Statik Değil Dinamik S. 17 / Şubat-Mart 20’ Bir Kemalizm İçin Yıl: 2020 | Sayı: 17

Düşünüm Dergisi SUNUŞ “Eğer bir milletin dusunumdergisi.com Atatürkçü Düşünüce Topluluğu olarak, Kemalist Düşünce’nin Türkiye kurtarıcıya gereksinimi için tükenmeyecek umut ve daimi yol göstericisi olduğuna inanıyor, yoksa artık millet olmuştur. Yayın Yönetmeni ortak değerlere sahip arkadaşlarımızla birlikte emin adımlarla Kemalist kadrolar oluşturmak için gerçekçi, tutarlı, bilgili ve diretken olmamız Sakın kurtarıcı bekleme; Furkan Kayabaşı gerektiğini biliyoruz. yoksa sana karşı olan vazifemi Editör Bu bağlamda örgütsel birikim gösterme ve kurumsallaşma yapamadım sayarım.” amacında olan üyelerine, akademik, kültürel ve ilkesel gelişim Buse Mızrak alanlarında fayda sağlamayı amaç edinen bir topluluğuz. Mustafa Kemal Atatürk Yayın Kurulu Dolayısıyla bu dergi, mücadeledeki düşünsel varlığını bir adım daha ileriye götürebilmek için bilimle, sanatla, felsefeyle ve bunları temel alan Furkan Kayabaşı her türlü düşünsel eylemle kendisini geliştirmesi gerektiği bilincine Buse Mızrak sahip bir topluluğun üretkenliğidir. Ömer Kaya Onur Polat Mert Can Yıldız Semih Demirtaş Ece Özinç

Uludağ Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu'nun Yayın Organıdır.

Düşünüm Dergisi dusunumdergisi.com [email protected]

/dusunumdergisi

U.Ü. Atatürkçü Düşünce Topluluğu adt.uludag.edu.tr [email protected]

/uludagadt

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 3

iÇiNDEKiLER

4 Tek Kişilik Ordu Muammer Aksoy Ece Özinç

Laikliğin Dirençli Ve İmanlı Savunucusu Bahriye Üçok 8 Buse Mızrak

Özgürlüğe Adanmış 14 Mert Can Yıldız

Ahmet Taner Kışlalı 18 Semih Demirtaş

Necip Hablemitoğlu 23 Furkan Kayabaşı

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 4 Tek Kişilik Ordu Muammer Aksoy? >> Ece Özinç

Muammer Aksoy Türk ulusu ya bir bağımlı duruma düşmemizi önleyecek uyuz eşeğin sırtına binecek ya da bir yol ve yöntemler cesaretle uygulanma- arslanın demiş ve şöyle açıklamıştır : bir dıkça, biçimsel demokrasi gibi biçimsel ulusun hayatında kara günleri vardır. İşte bağımsızlığın da hiçbir anlam ve değeri o ulusun kaderini, büyük ölçüde bu kara kalmaz.“ günlerinde galip gelen ruh ve zihniyeti- nin niteliği çizer. Çıkarını düşünen kötü Bütün devlet ve toplum hayatının son ruhlar eğemen olursa alınacak mesafe amacının bir avuç insanı değil tüm halkı birkaç arpa boyudur. mutlu kılmak ve refaha kavuşturmak olduğunu, bütün kalbi ve kafasıyla teslim Aksoy neler demişti: eden Atatürk, “köylü efendimizdir“ öz- deyişiyle bunu en kısa, en somut formül- Aksoy’dan Öğüt: Tıbbiyeli Hikmet le dile getirmek istiyordu diyen Aksoy Bey Gibi Olabilmek “Ulus idaresinin egemenliği“ ilkesinin Atatürk’ün felsefe ve uygulamasında, Aksoy, Devlet Hukukla yaşar kitabın- hiçbir zaman şekilci bir anlam taşıma- da yer verdiği Tıbbiyeli Hikmet Bey den dığının üstünde durmuştur. Mustafa bahseder ve onun gibi olmayı öğütler Kemal’in anlattığı ve anladığı ulus iradesi gençlere. Sivas Kongresine yükseköğ- kavramı: vatandaşın hayatını ilgilendiren retim gençliğinin tek temsilcisi olarak bütün tercih ve kararların, halkın büyük katılan 18-19 yaşlarındaki Hikmet bey çoğunluğunun yararına ve onun saptı- “1917 yılında ’ da doğan için Muammer Aksoy şunları söylüyor: rılmamış, yabancılaştırılmamış gerçek Muammer Aksoy 1937 yılında İstanbul körpeydi fakat yurt sevgisi dolu bir yü- iradesine uygun olmasıdır. Bunun içindir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni, 1950 rekle gelmişti oraya “Ne olacağım“ değil ki tarih akışında yalnız düşmanın toprağı yılında ise Zürih Hukuk Fakültesi’ni “Hu- “Ne olacağız“ sorusunun cevabı onun fiili işgaline karşı değil siyaset, ekonomi, kuk Doktoru” unvanıyla bitirdi. Siyasal kafasına ve ruhuna hakimdi. Manda- maliye, kültür ve adalet alanlarında da Bilgiler Fakültesi’nde 1952 yılında do- cıların ağır basmaya başladığı kong- bağımsızlığın mücadelesi ve kurtuluşun çent oldu. 1957’de DP iktidarı dönemin- rede Mustafa Kemal’e karşı : “Paşam, başarılı savaşı verilmiştir. de, üniversite özerkliğinin zedelenmesini murahhası bulunduğum Tıbbiyeliler onaylamayarak, bütün akademik kari- beni buraya istiklal davamızı başarmak Atatürk’ün devrimciliği donmayan, yerini bir kenara bırakıp,üniversiteden yolundaki mesaiye katılmak üzere gön- durmayan ve kapanmayan sürekli bir ayrıldı. 1958 yılında CHP’ye girdi. Aynı derdiler. Mandayı kabul edemem… Eğer devrimciliktir çünkü devrimleri gerçekçi yıl ölümüne dek sürdüreceği Türk Hukuk kabul edecek olanlar varsa, bunlar her ve pratik bir yol izleyip sırası geldikçe Kurumu başkanlığına seçildi. 27 Mayıs kim olursa olsun şiddetle ret ve takbih öne sürmüştür der Aksoy. Atatürk dev- 1960’tan sonra üniversiteye geri döndü. ederiz. Farzımuhal, manda fikrini siz rimlerini yaşadığı süre içerisinde gerçek- 1961 ‘de Anayasanın hazırlanmasında kabul ederseniz, sizi de reddeder; Mus- leştirdikleri ve dile getirdiklerinden ibaret önemli katkılarda bulundu ve Kurucu tafa Kemal vatan kurtarıcısı değil, vatan saymayı büyük yanılgı olarak görmüştür. Meclis’te Anayasa’nın sözcülüğünü batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ede- Gerçek Atatürkçülüğü şöyle tanımlar: yaptı. 1963 yılında profesör olan Aksoy, riz“ diye bağırdı. Mustafa Kemal Paşa Atatürk daha birkaç on yıl –tabi hasta Anayasa Hukuku kürsüsüne geçti. CHP heyecanlı bir sesle: “Evlat, müsterih ol. olmadan- yaşasaydı ve hele 1945-1971 Parti Meclisi üyeliğine seçildi. 1964’te Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe arasında sağ olsaydı, İkinci Dünya Sa- İhsan Topaloğlu’nun Enerji Bakanlı- güveniyorum. Biz, azınlıkta kalsak dahi vaşı’ndan sonra, insanlığın ulaştığı yeni ğı döneminde “ulusal petrol davası” mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız kavramlardan yeni ilkeler ve ölçülerden, savunuculuğunu üstlendi. 12 Mart 1971 tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm! yeni amaçlardan sonra ne düşünür ve ne ‘de tutuklandı. Yargılama sonucu beraat dedi. “Var ol Paşam…“ diyerek Mustafa yapmak isterdiyse gerçek Atatürkçülük, etti. 1975 yılında yeniden CHP’ye girdi. Kemal’in elini öpen tıbbiyeli gencin al- işte bunları istemek ve bunlar için müca- 1977’de CHP’ den İstanbul Milletvekili nından öpen Mustafa Kemal : “Gençler, dele etmektir! Belki günümüzde de en seçildi. Türkiye’yi Avrupa Konseyi’nde vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç çok başımızın dertte olduğu konulardan temsil etti. Anayasa Komisyonu Baş- nesillerin anlayış ve enerjisine bağlan- birine daha Aksoy’un düşünceleri çok kanlığı’nı yürüttü. Bu görevi 12 Eylül mıştır.“ demiştir. Aksoy bu anıdan sonra nettir. Aksoy: yozlaştırılmış, zavallılaştı- 1980’e dek sürdürdü. 1981’de şunları söylüyor: “30 yaşında iken cesur rılmış, amacından saptırılmış bir Ata- Barosu başkanlığına seçildi.1981 ‘den zihniyet ve ruh içinde davranıp bizi bek- türkçülüğün, Atatürk’e olduğu gibi Türk itibaren zorlu, çileli, bir o kadar da onurlu leyen tehlikelerin üzerine gidecek yerde, halkına da ihanet demektir demiştir. ve örgütlü bir savaşım verdi. Devletin ondan kaçan kişi ve onun gibi düşünen- her türlü hukuk dışı adımını gün ışığına ler, 90 yaşında mı daha iyi düşünecek Türk milletinin bağımsızlık savaşının çıkardı, yolsuzlukların peşine düştü. ve daha cesur karar alacaktır? 1919 da ve iradesinin ifadesi olarak gördüğümüz Birçok kitap yazdı, Atatürkçü Düşünce yerinden kalkıp Hikmet Bey’in alnından Atatürkçü düşünce Türkiye Cumhuriye- Derneği’ni kurdu. Aksoy, yaşamı boyun- öpen Mustafa Kemal’in, Anıtkabir’den ti’nin kuşkusuz en büyük değeridir asıl ca Atatürkçü düşünce ve özellikle laiklik kalkarak alnından öpeceği bir düşünüş erdem de Atatürkçülüğü yumuşak karın konusunda ödünsüz çabalar harcadı. ve ruh içinde olan bugünün Hikmet olarak görüp arkasında yanlışa sap- “Laiklik ilkesinin cumhuriyetin temeli, Beyleri ,bizleri bekleyen karanlık günleri mış düşünceleri meşrulaştırmak değil demokrasinin vazgeçilmez koşulu” aydınlık günlere çevirebilirler. Muhtaç ve gerçekten doğru yolda olmaktır. Zaten olduğunu vurgulamıştır.“

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 5 bu düşünce öyle pusuladır ki her dönem kendini doğrular, yeniler ve sahteyi için- de barındırmaz, barındırmayacaktır!

NASIL ATATÜRKÇÜ OLUNMAZ?

Nasıl Atatürkçü oluru da tartışır Aksoy ve ‘Nasıl Atatürkçü Olunmaz’ konusunda da çok net çizgiler olduğunu savunur. Yer altı ve yerüstü zengin- liklerimizin, madenlerimizin ve bütün stratejik madenlerimizin yabancıların elinden kurtarılmasını savunmadan, kültür emperyalizmine karşı direnmeden bütün köylünün ve tüm halkın üretime yönelmiş (Köy Ensititülerindeki yönteme benzer) halkçı ve gerçekçi bir eğitim reformunu savunmadan, ağır sanayi ve milli savunma sanayini de kapsayan ulusal bir sanayi için savaşmadan, her vatandaşın iş, konut ve sosyal güvenlik sahibi olmasını sağlayacak bir ekono- mik düzenin kurulması için mücadele etmeden, döviz kaçakçılığını olağan hale getiren bir ithalat ve ihracat sistemini reddetmeden, diploma ticareti yapan okulların devamını savunarak, devleti kendi çiftliği kamu görevlilerini de kendi özel kahyaları sanarak modern haraç yöntemleriyle kasasını dolduran siyaset madrabazlarını hoşgörüyle karşılayarak Atatürkçülük olmaz!

Şunu eklemek isterim ki yukarda yazanların birinci dereceden öznesi olmayabilirsiniz fakat anlatıldığı ve ya- şandığı üzere uçurumun kenarındayken sırtınızdaki bu yükleri görmezden de ge- lemezsiniz bu değildir Atatürkçülük. Bu sorunların çözümünde hiçbir rolü ola- mayacağını düşünmek, bu sapmışlığa alkış tutmadan sessiz kalmak, yalnızca yuhalamak veya farkında olmadan yaşa- ma pratiği geliştirmek, normalleştirmek da bir kez daha yenilmeye mahkum- parabilmek tutkusu içinde olanları daima de değildir Atatürkçülük. İçinde bulun- durlar…Gerçek kimlik ve amaçlar ortaya rahatsız eden demokratik rejim Aanaya- duğunuz düşünce refah için durmadan çıkacaktır aksini düşünmek aklın iflası samıza dayanır der ve bütün partilerin – mücadele yolunu gösteriyorsa gözlerini- olacaktır!“ hiç değilse- kelime olarak bunu savun- zi kapatmak kişilerden, olaylardan ya da duğu bilinir fakat kılıkta muhtevanın hareketten korktuğunuzdan değildir bu Muammer Aksoy yedi düvele karşı bütünleşmediği zaman zaman yaşanan düşünceyi anlamlandıramadığınızdandır, verilmiş ulusal kurtuluş savaşı sonrası rejim çıkmazlarında kendini belli eder bu öyle bir haldir ki yalnızca ait olmak, kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl diye ekler. sevmek ve saymak yetiyorsa size kuru yönetilmesi gerektiğini öğreten bir dev- bir kalabalıksınızdır. let adamıdır. Aksoy, çok partili hayatın iktidar par- tileri ve imtiyaz düşkünü çevrelerin sahte Muammer Aksoy Atatürkçülüğün Aksoy demokratik rejim için: şüp- demokrasi savunuculuğunu “yumurta- önündeki asıl tehlike için şunları der: “ hesiz ki bir amaç değil araçtır, birkaç sız omlete“ benzetmiş ve demokratik Sadece Atatürk’e deccal diyen beyni yı- bin yıllık tarihsel tecrübeler göstermiştir rejimi “hukuk devleti güvencelerinden kanmış bağnazlar yani açık Atatürk düş- ki, vatandaşın mutluluğu olan amaca yoksun, 4 yılda yapılan seçim sonucun- manları değil, onun için 10 Kasımlarda götüren en iyi araç (en az kötü diye da sandıktan çıkanın her şeyi yapabil- sahte göz yaşları döken ve onu düşünce belirtir) “Çağdaş Batılı Demokrasi“dir. diği“ bir dayatma yoluna saptırdıklarını olarak ülkü ve ilkeler olarak yok etmek Amaç imtiyazlı durumlarını sürdürmek, ifade etmiştir. Yöneticilerin keyifleri ve isteyen çıkarcı gizli Atatürk düşmanları topluma hiçbir şey vermeden değer ko- emirleri, vatandaşların hukuka aykırı

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 6

şekilde cezalandırılması sonucuna önce yerine getirmeliyiz. Çağımızda Bu su götürmez gerçek günümüzde de ulaştırabiliyorsa , kanunlar kimine toplumsal sorunların temeline inebilecek unutulmaya yüz tutmuştur faaliyette uygulanıyor, kimine uygulanmıyorsa , incelemeleri ve yayınları yapabilmek ve değil söylemde bağımsızlık kol gezmek- güvenlik kuvvetlerinin ve savcıların bir bu görüşleri kamuoyuna mal edebilmek tedir. kısmı deliller tertip ve imal edebiliyorlar- dahi, ancak hukuk devletinin garantileri sa, mahkemelerin tarafsızlığına ve yalnız sayesinde mümkün olabilmektedir. De- Atatürk’ü Anma Özgürlüğü kanunlara bağlı olduğuna kesin suretle mokratik düzen içinde gelişme esasında inanılıp güvenilemiyorsa o toplumda- samimi isek, atılacak demokratik her Anılan “Devlet Adamı Atatürk“ ki kişiler sadece sözde vatandaştır, adımın, ilk şart olarak hukuk devleti (ölümsüz varlık Atatürk) değildir. Tam gerçekte ise yöneticilerin kölesidirler. güvencelerine bağlı olduğunu teslim bir el çabukluğu yapılarak, onun yerine, Seçimden başka bir demokrasiyle ilgisi etmek zorundayız. Kısacası, bir toplum- onunla bir bakıma ilgisi bulunan, fakat olmayan bir yönetimi, kabul ettirmeye da demokratik düzenin yaşaması veya ondan çok farklı bir varlık olan “Zübey- çalışmak sahteciliktir. Kişinin muhtaç ölmesi, hukuk devleti ilkelerinin yaşa- de Hanım’ın oğlu, vaktiyle 70-75 kilo olduğu, bizzat seçimin kendisi değil, masına ya da ölmesine bağlıdır. Eğer şu ağırlığında ve 1,75 boyunda olan ve 10 getirebilecekleridir. Seçim hürriyete, ya da bu bahane ile böyle bir kongreyi Kasım 1938 günü de aramızdan ebedi- güvenliğe ve refaha ulaştırabilen bir araç gerçekleştirme ve Hukuk devletinin bü- yen ayrılmış bulunan ölümlü insan anılır. olabileceği takdirde ve ancak bu oranda tün gediklerin, bu gediklerin nedenlerini Anılması gereken “Düşünceler, ilkeler, değer taşır. ve giderme çarelerini saptama görevini amaçlar, inançlar ve kavgalardan kurulu derhal yerine getirmezlerse, çok büyük manevi varlık“ olan Atatürktür. Atatürk 4 Yılda Bir Gün Demokrasisi bir manevi sorumluluğu yüklenecekler; Safiye Hanım’ın değil de Hamiyet Ha- tarih mahkemesinin vereceği yargıdan nım’ın sesini daha çok beğenseydi, ona “4 yıl için seçilmiş yöneticiler her kendilerini kurtaramayacaklardır“ bugü- mobilya hediye etmeseydi ya da fasulye kötülüğü işleme olanağına sahip olabili- nü de gördüğü apaçık olan Aksoy, ciddi ve pilavı değil de pırasa ve baklavayı yorlarsa , onların hakkı ve hukuku değil, bir Hukuk devleti ve ideal demokrasi daha çok sevseydi, kısacası “etten kendilerinin keyfini ve arzularını egemen savunucusudur. kemikten kurulu, çoktan ölmüş Mustafa hale getirmeleri ve kişileri ezmeleri caiz Kemal’in bu tercihleri şöyle değil de ve mümkünse vatandaş sadece seçim Amerika ile İlişkiler ve Bağımlılık böyle olsaydı biz Atatürk’ü yine aynı öl- günü demokrasiyi yaşıyor , geri kalan Çıkmazı çüde sevecektik. Fizik Mustafa Kemal’in günlerde bunaltıcı bir diktatörlük havası bu tercihlerini öğrenerek, Atatürk’e içinde yaşamak zorunda kalıyorsa , o Aksoy Amerika ile aramızdaki ilişki biraz daha yaklaşmadık ve onu daha seçimli yönetimin adı , -en cömert de- ve yardımı dolaylı bir vasilik ve bağımlılık yakından tanımış olmadık! Özgürlük ve ğerlendirme ile- 4 yılda bir gün demok- durumuna ulaştıracak kadar yoğun- demokrasinin miskinlik ve barış ruhu rasisidir.“ laştırıp soysuzlaştırmak, ulusal çıkar- aşıladığı gerekçesiyle hor gören faşist- larımızla, güvenliğimizle hatta ulusal ler tek liderin emrinde robotlaşır ve her Yüzde 51’in istibdadına demokrasi haysiyetimizle bağdaşmaz. Bu yardım, melaneti pervasıca işlerler. Bu icraatlerin denilemez der ve ekler: gerçek demok- Türkiye’de birtakım tehlikeli Amerikan filizlendiği yerler olarak bir anlamda rasi, ulusun egemenliğini bile hukuk üsleri kurulması karşılığında yapılacak- üniversiteleri işaret etmiştir Aksoy. Aynı prensipleri içinde tanıt mutlak olma ve sa, aldığımızdan çok fazlasını vereceğiz zamanda “aydınlık ile karanlık“, “özerk- demokrasi birbiriyle bağdaşmaz bu demektir. Bu nitelikteki üsler, Türkiye’yi lik ve özgürlük“ ile “kulluk, robotluk ve nedenle Hukuk devletinin bütün ilkele- hiç istemediği ve kendi çıkarlarıyla asla diktacılık“ arasındaki savaşında özgür rine tam saygı gösterilmeyen bir ülkede bağdaşmaz, mahvedici (nükleer) bir düşünen insanların yaratıldığı yerin de insanlar vatandaşlık payesine ulaşma- savaşın kucağına sürükler ve böyle bir üniversiteler olduğunu belirtmiştir. mıştır. Onlar köle değillerse, ancak tab’a ittifak, yalnız Amerika’nın çıkarına fakat sayılabilirler diyerek yaşayan demokra- bizim zararımıza işleyen bir çark niteliği 1961 Anayasası sinin nefesinin Hukuk devleti olduğunun kazanır demiştir. Eğer yardımlar, ulusal altını çizmiştir. savunmamızın sürekli ve vazgeçilmez 27 Mayıs Anayasasının amacının öğesi haline gelirse, var olabilmemiz ya sadece siyasal ve hukuksal demokrasiyi Hukuk Devleti da en önemli ulusal davamızın Türk hal- gerçekleştirmekten ibaret olmadığının kının yararına olan bir çözüme ulaştırıla- “ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamın Aksoy 1973 yılında şu sözlerle bilmesi, Amerika’nın kesin vizesine bağlı tüm vatandaşların insan haysiyetine kaygısını kaleme almıştır: “Türkiye’de duruma düşer ve bu durum giderek yaraşır koşullara kavuşması amacıyla demokrasinin yaşamasına hizmet baskıcı bir hal alır diyerek tam bağımsız- düzenlenmesi ilkesine dayandığının etmek, demokrasi gemisinin ikide bir lığa vereceği zarardan bahsetmiş ve bu üstünde durmuştur. 1961 anayasasının karaya oturmasını önlemek gibi büyük konunun üzerinde durmuştur. Ancak so- köylünün, işçinin, yoksulun korunma- bir büyük bir davaya önemli katkıda bu- runun sürekli biz çözüme kavuşabilmesi ya muhtaç yüz binlerin ve milyonların lunmak istiyorsak ilgili bütün hukukçu- adına Amerika’nın ister müttefikimiz derdine çare bulmayı vazife edinmiş ların bir araya gelebileceği bir kongrede, olsun, ister olmasın Türkiye’ye hak ettiği bir anayasa olduğunu savunmuştur. Türkiyemiz de “Hukuk Devletinin gedik saygıyı gösterebilmesini sağlayacak Kitabında bir Hukuk profesörünün şu verdiği bütün noktaları saptamak , bu en sağlam yol un Atatürk’ün yarattığı sözlerine yer verir Aksoy: “Bu anayasa- gedikleri kapatma tedbirlerini önermek “haysiyetli dış politika“yı gönülden be- dan vatandaşların ıstırabını, yoksulluğu ve bunları parlamentoya, hükümete ve nimseyen bir iktidara hızla kavuşmanın totaliter ideolojileri için istismar etmek kamuoyuna duyurmak görevini bir an çaresine başvurma olarak belirtilmiştir. isteyenler; hürriyetleri basamak yaparak

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 7 bu hürriyetleri boğmak isteyenler şika- dair umutlarını hedef almışlardı. Ortado- yet ederlerse haklıdırlar. Bu anayasadan ğu’da ülkemizde oynanan oyunları cesa- vatandaşların tertemiz dini inançlarını ret ve yüreklilikle ortaya koyan aydınlara sömürmek, ortalığa saldıkları din sömü- yönelik bu alçakça suikastlar işte tam da rücülerine ve kiralık meddahlara kaside bugünleri hayal ettiklerinden yapılmıştı. yazdırır, temiz vatan evlatlarını zindan- lara sokarak bir dikta rejimi kurmak İnandığı davalar uğruna pes etmeden isteyenler şikayet ederlerse haklıdırlar. ve çıkarlarını gözetmeden mücadele Ama memleketçiler, hürriyetçiler, Atatürk edecek kadar geniş yürekli be birikimli milliyetçileri, samimi dindarlar ve samimi bir insan olan Aksoy’un savunduğu devrimciler, hürriyet düzeni ve hukuk değerlerden onu koparmanın tek yolu devleti içinde de sosyal adaletin gerçek- Öldürüldü! onu öldürmekti. Nefesini verdiği son leşebileceğine inananlar, bu anayasada güne kadar kararlı bir laik, inanmış ve aradıklarını bulacaklardır. Ülke çıkarlarını bütün değerlerden mücadeleci bir Atatürkçü olan Aksoy üstün tutan, Atatürk ilkelerini, laikliği, 61 Anayasasını hazırlayanların arasın- 1961 anayasasını düşman belleyen- cumhuriyeti, çağdaşlığı, demokrasiyi, daydı. Ülke çıkarlarına aykırı tutumların ler i Aksoy: başta düşünce özgürlüğü tam bağımsızlığı, sosyal devleti,hukuk hep karşısında durmuştu. Ulusal Petrol olmak üzere, tüm kişisel özgürlüklerden devletini benimsemiş ve onların yılmaz davasının çetin bir savunucusu, Horzum ürken dikta heveslilerinin özgürlüğün her savunucusu, bir öğretmendi Aksoy. davasının da takipçisi olmuştur. Ölü- türlü tahakkümü ve sömürüyü olanaksız Özellikle ulusal petrol ve madenlerimiz münün ardından meçhul kişilerin hangi hale getirdiğini bilen çağdışı ve çıkarcı gibi memleketi ilgilendiren, yetişebildiği örgüte mensup olduklarını ifade ettikleri kafalar olarak tanımlamıştır. Demokratik tüm sorunlarda bir kişi gibi değil de bir birçok safsata telefon kaydı vardır. İslami görüş karşısında çeteleşme sonucunda ordu gibi mücadele verirdi. Sevenleri intikam örgütü daha sonra da Müslüman sosyal adalet, güvenlik ve kalkınmadan arasında Muammer Aksoy “tek kişilik kardeş örgütünün üyesi olduğunu iddia yana olan gençlerin zihinlerine “şiddete ordu“ diye anılırdı. eden kişiler Aksoy’u cezalandırdıklarını şiddetle karşı koyma ve dikta temeline söylemişlerdir. Ama dosyasına giren 3 dayanan aşırı sol görüşlerin“ ekildiğini “Türk Hukuk Kurumu ve Atatürkçü adet mermi kovanından başka hiçbir ve bunun sonucunda 1961 anayasasına Düşünce Derneği başkanı, eski millet- kanıt bulunamamıştır. “anarşik hareketlerin nedeni“ damgası- vekili Prof. Muammer Aksoy, 31 Ocak nın vurulduğunu belirtmiştir. 1990 günü, saat 19.05’te, evinin bu- Bugün Muammer Aksoy’dan bize lunduğu apartmanın girişinde uğradığı kalan başta kitapları ve söylemleri olmak Sözde Can Güvenliği silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. üzere bir çok şey vardır ama bunların Saat 21.30 sıralarında bazı gazetelere ve en önemlileri bana soracak olursanız Aksoy Devlet Hukukla Yaşar kitabın- Anadolu Ajansı’na telefon eden bir kişi, öldürüldüğü gün yazanesinden çıkan da ülkemizdeki can güvenliği sorununu olayı “İslami Hareket” adına üstlenerek 73 yaşındaki bu adamın hayatı boyunca ağır bir dille eleştirmiş ve verdiği birçok şunları söyledi:”Tesettür konusunda yaşadığı ülkenin çıkarlarını birçok alanda acı örneği ulusal birlik kundakçılığı İslam’a karşı takındığı tavır nedeniyle korumuş olup bu yolu seçerken mesleki olarak nitelendirmiştir. Kişileri canlarını Müslümanlar tarafından cezalandırıldı. ahlaktan asla vazgeçmeyişi, mücadele- savunma durumuna düşürmenin büyük Olay İslami Hareket adına üstleniliyor. 7 sine ve enerjisinin kaynağını hep Atatürk bir siyasal gaflet olduğunu belirtmiştir. .65 Baretta ile cezalandırılmıştır.” Olayı yolu olarak bellemesidir. Yalnızca Dünyanın hiçbir yerinde demokrasinin, üstlenmek için gazete ve ajansları ara- bugünü değil dünü ve yarını yaşaya- birbirinizi seviniz nutuklarıyla kurtarıl- yan kişinin Türkçesinin düzgün olmadığı bilen, görebilen ve aktaran bu adamın madığını, demokrasinin başkalarının öz- ve jetonlu bir telefonu kullandığı belir- yapacak daha çok şeyi vardı bunu bili- gürlüklerine hele canlarına saldıranların lendi. Aynı şahsın başka bir telefonunda yorlardı o yüzden 1990 senesinde aciz karşısına dikilmekle kurtarılabileceğini da “Olay, İslami İntihar Örgütü adına bir mermiyle savunduğu devrimlerden belirtmiştir. Anayasasında demokrasiyi, üstleniliyor. Muammer Aksoy tesettüre öc almak istercesine öldürdüler. Bugün özgürlük rejimini ve hukuk devletini ilan karşı takındığı düşmanca tavırdan dolayı artık düşünülecek şey Devrim Şehitleri etmiş bir toplumda, muhalifler için can öldürüldü, Müslümanlar tarafından öldü- dediğimiz bu aydınların bugünün sorun güvenliği fiilen kalkmışsa her vatandaş rüldü” dediği öğrenildi.“ ve gelişmelerini yaşadıkları zamanda sorumludur der ve anayasanın gerçek nasıl gördükleri, bunların karşısında bu- yaşamda vuku bulmasını “vatandaşların Cinayetler karanlık depoların tozlu gün ne düşünecekleri, ne yapacaklarına uyanık bekçiliğine“ bağlar. Bunları söy- raflarına kaldırılan dosyalar, savsaklanan odaklanmaktır. Hepsi kendi alanlarında lemeyi kaçınılmaz bir meslek ve namus soruşturmalarla aydınlatılmaya çalışıldı. başarılı olmuş bu insanların peşinden burcu bilen Muammer Aksoy bu yazısını Cinayetlerin ardından belirlenebilmiş gitmek onlarla aynı gayeyi paylaşmak kaleme aldıktan 15 sene sonra bir silahlı tüm kimlikler “tetikçilere“ aitti tetiği için geç kalmadan harekete geçmeliyiz. saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. çektirenler meçhul kaldı. Cinayetlerin Saçtıkları aydınlık yüzünden ölümle Onun da dediği gibi bu ülkede can ardındaki güçlere ulaşılamaması ise yeni cezalandırılmış yakın tarih hocalarımızı güvenliğinden bahsetmek yine gerçekle cinayetleri de beraberinde getirdi. Bu ci- tarihin tozlu raflarına hapsetmemek de alay haline gelmiştir. nayetleri planlayanların tek hedefi etten diğer bir amacımız olacaktır bu erdemli kemikten ama çokça cesur bu adamları amaç için doğru yol ve yöntemin düşün- toprak etmek değildi ülkemizin geleceğe ceden başladığını unutmamak gerekir.

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 8 Laikliğin Dirençli Ve İmanlı Savunucusu Bahriye Üçok >> Buse Mızrak

HAYATI malar yapar, makaleler yazar ve açık oturumlara katılırdı. 1988 yılında katıldığı 1919’da Trabzon’da doğan Bahri- ‘Türban’ konulu açık oturumda türbanın ye Üçok İstanbul Kandilli Kız Lisesi’ni tamamen dini bir inanç ile yapılmadığını, bitirdikten sonra Yüksek Öğrenimini Laik karşıtlığının bir simgesi Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, olduğunu şu cümleleriyle aktarmıştır; Ortaçağ Türk-İslam Tarihi Bölümü’nden alırken aynı zamanda Devlet Konserva- ’… Mesele dini bir açıdan olsaydı ben tuarı Opera bölümüne de devam etti ve gerçekten inanç konusu olduğu için iki bölümden de başarıyla mezun oldu. saygı duyardım. Ama bu bir inanç konu- Samsun ve Ankara’da 11 yıl lise öğret- su değil, siyaset konusu olarak ortaya menliği görevini devam ettirdi. Akabinde döküldü ve Atatürk ilkelerinin ortadan 1953 yılında Ankara Üniversite’si İlahiyat kaybolmasına yönelik olarak ortaya çıktı. Fakültesi’nde bir ilki gerçekleştirdi ve ilk Bu meselelerin altında yatan gerçek kadın öğrenim üyesi olarak görev aldı. doğrudan doğruya Türkiye’deki laiklik 1954 yılında “İslam Devletlerinde Kadın ilkesine, rejimine karşı olduğu inancını Hükümdarlarla” adlı tezinde başarılı bu- kesinlikle taşıyorum.’’ lunarak doçentliğe yükseldi. 1960’lar- dan itibaren radikal gruplardan tehditler Bu açık oturumdan sonra tarafına ya- almaya başlayan Üçok, akademik pılan ölüm tehditleri yoğunlaşan Üçok, Bahriye Üçok; Kemalist devrimin çalışmalarına bir süre ara vermek zorun- panelin birinci oturumundan itibaren yaratmak istediği kadın modeliydi. da kaldı. 1971 yılında dönemin Cum- sık bir şekilde tebrik ve tehdit telefonları Atatürkçü Düşünce Derneği’nin ku- hurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından almaya başladı. Bu tehdit ve suikast rucularından olan Üçok, Cumhuriyet uygun görülen, ‘’topluma yarar sağlamış, sürecini en yakını olan kızı Kumru Üçok ideolojisine, fikir ve akımlarına ışık tutan aydın üniversite mezunlarından seçilen şöyle anlatıyor: Cumhuriyet Aydınlarından sadece ‘’on beş kişilik Cumhuriyet Senatosu birisidir. Üçok, Atatürk ilke ve inkılapla- kontenjan senatörlüğüne layık görüldü ‘‘Anneme gelen bir telefonu da ben rını savunduğu, yanlış bilinen ve yanlış ve altı yıl boyunca bu görevi sürdürdü. açtım. Telefondaki ses, ‘O münafık iyi anlaşılan değerleri doğru anlattığı, canı Aktif siyasi hayatına bu şekilde başlayan mi?’ diye sordu, ‘Hazır olsun, yakında pahasına bu yolda Kemalizm meşale- Üçok 1977 yılında siyasi hayatına Cum- cehenneme gidecek.’ diye tehdit etti. si’ni taşıdığı için katledildi. Aydınlık ve huriyet Halk Partisi’nde devam etti. 1977 Annem bu duruma alışıktı. Yıllardır Çağdaş bir Türkiye, doğru bilinen ve yılından 1983 yılına kadar dönemin tehdit telefonları ve mektupları zaten doğru uygulanan bir din, farkında olunan siyasi koşullarından ve 80 darbesinden alıyordu. Bizim için yeni bir şey değil- kadın hakları uğruna mücadele etti. Her dolayı siyasi hayatına ara veren Üçok, di. Bir süre sonra tehdit telefonları ve zaman eleştirel ve sorgulayıcı yaklaşan 1983 yılında açılan Halkçı Parti’nin mektupları azaldı. Normal hayatımıza ve bu devrim ruhunu bizlere aşılayan kurucu üyesi oldu. Ardından gerçekle- döndük. Bu süreçte Muammer Aksoy Cumhuriyet’in Aydınlık Yüzleri olan şen 1984 seçimlerinin sonucunda Ordu öldürüldü. Muammer Aksoy’un öldü- Kışlalılar, Üçoklar, Mumcular, Aksoylar, Milletvekili olarak TBMM‘ de yer aldı. rülüşü beni korkuttu. Sanki ben o gün Hablemitoğlular unutulmayacak, onların 1985 yılında Sosyal Demokrat Partisi ile başımıza geleceği anlamış gibiydim. bizlere özenle bıraktıkları Kemalizm birleşerek Sosyal Demokrat Halkçı Par- Kendisi ise çok korkmadı, kendisine bir Olgusu bizlerle yaşayacaktır. Elbette ki tisi adını alan partinin 1986’dan itibaren şey yapılacağını düşünmedi. 5 Ekim hiçbir incelememizde bu aydın insan- üyesi olan Üçok, 1990 yılında Sosyal 1990 tarihinde kargo şirketinin kapıya ların düşüncelerini, ideolojilerini tam Demokrat Halkçı Partisi meclis üyesi bıraktığı ihbar kâğıdını gördük. Anneme anlamıyla anlayamayacak, her okudu- oldu. Üçok, Kasım 1988’ de katıldığı bir ben yarın gider alırım dedim. Kendisi çok ğumuz ve her incelediğimizde çok daha TV programında ‘İslam’da örtünmenin telaşlandı, kim yolladı, neden yolladı diye derin anlamlar çıkartacağız. Eminiz ki ve oruç tutmanın zorunlu olmadığı’ üze- kendince sorular sordu. Bende ‘Belki Cumhuriyet meşalesini canları paha- rine açıklamalar yaptıktan sonra ‘İslami bombadır’ diye dalga geçtim. 6 Ekim sına her daim gurur ile taşıyan Devrim Hareket’ adlı örgütten tehditler almaya sabahı oldu. Ekspres Kargo şirketine Şehitlerimizden, anlayacağımız, öğrene- başladı. 1990’da parti meclisi üyesi gittim. Paketi teslim aldım. İçerisinde ceğimiz ve benimseyeceğimiz çok şey olarak seçildikten kısa bir süre sonra, 6 iki ince kitap vardı. Eve girdim annem var. Bu yapmış olduğumuz incelemelerin Ekim 1990 günü Ankara’daki evine gön- üst kattaydı ‘Bombanı getirdim.’ diye her birinin sizlere ufacıkta olsa bir ışık derilen kitap paketini açmaya çalışırken anneme seslendim. Annem aşağı indi, yakmasını temenni ediyoruz. içine yerleştirilen bombanın patlaması paketin yırtılan kısmından kitabı görünce sonucu hayatını yitirdi. ‘Bomba değilmiş.’ dedi. Paketi açma- *Yazının işleyişinde Bahriye Üçok’un ya çalıştı, ‘Bu biraz zor açılıyor, bunun hayatı, katledilme aşamasında yaşadık- BİR CUMHURİYET AYDINININ içinde bir şey var gibi. Sen uzak dur ben ları, fikirleri ve ışık niteliğinde olan ‘Ata- DAHA KATLEDİLİŞİ bunu dışarıda açayım’ dedi. Bende onun türk’ün İzinde Bir Arpa Boyu kitabının üzerine alt kata indim. Otuz saniye geçti incelemesi yapılacaktır. Doç. Dr. Bahriye Üçok İlahiyat Fakül- muazzam bir patlama oldu. Paketin üze-

tesi’nde öğretim üyesiydi. İncelemelerini rinde ‘İlmi Araştırmalar Merkezi yazıyor- İslamiyet, din, kadın konularında sürdü- du. Araştırma sonucu vakıftan hiçbir şey ren Üçok, bu konularda sık sık araştır- çıkmadı. Annem evhamlı birisiydi. Korku

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 9 hissetse asla o paketi açmazdı. Paketin içinde kitap ve kitabın ince olması bizi bu düşünceden uzak tuttu. Olaydan bir süre sonra ‘İslami Hareket’ örgütü adına telefon eden bir kişi, suikastı kendile- rinin yaptığını, nedeninin de tesettür konusundaki düşünceleri olduğunu emniyete bildirmiş. İrticacı şahıs, ‘İslam’a sınır koyanları idam etmeyi borç biliriz.’ ifadelerinde bulunmuş.

Bahriye Üçok cinayeti 1990 yılında aydınlara yönelik cinayetin dördüncü- süydü. Muammer Aksoy, Çetin Emeç, ’dan sonra Bahriye Üçok’ta katledilmişti. Cumhuriyet Aydınları birer birer suikaste uğruyor, Cumhuriyet de- ğerlerimizi gün geçtikçe kaybediyorduk. Büyük tepkiler yaratan bu suikasttan sonra çeşitli siyasi partilerin genel baş- kanları, sivil toplum kuruluşlarının ileri gelen isimlerinden tepkiler gecikmemiş- ti. O tepkilerden bazıları şunlardır:

SHP Genel başkanı Erdal İnönü, Üçok’un ölüm haberinin ardından SHP Genel Merkezi’ne gelerek bir basın toplantısı düzenledi. İnönü olaydan duy- duğu üzüntüyü dile getirdikten sonra, “Güvenlik güçlerinin failleri bulacak güçleri vardır. Ama istekleri var mı, onu bilmiyorum. Bunları hükümet ortaya çıkarmazsa biz çıkaracağız. İktidarı, görevini yapmaya çağırıyoruz. Bir fikir kadınını, hayatını Türkiye’ nin çağdaş yaşamına adamış bir bilim ve siyaset insanını, devletimizin koruyabileceğini artık göstermeliyiz. Tek tek hepimiz öldürülsek de, biz bunları demokrasi içinde aşacağız. Bir kişi de kalsa çağdaş olarak yaşayacağız. Kimsenin kuşkusu olmasın. Ama iktidar nerede?” dedi. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel Prof. Dr. Türkan Saylan ise suikast ile soruşturma sonrası cinayeti üstlenen de olaydan sonra yayımladığı mesajda, ilgili şunları söyledi: “Türkiye’nin yetiş- örgüt hakkında şu bilgiler kamuoyu ile Bahriye Üçok’a yönelik saldırıyı “ter- tirdiği ender bilim kadınlarından biriydi. paylaşılmıştır. tip” olarak nitelendirdi. Demirel’in SHP Türkiye’nin geriye gitmemesi için büyük Genel Başkanı Erdal İnönü’ye de mesaj çaba sarf ediyordu. Ayrıca da çok dindar “Bu örgüt, büyük bir olasılıkla ya göndererek olaydan duyduğu üzüntüyü bir insandı. Müslümanlığın çağdaş yo- yabancı kökenli ya da yabancı kökenli dile getirdiği öğrenildi. Bunların yanında rumunu yapmaya çalışıyordu. Böyle bir terör örgütleriyle bağlantılı bir örgüt. Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin insanın kurban edilmesi iğrenç bir şey. Tümüyle yerli bir örgüt olması ihtimali ise Erbakan da saldırı üzerine yaptığı açık- Bugüne kadar bu kökten dinci kesimle- bize göre çok zayıf. Çünkü yerli örgütler lamada, olayı, “insanlık dışı bir davranış” rin tehlikeli boyutlara geldiği defalarca arasında bu kadar etkili ve profesyo- olarak nitelendirerek “Hiçbir sebepten söylendi, fakat hep göz ardı edildi.” nelce eylem gerçekleştiren, eylemden dolayı, hiçbir kimseye böyle bir muame- sonra da hiç ipucu bırakmadan ortadan le yapılması düşünülemez.” dedi. Doç Bütün bu isyanlar ve beklentiler çok kaybolanlara pek rastlanmıyor. Üzerinde Dr. Bahriye Üçok’un yakın dostları ve yerinde tepkilerdi. Çünkü canı paha- durduğumuz olasılık, bu örgütün ya- Çağdaş yaşamı Destekleme Dermeği sına ülkenin gelişimi, çağdaşlaşması bancı kökenli olduğu. Ancak bu örgüte üyeleri, Üçok suikastının faillerini ortaya ve modernleşmesi adına mücadele yurtiçinde yardımcı olan dar bir kadrosu çıkarmanın “devletin görevi” olduğunu veren aydınlarımızın katledilmeleri göz da mutlaka vardır. Bu örgütün bir özelliği belirterek, devleti “Çağdaş Türkiye için ardı ediliyor, hiçbir ipucu bulunamıyor, de çok etkili eylemleri gerçekleştirmesi- çaba gösteren insanların can güvenliğini suikast soruşturması yanıtsız kalı- dir. Yani yaygın ve etkisiz eylem yapmı- korumaya davet ettiklerini” söylediler. yordu. Güvenlik birimlerinin yaptıkları yor. Seçtiği kişilere dikkat edin. Amaçları

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 10 sadece adam öldürmek değil. Onlar İstanbul’da kalmadan akşam Ankara’ya ye Üçok’un neden katledildiğini dava için amaç, eylemin sonrasında ortaya döndüm. Ben döndükten 2-3 gün sonra arkadaşı Uğur Mumcu 9 Ekim 1990’da çıkacak durum. Kamuoyunu sarsacak, da bombanın patlayıp Bahriye Üçok’un ki yazısında şöyle açıklamıştır: ‘‘ Laikliğin bomba etkisi yapacak ve büyük kitleleri öldüğünü öğrendim.” dirençli ve imanlı savunucusu Bahriye karşı karşıya getirecek çapta eylemler Üçok’un ölümü Frankfurt’ta öğrendim. gerçekleştiriyorlar.” Bir aydınımızı daha kaybetmiştik… İçim acıyla doldu.’’ Bu cümlelerinden Kitap incelemesinde çok daha derinle- sonra can alıcı soruyu sordu ‘Bahriye Olayın ertesi günü ise suikastı “Ülkü- mesine anlayacağız fakat her Devrim Üçok niçin öldürüldü? ’ ve kendisi can cü Gençlik Albay Fetih Ordusu” adlı bir şehidimizin kaderi ortaktı. Katledilme alıcı cevabını verdi. ‘Atatürk ilkelerini örgüt daha üstlendi. Emniyet yetkilileri sebepleri, öldürülmek istenen düşün- savunduğu için.’ ise böyle bir örgütün varlığından haber- celeri farklıydı. Hepsi ortak bir noktada dar olmadıklarını bildirdiler. buluşuyordu. Çağdaş, demokratik ve Bahriye Üçok, Atatürk ilkelerinin, laik bir Türkiye. Cumhuriyet mücadelesinin, kadın Doç. Dr. Bahriye Üçok’un cenazesi, haklarının en olumsuz durumlarda dahi 9 Ekim günü, SHP Genel Merkezi ve Bahriye Üçok, önemli bir İslam nasıl savunulabileceğini bizlere en iyi TBMM’ de düzenlenen törenlerle top- uzmanıdır ve henüz 6 yaşında Kuran’ı şekilde aktardığı eseri, Atatürk’ün İzinde rağa verildi. Devrim Şehidimiz Çağdaş hatmetmiştir. Fakat bu din tüccarları Bir Arpa Boyu eserinde İlahiyat Fakültesi İlahiyatçı Bahriye Üçok’un katledilmesi- tarafından ona suikast düzenlenmemesi Öğretim üyeliği döneminde ve 1971’den ne ilişkin son soruşturmaya göre paketi için yeterli bir sebep değildir. Bahriye 1977’ye kadar süren senatörlüğü sıra- teslim alan Ekspres Kargo çalışanı Gülay Üçok’un katledilme sebebi ise ilgilendiği sında ve daha sonra Atatürk’ün izin- Calap olaya tanıklık etmek için kargoyu ve açığa çıkardığı gerçeklerdir. Bahri- deyiz diyerek O’nun izinden ayrılanlar veren kişinin robot resmini çizdirdi, daha sonra kayıplara karıştı. Ekspres Kargo Başkanı Ajlan Yanaşan, Calap hakkında kendi halinde bir kız olduğunu, siyasetle bile ilgilenmediğini belirtirken, “O’nun kaçırılmış olduğunu düşünüyoruz’. dedi. Calap yıllar sonra 15 Ocak 1994 tarihin- de PKK’nın bir yan kuruluşu olan Türkiye Devrimci Halk Partisi’nin İzmir sorumlu- su olarak gözaltına alındı. PKK ile işbirliği ispatlanan Gülay Calap 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonrasında Gülay Calap DTP’nin 8 Kasım 2007 günü yapılan kongresinde, önce Parti Meclisine, sonra MYK’ya seçildi; DTP genel başkan yardımcısı oldu. 5 Kasım 2000’de Umut Operasyonu (Uğur Mumcu suikastını aydınlatmak için yapı- lan operasyon) kapsamında yakalanan Ferhan Özmen’in parmak izi Bahriye Üçok suikastındaki paketin üzerindekiy- le uyuştu. Uğur Mumcu’nun otomobi- line bombayı yerleştirdiğini, Muammer Aksoy’u vurduğunu, Ahmet Taner Kışlalı ve Bahriye Üçok suikastlarında bombayı hazırladığını itiraf eden Özmen, ‘’Kudüs Savaşçıları’’ adındaki örgütün ‘Tekin koda’ adlı sorumlusuydu. Özmen’in anlattıklarından Üçok’u dini gerçekle- riyle yeniden yorumladığı ve aydınlattığı bu durumdan da bazı kesimlerin ciddi şekilde rahatsızlandığı görülüyor. Ferhan Özmen: ‘‘ Paketi İstanbul’dan gönder- meye karar verdim. Adap adlı bir kitabın içini oyarak bombayı yerleştirdim. Gönderici kısmına da ‘İlmi Araştırmalar Vakfı’ yazdım. Olay tarihinden 2-3 gün önce otobüsle İstanbul’a giderek Kara- köy semtinde Perşembe pazarı denilen yerde bulunan Ekspres Kargo şirketine parasını ödeyerek verdim. Aynı gün

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 11 veya aynı izden geriye doğru gidenleri hakları bakımından tarihte eşi benzeri eğitim sisteminde de Osmanlı İmpara- uyarmak için yazdığı yazıları, yaptığı görülmeyen bir yeniliğinde önceliğini torluğunda, gelişen çağa ayak uydurma parlamento konuşmalarını, verdiği kon- atmış sayılmaktaydı. Mesleki hayatı çabalarımız ve modern eğitimi benim- feranslardan çıkardığı raporları topla- boyunca birçok Din ve Ahlak saatlerinde seme durumlarımız ancak Tanzimat mıştır. Bahriye Üçok’un gazete yazılarını konuşmalar yapan Bahriye Üçok, bu döneminde gün yüzüne çıkabilmişti. ve makalelerini topladığı Atatürk’ün konuşmalarında her zaman kendisine Yine de tam anlamıyla geri kalmış İzinde Bir Arpa Boyu kitabını beraber yöneltilen konulara bilimsel cevaplar durumda değildik. Avrupa uluslarını ve incelemeden önce aslında bu kitabın vermiş, konulara ve olaylara profesyonel sistemlerini geriden de olsa takip edi- adının bile ne kadar derin anlamlar yaklaşmıştır. Her zaman problemin kay- yorduk. Modern programlar ile yönetilen taşıdığını Üçok bizlere şöyle anlatmıştı. nağı her alanda belliydi. Din kendi diliyle, eğitim kadrolarımız oluşmuştu ancak bu ‘‘‘Atatürk’ün izinde ne kadar yol aldık?’ anlaşılması gerektiği gibi anlaşılmıyordu. okulların yanında fonksiyonlarını yitirmiş, Arkama dönüp baktığımda gördüm ki, Herkes, olayları ve sabit fikirleri kendi skolastik düşünceleri benimsemekten bir arpa boyu bile yol almamışız. Bunun yorumuyla anlamlandırıyor ve halka bu vazgeçememiş medreseler Cumhuriyet için kitaba adını ‘Atatürk’ün İzinde Bir şekilde empoze ediyordu. Ne yazık ki bu dönemine değin faaliyetlerini sürdür- Arpa Boyu’ koyuyorum.’’ görevi bizzat ‘din adamları’ üstlenmişti. müşlerdir. Cumhuriyet Rejimine geçiş ile Elbette her kesimde, din konularıyla ortaya çıkan Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Bahriye Üçok mesleki hayatının birçok kişi uğraşmakta, çeşitli araş- eğitim alanında gelişmemizi sağlayan, büyük bir bölümünü Atatürk Devrimlerini tırmalar yapmaktaydı fakat bu görevi pozitif bilimlere benimseyen laik bir eği- ve laiklik ilkesini açıklamak ve savunmak yapanların ancak din bilginleri veya din tim sistemidir. Tevhid-i Tedrisat kanunu, ile geçirmiştir. Hala günümüze ışık tutan, öğretmenleri olması gerekirken ne yazık yenileşme ve çağdaşlaşmanın başlıca şuan sıklıkla tartıştığımız ve ne yazık ki geçmişten günümüze din adamları, kaynağıdır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’n- ki sonucuna varamadığımız konuları kendi yetkisine göre bireyleri dinden dan sonra yirmi beş yıl boyunca çağ- zamanında derinlemesine inceleyen, çıkartıyor, bireyleri kafir olmuş diye dam- daşlaşma yolunda çok büyük adımlar saptırılmış İslami anlayışı tarihsel ve galıyor ve bireylerin ibadetlerine karışma atıldı, modern eğitim sistemi halk ve sis- bilimsel gerçekler ile doğru bir şekilde yetkilerini kendilerinde buluyorlardı. temler tarafından kabul edildi. Öncelikle halka aktarmaya çalıştığı eserlerinden Oysaki Anayasamızın 2. Maddesi Tür- bu modern eğitim sisteminin en büyük olan ‘Atatürk’ün İzinde Bir Arpa Boyu’ kiye Cumhuriyeti’nin laik olduğunu, 19. örneklerinden birisi de Köy Enstitüleri’y- eserinde Üçok, İslam’ın gerçeklerin- Maddesinin, beşinci fıkrası ise ‘kimsenin di. ‘‘Üreten köylü milletin efendisidir.’’ den, Atatürk’ün İzinde ne kadar yol devletin sosyal, iktisadi, siyasi veya hu- Işığıyla kurulan Köy Enstitüleri, eğitim alıp alamadığımızdan, devrimlerini ne kuki temel düzenini kısmen de olsa din alanı başta olmak üzere dolaylı yoldan kadar yaşatıp yaşatamadığımızdan ve kurallarına dayandırmayacağını’ açıkça tarım, sağlık, siyaset, sanat gibi birçok cahiliyeden günümüze kadın kavramını bildirmektedir. Elbette o dönemlerde bu alanlarda kalkınmayı sağlayacak en de- derinlemesine incelemiştir. Din düşmanı konu karman çorman bir hal almış, yanlış ğerli yapı taşlarının atılmasını sağlamıştır. olmakla suçlanıp katledilen Üçok, çağ- anlaşılmaların önü kesilememiş, insanlar Fakat ‘‘Emperyalizmi, aydınlanmış köylü daş bir ilahiyatçıydı. Dini yanlış anlayan en büyük manevi değerlerini yanlış bir rahatsız etmeye başlamıştı’’ haliyle ve anlatanların karşısında her daim şekilde benimsemişlerdir. çeşitli suçlamalar, köy ağalarının toprak mücadele etti ve bu yolda canını verdi. kaybetme endişesi, yenidünya düzenine O zamanın koşullarıyla İslamiyet’in top- Dolaylı yoldan dinin yanlış anlaşılma- Türkiye’nin eklenmesi ile birlikte Kema- luma getirdiği düzen oldukça tartışma sına istemsiz bağlı olan bir diğer konu list kalkınma modelinden vazgeçilmiştir. konusuydu. İslamiyet’in gelmesiyle Arap ise şu zamanda dahi çağdaş ve laik mo- Bu süreçten sonra Tevhid-i Tedrisat toplumunun sosyal düzeni değişmiş delini benimseyemediğimiz ve gitgide kanunun bir maddesine dayanarak yeni bir düzen ortaya çıkmıştır. Bu düzen körelen eğitim sistemimizdi. Şuan bile -hala günümüzde çeşitlenerek- varlığını değişikliğinin en büyük etkilerinden geç kaldığımız bu sistemsizlik aydın- sürdüren İmam-Hatip okulları faaliyet biriside tahmin edileceği üzere kadın ve lar tarafından çok öncelerden itibaren göstermeye başlamıştır. erkek ilişkileriydi. İslamiyet’in gelmesiyle keşfedilmişti bile. Çok uzun sürelerdir İslamiyet’ten önce Araplarda görülen eğitim sistemi, altı doldurulmayan, Bu okulların başlıca amaçları o çok erkekle evlenme(Poliandri) yasak- temellendirilmeyen değişikliklere maruz zamanda çok net bir şekilde aslında lanmış, tek bir kadınla evlenmek tavsiye kalmaktadır. Asıl olması gereken ilk bellidir. Bu amacı Üçok; ‘‘…eğitim konu- edilmesine rağmen kadınla evlenme sa- temel, ilköğretim eğitiminin ülke gerek- su adım adım bir amaca doğru yak- yısı dört ile sınırlandırılmıştır. Veya Arap- sinimlerine göre programlanıp öğrenci- laştırılmak isteniyor.’’ Cümlesiyle belli larda babaların kız çocuklarını doğduk- lerin heves ve yeteneklerini saptamayı bir kesim tarafından modern, çağdaş ları zaman öldürme haklarının bulunması öngörmesi gerektiğidir. Fransa, Alman- ve laik eğitim sisteminin yerine şeriatı ve bu haklarını kullanmaları İslamiyet ya, Pakistan, Polonya gibi ülkelerde bu benimseyen eğitim sistemin uygulan- geldikten sonra kesin bir şekilde ya- sistemin yararları fazlasıyla görülmüş, maya geçirilmesi için çabalandığını çok saklanmıştır. Bunun gibi birçok gelişme nitelikli eğitim modeli oluşmuştur. Peki, net bizlere aktarmıştır. Günümüzde ise aslında yeterli olmasa bile o koşullarda Türkiye hala neyi bekliyordu? Bir ülkenin git gide İmam- Hatip okullarının sayı- kadın için birer devrim sayılacak nitelik- kalkınabilmesi için nitelikli eğitim ve sı artmaktadır. Zaman çizelgesine ve teydi. Kısmen de olsa İslamiyet’i kadının nitelikli kadroların önemi çok büyüktür sürecine baktığımızda bu okulların sayısı kendi kişiliğini bulduğu, haklarının ge- ve bu durum ancak eğitim kurumlarıyla neredeyse öğretmen okullarının sayısı- nişletildiği bir dönem olarak düşünmek olabilir. Fakat bizde durum ne yazık ki nın iki katına çıkmakta ve sayı artışına mümkündür. Elbette İslamiyet, kadınlar tam tersiydi. Bizim yönetimlerimiz, kendi rağmen bu okullar hiçbir zaman amaç- açısından olması gereken düzeni tam yasalarımız, kendi rejimlerimiz ile ters lanmış olan hizmeti sunamamaktadır anlamıyla sağlamamıştı fakat kadın düşüyordu. Birçok durumda olduğu gibi ve sunamayacaktır. Çünkü bu okullar

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 12 artık, iktidarların hayal ettikleri şeriat onun devrim ve ilkelerine, aydınlanma ‘‘ İslam Kabe ve Kur’an dışında kutsal düzenine ulaşabilmek adına eğitim düşüncesine ne kadar sahip çıktığımız, olarak yalnız bir şey tanır.: O da ‘Hak’tır, sisteminin içine attıkları ufak ve tehlikeli çıkabildiğimizdir. Atatürk’ün devrimleri- hukuktur. Bu nedenledir ki, yüce Allah’ın adımlardır. Şimdi bu eğitim sisteminin ne ne kadar sahip çıkabildik? Geçtiğimiz bir adı da ‘Hak’tır. Kutsallık da ondan- içeriğine biraz daha odaklanalım ve ge- günlerden itibaren önüne geçemediği- dır. İslam ne bir eşyaya ne de insanlara tirilerine bakalım. Yaklaşık 1950’lerden miz, bir türlü tam anlamıyla engelleye- kutsallık tanımıştır.’’ Birçok kesimi bu beri okullarımızda verilen din eğitiminin mediğimiz durumlar gelişti. Devrimlere açıklama tatmin etse bile hala bir kesime yetersiz olduğu, zorunlu olması gerektiği saldırdılar. Gelin bu saldırıyı geçmişten göre bir problem, soru işareti ve anlam- ve zaten, dinin okullarda öğretilmesi için birkaç örnek ile sınıflandıralım. Cumhuri- sızlık vardı. O halde halife neydi? Üçok, Atatürk’ün direktifi bulunduğu yolunda yet Dönemi devrim kanunlarının ilki olan halifenin yalnızca Hz. Muhammed’in tebliğler verilmektedir. Bu duruma emi- Şapka Kanuna birçok eleştiri gelmiştir. kurmuş olduğu İslam- Arap devletinin nim ki hiçbirimizin karşı bir yorumu yok- Bu eleştirilerin yıllar sonra nelere yol başkanından başka bir şey olmadığını tur. Fakat burada yıllardır odaklanmamız açacağını o zamandan gören Üçok, bu açıklamalara ek olarak ‘‘İslam’da gereken konu farklıdır. Din eğitimi neden sonucu kalemine şu cümlelerle almıştı. din adamı yoktur. Hiçbir dönemde de yetersizdir? , Bu yetersizlik nasıl gideril- ‘‘Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerin olmamıştır. Halifenin de dinsel yetkileri melidir? Bu soruların yanında bir diğer ilki olan şapka devrimini, karşı bir tu- yoktur, yetkileri siyasaldır.’’ Açıklama- gözden kaçan ayrıntı ise şudur: Tevhid-i tumla eleştirmek, fesin, sarığın, takkenin larında bulunmuştur. Şu zamana kadar Tedrisat Kanunu’nun kabulünden önce dinsel ve ulusal birer başlık olduğuna bahsedilen bütün konular, tartışılan ve halkın çok büyük bir kesiminden gelen inandırmak istemek, gelecekte bütün halkın aklında soru işaretleri oluşturan ‘‘Medreseler kapanıyor, dinimizi nere- devrimlerimize yönelecek, yıkıcı, yaygın kavramlar, değişiklikler o zaman için den öğreneceğiz?’’ sorusuna Mustafa bir çabanın başlangıç noktasıdır.’’ Dü- aslında halkın zihninde ‘Batı’ kavramına Kemal Atatürk ‘‘Mekteplerde.’’ Yanıtını şüncelerini ifade ederken aslında şapka yöneliyordu. Batı ve batıya özenmek, vermiştir. Bunda hiçbir sıkıntı yoktur. kanunun karşısında olan kişilerin dinsel batıyı taklit etmek. Elbette ki bu da göz Fakat bu sürecin gerçekleştiği dönemde bir gereği, yükümlülüğü yerine getirme korkutucu, tedirgin edici, milli değerleri 20 Nisan 1924 tarihli anayasamızın 2. amaçlarından ziyade her birisinin bir kaybettirici geliyordu birçok kesime. As- Maddesinde ‘‘Türkiye Devletinin dini, zihniyeti temsil ettiğini çok iyi biliyordu. lında bunun oluşmasını sağlayan kesim Din-i İslam’dır.’’ İbaresi yer almaktaydı. Durum elbette yıllar sonra bile değiş- yine bildiğimiz kesimdi, yani şu zamana Yani devlet henüz laik değildi. Türkiye memektedir. Bu düşüncelerle birlikte kadar tartışılan, konuşulan veya konu- Cumhuriyeti laik olduktan sonra da, Cumhuriyet’in ilanıyla beraber kaldırılan şulamayan birçok konunun bu raddeye Mustafa Kemal Atatürk laikliğe aykırı bir halifelik kavramı, elli üç yıl gibi uzun bir gelmesine sebebiyet veren kişi, kişiler ve beyanda bulunmamıştır ve iddia edilen- süreden sonra tekrardan halifelik sorunu kurumlar. lerin aksine söylemlerinde herhangi bir olarak baş göstermeye başlamıştır. sapma yoktur. Bu konuda da her zaman Üçok bu sorunu görmezden gelmek ye- Neydi bu batıyı taklit etmek? Aslında Üçok gözünden de problem aynıydı. rine gerçekleri görmeye, göstermeye ve taklit etme durumu yoktu ortada. O za- Kimsenin ‘‘din’’ ile bir problemi yoktu. açıklamaya var gücüyle emek vermiştir. manlardan itibaren, o zaman koşulların- Konu ‘‘dini yanlış anlayan ve anlatan- Bu tartışmaların tekrar gündeme geldiği da çağdaş medeniyet, gelişim, ilerleme lar’’dı. Yüzyıllar boyu İslam’ı ve dini çok zamanlar halifenin İslam’ın en büyük kavramlarını iyi ve sağlam bir şekilde doğru benimseyen ve halka indirgeyen din adamı, başrahibi olduğu kanısı ne benimseyen temsilciydi Batı. O zamanın din bilginleri sayısı oldukça fazladır fakat yazık ki yurttaşların birçoğunda çoktan en büyük problemleri olan‘Din, İslam, yanlış bilgiler ile halka dini anlatmaya oluşmaya hatta yayılmaya başlamıştır. Ahlak’ kavramlarının sonucunu Bahriye çalışan, halkın bir kesimini dinden uzak- Halife yurttaş için ‘dinsel güç’ olarak gö- Üçok şu şekilde açıklamıştır. ‘Anadolu laştıran, sorgulayıcı niteliklerini kaybet- rülüyordu. İlahiyatçı Bahriye Üçok bütün kültürlerinin İslam’la zenginleşmiş Türk tiren kesim ne yazık ki nicelik olarak çok bu tanımlamalara şöyle yanıt vermiştir: Kültürü ile sentezi.’ Bu konuda Büyük daha fazlaydı. Ve bu kesim tarihte akıl Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün almaz olaylara sebep olmuş, içimizi bur- amaçladığı da bu ayrı ayrı kelimelerin karak hatırlayacağımız örnekleri bizlere altında yatan durumdu aslında. Bu du- sunmuşlardır. Kabakçı ayaklanması, 31 rumu Üçok’un sözleri ile benimseyecek Mart olayı, Şeyh Said isyanı ve ilk devrim olursak ‘‘ Anadolu kültürlerinin İslam’la şehidimiz Kubilay’ın Menemen faciası zenginleşmiş Türk Kültürü ile sentezi bu örneklerden sadece birkaçıdır. ancak Batı’nın bilimsel metotlarının uygulanması ile olur. Hem bu kültür- Genel anlamıyla Bahriye Üçok’un leri araştırmada, hem de bahsettiğim Atatürk’ün İzinde Bir Arpa Boyu kitabının sentezi oluşturmada Batı’nın yöntem- ilk bölümü olan ‘‘İslamiyet’in Gerçek- lerini kullanmak zorundayız. Batı’yı leri’’ bölümü, yanlış anlaşılan ve yanlış taklit etmeyeceğiz demekle hiçbir yere anlatılan İslam ve Ahlakın temellere ulaşamayız. Zaten bilimsel yol tektir, son dayandırılarak, somut ifadeler ile net çağlarda Batı bunun temsilcisidir, yoksa ve dolaysız yoldan halka indirgenmesi bilim evrenseldir ve bütün insanlığın gereken bir İslam ve Ahlak anlayışını malıdır.’’ bizlere sunmaktadır. İslam’ın gerçekle- rinden sonraki bir diğer konu ise Ata- Makalelerinde eğitimde şeriat dü- türk’ün izinde ne kadar yol alabildiğimiz, zeni, İslamiyet öncesi ve sonrası kadın

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 13 hakları, İslamiyet ve kadın konuları üze- yacak kadar büyük bir hamle olduğunu dığım Atatürk gibi dahi bir oğul yetiştir- rinde çok fazla duran Üçok, kadını ‘engin göstermektedir. Fakat ne yazık ki başta memiş olsaydı, Türk kadını, Müslümanlı- ve mümeyyiz tam ehliyetli hak süjesi’ da söylediğimiz gibi Üçok, kadınların ğın ve onun zarif peygamberinin kadına olarak tanımlayan İslamiyet’ten birçok bırakın haklarını savunmasını, kendile- tanıdığı hakların sevincine erememiş kadının habersiz olduğundan ve sahip rine İslamiyet ve Cumhuriyet ile verilen olarak hâlâ o eski yanlış davranışın oldukları hakların bilincinde olmamala- haklarını dahi bilmemelerinden olduk- ezici baskısı altında çırpınıp duracaktı.’’ rından oldukça şikâyetçiydi. Kadınların ça yakınmış ve bu eksikliğin temeline Diyerek kadınların duyarlı olmalarının, kendilerine tanınan haklardan habersiz inildiğinde bunun yine eğitimsizlikten kanunların kendilerine tanıdıkları hak- olmalarının yanında bir kitle de kadınla- olduğunun kanaatine varmıştır. Kadın- ların bilincinde olmalarının gerekliliğini rın siyasal ve sosyal haklara kavuşma- ların, kanunlarımızın kendilerine tanıdığı vurgulamıştır. larını Atatürk devrimleriyle fakat İslam hakların bilincine varabilmeleri ve bu dininin emirlerine, karşı olan kanunlarla hakları en özgür bir ortamda kullanabil- Cumhuriyet meşalesini büyük bir gerçekleştiği inancındalardı. Oysaki İsla- melerinin eğitim ve öğretim seferberliği onur, gurur ve çok büyük özveriyle taşı- miyet bakımından, kadının çeşitli meslek ile mümkün olabileceğini düşünmekte- yan, çağdaş, laik ve modern bir Türkiye dallarında faaliyet göstermelerinde, yü- dir. Genel hatlarıyla İslamiyet ile kazanıl- için mücadele eden, Atatürk ilkelerinin rütücülük makamında olmalarında hiçbir mış haklara baktığımızda İslam hukuku ve devrimlerinin inançlı ve dirençli savu- sakınca yoktur. Hatta İslam’ın kadınlara kadına çağın ötesinde haklar tanımıştır. nucularını ardı ardına kaybettik. Devrim tanıdığı hak ve özgürlüklerin birçoğu Ancak bu hakları günümüz ölçüleriyle şehitlerimizin savundukları fikir söndü- Batılı kadınların bile o dönemde sahip değerlendirebilmemiz mümkün değildir. rülmeye çalışıldı. Kubilaylar, Üçoklar, olmadığı hak ve özgürlüklerdir. Kadınlara Gelen birçok hakkın yanında unutul- Kışlalılar, Hablemitoğlular, Aksoylar, İslamiyet ve Cumhuriyet ile verilen hak mamalıdır ki İslam hukukunda kadın ve Mumcular, siyasal, ekonomik, hukuki ve özgürlükleri Üçok şöyle açıklamıştır. erkek eşit değildir. Bu durum mirasta birçok alanda yobazlığa ve bağnazlığa kadının erkeğe göre yarı hisse almasıyla, ödün veren kişilerin her zaman karşısın- ‘‘ Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İmpa- mahkemelerde ancak iki kadın tanığın da durdukları için katledildiler. Bu isimler ratorluk devrinde, satın alınabilir bir süs bir erkek tanığa eş değer tutulmasıyla mücadele ruhunu hiçbir zaman kaybet- eşyası gibi davranılan ya da bir işgü- hatta bazı özel davalarda kadının tanıklı- medikleri için öldürüldüler, hiçbirisinin cü gibi değerlendirilebilen, kendisine ğının geçersiz olmasıyla somut bir şekil- suikastı tam olarak aydınlatılmadığı için sosyal ve siyasal hiçbir hak tanınmayan de görülmektedir. İslamiyet’in kadınlara sıra sıra suikaste uğradılar. Baskıcı ve Müslüman Türk kadınına, İslam’ında da verdiği haklardan sonra tarihin en büyük gerici bir düzende bu devrimi gerçek- kabul ettiği eski geleneksel haklarını devrimlerinden birini gerçekleştiren leştirmek için verdikleri çaba sonucu yeniden tanımayı, yeniden doğan Türk Atatürk; 1926 yılında Medeni Kanunun halkın bilinçlenmesi, halkın modern bilgi Devletinin sağlam temellere dayanmak- kabulünün ardından 5 Aralık 1934 ta- ile buluşması, doğru bilgiye ulaşması taki gücünü arttırmak için zorunlu gördü. rihinde kadınlara siyasal haklar vererek ve ülkenin çağdaş uygarlık seviyesine Bu yolda atmış olduğu adımlarla elde Türk kadınlarının iktisadi ve ticari alanda erişmesi için çaba veren aydınlarımız etmiş olduğu başarılar yalnız geri kalmış çalışabilmesine zemin hazırlamıştır. katledildiler. Unutulan bir şey vardı… ülke insanlarına değil, Fransa, İsviçre gibi gelişmiş ülkelere de örnek oldu. O, Atatürk’ün devrimlerinin ve İslami- Aramızdan ayrılan sadece beden- Türk kadınına, meslek sahibi olmanın, yet’in kadınlara tanımış olduğu haklar- leriydi. Ömürleri boyunca modern sanatın, bilimin ve sosyal hayatın kapıla- dan sonra köyde ve kentte, birçok kadın; Cumhuriyet meşalesini onlardan devir rını ardına kadar açtı. Bunlardan hiçbirisi bilim, teknoloji, bürokrasi, öğretim, alan biz gençler bu meşaleyi her daim İslam’a aykırı ya da karşı değildir.’’ Bütün ekonomi ve belli akademik alanlarda yer araştırarak, sorgulayarak ve mücadele bu katkılar bizlere çok net bir şekilde almıştı fakat büyük bir çoğunluk yine ederek taşımaya devam edeceğiz. Bu kadın hakları açısından, İslamiyet’in kendisine tanınan haklardan habersizdi. ışık hiç sönmeyecek. kadınlar yararına getirmiş olduğu yeni- Üçok ‘‘Eğer Türk anası, dünya tarihinde liklerin çağın devrimleri ile kıyaslanma- henüz bir eşi doğmamış olduğuna inan-

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 14 Özgürlüğe Adanmış >> Mert Can Yıldız çıkılmış birlikte inceleyelim. sayılı yazılarında, 24.1.1993 tarihin- Soruşturma başlar başlamaz ilk itiraz de Atatürk Bulvarı No.l97’de bulunan Mumcunun ağabeyi Ceyhan Mum- Birleşmiş Milletler Temsilciliği ile Sabah cu’dan geldi. Dönem Devlet Güvenlik Gazetesi Ankara Temsilciliğinde Esat Mahkemesi savcısı Nusret Demiral’ın Karakol Amirliğince koruma personeli soruşturmayı yürütmesini istemedikle- görevlendirildiği bildirilmiştir. rini belirtti, bu isteğinin arkasında Üçok ve Aksoy cinayetlerinde bazı delilleri Aslında böyle büyük olaylarda sakladığının düşüncesi vardı. ülkemizde herkesin gözü bir anda bir kurumumuza dönüyor o da Milli İstihba- Polis olay yerini güvenlik çemberine rat Teşkilatı. MİT bu olayda çok kilit bir almakta çok geç kaldı, tek bir parçanın yerde rol alacaktır ki, bu olayda maalesef dahi delil sayıldığı alana insanlar doluş- aydınlanmamıştır. 1992 yılında Dönemin muştu. Bu da yetmezmiş gibi dönem MİT Müsteşarı Korgeneral Teoman Ko- başbakanı Süleyman Demirel geliyor man, Mumcunun da bulunduğu bir top- diye olay yeri süpürülmüş delil toplama lantıda gazetecilere, terörün önümüz- konusunda skandal yaşanmıştı. deki günlerde sansasyonel eylemlere başlayabileceğini, kamuoyunda bilinen Toplumun çıkarına uygun hareket isimlere yönelebileceğini belirtiyor ve etmeyen kim varsa onların canını sıkan ekliyordu. ‘’Hatta aranızdan birileri hedef Aslında zor Mumcu’yu anlatmak, deyimi yerinde olursa tekerlerine çomak olabilir, öldürülebilir! Devletin en kilit ku- özelliklede bizim gibi daha yolun başına sokan biriydi Uğur Mumcu ve haliyle rumu böyle bir istihbarat alıyorken diğer yeni göz kırpanlar için. Yazıma başlama- tehdit hayatından hiç eksik olmamıştı. kurumların neden Mumcu için önlem dan kaynak taraması ile uğraşırken bir- Ancak mektup veya telefon ile gelen almadığını ne yazık ki bilmiyoruz(!) So- çok belgeyi inceledim, kitaplar okudum, tehditlerin tespiti tabi zor oluyordu ama ruşturma başlar başlamaz İran’dan şüp- belgeseller izledim. Faili meçhul diğer bir tane var ki akıllara durgunluk veren he ediliyordu. Bu şüpheyi güçlendirecek cinayetlere de göz attım ama Mumcu türden, tarih 13 Ocak 1993, Mumcu olan yeni bir açıklama yapıldı, Açıklama- için söylemeden geçemeyeceğim bir Harp Akademileri Komutanlığında yı yapan İran yönetimine muhalif Halkın takım cümleler olduğunu düşünüyorum. konferans verdikten sonra kendi ile ilgili Mücahitleri Örgütüydü. Örgüt Mumcu Hiç düşündünüz mü nasıl öleceğinizi bir tehdidi dile getiriyordu: “Ben haya- suikastını, İran yönetimince desteklenen ya da tahmin yürüttünüz mü hiç ben tımda tehdit almadığım günü yadırgıyo- ‘’Tanrının Gücü Müfreze 5000’’ adlı zaten böyle ölürüm diye? Mesela Mum- rum. Telefonla, yazılı ve sözlü. Telgrafla örgütün yaptığını öne sürdü. cu bir tahminde bulunmuş, bir dönem hiç tehdit duydunuz mu? Geçenlerde, birlikte çalıştığı Milliyet Gazetesi yazarı Hasan Mezarcı diye bir milletvekili ile Bu noktada sorulması gereken bir Derya Sazak’a bir akşam eve dönerken televizyonda tartışmaya çıktık. Telgraf soruda Mumcunun böylesine büyük ‘’Ya Derya beni zaten öyle sandığın geliyor. ‘Yakında öldürüleceksiniz’ diye... güçlerin hedef alabileceği bir gazeteci gibi silahla falan öldürmezler’’ demişti. Mektubu anlıyorum, telefonu da anlı- haline nasıl geldiği ve neleri araştırdı- Tahminin de haklı çıktı Uğur Mumcu 24 yorum. Bunlar da terör örgütü.” Burada ğıdır. Bu alanda bir araştırmayı Mumcu Ocak 1993 günü Ankara Karlı Sokakta acı olan devletin iletişim kurumundan, Cinayetini Araştırma Komisyonuna arabasına yerleştirilen bombanın patla- ülkenin en önemli gazetecisine bir tehdit sunulan bilgiden bir kesit ile öğrenebili- ması sonucu yaşamını yitirdi. Bu suikast telgrafı gelebilmiş olması. Bu telgrafı kim riz. Strateji Grubunun komisyona verdiği herkesi derinden etkiledi ve ülkede çekmiştir, neden çekilmesine mani olu- bilgide: Strateji Grubu’nun komisyonu- sahip çıkılması gereken bazı değerlerin nup yetkililerle temasa geçilmemiştir? , muza sunduğu, Uğur Mumcu cinaye- olduğunu hatırlattı. Mumcu belki o gün gibi sorular cevapsız kalmıştır. Cinayet- tinin İpuçları konulu çalışmada, Uğur aramızdan ayrıldı ama giderken bile Türk ten sonra akıllara gelen sorulardan biride Mumcu’nun 2 Şubat 1992 ‘den öldürül- devrimlerinin ve İlklerinin savunuculuğu- Mumcunun arabasına yakın bir noktada düğü gün olan 24 Ocak nu yaparak gitmişti. bulunan polis noktasına rağmen bu saldırının nasıl gerçekleştiğidir? Dönem 1993’e kadar geçen süre içinde Bu suikast ile ilgili ilk bilgi, olayı İslami içişleri bakanı İsmet Sezgin ve Ankara Cumhuriyet gazetesinde Gözlem sütu- Kurtuluş Örgütünün üstlendiği yönünde Valisi olan Erdoğan Şahinoğlu Mumcu- nunda yayımlanan 330 köşe yazısı baz oldu. Patlamadan hemen sonra gazete- nun korunmaya alındığını açıklamaları alınarak yapılan araştırma sonucu: Uğur ye telefon eden örgüt üyeleri Mumcuyu yaparken, dönem içişleri bakanı Sezgin Mumcu’nun yaşamındaki son bir yıl cezalandırdıklarını söylemişlerdi. Siya- ‘’Onu korumayıp da kimi koruyacağız’’ içinde 158 yazısını “Kürt” sorununa ayır- setçilerin tamamı olayı kınarken, olayın diyecek kadar iddialıydı. Nitekim 14 dığı, bunun yazılarının yüzde 52.6’sını arkasındaki sır perdesinin kaldırılacağı Ocak 1997 tarihinde Mecliste kurulmuş oluşturduğu en çok üzerinde durduğu sözü verildi. Ancak zaman bize çok farklı olan Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma ikinci konu 117 yazıyla ABD olurken, şeyler söyledi. Suikastın arkasındaki sır Komisyonu yayınladığı raporda gerçeği üçüncü sırada ise 114 yazıyla da PKK’nın perdesi kalkmadığı gibi soruşturma- şöyle ispatlıyordu: Komisyonumuzca yer aldığı belirtilmektedir. Bu konular nın önüne setler çekildi, devlet olayın İçişleri Bakanlığı’ndan olay tarihinde arasında PKK ile ilgili bilgilere yer verdiği üstünü örtmeye çalıştı, deliller karartıldı, olay mahalline yakın bulunan mıntıka Kürt Dosyası kitabını yazıyordu ölmeden istekli çalışılmadı. Bazı güçlerden çe- üzerinde hangi binaların korunduğu önce Mumcu, ancak yarım kaldı Kürt kinildi kısacası. Şimdi gelin hep birlikte sorulmuş, cevaben Emniyet Genel Dosyası kitabı. Bu kitapla ilgili yakın Mumcuyu bizden alanlara nasıl arka Müdürlüğü 11.4.1997 tarih ve 2415/97 çevresine, APO’nun geçmişini ve MİT’le irtibatının olup olmadığını araştırdığı- Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 15 nı” ve “ bunu sağlam temeller üzerine oturtabilirsem, kitabın girişi bomba gibi patlayacak” dediğini biliyoruz.

Özellikle kitabın ilk bölümünde yer alan, birkaç yıl sonra komünist olacak Öcalan’ın lise yıllarında İslamcı – antiko- münist konferanslara katılması, Siyasal Bilgiler Fakültesi Şafak Bildirisi davasın- da en ağır cezayı isteyen aynı savcının daha sonra talebi üzerine diğer öğren- ciler gibi üç ay hapisle kurtulması, diğer öğrencilere en ağır cezaları veren okul yönetiminin Öcalan’a en hafif ceza olan kınama cezası vermesi: Öcalan’ın öğ- rencilikle ilişiğinin ancak PKK’nın ilk ey- leminden 3 ay sonra kesilmesi, 1974’ten sonra okula uğramamasına rağmen bursunun kesilmemesi, Kayınpederinin MİT’le ilişkisine dair söylentileri… gibi konuları inceliyor olması muhtemelen bazı kimselerin hoşuna hiçte gitmemişti.

Geriye dönecek olursak eğer, yazının başında Ceyhan Mumcunun savcı için endişeleri olduğunu söylemiştik, soruş- turmaya daha sonra katılan savcı Ülkü Coşkun soruşturma üzerinde çok farklı engellemeler yapacaktı ki nutkumuz tutulacaktı. Bunlar sanki yetmiyormuş gibi işin içine devlet kurumları arasındaki koordinasyonsuzlukta eklenince ortaya çıkan trajedi saç baş yoldurmuştu. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Yıl- maz Ergun, İstanbul’da şeriatçı bir terör örgütüne yönelik operasyon yapıldığını, televizyondan öğrendiğini açıklarken, Ankara Emniyeti İstanbul Emniyeti’ni, “operasyonu basına erken sızdırarak, kilit adamların kaçmasına yol açmakla” suçluyordu. Dönemin İstanbul DGM Başsavcısı Ahmet Köksal ise gelişmeler karşısında patlıyor ve gazetecilere şöyle olarak teşhis ettiği Mehmet Ali Şeker kun’un, Mumcunun eşi Güldal Mumcuya konuşuyordu: ve Ayhan Usta isimli şahıslar devlet itirafında buluyoruz: Bu işi devlet yap- resmi verilerine göre 24 Ocak 1993 mıştır, siyasi iktidar isterse bu iş çözülür. “ ... Aslında ben size bu açıklamaları günü gözaltındaydılar. Ancak Şeker’in Güldal Mumcu 1994 yılında Adalet yapmazdım. Ancak soruşturma öylesine yakalanma tutanağında tarih 24 Ocak Bakanlığına bir dilekçe vererek savcı laçkalaştı ki, sizin sorularınıza yanıt verip iken eve baskın yapılan tarih ise 26 Coşkun’un davayı savsakladığını öne vermememin bir önemi kalmadı. Duruş- Ocak olarak geçiyordu. Bütün sanıklar sürer. Adalet Bakanlığı savcı Coşkun için ma öncesinde bilgi vermek de sakıncalı, aynı gün yakalandıkları için yakalanma bir müfettiş gönderir ve soruşturma so- ancak bu soruşturmanın gizli bir tarafı tutanağında 24 Ocak için imza vardı. Bu nucu disiplin cezası tayin edilmesi kararı da kalmadı.” sadece karmaşalardan bir tanesi. Tuta- çıkar, ancak Ülkü Coşkun asker olduğu nak hataları ile ilgili Ülkü Coşkun Adalet için özlük hakları Milli Savunma Bakan- Bu yukarıda bahsettiğimiz ope- Bakanlığına sunulmak üzere 21 sayfalık lığındadır ve ceza onayı gerekmektedir. rasyonda 19 kişi yakalandı. Yakalanan bir rapor hazırladı. Hatalarını nedeni, Bakanlık soruşturma sonucu böyle bir suçluların İslami Hareket Örgütünün Emniyet mensuplarının ‘’aşırı yorgunluğu ceza verilemeyeceğini söyler. Bu kadar Türkiye kanadına mensup oldukları ve ve uykusuzluğu’’ dolayısıyla ‘’ beşeri hataya rağmen neden ceza verilmez so- Hizbullah bağlantıları bulunduğu bili- birer hata’’ olarak gösterdi. rusu gelir akıllara, fakat bakanlığın ceva- niyordu. O günlerde sürpriz bir gelişme bı sadece iki kelimedir: Devlet Sırrı! Bu yaşandı ve Ayhan Aydın isimli bir şahıs Sanki birileri bir şeyleri engelliyor olaydan sonra Ülkü Coşkun farklı bir gö- suikastı gördüğünü iddia etti, işte bu derken, cinayetin çözümünün önündeki reve atanacaktır fakat yerine gelen savcı vakitten sonra Ülkü Coşkun’un sahne en büyük engelin kim olduğunu Devlet Kemal Ayhan bir süre sonra evinde ölü sırası geliyordu. Ayhan Aydın’ın suikastçı Güvenlik Mahkemesi savcısı Ülkü Coş- bulunacaktır ve DGM savcısı Nusret De-

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 16 miral tarafından otopsisi yaptırılmadan emrin ardından faaliyete geçen yetkililer Sınırdan kamyonlarla silah sevkiyatı defnedilmesi emretti. İlerleyen süreçte fabrikada çalışanlar içinden güvenilir yapılıyordu. Sevkiyatın sağlıklı biçim- Mumcu soruşturması ile kim ilgilenyorsa dokuz kişi seçip, ‘Biz bu silahları bir ku- de gerçekleşmesini sağlayan, ‘yazılı bedelin canıyla ödedi. Bunlardan biride zey ülkesi için fason ürettik, ama dam- emirlerin’ olduğu dosyayı incelediğinde Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar galanması ve numaralanması gerektiğini şaşkına dönmüştü. Söz konusu dosya, Okkandı. Ceyhan Mumcu’ya suikast ile unuttuk’ diye yönlendirilip dört gecelik daha önce MKE yetkililerine giden ‘yazılı ilgili bazı bilgilere ulaştığını söylemişti. çalışmayla silahları hazırlattı. Birkaç emirler’ dosyasıydı. O gece orada olup Ancak Uğur Mumcu anmasına giderken gün sonra MKE’ye 11 kamyon eşliğinde bitenleri bilen çok az sayıda asker vardı. kendisi de suikasta uğrayacaktı. Mumcu gelen üst düzey bir subay, ‘Ben JİTEM İçlerinden birisi, bu dosyanın fotokopi- cinayeti ile ilgili ürperten bir senaryo ise komutanıyım. Silahlan ve size gelen sini çekerek gazeteci Uğur Mumcu’ya kısa süre sonra TBMM Uğur Mumcu yazılı emri almaya geldim’ dedi. MKE gönderdi. Cinayetini Araştırma Komisyonunda yetkilisi, silahların hazır olduğunu, ‘yazılı ortaya çıkacaktı. Olayların içinde Ülkücü emri’ vermesinin ise mümkün olmadığını Deneyimli gazeteci Mumcu, eline Mafyadan Alaattin Çakıcı’nında adı söyleyince, kendisini JİTEM komutanı geçen dosyada geçen bilgileri ‘onay- geçiyordu. Tespitler şöyleydi: olarak tanıtan subay, elindeki dosyadan latmak’ amacıyla bazı yerlere telefon bir başka ‘yazılı emir’ çıkarıp gösterdi etmeye başladı. Ve hayatının hatasını Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma ve emri geri aldı, silahları11 kamyona yaptığını hiç düşünemedi... Dosyayı Komisyonu’na ulaşan ilk bilgiler, dikkat- yükleyip MKE’den ayrıldı. kendisine ulaştıran kaynak, bu geliş- leri Susurluk çetesinin üzerine çekiyor- meden haberdar oldu ve Mumcu’yu du. Komisyona bilgi veren Jandarma telefonla arayarak ‘Ne yaptın sen? ... İstihbaratçısı Astsubay Hüseyin Oğuz, Ölümüne mi susadın?’ diye ikazda bu- Uğur Mumcu cinayetinin Alaattin Çakıcı, lundu ve dosyayı unutmasını istedi. An- Korkut Eken ve Ahmet Cem Ersever cak Albay D.C.K. de geç kalmıştı. Çünkü tarafından planlandığını, “Şişko Tekin” bugün çete olarak anılanlar ‘kararlarını’ diye bilinen Tekin Coşkuner tarafından vermişti. gerçekleştiğini söyledi. Hüseyin Oğuz, Tekin Coşkuner’in uzaktan kumandalı Tarih: 23 Ocak 1993 oyuncak bir araba ile yerleştirdiği bom- Tanık: D.C.K. bayı uzaktan kumanda ile patlattığını savundu. D.C.K ısrarla Mumcu’yu arıyor, ama bir türlü ulaşılamıyor. Gazeteye ve sekre- Yapılan araştırmada, ülkücü mafya terine ‘notlar’ bırakıyor. ‘Hayati bir konu, liderlerinden Alaattin Çakıcı’nın, Mumcu onu mutlaka benimle görüştürmelisiniz’ cinayetinin işlendiği günlerde Ankara’da diyor. Ne yazık ki görüşme gerçekleş- olduğu ve Başbakan Yardımcısı Tansu miyor. Çiller ile aynı otelde kaldığı tespit edildi. Çakıcı ‘nın, Mumcu cinayetinin işlen- Tarih: 24 Ocak 1993 mesinden iki gün önce Ankara Oteli’ne Yer: Ankara yerleştiği ve cinayetin işlendiği gün otelden ayrıldığı belirlendi. 22-23 Ocak Mumcu otomobilinin marşına basıyor 1993 tarihli otel kayıtlarına göre Alaattin Tarih: 15 Ocak 1991 ve bilinen bombalı suikast gerçekleşmiş Çakıcı 806 nolu odada kalmıştı. Aynı Yer: Irak sınırı oluyor. günlerde, yazar Ümit Oğuztan, Uğur Tanık: JITEM sorumlusu Albay D.C.K Olay yerinde ve Mumcu’nun eşyaları Mumcu, Jandarma Genel Komutanı arasında ise askeri yetkililerce gönde- Orgeneral Eşref Bitlis ve JİTEM Komu- Irak sınırında 700 kadar PKK militanı, rilen dosyanın fotokopileri bulunamadı. tanı emekli Binbaşı Ahmet Cem Ersever’ Albay D.C.K. komutasındaki kuvvetler- Bir süre sonra ‘Celal Talabani’ye PKK’yı in bir devlet sırrının ortaya çıkmaması ce sarılmışlar, kaçacak küçük bir delik vurması için 100 bin adet silah gönde- için öldürüldüğünü öne sürdü. Oğuztan, dahi bırakılmamıştı. Albay son darbeyi rildiği’ söylentisi yayıldı. Söylentinin öte- bu üç cinayetin işlenmesine neden olan vurmak üzere geçecekti ki, ‘Ankara sine geçmeyen bu sözler unutulup gitti. gelişmeleri, yer ve zaman belirterek ade- bağlantılı’ bir telsiz emri geri çekilmele- O günlerde kendisine sorular yöneltilen ta bir film senaryosu gibi anlatıyordu: rini deklare etti. Beyninden vurulmuşa Jandarma Genel Komutanı Orgeneral dönen komutan hayatında belki de ilk Eşref Bitlis, ‘Konuşulacak şeyler zamanı Ürperten Senaryo kez bir emre itiraz ediyordu. Ancak, telsiz geldiğinde konuşulur’ demişti. emri ‘geri çekilin’ diyordu. Ve öyle de Tarih: Ocak 1991 yapıldı. Tarih: 17 Şubat 1993 Yer: MKE (Makine Kimya Endüstrisi) Tarih: 16 Ocak 1991 Bitlis Paşa, hiç beklenilmeyen bir MKE yetkililerinin eline geçen mesaj Yer: Irak sınırı uçak kazasında beraberindekilerle bir- ilginçtir. Çünkü 100 bin adet silahın üze- Tanık: Albay D.C.K likte yaşamını yitirdi. rinde seri numaralarının ‘çok gizli’ yürü- tülecek bir işlemle silinmesi isteniyordu. Albay D.C.K. ‘ye gece gelen gizli bir Tarih: 6 Kasım 1993 Alışılagelmiş bir emir olmadığından emir, bir gün önce ‘geri çekilin’ emri- JİTEM Komutanı Ahmet Cem Erse- yetkililer, ‘emir tekrarı’ istedi. Gelen ikinci nin nedenlerini kavramasına yol açtı. ver ölü bulundu. Kısa süre sonra Emni-

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 17 yet Genel Müdürlüğüne atanan Mehmet ların kilit isimleri Necdet Yüksel ile “Te- bendi gereğince kesin hükme bağlan- Ağar, Güldal Mumcu’yu evinde ziyaret kin’” kod adlı Ferhan Özmen’e ulaşıldı. ması ertelendi. Tarı’nın 5 yıl içinde aynı edecekti. Aralarında tarihe geçecek Daha sonra yapılan açıklamalarda ise cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağ- bir konuşma geçti. Güldal Mumcu’nun suikastın asıl faillerinin Yüksel ve Özmen layıcı cezayı gerektiren bir suç işlemesi “Görüyorsunuz, bir sürü yanlışlık üst oldukları bildirildi. Gözaltına alınan örgüt durumunda, davaya devam edilerek üste dizilmiş, önümüzde bir duvar gibi üyelerinin ifadeleri doğrultusunda Sin- hüküm verileceği kaydedildi. Arif Tarı duruyor” sözlerine Ağar, “Altından bir can’da cephanelik ortaya çıkarıldı. Bura- ifadesinde Mehmet Şahin ile Yusuf tuğla çekerseniz hepsi yıkılır” yanıtını da yapılan aramada, Kışlalı suikastında Karakuş’u 1991-92 yıllarında kendine ait verdi. Mumcu’nun “Çekin, o zaman” kullanılan zaman ayarlayıcı “Serkisof’ arazide alabalık tesisi işletirken müşteri sözlerine karşılık “Yapamam, mümkün marka saat ile elektronik düzenek, 80 olarak tanıdığını, kendisine iddia edildiği değil” diyen Ağar’a, Mumcu, “O halde kilograma yakın C-4 patlayıcı ve bilyalar gibi yasadışı örgütlere değil, devletin çekilin, başkası yapsın” dedi. Ağar’ ın bulundu. Operasyonda ayrıca Prof. Dr. güvenlik güçlerine yardım ettiğini, 1993- yanıtı netti: Muammer Aksoy cinayetinde kullanıldığı 94 yıllarında bulunduğu bölgenin Alay belirtilen Baretta 7.65 çapındaki silaha Komutanlığına çağrılarak, bölgedeki “Onu da yapamam.” Bunun üzeri- da ulaşıldı. bazı köylerle ilgili jandarma ile çalışmak ne Güldal Mumcu “O zaman çekerler üzere görevlendirildiğini, bu görevin siz de altında kalırsınız” dedi. Böyle Soruşturmayı yürüten DGM Savcısı resmi bir yazı ile kendisine onaylatıldığını karmaşık bir süreç içerisinde ilerlerken, Hamza Keleş, 11 Temmuz 2000 tarihin- söylemişti. faili meçhul cinayetler arasına bir kişi de 9’u idam istemiyle olmak üzere 17 daha ekleniyordu. Ahmet Taner Kışlalı 21 sanık hakkında dava açtı. Mumcu’nun Sanıklar Ferhan Özmen, Necdet Yük- Ekim 1999 günü Ankara Üniversitesinde faillerini yakalamak amacıyla başlatılan, sel ve Rüştü Aytufan “anayasal düzeni vereceği derse gitmek üzere arabasına daha sonra ortaya çıkan bağlantılar üze- değiştirmeye cebren teşebbüs” suçun- bindiği sırada yerleştirilen bombanın rine Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, dan TCY’ nin 146/1. maddesine göre patlaması sonucu hayatını kaybetti. ölüm cezasına çarptırıldı. Derviş Polat Cinayetin ardından polis, İran destekli Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. ile Yüksel Pekdemir’e örgüte yardım şeriatçı Hizbullah terör örgütü üzerinde Dr. Bahriye Üçok cinayetlerine karışan yataklıktan 3 yıl 9’ar ay ağır hapis cezası yoğunlaştı. Cinayetleri aydınlatan ilk 22 olayı kapsayan UMUT Davası’nın verildi. Mahkeme, Mehmet Ali Tekin, ipuçlarına ise 17 Ocak 2000 tarihinde iddianamesinde, Uğur Mumcu’nun ara- Abdülhamit Çelik, Muzaffer Dağdevi- İstanbul-Beykoz’da Hizbullah’ın İlim cına konulan bombanın Ferhan Özmen ren, Fatih Aydın, Mehmet Şahin, Talip grubuna yönelik hücre evine yapılan tarafından yapıldığı belirtildi. İddianame- Özçelik, Hakkı Selçuk Şanlı, Mehmet baskında ulaşıldı. Operasyon sırasın- de, bombanın Necdet Yüksel’in gözcü- Kasap, Mehmet Gürova, Adil Aydın ve da Hizbullah’ın liderlerinden Hüseyin lüğünde Murat Nazlı’yı 12 yıl 6’şar ay ağır hapis Velioğlu öldürüldü. Evde bulunan CD ve cezasına mahkum etti. Yusuf Karakuş’a belgeleri incelemeye alan polis, faillere Oğuz Demir tarafından otomobile 15 yıl ağır hapis cezası veren mahke- yönelik operasyonlara21 Şubat 2000 yerleştirildiği kaydedildi. İran’a kaçan me, Hasan Kılıç’ı da örgütün yöneticisi tarihinde başladı. bombacı Oğuz Demir’e ise hiçbir zaman olmaktan 18 yıl 9 ay ağır hapis cezasına ulaşılamadı. UMUT Davası’nın ilk duruş- çarptırdı. Abdullah Argun Çetin hakkın- UMUT Operasyonu ması Ankara 2 No’lu DGM’de 14 Ağus- daki dosya ise cürüm işlemek amacıyla tos 2000 tarihinde yapıldı. Abdullah oluşturulan çeteye üye olma suçundan Operasyona “UMUT” (Uğur Mumcu Argun Çetin’in Ankara l No’lu DGM’de ağır cezaya gönderildi. 14. Ağustos Uzun Takip) adı verilirken, cinayetlerin yargılandığı dava dosyasının da arala- 2000 tarihinde başlayan dava, yakla- ardındaki örgütler de yavaş yavaş ortaya rında bulunduğu bazı dava dosyalarının şık 17 ay sonra 20 duruşmada karara çıkmaya başladı. Bu örgütler İran gizli birleştirilmesiyle sanık sayısı 24’e çıkan bağlanabildi. servisi SAVAMA tarafından eğitilen ve UMUT Davası, 7 Ocak 2002 tarihinde adları duyulmayan Kudüs Ordusu ve sonuçlandı. 24 Ocak 1993’den bu yana 26 yıl Tevhid Selam’dı. 6 Mayıs’taki operas- geçti. Kaç hükümet kuruldu kaçı yıkıldı yonda Duruşmada Musa Koca, İsmail Koç- gibi fantastik hesaplamaları geçtim, han, Şeref Dursun ve Adnan Yükdağ be- ülkemizde rejim değişti. Ama hala faili Tevhid Selam örgütünün üyele- raat ederken, örgüte yardım ve yataklık meçhul bir cinayet olarak duruyor kö- ri Yusuf Karakuş, Abdülhamit Çelik, suçundan yargılanan Arif Tarı hakkındaki şede bir yerlerde. Mumcu’da yetmemiş Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Muzaffer dava, 4616 Sayılı Şartla Salıverilmeye, olacak ki Kışlalı ve Hablemitoğlu dos- Dağdeviren, Mehmet Şahin, Fatih Aydın, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair yaları da öylece duruyor. Aslında şunu Talip Özçelik ve Arif Tarı yakalandı. Kanun’un 1. maddesinin 1. fıkrasının 4. söylemek yanlış olmayacak gibi. Uğur Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan Mumcu suikastı bu ülkenin kara kutusu- yaptığı açıklamada, gözaltına alınanlar dur, eğer açıp bakabilecek hale gelirsek arasında Mumcu’nun katillerinin de Kışlalı, Hablemitoğlu, Gaffar Okkan, bulunduğunu bildirdi. Yusuf Karakuş ve Eşref Bitlis, Ahmet Cem Ersever gibi Abdülhamit Çelik İstanbul’ daki sor- birçok olay aydınlanabilir ve en önem- gularında suikastı bütün ayrıntılarıyla lisi de ülkemizin böyle kritik noktadaki anlattılar. Ankara’ya getirilen Karakuş isimlerine saldırının içerden mi dışardan ve Çelik’e Mumcu’nun yaşamını yitirdiği mı olduğunun yanıtını almış oluruz. evinin önünde de tatbikat yaptırıldı. Bu kişilerin ifadeleri doğrultusunda suikast-

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 18 Ahmet Taner Kışlalı >> Semih Demirtaş

Hayatı man olmak istedi. Oruç da tutuyordu, iba-detlerini yerine getiriyordu. İnançlı Ahmet Taner Kışlalı, Tokat’ın Zile biriydi.’’ Ahmet Taner ve Nilgün Kışlalı ilçesinde 10 Temmuz 1939’da dünyaya çiftinin bu evlilikten Altınay ve Dolunay geldi. Kilis’te ilk ve orta öğrenimini bitirdi. adlarında iki kız çocuğu dünyaya geldi. Ardından İstanbul’a gelip Kabataş Erkek 9 Eylül 1995 tarihinde Antalya yolun- Lisesi’nde okudu. Aslında mimar olmak da geçirdikleri trafik kazasında Ahmet isteyen Kışlalı’nın hayali İstanbul Fın- Taner Kışlalı ağır yaralanırken, eşi Nilgün dıklı’daki Güzel Sanatlar Akademisi’nde Kışlalı hayatını kay-betti. Nilgün hanı- okumaktı ancak mimarlık bölümünü mın ölümünün ardından yazdığı yazıya kazanamayınca, Ankara Üniversitesi Ahmet Taner Kışlalı, ‘’Bir Türkün Ölümü’’ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne on beş bin başlığını verdi. 1997 yılında ikinci eşi kişi arasından ilk elli içerisinde girdi. Nilüfer hanım ile evlenen Ahmet Taner Üniversite’de okurken gazetecilik ve Kışlalı, 21 Ekim 1999 tarihinde yaşamını spor muhabirliği yaptı. 1962-1963 yitirdiğinde Nilüfer Kışlalı’dan da Nilhan yıllarında Yenigün Gazetesi’nde yazı Nur adında bir aylık kız çocuğu vardı. işleri müdürlüğü yaptı. 1967 yılında Paris Üniversite-si’nde Siyaset Bilimi dalın- 21 Ekim 1999 sabahı Ahmet Taner Kemalizm ideolojisini şekillendiren şey da ‘’Modern Türkiye’de Siyasi Güçler’’ Kışlalı son yazısını Cumhuriyet Gazete- kurtuluş mücadelesi dönemi ve Cum- başlıklı doktorasını yaptı. 1971 tarihinde si’ne gönderdi. Eşi Nilü-fer Kışlalı ile kızı huriyet’imizin ilk yılla-rındaki politika- ‘’TRT Bilimsel Başarı Ödülü’’ aldı. Kışlalı, Nilhan’ı eşininin çalıştığı yere bırakacak, lar, fikirler olduğu kadar Cumhuriyet Fransa’dan Türkiye’ye geldiğinde Hacet- kendisi de üniversiteye dersine gide- aydınlarımızın aktarımlarıdır. Onlar göz tepe Üniversitesi’nde Siyaset Sosyo- cekti. Eşi ve çocuğundan önce çıkıp ara- ardı edileni, saklanılmak isteneni gün lojisi alanında öğretim görevlisi olarak baya yöneldi ve arabanın sileceklerinde yüzüne çıkararak toplumu aydınlatır. akademik hayatına başladı. Ardından poşete sarılı bir paket gör-dü. Paketi sol Aydın, çevresine ışık tutan ve doğru yolu Ankara Üniversitesi’nde Siyasal Bilgiler eliyle alırken büyük bir patlama mey- gösterendir. Ne zaman bir kaos oluşsa Fakültesi’nde ders verdi. 1972 yılında dana geldi. Kışlalı, sol kolu kopmuş ve düzen çıkmaza girse aydınlar Cumhuri- doçent oldu. bilinci kapanmış bir halde Tıp Fakültesi yet’imizin mekaniklerini tekrar hatırlatır. Hastanesi’ne getirildi. Hastaneye geti- Burada bahsettiğimiz ‘doğru yol’ her 1971-1977 yılları arasında Yankı rildiğinde ölmüştü. Ankara’da Karşıyaka zaman vardır fakat durumun şartları Dergisi’nde yazdı. O dönem dergideki Mezarlığı’na defnedilmiştir. gerekçesiyle görülmesi zorlaşmıştır. çalışma arkadaşları Kışla-lı’yı tartışma- Cumhuriyet aydınları gözün önündeki o ya açık, kibar ve çok okuyan biri olarak Nilüfer Kışlalı suikast gününü ve önce- perdeyi arala-maya yarar. tanımlıyor. Dergideki yazılarıyla dönemin sini şöyle anlatıyor: ‘’Ahmet alabildiğince Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel kibar, naif biridir. Kimseyle tartışmaz, Buradaki amacımız Cumhuriyet aydını Başkanı Bülent Ecevit’in dikkatini çekti. sesini yükseltmez ancak futbol maçla- Ahmet Taner Kışlalı’nın bir topluma Ecevit’in yönlen-dirmesiyle siyasete rında çok heyecanlanırdı.Önceki akşam kattıkları sebebiyle katledilmesini atıldı. 1977 seçimlerinde CHP 5. Dönem Galatasaray’ın yabancı bir takımla irdelemek, söndürülmek istenen o fikri İzmir Milletvekili olarak meclise girdi. maçı vardı. Normalde gözünü maçtan körüklemektir. Yazının işleyişinde Ahmet 1978’de Bülen Ecevit tarafından kurulan ayırmayan adam tüm gece Nilhan’ı Ta-ner Kışlalı’nın hayatı, fikirleri ve kat- 42. Hükümet’te Kültür Bakanı olarak uyurken seyretti. Maç bittikten sonra ledilmesi üzerinde durularak verilecek; görev yapan Kışlalı, 12 Eylül Darbesi ‘Nilüfer çok heyecanlanıyorum. Bir an Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi kitabı sonrasında Ankara Üniversitesi İletişim önce büyüsün beni tanısın, bana baba incelemesi yapıldıktan sonuca ulaşıla- Fakültesi’nde siyaset bilimi dersleri desin. Birlikte oynayalım istiyorum’ dedi. caktır. Kitabın genel olarak planından verdi. 1991 yılından itibaren Cumhuriyet 21 Ekim sabahı beni Nilhan ile beraber bahse-dilip Kışlalı’nın ilkeleri anlatışı Gazetesi’nde ‘’Haftaya Bakış’’ isimli kö- işe bırakacaktı. Hava çok soğuk siz ele alınacaktır. Ahmet Taner Kışlalı’nın, şede Kemalizm’i savunan yazılar yazdı. üşümeyin ben arabayı getireyim dedi. Kemalizm’e ve bu topluma kattıklarını Kültür ve eğitim konularını irdeledi. Büyük bir patlama sesi duydum. Yola yalnızca bir kitabı üzerinden işlemek baktığımda arabamızdan ateş çıktığını elbette yüzeysel kalacaktır. Akışı boz- Fransa’da okurken 1968 yılında Fransız ve Ahmet’in yerde yattığını gördüm. mamak ve aktarımı karışık hale getirme- Nicole ile evlendi. Evliliklerinden kısa bir Hemen yanına koştum. Kalabalıktan biri mek adına bu yol tercih edilmiştir. Kitap süre sonra Nicole müslüman oldu ve ambulansı aramış, ambulans da yakın incelemesi, birebir özet olarak yapıl- Nilgün adını aldı. Ahmet Taner Kışla- bir konumdaymış on dakika içerisinde maması adına neden sorgusu ağırlıklı lı’nın damadı Sıtkı Uluç, Nilgün hanım gelmiş. Bana o süre çok uzun gelmişti. işlenecektir fakat siz de hak verirsiniz ki hak-kında şunları söylemiştir: ‘’Kendini Ambulansa benimle beraber bir komşu- Kışlalı’nın fikrini sağlıklı analiz etmek ve Türk hissediyordu, hatta Türk’tü. Türki- muz da bin-di. Yalnızca dua ediyordum, sizlere sunabilmek için yorumu uzatma- ye’de devlet memuru oldu. Vasiyeti Türk elimden bir şey gelmiyordu. Allahım mak en doğrusudur. İnceleme kıs-mında bayrağıyla uğurlanmaktı, nitekim öyle de nolur yaşasın diye dua ediyor-dum. Kolu göreceğiniz şey, kitaptaki düşüncenin oldu.’’ Ahmet Taner Kışlalı’nın ağabe-yi kopsa da yaşasın.’’ ufak bir yansımasıdır. Çünkü Kemalizm, Mehmet Ali Kışlalı da Nilgün hanımın Laiklik ve Demokrasi kitabı her okun- müslüman olmasıyla ilgili şunları söyledi: Ahmet Taner Kışlalı 8 Haziran 1999 duğunda unutulmuş farklı ufukları akla ‘’ Annem, babam ve bizler din konusun- tarihli son röportajında terör olgusu- getirecek türdendir. da zorlayıcı değildik. Kendisi müslü- nu açıklıyor ve terörün amacını izah Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 19 ediyordu. Şu soruyu sorup açıklıyor- çünkü çözümler Kema-lizm’in içeri- du röportajda; ‘’Nasıl oluyor da insan sinde. Kemalizm’in değişken, yenilikçi Kitapta bir yanıt da Atatürk diktatördü başka insanı acımasızca öldürebiliyor?’’ yapısıyla eleştiriler çürütülüyor. eleştirisine geliyor. Kışlalı bu eleştiriyi Terörün toplumu akılcı düşünceden özgürlüğü yaymayı deneyen biri nasıl uzaklaştırıp korkuya yönelten yapısı-na Kışlalı’nın kitapta ilk cevapladığı soru diktatör olabilir sorgusuyla çürütüyor. vurgu yapıyordu. ‘’Terörist kurbanının Kemalizm’in ideoloji olup olmadığıdır. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet tam kim olduğuna bakmaz, toplumda nasıl İdeolojiyi karmaşık inanç sistemi veya anla-mıyla ileriyi düşünen türdendi. ve ne boyutta yankı uyandıracağına düşünceler bütünü olarak tanımlaya- Bu nedenle kendini denetleyen laik bir bakar’’ diyordu. biliriz. Bu sorunun cevaplandığı nokta muhalefet gerekliydi. Giri-şimler karşı ideolo-jinin belli bir paydası olduğu devrimci yapıya dönüşünce bu durum ve destekçilerinin bu payda etrafında sonuçsuz kaldı fakat kitapta da yazıldığı birleştiği ile sorunları çözmeye yaradı- üzere bu durum tek partinin içerisinde ğıdır. Yalnızca buradan bakıldığında bile birçok farklı görüşle dengelendi. Parti cevap su götürmezdir. Kemalizm elbette çok görüşlü karma bir partiydi ve Kışlalı ideolojidir. Hem de çağın şartlarına göre bu nedenle Kemalist Tek Parti Dönemi’ni şekillenen bir ideolojidir. Kışlalı, ideo- baskı toplumlarında demokrasiye geçiş lojinin bu yönünü vurgular. Ke-malizm için zo-runluluk olarak görür. Siyasal yalnızca sınırlı bir dönemin sıkıntılarını rekabet ortamı parti içerisinde mümkün çözen değil, çağa ayak uyduran ve yeni kılınmıştır. Örneğin İsmet İnönü ve Celal dönem so-runlarına da çözüm üreten Bayar rekabeti bu dönemde başlamıştır. bir ideolojidir. Bunlardan yola çıkarak birkaç ekleme de biz yapabiliriz. Kema- Demokrasinin bir ön koşulu da aktif lizm belirli bir dönemle sınırlı kalmayan vatandaşlık ve katılımdır. Mustafa Ke- ideolojidir çünkü genetiğinde ilerleme mal’in özgür düşünceye bu denli önem vardır. Yani bu ideolojiyi savunan toplum, vermesinin bir sebebi de budur. Top- karşılaşılan problemin dönemi ne olursa luma vatandaş kimliğini benimsetmek olsun Kemalizm’i inceleyerek çözüme ve katılıma yöneltmek. Seçmen yaşının odaklayabilir. Kışlalı, ideoloji kavramını 18 olarak belirlenmesi ve Türk kadınına irdelediği kısımda Kemalizm ifadesinin tanınan siyasal haklar katılımı arttırmaya neden Ata-türkçülük kelimesine karşın örneklerdir. Kışlalı, demokrasiyi açık- kullanılması gerekildiğini de açıklamıştır. ladığı kısımda bu noktaya değinmiştir. Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi Atatürkçülük ifadesi yıpratıl-mış ve Ke- Kemalistlerin Türkiye’ye bağımsız ve İncelemesi malizm ifadesi uluslararası dile girmiştir. demokratik kurum anlayışını getirdiğini, katılımcılığa yön verdiğini belirtmiş-tir. Ahmet Taner Kışlalı kitabın önsözünde Kışlalı, Kemalizm’in cumhuriyetçilik Katılımcılığı sivil toplum alanında özel de bahsettiği üzere anlatmak istedikle- ilkesinin demokrasi ile aynı olduğu- yatırımlarla çeşitlendirmiş, özerk kurum- rini dört bölümde ele alıyor. İlk bölümde nu söylemiştir. Bizler cum-huriyet ve larla şekillendir-miştir. Özel kurumları Kemalizm ilkeleri derinlemesine analiz demokrasi farkına biraz bakarsak bunun çoğaltmış, yatırımları özelleştirmiştir. edilirken, kendi deyişiyle ‘Kemalizm nedenini kolaylıkla kavramış oluruz. Örneğin İş Bankası, TTK, TDK vb. es-kidi mi?’ Sorusunu cevaplıyor. Aynı Cumhuriyet halka ait olan şey iken, de- zamanda Kemalizmle Hesaplaşmak mokrasi halkın yönetimidir. İnsanların en Bütün bu verilenlerin sonuç kısmınday- bölümü ‘Atatürk’e Saldır-manın Daya- rahat yaşayabileceği yönetim biçimi de- sa karşılaştırmayı görüyoruz. Çünkü tari- nılmaz Hafifliği’ kitabındaki incelemesini mokrat cumhuriyetlerdir. Halka ait olan hi olaylarla gelişen fikirsel olguyu ancak biraz daha ayrıntılı hale getiriyor. İkinci şeyin idaresinde halktan bir parça ol- dönemin şartlarına göre değerlendirir- bölüm olan Kemalizm Üzerine’de Cum- mazsa düzen düşüşe geçer. Bu nedenle sek sağlıklı sonuç almış oluruz. Dönemin huriyet gazetesindeki yazılarını aktarır- Kemalizm’in cumhuriyetçilik ilkesinin koşullarına göre değerlendirmede de ken, üçüncü ve dördüncü bö-lümlerde demokrasi ile aynı görülmesi kolay-lıkla Kemalist cumhuriyetçilik fikrinin; gerek sırasıyla laiklik ve demokrasinin üzerine anlaşılır ve haklı bir durumdur. Demok- önceki rejime karşılık, gerekse döne- çözüm odaklı aktarım yapılıyor. Ahmet rasinin koşullarını anlatan Kışlalı, özgür min diğer rejimlerine karşılık fazlasıyla Taner Kış-lalı kitabın amacı için yarınları, ortam koşulunun üzerinde durmuş ve demokrat olduğu görülür. aydınlık geleceği işaret ederken, cum- Mustafa Kemal’in demokrasiyi özgürlük huriyet bilincine sahip herkesin Kema- sorunu olarak gördüğünden bahset- Kışlalı, birinci bölümde ilkelerden laikliği lizm, laiklik ve demokrasi bağlantısını miş-tir. Mustafa Kemal kurtuluş düşün- açıklarken Mustafa Kemal’in en duyarlı sağlıklı bir şekilde kurabilmesini umuyor. cesini bir topluma yayarken dahi baskı olduğu ilke ola-rak tanıtmıştır. Çünkü yerine ikna yolunu kullan-mıştır. Çünkü laiklik, devletçilik hariç diğer tüm ilkelerin Kitabın işleyişinde öncelikle sorunlar ancak böylelikle o arka plana atılmış olmazsa olmazı yani ön koşuludur. Laik ve sorular verilip gerçekçi örneklerle toplumu özgür düşünceye yönlendirebi- bir toplum düzeni inşa edilemezse ne somut sonuçlara varılı-yor. Bu sorular lirdi. Peki neden Mustafa Kemal özgürlük cumhuriyetçilik, ne ulusçuluk, ne diğer Kemalizm’e gelen eleştirilerin başını çe- düşüncesini yaymayı denedi? Dönemin ilkeler yerine geti-rilebilir. Örneğin laik kerken, Kışlalı dönemin yapısını ayrıntılı bastırılmış toplumu ancak böylelikle toplum düzeni yoksa bir ulustan söz bir biçimde açıklayarak çözümleri gün düzeni eleştirmeye, akılcı düşünmeye ve edemeyiz. Bir ümmetten söz edebiliriz. yüzüne çıkarıyor. Gün yüzüne çıkarıyor karşı çıkmaya başlayabilirdi. Biz kitaptaki laiklik bölümünün biraz

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 20 dışına çıkalım. Laiklik nedir? Laiklik en için ‘Türk’, Anadolu toprakları üzerinde tafa Kemal’in gerçekleştirdiği, eşitliği basit anlamda din ve devlet işlerinin yaşayan, ‘kederde, kıvançta’ dayanışma sağlayan bu devrim son-suzluğunu birbirinden ayrılması olarak tanımlanır. içinde olan insanların ‘ortak’ adıdır. 1935 korumuş ve gelişmekte olan devletlere Bu doğrudur fakat tanım çok düz ve ger- yılındaki resmi tanımlamaya göre de örnek olmuştur. çek anlamından biraz uzak kalır. Laiklik, ‘ulus, dil, kültür, ve ülkü birliği ile birbiri- kaderci inanışa, sorgulamadan iknaya, ne bağlı yurttaşlardan meydana gelen Kışlalı, Kemalist devletçiliği şöyle ifade eşit olmayan düzene, haksızlığa son siyasal ve sosyal bir bütündür.’’ Mustafa etmiştir; ‘’ Hem devletin ekonomik yaşa- vermektir. Laiklik, aklı referans almak, Kemal’in neden böyle bir ulus tanım- ma müdahale etmesini ve denetlemesi- neden sorusunu sormak, eşitliği sağla- ladığına ve Kışlalı’nın neden bu konu ni, hem de -gereken durumlarda- dev- mak, hak-lının yanında olmaktır. Laiklik, üzerinde önemle durduğunu sorgula- letin ekonomik yaşamda girişimci olarak aydınlanma düşüncesinin ürünüdür. yalım. Cevabı süreklilik, beka, kalıcılık bizzat rol almasını öngörür.’’ Burada Bütün bu ifadeler biraz iddialı bulunabilir olabilir. Var olduğunu kabul ettiğimiz bu şunu da belirtmeliyiz, Kemalist devletçi- fakat tarihteki eşitsiz düzenlere baktığı- düzendeki devletin asıl amacı kalıcılıktır. lik özel giri-şimleri bitiren türden değildir. mızda, kimi gruplar tarafından çoğunlu- Ulusun, devletin kalıcılığındaki önemli Ticari faaliyetler serbesttir. Özel teşeb- ğun hakkı-nın gasp edilmesinin nedeni unsurlardan olduğunu belirttiğimize göre büslerin gerçekleştiremeyeceği zorunlu dinin yanlış aktarımı ve kullanılması değil bir karşılaştırma yapabiliriz. Din üzerin- durumlar devlet eliyle gerçekleştirilir. midir? Laik düşüncenin de bu düzene de birleşen ulus ta-nımının asıl amacı Bu da yine dönemin bir gereksinimidir. çare olarak kendiliğinden ortaya çıktığını kalıcılık olmaz. Ümmet olur. Dogmalarla Uzun yıllar süren kanlı ve yorucu bir göz önüne alırsak tanımı anlayabiliriz. sarılı düzenin korunması olur. Eğer ırk mücadeleden çıkan yeni devletin, atılımı Yeryüzünde şu an bir sistemin varlı- üzerinden tanımlanan ulusa bakarsak gerçekleştirebilmesi için müdaha-lesi ğını kabul edersek bu sistemin başat zaten böyle bir ulus kalıcı olamaz. Irkının şarttı. 1937’deki başbakanlık değişimi aktörleri ancak ve ancak ulus-devletler üstünlüğünü savun-maktan saldırgan devlet idaresinde bunu kanıtlar nitelik- olabilir. Ulus kavramı çok değişkenli bir tavırlar sergiler ve çağımızda arı ırkın tedir. Tutucu politi-kalar seyreden İsmet tarihsel süreçten geçmiş ve 17. Yüz- oluşturduğu sınırlardan söz edemez- İnönü yerine, liberal politikalar seyreden yıl’dan günümüze uzanan şekilde ulus ken bu tanım kendiliğinden son bulur. Celal Bayar gelmiştir. Kemalist dev-let- kavramı şekillenmiştir. Sınır siyaseti Hitler’in saf Alman ideasını buna örnek çilik dönemin yapısının zorunluluğudur. yapmayan, ulusuna çağın şartla-rının gösterebiliriz. Kemalist ulus-çuluğun Bu sayede ekonomik büyüme ve sana- getirdiği gerekliliklerle yeteri değeri bağımsızlık ve çağdaşlıktan geçtiğini yileşme gerçekleş-miştir. Sanayileşme vermeyen devletler son bulmak zorunda söyleyen Kışlalı’dan yola çıkarak ancak hızı %96 ile dönemin avrupasından kat kalmıştır. Ahmet Taner Kışlalı, ulusçuluk bu tanımın her çağı yakalayabileceğini kat öndedir. tanımında bir karşılaştırmayla yapılmak görürüz. istenenin zorluğuna dikkat çekmiş-tir. Kışlalı’nın anlattığı Kemalist devrimcilik Tarihe bakıldığında önce ulus bilincinin Kışlalı’nın aktardığı Kemalist halkçılıkta iki temelden oluşur. Eski kurumu yıkıp sonra devletin inşa edildiğini belirtir aryıcalıksız ve sınıfsız bir toplum betim- çağın gereklilikle-rine uygun bir şekilde fakat bizde öncelik-le bir devlet kurul- lemesi vardır. Eşit, barışçıl ve toplumun yenisini kurmak. Değişim ve yeniliklere muş ve o devlete bir ulus inşa edilmiştir. sorunlarına çözüm üreten bir düzeni açık olmak. Kemalist düşünce doktrin Mustafa Kemal konjonktürü çok iyi hedefler Kemalist halkçılık. Kışlalı’nın olarak geliştirilmeye karşıdır çünkü de-ğerlendirmiş, kendi ulusunu din ve bu düzen için atılan adımlardan seçtiği değişmelidir. Zaman geçer ve eski ırktan arındırmıştır. Bu ulus için Türkiye örneklendirme ise Harf Devrimi’dir. Ki- düzenin şartları ortadan kal-kar. İşte milleti ifadesi kullanıl-mıştır. Mustafa Ke- tapta, seçkin-halk ikile-minin en belirgin Kemalist devrimciliğin gerçekleştirmek mal’in ulus tanımını aktarırken Kışlalı’nın olduğu alan olan kültürün eşitlenmesini istediği fikir zamanı takip etmektir. Kışlalı kusursuz anlatımını bozmamak adına açıklar Kışlalı. Seçkinin dili Arapça ve devrimin koşullarını anlatır, nesnel ve o kısmı doğrudan alıntılayalım. ‘’Onun Farsça doluyken halkın dili saftı. Mus- öznel koşullardan bahseder. Burada nesnel koşullar zaten şartlara uyma-yan düzenden doğar. Öznel koşullar ise düzen eleştirisinden doğar. Bakacağımız durumsa nesnel koşulları sağlanmış bir devrim yoludur. Gelişmiş ülkele- rin toplumları devrime kolayca ulaşır. Düzen-sizliği düzeltebilecek ekonomik ve eylemsel yaptırım gücüne sahiptirler. Bir de geri kalmış ülkelere bakarsak bu mümkün değildir. Çünkü toplumun ön- celiği düzeni sağlamak değil karınlarını doyur-mak veya kendilerini kurtarmaktır. İşte bu gibi durumlar için Ahmet Taner Kışlalı’nın çözümü dev-rim ideolojisini doldurmak, güçlendirmektir. Devrim, gerçekleşebilmek için eyleme geçecek toplum-sal gruba dayanır. İdeoloji o gru- bu yaratır. Kemalist devrim aydınlanma fikrinin ürünüdür ve Kema-list devrim yenilikçilik sayesinde ayakta durur.

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 21 Kışlalı, kitapta Türk Devrimi için tarihin gördüğü en kansız devrim; Mustafa Kemal içinse tarihin en kapsamlı kültür devriminin baş mimarı demiştir. Eğer anlatımda bu ifadelerin neden tercih edildiğini biraz açarsak tarihteki en bü- yük iki devrimi örnek-lendirelim. Büyük Fransız Devrimi ile Amerikan Bağımsızlık Mücadelesi. Yönetimde bizim neden yerimiz yok sorgusuyla çıkmış ve devrim sırasında büyük bedeller ödenmiştir. Çürümüş bir düzenin sonucu doğmuş yeni düzen arayışlarıdır. İki örnekte de yönetilmekten memnun olmayan bir toplum vardır. Büyük Fransız Devrimi’nin parolası ‘’Eşitlik, Kardeşlik, Özgürlük’’ tür. Tarihte kansız geçen devrim yoktur. Türk Devrimi iki örnek dışında yönetim memnuniyetsizliği değil, emperyalizm karşıt-lığıdır. Başka devletlere varıyla yokuyla karşı çıkmak, kendi kaderini be- lirlemek için savaşmaktır. Türk kurtuluş mücadelesinin parolası ‘’Ya İstiklal, Ya Ölüm’’dür.

Ahmet Taner Kışlalı’nın cevabını amaçladığı soru, ‘’Kemalizm Eskidi mi?’’ sorusudur. Yine bu so-ruyu, dönem Tür- kiye’sinin olaylarlarını vererek her bir ilke için eskidi mi sorusuyla cevaplamıştır. Asıl cevabı okuyucunun takdirine bırak- mış ama sorduğu soruların kitap içeri- sindeki analizleriyle zaten tek bir cevabı olduğunu kanıtlamıştır. Elbette eskime- miştir. Eskimesi mümkün değildir!

Kitabın üçüncü basımının 1994 senesi olduğunu göz önüne alırsak dilerseniz 21. yüzyıl Türkiye’si olayları ve koşullarıyla değerlendirmeyi bir de biz yapalım. Etnik kökenlerin siyasette çıkar aracı olarak kullanıldığı, etnisite- ye dayalı biz ve onlar kutuplaşmasının çoğaldığı, belirli grupların propa-ganda karşılıklarının verilmediği bu dönemde tek başınayken değişime gücünün ye- malzemesi yapıldığı, bunlar üzerinden Kemalist halk-çılık eskimiş midir? Ulus- temeyeceğini düşünür. Bu gibi durum- çatışma ortamı yaratarak toplumun lararası ekonomi politiğin geliştiği, ulus- larda insanın temel haklarını hiçe sayan, refahını düşürmenin amaçlandığı bu lararası şirketlerin yeni bir aktör ola-rak ülkeyi sistematik olarak kötüye götüren dönemde Kemalist ulusçuluk eskimiş sistemde söz sahibi olduğu, ekonominin düzenin yanlışlığını orta-ya çıkaran midir? Toplumun yönetimdeki rolünün sert güç olarak hedefleneni rahatlıkla kişilere ihtiyaç duyulur. Önderler veya zayıf-laştırıldığı, düşünce özgürlüğünün yaptırdığı ve Tür-kiye’nin rekabette devrim müsebbipleri bu gibi ihtiyaçların kısırlaştırıldığı, yaşama ve sağlık hak- oldukça geciktiği bu dönemde Kemalist sonucun-da ortaya çıkar. Halkı harekete kının önemsenmediği, de-mokrasinin devletçilik eskimiş midir? Eskimiş idare geçmeye cesaretlendirirler. Kötü düze- koşullarının göz ardı edildiği bu dönem- stratejilerinin ve kurumların kullanıldığı, nin, düzensizliğe evrilme dö-neminde de Kemalist cumhuriyetçilik eskimiş toplumu ve devleti ilerletecek alanlarda gidişatı durdurmayı amaçlarlar. Örneğin midir? Akıl-cı düşünce ve sorgulamanın yerinde sayıldığı bu dönemde Kemalist Bastille Hapishanesi Baskını’nda Ca- sonunun arzulandığı, dinin siyasi parti devrimcilik eskimiş midir? mille Des-mounlis toplanan kalabalığa politikası haline getirildiği, insan-ların devrim bilincini yerleştirmiştir. din üzerinden birbirine nefretle baktığı, Sonuç birbirini ayrıştırdığı bu dönemde Kema- Cumhuriyet aydınlarımız da bu görevi list laiklik eski-miş midir? Sınıf ayrımının Düzenin baskısına ya da karmaşıklığı- karşılamışlar, toplumumuz ve ülkemizin keskinleştiği, kimilerinin iyice güçlenir- na göre insanlar eşitsizliği, yozlaşmayı, ilerlemesi için doğru yolu göstermişler- ken diğerlerinin sırtından geçindiği, nispi gericiliği, haksızlığı göremez. Görse bile dir. Bu doğru yol, olması gerekendir. Ay- gücüyle diğerlerini ezdiği, çalışana emek

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 22

dınların ortak özellikleri, hitabeti yüksek, Ahmet Taner Kışlalı’nın anlattıkları Türk yol uğruna ölümü göze almış ‘’Dev- analitik düşünceye sahip, ikna kabiliyeti ulusunun ve Cumhuriyet’in kurtuluşu rim Şehidimizdir’’. Kışla-lı’nın tuttuğu gelişmiş olmaları ve derinlemesine çö- için eskimez bir çabadır. Anlattıkları ışıktan korkanlar, fikirlerinden çekinenler zümler üretmeleridir. Yukarıda da bah- ayrıştırmak için değil tamamıyla bü- onu katletmişlerdir. Katiller devrimden sedildiği üzere aydının eleştirileri sonucu tünleştirmek içindir. Barışa yönlendirir, korkmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin düzen kötü hale gelmez, düzenin kötü de-mokrasiyi benimsetir. Anlattıkları ilerlemesini, Türk ulusunun birleşmesi- gidişatı aydını eleştirmeye, unutulanı yorum ya da yeni bir fikirden daha çok ni, halkımızın eşitliğini ve özgürlüğünü hatırlatmaya yöneltir. Yani Cumhuriyet Cumhuriyet’imizin kuruluş genetiğidir. istememişlerdir. aydınlarımız gericilik ve yozlaşma karşı- Yaşayan bir canlı ve her gün yanıbaşı- sında bastırılmayı, susmayı kabul etmek mızda durandır. Sahip olduğumuz bir Bizler bu ışığın neden söndürülmek yerine anlatmayı tercih etmiş, anlaşıl- mücadeledir. Ahmet Taner Kışlalı’nın istendiğinin bilincindeyiz. Cumhuriyet’i- mayı ummuşlardır. Yenilikçi düşünceyi bunları anlatma sebebi hayatta olduğu mizi korumak, ulusu-muzu birleştirmek, yerine getirmek, çağın şartlarına uygun dönemde bu mücadelenin unuttu-rul- halkımızın eşitliğini sağlamak, devrim- bir düzeni oluşturmak için ideolojiye mak istenmesidir. Ahmet Taner Kışlalı lerimizin devamını getirmek, devletimizi inanan ve eyleme geçecek bir toplum- bize göre kimilerinin yapmaya korktu- ilerletmek ve akılcı düşünceyi aşılamak sal zemin zaruridir. İşte aydınlarımızın ğu şeyi başaran cesur biridir ama bu adına bu fikre sahip çıkacağız. Bastırıl- anlattıkları anlaşılmaya başlanınca gerçekleşen aydınlatma girişimi ona mak istenen özgür düşünceyi haykıra- oluşan bu zemin çığ gibi büyüyecek göre cesaret değil bir borçtur. Türk ulusu cağız. Doğruyu herkese anlatıp doğru- haklarını, özgürlüklerini isteyecekler ve Cumhu-riyet’ine sahip çıkmalı, kurtulu- nun anlaşılmasını bekleyeceğiz. Çünkü süreklilik sahibi düzeni yaratacaklardı. şunu unutmamalıdır. Bu yolda da kendini bu cesaret göstergesi olmasının yanısıra Birileri değişimi arzularken, birileri de Türk hisseden ve devletinin ilerlemesini yapılması gerekendir. Kemalizm fikrini, şu anda kalabilmek, ilerlememek ve isteyen her vatandaş anlamak, anlatmak laiklik fikrini, demokra-si fikrini, Ahmet yönetecekleri ülkenin çöküşü de olsa zorundadır. Kemalizm, laiklik ve demok- Taner Kışlalı’nın fikrini yaşatacağız. yönetmek isterler. Bu dengesizlik hali rasi arasındaki organik bağı kavramalıdır. ‘’Devrim şehidimizi’’ yaşatacağız. bazıları-nın dengesidir. Sıfır toplamlıdır. İnsanların büyük çoğunluğu hissetmese Terörün asıl amacı korku ortamı ya- ya da aksini iddia etse ona inandırılsa da ratmak ve toplumu akılcı düşünceden dengesizliğin eksi tarafındadır. O grubun uzaklaştırmaktır. Ahmet Taner Kışlalı, kaybettiği diğer tarafın artısıdır. Bu artıyı Türk ulusunu birleştirmeyi, Türkiye Cum- korumak için her şeyi yapabilirler. huriyet’inin yükselişini amaçlamış, bu yolda çalışmıştır. Ahmet Taner Kışlalı bu

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 Necip Hablemitoğlu >> Furkan Kayabaşı 23

adlı çalışmalarını yayınladı. önemli kozu durumunda.’

Hablernitoğlu, çalışma alanına ilişkin Hablemitoğlunun Ardından Türkiye’ de ve yabancı ülkelerde sem- pozyum, panel gibi toplantılarda sayısız Basın, Hablemitoğlu için gerçek bir konferanslar verdi, çeşitli televizyon ve Atatürk milliyetçisi, gerçek bir yurtsever radyo programlarına katıldı. Siyasal İs- olduğuna dikkat çeken yazılar pay- lam ve İslamcı terör örgütlerinin Türkiye’ laşmıştı. Bazı köşe yazarlarının görüşü deki yapılanmalarına ilişkin araştırma- şöyleydi: larıyla tanınan Hablemitoğlu, Alman Vakıfları ile Avrupa Birliği Uyum Yasaları Hikmet Çetinkaya (Cumhuriyet): içinde yer alan vakıflar yasası konuların- da çeşitli araştırmaları da bulunuyordu. Türkiye’nin iç barışını bozmayı ilke Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap edinen dış güçler, yeniden düğmeye ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, bastı ve bu kez yine bir bilim insanını Ankara Üniversitesi’nde Doktor Öğretim hedef aldı... Hablemitoğlu, bir yurtsever- Görevlisi olarak Atatürk İlkeleri ve Dev- di! Cumhuriyet devrimlerini ve ilkelerini rim Tarihi dersini veriyordu. savunan bir insandı! Ataktı, heyecanlıy- dı, korkusuzdu... Peki Necip Hablemi- 1954 yılında Ankara’da doğan Necip Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi toğlu neden hedef seçilmişti? İşte asıl Hablemitoğlu, 1977 yılında Ankara Üni- Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 günü, ak- yanıtlanması gereken soru buydu!... versitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın şam evinin önünde uğradığı silahlı saldırı Yayın Yüksek Okulu‘ndan mezun oldu. sonucu yaşamını yitirdi. Hikmet Bila (Cumhuriyet): 1977-1978 yıllarında “Dilde Fikirde İşde Birlik” adlı aylık bir dergi çıkardı. Üniversiteden çıktıktan sonra evinin Suikastlar, karanlığın işaretidir. yakınındaki alışveriş merkezine uğrayıp, Sinsice, gizlice yapılır. Suikastçı, işini ka- Uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın saat 20.30 sıralarında Çankaya Portakal ranlıkta yapar, kaçar. Arkasındakiler ka- müşaviri oiarak çalıştıktan sonra Ankara Çiçeği Sokak, 40 numaradaki evinin ranlıktır, saklanırlar. Bir kurşunla, karanlık Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitü- önüne gelen Hablemitoğlu, park yerinde hesaplarını gerçekleştirmeyi amaçlarlar. sü’nde master ve doktora yaptı. kendisine ait 06 TF 647 plakalı araçtan Necip Hablemitoğlu öldürüldü. indiği sırada silahlı saldırıya uğradı. 9 Türkiye dışındaki Türk topluluklarının milimetrelik silahla başına iki el ateş edi- Bir aydın insan daha yok edildi. Kuş- yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar len Hablemitoğlu olay yerinde yaşamını kular, suikastın arkasında daha büyük yapan Hablemitoğlu, Orta Avrupa ve yitirdi. hesapların bulunabileceğini gösteriyor. Balkanlar’da Türk eserleri, Türk azınlık- Katil ya da katiller yine yakalanamazsa, ları ve şehitliklerimiz konusunda alan ... bu kuşkular artacak. çalışmaları yürüttü. Bu çalışmalar çeşitli gazetelerde yazı dizisi olarak yayımlandı. Alaman Vakıfları’nın damarına basan Emin Çölaşan (Hürriyet): Necip Hablemitoğlu, Alman Vakıfla- 1995-1996 yılları arasında Birleş- rı’nın Türkiye aleyhine yıkıcı ve bölücü Fethullah takımının devleti sinsice miş Milletler Örgütü’ nün bir projesinde faaliyetlerde bulunduğunu iddia etmiş; ele geçirmesinin, Alman vakıflarının (UNDP) görev alarak Moldova’da Ga- bu vakıfların manipüle ettiği bölge Türkiye’ de oynadığı oyunların üzerine gauz Türkleri’nin Latin alfabesine geçişi halklarından birinin Bergama köylüleri giden Hablemitoğlu niçin, hangi amaçla ile ilgili olarak danışmanlık hizmeti verdi. olduğunu söylemişti. Başta Konrad ve kimler tarafından öldürüldü? Terör Buradaki görevi sırasında, Cumhuriyet Adenauer Vakfı olmak üzere Alman Va- yeniden mi hortlayacak? döneminin başında bölgede Atatürk kıfları etnik, dinsel, siyasal ve ekonomik tarafından görevlendirilen öğretmenlerın alanlarda etki ajanları yetiştiriyorlardı. Bu Onunla aynı doğrultudaki insanlara bulunduğunu belirleyerek, bu öğret- iddialar sonrasında ortalık yine karıştı. gözdağı mı verilmek isteniyor? Terör menlerin bugün yaşayan öğrencilerinin Ülkernizdeki Alman vakıflarının yasa- Türkiye’nin baş belasıdır. Bunun acısını anılarını derledi ve bir kısmını “Kemal’in dışı faaliyetleri sorgulanmaya başlandı. milletçe çok uzun yıllar çektik. Bir kez Öğretmenleri” başlığı ile yayımladı. Ankara DGM Savcısı Yüksel bu kez daha hortlamasına izin vermeyelim. Hü- iddianame hazırladı. Alman vakıfları bu kümet bu işin üzerine gitmelidir. Katiller İlk kitabı, II. Dünya Savaşı sırasında işe çok bozuldu. Yine Hablemitoğlu’nun mutlaka yakalanmalıdır. Sovyet Rusya tarafından Kırım Türkleri’ ağzından: ‘Almanya, Türkiye’de mevcut nin kendi topraklarından zorunlu göç tüm şeriatçı yapılanmalara kucak açmış- Yalçın Bayer (Hürriyet): ettirilişini anlatan ve 1974 yılında yayın- tır. Türkiye’nin küçük bir modeli olarak, lanan “Yüzbinlerin Sürgünü”nden sonra ülkemizde ne kadar siyasal İslamcı Seçkin bir yurtseverdi; prensiplerine “Çarlık Rus yası’ nda Türk Kongreleri mezhep-tarikat-cemaat ve radikal grup bağlı; gerçeklere sadık bir aydındı. Ata- (1905-191 7)”, “Şefika Gasp ıralı ve varsa, hepsinin Almanya’da mevcudiyeti türkçülüğü ve Türkiye’nin ulusal birliğini Rusya’da Türk Kadın Hareketi (1893- sağlanmıştır: Avrupa Milli Görüş Teşkilatı sonsuza kadar savunacağını söylerdi. 1920), “Alman Vakıfları ve Bergama (AMGT), Almanya’nın Türkiye’ye ve Dosyası” ve “Kırım’da Türk Soykırımı” diğer islam ülkelerine karşı en güçlü ve

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 24

Melih Aşık (Milliyet):

Hablemitoğlu’nun ardından daha önce gördüğümüz filmleri izliyoruz. Her kafadan başka ses çıkıyor. Saptırma- ca, şaşırtmaca, dezenformasyon gırla gidiyor. Peki katilleri bulmakla yükümlü olanlar ne yapıyor? Ciddiyetle arıyorlar mı? Şu sırada en çok sesi çıkması gere- ken onlar da ...

Necati Doğru (Sabah):

Bergama’da köylüler, “siyanür- le altm aranmasma” karşı çılayordu. Çünkü siyanür çevreyi kirletiyor, doğayı öldürüyordu. Köylüler, şalvarları, donları, tombul göbekleri, kadmları yerel giysiler içinde bir sivil toplum hareketi yükselti- yorlar.

Doğalarına, topraklarma, çiçeklerine, böceklerine sahjp çıkıyorlardı. Seçilmiş bir belediye başkanmın liderlik ettiği bu sivil toplum haraketine saygı duyuyor- dum. Fakat yazımda şu soruyu sorma- dan da edemiyordum: “Bütün dünyada Kanada, ABD, Çin, Rusya, Güney Afrika ileri teknoloji ile ve siyanür kullanarak altın çıkartıyor. Bunlar çevreyi kirletmi- yorlar. Topraklarınm altında ölü duran zenginliği çıkartıp servete dönüştürü- yorlar. Biz Türkler siyanür kullanarak altın çıkartırsak neden çevreyi kirletmiş olalım. Biz Türkler de bu teknolojiyi kul- lanacak zeka, akıl, beceri yok mu?”

Bu yazı üzerine aramıştı. Yüzyüze gelmedik. Telefonda konuştuk. Bana; “Sorduğunuz soruda çok haklısınız” diyordu. Kendisinin üniversitede öğretim görevlisi olduğunu söylüyordu. Bergaı- Bu tip siyasi cinayetlerin çözülmesi gısının da değişeceğini hiç sanmıyorum. na’daki hareketin arkasında Alınan Vakıf- çok zordur. Üzerinden yıllar geçmesine Yetkililer yine aynı demeçleri verecekler, ları’nın bulunduğunu anlatıyordu. rağmen pek çok siyasi cinayet sonuç- aynı açıklamaları yapacaklar, ama sonuç landırılamamıştır. Bazı yakalananlar sıfıra sıfır, elde var sıfır olacak. Türkiye’de altının bulunması, çıkar- olmuş, ama gerçek katiller bulunama- tılması Almanların işine gelmjyordu. Ve mıştır. Bunun bir tek nedeni olduğunu “Öldürülenler, anti-emperyalist” köylüleri kullanarak üretimi engelliyorlar, söyler uzmanlar: “bizim altını toprak altında tutsak” hale Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı getiriyorlardı. Elinde belgeler olduğunu - Bu tip cinayetler profesyonel kişiler- Vural Savaş, Hablernitoğlu cinayetiyle belirtiyordu. Sonra uzun metinler gön- ce planlanır ve yine profesyonel kişilere ilgili olarak şu yorumu yapıyordu: derdi. Sonra da kitap yazdı. TV program- ısmarlanır. Sonra da deliller ortadan larına da çıktı. Anlattı. Bu insanı vurdular. kaldırılır. “Tetikçi kim olursa olsun, bir siya- sal İslamcı da olsa, ben bu suikastın Fatih Altaylı (Hürriyet): Bunun için güvenlik güçleri istedikleri arkasında yine emperyalist dış güçlerin kadar iyi niyetle bu cinayetlerin üzerine ajanları bulunduğu kanaatindeyim. Bu Katilin kimliğinin önem taşımadığı, gitsin, bir sonuç elde edemez. Soruş- kanaatimin çeşitli nedenleri var. Pek çok tetiği çektirenlerin ise hjçbir zaman ya- turma yürür yürür sonunda karanlık bir aydınımız öldürüldü ve öldürülüyor. Bu kalanmayacağı cinayetlerden biri daha. tünele girilerek bütün deliller yitirilir.Bu aydınlarımızı hepsi de her aydın gibi laik, Türkiye’de yıllardan beri işlenen· hemen sadece laikliği savunanlar değil; mutlak Tufan Türenç (Hürriyet): bütün siyasi cinayetlerde böyle olmuş- şekilde anti- emperyalist bir tutum tur. Necip Hablemitoğlu cinayetinjn yaz- takınarak, emperyalist devletlere karşı

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 25 mücadele eden insanlarımız. Muammer Aksoy’u ele alalım. Yıllarca Türkiye’nin petrol davasını en iyi savunan kişiydi ve dış çevreleri on derece rahatsız ediyor- du. Uğur Mumcu’nun öldürülmeden önce yazdıklarına bakın: ‘Vurulduk ey halkım, unutma bizi! Bağımsızlık Musta- fa Kemal’den annağandı bize ... Emper- yalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklarda ...’

Küreselleşmeye karşı Ahmet Taner Kışlalı, ‘Kalpaklı Kalkınma’ denilen Ata- türkçü kalkınma modelini ısrarla savunu- yordu. Bir yazısında; ‘ABD’nin ve Batının çıkarı, ulusal bütünlüğünü korumuş, çağdaş ve bağımsız davranabilecek kadar güçlü bir Türkiye’ de değildir. Yan-çağdaş, yarı-bağımsız, her zaman Batı ‘ya muhtaç bir Türkiye’dedir’ diyor. Sayın Hablemitoğlu da bu gerçekleri bilen bir aydınımızdı ve bunları açıkça dile getiriyordu.” Sındırgı ve Sivrihisar’daki ‘altın karşıtı’ toplantılarına Almanya’dan konuşmacı ... diğer yerli işbirlikçileri de parasal yönden getirmektedirler. Son yapılan ve 50 bin desteklemektedir. kişinin katıldığı ‘Savaşa Hayır’ mitinginin Son Röportajıydı düzenleyicileri, Alman destekli ‘Vicdani - Alman vakıflarının tek faaliyet Retçiler’ dir. Necip Hablemitoğlu, öldürülmeden alanı Türkiye’ deki altın rezervlerinin önceki gün Star gazetesinden Yasemin işletilmemesi ıni? Başka ne gibi çalışı- - Yeni kurulan AKP Hüküıneti’nin Güneri’nin sorularını yanıtlamış, çarpıcı na/ar yürütüyorlar? Alman vakıflarına yaklaşımı nasıl açıklamalarda bulunmuştu. İşte bu söy- olacak? Yapılan lobi faaliyetlerine göz leşiden notlar: - Tek faaliyet alanları bu değil. yumulacak mı? Almanya; MGK ve dolayısıyla TSK - Kitabınızın yayımlanmasıyla, Al- aleyhindekj faaliyetlerini yeni bir boyuta - Gül Hükümeti’nde, geçmiş yıllarda man vakıfları hakkında, Ankara DGM taşıyarak bu işle Yehova Şahitleri’ni ANAP üyesi olup da Almanya’ya özel Cumhuriyet Savcılığı ‘nca, ‘Almanya görevlendirmiştir. ‘Vicdani Retçiler’ eğitim için gönderilenler arasında iki lehine casusluk yaptıkları’ gerekçe- kjmliği altında yasadışı faaliyet gösteren bakan da bulunmuktadır. Bunlardan biri siyle haklarında dava açıldı. Tepeköy ve halkı askerlikten soğutmayı, askere Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu’dur. eski Muhtarı Halil Battal, Almanların gitmemeyi öngören bu yapılanma, başta Almanlar, ABD’ye yakın olan AKP Hüki. Oktay Konyar’ a çanta içinde para yasadışı Heinrich Böll Vakfı temsilciliği imeti’nde kendilerine yakın isim olarak erdiklerini gördüğünü açıkladı. Sizin olmak üzere, bugüne kadar Alman vakıf- Erkan Mumcu’yu görüyorlar. Konrad bu konudaki görüşleriniz nelerdir? larından destek gören ti.im sivil toplum Adenauer Vakfı’nm yasadışı temsilcisi örgütlerince desteklenmektedir. Wolf Schönnbohm ve yardımcısı Dirk - Mahkemede bu ifadeyi veren Tröndle, AKP ile üst düzeyde bağlantı muhtarı gönülden kutluyorum. Onca - Halkı askerlikten soğutmak suç kurma çabası içindedir. Konrad Adenau- militan arasında bu ifadeyi dürüstçe ve teşkil ediyor yasalarımızda. Bu faali- er Vakfı, Kopenhag Zirvesi’nde gerçek- cesaretle verebilmek davanın gelişimi yetlerini nasıl yapıyorlar? leşen Türk-Alman gerginliğini giderme açısından son derece önemli olmuştur. misyonunu üstlenmiştir. Bergama’ daki ‘sivil itaatsizlik’ eylemleri- - Şimdi, ‘Vicdani Redcilik’ adı altında nin finansmanı, merkezi Almanya’da bu- Mehmet Bal adlı bir Ti.irk’i.in askere -Almanlar ve ABD’ !ilerin çalışına lunan ve sadece posta kutusunu adres gitmek yerine, askeri cezaevine girmesi, stratejilerine baktığımız zaman arada gösteren FIAN Vakfı’nca karşılanmak- Almanya’da birinci haber olarak verilmiş ne gibi farklılıklar bulunuyor? tadır. FIAN Vakfı’nın denetimi, Almanya ve başta Almanya’daki Türkler olmak Temsilcisi Petra Sauerland üzerinden üzere Ti.irkiye’deki geniş kitlelerin as- - ABD, Türkiye’de üst düzeyde çıkar- yapılmaktadır. FIAN’ın yanı sıra, Alman- kere gitmeyi reddederek sivil itaatsizlik larını temsil ettirirken Almanya sokak- ya İzmir Başkonsolosu Manfred Unger, kapsamında TSK’ya karşı bir komuoyu taki militan ve müridlere kadar binlerce yerli işbirlikçilere para dağıtımında en oluşturmaya çalıştıkları gözlenmektedir. taraftara sahiptir ve kullanmaktadır. üst karar verici konumundadır. Bu, Türk Alman vakıfları da bu görüşlere çanak Merkezi Alrnanya’da bulunan tüm aşın makamları tarafından da biliniyor. Unger, tutarak, yeni bir lobilicilik faaliyetine baş- sol ve aşırı sağ yapılanmaların Türki- Bergama’nın yanısıra, Eşme, Salihli, ladılar. Türkiye’ de bu faaliyeti yürütenler, ye’deki uzantıları, Alınanya’ nın çıkarları

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 26 doğrultusunda kullanılmaktadır. Ankara ... DGM’ de açılan ‘Casusluk Davası’nın Genelkurmay askeri Mahkernesi’ne “Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet intikal ettirilmesi gerekir. Çünkü, davanın Taner Kışlalı, Muammer Aksoy gibi iddiananamesini yazan Savcı Nuh Mete Cumhuriyet şehitlerinin öldürülmesini Yüksel, Alman vakıflarının casusluk planlayanların ortaya çıkarılamayışında faaliyetlerinde bulunduğunu belirtmiş- olduğu gibi sadece araç olan tetikçilerin ti. Casusluk davaları da Genelkurmay kim oldukları, ideolojileri, taabiyetle- Askeri Mahkemesi’ nde görülür. Alman- ri, inanç ya da inançsızlıkları önemli ya ‘ıun Türkiye aleyhine başka ne gibi değildir; yanıltıcı olan sadece tetikçilere faaliyetleri bulunuyor? -Almanya, AB’ye bakarak yargıya varmaktır. Uyum Yasaları’nın uygulamasını görmek isterken, idamın kaldırılmasına karşın, Doğru yaklaşım ise; söz konusu kendi ülkesinde barındırdığı yüzbinlerce Cumhuriyet şehitlerinin faaliyetlerinin en PKK, Nizam-ı Alem ülkücüsü, DHKP-C, çok hangi dış ülkenin çıkarlarına zarar TİKKO, Kaplancı, Partizan gibi örgüt mi- verdiğinin belirlenmesinin yanı sıra, aynı litanlarını, Interpol uygulamalarına karşın kayıpları tekrar vermemek için caydırıcı Türkiye’ye iade etmede hiçbir adım önlemlerin alınmasıdır.” atmamaktadır. Aynı şekilde, KADEK’ i AB ülkeleri terörist olarak nitelemeye ya- (Şeriatçı Terörün ve Batının naşmazken, Türkiye’yi her fırsatta insan Kıskacındaki Ülke: Türkiye) hakları ihlalcisi olarak takdim etmek- tedirler. Almanya, halihazırda PKK’nın elinde bulunan Alman mayınlarını da açıklamamaktadır. Türkiye’de 47 etnik halkın kendi’ anadilinde yaym yapma ve eğitim hakkı konusunda dayatan Almanya, 2.5 milyon Türk vatandaşının anadilini öğreten Türkçe öğretmenlerinin sözleşmelerini feshetmeye başlamıştır. Din dersleri de bu kapsamda Almanca olarak verilecektir.

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20 27

Düşünüm Dergisi Şubat-Mart ‘20