Indiremi Yorsa, Akılla Yüreği Uzlaştuamıyorsa; Şehitlerin Ve Yaralıların Sayısı Kimin Umurunda Olur
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Guido Knopp LANET SAVAŞ "Barbarossa Harekatı" Bu kitabın Yayın haklan Pencere Yayınlarına aittir C. Bertelsmann Verlag GmbH yayınevi, Münih 1991 basımından çevrilmiştir. Birinci Baskı: Şubat 2006 Kapak: Bahri Çakır Baskı: Bayrak Matbası Küçükayasofya Cad. Yabacı Sk. No: 2/1 Sultanahmet-İstanbul Tel: 0212 638 42 02 Yayın Yönetmeni: Muzaffer Erdoğdu ISBN 975- 8460-83-8 PENCERE YAYINLARI: 198 Osmanağa Mah. Pavlonya Sok. No. 10/6 Nuhoğlu İşhanı İ Kadıköy / STANBUL TEL: (021 6) 414 64 41 Guido Knopp LANET SAVAŞ "Barbarossa Harekatı" Çeviren: İsmail Toksoy İÇİNDEKİLER Valentin Falin'in Önsözü 7 Lebensraum Çılgınlığı 20 Ani Hücum 72 Zafer Yanılsaması 138 Leningrad Kuşatması 204 Namlunun Ucundaki Kremlin 240 Sonun Başlangıcı 300 Sonsöz 349 Kronoloji 354 Kaynakça 360 Fotoğraf Kaynakçası 365 5 Önsöz Benim Gözümden Savaşın her Sovyet ailesi üzerindeki etkisi farklıdır. Ama, keder ve acıdan payını almayan kimse kalmamıştır. Savaş kaç insanın yaşamına mal oldu? 26 milyon mu, 27 milyon mu? Kaç insanın yaşamını mahvetti? 20 milyonun mu, 30 milyonun mu? Her derdin ilacı olan zaman bile kayıpların acısını dindiremi yorsa, akılla yüreği uzlaştuamıyorsa; şehitlerin ve yaralıların sayısı kimin umurunda olur. Üzerinden yanın yüzyıl geçmiş ol masına rağmen, 22 Haziran, Sovyet halkının belleğine çakılıp kalmış durumda. 1941 yılı ise tek başına bir timsal haline geldi. Her dakika, her saat, her gün yazgılarının yeniden yazıldığı bir sıfu noktası ve onlar için çok sevgili ve değerli olan kimselerin karayazısı olmuşsa, başka türlüsü de düşünülemezdi zaten. Benim için de aynen böyle oldu. 1941 ilkyazında tehlike çanları çalmaya başlamıştı. TA SS Haber Ajansı 'nın, Sovyetle rin batı sınınnda ortamın sütliman olduğuna yönelik haberleri, insanları ikna etmekten uzaktı. Moskova 5. Özel Topçu Oku lu'ndaki okul arkadaşlarım•arasında da günlük sohbet konusu, yaklaşan savaştı. Ancak onlar, eğer çatışmalar başlarsa, bunun en kısa zamanda Kızılordu 'nun şanlı bir zaferiyle sonuçlanaca ğına inanıyorlardı. Ünlü '3 inçlik topların' metal borularına dokunma gururunu yaşamış olan biz topçular da ordumuzun yenilmezliğine inan mıştık. Toplarla düşmanların daha deliklerinden çıkmadan yok 7 edileceklerini düşünüyorduk. 15-16 yaşın daki bu stratejistlerin" arasında çok sayıda Sezar, Napolyon ve Clausevitz mevcuttu. Komutanlarıyla aralarındaki en büyük fark da buydu muhakkak. 1 Mayıs 1941 'de ha yatımın ilk askeri resmi geçidinde, Kızıl Meydan'da moralimiz gayet yüksek olarak yürümüştük. 21 Haziran günü oldukça hareketli geç mişti. Çantalarımızı toplayıp, bizim takımı Ryasan Ağır Topçu Okulu 'nun yaz kampı na götürect>k olan büyük buharlı gemiye binmek üzere yola çıkmıştık. Bizim için ar tık uyduruk kurşun asker olmaktan çıkıp, birer savaş makinesi olarak gerçek ordu ya şamıyla yüzleşmenin zamanı gelmişti. Bü- Va lentin Fatin, SBKP tün yolculuk boyunca hiç birimizin gözüne Merkez Komitesi uyku girmemiş olması şaşılacak bir şey de- EnternasyonalDaire ğildi. Gece boyunca duyulan silah sesleri, Başkanı ve Sovyetlerin yaşlı geminin karnından gelen dizel moto- Almanya uzmanı. runun gürültüsünü neredeyse tümüyle bas- tıracak yoğunluktaydı. On saattir değil de, günlerdir yolda ol saydık eğer, kıyı ile telsiz bağlantımız olmadığından savaşın başladığından haberimiz bile olmayacaktı. Kıyıya çıktığımız noktada karşılamaya gelen hiç kimsenin bulunmayışı bizi şa şırtmıştı. Unutulmuş muyduk? Ya da -kafamıza takılan aptalca bir düşünce- subaylar pazar sabahı yataklarında kalmayı mı yeğlemişlerdi? Çok geçmeden bir üsteğmen görünmüştü niha yet. Boğuk bir tonda "Savaş başladı" diye güçlükle çıktı söz cükler ağzından. Kısa bir duraklamanın ardından ekleyiverdi: "Faşistler şafak sökerken topraklarımıza girdiler. Almanlar Ki ev ve diğer şehirleri bombalıyorlar." Adeta donup kalmıştık. Ardından gençler bağırmaya başlamışlardı. Hemen Mosko va'ya geri dönmek ve cepheye gönderilmek istiyorlardı. Tabur komiseri Pelyakov'un sert emri üzerine bağırışlar sustu: "Batar yalar kıyıya, marş marş! Çadırlar sökülsün ve yeni talimatlar beklensin." Saatim sabah 6.20'yi gösteriyordu. 8 Ülke insanlarının, ancak öğlen zamanı dönemin hükümet başkanı Molotov tarafından radyodan yapılan açıklamayla bu trajedi hakkında bilgileri oldu. Sovyet halkları için cehennemin başlangıcı olan bin 418 gün ve gecelik süreç böylece başlamış oluyordu. Anavatanm söz konusu olduğu savaş başlamıştı. "Za fer ya da ölüm!" Savaş, Sovyetler Birliği 'nde insanları bu ikisi arasında bir tercih zorunluluğuna sürüklüyordu. Hitler, Alman ordusunu Sovyetler Birliği topraklarına bir imha hareketi için sürmüştü. 3 Haziran 1941 'de ordu komutan larına yaptığı konuşmada, Sovyetler Birliği'ne karşı yapılacak olan savaşın en büyük özelliğinin batı ve kuzey Avrupa'daki kurallara uygun savaşların aksine, Sovyetlerin Birliği 'nin tama men yıkılmasının ve yok edilmesinin hedeflendiği bir savaş ol duğunu açıklamıştı. "Doğu Planı" (Plan üst) diye adlandırılan plana göre, önce bölgenin 22 milyon insanın bulunduğu bölü mü ve en sonunda da Urallar'a kadar olan 80-100 milyonun ya şadığı tamamı Almanlaştırılacaktı. Burada yaşayan yerli halk, özellikle de Slavlar, Avrupalı olmadıklarından yok edilmeliydi ler. Hermann Göring, 1941 Kasımında İtalya Dışişleri Bakanı Ciano ile yaptığı bir görüşmede şunları söylüyordu: "Bu yıl içe risinde Rusya'da 20-30 milyon kişinin açlıktan öleceğini hesap lıyoruz. Bu da çok isabetli olacak, çünkü, bazı halkların sayı sında bir azaltmaya gidilmesi zorunludur." Hitler, emrindekile re, bu halkların varlığının yalnızca bir haklı dayanağı olabilece ğini belirtiyor, bunu da 'ekonomik açıdan bizim için işe yarar olmak' olarak açıklıyordu. Bu yüzden, nasyonal sosyalistlerin yok etme istekleri ne yal nızca askeri hesaplara dayanıyordu, ne de sadece Sovyet halkı nın direnişine bir yanıttı. Hayır, bu soğukkanlı ve korkunç bir planlama ve hesap kitap işiydi. Nasyonal sosyalist ölüm progra mı en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Dünya görüşlerinin ve ırkların çatışmasını esas alan bu savaş, korkunç bir gaddar lıkla yürütülmeliydi. "Doğu Bölgesindeki Birliklerin Davranış Düsturları" adı verilen talimatnameler bu konuda aydınlatıcı bilgiler içermektedir. Sovyetler Birliği'ne yapılan bu tecavüzü haklı göstermeye yönelik propaganda aracı olarak NS yönetimi, 9 önleyici tedbir saldırısı masalım uydurmuştu. Almanya'nın ve tüm batı uygarlığının çıkarları doğrultusunda, planlı bir Sovyet saldırısına karşı erken hareket edilmeliydi. Elbette, bu plan anında masaya yatırılmadı. Hitler, 1941 Te mmuz'unda Halder ve Jodl adlı generalleri bir doğu seferi planı hazırlamaları için görevlendiriyordu. Aynı zamanda Alman ordusunun üst düzey komutanlarına da bu planların perdelenmesi için geniş çaplı önlemlerin alınması em rini veriyordu. Bu da, "Barbarossa Harekatı"nın 21. talimatında açık seçik belirtiliyordu: "Hedefimizin SSCB 'ye saldırmak ol duğunun ortaya çıkmaması çok büyük bir önem taşımaktadır." 1941 Mart'ından itibaren Almanlar ve onların uydularına yöne lik geniş çaplı bir dezenformasyon kampanyası başlatıldı. Gü ya, olası bir Sovyet saldırısına karşı savunma önlemleri alını yordu yalnızca. Fakat, saldın tarihi ertelenmek zorunda kalındı ğında Keitel, Almanların yaptığı hazırlıkların bundan sonra "nasıl olursa olsun perdelenmesini" ve "ülkenin Rusya'ya doğ ru olan hinterlantının (art bölgesi) korunması için alınan önlem ler" olarak açıklanmasını emrediyordu. Bugün bile halen önleyici tedbir savaşı tezini savunanlar bu lunmaktadır. Önleyici tedbir savaşı yorumunda diretenler, bu tür çabalar tarihçilerin bundan önceki tartışmalarında bertaraf edilmiş olmasına rağmen, Alman saldırısını haklı çıkarmaya yönelik açıklamalar bulmak için yoğun çaba sarf etmektedirler. Birkaç Sovyet "uzmanının" da bu oyunda rol oynama yönünde iştahları kabarmıştır. Kim bilir, belki de onlar da tarihin görün tüsünü değiştirmek istemişlerdir. Tarihin baskı altına alınması ile geleceğin baskı altına alınabileceği türünden müthiş bir ba kış açısı! Çünkü Bolşeviklik, Mayıs 1941 tarihli bir OKW (Al man ordusu Wehrmacht'ın en üst komuta merkezi) açıklama sında da belirtildiği gibi, "nasyonal sosyalist halkın ölümcül bir düşmanıdır; Almanya bu yıpratıcı dünya görüşüne ve onun sa vunucularına karşı savaşmalıdır." Yapılan korkunç eylemlerin sorumluluğundan kurtulmanın en güvenli yolu, kendilerini bu eylemlerinden dolayı sorumlu tutacak olanları ortadan kaldırmaktı. "Bir Alman askerine yan bakan biri, hemen orada infaz edilecektir." Hitler'in bu ve buna 10 benzer emirleri, "Barbarossa Harekatı" paragraflarında savaş hukukuna uygun olarak düzenlenip (Keitel, 13 Mayıs 1941 ), savaş esirlerine, komiserlere ve sivil halka uygulanacak mu amelelere yönelik emirlere dönüşüyorlardı. Guido Knopp bu konuyu ayrıntılı ve çarpıcı bir biçimde ele alıyor. Ben şu sebepten ötürü bu konunun üzerine gitmeyi gerekli görüyorum: Sovyet popüler bilimsel literatüründe ve bazı anı yazılarında Hitler'in sözünde durmamasından ve "saldırının aniliği"nden söz edilir. Birincisini itirazsız onaylamak müm kündür. Ancak, "anilik" söz konusu olduğunda, bunun yalnızca Stalin'in ve onun güdümündeki toplumsal bilincin bir fantezisi olduğu apaçık ortadadır. Bu savı doğrulayacak yeterince kanıt vardır: 18 Aralık 1940'da Hitler "Barbarossa" Planı'nı onaylıyordu. Sovyet gizli servisi, bundan yalnızca 11 gün sonra, Almanya'da Sovyetler Birliği'ne saldırılması yönünde karar alındığını ve bu operasyon için gerekli hazırlıkların başlatıldığını bildiriyordu. Konu ile ilgili raporda, uzun asker ve motorlu araç konvoyla rından söz ediliyordu. Konvoylar Doğu Prusya, Polonya