayiat vermistir ki, simdiye ka­ dar hiçbir muharebede 6 .0 0 0 ’den l'azla zayiat vermi.s degildi. Osmanli alaylarmm müthis seeaati ve Osmanli ordusundaki sevk'U Jdarenin mükemmeliyeti buna sebep olmu.stur. Hal­ buki Osmanhlar, yukanda anlatilan sebeplerden dolayi, Müs- Uiman vc Tüik olan ÇagaUiylilar’a karsi son derece istcksiz vurusniuslardir. Eger Timur, bir Hiristiyan hükümdari ol- Kaydi, neticenin bam baska teceüi edecegi, süphcsizdi. T im ur, 6.000 km, yiirüycrek Ankai'a’ya gelmi.sti (Scnicrkand-.^nkara yotu kusiiçusu 3.000 km.’dir). Bu bakimdan dururn, Osman­ li Tüi'klen'nin lehine idi, Fakat Türkislan ordusunun sayi hakirninda ezici üstünlügü, bu Iclitc vaziyctin Osmanhlar'ca islism an iia cngcl olm ustur. Fakat asil iekakct, .Ankai'a mutia- rebcsinin kaybi degil, Yildinm'in csareti olmustur. Siyasi ve askeri durum lyicc göz öniine aiinirsa, bu.'iun böyle oldugu anlasihr, Yikhnm bos bir ümiilc geceye kadar vurusmaklan vazgccip, büyük Osni:uili birlikleri muharebe meyda.nini '¿er- kcttigi zaman çeküseydi, Timur’un Sakarya’yi geçebilmesi bi­ le büyük bir mes<“ie oiurdu. Hele Bogazlar’i at!a 3'ip kcsif bir Osmanli muhiti olan Rumeli’ne ckilamazdi. Süleyman Çelebi’ ye karsi bile bunu yapamamistir. Yikhnm gibi cihan çapm- da deha sahibi bir kumandana ve çok büyük prestije malik bir hükümdara karsi yapamiyacagi muhakkakti. O zaman Ti­ mur, Anadoki’dan cekilir cckilmcz, Yildinm, Anadoiu’daki kayiplanni derhal telali edecek, Beylikler’i tcker tckcr olgun meyvalar gibi tophxacak, Fetrct Devri ve Sehzadeler mücade- Icsi olmiyacak, Ankara sarsiniisi 50-60 yil degil, belki birkaç sene kaybiyla ncticelenccckíi. Yildinm'in münakasa cdiîeniez otoritesi buna müsailti. Timur, Çin ummaiikirma dogru çeki- ür çekümcz, liiçbir kuvvet bu otoriteye çarpmak isscniczdi,

yjidinm 'iîi Sah.siyoii

Yjkliiim Sultan Bâyezid’in esirligi 7 ay, 12 gün sürdii, 3 mari 1403’lc Aksehiv’de vefat etii. 43 yasinda idi, Bu capta bir hükümdarin bu jasta tarih .sahncsini tcrketmesi, aynca bir felâkeitir. Saliaiiaii 13 yii, î ay, 8 gündür (Ankara muha­ rebesi günü ne kadar). Bu kisa müddet içinde vapligi isier ve kazaaidigâ basarilar inuazza.m ohnu.stur. Muasin Ai-ap tarihçi.si Kaliire’Ji Ibrii Hacer, Suliiui Bâ- vcvid’i ,yi\ le ta s vil’ clrncktedir: "O.smanoglu Bà\-ezid, yeryü- '/ündeki hüküm darianvi en iyilerivideri b iris id ii.., K.cndisiii- deii kurkulur. ilmi vc uleinàyi sever... Sikáseli olan kinrse, bu sikáyelini bizzat kendisine arz edebiiir ve o da niescleyi ck'rluil haüeder, Níemlckelinde liei' iaraíla emniyet ci derece- de me\'ciittLir ki. fair adam tek basma, esya vc mal yüklcri iie. hiç kimse laralm clan iaari'uza. Liiíi'aniadan se\a])al edebi- iir" (Atiya, 82). Zarnannm/ Fi'ansiz larihçiicrinden Bcnoist-Méclìiii, “Yil- dirnii Báyezid, bütün laiihin en bü\ük kumantlanlarmtkin biridií'” hükmünü wrmektedir (s. 39-40). Rom anyah bü>ük tarihçi íorga, Y ild irm i’m dün\a liáki- rniyeline dogru giitigini, ülkesinde bir demir chsipHn ve mü- ki'inm cl bir nizarn \e asayis me\eiit b id un dií^un ii sbylemek- lecítr des Eíais Baikauiijiics, 65). 1389’da Siiltim M iu'atl’m biraktigi 500.000 km 'hk de\leti Yildiriin Báyezid, }ikk( 2 mishne yakm ¡lir büjiikíüge, 942.OOü k m '’>e getirm istir. B unun 441.000 k m ’ kadari Avrupa' da, 500.000 knf kadr.n Asya’da idi. I. Murad’m bnaktigi dev- lette A\fapa íoprakkarj (291.000 km-), As\a íoprakku'm dari (208.000 k m ’) genis oldugu halde, Y ddirnri zama)-imda Asya topraklan, A\'riri'ja topraklaruun bü', üklügünü 59.000 km’ ka- dai- geçmislir. Yildu-n-i-i, Balkai-ilar’da baslica IZpir’i, .Selánik ile llaiki- dtkya yariniadasini, Batí Arnavutluk’ii (í.skodra vc sair Ve­ nedik ka'eleri liaric), Bali Karadag’i (kiyi kaiclei'i hariç) í'et- hetmis, Attika vc Mora yanmadalanni (Modon, Koiuii, Çu- ha adasi vs. haric), 0,ílák'i (Rom;u-iya) hiiTïâ\’e\’e ali-nrslir. An:-uJ.olu’da ise bugünkü ,su vilajelleri ck'-.letc katn-irstir; 1390'da A', dro, Gei nüyam Mcníe.sc, 'Í’eke, Saruhan Bex likleri' iiin isgal eiiigi A' din. izmir (Gávur Izmir \e Foca hariç), De- üizli, íj.sak, M>.i5!a, Aiiíalva, Man isa (gcrisi, Bizans'tan alman Akisciiir da'nir), 1397’de Ivaian'ian Be\1igi -sani Konsa {gci'isi), í\i¿'LÍe, iç.'l ! l ’arsi-is hai'ic ) \ iiá\'etíeri, k39l'’dc Kadi Burlianed- di;'i dé\'!clinin eíiigi Sr\as, To!;ai, Kavscri, Çiiriirn (gcri- si ), \'t>/ga), X'i'sehii-, Arapsun, Ciresim, Ordu, 1399 c^ lüiün- dv MaS'.riva, fbsn-i Mansúr (Ad;yaa;an), }-ïai-pu1 (Cia/ig), Duí- kadi; Be\ liji \ an i Ma ras í himás’o ), 1401 ’de E r/incan \ iiá - et Ieri. VSH. FETRET DEVRÍ (28 Temmuz 1402 - 5 Temmuz 1413)

Tiinur Anadolu’da

¡¡VIUR'un Ankara zalcrindcn som a cn buviik cmcli, ntii- him kii\ vellcrlc muharebe meydannn tcrkc mux alTak ukui A'chahl-Selizadc Süle\nian’i yakalamak ohnustur. Muharcbe- nui gccesindc liemcn lorunlari Suhan-Muhammcd \e Ebû- Bekr A'iirzalar'm kumandasmda 30.000 Tüikislan atlrsmi, Ve- liaht’i fakibe gcindermistir. Sülc\man Celcbi, önce baskent Bursa’ya geldi. Fakat sehri saAunmasma, hattà Anadolu’nun her hangi bir koscsinde lutunmasma imkân yoktu. Sehirde bulunan cn küçük kai'dc.si Sehzade Kasm i Celcbi ile kizkar- dcsi Fatma Sullan’i yanma aldi; Gemlik’ten gemiyle Rumeli’ ne geçfi. O dci'cee acelc citi ki. Osmanli hà/ine ve ar.sixini ya­ nma alamadi. 4 batm zarFinda, 1 asirdan beri biriken bu mu- azzam hazine, Timur’un cline geçti, kiymetine paha biçilemi- yccek olan ar.siv yakildi. Bursa’ya gelen Timur askeri Osman- ogullan’nm 77 yilhk taht schrinin yagmasma o derecede dal- tìi ki, Sehzadc Süleyman buradan ¡libaren arlik iyicc iakip edilemedi. Ccvrck a.sirdir Anadolu’nun en büyük sehri olan Bursa yakildi. Osmanh liazinesi, Timur’un veziri Sereledilin Ali Semnàni taralindan tcsbit edilip dcitere geçirikli ve Ti- m ur’a yollandi. Sultan Ahmed Cclàyir’in .Sehzade Mustala’ya ni.sanli bulunan kizi, Yildu'irn’in 2 kizi ile Sup prenscsi olan zcvccsi csir edildi. Fjt ki\’mct!i esirlci', Kütahya’ya gelmis bu- kman Timur’a gtinderildi. Yiklirim’m kizlarinm bü>'ügü Ti­ mur’un lorunu Ebû-Bekr Mirza, küçügü Pasa-Mclek Sultan ise FLmìr Celàleddin îslâm ’m oglu Cmir-zàdc Semseddin .\1u- hannncd ile c\lcn<.lirikli. Ebû-Bekr M iiza, jzn ik civarm da icjplanan Osmanli kuv\ cl lei'ini de bozup clagittiktan som a sehre girip }'agma etti. Oigcr laralìan Cagaiay hükümdari .Sultan-Mainnud Han, yaninda Timur’un toruniarmdan Sultan-Flüscyin ve Ìskender Mirzaiar oldugu Jialde, Karaman ve Hamìd illerini zapleüi. S gün Ankíira'da kakin T im ur ise, 5 iigustosta h:nvkct cilcick güne\'ciügiiva ilcrlcm isli. Zal'crclen sijiira fabiafiyle Yäkitb Bey, /\nkara kalesini ßüyi^ik CihaMgir’c (eslinic iricebiir kai- misl). Timrir, Kiilah\a'ya gckli \’e bii sehri çok scxerck bina­ da 1 ay kadar kaldi. Burada Osmanh hazinesi ik' ik'ri gclen esirk'r Büyük Türk Ikikani'na kikdim edilth. Esirler aiasm- da yukanda sas iîan pn.'nscsk'rdeii baska, Yiidiriin’in i.ianiadi mesliur mu(asav\if Emir Mehmed Buhàrì, bü>ük àlim Seni- scdtlin Mehrned Molla Fenàrî ile Semseddin Ce/.eri de \ardi. Timur bilginlerc ve sanalkàrlara cok iyi miiamele etmek iii- yatmda bukiiitlugu için, bu zc\ata ria>et, haltà hUrmef gcis- tei’di. Gene esiiier arasnula Y ik lin m 'm \egenleri olan Kara- manoglii SuUan /àde Mehmed \e Alàetldin Aii Be\ier biihnm- yordii. Bunlar, a.nalarmin 1. M urad’m ki/.i olm asm a ragmen, azdi Osmanli dusinam idiler. OsmanoguHan ile ancak Kara- manogulian’nm ugrasabileeegini i\’i bilen Timur, jirenslere iyi muamele etti \e eski Karaman Beyligi'ni, smiiianm biraz da genisk'lerek kendilerine \erdi. Bu sekle gore Konya \e içel’den baska Ka>seri, Nigde, Araiisim, Si\rihisar, Bohadin, Beypazari, K aram an topragi olu\or, yani K aram anhlar, An­ kara, Eskisehir, Al'\ on \ ilàyetlerinin bir kisinmi da aliym lar- di. Bu suretle Osmanhlar’a bütün Orla Anadolu kapatilmis okiyordu. Aneak Amasya'da Mehmed Çelebi v'ardi. Mehmed Çelebi, babasmi esaretten kurlarmak için Kii- tahxa’ya easuslar göndermisli. Esirler arasmda bulunan Ve­ zir Eiruz Pasa da bu projenin içindeydi. Mehmed Çelebi'nin adamlan, Sultan Bàyezid'in bulundugu otaga dogru yer aîtm- dan liinel kazarlarken Yildiriin’i muhalazaya memur cdilen T im ur’un I.OOO bassa a.skcri iaralnidiui vakalanddar. Cunes dogmak \e tiinel bitmek üzcrevdi. Ordugàhla büyük gürüllü Icoptu. Ordugàhla esir olup serbes dola.srnasina müsaade cili- len Musa Çelebi’nin de babasmi kurlarmak için bir tesebbü­ se girismesi üzerine Timur, padisahm niulialazasi icin stki tcdbirler aldi \e gözdagi \erinek için esasen azili düsm am olan Eiruz Pasa’yi okkij ltii (Dukas, XVI, 42). Timur, diger Anailolu Bcylikleri’ni de ih\a etti. Yeniden Aydm, Sanihan, Mevilese, Germiyan, Candar, Teke bexlikìeri kuriiklu. Kütahxa’dan liarekel eden Timur, güne>e. Deni/li’ ye indi, oradan baliya dogriüarcd\ A\din’a, .-\\aslug’a, Elcs ie 30 gün geçirdiktcn sonra (Dukas, XVll, 46) kuzcydoguva \ol alarak Tirc’\e geldi, Tire’de ka\alar üzerine bir kikibe ka/.ih- rarak SuUan Bà> ezid’e karsi kazandigi büyük /ai'eri lasa ge- Çirdi. Timur, bu sn\-RÌa IVrnian nesrcdurek Akhrncd \c ìsa Çclt-biîor’in hüküindai'liklaiiin lasdik eiìi. Bu suretle Osman- ogullan’nì da paiçaiamak iyli}ordu. Tim ur'un ilk fikri, Ru­ m e li’ne geçm ekti. Falcai bu isi teikik edlnce, bunun tehlikeli b ir macera oldugunu aniadi. Gei cekier, Osmanli ordusunun b ü lü n h a k ; v e s i R u m e li’ne g e ç m i ^ l i . Esasen R u m e li’nde p e k mühim O.smunli kinietlcri vai di. Bu kuvveller arasmda pek Iehlikeli olan al-imci birlikk'j'i de bulunuyordu. Rum eli m aceias;ndan \3zgc.x-n, esaseii Çin'u gitm ek için acele eden Timur, SLiieyman Cclebi'ye name gondeiurek tà- biivt-iiiii ar/ ciuiei-ini bildiidi. Kaza^kei Se> h Rasriazan’j eiçi göndererek bu ieklife in ü.s bet eevap wrniekic gecikmiyen Sü­ leyman Celeiii, Büvük Tiirk Ihikam ’ridan tae \'e hil’at ve fer­ m a » kabul ederek, onun say;si/ lâbiîerindcii biri oldu. Ti­ mur, SüU’yiuan Celebi’ve Osmanhlar’jn Avrupa topra.klari üze­ rinde hüküm darlik hakkt brihse!misti. Bu arada Tim ur. Rodiis S;.;\ a l\eloi i'uden Tui'k'er’in "Gà- \'ur Ì/n u r” dediklei'i Izm ir kaksini aldr 15 gün karsi koyan Sö'.alyeier, 2 araiik 1402'de icslim oldular. Bu suretle Aydm- oglu Gazi Uiiiur Bey’i!! ugrurida selli) düslügü Izm ir kalcsi, Tüi k !..alìkh. 1/mu k:jlj>'i gibi cok mh-uahl^em k'ii" me\kiin sukutun- dari de h > ‘iu düseii Fi's'a, Sakiz vc jM idil'i’nin Cencvizli bey­ leri, derhai ßü\i'k Tijik Hak:eu'-ja ai/i labiiyet eylediier ve harac-gü/.ûr o'Jular. Bu siralardii Timur'un karargàhi Ayas­ lug (Eies''da idi (HamiVk-i-, II, ¡17). . isa ve M drnied CL-].ji)i!v'r, Büv'iik H akan A nadolu’da kal- digi müddet içinde basîarüiî hciâya sokmamak için âzami gayreii goslosuilcr. Halbuki Tirnui'un ba iki sehzade\‘e bir sey yaiimaya hiçbir niveti ' oktu. Biiâkis onlai'iu \-arligin! iay- daii gôrüyordu. Ancak bu sureUe Axrupa'daki Süleyman Çe- lebi’niâi kendisi Anadolu'dan çekiîdikl,.'n sonra lek basma ba- basinu! mirasinj toplaraa.sma engel olabilecekii, î.sa Çeiebi’ nin elçisi Kutbeddin, Büyük Türk îîakam'ndan sehzade için taç ve hii’at aldigi gibi, Mehmed Çeiebi de Timur adma sik- ke baslirinakla geeikmedi. Bu siralarda hulbc bülün Türki­ ye’de süphesiz Abbâsi lialifesi’nden surira Timur’un adi ani- larak okunuyordu.

Bizans da agir hedix'eier giiiidererek Büyük H ak a n ’m v e r ­ gi verir bir lâbii olmayi kabul citi. Trabzon imparatorlugu­ n u n a y m s e y i j'apfsg! süphesizdii'. S u halde Tim ur, Türk-Os- m anli, Tüii.-M em iùk, Türk-Altui-Oi'du, Bizans, Bizans-Trab- zon, Tüik-Hindistan olrnak üzere tam 6 imparatorlugun ve düzinclercs kiralhgm, y ü z l e r c e prensin metbû-i inufahham i idi. Ankara z a f e r i T ürk tarihi bakuumdan çok acikli olm akla berahcr, Bii'ük ;.üi'Î!Csiz kiitlrchwin zîrvesinc çi~ ka!';i'usi:;r, Yeryüzliiic’e T:niii.r i.üî crreiici'ir;;; karsi ko}abi!e- cek hiçbir kuw ct güt ünrrü\ot'di! '.e o^a:'cn }ükî!.i. Tiiniir istcse}'«.ü .^lüphoi-iz Bizaiis'i birkaç hoíía irindo t’ü- süriir ve Dogu Roma Fàiihi ohr.ak serciini ihraz ederdi, Fa­ kat ihtiyar cihangiiin bütün ui'ku, Çia ihtira'^i lie kararm is bulunuyordu. Bu ugurda gaziler sultani olan Bail Türk ifaka- n i ' i î i büc ezraisti.

' Yiîdxnm'in Ölümü (3 3Iart liftS)

Y ikünm Sultan Bâvezid, uzun mücidet Tim ur’un yanui- da, onun Anadolu gezi.sine i,siirak etti. îzm ir'in fethinde bu­ lundu. FTattâ bu .sa^isiz Türk sehidniin sûrîan altm da kaldi- gi kalenin iki haitada düsürühne.si kar.sismda Tim ur'a hayre- tini izhar etti. Daha sonra Tim ur, Giillcr m intikasm a gcidi ve tesiim olmak istcmiven L'iuboiiu ve Egridir Osmanli garnizonlarmi zorla düsürdü. Egridir’de Padisah hasta- landi v’e Tim ur iaraî'mdai), tcdaxisinc dcvtin en m eshur hc- kim lerl clan Sìrazh fzzcüdln Mes’ud ile Celàleddin Arabi me- m ur edilerek istirahat etmek üzere A k.sa ray’a yoiîandi. Ti­ m ur, büyük gazi hüküm darm oiüm ü mesijliyerini asla yükleu- niek ístemÍ 3\>rdu. Buna ragm en Yiìdirm i, büyük ve I ese!! i ka­ bul etmez üzüntüsünrn! tesii'ivie Akselür'de 3 m a r t 1403 g ü n ü vefat etti. Esaret hayiti 7 a\’, 6 gün sürmü.sui. 43 yasm da ¡di. Y ikiin m ’m kendini zer'irüyerek ím ihar etiigi rivavefi de var- du'; fakat zaj if gü; ünm ekíedir ¡ Ankara Miiiicrebesi a d i i 1946’ da eikau kiiabim da bea de im iiiar! kabu.l eímistim; simdi fikrim i deg¡stirmi,s \e íashiíi etrni,s bulunuyorum , oiada her iki fikri luían tariheiler i.saret euiim i,stir). Cenaze, Büyük Türk Ffakam 'fimur Bey’in cmriyle önce muvakkaten Seyh Seyyid Mahmud ffayrànî türbesine va// edildi. Timur, ordugàhmtia bularían Yiichrmi'ui bütün akia- ba ve yakinlanm kabul ederek taziycite buluniUi ve her bi- rine iUifat cdip büyük meblàglar bagisladi. E.siri bulunan Musa Çeiebi’yi de serbes birakip babasmm cenazesini Bursa' 3'a gôiürüp gi'ii.iiTie;, e memur eiii. Vildu'im’in ogullanndan yaîmz Mustafa Çe;ebi'\i 3 amiida ahkovip Sernci k.md'a gisti. Timiir, A'îtisa Çelebi';,i sei'bes bn';.iknken, or-a tla !aç ve hi-'at \crdi ve bu saiet’c Csmara>giü;ari’nm ¡ahí müdileiîeri- niii -sayisuii eojaliii, Timur'dan birçok ii;a t’clcbi ile Osmanli kumandanlariiiin licmen hcp- siiii de serbes b ira km is i ir. Bu da cnk'ivsandir. Y a in iz biíin- iTii'.cii bit' sebcjilc, beiki icabmtkr saliaiial müddcisi okarak

\.aiii¡¡:i Jxcndi íh iJ usliiii; kalip Tüiki\’c'yc tiundcrclìiünck icia ¡VlusUaia ( ‘clebi'yi aliki)’, niusltir. Patüsaiiin aain cciia/.e nama- ziui lü n u ir da kiliiiisliic i litüi ]m ’in \aiiinxür;i csciicrin Ijasmcki sli ciiirüüer gelir; Bi.ii'sa'íia [í]ii Caini \c Yilcin'nii ('anni, F,t:inic'dc, Bak'!^csii''de, Kiit:ily\a\ki, Karalcr\c'tk' (Cuiiicy ’.'ki'^cdonyai bircr canii, Bursa'da büyük bir liaslanc ( dárussiiá ) \ e bir yüksek ögrc- lirn inücssesi.;si (nicdrcsc). Bu niüesscsck-'i’, cok /cnaia \'akäf- I;.irk_i beslcnirüsl ¡r,

lümim¡'.'cíle Yilcüiiin, Osmanli hiikiinichirkiri içinde Fá- liki, Kaiuini \e Yavu/.’dan sonra en büyüuü \e en ntcshuru okirak kabiil etlilir. Ham m er, Y ildinm 'm öliünü ile 2 kilanm , Asya ile A\ rupa’nin i'ahal neí'cs akligini ya/niakiatlir (í!, 120).

Tim iir'im Anadolu selcri, Türk.i\e için çok agir olmus­ tur. Dukiis'a göie bu seieixie Tim ur’un loplayip götiirdügü 'I'üi kiye servcti, KindisUui sclerindeki ganim etleri asan bir mclilâga \'âsil ohnuslur (X V ! Í, 47). .Ankaia leiaketinden Son­ ia Osmanlilar, 1. M iuad de\ rinde deviele dahil olan ba/.i loi> raklari bile kaybcUnislcrdir. Fakai Anadoki'da Türk nülliycti \e Osm anogullan’na m erbuliyet kali surelle tesekkül etmisti ve Jiicbir feiâket bunu ililâlc niuktcdir bulunm uvordu. Ncic- kim Ball Türkleri, Tim ur cekilir çekilmc/. dori elle Osrnan- ogullan etraiinda birlestiler. En saglam bünveve sahip bir devici bile büylesine bir darbcnin allm dan kalkama/.ken, az sonra bir cihan im |)ara(or!ugu kurdular. Bu liàdisc\e e.ski vc yeni bülün tarihcilcr hayrct i/.har elmi.sicrdir.

Osmanli larihinde 28 temmuz 1402 Ankara muharebcsin- den, Yildirim 'm ogullarindan Mehmed Cclcbi'nin babasinin iTiirasmi lek elde lopliyabildigi karde.si Musa Cclcbi'nin ölüm tarihi olan 5 temm uz 14l,Vc kadar devam eden 10 yil, 11 ay, 8 günlük de\rc\'c ''saltanat Tasilasi, kargasaiik cicvii” inána- sma "Fctrct Dc\aa” denir. Bu dc\redc Yildirim ’in ogullari, babalarmm tahtma Ick ba,slarma oturabiim ck için, biribir- ka'i\ie mücadele clm islcrdir. Nihayet M ehm ed Çelebi'nin de- hasi üslün gclmi.stir.

Tim ur, 1403 mai-(inda, )ani Ankara feiakctinden 8 a>’ son­ ra Türki\e'yi lerkelm is, Çin sclciinin basiangicmda 18 su'oat 140,“ic ölm üslür. Yerine önce torunu Sultan-i-Iali! M irza, son­ ra 4. ogki Sahru!» Mirza, Büyük Türk Hakam uUnuslardir, Bütün Türkiye, vani gerck Osmanh devleti, gcrck Tüi'kmen Be\’hkicri, gerckse Dogri Anadoki'daki Akko\'unlulai' ve Kara- koyunh.dar, Sahruh Mirza’nm üRim tarihi okui ¡2 rnarl 1447' ye kadar Eiüyük Türk liakanhgi «kirak Tiniurogullarrni rei-;- meri metbû lanimiskudir. Timui^’u metbi'i tamyim Memlûk, Ailrn-Ordu, liindislan Türl<, Bizans iivspai'aloi'lukkn'i, Timiu’’ Lin ülümündcn bir müddet soura tâbii\etleriiii l'CLldelmisler- dir, l'elret Devri’nde saltanat süi'en Yildirm i’m ogullar; 5>ü- Icynian, Melimet!, Isa vc Musa Çelebiler ve bütün Anadolu ]iüküsnda’,!ari, Tinmi/ijkir’m tâbii iLliier. Riniece Türk tîun- yasiisrla f'iili ohnasa büe bukuki vc zâh iri hii' liirlik kiiritl- iiii!';!ur.

Sch'/adcler Kavgassnm Ba.slaJiiasi

Osmanli larihçileii, Osnianoguilari Mehmed Çelebi'nin neshnden yürüdüklei i iein, Süle\man ve Musa Çelebileri mes- rû hükümdar kabul etmcmekledirler. Aneak bu görüs ger- çeklerc uymairiaklachr. Netekirn bütün Batili tai'ihçilei' ve bazi Türk tarihçileri, Yildinm ’dan sonra Süleyman Çelebi'yi, ondan sonra Miisa Çeiebi’yi Türki\'e hükümdari saymakta ve Fetret Devri’ni bu iki hükümdarla kapatinaktadii'lar. Fetret Devri’nde Isa ve Mehmed Çelebiler’in gcrçekte bu ikisi kadar nüfuzii ohnamis, esasen Süleyman Çelebi’ye tà'oi bulunmus- lard ir. Timur, Anadolu’dan çekilince, Yakm Dogu'da Süleyman Çelebi'nin en büyük sehzade olarak babasmm mesrû halefi bulundugimda kimsenin süphesi meveut degildi. Amasya'da- ki Mehmed Çelebi, Edirne'deki agabeyisine lâbi oldugunu res­ men bildirmistir. Musa Çelebi zaten hiçbir toprak sahibi de­ gildi. Isa Çelebi ise boealayip duruyordu ve süphesiz Süley­ man Çelcbi’ye lâbi idi (Yikhrim ’m ogullarinm ya.s snasi soy- ledir: Süleyman, Mustafa, Isa, Mehmed, Musa, çoeuk olan Kasmi ile Yusuf; Süleyrnan’dan sonra geldigi anla.silan Ertug­ rul Çelebi, Kadi Burhâneddin’Ie yapilan Kn kdilim meydan m u­ harebesinde ôhnü.slü; Yikhrnn'm Musa adh diger bir oglu da vakti\le çok küçük yasla vefat elmi.sli). Yildnim 'm bütün sallanati boyunca sadaret (ba.sbakan- lik ) m a k a m i m i.sgal eden ve I. M u r a d z a m a m n d a b a b a s m m veline geçen \'ezir-i âzam Çandarh-zâde Ali Pasa, ôlünceye ka­ dar Süleyman Çelebi’nin veziri olmustur (Türki\e tarihinin en çok iktidarda kalan basbakani bu zattir). Ali Pasa, kud­ retli .sahsiyetiyle Süleyman Çelebi'yi desteklemis vc onun ölü­ m ü n d e n son ra b u ç a p la \ezir b u la im y a n Süle ym an - S ah , o i o ritesini kaybetmi.s, tahlm i a'c tacini kaptirmisiir. ■\ìikai"a rolàk<^;iiH'!c!i '-■tnira BalkanlaL-'Ja i , le'k HfrÌM iyan icbaa^;! bas k::k!i!');iayä dÜNÜnniedi. H iç tir dc:.3e)in jdare lat'zi OsmanhIa;"'üiki katîar n i olama/di ve EaSkaFilî'ar, bunu iH:k aci :cc;Libcfer !ie(icasin.de ¡\áce an!aiiii-;!ardi. Bur MiKifa beraber S ü k y m an Çckfai. Bizans ile su t ve lïijg u Rom a iinpavatorkiguna n u ih iiii y e rkr tcrketrs-eye ui- zitin gördü. Tcrkcdikm yerler Selànik, Halkidikya yartmada- si, Teselya’nin bir kismi, Gebze'ye kadar Marmara sahilkri idi. Ayrica Sehzade Ka.sim üe Fatnia Sultan'i da im paraior’ua sarayinda oUii'mak üzere Istanbut’a yoüadf. SüleymaD Çeie­ bi, Venedik ve Ceneviz cumhuriyetleri ile de anlasmakta ace­ le etti. Imparator’un kardesi Despot Theodorus’un ktzi ile evkndi. Mora, Attika, Sirbistan ve Eflak, Osmanh hiraayesin- den çikip bir zainan için müstakil oldiilar. Bütün bunlara se­ bep, Timur’un Rumeli’ne geçecegi korkusu idi. Fatma Sultan, bir niüddct sonra agabeyisinin ^-anlna döndü. Sehzade Kasmi ise, Í5 yil Bizans’ta ya.sadik'an sonra 1417'de 25 yaskarinda ök?ü, P ro d ro m u s A-Íaíiasíin'na gömüldii. isa Celebi, Bursa’da liüküm sürüyordu. Bizans’;n en bü­ yük ailwlei’inden birine niensup olan loannes Ti-ntercs'in ki- Z! de ,.;\[cnndsti fChalcoadvIas. l'v', 55). Ankara riiiiiharcbcsiß- de ’.riuharebc ineydar’.ini terkeden isa Ce'.ebl, Kara‘-dya gel-' nii-y Timur kui'i'ctkri çekilJiklon -^orira Bursa'yi iy^al etoiis- 1i. Musa Çeiebi, babasinin ceiiazesi ve Timur'un e’ine verdigi ia l ‘ar:at n icrsáru ile B ursa’va yelinee Isa Çeiebi. i;ii:\'akka- }ert sehri tcrketmisii. Fakat az sonra tekrar Bursa’ya girdi. ü^srnan;>gitllan.’nin taht sehrini clia.de tutraakla beraber, çok az askeri vardi ve ordunun en degerü kisrni Rumeli'nde idi. O'ütai için .Mehmed Çeiebi ile bile rnücadeleye muktedir c.Ia- niadi. Musa Çeiebi ile agabevisi Isa Çekbi, ana-baba bir kar- destifer i.‘e lier ikisinin ana.si da Cienriiyanoghj Deviei H atim idi. De\k:t Hatun, ana tarai'indan Xlevlânà’ntn ;orunu oidu- için, bu Çelebiler ayr.i zamanda .Vicvlânâ'nin ioiiinunun lo runu ukivorlartii iogiu Sutlan \k'k'd'iri kizi ?kkU"ahhara H.a- la n ’un kizi Devlet lla iu n ’un o g ullan ). Musa Çf^lebi, agabevi- "indan FJursa’darf ko; idunea, K üiah y a’ya dayisi Gcrii:,i- Yâkub Bev’in varriia giu.i, Sonro Kararaai-’a gidip n oglu o!a,n Karavna.roâlu'rian •.'aiün.da kakh Fakat het lî.E la-rai^an >ia Îsa Ç c k b i’ida i'Ii-'.Jaii Bnrsa'yi aka:ak ki:v\,et tedarik adjniedi \!ak'ned Ç,debi i-e, -’;na--nu le S:\as bd':;;àd!;de ¡d'da/^i-

Fîa ij ;den iyiye k \ c i k ndirdi Kidiàdoguiiaì î vc Kadi Eurhâ- Fcddin’in damadi Mezid Bayde sa\'a:;!p calan íirsditdi S<ìn- ra agabeyisi isa Çelebi'nin ü/erine yürüdü; Uìubad aaeydan muharebesiRde agabeyisíni bozup Buvsa \'e Karass’yi eiindeñ aldi, isa Celebi, Y'aicn-a yo.!uyia Bizans’a, oradan Edü'jie’ye agabeyi~i Süleyman Çelebi'nin yanina ghti. Isa Çelebi’nin en büyük d c s í e g i olan San Tinriulas Pasa ise, M ehm ed Ç e l e b i ’ nin e;ine gcçii ve onun Uirafjndan ü]di,irüJdü. Biina karsilik M ehm ed ÇeSebi’nin kumandaniaiindan es\i Karasi su-bas-ísi ine Bej' de ís?i Çelebi i!e çcirpïsn'ken cildü,

isa Cek‘S}i‘n?n Ta<-fiyesiiideií Sonra (1410j

Meiimed Çelebi'nin hernen bülün Anadolu’daki Ormanti toprakìaniìa hákim oldii”iinii gören Süleyman Çelebi, Isa Çe- lebi'yl, yanioa kuvvet vereiek, Bursa’ya gönderdi. Çanakkale' yi geçen Isa Çelebi, Be\-paza)rna geldi (A nkara'm n kuzey- dogiiSLi), Orada Karamanhlar ile çiuprsli, Bursa'ya döndü. Fakat Melimed Çelebi iyiden i\i\'e ku\\'ellenmisn. Sehri ala- madî, AîeJimed Çelebi've yeniidi Kysianiomi’va gidip Îsfendî- yar Be>’e sigmdi {Îsîuüdivar Bey'in annesi El'enzed Hatuiî. Isa Çeiebi'nin ikinci derecede luilasi oliij’ordu, yani Isfcndi- yar Be^’ie 2, derecede kardes çocuklan idiler). Isfendiyar Bey 'le î'-a Çeiebi, Mehmed Çelebi'den Ankai a'yi almak iste- dilerse de, Gerede meydan muharebesinde yeniidiler.

B u i s a ' i ' a gelen Mehmed Çelebi, gene A m a s \ a ’\ a de'jidij, Ag-ibeyisi S ü l e y m a n Çelelii’niii à n i bir laarruzundan k o i ' k l u - gu için B'ursa'da kaîamîvordii. Isa Çelebi, tekrar Kasiamonu' d a n Bursa civanna geldiy.se de gene yeniidi. Bu k e r e Aydm og­ l n Cüneyd Bey'c sigindr E t r a l n i a Aydin, Saruhan vc P v le n le s e Beyükleri'jji lopladr Faka! koalisvon, M ehm cil Çelebi taraim ­ d a n dagiüldj. AydmogJii, M e h m e d Çelebi'yi n t e t b ù lam m aya r n e e b u r oldu. Saruhauoglii ise, a n i d e n M anisa’ya g e l e n M eh­ m ed Çi'iebi !;'iraiindari bystinüj^ oldürülJü vc Saruhan ül'vc- si (M anisa), M e h m e d Çeiebie geçti. Bu s u r e t l e 1410‘da S a ­ ruhan be\iigi, kesin olarak tarih sarinesinden çekikii. Bu, M elim ed Ceiebi'riin baijasinin mii'asnu toplarna yoltuida sim- di_\e kadai attigi adinilarin en bii> ükierinden bii-i}xli. O za­ m ana k:.id,;!.r daha çok Süleyman Çelebi'den çekinen Beylik­ ler, .simdi M elirncd Çelebi've kar.si \yKÍyet aldilar. jsa Çelei^i, tekrar Karanianoglu’n;» ili ica edip Lârende’ye (Karam an) git­ ti. Tekrar tesebbüse girism ekien vazgeçmedi. Eskisehir’e gel­ di. Fakat yakalanarak t'ildüriildü. BLUsa’}'a getii^iiip baliasinni yanma gôrniiidü. Bu suretle Î410’da Isa Çelebi d e t a n t müd- deileri arasmdan siünrnis oldu. G e r m i y a n Beyligi de, Aydm Beyligi gibi M ehm ed Çeiebi’ye labi oîrnLiV! kabul etii.

Bunun üzerine Mehm ed Çelebi’ni'i kendinden la/la kud- reî ik!is:îp eUîgîoi gören \e seekin Osman!: ordusuna sahip biiknian Sük-ynian Cclebi, Bui'sa’\'a gcldi. Mchmcd Çelcbî, Ainasya’ya çekildi. Süicvman Ccicbi, Ankara kak\siíii de aldi ve SDnra Biirsa’ya, mülaakiben Edirne’ye avdel etti. Yamnda vezír-i ázam Candarli-zádc Ali Pasa da bukim iyordu. Sük'yinan Celebi, Ankaia’yi da ahnea, bir an için biAliin O sm anli ülkesine hâkim göi ündü. Fakai .VIehmed Çeiebi, aga­ beyisinin karsisina küçük kardesi Musa Celebi’yi çikarraakta geeikmedi. Musa Celebi, Mehmed Celebi ile yaptigi anlasina- ya göre Riimeli’ne geeeeek, Sük-vman Çelebi'nin talitma otu- i'aeak, iakat Mehmed Celebi’ye tabi olacakti. Sonradan sö/ü- nü tutinamis \e müstakillen, hattà Mehmed Çelebi’den üstün okirak Rumeli'nde saltana! sürmi'istür. Süleyman Celebi, Ankara’>a giderken, Tinnii’un Kara- nianoglu’na verdigi Sivrihisar’i da akli. Karamanoglu harbe giii.since, Evrenos Bey, Süleyman Çeiebi’iiin eniriyJe .Aksa- i'ay'a kadar ilerliyerek Karamanlilar’i eezalandirdi. Kirsehir cixarmda Cemàle kalesinde Karamanoglu iie dayismin oglu olan Mehmed Celebi birle.stiler ve Süleyman Celelii’\'i Anadoki’dan kovmak üzere anlasldar. Bu ittifaka Celebi Mehmed’e tabi Aydin ve Germi\an da katüdi. Koalis­ yona Karaman 30.000, Germiyan 10.000, A)din 5.000 askerle katikk. Bu 45,000 kisilik ordu, Efes’te (Ayaslug) Süleyman Çelebi’yi beklemeye basladi. Fakat 25.000 kisi ile Osmanoglu' nun geldigini isiten Beyler, Süleyman Celebi’ye meydan mu­ harebesi -vermeye cesaret edemediler, “Osmanoglu gelir!” di- yerek dagildilar. Süleyman Celebi, Izmir’e girdi (Dukas, X V n i, 51). Aydmoglu Cüneyd Bey, Süleyman Çelebi’nin ayak- lanna kapanarak afiim rica citi (Dukas, X'V’III, 52). Çok ze- ki, kurnaz \e gayetle entrikaci olan Cüneyd Bey, Süleyman Celebi’ye tesir ederek kendini alfettirdi. Fakat Süleyman Cc­ lebi, Aydin beyligini müiküne kaitigini bildirdi ve Cüneyd Bey'e imparatorlugun ta öteki ucunda, Arnavutluk'taki Ohri s a n c a k b c y I i g i n i \- e r d i. Emir Süleyman "kerim, iyi ve ciddi idi... Fakat sarap müpteläsi idi \e neisani haziarma son dei'cee düskündü” (Du­ kas, X V I11, 52 3). Oysa ki, levkalâde .sartkir, çok enerjik bir hükümdar gcrekliriyordu. Sülevman Celebi, 4 ay Ayaskig’da kakiiklan sonra mcydam Mehmed Cclebi’ye birakli, Edirne’ye döndü.

Emir Sük'vm an’in Tasfiycsi vc Musa Ce!ei>i'nin Ciilüsu ( Î 7 S u b at 1,411) Musa Çeiebi, agabeyisi Mehmet Çelebi’nin, isi’endiyar Bey’in ve El’lak prensi M irçe’nin desiegi\’le, Süleyniari Çeiebi’ yî dcvirniek üzcic, Karadcni/’dcn Rornaiiyy’xa çikti. Oradan Turta’x'i güncyc dogru atliyarak Süleyman Ç'ciebi’nin loprak- larina ayak basii, Süleyman Çelebi ise, babasinin imparalorkigunu ihya ct- rneyi iicr ne kadar akimdan geçiimiyordii}.sa da, £le\leii az çok loparlumaya gayrelten de geri durmuyoïdu. Bu aiada Gelibolu’da mua/.zam bir kale insa ellirtli (Duka.s, XIX, 53). A'S'iupa’ya akinîar da yaplirdi. H08 ckiminde akineilar, Kar- niyol’u yagma cüiler vc Moeltling kasabasmi ^’urduiar, Slo vcnya’nin altini üstüne getirdiler (Hammer, II, 140), Musa Çelebi, Rumeli’ne geçip Edirne’yi \e nelice itibariy­ le im paralorlugun b ü lü n A\rupa lijpraklarim lehdit edince, Mehmed Çelebi, âdeti oldugu üzere insali kaçirmadi, Bursa’ ya girdi \’e agabc\isinin Anadolu lopraklannin büyük kismma hâkim oldu. Bu siralarda Sirbislan ve Ellâk prenslikleri, ga- yct halif baglarla Osmanhlar’a bagli olup, Mora prensligi ile AUika dukaligi, Osmanh nüluzundan tamamen kurlulmustu. Ancak Sirplar ve Ulahlar (Ellâkli Romenler) gayet dikkalli hareket ediyoriar, sehzadeler arasmdaki rnücadeleden fayda- lanip Osmanhlar’a karsi tàbiix etierini tamamen nazari bir de- reeede tulmaya çalrsiyoïiardi. Meselâ Süleynian-Musa Çelebi- let‘ mücadelesinde Ellâk, Musa Çelebi’xe, Sirbistan ise Süley­ man Çelebi’ye taraliar olmustur, Netekim A4usa Çelebi tahta gcçince 4 temmuz 1410’da Snbislan despoVu Stel'an’m kardesi Prens Vuk ile oglu (Slefan’in oglu) Prens Lazar’i levkiF eltir- mis, sonra agabeyisine kar,si ilk magli'ibiyetine sebep olduk­ lan gerekçesiyle idamlanni ernreylemi.stir (.lirecek, II, 114). Bu i'elâketli devirde Sirbistan ve Tuna ülesindeki Ellâk’m ta­ mamen Türk nüfuzundan kurlulamamalan, Osmanh devleti- nin temellcrinin ne derecede kcikiü okhigunu gösterir. Tabiî kuzeydeki büyük Macaristan’in bu prenslikleri tehdidini ve daim a— istiklâlin muhafazasi mümkün olamadigi takdii'de—• Türk idaresinin Macaristan veya baska bir Avrupa devleti idaresine tercih edildigi unululmamahchr. Süleyman Çelebi ile Musa Çelebi'nin ilk vurusmasi gali- ba Çatalca’ya yakm bir verde, yani Edirne’nin yakmmda cere­ yan elmis ve Musa, maglûp olarak kaçmrslir. Bizans impara­ toru da yumu.sak huylu olan Süleyman’i, çok sert bir adam olan Musa Çelebi’ye kar,si tLilmu.slur. Musa Çelebi, elraiinda- ki az bir kin vetle Rumeli’nin .surasmda vc burasmda agabe­ yisine karsi müeadeleye devam etmi-slir. A nadolu’yu tam am en Mehmed Çclebi’yc kaptuan Emir Süleyman’m niiCuzu azal- mrsti. Parlak askerî minairakiyeller gôslerememesi de, bas- lai-iadaki hükümdarm kendilcrini zaCerdcii zaferc ko.slurma- sjna alismìs bulunaîi 'ku.njandaitlan sogtitmüsiu. Akinci ka- mandanîannm en büyüklerinden oían Mihrdoglu Mehmed Bey, açikça Musa Çelebi'nin taralma gceíi. Neiekim ?vlusa, Sol'}a yakinlannda agabeyisinin ordusunu bozdu. Esiirne yo­ lu acilniíst!. Edirne'ye jürüdi'i. Her türiü ícdbirde kusur eden • Süíe} i)ian Çclebî, ÍVÍusa’yi küeümsüyor ve kendisini iahíindan niahriim cdebiiccegini akh na bile geíirnüyordu. Ona gore Mu­ ía Cclebi, ancak cete rauharebesiyle kendisini rahatsiz etrae- ye muktedirdi. Musa'atn Edirne civarinda oldugunu haber vcrcn akinci beyi Evrenos Bey'le aíay etti ve iddiasmda jsrar eden Yeniçeri agasi Ilasan Aga'nni sakalini tiras ellirdi. Bu vaziycUe hemen bütün erkán vc halk, Musa Celebi’yi tuttu. Cclebi, Edirne’ye raiialca girdi. Süleyman Cclebi kacti. Istan­ bul y-oSunda koyíüter taraiindan oklürüldü. 34 yasíansida idi. ■Saltanaíi 8 sene, 6 ay, 20 gündür. Bu surcdc 17 sisbat 1411’ de Musa Celebi, íahta geçti.

M usa ve M e h m e d Ç elebiler K arsi K ars iy a (1111-13) Musa Celebi, agabeyisinin oítiürüimesini hanedana karsi bir hürmetsiziik sayip, kaatilleri diri diri yakmak siireíiyíe cezalandirdi (Dukas, XiX, 55). Süleyman Çelebi’nin cenazesi Bursa’ya gönderiüp büyükbabas¡ 1. Sulian Murad'm yanma gömüldü. Bundan sonra Snbistan seferini yapip kendisini tutmayan Sirplar’i siddelJe cezaianchrdi ve kuzey hududunu n¡k\iye etti (D ukas X IX , 56). Musa Çeiebi, .\Iehmed Çelebi'nin yardrmi ile ve onu met­ bu ranirnak sartiyla Rumeii’ne geçmisti (Nesrî, J39î>40a). Fa­ kat Edirne tahtma oturunca müstakil bir hükümdar gibi ha­ reket ettikten baska, ordunun büyük kismmi elinde bulun- diudugu için, agabeyisi Mehmed Cclebi'den üstün bir vazi­ yet aidi. Musa Çeîebi’nin muvalTakîyet .sebeplerinden biri de, damadi oldugu Eflâk x'oyvodasi Prens Mirçe’nin kendisini .siddetle desteklemesidir (Nesri, 140b). Musa Çelebi’nin iyi asker ohnasma ragmen devlet idaresi ve siyasette tutumu, Mehmed Çelebi’nin dehast ile kabili ki­ yas degüdi. Son derece sert, hattâ zaíim hareketleriyle birçok kumandanî kendinden sogulíu. Vezìr-i azara Meiik-Sah Pasa, Rumeli beylerbeyisi Mihalogiu Mehmed Pa.sa, kazaskeri de Simavnah Seyh Bedreddin idi Bir akmci beyinden beylerbe­ yi, taninmam\s bir adamdan vezir, büvük bir áüm clmakla beraber akidesi ve maksadr mcskúk b ir zat olan Seyh Bcd- reddin’den kazasker yapilmas! da Osmanh ülkclerinde ivi karsilanmadî. Süleyman Çcicbi’den mcmnun olrniyaa'ar, Mu­ sa Çelebi’yi görünce onu arama\a basladilar. Suleyman Cele- î'»' rdh:diiia keyrinc d;'-s'k:üij, ck'cijya savliüs olr. 'ki > ’ ji ber, mu!iarebek*rde çok ce sur oluii, ilim Vv sanai: b «w c - jrierîi:>vk‘ Sih'niiye e J e r d ’.. MiiSsi Çclc'hi, ser: bii iniii id:i. B u \aziycî- M eliiried Ç e ie b i’ye ik b ? ! yoUavim ae¡nisnr, ívÍLisa Çelebi, babasi gibi Bi/ans'ei karsi vazi^el akh. Aga-- beyisinin B izans’a leiletiigi Teseiya’daki \e Trakya'daki yer- ]eri istirdat elli. Çatak:a‘yi da ahp îstanbul'it 5. kere olm ak Ü7erc m uhasara eîti. Telusa kapiktn imparator, kendi yaniii- da bulunan Süleyman Çelebi’nin ojilu Orlian Çelebi'yi Seià- nik civanna gönderdi. B u tarala donen Musa Çt-lcbi, yegenïni yendiklen sonra dalia .siddeilc Istanbul muhasarasma clevani etti (Orhan Çelebi, kendisine ameasi Mehmed Çelebi tarafin- dan m alikáne olarak \crilen Gey\e A k h isan ’nda 1429'da, yci- rii I.Í. Murad zamamnda 34 yaslannela ôlmüslür; oglu Sehza­ de vSüleyman, K ah irc’yc kaçip M em lûk S u lla n i’na siginini.s- iir; kizlari Hatiec ve Hundí Sultanlar’dir; Süleyyman Çelebi’ nsn diger oglu Melimed-Sah Çelebi, kizj da Pasa-Melek SuUan olup, bu kizmin Faima Hatun (Hamm-Sullan) ve Melimed Çelebi (Sulian-zâcle) adh çocuklan malûmdur). Selânik’i alamj\^an Aiiisa Çelebi, Istanbul súilanui sid- delle iazyik edijordu. Bu lazjik, Yildinm ’in 4 rauhasarasin- dan çok daha siddetliydi. Yildmm, abluka ile vc zamanla sdi­ rà düsilrmek istiyordu. imparator, Çelebi Sultan Mehmed’le anlasti. Mehrned Çelebi, Bogaz’i geçip îstanbul'a gcîdi ve îiii- parator’la Musa Çelebi'ye karsi takip edilecck siyaselin esas- iarinda niuîabakaia vankh {1. Mehnied, Fâtih’tcn önce Bi­ z a n s ’i ziyaret eden lek Osmevnli hükü-mdaridir; Orhaii Gazi, Üsküdar’da îraparalor’la gürü.MTiüstü). Melirned Çelebi, Çalalca’nin kuze>'batrsinda încegiz'de kardesins \erdigi me}dan muharebesinde, seçkin Rumeli si- pahi ve akrncilanna maglûp oldu. 200 kadar ath ile \'e yarali oldugu. balde îslanbvil’a sigindi. împaralor'un ürniîleri maU- %o!rnus gibi goiünüyordu. Mehmed Çelebi, Îslanbuka gekinee yapilan 3 gün. 3 geeelik senlikler (Dukas, XIX, 57s, geride kaiinis'ii. Bizans panik içinde okip, etraiian gelen iialk da sûr- Îarm jçine sifandigindan iHammer, 1Í, 143) seliirdc karga.sa- lik artiiiísu. I4 î2 ’de Musa Çelebi'îiin Osmanli dooanmas’ iíe Bizans donanmaM arasmda liaxirsiz Ada'.ar'dan ikissi^Aua ünü.;îds yaiiikin bir deniz \'urusniasi rietice vcrmedi. M..;nmed Çelebi'ijin kardesi ile mücaJeîederi vazgo-çmemesi R u rie ii’ ndc bazi beylerin Mehmed Çelebi'ye tarafiar olduk'anmn an- lasdmass üzeriîie îeiâsa düsen Âlusa Çelebi, muhasarayi kaî- dirdi. Esasen iç bünyesi lam am cn Ini-^ur içinde oSmiyan bir Tüikije'nin Dogu Rorna’yi dLisürmesine inikâri }'c¡iaa. Bu, Yikhrini'in Türkiyc’si ile kabil olabilirtli, Fàtîîi'in Türkiyc’si ile gerçek olacaktir. E\-1 os-ziìilc M chinctl Bey, Mihal-zàcle Yahsi Bey gibi cn seçkin akinei beyleri, artik Mehmett Celebi'yi tuluyorlardi. Bununla bei'aber Mdimed Celebi, 1412’(ìc ikinci kere Rumeli' ne geçtigi zaman da kardesine magìùp oldu, Fakat ytlacak ve iniicadeledcii vazgceeeek karakierde degikii. Üçüncü kere 30.000 kisi ile R u m e li’ne geçti. Bu sualarda R um e li’nde Meh­ med Celebi taraitarligi son haddini bulmustu. Sirbistan da Mehmed Celebi’yi tutuyor vc Musa Celehi’dcn nel'ret ediyor­ du. Musa C'elebl’ye tarai'tar olarak Mihaioglu Mebnied Pasa, Timurtasoglu Uinur Bey gibi birkaç kumandandan baska kim­ se kalm am isli.

Musa Çelebi’nin de Tasfiycsi ve Fetrct Dcvri'nin Sonu (5 Temniuz 1413) K ii klareti’nin (K irkkilisc) güneydogusunda Vize yafcin-, lanuda Mehmed Celebi, Kara Halil Bey'in kumanda ettigi Musa Çelebi’nin oneüsünü yendi. Mehmed Çeiebi, Edii'ne ön- Icrine geldi. Schir halki ve idare ámirlcri, hangi tarai galio gelirse Osmanhlar’m Avrupa taht sehrinin ona itaat edecegini bildirdi \e simdilik Mehmed Çcicbi’yi sûr içine kabul edcme- dikleri için o/ür dilendi. Mehmed Çeiebi isi'ar etmedi ve kn- zcybadya kardesinin üzerine yüiüdü. Filibe civarmda iki ta­ rai kuvvctleri fevkalâde yakiasdilarsa da, yardimci kuvvetle- ri bekliyen Mehmed Çeiebi, meydan muharebesi vcrracdi. iki kerc kardesine yeniidigi için ¡htiyalJi hareket ediyordu. Fili- be’den sonra Mehmed Çelebi’nin 30.000 kisilik Anadolu or­ dusuna (bunda Dulkadirb birlikleri de vardir), Sup kuvvetle- ri ile Musa Çelebi'den }üz eeviren kumandanlar katildi. Bu sureíle Mehmed Çelebi'nin ortlusu, kardesininki ile kiyas ka- biil eímez bir sekilde .Vi.sli. Niÿ yakinlarma kadar kuzeybatiya çikan Mehmed Celebi, teki'ar güneydoguya indi, Sol'ya’nin gii- neydogusunda Samakov’a geldi. Samakov yakinlarmda geçen Çamu.rlu-Derbend meydan jnuhai'cl)csinde, Musa Çelebi’nin sccaatinc ragmen, mukaddcr «etiec vukubuldu. Musa Çeiebi, kacarken yakalanip lienien boguldu. Cena/.esi Bursa’ya nakledildi, babasimn yanma gu- m iildii. 25 yaslarmda itli. 5 temmuz 1413'te Musa Çelebi'nin ülümü ile Mchmcd Çe- îebi, Osmanh (alitinm [ek x'ârisi olarak kaldi ve “Fciret Dev­ ri” sona ertü. Musa Çelebi’nin sallanati 2 sene, 4 ay, 16 gündür. Musa Çeiebi’jiin olduriUmcsini ögrenen Biiyiik Tiirk Ha- kam Siilían Sahnth (Timur’un >.ìg!u), Sultan Meîimcd’e Î4Î6 çiibatiruieT ütHicfcrdigi jn cklupta onu azarlam is \c harckcSini fakbili cf misi ir. Celebi Sultan Mehmed, mcibuuiia verdigi ce- vapla öziir scrdetmi.'j vc kcndi-sini hukli çikamiiMir fM iinse’ ü iii’s-Seláiixii, I, 143’te namcnin sureti vartUr). Felret De\ri'jiin gercek hükünidaiiannin Siilovnian Çoîc- bl ile onim \'crine seçen Mu.sa Çelebi’nin oldugu, tligerlcrinin arka plànda laht müddei.si olai'ak kaldiklari, \akaknin ieìki- kinden anIaKilir. Esasen Süleyman Celebi, kardeslerine m e t­ bulugunu kabul ettii'mi.stir. Anadolu Bey.likleri’nin bir kismi, daha Felret Devri'nde Osmanogullan’mn metbulugunu veya nül’uzunu lanimi.slardir. Büyük bir imparalorlugun idaresinde yasamamn nimetlerini tatmis olan .Anadolu halkmda miilhet .suuru iamamen te.sck- kul etmis bulunuyordu ve yeniden bevlikler idaresine dön­ mek jyij) hiebii' arzulan yoktu. Bununla beraber Turkmen Beyleri, atalai'indan kalan topiakian muliafaza etmeye gay­ rei gostermislerdir. Süleyman Celebi’nin Ohri sancakbcyi yap­ tigi Aydmoglu Cüneyd Bey, 1409’da Süleyman Celebi’nin kar- dc.sleri ile miieadclesinden faydalanarak Ìzmir’e gelmis, Sü­ leyman Çelebi’nin valisini öldürüp Aydm beyligine sahip ol­ mustur. Fakat Mehmed Cclebi’>e tabi olmax-a mecbur kal- mislir. Osmanogullan’nm prestiji, her seye ragmen, Fetret Devri’nde de essiz olmustur.

Feti'ct D e\ri'nde \e bu devrcnin sonunda Mehmed Cc!c- b i’nin elinde mevcui Osmanli topraklarr, Y iklinm zamanm- dakinden çok küçüklü. Fetret De\a'i’nin sonuntla (1413), .Vìeli- med Çelebi, su ¡oprakìan elinde bukm dLuxtyorda: .-Inadolu'da ■ s im d ik i Eskisehir, Ankara, Yozgai, Çorurn, Tokat, Amasya, Nevscliir, Ku'sclnr, S¡\as, Zonguldak, Ordu, Gii'csun, Bolu, Sa- karya, KocacH, Bahkcsir. Bnrsa, B i l e c i k , Manisa, Denizli, Bur- du'r, Isparìa {Karkiniaiiiilar’a ait Yalvac ile Sarkìkaraagac ha- r i e ) , A l y on (Karam anlilar’a ait Boivadin liarie), Çanakkale (Bozcaada haric), him aye .seklintk' tie .A\'ci'iii Bcvligi (Avdin, izm ir), Teke Beyligi ( Ai.ita.l}a'nin bir kisim ), D ulkadtr Beyligi (Mara.s, M alalya, lf)sn-i Mamsûr = .Adu^aman, H arput —- Eià- zig); /ivi'upa’da Gclibolu \armiada.si íím rtjz liariç), Caíaíca, .Teklurdagi (Tekirdag), Kirkkilise (Kn:klareli), Edirne, Bul­ garislan, Dobiuca, Makedonya (Selànik bariç), Teselya, Bau Trakya, Kosova, Güney Sn’bistan (Mis'), Dufíu Arnavuiluk, himaye .seklinde de Sirbistan Eflâk prcìislikleri i!e Dub­ rovnik cumluujycii. Asya topraklan bu .sekilde 31 S.000 knr’ yi, Avrupa topraklan ise 376.000 knf’vi buîmaktatiir (cemaa 694.000 JiûT’dcn iazia). Y ild in m de v rim kk ind cn (542.000 k m ) ^ -3o ¿ i N x í\ ° r-Ut J = > V V Ì Ií ä“S-i \\ I - / 2 / i.\i• „ . •‘- i - : Ì / i- / í ’ M Y : ’ ^ h( ' ''' '■ 4- “ f'/v t^ ' /- O

■i X# 'f'.> / J 1 _ / ^ - i !• I íí'- ; »1 ñ J...-'' í í : >|í í, - sí,.--'Ä ‘ fe l: . 247.000 lem’ kadar bir cksiklik goiiilmckiedir. Ancak devletin lîüfuzu bilhassa iàbi dcxletlcrcie azakhgi için, imparatorluk güciinden bir hayli kaybcimis du rum da dir. Saruhan Beyligi (M aïiisa), Fciret Devri'iiüe, 1410'tia Mchììicd Çcîcbi iaral'in- dan ortadan kakhnlmjsiir, isa Çcîebi, kisa hükümdar]¡£mda Yahiiz Karasj (Bahke- sir) ve Bursa çcvresine hâkim olmu.siur. Sühynian Çeiebi ba­ zan îzmir ve Ankara da dahil olmak üzere Anadùlii’riuu büyük jkîsmmi elinde iuimustur. Musa Çeiebi ise Anadolu’da sadece Çanakkale çevresinc sahip bulunmustur. ÎX. ÇELEBÎ SULTAN MEHMED OSMANLI BiRLiGiNi KURTARIYOR ( 5 Temmuz Ì 41 3 - 4 Mayis 1 421 i

I. Mehtued vo Anadolu

WT EÍ-ÍMEÍD Ç'OLEBl, Rumcli’ntle kai dcsi Musa Çelebi ile ’ ^mücadele cderken, halasinm oglu olan Kaiamanoglu IL Mciuiied Bey, l irsati asla kaçn niaksizui Osmanli \e Germiyan toprakiarma leca\ü/, citi. Cicrmiyanogki Yákub Bey, Yildirim' in kayinbiraderi ve li. Mehmed Bey’in damadi olan yüksek rncziyellerc sahip bir liükümdardi. Celcbi SuUan Mehmed'in iiüru/imu kabul etmis vc blindan dolayi Karamanliiar’in di.is- Jiianligini üzerine cckmisii. Kaiamanoglu, I413’le Bursa’ya ka­ dar geldi. 31 gün kaleyi zorladiysa da Haei Ivaz Pasa’yi tesU- nie icbar edemedi. Bunun üzerine kendi ciz dayisi olan ve bütün dünya Müslümanlan’nm en büyük kaliraman seklinde lanidiklan Yildinm Bàyezid’in kabrini yakmak gibi akil al­ ma/ bir senaalte bulundu. Agustos ayma dogru Musa Çele­ bi’nin cenazesini Bursa’ya getirmeye memur küeük bir Os- maiiii ku\\eti yakla.sinca, II. iVk'hincd Bey korkup ricat emri verdi. Bu em irdcn earn sikilan "H arm an D anasi” dive tamn- jiiis bir Karamanli subay: "Sullaiiim, Osmanoglu'ium ölüsün- dcii böyle kacarsin; egei dirìsi gelse halin nece olurdu?’' de- iiieye cürct cttiginden, Kararnanogki’nun emriyle derhal asil- dt (Nesri, 15,'^a-b), Sultan Mehmed, Türkiye’nin birligini korumak için kor­ kunç deneeek bir enerjivle çahsmava koyuklu. FiUuhat mak- sadm dan uzak kalarak devletin birligini temine ve iç bünye- sine mümkün olabildigi ck'ivcede eski güeünü iadcye karaih idi. Otoritesini göstermek için Karaman \e Aydin beyliklerini (ik-rhal cezalandinnasi icap ediyoi’du. Daha 1411 sonlarmda yani yalniz Anadolii’\a häkiniken, .Aydinoglu Cüncxcl Bey, Sul- lan iVk'hrned’in m etbulugunu kabiil etmi.sti (Ne.sii, 146b). Fa­ kai son derece cncrjik \e entrikaci bir adam oldugu vc Os- iuanhlat'’m eninde sonimela Iznùr vc Aydui gibi pek zengin toprak parçalarini kendisine birakmiyacagini iyice anladigi için, hei“ InsaLta melbuu aleyiiine lesebbüsiere girisivotcki (Dukas, XTX, 54, 58). Cclebi Sultan Meiinied, önce, daha zayif olan Aydmogiu üzerine yürüclü. Kuzeyden Gediz’i gecerek Menemen’e geldi. Nif'ten (Kemalpasa) izm ir’e yürüdü. Cüneyd Bey, acele kaç- iTiisti. 10 gün m uhasaradan sonra A vdm oglu’nun merkezi olan Izmir, Türkiye Hakam'na leslim oldu. Celebi Sultan Mehmed, bir gece içinde Sövalyeler’in yaptirdiklai i son derece müstah- kem kale ile sûrlanm yiktndi. Izmir bundan böyle TürkÍ3'e' nin bir iç sehri olacagi için, hiçbir kaleye lüzum yoktu. Fakat Izm ir’de hâlâ gözü olan, Timur tarafmdan Izmir kalesi elin­ den ahnmis Rodos Söxaiyeleri üstäd-i âzami — ki o sirada Pa­ disah ile görü.smek üzere Izm ir’e gelmisti — kalenin yikihna- sini protesto ederek niyetlerini izhar eyledi. I. Sultan Mehmed, Cüneyd Bey’i affetmek ve Nigbolu san- cakbeyligine tâyin eylemek hatasinda bulundu. Aydmoglu, ile­ ride daha büyük ülçüde O sm anhiar'la mücadeleye girisecek- lir. Gene bu 1414 yilmda Foça, Sakiz ve Midilli'deki Ceneviz heyleri, Osmanhiar'a vergi vermeyi kabul etliler. Sira Karaman dávasmm halline gelmi.sti. Celebi Sultan Mehmed'in yanmda täbileri olan Germiyan ve Candar beyleri­ nin birlikleri de vardi. Candar beyliginin birligine, isfendiyar Bey'in 2. oglu Kasim Bey kumanda ediyordu (14l6’da Çeiebi Sultan Mehmed’in damadi olacak ve sancakbe\i rütbesiyle Osinanh hizm etine girecektir). O sm anli ordusu, Aksehir-Bej'- seyri-Seydi.sehri yolunu takip edeiek güneye nidi. Sonra ku- zeydoguya dogrularak Konya önierine geldi. Çeiebi Mehmed, halasmm oglu olan II. .Mehmed Bey hakkmda çok sefkatli davrandi ve onunla müsait bir sulh yapip kuzeye yürüdü. Candar beyligi topraklanna girdi. Fakat daha Karaman bey­ ligi topraklarmi terkeder etmez II, Mehmed Bey’in Osmanli arazisine tecavüzünü haber aldi, Fevkalâde .sasirdi ve kizdi. isfendiyar Bey’e Osmanli devletinin mcibulugunu kesin sekil­ de kabul ettirdikten sonra (Ne,sri, 154b), acele tekrar Kara­ man’a geldi (ilk Karaman seferi 1414 sonlannda, ikineisi 1415 bahai indadu'). Anadolu beylerbeyisi Bâyezid Pasa, Konya ya- kmlarnida II. Mehmed Bey'in ordusunu dagitti. II. Mehmed Bey’le oglu ve veliahti Mustafa Bey, esir düstülcr. Nezaketiyle meshur olan Sultan Mehmed, halasmm oglu Karamanoglu II. Mehmed ile ogiunu otagmda huzuruna ka­ bul ederek: “Ey Karamanoglu, dedi; seni ben n’eyliyeyim?’'. “Bâkiy ferman, sultanmiindir!” cevabmi alinea: "Karamanog­ lu. gel yemin eyle, bir dahi Müslüinanlar'a zarar clmiyesin” dedi. ri, Mehmed yemin etti, agir síirüarla bir muahcdc ya- piídi, kiymctli heíiiyckríe taitif cciiüp serbes buakikíi. Çe­ lebî Sultan Mehmed, Karamanogha’nu, kendisi Ba.lkauiar’da cihadla ugra.sirken íccavüzieri kar.sismda mahçup eímek is- temisti. Fakat II, Mehmed Bey, O.smanh ordugáhoidan bir­ kaç kilom étré uzakla.sinca, yainndaki .subaylarina: "adáveíim, Osmanh ik', káyameíe degun bákivdir” demisiir í K’esrí, Í55b-6b). Son Karaman-Osmank muahedesi ile II, Mehmed Bey, Timur'un Karamanliku'a verdigi Sivrihisar, Beypazan, Yal­ vac, Sarkìkaraagac, Kirsehri, Aksehir. Beysehri, Seydi.sehri ve daha bircok veri Osmanhlar’a terketti. Türkiye Hakani’nm talebi üzerine asker yollamak meeburiyetini de kabul etmek sureti\’le. Osmanli tâbiiyetine degilse bile, Osmanh nüíu/.una düsmüs oldu. Sultan Mehmed’in tek basma Türkiye Hakani olmasi, /a- len Türkiye'nin her taral’inda, her tabaka arasmda sevinçle kar.silanmisti. Bu ilk Anadolu seferindeki muvalfakiycti de çok büyük oldu. Ceneviz beykrrini, hattâ Rodos üstâd-i âzami- ni, Germiyan, Mentese ve Teke beylerinin bizzat gelip arzi tâzimatta bulunmalanm kabul etti. Candar beyligini hàkimi- yetine, Karaman beyligini nüfuzuna aldi. Kahire'ye elçi gon- dererek, babasj zamamnda bozulmus olan Memlûk-Türkiye münasebetlerini düzeltti.

Venedik’le Îlk Acik Deniz Vurusmasi (1415) 1415'te A m iral Çah Bey’in f. Sultan M ehm ed’in emriyle 30 kadirga ile Venedikli’lere ait Siklad (Kiklad) adalarmi (Andros, Paros, Naksos, Milos vs.) ve büyük Agnb.oz adasmi (Attika yanmadasmm karsismda) vurdurmasi, Türk-Osmanli denizcilik tarihinde ve Türk-Venedik münasebetlerinde n"vü- him bir hädisedir (Duka.s, XXI, 66; Hammer, II, 171). Bu selerde Venedikliler’den pek çok esir almmistir. Bunun üze­ rine amiral Pietro Loredano, Türkler üzerine gönderildi. 1416 mayismda Çanakkale Bogazi’ni geçen Venedik donanmasi, bogazm Marmara agzinda Çali Bey’in 42 gemisi ile kar.silasti. Yapilan kanli vurusmada Çah Bey’in .sehit düsmesi üzerine Osmanh donanmasi bozularak çekildi. Fakat Amiral Loreda- no’nun iki yerinden yaralanmasi ve agir zayiat veriîmesi kar­ sismda Venedikliler de cekildiler ve Bozcaada’ya gittiler. Bi­ zans imparatorunun araçiligi ile siiìh yapildi ve 1417'de Ve- nedik’e bir Türk elçisi gönderikli. Fakat Türk gemileri, gittik- çe daha fazla Bogaziar’i ve Ege Denizi’ni siki.stirsp Venedik ve Ceneviz ticaretini ihlàl ettiler (Hammer, II, 174). I. Mehmed vc Balkanîar 1415'te Türkler, A rnavutluk'ta eldevi çikan bazi yciieri istirdat ettiler. Bu siralarda Sultan Mehmed, Macaristan se­ fer-i h ü m ày û n u ile E flâk harekâtina hazirlanij'ordu. Evre- nos-zâde Isliak Bey’in Bosna akini da 1414 temmuzuna ras- lar. Bu akinin sebebi, Bogomil mezhebinden zorla Katolik olan Hirvatistan dukasi Hrvoie’nin Türkler’den yardim iste- mesidir. Bosna’da çok yayilan \ e A'Iüslüman dininden bazi il- hamlar aldigi süylcnen Bogomil mezliebinin Katolik Macaris­ tan ve Bosna kirallari tarafmdan en büyük zulümlerle sön- dürülmek istenmesi, sonunda Bosnalilar'in mühim bir kis- mimn Müslüman’hgi kabulü ile neticelenmistir. 1414 sefe­ rinde Bosna kiralmi tahtindan indirip yerine baskasmi otur- tacak kadar güc kazanan Ishak Bey, ertesi 1415 senesinde Sava’yi geçti, Hirvatistan’a girdi. Doboj meydan muharebe­ sinde, Bosna’yi Macaristan’a katmak istiyen Almanya impa­ ratoru ve Macaristan kirali Sigismund (Nigbolu'da Yildinm ’a yenilen), îshak Bey tarafmdan büyük bir bozguna ugratildi. Bu meydan muharebesinde Türk ordusu saflarinda Hirva­ tistan dukasi Hrvoie de bulunuyordu. Bu suretle Macaristan’ in Bosna’yi ilhaki söyle dursun, Hirvatistan, Türk nüfuzuna düstü, Duka Hrvoie, 1416 agustosundaki ölümüne kadar Türk­ ler’in sadik bir tâbii olarak kaldi. Gene Doboj zaferinin neti­ cesinde Bosnasarayi, Türkler’in eline düstü. Burasi bir san­ cak merkezi yapildi ve oldukça kuvvetli bir garnizon birakil- di. Böylece Bosna’nin bir kismi Türkler’e geçmis oldu (J. Ra- donic, Archiv für Slav. Phil., X IX , 460). îsh ak Bey, b u zafer- den sonra Stirya’ya kadar büyük bir akm yapti; bu akma 20.000 akinci katildi; fakat íshak Bey, akinda sehit düstü. 23 agustos 1415’te Bosna'nm en büyük beyierinden olan Paul Radenoviç, bir tuzaga düsürülüp öldürüldü. Mirasi, Bos­ na kirah üe Hir\atistan dukasi arasm da paylasilm ak isten- di. Fakat Faul’ün oglu Pierre (Peter), Türkler’i çagndi. 1416 ekiminde Anadolu islerini yoluna koymus olan Sultán Meh­ med, Pierre’e babasmin topraklarmi verdi tmek, gerçek te Bos­ na’da Türk nüfuzunu kurmak için, ise müdahale etti. Bos­ na beyleri, Sultan’m huzuruna çiktjlar. Ku'allarmi ¡sin en büyük mesulü olarak gosterip .sikáyet ettilcr. Türkler, 1416 yihnui son 3 ayini Bosna’da geçirdiler. Ülkede Türk nüfuzu kuruhnus oldu. 1416 sefer-i h üm ày û n u (padisahin bizzat baskumandan- lik ettigi sefere “sefer-i hümâyûn” denir), Eflák’ta Yildirira zamaainda kurulmus olan Türk himayesini kesin sekilde te- yit Ott). Voyvoda ÎVÎirçc, Almanya imparatoru ve Macaristan kirah Sigismund'dan yardim görüyordu. Sigismund, häkimi- yeiini Kuzey ve Baltik Denizleri’nden Karadeniz’e ve Adriya- tik'e kadar tesis elmek azmindeydi. i386’dan yani Sultan Mu­ rad devrinden beri Ellàk’a |iâkim olan Mirçe, i'irsat bulduk- ça Türk hâkimiyetinden silkinmek istcmisti. Sultan Mehmed, Tuna’y! kuzeye dogru atlayip Romanya’ya girdi. Osmanh or­ dusunda, tâbi Karaman ve Candar beyliklcrinin de birlikleri bulunuyordu (Nesrî, 157a). Sultan Mehmed, Stefan Losonz kum andasuidaki M acar yardm ici birligi taTal’m dan destekle- nen Mirce’nin ordusunu kolayca dagitti (Hammer, II, 175). Tuna’nin kuzey sahilindc, Romanya topraklarmda, Biikre.s’e 60 km. mesafede Turnu ve Yerköyü, Eflâk beyinden ahmp dogrudan dogruya Türkiye’ye katildi. Yerköyü'nde kuvvetli bir kale yapildi (Hammer, H, 176). Bu müstahkem mevkiler asn-larca, Tuna’nm kuzeyinde Romanya’nm Türkler tarafm­ dan íarassut yerleri olarak kalacaktir. Eflâk yilda 3.000 duka (1.800.000 TL.) senbohk vergiye baglandi (so n ralan bu m eb­ läg pek çok artinlacaktn'). Böylece Eflâk, Yddu'im zamansn- da oldugundan çok daha siki baglarla Türkiye’ye baglanmis oldu. Artik voyvoda, padi.sahm sadik bir bendesi idi. Bu ve- sileyle Dobruca’da Türk hákimiyeti de kc.sinlesti (Decei, Isl. Ans., IV, 182b). Erdel’e (Transilvanya) ilk muntazam Osmanh akim, Yil- d in m ’iii ilk zamanlarmda, 1391’de yapilmi.sti (Âsik-Pasa-zâde, Giese n.s., 60). 1416’da Erdel’e ve Macaristan’a küçük ôlçüde bir akm daha yapildi. Asil büyük akm, J420’de oldu. Hatsek meydan muharebesinde voyvoda Csáky László maglûp edil­ di ve bu kiymetli Macar eyaleti bastanbasa çignendi. Ertesi Î421 senesinde de Erde] akmi tekrarJandi. Bu kere düsman Brasov yakmlarmda geçen meydan muharebesinde yeniidi ve eyaletin en güneydogusunda bulunan bu mühim schir Türkler tarafmdan yaksldi (Decei, fsl. Ans., IV, 297a). Almanya ve Macaristan taclarmi birlestirmis olan Sigis­ mund, Sultan Mehmed'in birkaç senelik harekâtiyla, Balkan- lar’daki bülün emcllerinden mahium edilmis oluyordu. Rus- cuk ’un karsi yakasm da Yerköyü (Rom ence: G iurgiu) kalcsi- jiin insasi, Eílák'ía Türk'ten gayri hiçbir yabanci müdahale ve nüfuzuna ycr birakmiyordu. Ishak Bey’in Stirya akmi, Imparator-Kjral’i dehset içinde birakmisd. Stirya’yi savun­ mak istiyen Macar ordusu, 12.000 piyade ve 7.400 atli ölü ver- mis (Hammer, II, 471, no. IX), bu arada 3 namli kumandan (Godefroy Räuber, Tbierri von Tanhausen, Wilhelm Kheven- muller), muharebe meydanmda kalmisti (Hammer, II, 177). íshak Bey sonra hrzia doguya donmüs, Teinesvar (Tjmisvar) çevresine girmis, fakat burada sehit düsmüstür. Buna karsi- l)k imparator Sigismund, Nis ile Nigbolu ai'asma kadar inip burada 4 ekim 1419’da bir Türk ordusunu bozmus, l'akat bir toprak kazanci elde cdememistir (ffammer, III, I77-8). 1419 ve 1420'de Rom anya harekñti devam etm istir. ílk defa olarak bu su'ada Osmanh T\.irk!eri, Tuna deltasmi kuze­ ye dogru atlamislar, Besarabya’ya girmisier, Dniestr’in Kara- deniz’e d¿)ki.ildügü koyun gijneyindeki Cetatea Alba’yi {Ti.irk- çesi: Akkirman) muhasara etmisler, fakat alamamisiardir. 1420’de, bir yil ünee 3Í yillik bir saltanattan sonra ölen Mir­ çe’nin yerine gocen oglu Mihail, Türkler’in Besarabya’ya ka­ dar uzanmalanndan dehsete dü.serek siláha sanlmis, fakat yenilmis ve öldürülmüstür. Türkler, Mihail’in yerine kardesi n. Aleksandru’yu Eflâk voyvodasi tâyin etmislerdir. imparalor-ku'al Sigismund \e Ei'lák’a karsi seferini ta- mamhyan Celebi Sultan Mehmed, tekrar Anadolu’ya döndü. Hedef, Candar beyligi idi. Candar beyhgi, Ankara feláketin- den sonra — Karaman devleti gibi — çok sismis, Müslüman Samsun, Bafra gibi yerlere bile yayilmisti. Karamanhlar’dan alman eski Osmanh topraklarmdan sonra, simdi Candar bey­ liginin fazla topraklarmi budamak, bu devleti küçültmek ve iyice Osmanh hákimiyetine sokmak lázmi geliyordu. Celebi Sultan Mehmed, isfendiyar Bey’i toprak terki için zorladi. Arada harb olmadan ísfendij'ar Bey, Sinop'a gelen Osmanh ordusundan çekinip Ilgaz Daglari güneyindeki bü­ tün yerleri Türkiye Hakani’na birakti. Bu suretle Çanku'i’ dan baska Tosya da Osmanhiar’a geçti. Çankn-i’yi Çeiebi Sul­ tan Mehmed, damadi olan Candaroglu Kasim Bey’e — sancak olarak — verdi. Su'a Samsun’a gelmisti. Müslüman Samsun’u 1398’de Y ild in m , K ubâdoglu Cüneyd Bey'dcn almi-sti. Anka­ ra fclâketinden sonra Samsun ile Bafra, Kubâdogullari ile Tâceddinogullari arasinda çeki.silirken isfendiyar Bcy tara- fmdan ahnmis ve oglu Hizir Bey’e veriimisti. Samsun’a ge- Jen Çeiebi Sultan Mehmed, Sam sun ve ß a fia ’yi H izir Bey’in elinden aldi ve onu babasi isfendiyar Bey’in yanma Kastamo- nu’ya yolladi. Bundan sonra Sultan Mehmed, îskilip’e geldi. Burada llhanlilar’m yerlestigi Türk'lesmis bir Mogol kabtlesi ve bu kabîlenin basmda Minnet Bay vardi. Padisah, Minnet Bey'i kabîlesi ile beraber Filibe'nin kuzeybatisina, Mcriç’in kuzey sahiline iskân etti. Bunlar orada simdi de "Talarpazarcigi” diye amian sehri kurdular. Minnet Bey’in oglu Mehmed Bey, bu sehirde kervansaray, cami, medrese, imaret vs. yapttrdi. Bu kabiieain bir kismi da Orta Arnavistluk’ta Berat’a yerles- tiiild i.

Seyh Bedreddin Íhíiiáli

Sejii Bedreddin ihtiláli. Osmanli devletinin iç bünyesi- ne ait miiliini hâdibeierden biridir. Seyh Bedreddin’in bu- gLiakii komünizme benziycn bir sistem kurmaj-a ve bunu pro­ paganda ve ihtilàl yolujîa devlete erapoze etmeje çalismasi, Fetret Devriìiin ortaya çikardjgi içtimai bozukluklarla alâkali- du'. Her de\irde bô\le snaceralara giriseceli kimselcr, fakirlerl himaye etmek gayesiyle hareket eder gibi görünüp, iktidari eie geçirmek istiyenler, nihayet su veya bu sebeple ezilmis ve ümitlerini kaybetmis bulunanlar mcvcut olmustur. Mu­ sa Çelebi’nin kazaskeri yani 2 yildan fazla Türkiye’nin en yiiksek dini-kazâî-ilmi rnakamuim sahibi olan Seyh Bed­ reddin’in elrafma toplananlar da bu çesitten insanîardir. Fetret Devri’nin kendine has sartiannda türeyen ve çoga- lan issizier ve çapulcular, Seyh’in etrafinda birikmisler- dir (Ricauî, II, 361). îsyan, Türkiye’nin barici düsmanlarmm çogu tarafmdan tesvik görmüs ve desteklenmistir. Se3 h Bedreddin Mahmud, torunu Hâfiz Halil’in yazdigi “Msiuikib-i Seyh Bedreàdin"e göre. Sultan A lâeddin Key-Ku- bâd'in toruniarmdan oldugu iddiasmda buluninustur. Bu sah- tekàrlik, Osnianogullarj’ni bertaraf etmek ve tahta kadar yük- selmek ihtirasiyle alâkadardir. Seyh’in büyükbabasi Abdüla­ ziz, Gazi Süleyman Pasa’nm Rumeli fütuhatmda veya Murad Gazi'nin ilk zamanlannda Dimetoka’da sehit olmustur. Onun oglu ve Seyh'in babasi îsrail, Dimetoka Bizans kuman- damnin kizi ile evlenmis, bu izdivactan Seyh Bedi'eddin dog- mustur. Seyh'in dogum yen, Dimetoka'nin az kuzc3 Ìnde Sa- mona denen 3 erdir. Bu yüzden "Simavna Kadisioglu” diye istihar temistir (Kütahya Simav’i ile bir alâkasi yoktur). Îs- raü’in, bu kazanm kadisi oldugu anlasilmaktadir. Oglu Bed- reddin'i de iiiiiije mesleginde yetistirmistir. Burí.a'3'a gelen Bedreddin, Bursa kadisi Koca Mahmud Efendi'de«, bu zatui oglu olan büyük matematik álimi Kadi- záde-i Rúmí ilc beraber okumus, Konya’ya gitmis, orada Fey- zullah Efendi'den bilgisini ilerletmis, niha 5'ct devrin en yük­ sek islam medreselerinin bulundugu Kahire’ye gelmis tir. Bu- rada suiif arkadaslan bü 3'ük tip alimi Haci Pasa ve büyük ilâhiyat bilgini Se3'yid Serif Curcânî ile beraber, dinî ilimler üzerindeki tahsilini taraamlamistir. Tebriz'e gidip Timur'un Ituzurunda ilmt munakasalara da katilmis, büyük bir àlim olarak sohreì yapmisttr. Kahirc'ye dönünce, Sultan Barkuk tarafmdan, oglu müstakbei sultan Fci'cc’e hoca ifiyin edilmis­ tir. 1397’de mürsidi olan Ahlath Hüse^in'in «jliimiiyle onun yerine se\h olmustur. Bundan sonra Memlûk ioprakianm lej'kedip T ü rk ije ’ye gelmi.s, b âtm i propagandasm a ba.slamrs- tir. Süleyman Çeiebi zamanmda Edirne’ye gelerek Felj-et Dev- ri’nden faydalanip propagandasim ücrletmistir. Aîusa Çclebi tahta geçince, onun ilmine ve nüfuzuna kapilarak î4U ’de ka­ zasker yapinrstir. 1413’te Mehmed Çeiebi tek basma hüküm­ dar olunca, Seyh’i kazaskerlikten azleîmis, fakat ilmine hür- m,et güstermistir. Seyh, 2 oglu ve krzi ile îznik'e gidip yerles- mistir. Bundan sonra Bedreddin, Osmanogullari’ni devirebi- lecegini sanarak, eahil halk tabakalari üzerinde müessir ola- bileeek fikirler nesrine ba.slamistn- ( bk. Mehmed Serefeddin (Yaltkaya), Sinuiviia Kadisioghi Sexh Bedreddin, Istanbul, 1924). "Zamaninm àlimleri arasmda pek müstesna bir mevkii olan ve fikh’ta mütebahhir sayilan Se>h Bedreddin'e göre, Allah’in zâti, mahlùklardan ayn degildir. Allah, ezeli ve ebedî- dir, kadimdir. Tanri'nm iradesi, bir seyin istidadmda meveut olan istemesidir; yoksa istidatta olniiyani istemeye Allah’m yetkisi yoktur. Seyh Bedreddin, kiyamet hakkmdaki âyetleri tevil ettigi gibi, Cennet ve Cehennem’in, iyi veya kötü hare- ketlerin viedanda hàsil ettigi haz ve elemlerden ibaret oldu­ gunu... gene EhM Sünnet akidelerine ayku'i olarak, îsa’nin cismani unsuilan itibariyle ôldügünü, ancak ruhunun tîiri oldugunu kabul ve böyle düsünceleri nin sonueu olarak da, din bakmrmdan haram edilmis olan seylerin helàl oldugunu id- dia eder. Ote yandan Müslümanlik, Hiristiyanlik ve Yahudi- lik arasmda bir fark olmadigi ve bunlarm esit tutulmasi lâ- zmr geldigi iddiasmdadir. En nihayet, her türlü mülkiyetin kakhnlmasi ve toprak ile malm mü.slerek olmasim tavsiye eder ve bunlara clayanarak genis bir propagandaya girisir. — Burada belirtilen son fikirlerin, Osmanh devletindeki çogu Hiristiyan ve bir krsmi Yahudi olan sehir halkmi kazanmak, ôtekinin de fakir züm releri ald alm ak ve ayakianm aya te.svik etmek için ortaya atildigi muhakkaktir. Böylece, Müslüman olmiyanlar ile hallerindcn memnun olmiyanlan ctrafinda topliyan B àtm iler, M üslüm an ve Ehl-i Sünnet olan unsura da- yanan Osmanogullan devletini, büyük Fetret sarsiotismdan yeni çikmis oldugu bir snada, büsbütün ortadan kaldu'mak istiyordu. B ursa’nin Ulu C am i’inde \a'zeden .sahis. sozde K iir'âii àyeilerine dayanarak, Hazreii Peygamlier'in öteki pey- gamberlerden üstün olmadigim iddia etmek suretiyle, sinsi bir bâtinîlik propagandasi yapiyordu. Bir yandan Ebl~i Sun- iic( akidclei'iniii yikinak istivor, öilc yandan da Hirisliyanlar’i kendisine çekiyordn.— l.sie bu devrin dinî, íikrí, siyasî akin- ]an ieerisinde genisligi böylece büli.'in aeikhgi ile meydana çikan bu tarlisma, görülüyor ki, (jnemsiz bir olay degildi. Sü­ leyman Celebi, A4c\'lid’im yazmak sureliyle, Ehl-i Sünnel ta- rafmi liilmus ve onun yLizyillarca süren zal’erlerine belki en büyük vardmn vapmis ve her zaman ona dcslek olmu.siur” {A. Alc%, Mevlid] 31-2). Seyh’in iera \asitasi, Jialifeici'inden Börklüee M nslaia ol­ mu.stur. Bu adam, bu siralarda Izmir’in Karaburun kasaba- smda ya.siNordu. Etrafma kalabahk bir äsiler kitlesi top- lamrsli. Börklüee’den ihtiläliii hazir oldugu haberini alan Seyh, iznik’ten haeea gitmek bahanesiylc ayrümis, Kastamonu'dan Sinop’a gitmis, oradan gemiye binmis, Kinm'da Kef’e’ye çik- mis, sonra Efläk’a gelmistir. Ellák voyvodasi, Türk häkimiye- tinden kurfulmak ümidiyle, Seyh'e elinden gelen yardimi esif- gememistir. Bu suielle Rumeli’nde Seyh Bedreddin, Uila yanmada- smda halil'esi ve eski kelhudasi Börklüee Mustaia, Manisa’da da Börklüee’nin halilesi Y ahudi dönmesi Toriak Kemal, ihti- läl atesini yakmislardir. Tuna’yi güneye dogru atliyan Seyh, etraiina ne kadar avare varsa tophsarak Tuna'nm güney y ahlann da, D obruea’da, Deliorm an'da dola.smi.s, isyan kuv- vetierini artirdiktan sonra Deliorman’da Sumnu civannda ihliläl bayragini açmisti. ihtilâte katilanlar arasinda yalniz Müslüman degil, her din ve mezhepten insan vardi. Seyh, bunlar arasinda müsa- ^al ve cemiyetle mal ortakhgi olaeagmi ileri sürüyordu. Yal- riiz Börklüee, 5.000 adam toplamisti. Bunlari dagitmak is­ tiyen izmir sancakbeyi Iskender Bey’in maglûp olup ölme- si\’le ihtiläl, Türkiye çapmda bir hâdise oldu. Saruhan sancakbeyi Timurta.s Pasa-zäde Ah Bey de Börk- lüce’ye bozuhmca, ise Celebi Sultan Mehmed bi/.zat müdaha­ le mecburiyetinde kaldi. Çocuk ya.staki oglu Veliaht-Sehzade M u ra d ’i, yanma vezir-i ázam Biiyezid Pa.sa’yi katip B örklüee’ nin üzerine yolladi. Báyezid Pasa, âsilerin mühim kismmi imha ve gerisini esir elli. Esirleri Ayaslug'a (Eies) getirdi. Çogunu idam etlirdi. Müritlerinin "Dede Sultan” dedikleri vc asla ölmiyeeegine inandikiari Börklüce'yi iskenceyie öldürt- tü. Manisa civannda Toriak Kemal ile 3.000 m ü rid i de yaka- lamp öldürüldü. isyanm bastirildignn ögrenen Seyh Bedreddin, Delior­ man'da müskül mevkide kaldi. Bâyezid Pasa, Rumeli'ne geçip Seyh'i Deliorman'da yakaladt. Karde.si Musíala Çelebi'ye kar- Sî 'Rumeli’ne geçmis olan Çelebi Sultan Mehmed'in bulundu­ gu Serez’e yolladi. Bu suretle Mustafa Çelebi ile ayni zaman­ da V L ik u bulan ve devleti çok müskül bir duruma sokan ih- tilâl, tamamen sôndürülmüs oldu. SuUan Mehmed, Seyh’i hemen oldürtmedi. Mexlânâ Hay- dar riyasetindeki bir mahkemenin huziuama çdorlikh. Seyh Bedreddin, Herath Mevlânâ Haydar’m sorgulan neticesinde, suçlu ve cezasmin idam oldugunu bizzat kabul etti. 1420'de Sei'cz’de asddi (Hammer, II, J86; Uzunçarsdi, Osmanli Tarihi, 2. tabi, 1, 360-7). Seyh Bedreddin büyük bir àlimdi. Fikh (îslâm hukuku), teisir ve tasavvu! üzerindeki eserleri me.shurdur. Fikh üze­ rinde yazdigi CtunVu'l-Fusûleyn ile tasavvul'i f'ikirlerini gös- ieien WàriiU'it, en tanmmis kitaplandir. Burada Seyh Bed­ reddin, Cennet ile Cehennem'i, Kiyaniet’le insanlann dirile- eegini (bâ'thu biVde’l-mewt) inkâr etmektedir. Bu hususiarda 3 büyük semavi din (Müslümanlik, Hnistiyanhk ve Yahudi- lik) müUelik olduklan için, yaymaya çalisfigi akide, dünya- nni nizammi altüst edccek mahiyetleydi.

Senierkand’dan Donen Sehzade Miistafa Kardesi Mehmed Çelebi’den Türkiye Tahü’ni Istiyor Yddnim Sultan Bàyezid'in ogullarmdan Mustafa Çelebi, babasi ve karde.si Musa Çelebi ile beraber Ankara hezimetin- de Timur’a esir düsmüstü. Timur, Musa Çeiebi’yi, agabeyileri- nin ba.slanna belâ olmak üzere serbes birakmi.s, i'akat Mus- lafa Çelebi’yi alip Semerkand’a götürinü.stür. Bu davranisma sebep, icabmda Türkiye’ye saltanat müddeisi olarak yanma ordu katip Mustafa Çeiebi’yi kendi namma göndermek lü- zum ve dü.süncesi olsa gerektir. Mustafa Çelebi’nin Timur’un Ôlünnünden sonra Semerkand'da serbes birakildigi anlasili- yorsa da, 16 yil kadar ne yaptigi hakkmda simdilik hiçbir bil- gimiz yoktur. Osmanh tarihçileri, Mustafa Çelebi’3’e “Düzme, Düzmece” diyerek, Yddinm ’m oglu oldugunu inkâr elmekte- dirler. Onu me.sru hükümdara karsi ayaklanmis bir âsi ola­ rak gosterirler. Fakat bugün, Mustafa Çelebi’nin Yildn-im’ui Ankara muharebesinde esir dü.sen oglu oldugu hakkinda en küçük bir süphe dahi mcvcut degildir. Enverî gibi Mustafa Çelebi’nin Yildinm ’m oglu oldugunu açikça soyliyen Tüi'k tarihçileri de \ai'dir:

MiiStajiVyi Çâiia/ûy eliii esir - Nice yildan sonra geldi ol emir (Diisiùr-Nânie, 9 i). Esasen II. Murad devrinde yazilan en eski Osmanh kay- nakianiida, Sultan Mu.staf'a’iiin “Düzmc” okkigu iddiasina ce- saifl edüemcmisür (Tariin Takvimler, 22). Mustafa Celebi, Anadoki'ya dönüncc, Karaman ülke.sine “Clip Nigdc'dc kalmis, sonra Eliäk’a guiip ádel okkigu üzere \os'Vodadan yardim alm istir. E flâk .smiri üzerinde bulunan Nigbolu hancakbeyi A>dinoglu Cüneyd Bes', Mustala Çelebi' niri \ezirl olmus \e Aydin beyligini diriltmek veya daha bü­ yük bir gaye ugruna yeni taht müddeisinin hizmetine girmis- lir. Bizans imparatoru da Mustafa C’elebi'\e hafii taraftar bir \azi\el almistir. Eflákia tarai tarlarmi toplivan Mustafa Çe- k'bl, Tnna'yi geçmi.s, kendisine iltihak eden yeni Türk kuv- veileri ik' Günc} Makedon}a’ya inmistir. Selänik civarmda Celebi Sultan Mehmed, agabeyisi Mus­ tafa Çeiebi’yi jenmis, Mustafa Çelebi de, Cüneyd Bey \'C ya- nuidakilerle Sclänik'c girip Bizans imparatorluguna iltica et­ mistir. Mehmed Çelebi, Mustafa Çelebi ile Aydtnoglu’nun tes- lims için imparator'u tehdit etmisse de, II. Manuel, bunutv hükümdarlik sei'efint ihiàl eyliyeeegini süylemi.s, mamatih Çelebi Sultan Mehmed’in hayati müddetince bu iki sahsi serbes birakmiyacagma yemin etmistir. Bunu kabul eden Sultan Mehmed, Selanik'i zorlamaktan vazgecip çekilmi.stir. Edirne’de yapilan anlasmaya göre Mustafa ve Cüneyd Bey- ler’le maiyetlerinden 33 sahis Bizans’a ait Limni adasina gön- derilmis, bunlar için Sultan Mehmed Bizans’a yilda 300.000 akçe (3.600.000 TL.) odemeyi kabul etm istir. Cüneyd Bey’in bir ara tstanbul’a gelirildigi, Mustafa Çelebi’nin ise Moi'a’ya Mizistra’ya gönderildigi. Bizans, tarihçilerinin ifadesinden an- lasihnaktadir. B undan sonra Sultan Mehmed, Eflâk toprakiarinj akin- cilanna çigneterek, Mustafa Çelebi’ye yardmi eden voyvoda- yi cezalandirmistir. Mustafa Çelebi, bir an büiün Rumeli top­ rakiarma hâkim gibi gorünerek kardesini son derece tehdit eimi.stir. Çelebi Sultan Mehmed, Selänik zorlamasi ile bozu­ lan Bizans münasebellerini düzeltmek istemis, ikinci kere istanbul’a giderek Bizans imparatoru II. Manuel’i resmen zi­ yaret etmistir. Dolmabahçe’de karaya çikan, orada II. Manuel tarafmdan karsilamp beraberce Üsküdar’a geçen Türkiye Ha- kani’ma bu ziyareti yalmz 1 gün sürmüstür. Üsküdar’da tra- paraior’a veda eden Hakan, ìzmit’e gitmistir (Llammer, II, .195-6). Böylccc son 2 imparalorun babasi olan TI. Manucl'le Çe­ lebi SuUan Mehmed’in münasebetleri, ta Fetret Devri’nden beri iyi baslamis, iyi bitmislir. Bununla beraber imparator’ un Muslat'a Çelebi ile Cüneyd Bey’i bu sulha karsi koz ola- rak íuímasi, münasebeüeri askida bjrakmist!. Imparaíor, bu iki müddeiniu Mehmed Celebi sulhu muhafaza cttikcc sa- Jncrilmij'ccegini, Mehmed Çelebi’nin ülümüsíden sonra da halefinin Bizans'a karsi takinacagi tavra göre muhafaza edi­ lip birakilacaklanni, açikça üeri sürmüstür {Dukas, XXII, 73). Bu sureíle 30 kisiük maiyetiyle Limni’de oturan Mustafa Çeiebi ve 10 kisiük maiyetiyle Istanbul'da vakit geçiren Ay- dinoglu, genç padisahin ölüinünü beklemeye baslamislardir. Bu olüra de, hiç beklenmiyen çok vakilsiz bir anda vuku bul- makta gecikmeniisíir. Çeîebi Sultan Mehmed, çocuk denecek yasindan beri üze­ rine almak mecburiyetinde kaldigi büyük mesuliyeílerden son derece yipranmistx. Vücudunda 40-50 muharebe yarasi íasi- yordu. Bitmek tükenmek bilmez gailelerle karstlasmis, fakat hepsini yenmistir. Bazi tarihçiler tarafmdan imparatorlugun ikinci kurucusu sayilmisür. Gerçekten devletin istikbalini kurtarmaya muvaffak olmustur. Fakat Yildmm’in son yil- larda eristigi güce erisememistir; bu güc, ancak torunu Fátih Sultán Mehnied’e ilk yiliarmda nasip olacaktir. Çeiebi Sul­ tan Mehmed'in su sozü, tamamen hakikatin ifadesidir; "Ço­ cuk yasim içinde bunca belálar kim ben cekíim, kimesne cefc- mi.s degildir” . Son zamanlaiina dogru SuUan Mehmed, Kara Tiimirtas Pa.sa-záde U m ur Bey’e ííereke iíe Ü sküdar arasm daki b ü tü n sahil kasabaianm yeniden fethettirmistir. Bu kasabalar, An­ kara hezimetinden bu 1420 senesine kadar 18 yil, Bizans'ta kal- misti. Imparator bunun yeni bir Bizans rnuhasarasma bas- langiç oldugunu sanmissa da, Edirne'ye gonderilen elçileri, temin edilriiis ve maksadin Yildinm ’m mirasmm bir parçasi olan bu yerlerin Türk idaresine ahnmasmdan ibaret bulun­ dugu anlatilmistir.

Çeiebi Sultan Mehmed'in Ölümü vc Sahsíyeíi

Çeiebi Sultan Mehmed, 32 yaslarmda Edirne’de vefat et­ ti. 1421 mai tmda Bursa’dan Edirne'ye gelmisti. 4 mayista öl­ dü. Padisah öleeegini aniaymca, derhal veliahti olan büyük og­ lu Sehzade Aiurad’m sancakbeyi bulundugu Amasya’dan ge- tirilmesini buyurdu. Öldügü duyulunca Imparator’un agabe­ yisi Mustafa Çelebi’yi serbes birakacagmi, onun Edirne’ye Sehzade Murad'dan önce yetisip tahta oturacagim düsünü- yor, büyük endi.se izhar ediyordu. Imparatorlugu yeniden to- parlamanm prestijini ve .sahsiyetinin kudret ve sevimliliginin yaraitigi senpatiyi düsünmekie beraber, nihayet Mustafa Çe­ iebi de Osmanoglu idi ve bir defa tahta yükseldikten sonra Türk ricalinin onu oradan pek gene olan Sch/.ade Murad le­ hine jndirm ok icin büyük gayix't gösierm cicri balii.s jncvzuu olania/di . Elvan Be\- vo maiveli, aeclc Amasya’ya gitti. Fakal Sch- zado Murat — ki iicnüz 17 yasinda idi — ycliscmeden Celebi Sulian Mehrned öirnüslü. Ve/irleri, bu olüniü 41 gün sakkidi- iar. Sultan Murad'm Bursa'ya gelip (alila cikiigi ögrenilince, E d irn e ’de ve bütün R um e li’iide padisahm \e(ati ve 11, Mu- rad’in cülûsu resmen ilân edüdi, Çelebi Sultan Mehmed'in Cenatesi, Bursa’ya )ollandi, Celebi Sultan Melimed’in lek basma saltanati 7 yi!, 10 a\du'. Buna Fetret Dexri'ndeki saltanati (10 vil, il ay, 8 gün) da ila\e edilirse 18 yil, 9 ay, 7 gün lutar, Ö lüm dciseginde .söyledigi su sclzler, kui'dugu eserin istik- balindcn ba.ska bir scy düsünmedigini göslerh': “T'iz ulu og- lum Murad’i getirin. Ben hod bu doseklen kurlulmazim. Mu- .rad gelmeden ben ülürüm, memlekel biribirine tokusur. Te- darük cdin, benim veiàliin duyulmiya!”. Orduda Sultan Mehmed’in dururnu dedikoduyu mucip olmuslu. Asker, \eziiieri cevu'ip: “Erendlmiz n'oldu? Dîvân'a çikmaz” diye sordular, Vezirler, hekimlerin yalagindan çik- masina izin vermediklerinii söyledi. Dukas’a göre padisahm ülümünü 2-3 \'C7.irIe 2 hekimden baska kimse bilmiyordu. Tarn 41 gün, bunlar padisahm yalak odasina gidip gclmisler, güya ilâç tasimislar, emirler almislardir. 2 hekira, padisahm iç organlanni çikarip yatak odasinm zeminini kazip gomdü- lei-. Cesedi de kokmiyacak .sekilde ilâçladilar. Bülün endisc, MuslaTa Çelebi'nin Sultan Murad'dan önce ycti.sip tahia çik- masi idi. Edirne'deki Bizans elçisi Lconlarius da padisahm ölümünü ögrenememi.sti. Ölüm resmen ilân edilince, birçok vasita ile împarator'a durumu bildirmeye te.sebbüs elli. Fa­ kal bütün bu \asilalar, Türkler tarafmdan Istanbul’a varama- dan tevkif cdildi. imparator, padisahm ölümünü geç haber aldi ve Sultan Mustal'a’yi geç saliverdi. Haber Istanbul'a, an­ cak Mora'dan gemiyle vâsil olabilmi.sli. Celebi Sultan Mehmed’in babadan mevrus deliasi, oglu 11. Murad’a geçmis ve 11. Murad devrinin sonlarmda impara- torluk, dünyanin en büyük ve güclü de\leli olrnu.s, Dogu Türk Hakanligi'ni, yani Timurogullan'ni geride birakmistir. Osmanli tarihinin büyük müteliassisianndan Ì. H. Uzunçar- sih, Çelebi Sultan Mehmed’i söyle lavsii ediyor (Os)uaiilt Ta- rilii, I, 374-5): “Osmanli padisahlarinm büyüklerinden olan Çelebi Mehmed, azim ve metaneli, yüksek ahläki faziletleri, sö/üne, ahdine riavel etmesi, tab'an nezaket ve itidali ve si- yasi göi'üsleri, dc-\ let siyaselinc ait i.slerdc ifrata gilm iycrek dutLiniu takdir etmcsi ve programli harckel eylcmesi, her hangl bir (chlikeye karsi uyanik biilunai’ak seri hareketi sa- yesinde, Osmanli devletini bir idaie allinda toplarnaya mu- -vaiTak olmustur. Ankara muharebesini mütaakip elden cikaii bir kismi yerleri tekrar elde etmislir”. Bizans tarihcisi Prens Diikas söyle divor: 'T. Mehmed,, kerirn ^’e liah'm \’e lexkalàde ku\'\ete m alik id i’' ( X X I, 64). Çanclarlr-zâdc Ali Pasa’nin, Türkiye tarihinin en u/un bas- bakanhgindan sonra yerine gene ka/.askerliklen gelme Seyh Rama/an Pa.sa, Süleyman Çelebi'nin veziri olmu.siur. Musa Çeiebi tahla geçinee, Sah-Melik veya Melik-Sah Pasa’yi bu .makama getirmi.stir. Mehmed ('elebi'nin \eziri ise Bâyezid Pasa olmustur. Báyezid Pasa, Çeiebi Sultan Mehmed'in sal- tanati boyunca iktidarda kalmi.slir. H. Murad tahla çikmca Bâyezid Pasa makamini muhai'aza etmis, takal birkaç ay son­ ra, 1421'in sonuna dogiu M usíala Çeiebi ile sava.sla ölm üs­ lür. Yerine 2. \ezii' olan kazasker Çandarh-zâde íbrahim Pa­ sa getirilrni.stir. .îbrahim Pasa, Çandarh I. Halil Hayreddin Pasa’nin küçük oglu vc Âli Pasa’nin kardesidir. Bunlarm ortan- ca kardesleri îlyas Pasa ve onun oglu Davud Çelebi’dir. Çan- darli-zâdeler, íbrahim Pasa'dan (I. íbrahim Pasa) yürü- m üslür. 1. Sultan Mehmed'in vezirlcrinden (vezîr-i âzam degil) bi­ ri de îmâdeddin Haci îvaz Pasa'dir. Îvazoglu Ahi Bâyezid’in ogludur. 5 oglundan Atâyî, 11. Murad de\-rinin en büyük sair- lerindendir. îvaz Pasa, aslen mimardir. I419’da tamamlanan vc Türk mimarisinin büyük saheserlerinden olan Bursa'daki Yesil Cam i ile I. Sultan M ehm ed’in g öm üldügü Ye.sil Türbe, onun eseridir. Sultan Mehmed, kisa ve çok hararelli geçen sallanatinda, imar i.slerine de \akil ayirmistir. Agabeyisi Sü­ leyman Çelebi’nin ba.slatip kardesi Musa Çeiebi tarafmdan devam edilcn Edirnc’deki Eski Cami’i de 14l4'te o lamam- lalm islir. Sultan Mehmed'in 8 yilhk sallanati zamanmda Güneydo- gu Bosna ve bu arada o siralarda küçük bir sehir olup Türk­ ler laral’mdan Balkanlar'm en mühim merkezierinden biri ha­ line getirilen Bosnasarayi, Asya'da da îslanbul'un Bogaziçi kiyilan hariç Asya banliyôleri, imparatorluga katilmistir. Can­ dar beyligine ait Samsun, Çankiri, Tosya ilhak edilmi.s, Kara- manlilar’dan da Yalvae, Sarkîkaraagaç, Boivadin, Seydisehir, Be\sehri, Ak.sehir alinm istir. K ülahya ve U sak’i kaphyan Gcr- m iyanoguH an (14.000 km ’ ), Kastam onu (Tosya hariç) ve Si- iiop'u kaphyan Candarogullan (18.000 km’), Mugia'yt kaph- yan Menlcscoguüan ( î3.000 km’) nihayel Konya’yi (Beyseh- ri, Aksehir, Seydi.seliii hariç), Kayseri’yi, Nigde’yi, Îcel’i (Tar- .stis hariç) kapliyan K aram anogullari (80.000 k m ’), tekrar Os- maníüár’a tâbi olmusiardir. Bu suretle 1421’de imparatorluk 870.000 k m ’'yc çikm islir (Asya’da 480.000 km% A vrupa’da 390.000 km'). Bu rakam Yildinm’m biraktigi devletten (942.000 k m ’) 72.000 k m ’ gibi pek fazla olmiyan bir eksiklik arzedi}or.sa da, cyaletlerin rncrkeze baghlik \aziyeli, o devir- dekinden zayifti. Meselâ Karaman devleti, tâbllik bagi altui- da hâlâ jasamakta devam ediyordu. X. K. MURAD BiR ÇEYREK ASIR DEVLETE DEDESi DEVRiNDEKi GÜCÜNÜ KAZANDIRMAYA ÇALI§TI (1421-1444)

EHZADE Murad Bur.sa’ya gclim-cye kadar Edirne’dc pa­ disahin velati 41 gün saklanm isti (Nesri, 62a). 17 yasin- § daki yeni hakan Bursa’ya gehnee, ölüm haberi jesmcn üàn edildi. Az sonra Bizans imparatoru, Limni’de Mustala Çeie­ bi’yi serbe.s birakii. Kcntfisiyle yapilan ania.smaya göre, lalita oturunca Gelibolu, Teselya, Bulgaristan sahilleri gibi yerleri Bizans’a birakacakti. Sultan Mustala, Bizans kuv\etleri ile desteklenen taral'tarlarini toplayip, Gelibolu yarimadasina çikti. Gclibolu'yu muhasaraya basladi. Aydinoglu Cüneyd Bey de, Sultan Mustala'nin >’aninda idi. Gelibolvi sehri, Sultan Mustala’nin hükümdarhgmi tanidi. Fa­ kat kale kumandani Sah-Melik Bey, kaleyi teslim etmedi. Ge­ libolu muhasarada iken vezir-i âzam Bâyezid Pasa, Istanbul Bogazi’ni geçti, Rumeli'ne çikti. Edirne-Gelibolu yolu üzerin­ de Sultan Mustala ile Bâyezid Pasa karsilaslilar. 30 agustos 1421’de geçen meydan muharebesinde, Bá>ezid Pa.sa ordusu­ nun büyük kismi sava.smak istemedi, Sultan Mustafa tarafi- na geçti. Bâyezid Pa.sa öldürüldü (Dukas, XXIV, 91). Mu.s- tal’a Çelebi, Edirne’ye girdi vc padisahhk tahtma 2. kere otur­ du. 1421’den 1422’ye kadar devam eden bu kisa saltanatmda bir an için, bütün Rumeli, Sultan Mustafa’ya tabi göründü. BÖ3'Iecc Rumeli, Sultán Mustafa’ya, Anadolu, yegeni II. Mu­ rad’a ait oluyordu. Bütün Rumeli beyleri \e ordu. Sultán Mustafa’nm tarafma geçti. Sultan Mustafa için, Anadolu’yu da ahp yegenini berta- raf etmekten baska bir mâni kalmamisti. Gelibolu kalesi de Sultan Muslafa’nm cline düstü (Dukas, XXIV, 92). Edirne ve Serez darphanelerinde para bastiran Sultan Mustafa, Geli­ bolu’ya geldi. Yapilan ania.smaya göre Gelibolu kalesini, Bi­ zans’a vcrecekti. Fakat Sultan Mustafa, kaleyi Bizans kuman- damna teslim etmedi. Kendi emrine girmis olan Türk donan- masjni takvive etlikten sonra Edirne've döndü. Gc'libolu'nim teslim odiinieincsi ü/.crino Musíafa Cck'bi ak’vhine tiüncii im parator, íslanbui'cla, ükiiiriik'ii Bávc/itl Pa­ sa'nin yerine \e/,ir-i á/.am okin Cantlarli-/áde íbraiiim Pasa’yi kabul etti. Pal\al. inü/akerelerden bir nelice ahnamadi. Im pa- rator, Sullan M urad’dan G clibolu’\'u isiiyor, rehin olarak lía kardeslerinden 2 sehzadeyi lalep ecli\'oi'tlu. Bu islckk’ri rcil- deden Ibrahim Pasa, Istanbul’dan axrikli.

Sultán MLislal'a, 20 ocak 1422'de G elibolu’dan Çanakkale Bogazi’ni geçti, Lapseki’ye ayak bastí. 3 gün Lapseki’dc kal- di. 12.000 arh \e .5.000 yaya askerle Bursa’ya dogru ilerlcme- ye basladi. Ukiiiatl Ça\i kenaiinda II. Murad, amcasini kar- s il a d i .

iki ordu kaísdikli durakiadi. Iki Íaraíta da haib isiegi yoktu. Üslün gelen tara!, Türkiye ta.hlma oluracakli. P'sa- scn ÍI. M uiad'in cülúsunu Karaman, .Menle.se, Aydin de\let- !cri Nesri'nin tábirivle '‘dcprenm e\e baslamakia” (62a) kar- siiamislai'di. Sulían M urad’in ameasinm karsismda vazi)eti o kadar nazik bir durum a gelmisti ki, Venedik Senalosu, xe­ ni bal>oz Em o’\a ekim 1421 larihli 2 adet itim atnam c \ei'- mi.s \'e iki hüküm darin hangisi üslün gelirse ona ilim alnam c- sini takdim exiemesini biidirm i.sti (Iorga, A'o/c.v el E.\lrail.^:, I, 312 v.d.). Sullan M uslal'a’m n 20 ocak 1422’de 17.000 askerle Anadolu’ya ayak basmasi, Sullan M urad’i bir an o kadar üm it- sizligc kaptirdi ki, Bursa’yi birakip schzadcliginde sancak­ beyi oldugu Amasya'ya çekilmeyi tlüsündü. Fakat büxükba- basi Y ildinm B.áyezid’in damadi büyük mulasa\-\il' E m ir Bu­ hârî, genç padisaha cesaret verdi, il. Murad, Ulubad su)vi üzerindeki köprüyü yiklirip kendi askerine \e amcasinit Bursa yolunu likadi. Böylece ha\alm i da oiiaya koymu.s ol­ dugunu kabul ediyordu. Ulubad Gölü’nün güneyindeki àn/.a- li yollardan M usíala Çelebi’nin kalabahk ordusunu geçirmo- si m üsküklü. Anadolu’N'a ayak basinc;i kalilan \eni kuw ct- lerle bu ordu .sismisli,

Cüneyd Be\’’e, Sullan Murad larafindan .Aydm beyligi vadedilince, birlikleri ile beraber çekildi, Sullan M uslafa’yi yalniz birakti. Bu hàdise bashba.sma Siilian Muslal'a'mn basini belàya sokmaya kàfi iken, Rumeli beylerinin Sultan M urad’i lulinava karar vermeleri, de\lel kusunun li. M urad’ in basma konmasi ile nelicelendi. Haci tvaz Pasa’nin gece taarruzundan sonra ¡vicien iyiye ihaiicle iigradigm a kani oían Sullan Musíala, sabaha dogru ordugàhini birakip çekikii. Ana- dolu’yu, \egenine terkelinis olu\H>rdLi. Sira R um eli’nde idi. Bütün Rumeli bexlcri, li. M urad'in luizuninda af tiilctlilcr. Vezir-i à z a m ib ia b im Fa.sa, à,si ülduklnnm, ibrt'i-i iilem için cc/aiandirihnriiari iiap ciügini sö;,Icdiyse de, SulSan Murad hepsini aíTt-Ui. Sultan Musíala, az bir maiyelle perisan halde Çanakkale t ii gccobildi. Bogazm her iki kiyisindaki büiün naki! anni tahrip tliMtli. Fakai bu hareket, II. Murad'm R ; gormcsine inani degildi. Ge U bol Li < in -i’dasina çikan Sultan Murad ordusu, Ge- lib o k i kak-;.iiii u :.iim aldi. Sultan M iistaia, E d irn e ’ye-can at­ ti. Fakai Tü; kiyc’nin Avi uj)a'daki taht .seiirindc do artik halk Suliar! .Murad'i tuluj. tiu. lla/inchini alan Sultan ivlustafa, Eilák’a kaçinak istedi. Fakal Edhoe’nin kuzeyinde, Kizilagaç Yeoieesi'nde, Sultan ML:rad'm kuv\'clieri tarafm dan tevkif edildi. Yegcii! ile gürüsnu;k istedi. Fakat resmen düzme oldu- gLi iláa edihnek suretiyle asildi. Bu hadisenin 1422 yilinin marl ax inda \ uku biihnn.s olrnasi niiihteraeldir. Bu suretle Av­ rupa’daki 2. sallanati, 7 ay kadar sürmüstür. Son dercce te­ sirli hitabelcide bulunup bi'iyük kitleleri büyülemek iktida- rinda oldugunda tarihçiler birlesiPicktcdir ki, bu \asif. Osman­ li hancdaniiun ekseri fertlerindc mevcuttur.

Bizans'in 6. Muhasarasi (20 haziraii - 24 agustos 1422) II. Murad’m rakipsiz impai'atorluga sahip olmasi, Bizans’i son derecede telá.slandirdi. Padisahm o derecede dönek hare­ ket eden imparatorluk tan öc alacagi muhakkakti. Netekim imparaiorun elçüerini \e hediyelerini Edirne’de kabul etme­ di. Bizaris’a harb ilân etti. Böylece, Bizans’in Osmanhlar ta­ rafmdan 6. muhasarasi liasladi ki, ilk 6 muhasaranm en sid- detiisi vc ciddisidir. 30.000 kisi \e ayru:a donanma ile Ìstanbul’u kusatan II. Murad, 20 liaziran 1422’de sehiin önüne geldi. Muhasara, 24 agustosa kadar 64 gün de\am etti. Türk ordusunda top var- sa da, sürlara ciddi bir zarar verecek gücde degildi. Sürlara erisen yüksek tekerlekli kuleler de yapilmisti. Bu seferki mu- liasaranin kakîînlmasma, I!. Murad’m 13 yasmdaki kardesi Hamid-iii (isparla) sancakbeyi Sehzade Küçük Mustafa’nm isyani sebcp oldu. Sehzade, Bizans \e Anadolu beylikleri ta­ rafmdan genis ülçüde kiskiríilmisti. Gcrçekte sahsen yaptigi i.sin m aiiiyeiini Í3 Íce ka\ rani!s degilse de, etrafindaki muhte­ ris siïnalar, genç .yehzudevi alet olarak kulianiyorlardi. Venedik de isianbul’un muhasarasindan dolavi II. Mu­ rad’i tel'.dit edi',ordii. II. Manuel, ölüm dösegindeydi. Muha­ sara nin kaldînimasi, Eiz.ii’s’ni koruyucusu sayilan Hazret-i M ervem 'in mucizesi (olarak tc-làkki edildi. Sehzade Küçük Mustafa’ja gelince, ísianbul’a gelip im­ para torla gôi'ü.sinüs, yardtm aimisli, Karaman vc Germiyan yardim ci I-cuvvc’Jcri île (.¡e iJé:,toklcnc!i Scl'i,'.-.!!«:', î/njî<’i ¡ildi. Yaninda \'cz;ri yoi-ndc »lati làhisi ÎI\;!s Bt-y ' c ü s k t i i n e k « - mam’a cucn Kara Tàcctidinushi .Vahmud Boy di. Ancak Sultan iiiurad, kardesinin ü/crine \üriim c\c iu;/!r!ar.i\orciu. Esasen Sehzade Mustal'a, t/nik kaîcsini aliiiak için 40 eün ugrasmisti. Kaie kuniantlaDi Firuz Aü B o y , JE. À-1u- rad’jn inuvafakatiyle kaïeyi Icsiim cîm isii. Îznik’te Cantlarli- lar sarayinda oiuran Seh/adc Mu;, la Fa, \a kit geçiriyordu. Seh­ zadenin k'dasi liyas Bcy, i.syanin bashca í d ü í c v ', ikleriridcn ol­ dugu .halde, el'endisine ihanct elti. II. A kirad’jn vaiilerine ka- pildj. A4ihalog]u M ehm ed Bey, aniden Í/,nik’e girdi ',e .schza- deyi esir etti. Sehzadeyi koruniak isliyen Kara Tàeeddinoghi M ahm ud Bey, Mihaioglu Mehmed Bey'le carpisti ve bu mes­ hur akinci beyini öldürdü. M ahm ud Bey de yakalanip öldü­ rüldü. Sehzade M ustafa boguldu ve cenazesi Ye.sil Türbe’je, babasmin yanma g ö m ü l m c k üzere Bursa’ya yollandi. II. Murad’in keskin ledbirleri sayesinde Küçük Mustafa gailesi, Sultan Muslafa'ninki derecesinde ehernniiyet kesbet- meden söndürülrnü.s oldu. Bizans’la yapilan 11 subat 1424 muahedesi ile, muhasaranin kaldirdraasi kar,sili.“i olarak Sul­ tan Murad, bundan böyle Bizans’tan ‘ y lda 300.000 akçe ( 18.000.000 TL.) tutannda vergi alaeaku. Sultan M uradin bundan sonra B izans’a karsi siyaseli, bizzat Bizans’in min- netini kazanaeak derecede doslca \e yumu.sak uldu. IL Mu­ rad, bu devletin, Avrupa’nin Iiassas noktasi oidugim«, sen- bolik ve tarihî mahiyette de olsa Hiristiyanlik àlerni için çok ehemmiyeti mucip bulundugunu, büyük memleketler lethin- de bile eiddî bir hareketten kaçman .A.\rupa’nin Bizans taz­ yik edilinee Türkiye’ye karsi birle.stigini tamamen idrak et­ misti. Padi.sahm meseleyi bu anlayis larzi, basta müstakbei vezîr-i âzam Çandarh-zâde IL Halil Pa.sa olmak üzere, etrafin- daki yüksek devlet adamlanna da geçmis ve bunlar, ileride, samimî olarak in a n d ik la n ve belki o zaman için eskimis bu­ lunan bu siyasi telâkki dolayisiyle, genç padisah II. M ehm ed’ le çati.smi.slardir. 1423’te Sultan M urad, S elânik’i m uhasara ctmi.sse de, ala- mamisii. Selânik’te II. Manuel’in oglu Prens .Andronieus bu­ lunuyordu. Bundan sonra .sehirde Venedik riIsÎLizu, hattâ há­ kimiyeti teessüs ettiyse de, Ruin olan halk, latinler’den nef­ ret ediyor \e Türkler’e senpati besHyordu. Bu siralarda Selânik, 40.000 nüfuslu olmakla beraber, faal bir liman ve stratejik bakimdan mühim bir me\ki idi. 22 subat 1424 T:.ir- kiye-Bizans muahedesinin akdine, Venedik tavassuî elmisEî, Bii muahede Bizans’i, 1402 hududuna itiyordu. Ayrica Selâ- nik .seliri de, yikla ÎOO.OOO akçe (6,000,000 TL,) ôdivercli, T ür­ kiye'ye iiaraeglizár olmayi kabi.il ediyordu. Bi/ans suihunun en büyük sebebi, 1422 agustosunda Sehzade Mustal'a ivuvvet- lerinin Bursa'x'i lehdit etmesi olm ustu. Eiiâk, Germinan, Ka­ raman, Islcndiyar (Candar) tabi devletleri, Selr/.ade'yc yar­ dim etmi.sierdi. \'enedik de Bizaiis’j .siddetle savunmustu. Sim di Sultan M urad iein, bu beyliklerle ve Venedik’le hesap- lasmak ieap ediyoïxkr 1423’le Turban Pasa, B i/ans’la henüz sulh \apilm adati ye- iiiden M ora'xi çignedi,

1423 ckim inde Veliaht-Sehzade Küeük Mustara’mn (II. M urad’m daha çoeugu yokiu) idami ile (Nesrî, l67b) Sultan M inad, .Anadolu islerini derinden ele alacak durum a gelmis- li, 1424’te Sirbistan despotu Stel'an’i, yanma bir Türk heveti kalarak Aimanya imparatoru \c Macarislan Kirali Sigis- m und’a gündcrmekle, Macaristan ve Alm an\a’dan gelecek tehditleri de sim dilik onlemis olujordu. Anadolu beyliklerinia daha stki bir sekilde ilaal allina almmasmdan sonra Vene- dtk'e kai'si harb açmak, padi.sahm karaiiari cüm lesinden idi.

II. Murad vc Anadolu Beylikleri

Candarogiu Îsfendiyar Bev, II. M urad'm büyük gaileîer içinde bukinmasmdan l'axdalanarak, evvelcc kendisine ait olan yerlere leca\üz etmis, Ç ankin’yi, Tosya'yi alm isti. Isfen- di\ar Bey, Bolu ile Gerede arasmda Osmanh ordusuna ye­ niidi. Yalrsi Bey’in basma indirdigi bir lopuzia da sagir oldu. Sinop’a kaçli ve oglu M urad Bey'i II. Murad'a gönderip sulh istedi. Eski sim ilar üzerinden bir sulh yapilm akla beraber, bc\'ligin O sm anhlar’a odedigi \-crgi agirla.slirikh. Esasen anne taralm dan Osmanoglu olan Îsfendiyar Bey, güzelligi ile mes- liur kizm i 11. M urad’a \ erdi. Dügün, 1424’le Biirsa’da yapddi, Ísíendiyar Bc>’in bü\'ük oglu ve veliahlî II. ibrahim Bey’le bunun kardesi Kasnn Be> de, II. M urad'm 2 kizkarde.si ile ev- Icndiler, Bu suretle 2 lianedan, çok siki baglarla biribirine baglanmrs oldu, Bundan soniaki hari.'ket, Aydm ve Mentese beylikler ini ta­ rihe gömdü. 1425'te M enlcse-tli’ne (M iigla) gelen II. M urad, son M enleseogullan’iii (Le\'s ve Ahm ed Be\ler), Tokat’a sür- du \e dex'leti, bir sancak (\'ilâyet) seklinde Anadolu beyler- beyiligine (eyaletine) (merkezi: Ankara) bagladi. Sultan IMustala’nin yannidan aynlm ca kendisine (ekrar bevligi \-erilen Avdmoglu Cüneyd Bey, üeri ya.sma ragmen, gene entrika çevirmekten \e îzm ir'de Osmanh nüluzunu kir- mava cairsm aktan leraaal etm em isli. Türkive’iiiii vüksck men- faalleri için, Anadolu’nun bütün Ege kiyilannm Osmanli ida- resindc bulunmasi gerekiyuvdu. Zira bu ki\ilara karsi olaii adalar, Ccncxizliler’in vc Rodos Sövahclcri’nin (Saint-Jcan Taiikati) elinde idi. 1426’da Salihii nie\dan muharebesinde Osmanh ordusurut yenilen Cüne\d Bey, daha bii' müddet ümilsiz bir muka\emel goslerdikten sonra vakalanth a'c iil- dürüldü (Ne.srî, 171a). Bir \-il ara ile 2 Bati Anadolii saiiil bey­ ligi, tarihe kansmi.s oldii. Sira, Karamanhlar'a donmcye gelmisti. Karamanoglu Sul- ian-'/âde II, Mciimed, Antalya'daki Teke ( Hamidogullarrniii bir dahdu^) beyligini de almak istedi. Teke Beyligi, yalniz Kor- kutcli ve çe\resine sahipti, Antai\a lim am , üsm an lilar'a baglisdi. II. Mehmed Be\, Antalya limamm da almak sinx'- tiylc büyük b ir Anadolu de\lcti kurmayi tasaiiiyordu. Fakat Antalya önlcrindc bir top güllesi ile maktul düstü. Bu suret­ le ana tarafmdan I. Sultan Murad’m torunu olmakla beraber Osmanogullan’nin en azili dü.sinam olan, kendisini Selçuk- lular'm mesru varisi, Osmanlilar’i gasip sayan bu meshur Karaman lùikümdan tarih sahncsini tci ketmis oluyordu. Nig- de valisi olup bir ara Karaman tahtina da oturan (Kai'aman beyligine ail bahsc bakmi/) kardesi Alâeddin Ali Bey’in de ülümü üzerine taht, K. Mehmed’in oglu II. îbrahim Bey'e kaliyordu. Antalya önlerinde jnaglûp Karamanhlar, bu suretle, Os- lïîanliiar’la yeniden harb dmumima geldiler. Bu vesileyle II. Murad, Korkutcli’ndcki Teke bej'ligine de son verdi vc Ha-. mîd-Teke dex'leti de tarihe kaiisti. Teke-tli, merkezi Antalya olmak üzere, Anadolu beylerbcyiliginin bir saneagmi teskil ediyordu. Kudreli drsmda büyük te.scbbüslcr ve Osmanhiar' la daimî mücadele, Karaman devletini zaydlatti ve büsbütün Osmanh tâbiiyetine dü.sürdü. II,. Mehmed Bey’in büyük og­ lu ve veliahti Mustala Bcy, 1418’de oldürülmü.stü. 1424’tc tah­ ta geçen \’e Osmanhiar taraiindan dcstcklenen II. Ibrahim Be\', H. Mehmed Bey’in 2. oglu idi. 4 kaide.si daha vardi; Isa, A lâeddin Ali, Mirza vc K aram an Bevler. H. Ib rah im tahta geçin- cc,, bimlarm üçü de Osmanh hizmetine girdiler. Alâeddin Ali Bcy, Solya sancakbeyi okki; Îsa Bey’e R u m e li’nde ba.ska bir sancak v*.'i'ildi. II. M urad, 3 kizkardesini de II. Ibrahim , Îsa ve Alâeddin Ali Bcyler’e verdi. Bu surctle 3 Karamanoglu kar- des, Çeiebi Sultan Mehmed'in 3 kizi ile evlenip "Damat” ol­ dular. IL ibrahim’in 1464'c kadar süren 40 yillik sallanati, böylece Osmanh tâbiiyetine tam mânasiyle bir dü.süsie açildi. Bununla beraber o ve ogullan cia, kanlanna i.slemis olan Os­ manli düsmanligmdan, hayatlan boyunca va/geçemediler. il. Ibrahim B e y , lì. .Murad'm dcstcgi ile iahia oìurdugu için, 1421'd e l'ir'-alìau l'aydalanarak K arainaniiìarin isgal ctiik- k ri eski H am id foprakiaiini, Osiiianhlar’a go ri verdi. Eu v a z i- yctic Gcrrni',an bcxligi, O.sniaiììi lopraklai^i arasinda kalmrs e l u j o r d u , 1427 sonunda Germ i\anoglu il. Yàkub Bey, 100 kisiìik îïiaixetiyle E dirne’ye golerek li. Murad’i z i y a r e t etti. D a h a o n ­ c e B u r s a ’y a gitmis, 5 padisahm tiirbesini ziyaret elmis, Yildi- Jira'in dam adi olan biiyiik m u!asa\'\if E m ìr Buhàri’nin clini opm üstü, Fevkalàde hi.irinet ve ikram gördi.igü için, padisaha m innettar kaldi. 1 ay sonra Edirne'den ayrildi ve II. M urad ta­ rafm dan m erasim le istikbal edildi. Gene padisahin elini öpm ek isìediyse de, Sultan M urad müsaade etmedi ve ihtiyar hüküm ­ darm boymina sardarak iltii'at etti. Bu seyahaite II. Yákub B e y , öklügü zaman kendine halet okrrak II. M urad’i gösterdi ve devletini Osm anhlar’a vasiyet etti Az sonra Kütahya’da has- talanmea, bu vasiyetini, resmì hukuki bir senet tanzira ede­ rek saglama bagladi. Í42S ba.sinJa li. Yàkub Bey öldü ve Ger- niiyan-ili (Kutah5'a), lì. M urad'a geçti. IJm ur Beyuglu Osman Bey (Kara Tiniiirlas Pasa’nin tcruiiu), Osmanliìar'in ilk san­ c a k b e y i olarak Kütahya’ya yullandi. 145l’de Kütahya, A nkara’ mn yerine büyük Anadolu eyaletinin bcylcrbeyilik m c r k c / i ola- cak v e T a n z i m a t ’a k n d a r bu m c \ kiini m uliafaza edeeektir. Türkiye'nin biiiigi yokincki 11. Murad, çok büyük basan kazanmis \'c dedcsinin m irasini adiin-adim topìamrstj. Aydm, Teke, Gei'iniyan, Mentóse beylikleri, flam id ve Saruhan bey- ükîcrinden soni'a, tamamen tarihe kansn)i.s!i. Simdi Osman- Itlar'a tâbi Türkm en beylikleri olarak hayatlarini aiuìiafaza edenler, Candar, Karam an ve .Memlûkler ile Osm anlilar ara­ smda bir tampon devlet olan Dulkadir beylikleri kaliyordu. Üçüyle de OsmanoguHan son derece siki akrabahk münase­ betleri kurm uslardi (II. M urad’m annesi, Dulkadir prensesi- dir). Çukurova’da.ki (Adana ve Tarsus) Ramazan Türkm en beyligi ise, M em lùkler’e tâbi idi.

T ürk iy e - V ene dik H a rb i (1423-1430)

1425’te, 5 yil sürecek olan Türkiye-Venedik harbi ba:;kidi. 11. Murad, bu devletin Türkiye'x'i alâkadar eden meselelere bu derecede karismasmi ônlemek azmindeydi. Türk donan­ masi, Agriboz, Modon vo Koron gibi en m ühim Venedik top- raklarm i yakti. 1425 ckim inde Macaristan, Türkiye'ye karp Venedik yanmda harbe kaidm ak için, Cumhuriyei ile müza- kcrelere basladi ( lorga, Nules, I, 409). Bir m üddet sonra da AIrnanya im paratorlugu ve .Macaristan kiraihgj, Venedik ya- m nda Türkiye’ye kars! harbe girisi i, 1426’da general Pippo’ m m kiiîiiaiidabiiidaki M acar ordusu, Vidiri’ilen kuzey c dogru Tt." '• geçen II. M urad tarah.ndaii bihiik bii' bozguna ug- laUU;, A.vr.: senenin vazeièa Aknieilar, Htr\aüsian'a kadar büîü;î Bosna’y! çignediler. Tüi ki\ o’nin lâbii okui Sirbisian despoiu Sleian’ii'i 19 tenirnu/ Î427’de ölüm ü ile \erine yege- iit Ge-ji'g Vuiko\iç'in geerriesi ü/eriac IL M urad, kendisini« re>¡ ahn:nadan vuku bulan bu cülúsu tanmiadi. Gei'cek se­ bep, seni despoUm Türkiye ak’yhine M acarislan’la ankisinis olffias! k!i, Siibislan ki izi, bu de\leti topraklanna katrnak için Türkiye ilo Macarisian arasinda çcyrek asir sürccek bir nùicadek've sebep oìdu. lier iki de\let iein, bu, Tuna'yi luüiialt meselesix'di, Snbiskni'a hákim olan taraf. Tuna'y.i Iìà!v!!!ì olaeakls.

Giigercinlik .Zaferì (1428)

Sultan M urad, Prenses 01i\era’inn, dedesi Y ild irim ’ni zev- ecsi olma.si ciolayisivle, Sn'bistan tahlirnn mesru varisi oldu­ gunu iddia edijordu. Macaiistan, bu iddia\i saçma olarak ta\sif ediyordu. Türki\e’nin daha çabuk mi,idahalesinden korkan Maearlar, acele Subistan’a girdiler. Fiikat Gügerein- lik mevkiinde Vidin saneakbe\i Sinan Bey’in yaptigi ani bir taarruz.la perisau oldular. Macar ordusunun büyük kisnii ki- liçian geçiriidi ve Tuna’da boguldu, Ìmpai'ator-kiral Sigis­ mund, canini Türkler’in elinden bir kere daha zorlu.kia kur- tardi. Dünyanm en büyük hükümdarlaruidan birinin, Türki­ ye’nin bir sancakbeyi (tümgeneral) tarafmdan bozulrnasi, dikkatc deger bir hâdisedir. 1428’de Almanya-Macaristan, Tür- ki)e iie 3 jilhk bir mütateke inizalama\a mecbur oldu. Bu, Venedik için feiâket demekti, Türki\'e'nin kar.sismda tek ba- -Sina kah>ordu. Sirbisian \'e Eflâk prenslikleri ile Bosna kiralhgi, Türki­ ye'ye lâbi olduklanm teyit etmek iein acele davrandilar. Bir an iein Türkiye, Avrupa’da, 'j:’i]dirimm de\ rindeki zirx'esine \â- sil olniLis göründü. IL M urad de\'rinde Türk donanm asi güc ka.-:anm:sli, Venedik'le açik deniz muharebesi \erebiiix'ordu. Fakat daha Venedik dunanmasmin — ki tiünyanm birinci deniz ku\ veVi id i— kudreline eri.smemi.sti, Birçok Venedik gemisi, Tmk geinik-ri Círafindan zapîecli]misti, ¡-“apa nezdinue Macarislan'i Türkíor'le miiníerit sulh yapmakia ¡¡han’, eden Venedik, Türk donanmasíiii ezmek icm, yeni model gemileri tezgaha ko\ma­ ya ve denize indirmeye ba.sladi, l'enediik'ie harb devam elti, Macaristan’m bir müddet için aradan çekilmesi, Venedik’in ümitlerini kirmadi. O sim- di il. Murad’a Anatloiu’da ikinci bir eeplie açtirmak surctiy- le harbi kazanmak istiyordu. Bunun için de Karamanldar dai­ m a ve her /am an hazu' idiler. Diger taraftan Macaristan, gene mu\aflakiyetsizlige ugra- mis ve bir an için ba.sardigi Sirbistan’i tâbiiyetine almak Umi­ di knilmisti. Georg Brankoviç, 50.000 duka (30 miljon TL.) yilhk vergi ile yciiiden Türkiye tâbiiyetine girmisti. Türkiye- Bizans münasebetleri dostça idi. I427’de oglu Mora despotu Theodoriis’u ziyaretlen donerken, ìmpaiatoi', Gelibolu’da Sul­ tan Murad’a rasladi. ìki hükümdar, dostca «jörüstü (Dukas, X X , 62).

SelAnik’in Tekrar Fethi (i;l Mari 1430)

21 nisan 1394’ten 1402 yih agustosuna kadar Selànik, 8 vii, 4 ay Türk idaresinde kalmis, Süleyman Celebi taiafmdan Bizans’a geri verilmisti. 1423’te Selànik’te Venedik idaresi bas­ ladi. Venedik, gùya Bizans namina limani idare cdi\ordu. V'c- nedik’in, Makedonya’nm bu çok mühim limanma sokulmasi, Türkiye’nin bütün menCaatlerinc aykii'i idi. Venedik’le 1425'’te harb basiaymca, II. Muiad için Selâiiik’in l'ethi, sart olu- youdu. Esasen Türkiye-Venedik harbirnn biiinci sebebi, Venedik’ in II. Murad istanbul’ii niuhasaia ederken Türkler’i tehdit et­ mesi, ikinci sebebi de .Selânik’e el koyup Makedonya’da — ki bu ülkenin tamami Türkiye’ye aitti— küprübasi tutmasi idi. Üstelik Selânik’in Rum halki Latin idaresine çok sinirleni- yor, sik-sik T ürkler’i davet ediyordu. Bu vaziyette 11. M urad’ in Selânik’i almak niyeti anlasilmca Bizans imparatoru bu isten vazgeçmesini Türkiye Hakani’ndan rica etti. Bu son de­ rece garip ricayi reddeden IL Murad, Imparator’a, Selânik’i Venedikliler’e vermeye hiçbir veçliile hakki olmadigini bildir­ di. Bizans, Venedik’in kanadi altmdan ayrilmak istemiyordu. Subat I430’da Sultan Murad, Rdirne’den Selânik’e gel- di. Türk ordusu, sclii'i muhasaraya aldi \e topla dovmeye ba.sladi. Venedik garnizonu mukavemet edemedi. Muhasara 3 hafta kadar sürmüs olmaluhr. Schir fethedilinee, IL Mu­ rad’m emriyle Türk gôçmcnleriylc iskân edildi {Tlicu’l-Tevà- rili, f, 345). Gelibolu’^u vurmak suretiyle Selànik muhasara- .smi kaldirtmak istiyen Venedik donanmasi, Çanakkale Bo- gazi’nda Türk donanmasma yeniidi \e muvaifak olamadi (Hammer, Anagnosta’ya istinaden Selânik’in f4i3'ten sonra bir ara Çelebi .Sultan Mehmed’in de cline geçligini yazmakta- dir; c. l i , s. 278). B undan som a sua E p ii’in fcth-inc gcicli. E pir, Y ild in n i dL-vrindc T iirkivc’yc daliildi. Ankara hczimclindL'n sonra Tür­ kise tábiiyc'tini muhafaza ediyoi' idiysc de, bu lábüyct lâlizda idi. E p ir’ln fethi, V cnedik’c \urLilacak büyük bir darbe idi. Arnavulluk kivdanndaki Venedik ü.slerini tehdit editi mahi­ yetteydi. Türkiye’yi de Yunan (lyonya) Denizi’ne çikaiivor- du. Yunan Deiiizi ise, Otranto Bogazi’ni kapatan denizdi. Yan\a, yani E p ir’in baskenti 9 ckiin J43rde Karaca Pa­ sa larafindan iethedilcU. Epir l.atin de.spotlugu kaldirildi ve Yan\a, .sancak merkezi uldu. Bura>a da T ürkler getirilip ycr- Icsiirildi. Türkier'i birçok delà davet eden Rundar \'e Arna- viitlar, Epir’den Latinler’in uzakia.stinlniasi ile rahat nefes a.klilar, 14.3l'de Agribcjz’un i.sgaiinden korkan Venedik ile Türkiye arasinda Gelibolu Muaiiedesi imzalandi ve bu ilk mühim Türkiye-V^enedik harbi son brilmus oldu.

Türkiye - Macaristan Harbi

Mayis 1426’da kabul ettigi muahede ile Sirbistan prens­ ligi, Türkiye tííbiiyetindcn Macaristan tâbiiyetine geci\ordu (rnualiedenin metni; Engel, Gesclüchlc von Serbien, 36'J'-72). ,Bu hâdise, Türkiye'nin hukukuna kar.si pek açik bir tecavüz tcskil ediyordu. Bu muahededen bir yd sonra Stefan Lazare- viç 19 temmuz 1427’de cilmüs, yerine Georg’un gecmesini ey- lüldc Almanya imparatoiii vc Macaristan kirali olan Sigis­ mund tasdik etmi.sti. II. Murad, bunun üzerine ekimde Sir- bislan'a girdi. Nis’ten Mora\'a suyunu kuzevbati\a dogru gecli. Sirbistan’a ait Kragu\ c\ ac'i (Belgrad'm 85 km. güney­ dogusunda) aldi. Binasi prensligin merkezi olan Semendi- rc’nin 70 km. güneyinde idi. Sonra Golubac kalesini düsür­ dü. M acarisian kirahnm gönderdigi kuv\elieri kolavea dagit- li, Bizzat imparator-knal Sigismund’un Türkler’e karsi te- sebbüsü de, hükümdarm, Türkler’in eline esir dü.smesinc ra- tiiak kalan bir bozgunla nelicelendi (loiga, Notes ci l’Histoire des Croisades an A k t’ Siede, II, 2.‘^4). Bu surelle Macaris- lan’in, lu n a ’yi Türkler’e karsi tiitami\acagi ania.sildi. Bunun iizerinedir ki Sirbistan, ákibelinin vahim olacagini anladi ve yeniden Türkiye tábii\etine döndü. Fakat artik Macarislan- Türkiye harbi, Sirbistan dolas isi\ le ba.slamrsli. Venedik de Türkiye’ye kar.sj Almanya \f Macaristan’dan arkasi geline/, ta- leplerde bulunuxordu. Yeni täbiixet muaiiedesi, Sirbistan’i es- kidcn çok siki .sartlarla Türkive’ye baghyor, vergisiiii agirlas- tin\'or, onu M acarislan’la bütün m ünasebetlerden nienedi- yoi-, Türkiye'nin talep ettigi anda asker göiiderme\e mecbur tulli}Oi-clu (Torga, il, 254), E\Hil Ì430’da Venedik’in Millia jiroasmasi, ìiattà Türkiye'nin ìskodra \e güneydogussrndaki Les (Alessio) kalclerine dokunmomasi mukabilinde yjlda 136 duka (80.000 kiisur TL.) sciibolik haraç ödcmcye kabul eimesi (lorga, II, 247), Mncarislaiì’i Türkiye’nin karçtsinda yaìniz birakm:s oldu. Bosna kiralt t!a Tii'kiye'ye yiììik vergi ödüvordu LJirecek, Isio rija S ì ha. II. Í37). Bu andan if ibart’n Türkler, gitiikço artan bir f.cinpo ile Bosna islcrinc kaviç- inaya, ü!ke\i lamamcn Türk hakíriujcíine kí^>acak saìlìari íemin ctmcyc basladilar. Macaristan’ni Bosna islerine müdahalesi, Tüikiye'yi sert tcdbirler almaya sevkediyordu. Tiina’nm güncyi i!c Macaris­ tan’m her hungi bir sekilde ügilennit'sini Türkiye’nin ha>'sa!a- si almiyordu. Bu, Türkler’in cn hassas siyasi noktasüi! îeskil ediyordu. II. Murad, Nelipie konilannin mirasma goz koyan Macarisian’a kaisj, Krk bc'à Jan'in hnknkiinu kontmak için, îeki'ar Bosna’>a kuvvet sc\ke!(i. Bu suretle Almanva ve .Ma­ carislan ile Türkiye ai'asinda, Baikanlar \'e Orta Aviupa'iiin niukaddcrauni birkaç asu' iein ei/ecek çok müiiiin vc aman- siz bu' mücadcle devresi 'içilivordu. Türkler, Tuna sniirirn lutabihiiek için, Tuna'nin kuzeyiiiJeki ülkcicre uc fiàkini ol- inak siyasetini iakibc basli\acaklauii. II. Murad’ui Almanya-.Vlacarisîan’i ait etmesi ve Sirbis- tan'i yeniden Türkiye'ye bagiamasi F.llâk’i kor’kutlu. ESÎâk’ in korkusu, Türkler'in, birçok ülkede yapiikîan gibi, devle­ tin dahiii Riuhiariyetine son vertceklcri noktasmJa idi. Voy- ’voda 'V'lad, 1432’de Bursa’ya, gelip IL M urad’a arz-i îâzimat- ta baiim du; 2 oglu Bursa'da ahk<,>nuidu (Nesrî, 168 b). Anadolu'ya donen II. Murad, .Almanya-.Macaristan ile mü- larekeyi devam ctSirmek için. jrnparator’a bir sefaret heyeti gonderdi. Kalabalik sciarci lie\etinden üeri gelen 9 Tüik’ü imparator Sigismund, 1433 kasmiinda simdiki Îsviçre’de Ba- sei sehrinde, kaledrakie bi'iyük merasimle kabul etti (Ham- iner, II, 286). Ancak ne E.flâk, ne Snbislan, Türkiye’ye baghlikta sami­ mî degillerdi. Tüi'k ku\'\eli karsismda ba.s egmislerdi ve her iki prens de istiklâl pesinde \e hulyasmda icliler. t'sküp san- eakbevi ishak Bey, Sirbistan’m bülün harcketlcrini kontrol ediyordu, Desnot’un Türkiye aleyliinde yeniden Macarlar'la gi/li mü/.akerelere girismesi üzerine Tshak Bey, Sirbistan’a girip Despot’u cczalandirdi. Vezir Sanca Pasa, Despol’tan hesnp sormak için Semendire’\e geldi. Fevkalàde ürkcn Des­ pot, Türkiye llakam 'na sacSakcil \emini elli, Macarjsnrn.’ki îiiç- bir niünasebette bulunimyacagina sôz verdi. Kizi, güzelügi ile meshur ve ana taraiindan Trabzon Conincnus'îanna mensup bukinan Mara, II. Murad’a nisanlandi. imparator Sigismund’u Türkh'e ile yeniden mütai’ckcyi uzatmaja mecbur eden hareket, Evrenosogiu Ali Bc_v’in mes­ hur akinidir. Erdel’e (Transil\anya) 4. büyük Türk akmi 1426' da, 5.'si 1432’de yapilmislir. Bu sonuncusu, en meshur akin- lardan bh'.idir. Ali Bey, Semendire yakinlarmdan Tuna’yi geç­ ti ve Derairkapi’dan Erdel’e girdi. 70.000 akmcisi bukmuyor- du. Brasov, 2. kere Türkler taraiindan i.sgal edildi (Decei, tslâ/n Ans., IV, 297a). 45 gün süren bu akmda bütün Transiî- vanya çigtiendi. 70.000 seçkin esir almdi (akinlarda gôtürmek zahmetine degmedigi için begenilmiyen ve kusurlu insanlar esir ediimezdi). Esirler içinde 4 ban (irsi Macar umumi va­ lisi) buluouyordu. Gene bunlarm arasmdaki George von Müh- lenbach, 22 sene Türkiye’de kaldiktan sonra 1460’ta serbes birakilmis olup, sonradan maccralanm kaleme almis \e ki­ tap halinde Alman 5’a'da basilmislir.

Osmanh - Karaman Harbi ve Anadolu’da Durum II. íbrahim Bey, Osmanhlar’m nüíuzu aUina düsmesini hazmedemi}'ordu. Türkiye'nin Macaristan, Almanya ve Vene­ dik'le harb halinde olmasi, Karamanogullan’ni, Osmanhiar, Avrupa’da mesgulken arkadan vurmak siyasetine dondürdü. II. Ibrahim Bey, kendisinden gasbedilmis addettigi Ha* mîd-îli’ni çignedi. Avrupa’da kritik bir durumda olan II. Mu­ rad, yaninda Osmanh hizmetinde bulunan II. Ibrahim’in kar­ desi Karamanoglu Damat Isa Bey oldugu halde Hamîd-Îli’ne geldi. Karamanlilar’i isgal etmi.s olduklan topraklardan (Bey- sehri vs.) çikardi. K onja’ya gircli. Ibrahim Boy kaçiyordu. Gü- neybatiya ilerliyen II. Murad, Bozkir'a kadar geldiyse de Ib- raliiin Bey’i yakaliyamadi. ibrahim ve kardesi Isa Beslcr, II. Murad’in eni.sleleri idi. Padisah, Isa Bej^’i BCaraman lah tm a o turlm ak istiyordu, B ir Osmanh sancakbeyinin Karaman tahtma oturmasi ise, Kara­ man istiklâlinin sonu demekti. Îl.irahim B ej’in, kayînbiraderi II. Murad nczdine 3’olladigi elçi Me\iânà Hamza, çok nüfuziu bir âlimdi. Padi.sahm ayaklanna kapanarak Îbi'ahim Bej^’den talit ve tacmin ahnmamasim yakardr II. Murad’m esasen lizun bir Karaman gailesiyle ugrasmaya vakti yoktu; acele Avrupa’ya dönmeye mecburdu. Tarihçi \'e musiki.sinas Sük- rullah’i ibrahim Bey'e }'olladi. 1434’te yeniden iki taraf ara­ smda sulh yapildi, Macaristan-Karaman itlifakma, Sirbistan gizliden gizüye tavassut ctmi-sti. Padisahin K aram an i.sini yoluna koyduktan soma Avrupa'ya doneccgini bilea Despot Georg, SuUan Mu­ rad’a nisanli olan kizini accle padisaha yollamak istedi. Üs- Jiiip saneakbey'i Îshak Bey’jn ze\'cesi Semcndire’ye gitti. Pren­ ses A'iara’yi alip Edirne yoluyla Biu'sa’ya getirdi. Bununla beraber II. Murad, Sirbistan’i ve onun gibi Tür­ kiye’ye bas kaklirmak lirsatmi gôzliyen Eilâk'i cezalandir- m ak niyelinden \azgeçrnedi. Padisahm seferine m ukaddem e olmak üzeie Evrenosoglu Ali Bey, 1437’tle Erdel’e (Transil- vanya) 6 . Türk akmmi yapti. 1 ay sïiren bu akmda bilhassa Tmiisvar (Temes\ar) çevi'esi çignendi (Nesrî, 180b-la). Tür­ kiye’ye akmei ordusunun meveudundan fazla esir getirildi. Aym yil n. Sultan Murad, Macaristan sefer-i hümáyúnu­ na çikti. Tuna’yi kuzeye dogru geçti. Sirbistan ve Eflâk prens- Ieri Georg ve Vlad, ordulanmn ba,smda bizzat gelip Türk or­ dusuna katilmakla aeele ettiler. Padisah 45 gün Erdel'i cig- nediyse de, ìmparator-kii'al Sigismund, Türkler’in kar.sisma çikip meydan muharebesi vermeye cesaret edemedi. Erdel’in baskenti Sibiu ( Hermannstadt/Nagyszeben), 2 hafta muhasara edildi, bütün ülke yagmalandi. Karpatlar’i güneye dogru asan II. Murad, Efläk’a girdi. Yerköyü’nden Tuna’yi geçip Eflâk’dan çditi. Bu seferde Türkler’e esir düsen Saksonyali Georg, son­ radan hátiralarmi yaziurstir. II. Murad, Edirne’ye döndü. Fa­ kat kendisi serhadden ayrilir aynlmaz Sirbistan ve Eflak prenslerinin tekrar ihanet etmiyeeeklerinden emin degikíi. Evrenosoglu ísa Bey, Bali Arnavulluk’ta Venedik üslcri- ni vururken, Karaman'dan ümidini kesmis olan Venedik, Türkiye ile sulh yapmis olmasma ragmen, Kibns ve Macaris­ lan kiralhklari gibi Türkiye ile hemen daimi harb halinde bulunan devieíleri kiskirliyordu. 19 haziran 1437’de Maear ordusu, Türkiye’nin Iiimaycsin- de bulunan \e neliee itibariyle hukuken Türk topragi sayi- lan Sirbislan’i çigneyip asil Türk toprakiarma yaklasti. Zayif kuvvetlerle dü.smani kar.silamak istiyen Vidin sancakbeyi Ali Bey, Semendire yakmlarmda Godomin meydan muharebe­ sinde maglûp oldu. 14.í7’nin son günlerinde ímparator-kiral Sigismund’un ülümüne tesadüf eden günlerde Türk kuvvet- Jeri, bu tecavüze mukabele olmak üzere, Sirbistan’a girdi. II. Mura.d ertesi yil büyük bir ordunun basinda bizza! Sirbistan'a yürüdü. Prensligín baskenli Semendire'yi, 3 ayhk bir muba- saradan sonra 18 agustos 1439'da felhctti. Despot Georg, bas- kentini birakip Macarisian’a kaçmisti. Sirbislan’i bastanbasa i.fgal eden Türkler, batida Bosna’j'a, kuzeyde Macaristan'a da- yandilar {Ne.srí, 182b). Eflâk voyvodasi VJad tfa Semendire seferinde Türk ordu- sunda bulundu. Fakat kcndi.sinden emin olunamtyordu. Tu­ na’nin kuzeyindc Romanya’daki Tiirk kalesi Ycrküyü.yeniden tahkim edilip kuvvetli bir Tüik garni/.onu üe takviye oluii- mu.stu (Ne.si’i, 181 a-b). Voyvoda Vlad Drakula (Seytan V lad), bu tedliiiierden büsbüliin ürktü. Ti^irkler aleyhinde iVîaearis- lan'Ia münasebellerine hiz verdi. Tüi kler’in bunu ôgrenip üze­ rine gelecegini duyunca, yüzsü/.hik edip Edii ne’ye geldi, Sul­ tan Murad’in ayaklanna kapandi. Fakat bu kere alfolunina* di, 2 oglu ile beiaber Gelibolu kalesine hapsedildi. Fakat F.l:'- lâk’in bassiz birakilmasi Macar isgaline vol açacagindan bix* m üddet .sonra R om anya’ya gonderildi, 2 oglu K ülahya eiva- rina sürüklü (Tâcit’t-Tevânli, I, 367). 1438’de Semendire’yi Türkler’den almak istiyen .Maear­ lar, Gazi ishak Bey'in ve Timurtasoglu Osman Bey’in kuman­ dasindaki Türk ordusu tarafmdan kesin sekilde bozuldu. Ta­ rihçi Asik-Pasa-zàde, bizzat bu muhai'ebede b u lunm ustur (s. 125). Bu zafer, Türkler’e Belgrad yolunu açik birakmisiir. Esasen Semendire’nin (Belgrad’m 30 km. güneydogusunda) fethi. Morava havzasmm tamamini Türk liâkimiyeti altma koymu.stu. Bizzat .Macaristan kirahnin kum anda ettigi büyük jVIacar ordusunun tekrar Semchdire’yi almak tesebbüsünün akamete ugramasi, Türk korkusunun Avrupa’da iyice yer ettigini gös- termcktedir. Hammer'e göre (II, 292, daim a Fransizca tcrce- mesini kullamyorum), Macarlar, daha Türk kavuklari uzak­ tan görünür görünmez dehsete kapihp bozgun alâmeti ver- mislerdir. Bu zaferlerden sonra Türkler’in eline, büyük ga- nimet gcçmistir. Almanya imparatoru, Macaristan ve B<> hemya kirah, Avusturya büyük-dukasi If. Aibecht von Habs- burg, Türkier’den kaçarkcn yolda öldü (bu zat, .Sigismnnd’un damadi ldi). II. Murad, Rumeli beylerbeyisi Sihàbeddin Sâhiii Pasa ile beraber Novoberda (Novobrdo) kasabasma geldi. Evvclce Türkler’e aitken elden çikmis olan bu veri fethetti. Burada pek zengin demir \e gümü.s matlenleri \ardi. Tuna-Sava'nni güneyinde Maearislan'in elinde arlik yalniz Belgrad kalesi kalmi.sti. .Avrupa'da durum, bir an için, Yikiirnu devrinue- kinden daha parlak gôrünü)’ordu.

Belgrad'm Muhasarasi (1439) 1439’da Evrenosogiu Ali Bcy, 6 ay m üddetie Belgrad') mu­ hasara etti. Belgrad, Macaristan’in, hattâ Orta Avrupa’nin ki- lidi idi (o zamanlar Belgrad, Sirplar’Ia degil, Macaiiar’la mes- kûn bir .jeJiirdi}. Türk topiari, top tekniginin iptidailigi yü- zünden, kyîedc niil'nim gediklei' acamiyordu. Muhasara eden ku\'veilet' de son derecede m üstahkem olan kaleyi düsürmc- }e käii degüdi. Ki.sin >akiasmasi üzerine, muhasara kaldinh dl. Bu, ,Bel¿rad‘u! birinci niuhasarasuhr. Birkaç yil için Snbislan prenshgi ilga edilmis, toprakla- ri Türkiye’ye katdmrs oluyoi'du. Macarisian’in aleti ohnak- taii \azgecemiyen Georg’un 2 oghi 8 mayis 144l’de gözlcrine mil çckiitp Tokal’a sürüldü (lorga, Notes, II, 383; Jirecek, Isturia Srba, II, 140-7). II. Murad’ui zevcesi Prenses Mara, Sirbistan’da Türk la- rafiariarinm lideri mexkiinde olup, Sup rnilliyctinin ve Or­ todoks raezh.ebinin ezihiiemesi için tek çarenin Türk idare- sinde ya,samak olduguna inani\-Oixlu. Sonradan üvey oglu Fä­ tih iaralmdan pek itibar görmesinin sebebi budur. îslâm hu­ kuku, bir Müslüman ile evlenen bir Hu'istiyan veya Yahudi kadmmin diiiini muhafaza cdebihnesine müsaade ettiginden, Prenses Mara, a\ni hanedandan Prenses Olivera Despina (Yil- dirim’m zevcesi) gibi, Müslüman olmamis, dinini muhafaza e lm isiir.

Bosna’nin Tamamen Türk Tâbiiyetine Dü§mesi Hirvatislan beylerinden Radoslav Pavloviç ile II. Tvrlko arasmdaki mücadele, Türkler’in Bosna islerine yaniden mü- dahak'sine \esilc \ermis, bu sebeple îshak Pasa, 1424’ün ilk ayîarinda Dogu Bosna’yi yagma etmis, Bosna kiralim ceza- landn'misü. Bosna ve Drina irmaklari arasmda bulunan Ra- dosLn'in ülkesinden geçilmisse de, Türk yardimi istiyen bu beyligin topraklaiina dokunulmamis, hiçbir yagmada bulu- nulmannsür. B u gibi hususlar, yerli halkin dikkatinden as­ la kacmiyor \e Türk idaresini gitlikce daha fazla istcmesine sebep ctluyordu. 1426 agirstosunda 4.000 Türk akincisi, geno Bosna’\i bastanbasa geçti \e Iiir\'atistan’a girdi. Bn sureile Bosna’nin da Türkiye’ye labi de\leller (Sirbistan, Efiálc, Dnbro\nik s's.^ arasinda 'nulundugu fikri, Balkan vc Orta Av­ rupa milletieri arasmda gitlikce yayildi (lorga,Wo/c 5 , II, 221). Bosna vaJisinc giden bütün voll ara Türkler hákim ohnu.slardi. 1432 ckimiside iai/alanan bir muahede ile Bosna, Türki^ ye Hakain'ni, Bosna’nin bii'çok iç ve d i s islerinde e n yüksek hakem \e merci olarak kabul ejliyordu. 1438'dc Türkler, Bos- nasarayi’nin mutlak hàkimi idiler, P r e n s Radivoy, Bosna tah­ ti rnüddcisi ;s!Î.utiyle SuUan Murad’in yanmda Edirne’dc bu lu n u )o r ve B o s n a kuaiina karsi e n büyük gozdagini tcskil ediyordu. 14,^4'ün son aylannda Türk ordusu Bosna’dan çeki- lir gekihne¿ K i r a l , inicial islcinek üzere kendini Budapeste' ye dar atti. B u s c f è r de H irv al bcvlcrinden Srmdaly’nsn ye- gcni S i e p a n Vukçiç, vakilyle Hrvoio’yi k ulta ran h a r e k e t i tak­ lit etti, i'ü rîJcr'i imclacla cagii'di, 14.15 agu'^íosunda tshük Pa- sa-?:àde B a r a k B o y 'in ordì mi, N ercK a’inn ag?;:ìa kadar B o s - na’ya sjjrdi; kisi Bobna'cla gccirdi \ e Bo^na^^ara} (’¡¡da, D m o - r o v n i k {Raga.sa)’in gonderd'Si eìciier kabi.il tdiU s Í xor>¿:x, IT , 335, 3.S9). Bosna hüküindarlarm ¡n Türkiye Iîal.üüi'iitn lasdi- ki o l m a d a n tahta utuiainîvacakian kcyi'iycîi, II. Tvrtko’yu korkutuyordu. Bosna kiialliginin, m e i b u u TüFkiye’ye üdedi- gi yillik vcrginin tutan 25.000 du'.a (15.000.000 XL.) idi (H a m ­ mer, II, 292). 18 a g u s t u s 1439’da S^m endirc'nii) T ürklcr lara- findan fethi vc Sirbistan devletinin g e ç i c i olarak iamanien ortadan kaldirdniasi, Ba.ìkaular’iu U‘k se m uliak hakisTiinin Türkiye oklugunu Avrupa ya i';paf i lorga. II, 363).

Büyük Türk Hakam Saîtan Salu-uh ve Tih-kiye

Büj'ük Türk Hakani Tiniiiroglu .Sulian Siihruh’iin Î429 B a il sefei'i, V c n o d i k , Bizans gibi hii'çok tScvieikri büynk l i n i i t - lere düsürdü. 27 yil once babas! Thnur gibi Sultan Sahruh’ un Ânaclolu’ya ayak b a s n g i haberi, A\rupa’da \c unuimiyelle 0.smani)gii]larr))m büiün dü.siTianlari araMnda, nicm nnniyei derecesini asan bir sc\inele kiirsiianniisti, Fiaraman, Caiidar, Dulkadîr beylcri gibi Osmanh iâbüeri, Bi/ans imparatorlugu, Gürcistan kiralligi, Trab/on irnpaïaîorhigii, .Sahiüh’a arz-i ubudiyet için accle ediyoriar, îckra.r Y iliiu'nn de', r î i i d e k i kud- retini ikti.sap etniek ü/.ere bnlunungu anias)l<,.ii Osinanîilar'a karsi ezici darbeyi aneak ondan bekliyorlardi. II. Murad, Sah- ruh’un ülümüne kadar ( 1 4 4 7 ) , onun Osinanhlar’in da nieibiiu oldugu iddia.sini reddedecek hiçbir harckette biilunmannsfir. H. Murad, Memlûkler ve Ka!'ako;\imluiar gibi Timurlular'a kafa tutmayj hiçbir zaman di^isünmedi. 'lim ar liâdi.se.sinden ders almisti, dedesi Yddn'im gibi Tiniurluiar'i küçiimscvnek hatasmda bulunmadi. Karakoyunlular’in birçuk kerelcr Sah­ ruh tarafmdan ezilmesine seyirei kaldi. II. M urad, kudretü Müslü.man-Türk im paratorlugu Meni- lûk devleti ile de iyi geçinmeye ÇLik dikkat cdiyorda. Mein- lûkler'in Anadolu siyasetine icarsi bir durum takinmamaya itina ediyor, onlann çok kere Osmanh iàbileri clan Karaman ve Dulkadu.' islerine müdahalesinc bile se.s çikarmiyordu. Bal- kanlar’in ve A nadolu'nun m utlak bâkimi olm adan, bu ülkc- lerdeki tàbi devletleri ortadan kakhrmadan, Timurlular ve Memlûkler gibi pek kiidietli dogu devletleri iie .sonu meskûk ve faydasiz müeadeielere giri.smekle, Türkiye'nin hiçbir nien- faati yoktu. §ahruh, esasen Büyük Türk Hakani sifatiyîe, bü- tïm Aríad<-»!(i Ídpfaklíin ü/criiiclc mclbciluk iddiasmda buíu- iui\'or, Menilúklcr’in Anadt)lii siya.scllerinc lirsal bukiukça cephc aliyordu. i4.37'yc kadai’ iVIcmlúklci'in, O.Miianlilar'ia hiçbir ihlikiíi olniadr Biláki.s Sahiuh, Anadoki’ya iiirince, O.^manJi do.síluguna dort clic .s'¿uddíla/\ .Buníían pek knsku- laiian Karamanoglii íbiahini Bc\-, açikça ML-mlûkier'c karsi cophc aiip hosmilsu/liigurui gü.slerdi. Bir Osmanli-Mcrniúk ú liía k i dcmck, Karaman k iiallig m m haritadan .silinme.si de- jHckíi. Allm-Ordu’nim da !.l. Aluiad'a inLirataal cdip O.sman- liku'Ma itlilak c'lmck islcincsi, bir an için, Osmanli kLithctini, ïin u iiiu la i’inki ik: licnuai iicmcn a\'m dcrcccsc cderabfr, II, M urad, Tür­ kiye için ciKÜscyc kapdth. M isir'da ciidi.sc, tkdia da biiyiik oidu. Vcncdik. bu tchdilk'ii si\asi-l yoiu\]a I'aydakanip Türki­ ye ik- çok miisait bii' muahcck- imzalamak isk'di. Fakat Sul­ tan Muiad, buna yana.smadi, Sahruh’un A/.eiba\can’dan He- lài'a döiimesi, bütün Yakm Dogu'ya ruhíit bir ncl'es iilílirdi. Misir iinparalorkik alabeyi ve saltana! müddcisi Cánbek Súli, Tükat'ta Yöruüc Pasa'nm yamnda olup, Osnumlilar ta- latindan sivasi mülteci muamclesi gcjrü\ordu. Bu suakuda Siillíiii Salindi da Kaliirc’yc elcilcr gcinderip, Mckkc’dcki ÍVlu- kaddos Makamku ü/crindc birtakim hukuku olduguiiu ve liakku'mm lanmmasmi istcdi. Bu hakki, en büyük IsIàm Jm- kümdari siraíi\le istiyordu. Biivük Türk Hakani olmasiyk' bu isícgin aláka.si yciklu, Çünkü Misu' ve Arap ülkcleri, Büyük Türk Hakanligi’mn anancvi sinuiari dismda sa\ilmistir. Cán­ bek Súli, yamnda Akkoyunlu \e Didkackrli birlikk'ri oldugu hakie, Misir'a ait Dixrigi ve Malat\a’yi muhasarava ba.sla- uiisli. Kiidreíli Memluk imparalorkigu, büyük lelidiller allin­ da idi. Bülün Anadolu'nun SaJiruli’un iiülu/unda olmasi ve Anadíjlu'daki hiçbir dexletin açikça Timurlu melbulugunu in- kara vanasamamasi. Memlûkîer'i büsbütün sikmtiva sokinor- tki. Çüid\ü Mcmiùkicr. Tnuur'iin iâbii oliruiyi lakliylc kabul eimislerdi. Sahruh da bi)yle bir talcpte bulunursa, Kahire, büsbüiün miiskül mevkide kalacakti. k435’le Saliruh'Lin tekrar A nadolu’ya davanmasi, Yakni Dogu'\u yenitien kaii.sfirdi, A\'ixipa’da gene büvük ümiller vc lia\'aller uyandi, M aearistan’da büyük sevinç izhar edildi (lo r ­ ga, dcscliichlc des Osiiuiiiischcii Reichcs. 1, 417!, Sultan Sah- l'uii, Misir’la, }ani kendini ineibu lanuiuyan lek Türk dcvle- li ile alâkasi olan, onlarm himayesinc güvenip Büyük Türk Kakanligi aleyhindc kipu'danan Anadolu devlellerine, agir imiamelede bulundu. Sahruh, kudretinin zirvesinde, Memlûk k-t, onun karsismda fena vazij'Ctte idiler. KarakoN'unlu hükümdan îskender Bey, Sahruh’un oglu Aliined Cuki Mirza’nm onünden kaçarak, Tokal’a geldi ve Os- iiianlilar’a siyasi mülleci olarak sigmdi. Sahruh, muazzam or- tlusu ile Âzerbaycan’da idi; tehdit sahasmi nerelere kadar u/a(acagi kestirilemiv'ordu. iskender Bey’in Osmanlilar’a si- gmmasi, babasi Kara Yusuf' Bey’in Yildnim ’a ilticasma ben- zi\ordu. II. Murad, îskender Bey’i reddetmeyi hükümdarlik siTcfi üe mütenasip gormemekle beraber, Timurlular’jn tâbii oldugu balde ikidc bir ayaklanan bu Karakoyunlu hükümda- rmdan kurlulmanm çarelerini ariyordu. Böyle bir mescle yü- züiiden Türkiye’yi dünj'amn en büyük devleti olan Büyük Türk ilakanligi ile harbe sokmak niyetinde degildi. Nel'ekim 1436 baharmda Sahruh, bütün Anadolu devletlerine, îskender Bey’i kaÎTul ettikleri takdirde mctbû-i mufahhamian olan kcndine is\an etmis telâkki edecegini bildirdi. Bu, büyük bir tehdit- li. Sultan Sahruh, kendisi Türkistan’da iken her vesileyle a\aklanan Karakoyunlular’dan bikmi.sti. îskender Bey, bu vaziyette Osmanli topraklariiida kal- mayi tehlikeli gördü; Tebriz’e gitmeyi ve Sultan Sahruh’a bo- \im eymeyi münasip buldu. Sultan Sahruh da isi ileri götür- mek istemedi; Yakm Dogu’nun irkta.s kudretli devletleri île mecbur olmadikça harbe girmekte hiçbir menfaati yoktu. Büyük Türk Hakani, Herât’a döndü. Bütün bu kaynasmalar- dan Karamanoglu II. ibrahim Bey, âzami laydayi istihsal et- li Isparta larallarmda Osmanli topraklarmi i.sgal etti. Kay- scii’yi zaten elinde tutuyordu. Sivas’i da tehdide basladi. If. Muiad, Karaman devletinin bu derecede güc kazanmasina iii'.isaade edemezdi. D ulkadnlilar’i geni.s olçüde destekledi. Fa- kai Karaman-Dulkadir harbinde Dulkadir’ui czilip Karaman’ jii büsbütün güc kazanacagmi anla^'inca, 1437 baharmda îb- i.ihim Bey’e harb açti. Martta Aksehir’e gelen Türkiye Haka- jii, Karamanlilar’i isgal ettikleri yerlerden çikardi. II. Mu- i.Kl’m kizkarde.si olan IT. îbrahim’in zevcesinin ricalan üze­ rine alelûsul Karamanoglu afedildi. II. Ibrahim’in kardesi olili') onun gibi II. M urad ’m b ir kizkarde.si ile evli olan ve Os­ manli hizmetinde sancakbeyi bulunan isa Bey’e, Hamid-îli saiKakbeyligi verildi. Karaman de\’letinin yambasmdaki bir Osmanh vilâyetinin basma II. îbrahim Bey’in en büyük rakî- biiiiii getirilmesi, Karamanoglu’nu ürküttü. Hazii'an 1437 sul- îimida ibrahim Bey, gene alelûsul padisaha tam sadakat ve tâbiiyelini teyid eyledi. Fakat 1437 sonlannda II. Ibrahim Bey, keiidisini tchdit eden kardesi Isa Bey’lc yaptigi bir vu- rusmada onu öldiirdü. îbrahira ve Isa Beyler'in diger kardes- leri Damat Aläeddin Aii ve Karaman Beyler, Osmanli sancak- beylcri idüer. Osmanhlar’in Diilkadir’j liinniyesini bir türlü hazmede- miycn Memlûkler, Karainan'in ezümesi karsisinda endiseye düstüler. Karanian'ni ezilmesi, Osmanhlar’i bütün Anadolu’ nun häkimi kilar ve Anadolu’daki bütün Memlûk topiaklan tehlikeye düserdi. Osmanlilar'la Memlûkler arasmda Kara- man ve Dulkadn- tampon devletlerinin mevcudiyeti, Memlûk imparatorlugunun istikbalinin garantis! için sartti. Memlûk- ler’in Osmanlilar’i ezmesi imkänsizdi. Fakat fütuliatçi olan ve dünyanm cn müsait jeopolitik mevkiinde yerlesmis bulunan Osmanhlar’m Memlükler’i ezmesi, hattä Afrika kitasma at- masi, imkân dahilinde bir keyfiyetti. Bu durum Memhjkler için öylesine mühimdi ki, Sultan bizzat Anadolu seferine çikmaya hazirlandi. Fakat Dulkadirli- lar'in Osmanh tesvikiyle Kayseri’yi alamamalan, Kahirede süküneti tesis etti. II. Murad’jn Anadolu’da durmak niyetin- de olmadiginm, Rumeli’ne geçmek istediginin anJasilmasi üzerine Sultan, seferden vazgeeti. Fakat Suriye umumi vali- sine, Anadolu islei ine çok dikkat etmesi emrini verdi. XI. VARNA VE II. KOSOVA (1444-1451)

B izan s’ta S on D u r iu n • T m PARATOR V III . loannes (1425-1448), II . M urad'iii dost- •*-ça siyasetine ragmen, Türkiye’nin kuvvellenmesini istirap- la seyrediyor ve önü alinamiyan bu terakkinin Bizans’in bü­ tün istikbalini kararttigini hissediyordu. Avrupa’ya yaptigi se- yahatlerle yeni bir Haçli seferi tertibini hazirlamak ve Bi- zans'i kurtarmak istiyordu. I. Haçli Seferi’niii Bizans’m ha­ ya tim 3.5 asir uzatmis olmasi hâfizalardan silinemiyor ve Bizans’a lath teselli dakikalari yasatiyordu. Diger taraftaii Türkler, giiiikçe Oria Arrapa'vi ichdide basliyor, Macaristan’i tecrit ediyorlardi. Venedik, Türkler’le basa çikamaimsti. Venedik’in Ege ve Mora’daki üsleri, neti- ce itibariyle ticareti, tehlike altmda idi. Bu durumda Ortodoks Bizans ile Katolik Avrupa arasin- da Türkler'e karsi takibi gereken siyasette anlasma birligi vardi. Bu siyaset, Türkler’i Asya’ya, Anadoìu’ya atmaktan iba- retti. Fakat buna ragmen Katolik Avrupa, Türkler’in kanadi altindaki Ortodokslar’i Türk idaresinden ayirmak için, oniarm Katolik olmasim sart kosuyordu. Mezhep ihtilàfi, din ayrili- ginin bile üzerine çikmisti. V III. Ioannes’in îtalya seyahatle- ri, bunu pek güzel göstermisti. imparator, Avrupa’dan, Bi- zans’i kurtarabilecek ciddiy'et ve çapta bir 3’ardim saglamak için, zâliirî de olsa Katolik mezhebinin sart kosuldugunu iyi­ ce anlamisti. Ya Türk idaresinde vicdan hürriyctini muhafa- za eimek, ya vicdan hürrijetinden feragat cdip müslakil ya­ samakta devani eylemek! Bizans için, üçüncü bir sik görün- müyordu. Büyük Tüi'k Hakani Sultan Sahruh'un Tüiki}e’ye gelmcsinin yarattigi ümitler mahvolmustu. Floransa toplantisi, Bizans için acikli gecti. Latinler’in ve Papa’nm ne derecelerc kadar dar düsündüklerini gösterdi. Tam 700 kisilik bir maijetle ve birçok din adami ile Floran- sa’ya giden V III. loanncs. Papa IV. Eugenius’un riyaset etti- gi mediste uzun müzakere ve münakasalardan sonra Türki- ye'ye karsi bir Haçh seícri clüzenlenmesi karsismda Ortodoìcs mezhcbini inkâr ve Kaloük mezhebini resmen kabul eyledi (Pirenne, II, 231-2, 268). Katolik-Ortodoks birliginin Ímparaíor taraiindan resmen kabulü, Bizans halkinm oldugu kadar II. Murad’m da canini sikti. imparator, istanbul’a döndügü zaman, Tiirk elçilerini kar.sismda buidu ve onlara dert aniatincaya kadar hayli si- kmlili anlar yasadi. Padisah, Floransa Konsili hakkinda ma- Jiimat, gizli miizakereier hakkinda siki teminat istiyordu. im- parator’un sözicrine kanmij'an II. Murad, Istanbul’u muhasa­ ra etmcyi dü.sündü. Fakat b u fikrinden vezir-i âzam Çandarh- zàde Halil Pa.sa larafindan vazgeçii'ildi. Çandarli-zâde'ye gö­ re böyle bir muhasarada muvai’l'akiyet ümidi zayif olmakla beraber, ayni zamanda, Haçh sefcrinin gerçeklesmesine ze- min hazirhyacagi için, Türkiye’nin zaranna idi. Türkiye, bü­ tün Avrupa ile catismaktan simdilik uzak durmali idi. Yildi- Tim devrindeki gücüne henüz erismis degildi. Üstelik böyle bir iesebbüsle Imparator’un, elindeki Sehzade Orhan’i ser­ bes birakip Türkiye’nin ic bünyesini karisiiracagi muhak- kakti.

Yeni Bir Haçh Seferinin Ilk Belirtileri

1438-39 Floransa Konsili’nden sonra Papa IV. Eugenius (1431-1447) bir encyclique yayinladi ve Türkler’e karsj harb hazirhgi 3'apmak için, bütün Hiristiyan devletleri, 5’de 1 nis- petinde zekät vermcye davet etti. Normal sartlarla hiçbir Avrupa devletinin, ne Almanya’nin, ne Macaristan’m, ne Ve- nedik’in, ne Fransa’nm Türkler’i Avrupa’dan söküp atmaya muktedir bulunmadigi, üzerinde münaka.sa edilemez bir key- fiyetti. Yeniden bir Haçh Seferi projeleri, Almanya ve Maca- ristan’daki Türk casus sebekesi tarafmdan, derhal II. Mu- Tad’a bildvviliyovdu (Babinger, Mahomet il. ìe Conqaé- rerií, 35). Türkiye o derecede güc kazanmis ve Avrupa siyasetinin o derece teferruatina kansmisti ki, II. Murad, Bohemya ki- ralhk taci üzerinde yapilan cekismelere bile müdahale etti. Almanya imparatoru ve Macaristan kirah, Avustvirya arsi- dukasi Albert (Habsburglar’dan), Macaristan kjrahnin sifat- larmdan olan Bohemya (Çekya) kiralhk tacini giymekte müs- külata duçar olmustu. Hanedan degistigi için, Çekler, Slav olmalari hasebiyle, Lehistan kiralmm kardcsi Casimir’i kiral yapmak istiyorlardi. II. Murad, Lehistan kiralma elçi yolla- di. Eger Almanya ve Macaristan ile beraber Türkiye’ye karçi birlikte hiçbir ittifaka girismemeyi kabul ederse, kardesi Casîmîr'in Bohemya kirah olmasim destekli}'ccegini bikiirdi (Hammer, H, 293). Fakat Albert’in bu siralarda ôlme.si (1439) üzerine Lehistan kirali Ladislas, Macaristan ve bu arada Bo­ hem ya tahtm a da oturdu ve II. M u rad ’in takip etmek istedi- gi siyaset akim kaldi. Simdi Ahnanya ve Macaristan ayrilmi.s, buna karsiJik Lehistan iJe Macaristan birlesmisti. Bu, Türki­ ye için, cskisinden büyük bir tehhke teskil ediyordu. Zira Al- manya, yüzlerce devlettcn mütesekkil feodal bir imparator­ luktu. Lehistan-Litvanya ise, bir tek hükümdar taniyan bü­ yük bir devletti. Lehistan da Macaristan gibi Kuzeybati Kara­ deniz’e inm ek tasavvurunda idi. Bogdan (A'Toldavya) Rom en prensligi, her iki devlete de Karadeniz’i kapatiyordu. Fakat Bogdan, daha çok Lehistan nüfuzu altjnda bulunuyordu. Genç ku'al Ladislas, I. Sigismund’un hüsranla bitirdigi Türk- îer’Ie ugra.smak macerasini tekrarlamak azmindeydi. Bu ma­ cera, genç yasinda ona acikli bir mezar hazu'liyordu.

Hunyadi'nin Ortaya Çikmasi Türk akmcilari, Macaristan’i yipratmaktan gerì durmu- yorlardi. 1440’ta Voivodina (Tuna ile Tisa’nm arasmdaki ül- kenin güneyi)’yi vurmuslardi. 1442’de Erdel’e 8 . büyük Türk akini yapildi (7. akin, II Murad’in Macaristan sefer-i hümâ- yûnu sayilmaktadu'). Mezid Bey, 18 mart 1442’de Erdel’e (Transilvanya) girdi. Szent-lmre meydan muharebesinde Lé- pes Gyôrgy kumandasmdaki Macar ordusunu bozdu (Decei, islâin Ans., IV , 297a-b). 1441’de Evi'enos-zade Ali Bey’in Er- del akinmda bir basan eide edilememi.sti. Mezid Bey, daha büyük bir tesebbüse girismisti. Netekim 25.000 akmci ile Ma- carJar’i bozmus, Hermanstadt’a kadar Erdel’i çignemi.sti. Szent imi-e’yi savunan Kardinal Lepes Gyorgy de maktul düs- sïiüstü. Fakat Hunyadi Janos’un (1444'te Macaristan kiral ¡náibi olacaktir) baskumandanhgmdaki büyük bir Macar or- dusu, Mezid Bey’i Hermanstadt önlerinde durdurmak azmiy- Jle iierliyordu. Hunyadi Janos, Hiristiyanlar’m simdiye kadar lakip etmis olduklari taktikle Türk ordulai'mi ycnmenin he- men hemen imkänsiz oldugunu anlamisti. Taktik degistirmek sartli. Hunyadi Janos, akmcilara, giyinisine ve yüz hatlanna iadar tarif edilmisti. Mezid Bey, bu azili Türk düsmanmi öl- tlürecek veya eie geçirecek akmciya büyük vaitlerde bulun- inustu. Bütün bunlar, Hunyadi tarafmdan haber almmisti. Bunun üzerine Hunyadi, kumandanlarmdan Simon Kemeny’ yi kendi kiyafetine soktu. Akmcilar, bu kumandam Hunyadi v.andilar ve Macar ordusunun baskumandanmi yok etmek için bütün gayretlerini Kemeny üzerine teksif ettiler. Gerçekten Kemeiiy, 3.000 askeri ile beraber, Tiirk akincilari tarafmdan imha edildi. DLisman baskumandanini öldürdügünü sanan Mezid Bey, Türk akincilarma, yagma izni verdi. Fakat koruda gizlenmis olan Hunyadi, ortaya çikti; darmadagmik, muharebe niza- mmdan uzak bir haldc yagma}'a dalrais clan akincilari, iki tarafi nehir ve bataklik olan bir üçgen içinde kistirdi. Mezid Bey ile 2 oglu, 20.000 akinci ile beraber sehit oldu. 25.000 akincinm, beste dordü imha edilmeden muharebeyi birakma- malan, Türk akincisinin karakterini gösteren dikkate deger bir liádisedir. 5.000 akmcmm çogu da esir edilip iskenceyle üldürüldü, küçük bh' kismi Tuna’yi atlayjp kaçabildi. Bu za- fer, Hunyadi Janos’u Hiristiyan dünyasinin kahramam hali­ ne getlrdi ve onun Macaristan’in tacsiz kirah olmasmi temin etti. Bir rivayete göre bir Romen, diger bir rivayete göre im- parator-kiral I. Sigismund’un gaynmesru oglu olan Hunya­ di Janos, bu zaferden sonra Türkiye’nin hiraayesindeki Ef- lák (Romanya) topraklanna da girip yagma etti. Eflâk voy- vodas! da gerçekle Macarkir’i tutuyordu (T âcn’t-Tevâiih, I, 367), 1396 Nigbolu zaferi, 1444’e kadar yanni asir Avrupa’}^ Tiííidye karsisiacla átil tutacak derecede büyük bir darbe idi. Ankara’dan sonraki yanm asirda Türkler, kendilerini topli- yabilniek için, bundan faydalanmislardi. Hunyadi’nin arkasi gelen zaferi, Avrupa’ya yeniden Türkij'e’nin karsisina mütte- hit sekilde dikilmek gücünü verecektir. Macaristan’i zafer nesesi içinde birakmak, Türkiye’nin Balkanlar’daki isiikbali namina iehlikeli idi. II. Murad, bir Türk sancakbeyinin (tümgeneral) magiCibiycti üzerine, bir beyierbeyini (orgcneral), Sihàbeddin Pasa’yi, Macaristan üze­ rine gönderdi. Sihàbeddin Kula Sähin Pasa, 80.000 kisi ile Macaristan’a girdi. Fakat Varsag meydan muharebesinde Hun}adi Janos’a magltip oldu. 5.000 Türk sehit düstü, daha fazkisi esir alindi, gcrisi bozgun halinde Türkiye’ye döhdü. Sehitler arasinda 15 sancak ve alay beyi (tümgeneral ve al- bay) vardi. Esirler içinde sancakbeylerinden Timurtasoglu Os­ man Bey de bukniuyordu. 1442 ckiminde Türki}« toprakiari- na döncn Sihàbeddin Pasa azledildi, }-erine Kasim Pasa, Ru­ meli bcylerbeyisi, yani A\rupa’daki bütün Türk topraklari- nin umumi valisi oldu (daha Avrupa’da baska bir beylerbe- yilik lesekkül etmemisti, ancak XVI. asrin ikinci çeyreginde tesekkül edecektir). H unyadi Janos, 2 yil için (1442-1444), Türkiye’nin B alkan­ lar’daki liäkimiyetini telili keye düsürdü. Türkiye, hiçbir za- man Avrupa’da bu kadar büyük bir tehiike ile karsi karçiya kalmis degildi. Ariik Hach seferi projeleri eie ahnabilirdi. Filhakika birkaç ay içinde, Türkiye'ye karsi, fevkalàde bir koalisyon tcskil edüdi. Bu koaiisyonun baslica üyeJeri bü­ yük devlet olarak Alnianya, Fransa, Macaristan ve Lehistan idi. Biinlara Karaman, Efläk, Bogdan, Subisian, Bosna, Ar- naviit, Papalik, Bizans gibi devleiler katihyordu. Hach scferi- nin tcrtipçisi Papa idi. Bizans, Türkiye’ye açikça cephe ala- mamakla beraber, gizliden gizliye toscbbüsc kaUhyordu. Te- sebbüsün lideri Macaristan-Lehisian knah genç Ladislas, bas- kum andani ise süphesiz H unyadi Janos idi. T ahlindan niah- rum edilen Sirbistan despotu Georg Branko^ iç, Eilàk voy- vodasi Vlad Drakul, Papa’nm vckili Kaidinn] Ccsarini, Ma­ tar ordusunda idiler.

izladi Derbendi Bozgunu (24 Aralik 144:5) Hunyadi Janos, büyük ordiisii ile Sirbistan’a girdi, Ki'a- giiyevaç (Alacahisar) vc Nis’ten gecti, Geçtigi yerlerde büyük zulüm yapiyordu. Arkasmdan Macaristan-Lehistan kirah La­ dislas gcliyordu. 3 kasim 1443’te Nis yakm larm da ?v'iorava ki- yismda Türkler, Haçhlar’i kar.siladi, Fakat 4.000 csir, 2.000 .se- liit veren Rumcli beylerbeyisi Kasim Pa.sa yeiüldi. IL Murad, Karamanhlar’m alelusul, Türkler Avrupa'da sikrsik durumda iken harekete geçmek ananesi yiizünden, Ankara’ya kadar yaklasan II. íbrahim'e karsi Anadolu'da idi. Karamänhlai'la anlasip Edirne'ye geldiyse de, Kasnn Pasa' mn yenildigini \e Sofya’nni düslüg ün ü ögrendi. II. Sultan M u­ rad, Sofya’nm dogusunda îzladi Derbendi’nde düsmani kax'- siladi. 24 arahk I443’te iki tarafm oncüleri arasinda gcçen vu- rusmada Türkler yenildiler ve korkunç bir kism tesiri altm- da II. Murad, seferi bahara birakarak büyük ordusunu Edir- ne’ye yolladi. Fihbe yakmlarmda Hunyadi, akmci beyi Tura­ ban Bey’i bozdu ve Çandarh-zâde Damat Mahmud Bey’i esir etti ( I I. M urad'm eni.stesi ve H alil Pasa'm n karde.si olan Bo­ hl sancakbeyi M ahm ud Bey veya Celebi, sonradan fidye-i ne- cat karsihgmda serbes birakilmistir). 22 temmuz 1443’te Budapeste’yi terkeden knal Ladislas i!e Hunyadi Janos ve Kardinal Cesarini, bu suretle büyük Ma- car-Leh ordusu ile Türkiye üzerine muvaffakiycth bir sefer yapmislardi. Seferin çabuk tesekkülüne, Karamanoglu Ibra­ him Bey’in Papa’ya: "Siz oradan, biz buradan, Osmanoglu’ nun kan tamamdir” seklinde näme göndermesi de müessir olmus, düsmana büyük cesaret vermi.sti. Asil Türk kuvvctleri, Anadolu’da idi. Karamanhlar, Osmanli topraklarmdaydilar. Aviupa’da Macaristan’iii, Anadolu’da Karaman’in liderlik ctligi Osmanhtar'a karsi koalisyonun niyetleri kötünün kötü- sü idi. Osmanlilar’a liayat hakki tanimiyorlardi, Karamanog­ lu íbrahim Bey’in Macaristan-Lehistan kirahna gönderdigi habcrdcki; “Sen citeden, ben beriden yürüyelim. R um eli se­ l/in, Anadoln hcn'mi olsun. Osmanli’yi ortadan götürelirn!" cümlelcri bunu göslermektedir. Karamanoglu'nun bu teklifi, igrencti. Macaristan’a, Türkler’in asniardan beri hazniadik- lari vc 90 yildir onbinlerce sehit vererek l'etih ve muhaíaza eílikleri Rumeli’ni teklif ediyordu. Yetcr ki, kendisi Anadolu’ ya hâkiin olsun. Osmanhlar’m hiçbir Asyah di.ismani, hattá Timur, oniari Rumeh’nden kovmayi akillanndan geçirmcmis- lerdir. Böyle bir sey, bütün Müslüman dünyasmda nciretle kar.silanacak bir kevfiyelti. Netekim öyle olmustur. Rumeli’ndeki vaziyet hiçbir zaman görülmemis dereccde kritik halde iken, Karam anoglu, Beypazari, Aksehir, Beyseh- ri, Seyyitga/.i, Bolvadin gibi Osmanh merkezlerine tecavüz- le mcsguldü. Amasya sancakbeyi Veliaht-Sehzade Alâeddin Ali, Karamanoglu üzerine yürüdüysc de, Karaman ordusu Os­ manli ordusu ile açik sahrada kar.silasmaya muktedir olma- digindan II. Ibrahim, güneye çekildi. Bizzat gelen II. Murad, Konya ve Karaman sehirlerine girdi. Fakat akli Rumeli’nde idi. Kizkardcsi olan II. ibrahim’in zevcesi ile K aram an veziri Kara Sürûrî huzuruna çikip ai' dileyince, enistesini afí'etmek vc sulh yapmak mecburiyetinde kaldi. Hemen bütün Kara­ man topraklan i.sgali aitmda oldugu halde bosaltti ve çekildi. Türkiye’nin istikbalinin bu toprakiarda münakasa edilmiye- cegini biliyordu. Su veya bu Orta Anadolu sehrinin Osman­ li veya Karaman hákimiyctinde bulunmasinm ehemmiyeti yoktu. Türkiye’nin istikbali, Avrupa’da belli olacakti. Orada kazanilan her zaí'er, Anadolu’nun bir parçasim daha olgun bir mcyve gibi Osmanlilar’m kucagina düsürccckti. A^Tupa’daki her hezimct de Anadolu’da O.smanlilar aleyhine tecellisini göstermekte gccikmiyecek t i. 1443 Karaman seferindcn az sonra 11. Murad’m büyük oglu (Fátih Sultán Mehmed’in agabeyisi) Veliaht-Sehzade Alâeddin Ali’nin ölüm haberi, padisalii son derece sarsti, hat­ tá ruhi buhrana sürükledi, Yetismis, 18 yasmda ve çok de­ gerli veliahtin kaybi, bedbin olan II. Murad’i sarsti. Böylece lahl, padi.sahm küçük ogluna, Sehzade Mehmed’e açilmrs olu- yordu ki, henüz 12 yasmda bir cocuktu. Avrupa’daki koalis- yonun birkaç muvaffakiyetle iktifa etmiyecegini, Türkiye’nin birçok eyaletine, göz diktigini II. Murad, tabiatiyle anlanus- ti. Bir sulh yapip devleti birkaç sene içinde sulh sai tlariyle kal- kindirmak isfegi, padisahin likrintle gitlikce olgunlasmaya basladi.

Segedin Siilhii (12 Teiiiinuz 1444) izladi Derbendi muharcbesi .sirasinua II, ibrahim Boy, yaptjgi SLilhun ve cttigi ycminin ardmdan birkaç ay gccmi.s- li ki, lekrar Osmanli toprakiarma taanuz etti \e birçok Os­ m anh .sehrini 3'agmaladi, Birkaç ay içinde Rumeh'ndcn Ana­ dolu’ya, Anadoki’dan Rumeli'ne kosmakla hiçbir sey ekle cdilemiyecegini anhyan II, Aburad, Macaristan-Lehistan'la sulh yapmaya karar verdi, Padisahm sulh arzusu Macarislan ve Lehistan’da iyi karsilandi, Kual Ladislas’m elcileri müza- kerelere baslamak üzere Edirne’ye geldi. 22 mayis 1444’te ba.shyan müzakereler sonunda 12 hazi- randa Edirne muahedesi imzalandi, Macarislan ve.Lehistan kirali Ladislas, 12 temmuz 1444’te Segedin sehrinde, muahe- de hükümlerine sadik kalacagma ¡ncH’c el basarak yemin et- li. II. Murad da K u r’cui üzerine andiçti. Boylcee tarihe “Sc- gedin Muahedesi” diye geçen sulh imzalandi (Hammer, II, 302). Ballaoglu Süleyman Bey (müstakbel kapdän-i deryä), 100 kisilik maiyetle Segedin’e gidip Kiral'm imzaladtgi nüs- hayi aldi ve K ira l’a, Padisah’m im za etmi.s oldugu nüshayi verdi, Fakat büyük san ve .seref hayalleri içinde olan Maca­ ristan kiral näibi Hunyadi Yano.s (Janos), bu sulhun aleyhin- deydi, Netekim Süleyman Bey’i kabul etmemekle bu fikrini açiklamrs oldu. Halbuki sulh, Macaristan’m lehine idi. Segedin Muahedesi’nin en mühim maddesi, Sirbistan'in muhtar, Osmanhlar’a tâbi bir devlet olarak yeniden kurul- niasidir, Bu suretle Macarislan ile Türkiye arasmda bir tam­ pon devlet lüzuinu kabul edilmis ve böylece iki tarafm dog­ rudan dogruya bir hudut üzerinde bulunmasmm mahzurlan öolenmi.stir, Muahede 10 yil meriyette kalacakli, II. Murad, sulhu 10 yil için bozmiyacagma. Macar elçilerinin kar.sismda yemin etmi.sti. Diger maddeler fazla ehemmiyetli degikli. Tür­ kiye, Anadolu’ya sürülmü.s olan 2 Sirp prensini serbes biraki- yor, M acaristan da 70.000' duka (42,000,000 TL,) karsiligm da padi.sahm enislesi Çandarli-zâde Mahmud Çelcbi’yi iade edi­ yordu. Papa’nm ve Venedik’in tesvikiyle Hunyadi Yanos, sulhu boz.mak istiyordu. Fakat sulh taraltailan, Türkler’le daha fazla ileri gilmenin feläket doguracagim hesapliyarak agir basmislardi. Yano.s, henüz Macaristan lahtina göz dikecek derecede cüret kazanmamisü, l'akal Türkler’in elinden ahna- cak olursa, kendisinin Bulgarislan kirali yapilacagim ümit ediyordu. Subistan, Türkler’i çok iyi tanimanin verdigi tec- rübcyle, sulimn bozulmasina kesin sekilde muhalifti, yeni­ den muhtariyet kazanmanin nesesi icindeydi ve despot Georg, hiçbir surette tahtmdan )eniden mahrum olmak niyetinde de­ gildi. II. ibrahim ise, Macaristan-Lehistan’la daimi lemas ha- Unde olup, sulhu bozdurmak için alinden gelen her seyi yapi- yordu. Avrupa’da 10 yillik bir sulh, Karaman için ölüm de- mekti. IT. Murad’a gclince, sulhu temin ettigine inanmisti. Osmanli devletinin ilk defa Macaristan’a karsi tavizkär dav- ranmasiyle onlan tatmin ettigine emindi. Farkaia v'armadigi taraf, Macaristan’da nüfuzun kiralm degil, fakat muhteris Hunyadi Yanos'un elinde oldugu idi. Edirne’de Veliaht-Seh­ zade Mehmed’i Manisa’dan getirtip yerine vekil birakan Pa­ disah, Karaman seferine hazirlaniyordu. Bizans imparatoru da kual Ladislas’i muahedeyi bozmaya tesvik ediyordu. Niha­ yet gene Ktral, bilhassa Papa’nni baski ve tehditlerine daya- namadi. Muahedeyi imzaladiktan birkaç hafta sonra, onu boz- mayi düsünmeye basladi, Ncteklm muahedenin imzasindan 10 gün sonra Papa’nin tam salähiyetli murahhasi Kardinal Cesarini, kiral Ladislas’in yeminini bozdugunu resmen ilân etm isti.

Karaman Sulhu (Temmuz 1444)

Karamanoglu’nun Osmanlilar’in Hiristiyanlar’a karsi va- tan müdafaasi yaptiklan en müskül anlardaki feci davranisi karsismda II. Murad, son derece üzülmüs ve kizmisti. IsIàm dünyasmm en büyük hukukçularmdan bu mescle üzerinde fetva istedi. Í. H . U zunçarsih tarafm dan T. T. K. Belleten’ìnàe (I/l) nesredilen bu fetvalar, Sâfiî mezhebi namma büyük tarihçi ve huku kçu íb n i Hacer Askalânî (ö lü m ü : 1448), H a­ nefî mezhebi namma bu mezhebin büyük-kadisi (Kaadi’I-ku- zât = kadilar kadisj) Sâdeddin Deyrî (1462), Mâlikî mezhebi nâmma bu mezhebin büyi,ik-kadisi Bedreddin Tûnusî (1449), Hanbeli mezhebi nâmrna, bu mezhebin büyük-kadisi Bed­ reddin Bagdad! (1453), gene Hanefî mezhebi namma Sâ­ deddin Bagdâdî ile Amasya kadisi Abdurrahman Muslihî ta- raflanndan verilmistir. Sonuncusu hariç liepsi Kahire’de ya­ siyan bu'âlimler, fikhm (Îslâm hukuku) yeryüzünde en bü­ yük otorileleri idiler. Sâdeddin Deyrî fetvâsinda, Karamanog­ lu eger tevbe eder vc Osmanlilar’a gaza yaparlarkcn asker gondcrirsc affediimesi làzim gelecegi, diger büiün hukukçu- lar ise, yapmis oldugu harcketlerden dolavi kayitsiz .sartsiz katli icaj) ettigi liükmüiiLi vermislerdir. II. Murad, fetvalan mahsus Memlûk imparatorlugu gibi Karamanlilar’m oteden beri korúyucu ve tutucusu olan bir dc\'letin bilginleríntíen is­ temis, häkimlerin tarafsizliklari üzerinde hiçbir süpheye yer vermemistir. 1444 temmuzunda Edirne’den Anadolu’ya gelen SaUan Murad, alelüsul gene II. Ibrahim Bey'i yakaliyamadi, Ibra­ him Bey, Taseli’ne kaçmisti. Gene Ibrahim Bey’in, padisahm kizkardesi olan zevcesi yalvardi, yakardi. II. Murad, yeni bir muahede yapip Karaman topraklarmdan çekildi. Yapilan muahedeye göre Ibrahim Bey, Avrupa devletleri ile hiçbir ve- sileyle münasebeite bulunmamayi, Osmanlilar’in sadik bir tä- bii olmayi, padisah isledikçe asker göndermeyi kabul ediyor­ du. Karaman toprakiarma dokunulmadi. Karamanoglu 1451’e kadar 7 yil sözünde durdu, II. Kosova’ya Karaman alaylan da gönderdi. 1451’de padisah ölünce, yemininin II. Murad’m sah- sina ait oldugu iddiasj ile, II. Mehmed’e karsi ayaklandi.

II. Murad’m Tahtian Feragati ve II. Mehmed’in î!k Cülûsu (Agustos 14Î4)

Bursa Yenisehri’nde imzalanan muahede ile, Karaman- ogullari’na karsi cömert ve fedakär davranarak, II. Murad, Avrupa’da oldugu gibi Asya’da da sulhu kurtardigma inan- misti. Gerçekten Aksehir, Seydisehri ve Beysehri gibi uzun zamandan beri Osmanh idaresinde bulunan yerler, Karaman’a birakilmisti. Fakat daha Karaman sulhu yapilmadan evvel, gene Karaman’in da kiskirtmalarimn eklenmesiyle, Osmanh Türkleri aleyhiae 5. Haçh seferi düzenlenmisti. II. Murad, Edirne’de Veliaht-Sehzade Mehmed’i, padisah yapmak niye- tiyle birakmisti. Karaman seferinden dönüsünde, bu fikrini gerçeklestirecekti. II. Ibrahim, kiral Ladislas’a: "Türk’e bun­ dan iyi fursat mi bulursun ki, Osmanoglu deli olup, oglunu tahta geçirdi” (Nesri, 187b) seklinde haber yollamisti. Bu siralarda II. Murad: "Oglumu hä2-i hayatmrda tahta geçire- yim; tâ ki gözüm bakarken gorem, ne vechile padisahhk eder?” (Nesri, 187a) fikrindeydi. Karaman seferine hareket cderken Sultan Murad’m tah- 11 birakacagi malüm bir keyfiyetti. Neiekim seferden döniin- ce Mihaliç’te bütün orduya tahti oglu II. Sultan Mchmed’e bi- raktigmi ilân etti. Bursa’ya ugradiktan sonra Manisa Sarayi’ na çekildi. II. Sultan Mehmed, 12,5 yasmda idi; zekâ itibariyle çok inkisaf etmisti. 1444 agustosundan 1445 arahgina kadar de­ vam eden 1 yil, 4 ayhk ilk saltanatmda, devlet idaresi Çan- darli-zâde Halil Pasa’nin elinde kaldt. Fakat IL Mehmed'in litiasi Vezir Zaganos Pasa ile Halil Pasa rekabet haündeydi. O s m a n li Tih kîcri’ne Karsi 5. Haçli Sefcrî’nîn Tesekkiilü

Tahla bir çocugiin geçligi ve çok tecrübeli bir hükümdar olan II. Murad’in saltanattan feragat ettigi haberi, Haçli se- feriui hizlandu’di. Bu siralarda Bizans imparatorunun elçile- ri, Paris (Fransa) ve Dijon (Burgondiya dukahgi) saraylan- iia kadar gidip Nigbolu’nun intikaminni zamaninm geldigini ilân ediyorlardi. Kardinal Cesarini, Macarisian ve Lehistan kirah Ladislas’in îiic il üzerine etmis oldugu yeminin "dinsiz Müslümanlar’a karsi” bir hükmü olamiyacagi iddiasi ile, ye- niini bozdu. Haçh sel'erinin büyük kuvvetlerini, Macaristan ve Lehis­ tan kiralhklai-inin ordulan teskil ediyordu. Bu ordular Ma­ car ve Lehler'den baska Litvan, Çek, Hirvat, Slovak, Sloven kilalanm içine aliyordu. Macaristan ve Lehistan'dan baska Türkler’e karsi birlesen diger büyük devletler, Almanya ini- paratorlugu, Fiansa kiraltigi ve Venedik cumhurÌ3'eti idi. Al­ man imparatorlugunu leskil eden birçok devlet, sefere katiîi- yordu. Fransa, Nigbolu’dan ders akhgi için, bu kere müteva­ zi bir birlik gündermekle iktifa etmisti. Venedik, yalniz dün- j'anm birinci deniz kuvveti olan donanmasmi Haçhlar’in em- rine vermekle iktifa ediyor, kara hareketine istirak etmiyor- du; esasen mühim bir kara ordusu yoktu. Bu 5 büyük Avru­ pa devietinden baska daha bir sürü devlet sefere katihyordu. Bizans, ittifaka dahildi; asker gonderecek vaziyette olmamak- la beraber, Türkiye aleyhinde elinden gelen faaliyette bulun- maya ve donanmasini Türkler’e karsi kullanmaya söz veriyor- du. Papahk da oldukça mühim bir kuvvet olan donanmasi- 111, Çanakkale’ye yolluyordu. Eflâk (Romanya) prensligi de Türkiye’ye isyan edip 5 veya 10 bin askerle sefere katihyor­ du. Bogdan (Moldavya) prensligi, Burgondiya dukahgi ve da­ ha birkaç devlet, sefere katiliyorlardi. Hattâ Dubrovnik cum- huriyetçigi bile Türkiye'ye isyan ile sefere birkaç gemiyle is­ tirak ediyordu. Türkiye’nin Avrupa topraklarmin taksimi de yapilmisti. Avlonya limam Dubrovnik’e, Selânik ve Gelibolu yarim adasi Venedik’e, Trakya ve Yunanistan, Bizans’a verile- tek, Bulgaristan bir kirallik olup basma Hunyadi Yano.s ge- tiiilccekli. Türkiye’ye tâbi Bosna kiralligi cia ittifaka dahil olup, Makedonya’nin âkibeti, yani Bulgaristan’a mi, Macaris- lan'a mi kaiacagi belli degildi. Bosna'nin Türkler elinde bu­ lunan kisminin Bosna kiralligina geri verilecegi, Dobruca’nm Etlàk’a geçecegi dü.sünülebilir. Sirbisian prensligi, büyük bir uzak gôrüslülük gosterip, Haçh seferine katilmiyor, Türkî- yc'ye sadik kaliyordii. Türkiye üzerine yürümeye basltyaii Haçl! ordusu, takri- ben 100.000 kisiydi. Macarislan ve Lehistan kuah Ladislas Is­ men baskumandansa da, gerçekle orduyu Hunyadi Yanos iditrc ediyordu. Papa’nin vekili Kardinaî Cesarini, Eflâk voy- \'odasi Vlad Drakul, daha birçok hükümdar, prens ve mühim salisiyel, orduda idi,

Haçli Ordusii’nuíi Türkiye’ye Gírmesi (Eylül 1444)

Eylüide Llaçh ordusu, Demirkapi’dan Tuna’yi günc3'e dogru atlayip V idin önlerine geldi. N igbolu’da E flâk Voyvo- dasi, 5 yahut 10 bin askerle Haçli ordusu ile birlesti. Tuna’ nm güney sahilleri boyunca Karadeniz’e dogru ilerlij'cn Haç- Idar, güney-doguya kivrilarak Deliorman’a girdiler, Sumnu civarma geldiler. Bu sjralarda büyük Haçh donanmasi da Çanakkale Bogazi açiklarinda idi. Haçhlar, Sumnu’dan dogu- ya, Varna'ya, Kai'adeniz’e dogru yol aldilar. Geçlikleri yerler­ de schirlcri, kasabalari, kôyleri j'aktdar vc büyük zulümler yaptdar. Hammer’e göre (II, 309) “Hazrel-i Isa namma silâh kusanmis olmakla beraber, Bulgar ve Yunan (yani Ortodoks) kiliseîerini yagmadan ve yakmaklan da geri kalmachlar”. Bu surelle 26 eylül 1444’te Vidin’de olan Haçhlar, Vidin kalesini düsürem eden 6 ekimde N igbolu’ya geldiler. Firuz Bey-zâde Mehmed Bey’in savundugu bu kaleyi de düsüremcdiler; hat- iâ Mehmed Bey, kaleden bir huruc harcketi yapip birçok Haçh’yi esir aldi. Hunyadi Yanos, I, Sigismund’dan ve Kor- kusuz Jean’dan üstün bir askerdi, Nigbolu’da Llaçhlar’m Os­ manh müstahkem mevkileri önünde vakil harcamalari ha- iasmi tckrarlamadi. Maksat, istanfaul’a kadar bütün Balkan- lan Türkler’den temizlemekti. Genç Lehistan ve Macarislan kirah Ladislas’m emeli, íslanbul’a gidip VIII, loannes’e da­ mai olmak, durum müsaitse imparatorluk tacmi da basma giymekli. Türk ordusunun Anadoki’dan Rumeli’ne geçecegi- ne ihlimal verilmiyordu. Edirne'deki Türk ordusunun ise ka- çacagt sanihyordu. Kaçrnazsa kolayca imha edilecekti. Edirne’de toplanan saltanat surasi, tek çarenin Sultan Murad’i davel olduguna iliifakla karar verdi, Karari vczi- r-i àzam Halil Pasa, .su sözlerle IL Sultan Mehmed’e bikiirdi (Dursun Bey, Tárlh-t E b ii’l-Fcth, 33); “ D üsm an’a ceváb-i mu- kavernet imkám yok, Meger baban Sultán, yerine gelmekle mümkin ola, Beylerin dahi illifaki bunun üzeiincdir, masla- hat bunu gorürler. Düsmana karsi anlan gönderesiz, siz safá- nizda olasiz. Bu vak’a def’olduktan sonra, vine sallanat si- /indir”. II, Mehmed, bu vaziyet üzerine, gururuna agu' gel­ mekle beraber, babasmi davele mecbur oldu. Rivayete göre Sultan Murad, ilk daveti reddetti. Manisa'da dinlenmis ve Í7 yasmdanberi bir an basini alamadigi devlet islerinin verdigi sürmenaji bertaraf etmisti. Fakat oglunun otoritesini kinp kendi ölümünden sonra onu müskül mevkide birakmak iste- miyordu. Ancak II. Mehmed’in: "Eger padisali biz isek size emrediyoruz, gelip ordumuzun basma geçin; yok siz iseniz, gelip devletinizi müdafaa edin!” sekiindeki mektubu üzerine, Manisa’dan Edirne’ye hareket etti. Devletin büyük tehlike içinde oldugunu iyice anlamisti. Edirne’ye gelince, óglunu tahttan indirmedi. Baskumandan sifatiyle hareket etmekle ye- tindi. 40.000 kisilik seçkin bir ordu ile Balkan Daglan’ni kuzeye dogru a.sip T una’ya yaklasmaya ba.sladi. II. Murad, istanbul Bogazi’ndan Rumeli’ne geçti. Çün­ kü Çanakkale Bogazi’nda cehennemî bir Haçh donanmasi toplanmisti. Padisahin geçisini önlemek veya zorlastirmak is­ tiyen iki büyük Bizans harb gemisinin biri batnildi, digeri yarali oldugu halde kaçip Haliç’e sigindi. Sultan Murad, Sul­ tan Mehmed’i ve Çandarh-zâde Halil Pasa’yi Edirne’de bi- rakti. Daha Edirne’ye varmadan II. Murad’m hareketi Haçh- lar tarafmdan ögrenilmisti. Hunyadi Yanos büyük bir asker oldugu için, Nigbolu'dakí Haçh kumandanlari gibi yakiasan Türk ordusu ile alay etmedi. Haítá endiselendi ve derhal Türk ordusunu yakalayip yenmekten baska çare olmadigi karari verildi. II. Murad gibi büyük bir askerin Türk ordu- sunun basma geçmesi, Haçhlar’in çok camm sikmisti. Onlar, oldukça kolay bir zafer ümit ed¡3'orlardi. Simdi zaferi elde etmek için, çok kan dökmek, çok fedakârlikta bulunmak icap edecekti.

Varna Zaferi (10 Kasim 1444)

Nigbolu’dan 48 sene, 2 ay geçmisti ki, Nigboîu galibinin torunu, Haçhlar'i karsilamaya hazirlaniyordu. Bu se£erki Haç- ]i ordusunun basmda ba.ska bir Macar kirali vardi. Türk sag kanadina Anadolu beylerbeyisi Karaca Pasa, sol kanadma ise Rumeli beylerbeyisi Sihàbeddin Pasa kumanda ediyordu. Or­ dunun ônündeki bir Türk athsinm mizragmm ucuna Scgedin muahedenamesi geçirilmisti. II. Murad, yildirmi gibi Nigbolu’ya geldi. Kaledeki küçük bir Türk birligini de yanina aldi. Düsmani, Türkiye toprak- ]ari içinde takibe ba.sladi. Bu yürüyüs, güneydoguya dogru ya- pihyordu. Haçlilar, büyük Türk ordusunun tam olarak nere- de bulundugunu bilmiyorlardi ve baskma ugrayabilmek te­ lasi Içindeydiler. Bu vaziyette Sultan Murad, RumeJi'ne ge- çer geçmez inisyatifi eline almis demekti. Tesebbüs ondan gelecek, istedigi yerde düsmani yakaliyacakti. 10 kasim 1444’te iki ordti Varna limani yakmlarmda kar­ si karsiya geldi. înisyatifi Türkler’e kaptirmamak istiyen Hunyadi Yanos, derhal Türk sag kanadma taarruza geçti. Türk sag kanadi sarsildi, çekildi ve bozuldu, fakat zayiat ver- medi. Kanadm kumandani Karaca Pasa ile Yeniçeri sekban- basisi Yazici Dogan Aga sehit olmakla beraber, mühim za­ yiat verilmeden dagildi. Sag cenahin çekildigini gören Hun­ yadi, sol cenaha saldirdi. Bu anda, Sultan Murad’in etrafin- daki kum and an lar endiseye kapiîm islar, padisaha geri çekil- meyi tavsiye ediyorlardi. Bu tavsiyeleri cevap vermeksizin dinliyen II. M urad, ne geri çekildi, ne taarruza geçti, yerin- de kaldi. Sol kanadm da hafif çekilmesi emrini verdi. Bunu gören ve zaferi kazandigini sanan düsman, çilgin bir sevinçle Türk merkez kanadma çarpti. Haçh taarruz kitalan, artik Htinyadi’nin hâkim olamiyacagi bir kargasahk ve kizgmlikla Türk cenahlarina girmeye ugrasiyorlardi. Muharebenin en kizgin aninda Sultan Murad, kanadlann düsmani çevirmesini emretli. Çembere almdigim farkedemiyen düsman birlikle- ri, süratle imha ediliyordu. Vaziyeti çok geç kavnyan kiral Ladislas, müdahale etmek istedi. Fakat kiralin sahsmi koru- mayra memur 50 sôvalyeyi oldüren Türkler, Ladislas’i da çe- virdiler. Kiral, vurusuyordu. Timurtas adh bir Türk askeri, kiralin atmin ayagina balta savurdu. Yayabasi (piyade yüz- basisi) Koca Karaca Hizir Aga da Ladislas’in basini kesti (Nes- rî, 188b-9a). B u andan itibaren düsm an tam m ânasiyle bo­ zuldu. Hunyadi bozgunu durdurmaya çahsip bir müddet se- bat etti. Fakat haj'atmm kesin tehlikede oldugunu anlayinca, küçük bir müfreze ile, Karadeniz sahilini kuzeye dogru takip ederek kaçmaya muvaffak oldu. Dâvud Pasa, 2 gün, 2 gece bu bldigi takip etti, çogunu imha eylediyse de Hunyadi’yi tulamadi. Böylelikle birkaç yüz firari disinda bütün Haçh or­ dusu imha edilmis oluyordu. Haçh ordugâhmdaki 250 mü- himmai arabasi, Türkler’in ehne geçü. II. Murad’m atalanndan mevrus askerlik dehasi, sebati vc sogukkanhhgi, Varna’da Türkiye’nin istikbalini kurtarmis- iir. V^arna’da T ürk ordusu m aglûp olsaydi, Türkiye devleti- iiiti istikbalini düsünmek bile korku vericidir. Bütün tarihçi- îi.T bu hususta müttefiktir. Muharebe baslamadan Sultan Mu­ rad, namaz kilmis ve; “Yâ Îlâhî, m ü’min kuUarini, benim gü- (uihrm çoklugundan ôtürü küffâr elinde zebûn etme! Ilâhî, liabîb’in hürmeti içün, ümmetini Sen sakla ve Sen mansûr-u îiiLizatfer eyle!” (Nesrî, 191b) seklinde dua etmistir. Nesri’ye •fVJie (191b) Türk sehitlerinin sayisi ancak 150 olup, düsmaa- dan 80-90.000 osir alinmis, kaliini imha cdihnislir. Hammcr’e göre (II, 313), Kiial Ladi.slas’in 5'emhile imzaladigi Scgcdin muahedenamesinin orijinal nüshasmui gcçirildigi mizragm yanmda baska bir mi/rakta Ladislas’m kesilcn basi teshir edilince, Haçlilar'm dinî hisleri sarsilmis, mäneviyati bozul- miis ve bozgun baslamislir. Türkler’den bir beylerbeyi (or- general) (Damat Karaca Pa.sa, II. Murad’in enisicsi) vc b ir sancakbeyi (tümgeneral) (Timurla.s Pasa’nin torunu ve Umiir Bey/Pa.sa’nm oglu Osman Bey) sehit di^ismü.slerdir. Diger se- hitler, daha a.sagi ri.itbededirler. Haçhlar’da ise, baskumandan III. Ladislas'tan ba.ska muahedeyi dinî l'ormülle bozan Kar­ dinal Cesarini de maktul düsmüsti.ir. II. Murad’m emriylc K a rd in a l’in kesik basina Segedin m uahedenamesi geçirile- rek muzalfer Türk alaylarma tc.shir edilmi.stir. Muharebe sa- bah baslamj.% aksam 9’da bilmisti (Dukas, XX X II, 134).

Varna Zaferi’iiin Netice ve Akisleri

Varna, Macaristan ve Lehistan için çok büyük bir darhe olm ustur. 1370’te Lehistan'da 403 seneük Piast hancdaninm yerinc — son kiralm çocugu olmadigi için— yegeni Macari.s- lan kirah — Fransiz Capet-Anjou hanedanmdan— Layos (1370-1382) getirilmi.sti. Erkek çocuk birakmadan ölen I. La- yos’un yerine büyük kizi Macaristan, küçük kizi Hcdvige (dog. 1374, cülúsu 1384, ol. 1399) de l.ehistan kiraliçesi olmu.s- lardir. Kiraliçe Hedvige, Habsburglar’dan Arsidük Wilhelm ile nisanh iken, Lehistan’m A\usturya’ya geçmemesi için bu nisaii bozulmu.s, kiraliçe, Litvanya büyük-dukasi Ladislas i!e cvlendirilmistir. Böylece Lehistan’da Litvanya hanedam (Ja- gellonlar) iktidara gclmi.stir. Litvanya büyük-dukaligi Eston- ya’yi, Letonya’yi, Beyaz-Rusya’yi içine alan genis bir devlet oldugu için, Lehistan bir kat daha büyümüstür. Bundan sonra Lehistan ile Litvanya birlesmis, Lehistan kirali olan zat, ayni zamanda Litvanya büyük-dukasi olmustur. 1434’te bu iki tahta III. Ladislas oturmu.s, — yukanda anlatilnn.s ol­ dugu g ib i— 1440'ta Macaristan ve Bohemya k ira llik la n n i da ■sahsmda toplamistir. Böylece Lehistan-Macaristan, Baltik ile Adriyatik arasmda uzanan muazzam bir devlet haline gel- mi.stir. i.stc Varna, bu tehlikeli büyüklüktcki geli.sm.eyi onlc- mi.s, Macaristan ile Lehistan’j, bir daha birle.smemek üzere birbirindcn ayirmistir. III. Ladislas’in 20 yasmda Varna’da maktul düsmesi, buna sebep olmustur. Varna’nm tesiri, Avrupa kadar îslâm âlemindc de muaz- zani olmustur. II. Murad, bu büyük zal’eri metbuu olan Bü­ yük Türk Hakani Timuroglu Sultan Sahruh’a bir zafer-nâmc ile hüdirmekto accIc etmisti (Müiise’üriis-Selâiiyn, I, 2!5). îslâm àicmindc scvinç, büyük olmustur. Haberin Kahire’ye geldigi i!k cuma günü (t nisan 1445), Sultan Ç akm ak’in emriyle, bü- lun Memlûk imparatorlugunda hutbede Abbâsî Halil'esi’nin admdan sonra Sultan Murad'm ismi zikrolunmustur ki, Os- manogullan için muhtcsem bir cemile mahiyctindcdir. Var­ n a ’da esir edilen bastan asagi znhlara batmi.s sü\'alyelerden bir grup, A/ab Bey ismindeki elçi Ile beraber Kahire’ye yol- ianmrstu' (Hammer, H, 314). Sultan Çakmak (1438-1453), za- i'er-nâmcyi okuyup hcdiye gonderiien sôvalyeleri gordükten sonra; "Allah }’ardimcin oLsun Osmanoglu!” diyerck A-ljsn-’da senlik yapilmasmi buyurmustur (Nesri, 189b) . Varna, \alniz Türkij'c tarihinde degil, Avrupa tarihinde de bir donüm noktasi olmus, Bizans’m 9 y)l sonraki kadcrini belli eimi.s, Yeniçag’in müjde.sini \ermis, B alkanlar’daki Türk hàkimiyctinln kesinligini Avrupa’ya anlatmistir. “Vaina mu­ hàrebesi, yalmz Osmanh tarihinui degil, bütün Bati tarihinin dahi en mühim hàdiselerindendir” ( Babinger, Moliaiiiiiied il., 57.)

II. Mehmed’in Sallanattan Çekilmesi ve II. Murad’m ikinci Defa Tahta Çikisi (2 Arahk 1445) Sultan M urad, E dirn e’ye donünce, ordu, “Buçuktepc V'ak' asi” denen hàdise ile, geni.s ôlçüde memnuniyetsizlik izhar et- fi \ e H. Murad’m tahta donmesini istedi. Babasi hayatta iken çocuk bir padisah istenmiyordu. Bunun üzerine H. Sultan Mehmed, Zaganos ve Sihâbeddin Pasalar ve hocalan ile be­ raber sancakbcyi olarak tekrar Manisa’ya yollandi. H. iVlu- lad, 2. kere tahta çikti. Bu hâdisede H. Murad, tek oglu olan IT. Mehmed’in otorite ve prestijini kirmamak için pek dik- katli davranmrstir. Hemen hükümdarhgi kabul etmcmi.s, bir müddet daha «glunu tahtta birakmis, H. Mehmed’i re’sen Manisa’ya gondermemis, onû kendi arzusu ile tahttan feragat cimis göstermistir. Anlasildigma göre Sultan Murad, 1445 agustosu sonlarmda Edirne’ye gelmis, fakat ancak 2 arahk 1445’te 2. kere tahta gcçmi.stir. SuUan Murad’m tekrar padi­ sah olm asm da Vezîr-i âzam Çandarli-zâde H alil Pasa’m n israr \ e çahsmalarinm mühim rolü olmustur. Birçok tarihçiler, II. Mehmed'in 3,5 ayhk bir 2. padisah- ligindan sonra II. Murad’m 1446 bahannda tekrar, yani 3. ke- l'c cülùsundan bahsetmektedirler. Halil înalcik'in tetkikieri {Fàiih Devri Üzerinde Tclkikler ve Vesikalar, Ankara, 1956, T.T.K.) mcvzuu bir hayli aydmiatmissa da, vesikaîarm azhgi vc müphemligi sebebiyle kesin bir kronoloji yapilamiyor. Mora Sefer-i Hüm âyûnlari (1439-40, 1446) 1439-1440’da II. Murad, Mora’ya ilk sefer-i hümâyûnunu yapmisti (Nesri, 184b). 1446-1447 seferi, Sultan Murad’in M o ra ’ya ikinci sefer-i h üm ây ûnudur. M ora’nin en büyük kism i, Bizans’a aitti. împaratorun oglu veya kardcsleri, öteden beri b u yanmadada “despot” adiyle ädeta müstakil hükümdar gi­ bi saltanat sürerlerdi. Bu snalarda Mora despotu, müstakbei son Bizans imparatoru Konstantin idi. Mora scferinde önce, Mora islerinde mütehassis olan Pasa-Yigitoglu Gazi Turaban Bey, padisaha yanmadanin as­ keri, siyasi, etnografik durumu hakkinda teferruath izahat verdi. Prens Konstantin, Mora’yi Türkler’e karsi yeniden tah- kim etmisti. Esasen Mora seferinin sebeplerinden biri, bu tah- kimattan padisahin kuskulanmasi idi. Yildinm devrinde Tür­ kiye'ye tâbi olan Mora’dan Türkler’in vazgecmelerine imkän yoktu. Yunanistan fütuhati, ancak Mora’da da häkimiyet kurmakla tamamlanabilirdi. Esasen Türk siyasetinin belkemi- gi, Tuna’nin güneyinde gay ri Türk hiçbir toprak birakmamak- ti. Bu suretle Karadeniz-Adriyatik-Yunan Denizi-Akdeoiz-Ege arasmdaki büyük imparatorlugun bir parçasim teskil ede­ cekti. Osmanogullan, asirlarca çalisarak, bu muazzam eseri gerçeklestirmislerdir. 27 kasim 1446'da II. M urad, K orint önüne geldi ve 10 arahkta kaleyi zaptetti. Türk ordusunda çok sayida top var­ di. Korint’in düsmesi ile Mora, Türkler’e açddi. Türkler’in “Balyabadra” adini verdikleri Mora’nin merkezi ve en büyük sehri Patras da tekrar fethedildi. Prens Konstantin’in elçisi me.shur tarihçi Chaleondylas, Sultan Murad’dan sulh istedi. Mora, Türkiye’ye tabi, vergi verir bir prenslik olmak üzere sulh yapildi. Prens Konstantin’in j'aptirdigi tahkimat ve ka- leler de yiktinldi. Bu seferde Türkler’in eline 60.000 esir geçti. V III . loannes, 31 ekim 1448’de Istanbul’da öldü. 57 ya- sinda idi. Prens Konstantin, Mora’da iken imparator oldu ve orada tac giyip 12 mart 1449’da Istanbul’a geldi. Meshur ta­ rihçi Françes (Pliranzes), Edirne’ye elçi olarak gelip Sultan Murad'a vaziyeti bildirdi. XI. Konstantin, Bizans’m son im- paraloru olarak bu suretle Avgustus’un tahtina oturdu. An- nesinin babasi Köstendil prensesi Konstantin Dragazes’e iza- fetlc, sonuncu Bizans im paratoruna da “K onstantin Draga- zes" denmektedir. Bosna’da da Türk nüfuzu fazlalasiyordu. 1443’te kiral II. Tvrtko, uzun bir saltanattan sonra ölmüs, yerine yegeni Ste­ fan Tomas (1443-1461) geçmisti. Arnavutluk Sefer-i Hümâyûnu (1447) ve ìskender Bey Meselesi

1447 bahannda, yani Mora seferini tamamíar lamamla- raaz, II. Murad, Arnavutluk sefer-i hümáyúnuna çikti. Ya- ninda Veliaht-Sehzade Sultan M ehm ed de vardi ki, 15 yasin- da ¡di. Bu seferin mühim hádisesi, Akcahisar’in muhasarasi- dir (Nesrí, 190a). Bu siralarda Hunj^adi Yanos, yeni bir Haçh seferi hazirlamakla mesguldü. Arnavutluk sefer-i hümâyûnu- nun sebeplerinden baslicasi iskender Bey isyani idi. Ìskender Bey, Arnavut prenslerinden Yani Kastriota’mn küçük oglu idi. Agabeyileri ile beraber çocuk yasinda Osmanlilar tarafin- dan rehin olarak ahnmisti. ískender Bey, o siralarda birçok Arnavut'un yaptigi gibi Müslüman olmus, sarayda yetistiril- mis, sancakbeyligine yükseltilmis, çok muhteris, zeki, enerjik ve maksadina ulasabilmek için her yolu mesru taniyan, hile- k ár b ir adam di. H unyadi Y^anos’un zaferleri üzerine emelle- rini gerçekiestirebilecek zemini buldugunu sanmisti. Emeli, Arnavutluk kirali olmakti. Arnavutluk, hiçbir devirde kiral­ hk degildi. Küçük prensler ve derebeyleri arasmda bölünmüs bir memleketti. Bu derebeylerinin mühim kismi Türkiye’yi, bir kismi da Venedik'i, hattá Napoli kiralhgmi metbu tani- yordu. Iskender Bey’in babasi 1443’te olünce, Osmanhlar, onun topraklarini dogrudan dogruya Türkij'e’ye katmislardi. Cünkü Yani Kastriota’nm Iseknder’in agabeyileri olan çocuk- !ari olm üs, Iskender ise, prenslikten vazgeçmis, Müslüman olmus, sancakbeyligine yükselmisti. Morava meydan muharebesinde Iskender Bey’in, basm­ da bulundugu Türk birligini birakip muharebe mcydanmdan kaçmasi, Hunyadi’nin zaferini kok\ylastiran mühim ámiller- den birini teskil etmisti. Iskender Bey, acele Kroya (Akçahi- sar) kalesine gitmis, tanzim ettigi sahte fermani sancakbeyi Hasan Bey’e gosterip padisahin kendisine Hasan Bey’in yeri- nc Akçahisar sancakbeyligini verdigini bildirmisti. Az sonra babasinm 300 adami ile, küçük Türk garnizonunu kihçtan ge- cirniis, kendisini Arnavut prensi ilân etmis, Müslüman’liktan íSonerek tekrar H iristiyan olinu.síur. B ir sancakbeyinin Müs- lüiTian’hktan donmesi çok agir bir hádise oldugu gibi. Batí Arnavutluk’un kilidi olan müstahkem Akçahisar’in elden çik- inasi da, bu çevredeki Türk hákimiyeti için tehlike teskil ede- bilecek mahiyetteydi. Üstelik Iskender Bey’in sahsiyeti, çeki- üilecek bir sahsiyetti. Ihtirasi sonsuzdu ve Türkler’e karsi ;imansiz bir kin besliyordu. Tirana ile Les (Alessio) arasmda liulunan Türk sancak merkezlerinden Akçahisar kasabasi, Ad- ri\'atik kiyisina 18 km. mesalede idi. îskender Bey’in Vcncdik ve Napoli gibi büyük devletler, hattâ Macaristan tarafmdan desleklenecegi de muhakkakti. Arnavutluk’un yolsuz ve çok sarp arazisi, Arnavullar için, fevkalâde elverisli sartiarla çete muharebesi yapmayi mümkün kihyordu. Iste Sultan Murad' in bizzat Arnavutluk gibi ikinci derecede ehemmiyeti haiz bir ülkeye gelmesinin ba.slica sebepleri, bunlardi. iskender’in amcasmm oglu Osmanli sancakbeylerinden Hamza Bey, araziyi bildigi için II. Murad’a rchberlik ediyor­ du. Akçahisar muhasara edildi. Fakat daglara yaslanmi.s olan kale düsürülemedi. Esasen îskender Bey, kalede kalmayi teh­ likeli bularak daglara çekilmisti. II. Murad, Türk ordusunu kale muhasarasi ile yipratmak Türk askerlik kaidelerine mu- halif oldugu için — meger ki bu kaleler Istanbul ve Belgrad gibi Avrupa çapmda ehemmiyet tasisin— israr elmedi ve çe­ kildi. Fakat kaleyi açhktan dü.sürmek için abluka ettirdi. Çe- kilmesinin sebeplerinden biri de, Hunj'adi Yanos’un yeni bir Haçh ordusu ile Türkiye’ye girmek istedigini ogrenmesidir. iskender'in büyükbabasi George Kastriola, Akçahisar prensi sifatiyle I. Kosova’ya katilmis ve I. Murad’a yenilcn hükümdarlar arasmda bulunmustu (1389). Kastriotalar'jn prensligi, en genis .sekiiyle güneyde Arzan deresine, kuzeydc Drin irmagina, doguda Kara Drin’e, batida Adriyatik’e kadar uzaniyordu. 1423’te II. Murad, Arnavutluk’a gelince, Kastrif> talar, Venedik tâbiiyelinden aynlmislar, eskisi gibi Türkiye tâbiiyetine girmislerdi. îskender Bey’in babasi, 1423’ten 1433'e kadar 20 yit, Türkiye’nin sadik bir tâbii olarak ya.samisti. îs­ kender Bey, bu suretlc babasinin ve büyükbabasuim ele ge- çirebildigi en geni.s sinirlara erisebilmek için, Türklcr’le bü­ yük bir mücadeleye giristi ve Avrupa tarafmdan Hiristiyan’ ligin kahramani ilân edilip büyük yardimlar gordü. îskender Bey’le olan muharebeler, Fâtih Sultan Mehmed devrine ail oldugu için, o bahislerde gôrülecektir.

II. Kosova Zaferi (19 Ekim 1448) Hunyadi Yano.s, Varna'dan 4 yil sonra tekrar talihini de- nemek istedi. Osmanh Türkieri’nc karsi düzenlenen 6. HaçU seferini teskil eden II. Kosova seferini tertipledi. Bu defaki koalisyona büyük devletlerden Almanya, Macaristan, Lehis­ tan, diger devletlerden Sicilya, TiArkiye’ye isyan eden Eflâk (Romanya). Bogdan (Moldavya) vs. katilmistir. Sirbisian, T ürki3'e’ye isyan etmeyi reddettigi için, Maearistan’m hismi- na ugramisti. Seferin ruhu ve ana kuvveti, Macaristan idi. Ki­ ral nâibi Hunyadi Yanos, ba.skumandanhk ediyordu. Isken- tier Bey de koalisyona dahikli. Bu sel'erki Haçli ordusu da 100.000 kisiden az dcgikli. Karamanogki Ibrahim Bey’in gonderdigi Karaman akiy- lunni ve Sirbistan yardimci birligini de içine alan Türk or­ dusu, II. Murad’ui baskumandanhgmda idi. Sag kanada Sa­ nca Pasa, sol kanada Dayi Karaca Pasa kumanda edij'ordu. Íhti3'atta Sanca Pasa'nm kardesi Sinan Bey, öncü olarak má- ruí akmci beyleri Mihalogki Hiziv Bey, Turaban Bey, íshak Bey-zâde Isa Bey vardi. Sultan Muraci, A rnavutluk’tan Solya’ ya gelmis, orada dü.smani bekliyordu. Fakat düsmanm, Sir- histan topraklarmi çigneyip bu devletten intikam aldiktan sonra bu sefer Karadeniz’e dogru degil, ihtimal Iskender Bey, le biricsmek üzere güneye indigini ögrendi. Gerçekten Haç­ hlar, Arnavutkik’un kuzeydogusuna, kendileri için mesum íiir tesadüf eseri olarak, 59 3'il once Haçlilar’m topkindigi Koso\a sahrasma gelmislcrdi. n . Murad, Sultan Alp-Arsian’m Malazgirt’te yapligi gibi, dü.smanm mütecaviz vaziyetini daha iyi belirtmek için, Hun- yadi’ye elçiler gönderip sulh teklif etti. H unyadi, sulh tekli- lini reddetti. Î7 ekim 1448 sabahi iki büyük ordu Kosova sahrasjnda kaisi karsiya idilcr. Ortaçaglarm en sert meydan muharebe- k-rinden biri baslamak üzere idi. Bu meydan muharebesi, 17 18, 19 ekiiTi günlerinde 3 gün ve 3 gece devam edecekti. Her iki larafta da top vardi. Fakat Türk topçu taburunun ate.s kabiliyeti daha yüksekti. Padisahm yamnda 16,5 yasmdaki Ve- lialil-Sehzade Sultán Mehmed bulunuyordu (Nesrí, 192a). (laçliiar, 38 alava ayiiîmislardi. Sag kanatta Macar ve Sicilya alavlan, sol kanatta Alman-, Erdel, Çek, Romen, Moklav, Slo- \ak, Sloven alaylan yer almisti. Haçh ordusunda, I. Murad’ 111 àsi oglu Schzade Savci Bey’in oglu oldugu samlan Dâvud lk-\ de vardi. Haçhlar muzaffer olunca, bu sehzadeyi padisah vapacaklardi. Bilhassa Macar alaylan, Türkler’e yakm bir secaatic do- !MÍsiiyorlar, fakat Türk toplarmm atesi karsismda mühim za- siat veriyorlardi. Haçhlar, behemehal zaferi ekle etmek az- niinde idiler. 2 gün, 2 gece devam eden vurusmada Haçhlar, liiilün taarruz kabiliyetlerini yitirdiler. Üçüncü gün, Sultan Murad, fevkalàde hupalanmis olan düsmani çevirmeye ba.s- I.kIi. ffachlar’m ekserisi agir zirhh okip, Türk askerinin ma- iu-\ ra kabiliyetine sahip degillerdi. Alman ve Çek alaylannin 1, 1-1 in mukavemetlerine ragmen Türkler, düsman ordusunu ilrklilcr, parçaladilar ve imhaya basladilar. Turaban Bey, de- niiligiiie Türk birliklerinin içine girmis olan düsmani çe- virmis ve bütün ric’at yollarini tutmustu. 18 ekim günü ak- sama dogru Hunyadi Yanos, niuliarebeyi kaybettigini anladi. Aksama dogru düsmanm büyük kismi imha edilmisti. Gece, Türkler, daginik ve biribirine kansmis düsmani imliaya de­ vam ettiler. Bu kargasahktan faydalanan Hunyadi Yanos, ge- ce karanhgmda kaçmaya muvafl'ak oldu. Üçüncü gün, surada burada mukavemet gösteren düsman birlikleri çevrilip esir ahndi. Baskuinandanlannin kaçligmi ögrenen Haçhlar, fazla mukavemet etmediler. Chalcondylas'a göre II. Kosova'da Türk sehitlerinin sayi­ si 4.000'dir. Hiristiyanlar, en az 17.000 ölü birakmislar, gerisi esir almmistir. Öiüler içinde, Macaristan’in Boliemya umumi valisi de vardi. n. Kosova, Avrupa’mn Türkler’i Balkanlar’dan sürmek için yaptigi sonuncu tesebbüstür. Bundan sonra Avrupa ta­ mamen müdafaa vaziyeline girecek, elindeki topraklan ve menfaatleri kaptirmamak için mücadele edecek, Türkler’i Tuna’nin gün¿yinden atabilecegi ümidine kapilmiyacaktir.

2. Arnavutluk Sefer-i Hüniâyûmi (1450) 1450 yazmda Padi.sah, yamna Veliaht Sultan Mehmed’i (ki 18 yasmi geçmisti) aldi ve 2. Arnavutluk sefer-i hümâ- yûnuna çikti. Hedef gene îskender Bey’di. Sünnet edilip Müs­ lüman oJan ve 18 yasmda sancakbeyi yapilan Iskender Bey, Türk ordusunda uzun müddet hizmet ettigi için, Türkler’in bütün taktiklerini ogrenmisti. Bu, kendisine büyük iinkân- lar sagliyan bir keyfiyetti. Bu seferde de IL Murad, Akçahi- sar’i alam adi ve Edirne’ye döndü. 1450 sonunda Edirne’de Dulkadiroglu Sitti Hatun (IL Murad’in dayisi Dulkadiroglu Süleyman Bey’in kizi) ile Sultan Mehmed’in muhtesem dü- günleri yapildi. 1450’nin son günlerinde Sultan Mehmed, zev­ cesi ile sancakbeyi oldugu Manisa’ya hareket etti. Edirne’de babasinm elini üptü, veda eyledi: 19 yasma yaklasiyordu. Bu, IL Murad’m pek sevgili oglunu son gorüsü oldu. Haçli seferlerinin Avrupa için acikh olan âkibeti, Bi- zans’in kaderini çizmis, II. Mchmed'e Roma imparatorlugu iahtmin yollanni açmisti. XI. Konstantin, Ediriie’ye gönder­ digi tarihçi Phrantzes ile. Sultan Murad’dan, mütevazi bir su­ rette, hükümdarhgmin tasdii

II. Murad’m Oiümü (3 §ubat 1451) Bundan sonra II. Sultan Murad Gazi, bütün sahsi esirle- rini azat etti. Bu, âhiret hazirtigi mahiyetinde idi. Sürekli yuilelerle yipranmis, zamanindan önce ihtiyarlamisti. Devleti iledesi Yildirim Sultan Bâyezid çagmdaki intizamina sokmak için, büyük gayret göstermisti. 3 subat 1451’de sabah vakti Cdirne Sarayi'nda 47 yasinda, bu sartlar Içinide, san ve seref húlesi ile çev'rili olarak vefat etti. II. Sultan Murad, 4 mayis 1421’de babasmm vefati ile pa­ disah olmus, 3 subat 1451’de ölrnüstür. Iki larih arasmdaki lark 29 yil, 9 aydir. Fakat oglu II. Sultan Mehmed, bu arada l yil, 4 ay kadar saltanat sürmüstür. Bu müddet çikanhnca, II. I\íurad’m saltanat m üd d e tin in 28 sene, 5 aydan ibaret ol­ dugu görülür. II. Murad, âlim, sair vc musikisinas idi. Osmanli padi- sahlari içinde âlim sayilacak derecede klâsik ilimleri tahsil ctmis olan ilk sahsiyet II. Murad’dir. Sanat ve ilmi tam mâ­ nasiyle himaye etmis ve oglu zamamndaki Türk Rönesansi' tun müjdecisi, belki kurucusu sayilmak serefini kazanmistir. II. Sultan Murad, Sultan Sahruh’a kafa tutmayi akhndan bile geçirmemis, Büyük Türk Hakani sifatiyle onu tanimis ve Timurlular’la çatismamak için ince bir siyaset yürütmüstür (Sahruh’a gönderdigi 845 (1441) tarihli näme-i hümâyûn, bu­ na sahittir). Kendisinin Sahruh’tan sonra dünyanm en kud­ retli hükümdari olmasi, bu siyaseti bir kat daha naziklesti- riyordu. Sahruh’un ölümünden (1447) sonra ise, onun halef- leri, bu sifati muhafaza edememisler, Büyük Türk Hakam si- fati, en kudretli Türk hükümdari olmasi dolayisiyle, II. Mu- rad’a geçmistir. 1447’den itibaren Osmanh Türkleri, 3 asirdan fazla kesiksiz olarak dünyanm birinei devletine sahip olmus- lardir. — II. Murad, Memlükler’den çekinmemis, fakat bu dcvletle harbe girisme}! de düsünmemistir. Çandarhlar, Ibra­ him Pasa ve oglu Halil Pasa, II Murad’m siyasetini benimse- ini.sler ve devam ettirm islerdir. Sultan M u rad ’m büyük zafer- Iltì, valan müdafaasi durumunda, müstevli düsmana karsi kazanilmistir. Bu vasif, Sultan Murad’i Türk tarihinde ebedi i)ir minnettarhk hälesiyle ürtmüs ve Türk milletinin sükraii- firmi kendisine kazandirmistu-, Türkij-e, onun bu zaferleri ■ uyesinde ayakla durup yükselmis, Fätih’ler, Yavuz’lar, Ka- iìiiaì’ler, btinlar sayesinde cihan imparatorlugu kurabilmis- K i'dir. Tebaasi tarafmdan en sevilen ve en itaat cdilen hüküm- i¡.ir olarak devrinde, Sultan Murad "österilmistir (Broquiè- :.'„273).

Çandarlilar 1429‘da Çardarh-zâde Ali Pasa’nui kardesi vezîr-i âzam Çan- >1 nil /ádc I. Ibrahim Pasa ölmüstü. Onun yerine kimin geç- ligi bugünkü bilgileiimizc göre kesin sekilde ileri sürülemcz. Klâsik mehazlara göre yerine oglu Çandarh-zâde II. Halil Hay­ reddin Pasa vezîr-i âzam olmustur. Çandariilar'dan 4 vezir-i âzam (basbakan) olan Halil Pasa, digerleri gibi, kazaskerken meslek degistirip (iimiye sinilmdan mülkiye smilma geçip) vezir, sonra vezîr-i âzam olmustur, Yani o da bilgin olarak ye- i/.smi.slir. 25 agu.sios 1429’da babasj olüncc, ih iim a l Halil Pa­ sa vezir olmustur. Çünkü bazi tarihçilere göre Ibrahim Pasa ile Halil Pasa arasmda 1438’in ikinci yansina kadar, vani 9 yil, Amasyah Hizir Dânismendoglu Koca Mehmed Nizàmed- din Pasa basbakan olm ustur. Bu suretle H alil Pa.sa’nm ikti­ darda kalmasi, 30 mayis I453'e kadar 15 yiidan az cksik oiu- yor. Eger klâsik iddialar dogru ise, yani Halil Pasa, dogrudan dogruya babasma halel olmussa, vezîr-i âzamhk inüddcli 23 se­ ne, 9 ay, 6 gün elmckte ve bütün Türkiye larihinde rekor tes- kil etmektedir \’e amcasi Ali Pasa’nin rekorunu asmaktadir. Sonradan Halil Pasa’nin oglu H. íbrahim Pa.sa’nin da 2 vdlik vezîr-i âzam ligini sayarak, Ç andariilar’dan 5 vezîr-i âzam, 47 yil iktidarda kalmislar demektir (Halil Pasa gcrçekten 24 vil ik- lidarda kalmissa, bu müddet 56 yila çikar). Her halde ikti- clarm 13S5-1407 ve ¡421-1429 ile 1438-1453 arasinda (vc sonni- dan 1497-1499 arasmda) Çandarlilar'da bulundugu muhakkak- tir. Halil Pasa, II. Murad’in levkalâde itimadim kazanmis, muktedir bir devlet adami idi, Vezîr-i âzam îb ra h im Pasa’njn ölüm yili olan 1429’da "Di- yâr-i Rûm ’un (yani Türkiye’nin) muhâfiz-i mânevîsi” sayilan büyük inutasavvil ve sair Haci Bayram Vclî de Ankara'da ül­ m üstür.

II. Murad Devrinde Türkiye II. M urad devrinde Türkiye bütçesi 2.500.000 duka (1.500. 000.000 TL.) idi. Hiçbir Avrupa devletinin bütçesinîn uzaktan olsun yaklasamiyacagi bir meblâg teskil ediyordu. Bu mcblâg merkez bütçesi olup, eyaJet bütçeleri \’e Osmanh devleline mahsus hususi ve mülhak bütçeler, bunun harieinde bulunu- vordu (de la Broquière, 181-2). 1433’te Sirbistan despotu’nun kizi Prenses M ara’yi II. M urad’a 400.000 duka (240.000.000 TL.) tutannda cihaz ile gönderdigi düsünülürse, devletin «er- çek geiiri hakkmda bir fikir edinilebilir. 1432’dc yalniz Rumeli’ndeki Türk ordusu 120.000 ki.si olup, bunun yalmz 4-5.000’i devsirme (yeniçeri) idi. Fakat bu ordunun tamami seyyar ordu olmayip, mühim bir kismi, ka- lelerdeki garnizonlari te-skil ediyordu. II. Murad’jn son za- m a n la n n d a Yeniçeri ocaginiii el'rat sayisi 5.000’i bulm ustu. Tuna’cla Tütk inte lilosu, il. Murad devrinde gercek mâ­ nasiyle tesekkül etmi.stir. 1434’te Avlonya üssünde ilk defa olarak Türk donanmasmin Adriyatik filosu kurulmu.stiu'. Ot- lanto Bogazi’nda böyle bir deniz üssünün kurulmasi, Vene­ dik ile Napoli’yi çok endiselendirmi.sti. Bu, Adriyatik’te Vene­ dik inhisarmin ortadan kaikmasmi ve Arnavutluk’taki Vene- tiik üslerinin i.stikbali olmadigini gösteriyordu, 1442'de Türk donanmasnini amirallik merkezi olan Gelibolu’dan kalkan 60 parcaldv Osmanli donanmasi, Limni adasini ve mart 1450’de (.le M idilli’yi iyice vurmu.s, 1445-1446’da Karadeniz’i dolasmis- tir. Yarim asir sonra Karadeniz’in bir Türk gölü olaeagi, II, Murad devrinde ancak tatli bir hayaldi. Fakat böyle tatli ha- yallerin gerceklestirilebilmesini temin eden temeller, daima cok önceden atilmistir. Tuna'da, tailhassa Tuna deltasinda II. ¡Vlurad’m 80-100' küçük harb gemisinden müte.sekkil bit iilo kurmasi da, Bogdan’a (Moldavya) kar.si idi.

II. Sultan Murad’m Sahsiycti

Tarihçiler, çagdasiari olsun, modern tarihçiler oLsun, II. Murad’m dehasinda ve büyükiügünde birle.smekíedirler. Prens Dukas diyor ki: "l'azla ihtiras ve istidat sahibi idi” (XXIV, 87); "iyi bir zat oldugu gibi, kalbinde hiç hilesi de \(jktu” (X X X , 126). Chalcondylas söyle diyor (V if); “Dogru vc adii bir zat idi”. Bu il'adeler, II. Murad’m büyük düsmani olan Bizans tarihçilcrinin ii'adeleridir. Prens Dukas ( 1400- 1470), sahsen lanidigi Türkiye Hakani hakkmda .su dikkatc .sayan tafsiläli vermektedir ( X X X IH , 139): “T ann bilir ki Murad, halka karsi daima tevcccühkär ve l'ukaraya karsi cö- mertti. Bu lütu lla rim yalmz kendi irkm dan ve dininden olan- laia degil, Hiristiyanlar’a da ibzal ederdi. Hiristiyanlar ilo \aptigi yeminii muahedelerin hükümlerine riayet ederdi. An­ cak, Hiristiyanlar’dan bazilannm yeminlerinden döndükleri görülm üs ise de, bu muameleleri, T anri’nin yam im az gözün- den kaçmamis ve bi-Iiakkin Cenàb-i Hakk’in gazabma ugra- mislar ve II. Murad’m intikammdan kurtulamamislardir (Se­ gedin ve Varna’yi ima ediyor). Murad’m hiddet ve .siddeti çok sürmczdi. Muzafieriyetten sonra düsmanini lakip etmez- di ve her hangi bir milleti sonuna kadar mahveylemek iste- mezdi. Maglüp olanlar, elçi göndererek sulh talebinde bu- hmdular mi, clçiyi memnuniyelle kabul eder ve bunlarla sulh akdederek kendilerine yol verirdi. Harbden nelrct eder ve sulhu severdi. Sulhun bataasi olan Tann, Murad’m son gün- U-rini kiliçla degil, sakin bir halde geçirtti. Murad’m büiün haslaligi, 4 gün sürdü”. Dukas’in anìatligi karakter, Celebi Sultan Mehmed’in, vani II. Murad’in babasinin karakterine benzemekte, fakat Y ild in m ’jn ve F à lib ’in, vani bi.ivLikbaba,si ile oglunun karak- terlerinc aykni düsmektedir. Grenard söyle diyor (s. 68): “I. iViuiad, Osmanh impara­ torlugunun miman ise, II. Murad da, imparatorlugun ikinci bánisid¡r”. Hammer diyor ki (II, 332-3): "30 yil boyunca Murad, im- paratorhigunda seref ve hakkaniyeile saltanat sürdü. Tebaasi olan muhtclif kavimlerde, tUndar, hayuiiah, âdil ve kudretli bir hükümdar hâlirasi brrakli. Harbde ve sulhta, sözünün sa- dik eriydi. Ihlàl edilen so/lcre karsi intikami müthis olmus­ tur. Diocletianus ve Charlcs-Quint gibi delikanh iken iahta çikti, Fakat onlar gibi saltanali ilerledikçe dehasmi kaybet- medi vc devlet islerinden nefret duymaya baslamadi. Bunun­ la beraber, sakin hayata askla bagli idi. Kendi arzusu ile bu ask yüzünden tahttan feiagat ctmesi, bütün Osmanh tarihin­ de misii görünmemis bir hàdise teskil eder". Uzunçarsih .süyle diyur (1, 451): "IL Murad, hakkinda gerek Osmanli tarihleri ve gci ck îslâm ve Hiristiyan tarihleri­ nin müttefikan beyan etliklcrine ve yapilan tetkiklere göre bu padi.sah, ince ruhlu, hassas, çok adii, merhametli, sözüne ve ahitlerine sadik, cesur, azim ve tedbir sahibi, güleryüzlü, ahdine riayet edenler hakkinda dost ve ahdini bozanlar hak­ kmda sedid idi. Hammer’in de itiraf ettigi gibi, memleketi- ni seref ve hakkaniyctle idare ederek, milletinin hàtirasinda mütedeyyin, lùiufkâr, âdil ve metin bir hükümdar nâmi bi- rakti. Harbde oldugu gibi, sulhte dahi sözünün sadik eri idi”.

II. Murad’in Defni, Tüibesi ve Vasiyefnamesì Sultan Mehmed, Edirne’ye gelinceye kadar Sultan Mu­ rad’m ölümü 13 gün saklandi (Nesri, 194a). Pek sevdigi ve ölümü ile saltanattan çekilecek derecede teessür duydugu bü­ yük oglu Veliaht-Sehzade Alâeddin Ali’nin yanmdaki üstü açik türbesine gömülmesini vasiyet etmisti. Bu türbenin bulun­ dugu semle "Murädiye” denir ki, eihanm belki en tipik Türk ruhani mahallesidir. ishak Pasa, Edirne’de padisahin cena- zesini alarak Bursa'ya defnc memur edildi. II. Mehmed, ba­ basinin ruhu için, fukaraya büyük mebläglar dagitti (Du­ kas, X X X I I I , 138). Sultan M urad, 1 agustos 1446’da B ursa’da tanzim ettigi vasiyetnamesi mucibince, türbesi için mühimce bir meblâg ayirmisti. Ash Arapça olan ve oglu tarafmdan ay- nen riayet eclilen vasiyetnamcde söyle demektedir: "Öldügüm zarnan beni Bursa’ya, camiin yakinindaki i.;''li!in Alâeddin'in 3-4 arsm yamna göm ünüz. M ezarim in üs- ¡niiL-, büyük hükümdaiiar için yapilan muhlesem türbeJer- IÍ n birini yaptirmayiniz. Vücudumu dogrudan dogruya top- i j ':i gcunünüz ki, Cenäb-i H akkin rabmciine isaret olan yag- niiir, üslüme yagsui. Mezarimin etrafma dort du\-ar yapmiz háfizlann oturmaiari için, kenanna mahaller kojamuz. Et- I.1 luna, cvlât ve akrabamdan kimseyi gömmeyiniz... Eger Hiiisa'tia ölmezsem, nâsimi, orava naklediniz. Bu nakil bir ]). ¡vjinbc olsun ki, defin, cuma günü cereyan edebilsin,”

Ímarci Olarak II. M u ra d II. Murad, büyük imarci, ilim \e sanati koruyucu hü- kiiiiitlarlardandir. Edirne, Bursa, Selánik, Ípsala’da yaptirdi- iM tamiler, imar eserlerinin basinda gelir. Ergene kasabasmi II. Murad kurmus, cami, imaret vs. yaptirmis, Ergene suyu ii/crind_-, b ütün Türk sivil m im arisinin saheserlerinden oían 1)1 1^ niuhtesem Ergene Köprüsü’nü insa ettirmislir. împara- hii lugun pek çok yerinde medrese, çesme, imaret gibi hayir . .. rieri birakmis, devrinde devlet adamlari ve zenginler de i.Mu ornek alarak, Türkiye’yi donalmislar ve onarmislardir. Simdi "Uzunkôprü” denen Ergene kasabasi yakinlarm- (laki Uzunkôprü veya Ergene Kôprüsü, 392 metre uzunlu- ¡■iindadir. însasi 16 yil sürmü.s ve 1443’te açilm istir. B u köp- rü i!e Iktifa etmiyen IL Murad, Meriç, Arda, Ergene, Tunca sulan üzerinde, kôprü bulunmi}'an muhtelif mahallerde, hal- kin bedava karsidan kar.siya geçebilmesi için vakif kayiklar tahsis etmistir. Bütün eserleri için, çok zengin gelirli muaz- •/am vakiflar birakm istir. Bursa’da Murâdiye Camii, imaret, medrese vc müste- milàti, II. Murad tarafmdan yaptirihnistir. Fakat bu hakan, • isil dev eserlerini Edirne’de insa ettirmislir, Bunlarin en inühim leri M urâdiye (143.5), D ârülhadîs (1435), Üçserefeli ( 1447) camileridir. Üç.serefeli'de 4 minare vardir. ‘‘Üç Sere- !oü’' denen minare, Türk minarelerinin en güzcllerinden bi- ; iJir. 1413’te I. Mehmed'in Mimar Koiiyah Haci Alâcddin’e ; tmamîattigi Eski Cami’de oldugu gibi, Üçserefeli’de de ki- :M! abdest musluklarmdan sicak su akardi, IL Murad, Edir- ihya edercesine kalkmdirmis \-e Balkanlar’in en büyük ''chri haline getirmislir.

II. Murad’m îlim ve Sanat Cephesî II. Murad, amcasi Süleyman Çelebl’deki sür se\'gisini üe- ri götürmüstü. Güzel siirler birakmijtir. Sâkty ge/ir, »etir vine dünkl serâhtnn m israi ve: Gerçi-kim ¡¡addilli degildir hùseiit kilniak dilek Â’rif ôlan çün bilir ânî ne lâzun sôyleinek beyti ile bashyan gazelleri mcshurdur. II. Murad’in hocalan arasinda büyük tarihçi, âlim, edip ve sair Ahmed íbni Arabsah (1389-1450) basta gelir. II. Mu­ rad’dan ancak 15 yas büyük olan íbni Arab.sah, 5 kasim 1389’ da Sam’da dogdu. 1400’de Timur, Sam’i almca, ailcsi ile be­ raber Semerkand’a gotürüldü. Orada Seyyid Serif Curcânî, Semseddin Muhammed Cezerî gibi pek büyük bilginlerden okudu. Arapça, Farsça, Türkçe ve Mogolea’yi pek iyi ogrendi. Türkistan’i, 4 yil Altm-Ordu ve Kirim’i dola.sti. 1412’de Tür­ kiye'ye geldi. Çeiebi Sultan Mehmed'in ni.sancisi oldu ve Ve­ liaht-Sehzade M urad ’a hoca tâyin edildi. 9 yil sonra 1421'de Çe­ iebi Mehmed'in ölümü ile Türkiye'den ayrildi. Sam’a, oradan Kahire’ye gitti. Sultan Çakmak tarafmdan büyük iltifat gör­ dü. 25 agustos 1450’de Kahire'de 61 ya.smda öldü ve orada gö- müldü. Pek çok manzum, mensur, çesitli sahalarda Arapça, Türkçe, Farsça eseri vardir. Marzhcin-Näme’yi Türkçe’den Arap- ça’ya, Câinî'ti’l-Hikâyâi’i 6 cilt halinde Çeiebi Mehmed’in em­ riyle Farsça'dan Türkçe'ye çevirmi.stir. Terciunâmii’l-Mülercem adii eseri, XV. asir Türkçe'si üzerinde yazilmis en mühim eserlerden biridir. Bununla beraber ôlümsüz söhretini “Acâi- hi’l-Makdûr ß Newâibi Timur" adh Arapça Timur tarihi ile yapmistir. Timur aleyhine büyük bir garazla kaleme ahnmis olmakla beraber bu eser, mühim bilgi vermektedir. Latinee, Fransizca, Ingilizee ve baska dillere birçok kereler çevrilmis, pek çok basilm istir. 1698'de Nazmî-zâde M urtazâ tarafm dan Türkçe’ye de terceme edilmistir. íbni Arabsah, ôrnek bir nâ- sir ve sair olarak da ünlüdur. Abdülvehhâb îbni Arabsah ve Hasan íbni Arabsah adlarmdaki ogullari da bilgin olup, Arap­ ça eserler yazmislardir. II. Murad devri, Dogu Türkleri’nin, yani Timurogullan' nm da rönesansinm yeserme devresidir; bu rönesans da XV. asrin ikinci yarismda parhyacaktir. Bu devirde Türkiye-Tür- kistan ve Altm-Ordu ile Misir arasmdaki Türk kültür müna- sebetleri çok canh olmustur. En büyük âlimler, bu ülkelerin birisinden digerine gitmisler, her gittikleri yerde hükümdar­ lar tarafmdan himaye edilip eser yazmislardir. Siir basta ol­ mak üzere edebiyat ve güzel sanatlar, iyiden iyiye yesermis- lir. Türk musikisinin en büyük .sahsiyetlerinden biri olan Ab­ dülkadir Merâgî, Türkiye’ye de gelmis, mühim eserlerinden bii'ini II. Murad adma yazmistir. ileride musiki bahsinde görülecegi gibi ÎI. Murad, Türk Musikisi üzerinde de pek mü- hini eserler yazdirmisUr. Arapça ve Farsça’dan Türkçe’ye ter- ceme faaliyeti bizlanmistir; birçok eser, padisahin cmriyle "açik Türkçe” olarak terceme olunmustur. Bu suretle mima- ride, siirde, musikide, tarihte, müsbet ve dinî ilimlerde bü­ yük bir canhlik baslamis, Bursa ve Edirne, Türk kültür mer- kezleri olarak, tslâm dünyasj çapjnda sahsiyeticrin faaliyciine sahne olmustur. XII. II. MEHMED ORTAÇAG'A SON VERDI (1451-1453)

‘■Feth’in evvel cum'a günü Ayasofya'da cum’a namâzin kildilar ve hutbe-î Îslâm okundu. Sul­ tán Mehmed H ân Gaazi adina kim, ol Sultán Mu­ râd Hân Gaazi ogludur, ve ol sultan Mehmed Hân Gaazi ogludur. O dahi Sultán Bâyezid Hân ogludur. Ve o dahi Murâd Hunkâr ogludur. O dahi Orhân Gaazi Hân ogludur. Ol dahi Osmân Gaazi Hân ogludur. Ol dahi Ertugrul Gaazi Hân ogludur... El-hâsil Gök-Alp neslidir kim, Oguz Hân ogludur” (Âsikpasa-zâde, 192, 36-42). Son savletinle vur ki açtlsin bu sûrlar Fecr-i hücüm içindeki tekbir askina Y. K. BEYATLI

II. Mehmed’in 2, Tahta Çikigi ve Karaman Seferi

U A T ÎH ” di3'e tarihe geçen ve Türkler’in tarih boyunca yeli.stirdikleri dünya çapmda sahsiyeticrin süphesiz en büyügü olan beser tarihinin pek mümtaz ve müstesna simasi II. Sultan Mehmed, 27 receb 835 = 30 mart 1432 pazar günü sabahi günesin dogdugu dakikalarda Edirne Saray-i Hümâ- yûnu’nda dogdu (dogum tarihinin münakasasi için bk. D â­ nism end, K ronoloji, I, 199-202; Uzunçarsih, I, 452, not). Ikin­ ci defa Türkiye tahlina geçtigi zarnan, 19 jasmdan 1 ay, 25 gün eksikli. Babasi öldükten 3 gün sonra, 6 subat 1451’de, Halil Pasa’nin gizlice gonderdigi ulak, Edirne’den Manisa’ya ulasti. IL Mehmed, Arap atma bindi; "Beni seven arkamdan gelsiii!” dij'erek 2 günde Gelibolu’ya vasi! oldu (8 subat). 2 gün, maiyetinin gelmesini beklemck üzere Gelibolu’da kaldi. 10 subatta Gelibolu’dan hareket etti. Edirne’ye yavas bir yü- rüyüsle girdi. Sehrin disinda, vezirler, beylerbeyiler, sancak- beyleri, ulemä ve ordu tarafmdan karsilandi; lehinde büyük tezahürat yapildi. Daha evvel padisah oldugu için, sikinti çek- m eden tahta oturcki. Babasinin cenaze m erasim i ve vasiyeti- nin yerine getirihriesi isleriyle mesgui olduktan sonra, der­ hal devlet islerhii ele aldi. II. Murad'jn olümü, Karaman’da yeni iimitJer yaratmis ve II. ibrahim Bey, alelûsul Osmanh ioprakianna teeavüz etmisti. II. Mehmed, I. sefer-i hümàyûnu olan Karaman Se- fcr-i Hümàyûnu'na çikti. Enistesi olan (halasinin zevci) ib­ rahim Bey, Taseli’ne çekildi. Molla Veli’yi, Büyiik Türk Ha- kam’na elçi olarak gönderip bagislanmasmi rica etti. 8 yil on­ ce II. M u rad ’m K aram an’a b u a k tig i Bey.sehri, Seydisehri ve Ak.sehir, Osmanhlar’a geri verilmek sartiyle sulh yapildi. Mentese-ili’ne (Mugla) gelip hükümdarhk dâvasina kal- kisan Menteseoglu Îlyas Bey de, îshak Paça’nm yakla.stigmi duyunca, Rodos’a sjgindi.

II. Mehmed ve Bizans II. Mehmed’in firsat aradigi Türk-Bizans çalismasrna, im­ parator XI, Kostantin vesile verdi. Hammer, imparatorun bu hareketine “münasebetsiz oldugu kadar beceriksiz bir teseb­ büs” (II, 369) demekîedir. Bütün bu hâdiselerin sahidi clan Prens Dukas da bu tesebbüsü “budalaea bir fikir” olarak tav­ sif etmistir. Bu tesebbüs, XI. Kostantin’in, genç Büyük Türk Hakani’na elçi göndererek, Sehzade Orhan’in Bizans’taki ika- ineti ve m asraflari için O sm anh h üküm e tin in verdigi tahsi- satin bir misli arlirilmasini istemekten ibaretti. Bu tahsisa- (in mühim kismmi imparator, sahsi masraflari için kullam- >ordu. Elçiler, aksi takdirde Sehzade Orhan’in sahverilecegi tehdidini ileri sürünee Halil Pasa, elçiye çok agir sekilde mu- kabelede bulunmustur. II. Mehmed’in Karaman seferinde bulunmasmdan fayda- îanarak yapilan bu tehdit, Dogu Roma’nin fethini sabit fikir haline getirmis clan genç hükümdara, siyasi ve hukukî ba- kimlardan aradigi firsati vermis oluyordu. Karaman isiyle ugra.smak niyetinde olmiyan Sultan Mehmed, II. Ibrahim’den S yil önce aldigi 3 kasabayi istirdat edip geri döndü. Bundan böyle Sehzade Orhan’a hiçbir tahsisat verilmiyecegini bildi- rip Bizans elçilerine yol verdi (bu sehzadenin I. M ehm ed’in «glu, II. Murad’in kardesi, II. Mehmed’in amcasi oldugu sa­ ni Im aktadir; Süleyman Çelebi’nin torunu oldugu da söylen- m istir).

Rumeli Hisari’nin tnsasi (Mart-Temmuz 1452) Îstanbul’u düsürmek için, istanbul Bogazi’na hâkim ol- 'lak lâzimdi. Bogaz’dan geçen gemiler tam Türk kontrolü al- (inda olmadjkça da bu hákimiyet làfizda kalirdi. Bunun için Boga/'i kesecek bir kalc insa cUirmek icap ediyordu. Bu düsünccyle, ístanbul’un Fethi’ne hazulik oirnak üzere, Ru- m e iih is a n ’nin insasina baslandi. 21 mart 14S2'dc insaat bas- Jadi. insaata Vezir Sihábeddin Pasa nezarel ediyordu. Plán- lar, ÍI. Mehmed’in projeleri esas ahnarak Mimar Muslihud­ din Aga taraimdan çizilmisli. II. Mehmed, 7.000 kadar isçi- nin caíismasini .siki sekilde kontrokicn geciriyordu. H alil Pa­ sa, Padisah’m lálasi Vezir Zaganos Pasa, 70’lik vezir Sanca Pa.sa, kalenin 3 ayn buveuna nezarei ediyorlardi. ínsaat, temmuz aymm sonlarma dogru, yani tam 4 ayda liitti. Kaie- nin 3 kuiesi vardi. 26,70 metie yüksekligindeki bu kuleler, de­ niz sc\iyesinden 82 metreye cikiyordu. Kale 250X125 = 31.250 m ’ bir yei' kaphyordu. H isara bir cami ile 2 de cesme yapti- rilm islir. Bu suretle Dursun Bey’in tábirince: “Ve Bogaz'in obürya- kasinda eski Anadoluhisan’na yeni bir kisini ¡láve edilip top­ iaria techiz edilince, ku.slar bile Akdeniz’den Karatleniz’e ge- çemez oldular”. Gerçekten 26 kasmi 1452'de gümiük resmi vermeden geçmek isti}en Antonio Rizo’nun kaptan bulundu­ gu bir Venedik gemisi top atesiyle batirildi. Fiansiz Türk mimari tarihi mütehassisi Albert Gabriel’in “,sayan-i hayret tesebbüs” olarak tasvil ettigi bu muazzam insaatin bu kadar kisa zamanda tamamianma.si, Oi taçag ôlçülerini a.san bir key- liyetti. Gabriel diyor ki; “Bir harb adami olan II. Mehmed, kuleler, kapilar, hisar-beceler gibi muhtelil kisimlarm ehem- miyet ve yerlerini tâyin hususunda araziden mudekkikane bir suretle faydalanarak, hisarm umumi eskâlini tesbit iein gere­ ken fenni malûmata saViip idi”. Kaleye büyük toplar yerle.stirildi. Yildinm ’in yaptudigi Anadoluhisari (Güzeicehisar) da tamir ve levsi edildi, ora- ya da top kondu. Kaleye Firuz Aga (Ísíanbul’un bir semtine adini veimis olan kumandan) muhaliz lâyin edildi; emrine 400 asker verildi. Bundan böyle Bogaz’dan geçeeek bütün ge- miler, muayyen bir vergi vereceklerdi. Emre itaat etmiyenîer, top alesi ile batinlacaklardi. Bogaz’m en dar yeri (660 m et­ re) olan burda, iki kaleden karsihkh makaslama atesle, izin- siz kus uçmasi mümkün degildi. II. Mehmed’in bu emri için, sancak tefriki yapilmiyacakti. 1 eylüide Eldirne’ye gelen II. Mehmed, orada telih projelerini ve h a zirh k lan m olgulas- tu maya basladi. “Bizzat Fâtih tarafmdan verilen “Bogaz-Kesen” aduun da gösterdigi gibi, Hisar, “iki denizin arasini kesmek ve kitadan kUa\a (Asya-Avrupa) ve denizden denize (Karadeniz-Marma- ra) gcçisc hâkim olmai<" için yapilmislir. Hulûsa Bogazlar ta- rihindc yeni bir hâdise olarak, o zaïnana kadar açik bulunan bu su geçiticri, simdi, kiyilanna fiilen hâkim devlclin lam konlrolLi altina geçmeklc idi” (H. înalok, Fùt'iii Devri, 121)- Gcrçcklcn Rumclihisan’nm tarihî mânasi büyüktür. Bo­ gazlar rejiminin kuruhnasi, bu kalenin insasi ilcdir. II. Mch- med ile veziricrin, isçilcri tc.svik için la.s ta.sidiklari bu insaat, dünyanm en slralejik gcçilk'rine, Türklcr’i hâkim kilmistu'.

1452-53 Kisi IL M ehm ed’in m aksadm i kesin sekilde anliyan X[. Kons- tanlin , bütün A vrupa’ya im dat istemek üzere haber gonde- rirken, M ora’da despot olan l\arde.slerinden de yardim istedi. istanbul’un kapïlarmi kapatli ve sehirdeki Türk azinligim tevkif ve hapsettirdi. Mora’dan yardim gelmesini önlemek istiyen IL Mehmed ise, bütün hayati Mora’ya akipla geçmis olan Y unanistan i.sleri mütehassj.si m âru f akm ci beyi Pasa- Yigitoglu Turahan Bey’i, ogullan Ahmed ve Ömer Beyler’le beraber, böyle bir tesebbüsü onlemekie gôrevlendirdi. Tura­ han Bey, Korint Berzahi’m geçip Mora’ya girdi. Mora o dc- recede ait üst edildi ki, XL Konstantin’in kardesleri Prens Demetrius ve Prens Thomas'da, tstanbul'a yardim edecek güc kalmadi. Yalniz bu sefeide, cüretkâr bir sekilde ilerliyen Tu- rahanoglu Ahmed Bev, Prens Demetrius’a esir düstü (Chal- condylas, V III; Phranzes, III, 3-52). 1452-53 kisi, Edirne’de dehsetli harb hazuhklan ile geç­ ti. Edirne sehri, tarihi boyunea, bu derecetle l’aal bir çalisma görmemisti. Çali.smalarin basmda, cihan askerlik tarihinde inkilâp yapacak olan azametli toplann dôküm ve ates tec- rübeleri geliyordu. Toplardan bir tanesi çok büyüktü. Bunun barutia müleharrik ta.s güllesinin atilma tecrübesinin yapi- lacagi, daha evvelden, heyecana düsülmemesi için Edirne hal- kma ilân edilmi.sti. Gerçekten baruta ates, verilip gülle iirla- yinca, tarrakasi 100 stad (2,5 mil) mesateden isitildigi gibi, gülle de I mil ileriye düsüp yumusak topraga saplanip kal- misti; deldigi çukurun derinligi, 1 kulaç idi (Dukas, XXXV, 152). Toplann dükümeü ustasi olarak Macar Urban’m da eme- gi geçmi.stir. Türk ordusu Edirne’de îstanbul’a yürümek için atesli bir çaba içinde iken, Bizans’ta garip ve acikli hâdiseler cere- yan ediyordu. Ortaçag taassubu içinde bocahyan ve skolas- tik düsüncenin di.sina çikmaktan âciz kalan Avrupa, Türk­ ler’e karsi Avrupa’da sed teskil eden Bizans’i, yüksek siyasi menfaalleri için degil, hâlâ dinî ve hissi koyu taassup ruhu- nu tatmin için savunmak istegindeydi. Avrupa’nm bu zihni- yetinden II Mehmed, dähiyane bir sekilde faydalanmasini büecekür. 12 arahk 1452 gijnü Ayasoi'ya’da Katolik usulü ya- piJan âyîn-i rûhânî, bir fiyasko oldu. Ortodoks’lugun en bü­ yük mäbedinde ilk defa Katolik äyini yapiliyordu. Papa’nni gönderdigi Kardinal îzidor (Isidore), kardinal sapkasi ile Bizans haikmin ve bütün Ortodoks’Iugun nefrelini uyandir- m isti. îzidor, aslen R um idi. Latinler'in 1204’te yaptigi bar- barhgi Istanbul halkmm hätn'asmda tazelemekten baska hiç­ bir tesiri olmadi. împarator’un ümidi, yüzyillardan beri ger- çeklestirilememis olan Katolik-Ortodoks ittihadjni yapmak, Patrik’i Papa’mn otoritesi altmda alelada bir kardinal dere- kesine indirmek, bu saycde Avrupa’nm yardimmi saglayip Türkler’i durdurmakd. Halbuki bu sekilde de kurtulus yok­ tu. Bizans, Bizanslik’tan çikiyor, hüviyetini degisiirjyordu. Netekim bu fikre taraftar pek az Bizansli vardi. Buniar da sartlann baskjsi altmda Katolik’ligi kabul etmek mccburiye- tini duyuyorlardi ve ilk firsatta vicdanlarini sikan bu baski- dan kurtulmak istiyecekleri muhakkakti. Latinler’in, 1204’te yaptiklan gib), Bizans’ta halka hiçbir hak tanimiyacaklan, ìstanbul’u Latin müstevlilerle doiduracaklari süphedcn azade bir keyfiyetti. Bu vaziyette Bizans’ta, Türkler’e tarafiar kuvvefli bir firka tesekkül etmisti. Basbakan (büyük-duka) Lukas Noia- ras ile sonradan Fàtih’in patrik yaptigi büyük âlim Genna­ dios, bu firkanm liderleri idiler. Notaras; “istanbul’un için­ de Türk sangini görmek, Latin serpusunu görmekten evlä- dir” (Dukas, XXXVII, 161) diyecek derecede Katolikler'e muhalifti. Türkler’in vicdan hürriyeti hususunda mutlak ma­ nada tolerans sahibi olduklari ise, herkesçe malûmdu. Bizans’a her taraftan gönüllüler ve mühimmat gelirken, II. Mehmed de Edirne’den harekete hazirlaniyordu. impara­ tor, sehrin sürlarim onartiyor, Ortaçag’in en müstahkem ka­ lesini düsürülemez bir hale getirmeye gayret ediyordu. Bo- gazkesen hisannm ic ve dis cephe sûr ve kulelerinin 2.000 metre uzunlugunca hasmelli durusu Bizaniihlar’m kalble- rini titretirken, istanbul sürlannm gedik açilamaz saglam- Ijgi da teselli veriyordu. Istanbul sürlarmm yüksekligi, mazgallarda 17, mazgal- siz yerlerde 15 metre idi. Kalinligi zirvede 4, tabii tabanda daha fazla idi. S ürlarm önündeki hendek, 18,5 m etre gcnis- liginde ve 9 metre derinliginde bulunuj^ordu. Sûrlar, kat kat idi. 30 adet kursunla kapli kuiesi vardi (Hammer, II, 376). Dünyanin en iyi sürlari, bu Bizans sürlan idi ve topsuz bun- larda bir gedik açmak, imkânsizdi. Ancak seneler süren bir ablukadan sonra sehri açhkla düsürmek düsünülebilirdi. Fa­ kat seiirin cografya vaziyeti ve Avrupa’nin siyasi durumu, buna as!a müsaade etinezdi. Onun için, Avrupa’dan büyük bir müdaiiale gehneden sehri acele düsürmek sartu. Aylar ve yiHar süren bir muhasara, basansizhga ugramaj'a mah- kûm du. 1453 subatinda II. Mehmed, büyük lopun Edirne’den îs- tanbul’a naklini buyurdu. Topun geçecegi Edirne-Istanbul yolu, 50 usta ve 200 isçi tarafmdan bir defa daha tes\iye edilmisti. 60 mandanm çektigi topun iki tarafmda 200’er as­ ker (400 kisi) her hangi bir kayma olmamasi için dikkat edi- yorlardi. Bu siralarda Daj'i Karaca Pasa, Bizans’a ait Misivri, Ahyolu, Vize, Bigados, Yesilkoy kasabalarim fethetti ve Siliv- ri'yi muhasara altma aldi. Bu kasabalann yalniz sûrlar içinde kaîan kismi Bizans'a ait olup, etraflari 'Türk topraklan ile çevrilmisti. Martta büyük top, istanbul sûrlarinm 5 mil-açi- gina vâsil olmustu (Dukas, XXXVII, 158). 10.000 kisilik bir kuvvetle Bizans kasabalarim alan Karaca Pasa, büyük topun basma geldi. II. M ehm ed, 23 m art 1453’te E dirne’den hareket etti (Münsc’ûtii’s-Selâttyn, I, 239). 13 gün sonra 5 nisanda Istan­ bul ônlerine geldi. Otag-i Hümâyûn, Topkapisi (Aya Romanos K apisi) önüne k uruldu. Sehirde, 1452’nin son ve 1453’ün ilk aylannda Avrupa’dan gelen gönüllüler vardj. Bunlar Cene- vizli, Venedikli, Kalalan, Ispanyol, Fransiz, Rodoslu, Morali, Giritli gönüllülerdi. 26 ocak 1453’te Ceneviz Cumhuriyeti’nin gönderdigi General Justiniani, 2 harb gemisi ve 700 askerle vâsil olmustu. Daha sonra Ceneviz 1 harb gemisi ve 300 as­ ker, Sakiz'dan da 2 harb gemisi ve 700 asker gondermisti. Pa­ pa, 3 büyük gemi dolusu erzak ve mühimmatla 200 asker gön- dermis ve 30 geminin de yola çikmak üzere oldugunu bildir- misti. Ceneviz’in Galata sitesini savunmak üzere yolladigi 500 asker de yolda idi. Justiniani, Istanbul’un m uhasarasi aka- mele ugrarsa, imparator tarafmdan Limni adasi kendisine ve- rihnekle mükäfailandirilacakti.

Muhasaranin Baglamasi

Vezir Zaganos Pasa, Cenevizliler’e alt Calala sitesi önün- de idi. Dayi Karaca, Ishak, Mahmud, Bursah Ahmed (meshur -sair) Pasalar, sürlari çepçevre kusatmislardi. Baltaoglu Sü­ leyman Bey’in kumandasindaki Türk donanmasi da Bogaz' in agzvnda idi. Süleyman Bey, 18 nisanda Adalar’i (Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kinali vs.) fethetmi.sti. Bu arada Bizans’a ait Bogaz üzerindeki Tarabya da ahnmisti. Türk ordusu iOO.OOO kisi idi. 6 nisan I453’te, m uhasara bnsladi. Sehrin sürlan önünde cuma namazi kdmdj. jmparator’un lesHm teklii'ini reddelmesi üzerine, muharebe baskidi. "SuUan Melimed, mutk^k galip cikmak azmiyle, bülün hazuiiklanni tamamladiktan sonra, Ortaçag’m en büyük ka­ lesini yikmak için yaptu'digi müthis topiari i!e, Ísíanbul sür­ lan önüne geldi” (înalcik, Fât/7i Devri, 127). is ta n b u l’un Fet­ hi ( “Feth-i M ü b in ") için bazi geceler uyumamak suretiyle projelerini tekemmül ettiren II. Mehmed, nihayet, basansi- nin esasmi sagliyan büyük topiari döktürmüstü. Bu toplann plänlarmi bizzat Büyük Türk Hakani çizmisii. Bu (oplar, o zamana kadar görülmemis, haUä (asavvuru mümkün olami- yan büyüklükte vc mükemmeliyette idiler. 2 tonluk gülle ata- bilen toplar vardi. 4 tane çok büyük top vardi ki, ancak 2.000 asker tarafmdan cekilebiliyordu. Ortaçag harb sanati, II. Meh­ med’in malematik dchasi ile degisiyordu. Bu arada Suíían, tarihte ilk defa olarak havan topunu da icat efmi.sti ( (ajihte havan topu ile ilk atis 2) nisanda Haliç’teki dü.srnan donan- ma.si üzerine yapilacaktir). "Sultan Mehmed, gemiler yapti, ordular hazirladi ve Bizans’i her taraftan sardi. Sehrin kapi- sinda, o zamana kadar gözierin görmedigi, kuîakiarm i.si!me- digi, insan gönlünden geçmiycn harb alet ve vasitalan hazir­ ladi” (Vezîr-i âzam Karamânî Mehmed Pasa, Târih). 6 nisanda büyük lopun ate.slenmesi ile muharebe fiilen ba.shy^ordu. Türk topçu kuvveti, her b iri 4 büyük toptan m ü­ te.sekkil 14 batarya idi. En büyük top, günde 7 ve gecede 1 defa ateslenebiliyordu. Bunun doldurulmasi ve sogutulmasi, 2 saat sürüyordu. Bu topkir, cihanin en m ütekâm i] silâh lan idiler. Toplarm gürültüsü bile, Bizans halkmin mânevî gü- cünü peri.san ediyordu. Bizans’ta eli silâh tutabilen herkes, savunma isleriyle vazifeli idi. Asil Bizans ve yardmici asker- 1er, 15.000 kadardi. H aliç’te de m ü h im bir Bizans-Ceneviz-Ve- nedik-Papalik donanmasi yatiyordu. II. Mehmed, tekerJekler üzerinde yürüyen 4 büyük kule ile bir de muazzam manonik yaptirmi.sti. II. Mehmed, 11 nisanda, 5 günlük muhasaranm vcrdigi iecrübeye göre, bataryalarm yerlerini degistirtmek suretiyle ianzim etti. 12 nisanda Besiktas önlerine gelen Türk donan- mas!, Bizans halkmm dehset hislerini artirdi. Î8 nisanda Hun­ yadi Yano.s'un gondeidigi M acarislan eJçileriniB II. Mehmed’e tehdit eder tarzda muhasarayi kaldirmayi tavsiyelerine rag­ men, Padisah, bunlara kulak asmadi. Fakat Avrupa’daki hareke- iin azametini takdir ediyordu. Bir haftalik bir bombardiman- clan sonra Bizans sûrlarindaki taliribat, Bizans için yikini sa- yilabilecck. ehemmiyetteydi. Simdiye kadar hiçbir muhasa­ rada bu sûrlarda bu derece mühim gedikier açüaniamisti. Bunu anhyan II. Mehmed, ilk umumi hücum lecrübesini irâ- t!e etti. Mukavemet derecesi hakkmda sarih bir fikir edinmek istiyordu. Sùrlarin ününde, derin ve genis hendekler ve bir sürü m anialar vardi. Türkler, bu m anialari yakm ak istedi- ]er. Fakat canlanni dislerine takan Bizanshlar, büyük Feda- kârlik gostererek yangmi sondürdüler. Bu suretle 18 nisan gecesi 4 saat süren taarruz, akamete ugradi. Türkier, Haliç’i kapiyan zineiri de ku'maya muvalfak olamadilar. Halbuki muhasaradan nelice almabilmcsi için, behemehal Haliç'i îut- mak icap ediyordu. 20 nisanda istanbul’a yardmia gelen 4 Ceneviz ve 1 Mo­ ra gemisinin Haliç'ten içeriye girebilmesi, II. Mehmed’i çok kizduxli. Bu hâlet-i ruhiye içinde atim denize sürdügü me.s- hurdur, Baltaoglu Süleyman Bey, Tüi k donanmasma ters esen rüzgâr kar.sjsmda, Hiristiyan gemilerini tevkif edememi.sti. Bunun üzerine II. Mehmed, amirali azlederek yerine Çah Beyoglu Hamza Bey’i tâyin etti. Vaziyet, Türkler tarafmdan tehUkcsiz olmaktan vizakti. Bir taraftan Papa, büyük bir Haçh donanmasi topîuyordu. Bu donanmaya Venedik gemileri de katilirsa, Türk donanrna- smin bunlarla basa çskamiyacagi, hattâ bülün Türk donan- masmin yakilacagi muhakkak gibiydi. Diger taraftan Maca- ristan'in onayak oldugu bir hai'cketle büyük bir Haçh ordu- ■sunun Tuna'yi a.smasi her an için bekienebilirdi. Gerçi ne kadar büyük olursa olsun bir kara ordusunun Türk ordusunu yenmesi uzak bir ihtimaldi. Fakat bu takdirde II. Mehmed için, muhasaradan vazgeçip dü.smani karsilamaktan baska ça- re olama/.di. Bu ise, Bizans’m l'ethini tekrar belirsiz, uzak bir iarihe aim ak demekti. Vezîr-i âzam H alil Pasa, Bizans’m 70.000 duka (42.000.000 TL.) yilhk vergiye baglanip .simdilik m uhasa­ radan vazgeçilmesi fikrindeydi. Çandarh-zâde’ye gore bütün Avrupa ile karsi karstya gelmck, devletin istikbalini koiiele- cek netieeler verebilirdi. IL Mehmed, bu fikirleri siddetle red- detti ve esasen sevmcdigi vezîr-i âzami büsbütün mimiedi.

ince Donanma’nin Karadan Haliç’e Îndirilmesi (22 Nisan geccsi) Haliç’teki müttefik donanma, 15.000 ki.sinin ba.smda bulu­ nan Vezir Zaganos Pasa'nin Kasimpa.sa sirtlanndan yaptigi niüthis bombardiman allinda goz açamiyordu. Haliç’ten çikip Türk donanmasi Üe açik denizde vurusacak gücle de degildi. II. Mehmed’in icat eitigi ha^an topiari, Kasimpasa sirllarmdan gülle asirip Haliç’i dövüyorlardi, Güllelerden bazilari Bizans gemilerine isabet edip balirmisti. Fakat havan atesi, Haliç’e hâkim olmaya kâfi degildi. 22 nisan gecesi 67 küçük gemiUk Türk donanmasinm ka- radan yürütülmek suretiyle Haliç’e indirilmesi, II. Mehmed’in askerlik dehasina mahsus klàsik olmus bir hâdise teskil eder. O zamanki teknigin çok üstünde olan bu basari, Bizans’m son mukavemet gücüne indirümis büyük bir darbe idi. Darbenin maddi tcsirindcn fazla, mánevi tesiri oldu. Bir gece içinde düsrnanm haber almasma raeydan verilmeden basarilan bu hareket, dünya harb tarihinin saheser vak'alarindan biridir. Donanma sirilardan, tepelerden, vädilerden. derelerden asi- i'ilmak suretiyle Bogaz’dan Haliç’e indirilirken, Kasimpa.sa su'tlanndan Zaganos Pasa, bütün bataryalarini atesliyerek düsmanm dikkatini kendi tarafina çekmeye muvaffak ol­ m ustur. II. Mehmed’in karadan donanma yürüLme isinde, aman- siz düsmani olan ve II. Mehmed’i sahsen taniyan Bizans im­ paratorluk prensi meshur tarihçi Dukas, söyle fikir beyanin- dan kendini alamamistir (XXXV III, 166); “Böyle bir härika- yi kim gördü ve kim isitti? Keyahsar denizde köprü insa ede­ rek, karada yürür gibi, bu köprü üstünden karsiya asker ge­ çirdi. Bu yeni Makedonyah Iskender ve bana kahrsa neslinin en büyük padisahi olan II. Mehmed, karayi denize tahvil etti ve gemileri dalgalar yerine daglarin tepelerinden geçirdi. Bi- näenaleyh bu adam, Keyahsar’i da geçti. Zira Keyahsar, Ça­ nakkale Bogazi’m geçti ve Atinahlar’a maglûp olarak muhak- kar bir halde geri döndü. Mehmed ise, karáyi denizde oldugu gibi geçti ve Bizanslilar’i mahvetti ve hakiki altin gibi parli- yan Ìstanbul’u, yani dünyayi tezyhi eden seliirlerin kiralicesi- ni fetheyledi”. Fetih sirasmda 53 yasinda olgun bir adam olan tarihçi nin bu heyecanli satirlan, devrinde bu hadisenin ne kadar muazzam bir tesir uyandirdigini gösieren bir ayna gi- bidir.

Muhasaranm Gelismesî

II. Mehmed, gece olmiyacak saatlerde bile müsavirlerini çadirina davet ediyor, her hangi bir meselenin münakasasim yapiyordu. Bir defasinda gece yansindan sonra Vezîr-i âzam Halil Pasa'yi davet etmis, Pasa, uyanip acele giyinerek huzura girmisti. Padisah, yatagimn kenarmda, fakat giyimli idi. Ve- zirine su sözleri söyledi; "Yatagimm bu bas yastigini görü- j'or musun? Bu yastigi bütün gece yalagimin bir ucundan öbür ucuna ve diger uçtan öteki uca nakletmekle mesgui ol- dum. Yataga yatiyor ve kalkiyordum; gözürae uyku girmi- yordu. A]¡ah’m yardimi ve Peygamber’in itudadi ile istanbiiJ u alacagiz”. II Mehmed, sabahlara kadar basini krokilerin üzc- rinden kaldirmiyordu. “Harb fennine àsina olanlara toplann ve muhasara aletlerinin nerelere konmasi lazim geldigini íes- bit ettigi gibi, lägim açilacak yerleri de plan üzerinde isaret eyliyor, hendeklerin baslanni ve merdivenlerin sürun hangt îarafina konmasi lâzim geldigini gösteriyor; velhasil bütün gece, b u h a z n iik la r ile mesgui oluyor ve sabahlari, gece veri­ len kararlarm âkilâne ve düsmana karsi hilekàrane talbik ve icrasini emrediyordu” (Dukas, XXXV, 153-4). Gene Prens Dukas, muhasaranin siddelini söyle iavsif edi­ yor (XXXV III, 169): ‘‘imparator, kalclerin yikilmis olduklari- ni görünce, bu halin gerek sehir için, gerek kendi sahsi için bir felaket oldugunu düsijnerek ye’s getiriyor ve ümitsizlige kapihyordu. Aziz Büyük Konstantin zamanmdan itibaren, Türkler, Iranhlar ve Araplar ile bunca muharcbclcr yaptigi- miz halde, kalelerden bir libre aguiiginda tek tas bile düsme- misti. O zamanlar, bu kadar sayisiz asker ve büyük donanma ve bu kadar mükemmel muharebe vasitalarma maiik bir or­ du görülmemisti”. Haliç'teki müttefik donanma, inmekte olan Tijrk ince do- nanmasina karsi hiçbir harekelte bulunamamisti. ince do­ nanma, kesin bir basan ile bir gece içinde yürütülüp Haliç’e indirihnisti. Artik imparator için, Haliç'teki bu ince donanma- yi imha çarelerini düsünmekten mühim hiçbir mevzu kalma- m isti. Ertesi gece II. M ehm ed’in H aliç üzerine kurdugu köp- rü, akillara ikinci bir kere hayrct verecek mahiyetteydi. Bir gece içinde, binden fazla büyük fiçi ve sandal üzerinde o ka­ dar saglam ve muazzam bir köprü kurulniustu ki, üzerinden 5 asker yanyana rahaiça geçebiliyor ve toplar yürütülebili- yordu. 28 nisanda imparator, bu köprünün behemehal yikil- masim buyurdu. Fakat bu tesebbüs, 150 Bizans denizcisinin Türk toplarinin atesi allinda Haliç’te bogulmasi ile neticelen- di; ne köprü yikilabildi, ne de bir lek Türk gemisi batinlabil- di. Çok kizan imparator, Bizans’ta bulunan 260 Türk esirinin, Türkler’e karsi sürlann burçlan üzerinde baslarinin vurulma- sini emrelti. 5 mayista, Bej'oglu tepelerine de Türk bataryala- n yerlestirildi. Haliç'teki Venedik ve Bizans donanmasmi he­ def lutan bu faaliyet sonunda, düsman donanmasmin en bü­ yük kadirgasi batinldi. Bizanslilar'da da top varsa da, bunlar çok iptidai seyler- di ve fazla ise yaramiyordu, Ancak Haliç’teki Türk ince do- niinmasindan 2 gemi, Bizans’in lop alesi ile balirilabildi. Ve- nedikü amiral Aivasio Diedo'nun Vencdik-Bizans donanmasi- m muharebenin sonuna kadar Haliç’te âtil tutmasi, Türk mu- valfakiyetini hizlandiran sebeplerden biridir. Amiral, Türk donanmasi i!e acik deniz muharebesine cesarei edebilseydi, tamamen álil durmaktan çok daha basarili neliccler eldc cde- bilirdi. Meie Haliç’leki küçük, inee ve halil Türk gemilerini batiramamasi, düsman donanmasmin tam bir panige kapil- digmi vc Türk tesebbüs kabiliyeli karsismda eli kolu bagh hale geldigini gösterir. Türk topuna karsilik Bizans’in müli siiâhi “Rum” veya “Greguar Atesi” denen atesli ki, terkibi Bizanshlar taraim­ dan sir olarak yüzlerce yildan beri saklanan bu ales, üzerine SU atilmca daha Iazla parliyordu. Asirlardan beri Bizans mu- hasaralarmda oldugu gibi, bu sonuneu muhasarada da Türk- Jei’c büyük zayial x erdinnisti.

Muhasaranin Son Günlcri II. Mehmed, büyük mucitleie has tahayyül dehasi ile zirli­ li kuleler ical elmis, bunlarla sürlara daha yakm dan sokui- mayi deniyordu. Bu yürüyen kulelere küçük toplar da kon- mustu. Yüzlerce Türk topu, Bizans’in kat kat sürlarmda bü­ yük gedikler açabilmek için gece gündüz susmuyordu. 6 ma- yista Topkapisi karsismdan yapilan_2. ve 12 mayista Edirne- kapisi karsismdan yapilan 3. büyük Türk taarruzlari da Bi- zanslilar tarafmdan durduruldu. 16 mayista Türkler, kanli bir lägim (yeralti) muharebesine basladilar. 18’de II. Meh­ med'in ical ettigi müthi.s bir müteharrik kule Topkapisi (Aya Romanos) önünde göründü. Kulenin içine yerlestirilen top­ lar, sü rla n ve .sehrin içini kolayca alese tuluyordu. Kuleden atilan moloziarla da, sürlarm önündeki derin vc su dolu hendek doldurulmaya baslandi. Aym 18 mayis gecesi, ímpa- rator’un baslannda bulundugu ve kadm, çocuk, ihtiyar ve sakatlarm dahi katildigi bir cah.sma ile Bizanshlar, Türkler’ in doldurdugu hendegi bosaltlilar ve müteharrik kuleyi “Rum Alesi” ile yakmaya muvaffak oldular. Fakat orlalama 600, âzami 2.000 kilokik gülle alan Türk topiari, arlik sürlarda ehemmiyetli gedikler açmaya ba.slami.sli. Bu gediklerin kapan- masi çok müskül oluyordu. Bizanshlar, bu is için 24 saat nefes almadan çahsiyorlar, gene de bütün gedikleri kapalamiyor- lardi. 23 mayisla, umumi hüeumdan evvel II. Mehmed, .schrin arlik bu sefer düsecegini anladigi halde, yagmaya sebebiyct vermemck için, Imparator’a teslim teklif etti. Kendiliginden teslim olan, zorla düsürülmiycn kale, sehir \e ülkeler, îslâm hukukuna \ c Türk âdetinc gore \'agma cdihnc/,, halki esir ah- namazdi. IL Mehmed’in XL Konstanün’c leslim lekHIlerini götüren elçi, isiendiyàroglu Prens Kasim Bey idi. împaralor, Kasim Bey’i, mcj'asimie vc yaninda bülün ileri gelen 1er oldugu halde karsiladi. Kasim Bey süyle dedi: "Hükümdanmiz, umumi bir hücumun doguracagi J'elâkel \e dchsellerden kaçmdigi için, împaralor’a, sehri sag ve sâlim lerkelmek \e bütün mallari ve hazinelcri ile isledigi yere çekilmek hak ve hürriyetini la- mmaktadir. Istanbul ahalisinden istiyenler de her seylerini ahp gidebilmek ve isliyenler de mal vc mülklerini muhai'aza cdebilmek hakkini haizdirler. împaralor’a. Mora despotlugu da verileceklir”. Bu sartiami kabul edilmesini Kasim Bey, aynca sahsen \e destane bir sil'atla da împarator’a rica ve tavsiye ettigini bildirdi. Fakat bu sartlar, imparator’un riya- selindeki harb medisi tarafmdan, uzun ve gürüitülü muha- vere ve münakasalar neticesinde, reddedildi. Bunun üzerine Damat Kasim Bey’i uguriiyan împaralor: “Padi.sah sulh is- liyor ise, niuhasarayi kaldirsm; bu takdirde, ne kadar agir olursa olsun, istenilen senelik vergiyi kabul edecegim. Sehri teslim elniek ise, ne benim, ne de baskasinin iktid^ri dahilin- de degildir. Olnieyc hazirizl” dedi. Bu suretle XL Konstan­ tin, II. Mehmed’in sehir harben düsecek olursa kanunen 3 gün yagma edilecegi, halkm esir sayilacagi, kiliselerden iste- nilenlerin camie tahvil olunacagi, împaralor’a da harb esiri niuamelesi yapilacagi, kimseye izinsiz sehri lerkelmek raü- saadesi verilmiyeeegi hususundaki Ichdiilerini kabullenmi.s oluyordu. II. Mehmed, son Roma imparatorunun ümitsizce verdigi bu ret cevabi üzerine, nihai laarruz hazirhklanna gi­ ri .smisi ir. 26 mayisla Macaristan’dan daha mühim bir elçilik hcycli geldi. Bunlar, açikça II. Mehmed'i tehdil etliler. Elçilerin id- diasina göre, bülün Avrupa kuvxellerindcn miite.sekkil bir Haçh ordusu, Türkiye simrini a.smak üzere bulundugu gibi, büyük bir A\rupa donanmasi da Bogazlar’a yaklasmakla idi. Gerçekten diger .^vrupa devletlerinin filolan ile lakviye edil­ m is V^enedik donanm asi, .Ege D enizi’nde bulunuyordu. Kara- manhlar da, bu donanma Istanbul ônlerine gclir gelniez, Ana­ dolu’da Osmanhlar’a karsr taarriiza gececeklerine dair Vene­ dik ile aniasimslai'di. Venedik donanmasinrn, yani dünyanm bii inci deniz kuv- \etinin Sakiz onlcn'ne geldigi \e Çanakkale Bogazi’na yaklas- makta oldugu haberi kadar, Haçh ordusunun Tuna’yi gecniek üzere bulunduguna dair dogru olmiyan bir rivayet de Türk ordusunda dedikodulann basiamasina sebep ohnustu. Mu- hasaradan vazgeçilmesini ciddiyetle istiyen devlet adamlan ve kumandanlar vardi. Buülann ba,sinda Vezîr-i âzam Candar- Ii-zâde Halil Pasa bulunuyordu. Bu hâlet-i ruhiyc içinde büyük mutasavvif Ak Semseddin’in fethi tebsir eden propagandasi ve fethin II. Mehmed’e vsasip olacagi hakkmda dervislerinin bütün orduya yaydarak söyledikleri sözler, Türk ordusunu atcsiemis ve yeniden sevka getirmistir. Türk bombardimani, en kesif seklini buhnustu. Bizans s û îia ri çozüîüyordu, gedik \ermek üzere idi. 27 raayista M u ­ rad Pasa, açdan büyük bir gedikten sehre girmek isterken sehit oldu. Birkaç Türk askeri sehre girdiyse de, Cenevizli ge­ neral Justiniaai (Guistiniani) tarafmdan bu taarruz püskür- tüldü. 28mayis gecesi împarator’un da katildigi bir merasim- le Ayasofya’da tarihin sonuncu Ortodoks âyini yapdirken, Türk ordugâhinda da mühim hâdiseler geçiyordu.

Nihai Türk Taarruzu (29 Mayis Sabahi) II. Mehmed, umumi taarruzdan evvel topladigi harb di- vanmda, son emirlerini uzun ve müessir bir nutukia bildirdi (Osmanogullan'nm irticalen tesirli sôz sôyleme kabiliyetinin irsî oldugu raalûm dur ve bu, satv^etlerine m üessir olan husus- lardan biridir). II. Mehmed, sûrlara ilk çikacak olanlara dirlik- 1er ve mansiblar verilecegini, çikan zabit ise su-basi v^e alay- beyi, su-basi ise sancakbeyi, sancakbeyi ise beylerbeyi, bey- lerbeyi ise vezir (maresal) yapacagmi bilirdi ve ilân ettirdi. Bizanshlar, cesur, hattâ kahramanca hareket ediyorlarsa da, Türkler’in harb sanatma ve cesaretine erisemiyorlardi. Prens Dukas söyle diyor (X X X IX , 176): “Bizans askerleri ise, alelâde bir Türk askeri kadar bile harb fenninde bilgili de- gildi. Zira Türk askerleri, bu maksat ve fikir ile yetistiriliyor- du”. Gene aym tarihçi söyle demektedir (XL, 183-4): "Türk askerlerinin her biri Apollon'dan çok daha mahir okçu idi; m odem Iraklides (Herkül) idiier ve her biri, 10 düsmana karsi gelebiliyordu”. Bu satirlar, hâdiseleri görmüs bir düsman ta- rihçisinin olniasaydi, buraya nakletmeye bile cesaret ede- m ezdim . 28 mayis gecesi, b ü tü n sûrlar boyunca çepçevre mesale- 1er yakilip, Türk ordugâhmda donanma yapddi. Bu büyük donanmayi Dukas, sôyie anlatiyor (XXXIX, 172); "Aksam olunca orduya dellâllar göndererek bütün çaduiarm kuvvetU ziyàlar ile tenvir olunmasmi ve atesler yakilmasmi emretti. Istklar yandiktan sonra, hep birden yüksek sesie tekbir getir- diler. Karada ve denizde jakilan isiklar, bütün Ìstanbul’u, Galala’yi, bütün gemiler ve karsi tarafta bulunan Üsküdar’i, günesin isjgmdan daha parlak bir sekilde aydiniatiyordu. De- nizin sathi, bütün, simsek ziyâsi kuvveti île parhyordu. Kes- ke yikhrim olsa idi; zira yilduim yalniz tenvir etmiyor, yaki- yor ve mahvediyor. Bizanshlar, Türk ordusunda yangin çik- tigini zanneyliyoïiar ve tamamiyle mahvolraalanm temermi ediyorlardi.” 29 mayis sabahi daha günes görünmeden IT Mehmed, sa- bah namazmi kildi, atma bindi, bütün maiyeti ile on saflara geldi. Günesin ilk isiklari ile siddetli top atesi basladi. Bu atesin himayesinde asker, sûrlara tirmanmaya çahsiyordu. Bütün sehrin etrafmda aym anda aym siddette hücum bas- lamisti. Istanbul, çepçevre tazyik ediliyordu. Mehter takimla- rmin atesin nagmelerine, tekbir sadalarmin mehabeti kansi- yor, bu sesler, kilometreler boyunca uzaniyordu. Bütün Bi­ zans 28 mayisi 29 mayisa baghyan gece uyum am isti. Ayasof- ya’daki äyinden çikan XI. Konstantin, Vlaherna (Tekfursa- rayi) Sarayi’nda birkaç saat dinlenip, Aya Romanos Kapisi’na (Topkapisi) gelmisti. II. Mehmed de Topkapisi’nm dis tara- finda idi. Katî netice, bu kesimde ahnacakti. imparator’un yamnda Prens Theophilos Paleólogos ve Prens Dem.etrios Kantakuzinos bulunuyordu. Giustiniani, bu siralarda yarala- nip muharebe meydanindan çeküeccktir. Donanma azablari (deniz pi}adesi), Marmara kiyjlarmda denize birakihyor, bu askerkr, canlarmi dislerine takarak M arm ara üzerindeki deniz surlarina tirm anm aya ugra.siyor- lardi. Topkapisi ônündeki muharebe, son derece kanh ve her iki taraf için de pek fedakârca geçiyordu. Türk askeri, merdi- venler üzerinden sûrlara tirmaniyor, bir kismi muvaffak olu­ yor, fakat Bizanshlar tarafmdan derhal ôldürülüyordu. Seh- rin içinde halk, zirhli Türk askerlerini sûrlar üzerinde çar- pisirken görünce, sonuncu dehsete kapihyor, kiliseleri doldu- ruyor, sokaklar ve evier bo.saliyordu. Devamh çaJan bütün ki- lise çaiilan, son amn geldigini ihtar ediyor, kaçmak istemiyen halk, Bizans askeri ile beraber vurusuyordu. Arka arkaya Topkapisi’ndan sûrlara firmanraak istiyen iki saf Türk aske­ ri, sûrlardan püskürtülmüstü. Bizanshlar, “Rûm ate.si” ile Türk askerini yakniaya çah.s!yor, büyük ta.slarla eziyorlardi. Topkapisi ününde bulunan II. Mehmed, daima taze liirlikîer- le bu kcsimi takviye ediyor, hükümdarlarinin ününde Türk askeri, ölümü istihkar eyliyordu. Bizanshlar, ölüm kahm mü- cadelesi halinde kar.si koymaya çahsiyoïiardi. imparator, Top­ kapisi’nm öteki tarafmda, askerinin ve gônüllü halkm basm­ da bulunuyor, Prens Demetrios Kantakuzinos ve Prens Niko- laos Palcolügos kumandasmdaki cn son ihtiyat kuvvellerini Topkapisi’na sürüyordu. Latin askerlerine kumanda eden Ge­ neral Giustiriiani’nin yaralandjgi icin muharebe meydanini lerketmesi, Bizanshlar için büyük darbe teskil ediyordu. im ­ parator, Cenevizli generali durdurmak istiyor, fakat o ana kadar sehrin savunuimasmda birinei derecede hizmeti geç­ mis olan Giusiiniani: "Tann’nm Türkler’e açmis oldugu J'olu takip edeeegim” cevabini veriyor, seref meydanmi serefsizce bu'akivordu. Giustiniani'nin Limni prensligi ugruna yapmis oldugu kahramanlik böylece bitiyor, generalin sözleri, hiçbir ümidin kalmamis oldugunu Bizanslilar’a gösleriyordu. Sabah namazmdan sonra yapdan duadan ve padisahm kisa ve belägatli bir hitabesinden elektriklenmis olan Türk ordusunda, mchterler, m illî havalan b ü tü n gücleriyle döger- lerken, en ileri saflarda Ak Semseddin ve IL Mehmed'in ho- caiarmm en meshuru olan Molla Gûrânî, niüridleri olan der- vis-gaziler arasmda dolasip askeri tesci ve tebcii ediyorlardi. Dervi.s-gazilerin le kb ir sadalari, dalga dalga Bizans sCnTarma aksediyor, çarpiyor, Ortaçaglar’in. en müstahkem kalesini asi- yor, dünyanm incisi ve sehirlerin imparaloriçesi sayilan bü­ yük beldenin içinde ugultular halinde yayihyordu. Avgustus’ im Jiie.sru haleii olan X I. K onstantin, agliyarak m üdafaaya devam ediyor, kahj-amanlik gösteriyor, yerinden kmiildami- yor, fakat ardi arkasi kesilmiyen Türk savietleri karsismda Bizans siuiarinm sallandigini, yikildigmi, acildigmi en büyük teessürler içinde seyrediyordu. Saat 7’ye gelmek üzere idi. ,

“Feth-i M übin” Giustiniani’nin çekilmesinden mülevellil müdafaanin äni durgunlugu, vaziyeti bütün ruiiu ile takip eden II. Mehmed’in gözünden kaçmadi. Dördüncü saf Türk askerinin de Topka­ pisi si^ularma tirmanmasi emrini verdi. Bu iradesini bildirdi- gi zamaa, bunun nihai hücum oldugunu da kestirmis bulun- ma.si läzimdir. Ulubadli Hasan admda küçük rüibeli ve pek genç bir subay, maiyetindeki 30 askerle beraber, diger hücum kollarindan evvel davrandi, Padi.sah’m saneagmi Topkapisi sürlan üzerine dikli. Aym anda Bizanslilar’in yüzlerce koldan tevcih ettikleri ales, ok ve laslarla .sehit oldu. Fakat maiye- tinden 18 ki.si de .seliit olmakla beraber, digerleri, saneagi dü- sürmediler. Türk bayragmi Topkapisi üzerinde gören ve o andan iti­ baren “Fâiih” unvanina hak kazanan II. Mehmed, Peygamber’ in senasina mazhar olmanm verdigi seviacle, alindan inip topraga secde ve Allah'a hamd eyledi. Topkapisi ile Egrikapi (Caligaria/Char.sias Kapisi) arasin- claki kesim, iki tarai' için de, insan cescdinden gcçilemiyecck ha­ ie gelmisti. Sancagin dikiîme,sinden birkaç dakika sonra, Ker- koporta (Canbazhane) Kapisi Türkler’in eUne gcçli. i!k Tiirk askeri, buradan sehre adim atli. Topkapisi ile Egrikapi arii- smda birinci sûr, Türk askeri tarafmdan asihnis, birinci sûr ile ikinci sûr arasmdaki bosluk isgal edilmisti. Az sonra ikin­ ci sûr da asildi. Türkler, Topkapisi ile Egrikapi’dan sehre girmek üzere idiler. Sehie giren ilk Türk birügi o kadar ma- hir hareket etti ki, baslarmdaki isini meçhul Türk subayi^ dâhiyane bir manevra ile, Bizans askerinin arkasina geldi; sehrin içine dogru ilerlemek basireisizligini güstermedi. Bu­ nu gören Bizanshlar, sûrian terkedip, bu birligi ezmek üze­ re yürüdüler. Zira bu birligin takviye edilmesi halinde, Bi- zansülar'in ric’at hallan kesilmis oluyordu. Fakat Türk askerini .sehirde gören halk, panik halinde Ayasofya istikametinde yiginlasmisti. ilk sehre giren birlik de, ardi arkasi kesilmez Türk bolükleri ile takviye ediliyordu. Topkapisi’ndaki Bizans asli kuvvetlerini imhadan kurtara- cak hiçbir çare kalmami.sti. Sonuncu ümidin de mahvoldu- gunu aniiyau Bizanshlar, geriye dogru kaçmak, canlanni, seh­ re giren Türk askerinin elinden kurtarmak istediler. Topka­ pisi kesiminde öyle içli-drsh bir vurusma oldu vc küçücük bir sahaya her iki taraftan o kadar asker yigildi ki, yaitilan- mis olan imparator, yere düstü ve ayaklar altinda ezildi. Bir azab neferinin, împarator’a sonuncu darbeyi indirdigi riva­ yet edilir. imparator, 49 yasmi 3 ay ve 19 gün geçiyordu. Prens Kantakuzinos da bu hengâmede maktul düstü. Bizansh fira- riieri .sehrin içinde goren halk, büsbütün yilginlik gösteri­ yordu. Sehre giren Türk askeri, teker teker sûr kapiIarmi açiyor, büyük Türk birlikierinin sehre girmesini temin edi­ yordu. Haliç sûrlanm Cebe Ali Bey ("Cibali” semti, bu Türk ku- mandanmm admi tasimaktadu'), Tekfursarayi sûrlanm Ka- laca Pasa, Marmara sûrlanm Kaptan fíamza Bey (tümamiral), bu clakikalarda yarmaya ve bu kesimlerden sehre girmeye basladdar. Vezir Zaganos Pasa’nm büyük birlikleri de sehre girince, her taraftan Türk askeri, Ayasofya istikametine iler- lemeve ba.sladi. Sehre giren Türk askeri, mukav'emcti kirip Bizans ordusu artiklanm temizledi. Artik hiçbir mukaveme- tin ehemmiyeti kalniadigmm anlasildigi anda, Türk Ordusu, siláhla karsi kovmiyan sahislarin öldürülmeinesi emrini akh. iki Kilise’nin ittihadindan beri, aylardir Ayasofya’ya ug- ramiyan Bizans halki, büyük mábede tíolmaya ve bir melegin çikarak rnucize gösiermesini beklemeye basladi. Fakat Prens Dukas, o anda bir melek çiksa da Katolik olup Türkler' den kurtulmayi mi, Ortodoks kalip Türk idaresinde yasama- yi mi tercih etiiklerini sorsa, Bizans halkinm tereddütsüz ikin­ ci sikki tercih edecegini yazmaktadir (X X X IX ). Daha sabahü. Ögle olmamisti. Her taraftan sehre giren Türk ordusu, Aksaray taraflarinda birlesmis ve saf tertibati almisti. Sehrin belli basii bütün yerlerinde kipkirmizi Türk bayraklan dalgalaniyordu. Hammer’e göre bu, Istanbul seh- rinin 29. ve sonuncu muhasarasini teskil ediyordu (II, 428). Bu siralarda yalniz Bagçekapisi’ndaki Giritli bahriye as­ kerinin mukavemeti devam ediyordu. Bu kahramanhk, padi­ sahin çok hosuna gitti, bunlarm esir ahnmayip silählari ile beraber gemilerine binip Girit’e gitmelerine müsaade etti. Bu jest, Ortaçag’da görülmiyen bir hâdise idi. Fakat II. Meh- mecl de zaten Ortaçag adami degildi.

Fätih’in Sehre Girisi ve Ayasofya’daki Hitabesí Ayasofya’daki on binlerce insanm burnu bile kanatilma- di. II. Sultan Mehmed, ögle üzeri Topkapisi’ndan sehre gir­ di. Bizans halkinm tezahürati ve alkislar. Türk askerinin ezan ve tekbir sesleri arasinda "Fâtih" ve “Roma Imparatoru” si- faiiyle Ayasofya’ya geldi. Mâbedde toplanmis olan kadmli er- kekli sayilari onbinleri bulan halk, ba.slannda büyük rüt- beli rahipler oldugu halde, Dogu Roma Fâtihi'ni atinm üze­ rinde, mâbedin kapismda görünce agliyarak secdeye kapan- di, zemini öptü. Büyük Türk Hakani, onlan sükûta ve sükû- na davet etti. Sonra beser tarihinin tekâmül merhalelerinden birini teskil eden su tarihî cümleleri söyledi: "Kalkiniz! Ben, Sultan Mehmed, hepinize sôylüyorum ki, bu andan itibaren, artik ne hayatiniz, ne de hürriyetiniz hususunda gazab-i sâhâ- nemden korkraaymiz!” Bu am, hâdiseye sahit olan bir Hiristiyan tarihçi söyle tasvir etmektedir (Belleten, no, 49, 145, 147): "Sultan, Aya- sofya'mn önüne gelince aiindan indi... Patrik ve bütün halk yerlere kapanarak bol bol agladilar. Fakat Sultan, onlara eli ile susmalarini isaret etti. Sükûnet teessüs edince Patrik'e: "Ayaga kalk! Ben, Sultan Mehmed, sana ve arkadaslanna ve bütün halka sôylüyorum ki, bugunden itibaren ariik ne haya- tiniz ve ne de hürriyetiniz hususunda, benim gazabimdan korkmayimz” dedi... Sultan Mehmed, dünyanin bütün taht sehirlerinden daha meshur olan bu imparatorluk merkezinde hüküm sürdü. O, magrur Artakscrks’i yenmis oîana, gaìip gel- di; 74 imparator tarafmdan müdafaa edilen muhtesem sehri aldi... Büyük iskender ile bütün dünyayi maglûp etmis olan Roma’ya galip geldi”. II. Sultan Mehmed’in artik kendi tebaalari sifatiyle hal- ka hürriyetlerinden, mezhep scrbestîlerinden ve canlarmdan emin olraalanm, kendilerine adalet getirdigini sôylemesi, Or­ taçag havsalasimn kabul edemij'ecegi bir keyfiyetti. Bu hare- ketiyle, Yeniçaglar’i müjdelemis oluyordu. Fâtih, Ayasofya’yi takdirle gezdi. Ezan okunmasini emret- ti. Kiliçla fethedilmi.s clan Hiristiyan’hgm bu en büyük mâ- bedinde ikindi namazmi kildi. Namazdan sonra, mâbedin ca- iTiie tahvilini irade eyledi. Ayasofya’dan çikinca, sehrin belli bash 3'erlcrini ve imparatorluk saraylanm gezdi. Bizans tarihçilerinin de yazdiklari üzere Fâtih sehre gi- rerken, katil ve yagma durmu.stu. Fâtih, ancak mukavemet edenlerle elinde kanh silâh bulunanlarm ôldürülebilecegini, bunun disinda insan ve m ala karsi yapilaeak her tü rlü taar- ruzun ülümle cezalandinlacagini ilân ettirmisti. Bu ilân ve Ayasoîya'da biriken 50.000 kisinin hemen o gün mâbetten çi- kanlaralv sahverilmesi, Ortaçag anlayisma külliyen zit bir key'fiyet teskil ediyordu. iki aydir yapilan bir ölüm kahm mu­ harebesi sonunda son ana kadar mukaveriiet gösteren bu in- sanlar, Ortaçag’da galibin öz m ah sayilir, ö ld ü rü lü r ve isten- digi gibi muameleye tâbi tutulurdu. Hürriyetlerinin, hele din ve mezhep hürriyetlerinin iadesi akil alm az bir seydi. Basbakan Lukas Notaras'in kizkardesi clan son Bizans Împaratoriçesi, 2 kizi ile beraber, Türkler sehre girmeden gemiyle kaçip Mora’ya, kaymbiraderlerinin yanina gitmisti. Fâtih, sehri gezdikten sonra, sehir dismdaki otag~i hümâ- yûnuna ^eldi. Basvekil Lukas Notaras’i huzuruna kabul ve il­ tifat etti. îhsanîarda bulunup gitmesine müsaade etti. XI. Konstantin’in bütün firar tekliflerini reddedip kahramanca ölümüne teessür göstermek necabetinde bulundu. Cesedini buldurttu, imparatorlara mahsus dinî tôrenle gömülmesini rahipîere emretti.

Fâiih’in Roma imparatoru Sifatiyle Yeni Ortodoks Cihan Patriki’ni Seçtirmesi “Felh-i Mübîn”in ertesi günü, 30 mayis çarsamba idi. Fâ­ tih Sultan Mehmed’in fermanlan okundu. Saklanan halkm kemâl-i cesaretle ve hiçbir seyden çekinmcksizin meydana çikmalan, kaçanlarin evlerine dônnieleri, mallari, irzian, can- lari, dinî ve mezhebî hürrij’ctleri, hattâ millî ôrf ve âdetle- rinin tamamen Türk kanunlarmin teminati altinda bulundu­ gu ilân edildi. Ve bu hürriyetlei'e ne kadar titizce saygi gös- icrildigi, Fàtih'in fcrmanina yüzyiHarca ne derece riayci edii- digi, b ugünkü Islanbul R u m la n ’nm nie\'cudiyet ve xa/iyetle- ri ile bellidir. Büyük Türk Hakani II. Sultan Mehmed Han Ga/i, Latin Kilisesi ile ittihadin düsmani olan Bizans ileri gelcnleri- ne bilhassa cok büyük illil'at ve ihsanlarda bulundu. 30 ma­ yista, Büyük-duka (basbakan) Lukas Nolaras’m ziyaictini iade etmek, hasla olan ve imparatorluk hanedanmdan bir prenses bulunan /.evcesinin hatjrmi sormak için Fâtih, Bi- zans’m Imparator’dan sonra bu iki numarah sahsiyeiinin sa- ra3’ina gitii (Hammer, II, 434). Mütaakip günlerde Bizans ile­ ri gelenleri toplanarak, Georgios Skolarios’u “Gennadios” is- miyle “Cihan Ortodoks Patriki” secliler. Padisah, Ortaçagiar’ m havsalasmm alamiyaeagi bu seçimi, tasdik etti. Pafrlk’i yemege davet etti, kendisi ile dinî ve íelsefi sohbette bulun­ du. Birkaç gün içinde maglûp Bizans’m yaralarmi sardi ve jnagrur baskent halkmm sevgi ve saygismi kazandi. Patrik- ler’in bundan böyle “vezir” (maresal) rütbesine e.sit rüibcdo ve protokolda sayilmasini emretti. imparatorluk yikümcaya kadar Patrik, protokoldaki bu yerini ve bütün imtiyazlarmi muhafaza etti (Fâtih ile Ortodoks Kilisesi münasebetleri hak- k??ida bk. Mfrmiroglu, Fâtih Devri’uc Ait Vesikalar). 1 haziran, bir euma günü idi. Ayasolya’da ilk evuna na- mazi kdmdi. Ayasofya’daki bütün mozaik tasvirler oldugu gt- bi bjrakddi (ancak XIX. asrm ortalarmda Sultan Mecid dev­ rinde üzerlerine badana çekilmi.stir). Ayasofya, en büyük Hi- ristij'an mâbedi idi; fethe takaddüm eden senelerde bile 800 rahip ve hizmetkân xardi. Dogu Roma’nm mânevi fàtihi olan Seyh Ak Semseddin, Fâtih Sultan Mehmed adma hiftbe oku- du. Ayni gün, Gennadios’un seçimi ve hukukunun lasdiki ya- pildi. Bu suretle “Hu'istiyan’hgm cn büyük ve en muhtcsem kilisesi olan Ayasolya camie tebdil edildi” (Pirenne, II, 268). Tarihin cn mühim hâdiselerinden biri olan bu muazzam feiih gününüii ak.sami, i.sgalden mütevellit kansikhklarm ta­ mamen sona erdirilmis olmasi, mutlak bir sükûnetin teessü- sü, o zamana kadar tarihte gôrülmemi.s bir vâkia teskil edi­ yordu. Fâlih Sultan Mehmed’in kendisini Ortodoks’lugun tek hamisi ve Roma Imparatoru (Kaysar-i Rûm/Asiae et Grae- ciae Imperator Asya ve Roma imparatoru) ilân etmesi, o andaki nazik vaziyeti kurtardigi gibi, Avrupa tarihinin istik- baline de birinci derecede tesir edij'ordu. Gcrçi o Patrik’i tas­ dik eliriisti. Fakat bu tasdiki kabul etmekle dahi Ortodoks Ci­ han Patriki, Türk Hakani’ni hukukan Roma imparatoru tani- mi§ oluyordu. Çünkü Patrik'Iigin tasdiki keyfÌ3'eti, ancak Roma imparatoru olan zatm iklidarinda idi. Üsielik Ronja iiinparatoi'u ve Ortodoks m ezhcbinin en b ü jü k iiam isi sil'aliy- le Fâiih, Kaloük ve Orlodoks âiemlerinin biriesmcsine cbediycn sel çekmis oluyordu. Fâlih eger Orlodokslar’j din baknnindan ta/.yik etmis olsaydi, Katolik âlemi ile yakinkismaianna, haíííi Kaiolikier’in kucagina düsmelerine lirsat \erirdi, Nelekim ihtimal ondan mülliem olarak, loiunu- nuii oglu Kanunî'nin de Protestanlar’a karsi tutumu ayni ol- jnustin*. Bununla berabei', bu gibi asulara stîmil siyasi gürüç d.rinligine ve yalniz Orlaeag'in bin senesine son veren bir adama has düsi.incelerc ragmen, gene de bu devirde Fàtih'in su da\ ranisi,'\ iedan ve fik ir ]iürri\ eti iarihinin en m ü h in i saf- halarindan biridir. O devirde Ispanya’da, Katolik olmiyanlar vc bu arada onbinlerce Müslüman, diri diri ateste yakihyor- du. A\Tupa, Fàtih’in tolerans seviyesine ancak XX. asía dog­ ru erisebümistir. istanburun Fethi ile, ístanbul, Türkiye’nin taht sehri va- /iycline gelmis oluyordu.

Gaiaía’nin Fcíhi

Galata'da otin-an Avrupalilar’m binlercesi korkudan cv- lerini terkedip limandaki gemilere ve banl¡3 0 lere sigmmjslar- di. Calata sulhan teslim oldugu için, Bizanslilar’a yardim et- mesine ragmen, íí. Mehrned taraiindan affa mazhar oldu, hiç­ bir .sekilde \agma edilm cdi. I-fattà bo.s e\lerin açilarak için- deki bülün esya ve emvalin yazilip mühürlenmesi gibi, Orla- çag larihinde cm.saii geçmiyen bir padi.sah iradesi çiktj. Sa- hiplerine, 3 ay zarfinda mallanna sahip çikmadiklan lakdir- de, bunlara Hazine’nin el koyacagi bildirildi. Sehrin, imar ve iskânina da hemen ba.slandi. Eylül ayina kadar 5.000 aile Ana- dolri ve Rumeli'nden gelip islanbul’a yeiie.sti. Sonralan bu hareket, daha da hizlandt (Dukas, X L II, 193). Galaia'nin zapti \e Bogazlar’da Türk hâkimi^etinin kiirul- masi iie, Ceneviz Cumhuriycli, büyük devletler arasindan si- lindi. Hele bir müddet sonra Kirim’daki silelerini de kaybe- dince, Karadeniz liearetinden mahrum kaldi. Avrupa’da chen> miyetsiz bir devlet derekesine düstü. Türkler, Karadeniz ü- eareiini inhisarlarina ahp zenginle.stiler. Ceneviz’in czelî rakî- bi Venedik, daha da scvket kazandi.

Çandarh Halil Pasa'nin Azii ve îdami (19 Temmuz 1453) Fetih'tcn birkaç gün sonra F àtih ’in emriyle Vezir-i âzam Çandarh-zâde II . Hali] Pa.sa, azi] ve tevkif edildi. 40 gün Ye- dikulc'de hapsedildikten sonra da idam olundu (19 temmuz 1453). O sm anli tarihcüerinin I I . M ehm ed’i m azur göstermek, maksadiyle Halil Pasa aleyhinde birtakim iftiralar yazmalari, asilsizdir. Fätih’in Halil Pasa’ya çocuklugundan, ilk saltana- tmdan garazi vardi. Çandarli ailesinde vezäret-i uzmä maka- minm devammi da dogru bulmuyordu. Gerçekten devlette Çandarli-zâdeler, Osmanogullan’ndan sonra gelen 2. aile vazi- yetinde idiler. Hârûnu’r-Resîd’in de Bermekî ailesini imha et- mesinin sebebi bu idi. Nihayet Halil Pasa, Istanbul’un düsmi- yecegini ve dusse bile bütün Avrupa’yi 'Türk imparatorluguna karsi ayaklandiracagini samimî olarak savunan bir siyasi gö- rüse sahipti. Bu görüs, Fätih’in görüsüne ve projelerine tama­ men aykiri idi. Gerçekten Halil Pasa’nm tahminleri bir müd­ det sonra — asagida görülcce j üzere— dogru çikti ve Tür­ kiye, tek basma 20 devletle birden pek uzun sürecek bir harbe giristl. Bu harbden Fàlih’in dehasi, Türkiye’yi muzaffer çikardi. Fakat böyle olmayip da Fätih, cihan imparatorlugu ugruna devletin basini belava soksaydi, o zaman tarihe Ha­ lil Pasa hakh, II. Mehmed haksiz olarak geçecekti. Halil Pa- sa’dan sonra Fätih ve halefleri, sadaret makamina, çok defa asli, nesli belli olmiyan sahislari getirmislerdir. Halil Pasa, muhasaranm kizgin anlarmda bile, muhasara- dan vazgeçilmesi fikrini harb divanlarmda savunmustu. II. Mehmed, Pasa’nm bu tutumunu, bozgunculuk saymis, fakat onu ortadan kaldirmak için, tarihte kimseye nasip olmamis bir serefle taclanmayi beklemistir. Çandarh-zâde’nin, rakipleri olan devlet adamlari aleyhine Fàtih’in nezdinde faaliyette bu- lunmasi da onu gözden düsürmüstür. Bütün bunlarla bera­ ber, Halil Pasa’mn idami, Fätih’in belli basii hatalarindan bi­ ridir. Devsirme partisi ile Türk aristokrat partisi aleyhindeki siddetli mücadelenin, uzun bir müddet için, birinciler'lehine halli neticesini vermistir. Halil Pasa’mn emläk ve gayrimenkulü, veresesine bira- kildi (ogullanndan Ibrahim Pasa, II. Bâyezid devrinde vezir-i äzamhga kadar yükselmistir). Fakat bugünkü rayiçle 1 mil- yar TL. kadar olan nakit parasi, Hazine'ye almdi. Süphesiz b u servet, nesiller boyunca büyük fü tu h a tm ganim et hissesi- ne katilmis en maruf bir Türk allesinin reisi için fazla degil­ di. ilerideki asirlarda nesepsiz vezirlerden bazilannm servet- leri ile mukayese edildigi takdirde de, mütevazi bir mebläg derecesinde kahyordu (Babinger, 128). Halil Pasa’nin idami. Türk ordusunda büyük teessürle karsilandi. Ordu, Halil Pasa’yi ve Çandarlilar’i çok seviyordu. Süphesiz halkin Iiissiyati da bu raerkezde idi. istanbul’vrn Türkler Tarafmdan îm ar ve îskâni Fâtih, Bursa su-basisi Kansdiran Sülcj'man Bey’i islán- bul su-basisi (emniyet m üdürü), Hizir Bey-Çelebi’yi de istan­ bul kadisi (belediye reisi ve en yüksek Iiâkimi) tâyin etii ("Kadikoyü”, adini bu Hizir Bey-Çelebi'den almistir). 21 ha- ziranda Fâtih, sehirden ayriIdi ve Edirne’ye hareket etti. Edir­ ne’de, halkm çilgm sevinç tezahürati ile karsilandi. istanbul’ da sadeee 1.500 asker birakmasi, artik hiçbir mukavemet un- surundan korkulmadigma delâlet eder. Gerek Edirne'de, ge­ rek 1454'te Filibe'de, istanbul'un imar ve iskân isleriyle dai- mî ve siki bir surette mesgui oldu. Sehrin daha bir asir geç- meden cihanm en kalabahk ve en b üy ük sehri haline gelme- sindeki hazirhk serefi, Fâtih’e aittir, Sûrlar, estetik maksatla tamamen tamir edildi. Esir düsen Bizans askerleri, sehrin imarmda çalistirildilar. Fakat gene Ortaçag’da isitilmemis bir vaka olarak, sevkie çahsmalari için, Hakan’m iradesi ile kendilerinde 6 akçe (72 TL.) yevmiye verildi. Öyle ki, insaa- tm hitammda bu esirlerin biriktirdikleri para ile hürrîyet- lerini satin almis olduklanm gürüyoruz (Kritobulos, 93). Bi- lindigi gibi, hürriyetlerini satin alabilmelerini temin için esir- Ieri para karsihgi çahstirmak, K u r ’â n ’ca emir ve tavsiye edil­ mis olup, islâm'da fevkalâde sevap sayihr. Türk devlet adam- iari ve zenginleri de, sahsen Büyük Türk Hakanhgi’nm yeni taht sehri için büyük servet harcadilar. Gerek sahislan ve aileleri için, gerek umum için binlerce bina insa ettirdiler. Olinek ve kaçmak suretiyle evleri bos kalan Bizanslilar’m raeskenleri, istanbul'a yerîesmek istiyen Türkler'e devlet ta­ rafmdan bedava dagitildi. Fetih sirasmda sûrlar içindeki Bi- zansli nüfus, 50.000 kisiden ibaretti. Tabiî dogrudan dogruj'a sehir sayilmiyan banliyôler, Adalar, sûrlar disi, Haliç'in ku- zeyi, Bogaz kiyilan ^^s. yerlerdeki nüfus, bu miktarin dismda idi. Halbuki istanbul, vaktiyle Bizans’m büyük çaglarinda n204’teki mesum Latin istilâsina kadar) inilyonluk bir sehir- di. Türkler, .sehre eski màmur haliiii iade elmek için, ate.s- li bir çalismaya koyuldular.

Feth’in îsiâm Dünyasi'ndaki Akisîeri

istanbul’un Fethi’nin ve Dogu Rorna'nin düsmesinin te­ siri, bütün dünya sathmda, muazzam olmustur. Avrupa'da korkunç bir felàket olarak kabul edilcn ve biraz da romantik sebeplerle büyük üzüniü yaratan bu hâdise, islâm âleminde sevinçle karsilanmistn'. Kahire’de yapilan donanma, süphesiz îslâm âleminde kutianan en muhtesem istanbul Fethi olmus- tur. Günicrc'c sürmü.s, geccler her (araf aychnlatilmis, salin- nal tabi-hànesi (mehter) halka konserler vermistir (ìbni Ayas, II, 44). Memlûk Sultani, Fâtih'e elei göndererek kendisini tcbrik etmistir. IsIàm âleminde ve bilhassa Türk JVIemlûk im­ paratorlugunun büyük sehirlerinde, Fätih’in bundan sonra birbirini iakip eden zaferleri de .scnliklere vesile olmiiS ve kutlanmissa da, "Feth-i Mübin” dolayisiyle yapdan merasim- 1er ve izhar edilen sevinç, digerlerini gölgede birakmi.stir. ICa- hire’deki Abbâsî Halifesi'nin emriyle, eamilerde. Türk seiiil- lerinin ruhlarma minnetle dualar edilmistir. Bütün Islam äle- mi bu sevinei göstermistir. Güney. Hindistan (Behmenî) Sul­ tan! Aläeddin II. Ahmed Behmen-Sah (143.5-1457) elçiler gön­ derip Fátih’i tebrik eylemistir. îslâm âleminin bu derece sevince bogulmasmm dinî se­ bepleri çok derinlerde idi. Istanbul, Müslümanlar için bir ideal olmus, fakat Em evîler ve Abbâsîler zam am nda alma- mami.sti. Peygamber, islanbul Fâtihi’ni ve fethi basaracak or- duyu, saadetle lebsir etmi.sti. K iir’â n ’da geçen “Belde-i Tayyi- be” lâbiri bile, ebeed hesabiyla, Feth-i Mübîn’in hicrî tarihi­ ni gösleriyordu. Gerçekten islanbul’un Fethi, bütün Türk tarihinin en mühim hâdisesini le.skil elmekte, Malazgirt’i bile gcride bi- rakmakla ve tarihte Türk miiletine nasip olmus en serelli há­ dise saydmaktadir. Orlaçag’i kapaljp Yeniçag’i açmanin hiç­ bir sevie ôlçülemiyecek derecede muazzam olan serefi, Felh’e, ebedî bir mâna kazandiumislir. Bu mânanm üzerinde bira:/ asagida duracagiz.

Feth’in Avrupa’daki Akisleri Fetih karsismda Avrupa’mn akligi durum, bu kitamn güc- süzlügünü gôslermektedir. imparator III. Friedrich (1440- 1493) ki Habsburg hanedanmdan olup o esnada 37 yasinda idi, Venedik doçu (yani cumhurreisi) Francesco Foscari ile bu- lusup, Roma imparatorlugunun dü.smesinin vahîm âkibetleri- ni u/.un boylu müzakere etti. Derhal fiilî bir mukabeleden âciz bulunan Imparator, bu müzakerelerden sonra, teessürün- deii bir müddet dairesine kapamp malem tulmak ve dua el- mckle vakit geçirdi. imparator. Papa V. Nieolaus’a (1447-1455) yazdigi 12 temmuz 1453 tarihli (ki Fetih’ten 45 gün sonradir) mektupta soylc demektedir; ‘‘Mehmed, çoktandir aramizda hükümfermâ bulunuyor. Türk kihci, çoktan beri basimizin üzerinde asilidir. Karadeniz, çoktan bize kapah ve Romanya. çokian Türkler’in hâkimiyetindedir. Oradan Macaristan’i ve sonta Aimanya’yi ele geçirecekler ve bu zaman esnasmda biz. aramizdaki düsmanlik ve ankismazhkla idámc-i liayata de­ vam edecegiz. Ingiltere ve Fransa kirallan, biribirlerine kar­ si siláha sanldilar. íspanya, ancak nadir anlardadir ki huzura kavLisiiyor. Ítalya ise, yabanci hüküm etler için yapilan kavga- laiia asía sulha kavusamiyacaktir. Eger ordu ve siláhlanmi- y.i, imanimizin düsmanlarina karsi tevcih edebilseydik, ne ka­ dar iyi olurdu. Bu vazifenin ise, Zát-i Mukaddesleri’nden da­ ha ziyade kalbimde yer etmis oldugunu soyliyemem ey Mu- kaddes Pederim!” (Babinger, 147). En büyük Hiristiyan hü­ kümdan olan Almanya imparatoru, bu satirlan ile, Avrupa' nin siyasi durumunu, sert, fakat vâzih kalem darbeleri ile çizm istir. Filhakika 1 subat 1454’ten itibaren Türkler’e karsi ele silâh alacak her Hiristiyan’in Papa tarafmdan, Cennet tebsir eden fermanlar (indulgence) ile mükâfatlandinlacagi vait ve ilân olundu. Papa’nin emriylc, Türkler’e karsi harbde kulla- nilmak üzere, bütün baspiskopos, piskopos, manastir ve ki- liselere, vergi tarhedildi. Üstelik, bütün Hiristiyan âlemine bir "mukaddes harb vergisi” kondu ve bunu ödemektcn ka- çinan her Hiristiyan, Papa tarafmdan aforoz edilmekle (ex­ communication) tehdit olundu. Her hangi bir Müslüman’a silâh, erzak ve her türlü malzemc satan Hiristiyan, en agir iskencelere mâruz kalacakti. îslâm dininin varligi imha edi- linceye kadar bütün Hiristiyan âlemi, aralarinda bir müta- reke j'apacak ve bu sulh havasi, en büyük endise ile muhafa­ za olunacakti. Bütün bu emirlere her hangi bir surette itaat- sizlik gösteren sahis, kim olursa olsun, aforoz edilecek ve is- kence ile ölüme mahkûm olacakti. Eger bu itaatsizlik bir ce- maat, bir memleket ve bir devlet tarafmdan irtikâp edilccek olursa, bütün bir cemaat, memleket ve deilctc, ayni cczalar yüklenecekti. Ttibiî bütün bu kararlar, gerçeklestirilmesinc asla imkân olmiyacak seylerdi. Dünya, kesin çizgilerle ikiye bôlünemezdi. îki âlem arasmda islek bir ticaret vardi vc bu ticaret, bu gibi tedbirlerle durdurulamazdi. îslâm devletleri arasinda oldugu gibi, Hiristiyan devletler arasinda da uzunca bir sulh, imkân dismda ve tarihia akisina a\kiri idi f Babin­ ger, 148). 1454’te Bavyera’da Ratisbon (Regensburg) sehrindc, bü­ tün Avrupa hükümdarlarinin i.stiiaki ile bir médis akdedile- cek ve burada, Türkler’e karsi bir Haçli seferinin projeleri gerçeklestirilecekti. Bahar gelip çatinca (1454), bu médise, yalniz Fransa Iianedanmdan (Capet hanedam) ve o sirada Avrupa’nin en güclü hükümdarlarindan olan Burgonya duka- si II. Philippe le Bon (1419-1467) istirak etti. Capet-Valoîs- Bourgogne hanedaniDin 4 dukasinm 3.'sii o!an III. Philippe, Nigbolu’da Yildinm'a esir düsen Koikusuz Jean'in og!u idi ve hanedaniiia büyük leke süren Osmanogullan’na karsi çok hinçh bulunuyordu. Fakat o dahi, ancak imparator veya Ma­ caristan kirahnm ba.skumaadanhk edecegi bir orduya bizzat i.jtiràk edecegini, aksi takdirde, elinden geldigi kadar kuvvet­ li bir ordu yolb 3’acagini söyledi. Süphesiz, babasmm âkibeti- ne ugramaya niyetli degildi. II. Philippe'ten ba.ska diger bü­ tün Avrupa hükümdarlan, meclise sefir göndermekle iktif'a ettiler (Babinger, 149). Bunun üzerine Papa, 4 temmuz 1454’te Fransa, Ingilfere, Bohemya, Macaristan, Lehistan, îsvcç, Norveç, îskoçya, Ara­ gon (Katalonya) knallari ile Venedik ve Ceneviz cumhurrcis- lerine, bütün dukalara ve bagimsiz prenslere, ikinci b ir davet- name yolladi. Fakat buna da kulak asan çikmadi (Babinger, 150). Hammer .söyle diyor (II, 437): "Bizans imparatorlugunun düsmesi, 1000 yilhk bir mcvcudiyetten sonra taht sehri Istan- bul'un Türkler’in eline geçmesi, Avrupa milletleri için, uzun bir mücadele devresi açmrstir. Bu mücadele, Avrupa icin. le- läketli geçecektir”. Artik Katolik-Oriodoks ittihadi, yani Hiristiyan âleminin birligi de bir hayal olmu.stu. Bizans halkmi Katolik yapmak üzere Papa tarafmdan istanbul’a yollanan ve Ayasofya'da Ka­ tolik äyini yaparak, Ortodokslar’m inancma göre mâbedi kir- Icten ve 28 mayjs gecesine kadar bu kiliseye halkin ugra- mamasma sebep olan Kardinal Isidore, Galata’da Türkler’e esir düsm üs bulunuyordu (Babinger, 120).

Fefih Üzerinile Baiililarin Diisünceleri istanbul’un Fethi, yalmz kuvvetin kuvvetsize galebesi .sek­ linde teläkki edilcmcz. Meziyetin fazüeisizlige, üstün ahläk ve mcdeniyetin, dcjcnerc olmus ahläk ve medeniyete galebesidir. Tarafsiz Avrupa tarihçileri de bu hususta müttefiktir. Asirlar sonra Alman imparatorlugunu harb meydaiilarinda bilfiil ku­ ran Marc,sal von Moltke, söyle demektedir: "Hiristiyan Latinler, 1204'ie Bizans’i, daha sonra Türk­ ler'in yapligmdan kat kat fazla harap ettiler, Nicctas, Latin­ ler’in tahrip ettikleri veya erittikleri bir sürü sanat eserini ve heykeli anlatir. Fakat Lysippos’un Yunanistan'dan Roma’ya, Roma'dan da Bizans’a göcmüs olan dört tunç atmi Venedik- liler kurlardilar. Ve Markus Meydani’na götürdüler. Bunlar, Yeni Galya imparatoru (Napoléon) tarafmdan kisa zaman için Paris’e tasmdiktan sonra, tekrar Venedik'e dönrnüsler- dir; simdi de oradadirlar” (Türk Mektuplan, Türkçe tre., 146).— “Sultan Mehmed, sanki tabiatm häkimi imis gibi, atim dalgalara sürdü (S. 148).— "Giustiniani, elinden bir ok- la yaralanmisti; onun kacisi, geri kalan Latin muhariplerine de m isal oldu ve Cenevizli, serefle dolu bir hayata hiç yakis- miyan bir ölümle öldü.— Kostantin Paleologos’un ölümü, da­ ha serefli oldu. Imparator, soysuzlasmis railietini kuvvetli bir müdafaaya tahrik için bos yere ugrastiktan, bütün tehlikele- ri onlarla paylastiktan ve bütün ümitlerin yok oldugunu gör- dükten sonra, kendisi mevkiinden düsmüs, Roma imparator­ lugu yikilmis ve Hu'istiyan dini ortadan kalknns olduguna göre, artik yasamamaya karar verdi. ‘‘Benim basmii kesecek bir H iristÌ3'an yok mu?” diye bagndi. Tanmmamak ve korunma- mak için, erguvânî imparator mantosunu su'tmdan atti; mu- hariplerin en sik kalabahguia karisti ve ölülerden bir yigimn altma gömüldü. Topkapisi yaknimda, Konstantin Paleologos’ un, Dogu Roma’nm son imparatorunun öldügü yeri isaret eden, b ir küm e servi yükselir” (S. 150-51).— “L abarum (üze­ rine Hazret-i isa’nm alämeti islenmis Bizans imparatorluk bayragi), Sancak-i Serif önünde egildi... iki asir müddetle Bati, o günden beri Bogaziçi’ne hâkim olan islâm imparator- lannm karsismda titredi. — istanbul’un zaptmm hemen arka- sindan Gazi Fâtih Mehmed, sûriann en çok harap olan kisim- lanm tamir ettirdi. Fakat bu sûrlar, "Roma Imparatoru" gibi magrùr bir trnvani tasiyan zayif hükümdarlar için, ordulan hilâl’i Macaristan ve Avusturya’ya, Misir ve iran’a tasij'an muazzam Türk hakanlari için oldugundan bambaska bir ehemmiyeti haizdi" (S. 151).— '‘Türkler’in umumi bir hücu- ma hazirlandiklari bu sirada sehirde ikilik, cesaret kinkhgi ve kitlik hüküm sürüyordu. Rumiar, en amansiz bir düsman- lik ile, âyin sirasmda ma^ah mi, yoksa mayasiz mi ekmek kullamlacagmi münakasa edi^’or ve vatan hizmetinde kulla- nilmak için ellerinden ahnmasm diye, hazinelerini yere gömü- yorlardi. — 29 ma}'is 1453 sabahi, muhasaranin 53. ve Roma imparatorlugu’nun 1000 villik devrinin sonuncu günü idi" (S. 150). Bizans’ai çürümüs halini, bu dc\lete birkaç imparator veren bir hanedanin son fcrdi olan Prens Dukas, su cümle ile vázihan aiilatmaktadir (XLL 192): "Her milletten fazla haksizlik j'aptik ve bize her ne yapii isen, hakiki vc âdil kara- rinla j'aptin Tannrn." Büyük Alman filozofu Hegel (1770-1831), söyle diyor: “Bizans imparatorlugu, dahilde her türlü ihtiraslar tarafm­ da rs parçalamj’or, hariçle ise, imparatorlarui kendilerine kar- ÿi zayil’ bir mukavcmcl gostei'ebikiiklcri barbarlann tch- tliili allinda bulunuyordu. Devlet, daimî suretle tehlikeli \a- ziyette bu]unu\ordu \’c bi/e slilli vc hattâ giilünç ihliraslanii, ne i ikirlerde, ne fiillcde \e ne de .sahislarda bü}ük bir sey vcrmedigini göstercn igrenç bir tablo ar/etmek(edir. Seilcrin isyani, bunlarin vcyahut nedimlerin cntrikalan neticesinde imparatorlarin dii.smesi, hükümdarlann kendi zevceleii \a- hut ogullai'i laraCindan katledilmeleri ve zehirlenmclcri, her iüiiü zevklcrini talmin etmcleri \e namussuz hareketlere te- nezzül ctinelcri... îste bu tarihin, Dogu Roma imparalorhigu- nun çürümü.s binasinm, XV. asrm orlasmda, Türkler’in dinç kiivvcli tarafmdan yikilmcaya kadar, gôzlerimizin ônLinden geçirdigi sahnelcr” (Vasilie\’, Biz.fíns fm p. Tarihi, Tr. tre., I, 5-6). Fransiz Akademisi’nden René Grousset, Îstanbul'un Fet­ hi hâdisesini hazuliyan sebcp x’e âmilleri, yüzlerce ))llik de- rinliklerde aramakladir. Fransi/, tarihçisi diyor ki; “iki asirdan fazla bir müddet zarfinda (VII.TX. asirlar), Bizanshlar, Anadolu platosunu Arap istilâlarina karsi oisun koruyabilmek için, sert bir müeadeleye giristiler. Bu müca­ dele bugün biraz karanlikta kalmis olmasma ragmen, Avru­ pa mcdeniyelinin islikbali için, birinci derece mühim bir hâ- di.se idi. Eger Bizans seddi yikilsa idi, Müslüman felhi 14.53’te degil 673 veya 717’de gerçeklesse idi, hcnüz rüsdünü idiak ct- niemis olan Avrupa’nm hali ne olurdu? Hiçbir Roncsans ha- leketi mümkün olmaz, Avrupa, Yunan kaynagindan kesilmis bir vaziyete düserdi... Bizans dahi, bir an aeikli savunma da­ kikalari yasamrs olmasma ragmen, X. asirda, parlak bir mc­ deniyetin besigi idi; ordusunu düzenlcmis ve mukabil taar­ ruza geçmi.sti. Bu m ukabil laarruz, Nikeforas Phocas, Îoan- îies Tzimiskes ve H. Basileus ile, Kuzey Suriye’yi kazandi; bü­ yük Aniakya .sehri, Urfa M czopoiam yasi Ae Erm enislan, bu Bizans fütuhalina dahildi.— Bununla beraber bu yeni Roma l'ütuhati, saglam olmaklan ziyade parlakti. XI. asir ortalarm­ da, birincisinden daha agir olan ikinci bir Müslüman islilâsi karsismda çôzüldü. Bu istilâ, Selçukiu Türkleri’nin füiuhati idi. Araplar, aneak Suriye'yi, Mezopolamya’yi ve Misir’i Yu- nanlilik’tan kurtarmislar ve yeniden Sâmî'lestirmislerdi. Türkler ise, Küçük-Asya’nin en büyük kismmi Yunanhlik’tan ayirdilar ve Turani'Iestirdiler. 20 yildan daha az bir müddet içinde, 1064’lcn 1081’e kadar, .Anadolu yarimadasi, yeni bir Türkistan oldu. A vrupa’nm sm irlari, E rm enistan’dan, Bogazi- çi’ne çekildi. Türkler, îznik’te idiler. 1453, 1081’de gerçcklcsi- yordu. — Balmin müdahalesi kaderi degistirdi. Bozulan Bi- zíUTs’i takviye etmek, Asya’yi, Avrupa’dan kazandigt yerlerden geriye itmek için, Bail, harci\ele geçü. Bu, Haçli Selcrleri sek­ linde lezahür etti Demek istiyorum ki, Haçli Selerleri, ne sâl' ideolojik bit icsebbüs, ne de li'ituhal savaslan olarak le- lâkki edileniez. ilaçli Selerleri, Asya’nin tehdidine karsi, Av- rupa’nui sa\unma rel’leksini gösterir. Bu bakimdan, isken­ der’in lesebbi-isLine ve Partlar'a karsi T rajan’m, Sâsânîler’e karsi Heiaelius’un seferlerine benzer, Maksal, Bati’nin mii- dafaasi idi. Bati ile Dogu arasindaki miinasebetlerin larihi, bü\ük ileiieme ve itilme liareketierinin lekerrüründen ibaret- tir. Asya’nin ilerleyisi, Med Harbleri ile durdurulur. Sonra Makedonya ve Roma karsi laarruzu baslar. VII. asirda Müs- lüinau ilerleyi.si vardir. Onu, X. asir Bizans karsi taarruzu takip eder. XI. asirda Seleukiu Türkleri’nin ilerleyisi, XII. asir Haçli Sel'erleri’ni dogurur. Osmanli Türkleri’nin Bursa’ dan Viyana’)a uzanan XIV. asirdan XVII. asra kadar olan ilerleyisi ise, 1912’de nihayet Edirne’ye kadar çekilmeleri ile neticelenir.— Yenilmi.s, Asya tarafmdan kitasmda iehdit edii- mekte olan Avrupa, denizlerin hâkimi olmasi yüzünden, As- ya’ya karsi dönmek ve zararini telali etmek imkâmni bulmus- tur. Portekiz tarafmdan Goa’nm, Seylan’m, Malaka’nin isgafi, istanbul’un Fethi’ne karsiliktir, Bu hareket, alakaya deger bir yavaslikla cereyan elmistir. Zira Avrupa bütün Hind Ok- yanusu’nun hâkimi oldugu XIX. asirda, kendi kitasmda, daha Tuna’yi güneye dogru asamamistir... Bu suretle Dogu Mose- lesi, biribirini takip eden 3 ayn safha gösterir: Ortaçag bas- larmda Arap-Bizans safhasi, X III. ve XIV. asirlarda Haçh te- sebbüsünün netieeleri (ki Fransizlar basta gelirler) ve 1360' tan, bilhassa 1453’ten sonra Türkler’in hai sekli.— Sözümü su noktayi belirterek baglamak isterim ki, kitabim, Avrupa disi kültür ve medeniyetlere karsi hiçbir préjugé ile malûl de­ gildir. Avrupa medeniyeli disinda bilhassa Müslüman dinin- den olan niilletler, insanhk medeniyetine o kadar yüksek saf- iialar yasatmislardir ki, taraf lutiniyan bir tarihçi, onlara düs­ man hiçbir temayüle sahip olamaz” (L’Empire du Levant, 8-11).— “Sonunda Roma imparatorlugunun fethi isini Os- manhlar basarmislardir. Çünkü Marmara kiyilarmda idiler. Çünkü biribirini lakip eden çok büyük hükümdarlara sahip olmak rnazhariyetine eri.smislerdir. Bu hükümdarlar, muka- yese kabul etmez askerlik dehasina sahiptiler. Ne istedikleri- ni bilmislerdir ve fütuhattan baska hiçbir emel tasimiyorlar- d i” (Aym Eser, 609). — “O sm anhlar’m ideoloji kuvveti ve saglamligi ile monar.sik müesseseleriuin mükemmeliyeti, ar­ ili arkasi kesilmez fütuhat pesinde'kosan müstesna bir hane- ciana sahip olmalarì, Türkler’e çiile avantaj saglamis ve on- lami üstünlügünü fcmin etmistir... Osinanogullari, Peygam- ber’in seferlerindeki rnukaddes ga}c\i, asirlar sonra canlari' dirmislardi” (A xííí Eser. 610).

Istanburiin Fe

E. Bourgeois, Maniiel IIisloriqne de Politique Etrangère adii klâsik eserinin H. cildine .su cüinle ile baslar (12. tab’i: Paris, 1941, s. .S); "Que les Français renoncent aux croisades et laissent les Turcs s'instalier à , l’Europe du moyen âge disparaît et les temps modernes commencent = Eger Fransizlar, Haçh Seferleri’nden vazgeçsclcr ve Türkler' in istanbui’a yerlesmesine goz yumsalardi, Avrupa ortaçagi bíter ve Modem Çaglar, daha evvel baslamis olurdu”. Îslanbul’un Fethi’nde basan lemin eden hususlardan bas- hcasi, Türk ordusunun üstünlügü ve Fâtih’io askerî kesifleri- dir. Tarihçiler, bu mcvzu üzerinde de durmuslardir, R. Sédil- lot diyor ki: "Ortaçag’a lühayet veren Türkler, yeni bir harb teknigi ortaya koyarak bundan faydalanddar, Ordulari, bit- mek tükenmek bilmez bir kitleyi ihtiyat olarak emri altmda tutuyordu” (Ilist. du Monde, 184). "V-l’lerin ccddi olan uçan alev füzeleri, ilk defa Türkler tarafmdan Bizans’m fethinde kulianjimistir ki, bu füzelerin i.sleme prensibi asirlardan beii unutulmu.s ve ancak XX. as- nn mühendisleri tarafmdan yeniden ele alinmistiri.. Topun agzi, tarihte ilk defa olarak Bizans’in fethinde sôz sahibi ol­ m ustur” (Benoisf-Méchin, 54,5.5). "Türkler tarafmdan Îstanbul’im Fethi, cihan tarihinin en büyük hâdiselerinden birini teskil etmistir. Bu fethin, Avru­ pa’nm mukadderati üzerindeki tesiri, mucizevi olmustur. Do­ gu Avrupa’da Türklcr’e, asirlar boyunca, üstünlük temin et­ mistir... Bu hâdise, hemen hemen tarihin akismi degistirmis- tir. Çesitli yüz sebepten dolayi, son derece fevkalàde bir vâkia- dir. Bilhassa bu devirde çok yeni bir silâh olan top tarafm­ dan kazamlmis ilk büyük muhasaradir.., Bu azametli nisan ve mayis 1453 aylan, Ortaçag’i kapar ve Modem Çaglar’m bas- langicmi isaret eder” (G. Schlumberger, Inlrodiiction) (b u tarihçinin T ürkler’e kar.si çok düsm an oldugunu kaydetmek faydahdir). Birçok tarihçiler, Osmanh devletini, Roma imparatorlu­ gunun bir devami saymislardir. Bununla beraber Hiristiyan di­ ninden ve Yunan-Latin kültürü üzerine müesses Roma impa­ ratorlugunun 1453’te tarih sahnesinden çekilmesi, Avrupa’ nm çehresini degistirecek mahiyette olmustur. “Bizans imparatorlugunun yok oimasi, hcr ne kadar uzun bir inhitat ile hazirlanmissa da, cihan tarihinde bir dônüm noktasi olmaktan geri kahnaz. 2.000 sene boy unca Yunanhlar, Karadeniz’i iktisadi j’ax'ilmalannin bir rnintakasi yaparak, B o ga/Jar’i lutuyorlardi. Yunanistan, Küçük-Asya, JVIisir, Suriye, Ytman ve Hiristiyan medeniyetleriain besigi olmustu... Orta- çag'in ilk asiiiarinin barbarlastu'ilmis Avrupa’si ortasinda Bi­ zans, tefckkürde, sanatta ve \aridatta modem, kültürlü, ili­ ce ve zengin büyük bir devlet parlakligma sidiipti. îslâm ’a yo- 1« kapamakla, Hiristiyan din ve medeniyetini kurtarmisti” (Pirenne, II, 274). "... ital^yanlar, kubbe, mozaik, renkli cam, miiiyatür, elyazmasi sanatlarini ogrenmeye, hukuk, ticarct V'e malive kaidelerini arastu'mava liâlâ Bizans’a gelivorlardi” (Pirenne, II, 275). “Islam devletlerinin, Araplar’la Türkler’in, Bizans impa­ ratorluguna karsi yönclttikleri üç taarruzdan birincisi ile ikin- cisi bu imparatorlugu zayiflatmis, üçüncüsü ise, onu yikmis- Í1. isläm ’m ük asnndaki birinci taarruz Bizans’m elinden Su- ri\c ile Irak’i (ve Misir’i) koparmis, fakat Toros daglannda duimus; Selçuk Türkleri tarafmdan yapdan ikinci taarruz dalgasi, Anadolu’nun büyük bir kismina yayilmis, fakat Mar­ mara Denizi kijalarma yakm bir yerde, hemen Bizans sürlan önünde kirilmisti. Bundan 3-4 asir sonra Osmanh Türkleri’nin idare ettikleri üçüncü taarruz ise, önce Anadolu’da, sonra Bal- kanlar’da, imparatoriuga ait yerleri küçüitmeje devam etmis ve nihayet sistemli bir muhasara ile asil payitahti, Bizans’i da fethederek, Dogu Roma Imparatorlugu’nu ydcmistir” (La- ios Fekete, O sm anh Türkleri ve Macarlar, S. Karatay tre., 663). “istanbul’un Fethi, yalniz Sultan Mehmed’in saltanati için degil, Osmanh devleli için bir ölüm kahm dävasi olarak ortada idi. Gerçekten IL Murad devrinde Garp tehdidinin Varna ve Kosova zaferleri ile kirilmis olmasi, Feth’i, yakm bir imkân yapmisti. Fätih Mehmed, Osmanh devletinin bu hayat dävasmi kendi sahsmda ve kendi istikbali için en tra- jik bir sekilde hissetmis son Osmanli hükümdaridir. O, dü- gümü, kihçla kesmeji denevecektir” (H. inalcik, Fätih Dev­ ri, 120). “O tarihe gelinceye kadar hiçbir liükümdara nasip olmi­ yan ve hattâ bugün için dahi pek de mümkün görcmedigimiz o büyük müsamahasi ile Fâtih, insanligin en yüksek merte- besine erismis olan harikuläde bir sahsiyettir” (S. Tansel, Fä- ;///, T.T.K. ns., 108). “Bu esnada Avrupahlar, Arap iimi vasitasiyle, Eralostiie- nes’in arzin ]ayet edildigi kadar büyük oldu­ guna kimse inanmiyordu ve herkes, Yunanhlar’in gene para koparmak için yalan sciyledigine vc söylediklerinin topunun mübalâga \e asilsiz okluguna inaniyordu”. Avrupa'daki bu hava, asilsiz degildi. Kimse 2! jasindaki II. Mehmed’in deha dereeesini, asirlardan beri görülmemis kiid- rette bir sahsiyet oldugunu kestirernczdi. Kimse büyük top­ iari vc ba.ska güi'ülmem is silâhlari tahm in edeine/di, karadan donanma yürütüleeegini kimsenin akli kesemezdi. Muhasaraya takaddüm eden günlerde, son imparatorluk ba.sbakam Lucas Notaras’in: ‘'Bizans’ta Latin serpusu gör- mektense, Türk kavugu görmeyi tercih ederim” sôzü, cihan tarihinin pek mâruf sözleri arasmda yer almrstir. Çünkü Av­ rupa’nin toleransi, Türkler'inkine nispetle pek iptidai idi. “Bütün mesele, Avrupa'dan yardim gelinceye kadar, An- tikite’nin hâlâ rakîbi olmij^an b ir i.sçilik âbidesi olarak ayak- ta duran muazzam sûrlarina güvenip dayanmaktan ibaretti. B u sûrlar, pek yakinda günlerinin geçmis oldugunu ôgrene- ceklordi. Zira Türkler, bunlari yikmak için bir silâh bulmus- lardi: Bu, cihanm benzerini asía görmedigi çesitten bir top id i” (P. W ittek, 29.V.1953’te Londra Üniversitesi'nde \erdigi konj’cranstan).

Fâtih'in Feth’i Mümkün Kilan Dehasiiiin TahliH Alman tarihçisi Deismann diyor ki: ‘‘Fâtih, dünya (arihin- de bir dônüm noktasi yarattiktan sonra, Dogu ve Bati’nm ka- pisinda durarak, bu iki âlemin kültürünü neFsinde lophyan bir insandir”. Fâtih, hem en büyük Islâm, hem cn büyük Hi­ ristiyan hükümdari olmak iddiasinda idi. Bütün davranisla- rmdan bu anlaçilmaktadir. Ve bu davrani.si, baska bir padi- sahta müsahede etmek zordur. Türk ve Îslâm nedimlerinin yaninda, Ortodoks vc Katolik, Rum ve italyan nedimîeri de pek çoktu. Georgio.s Trapczunlios, Kritovulos, Amirutzes, Be­ nedetto Dei, Criaco d ’Ancona, Jaco]3o da Gaeta, H iristiyan ne­ dimlerinin en me.shurlanndan olup, hepsi mühim fikir ve sa­ nat adamlan olan müelliflerdir. Georgios Trapezuntios, 1466’ da Fâtih söyle hitap ediyordu: “Kimse süphe cdemez ki, sen, Roma ímparatoru’sun. tra- paraíorliigun taht sehrini hukukan elinde tulan kimse impa- rator ve Roma imparatorlugu’nun taht sehri de istanbul’dur”. Diger muasirlarmin, diinyaca taninmis Katolik ve Orto­ doks mütefekkirlcrinin de Fâtih hakkindaki düsünceleri kay- da deger: Kritovulos di}or ki; “Sultan, en keskin zekäli filozofiar- dan biridir” (S. 177). Fetih sirasinda 21 yasinda olan Zorzo Dolfin, II. Meh­ med’i SU satu'larla tavsll' etmektedir: "Nadiren güler. Zekási daimî bir çalisma halindedir. Çok ciimerttir. Fakat projelerin- de çok inaiçi ve her isle fevkalâde atilgan ve cüretkârdir. Bü­ yük iskender gibi sân-u serefe doymak bilmez. Islek zekâh- dir. Soguga, Sicaga, açhga, susuzluga mütehammildir. Kesin konusur. Kimseden çekinmez. Zevk ve safadan uzaktu'. Türk­ çe, Yunanca ve Sirpça’yi iyi konusur. Her mevzuda son dere­ ce haristir. Her gün bir müddet okur. Roma tarihi, baska ta­ rihler, Laerce, Herodot, Tite-Live, Quinte-Curce, Papalar’in, Al­ manya imparatorlarmm, Fransa ve Lombardiya kirallarmm vak’a-nüvislerl, okudugu tarihler arasmdadir. ttalya’nin cog- rafyasini, bütün teferruati ile bilir. Avrupa’daki bütün hükü- metleri de tamr. Büyük bir Avrupa haritasmi yanmdan ek- sik etmez. Askerî ve cografî ilimleri büyük bir zevkle teteb- bu eder. Hükmetmek arzusu ile yanar. Devletinin çesitli ül- kelerindeki âdetlere ve sartlara kendisini uvdurmakta mahir- d ir” (S. 24, Babinger, 135-6). Girini büyük Yunan âümi Gcorgios Trapezuntios (1395 1484), 89 yasmda Roma’da ölmüs olup, Fetih zamamnda 58 ve asagida nakledilen satulari yazdigi 1466’da 71 yasmda ol­ gun bir adamdi. Trapezuntios, Fâtih’l, Kiros’un, Büyük Isken­ der’in ve Sezar’m üstünde telâkki etmektedir; "hattâ, demek­ tedir; bir kelime ile, gelmis geçmis bütün hükümdarlardan büyüktür” (Babinger, 298). Gene bu meshur Bizans älimine göre Fâtih, Roma tmparatorlugu’na son vermis degildir. Os­ manogullan hanedaninda bu imparatorluk, vaktiyle Putperest. Hiristiyan ve Ortodoks oldugu gibi, simdi de Müslüman ola rak devam etmektedir. Sonuncu imparatorluk hanedani, ha­ len Osmanogullari’dir. Fâtih’e su sekilde hitabi meshurdur; “Kimse süphe edemez ki, sen, Roma írnparatoru'sun. Impa­ ratorlugun taht sehrini hukukan elinde tutan kimse impara­ tor ve Roma imparatorlugu’nun iaht sehri de istanbul’dur. Seni bu tahta, kihcmla malik kilan insanlar degil, fakat Ce- näb-i Hak’dir. Su halde sen, Romahlar’m mesru imparatoru sun. Romalüar’in imparatoru olan zat ise, b ü tü n arzin impa- ratorudur” (Babinger, 299). Bu sekildc, Fálih’Ie beraber Os- manogullan’nda cihan hákimiyeti fikri yerksmislir. Bu fik- rin gifte kaynagi oldugunu yukaridaki satirlardan anlamak mümkündür. Birinci kaynak, Oguz Han’dan beri devam ede- gelen Tiirkler’in cihan devleti fikri, ikincisi de Roma’nin ay- m iddiayi güden düsüncesidir. Osmanogullari’nin bu gifte kaynakli iddiasi, yalniz kendi müli fikirleri halinde kalmamis, muasirlan olan yabancilar tarafmdan da tasdik edilmis, ger- gek Roma imparatoru seklinde íeiákki olunmuslardir. Georgios Trapezuntios'a göre Fáüh, hemen bülün ilimler- de hayran olunmaya sayan bir álim ve "son 1.000 senede Yu- nan áleminin tanidigi en iyi Yunanca bilenlerden biri”dir (Ba­ binger, 300). Gene Fätih’in muasirlanndan italyan Langusto, Istanbul’ un Fethi’nden az sonra, geng Türk Hakani’ni su kuvvetli sa- tuiarla tavsif etmektedir; "ínce yüzlü, ortadan ziyade uzun boylu, siláhlar kusanm is, asil tavirli, hürm etten fazla ha.syet telkin eden, nadiren gülen, siddetli bir ögrenmek ihtirasi ile yanan, uluvv-i cenap sahibi, gayelerinde inatci ve her mevzuda kendinden emin, Büyük ískender’inkinden az olmiyan bir söhretin ardindadir... Harb sanatmdan daha gok hosuna gi- den bir sey yoktur. Her seyi ögrenmek istiyen zeki bir aras- tjncidir... Sefahat iptiläsi yoktur. Nefsine häkim, uj'anik, her türlü sarta mütehammil, cihanda ancak tek imparatorluk ve tek saltanat olmahdir fikrinde, bu ittihadi tahakkuk ettirmek igin de cihanda tstanbul’dan daha münasip bir yér olmadigi kanaatindedir” (P. Wittek’in ayni konferansindan). Görülü- yor ki, Fátih de, asirlarca sonra Napolcon’un söyledigi gibi, cihan imparatorluguna ancak Istanbul’u raerkez olarak läyik görmektedir. "Fátih, yalniz birinci smif bir lisan mütehassisi, tarihgi ve filozof olmakla kalmiyor, aym zamanda, ok atmakta ve ata binmekte de harikuláde maharet gösteriyordu. Fazla olarak idare tarzi da mükemmeldi” (N. M. Penzer, The H arem , Lon- dra, 1936, 237). "Fátih’in bütün hareketlerinde, amansiz tedbirlerinde ol- dugu kadar, ilmi himaye ve tesvikJerinde de bir esas fik ir hä- kimdir: Devletini, her bakimdan, dünyanin en üstün ve kud- retli imparatorlugu haline getirmek” (H. Inalcik, JA, V II, 534a). Devletini her baknndan dijnyanm birinci devleti hali­ ne getirdigi keyfiyeti ise, bütün süphelerden uzak bir haki- kattir. Rönesans, F átih ’in 1453'te Bizans’i fethi ile ba.slar (P. Faure, La Renaissance, 7). Fátih, Rönesans’in en büyük mé- ccnclei’indcn biridir (Ayni Eser, 46). Anadolu’da cini gibi güjícl sanallui'in büyük bif parlaklikla inkisal’i ve Türkiye'nits büyük bir sanayie sahip olmasi, uimimi Rtincsans harekeü icindc mütaláa cdilinek lázimdir (Aym Escr, 100). Roncsans, Fátih’in, II. Báyc/.id'in, Yavuz’un toleransma gok sey boi\'- ludur (Ayiu Eser, 102). 'T ü r k le i’in Bizans'i fethindcn sonra oldugu gibi iiicbir zaman máncvi inünascbcüci' bu deroce kuv\ct!i olmamistir” (Aym Eser, 102). Eski Y uiianca’nin Av- rupa'da taninmasi, íslanbul’un Feliii ile niümkün okibilmis- ü r (Ayni Eser, 114). 1.S06 ve 15l9'da II. Bavezid'lc Yavuz, Mic- liekingelo’yu resmen ístanbura davel einü.sicr, fakat Papa, birakmamisUr (Aym Eser, 104). Bu Ronesan.s’a, Fáíih'in, Avrupa’da güiülmemis bir tolc- rans sahibi olmasmin da lesirini kaydelmek lázimdir. Pélrar- que gibi bir Ronesans mi.ilefekkirinin Ortodoksiar icin soyle- digi su sozler, Avrupa’nin henü/. fikri olgunlasmadan bir hay- li uzak bulundiigunu goslermektedir: '‘Düsmankirckin bcler oían bu ráí'iziler (yani Ortodoksiar) bütün \arliklariyki biz- deii nel'rel eder ve kagmirlar” (Grcnard, 62). "II. Mehmed, ba.sj kesilen son Hirisíiyan Roma impara- torunun mesru halefi, tek im parator ve tek "basileus” oldu- gunu gostermek icin, titizce davrandi. Hundan boyle madal- yonlarmda “Asiae et Graeciac Jmperator” sanini takinabilir- di. Ayasoi’ya’da namaz k ild ik lan sonra, Gennadios Schoki- rios’u cagirmakta gecikmedi. Bu zat, kilise ittibadinm en de- gerli muhallíi idi ve illibada taraííar Grjgoi'ios’un yerine nas- beciildi. II. Mehmed, Jusíinianiis gibi, yalniz impaialor degil, aym zanianda Kilisc'nin de basi idi” (Grenard, 71). "Osmanogullari, Roma imparalorlarmm várisi olmak ve tahüarma oturmak hasebiyie, oniarm vaktiyie hákim olduk- lari ülkeleri fetiielmek mecburiyelinde idiler. Osmanogulla- ri'nm tarihini kavnyabiimek icin, onian Dogu Roma iinpara- loi'lugunun ikinci kurucusu sil'atiyle incelemek icap eder. Ne- teklm te.sebbüslerine Avrupa'daii, cok mánah bir .sekilde "Ru- nieli" dedikieri iükclerden baslami.slardir... OsmanoguHan ile, yeni bir Avrupa imparatorlugii orlaya ^ikiyordu. Bin yil- ]ik usul mucibince bu imparatorluk, distan gelen bir kudrel oían OsmanoguHan Laraf'indan kuruluyortiu” (Grenard, lOI). "Osmanogullan’nm Roma imparatorkuinm yerini aldigi- ni, II. Mehmed'le cagdas oían bircok Bizans tarihgisi, Chal- condyles, Kritobulos vs, gok iyi anlami.siardir. Ekseri larihfi- 1er, Osmanogulkin’m, Roma imparalorlarmm mesru halefi saymuslardir. XV III. asrm ilk yansinda Osmanh askeri tari- hi lizerinde klásik bir eser yazan Konl Marsigli de "Istanbul'Li fethedcn ve Roma imparalorlarmin tahtina cikan II. Meh- med” dcmckledir (Tr. tre., 23). "Tiirkler'in Balkanlarì ve Ana- dolu’yu tek devlet halinde toparliyabilmelerinin sirri, Türk- ler’in atalardan kalma otoriie ve disiplin anancleri ile Os- manoguilan hanedaninin islisnai deieeede devamlilik kudre- tin d e d ir” (Grenard, 102). IL Mehmed ve haleileri, dünyanin en üslün medeniyeti- ne sahip olduklarini suuiiu bir sekiidc kavramislardir. Rö­ nesans hareketi, II. Mehmed’le haleilerini kendisine bagliya- cak güete degildi. Avrupa da Türk üstünlügünün farkinda idi. Martin Lulher, Türk teskilát ve medeniyetinin üstünlügünü agikca söyledigi gibi, o deAirde Turkiye’ye ge'en bütün sey- yahlann ifadesinden de bu keyi'iyet anlasilmaktadir (Z, V. To- gan, Uiiiuiui Tiirk Tarihi'iie Gii is, 365) (b u bahisler, teskilàt ve medeniyet eiltlerinde eie aiinacaktir). Fàtih, Gutenberg devrinde yasamis ve Avrupa’da basilan kitaplari bizzat görmustür. Fakat Türkiye’de binlerce, onbin- lerce hatlatm kitap cogaltma kabiliyeti karsisinda, Avrupa’ daki kitaplarin tirajlari henuz mütevazi bir seviyede kaliyor- du (Togan, 366). Avrupa’daki kiral kütüphanelerinde birkag yüz eilt kitap varken, Türkiye ve Islam kütüphanelerinde on binlerce, bazan yüz binlerce kitap bir arava geliyordu. Osmanli devieti, Roma imparatorlugunun oldugu kadar, Selguklu ve ìlhanli hakanliklannm da varisi ve dovami ma- hiyetinde idi (Togan, 377). Avrupalilar, Arap ilmi \asitasiyle arzin küre seklinde ol­ dugunu ögrenmi.sierdi. Gerci henuz bu nazariye3 e inanmiyor- lardi. Fakat böyle bir nazariyenin mevcudiyeti, Avrupahlar’i birtakim cografya kesillerine sürükliyecek mahiyette idi. Ba- rutun taammümü. Türk topgulugunun eristigi seviyenin Av- rupa'nm nazar-i dikkatini gekmesi ve Bizans sCuiarinm bu topiaria yikildigini görerek deh.set iginde kalm asi, gene Arap- lar’dan puslanm ögrenilmesi ve böylece daha agik denizlerc gikilabilmesi, gemilere de top konulmak düsünülmesiyle do- nanmamn eskLsinden gok bü\ük bir kudret amili haline gel- meye namzet olmasi, Avrupa’yi alt ust eden inkilàplar mahi- yetinde idi. Tiirk fetihleri, Avrupa’yi bogmu.stu. Her taraf, her köse, her stratejik mevki Türkler tarafmdan tutuimustu. Bo- gulan, can cekisen Avrupa, kendini denizlere dogru atmaya mecbur olacakti. Denizse, ummanlarmm enginligine dahnclik- ga bereket, refah, saadet ve devlet getiren bir unsurdu ve es- kisinden fazla da böyle olacakti. Modern Avrupa’nm temel- le.ri, mütevazi ölcüde de olsa, atihyordu. Anadolu’da gini ve kumas sanayiinin en yuksek dereccsL- ne erismosi ve genis ülgüde Avrupa’ya ihrac edilerek Tiirk dcsenierinin orada taklit edilniesi (Tahsin Òz, Tiirk Kasnas- tari, I), Avrupa Ronesansi’ni dcslekiiyen unsurlardandir. Biz- zat F àiih, A ’. rupa rdncsansinin büyük m écène'Ierindcndir, Keii- disine A\ri).pali aìini ve sanaikàr'ar iaraiindan jiizìcrce ielif escr, siir, tablo vs. ithai: cdilmis, II. Mehmed, bu cscrleii ge- ni.s imkánían i!e sahane surcttc mükáfatlandirmisíir. Nihayet Tiirk ioleransi, Rcinesans’m àmiilerindcii biri ol- mustur. II. Mehmed devriiide Tiirk-Avrupa müna.sebcüeri, ke- sif bir vasata vasil olmustur. istanbuFun Fethi’ndcn sonra Avrupa, Bizans yoluyla klàsik medcniyet, edebiyat ve sanat- lari yakmdan tanimislir. ìstanbul'dan ìtalya'ya giden jiizler- ce Bizans bilgini, Yunanca’yi ^-e klàsik eserleri de berabcrle- rinde goturmuslcrdir. Büyük Aìman tai ihcisi Jacob Burckhardf, ituìyu'da Rd- nesaiìs Killtilrii adii klàsik eserinde (Ttirkge ire., II, 675, 678- 9), soyle diyor; “B undan ba.ska oteden beri Bizans ve T iirkler’Ie stk sik yapilan temaslar, taraf tutmaz bir musamaha zihniyetinin vii- cuda gehnesini mümkün kilmis ve bunun òniinde etnografik aniamda imtiyazli bir Bati Hiristiyan'hgi olduk^a arka piana atilmistir. ìtalya’nin tarihì hàtiralarmin en biiyiigij olmasi do- layisiyle klàsik ìlk^ag kültürü, insanlan ve miiesseseleri ile, hayatta erisilmek istenen ülkü hahne geldigi zaman, klàsik gaga mahsus teorik düsünme ve siiphecilik, ìtalyanlar’m ka- fasma tamamijde hàkim olmustur. — IsIàm dinine karsi bas­ ta gosterilen hosgoriirliik ve kayitsizlik, birgok seylerle oldugu gibi, insani incelemekie de ilgili idi. Muhakkak ìtalyanlar, Is­ Iàm milletlerinin erismis bulundukiari, hususiyle Mogol is- tilàsmdan ònceki yüksek kültürLi, Hacli Seferleri’nden beri taniyor ve buna hayranlik duyuyorlardi. Ayriea, kendi hü- kümdarlannin yari Islàmi tarzda hükümdarlik etmeleri, Kili- se’ye karsi duj'duklan sessiz ikrah ve hattà nefret, Yakm De­ gù ve giiney limanlari ile tiearet temaslari, ìtalyanJar’m bu duygusunu besliyordu. Daha X III. yüzyilda Ìtalyanlar’m ìs- Jàm’a mahsus àlicenaplik, haysiyet ve gurur ülküsiinü takdir etmekte olduklan, bu ülküyü bir sultanm sahsina baglamak- tan hoslandiklan goriilmektedir. Genel olarak Eyyùbì ve Memiùk sultanlari dü.sünülmektedir. ^ok nadir olarak isim verilmekte, olsa olsa Sultán Salàhaddin’in adì zikredilmekte- dir. Siddetli hareketleri gergekten bir sir olmiyan Osmanh Turkleri’nden bile ìtalyanlar, yukanda gordügümüz gibi, an- cak hafif bir ürkeklik duymakta ve Tiirkler'le bari.sci bir uz- Jasmanm mümkün olabilecegi düsüncesine isinmakiadirlar.” A\rupa, yeni yoliar b u lu p tükenm is a lü n stokunu yenile- mek ümidiyíe çirpmirken Türkhe imparatorlugu, Büyük Türk Hakaüligi \e Müslüman Roma imparatorlugu olarak, Avrupa’ nin gtizleiini kamastu'iyordu. Türkiye’nin merkezi kudreti, akillara durgunluk verecek devlet teskilát), tükenm ck bilmez iktisadí \e malí kaynaklari, biilün A\'rupa hükümdarlarini imrendirij'ordu. Bu hükümdarlann en güclüieri, padisahi tak- lit ederek, merkezí bir otorite kurmak j'oluna gireceklerdir. Bu surctle Fransa’da, Íspanj-a’da, Ingiltere’de, Almanya’da is- likbal, bu tarz monarsilerde olacaktir. Bu kudretli monarsi- 1er, eskisinden cok büyük askerí \-e malí kudret ve kajmakla- ri emirleri aitmda tutabüecekleri ve bir araya getirebilecek- lerj için, büyük isler basarmak j'oluna gireceklerdir. Sanat, ilim ve edebiyat, daha zengin A'asitalarla korunabiiecektir. Bu surctle. Modern Caglar, Yenlcag dogmakta, Ortaçag kapanmaktadir. Batí Roma íjnparatorlugu’nun 476’da yikil- masi iie, îlkçag kapanmisti. Dogu Roma Ímpai'atorlugu’nun yikilmasi iíe de Ortaçag bilmistir. Ortaçag, 977 yil sürmüs ve A\rupa için — Bizans rnedeniyeti hariç— karanhk gcç- m istir. Muasiri olan Bizans tarihçilerinin de — yukanda bazilari nakledilen — ifade ve itirallari ile sabit bulundugu üzere Fá­ tih, felsefe ve matematikte, devrinin en büyük otoritelerin- den idi. Kritobulos’un hayraniikla anlattigi balistik sahasm- daki kesifleri, Ortaçag sûrlanm yikmistu'. Bu suretle Avru­ pa’da Orlacagin timsali olan derebeji satolari, büyük topiar­ ia yikilmis, genis mutlak devletler teessüs etmis, bunlar, bü­ yük güc kaynaklanm bir araya toplamak suretiyle Ortacag’a son \-ermeje muvaffak olmuslardu'. Bu suretle Türki3’e, Or- taçag'dan Yeniçag’a, Avrupa’dan daha ev\el gecmistir. Fátih Sultan Mehmed, Dogu Türkíeri i!e temasa da fev- kaláde ehemmiyet vermis, ogiu II. Báyezid de Türk lonesan- sini iierletmek hususunda babasini takip etmislir. Dogu Türk- leri’nin “Timuri Ronesansi” denen rönesans hareketlerinin benzeri, Fátih d e ^ T in d e , Batí Türkleri’nde, Türkiye’de d e ta­ hakkuk etmisür. Bu rünesansin temelleri, II. Sultan Murad tarafmdan zalen atilmis bulunuyordu. Fáíih, Batí dillerinden birkacim bilmesi sajesinde, A’srupa’yi cok i}i takip etmis, fakat Türkler’in her liususta Avrupalilar’dan üstün bulun- niasí dolayisiyle, Avrupa’dan fazla bir sey iktibas elmemistir. Baü'ja olan yakinhgi, Fátih’te “Cifte Roma Imparatorlugu’ nu ihya” projesini dogurmusíur. Bundari sonraki kitapta gü- rüiecegi üzere Fátih, bundan dolayi ítalya üzerinde genis cmeller beslemis, Tuna kuzeyine, Macaristan'a yayilmak iste- memistir, Gavesi, Ortodoksluk gibi Katolik mczlicbiiii de lii- maycsine almak ve tsiami esaslar üzerinde Roma iinparator- liigunu ihya elmckiJ.

Fátih’in Sahsiycti Fátih, Osmanli hüki.imdaiian iginde hem cn büyük as- ker, hem en büyük dcvlct ve siyaset adami, liem de en büyük lilim olanidu'. Askerlikte Yavuz, Kanuni \'e Yikhiim, devlet \

Fàtih’in H o calari ve ¡Miirebbileri

Islisnaì dchasi saycsinde, geg taìisilc baslamakla bcrabcr, liizla devrinin bircok ilniini ogrenmis ve bircogunda alim ol- mus, hattà delia eseri güstermistir. Her selizadeye ogrctilen Cagatay Ichgesi ile Farsga ve Arapca’dan baska Yunanca, Latinee, Sirpga, ìtalyanea, íbráni talisil etmistir. Bas hocasi, Molla Gùrànì’dir. H. .Murad, oglunu iyi okutmak ve terbiye etmek icin, Molla Gùràni’ye, icabmda Sehzade Mchmed’i dov- mek salàhiyetini de verraisti. II. jMehmed, hayatimn sonuna kadar ilim adamlarma fevkalàde hürmet gostermis, hocasi Molla Gùràni’nin clini opiàp, yanina oturtmustur. Fàtih dere- cesinde gesitli àlim ve sanatkàrlardan ders goren bir prens gostermck de mümkün degildir. Hükümdarligindan sonra da ciddì .sekilde tahsile devam etm istir ki, nadir gprülen bir .seydir. Tarihte “Fàtih”, "Ebu’l-Fcth” ve "Gazi” diye anilan li. Sultan Mehmed Han’in ebesi Ebe Hatun’dur; Bursa’da, Mu- ràdiye’de, Ebe-Hatun Türbesi’nde gömülüdür. — Dadi.si Ce- maleddin Bey-zàde Ahmed Bey’in kizi olan Hànd Hatun’dur; Edirne’de mahallesi, camii, Ìstanbul’da 2 camii vardir, bu- rada gömülüdür (H a d lk a tu ’l-Cevciiiù, 69, 139; M. T. Gökbil- gin, Edirne ve Pasa Liväsi, 54-5, no. 93).— Làlasi Damat Ve- zir Zaganos Pasa’dir ki, aym zamanda enistesi olur (Zaganos Pasa’nm b ir arahk vezìr-i àzam oldugu rivayeti de v a rd ir).— Manisa’ya 2. gidi.sinde, yani ilk tahttan cekili.sinde Zaganos Pasa kendisine vezir, Vezir Sihàbeddin Pa.sa da atabey tàyin edilmi.sti. II. Mehmed de, babasi II. Murad gibi Mevlevì tarikatine intisap etmistir (padi.sahlarin gogu Mevlevì'dir). O da babasi gibi II. Em ir Adii Celebi-Efendi’ye (1379-1461, me.sihati: 1421- 1461 ) baglanmistir. Bu zat, II. Murad’m maiyetinde Karaman sefer-i hüm áy ún u n a da katilm istir (A.sikpa.sa-zàde, 175, 29). II. A dii Celebi’nin babasi 1421'de ölen II . E m ir ÄriE Celebi-Efen- di, onun babasi I. Emir Adii Cclebi-Efendi, onun babasi Ce- làleddin Feridun Emir Ulu-Arif Celebi-Efendi, onun babasi Sultan Veied, onun da babasi Mcvlànà Celàleddin Rùm i’dir. II. Mehmed’in bircok Bizansli ve Italyan hocasi vardi. Bunlarin basmda ìtalyanea hocasi Ciriaco Anconitano (yani Ancona’li Ciriaco) ile meshur ìtaiyan tarihgisi 1526 yillarma kadar hayatta bulunan Giovanni Maria .Angioello’dur. Türk hocalannin basinda, has hocasi ve her türlü talim ve ferbijesisiden mesul olan Semseddin Ahmed Molla Gùràni gelir (1416-1488). B u büyük bilgin, F àtih'in son ve l i . Báye- zid'iii ilk .seyliulislàmi (1480-1488) olmu.s, cenazesinde büyük bir istisna olmak üzere bizzat II. Báyezid de bulunmustur. islanbul’da Taskasap’la, adini tasiyan maliallede camii olup, burada metfundur. Molla Gùràni^ Fátih’íen aiicak 16 yas bu- yüktü. Büyük mulasawif ve t-.p biigini Mehmed Ak-Semseddiii de (1390P-15.Í.1459) F átih ’in hocalann dan dir. F àtili’tcn 42 yas büyük oían bu zat, Istanbul'un mánevi fátihi sayilacak dere­ cede Feth-i M ü b in ’i desteklemis ve ölüraünden sonra evliya- dan sayilmisHr. Nesli devam etsnistir. Meshur mesne'V'i sairl Hamd'i Celebi, Ak-Semseddin'in ogullarindandir. Ak-Semsed- din, Goynük’te gömülüdür. istanbuPun feíhine takaddüm eden günlerde Hazret-i Eyy úb’un sehit olup gömüldügü j eri bu­ lan, Ak-Semseddin’dir, Fàtih’in ilk hocalanndan biri de Molla Hayreddin'dtr. Bu zat, Sah ísmaü Safe\í’nin büyükbabasi meshur Seyh Cüneyd’ in de hocasidir. istanbul'da carni, medrese, mektep yaptir- mistir; Edirne'de emláki vardi (Pasa Livási, 326, no. 143). ilk hocalanndan digerí Molla Zeyrek’tir. istanbul’da adini tasiyan mahallede gömülüdür. Kazasker Zeyrek-záde Rükneddin Ahmed Efendi, bunun ogludur ve 1532/3'de ol- m üstür. ilk hocalanndan bir digeri íbni Temcid’dir. Molla líusrev de hocalarindandir. Bu büyük alíame, 1461’ den 1480’e kadar Fátih’in seyhulislámi olmustur. istanbul’da Báyczid'dc mahallesi vardjr. Bursa’da gömülüdür. Vezir Hoca YusuC Sinan Pasa da hocalarindandir. Bu zaí, istanbul’un ilk kadisi (bclediye reisi \c bas hákimi) Hi- zir Bey-Celebi’nin ogludur. Eyüp’te gömülüdür. XV. asna en büyük Osm anli násiridir. 1470'íe ^■ezjr olmu.s, 1486’da Edir- ne’de ülmüstür. Edirne’de mahalle, cami, medresesi vardir '(Pasa Livást, 35). Sinan Pa.sa’nm, bii’ ara \'ezír-i azamlikta bu- lunmu.s olmasi da muhlemeldir. X\'. asr¡n en bü\'ük Osnianh -sairi olup "Bursali” diye taninan Vezir Ahmed Pasa da Fáüh’in edebiyat liocalarindan- dir. J432'de Edirne'de ölen li.vas Efendi-záde Kazasker Veli- j’eddin Efendi’iiin ogludur. Edirne’de mahallesi ve camii vardir. Bursa’da, Murádiye’de, Ahmcd-Pasa Medresesi’nde gö­ m ü lü d ü r. 1497’de öhnüstür. CeJebi-zäde .^bdülkadir .Àmidi de Fàtih’in liocalarindandir. Hatib-zàde Mehmed Efendi de öyledir. Keza Molla Ayas tfa Fàlih’in hocasidir. 1486'da ölen Hasan Celebi de hocalarindandu'. 1482'de ölen M olla Siraccddin Pasa da hocasidü ; b ir mud- dct nisanc) (1477-1480?) da olm ustur. Müderris Kinali Abdiilkadir Hamidì (yani I&pariali) Efen­ di. hem Fàlih'in, hem oglu il. Bàyezid'in hocasidir. Meshur Kinah-zàde ulema ailesi, bu zattan yürümüstür. 1487’de ölen Kazasker Hàce-zàde Muslihuddin Mustafa Efendi de Fàlih’in hocasidu-. Tacir olan Salih Efendi-zàde Yu­ suf Efendi’nin ogludur. Bursa’da Emìr-Sultan Camii makbere- sindc gömülüdür. XII!. YENiÇAG'IN ESÌGÌNDE DÜNYANIH UMÜMl SiYASi TABLOSÖ

1. AVRUPA

EN iÇ A Û T N esiginde dünyanin nüfusu 400.000.000 kadar- Ydi. Bu n ü lu sim 275.000.OOÔ'u Asya’da, 70.000.000’u Avrupa' da, 40.000.000'u AlVika’da, 15.000.000'u A m erika’da yasiyordu. Çin'in nüfusu (60.000.000), A\rupa kiiasimn nüfusu- na yakindi. Avrupa’da nüfus henüz çok zayifti. En nüfus- lu memlekct Fransa idi. Bugüniiü Fransa sinnian içinde o devirde 14.000.000 ki.si vardi. Ingiltere ve Galîer’de nüfus 2.500.000, iskoçya’da 500.000, îrla n d a ’da 1.000.000 (toplam : 4.000.000) idi. îberya yarim adasm daki (Ispanya-Portekiz) nüfus soyle dagiliyordu; Kasülya ve Aragon kiralliklan 4.500.00Ó, Poriekiz kiralligi 1.500.Ò00, Giniâta (Benî-Ahmer) Arap kiralligi 1.500.000.— AitnvOrdu Hakanhgi’na tâbi Rus prensliklerinde 1.500.000 nüfus ^>ardl, Norveç »kiralligmda 300.000, Danimarka kiralligmda 400.000 kisi yasiyordu. Avrupa’da büyük çogunluk Hiri.siiyan’di. Büyük Kons­ tantin zamaninda, IV. asrm baslannda Roma imparatorlugu­ nun nüfusunun lO’da l ’i Hiri.stiyan bulunuyordu. Sonraki asir- larda Paganlik kalkmis, Hiristiyanlik ilerlemis, yalniz îslâm d in inin zuhuru ile geni.s olçüde b ir gerileme ve çekilm c j'ap- m islu'. Av^rupa’nin en büyük sehr) bir M üslünian Arap .sehri idi: Gu'nàla (Granada), 500.000 nüfusu vardi. 2. büyük sehir 250.000 nülüsla Paris idi. 100.000’in üzerindeki diger Avrupa schirieri suniardi; Venedik 190.000, Napoli 150.000, Milano Í20.000, Fi’oransa 110.000, Genova (Ceneviz) 100.000, Istanbul 100.000.— istanbul’un Büyük Konstantin zamamnda (IV. asa ) 220.000 olan nüfusu V. asirda 900.000'i bulm us, Justinia- nus zamanmda, yani VI. asirda 1 milyonu çok asmis, fakat 1204 felàkelinden sonta nüfus dagilmisti. Almanya’da ve di­ ger ülkelerde sehirler, Ìlalva’daki kadar gelisememisti; Roma klOOO, Londra 75.000, Lisbon 70.000, Anvers 60,000, Gand 60.000, Bruges 60.000, Bruxelles 41.000, Verona 40.000, Toulou­ se 35.000, Strasburg 25.000, N urem berg 21.000... Belçika se- hhierinin mâmurluguna sebep, dokuma sanayiinin inkisafi ve ticaret, kudretli bir burjuva smil'inin ye.sermesi idi. A vrupa’da yabuz 8 sehrin lOO.OOO'deü fazla nül'uslu olnia- sma kar.silik, Asya’da bu büyüklükle belki yüzlerce sehir, mil- yonluk da birkaç .sehir vardi. 1453’te yeryüzündeki devieilerin 18’inin “büyük devlet” vasl'i gösterdigini söyliyebiliriz. Bu 18 devieíi de güe, kudreí ve ehemmiyet derecelerine göre su sekilde su'aìiyabiUriz; Türkiye imparatorlugu (Büyük Türk Hakaiiligi) Türkistan Imparatorlugu (Dogu Türk Hakaniigi) Mjsir imparatorlugu (Memlúk SuHanhgi) Cin imparatorlugu irán imparatorlugu (Karakoyunlu Sultanligi) Hindistan imparatorlugu (Delhi Sultanligi) AUui-Ordu imparatorlugu (Dogu Avrupa Türk Hakaníigi) Güney Hindistan imparatorlugu (Dekken Sulíanhgi) Fas imparatorlugu (Magrib Sultanhgi) Almanya Imparatorlugu jMacaj-isían Kiralligi Venedik Cumhuriyeti ingiltere Ku'alhgi Fransa Kiralhgi Lehistan Ku'aHigi Napoli Kn'alligi Aragon Kiralhgi Ceneviz Cumhur¡3 ’eti Napoli (Güney italya) ve Aragon (Katalonya) ku'alhkla- D, büyük devletlerin en zayil'lan idiler. Cene\iz Cumhuriyeli, 1453 mayismda, Bogazlar’da Türk hákimiyeti, Galata’nin Türkler’in eline düsmesi ve Türkler'in izni olmadan Ceneviz gemilerinin Karadeniz müstemlekelerine geçememesi gibi se- beplerle, büyük devleller arasuidan ebediyen silinvnistiv. Avrupa büyük devletlerinin hepsi, her baknndan Asya’nin Müslüman Türk imparatorluklanndan geri ve zayilii. Almanya (Batí) Imparatorlugu, Habsbui'g hanedam (a- raf'mdan temsil ediliyor ve Hiristiyan devletlerin en ehem- miyetlisi sayihyordu. Yalniz bu Hn istiyan devletin hükümdari “imparator” un\anmi tasiyordu. Ba.skeiit Vi}ana idi. Almanya, ,A.vusturya, H olanda, Îsviçre, Savoie, Franche-Comté, .Msace, Lorraine, Luxemburg gibi ülkeler, imparatoriuga dahildi. Bu, tarn bir feodal imparatorluktu ve 500'e vakm devleti ieine ali- yiordu. Bu devleiler arasinda nüfusu birkaç yüz olanlar var- dl. Devletlerin basinda duka, prens, marki, kont, senyör gibi unvanlar tasiyan hükiimdarlar, piskopos, baspiskopos, ma- nastir reisi gibi unvanlar tasiyan ve irsi olmiyan dinî hüküm- darlar, serbes sehirler bulunuyordu. Hepsi tmparator’u met- bu taniyodardi. Macaristan kiralligma fiilen Hunyadi Janos hakimdi. Av- rupa’nin hemen en kudretli ordusu, bu devletin ordusu idi. Tuna’j'i, kuzeye dogru bu devlet Türk ordularma kapatiyor- du. Asil M acaristan’dan baska Erdel (Tansilvanya), Temes- var, Belgrad, Voivodina, Hirvatistan, Slovema, Siovakya, Bo- hemya, Moravya, bu kudretli kiralhga bagli idi. Venedik Cumhuriyeli, dünyanin birinci ticaret iilosuna ol­ dugu gibi, birinci donanmasuia da malikti. Akdeniz’de, bilhas- sa Dogu Akdeniz’de söz geçiriyordu. Dalmaçya, Agriboz, Girit, Siklad Adalan, Yunan (íyonya) Adaîan, Güney Mora’da Mo- don, Koron vs. Cumhuriyet’e aitti. Venedik, Belçika-Holanda ve Kuzey ttalya ile beraber, Iliristiyan Avrupa’nin en zengin ve müreffeh ülkesi idi. Venedik sehri, kanallar üzerinde, ca- zip, lüks içinde bir seliirdi. Dexletin basinda “doç” denen ve seçimle gelen cumhurreisi vardi. Doç \ e Senato üyeleri, asil- 1er arasindan seçilirdi. Astllcr, Curnhuriyet'in idaresine sid- detle häkimdiler. Venedik, para ve ticaret menfaatlerini sid- detle ve büyük zulümlerle korurdu. Devlet çok merkezi idi. Senato’nun en küçük bir cmri dcrhal yerine getirilirdi. Bu ba­ k im dan A iT una’da ingütere kirailigi, Büyük Briianya adasimn ingiltere ve Galler ülkesine häkimdi. îskoçya, baska ve müstakil bir kiral- likti. ingiltere, Fransa için kötü gegen bir harbe giri.smr.sii. 1337'den 1453'e kadar aralikli devam eden bu harbe “Yüzyil Savaslari” denir. Fransa’nm birçok yerleri, Ingiiiz häkimiyet vej'a isgalinde idi. Gaskonya, Guyenne ve Poitou, vani Güney- bati Fransa, ingiltere'ye aitti. Bir ara tngilizler, Paris dahil bütün Kuzey Fransa'yi da etc gecirmislerdi. tngiUere’de sehir­ ler zayifti. Baskent Londra dismda nüfusu 40.000'i gegen hig- bir sehir yoktu. 20-40 bin arasindaki .sehirlerin sayisi da ya- rim düzineden azdi. Bununla beraber mütevazi da olsa in- giltere’nin müstakbei hasmetini kuracak olan bir burjuva si- n ifi iesekküle ba.s!a!T!isí!. Asìììcr, kiraìa karsi belirìi bir düzen içinde söz sahibi idiler. Fransa ksralhgi, Yüzyil Harbi’nden zayif gikrais ve eski gücüne erisememisti. Bugünkü Fransa’nm ancak bir kismmi elinde lutujordu. Ekserisi kualhk hanedamnin dallan olan gesitii dukalar ve kontiar, ^ikontla^, baronlar, senyörier, Pa- ris’ieki kuaii metbu tamyorlardi. Bunlarui basinda pek kud- reíli Burgonya dukaligi (mefkezi Dijon) geìiyordi!. Krralin bu tàbileri iizerindeki nüfuzu ’nenüz zaviliî. Fakat C.;.pcî ;*a- nedani, Avrupa ve Hiristiyan tarihinin 0 1 faü j ük ha ne; t’am idi. Macaristan, Îtalya'mn cesilli iilkcleri, Portekiz, ispan>a , e t'a- ha baska ülkeler bu hanedanitj ce.jilli dalJan jarafipJan kin re edilmisli, edilmekteydi ve edilecekti. Paris, cn büyük Hinsiiv.in .sehri idi. Sorbonne Üniversitesi m eshiirdu. Fransjzca, Latin- ce’den sonra Avrupa’nm en taninmi.s dill idi. Lehisfan kjralligi, Litvanya büyük-dukaîigîîiî da fç.i,ne ah- yor, ayni hükümdar, iki taca da sahip bukinuyordu. Lehistan devleti cok feodal bunyeli idi. Sehirler tesekkül edemcmisti. Bununla beraber kudretli bir devletti. Dogusunda Altm-Ordu Hakanligi, batisinda Almanya imparatorlugu, gfineyinde Ma­ caristan knalhgi ile çevrili idi. Altin-Ordu Türkleri’ne kar,si Dogu ve Orta Avrupa’jfi tutuyordu. Güneydogusundaki Bog­ dan (Moldavya) Romen Prensligi, Lehistan nüfuzunda idi. Su halde Lehistan (Folonya) nüfuzu, Baltik’tan Karadeniz’e ka­ dar uzaniyordu. Bununla beraber Alman Tóton Soiaîyeleri, Lehistan’a Baltik kiyilarmi kapamisti. Tam bir kara devleti cimasi, Lehistan’in istikbalini karartan bir amildi. Bugünkü Beyaz-Rusya ve Ukrayna'nm kuzeybatisi, bu devletin toprak- la n içinde kahyor ve Litvanya büyük-dukaligim te.skil edi- yordu. Ceneviz Cumhuriyeti, Liguria’dan baska Alidilli, Sakiz, Si- sam, Nikarya adalarina, Kinm ’da Kherson limanina, Güney Karadeniz’de Amasra limanina sahipti. Birkaç müstemleke si­ tesi, iskelesi ve deposu daha vardi. Ticaret filosu mükemmel- di. Donanmasi da kuvvetli idi. Napoli kiralligi, Güney îtalya ile Sicilya’ya hàkimdi. Na­ poli, Avrupa’nin en büyük ve parlak sehirlerinden biri idi. Bati Arnavutluk prensi ìskender Bey, Napoli’nin himayesin- deydi. Napoli kiralhgi da Türk tehdidi altmda idi. Aragon kiralligi, Katalonya’ya, Kuzeydogu ìspan ya’ya, Balear A dalari’na hàkim di. B ati .\kdeniz ticareti, K atalanlar’ m elinde idi. iberya yarimadasinda Aragon kiralhgindan baska, Porte- kiz ve Kastilya kiralhklari vardi. ìikinin taht sehri Lisbon, ikincisininki Madrid idi. Her iki dcvletin de isiikbaìi parlakti ve asrm sonunda büyük devletler arasma gecmeye hazirlani- yorlardi. Ispanya’nm güneyinde, Endülüs eyaletinin bir kis- minda Benì-Nasr Arap kiralhgi vardi. Bunun taht sehri Gir- nàta’da, devlet nufusunun üçte biri yasiyordu ve Girnàta, Av­ rupa kitasmm en kalabalik sehri idi. Endülüs Müslüman dev­ ieti, Kastilya kiralhgi tarafindan Malaga-Granada-Almeria ( Eí-Mcríyc) üçgcninc ililmisti (3Ü.000 km’). Bu ülkede nüfus kesafeti o dcvrc nazaran çok yüksekti (km ’’ye takriben 50 ki- s'O. Endülüs Araplari, yeryüzünün en yüksek medenî seviye- sini hâlâ muhafaza edij-orkirdi. îspanyollar’ai, medeniyeliii her bransinda üstatlan, hocaiari, terbiyecileri, yetistiricileri idücr. Fakat Kaslih'a kiralhgi, gittikçe küçülen bu Müslüman devletini, denize sürniek üzere idi. Kastilya ve Aragon kiral- lik larm in 4.500.000 nüfusunun üçte b iri de M üslüm an idi. Arap ve dii bakimindan Arap’lasmis Berberí olan bu Müslü- manlar, Sünnî/Mâlikî mezhebinden idiler. Bunlar da tebaasi bulunduklan îspanjollar ve fiatalanlar’dan çok medenî in- sanlar olup, bu iki kualligm gerçek refah unsurlari idiler. Fakai müthis bir tazyik ve zulüm içinde bulunuyorlardi. Kas- tiiya ve Aragon krralliklan disinda hiçbir Hu'istiyan devleti- nin Müslüman tebaasi yoktu. Dogu Avrupa’ya yani bugünkü Rusya’ya Altin-Ordu Türk Hakanhgi hâkimdi. Cengizogullan’nin bülündügii 4 impara- torluktan biri olan bu devletten, ileride gene bahsedilecektir. Moskova büyük-prensligi, henüz Altin-Ordu’ya tâbi idi; fakat A!tm-Ordu’daki ardi kesihnez taht çeki.smelerinden faydala- nip gittikçe güç kazamyordu. îsveç kiraüigi, Findandiya’yi da içine aliyordu. Danimar­ ka kiralhgi, 1450’den beri Norveç kiralligim da içine aliyordu. Güney isveç ile Avrupa’nin kuzeybatismdaki Izlanda, Far- Ôer Adalari da Danimarka’mndi. Bütün kiralligm nüfusu 900.000’i geçiyordu (asil D anim arka 400.000). Isveç kiralligt- nm nüfusu 1.300.000 kadardi (300.000’i Finlandiya’da). Orta Italya'yi, baskent Roma olmak üzere Papalik isgal ediyordu. Kuzey Italya’da birkaç küçük, fakat ticaret vc sa­ navi ile yüksek bir refah seviyesine kavusmu.s devlet vardi; Toskana (baskenti Floransa) dukahgi, Milano dukaligi, Man­ tua markiligi vs. Toskana’da Medici, Milano’da Sforza, Man- lua’da Gonzaga hanedanlari vardi. Dünyanin birinci devleti olan Türkiye’de en az 13.000.000 nüfus yasiyordu. Bunun takriben 7 milyonu Anadolu’da, 6 miiyonu Balkanlar’da idi (tâbi devletler dahil). Avrupa’da an­ cak Almanya imparatorluk camiasmin 13 milyon nüfusa eri.s- tigi, Altm-Ordu’nun nüfusunun ise 13 milyonu bulmadigi tah- min edilebilir. Türkiye’nin topraklarinin her iki kitadaki ye- k ûn u (964.000 k n r), ancak Altm-Ordu tarafm dan geçilebiUyor- du. Y alniz Avrupa’daki to p raklan (480.000 k m ’ ) bakim in dan Türkiye’yi, Almanya da geçiyordu. Türkiye’nin yalniz Avrupa topraklannda yasiyan 6 milyon nüfusu, Almanya, Aitin-Ordu, Fransa'dan baska hiçbir Avrupa devleti geçemiyor, nüfus ba- kimindan Macaristan, Ttirkiye’clen sonra Avrupa’da 5. geli- yordu. 1453’ie Türkiye, 964.000 knf büyüklük arzcdiyordu. Bu­ nun 480.000 k m ’’si Asya, 484.000 k n r ’si A vrupa’da idi. NüTus ve toprak dagilisi baknnindan, Anadolu topraklan ile Balkan (Rumcli) lopraivlan arasmda muvazene vardi, her ikisi e.sii gibiydi. IL Murad’in lahta geçmesinden Istanbul’un Fetlii’ne kadar Anadolu’da Istanbul Adalari, Üsküdar, Rumeli’nde Is­ tanbul sehri, Silivri, Tarabya, Ahyolu, Misivri, Si.izebolu, Selà- nik, Epir fethedilmi.s, Attika, JVIora, Bosna ve Hersek ise, hi- mayeye ahnmisti. Bu suretle Yildinm ’m 941.000 km’ olan im ­ paratorlugu toprak bakimnidan az geçilmi.s bulunuyordu, Bosna ile Hersek’in himayeye alinmasiyla Yikhnm ’in sonun­ da 441.000 km ’ olan Avrupa topraklan büyümüs, fakat Yildi- r im ’in 500.000 k m ’ olan Anadolu to p raklanna henüz erisile- memisti. Bundan baska Yildirnn, Karaman ve Candar (Isfen- diyàr) beyliklerini ortadan kaldirdigi halde, bu beylikler, Os- manlilar’a tabi olmakkt beraber, hâlâ yasamakta devam edi- yorlardi. Toroslar ve Fjrat, daha iyice tutuhnu.s sayilamazdi. Fàtih’in emuli, bu smin pereinlemekti. Avrupa’nm en genis devleti olan Altm-Ordu Hakanhgi, Uraliar’i asip genis ülçüde Asya’ya, Sibirya’ya ta.siyordu.

2. A F R IK A Afrika’mn en büyi.ïk devleti, Büyük Türk Hakanhgi (Tür- kiye) ve Bati Türk Hakanligi (Türkistan/Timuroguilari)’ndaii .sonra dünyanm 3. devlcti oían Misir-Suriye Türk-Memlûk sul- tanhgi idi. Misir, Nubya (Sudan’m kuzeyi), Bingazi, Memlûk- ler'in elinde idi. Memlûkler, genis ôlçüde Asya’ya da tasiyor- lardi. Hicaz, Suriye, Ürdiin, Filistin, Lübnan Memlûkler’indi. Memlûkler, ayni zamanda bir Anadolu devleti idilcr. Ayniab, Urfa taraflan dogrudan dogruya Memlûk topraklan oldugu gibi, Ç ukurova’daki Ram azan Türkmen beyligi de MemlCik- ler'e tâbi idi. Memlûkler, sonunda Kilikya Ermeni kn-alhgi (Küçük-Ermenistan)’m ortadan kakhrarak Anadolu Türk ta- rihine büyük hizmet etmi.slerdi. Dulkadu' Türkmen Beyligi, Osmanlilar’la Memlûkler arasmda tampon devleiti. Osmanh- lar’a lâbi idi ve OsmanoguHan ile siki akrabalik baglan kur- inuslu. Fàtih Sultan Mehmed de Dulkadirogullan’nm dama- dt idi. Bununla beraber Memlûkler, Dulkadn' üzerindeki Os­ manli metbulugunu tannnak istemiyorlar, Dulkadir toprak- larmi kendilerine ait addediyorlardi. Karaman ülkcsinde y;a- ni tam Orta Anadolu’da da Memlûk nüfuzu vardi. Karamari- oguilan, Osmanlilar’a ba.s kaldirdiklan zaman, Memlûk nüfu- zuna giriyorlartlí. Ycmen'deki devleíltT de Memlûkîer'i met­ bu laniyo.rlardi. A1emlúk!er, en kudretli Müslüman devleti olduklari iddiasmda idiler. Bu iddialarmi, .4bbási Haüfe'sini ve haneáamni dierindc bulundurmakla dcsíeklij orlardi, Üs- íelik Makaamát-i Mukaddese (Mekke ile Medine) de Mernlûk- ler’e aiiti. Bu bakimdan Îshun dünyasjnda prestijleri yüksek­ ti. Fakat Osmanîilar’m gaza ve cihad yolunda kazandiklari san ve seref, Memîûkler’in Müsîümanîar nezdindeki prestijini çok- tan gôlgede bîrakmisii. Misir ve Suriye halki, Osman’i zafer- lerinin haberini alinea bayi'am yapmaya ahsmistj. Kahire, dünyanm en büyük sehirlerinden biri o!up, nüfu­ su milyonu çok açiyordu. Sam, Halep gibi Memlùk çehirlerin- de de yüzbinlerce nüfus yasiyordu. ' Afrika’nin 2. büyük devîe(i, Fas imparatorlugu idi. Ikti- darda, Arap’lasnns Berberi olan Merîniler vardi. 1197’den beri iktidarda bulunan Merîniler, Fas ve Cczâytr’e hâkimdi. Taht •sehirleri Fas idi. Cezâyir’in bir kismini, "Beni-Zeyyàn” da denen Abdulvâ- dîler ellerinde tutuyorlardi. Abdulvâdi kiralligmin iaht .sehri Tlemsen, Cezâyir’in batismda, Fas simrina yakmdi. Abdulvâ- diler, 1239’dan beri iktidarda idiler. Tunus’ta 1228’den beri Hafsiler (Benî-Hafs) saltanat sü- rüyordu. Bunlar da Merinîler ve Abdulvâdiler gibi Arap'ias- mis Berberi ve Sünnî/Mâlikî idi. Merînî imparatorlugu ile Hafsî ve Abdulvâdi kiralhklan, Müslüman âleminin "Magrib = Bati” denen kismmi teskil ediyorlardi. Bunlann mezhepleri, Sünnî/Mâlikî idi. Daha Türkler gelmedigi için, Hanefî mezhebi yok gibiydi. Orta Afrika’da, Nijei'ya’mn kuzeydogusunda Müslüman Zenei Bomu kiralhgi, Habesistan’da Yâkubî Ortodoks Hiris- tiyan Habes kiralligi bulunuyordu. Kita'nm bütün orta ve gü­ ney ülkcleri meçhuldü.

3. A S Y A Dogu Asya’nin büyük devleti Çin imparatorlugu. Osman­ li, Timurlu ve Memlûk devletlerinden sonra dünyanm en mü- him devleti idi. Mogollar'], yani Cengizogullan'm kovan Çin- liler, yeniden millî imparatorluklarina kavu-smuslardi. Çin, 60 milyon nüfusu ile, dünyanm en kalabahk devletini de tcs- kil ediyordu. Bununla beraber nüfus, XIV. asra nispetle azal- misti. Ming hanedam, I411’de taht sehri olarak tekrar Pekin’i seçmisti. Annam, Tonkin, Siam, Kamboç, Kore, Mançurya, Tibet gibi ülkeler, Çin’e tâbi idi. Yalniz Japonya imparator­ lugu Çin’e tâbi degildi. Japonya, kalabahk bir ülke idi; bu de- virde en az 8 milyon nüfusu vardi. Fakat denizle tecrit edil- mLs ve dis ülkelere kapali idi. Asya siyasetinde hiçbir rolü yoktu ve hiçbir zaman büyük devletler arasma girememisti. Bununla beraber parlak bir medeniyetten mahrum degildi. Çin tcsirinde inkisaf eden bu medeniyet, Japonlar’a bas bir sekil almisti. Çin’den kovulan Cengiz’in Kubilay dalmdan torunlari, Mogolistan'da saltanat sürüyorlai'di. Bunlar, CengizoguIIan’ nin Müslüman olmiyan ve Türk’lesmiyen tek dalini teskil edi- yorlardi. “Büyük Kaan”in ahfadindan olan bu hanlar, kapali ve raütevazi bir sekilde Hunlar’m, Goktürkîer'in tarihi ülke- sinde yasj^orlardi. Bu devirde Mogolistan’da pek az Türk kal- misti. Türkler’in hepsi Türkistan’a ve Türkiye’ye, Tuna’ya ka­ dar olaji jeni açilmi.s ülkelere gôçmüslerdi. Hindistan’in kuzeyinde Afgan’lasmis Türk olan Lûdî ha- nedani, Dehli sultanligini devam ettiriyordu. Güney Hindis­ tan, yani Dekken, siddetîi Iran küliürü altmda bir Türk ha- nedani olan Behmeniler’in clindeydi. Hin'distan’da bu iki bü­ yük de\'letten baska, en güneyde Hindû kiralliklari vardi. Bu- dist Seylan, müstakildi ve devlet derecesine erisemiyen bir hayat yasiyordu. Gucarat’ta da 1391’den beri bir Müslüman Raeput imparatorlugu vardi. Gucarat Sahlan veya Sultanla- ri, 2. hükümdarlari I. Ahmed Sah tarafmdan kurulmius olan Ahmed-Àbàd sehrinde oturuyorlardi. Gucarat, Malva, Racis- tan, Handes, Berar, ceman 1,1 milyon km’’lik toprak, bu im­ paratoriuga aitti. 1399’dan beri Burhanpur ve Luknov sehrini merkez yapan Türk Hanpur Hanedani (Sarkiy Sultanlari), Ûd ve Allahabad’da bir kiralhk kurmuslardi. Bengal’de de îl- yâs-Sâhi Türk laralhgi vardi (1345’ten beri). Hindistan Türk devletîerinden, ileride ayrjca bahsedilecektir. Türkistan ve Iran’m bir kismmda Bati Türk Hakanligi, yani Timurogullan vardi. Timurogullari, ileride ajriea gözden geçirilecektir. Dagilma emareleri göstermesine ragmen Ti­ murogullan, feodal bünyeye sahip büyük bir imparatorluk teskil ediyorlardi. Bu hakanhk, Türkiye’den sonra dünyanin en mühim devleti idi. Karakoyunlu Türkmenleri, Sultan Cihan-Sah ile impara- torluk halindc büyümüslcr, Iran’m büyük kismmi, Irak’j, Do­ gu Anadolu’yu, Güney Kafkasya’yi ele geçirmislerdi. Büyük devleller arasma girmislerdi. Rakipleri Akkoyunlu kiralhgi da gelisme halinde idi. Karakoyunlular'm taht sehri Tebriz, Akkoj'ünlular’inki Amid (Diyarbaku’) idi. Bu iki mühim dev- letten, ileride aynca bahsedilecektir. A nadolu’daki K aram an ve Candar (Îsfendiyar) ve Dui- kachr Beylikîcri, Osmaniilai’ii iàbi idi. Trabzon Bizans impa- ratorlugü, Trabzon ile çevresinde yasamakta de\am ediyor ve Anadolu’nun lek Türk’lesmemis kismmi leskil edÌ3 'ordu. Kaikasya’daki Gi.ircü ve Abhaz devletçikleri, Tîmurlular’ dan sonra Karakoyunlular’i metbu tanmiiçlardi. Yakm Dogu’daki baska devlet vc devletçiklcr, Timurlu- lar vc Karakoyunlular gibi büyük devletlere tâbi bulunuyordu. Kesmir, bir Müslüman kjralligi idi. Dogu Türkistan’da Cengiz soyundan Çagatay Ulusu saltanat sürüyordu. Bunlar, Timurlular’a bagli idiler. Nihayet Asya’nm güneybali ucunda Rodos Saint-Jcan Ta- rikat devleti ile Kibns Latin kiralligi bulunuyordu. CETVEL II: XIV. ve XV. ASIRLARDÄ TÜRKLER’iN YETÍSTÍRDÍGÍ BÜYÜK TARiHÎ SAHSiYETLER

XIV. asra kadar Türkler’in çcsilli sahalarda yetisiirdigi hareket ve eserJeii bizce malCim ve münakasasiz sekilde de­ ha sahibi büyük tarihi sahsiyetleri görmüstük. Bu cetvolde XIV. ve XV. asirían ihtiva etmek üzere, XJIT. asrin sonunda birakligimiz bu iisteye devam ediyoruz: X IV . A SIR : Gazan Mahmud Han (1271-1304 = 33), büyük ílhan. tlhanli imparaloi'lugunun kesin sekilde Müslüman olmasi ve Türk’lesmesi, bunun zamanmda tahakkuk etmislir. Sul’lan Veied (1226-1312 = 86), Mevlânâ Cclâleddin Rûm î’nin ogIu. Mevievî tarikatini teskilâtlandiran bu zaltir. SULTAN ALÁEDDlN MUHAMMED HALACÎ (2.L13I6), Hindistan Türk imparatorlarmm en büyüklcrinden olup, ta- rihte ilk deCa Hindislan kilasim bir lek devlet halinde birle.s- tirmi.stir. ÒSM AN G A Zi (1258 LL1324 = 66). O sm anh devletinin kurucusu. Dünyamn en stratejik pozisyonunu elde ederek Türk Cihan Ímpnratorlugu’nun temellerini atmistir. Özbek Han (1282-1341 = 59), Altin-Ordu Ylakani. Bu- m m devrinde devletin M ü slüm an ’la.sip T ürk’le.smc.si íamam- lanm istir. Sultan Nâsn- Muhammed (III.1285-VI.134I =r 56, 3), Mi- sir Memlûk hükümdarlarmin en büyüklerinden biri. Devrin­ de iriiparatorluk, büyük rcl'ah seviyesini parlakhkla devam ettirmi.stir. AYDINOG l U GAZÍ U M UR b e y (I309h-V.l348 = 39), Ay- dm hükümdari. Büyük bir donanma meydana getircrek, Os- manhlar’a yol aemis ve Türk deniz hákimiyeti ile Rumeli fü- tuhatm m mübe.s.siri olmu.stur. O RH A N GÁzi (1281-Í1L1362 = 81), Osm anh devletini, Türkiye’nin en güclü devleti haline getirmis ve müsfakbel ha.smetini hazirlamisíir. Osman Gazi’nin ogludur. G A Zl SÜ LEYM À N PASA (1316?-X1?1359 = 43?), O rhan Gazi’nin oglu ve v'eliahti, Rumeli Fätihi. Türkiye’nin Avrupa’ daki ebedî yerlesmesini gerçeklestirmistir. Haci ilbeyi (1364), büyük akinci beyi. Sirp-Sindigi’nda Haçli ordusunu umulmaz bir sekilde imha ederek Rumeli fü- tuhatmi kurtarmistir. Lala Sähin Pasa (1386), Osmanli veziri, fütuhat sahibi büyük kumandanlardan. ' ÇA N D A RLI I. H A LÍL H A Y R E D D ÍN PASA ( 1305P-22.I.1387 = 82?) Osmanli vezîr-i âzami, Büyük âlim, devlet adami ve ku- mandan. Osmanli devletini bir imparatorluk seklinde teski- Kitlandirarak Türkiye imparatorlugunun kurulmasmda birin- ci dereccde hizmet etmistir. L SULTAN M U RAD H U D Â V E N D ÎG Â R ( 1326-20.VI.1389 = 63), Orhan Gazi'nin oglu ve haleli, Süleyman Fasa’nm karde- si. Osmanli imparatorlugunun kurucusu. Y IL D IR IM SULTAN B Ä Y E Z lD ( 1360-9.II.1403 = 43), L Murad’m oglu ve halefi. Deha sahibi büyük asker. Anadolu birligini gerçekle-stirmis ve Nigbolu’da bütün Avrupa’mn müt- tefik ordusunu imha etmi.stir. K ara Tiraurtas Pasa ( I I I . 1404), O sm anh veziri. B üyük kumandan. Märuf bir Osmanh asker ailesinden inmis, ogul- lari ve torunlari da büyük kumanda mevkilerine yükselmistir. Toktami-s H an (I. 1405), Altin-Ordu H akani. Dogu Avru­ pa Türk Hakanhgi’na son hasmet ve birlik devrini yasatmis, fakat Timur’a çarparak perisan olmustur. T iM U R (9.IV.1336-18.II.1405 = 68,10,9), tarihin en büyük cihangiilerinden olan Büyük Türk Hakani. OsmanoguHan ve Selçukogullan’ndan sonra tarihin en büyük Türk hanedani olan Timurogullan'nin kurucusu. Çandarli-zâde Ali Pasa (1407), I. Halil Hayreddin Pasa’ m n oglu ve halefi. B üyük O sm anh vezir-i äzam larm dan. Yildi- n m ’in tek vezîr-i âzami. Gazi Evrenos Bey ( I320P-XI.1417 = 97?), en b üy ük akm- ci beylerinden. Karasi beylerinden iken, Süleyman Pasa’nin hizmetine girmistir. Zamanimiza kadar gelen Evrenosogullan akinci ailcsinin kurucusu. NESÎMÎ (1418), en büyük Türk sairlcrinden. Âzerî lehçe- si ile yazmistir. Nevài ile Fuzûlî dismda bütün Türk sairleri arasmda tesiri onunki dcrecesincle genis baska bir sair yoktur. X V . A SIR : Kara Yusuf (1357-1420 = 63), Büyük Karakoyunlu hü- kümdari ve Karakoyunlu devletinin gerçck temellerini aian zat. ÇELEBl SULTAN ÌVIEHjMED (] 380P-7.V.142L = 41?), Yil- dinm’m ogIu. Osmanli devletini Timur darbesiriden sonra toplamaya ve devam eítirme^'e muktedir olan çok büyük hü- küm dar. Süleyman Çeiebi (1422), Mcvlid manzumcsinin deba sa­ hibi sairi. Haci ivaz Pasa (VIII. 1429), 2. vezir. Büyük Türk devlet adami ve raiman. Türk mimarisinin büyük .saheserlerinden olan Yesil Cami ile Yesil Tüibe, onun eserleridir. Baysungur .Mirza {15.IX.1397-20.Xn.1433 = 36,3^), Ti- m u r’un torunu ve S ahruh’un ogiu, Ulug Bey’in küçük karde- •si olan sehzade. Türk hat sanatimn büyük sahsiyetlerindcn. Dogu Türk rönesansinm temellerini atmis ve bir sanat ve edebiyat akademisinin basinda cahsarak çok büyük eserlerin meydana gelmesine ámil olmustur. HOCA ABDÜLKADÎR MERÂÛÎ (1360?-1435 = 75?), çok b üy ük Türk bestekári ve m usiki álim i. Àzèri T ürkleri’nden- dir. Timurlu ve Osmanh, yani Dogu ve Batí Türk Hakanlan sarayinda yasami.stir. Günümüze kadar söhreti essiz olmus­ tur. Farsea musiki kitaplan klásiktir. SULTAN ÇAHRUH MlRZA (21.VIII.1377-12.III.1447 = 69, 6,22), Timur’un 4. ve en küçük ogiu ve halefinin halefi olan Büyük Türk Hakani. Büyük hükümdar. Onun olümü ile Bü­ yük Türk Hakanhgi, tábii olan II. Sultan Murad’a geçmislir. SULTAN ULUG-BEG MÍRZA (22.III.1394-25.XI.1449’ = 55,8,4), Sahruh'un büyük ogiu ve halefi olan Dogu Türk Ha- kani. Astronomi ve matematikte beser tarihinin yetisiirdigi en büyük dehalardandir. II. SULTAN MURAD (VI. 1404-3.II.1451 = 46,8), Çeiebi Sultan Mehmed'in ogiu ve halefi. Bunun devrinde Türkiye, dünyamn en güclü devleti olarak, 1447’de Timur devletinin yerini almistir. II. Murad, essiz bir mücahede gaj'retiyle Tür­ kiye’yi Ankara sarsmtismdan ve Haçh seferindcn kurtarmis, Varna ve II. Kosova’da dü.sman oi dularmi imha etmistir. Çandarh-zâde II. Halil Hayreddin Pa.sa (9.VII.I453), Çan- darh-zâde Ali Pasa’nm yegeni ve Çandarli-zâde Vezír-i ázam I. íbrahim Pasa’nin ogiu oían vezír-i ázam. II. Murad devrinin büyük devlet adami. Gazi Turaban Bey (1456?), Türk akmci beylerinin büyük­ lerinden ve Turahanogullari akmci ailesinin kurucusu. Bü­ yük kumandanlardan Pasa Yigit’in ogludur. Sultan Cihan-Sah (1405-10.XI.1467 = 62), K arakoyunlu devletini imparatorluk derecesine çikaran büyük hükümdar. Kara Yusuf'un ogiudur. Uzun Hasan tarafmdan öldürül- m üslür. SuUan Ebû-Said Mirza (1427-7.II.1469 = 42), Timurogul- lari’ndan Dogu Türk Hakani. Büyük hükümdar. Babur Sah’ia bü\'ükbabasi. Bu da Uzun Ha.san tarafmdan öldürülmüstür. Ah Kuscu ( 16.X II.1474 ), büyük Türk astronomi ve ma- iem atik álim i. Ufug-Beg'in iaJcbesi ohip, hem onun, hem B ü­ yük Türk Hakani olan Fâtiii’in saraymda çahsmistir. UZUN HASAN BEY (1423-6.1.1478 = 55), Akkoyunlu im­ paratorlugunun kurucusu olan büyük asker ve hükümdar. Fä- tih’e rekabet etmek istemis, fakat Otlukbeli’nde yenilmistir. FÄ T iH SULTAN M E H M E D (30.III.1432-3.V.1481 = 49,1, 4), gelmi.s geçmis Türk büyüklerinin en muazzami ve belki bescr tarihinin en mühim sahsiyeti olan büyük hükümdar. Askerlik, siyaset, devlet idaresi sahalarinda essiz olup, ayni zamanda büyük bir âlim ve balisiik sahasmda kä.sifli. II. Mu- ra d ’in oglu ve halefidir. Ahmed Pasa (1420P-I497 =r 77?), "Bursah” dive (aninaii X V . asrm en büyük Osm anh .sairi. F à lih ’in hocalarm dan ve vezirlerindendit. A Li S iR N EV À Î (9.I I . 1441-3.1.1501 = 59,10,22), çok bü­ yük Türk sairi. Cagatay lehcesi ile j'azmi.stir. Hiçbir Türk sai- rinin söhreti, ondan once ve ondan sonra, onunki kadar bü­ yük olmamistir. Hüseyin Baykara’nm veziri ve çok büyük sanat ve ilim häm isi idi. SULTAN H Ü S E Y IN BAYKARA M ÍRZA ( VL1438-V.I506 = 67,11), Timurogullan’ndan Dogu Türk Hakani. Büyük hü- kümdav. Ondan sonra Timurlu imparatorlugu Orta Asya’da dagilmis, Hindistan'a geçmistir. Timurlu Ronesansi denen Dogu Türk rönesanst, Hüseyin Baykara devrinde kemaline ermistir. Taht sehri olan Herät, dün\'anm en büyük sehri idi. Sonra onun yerine Istanbul geçmistir. K EM A L R E iS ( I I I . 1511), Büyük Türk denizcisi, Akdeniz’i Türk gölü haline geliren amirallerin birinei. Piri Reis’in am- casidir. II. SuUan Bäyezid (X?1450-26.V.1512 = 62), F átih ’in oglu ve halefi olan büyük hükümdar. Osmanli hükümdarlan için­ de Fàtih’ten sonra en âlim olam IL Bâyezid’dir. Seyh Hamdullah (1436-1519 = 83), Türk hat sanaimm en büyük dâhilerinden biridir. IL Bâyezid’in hocalarmdandu'. NETiCE; YENiÇAG BASLARKEN TÜRKÍYE'NÍN ÚMUMÍ DURUMU

Yeniçag'in esiginde Türkiye devleli, cihan imparatorhigu- na da ayak basmisti. Yildirjm’jn biraktigi miras derlenmis, Ankara feláketinui yaralan tamamen sanhnisti. Anadolu’da henüz Firat-Toros çizgisine erisilememissc de, dünyamn bi­ rinci devleti olma imtiyazi kazanilmisti. Devletin basmda, be- ser tarihi çapmda istinai bir hükümdar, Fátih Sultan Meh­ med bulunviyordu. Müstesna dehasmm kudretinden ve hákim oldugu devleti yaralan milletin enerjisinden tamamen emin olan bu hükümdar, icabinda bütün dünyaya karsi Türkiye devletinin yüksek menfaatlerini savunmaya kararh idi. Dogu Roma Fátihi olmanin hiçbir seyle ôlçüiemez prestijini kazan- misli. Yeni bir çagi açan, beser tarihinden bir devreyi geri- de birakan bir sahsiyef oidugunii hissediyorchi. A vrupa’da tck basina Türkiye ile karsi kai'siya gelebile- cek hiçbir devlet tasav\'ur edilemij’ordu. Ancak Avrupa’nin ge­ ne koalisyon seklinde Türkiye'nin karsisma çikacagi muhak- kakli. Doguda da Türkiye’nin geiisip serpilmesine ciddí se­ kilde maní olabilecek bir kudret yoktu. Timurogullari, yani Dogu Tiirk Hakanhgi, artik Türkiye’ye müdahale edecek güc ve vaziyette degildi. Türkiye ve Türkistan Hakanliklan arasi- na Karakoyunlu imparatorlugu girmisti. Karakoyunlular da Türkiye’yi tehdit edemezdi. Çünkü bir taraftan henüz metbu- lugundan kurtuldugu Timurlular’a, diger taraftan sinsi ve am ansiz rakípleri A kkoyunlular’a kar.si devletlerini savunm ak mevkiinde idiler. Nihayet Memlúkler de Türkiye’nin gelisme- sini önliyemezierdi. Kahire’den kalkan bir ordunun Marma- ra ’ya erismesine im kán yoktu. M em lúkler, en güclü devirle- rinde ancak Orta Anadoiu’ya vàsil olabilmislerdi. Batí Anadolu’da Türkmen beyligi kalmami.sti. Orta Ana- dolu Türkmen beylikleri Candar(iiar'la Karamanlilar, Osman- hlar’a tâbi vaziyette hayatiarim devam ettiriyoiiardi. Can- darhlar’dan Osmanhlar’a rahat.sizlik vermeleri bile beklene- mezdi. Üstelik ba.slanndaki hükümdar, Damat ísmail Bey, ç o k f â z i l ve O sm anîilar'a bagli bir zatti. K aram anhiar, siiphe- siz entrikalarma devam cdeceklerdi. Fakat distan b ü y ü k dev­ leiler tarafmdan iiestekk-'nrnedikçe kipirdanm alarm a im kân y o k l u . ÇukuroA'a’daki Ramazan beyligi, Memklkk-r’e tabi idi ve Türkiye'nin cmeDeri henüz Kilikya’ya ulasmiyordu. Dulkadir beyligi, Osmaniilar’a íábi idi ve bu beyligi üga eímek simdi- lik Osmanlilar’m isine gelmiyoi'du, Dulkadirlilar, Memiükk'r gibi büyük dcvletlere karsi cok güzel bir tampon devlet va- ziyetinde bulunuyorlardi. Türkiye, denizlere dogru büyük ülçüde b ir açilm a h;izir- ligi içinde idi. Denizler, Türkiye’ye, bütün cihan tariliinde ol­ dugu gibi, refah, saadet, istikbaí ve hasmet hazirliyacakhirdi. Türkiye imparatorlugu iki kitamn iki yakasma öylesine bir kudret ve azimie yerlesmi.sti ki, onun cihan devleli olmasi, Icaçmîîmaz bir kader, bir tarihí mukadderattj. Bunu onle- meye çahsmak bile, Tanri'njn kanunlanna kar.si gelmek olurdu. OSMANLI ORTAÇAGI ÎÇÎN UMUMÎ BiBLiYOGKAFYA

Daha sonraki çaglarla mukayese edildigi takdirde, Ortaçag Os­ manh tarihinin kaynaklari kit, eksik ve muahhardir; yani Fâtih devrinde ve daha sonralari kaleme alinmislardir. Fâtih’ten once yazilmi§ Osmanh tarihleri, birkaç eserden ibarettir. Arsiv vesika- lan da Ortagag Osmanh tarihi için az sayidadir. Fakat bu az sayi- daki kitabeler, vakfiyeler, sikkeler, nâmeler, tahrir defterleri vs., çok mühim malûmat vermektedir. Bu malûmat, Ortaçag Osmanh tari- hi üzerindeki biigilerimizi artirmis ve düzeltmistir, artirmakta ve düzeltmektedir. Her yü yeni malzeme ve yeni çahsmalar ortaya konmaktadir. Fakat Timur’un 1402’de Bursa arsiv ve kütüphane- lerini yakmasi hâdisesinin telâfi edilebiimesine ve Ortaçag Osman- h tarihinin sonraki asirlardaki derecede aydmlanmasma, hiçbir zaman im kân elvermiyecektir.

I. KAYNAKLAR

1. AR§iV MALZEMESi, VAKPÍYELER:

Türk tarihi üzerinde en çok vesikayi (150 milyon kadar) bir araya getiren Basbakanhk Arsivi’nin muhtevâsi için bk. Midhat Sertoglu, Uuhtevâ Bakimindan Basvekâlet Ar§ivi, Ankara Üniver- sitesi n$., 1955. — Sayi bakimmdan çok daha az, fakat pek m ühim malzemeyi tophyan bir arsiv de Topkapi Sarayi Müzesi Arsivi’dir. Bunun muhtevasi hakkmda bk. Tahsin Ôz ve baskalari, Topkapi Sarat/i Arsiv Kilavuzu, 2 ci’t, Istanbul, 1938, 1940 (yarida kalmis- tir. — içtim ai tarih bakimmdan Mahkeme-i Ser’îye Sicilleri de çok mühimdir. 7.000 büyük eilt kadar tutan bu sicillerin muhteviyat ve dagih§i için bk. Hâlid Ongan, Ankara'mn 1 Niimarah Ser'iye Sicilli, Ankara Üniversitesi ns., 1958. Diger arsivler hakkinda ilerideki bitaliyograt'yalarda bilgi veri- lecektir, Biz, Ônsôs’ümüzde de taelirttigimiz gibi ancak yaymlan- mis arsiv malzemesinden faydalandik. Bu çag üzerinde yaymlan- mis en genis vesika, Hicri 835 ( = 1432) Tarihli Sûret-i Defter-i San- cak-i Arvanid (T.T.K, ns., Halil inalcik, Ankara, 1954) olup. Ama- vutluk sancaginin tahrir defteridir. — Asagida gosterilen vakfiye­ ler, Osmanli tarihinin baslangici ve ilk kronolojisi üzerindeki klâ- sik bilgileri genis ôlçüde düzeltmistir; Asporça Hatun Nâmina 732 (1323)'de Tertip edilen Vakfiye ve Cemâziyelâhir 761 (Nisan 1360) Tarihli Orhan Bey Vakfiyesi. TTEM, Sene; X V I, no. 17/94. 281-4, Hüseyin Hiisámeddin (Yasar) ns.; Gasi Orhan Bey Vakfiyesi (Su- bat 1324), i, H, Uzimçarsili ns., T.T.K., Betteten, V-19, 277-88; Ör- han Gazi'nin Mülk-Nämesi (Temmuz 1348), Topkapi Sarayi Arsiv Kilavuzu, I, Istanbul, 1938; 1. Murad'tn Mart 1366 Tarihli Vakfiyesi, Tahsin Öz ns.. Tarili Vesikalari, 1-4; Tayyib Gökbilgin, 1. Murad Te'.'iisleri ve Bursa Ímáreii Vakfiyesi. TM. X, Istanbul, 1935, 217-34; M.T. Gökbügin’in su eserinde de pek çok vakfiye ve mülk-nämenin suret ve hulâsasi vardir: Sdirne ve Pasa Livási, Istanbul Üniver- sitesi ns., 1952; su eserde de bazi vakfiyeler verilmistir; Mubárek GaUb, Ankara. Kahristanlar. MescidJar, CáraVler. ístanbul, 1341 = 1.923. Tarih atlaslari, gelecek bahsin bibliyograíyasinda gosterile- cektir.

2. KiTABELER; Franz Taeshner, Beiträge zur Frühosnianischen Epigraphik und Archäologie, Der Islam, XX, Leipzig, 1932, 109 v.dd., X X II, 1935, 69 v.dd. (tashihler); Ahmed Tevhid (Ulusoy), Ilk 6 Pc'tdisähl- miz'in Bursa’da Käin Tiirbeleri, TOEM, Sene: III, 977 v.dd.; Í.H. Uzunçarçili, Kitäbeler, 2 eilt, Istanbul, 1927, 1929; Max van Ber- chem ve H. Edhem, Matériaux pour im Corpus Inscriptionum Ara- bicaruvi, III-II: Asie Mineure, Kahire, 1910; Clément Huart, Epig- raphie Arabe d’Asie Mineure, Paris, 1895; Hikmet Turhan Dagliog- lu, Edirne Mesarían, ístanbul, 1936; Halil Edhem (Eldem), Äl-i Ger- miyan Kitäheleri, TOEM. Sene: I, no. 2, 116-20, 1326 = 1908; Hüseyin Hilm i, Sinop Kitäbeleri, Sinop, 1341 =1923; Rifki Melül Meric, Ak- sehir Türbe ve Kitäbeleri, TM, V’den ayri-basim; Halil Edhem, KaramanoguUari Hakkinda Vesäik-i Mahküke, TOEM. no. 14, 823 v.dd., 1328 = 1910; Naci Kum, Kayseri Kitäbeleri, Ankara, T.T.K. Kü- tüphanesi; H. Edhem, Kay.nariye Sehi'i, T.O.E. ns., Istanbul, 1334 = 1916; "Tetkikler” kisminda gösterilen mahalli monografilerde de pek çok kitabe yaymlanmistir.

3. MESKÜKÄT: Halil Edhem (Eldem), Meskiikät-i Osrnäniye, Müze-i Hiiwáyún, Meskûkât-i Kadìme-i Islâmiye Katalogu, c. VI, c. I: Sultan Osman Hân-i Evvel’den Murad Hân-i Sâlis'in Âhtr-i Saltanati’na Kadar, Istanbul, 1334 = 1916; îsmail Galib, Takvim-i Meskûkât-i Osrnânlye, Istanbul, 1307-1890; Miralay Ali, Osmanh imparatorlugu'nun Ilk Akçesi, TOEM. Sene: V ili; Ayni Yazar, I. Murad’tn Sikkeleri, TTEM, Sene: XIV, c IX , 244-56; Ayni Yazar, ïsà Çelebi’nin Sikkele­ ri, TTEM, Sene: XV, 105 v.dd.; Ziyà Bey, Meskùkàt-l Islàmiye Tak- vìmi, Istanbul, 1328 = 1910 (mUellifin simdi dagilmis olan hususi koleksiyonu); Stanley Lane-Poole, Catalogue of Oriental Coins in the British Museum, c.'V III: The Coins of the Turks, Londra. 1888; A.K. Markov, Inventarniy Katalog Musulmanskikh Monet Èrmi- taja, Petersburg (Leningrad), 1896; J. Östrup, Catalogue des Mon­ naies Arabes et Turques, Kopenhag, 1938; daha genis bibliyografya için bk. Halil Edhem (Eldem), Îslâinî Nümizmalik için bir Bibli­ yografya Tecrübesi, Ankara, 1933 ve L.A. Mayer, Bibliographie of Moslem Numismatics. India Exepted. Londra, 1939, 2. tab’i: 1954.

4. JENEALOJi (Neseb Bilgisi): Halil Edhem’in Diivel-i ìslàmiye'si, Stanley Lane-Poole’un ese- rine (Westminster, 1893, 2. tab’i: Paris, 1925) ve bunun Barthold ta­ raf indan yapilmis Rusça ilâveli tercemesine ( Petersburg = Lenin­ grad, 1899) dayanmaktadir. E. de Zambauer’in su eseri, daha genis plânlidir: Manuel de Généalogie et de Chronologie pour VHistoire de rislàrn, Planover, 1927, 2. tab’i; 1955; Karl Hopf, Atlas Généalo­ gique Historique, depuis la Naissance de Jésiis-Christ jusqu’à Nos Jours. Gotha, 1857, J. Perthes ns., 9 cilt, 12 Avrupa dilinde izahati muhtevi son derece m ühim bir eserdir. Du Cange’in Familles d’ Outre-Mer’i (Paris, 1869), bol malzemeyi içine alir. A.D. Alderson’ in The Structura of the Ottoman Dynasty'si (Oxford, 1956) kulla- nisli ve mufassal olmakla beraber kaynaklari çok zayiftir, müel- lif, Türkçe bilmekie beraber Arap harflerini bilmediginden, asli kaynaklari kullanamamistir. T. Yilmaz Öztuna’nin yayinlanacak olan Etats et Dynasties adii eserinin II. ve IIÎ. Ciltleri, islàm dev- letleri ile Osmanh imparatorlugunu içine almakta olup son dere­ ce mufassaldir.

5. KATALOGLAR ve BÌBLÌYOGRAFÌK ESERLER; Istanbul Kütüphàneleri Tùrih-Cografya Yazmalari Katalogla- ri, 11 cüz, Istanbul, 1,943-62; Defter-i Kütiib-Hâne-i Besir-Aga, Istan­ bul, 1303 = 1886; Çorhilu-Ali-Pasa, 1303-1311 = 1886-94; Veliyüddin- Efendi. 1304 = 1887; À?ir-Efendi, 1306 = 1889; Es'ad-Efendi, 1307 = 1890; Haei-Selim-Efendi, 1310=1893; Fehmi Edhem Karatay, Top­ kapi Sarayi Miinesi Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar Katalogu, 2 cilt, Istanbul, 1961-2 (faydali, fakat pek çok yanlisla dolu); ayni yazar, istanbul Üniversitesi Kütüphanesi Türkçe Basmalar Alfabe Ka- talogii (1729-1928), 2 cilt, istanbul, 1956; Enver Koray, Türkiye Ta­ rih Yaymlan Bibliyografyasi (1729-1950), Ankara, ilk tabi; 1952; Ali Hilmi Efendi Dagistani, Fihristïl-Kütübït-Tiirkiye’l-Mewcûdeti jVl-Kiltüb-Hânetïl-Hidiwiye. Kahire, 1306 = 1889; E. Blochet, Bib­ liothèque Nationale, Catalogue des Manuscrits Turcs, 2 cilt, Pa­ ris, 1932; Ph. D. Charles Rieu, Catalogue of the Turkish Manuscripts in the British Mzisemn, Londra, 1888, .Supplement: 1895 (bu tarih- ten sonra gelen Türkçe yazmalarin katalogu, yayinlanmak üzere- dir); H. Ethé, Catalogue of TUrkish... manuscripts in the Bodleian Library (Oxford), Oxford, 1930; George Flügel, Die Arabischen, Persischen und Türkischen Handschriften der Kaiserlich-Königl. Hofbibl. zu Wien, 2 cilt, Viyana, 1885; Wilhelm Pertsch, Verzei­ chniss der Türkischen Handschriften der Königlichen Bibliothek zu Berlin, Berlin, 1889; ayni yazar, Die Türkischen Handschriften der Herzocjl. Btbl. zu Gotha. Gotha, 1864; Ettore Rossi, Elenco del Manoscritti Turchi della Biblìotheca Vaticana, Vatikan, 1953; W. D. Smirnov, Manuscrits Turcs de l’institut des Langues Orienta­ les de Saint Pétersbourg, Petersburgs Leningrad, 1897; K.V. Zet- terstéen, Die Arabischen, Persischen und Türkischen Handschrif­ ten der Üniversitätsbibliothek zu Uppsala, 3 eilt, Uppsala, 1930-35. — Bibliyografik rehberler: J. Sauvaget, Introduction à l’Histoire de rOrient Musulman, Eléments de Bibliographie, Initiation à l'Is­ Iam: I, ilk tab’i: Paris, 1943; Nicolas V. Michoff, Sources Bibliog­ raphique sur l’Histoire de la Turquie et de la Bulgarie, 4 cilt, Sof­ ya, 1914, 1924, 1928, 1934; ayni yazar, Bibliographie des Articles de Périodiques Allemands, Anglais, Français et Italiens sur la Turquie et la Bulgarie, Sofya, 1938 (1715-1891 arasinda müntesir 10.044 raa- kale sayilmistir, 4.736’si Fransizca’dir); Robert Mantran, Les Etu­ des Historiques en Turquie depuis 1923. Eléments de Bibliograp­ hie, Anadolu, no. 1, Paris, 1952, 27-54; John Kingsley Birge, A Guide to Turkish Area Study. Washington, 1949; Adnan Sâdik Erzi, Tür­ kiye Kütiiphâneleri’nden Notlar ve Vesikalar, T.T.K., Belleten, XV- 56, Ankara, 1950; Muzaffer Erdogan, Izahli Konya Bibliyograiyast, Istanbul, 1952; daha genis bibliyografya malzemesi ve baska yaz- ma eserler kataloglari, geiecek bibliyografyada verilmistir; Bursa- Ii Mehmed Tàhir !^y ’in Osmànli Miiellifleri’nde (3 cil’t, Istanbul, 1333-42 = 1915-1923/24), genis bibliyografya malzemesi bulunur; bu eserin Ahmed Remzì Efendi tarafmdan yaymlanmis bir fihristi de vardir.

6. OSMANLI TARiHLERi: Kitap seklinde yazilmis ve toplanmis orijinal Osmanli mehaz- ]ari arasmda bilhassa hüküm darlarm ve hususiyetle Osmanogul- la n ’nin nàmeleri yani çesitli vesilelerle yazip gonderdikleri mek- tuplar, mühim tarihì kaynaklardir. “Ferîdûn Bey” diye taninan Ni- sanci Damat Ahmed Peridùn Pasa, bunlari Mecmù’a-i Miinfe’àtus- Selàtiyn adii 2 büyük ciltlik eserinde toplami§tir. I. ciltte, devri- mizi alàkadar eden nàmeler bulunmaktadir. Ancak bu vesikala- rin I. Murad zamanina kadar olanlarmin uydurma oldugu kesin §ekilde anlasilmistir. Bu eserin 2. tab’i istanbul’da 1314 = 1896 yi- linda yapilmi§tir. Reîsülküttâb San Abdullah Efendi de Farsça Münje'âi’inda (Süleymaniye Kütüphanesi, Es’ad Efendi Yazmala- ri, no. 3.333) çok mühim vesikalan bir araya getirmistir. Gene Sü­ leymaniye Kütüphanesi, Es’ad Efendi Yazmalari, no. 3.369’da bu­ lunan Münse’ât, birçok nâmeyi ihtiva etmektedir. Louis Massignon, Textes Prémonitoires et Commentaires My­ stique Relatifs à la Prise de Constantinople par les Turcs en 1453, Oriens, VI-1, Leiden, 1953, 10-17. — Adnan Sàdik Erzi, II. Murad’in Varna Muhârebesi Hakkinda Fetih-Nâmesi, T.T.K., Belleten, XIV- 56, Ankara, X.1950, 595-647 (fevkalâde zengin münderecat). — Ya- zici-zâde Ali Efendi, Târïh-i Âl-i Selçuk, M. Thomas Houtsma ns., Leiden (Topkapi Sarayi, Revan Koskü, no. 1,390), bu eser II. Mu- rad'in emrìyle íbni Bîbî’nin Parsça’dan Türkçe’ye yapilmis hulà- sasi olmakla beraber, Osmanlilar’in menseine dair zengin ilâveier ihtiva etmektedir. — Bu devre ait “takvîm” denen kronolojiler de kaynaklarimiz arasmdadir: Osman Turan, istanbul'jin Fethi’nden Once Yazilmis Tarihî Takvimler, T.T.K. ns., Ankara, 1954; Nilial At- siz, Fâtih Sultan Mehmed'e Sunulmus Tarihi bir Takvim, istanbul Enstitüsü Mecmuasi, III, istanbul, 1957, 17-23; Nihal Atsiz, Os­ manh Tarihïne âïd Takvimler, istanbul, 1961. Sair Ahmedi’nin Dâstân ve Tevârih i MillükA Àl-i Osmànli, îs- kender-Nâme adii büyük mesnevîsinin bir parçasini teskil etmek- tedir. Sair, Fetret Devri’nde pek yasli olarak olmüs, Germiyan ve Osmanli saraylarinda uzun müddet yasamistir. Yildirim’i ve ogul- lanni §ahsan tanimaktadir. Manzum eseri, elimizdeki ilk Osmanli tarihini teskil etmektedir. Bu eser once Necib Âsim Bey, 2. kere Nihad Sami Banarli (Türkiyat Mecmuasi, VI, 49-176’dan ayri ba- sirn), .3. k 0 re Nihal Atsiz (istanbul, 1949) tarafmdan yayinlanmistir. Sair Enveri'nin Aydinoglu Gazi Umur Pasa’nin hayatini anlat- tigi Düstür-Nâme adii mesnevisi de ilk devir Osmanh tarihinin mU- him kaynaklarmdandir. Eseri Mükrimin Halil (Yinanç), T.T.E. ya- yinlari arasinda nesretmis, buna bir de Medhal adh açiklama cildi ilàve etmistir (istanbul, Í928, 1930), Irène Mélikoff-Sayar, Le Des­ tan crUmiir PacTîo’sinda (Paris, 1954) eseri tekrar yaymlamistir. Bizantilog Paul Lemerle ise, büyük eserinde, Enveri’nin kitabini satir satir Bizans kaynaklari ile karsilastirip tetkik etmistir: L’E­ mirat d'Aydin, Byzance et l'Occident, Recherches sur la Geste d’Umur Pacha (d'Après Enveri), Paris, 1957. Enveri’nin eserine benzer bir "gazavât-nâme”, XV. asrm 2. oey- reginde yani Enverî’den az daha once Kâsifi tarafmdan Farsça ka­ leme almmistir: Gazà-Nàm.e4 Rûm. Bu manzum eser T.T.K. tarafin- dan faksimile ve Türkçe tercemesi ile A.S. Erzi ve Ahmed Ateç ta- rafindan yaymlanacaktir. Gazavât-i Murâd Hân (-i Sànîj de H. inal- cik ve Mevlid Oguz tarafmdan yaymlanacaktir. Bir kismi için bk. inalcik, Fâtih Devri, 187-206 (1443-44 seferine ait Vekaayî-nâme). Krs. H. inalcik ve M, Oguz, Yeni Bvlunmus Wr Gazavàt-i Sultan M u­ râd, Ankara Üniversitesi, DTCFD, VII-2, 481-95. Istanbul Fethi üzerinde su kaynaklarda mühim malûmat var- dir; Dursun Bey (bizzat Feth’e katilmis bir Türk subayidir), Tâ- rîh-i E bu’l-Feth Sultán Mehmed Hân. Mehmed Ârif Bey ns., T.O.E. yaymlanndan, istanbul, 1330-=1912; Kivâmi, Feth-Nàme-i Sultán Mehmed (Fàtih), Franz Babinger n.s.. istanbul, 1955. Sultan Cem’in emriyle Mahmudogîu Hasan Bayati’nin kaleraa aldigi C âm i Cem-Âyîn ve Silsiie-Nàme-i Selâtiyn-i Osmànïye de mühimdir; Ali Emiri ns., istanbul, 1331 = 1913; Fahreddin Kirzioglu ns., istanbul, 19-19 Ahmed Sikâri’nin Karaman Tarihi'nàQ de birtakim bilgiler var­ dir; Hasan Fehmi Turgal ns., K onya mecmuasinda; Mes’ud Koman ns., Konya, 1946. Osmanh kroniklerinin en tanmmislarindan biri, Âsik-Pasa-zâde Dervis Ahmed Âsikiy’nin Tevàrih-i À14 Osraân’iâix. Güzel ve açik toir Türkçe ile XV. asrm son yillarmda kaleme ahnmistir. II. Mu­ rad devrindeki seferlere subay olarak katilan ve çok yash ölen müeJJif, Sultan Orhan zamanina yetismis sahislan dinlemistir; bü­ yük mutasavvuf ve sair Âsik Pasa’nin torunudur. Eseri 3 kere ya- yinlanmis ve Aimanca’ya çevrilmistir: Miralay Ali Bey ns., Istan­ bul, 1333 ==1915; Friedrich Giese ns., Leipzig, 1929; Nihal Atsiz ns., Istanbul, 1949; Almanca tre. R.F. Kreutel, 1959. — Bu eser için bk. M.F. Kôprülü, Àsik Pasa-sàde. ÌA, I, 706b-8b; Ahmed Befik (Altinay), Âsik Pasa-sâde, Istanbul; F. Babinger, Wann Stori) Ä’sikpasasade, MOG, li, 315; F. Wittek, Neues ?m Àsiqpasasàcle, MOG, I I , ’l47-64; Ayni Yazar, Die Altosmanische Chronik des Äsiqpasasääe, OLZ, 1931, no. 8, fi98-7ü8; F. Giese, Zum Äsiqpasasäde-p’roblem, OLZ, 1932, no. 1, 7-18; Ayni Yazar, Die Verschiedenen Textrezensionen des Äsiqpasazäde hei seinen Nachfolgen und Ausschreibern, Abhand­ lungen d.Preuss.Akad.d.Wiss.. Phil.-Hist.Klasse, Berlin, 1936, no. 4, 1-50. Nesri Mehmed Efendi’nm XVI. asir baslannda yazdigi Cihän- Nümä, bu devir Osmanli tarihinin kitap sekiindeki en müliim kay­ nagi olup simdi kaybolmus mühim mehazlara dayanmaktadir. Fa- ik Resid Unat ve Mehmed Altay Köymen tarafmdan T.T.K. adina yaymlanmistir (2 eilt, Ankara, 1949 ve 1957, 3. cilt çikacaktir). Franz Taeschner ve Theodor Menzel de 2 cilt halinde yaymlamis- lardir (Leipzig, 1951 ve 1955). Nesri’nin XVI. asirda kismi Alman­ ca ve Latinee torcerneleri de Almanya’da yaymlanmistir. Macarca kismi tre. J. Thury, Török Torténetìrok, Budapeste, 1893, I, 28-72. Bu eser hakkinda bk, Th. Nöldeke, Ausr¿üge aus Ne^ri's Geschichte des Osmanischen Hauses, ZDMG. X III, Leipzig, 1859, 177 v.dd. ve XVI, 1861; Sabähat Fuad, Nesri’nin Cihän-Nümä Adli Tarihinde I. Murad Devrinin Tahlili, Istanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Semineri Kütüphanesi, tez no. 65, 1933/34; Fahriye Arik, Nesri’nin Hayati ve Eserleri, Istanbul, 1936; F.R. Unat, Ne§ri Tarl­ ili Üzerinde Yapilan Çalipnalara Toplu bir Bakis, T.T.K., Belleten, Ankara, 1943, VII-25, 179 v.dd.; Fr. Taeschner, Nep'i Tarihi Elyaz- malari Üserinde Arastirmalar, T.T.K., Belleten. XV-60, 501 v.dd.; Ayni Yazar, Ein Ausgabe von Neschri’s Altosmanischer Chronik, Der Islam, 1949, XXIX-3; M.C.S. Tekindag, Nesri, ÍA, IX , 1962, 214a-ßb. Sükrullah’m Farsça Behcetu't-Tevärih’i de m ühim bir eser- dir; müeüif, Fätih’in maiyc-tinde bulunmustur. I-iürosmäniye K ü­ tüphanesi, no. :3,059’daki eser Theodor Seif tarafmdan yayinlanip .Aimanca’ya çevrilmistir: Mitteilungen sur Osmanischen Geschi­ chte, II, Leipzig, 1925, 63-128. Nihal Atsiz tarafmdan Türkçe’ye çev- rilip 2 kere yaymlanmistir: Istanbul, 1939 ve 1949 (bu tablann il- ki 186 adet basilmis oJup nädirdir). XVI. asir ortalarmda yapilmis Türkçe tre. Mustafa Fâris Efendi, Mahbübu Kulübi'l-Ä’rifin, Fätih Camii Kütüphanesi, no. 4.202. Pâtih’in son vezìr-i äzami, Mevlânâ soyundan Ni,sancì Karamânî Mehmed Pasa'nin Arapça Tàrlhu’s-Selâtiyni’l-Osmô.nîye’si de mü- iiimdir. Eser once Mehmed Ârif Bey tarafmdan Türkçe’ye çevriî- misse de, bu terceme, yayinlanmamistir. Sonraki tercemelers: Mükrimin Halü (Ymanç), TOEM, Sene; X IV , istanbul, 1340 = 1921/ 22, no. 2/79, 86-93, no. 3/80, 142-56 ve ibrahim Hakki Konyali, istan­ bul, 1949. Âdiloglu Oruç Bey, Tevàrih-i Ä14 Osman, F. Babinger ns. ve Almanca tre., Hanover, 1925 (bk. F.R. Unat, Oruç b.Â’dil, ÎA, IX , 1962, 418a-9a); Sarica Kemal Efendi, Selätiyn-Nâme (II. Bâyezid na- mma yazilmistir), istanbul Üniversitesi Küt., Türkçe Yazmalar, no. 331, bu eser Robert Anhegger tarafmdan T.T.K. namina yaym­ lanacaktir; Halil Konevî, Târih-i Âl-i Osmân, krs. Robert Anheg- ger, Halil Konevi’nin Târih-i Âl-i O&màn’i. istanbul Üniversitesi, Edebiyat Pakültesi, Tarih Vergisi, II/3-4, 1952, 51-66; Hadidî, Târih-i Âl-i Osmân, Süleymaniye Küt., Es'ad Efendi Yazmalari, no. 2.081 (manzumdur); Hâmidi, Târih-t Âl-i Osmân, Mükrimin Halil Yi- nanç, Hususi Kütüphane; Behistî Sinân Çelebi, Tevârlh-i Âl-i Os­ mân, Londra, British Museum, Add.7.869; Haci Âdiloglu Mehmed, Tevârîh-i Âl-i Osmân, Paris, Bibliothèque Nationale, Anciens Fonds Turcs, Anonim (là-edrî) yani kimin tarafmdan yazildigi meçhul Tà- rih-i Âl-i 0.smân’lar da mühimdir; Tevârih-i Âl-i Osmân, Fr, Giese ns., Breslau, 1922, Almanca tre. Die Altosmanischen Anonymen Chroniken, istanbul (bu eser, XV. asrm sonlarinda yazilmistir); Târih-t Âl-i Osmân. Bâyezid Camii Küt., no. 329; Tcirih-x Âl-i Os­ mân, Topkapi Sarayi, Revan Köskü Küt., np. 1.099; Sâdeddin Bu- luç, Untersuchungen über die Altosmanische Anonyme Chronik der Bibliothèque Nationale zu Paris, Breslau, 1938; Tevärih-i Âl-i Os­ mân (1470’de kalir), Veranzius tre.; Luigi Bonelli, Di Una Cronica Turca del 1500, Rend, de la Academia dei Lincei, Seri; V, e. IX , Ro­ ma, 1900; P. Wittek, Zur Quellen-Problem der Altesten Osmanis- chen Chroniken, MOG. 1, 77-150; F. Babinger, Eine Altosmanische Anonyme Chronik in Hebräischer Umschrift, Archiv Orientalni, 1932, C. IV; Joseph Bruee, Abrégé du Règne de Mohammed II., Pa­ ris, 1733 (söylenmiyen bir Türk tarihinden terceme edilmistir). XVI. asirda yazilmis Osmanh kaynaklari da, ilk devir Osman­ li tarihinin m ühim mehazlaridir. Ni.sanci Tâci-Zâde Câfer Çelebî, Mahrûsa-i istanbul Feth-Nâmesi'nûe, istanbul’un Fethi’ni inceler, eser Yavuz devrinde yazilmistir: T.O.E. n.s., istanbul, 1331 = 1913; Çeref Kayabo,gazi n§., istanbul, 1953; idris Bidlîsî’nin Farsça Hest Behist'i de bu devirde yazilmis olup son derece mühimdir: istan­ bul, Nûrosmâniye Küt., no. 3.209; oglu Ebu’l-Fazl Mehmed Efendi’ nin ZeyVi ile Vanii Abdülbäki Sâdi’nin Türkçe tre. Istanbul, Mu­ rad Molla Küt., no. 928; eser, T.T.K. tarafmdan yaymlanacaktir. — Seyhulislâm Kemâl-Pasa-zâde Ahmed Semseddin Efendi’nin (ibni Kemâl) Tevârih-t Âl-i Osmân’mm ilk 7 cildi, devrimizi içine alir; pek mufassal ve mühimdir; Fâtih’e ait VII. cilt, Serefeddin Turan tarafmdan faksimile ve transkripsiyon halinde 2 cilt olarak yaym- lanmistir: T.T.K. ns., Ankara, 1954 ve 1957; istanbul’un Fethi’ne ait kisim, Nihal Atsiz tarafmdan hazirlanmistir; krs. M.C.S. Tekindag, ibn KemûVe göre Fàtih’in ìstanbul'u Muhâsara ve Zabit, istanbul Enstilüsü Dergisi, Ï, 1955, 1-26. — Kemâl-Pasa-zâde’nin selefi olan Seyhulisläm Zenbilli Ali Cemäli Efendi’nin 2 ogiu, Rühi ve Muhyid- din Çelebîler de 2 mUiiim Osmanli tarihi yazmislardir, yalniz bu eserler, idris Bidlisi ve Kemâl-Pasa-zâde’nin eserleri kadar mufas- sal degildir. 1522’de ölen Edirneli Rùhi Çelebî’nin 1511’de kalan Tevärih-i Äl-i Osmän’mm bir nüshasi Edirne Kütüphanesi’ndedir; Jul Heinrich Mordtmann tarafmdan yayinlanmistir: Mitteilungen zur Osmanischen Geschichte, II/1-2, Leipzig, 1925. 1550’de ölen kar- desi Edirneli Muhyiddin Melimed Çelebi'nin Târih-i Âl-i Osmân’i 1550'de kalir: Ali Emîrî Millet Küt,, no. 15; Almanca tre. Johann- Gaultier Spiegel, Viyana, 1551, 2. tab’i; Frankfurt, 1567; 2. Alman­ ca tre. Leunclavius, Frankfurt, 1590, 2. tab’i: 1591; anonim 3. Alman­ ca tercemesi, Frankfurt, 1590, 2. tab’i; 1595; Latinee tre. Leuncla­ vius, Frankfurt, 1588, 2, tabi: 1596. Sadrâzam Ayas Mehmed Pasa, Târîh-i Ál-i Selçuk ve Âl-i Os- màn, Paris, Bibliothèque Nationale, 1,021 (Blochet, 157); Sadrâzam Damat Lutfî Pasa, Târîh-i Âl-i Osman (1553 sonunda kahr), istan- bul, 1341 = 1922/23; Sadrâzam Damat Rüstem Pasa, Târih-i Âl-i Osmân, Georg Jacob ve Rudolph Tschudi ns.. Türkische Bibliothek: XXI, Leipzig, 1923. — Edirneli Sehi Efendi’nin Osmanli Türkgesi lie yazilmis ilk Tezkiretu’s-Su’arâ’si da mühimdir; Mehmed Çükrî ns., Istanbul, 1325 = 1907. Häce-i Sultani Seyhulisläm Hoca Sädeddin Efendi’nin Täcu’t- Tevärlh’inin I. cildi (2 büyük cilttir), Yavuz’un ölümüne kadar bü­ yük ve çok mühim bir Osmanli tarihidir. Müellif, Yavuz’un nedimi olan Hasan Càn’in ogludur. Yavuz devrini içine alan tarihinin son kismina Selím-Náme denir. Eser, istanbul’da basilmistir: 1279-80= 1862-63. italyanca tre. Vincenzo Brattati, Chronica deVOrigene e ' Progressi della Casa Ottomana, 2 cilt, Viyana, 1649 ve Madrid, 1652; Latinee tre. Fr. Kollar, Sad ed-Dìni Annales Turcici, Viyana, 1755; Fransizca tre. Antoine Galland, Suite de l'Histoire Ottomane (1710), Paris, Bibliothèque Nationale, 6.074; íngilizce tre. The History of the Turkish War, Londra, 1683; Orhan Gazi’ye ait kitabm ingilizee tre. W. Seaman, The Reign of Sultan Orchan, Londra, 1652; Selim- Náme'nin Almanca tre. H.F. von Diez, Denkwürdigkeiten von Asien, Berlin, 1811, I, 25G-302; istanbul’un Fethi kisminin Fransizca tro. Garcin de Tassy, Relaiion de la Prise de Constantinople par Meh­ med IL, Paris, 182G; istanbul’un Fethi ki.sminm ingilizee tre. E.J. W. Gibb, The Capture of Constantinople, Londra, 1879; Macarca kis- m ì tre. J. Thury, Török Torténetìrok, Budapeste, 1893, I, 96-184; ■ Rusga ve Lehce’ye de kismi tercemeleri de vardir. Taskoprüiü-zâde Ahmed Efendi b. Mustafa Efendi’nin Arapça yazdigi es-Sekaaiku'n-Nù'mànìye fi Ulemâ’ïd-Dewletïl-Osmâniye adii büyük biyografik ansiklopedi, 1558’de kalir: Ístanbul, 1267-69 = 1851-53; Tlirkge tre. Edirneli Mecdi Efendi, Istanbul, 1269 = 1853; Almanca tre. Osman Reseher, Biographien der Türkischer Gehr­ ten..., Ístanbul, 1927; bu eserin Türkçe’de daha birçok tereeme, zeyl ve hulásasi vardir. Cenábi Mustafa Efendi'nin Arapça büyük umumi tarihi de mü; himdir; el-'Aylemu'z-Zâkhtr fi Ahwälu’l-Awäüu loa'l-Awûkhir, 2 cilt, Türkçe kisaltilmis tre. Ayasofya Küt., no. 3.033 ve Topkapi Sarayi, no. 2.958; Latinee kisaltilmis tre. Viyana, 1860. Gelibolulu Mustafa Â’iî Çelebî (Pasa)’nin Künhü'l-Akhbâr adii büyük umumi tarihinin V. cildi de mühimdir; istanbul, 1277=1860/ 1. — Molla Musliheddin Lârî, M ir’ätu’l-Edwär we Minkaatu’l-Ahhbär (Farsça), Türkçe tre. Seyhulislâm Hoca Sâdeddin Efendi, Ayasof­ ya Küt., no. 2.085 (l.’jGb’da kalir). — Ramazân-zâde Nisanci Meh­ med Pasa (ölüniü: 1571), Táríh-i Müntchabb, Istanbul, 2. tab’i: 1290=1873; bunun torunu olan Kamazân-zâde (Nisanci-zàde) Meh­ med Kuds Çslebî (ölümü; 1621), Mirät-i Käinät, c. I I (1566’da ka- lir), istanbul, 1210=1795/96, 2. tab’i; 1290==1873, diger bir tab’i; Ka­ hire, Bûlâq, 1285=1868; Zaim Mehmed Bey, Câm i’u’t-Tevûrîh (So- kollu’ya takdim ediimi.stir), istanbul, Nûrosmâniye Küt., no. 3.270; Yusufoglu Ahmed Karamânî, Akhbâru'd-Düwel we Âthâru’l-üwel (1599’da kalir), Kahire, Bûlâq, Ìbni'1-Ethir’in X I. ve X II. ciltleri- nin kenarmda; Sidqî Çelebî, Tevârîh-i Âl-i Osmân, Ankara, T.T.K. Küt.; Rûmî Mehmed Efendi, Tevârîh-i Âl-i Osmân, Ankara, T.T.K. Küt.; R âm î Mehmed Efendi, Tevârîh-i Âl-i Osmân, tek nüshasi; Mu­ rad Molla Küt., no. 3000. — Seyyid Lokmân Efendi, Kiyâjetu’l-Însâ-. nîye fi Semâili’l-’Osmânîye, Topkapi Sarayi, Revan Köskü Küt., no. 1.264, padisahlarm sahislarindan bahseder. — Bayburtlu Osman, Tevârïh-i Cedid-i M ir’ât-i Cikân, Nihal Atsiz nç., Istanbul, 1961 (1592’ ye dogru yazilmistir). XVII. asir tarihçilerinden bu çag Osmanh tarihi üzerinde mü- him malûmat verenlerin basinda Müneecimbasi Ahmed Dede-Efen- di’nin Arapça 3 eiltlik Câmî'u’d-Düvel adh büyük umumi tarihi ge- lir. Bugün kaybolmus m ühim mehazlara dayanarak çok müdek- kikane bir sekilde kaleme alinmis olan bu eser, Anadolu Beylik- leri ve ilk Osmanlilar hakkmda dikkate deger bilgi verir. Çair Ne- dîm’in baskanhginda bir heyet tarafmdan Sahâifu’l-Akhbâr adiyla biraz kisaltümak suretiyle Lâle Devri’nde Türkçe'ye çevrilmistir; 3 cilt, istanbul, 1285 = 1869. Rusca kismî tre. W.W. Grigojev, Peters­ burg = Leningrad, 1841. Almanca kismi tre. Eduard Jceelau, Ein Verzeichnis Muhammedenischen Dynastie, SBPAW, Berlin, 1923. Kätib Çelebî’nin Takvimu’i-Tevärih’i bir kronolojidir; Ibra­ him Müteferrika ns., istanbul, 1146 = 1733; Ali Suävi ns., Paris, 1291 = 1874; Arapça tre. Londra, British Museum, Rieu, 1. 253; Fars­ ça tre. istanbul, Süleymâniye Küt., Bagdadli Vehbi Ef; Yazmalan, no. 1. 330; ìtalyanea tre. Giocomo Rinaldo Carli, Chronologia His­ tórica, Venedik, 1697; diger bir Ìtalyanea tre. G.B. Toderini, Let­ teratura Turchesca, III , 131-78; Latinee tre. Norberg, 1732; baska bir Latinee tre. I.J. Reiske Kopenhag, Kiraliyet Küt.; Fransizca tre. Antoine Galland, Tables Chronologiques, Paris, Bibliothèque Nationale. Çeyhulislâm Kara-Çelebî-zàde Abdülaziz Efendi, Rawzatu'l-Eb- râr, Kahire, Bûlâq, 1248=1832; Solak-zâde Mehmed Hemdemî Çe­ lebî, Târih, istanbul, 1298 = 1881; Câfer Efendi-zâde Hezâr-fenn Hü- seyiii Efendi, Tenkiykhu’t-Tevàrihi Miilûk (1673’te kalir), Istanbul Fàtih Camii Küt,, no. 4301; Edirneli Abdurrahman Hibri Efendi, Risále-i Fütúhát-i Âl-i Osmán, tek nüshasi: Istanbul, Fátih Camii Küt., no, 2.382; Ayni Yazar, Enisul-Miisávúrin (telifi: 1647), istan- bul, Báyezid Umumi Küt.; Urfi Mahmud Aga, Berây-i Sehr-i Edir­ ne, Ístanbul Üniversitesi Küt., Türiiçe Yazmalar, no. 3,612; Evliyâ Çeiebi, Seyähat-Name, 10 cilt, Istanbul, 1314=1896/97-1938, I-VI; Ahmed Cevded ns., VII-VIII; Kilisli Rifat Bilge nes., T.T.E., IX-X (Latin harfleri ile); Ahmed Refik Altmay ns. — Nihayet XVIII. asir kanaklari arasmda: Bursah ismail Belig Efendi, Gül-Deste-i Riyäz-i Belde-i irfän (Bursa) (1723’te kahr), Kassâb-zâde Mehmed Eçref Efendi ns., Bursa, 1302= 188,5. Yukaridaki eserler üzerinde daha fazla bilgi için bk. Franz Ba­ binger, Die Geschichtsschreiber der Osvianen und Ihre Werke, Leipzig, 1927, Türkçe tre. Ankara, T.T.K. Küt. — Su mühim tetkik- te birçok tanmmamis kaynaklar gösterilmistir: Nihal Atsiz, Istan­ bul Külüphaneleri’nde Tamnmamis Osmanli Tarihleri, Türk Kii- tUphaneciler Dernegi Bülteni, VI/1-2, Ankara, 1957, 47-81’den ayri- basim. Krs. bir de: Akdes Nimet Kurat, Bizans'in Son ve Osmanh- lar in Ilk Tarihçileri. TM, III, Istanbul, 1935; V.L. Ménage, The Bc- ninnigs of Ottoman Historiography. Historians of the Middle East, Londra, 1962.

7. ARAP TARÍHLERÍ:

Takiyyüddin Ebi-Bekr b, Hicceti’lHamawi, Kahwetu’l-Însâ, ístanbul, Nûrosmâniye Küt., no. 869; íbni Battûta, Rihle (Tuhfe- tu'n-Nuzzár fi Garâibu’l-Ensàr we 'Acäibu’l-Esfär), 4 cilt, Kahire, 3. tab’r. 1322 = 1904; metin ve Fransizca ire,, C. Defrémery ve Sangui­ netti, Voyages d’lbn Batouta, Te.rte arabe, accompagne d’une tra­ duction, 4 eût, Paris, 1853-58; Türkçe tre. Vezir Damat Mehmed Çe- rif Pasa (Çavdaroglu), Seyâhat-Nüme. 1333-40= 1915-22; Urdù tre. Muhammed Hüseyin, Lâhûr, 1898; 3 ayri íngilizce tre. de vardir (büyük seyyah. Sultan Orhan ve zevcesi ile gôrüsmüçtür; Anadolu Beylikìeri üzerinde dikkate deger bilgi verir). — Sihàbeddin Ah­ med íbni Arab-Çâh (1389-1450), 'Acäibu’l-Makdür fi Akhbäri (Ne- wáibi) Timîir. Ístanbul, 1817 = 1232; Biüáq (Kahire), 1285 = 1869; Kahire, 1305 = 1888; Kalküta, 1232-33 = 1817-18, 2. tab’i: 1257 = 1842; Muhammedu’l-Ensâri’l-Yümnî ns., Kalküta, 1812, 2. tab’i: 1818; Ke- bireddin Ahmed ns., Kalküta, 1882 (ilim aleminde bu nesir kuDanil- maktadir); Jac. Golius’un metin neçri ve Latinee tre. Leiden, 1676; Fransizca tre, Pierre Vathier, L'Histoire du Grand Tamerlan, 2 cilt, Paris, 1658; Latinee 2. tre. Jacob Meyer, Oxford, 1703-4, 2 cUt; türk­ çe tre. Nazmî-zâde Murtazâ Efendi (1698), Tàrih-i Timur Gürkàa, ibrahim Müteferrika ns., 1147=1732, 2. tab’i: ístanbul, 1277 = 1861; 3. tab’i: 1283 = 1866; Türkçe tercemesinden yapilmi§ ingilizee tre. Samuel-Henry Manger, 3 cilt, Londra, 1767-72; modern ingilizee tre. J.H. Sanders, Tamerlan or tim ur the Great Amir, Londra, 1936. — íbni Khaldùn, Kitâbii’l-iber, c. V'te de Osmanhlar’a dair haberler V'ardir. Misir-Suriye Türk-Memlûk ünparatorlugu sahasmda Kahire' de telif edilmis büyük Arapça tarihler, yer yer ilk OsmanUlar ve Anadolu Beylikleri üzerinde çok mühim bilgi verirler. Bashcalari funlardir: Sihäbüddin E bu’l-Abbäs Ahmed ib n i Fazlu’laahi’l-Ömeri (1301- 1349), Mesälikü’l-Absär fi Memälikü’l-Amsär adli tarih-cografya eserinde Orhan Gazi devrinin Anadolu Beylikleri üzerinde pek de- gerli bilgi vermektedir. Bk. Franz Taeschner, Al-’Umari’s Bericht über Anatolien, Leipzig, 1929. ~ ib n i’l-Furät ( 1334-140.5 ) Türikhi’d- Düwet loe’l-Miilük, c. IX , Beyrut, 1938. — Kalkasendi (1355-1418), Subhu’l-Á'^á fl Kitäbet (Siná’atr-i-Kawáninji'l-insá, 14 cilt, Kahire, 1913-19, Fransizca, Almanca, Rusca birçok kismi tercemesi vardir. — Makrizi (1364-1442), KiiûbïsSiiliik li-Marifet Düioeli'1-Mülùic (1436’da kalir), istanbul, Fätih Camii Küt., no. 4.380, Ayasofya Küt., 3.375, Fransizca tre. Quatremère, Histoire des Sultans Mam-' louks. 2 cilt, Paris, 1837-44. — Takiyyüddin ibni Kaazi Suhba (1377- 1448), Zeyl DHweli'l-islärn ( 1436’dan itibaren Makrizi’yi birkaç yil devam ettirir), Paris, Bibliothèque Nationale, no. 1.598-9. — ibni Haceru’l-'Askalânî (1372-1449), inbä’i’l-Giimr bi-Ebnai’l-’Umr, is­ tanbul, Ayasofya Küt., no. 2.972; krs. Sevkiye inalcik, ibni Hacer'de Osmanhlar'a däir Haberler, Ankara Üniversitesi, DTCFD. VI-3, V I,1948, 189-95, VI-4, X.1948, 349-58, VI-5, X II.1948, 517-29. — 'Ayni (1360-1451) (aslen Türk ve Aymtab’lid ir), 'Ikdi’l-Cmnän fi Tärikh Ehli’z-Zamän, 24 ciltlik umumi islam tarihi, Lâle Devri’nde bir he­ yet tarafmdan Türkçe’ye çevrilmistir; Fransizca kismi tercemesi de vardir; krs. Ädile Äbidin, Ayni’nin Ikdi’l-Cumàii... adii Tarihin- de Osmanhlar’a äid Verilen Mälinnätin Tenkiydi, istanbul Üniver­ sitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Seminari Dergisi, 1938, III, 109- 215, — E bu’l-Mahäsin Cemálüddin Yûsuf ibn i Tagribirdi (=:Tann- Verdi, aslen Anadolulu Türk’tür) (1410-1470), Kitäbu'n-Nucümu’z- Zähire fi Mvlük Misir wa’l-Kaahire (Misir tarihi; 641-1467), Juyn- boll ve Matthes ms,, Leiden, 1855-61, 2 cilt (641-976 yillan); W. Pop­ per ns., Berkeley (San Francisco), 1909-29, 4 cilt (977-1171 ve 1345- 1467 yillari); Kahire, 1348:;1949, 10 cilt (641-1397 yillari); Türkçe tercemesi Seyhulislâm Kemâl-Pasa-zâde tarafmdan Yavuz adma yapilmistir; Ayni Yazar, Hawädithi'd-Duhür fi Madä'l-Eyyäm iva’s- Suhür, W, Popper n.s,, Berkeley (San Francisco), 1930-42 (Nucüm' da geçen kisimlar, bu nesre ahnmamistir ), M akrizi’nin zeyli olup 1441-16 temmuz 1469 arasmda 28 yillik Misu' vekaayi-nàmesidir; Ayni Yazar, el- Manhelu’s- Säfi loe'l-Mustewfi bä’du'l-Wäfi, Viyana 1.174, Paris, 2.068-73. — Sehàwi (Ölümü: 1497), et-Tibrul Mesbiik fl Zeyli’s-SuVük (Makrizi’nin 1436’dan basliyan zeyli), Ahmed Zeki Bey (sonra Pasa) ve E. Gaillardot ns., Bûlâq-Kahire, 1896-97, 3 cilt. — Muhammed ibni Ahmed ibni iyäs (1448-1528), Bedä'i’i'z-Zu- hür fi Wekaayi’ïd-Duhùr ( 1522’ye küdar Misir tarihi olup müel- lif, Osmanh hákimiyeti devrine yetismistir), 2 cilt, Kahire, 1311-12:= 1893-94; M. Sobernheim, Paul Kahle, Muhammed Mustafä ve An­ nemarie Schimmel ns., 4 eilt, istanbul, 1931-45, Bibliotheca Islami­ ca: V: son kisimlarmm ingilizce tre. W.H. Salmon, Londra, 1939. 8. FARS TARÎHLTCRi: Azîz b. Erdsîr Ester-Âbâdî, Bezm-u Rezm, Kilisli Rif’at (Bilge) n§., Türkiyat Enstitüsü, Istanbul, 1928, bir Kadi Burhâneddin ta- rihi olup çok mühim bügi verir. — Hayder Râzi, Mecmcïu’t-Tevâ- rîh, Paris, Bibliothèque Nationale, Supp. Pers., no. 1.331. — Ti- murogullari devrinde yazilmiç tarihler: Nizâmeddin Sâmî, Za/cr- Nàme, 2 cilt, Prag, 1937, 2. tab’i: 1956, Felix Tauer ns.; Türkçe tre. Necâti Lugal, Ankara, 1948, T.T.K. ns. — Serefeddin Ali Yezdì, Za- fer-Nâme-i Timur Gürkân, 2 cilt, Kalküta, 1887-88, Muhammed ilâh- dâd ns., Biblìotheca Indica: Fransizca tre, Pétis de la Croix, His­ toire de Timur Bec, 4 cilt. Délit, 1727; Fransizca tercemesinden ya- pilmis ingilizee tre. J. Darby, History of Timur Bec, Londra, 1728; 1520'ye dogru yapilmis Türkçe tre. Mehmed Ali Buhârî, Istanbul, Nûrosmâniye Küt., 3.268. — Hâfiz Ebrû’nun (ôlümü: 1430) eseri daha sonra yazilmistir: Zübdetu’t-Tevârîh. yalmz bazi parçalari ya- yinlanmiçtir (Prag, 1956); Abdürrezzak Semerkandî (1413-1482), M átlá'u’s-Sá’deyn we Mecmâ'u’l-Bahreyn. Muhammed Çeii, ns., 2 cilt, Lâhûr, 1946; Sadrâzam Damat Koca Râgib Paça tarafmdan Türkçe’ ye kismi tercemesi vardir. — Mir Khwând (1433-1498), Rawzaiu’s-Sa- fâ, Bombay, 1264=1883, tas-basmasi, 7 eût; Luknow tab’i: 7 cUt, 1914; ingilizee tre E. Rehaltsek. 2 cilt, Londra, 1891; Sadrâzam Damat Koca Râgib Paça, bu eseri de kismen Türkçe’ye çevirmistir (Top­ kapi Sarayi. Emânet Hazinesi Küt., no. 1.378). — Molla Ahmed Tattâvî riyasetinde Hoca Abdülkaadir Bedâûnî, Ebu’l-Fazl Allâmî, Nakiyb Hân, Câfer Bey. Hoca Nizâmeddin Ahmed vs., Târîh-i Elfî, Ekber Sah’in emriyle islâm ’m 1000. senesi serefine yazilmiç büyük bir cihan tarihidir

9. BÎZANS TARiHLERi; Imparator loannis Kantakuzinos (Sultan Orhan’in kayinpe- deri), Historiam Libri Quatuor, Latinee tre., Paris, 1654. — Teodo­ ros Spandouyn Cantacassin, Petit Traicté de ¡’Origine des Turcq^ (telifi: 1519). Cousin tre., Paris, 1685; Charles Schefer ns., Paris, 1896; Italyanca tre. Commentari deü’Origine de Principi Turchi, Floransa, 1551; Ayni Yazar, La Généalogie du Grand-Turc, Paris, 1519, 2. tab’i: 1569 (müellif adi yazili degildir). — Pachymère, La­ tinee tre., Roma, 1660; Fransizca tre. Cousin, Paris, 1685. — Geor­ gios Phrantzes, Chronicon, Becker ns., Bonn, 1838; J. B. Papadopu- lo's nç., Leipzig, 1935; Latinee tre. Viyana, 1796; Türkçe tre. VI. Mir- miroglu, Ankara, T.T.K. Küt. — Nikeforos Gregoras, Latinee tre. Byzantina Historia, Paris, 1702. — Chaleondylas (Claonikos), His­ toire Générale des Turcs, Fransizca tre. Paris, 1632; Histoire de la Décadence de l’Empire Grec et Etablissement Celuy des Turcs, Fran­ sizca tre. Biaise de Vigenère Bourbonnois, Paris. 1612, 2, tab’i: 1620 3. tab’i; Rouen, 1660, Arthur Thomas’in zeyli ile: Paris, 1662; me­ tin: Becker n§., Bonn, 1843; Eugenius Darko ns., 2 cilt, Budapeste, 1922-27; metnin eski nesirleri: Basel, 1551 ve Viyana, 1551; Latinee tre. Paris, 1650. — Prens Mikhail Dukas (1400-1470), Historia Byzan- tina, Backer ns., Bonn, 1834; metin ye Latinee tro. Ismael Bouilliaud, Historia Byzantino, Paris, 1649; ìtalyanea tre. Mustoxidi: Migne ns„ PG: CLVII, 1866; Venedik tab’i: 1729; Frasizca, ìtalyanea ve La­ tinee tre. Em. Becker, Bonn, 1834; Fransizca tre. Histoire de Cons­ tantinople, Cousin, Paris, 1674, 2. tah’i; Amsterdam, 1684; Türkçe tre. VI. Mirmirogiu, Bizans Tarihi, istanbul Enstitüsü ns., 1956. — im rozlu Kritovulos, Müller ns.. Fragmenta Historicorum Grae- corum: IV; Bupadeste tab’i; 1875; Türkçe tre. Karolidi, T.O.E. ns., 1328=1910; ingilizce tre. Charles T. Riggs, History of Mehmed the Conqueror, Princeton, 1953, — Georgios Argyropulos, Varna Mey- dan Muhârebesi’ne (1444) dâir Manzûme, Gyula Moravcsik ns., Bu- dapeste, 1935; Zotikos Paraspondylos, Varna Meydan Muhàrebesi’ ne (1444) dâir Manzûme. E, Legrand ns., Annuaire de l’Association pour rEncouragement des Etudes Grecques en France, V III, Pa­ ris, 1874, 333-72; aynca Paris’te 1875’te ve Budapeste’de 1894’te ya- yinlanmistir; Macarca tre. V. Peezin, Budapeste, 1894; Fransizca kisaltilmis tercemesi de vardir, — Müelifi Meçhul Grekçe Osman­ li Tarihi (1373-1512), G. Th. Zoras ns.. Atina, 1952-56; krs. Çerif Bas- tav, XVI. Asirda Yazilmis Grekçe Anonim Osmanh Tarihi’ne gö­ re îstanbul’un Muhâsarasi ve Zàbti ve bu Tarihin Kaynaklari, T.T. K., Belleten, XVIII-69, 51-82,1.1954 ve XXI-81, 149-72 (Fransizca tre. ile) (S. Bastav tarafmdan tam nesri hazirlanmistir). — VI. Mirmir­ ogiu, Fätih SuUan Mehmed 11. Devrt’ne äid Tarihi Vesikalar (Grek­ çe vesikalarin metin ve tercemeleri), istanbul, 1945. — E. de Mu­ ralt, Essai de Chronographie Byzantine, Petersburg= Leningrad, 1873, C. I l ’de BÌ2ans tarilii kronolojisini Bizans kaynaklarina da­ yanarak verir. — Gyula Moravcsik, Byzantinoturcica, I: Die Byzan­ tinischen Quellen der Geschichte der Türkvölker, Budapeste, 1932, 2. tab’i; 1942; II; Sprachreste der Türkvölker in den Byzantinischen Quellen, Budapeste, 1943; ilâveli 2. tab’i; Berlin, 1958; bu eserde Bi­ zans kaynaklarindaki Türkler'le alakali bütün malzeme parlak bir sekilde tahlil edilmistir.

10. ERMENi TARiHLERi; Thomas de Medzoph, Ermenice’den Fransiza tre. Chahnaza- rian, Paris, 1861; F. Néve tre.. Exposé des Guerres de Tamerlan et de Schah-Rokh dans l’Asie Centrale, Brüksel, 1860 (XV. asir Timur tarihini yazmis olan bir Ermeni tarihçidir). — Tebrizli Arakel, Ta­ rih, Ermenice metin, Amsterdam, 1669; Rusça tre. Bakù, 1957. —- Çamiçyan, Ermeni Tarihi, Ermenice metin; Venedik, 1784-86, 1784’e kadar gelen III. cilt mevzuumuzu alâkadar eder; ingilizce tre. J. Ar- dal, Kalküta, 1827; Türkler’le alâkali bahisler Hrant D. Andreasyan tarafmdan Türkçe’ye çevrilmiçse de daha basilmamistir.

11. AVKUPA KAYNAKLARI; XV. asir Avrupa kaynaklari; Ruy Gonzalo de Clavio (Timur nezdinde ìspanyol elçisi), Historia del Gran Tamerlan, Sevilla, 1582; Madrid, 1682; íngilizce tre. C.R. Markham, Embassy to the Court of Timur, Hakluyt Society: XVI. Londra, 1859; Rusca tre, (íspanyolca metinle beraber): I.I. Sreznevskiy, Sbornik Otdele- niya Riisskago Yazika i Slovesnosti imp. Akademii Nauk (Rus im ­ paratorluk Dil ve Edebiyat Akademisi Mecmuasi), X X V III, Peters­ burgs: Leningrad, 1881; ingilizee tre. Guy le Strange, Embassy to Tamerlan, Londra, 1928; bu tercemeden yapihnis Türkçe tre, Ömer Riza (Dogrul), Timur Devrïnde Kadis'ten Semerkand’a Seyâhat, 2 cüz’, Istanbul, 1935 — Kostantin S. Stanojevic ns., Die Biogra­ phie Stefan Lazarevic, Archiv für Slavische Philologie, X V III, 1896, 459-70. — Bouolcaut (Nigbolu’da Y ildinm ’a esir düsen Fransa ma- resali). Histoire de Mre. lean de Boucicaut, Mareschal de France... Genova, 1537; Theodore Godeiroy ns., Paris, 1620. — Johann Sehild- berger, Reisebuch (1396-1427). Valantin Langmantel ns., Tübingen, 1885; Rusca tre. P. Brun, Novorossiisk, 1868; íngihzce tre. J.B. Tel- fert ve P. Brun, Bondage and Travels in Europe, in Asia, Afrika (1396-1427), Londra, 1879; TiArkçe tre, Hakki Muhlis, Ah Emiri Mil­ let Küt., no. 281 (bu müellif de Nigbolu’da Yüdirim’a esir düçüp 31 yil Türkiye’de yasamistir). — Chevaher Bertrandon de la Bro- quière, Le Voyage d’Outremer, Paris, 1892, Charles Schefer n§. ( 1432’de II. Murad nezdinde Biu'gonya elçisi). — Jean de Wawrin (1444 Varna muharebesinin Burgonyah yazari), Chronique, Sza- zadok, 1894; N. lorga ns., La Campagne des Croisés sur le Danube, Paris, 1927. — Prens C.I. Karadja, Poema Lui Michel Beheim Des- pre Cruciadele Impotriva Turcilor din Anii 1443 si 1444, Valenii-de- Munte, 1936. — Fr. Georgius de Hungaria, Tractatus de Moribus Condicionibus et Nequicia Turcoum, bk. J. A. B. Palmer Bulletin of the John Rylands Library, XXXIV-1, 1951. — N. lorga, Istanbul’ un Zapti Hakkinda Ihmal Edilmis Bir Kaynak, Türkçe tre. Fâzil I§iközlü ve A. S. Erzi, T.T.K., Belleten, XIII-49, Ankara. 1.1949, 107- 47 (asli: Bükres, 1927). — Abr. Ankiriyan, Elegie sur la Prise de Constantinople (14.53), Boré ns., ,IA, Paris, 1833, X, 271-8. — ísken- der Nestor, Mémoires d’Un Janissair Polonais, Témoin Oculaire et Actif du Siège et de la Prise de Constantinople, Lehçe metin (1498) ve Fransizca tre. Dethier ve Th. d’Oksza, Paris; Rusça tre. J. J. Sry- eznjevsky, Petersburg = Leningrad, 1854. — Cronica Abconter Fa- gund der Türkei, Augsburg, 1531 ( 1438-1460 arasinda Türkiye’de esir olarak yasiyan Erdelli bir Sakson’un hâtiralari). — Anonim, Com­ mentario delle Cose de Turchi e del S. Georgio Scanderbeg, Vene­ dik, 1451. — Hierax, Historiae ( 1461’de kahr), Grekçe metin ve Pran- sizea tre. Ph. A. Dethier; Venedik tab’i: 1862; Almanca tam ve Ma­ carca kismi tercemeleri de vardir. — P. Babinger, An Italian Map of the Balkans, Presumably owned by Mehmed II. the Conqueror (1452-53), Imago Tdundi, V III, 8-15. — Niccolo Segundino (Fátih’in ilk senelerinde siyasi vazifelerle Türkiye’de bulunmustur). De Re­ bus Turcicis Libri Tres, Partim a Sagundino... Descripti, Johannes Ramus, Elegiarum. de Rebus Gestis Archiducum Austriae Libi Duo..., Louvain, 1553’te yaymlanmistir XVI. asirda yazihp da XV. asrin ortalarina kadar olan Osman- Il tarihi üzerinde bilgi veren kaynaklar sunlardir; A. Cambini, Della Origine dei Turchi ed Imperio della Ottomani. Floransa, 1537; Bar- letius, De Vita, Moribus, ac Rebus, Gestis Adversus Turcos Gestis Geòrgia Castriota, Strasburg, 1537; Ìtalyanea tre. Rocha, Historia del... Giorgio Castriota detto Scanderbeg. Venedik, 1580; Marini Barletii Scorensis, De Vita et Gestis Scanderbegi. Franklurt, 1588; Juan Ochoa de Lesalde, Portekizee’den ìspanyolca’ya tre. Cronica del... Jorge Castrioto, Rey de Epiro o Albania, Madrid, 1592. — Leo­ nardi Chiensis, Historia Constantinopolitanae Urbis a Mahomete l i . , Paris, 1866; Dethier ns.. Monumenta Hungaria Hist.. XXI-I — Donado da Lezze (Giovanni Maria Angiolello), Historia Turchesca (1300-1514), I, Ursu ns,, Bükres, 1909-10; Türkçe tre Kâzim Neki, Ankara, T.T.K. Küt. — G. de Saint-Guillet, Histoire du Règne de Mohammed IL, Empereur des Turcs, 2 cilt, Paris, 1601. — Paolo Gi- ovio, Turcicorum Rerum Commentarius. ingilizce tre. Peter Ash­ ton, Turkes Chronicles. Londra, 1546. — Alfonso Ullua, Libro del Origine e Successione del Impero dei Turchi. Venedik, 1558 — Guillaume Postel, De la République des Turcs, Poitiers, 1560, 2. ta­ b ’i; 1575: Histoires Orientales. Principalement des Turks. — San- savino. Historia Universale de l’Origene et Imperio de Turchi. Ve­ nedik, 1600. — Boissard, Vita et Icones Sultanorum Turcicorum, Frankfurt, 1596, 1648, 1906. — Johann Loeweklau, Annales Sultano- rum Ottomanidarum, Frankfurt, 1590, 1591, 1596, 1598; Türk vekaa- yi-nâmelerinden terceme olan bu eser sonradan da birçok kere ba- silmis, F. Taeschner tarafmdan da yayinlanmistir. — Avrupa dille- rinde XVII. asjrda yazilan umumi Osmanh tarihleri buraya alm- mamistir. Çünkü bunlarin Îstanbul’un Fethi’ne kadarki çag üze­ rinde verdikleri bilginin hemen hiç ehemmiyeti yoktur. Bu eserler, ilerideki bibliyografyalarda gôsterilmistir.

II. TETKÍKLER

1. UMUMi OSMANLI TARÍHLERÍ; Joseph von Hammer, Baron von Purstgall’in (Avusturyali) 1774’e kadarki büyük Osmanh tarihi, hâlâ Osmanh tarihlerinin en büyügü ve en iyisi durumundadir. Birçok bahisleri eskimis olma- sina ragmen, hâlâ bu azamette bir Osmanli tarihi kaleme alin- mamistir. Hem Türk, hem de her türlü Bati kaynaklarina daya- nan bu eser, sonradan yazilan yüzlerce Osmanh tarihinin baçlica mehazlarindan birini teskil eylemistir: Geschichte des Osmanischen Reiches, 4 cilt, Viyana, 1815; 2. tab’i; 10 cilt, Peste, 1827-35; müelli- fin nezaretinde J. J, Hellert tarafmdan yapilan Fransizca tre. His­ toire de l’Empire Ottoman, 19 cilt (son cilt, atlas’tir), Paris, 1835- 43; buradan Mehmed Atâ Bey’in ilk 11 cildi Türkçe’ye tercemesi; Devlet-i Osmâniye Tarihi. istanbul, 1329-37 — 1911-18 (X I. cilt La­ tin harfleri ile 1946’da çikmistir); I. cildin Türkçe tre. Mirlivâ Es’ad Câbir Pasa, istanbul, 13*24 = 1906; ìtalyanea tre. Storia dell’ Impero Ottomano, Venedik, 1832-33; muhtasar Fransizca tre. Do- chez, 3 eilt, Paris, 1840-44. — Eserin II. cildi, istanbul'un Fethi ile biter. Büyük tarihçi Nicolas lorga’nin (Romen) Osmanli Tarihi, 5 büyük cilt olup, V. cilt, Hammer’in biraktigi 1774’ten Balkan Har- tai’ne kadar gelir. Çok degerli olmakla beraber müellif Türkçe ve baska Dogu dillerini bilmediginden eser yer yer sakat kalmistir. Fakat birçok tarihçi için bulunmasi dahi zor, nadir Batí kaynakla- rina dayanmaktadir. Eserin I. cildi, ele aldigimiz devri içine alir: Geschichte des Osmanischen Reiches den Quellen Dargestell, Go­ tha, 1908-13. Türkçe tercemesi, T.T.K. tarafmdan yaymlanacak olan bu eserin V. cildi, B. S. Baykal tarafmdan terceme edilip Ankara Üniversitesi tarafmdan nesrolunmustur. Zenkeisen’in (Alman) Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa’si, 7 cilt olup yalmz Avrupa kitasinda geçen Osmanli tarihidir. Bu eser de yalmz Bati kaynaklarma dayamlarak yazil­ mistir. Degerlidir, fakat eskimistir: Gotha, 1810-63. I. cildi, 1356- 1453 arasini kaplar. Bu devir Osmanh tarihlerinin en iyisi ism ail Hakki Uzunçarsi- li’nin Osmanlt Tarihi'nin I. cildi olup, 1453’te kalir: Ankara, 1947, T.T.K. ns., 2. tab’i: 1961. Yalniz Dogu kaynaklarma dayamlarak ya­ zilmis olup bu yüzden yer yer sakat kalmaktadir. Fakat Anadolu bahisleri çok iyi incelenmistir. ismail Hàmi Dânismend’in Izahli Osmanlt Tarihi Kronolojisi 4 büyük cilttir. I. Gilt (Ístanbul, 1947), 1248-1512 arasmdaki devreyi içine alir. Tarih olmayip kronolojidir. Müellif tarihçi olmaktan fazla lisaniyatçi oldugu için, yer yer aksakliklar vardir. ilk ba­ hisler de tashihe muhtaçtir. Fakat umumiyetle sahsiyet sahibi bir fikirle kaleme ahnmis degerli bir eserdir. Kayrullah Efendi’nin Târih-t Devlet-i Aliyye-i Osinânîye'si 16 cilt olup (istanbul, 1272 = 1856), ilk 7 cildi mevzuumuzu içine al- maktadir. XVII. asir ortalarma gelen bu eser, kiymetll bir çalis- ma mahsulü olmakla beraber Dogu metodu ile yazilmis ve eski­ mistir. Necib Âsim ve Mehmed Ârif Beyler’in Osmanh Tarihi’nin an­ cak büyük methal cildi yaymlanmistir; T.T.E. ns., istanbul, 1335 = 1917. Müellifler, mühim çalisma eseri olan bu kitaplannda. Os­ manli devletinin kurulusuna dair Dogu kaynaklarmin bütün riva- yetlerini toplamislardir, Herbert Adams Gibbons (Îngüiz), The Foundation of the Otto­ man Empire Í1305-1403) (Oxford, 1916) adii eserinde Yüdinm ’m ôlümünde kalir. Yalniz Bati kaynaklarma dayamlarak yazilmis degerli bir incelemedir. Türkçe tre. Ragib Hulûsi (Özdem), Os­ manli ímpaartorlugun'niin Kurulusu, Türkiyat Enstitüsü ns., is­ tanbul, 1928 A. Zeki Veîidi Togan, Umumî Türk Tarihin’e Giris, I: En Eski Devirler’den XVI. Asra Kadar, istanbul, 1946 adii büyük eserinin V. kitabinda, Osmanh tarihinin ilk devrine ait bütün meseleleri ve karakteristik cephelerini vimiimi Türk tarihi çerçevesi içinde mü- talâa edip ortaya koymustur. Osmanh tarihi mütehassisi olma- makla beraber, miiellifin umumi Türk tarihinin gelmis geçmis en büyük otoritesi olmasi, eie aldigi bahislerin büyük vukufla yazilma- sini saglamistir. Mehmed Süreyyâ Bey’in Sicill-i Osmàni yàhùd Tezkìre-i Mesa- hir-i Osmâniye adii 4 büyük ciltlik emsalsiz eseri (istanbul, 1308- 17 = 1891-93), ilk Osmanh devri için zayif olmakla beraber, korkunç çaliçma mahsulü bir Osmanh biyografisi ansiklopedisidir. Ferâizî-zâde Mehmed Said Efendi, Gìil-sen-ì Ma’àrif, 2 cilt, istanbul, 1252 = 1836; Mehmed Mazhar Fevzi, Haber-i Sahlh, 5 cilt istanbul. 1290-93 = 1873-76; Ahmed Ràsim, Resimli ve Harìtah Os­ manli Tàrihi, I (hepsi 4 cilt), istanbul, 1328 = 1912; Ahmed Refik (Altinay), Türkiye Tarihi, istanbul, 1342 = 1923; M. Fuad Kôprülü, Türkiye Tarihi, istanbul, 1923, zayif umumi eserler olup devrimiz üzerinde hiçbir ehemmiyetleri yoktur T. Yilmaz Òztuna, DUnya Tarihi, Hayat Yayinlari, istanbul, 1962, s. 93-116, eie aldigimiz devrin popüler bir karakteristik hulàsasidir. Su Avrupa eserleri, bu devir tarihi üzerindeki sayialan Ile, diger birçok nesriyat arasmdan seçilmis olmakla beraber, hiçbir orijinal çalismayi ihtiva etmezier: Thomas Aquila Dale, Campaigns of Osman Sultans, Chiefly in Western Asia from Bayesid lldirim to the Death of Murad the Fourth, 1389-1640, 2 cilt, Londra 1835 (Hammer’in serbes bir tercemesinden ibarettir); M. J. N. Jouannin ve Jules van . Gaver, Turquie, Paris, 1848, L’Univers, Histoire et Description de Tous les Peuples külliyatmdan; Edward S. Creasy, History of the Ottoman Turks from the Beginning of the Empire to the Present Time, 2 cilt, Londra, 1854, New York, 1870, Londra, 1877, ba§ka basimlari da vardir, son yillarda tekrar basilmi§tir; F W Ebeling, Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa, Leipzig, 1854; Philippe le Bas, Asie Mineure, Depuis les Temps les Plus Anciens jusqu’à la Bataille d’Ancyre (Angora) en 1402. Paris, 1878; Stanley Lane-Poole ve E. J. W. Gibb, The Story of , New York, 1888, The Story of Nations külliyatindan; Moritz Brosh, The Height of the Ottoman Power, Cambridge Modem History serisinde, Cambridge, 1904; Sir Valentine Chirol, The Turkish Empire from 1288 to 1922, Londra, 1922, 2. tab’i: 1923; Yorgiadi Ar- naki, ilk Osmanltlar (Yunanca), Atina, 1947; Dorothy M Vaughan, Europe and the Türk, A Battern of Alliances. 1350-1700, Liverpool, 1954. — L. Langer ve D. R. Blake, Rise of the Ottoman Turks and Its Historical Background, American Historical Rewiew, X X X V II, 1931, 468 v.dd., tenkidî tarih gorüçü ile yazilmiçtir. — Trandafir G. Djuvara, Cent Projets de Partage de la Turquie, 1281-1913. Paris, 1914 alâka verici bir eçerdir. — L'Empire du Levant, Histoire de la Question d’Orient. Parise, 2. tab’i: 1949, vukufla yazilmiç hulâsalari içine alir — Fernand Grenard, Grandeur et Décadence de l’Asie, l’Avènement de l’Europe, Paris, 1939, 2. tabi: 1947; Türkçe tre. Hamdi Varoglu, Asya’nin Üstünlügü ve Dü?künlügü. Avrupa’nin Ikbàli, Istanbul, 1941; çok kiymetli gôrüsleri ihtiva etmektedir — Mustafa Akdag, Türkiye’nin iktisûdi ve Îçtimài Tarihi. I: 1243-1453. Ankara Üniversitesi n§., 1959 gôrüç bakimmdan degerlidir. — Ah- med Refik (Altinay), Bizans Karsisinda Türkler, istanbul, 1924 iyi bir huläsadir. — Su umumi askei’i tarihleri de sayabiliriz: ihsan, Askeri Tärih, istanbul, 1341 = 1923; Necâti Sâlim Tacan, Batí Türk- leri’nin (Osmanlilar) Teessüs ve istilá Devirleri’nde Hart) Güdemi Usulleri, istanbul, 1936, Askeri Nesriyat’tan; Fevzi Kurtoglu, Türk Dejiiz Muhárebeleri, istanbul, 1932; Müsir Gazi Ahmed Muhtár Pasa, Muhárebát-i MeshüreA Osrnäniye Albomu, Ístanbul, 1332 = 1914. Asagidaki eserler, sahalarmda kiymetli tetkiklerdir: W. Heyd, Histoire du Commerce du Levant. Fransizca tre, F. Reynaud, 2 cilt, Leipzig', 1936; klâsik olan bu gok m ühim eserin pek çok tab’i ve tercemesi vardir; Türkçe tre. Ankara, T,T.K, Küt (ash Alman- ca’dir). — Aziz Suryal Atiya, The Crusade in the Later Middle Ages, Londra, 1938; F, W, Hasluck, Christianity and Islam under the Sultans, 2 cilt, Oxford, 1929; Sinási Altundag, Osmanlilar’in ilk Devirleri’nde Türkler’in Killtilr ve Sosyal Durumlari Hakkinda Bir­ kaç Not, Ankara Üniversitesi. ÜTCFD, II-4, V, 1944, 519-26; M. Münir Aktepe, XIV. ve XV. Asirlar'da Rumelinin Türkler Tarafmdan is- käm ’na Däir, TM, X, istanbul, 1953, 299-312; Halil inalcik. Ottoman Méthodes of Conquest, Studia Islamica, II, 1954, 103-29; ayni yazar, Stefan Dusan’dan Osmanli imparatorlugu na, F. Köprülü Armaga- ni, istanbul, 1953, 214-31; ayni yazar, Osìnanli imparatorlugu’nun Kurulu^ ve inkisùfi Devri'nde Türkiye'nin iktisâdi Vaziyeti Üze­ rinde Bir Tedkik Mündsebetiyle (ingilizee hulâsa ile), T.T.K., Bel- leten, XV-60, Ankara, IX .1951, 629-90; Ömer Lûtfi Barkan, Osmanh imparatorlugu'nda Bir iskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Va- kiflar ve Temlikler, I: istilá Devirleri'nin Kolonizatôr Türk Der- visleri ve Zûviyeler, Vakiflar Dergisi' II, Ankara. 1942. 279-386 (s. 59-65’te ayrica Fransizca hulâsasi vardir). harikulâde muvaffak olmus, modem tarihçiligin zaferlerinden olan bir tetkiktir, Osmanh devletinin dogusu üzerine geni.s olçüde aydinlik getirmistir; ayni yazar, Osmanh imparatorlugu'nun Kurulus Devrïnin Toprak Me­ seleleri, II. T.T. Kongresi Zabitlan (istanbul, 1937), istanbul, 1943, T.T.K. ns., 1.002-13; F Babinger, Beitrüge zur Frühgeschichte der Türkenherrschaft in Rumelien (14-1.5. Jahrhundert), 1944; P. Wittek, Les Ghazis dans l'Histoire Ottomane, Byzantion, X I, Brüksel, 1936; 1. H. Uzunçarsili, Os manillar'da ilk Vezirler'e däir Mütälea, Bel­ leten, IV-9, 99 v.dd.; Hüseyin Hüsameddin (Yasar), Koca Mehmed Pasa, TOEM. Sene: V II, 43 v.dd., 117 v.dd.; F. Taeschner ve P. W it­ tek, Die Vezir Familie der Candarh-zäde (14-15. Jhdt.) und Ihre Denkmäler. Der Islam, X V III, Leipzig, 1929, 60-115; i. H. Uzunçar- sili, Cnndarli, isläm Ans., III, 35b-7a; Mehmet Kaplan, Emir Sul- tan. istanbul Ün., Edebiyat Fak., tez, 1938/39.

2. AVRÍJPA TARÍHÍ ÜZERÍNDE ESERLER: Bu çag Avrupa tarihi üzerinde asagida birkaç karakteristik escr gosleriln’.ekle iktifa edilmi.stir; bu eserlerde genis bibliyograf­ ya buimak miimkündür: The Cambridge Mediaeval History, 9 cilt, 1911-36; Ernest Lavisse ve Alfred Rambaud, Histoire Genérale du IVe Siècle à Nos Jours, 12 büyük cilt, Paris, 1893-1901 (sonradan baska basimlari yapilmiçtir); Jacques Pirenne, Les Grands Cou­ rants de VHistoire Universelle, 7 cilt, Paris, 1946-56 (c. II: 622-1648); Ch. Diehl, Oeconomus, Guillard, R, Grousset, L’Europe Orierdale de 1081 à 1453, Histoire du Moyen Age: IX-I, Paris, 1945; Henri Pi- renne, Histoire de l’Europe des Invasion au XVIe Siècle, Paris, 5. tabi’: 1936; H, Pirenne, Renaudet Augustin ve Edouard Perroy, La Fin du Moyen Age, I: 1285-1453, Paris, 1931; A. Hauser ve A. Renau­ det, Les Débtils de l’Age Moderne, Paris, 1929. — Jacob Caro, Ge­ schichte der Polen, 5 cilt (I. cilt: Richard Koeppell), Gotha, 1840- 88 (c. XI: 1300-1386, III; 1386-1430, IV: 1430-1455). — Charles Lebeau, Histoire du Bas-Empire. Paris, 1757-79, 2. tab’i: 1829-33, 3. tab’i: de Saint-Martin ve Brosset ns,, 21 cilt, 1833-36 (ilim âleminde bu nesir kullanilir), büyük klâsik Bizans tarihidir (Türkler’le alâkali ki- simlari i. H. Dânismend tarafmdan terceme edilmisse de, yaym- lanmamistir); A. A. Vasiliev, Histoire de l’Empire Byzantin, Fran­ sizca tre. P. Brodin ve A. Bourguina, c. II, Paris, 1932 (ingilizce, ispanyolca ve daha pek çok basim ve tercemesi vardir; asli Rus- ça’dir; Türkçe’ye yalniz I. cildi çevrilmistir); bu eserde Bizans mehazlari tafsilâtiyle gôsterilmistir; G. Finlay, History of the By­ zantine and Greek Empires from 1052-1453, Londra, 1854.

3. BALKANLAR TARÌHÌ ÜZERiNDE ESERLER; Asagida gosterilen eserlerde, Balkan tarihinin mevzuumuz olan devresi ve Türkler’le münasebet üzerinde bütün bibliyograf­ ya verilmistir; Umumi eserler; N. lorga, Histoire des Etats Balcaniques jus­ qu’à 1924, Paris, 1925; ayni yazar, La Création Religieuse du Sud- Est Européen, Paris, 1929; N. Forbes, A. J. Toynbee, D. Mitrany, D. G. Bogarth, The Balkan, A History of Bulgaria, Serbia, Greece, Rumania, Turkey, Londra, 1925. Yugoslavya: Jireçek, Geschichte der Serben, Gotha, 1918 (klâ­ sik); aym yazar, Staat und Gesellschaft im Mittelalt Serbien, 4 cilt, Viyana, 1912-19; ayni yazar, Die Hardelstrassen und Bergwerke von Serbien und Bosnien loöhrend des Mittelalters, Prag, 1897; Jireçek-Radonic, Istoriya Srba, I, Belgrad, 1952; Harold W. V. Tem- perley, History of Serbia, Londra, 1919; Stoyan Novakoviç, Srbi Ì Turci XIV i XV. Veka, Belgrad, 1893; Ivan Bozic, Dubrovnik i Turs- ka u XIV i XV. Veka, Belgrad, 1952. Romanya: lorga. Istoria Romûnilor, 10 cilt, Bükres, 1936-39; ay- ni yazar. Quelques Mots sur les Relations entre les Roumains et le Peuple Turc, Bükres, 1914; C. C. Giurescu, Istoria Românilor, 3 cilt, son tab’i: Bükres, 1935-37; R. F. Kaindl, Karpathenlânder. 2 cilt. Gotha, 1907, I: Galizien bis 1772, II: Ungarn. Walachei und Moldau bis 1774; P. P. Panaitescu, Mircea cel Bäträn (1386-1418), Bükres, 1943. Bulgaristan: Jireçek, Bulgar Tarihi (kläsiktir), asli Çekçe’dir: Prag, 1875, Almanca tre. Prag, 1876, Rusça tre. Odessa, 1878, Bui- garca tre. Zlatarsky vs., Sofya, 1829, Almanca yeni tab’i: Gechichte der Bulgaren des Fürstenthum Bulgarien, Prag, 1891, Türkçe tre. Ankara, T.T.K. Küt.; Zlatarsky, Istoria na Blgarskata Drjava prez Srédnìté Vêkové (Ortaçag’da Bulgar Devleti Tarihi), Sofya, 1927; Alois Hajek, Bulgarien under der Türkenherrschaft, Stuttgart, 1925. Yunanistan: Gustav Friedrich Herkberg, Geschichte der Grie­ chenland, 4 cilt, Gotha, 1876-79, II: 1204-1470; Finlay, The History of Greece under Ottoman and Venetian Domination, Londra, 1856; C. Sathas, Turkokratumenê Hellas, Atina, 1849; Zakythinos, Le Des- potat Grec de Morée, Paris, 1932; K. D. Merdjos, Maimeia Make- donikes Istorias, 3 cilt, Selänik, 1947. Arnavutluk; Spridion Gopcevic, Geschichte von Montenegro und Albanien, Gotha, 1914; lorga, Brève Histoire de VAlbanie et du Peuple Albanais, Bükres, 1919; K. A. Crezekit, Historia e Shqipëri- së, Boston, 1921.

4. OSMANLILAR’IN MEN§EI ve TEESSÜSÜ;

M. H. Ymanç, Ertugrul Gazi, IA, IV, 328a-37b; M. T. Gôkbilgin, Osman I., ÌA, IX , 1962, 431b-43b; M. F. Kôprülü, Les Origines de l’Empire Ottoman, Etudes Orientales: III, Paris, 1935, 2. neçri; istanbul, 1937-9, Stamboul gazetesinde tefrika, 3. nesri: Ankara, haftalik Ankara mecmuasinda (Fransizca) tefrika, Rusça tre. Mos- kova, Sirpça tre. Nedim Filipoviç, Bosnasarayi, 1955, Türkçe tre. Osmanli Devleti’nin Kurulufu, T.T.K. n.s., Ankara, 1959; ayni ya­ zar, Osmanh im paratorlugu’nun Elnik Menfei Meseleleri, Belle­ ten, VII-28, X.1944, 219-313 (çok zengin münderecat); P. Wittek, The Rise of Ottoman Empire, Royal Asiatic Society Monographs: XXIII, Londra, 1938, ilâveli Türkçe tre. Fahriye Arik, Osmanh im ­ paratorlugu’nun Dogusu, istanbul, 1947; F. Giese, Problem der Entstehung des Osmanischen Reiches, Zeitschrift für Semitistik, 1924, no. 2, Türkçe tre. Osmanli ìmparatorlugu’nun Tesekkütü Me­ selesi, TM, I, 1925; M. Sükrü Akkaya, Osmanli Devleti’nin Kurulu- ßu, Ankara, 1934; Î. H. Dânismend, OsmanoguUari’na isnad Edilen Sahte Milliyetler, Tiirkluk, istanbul, 1939, no. 3, 5, 6, 7'de 69 sayfa- hk 4 makale; J. Kramers, Wer was Osman? Acta Orientalia, VI, 1927, 242-54; A. S. Erzi, Osmanh Devleti’nin Kurucusu’nun ismi Meselesi, TM, V II- V III/I, 1942, 323 v.dd.; F. Sümer, Kayi, ÌA, VI. 459a-62b; ayni yazar, Anadolu’ya Yalniz Gôçebe Türkler mi Geldi?, Belleten, XXIV-96, IX.1960, 567-94; F. Demirtas, Osmanh Devri’nde Anadolu'da Kayilar, Belleten. XII-47, VII.1948,576-615 (Fransizca huläsa ile). — F. Taeschner, Beiträge zur Geschichte der Ahis in Anatolien, auf Grand neuer Quelen (li.-lS.Jhdt), Islamica, IV, 1929, 1-47 (zengin bibliyografya); VI. Gordlevsky, iz Zizni Tsekhov v Turtsii, K istorii “Akhi”, Zapiski Kolegii Vostokovedenov, 1926-7, 235-48, huläsaten Fransizca tre. Georges Vajda, REI, 1934, 79-80. — P. Wittek, Deux Chapitres de VHistoire des Turcs de Roum (Les Traits Essentiels de la Période Seldjoucides en Asie Mineure et les Ghazis dans l’Histoire Ottomane), Byzantion, X I, 1936, 85-319; ayni yazar, Le Sultan de Rûm, Annuaire de l’institut d’Histoire et de Philologie Orientale et Slave, VI, Brüksel, 1938; Fr. von Kraelitz- Greifenhorst, Die Verfassunsgesetze des Osmanischen Reiches, Vi­ yana, 1919; A, Wächter, Der Verfall des Griechentums in Kleinasien im U. Jahrhundert, Leipzig, 1903; Ì. H, Uzunçarsih, Osmanli Tari­ hi’nin ilk Devreleri’ne Äid Bäzt Yanlisliklarin Tashihi, Belleten, XXI-81, 1.1957, 173-88.

5. ORHAN GAZi DEVRÍ: M. T. Gökbilgin, Orhan, ÌA, IX , 1962, 399b-408a; i. H. Uzunçar- çili. Gazi Orhan Bey’in Hükümdar Oldugu Tarih ve ilk Sikkesi, Belleten, VIII-34, 207-11; C. Baysun, Nilüfer Hatun, ÌA, IX , 1962, 284a-b; i. H. Uzunçarsili, Alâeddin Pasa, ÌA, I, 282a-5a; Hüseyin Hü- sâmeddin (Yasar), Alâeddin Bey, TTEM, X IV , 307 v.dd., 380 v.dd., XV, 120 v.dd. (mühim ve nádide metinler); iskender Hoçi, Seh-zô- de H alìl’ìn Ser-güze^ti, TOEM, I, 249 v.dd., II, 436 v.dd.; Mirmiroglu, Orhan Bey ile Bizans imparatoru III. Andronikos Arasindaki Pe- lekano Muharebesi, Belleten, XIII-50, 309 v.dd. — Ahmed Tevhid (Ulusoy), Rùmeli Fátihi Seh-zâde Süleymán’in Mezan, TOEM, V III, 106 v.dd.; Johannes Dräseke, Der Übergang der Osmanen nach Eu­ ropa im XIV. Jahrhundert, 1913; IVI. M ünir Aktepe, Osmanli Türk- leri’nin Rumeli'ne Yerle§meleri, ist Ün., Edebiyat Fak., Tezler, no. 1.647, 1949; aym yazar, Osmanlilar’in Rumeli'nde ilk Fetihleri: Çimpe Kalesi, TD, II, 1950.

6. I. MURAD DEVRl; i. H. Uzunçarsüi, Murad I., ÌA, V III, 1960, 587a-98a; aym yazar, Çandarh Kara H alil Hayreddin Pasa, Belleten, XXIII-91, VII.1959, 457-77; aym yazar, Murad Hudâvencligâr’m Kizi ve Karamanoglu Alâeddin Bey’in Zevcesi’nin Adi, Belleten, XXI-81; Alexandre Bur- mov, Türkler Edirne’yi Ne Vakit Aldilar? (Bulgarca), ìsvestiya na Blgarskoto îstoriçesko Drujestvo, X X I, Sofya, 1945, 23-32, Türkçe tre. Hasan Eren, Belleten, XIII-49,1. 1949, 97-106; F. Taeschner, War Murad I. Grossneister oder Mitglied des Archiburdes, Oriens, VI-1, 1953, 23 v.dd. — Petro Nikov, Tourskoio Zavlodévoné na Blgaria i Sädbata na Poslednité Chichmanovtsi (Bulgaristan’tn Türkler Ta- rafindan Fethi ve Son Siÿmanlar'tn Äkibeti), Sofya, 1928; A. d ’Avril, La Bataille de Kossovo, Rhapsodie Serbe, Paris, 1868; Ali Haydar, Kosova Meydan Muhârebesi, istanbul, 1328 = 1910; Mükerrem, Kosova, 13S9, istanbul, 1931, Askeri Nesriyat’tan; Dragutin Kostic, Milo^ Kopilig, Obiliç, Revue Internationale des Eiudes Balka­ niques, I-II, Belgrad, 1934-5, 232-54.

7. YILDIRIM BÄYEZiD DEVBÌ; M. H. Ymanç, Báyezid /., ÌA, II, 369a-92a; í. H. Uzunçarsih, Ali Pa§a Çandarh-zâde, ÍA, I, 325a-6b. — J. Delaville Le Roulx, La France en Orient au XlVe Siècle. Expédition du Maréchal Bouci- caut, 2 cilt, Paris, 1885-G (II; Vesikalar); F. Kiss, A Nikapoly Ülkô- zel. Budapeste, 1855; Brauner, Die Schlacht bei NikopoUs (1396), Breslau, 1878; G. Koehler, Die Schlachten von Nicopolis und War­ na. Breslau, 1882; Necâti Sâlirn (Tacan), Nikbolu (1398), istanbul, 1931, Askeri Nesriyat’tan; Aziz Suryal Atiya, The Crusade of Nico­ polis. Londra, 1934, Türkçe tre. Es’ad Uras, Nigbolu Haçlilar Seferi. Ankara, 1956. — Max Silberschmidt, Das Orientalische Problem zur Zeit der Entstehung des Türkischen Reiches nach Veneziani­ schen Quellen. 1923, Türkçe tre. Cemal (Köprülü), ... Sark Mesele­ si, T.E, ns.,1930; F. Dölger, .Johannes VII., Kaiser der Rhomaer, 1390-1418, BZ, 1931, X X X , 21-36; A. Decei, L’Expédition de Mircea cel Bäträn contre les Akinci de Karinovasi (1393), Revue des Etudes Roumaines, I, Paris, 1953; M. Braun, Lebenschreibiing des Despo­ ten Stefan Lazarevic. Wiesbaden, 1956. — Fatma Aliye, Kosova Muzafferlyeti - Ankara Hezimeti, istanbul, 1332 = 1916; Marie-Ma­ thilde Alexandrescu-Dersca, La Campagne de Timour en Anatolie, Bükres, 1932; Ömer Halis Biyikhoglu Pasa, Ankara Savasi, istan­ bul, 1934, Askeri Nesriyat’tan; T. Yilmaz Öztuna, 1402 Ankara Mu­ hàrebesi, istanbul, 1946, — Necib Âsim, Yildirim Bâyezid Hän'in intihäri. Edb. Fak. Mecm., II-l, 1922, 78-9; M. F. Köprülü, Yildirim Bäyezid’in Esäreti ve Intihäri. Belleten, I, 1937, 591-603; N. Marti- novitch, La Cage du Sultan Bayazit, JA, CCXII-1, 135-7, VII-IX 1927.

8. FETRET DEVRÌ ve ÇELEBÎ SULTAN MEHMED; I. H. Uzuncarsüi, Mehmed ÌA, V II, 1957, 496a-506b; ayni ya­ zar, Celebi Sultan Mehmed'in Kizi Selguk Hatun, Belleten, XXI- 82, IV.1957, 253-60; M.C.S. Tekindag, Mû,sä Çelebî, lA. V III, 661b- 6a; ayni yazar, Mustafa Çelebî, ÌA, V III, 687a-9b; F. Babinger, Schejch Bedr ed-Din, der Sohn des Richtern von Simävs..., Der Is­ lam, XI, 1921, 1-106; Mehmed Serefeddin (Yaltkaya), Simavna- Kadisi-Oglu Seyh Bedreddin, Istanbul, 1340=1924; Camillo Manfa­ ni, La Battaglia di Gallipoli e la Politica Veneto-Turca, 1381-1420, Ateneo Veneto, XXV-2, no. 1-2, Venedik, 1902; T. Y. Öztuna, Anka­ ra Muhàrebesi’nde ikinci derecede eserler gôsterilmistir.

9. II. MURAD DEVRi; H. inalcik, Murad IL, ÌA, V ili, 1960, 598b-615a. — lorga. Sur les Deux Prétendants Mustafa, RSEE, X, 12 v.dd. — P. Wittek, De la Défaite d’Ankara à la Prise de Constantinople, Un Demi Siècle d’Histoire Ottomane, REI, 1938, no. 1, Türkçe tre. H. inalcik, An­ kara Bozgunu’ndan Ìstanbul’un Zapti’na, Belleten, VII-27, V II.1947, 557-89; ayni yazar. Ein Brief des Kaisers Johannes VIII. an den Os- manische Wesir Sariga Pasha von Jahre 1432, Byzantion, X X I, 1951, 327-30. — Mehmed CemU, Çandarli Halil Paça..., istanbul, 1933 (as- linda M. H. Ymanç tarafmdan yazilmis risale); Hüseyin Metin, Çandarli Halil Pasa, Hayâti, Sadàreti, Habsi ve Katli, istanbul Ün., Edebiyat Fak., tez no. 696, 1941-2. — Varna muhârebesi ve ona ta­ kaddüm eden hädiseler, zengin nesriyata maliktir: H. ínalcik, Fá­ íih Devri. T.T.K. ns., Ankara, 1954; N. lorga. Notices et Extraits pour Servir à l’Histoire des Croisades au XVe Siècle, 6 cilt, Bük­ res, 1899-1915; aym yazar, La Campagne des Croisés sur le Danube, Paris, 1927; Fraknoi Vilmos, A Hunyadiak és a Jagellog Koron (1440-1526), Szilagyi Sandor, A Magyar Nemzet Tôrtenete, IV, Buda­ peste, 1896; Charles Louis Chassin, Jean de Hunyade, Paris, 1859; H. Zeissberg, Analekten zur Geschichte des XV. Jahrhunderts. II. Erinnerungen an die Schlacht bei Warna, Zeitschrift für die Öster­ reichischen Gymnasien, X X II, Viyana, 1871, 81-114; K. Vassary, Der Eidbruch Wladislaios II. und die Schlacht von Varna, Raab, 1884; Huber, Die Kriege Zwischen Ungarn und die Türken (1440- 1444), Archiv für Österreichischen Geschichte, L X V III, Viyana, 1886, 159-207; J. Beleyer, Einige Bemerkungen über den Szegediner Friedesschluss und Schlacht bet Varna. 1444, Mitteilungen des Inst, für Österreich. Geschichts Forschung, XXV, 1904, 130 v.dd.; G. Di­ mitrov, 1444 Varna Muharebesi (Bulgarca), Varna, 1908; David Angyal, Le Traité de Paix de Szeged avec les Turcs (1444), Revue de Hongrie, 1911, 233-68, 374-92; O. Székely, Hunyadi Janos clsô Hadjaratai (1441-1444), Hudtôrtémetelmi Kôzlemények, XX-XXII, Budapeste, 1919-21, 1-64; J. Dabrowsky, Wladyslaio Jagiellonczyk na Wegrzech (1440-1444), Varsova, 1922; aym yazar, La Polongne et l’Expédition de Varna, Revue d’Etudes Slaves, X, 1930, 37-75; aym yazar, L’Année 1444, Bulletin Inter, de VAcadémie Polonaise des Sciences et des Lettres, Classe d ’Histoire et de Philosophie, Krako- vi, 1952, 1 v.dd.; Necâti Sâlim (Tacan), Türk Ordusu’nun Eski Se- ferleri’nden bir Îmhâ Muhârebesi, Varna, 1444, istanbul, 1931, As- kerî Nesriyat’tan; A. Nadejde, Batalia delà Varna, 1444, Yas, 1933; O. Halecki, La Croisade de Varna, Bulletin of the Inter. Comm. of Historical Sciences, no. 45, X I. 1938, 485-95; aym yazar. The Crusade of Varna, A Discussion of Controversial Problems, New York, 1943; Fr. Pall, Autour de la Croisade de Varna: La Question de la Paix de Szeged et de sa Rupture (1444), Bükres, 1941, Buletin de la Section Historique de VAcadémie Roumaine, XXII-2, 144-58’den ayri ba- sim; ayni yazar, Un Moment Décisif de l’Histoire du Sud-Est Euro­ péen: La Croisade de Varna (1444), Balcania, Revue de l’institut d'Etudes et Recherches Balkaniques, VII-1, Bükres, 1944, 102-20; F. Babinger, Von Amurath zu Amurath, Vor-und Nachspiel der Schlacht bei Varna (1444), Oriens, III, 1950, 229-50 (krs. IV, 1951, 80); A. Prochaska, Varna Hezimeti Hakkinda Tenkidi Notlar (Leh- ce), Rozprawy Wydzialu Historyczno-Filozoficznego, X X X IX , 1-60. iskender Bey ve Arnavutluk Meselesi; E.Cerone, La Politica Orientale di Alfonso di Aragona, Archivo Storico par le, Provin. Napoletane, XXVII-XXVIII, Napoli, 1902-3; C. Marinesco, Alphonse V., Roi d’Aragon et de Naples et de l’Albanie de Scanderbeg, Paris, 1923; Fr. Bail, Les Relations entre la Hongrie et Scanderbeg, RHSEE, X, 1933, 119-41; A. Gégaj, L’Albanie et l’invasion Turque au XVe Siècle, Paris, 1937; H. inalcik, Timariotes Chrétiens en Al- hanìe au XVe Siècle, Mitteilungen des Österreichischen Staatsar­ chiv. IV, Viyana, 1952; ayni yazar, Arnavutluk’ta Osmanli Häkimi- yeti’nin Yerlesmesi ve iskender Bey isyänx’nm Mensei, Fätih ve istanìDul mecmuasi, 1-2, 153-91; J. de Lavardin, Histoire de Georges Kastriot. Paris, 1621; R. P. Duponcet, Histoire de Scanderbeg, Pa­ ris, 1709; Piemmi, Istaria di Giorgio Castriota, Brescia, 1742; Ba- ganel. Histoire de Scanderbeg, Paris, 1855; J.-E. Pisko, Skander- beg, Viyana, 1894; Piskopos Peshkep Theofan, Historia e Skender- beut, Boston, 1921; Georges T. Petrovitch, Scander-beg, Essai de Bibliographie Raisonée. Paris, 1881, — F. Babinger ve F. Dölger, Ein Auslandbriet des Kaisers Johannes VIII. vom Jahre 1447, BZ, XLV, 1952, 20-28; Necâti Sâlim (Tacan), ikinci Kosova (1448J, Is­ tanbul, 1932, Askeri Nesriyat’tan.

10. iSTANBUL’UN FETHÌ;

H. Inalcik, Mehmed II., ÌA, V II, 1957, 506b-35b; T. Y. Öztuna, Mehmed II., Hayat Ans., istanbul, 1962, IV, 2.257ta-60c; aym yazar, Resimli Bilgi, I, 147-9, istanbul, 1964 (halk için); F. Babinger, Meh­ med der Eroberer uns Seine Zeit, Münih, 1953, bu eserin Fransizca (Paris, 1954), Ìtalyanea (Torino, 1956), ingilizce, ispanyolca, Îsveç- çe tercemeleri vardir, bu büyük cildin kaynaklarini gösterecek II. cildi, bugüne (1964) kadar çikmamis ve bu suretle eser ilm î bakim- dan tamamen sakat kalmistir; esasen tek tarafli görüsle yazildigi için degerinden kaybetmistir; bu kitabin etrafli tenkidini yapan makalemiz, Edebiyat Fakültesi ilgilileri tarafmdan “Babinger gibi büyük bir müstesriki incitmek istemeyiz!” gerekçesi ile yayinlan­ mamistir. — Ayni yazar, Mehmed II. des Eroberers, Mutter, Le­ gende und Wirklichkeit, Münchner Beiträge zur Slavenkunde Fest­ gabe für Paul Diels, 3-12; aym yazar, Mehmed’s II. Heirat mit Siit- Chatun (1449), Der Islam, X X IX , 1949, 217-35; aym yazar, Mehmcd’s 11. des Eroberers, Geburstag, Oriens, II, 1949, 1-5. — Salähaddin Tansel, Osmanh Kaynaklari’na Göre Fätih Sultan Mehmed’in Si- yasi ve Askeri Faaliyeti, T.T.K. n§., Ankara, 1953; Ì. H. Dânismend, Fàtih’in Hayâti ve Fetih Takvimi, 2 cüz’, istanbul Enstitüsü ns., 1953-55; i. H. Ertaylan, Fätih ve Fütûhâti, I: Bizans ve Karadeniz, istanbul, 1953; Muhammed Mustafa Safwet, Arapça’dan Türkçe’ye tre. ismail Ezherli, Fâtih Sultan Mehmed, Ankara, 1953; B, S. Bay­ kal, Fätih Sultan Mehmed'in Muhiti ve Sahsiyeti, DTCFD, XIV-3-4, X II. 1956, 69-84; N. S. Banarli, Fätih’in Zafer Strlari, istanbul Ens­ titüsü Mecmuasi, V, 1-32, 1959. — Fätih üzerindeki esas bibliyograf­ ya, gelecek bibliyografyada verilecektir. Asagida yalmz istanbul Fethi’ne ait seçilmis bibliyografya verilmiçtir; C. Marinesco, Note sur Quelques Ambassadeurs Byzantins en Occident à la Veille de la Chute de Constantinople sous les Turcs, Annuaire de l’institut de Philologie et d’Histoire Orientales et Slaves, X X II, 1951-2, 419-28; H. înalcik, istanbul Fethi’nin Yakm Sebepleri, DTCFD, XI-2, XII.1953, 345-54; lorga, Byzance après By­ zance, Bükres, 1935; F. Babinger, Mehmed IL der Eroberer und Italien, Byzantion, XXI-1, 1951, 136-47, italyanca tre. Maometto IL il Conquistadore e l’Italia, Rivista Storica Italiana, LXIII-4, 1951, 469-505, Türkçe tre. B. S. Baykal, Fàtih Sultan Mehmed ve ìtal- ya, Belleten, XVII-65, 1.1953, 41-82. — Fr. Pali, Ciriaco d’Ancona e la Crociata contro i Turchi, Académie Roumaine, Bulletin de la Section Hist., XX, Bükres, 1938, 10-20; Emil Jacobs, Bücherge­ schenke für Sultan Mehmet II., Festschrift für George Lleyh, Leip­ zig, 1937, 20-26; aym yazar, Mehemmed II. der Eroberer, Seine Be­ ziehungen Renaissance und Seine Büchersammiung, Oriens, II, 1949, 6-30; aym yazar, Cyriacus von Ancona und Mehemmed II. der Eroberer und Italien, Byzantion, XXI-1, 1951, P. G. Pogodin, 1453 Senesinde Bizans’in Türkler Tarafmdan Muhasara ve Zapti Hakkindaki Káynaklarin Huläsasi (Rusça), Jur. Min. Nar. Drovs., Petersburg, 1889, 117-258. — B, Darkot, A. Decei, C. Bay.sun, i. Kafesoglu, M. T, Gökbügin ve M. C. Ç. Tekin- dag, istanbul, ÍA, V-II, 1135a-214a, 1959; Alfons Maria Schneider, Konstantinopel, Mainz, 1956; aym yazar, Strassen und Quartiere Konstantinopels, Mitteilungen des Deutschen Archaelogischen Ins- titus, /, 1950, 68-79; Gustave Schlumberger, Les Iles des Princes, Paris, 1884, 2. tab’i: 1925, Türkçe tre. N. Yüngül, istanbul, 1937. — Camillo Manfroni, Le Relazioni fra Genova, I ’Impero Bizantino e i Turchi, Genova, 1898; A. D. Mordtmann, Belagerung und Erobe­ rung Constantinopels durch die Türken in Jahre 1453 nach Origi­ nalquellen Bearbeitet, Stuttgart, 1858; J. N. Krause, Die Eroberun­ gen von Konstantinopel im Xlll-en und X'V-en Jahrhunderte nach Byzantinischen, Fränkischen, Türkischen Quellen und Berichten, Halle, 1870; G. Jäschke, Die Eroberung Konstantinopels im Jahre 1453 und ihre Bedeutung für Geschichte und Gegenwart, Die 'Welt als Geschichte, IV, 1953, 210-20; Vezir Damat Mehmed Serif Pasa (Çavdaroglu), Fátih Sultan Mehmed Hân-i Sáni ve istanbul’un Fet­ hi, istanbul, 1953; G. Thomas Zora, istanbul’un Zapti ve Fàtih IL Mehmed'in Hükümdarligi (Grekçe), Atina, 1952 (son derece tek tarafli görüs); Atina Üniversitesi, Le 500e Anniversaire de la Prise de Constantinople, Atina, 1953; A. M. Schneider, Die Bevölkerung Konstantinopels im XV. Jahr., Nachr. der Acad. der in Göt­ tingen, 1959; S. Runciman, The , Londra, 1955. Mehmed Selim Efendi (Ölümü: 1726), Tärih-i Feth-i Istanbul (krs. Babinger, GOW, 258); Stasieulevitch, Osada t Vzyatiye Vi- zenci Turkomi ( = istanbul’un Türk Tarafmdan Muhasara ve Zap­ ti), Mémoires de VAcadémie des Sciences de Saint Pétersbourg, 1854; imâm-zâde Mehmed Es’ad (Ölüm ü;'1859/60), Feth-i Konstan- tiniye, istanbul, 1285 = 1868; B. Vast, Le Siège et la Prise de Cons­ tantinople par les Turcs, Revue Historique, X III, Paris, 1880, 1-40; E, A. Vlasto, Les Derniers Jours de Constantinople (1453), Paris, 1383; L. f’incati. La Presa di Constantinopoli, Rivista Maritima, Roma, 1886; A. G. Paspatis, Poliorkia Kai Halösis tés Konstantino- p.iiis hypo tön Othômanôn en elei 1453, Atina, 1890; Tchédomil Mi- ,|:iíovitch, Constantine or the Conquest of Constantinople by the Turks, Londra, 1892; Müsir Gazi Ahmed M uhtâr Pasa, Feth-i Celü-i Kostaiitiniye, istanbul, 1316 = 1898, II. cildi gayrimatbü olup ist. Ün. Küt.’ndedir, Sn-pça tre. Alexa Y. Popovitch, Bosnasarayi; Sir Edwin Pears, The Destruction of the Greek Em.pire and the Story of the Capture of Constantinople by the Turks, Londra, 1903; A. A. Bernardakis, La Prise de Constantinople, 1453, Atina, 1907; G. Schlumberger, La Siège, La Prise et le Sac de Constantinople par les Turcs en 1453, Paris, 1914 (daha paie çok tab’i vardir), Türkçe tre. M. Nihâd, istanbuVun Muhâsarasi ve Zapti, istanbul, 1330 = 1912 (çok düsmanca görü.sle yazilmistir); Feridun Dirimtekin, is­ tanbul’un Fethi, istanbul, Ì949. Schneider, Die Artilerie des Mittelalters, Berlin, 1910; P. A. Dethier, Matériaux pour l'Histoire de l’Artilerie en Générale et de l ’Ottomane en Particulier. Istanbul, 1865; Tahsin Esencan, Türk Topçulugu ve Kaijnaklari, Ankara, 1946; Hüseyin Dagtckin, istan- bul'un Fethi’nde Kullanilan Yiirür-Kuleler, DTCFD, IX-1-2, V I.1951, 153-63.

11. ANADOLU BEYLÎKLERÎ; Jocob Philipp Fallmerayer, Geschichte des Kaisertums von Trapezunt, Münih, 1827, Türkçe tre. Cevad Eren, Ankara. T.T.K. Küt.; G. Finlay, History of Greece and Empire of Trebizond, Lon­ dra, 1851; Wiliam Miller, Trebizond, the Last Greek Empire, Lon­ dra, 1926; ayni yazar, The Latins in the Levant, Londra, 1908, Grek­ çe tre. S, P. Lambros, 2 cilt, Atina, 1909-10. W. Muir, The Mameluke or Slave Dynasty of Egypte from 1260 to 1517, Londra, 1896, Arapça tre. M. Âbidin ve S. Hasan, Kahi­ re, 1924. — Ahmed Tevhid (Ulusoy), Kadi Burhäneddin, TOEM, V-VI, no. 26-32’de tefrika, 1330-31 = 1912-3; Mirza Baia, Kadi Bür- häneddin, ÌA, VI, 46a-8b, M. P. Köprülü, Anadolu Beylikleri Tarihi’ne Däir Notlar, TM, II, 1928, 14-32; Ì. H. Uzunçarsili, Anadolu Beylikleri, T.T.K. ns., An­ kara, 1937; ayni yazar, X IV ve XV. Asirlarda Anadolu Beylikleri'n- de Toprak ve Halk idaresi, IL T.T.K. Zabitlari (istanbul, 1937), is­ tanbul, 1943, 499-506. — J. H. Mordtmann, Über das Türkische Fürs­ tengeschlecht der Karasi in Mysien, Sitzungsberichte der K. Preus- sichen Akademie des Wiss., Phil. — Hist. Klasse, Berlin, 1911; Nu- riye Akman, Karasiogullari ve Balikesir, ist. Ün„ Edebiyat Fak., tez no. 1.474, 1946-7; i. H. Uzunçarsili, Karasi-Ogullari, ÌA, VI, 331b- 5a. — Mehmed Arif, Hamldogullari, TOEM, III, 938-48; Bahriye Üçok. Hamldogullari Beyligi, Ankara Ün., ilähiyat Fakültesi Der­ gisi, IV-1-2, 1955, 73-80; Ì. H. Uzuçarsili, Hamîd-Ogullari. ÌA, V-1, 189b-92a; Miralay Ali, Teke Emäreti, TOEM, X IV , no. 2/79, 77-84. — Ahmed Tevhid (Ulusoy), Kastamoni ve Sinop’ta isfendiyärogullari yähüd Kizilahmedliler, TOEM, no. 6; Miralay Ali, Cändärogullari Hükümeti, TOEM. no. 1/78; J. H. Mordtmann, isfendiyär-Ogidlan, ÌA, V-II, 1.072b-4b, — Ahmed Tevhid (Ulusoy), Kütahya’da Germi­ yan Beyleri, TOEM, Sene: I; i. H. Uzunçarsili, Germiyan-Ogullan, ÍA, IV, 767a-70a. — Hikmet Akm, Aydinogullari Tarihi Hakkinda Bir Arastirma, DTCFD, VI-1, 11.1947, 91-108 (Íngilizce tre. ile); aym yazar, XydinoguUari Tarihi, Ankara Ün. ns., istanbul, 1946 ímü- kemmel). — P. Wittek, Das Fürstentum Menteschc, istanbul, 1934, Türkçe tre. Orhan Saik Gokyay, T.T.K. ns., Ankara, 1944 (mükem- mel); í. H. TIzunçarsüi, Mentese-Ogullan, ÍA, V II, 724a-31a. — M. C. Ç. Tekindag, Karaman Beyligi, istanbul Ün., Edebiyat Fak., tarih doktora tezi, 1949, no. 557 (mükemmel); ayni yazar, Kararnanlilar, ÍA, VI, 316a-30a; Tahsin Önal, KaramanoguUari Tarihi, Ankara, 1957. — Árifi Bey, Mar’as ve Elbistán’da Dulkadirogullan Hükümeti, TOEM, no. 31, 1333 = 1915, 419-31; J. H. Mordtmann ve M. H. Ymanç, Dulkadirlilar, ÍA, III, 654b-62a. — Faruk Sümer, Ramazan-Ogulla- ri, ÍA, IX, 1963, 612b-20b (mükemmel). — Mevlid Oguz, Tácüddino- gullari, DTCFD, VI-5, X II.1948, 469-87; Kâzim Düeimen, Caník Bey- leri, istanbul Ün., Edebiyat Fak., tez no. 384, 1937-8; aym yazar, Canik Beyleri: Hact Emin ve Evládi, Táceddin ve Evládi, Alim- ba? Evlädi, Tasanogidlari, Samsun, 1940. — Diger bazi eserler için, açagiya bk.

12. MAHALLÎ MONOGRAFÍLER; T. Yilmaz Öztuna, Türkiye Ansiklopedisi, ístanbul, 1964, Hayat Yaymlari, bu büyük eserde Türkiye viláyetlerinin tarihçeleri ve baçlica tarihi eserleri bol resimlerle verilmistir (bugünkü cografya- ya ait bahisler Metin Tuncel tarafmdan yazilmistir). — Asagidaki bibliyografya, viláyetlerin alfabe sirasina göre düzenlenmiç bir seç- me bibliyografyadir. Bu eserlerin çogu ilmí degerden mahrumdur. Firat ve Toroslar’m ötesinde kalan mahallerin tarih bibliyografya- si, gelecek bahsin bibliyografyasmda verilecegi için, asagiya alm- mamistir. Hüseyin Hüsámeddin (Yasar), Amasya Tarihi, 4 cilt (sonuncusu Latin harfleri ile), istanbul, 1330 = 1912, 1332 = 1914, 1927, 1928-35 (pek zengin malzeme verilmekle beraber müellif zaman zaman uydurmalara kaçmistir); Osman Fevzi Olcay, Amasya Sehri, istan­ bul, Belediye Küt., no. B, 2, 37 (zengin malzeme). — P. Wittek, Zur Geschichte Angora im Mitielalter, Festschrift für G. Jacob, Leipzig, 1932, 348 v.dd., Türkçe tre. THÍTM, I, 1932; Mübárek Galib Bey’in eseri yukarida amlmisti. — Süleyman Fikri Erten, Antalya Tarihi, 3 cilt, ístanbul, 1340=1924, 1940 ve Antalya, 1948; Nezihe Nalbandoglu, Antalya Tarihi, istanbul Ün., Edebiyat Fak., tez no. 1.766, 1950; íbrahim Hakki Konyali, Alanya, istanbul, 1946 (zengin ma,lzeme); Seton Lloyd ve D. Storm Rice, Alanya (’Ala’iyya), Lon­ dra, 1958. — A. Gokbel ve H. Sölen, Aydtn ÍU Tarihi, istanbul, 1936. — Tahir Harimi Balcioglu, Tarihte Edremit Sehri, 1937. — Yavuz Sanemogiu, Sögüt, Bozöyük, 1958. — E. Haeckel, Brussa, Berlin, 1875; Hasan Tâib, Mir’ät-i Bursa, Bursa, 1323 = 1905; Abdülkadir, Bursa Tarihi Kilavuzu, Bursa, 1327 = 1909; Memduh Turgut Koyun- luoglu, iznik ve Bursa Tarihi, Bursa, 1935 (zengin malzeme); Kâzim Baykal, Bursa ve Anitlan, Bursa, 1950 (zengin malzeme); B. Dar­ kot, M. H. Ymanç ve E. Diez, Bursa, lA, II, 806a-19b; R. Anhegger, iznik, ÍA, V-II, 1.256b-64b. — Fevzi Kurtoglu, Gelibolu Yöresi Tari­ hi, Istanbul, 1938 (iyi); Akçakoca, Denizli Tarihi, 1945; Anonim Rehber-i Seyyähin be-Cänib-i Edirne, istanbul, Bâyezid inkilâb Kilt., 1283 = 1866; Tosyali-zâde Dr. R if’at Osman, Reh-Nümäy-i Edir­ ne, 1336 = 1920 (zengin malzeme); Osman Nuri Feremeci, Edirne Tarihi, istanbul, 1939 (zengin malzeme); Bedia Özden, Edirne Ta­ rihi (1362- m i) , istanbul Ün., Edebiyat Fak., tez no. 1.606, 1947/8; M. T. Gôkbilgin, Edirne, ÍA, IV, 107a-27a (çok iyi). — Faruk §iikrii, Eski^ehir, 1929. — Ahmed Mâhir Çadircioglu, Uluborlu, istanbul, 1950, — M. Rahm i ve A. Aziz, Bergama Tarihi, Izmir, 1949. — Tal’at Miimtaz Yaman, Kastamonu Tarihi, XV. Asrin Sonlarina Kadar, 1935 (zengin malzeme); A. Gökoglu, Paflagonya, Kastamonu. 1952; Kâzim Erdogan, Kayseri Tarihi, Kiiltiir ve Sanat Eserleri, Kayseri, 1938; Kàzim Ôzçoban, Kayseri Tarihi, Kayseri, 1948. — A. Eiza Dur­ sun Flaya, Ktrklareli Tarihi, Kirklareli, 1948. — Cevad Hakki Ta­ rim, Tarihte Ktrsehri-Gulsehri-Kirfehir, 1938, 2. tab’i; 1948. — A. Ce­ mal, Konya, istanbul, 1932; F. Sayman ve I. Tongur, Konya, Eski Eserler Kilavmu, Konya, 1944 (iyi); Mehmed Önder, Konya Reh- beri, Konya, 1956 (iyi); Gaffar Totaysaigir, Karaman (Lärende), Tar\hi Meseleler, Konya, 1944; Memduh Yavuz, Bey§ehir Kilavuzu, Konya, 1934; ibrahim Hakki Konyali. Aksehir, Tarihi-Turistik Ki- lavuz, istanbul (zengin malzeme); E. M. Meriç’in eseri yukarida anilmiçti. — Í. H. Uzunçarsili, Kiitahya Sehri, istanbul, 1932 (zen­ gin malzeme); Mustafa Yesil, Kiitahya ìli’nin Kisa Tarihi, istanbul, 1937. — M. Çagatay Uluçay ve ibrahim (3ôkçen, Manisa Tarihi, Ma- nisa, 1939 (iyi). — Zekâi Eroglu, Mugla Tarihi, izmir, 1939; Askidil Akarca, Milâs, istanbul, 1954. — Halil Edhem Eldem, Nigde Kila- vuzu, istanbul, 1936 (çok iyi); Bedia Soylu, Nigde Tarihi ve San’at Eserleri, istanbul Ün., Edebiyat Fak., tez no. 865,1942. — i. H. (Uzun- çarsili) ve Ridvan Nâfiz (Ergüder), Sivas ^ehri, istanbul, 1928 (iyi); Kadri Erdil, Sivas Rehberi, Sivas, 1953. — F. Acunsal, Tokat, is­ tanbul, tarihslz; Hâlis Turgut Cinlioglu, Osmanlilar Zamamnda Tokat, 2 cilt, Tokat, 1941, 1950. — Çâkir Çevket, Trabzon Tarihi, istanbul, 1294=1877. Sâlih Âsim, Üsküb Târihçesi, Üsküb, 1932. — Aurei Decei, EJ- lak, iA, IV, 178a-89a (mükemmel); ayni yazar, Dobruca, ÍA, III, 628b-43b (mükemmel); Nikos A. Bees, Mora, ÌA, V III, 413a-27a (mükemmel).

13. iLK DEVÍR OSMANLI MÌMARÌSÌ:

Sedad Çetintas, Türk Mimarl Anitlari, Osmanh Devri, I: Bur- sa'da ilk Eserler (XIV. Asrm ilk Yarisi), II: Bursa’da 1. Murad ve I. Bâyezid Binâlari (XIV. Asrm Son Yarisi), istanbul, 1946, 1952 (mühim); Albert Gabriel, Bursa'da I. Murad Câmii ve Osmanh Mi- marîsi’nin Men^ei, Vakiflar Dergisi, II, Ankara, 1942; S. K. Yetkin Beylikler Devri M imarisi’nin Klâsik Osmanh San’ati’ni 'Hazirlayi- $1, Ankara Ün., ilâhiyat Fakültesi Dergisi, IV-3-4, 1955, 39-43; Semavi Eyice, ilk Osmanh Devrïnin Dini-igtimúi Bir Müessesesi: Zâviye- ler ve Zâviyeli Cârailer, Istanbul Ün., iktisad Fakültesi Mecmuasi, XXIII-1-2,1963, 3-80. — Ekrem Hakki Ayverdi, Fàtih Devri Mimarisi, istanbul Enstitüsü ns., 1953 (tarih bakimindan zayif olan bu büyük cildin bir de ilâvesi vardir). — A. Gabriel, Châteaux Turcs du Bos­ phore, Paris, 1943, Türkçe tre. Fehmi Karatay, Rumeli Hisâri, is­ tanbul Enstitüsü Mecmuasi, V, 1959, 101-31; Sidney Toy, The Castles of the Bosporus, Oxford, 1930, Archaelogia, LXXX, 215-28’den ayri basim, — H. Wilde, Brussa, Eine Entwicklungsstätte Türkischer Architektur in Kleinasien unter den Ersten Osmanen, Berlin, 1909. — A. Gabriel, Une Capitale Turque: Brousse, Paris, 1958. — Osman Sevki (Uludag), Ye§il Câmi, Bursa, 1933; Fethi Murad Koral, Yefil Câmi ve Tàmirleri, istanbul Ün., Edebiyat Fak., tez no. 1.172, 1945- 6; Suzan Arguvan, Bursa, Yesil Câmi ve Ye§il Türbe Çinileri, Ede­ biyat Fak., tez no. 1.961, 1951. — i. H. Konyali, Karacabey Mâmûre- si, Vakfiyesi, Eserleri ve Tarihi, istanbul, 1943. — C. Gurlitt, Die Islamische Bauten von Isnik, Orientalisches Archiv, Leipzig, 1912- 3, III ; Katharina Otto-Dorn, Das Islamische Iznik, Berlin, 1941. — C. Gurlitt, Die Bauten Adrinopels, Orientalisches Archiv, I, Leipzig, 1910, no. 1,1 v.dd., no. 2, 51 v.dd.; Oktay Aslanapa, Edirne’de Osman­ li Devri Äbideleri, istanbul, 1949. —- E. H. Ayverdi, /. Murad Dev­ rïnde Asil-Han Mimari Manzümesi (Kemaller/Ezine), Vakiflar Der­ gisi, III, Ankara, 1956, 65-8; aym yazar, Dimetoka’da Çeiebi Sultan Mehmed Cämii, Vakiflar Dergisi, III , 13-6. — O. Aslanapa, Kara­ man Devri San’ati, istanbul, 1950. — Mehmed Beheet (Yazar), Kas- tamoni Äsär-i Kadimesi, istanbul, 1341 = 1923; Mehmed Çâkir Ülkü- tasir, Sinap’ta Cändärogullari Zamäntna did Tarihi Eserler, Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi, V, Ankara, 1949. — Os­ man Beyath, Bergama Tarihïnde Türk-isläm Eserleri, istanbul, 1956. !oi 3 cs

io o 3 s lU

H

e. <

■o -ö =§ :2 Ü «

QC á 3 o o z < s m o

uniBH zflJil

- /tag

S' (£ m - tf£ i) ta e " (Cag luisB^i IS Æ anjBH |pBnH-J3 - <3g uiii|t3Jcn S3

- unjBH 3{3I3IU-«èEd

anjBH ~ um cH ■ W W 3SÎJ3NI - unieH !P««H

un)ej] oeîing (£IHIIA£Z-nH7r¿I) (£rfrniASZ-88£l) ■” 103135 VSÍ1W jCsa Hifqejqi “• ia g Bsniv

U z n A m i )

x a a (o zn - e itn ) ~ (ZZtrA-mi) 183135 — . V3V1SÍ11M N v n a s

(68£rLV0t-fr9£l) ÎEIU'IIA'S -.Bmàeq îîsj.) Xag qnîjçji (RfrrAi-ïot’riiA'szi >> HI (IZfrrA-£-08£l) _ n (S8£riX-Z9£I> •*— ■§ 133133 IZVO NVH "a3WH3lM NVllñS I S» Kaa X3ABS .« a (somofriiiAS?)

M ■ (£0H-6i£I) Ñ i 103133 VSI W oL3 **î *«ií (96£I-8i£l) « ¡ 1 5 Xag [nj?njj3 2 S 2 S ' (IIH Il iî-ZiEI) S « ^ s ä á 2 (nfrllIil-ZWriIASZ) «•

■ (6ZH-9Ifrl) iqsPD pauiqv

‘ (éZfrI-t-IH) iqaPÒ jnsnA

'(6ZfrI-€lfrl) W P à pnuiqejv

- UBîins

- UBjing*

— UBJins BSijefl

- UBjjns pwi

(s8H-xemo) s »n - UBJins î|n5ids

■5 a " (izi^rx-oifrl) !qai35 ejeisniv

- UBîjns ••'

- uEJinS «reunS

- uBijns 30ÎPBH

■ (iOHTII -ÎO) iqapà uiiseM in

_ (ist'nr£-9i-fri + mi-îtn-A-£) (istrirs-frOH iA) IZV9 n v h avHiiro Nvxins 'i i 9 - (£¿frT-OOH) uBJins oéXv isu'irst-ostiii) tqaia^) P3UiiiV >in5n5I

(OSt'FX'lZ ’IO) WBiliiS apBziisè

N < O z < s iqaiaà ubsbh § ec p , S z iqaiaà Je^lpwajsi

cn iqaisÓ paiuqv-Mn^na

(igfri-Ae-isfriirs + w i - m i ) (imAi-eziHiiroO izvo NVH aawHaw isiVnAS II HIIVJ 'L

(mriA-SZtl) (meipA) iqaPà ÌIV «!PP3«1V

(c-OEfrl) uBJins eunBj

(c-SZt'I) UBJins aotpBH Bundan önceki sahifelerde 5 pafta halinde sundugu- muz Osmanogullari’nin seceresi, Fâtih Sultan Mehmed’e kadar gelmektedir. Bundan sonraki ciltlerde bu secere, zamaniiTuza dogrii yürütülecek ve parça parça, alâkali oldugu devirle beraber verilecektir. Burada, Osmanogul- lan ’mn bütün kadm ve erkek ázasi ahnmis, yalniz pek kü- çük yasta ölen çocuklar disanda birakilmistir. Bu, mu­ fassal bir nesep cetveli degildir ve onun için evlenmeler alinmamistir.

Üçüncü Cildin Sonu Ba§Iangicmdan Zamanimiza Kadar

nn •• 1 • TT* *1 • lurkiye larihi

T. Yilmaz Òztuna

Miiessesemiz simdiye kadar hiçbir dilde yazil- mamis ve yaymlanmamis büyük ve tara bir “Tür­ kiye Tarihi” nesrine baslamistir Takriben iki se­ nede tamamlanacak olan bu eserin simdiye kadar 3 cildi çikmistu'.

1. Cilt

Bu ciltte Türkler gelmeden onceki Anadolu ve Trakya ta- rihi ile Anadolu’ya gelmeden onceki Tiirk tarihinin tam bir tablosu vardir. Fiyati 7.5 Liradir. 2 . C i l t Bu ciîîie Seiçukluîar, Türk- Icr’in Inadolu’yu fethi, Türki- ye devletinin kiirulugu Türki- ye’de I. imparatorluk devri (Anadolis Selçuklulari), I. Im­ para tori iik’un dagiîmasi ve Ana- clolu Beylikîeii vardir. Fivati 7.5 Liradir.

Yakinda Çikocak O lan

4. Cîlt Bu cilt le, Fâtih Sultan Meh­ med ve II. Sultan Bâyezid dev- rlndeki Tiirk Osinanlr tarihi, hütiin tcferruatiyle eie alinmig- tir. Yakinda cikiyor. H S TA R ÍH GAZETESi

GAZETE SEKLINDE DUNYA TARIHI

1962 yilinda, Hayat mecmuasinda her hafta iláve olarak verilen “Tarih Gazete- si”, renkh bir kapak içinde, hususi san kágida basilmis olarak kitap halinde ve “Dünya Tarihi” adi altinda satisa çika- rilmistir. M.O. 50.000’den M.S. 1956'ya kadar clan tarihi olaylan kapsayan bu eser 208 büyük sayfalik bir cilttir. Îçin- de 1500 haber ve makale, 800 resim vardir. Fiyati ciltli olarak 20 liradir. Her Eve Lâzim Büyük Bir Eser

M l ANSlKIDPEDiSi

Her ay fasiküller halinde çikan 3 sene yayinlanip, nihayet 1964 yili basinda ta- mamlanan Hayat Ansiklopedisi 6 cilt için­ de toplanan 3.600 sayfahk muazzam bir eser olmustur. îçinde 6.000’den fazla madde, 10.000 re­ sim, renkli tablo, harita ve cetvel vardir. Büyük, küçük bütün aile fertleri için lü- zumlu olan bu büyük eserin tamami cilt- li olarak 240 liradir. 7MLE y\nsiklopedisi

Ailenin bütün sorularina cevap veren bu güzel ve faydali eser, her ay 100 sayfa- lik fasiküller halinde çikmakta ve 5 lira- ya satilmaktadir. 1965 yili basinda ta­ mamlanacak olan “Hayat Aile Ansiklo­ pedisi 1.200 sayfalik iki cilt olacaktir. Her evin yegàne bas vurma kitabi ol- maya làyik bu emsalsiz eseri simdiden temin etmelisiniz.