<<

Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 2021 9(1) 111–127

Journal of Social Sciences of Mus Alparslan University anemon

Derginin ana sayfası: http://dergipark.gov.tr/anemon

Araştırma Makalesi ● Research Article

Osmanlı Döneminde Muş Sancağındaki Modern Belediyecilik Faaliyetleri Modern Municipality Work in Mus during the Ottoman Period

Şeyhmus Bingül a,* a Dr. Öğr. Üyesi, Muş Alparslan Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, 49250, Muş/Türkiye. ORCID: 0000-0001-5255-9787

MAKALE BİLGİSİ ÖZ

Makale Geçmişi: Osmanlı Devleti’nde ilk modern belediyecilik faaliyetleri, ’da hayata geçirilmiştir. İdari Başvuru tarihi: 09 Temmuz 2020 düzenlemeler kapsamında uygulanan 1864 Tuna Vilayet Nizamnamesi ile taşrada da başlatılan Düzeltme tarihi: 16 Aralık 2020 uygulamanın kapsamının genişletilmesi,1867 ve sonrasında gerçekleşmiştir. Belediyelerin bu Kabul tarihi: 21 Aralık 2020 dönemde başlıca görevleri çevre temizliği, yapım ve onarım işleri, çarşı, pazar denetimi, itfaiyecilik ve halk sağlığının korunması gibi hususlardı. Belediyeler, daha çok liman ve ticaret kentleriyle Anahtar Kelimeler: özdeşleşmiştir. Belediye teşkilatlanmasının kuruluş ve gelişim süreci, Muş gibi iç ve hudut bölgelerinde uzun bir müddeti kapsamıştır. Bu çalışmada, Osmanlı Devleti döneminde Muş Osmanlı belediyesinin ne zaman kurulduğu, teşkilatın nasıl geliştiği ve ne ölçüde hizmet verebildiği Belediye incelenmiştir. Muş Kent Kalkınma

A R T I C L E I N F O A B S T R A C T

Article history: The first modern municipal work in was applied in Istanbul. It started in provinces Received 09 July 2020 through 1864 Regulation (Tuna Vilayet Nizamnamesi) as a part of administrative arrangements and Received in revised form 16 December 2020 improved in 1867 and hereby. The main duties of municipalities in that period were public cleaning, Accepted 21 December 2020 construction, examination of markets and bazaars, firefighting, protecting social health. The municipalities took place mostly in harbour and trade cities. Municipal organization took a long time Keywords: in the hinterland and frontier areas such as Mus. In that study, the foundation of Mus Municipality, how its organization developed and how much it could provide service were examined. Ottoman Empire, Municipality Mus City Development

1. Giriş olması ve dolayısıyla her türlü modern faaliyetin merkezi konumunda yer alması, hem de Kırım Harbi sürecinde kentin Osmanlı Devleti’nde, Tanzimat dönemi uygulamalarına söz konusu ihtiyaçlarının belirginleşmesi 1854’te kadar geçen sürede, belediyecilik faaliyetleri büyük ölçüde Şehremaneti adı altında belediye faaliyetlerinin vakıf ve kadılık müesseselerinin bünyesinde yürütülmüştür. kurumsallaşmasını gerekli kılmıştır (Ortaylı, 2011: 119- Tanzimat’ın siyasi, sosyal, kültürel, askeri ve ekonomik 133). 1858’de Avrupai tarzda kapsamı genişletilip daire kalkınma planlarının dahilinde yer alan kentsel gelişimin usulünde yeniden yapılandırılan Şehremaneti’nin Beyoğlu başlıca unsuru olan modern belediyecilik örneğinin ilki ise ve Galata semtlerini içine alan Altıncı Daire-i Belediye İstanbul’da hayata geçirilmiştir. Böylece, 19. yüzyılın bölümü hem İstanbul hem de taşra için belediye ortalarına doğru gittikçe kalabalıklaşıp temizlik, aydınlatma, örgütlenmesi hususunda örnek teşkil etmiştir. 1868’de alınan imar gibi hususlarda ihtiyacı artan kentin, hem başkent kararlarla da İstanbul belediye teşkilatı yeniden

* Sorumlu yazar/Corresponding author e-posta: [email protected] e-ISSN: 2149-4622. © 2013-2021 Muş Alparslan Üniversitesi. TÜBİTAK ULAKBİM DergiPark ev sahipliğinde. Her hakkı saklıdır. http://dx.doi.org/10.18506/anemon.767345 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 112 düzenlenerek daire sayıları arttırılmış ve bunların görev vasıflar kentin ileri gelenlerine hitap etmekteydi. Sözgelimi, kapsamı genişletilmiştir (Ortaylı, 2011: 142-161). meclis üyesi seçilebilmek için en az 30 yaşında olup Türkçe Avrupa’da belediyecilik pratiği ise köklü bir geçmişe sahip bilmek, şahsi ve medeni haklara sahip, akli dengesi yerinde olup ilkçağ dönemine kadar dayandırılmaktadır. Fransız olmak, kanuni cezalara çarptırılmamış ve senede 100 kuruş İhtilali’ne kadar çeşitli aşamalardan geçen bu pratik, 19. vergi vermek gibi şartların taşınması gerekliydi. Meclis yüzyılda modern usule bürünmüştür (Ergin, 1995a: 118- üyelerini seçenler ise, en az 25 yaşında olmak, senede 50 120). Böylece Avrupa’dan alınan bu usuller için Osmanlı’da kuruş vergi vermek, medeni ve şahsi haklara sahip olmak ve pilot bölge olarak İstanbul seçilmiş ve uygulamaların cinayetten mahkûm olmamak gibi koşulları taşımak peyderpey İstanbul’un dışına taşınması için bir zemin zorundaydı. Belediye meclisi dört yıllık süreyle hazırlanmıştır. vazifelendirilmiş, üye sayısı ise kentin büyüklüğüne göre altı ile on iki kişi arasında belirlenmiştir. Belediye reisi ise Modern belediyecilik faaliyetlerinin Osmanlı taşrasına seçilmiş azalar arasından atanıp belediye hasılatından yansıması, 1864 yılında hayata geçirilen Tuna Vilayet kendisine maaş tahsis edilecek şekilde kanunda yer almıştır. Nizamnamesi ile mümkün olmuştur. 1864’ten itibaren 1877 kanununda belediye reisi, meclis azaları ile belediye Tuna’da geçirmiş olduğu üç buçuk yıllık sürede Mithat Paşa, bünyesinde yer alması gereken kâtip, kontrato, sandık emini belediye, teftiş memurluğu, tahsildarlık, vergilen ve çavuşlar gibi personelin görev kapsamına ayrı ayrı ve taksitlendirilmesi, zahire pazarlarının kurulması ve köy detaylı bir şekilde yer verilmiştir. Belediyelerin başlıca bekçiliği gibi kentsel kalkınmayı tetikleyen birçok başarılı sorumluluğu kentin temizliğinin sağlanması, sokak ve cadde işe imza atmıştı (Koç, 2017: 68). Nizamname, liva (sancak) gibi yolların onarım ve yapım işinin yürütülmesi, çarşı ve ve kaza merkezlerinde seçimli üyelerden oluşan belediye pazar yerlerinin kurulması ve denetlenmesi, ahalinin meclislerinin kurulmasını kapsamaktaydı. Uygulamada, alışveriş yaptığı her türlü işletmenin teftişi ve kullanılan görev ve çalışma düzenleri itibariyle bu meclislerin hükmi malzemelerin hijyen ve kanunlara uygunluğunun kontrolü şahsiyetinin varlığı tartışmalı olsa da Mithat Paşa, Tuna ve gibi işlerdi. Belediyelerin bu görevleri yerine getirmek için Bağdat’ta görevli olduğu sürelerde bu meclisleri kurdurmuş gerekli bütçesi ise birtakım vergiler, teftişlerden elde edilen ve bunların görev yapmaları için çabalamıştır (Ortaylı, 1992: ceza ücretleri ve belediyeye çeşitli isimler altında yapılan 400). Belediyecilik özelinde, İstanbul ve Tuna’daki kentsel yardımlardan oluşmaktaydı (Akgündüz 2005: 582-593; kalkınma modellerinin verimliliği, tüm Osmanlı kentlerinde Ergin, 1995b: 1658-1671). Söz konusu belediye kanununun hayata geçirilmek üzere, 1867’de Tuna Vilayet belediye teşkilatından öte belediye meclisini odak noktasına Nizamnamesinin kapsamının genişletilmesine vesile yerleştirdiği düşüncesinden hareketle belediyenin idari olmuştur. Bu çerçevede vilayetlerde belediye meclislerinin sistem içerisinde bir teşkilat şeklinde tam olarak yer tertibi, bu meclislerin ve memurlarının vazifelerine dair edinemediğine dair kanılar mevcuttur (Coşkun vd., 2018: talimatlar çıkarılmıştır. Bu talimatlarla cadde, sokak, 96). meydan tanzimi, kaldırım, su yolu, kanalizasyon yapım ve onarımı ile pazar kurma ve denetleme, yangın söndürme gibi Osmanlı’daki modern belediyelerin kapsamına dair bu işler belediyelerin bünyesine alınmıştır. Böylece belediyeler bilgilerden anlaşılacağı üzere belediyecilik Tanzimat hem hizmet sağlayıcı hem de denetleyici rolü üstlenmiştir döneminin bir gereği olup uygulama, II. Abdülhamid (Çadırcı, 1997: 275). dönemine denk gelen anayasanın ilanıyla daha kapsamlı bir şekil almıştır. İstanbul ve Tuna gibi ilk modellerden sonra Şehremaneti tecrübesini müteakip dönemlerde sokak, cadde Osmanlı taşrasında belediyeler çoğunlukla liman kentleri ve ve rıhtımların temizliği ve imarı, fırıncılık ve hayvan kesimi önemli ulaşım merkezlerinde kurulmuştur. Bunun sebebi ise ile bina yapımı gibi birçok hususta çeşitli isimlerle bu tür yerlerde bulunan tüccar ve yabancı uyruklu kişilerin nizamnameler çıkarılmıştır. 1864 ve 1867 nizamnamelerinin kente dair bir düzen talep etmeleriydi. Bu maksatla Tuna kapsamından anlaşıldığı üzere, belediyecilik faaliyetleri bölgesindeki bazı şehir ve kasabalar, Doğu Akdeniz’deki idari düzenlemeler dahilinde gündeme gelmiştir. 1871’de başlıca liman kentleri, Mezopotamya ve Suriye’nin toplayıcı İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi yayınlandığında merkezleri niteliğindeki Bağdat, Şam ve Beyrut gibi şehirler henüz birçok Osmanlı kentinde belediye kurulmamıştı. ile Anadolu’daki bazı büyük yerler belediyeciliğin geliştiği Nizamname ile yerel yönetimin temel bir unsuru haline gelen bölgelerdi. Bu özellikleri haiz yerler dışında kalan kentlerde belediye örgütünün tüm Osmanlı kentlerinde kurulmasının belediye hayati önemi olan ve kentin sorunlarına çare üreten zemini, daha da elverişli hale getirilmiştir. 1876’da bir kuruluş olarak görülmemekteydi. Yani bu tür yerlerdeki yayınlanan Kanun-i Esasi’nin yayınlanmasıyla meclisin yaşam, modern belediyenin sağlayacağı hizmetleri anlamlı çıkardığı ilk yasalardan biri ise İstanbul’a özgü Dersaadet kılmamaktaydı (Ortaylı, 2011: 171-172). Bu yüzden Belediye Kanunu olmuştur. Aynı tarihte taşradaki belediye örgütü tıpkı Tanzimat’ın uygulanma safhası gibi belediyeler için de Vilayat Belediye Kanunu çıkarılmıştır memleketin her yerinde aynı anda hayata geçirilmemişti. (Seyitdanlıoğlu, 2010: 1-17). 1877’de çıkarılan kanun, her Anadolu kentlerinde bazı vergileri toplayan birer kuruluş şehir ve kasabada belediye meclislerinin kurulmasını olmaktan öteye gidemeyen ve böylece fazla etkinlik kapsamıştır. Kanun büyük şehirler için her 40.000 kişilik gösteremeyen belediyelerin başlıca sorunları yeterli ve nüfus için bir belediye dairesinin kurulmasına müsaade bilgili personelden yoksun olmalarıydı. Belediye meclisleri etmiştir. Dolayısıyla bu esas dahilinde bazı kentlerde birden hem personel atanması hem de bu personelin maaşlarının fazla belediye dairesinin kurulması mümkün hale gelmiştir. ödenmesi hususunda son derece yetersiz ve yetkisizdi. Buna Kanuna göre belediye meclisine seçilecek kişilerin taşıdığı 113 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 rağmen bu belediyelerin büyük bir kısmı Osmanlı kentlerinin sıkça gündeme getirilerek bunların çözümüne çalışılmıştı dönüşümüne katkı sağlamıştır (Çadırcı, 1997: 277-278). (Küçükuğurlu, 2008: 56-64). Bu açıklamalardan hareketle Muş’un, söz konusu vilayetlerle ortak sosyo-kültürel Genel çerçevesi yukarıda çizilen Osmanlı belediyeciliği hususlar taşımakla birlikte bağlı olduğu vilayetin etkisi içerisinde, Muş sancağında bu faaliyetlerin niteliğinin ne altında kaldığını belirtmek mümkündür. Muş’un tabi olduğu olduğu bu çalışmanın cevap aradığı soruların başında üst idari birimin Van, Erzurum ve vilayetleri arasında gelmektedir. Temel idari özelliklerinden biri yurtluk-ocaklık sık sık değişmesi idarenin sürekliliği itibariyle kent sistemine dayanan ve bu yüzden Tanzimat’ın 1847’de en son kalkınmasını olumsuz etkilemiştir. Bu dönemde Muş uygulandığı bölgeler arasında yer alan Muş’un (Gencer, sancağına tabi kazalar ise merkez kaza olan Muş dışında 2011: 83-86) idari taksimatı, 19. yüzyılda kısa aralıklarla , Bulanık, ve Sason’dur. Bitlis kısa bir süre birçok defa değişmiştir. Modern belediyelerin taşrada kaza olarak Muş’a bağlanmışsa da daha sonra vilayet kurulmaya başlandığı 1864’ten sonraki dönemde Muş, merkezi yapılmıştır. Bitlis’in kaza olarak Muş’a bağlı olduğu çeşitli aralıklarla Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerine yıllarda Ahlat ve Huyut da birer kaza olarak Muş’a tabiiydi. bağlanmıştır (Tuncel, 2006: 369-370). 1879’da ise Bitlis Belediyeciliğe dair veriler Bitlis’in vilayet merkezi olduğu vilayetine bir sancak olarak dahil edilen Muş, bu konumunu dönemlerde yoğunlaşmaktadır. Bu yüzden Muş sancağı Cumhuriyet devrine kadar sürdürmüştür (Tekdal, 2018: 23). denildiğinde Bitlis, Ahlat ve Huyut hariç, diğer kazaların 1907 yılında Muş’un idari taksimatının değiştirileceğine dair akla gelmesi icap eder. Kaynakların şekillendirdiği Muş yapılan bir tartışma üst idari birim olarak bağlı bulunulan merkezi ağırlıklı ele alınan bu çalışmada, yeri geldiğinde vilayetlerin yerleşim yerleri üzerindeki gelişmişlik etkisinin Bitlis vilayetinin diğer sancakları veya başka vilayetlere de izahı için iyi bir örnek teşkil etmektedir. Aralarında ulema ve değinilerek bir karşılaştırma yapılabilmesine de imkân eşraftan şahıslar ile bunların yardımcılarının bulunduğu tanınmıştır. 150’ye yakın kişinin verdiği dilekçede 300 seneden beri sancak halinde idare edilen Muş’un Erzurum vilayetine bağlı 2. 19. Yüzyılda Muş’un Kentsel Gelişim ve olduğu dönemlerde ticaret ve ziraatça geliştiği fakat Bitlis’e Demografik Özellikleri ilhak edildikten sonra tersi bir durumun yaşandığı belirtilmiştir. Bu dilekçeye göre vilayet ahalisi Muş’un imar Muş sancağında belediyecilik faaliyetlerine değinmeden ve gelişimini arzu etmediğinden Muş sancağı “çöküşe” önce Muş’un 19. yüzyıldaki, özellikle de Tanzimat’ın burada uğramıştı. Hükümet konağı ve kışla gibi elzem binalardan uygulanmaya konduğu 1847 sonrası, kentsel gelişim mahrum olan Muş’un askeri işlerde kullanılan köprüleri dahi özelliklerine değinmek icap eder. Zira topyekûn bir yıkılmış vaziyetteydi. Yapımına 22 sene evvel başlanan şose kalkınma maksadıyla ilan edilen Tanzimat’ın temel yol ise ancak iki saatlik bir mesafe kadar bitirilmişti. Muş amaçlarından biri can, mal ve ırz güvenliğinin teminatını için kullanılması gereken yol yapım bütçesi ve araç gereçleri sağlamaktı. Muş’un çeşitli dönemlerde Van, Erzurum ve ise Bitlis çarşılarının imarına tahsis edilmişti. Bu da ahalinin Bitlis vilayetlerine bağlı kalması buranın siyasal ve asayiş ve düzenden uzak kalmasına sebep olmuştu. Muş’un toplumsal karakterinde belirleyici olmuştur. Tanzimat’ın coğrafi olarak Bitlis vilayetinin orta noktası gibi merkezi bir modern hukuk devleti araçlarını yerleştirmeye çabaladığı bu konumda yer alması buranın ehemmiyetini arttırdığı halde türden kentlerin başlıca ortak özellikleri hem hudut burası bir türlü iyi bir şekilde idare edilememişti. Bu bölgelerinin özelliklerini taşımalarından hem de buradaki hususları dile getiren ulema ve eşraf takımının arzusu can heterojen nüfus yapısından dolayı sürekli siyasal ve askeri güvenliklerinin sağlanarak ticaret ve zanaatta gelişmeleri dinamizm içerisinde yer almalarıydı. Başka bir deyişle hudut için Muş’un idari statüsünün değiştirilmesi şeklindeydi. bölgesi, güvenliğin arzu edilen ölçüde sağlanamadığı yerler Dilekçeyi sunanlar Muş’un Bitlis’in merkezi yapılmasını, bu olmasının yanı sıra burayı yayla ve mesken amacıyla sağlanamasa Diyarbekir veya Erzurum ile bağının kullanan aşiretler için de doğal bir yaşam alanıydı. Bu da kurulmasını talep etmişti (BOA.DH.MKT. 1192/14-1). beraberinde birçok asayiş sorununun yaşanmasını idarecileri ise söz konusu talebi yapanları getirmiştir. Muş’un demografik özelliğinde baskın bir rol “devlet ve memleketin menfaatini düşünmeyen oynayan aşiret hayatı şüphesiz kentin gelişimini de sadakatsizler” ve ahalinin köylerini istedikleri gibi iltizam etkilemiştir. Muş’un Müslümanlardan ayrıca amacındaki kişiler olarak nitelendirmiştir (BOA.DH.MKT. gayrimüslimlerin de yaşadığı bir bölge olması, 19. yüzyılın 1192/14-2). son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı topraklarının birçoğunda olduğu gibi burada da iki grup Belediye özelinde Erzurum kentinin özellikleri Bitlis ile arasında siyasal gerilimlerin yaşanmasıyla sonuçlanmıştır. karşılaştırıldığında gerçekten de imkanlar itibariyle derin Bu hususlar belediye dahil kentin kurumsallaşma karakterini farklar olduğu anlaşılmaktadır. Sonraki bölümlerde büyük ölçüde belirleyici özelliğe sahiptir. Nitekim görüleceği üzere Muş Belediyesi ve Muş’un bağlı olduğu Ortaylı’nın da dile getirdiği üzere geleneksel ekonomik ve Bitlis merkez belediyesinin 20. yüzyılın başlarında dahi sosyal yaşam içerisinde önem atfedilmeyen belediyenin çözülemeyen birçok sorunu mevcuttu. Erzurum Belediyesi Osmanlı kentlerinin büyük bir çoğunluğunda ise daha 1890’larda teşkilatlanmadaki benzer problemlerin kurumsallaşmasından öte ahalinin güvenlik ve olaysız bir çoğunu çözmüştü. Örneğin bu yıllarda Erzurum’a belediye gündelik hayata olan ihtiyacı daha ağır basmaktaydı. Bu tabibi atanmış, imar faaliyetlerine hız verilerek belediye yüzden Tanzimat idarecileri için şehir güvenliğinin adına konaklar yapılmış, belediye eczanesi kurulmuş ve halk sağlanması ön plandaydı. Zira geleneksel Osmanlı idaresi sağlığını tehdit eden cadde ve sokakların temizlik sorunları taşrada çökmüş durumdaydı ve bu düzensizlik ile yıkım Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 114 içerisinde çağdaş kent hayatını kurmak bir özlemden ibaretti. büyük bir şehir niteliğinde olduğu rivayet edilmekle beraber Yine de idareciler hem halkı bu yeni sürece alıştırmak burada çeşme, hamam ve diğer yapıların kalıntıları niyetindeydi hem de modern belediyeleri uygarlığın bir bulunmaktaydı. Malazgirt kazasındaki bazı köprülerin tamir parçası olarak görmekteydiler (Ortaylı, 2011: 172). ve yenilenmesi de II. Abdülhamid döneminde gerçekleşmiştir. Bulanık kazasında da hükümet konağı, 3 1837’de Muş’a uğrayan Amerikan Misyoner Horatio kadim cami, 9 mescit, 7 medrese, bir tekke ve bir de manastır Southgate, Muş’un uzaktan görüntüsünü oldukça romantik bulunmaktaydı. II. Abdülhamid döneminde buradaki bulmuş fakat kentin içine girdiğinde tüm pozitif duygularının yeniliklerden biri telgraf hatlarının döşenmesine dair kaybolduğunu aktarmıştır. Southgate, Muş’un sokaklarını çıkarılan karardı. Yine Varto kazasında hükümet konağı, 6 oldukça kirli, çamurlu ve düzensiz bir şekilde tasvir mescit ve 3 de kale harabesi, Sason’da ise 7 cami, bir minare, etmektedir (Southgate, 1840: 202) Yakın bir tarihte, dört harabe medrese ve bir tekke bulunmaktaydı. (BVS, 1838’de, Muş ve çevresini gezen dönemin Erzurum 1892: 199-222). Manastır ve kiliselerin kente katkılarından Konsolosu James Brant’ın da Muş’a dair görüşleri son biri buralarda yılın belli günlerinde yapılan panayırlardır. derece olumsuzdur. Brant, Muş’u görünüşü itibariyle “sefil Örneğin, temmuz aylarında Arak Kilisesi (Kepenek Köyü) bir kasaba” olarak nitelendirir. Brant’ın elde ettiği malumata ile Çanlı (Surpgarabet/Yukarıyongalı Köyü) Manastırında, göre 700 Müslüman ve 500 Ermeni ailenin yaşadığı Muş ağustos aylarında ise Kızıl Manastırda (Meryem Ana/Suluca şehri aynı zamanda aşiretler tarafından kışlak olarak da Köyü) panayır kurulmaktaydı. Bunların dışında Ardonk kullanılmaktaydı. Hatta Brant, Müslüman ve Ermeni (Konakdüzü), Arkavank ve Şemlak köyleri de panayırların nüfusunu kıyaslarken bu durumu “Muş Ovası genellikle yapıldığı yerlerdendi (BVS, 1892: 202-203). Panayırların Ermeni köylerinden oluşur. Ermeni köylerinin sayısı kent kalkınması için önemi burada alınan vergilerden yerleşik hayata geçmemiş aşiretler hariç tutulursa kaynaklanmaktadır. Panayırlara getirilen mal ve eşyaların Müslümanlarınki geçer” şeklinde izah ederek hem satışından yular, damga, duhan, kantar, çalgıcı, oyuncu, sergi Müslüman nüfusun kayıtlara yansımasındaki dezavantajına gibi daha birçok isim altında panayırın türüne göre vergiler hem de aşiretlerin demografik yapıya ve kente etkilerine alınırdı (Erdoğan, 2016: 138-139). dikkat çekmiştir (Brant, 1840: 351). Özellikle göçebeler ve beylerin yanı sıra diğer devletlerle komşu olmanın verdiği Muş ve kazalarının demografik özelliklerine bakıldığında etkiyle Muş’un da dahil olduğu Erzurum ve Van’ın oldukça kozmopolit bir yapı ortaya çıkmaktadır. Müslüman güvenliği, ticareti ve refah seviyesi olumsuz etkilenmekteydi ve Ermenilerin yaşadığı kentin kimliğinde aşiretler müstakil (Gencer, 2018: 40-49). Tanzimat’tın uygulanmasını bir yer edinmiştir. Örneğin, Muş kasabasında İsalı, müteakip dönemde dahi Muş ve çevresinde yoğun bir Beyzadeli ve Beylbaşı gibi kısımlardan oluşan Hasenanlı hareketliliğe sahip olan aşiretlerin yerleşik hayata aşireti yaşamaktaydı. Malazgirt kaza merkezinde Hasenan, geçirilmesi ile vergi ve askerlik hususlarında kendilerinden Haydaran ve Celali gibi aşiretler nüfusun büyük bir kısmını istifade edilmesine dair çabalar süreklilik arz etmiştir (Arvas, teşkil etmekteydi. Kazaya tabi Almalı nahiyesinde ise Berazi 2019: 178-179). Hatta II. Meşrutiyet döneminde aşiret hayatı aşireti bulunmaktaydı. Bulanık kazasında da nüfusun idareciler tarafından kentin kalkınmasının önündeki engeller çoğunluğu Cibranlı ve Hasenanlı aşiretlerinden arasında zikredilmiştir. Dönemin Muş Mutasarrıfı Ahmed müteşekkildi. Bulanık ve Malazgirt’e nazaran Varto ve Macid’e göre aşiret hayatının baskın olduğu Muş’ta toplum Sason kazaları daha kozmopolit bir yapıdaydı. Örneğin, değişime son derece kapalıydı, devlet ise bu yapının Varto Müslüman ve Ermenilerden ayrıca Kafkas dönüşmesinde yetersiz kalmıştı. Ahali aşiret hayatından muhacirlerinin de bulunduğu bir kazaydı. Burada Cibranlı, ötürü ağalık ve şeyhlik kurumları altında ezilip hiçbir medeni Lolan, Hormek ve Karabaş gibi aşiretler ile Çeçen, Lezgi ve hakkının farkında değildi (Macid, 1909a: 2-3). Karabulak taifeleri yaşamaktaydı. Müslüman aşiretlerin bir kısmını ise Zazalar oluşturmaktaydı. Sason ise Musi, Bıdri, Muş şehrinin genel çehresi, imar ve bayındırlık faaliyetlerine Buzikan, Sarmi, Keluler, Kuskit, Celali, Mala Şiko, Şatak ve önem veren II. Abdülhamid devrinde kısıtlı da olsa birtakım Beliki nahiye ve kabilelerinden müteşekkildi. Muş merkezi dönüşümler geçirmiştir. Osmanlı ve İslam şehri tarzına ve kazalarının ortak özelliklerinden biri ahalinin Türkçe, uygun bir şekilde, Muş kent merkezinde dini yapılar öne Kürtçe, Ermenice, Çerkezce gibi kendi lisanlarını konuşup çıkmaktadır. 1890’da Muş kasabasında 27 cami ve mescit, 2 birbirlerinin lisanlarına da vakıf olmalarıydı. Sason’da minare, 9 medrese, 7 tekke mevcuttu. Kazada Muş, Haspet, Arapçanın da konuşuluyor olması buradaki demografik Andak, Kelereş ve Mercimek isimlerinde bakımsız ve yapıya dair ayrıca fikir vermektedir (BVS, 1892: 201-221). yıkılmaya yüz tutmuş beş adet de kale bulunmaktaydı. II. Söz konusu demografik özelliklerin bu çalışma için önemi Abdülhamid döneminde mevcut camilerin bir kısmı belediye meclislerinden yer alan aza seçimlerine dairdir. Zira onarılarak şose yol yapımına başlanmıştır. Muş kasabasına Tanzimat’tan sonra kurulan yerel meclislerde o bölgede tabi Kusur ve Hındırıs nahiyelerinde de daha çok cami ve yaşayan toplulukların dini mensubiyetlerine göre mecliste mescitler ön plana çıkmaktadır. Bu dönemde Kusur’da bir ve yer almaları bir zorunluluktu. Dolayısıyla Muş belediye Hındırıs’ta üç manastır da mevcuttu. Kusur nahiyesindeki üç meclisi de bu esas dahilinde şekillenmiştir. mescit, iki medrese ve dört mektep II. Abdülhamid döneminde yapılmıştır. Söz konusu kentsel özellikler 19. yüzyılın sonlarına doğru Muş’a gelen İngiliz Seyyah Muş’un kazaları için de geçerliydi. Örneğin Malazgirt’te Lynch’e göre Muş, Osmanlı Devleti’nde en kötü yönetilen hükümet konağının yanı sıra 6 cami ve mescit ile 7 medrese kent olup oldukça geri kalmıştı. Lynch, kentin Müslüman mevcuttu. Kaza merkezi olan Kale köyünün çok eskiden çoğunluğu olan Kürtleri düzensiz bir yaşamla, Ermenileri ise 115 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127

şehrin ticaret ve zanaattaki lokomotifi şeklinde pozitif bir sorunlarının süreklilik arz ettiği de bir gerçektir. Ahmed bakışla tasvir etmiştir. Günümüzde de Muş’un ilçesi olan Macid’in üzerinde ısrarla durduğu karayolu ulaşımına dair Hasköy civarından kente giriş yapan Lynch, köy yaşamına eksiklikler II. Abdülhamid döneminde, 1895’te, Muş ve dair izlenimlerinde de kötümser bir tablo çizmiştir. Lynch, çevresini ziyaret eden Ferik Abdullah Paşa’nın da dikkatini Köylülerin sefalet ve pislik içinde yaşadığını ve bazı yerlerde çekmiştir. Kış ayında Muş’a uğrayıp yolların son derece okuryazarlık oranının yüzde bir olduğunu aktarmıştır. yetersiz olduğunu gören Paşa, bahar ayında yol yapımına Lynch, kent merkezini ziyaret ettiğinde Muş şehrinin başlanması için talimat bile vermiştir (BOA.Y.EE. 162/23). yamaçlarındaki tepelerde üzüm bağları ve bahçeler içinde iki Adana Valisi İsmail Hakkı Bey de Bitlis’te bulunduğu katlı küçük evlerle karşılaşmıştır. Lynch, Müslümanların esnada vilayet içerisinde en gayrimuntazam yerin Muş burada yaz aylarında vakit geçirip zirai faaliyetlerde olmasından dolayı öncelikle burayı görmek istemiştir. bulunduklarını aktarmıştır. Şehirde Lynch’in dikkatini çeken Adana Valisi Hakkı’nın “Raporlarım” şeklinde bastırdığı bir husus da bolca kaçak tütün tüketimine dairdir. Lycnh, eserinin basım tarihi yoksa da kitapta yer verdiği bazı telgraf Muş pazarını da perişan bir şekilde nitelendirmiştir. Buna tarihlerinden basım yılının 1911 sonrası olduğu göre pazarın kaldırımları son derece kirliydi, öküz arabaları anlaşılmaktadır. Bitlis ve çevresini oldukça geri kalmış bir ve derilerin içerisine doldurulmuş iç organlar ise acınası bir bölge olarak nitelendiren Hakkı Bey’e göre en öncelikli görüntü vermekteydi (Alican, 2019: 427-430). Ahmed yapılması gereken husus “buradaki aç ve sefil insanlara” iş Macid’in II. Meşrutiyeti müteakip dönemde kaleme aldığı bulmaktı. Hakkı Bey, bu durumu “bu işsizlerin aç karınları Muş’a dair gözlemleri de son derece olumsuzdur. Macid, doysun, kendilerinde mücadele ve menfaat hisleri uyansın, Muş’un temel sorununu daha önceki dönemlerde, özellikle başka şeylerle iştigale vakitleri kalmasın” şeklinde izah de II. Abdülhamid yıllarında, hiçbir imar faaliyetinin etmiştir. Bunun sağlanması için de en çok yol yapımını yapılmamasıyla açıklamaktadır. Macid’in aktardıklarına önemsemiştir. Ancak bu şekilde ziraat, sanayi ve ticaret göre bu bölgenin durumunu işiten, bilen kaymakamlar gelişebilirdi (Hakkı: 3-7). Hakkı Bey, tıpkı Ahmed Macid’in buraya birinci sınıf memuriyetle gelmektense Aydın ve dile getirdikleri gibi vilayetler arasında kıyasa gitmiştir. Hüdavendigar gibi vilayetlerde üçüncü sınıf memuriyetteki Örneğin, “İzmir’in, Selanik’in hatta Anadolu’nun Sivas ve bir kazayı tercih etmekteydiler (Macid, 1909b: 25). Kastamonu vilayetleriyle Bitlis, Van ve emsali vilayetlerin Dolayısıyla buraya atanan memurların liyakatli ve işini kıyası mümkün müdür? Şüphesiz ki, hayır! Bu dert ve seven kişiler olması gerektiğine dikkat çeken Macid, devlet ihtiyacın çaresi var mıdır? Yine şüphesiz ki, evet!” şeklinde ve toplumun üzerine düşen vazifeyi yerine getirmesiyle vilayetler arasında farka dikkat çekerek bütçede şark “millet mektepte okuyacak, şoseler üzerinde seyahat edecek, vilayetlerine daha çok yer verilerek aradaki farkın görecek, öğrenecek, çalışacak, kazanacak, kesbine sahip ve kapatılabileceğini düşünmüştür (Hakkı: 37). Hakkı Bey’in malik olacak” sözleriyle terakkinin sağlanabileceğini ileri bir diğer gözlemi ise bu bölgede ticaretin durgun hatta yok sürmüştür. Fakat bunun için Muş ve çevresinin ihtiyacı olan hükmünde olmasına dairdi. Ahaliyi ise yeni tarz ziraat şöyle şose yolların yapılarak ziraat ve ticaretin canlandırılması dursun Rumeli’deki eski tarza bile vakıf olamayacak gerekirdi. Buralarda yolların düzensiz olmasının bir sebebi durumda bulmuştur (Hakkı: 39-40). Dolayısıyla Muş Ovası de ahalinin yol inşası için mükellefiyete alıştırılmamasıydı. gibi meşhur ve bereketli bir yerden her sene milyonlar Mevsim koşulları da uygun olmadığından yol yapımı için kazanılabilecekken eski tarz ziraat yöntemleri müteahhit bulmak zordu. Düzenli yolların yapılması kullanıldığından buradan yeterince istifade edilmemekteydi sayesinde araba ulaşımının sağlanmasıyla zahire fiyatlarının (Hakkı: 58). da düşmesi mümkündü. Örneğin, Trabzon’da 6 kıyyesi Kentin çehresini değiştiren bir husus da demografik (yaklaşık 1.6 kg) 15 kuruşa satılan şekerin fiyatı Muş’ta 40 özelliklerin tetiklediği ve 1890’lar itibariyle Osmanlı kuruştu. Kış aylarında ise yolların tamamen karla coğrafyasının büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi artışa kapanmasından dolayı bu fiyat 70 kuruşa kadar çıkmaktaydı. geçen ve etkisini uzun yıllar sürdüren Ermeni olaylarıdır. Bu Dolayısıyla ahalinin medeniyetten mahrum kalıp fakirlik dönemin özelliklerinden biri 19. yüzyılda yaşanan Osmanlı- içinde bir hayat sürmesinin başlıca sebebi yolların azlığı ve Rus Savaşları başta olmak üzere siyasal ve askeri büyük şehirlerle bağlantısızlığıydı. Karayollarının yanında gelişmelerle bozulmaya başlayan Kürt-Ermeni ilişkileridir. demiryollarının da geliştirilmesi bu bölgenin kalkınması için İlişkiler 1890’larda iyice gerilmiş ve Muş merkezi ile gerekliydi. Yüksek dağlardan ötürü coğrafi koşulların uygun kazalarında iki grup arasında yoğun bir mücadele olmaması ise Erzurum, Bitlis ve Van’da birçok tünel ve yaşanmıştır (Arvas, 2019: 181-183). Muş’a yakın kentlerde köprünün inşasını da gerektirmekteydi (Macid, 1909c: 3-13). de benzer durumlar yaşanmıştır. Örneğin, Erzurum’da asayiş Macid’e göre bu kalkınmayı sağlayacak olan Meşrutiyet sorunları artmış ve ordu merkezi Erzincan’a taşınmıştır. Bu idaresiydi. Zira ona göre “II. Abdülhamid devrinde hükümet olaylar aynı zamanda kıtlıklara ve fiyat artışlarına da sebep tahrip ederdi, şimdi (Meşrutiyet’te) tamir etme” zamanıydı olmuş ve kentlerin demografik yapısını etkilemiştir (Macid, 1909c: 1). (Küçükuğurlu, 2008. 66-70). Bu süreçte Muş’un kentsel Kentsel özelliklerine dair izahı yapılmaya çalışılan bu gelişimini olumsuz etkileyen olaylardan biri de kasıtlı ya da bölümde, mevcut verilerden hareketle Muş’un gelişim rastgele meydana gelen yangınlardır. Örneğin, Mongok seyrinin çok yavaş olduğu sonucuna varılmaktadır. Her ne (Soğucak) köyünde çıkan yangın üzerine Rus Konsolosu kadar Ahmed Macid’in anlatımlarına II. Abdülhamid’e bölgeyi ziyaret etmiştir (BOA.DH.TMIK.M. 110/68). muhalif Meşruiyet bürokratlarının görüşleri çerçevesinde 1904’te ise Muş havalisinde çıkan yangında 574 hanenin mesafeli yaklaşılması gerekse de Muş’un kentsel kalkınma yandığı rapor edilmiştir. Bunların yeniden inşası için Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 116

Diyarbekir, Sivas, Trabzon ve Mamüretülaziz vilayetlerden kurumlar niteliğindeydi (Ortaylı, 2011: 177). Diğer husus ise para yardımı sağlanmıştır (BOA.DH.MKT. 899/26-1). Yine karmaşık bir usulden meydana gelen vilayet ve liva 1910’da Muş’ta bir meyhanede rastgele çıktığı anlaşılan yönetiminin sağlıklı bir iş bölümüne imkân tanımamasıydı. yangın başka yere sirayet etmeden söndürülmüştür Dönemin idare sistemi, vilayet ve liva yöneticilerinin sık sık (BOA.DH.TMIK.M. 143/29). belediye işlerine müdahalelerine sebep olmuştur. Hatta genel meclisler belediyelerin görev kapsamına giren konuları bile Muş ve çevresindeki binaların bir özelliği ise kereste gündemine alıp bunları karara bağlayabilmiştir (Çadırcı, pahalılığından ötürü kerpiç ağırlıklı yapılardan 1997: 278). Ortaylı, merkezi hükümet dairelerinin bu işleri oluşmalarıydı. Buradaki genel mimari tarz son derece yürütmesinin sebebini belediyelere yüklenen bazı işleri kötüydü. Evlerin taş kısımları oldukça düzensiz inşa “gerçekçi olmamaları” ve belediyelerin birçok yerde edilmekteydi. Düzensiz bir şekilde yapılan hanelerin aceleyle kurulması şeklinde açıklamaktadır (2011: 187-188). ortalama ömrü on sene olduğundan bu civarda harabelerin Bu yüzden Muş’ta belediyenin kurulduğu bu ilk yıllarda sayısı fazlaydı. Köylerde ise evlerin büyük bir kısmı toprak beledi hizmetlerin daha çok sancak idare meclisince genel kazılarak yapılırdı. Bu türden evlerin penceresi olmaz sadece işler adı altında yürütülmüş olabileceği kuvvetle duvarlara bir iki delik açılırdı. Bunun sebebi ise herhangi bir muhtemeldir. Zira idare meclisleri kurulduğunda kentlerin tehlikeye karşı korunma çabasıydı (Macid, 1909c: 7). neredeyse tüm işlerini üstlenmişlerdi. Bu yüzden görev Muş’un iklim koşulları itibariyle sert bir coğrafyaya sahip ayrımlarının yapıldığı ilk dönemlerde iç içelik söz konusu olması da kent kalkınmasını ve buradaki memurların olabilmiştir. Örneğin, 1881 tarihli bir vesikada Muş Murad hayatını olumsuz yönde etkilemiştir. Zira kış burada ilkbahar Nehri üzerindeki Çarbuhur köprüsünün onarımı için yapılan ve sonbahar mevsimleriyle iç içe olacak şekilde uzun keşif ve alınan kararlarda sancak idare meclisinin ismi sürmekteydi. Bu da dört mevsimin yaşanmasına mâni geçmekte olup belediyeye dair görüş bildirilmemiştir olmaktaydı (BVS, 1892: 200). Bu hususun ne kadar olumsuz (BOA.ŞD. 1874/34-1). Nitekim 1866’da kurulduğu tahmin bir etki yarattığı sonraki bölümlerde örneklendirilmiştir. edilen ve vilayet merkezini teşkil eden Erzurum 3. Muş Belediyesi’nin Kuruluşu, Gelişim Süreci ve Belediyesi’nin faaliyetleri dahi daha çok 1880’lerde Belediye Personeli belgelere yansımış, belediye teşkilatındaki eksikliklerin tamamlanması ise 1890’ları bulmuştur (Küçükuğurlu, 2008: Osmanlı belediyelerinin asıl kurumsallaştığı kentlerin 49-64). özelliklerinden bir kısmının ticaret ve liman bölgeleri olmalarından ileri geldiğine yukarıda değinilmişti. Kentlerin Muş Belediyesi’nin tespit edilebilen ilk belediye reisi Hasan idari taksimatı ve statüleri de belediye dairelerinin kuruluş Ağa’dır. 1870’te belediye meclis azaları ise toplamda dört aşamaları ve gelişim süreci üzerinde etkili olmuştur. Söz kişidir (EVS, 1870: 76). 1870-1876 yılları arasındaki gelimi belediyelere dair kanunların çıkarılmasıyla öncelik, belediye reisi, meclis üyeleri ve diğer görevlileri aşağıdaki vilayet merkezlerini teşkil eden sancaklara tabi kazalara gibidir. verilmiştir. İncelenmeye tabi tutulan dönemde Muş sancak Tablo.1. Muş Belediyesi’nin 1870-1876 Yılları Arasındaki merkezi olsa da hiçbir zaman bağlı olduğu vilayetlerin Görevlileri merkezi olmamıştır. Muş’ta belediye dairesinin varlığına işaret eden en erken kayıtlar ise 1870 yılına aittir. Bu ilk Görevliler Yıl Reis Hasan Ağa, Azalar: Fazlı Efendi, Süleyman 1870 verilere göre Erzurum vilayetine bağlı olup Malazgirt, Ağa, Simon Ağa, Karabet Ağa, Kâtip (…) Efendi Bulanık, Varto ve Sason kazalarından müteşekkil olan Reis Hasan Ağa, Azalar: Süleyman Ağa, Simon Ağa, 1871- Muş’ta sadece sancak merkezinde belediye dairesi Karabet Ağa, Kâtip Hasan Küşaf Efendi, Sandık 1872 bulunmaktaydı (EVS, 1870: 76). Bu dönemde vilayet Emini İskender Ağa merkezi olan Erzurum’da dahi belediye dairesinin bu Reis Yakup Efendi, Azalar: Harnik Ağa, Puzik Ağa, 1873- Kâtip Hasan Küşaf Efendi, Sandık Emini İskender 1874 tarihten biraz öncesinde kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır Ağa (Küçükuğurlu, 2008: 35). Böylece 1864’te kurulmaya Reisi Yakup Efendi, Aza: Münhal, Kâtip Hurşid 1875- başlayan ilk taşra örneklerinin yaygınlaştırıldığı 1867 tarihi Efendi, Sandık Emini İskender Ağa 1876 dikkate alınırsa Muş Belediyesi’nin kuruluş tarihinin Kaynak: EVS, 1870: 76, EVS,1871: 74, EVS, 1872: 77, EVS,1873: oldukça eski olduğu sonucuna varmak mümkündür. 99, EVS, 1874: 99, EVS, 1875: 96, EVS, 1876: 83. Günümüzde her ne kadar belediyenin logosunda 1929 tarihi yer alsa da Muş Belediyesi’nin kuruluş tarihi 1870 yılı olarak Tablodaki verilerden anlaşılacağı üzere 1873’te Muş kabul edilmelidir. Belediyesi meclis üyeleri değişmiştir. Bu da Muş’ta belediye seçimlerinin yenilenmiş olabileceğine işaret etmektedir. Zira Belediyenin kuruluşuna dair ilk veriler 1870’i işaret etse de İstanbul’da seçimlerin yapılmadığı ve Osmanlı taşrasında ise Muş Belediyesi tabirinin 1870 ve 1880’lerde arşiv bu usulün yaygınlaşmadığı bilinmektedir (Ortaylı, 2011: belgelerine neredeyse hiç yansımadığı görülmektedir. Bunun 190). Fakat yine de Muş Belediye’sinde bulundurulan sebepleri ise dönemin koşullarıyla ilgilidir. Belediyelere dair görevlilerin dağılımının düzensiz olduğu ve hatta ilk müstakil kanunların henüz yerleşmeye başladığı bu dönemi teşkilatlanmada kâtibin bulunmadığı da dikkat çekmektedir. iki hususiyet üzerinden değerlendirmek mümkündür. İlk teşkilatlanmada iki Müslüman ve iki de Gayrimüslim Birincisi Osmanlı coğrafyasındaki belediyelerin birçoğunun olmak üzere toplam dört azanın bulunması buradaki karakteriyle ilgili olup belediyelerin büyük bir kısmı vergi kozmopolit yapıya dikkat edilerek görevlendirmelerin toplayan ya da toplamaya çalışan fakat iş yapamayan yapıldığını göstermektedir. Yukarıda da değinildiği üzere 117 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 meclis üye sayısı kentlerin büyüklüklerine göre altı ve on iki memuru bu dönemde özellikle salgın hastalıkların kontrol ve kişi arası şeklinde belirlenmişti. Fakat Muş’ta söz konusu tedavisinde mühim bir rol oynamaktaydı. Bulanık ve Varto yıllarda bu aralığın tutturulamadığı görülmektedir. Bu kazalarında ise teşkilatlanma tam olarak oluşturulamamıştır. durum, seçilme şartlarını sağlayan adayların azlığından 1899-1900 yıllarındaki Bulanık ve Varto kazalarının kaynaklanmış olmalıdır görevlileri bir önceki yıl ile aynı olup Muş merkez belediyesinin görevlileri aşağıdaki gibidir: Muş Belediyesi’nin kuruluş yılı varsayılan 1870’ten, kısıtlı da olsa verilerin elde edildiği 1876 yılına kadar geçen sürede Tablo.3. 1899-1900 Yılları Muş Belediyesi Görevlileri Muş sancağı dahilindeki kazalardan sadece Bitlis’te, 1873’te Yıl Reis Meclis Diğer Görevliler 1 belediye dairesi kurulmuştur. Bu tarihte Bitlis 1899 Abdülkerim Ağa İbrahim Tabip Sardisi Belediyesi’nin ilk teşkilatlanmasında Belediye Reisi Ali Ağa Ağa, Mihail Efendi, Aşı ve Belediye Kâtibi Şeyh Osman’ın isimleri geçmektedir. Ağa, Avidis Memuru Lazari Belediye henüz kurulduğundan azalar için “derdest-i teşkil Ağa, Agop Efendi, Kâtip Ağa Abdullah olduğu” şeklinde bir ibare kullanılarak meclis üyelerinin Efendi, Müfettiş belirlenmekte olduğu bilgisi verilmiştir (EVS, 1873: 102). Mehmed Söz konusu teşkilat 1874 yılı için de geçerlidir. 1875-1876 Efendi. yıllarında ise Bitlis Belediye Reisi Ali Ağa, meclis azaları ise Bapir Ağa, Hacı Recep Ağa, Bogos Ağa ve Ohannes Ağa 1900 Halil Efendi Hacı Halid Kâtip Abdullah şeklindedir (EVS, 1875:98; EVS, 1876: 85). Bu tarihlerden Efendi, Ali Efendi, Tabip Ağa, Nadir (Boş), Aşı sonra Muş ve kazalarının belediye teşkilatına dair sistematik Ağa, Mihail Memuru Vekili veri takibini yapmak zorlaşmaktadır. Bunun sebebi ise bu Ağa, Agop Mehmed yıllardan sonra Muş’un bağlandığı Van vilayetine ait Ağa Efendi, Müfettiş salnamelerin olmamasıdır. Arşiv belgeleri ise bu hususta son Mehmed Efendi derece yetersizdir. Kaynak: BVS, 1899: 161; BSV, 1900: 163. Muş’un sancak olarak Bitlis vilayetine bağlı olduğu 1890’da Söz konusu yıllara ait meclis üyeleri sayılarında bir sabitlik belediye reisi Halil Efendi’ydi (BOA.DH.ŞFR. 142/32). yoktur. 1898 ve 1899 yıllarında gayrimüslim üye sayısı fazla Halil Efendi, 1892 yılında da belediye reisiydi. Bu dönemde iken 1900 yılında ise Müslüman üye sayısı öne çıkmaktadır. meclis azaları ise Ali Ağa, Mikail Ağa, İbrahim Ağa, Agop Tabipler ise gayrimüslimlerden oluşmuştur. Ağa ve Avidis Ağa’dır. Belediye Kâtibi Ali Rıza Efendi olup Belediye personelinin kanunlara uygun bir şekilde iş belediye tabipliği kontenjanı olmasına rağmen bu görevde yapmaları zorunluydu. Herhangi bir sorunun çıkması kimsenin ismi geçmemektedir. (BVS, 1892: 197). Osmanlı durumunda görevliler azledilebilmekteydi. Buna karşın iyi belediyelerinin sayısında artış yaşanan II. Abdülhamid hizmetler ise görevlilerin taltif ve teşvik edilmesiyle dönemi olan bu yıllarda Muş’a bağlı kazaların bir kısmında sonuçlanırdı. Bunlardan biri 1894’te memuriyeti esnasında da belediye dairelerinin kurulduğu görülmektedir. 1898 gösterdiği gayretten dolayı Dergâh-ı Ali Kapıcıbaşılık itibariyle merkez kaza dışında dört kazası olan Muş rütbesiyle taltifi önerilen Muş Belediye Reisi İbrahim sancağının Bulanık ve Varto kazalarında belediye dairesi Ağa’dır (BOA.DH.MKT. 308/38). 1897’de de Muş Belediye ismi geçmektedir. Bu dönemde merkez ve diğer kazaların Meclisi tarafından yapılan talepte Belediye Reisi ve eşraftan görevlileri aşağıdaki gibidir: Gönenzade Ali Ağa’nın üçüncü rütbe ile taltif edilmesi talep Tablo.2. 1898 Yılı Muş Merkez ve Bağlı Kazalarındaki Belediye edilmiştir (BOA.DH.MKT. 2085/20). 1903’te ise Muş Görevlileri Belediye Reisi Hacı Ali Efendi, Malazgirt ve Tutak Kaza Belediye Reisi Meclis Üyeleri Diğer Görevliler arasındaki telgraf hatları için gerekli olan direklerin tedarik ve sevkiyatında gösterdiği çabadan dolayı taltif konusu Muş Abdülkerim Ağa İbrahim Ağa, Tabip Sardisi Efendi, Mihail Ağa, Aşı Memuru Hafız olmuştur (BOA.DH.MKT. 633/25). Avidis Ağa, Hilmi Efendi, Kâtip Agop Ağa Ahmed Efendi, Taltiflerden başka belediye reisleri başta olmak üzere Müfettiş Mehmed belediye memurlarının şikayetlere mevzu olduğu haller de Efendi yaşanmıştır. Örneğin, 1899’da Muş Belediye Reisi Mustafa Bulanık Kahraman Ağa Bozo Ağa, Agop Kâtip (Boş) Ağa, Avidis Ağa’nın okuryazar olmadığı gibi düşük fiyatla satın aldığı Ağa, Serkis Ağa erzakı askerlere fahiş fiyatla pazarladığı ve aşar iltizamı Varto (Münhal/Boş) Mehmed Şerif - hususunda ahaliye haksızlık yaptığına dair bir şikâyet Ağa, Abdullah Ağa, Melkon yapılmıştır (BOA.DH.MKT. 2156/69). Benzer şekilde 1900 Ağa, Haçator yılında Muş Belediye Reisi Halil Efendi ile tahrirat müdürü Ağa ve meclis azası Mustafa Ağa’nın görevlerini kötüye Kaynak: BVS, 1898: 188-208. kullanmalarından ötürü haklarında tahkikat başlatılmıştır (BOA.DH.MKT. 2422/21). Söz konusu şikayetlerin tam Görüldüğü üzere 1898 yılına gelindiğinde merkez olarak sebepleri belirtilmemişse de 1901’de yaşanan bir vaka belediyedeki personel sayısı artmıştır. Belediye tabibi ve aşı

1 Danyal Tekdal aynı verilerden hareketle 1873 yılı salnamesindeki verilerin 1872’de kurulduğunu belirtmektedir. Tekdal’ın görüşleri için bkz. (Tekdal, bir önceki seneye ait olabilme ihtimali çerçevesinde Bitlis Belediyesi’nin 2018: 77). Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 118 oldukça dikkat çekicidir. Dönemin Belediye Reisi Halil Ermeni komiteleriyle iltisaklı Bedros’u kanunlara muhalif Efendi, bozuk bir lambasının tamiri için iki Ermeni esnafa bir şekilde affettirdiği iddia edilmiştir. Bu dilekçede de müracaat ederken aralarında tartışma çıkmıştır. İddiaya göre Muş’un Bitlis’ten ayrılma fikrinin arkasında belediye reisi ve Ermeni esnaflar, lambayı reisin istediği şekilde tamir çevresinin olduğu aktarılmıştır. Hatta bunların bazı edemeyeceğini bildirdiğinde reis hiddetlenerek “İngiltere ve memurlar hakkında sahte isimlerle telgraflar gönderdikleri Rusya konsoloslarına mı güveniyorsunuz” şeklinde dahi iddia edilmiştir. Bu yüzden dilekçede, eski kendilerine hitap etmiş ve küfürlü konuşmuştur. Daha sonra mutasarrıflardan Reşid Bey gibi muktedir birinin Muş’u da reisin bu esnafa üç adamını göndererek olayla ilgili yönetmesi önerilmişti. Aksi taktirde ahalinin büyük bir susmaları hususunda kendilerini tehdit ettiği aktarılmıştır. kısmının ilk fırsatta başka vilayetlere göç etmesinin mecburi Yapılan tahkikatta ise reisin bu esnaflarla uzun müddetten olacağı da vurgulanmıştır (BOA.DH.MKT. 1235/33-1). beri ihtilaflı olduğu anlaşılmıştır. Esnaflar konuyu Rus ve Aynı yıl bu sefer de Yakup ve altı adamı imzasıyla başka bir İngiliz konsoloslarına taşımış ve ifadeleri imzalandıktan şikâyet dilekçesi padişaha arz edilmek üzere Dahiliye sonra Hariciye Nezareti’ne sevk edilmiştir. Bitlis Nezareti’ne gönderilmiştir. Bu dilekçenin sadeleştirilmiş vilayetinden verilen malumata göre olaya şahit olan ahali hali aşağıdaki gibidir. reise gücenmiş ve lehinde ifade verebilecek kimse “Hazret-i hilafetpenahi (padişah) bu memleket ve bulunmamıştır. Dönemin Dahiliye Nazırı ise, olayın tebaadan vaz mı geçti? Hükümet idaresi hırsız ve adliyeye taşınmasının yaratacağı sorunlardan ötürü zalimlerin elindedir. Zulmeden grup ne hükümet ne de büyümemesi için, reis Halil Efendi’nin bir süreliğine askerden korkmuyoruz diye kumandan paşaya hitap Bitlis’te bulundurularak göz önünde bulunmamasını etmektedir. Buradan uzaklaştırılması gereken şahıslar Sadaret’e önermiştir (BOA.BEO. 1771/132774-3). Belediye memleketi yönetmektedir. Bütün esnaf belediye reisine Reisi ve tehdit maksadıyla organize ettiği adamları olduğu haraç vermektedir. Devlete ait vergiler tahsil olunduğu belirtilen Ahmed, Hüseyin ve Sino adlı üç kişi ise “en ağır halde makbuz almak için başvuranlar kovulmaktadır. yeminlerle” bu türden bir muamelede bulunmadıklarını Bostankenid (Bostankent), Karameşe, Gabyan, Ziyaret ve diğer köyler bu zümredendir. Siyasetten mahkûm olmuş beyan etmişlerdir (BOA.BEO. 1771/132774-4). Söz konusu bir caniyi affetmek cesaretini göstermek şüphesiz olay “dine hakarete” kadar vardığından uzun soluklu menfaat icabıdır. Hilafet merkezine uzaklığımız bürokratik yazışmalara sebebiyet vermiştir (BOA.DH. ŞFR. nispetinde padişahımızın adaletinden de mahrum mu 271/39). Bu yüzden merkezi hükümet olayın Hariciye kalacağız? Belediye reisinin yardımcısı Şeyho’nun Nezareti vasıtasıyla halledilmesi için çabalamıştır aşardan 1.500 kese borcu vardır. Ahaliye zulmedip (BOA.HR.TH. 263/87). Söz konusu gerilimde dönemin ekmeği bile olmayan fukaraya çeşitli işkenceler siyasal olaylarının belediye reisinin düşünceleri üzerinde yapmaktadır”. (BOA.BEO.3254/243992-2). etkili olması kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu şikâyetler, Sadaret tarafından Bitlis vilayetince Halil Efendi hakkındaki çeşitli suçlamalar uzun müddet tahkikat yapılması için işleme alınmışsa da, şikâyetlerin gündeme gelmiştir. 1907’de, Halil Efendi’nin kanunları ihlal akıbetiyle ilgili bir malumata denk gelinmemiştir. Zira, bu ettiğine dair yeterli deliller mevcutsa da yerel memurların şikayetlerin yapılmasından kısa bir süre sonra, II. Meşrutiyet muhakemesini önlemeye çalıştığı anlaşılmaktadır ilan edilmiş ve yeni bir dönem başlamıştır. Son şikâyette (BOA.DH.MKT. 1048/29). Bu yüzden Halil Efendi ile özellikle dikkat edilmesi gereken hususlardan biri Muş’un birlikte ahaliden Eyüp Efendi ve Mustafa Cafer Ağaların uzak bir memleket olan durumuna adalet üzerinden yapılan Trabzon’a gönderilerek oradan Kastamonu’ya yerleştirilip vurgudur. Meşrutiyetin ilan edildiği bir dönemde ise Muş uzaklaştırılmaları dahi gündeme gelmiştir (BOA.BEO. Belediye Reisi İbrahim, Muş Müftüsü Yakup, ulemadan iki, 3129/234618). Bu dönemde Belediye Reisi Halil Efendi eşraftan dört ve ileri gelenlerden iki kişinin imzasıyla hakkındaki şikayetlerden biri cinayete karıştığı yönündeydi hilafete ve devlete olan bağlılıkla ilgili bir telgraf (BOA.DH.MKT. 1029/30-1). Diğer bir şikâyet ise Muş’un gönderilmiştir. Telgrafta Yavuz Sultan Selim dönemine Erzurum ya da Diyarbekir’e bağlanması yönündeki atıfta bulunularak “beş asırdan beri adalet ve refah içerisinde taleplerin arkasında yer alan kişilerden olduğuna dairdi. yaşayan Kürdistan’ın bütün kavimlerinin devletin istiklali, Belediye reisiyle birlikte Muş Müftüsü ve ismi geçen diğer milletin temini ve İslamiyet’in varlığı için her türlü göreve şahısların Muş’tan uzaklaştırılmaları meselesi Bitlis hazır oldukları” vurgusu yapılmıştır (BOA.DH.KMS. 55/8- Valisi’nin görev yerinde olmamasından dolayı ertelenmiştir. 2). Dahiliye Nezareti “yerine ulaşan” bu mesajı takdirle Zira valinin yokluğunda “bir çıbanbaşını koparmaya” karşılaşmıştır. Nezaret, Osmanlı memleketinin hiçbir muvaffak olunamayacağı kanısı mevcuttu (BOA.DH.MKT. parçasının vatandan ayrılmasına razı olmayacaklarını, bu 1192/14-4). yüzden de telgrafı gönderenler dahil herkese vazife düştüğünü ve telgrafta ismi geçenlere teşekkür edilmesini 1908’de ise Belediye Reisi Halil Efendi hakkında, Hasan Bitlis vilayetine bildirmiştir (BOA.DH.KMS. 55/8-1). Ağazade bin Mehmet İzzet ve altı yardımcısı imzasıyla başka bir suçlamada bulunulmuştur. Buna göre, Muş Muş Belediye reisleri özelinde yapılan arşiv taramasında Mutasarrıfı, sancak idaresini Belediye Reisi Halil Efendi ile 1912’de Muş Belediyesi Eski Reisi Eyyüp Efendi’nin (BOA. buradaki görevlilerden İbrahim Efendi’nin “yed-i ittisafına” DH.İD. 39/66), 1914’te ise reislikten el çektirilen İzzet yani yolsuzluklarına terk etmişti. Bunların devlet malını Ağa’nın isimleri geçmektedir (BOA.DH.UMVM. 10/80). muhasebeci vekili ile zimmetlerine geçirdikleri ve birçok Yine 1913 tarihli bir belgede dönemin padişahı V. Mehmed kişiyi gasp etmekten beş sene kürek cezasına çarptırılmış Reşad’ın doğum günü vesilesiyle gönderilen bir telgrafta 119 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127

“Muş Belediye Reisi” tabiri geçmekte olup reisin ismine yer gerektirmiştir. Bunlar ise hayvan alım satımı ve kesimi ile verilmemiştir (BOA.İ.MBH. 13/41-3). Yine, 1915’te V. hububat ve eşya tartım ve ölçümünden elde edilen Mehmed Reşad’ın ameliyatı için “geçmiş olsun dileklerinin” vergilerdir. Hayvan, zebhiye, kantar ve kile şeklinde arz edildiği bir başka telgrafta da sadece “Muş Belediye kavramsallaştırılan bu alandaki vergilerin yarısı hazineye Reisi” tabiri geçmektedir (BOA.DH.KMS. 33/52-7). giderken yarısı da belediyelerin tasarrufuna bırakılmıştı. Rusların Muş’u işgal ettiği 1916 yılında ise Muş Belediye Fakat Muş Belediyesi dahil Bitlis vilayetinin birçok yerinde Reisi Nasrullah Efendi idi. Hatta bu işgal sırasında Nasrullah bu gelirler ihtiyacı karşılamaktan son derece uzaktı. Bu da Efendi ile birlikte Van Belediye Reisi hükümete maaşlarının birçok beledi hizmetin yerine getirilememesine ya da çok zor ödenmesi için müracaatta bulunmuştur. İlgili kurum ve şartlar altında yürütülmesine sebep olmaktaydı. Örneğin, nezaretlerde yapılan görüşmelerde “bilad-ı müstevli” yani belediyede istihdamı sağlanması mecburi olan belediye istila altındaki şehirlerde belediye reisleri ve diğer tabibi görevlendirmesi gündeme geldiğinde zebhiye memurların maaşlarının hazineden karşılanmasına dair karar rüsumunun arttırılarak Bitlis, Muş, Genç ve Siirt çıkmıştır. Nitekim bu dönemde kanunlar itibariyle belediye sancaklarına tabip tahsis edilmesine çalışılmıştır (BOA. reisleri, katipler ve diğer görevliler mülki memurlar gibi DH.MKT. 243/1-1). Hazineye aktarılması mecburi olan hazineden maaş almaya başlamışlardı (BOA.DH.UMVM. vergi gelirlerinin tamamen belediye tarafından tasarrufunu 89/31-4). gerektiren bir husus da Muş sancağına bağlı kazalarda belediye daireleri kurulduğunda gündeme gelmiştir. Belediye reisleri özelinde yukarıda izahı yapılmaya çalışılan Örneğin, Bulanık Belediyesi’nin teşkilinden dolayı hayvan, belediye personeli profili Ahmed Macid tarafından da son zebhiye, kile ve kantar rüsumu gelirlerinin tamamen derece olumsuz bir şekilde tasvir edilmiştir. Hatta Macid, belediyeye terki talep edilmiştir (BOA.DH.MKT. 2198/83). “yerliden ve kendi içlerinden olan belediye memurlarıyla 1900 yılına gelindiğinde Sason kazasında kurulması beledi hizmetlerin nasıl ve ne zaman yapılabileceğini tahmin planlanan belediye dairesi için de benzer bir başvuru edemem” sözleriyle belediye personelinin dışarıdan yapılmış ve belediyenin Sason’da kurulması “muhsenat-ı görevlendirilmesi gerektiğini bile ima etmiştir (Macid, adiyeyi dai olacağı” yani iyi işlere vesile olacağı 1909c: 8). Çalışma dahilinde belirlenen Osmanlı dönemi düşüncesiyle bu talep Şura-yı Devlet tarafından Muş Belediyesi reislerinin listesi ise aşağıdaki gibidir. onaylanmıştır (BOA.ŞD. 389/20-1). Tablo.4. Osmanlı Dönemi Muş Belediyesi Reisleri Belediye bütçesinin yetersizliğinden kaynaklı benzer bir Görev Yılı Belediye Reisinin İsmi durum itfaiye işlerinde yaşanmıştır. Taşra kentlerinin 1870-1872 Hasan Ağa geleneksel yönetim sistemi dahilinde eşraf, esnaf ve resmî 1873-1876 Yakup Efendi kurumlarca yürütülen yangın söndürme işleri zamanla 1890 Halil Efendi sistematik bir çerçeveye taşınmıştır (Ortaylı, 2011: 212). 1894 İbrahim Ağa 1897 Gönenzade Ali Ağa Osmanlı kentlerinde yangınların artması üzerine çıkarılan bir 1898-1899 Abdülkerim Ağa İrade-i Seniyye, 1894’te tüm vilayetlere bildirilmiştir. Buna 1899 Mustafa Ağa göre her vilayette itfaiye teşkilatlarına dair düzenlemeler 1900 Halil Efendi zorunlu kılınmıştı. Vilayetlere bu teşkilatın 1907-1908 Halil Efendi düzenlenmesinde iki hususa dikkat edilmesi gerektiği 1909 İbrahim Efendi bildirilmiştir. Birincisi yangınların önlenmesinden sorumlu 1912 Eyüp Efendi (1912 İtibariyle Eski Reis personele elbise, alet ve edevat tedarik edilmesine dairdi. Şeklinde Geçmektedir) 1914 İzzet Ağa (1914 İtibariyle Görevden Alınan İkincisi ise gereken aletlerin tedariki için belediye Reis Şeklinde Geçmektedir) bütçelerinin bu işe yetecek şekilde düzenlenmesiydi. İrade 1916 Nasrullah Efendi (Rus İşgali Döneminde aynı zamanda asker ve jandarmalara da yangın söndürme Reislik Yapmıştır) eğitiminin verilmesini ve gerektiğinde bunlardan yardım (Kaynak: Metin Boyunca Kullanılan Muhtelif Salnameler ve alınmasını da kapsamaktaydı. Şura-yı Devlet’in gündemine Arşiv Belgeleri) gelen bu mesele için belediyelerin imkanlarının niteliği hakkında da tahkikat başlatılmıştır (BOA.DH.MKT. 278/40- 4. Muş Belediyesinin Faaliyet Alanları ve Bütçesi 1). Vilayetlerden gelen cevaplar taşra belediyelerinin içinde Kanunlara göre belediyeler imar, temizlik, yangın söndürme, bulunduğu yeterliliğin farklılığı için iyi bir örnek teşkil çarşı, pazar ve işyerleri gibi mekanların teftişi gibi etmektedir. Buna göre Ankara vilayetinin hem merkez hem günümüzde de geçerliğini koruyan hususlardan sorumluydu. de bağlı belediyelerinde bu ihtiyaç karşılanabilecek durumda Osmanlı kentlerinin ekonomik, sosyal, coğrafi ve asayiş gibi değildi (BOA.DH.MKT. 278/40-4). Hicaz’dan giden konularda birbirinden farklılık göstermesi kentlerin beledi cevapta “ne kadar para gerekliyse” temin edilebileceği hizmetlerinin içeriğini belirlemiştir. Sözgelimi Muş’un bu bildirilmiştir (BOA.DH.MKT. 278/40-6). Bitlis vilayetinden özelliklerine ilk bölümde yer verilmişti. Bu yüzden Muş’ta verilen malumata göreyse, Muş ve Siirt belediyelerinin beledi hizmetler son derece kısıtlı alanlara hitap edebilmiştir. bütçesi söz konusu vergi gelirlerinin yarısının hazineye Bu hususlar aynı zamanda belediyelerin gelirlerini de gitmesinden ötürü itfaiye masraflarını karşılayamayacak etkilemekteydi. Muş’un kısıtlı da olsa tarım ve hayvancılıkla durumdaydı. Böylece itfaiye için “hem belediyenin ön plana çıkması doğal olarak belediye gelirlerinin de bu gelirlerinin yeterli olduğu hem de ahaliden yardım alanlardan elde edilen kazanç çerçevesinde şekillenmesini alınamayacağı” vurgulanmıştır. Bitlis’e bağlı Ahlat ve diğer kazaların binalarının taştan yapılmasından dolayı yangın Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 120 ihtimalinin düşüklüğüne vurgu yapılmış, Muş ve Siirt içinse bulundurulmasına dair Ankara’dan verilen cevap ise dikkat hazineye giden vergi gelirlerinin belediyeye tahsisiyle itfaiye çekicidir. Yukarıda da değinildiği üzere 1894’te hem Muş teşkilatı kurulması mümkün bulunmuştur (BOA.DH.MKT. hem de Ankara belediyelerinin itfaiye araç gereçleri için 278/40-10). Aslında bu sorun yıllardan beri devam yeterli bütçesi yoktu. Fakat 1910’da nezaret tarafından edegelmekteydi. 1890’da da itfaiye konusu gündeme yapılan bu çağrıya Ankara Belediyesi olumlu yanıt vermiştir geldiğinde Bitlis Belediyesi yoksunluk içindeydi. Bu husus (BOA.DH.MUİ. 81/49-23). Böylece zaman içerisinde bazı dönemin vilayet gazetesine de yansımıştır. Bitlis Vilayet belediyelerin gelirlerini arttırıp beledi hizmetleri yerine Gazetesi bu konuyu ara sıra gündeme taşıyarak itfaiye getirmeye çalıştığı görülmektedir. Muş içinse bu durum hâlâ bulunmamasından dolayı yangınların verdiği zarara dikkat stabil bir şekildeydi. Ayrıca Erzurum Belediyesi’nin çekmiştir. Belediyenin bütçesi müsait olmadığından imkanlarının uygun olması Muş’un buraya bağlanmasına Erzurum’dan bir yangın tulumbası ile birkaç aletin tedarik yönelik taleplerin sebeplerini açıklayabilecek bir örnektir. edileceği müjdesi verilmiştir (BVG, 1890a: 2). Ülkenin Muş Belediyesi’nin gelirlerinin yetersiz olması, kentteki gelişmiş merkezlerinde ise yangına karşı alınan tedbirler diğer devlet kurumlarına ait gelirlerin belediye tarafından daha muntazamdı. Örneğin, 1889 yılında Selanik’teki tasarrufuna sebep olmuştur. 1907’de Maarif Nezareti’nden dükkanların yüzde doksanı olası yangınlara karşı Dahiliye Nezareti’ne yapılan bilgilendirmeye göre Muş’ta sigortalanmıştı (Ortaylı, 2011: 212). yardım ile yapılan Rüşdiye Mektebi binasının altındaki İtfaiye teşkilatlanmasında yaşanan zorluklara benzer bir dükkanların vergi gelirleri maarif adına kayıtlı iken 30 durum da salgın ve bulaşıcı hastalıkların kontrolünde seneden beri bu gelirler belediye tarafından tahsil kullanılan dezenfekte makinelerinin temin ve kullanımı için edilmekteydi. Bu yüzden 1908 yılı itibariyle bu gelirlerin yaşanmıştır. Taşrada ara sıra meydana gelip birçok ölüme Maarif idaresine bırakılması talep edilmiştir (BOA. MF. sebebiyet veren salgınların gerekli ilaç ve makineler MKT. 1010/30). Bu talep, belediye bütçesinin kuruluş olmadan önlenemeyeceğinin farkında olan merkezi yıllarından itibaren yetersiz olduğuna ve belediyenin hükümet, 1910’dan itibaren bütün vilayetlerin etüv (buhar) alternatif yollara müracaat etmek mecburiyetinde kaldığına ve pülverizatör (ilaçlama) makineleri için bütçede işaret etmektedir. Nitekim belediyenin hem hizmet alanını düzenleme yapılmasını zorunlu kılmıştı (BOA.DH.İD. 7/11- genişletmesi hem de mevcut gelirleri düzenli bir şekilde 2). Fabrikaların makinelerin toplu alımında indirim tahsil etmesi yıllardan beri devam edegelen bir sorundu. yapacağını da bildiren hükümet, belediyelerin bir an önce Örneğin, belediyeye borçlu olan şahıslardan yapılacak bütçeyle ilgili bilgi vermesini talep etmiştir (BOA.DH.MUİ. tahsilatın usulünde bile bir karmaşa söz konusuydu 81/49-9). İtfaiye işinde olduğu gibi çeşitli vilayetlerden (BOA.DH.MKT. 18/7-2). Muş’un kentsel karakteri bu Dahiliye Nezareti’ne farklı cevaplar gitmiştir. Buna göre hususta da belirleyiciydi. Muş özelinde yakın çevredeki Van Belediyesi’nin bütçesi zaten yetersizdi ve merkezi belediyeleri “Zümrüd-ü Anka” kuşu niteliğinde gören hükümetin yardımı olmadıkça bunun yerine getirilmesi Ahmed Macid’e göre, ahalinin büyük bir kısmı seyahat mümkün değildi (BOA.DH.MUİ. 81/49-3). Erzurum ise bu etmeyip büyük şehirleri görmediğinden, memleketin geri aletler için 310 lira temin edebilecek durumdaydı kalmasından şikâyet etmezlerdi. Bu yüzden kentlerin (BOA.DH.MUİ. 81/49-4). Kastamonu Hastanesinde bu temizlik ve düzeni için bu yerlerde belediye vergilerini tahsil aletler mevcut olduğundan ayrıca ihtiyaç yoktu etmek son derece zordu. Belediyeler sokak ve çarşıları (BOA.DH.MUİ. 81/49-12). Belediye envanterinde bu aydınlatma ve temizlemeye çalıştığında ise bu işler ahali aletlerin olduğu bir diğer yer ise Selanik’ti (BOA.DH.MUİ. tarafından fuzuli görüldüğünden kimse para vermek 81/49-15). İzmir Belediyesi de bu aletleri uzun zamandır istemezdi. Hele kent içinde düzgün ve geniş bir cadde kullanmaktaydı. Gerektiği halde yenilerinin alınması için inşasına teşebbüs edilse şikayetler ayyuka çıkardı (Macid, bütçesi müsaitti (BOA.DH.MUİ. 81/49-27). Bağdat’ta ise 1909c: 8). Dolayısıyla kent sakinlerinin yeniliğe kapalı etüv makinesi bulunmaktaydı fakat pülverizatör makinesine olması belediyeciliğin çerçevesini belirlemiştir. ihtiyaç vardı ve bunun için de 100 lira ayrılabilirdi Belediyelerin görev kapsamında olan hususlardan biri de (BOA.DH.MUİ. 81/49-13). Trablusgarp da makine bedeli muhtaç ve kimsesiz kişilere yardımcı olmaktı. Sosyal olan 310 liralık bütçesini düzenlemişti (BOA.DH.MUİ. belediyecilik kapsamına giren bu türden yardımlara 81/49-14). Halep vilayeti ise bu aletlerin nakliye ücretlerini Kafkasya’dan gelen muhacirlere yapılan yardımlar da de hesaplayarak 350 liralık bir bütçe hazırlamıştı dahildi. Buna rağmen Bitlis vilayetine bağlı belediyelerin bu (BOA.DH.MUİ. 81/49-19). Bitlis vilayetinin merkez ve türden ihtiyaçları karşılamakta zorlandığı görülmektedir. bağlı sancaklarındaki belediyelerin durumu son derece Bitlis Valisi, 1893’te Rusya’dan yedi kişilik ailesiyle elverişsizdi. Vilayetten verilen malumata göre merkez Osmanlı topraklarına geçen ve Muş’a yerleştirilen Abdullah belediyesinin yıllık geliri 850 lira, Muş Belediyesi’nin ise bin Sufi isimli kişiye bütçede karşılık olmadığından yardım 710 lira civarındaydı. Siirt ve Genç belediyelerinin gelirleri edilmesi hususunu Dahiliye Nezareti’nden talep etmiştir ise masraflarını hiçbir şekilde karşılamamaktaydı. Bu (BOA.DH.MKT. 182/2-2). Nezaret ise bu türden kişilerin yüzden vilayetin hiçbir yerinden 310 lira tahsil edilerek bu münasip bir yerde iskanı sağlandıktan sonra ihtiyaçlarının aletlerin temin edilmesi mümkün değildi. Üstelik bu aletleri belediyeler tarafından karşılanmasını vilayete bildirmiştir kullanacak tabip ve teknik personel de bulunmamaktaydı (BOA.DH.MKT. 182/2-3). Nezaretin bu tavrına rağmen (BOA.DH.MUİ. 81/49-21). Dolayısıyla bulundurulması İstanbul’da dahi belediyeler muhacirlerin ihtiyaçlarını planlanan aletlerin Muş Belediyesi’ne maliyeti yıllık karşılamakta çok zorlanmaktaydı (Ortaylı, 2011: 217-218). bütçenin neredeyse yarısına denk gelmekteydi. Makinelerin 121 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127

Belediyenin en temel sorunları çözemediği böylesi şartlar tabipliğinde Haridlis Efendi’nin ismi geçse de Muş’un altında nüfus sayımında yer alan memurların 6.175 kuruşluk havasının ve suyunun kendisine yaramadığını belirterek ödeneği Muş Belediyesi sandığından tahsil edilmiştir Erzurum Belediye tabipliğinde görevlendirilmek istemiştir (BOA.DH.MKT. 137/24-2). Bitlis vilayet idarecilerinin (BOA.DH.MKT. 3636/48). talebi üzerine bu paranın Tezkire-i hasılatından 1890’lı yılların bir özelliği de kolera salgınlarının etkili bir ödenmesine karar verilerek Muş Belediyesi’nden yapılan şekilde devam etmesiydi. Bu yüzden Muş’un belediye ödemenin geri verilmesinin yolu açılmıştır (BOA.DH.MKT. tabibine olan ihtiyacı giderek artmıştır. Üstelik Muş’ta 137/24-1). Buna karşın tam tersi durumlar da yaşamıştır. görevli belediye tabipleri salgın esnasında Muş dışında da Muş Belediye Tabibinin görevlendirme harcırahının Muş hizmet vermek durumunda kalmıştır. Bunlardan biri de 1893 mal sandığından ve dolayısıyla hazineden karşılanması yılının ocak ayı boyunca Çapakçur kazasında üzerine, 1900’de bunun belediye tahsisatından mal sandığına görevlendirilen Muş Belediye Tabibi Dimitri Margirit Saridi geri ödenmesine dair karar verilmiştir (BOA.DH.MKT. Efendi’dir (BOA.DH.MKT. 370/74-2). Bu yüzden Bitlis 2295/73). Belediye memurlarının atanması için bütçenin vilayet idarecileri tarafından Dimitri Efendi ile birlikte Bitlis yetersiz olması aynı zamanda olağan üstü harcamalar için Belediye Tabibi Alekyan Pavli ve Sıhhiye Komisyonu toplanan iane paralarının da bu işler için kullanımını katiplerinden Fethullah Sami Efendi’nin gösterdikleri gündeme getirmiştir (BOA.DH.ŞFR. 328/2). hizmetlerden ötürü taltifleri talep edilmiştir Bu bölümde değinilmesi gereken bir husus da belediye (BOA.DH.MKT. 370/74-6). 1894’te ise ismi belirtilmeyen binasına dairdir. Osmanlı belediyelerinin büyük bir kısmının Muş Belediye tabibinin yerine hastalığından dolayı acilen bir müstakil bir binaları yoktu. Bu yüzden çoğu zaman hükümet tabibin atanmasına dair talepte bulunulmuştur konakları içinde veya bazı yerlerin kiralanmasıyla belediye (BOA.DH.MKT. 292/6). Belediye tabibinin hangi hastalığa işleri yürütülürdü. Muş Belediyesi binasına dair herhangi bir yakalandığına dair malumat yoksa da aynı yıl Muş’ta bulgu elde edilmemesinin yanı sıra Muş’un hükümet konağı koleranın hüküm sürdüğü görülmektedir da yıllarca kiralanarak kullanılmıştı (BOA.DH.MKT. (BOA.A.MKT.MHM. 555/5). Üstelik 1895 yılında Muş’ta 1436/3). Hükümet konağı olarak kullanılan bina, Halid Ağa meydana gelen depremden birçok köy etkilenmiştir. Deprem isimli birinden kiralanmıştı (BOA.ŞD.1876/36). Ancak 1915 bölgelerine redif taburundan sevk edilen çadırlar evleri yılına gelindiğinde çeşitli yardımlarla ve devlet eliyle bir yıkılan ahaliye tahsis edilmiştir (BOA.BEO. 346/25929-2). hükümet konağı yapılabilmiştir (BOA.DH.MB.HPS. 24/10- Bitlis Vilayet Gazetesi ise kolera hastalığının gelişim seyri 4). Bu dönemlerde kiralanarak idare edilen bir diğer kurum ve korunma yöntemlerine yer vererek mümkün mertebe ise Muş karakoluydu (DH.EUM.MH. 34/56). Dolayısıyla en idarecilerle ahaliyi bilgilendirmeye çalışmıştır (BVG, 1890c: elzem kurumlardan ikisinin uzun yıllar kiralanma yoluyla 3-4). 1890’da enflüanza hastalığının birçok yerde olduğu kullanılmış olması belediyenin de müstakil bir binasının gibi Bitlis vilayetinde de görülmesi üzerineyse dönemin olmamasına işaret etmektedir. Büyük ihtimalle belediye tabip vekili tarafından okullar tatil edilmiştir (BVG, 1890d: işleri hükümet konağı binası dahilinde yürütülmekteydi. 1-2). 5. Muş Belediyesi’nin Sağlık Alanındaki Muş gibi uzak ve soğuk memleketlerde memurları tutmanın İhtiyaçları: Sınırlılıklar ve Problemler bir yolu da kendilerine tahsis edilen maaş ve harcırahların zamanında ve tam ödenmesiydi. Devletin sağlık politikasını Muş’taki beledi hizmetler konusunda yazışmalara en çok ve imajını kötü etkilememesi için doktor atamalarına ve yansıyan husus sağlık işlerine dairdir. 1861 yılında maaşlarının tahsisine özen gösterilmişse de taşra da bunun yayınlanan nizamnameye göre belediyeler “belediye tabibi” pek karşılığı olmamıştır. Örneğin, 1900 yılında bir süreliğine adı altında memur bulundurmak zorundaydı. Sonraki İstanbul’a izinli bir şekilde giden Muş Belediye Tabibi yıllarda belediye tabiplerine dair yeni kanunlar çıkarılmış ve Dimitraki Efendi’nin izinli olduğu sürelere ait maaşı görev tanımlarına açıklık getirilmiştir. Memleket Tabibi ödenmediği gibi 1.000 kuruş olan maaşı da 600 kuruşa olarak da bilinen belediye tabiplerinin başlıca görevleri, düşürülmüştür. Dahiliye Nezareti “sıhhiye memurları gibi bulundukları bölgede genel sağlık işlerinden sorumlu mühim kişilerin” maaşlarında bu tür muamelelerin olmaktı. Bunlar maaşlarını belediyelerden alıp salgınları yapılmaması için Bitlis vilayet idarecilerini bilgilendirmiştir zamanında hükümete bildirmek ve adli tabiplik işlerini (BOA.DH.MKT. 2382/15). Tahkikat neticesinde belediye yürütmekle de mükellef tutulmuşlardı (Gültekin ve Doğan, tabibinden yapılan kesintinin belediye reisinin maaşına 2018: 220). eklendiği anlaşılmıştır. Üstelik tabibin mağduriyetinin Belediyelerde bulundurulması zorunlu olan tabiplere dair giderilmesine dair karar alınmasına rağmen bu hususta Muş’un en erken taleplerinden biri 1885 yılına aittir. herhangi bir gelişme yaşanmaması üzerine Dimitraki Efendi Diplomalı bir tabibin olmamasından dolayı cezai işlemlerde yeniden müracaatta bulunmuştu (BOA.DH.MKT. 2407/37). aksaklıklar yaşanması üzerine Adliye ve Mezahib Nezareti, Nitekim bir süre sonra yapılan müracaatlar sonuçsuz kalmış Muş için bir tabip talep etmiştir (BOA.DH.MKT. 1347/40). olacak ki Dimitri Efendi, Muş Belediye Tabipliği görevinden 1892’de ise belediye tabibi kontenjanı olmasına rağmen ayrılmış ve İstanbul’da Zabıta Etıbba Dairesi’ne tayin asaleten kimsenin ismi geçmemektedir (BVS, 1892: 197). edilmiştir (BOA.ZB. 18/76; BOA.DH.MKT. 2497/119). Çünkü bu yıllarda Muş ve Siirt’te belediye tabipliğini iki Muş Belediye tabibinin istifasının ardından buranın tabibsiz askeri memur vekaleten yürütmekteydi (BOA.MF.MKT. bırakılamayacağı düşüncesinden hareketle, yeni bir tabip 158/52). Kısa bir süre sonra, 1895’te, Muş Belediye arayışına girişilmiş ve Estil Nikola Efendi isminde biri Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 122 mecburi hizmet ile Muş’a tayin edilmiştir. 1901 itibariyle uzun süreli kalmasına engel olmuştur. 1904 yılına yapılan bu atamada belediyenin tabip maaşına ayırdığı yıllık gelindiğinde taltif edilmesine rağmen Muş Belediye bütçe ise 12.000 kuruş2 idi (BOA.DH.MKT. 2505/50). Tabip Tabibinin başka yere gitmesinden ötürü yeniden tabip maaşlarının düzensiz ve eksik ödenmesinin zararlarının ihtiyacı doğmuştur. Dönemin Bitlis Vali Vekili bu durumu farkında olan merkezi hükümet bu durumun üstesinden “Muş gibi ehemmiyetli bir mahallin uzun müddet tabipsiz gelmek için tabip maaşlarının zamanında ve eksiksiz kalması doğru olmayacağından yeni bir tabibin süratle tayini ödenmesi ile adli meselelerde yapılan sevk işlemlerinde icap eder” şeklinde izah etmiştir (BOA.DH.MKT. 873/76). harcırahsız görevlendirilmemeleri hususunda tüm vilayetlere 1905 yılında Genç sancağında çocuklar arasında “hunnak” uyarıda bulunulmuştur (BOA. DH.MKT. 503/11-1). olarak bilinen boğaz hastalığının yaygınlaşması ve ölümlere Nitekim bu durum sadece Muş’ta değil Edirne’de bile sebebiyet vermesi üzerineyse buraya tabip atanmasına dair yaşanabilmekteydi (BOA. DH.MKT. 503/11-2). Genç yapılan talepte en yakın yer olan Muş yine gündeme gelmiş sancağında ise diplomalı bir tabip olmadığından cinayet, fakat burada da tabip olmadığı anlaşılmıştır şüpheli yaralanma ve ölümlerde ahali ve zabıtadan bu işlere (BOA.DH.MKT. 212/27). Bunun üzerine Bitlis Valisi vakıf kişiler tarafından muayene yapılmaktaydı. Bir takım tarafından Muş’tan askeri tabiplerden birinin Genç kıyas ve ibarelerle hazırladıkları raporlar birçok soruna sancağına gönderilmesi hususu nezarete bildirilmiştir. Bu sebep olduğundan buraya acilen tabip atanması dönemde Muş ve Genç’in yanı sıra Bitlis merkezi ile Siirt’te gerekmekteydi (BOA. DH.MKT. 503/11-5). Genç, Muş ve de belediye tabibi yoktu. Bu da birçok hastalığın hızlı çevresinde belediye tabibi tedarikinde yaşanan zorluklar, II. yayılmasını tetiklemekteydi (BOA.DH.MKT. 999/74-1). Abdülhamid’in yaveri tarafından “belediye tabipleri Bunun üzerine 1906’da buralara tabip tayinini kazalarda değil livalarda bile maaş almakta türlü türlü kolaylaştırmak için Vekayi-i Tıbbiye Gazetesi’ne ilan müşkülat görmekte ve belediye reislerinin taklib ve verilmesi kararlaştırılmıştır (BOA.DH.MKT. 999/74-4). infiaalatından yakalarını kurtaramamakta” şeklinde Genç sancağına Budoski isimli bir tabip atanmışsa da görev açıklanmıştı. Dolayısıyla yaver, belediye reislerinin yerine gitmediğinden buraya Bursalı Yevan Peroşka Efendi, tabiplerle bir “sürtüşmeye” girdiğini ve onların işini zora Muş’a ise Beypazarı Tabibi Abdülcelil Abdurrahim ve soktuğunu ima etmiştir. Muş ve Genç gibi sancakların Siirt’e de Sürmene Tabibi Şaban Dursun Hilmi Efendi’nin uzaklığı tabiplerin tercihinde etkili olduğundan ayrıca dikkat atanmasına karar verilmiştir (BOA.DH.MKT. 219/25). edilmesi gerektiğine de yer verilmiştir (BOA. DH.MKT. Fakat söz konusu tabipler görevlerine başlamamış olacak ki 503/11-9). Genç sancağında acilen bir tabibe ihtiyaç tabip talebi devam etmiştir. 1907’ye gelindiğinde ise Varto, duyulması en yakın yer olan Muş’tan buraya tabip Bulanık ve Malazgirt kazalarında da belediye tabibi ihtiyacı gönderilmesine varan talepler doğurmuşsa da Muş’ta bu karşılanmamış durumdaydı (BOA.DH.MKT. 1169/85). ihtiyacı karşılayacak fazladan bir tabip yoktu. Üstelik Muş 1908 yılında Muş merkezi ve kazalarına hala belediye tabibi Belediye Tabibi Estil Efendi’nin görev yerinin değiştirilmesi tayin edilememişti. Adli vakalarda sorunlar yaşandığından bile gündemdeydi (BOA. DH.MKT. 503/11-10). Bunun bu sefer de Vilayet İstinaf Müddei-i Umumisi (Başsavcı) sebebi ise Muş mutasarrıfının tabibe dair olumsuz tarafından tabip talebinde bulunulmuştur (BOA.DH.MKT. düşünceleriydi. Estil Efendi’nin Genç sancağına tayin 1246/77-1). Zira “kanuni tabip” yokluğundan dolayı birçok edilmesi önerilmişse de Muş mutasarrıfının görev yeri yaralanma ve vefat işinde layıkıyla görev yapılamamaktaydı. değiştiğinden buna gerek kalmamıştır (BOA. DH.MKT. Bu yüzden adli işler ertelenmekte ve olaylar adliye 503/11-15). Bu gelişmelerin ardından, 1903’te, Estil Efendi memurları ile nahiye müdürlerinin verdiği malumata göre iyi hizmetlerinden dolayı taltif edilmeye layık görülmüştür kayıtlara geçmekteydi. Vekâleten belediye tabipliği yapan (BOA. DH.MKT. 468/21). Genç sancağına Aydın vilayetine askeri memurlar olsa da bunların harcırah ve yevmiyeleri bağlı Sarayköy belediye tabibinin gönderilmesi gündeme verilmediğinden olay yerine gitmekten imtina etmekteydiler gelmişse de Aydın vilayetinden verilen malumata göre (BOA.DH.MKT. 1246/77-2). Bitlis, Muş ve Siirt’in belediye tabibi Mois Nucur Efendi’nin bünyesi zayıf vekaleten Genç Belediyesi’nin ise tabip olmadan idare olduğundan Genç gibi soğuk bir memlekette çalışması edildiği bu yıllarda, belediye tabiplerinin maaşlarının mümkün değildi (BOA. DH.MKT. 877/24-11). Üstelik 1899 hazineden karşılanmasına çalışılmışsa da, merkezi bütçede itibariyle Dahiliye Nezareti’ne yapılan bilgilendirmede, bunun bir karşılığı olmadığından başka şekilde çözüm Genç’in yıllık geliri 300 kuruş (30 lira) olarak açıklanmıştı üretilmesi yoluna gidilmiştir (BOA.DH.MKT. 2865/81). (BOA.DH.MKT. 2231/3). Aylık 1.000 kuruş maaşla bile Belediye gelirlerinin yetersizliğinden kaynaklı bu sorunun tabip bulunamaması göz önünde bulundurulduğunda, bu devam ettiği 1909’da Bitlis vilayetine bağlı hiçbir sancak miktar hiçbir ihtiyacı karşılayabilecek düzeyde değildi. Bu merkezi ve kazada belediye tabibi olmadığı rapor edilmiştir yıllarda Muş’a bağlı kazalarda da belediye tabibi ihtiyacı (BOA.DH.MUİ. 9/23). Aynı yıl Siirt ve Genç’e tabip temin doğmuştur. Örneğin, Varto’da belediye tabibi olmadığından edildiği Muş ve Bitlis içinse arayışın devam ettiği Dahiliye buraya uygun birinin atanması talep edilmiştir (BOA. Nezareti’nden bildirilmiştir (BOA.DH.MUİ. 3/23). Hayli DH.MKT. 877/24-1). zamandan beri boş olup talibi çıkmayan Muş dahil Bitlis Muş ve çevresinin coğrafi durumu ile iklim koşullarının vilayetinin neredeyse bütün sancak ve kazaları için 1909’da uygunsuzluğu tabiplerin görev tercihlerini etkilemiştir. dönemin Meclis-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye Reisi Düzensiz ve eksik maaş ödemeleri ise memurların burada

2 Osmanlı Devleti’nde 40 para bir kuruş, 100 kuruş bir liradır. 123 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 aşağıdaki açıklamalarla durumun sosyolojik ve ekonomik malumata göre Genç’te ahali “kocakarı” ilaçlarına ve sebeplerini özetlemiştir: dolayısıyla tehlikeye hedef oluyordu. Bu yüzden birçok kişi hayatını kaybetmiş ve defaten yapılan talep yerine “Evvelce dahi arz edildiği vechle talebi zuhuruna vabeste olup başkaca muamele icrası gayr-i mümkün ve getirilmemişti. Genç’in redif taburu merkezi olmasından bu yolda erzak ve maaş nispeten ve muntazaman ötürü en azından askeri bir tabibin belediye tabipliğine de tesviye olunamayan ve seviye-i irfanın daha bakması talep edilmişti. (BOA.DH.MUİ. 35/17-36). Muş, yükselmemesi cihetiyle etabaya verilen ücret beyhude Bitlis ve Genç belediyelerine bir türlü tabip temin ve zaid oluna gelen mahallere şerait-i hazırada tabip edilememesi üzerine buradaki tabip maaşlarının 1.500 kuruş tayini müşkül olacağından…” (BOA.DH.MUİ. 19/20- yapılması dahi gündeme gelmiştir (BOA.DH.MUİ. 35/17- 4). 28). Dolayısıyla maaş miktarının arttırılmasının cezbedici Bu açıklamadan iki sonuç çıkmaktadır. Birincisi bir durum yaratacağına kanaat getirilmiştir. belediye tabibi gibi son derece gerekli memurların Varto’nun Kasıman (Köprücük) köyünde darptan bir kişinin maaşlarının ödenmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması ölmesi üzerine yine vekaleten görev yapan tabip arayışına hususunda yerel yöneticiler imkansızlıkların da etkisiyle girişilmiştir. Fakat Harbiye Nezareti, askeri tabiplerin lakayt kalmıştır. İkincisi ise Muş ve çevresindeki kültür belediyelerde görevlendirilmemesine dair karar çıkarmıştır seviyesinin düşük görülmesinin belediye tabiplerine verilen (BOA.DH.MUİ. 35/17-32). Bu yüzden vekaleten bile önemi etkilediği düşünülmekteydi. Bunun da harcamaların belediye tabipliğinin idaresi sağlanamamıştır. Bitlis Valisi “gereksiz” addedilmesine sebebiyet verdiği görülmektedir. ise en azından vekaleten görevlendirmelerin devamını talep Nitekim, Muş Belediyesi’nde vekaleten çalışan tabibin de etmiştir (BOA.DH.MUİ. 35/17-34). Hatta vilayetlere bu istifa etmesi üzerine hem genel sağlık hem de adli işler iyice dönemde imdat çantası (ilkyardım) bulundurulmasına dair çıkmaza girmiştir (BOA.DH.MUİ. 29/50-2). Ahalinin emirler gitmiş olacak ki Bitlis valisinin verdiği cevapta tabip hastalıklar konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması ve olmadan bu çantaların bulundurulmasının anlamsızlığına sağlığına dikkat etmemesi ayrıca sağlık sorunlarını arttırıcı dikkat çekilmişti (BOA.DH.MUİ. 35/17-42). Bitlis etkiye sahipti. Hatta iddialara göre hükümetçe ara sıra alınan Defterdarından Dahiliye Nezareti’ne yapılan ricada ise çiçek aşıları bayatlamaktaydı. İlan ve teşviklere rağmen “vilayetçe her türlü mahrumiyetler arasında en ziyade güce çiçek hastalığının vahameti hususunda aileler ikna giden ve genel sağlığı tehdit eden tabipsizliğe bir nihayet edilememekteydi. Bu yüzden ne ebeveynler ne de çocukları verilmek üzere lütfen Bitlis, Muş ve Genç Merkezleri için aşı yaptırmazdı. Çocukların toz ve toprak içindeki birer belediye tabibin süratle tayini yapılsın” şeklindeki sokaklarda vakit geçirmesi ise birçok göz hastalığına sebep ifadelere yer verilmiştir (BOA.DH.MUİ. 35/17-43). olmaktaydı. Yine su kirliliği ve ham ya da bozuk meyve Vilayetin farklı birimlerinden aynı ısrarların yapılması tüketimi de hastalıkları arttırıcı etkiye sahipti. Bütün üzerine Bitlis ve Muş belediye tabipliklerine vekaleten iki bunların sebebi ise cehalet, sefalet ve fakirlikti (Macid, tabip atanmıştır (BOA.DH.MUİ. 35/17-51). Daha çok askeri 1909c: 8). memurlar tarafından yürütülen vekil tabipliğin yasaklanması Muş Belediyesi’ne tabip atanmasına dair sorunlar, II. ise Muş ve çevresi gibi sivil memurlarca tercih edilmeyen Meşrutiyet’in ilanının üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine bölgelerdeki sağlık işlerinin yürütülmesini zora sokmuştur. rağmen devam etmekteydi. Muş’un uzak ve maaşının az Bu yüzden yeniden Muş belediye tabipliğinin maaş olmasının hâlâ geçerliliğini koruduğu bu yıllarda miktarının arttırılması yoluna gidilmiştir. Bunun için (BOA.DH.MUİ. 35/17-1) Siirt Belediye tabibinin Muş’a 1910’da Dahiliye Nezareti, hapishanelere tahsis edilen 200 gönderilmesi istenmişse de Siirt hapishanesinde tifo kuruşun Muş belediye tabipliği maaşına eklenmesini teklif hastalığının çıkması üzerine bu mümkün olmamıştır ederek bu sorunun üstesinden gelmeye çalışmıştır (BOA.DH.MUİ. 35/17-12). 1910’da Muş merkezine yakın (BOA.DH.MUİ. 48/70-1). Evran (Yeşilova) köyünde kuşpalazı (difteri) hastalığı Muş’a bağlı kazalarda meydana gelen hastalıklar tabip meydana gelmiş ve tabip yokluğundan dolayı hastalığın yokluğundan dolayı ahaliyi mustarip hale düşürmüştür. giderek artmasından endişelenilmiştir. Bir an önce belediye 1910’da Varto’nun Diyadin (Ölçekli) köyünde meydana tabibi tayin edilmesi için 1.000 kuruş maaş ödeneği tahsis gelen ve zatürre olduğundan şüphe edilen bir hastalık üzerine edilmiştir (BOA.DH.MUİ. 35/17-14). Belediye eczacısı acil tabip ihtiyacı doğmuştur (BOA.DH.MUİ. 81/49-1). Muş içinse 600 kuruş maaş ödeneği ayrılmıştır (BOA.DH.MUİ. veya Erzurum’dan buraya bir tabip gönderilmesi için yardım 35/17-17). Muş’un Dom (Köpeağaç) köyünde ise bir Ermeni talebinde bulunulmuş fakat o esnada Erzurum’da askerler kadının ölümü şüpheli bulunduğundan muayenesi için tabip arasında da hastalık tespit edildiğinden hastalığın kasabaya gerekmiştir (BOA.DH.MUİ. 35/17-20). Darp sonucu sirayet etmesi an meselesiydi. Erzurum’da belediye ve öldürülen kadının cesedinin bozulmaması ve olayın takibinin gureba hastanesinde birer tabip bulunduğundan ise bunların selameti için Erzurum’dan ya da Muş’tan vekaleten tabiplik başka yere gönderilmesi mümkün değildi (BOA.DH.MUİ. yapan birinin olay yerine gönderilmesi gerekmiştir 81/49-3). Karantina tabiplerinin dahi Varto’ya sevki talep (BOA.DH.MUİ. 35/17-21). Hatta Genç’te ölümcül bulaşıcı edilmiş fakat bu türden doktorlara salgınların kontrolünde hastalıkların artması üzerine tabip talebi dönemin Genç ihtiyaç duyulduğundan bu talep reddedilmiştir. Bunun Mebusu Mehmed Efendi tarafından da dile getirilerek üzerine Muş’tan buraya gönderilen adliye tabibi hastalığın meselenin çözümü üst düzeyde tartışmaya açılmıştır tifo olduğuna ve mevsim değişimiyle bunun biteceğine (BOA.DH.MUİ. 35/17-26). Genç Mebusunun verdiği kanaat getirmiştir (BOA.DH.MUİ. 81/49-7). Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 124

Muş ve çevresinin birçok hususta olduğu gibi sağlık işlerinde öne sürerek bu ödemelerin yapılamayacağını ve hazinen de geri kalmasından ötürü burası toplumsal ihtiyaçlara cevap devreye girmesini talep etmiştir (BOA.DH.İD. 48/64-4). verebilecek imkanlara sahip misyonerler için uygun bir Fakat hazinenin de bütçe planlamasında bu maaşlar için bir bölge teşkil etmiş ve konsolosluklar bünyesinde çalışan ödenek mevcut değildi (BOA.DH.İD. 48/64-5). Bu yüzden doktorlar burada çeşitli sağlık hizmetleri vermiştir. Bölgede “Muş gibi uzak ve soğuk şehirlere giderek memleketin gezen Amerikan Konsolosluğu doktorlarının sağlığı için hizmet eden sıhhiye memurlarının sefalet içinde (BOA.Y.PRK.UM. 70/128) yanı sıra Rus doktorlar da yaşamalarına sebep olunmasını teessüf edici ve gayri caiz” ücretsiz bir şekilde hasta tedavisinde bulunmuştur. Hatta bir durum olarak gören merkezi hükümet, Bitlis vilayet bunların faaliyetleri şüpheli bulunduğundan denetim altında idarecilerini sorunun halledilmesi konusunda uyarmıştır tutulmalarına çalışılmıştır (BOA.Y.PRK.UM. 75/109). (BOA.DH.İD. 48/64-2). Böylece sıhhi memurların yaşam Bunlardan Rus vatandaşı altı Ermeni doktor ve eczacının kalitesini doğrudan etkileyen maaş meselesi yerel ve merkezi Ermeni köylerinde propaganda yaptıklarının ihbar edilmesi hükümet arasında uzun soluklu bir yazışmaya sebebiyet üzerine (BOA.İ.HUS. 130/84-2) “Muş gibi nazik bir vermiş ve her kurum bir diğerini çözüm bulmaya zorlamıştır. mevkide bunların bulunmaları içinde bulunulan durum, Bu başlık altında kısaca değinilmesine gerek duyulan bir düzen ve siyaset itibariyle zararlı olacağından” şeklindeki husus da hayvan hastalıklarıdır. Hayvancılığın Muş’un sebeplerden dolayı Muş’tan uzaklaştırmalarına karar başlıca geçim kaynağı olması burada hayvan hastalıklarının verilmiştir (BOA.İ.HUS. 130/84-1). Bunların birçok defa görülmesine sebep olmuştur. Bunlardan biri uzaklaştırılmasına dair yazışmalar 1908’e kadar sürmüştür 1885’te meydana gelmiş ve kısa bir süre sonra kontrol altına (BOA.BEO. 2611/195819). Osmanlı Devleti aleyhinde alınmıştır (BOA. DH.MKT. 1457/75). Bölgede en yaygın propaganda yapması muhtemel olan yabancı tıp mektebi olan hayvan hastalığı vebai-i bakari olarak bilinen sığır mezunlarının da belediyelerde istihdam edilmesi vebasıydı (BOA.DH.MKT. 2152/94). 1910’da Muş ve Genç yasaklanmıştır. Zira Suriye, Irak ile Van, Diyarbekir ve Muş sancaklarını etkisi altına alan hastalıkla mücadelede yetersiz gibi yerlerde bu türden tabiplerin çalıştırıldığına dair kalınmıştır. Bu dönemde Bitlis vilayetinin tümüne bir baytar haberler alınmıştır. Bu yüzden idarecilerin dikkatli olması müfettişi bakmaktaydı (BOA.DH.İD. 106/7-1). Veba-i gerektiğine ve izinsiz bu türden işlere girişmemelerine dair bakari ve diğer hayvan hastalıklarına Bitlis Vilayet kendilerine tebligatta bulunulmuştur (BOA.DH.MUİ. 64/45- Gazetesi’nde de sık sık yer almıştır. Bu haberlerde hastalığın 2). Aslında Amerikalılar yıllardan beri misyonerlik sebepleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında örgütlenmesi dahilinde bu civarda hareket halindeydi bilgilendirme yapılmıştır (BVG, 1890b: 4; BVG, 1890c: 2). (BOA.DH.ŞFR. 288/120). Misyoner tabipler aracılığıyla Adana Valisi Hakkı’nın verdiği malumata göreyse Muş’ta halkla iletişim kurmak ise en kolay yollardan biriydi. Hatta hayvan hastalıklarından dolayı yaklaşık bir yıl içerisinde Muş ve çevresine İtalyan sağlık memurları bile uğramıştır yaklaşık 4-5 bin hayvan telef olmuştur. Hastalık henüz (BOA.DH.MKT.M. 252/34-1). 1910’da Rus tebaasından etkisini göstermemişken vilayet tarafından baytar, ilaç ve Tiflisli Dr. Zavriyef’e Muş’ta doktorluk yapmak ve hastane serum talep edilmişse de olumlu bir karşılık alınamamıştı açmak üzere ruhsat dahi verilmiştir (DH.İD. 123/10-15). Bu (Hakkı: 61). Bu da hastalıkların daha çok zayiat yaratmasına hastane mezhep farkı olmaksızın birçok kişinin tedavi sebep olmuştur. edilmesinde hizmet vermiştir (Hakkı: 63). Muş’taki belediyecilik faaliyetlerine dair bu izahlardan II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında, 1910’da, hâlâ belediye tabibi hareketle bu alandaki yetersizliğin belirgin olduğu sonucuna meselesi bir çözüme kavuşturulmamıştı. Bu dönemde varılabilir. Fakat bu hususun birçok taşra belediyesi için bütçede belediye tabipliği maaşı için 800 kuruş geçerli olduğu da göz ardı edilmemelidir. Nitekim, Ortaylı bulunmaktaydı. Bu da talip çıkmaması için yeterli bir bu durumu “imparatorluğun taşra şehirlerinde belediyeden sebepti. Bu yıllarda Tabip ataması yapılamasa da Muş’a aşı değil, ancak beledi hizmetten söz edilebilirdi” şeklinde memuru ataması yapılmıştır. Kabile (ebe) ataması için de açıklamıştır (2011: 171). Çalışma boyunca bu harekete geçilmiştir (BOA.DH.MUİ. 41/2-1). Mekteb-i nitelendirmenin Muş için ne kadar uyumlu olduğu Mülkiye ve Tıbbiye-i Umumiye’nin verdiği malumata örnekleriyle açıklanmaya çalışılmıştır. göreyse 1.500 kuruş teklif edildiği halde Muş için belediye tabipliğine talip çıkmamıştı (BOA.DH.MUİ. 41/2-2). 6. Sonuç Dolayısıyla en yüksek miktardaki maaş bile çözüm Bu çalışmanın amacı Tanzimat dönemi gelişmeleri dahilinde getirmemişti. 1910’da Muş belediye ebeliğine Fatma isimli hayata geçirilip II. Abdülhamid döneminde kent birinin atama kararı çıkmıştır (BOA.DH.MUİ. 66/41-1). kalkınmasının araçlarından birini teşkil eden belediyeciliğin 1912’de ise Nahide Hanım’ın ismi belediye ebeliğinde Muş’ta ne ölçüde hayata geçirilebildiğinin tespitine dairdir. geçmektedir. Belediye tarafından hem Ebe Nahide Hanım’ın Devletin içinde bulunduğu mali ve askeri vaziyetten ayrıca hem de eczacı Bedros Efendi’nin maaşlarında kesintiye kentlerin coğrafi, ekonomik ve yerel siyasal, sosyal gidilmesi ise şikayet mevzusu olmuştur. Bu türden amillerinin de etkili olduğu kalkınma süreçlerinde hareketlerin sıhhi memurların işlerini bırakmasına sebebiyet belediyelere geniş görevler yüklenmiştir. Fakat hem verdiğine dikkat çeken Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye ve belediyelerin Osmanlı Devleti’nde aynı anda ve etkide Sıhhıye-i Umumiye, istifa durumunda yerlerine başkasının hayata geçirilememesi hem de kentlerin kendine has bulunmasının zor olacağından hareketle maaşlarının eksiksiz kalkınma özellikleri, belediyecilik tanımının her kentte farklı ödenmesi gerektiğini Dahiliye Nezareti’ne bildirmiştir bir çerçevede şekillenmesini gerektirmiştir. Bu yüzden (BOA.DH.İD. 48/26-2). Belediye ise bütçenin yetersizliğini 125 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 modern belediyecilik kapsamına giren işler daha çok liman 1029/30, 1048/29, 1169/85, 1192/14, 1235/33, ve ticaret kentleriyle özdeşleşmiştir. Muş gibi iç ve hudut 1246/77, 1347/40, 1436/3, 1457/75, 2085/20, bölgeler kapsamına giren kentlerde ise uygulama daha yavaş 2152/94, 2156/69, 2198/83, 2231/3, 2295/73, ve etkisiz bir süreç seyretmiştir. Muş’un idari taksimatı ve 2382/15, 2407/37, 2422/21, 2497/119, 2505/50, statüsü 19. yüzyıldaki kentsel gelişim sürecini olumsuz 2865/81, 3636/48 yönde etkilemiştir. Buranın uzak ve soğuk memleketler içinde yer alması ise memurların görev süreleri ve çalışma DH.MUİ: 3/23, 9/23, 19/20, 29/50, 35/17, 41/2, 48/70, koşullarında belirleyici olmuştur. Toplumsal yapının büyük 64/45, 66/41, 81/49 çoğunluğunun yeniliklere kapalı olması ve 19. yüzyılın son DH.ŞFR: 142/32, 271/39, 288/120, 328/2. çeyreğinde artıp neredeyse Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar devam eden siyasal olaylar da kentin kalkınma DH.TMIK.M: 110/68, 143/29. dinamizmini düşürmüştür. Bu hususlar muktedir memurları DH.UMVM: 10/80, 89/31. görev yeri itibariyle Muş’u tercihten imtina ettirmiş ve mevcut memurların ise görev sürelerinin kısa kalmasına Hariciye Nezareti (HR.) sebep olmuştur. HR.TH. 263/87. Çalışmanın en somut verilerinden biri Muş Belediyesi’nin kuruluşunun günümüzde logosunda kullanılan 1929 İradeler (İ.) tarihinden çok öncesine denk geldiğinin tespitidir. 1870’te kurulduğu anlaşılan belediye dairesi her ne kadar etkinlik İ.MBH: 13/41. gösterememişse de II. Abdülhamid dönemi ve sonrasında İ.HUS: 130/84. yoğun yazışmalara mevzu olmuştur. Belediyenin en çok ihtiyaç duyduğu alan ise yine yazışmalara ziyadesiyle Maarif Nezareti (MF.) yansıyan sağlık işleridir. Kentin iktisadi kaynaklarının kısıtlılığının belirleyici olduğu belediye bütçesinin MF. MKT: 158/52, 1010/30. yetersizliği beledi işlerin temizlik, çevre düzeni, çarşı, pazar Sadaret (A.) denetimi gibi hususlarla neredeyse hiç anılmamasına sebep olmuştur. Bu yüzden salgın ve bulaşıcı hastalıkların hüküm A.MKT.MHM. 555/5 sürdüğü yıllarda en elzem ihtiyaçlardan biri olan belediye Şura-yı Devlet (ŞD.): 389/20, 1874/34. tabipliği özelinde sıhhi memur talebi daha çok yer tutmuştur. Bu ihtiyaç ise hem merkezi hükümetin hem de belediyenin Yıldız Evrakı (Y.) mali sorunlarından ötürü düzenli bir şekilde karşılanamamıştır. Dolayısıyla Muş, beledi işler hususunda Y.EE: 162/23. yerel ve merkezi amillerin etkisinde kalarak dinamik bir Y.PRK.UM: 70/128, 75/109. kentsel gelişim sürecine sahip olamamıştır. Buna rağmen belediyenin taşrada ilk uygulamaların hayata geçirildiği Zabtiye (ZB.): 18/76. 1864 ve 1867 yıllarına yakın bir dönemde kurulmuş olması ihtiyaçları itibariyle kentin gelişim araçlarının uzun yıllar Süreli Yayınlar ve Salnameler gündeme gelmesini tetiklemiştir. Ahmed Macid (1909a). Kürdistan Ahvali ve Mesele-i Islahat. Mülkiye, 2 (8), 1-18.

Ahmed Macid (1909b). Kürdistan Ahvali ve Mesele-i Kaynakça Islahat: Üçüncü Kısım-İstikbal. Mülkiye, 2 (7), 21-29. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı, Başbakanlık Ahmed Macid (1909c). Kürdistan Ahvali ve Mesele-i Osmanlı Arşivi (BOA) Islahat: İkinci Bahs-Memleketin Terakki ve İmarı. Bab-ı Ali Evrak Odası (BEO.): 346/25929, 1771/132774, Mülkiye, 2 (10), 1-13. 2611/195819, 3129/234618, 3254/243992. Bitlis Vilayet Gazetesi (BVG) Numaraları: BVGa: 192, BVGb:191, BVGc: 179, BVGd:184. Dahiliye Nezareti (DH.) Bitlis Vilayet Salnameleri (BSV): H. 1310 (M. 1892), H. DH.EUM.MH: 34/56. 1316 (M. 1898), H. 1317 (M.1899), H. 1318 (M. 1900). DH.İD: 7/11, 39/66, 48/26, 48/64, 106/7, 123/10. Erzurum Vilayet Salnameleri (EVS): H. 1287-1293 (M. DH.KMS: 33/52, 55/8. 1870-1876). Araştırma & İnceleme Eserler DH.MB.HPS: 24/10. Adana Valisi Hakkı. (Tarihsiz). Raporlarım. Adana: DH.MKT: 18/7, 137/24, 182/2, 212/27, 219/25, 243/1, Osmanlı Matbaası. 252/34, 278/40, 292/6, 308/38, 370/74, 468/21, 503/11, 633/25, 873/76, 877/24, 899/26, 999/74, Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127 126

Akgündüz, A. (2005). Osmanlı Devleti’nde Belediye Ergin, O. Nuri (1995b). Mecelle-i Umûr-ı Belediyye. Yayına Teşkilatı ve Belediye Kanunları. İstanbul: Osmanlı Hazırlayan: Cengiz Özdemir, Cilt:4. İstanbul: İBB Araştırmaları Vakfı Yayınları. Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları. Alican, M. (2019). İngiliz Seyyah Lynch’in Seyahat Gencer, F. (2011). Merkezileşme Politikaları Sürecinde Notlarına Göre Muş ve Çevresi. İçinde: Saygın A. G. Yurtluk-Ocaklık Sisteminin Değişimi, Ankara & Saygın M. (Haz.), Tarih ve Kültür Bağlamında Üniversitesi DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, 30 Muş Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, 10-12 (49), 75-96. Mayıs 2018 (s. 425-438). Ankara: Atatürk Kültür, Dil Gencer, F. (2018). İngiliz Konsolos James Brant’ın Gözüyle ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Doğuda Değişim Yılları (1836-1852). Ankara: Gece Merkezi Yayınları. Akademi. Arvas, T. Z. (2019). 19. Yüzyılda Muş Köylerinde Sosyal ve Gültekin E. & Doğan, G. (2018). Osmanlı Dönemi Belediye Ekonomik Yapı. İçinde: Saygın A. G. & Saygın M. Tabipliği Uygulamasına Karamürsel Örneğinde Bir (Haz.), Tarih ve Kültür Bağlamında Muş Bakış. Lokman Hekim Dergisi, 8(3), 218-223. Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, 10-12 Mayıs 2018 (s. 173-190). Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Koç, B. (2017). Tuna Vilayeti Göçmenleri ve Midhat Paşa. Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Kafkasya Çalışmaları Sosyal Bilimler Dergisi, 2(4), Yayınları. 55-70. Brant, J. (1840). Notes of a Journey Through a Part of Küçükuğurlu, M. (2008). Erzurum Belediyesi Tarihi 1. Kurdistan, In Summer of 1838. The Journal of the İstanbul: Dergâh Yayınları. Royal Geographical Society of London, Vol. 10, 341- 434. Ortaylı, İ. (2011), Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri. Ankara: TTK Yayınları. Coşkun, B., Pank, Ç. & Şen, E. (2018). Yerel Yönetim Seyitdanlıoğlu, M. (2010). Tanzimat Döenminde Modern Tarihinden Bir Kesit: 1877 Tarihli Vilayât Belediye Belediyeciliğin Doğuşu-Yerel Yönetim Metinleri. Kanunun İncelenmesi. İçinde: M. Mecek, B. Parlak & İstanbul: Türkiye İşbankası Kültür Yayınları. E. Atasoy (Ed.), Kent Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar ve Etkin Belediyecilik Uygulamaları (s. 89-97). Southgate, H. (1840). Narrative of a Tour Through Armenia, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Kurdistan, Persia and Mesopotamia. Vol. 1, Newyork: D. Appleton & Co. 200 Broadway. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK Tuncel, M. (2006). Muş. TDV İslam Ansiklopedisi, 31, 368- Yayınları. 371. Erişim Linki ve Tarihi: Erdoğan, M. K. (2016). Balkanlarda Uluslararası Bir https://islamansiklopedisi.org.tr/mus (15.06.2020). Organizasyon: İslimye Panayırı. Belleten, 80 (287), Tekdal D. (2018). II. Abdülhamid Döneminde Bitlis Vilayeti 123-155. (İdari ve Sosyal Yapı), Doktora Tezi, Denizli: Pamukkale Üniversitesi. Ergin, O. Nuri (1995a). Mecelle-i Umûr-ı Belediyye. Yayına Hazırlayan: Cengiz Özdemir, Cilt:1. İstanbul: İBB Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları.

127 Bingül, Ş. / Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021 9(1) 111-127

Extended Abstract of taxes, penalty fees from inspections and donations to the The first modern municipal work in Ottoman Empire was municipality in different ways. The earliest records applied in Istanbul. It started in provinces through 1864 indicating the existence of a municipal office in Muş date Regulation (Tuna Vilayet Nizamnamesi) as a part of back to 1870. According to these initial data, there was only administrative arrangements and improved in 1867 and one municipal office in the center of sanjak in Muş, which hereby. The main duties of municipalities in that period were was connected to and consisted of public cleaning, construction, examination of markets and Malazgirt, Bulanık, Varto and Sason qazas. It is understood bazaars, firefighting, protecting social health. The that even in Erzurum, which was the center of the province municipalities took place mostly in harbour and trade cities. during this period, the municipal office was established just Municipal organization took a long time in the hinterland and before this date. Thus, considering the date of 1867, when frontier areas such as Mus. Some cities and towns in the the first provincial models that began to be established in Danube region, the main port cities in the Eastern 1864 were popularized, it is possible to conclude that the date Mediterranean, cities such as Baghdad, Damascus and of the establishment of the municipality of Muş is quite old. Beirut, which are the gathering centers of Mesopotamia and Although the first data on the establishment of the Syria, and some large places in were areas where municipality points to 1870, the term Muş Municipality is municipality developed. In cities other than places with these almost never reflected in archival documents in the 1870s characteristics, the municipality was not seen as an and 1880s. The reasons for this are related to the conditions organization that was of vital importance and produced of that period. It is possible to evaluate this period, when solutions to the problems of the city. In other words, life in separate laws on municipalities have yet to be settled, on two such places did not make sense of the services that the aspects. First, it was related to the character of many of the modern municipality would provide. The main problems of municipalities in Ottoman geography, and most of the municipalities that could not go beyond being an municipalities were institutions that collected or tried to organization that collected some taxes in Anatolian cities and collect taxes, but could not do business. There were thus could not show much activity were the lack of adequate deficiencies in the municipal area in Muş. However, it should and knowledgeable staff. Municipal councils were extremely not be ignored that this applies to many provincial inadequate and incompetent in both the appointment of staff municipalities. Part of the reason for this was that the city and the payment of salaries of these staff. Despite this, most was far from commercial and industrial life. In addition, the of these municipalities contributed to the transformation of administrative division and status of Muş in the 19th century Ottoman cities. The municipal law enacted in 1877 covered negatively affected its urban development process. Although the establishment of municipal councils in every city and the municipal office, which is understood to have been town. The law authorized the establishment of a municipal established in 1870, could not show activity, it was the office for every 40,000 inhabitants for large cities. Therefore, subject of intense correspondence during the reign of within this framework, it has become possible to establish Abdulhamid II and after that period. The area that the more than one municipal office in some cities. According to municipality needs most is health care, which is reflected in the law, the qualifications of the people who would be the correspondence. The lack of a municipal budget, which elected to the city council were addressed to the notables of was decisive in the limitation of the city's economic the city. For example, in order to be elected as a member of resources, caused municipal works such as cleanliness, Parliament, it was necessary to be at least 30 years old and environmental order, and market control to be almost never know Turkish, have personal and civil rights, be mentally mentioned. For this reason, in the years of epidemic and balanced, not face legal penalties and pay 100 cents of tax Infectious Diseases, one of the most important needs, the yearly. Those who elected members of Parliament had to be demand for sanitary officers in the municipal medical office, at least 25 years old, tax 50 cents a year, have civil and became more important. This need could not be met personal rights and not be convicted of murder. The city regularly due to financial problems of both the central council is mandated for a four-year term, and the number of government and the municipality. Therefore, Muş has not members is determined between six and twelve people been able to have a dynamic urban development process by depending on the size of the city. The head of the being influenced by local and central functions in relation to municipality was appointed from the elected council municipal works. Despite this, the fact that the municipality members and the salary was allocated to him from the was established in a period close to 1864 and 1867, when the Municipal Income through law. In the 1877 law, the scope first practices were implemented in the province, triggered of the duties of the municipal head, the council members and the development of the city for many years. the other personnel such as sergeants who must take part in the municipality is explained one by one in a detailed way.The main responsibility of the municipalities was to ensure the cleanliness of the city, to carry out the repair and construction of roads such as streets, to establish and supervise the bazaars, to inspect all kinds of enterprises where the people shop and to check the hygiene and compliance of the materials used. The budget of the municipalities to carry out these tasks consisted of a number