T.C

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

NÜKLEER CAYDIRICILIK, NÜKLEER SİLAHLANMA VE ULUSLARARASI ARENADAKİ GÜÇ MÜCADELELERİ

Deniz AĞZI

1730259003

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Dr. Öğr. Üyesi Özlem DEMİRKIRAN

ISPARTA- 2020 SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI

Öğrencinin Adı Soyadı Deniz Ağzı Anabilim Dalı ULUSLARARASI İLİŞKİLER Tez Başlığı NÜKLEER CAYDIRICILIK, NÜKLEER SİLAHLANMA VE ULUSLARARASI ARENADAKI GÜÇ MÜCADELELERI Yeni Tez Başlığı1 (Eğer değişmesi önerildi ise)

Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği hükümleri uyarınca yapılan Yüksek Lisans Tez Savunma Sınavında Jürimiz …./…./…. tarihinde toplanmış ve yukarıda adı geçen öğrencinin Yüksek Lisans tezi için; OY BİRLİĞİ OY ÇOKLUĞU2 ile aşağıdaki kararı almıştır. Yapılan savunma sınavı sonucunda aday başarılı bulunmuş ve tez KABUL edilmiştir. Yapılan savunma sınavı sonucunda tezin DÜZELTİLMESİ3 kararlaştırılmıştır. Yapılan savunma sınavı sonucunda aday başarısız bulunmuş ve tezinin REDDEDİLMESİ4 kararlaştırılmıştır.

TEZ SINAV JÜRİSİ Adı Soyadı/Üniversitesi İmza

Danışman

Jüri Üyesi

Jüri Üyesi

1 Tez başlığının DEĞİŞTİRİLMESİ ÖNERİLDİ ise yeni tez başlığı ilgili alana yazılacaktır. Değişme yoksa çizgi (-) konacaktır. 2 OY ÇOKLUĞU ile alınan karar için muhalefet gerekçesi raporu eklenmelidir. 3 DÜZELTME kararı için gerekçeli jüri raporu eklenmeli ve raporu tüm üyeler imzalamalıdır. LİSANSÜSTÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM VE SINAV YÖNETMELİĞİ Madde 28-(4) Tezi hakkında DÜZELTME kararı verilen öğrenci sınav tarihinden itibaren en geç üç ay içinde gereğini yaparak tezini aynı jüri önünde yeniden savunur. 4 Tezi REDDEDİLEN öğrenciler için gerekçeli jüri raporu eklenmeli ve raporu tüm üyeler imzalamalıdır. Tezi reddedilen öğrenci, yeni tez konusu belirler. T.C

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YEMİN METNİ

Yüksek Lisans tezi olarak sunduğum “ Nükleer Caydırıcılık, Nükleer Silahlanma ve Uluslararası Arenadaki Güç Mücadeleleri” adlı çalışmanın, tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurulmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin Bibliyografya’da gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve onurumla beyan ederim.

DENİZ AĞZI

29.06.2020

T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZ ÇALIŞMASI ORJİNALLİK RAPORU BEYAN BELGESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ’NE

ÖĞRENCİ BİLGİLERİ

Adı-SOYADI DENİZ AĞZI

Öğrenci Numarası 1730259003

Enstitü Ana Bilim Dalı Uluslararası İlişkiler AB Çalışmaları

Programı

Programın Türü ( X ) Tezli Yüksek Lisans ( ) Doktora

Danışmanının Unvanı, Adı-SOYADI Dr. Öğr. Üyesi Özlem DEMİRKIRAN Nükleer Caydırıcılık, Nükleer Silahlanma ve Uluslararası Tez Başlığı Arenadaki Güç Mücadeleleri

Turnitin Ödev Numarası 1369496217

Yukarıda başlığı belirtilen tez çalışmasının a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana Bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam ……. sayfalık kısmına ilişkin olarak, ……/……/…… tarihinde tarafımdan Turnitin adlı intihal tespit programından Üniversitemiz Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönergesininin 14 üncü maddesinde yer alan filtrelemeler uygulanarak alınmış olan ve ekte sunulan rapora göre, tezin/dönem projesinin benzerlik oranı; Kaynakçalar hariç, alıntılar dahil, 10 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç; % ………. ‘tür. Danışman tarafından uygun olan seçenek işaretlenmelidir: ( ) Benzerlik oranları belirlenen limitleri aşmıyor ise; Yukarıda yer alan beyanın ve ekte sunulan Tez Çalışması Orijinallik Raporu’nun doğruluğunu onaylarım. ( ) Benzerlik oranları belirlenen limitleri aşıyor, ancak tez/dönem projesi danışmanı intihal yapılmadığı kanısında ise; Yukarıda yer alan beyanın ve ekte sunulan Tez Çalışması Orijinallik Raporu’nun doğruluğunu onaylar ve Uygulama Esasları’nda öngörülen yüzdelik sınırlarının aşılmasına karşın, aşağıda belirtilen gerekçe ile intihal yapılmadığı kanısında olduğumu beyan ederim.

Gerekçe:

Benzerlik taraması yukarıda verilen ölçütlerin ışığı altında tarafımca yapılmıştır. İlgili tezin orijinallik raporunun uygun olduğunu beyan ederim. ……/……/……..

(İmza)

Danışmanın Unvanı- Adı-SOYADI

(AĞZI, Deniz, Nükleer Caydırıcılık, Nükleer Silahlanma ve Uluslararası Arenadaki Güç Mücadeleleri, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2020)

ÖZET

Güç, güvenlik ve teknoloji günümüzde iç içe geçmiş kavramlardır. Geniş ordular ve yüklü cephanelikler olmadan II. Dünya Savaşı’nı tek hamlede bitiren atom bombası, en etkili ve caydırıcı silahın tanımını tamamen değiştirmiştir. Nükleer silahlar bir süre denetim altında kalmış; sonra diğer devletlere yayılmıştır. Silahlanan her devlet ise nükleer güvenliğin denetimini zorlaştırmıştır. 60’lardan sonra nükleer güçlerin artmasını engellemek amacıyla silahlar sınırlandırılmaya çalışılmış ve bağlayıcı kararlara sahip NPT metni ortaya çıkmıştır. 90’larda ise bu silahlara yasa dışı yollar ve gizli antlaşmalarla sahip olan devletlerin sayısı artmış ve alınan önlemlerin yeterliliği ile başarısı sorgulanmaya başlamıştır. Devletlerin bu silahları elde etme konusundaki farklı motivasyonlarının anlaşılması nükleer silahların geleceğini anlamak açısından önemlidir. Bu sebeple devletlerin egemen eşitliği ilkesinden hareketle sistemdeki boşluklar açıklanmış ve bu silahların yasallığı yorumlanmaya çalışılmıştır. Nükleer silahların askeri avantajı ile ahlaki sorumluluğu arasındaki ikilem günümüz krizleri ile yasallık sorununu çözümlemek açısından oldukça önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Güvenlik, Güç, Nükleer Silahlanma, Nükleer Silahları Sınırlandırma Antlaşmaları, Caydırıcılık, NPT.

i

ABSTRACT

Power, security and technology are intertwined concepts today. Without extensive armies and loaded arsenals atomic bomb which completed World War II in one move, completely changed the definition of the most effective and deterrent weapon. Nuclear weapons remained under control for a while; then it spread to other states. Each armed state has made it difficult to control nuclear security. After the 60’s in order to prevent the increase of nuclear powers, the weapons were tried to be limited and text with binding decisions appeared. In the 90’s the number of states possesing these weapons with illegal means and secret treaties increased and the adequacy and success of he measures started to be questioned. Understanding the different motivations of states to acquire these weapons is important to understand the future of nuclear weapons. For this reason, based on the principle of sovereign equality of states the gaps in the system were explained and the legality of these weapons was tried to be interpreted. The dilemma between the military advantage and moral responsibility of nuclear weapons is crucial to solve the current crisis and the problem of legality.

Key Words: Security, Power, Nuclear Armament, Nuclear Weapons Restriction Agreements, Deterrence, NPT.

ii

ÖNSÖZ

Bu tezi, hayatım boyunca giriştiğim her işte sonuna dek arkamda dimdik durup her türlü kararıma saygı duyarak beni güçlendiren ve sevgisini bir an bile benden esirgememiş olan annem Zarife Ağzı başta olmak üzere; bana inançlarını eksik etmeyen geniş aileme ithaf ediyorum. Tüm bu süreçte beni cesaretlendiren çok değerli Hassan Idoufkir’e ve adlarını yazmasam da kalbimde çok büyük yer edinmiş daha nice değerli insana beni destekledikleri için teşekkür ederim. Varlıklarından onur duyuyorum. Çalışmam süresince yardımlarını eksik etmeyen danışman hocam Dr. Öğr. Üyesi Özlem Demirkıran’a da ayrıca teşekkürü bir borç bilirim.

DENİZ AĞZI

ISPARTA-2020

iii

İÇİNDEKİLER

TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI ......

YEMİN METNİ ......

ÖZET ...... i

ABSTRACT ...... ii

ÖNSÖZ ...... iv

İÇİNDEKİLER ...... iii

HARİTALAR ...... viii

TABLOLAR ...... ix

GRAFİKLER ...... x

KISALTMALAR ...... xi

GİRİŞ ...... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

NÜKLEER TEKNOLOJİ

1. NÜKLEER ENERJİ ...... 10

2. NÜKLEER SİLAH ...... 15

2.1. Devletlerin Nükleer Silah Sahibi Olma Nedenleri ...... 21

2.2. Nükleer Terörizm ...... 27

3. NÜKLEER SİLAHLANMA TEORİLERİ ...... 29

3.1. Caydırıcılık ...... 29

3.2. Güvenlik İkilemi ...... 33

3.3. Oyun Teorisi ...... 34

iv

İKİNCİ BÖLÜM

ATOM ÇAĞINA GİRİŞ

1. DÜNYADAKİ DURUM ...... 38

2. İLK ATOM BOMBASI ...... 41

2.1. Manhattan Projesi ...... 45

2.2. 1945 Nükleer Saldırıları ...... 47

2.1.1. Hiroşima ...... 48

2.1.2. Nagazaki ...... 49

3. NPT REJİMİNE GİDEN YOL ...... 53

3.1. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ( IAEA) ...... 54

3.2. NPT Rejimi ...... 57

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

NÜKLEER SİLAHA SAHİP OLAN DEVLETLER

1. NPT ANTLAŞMASINDAN ÖNCE SİLAHLANMIŞ DEVLETLER . 65

1.1. ABD ...... 66

1.1.1. BM (Birleşmiş Milletler) ...... 72

1.1.2. NATO ( Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) ...... 74

1.2. Rusya ...... 76

1.3. İngiltere ...... 83

1.4. Fransa ...... 85

1.5. Çin ...... 88

2. NPT ANTLAŞMASINDAN SONRA SİLAHLANAN DEVLETLER 92

2.1. İsrail ...... 93

2.2. Hindistan ...... 98

v

2.3. Pakistan...... 103

2.4.Kuzey Kore…………………………………………………..…106

3. REJİMİN ELEŞTİRİSİ ...... 108

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

NÜKLEER SİLAHLARI SINIRLANDIRMAK

1. ANTARKTİKA ANTLAŞMASI (1959) ...... 111

2. KIRMIZI TELEFON ANTLAŞMASI (1963) ...... 112

3. KISMİ YASAK ANTLAŞMASI (1963) ...... 113

4. DIŞ UZAY ANTLAŞMASI (1967) ...... 115

5. DENİZ YATAĞI ANTLAŞMASI (1971) ...... 116

6. SALT- I (Stratejik Silahların Önlenmesine İlişkin Antlaşma) ...... 117

7. SALT- II ( Stratejik Silahların Önlenmesine İlişkin Antlaşma II- 1979) ...... 119

8. INF (Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması- 1987) ...... 121

9. START- I ( Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri I- 1991) ...... 122

10. START II (Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri II- 1993) ...... 124

11. CTBT (Kapsamlı Deneme Yasağı Antlaşması) ...... 125

12. START III/ SORT( Stratejik Nükleer Silah Başlıklarının İndirilmesi Antlaşması III- 2002) ...... 127

13. YENİ START ANTLAŞMASI (2010) ...... 128

BEŞİNCİ BÖLÜM

NÜKLEER KRİZLER

1. KÜBA NÜKLEER FÜZE KRİZİ ...... 132

2. KUZEY KORE NÜKLEER KRİZİ ...... 140

vi

3. İRAN NÜKLEER KRİZİ ...... 151

ALTINCI BÖLÜM

NÜKLEERE KARŞI HAREKET

1. NÜKLEER TEHLİKE ...... 168

2. NWFZ (Nükleer Silahlardan Arındırılmış Alan) ...... 176

2.1. Tlatelolco Antlaşması ...... 178

2.2. Bangkok Antlaşması ...... 179

2.3. Rarotonga Antlaşması ...... 180

2.4. Pelindaba Antlaşması...... 182

2.5. Semipalatinsk Antlaşması( CANWFZ) ...... 183

3. NÜKLEERE KARŞI BİRLEŞME ...... 185

SONUÇ ...... 196

KAYNAKÇA ...... 203

ÖZ GEÇMİŞ ...... 250

vii

HARİTALAR

Harita 1: Japon Yayılmacılığı ( 1945'e Kadar) ...... 39

Harita 2: Yapılan Nükleer Denemeler ...... 65

Harita 3: Küba'daki Sovyet Füzelerinin Tehdidi 1962 ...... 140

Harita 4: Küba'daki Sovyet Askeri Tesis Alanları ...... 140

Harita 5: Kuzey Kore Nükleer Tesis Alanları ...... 150

Harita 6: İran Balistik Füzelerinin Mesafeleri ...... 167

Harita 7: İran Nükleer Faaliyet Alanlarının 2015 Antlaşması İle Değişimi 167

Harita 8: ABD'nin Saldırısından Önce Ve Sonra Nagazaki ( 1945) ...... 173

Harita 9: ABD’nin Nükleer Deneme Sahaları ...... 179

viii

TABLOLAR

Tablo 1: Tarihsel Uranyum Üretimi 1945- 2018 ...... 13

Tablo 2: ABD Nükleer Silah Stoku 1962- 2013 ...... 76

Tablo 3: Kuzey Kore Füze Mesafeleri ...... 149

Tablo 4: Kuzey Kore Balistik Füzeleri ...... 150

Tablo 5: Nükleer Reaktörler 2019 ...... 171

ix

GRAFİKLER

Grafik 1: Dünya Uranyum Rezervleri 2019 ...... 13

Grafik 2: Tahmini Küresel Nükleer Başlık Stoku 1945-2020 ...... 66

Grafik 3: Küresel Düzeyde Nükleer Başlık Sayıları 2019 ...... 130

x

KISALTMALAR AB Avrupa Birliği

ABD Amerika Birleşik Devletleri

ABM Anti Balistik Füze Antlaşması

AGİT Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı

BAE Birleşik Arap Emirlikleri

BM Birleşmiş Milletler

BMGK Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi

CANDU Kanada Döteryum- Uranyum Reaktörü

CANWFZ Semipalatinsk Antlaşması

CENTCOM ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı

CTBT Kapsamlı Deneme Yasağı Antlaşması

ÇHC Çin Halk Cumhuriyeti

FAS Amerikan Bilim İnsanları Kuruluşu

IAEA Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı

IALANA Nükleer Silahlara Karşı Uluslararası Avukatlar Birliği

ICAN Nükleer Silahların Ortadan Kaldırılması için Uluslararası

Kampanya

ICBM Kıtalararası Balistik Füze

INF Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması

xi

KİS Kitle İmha Silahları

LTBT Sınırlı Deneme Yasağı Antlaşması

MIRv Çok Başlıklı Nükleer Füze

MT Megaton

NATO Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü

NORATOM Norveç Nükleer Enerji Firması

NPT Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması

NSG Nükleer Tedarikçiler Grubu

NWFZ Nükleer Silahlardan Arındırılmış Alan

ROSATOM Rus Devleti Nükleer Enerji Şirketi

SALT I Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri I

SALT II Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri II

SLBM Denizaltından Fırlatılan Balistik Füze

SORT Stratejik Saldırı Azaltma Antlaşması

SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

START I Stratejik Silahların Azaltılması Görüşmeleri I

START II Stratejik Silahların Azaltılması Görüşmeleri II

xii

GİRİŞ

İnsanların küçük gruplar halinde yaşadığı zamandan günümüzün modern devletlerine kadar güvenliği sağlamak, her zaman öncelikli olmuştur. Güvenliğin sağlanması amacıyla yapılan girişimler çağlar boyu değişiklik göstermiştir. Ancak bu girişimler, diğer devletler tarafından tehlike olarak algılanabilmektedir. Teknolojinin gelişimi ile sınırlar arası mesafelerin önemsizleşmesi, bu tehdidin daha yoğun hissedilmesine neden olmuştur. Teknolojik gelişmişlik düzeyinin gücün en önemli unsurlarından biri sayıldığı günümüzde, devletler birbirlerini geniş orduları olmadan da tehdit eder hale gelmişlerdir. Nükleer silahlar ise bu anlamda günümüzün en teknolojik silahlarından kabul edilebilir. Bir orduya gerek kalmadan, uzaktan kontrol edilebilen bu silahlara sahip olup caydırıcı olmak her ne kadar bazı devletler için günümüzün en çok arzu edilen amaçlarından biri olsa da nükleer güç olmak hedef haline gelmek anlamı da taşımaktadır. Bu silahlara sahip devletler diğer devletler tarafından büyük tehdit olarak algılanmakta ve bu güce karşı güvenliğini daha fazla artırma isteğine neden olmaktadır.

Nükleer silahlar, fırlatma vasıtalarının gelişimiyle daha efektif bir hal almıştır. Birbirileriyle düşmanca ilişkileri bulunan devletlerin sahip oldukları sınır izolasyonları önemini kaybetmiştir. Kıtadan kıtaya yönlendirilebilen nükleer başlıklar ile devletler artık açık hedef halindedirler. Bu sebeple, teknolojik gelişimlerini sağlayıp modern bir askeri yapı kurmak tüm devletlerin ana hedeflerinden biri olmuştur. Ancak her devletin bu yarışta arzu ettiği seviyeye gelmesi; altyapı, teknik uzman yeterliliği, istikrarlı bir ekonomik ve siyasi yapı gibi şartlardaki aksaklıklar nedeniyle gerçekleşememektedir.

Nükleer silahlar tek bir devletin elinde olduğunda oldukça tehlikelidir. Diğer devletler karşısında eşitlenemez bir üstünlüğe erişecek olan devletin, psikolojik ve fiziki bir baskı yaratması muhtemeldir. İki devletin bu silahlara sahip olması, dikey yükselişin sürekli tırmandığı bir yarış ortaya çıkarsa da kriz ortamında göreceli bir durgunluk yaratmaktadır. En tehlikeli durum ise, sözü edilen silahlara ikiden çok devletin sahip olmasıdır. Bu durum denetlemeyi güçleştirmekte ve güç dengesini sağlamak için her bir tarafın, kendi müttefiklerini silahlandırması gibi bir durum yaratmaktadır. Günümüzde pek çok devlet nükleer silah sahibidir.

1

Bugünün en teknolojik silahlarını açıklarken, devletlerden bahsedilmektedir. Bunun sebebi, nükleer silahların üretilmesi için gereken altyapı ve ekonominin her türden grup tarafından kolayca karşılanamayacak kadar maliyetli ve bu tür silahların ancak uzun bir dönemde elde edilebilir olmasıdır. Bu uzun dönem içerisinde istenilen silahların üretilebilmesi; üretimde kullanılacak her türlü malzemenin alışverişi, uzman yetiştirilmesini karşılayacak bir ekonomi ve işbirliklerine bağlıdır. Bu sebeple nükleer silahlar konusunda birincil aktörler, devletler olarak görülmektedir. Zaten nükleer silah yapımında kullanılan tehlikeli maddelere devlet dışı grupların erişimi engellenmeye çalışılmaktadır.

Kimi devletler bu silahları üretebilme potansiyeline sahip olmalarına rağmen bunları üretmeme yolunu seçmişler kimisi de bu silahlara sahip olmak için tüm birikimini ve ekonomisini nükleer projeye yönlendirmişlerdir. Üstü kapalı şekilde yönetilen bu programlar, günümüzde hala bazı krizlere ve güvenlik sorgulamalarına yol açmaktadır. Öyle ki günümüzde yalnızca istemeleri halinde nükleer silah üretebilecek potansiyelde ve durumda olan 40 ülke bulunmaktadır.1

Güçlü olmak, bölgesel sorunların çözümünde etkin olmak, uluslararası düzende etkin olup diğer devletlerin saldırısını caydırmak gibi pek çok nedenle devletler nükleer silah üretmek istemektedir. Dokunulmazlığın ancak bu silahlarla var olacağına dayanan bu tehlikeli algı ise yeni nükleer güçlerin doğmasına zemin hazırlamaktadır. Bu düşünce, dünya barışı için nükleer silahları şart gören yanlış bir nükleer bilinç doğurmuştur.

Çalışmanın hipotezi yasal sahiplerin katılımcı olmadığı veya etkin katılmadığı, önleyici anlaşmaların silahlar konusunda sınırlı bir kısıtlama dışında yetersiz kaldığı hukuki bir belirsizlik ve boşluk ortamında silahların yayılmasını durdurmanın yakın gelecekte mümkün olmayacağını, var olan silahların elden çıkarılmayacağını ve güncel krizlerin muhtemelen çok daha uzun süreler devam edeceğini ortaya koymaktadır.

1 Thomas Graham Jr., “Disarmament: Comprehensive Test Ban Treaty”, 1997, , (12.04.2019).

2

Günümüzün en önemli sorunlarından biri nükleer silahların yatay biçimde genişlemesinin, yani yayılımının durdurulmasının mümkün olup olmadığı sorunudur. Sistemin en teknolojik bu yeni tehlikesinin ilerlemesinin durup durmayacağı sorunu 60’lardan beri çözümlenmeyi beklemektedir. Bu sonuca ulaşırken uluslararası politikalarda söz sahibi olan devletlerin dış politikadaki pozisyonlarının diğer devletlerde yarattığı algı, bu tür silahları yasaklayıcı uluslararası bir hukuk kuralının olmaması, silahların yapımına alt yapı sağlayan enerji faaliyetlerinin her ülkede farklı şekilde değerlendirilmesi ve anlaşmaların genel bir mutabakata varılmasını engelleyici durumu üzerinde durulmuştur. Farklı devletlerin benzer faaliyetlerine çift taraflı politikalar geliştirilmesi, yaptırımların şiddetinin farklılığı ve silahları yasaklayan anlaşmaların yasal güçler tarafından reddi ise yayılımın totaliter devletlere sıçrama korkusunda belirleyici rol oynamıştır.

1. Araştırmanın Metodolojisi: Literatür taramasında; kitap, tez, makale gibi kütüphane ve internet kaynaklarından yararlanılmış; yasal anlaşma metinleri, tarihi metinler, röportajlar ve sözleşmeler incelenmiş; haritalar, tablolar ve grafikler gibi görsel kaynaklardan yardım alınmıştır. Güncel bir konu olması sebebiyle röportajlar, demeçler ve günümüzdeki bazı krizleri değerlendirirken haber kaynaklarına başvurulmuştur. Böylece geçmiş ile günümüz arasında bağlantı kurularak bir yargıya varmak hedeflenmiştir.

İlk kaynak taraması yapılırken önce konuyla alakalı anahtar sözcükler araştırılmıştır. Bunlar; uranyum zenginleştirme, dönüştürme gibi teknik terimlerin yanı sıra nükleer silah, nükleer sınırlama- silahsızlanma, nükleer güvenlik, NPT, caydırıcılık gibi sözcüklerdir.

Nitel çalışmanın tamamında baş muhatap olarak ele alınan aktörlerin davranışlarının açıklanmasında sosyal bilimlerin bilimsel bazı teorilerinden nitel paradigma çerçevesinde yararlanılmıştır. Her aktörün kimlik, kültürel çevre gibi özelliklerinin farklı olacağından hareketle rasyonel davranmayacağı veya fayda- maliyet analizini beklendiği gibi yapamayacağı sonucuna ulaşılmasında konstrüktivizmden yararlanılmıştır. Bu bilimsel teori özellikle nükleer yayılımın ikiden fazla kutuba yayıldığı durumu açıklamakta ve karar alma sürecinin stabil

3

olmayacak şekilde kişi ve duruma göre değişeceğini ortaya koymaktadır. Realizm teorisi çalışmanın en çok kullanılan teorilerinden biri olmuş; fenemonoloji ise her biri bir birey olan devlet başlarının davranış biçimlerini analiz etme konusunda örnek bir durum ya da deneyim sonucu açığa çıkan çerçeveyi belirlemede kullanılmıştır. Nükleer silahlara karşı çoğu insanın geliştirmiş olduğu olumsuz tavır veya sınır düşmanlığı olan iki devletten birinin silahlanmasının diğer devleti de silahlanmaya sürüklemesi bu yöntem sayesinde sosyolojik yönü atlanmadan ayrıntılı biçimde incelenebilmiştir. Bireylerin bakış açıları incelenirken betimleme ve yorumlama metodlarından yardım alınmıştır.

Etik çalışmalar 20.yy’da daha fazla incelenmeye başlanmıştır. Bu sebeple nükleer silahların çok geniş alanları etkilemesi ve bu etkilerin çok uzun süreler hissedilmesinden dolayı konunun etik bir yanı da bulunmaktadır. Ancak etik araştırmalara kesin bir şekilde tanım koyulması, hukuksal boyutunun tam anlamıyla çözülmesi mümkün olmamıştır. Bu konuda alınmış bir hukuk kuralının olmaması, kesin bir sonuca varılmasını daha güç hale getirmektedir. Bunun yerine olaylara dayanan veriler toplanmış; yayımlanmış hukuksal ve tarihi metinler baz alınarak yeterli miktarda bireysel yargı ile konunun etik yanı yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu sebeple araştırmanın bu kısmının öznel bakış açısı ile empatiden yararlanılarak orataya konulduğu da söylenebilir.2

Sorun belirlenirken, somut bir olaydan yola çıkılmış ve günümüze dair bazı çıkarımlar yapılmaya çalışılmıştır. Açıklanmak istenen soruna ulaşmak için önce dönemin siyasi tarih olayları literatür taraması ile kronolojik bir biçimde incelenmiş; daha sonra bu olayların ertesinde yaşanmış 1945 nükleer saldırıları ve bu saldırıların uluslararası ilişkilerde yarattığı dönüşüm açıklanmaya çalışılmıştır. Bir olayı incelerken somut bir veriye dayanmak önemlidir. Bu yöntem soruna bir kanıt oluşturmakta ve daha somut verilere dayanarak araştırma yapılmasına olanak vermektedir.3

2 Keith F. Punch, “Introduction to Social Research; Quantitative and Qualitative Approaches”, Third Edition, Sage Publications, 2014, London, s. 51. 3 Punch, s. 31.

4

2. Problem Tespiti: Literatür taraması yapıldığında pekçok çalışmanın nükleer silahların caydırıcı gücünü incelediği görülmüş ancak diğer devletleri özendirici rolünün yeterli kadar irdelenmediği kanısına varılmıştır. Ayrıca nükleer silahlanmanın yayılarak devam etmesinin sorumlusu pekçok literatürde yasa dışı silahlanmış devletler olarak gösterilmiş ancak yasal silahlandıkları kabul görmüş devletlerin bu silahların tasfiyesi için düzenlenen yasaklayıcı anlaşmalara karşı geliştirdikleri mesafeli tavır göz ardı edilmiştir. Nükleer silahların yasal silahlandığı kabul edilen devletler tarafından muhafaza edilmesi çift taraflı politikalar doğurmuştur. Pekçok çalışmada yasal güçlerin karşılaştıkları tehlikeler ile bu silahları muhafaza ettiği gibi meşru bir taban oluşturulmuş; fakat bu silahların tüm devletler için eşitsiz bir durum yarattığı ve hukuka uygun olup olmadığı üzerinde durulmamıştır.

NPT gibi düzenleyici anlaşmaları onaylamamış devletler araştırmalarda geniş bir yer kaplarken var olan anlaşmaların günümüze göre revize edilip ikinci kuşak nükleer devletleri de kapsayacak şekilde gözden geçirilmesi dikkate alınmamıştır. Yasal güçler denetimden yoksun bırakılmış, bu silahlara sahip olması yasaklanmış bazı devletler ise katı denetime tabii tutulmuştur. Nükleer sınırlama anlaşmalarını çiğneyen devletler çoğunlukla yasal güçler olmasına rağmen yaptırımlar ve sınırlamaların diğer devletlere verilmesinin silahlanma ısrarı üzerinde yarattığı psikolojik etki de göz ardı edilmiştir. Tüm çalışmaların ortak paydası silahlara hangi devletlerin sahip olduğu olmuş fakat silahların ortak bir mutabakat ile tasfiyesi dikkate alınmamış veya incelenmemiştir. Problemin aslını ve arkasındaki sebepleri belirlemek için var olan durumlar incelenerek bir sonuca ulaşılmıştır. Saldırgan devletlerin faaliyetleri bir ülkenin bu silahları üretmesine temel oluşturmuş, üretilen silah bir savaş aracı olarak ilk ve son kez denenmiş ve yarattığı sonuçlar ile bunun savaş hukuku başta olmak üzere hukukun pek çok çevresine göre yasaklanması gerektiği kanısına varılmıştır.

Nükleer silahlara sahip devletler, diğer devletlere oranla askeri bir avantaja sahip olmaktadırlar. Ancak her nükleer sillaha sahip devlet bölgesel güç olamamaktadır. O halde bir devletin kendi bölgesinde etkin güç olması yalnızca bu silahlara bağlı değildir. Bunun için istikrarlı bir siyasal ve ekonomik yaşam da

5

gerekmektedir. İstikrar sağlamış devletler de diğer silahlanan devletlerden daha etkin olmaktadırlar.

3. Çalışmanın Amacı: Tezin amacı, nükleer silahlanmanın yatay ve dikey genişlemesinin durdurulup durdurulamayacağını açıklamaktır. Şu ana dek yapılmış çalışmalarda silahlanmanın durdurulamasının önündeki tek engel, yasal olmayan yollardan silahlanma yolunu seçmiş devletler olarak kabul edilmiştir. Ancak konu bunun ötesindedir.

Yasal güçler başta olmak üzere bu silahlara sahip devletler, saldırgan devletlere karşı silahlarını korumak istemektedirler. Ancak bu tutum, silahlara sahip olmayan diğer devletlere kendilerini koruma isteği vermektedir. Silahlanması istenmeyen devletler, revize edilmemiş anlaşmalara adapte edilmediğinden yasal güçler de genel yasaklama anlaşmalarına onay vermemektedir. Bu isteksizliğin yarattığı boşluk, ortak mutabakat ile verilmiş yasaklayıcı bir hukuk kuralının çıkmasını engellemektedir. Silahların yasaklanmadığı bir ortamda yalnızca yasal güçlerin bu silahlara sahip olması mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla nükleer silahların yayılımını dondurmak veya tasfiyesini sağlamak uzun dönemde mümkün görünmemektedir. Yani yasal güçlerin desteği olmadan silahların yayılımını dondurmak hatalı bir düşüncedir.

Nükleer silahlanama gibi bir konunun hukuk ve etikten ayrı ele alınmaması gerektiğinin bilincinde olarak bu çalışmada, devletler arası eşitsizlik, sivil- cephe ayrımı gibi pekçok konu irdelenmiş ve var olan güncel krizlerin sosyolojik ve tarihsel arkaplanı ihmal edilmeden geleceğe yönelik çıkarımlar sağlanmak istenmiştir.

4. Bölüm Planları: Çalışma oldukça oldukça güncel bir konuya sahip olduğundan olasılıklar değişkenlik göstermiş ve sürekli değişen gündem ile varılan sonuçların var olan yeni durumlara göre yenilenmesi, adapte edilmesi veya değiştirilmesi gerekmiştir.

1.Bölüm: Bu bölümde nükleer enerji ve bu enerjinin askeri yönden kullanımı açıklanmıştır. Bu kavramların girişi yeni teorilerin üretilmesine neden olmuştur.

6

Nükleer silahlara sahip olmanın, devletler arasında nasıl bir algı yarattığı; devletlerin özendirici bir etki ile mi bu silahlara sahip olmak istediği sorusuna cevap aranmıştır.

2.Bölüm: Burada ilk nükleer silahların üretiminden, kullanımına kadar geçen süreç açıklanmıştır. Bu silahlar, ilk kez bir savaş savaş aracı olarak kullanılmasının ardından tasfiye edilmek yerine muhafaza edilmiştir. Bu bölümde; nükleer silahlar neden yasadışı kabul edilmeli sorusunun cevabı aranmıştır.

3.Bölüm: Nükleer silahların bu silahlara yasal biçimde sahip olan devletlerin dışına yayılmasını engellemek için şu ana dek pek çok girişim yapılmıştır. Yapılan sınırlı ve bölgesel çağrılar dışında yapılmış en genel antlaşma, uluslararası bir bağlayıcı metin olan NPT( Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması)’dir. Bu anlaşma ile nükleer silah sahipleri beş devlet ile sınırlı tutulmuş ve bunlar dışındaki devletlerin silah üretimi yasaklanmıştır. Araştırmanın 3. Bölümünde devletlerin bu silahlara ulaşma motivasyonları incelenmiş ve nükleer silahların yatay dağılımının arttığı görülmüştür. Bu bölümde NPT rejiminin sınırlama konusundaki yeterliliği sorgulanmıştır.

4.Bölüm: Soğuk Savaş dönemi, teknik yarışların olduğu nükleer bir tırmanış dönemidir. Bu dönemde nükleer silahların sınırlandırılması ve yasaklanması için pekçok anlaşma yapılmıştır. Ancak silahlar hem diğer devletlere yayılmış hem de var olanlarına daha fazlası eklenip yetenekleri geliştirilmiştir. Burada anlaşmaların nükleer tırmanışı engellemedeki rolü incelenecektir.

5.bölüm: Küba’da patlak veren bir krizden sonra nükleer savaşa ramak kalmış ve bundan sonra pek çok önlem alınmıştı. Ancak alınan tüm önleyici tedbirlerden sonra hala başka ülkelerde krizler devam etmektedir. Beşinci bölümde, Küba Krizi gibi farklı rejimlere sahip olan güncel İran ve Kuzey Kore nükleer krizi üzerinde durularak, NPT açısından nükleer silahlara hangi ülkenin sahip olduğunun mu yoksa silaha sahip ülkelerin rejiminin ne olduğu konusunun mu önemli olduğu sorusu cevaplanacaktır. Bu krizler 2020 gündemine göre güncellenerek açıklanmış ve krizlerin benzer ve farklı yönleri üzerinde durularak oluşturdukları askeri politikaların altındaki nedenler aranmıştır. Bu krizler geleceği belirsiz krizlerdir. Bu sebeple kesin yargılara varılamamış ancak geçmiş ile günümüzde yaşanan olay ve durumlar arasında

7

bağlantı kurularak, kriz boyunca ele alınan yaklaşımlar ve göreve gelen her başkanın karakteri arasında bağlantı kurularak en güncel haberlerle sorun aydınlatılmaya çalışılmıştır.

6.Bölüm: Son bölümde nükleer güce olan tepkinin toplum vicdanı tarafından siyasilerden devralınmasıyla nasıl bir anti nükleer hareket yarattığı açıklanmaktadır. Bu silahlara sahip olmak uluslararası hukuk ve vicdan açısından yorumlanırken; nükleer gücün yarattığı tehdit ve bu gücün tasfiyesinin vicdanı, çevresel ve hukuksal sınırlar içerisinde incelenmiştir.

Tezde incelenmek istenen nükleer temizliğin olup olmayacağı sorusu, NPT başta olmak üzere yasal sahipler kabul edilen beş ülkenin hangi politika araçlarını ne kadar etkin kullandığı ile alakalıdır. Şu ana dek yapılan çalışmalarda çoğunlukla, hangi devletlerin bu silahlara sahip olamayacağı ya da bunlara sahip olan devletlerin askeri güçlerinin ne derece büyük olduğu incelenmiştir. Fakat bu büyüklük kompleksi sadece nükleer silahların daha meşru görünmesine yol açmıştır. Tüm sorunların başlangıç yeri, bu dengelenemez gücün savaş aracı olarak ilk kullanılmasının ardından bir hukuk kuralı ile yasaklanmaması, aksine yasal sahiplerin bile kurallarını uygulamakta hile yaptıkları NPT’nin bunları muhafaza etmesidir. Bu silahların devletlerarası uçurumu derinleştirdiği, varılan yargılar arasından en belirleyici olanı ve nükleer temizlik biter mi sorusunun doğrudan muhatabıdır.

Çalışma; yasal sahiplerin isteksiz, önleyici anlaşmaların yetersiz olduğu hukuki bir boşlukta silahların yayılmasını durdurmanın mümkün olmayacağını, var olan güncel krizlerin muhtemelen uzun süreler devam edeceğini ortaya koymaktadır. Özellikle silahsızlanma anlaşmalarının onaylanmamış olması, nükleer silahları yasaklayan bir hukuk kuralının bulunmaması silahları yasal olmayan biçimde üretmeye çalışan devletlerin artacağını göstermektedir. Nükleer silahlanma konusu bu yüzden çalışmak için tercih edilmiş olup bilineni tekrar anlatmak yerine hala belirsiz olan konular hakkında fikir geliştirmek istenmiştir.

Güç mücadelesinin, etik kurallardan ayrı tutulamayacağına dayanarak, giderek yayılması öngörülen bu silahların insancıl hukuk ile uluslararası hukuk çerçevesinde tüm devletler için yasaklanması gerektiği sonucuna ulaşılması pekçok çevre tarafından

8

kabul edilmiş bir görüş değildir. Nükleer silahların tam ve genel bir şekilde kaldırılmasının mümkün olması için nükleer güvenlik yalnızca yasal güçlerin şekillendirdiği, revize edilmemiş sınırlandırma anlaşmaları kapsamından çıkarılmalı, diğer devletlere rejim güvenliği ve saldırmazlık sözü verilmeli; en sonunda kademeli bir şekilde ortaklaşa belirlenmiş bir tarihte elden çıkarılmalıdır. Aksi takdirde tek taraflı verilen ödünlerin uluslararası güvenliğin korunması için gereken altyapıyı ciddi biçimde sarsması kuvvetle muhtemeldir.

9

BİRİNCİ BÖLÜM

NÜKLEER TEKNOLOJİ

1. NÜKLEER ENERJİ

Atomdan elde edilen enerji anlamına gelen nükleer enerji oldukça yeni bir kaynaktır. Nükleer enerji, yüksek sıcaklıkta atom çekirdeklerinin çarpışarak yüksek enerji açığa çıkarması sonucunda bölünmesi veya birleşmesi ile olur.4 Dünya, çok uzun bir süre enerji ihtiyacını petrol, kömür, doğalgaz gibi kaynaklardan karşılamaktaydı. Ancak sınırlı olan bu kaynakların aşırı kullanılması, sera etkisini ortaya çıkarmıştır. Karbondioksit gibi zararlı gazların artmasıyla çoğalan sera gazı, sıcaklığı atmosferde tutarak bu tabakanın incelmesine ve dünya sıcaklığını arttırdığından, kuraklık ve susuzluğun artmasına neden olmuştur. Isıdaki artış, zararlı ışınların daha az filtrelenmesine ve uzun vadede yıkıcı iklim değişikliklerine sebep olarak küresel ısınma denilen tüm zamanların en ciddi sorununa yol açmıştır. Verdiği zararlarla günü kurtaran fakat uzun süreli etkileriyle tartışılmaya başlanan fosil kaynaklar sürekli artan dünya nüfusuna da yeterli gelmemeye başlamıştır. Fosil kaynaklara diğer bir alternatif, hidrolik kaynaklar olarak görülmektedir. Küresel ısınma etkisiyle denizler, göller gibi su kaynaklarının buharlaşma seviyelerindeki artış bu kaynakların da fütursuzca tüketilmesine olan korkuyu artırmış ve verimi azaltmıştır. Rüzgar enerjisi, jeotermal enerji ve güneş enerjisi de çok büyük miktarda enerji üretebilmesine rağmen, devletler tarafından maliyetli bulunması sebebiyle her ülke tarafından tercih edilmemektedir. 5 Doğal kaynaklardaki bu deformasyon ve uzun vadeli kuraklık alarmı karşısında yeni bir enerji türüne olan ihtiyaç açığa çıkmıştır.

4 Walter C. Mih, The Fascinating Life and Theory of Albert Einstein, Kroshka Books, New York, 2000, ss. 46- 47. 5 John Abraham, “Study: Wind and Solar Can Power Most of The United States”, 26 Mart 2018, , (22.01.2019).

10

18.yy’da keşfedilen uranyumun, işlendikten sonra ortaya çıkardığı enerji 20.yy’da fark edilmiştir.6 Böylece doğada en çok bulunan uranyum başta olmak üzere; plütonyum, toryum gibi radyoaktif elementler de zamanla santrallerde işlenmiş ve yeni, modern bir teknik gelişmiştir. Üstelik bu nükleer santraller, iklim şartları gibi dış etkenlerden etkilenmeden durmaksızın, uzun süre enerji üretebilmektedir. Yeni teknik, enerji ihtiyacını büyük oranda giderirken, bir ticaret alanı olarak değerlenmeye başlanmış ve petrol gibi kaynakların ithal edilmesi dolayısıyla yaşanan bağımlılık yerine öz enerji arzı devrini başlatmıştır. 1942’de Enrico Fermi adlı bilim insanı ve ekibi tarafından ilk nükleer santral7 kurulmuş, bu santrallerin tüm dünyaya yayılması 60’larda başlamıştır. 8 Özellikle 70’lerdeki petrol krizi ile enerji açlığı yaşayan, dış bağımlılıklarının farkına varan ve bu kaynağın ithali için ayırdıkları fonların altında ekonomileri ezilen ülkeler, coğrafyaya bağlı şekillenen enerji kıtlığı dezavantajının önüne geçmek istemişlerdir. Dış bağımlılıklarını bazı radyoaktif elementleri işleyerek kırmaya çalışan ve tüm bu problemlere karşı uzun vadeli bir çözüm üretmek isteyen ülkelerin pek çoğu petrol ve doğalgaz stoku bakımından zengin olmayıp, bu konuda dezavantajlı durumdadır. Enerji kıtlığına bir alternatif olarak görülen nükleer enerji, fosil kaynaklardan çok daha yüksek derecede enerji üreterek coğrafi dezavantajı kaldırmıştır. Öyle ki, 7 gr uranyumun enerjisi 417 kg petrole, 900 kg kömüre eşittir. 9 Bu yüzden nükleer enerjinin ülkeler arası akışı desteklenmiş; santral inşaatı, nükleer madde paylaşımı ve teknik destek anlaşmaları yaygınlaşmıştır. Nükleer enerji sadece elektrik üretimiyle sınırlı kalmayıp; tarım, endüstri ve tıp alanında da pek çok kullanım alanına sahiptir. Örneğin, erken teşhisi önemli olan

6 Adını Uranüs gezegeninden alan uranyum ilk kez, Alman bilim insanı Martin Heinrich Klaproth tarafından keşfedilmiştir. Franz J. Dahlkamp, Uranium One Deposits, Springer- Verlag, New York, 1993, s. 5. 7 Dünyadaki ilk nükleer enerji reaktörü Enrico Fermi adlı bilim insanının öncülüğünde kurulan ABD’ye ait Chicago Pile 1 adlı reaktördür. Gianni Petrangeli, Nuclear Safety, Elsevier Butterworth- Heinemann, U.K., 2006, s. 2. 8 Carlo Bernardini- Luisa Bonolis, Enrico Fermi: His Work and Legacy, Springer, Italy, 2001, ss. 31- 32. 9 Timetürk, “Dr. Ablay: 7 gr uranyum 417 kilo petrole, 900 kilo kömüre denk geliyor”, 14 Mart 2013, , (21.02.2019).

11

tedavisi diğer hastalıklara göre daha zor olan nörolojik, onkolojik ve kalp kaynaklı hastalıkların tanı ve tedavisinde nükleer tıp kullanımı yaygınlaşmıştır.10 Ancak tüm bu olumlu tabloya rağmen, nükleer enerjinin üretildiği tesislerin en fazla 50- 60 yıl ömre sahip olduğunu belirtmek gerekmektedir. 11 Bu süre azami olmakla beraber, öngörülen sağlıklı süre 40 yıldır. Bu sürenin sonunda tesislerin kullanımı çok sakıncalıdır. Aksi takdirde radyasyon ve çekirdek sızıntısı gibi sorunların gelişimi ile santralin inşa edildiği bölgede çevre ve canlı hayatını tehdit eden güvenlik problemleri çıkmaktadır. Tüm bu tehlikelerin varlığına karşın dünyada en fazla reaktöre ev sahipliği yapan ülkelerden olan ABD, 40 seneden uzun bir süre çalıştırdığı reaktörlerinin lisansını 20 sene daha uzatarak büyük risk almıştır.12 Nükleer enerjinin belkemiği olan uranyum, dünyada çok fazla miktarda bulunmaktadır. Uranyum rezervlerinin çok yoğun olduğu Afrika, Orta Asya gibi eski sömürü bölgeleri, mandater devletler tarafından uzun süre kullanılmıştır. Nükleer enerjinin elde edilmesinde gerekli olan uranyumun genel ortalama içinden bu bölgelerden fazlaca çıkarılması, stratejik önem açığa çıkardığından özellikle nükleer enerji ve silah üreticilerinin dikkatini bu bölgeye çekmektedir.13 Rezervlerin, ihtiyacı olan ülkelere satılması ise önce devletlerin başlattığı sonra enerji şirketlerinin devam ettirdiği yeni bir ticaret furyasını ortaya çıkarmıştır. Zamanla nükleer enerji ticaretinde düzenlemeler yapılmış fakat saklanmasından teslimine kadar olan süreçte yaşanan sorunlar, güvenlik kaygılarına neden olmuştur.

10 Özden Savaş Den Hartigh, “Nükleer Tıp Nedir?”, 23 Kasım 2018, , (21.02.2020). 11 TAEK (Atom Enerjisi Kurumu), “Nükleer Bir Santralin Ömrü Ne Kadardır?”, , (19.02.2020). 12 Pınar Demircan, “2017 Dünya Nükleer Enerji Raporu Yayımlandı ve Bir "İlk"i Başardı”, 29 Eylül 2017, , (24.09.2019).

12

Grafik 1: Dünya Uranyum Rezervleri 2019

Kaynak: http://www.eniscuola.net/en/mediateca/world-reserves-uranium-in-2019/

Tablo 1: Tarihsel Uranyum Üretimi 1945- 2018

Kaynak:https://www.world-nuclear.org/information-library/nuclear-fuel-cycle/uranium- resources/supply-of-uranium.aspx

Nükleer enerjinin insan ve doğa hayatına etkileri uzun süredir sorgulanmaktadır. Ancak bu enerjinin fosil kaynaktan daha ucuz olduğu ve atık

13

yönetimi yüksek güvenlik önlemleri ile denetlendiğinde daha temiz bir kaynak olacağı görüşleri giderek devletler arasında daha çok benimsenmiştir. Bu sebeple ülkeler arasında nükleer enerji kullanımı yaygınlaşmaktadır. Uranyumun kilogramının 80 dolar olması ve işlendikten sonra santrallerden elde edilen yakıtın kolay depolanabilirliği de ülkeleri bu enerjiye iten önemli faktörlerdendir. 14 Depolanan yakıtın güvenliği konusu hala çözülmeye çalışılsa da bu yeni yükselen endüstri ile yüksek kar üzerinden gelir elde etmek, devletler açısından daha uygun görülmüştür. Nükleer enerjinin destekçisi kadar karşıtı da bulunmaktadır. Daha ucuz ve kontrol edilebilir bu enerjiden sızan radyoaktif atıkların depolanması ve kontrolü, kaçınılan maliyetten daha fazla yük getirmektedir. Üstelik bu enerji, askeri malzemeye dönüştürülebildiğinden dünyayı topyekûn bir tehlikeye sürüklenme ihtimali bulunmaktadır. Nükleer kazalardan elde edilen tecrübelerden savaş kadar yıkıcı etkiler doğurduğu bilinmektedir. Sadece bazı atık maddelerin doğal radyasyon sınırına inmesi için 100 yıl, tüm maddelerin normal seviyede olması için ise bir kaç yüzyıl kadar zaman geçmesi gerekmektedir.15 Bu maddeler çevreden temizlense de, canlı hayatında biyolojik bir silah olarak dönmektedir. Nükleer Tıp’ın verdiği hayatlar, nükleer atıklarla geri alınabilmektedir. Bu yüzden devletlerin nükleer politikalarına olumsuz bakılmaktadır. Nükleer gücün devletler arası uçurumu belirginleştirdiği gerçeği ise bu güce sahip olmayan ülkelerin hararetle destekledikleri bir düşüncedir. Gerçekten de bu enerjiye bel bağlayan gelişmiş ülkelerle, rezervlerini işleyemeyecek kadar teknik geri kalmışlık engeline takılan devletler arasındaki fark giderek artmıştır. Nükleer enerjinin tüm çevreler tarafından kabul görmesine dair iknanın güçlendirilmesi için ulusal isteklere ve karaborsaya takılmayan antlaşmalarla düzenlenmiş kamuoyuna açık uluslararası düzenlemelere ihtiyaç vardır. Bu düzenlemelerin ihlali veya esnetilmesi halinde tesisin kapatılması, ticari güvenilmezlik etiketi veya para cezasından hapis cezasına varan uluslararası yaptırımlar uygulanmalıdır. Tedbir amacıyla, nükleer maddelerin taşınmasında bazı güvenlik

14 Yasin Terkos, “İran’ın Nükleer Silahlanma Girişimleri”, İstanbul Arel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2018, s. 13. 15 Ahmet Polatlıoğlu, Türkiye’de Kurulması Planlanan Nükleer Santrallerde Kullanılacak Nükleer Yakıtların ve Atıkların Teknoekonomik Açıdan İncelenmesi, Fırat Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Elazığ, 2016, s. 49.

14

sorumlulukları içeren sözleşmeler yapılsa da hukuki süreç hala yavaş işlemektedir. Zaten nükleer enerjiden artan atıkların depolanmasında uluslararası bir anlaşmaya henüz varılamamıştır.16 Nükleer enerji imalatında kullanılan tesisler, geçmişte ithal edilmekteydi. Yani tesis üreticisi ülkelerden gelen uzmanlar ile inşaat yapılmakta ve ithalatçı devlet, tesis sahibi devlet ile anlaşma yapmaktaydı. İthal edilen reaktöre zenginleştirilmiş uranyum başta olmak üzere pek çok teknik nakil gerekmektedir. Bu sebeple bağımlılık devamlı olmaktadır. Nükleer enerjiyi ilk kullanan devlet olan ABD (Amerika Birleşik Devletleri), 1950’li yıllarda diğer devletlere küçük araştırma reaktörleri vermeye başlamış ve pek çok ülke ithal reaktörlerle ar-ge faaliyetlerine başlamıştı. İthal edilen reaktörlerin geliştirilmesiyle her ulus kendi ülkesinin modelini ortaya çıkmış ve üretici ülkeler, uluslararası pazarda adlarını markalaştırmışlardır. Bugün Almanya, Hindistan, Pakistan, Güney Kore, Japonya; ithal desteği ulusal yetenekleriyle birleştiren aktörler arasına girmişlerdir.17 Nükleer enerji, dönüştürülmesi ve işlenmesi sonrasında silaha dönüştürülebilmektedir. Bu dönüştürme potansiyeli yeni güvenlik sorunları çıkarmış hem ve enerjinin güvenliği konusunda önlemler alma isteğiyle askeri harcamaların artmasına neden olmuştur.

2. NÜKLEER SİLAH

Nükleer enerjinin çifte kullanıma uygunluğu büyük problem yaratmaktadır. Nükleer enerji üretmek için biriken teknik uzmanlık ve sermaye, nükleer silah üretimine istemeden bir altyapı sağlamaktadır. Doğada yüzde 0.7 oranında bulunan uranyumun çıkarıldıktan sonra dönüştürülmesi ve zenginleştirilmesi nükleer silah yapımında zorunlu bir işlemdir. Yüzde 5’e kadar düşük derecede zenginleştirilmiş uranyum nükleer enerji santrallerinde kullanılmaktadır ve bu kısım zenginleştirmenin en zor ve uzun süren adımıdır. Enerji üretimi için gereken uranyumun, reaktörde kullanılması için gereken zenginleştirme oranı yüzde 20’dir.18 Bu oranın üzerinde

16 Terkos, s. 13. 17 Süleyman Elik, “Nükleer Teknoloji ve Kitle İmha Silahlarının Yayılması Ekseninde Türkiye- İran İlişkilerine Sistematik Bir Yaklaşım”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi (TDİD), 2013, 13, ( 2). s. 5. 18BBC, “İran’ın Nükleer Programı: Uranyum Zenginleştirme Limitleri Neden Önemli?”, 11 Temmuz 2019, < https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48935396 >, (02.10.2019).

15

zenginleştirme yapmak ise ülkenin, silah üretme hedefi olduğuna dair bir ipucu olabilmektedir. Çünkü yüzde yirmi oranını yakalamış zenginleştirme düzeyi deney yapılmasına imkan veren araştırma reaktörlerinde kullanılmaktadır. Bu oranın üzerinde zenginleştirme işlemleri ise kısa sürmekte ve yoğun bir çaba gerektirmemektedir. Bu sebeple yüzde yirmi zenginleştirmeye ulaşmış devletler, nükleer silah üretimi için gereken yüzde doksan zenginleştirme oranına kolay bir şekilde ulaşabilirler. Yani uranyumu düşük derecede zenginleştirmenin uranyum bombası üretiminden daha zorlu bir dönem olduğunu söylemek mümkündür. Yakıt çubuklarının ve artan yakıtın yeniden reaktörlerde işlenmesi ile ise daha yıkıcı etkiye sahip plütonyum bombası üretilmektedir.19

Devletler, nükleer silahların kendilerini dokunulmaz kıldığına inanarak, bu silahlardan duyulan korkunun savaşı önleyici misyonuna inanmaktadırlar. Kısacası, korkunç silahlara sahip olmak, korkunç savaşların çıkabileceğine dair bir endişe yaratacağından kimse savaşmayı tercih etmeyecek, başta ulus güvenliğin sağlandığı küresel ve ebedi bir barış sağlanabilecektir. Günümüzde nükleer silahların kabul görmesindeki temel düşünce de zaten budur. Rogeres bunu destekler nitelikte, nükleer silahların yok olmasına dair ümidin faydasız olduğunu, barışı savunmak için silahları kaldırmak yerine bunları kullanma kararlılığı ve bu kararlılığın diğer ülkeler üzerinde yarattığı korkuya inanmıştır.20 Fakat varsayımlara dayalı bu güven ortamı, nükleer bir savaş çıkarsa bozulacak, dünya savaşlarında görülmemiş ölümler ile dünya sıcaklığının çok büyük oranda düştüğü nükleer kışa sebep olacaktır. 21 Silahların varlığını destekler nitelikte uluslararası anlaşmalar ve kamu vicdanından dolayı nükleer silahların saldırı amaçlı kullanımının büyük baskı ve izolasyon getireceğinden zaten kullanılamayacağı, bu yüzden üretilmesinin mantıklı olmadığı da yaygın bir görüştür. Dolayısıyla prestij için tercih edilen bu güç, kimi zaman askeri faydası olmayan, ağırlık yapan silahlar da olabilmektedir.

19 Nükleer Enerji Dünyası, “1940”, 2017, < http://www.nukleer.web.tr/tarihce/1940s.html>, (26.04.2019). 20 Mesut Hakkı Caşın, “Uluslararası Güvenlik Stratejileri ve Silahsızlanma”, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1995, s. 229. 21 Joel Levy, Kıyametin El Kitabı, çev. Ulaş Kaplan, İthaki Yayınları, İstanbul, 2007, s. 49.

16

Çağın gereklerine göre savunma ve saldırı araçları her zaman geliştirilmiştir. Görünen o ki nükleer silahlar da devletler tarafından teknoloji çağı dediğimiz günümüzün bir gereği olarak düşünülmektedir. Eskiden iki devlet arasında yapılan sınırlı savaşların, eski okula ait konvansiyonel silahlar eşliğinde yapılan topyekûn savaşların bugün karışık mobilize birlikler ve modern teknoloji ile yapılacağı düşüncesi, devletleri bir araçla tüm amaçları gerçekleştirme isteğine yenik düşürmektedir. Çağımızda nükleer silahların eninde sonunda kabul göreceği düşünülmektedir. “Luns’a göre: Korkunç silahlar her zaman var olmuştur. Yay ile oktan, kundaklı yaya geçiş de bir zamanlar insanları dehşete düşürmüştür.”22Yani bir süre sonra bu silahlar da kabul görecek ve olağan karşılanacaktır. Ancak bu sıradanlık, nükleer silahların yatay yayılımını sözel bir ifade ile desteklediğinden oldukça sakıncalıdır.

Nükleer silahların genel bir tanımına rastlamak zordur. Ancak en bilinen haliyle nükleer silahlar, hedef alındığı yeri ve buradaki tüm canlıları yok edip yüzlerce yıl radyoaktif kalıntı bırakan ve insan genetiğinde mutasyon değişimler ile ölümcül hastalıklara neden olan kontrol edilmesi zor bir savaş aracıdır. “Nükleer silahlar gerçek anlamda KİS( Kitle İmha Silahları) olan tek silah türüdür.”23 Patlama anında göz alıcı bir ışık yayılmasından sonra şiddetli bir sarsıntı meydana getirmekte ve radyoaktif maddeler sağanak biçiminde yere yağmaktadır. Nükleer silahlar, kimyasal ve biyolojik silahlarında yer aldığı kitle imha silahlarından en az tercih edilenidir. Kimyasal ve biyolojik silahlar, maliyeti daha düşük olduğundan basit bir laboratuvar ortamında bile yapılabilen hemen herkesin erişebileceği silahlardır. Nükleer silahların yapılması ise kolay değildir. Bu silahları üretebilmek için gereken uzun zaman zarfı, diğer kitle imha silahlarında geçerli değildir. Nükleer teknolojide ilerlemek için bu konuda çalışacak uzman kadrosu ile ciddi paraların akıtılacağı ar-ge çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Yani eğer teknolojik ve teknik altyapısı güçlü bir ülke değilseniz ve bu teknolojiye fon ayıracak kadar sağlam bir ekonominiz bulunmuyorsa, nükleer işbirliği zorunludur. Nükleer işbirliği kuralları da birkaç büyük devletin pazarına göre belirlendiğinden, gelişmiş bağlara sahip olmak için büyük güçlerle

22 Caşın, s. 221. 23 Andrew Heywood, Küresel Siyaset, çev. Nasuh Uslu- Haluk Özdemir, Adres Yayınları, Ankara, 2013, s. 320.

17

anlaşmak gerekmektedir. Bu sebeple nükleer silahlara gelişmiş devletlerin araçları olarak bakılırken, diğer KİS’ler de fakir devletlerin atom bombası olarak anılmaktadır.24

Üretim aşamasında karşılaşılan zorluklara rağmen devletler, artık planlı bir çalışma ile on yıl içinde, başka yerlerden materyal ve bilgi tedarik ederek bir seneden daha kısa sürede nükleer silah üretebilmektedir.25 Modern dünyanın şu ana kadar tek seçeneği olan konvansiyonel silahların prestijinin yerini alan nükleer silahlar, çok maliyetli olsa da sürekli beslenmesi gereken geniş bir ordunun aylarca, senelerce yapamadığını saniyeler içinde, bunu kullanacak askeri personele ihtiyaç olmadan iklim koşullarından etkilenmeden yapabilmektedir. Stratejik silahlar da denen bu silahlar, bu şekliyle kimi ülkeler tarafından üretilmek istenmiş fakat üretim zorlukları sebebiyle, sınırlı bir şekilde yayılmıştır. Hem sivil- asker ayrımı yapmayan toplu yok ediş kapasitesinin yarattığı etik sorgu nedeniyle hem de uluslararası bazı genel kurallar nedeniyle ülkeler genelde teknolojik konvansiyonel silahlara yatırım yapmayı seçmektedirler. Nükleer silahların kullanımı sonucu karşı tarafı tamamen yok etmek veya onunla beraber yok olmak yerine birbirini öldürmeden yaralamak ekonomiyi, daha doğrusu silah endüstrisini beslemektedir. Bu sebeple konvansiyonel silahlar giderek daha çok modernize edilmekte, nükleer silahlar ise göz korkutmak amacına hizmet etmektedir. Önemli olan nokta ise göz korkutmak veya kullanmak, amacı ne olursa olsun; silahlı devletlerin bunları elden çıkarmayı kesinlikle düşünmemeleridir.

Yıkıcı etkisi olan nükleer silahlar, bir şehri yok edebilen atom bombası, daha yıkıcı olan hidrojen bombası ve çevreye zarar vermeyip yalnızca canlı ölümüne neden olan nötron bombası olarak ayrılmaktadır.26 1945’te dünyanın gördüğü ilk nükleer facia olan Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombası en çok bilinen tür olup, bu silahın bir savaşta kullanıldığı ilk ve son tarihtir. Şu ana dek üretilen nükleer silahlar, devletler tarafından bazı bölgelerde denenmiştir. Fakat bu denemeler savaşma amaçlı olmamış, yalnızca varılan

24 Mustafa Aydın, Küresel Politikada Orta Asya: Avrasya Üçlemesi 1, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, 2005, s. 319. 25 Graham Allison, Nükleer Terörizm: Önlenebilir Nihai Felaket, çev. Güneş Ayas, Salyangoz Yayınları, İstanbul, 2006, s. 264. 26 Selçuk Alsan, “Yalnız Canlıları Yok Eden Bir Silah: Nötron Bombası”, , (21.12.2019).

18

teknolojinin gelişimini görebilmek için yapılmıştır. Günümüze değin yapılmış binlerce nükleer deneme; çölde, denizde, okyanus tabanında, eski sömürge topraklarında, nükleer tesisler için kurulmuş özel deneme alanlarında, yeraltında ve atmosfer üzerinde yapılmıştır. Zamanla karada çıkan bazı tamir edilmez hasarlardan ötürü, deneme yerlerine ciddi sınırlamalar getirilmiştir.27 Geliştirildiği günden bu yana bombaların gönderim araçları da çeşitlenmiştir. Bir savaş aracı olarak nükleer silah ilk kez, 1945 yılında Enola Gay adlı uçağı kullanan bir pilot tarafından havadan atılmıştır. 28 Ancak bombanın havadan aşağıya bırakıldıktan sonra kaçma süresi, uçağın taşıma kapasitesi gibi sorunlar başka çözümlerin üretilmesini sağlamıştır. Günümüzde kısa, orta, uzun ve kıtalararası menzile sahip füzeler( ICBM), deniz altından atılan uzun menzilli balistik füzelere sahip denizaltılar( SLBM), çok başlıklı füzeler( MIRv) gibi pek çok gönderme seçeneği vardır. Yani herhangi bir nükleer silahın vurucu etkisi gönderme aracına da bağlıdır. Başlığına nükleer bomba koyulması suretiyle saldırı aracına dönüşen füze, alabildiği mesafeye göre istenilen uzaklıktaki bir noktayı kolayca tahrip edebilmektedir. Nükleer bir saldırının denizden yapılması fikri, ilk olarak ABD tarafından ortaya atılmıştır. Daha sonra yapılan iyileştirmelerle 60’larda Polaris adlı denizaltı aracı geliştirilmiş ve karşı tarafın sınırlarına yaklaşılarak, tespit edilmesi neredeyse imkansız bir araçla saldırı yapılabilmesinin önü açılmıştır.29 Bu silahların hedef aldığı alanı komple yok etmesi ve etkisinin çok uzun süreler geçmemesine rağmen etik olup olmadığı ve uluslararası hukuka aykırı olup olmadığı konusunda ise halen daha mutabakata varılamamıştır. Devletler bu araçları savunma amacıyla istediklerini söyleseler de açıkçası nükleer silahlar; insanoğlunun dünya barışına olan umuda karşı gösterdikleri açık bir art niyet göstergesidir. Bu

27 Castle Romeo, 1954 yılında ABD tarafından deniz altında denenen ilk nükleer bombadır. Deniz altında yapılma nedeni, daha önceden patlatılan Castle Bravo bombasının karada açtığı 75 MT derin çukurdur.

Nükleer Enerji Dünyası, “Nükleer Tarihçe 1950’ler”, , (18.10.2019).

28 Norman Polmar, The Enola Gay: The B- 29 That Dropped the Atomic Bomb on Hiroshima, Potomac Books, Washington D.C. , 2004, s. 40. 29 Haluk Gerger, Nükleer Tehlike, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1983, ss. 74- 75.

19

silahlar savunma için gerekenden çok daha fazlasıdır. Bu agresif araçlar, doğrudan saldırı araçlarıdır. Nükleer silahlarla ilgili en büyük hayal kırıklığı, bu silahların yok edilmesinden çok kimlerin elinde olduğunun daha çok önemsenmesidir. Bu bakış açısı sebebiyle nükleer modanın önüne geçilememekte, yeni nükleer devletlere baskılar yapılmakta ve büyük devletler ellerindeki silahları bırakmak istememektedirler. Nükleer silahların tasfiyesi bir yana, bu silahların istenmeyen herhangi bir örgütün eline geçmesi, güvenliğin denetimi ve malzeme stoku tespitini inanılmaz derecede zorlaştıracaktır. Bu zorluğu bir ölçüde gidermek için 1994’te AGİT( Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı) ülkeleri, Viyana Belgesi adını verdikleri belge ile birbirlerine savunma harcamaları, askeri faaliyetleri, tesis gözlem ve denetim ziyaretleri yapmayı kabul etmişlerdir.30 Bu adım malzeme stoku kontrolünü sağlasa da nükleer silahların tam kontrolünü sağlamakta yetersiz bir adımdır. Her ne kadar silah indirimine gitseler de ABD ve Rusya savunma için gerekenin çok üzerinde bir cephaneliğe sahiptirler. Pek çok silah sınırlama ve tasfiye anlaşmalarına rağmen, günümüzde nükleer silahların yüzde 95’ine bu iki ülke sahiptir.31 Fakat her ülkenin nükleer stoku bu kadar şeffaf olmamaktadır. Örneğin, İsrail ve Kuzey Kore’nin savaş başlıkları dışa kapalı olan yapıları ve nükleer politikalarında şeffaf olmamalarından dolayı tahminler üzerine yapılmış olup, gerçek miktarı yansıtmayabilir. Nükleer silahların gölgesinde yapılan sınırlama anlaşmaları ve bu silahlara getirilen tavan sayısından sonra konvansiyonel silahlara olan eğilim artsa da tehlike önceliğine nükleer silahlar koyulmuş, bazı oluşumlarla hem bu silahların yayılması engellenmeye çalışılmış hem de nükleerden arındırılmak istenen dünya için bir misyon üstlenilmiştir. Nükleer sınırlama için gösterilen fikir birliğinde, nükleer silah sahibi ülkelerin de olması, örgütlerin amaçlarına belirsiz bir tezatlık oluşturuyor gibi görünse de tehlikeyi yakınında tutma düşüncesi ile belirli bir denetim de yaratmaktadır.

30 Caşın, ss. 404- 405. 31 George Bunn- Christopher F. Chyba, U.S Nuclear Weapons Policy: Confronting Today’s Threats, , Brookings Instutions Press, Washington DC, 2006, s. 55.

20

2.1. Devletlerin Nükleer Silah Sahibi Olma Nedenleri

Nükleer silahlara sahip olmak isteği, bazı sorumluluklar ve yükler getirmektedir. Peş peşe iki dünya savaşı yaşamış Avrupalı devletler son dünya savaşı bittiğinde cephanelikleri ile beraber askerleri, ekonomileri, sabırları ve halk desteğini de tüketmişlerdi. Ancak ABD, Avrupalı devletlere kıyasla daha az kayıpla savaşı bitiren taraf olmuştur. Bunun sebebi nükleer silahları savaş aracı olarak kullanan tek devlet olmasıdır. Kesin vurucu güç olarak adlandırılan nükleer silahlar, hırçın Japon İmparatorluğu’na diz çöktürdükten sonra dünyanın yeni gözdesi olmuş ve söz konusu silahlar, sözü geçen devlet olmanın bir kuralı olarak görülmeye başlanmıştır. Eski saldırgan Japon İmparatorluğu, doğu ve batının devletlerini provoke ederken ABD milyonlarca askerin ve konvansiyonel silahın yapamayacağını tek hamlede bitirmiştir. Bu andan sonra devletler, atomik bir silahın yapabildikleri karşısında bu silahların kesin zaferi getirdiği düşüncesine kapılmışlardır. Gerçekten de ABD bu silahlar sayesinde 1949’a dek sistemin en güçlü devletiydi denilebilir. Diğer ülkelere kıyasla oldukça küçük bir nüfusa sahip olan ülke, askerlerini öyle silahlarla donatmalıydı ki büyük ordularla savaşma karalılığını kendinde bulabilsin. “Bu sebeple atom bombası, Batılıların dünya savaşı kültürünün bir uzantısı olmaya hizmet eden radikal bir teknik yeniliktir.”32 Korkunç silahı kullanma kararlılığı, Japonya gibi ortak bir düşmanın varlığı ve çevreyi bunun meşru olduğuna inandırarak uluslararası prestij kazanmak bir süre bu yeniliğe tepki duyulmamasına yardımcı olmuştur.

Nükleer tekelini 1949’da SSCB( Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) ile paylaşmaya başlayan ABD, bu tarihten sonra silahlanmasını o kadar büyük boyutlara taşımıştır ki, bu devlete karşı girişilen ideolojik savaşta müttefiklerine de ciddi nükleer malzemeler ihraç etmiş ve uzman yardımı yapmıştır. Bu silahlara SSCB’nin de sahip olması ile karşılıklı mahvolma doktrini doğmuş ve Sovyetler de müttefiklerini silahlandırma yoluna gitmiştir.33 Doktrine göre, bir devletin karşı tarafa yapacağı ilk nükleer vuruşta, diğer devletin tüm teçhizatlarının yok olmayacağı düşünülmüş ve nükleer bir karşılık vermesiyle her iki tarafın da tamamen yok olacağı

32 George Friedman, Gelecek 100 Yıl, çev. İbrahim Şener, Enver Günsel, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2009, s. 236. 33 Eric A. Croddy- James J. Wirtz, Weapons of Mass Destruction, Volume I, ABC CLIO Press, USA, 2005, s. 50.

21

öngörülmüştür. 34 Bu sebeple bir yandan nükleer silahlar geliştiren iki devlet, bir yandan da konvansiyonel silahlarla toprakları dışında çatışmıştır. Her iki devlet de nükleer silah sahibi olduğundan mümkün olduğu kadar doğrudan çatışmadan kaçınmışlardır. Böylece sıcak çatışmalara varmayan, pasif çatışmalar ile teknik gelişme yarışının başladığı Soğuk Savaş başlamıştır.

Dünyada yasal olarak nükleer silah sahibi olduğu tescillenmiş ülkeler, dış politikada belli bir ağırlığa sahiptir ve diğer devletler üzerinde siyasi bir baskıya neden olmaktadır. Bu gerçek, nükleer silahlı devletleri diğer devletlerin gözünde hedef haline getirirken, diğer devletlerin de üzerlerinde bir güç istememelerinden dolayı bu devletlere karşı bazı provakatif politikalar ve saldırgan eylemler yürütmelerine neden olmaktadır.

Nükleer silahlar, doğrudan saldırı araçlarıdır. Ve hiçbir zaman tam anlamıyla kontrol edilememektedir. Devletlerin uluslararası arenada milli çıkarlarını savunmaları adına masada güçlü bir konumda olmaları önem taşımaktadır. “Uluslararası toplumda, güneşin altında bir yer edinme gayreti ve büyük devlet olmak arzusu devletler için güçlü bir tetikleyicidir.” 35 Bu sebeple dünyayı yönetenler kulübünün üyesi olmak isteyen devletler, prestij adına bu silahları edinmek isteyebilmektedirler. Pastadan büyük pay almak isteyen aktörlerin, masalarının altında tuttukları nükleer çantanın, uluslararası kararlarda daha fazla söz sahibi olma gibi bir misyon eklediği gerçektir. Zaten günümüzde nükleer silahların askeri avantajından çok prestij yönü ağır basmaktadır. Öyle ki BM’nin alınan kararları veto etme yetkisi bulunan beş daimi üyesi de nükleer silah sahibi devletlerdir.

İbn-i Haldun’un dediği gibi, “Coğrafya kaderdir.” Pek çok anlama gelebilecek bu söz, konuya uygun şekilde devletlerin politikalarını belirleyen ölçütlerden biri olan coğrafi konumun önemine göre değerlendirilmedir. Bir ülke, kurulduğu coğrafi alana göre güvenliğini oluşturacağından, dış ilişkileri buna göre şekillenecektir. Ülkeye, dostunu ve düşmanını veren coğrafyadır. Coğrafya, her devlete nükleer silahlanma konusunda farklı motivasyonlar vermektedir. Bulundukları bölgeden dolayı burada

34 Jonathan Samuel Lockwood, The Soviet View of U.S. Strategic Doctrine: Implications for Decision Making, Second Printing, Transaction Books, USA, 1985, ss. 19- 20. 35 Evren İşbilen, Nükleer Satranç, Ozan Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 55.

22

bulunan başka bir devletle çıkarları kesişen ülkeler, çatışma tarafı olabilmektedir. Bu yönüyle Kuzey Kore’nin ABD’ye karşı silahlanması, 1950’nin rövanşı gibidir. 36 Küçük bir ülke olmak, güçlü kaynaklara sahip olmamak gibi fiziki dezavantajlara sahip olmak da nükleer silahlanma sebebi olabilir. İsrail’in silahlanmasında yüzölçümünün küçük olması ve sayıca az ordusunun yarattığı dezavantaj büyüktür. Sınır komşularıyla yaşanan çekişmeler de devletlerin güvenlik endişeleriyle silahlanmalarına neden olabilmektedir. Hindistan ve Pakistan’ın yıllardır çözülmeyen düşmanlıkları, İsrail’in çevresindeki Arap devletlerinden gördüğü asimilasyon, bu devletleri silahlanmaya itmiştir. Bir diğer önemli etken ise nükleer komşulara sahip olmanın verdiği tehditkâr ancak özendirici etkidir. Bulunulan kıtada nükleer silahlara sahip bir devletin olması, bu devletin bölgesel güç olma misyonuna katkı yapmakta ve diğer devletleri paranoya içinde bırakmaktadır. Böyle silahlara sahip olan bir ülkenin kıtadaki ağırlığı, diğer devletlerin aşağılık kompleksi duymasına sebep olabilmekte, bu silahlara yasal veya yasal olmayan şekillerde sahip olmak istemelerine neden olabilmektedir. Hindistan’ın nükleer silahlara sahip olmasının ertesinde Pakistan, tüm imkansızlıklara rağmen nükleer silah üretmiştir. İngiltere’nin silahları, Fransa’ya güçlü ulus olmak ideali verip, güçlü Fransızlar olmak biçiminde yansımıştır. ABD’nin silahlanması Sovyetleri, Sovyetlerin silahlanması da İngiltere’yi tetiklemiştir. Tüm bu sebeplerin ortak noktası ise üstünlük yarışıdır. Soğuk Savaş boyunca dünyayı birkaç kez yerle bir edecek kadar silahlanan ABD ve Rusya, tırmanma stratejisinin sembolleridir. “Öyle ki Soğuk Savaş gevşemeye başlamadan hemen önce ABD toplamda 24000, SSCB ise 28000 savaş başlığına sahip birer rakipti.”37 Diğerinden daha fazla silahlanarak üstün olma isteği ile başlayan çekişme, onca silah bırakma anlaşmalarına rağmen her iki ülkenin günümüze toplamda on üç bine yakın silah ile gelmesini sağlamıştır. Bu silahların bir tanesinin yapabileceklerini düşününce, bu cephaneliğin tamamı kıyamete neden olacaktır.

36 Kore Savaşı’nda iki Kore, ABD ve Sovyetler tarafından birleşmemek üzere 38.paralelden ayrılmıştır ve Kuzey Kore’nin nihai amacı Amerikan varlığı olmadan iki ülkenin tekrar birleşmesidir. Victor D. Cha- David C. Kang, Nuclear North Korea: A Debate On Engagement Strategies, Columbia University Press, New York, 2003, s. 157. 37 Dean A. Minix- Sandra M. Hawley, Global Politics, Wadsworth Publishing Company, USA, 1998, s. 429.

23

Bulundukları bölgede hegemon güç olmak isteyen günümüzdeki silahlanmış ülkeler, nükleer silah edinmeyi bu amacın zorunlu bir kolu olarak görmüşlerdir. Henüz nükleer silahları olmasa da Ortadoğu’nun Müslüman halklarının lideri olmak isteyen İran, İsrail’in de dâhil olduğu bir bölgesel güç yarışına oynamaktadır. Dünyanın en güçlü doğal kaynak kileri ve askeri güçlerinden olan İran, Siyonist işgaline karşı Müslümanların birliği ile yola çıkmıştır.38 Ekonomik dev Hindistan ile Çin’de aynı oyunu Asya’da oynamaktadırlar. Bir Asya devleti olan Rusya ise Hindistan ve Çin ile bölgesel güç olmaktan ziyade ABD ile dünya gücü olmaya oynamaktadır.

Nükleer enerji de olduğu gibi nükleer silahların da ek bir gelir kapısı sağladığı bilinmektedir. Silah endüstrisini ayakta tutmak ve askeri teknolojiyi desteklemek devletleri de beslemektedir. 39 Bu sebeple, bu silahların yapılmasında gerekli olan malzeme ve teknik yardımların yasal olmayan yollarla ülkelere satılması örneği bir hayli fazladır. Pakistan’ın Kuzey Kore ve İran’a nükleer silah tasarımlarını vermesi ve karaborsada bazı fisil maddelerin satışını yapması gibi. NPT üyeleri olmalarına rağmen, SSCB ve Çin, Kuzey Kore’nin silahlanmasına öncülük etmişler, seneler boyu süren geniş çaplı işbirlikleri yürütmüşlerdir. Aynı şekilde özellikle ABD ve Rusya, aralarında anlaşmazlık bulunan ülkelere konvansiyonel silahlar satarak buradan gelir elde etmekte ve bu devletlerin çatışma ihtimallerine karşın nükleer silahlarını koruduklarını savunarak askerlerini ve üslerini muhafaza etme fırsatı elde etmektedirler.

Bu silahlara sahip olma isteği, bir onur meselesi olarak da benimsenebilmektedir. 40 Üçüncü dünya ülkelerinde ortaya çıkan, sistemin adaletsizliğine karşı ağır basan bastırılmışlık duygusu ve sömürüye karşı olan başkaldırı; Kuzey Kore, Hindistan, Pakistan, İran gibi gizlice silahlanmaya çalışmış ülkelerin geniş resme bakışlarının ana özetidir. Bu ülkeler silahların gelişini, milli onurun kurtarılacağı şeklinde düşünmüşlerdir. Girişimleri her ne kadar engellenmeye çalışılsa da ısrarla programlarını ilerletmişlerdir.

38 Ray Takeyh, Gizli Devrimler Ülkesi İran, çev. Cem Küçük, Karakutu Yayınları, İstanbul, 2009, s. 222. 39 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkilere Giriş, 2. Baskı, MKM Yayınları, Bursa, 2010, s.197. 40 Arzu Celalifer Ekinci, İran Nükleer Krizi, USAK Yayınları, Ankara, 2009, s. 30.

24

Nükleer politika, iç politikada belli çekişmelere itici güç yaratmaktır. Özellikle nükleer teknolojinin etkili kişiler aracılığıyla halka tanıtılması ve iç politikada bunun reklamının iyi yapılması ile devletler, nükleer silahlanma taraftarı bir halk kazanacak ve politikalarını meşru ve tasdik edilmiş bir şekilde ilerletme cesaretini bulacaklardır.41 Örneğin İran, kendi ülkesinde Müslüman düşmanı ABD’ye karşı olan propagandaları desteklemekte ve bunu bizzat ülkesel bir gurur meselesi haline getirerek, halkın etkin desteği ile nükleer silahlanmanın toplumun vicdan ve hürriyetinden gelen zorunlu bir görev olarak kabul edildiğini her fırsatta yinelemektedir. Bundan öte nükleer enerji girişimleri dâhil engellenen İran, halkına: “Müslümanların ne yapacaklarını söylemelerine izin vermeyeceğiz”, diyerek rejimini de ayakta tutmaktadır. Aynı usül Kuzey Kore’de Kim Jong Un hükümetinin meşruluğu için de izlenmekte ve kapalı toplum yapısı korunmaktadır. Kabul edilmelidir ki toplumun desteklemediği devlet politikaları ölü doğmaktadır.

Politikacıların saygın olmak, seçilmek dürtüsüyle nükleer politikayı kullanması ve halk kahramanı imajı yaratması da ülkeye sebep vermektedir.42 İran’da Ahmedinejad, Kuzey Kore’de Kim Jong İl, Pakistan’da Zulfikar Ali Bhutto kahramandır. Truman, tüm eleştirilere rağmen ABD’nin kurtarıcısıdır.

Teknolojik açıdan ilerlemek, nükleerleşmenin doğal bir sebebi olarak karşımıza çıkabilmektedir. Teknolojik ilerlemenin bir devletin gücü ve ekonomisine, politik tercihlerine katkıları düşünülürse politikayı güç, gücü de teknolojiden soyutlamak imkânsızdır.43 Japonya, Singapur ve Güney Kore’nin gelecekte silahlanma seçeneği bu yüzden mümkün görünmektedir. Güçlü bilişim teknolojilerine sahip ülkeler, bu teknik üstünlüğü ülke savunmalarına da yansıtmak isteyebilir. Silahlanmanın doğrudan sebebi olmasa da ucuz nükleer enerjiden faydalanmak isteyen bazı devletler, ellerinde mevcut bulunan teknolojiyi geliştirerek bir süre sonra silah üretmek isteyebilirler. Çünkü nükleer teknoloji ve enerjiye sahip olmak uluslararası

41 İşbilen, s. 55. 42 İşbilen, s. 58. 43 Kadri Kemal Güneş, “Doğu Batı İlişkileri ve Nükleer Güç”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 1988, 43, ( 1), s. 328.

25

toplum için silah üretebilme kapasitemi de geliştirebilirim anlamına gelen bir mesaj içermektedir. Ve nükleer enerji için biriken uzmanlık, nükleer silahlar için yatırımdır.

Ezilmiş ülkelerin kendilerini uluslararası topluma yeniden tanıtma istekleri bu silahlara sahip olma amacını tetikleyen en bilinen durumdur. Radikal İslam devleti olduğundan geçmişte terörist olarak damgalanan İran, büyük devletlerin sürekli yasak ve kısıtlamalarıyla çevrildiğinden milli Fars gücünü diriltme umudundadır. Geçmişte Suriye de İran’ın amacına benzer şekilde İsrail’in nükleer gücüne ulaşmaya çalışmış ancak silahları üretme aşamasına geçemeden geri çekilmiştir.44

Bazı devletler nükleer silah sahibi olduktan sonra gördükleri baskı veya ulusal çıkarlar sonucunda silahlanmaktan vazgeçmektedirler. Brezilya, Arjantin, Libya ve Güney Afrika’nın askeri nükleer programlarını bırakması barışa duyulan minnetten değildir. Brezilya ve Arjantin aralarındaki sıcak çatışma ihtimalini yükselten ekonomik yükten bıkmış ve Batılıların, Doğulu devletler tarafından tehdit edilmesi gibi bir kaygı taşımamışlardı.45 Libya, ambargolarla baş edemediğinden hükümetin güvenliği zora düşmüş ve yaptırımların gevşemesi için bu silahlardan vazgeçilmişti. Güney Afrika, elindeki silahları yönetime yeni geçen demokratik siyahi hükümete vermek istememiştir. 46 Önceden silahlanma projesi kurmuş devletlerin silah programlarından vazgeçmeleri çoğunlukla nükleerden arınma amacı ile yapılmış değildir.

Kısıtlamalar, yaptırımlar, ambargo, uluslararası düzenden dışlanma, nükleer programdan vazgeçmesi istenen devletlere uygulanan en popüler şekillerdir. Ancak ticaret ambargoları, izolasyon vb. uygulamalar her ülkeyi caydırmamaktadır. Aksine bazı ülkeleri hırslandırarak programlarına hız sağlamaktadır. Kuzey Kore ve İran bu ters tepkinin en iyi örneklerindendir. Yıllarca ambargo uygulanan ve birtakım düşmanca söylemlerle uluslararası toplumdan soyutlanan Kuzey Kore, Bush

44 Edward B. Atkeson, “The Syria- Israel Military Balance: A Pot That Bears Watching”, The Land Warfare Papers, 1992, (1), ss. 5- 8. 45 Togzhan Kassenova, “Nuclear Safeguards”, 29 Kasım 2016, , (26.09.2019). 46Robert Farley, “The Fascinating Story of How South Africa Got and Than Gave up Its own Nuclear Bomb”, 11 Şubat 2020, , (20.06.2020).

26

tarafından şer ekseni ülkelerinden ilan edilmiş ve nükleer silahlanmayı Amerikan saldırganlığına karşı zorunlu bir koruma olarak görmüştür. İran ise, rejim güvenliğini nükleer enerjiyi bağımsız bir şekilde kurmanın gerekliliğine bağlayarak henüz nükleer silah üretmemiştir.

Tüm motivasyonlar var olsa bile ekonomik kaynak kısıtlılığı, altyapı eksikliği, rejim değişikliği, uzman eksikliği, teknolojik geri kalmışlık, ekonomik yetersizlik, nükleer yakıtta dışa bağlılık, ülkelerin nükleer güç olma isteğinin önünde engel olabilmektedir. Müttefik kaybetmek ya da var olan bağlantıları kaybetme tehlikesi de devletleri bu yola girmekten alıkoyabilir. İstese sahip olduğu teknolojiyle en yıkıcı silahı üretebilecek Japonya’nın ABD ile imzaladığı Güvenlik Anlaşmasını çiğnememesi ve dostluğunu korumak istemesi bunun en iyi örneğidir. 47 Komşusu Kuzey Kore’den tehdit algılamasına ve teknolojik anlamda çok gelişmiş olmasına rağmen Güney Kore de Amerikan ve Japon birliğinin sarsılmaması için bu kulvara girmemektedir. Teknoloji devi olan özel yönetim bölgesi da silahlanmamayı tercih etmiştir.

Teknolojinin gelişmesi, iletişim ve ulaşımın kolaylaşması ile sınırlar silikleşmiş ve nükleer teknoloji alışverişi geçmişe göre daha kolay hale gelmiştir. Dolayısıyla nükleer silah üretmek artık daha kısa sürede mümkündür. Bu, yatay genişlemenin önünü açarken, bu gibi silahlara terör ve baskı gruplarının erişiminin kolaylaşması gibi bazı endişeler çıkarmaktadır.

2.2. Nükleer Terörizm

Nükleer malzemeler ve hassas bilgilerin tam anlamıyla denetimini sağlamak çok zor bir şeydir. Amerikan nükleer silah projesi olan Manhattan projesindeki

47 Japonya 1952’de ABD ile imzaladığı Güvenlik Anlaşması uyarınca ülkesinde, yalnızca dışarıdan gelen tehditlere karşı korumasına izin verecek kadar pasif bir askeri güç bulundurmayı, hiçbir zaman askeri bir güç olup nükleer silah sahibi bir devlete dönüşmeyeceğinin garantisini vermiştir.

Ministry of Foreign Affairs of Japan (MOFA), “Japan- U.S. Security Treaty, , (16.07.2019).

27

gelişmeler, yüksek güvenliğe rağmen Sovyetler tarafından takip edilmiş ve bu ülkenin ilk bombası Nagazaki’de denenen bombanın birebir aynısı çıkmıştır.

Nükleer silahlar, devlet kontrolündeki santrallerde üretilse de malzeme ve silah kaçakçılığı çok yaygındır. Uluslararası güvenlik için oldukça tehlikeli olan silahlar, devlet dışı aktörlerin eline geçerse çok daha tehlikeli olacaklardır. Bu gruplar, devletler gibi kontrol edilememektedir ve eninde sonunda bu silahlara sahip olacakları düşünülmektedir. Geçmişte bu silahlara sahip olmak isteyen bazı grupların olduğu bilinmektedir.48 Bunu destekler şekilde Soğuk Savaş’ın bitişinden sonra nükleer silah sahibi devletlerin stoklarında sık sık açıklar çıkmıştır.

Rusya nükleer terörizm korkusunu en canlı yaşayan ülkedir. Rusya, Orta Asya üzerinden Ortadoğu ve Güneydoğu Asya’ya silah ve malzeme sevkinden endişe etmektedir. Çünkü Soğuk Savaş döneminde Orta Asya Cumhuriyetlerine yerleştirilen nükleer silahların önemli bir kısmı günümüzde hala kayıptır. ABD ise Pakistan gibi silah kaçakçılığı ile beslendiğini iddia ettiği ülkelerin, radikal İslam ülkelerini, dahası terör gruplarını besleyeceğinden dolayı endişelenmektedir. Bu sebeple iki ülke nükleer terörizme karşı işbirliği ve istihbarat alışverişi yapmaktadır. Hatta ABD, her türlü KİS’in geliştirilmesinde çalışan kişilerin yurtdışına çıkmasını engellemek ve bilim insanlarının hassas bilgileri diğer ülkelere pazarlamalarını engellemek için 2005’te BM Genel Kurulunda yapılan bir girişimle Ortak Tehdidi Azaltma Programını yürürlüğe koymuştur. 49 Buna göre riskli maddeler ve araçların terör örgütlerinin ellerine geçmemesi için işbirliği yapılacağı kararlaştırılmıştır. Aynı amaç ile Nükleer Terörizmin Önlenmesine İlişkin Sözleşme yapılmış ve nükleer silahların teröristler tarafından kullanımı yasaklanmıştır. 50 Ancak, uluslararası hukukun sivillere saldırmazlık yasağını çiğneyen grupların bu antlaşmaya ne derecede uyacakları tam bir bilinmezlik içindedir.

48 Daha fazla bilgi için bkz. Andrea A. Nehorayoff- Benjamin Ash- Daniel S. Smith, “Aum Shinrikyo’s Nuclear and Chemical Weapons Development Efforts”, Journal of Strategic Security, 9, (1), 1, s. 38. 49 Sibel Turan- Yasin Usta, “Küresel ve Bölgesel Güçlerin Kıskacında Orta Asya”, Bilge İnsanlar Stratejik Araştırma Merkezi (BİLGESAM), 12 Ağustos 2008, , (25.09.2019), s. 876. 50 Resmi Gazete, “Milletlerarası Antlaşma Karar 2012/3010”, 8 Mayıs 2012, , (27.10.2019).

28

3. NÜKLEER SİLAHLANMA TEORİLERİ

Soğuk Savaş’ın (1947- 1991) en gözde araçları olan nükleer silahlar çıkışından itibaren uluslararası ilişkilerde bazı değişikliklere sebep olmuştur. Soğuk Savaş teorisyenlerinin bahsettiği bu yeni büyük felaket, ebedi barışı sağlayacağına inananlarla toplu yok oluşu getireceğine inananlar arasında bir uzlaşma gibidir.51 Öyle ki demokrasi ile diktatörlük arasındaki rekabetin en önemli tehlikesi global bir nükleer çatışma olarak görülmüştür.52 Bu çatışmayı anlamlandırmak için de pek çok kavram ortaya atılmıştır.

3.1. Caydırıcılık

“Uluslararası ilişkilerde ilk sistematik caydırıcılık çalışmaları, atom silahının icadı ve iki kutuplu sistemin ürünü olan Soğuk Savaş’ta ortaya çıkmıştır.”53 Kavramın çıkışında ve nükleer silahların caydırıcı etkisinin merkez politikası yapılmasında, ABD hava kuvvetlerine bağlı kurulan RAND (Araştırma ve Geliştirme Projesi Şirketi) kurumu etkili olmuştur.54

Caydırıcılığın kökeni olan caydırma, bir kişiyi belirli bir hareketi yapmaktan alıkoymak anlamına gelmektedir. Bu kelime, kökenini Latince olan “deterre” kelimesinden yani korkutup kaçırmaktan almaktadır. 55 Caydırıcılık, her türlü düşmanca eyleme karşılık vereceğiz, bunun için yapacağınız şeyden biz kuvvet kullanmadan vazgeçin demektir. 56 Karşı tarafın istenilen hareketi yapmamasını sağlamak için üzerinde etki sahibi olmak gerekir. Bunun için, istenmeyen davranışının sonuçlarının karşılığında ağır bedeller ödeyeceğine dair karşı tarafı inandırmak gerekir. Caydırılmak istenen tarafın, istenmeyen hareketi ile alacağı zararın elde

51 Caşın, s. 218. 52 Oral Sender, Siyasi Tarih: 1918- 1994, 21. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara, 2012, s. 590. 53 Hakan Mehmetcik, “21.yy İçin Caydırıcılık: Teori ve Pratikte Neler Değişti”, Işık Üniversitesi Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2015, 11, (22), ss. 37-35. 54Emre Gündoğdu, Uluslararası İlişkilerde Caydırma Teorisi, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 2016, 4, 2, s. 3. 55 Orhan Gökçe, Terörün Görüntüleri: Görüntülerin Terörü, Çizgi Kitabevi, Konya, 2006, s. 165.

56 Caşın, s. 220.

29

edeceği yarardan çok daha fazla olacağına inanması gerekmektedir.57 Bu teoriye göre, karşı tarafın üzerinde inanılmaz bir baskı ve ciddi bir korku yaratarak inandırıcı olunmalıdır. İnanç, korkuyu beslemektedir. Böylesine bir korkuyu karşı tarafa verebilmek için, caydırıcı tarafın elindeki nükleer silahları kullanacak kararlıkta olduğunu kanıtlaması ve caydırılmak istenen tarafa kritik mesajlar vermesi gerekmektedir. Bu durumu sağlamak için devletler; halk desteği, çeşitli propagandalar, yaptırımlar, uluslararası baskı, ambargo, belirli noktalara saldırma gibi birçok seçeneğe başvurabilmektedirler. Pazarlık masasında kozları iyi oynamak önemlidir. Bu anlayış, nükleer silahlara sahip tarafın tamamen karşı tarafı yok edebileceği tekel bir sisteme dayanmaktadır.

Nükleer yayılım başladığından beri artık karşı karşıya iki nükleer güç, hatta daha fazlasının bir arada bulunduğu senaryolar başlamıştır. Ayrıca uluslararası ilişkilerin gündemi de savaşarak kazanmaktan savaşmadan kazanmak, hatta savaşı önleyerek mağlup etmek olarak değişmiştir. Çünkü silahlar artık daha tehlikeli ve sonuçları tamir edilemeyecek türdendir. Wohlsetter gibi düşünürler, iki nükleer gücün varlığının yok olma korkusuyla karşılıklı mahvolmayı engellediğini, birbirlerinin stratejik noktalarına saldırarak yapacakları sınırlı bir savaşın tehlikeyi uzakta tutacağını öngörmüştür.58 Burada asıl tehlike terazinin iki kolundan birinin biraz bile ağır basmasının diğer tarafı harekete geçireceğidir. Bu durum tırmanmaya neden olacak ve diğer devletleri de yarışın içine çekecektir. Soğuk Savaş boyunca yapılan cephanelik stokunun ana özeti de budur.

Klasik caydırıcılıkta ilk vuruş ile diğer taraf kesin bir zafer kazanmaktaydı. Nükleer silahların tek elde olmadığı ve bu silahlara sahip diğer tarafın da tamamen yara almayıp ikinci vuruş kapasitesini muhafaza ettiği durum ise savaşa yani karşılıklı yok oluşa neden olacaktır. Glenn Snyder’a göre; nükleer savaş korkusu öyle büyüktür ki, taraflar doğrudan çatışmaktan sürekli kaçınırlar. 59 Bunun yerine dolaylı çatışmalarla rekabete devam ederler. Soğuk Savaş boyunca sistemin iki büyük

57 Bilal Karabulut, Güvenlik: Uluslararası İlişkilerde Anahtar Kavramlar Serisi II, Barış Kitabevi, Ankara, 2011, ss. 14- 15. 58 Ömer Kurtbağ, Amerikan Yeni Sağı ve Dış Politika: Hegemonya Ekseninde Bir Analiz, USAK Yayınları, Ankara, 2010, s. 293. 59 Mehmetcik, s. 32.

30

gücünün kendi toprakları dışında ve birbirlerinin çıkarlarını etkileyecek bölgelere sık sık yaptıkları müdahaleler ve karşı tarafın düşmanlarına yaptıkları yardımlar bunun kanıtıdır. Kore savaşı, Vietnam savaşı, Berlin Krizi bunun örneklerindendir. Kısacası, Kahn’ın yalnızca Batılılar için dilediği ebedi barış, kısmen de olsa sağlanmış, savaş hep farklı kıtalarda nüksetmiştir.60

Caydırıcılık, düşmanın sürpriz bir saldırı yapmasına engel olabilmek için daha fazla güce sahip olup karşı tarafın kapasitesini bilerek eylemleri erkenden tasarlamak ve istenmeyen harekete engel olmak amacı taşımaktadır. Silahları daha fazla olan, tesisleri tek bir yerde değil de dağınık kurulmuş olan ülkeler çoğu zaman avantajlıdır. Üstelik nükleer silahlara sahip müttefiklerin olması da karşı tarafın önünde çok ciddi bir avantajdır. Klasik görüşe göre aktörlerin rasyonel olduğu düşünülür. 61 Aktör, istenmeyen harekette bulunmasının sonuçlarının, kazanımlarından daha fazla olacağı mantığıyla hareket ederek kendisi için en iyi durumu seçecektir. Bu klasik görüşe karşı konstrüktivist teori, kimliğin karar alma sürecini doğrudan etkilediğini, faaliyetlerin nihayetinde insanın kişiliği ile şekillendiğini ortaya koymaktadır. 62 Fayda- maliyet analizinin tüm aktörler tarafından yapılamayacağı ve hepsinin rasyonel olmayacağı gerçeği düşünülürse bu görüş doğru görünmektedir. Kişilik özellikleri, amaçlar ve kimlik faktörü her bireyde değişiyorsa, her karar alıcı da aynı yolu seçmeyecektir.

Konstrüktivizme göre, inandırıcılığın beslediği salt korku tek başına başarıyı garantilemeyecektir. 63 Çünkü korku hali karar alıcılara yanlış seçimler de yaptırabilmektedir. Karar alıcıların duyguları ile hareket etmesi; inat, bencillik gibi insanın doğasında var olan özellikleri, seçim yapmasında etkili olabilmektedir.

60 Fikret Birdişli, Teori ve Pratikte Uluslararası Güvenlik, 2.güncelleştirilmiş baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2016, s. 111 61 Atilla Eralp, Devlet ve Ötesi: Uluslararası İlişkilerde Temel Kavramlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014, s. 35. 62 Christian Reus Smit, “Constructivism”, Theories of International Relations, Scott Burchill vd. (Ed. ), PALGRAVE MACMILLAN, New York, 2005, s. 210. 63 Smit, ss. 291.

31

Özellikle yakın muharebe öncesinde gelişecek ani olaylar, eldeki hatalı bir sanıya inatla tutulması ışığında gerçekleşen mücadelelerde içgüdüsel tepkiler verilir.64

Caydırıcılık teorisinin belkemiğinden biri olan sağlıklı iletişim kanalları, karar alma süresinde hayati öneme sahiptir. “Yanlış algılama veya imaj teorisinde siyasi liderlerin zihinlerinde psikolojik dünyalar ve gerçek dünyalar birbirine karışmaktadır.”65 Önyargılar, yanlış duyumlar ve bilgi eksikliğine bağlı korkular çıkan tüm savaşların asıl sebebidir. Birbirinin askeri olanaklarından haberdar olmayan veya yanlış bilgiler toplamış karar alıcılar, tehdit eden tarafı hafife alabilmektedirler. Tam tersi durumda da psikolojilerinde yarattıkları algı ile karşı tarafın yeteneklerini çok büyütebilmektedirler. Tehdit eden tarafın karşı taraf hakkında bilgi sahibi olması, yanlış kararlar verilmemesi için bir zorunluluktur. 2500 yıl önce Çinli savaş stratejisti Sun Tzu, istihbaratın her şey olduğunu ve düşmanını tanıyanın kazanacağına işaret etmiştir. 66 Ülkeler, bazen yanlış anlaşılmalarla savaşın eşiğine gelebilmektedirler. Eğitim operasyonunu savaş çağrısı olarak algılayabilecek bir nükleer gücün yapabilecekleri yeterince ürkütücüdür. Örneğin Küba Krizinde taraflar birbirini net olarak algılamadığından, savaşın kıyısından dönülmüştür. Bu sebeple iletişim açık, net ve kesin olmalıdır.

Klasik Caydırıcılık teorisyenleri baştan beri nükleer silahlanmanın yayılmayacağını düşünmüş ve asla nükleer bir savaşın çıkmayacağını savunmuşlardır. ABD’nin kendi kıtasında vurulması, Japon şehirlerinin bombalanması akabinde gelişen füze teknolojisindeki gelişmeler, engeller ve yaptırımlara rağmen ortaya çıkan yeni nükleer güçler bu düşüncenin hatalı olduğunun şimdiden kanıtıdır.

Günümüzde 9 devletin nükleer silahlara sahip olduğu düşünüldüğünde caydırıcılık teorisi tüm bu değişimlerine rağmen günümüzü açıklamakta eksiktir.67 İki kutuplu dönemdeki gibi yalnızca iki devletin değil her devletin birbirinden farklı farklı

64 Kenneth John Macksey, II. Dünya Savaşı’nda Askeri Hatalar, çev. M. Tanju Akad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, y.y., 2012, s. 291. 65 Michael G. Roskin- Nicholas O. Berry, Uluslararası İlişkilerin Yeni Dünyası, çev. Özlem Şimşek, Adres Yayınları, Ankara, 2014, s. 268. 66 Sun Tzu, Savaş Sanatı, çev. Hasan İlhan, Tutku Yayınları, Ankara, 2010, ss. 35- 47. 67 9 devletten kastedilen 5’i yasal şekilde bu silahlara sahip olduğu kabul edilen ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere’dir. İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore de bu silahlara yasal olmadan sahip olan dört devlettir. İran’ın ise bu dokuz devletin yanına eklemlenerek silahlanacağı ögörülmektedir.

32

tehdit algıladığı bu dönemde devletler, istikrarı uluslararası düzenlemeler ve kuruluşlar yoluyla sağlamaktadırlar. Yani caydırıcılık artık tek başına devletlere güvenlik garantisi verememektedir.

3.2. Güvenlik İkilemi

Nükleer mücadeleyi anlamak için güvenlik ikilemini anlamak gerekir. John Herz, uluslararası ilişkiler literatürüne kattığı bu kavramda, karşı tarafa hiçbir zaman güvenememe durumu ve sürekli güç eşitleme durumundan bahseder. 68 Burada devletler, küçük ve büyük devletler şeklinde bir ayrıma tabi olmuş gibi düşünülebilir. Buna göre büyük devletler, daha güçlü, uluslararası karar mekanizmalarında daha büyük etki sahibi olduklarından daha aktif bir dış politika tablosu çizerler. Küçük devletler ise güç bakımından daha aşağıda olduklarından, uluslararası kararlarda yönlendirilen konumda olmaktadırlar. Daha güçlü devletlerin hiyerarşide üstte olmalarından dolayı daha küçük devletlere karşı dolaylı veya doğrudan yaptıkları baskılar bu teorinin çıkışının ana nedenidir. Egemenliği, karar alma süreci baskılanmış devletler, baskıyı gördüğü karşı taraftan etkilenmemek adına kendilerini savunmak ve korumak istemektedirler. Bunun gerekli bir sonucu olarak da kendilerini tehdit algıladıkları devletlerle eşit konuma getirmek istemektedirler. Örneğin, Çin silahlanınca Hindistan’ın tehdit algısı artmıştır ve sonuçta silahlanmıştır. Hindistan’ın silahlanması da Pakistan’ı rahatsız etmiştir. Tüm devletleri güvenlik endişesi ile hareket ettirtecek olan bu sarmal, bir domino etkisi yaratmaktadır

“Güvenlik ikileminden kaynaklanan açmaz, karşılıklı silahlanmayla aşılamayacağından her iki taraf için de çok yüksek maliyete neden olmaktadır.”69 İşte bu maliyetin yükü, devletleri faaliyet dondurmaya veya durdurmaya itmektedir. . Yani güvenlik ikilemi, sonsuz bir döngü ile devam ederken bu ikilemin doğurduğu silahlanma zaman zaman donarak bir noktada durma noktasına gelebilir. Bu, Soğuk Savaş’ın ABD ve Rusya arasında yapılan önleme anlaşmalarında zaman zaman

68 Sibel Turan- Nergis Özkural Köroğlu, Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kuramları ve Sorunlarına Temel Yaklaşımlar, Transnational Press, London, 2017, ss. 68- 69. 69Birdişli, s. 139.

33

görülmüştür. Yine de şüpheler asla donmamakta, aksine var olan silahlar kesinlikle korunmak istenmektedir.

Nükleersiz bir dünya düşüne balta vuran bu çıkmaz, nükleer silahların çıkışıyla birlikte geri dönülemez ve umutsuz bir hal almıştır. Güvensiz ortam, sürekli teknik ıslahatlar yapan devletlerin silahlanma sebeplerini meşrulaştıran bir taban olmuştur. Bir devletin egemenliğinin dokunulmazlığı düşünüldüğünde bu egemenliğe zarar verebilecek herhangi bir potansiyel tehdide karşı silahlanmak ve kendini güven içinde tutmak haklı bir sebep gibi görünmektedir. Bireyler gibi devletler de kendilerini korumak istemektedirler. Realist bir görüş gibi görünse de geçmişten günümüze varana dek devletlerin temel noktası her zaman, kendilerini dışarıdaki yabancıya karşı savunmak olmuştur. Elbette değişen ortamla dışarıdaki yabancının içeriye girip evdeki düşman olması güvenlik paranoyasını daha kritik hale getirmiştir.

Pek çok yönden hala kabul edilebilir görüşleri olan realist bakışta sabit bir değer olan askeri güç elbette günümüzü açıklamakta tek başına yeterli olmamaktadır. Ekonomik ve teknik gücün bir ülkenin gelişmişlik düzeyinde oynadığı rol hafife alınmamalıdır. Örneğin, Pakistan nükleer silahlara sahip olmasına rağmen, büyük devletler arasında yer alamamıştır. Bunun en önemli sebebi ise ekonomik istikrarsızlık ve politik çatışmalardır.

3.3. Oyun Teorisi

Bu teoriye göre karar alıcılar, seçimlerine göre karşılaşacakları sonuçların kesinlikle farkındadırlar ve seçimlerinin sonuçlarının ne olacağını bilirler.70 Buna göre en iyi sonucu seçip maksimum kazanç hedeflerler. Burada en az iki kişi olmalıdır. Karar alıcılar, oyuncu olarak adlandırılırlar ve sonuç her iki oyuncunun kazancıyla olmasa da birinin kesin kaybını engellemek adına anlaşarak sonuçlanabilmektedir.71

Bu teoride iki seçenek bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, sıfır toplamlı denen her iki oyuncunun da çıkarlarının tamamen zıt olduğu, bu yüzden birinin kazanırken

70 Gündoğdu, s. 7. 71 Özge Kobak, “Uluslararası İlişkiler Teorilerinde Oyun Teorisi,” (8 Mayıs 2015), < https://www.academia.edu/12284445/Uluslararas%C4%B1_%C4%B0li%C5%9Fkiler_Teorilerinde_ Oyun_Teorisi?auto=download>, ( 22.10.2019).

34

diğerinin kaybedeceği; ikincisi ise, ortak çıkarlarda buluşarak karar aldıkları sıfır toplamlı olmayan oyundur. 72 Soğuk Savaş dönemindeki Küba ve Berlin Krizleri herhangi birinin kesin üstünlüğü olmadan uzlaşma ile çözüldüğünden sıfır toplamlı olmayan oyuna örnektir. Bu her iki krizde de SSCB ve ABD, durumun nükleer savaşa varabileceği endişesi ile uzlaşmayı seçmiştir. Nihayet dünya, nükleer bir savaşın eşiğinden dönmüştür.

Caydırıcılık teorisinde olduğu gibi karar alıcıların tüm sonuçları kesin bir şekilde bildikleri, birbirleri hakkında bilgi sahibi oldukları ve en mantıklı kararı seçip sıfır toplamlı olmayan bir oyun oynayacakları varsayılmaktadır. Ancak karar alıcıların kişisel düşünüşleri ve durumuna bağlı olarak caydırıcılık teorisindeki gibi tüm aktörlerin her zaman rasyonel davranmayacakları ya da rasyonel karar alıcılar olmadıkları olasılığı da bulunmaktadır. Bu sebeple oyun teorisinin rasyonel karar alıcıları destekleyen görüşü eleştirilmelidir.

Küba Krizi’nde Amerika kıtasını tehdit ederek Küba’ya füzeler yerleştiren SSCB, bu füzeleri çekme kararı almasaydı, her iki devlet de nükleer bir savaş başlatarak bu durumdan bir hayli zararlı çıkabilirlerdi. Ancak ABD’nin karaya saldırı yerine Küba’yı denizden blokaj altına alması ve SSCB’nin de füzeleri çekmesi sayesinde her iki devlet de zarara uğramadan, pek tabii somut bir zafer de olmadan olayı uzlaşarak çözebilmişlerdir. Her iki devletin karar alıcısı da rasyonel düşünüp birbirlerine karşı harekâta girişmeden önce tüm seçenekleri masaya yatırmışlardır. Şayet SSCB, füzeleri çekseydi ve ABD yine de saldırı da bulunsaydı Sovyetler, füzeler çekilmeseydi de her iki devlet bundan zararlı çıkacaktı. Dolayısıyla Nash Dengesi denilen her iki taraf için en makul yolun seçildiği durum askeri harekâta girişmeden her iki devletin de geri adım atmasını sağlamıştır.73 Uluslararası ilişkilerde pek çok tartışmaya konu olan bu krizde önemli noktalar vardır. İleride daha ayrıntılı bir şekilde ele alınacak olan bu krizin sonunda ABD durumu, diplomasi zaferi; Sovyetler ise başarılı bir Sovyet uyarısı olarak lanse etmiştir. Devletler bu krizin herhangi bir savaşa

72 Sevtap Metin, Oyun Teorileri Işığında Thomas Hobbes’un Sosyal Sözleşme Kuramının Analiz ve Yorumu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 72 (1), 2014, ss. 235- 237. 73 Metin, s. 235.

35

davetiye çıkarmadan bittiğine memnundur, çünkü nükleer iki devlet arasındaki savaş, diğer devletlerin toprakları için de ciddi bir tehdittir.

Teorinin matematiksel dökümlerinden biri Korkak Tavuk oyunudur. Asıl mantığı, birbirine karşı süratle gelen iki arabadan hangisinin direksiyonu önce kırıp yoldan çıkacağıdır.74 Oyununun yaratıcısı olan Schelling’e göre kısa vadede kişisel veya ulusal çıkarlar yüzünden işbirliği yapmayıp çatışmayı seçen aktörlere uzun vadede daha fazla yarar elde edebilecekleri gösterilir.75 Küba Krizi’nde hem ABD hem de Sovyetler yoldan çıkarak çarpmayı engellemiş, uzun vadede daha çok yarar sağlamışlardır.

Dünya barışının ancak silahlanma ile sağlanabileceğini düşünen Thomas Schelling, savaşa varana dek iki tarafın arasındaki şeyin oyundan ibaret olduğunu, bu silahların iki aktörde de olmasının nükleer tehlikeyi önlediğini savunur.76 Yani iki taraf da oyunu kazanmak için birbirlerini en etkili şekilde korkutmak amacıyla her yolu kullanırlar. Ancak tüm bunlara rağmen savaş tehlikesi her zaman diridir. Bunun örneği Vietnam’da yaşanmıştır. ABD, gerillaları pes ettirmek için belli bölgeleri bombalamak seçeneğinden nükleer korkuya kadar olan her seçeneği masaya koymuştur. Fakat yine de ABD’nin mağlubiyeti, Vietnam’ı zayıf bir oyuncu olarak gördüğünden sürpriz bir şekilde gelmiştir.77

Görüldüğü gibi yapılan tüm teoriler ve matematiksel modellemeler Soğuk Savaş ruhunun atmosferinde yapılmıştır. 21.yy’da durum çok daha karışık haldedir. Olumsuz bir şekilde tüm yeniliklere rağmen kurallar da teoriler de çok değişmemiştir ve çağın gereklerini tam olarak açıklamada yetersizdir. Yasal olmayan biçimlerde silahlanan nükleer devletlerin sayısındaki artış, bu yetersizliğin ispatıdır.

Nükleer silahların ebedi barışı sağlayacağı düşüncesi, diğer devletleri bu silahlara sahip olmaya teşvik ederken; silahlanmadan vazgeçirecek teşvikler az ve

74 Metin, s. 239. 75 Özgür Özdamar, “ Oyun Kuramı”, Uluslararası İlişkilere Giriş, Şaban Kardaş- Ali Balcı (Ed. ) , 4. Baskı, Küre Yayınları, İstanbul, 2017, s. 537. 76 Tayyar Arı- Sabri Aydın, “Thomas Schelling’in Kuramsal Çalışmalarının Soğuk Savaş Stratejilerine Katkıları”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2019, 74 (2), ss. 393- 395. 77 Cihangir Gener, Üst Akıl İllüminati, Helios Kitap, İstanbul, 2019, ss. 154- 157.

36

yetersizdir. “Caşın’a göre, dünyadaki ar-ge çalışmalarının yüzde 85’ten fazlası genel bir silahlanma ve yüzde 15’i nükleer silahlanmaya teşvik etmektedir.”78 Böyle bir durumda günümüz teorileri dünya barışına değil silahlanmaya yoğunlaşmaktadır.

78 Caşın, s. 47.

37

İKİNCİ BÖLÜM

ATOM ÇAĞINA GİRİŞ

1. DÜNYADAKİ DURUM

1945’e değin dünya, iki büyük savaş görmüştür. Tüm bu zaman boyunca devasa cephanelikler tüketilmiş ve milyonlarca asker kaybedilmiştir. Fakat İkinci Dünya Savaşı ilkinden farklıdır. Bu savaş, yalnızca bir pilot ve iki silah ile bitirilmiştir. Elbette bu silahların üretilmesi, hedef koordinatlarının belirlenmesi ve gizliliğin yürütülmesi adına çalışmış binlerce uzman vardı. Fakat üretimde çalışan binlerce elemana karşın bunu bir savaş aracı olarak kullanacak büyük bir ordu ve mühimmata gerek olmamıştır.

ABD’nin uzun süren çalışmalarının sonucu olan bu atom bombası, aslında ilk zamanlarda doğrudan savaşı bitirmek adına geliştirilmemiştir. Ortada terör estiren iki büyük devlet vardır: Eski Japon İmparatorluğu ve Genç Nazi Almanyası. Amaç bu devletlerden yarımkürenin batısını korumaktır. Ancak Hitler’in Faşist yönetimini bitirmek için tasarlanan bomba, sona yaklaşırken Nazilerin güç kaybına uğraması nedeniyle eski Japon İmparatorluğuna yöneltilmiştir. Çünkü Naziler İkinci Dünya Savaşının son zamanlarına gelirken neredeyse teslim olmuşlardır. Atom bombasının hedefinin Avrupa’dan Uzakdoğu Asya’ya çevrilmesinin nedenlerinden biri zaten çökmekte olan bir Avrupa devletinin bu silahlarla vurulmasının kıtada yaratacağı gerginlik ve Japonların buraya ilerleme korkusudur. Böylece Japonya hedef olmuştur.

Nükleer bombanın kurbanı olan Japon İmparatorluğunun saldırgan politikası Meiji dönemine dayanmaktadır. 79 Daha fazla asker, daha fazla silah sloganıyla askerliği zorunlu hale getirdikten sonra düzenli bir ordu kurulan bu dönemde, Asya’nın Avrupası olmak arzusuyla Batı kültürü kendi düzenlerine empoze edilmiş ve orduyu

79 O zamana kadar Avrupa’daki feodalitenin bir benzerini kullanan Japonya’da imparator yalnızca sembolikti. Asıl güç daimyo denilen Japonya’daki feodal beyler ve onların şahsi korumaları olan Samurayların elindeydi. Fakat bunlar merkezi otoritenin güçlendirilmesi ile güç kaybetti ve İmparator, ciddi yetkilerle donatıldı Böylece Meiji dönemiyle bir asker devlet olundu. Columbia University, “The Meiji Restoration and Modernization”, 2009, , (2 Haziran 2019).

38

besleyecek sanayinin kalkınması için pazar ve hammadde arayışına girişilmiştir.80 Nihai hedefi Asya’nın kaynakları bol tüm adalarına sahip olmak olan Japonya, Çin’in Asya kaplanı imajını yok ederek, sınırları belli olmayan görkemli bir imparatorluk kurmak istemiştir. Bu sebeple İkinci Dünya Savaşı’nda ABD bombası ile vurulana dek pek çok adayı işgal etmiş ve girdiği savaşlardan karşı tarafa ağır mağlubiyetler vererek çıkmıştır.

Japon imparatoru Toyotomi Hideyoshi önce Çin ile girdikleri savaş sonucunda Tayvan’ı ve Mançurya’yı ele geçirerek Çin’e ağır bir yenilgi vermiştir.81 Daha sonra Rusları yenilgiye uğratmışlar ve kukla devletler yaratmak için Avrupa’nın sınırlarına ilerlemek istemişlerdir. 16.yy’dan beri Kore’yi ilhak eden Japonya, 1905 yılında ordusuyla Kore’ye girmiş ve 1910’da resmen bu ülkeyi ilhak ettiğini duyurmuştur.82 ABD’nin kıtaya girişi ise bu tarihten 1948’e kadar tam 43 sene ülkenin İmparatorluk tarafından sömürülmesiyle gelişmiştir.83 Kore, iç işleri Japon valilerle yönetilecek kadar sistematik, ülkenin dili ve kültürü yasaklanacak kadar ağır bir asimilasyon ile işgal edilmiştir. Kore yarımadası önce Çin’e sonra dünyaya ulaşmada bir köprü olarak kullanılmış ve sınırların genişletilmesi için önce Kore’ye sonra Çin’e sahip olunmak istenmiştir.

Harita 1: Japon Yayılmacılığı ( 1945'e Kadar)

80 5.yy’dan beri Çin’e vergi ödeyen Japonya, başta Hristiyanlık olmak üzere tüm Bati öğretilerini ve Budizm’i reddediyordu. Bu sebeple ne Hristiyan öğretiler ne de Çin dayatmalarını kabul ederek, işgalci bir tavır takındı. Yunus Can Polat, “21.yy’da Çin Halk Cumhuriyeti- Japonya İlişkileri ve Milliyetçilik”, Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Aydın, 2011, s. 41. 81 Cumhuriyetin ilanı için devrimci genç Çinliler, Batı sömürüsüne kayıtsız kalan imparatorlarını tahttan indirdiler. Çünkü daha 18.yy’dan itibaren zayıflayan Çin’e birçok Batılı ülkenin alıcı çıkması ve ülkenin kültürel değerlerine zarar verilip kaynaklarının kullanmasının üzerine, senelerce vergiye bağladığı bir devletin hükümranlık faaliyetleri Çin için tarihi bir utançtı. 20.yy’ın başlarında Cumhuriyet’i ilan eden Çinliler, Japonların kendilerini devasa nüfuslu büyük bir pazar olarak görmelerinden rahatsız oldular. Oral Sender, Siyasi Tarih 1918- 1994, 21. Baskı, İmge Kitabevi, İstanbul, 2012, ss. 69- 70. 82 Emre Sarı, 20. Yy Siyasi Tarihi, Net Medya Yayıncılık, Antalya, 2016, s. 196. 83 Oktar Türel, Küresel Tarihçe 1945- 79, Yordam Kitap, İstanbul, 2017, s. 95.

39

Kaynak: Bill Gordon, Japan Expansion till 1945, https://publishistory.wordpress.com/category/20th-century-history/page/2/

Birinci Dünya Savaşı’nın karışıklığını fırsat bilerek Almanya’ya savaş ilan eden Japonya, Almanya’nın Pasifikteki sömürgelerini de 1914’te işgal etmiştir.84 Bu kayıplar üzerine bir de Birinci Dünya Savaşını kaybedince Alman devletine ağır maddeler yönelten Versay Konferansı yapılmış ve konferansta Almanya cezalandırılırken, Japonya galip devletler tarafında yer almıştır. Büyük devletlerin arasında sıkça adını duyuran Japonya’nın karşısında Versay Anlaşması altında tüm Avrupa’ya karşı direnen Almanya’nın bu durumu, İkinci Dünya Savaşını patlatan öfkenin baş sebebi olacaktır.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra donanma gücünü iyice artırarak, komşu ülkeler üzerinde baskısını daha fazla arttıran Japonya’nın deniz gücü bazı girişimlerle İngiltere ve ABD tarafından sınırlanmıştı. 85 Yine de Kore üzerinden Çin’i ele geçirmek Japonya’nın hala peşinde olduğu ve gerçekleştirmeye çok yakın olduğu bir hedefti. Ancak Çin yardımıyla Kore yarımadasından Japonların atılması ile amaca varılamamıştır. Sonrasında Mançurya işgal edilmiş ve Japonya’ya bağlı sözde bağımsız Mançuko kurulduktan sonra 40’lı yıllara varana dek Çin üzerinde şiddet

84 Polat, s. 43. 85 Savaş gemisi sayısına kota koymak bunlardandır. Haluk Gerger, Kan Tadı: Belgelerle ABD’nin Kara Tarihi, Yordam Kitap, İstanbul, 2012, s. 190.

40

artarak devam etmiş ve Meiji territoryal genişlemesi Japon dış politikasının ana fikri olmuştur.86

İkinci Dünya Savaşı’na giden yolda Uzakdoğua gerginlik sürerken, Almanya da Hitler önderliğinde eski gücüne kavuşmak gayesindeydi.87 1934’te devlet başkanı seçilen Hitler, Japonya’nın şiddetini çok daha ileri sınırlara götürmüştü. Komünizme, kapitalizme, semitizme88 ve yabancı devletlerin dayatmalarına karşı işgale başlayan Hitler, Yahudi soykırımından sorumlu tutulacaktır. 89 Nazilerin düşüşünden sonra Almanya, Doğu ve Batı Almanya olarak ikiye bölünmüş ve iki ezeli düşmanı bir araya getiren Alman korkusunun bitmesi ile topraklar Batılı ülkelerin hamisi ABD ve Doğu’nun yeni gücü Sovyetler arasında paylaşılmıştır. Ancak Soğuk Savaştan önce yapılan hazırlığın bilinmesi, konunun anlaşılmasında daha çok yardımcı olacaktır.

2. İLK ATOM BOMBASI

Nazi Almanya’sına karşı ABD dahil tüm Batılı devletler birlikte mücadele etmekteydiler. Bu ise Hitler’e güçlü bir silah ile rejimlerine karşı duran yönetimleri mağlup etme isteği vermişti. Hitler, Avrupa’ya hükmetmek için Alman sanayisinin üretimini iki katına çıkarmıştı. Yeni dünya savaşını kazanmak için nükleer silah üretmek de dâhil pek çok plan yapıldığı sonradan ortaya çıkan ciddi kanıtlarla desteklenmektedir.

Almanlar, 1930’ların ikinci yarısında ABD’den önce atom araştırmalarına başlamışlardır. Avrupa’da baskı altına alınan Almanya; İngiltere, ABD tarafından da Batı Avrupalı devletlerin desteklenmesi suretiyle kışkırtılmaktaydı. Bu sebeple Hitler, Almanya’nın I.Dünya Savaşı’ndaki gibi ağır bir yenilgiye uğramasını engellemek için çok güçlü bir askeri proje hazırlığna girmiştir. Alman bilim insanı Albert Einstein, 2

86 Polat, s. 62- 63. 87 Nasyonal Sosyalizmi dünyaya tanıtan lider, Almanlara işsizliği bitirme ve Versay anlaşmasının esaretini bitireceği sözünü vermiştir. Versay Antlaşması için bkz. Charles I. Bevans, Treaties and Other Interna tional Agreements of The United States of America 1776-1949, Volume II, Department of State Publication, Washington D.C, 1969, ss. 43- 237. 88 Yahudi nasyonalizmi, Yahudi sempatizanlığı veya Yahudi severlik. 89 Hitler; 5.5 milyon Yahudi, 19.3 milyon sivilin ölümünden sorumludur. Matthew White, Atrocitology: Humanity’s 100 Deadliest Achievements, Canongate, U.K., 2011, s. 48.

41

Ağustos 1939’da, ABD Başkanı Roosevelt’e Hitler Almanya’sının atom bombası yapacağını ve bu bombayı dünyanın metropol şehirlerine atmaktan çekinmeyeceği uyarısını yapmıştır.90 Einstein’a göre, ABD elini çabuk tutarak Almanya’dan önce davranmalı ve Londra, New York ve Moskova’yı çöküşten kurtarmalıydı. Almanların nükleer silah programı engellenemese bile karşı silah üretilip Hitler caydırılmalıydı. Böylece Batı Avrupa’ya doğru ilerleyen Almanya’yı durdurmak için hazırlıklar başlamış ve ABD, mektubu müttefik İngiltere ile paylaşmıştır Hitler Almanya’sının nükleer silah teknolojisi konusunda ne kadar ileri bir seviyede olduğunu her iki devlet de istihbarat sayesinde öğrenmiştir. Hatta 1942’de iki müttefik, Nazilerin ağır su üretecek kadar ileri bir seviyeye geldiklerini anlamıştır.91 Almanya’da bu projede çalışan pek çok bilim insanı vardı ancak Yahudi tecridi başlayınca bilim insanları farklı ülkelere dağılmış veya toplama kamplarına götürülmüşlerdir. 92 Bu ölümcül hata, Nazilerin nükleer silah üretememelerine neden olan gecikmenin en önemli sebebidir. Nazilerin çöküşünü Batı bloku değil, beyin göçü sağlamıştır. Kaçan bilim insanları, Amerikan nükleer programını yürüten ekibe katılarak teknik uzmanlığın geliştirilmesine katkıda bulunmuşlardır.

Almanlar, Norveç’in dağlık bölgesi Nors Hidroelektrik Santrali’nde gizli bir ağır su üretme tesisi kurmuşlardı.93 İngiltere, Norveç ile ortaklaşa tatbikat yürütmüş ve tesisi bombalamak istemiştir. Ancak ağır kar fırtınasından dolayı uçak inememiş ve Naziler tarafından düşürülmüştür. Norveçli askerler tesisi patlatarak kullanılmaz hale getirse de proje Almanlar tarafından toparlanabilmiştir. Çünkü tesis yok edilse bile, üretilen ağır su yeraltında muhafaza edildiğinden zarar görmemiştir.94

Naziler ağır suyu Almanya’ya götürmek istemişler ve nükleer malzemeleri dikkat çekmeyeceği gerekçesiyle sivil gemilerle götürmeye çalışmışlardır. Ancak

90Ali Bektan, Dünyanın Gizli Silahları, Bilge Karınca Yayınları, İstanbul, 2016, s. 56. 91 Thomas Gallagher, Assault in Norway: Sabotating the Nazi Nuclear Program, Lyonn Press, USA, 2010, ss. 5- 7. 92 Erhan Nalçacı- Güvem Gümüş Akay, “Savaşın Hizmetinde Bilim: Manhattan Projesi”, 9 Ağustos 2019, , ( 28.10.2019), s. 211. 93 Simon Worrall, “Inside The Dearing Mission That Thwarted a Nazi Atomic Bomb”, 5 Haziran 2016, , (18.10.2019). 94 Robert Furman vd., “Operation Gunnerside”, 28 Temmuz 2017, , (24.10.2019).

42

gemi, bir İngiliz askerinin patlayıcısı ile batırılmıştır.95 Bu son darbeyle ağır yara alan Alman projesi durma noktasına gelmiş, ABD çalışmalarına hız vermiştir. Önceleri distopik bir fantezi aracı olarak görülen nükleer silah fikri, Nazilerin son çare olarak düşünülebilir ancak Almanya böyle bir projeye fon yaratamayacak kadar mali durumunu zaten zorlamış durumdadır. Dolayısıyla ilerlemeye rağmen üretim aşamasına hiç geçilemeyebilirdi. Her halükarda bu projenin engellenmesi, dünyayı bir yıkımdan kurtarmıştır.

Almanya’nın zayıfladığı bu zamanlarda Japonya; Hainan, Singapur, Filipinler ve Fransız Hindi Çini’de stratejik üsler almış, buna karşılık ABD; ülkenin mal varlıklarını dondurup ambargolar ile petrole ulaşmasını engellemiştir.96 Japonya’ya, Çin’e yaptığı baskıdan vazgeçerse ambargonun kalkacağı vadedilse de yöneticiler, Japonya işgal noktalarından çekilmemiştir. Görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmış, sanayilerinin petrol ambargosuyla yara aldığı suçlamalarıyla ABD’ye karşı savaş hazırlığına girişmişlerdir. İmparatorluk, İkinci Dünya Savaşı süresince dünya siyasetinde söz sahibi olmak istediğini politikalarıyla belli etmiştir.

Kendi kıtası Uzakdoğu’da dışlanan ve Batılılarla arasında olan güvenlik çıkmazına takılan Japonya, 1936’da Nazi Almanya’sı ile ittifak anlaşması yapmıştır. 97 Bu ittifak anlaşmasından sonra Milletler Cemiyeti’nden çekilen Japonya, tavrını daha kesin bir şekilde ortaya koymuş ve Amerikan yönetimi ile müzakere etmek istemediğini göstermiştir. Başkan Roosevelt’e göre, hükümet projelerini destekleyen Alman halkı da en az Hitler kadar savaş suçlusuydu ve aynı şekilde Japon İmparatorunun eylemlerinin arkasında da Japon halkının güçlü desteği vardı.98

Japon İmparatorluğu’nun Almanya ile pek çok ortak noktası bulunmaktadır. Bir kere, Almanya iki dünya savaşında da kıtada yalnız kalmış, özellikle Batı Avrupa

95 Görevi ifa eden casus: Knut Haukelid Patrick G. Zander- Hidden Armies of the Second World War: World War II Resistance Movements, ABC- CLIO- U.S.A., 2017, s. 99. 96 Hakan Gönen, “ABD- Japonya Güvenlik Anlaşmaları ve Sonuçları: Oluşumu, Evrimi ve Sonuçları”, Uluslararası İlişkiler Akademik Dergi, 2004, 1, (4), s. 120. 97 Naziler ve İmparatorluk güçleri, anti- komintern pakt ile Sovyet komünizmine karşı savaşacaklardı. Neil Boister- Robert Cryer, Documnets on The Tokyo International Military Tribunal: Charter, Indictment and Judgments, Oxford University Press, U.S.A., 2008, ss. 435- 438. 98 Caşın, s. 151.

43

tarafından dışlanmıştır. İkisi de kendi kıtalarının yalnız bırakılmış devletleri olarak totaliter ve faşist bir yönetim biçimine sahiplerdi. Üstelik topraklarını genişletmek isteyen bu iki devlet, yeni düzene geç kalmış hissetmişler, bunun için ekonomik ve idari yapılanmalarını değiştirme sürecine girerek dünya gücü olmak istemişlerdir.

Japonya’nın 1937’de Çin’i, Almanya’nın 1939’da Polonya’yı işgaliyle İkinci Dünya Savaşı zaten bölgesel anlamda başlamıştır.99 Fakat savaşın bir dünya savaşına dönüşmesi Japonların, Pearl Harbor saldırısı ile olmuştur. Japonya’nın kendi kıtasıyla sınırlı kalmayacağının ve ABD yaptırımlarına boyun eğmeyeceğinin kanıtı olan Pearl Harbor ile Japon gücü ABD’ye gösterilmek istenmiştir. Japonların tüm askeri başarılarının dışında bu baskın farklı bir öneme sahiptir; ABD, bir Asyalı tarafından kendi kıtasında vurulmuştur. 7 Aralık 1941, bir Asyalı devletin Hawaii adasının Pearl Harbor üssüne saldırarak ABD’nin imajını zedelediği tarihtir. 100 Japon İmparatorluğu’nun bu saldırı için özellikle Oahu adasını seçmesinin sebebi; Büyük Okyanusta’ ki Amerikan gemilerinden gelebilecek bir askeri saldırı ihtimalidir. Bu yüzden erken davranarak, hava ve deniz kuvvetleri etkisiz hale getirilmek istenmiştir. Saldırıda 12 Amerikan savaş gemisi batırılmış, 188 savaş uçağı imha edilmiş, 2000’i geçkin insan ölmüş ve binden fazla insan ağır yaralanmıştır.101 Batı’nın kapılarını zorla dışa açtığı Japonya, kendi kıtasının tek gücü olan bir devleti vurarak ABD’nin yenilmez olmadığını böylece göstermiştir. Singapur’u ele geçirdikten sonra sırada kendi kıtalarının olduğunu bilen Avrupalılar, Amerikan adasına yapılan saldırıdan sonra dış politikada değişikliğe gitmiş ve Japon İmparatorluğu’nun doğrudan muhatap alınması için uzlaşma sağlamaya çalışmışlardır.

Saldırı sonrası yapılan uluslararası konuşmada ABD Başkanı Franklin Roosevelt, Japon donanması ve hava kuvvetlerinin verdiği yenilginin, kendilerini dünya savaşının tarafı olmaya zorladığını duyurmuştur. 102 Amerikan gücünün

99 Hatsune Shinohara, US International Lawyers in the Interwar Years: A Forgotten Crusade, Cambridge University Press, U.K., 2012, s. 165. 100 Haluk Gerger, Canavarın Ağzında: ABD Komünist Partisi Tarihi, Cilt III, Yordam Kitap, İstanbul, 2018, s. 106. 101 The History Place Great Speeches Collection, “Franklin D. Roosevelt: For a Declaration of War”, 8 Aralık 1941, , (19.05.2019). 102 The History Place, “Franklin D. Roosevelt: For a Declaration of War”, 8 Aralık 1941, , (20.05.2020).

44

müttefikleri tarafından bile sorgulanmaya başladığı bu olay, Truman’ın Japon İmparatorluğu’nu bombalamasının önemli sebeplerindendir.

1942’de Japonlar; Filipinler, Malaya, Singapur, Hollanda Doğu Hint adalarını kapsayan Güneydoğu Asya’nın çoğunu denetlemekteydi.103 Adalar üzerinden hareket edecek ABD de 1945’te Iwo Jiwo ve Okinawa adlı Japon adalarını ele geçirerek onları yavaşlatmak istemiştir. Batı merkezli dünya düzenine son derece tepkili olan Japonya, Batılı kültürü almış geleneksel bir Asyalıdır ve çok büyük bir donanma gücüne sahiptir. Bunun farkında olan ABD, atom bombasının rotasını İmparatorluğa çevirmiş; Manhattan projesi, Japonya tarafından mağlup edilmiş ABD’nin intikamını almak amacına evrilen bir araca dönmüştür.

2.1. Manhattan Projesi

Einstein’in mektubu ile Meksika’ nın Los Alamos çölünde kırk tane birbirine eklemlenmiş araştırma laboratuvarı kurulmuş ve iki yüz bine yakın bilim insanı bu projenin araştırmacısı olarak çalışmıştır.104 1945 yılında Prof. Dr. Oppenheimer’ın başkanlığına getirildiği proje sonucunda ellişer kilo plütonyum ve uranyum üretilerek nükleer silah için gereken miktar elde edilmiştir.105

Proje; ABD, İngiltere ve Kanada’nın ortak çalışmaları ile yürütülmekteydi. Truman ve iki ülkenin başbakanları birçok kez görüşüp proje ile ilgili görüşler ortaya atsa da çıkar uyuşmazlıkları sebebiyle ABD, çalışmalarına tek başına devam etmiştir. Böylece dünyanın en pahalı projesi Roosevelt ile başlamış, Truman’ın devralmasıyla hızlanmıştır.

Bilim insanları ile yeni başkan Truman arasında sık sık görüş ayrılıkları çıkmaktaydı. Nükleer silahların etik yanını ve yasallığını sorgulayan Einstein gibi bazı

103 Gönen, s. 125. 104 Silvan S. Schweber, Einstein and Oppenheimer: The Meaning of Genius, Harvard University Press, USA, 2008, ss. 156- 157. 105 Kai Bird- Lawrence Lifschultz, Hiroshima’s Shadow, Pamphleteer’s Press, USA, 1998, s. 56.

45

bilim insanları kesinlikle bu yoğun enerjinin siviller üzerinde savaş aracı olarak denenmesine karşı çıkmışlardır. 106

Hawai fiyaskosunu ve İkinci Dünya Savaşı’nı bitirmenin tek yolunun, nükleer silah kullanmak olduğunu düşünen Truman, proje operatörlüğüne Oppenheimer’ı, projenin askeri komutasına da saldırgan görüşlere sahip olan Leslie Groves’u getirmiştir. 107 Truman’ın projeyi acele ettirme sebebi, İkinci Dünya Savaşı’nın ganimetlerinin bölüşüleceği Yalta Konferansı’na eli sağlam oturmaktır. Özellikle Sovyetler’ in karşısına bu ölümcül silahla çıkıp mesaj vermek isteyen Truman, projenin hızlanması için her türlü imkânı seferber etmiştir. Yoğun çalışmalar sonucu bilim insanları atom bombası üretmeyi başarmışlar ve ilk deneme, New Mexico çölünün Alamogordo bölgesinde 16 Temmuz 1945’te Trinity kod adıyla patlatılmıştır.108 Truman, bu denemeyi bizzat gözlemlemiş ve böylesine bir silaha sahip olmanın avantajını anlamıştır. Bu ilk silah korkutucu olmasına rağmen, şu ana dek üretilenlerin en minimalidir. Projenin başındaki bilim insanı ve atomun babası olarak da bilinen Oppenheimer’a göre, atom gücü savaş alanını sonsuza dek dönüştürmüştür.109

Alman çöküşüne sayılı gün kala İkinci Dünya Savaşı sürerken, 1945 yılında Yalta Konferansı yapılmıştır. Konferans, Almanya’nın; ABD, Rusya, İngiltere arasında paylaşılması için kurulmuş büyük bir pazarlık masasıdır.110 Ayrıca devletler; egemenliklerini, tek çatılı bir kurum vasıtasıyla korumak için BM’nin kurulması, Doğu Avrupa ülkelerine demokrasi getirmek için anlaşmıştır. Nazi işgali altında kalan Polonya’nın durumunu tayin etmek ve Pasifik’te şiddetini arttıran Japon tehlikesine karşı kesin ve kalıcı çözümler aramak ise programın asıl konularıdır. Tüm görüşmeler

106 Atomic Haritage Foundation, “Leo Szilards Fight to Stop the Bomb”, 15 Temmuz 2016, , (14.08.2019). 107 United States Defense Special Weapons Agency, Defense Special Weapons Agency 1947-1997: The First 50 Years of National Service, DSWA, USA, 1996, s. 5. 108 Bu plütonyum bombasının gücü ve patlama şiddeti beklenilenin çok ötesindeydi. Doğada bulunan saf uranyumun santrallerde dönüştürülmesi ile elde dilen plütonyum, nükleer silaha sahip olmak için şarttır. Ertan Keskinsoy, “Nükleer Santralden Nükleer Silaha”, 5 Haziran 2006, , (12.09.2019). 109 James Temperton, Nuclear Bombs: “The Story of Oppenheimer’s Infamous Quote”, 9 Ağustos 2017, , (05.09.2019). 110 Steven W. Hook- John W. Spanier, Amerikan Dış Politikası: İkinci Dünya Savaşı’ndan Günümüze, çev. Özge Zihnioğlu Tanırlı, İnkılap Yayınları, İstanbul, 2014, ss. 31- 37.

46

sonunda Almanya’nın Doğu ve Batı olarak bölünmesi, Mihver Devletlerine karşı savaşan ulusların BM’ ye alınması ve yine BM’de veto sahibi olacak ülkelerin belirlenmesi kararlaştırılmış, Çin veto sahibi ülkeler arasına katılarak beş büyüklerden biri olmuş ve Potsdam Demeci ile Japon İmparatorluğu’na teslim olması için ültimatom verilmiştir.111 Fakat İmparator, Hiroşima saldırısına kadar çağrıya cevap vermemiştir. Bu konferansta ABD’nin düşmanı olan Rusya’nın da olması kafa karışıklığı yaratsa da şöyle düşünülebilir: Bir Asya devleti olarak Rusya, Japonya’ya aşina bir devlettir. ABD Genel Kurmayının hazırladığı stratejik rapora göre Sovyet desteği olmadan savaş ancak 18 ayda kazanılabilirdi. 112 Fakat bu hesaplamalar Truman için anlamsızdı çünkü dehşet silahı kullanılacaktı. Bu sebeple Rusların paylarını büyütmemeleri için masaya oturmadan önce nükleer silah üretmek istenmiştir. Truman’ın nükleer silah seçeneğini sunması Rusları çekindirme amacı taşısa da Sovyet lideri Stalin korkmamış, hatta mağlup edildiği devletin bu silahlarla vurulması planından memnun gözükmüştür. Truman’a göre nükleer silahların kuvvetinin henüz farkına varamayan Stalin, tüm olasılıklara karşı uluslardan kalkan örme fikrine güvenmektedir.113

İki dünya savaşını yönlendirmiş Alman diktatörlüğü yıkılmış, Almanya ve Avusturya; ABD, Sovyetler, İngiltere ve Fransa arasında pay edilmiştir.114 Böylece Japonya tek başına kalmış ve bu yalnızlık, teslim olma sürecini hazırlayan sebepler arasında fazlasıyla kritik olmuştur.

2.2. 1945 Nükleer Saldırıları

Kısa bir süre öncesine kadar jeolojik değişimler insandan bağımsız bir şekilde gerçekleşiyor ve tüm insanlık tarihine etkide bulunuyordu. Artık teknolojik gelişmeler ve geliştirilen yıkıcı silahlar sebebiyle jeolojik faaliyetler doğrudan insanlar tarafından

111 Musa Özdemir- Sadık Çalışkan- Fatih Öztürk, “Yalta Konferansı: Soğuk Savaş’a Giden Yol”, Barış Araştırmaları ve Çatışma Çözümleri Dergisi, 5, (2), 2017, s. 69. 112 Emre Kurumoğlu, “Yalta: Postdam’da Savaş Sonrası Uluslararası Düzenin Kurulması ve Türkiye”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011, s. 9. 113 Batı Almanya Amerikan yönetimi ve onun müttefiklerinin elindeyken; Doğu Almanya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan Sovyetlerin önündeki koruma kalkanıydı. Propaganda Deep Background, , (10.10.2019). 114 John Lewis Gaddis, The United States and Teh Origin of The Cold War 1941- 1947, Columbia University Press, New York, 2000, ss. 240-241.

47

tetiklenmektedir. Bilim insanlarının Antroposen dönemi dediği bu zamanın başlangıcı tam olarak, 16 Temmuz 1945’tir. Japonya’nın teslimiyet ültimatomunu reddetmesinin ardından ABD harekete geçmiş ve savaşı kesin bir vuruşla bitirmiştir. Japonlar, ağır bir petrol ve gıda kıtlığı çektiklerinden teslimiyeti, imparatora dokunulmaması şartıyla kabul edeceklerini bildirmişlerdir. 115 Yine de Truman, ülkesinin askeri güvenilirliğinin birdaha sorgulanmamasını kanıtlamak için Japonların kesin bir şekilde düşürülmesi gerektiğine inanmıştır.116 Görünüşe göre Truman’ın keskin kararlar almasında eski başkan Roosevelt’in Japonlara ve Avrupa diktasına karşı takındığı hassas tavrının, Amerikan varlığını zora soktuğu ve Amerikan halkının sabrını zorladığı düşüncesi yatmaktadır. Truman, silik bir Başkan değil, hatırlanan bir başkan olmak için Amerikan endüstrisini sonuna dek kullanmıştır.

2.2.1. Hiroşima

Hiroşima saldırısından önce Japonların önemli askeri üslerinden biri olan İwo Jiwo, Amerikan savaş uçakları tarafından bombalanmıştı. İki kamikazenin Amerikan gemisini vurmalarından sonra Kobe Limanı ve Okinawa’nın en büyük bölgesi Naha da bomba yağmuruna tutulmuştur. 117 Özellikle Naha, sivil yerleşim birimlerine sahip yoğun bir şehirdi. Hiroşima faciasından önce yüzde doksan dokuzu yok edilen şehir Toyama ise Japon İmparatorluğu için bardağı taşıran son damla olmuştur.118 Küle çevrilen Japon şehrinden bahseden Başkan, Japon askeri kuvvetleri yok edilene kadar dünyada barışa yer olmadığını, Japon savaş makinelerini besleyen her Japon şehrinin lağvedileceğini söylemekten çekinmemiştir. 119

Japonya, ilk teslimiyet çağrısını reddedince 6 Ağustos 1945’te Enola Gay adlı uçağı kullanan Albay Paul Tibbets, 4 ton ağırlığındaki Little Boy adlı bombayı 9400

115 Marc Gallicchio, The Scramble for Asia: U.S. Military Power in the Aftermath of the Pacific War, Rowman& Littlefield Publishers, U.S.A., 2008, ss. 41-44. 116 Harry S. Truman, “Personal Diary”, 25 Haziran 1945, , (22.09.2019). 117 Eiji Takemae, Allied Occupation of Japan, The Continuum International Publishing Group, New York, 2002, ss. 25-26. 118 Royal Institue of International Affairs, Chronology and Index of The Second World War: 1938- 1945, Meckler, USA, 1990, s. 365. 119 Donald R. McClarey, “Truman Warns Japans to Surrender”, 30 Temmuz 2015, , (10.01.2020).

48

m yukarıdan aşağıya atmış ve 15.000 TNT güç açığa çıkmıştır.120 Bu bomba, bir uranyum silahıdır ve beklenilenden az hasar vermiştir. Sonunda bir şehir dümdüz olmuş ve etraftaki insanların gölgeleri kalmıştır. İmparatorluk, buranın vurulmasıyla kan kaybetmiştir. Çünkü şehir; bir limana, donanma üssüne, ordu karargâhına ve pek çok üretim fabrikasına ev sahipliği yapmaktaydı.121 Dolayısıyla Pearl Harbor’ a karşı ödeşme sağlanmış ancak Japon İmparatorluğu yine de geri adım atmamıştır. Roosevelt ve Churchill’in yazışmalarını değerlendiren bazı tarih profesörleri bu saldırının önceden iki müttefik devlet tarafından istihbarat aracılığı ile bilindiğini fakat bu olayı, ABD’nin İkinci Dünya Savaşına katılması için fırsat olarak değerlendirdiklerinden bahsetmektedir.122

Hiroşima’ya atılan bombanın ilk andaki etkisi, 3 km çevresindeki her şeyin yanması idi. Alev rüzgarları nedeniyle camlar patlamış, sonrasında radyoaktif yağmurlarla biriken atık, kalıcı olarak bölgeye serpilmiştir. İlk anda 80.000’ e yakın kişi patlama şiddeti veya aşırı ısı nedeniyle ölmüş, 14.000 kişi kaybolmuş ve 38.000’e yakın yaralı giderek sayıları artarak kayıtlara girmiştir.123 Radyoaktif serpintiler uzun yıllar normalin çok üzerinde olmuş, kanser vakaları ve ölüm sayıları giderek artmıştır.

İmparatorluk epeyce güç kaybettiğinden uzun süre direnemeyeceği öngörülebilirdir. Ancak Truman’ın emriyle ikinci bomba da gönderilmiştir.

2.2.2. Nagazaki

Bombanın atılacağı rotasyon önceden farklı bir yer olarak belirlenmiştir. Japonya’nın en büyük silah ambarı olan Nagazaki’nin Kuzeydoğusunda olan Kokura şehri bombalanacak ve geniş askeri yığınaktan kurtulacaklardı. Ancak şehrin üzerindeki ağır sis nedeniyle hedefi seçmek çok zor olduğundan; Truman ve Manhattan sorumlusu General Groves hata payına yer

120 Atomic Heritage Foundation, “Little Boy and Fatman”, 23 Temmuz 2014, , (29.12.2019). 121 Geoffrey Blainey, 20. Yy’ın Kısa Tarihi, çev. Onur Şen- Tufan Tığlı, 1001 Kitap Yayınları, İstanbul, 2007, ss. 258- 260. 122 Antony Best vd., Uluslararası Siyasi Tarih: 20.yy, Yayın Odası Yayınları, İstanbul, 2006, s. 76. 123 John Hersey, Hiroshima, Vintage Books, New York, 1989, p. 81.

49

vermemek için daha önce kararlaştırılan hedeflere saldırılmasına karar vermişlerdir.124 Hedeflerin hepsi, Japon askeri savunmasının önemli bölgeleri olması açısından dikkat çekicidir. En nihayetinde son durak olarak Nagazaki seçilmiş ve bombanın taşınmasıyla görevli olan Bockscar mürettebatı bombayı göndermiştir.125

Belirlenen hedef Nagazaki’ye atılan Fat Man isimli bomba, 500 m yükseklikten 9 Ağustos 1945’te uçaktan atılmıştır.126 Buradaki Torpido fabrikasını hedef almak isteyen Bockscar adlı uçak, dar ve derin vadide rahat hareket edemediğinden bombayı hedefin 1 km uzağına düşürmüştür. Daha ilk anda 39.000 ölü ve 25.000 yaralı olduğu bildirilen saldırıda, yıl sonuna kadar ölü sayısı 74.000’e çıkmıştır. 127 Japon İmparatorluğu’nun destek getirmesinin engellenmesi ve savunma hatlarının ABD tarafından kuşatılması sonucu karşı saldırıya imkân verilmemiş ve aynı gün Sovyetler, uzun süredir Japon himayesinde olan Mançurya ile Kore’yi işgal ederek mağlubiyetinin intikamını almıştır. 128 Bombardıman sonrası savunmayı kırmak isteyen Sovyetler, Mançurya’da 1 milyondan daha fazla askeri, Japonlara karşı savaşmak üzere görevlendirmiştir.

Saldırılar sona erdiğinde sayıları 400.000’e varan Hibakusha 129 zihinsel bozukluklar ve aşırı strese bağlı travma tedavisi görmüştür.130 Potsdam’da alınan tüm kararları kabul eden İmparatorluk bu tarihten sonra teslim olmuş, militer bir devlet olma ideali savaş sonrası yapılan önemli anlaşmalar ile elinden alınmış ve günümüze varana dek Amerikan güvenliğine bağlı pasif bir dış politika izlemeye başlamıştır. Japon İmparatorlarının konuşmama kuralını bozarak radyo üzerinden Japon halkına

124 Harry J. Wiray- Seishiro Sugihara, Bridging The Atomic Divide: Debating Japan- US Attitudes on Hiroshima and Nagasaki, çev. Norman Hu, Lexington Books, U.K., 2019, ss. 124- 125. 125 Bombanın üzerinde tahrik edici bir not bulunmaktadır: “Size bir hediye daha, Hirohito’ya ikinci öpücük.” Alex Wellerstein, “Nagasaki: The Last Bomb”, 7 Ağustos 2015, , (18.10 2019). 126 Takemae, s. 42. 127 Frank Barnaby- Douglas Holdstock, Hiroshima and Nagasaki: Restrospect and Prospect, Routledge, USA, 1995 pp. 2- 3. 128 İbrahim Sarı, 2. Dünya Savaşı, Nokta E- Book Yayınları, Antalya, 2017, s. 64. 129 Hibakusha: Atom bombasından sağ kurtulan gazilere verilen isimdir. UNODA, “Hibakusha: Atomic Bomb Survivors”, ( 20.11.2019). 130 Masao Tomonaga, “After The Atomic Bomb: Hibakusha Tell Their Stories”, International Review of The Red Cross (ICRC), 97, (899), 2016, , s. 511.

50

seslenen İmparator Hirohito, saldırılardan sonra görevde kalmaya devam ederken, Hirohito’nun emrindeki generaller teslimiyeti reddedip kendi bıçaklarıyla intihar etmişlerdir.131

Manidar bir şekilde, Japonya’yı yıkan ABD aslında dolaylı olarak Sovyetlerin bölge gücü olma misyonuna katkıda bulunmuştur. Bu savaşın verdiği ağır zayiatların tamir edilemeyecek boyutta olduğunda hemfikir olan devletler de konvansiyonel silahlarını artırmanın meşru bir formülünü bulmuşlardır. Nükleer silahların sorun yaratmadığı bir ortamda top, tüfek kargaşa çıkarmamıştır.

Cephe gerisini de yok eden bu silahlar, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişini sağlasa da genetik bozuklukların olduğu anatomik bir savaşı uzun yıllar devam ettirmiştir. Lösemi ve radyasyon kaynaklı hastalıklar bölge halkını çok uzun süreler etkilemiştir. Bunun üzerine saldırıyı bütün plan ve hazırlıkları düşünüldüğünde yetersiz bulan Truman, bu tarihten sonra Amerikan onurunu kurtaran adam olarak tanınırken, Japonlar mutasyon geçirmiş Godzillalar olarak Batı medyasında popülerleşmiştir. Churchill, kendi kaleme aldığı konuşmasında saldırgan hükümetlere karşı verilen savaşta yerel gazeteleri takdire şayan biçimde hükümete yardımcı oldukları için tebrik bile etmiş, nükleer turizm modası bile başlamıştır.132

Atom bombası saldırılarından sonra Cenevre’de yapılan görüşmeler sonucu sivillerin savaşta korunmasına dair uluslararası bir hukuk kuralı benimsenmiştir. Fakat sözleşme bu saldırı kapsamamıştır. Sivillere saldırmazlığın genel bir uluslararası hukuk ilkesi olmasından doğan yükümlülük, ağır biçimde ihlal edilmiştir. Açık bir hüküm yoksa eğer, siviller uluslararası hukukun koruması altındadır. Hatta savaşan askerlere yapılan muameleler konusunda bile savaşan taraf tamamen özgür değildir. Weeramantary’nin dediği gibi nükleer silahlar; uluslararası hukuka, genel ilkelerine, pozitif hukuk kurallarına tamamen aykırıdır.133 Üstelik devletlerin iradeleri ile ortaya konan bu ilkeler, bu kuralların koyulmasında en çok rol oynamış devlet olan ABD tarafından bozulmuş ve 1945 bilançosunun yükü hala ödenmemiştir. Bu sebeplerden

131 Atomic Heritage Foundation, “Japan Mass Suicides”, 28 Temmuz 2016, , (02.10.2019). 132 Sir Winston Churchill, Great War Speeches, Corgi Books, U.K., 1965, s. 230. 133 Erdem Denk, “Bir Kitle İmha Silahı Olarak Nükleer Silahların Engellenmesine Yönelik Çabalar”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi (SBF Dergisi), 2011, 66, (3), s. 119

51

ötürü, Hiroşima ve Nagazaki saldırıları, devlet destekli bir terördür. Bu şehirler, Japon ordusundan çok sivillerin yoğun olduğu bölgelerdir. Düşman kesin bir şekilde mağlup edilmeseydi yarım milyona yakın Amerikan askerinin kaybedileceği öngörüsü bir bahanedir. Her halükarda kendi askerlerini kurtarabilmek için ayrım gözetmeksizin toplu bir katliama sebep olmak cinayettir ve Truman, yargılanmak yerine ödüllendirilmiş bir savaş suçlusudur.134

1989’a kadar Japonya’nın yönetiminde olan Başkan Hirohito, Japonya’nın milli direnişinin önünü kesmiş ve ülkeyi Japon geleneklerinden ayırarak Amerikanvari bir ekonomi devleti yaratmıştır. Bu sebeple bir ulus devlet görünüşünden çok şirket görünümüne sahiptir. 135 Bugün ABD güvenliğine sığınan Japonya; Kore ve Çin tarafından başarısız politikanın örnekleri olarak görülmektedir. Bu devlete karşı temkinli diplomasi ile yaklaşan her iki ülke de Japonya’ya tam anlamıyla güvenememektedir.

Japonya, Yoshida Doktrini ile askeri ve siyasi sorumluluk almaktan kaçınmış, iktisadi birliğini gerçekleştirmeye çalışmıştır.136 Amerikan himayesi altında geçirdiği yıllarda askeri harcamalarını kısan ülke, tüm gücünü kalkınmak için kullanmış, yeni dünyaya ayak uydurmak için enerji sektörüne yatırım yapmış, kıtanın sıcak çatışmalarına katılmayarak savaşın yıkıcı etkilerinden uzak durmuştur. Özellikle Asya’nın en kanlı çarpışmalarında ABD’ye önemli üsler sağlamış, yatırımları doğru biçimde kullanarak üretimini azami derecede arttırmıştır. 1952’de imzalanan San Francisco Barış Antlaşması ile ABD’ye ordu devleti olmayacağına garanti verip ekonomik ve siyasal bağımsızlık elde etmiştir.137 Durum böyle olunca da 1950’li yılların ortasından itibaren hızla iyilşemiş ve dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline gelmiştir.

134Gertrude Elizabeth Anscombe, “Mr. Truman’s Degree”, 25 Kasım 1958, , (12.09.2019). 135 Hüseyin Ergun, “Japonya’nnın Güvenlik Stratejileri, Dış Politika Araçları ve Değişim”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2007, s. 87. 136 Selçuk Çolakoğlu, “Japonya’nın Kuzey Kore ve Güney Kore İle İlişkileri”, Japon Dış Politikası: Sistemik ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler, A. Mete Tuncoku (Ed.), Nobel Yayınları, Çanakkale, 2013, s. 124. 137 Mustafa Kibaroğlu, “Japon Dış Politikasının Güvenlik Boyutu”, Japon Dış Politikası: Sistemik ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler, Mete Tuncoku (Ed. ), Nobel Yayınları, Çanakkale, 2013, ss. 80-81.

52

Japonya gibi ekonomik atılımlara önem veren ABD, 50’lerden sonra nükleer enerji ile ekonomisini kalkındırarak kurduğu uluslararası örgütlerle bu enerjinin barışçıl kullanıp kullanılmadığını denetlemek ve bazı devletlerin bu silahlara sahip olmasını engellemek istemiştir. Ancak ne yazık ki nükleer silahlar bu tarihten sonra birçok devletin hayranlık duyduğu silahlar haline gelmiştir. Bu sebeple öz güvenliğini sağlamak adına Amerikan hava kuvvetleri bu dönemde, Okinawa, Alaska, Güney Kore ve Grönland’da üsler kuracak ve Sovyetleri kıskaca almak isteyecektir.138 Günümüzde Asya’da Kuzey Kore ile süren olumsuz ilişkilerin ana sebebi de kıtadaki bu yayılmacılıktır.

3. NPT REJİMİNE GİDEN YOL

Nükleer yayılma, ABD dışındaki devletlerin bu silahlara erişiminin doğrudan veya dolaylı olarak mümkün olması anlamına gelir. Daha 1946’da Atom Enerji Yasasını çıkartarak yasal olarak kendine nükleer silahları üretme, bunları depolama hakkı veren ABD, başta bu enerji ile ilgili tüm bilgi ve araştırmaların gizli kalmasını savunmaktaydı. Daha sonra nükleer gizlilik kalkmış; “Barış için atom konuşması” ile pek çok ülkeye bu enerjiyi barışçıl kullanabilmeleri şartıyla nükleer reaktör ve yakıt satılmıştır. Bu değişikliğin sebebi, atom bombası saldırısına karşı yapılan eleştirileri azaltmak adına enerji açığını kapatarak dünyaya bu enerjiyi sevdirmeye gönüllü görünmek istemek ve küçük çaplı araştırma reaktörlerinin ihracatı ile kar sağlamaktır.

Nükleer enerjiye sahip ülke, bu silahları üretecek teknolojiye de varabilirdi. ABD, bu gerçekliğin farkındaydı ancak kendinden başka bir ülkenin bu silahlara sahip olacak kadar teknik altyapı ve teknoloji birikime sahip olamayacağına güvenmiştir. Bu görüşe göre, nükleer silahlar hafif araştırma reaktörleriyle üretilemezdir. Bu yüzden o zamana dek yalnızca müttefik Kanada ve İngiltere’nin bildiği nükleer teknoloji, Başkan Eisenhower tarafından BM Güvenlik Konseyi toplantısında 1953’de açıklanmış ve devletlerin atom çağı hızına yetişmek istiyorlarsa BM çatısı altında toplanmaları gerektiği belirtilmiştir.139

138 Gerger, ss. 93- 94. 139 Ekinci, s. 14.

53

Nükleer silahların uluslararası denetimi yerine ABD tarafından denetlenmesi Sovyetleri rahatsız etmekteydi. Sonuçta silahların tek bir devletin elinde olmasının güvenlik problemleri yaratacağı öngörülebilirdi. Bu sebeple Sovyetler tarafından nükleer silahların tamamen kaldırılması fikri Amerikan çıkarlarına zarar vereceğinden kabul edilmemiştir. Hatta Avrupa’yı Japon ilerlemesinden kurtaran bu devletin silahları elinde tutmasının kaosu durduracağı düşüncesi Avrupa ülkeleri tarafından destek görmüştür. Böylece ABD, tüm silah tekelini eline almış hatta nükleer politikayı, kalıcı bir devlet politikasına dönüştürmüştür. Diğer ülkeler ile ikili nükleer işbirliği anlaşmaları yapılmış, daha sonra Acheson- Lilenthal adlı raporla yakıt çevirme faaliyetleri ve işletmesinin uluslararası bir atom kurumuna devredilmesi kararlaştırılmıştır.140

Truman’ın, raporu uluslararası çevrelerde tanıtması için görevlendirdiği Bernard Baruch, daha genel kurallar düzenlenmesinin ve ceza- ödül uygulamasının güvenliği sağlayacağını düşünmüştür. ABD, sadece devletlerin barışçıl sözlerine güvenmeyerek, bu amaçtan sapanlara karşı bazı cezai yasalar koymalı, BM daimi üyelerinin veto ile yaptırımları engellemelerine müsaade etmemeli ve nükleer faaliyetleri bütün işlem süresince gözetleyerek barışçıl kullanım sözüne uyanlarla daha kapsamlı işbirlikleri yapılarak ödüllendirmeliydi. 141 Sovyetler; Hindistan ve Pakistan’ın NPT anlaşmasını onaylamaması gibi bir sebepten ötürü planı kendi nükleer programlarını geliştirmeden önce sona erdirmemek için kabul etmemiştir. Sert önlemleri olan bu plan kabul edilseydi nükleer yayılma ilerleyişinin önüne geçilebilirdi. Ancak manidar bir şekilde plan kabul edilmemiştir. Bu kararın verilmesinde ticari ilişkilerin olumsuz bir şekilde etkileneceği düşünülmektedir.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ( IAEA)

Eski, Amerikan Atom Enerjisi yasasının yetersiz gelmesi ile 1954’te yeni yasa çıkarılmış ve IAEA kurulmuştur.142 Kurum, BM içinde hükümetler arası özerk bir

140 Sinan Ülgen- Aaron Stein, “Atomun Kontrolüne Yönelik Çabalar ve Nükleer Teknoloji Transferi: Türkiye Açısından Bir Değerlendirme”, 2012, , ( 16.09.2019), s. 54. 141 Ülgen- Stein, ss. 55- 57. 142 “The Atomic Energy Act of 1954” , (26.09.2019).

54

kuruluştur. 1957 yılında yürürlüğe giren IAEA’nın amacı devletlerarası nükleer teknoloji alışverişi, nükleer enerjinin barışçıl kullanımına teşvik etmek ve askeri amaçları engelleyerek atom enerjisinin avantajlarını dünyaya tanıtmaktır. Bu kurum, her türlü nükleer faaliyetin gözlem altında olması için çalışmaktadır. Nükleer materyal alımı, yakıt sevkiyatı, dönüşüm, zenginleştirme, özel fisil maddeler gibi pek çok konu üzerine denetim yapmaktadır. Amaç, silahlanmak isteyen devleti amacına ulaşmadan engellemektir. Kurum, aynı zamanda ülkelerin nükleer teknolojiden tarım, tıp, çevre için yararlanması için çalışmalar da yürütür. Bu amaçla üye ülkelere barışçıl nükleer enerji programlarını destelemek için teknoloji, teknik ve uzman yardımını yanında nükleer atık ve enerji güvenliği konusunda destek olmaktadır.143

Kurumun en önemli kolu olan Ajans ve burada çalışan denetçiler, nükleer malzemelerin kaybolmasını, çalınmasını, yanlış ellere geçmesini önlemek için ortaklaşa hareket eder. Aynı şekilde Ajans, ülkelerin nükleer tesislerinin denetlenmesinden sorumludur. Ülkelerin materyalleri yeniden işleyip, yüzde yirminin üzerinde zenginleştirmesi yasaklanmıştır.144 Örgütün politikalarını belirleyen kurum olan Genel Kurul, nükleer teknolojide ilerlemiş devletlerin kurum içinde ağırlığından dolayı sık sık eleştirilmiştir. Bu sebeple silahların yayılması hızlanmış ve mücadele sınırlı sürdürülmüştür. ABD, en yetkili denetçidir ve bu diğer devletleri rahatsız etmektedir.

Kurum, birden fazla kurumla da işbirliği içindedir. NSG( Nükleer Tedarikçiler Grubu) denilen madde transferi ile ilgili düzenlemeler içeren oluşum ile kapsamlı güvenlik anlaşmalarına sahip olmayan ülkelere bazı hassas nükleer maddelerin transfer edilmesi yasaklanmıştır. 145 IAEA, devletlerin birbirlerinin elini zayıflatmak için tehlikeli bazı özel maddeleri, karşı tarafın aleyhine üçüncü tarafa satmalarına engel olmak istemektedir. Bunun için Zangger Komitesi denen tedarikçi ülkeler grubu da IAEA denetimlerini kabul etmeyen ülkelere, nükleer silah yapımında kullanılan bazı malzemeleri ihraç etmeyecekleri üzerine anlaşmışlardır.146

143 IAEA, , (05.11.2019). 144 Ülgen- Stein, s. 56. 145 Ülgen- Stein, s. 57. 146 Zangger Commitee, , (06.11.2019).

55

Güvenlik Konseyi ile koordineli bir şekilde çalışan kurum, nükleer silahı olmayan devletlerin teknik faaliyetlerini kontrol etmektedir. Barışçıl nükleer faaliyetlerinden şüphelenilen devletler BM Güvenlik Konseyi’ne rapor edilmekte ve dosya IAEA bünyesinden çıktıktan sona zorlayıcı diplomasi başlamaktadır.147 Ajansın etkinliğini güçlendiren NPT (Nükleer Silahların Önlenmesine İlişkin Anlaşma) kurulduktan sonra IAEA’nın da rolü güçlenmiştir. NPT’yi imzalayan nükleer silah sahibi olmayan ülkeler IAEA’nın tüm denetlemelerini kabul ederek, kendi topraklarındaki nükleer tesisleri, madde stokları ve faaliyetlerini kurumu düzenli olarak bilgilendirmektedirler. 148 Aksi takdide zaten IAEA denetçileri, tesislere serbestçe girip denetleme yapabilmektedirler. Ancak bu şart, nükleer silah sahibi olmayanları bağlamakta ve yasal güçlere serbesti vermektedir.

Oran ve stok doğrulaması yapan IAEA, gerekli görürse üye devletlerin hassas işlemler yapılan tesislerini de inceleyebilir. IAEA’nın en büyük açığı denetlemeyi yalnızca ithal edilen tesislere yapması, ülkenin kendi imkânlarıyla inşa ettiği tesisler veya önceden var olan tesisleri bundan muaf tutmasıdır. 149 Bazı sorunlar ışığında ek düzenlemeyle denetimler, tedarikçilerin talebi ile İsrail Hindistan, Pakistan gibi NPT imzacısı olmayan ülkelerin belirli bazı tesislerine de sınırlı şekilde yapılabilmektedir.

Bu örgüt, tüm çalışmalarına rağmen güven vermemektedir. Tesislerinde nükleer silah ürettiklerine dair ciddi kanıtlar bulunmuş İsrail cezalandırılmazken; İran, Kuzey Kore, Libya, Pakistan ve Irak, Batı karşıtı politikaları ve rejimleri yüzünden sistemden dışlanmıştır. 150 Kuzey Kore dışındaki ülkelerin Müslüman çoğunluklu ülkeler olması ve bu ülkeyi de içine alan ülkeler grubunun radikal rejimlerle yönetilmesi dikkat çekicidir.

147 Ekinci, s. 140. 148 UAEA, , (07.11.2019). 149 INFCIRC 153 adlı ek düzenleme ile daha önceki INFCIRC 66’nin yalnızca ithal olan tesisleri inceleme kuralı değişmiş ve ülkelerin tüm tesisleri, denetime açılmıştır. IAEA, , (18.08.2019). 150 Mehmet Hasgüler- Mehmet B. Uludağ, Devletlerarası ve Hükümetler Dışı Uluslararası Örgütler, 6. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınları, 2014, s.193.

56

NPT Rejimi

Bölünmüş Almanya, Batı ucundan ABD, Doğu ucundan Sovyetler tarafından silahlandırılabilirdi. Bu yeni korku, ABD istihbarat raporlarının, 80’lerin sonuna kadar nükleer silah sahibi ülkelerin artacağı öngörüsüyle tırmanmıştır.151 Bu endişenin ilk ayağını Sovyetlerin silahlanması ile yaşamış ABD, diğer ülkelerin de silahlanma riskini değerlendirerek, diğer devletlerin nükleer silah üreteceklerine dair hiç bitmeyen bir endişeye kapılmış ve 60’lı yıllarda NPT için görüşmeye razı olmuştur.152 Sovyetler de ABD’nin kendi müttefiklerini silahlandıracağından çekilerek görüşmelere katılmıştır. Başka rakipler istemeyen iki büyük güç, çıkarlarını mecburen bir süre dondurmuş ve NPT için, gönülsüz de olsa bir araya gelmişlerdir. Ancak nükleer ticaret, daha tehlikeli biçimde gizlice ve yasal olmayan şekillerde devam etmiştir.

60’ların sonlarında nükleer silah sahibi devletler artınca, yatay genişlemeyi durdurmak için tüm ülkelere hitap edecek kapsamlı bir bağlayıcı metin hazırlanmıştır. IAEA’ya yönelik eleştiriler, dünyayı nükleer savaşın eşiğine getiren Küba Krizi’nin yeniden yaşanması korkusu ve yukarıda değinilen istihbarat şüpheleri metnin hazırlanışını hızlandıran sebeplerdendir. Genel amacı, nükleer silahların yayılımını durdurmak, enerjiden tüm ülkelerin barışçıl biçimde yararlanmasını sağlamak olan belge, pek çok kaynakta yapılan en etkili anlaşma olarak gösterilmiştir.

Antlaşmanın yasal biçimde nükleer silah sahibi olan beş üyesi vardır: ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin. Bu devletler aynı zamanda veto sahibi olan BM daimi üyeleridir. Beş üyenin bu silahlara sahip olma hakkı ise, yasal olarak belirlenmiş 1 Ocak 1967’den önce nükleer test gerçekleştirmelerinden dolayıdır. 153 Bu devletler dışında, anlaşmayı imzalayan tüm devletlerin nükleer silah üretme hakkı ellerinden alınır. Yani 1 Ocak 1967, nükleer silah sahibi devlet kontenjanının kapatıldığı tarihtir.

151 Moeed Yusuf, “Predicting Proliferation: The History of The Future of Nuclear Weapons”, Boston University, Foreign Policy at Brookings Policy Paper, 2009, (11), s. 15. 152 Bunu doğrular biçimde 90’lı yıllarda Belarus, Ukrayna, Güney Kore, Mısır ve Cezayir’in nükleer silah programı başlatabileceği ile ilgili pek çok rapor ortaya atılacaktır. Üstelik Rus Dış İstihbarat Servisi de bu öngörüyü onaylayacak ve bahsi geçen ülkelerin arasında Japonya, Tayvan ve Romanya’nın da olabileceğini bildirecektir. Minix- Hawley, p. 437. Federaton of American Scientists, “The Nuclear Potential of Individual Countries”, 6 Nisan 1995, , (07.11.2019). 153 Ashok Kapur, India and Atom, The Bulletin of Economic Scientists Magazine: 9 Minutes to Midnight, 30(7), 1974, ss. 28-29.

57

Görüldüğü gibi anlaşma nükleer silah sahibi devletler ile bunlara sahip olmaları yasaklanmış devletlerarasında bir ayrım yapmaktadır. Anlaşmanın sorumluluğunun ağır tarafının silah sahibi olmayan devletlere yüklenmesi, yasal güçlerin nükleer silahlarının yeteneklerini geliştirmeyecekleri ile ilgili bir madde içermemesi 3.dünya ülkeleri tarafından; dünyanın, bir elin beş parmağı ile yönetildiği çifte standart benzeri suçlamalara neden olmuştur. Çünkü geri kalan devletler, süresiz biçimde bu silahları üretme haklarından vazgeçip, güvenliklerini bu antlaşmanın izin verdiği ölçüde kurmayı kabul ederler.

Anlaşma imzalanırken beş üye arasında da ihtilaflar çıkmıştır. ABD ve Sovyetlerin diğer ülkelerinin toplamının çok üzerinde silahının olması ve bu silahları üretmelerine getirilecek tavan sayısını belirlemede her ikisinin de isteksizliği nedeniyle kesin bir limit belirlenememiştir. Bu şekliyle anlaşma 5 Mart 1970’de Çin ve Fransa hariç 99 ülkenin imzasıyla yürürlüğe girmiştir.154 Anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren etkin biçimde silahlanmayı durdurması beklenmişti. Ancak hem yasal sahipler cephaneliklerini arttırmışlar hem de NPT üyesi olmayan İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore bu silahlara gizlice sahip olmuşlardır. Bu da anlaşmanın güvenilirliğinin ve yöntemlerinin sorgulanmasına neden olmuştur. Bahsedilen devletler NPT’ye üye olmadıklarından denetime uzun süre tabii edilmemiş ve sonunda nükleer silah üretmişlerdir.155 Bu sayede nükleer programlarını uzun süre gizli bir şekilde yönetmişler, başarılı bir nükleer patlama gerçekleştirdikten sonra bir şekilde uluslararası toplum tarafından kabuledilmek zorunda kalmışlardır. Hala kabul görmekte zorlanan nükleer silah geliştirme yolundaki devletler ise, her ne kadar ambargo vb. yaptırımlarla karşılaşsalar da bu silahlara sahip olmanın üzerlerindeki askeri harekat baskıyı azlatacağını düşünmektedirler. İşte bu farkındalık, diğer devletlerin, nükleer silah üretim aşamasının zorlu geçeceğine fakat başarılı olunduktan sonra eninde sonunda diğerleri gibi kabul görecekleri düşüncesine kapılmalarına neden olmuştur. Söz edilen devletlerin, NPT dışında olmalarından kaynaklı görece serbest hareket alanları diğer devletlere de anlaşmadan çekilmeleri için bir dayanak

154 Pat Norris, Spies in The Sky: Surveillance Satellites in War and Peace, Praxis Publishing, U.K., 2008, s. 120. 155 Arms Control Association, “Israel, India and Pakistan: Engaging The Non- Npt States in the Nonproliferation Regime”, 2003 , , (16.10.2019).

58

vermektedir. Silahlanmaya çalışan İran’ın da tutunduğu en önemli argüman budur: İran, ABD ile olan başarısız diplomatik ilişkilerinde sık sık NPT’den çekilme tehdidinde bulunmuş ve gurur meselesi haline getirdiği kriz sonrası bu silahlara kavuştuğunda öncesine göre dokunulmaz olacağına inanmıştır.

NPT yasakları kime ve neye göre belirlenmiştir? ABD ve müttefiklerinin silah teknolojisine sahip olmaları sorun yaratmazken, Batı çıkarlarına ters olan ülkelerin ağır biçimde cezalandırılması kurumun bağımsızlığı ve objektifliğine kötü şöhret kazandırmıştır. Yasak elmaya ulaşmaya çalışan ülkelerden özellikle Müslüman olanların şer odağı olarak belirlenmesi ve IAEA da dâhil BMGK(Bileşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) yaptırımlarının bu ülkelerde ciddi biçimde sertleşmesi adalet kavramının ucunu açık bırakmaktadır. Pakistan’ı silahlandığı için cezalandıran ABD, Hindistan’ı nükleer ortak kabul etmiş, hatta nükleer kulübün yedek üyesi olacağı söylentileri çıkmıştır.156 Fakat aynı ülke, halkının nükleer enerjiden barışçıl şekilde yararlanmasını dâhil engellediği İran’ı, nükleer bir saldırı ile tehdit etmiştir.157 Üstelik NPT üyelerinden biri olan İran’ın bu enerjiden barışçıl biçimde yararlanması kanuni bir haktır ve bu ülke nükleer patlama dahi yapmamıştır. Bunun anlamı NPT’nin ana değerlerinin sarsıldığıdır.

Madem bu anlaşma, dünyanın nükleer silahlardan arınması için gönüllü bir süzgeç görevi görüyor o halde uranyum zenginleştirme faaliyetleri neden salık veriliyor? Nükleer enerjinin barışçıl olmasından askeri amaçlara kaymasının göstergesi olan uranyum zenginleştirme, yüzde yirminin üzerine çıktıktan sonra nükleer silah üretmek pek de zor değildir. Yani teknolojik açıdan nükleer enerji ile nükleer silah üretmek arasında çok fark yoktur. Ya tüm devletlerin yüzde yirmiye ulaşmasına izin verilmeli ya da tüm devletlerin sadece düşük derecede zenginelştirme yapmasına izin verilmelidir. Uranyum zenginleştirme faaliyetlerine izin veren NPT’nin bazı devletlerin düşük derecedeki zenginleştirme çalışmalarını engellemesi adil görünmemektedir. Böyle bir antlaşma kendi amacıyla olduğu gibi bilimin

156 Mitesh Agrawal, “U.S- India Civil Nuclear 123 Agreement”, 2015, Stanford University, , (14.11.2019). 157Ryan Bort, Maybe Trump Should Stop Using Twitter to Threaten Nations With Nuclear Programme, 2 Ocak 2020, < https://www.rollingstone.com/politics/politics-news/trump-twitter-threats-iran-north- korea-932834/>, (16.01.2020).

59

doğasıyla da çelişir. Tehlikeli olan her şekilde tehlikeli sayılmalı ve coğrafyaya göre bakış açısı değiştirilmemelidir.

NPT’nin ilk maddesine göre; Anlaşmaya taraf nükleer silah sahibi tüm devletlerin, nükleer silah ve araçları dolaylı veya doğrudan nükleer silah sahibi olmayan devletlere devretmesi, üretimine yardım etmesi ve özendirmesi yasaklanmıştır.158 Ancak yıllarca gizlenen Tel Aviv’in gösterilenden daha kuvvetli bir güçle çalışan nükleer tesisi Fransız menşelidir. Üstelik Arap devletleri tarafından duyulması istenmeyen proje Amerikan yönetimi tarafından açığa vurulmamıştır. Sovyet eliyle silahlandırılan Çin, Kuzey Kore’yi silahlandırmıştır. Sovyetler, Hindistan’a çok hassas bilgiler vermiştir. Sovyetlere karşı Afganistan’da ABD kalkanı olan Pakistan’ın silah programı da ABD tarafından bilinmekteydi. Japonya, ABD desteğiyle başladığı teknikle, silah yapımı için son derece önemli olan çok gelişmiş bir plütonyum işleme planına sahiptir ve elindeki imkânlarla binlerce nükleer başlık üretebilecek kapasitededir.159 Güney Kore’nin de nükleer teknoloji seviyesinde fazla geliştiği ve Japonya gibi, ABD tarafından desteklendiği bilinmektedir.160

İkinci maddede nükleer silah sahibi olmayan devletlerin, bunları nükleer silah sahibi devletlerden devralmayacağı, bu silahları üretmeye çalışmayacağı ve nükleer silah üretimi için teşvik almayacağını garantiler.161 Devletleri daha en baştan nükleer silahlardan süresiz olarak men eden bu madde, nükleer silah sahibi olmayan devletler tarafından, beşe bağımlı kılınmak olarak algılanmış ve devletlerin egemen eşitliği ilkesine temelden zarar vermiştir. Ayrıca, nükleer kumandanın büyüklüğü yarışına giren devletlerin, medyada büyüyen prestijlerinin diğer devletleri teşvik etmediğini söylemek yersizdir.162

158 NPT, , (14.11.2019). 159 Jeffrey Lewis, “Japan Has Enough Plutonium to Makes Thousands of Nukes”, 1 Aralık 2014, , (17.11.2019). 160 World Nuclear Association, , (18.11.2019). 161United Nations Office For Disarmament Affairs, “Treaty on The Non- Proliferation of Nuclear Weapons( NPT)”, , (14.11.2019). 162 Lauren Gambino, “Donal Trump Boasts That His Nuclear Button Bigger Than Kim Jong Un’s, The Guardian”, 3 Ocak 2018, , (18.11.2019).

60

NPT’nin yürütme ayağı sayılabilecek IAEA ise, denetleme yetkisini NPT’nin 3.maddesi ile güçlendirmiştir. Buna göre, NPT’ye katılmış nükleer silah sahibi olmayan devletlerin IAEA ile tedbir anlaşması imzalaması şarttır. 163 Bu tedbir anlaşması her türlü işlemi kapsayacak ve söz konusu devletin egemenlik sınırları içerisindeki her tesiste veya tesisin dışında denetim uygulanabilecektir. Nükleer silah üretiminde kullanılabilecek özel maddeleri kapsayan bu kural, nükleer silahlanmaya varmadan önce potansiyel tehlikeyi engellemeye ve gelişimini durdurmaya yöneliktir. Tüm bu özel madde denetimlerini içermesinin yanında IAEA, daha önceden de NPT’ye dâhil olan devlete yapılan sınırlı denetimleri şimdi iki devlet arasından çıkarıp devletlerden ayrı görev yapan Ajans ile denetlemektedir. Bunun en büyük sebebi, devletlerin barışçıl amaçlı kullanım sözlerine artık kuşku ile bakılması ve yalnızca o devletten alınan söze göre hareket edilmesinin yanlış olduğunun anlaşılmasıdır. Gizlice zenginleştirme ve dönüştürme işlemleri yapan devletlerin verdikleri söze karşılık kontrol edilmeyen veya kendilerinin izin verdiği doğrultuda sınırlı gözlemlenen tesisleri, bugün tam kontrole tabiidir. Buna zaman zaman yasal olarak nükleer silah sahibi olmamış ülkeler de tabii tutulmuştur. Fakat bu durum yine de çelişkilidir. Eğer NPT dışındaki ülkeler sorumluluk sahibi değillerse, silahlandıkları takdirde cezalandırılmamaları gerekir. İsrail, bunun için cezalandırılmamışsa, Kuzey Kore’nin cezalandırılması adil olmayan bir uygulamadır.

4.maddede anlaşmaya taraf tüm devletlerin, barışçıl enerjiden yararlanma haklarının bulunduğu, bunun için desteklenecekleri ve ayrımcılık gözetilmeyeceği belirtilmektedir. 164 Devletler, barışçıl amaçla nükleer teknoloji ve araçlarının alışverişinde işbirliği yaparak, bu enerjiden ortaklaşa yararlanılmasına katkıda bulunmaktadırlar. Ne biçimde olursa olsun bu hak kesinlikle sınırlanmamalı ve muhatap devlet, zor durumda bırakılmamalıdır. Güncel olan krizde, İran’ın yasal biçimde ücretini ödeyerek imzaladığı Avrupalı devletlerce kurulacak tesislerin inşası engellenmiş, işbirlikleri engellenerek bu madde çiğnenmiştir.165 Hâlbuki bu madde, nükleer teknolojide geride kalmış ülkelerin, gelişmiş ülkelerce altyapısının ve teknik

163 Sinan Ülgen, Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye Modeli, Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul, 2011, syf 57. 164 NPT, , (14.11.2019). 165 Ekinci, s. 85.

61

uzmanlığının desteklenmesine gönderme yapmaktadır. Ancak madde, çoğu zaman nükleer güç sahiplerinin gelişim aşamasındaki ülkelere baskı yapmasına katkı sağlamaktadır.

2006’da Mark Fitzpatrick, Ortadoğu’daki yöneticilerin nükleer enerjiye yönelmelerinin, Batılıları nükleer bir Rönesans öncesi korkuya sürüklediğini yazmıştır.166 Fakat aynı anda amacı hem nükleer enerjiyi yaymak hem de nükleer silahları engellemek olan anlaşma sistemi bloke etmektedir. Çünkü nükleer enerji kullanımı arttıkça nükleer silahlanan devlet sayısı da artacaktır. Enerji üretim tekniği, silah üretiminin laboratuvarı konumundadır.

Nükleer silah sahibi devletlerin barışçıl nükleer testleri, uluslararası kurallara ve NPT ile IAEA’nın usullerine uygun olduğu sürece nükleer silah sahibi olmayan ülkeler tarafından gözlemlenebilmektedir. 167 Fakat yasal sahiplerin silah üreten tesisleri, sıkı ve düzenli denetimden yoksundur.

NPT rejiminin en çok eleştirilmesi gereken maddesi ise 6.maddedir. Buna göre, nükleer silahlanma yarışının yakın bir tarihte durdurulması ve uluslararası kontrol altında genel ve tam silahsızlanma anlaşması konusunda iyi niyetle müzakereler devam ettirilmelidir.168 Ancak günümüzde nükleer krizler, savaş ihtimalleri ve yasal güçlerin yeni nükleer silahlar ürettikleri düşünülürse bu maddenin istenilen hedefi gerçekleştiremediği açığa çıkmaktadır. NPT’nin kırılma noktası olan bu maddenin halen daha uygulanmamış olması, bağlayıcılığı sarsmaktadır. IAEA Eski Genel Başkanı El- Baradei, var olan kuralların günümüzü anlamaya yeterli olmadığını; bizzat sistemin, nükleer olmayan devletlere zenginleştirme ve dönüştürme tesisleri kurmasına izin verdiğinden değişimi savunanlardan olmuştur.169

Nükleer arınmanın bölgesel ifadesi olarak düşünebileceğimiz 7.maddeye göre, anlaşmanın hiçbir hükmü, herhangi bir devletler grubunun kendi topraklarını nükleer

166 Nurşin Ateşoğlu Güney, “NPT’nin Belirsiz Geleceği: NPDI Çare Olabilir mi?”, (8 Ekim 2014), , (18.11.2019). 167 NPT, , (15.11.2019). 168 NPT, , (15.11.2019). 169 Allison, s. 172.

62

silahlardan tamamen arındırmasına yönelik bölgesel anlaşmalar yapma hakkını etkilememektedir.170 Bu madde sayesinde dünyanın farklı bölgelerinde nükleer detoks başlamıştır. Arınma hareketi zamanla bölgesel olarak yayılmıştır. Ancak küresel bir temizlik hala çok uzaktır.

8.maddeye göre, anlaşmanın tarafı olan herhangi bir devlet, değişiklik önerisi sunabilmektedir.171 Bu değişiklik önerisi, saklayıcı hükümetler denen ABD, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı ile Rusya’ya sunulmaktadır. Anlaşmanın tarafı olan tüm ülkelerin çoğunluğunun kabul etmesi gereken öneri için, nükleer silah sahibi devletlerin hepsinin ve guvernörler meclisi denen organın tüm üyelerinin onayı gerekmektedir.172 Burada, nükleer silah sahibi devletlerin hepsinin onayının istenmesi, karşılıklı bir denge yaratmaktadır. Üçüncü dünya ülkelerinin kurumdaki ağırlıkları eleştirmelerinin yanında, birbirlerinden farklı çıkarlara sahip beş devlet, politikalarına ters olan bir durumda aksi karar alabilmektedirler. Karar mekanizması her ne kadar demokratik bir esasa göre hazırlanmaya çalışıldıysa da öncelikle beş büyüğün ikna edilmesi gerekmektedir. Antlaşmanın ihtiyaçlara göre düzenlenmesini sağlamak ve nükleer silahsızlanma başarısını görebilmek için her beş yılda bir tüm taraflar son durumu tartışmak ve anlaşmanın uygulanabilirliğini gözlemek amacıyla toplanılmaktadır. Şu ana kadar birçok kez toplanan üyeler, dünyayı nükleer silahlardan arındırmak yerine nükleer silahların sınırlanarak korunmasına odaklanmışlardır.

NPT, üye olmayan devletlere her zaman üye olma fırsatı vererek, bütün devletlere açık haldedir. 173 Bir ülkenin ulusal çıkarlarını etkileyecek olağanüstü durumların varlığında imzacı devletlere üç ay öncesinden tüm üyelere ve BMGK’ye bildirmesi şartıyla antlaşmadan çekilme hakkı verilmektedir.174 Çekilme sebebinin rasyonel bir sebep olması ve açık bir biçimde açıklanması şarttır. Kuzey Kore, bu maddeyi kullanan tek devlettir.

170 NPT, , (15.11.2019). 171 NPT, , (16.11.2019). 172TAEK, , (16.11.2019). 173 NPT antlaşması, 11. maddesinde nükleer silah sahibi devletlerin resmi dilinde ve ek olarak İspanyolcadır. UNODA, , (17.11.2019).

174 NPT, , (17.11.2019).

63

Antlaşma sadece imzacı devletleri kontrol altında tutmaktadır. Antlaşma dışındaki devletlerin, NPT ile önleyici saldırı doktrinine benzer geliştirilen bir argüman ile baskılanabileceği korkusu yaygındır. Irak’a yapılan askeri müdahalede Pentagon’un en önemli dayanağı, tüm Batı dünyasını tehdit edecek bir ülkeyi amacına ulaşmadan engellemekti. Kabul edilmelidir ki potansiyel tehdit ile gerçek tehlike aynı şeyler değildir ki, o tarihte Irak’ta kimyasal ve biyolojik silahlar dışında bir kitle imha silahı bulunamamıştır. Bu örnek, nükleer gelişimini oluşturmaya çalışan devletler için tehlikeli bir gerçeklik barındırmaktadır. Kuzey Kore, Irak yıkımından sonra İran’ın da kıskaca alındığını görmüştür. Şer ekseninin ortanca ayağı olarak sıranın kendisine geldiği endişesine kapılarak çalışmalarını hızlandırması Kuzey Kore’nin yaşadığı bunalımın bir sonucudur. Nükleer silah sahibi ülkelerin bu silahlara sahip olmayan ülkeleri bu silahlarla tehdit etmeme yükümlülüğü bulunurken; ABD, Rusya çoğu zaman tehditkâr görünmektedir. Örneğin, ABD’nin meşhur füze kalkanı projesinin şer ekseni ülkelerini caydırmak olduğu açıklamasına inanmayan Rus başkanı Putin, ikinci vuruş gücünü yok edecek Amerikan mekanizmalarının kalkması için Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ni nükleer füzelerle vurmakla tehdit etmiştir.175

Sorulması gereken soru, nükleer silah sahibi olduğu yasal olarak tanınmış güçlerin ihmal ettikleri maddeleri, nükleer silah sahibi olmayan devletlerin ne derece dikkate alacağıdır. Silahlanan sayısının dondurmayı amaçlayan NPT’nin çıkışından sonra nükleer silahlanma çerçevesinde bir azalma yaşanmamış aksine daha fazla ülke silahlanmıştır. Yakın bir gelecekte de daha fazla devletin silahlanacağı öngörülmektedir. Yanı başlarındaki Kuzey Kore tehdidinden çekinen Japonya ve Güney Kore, bu silahları üretebilecek teknolojiyi çoktan yakalamışlardır.

2000 yılındaki toplantıda süresiz olarak uzatılan antlaşma, nükleer silahların tamamen kaldırılması ile ilgili bir konuya yer vermemiştir.176 Bunun en büyük sebebi tüm nükleer denemeleri yasaklayan kapsamlı yasağın onaylanmamasıdır. Bu bilgiler ışığında önce yasal silahlandığı kabul edilmiş devletler, daha sonra yasal olmayan biçimde silahlanan devletlerin bu silahlara ulaşma motivasyonlarını incelenecektir.

175 Turan- Usta, ss. 878- 879. 176 UNODA, , (18.12.2019).

64

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

NÜKLEER SİLAHA SAHİP OLAN DEVLETLER

1. NPT ANTLAŞMASINDAN ÖNCE SİLAHLANMIŞ DEVLETLER

Antlaşmanın belirlediği 10 Ocak 1967’den önce silahlanmış devletlerden bahsedilmektedir. NPT Antlaşması ile nükleer silahlanma hakkı tanınmış olan güçlere pek çok kaynakta yasal silahlanmış devletler de denilmektedir. Bu üyeler; ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’dır. Bu devletlerin bir araya gelmelerinin yegâne sebebi, nükleer silahların istenmeyen güçlerin eline geçmesini engellemektir. Bu emel için iki düşman olan ABD ve Sovyetler aynı çatı altında toplanmış; Çin, Avrupalılarla aynı masaya oturmuş ve İngiltere ile Fransa, AB dışındaki bir oluşumun içinde daimi şekilde yer alarak yalnızca Avrupa ile sınırlı kalmayacak hedefleri olduğunun açık sinyallerini vermiştir.

Güç algısını kökten değiştiren ABD’nin nükleer saldırısının ardından, bazı devletler de farklı sebeplerle aynı silaha sahip olma dürtüsü ile hareket etmiş ve silahlanmışlardır.

Harita 2: Yapılan Nükleer Denemeler

Kaynak: https://www.ctbto.org/map/

65

Grafik 2: Tahmini Küresel Nükleer Başlık Stoku 1945-2020

Kaynak: https://sites.google.com/site/crosslandsmetrohistorysitesp14/home/cuban-missile- crisis

1.1. ABD

ABD nükleer silahlara sahipti ve kendi kıtasındaki tek güçtü. Bu sebeple İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra anakarasına sıkışmak yerine dünya politikasında daha fazla söz sahibi olmuştur. 1945’ten sonra savaş silahı olarak geliştirilen atom bombası Japonları kontrol altına alan bir savaş silahı olma misyonundan ziyade, büyük güç olma hevesindeki ülkeleri özendiren politik bir silaha dönüşmüştür.177

Japonların bombalanmasından sonra uluslararası kamuoyunda bu politik silahla ilgili bazı eleştiriler yer almıştır. “Savaş boyunca Pasifik’te Japonlara karşı savaşan Amiral William F. Halsey’e göre, bu silahı kullanmanın hiçbir askeri gereği yoktu ve Truman, yalnızca yeni oyuncağını içsel bir yıkımın eşiğinde, teslim olmak üzere olan Japonya’da denemek istemişti.”178 Rusların savaşa dâhil olması Truman

177 Roskin- Berry, s. 295. 178 Rossen Vassilev Jr., “Were The Atomic Bombings of Hiroshima and Nagasaki a War Crime and a Crime Against Humanity”, 13 Temmuz 2019, , (19.11.2019).

66

tarafından pek istenmemişti fakat askeri uzmanların Rusların yardımı olmadan yarım milyon Amerikan askerinin yitirileceği uyarısı, Truman’ın Japonlara karşı Rus desteği almasını sağlamıştır.179 Gerçek şudur ki, 1943’lerde Japonlar, Pasifik menzillerinden zaten geri püskürtülmüştü ve zaten var olan hava üstünlükleri ciddi derecede hasar aldığından saldırılarını azaltmışlardı. Truman, Ruslara savaşın sonunu getirecek nihai silahı geliştirdiklerini ve Rusların yetersiz olduklarını göstermek istemiştir.180 Böylece iki büyük dünya savaşı ve nükleer saldırı sonrası şekillenen yeni sistemin uluslararası toplumunun Amerikan gücü etrafında şekillenmesinin yolu açılmıştır.

Yeni şekillenen düzenin en güçlü devleti olan ABD, nükleer denemeler ile ilgili çalışmalarına devam etmiştir. 1946’da Bikini Mercanada’da Crossroad Harekâtını yürütmüş ve Pasifik kıyılarındaki adalarda, iki adet atom bombası denemesi yaparak, Sovyetlerle Çin’i resmen tehdit etmiştir. Bu hamleden sonra, Sovyetler de bu silahı üretmiş ve ABD, güvendiği tek kesin vuruş gücünü kaybetmiştir. İkili arasındaki yarış sonucu, dünyayı birkaç kez yok edecek kadar nükleer başlık üretilmiştir.

Soğuk Savaş dönemindeki tırmanma yalnızca nükleer silah sayılarındaki artış olmamıştır. Dönem boyunca artan Amerikan yayılmacılığı epeyce rahatsızlık yaratmıştır. Asker Japonya, sınırlı savunma araçlarına sahip bir ekonomi devletine dönüştürülmüş, Kore de dâhil olmak üzere dünyanın pek çok noktasında kalıcı üsler açılmış, Asya’ya rejim ihracına başlanmıştır. Sovyetler de buna karşın, yaptıkları komünist propaganda ile hegemonu açıkça tehdit etmiştir. Böylelikle nükleer yarışın eşlik ettiği bir ideoloji çatışmaları dönemi başlamıştır. ABD, dönem boyunca komünizme karşı devletleri koruma sözü vererek, psikolojik bir savaşın da önderi olmak istemiştir. Öyle ki dönem boyunca politikalarının dayanağı Batı çıkarlarına karşı gelen komünizm korkusunu körüklemek olmuştır. Sonuçta fikirler yoksa ganimet de yoktur. Dönem boyunca doğrudan çatışmak yerine dolaylı bir şekilde çatışan iki ülke, teknolojik üstünlük mücadelesine bağlı nükleer artırıma gitmiş ve birbirlerini yok etmek yerine çatışan fikirlerini politikalarını meşrulaştıran araçlar olarak kullanmışlardır. Her iki devlet de oldukça fantastik fikirler geliştirmiş fakat bunları

179Gaddis, s. 212. 180 Mark Arnold Forster, The World at War, Collins bookstore, U.S.A., 1976, s. 315.

67

hayata geçirememişlerdir. 181 Yani tüm amaç, diğerinden bir basamak üstte olma isteğidir.

ABD’nin nükleer saldırı için hedef olarak işaretlediği tek yer Japonya değildi. 1950’de Asya’nın en kanlı çatışması Kore’de yaşanmıştı. Çin ve Sovyetlerin desteklediği Kuzey Kore’ye karşı, BM bünyesindeki devletlerden yardım alarak Güney Kore’ye askeri ve mali yardım yapan ABD, nükleer silahları komünist Mao yönetimine karşı kullanmayı düşünmüştür. Başkan Eisenhower tarafından komünist partilerin yasa dışı edildiği dönemde ABD Devlet Bakanı John Fuster Dulles, Sovyetler’ den gelecek bir saldırıya nükleer silahlarla cevap verilebileceğini açıklamıştır.182 Başkan Eisenhower da dahil ABD yönetiminin pek çok kademesi, nükleer silahların ağır ve hantal fazlalıklar olmadığı, en az konvansiyonel silahlar kadar kullanışlı olduğu konusunda hemfikirdi. Bu fikir birliği ile ulaşılamayan petrol rezervlerinin bombalanarak aşılması, Tayvan’ın silahlandırması gibi birtakım planlar yapılmıştır. Özellikle Başkan Eisenhower’e ait olan 1960 yılında projeye dökülmüş Sovyetler ve Çin’e eş zamanlı olarak nükleer bombalarla saldırılması fikri, 600 milyondan fazla insanın ölümü ile sonuçlanacağından oldukça fazla muhalefetle karşılaşmış, neyse ki hayata geçirilememiştir.183 Tüm bu zaman boyunca halkın bu silahların avantajları konusunda bilgilendirilip ön yargılarının yıkılması amaçlanmış ve güçlü devlet sloganı desteklenilmek istenmiştir.

Eisenhower’dan farklı olarak, Küba krizinden başarılı bir diplomasi ile çıkan Başkan Kennedy’nin suikastından sonra göreve gelen Lyndon B. Johnson, Vietnam savaşında büyük miktarda asker ve cephane tüketen ABD’nin, Kuzey Vietnam’a saldırılarından sorumlu birlik komutanı Westmoreland’in Güney Vietnam’a nükleer silah sevkiyatını durdurması emrini vermiştir. 184 Nükleer bir saldırıyı önceden

181 Amerikan Hava Kuvvetlerinin aşırı gizli olan A-119 projesi ile ay yüzeyinde nükleer bomba patlatma planı, SDI olarak bilinen nükleer bombaları daha havada iken imha edecek füze kalkanı projesi; Sovyetler’in Çar Bombasından yüz kat güçlü bir bomba yapmak isteği bunlardandır. Vince Houghton, Nuking The Moon: And Other Intelligence Schemes and Military Plots Left On The Drawing Board, Penguin Books, New York, 2019, s. 279. 182 Roskin- Berry, s. 301. 183 Peter Kuznick, “Japan’s Nuclear History in Perspective: Eisenhower and Atoms for War and Peace”, 13 Nisan 2011, <.https://thebulletin.org/2011/04/japans-nuclear-history-in-perspective-eisenhower- and-atoms-for-war-and-peace/>, (01.10.2019). 184 C. Richard Nelson, The Life and Work of General Andrew J. Goodpaster, Rowman& Lttlefield, London, 2016, s. 182.

68

durduran Başkan’ın bu kararı almasında hiç şüphesiz Çin’in kışkırtılmaması fikri rol oynamıştır. Vietnam için yapılan her plan risklidir ancak, karşılıklı mahvolma doktrini en kötüsü olacaktır. Çünkü Sovyetlerin mevcut desteğiyle Çin, avantajlı bir vuruşa sahip olursa, Kuzey Vietnam’ın silahlanması kısa sürede gerçekleşecektir. Uzun vadede her üç devleti de kötü etkileyecek olan bu senaryoda en ağır hezimeti ABD alacaktır. Bu yüzden saldırıya kademe kademe cevap verilmiş ve nükleer silahlar en son seçenek olarak masada kalmaya devam etmiştir.

Çılgın adam doktrininin yaratıcısı Richard Nixon, başkanlık seçimlerinde nükleer silahların prestijini seçim politikası olarak kullanmıştır. Başkan, ABD düşmanlarına karşı gerekirse bu silahları kullanacağını söyleyerek Vietnam Savaşı ile burulmuş Amerikan halkına, çılgın adamdan korkulacağı umudunu vermiştir. 185 Kuzey Vietnam’ı nükleer silahla vurma niyetini açıkladığında Ulusal Güvenlik Başkanı Henry Kissinger tarafından vazgeçirilmiş, hafif bombalar ile önemli stratejik yerlere saldırılmıştır.186

70’ler sonrası Amerikan tarihinde Ortadoğu ilgisi başlamıştır. İslam devrimiyle birlikte, bir gecede düşman ilan edilen eski dost İran uzun yıllar, nükleer silah ürettikleri gerekçesiyle suçlanmıştır. Ayrıca nükleer teknolojisi yeni yeni oluşmaya başlayan İran’a ABD müttefiklerinin güçlü depoları olduğu sık sık hatırlatılmıştır. Aynı yıllarda Kuzey Kore nükleer çıkmazı, 1975’te ABD’nin Güney Kore’ye nükleer silahlar yerleştirdiğini açıklaması üzerine şiddetlenmiştir.187 Bu tarihten sonra Kuzey Kore, tesislerinin çalışma gücünü iki katına çıkarmış ve askeri harekât tehlikesinden önce nükleer silah üretmeyi başarmıştır. Burada önemli olan şudur: NPT, bir devletin topraklarına bu silahların yerleştirilmesini engellememektedir. Büyük güvenlik tehlikesi yaratan bu açık, diğer devletleri bu silahlara sahip olmaya itmektedir. Nükleer tehlikenin yayılması gerçekten önlenmek isteniyorsa, bu silahların konuşlandırılmaları tamamen yasaklanmalıdır.

185 Fredrick Logevall- Andrew Preston, Nixon in The World: American Foreign Relations 1969- 1977, Oxford University Press, New York, 2008, s. 138. 186 Logevall- Preston, ss. 137- 139. 187 William Burr, “The United States and South Korea’s Nuclear Weapon Program: 1974- 1976”, 14 Mart 2017, , ( 21.11.2019),

69

SSCB’nin kıtalararası balistik füzeler geliştirdiği 80’lerde Başkan Reagan, Yıldız Savaşları Projesini ortaya atmıştır. Stratejik Savunma Girişimi adı verilen plana göre, Sovyetlerin kıtalararası füzeleri lazer ışınlarıyla Amerikan uyduları vasıtasıyla uzaydan kontrol edebilecek ve Amerika kıtasına varmadan uzayda imha edilebilecektir.188 Savaşın temel prensiplerine göre, her zaman yüksek yeri ele geçirme mantığına dayanan bu uzay yarışı, yüksek görüş alanı ve güvenli bir iletişimi vadederek düşmanı net biçimde izlemeye dayanmaktadır. 189 Bu şekilde ABD’nin kendisine karşı yönlendirilecek her türlü füzeye karşı korunması hedeflenmiştir. Ancak, uzayda tamiri mümkün olmayan hasarlar olacağı gerçeğiyle masraflı projeden verim alınamamıştır. Sovyetler de, iç karışıklıklar ve maddi sebeplerden dolayı uzay yarışına odaklanamamıştır. Bu durgunlukta nükleer tavan belirlenmeye çalışılmış, ilk taarruz eden taraf olmama, nükleer silahların ekonomiye çıkarttığı zorluklar, ideolojik ayrımların silikleşmesi ve nükleer karşıtı seslerin yükselmesi gibi gelişmeler yaşanmıştır.

Durgun dönemi, ABD kaynaklarına zarar veren Körfez Savaşı’nı yönettiği zamanlarda Irangate skandalı ile George H. W. Bush bozmuştur. 1985’teki Lübnan İç Savaşı’nda yedi Amerikan askeri Hizbullah tarafından rehin alındığında ABD tarafından ağır bir silah ambargosu uygulanan İran’dan uçaksavar füzeleri ve tanksavarlar karşılığında vatandaşlarını Lübnan’dan getirtmeleri istenmiştir. 190 İsrail’den silah satın alacak İran, Hizbullah ile anlaşmış ve ABD; İsrail’e İran’a verdiği silahların yerini dolduracak silahları sağlayarak bundan gelir elde etmiştir. Bu karlı ticaret anlaşmasının geliriyle de Amerikan hükümeti, Nikaragua’da komünizm karşıtı gerillalara fon sağlayarak Boland düzenlemesini çiğnemiştir. 191 Bu gelişme, uluslararası terörizmi desteklediği ve nükleer silah ürettiği gerekçeleriyle suçlanan bir devlet olan İran’dan yardım istenmesi bakımından çarpıcıdır.

90’ların sonunda göreve gelen Bill Clinton döneminde duraksama dönemine girilmiş ve laboratuvar ortamı dışındaki tüm nükleer denemeleri yasaklayan kapsamlı

188 U.S Department of State Archive, , (22.11.2019). 189 Friedman, ss. 240- 241. 190 Ekinci, ss. 295- 296. 191 Harun Bodur, Kronolojik 20.yy Siyasi Tarihi, 2. Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2013, s. 818.

70

bir anlaşmanın görüşmeleri yapılmıştır. Soğuk Savaş’ın bitişiyle beraber asıl motivasyon kaybedilince silahların yayılmasını engellemek gündemde daha çok yer edinebilmiştir. ABD, nükleer silah sayılarını sınırlama anlaşmalarında yer almışsa da tüm silahların kaldırılması fikrine sıcak bakmamıştır.

11 Eylül terör saldırılarından sonra dış ilişkilerinde sıkı tedbirler uygulayan ABD; Irak, İran ve Kuzey Kore’yi şer ekseni ilan ederek sistemden izole etmeye çalışmıştır. Yalnızlaşan devletler, güvenliklerini sağlayacak her türden fikre nükleer teknoloji de dâhil olmak üzere dört kolla sarılmışlardır. Bu dönemde potansiyel tehdidin yok edilmesini salık veren önleyici saldırı doktrini192 doğrultusunda nükleer silahları olduğu düşünülen Irak’a girilmiş ancak söylentiler asılsız çıkmıştır.193 Bu olaydan sonra Pentagon’un asparagas haberlerle müdahale etmek istediği ülkelere girdiği söylemleri artmıştır. Irak’ın vurulmasının ardından İran’la kriz en üst düzeye çıkmış ve Kuzey Kore, inanılmaz bir baskı hissetmiştir. İran için askeri harekât önerisini sürekli BM masasında tutan ABD, Hindistan’ın nükleer denemelerine yalnızca bir dizi hafif ekonomik yaptırım uygulamıştır. Pakistan’a ise 2010 yılında 349 milyon dolarlık hayati ihtiyaçları içermeyen askeri bir yardım vermiştir.194 Bu ülkeler, NPT’yi imzalamış bile değildir.

ABD’nin bu denli güvenlik şüpheleri yaşaması, nükleer silahlara sahip bir hegemon olma rolünden kaynaklanmaktadır. Güney Kore Kuzey’in, Tayvan Çin’in tehdidi altındadır. Üstelik Ortadoğu’da İsrail ile Arap devletleri arasında çıkan devamlı anlaşmazlıklar ve nükleer teknolojisi her geçen gün gelişen İran’ın Esat rejimini arkasına alıp silahlanmaya çalıştığı düşünülürse ABD çıkarları tüm dünyada tehlikededir. Rusya’nın ABD’nin etkin olduğu bölgelerdeki ayrılıkçı grupları desteklemesi de güvensiz durumu pekiştirmektedir. Tüm bu güvensizlikle hareket eden ülkenin, dünyanın farklı yerlerinde üs kurma çabaları da diğer devletlerin gözünde tehditkârdır. Üstelik Başkan Bush tarafından 2002 yılında açıklandığı üzere,

192 Önleyici saldırı doktrini: Rakip bir saldırıda bulunmadan önce harekete geçilir ve potansiyel saldırısı engellenerek karşı taraftan önce saldırılır. Yani yılanın başı küçükken ezilir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Suat Dönmez, Kuvvet Kullanma Kapsamında Ön Alıcı ve Önleyici Saldırı Kavramları, Balkan ve Yakın Doğu Sosyal Bilimler Dergisi, 3, (3), 2017, ss. 12- 13. 193 James Bovard, Terrorism and Tyranny: Trampling Freedom, Justice and Peace to rid the World of Evil, Palgrave Macmillan, New York, 2004, s. 308. 194 Muharrem Hilmi Özev, “Küresel ve Bölgesel Güçlükler Karşısında Pakistan’ın Demokratikleşme Çabaları”, Güvenlik Stratejleri Dergisi, 2012, 8, (16), s. 158.

71

Amerikan nükleer silahları yalnızca kendi topraklarını korumak için değil, teröristlere destek verirken kendi vatandaşlarına vahşice davranan ülkelerin bu silahlarla Amerikan müttefiklerini ve dostlarını tehdit etmesini önlemek içindir.195 Bu sebeple nükleer silah sahibi olması yasaklanmış bazı devletler, silahları ile tehdit etmeyi alışkanlık haline getiren ABD’nin tüm barış isteklerinin yanında hala nükleer denemeleri her koşulda yasaklayan anlaşmayı imzalamaması ve elindeki silahları tutmaya devam etme ısrarından çekinmektedir. Üstelik var olan silahlara her geçen gün yenileri eklenmektedir ve ABD de dâhil yasal güçler, kontrol altında değildir. Sistemin en önemli iki gücünün yarışı hala devam etmektedir. Rusya Savunma Bakanı Yardımcısı Popovkin, 2011- 2020 yılları arasında stratejik nükleer güçlere 70 milyar dolar yatırım yapıldığını söylerken, bu miktar ABD’de son 30 yılda bir trilyon dolardan daha fazlasına mal olmuştur ve Trump’ın yeni nükleer silahlar geliştirilmesini salık veren doktrini ile Rus tarafı da stok artırmaya başlamıştır.196 Bu düşünceye göre Amerikan savunmasını güçlendirmek adına nükleer silahların yeniden üretilmesi ve test edilmesi söz konusudur. Bu konunun varlığı dahi NPT ve diğer tüm anlaşmaların reddi anlamına gelmektedir.

1.1.1. BM (Birleşmiş Milletler)

ABD’nin Soğuk Savaş boyunca Sovyetlerden daha etkin olmasını sağlayan en büyük etken kuşkusuz bu uluslararası örgüttür. Kuruluşundan itibaren Varşova Paktı gibi, bir bölgeye sıkışmayan ve hala aktif olan örgüt, 24 Ekim 1945’te kurulmuştur.

Üye ülkeler arasındaki sorunları çözmek, dünya barışını sağlamak gibi misyonlar edinen bu örgüt için nükleer silahsızlanma çok önemlidir. Örgüt, kendi içindeki özerk kuruluşlarla sıkı iletişim halindedir. Nükleer silahlanmanın güvenliği konusunda çalışmalar yürüten IAEA Ajansı, devletlerin nükleer faaliyetleri hakkında BM Güvenlik Konseyi’ne rapor vermektedir. Ancak Ajans, BM’den tamamen bağımsız haldedir. Şüpheli bir durum olduğunda dosya Ajans içinde incelemeye

195U.S Department of State Archive, “US National Security Strategy”, 20 Ocak 2001, , (25.01.2020). 196 Nuclear Treaty Initiative, “Countries”, 2019, , (19.12.2019).

72

alınmaktadır.197 Devlet, şüpheli faaliyetlerine devam ederse dosya Ajansın elinden çıkıp Güvenlik Konseyi’ne verilmektedir. Bir devletin nükleer gelişimi ile ilgili dosyanın Ajanstan çıkıp Konseye verilmesi ise bu devletin daha sıkı şekilde denetlenmesi, ticari ilişkilerinde kısıtlamalara maruz kalması ve sistemde şüpheli olarak işaretlenmesine neden olmaktadır. 198 Yani NPT, Güvenlik Konseyinin kılavuzudur ve kılavuza uymamak Güvenlik Konseyi tarafından yaptırıma maruz kalınmasına neden olmaktadır.

Örgüt, 1540 sayılı karar ile kitle imha silahları ve fırlatma araçlarının yayılmasının önlenmesiyle ilgili karar almıştır. 199 2004’te alınan bu karara göre, özellikle devlet dışı aktörlerin bu silahlara ulaşmasının engellenmesi, yasadışı silah ticaretini engellemek ve tehlike altındaki devletlere kendilerini korumak adına kapasitelerini geliştirme hakları verilmiştir.200 Ancak ülkelerin tutunduğu en büyük dayanak noktası olan kapasite geliştirme izni, hala daha öz savunma için gerekli olandan çok daha fazladır.

Nükleer silahlar, BM kurucu antlaşmasına baktığımızda yasaklanmış değildir. Bunun sebebi, silahsızlanmanın daimi üyeler öncülüğünde denetlenmesidir. Anlaşma metni, Nagazaki’ye atılan bombadan önce yapıldığından yalnızca konvansiyonel silahlarla ilgili maddeler içermiş, daha sonra yapılan anlaşmalar ile KİS’lerin varlığı sınırlı biçimde düzenlenmiştir.201 Kurum, BM İnsan Hakları Komisyonu gibi nükleer silahların başlı başına insanlığa tehlike olduğu görüşüne katılmakta ancak teknolojik silahları savunmanın gerekli bir kolu olarak görmektedir.202

Aslında nükleer silahlara karşı çalışmalar 40’lı yılların ortalarından beri sürmektedir. ABD’nin 1949’a değin tek başına sahip olduğu nükleer silahların

197 Ekinci, s. 84. 198 IAEA, , (14.10.2019). 199 T.C. Dış İşleri Bakanlığı, “Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma”, , (28.11.2019). 200 Rita Grossman- Vermaas, “Silahların Yayılması ve Kalkınma: Bağlantılar Açığa Çıkıyor”, NATO Dergisi, Sonbahar 2007, , (01.12.2019). 201 United Nations, , (16.11.2019). 202Alyn Ware, “UN Human Rights Commitee concludes that the threat or use of nuclear weapons violets the right of life”, 23 Kasım 2018 ,, (12.10.2019).

73

kaldırılması fikri Sovyetler tarafından önerilmiş fakat öneri ABD tarafından kabul edilmeyerek silahların nükleer saldırı yapmış bir rasyonel bir aktör tarafından korunması salık verilmiştir. Tek bir devletin elinde olan silahların tasfiyesinin yapılamadığı bilinirken, günümüzde dokuz devletin silahlandığı bir sistemden nükleer temizlik beklenmemelidir.

Örgüt, silahların kontrol edilmesine dair bazı çalışmalar yürütmüştür. Bunların en bilineni, 1991’de Irak’ın Kuveyt’i işgalinden sonra Irak’ın KİS’lerini kontrol altına almak için oluşturulan BM Özel Komisyonunun( UNSCOM) kurulmasıdır. 203 Komisyon, izinsiz bir şekilde denetim ve soruştutma yapma yetkisi ile donatılmış; Ajans ile karşılıklı bilgi alışverişi yapan bir kurumdur. Silahların azaltılarak sonunda tasfiyesinin sağlanması yalnızca kimyasal ve biyolojik silahlar için değil nükleer silahlar konusunda da BM amaçlarından biridir. Ancak nükleer silahların terörist grupların eline geçmesi korkusu veya bu silahlardan elde edilen gelirle terör gruplarının desteklenmesi korkusu karşılığında örgüt, nükleer silahların kademeli olarak azaltılarak sonunda yok edilmesine dair isteğini de dondurmak durumunda kalıyor gibi görünmektedir. Öyle ki 2017 yılında nükleer silahların yasaklanmasına ilişkin anlaşma, BM tarafından kabul edilmiş ancak nükleer silahların istenmeyen devletlerin eline geçebileceği endişesi yaşayan yasal güçlerin çekimserliklerinden dolayı işlerlik kazanamamıştır. Çünkü veto hakkı olan nükleer silah sahibi devletlerden ABD, İngiltere ve Fransa’nın öncülüğünde nükleer silah sahibi olan diğer devletler tarafından anlaşma onaylanmamıştır.204

1.1.2. NATO ( Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü)

4 Nisan 1949’da kurulan askeri örgüt, nükleer silahları Soğuk Savaş döneminde güvenliğin sağlanmasının ilk şartı olarak kabul etmiştir. Bu dönemde Doğu Bloku devletlerinin bu teknolojiye ulaşmasına engel olmak ana hedefiyken, şu an yasal varisler dışındaki devletlerin ve terörist grupların bu silahlara sahip olmasını engellemek önemli amaçlarından biri olmuştur. Örgüt, özellikle Rusya, Çin ve Kuzey

203 United Nations Special Comission(UNSCOM), < https://www.un.org/Depts/unscom/General/basicfacts.html>, (18.07.2020). 204 Perçem Arman, “2017 Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması: Amaçladığını Başarabilir mi?”, Yakın Doğu Üniversitesi Hukuk Fakültesi, DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019, 21, Özel Sayı, s. 1922.

74

Kore’nin nükleer silahları var olmaya devam ettiği sürece, kendi nükleer silahlarını bırakmayacağını açıkça belirtmiştir.205

1954’te Konsey MC-48 kararı onaylanmış ve ABD ile müttefiklerinin nükleer silah kullanımına kolaylık getirilmiştir. 206 Bu tarihte, Sovyetlerin nükleer silah kullanma tehlikesi bulunması sebebiyle tehlike anında hızlı hareket edebilmek için Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanının silahları aktif etmesine izin verilmiştir.207

Örgüt, nükleerden arındırılmış bölgelere verdiği desteğin yanında, hala nükleer silahları güvenliğin önemli bir kolu olarak görmektedir. Amaçlarından biri nükleer malzemeler ve tehlikeli maddeler ile fırlatma araçlarının yanlış ellere geçmesini engellemek olan örgüt, silahsızlanma konferansları ile NPT Gözden Geçirme Konferanslarına da etkin bir şekilde katılmaktadır.208Kurumun içinde, bu silahların yayılmasına karşı açılan komiteler temiz bir haberleşme ağı ile çalışmaktadır. Örgüt içinde nükleer silaha sahip üyelerin durumları, nükleer teknolojide ileri seviye ülkelerin durumu ve savunma konuları da düzenli olarak görüşülmektedir.

205 Hürriyet Gazetesi, “Stoltenberg: Nükleer Silahlar Var Oldukça NATO’nun da Nükleer Silahları Olacak”, 17 Şubat 2018, , (18.11.2019). 206 NATO’nun Doğu Bloku ülkelerine karşı etkili bir savunma için kabul ettiği ve bu doğrultuda potansiyel tehdidi caydırmayı amaçlayan planıdır. Orijinal metin için bkz. NATO, , (02.10.2019). 207 Wolfram F. Hanrieder- Larry V. Buel, Words and Arms: A Dictionary of Security and Defense Terms with Supplementary Data, Routledge, New York, 2018, s. 120. 208 NATO, , (20.11.2019).

75

Tablo 2: ABD Nükleer Silah Stoku 1962- 2013

Kaynak:https://www.armscontrol.org/projects-reports/2014-10/section-2-nuclear-reductions- make-united-states-safer

1.2. Rusya

ABD, Sovyetlere karşı nükleer silah edindiğinde artık ezici kara gücüne sahip Sovyetlerden korkulmasına gerek kalmamıştır. Ancak silahlar, 29 Ağustos 1949’dan önce daha değerlidir. Çünkü bu tarihte Kazakistan’ın Semipalatinsk şehrinde Sovyetler, başarılı bir nükleer deneme yaparak Amerikan nükleer yalnızlığına bir son vermiştir. Bombanın adı Stalin’i onurlandırmak için lakabı olan Joe-1 olarak seçilmiştir.209 23 bin kilo TNT gücündeki bomba bundan sonraki Sovyet bombalarının en küçüğüdür.210 Patlamadan yalnızca birkaç gün sonra Amerikan hava kuvvetleri, radyasyon ölçüm cihazındaki değişimden normal olmayan bir hava kirliliği içinden geçmiş ve havada plütonyum ve doğal olmayan ağır elementler bulununca yeni nükleer güç açığa çıkmıştır. Bu erken deneme ABD’yi şok etmiştir ancak asıl şok, bombanın Nagazaki’ye atılan Fat Man adlı bombayla birebir benzerliğidir.211 Yani çok büyük gizlilik ve kontrol altında yürütülen ABD planı içerisinde, projeden sorumlu

209 Mitchell M. Waldrop, Complexity: The Emerging Science at the Edge of Order and Chaos, Simon& Schuster Paperbacks, New York, 1992, s. 57. 210 Alexander DeVolpi vd., Nuclear Shadowboxing Volume I, Fidlar Doubleday, Michigan, 2004, s. 11 211 Michael S. Goodman, Spying on The Nuclear Bear, Stanford University Press, California, 2007, s. 62.

76

kişiler tarafından bomba dizaynı, iç tasarımı ve kullanılan madde miktarlarıyla ilgili bazı hassas konularda Sovyetlere bilgi sızdırılmıştır. Bu arada Sovyetler, Doğu Avrupa’yı sarmalamış ve sıra Batı Avrupa’ya gelmiştir.

ABD’nin çok büyük gizlilikle yürüttüğünü sandığı projesinin her adımı Stalin tarafından izlenmiştir. Ancak denemenin etkisini görmek için Potsdam Konferansı’nda silahlarıyla gösteriş yapan Truman’a nükleer teknolojiden habersiz görünmüş hatta eski düşmanı Japonya üzerinde deneneceği için mutlu gözükmüştür. 212 Olayın ciddiyetini anlamadıklarını düşünen Truman’a karşı aslında, Sovyet casuslarının istihbaratları riske atılmamak istenmiş, bombanın yaratacağı etki ile ABD’nin gücü ölçülmek istenmiştir. Bu silahın Sovyetlere bir adım uzaklıkta Japonya’da denenmesi Sovyetlere gözdağı verilme amacı da taşımaktadır.

Stalin’in nükleer silah programı Einstein’ın mektubu gibi bir uyarı sonucu başlamıştır. Komünist fizikçi Flerov, Nazi Almanya’sının nükleer güç ile ilgili bilgilerinden Sovyetleri haberdar edip kendi silahlarını üretmesi için Stalin’i uyarmıştır. 213 Asya’da büyük bir zafer kazanan ABD’ye karşı durum eşitlemesi gereğini duyan Sovyetler, nükleer silah programlarına Enormoz kod adını vermiştir. 214

Proje çalışanlarından biri Nazi Almanya’sından kaçan ve daha önce İngiltere’nin nükleer bilim ekibinde çalışan Klaus Fuchs isimli mülteci bilim insanıdır.215 Fuchs, Manhattan Projesine İngiltere tarafından önerildiğinden dolayı casusluk olayı açığa çıktığında İngilizler kendilerini müthiş bir baskı altında hissetmişler ve Amerikan hükümeti ile ilişkileri gerilmiştir. Bahsi geçen bilim insanı, büyük bir komünizm sempatizanıydı ve ona göre ABD’de en az diğerleri kadar tehlikeliydi.216 İdeolojik inançlar dışında bilim insanlarının kimi, ABD’nin dengesiz gücünü korkunç bulduğu için, kimisi gelirini arttırmak için kimisi de nükleer

212 Robert L. Messer, The End of An Alliance, University of North Carolina Press, USA, 1982, s. 94. 213 Albert I. Berger, Life and Times of The Atomic Bomb: Nuclear Weapons and the Transformation of warfare, Routledge, New York, 2016, s. 42. 214 Steve Sheinkin, Bomb, Roaring Brook Press, New York, 2012, s. 41. 215 Goodman, pp. 62- 63. 216 Andrew J. Rotter, Hiroshima: The Wolds Bomb, Oxford University Press, New York, 2008, s. 40.

77

bilimcilere geniş ayrıcalıklar tanımasının yaratacağı prestij isteğiyle Sovyetlere önemli bilgiler sağlamıştır. Kısacası prestij sadece devletlerin arzusuyla sınırlı değildir.

Program için gerekli olan uranyum, eski Sovyet Cumhuriyetlerinden tedarik edilmiş ve deneme özellikle Çin’den gizlenmeye çalışılmıştır.217 Silahların tek ülkede olması güvenli değildir ancak ikinin üstü de çok tehlikeli görünmektedir. Ancak nükleer devletlerarasına ABD müttefiklerinden katılanların sayısı artınca politika değişikliğine gidilmiş ve Amerikan müttefiklerine karşı Sovyetler müttefiklerini silahlandırmaya başlamıştır.

1949’da Mao Zedung’un komünist Çin Halk Cumhuriyetini ilanıyla Sovyetler, Çin ile sıkı bir teknik- askeri dayanışma içine girmiştir. Stalin, dünya savaşlarından yorgun ve yıpranmış biçimde çıkan Avrupalı devletlere komünizmin refahını getirmek amacındaydı. Ancak Stalin’in yanında başka bir komünist, Batılı devletlerin en son isteğidir.

1950’de Paul Nitze’nin yayımladığı NSC-68 adlı belgeyle Batılı devletler Sovyetlerin amaçlarından emin olmuştur.218 Belge, Stalin liderliğindeki Sovyetlerin komünizmi Batı Avrupa’ya kadar yayacağını ve küresel bir birliğe ihtiyaç duyulduğunu açıkça göstermiştir. Belge karşısında Amerikan yönetimi, NATO’nun sınırlı karşılık adlı stratejisi ile Sovyet saldırısı konvansiyonel silahlarla engellenemezse sınırlı şekilde nükleer silah kullanımıyla karşılık verileceğini onaylamıştır. 219 Bu, daha aktif bir nükleer politika izleneceği anlamına gelmektedir.

Stalin, nükleer silahlara sahip olduktan sonra doğrudan çatışmayı önlemekten yana olmuştur. Bunda ABD’nin silah sayısının üstünlüğü ve karşılıklı yok olma korkusu etkilidir. Bu dönemde Sovyetler beş adet nükleer bombaya sahipken, ABD’nin defalarca kat fazla silahı bulunmaktaydı. Sovyetler bir yandan Avrupa ve Asya’daki ayrılıkçı hareketleri kışkırtıp komünist partilere destek sağlarken, bir

217 United States General Accounting Office, Uranium Enrichment, Washington D.C., 1992, s. 21. 218 Orijinal metin için bkz. . (24.10.2019). 219 İşbilen, s. 43.

78

yandan silah sayısını artırmak için yoğun bir çalışmaya girişmiş ve komünist Çin’i silahlandırılmak için ayrıntılı bir işbirliğine girişmiştir.220

Sovyetlerin nükleer silah politikası, ideolojisinden ayrı tutulmamalıdır. Bu silahlara ulaşma ve dünyayı bunlarla korkutma amacına, kamuoyu desteği ile ulaşacağının farkında olan Stalin, kamuyu desteğini kaybeden bir devletin, psikolojik savaşı kaybedeceğini bilmektedir. Bu sebeple bir yandan Amerikan nükleer silahlarından daha güçlü silahlar geliştirilirken bir yandan da Rus halkının etkin desteğini almak için milliyetçi duyguları harekete geçirmiştir. Bu yüzden Soğuk Savaş, ideolojiler ve stratejiler gölgesinde uzaya kadar taşınan bir yarış olmuştur.

1953’te Stalin’in ölümünden sonra, barış içinde bir arada yaşama sloganıyla yönetime gelen ve ülkeyi Stalinizmden arındıran Kruşçev, ideolojik savaş yerine ekonomik ve teknik bir yarışı tercih etmiştir. Kruşçev de Stalin gibi Çin’in silahlandırılmasını desteklemiş ancak bu ülkeye olan doğrudan yatırım ve yardımları ciddi biçimde kısmıştır. Bunun sebebi, Çin’in Stalin değerlerini daha radikal biçimde yaşaması ve Batı ile uzlaşmak istememesidir. Dolayısıyla Çin, kendi milli nükleer projesini inşa etmeye, dahası ihraca başlamıştır. 221

Kruşçev döneminde altın çağını yaşayan Sovyetler, Stalin’in başlattığı yarışta uzay çalışmalarına ağırlık vermişler ve bu alanda çalışabilecek teknik uzmanların yetiştirilmesine ciddi fonlar ayırarak, ülkenin ekonomisini ABD’nin önde olduğu yarışta öne geçebilmek için cömertçe harcamışlardır. 1952’de ilk hidrojen bombası olan Joe- 4, 1954’te ilk nükleer santral üretilmiştir.222 1957’de Sputnik-1 adlı uydu uzaya fırlatılmış, aynı sene ilk kıtalararası balistik füze üretilmiştir.223 Bu son gelişme, ABD’nin Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus arasında korunmasının sonu demektir. Bu sefer korku Hawaii değildir, hedefin sınırları genişlemiştir. Bu gelişmelerden dolayı ABD yönetimi, sınırlı savaş mantığını terk edip, hangi silahla saldırılacak olursa

220 Edgar Snow, Çin Üzerinde Kızıl Yıldız, çev. Enes Esmer, Yordam Kitap, İstanbul, 2015, s. 39. 221 Zihihua Shen- Yafeng Xia, “Between Aid and Restriction: Changing Soviet Policies Toward ’s Nuclear Weapon Program 1954- 1960”, The NPIHP Working Paper Series, 2012, (2), , ss. 4- 6. 222 Joseph A. Angelo Jr., Nuclear Technology, Greenwood Press, U.S.A., 2004, ss. 81- 82. 223 NASA, “ Sputnik 1”, 5 Ekim 2011, , (20.08.2019).

79

olsun karşılığın nükleer silahlarla verileceği bir fikir benimsemiş fakat Sovyetler artık teknik anlamda geride olmadığından kullanılamamıştır.

60’lı yıllarda uzay çalışmalarına ağırlık verilmiştir.224 Tarihin şimdiye kadar gördüğü en şiddetli nükleer silah olan Çar Bombası 30 Ekim 1961’de test edilmiştir. 57 megatonluk bomba, İkinci Dünya savaşında patlatılan iki nükleer bombadan yüzlerce kat güçlüdür ve patlamadan sonra yükselen mantar bulutu Everest dağından 7 kat yükseğe 64 km’ye ulaşmıştır.225 5. 5 şiddetinde deprem yaratan bu deneme Kuzey Buz Denizinde denendiğinden uluslararası çevreler tarafından çokça tepki çekmiştir. Çar bombası yalnızca teknik bir gösteriş için geliştirilse de Hiroşima’ya atılan bombadan 3300 kat güçlü olduğu da bir gerçektir.226 Devasa olduğundan dolayı savaş aracı olarak kullanılmaya elverişli değildir. Bu sebeple ABD’yi korkutma amacı taşıdığı düşünülmektedir. Bombanın 100- 150 MT( Megaton) ağırlığında olması önerilmiş fakat daha sonra reddedilmiştir. 227 57 MT bombanın bıraktığı hasarın yanında 100 MT gücünde bir bombanın yaydığı radyasyon tüm dünyaya yayılacak, ozon tabakasında onarılmayacak bir boşluk açacak ve yüzlerce yıl sürecek biyolojik mutasyonlara neden olacaktır. Bombanın atılmasında görev alan Tu-95 adlı bombardıman uçağı ağırlığı taşıyamayınca deney ertelenmiş ve uçak teknik düzenlemeler ile bombayı kaldırır seviyeye getirilmiştir. Tu- 95 ‘in bomba bırakıldıktan sonra kaçabilmesi için bomba 800 kg bir paraşütle atılıp 10.500 m yükseklikten bırakılmıştır.228

İki nükleer gücün ilk ciddi karşılaşması Küba’da yaşanmıştır. Buraya Amerika’yı hedef alan roketler yerleştiren Sovyetler, komünizm sempatizanlarını çevresine toplamak istemiş ve kendisine doğrultulan Türkiye ve İtalya’daki füzelere misilleme yapmak istemiştir. Kriz sonunda düşman ABD ile anlaşan Sovyetler, Kuzey Kore’yi istemeden Çin eksenine yakınlaştırmıştır. Daha sonra telafi için Sovyetler

224 Uzaya ayak basan ilk insan olan Sovyet pilotu Yuri Gagarin: 12 Nisan 1961. NASA, , (18.08.2019). 225 Stephen Dowling, “The Monster Atomic Bomb was too big to use”, BBC, 16 Ağustos 2017, , (02.12.2019). 226 Ozias Marcovici, Atom Between Science and Politics: From Los Alamos to Hiroshima, SAGA Publishing, 2019, s. 306. 227 Marccovici, s. 306. 228 Atomic Heritage Foundation, , (01.11.2019).

80

tarafından Kuzey Kore’de bizzat füze programı kurulmuş, İsrail’le eşitlenmek isteyen Suriye’yle nükleer işbirliği yapılmış ve Hindistan’a nükleer materyal, yakıt ve uzman transfer edilmiştir. Kısacası NPT açıkça ihlal edilmiştir. Uzakdoğu’daki Amerikan askeri varlığını sonlandırmak için nükleer Kuzey Kore ile ekonomi devi Güney Kore’nin birleşmesini desteklemiş ve buradan Japonya’ya açılmak istemiştir. Korkular, etkili bir radyasyon silahı olan nötron bombasını 1977’de test etmesi ile artmıştır.229

1991’de Gorbaçov’un istifası ve ardından Sovyetlere bağlı cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını kazanmasıyla Sovyetler’ in dağılışından sonra çıkan en büyük sorun, eski Cumhuriyetlerde kalan nükleer silah ve malzemeler olmuştur. Dağılmadan sonra oluşan güç boşluğunda terörist grupların bu malzemelere ulaşma ihtimali dünya kamuoyunda ciddi endişelere neden olmuştur. Çünkü Sovyetler dağılmadan önce kendisine bağlı eski cumhuriyetlere toplamda 35.000 nükleer başlık yerleştirmiştir.230 Bu korku ile ABD, 90’lı yıllarda nükleer teknolojinin yayılmasının önüne geçme konusunda Sovyetlerin halefi Rusya ile ortak hareket etmiş ve Rusya ile diyaloğunun ilk önemli konusu, nükleer teçhizatların güvenliğini sağlamak olmuştur. Bu amaçla ABD, Kazakistan’dan yarım tona yakın uranyum satın almıştır. Neyse ki Sovyetlerin uzun yıllar nükleer test alanı olarak kullandığı Kazakistan, Belarus ve Ukrayna 1991’de NPT’yi imzalayarak ellerindeki Sovyet nükleer silahlarını Rusya’ya vermişler ve terörist grupların bu silahlara ulaşmasını engelleyen önlemler almışlardır.231

Rusya ilk iş olarak ancak ülke egemenliğine karşı olan ciddi durumlarda nükleer silah kullanacağı politikasını değiştirerek, kendisine ve müttefiklerine olan saldırıya nükleer cevap vermekle değiştirmiştir.232 Nükleer silahlı teröristlere karşı Batılı devletlerle işbirliğine gitmiş ve Orta Asya’yı kiler olarak kullanmaktan ziyade politika eksenine koymuştur. Buradaki askeri varlık artırılmış, Rus enerji şirketi

229 Jeremy Black, Savaş ve Dünya: 1450- 2000, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009, ss. 472- 482. 230 Graham Allison, “What Happined to the Soviet Superpower’s Nuclear Arsenal?: Clues For The Nuclear Security Summit”, Mart 2012, , (18.05.2020). 231 Merve İrem Yapıcı, Rus Dış Politikasını Oluşturan İç Etkenler, USAK Yayınları, Ankara, 2010, ss. 317- 319. 232 Congressional Research Service, “Russia’a Nuclear Weapons: Doctrine, Forces and Modernization”, 2 Ocak 2020, , (10.02.2020).

81

ROSATOM’un işbirlikleri genişletilmiş ve nükleer enerji ihracatından ciddi biçimde kar sağlanmaya başlanmıştır. Öyle ki dünyadaki nükleer santral menşelerinin yüzde 30’u Ruslara aittir. 233 Amerika’nın İran’ı yalnızlaştırdığı bir dönemde nükleer santralleri Rusya inşa etmiş, ülkeye yakıt sağlamış; teknik uzman ve teknolojik malzeme tedarik etmiştir.

Putin’in politikaları, her iki kıtada Amerikan varlığının artmasına sebebiyet vermektedir. 234 Son zamanlarda şiddetlenen nükleer krizlerde ABD politikalarını engelleyen, Ortadoğulu devletleri koruma görevini üstlenen ve Kuzey Kore ile askeri işbirliğinden kaçınmayan Putin, dış politikasının sınırlarını genişletmek istemektedir. Brejnev’den beri ABD ile doğrudan çatışmadan ancak teknik yarışta ondan geriye kalmadan refah seviyesini yükseltme, Putin’in sıkı sıkıya tutunduğu bir amaçtır.235 Amerikan nüfuz alanının aksine bir genişlemeyi takip eden lider, 2001 yılında nükleer silahların korunmasını içeren bir anlaşma ile Çin dostluğunu pekiştirmiş ve ortak hareket planı kabul etmiştir. 236 Bu anlaşmanın yapılmasında 1996’da yenilenen güvenlik anlaşması ile etkisi genişletilen Japonya’dan çekinmesinin payı vardır.237

Ülke, 2019 güncel verilerine göre 6.490 nükleer başlıkla dünyada en fazla stoka sahiptir.238 Buna rağmen Putin, nükleer silahların tamamen yasaklanmasına ilişkin anlaşmaya imza attığı halde, ABD’nin bu silahlara tek başına hiçbir zaman sahip olmasına izin vermeyecektir. Rusya’nın silah bırakışması ABD’nin seçimlerine bağlı görünmektedir.

233 “Boyarkin: Rusya nükleer teknolojide dünya lideri”, , (20.01.2020) 234 Elnur Hasan Mikail, Yeni Çarlar ve Rus Dış Politikası, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007, ss. 102- 103. 235 İrfan Kaya Ülger, Putin’in Ülkesi: Yeni Yüzyıl Eşiğinde Rusya Federasyonun Analizi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2015, s. 660. 236 Daha fazla bilgi için bkz. Ministry of Foreign Affairs of the People’s Republic of China (FMPRC), “Treaty of Good- Neighborliness and Friendly Cooperation Between The People's Republic of China and The Russian Federation”, 24 Temmuz 2001, , (16.10.2019). 237 Ülger, s. 616. 238 Arms Control Association, “Who Has What a Glance”, Temmuz 2019, , ( 03.10.2019).

82

1.3. İngiltere

1952 yılında atom bombası deneyerek nükleer silah sahibi olan üçüncü ülkedir. Daha önce belirtildiği gibi Nazi Almanya’sına karşı ABD ve Kanada ile ittifak yaparak nükleer araştırmalara dâhil olmuştur. Nazi Almanya’sından kaçan pek çok bilim insanını mülteci olarak kabul eden İngiltere, aldığı beyin göçü ile atoma hükmedenler arasına girmiştir. Bunlardan biri olan Alman bilim insanı Klaus Fuchs, ciddi bilgiler sağlayarak, Başbakan Clement Attlee’nin önerisiyle Manhattan’da çalışmıştır.

Sovyetlerden üç sene sonra nükleer deneme yapan ülkenin, nükleer teknolojiye Sovyetlerden önce ulaşmış olmasına rağmen geç silahlanmasını çeşitli nedenlere dayandırmak mümkündür. Birincisi, 40’lı yılların başından beri uranyum patlamalarının askeri uygulama alanlarını kendisi de araştırıyordu. İkincisi, ABD; müttefikini tehdit edecek değildi. Soğuk Savaş boyunca ülkesinin statükosunu korumak istediğinden nükleer bir yarışa girmek gibi bir arzusu hiç olmamıştır. Zaten Avrupa’da teknoloji savaşlarının gerisinde, ekonomik ve siyasi bir birlik kurulma çabaları vardı.

Sovyetlerin silahlanmasından sonra güvenliğini Amerikan garantörlüğüne teslim etmemek adına silahlanan ülke, Sovyet yayılmacılığına karşı Batılı devletlerle ortak hareket içine girmiştir. Ancak silahlanması, Avrupa’da tek nükleer gücün dengeleri değiştireceğini bilen Fransa’yı silahlanmaya itmiştir. Bu silahlar günümüze değin İngiliz savunmasının nihai gücü olarak kabul edilse de semboliktir ve dış politikada etkin bir araç olarak kullanılmamaktadır. Ülkenin nükleer stratejisi, karşı bir saldırı olmadıkça nükleer silahları kullanmamak şeklindedir.

Kasırga Operasyonu adıyla 1952’de Batı Avustralya’da başarılı bir deneme yapılmış, nükleer gizliliğin bitişiyle ABD ile nükleer işbirliği artırılmıştır. 239 İşbirliğinin artışına paralel olarak 1963 yılında nükleer silah taşıma kapasitesine sahip Amerikan Polaris tipi füzeler ve nükleer denizaltıların dizaynını almışlar, askeri

239 Charles S. Shapiro- Valerie I. Kiselev- Eugene V. Zaitsev, Nuclear Tests: Long Term Consequences in the Semipalatinsk/ Altai Region, NATO ASI Series, Springer, (y.y.), 1998, s. 28.

83

birlikteliklerini güçlendirmişlerdir. 240 Ancak bu araçlar da yerini Trident II D-5 denizaltı füzelerine bırakmıştır.

Nükleer başlık taşıma yetenekli denizaltıları ülke savunmasında önemli bir yere sahiptir. Birbirilerinin sadık müttefikleri olan İngiltere ile ABD, Soğuk Savaş boyunca paralel politikalar izlemiş ve eş zamanlı gözlem uçuşları yapmışlardır. Dönem boyunca ikisinin de en büyük isteği Sovyetlerin nükleer silahlarını sınırlandırmak olmuştur. Çünkü İngiltere de Sovyet menzilindedir ve eski sömürgelerinden Çin’in silahlanması kendisi için bir tehdittir. Bu sebeple ilk hidrojen bombası, gözdağı vermek amacı ile Pasifik Okyanusunda denemiştir.241

İngiliz nükleer silahlanması tarih boyunca saldırı amaçlı olmamıştır. Nitekim 70’li yıllarda 350 adet nükleer başlığı bulunan devlet giderek sayıyı indirmiş ve nükleer kapasiteli bazı savaş uçaklarını servisten çekmiştir.242

Amerikan Başkanı Eisenhower’ın diğer ülkelere hafif reaktörler dağıttığı gibi, İngiltere de Hindistan’ın ilk nükleer reaktörü Apsara’nın kurulmasına ön ayak olmuştur. 243 Bu reaktör, Sovyetlerden sonra Asya’da kurulmuş ikinci reaktördür. Silahların denetim altına alınması için ortaya çıkan NPT anlaşmasına en geç imza atan ülkelerden biridir. Çünkü Çin ve Sovyetleri kapsayan bir sistemin uzantısı olmak istememiştir.

80’lerde kendi isteğiyle, ABD tarafından topraklarına yerden fırlatılan nükleer Cruise füzelerini yerleştirmesi Avrupalı ve Asyalı devletler tarafından oldukça eleştiri toplamıştır.244 Bu tarihlerde Sovyetlerin gözü bu ülkeye çevrilmiş ve Asya yoğun siyasetten sonra Avrupa ilgisi artmıştır.

240 The Guardian, “From the archive: 16 September 1966: Polaris Nuclear Submarine Launched”, 16 Eylül 2015, , (14.07.2019). 24115 Mayıs 1957 Christmas Adaları- Pasifik Okyanusu Angelo Jr., s. 82. 242 İşbilen, ss. 66-67. 243 NTI, , (12 Kasım 2019). 244 Nükleer Enerji Dünyası, “1980’ler”, , (25.06.2019).

84

2003 Irak askeri harekâtında ABD ile ortak hareket eden ülke eleştirilerden kurtulmak için ABD’nin silik bir kopyası olmamak adına AB içinde uluslararası olaylara ortak ses çıkarma girişimlerinde öncü olmuş ve İran krizi de dâhil pek çok krizde arabulucu olmuştur. Ayrıca 1953’den beri santrallerden sağladığı elektrik üretimiyle enerji ihtiyacında nükleer enerjiyi birinci sıraya oturtarak, günümüzde dünyanın önder nükleer enerji firmalarıyla anlaşmalar yapmakta ve ekonomisini bu yeni sektör üzerinden kalkındırmak istemektedir.

1.4. Fransa

Barış için Atom konuşmasından önce nükleer gizlilik yürüten Amerikan yasası değişmeden önce, nükleer maddeler ve bilgiler yalnızca İngiltere ve Kanada ile paylaşılmaktaydı. 245 Bunun açığa çıkması, NATO ülkeleri içinde anlaşmazlıklara neden olmuş, diğer Amerikan müttefiklerinin hak talep etmelerine neden olmuştur. Amerikancı NATO korumasına güvenmeyen ve Fransa’nın Avrupa dışında da var olmasını destekleyen De Gaulle, İngiltere’nin silah üretmeye başladığını gördükten sonra Fransız Atom Enerjisi Komisyonu’nu kurarak nükleer politikayı resmen başlatmıştır. Bu sebeple 1966’da NATO’nun askeri kanadından ayrılmışlar ve yeniden katıldıkları 2009’a kadar nükleer silahlarını ittifakın malı olmayan milli araçlar olarak değerlendirmişlerdir. 246

Nazi zulmünden kaçan bilim insanları ile 50’lerde Kuzey Afrika’dan izole edilen Yahudi bilim insanları Fransız atom kuruluşunda görevlendirilmiş ve Fransa’nın Marcoule bölgesinde bir plütonyum üretim reaktörü kurmalarıyla program başlamıştır.247 Bu uzmanlardan yaptıkları nükleer işbirliği çerçevesinde İsrail’de güçlü bir reaktör inşa eden De Gaulle, Fransız savunmasını birliğin ötesine geçirmek ve dış politikada daha etkin olmak istemiştir.

245 Bodur, s. 624. 246 Richard Dean Burns- Joseph M. Siracusa, A Global History of Nuclear Arms Race: Weapons, Strategy and Politics, Vol. I, Praeger, USA, 2013, s. 329. 247 Aljazeera, “Algerians suffering from French atomic Legacy, 55 years after nuke tests”, 1 Mart 2015, ,(3 Aralık 2019).

85

İlk başarılı deneme, 1960 yılında Mavi Sıçan kod adlı bomba ile Sahra Çölünün 19.yy’dan beri sömürgeleri olan Cezayir topraklarındaki kısmında yapılmıştır. Daha sonra beyaz sıçan ve kırmızı sıçan adlı bombalar patlatılarak Fransız bayrağına da atıf yapılmıştır.248 Bundan sonra “force de frappe” denilen Fransız vurucu gücü olarak adlandırılacak nükleer program, ABD’ye bağımlı olmayacak şekilde Fransız yapımı silah ve gönderme araçlarına sahip olma şeklinde devam ettirilmiş ve milli bir teknoloji inşa edilmiştir. Nükleer programın kuruluşunda başta Amerikan yardımı alınsa da teknik gelişim milli kararlılık ile mümkün olmuştur. De Gaulle Fransa’nın en önemli gücünün nükleer vuruş gücü olduğuna inanmıştır. Şu an günümüzde enerji ihtiyacının yüzde yetmiş yedisini nükleerden sağlayarak enerjiyi en aktif kullanan ülkelerden biridir.249

Pek çok sınırlama anlaşmasını imzalamayan Fransa, NPT’yi bile ancak 1991’de imzalamıştır. İsrail’de kendi teknolojileriyle Dimona tesislerini kurmuş, ayrıca uzun süre yakıt tedarik etmiştir. İşbirliği büyümüş ve 1956’da İsrail ve Fransa’nın Dışişleri Bakanları bünyesinde yapılan Şimon Peres’in de katıldığı gizli bir toplantı ile İsrail’in nükleer silah teknolojisinin desteklenmesine karar verilmiştir.250 Ayrıca füze, jet tasarımlarının olduğu pek çok bilgi de ihraç edilmiştir. Karşılığında Kuzey Afrika’dan İsrail’e getirilen Seferad Yahudileri, Cezayir sorununda istihbarat sağlamış ve alınan bilgiler ile bağımsızlık ayaklanmaları bastırılmak istenmiştir.251

Başkan Kennedy, Fransa ile işbirliğinde Amerikan gücünü öne çıkarmıştır. Ancak daha sonraki Amerikan başkanları nükleer silahlara sahip daha serbest bir Fransa’nın gücüne inanmıştır. Bu sebeple teknik destekle üretimi desteklemiş ve Sovyetlere karşı birlik beklemişlerdir. 80’li yıllarda Irak’a yüksek oranda

248 1 milyon kişinin katilinden sorumlu Fransız yönetiminin bu denemeyi yaptığı yıl, Fransız kuvvetlerine karşı Cezayirlilerin ayaklandığı ve bağımsızlık isteğiyle milis kuvvetleri topraklarından kovmaya çalıştığı yıllardır. TRT WORLD, “France Detonated 200 Nuclear Bombs in colonies but never answered for it”, 12 Ekim 2018, , (03.11.2019). 249 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye’nin Nükleer Santral Projeleri Soru Cevap, 11 Ocak 2016, Nükleer Enerji Proje Uygulama Dairesi Yayın Serisi, , (01.12.2019). 250 Selim Sunal, Dünyayı Bekleyen Son Tehlike: Nükleer Güç Savaşları, Kariyer Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 153. 251 Sunal, s. 154.

86

zenginleştirilmiş uranyum ve teknik uzman desteği yapan Fransa ise NPT’yi açıkça ihlal etmiştir.252 Irak’a daha sonra İngiliz, Amerikan ve Alman desteği de verilmiş ve bizzat Batılılar tarafından yüksek derecede zenginleştirilmiş uranyum verildiği halde silah ürettiği şüphesiyle işgal edilmiştir. Silahlanması istenmeyen bir devlete, yüksek derece zenginleştirilmiş uranyum tedariki yapılması ciddi bir güvenlik ihmalidir.

80’li yıllarda çevresel hareketlenmelerle beraber 1985’te Fransa’nın nükleer denemeler yapmış olduğu Naruoa adalarında oluşan çevre zararı protesto edilmiştir. Nükleer karşıtı propaganda için konumlanan Greenpeace gemilerinin patlatılması ve bir gazetecinin hayatını kaybetmesi haberi Fransız gizli servisinin olayın faili olduğu ifadeleriyle büyümüştür.253

90’lı yıllarda nükleer temizlik çalışmaları başlamıştır. 1992’ye kadar 538 adet nükleer silahı olan ülke aynı yıl plütonyum üretmeyi, nükleer silah denemesi yapmayı, 96’da orta menzilli füze sistemlerini ve uranyum zenginleştirme işlemlerini durdurmuştur.254 Yine de 1996’da Mururoa’da son denemesini yapmış; kısmi deneme yasağını ve ölü doğmuş kapsamlı deneme yasağını resmen reddetmiştir. Tepkiler üzerine 1997’de Çin ile yayımladıkları ortak deklarasyonda nükleer silah denemelerinin laboratuvar dışında tamamen yasaklanmasına büyük destek vermişlerdir. Nükleer silah kullanımı ancak ülke varlığının ciddi şekilde tehdit edilmesi sonunda düşünülecek bir strateji halini almıştır.255

Ülke, günümüzde hem AB hem de NATO’dan bağımsız bir nükleer rejim benimseyerek, ulusal savunmasını güçlendirmekte fakat saldırgan bir politika izlememeye dikkat etmektedir. Güvenliği sağlamak adına nükleer silahlarının çoğu denizaltında pasif halde bekletilmektedir.

252 Ehsan Bakhshandeh, Occidentalism in Iran: Representations of the West in the Iranian Media, I. B Tauris Publishing, New York, 2015, ss. 64- 65. 253 BBC, “Greenpeace’e Saldıran Fransız Ajandan Özür”, 6 Eylül 2015, , (08.07.2019). 254 İşbilen, ss 67- 69. 255 Arms Control Association, , (08.12.2019).

87

1.5. Çin

Çin’in nükleer evrimi, komünist lider Mao Zedung’un ideolojik yaklaşımları dolayısıyla geç şekillenmiştir. Çin halk devrimini isteyen lider, nükleer silahları ABD emperyalizminin araçları olarak görmüştür. Büyük devletlerin zengin bir ambar ve işçi kaynağı olarak gördüğü Çin’in büyük devletler arasına girmesi için uzun yıllar geçmesi gerekmiştir. Komünist parti ile milliyetçi parti arasındaki iç çatışma sonucu 1 Ekim 1949’da Batı öğretilerine karşıtlığıyla bilinen Mao Zedong ÇHC( Çin Halk Cumhuriyeti)’yi ilan etmiş ve komünist devrimi tüm dünyaya yaymak istemiştir.256 Amerikan aleyhtarı ideolojik yaklaşımlarının yanında kıtada bir müttefik arayan Mao, Sovyetlere yakınlaşmıştır.

Soğuk Savaş döneminde müdahaleci bir tavır izleyen ABD, komünizmin ürediği yerlere müdahale etmiştir. Sömürge tarihinden ötürü güvensiz hisseden Çin, Asya’da müttefiksiz kalırsa ABD ile karşı karşıya gelmekten çekinmekteydi. Bu gerekçelerle 40’lı yılların ortalarında teknik gelişmelerle ilgilenmeye başlanmış ve Çinli bilim insanlarının yetiştirilmesine ağırlık vermiştir. Bu bilim insanlarının en önemlilerinden olan Qian Sanqiang, Çin’de atom bombasının babası olarak Çin Atom Enerjisi kurumunu kurarak ve silah elde edilmesinde bizzat çaba harcamıştır.257

Nükleer gelişmelerle başta yalnızca araştırma temelinde ilgilenen Çin’in düşüncesinin tam anlamıyla değişmesi Kore Savaşı’ndan sonra olmuştur. Düşman ABD ve müttefikleriyle doğrudan karşı karşıya kalan Çin, silahlarının ve geniş ordusunun düşmanının çok gerisinde kaldığını görmüştür. Kore Savaşı’nda Eisenhower tarafından atom bombası ile vurulmakla tehdit edilen ülke 50’lerde yön verdiği programını, 60’ların ortalarından itibaren hızlandırmıştır. Sistemin iki kutbu ile de sorun yaşayan tek ülke olması, füze teknolojisinde atılım yapmasını sağlamıştır. Önceleri Sovyetlerin eninde sonunda ülkelerini işgal edecekleri düşüncesi, yeni Amerikan tehdidiyle Mao’ya bu silahlara kesimlikle sahip olmaları gerektiği konusunda dirençli bir motivasyon vermiştir.258 ABD’nin avantajı görüldükten sonra

256 Türel, s. 92. 257 Qian Sanqiang- Qian Xuesen, “Chinese Nuclear Program”, 19 Temmuz 2018, , (28.10.2019). 258 Ehsan M. Ahrari, Büyük Güçler Hegemona Karşı: Rusya, Çin ve Hindistan’ın Yükselişi, çev. Erhan Baltacı, Avangard Yayınları, İstanbul, 2017, s. 197.

88

askeri modernizasyon için çok ciddi bir çaba harcanmış ve Sovyetler ile nükleer işbirliği yapılmıştır. Buna göre, 1955’ten itibaren iki ülke atom enerjisinin barışçıl kullanımı konusunda yardımlaşacak, Çinli bilim insanları ve öğrenciler Sovyetler Birliği’ndeki deneyleri izleyebilecek ve ülkelerine öğrendiklerini aktarabileceklerdir. 259 Bu anlaşma daha da ilerletilmiş ve balistik füze, nükleer reaktör inşası, bomba tasarımları gibi konularda Sovyet desteğini getirmiştir. Haiyan’da nükleer silah üssü kuran Sovyetler, Çin’in nükleer silahlara sahip olması için her türlü yardımı yapmıştır.260

Sovyet yönetici kadrosundaki değişiklikle gelen Nikitta Kruşçev’in Komünist Partisi 20. Kongresi’nde yaptığı konuşma ile Çin, teknik gelişimini milli çabalarıyla geliştirmeye devam etmiştir.261 Stalin’in inandığı katı ideolojik değerlerin Sovyetler’ i gerilettiğine inanan Kruşçev, Batı’ya eklemlenerek ABD ile barışçıl bir şekilde yaşayan, refahı yüksek bir Rus halkına inanmıştır. Bu konuşma, yeni kurulan Çin’in var olma sebebi olan radikal komünizmin, yani iktidarın dayanak noktasını çürütmek anlamına gelmektedir. Yani Kruşçev, ÇHC’nin yaşama sebebini elinden almıştır. Buna karşın Çin, Sovyetler ile yaptığı anlaşmaları 1960’da durdurmuş ve yerli üretimi desteklemiştir. Bu tarih ertesinde Kuzey Kore ile yakınlaşmış ve onları işbirliği içinde oldukları dostlar olarak görerek Sovyetler ile ortaklaşa silahlandırmıştır. Yani Kuzey Kore nükleer teknolojisinin kurulumu için Sovyetlerden alınan tüm teknik bilgi ve teçhizat buraya yönlendirilmiştir. Bu tarihin arka planında ABD’nin 1945’ten sonra sıkça nükleer silah kullanmayı düşünmesi ve pek çok kez Çin’i doğrudan tehdit etmesi yatmaktadır. Çin, pek çok kez nükleer santrallerinin ABD tarafından bombalanacağı ihbarını almış fakat bu, Asya’da Sovyetlerin de katılacağı bir savaş başlatacağından gerçekleşmemiştir. 262 Özellikle 50’ler ve 60’lar boyunca Amerikan kara ve hava kuvvetlerinin, en gelişmiş silahlarla Asya’da eğitilmesi ve donanma gücünü

259 Atomic Heritage Foundation, , (05.11.2019). 260Alexandra Brooks- Howard Hu, “China”, Nuclear Wastelands: A Global Guide ton Nuclear Weapons Production and Its Health and Enviromental Effects, Arhun Makhijani- Howard Hu- Katherine Yih( Ed. ), The MIT Press, England, 2000, ss. 491- 492. 261 Samet Yılmaz, “Çin’in Nükleer Askeri Stratejisi ve Ulusal Güvenliği”, İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (İGÜSBD), 2016, 3, (1), s. 159. 262 Xiaobing Li, A History of The Modern Chinese Army, The University Press of Kentucky, USA, 2007, s. 175.

89

teknolojiyle birleştirmeleri Çin’in bu silahları elde etmek istemesinin en büyük nedenlerindendir.263

Ülke, Sovyet temelli teknik bilgi ve teçhizatları geliştirerek 1964’te başarılı bir atom bombası patlatmış, bu da dâhil tüm denemelerini Sincan- Uygur özerk bölgesinde denemiştir.264 Nükleer silahları ilk kullanan taraf olmayacağına söz veren Çin, az sayıda ancak etkili bir savunmayı garanti edecek silahlar geliştirme fikrina bağlı kalmıştır. Nükleer saldırıyı caydırmak, bu silahlara sahip olmayan hiçbir devlete karşı bunları kullanmamak veya tehdit etmemek, devletlerin egemen eşitliği ve içişlerine karışmama gibi ilkelere saygı duymak politikanın önemli hatlarındandır. 265 Nükleerden arındırılmış bölgeleri desteklerken, nükleer yarışa karşı olduğunu her seferinde yineleyen Çin, samimiyetini göstermek için kapsamlı deneme yasağı anlaşmasını onaylamış ve bu tarihten itibaren hiçbir deneme yapmayacağına söz vermiştir. Nükleer silah geliştirmekten çok gönderme araçlarını geliştiren Çin, nükleer başlık taşıyabilen denizaltı teknolojisinde çok ileridedir. Su altında füzelerin takibinin yüzeydekinden çok daha zor olması ve Asya’da donanması çok gelişmiş devletlerle arasında olan rekabet denizaltı teknolojisine yoğunlaşmasının en önemli sebebidir.

Bulunduğu coğrafyanın azizliğine uğrayan Çin; Rusya, Hindistan, Japonya, Kuzey Kore’nin olduğu bir kıtada donanmasını sürekli büyütürken, komşuları ile normal ilişkiler sürdürmek istemektedir. Ancak Çin’in bu yükselişi Asyalı komşularını rahatsız etmektedir. Çünkü ülke, Asya Pasifikte etkili olmak ve çok yönlü bir savunma stratejisi geliştirmek istemektedir. Bu sebeple ABD ile zaman zaman karşı karşıya gelmektedir. Geliştirdiği kıtalararası menzilli füzelerle komşuları ve ABD için tehdit olan bu güç, NPT’yi ABD’nin çıkarlarını koruyan ve üçüncü dünya ülkelerinin bu enerjiyi barışçıl kullanmasını dâhil engelleyen bir sistem olarak görmektedir. 1964’te kendisiyle savaşmış ve aralarında pek çok sınır sorunu olan rakibi Hindistan’ın nükleerleşmesine tamamen sessiz kalan rejime karşı, Pakistan’ın nükleer silahlara sahip olmasına olumlu bakmış, hatta desteklemiştir.266 Amerikan yönetiminin Sovyet

263 Wang Hui, Çin’in Yirminci Yüzyılı, çev. Ümit Şenesen, Yordam Kitap, İstanbul, 2017, ss. 170- 171. 264 İşbilen, s. 70. 265 Pan Zhenqiang, “China’s No First use of Nuclear Weapons”, Understanding Chinese Nuclear Thinking, Li Bing Tong Zhao(Ed. ), Carnegie, USA, 2016, s.51. 266 Bhumitra Chakma, The Politics of Nuclear Weapons in South Asia, Ashgate Publishing, U.K., 2011, s. 102.

90

dostu Çin’e karşı Hindistan’ı kullanma planının tamamen geçmişte kaldığına inanmayan Çin, 2002’de Pakistan’da Gwadar limanını kurarak, ABD’ye mesaj vermiştir. Üstelik bu limanın Çin askeri üssü olarak kullanılması Pakistan tarafından önerilmiş ancak Pakistan’ın terör bağlantıları ve radikal İslam görüşü tepki çekmemek adına Çin’in reddetmesine neden olmuştur. 267

Kuzey Kore’de ilk reaktörü kuran Çin; Arjantin, Pakistan ve Güney Afrika’ya da zenginleştirilmiş uranyum vermiştir.268 İran’a uranyum zenginleştirmesinde yardım etmiş, nükleer materyal satmış, nükleer santral inşaatlarına imza atmış ve baskı yapan ABD’ye karşı enerjiden barışçıl yararlanmalarının hakları olduğunu vurgulayarak, yaptırımları veto etmiştir. Ancak İran’la olan işbirliği ABD’nin; Tayvan, Hong Kong ve Uygur Türkleri konusunda Çin karşıtı bir politik tutum takınmasına ve baskı yapmasına neden olmaktadır.269 Çin, her ne kadar Asya’da ve Ortadoğu’da bu devletin gözüne batmadan denge siyaseti izlemeye çalışsa da Ortadoğulu müslüman devletlerin nükleer silah projelerinin başlamadan önünü kesmek ABD’nin öncelikli amaçlarındandır. Bu amaç için nükleer enerji kapsamında İran’la yapılan tüm enerji işbirliklerine şüphe ile bakılmaktadır.

90’lardan sonra Körfez Savaşı’nda ABD’nin kullandığı askeri teknoloji, Çin’de geri kalmışlık bunalımı yaratmış ve bundan sonra aktif savunma doktrinine geçilerek hava kuvvetlerinin güçlendirilmesine çalışılmıştır. 270 Bu zamana değin yumuşak başlı bir savunma görüşü benimsemiş yöneticiler, donanma güçlerini her geçen gün geliştirerek Amerikan donanması için tehdit konumuna gelmişlerdir.

Çin’in yeni korkusu, Japonya’nın ve Güney Kore’nin nükleer silahlanması ile Kuzey Kore’nin ABD’ye yapacağı bir nükleer saldırıdır. Ülke, Kuzey Kore ile ABD

267 Cengiz Topel Mermer, “Hindistan ve Pakistan İçin Tarihi Kıskaç: Keşmir Sorunu”, Türk- Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM), Stratejik Rapor: 75, 2020, , (04.01.2020). 268 Hayrettin Kılıç- İbrahim Günel, “Nükleer Santraller ve Nükleer Silahlar”, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası, Nüksem Enerji Sempozyumu, 2007, , (24.01.2020), s. 3. 269 Ümit Alperen, “Çin’in İran Nükleer Politikası: Ulusal Çıkar ve Sorumlu Büyük Güç Arasında Denge”, İran Çalışmaları Dergisi, 2019, 2 (2), s. 18. 270 Barış Adıbelli, PAX SINICA: Çin’in Dünya Düzeni, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009, s.115.

91

arasındaki nükleer krizin sıcak çatışmaya varmaması için arabulucu olmuş ve sistemden ekarte edilmesi yerine uluslararası topluma kazandırılmasını desteklemiştir. Kuzey Kore’nin istikrarlı bir devlet olması Çin için önemlidir; çünkü herhangi bir sorunda mülteci sorunu ile uğraşmak istememektedir.271 Ayrıca Rusya ile Japonya arasında önemli bir koz olarak gördüğü yakın mğttefikini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmak istememektedir. ABD ile Kuzey Kore arasında çıkacak herhangi bir nükleer krizde ABD’yi doğrudan karşısına almak istemeyen Çin, karşı tarafın nükleer eziciliğinin bilincindedir. Bu sebeple arzusu, sorunların uzlaşarak masada halledilmesidir. Aksi takdirde nükleer silah kartına sahip bir ülke olarak nükleer savaş çıkması halinde kendisinin de bir taraf belirlemesi ve etkin önlemler alması beklenecektir. Bu sebeple nükleer krizlerin tümünde saldırgan bir retorikten kaçınan ülke, önceliğini nükleer enerjinin dünya devi olmak olarak belirlemiştir. “Diğer bir ifadeyle Çin, mevcut uluslararası sistem içindeki küresel payını artırmak ve sistemin kurumsal yapılarına meydan okuyan değil, kendisine Batı liderliğindeki sistemden gelecek baskıları önleyecek yapılar inşa ederek ayrıcalıklı aktör olmak istemektedir.”272 Buradan, ılımlı politikalar ile desteklenmiş istikrarlı bir büyümeyi nükleer silahlardan çok, doğru yatırımlar ve kararlara bağladığı sonucuna ulaşılabilir.

2. NPT ANTLAŞMASINDAN SONRA SİLAHLANAN DEVLETLER

Burada NPT anlaşmasının belirlediği 1 Ocak 1967’den sonra silahlanan devletlerden bahsedilmektedir. Bu devletler de facto (fiili) olarak gizli bir şekilde silahlanmış ülkelerdir. Bu devletlerin silahlandıkları, NPT’ye taraf olan nükleer silahlara sahip büyük güçler tarafından kabul edilmemiş, dolayısıyla yasa dışı olarak silahlandıkları ileri sürülmüştür. Bu ülkeler, NPT’ ye imza atmamışlardır. Yani imzacı olmadıklarından dolayı NPT tarafından yasak edilen hükümlere bağlı kalmak gibi bir zorunlulukları yoktur. Dolayısıyla imzacı olmadıkları bir antlaşma metnine uymayarak silahlanmaları yasa dışı bir faaliyet gibi görünmyebilir. Burada kullanılan yasadışı

271 U.S.- China Economic and Security Review Comission, China’s Proliferation Practics and Role in the North Korea Crisis, Washington, 2005, s. 134. 272 Ümit Alperen, “Yeni Soğuk Savaş mı yoksa Yumuşak Savaş mı?”, 3 Haziran 2020, , (18.07.2020).

92

silahlanma söyleminden kasıt, silahlara sahip olduğu NPT metni ile resmen onaylanan devletler dışındaki ülkelerin NPT onaylamadığı halde silahlanmasıdır. İmzacı olmayan devletlerin denetlenme konusundaki boşluklar NPT’nin kapatması gereken boşluklardan biridir.

2.1. İsrail

Ortadoğu’nun ilk nükleer silah sahibi devletidir. Beş devlet dışında silahlanan ilk ülke çoğu kaynakta Hindistan olarak anılsa da İsrail’in 1960’lı yıllarda nükleer silah ürettiği bilinmektedir. Gerçek, bir itirafçı aracılığıyla 80’lerin sonunda ortaya çıkmıştır.273

Oldukça küçük bir toprakta 1948’de kurulan devlet, ekonomisini sömürecek asker ve silah yığınındansa nükleer silahlara odaklanmıştır. Kurulduğunda en büyük düşmanı olan Mısır, çevrede geniş bir nüfusu yönettiğinden, Arap ülkelerinden toplayacağı bir ordu ile İsrail’i bölebilirdi. 274 Bu tehdit, İsrail’in küçük ordusunu mümkün olduğu kadar çok verimle donatma isteğine neden olmuştur.

İsrail, nükleer belirsizlik politikası izleyen, şeffaf olmayan bir anlayışa sahiptir. Yani silahları olduğunu ne kabul etmiş ne de reddetmiştir. Bu da Ortadoğu’da bilinmeyene olan korkuyu tetiklediğinden, tepki çekmiştir. Ancak 12 Aralık 1968’de İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin’in ülkesinin nükleer silahları ilk kullanan olmayacağı açıklamasıyla bu ülkenin askeri nükleer güce sahip olduğu düşüncesi somut hale bürünmüştür.275 Eski IAEA Başkanı Mohamed El- Baradei de İran Krizi boyunca İsrail’i nükleer silah sahibi bir devlet olarak nitelendirmiştir.

Kendi elleriyle silahlandırdıkları İsrail’e karşın petrol zengini Ortadoğu’yu Sovyetlere kaptırmaktan ve enerjinin Batı blokundan kesilmesinden çekinen ABD ve Avrupalılar tarafından İran, 50’li yıllardan İslam Devrimi’ne değin bir dosttu. Bu işbirliği karşısında askeri teçhizatları modernlikten uzak olan İsrail, 50’ler boyunca

273 Thomas B. Cochran, “The Relevance of Mordechai Vanunu Disclosures to Israel’s National Security”, 14- 15 Ocak 1996, , (04.09.2019). 274 Blainey, s. 327. 275 WGBH, “War and Peace in the Nuclear Age; Carter’s New World; Interviex with Yitzhak Rabin”, 25 Ocak 1987, , ( 21.10.2019).

93

Amerikan yardımlarını alamadığından; Avrupa ülkelerine yönelmiş ve nükleer planını ne pahasına olursa olsun kurmuştur. Fransız Atom Enerjisi Komisyonu ile işbirliği yapan ülkeye 1950’li yıllarda Negev Çölü’nde Dimona nükleer tesisi kurulmuştur.276 Bu çölde yoğun şekilde bulunan uranyum rezervleri de nükleer programı hızlandırmıştır.

Fransa, Eisenhower ile başlayan nükleer enerji kapsamında 1956 krizinde Süveyş kanalını millileştiren Mısır’a karşı yanlarında yer alan İsrail’e teknoloji ve uzman aktarımı yapmıştır.277İngilizler ise İsrail’e nükleer yakıt tedariki yapmıştır.278 NORATOM( Norveç Nükleer Enerji Firması) ile yapılan işbirlikleri ile de ticaret gemileriyle bu ülkeye uranyum nakliyatı yapılmıştır. Fransa, yeni doğan İsrail’e ağır su tedariki yaparken; Sovyetler tarafından askeri, mali destekle donatılan Arapların karşısında komünizmle savaşacağı sözünü vermiş ve isteklerini tedarik etmiştir.279

Aslında İsrail’in silahlanması, ona düşman onlarca Arap devletini silahlandırmaya teşvik edebilirdi. Bu sebeple silahların varlığının ifşa edilmemesi için Dimona denetçileri tarafından 1961’de ziyaret edilen İsrail tesisinin barışçıl olduğunu açıklayan bir rapor yazılmıştır. 280 Sonrasında ABD tarafından 60’larda, İsrail’e önce savunma araçları daha sonra saldırı araçları verilmeye başlanmıştır. Tüm bunların devamında Mısır’ın İsrail’i yıkıp Müslüman topluluklarının varisi olacağı söylentilerinin güçlendiği Altı Gün Savaşlarından İsrail’in galip çıkması ile Arap milliyetçiliği bastırılmış ve İsrail, bölgeye erişmek için değerli hale gelmiştir. İlerleyen yıllarda ABD’nin İsrail’in komşularıyla ilişkilerini normalleştirme çabaları sonuç vermeyince, Sovyet drenajından bıkılmış ve İsrail’e nükleer başlık taşıyabilen F-

276 Julian Schofield, Strategic Nuclear Sharing, PALGRAVE MACMILLAN, New York, 2014, s. 56. 277 Kadir Sancak, “21. yy’da Güvenlik Sorunları: Bir Tehdit Unsuru Olarak Nükleer Silahlar”, Gümüşhane Üniversitesi İİBF Dergisi, 2013, 6, (8), s. 502. 278 Sovyetler ile Çin’in yörüngesine giren Nasır’ın Süveyş kanalı ve petrollerini millileştirmesi, Fransa ve İngiltere’nin ekonomisine çok zarar vermişti. Bu sebeple Mısır’a karşı Fransa ve İngiltere ile savaşa girişen İsrail’i desteklediler. Sedat Laçiner, Bir Başka Açıdan İngiltere, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları( ASAM), Ankara, 2001, s. 268. 279 UN, , (24.11.2019). 280 William Burr- Avner Cohen, “Kennedy: Dimona and the Nuclear Proliferation Problem: 1961- 1962”, 21 Nisan 2016, , (02.10.2019).

94

4Pahntom tipi savaş uçağı satılmıştır. 281 Zaten İsrail, NPT imzacısı olmadığından denetlenmemekteydi ve Ortadoğu’daki ülkelerin aksine ne Sovyetlerle ne de ABD ile somut bir teması yoktu. Bu durum, İsrail’in uyumlu politikalar izlediği Batılı güçler tarafından desteklendiğini ve nükleer programının kasten gizlendiği şeklinde anlaşılmaktadır. Dimona’nın bulunduğu hava sahasında hiçbir uçuşa izin verilmemesi de askeri nükleer tesislerin gizliliğini uzun süre korumuştur.

İsrail, tüm nükleer denemelerini gizli bir şekilde yapmıştır. Ancak 1960 yılında Fransa’nın yaptığı iki nükleer denemesinden birinin İsrail’e ait olduğunun ortaya çıkması Ortadoğu’da neredeyse kriz çıkarmıştır. 282 Ayrıca Guardian gazetesinde yayımlanan bir belge ile Güney Afrika’nın faşist Apartheid yönetimi ile dönemin İsrail savunma Bakanı Şimon Peres nükleer savaş başlığını içeren gizli bir anlaşma yapmış olduğu ve 1979’da Hint Okyanusunda nükleer deneme yaptıkları açığa çıkmıştır. İsrail, Güney Afrika’ya atom bombası üretiminde gerekli olacak teknoloji ve uzman yardımında bulunmuş, Güney Afrika da bu ülkeden ve ABD, İngiltere, Fransa ile Almanya’dan tonlarca uranyum almıştır.283 Ancak İsrail’i Ortadoğu’ya adapte etmek, Sovyetlerle yapılan sınırlandırma görüşmelerinin devam etmesi ve İran’ın tepkisini çekmemek için bunların üzeri örtülmüştür. Kısacası, NPT bir kez daha nükleer güçler tarafından ihlal edilmiştir.

İsrail, Arap- İsrail Savaşlarında nükleer bombalarını hazır halde tutmuş ve gerekirse tüm Arap şehirlerini bombalamaya karar vermiştir. 284 Ancak dünya kamuoyunun tepkisini çekmemek için bundan vazgeçilmiştir.

Radikal Pakistan’ın da tepkisini çeken İsrail, Amerikan müttefiki olan Hindistan’a yaklaşmış ve 80’li yıllarda Pakistan’ın nükleer kapasitesini bitirmek

281 Ferhat Pirinçci, “İsrail’in Silahlanmasında ABD’nin Rolü ve ABD- İsrail Stratejik İlişkisinin Başlaması: 1956- 1973”, International Journal of History, 2010. 2, Ortadoğu Özel Sayısı, s. 4. 282 Sunal, ss. 154- 155. 283 Ömer Lütfi Taşçıoğlu, ABD’nin Küreselleşme Politikaları, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2006, s. 137. 284 Warner D. Farr, “The Third Temples Holy of Holies: Israel’s Nuclear Weapons”, Eylül 1999, , (06.11.2019).

95

istemişse de girişim Pakistan istihbarat servisi ve Müslüman tepkisinden çekinen Hindistan tarafından durdurulmuştur.285

Söylendiğinden beş kat daha güçlü olan Dimona tesisi yılda 40 kg plütonyum üreten bir tesistir ve bu yılda 10 atom bombasının yapımına yeter bir güçtür.286 Hala denetlenmeyen ve 60’larda nükleer silahlara sahip olduğu açığa çıkan İsrail’in bu zamana kadar sadece 90 adet nükleer silah geliştirmesi bu sebeple mantıksızdır. 1986’da İngiliz Sunday Times gazetesine konuşan Dimona’nın mühendisi Mordecai Vanunu, gizli programı açığa çıkarmıştır.287 Tesiste ölümcül silahlar bulunduğunu açıklayan mühendis, çok eskiden beri yüksek oranda uranyum zenginleştirildiğini, füze sisteminde çok ilerlendiğini ve trityum bombası dâhil geliştirip, tonlarca nükleer yakıt saklandığını ifade etmiştir. Vanunu’ya göre, İsrail’in sahip olduğu güç orantısızdır ve yok edilmelidir.288 Dimona o kadar gizli bir çalışma prensibine sahipti ki bu tesis için çalışan mühendisler bile gerçekte neyin üretildiğinden habersizlerdir. Üstelik silah üretme amaçlı plütonyum ayrıştırma tesisi 1961’den beri aktif biçimde çalışmaktadır.

İsrail’in nükleer silah üretme politikası bir projeden çok devlet öğretisidir. Bu silahları üretme sebeplerinden ilki Mısır başta olmak üzere Arap devletlerinden algıladığı tehdittir. Kendisi, Filistin’in bağımsızlık sürecinde bütün Ortadoğu ve Küba tarafından dışlanmıştır. İkincisi ise, kendini Müslümanların sancaktarı ilan eden İran’ın dini koruyucu rol üstlenmesi ve İsrail’i yıkacağını sıkça dile getirmesidir. Buna karşılık ülke, tüm İran krizi süresince yaptırımları desteklemiş, askeri müdahale seçeneğini sürekli diri tutmuştur. İsrail 1981’de Irak’ın silah üretiminden şüphelenilen Osirak nükleer tesislerini havadan bombalayarak kullanılmaz hale getirmişti.289 Irak gibi İran’ın da nükleer silah elde etmesine izin vermemekte kararlı olduğunu

285 Özev, ss. 159- 162. 286 Lucky E. Asuelime- Raquel A. Adekoye, Nuclear Proliferation in South Africa: History and Politics, Springer Yayınları, Switzerland, 2016, s. 89. 287 The New York Times, “Israeli Who Revealed Nuclear Secrets is Freed”, 21 Nisan 2004, , (16.09.2019). 288 NTV, “İsrail’in Susturmak İstediği Adam: Mordehay Vanunu”, 21 Nisan 2004, , (19.08.2019). 289 Alexandra Evans, “A lesson from the 1981 Raid on Osirak”, 10 Temmuz 2017, , (13.10.2019).

96

göstermek adına İran’ı her şekilde durdurmak için aralıklı olarak tehdit etmekte ve caydırıcılık kozunu oynamaktadır. Bu ısrarın en somut örneği, Suriye Deyrizor’da plütonyum üretiminden şüphelenilen bir tesisin F-15 uçağı ile havadan bombalanması ve bu olayın İran’ın muhafazakâr kanadında yarattığı tepkidir.290 Çünkü İsrail’e göre, Suriye bu silahlara ulaşmak için eninde sonunda Kuzey Kore ile işbirliği yapacaktır. İran ile Kuzey Kore işbirliği sonuçta bilinen bir hadisedir ki bunu elde etmek için Suriye de çabalayacaktır. Irak’ın içerisinde İran’ın etkisi bilinmektedir. Suriye dâhil başka bir Ortadoğulu devletin tehdit edilmesi dolaylı olarak İran’ın da tehdit edilmesi demektir. BM’nin zorlayıcı seçeneklerinden kurtulmak adına Rusya’dan İran’a yollanan zenginleştirilmiş uranyum sayesinde İran’ın bu işlemi yapmayacağına garanti verilse de İsrail ikna olmamıştır.291

İsrail’in nükleer silah üretme isteğinin altında tarihsel bir sancı da yatmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nda soykırıma uğrayan Yahudilerin aynı şeyi bir daha yaşama ihtimali en büyük korkulardandır.292 İsrail’in kuruluşunu hazırlayan Başbakan Ben Gurion gibi diğer İsrailli yöneticiler de milliyetçi ve antisemitizm destekçisi Arapların yanında yaşamak için nükleer silahların üretilmesini zorunlu görmüştür. Siyonizmin nihai emeli olan tüm Yahudileri tek bir Yahudi devleti altında toplama idealine Müslümanların hamisi olarak karşı çıkan İran, NPT rejimi ve BMGK’nin bu devlete hiçbir yaptırım uygulamamasını, hatta örtü görevi görmesini nükleer sistemin adaletsizliği olarak görmektedir.

Ortadoğu’nun tek nükleer gücü olmak isteyen ve bunun bu şekilde kalması için gerekirse askeri müdahale seçeneğini kullanacak bu ülke, İran’da muhafazakâr kesimin Dimona’yı bombalayacakları açıklamalarıyla, askeri harekâtı destekledikleri İran nükleer krizini derinleştirmektedir. Nükleerleşmiş bir İran, İsrail için çok büyük bir tehlikedir. Çünkü İsrail’in tesisleri bir yerde toplanmıştır. Fakat İran’ın tesisleri geniş topraklarına dağınık biçimde yayılmıştır. Rusya ve Çin vetosu da eklenince

290 NTV, “İsrail’den Suriye’yi 2007’de Bombaladık İtirafı”, 21 Mart 2018, , (11.07.2019). 291 Defne Atasoy, “İran’da Şah Sonrası Nükleer Enerji Politikası”, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s. 107. 292 Shlomo Ben Ami, “Nuclear Weapons in Middle East: The Israeli Perspective”, 2009, , (19.07.2020).

97

İsrail’in İran’a müdahalede bulunma ihtimali zayıf görünmektedir. İsrail gücünün bölge devletleriyle eşitlenmesi, İsrail’in ölümü anlama geleceğinden, yönetimin temel hedefi, dengelenemeyecek bir güce sahip olmaktır. 293 Kendisi dışında hiçbir Ortadoğulu devletin silahlanmaması ise ana hedefi olarak kalmaya devam edecek gibi görünmektedir.

2.2. Hindistan

Britanya sömürüsünden kurtulduktan sonra tüm yetersizliklere rağmen, büyük güçlerin yanında bağımsız ve güçlü bir şekilde yer almak Hindistan’ın ana hedefi olmuştur.294 Pakistan’ ın 1947’de kendisinden ayrılıp bağımsız olması ile Müslüman- Hindu sürtüşmesi sonsuz bir döngüye girmiş ve güçlü devletler arasına girme hedefi derinleşmiştir. Komşusu ile Keşmir dağlarından geçen İndus Sularının kontrolü, etnik azınlıklar, din çatışmaları, Bangladeş sınırı gibi pek çok sorun silahlanma isteğini kamçılamıştır. Pakistan, Hindistan tarafından El- Kaide ile Taliban’ı kullanan bir radikal olarak, Hindistan ise Pakistan tarafından bağımsız halkları asimile etmeye çalışan bir diktatör olarak görülmektedir. Ancak ülkenin nükleer silahlanmasında Pakistan her ne kadar önemli ise de tek faktör bu değildir.

Hindistan’ın nükleer çalışmaları 50’li yıllarda barışçıl amaçlarla araştırma seviyesinde başlamıştır. Nükleerden barışçıl yararlanacakları sözüne Batılı ülkelerden gelen destekle, Homi Bhabba gibi pek çok Hintli uzman, nükleer teknoloji çalışmaları yapmıştır. Sonraları ülkenin elverişli yerlerinden uranyum rezervleri çıkarılmaya başlanmıştır. Ancak Hindistan’ın bazı ticari adımları Amerikan yönetimini rahatsız etmiştir. 1953’te Polonya gemileriyle Çin’e 2 ton nükleer yakıt göndermek için anlaşan Hindistan’a, komünist bir ülkeye bu denli tehlikeli bir sevkiyat yaparsa yardımların kesileceği iletilmiş ve tüm kargo, ABD tarafından satın alınmıştır.295 Görüldüğü gibi Hindistan’ın aradığı şey kıtada bir dost değil, nükleer teknoloji çalışmalarını finanse edecek bir gelir kapısıdır.

293 Pirinçci, s. 371. 294 George Perkovich, India’s Nuclear Bomb: The Impact on Global Proliferation, University of California Press, U.S.A., 2002, s.6. 295 Ramil Mustafin, “Hindistan’ın Nükleer Politikası”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s.35

98

Hindistan nükleer silah üretmeye karar verdiği anda bu yoldan dönememiştir. Çünkü yetersiz maddiyatın eşlik ettiği toplum bilinci, Hint devletinin sancısıdır.296 Oldukça yoksul olan toplumunun ihtiyaçları ile kıtanın her yerinden algıladığı tehlikelere karşı kendini savunmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalan ülkenin projeye finansman bulma çabası, her zaman öncelik olmuştur.

50’lerin ortasından sonra Asya Pasifik’in kalbine ulaşmak niyetiyle ülkeye Sovyet ilgisi artmıştır. Ancak Amerikan ilgisini de fark eden ülke Keşmir bölgesi için defalarca Pakistan’la savaşmış, Amerikan politikalarıyla uyumlu olmaya çalışmıştır.297 Sovyetler ise böyle bir gücün gelişiminde pay sahibi olmak istemiş ve güçlü bir müttefiki kaybetmek istememiştir.

Yakın zamanda Tibet için Çin’le savaşan ülkenin nükleer politikasında çok fazla güvenlik açmazı vardır. Çin’in kısa süre sonra nükleer silah geliştirmesi Hindistan’ın ilk tetikleyicisidir. Hatta Clinton’a kısa süre önce çarpıştıkları bir devletin tehlikeli silahlarla yanı başlarında otururken güvende olamayacaklarını belirten bir mektup yazmışlardır.298 Karşılığında Çin de Pakistan’a destek vermiş, hatta bu ülkenin silahlanmasında yardım ettikleri hakkında sık sık Hindistan tarafından suçlanmıştır.

1960’da Kanada menşeli ağır su reaktörü ve nükleer yakıt satın alarak işe başlayan ülke, bu reaktörde silah bazlı plütonyum üretmeye başlamıştır. Fransa’dan işleme tesisi, Sovyetlerden ağır su almıştır. Böylece 1974’te yerin 107 metre altında Pokhran yakınlarında, başarılı bir nükleer deneme yapmıştır.299 Bombayı yüzeyde patlatmayarak kısmi deneme yasağı anlaşmasına bağlılığını göstermeye çalışsa da patlamadan hemen sonra Pakistan, BM nezdinde Güney Asya’nın nükleer silahlardan arındırılması için kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır.300 Smiling Buddha adlı bomba denemesinin barışçıl olduğuna Pakistan ikna olmamış, projesini hızlandırmıştır.

296 Mustafin, s. 38. 297 Keşmir daha sonra ateşkes hattı ilan edildi ve 1972’de yapılan Simla Anlaşmasıyla iki ülke birbirlerine saldırmamaya söz vermiştir. Ishtiaq Ahmad, Afganistan’dan Keşmir’e: ABD Liderliğindeki Terörizme Karşı Savaş ve Hindistan- Pakistan Çatışması, çev. Ertan Efegil, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2013, s.152. 298 Mustafin, s. 62. 299 Hindistan ve Pakistan gibi devletler, özel maddelere yasal yollar dışında erişmeye başlamış, bu da maddelerin terörist grupların eline geçme tehlikesini ortaya çıkarmıştır. 300 İsmail Ermağan, Dünya Siyasetinde Doğu Asya, Nobel yayınları, Ankara, 2016, s. 463.

99

Ancak ihlal sayılabilecel bu patlamadan sonra kendi inşa ettiği Tarapur reaktörleri için zenginleştirilmiş uranyum yakıtı gönderme sözünü ABD’nin bozmaması ilgi çekicidir.301 Pakistan bu hamleyi ciddi bir uyarı olarak kabul etmiştir. Hâlbuki Carter, ancak nükleer silahları bırakırsa ve NPT’yi kabul ederse Maharastha’nın bağımlı olduğu Tarapur reaktörüne yakıt sağlayacağını bildirmiştir. 302 Yani ticari kaygılar bir kez daha uluslararası yasakların önüne geçmiştir. ABD, Hindistan’ın nükleer denemesi ile bir gelir kapısı daha aralamıştır. Ayrıca hem Hindistan’a nükleer malzeme sağlamaya hem de Hindistan’dan çekinen Pakistan’a modern konvansiyonel silahlar sağlama şansı elde etmiştir.

Uluslararası yasaklara rağmen yapılan bu şok denemesinden beklenilen sonuçlar alınmayınca diğer ülkeler, bu silahları geliştirdikten sonra ne de olsa kabul edilmek zorunda kalınacaklarına dair bir algoritma geliştirmişlerdir. Bu algoritmanın güvencesi altında Hindistan, 1998’de üç deneme daha gerçekleştirmiş; NPT’nin Asya ülkeleri nezdinde imajı silikleşmiştir. Çin ile Pakistan’ın tepkileri artınca yanlış bir izlenim vermemek amacı ile bölgede istikrarsızlık ve yarış başlatabilecek Hindistan’a Clinton tarafından yaptırım kararı çıkarılmıştır. 303 Ancak yaptırımlar başkan tarafından özelleştirilmemiş, üstün körü hazırlanmıştır. Yılda 142 milyon dolar insani yardım dışındaki tüm ekonomik yardımlar, bazı nükleer maddelerin ihracatı ve uluslararası kurumlardan borç alınmasının önünün kesileceği belirtilmiştir.304 Bu toplu yeraltı denemelerine Rusya olağan bir tepki verirken, en çok eleştiri Pakistan, Çin ve Kanada’dan gelmiştir. Kanada, kendi sağladıkları CANDU( Kanada Döteryum- Uranyum Reaktörü) reaktörünün silahlanma amacıyla kullanılmasını kınamıştır.

Aslında bağımsız Hindistan’ın ilk Başbakanından Gandhi’ye varana değin hiçbir yönetici, bu silahlara sıcak bakmamıştır. Fakat tüm yöneticiler Pakistan saldırılarını caydırmak, Asya’da Çin yükselişini önlemek ve Britanya’dan arta kalan devlet imajını silmek istemiştir. Bu sebeple nükleer araştırmaların amacının her zaman

301 Mustafin, s. 54. 302 Mustafin, s. 55. 303 Arms Control Association, , (18 Kasım 2019). 304 CNN World News Story Page, “U.S. imposes sanctions to India”, 13 Mayıs 1998, , (09.09.2019).

100

barışçıl olduğu söylense de egemenlik tehdidi söz konusu olduğunda bu amacı muhafaza edebileceklerinin garantisi olmamıştır.

90’lar komşuluk ilişkilerinin en çok sallandığı dönemdir. Hindistan’ın hemen ertesinde nükleer deneme yapan Pakistan’ın uranyum zenginleştirme uzmanı Sultan Buşirüddin Mahmut, ülkesinin nükleer olanaklarının Müslüman camiasının ortak malı olduğunu söylemiştir. 305 Batılılara göre bu terörist bir söylemdir. 11 Eylül olaylarından önce Afganistan- Pakistan savaşında Pakistan’ın yanında olan ABD’nin, olaylardan sonra radikal İslamcı örgütlere tahammülü kalmamış ve Hindistan politikalarını aktif biçimde desteklemiştir. NPT üyesi olmamasından dolayı Ajans tarafından denetlenmeyen ülke kısıtlamalar ve duraklama talepleri olmadan kısa denilebilecek bir sürede nükleer teknolojiye erişmiştir. Yalnız kalmamak ve ABD’yi tamamen karşısına almamak için Batı ile ilişkiler kurmak isteyen Pakistan ise beklediği ilgiyi göremeyince Hindistan’ın rakibi Çin; manidar biçimde Kuzey Kore, İran ve bazı Arap devletleriyle ilişkiler kurmuştur. Hindistan ne kadar Batı tarafından kucaklandıysa, Pakistan; terör korkusu yaşayan ve Amerikan baskısından çekinen Batılılar tarafından o kadar yalnızlaştırılmıştır. Bu dışlama, Pakistan’ı oldukça hırslandırmıştır.

2 Mart 2006’da Amerikan Başkanı Bush ile nükleer politika yetkilisi Başbakan Manmahon Singh arasında yapılan 123 Anlaşması ise nükleer silahlardan yoksun devletlerin sabrını taşıran son nokta olmuştur.306 Hindistan’ın nükleer gücünün resmen Amerikan yönetimi tarafından onaylanması anlamına gelen bu çok kapsamlı işbirliğinde taraflar yardımlaşma sözü vermişlerdir. İran, henüz nükleer silahı olmadığı halde NPT’ ye üye olup Ajans denetimlerini kabul etmişken sivil nükleer araştırmaları bile engellenmiş ve bu devletle aynı masaya oturmayan Amerikan Başkanının, kaçak bir şekilde silahlanmış Hindistan ile el sıkışması NPT’nin yetersizliğini ortaya koymuştur. Anlaşma Hindistan’ın 1998’ de yaptığı nükleer denemelerden sonra çıkarılan yaptırımlara da son vermiştir. 307 Hindistan’ın sivil tesislerinin denetime

305 Turan- Usta, s. 887. 306 Orijinal metin için bkz. U.S. Department of State Archive, “U.S.A and India Release Text of 123 Agreement”, 3 Ağustos 2007, , (17.11.2019). 307 Mitesh Agrawal, “U.S.- India Civil Nuclear 123 Agreement”, 20 Şubat 2015, , (19.11.2019).

101

açılacağı bu anlaşma, askeri tesislerin denenmesini içermemektedir. Gizli yollarla nükleer silah geliştirmiş bir ülkeye nükleer yakıt tedariki sağlamak ve askeri nükleer tesislerini denetim dışı bırakmak, nükleer silahların kısıtlanması ve engellenmesi amacına yönelik yapılan tüm çabaların reddi anlamına gelmektedir.

123 Anlaşması ile Hindistan, sürekli artan nüfusunun talep ettiği enerji ihtiyacına daha güçlü bir şekilde cevap verecek ve fosil yakıtlara olan bağımlılığını kesin biçimde azaltacaktır. Ancak Britanya’ya bağımlı olmaktan kaçarken Amerika’ya bağımlı hale gelmekten korkan Hindistan yine de Pakistan’ a karşı elini güçlendirdiğinden memnun görünmektedir. Üstelik maddi sıkıntıların gölgelediği ar- ge çalışmaları daha hızlı ilerlemiş ve teknolojisi resmi biçimde Batılılarca, gayri resmi İsrail tarafından desteklenmiştir. Hindistan’ın nükleer silahlandığı kabul edilen devletlere yedekten dâhil olması anlamına gelen anlaşmanın imzalanması için her ne kadar nükleer deneme yapmayacağına dair garanti verdiği savunulsa da CTBT( Kapsamlı Deneme Yasağı Antlaşması) yürürlüğe girmemiştir. Yani bu ülkenin başka bir yeraltı denemesi yapmayacağının tek garantisi yine ülkenin kendisidir. Sonuçta, anlaşma Asya’da ABD elini de güçlendirmiştir.

Hindistan, gelişmişlik düzeyinde tek payın silahlar olmadığının farkındadır. Çin’i çok iyi gözlemleyerek, ilk nükleer devletlerin cephaneliklerine yetişemeyeceklerini anlamış ve yüzde otuzu yoksulluk oranının altında yaşayan halkının enerji ihtiyacına odaklanmıştır. Şu an elinde 140 nükleer başlık bulunan ülke, elindeki plütonyum stoku ile bunun iki katı kadar silah üretebilme becerisine sahiptir. 308

Ülke, son zamanlarda uzay çalışmalarına ağırlık vermektedir. Ancak uzay çalışmalarının, ülkenin teknolojik askeri yeteneklerini beslemek için füze üretimi başta olmak üzere savunma araçlarında yapılması hedeflenen yenilikleri destekleyen bir kılıf gibi görünmektedir. Tüm yenilikleri destekleyecek bir ekonomik güç ise ülkenin hala en öncelikli sorunlarındandır.

308 Michael Peck, “Is India Becoming a Nuclear Weapons Superpower”, 18 Ağustos 2019, , (20.09.2019).

102

2.3. Pakistan

Hindistan’ın bir eyaleti iken ayrılan ülke Hindistan ulusuyla aynı kökenden gelen ancak İslam dinini benimsemiş Müslümanların bulunduğu bir ülkedir.309

Hindistan’ın barışçıl kararsızlığının karşısında Pakistan, ısrarlı bir görüntü çizmiştir. İslam ülkelerinden nükleer silah gücüne sahip tek ülkedir. Bu olgunun İslam dünyası nezdinde Pakistan’a belli bir ağırlık ve nüfuz getirdiği söylenebilir.310 Bu Müslüman devletinin 60’ların başına kadar nükleer silah üretme fikri olmamıştır. Kanada, Almanya, ABD, Sovyetler, İngiltere, Fransa, Belçika, İsviçre ve Hollanda’dan aldığı yardımlarla nükleer silah politikası gelişmeye başlamıştır. 311 1956’da kurulan Pakistan Atom Enerjisi Komisyonu tıpkı diğer ülkeler gibi nükleer enerji konusunda Amerikan teknik yardımlarından yararlanmıştır. ABD’den araştırma reaktörü ve yakıt alınırken Kanada’dan güvenlik tedbirlerini içermeyen CANDU ağır su reaktörü alınmıştır. Pakistanlı öğrenciler, ABD başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerine gönderilmiş ve buralarda eğitildikten sonra kendi ülkelerinde çalışmaya başlamışlardır.

Sovyetlerin 50’lerden 70’lere kadar Hindistan’ı desteklemesinden istifade eden Zülfikar Ali Bhutto, Amerikan yönetimi ile yakınlaşmıştır. Bu yakınlaşma ile ABD, bölgedeki çıkarları nedeniyle Pakistan’ın sınırlı nükleer faaliyetlerini serbest bırakmış ve çalışmalarını görmezden gelmiştir. 80’li yıllardan itibaren aldığı Amerikan desteğini daha sonra kaybedince ise Çin’e yönelmiştir. 312 Yine de ABD’yi kışkırtmaktan kaçınmıştır.

1965’te Zulfikar Ali Bhutto’nun Viyana’da çalışan bir fizikçiden aldığı istihbarat ile Hindistan’ın atom bombası geliştirdiği öğrenilmiştir.313 Bu sebep tek başına, Pakistan’a nükleer silah üretmek için gereken tüm ihtiyacı vermiştir. Nükleer silahlı düşman İsrail ve Hindistan’dan sonra Bhutto, yalnızca Pakistan devleti değil

309 Directorate of Films and Publications Ministry of Information and Broadcasting Government of Pakistan, Pakistan 1986: An Official Handbook, İslamabad, 1986, Barqsons Printers Limited, s. 13. 310 İşbilen, s. 77 311 Kılıç- Günel, s. 4. 312 Dipankar Banerjee, “China and South Asia in the New Era”, China- South Asian Relations: Making New Partnership, Zhang Yunling (Ed. ), Social Sciences Academic Press, Beijing, 2011, ss. 200- 201. 313 IBP U.S.A., Pakistan: Nuclear Programs and Projects Handbook, International Business Publications, Washington D.C., 2013, s. 85.

103

tüm Müslüman âleminin kurtuluşunun tek yolunu nükleer silahlara bağlamıştır.314 Pakistan’ın bu inancı, saldırgan retoriğinden çekinilen İsrail’e karşı birleşmiş Arap ülkeleri tarafından da desteklenmiştir. Bhutto: “Eğer Hindistan bomba üretirse; ot ya da yaprak yeriz, hatta aç kalırız ama biz de kendimizinkine sahip oluruz, başka çaremiz yok” diyerek motivasyonunu ortaya koymuştur. 315 1971’de Bangladeş’in Hindistan’ın kışkırtmalarıyla Pakistan’dan ayrılmasıyla nükleer politika iyice yerleşmiştir. Pakistan hem toprağının bir bölümünü, hem de Hindistan’la olan üstünlük yarışını giderek kaybedeceği korkusuna kapılmıştır. 316 Böylece 1976’da Hollanda’da çalışan Pakistanlı fizikçi A.Q. Khan ve Mubarakmand’ın önderliğinde Avrupa’daki tesislerde öğrendikleri hassas bilgilerle Pakistan’da nükleer silah üretmişlerdir. Pakistan’ın bu silahlara sahip olmasını sağlayan atom kuruluşunun öncüsü olan Abdülkadir Khan, nükleer kaçakçılık yapmış ve ülkeye önemli bir gelir kapısı sağlamıştır. Ayrıca nükleer silahların teknik detay bilgileri ve bazı maddeler Libya, Kuzey Kore ve İran ile paylaşılmış, karşılığında İran ve Kuzey Kore’den füze tasarımı bilgileri alınmıştır. 317 Sonunda 1976’da da Hindistan’ı hedef noktası alan Ghauri füzeleri üretilmiştir.

El- Kaide, Taliban gibi terör örgütlerinin konuşlandığı Pakistan’ın sınırları iyi korunmamaktadır. Nükleer kaçakçılık vasıtasıyla bunların teröristlerin ellerine geçmesi ise nüfusunda fazlaca Müslüman bulunan devletlerin en büyük endişelerindendir. Nükleer ağları bir hayli geniş olan ülke, Hindistan 1998’de denemelerini başarıyla yaptığında bu ülkeye sert bir tepki vermiş ve bunu gözdağı olarak yorumlamıştır. Çin’in tepkisi ise sıradan olmuştur. Çünkü Pakistan bu devlet tarafından bölgesel güç olmak isteyen Hindistan’ın engelidir. Bu sebeple Çin, 1970’lerde nükleer silah sistemleri için destek vermiş ve 1993’te Amerikan baskısına rağmen nükleer yetenekli füze satmıştır.318 Hatta ülkeye savaş uçağı, füze, nükleer

314 Garima Singh, Pakistan’s Nuclear Disorder: Weapons, Proliferation and Safety, Lancer Publishers& Distributors, New Delhi, 2006, pp. 14-15. 315 Khushwant Singh, “Foreign Affair: Pakistan, India and The Bomb”, 1 Temmuz 1979, , The NewYork Times, (26.11.2019). 316 İbrahim Özhasar- İsa Elbinsoy, Modern Dönem İslam Ülkeleri, Cilt 2, Tire Kitap Yayınları, İstanbul, 2017, ss. 198- 199. 317 Verghese Koithara, Crafting Peace in Kashmir: Throught a Realist Lens, Sage Publications, New Delhi, 2004, s.136. 318 Turan- Usta, s. 889.

104

teknoloji, uydu teknolojilerine varana dek askeri yardım sağlamış, nükleer silah programının bir uzantısının başlatılmasına öncülük etmiştir. 319 Ancak Çin, Hindistan’ı rahatsız etmemek için dikkatli davranmıştır.

Gerilimli bir dönemde Pakistan ve Hindistan’ın birbirlerinin nükleer teçhizatlarına saldırmalarını yasaklayan barış anlaşmasının yenilenmesi zorunlu olmuş ve 90’larda anlaşma yenilenmiştir. Bu anlaşma, Hindistan’ın, Pakistan’ı nükleer silahlara bir adım kala muhatap aldığı için önemlidir. 1999 yılında Hindistan ile karşı karşıya gelinen Kargil Çatışmasından sonra da Lahore Bildirisi imzalanmış ve iki ülkenin birbirlerini nükleer silahla tehdit etmeyeceği konusunda karşılıklı güven sözü verilmiştir.320 Geniş resme bakıldığında ise iki düşman nükleer gücün varlığı, buradaki Amerikan korumacılığını desteklemektedir.

11 Eylül saldırılarında Taliban’ı terör örgütü kabul etmiş ve NATO ile teröre karşı mücadelede Amerikan kuvvetlerine yardım ederek, Rusya ile ilişkilerini normalleştirmiştir. İkiz kuleleri bombalayan grubun radikal İslamcı El- Kaide üyeleri olması ise işleri değiştirmiştir. Çünkü örgüt lideri Usame bin Ladin, saldırılardan 10 yıl sonra Pakistan’da yakalanmış ve Amerikan askerleri tarafından öldürülünce ülkede geniş çaplı Amerikan karşıtı protestolar yapılmıştır.321 Bu ülke yakın bir zamanda radikal İslamcı gruplara verdiği destekler yüzünden, Amerikan başkanı Trump tarafından “teröristler için güvenli bir cennet” olarak ifade edilmiştir.322 Özellikle dış ilişkilerinde saldırgan bir retorik kullanan devlet, Hindistan’la birbirlerine karşı konuşlandırdıkları füzeleri ve aydan görünen insan yapımı olan tek sınır ile barışçıl bir görüntü çizmemektedir.

NPT’ye katılması önerilen ülke, rejimi onaylaması bekleniyorsa önce Hindistan’ın katılımını şart koşmaktadır. Ülkenin NPT üyeliğinden kaçmasının ilk sebebi, İran gibi İslam ülkelerinin anlaşmayı kabul etmelerine rağmen sırf rejimleri

319 Yılmaz, s. 177. 320 Stimson Center, “Lahore Summit”, , (03.10.2019). 321 Zulfikar Ali, “Usame Bin Ladin’in Öldürülmesinden Sekiz Yıl Sonra el- Kaide Hangi Noktada?”, 7 Mayıs 2019, , (23.11.2019). 322 Mark Lander- Gardiner Harris, “Trump: Citing Pakistan as a Safe Haven for Terrorists; Freezes Aid”, 4 Ocak 2018, , (24.11.2019).

105

yüzünden baskılanması ve sınırlanmasıdır. Katı bir İslam yönetimini benimseyen ülke, Batı baskısına direnen Müslümanların lideri pozisyonuna soyunmuştur. Aynı pozisyonun İran tarafından da istendiği unutulmamalıdır. Üstelik İran zengin kaynakları sayesinde ağır ambargolara karşı ayakta kalmıştır ve Pakistan’ın böyle bir avantajı yoktur. İkincisi ise Hindistan’ın nükleer enerjinin partneri yapılmasına olan tepkisidir. Her iki komşu ülke, birbirlerinin nükleer tesislerinden bahsederek zaman zaman tehditkâr görünmüş, fakat BMGK kıskacına girmemek için kışkırtmalarına propagandalarla devam etmişlerdir.

Ülke demokratikleşme sürecini başlatıp Hindistan ve İsrail’le ilişkilerini düzeltirse maddi ve teknik desteklerle beraber Amerikan müttefikliğini kazanacaktır. Ancak Çin ve Rusya ile ilişkilerini geliştirerek rejimini korumak istemektedir. Başbakan Benazir Butto’nun savunduğu Türkistan, Afganistan ve İran’ın birleştiği bir İslam İmparatorluğunun kurulması ise nükleer desteği tamamen ardına alacak İran düşünülünce sorunlu olacağından, Pakistan’ın nükleer politika imtiyazları tükenecektir.323 Pakistan bu görüşünde haklı çıkacaktır ki 2001 yılında yaptırımlar Bush tarafından kaldırılmıştır. 324325Pakistan’ın şu an 160 adet nükleer başlığı vardır. Fakat ellerindeki stokla bunun yarısı kadar daha üretim yapabilirler. Asıl sorun, barışçıl sözlerine güvenilerek dizginlendikleri varsayılan iki düşmanın daha ne kadar nükleer bir çatışmadan uzak tutulacaklarıdır.

2.4. Kuzey Kore

9 Eylül 1948’de oldukça yeni bir devlet olarak komünist bir rejim benimseyen Kuzey Kore, bu tarihten sonra Güney Kore ile hasımane ilişkiler yürütmüş ve Kore Savaşı başta olmak üzere kıtanın her tarafından gelen tehditlere karşı ülke bütünlüğünü ve rejim güvenliğini sağlamayı devlet politikasının temel taşlarından biri olarak benimsemiştir. Kuzey Kore’nin kuruluşundan günümüze kadar olan silahlanma çabalarının altında büyük oranda geçmiş tecrübeler yatmaktadır. Batılı devletlerin

323 Turan- Usta, s. 887. 324 Pakistan Defence, “History of Pakistan Missile Technology”, 25 Mayıs 2016, , (27.10.2019). 325 1993’te Pakistan’da füze üretimi için çalışan Çinli şirketlere yaptırım kararı alınmış ve 1998’de Khan Araştırma Laboratuvarı ile Kuzey Koreli Changgwang Sinyong şirketine füze işbirliklerinden dolayı, ticari sınır koyulmuştur. Arms Control Association, , (22.10.2019).

106

eliyle yönlendirilen uluslararası bir ortamda komünizme karşı savaşan devletlerin karşısında Sovyetler Birliğinin başını çektiği doğu bloğuna katılan ülke, Soğuk Savaş boyunca güvenlik endişeleri yaşamıştır. Soğuk Savaş sonrasında da ABD ile ilişkileri giderek kötüleşen devlet, bazı devletlerin teknik ve mali yardımları ile nükleer silahlanma politikasını benimsemiş ve günümüzün en önemli balistik füze üreticilerinden biri olarak nükleer silahlı bir devlet haline gelmiştir.

Yasa dışı biçimde silahlanan Kuzey Kore’nin ABD tarafından şeytan ekseninin köşesi olarak adlandırılması yalnızca bu silahlara sahip olması ile açıklanmamalıdır.326 Bu devlet, 2000’li yıllarda ardı ardına nükleer denemeler yapmış ve ABD’nin en çok sorun yaşadığı devletlerden biri olan İran ile sıkı ilişkiler sürdürmüştür. Her iki devlet nükleer krizler esnasında birbirlerine diplomatik destek vermiş ve askeri teknoloji konusunda işbirliğine gitmişlerdir. Zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip İran, Kuzey Kore’ye ihtiyaç duyduğu enerji naklini sağlarken; İran nakit para elde etmiş ve füze teknolojisi konusunda oldukça gelişmiş olan Kuzey Kore ile işbirliği yürütmüştür. 327 İran’ın sahip olduğu füze teknolojisinin Kuzey Kore’den alınan temelle oluşturulduğu ve oldukça benzer tasarımlarla geliştirildiği bilinmektedir.328 BM uzmanlarının hazırladığı 2011 raporunda iki ülkenin düzenli bir şekilde balistik füze tasarımları konusunda bilgi paylaşımı yaptıkları doğrulanmış ve rapor sonrası ABD lehine bir durum ortaya çıkmıştır.329

Tezin krizler bölümünde Kuzey Kore’nin silahlanma politikasına ayrıntılı bir şekilde yer verildiğinden burada kapsamlı biçimde ele alınmayacaktır. Yine de Kuzey Kore, İran gibi ülkelerin sistemden dışlanmış oldukları için katı rejimlerini korumak gayesiyle işbirliğine gittiklerini bilmekte yarar vardır. Bu durum, yalnızlaştırılan devletlerin diğer devletlerle olan ilişkilerinin kısıtlanması hatta kendi yeterliliklerini

326 2002 yılında Amerikan Başkanı George W. Bush; İran, Irak ve Kuzey Kore’yi terörizme destek vermeleri ve dünya barışına karşı ciddi bir tehdit olmaları sebebiyle şeytan ekseni ülkeleri ilan etmiştir. Bu tarihten sonra Amerikan değerleri başta olmak üzere Batılı değerlere karşı olan ve bu şekilde faaliyetler yürüten devletlere karşı uluslararası sistemde imaj kötüleme olarak adlandırılabilecek sistematik bir dışlama başlamıştır. 327Bekir Ünal, “İran- Kuzey Kore Savunma Sanayiive Nükleer Teknoloji İşbirliği”, Bilge Strateji, 2014, 6(10), s. 120. 328 Paul Kerr, “ Iran, Nort Korea Deepen Missile Cooperation”, Arms Control Association( ACA), https://www.armscontrol.org/act/2007-01/iran-nuclear-briefs/iran-north-korea-deepen-missile- cooperation, (14.05.2020). 329 Ünal, s. 127.

107

sağlamalarının dahi engellenmesinin onları var olan düzenin aleyhine işbirliklerine iteceğine ve yasal olmayan yollara bavurucaklarına önrnek teşkil etmektedir. Bu sebeple devletlerin sisteme entegre edilmesi, sınırlamaların bu devletleri istenmeyen birliklere yöneltmeyecek şekilde düzenlenmesi ve yaptırımların orantılı bir şekilde karşı tarafı kışkırtmadan ancak dikkate alacağı biçimde uygulanması büyük önem taşımaktadır.

3. REJİMİN ELEŞTİRİSİ

Nükleer silahların sınırlandırılması ve denetimi çok önemli bir adımdır. Nükleer silahsızlanma için yapılmış en genel anlaşma olan NPT’nin sorumluluk alması ve bu silahları korumak yerine tamamen tasfiye etmeye teşvik etmesi gerekmektedir. Kaldı ki nükleer silahlar güçlü devletlerin elinde toplanırken, diğer devletlerin bazı işlemleri potansiyel tehlike olarak yorumlanmaktadır. Söz verildiği üzere nükleer enerji desteği yapılmayan ülke, haliyle ithalat kısıntısına uğradığı için enerji talebini farklı yollardan karşılama yoluna gitmektedir. Nihai amaç gerçekten de barış içinde enerji paylaşmak ve sonunda nükleer bir temizlik ise bu silahların ayrım yapılmaksızın tüm ülkelerden arındırılması gerekir. Enerjinin ise tüm ülkelere paylaştırılması gerekir.

Fukuyama, anarşik devletlerin barışı bozacağı tezine katılmayarak hiçbir çatışma ve savaşın yapısal düzeyde olmayacağından bahsetmiştir. 330 Ancak dünya yönetimi devletlerin elindedir ve ellerindeki silahları üretirken bunları kullanmadan dahi çevreye zarar veren bu devletler, barışın teminini bu araçlarla sağlamakta başarılı olamayacaklardır. Dünya barışı, nükleer cephanelikler olduğu sürece ütopiktir. Rasyonel karar alıcılar savına güveniliyorsa da, üçüncü dünya ülkelerinden rasyonel olmayan liderler çıkmasını beklemek yerine, beş büyük devlet, nükleer silahtan arındırılmaya ikna edilmelidir. Dean Inge’nin dediği gibi kuzuların et yemezlikten yana olmaları, kurt aksi fikirde olduğu sürece bir işe yaramaz.331.Sonuçta nükleer yok oluştan en çok endişe eden devlet, nükleer bir bomba ile iki şehri yok etmiştir. Nükleer

330 Kenneth N. Waltz, “Soğuk Savaş Sonrası Yapısal Realizm”, Uluslararası İlişkilerde Anahtar Metinler, çev. Papatya Alkan Genca, Esra Diri (Ed.), Uluslararası İlişkiler Kütüphanesi, Ankara, 2013, s. 733. 331 Caşın, s. 150.

108

bir savaş için öfke problemi yaşayan liderlerin doğru kararlar alacağı ümit edilse de ufak bir teknik sorunun da felaketi getirebileceği unutulmamalıdır. Nükleer yazılım hassas bir koddur ve teknolojiyi tam anlamıyla kontrol etmek neredeyse imkansızdır.

Irak’a askeri müdahale yapılıp binlerce Iraklının ölümüne neden olan askeri harekâtın Saddam’ın nükleer silahlara sahip olduğu ihbarıyla yapıldığı bilinmektedir. Sonuçta 80’lerde Irak’a zenginleştirilmiş uranyum, cüzi miktar plütonyum ve nükleer teknoloji sağlayan da Fransa’dır. Ancak yargılanan Fransa değil Irak olmuştur. Yine Güney Afrika tarafından ülkeye, nükleer silah parçaları, füze teknolojisi aktarılmış, Kanada ve İngiliz ortaklığı ile Irak’ta füze fabrikası kurularak, bizzat Margaret Thatcher hükümeti tarafından, gelişmiş silahları üretebilmeleri için bilgisayar destekli programlar aktarılmıştır.332 Ancak bombalanan bu ülkeler değil, Irak’tır.

NPT anlaşmasının tamamıyla onarılması gerektiği açıktır. Yatay genişlemeye tamamen karşı olan NPT, dikey genişlemeyi göz ardı etmektedir. Silahların sayısı azalsa da yetenekleri her geçen gün artırılmaktadır. Üye olmayan ülkelerin denetimden ve kurallardan bağımsız olması ise teşvik edicidir. Kriz süresince NPT’ den çekileceği tehdidini yapan İran’ın bu anlaşmadan çekilmesinin birinci sebebi denetimlerden sıyrılmaktır. Kuzey Kore de aynı şeye inanıyor gibi görünmektedir.

Üyelerin beş senede bir gerçekleştirdikleri Gözden Geçirme Konferans’larında yalnızca nükleer silahlara sahip olmayan ülkelerin bu silahlara sahip olma girişimlerinin konu alınması, tam bir bırakışma için yeterli değildir.333 Özellikle kulüp üyelerinin bu konuda gerçekçi adımları atmaları, üçüncü dünya ülkelerini bu silahlardan vazgeçirme konusunda daha etkili bir örnek olacaktır.

Devletlerin yalnızca krizlerin eşiğine gelindiği zaman çözüm bulma arayışları pratik değerlendirmelerin önünü tıkamaktadır. Anlaşmada açık bırakılan yerlerin onarılmadığı durumlarda olaya göre alınan kararlar da çift taraflı uygulamalara neden olmaktadır. NPT, nükleer enerjinin barışçıl bir biçimde paylaşılması, nükleer

332 Kees Van Der Pijl, Küresel Rekabetler, çev. Kamil Kurtul, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2014, s. 442. 333 UN Office for Disarmaments Affairs, , (01.10.2019).

109

silahlanmanın yayılmasının engellenmesi üzerine kurulu bir protokoldür. Ancak bu kadar fazla devletin silahlandığı bir sistemde artık olması gereken nükleer silahları dondurmak değil temizlemek olmalıdır.

Halkların bu silahların zararları konusunda eğitilmesi ve istedikleri her sorunun cevabını bulabilecekleri resmi bir metin hazırlanması gereklidir. Bu şekilde tam bir önlem olmasa dâhil halkın nükleer silah karşıtlığı bilinçli bir şekilde oluşacak ve devletler politikalarını buna göre düzenlemek zorunda olduklarından önemli bir adım atılmış olacaktır. Antlaşmayı imzalamamış devletler ile çok taraflı görüşmeler yaparak sonunda tüm nükleer silah sahiplerinin gerçek bir tarihte bu silahlardan kurtulacağı yönünde mutabakat sağlanması ise NPT’yi gerçekten yaşayan ve günümüze göre düzenlenmiş bir anlaşma haline getirecektir.

110

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

NÜKLEER SİLAHLARI SINIRLANDIRMAK

1945’ten bu yana dek 2,624 başarılı nükleer patlama yapılmıştır. 334 Uluslararası düzenin oyuncuları bu silahların kontrol altına alınması için önce ikili anlaşmalar yapmış, daha sonra bölgesel anlaşmalar düzenlemişlerdir. Ancak nükleer tehdidin yatay bir şekilde yayılmasıyla devletlerin üzerinde, uluslararası anlaşma metinlerine ihtiyaç duyulmuştur.

Nükleer silahları sınırlandırma anlaşmalarının tek sebebi bu silahlara sahip olmayan devletler tarafından kullanılmasını engellemek değildir. Bu silahlara sahip devletlerin diğer devletlere bunları aktarmasını engellemek, deneme serbestisini kısıtlamak amacı da vardır. Bu yüzden sınırlama anlaşmaları güvenliğin sağlaması konumundadır. Karada yaptıkları patlamalarla derin mega çukurlar açan, bölgenin toprağını doğal olmayan elementlerle bozan devletler; tepkiler üzerine okyanus tabanı, uzay gibi farklı deneme sahaları bulmuşlardır. Ancak bu alanların tahrip olma riski, devletleri birtakım işbirliklerine zorlamış ve silah sayıları, denemelerin faaliyet alanları gibi konularda sınırsız hakka sahip olmama üzerine bir mutabakat oluşmuştur.

1. ANTARKTİKA ANTLAŞMASI (1959)

Nükleer denemelerin yasaklanmasıyla ilgili uluslararası alanda geçerli olan, ilk ciddi sınırlamadır. Aynı zamanda Doğu ve Batı ülkelerinin beraber katıldığı ilk silahsızlanma anlaşmasıdır.335 Dünyanın en büyük beşinci kıtası olan Antarktika’da nesli tükenmekle karşı karşıya olan pek çok canlı, buzul ve mineral kaynağı bulunur. Bölgenin bir diğer önemi de sera gazlarını yutmasından kaynaklanır. Dolayısıyla buranın nükleerden arındırılması küresel bir sorumluluk olmuştur. 23 Haziran 1961’de yürürlüğe giren antlaşma ile bu mirası korumak için, Antarktika’da nükleer reaktör

334 Independent, “One map that shows every nuclear explosion in history”, 5 Mart 2016, , (11.01.2020). 335 Kemal Başlar, “Antarktika Antlaşmalar Sistemi (1961- 2001): 40 Yılın Ardından Antarktika’nın Hukuki Rejimi”, Bilge Strateji Dergisi, 2015, 7, (13), s. 81.

111

kurmak, nükleer deneme yapmak, radyoaktif atık biriktirmek yasaklanmıştır. 336 Barışçıl amaçla olmak kaydıyla askeri faaliyetler dışında kalan bilimsel araştırmalar serbesttir. Antlaşmanın metni 1971’den sonra kamuoyuna duyurularak, herkes tarafından ulaşılabilir hale gelmiştir.337

İnsanlığın ortak mirası olan bu bölgenin nükleer tehlikeden korunması için sonraları genel bir koruma içeren 1991 tarihli Madrid ek protokolü yapılmıştır.338 Amaç, ekosistemi korumak ve çevreyi zararlı maddelerden arındırmaktır. Bu sebeple bilimsel incelemeler dışında maden çıkarılması dâhil yasak kapsamına alınarak anlaşma kapsamı biraz daha genişletilmiştir.

Günümüzde halen daha geçerli olan bu antlaşma tüm devletleri bağlamaktadır. Bu bölge üzerinde bölgesel hak iddiaları kurup deneme sahası açmak tüm devletlere yasaktır. Buradaki su kaynaklarını kendi ulusal çıkarları için kullanmak isteyen ve geçmişte bölgede bazı nükleer faaliyetlerde bulunmak isteyen devletler, antlaşmanın en büyük engeli olmuştur. Bu yönde 1979 yılında İsrail ile Güney Afrika’nın Antarktika ile Güney Afrika arasında okyanus üzerinde yaptıkları nükleer deneme ortaya çıkarılmış ve tepki çekmiştir.339

2. KIRMIZI TELEFON ANLAŞMASI (1963)

Nükleer güç tarihinin en önemli olayı ve ilk nükleer kriz olan Küba krizinde, Sovyetlerin ABD’ye doğru konuşlandırdığı füzelerin ABD’de panik yaratmasından sonra nükleer bir savaşın eşğine gelinmiştir. Kriz süresince ABD, Sovyetlerin kendilerine nükleer bir saldırı yapacağını düşünmüş; Sovyetler de ABD tarafından kendilerine karşılık verileceğini düşünmüştür. Aslında her iki güç de Soğuk Savaş boyunca birbirileriyle nükleer bir çatışma içine girmekten kaçınmışlardır. Fakat yanlış anlaşılmalara neden olan iletişimsizlik, iki ülkeyi karşı karşıya getirmiştir. İki ülkenin birbirilerinin askeri yeteneklerini bilmesinden daha önemli şey niyetlerin karşılıklı

336 Ayrıntılı bilgi için bkz. NTI, , (17.09.2019). 337 NTI, , (10.10.2019). 338 Australian Government Department of Agriculture, Water and Environment, “Protocol on Environment”, , (15.03.2020) 339 Bruce Cameron Reed, The History and Science of The Manhattan Project, Second Edition, Springer- Verlag Publishing, Germany, 2019, s. 491.

112

olarak bilinmesidir. Bu yüzden iki taraf arasında kurulacak bir haberleşme ağı ile aracısız bir iletişim kanalı oluşturulmak yanlış anlamaları engellenmesi açısından önemlidir. Silahları sınırlandırmak yerine Washington ile Kremlin arasında kurulan acil bir telefon hattı ile iki ülkenin birbirileriyle doğrudan ve temiz bir şekilde haberleşmesinin sağlanması ve ilerideki krizleri engellemek amaçlanmıştır 340 . Bu adım iletişimsizliğin neden olacağı yanlış anlamalardan dolayı karşı tarafa gereğinden fazla karşılık verme veya karşı tarafı hafife alma gibi bir tehlikeyi engellemek açısından oldukça önemlidir. Yanlış anlamaların önüne geçmek için tarafların birbirilerinin istek ve taleplerini açık ve kesin olarak bilmesi, algıda yanılma durumunu mümkün olduğu kadar engellemesi gerekmektedir. Savaşmadan kazanmak felsefesinin de ana şartı olan bu düşünce, karşı tarafı iyi tanımanın önemine işaret etmektedir.341

Sovyetler ve ABD arasındaki iletişim pürüzlerinin giderilmesinden sonra diğer devletler arasında da pek çok acil hatlar kurulmuş ve tehlikeli durumların önüne geçilmiştir. 342 Hindistan- Pakistan ve Çin- ABD arasında kurulanlar bunların en bilinenleridir.

3. KISMİ YASAK ANTLAŞMASI (1963)

LTBT olarak adlandırılan antlaşmanın tam adı Atmosferde, Uzayda ve Su Altında Nükleer Deneme Yasağı Antlaşmasıdır. Ancak sınırlı, kısıtlı yasak anlaşması da denilmektedir. Böyle denilmesinin sebebi, yeraltındaki nükleer denemeleri yasaklamamasıdır. Devletler yüzeyde nükleer deneme yapamayacaklar ancak yeraltında patlama yapabileceklerdir. Bu şekilde, devletlerin nükleer denemelerini yer altında yapmaları için gerekli olan vize sağlanmıştır.343 Bu anlaşmadan sonra nükleer

340 Electrospaces,“The Washington- Moscow Hotline”, 28 Ekim 2012, , (11.10.2019). 341 Tzu, s. 83. 342 Ayrıntılı bilgi için bkz. Arms Control Association,, (07.10.2019). 343 Denk, s. 121.

113

denemeler beklenenden daha fazla artmıştır. Sebebi ise yeraltındaki denemeyi belirlemenin yüzeyden çok daha zor olmasıdır.

Anlaşma, Sovyetlerin 50 MT Çar bombası ve Küba çıkmazı krizlerinden sonra nükleer denemeleri sınırlamak adına 1963’te ABD ve İngiltere tarafından imzaya açılmıştır.344 Teklif, Sovyetlere de ABD’yi kontrol etme şansı verdiğinden olumlu karşılanmıştır. ABD’nin 1958’de Ay’da nükleer patlama yapma planı olan A-119 projesi ve Sputnik’ten sonra iki güç de bu kontrolsüz yarışın uzaya taşınmasını engellemek istemiştir. Özellikle atom bombalarına göre daha fazla radyoaktif serpinti yayan termonükleer silah denemelerinin uzayda yasaklanması, fikir birliğinin oluşmasında asıl etkendir. Bu olaylardan dolayı da imzalandığı yıl doğrudan yürürlüğe girmiştir.345

Anlaşmanın amaçlarından biri, başka ülkelerin topraklarında silah denemelerinin yapılmasını engellenmek için mutabakat oluşturmaktır. Ancak anlaşmadan sonra denemeler daha fazla artmış, deneme esnasında sızan radyoaktif birikintinin yeraltı sularına karışmasıyla zehirlenmeler, lösemi ve kanser vakalarında artış görülmüştür.346

Bölgesel bir antlaşma dışında ilk kez uluslararası çapta genel bir sınırlama getiren metin, uzun süre Fransa ve Çin tarafından onaylanmamıştır.347 Fransa, 60’ların başında geç başladığı nükleer denemelere 90’ların ortalarına kadar aktif biçimde devam etmiştir. Bu sebeple anlaşmanın hem atmosferde deneme hem de başka topraklarda deneme yapma yasağına uymayarak, denemelerine devam etmiştir. Sovyetler ile ilişkilerinin gerildiği bir dönemde, nükleer silah sahibi olmaya bu kadar yakınken antlaşmayı imzalamak istemeyen Çin de aynı şekilde denemelerinin önünü kapatmak istememiş ve çalışmalarına devam etmiştir. Buradan, anlaşmanın nükleer

344 Ayrıntılı bilgi için bkz. U.S.A. Department of State Archive, , (20.10.2019). 345 U.S.A. Department of State Archive, , (20.10.2019). 346 CTBTO, , (21.10.2019). 347 CTBTO, , (10.10.2019).

114

eşiğe yeni gelmiş ülkelere yapılmış bir haksızlık olarak yorumlandığı kanısına varılabilir.

Antlaşmanın devamı niteliğinde olan TTBT (Nükleer Denemeleri Yasaklayan Eşik Antlaşması) ise 150 kilotondan daha fazla güce sahip nükleer testleri yasaklamış fakat kısmi yasak kadar etkili olamamıştır.348

4. DIŞ UZAY ANTLAŞMASI (1967)

Anlaşma, kendilerine yeni deneme sahaları arayan devletleri durdurmak için alınmış, özelleştirilmiş bir önlemdir. Sovyetlerin ve ABD’nin ay ve uzayda nükleer patlama gerçekleştirmelerini engellemek amaçlanmıştır. 10 Ekim 1967’de yürürlüğe girerek, dünyanın yörüngesi, ay ve diğer gök cisimlerine nükleer silah, füze ve rampa yerleştirmeleri yasaklanmıştır.349 Uzayın insanlığın ortak mirası kabul edilmesiyle buranın nükleer askeri faaliyetlerden uzak tutulacağı ve herhangi bir nükleer denemenin yapılmayacağı garantiye alınmıştır. Aynı zamanda uzayda hiçbir ülke hak iddia edemeyecek, test sahası da oluşturamayacaktır. Ancak bilimsel çalışmalar yürüten askeri ekiplerin faaliyetleri engellenmemiştir, yalnızca nükleer içerikli olan faaliyetler yasaklanmıştır.350

Antlaşma aynı zamanda yeni tartışmaların önünü açmıştır. Uzay sınırı, uzay hukuku, uzay savaşı üzerine incelemeler başlatılmış ancak bu konudaki çalışmalar ilerleyememiştir. Günümüzde hala uzay hukuku konusunda fikir birliği yoktur.

348 April Carter, Success and Failure in Arms Control Negotiations, Oxford University Press, USA, 1989, s. 84. 349 Ayrıntılı bilgi için bkz. U.S.A. Department of State Archive, , (20.10.2019). 350 Outer Space Treaty, , (05.09.2019).

115

5. DENİZ YATAĞI ANTLAŞMASI (1971)

11 Şubat 1971’de deniz yatağı ve tabanında nükleer deneme yapılması; cephanelik ve rampa gibi fırlatma sistemlerinin yerleştirilmesi yasaklanmıştır. 351 Bilimsel gelişmelerin engellenmemesi adına barışçıl incelemeler yasak dışındadır. Su altından deneme yapılması ve buralara füze yerleştirmek 60’lardan sonra çokça tercih edilmiştir. Çünkü su altında bu silahların takip edilmesi karaya göre çok daha zor ve karmaşıktır.

Sovyetlerin deniz tabanının 12 mil ötesinin nükleerden arındırılması, ABD’nin deniz tabanının 3 mil ötesinde nükleer yerleştirilmesini öneren anlaşması taraflarda anlaşmazlığa sebep olmuştur.352 ABD’nin donanma gücünün kısıtlanacağından endişe duyduğu; bir kara devleti olan Sovyetlerin ise bu yolla ABD’nin çıkarlarını engelleyebileceğini düşündüğü anlaşılmaktadır. Denize taşacak bir yarış ve burada oluşacak nükleer depolanma, uzaydakinden daha büyük bir gerilime neden olacaktır. Çünkü böyle bir durum Çin’in dikkatini çekebilir ve sularda egemenlik tartışmalarına neden olabilirdi.

Antlaşmaya taraf devletler, diğer tarafların kurallara uyup uymadığını denetlemek amacıyla deniz tabanı ve okyanus tabanındaki faaliyetlerini gözleyebilmektedirler ancak tek başlarına müdahale veya yaptırım hakları yoktur. Faaliyetlerinden şüphelenilen devlet ile ortaklaşa görüşülebilir. Ancak hala ciddiyetini koruyan bir konu üzerinde şüphe devam ediyorsa aciliyetinden ötürü BMGK’ye havale edilmektedir. Taraflardan birinin ulusal çıkarları tehlikeye girdiğinde, olağanüstü durum ilanıyla anlaşmadan çekilme hakkı saklı tutulmuştur.

351 Ayrıntılı bilgi için bkz. UNODA, , (01.11.2019). 352 Arms Control Association, “Seabed Arms Control Treaty”, , (03.10.2019).

116

6. SALT- I (Stratejik Silahların Önlenmesine İlişkin Antlaşma)

Nükleer çağın başlarında istenilen bölgeye saldırı düzenleyebilmek için bir pilotun kullandığı uçağa gereksinim vardı. Bomba, pilot tarafından hedefe yukarıdan bırakıldığından pilotun fırlatmadan sonra kaçma süresi, bombanın ağırlığını taşıyacak uçağın geliştirilmesi gibi konular sorun yaratmakta ve zaman kaybettirmekteydi. Ancak teknoloji sayesinde artık hedefin sınırları içinde olmaya gerek olmadan, belirlenen bölge kıta uzaklığından seçilebilmekte ve minimum derecede bazı sapmalarla vuruş kesin biçimde yapılabilmektedir. Gönderme araçlarının menzilleri ne kadar arttıysa, kıtalar arası mesafe o kadar azalmıştır ve sonunda yazılıma bağlı insansız bir hava aracıyla saldırı mümkün hale gelmiştir.

Nükleer silahlanmanın Sovyetler ve ABD tarafından sürekli tırmandığı bir dönemde ise aşırı silahlanmayı azaltmak adına anlaşmalara ihtitaç duyulmuştur. Çünkü nükleer silahlar füzelerle daha kontrolsüz bir şekilde gelişmiştir. Tam adı Stratejik Silahların Önlenmesine İlişkin Antlaşma olan düzenleme ile ABD ve Sovyetlerin karşılıklı olarak nükleer başlık gönderme araçlarını azaltmak amaçlanmıştır. NPT antlaşmasıyla nükleer silahların başka devletlere transfer edilmesi engellenmiştir ancak gönderme araçlarının sınırlanması hakkında herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple 26 Mayıs 1972’de ABD Başkanı Nixon ve Sovyet Komünist Parti Genel Sekreteri Brejnev arasında imzalanan antlaşma ile nükleer başlıkların takıldığı saldırı füzelerine kota koyma konusunda anlaşma sağlanmaya çalışılmıştır. 353 Birbirlerinin kıtalarını tehdit eden konumdaki bu iki gücün zaten başlıklarının çok üstünde füze stokları vardır. Bu yüzden Anti balistik füze sistemlerinin geliştirilmesi, test edilmesi, deniz, hava ve uzay tabanlı sistemlerinin geliştirilmesi engellenmek istenmiştir.354

Anlaşmanın en önemli konuları, saldırı amaçlı üretilmiş olan SLBM’ler ile ICBM’ler olmuştur. Özellikle ICBM’lere kazandırılan tek balistik füzede birden fazla

353 Ayrıntılı bilgi için bkz., FAS, ,(05.11.2019). 354 Edward A. Kolodziej, Security and International Relations, Cambridge University Press, UK, 2007, p. 91.

117

hedefe yönlendirilebilen çok başlıklı nükleer başlık taşıma yetenekli araçlar(MIRV) endişe yaratmıştır. MIRV denilen füzeler, aynı yere birden fazla bomba gönderebilmekteydi. Sözü edilen araçlara 70’lerin başlarında yalnızca ABD’nin sahip olması ise Sovyetlerin tepkisine neden olmuştur. Bu sebeple bu araçları korumak isteyen ABD, Sovyetlerin daha fazla ICBM ve SLBM’ye sahip olmasına izin vermiştir. 355 Bu şekilde Sovyetlere imtiyaz verilerek çok başlıklılar anlaşma kapsamına alınmamış ve Sovyetler ikna edilmiştir.

Stratejik saldırı silahları ICBM’ler ve SLBM’ler beş yıl süre için geçici olarak sınırlandırılmış, savunma silahlarının sınırlandırılmasında ise kesin ve sürekli bir anlaşmaya varmışlardır.356 MIRV için yapılan iltimastan sonra Sovyetler’ in sahip olduğu ICBM’ler ABD’den daha fazla sayıya ulaşmıştır. ABD, 1054 ICBM, 656 SLBM ile sınırlanırken Sovyetler; 1618 ICBM, 746 SLBM ile sınırlandırılmıştır. 357 1972’nin ortalarından itibaren hiçbir şekilde var olanların üzerine füze üretmeyecekleri sınırlama görüşmelerine devam edecekleri ve aktif şekilde birbirlerini gözlemleyerek şüphe durumunda diplomasiyi sürekli açık tutacakları konusunda anlaşan aktörler, ilk kez bir sınırda anlaşmışlardır.

Her iki devlete de azami bir sınır getiren antlaşma, iki büyük güç arasında seri üretimi durdurduğundan yarışı bir süre dondurmuş, kısa süreli yumuşamaya neden olmuştur. Sonuçta hem ICBM hem de SLBM sayıları hem de bunların rampa sayıları artırılmayacaktır. Bu birlik havasıyla anti balistik füzeler konusunda da bir mutabakata varılmıştır.

Füzeler, nükleer silahları fırlatmaya yarayan araçlardır. Nükleer bir silahın ihtiva edeceği tehlikeyi füzeler belirlemektedir. Füzenin menzili arttıkça, bomba ile vurulmak istenen hedef de yakınlaşmaktadır. Anti Balistik füzeler ise saldırı füzelerini durdurabilen araçlardır. SALT Anlaşmasına binaen karar verilen Anti Balistik Füze Anlaşması ile nükleer silahların, hedefi vurmadan önce havada imha edilmelerine

355 Gener, ss. 247- 249. 356 Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, 3. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2000, s.448. 357 NTI, “Interim Agreement Between the United States of America and The Union if Soviet Socialist Republics on Certain Measures With Respect to The Limitation of Strategic Offensive Arms”, , (14.06.2019).

118

olanak veren savunma sistemleri sınırlandırılmıştır. Buna göre ABD ve Sovyetlere konuşlandırılmamış anti balistik füzeleri için iki alana izin verilmiştir. İki alandan biri başkenttir. Aralarında 1300 km olan diğer bölgede de ICBM’ler korunacaktır. İki bölgede de yüzer tane önleyici ve ateşleyici sınırı getirilmiştir.358

Tarafların diğer devletlere füze rampası vermesi veya diğer devletlerin topraklarında bunları açık veya gizli bir şekilde kurması yasak kapsamına alınmıştır. Tüm bunlar dışında henüz üretilme aşamasında olanların üretimi durdurulmuştur. Fırlatma araçları on beşle sınırlı bırakılmış; kara, deniz ve havada ABM geliştirilmesi engellenmek istenmiştir. 359 Beş yılda bir gözden geçirilecek antlaşmadan taraflar, haklı bir sebep göstermeleri halinde çekilme hakkına sahiptirler. Füzesavarların kısıtlanması her ne kadar mantıklı bir adım gibi görünmese de aslında her iki tarafın savunma sistemi aşağı çekildiğinden dolayı bir tarafın diğerinden üstün durumda olmasının önüne geçilmek istenmiştir.

ABD, Kuzey Kore’nin saldırgan tavırlarıdan dolayı 2002’de tek taraflı olarak anlaşmadan çekilerek büyük tepki uyandırmıştır. Bu adım, Rus yönetiminin misilleme olarak START II’ den çekilmesini tetiklemiştir.360

7. SALT- II ( Stratejik Silahların Önlenmesine İlişkin Antlaşma II- 1979)

Stratejik Silahların Sınırlandırılması üzerine yapılan görüşmelerde katılımcıların temaslarının devam etmesi üzerine ikinci aşamaya geçilmiştir. ABD’nin savunma sisteminin en önemli parçalarından olan MIRV’lara kısa süre sonra Sovyetler de sahip olunca; ABD üstünlüğü kaybetmiş ve Sovyetlerin stok fazlasının görmezden gelinmesinin bir anlamı kalamamıştır. MIRV’lara tölerans tanınması için Sovyetlerin

358 Eknomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi ( EDAM), 1 Haziran 2012, , (04.06.2019). 359 U.S. Department of State Archive, , (03.06.2019). 360 Arms Control Association, , (30 Ekim 2019).

119

ICBM sayısının fazla olması, Sovyetler lehine bir durum yaratmış ve ABD, kendini tehlikede hissetmiştir.

Carter ve Brejnev arasında yapılan görüşmelerde, artık MIRV yetenekli füzeleri olan Sovyetlerin, ICBM sayılarını indirmesi beklenmiştir. Ancak Brejnev bu araçları kaybetmek istememiştir. Kısa süre duraksayan görüşmelerden sonra gönderme araçları ve ICBM’ ler konusunda yeniden uzlaşma sağlanmış, 1979 yılında imzalanan antlaşma ile SALT I kotası daha da aşağıya çekilmiştir. Buna göre her iki kutuptan da savunma için gerekenden fazla olan silahlarını tasfiye etmeleri beklenmiştir. ICBM, SLBM, ağır bomba uçakları ile havadan karaya olan balistik füzelerin iki taraf için 2400 ‘le sınırlanması ve bu silahların giderek 1981’e dek 2250’ye düşürülmesi kararlaştırılmıştır. 361 İki tarafın da 1320 MIRV’a sahip olması, stratejik saldırı silahlarını konuşlandırılmaması ve ICBM rampası inşa etmemeleri alınan diğer kararlardandır.362

Üretim dursa bile, var olan silahların yetenekleri geliştirilmiş, yasak tam anlamıyla çiğnenmese de esnetilmiştir. SALT anlaşmalarının asıl hedefi nükleer bir temizlik değil, tarafların sahip olduğu silah sayılarını raporlayarak yarışı öngörülebilir kılmaktır.363 Yine de iki nükleer gücün aynı masada uzlaşarak sahip oldukları araçları daha fazla indirmelerini sağlayan bu anlaşma genel anlamda başarısız kabul edilemez. Antlaşma, iki aktöre de belirli bir süre de olsa nükleer şeffaflık sağlamıştır.

Anlaşmanın kısa ömürlü olma sebebi, ABD yönetiminin Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline karşı çıkmasıdır.364 İki tarafın araçlarında eşitlik sağlanamaması da anlaşmanın ömrünü kısaltmıştır. Bu da Sovyetlerin daha saldırgan bir hava takınmasına ve etki alanını Güney Asya’da artırmasına neden olmuştur. Böylece ABD, buradaki Sovyet müdahalesinden rahatsızlık duyarak bu bölgeye eklemlenmiş ve bu bölgeyi Sovyet etkisinden kurtarmak adına Obama dönemine değin ekonomisi ve cephaneliğini harcayacağı bir Afgan iç savaşına dâhil olmuştur.

361 Rifat Uçarol, Siyasi Tarih 1789- 1999, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2000, 5. Baskı, s. 711. 362 U.S Department of State: Archive, “Treaty Between The US and USSR on The SALT II”, , (12.10.2019). 363 Hook- Spainer, s. 111. 364 Sender, s. 466.

120

8. INF (Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması- 1987)

Anlaşmanın ortaya çıkış sebebi, Avrupa’da konuşlandırılmış tüm orta menzilli nükleer füzelerin kaldırılmasıdır.365 1980 yılında Sovyetler’ in 1116, ABD’nin ise 826 orta menzilli füzesi vardı. 366 Üstelik Sovyet füzeleri çok çeşitli ve daha uzun menzillidir. Sovyetler’ in SS-4, SS-5 orta menzillilerinden çekinen ABD, Amerikan orta menzillilerinin Avrupa üzerinde konuşlandırılmasından da Sovyetler rahatsız olduğundan görüşmeler iki ülkenin isteğiyle ilerlemiştir.

Her ikisi de Avrupa’da füze konuşlandıran iki kutuptan ABD, Cruise ve Pershing- II füzelerini kaldıracak; Sovyetler ise 5000 km menzile sahip SS-20’lerini Avrupa’dan çekecekti. Bu hareketine rağmen Sovyetler, SS-20 üretimine devam ederek 240 adet daha üretmiştir. NATO Yüksek Planlama Grubu tarafından orta menzilli füzelerin sayısının tüm Avrupa’da 4600 ile sınırlandırılması önerisinde bulunsa da, Sovyetler’ in üretimini arttırdığı füzelere nispetle ABD, füzelerini yeniden konuşlandırmıştır. Bu sebeple Sovyetler anlaşmadan tek taraflı çekilmişlerdir. Görüşmeler iki sene boyunca Gorbaçov göreve gelene kadar durmuştur. 1991 yılında Sovyetler’ den ayrılıp bağımsız olan Ukrayna, Belarus, Kazakistan, Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Slovakya ve iki gücün böldüğü Almanya’nın Doğu bölümünü içerecek şekilde Sovyet etki alanı ve füze yayılımı genişlemiştir.367

Sovyetlerin Doğu Almanya’da konuşlandırdığı SS-20 ve SS-4’ler ile Çek Cumhuriyeti’nde konuşlandırdığı kısa menzilli füzelerinin yanında ABD’de Avrupa’nın birkaç bölgesi ile Batı Almanya’da füze konuşlandırmıştı. 368 ABD, Pershing ve Cruise tipi füzelerini korumak isterken, Sovyetler de SS-20’leri korumak istemiştir. Sovyetlerin bu ısrarında, Amerikan füzelerinin doğrudan Sovyet topraklarını hedef almasının verdiği endişenin etkili olduğu kanısına varılabilir.

365 Heywood, s. 329. 366 Ayrıntılı bilgi için bkz. U.S. Department of State Archive, , (12.10.2019). 367 BBC News, “INF: ABD’nin 1987’de SSCB ile İmzaladığı ve Askıya Aldığı Nükleer Anlaşma”, 1 Aralık 2019, , ( 18.12.2019). 368 Arms Control Association, “INF Treaty at Glance”, 2019, , (19.12.2019).

121

Anlaşmayla her iki taraf, kısa ve orta menzilli füzelerini, fırlatma rampalarını ve füze konuşlandırdıkları yerlerdeki tesislerini imha etmek için anlaşmıştır. 500 ve 1000 km’lik menzili olan füzelerin kaldırılması için 18 ay zaman verilmiş, devletlerin anlaşma maddelerine uyup uymadıklarını denetlemek için sökme faaliyetleri, imha faaliyetleri ve imalat faaliyetleri gözlemlenmiştir.369 Habersiz ve sürekli denetimlerle de desteklenecek gözlemlerde taraflar birbirileri için devamlı gözlem hakkına sahip olmuşlardır. Bu sayede nükleer başlıklı füzeler bir süre Avrupa’dan uzak tutulabilmiştir. Sovyetlerin ABD’den daha fazla füze yok etmesi de (859’a karşılık 1800) Reagan’ın başarılı diplomasisinin kanıtıdır.370

Sovyetler, dönemin en maliyetli projesi Yıldız Savaşları ve uzay silahları ile ilgili tedirgin olmuştur. Gerçekten de anlaşmada uzay silahları hakkında bir madde yer almamıştır. 371 Sovyetlerin SS-20’leri koruma isteğine karşın, ABD’nin de uzay üstünlüğünü korumak istemesi anlaşılabilirdir. Uzay silahlarının konuşulması Sovyetler için önemliydi çünkü Ronald Reagan’ın savunma projesine ekonomisi zorlanan Sovyetlerin karşılık verecek gücü yoktur. Bu dağılmanın eşiğinde olan Sovyetlerin uzay yarışında ABD’nin gerisinde kalması demektir.

INF Anlaşması süresince Sovyetler, ellerinde daha fazla füze olduğundan daha fazla imha gerçekleştirmiştir. 372 Uzun menzilliler tartışması ve uzay sorunu ise START anlaşmasına bırakılmıştır.

9. START- I ( Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri I- 1991)

Tüm indirimlere rağmen iki devletin silah stokları hala olması gerekenden çok fazladır. İki taraf da 80’ler boyunca savaş başlıklarını 2000 civarında artırmıştır.373 Her iki tarafın sınırlama çalışmalarına olumsuz bakmaları sebebiyle 1991’de

369 U.S. Department of State Archive, INF Treaty, , (23.11.2019). 370 Sönmezoğlu, s. 453. 371 Sönmezoğlu, s. 455. 372 Arms Control Association, ““INF Treaty at Glance”, 2019, , (11.11.2019). 373 Kolodziej, s. 92

122

imzalanan anlaşmanın yürürlüğe girmesi için 1994 yılı beklenmiştir.374 Ayrıca her iki güç birbirleri dışında, ciddi sorunlarla uğraşmaktadırlar. Örneğin, 1990 yılında Kuveyt’i işgal eden Irak lideri Saddam Hüseyin’in gizlice nükleer silah ürettiği söylentileri nedeniyle, Amerikan ilgisi tamamen Ortadoğu’ya dönmüştür. Sovyetler ise sınır güvenliğinden ekonomiye kadar dağılmadan kaynaklı sorunlarla ilgilenmektedir. Bu yüzden görüşmeler sık sık yarıda kesilmiştir.

ABD, uzun menzillilerin üçte birini imha etme önerisi getirirken; Sovyetler, nükleer silahların sınıf ayrımı yapılmaksızın önce tamamen dondurulmasını sonra da tasfiyesini önermiş, fakat kabul edilmemiştir. Başkan George H. W. Bush ile Gorbaçov bunun yerine, stratejik silahların üçte birini yok edeceklerinde anlaşmışlardır.375

Sovyetler, INF Anlaşması ile kendilerinin daha fazla füze imha etmelerinden memnun olmamıştır. ABD; Sovyetler uzayda saldırı silahlarını azaltırsa, yüzde elliye kadar uzun menzillilerini indirmeyi önermiştir. Çünkü Sovyetler için asıl tehdit, orta menzilli füzelerden çok Moskova’yı doğrudan hedef alabilen uzun menzillilerdir. Reagan için SDI (Stratejik Savunma Girişimi) projesi, ABD’nin kayıtsız teknolojik üstünlüğünü göstermesinde reklam değerine sahip olduğundan bundan vazgeçilmek istenmemiştir. Sovyetler ise uzlaşma masasında SDI projesinin ekonomik külfet olduğunu savunarak, gelişmiş teknolojinin uzayda savunma amacından sapıp, saldırıya dönüşeceğinden endişe duymuşa benzemektedir. Üstelik bu maliyetli proje, yıldız savaşları gibi saldırgan bir isimle tanıtılmış; bu uzay üstünlüğü ise Sovyetlerde teknik bir kompleks yaratmıştır. Amerikan kamuoyunda proje, mümkün olduğu kadar duyurularak Amerikan gücünün simgesi olarak tanıtılmıştır.376

Sovyetlerin dağılması ile ideoloji çatışmaları büyük ölçüde dağılmıştır. Yeni Rusya, anlaşma yürürlüğe girmeden önce radikal ideolojilerden, nükleer yarıştan, kalıcı düşmanlıklar ile saldırgan bir politikadan kaçınmaya özen göstermiştir. Politikasını yumuşatan bir rakip, ABD için de şüphesiz daha iyi bir seçenek olmuştur.

374 Ayrıntılı bilgi için bkz. Federation of American Scientists( FAS), , (18.11.2019). 375 NTI, , (29.12.2019). 376 PBS, “Reagan Announces SDI”, , (02.12.2019).

123

Zira Orta Asya ülkelerinden İran gibi radikal devletlere ve terör örgütlerine yapılan yasadışı madde ve teçhizat satımı konusunda işbirliğine ihtiyaç vardır. 377 Bu yumuşamayla beraber her iki devletin nükleer savaş başlıklarının 10.000’den 6000’e indirilmesi, savaş başlıklarının yalnızca 4900’ünin ICBM ve SLBM’lere takılabileceği görüşülmüştür.378 Sovyetler’ in nükleer başlıkları yüzde 48, nükleer saldırı silahları yüzde 35 azaltılıp, yalnızca 7.000 nükleer stoka sahip olması; ABD’nin nükleer savaş başlıklarında yüzde 39, saldırı silahlarında yüzde 28 oranında azaltma ile 9.000 nükleer füze ve bombaya sahip olmasına karar verilmiştir.379

İki devlet de anlaşmada belirlenen kotadan daha az şekilde 6000 savaş başlığı ile çıkmışlardır. Bunun sebebi Sovyetler’ in dağılmasıyla yok olan Soğuk Savaş atmosferinin bitmesi ve nükleer yarışın, her iki devletin ekonomisini zorladığından artık sorgulanmaya başlamasıdır. Zira devletler bu dönemden sonra toplumsal kalkınma ve eski dış politikalarından kalan sorunlar üzerine yoğunlaşmışlardır.

10. START II (Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri II- 1993)

Tüm sınırlama ve kademeli silahsızlanma girişimlerine rağmen büyük devletlerin nükleer silah sayılarındaki düşüşün yanında üçüncü dünya ülkelerinin bu silahlara ulaşma azimlerindeki ısrar, silahsızlanma umudunu azaltmıştır. Yeni güçlerin yarattığı tedirginlikle nükleer silahların sayısı, üçte ikiye kadar düşürülmüştür. Özellikle MIRV’ların tamamen imha edilme isteği çok önemli bir atılımdır. 1994’te George Bush ile Boris Yeltsin birbirilerinin topraklarını hedef alarak konumlandırdıkları nükleer silahlarını kaldırmışlar; fakat ABD Senatosu, anlaşmayı 1996’ da onaylarken, Rus parlamentosu onaylamadığından anlaşma tanınmamıştır.380

2003 yılının başına dek her iki ülke toplam nükleer başlık ve bomba sayısını 3000- 3500’e indirecek, MIRV’ları aynı anda yok edecek, denizaltında konumlanan

377 Şatlık Amanov, ABD’ nin Orta Asya Politikaları, Gökkubbe Yayınları, İstanbul, 2007, s. 340. 378 Bodur, s. 876. 379 Sibel Kavuncu, “Nükleer Silahsızlanma Yolunda START Süreci”, Bilge Strateji, 2013, 5, (8), s. 137.

380 Arms Control Association, , (19 Kasım 2019).

124

stratejik füzelerdeki nükleer başlıkları ise en fazla 1750 tane olabilecekti.381 2007 sonuna dek, her iki tarafın 2000- 2500 konumlanmış stratejik nükleer savaş başlığına sahip olması, START anlaşmalarının süresiz uzatılması ve stratejik nükleer savaş başlıkları konusunda her iki ülkenin de şeffaf bir yol izlemesi beklenmiştir.382 Ancak anlaşmadan beklenen verim alınamamıştır.

11. CTBT (Kapsamlı Deneme Yasağı Antlaşması)

Kapsamlı Deneme Yasağı Anlaşması, nükleer silahsızlanma konusundaki girşimler arasından bir ilktir. 90’lı yılları da kapsayan süre içinde nükleer denemeler giderek artmıştır. Özellikle yeraltında yapılan denemelerin tahribatı, uluslararası toplumun dikkatini çekmeye başlamıştı. Bu sebeple daha önce yapılmış sınırlı, limitli yasaklardan sonra ilk kez geniş içerikli bir düzenleme yapılmış ve tüm nükleer denemeler engellenmek istenmiştir. 1996 yılında imzaya açılan bu anlaşma yalnızca ABD ve Rusya’yı içeren ikili bir anlaşma değildir ve hem sivil hem de askeri amaçla yapılacak tüm nükleer deneme faaliyetlerini topluca yasaklamaktadır. Ancak dünya barışı için nükleer silahlarını muhafaza etmek isteyen bazı devletler, bu anlaşmayı imzalamadıklarından anlaşma yürürlüğe girememiştir. Özellikle ABD ve Çin’in anlaşmayı imzalamaması, üçüncü dünya ülkelerinin bu devletlere olan güvenini ve sınırlama anlaşmalarına olan inançlarını kırmaktadır. Bu, doğaya yararlı temiz bir gelecek için adım atmayan yasal güçlerin, yalnızca üçüncü dünya devletlerinin var olan askeri teknolojiye erişimini engellemek istedikleri biçminde yorumlanabilir.

LTBT Anlaşmasının salık verdiği yeraltında yapılan denemeleri de yasaklayan anlaşma, dünyanın nükleer atık ve radyasyondan arındırılmasını nihai amaç edinmiştir. Atmosfer, deniz, okyanus tabanı, uzay, hava ve yeraltındaki tüm denemeleri yasaklayan anlaşma, nükleer silah sahibi devletlere de önemli sorumluluklar vermiştir. 383 Yani devletlerin kendi toprakları ve başka devletlerin topraklarında herhangi bir nükleer patlama gerçekleştirmesi yasaktır. Bu antlaşmanın kabul

381 Sönmezoğlu, s. 455. 382 Arms Control Association, “Brief Cronology of START II”, 2019, , (01.06.2019). 383 Ayrıntılı bilgi için bkz. CTBTO, , (19.11.2019).

125

edilmesiyle, nükleer devletlerin daha önce deneme gerçekleştirdikleri sahalara verdikleri zararların maddi bir tazminat ile giderilmesi ve yapılan denemelerin bölge fizikine ve insan sağlığına doğrudan etkileri düşünülerek bölge halkı ile mutabakat yapılması gerekmektedir. Böyle bir sorumluluğun üstlenilmesi nükleer silalara sahip devletlerin, kamuoyu ve diğer devletler önündeki yerleşik önyargılarını büyük oranda kıracaktır.

Anlaşmayı ABD, Çin, Hindistan, Pakistan, Mısır, İran, İsrail ve Kuzey Kore imzalamamıştır. 384 Bazı saldırgan devletlerin anlaşmayı imzalamamasından dolayı sistemi korumak için anlaşmayı imzalamayan ABD’ye karşı; özellikle İran ve Kuzey Kore’nin imzacı olması beklenmemelidir İsrail’in imzası olmadan da İran kuvvetle muhtemel imzacı olmayacaktır. Pakistan’ın anlaşmaya taraf olması da Hindistan’a bağlıdır. Nükleer silah sahibi devletler kategorisine çok yeni katılmış üç devlet olan Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore ve katılma yolunda olan İran’ın, anlaşmayı kabullenmemeleri ile askeri nükleer teknolojilerini ilerletemeyeceklerinden diğer devletler karşısında avantajsız konuma düşmek istemedikleri yargısına da varılabilir.

ABD’ye rağmen Rusya’nın anlaşmayı kabulü, uluslararası camiaya bir mesaj niteliği taşımaktadır. Nükleer silahların tüketilmesine dair gösterdiği bu somut kanıt ile önce Asya daha sonra tüm dünyanın güvenini kazanmaya çalışarak Rusya, barışçıl bir görünüm vermek istemektedir. Ancak ABD’nin bu anlaşmayı hiçbir zaman imzalamayacağına olan güven ile hareket edip, medyada sadece duyarlı bir politika çizmek istediği de düşünülebilir. Sonuçta yürürlüğe girmedikçe antlaşmanın somut bir değeri yoktur. Anlaşma, nükleer güç reaktörleri veya araştırma reaktörleri bulunan tüm ülkeler tarafından onaylanmadıkça yürürlüğe girmeyecektir.385

CTBT tek başına tüm nükleer tarihin bir özetidir. Antlaşma, yasal bir bağlayıcılığı olmasa bile devletlerin inisiyatifine bırakılmayacak kadar kırılgandır ve uluslararası bir kampanya ile diğer devletlerin de buna eklemlenmesi gerekirir. Özellikle ABD’nin, nükleer silahlara sahip olmayan devletlerin nükleer

384 United Nations for Disarmament Affairs, “Comprehensive Test Ban Treaty( CTBT)”, , (10.04.2019). 385 U.N., , (19.11.2019).

126

müttefiklerinden alacakları bir yardımla kriz yarattıklarında karşılık verme politikası Çin tarafından, müttefikleri ve doğrudan kendisinin tehdit edildiği şeklinde algılanmaktadır. 386 Yine de ticari kaygılar, Çin’i saldırgan bir retorikten uzak tutmaktadır.

Bu anlaşma ile üç şey açığa çıkmıştır. Nükleer silahlar uzak bir zamana dek, belki de hiçbir zaman elden çıkarılamayabilir. İkincisi, nükleer güçlerin denüklerizasyon felsefesinde samimi olmadıklarıdır. Üçüncüsü ise yeni kuşak nükleer devletlerin sayılarının bu antlaşma imzalanmadığı sürece artmaya devam edeceği gerçeğidir.

12. START III/ SORT( Stratejik Nükleer Silah Başlıklarının İndirilmesi Antlaşması III- 2002)

Stratejik Nükleer Silah Başlıklarının İndirilmesi Anlaşması veya Moskova Anlaşması adıyla da bilinmektedir. Olumlu bir havada geçen anlaşma, ABD ile Rusya’nın nükleer silah başlıklarını sınırlandırmak için ortaya çıkmıştır ancak başarısız olmuştur.

Bu anlaşmanın uzlaşma havasında görünen tavrı, ABD’de yaşanan 11 Eylül 2001 terör saldırılarına dayanmaktadır. Güvenlik önlemlerini çeşitlendiren ve dış politikada bu tarihten sonra saldırgan bir tavır izlemeye başlayacak olan ABD’nin asıl amacı, potansiyel tehdidi önceden tespit edip bununla ilgili her türden güvenlik önlemi almak şeklinde gelişmiştir. Bu tarihten sonra uluslararası basının desteğini arkasına almış olan devlet; Rusya, Çin Pakistan’ın da yer aldığı birçok devletin desteğini almıştır. Irak tarafından İkiz kulelere yapılan saldırılardan sonra ABD Başkanı Bush, aktif başlık sayısını 3800 ile muhafaza etmek istemiş, ICBM’ leri ise anlaşma kapsamına dâhil etmek istememiştir. 387 Sonuçta hiçbir silah imha edilmemiş ve yalnızca aktif olan savaş başlıklarının sınırlanmıştır.

386 U.S.A. Department of Defense, “U.S. Nuclear Weapons Policy and Programs”, , (10.10.2019). 387 Öykü Oğulbalı, “Küreselleşme ve Uluslararası Nükleer Silahsızlanma”, İstanbul Arel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017, s. 22.

127

ABD Başkanı George W. Bush ve Rus Başkan Vladimir Putin arasında yapılan görüşmelerde aktif ve konuşlandırılmış olan stratejik nükleer savaş başlıklarının 1700 ile 2200 adet olacak şekilde azaltılması görüşülmüştür. Ancak Amerikan kanadı, tamirde olan veya depolanmış haldeki silahları bu sayının içinde saymamaktadır. Yalnızca konuşlanmış füzelerin sayısını azaltarak, yeni nükleer silahların üretilmesi yasak edilmemiştir.388 Bu, en başta NPT ile uyumlu bir adım değildir. Önleyici doktrin ile her an askeri müdahale seçeneğini elinde tutmak isteyen yönetimin, şer ekseni ülkelerine karşı ellerinde mümkün olduğu kadar fazla mühimmat tutma istekleri antlaşma metnine doğrudan yansımıştır.

Fakat 2009 yılında umut verici bir gelişme olmuş, Prag’da konuşma yapan Başkan Obama, nükleer silahları dünya barışının önünde önemli bir tehdit olarak değerlendirerek, Polonya ile Çek Cumhuriyeti’ne kurulması planlanan füze kalkanı projesinden vazgeçtiklerini söylemesi ile ortalığı sakinleştirmiştir. 389 Obama ile Medvedev’in imzaladıkları anlaşmada iki ülke, stratejik nükleer silah başlıklarının üçte birini yok etmek; ICBM ve SLBM sayısını 700, savaş başlıklarını 1500’e indirmek konusunda anlaşmışlardır. 390 Ancak Trump, nükleer silahlar konusunda Obama ile aynı görüşe sahip olmadığından imtiyaz vermeye yanaşmamıştır.

13. Yeni START Anlaşması (2010)

ABD Başkanı Obama ile Rus Başkan Medvedev arasında Prag’ta imzalanan antlaşmanın nükleer silahların azaltılması yönünde atılmış büyük bir umut olması beklenmiştir. 2011’de yürürlüğe giren antlaşmanın 2021’e dek yürürlükte olacağı beklenmiştir. Yeni START; nükleer harp başlıkları, ICBM’ler, ağır bombardıman uçakları ile denizaltı füzelerinde ciddi bir indirim getirmeyi hedeflemiştir. Her iki güç de stratejik silahlarının bir takımından vazgeçerek füze savunma sistemleri konusunda serbesti istemektedir. ABD ve Rusya’nın 2200 başlığı, 1550 stratejik savaş başlığına

388 Oğulbalı, s. 24. 389The WhiteHouse Archives, “Remarks by President Barack Obama In Prague as Delivered”, 5 Nisan 2009, , (22.11.2019). 390 Valentina Reshetnikova, “1960’lardan Bu Yana Nükleer Silahsızlanma Alanında Yaşanan Gelişmeler”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008, s. 90.

128

düşürmesini öneren anlaşma, en fazla 800 ICBM, SLBM ve 800 ağır bombacı sayısında anlaşmış, yalnızca 700’ünün konuşlandırılmasını serbest bırakmıştır. 391 Anlaşmada beklenildiği gibi füze savunma sistemleri ile ilgili bir gelişmeye yer verilmememiştir.

Belirlenen limitler, SORT anlaşmasında izin verilen oranları yüzde 30 oranında düşürmüştür ve iki güç birbirilerini denetleme fırsatı yakalamışladır. 392 Rusya’nın ABD’ye benzer şekilde anlaşmayı uzatma isteğinin olmaması ve görüşmelerin iki devlet tarafından kesilmesi anlaşmanın uzun süreli olmayacağını göstermektedir. Anlaşmanın 2021’den sonra uzatılmayacağına yönelik tahminler, Rusya’nın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla INF anlaşmasının geçerliliğini yitirmesine yönelik hissettikleri istikrarsızlıktan kaynaklanmaktadır. ABD ise zaten 1964’den beri bu silahlara sahip olan Çin’in endişe yarattığı gerekçesiyle anlaşmaya soğuk durmaktadır. Batılı devletlere göre Rusya’nın halen daha gelecekte Avrupa’daki füze savunma sistemini çökertmeye yetecek kadar nükleer kapasitesi vardır.393 Anlaşmada kullanılmayan savaş başıkları ile ilgili bir ibare bulunmamasının yarattığı rahatsızlık, denetimin yetersiz olduğu izlenimini vermiş ve her iki devletin sahip oldukları kapasitelerle ilgili soru işareti yaratmıştır. Rusya’nın anlaşmayı beş yıllığına da olsa uzatma girişimi Trump tarafından istekli karşılanmazken, nükleer olmayan savaş başıkları ile ilgili bir düzenleme yapılmayacağı öngörülmektedir.394

391Stephen J. Cimbala, The United States, Russia and Nuclear Peace, Palgrave Macmillan, Switzerland, 2020, s. 26. 392 Arms Control Association, “New START at a Glance”, 2018, , (01.07.2019). 393 Bilyana Lilly, Russian Foreign Policy Toward Missile Defense: Actors, Motivations and Influence, Lexington Bokks, U.K., 2014, s. 84. 394 Burak Ortahamamcılar, “Rusya’dan ABD’ye nükleer antlaşmayı uzatma çağrısı: New START 14 ay sonra yürürlükten kalkıyor”, 28 Kasım 2019, , (21.01.2020).

129

Grafik 3: Küresel Düzeyde Nükleer Başlık Sayıları 2019

Kaynak :https://www.armscontrol.org/factsheets/Nuclearweaponswhohaswhat

130

BEŞİNCİ BÖLÜM

NÜKLEER KRİZLER

Bu bölümde Küba, Kuzey Kore ve İran krizleri açıklanılmıştır. Önceki bölümlerde değinilen düzenlemeler ve girişimlerin hepsi, yasal güçlerin öncülüğünde nükleer silahların güvenliği sağlamak, denetlenmek ve başka ülkelere yayılmamasını önlemek amacıyla yapılmış girişimlerden bahsedilmiştir. Bu yönde girişimlerin yapılmasını sağlayan ilk sorun Küba’da olmuştur. Küba Krizinin savaşa dönüşmemesi, ikili anlaşmalar ve şu ana kadar alınmamış bazı tedbirlerin alınması ile mümkün olmuştur. Sovyetler ile ABD arasında gelişen ve nükleer bir savaşa varmadan durdurulabilmiş bu krizden sonra, şu ana dek yapılmış en kapsamlı nükleer kılavuz olan NPT doğmuş ve bundan sonraki tüm krizlerde Küba’dan çıkarım yapılmıştır. Dolayısıyla, Küba nükleer krizine; ilk örnek olması ve caydırıcılığın en üst derecede kullanmasından dolayı, tüm krizlerin danışman kılavuzu da denilebilir. Nükleer kriz tarihçesini anlayabilmek için Küba oldukça önemlidir.

Kuzey Kore ve İran Krizi, nükleer yayılımı önleme girişimlerinin yeterli olup olmadığının sorgulanmasına neden olmuştur. Bu krizler, nükleer silaha sahip olma idealinde olan devlet sayısının azaltmak istenirken giderek arttığını, dolayısıyla nükleer yayılımın durdurulmasının çok zor olduğunu götermiştir. Bu krizlerin arasından İran devletiyle olan zenginleştirme sorunu hala nükleer silah üretmemiş bir devlet olmasına rağmen günümüze kadar devam etmesi ve dünya barışına küresel bir tehdit olarak lanse edilmesi sebebiyle önemlidir.395 Öyle ki ABD, bu devlete karşı giriştiği mücadelede mümkün olan her devletin desteğini almaya çalışmış ve bu devletle olan ilişkilerin dondurulmasında çeşitli yöntemler kullanarak krizi derinleştirmiştir. Bu durum Soğuk Savaş döneminde Sovyetlere karşı Batılı devletlerin desteğinin alınmasına benzemektedir. İran örneği, nükleer enerjiden barışçıl

395 BBC, “Iran The Greatest Threat to World Peace”, 30 Ağustos 2012, , (18.06.2019).

131

yararlanma çalışmalarının her devlet için eşit şekilde uygulanmadığının da kanıtı niteliğindedir.

Kuzey Kore ise askeri harekâta uğrama, Uzakdoğu’da ABD ve müttefiklerinin ortak tatbikatlar yapması gibi pek çok endişeden dolayı nükleer enerjinin askeri tarafına kaymış ve endüstriyel üretime geçerek nükleer silah sahibi olmuştur. Bu devlet, günümüzde hala yeni nesil füzeler ve nükleer silahlar üretmeye devam etmektedir. Üstelik yasaklama ve sınırlama anlaşmalarına rağmen günümüzde denemeler yapmaya da devam etmektedir. Bu denemelerin çoğu zaman düşmanca ilişkiler yürütülen Güney Kore ve Japonya sınırlarında gerçekleştirilmesi uluslararası tepkiye neden olmakta ve füze üretiminden ticaret mallarına kadar pek çok konuda kota ve ambargo uygulanmasına neden olmaktadır. Kriz, zaman zaman sıcak boyutlara ulaşmakta ve nükleer çatışma gibi endişeleri gündeme getirmektedir.

1. KÜBA NÜKLEER FÜZE KRİZİ

İlk nükleer saldırıdan bu yana, devletler hızlı bir şekilde bu teknolojiye sahip olmanın yollarını aramışlardır. Küba Füze krizi bir çatışmaya dönüşseydi, sonuçları Japon kentlerinden çok daha ağıra mal olurdu. Çünkü ABD, Japon İmparatorluğuna saldırdığında nükleer silaha sahip olmayan bu devletin karşı vuruş yapamayacağından emindi. Ancak 1962’de patlak veren bu krizde Sovyetler, nükleer silahlara sahipti. Karşı vuruş kapasitesi mümkün olduğundan bu iki devletin önderliğinde tüm dünya nükleer bir savaşın tarafı olmak zorunda kalabilirdi.

Bu kriz, nükleer tehlikenin ciddi bir şekilde farkına varıldığı son olaydır. ABD ile teknolojik bir yarışa girmiş olan Sovyetler, Asya’nın içişlerine karışılmasından son derece rahatsızdır. ABD ise dünya devletlerini komünist tehlikeye karşı ekonomik ve askeri yardımlarla örgütlemeye çalışmakta ve bu devletlerden komünizme karşı direnmelerini beklemektedir. Bunun üzerine Sovyetler, ABD’nin en sorunlu bölgesini etki alanı altına almak istemiştir.396 Zaten Sovyetlerin komünizm adı altında yaptığı

396 Mitchelle Getchell, The Cuban Missile Crisis and The Cold War: A Short History of Documents, Hackett Publishing, Cambridge, 2015, ss. 144-150.

132

devletçi rejim ihracı, Amerika kıtasında ABD baskısından bunalan Latin Amerikalı halklar için fırsat olmuştur.

On yıl Savaşları’nın ardından Amerikan himayesinde İspanya’dan bağımsız olan Küba’nın içişleri ve ticaret ağları ABD tarafından yönetilmiştir. Amerikan politikalarına olan hayranlığı ile bilinen liberal aday Gomez’den sonra Batista darbe ile yönetime geçmiş, servet edindikten sonra yönetimi bıraksa da 1952’de ABD destekli bir darbe ile tekrar Küba başkanı olmuştur. 397 Fidel Castro önderliğinde 1959’a dek sürecek çatışmalar ile Batista rejimi devrilmiş ve Castro’ nun başkan olması ile Küba’yı Amerikan etkisinden kurtarma reformları başlamıştır. 398 Castro’nun gerilla zaferinden sonra ABD ambargoları başlamış, buradaki Amerikan elçiliği kapatılmış ve Küba ile her türlü diplomatik ilişki kesilmiştir. 399 Ticari ambargolarla halkın rejime karşı ayaklanması umut edilmiş ancak beklenen gerçekleşmemiştir. Tüm bu gelişmeler, Küba’nın aynı ideolojiyi paylaştığı Sovyetlere yakınlaşmasına ve zaten müttefik arayışı içindeki Sovyetlerin de desteği ile ittifak ilişkilerinin gelişmesini sağlamıştır. Böylece Sovyetlerde başlayan komünist açılım, Küba’ya destekli bir biçimde yerleşmeye başlamıştır.

Asya’da çoktan başlamış olan ideolojinin Amerika kıtasına değin uzanması Sovyetler’ in kendilerine yeni uydu devletler aradığını göstermektedir. 17 Nisan 1961’de ABD’ye kaçan Kübalılar Domuzlar Körfezi çıkarması olarak bilinen darbe ile Castro’yu devirme girişiminde bulunmuşlardır. Başkan Eisenhower’ın talimatı ile Batista rejiminin taraftarları ABD’ ye sığınmış, Florida’da eğitilmiş, sonunda Castro’nun birliğine karşı kaybetmiştir. 400 Bu başarısız girişimden önce Castro’ya pek çok suikast girişimi düzenlenmiş, rejim içeriden yıkılmya çalışılmıştır. Fakat Küba,

397 Bu dönemlerde Küba, Amerikan ordusunun eğlence yeri haline gelmiş, köylüler ağır vergiler altında ezilmiş, çiftçinin mahsulünün gelirleri hükümet ve yakınlarına aktarılmıştır. İlker Aral Güngör, “Konstrüktivizm Bağlamında ABD’nin Küba Politikası”, Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kuramları ve Sorunlarına Temel Yaklaşımlar, Sibel Turan- Nergiz Özkural Köroğlu (Ed. ), Transnational Press London, Londra, 2017, ss. 232-233. 398 Amerikalı iş adamlarının özel işletmeler kamulaştırılarak Küba devletinin malı sayılmış ve bunlar, ABD’ye çok miktarda para ve ticaret ortağı kaybettirmiştir. Howard Jones, The Bay of Pigs, Oxford University Press, New York, 2008, ss. 17-18. 399 Council on Foreign Relations (CFR), U.S.A.- Cuba Relations, , (09.08.2019). 400 NY Times, “Anti- Castro Units Trained to Fight a Florida Bases”, , (09.10.2019).

133

sosyalist ideolojiyle yönetilen bir ülke olduklarını resmen kamuoyuna açıklayarak Sovyetlerin yakın ilgisine girmiştir.401 Bu resmi bildiriden sonra hemen yanlarında kurulacak küçük bir uydu devlete tahammülü kalmayan Pentagon tarafından Başkan Kennedy’ ye adanın işgali önerilmiştir. 402 Ancak resmi yapılmış bir devlet ilanın hemen ardından yapılacak işgalin Amerikan imajını zedeleyeceği ve Sovyetler’ e gereken kozu vereceği hesaplanmış olacak ki öneri kabul edilmemiştir.

Domuzlar Körfezi olayından rahatsız olan Sovyetler, bütün ilgisini Havana’ ya yöneltmiş ve Castro’ya destek sözü vermiştir. Sovyetler ilk ICBM’lerini 1957’de üretmiş, füze teknolojisi konusunda çok gelişmiş bir devlettir. Castro ise topraklarını Sovyet kullanımına açarak, burada nükleer füze tesisleri ve füze konuşlandırılmasına izin vermiş karşılığında destek beklemiştir. Bu destek Küba’ya füze rampası ve teknolojisinin nakledilmesini içermiş ve CIA( Merkez İstihbarat Teşkilatı) tarafından ifşa edilmiştir.403

Sovyetlerin gözlem uçuşu yapan Amerikan U-2 uçağı ile Küba’daki gizli tesislerin görüntülenmesinden sonra, uçağın Sovyetler tarafından düşürülmesi krizi tırmandırmıştır. Küba’da inşa edilen füze tesisi iskeletlerinin görüntülenmesi, Sovyetlerin hava sahasını kapatma önerisine neden olmuş ancak bu istek gerçekleşmemiştir.404 Sovyetler tüm bu hazırlıkları yaparken, sık sık ABD tarafından nükleer bir saldırı düzenleneceği ile ilgili istihbarat raporları alınmıştır. Khruschev’ in yanlış bir algılama sonucu Sovyetlerin işgal edileceğini düşünmesi zaten krizin ilk basamağı olmuştur.

Sovyetler Küba’ya, tarım ürünleri taşıdıklarını söyledikleri Anadir gemisiyle geniş bir cephanelik taşımaktaydılar. Gemide Küba’ya gitmek üzere 36 tane atom füzesi, 60 nükleer başlık, 800 askeri uzman ve 34.000 asker ve çok sayıda füze rampası bulunmaktaydı.405 Üstelik bu gelen ilk depo olmuş, sevkiyat daha sonra bazı engellere

401 Paul Joseph, The SAGE Encyclopedia of War: Social Science Perspectives, Sage Referrence, U.S.A, 2017, ss. 422-426. 402 Ahmet Köse, “Türk Dış Politikasında 1962 Küba Krizinin Önemi ve Üzerine Bir İnceleme”, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Edirne, 2015, s. 38. 403 Köse, s. 42. 404 Best vd., s. 230. 405 Mert Mahir Göz, “1962 Küba Füze Krizi”, , s. 11.

134

rağmen devam etmiştir. Bir kriz anında ise New York ve Washington’a saldırılması düşünülmüştür. Uyarı yapılacak nokta ise Miami seçilmiş ve buradaki eski Amerikan deniz donanmasına zarar verilerek Pearl Harbor’a atıf yapılmak istenmiştir.

ABD, Küba’daki füze üslerinden haberdardı. Tarihte ilk kez ABD yönetimi Defcon2 seviyesinde savunma alarmına geçmiştir ki bu seviye nükleer savaş anlamına gelen Defcon 1 ‘in bir seviye altındadır.406 Ancak Amerikan tarafı istihbarat sayesinde krizi Sovyetlerden daha sakin yönetmiştir. KGB’nin içerisine sızan Penkovsky adlı Albay, ABD’nin kendilerinden daha üstün bir nükleer güce sahip olduğunu Sovyetler’ in bildiğini ve bu krizin savaşa dönüşmesini göze alamayacaklarından geri adım atacaklarını Kennedy’ye bildirmiştir. 407 Bu bilgi, Kennedy’nin temkinli diplomasi yürütmesini sağlarken krizin savaşa dönüşmesini engellemede büyük bir etkiye sahip olmuştur. Amerikan başarısını getiren bilgi, en büyük zenginlik kaynağıdır. 408 Sovyetler, ABD’ ye Küba ve Almanya’dan aynı anda çekilme önerisi getirmiş ancak Batı Almanya tehlikeye atılmak istenmemiştir.409 Başkan, aldığı istihbarat raporlarına güvenerek; Almanya’yı tamamen Sovyetlere kaptırmaktan endişe duymuş ve buradan çekilmemiştir.

Küba ve Sovyetler, füzelerin yalnızca savunma amaçlı olduğunu ve saldırı amacıyla getirilmediğini belirtseler de açıklama inandırıcı görünmemektedir. Asya kıtasından gemilerle taşınarak yüzlerce uzman tarafından inşa edilen bu füzelerin tamamen Amerikan kıtasına yöneltilmesinin yalnızca savunma amaçlı değerlendirilmesi, Jüpiter füzelerinin barışçıl amaçlı konuşlandırıldığına inanmak kadar mantıksızdır.

İcra Komitesi başına getirilen Robert Kennedy, ülke yönetiminin krizden etkilenmemesi için gereken dikkat dağınıklığını engellerken; Başkan, krizle ilgilenmeye devam etmiştir.410 Küba’nın istilasından, Sovyetler’ e nükleer savaş ilan

406 Rosemary B. Mariner- G. Kurt Piehler, The Atomic Bomb and American Society, The University of Tenesse, Knoxville, 2008, s. 172. 407 Göz, s. 11. 408 Yuval Noah Harari, Homo Deus, 14. Baskı, çev. Poyzan Nur Taneli, Kolektif Kitap, İstanbul, 2018, s. 27. 409 J. H. Landman- Herbert Wender, World Since 1914, 10th Edition, Barnes& Noble, New York, 1957, ss. 409- 410. 410Yalçın Küçük, Sırlar, İthaki Yayınları, İstanbul, 2005, s. 343- 344.

135

etmeye varana dek pek çok fikir arasından Kennedy, tahribat almadan ve araçlar tüketilmeden bu krizi atlatmanın yollarını aramıştır. Bu sebeple İcra komitesi ile beraber, sorunu iletişim halinde çözmeye önem vermiştir. Fakat iletişimin yanı sıra Küba’ya gelen tüm gemiler kapsamlı biçimde incelenmesi, şüpheli bir durumda geri yollanarak denizden ablukaya alınması da düşünülmüştür.411 Devamında orta menzilli füzelerin inşa edildiği nükleer tesis fabrikalarının bombalanması, Sovyetler karşı bombalama ile cevap verirse en son nükleer bir savaş öngörülmüştür. Ayrıca kriz boyunca halk bilgilendirilmiş ve Kennedy’nin, “Kanada’dan Peru’ya kadar tehlikedeyiz” açıklamasıyla kriz süresince kamuoyu desteği alınmıştır.412

Bu krizde, istihbarat rahatlığına rağmen karşılıklı mahvolma doktrini, iki devleti de ani kararlar almaktan alıkoymuştur. İletişim çözümü başarılı olmayınca, abluka uygulanmış ve Küba kıyılarına yanaşan her gemi, aranmak üzere durdurulmuştur. Bu abluka sayesinde onlarca Sovyet gemisi, ülkelerine geri yollanmıştır. Ablukaya rağmen gemilerini yollamaya devam eden Sovyetler’ in sürekli durdurulması ile iki ülke karşı karşıya gelmiş ve BM Güvenlik Konseyi’nin olaya müdahalesiyle, gerilim artmıştır. Sovyetler’ in kararı tanımayıp gemileri yollamaya devam etmesinden dolayı ticaret ambargoları ve deniz ablukası kaldırılmamıştır.

Sovyetler, ABD’den Küba’ya uygulanan ambargoların kaldırılması ve Türkiye ile İtalya’ya yerleştirilen Jüpiter füzelerinin sökülmesini istese de kabul edilmemiştir. İngiltere de aynı şekilde gönüllü olarak topraklarını Amerikan füzelerine açmış ve risk almıştır. Nükleer füzelerin konuşlandırıldığı devletler doğrudan hedef haline gelirler. Bu, bir kriz anında füzeleri konuşlandıran devletin yanında olmak ve bu devletin karşısındaki gücün karşısında olmak anlamına gelir. Kriz boyunca ABD, Sovyet füzeleri tamamen çekilmeden risk almak istememiş ve yabancı topraklardaki füzelerini geri çekmek istememiştir. Sovyetler de füze inşaatlarına devam etmiş ve Küba’daki Sovyet tesislerine saldırı Amerikan askeri kanadında tartışılmaya devam etmiştir. ABD, Sovyetlerin uluslararası sulardaki seyir hakkını engellemiş, gözlem uçakları ile

411 Köse, ss. 49-50. 412 The History Place Great Speeches Collection, “President John F. Kennedy On The Cuban Missile Crisis, , (01.07.2020).

136

teşhircilik yaparak gemilerini geri çevirmiştir. Sovyetlerin bu girişimleri dostane karşılamadığı açıktır.

Khruschev, krizin ciddi bir hal alması ve Küba yakınlarındaki ABD askerleri varlığının giderek artması nedeniyle Sovyetleri hedef alan Jüpiter füzelerinin sökülmesi karşılığında, kendi füzelerini Küba’dan çekmeyi önermiştir. Ancak öneriye rağmen Amerikan pilotu Rudolf Anderson’ un kullandığı U-2 gözlem uçağının 27 Ekim 1962’de Sovyetler tarafından düşürülmesiyle kriz tırmanmıştır413. Düşürülen uçakla aynı gün denizaltında seyir halinde olan nükleer silah taşıyan Sovyet denizaltısına ABD inceleme gemisi, hafif bir uyarı bombası atmıştır. Bu uyarı hareketini anlamayacak kadar derinde olan aracın içindeki komutanlar, nihayet nükleer savaş seviyesine geldiklerini sanıp denizaltından torpido ateşlemeyi düşünmüşlerdir.414 Neyse ki oybirliği ile atılabilecek nükleer torpidolara Komutan Vasili Arkhipov’un ret vermesi ile Sovyetler, kısa sürede şokla alınacak yanlış bir karardan dönmüşler ve nükleer saldırı yapmamışlardır. 415 İcra komitesi Başkanı Robert Kennedy ile gizli müzakereler yapan Anatoly Dobrynin adlı Sovyet büyükelçisi, Moskova’ ya acil bir telgraf çekmiş; füzelerin bu adadan çekilmesi karşılığında ABD’nin Türkiye ile İtalya’daki füzeleri çekmeye hazır olduğunu bildirmiştir. 416 Küba’nın işgal edilmeyeceği açıklaması ile de 1962 yılında BM denetimi altında Sovyetler füze rampalarını sökmüş ve füzeler adadan götürülmüştür. Nükleer bir savaşta yalnız savaşmaktansa füzeleri söken Sovyetlerin geri adım atmasında ABD’nin nükleer müttefiklere sahip olması ve arkasındaki BM desteği etkilidir. O tarihlerde henüz nükleer bir devlet olmayan Çin ile Sovyetler arasındaki ilişkiler bu yüzden soğumuştur.

Batı Avrupalı müttefiklerin beğenisini toplayan ABD’nin diplomatik zaferi, Sovyetlerde aynı etkiyi sağlamamıştır. Sovyetler’ in geri çekilmesi Kuzey Kore ve

413 Dursun Varlı, 1962 Küba Krizi’nin Türkiye’ye Etkileri, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İzmir, 2006, s. 6. 414 Amy Zegart, “The Cuban Missile Crisis as Intelligence Failure”, 2 Ekim 2012, , (10 Ekim 2019). 415 Edward Wilson, “Thank You Vasili Arkhipov the man Who Stopped The Nuclear War”, 27 Ocak.2012, , 14.06.2019). 416 Prologue Magazine: Archives, “Forty Years Ago: The Cuban Missile Crisis”, 2002, , (03.09.2019)

137

Çin’de hayal kırıklığı yaratmıştır. Düşmanla işbirliği yaparak ülkesine diplomatik zafer, askeri yenilgi ile dönen Sovyetleri müttefik olarak gören henüz nükleer silahlara sahip olmayan Kuzey Kore, bu tarihten sonra Sovyetler’ den göreli biçimde uzaklaşmış, nükleer teknolojide Çin’den daha fazla destek almaya başlamıştır.

Hegemon olmanın anlamı her türlü ulusal çıkarını askeri ve siyasi baskılar aracılığında, uluslararası bir destek ile yönetebilmekten geçmektedir. 417 İki devlet nükleer bir savaşa sürüklenseydi ABD, NATO’ya en çok para ve asker akıtan devlet olarak bu kurumun tüm olanaklarını kullanacak ve nükleer silaha sahip müttefiklerinin yardımıyla, Asya’daki üsleriyle avantajlı bir durumda olacaktı. Diğer taraftan BMGK, Sovyetler’ e karşı etkili yaptırım kararları alacak ve zaten yalnız olan Sovyetler zor duruma düşecekti. Sovyetler içinde bulunduğu yalnızlığı, müttefiklere sahip olmanın önemini bu krizden sonra iyice kavramış ve Asya’daki komşularıyla iyi geçinme politikası güderek Çin ile ilişkilerini arttırmıştır. NATO ve ABD ise kriz başında sorgulanan yetkinliklerini kriz sonrasında tüm Batılı devletlere kanıtlamış görünmektedir.418

Sonuç olarak ABD, nükleer caydırıcılık doktrinini başarılı bir şekilde uygulamıştır. Tüm kurumları alarma geçirmiş, Sovyetlere füzeleri sökmeleri için kısıtlı ancak makul bir süre vermiş ve inandırıcılık adına gerekirse acil durum seçeneği ile nükleer saldırı seçeneğini son ana dek elinde tutmuştur. Krize kademeli çözümler üreterek ilk adımda doğrudan çatışmamak bu başarılı stratejinin en önemli unsurudur.

Yanlış anlamadan kaynaklanan bu kriz, açık iletişimin önemini göstermektedir. Bu sebeple Kremlin ile Washington arasında kırmızı telefon hattı denilen acil bir iletişim yolu kurulmuş; ayrıca INF anlaşmasının temeli atılmıştır.

Bu krizde Başkan Kennedy, istihbarat raporları sonucu işin nükleer bir savaşa varmayacağını bildiğinden silahlar sadece göz korkutmak amacıyla Avrupa’da hazır halde tutulmuş olabilir. Zaten bu silahlar kullanılsaydı Avrupa’yı komple içine alacak nükleer bir savaş yaşanacak ve İtalya ile Türkiye muhtemelen en çok zarar gören

417 Ali Külebi, Yeni Dünya Stratejileri ve Kilit Ülke Türkiye, 6. Baskı, Met- Vakfı İktisadi İşletmesi, İstanbul, 2005, s. 58. 418 Thierry de Montbrial, Action and Reaction: In The Wold System, UBC Press, France, 2013, s. 103.

138

ülkeler olacaklardı.419 Her ne kadar Sovyetlerin nükleer silahları olsa da ABD sayısal üstünlüğe, tecrübeye ve ittifaklara sahiptir. Yani Sovyetler’ in en sonunda pes edip füzeleri geri çekmekten başka seçeneği yokmuş gibi bir görünmektedir. Nükleer bir savaş her iki devletin de zararına olacaktır. Kennedy, elindeki tüm bu avantajlara güvenip saldırgan hamleler yaparak dünya devletlerini korkutmak yerine pes edeceğini bildikleri Sovyetlerle uzlaşmacı görünerek barışçıl bir ABD imajı çizmiştir.

Kriz Sovyetlere üç önemli eksikliğini göstermiştir. Bunlar; silah miktarındaki sayısal geri kalmışlık, dış politikadaki yalnızlık ve her türlü siyasi ve askeri ekip arasındaki iletişim kopukluğudur. 420 Sovyetler, bundan sonra Amerikan askeri gücünün önüne geçme ideali için teknik ıslahatlarını hızlandırmıştır. ABD ise, Sovyetler’ in gerçek gücünü gözlemleme imkânına erişmiştir. Kriz sonrasında iki devlet arasında sağlıklı iletişim kanallarının açılması ve nükleer silahların sayıları ve bunların deneme sahalarına dair düzenlemeler yapılmıştır. Bir daha böylesine bir krizin yaşanmaması için nükleer silahlara sahip olan bu iki ülke, Soğuk Savaş boyunca doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınmış ve önlemlerin zamanla diğer devletleri kapsayacak biçimde genişletilmesinin öncüleri olmuşlardır. Çünkü dünyada oluşacak herhangi bir nükleer kriz esnasında bu iki devletin de duruma müdahil olması beklenecektir.

419Amerikan hükümeti tarafından; İngiltere, İtalya ve Türkiye’ye kendi istekleri doğrultusunda Jüpiter füzeleri yerleştirilmiştir. Bu füzeler, Sovyetler tarafından açık hedefte oldukları şeklinde algılanmış ve kriz boyunca bu füzelerin Küba’dan çekilmesi şartıyla çekileceği konusunda birtakım anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Füzelerin Türk topraklarında gönüllü olarak konuşlandırılması ise kriz boyunca Türkiye’yi zor duruma düşürmüştür. Sonuçta Sovyetler de Amerikan hükümeti de birliklerini bu noktalardan çekmişlerdir. İbrahim Bozkurt, “Soğuk Savaş Döneminde Amerika Birleşik Devletleri Türkiye İlişkilerinde Bir Kırılma Noktası: Küba Bunalımı”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017, 5, (57), s. 224. 420 Bozkurt, s. 229.

139

Harita 3: Küba'daki Sovyet Füzelerinin Tehdidi 1962

Kaynak: https://sites.google.com/site/coldwartreecutters/1960-1969/the-berlin-wall

Harita 4: Küba'daki Sovyet Askeri Tesis Alanları

Kaynak: https://www.themaparchive.com/the-cuban-crisis-septembernovember-1962.html

2. KUZEY KORE NÜKLEER KRİZİ

Uzun yıllar süren Japon sömürgesinden kurtulan Kore, kendi içinde savaştıktan sonra Kuzey Kore ve Güney Kore olarak ikiye bölünmüş ve aynı ulustan iki düşman haline gelmiştir. Sömürgesi olduğu Japon İmparatorluğu’nun üç günde çöküşünü görmek, askeri eksikliklerinin farkına vardığı Kore Savaşı, bu devletin askeri nükleer projesinin en temel hatlarıdır. Uzun yıllar kronikleşen bir ambargo ve dışlama ise bu projenin ısrarla sürdürülmesi ve üretim faaliyetine geçilmesi için gereken unsurdur.

140

2002 yılında basına sızdırılan gizli belgelerde Kore Savaşı’nda Kuzey Kore’nin yanında savaşan geniş Çin ordularına karşı, Truman’ın atom bombası kullanmayı içeren B planının ortaya çıkmasından sonra nükleer program netleşmiştir. 421 Bu sebeple kukla devlet gördükleri Güney Kore bir yana, kıtaya yerleşmeye çalışan ABD’ye karşı nükleer silahların geliştirilmesi zorunlu olmuştur.

Soğuk Savaş’ın başladığı ilk zamandan itibaren safını belli eden bu ülkenin nükleer projesini Sovyetler ve Çin kalkındırmıştır. 1956’da nükleer teknoloji işbirliğine giden Sovyetler ve Kuzey Kore’nin ilişkisi 60’lar boyunca hız kazanmış ve Sovyetlerden uzman desteği alınmış, Kuzey Kore’ye Yongbyon santrali kurulmuş ve füze teknolojisi için bilimsel çalışmalar yapılacak askeri bir akademi kurulmuştur.422 Çok hassas madde ve bilgiler paylaşılmış, füzeler verilmiş, uranyum yüzde 80 oranında zenginleştirilmiştir. Kuzey Koreli mühendisler Sovyetlerden nükleer teknoloji eğitimi alırken, Çin’de öğrendiklerini pratiğe dökme fırsatı bulmuşlar ve teknik tasarımları askeri modernizasyon için kullanmayı öğrenmişlerdir.423 ABD, bu işbirliklerini engellemek için her şeyi yapmıştır. Çünkü komünizmin pençesindeki bir ülkenin nükleer silah elde etmesi, Japonya, Güney Kore ve Tayvan’ın silahlanması ile sonlanabilir ve tüm çabalar sembolik kalabilirdi. Kuzey Kore, Amerikan baskısıyla 1977’de IAEA denetimi kabul etmiş ve istihbarat raporlarına göre Yongbyon’ da gizlice silah geliştirdiğine dair suçlamaların ardından gelen uluslararası baskı ile 1985’te NPT’yi imzalamıştır.424 80’lerin sonunda Japonya ve Güney Kore’yi hedef içine alan füzeler geliştirmiş ve bunları Japon hava sahasında deneyerek gözdağı vermiştir.425

90’lı yıllarda Güney Kore ile ilişkiler normalleşmeye başlamış, iki ülke BM üyesi olurken Kore’nin nükleerden arındırılması, nükleer silahların üretilmesi,

421 Ayla Akdoğan- Nilüfer Çorbacıoğlu, “Uzakdoğu’da Nükleer Silah Kavgası”, ABD’ nin Haydut Devletleri, Kemal İnat (Ed. ), Değişim Yayınları, İstanbul, 2004, s. 296. 422 Nam- Sung Wook, North Korean Nuclear Weapon and Reunification of the Korean Peninsula, World Scientific, South Korea, 2019, s. 18. 423 Valdimir D. Andrianov, “Economic Aspects of the North Korean Nuclear Program”, The North Korean Nuclear Program: Security, Strategy and New Perspectives from Russia, James Clay Moltz- Alexandre Y. Mansourov (Ed. ), , Routledge, New York, 2000, s. 48. 424 BBC, “ Kuzey Kore Nükleer Silah ve Füze Çalışmalarının Tarihçesi”, 4 Eylül 2017, , (23.10.2019). 425 Sung Chul Kim- Michael D. Cohen, North Korea and Nuclear Weapons: Enterring New Area of Deterrence, Georgetown University Press, Washington DC, 2017, s. 136.

141

depolanması, test edilmesi ve bazı ayrıştırma santrallerinin sınırlandırılması konusunda anlaşmaya varılmıştır. 426 1994’te Çerçeve Anlaşması ile nükleer silah programından vazgeçen Kuzey Kore, karşılığında ABD, Japonya, Güney Kore’den eskiyen Sovyet santrallerinin yerine yenilerini istemiştir. Güney Kore’nin rahatsız olduğu bu ikili görüşmelerde, nihai hedef Kore’nin silahsız bölge olması iken, gelecekteki zorlayıcı diplomasi olasılığına da açık kapı bırakılmıştır.427 Anlaşmanın tüm tesisleri denetime açacağı, barışçıl amaçlar dışındaki tüm geliştirme ve araştırmaları durdurması beklenmiştir. Fakat Kuzey Kore; bu üç devletin ortak askeri tatbikatlar yapması ile bu anlaşmanın aynı zamana denk gelmesinin tesadüf olduğuna inanmamıştır. Sonunda 1998’de İran, Mısır ve Suriye’den kaçak yollarla sağladığı desteklerle ürettiği Taepdong füzelerini Japon hava sahasının çok daha ötesinde deneyerek, ABD’nin de artık hedef içinde olduğunu göstermiştir. Amerika’nın doğrudan tehdit altına girdiği bu füzelerin çıkışıyla Çerçeve Anlaşmasının yardımlarını kesmek isteyen ABD, görüşmeler sonucu Kuzey Kore’nin nükleer programını askıya aldırtmayı başarmıştır.428

Nükleer silahlanmasının önemli kilometre taşlarından biri olan Japonya’ya beslenen düşmanlığın altında sömürge tarihi ve bu ülkenin ülkesini Amerikan üsleri ile donatması yatmaktadır. Japonya, Batı’ya özenen sahte bir Asyalı olarak görülmektedir. Üstelik Amerika’nın gizlice gelişmiş nükleer teknolojileri bu ülkeye aktardığından şüphelenen Kuzey Kore yönetiminin endişeleri, Japon Başbakanı Tsutomu Hata’nın nükleer silah üretme kapasiteleri olduğunu açıklamasıyla bir adım ileriye gitmiştir.429 Japon ordusunun sınırlanmasının kalıcı olmadığını düşünen Kuzey Kore’nin bu düşüncesi 90’lardan itibaren füze sistemlerinde ilerlemesine ön ayak olmuştur. Yönetime göre yarımadada bir savaşın veya krizin patlak vermesi,

426 Council on Foreign Relations, “North Korean Nuclear Negotations 1985- 2019”, , (21.10.2019). 427 Kim- Cohen, ss. 79- 80. 428 Müge Şahinlioğlu, “Kuzey Kore’nin De Facto Nükleer Güç Israrı Devam Ediyor”, 6 Ekim 2019, , (03.01.2020). 429 Global Security, “Weapons of Mass Destruction”,, , (18.10.2019).

142

Japonya’nın güvenlik ayağında nükleer silahları gündeme taşımasına ve ilk baskının kendilerine yapılmasını sağlayacaktır.430

11 Eylül terör saldırıları ile Ortadoğu, ABD’nin en büyük sorunu haline gelmiştir. Bu dikkat dağınıklığında Kuzey Kore, çalışmalarına hız vermiştir. Caydırıcı silahlara bir adım kala, nükleer silahlara sahip olmadığı ve Ajansla işbirliği yaptığı halde müdahale yapılan Irak’ın durumuna düşmemek için reaktörlerinin gücünü arttırmıştır. Şer ekseni ilan edilen Irak’tan sonra sıranın İran’a gelmesinden sonra Kuzey Kore asıl sorunun bu silahlara sahip olmak değil olmamak olduğunu düşünmüştür.431 Kuzey Kore, nükleer silah üretmeseydi; İran, Irak ve Suriye’ye füze satışından dolayı askeri müdahale seçeneğiyle karşılaşması kuvvetle muhtemeldi. Kuzey Kore ve İran’ın baskıya hala direnebilmesinde en büyük etken, arkalarında apaçık görünmese de bir destek olmasıdır. Kuzey Kore’yle eski ilişkileri bulunan Rusya ve Çin de bu devletim uzun süre dayanmasına olanak vermiştir.

Uranyum zenginleştirme işlemlerini ısrarla durdurmayan ve nükleer programından vazgeçmeyen ülkeye yapılan ve sürekli hale getirilmiş petrol ambargosu, ekonomiyi çok zorlamaktadır. Amerikan isteği ile Japonya ve Güney Kore’ nin de yardımlarını kesmesi üzerine 2003’te NPT’den çekileceğini duyuran ülke, kendi enerjisini kendi üretir durumda olduğunu ve yapılan ambargolara rağmen rejimin hala ayakta olduğunu göstermek istemiştir. Anlaşıldığı üzere, IAEA kurumu bu ülkede Amerikan çıkarları ile uyumlaştırılmış bir algı yaratmış ve kendi ülkesinin varlığına karşı tehdit algılamasına neden olmuştur. Bu sebeple NPT’den çekilme haklarını kullanmışlardır. Kuzey Kore, birçok kez ambargoların kaldırılmasını ve teröre destek veren ülke listesinden kaldırılması gibi önerilerle ABD ile görüşmek istemiştir. Ancak Amerikan yönetimi bunları ön koşul olarak öne süren Kuzey Kore yönetimine istediği serbestileri ve beklenen rejim garantisini vermemiştir. Bundan sonra tıkanan uzlaşma sürecinde Kuzey Kore, ABD çağrısı ile Rusya, Çin, Güney Kore ve Japonya ile yeniden toplanmış ve nükleer faaliyetlerini geçici şekilde dondurmasının ardından NPT’ye dönmesi ile 2005’te Prensipler Bildirgesi denen

430 Samuel S. Kim, The International Relations Of Northeast Asia, Rowman&Littlefield Publishing Group, UK, 2004, s. 148- 149. 431 Ekinci, s. 285.

143

anlaşmayı imzalamıştır. Anlaşmaya göre Kuzey Kore’nin dondurulan banka hesapları salık bırakılmış, petrol ambargosu kalkmış ve Japonya ile ilişkiler normalleştirilmiştir.432

Güney Kore’nin 2004’te 20 yıldır uranyum zenginleştirdiğinin ve nükleer silah üretiminde kullanılan plütonyum- 239’dan düşük miktarda ürettiği, ABD’den lazer ayrıştırma, atomik lazer gibi barışçıl amaçlarla pek de uymayan teknolojiler transfer ettiğini öğrenince Kuzey Kore, haksızlığa uğradığını hissetmiştir.433 Üstelik Güney Kore’ye nükleer silah üretiminde kullanılabilen CANDU reaktörleri de satılmıştır. Sıradaki nükleer gücün Güney olmasından endişelenen Kuzey Kore, 2006’da yedi adet füze denemesi ve yeraltı denemesiyle Asya’nın dokunulamayan güçleri arasına yerleşmiştir. Bunca teknolojiye rağmen denemelerin geç yapılma sebebi, saldırı ihtimaline karşın silah stokunu arttırmaktır. İran’a füze teknolojisi desteği vererek ABD’nin Ortadoğu’da uğraştığı ve sorunlu gördüğü ülkelerle işbirliği yapan Kuzey Kore’nin zaten yeterince kötü olan imajı, nükleer testten sonra uluslararası tepkilerin artmasına neden olmuştur. Bu sebeple sık sık hakkında yaptırım kararları çıkarılmış, Çin vasıtasıyla başlayan altılı görüşmeler Japonya, Güney Kore, Kuzey Kore, Rusya ve ABD’nin katılımıyla sürmüştür. Bu görüşmeler krizin kısmen soğutulmasına yardımcı olmuştur.

2009’da yapılan ikinci başarılı yeraltı denemesi baskı ve tepkiyi azaltmak için yeraltında yapılmıştır. Burada tutunulan argüman kısmi deneme yasağının yer altı denemelerini yasaklamamasıdır. Görülen o ki yasa ihlali yapılmadığı düşünülmüş ve çalışmalar devam etmiştir. Nükleer projenin hız kazanmasından duyulan rahatsızlık artmışken, ABD’den füze denemelerini ve silahlanma çalışmalarını durdurması karşılığında teklif edilen gıda yardımını beklenmedik bir biçimde kabul etmiştir. Yönetimin nükleer politika kararlılığının halka mal edilmesi ne olursa olsun yanlıştır. Kaldı ki nükleer proje ve fırlatma vasıtaları iyileştirmeleri durmamış ve 2013’te üçüncü yeraltı denemesiyle yeniden tepki çekmiştir. Güney Kore ile Amerikan dostluğunu pekiştirecek üs meselesinin gündeme geldiği bir zamanda Güney Kore

432 Arms Control Association, , (01.07.2019). 433 Kılıç- Günel, s. 3- 6.

144

sınırında yüzlerce top atışı yapılmış ve Güney Kore- Amerikan yakınlaşması devam ettiği sürece gerçek bir uzlaşma olmayacağı düşüncesi ön plana çıkmıştır.

2017 yılı, nükleer takvimin en hararetli yıllarından olmuştur. Bunca anlaşmaya rağmen 6.3 şiddetinde deprem yaratan hidrojen bombası denemesinin ardından beklenilen ceza gelmemiştir. Çünkü ABD, İran Krizi ile meşguldür. “Brzezinski’ye göre Kuzey Kore, Irak’tan daha fena bir tehdittir.” 434 Eski IAEA Başkanı El- Baradey’in Kuzey Kore’nin İran’dan daha somut ve tehlikeli olduğu söyleminin yanında ABD’nin çoğu zaman ön koşul olmadan Kuzey Kore ile müzakere masasına oturma isteği, İran nezdinde ABD’nin Ortadoğu’ya alerjisidir.435 Bilindiği üzere ABD, İran ile uranyum zenginleştirme faaliyeti durdurulması ön koşulu olmadan müzakare masasına oturmak istememektedir. ABD tarafından Ancak Amerikan başkanının değişmesi ile Kuzey Kore’ye karşı yürütülen politika sertleşmiştir. Yapılan kıtalararası balistik füze denemesi ile Amerikan kıtasına gözdağı veren Kuzey Kore ile ilişkiler, Obama’nın düştüğü yumuşak diplomasi çukurunu Trump’ın kapatmasıyla şiddetlenmiş ve kriz derinleşmiştir.436

Kim Jong Un rejimi, medyaya zaman zaman dünyada ilk kez gerçekleştirilen minyatür nükleer silah üretimi gibi bazı teknolojik başarılarını duyursa da bunlar inandırıcı görünmemektedir. İlk kez olsaydı Amerika’da bulunurdu görüşü Jong Un yönetimini rahatsız etmektedir. Tüm baskılar ve engeller ekonomisi zorda olan Kuzey Kore halkına, düşman Amerika’ya direnerek insanını koruyan Jong Un imajı çizmesine yardımcı olmaktadır. Baskı ve ambargoların tüm ülkeleri yolundan döndürmediği, aksine nükleer silah arzusunu daha da kamçıladığı açıktır. Nükleer politikasında şeffaflık izlemeyen Kuzey Kore’nin şu an 30 adet olduğu varsayılan başlıklarının her sene artacağı da öngörülmesi zor olmayan bir hadise olacaktır.

Kore’nin silahsızlandırılması müzakerelerinin üstüne, yaptırımlara rağmen nükleer silah denemelerini ardı ardına yapan bu ülke, bölgede Amerikan nüfuzunun artmasına sebebiyet vermektedir. Pentagon’un kalıcı ve sayıları artan üsleri

434 Akdoğan- Çorbacıoğlu, s. 300. 435 Ekinci, s. 200. 436 Sibel Karabel, Kuzey Kore- ABD Denkleminde Çin’in Konumu, Bilge Adamlar Stratejik Araştırma Merkezi ( BİLGESAM), 3 Temmuz 2018, , (12.08.2019), s. 61.

145

konumlandırma isteği, Jong Un yönetimi tarafından tehditkâr görünmektedir. Yönetim, her seferinde istediği rejim garantisini elde etmediği sürece saldırgan tavırları bırakmayacaktır. Bu durum, Rusya ve Çin’i de rahatsız etmektedir. Yanı başlarında rasyonel karar alıp alamayacağının talihe bırakıldığı bu ülkeye en fazla yardımı yapan Çin, bu devletin bir krize sürüklenmesini en son isteyen ülkedir. Bunun sebebi, Kuzey Kore’de patlak verecek bir nükleer kriz anında veto sahibi olan yasal bir nükleer güç olmasının yaratacağı ağırlıktır. Böyle bir durumda Kuzey Kore tarafından yardım etmesi beklenecek olan Çin, zaten Kuzey Kore nükleer krizinin uzamasının en büyük sorumlusu olarak görülmektedir. Çünkü Kuzey Kore’ye önemli miktarlarda gıda ve enerji yardımı yapmaktadır. Ülke 2020 yılında Kuzey Kore’den kömür ve kum satın alıp karşılığında robotik makineler ve teknik uzman tedarik ettiği gerekçesiyle Trump tarafından suçlanmıştır.437 Çin için Kuzey Kore kaybedilmemesi gereken bir partnerdir ancak ciddi bir kriz anında hem taraf seçmek zorunda kalacak hem de artık yalnızca kendi nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamaktan mesul olmakla kalmayıp, Kuzey Koreli mültecileri de barındırmak durumunda kalacaktır. Aynı korkuları paylaşan Rusya da Kuzey Kore’yi açık açık desteklememekte ancak askeri müdahale seçeneğini ülkeden mümkün olduğunca uzak tutmaktadır. Özellikle Kore yarımadasında çıkacak bir kriz, güvenlik anlaşmasını yoğun bir baskı altına alabilir.438Bu şekilde Kuzey Kore nükleer krizinin çatışamaya dönmemesi Rusya ve Çin’in ilk tutumudur.

Kuzey Kore’nin Rusya ve Çin olmadan bu teknolojiye gelemeyeceği açıktır. Bu şu anlama gelmektedir: ortada bir usulsüzlük ve ihlal varsa bu yalnızca Kuzey Kore değil aksine yasal olarak silahlandığı kurallar ile sabit olan Çin, Rusya ve ABD’nin de ihlalidir. Denetime açıldığı ilk andan beri incelenen tesislerde malzemelerin kökeninin geldiği yerden çok, bu malzemelerin Batı politikalarına tamamen aykırı bir devletin topraklarında olmasının yarattığı kaygı daha fazla öne çıkmıştır.

Ülke, 2020 yılının ilk aylarında Güney Kore’nin parlamento seçimlerinden bir gün önce birkaç kısa menzilli füze atışı yapmış; koronavirüse karşı birlikte savaşma

437 The New York Times, “Armored Cars, Robots ans Coal: Nort Korea Defies U.S. by Evading Sanctions”, 9 Mart 2020, , (16.03.2020). 438Kim, s. 147.

146

önerisi içeren Ameikan yardımından sonra Güney Kore’ye tepki için yine füze ateşlemiştir.439 Kırmızı çizgisi Güney Kore olan Kuzey Kore’nin, hem komşusu hem de ABD ile çatışma riski vardır. Böyle bir çatışma, Çin ve Rusya’nın, kıtanın sahipleri olarak duruma müdahale etmesini gerektirir. Bu da ABD‘nin istemediği bir sonuçtur. Bu sebeple iki ülkenin ilişkilerini fazla kaynaştırmadan normalleştirmek öncelikli gelmektedir. Çünkü fazla birlik Kore’ler arası birleşmeyi sağlayacak, normalin altı da çatışmayı doğuracaktır. Güney Kore’nin gelişmiş ekonomisi ile Kuzey Kore’nin nükleer gücünün birbirlerine eklemleneceği neredeyse 80 milyonluk Kore, ABD çıkarlarının ve askeri hedeflerinin sonu demektir. Fakat bunun gerçekleşmesi çok uzun süreler mümkün olmayacak gibi görünmektedir. Çünkü Güney Kore'nin bölgede güçlü konumda olmasının en önemli sebeplerinden biri ABD’yle olan dostluğudur. İki ulusun birleşmesinin önünde en büyük engel olan bu ülkenin yanına müttefik Hindistan da eklenince kıta tansiyonu hiç düşmemektedir.

Nükleer kriz boyunca Çin; Kuzey Kore’ye en fazla yardım yapan ülke olarak her zaman uzlaşma taraftarı olmuştur. Çin’in yardımları kısmen yaptırımların gücünü zayıflatmaktadır. Ancak Kuzey Kore’nin dostluğunu kaybetmek Çin’e ağır bilançolara patlayacaktır. Bu sebeple ağır yaptırım kararlarına her defasında karşı çıkıp uzlaşma öneren Çin, özellikle Sovyetler dağıldığından beri Kuzey’i desteklemektedir. Çin, 2015’te denizaltından füze denemesi yaparak kısmi yasağı delen, füze denemelerine ara vermeyen Kuzey Kore’ye çıkarılan en ağır yaptırımlardan biri olan kömür ithalatı yasağını içeren yaptırımı destekleyerek ekonomik baskı seçeneğini onaylamıştır.440 Çin’in bu hareketinden askeri müdahale seçeneğini engellemek istediği, ekonomik baskıların giderek daha fazla ağırlaştırılmasını engelleyebilmek için dikkat çekmek istemediği sonucu çıkarılabilir. Yine de tüm lobilere rağmen Kuzey’in rejim garantisi almadığı, Amerikan askerlerinin kıtada dolanmayı bırakmadığı, ambargoların kaldırılmadığı süreçte Kuzey Kore, ihlallere devam edecektir. Yalnızca 2017’de

439 The New York Times, “North Korea Launches Two Short- Range Ballistic Missiles”, 28 Mart 2020, , (02.04.2020). 440 BBC, “Kuzey Kore’ye en zorlayıcı yaptırımlar kabul edildi”, 6 Ağustos 2017, , (06.11.2019).

147

yapılan 19 füze denemesi ve 13.000 km menzilli Hwasong- 15 füzesi bunun somut bir kanıtıdır. 441

2018’de yapılan zirvede bazı tesislerini kapatmak, diğerlerini de denetçilere açma sözü veren Kuzey Kore’nin barış mesajları, 2019’da uydu görüntülerinde radyoaktif malzeme taşıyan vagonların görüntülenmesi ve yapay bir yer sarsıntısının tespitiyle bozulmuştur.442 Yine 2019 yılında Yong Un yönetimi, nükleer projesini durdurmak için bir neden olmadığını belirterek yeni stratejik silahlar üreteceklerini söylemiş ve 2020 yılının ilk aylarında ülkenin yüksek askeri şurasını toplayarak nükleer kapasitelerini artıracaklarını ve bunun için çalışacak teknik uzmanların destekleneceğini söylemiştir.443 Amerikan yönetimiyle müzakere etmenin anlamsız olduğunu düşünen yönetim, 2020’de Güney Kore ile aralarındaki İrtibat Bürosunu patlatmış, Pyongyang yakınlarında nükleer başlık üreten bir tesis açmış ve Japonya’nın Kuzey Kore’ye karşı güvenliğini güçlendirmek adına sipariş ettiği Amerikan yapımı Aegis Ashore füze savunma sistemine sert bir tepki vermiştir. Fakat bu sistem, konumlandırma sorunu ve maliyetinden dolayı bir süreliğine rafa kaldırılmıştır.444 Görüldüğü üzere Kuzey Kore, Uzakdoğu’da kendisine karşı girişilen birtakım önlemlere karşı programından vazgeçmek istememektedir. Ayrıca AB Komisyonu tarafından yayımlanan Kara Para ve Terörizm listesinde en başarısız ülkelerden sayılarak, finansal kurumlaarının denetleneceği uyarısı Kuzey Kore açısından prestijini kötülemek olarak düşünülmektedir.

Tüm bunların dışında hala çözülemeyen krizde Amerikan ağır işlerliğinden sıkılan Rusya, krize daha fazla dahil olup arabuluculuğun Çin’e kattığı prestiji istemekte ve kıtanın önemli meselelerinde daha fazla aktif olmak istemektedir. Çünkü sorun, Asya’nın sorunudur ve bu kışkırtma, ekonomi devleti Japonya ve Güney

441 Arms Control Association, “Cronology of U.S.A.- Nort Korean Nuclear and Missile Diplomacy”, (2020), , (14.03.2020). 442 Habertürk, “Kuzey Kore’de yeraltındaki patlama yapay depreme yol açtı”, 8 Mart 2019, , (04.11.2019). 443 The New York Times, “Kim Jong-un Moves to Increase North Korea’s Nuclear Strength”, 24 Mayıs 2020, , (29.05.2020). 444 Euronews, “Japonya ABD yapımı füze savunma bataryalarından vazgeçti”, 16 Haziran 2020, , (20.07.2020).

148

Kore’nin ABD tarafından silahlanması ile sonlanabilecek kadar risklidir. Kuzey Kore de özellikle tarihi düşmanlığı olduğu Japonya’nın silahlanmasını istemeyecek ve Amerikan ittifakını gücünün katlanmasını istemeyecektir. Sonuç ne olursa olsun Kuzey Kore krizine Rusya ve Çin tarafından ABD’nin dahil olması istenmemektedir. Çünkü Asya, Asyalılarındır. Bu sebeple ABD varlığı, Kuzey Kore tarafından muhalefetle karşılanmaya devam edecek ve nükleer denemeler uzun süre durdurulamayacak gibi görünmektedir.

Tablo 3: Kuzey Kore Füze Mesafeleri

Kaynak: https://missilethreat.csis.org/country/dprk/

149

Harita 5: Kuzey Kore Nükleer Tesis Alanları

Kaynak: https://www.cfr.org/backgrounder/north-koreas-military-capabilities

Tablo 4: Kuzey Kore Balistik Füzeleri

Kaynak: https://www.cfr.org/backgrounder/north-koreas-military-capabilities

150

3. İRAN NÜKLEER KRİZİ

Nükleer silah edinme yolunda en fazla çaba sarf eden devletlerden olan İran, Ortadoğulu komşularından farklıdır. İki büyük dünya savaşı arasında manda yönetimi altına girmeyen tek Ortadoğulu devlettir.

50‘lerde İran’da bir tepki başlamış ve milli petrolleri üzerinde hak iddia eden İngiltere’ye karşı tüm ülke İran petrolleri İran devletinindir diyerek karşı durmuştur. Bu tarihlerde İran, kendi petrollerinden elde edilen karın sadece yüzde on altısına sahiptir. 445 Geri kalan tüm kar Suudiler ve yabancı özel şirketler arasında pay edilmiştir. Sonunda İran Başbakanı Musaddık, İran petrollerini millileştirmiş ve yabancı işletmecileri ülkeden çıkarmıştır. Böylece İngiltere ve müttefiklerinin başını çektiği bir petrol ithalatı ambargosu başlamıştır. Musaddık, ülkenin ambargolarla kötüleşen ekonomisi yüzünden destekçi kaybetmiş ve yerine ABD desteği ile Şah Pehlevi getirilmiştir.446 Böylece bölgede İngilizlerden kalan boşluğu, Ortadoğu’da yayılmaya çalışan Sovyetlere karşı ABD doldurmuştur. ABD, Körfez’de güvenliği beraber sağlamak için İran’la işbirliği yapmış ve istediği kadar silah nakliyatı ile askeri uzman vereceğini beyan etmiştir.447

Eisenhower’ ın Barış İçin Atom konuşması ile müttefik ülkelere verilen hafif araştırma reaktörleri Şah’ın İran’ına da verilmiştir. Bu lider, politikalarını gerçekleştirmek için Batılı devletlerin ittifakına ihtiyaç olduğunu bilen, Batı kültürüne ve yönetim biçimine de hayran, ılımlı bir politikacıdır. Batılı devletlerin desteğiyle yönetime geçen Şah, İran petrolleri üzerindeki Batı çıkarlarını korumaya devam etmiştir.448

ABD; İran’ın gittikçe artan nüfusu ve fosil kaynaklarını hızlı tüketmesinden dolayı başka bir enerjiye ihtiyaç duyacağı gerekçesiyle İran’a reaktörler vermek

445 Fulya Özkan, “Tarihsel Perspektiften 21. Yüzyıl Ortadoğusu’nu Anlamak”, 21. Yüzyılda Ortadoğu, Ramazan İzal- Tolga Öztürk (Ed. ), Seçkin Yayınları, Ankara, 2016, s. 30. 446 Ajax Operasyonu Alptuğ Kuduoğlu, “İran’da Musaddık Dönemi”, İran Çalışmaları Dergisi, 2018, 2, (2), ss. 53-58. 447 Nurhan Kocatürk, “İran: ABD’nin Ortadoğu’daki Baş Ağrısı”, ABD’ nin Haydut Devletleri, Kemal İnat (Ed. ), Değişim Yayınları, İstanbul, 2004, s. 249. 448 Atasoy, s. 30.

151

istemiştir. 1958’ de IAEA’ yı imzalayan İran, enerji desteği karşılığında yapılacak denetimleri kabul ederek, ABD ile ikili nükleer enerji anlaşması yapmıştır. Bu yüzden ilk reaktör Tahran’da ABD eliyle kurulmuştur.449 Araştırma reaktörünün geliştirilmesi için bizzat Batıdan uzmanlar getirilmiş ve ülkenin teknolojik altyapısı desteklenmiştir. Bu ülkenin desteklenmesinin altında; Sovyetler’ e karşı tutumu, Ortadoğu ve Körfezde Amerikan çıkarlarıyla uyumu ve sahip olduğu kaynaklar yatmaktadır. Ayrıca Filistin ve İsrail sorununda da tampon bölge olarak kullanılabileceği düşünülmüştür. Bu sebeple Şah, Amerikan dostluğuna zarar vermeyecek şekilde İsrail’le üstü kapalı bir düşman siyaseti yürütmüş, ilişkiler İslam devriminden sonra tamamen bozulmuştur.

İran’ı modern ve laik bir devlet olarak dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında görmek isteyen Şah, milliyetçi grupların tepkisini çekmiştir. Bu kesim, ülkelerinin Batı’ ya eklemlenmiş dinsiz bir uydu devlet olacağı endişeleriyle sürekli ayaklanmaktaydı.450 Ülkede yabancı şirketler arttıkça dini kurumların etkisi azaltılmış, NPT’yi ilk imzalayan ülkelerden biri olarak çok uluslu şirketlerle nükleer tesis inşaatları konusunda anlaşmalar yapılmıştır. Bu şekilde de petrol ve doğalgaz ihracatından gelen gelirle, nükleer teknoloji geliştirilmeye başlanmıştır. Şah’ın İran’ı teknolojik ıslahatlar yapan bölgesel bir güç olma yolundaydı.

Soğuk Savaş sırasında Ortadoğu’da Amerikan çıkarlarını koruyan Şah, İranlı bilim insanları ve öğrencilerini Batı ülkelerine yollayarak burada edindikleri tecrübelerle İran’ın nükleer altyapısını kurmuştur. 1974’te İran Atom Enerjisi Kurumu kurulmuş ve 2000 yılına kadar 23.000 MW nükleer enerji üretebilmek için, İngiltere, Fransa ve Almanya ile sözleşmeler yapılmıştır.451 Şah’ın asıl amacı, fosil kaynakların fazla tüketilmesi nedeniyle, İran ekonomisinin tutunacağı başka bir enerji alternatifi bularak dış güçlere olacak enerji bağımlılığını engellemekti. Bu sebeple İran’a sıradan bir araştırma reaktörünün ilerisinde bir teknolojiye sahip olan, nükleer yakıttan

449 Bülent Keneş, İran Tehdit mi Fırsat mı ?, Timaş Yayınları, İstanbul, 2012, s.304. 450 Chris Harman, Halkların Dünya Tarihi: Taş Devri’nden Yeni Binyıla, çev. Uygur Kocabaşoğlu, Yordam Kitap, İstanbul, 2009, s. 569. 451 Murat Jane, “İran’ın Nükleer Politikasının Gelişimi ve Uygulanan Ambargo ve Yaptırımların Dış Politikasına Etkilerinin Analizi”, Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (ULUDAGİİBF) Ankasam Bölgesel Araştırmalar Dergisi, 2017, İran Özel Sayısı, s. 5.

152

plütonyumu ayrıştırmaya yarayan bir tesis bizzat Başkan Ford tarafından verilmiştir.452

70’lerin sonuna dek Buşehr başta olmak üzere, Almanlarla pek çok nükleer tesis inşaat sözleşmesi imzalanmıştır.453 Her geçen gün daha fazla sözleşme imzalayan ülkeye 1977’de Başkan Carter’ın ziyaretinden sonra, en fazla gözetilen ulus unvanı verilmiş, en büyük sanayi ve ticaret ortaklarından birisi sayılmış ve işbirliği genişletilmiştir. 454 Batılıların desteği ile ekonomik kalkınmaya öncelik verilmiş ve siyasi kargaşalardan uzak durulmaya çalışılmıştır.

Tüm bunlar, Şah’ ın rejimine karşı olan milliyetçi, dindar kesimi rahatsız etmiştir.455 Bu sebeple çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu bir grup, Paris’e sürgün edilen dini lider Humeyni’yi destekleyerek İslam devrimini başlatmıştır. Humeynici bir anlayışa göre ABD, İslam dünyasını tutsak etmek istemektedir ve nükleer silahları ile korku salmaktadır. Bu yüzden Şah indirildikten sonra yapılan tüm anlaşmalar geçersiz kılınmış, yabancı her şey ülkeden def edilmiştir.456 Bu sebeple nükleer teknolojide geriye düşüş başlamış, tesisler de dâhil tüm projelerin işleyişi dondurulmuştur. Dini reformlar ve radikal İslam’ın ihracını engellemek isteyen ABD de İran’ı bundan sonra politika eksenine almıştır.

1979 İslam Devrimi ile kapalı bir toplum yapısına bürünen ülke, şerri hükümler ile yönetilmeye başlanmış ve ABD’nin düşmanı olmuştur. Şayet İran, Şah politikaları ile yönetilmeye devam etseydi şu an nükleer silahlara sahip bir ülke olması kuvvetle muhtemeldi. Çünkü son zamanına dek nükleer enerjiyi silahlardan daha çok

452 Böyle bir tesis, nükleer yakıt üretimine ve ayrıştırılan plütonyumun silah teknolojisinde kullanılmasına yaramaktadır. Ekinci, s.34. 453 Ancak İslam devriminden sonra birçok projeyi Rusya devralmış ve Almanya önemli bir gelir kapısı kaybetmiştir. Ekinci, s. 39. 454 Haydar Oruç, “İran Nükleer Anlaşması ve İsrail’ in Anlaşmaya Yönelik Tepkisi”, Sakarya Üniversitesi, Ortadoğu Enstitüsü, Ortadoğu Yıllığı, 2015, s. 7. 455 Nurhan Kocatürk, “İran: ABD’ nin Ortadoğu’ daki Baş Ağrısı”, ABD’ nin Haydut Devletleri, Kemal İnat ( Ed. ), s. 253 456 Alican Ekren, “1979- 1995 Arası ABD- İran İlişkileri”, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2007, 2, (1), s. 146.

153

önemseyen Şah, 1976’da eski bir nükleer güç olan Güney Afrika’dan silah yapımında kullanılan sarı pastalardan yüklü miktarda alarak yön değiştirmişti.457

Yeni dönemde İran; Avrupa’dan uzaklaşmış, İsrail ve Irak’la açık bir şekilde düşman olmuş, nükleer tesis inşaatlarını ve teknoloji çalışmalarını Avrupalı uzmanların baskısı dolayısıyla ülkeden kaçmasının ertesinde durdurmuş, Sünni ülkelerdeki Şii nüfusu destekleyerek ardı ardına çıkardığı şeriat yasaları ile Müslümanların önderi olmak istemiştir. Nükleer politikadan bu derece uzaklaşılmasında İslam devriminden sonra dini liderlerin, ölümcül silahlara sahip olmanın haram olduğu söylemleri etkili olmuştur. Fakat Irak’la yapılan savaşta kimyasal ve biyolojik silahlara maruz kalan İran karşısında, uluslararası toplumun sessizliği her şeyi değiştirmiştir. Bizzat Reagan, savaşı Irak’ın kaybetmemesi için gereken her türlü önlemin alınması talimatını vermiştir. 458 Teknolojik geri kalmışlıklarının ve yalnızlıklarının farkına varan hükümet, nükleer incelemelere devam edecek ve savaşta Irak’ın desteklenmesini hiçbir zaman unutmayacaktır. Batılı devletlere olan bu güvensizlik, nükleer ısrarın ve bir türlü gerçekleşmeyen barışın en önemli sebebidir.

İran; ABD baskısı ile kapanan tesislerini daha sonra kendi güçleriyle çalıştırmak zorunda kalmıştır. Ancak Irak savaşı yüzünden hem tamamlanmaya bir adım kala Avrupalıların faaliyeti durdurdukları tesisleri bombalanmış hem de ekonomileri yıpranmıştır. Bu sebeple kendi üretimlerini başlatmak için, teknik bir desteğe ihtiyaç duymuşlardır. Batılıların Irak’ın yanında olup silah yardımı yaptığını gören yönetim, tesislerin inşasını üstlenecek yeni bir güç aramış ve müttefik olarak Sovyetler seçilmiştir.

Şah’ın, Humeyni’ye teslim edilmemesi ve ABD’de dondurulan İran malvarlığı şeriat yanlısı nüfusun sabrını taşıran son damla olmuştur. Misilleme olarak üniversite öğrencileri Tahran’daki ABD büyükelçiliğini 444 gün Süre ile işgal edip 57 Amerikan

457 Yavuz Cankara, Yeni Oyun: İran’ın Nükleer Politikası, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2005,s. 105. 458 Pijl, s. 443.

154

diplomatik personelini rehin almışlardır. 459 ABD’nin İran’la ilişkilerinin kopma noktasına gelmesine neden olan krizin ilk adımı da bu olmuştur.

İran’ın çöküş döneminde göreve gelen Rafsancani, nükleer projelere devam ederek, Çin ve Sovyetlerden etkili bir destek almıştır. Çin 1984’te İsfahan’da nükleer araştırma merkezi açmış, hidrolik nükleer tesis inşaatı anlaşması yapmış ve uranyum heksaflorid vermiştir.460ABD; Çin’in tehlikeli bir devletle ticari ilişkiler yürüterek terörizme dolaylı bir destek verdiğini ima etse de bu ağır bir suçlamadır. Çünkü NPT’ yi onaylamış devletlerle işbirliği yapma hakkı yasaldır. Aynı hakka tutunularak Rusya ile yapılan 1995 teknik destek anlaşması ile İranlı uzmanlar ve öğrenciler Rusya’ ya eğitim için gönderilmişler, sonrasında hafif su reaktörleri ve uranyum zenginleştirme tesisi kurmuşlardır. 461 Buşehr’de üretilen yakıtın ne olacağı konusu uzun süren tartışmalar yaratmış, Rusya’nın güvenlik için bu yakıtı kendi ülkesine götüreceği önerisi kabul edilmemiş ve ABD’de endişe yaratmıştır. Bill Clinton, İran’ın nükleer programına destek sağlayan isim ve organizasyonlar hakkında yaptırım yasası onaylamış, özellikle Çinli ve Rus firmalara gözdağı vermiştir. 462 İran petrollerine koyulan ambargo dönemi resmen başlamıştır.

Ülkenin nükleer gelişimine 80’lerin sonunda Hindistan da destek vermiş, aynı zamanda Pakistan’dan yüksek miktarda uranyum satın alınmıştır.463 İran’ın nükleer araştırmalarının krize dönüşme sebebi tam da bu noktada derinleşmiştir. Başta uranyum zenginleştirdiklerini yapılan ambargolardan dolayı Ajans’tan saklamışlar ve teknik gelişimde Pakistan, Rusya gibi ülkelerle birlik olmuşlardır. Zenginleştirdikleri oran çok düşük bile olsa bu gizlilik ve yakınlaşma güven problemi yaratmıştır. Krizin ilerlemesinin bir diğer sebebi de İran hükümetinin iyi tanınmamasıdır. Rafsancani’nin aksine Liberal Başkan Hatemi ılımlı ve uzlaşmaya açık bir liderdir. Kendisi gönüllü

459 Hazar Vural, “İran Nükleer Krizi ve Türkiye’nin Tutumu”, Türkiye’nin Çatışma Bölgelerine Yönelik Dış Politikasının Analizi, Erhan Efegil (Ed. ), Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2016, s. 139. 460 Ekinci, s. 38. 461 Arms Control Association, “Iran- Russia Reach Nuclear Agreement”, , (11.06.2019). 462 CNN Library,” Iran’s Nuclear Capabilities Fast Facts”, 27 Mayıs 2019, , (01.08.2019). 463 Elik, s. 15.

155

olarak İran tesislerini Ajans denetimine açan ek protokolü imzalamış, Natanz’daki zenginleştirmeyi gönüllü olarak durdurmuştur. Ancak tek değişim bu ülkede olmamış, ABD’de de Bush seçilmiştir. Oldukça saldırgan bir retoriğe sahip olan Başkan; İran’ı şer ekseni ilan etmiş ve uzun menzilli füze çalışmaları yürüten bu ülkeyi, dünyaya terör ihracatı yapan bir terörist olarak nitelendirmiştir. 464 AB ülkeleri aynı hataya düşmemiş ve Hatemi’nin uzlaşmacı tavrından faydalanarak bazı tesislerin kapatılmasını sağlamışlar ve zenginleştirme çalışmalarını dondurması için müzakere etmişlerdir. Tahran Deklarasyonunu Almanya, İngiltere, Fransa üçlüsünün arabuluculuğu ile imzalayan lider, dönem boyunca denetçilerle paralel hareket etmiştir.465

2005’te muhafazakâr Mahmud Ahmedinejad’ ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra “Batı’ ya ihtiyacımız yok”, sloganları yükselmiş ve Doğu’nun gücü olmak gayesiyle, 2006’ da gönüllü olarak çalışması durdurulan Natanz nükleer tesisi yeniden çalıştırılmıştır. Batılılarca terör grupları listesinde olan Halkın Mücahitleri Örgütünün eski bir üyesi tarafından 2002’de Washington’da bir basın duyurusu ile İran devletinin gizli nükleer programından bahsedilmiş, Arak şehrindeki ağır su reaktörü ve Natanz’daki uranyum geliştirme tesisi ifşa edilmiştir.466 Natanz’daki zenginleştirme tesisinde yüksek miktarda dönüştürülmüş uranyum izlerine rastlanması krizi artırmıştır, İran’ın bunların dışarıdan gelen malzemelerle bulaşmış olduğu iddiaları gerçekçi bulunmamıştır. Medya’da zor duruma düşen İran, 2003 sonunda habersiz denetimlere izin veren protokolü imzalamış ve oranı yüksek uranyumun, ithal edilen parçalar ile geldiğini açıklamıştır. Böylece 2003, İran’ın nükleer silah programından vazgeçtiği yıl olarak kabul edilmiştir.467 Arkasına Rus ve Çin desteğini de alan İran’a karşı, baskıların işe yaramayacağını anlayıp bazı spekülasyonlar yaratmaya çalışan ABD, İran’ı terör saldırıları düzenlediği, nükleer silah ürettiği şeklinde suçlamış ve BMGK’de askeri müdahale seçeneğini önermiştir. Üstelik 2006 yılında, CIA tarafından İran’ın nükleer silah ürettiğine dair bir kanıt bulunamadığını açıkladığı

464 The New York Times, “The Axis of Evil Speech”, 5 Kasım 2015, , (06.11.2019). 465 Ekinci, s. 220. 466 Zachary K. Johnson, “Background of a Crisis”, 2005, , (04.10.2019). 467 Ekinci, s. 51.

156

raporu, Beyaz Saray tarafından askeri müdahale seçeneğinin önünü açabilmek için göz ardı edilmiştir.468

Ahmedinejad’dan beri Suriye, Afganistan ve Irak’ta oluşacak bir Amerikan uydu devletini sahip olduğu Şii nüfus ile engellemeye çalışan ülke, Esad’ ın rejimini tanıyarak kendi rejimini de garanti altına almak istemektedir. ABD’de buna karşı milliyetçi Suudi Arabistan’ı Fars milliyetçiliği ile karşı karşıya getirmektedir. Suudi Arabistan da dâhil olmak üzere; Kuveyt, Bahreyn, BAE ( Birleşik Arap Emirlikleri), ve Katar’la birlikte Körfez’de güvenliğin sağlanması için CENTCOM(ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) öncülüğünde Görev Gücü- 152 kurması da İran’a karşı Arap desteğinin aranmasının önemli bir ayağıdır. 469 Bu hareket Körfez’de liderliği tanınmayan İran’a açık bir tehdittir.

2004’te Pakistanlı nükleer fizikçi Khan’ın nükleer silah teknik çizimlerini ve bu silahları yapmak için kullanılacak prosedürün bilgilerini sattığını itiraf etmesiyle nükleer kriz dosyası Ajans tarafından BMGK’ya verilmiştir. 470 Üstelik Khan, bu bilgileri yalnızca İran’a değil; Kuzey Kore ve Libya’ya da satmıştır.471 Karşılığında ise İran ve Kuzey Kore’den füze teknolojisine dair bilgiler almış, bu bilgilerin Pakistan savunma sanayinde kullanılması için öncü olmuştur. İran’ın sarı pastası ile laboratuvarlarında bulunan elementler, Libya’da bulunanlar ile aynı çıkmıştır. İran’ ın 20 yıldan daha fazla bir süredir bağımsız nükleer yakıt programına sahip olmak için çalıştığı belirtilirken, yüzde 36 ila 54 arasında zenginleştirilmiş uranyum kalıntılarının dışarıdan geldiği de sonunda IAEA tarafından doğrulanmıştır.472 Bu yasadışı bilgi ve malzeme trafiğinin suçları yalnızca bahsi geçen devletlere kesilmiş, baskılara karşı uzun süre direnmişlerdir. Bu sebeple sözü edilen ihlal yalnız İran’ın değil ona nükleer parça ihracatı yapan devletlerin de ihlalidir. Ayrıca istenmeyen devletler ile birlik yapması Avrupalı devletlere baskı yapılmasından dolayıdır. Uluslararası ilişkilerde tek bir devletin takındığı politika diğer devletlerin politik süreçlerini doğrudan veya

468 Ekinci, s. 318. 469 Yasemin Konukçu, “Basra Körfezi’nde ABD- İran Çekişmesi ve Hürmüz Boğazı”, 10 Temmuz 2018, , (11.12.2019). 470 Ian Jeffries, Contemporary North Korea: A guide to economic and political developments, Routhledge, New York, 2010, ss. 77-79. 471 Selim Çevik, Pakistan Siyasetini Anlama Kılavuzu, Seta Yayınları, Ankara, 2013, s. 132. 472 Ekinci, ss. 60- 63.

157

dolaylı şekilde etkilemektedir. Kuzey Kore, İran, Pakistan ve Libya uzun süre Amerikan kanadından beklenen bir askeri harekât ve yaptırımlar tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Bu sebeple silahlanma geçmişleri ile işbirlikleri şaşırtıcı değildir. ABD, bu totaliter rejimleri kendi faaliyetleri sonucunda işbirliğine itmiştir.

Nükleer ısrarın altındaki en büyük sebeplerden biri olan Batılı silah tüccarlarını besleyen Irak’a karşı bu devletin savaş vermesinde ABD tarafından verilen yanlış istihbarat bilgileri yatmaktadır.473 Uluslararası kamuoyunda İran’ın imajını zedelemek için karalama kampanyaları çıkaran ABD, savaşta her yönden desteklediği Irak’a 2003’te askeri müdahale düzenleyerek İran’ın endişelerinin artmasına neden olmuştur. Burada şer ekseni ilan edilen Irak’ın indirilmesinden sonra İran’ın da askeri müdahaleye uğrayacağı korkusu etkin görünmektedir. Sonuçta rejimin güvenliği garanti altına alınmamış ve her geçen zaman daha fazla ambargo ve baskıya maruz kalmıştır. Yasal usullerle satın aldığı nükleer materyallerin erişimine engel olunmuş, hissedarlık hakları, nükleer işbirliği anlaşmaları baskı ile iptal ettirilmiş ve işbirliğine devam etmekte ısrarlı devletlere gözdağı verilmiştir. Tüm bunlar dolayısıyla 2002’den beri Ajansın tesislerine girmesine gönüllü olarak izin veren İran, tek taraflı imtiyazlar vermekten Ahmedinejad’ ın başa geldiği 2005 yılından sonra vazgeçmiş, çevirme ve zenginleştirme işlemlerine devam etmiş, Avrupa ülkeleri ile ticari ilişkilerini sınırlı bir seviyede de olsa devam ettirmiştir. Petrol sınırlaması başta olmak üzere İran’a yapılacak her türlü ağır ambargo, Avrupalı devletleri de zor duruma düşürmüştür. Batılı devletlere güvenmediği halde Siyonist rejim dışındaki tüm devletlerle müzakere kapılarının her zaman açık olduğunu belirten lider silah üretmediği halde hakkı olan enerjiye ulaşmasının engellenmesini ABD sınırları içindeki ve dışarıdaki İsrail lobisine bağlamaktadır.474 İsrail, İran’ın araştırma yapması için ihtiyaç duyduğu hafif reaktörlere ve düşük miktarda zenginleştirme işlemlerine dahi karşıdır.

İran’ın öncelikli isteklerinden biri BMGK’nın krizden uzak tutulmasıdır. Bunda askeri müdahale seçeneğini engellemek ve Ajans’la işbirliği içinde nükleer

473 Turgut Gürsan, Nazi Almanyasının Gizli Tarihi, 2. Baskı, Bilge Karınca Yayınları, İstanbul, 2012, s. 228. 474 TehranTimes, “ Iran open to nuclear talks with all states except Israel: Ahmedinejad”, 22 Kasım 2007, , (14.12.2019).

158

politikayı sürdürmek etkilidir. Ancak dosya, ısrarla BMGK’de kalmış ve bundan sonra Rusya ve Çin’in vetoları ile İran’ın temkinli uzlaşma dönemi başlamıştır. Dosyanın Amerikan- İsrail ittifakının ısrarı ile BMGK’den çekilmemesi, nükleer silah üretemeyeceğinden emin olunmak istenen İran’ın enerjide dışarı bağımlı olmasını istemek gibi görünmektedir.

Krizi askeri müdahale seçeneğine başvurulmadan atlatmayı savunan Rusya ve Çin, dünya barışında daha önemli tehditler olduğu ve başka ülkelere uygulanmayan diktanın İran’a uygulanmasının BM’nin otoritesini sarstığı konusunda hemfikir görünmektedirler. Özellikle Çin, İran’ın nükleer enerjiden barışçıl yararlanmasına destek vermekte ve İsfahan gibi çok önemli tesislerinin işletilmesi yönünde destek vermektedir. Ancak İran’ın silahlanması bu devleti zor duruma düşürecektir.“Dolayısıyla İran’ın nükleer silah çalışmasına karşıdır, fakat bunun ABD’nin dış politikasının başka ülkelerin egemenliğine müdahalesinin meşrulaştırıcı bir aracı olarak kullanılmasına da karşı durmaktadır.”475 Kaldı ki İran’a yapılacak bir askeri müdahale Irak’takinden tamamen farklı olacaktır. ABD, Irak kalkışmasından sonra oldukça eleştirildiğinden İran’a kaşrı yapılacak bir saldırıda muhtemelen tüm devletlerin desteğini alamayacaktır. Zaten askeri harekat seçeneğine ihtiyaç yok gibi görünmektedir. İran, geçmişte kaşrılıklı müzakereler yapıldığında gönüllü olarak zenginleştirme faaliyetlerini geçici süre dondurmuş bir ülkedir. Yani karşılıklı iletişim ile uzlaşma aranmalıdır. Ancak prestijinin karalanmasından ve askeri harekat iddialarından sonra tüm ambargolara rağmen zenginleştirmeye yine devam etmiş, ülke içindeki liberallerden de muhafazakarlardan da destek alınmıştır. Dış İşleri Bakanı Mottaki, İran’dan istenen uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin asla askıya alınmayacağını ve dünyanın bu İslam Cumhuriyetinin yeni gerçekliğini kabul etmeye hazır olması gerektiğini açıklamıştır.476

Kriz boyunca tansiyonun yükseldiği zamanlarda Almanya, İngiltere, Fransa; Rus ve Çin desteğinin alındığı öneri paketleri sunulmuştur. Ancak ambargolarla zorlanmış İran, artık verilen küçük ticari imtiyazlar karşılığında ödün vermek

475Alperen, 2019, s. 15. 476 Radio Free Europe RadioLiberty, “Factbox: Timeline of The Iranian Nuclear Dispute”, 11 Haziran 2005, , (06.09.2019).

159

istemiyor gibi görünmektedir. Üstelik zenginleştirme işlemlerini durdurması karşılığında nükleer teknolojisine destek vereceğini söyleyen Amerikan sözü gerçekçi gelmemektedir. Asıl amacı uranyum zenginleştirmek olan İran’ın ABD yönetimi ile doğrudan görüşmesi için önce zenginleştirmekten vazgeçmesinin istenilmesi mantıksızdır. İran bunu, ancak ABD ile doğrudan ve aracısız olarak gerçekleştirilecek bir görüşme sonrası, karşılıklı uzlaşma sağlanırsa düşünebilir. ABD’nin ön şart sağlanmadan aynı masaya oturmak istemeyeceği düşünüldüğünde uzlaşma uzun süre gerçekleşmeyecektir. Uzlaşı isteniyorsa, muhafazakâr kesimin ön yargıyla baktığı nükleer görüşmelere, ABD tarafından İsrail’in dahil edilmemesi ve ön koşulun kaldırılması gerekmektedir.

Diğer bir sorun ise seçimi karşı tarafın özgür iradesine bırakılması gereken öneriler İran tarafından her reddedildiğinde karşılaşılan daha kapsamlı ticaret ve silah ambargolarıdır. İsrail ile Filistin arasında Hamas’ta geçen çatışmalarda BMGK’nın herhangi bir karar almayıp 2006’da İran için, nükleer ar-ge çalışmalarının durdurulacağı kararı, BM’nin tehlike sıralamasının anlaşılması için güçlü bir ipucudur.477 İran’a karşı giderek ağırlaşan yaptırımlar ve BMGK’nın müdahalesinden korunması için İran ile ilişkiler durgunlaştırılmak istenmiş ve yakın zamanda gerçekleşmesi beklenen BMGK müdahalesindense Rusya ve Çin tarafından onaylanan bu yaptırım kararı ile krizi yumuşatacak minimum ekonomik baskı ile ticari bağlar korunmak istenmiştir. Yalnızca İran’ın vereceği tek taraflı imtiyazlarla döşenmiş önerilerin, İran ulusu tarafından reddedileceği çok açıktır.478 Bundan sonra çıkarılan tüm yaptırım kararları, ar- ge çalışmalarını engelleyeceğinden İran hükümeti tarafından tanınmamıştır.

2006’da zenginleştirme faaliyetlerini hala durdurmayan ülkeye malzeme ithalatı konusunda sınırlama ve füze üretim yasağı getirilmiştir.479 İşbirliğine rağmen çıkan her karar, bir öncekinden daha katı olmaktadır ve İran’ın nükleer yakıta erişimini engellediğinden görüşme zeminine olanak vermemektedir. Enerji kaynağı devini

477Global Policy Forum, “UN Involvement”, , (02.11.2019). 478 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ekinci, ss. 97- 114. 479 Ekinci, s. 115.

160

silahsız bir şekilde enerjiye bağımlı hale getirmek Körfez’de güçlü bir İran yerine bağımlı bir İran görmeyi istemek demektir. Ahmedinejad diğerleri gibi bu kararı da tanımamış ve faaliyetlerine devam etmiştir. Rusya ile yapılan milyon dolarlık hafif su reaktörü projesi ise yasak dışında bırakılmıştır.480

İran’ ın tüm bunlara rağmen geri adım atmamasının birçok sebebi vardır. Bu ülke ajansın nükleer silah geliştirilmediğini gösteren raporlarına rağmen aklanamamıştır. 2007’de zenginleştirme ve füze yapımında yer alan kişiler ve organizasyonların malvarlıkları dondurulmuştur. Böylece başta 60 adet olan santrifüjlerin 3000 adet olduğu görülmüştür ki 1500- 2000 santrifüjün yılda bir nükleer silah üretimine yettiği düşünülürse, var olan kaynaklar korkutucudur.481

2000’li yılların ortalarında IAEA tarafından yeraltında nükleer tesis inşa ettikleri ve nükleer yakıtlarını kendi imkânları ile üretmeye başladıkları anlaşılınca kriz şiddetlenmiştir.482 İran Nükleer krizi, başladığı zamandan beri her seferinde daha çok şiddetini arttırmış ve görüşmeler sık sık tıkanmıştır. Bu dönemde İran, İsrail tarafından gerçekleştirilecek bir saldırıyı savaş olarak yorumlayacağını açıklamıştır.483 Aynı dönemde uranyum zenginleştirmede orta seviyeye geçilmiş, sarı pasta üretimine başlanmıştır. Yani İran, artık kendi yakıtını üretebildiğinden hem ambargolardan daha az etkilenecek hem de programına olan ısrarını artıracak denilebilir.

2007’den beri endüstriyel bazda uranyum üretilmesi ve Parçin askeri üssünde nükleer deneme yapıldığı iddiası krizi başka bir seviyeye taşımıştır.484 Silah yapımında kullanılan endüstriyel uranyumun üretimi sorun olabilir ancak nükleer deneme iddiası doğrulanmamıştır. Bu sebeple ar-ge faaliyetlerinin dâhil durdurulmasını talep etmek anlaşılabilir bir istek değildir. Çünkü NPT üyesi her ülkeye bu bir hak olarak tanınmıştır. Enerji ticaretine atılmak isteyen İran’ın potansiyelinin engellenmesi, bu devletle aralarında ticari bağlar bulunan Avrupalı devletlerin tepkisini çekmektedir.

480 Ekinci, s. 115. 481 Hikmet Erdoğdu, Büyük Pers Düşüncesinden Zülfikar’ın Yumruğuna, 1. Baskı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 541. 482 IAEA, “IAEA and Iran: Chronology of Key Events”, , (01.05.2020). 483 The New York Times, “U.S. Rejected Aid for Israeli Raid on Iranian Nuclear Site”, 10 Ocak 2009, , (01.01.2020). 484 Ekinci, s. 125.

161

Kriz boyunca İran’a vaadedilen teşvikler verilmemiştir. O zamandan bu zamana değişmeyerek şiddetini artıran tek şey ambargolar olmuştur. Sistem dışına itilerek yalnızlaştırılmak İran’ın yalnızca motivasyonunu körüklemiştir. Bu sebeple Amerikan yönetimi, Kuzey Kore konusunda yaptığı yanlışları tekrarlamamalı ve devleti, sistemden dışlamamalıdır.

Ortadoğu’daki Şii azınlık tarafından desteklenen İran, ülke içindeki farklı seslerin desteğini toplayarak ABD’yi bağımsızlığın önündeki engel olarak lanse ederek halktan etkin destek almaktadır. Bu kriz hiç şüphesiz, liberaller ile muhafazakârları birbirine yakınlaştırmış ve artık bir ülke meselesine dönüşmüştür.

Irak’tan çok daha güçlü bir konumda olan ülke, elindeki avantajları çok iyi kullanmış ve ticaret bağları sayesinde yıkılmamıştır. Obama, bunların farkına vararak ön koşul olmadan anlaşmak isteyen tek Amerikan başkanı olmuştur. Başkanın destek verdiği 2015 tarihli Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na göre, zenginleştirme oranının yüzde 3.67 ile sınırlı tutulması, santrifüj sayılarının indirilmesi, uranyum stokunun 2031’e kadar yüzde 98 oranında düşürülmesi, plütonyum içeren Arak reaktörünün üretim yapamayacak duruma getirilmesi, yeni ağır su reaktörü inşa edilmemesi, Natanz’ın tek zenginleştirme tesisi olması kararlaştırılmış; karşılığında donmuş malvarlıkları ile petrol ambargosunun kaldırılacağı öngörülmüştür. 485 Antlaşmanın maddeleri arasında göze çarpan iki kısım vardır: İlki zenginleştirme oranının yüzde dörtten az olmasıdır. Bilindiği üzere uranyum zenginleştirmenin en fazla çaba gerektirdiği en zorlu kısmı yüzde dörde kadar olan kısımdır. 486 Zaten nükleer teknolojide ilerlemiş bu devleti sistemden dışlamak senelerdir programı durdurmamıştır. Hiç olmazsa sisteme katılmaları ile denetim kolaylaşmalıdır.

2013’ten beri görevde olan yeni Başkan Hasan Ruhani, İran’ın nükleer silah üretme amacında olmadığını göstermek adına ABD’nin tavırlarına rağmen müzakere yolunu açık tutmuştur. Fakat 2015 Anlaşmasını bozan Başkan Trump’ın Körfez’de

485 Ayrıntılı bilgi için bkz. European Parliament, Joint Comprehensive Plan of Action, , (20.12.2019). 486 BBC, “İran’ın nükleer programı: Uranyum zenginleştirme limitleri neden önemli ?”11 Temmuz 2019, , (16.06.2020).

162

plan hazırlığında olduğu düşünülmektedir.487 Bu tek taraflı karardan sonra İran da hiçbir taahhüde uymayacağını belirterek nükleer anlaşmayı askıya almıştır. CENTCOM öncülüğünde ABD, Körfez ülkeleriyle ortak askeri tatbikat yapılmış, Suudilere 2016’da 42. 8 milyar dolar silah ve 2018’de 18 milyar dolarlık füze savunma sistemi satılmıştır.488 Kendisine doğrultulan füzeleri gören İran da ICBM geliştirmekte ve diğer devletleri oldukça endişelendirmektedir. Suudi Arabistan’ın giderek ABD ve İsrail ile artan ilişkileri, Batı’nın İran ile nükleer bir anlaşma sağlayıp sağlamamasına bağlıdır ve Arap tarafı için bölgedeki Şii elinin zayıf kalması, krizlerle uğraştırılması gereklidir.

İran füze sistemlerini tehdit gören Trump, İran Ordusunu; İran da CENTCOM’u terörist ilan etmiştir.489 Başkan, İran’ın 80’lerden çok farklı bir yerde olduğunu ve elindeki uranyum stokları ile bomba yapacak seviyede olduğunun farkındadır. Bu sebeple 2010 yılında Amerikan askeri strateji raporunda İran’ı atom bombası ile tehdit etmişlerdir.490 NPT anlaşmasına göre, nükleer silah sahibi olmayan hiçbir ülke, bu silahlara sahip bir üye tarafından tehdit edilemez. Eğer İran’a nükleer bir saldırı düzenlenecekse bunu yapan devlet ABD değil çok büyük ihtimalle İsrail olacaktır. Ortadoğu’da zaten kötü olan imajı ile beraber İsrail içinde, antisiyonist İran’a karşı uygulanacak dış politika konusunda fikir ayrılığı yoktur ancak ABD’de İran’a karşı uygulanacak politikalar konusunda hala çekişmeler vardır.491

Nükleer silah üretmek isteyen İran’ın liderleri radikal yöneticiler değil de Şah olsaydı, ABD’nin alacağı tavır belirsiz olabilir hatta en sonunda kabul görebilirdi. 73’te krizden sonra aşırı artan petrol fiyatları ile nükleer programını finanse etmeye başlayan Şah’a Nixon hayli destek vermiştir. Böyle düşünülünce ABD’ye sorun teşkil eden konunun yüksek derecede zenginleştirme seviyesine erişmiş bir ülke mi yoksa

487 BBC News, “ABD Başkanı Trump, İran Nükleer Anlaşmasından Çekildiklerini Açıkladı”, 8 Mayıs 2018, , (16.12.2019). 488 Bloomberght, “ABD’den Körfez Ülkelerine 1 Milyar Dolar Silah Satışı”, 24 Ocak 2017, , (01.04.2019). 489 Centcom, dğer adıyla ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı. Ayrıntılıbilgi için bkz. Yasemin Konukçu, Basra Körfezi’nde Amerikan- İran Çekişmesi ve Hürmüz Boğazı, 10 Temmuz 2018, , (20.12.2019). 490 Sancak, s. 505. 491 Erdoğdu, s. 555.

163

zenginleştirme teknolojisine ulaşmış bir İslam devleti mi olduğu karmaşası çözülememektedir. Sonuçta fosil kaynağı ihraç edip, milli imkânları ile ürettiği nükleer enerjiyi içeride kullanmak isteyen ülkeyi, nükleer teknoloji ile tanıştıran yine ABD’nin kendisidir. Gerçekten de Şah’ın sarı pasta tedariki ettiği dönemde yaptırım uygulanmamıştır.

Bir körfez ülkesi olarak jeopolitik konumunu iyi değerlendiren ve bölgesel güç olma arayışında olan bu devletin, sisteme eklemlenmesini Laatin Amerika ülkeleri de desteklemektedir. Venezuela başkanı Chavez, Amerikan emperyalizmine direnen bu ülkeye karşı alınan yaptırım kararlarına itiraz etmiştir.492 Venezuela dünyanın en geniş petrol rezervlerine sahip olmasına rağmen İran gibi Amerikan ambargoları ile uğraşmaktadır. Devletin akaryakıt yardımı isteği yakın zamanda İran tarafından kabul edilmiş, Venezuela’ya akaryakıt taşıyan beş İran tankerinin kaptanı yaptırıma uğrayıp, kara listeye alınınca ABD müdahalesi tehtidi karşısında İran da karşılık vereceğini açıklamıştır.493 Kriz süresinde yanızca İran değil, ilişki kurduğu devletler de kötü biçimde etkilenmektedir.

Kriz süresince İran’ı desteklemek adına Brezilya ve Türkiye arabuluculuk yapmış ve ilk doğrudan temas 2009’da başlamıştır.494 Bu arabuluculuk, bahsi geçen iki devletin diplomatik başarılarının yanı sıra dış politikada aktif olma isteklerinin göstergesidir. Özellikle herhangi bir nükleer krizde Ortadoğu’da yara alacak devlet olan Türkiye’nin konuya müdahil olması İran’ın güvenini kazanmasına yardımcı olmuştur.

İran’ın nükleer silahlara sahip olma motivasyonun arkasındaki İsrail gerçeği çok önemlidir. Bu iki devlet, birbirlerini sürekli tehdit ederek krizin gerilimini tırmandırmaktadırlar. İsrail de dâhil diğer ülkeler, İran’ın nükleer enerji isteğine zengin doğal kaynaklara sahip olması nedeniyle şüpheyle yaklaşmaktadırlar ve Fransa’nın desteğiyle İran’a askeri müdahale sürekli masada tutulmaktadır. Fakat

492 Ceren Uysal Oğuz, “Latin Amerika- Ortadoğu İlişkileri”, 21.Yüzyılda Ortadoğu, Ramazan İzol- Tolga Öztürk (Ed. ), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2016, s. 159. 493 CNN Türk, “İran’dan ABD’ye akaryakıt tankerleri uyarısı ! asla tereddüt etmeyiz”, 20 Mayıs 2020, , (13.07.2020). 494 Uçarol, s. 1220.

164

enerji konusunda, ne Batı ne de Doğu’ya bağımlı hale gelmemek İran’ın kırmızı çizgisidir. Üstelik anlaşmayla bağlanmış bir devletin bu kaynaktan mahrum edilmemesi gerekir. Çevresinde nükleer silahlı devletlerin olması yönetimi endişelendirmektedir ve Irak’a uygulanan işgalin Kuzey Kore’ye uygulanamamasının sebebi, nükleer silah geliştirmeye Kuzey’in daha yakın olması şeklinde ifade edilebilir.495

BM, Kuzey Kore ve Japonya’nın nükleer gelişimlerinde soru işareti bırakan durumlara rağmen ihtilaflar süresince İran’la ilgilenmiş ve çok sayıda yaptırım kararı çıkarılmıştır. Tüm engellere rağmen ülke, yasal olmayan nükleer güçlerin yeni üyesi olacak gibi görünmektedir. İran, nükleer silah üretecek kaynak ve güce sahiptir. Pek de uzak olmayacak bir zaman diliminde krizin yeniden alevleneceği ve nükleer çalışmaların yoğunlaşacağı öngörülebilir. Kaldı ki 2018 yılından itibaren İran, sürekli olarak IEAE tarafından Ajans’la işbirliği yapması ve tüm tesislerini denetime açması için uyarılmaktadır. 496 Günümüze kadar tesislerin tümü hala incelemeye açılmış değildir. Bunda İran’da büyük destekçisi bulunan Devrim Muhafızları Ordusunun Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD’nin düzenlediği hava saldırısında öldürülmesinden başlayan süreçten sonra iyice gerilen ilişkiler ve İsrail kışkırtmaları rol oynamaktadır. 497 Tüm bunlar, ABD’nin artık doğrudan İran’ın içişlerine karışacağını göstermektedir. İran tarafından konu, bir ülkenin komutanının öldürülmesinin terörist bir eylem olduğu ve Trump’ın yakalanması istemiyle INTERPOL’e götürülmüş ancak reddedilmiştir.498

Ayrıca BAE ve Suudi Arabistan’ın petrol tesislerine yapılan saldırılardan sorumlu tutulan İran için İsrail’in sürekli diri tuttuğu askeri kalkışma önerilerine Başkan Trump’ın sözlü desteği krizi enerji probleminden çok başka yerlere

495 Ramazan İzol, “İran- Çin İlişkilerine Temel Bir Bakış “, 21.Yüzyılda Asya Pasifik, Sanem Özer- Senem Atvur- Ramazan İzol (Ed. ), Seçkin Yayınları, Ankara, 2017, ss. 144- 147. 496 IAEA, “ IAEA and Iran: Chronology of Key Events”, , (05.04.2020). 497 BBC, “Kasım Süleymani: İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı ABD’nin Bağdat’ta Düzenlediği Saldırı Sonucunda Öldürüldü”, 3 Ocak 2020, , (14.03.2020). 498Sputniknews, “İran’dan Süleymani Suikasti İçin Trump Hakkında Yakalama Emri”, 29 Haziran 2020, , (13.07.2020).

165

götürmektedir. Bu sebeple ABD tarafından tek taraflı iptal edilen ortak eylem planından sonra İran’ın tesislerini açmayacağı zaten öngörülebilirdir.

2020’nin ilk aylarında iki ülke neredeyse savaş eşiğine gelmiş ve sık sık birbirlerini tehdit etmişlerdir. İran’ın kısa süre içerisinde nükleer silah üretmesi artık yakın bir ihtimaldir. Gönüllü işbirliği sürecinde rejim garantisi alamayan İran; Süleymani’nin öldürüldüğü ve kamuoyunda terörist olarak gösterildiği bir ortamda sessizliğini korumayacak ve nükleer şeffaflık politikası izlemeyecektir. Bu krizin giderek tırmanacağı öngörülebilirdir. ABD, kriz kontrol altındayken imtiyazsız ödün istemiş ve İran’la uzlaşma isteği göstermemiştir. Böyle bir durumda tesislerinin çalışma gücünü artırmış ve yeni tesisler inşa etmeye başlamış İran’ın da ABD ile uzlaşmak istememesi ülkenin Amerikan eliyle yaptırılmış Avrupa öneri paketlerini kabul etmeyeceğinin ve nükleer politikanın ısrarlı biçimde devam edeceğinin göstergesidir.

İran, ABD yaptırımlarına karşı kendi önlemlerini almaya başlamış ve iki binden fazla ürünün ithlatını yasaklayarak bir tavır ortaya koymaya çalışmıştır. Hint Okyanusu’nun kuzeyinde yapılan başarılı füze denemeleri ise krizin çözülmesini uzun bir süre daha ertlemiş görünmektedir.499 2020’nin ilk aylarında İran pek çok ABD noktasını hedef alırken, Başkan Trump da alenen, İslam Devrimi’nden önce yapılan rehine krizine atıfta bulunarak İran’da 52 önemli noktaya saldırmakla tehdit etmiştir.500 Bu da ABD’nin tehditlerinin NPT veya Ajans tarafından hiçe sayılarak BMGK’nın Batılıların koruyucusu rolünü üstlenmesi şeklinde anlaşılmaktadır. ABD, bir ülkenin komutanını öldürecek kadar ileri gitmiştir fakat ağırlaştırılmış yaptırımlar yine İran’a çıkarılmıştır. Bu sebeple BMGK’nın krizden uzak tutularak, İsrail’in dahil edilmediği bir görüşme masası ile ambargoların kademe kademe azaltıldığı bir atmosfer bile şu an krizi yumuşatmaya yetmeyecek gibi görünmektedir. İran nükleer krizi çözümü, arabulucularla sağlanamayacak kadar geciktiğinden uzun bir süre beklemede kalacaktır. İran Devrim İran beklenildiği gibi programının

499 NTV, “İran Hint Okyanusu’nun kuzeyinde füze denemesi yaptı”, 18 Haziran 2020, , (15.07.2020). 500 BBC, “Trump: İran saldırırsa 52 Noktayı Hedef Alabiliriz”, 5 Ocak 2020, , (15.03.2020).

166

dondurmamakta, ısrarala sürdürmeye devam etmektedir. İran Devrim Muhafızları Deniz Kuvvetleri Komutanı Tangsiri’nin güneydeki sahil şeridinde yeraltı füze şehirleri inşa edildiği açıklamaları bunun kanıtıdır. İlerleyen dönemlerde uzlaşı sağlanır ve ülkenin imajı temizlenirse karşılıklı işbirliği adımları atılabilir. Bu da İran’ın rejiminin tanınmasına, nükleer gelişimi ve ticari faaliyetleri önündeki engellerinin kaldırılmasına bağlıdır. Gündeme bakıldığında ise krizin uzun bir süre son bulmasının çok zor bir ihtimal olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Harita 6: İran Balistik Füzelerinin Mesafeleri

Kaynak: https://www.dunyabulteni.net/dubam/iran-balistik-fuze-programi-fuze-envanteri-ve- son-gelismeler-hakan-kilic-h427134.html

Harita 7:İran Nükleer Faaliyet Alanlarının 2015 Antlaşması İle Değişimi

Kaynak: https://www.bbc.com/news/world-middle-east-51008661

167

ALTINCI BÖLÜM

NÜKLEERE KARŞI HAREKET

1. NÜKLEER TEHLİKE

Soğuk Savaş boyunca devletler, dünya güvenliğini tehlikeye düşürecek kadar çok silah stoku biriktirmiş ve müttefike sahip olmak adına başka devletleri silahlandırmışlardır.501 Ancak 90’lı yıllardaki yumuşama havası ile kamuoyuna sirayet eden silahsızlanma çağrıları artmıştır. Gelişmişlik, silahlardan ziyade ekonomik atılımlarla ölçülmeye başlanmış ve tırmanma mantığı terk edilmeye başlanmıştır.

Japon şehirlerinin yağmalanmasına duyulan öfke nükleer karşıtı seslerin ilk adımıdır. Bu yüzden dünyadaki özgürleşme hareketleriyle başlayan silahsızlanma fikirleri Uzakdoğu’dan tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır. Senelerce Japon halkını zorlayan toprak verimsizliğinin neden olduğu imitasyon tarım ve burada zarar gören insanlar bu fikirlerin oluşmasında büyük bir yere sahiptir. Zaten nükleer tehlikenin karşısındaki insanların çoğunlukla siviller olması, bu silahlara karşı olan nefretin en ahlaki boyutudur.

Bir savaş aracı olmasının dışında nükleer güçler, şu ana dek Japonya’da verilen zararın çok daha fazlasına neden olmuşlardır. Nükleer enerjiye sıkı sıkıya tutunan devletlerin tasfiye karşıtı faaliyetleri sonucunda Three mile Island502, Çernobil kazaları gerçekleşmiş; İzlanda’ya kadar ağır radyasyon yayan Fukuşima’nın çevreye saldığı anormal elementler bölgede yaşayan insanların hayatlarını uzun dönem etkilemiş, Pripyat kenti ölü bölge haline gelmiştir. INES( Uluslararası Nükleer Olay Ölçeği) seviyesine göre, büyük kaza olarak adlandırılan bu iki kaza da çok yüksek miktarda

501 Eric Hobsbawn, Kısa 20. Yüzyıl 1914- 1991: Aşırılıklar Çağı, çev. Yavuz Alogan, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1996, s. 296 502 Three Mile Island olayı, ABD’de meydana gelmiştir. Kontrol odasının eksikliği ve çalışanların acil müdahale eğitimini yeterli derecede alamaması ile büyümüş bir kazadır. Ana hasar, santral soğutucusunun sıcaklığının yükselmesi ile başlamıştır. AFAD, “Three Mile Island Kazası”, , (08.01.2020).

168

radyoaktif madde salınımı gerçekleşmiş ve kalıcı genetik rahatsızlıklar görülmüştür.503 Sadece bu örnekler bile nükleer gücün tam anlamıyla denetlenemez olduğunun kanıtıdır. Nükleer silahlarla çatışılmasa bile santral kazaları savaş benzeri bir risk doğurmaktadır. Dolayısıyla silahların tasfiyesi sağlansa bile nükleer enerji olduğu müddetçe tehlike var olmaya devam edecektir. Tarihin iki büyük kazasından ilki, 1986’da gerçekleşen Çernobil kazasıdır. Sovyetlere bağlı olan Ukrayna’da gerçekleşen olayda, Pripyat kenti karantina altına alınmış, insan yaşamına elverişsiz bu bölgenin halkında çeşitli genetik bozukluklar, mutasyonlar ve kanser vakaları görülmüştür. Zarar yalnızca bu bölge ile sınırlı kalmamış ve Ukrayna’nın tamamı, Belarus ve Rusya’da ileri seviye nükleer serpinti ve biyolojik bozukluk görülmüştür.504 Türkiye’nin Karadeniz bölgesi de olmak üzere bu bölgelerde radyasyon sendromu 505 görülmüş ve on binlerce insan yalnızca kanserden ölmüştür. 506 Enerjiyi daha az maliyetli yollardan sağlamaya çalışan devletlerin ekonomilerini koruma istekleri, kurdukları santrallerde gerçekleşen kazalar sonrası yapılan iyileştirme ve temizlik çalışmaları ile daha çok zorlanmıştır. Zarar yalnızca ekonomik boyutuyla kalmamış, binlerce insan radyasyon kazasına bağlı travmadan dolayı psikolojik hasar görmüştür. 2011’de Japonya’da gerçekleşen Fukuşima kazası ise nükleer teknoloji faaliyetlerinde gerçekleştirilen iyileştirmeler sürerken, çok yakın bir zamanda meydana gelmiştir. 9.0 şiddetinde meydana gelen depremden sonra tsunami ile jeneratörler devrilmiş ve çekirdek erimesine bağlı akıntı oluşmuştur. 507 Sızan akıntıdan deniz suyunda çok yüksek miktarda radyasyon ölçülmüş ve mutasyona

503 Veda Duman, “Fukuşima Nükleer Santral Kazası”, Fizik Mühendisleri Odası ( TMMOB), Aralık 2011, , (10.01.2020), ss. 20-23. 504 Gamze Varol Saraçoğlu, “Son Yirmi Yılda Çernobil Sonrasında Yaşananlar”, Türk Tabipleri Birliği, Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser, 1. Baskı, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, 2016, s. 18. 505 İnsanlarda kanser, katarakt, kısırlık gibi gecikmiş etkilerde bulunan bu sendrom genelde ölümle sonuçlanmaktadır. Radyasyonun etkili yalnızca fiziki olarak sınırlı değildir ve psikolojide çok ciddi travmalara yol açtığı kanıtlanmıştır. Bu fiziki ve manevi yıkıcılığa sahip sendrom, ilk kez nükleer silah yapımında çalışan işçilerde görülmüştür. Alpaslan Türkkan, “Çernobil Nükleer Santral Kazasının Türkiye’ye Etkisi”, Türk Tabipleri Birliği, Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser, 1. Baskı, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, 2016, s. 49. 506 Ayrıntılı bilgi için bkz. Canadian Nuclear Safety Comission, 2018, , (11.01.2020). 507 World Nuclear Association, , (09.01.2020).

169

uğramış hayvanların görüntüleri, medyada uzun süre nükleer enerjinin etik boyutu ile ilgili sorgulamalara neden olmuştur. Bu olaydan sonra uranyum madenciliği ve işleme, santral inşası, hassas maddelerin taşınması ve bunların uluslararası ticareti ile güvenliği gibi konular kazalardan sonra daha fazla kurala ve gözleme tabi tutulmuştur. Ancak, bu girişimlerin hiçbiri yeterli değildir. Aksine bu önlemlerin tek getirisi, ucuz kaynak olmasından dolayı gıptayla bakılan bu enerjinin üretiminde rol oynayan nükleer tesisleri kurmanın maliyetindeki artıştır.

Peki, nükleer bir savaşın maliyetleri ne olacaktır? Nükleer bir savaşın sonuçlarını kesin bir biçimde tahmin etmek oldukça zordur. Her geçen gün giderek artan radyasyon seviyesi ile ilk andaki doğrudan ölümlerin yanı sıra kanser vakalarında ve solunum yolu rahatsızlıklarında inanılmaz bir artışın meydana gelmesi beklenmektedir. Dünyada yüzlerce yıl yaşamı imkânsız hale getirecek iklim değişiklikleri ise insanlığın şu ana dek karşılaştığı en büyük sorun olacaktır.508 Daha önce yalnızca 1980 yılında sahip olunan nükleer bombaların yarısının patladığı varsayılarak, ilk bir ay içinde bir milyar kişinin hayatını kaybedeceği, daha sonra baş gösterecek kanser, lösemi gibi vakalarla bu sayının dramatik biçimde artmaya devam edeceği tahmin edilmiştir.509 Günümüzde var olan silahların yetenekleri daha fazla geliştirilmiştir. Üstelik fırlatma araçlarının gelişimi ile bu silahlar olduğundan çok daha yıkıcıdır. Uluslararası ilişkilerin bu güce sahip aktörlerinin artık beş kişiden fazla olduğu bilindiğinden tehlikenin boyutu daha büyüktür.

Nükleer bir savaş çıkmasa dâhil, çekirdek erimesi nedeniyle bir santralde oluşacak patlama, kademe kademe yayılıp birçok ülkeyi etkileyebilir. Öyle ki, Çernobil kazası sırasında salınan radyasyon Hiroşima’da atom bombası ile salınan radyasyon miktarından 400 kat daha fazladır.510 Çernobil şu an boşaltılmış bir alan

508 Daha 2016 yılında iklim kriziyle mücadele etmek için ortaya atılan Paris Antlaşması; Greenpeace gibi nükleere karşı yüzlerce kuruma umut vermiş ancak büyük güçlerin bu silahlara olan hayranlığı ve enerji arzı devi olma hayalleriyle beklenen etkiyi verememiştir. Özellikle çevreci oluşumların öncüsü olan ABD’nin Başkanı Donald Trump’ın antlaşmadan çekilmesi hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu bencil atılımın sebebi ise dünyanın ikinci büyük sera gazı salıcısı olan ülkenin ticaretinin zarar göreceğidir. The Guardian, “Donald Trump Confirms US will quit Paris Climate Agreement”, 1 Haziran 2017, < https://www.theguardian.com/environment/2017/jun/01/donald-trump-confirms-us-will-quit-paris- climate-deal>, (08.03.2020). 509 AFAD, “Nükleer Savaş”, , (20.01.2020). 510Türkkan, s. 46.

170

olsa da nükleer santrallerin olduğu bölgelerdeki insanlar korkuyla yaşamaktadır. Yani nükleer kazalar, yalnızca etkin güvenlik düzeyi ile ilgili değildir. Kazaların sorumluluğu tüm devletlerindir. Enerjinin barışçıl kullanımını önce askeri avantaja çevirmiş, daha sonra senelerce ülkelerinden uzakta birbiri ardına nükleer denemeler yapmış devletler, neden oldukları yıkıcılığın sorumluluğunu üstlenmemişlerdir. Hatta diğer devletler üzerinde özendirici bir etkide bulunmuşlardır. Bu etkinin verdiği hatalı teşvik de bazı tecrübesiz devletlerin bu güce kendi çabalarıyla sahip olmaları sonucunu getirmiştir.

Tablo 5: Nükleer Reaktörler 2019

Kaynak: Sabrina Rouse 5.11.2019, https://www.weforum.org/agenda/2019/11/nuclear-power- alternative-energy-electricity-climate-change/

Şu an dünya barışının temini için çalışan ülkelerin hepsinin nükleer santrallere ve silahlara sahip olduğu düşünülürse bir kazaya ve ya nükleer bir çatışmaya imkânsız demek fazla iddialı olacaktır. Patlamanın hemen ardından güneş ışınları engellendiğinden atmosferde biriken toz ile karanlığın bastırması ve soğuma beklenmektedir. Etrafa yayılan gazların etkisiyle kritik düzeye ulaşacak radyasyon miktarının insanlarda ilk etkisi muhtemelen üst cilt yanmasına bağlı gelişen akut radyoaktif travma olacak ve takip eden süre zarfında solunum zehirlenmeleri görülecektir. Bebek doğumlarında anormallikler görülmesi ise Çernobil’den

171

çıkarılmış bir sonuçtur. Bu korkunç tablo, gerçekleşmesi düşük de olsa var olan bir ihtimaldir ve göz ardı edilmemelidir. Eninde sonunda, derin öfkesi olan ülkelerin nükleer silah kullanması kaçınılmaz olacaktır. 511 Böylesine bir ihtimal gerçekleştiğinde, insanların hangi devlet toprağına tabii olduğu, milli ordularının gücü, düşman ilişkileri ve devletler masasında ne kadar söz sahibi olduğunun önemi olmayacaktır. Çünkü radyasyon, bütün bunlardan bağımsız olarak herkesi etkileyebilecek bir tehlikedir.

Rasyonel aktörler ve uluslararası gözetime güvenilse bile, ufak bir manyetik sapma, erken uyarı sisteminde numerik bir hata önlenemez bir krize sebep olabilir. Karşı tarafın buna karşılık vermesi durumu ise en kötü durum olacaktır. Bu durumda topyekûn bir çatışma gerçekleşebilir. Tüm bu gerçekliğe rağmen, hala nükleer cephanelikler dolu haldedir. Önem verilmesi gereken nokta, bu silahların hangi devletin elinde olduğu değil, tek bir devletin elinde dâhil olsa tehlikeli olduğunun kabul edilmesi ve derhal yok edilmesidir. Ancak halen daha başını Batılı ülkelerin çektiği bir grup devlet, kendi araçlarını ortadan kaldırarak başlatacakları nükleer bir devrim yerine, diğer ülkeleri: “Bu silahlara yalnızca biz sahip olabiliriz.” mantığıyla provoke edip bu devletlere gereken hırsı vermeye devam etmektedir.

Nükleer silahların uluslararası hukuk açısından yasak olup olmadığı gibi bu silahların bir savaşta kullanımının yasal olup olmadığı konusunda da kesin bir uzlaşı bulunmamaktadır. 512 Ancak, var olan kaynaklar ve genel hukuk ilkeleri düşünüldüğünde, bu silahların yasal olarak tanınması mantıklı görünmemektedir. Weeramantry, bu silahların kullanım tehdidi ve ya kullanılmasının devletin varlığını sürdürmesi dâhil hiçbir istisnasının olmadığını ve bu silahların kesinlikle yasa dışı olduğunu belirtmiştir.513 Ancak en büyük nükleer düzenlemelerden biri sayılan NPT Anlaşmasının maddeleri, bu görüşü güçsüz kılmakta hatta bu silahlara, yasal sahiplerinde olduğu sürece barış kurucu bir misyon yüklemektedir. Savaşa sebebiyet verebilecek bu silahlara, barış yapma işlevi yüklemek, yoğun ve en etkili biçimde karşı

511 Roskin- Berry, s. 295. 512 Forster, s. 317. 513 UN Environment Programme, “Judge Christopher Weeramantry”, 5 Ocak 2017, , (11.01.2020).

172

tarafa zarar vermeyi amaçladığından hukuka aykırı bir kavramdır. 514Bağlayıcı bir uluslararası hukuk kuralıyla yasaklanması mümkün olmadığı takdirde nükleer silaha sahip devlet sayısında da var olan stoklarda da düşüş yaşanması beklenmemelidir.

Tek bir reaktöre yapılan sınırlı bir saldırıda dahi mühendisler, teknikerler hayatlarını kaybedecektir. Bu iş gruplarının sivil sayıldığı unutulmamalıdır. Dolayısıyla bu silahlar, üstünkörü bir düşünce ile değerlendirildiğinde bile yasal değildir. Uluslararası hukuk kurallarının savaş düzenlemelerine göre; silahlanmamış ordulara, sivillere, sivillere ait kültürel ve dini yerlere, teslim olmuş birliklere saldırılması yasaktır.515 Ancak 1945 yılında iki şehir dümdüz olmuş, savaşan taraf karşı tarafa saldırma konusunda tam serbestiye sahip olmuştur.

Harita 8: ABD'nin Saldırısından Önce Ve Sonra Nagazaki ( 1945)

Kaynak:

40’lı yıllarda savaş aracına çevrilen nükleer, 60’ların sonuna değin politik biçimde özendirilmiştir. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesinden bu yana savaş kavramı yerine sınırlı çatışma kavramının kullanılmasıyla belirginleşen savaşın, kural olarak yasak olduğu açıktır. 516 Öyleyse sonuçları bir savaşın çok daha ötesinde olacak nükleer bir yıkım da yasak kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak hukuksal statüsü halen belirsiz olan bu silahların ciddi biçimde tartışılması için ancak 70’li yılların

514 M. Yasin Aslan, “Savaş Hukukunun Temel Prensipleri”, TBB Dergisi, 2008, (79), s. 248. 515 Minix- Hawley, s. 309. 516 Aslan, s. 256.

173

gelmesi beklenmiş ve üçüncü dünya ülkelerine yayıldıktan sonra bile kesin hükümler ile yasaklamak yerine basit düzenlemelerle kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır. Terörist dalgaların iyiden iyiye hissedildiği 90’lardan günümüze kadar ise bu silahlar, bazı devletler nezdinde korunduğu sürece güvenliğin gerekliliği olarak görülmüş ve tasfiye edilmeleri şöyle dursun, anlaşmalar ile varlıkları sağlama alınmıştır. 2000’lerde de aynı düşüncenin sürdüğü rahatlıkla söylenebilir.

Kimyasal ve biyolojik silahlarla ilgili hatırı sayılır derecede hukuk düzenlemesi bulunmaktadır. Kolay üretilebilen ve kolayca erişilebilen bu silahlar, devletler dışında terör örgütlerine kadar yayılmıştır. Bu kontrolsüz yayılmadan kaynaklı korkuya karşın nükleer silahların yalnızca bölge güçlerinin elinde olması ve bu silahlara ulaşımın diğer KİS’lere kıyasla çok daha zor olması, genel bir kanunun yapılmasına engel olmuştur. Güvenliğin sağlanması için bu araçların terör örgütlerinin eline geçmesi beklenmemelidir.

Dünya barışını muhafaza etmekten sorumlu BM’nin, gezegene potansiyel bir tehdit olduğu iddiası ile nükleer silahsızlanmayı güvenliğin en önemli adımı olarak değerlendirdiği görüşü hiçte samimi değildir.517 Beş daimi üyesi bunlara yasal olarak sahiptir. Yani bu silahları yasadışı olarak kabul eden bir uluslararası hukuk kuralı yoktur ancak hangi devletlerin bu silahlara sahip olduğunu düzenleyen bir kural vardır. Silahlar yasaklanmamıştır. Hatta NATO gibi bir kurum tarafından bile güvenlik aracı olarak sahiplenilmiştir. Ancak bu silahlara bazı devletlerin elinde savunma amaçlı, bazılarının elinde ise saldırı silahları olarak bakılmıştır. Bu görüş ise nükleer silah bulundurma hatta kullanma eyleminin hangi devletler tarafından yapıldığının önem verilen tek husus olduğu hakkında bir görüşe sebep olmaktadır. Öyle ki tarihteki tek nükleer savaş yasal bir güç tarafından yapılmıştır. Bu gücün yaptırımlara uğramadığı da bilinmektedir.

Nükleer silahlara sahip olmak genel ve kesin bir şekilde yasaklanmadığından yasal sahiplerin yanı sıra silahlara yasal olmayan şekilde bile olsa sahip olmak, aslında tamamen yasak denilemez. Çünkü devletler eşittir ve birtakım devletin nükleer

517 UN News, “Eliminaation of nuclear weapons only real way to allay fear of a constant threat, Guterres insist”, 26 Eylül 2019, , ( 18.01.2020).

174

politikaları kabul edilirken diğer devletlerin engellenmesi bu eşitliği bozucudur. Aksi takdirde hukukun devletlere göre düzenlendiğine dair acımasız bir görüşte bulunmak pek de yanlış olmayacaktır. Yasak, her devleti kapsamalıdır. Kuvvet kullanma tekelinin II. Dünya Savaşından sonra tamamen BM eline bırakılması ve son dünya savaşının araçlarının yine NATO tarafından korunması, nükleer farkındalık için ABD başta olmak üzere daimi temsilcilerin daha fazla sorumluluk almasını gerektirmektedir.

Birinci kuşak sayılan insan haklarının dokunulmaz ve devredilemez olduğu akılda tutularak, yaşam hakkı vazgeçilmezdir. 518 Ancak 1945’te binlerce insanın yaşam hakkı elinden alınmıştır. Bu bir uluslararası hukuk ve kişilik hakları ihlali değilse, en korkulan senaryolardan biri olan Hindistan- Pakistan, ABD- Kuzey Kore, ABD- İran çatışmasında olabilecek tahmini can kaybından bu devletler sorumlu tutulmayacak mıdır? Yoksa ülkenin kimliği ve veto sahibi olup olmaması yargı süresince dikkate alınacak olan tek kıstas mı olacaktır? Eğer böylesine bir durum, olağanüstü hal sebebi ile olağan karşılanacaksa o halde insancıl hukukun felsefesi olan yaşamın kutsallığı değiştirilemez veya çiğnenemez değildir.

Hukuk, devletleri ve silahlarını korumak için doğmamıştır. İnsanı insana, insanı devlete ve kurumlarına karşı korumak adına vicdan ve etikle beraber düşünülerek yaratılmıştır. Bu sebeple dünya, danışma görüşlerinin bir adım ötesine giderek artık ciddi adımlar atmalıdır. Yoksa savaşta patlayan ve yangın çıkaran araçların kullanılmasını düzenleyen 1838 tarihli Saint Petersburg Sözleşmesinin getirdiği ilkel patlama araçları yasağı, devletlerce nükleere hayır biçiminde yorumlanmayacaktır.519 Ne sebeple olursa olsun bu silahların kullanılması, Holokost gibi bir tür soykırım ve insanlığa karşı bir suçtur.520 Bir sivil inisiyatifiyle kabul edilen 2011 Vancouver Bildirisi, nükleer silahların kontrol edilemediğini savunmuş; insancıl hukuk ve uluslararası hukukça korunan siviller, tarafsız devletler ve çatışma alanı

518 Turgut Akıntürk, Hukuka Giriş, Neval Okan (Ed.), 6. Baskı, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2002, s. 31. 519 Aslan, s. 237. 520 İşbilen, s. 102.

175

dışının korunması gerektiğini açıkça ifade etmiştir. 521 Ancak antlaşma, sivil düşüncenin ürünüdür ve hükümetler tarafından kabul görmek zorunda değildir.

Günümüz medyasında ara ara duyulan nükleer saldırı olasılıkları, antlaşmalarla kontrol altına alınmış güvenliğin sorgulanmasına neden olmaktadır. Soğuk Savaşın daha fazla kutbun katıldığı pasif bir provakasyona döndüğü şu günlerde, eski alışkanlıklar ve ideolojilerin tamamen yok olmadığı görülebilir. Devletler, nükleer saldırı seçeneğini hala ellerinde prestijli bir hamle olarak tutmaya devam ederek, birbirlerini tehdit etmekten çekinmemektedirler. 90’lı yıllarda Ortadoğu’da Irak ve İran’a karşı ikili çevreleme politikası uygulayan ABD’nin Irak ayağı törpülendikten sonra İran üzerinde hala efor sarf etmesi bu durumun en güncel örneğidir.522

2. NWFZ (Nükleer Silahlardan Arındırılmış Alan)

Nükleer silahların sınırlandırılması için pek çok antlaşma yapılmıştır. Ancak nükleer silah sahibi devletlerin kendi topraklarının dışında yaptıkları nükleer denemeler uzun süre devam etmiştir. Bu denemeler hem bölge güvenliğini hem de bu bölge halkının tepkisini çekmiştir. Bu sebeple dünyada bazı bölgelerin nükleer silahlardan arındırılması, buralarda deneme yapılmasının engellenmesi gibi önlemler alınmaya başlanmıştır. İleriki yıllarda bu silahlara sahip ülkelerin sayısındaki artış, hasarın boyutunun da büyümesine sebep olmuştur. Özellikle nükleer tırmanışın en büyük iki aktörü olan ABD ve Sovyetlerin başlattığı deneme sahalarının her yere yayılması furyası, tamiri zor hasarlara neden olmuştur.523 Bu sebeple 50’li yılların sonunda silik bir düşünce olarak ortaya atılmış nükleerden arındırılmış bölgeler, 60’lı yıllarda resmen tartışılmaya ve sonrasında tüm kıtalarda çevreci bir akım ile resmen destekçi toplamaya başlamıştır.

Bir bölgenin nükleer silahlardan arındırılması, burada deneme yapılmasının yasak olduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca burada ülkeler; nükleer silah

521 Said Vakkas Gözlügöl, “Nükleer Korku Gölgesinde Uluslararası Barış ve Güvenlik”, Ankara Barosu Dergisi, 2013, (2), s. 234. 522 Amanov, s. 236. 523 Ayrıntılı bilgi için bkz. CTBTO, .

176

üretememekte, yüksek oranda uranyum zenginleştirme de dahil hiçbir nükleer işlem yapamamaktadırlar. Dolayısıyla bu bölgelerde nükleer silah stoklanması, askeri nükleer üs kurulması yasaktır. Arındırılan bölgelerde barışçıl amaçlı araştırma yapma hakkı serbest olsa da denetlenmesi için kontroller yapılmaktadır. Denetim sorunu ise nükleerleşme yolunda olan devletlerin en büyük çekincesidir. Bu yüzden devletler uzun süre nükleer temizlik antlaşmalarından uzak durmuşlar ya da geç kabul etmişlerdir. Atom gücünün bir silaha dönüştürüldüğü tarihten itibaren, dünyada sayısız patlama gerçekleştirilmiştir. Bu patlamalar, devletlerin kendi ülke sınırları dışında başka topraklarda gerçekleştirildiğinden ahlaki bir boyuta da sahiptir. Deneme yapılan bölgelerdeki yerleşim yerlerinin sivil nükleer enerji teknolojisine dahil sahip olmadığı bir dönemde ağır kimyasallar ile kirlenmesi günümüze kadar süren çözülmemiş bir sorundur. Örneğin Fransız Polinezya’sı ve Cezayir’de 60’lı yıllarda pek çok deneme yapılmıştır.524 Kazakistan’da Sovyetlerin yaptıkları nükleer denemelerin etkisi hala sürmektedir.525

Herhangi bir bölgenin nükleer silahlardan temizleme önerisi ilk kez 1958 yılında, bu silahların Polonya, Çekoslovakya, Doğu ve Batı Almanya’da bulundurulmasını engellemek amacıyla Rapacki Planı ile gelmiştir.526 O dönemde Almanya, Batılılar ve Rusya tarafından ikiye bölünmüş; doğu kısmının Ruslar, Batı kısmının ABD ve Britanya hükümeti tarafından silahlandırılması söz konusu olmuştur. İki karşı kutbun çıkarlarının en sıcak noktası olan bu alana getirilen nükleer temizlik önerisi ise politik çıkarlar yüzünden kabul edilmemiştir. Bunun sebebi, Stalin’in demir perdesinin en önemli halkasının Çekoslovakya ve Doğu Almanya olmasıdır. Buralara yığınak yapmak isteyen Stalin’e karşın diğer Batılı ülkeler de öneriyi görmezden gelmişlerdir. Hayata geçirilemese de bu plan, ileride Antarktika’nın korunması için adım atılmasına ve diğer bölgelerin korunması için yapılan çalışmalara örnek olmuştur.

524 The Guardian, “French nuclear tests showered vast area of Polynesia with radioactivity”, 3 Temmuz 2013, , (10.03.2020). 525Rustam Quobil, “Soviet- era nuclear testing is still making people sick in Kazakhstan”, 13 Mart 2017, , (13.01.2020). 526 Arms Control Association, “NWFZ at a Glance”, 2017, , (16.01.2020).

177

Temizleme ile ilgili yapılan tüm çalışmalar, umut vericidir. Ancak önleme ve sınırlama antlaşmaları silahları bir şekilde koruduğundan ancak kısıtlı bir temizlik sağlanabilmiştir. Bu antlaşmaların benzerleri Amerika kıtası, Uzakdoğu, Orta Doğu ve Arap Yarımadasını da içerecek şekilde yapılmalıdır. İran ve Suriye’nin askeri faaliyetlerinden şüphelenilmesinin yanında, büyük güçlerin Ortadoğu bölgesini gelecekte nükleer silahlarla tehdit etmeyeceğinin garantisi yoktur. Zaten bu durumun garantisi olsaydı İran nükleer krizinde çok ciddi bir yol kat edilmiş olunacaktı. Böyle bir garanti; İsrail’in, İran başta olmak üzere Arap ülkelerini tehdit etmesinin de yolunu tıkayacak ve bölge daha istikrarlı bir konuma kavuşacaktırBu sebeple, arındırma tüm devletleri kapsayacak şekilde genişletilmeli ve bağlayıcı bir metin ile tamamen Ortadoğu bölgesini içine almalıdır. Özellikle Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’i içeren bir antlaşma ile nükleer temizlik adımı atılması hiç şüphesiz dünya barışı için güçlü bir adım olacaktır. Sonuçta Mısır ve Suudi Arabistan, İran düşmanlığı ile hareket edip silahlanabilecek kapasitedeki devletlerdir.527

2.1. Tlatelolco Antlaşması

Anlaşmanın. yapılmasında ABD’nin giderek yayılan deneme sahalarına karşı artan Latin ülkelerinin tepkisi vardır. Çünkü bu ülke ilk denemesini Meksika yakınlarındaki New Mexico’da yapmıştır. Bunun üzerine kendi ülkelerini nükleer denemelere kapatmak isteyen Bolivya, Brezilya, Ekvador, Meksika ve Şili Devlet başkanlarının gerçekleştirdikleri bir atılımla Latin Amerika’yı ve Karayipleri silahsızlandırma adımı atılmış ve ek sözleşmelerle diğer devletlerin kıta silahsızlanmasına uyumlaştırılması için çalışılmıştır. 528 Latin Amerika ile Karayipler’de gizli veya açık şekilde, diğer devletlerle işbirliği halinde veya yalnız nükleer silah üretmek, test etmek, cephanelik kurmak yasaklanmıştır. 529 Barışçıl nükleer patlamalar yasak kapsamında değerlendirilmese de denetimlere tabi tutulmaktadır. Tüm Latin ülkelerinin imzalayıp onayladığı antlaşma, 1969’da yürürlüğe girmiş ve en geç Küba tarafından onaylanmıştır. Antlaşma başta ABD’ye karşı Latin Amerika ülkelerinin öfkesini göstermek için yapılsa da geçmişte Arjantin

527 Hook- Spainer, s. 342. 528 Reshetnikova, ss. 80- 81. 529 Ayrıntılı bilgi için bkz. UNODA, , (17.01.2020).

178

ve Brezilya gibi ülkelerin nükleer silahlanma geçmişleri bu hareketin Amerikan nezdinde dikkate alınmamasına neden olmuştur.

BM’nin beş daimi üyesinin düzenlenen ek bir protokol ile buraları silahlandırması, bu ülkeleri tehdit etmesi ve test yapması yasaktır. Anlaşmayı en geç onaylayan Sovyetlerin bu gecikmesinde Latin Amerika’yı ABD’ye giden köprü olarak görmesinin payı büyüktür.

Harita 9: ABD’nin Nükleer Deneme Sahaları

Kaynak:https://www.businessinsider.com/us-tested-more-nuclear-weapons-than-any-nation- in-history-2016-1

2.2. Bangkok Antlaşması

Güneydoğu Asya’nın nükleer silahlardan arındırılması anlaşmasıdır. Endonezya, Malezya, Filipinler, Tayland, Singapur başta olmak üzere; Bruney, Kamboçya, Laos, Vietnam ülkelerinin iştirakiyle imzalanmıştır.530 Bu ülkelerin en büyük gelirleri denizcilik ve balıkçılık üzerinden gelmektedir. Ancak çevrelerindeki birçok ülke nükleer silah sahibidir. Bu sebeple suların güvenliği korunmak istenmiş ve buraların radyoaktif atık ile kirletilmesinin yasaklanması amaçlanmıştır.

Anlaşma, özellikle nükleer silah sahibi olan ve deniz gücü sürekli gelişmekte olan Çin’e karşı da bir Asya birliği niteliğindedir. Antlaşma; 90’larda Hindistan,

530 NTI, , (28.10.2019).

179

Pakistan ve Kuzey Kore’nin yeni nükleer güçler arasına resmen girmesiyle daha anlamlı bir hale gelmiştir. Ancak 1998 yılında Hindistan ve Pakistan’ın ardı ardına yaptığı denemeler bu ülkelerde endişe yaratmış ve anlaşmanın etkisin bu ülkelerin katılımı olmadan sınırlı olmuştur.

Anlaşmaya göre Güneydoğu Asya’da nükleer silah üretimi, deneme işlemleri, sevkiyatı ve radyoaktif kalıntıların biriktirilmesi ile buradaki suların kirletilmesi yasaklanmıştır. 531 Bu haliyle anlaşma, nükleer silahlı hiçbir ülke tarafından imzalanmayarak 1997’de yürürlüğe girmiştir. Bunun sebebi, nükleer güç gemilerinin BM Deniz Hukuku anlaşmasına göre geçişleriyle ilgili birtakım kolaylıklardır. 532 Ayrıca Hindistan ve Pakistan’ın nükleer gelişimlerini sabote etmemek adına anlaşmaya olumsuz bakması da imzalamamaları için güçlü bir sebeptir.

2.3. Rarotonga Antlaşması

Pasifik bölgesi, nükleer silahların var oluşundan beri en çok denemeye ev sahipliği yapmış bölgedir. Güney Pasifikte ABD, Fransa ve İngiltere tarafından pek çok nükleer deneme yapılmış ve buradaki sualtı mineral yapısına ciddi derecede zarar verilmiştir. Özellikle Marshall adalarına verilen zarar, burada yaşayan insanların başka adalara yerleştirilmesine neden olacak denli büyüktür.533 Bu sebeple Avustralya ve Yeni Zelanda’nın çabaları ile Güney Pasifik bölgesinin nükleerden silahlardan temizlenmesi antlaşması için görüşmeler başlamıştır.

Anlaşmanın en can alıcı noktası, geçmişte burada en çok deneme gerçekleştiren Fransa’nın imzacı olmasıdır. Bu devlet Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasından sonra yeni deneme sahası olarak bölgedeki Fransız Polinezya’sını kullanmış ve yalnızca 1993 ile 1996 yılları arasında 193 nükleer test denemesi gerçekleştirmiştir.534 Bu faaliyetler, kısmi deneme yasağının Fransa tarafından çiğnenmesinin yanı sıra

531 UNODA, , (10.06.2020). 532BM Enformasyon Merkezi (UNIC), , (14.05.2020). 533 SEA, French Nuclear Testing in Polynesia, , (17.03.2020). 534 Asutralian Living Peace Museum, “Opposition to French Nuclear Testing 1960s- 90s”, , (20.03.2020).

180

kapsamlı deneme yasağının baştan beri hiç tanınmadığı anlamına gelmektedir. Üstelik NPT ile belirlenen başka ülkelere karşı tehdit yaratmama yasağı ile de çelişmekte, nükleersiz dünya hayali ile çatışmaktadır. Çünkü denemeler Fransız devleti sınırları içinde değil farklı bir kıtada denenmiştir.

Anlaşmanın çözülememiş en önemli sorunlarından biri, Hindistan ve Pakistan tarafından imzalanmamasıdır. Bu ülkeler zaten yasal olarak silahlanmış görünmediklerinden, anlaşma bu ülkeleri yok saymaktadır. Bu da sahip oldukları nükleer silahların görmezden gelinmesi gibi bir durum yaratmaktadır. Yani yasal olarak NPT tarafından silahlandıkları tescil edilmemiş bu ülkeler, nükleer silaha sahip değilmiş gibi algılanmaktadır.

70’li yıllarda başlayan uranyum madenciliğine karşı başlayan kampanya zamanla büyüyerek; bugün, tüm kıtada nükleer karşıtı seslerin yükselmesine neden olmuştur. 535 Kıta ülkelerinin birincil önceliği ise geçmişte yapılan nükleer denemelerin zararlarını gidermek ve kıta hayatını radyasyondan arındırmaktır. Belirlenen bölgede nükleer deneme yapmak, silah biriktirmek diğer bölgelerde olduğu gibi yasaktır.536 Nükleer silahlara sahip ülkeler ise bölge ülkelerin huzurunu silahlarla tehdit etmemekle ve bir saldırı yapmamakla yükümlüdür. Ancak bu girişimin BM daimi üyelerinden yalnızca ABD tarafından imzalanmaması da dikkat çekicidir. Bu, ABD’nin bölgede çıkacak ani bir Hindistan- Pakistan çatışmasında hazırlıklı olmak istediği ve Çin’in bölgedeki hâkimiyetini sınırlamak istemesi olarak yorumlanabilir. ABD, kıtadaki varlığını korumak istemektedir. Sebep ne olursa olsun böyle bir anlaşmaya burada en fazla deneme yapan devletlerden birinin imza atmaması barışçıl bir profil çizmemektedir. Bunun yanında Amerikan denizaltılarının Marshall adalarını kapsayan birkaç adasına erişim hakkı tanıyan deniz antlaşması da Çin başta olmak üzere diğer devletleri tedirgin etmektedir.537

535 Australian Living Peace Museum, “Nuclear Disarmament Campaigns in Australian in the 1970s”, , (18.03.2020). 536 Ayrıntılı bilgi için bkz. NTI, , (01.01.2020). 537 Ayrıntılı bilgi için bkz. U.S Department of the Interior, “Compacts of Free Association”, , (02.02.2020).

181

2.4. Pelindaba Antlaşması

Soğuk Savaş boyunca iki güç arasında çıkacak bir nükleer savaşın, uranyum stoklarının çok fazla olması ve paylaşılamaması nedeniyle Afrika’da çıkacağı düşünülmekteydi. 538 Ne de olsa güçlü devletlerin kaynak çatışmaları her zaman Afrika’da yaşanmış ve buradaki insanlar zarar görmüştür. Bu sebeple nükleer bir savaşın burada çıkacağının düşünülmesi şaşırtıcı değildir.

Namibya, Nijer, Gabon başta olmak üzere Afrika’nın pek çok ülkesi uranyum bakımından oldukça zengindir. Batılı ülkeler nükleer enerji üretimi için ihtiyaçları olan uranyumu Afrika ülkelerinden temin etmiş ve burada madencilik firmaları kurmuşlardır.

Fransa tarafından ardı ardına Cezayir’de yapılan nükleer denemelerin yarattığı ilk tepkiden sonra Güney Afrika Cumhuriyetinin Apartheid yönetiminin İsrail ile gerçekleştirdiği nükleer birlik tepkinin ikinci kısmını oluşturmuştur. Tepkiler üzerine bu devlet Ajans ile uzlaşma yoluna gitmiş ve 1994’te IAEA tarafından nükleer silahlardan vazgeçtiği ilan edilmiştir.539 Özellikle ırkçı Apartheid yönetiminden sonra yönetime gelen siyahi başkan Nelson Mandela’nın nükleer karşıtı konuşması Afrika’nın radyasyondan temizlenmesi adına diğer ülkelere örnek niteliğindedir.540 Kaldı ki Afrika kıtası 21.yy’da halen daha su kaynaklarının temizliği sorunu ile uğraşırken, nükleer temizliğe efor harcayacak güçte değildir.

Anlaşma ile Afrika’daki ülkelerin nükleer silah üretip, saklamalarının önüne geçilmek istenmiştir. İmzacı devletler, antlaşmanın yürürlüğe girdiği 15 Temmuz 2009’dan önce nükleer silah üretme potansiyelleri varsa bunu bildirmek ve daha önceden silah yapma amacıyla kurdukları ayrıştırma tesislerini araştırma temelli küçük tesislere dönüştürmek konusunda işbirliğine gitmişlerdir. Bu madde ile Cezayir, potansiyeli olmasına rağmen silah üretimine geçmemiş ve tesislerinin çalışma gücünü

538 Reshetnikova, s. 83. 539 David Albright, “South Africa and Affordable Bomb”, The Bulletin of the Atomic Scientists, Temmuz- Ağutos 1994, 50, (4), ss. 45- 47. 540 Nelson Mandela, The Struggle is My Life, IDAF Publications, Bombay, 1990, s. 152.

182

düşürmüştür. Libya ise nükleer silah programını 2003’te kaldırmıştır.541 Libya’nın bu kararında BM yaptırımlarının etkisi kaçınılmazdır.542

2.5. Semipalatinsk Antlaşması( CANWFZ)

Günümüzdeki en önemli sorunlardan biri, nükleer silahların radikal terör gruplarının eline geçmesidir. Nükleer kaçakçılık, şu an dünya barışının önündeki en büyük tehditlerden biri olarak sayılmaktadır. Sovyetler, Soğuk Savaş boyunca kendisine bağlı eski Sovyet Cumhuriyeti ülkelerinden nükleer madde için gerekli olan uranyum gibi önemli maddeleri tedarik etmiş, buralarda tesisler kurmuş ve nükleer denemeler yapmıştır. Ancak Sovyetler dağıldıktan sonra iç sorunlarla uğraşılmış; bağımsız hale gelen bu ülkelerin dağınık halde bulunan nükleer tesislerinin denetimi yapılamamış ve çok büyük miktarlarda uranyum ve plütonyum stoku kaybolmuş ya da çalınmıştır. 2009’da yürürlüğe giren bu antlaşma ile eski Sovyet Cumhuriyetlerinden olan Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kazakistan, Sovyet nükleer silahlarını teslim etmek için Rusya ile anlaşmış ve bu bölgeyi nükleerden arındırmayı hedeflemişlerdir. Fakat antlaşmanın Orta Aya devletleri tarafından görüşülmesi pek kolay olmamıştır. Örneğin Kazakistan, ancak toprak bütünlüğü ve rejim güvenliğinin garanti edildiği bir memorandumun ABD, İngiltere ve Rusya tarafından imzalanmasından sonra nükleer silahlardan vazgeçmiştir. 543 Kendi topraklarına senelerce hasar verilmiş bu devlet, kendi topraklarını arındırmak için yine nükleer silah sahibi güçlerden “izin almak” durumunda kalmıştır. Kazakistan’ın istediği garanti, yasal güçlerin saldırmazlığına güvenilmediğinin de kanıtıdır.

Anlaşmanın imzacılarından olan Kırgızistan ve Kazakistan uranyum bakımından oldukça zengin ülkelerdir. Antlaşmaya adını veren Kazakistan’ın Semipalatinsk şehri, Sovyetlerin nükleer deneme alanıdır. Hatta bu alan, Soğuk Savaş dönemi boyunca Sovyet nükleer programının laboratuvarı kabul edilerek çalışma gücü yüksek tesislere ev sahipliği yapmıştır. Bahsedilen konumda yalnızca 1949 yılından

541 Fatma Taşdemir, Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvet Kullanma Yetkisi, USAK Yayınları: 10, Ankara, 2006, ss. 52- 53. 542 Ayrıntılı bilgi için bkz. Arms Control Association, “Cronology of Libya’s Disarmament and Relations Between The United States”, Ocak 2018, , (02.10.2019). 543 Sabir Askarov, “Orta Asya Güvenliğinde Bölge Dışı Güçler ve Rusya”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2014, s. 61

183

1989 yılına kadar 456 atomik ve termonükleer test gerçekleştirilmiştir.544 Bilindiği gibi termonükleer patlamaların gücü atomik testlere göre çok daha yoğun ve şiddetlidir. Üstelik termonükleer patlamaların etki alanı çok daha geniş olmaktadır. Yapılan tüm patlamalar sonucunda, Orta Asya insanlarında radyoaktif bir hastalık ortaya çıkmış ve üç kuşak sonra bile hala aynı hastalığın izlerine bölgenin yeni doğanlarında rastlanılmıştır.545 Normalin çok üzerinde seyreden radyasyon seviyeleri, erken yaşta kanser, bazı genetik bozukluklar ile fiziksel görünüş bozuklukları dağılıştan sonra acı bir miras olarak kalmıştır ve günümüzde devam etmektedir. Böylece devletlerin neden nükleer denemeleri kendi ülkelerinde gerçekleştirmedikleri daha iyi anlaşılmaktadır. Bilinen son atmosfer testlerinin üzerinden en azından 30 yıl geçmiş olmasına rağmen Kazakistan- Kurçatov, Kırgızistan- Mailuu-Suu, Ukrayna- Pripyat gibi şehirler hala insan yaşamına elverişsizdir.546

Antlaşma, yürürlüğe girmeden önceki anlaşmaların haklarını saklı tuttuğundan dolayı, 1992 Taşkent Kolektif Güvenlik Anlaşmasına göre Rusya, Orta Asya üzerinden nükleer silah taşıma ve bölgeye nükleer silah konuşlandırma hakkını korumaktadır.547 Bu yüzden ABD tarafından Orta Asya, halen Rusya’nın kileri olarak görülmekte ve Rusya’nın nükleer karşıtı söylemlerine güven duyulmamasına sebep olmaktadır.

Bölgesel olmayan ancak yalnızca Moğolistan’ı kapsayan bir öneri de Moğol Başkanı Punsalmaagiin Ochirbat tarafından, 1992’de nükleer silahlardan ülkenin arındırılacağı kararı ile gelmiştir.548 Karar, BM Genel Kurulu tarafından da kabul görmüş ve Orta Asya’da nükleerden arındırma girişimleri geniş kitlelerce tanınarak benimsenmiştir.

544 CTBTO, , (08.03.2020). 545 Akşam Gazetesi, “Sovyetler Birliği’nin Nükleer Günahları Kazakistan’da Yaşıyor”, 8 Nisan 2019, , (04.01.2020). 546 Hibakusha Worldwide, “Mailuu- Suu: Kyrgyzstan”, , (19.03.2020). 547 Yasin- Turan, s. 876. 548 Jargalsaikhany Enkhsaikhan, “Mapping Foreign Policy Interests: Mongolia’s Case”, Mapping Mongolia: Situation Mongolia in the World From Geologic Time to The Present, Laura L.W. Sabloff (Ed.), University of Pennsylvania Press, Philadelphia, 2011, s. 254.

184

3. NÜKLEERE KARŞI BİRLEŞME

Uluslararası ilişkilerin devamlılık arz eden silahlanma yarışı çağımızda durmamış veya son bulmamıştır. Hatta hiçbir şekilde saldırgan niyetleri olmayan devletler bile artık savaş ihtimali ile silahlanma rekabetine katılma zorunluluğu hissetmektedirler. 549 Yatay yayılımın devam edeceği şeklinde açıklanabilecek bu görüş, var olan krizler ile de derinleşmiştir. Etik olmayan nükleer silahlar, şu an bile olağan güvenlik araçlarının dışına çıkarak bağımsız bir konuma erişmiş haldedir.550 Devletlerin giderek artan nükleer silahlanma ısrarına karşın toplum da çevreci bir bilinç ortaya koymakta ve politik çevrelerin dikkatini çekmeye çalışmaktadır.

60’lı yıllardan itibaren konvansiyonel silahlardaki modernizasyon ile devletler ordularını dönüştürmüş ve verimliliği daha fazla artırmak için her yeni silah teknolojisine adapte olmaya çalışmışlardır. Silahlanmayı destekleyen politikacılar ise uluslararası ilişkileri istikrarsızlaştırarak diğer devletlerin varlıklarına tehdit oluşturmuşlardır.551 Üstelik kimyasal ve biyolojik silahları yasaklayan açık hukuk kuralları bulunmasına rağmen, nükleer silahları yasaklayan tek bir hukuki düzenleme bile yoktur.

Şu ana dek yapılmış sınırlama anlaşmaları sonucunda, deneme alanları ile bu denemelerin sayılarında belirgin bir düşüş yaşanmıştır. Bu düşüş, uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmemek için devletlerin iradesi ile yapılsa da gerçekte nükleer silahlanma haklarını saklı tutmaya yaramıştır. Devletler az miktarda silahın tasfiyesine razı olarak anlaşmaları doğrudan reddettiklerine dair bir imaj vermek istememiş; nükleer karşıtı çevrelerin tepkisini çekmek istememişlerdir. Böylece verilen küçük ödünler karşılığında büyük imtiyazlar elde etmişlerdir. Bu durum,

549 Barry Buzan, “Barış, Güç ve Güvenlik: Uluslararası İlişkilerde Çatışan Kavramlar”, Uluslararası İlişkilerde Anahtar Metinler, çev. Özden S. Sarı, Esra Diri (Ed.), Uluslararası İlişkiler Kütüphanesi, Ankara, 2013, s. 173. 550 Ken Booth- Nicholas J. Wheeler, “Beyond Nuclearism”, Security Without Nuclear Weapons? Different Perspectives on Non- Nuclear Security, Regina Cowen Karp( Ed. ), Oxford University Press, U.S.A., 1992, s. 30. 551 Yasuhiro Yamada, “The Myth of Nuclear Deterrence: The Lessons of The Cold War”, Towards a Nuclear Weapon Free World: Proceedings of the Forty Fifth Pugwash Conference on Science and World Affairs, Joseph Rotblat- Michiji Konuma( Ed.), World Scientific Publishing, , 1997, s. 282.

185

yapılagelen anlaşmaların yalnızca birkaç devletin ulusal çıkarlarını korumak amacına hizmet ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. Anlaşmaların beklenen başarıyı çoğu zaman sağlayamaması ise devletlerin denetimini iyice güçleştirmiştir. “NPT, INF, SALT gibi anlaşmaların başarısızlıkları nükleer silah sahibi devletlere nükleer gelişim için daha fazla özgürlük vermiştir.”552 Bu özgürlük, anlaşmaların her seferinde ihlal edilmesi gibi bir durum yaratmış ve devletlerin ortak iradeleriyle belirlenmiş barışçıl amaçların gerçekleşmesini imkânsız hale getirmiştir. Yetersizliğin bir sonucu olarak yasal olmayan şekilde silahlanan ülkeler tüm yasaklara rağmen nükleer deneme gerçekleştirmişler; silahların yasal sahipleri ise bu devletlere karşı stoklarını koruma şansı elde etmişlerdir. Devletlerin, devletler tarafından denetlenmesi kabul görmesi güç bir düşüncedir. Ancak nükleer silahlara sahip olan devletler, güç bakımından hiyerarşinin daha üst basamaklarında olduklarından yasal olmayan şekilde silahlanmış veya silahlanmaya çalışan devletlerin denetçisi gibi görünmektedir. Eğer gerçekten önleyici tedbirler alınmak isteniyorsa, bunun gerçekten de hiçbir devlete bağlı olmayan, çağa göre düzenlenmiş kurumlar tarafından icra edilmesi ve devletlerin eşit değerlendirilmesi gerekmektedir. Şu halde, nükleer stok bulundurmanın başka bir sebebi kalmayacaktır.

Devletlerin en çok stok biriktirdiği ve deneme yaptığı Soğuk Savaş dönemi boyunca, yapılan nükleer denemelerin neden olduğu zararlar, kamu ve toplum vicdanını rahatsız ederek harekete geçirmiştir. Dünyanın yüzlerce noktasındaki Hibakushalar, kanser vakalarındaki artış, aşırı radyasyon ve kimyasal atık birikimi nedeniyle azalan doğumlar ve artan ölümler insan hayatının dokunulmazlığına ağır bir saldırıdır. Toprak verimliliğini kaybeden masif araziler, ciddi derecede zarar gören su altı habitatları, ozon tabakasının incelmesi gibi tamiri uzun yıllar gerektiren sorunlar ise nükleere karşı ayaklanmaların çevresel kısmıdır.

Çevresel hareket 90’lı yıllarda ciddi bir atılım gerçekleştirmiştir. 1993 yılında yasaklanana kadar başta ABD olmak üzere pek çok ülke, radyoaktif atıklarını okyanus tabanlarına atmıştır.553 Bu atıkların vereceği zararları ve okyanus kirliliğini azaltmak

552 Badruddin, Global Peace and Anti- Nuclear Movements, A Mittal Publication, India, 2003, s. 110. 553 NTV, “Nükleer Atıklar Nereye Bırakılıyor?”, (3 Nisan 2018), , (12.12.2019).

186

için birkaç maliyetli plan ortaya atıldıysa da güvenli bir yol bulunamamıştır.554 Bu yüzden nükleer enerjinin tamamen temiz olduğuna dair olan görüş hatalıdır. Temiz enerji, yenilebilir enerjiden elde edilen enerjidir. Gelecekte toplumsal sorunlardan izole edilmiş şekilde kurulacak gelişmiş yerleşim birimlerinin nükleer gibi son derece tehlikeli olan enerji türlerini kullanmayacağı öngörülmektedir. Hatta yenilebilir enerji kullanımının gelişmişlik seviyesinin en önemli göstergelerinden olacağı düşünülmektedir. Yenilenebilir enerji sayesinde insanlık; radyasyona veya aşırı kimyasal madde birikimine bağlı oluşan hastalıklardan korunacak, çevre ile tamamen barışık sistemlerin kalıcı hale getirilmesi için çalışacaktır. Bu öngörüler çok yakın zamanda hayata geçirilecek ve üstün teknoloji ile doğa, ilk kez birlik içinde insanlığa hizmet edecektir. Suudi Arabistan’da kurulması planlanan yarı robot şehir Neom bu öngörünün kanıtıdır.555

Günümüzdeki yeni santrallerin ömrünün en fazla 60 yıl olduğu düşünüldüğünde, sona yaklaşan veya bu süre zarfını geçen tüm santrallerin çalıştırılması risklidir. Ancak tek risk politik kararlar ve kazalardan meydana gelmeyecektir. Doğal afetler gibi öngörülmesi çoğu zaman güç olaylar da risk yaratebilir. 13 Nisan 2020’de meydana gelen orman yangının Ukrayna’daki Çernobil santraline varacağından korkulmuş, neyse ki yangın söndürülmüştür. 556 Bu olay, nükleer santraller var olmaya devam ettiği sürece tehlikenin bitmeyeceğinin kanıtıdır.

Tesislerin doğal afet durumunda arızalanma riskleri öngörülemez bir korkudur. Örneğin deprem riskine karşın, bu hassas teknolojinin yapılacağı inşaat alanının jeolojik yapısı çok önemlidir. Nükleer tesisler fay hattı üzerinde veya yakınında

554 Sızdırmaz ve dirençli denilen özel çelik kaplarda yapılan depolanma yöntemi ile yeraltının 600-1000 m derininde yeraltında yapılan depolama bunlardan biridir. Ancak bu yöntem de risk içermektedir. TAEK, “Kullanılmış Nükleer Yakıtların Depolanması”, (16.11.2019). 555 Yeşil hidrojen üretimi, güneş ve rüzgardan enerji üretimi yapması beklenen beklenen şehir, ileriki zamanların en modern şehri olmak için bu konuda endüstri ağı da kurmayı planlamaktadır. Ayrıca şehir, popülasyonunun büyük bir kısmını robotlar oluşturacaktır. NEOM, , (20.04.2020). 556 Sputnik News, “Çernobil’deki Yangın Nükleer Santralin Bulunduğu Bölgeye Doğru İlerliyor”, 13 Nisan 2020, , (14.04.2020).

187

kurulmamalıdır. 557 Fukuşima’da meydana gelen okyanus tabanındaki kırılmanın sebep olduğu tsunami ile Daiçi nükleer santralinden radyoaktif atık yayılan Japonya, jeolojik özelliklerine uygun olmayan nükleer santrallerini bir sene içinde kaldırmıştır.558 Bu kazadan sonra yalnızca reaktör bölgesinin temizlenmesi bile 600 milyar dolara yakın bir maliyete mal olmuştur.559 Görüldüğü üzere “ucuz” denilerek, pazar payı artırılmaya çalışılan bu enerjinin yarattığı kazaların maliyeti bile bu enerjinin desteklenmemesi için yeterli bir sebeptir. Pahalı olarak adlandırılan yenilenebilir kaynakların elde edilmesinde harcanan maliyet, nükleer santrallerin bakımı, onarımı, sökülmesi, kaza masraflarının giderilmesi sırasında harcanan maliyetin toplamından çok daha azdır.

Her geçen gün artan dünya nüfusunun çözülmesi gereken başlıca sorunlarından birinin enerji arzı olduğu doğrudur. Ancak enerjinin silaha dönüştürülme imkânı göze alınamayacak bir risktir ve bu silahların yaratacağı tahribatın tamiratı nerdeyse imkânsızdır. Şu ana dek yapılmış hiçbir enerji santrali tamamen güvenli değildir. Bu tesisler çok büyük riske sahip olduğundan sigortalanamamakta, dolayısıyla tüm arıza yükü kamuya yüklenmektedir. 560 Yani bölge halkının sağlığına son derece zararlı olan bu santraller, halkın maddi desteği ile kurulmaktadır. Görünürdeki tüm bu sorunlar anti nükleer dalganın kademe kademe yayılmasına ve nükleer silahlanmaya karşı oluşumların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Bu oluşumların ana düşüncesi, nükleer enerjinin ve silahların, insanlığın ortak mirası olan yerkürenin güvenliğine tehdit olduğudur.

Nükleer güce karşı ilk tepkiler, çevrecilerin aktif propagandaları ile gelmiştir. Bunlar arasında ilk akla gelen Greenpeace, yeşil barış için doğanın tüm zehirlerden

557 Yesil Gazete, “Çernobil’in 28. Yılında nükleere hayır demek için 28 neden”, 25 Nisan 2014, , (26.11.2019). 558Yesil Gazete, “2007 Dünya Nükleer Enerji Durum Raporu Yayınlandı ve Bir İlki Başardı”, 29 Temmuz 2017, , (16.04.2020). 559 Tim Hornyak, “Clearing The Radioactive Rubble Heap that was Fukushima Daiichi- 7 Years On”, 9 Mart 2018, , (24.11.2019). 560 Yesil Gazete, “Çernobil’in 28. Yılında nükleere hayır demek için 28 neden”, , (27.11.2019).

188

arınması amacıyla çalışmakta ve nükleer enerjinin barışçıl amaçlı kullanımına dâhil karşı durmaktadır. 561 Örgüt, nükleer enerjinin zararlarını anlatan konferanslar yapmakta ve nükleer santrallerin kapatılması adına çalışmalar yürüterek geçmişte yaşanan nükleer kazaların bir daha yaşanmaması için ülkelerle işbirliği yapmaya çalışmaktadır.562

Savaşların dünya barışını sağlayamayacağı görüşüyle ortaya çıkan Pasifizm akımı ise nükleer silah kullanımının tarafsız ülkelere zarar vereceği gerekçesiyle, savaş kültürünün beslenmesine sıkı biçimde karşı çıkmaktadır. 563 Gerçekten de silah satışlarında görülen gittikçe artan talep, güvenliğin artık paranoya halini aldığının kanıtıdır. Kendini baskılanmış hisseden bazı devletler, nükleer silahları kesin vuruş gücü ile bağdaştırarak, bu silahlar aracılığıyla dokunulmazlık elde edeceklerine inanmakta; diğer yandan da konvansiyonel silahlara harcadıkları servetle dikkat çekmeyecek bir güç biriktirmektedirler. Yasal silahlanan ülke sayısı anlaşmalar ile belirlenmiş olduğu için diğer devletler; kara borsa, kaçak sevkiyatı veya gizli anlaşmalarla nükleer malzeme tedarik etmektedirler.

Nükleer silahlara karşı en önemli girişimlerden biri olan hukukçuların birliği IALANA(Nükleer Silahlara Karşı Uluslararası Avukatlar Birliği) 1988’de kurulmuştur. Nükleer silahlar ile ilgili bir hukuk kuralının olmaması sorununu örgüt eksenine oturtan bu grup, tehlikenin sürmesini bağlayıcı uluslararası yasaların yokluğuna bağlamıştır. Birlik, 2017’deki ABD ve Kuzey Kore krizini nükleer savaşa en yakın olunan zaman olarak değerlendirmiş ve krizin çözülmesinde aracısız işbirliğinin gereğine dikkat çekmiştir.564

Atomun silaha dönüşmesi yine bilim insanları ve mühendisler aracılığıyla olmuştur. Bu sebeple bilime verilen katkı, etik sınırlar içerisinde yapılarak

561 Greenpeace, “Global Warming Issues& Threats”, , (18.09.2019). 562 Greenpeace, “Nuclear Energy: No Solution to Climate Change”, , (18.03.2020). 563 İşbilen, s. 102. 564 IALANA, “Nuclear Crossroads: The Urgent Need for Action to Prevent”, 19 Haziran 2018, , (20.11.2019).

189

teknolojinin, insanlığa karşı gelişimi önlenmelidir.565 1991’de kurulan INES( Küresel Sorumluluk İçin Uluslararası Mühendisler ve Bilim İnsanları Ağı) ise tam da bu amaçla nükleer silahların kaldırılmasında bazı meslek gruplarının desteğinin aktif biçimde alınması için çalışmaktadır. Nükleer silahların tamamen kaldırılması, sürdürülebilir doğal çevre için şarttır. Teknoloji, yıkım için yönetilmemeli, yalnızca iyileştirilmek için hizmet etmelidir.

2017’de Nükleer silahların tamamen kaldırılması için bir sivil girişimi ile oluşturulan ICAN( Nükleer Silahların Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya), dünya ülkelerinin ve örgütlerin etkin katılımıyla nükleer silahların yasal veya değil, ayırt etmeksizin tüm dünyada yasaklanmasını öngören bir anlaşma için birlik sağlamaya çalışmıştır. 122 devletin oyuyla BM tarafından kabul edilen anlaşmanın tüm uluslar için bağlayıcı olması için 50 onaya; ayrıca ABD, Fransa, İngiltere tarafından onaylanmasına ihtiyaç vardır.566 Fakat bu üç devlet, anlaşmayı hiçbir zaman onaylamayacaklarını beyan ederek anlaşmanın uluslararası güvenliğe katkısı olmayacağını açıkça ifade etmişlerdir.567 Amacın kapsamı ne kadar genişlerse genişlesin nükleer devletlerin, nükleer silahların kaldırılmasına yönelik tavrı hep aynıdır.

Büyük güçlerin büyük savaşlarına katılmadan, uluslararası bir soruna yalnızca milli çıkarlar izin verdiği sürece sınırlı biçimde katılmayı savunan izolasyonizm de nükleer silahları reddetmektedir.568 Geçmişe bakıldığında, kendisini sistem dışına iten devletlerin dış politikada güçlü duramadıkları ve uluslararası karar alma süreçlerinden izole edildikleri görülmektedir. Buna göre, devletler istemeden de olsa bir taraf seçmeye zorlanmakta ve istenilen tarafı seçmediklerinde yalnızlaştırılmaktadırlar. Yalnızlaştırılan devletler ise kendilerini korumak ve söz sahibi olmak için silah yarışlarına dahil olmaktadırlar. Yani silah üretmeyi seçtiği için cezalandırılan devletlerin bu yola girmesi yine yasal güçler vasıtasıyla olmaktadır. Baskı altına alınan

565 INES, “International Network of Engineers and Scientists for Global Responsibility”, , (12.10.2019). 566 Dolunay Özbek, “2017 Nobel Barış Ödülü ICAN’a: Nükleer Silahların İmhası İçin Uluslararası Kampanya”, 9 Ekim 2017, , (20.12.2019). 567 ICAN, “How is Your Contry Doing?”, , (02.09.2019). 568 Feridun Ergin, Uluslararası Politika Stratejileri, Çağlayan Basımevi, İstanbul, 2008, s. 169.

190

bir devlet, teknolojinin askeri kısmına yönelmek isteyebilir. Yapılması gereken silahlara yeni güçlerin sahip olmasını engellemek değil, var olan güçlerle anlaşarak bu teknolojinin askeri yanı ve hukuki boyutuyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmasıdır. Bırakışma, bölgesel değil evrensel boyutta olmalıdır.

Nükleer politikaya karşı geliştirilen en vicdani tepki ise radyoaktivitenin tıbbi etiğini sorgulayan bir grup hekim tarafından getirilmiştir. IIPNW( Nükleer Savaşların Önlenmesi için Uluslararası Fizikçiler) adlı bu grup, nükleer temizliğin birkaç devlet arasında düzenlenecek sıradan bir konu olmadığı konusunda evrensel bir birlik yaratmaya çalışmaktadır. 1985’ten itibaren nükleer silahların tasfiyesi için bu guruba dâhil olan binlerce doktor, öğrenci, bilim insanı gönüllülük esasıyla çalışarak çevrenin atıklardan temizlenmesi için çağrı yapmaktadırlar. Silahların tasfiyesi, politik değil insani bir zorunluluktur.

Halkın bilgilendirilmesi konusunda FAS (Amerikan Bilim İnsanları kuruluşu) diğer tüm örgütlerle koordineli bir şekilde dünya vatandaşlarına, nükleer silah sahibi devletlerin stokları hakkında resmi belgelere dayanan bilgiler vererek, bilinci arttırmayı amaçlamaktadır. 569 Yayımladıkları tüm belgeleri topluma açık biçimde paylaşan grup, hükümetlerden bilinç yaratma konusunda işbirliği yapmalarını istemektedir.

Nükleere karşı oluşumların ele aldığı konular görüldüğü üzere genelde çevre ve ekonomiyi taban almaktadır. Göz ardı edilmiş yegâne konulardan biri ise madenciliktir. Enerjinin üretimi için gereken hammaddenin çıkarılmasında yapılan madencilik, bölge halkının hayatını riske atmakta ve reaktörden çıkarılan atıklar sızıntı, bulaşma gibi şekillerle toprağı zehirlemektedir. Bu atıkların kullanımı sırasında çalışanlara bulaşması da oldukça sık rastlanılan bir durumdur. 570 Uranyumun bol miktarda bulunduğu Afrika kıtasında diğer önemli maddeler ve bu maddenin çıkarılmasında pek çok işçi kullanılmaktadır. Vadedilen “temiz enerji” kirli çevre şartları ve erken yaşta ölüme neden olmaktadır.571 Akciğer kanseri bu ölümlerden en

569 Federation of American Scientists ( FAS), , (12.12.2019). 570 Hacettepe Üniversitesi, “Radyasyon Güvenliği Kılavuzu”, , (20.12.2019). 571 İstanbul Ticaret Odası, “Afrika Altın ve Elmas Zengini”, , (28.12.2019).

191

yaygınıdır.572 Afrika’nın yanı sıra uranyumun bol bulunduğu tüm bölgelerde aynı sorun görülmektedir. ABD New Mexico’daki Navajo uranyum madencilerinde giderek artan kanser ve ölüm oranları sorunun en bilinen örneklerindendir.573

NPT gibi bir anlaşma varken tüm bu çalışmalar gerekli değilmiş gibi görünebilir. Ancak NPT, diğer ülkelere açık kapı bıraktığından pek çok ülke tarafından somut bir girişim olarak değerlendirilemeyecek kadar eksik ve eskidir. Anlaşmanın bu durumu yasal silahlanmış devletlerin nükleer karşıtı kampanyaların çoğu zaman karşısında yer almasının asıl nedenidir. Son savaşın bitişinden bu yana pek çok sınırlama anlaşması yapan ABD’nin asıl amacı nükleer silahları kademeli olarak indirip sonunda yok etmekse önce CTBT daha sonra ICAN anlaşmasını onaylamamasının herhangi bir geçerli nedeni bulunmamaktadır. Bir devletin diğer devleti belirli bir güçten uzak tutması için, önce kendisinin bu güçten vazgeçmesi gerekmektedir. Aksi takdirde İran’ın terörist, Kuzey Kore’nin diktatör, Suriye’nin sabıkalı olduğunu söylemek hayli gülünçtür. Nitekim 1945’in zanlısı bu devletler değil, ABD’dir. Başkan Trump’ın 11 Eylül saldırılarında Afganistan’a nükleer bomba atmayı öneren danışmanı Franck Wuco’ya Dış İşleri Bakanlığında verdiği yüksek mevki, Wuco’nun askeri konularda alınan görüşleri dış politikadaki saldırgan tavrın ve nükleer ısrarın süreceğinin kanıtı niteliğindedir.574 Genel bir ifadeyle yanlış olana olan bağlılık güçlendikçe başka devletlerin nükleer teknoloji konusundaki ilerleyişlerinin önüne geçmek yalnızca teşhircilik ve işgüzarlık olarak görünecektir. Doğru olan; dünya gidişatına politikalarıyla yol veren hükümetlerin, silahlarını muhafaza etmek yerine aracısız ve temiz bir şekilde iletişim kurarak, silahların tasfiyesi için ortaklaşa çalışmalarıdır. Aksi halde ardı ardına gerçekleştirilen başarısız arındırma anlaşmalarından bir sonuç alınması mümkün değildir.

572 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Müdürlüğü( İSGÜM), “Meslek Hastalıkları ve İş ile İlgili Hastalıklar Tanı Rehberi”, , s. 15. 573 Ayrınıtlı bilgi için bkz. Susan E. Dawson, “Navajo Uranium Workers and The Effects of Occupational Illnesses: A Case Study”, Human Organization, 1992, 51, (4), , (25.03.2020). 574Conrad Duncan, “Trump Administration Appoints Man who Suggested Dropping Nuclear Bombs on Afghanistan to senior role in arms control”, 28 Kasım 2019, , (06.02.2020).

192

Dünyanın her noktasında nükleere karşı farklı tepkiler, farklı şekillerde gelişmiştir. Afrika, nükleere karşı hareketini sömürge geçmişinden kurtulmanın bir adımı olarak görerek bu kıtaya daha fazla zarar verilmesinin engelleneceğini göstermek istemiştir. Hindistan ise tam tersine sömürge geçmişinden kurtulmak için nükleer politikayı kurmanın ve caydırıcı devletlerden biri olarak anılmanın zorunluluğuna inanmıştır. ABD, en başta saldırgan bir gücü mağlup etmek için geliştirdiği nükleer silahlarını, şu an saldırgan güçlerin tehditlerine karşı durmak için koruduğunu lanse etmektedir. Kuzey Kore, İran gibi ülkeler ise Amerikan saldırganlığından korunmak için nükleer politikanın askeri tarafıyla ilgilenmeye başlamışlardır. İsrail, Arap baskısından kaçmak için müttefik yardımları ile askeri nükleer politikasını başlatırken; Irak, Suriye ve nihayet İran gibi baskılanmış devletler ise birbirlerine eklemlendiklerini iddia ettikleri Amerikan ve İsrail lobisinin saldırganlığına karşı bu politikaya yakınlaşmışlardır. Görüldüğü üzere nükleer silahlanma her seferinde domino etkisi yaratmış, devletler hangi farklı sebeplerle silahlanırsa silahlansınlar bir diğer devletin silahlanmasına meşru bir sebep vermişlerdir. Ayrıca kurallar ve bunların işlenişi, her devlete eşit şekilde uygulanmamıştır. Her ne olursa olsun nükleer silahlanma gibi etik ve ahlaki yönü olmayan araçların üretilmesi için hiçbir sebep ortaya sürülemez. Güvenlik, birleşik bir ağ şeklindedir ve günümüzde ilişkiler tek bir devletin güvenliği diğer devletlerden ayrı tutulamayacak kadar iç içe geçmiştir. Bu durumda saldırgan devletlere karşı nükleer silah stoklarının rasyonel devletler tarafından korunduğuna dair olan inanç çarpıtılmıştır ve yanlıştır.

Bir devletin gerçek amacı, savunmasını güçlendirerek ulusal çıkarlarını korumak ise nükleer politikasını şeffaf biçimde sürdürmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle var olan projesinin sınırlı ve kontrollü kaldığını, silahların yeteneklerinin geliştirilip çeşitlendirilmediğini kanıtlayarak gizli kararlar almaması gerekir. Soğuk Savaş boyunca yapılan tüm gizli anlaşmalar sonunda ortaya çıkan devasa silah stoku, bu devletler kontrol edilmediği için yığın hale gelmiştir. Ancak bu güce sahip olan ülkeler ne yazık ki hala denetlenmemekte ve nükleer politikayı kendi tekellerinde gizli biçimde yönetmektedirler. Aynı devletler, zamanında nükleer kazaları tepki

193

çekmemek için gizlemişlerdir.575 Santral inşaatları çoğu zaman protestolara rağmen yapılmış ve ihaleler devlet eliyle yürütülmüştür. Türkiye de nükleer enerji ile yeni tanışan bir ülke olmasına rağmen, pek çok itiraz ve nükleer karşıtı eyleme rağmen santral kurulacağını ilan eden ülkelerdendir.576

Nükleer enerjinin tek zararı çevre, insan sağlığı ve devlet ekonomisine karşı değildir. Bu orantısız güç, yeni moda bir sömürü anlayışı da çıkarmıştır. Enerjinin askeri alanlarda kullanılma potansiyeli yüzünden üretimi serbest olmadığından, bu enerjiyi üretip dışarıya pazarlayabilecek duruma gelmiş devletler, diğer devletleri kendilerine bağımlı hale getirmektedir. Büyük devletler bölgesel güç ve sonunda dünya gücü olma misyonuna oynarken diğer devletler; ekonomik yüklerin altında ezilmektedirler. Dünyadaki santrallerin çok büyük bir yüzdesine sahip olan ABD ve Rusya, büyük güçlerin nükleer enerji çekişmelerine timsaldir. Küçük çaplı bir araştırma reaktörünün kurulması bile ithalatçı ülkeye büyük bir ekonomik yük getirmektedir. Ayrıca reaktörün kullanılabilmesi için gerekli olan malzeme ve uzman ihtiyacı, ihracatçı ülkeye olan bağımlılığın sürekli kalmasına neden olmaktadır. Bu bağımlılığı engellemek adına nükleer enerji konusunda yalnızca milli güçleriyle çalışan devletler ise nükleer santrallerin güvenliğini sağlama konusundaki tecrübesizliklerinden dolayı yeni nesil bir tehdit yaratmakta ve kalite- kontrol oranı azalmaktadır.577

Çözülemeyen sorun olarak uzun bir süre daha kalmaya devam edecek olan nükleer silahlar ile ilgili belirsizlikler devam edecek gibi görünmektedir. Elbette en büyük korku bir nükleer savaşın varlığıdır. Ancak ABD ve Rusya arasında bir nükleer savaşın patlak vermesi diğer ihtimallere kıyasla çok zayıf bir seçenektir. Her ikisi de dünyadaki nükleer silahların büyük çoğunluğuna sahiptir ve böyle bir savaşın yıkımını uzun vadede göze alamayacaklardır. Üstelik her ne kadar karşıt güçler olsalar da enerji ihracatı, silah stoku gibi önemli konularda çıkarlarını çoğu zaman birleştirmek

575 1957 Sovyetlerin neden olduğu Kiştim ( Kyshtym) Felaketi. Ayrıntılı bilgi için bkz. BBC, “Çernobil’den Önce Yaşanan ve SSCB’nin 20 yıl sakladığı kaza: Kiştim Felaketi”, 5 Haziran 2018, , (10.04.2020). 576 Türk- Rus işbirliği ile yapılan Mersin’deki Akkuyu Nükleer Santrali, Türkiye’nin ilk santralidir. Akkuyu Nükleer A.Ş., “İlk elektriği 2020’de Kullanacağız”, , (06.04.2020). 577 Green America, “10 Reasons to Oppose Nuclear Energy”, , (12.04.2020).

194

durumunda kalmaktadırlar. Sonuçta her iki devletin de amacı, nükleer silahları bırakmak yerine bu silahları korumaktır. ABD gibi Rusya’nın da kendi ülkesi dışında söz sahibi olması diğer devletlerin arasındaki karışıklıklar ve istikrarsızlıklara bağlıdır. Dolayısıyla bu kadar benzer olan iki karşıt gücün mantıksal olarak savaşmayı değil birbirlerinin nüfuz alanlarında istikrarsızlık yaratmayı tercih edecekleri söylenebilir. Bu istikrarsızlıktan çekinen ülkelere silah satışı yapmak ise iki devletin gelir kapılarından denilebilir. Dolayısıyla iki güç de nükleer bir savaşı göze alarak ellerindeki tüm imkanları kaybetmeyi istemeyeceklerdir. Bu da tehlikenin Doğu- Batı arasında değil, aksine bunlar aracılığıyla Kuzey- Güney arasında yaşanması endişesine işaret etmektedir.578 Ancak bu görüş, ABD ve Rusya’nın iki devlet arasında nükleer bir savaş çıkarmak istedikleri şeklinde yorumlanmamalıdır. Anlamı, iki devlet arasındaki istikrarsızlık sonucu bölgede etkin arabuluculuk rolünü üstelenerek bölgeye yerleşmek veya burada askeri üs kurma imkânı elde ederek her türden cephaneliğini barışı tesis etmek adı altında muhafaza etmek olarak anlaşılmalıdır. Nitekim Kore Savaşı’ndan sonra bağımsızlığını tesis etmesine ön ayak olduğu Güney Kore’ye karşı ABD, Kuzey Kore ve Çin saldırganlığını kontrol etmek bahanesiyle Asya’da askeri üsler kurmuş ve nükleer silahlarını saklamaya devam etmştir. Aynı politika Hindistan- Pakistan, Irak- İran, Pakistan- Afganistan, İran- İsrail arası gerilimler enasında da kullanılmıştır.

Kesin olan tek bir şey vardır. O da dünyada tek bir nükleer silah sahibinin olduğu zamanda yapılamayan tasfiyenin, şu an ikiden çok kutubun katıldığı bir dönemde yapılamayacağı olgusudur. Yasal güçlerin bu silahlara olan bağlılığı ve diğer devletlerin bu silahlara sahip olmasının engellenmesi de krizlerin devam etmesine ve anlaşmazlıkların sürmesine neden olacaktır. Nükleer enerjiyi ihraç eden ülkeler ise daha fazla zenginleşecek ve bu enerjiye barışçıl bile olsa belirli bir sınıra kadar erişmelerine izin verilmiş devletler, ihracatçı ülkelere bir şekilde bağlı kalıp ekonomik temelde ilişkiler sürdürmeye devam edeceklerdir.

578 Hisakuza Fujita, “Removing The Relevance of Nuclear Weapons: A Legal Perspective on The U.N System”, Towards a Nuclear Weapon Free World: Proceedings of the Forty Fifth Pugwash Conference on Science and World Affairs, Joseph Rotblat- Michiji Konuma( Ed.), World Scientific Publishing, Singapore, 1997, s. 335.

195

SONUÇ

Nükleer enerji, fosil zengini olmayan devletler için büyük bir fırsattı. Ancak bu enerjinin askeri kullanımının olduğu gerçeği, devletlerin hegemonluğa oynamalarına neden olmuştur. Dünya devletlerinin pek çoğu nükleer enerjiyle yeni tanışmıştır. Özellikle nükleer silah sahibi devletlerin ilk dikkatini çeken bu silahları üretmek olmuştur. Yani denilebilir ki nükleer enerji, nükleer silahlara sahip devletlerin programlarını ilerletmelerine imkân veren bir kılıf görevi görmüştür.

Geniş ordularla çok uzun yıllar zapt edilemeyen Japon İmparatorluğu’nun nükleer saldırıya uğradıktan sonra teslim olduğunu gören dünya devletleri, nükleer silahların kesin vurucu gücünü anlamışlardı. Bu tanıklık, maalesef bir kesim devlette nükleer silahların bir devlete kesin zaferi sağlayacak araçlar olduğuna dair özendirici bir bilinç yaratmış ve en güçlü araçların tanımı bu zamandan sonra nükleer silahlara sahip olan devlet şeklinde değişmiştir. Soğuk Savaşın en önemli aktörlerinden olan ABD’nin 2.Dünya Savaşı’ndan sonra tek başına sahip olduğu tartışmasız güç, hiç şüphesiz kendi kıtası dışında yayılmasını çok kolaylaştırmıştı. Nükleer silahların verdiği bu avantaj, ABD’yi süper güç yapmıştır. Asya’da iyiden iyiye yayılan bu devletin dengelenemeyen pozisyonu, Sovyetlerin de nükleer silahlara sahip olmasını sağladı. Nükleer yayılma şu ana dek hep domino etkisi yaratmıştır. Bir devletin silahlanması diğerinin tehdit algılamasına neden olmuş ve her devlet silahlanan bir diğer devlete karşı korunmak istediğinden kısır bir döngüye girilmiştir. Ancak nükleer silahlar devletlerin savunduğu gibi savunma araçları değildir, tamamen saldırı silahlarıdır.

NPT’ye göre yasal olarak silahlanan son devletler olarak kabul edilen; eski mandater devletlerden olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın BM daimi üyeleri olmaları, bulundukları bölgelerin en etkin ülkeleri olmaları diğer devletler üzerinde özendirici bir politik etki yaratmıştır. Bu beş üyenin dış politikadaki durumları, diğer devletlerin; kendini korumak, caydırıcı olmak, prestij sahibi olmak ve bölgesel güç olmak gibi isteklerine örnek olmuş ve 1968’den itibaren yasa dışı yollarla silahlanmış dört devlet ortaya çıkmıştır. Nükleer politika konusunda şeffaf bir yol izlemeyen İsrail; Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore nükleer silah üretmeyi

196

sömürge geçmişlerinden kurtulmanın bir yolu olarak görmüşlerdir. Nükleer silahlara sahip devlet sayısının ileriki yıllarda daha çok artması ise çok büyük bir ihtimaldir.

Enerjinin silaha dönüştürülmesi sorunu, bu gücün daha sonra NPT başta olmak üzere pek çok anlaşma ile kontrol altına alınması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Fakat anlaşma, silahların üretimini durdurmaktan çok, bu silahların hangi devletlerde olacağı sorununu kontrol etme amacına hizmet etmiştir. Binlerce sivilin ölümüne neden olan bu silahların tasfiye edilmek yerine kontrol altına alınması, nükleerden arındırılmış dünya umudunun üzerini betonla örtmüştür. Uluslararası hukuk ve insan hakları göz önüne alındığında, sivillerin hayatını ve saldırılması yasaklanmış yapıları hedef alan bu geniş çaplı etkide bulunan ölümcül savaş araçlarını bulundurmak ve kullanmak “her devlete” yasaklanmalıdır. Hiroşima ve Nagazaki’de bu silahlar sivillere yöneltilmiştir. Kimyasal ve biyolojik silahları yasaklayan uluslararası hukuk kuralları olmasına rağmen, bu silahları reddeden herhangi bir hukuk kuralının olmaması yalnızca büyük güçlerin çıkarlarını koruma amacına hizmet ediyor gibi görünmektedir. Bu devletlerin büyük güç olma misyonlarının en önemli ayağı olan nükleer silahları bu derece koruma istekleri ise diğer devletlerin nükleer güçle yükselmek gibi kemikleşmiş bir yargıyı benimsemelerine neden olmaktadır. Elbette her nükleer silaha sahip devlet, en güçlü devlet demek değildir. Bunun iki anlamı vardır. İlki, ekonomik yeterliliğin projeyi destekler güçte ve istikrarda olmasıdır. İkincisi ise istikrarlı bir siyasettir. Hindistan, nükleer silah ve fırlatma vasıtalarında ileri derece gelişmiş bir ülke olmasına rağmen, ekonomisini yönetmekte güçlük çekmiş ve projelerinin desteklenmesi için fonlara ihtiyaç duymuştur. Bu da teknik ilerleyişinin önündeki en büyük engel olmuştur. Kuzey Kore de benzer bir durum içinde ambargolardan dolayı ekonomisini oldukça zorlamıştır. Pakistan, bu tablonun en dramatik ülkesi olarak siyasi istikrarsızlıklarla ilgilenmek durumunda kalmış ve ekonomik sıkıntılardan dolayı projesini ağır aksak ilerletmiştir. İsrail ise Batılı devletler tarafından desteklenmiş, ekonomik ve siyasi çalkantılardan muzdarip olmaktan çok dış ilişkilerinde sorunlar yaşamıştır. Bu sebeple Arap ülkelerinin tepkisinden çekindiğinden belirsiz politikalar izlemiştir.

Batılı devletler, nükleer gücün denetim altına alınması için çok manidar bir zaman olan Çin’in nükleer kulübe katılmasından sonra NPT fikrini ortaya atmışlardır. Fakat nükleer güvenlik ile ilgili yapılmış en başarılı genel anlaşma olarak lanse edilen

197

bu metin, beklentiyi tam anlamıyla karşılayamamış gibi görünmektedir. Anlaşmada yer alan diğer devletlerin silahlanmasına doğrudan ve dolaylı olarak hiçbir katkıda bulunmama yasağı, nükleer silah sahibi bir devletin bu silahlara sahip olmayan bir devleti tehdit etmemesi kuralı birçok kez çiğnenmiş ve silahlar giderek yayılmıştır. NPT, nükleer silahlara sahip devlet sayısını donduramamıştır. Aksine, yayılım 90’ların sonuna geldiğinde en şiddetli dönemini yaşamıştır. Antlaşmanın kendisi, devletlerin egemen eşitliği ilkesi ile çelişmektedir ve yasal varisler ile diğer devletler arasındaki ayrımı belirgin biçimde artırarak hiyerarşinin keskinleşmesini sağlamaktadır. Yasal sahipler, esnek bir denetimle desteklenen bu silahlara sahip iken, diğer devletlerin bu silahlara sahip olma hakkı başından beri ellerinden alınmıştır. Üstelik bu devletler imzacı oldukları halde güvenlik paranoyası yüzünden çoğu zaman nükleer silah ürettiklerine dair gerçekçi bir kanıt olmamasına rağmen sıkı güvenlik önlemleriyle baskı altına alınmışlardır. Anlaşma, aynı zamanda silah edinmesi yasaklanan devletler arasında ciddi bir ayrımcılık yapıyor görünmektedir. İsrail, nükleer silahlara sahip olduğu bilinmesine rağmen imzacı olmamasından dolayı denetlenmezken; NPT imzacısı olup Ajans ile gönüllü işbirliği yapan ve nükleer silahlara sahip olmadığı bilinen İran’ın barışçıl enerjiden yararlanma hakkı dahil engellenmiş ve sıkı denetime maruz kalmıştır. Bu gerçek, NPT imzacısı olmamanın nükleer silah üretimi için güvenli yol olduğu konusuda hatalı bir şekilde yorumlanabileceğinden tehlikeli bir açık bırakmaktadır. Anlaşmanın imzacısı olmayan Hindistan, 2015 yılında nükleer partner kabul edilirken; Pakistan, Kuzey Kore ve İran ekonomisi ambargolarla yıpratılmıştır. İsrail, Hindistan gibi ülkeler desteklenirken; Kuzey Kore ve İran hala baskı altındadır. Kanun dışı yollarla da olsa nükleer silah ürettikten sonra bir şekilde kabul görmüş devletler, bu silahları ürettikten sonra eninde sonunda kabul göreceklerine inanmaktadırlar. Tüm bu eksiklikler, NPT’nin günümüze göre revize edilmesi ve kapsamının yasal sahipleri de alacak şekilde genişletilmesi gerektiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Soğuk Savaş döneminde yapılan tüm sınırlama çalışmaları ABD ile Sovyetler arasında çıkacağı öngörülen bir nükleer krizi önleme amacına hizmet etmiştir. Ancak barışı sağlar görünen bu argüman yanlıştır. Gerçekte iki devlet de silahlarını sayıca azaltmış; fakat ellerindekini daha çok geliştirme ve dönüştürme fırsatı bulmuşlardır. Günümüzde nükleer silah tarafı çok daha fazladır. Bu sebeple artık sınırlama

198

anlaşmaları ile kısıtlı tedbirler almak yerine kapsamlı yasakların onaylanması gerekmektedir. Sorun yalnızca ABD- Rusya arasında müzakere edilemeyecek kadar küresel bir sorundur. CTBT gibi tamamen yasaklayıcı düzenlemeler kabul edilmediği sürece, barış devletlerin kriz anındaki rasyonel seçimlerine göre şans eseri belirlenecek, fakat tehdit korkusu her zaman var olacaktır. Hukuksal kararlarla desteklenmemiş adımlar daima zayıftır. Nükleer silahlanmanın geleceği, nükleer savaş ihtimaline karşı alınacak küresel önlemler ve uzay hukuku gibi konularda hala mutabakat sağlanamaması sorunun çözümünün önünü tıkamaktadır. Ayrıca nükleer sistemi açıklamak için geliştirilen teoriler de eski olduğundan günümüzün sorunları cevaplanamamaktadır.

Güncel nükleer krizler arasından en dikkat çekici olan Kuzey Kore ve İran pek çok yönden birbirlerine benzemektedirler. Tek fark ise ABD’nin önkoşul olmadan Kuzey Kore ile görüşüp imtiyazlar vermesine rağmen; İran’ı, zenginleştirme işlemini bırakmadan tanımaması ve doğrudan BMGK’ya sevk ederek askeri harekât seçeneğini açık tutmasıdır. Arkalarında Rus ve Çin desteği olan bu ülkelerin ikisi de yasadışı yollara başvurmuşlardır ve askeri harekât seçeneğinden çekinmişlerdir. Fakat nükleer silah ürettikten sonra Kuzey Kore’nin sağladığı kısmi güven durumu, İran’a bu silahlara sahip olduktan sonra askeri harekât seçeneği riskinden kaçınabileceğine dair bir düşünce vermiştir. Ortadoğu ve Uzakdoğu’nun sürekli ateş hattında olması, devletlerin tehdit algılarını paranoyaklaştırarak Batı karşıtlığını desteklemektedir.

Kuzey Kore’nin de İran’ın da en dikkat çekici benzerliği, Batılı değerlere karşı sahip oldukları değer ve rejimlerdir. Özellikle İslam devriminden sonra ABD desteğiyle kurulan İran nükleer enerjisi, devrimden sonra engellenmiştir. İran, 1979’dan önce de sonra da enerji talebini karşılamak ve ihraç etmek istemiştir. Ancak NPT, bu tarihten önceki faaliyetlerini desteklediği İran’ı, bu tarihten sonra ABD önerisiyle BMGK’ya sevk etmiş ve imzacı olduğu metinde açıkça belirtildiği halde nükleer enerjiden barışçıl yararlanma hakkından men etmiştir. Bu saldırgan retorik süresince Ajans’la işbirliği yapmalarına rağmen BMGK’dan gördükleri baskı, İran’ın da nükleer politika ısrarının başlangıcıdır. İran’ın sistem dışına itilerek yalnızlaştırılması tamamen yanlış bir hamledir. Bu hamle Kuzey Kore’de işe yaramamıştır. Karşılıklı imtiyazlar ile anlaşma sağlanmış nükleer silahı olmayan bir

199

İran’la anlaşmak, sistem dışına itilmiş nükleer silahlı bir İran’la anlaşmaktan daha kolay olacaktır. Kriz hala çözülmemiş olduğundan bu tezde son güncel verilerle incelenmiş ve diğer krizlerle karşılaştırılarak açıklanmıştır. İran şu an silah üretecek potansiyele sahiptir ve ileride nükleer silah üretmesi kuvvetle muhtemeldir. Kaldı ki bu ülkenin fırlatma sistemleri konusunda ileri teknolojiye sahip olduğu ve nükleer enerjide milli ilerleme kaydettiği bilinmektedir.

Dünyanın ihtiyaç duyduğu enerji talebini karşılamak için tehlikeli programların sürdürülmesine gösterilen iltimas sakıncalıdır. Doğru olan yenilenebilir kaynaklara destek verilmesidir. Toplum vicdanının harekete geçmesiyle nükleere karşı çevreci, etik ve insani bir birlik oluşturulmuştur. Bu vicdanın ortaya koyduğu ortak düşünce; hukuk kurallarının gözetilmesi, yeşil çevrenin ve tüm canlıların korunması gibi basit ancak evrensel değerlerdir. Nükleer enerji; üretimin ihtiyacı olan hammaddenin madenciliğini yapan insanlar, reaktörde çalışan teknikerler ve üretimden arta kalan atığın temizlenmesinde çalışan insanları zehirleyen, sanıldığı kadar “temiz” olmayan bir türdür. Nükleer güç, rasyonel olmayan aktörler tarafından kötüye kullanılmayacak olsa bile; bir kaza, doğal afet gibi nedenlerle büyük bir yıkıma sebep olabilecek bir tehdittir. Bunun kanıtı şu an hala yaşanılması tehlikeli olan ölü bölgelerdir. Devletler, bunun gibi geçmişte yaptıkları denemelerle canlı yaşamı için tehlikeli hale getirdikleri ölü bölgelerin hasarlarını karşılamalıdırlar. Ancak bunun için yalnızca tazminat yeterli değildir. Gerçek bir temizlik için yüzlerce yıl geçmesi gerekmektedir. Yani verdikleri hasar konusunda sınırsız özgürlüğe sahip olan devletler, hasarı karşılamak konusunda gerçek manada sınırlıdır. Bu sebeple zaten tehlikeli olan nükleer enerjinin, silaha dönüştürülerek ekstra yıkıcılık eklenmiş hali savaş hukukuna aykırı kabul edilmelidir. Ancak yapılan çalışmalarda nükleer silahların meşruluğunun sorgulanması yerine bu silahların hangi devletlerin elinde olduğu tartışılmıştır. Çalışma, bu yönüyle hukuki değerlerden hareket ederek ortaya çıkmıştır.

Nükleer bir felaketin neden olacağı tehlikeler konusunda bilinçsiz olan dünya halklarının açık bir şekilde bilgilendirilmesi ve bir devletler birliği ile buna karşı kamuya açık biçimde önlem alınması gereklidir. Fakat ne yazık ki uluslararası ilişkilerde nükleer silahlar, bir kısım devletin prestijini güçlendirdiği için elden

200

çıkarılmayacak kadar kırmızı çizgiye yakın bir konudur. Yasal güçlere göre nükleer silahların olmaması, olmasından daha büyük bir tehlikedir. Bu konuda alınan her türlü karar kapalı kapılar ardında görüşülmekte ve bu güce sahip ülkeler, bu silahları tasfiye etmek söz konusu olduğunda kurdukları uluslararası örgütler ve anlaşmaların yardımıyla bürokratik bazı engeller yaratıp konunun görüşülmesini geçiştirmektedirler. Bu silahlara sahip olan devletler beş BM daimi üyesi değil de Ortadoğulu, Latin Amerikalı veya Afrikalı ülkeler olsaydı silahların temizlenmesini engelleyen dayanakların ne kadar süre direneceği belirsiz olurdu.

Nükleer bırakışmayı nihai amaçları olarak belirleyen sınırlandırma antlaşmaları düşünüldüğünde bırakışma için yapılan teşvikler, bu silahlar için yapılan özendirici teşvikten daha yetersizdir. Bunun en önemli kanıtı kapsamlı yasaklama antlaşmasının hala büyük güçler tarafından imzalanmaması, yeni nesil nükleer silah ve füze programları geliştirilmeye devam edilmesi ve nükleer silahlanma ile ilgili yapılan uluslararası toplantılarda denüklerizasyon yerine bu silahların hangi devletin elinde olduğunun görüşülmesidir. Önem sırası tamamen hatalı olan bu çalışmalar, nükleer istikrarı değil nükleer krizleri tetiklemektedir. Önemli olan, var olan silahların anarşik olarak adlandırılan devletlerden korunması değil, bu sınır gözetmeyen silahların bizzat anarşinin kendisi olduğunu bilerek tüm devletlerden korunmasıdır. Çalışma bu bakış açısından bakıldığında, nükleer silahlar farketmeksizin hangi devletin elinde olursa olsun tehlikeli olduğunu ve yalnızca bir anlaşma metni ile bu silahları meşru yoldan ürettikleri kabullenilmiş devletlerin de en az diğer devletler kadar tehlike ihtiva ettiğini ortaya koymaya çalışmıştır.

Düzenin kurucuları ikna edilmeden, yapılacak tüm faaliyetler üstünkörü ve anlamsızdır. Büyük güçler, saldırgan güçlere karşı bu gücü elinde bulundurduğunu söylese de bu görüş çok da doğru değildir. Aksine, diğer güçler bu saldırgan güçten çekindikleri için aynı yola başvurmaktadır. ABD, bu silahlara sahip olmasaydı, diğer devletler bu silahlara sahip olmak için her türden kaynağını seferber etmeyeceklerdi. Nükleer bir savaşın, aralarında var olan sürekli gerilimden dolayı Hindistan ve Pakistan arasında çıkacağından duyulan endişe, bugün tüm devletleri kapsayacak kadar karışıktır. Fakat tahmin etmek gerekirse, uzun süredir krizlerin getirdiği

201

dezavantajlarla uğraşan Kuzey Kore veya İran’ın nükleer bir kalkışmanın ilk ayağı olacağı söylenebilir.

NPT antlaşması, nükleer silahları yasak etmemekte, aksine bu silahlar için sınırlı sayıda devlete silahlarını koruma hakkı vererek, yasal güçlerin diğer devletler üzerindeki baskısını pekiştirmektedir. Böylesine bir gücün birkaç devletin elinde olması adaletsizliktir. Tam bir bırakışma için antlaşma ile ucu açık kalan noktalar kesin bir yargıya bağlanmalı ve devletleri nükleer silah üretimine teşvik eden bazı uygulamalar her devlet için yasak kapmasına alınmalıdır. Ancak bu şekilde yeni nükleer güçlerin ortaya çıkışına engel olunabilecektir. Sonunda belirlenecek yakın bir tarihte yasal sahiplerin tüm silahlarını tasfiyesi istenmeli ve yüksek derecede zenginleştirme ile dönüştürme faaliyetleri ayırt etmeksizin tüm devletlere yasaklanmalıdır. Bu şekilde nükleer silahların bir moda haline gelmesi engellenecektir. Adalet ve eşitlik, yaptırımlardan daha etkilidir.

Güç ve güvenlik, birbirinden ayrı tutulamayacak kadar yakın kavramlardır ve birinin yokluğunda diğerinin varlığı tehlikeye girmektedir. Ancak güvenliği sağlamak adına yapılan girişimlerde hiçbir devlet özgür olmamalıdır. Aksi halde Soğuk Savaş dönemindekine benzer bir şekilde, nükleer tırmanış yeniden nüksedecek ve çok kutuplu sistemin her aktörü tarafından fayda- zarar maliyeti iyi yapılamayacağından, dünya karşılıklı mahvolma doktrininden daha büyük bir tehlike olan toplu yok oluş korkusuyla karşı karşıya kalacaktır.

İleriki dönemlerde nükleer alerjinin artması ve nükleerden arındırılmış alanların artarak, bağlayıcı hukuksal düzenlemeler yapılması beklenmektedir. Aksi takdirde kurucu devletlerin esnettiği eski NPT kuralları veya birkaç devletin inisiyatifi tehlikeleri önlemeyecektir. Bu gücün, bir savaş aracı olarak kullanılmasının izleri hala sürerken, şu an geliştirilen en minimal silahın Hiroşima ile Nagazaki’de yaratılan hasardan binlerce kez fazla olacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle tezin genelinde ortaya konmaya çalışılan yenilenebilir enerjinin desteklenmesi ve sivil nükleer denemelerin dahil yasak kapsamına alınması kritik öneme sahiptir.

202

KAYNAKÇA

KİTAPLAR

ADIBELLİ, Barış, PAX SINICA: Çin’in Dünya Düzeni, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2009.

AHMAD, Ishtiaq, Afganistan’dan Keşmir’e: ABD Liderliğindeki Terörizme Karşı Savaş ve Hindistan- Pakistan Çatışması, çev. Ertan Efegil, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2013.

AHRARİ, Ehsan Mohammed, Büyük Güçler Hegemona Karşı: Rusya, Çin ve Hindistan’ın Yükselişi, çev. Erhan Baltacı, Avangard Yayınları, İstanbul, 2017.

AKDOĞAN, Ayla- ÇORBACIOĞLU, Nilüfer, "Uzakdoğu’da Nükleer Silah Kavgası", içinde Kemal İnat (Ed.), ABD’ nin Haydut Devletleri, Değişim Yayınları, İstanbul, 2004.

AKINTÜRK, Turgut, "Hakkın Tanımı ve Türleri", içinde Neval Okan (Ed.), Hukuka Giriş, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2002, ss. 91-109.

ALBRIGHT, David, "South Africa and Affordable Bomb", The Bulletin of the Atomic Scientists, 50(4), 1994, ss. 45-47.

ALLISON, Graham, Nükleer Terörizm: Önlenebilir Nihai Felaket, çev.Güneş Ayas, Salyangoz Yayınları, İstanbul, 2006.

AMANOV, Şatlık, ABD’ nin Orta Asya Politikaları, Gökkubbe Yayınları, İstanbul, 2007.

ANDRIANOV, Vladimir D., "Economic Aspects of the North Korean Nuclear Program", içinde James Clay Moltz- Alexandre Y. Mansourov (Ed.), The North Korean Nuclear Program: Security, Strategy and New Perspectives from Russia, Routledge, New York, 2000, ss. 41-51.

ANGELO, Jr. Joseph A., Nuclear Technology, Greenwood Press, U.S.A, 2004.

203

ARI, Tayyar, Uluslararası İlişkilere Giriş, 2.Baskı, MKM Yayınları, Bursa, 2010.

ASUELIME, Lucky. E- ADEKOYE, Raquel. A, Nuclear Proliferation in South Africa: History and Politics, Springer, Switzerland, 2016.

AYDIN, Mustafa. Küresel Politikada Orta Asya: Avrasya Üçlemesi I, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, 2005.

BADRUDDİN, Global Peace and Anti- Nuclear Movements, A Mittal Publication, India: 2003.

BAKHSHANDEH, Ehsan, Occidentalism in Iran: Representations of the West in the Iranian Media, I. B Tauris Publishing, New York, 2015.

BANERJEE, Dipankar, "China and South Asia in the New Era", içinde Zihang Yunling, China- South Asian Relations: Making New Partnership, Social Sciences Academic Press, Beijing, 2011.

BARNABY, Frank- HOLDSTOCK, Douglas, Hiroshima and Nagasaki: Restrospect and Prospect, Routledge, U.S.A, 1995.

BEKTAN, Ali, Dünyanın Gizli Silahları, Bilge Karınca Yayınları, İstanbul, 2016.

BERGER, Albert. I, Life and Times of The Atomic Bomb: Nuclear Weapons and the Transformation of Warfare, Routledge, New York, 2016.

BEST, Antony vd., Uluslararası Siyasi Tarih: 20.yy, Yayın Odası Yayınları, İstanbul, 2006.

BIRD, Kai- LIFSCHULTZ, Lawrence, Hiroshima’s Shadow, Pamphleteer’s Press, U.S.A, 1998.

BİRDİŞLİ, Fikret, Teori ve Pratikte Uluslararası Güvenlik, 2.Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2016.

BLACK, Jeremy, Savaş ve Dünya: 1450- 2000, çev.Yeliz Özkan, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009.

204

BLAINEY, Geoffrey, 20. Yy’ın Kısa Tarihi, çev.Onur. Şen- Tufan Tığlı, 1001 Kitap Yayınları, İstanbul, 2007.

BODUR, Harun, Kronolojik 20.yy Siyasi Tarih, 2.Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2013.

BOISTER, Neil- CRYER, Robert, Documnets on The Tokyo International Military Tribunal: Charter, Indictment and Judgments, Oxford University Press, U.S.A, 2008.

BONOLIS, Carlo- BERNARDINI, Luisa, Enrico Fermi: His Work and Legacy, Springer, İtalya, 2001.

BOOTH, Ken- WHEELER, Nicholas J., "Beyond Nuclearism", içinde Regina Cowen Karp (Ed.), Security Without Nuclear Weapons? Different Perspectives on Non- Nuclear Security, Oxford University Press, U.S.A, 1992.

BOVARD, James, Terrorism and Tyranny: Trampling Freedom, Justice and Peace to rid the World of Evil, Palgrave Macmillan, New York, 2004.

BROOKS, Alexandra- HU, Howard, "China", içinde Makhijani, Howard Hu- Katherine Yih (Ed.), Nuclear Wastelands: A Global Guide ton Nuclear Weapons Production and Its Health and Enviromental Effects, The MIT Press, England, 2000, ss. 577-593.

BURNS, Richard Dean- SIRACUSA, Joseph M., A Global History of Nuclear Arms Race: Weapons, Strategy and Politics, Cilt 1, Praeger, U.S.A, 2013.

BUZAN, Barry, "Barış, Güç ve Güvenlik: Uluslararası İlişkilerde Çatışan Kavramlar", içinde Esra Diri (Ed.), Uluslararası İlişkilerde Anahtar Metinler, çev. Özden S. Sarı ,Uluslararası İlişkiler Kütüphanesi, Ankara, 2013, ss. 165-191.

CANKARA, Yavuz, Yeni Oyun: İran’ın Nükleer Politikası, IQ Kültür Sanat Yayıncılık. İstanbul, 2005.

CARTER, April, Success and Failure in Arms Control Negotiations, Oxford University Press, U.S.A, 1989.

205

CAŞIN, Mesut Hakkı, Uluslararası Güvenlik Stratejileri ve Silahsızlanma, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1995.

CHA, Victor D.- KANG, David C., Nuclear North Korea: A Debate On Engagement Strategies. Columbia University Press, New York, 2003.

CHAKMA, Bhumitra, The Politics of Nuclear Weapons in South Asia, Ashgate Publishing. U.K, 2011.

CHURCHILL, Sir Winston, Great War Speeches, Corgi Books, U.K, 1965.

CHYBA, George- BUNN, Christopher F., U.S Nuclear Weapons Policy: Confronting Today’s Threats, Brookings Instutions Press, Washington D.C, 2006.

CIMBALA, Stephen. J, The United States, Russia and Nuclear Peace.: Palgrave Macmillan, Switzerland, 2020.

CRODDY, Eric A- WIRTZ, James J, Weapons of Mass Destruction, USA: ABC CLIO Press, U.S.A, 2005.

ÇEVİK, Selim, Pakistan Siyasetini Anlama Kılavuzu, Seta Yayınları Ankara, 2013.

ÇOLAKOĞLU, Selçuk, "Japonya’nın Kuzey Kore ve Güney Kore İle İlişkileri", içinde A. Mete Tuncoku (Ed.), Japon Dış Politikası: Sistemik ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler, Nobel Yayınları, Çanakkale, 2013, ss. 123-153.

DAHLKAMP, Franz. J, Uranium One Deposits, Springer- Verlag, New York, 1993.

DEVOLPI, Alexander vd., Nuclear Shadowboxing Volume I, Fidlar Doubleday, Michigan, 2004.

Directorate of Films and Publications Ministry of Information and Broadcasting Government of Pakistan, Pakistan 1986: An Official Handbook, Barqsons Printers Limited, İslamabad, 1986.

EKİNCİ, Arzu Celalifer, İran Nükleer Krizi, USAK Yayınları, Ankara, 2009.

206

ENKHSAIKHAN, Jargalsaikhany, "Mapping Foreign Policy Interests: Mongolia’s Case", içinde Laura L. W. Sabloff (Ed.), Mapping Mongolia: Situation Mongolia in the World From Geologic Time to The Present Philadelphia, University of Pennsylvania Press, Philadelphia, 2011.

ERALP, Atilla, Devlet ve Ötesi: Uluslararası İlişkilerde Temel Kavramlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014.

ERDOĞDU, Hikmet, Büyük Pers Düşüncesinden Zülfikar’ın Yumruğuna, 1.Baskı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008.

ERGİN, Feridun, Uluslararası Politika Stratejileri, Çağlayan Basımevi. İstanbul, 2008.

ERMAĞAN, İsmail, Dünya Siyasetinde Doğu Asya, Nobel yayınları, Ankara, 2016.

FORSTER, Mark Arnold, The World at War, Collins bookstore, U.S.A, 1976.

FRIEDMAN, George, Gelecek 100 Yıl, çev.İbrahim Şener- Enver Günsel, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2009.

FUJITA, Hisakuza, "Removing The Relevance of Nuclear Weapons: A Legal Perspective on The U.N System", içinde Joseph Rotblat- Michiji Konuma (Ed.), Towards a Nuclear Weapon Free World: Proceedings of the Forty Fifth Pugwash Conference on Science and World Affairs, World Scientific Publishing, Singapore, 1997.

GADDIS, John Lewis, The United States and Teh Origin of The Cold War 1941- 1947, Columbia University Press, New York, 2000.

GALLAGHER, Thomas, Assault in Norway: Sabotating the Nazi Nuclear Program, Lyonn Press, USA, 2010.

GALLICCHIO, Marc, The Scramble for Asia: U.S. Military Power in the Aftermath of the Pacific War, Rowman& Littlefield Publishers, U.S.A, 2008.

GENER, Cihangir, Üst Akıl İllüminati, Helios Kitap, İstanbul, 2019.

207

GERGER, Haluk, Nükleer Tehlike, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1983.

GERGER, Haluk, Kan Tadı: Belgelerle ABD’nin Kara Tarihi, Yordam Kitap, İstanbul. 2012.

GERGER, Haluk, Canavarın Ağzında: ABD Komünist Partisi Tarihi, Yordam Kitap. İstanbul, 2018.

GETCHELL, Michelle, The Cuban Missile Crisis and The Cold War: A Short History of Documents, Hackett Publishing, Cambridge, 2015.

GOODMAN, Michael. S, Spying on The Nuclear Bear, Stanford University Press, California, 2007.

GÖKÇE, Orhan, Terörün Görüntüleri:Görüntülerin Terörü, Çizgi Kitabevi, Konya, 2006.

GÜNGÖR, İlker Aral, "Konstrüktivizm Bağlamında ABD'nin Küba Politikası", içinde Sibel Turan- Nergiz Özkural Köroğlu (Ed.), Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kuramları ve Sorunlarına Temel Yaklaşımlar, Transnational Press, London, 2017, ss. 223-251.

GÜRSAN, Turgut, Nazi Almanyasının Gizli Tarihi, 2.Baskı, Bilge Karınca Yayınları, İstanbul, 2012.

HANRIEDER, Wolfram. F- BUEL, Larry V., Words and Arms: A Dictionary of Security and Defense Terms with Supplementary Data, Routledge, New York, 2018.

HARARI, Yuval Noah, Homo Deus, 14.Baskı, çev.Poyzan Nur Taneli, Kolektif Kitap, İstanbul, 2018.

HARMAN, Chris, Halkların Dünya Tarihi: Taş Devri’nden Yeni Binyıla, çev.Uygur Kocabaşoğlu, Yordam Kitap, İstanbul, 2009.

HASGÜLER, Mehmer- ULUDAĞ, Mehmet B., Devletlerarası ve Hükümetler Dışı Uluslararası Örgütler, 6.Baskı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2014.

HERSEY, John, Hiroshima, Vintage Book, New York, 1989.

208

HEYWOOD, Andrew, Küresel Siyaset, çev.Nasuh Uslu- Haluk Özdemir, Adres Yayınları, Ankara, 2013.

HOBSBAWN, Eric, Kısa 20. Yüzyıl 1914- 1991: Aşırılıklar Çağı, çev.Yavuz Alogan, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1996.

HOOK, Steven W- SPANIER, John W., Amerikan Dış Politikası: İkinci Dünya Savaşı’ndan Günümüze, çev.Özge Zihnioğlu Tanırlı, İnkılap Yayınları, İstanbul, 2014.

HOUGHTON, Vince, Nuking The Moon: And Other Intelligence Schemes and Military Plots Left On The Drawing Board, Penguin Books, New York, 2019.

HUI, Wang, Çin’in Yirminci Yüzyılı, çev.Ümit Şenesen, Yordam Kitap, İstanbul, 2017.

İŞBİLEN, Evren, Nükleer Satranç, İstanbul, Ozan Yayıncılık, İstanbul, 2009.

İZOL, Ramazan, "İran- Çin İlişkilerine Temel Bir Bakış", içinde Sanem Özer- Senem Atvur- Ramazan İzol (Ed.), 21.Yüzyılda Asya Pasifik, Seçkin Yayınları, Ankara, 2017, ss. 129-153.

JEFFRIES, Ian, Contemporary North Korea: A guide to economic and political developments, Routhledge, New York, 2010.

JONES, Howard, The Bay of Pigs, Oxford University Press, New York, 2008.

JOSEPH, Paul, The SAGE Encyclopedia of War: Social Science Perspectives, Sage Referrence, U.S.A, 2017.

KARABULUT, Bilal, Güvenlik: Uluslararası İlişkilerde Anahtar Kavramlar Serisi II, Barış Kitabevi, Ankara, 2011.

KENEŞ, Bülent, İran Tehdit mi Fırsat mı ?, Timaş Yayınları, İstanbul, 2012.

KIM, Samuel S, The International Relations Of Northeast Asia, Rowman&Littlefield Publishing Group, U.K., 2004.

209

KIM, Sung Chul- COHEN, Michael D., North Korea and Nuclear Weapons: Enterring New Area of Deterrence, Georgetown University Press, Washington D.C, 2017.

KİBAROĞLU, Mustafa, "Japon Dış Politikasının Güvenlik Boyutu", içinde A. Mete Tuncoku (Ed.), Japon Dış Politikası: Sistemik ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler, Nobel Yayınları, Çanakkale, 2013, ss. 77-95.

KOCATÜRK, Nurhan, "İran: ABD’nin Ortadoğu’daki Baş Ağrısı", içinde Kemal İnat (Ed.), ABD’ nin Haydut Devletleri, Değişim Yayınları, İstanbul, 2004.

KOITHARA, Verghese, Crafting Peace in Kashmir: Throught a Realist Lens, Sage Publications, New Delhi, 2004.

KOLODZIEJ, Edward A, Security and International Relations, Cambridge University Press, U.K., 2007.

KURTBAĞ, Ömer, Amerikan Yeni Sağı ve Dış Politika: Hegemonya Ekseninde Bir Analiz, USAK Yayınları, Ankara, 2010.

KÜÇÜK, Yalçın, Sırlar, İthaki Yayınları, İstanbul, 2005.

KÜLEBİ, Ali, Yeni Dünya Stratejileri ve Kilit Ülke Türkiye, 6. Baskı, Met- Vakfı İktisadi İşletmesi, İstanbul, 2005.

LAÇİNER, Sedat, "İngilizce Konuşan Ülkeler İttifakı: İngiltere", içinde Sedat Laçiner (Ed.), Bir Başka Açıdan İngiltere, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları( ASAM), Ankara, 2001, ss. 163-265.

LANDMAN, J. H - WENDER, Herbert, World Since 1914, 10.Baskı, Barnes& Noble, New York, 1957.

LEVY, Joel, Kıyametin El Kitabı, çev. Ulaş Kaplan ,İthaki Yayınları, İstanbul, 2007.

LI, Xiaobing, A History of The Modern Chinese Army, The University Press of Kentucky, U.S.A, 2007.

210

LILLY, Bilyana, Russian Foreign Policy Toward Missile Defense: Actors, Motivations and Influence, Lexington Books, U.K, 2014.

LOCKWOOD, Jonathan Samuel, The Soviet View of U.S. Strategic Doctrine: Implications for Decision Making, 2. Baskı, Transaction Books, USA, 1985.

LOGEVALL, Fredrick, - PRESTON, Andrew, Nixon in The World: American Foreign Relations 1969- 1977, Oxford University Press. New York, 2008.

MACKSEY, Kenneth John, II. Dünya Savaşı’nda Askeri Hatalar, çev. Tanju Akad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, y.y., 2012.

MANDELA, Nelson, The Struggle is My Life, IDAF Publications, Bombay, 1990.

MARCOVICI, Ozias, Atom Between Science and Politics: From Los Alamos to Hiroshima, SAGA Publishing, 2019.

MARINER, Rosemary. B., & PIEHLER, G. Kurt, The Atomic Bomb and American Society, The University of Tenesse, Knoxville, 2008.

MESSER, Robert L, The End of An Alliance, University of North Carolina Press, U.S.A, 1982.

MIH, Walter C, The Fascinating Life and Theory of Albert Einstein, Kroshka Books, New York, 2000.

MINIX, Dean. A- HAWLEY, Sandra M, Global Politics, Wadsworth Publishing Company, U.S.A, 1998.

MİKAİL, Elnur Hasan, Yeni Çarlar ve Rus Dış Politikası, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007.

MONTBRIAL, Thierry de , Action and Reaction: In The Wold System, UBC Press France. 2013.

NELSON, C. Richard, The Life and Work of General Andrew J. Goodpaster, Rowman& Lttlefield, London, 2016.

211

NORRIS, Pat, Spies in The Sky: Surveillance Satellites in War and Peace, Praxis Publishing, U.K, 2008.

OĞUZ, Ceren Uysal, "Latin Amerika- Ortadoğu İlişkileri", içinde Ramazan İzol- Tolga Öztürk (Ed.), 21.Yüzyılda Ortadoğu, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2016, ss. 157-175.

ÖZDAMAR, Özgür, "Oyun Kuramı", içinde Şaban Kardaş- Ali Balcı (Ed.), Uluslararası İlişkilere Giriş, Küre Yayınları, İstanbul, 2017, ss. 33-65.

ÖZHASAR, İbrahim- ELBİNSOY, İsa, Modern Dönem İslam Ülkeleri, Cilt II, Tire Kitap Yayınları, İstanbul, 2017.

ÖZKAN, Fulya, "Tarihsel Perspektiften 21. Yüzyıl Ortadoğusu’nu Anlamak", içinde Ramazan İzal- Tolga Öztürk (Ed.), 21. Yüzyılda Ortadoğu, Seçkin Yayınları, Ankara, 2016, ss. 15-49.

Pakistan: Nuclear Programs and Projects Handbook, International Business Publications, Washington D.C, 2013.

PERKOVICH, George, India’s Nuclear Bomb: The Impact on Global Proliferation, University of California Press, U.S.A, 2002.

PETRANGELI, Gianni, Nuclear Safety, Elsevier Butterworth- Heinemann, U.K, 2006.

PIJL, Kees Van der, Küresel Rekabetler, çev. Kamil Kurtul, İmge Kitabevi Yayınları. Ankara, 2014.

POLMAR, Norman, The Enola Gay: The B- 29 That Dropped the Atomic Bomb on Hiroshima, Potomac Books, Washington D.C., 2004.

PUNCH, Keith F., Introduction to Social Research; Quantitative and Qualitative Approaches, Third Edition, Sage Publications, London, 2014.

REED, Bruce Cameron, The History and Science of The Manhattan Project, 2 Baskı, Springer- Verlag Publishing, Germany, 2019.

212

ROSKIN, Michael. G- BERRY, Nicholas O., Uluslararası İlişkilerin Yeni Dünyası, çev. Özlem Şimşek, Adres Yayınları, Ankara, 2014.

ROTTER, Andrew J, Hiroshima: The Wolds Bomb, Oxford University Press, New York, 2008.

Royal Institue of International Affairs, Chronology and Index of The Second World War: 1938- 1945, Meckler, U.S.A, 1990.

SARAÇOĞLU, Gamze Varol, "Son Yirmi Yılda Çernobil Sonrasında Yaşananlar", içinde Türk Tabipleri Birliği (Ed.), Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser, 1.Baskı, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, 2016, ss.11-45.

SARI, Emre, 20. Yy Siyasi Tarihi, Net Medya Yayıncılık, Antalya, 2016.

SARI, İbrahim, 2. Dünya Savaşı, Nokta E- Book Yayınları, Antalya, 2017.

SCHOFIELD, Julian, Strategic Nuclear Sharing, PALGRAVE MACMILLAN, New York, 2014.

SCHWEBER, Silvan S, Einstein and Oppenheimer: The Meaning of Genius, Harvard University Press, U.S.A, 2008.

SENDER, Oral, Siyasi Tarih: 1918- 1994, 21.Baskı, İmge Kitabevi, Ankara, 2012.

SHAPIRO, Charles S - KISELEV, Valerie. I- ZAITSEV, Eugene V., Nuclear Tests: Long Term Consequences in the Semipalatinsk/ Altai Region. NATO ASI Series, 1998.

SHEINKIN, Steve, Bomb, Roaring Brook Press, New York, 2012.

SHINOHARA, Hatsune, US International Lawyers in the Interwar Years: A Forgotten Crusad, Cambridge University Press, U.K, 2012.

SINGH, Garima, Pakistan’s Nuclear Disorder: Weapons, Proliferation and Safety, Lancer Publishers& Distributors, New Delhi, 2006.

213

SMIT, Christian Reus, "Constructivism", içinde Scott Burchill (Ed.), Theories of International Relations, PALGRAVE MACMILLAN, New York, 2005, ss. 188-213.

SNOW, Edgar, Çin Üzerinde Kızıl Yıldız, çev.Enes Esmer, Yordam Kitap, İstanbul, 2015.

SÖNMEZOĞLU, Faruk, Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, 3. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2000.

SUNAL, Selim, Dünyayı Bekleyen Son Tehlike: Nükleer Güç Savaşları, Kariyer Yayıncılık. İstanbul, 2017.

TAKEMAE, Eiji, Allied Occupation of Japan, The Continuum International Publishing Group, New York, 2002.

TAKEYH, Ray, Gizli Devrimler Ülkesi İran, çev. Cem Küçük, Karakutu Yayınları. İstanbul, 2009.

TAŞÇIOĞLU, Ömer Lütfi, ABD’nin Küreselleşme Politikaları, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2006.

TAŞDEMİR, Fatma, Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvet Kullanma Yetkisi, USAK Yayınları: 10, Ankara, 2006.

TURAN, Sibel- KÖROĞLU, Nergis Özkural, Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kuramları ve Sorunlarına Temel Yaklaşımlar, Transnational Press, London, 2017.

TÜREL, Oktar, Küresel Tarihçe 1945- 79, Yordam Kitap, İstanbul, 2017.

TÜRKKAN, Alpaslan, "Çernobil Nükleer Santral Kazasının Türkiye’ye Etkisi", içinde Türk Tabipleri Birliği (Ed.), Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, 2016, ss. 45-73.

TZU, Sun, Savaş Sanatı, çev.Hasan İlhan, Tutku Yayınları, Ankara, 2010.

UÇAROL, Rifat, Siyasi Tarih 1789- 1999, 5.Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2000.

214

United States General Accounting Office, Uranium Enrichment, Washington D.C, 1992.

ÜLGEN, Sinan, Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye Modeli, Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul, 2011.

ÜLGER, İrfan Kaya, Putin’in Ülkesi: Yeni Yüzyıl Eşiğinde Rusya Federasyonun Analizi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2015.

VURAL, Hazar, "İran Nükleer Krizi ve Türkiye’nin Tutumu", içinde Erhan Efegil (Ed.), Türkiye’nin Çatışma Bölgelerine Yönelik Dış Politikasının Analizi, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2016, ss. 113-137.

WALDROP, Mitchell M., Complexity: The Emerging Science at the Edge of Order and Chaos, Simon& Schuster Paperbacks, New York, 1992.

WALTZ, Kenneth N., "Soğuk Savaş Sonrası Yapısal Realizm", içinde Esra Diri (Ed.), Uluslararası İlişkilerde Anahtar Metinler, çev.Papatya Alkan Genca, Uluslararası İlişkiler Kütüphanesi, Ankara, 2013, ss. 733-771.

WHITE, Matthew, Atrocitology: Humanity’s 100 Deadliest Achievements, Canongate, U.K, 2011.

WIRAY, Harry J.- SUGIHARA, Seishiro, Bridging The Atomic Divide: Debating Japan- US Attitudes on Hiroshima and Nagasaki, çev. Norman Hu, Lexington Books, U.K, 2019.

WOOK, Nam- Sung, North Korean Nuclear Weapon and Reunification of the Korean Peninsula, World Scientific, South Korea, 2019.

YAMADA, Yasuhiro, "The Myth of Nuclear Deterrence: The Lessons of The Cold War", içinde Joseph Rotblat- Michiji Konuma (Ed.), Towards a Nuclear Weapon Free World: Proceedings of the Forty Fifth Pugwash Conference on Science and World Affairs, World Scientific Publishing, Singapore, 1997.

YAPICI, Merve İrem, Rus Dış Politikasını Oluşturan İç Etkenler, USAK Yayınları, Ankara, 2010.

215

ZANDER, Patrick G, Hidden Armies of the Second World War: World War II Resistance Movements, ABC- CLIO, U.S.A, 2017.

ZHENQIANG, Pan, "China’s No First use of Nuclear Weapons", içinde Li Bing Tong Zhao (Ed.), Understanding Chinese Nuclear Thinking, Carnegie, U.S.A, 2016, ss. 51-79.

216

MAKALELER

AGRAWAL, Mitesh, "U.S- India Civil Nuclear 123 Agreement", Stanford University, 2015, http://large.stanford.edu/courses/2015/ph241/agrawal1/ (14.11.2019).

ALPEREN, Ümit, "Çin’in İran Nükleer Politikası: Ulusal Çıkar ve Sorumlu Büyük Güç Arasında Denge", İran Çalışmaları Dergisi, 2(2), 2019, ss. 11-35.

ARI, Tayyar- AYDIN, Sabri, "Thomas Schelling’in Kuramsal Çalışmalarının Soğuk Savaş Stratejilerine Katkıları", Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 74(2), 2019, ss. 381-403.

ARMAN, Perçem, "2017 Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması: Amaçladığını Başarabilir mi?", DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, 21(Özel Sayı), 2019, ss.1907-1947.

ASLAN, M. Yasin, "Savaş Hukukunun Temel Prensipleri", TBB Dergisi, (79), 2008, ss. 235- 274.

ATKESON, Edward B., "The Syria- Israel Military Balance: A Pot That Bears Watching", The Land Warfare Papers(10), 1992, ss. 5-8.

BAŞLAR, Kemal, "Antarktika Antlaşmalar Sistemi (1961- 2001): 40 Yılın Ardından Antarktika’nın Hukuki Rejimi", Bilge Strateji Dergisi, 7(13), 2015, ss. 77- 99.

BEVANS, Charles I, Treaties and Other Interna tional Agreements of The United States of America 1776-1949, Volume II, Department of State Publication, Washington D.C, 1969, ss. 43- 237.

BOZKURT, İbrahim, "Soğuk Savaş Döneminde Amerika Birleşik Devletleri Türkiye İlişkilerinde Bir Kırılma Noktası: Küba Bunalımı", Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 5(57), 2017, ss. 221-239.

"China’s Proliferation Practics and Role in the North Korea Crisis", U.S.- China Economic and Security Review Comission, 2005.

217

DAWSON, Susan E., "Navajo Uranium Workers and The Effects of Occupational Illnesses: A Case Study. Human Organization", 51(4), 1992, doi:0018-7259/92/040389- 09$1.40/1 .

DENK, Erdem, "Bir Kitle İmha Silahı Olarak Nükleer Silahların Engellenmesine Yönelik Çabalar", Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi (SBF Dergisi), 2011, ss. 93-136.

DÖNMEZ, Suat, "Kuvvet Kullanma Kapsamında Ön Alıcı ve Önleyici Saldırı Kavramları", Balkan ve Yakın Doğu Sosyal Bilimler Dergisi, 3(3), 2017, ss. 8-15.

EKREN, Alican, "1979- 1995 Arası ABD- İran İlişkileri", Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(1), 2007, ss. 146-155.

ELİK, Süleyman, "Nükleer Teknoloji ve Kitle İmha Silahlarının Yayılması Ekseninde Türkiye- İran İlişkilerine Sistematik Bir Yaklaşım", Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi (TDİD), 13(2), 2013, ss. 1-24.

GÖNEN, Hakan, "ABD- Japonya Güvenlik Anlaşmaları ve Sonuçları: Oluşumu, Evrimi ve Sonuçları", Uluslararası İlişkiler Akademik Dergi, 1(4), 2004, ss. 115-139.

GÖZLÜGÖL, Said Vakkas, "Nükleer Korku Gölgesinde Uluslararası Barış ve Güvenlik", Ankara Barosu Dergisi(2), 2013, ss. 221-245.

GÜNDOĞDU, Emre, "Uluslararası İlişkilerde Caydırma Teorisi", Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 4(2), 2016, ss. 1-22.

GÜNEŞ, Kadri Kemal, "Doğu Batı İlişkileri ve Nükleer Güç, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 43(1), 1988, ss. 319-326.

JANE, Murat, "İran’ın Nükleer Politikasının Gelişimi ve Uygulanan Ambargo ve Yaptırımların Dış Politikasına Etkilerinin Analizi", Ankasam Bölgesel Araştırmalar Dergisi(İran Özel Sayı), 5, 2017, ss. 264-314.

218

KAPUR, Ashok, "India and Atom, : 9 Minutes to Midnight", The Bulletin of Economic Scientists Magazine, 30(7), 1974, ss. 1-17.

KAVUNCU, Sibel, "Nükleer Silahsızlanma Yolunda START Süreci", Bilge Strateji, 5(8), 2013, ss. 119-148.

KUDUOĞLU, Alptuğ, "İran’da Musaddık Dönemi", İran Çalışmaları Dergisi, 2(2), 2018, ss. 37-62.

MEHMETCİK, Hakan, "21.yy İçin Caydırıcılık: Teori ve Pratikte Neler Değişti", Işık Üniversitesi Güvenlik Stratejileri Dergisi, 11(22), 2015, ss. 31-60.

METİN, Sevtap, "Oyun Teorileri Işığında Thomas Hobbes’un Sosyal Sözleşme Kuramının Analiz ve Yorumu", İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 72(1), 2014, ss. 235-264.

NEHORAYOFF, Andrea A.- ASH, Benjamin- SMITH, Daniel S., "Aum Shinrikyo’s Nuclear and Chemical Weapons Development Efforts", Journal of Strategic Security, 9(1), 2016.

ORUÇ, Haydar," İran Nükleer Anlaşması ve İsrail’ in Anlaşmaya Yönelik Tepkisi", Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü, Ortadoğu Yıllığı, Sakarya, 2015, ss. 481-500.

ÖZDEMİR, Musa- ÇALIŞKAN, Sadık- ÖZTÜRK, Fatih, "Yalta Konferansı: Soğuk Savaş’a Giden Yol", Barış Araştırmaları ve Çatışma Çözümleri Dergisi, 5(2), 2017, ss. 62-79.

ÖZEV, Muharrem Hilmi, "Küresel ve Bölgesel Güçlükler Karşısında Pakistan’ın Demokratikleşme Çabaları", Güvenlik Stratejleri Dergisi, 8(16), 2012, ss. 147-176.

PİRİNÇCİ, Ferhat, "İsrail’in Silahlanmasında ABD’nin Rolü ve ABD- İsrail Stratejik İlişkisinin Başlaması: 1956- 1973" International Journal of History, 2(Ortadoğu Özel Sayısı), 4, 2010, ss. 353-374.

SANCAK, Kadir, "21. yy’da Güvenlik Sorunları: Bir Tehdit Unsuru Olarak Nükleer Silahlar", Gümüşhane Üniversitesi İİBF Dergisi, 6(8), 2013, ss. 499-510.

219

ÜNAL, Bekir, "İran- Kuzey Kore Savunma Sanayii ve Nükleer Teknoloji İşbirliği”, Bilge Strateji, 6(10), 2014, ss. 115-136.

YILMAZ, Samet, "Çin’in Nükleer Askeri Stratejisi ve Ulusal Güvenliği", İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (İGÜSBD), 3(1), 2016, ss. 151-185.

YUSUF, Moeed, "Predicting Proliferation: The History of The Future of Nuclear Weapons”, Boston University Foreign Policy at Brookings Policy Paper(11), 2009.

220

TEZLER

ASKAROV, Sabir, "Orta Asya Güvenliğinde Bölge Dışı Güçler ve Rusya", Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2014.

ATASOY, Defne, "İran’da Şah Sonrası Nükleer Enerji Politikası", Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2008.

ERGUN, Hüseyin, "Japonya’nnın Güvenlik Stratejileri", Dış Politika Araçları ve Değişim", Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2007.

KÖSE, Ahmet, "Türk Dış Politikasında 1962 Küba Krizinin Önemi ve Üzerine Bir İnceleme", Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne, 2015.

KURUMOĞLU, Emre, "Yalta: Postdam’da Savaş Sonrası Uluslararası Düzenin Kurulması ve Türkiye", Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2011.

MUSTAFİN, Ramin, "Hindistan’ın Nükleer Politikası", Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2007.

OĞULBALI, Öykü, "Küreselleşme ve Uluslararası Nükleer Silahsızlanma", Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2017.

POLAT, Yunus Can, "21.yy’da Çin Halk Cumhuriyeti- Japonya İlişkileri ve Milliyetçilik", Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Aydın, 2011.

POLATLIOĞLU, Ahmet, "Türkiye’de Kurulması Planlanan Nükleer Santrallerde Kullanılacak Nükleer Yakıtların ve Atıkların Teknoekonomik Açıdan İncelenmesi", Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Elazığ, 2016.

221

RESHETNIKOVA, Valentina, "1960’lardan Bu Yana Nükleer Silahsızlanma Alanında Yaşanan Gelişmeler", Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2008.

TERKOS, Yasin, "İran’ın Nükleer Silahlanma Girişimleri", Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2018.

VARLI, Dursun, 1962 Küba Krizi’nin Türkiye’ye Etkileri, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İzmir, 2006.

222

İNTERNET KAYNAKLARI

"10 Reasons to Oppose Nuclear Energy", Green America, https://www.greenamerica.org/fight-dirty-energy/amazon-build-cleaner-cloud/10- reasons-oppose-nuclear-energy (12.04.2020).

"1940'lar", Nükleer Enerji Dünyası, 2017, http://www.nukleer.web.tr/tarihce/1940s.html (16.04.2019).

"1950'ler", Nükleer Enerji Dünyası, http://www.nukleer.web.tr/tarihce/1950s.html (18.10.2019).

"1980’ler", Nükleer Enerji Dünyası, http://www.nukleer.web.tr/tarihce/1980s.html (25.06.2019).

"2007 Dünya Nükleer Enerji Durum Raporu Yayınlandı ve Bir İlki Başardı", Yesil Gazete, 29 Temmuz 2017, https://yesilgazete.org/blog/2017/09/29/2017-dunya-nukleer-enerji- durum-raporu-yayinlandi-ve-bir-ilki-basardi/ (16.04.2020).

"A Nuclear- Weapon- Free World: Is it Achievable ?", United Nations Chronicle, https://www.un.org/en/chronicle/article/nuclear-weapons-free-world-it-achievable (16.11.2019).

"ABD Başkanı Trump, İran Nükleer Anlaşmasından Çekildiklerini Açıkladı", BBC News, 8 Mayıs 2018, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44033357 (16.12.2019).

"ABD’den Körfez Ülkelerine 1 Milyar Dolar Silah Satışı", Bloomberght, 24 Ocak 2017, https://www.bloomberght.com/haberler/haber/1978393-abdden-korfez-ulkelerine-1- milyar-dolar-silah-satisi (01.04.2019).

ABRAHAM, John, "Study: Wind and Solar Can Power Most of The United States", The Guardian, 26 Mart 2018, https://www.theguardian.com/environment/climate- consensus-97-per-cent/2018/mar/26/study-wind-and-solar-can-power-most-of-the- united-states (22.01.2020).

223

"Afrika Altın ve Elmas Zengini", İstanbul Ticaret Odası, https://www.itohaber.com/koseyazisi/210809/afrika_altin_ve_elmas_zengini.html (28.12.2019).

ALBERT, Eleanor, "North Korea's Military Capabilities", Council on Foreign Relations, 20 Aralık 2019, https://www.cfr.org/backgrounder/north-koreas-military-capabilities, (28.12.2019).

"Algerians suffering from French atomic Legacy, 55 years after nuke tests", Aljazeera America, 1 Mart 2015, http://america.aljazeera.com/articles/2015/3/1/algerians- suffering-from-french-atomic-legacy-55-years-after-nuclear-tests.html (03.12.2019).

ALİ, Zulfikar, "Usame Bin Ladin’in Öldürülmesinden Sekiz Yıl Sonra el- Kaide Hangi Noktada?", BBC, 7 Mayıs 2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya- 48175548 (23.11.2019).

ALLISON, Graham, "What Happened to Soviet Superpowers Nuclear Arsenal? Clues for The Nuclear Security Summit", Harvard Kennedy School Belfer Center for Science and International Affairs, Mart 2012, https://www.belfercenter.org/publication/what- happened-soviet-superpowers-nuclear-arsenal-clues-nuclear-security-summit (18.05.2020).

ALPEREN, Ümit, "Yeni Soğuk Savaş mı yoksa Yumuşak Savaş mı?", 3 Haziran 2020, https://fikirturu.com/jeo-strateji/yeni-soguk-savas-mi-yoksa-yumusak-savas-mi/>, (18.07.2020).

ALSAN, Selçuk "Yalnız Canlıları Yok Eden Bir Silah: Nötron Bombası", Türk Tabipleri Birliği (TTB), http://www.ttb.org.tr/eweb/savas/8.html (21.12.2019).

Anscombe, Gertrude Elizabeth,"Mr. Truman's Degree", Univeriste de Nantes Official Web Site, 25 Kasım 1958, http://www.ifac.univ-nantes.fr/IMG/pdf/Anscombe-truman.pdf (02.09.2019).

224

"Anti- Castro Units Trained to Fight a Florida Bases", New York Times, https://archive.nytimes.com/www.nytimes.com/library/world/americas/040761cuba- invasion.html (09.10.2019).

"Apsara Research Reactor", NTI, https://www.nti.org/learn/facilities/818/ (12.11.2019).

"Armored Cars, Robots ans Coal: Nort Korea Defies U.S. by Evading Sanctions", New York Times, 9 Mart 2020, https://www.nytimes.com/2020/03/09/world/asia/north-korea- sanctions.html (16.03.2020).

"Arms Control and Proliferation Profile: France", Arms Control Association, Temmuz 2019, https://www.armscontrol.org/factsheets/franceprofile (08.12.2019).

ATEŞOĞLU GÜNEY, Nurşin, "NPT’nin Belirsiz Geleceği: NPDI Çare Olabilir mi?", 8 Ekim 2014, http://www.bilgesam.org/incele/1825/-npt-nin-belirsiz-gelecegi--npdi-care- olabilir-mi-/ (18.11.2019).

BEN AMI, Scholomo, "Nuclear Weapons in Middle East: The Israeli Perspective", ICNND, 2009, http://www.icnnd.org/Documents/Ben_Ami_Paper.pdf, (19.07.2020).

BENSAID, Adam,"France Detonated 200 Nuclear Bombs in colonies but never answered for it", TRT WORLD, 18 Ekim 2018, https://www.trtworld.com/europe/france-detonated- 200-nuclear-bombs-in-colonies-but-never-answered-for-it-20844 (03.11.2019).

"BM Deniz Hukuku Sözleşmesi". BM Enformasyon Merkezi (UNIC): https://denizmevzuat.uab.gov.tr/uploads/pages/uluslararasi- sozlesmeler/denizhukuku.pdf (14.05.2020).

BORT, Ryan ,"Maybe Trump Should Stop Using Twitter to Threaten Nations With Nuclear Programme", RollingStone, 2 Ocak 2020, https://www.rollingstone.com/politics/politics-news/trump-twitter-threats-iran-north- korea-932834/ (16.01.2020).

225

"Boyarkin: Rusya nükleer teknolojide dünya lideri", AKKUNPP, http://www.akkunpp.com/boyarkin-rusya-nukleer-teknolojide-dunya-lideri/ (20.01.2020).

"Brief Cronology of START II", Arms Control Association, 2019, https://www.armscontrol.org/factsheets/start2chron (01.06.2019).

BURR, William, "The United States and South Korea’s Nuclear Weapon Program: 1974- 1976", Wilson Center, 14 Mart 2017, https://www.wilsoncenter.org/article/the-united- states-and-south-koreas-nuclear-weapons-program-1974-1976 (21.11.2019).

BURR, William- COHEN, Avner," Kennedy: Dimona and the Nuclear Proliferation Problem: 1961- 1962", Wilson Center, 21 Nisan 2016, https://www.wilsoncenter.org/publication/kennedy-dimona-and-the-nuclear- proliferation-problem-1961-1962 (02.10.2019).

CHRISAFIS, Angelique, "French nuclear tests showered vast area of Polynesia with radioactivity", The Guardian, 3 Temmuz 2013, https://www.theguardian.com/world/2013/jul/03/french-nuclear-tests-polynesia- declassified (10.03.2020).

"Chronology of U.S- North Korean Nuclear and Missile Diplomacy", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/factsheets/dprkchron (22.10.2019).

COCHRAN, Thomas. B, "The Relevance of Mordechai Vanunu Disclosures to Israel’s National Security", 1996, https://fas.org/nuke/cochran/nuc_10149601a_174.pdf (04.09.2019).

"Compacts of Free Association" U.S Department of the Interior, https://www.doi.gov/oia/compacts-of-free-association (20.02.2020).

"Comprehensive Nuclear Test Ban Treaty", CTBTO, https://www.ctbto.org/fileadmin/user_upload/legal/CTBT_English_withCover.pdf (19.11.2019).

226

"Comprehensive Test Ban Treaty( CTBT)", United Nations for Disarmament Affairs, https://www.un.org/disarmament/wmd/nuclear/ctbt/ (10.04.2019).

"Countries", Nuclear Treaty Initiative, 2019, https://www.nti.org/learn/countries/united- states/ (19.12.2019).

"Cronology of Libya’s Disarmament and Relations Between The United State", Arms Control Association, Ocak 2018, https://www.armscontrol.org/factsheets/LibyaChronology (02.10.2019).

"Cronology of U.S.A.- Nort Korean Nuclear and Missile Diplomacy", Arms Control Association, 2020, https://www.armscontrol.org/factsheets/dprkchron (14.03.2020).

"Çernobil’deki Yangın Nükleer Santralin Bulunduğu Bölgeye Doğru İlerliyor", Sputnik News, 13 Nisan 2020, https://tr.sputniknews.com/avrupa/202004131041816772- cernobildeki-yangin-nukleer-santralin-bulundugu-bolgeye-dogru-ilerliyor/ (14.04.2020).

"Çernobil’den Önce Yaşanan ve SSCB’nin 20 yıl sakladığı kaza: Kiştim Felaketi", BBC, 5 Haziran 2018, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48516453 (10.04.2020).

"Çernobil’in 28. Yılında nükleere hayır demek için 28 neden", Yesil Gazete, https://yesilgazete.org/blog/2014/04/25/cernobilin-28-yilinda-nukleere-hayir-demek- icin-28-neden (27.11.2019).

DEMİRCAN, Pınar, Dünya Nükleer Enerji Raporu Yayımlandı ve Bir "İlk"i Başardı", Yesil Gazete, 29 Eylül 2017, ttps://yesilgazete.org/blog/2017/09/29/2017-dunya-nukleer- enerji-durum-raporu-yayinlandi-ve-bir-ilki-basardi (14.02.2020).

"Donald Trump Confirms US will quit Paris Climate Agreement", The Guardian, 1 Haziran 2017, https://www.theguardian.com/environment/2017/jun/01/donald-trump- confirms-us-will-quit-paris-climate-deal (08.03.2020).

227

DOWLING, Stephen, "The Monster Atomic Bomb was too big to use", BBC, 16 Ağustos 2017, https://www.bbc.com/future/article/20170816-the-monster-atomic-bomb-that- was-too-big-to-use (20.12.2019).

"Dr. Ablay: 7 gr uranyum 417 kilo petrole, 900 kilo kömüre denk geliyor", Timetürk, 14 Mart 2013, https://www.timeturk.com/tr/2013/03/14/dr-ablay-7-gram-uranyum-417-kilo- petrole-900-kilo-komure-dek-geliyor.html (21.08.2019).

DUMAN, Veda, "Fukuşima Nükleer Santral Kazası", Fizik Mühendisleri Odası(TMMOB), Aralık 2011, https://www.fmo.org.tr/wp-content/belgeler/fukushimaraporu.pdf (01.01.2020).

DUNCAN, Conrad,"Trump Administration Appoints Man who Suggested Dropping Nuclear Bombs on Afghanistan to senior role in arms control", Independent, 28 Kasım 2019, https://www.independent.co.uk/news/world/americas/us-politics/trump-adviser- nuclear-bombs-afghanistan-frank-wuco-arms-control-a9221296.html (06.02.2020).

"Elimination of nuclear weapons only real way to allay fear of a constant threat, Guterres insist", UN News, 26 Eylül 2019, https://news.un.org/en/story/2019/09/1047712 (18.01.2020).

EVANS, Alexandra, "A lesson from the 1981 Raid on Osirak", Wilson Center, 10 Temmuz 2017, https://www.wilsoncenter.org/blog-post/lesson-the-1981-raid-osirak (13.10.2019).

"Factbox:Timeline of The Iranian Nuclear Dispute", Radio Free Europe RadioLiberty, 11 Haziran 2005, https://www.rferl.org/a/1060639.html (06.09.2019).

FARLEY, Robert, "The Fascinating Story of How South Africa Got and Than Gave up Its own Nuclear Bomb", National Interest, 11 Şubat 2020, https://nationalinterest.org/blog/buzz/fascinating-story-how-south-africa- got%E2%80%94and-then-gave-%E2%80%94its-own-nuclear-bomb-122396 ( 18.06.2020).

228

FARR, Warner. D, "The Third Temples Holy of Holies: Israel’s Nuclear Weapons", Federation of American Scientists ( FAS), https://fas.org/nuke/guide/israel/nuke/farr.htm (06.11.2019).

"Forty Years Ago: The Cuban Missile Crisis", Prologue Magazine Archives, 2002, https://www.archives.gov/publications/prologue/2012/fall/cuban-missiles.html (03.09.2019).

"French Nuclear Testing in Polynesia", SEA, https://www.sea.edu/spice_atlas/nuclear_testing_atlas/french_nuclear_testing_in_pol ynesia (17.03.2020).

"From the archive: 16 September 1966: Polaris Nuclear Submarine Launched", The Guardian, 16 Eylül 2015, https://www.theguardian.com/world/2015/sep/16/polaris-nuclear- .submarine-launch-1966 (14.07.2019).

"Fukushima Daiichi Accident", World Nuclear Association, https://www.world- nuclear.org/information-library/safety-and-security/safety-of-plants/fukushima- daiichi-accident.aspx (09.01.2020).

FURMAN, Robert vd., "Operation Gunnerside", Atomic Heritage Foundation, 28 Temmuz 2017, https://www.atomicheritage.org/history/operation-gunnerside (24.10.2019).

GAMBINO, Lauren, "Donal Trump Boasts That His Nuclear Button Bigger Than Kim Jong Un’s", The Guardian, 3 Ocak 2018, https://www.theguardian.com/us- news/2018/jan/03/donald-trump-boasts-nuclear-button-bigger-kim-jong-un (18.11.2019).

"General Overview of The Effects of Nuclear Testing", CTBTO, https://www.ctbto.org/nuclear-testing/the-effects-of-nuclear-testing/general- overview-of-theeffects-of-nuclear-testing/ (21.10.2019).

"Global Warming Issues& Threats", Greenpeace, https://www.greenpeace.org/usa/global- warming/issues/nuclear/ (18.09.2019).

229

GÖZ, Mert Mahir, "1962 Küba Füze Krizi", https://www.academia.edu/30172199/1962_K%C3%BCba_F%C3%BCze_Krizi.doc.

GRAHAM, Thomas Jr., Disarmament: Comprehensive Test Ban Treaty. United Nations Audiovisual Library of International Law, 1997, https://legal.un.org/avl/pdf/ha/ctbt/ctbt_e.pdf (12.04.2019).

"Greenpeace’e Saldıran Fransız Ajandan Özür", BBC, 6 Eylül 2015, https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/09/150906_greenpeace_ozur (08.07.2019).

HARRINGTON, Rebecca, "The dark history of nuclear testing reveals one uber- powerful front- runner", Business Insider, 6 Ocak 2016, https://www.businessinsider.com/us- tested-more-nuclear-weapons-than-any-nation-in-history-2016-1 (14.24.2020).

Harry S. Truman Personal Diary, July 25 1945, http://web.mit.edu/21h.102/www/Primary%20source%20collections/World%20War %20II/Truman,%20Diary.html (22.09.2019).

HARTIGH, Özlem, "Nükleer Tıp Nedir?", T.C Sağlık Bakanlığı İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü İstanbul Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 23 Kasım 2018, https://kosuyolueah.saglik.gov.tr/TR,278055/nukleer-tip-nedir.html (21.02.2020).

"Health Effect on The Chernobyl Accident", Canadian Nuclear Safety Comission, Ağustos 2018, https://nuclearsafety.gc.ca/eng/resources/health/health-effects-chernobyl- accident.cfm (11.01.2020).

"Hibakusha: Atomic Bomb Survivors", United Nations Office for Disarmament Affairs (UNODA), https://www.un.org/disarmament/education/slideshow/hibakusha/ (20.11.2019).

"History 1945- 1993", CTBTO, https://www.ctbto.org/the-treaty/history-1945-1993/1963-77- limits-on-nuclear-testing/ (10.10.2019).

230

"History of Pakistan Missile Technology", Pakistan Defence, 25 Mayıs 2016, https://defence.pk/pdf/threads/history-of-pakistan-missile-technology.432149/ (27.10.2019).

HORNYAK, Tim, "Clearing The Radioactive Rubble Heap that was Fukushima Daiichi- 7 Years On", Scientific American, 9 Mart 2018, https://www.scientificamerican.com/article/clearing-the-radioactive-rubble-heap- that-was-fukushima-daiichi-7-years-on/ (24.11.2019).

"Hotline Agreements", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/factsheets/Hotlines (07.10.2019).

"How is Your Contry Doing?", ICAN, https://www.icanw.org/why-a-ban/positions/ (02.09.2019).

"IAEA and Iran: Chronology of Key Events", IAEA, https://www.iaea.org/newscenter/focus/iran/chronology-of-key-events (01.05.2020).

"IAEA Annual Report for 2018", International Atomic Energy Agency, https://www.iaea.org/opic/annual-report-2018 (05.11.2019).

"İki Taraflı Kontrol Antlaşmaları", Eknomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi(EDAM), 1 Haziran 2012, http://edam.org.tr/iki-tarafli-kontrol-anlasmalari/ (04.06.2019).

"İlk elektriği 2020’de Kullanacağız", Akkuyu Nükleer A.Ş, http://www.akkunpp.com/ilk- elektrigi-2020de-kullanacagiz (06.04.2020).

"INF: ABD’nin 1987’de SSCB ile İmzaladığı ve Askıya Aldığı Nükleer Anlaşma", BBC, 1 Aralık 2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47088757 (18.12.2019).

"INF Treaty", U.S. Department of State Archive, https://2009- 2017.state.gov/t/avc/trty/102360.htm (23.11.2019).

"INF Treaty at Glance", Arms Control Association, 2019, https://www.armscontrol.org/factsheets/INFtreaty (19.12.2019).

231

"Interim Agreement Between the United States of America and The Union if Soviet Socialist Republics on Certain Measures With Respect to The Limitation of Strategic Offensive Arms", NTI, https://media.nti.org/documents/salt_1.pdf (14.06.2019).

"Interim Agreement Between The Unites States of Americand and The Union of Soviet Socialist Republics on Certain Measures With Respect to The Limitation of Strategic Offensice Arms", Federation of American Scientists(FAS), https://fas.org/nuke/control/salt1/text/salt1.htm (05.11.2019).

"International Network of Engineers and Scientists for Global Responsibility", INES, http://inesglobal.net/ineshome/about-ines/ (12.10.2019).

"Interview with Yitzhak Rabin: War and Peace in the Nuclear Age", 25 Ocak 1987, http://openvault.wgbh.org/catalog/V_8B03FE2A373F40DC84C48389ECC601CB (21.10.2019).

"İran’dan ABD’ye akaryakıt tankerleri uyarısı ! asla tereddüt etmeyiz", CNN Türk, 20 Mayıs 2020, https://www.cnnturk.com/dunya/irandan-abdye-akaryakit-tankerleri-uyarisi- asla-tereddut-etmeyiz (13.07.2020).

"İran Hint Okyanusu’nun kuzeyinde füze denemesi yaptı", NTV, 18 Haziran 2020, https://www.ntv.com.tr/dunya/iran-hint-okyanusunun-kuzeyinde-fuze-denemesi- yapti,0RZFQ9pkJ0SMMbpgwCGnfQ (15.07.2020).

"İran’dan Süleymani Suikasti İçin Trump Hakkında Yakalama Emri", Sputniknews, 29 Haziran 2020, https://tr.sputniknews.com/ortadogu/202006291042347932-irandan- suleymani-suikasti-icin-trump-hakkinda-yakalama-emri-cikardi/. (13.07.2020).

"İran’ın nükleer programı: Uranyum zenginleştirme limitleri neden önemli?", BBC, 11 Temmuz 2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48935396 (16.06.2020).

"Iran open to nuclear talks with all states except Israel: Ahmedinejad", Tehran Times, 22 Kasım 2007, https://www.tehrantimes.com/news/157590/Iran-open-to-nuclear-talks- with-all-states-except-Israel-Ahmadinejad (14.12.2019).

232

"Iran-Russia Reach Nuclear Agreement", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/act/2005-04/iran-nuclear-briefs/iran-russia-reach- nuclear-agreement (11.06.2019).

"Iran The Greatest Threat to World Peace", BBC, 30 Ağustos 2012, https://www.bbc.com/news/av/world-middle-east-19431985/iran-the-greatest-threat- to-world-peace-netanyahu (18.06.2019).

"Iran’s Nuclear Capabilities Fast Facts", CNN Library, 27 Mayıs 2019, https://edition.cnn.com/2013/11/07/world/meast/irans-nuclear-capabilities-fast- facts/index.html (01.08.2019).

"Is the Iran nuclear deal death and burried?", BBC, 6 Ocak 2020, https://www.bbc.com/news/world-middle-east-51008661

"Israel, India and Pakistan: Engaging The Non- Npt States in the Nonproliferation Regime", Arms Control Association, 2003, https://www.armscontrol.org/act/2003- 12/features/israel-india-pakistan-engaging-non-npt-states-nonproliferation-regim (16.11.2019).

"Israeli Nuclear Armament", United Nations, https://www.un.org/unispal/document/auto- insert-184756/ (24.11.2019).

"Israeli Who Revealed Nuclear Secrets is Freed", The New York Times, 21 Nisan 2004, https://www.nytimes.com/2004/04/21/international/middleeast/israeli-who-revealed- nuclear-secrets-is-freed.html (16.09.2019).

"İsrail’den Suriye’yi 2007’de Bombaladık İtirafı", NTV, 21 Mart 2018, https://www.ntv.com.tr/dunya/israilden-suriyeyi-2007de-bombaladik- itirafi,Th6ZIrEhvkOhwwHvHgENsw (11.07.2019).

"İsrail’in Susturmak İstediği Adam: Mordehay Vanunu”, NTV, 21 Nisan 2004, http://arsiv.ntv.com.tr/news/266822.asp (19.08.2019).

233

"Japan Mass Suicides", Atomic Heritage Foundation, 28 Temmuz 2016, https://www.atomicheritage.org/history/japanese-mass-suicides (02.10.2019).

Japan- U.S. Security Treaty, https://www.mofa.go.jp/region/n-america/us/q&a/ref/1.html (16.07.2019).

"Japonya ABD yapımı füze savunma bataryalarından vazgeçti", Euronews, 16 Haziran 2020, https://tr.euronews.com/2020/06/16/japonya-abd-yap-m-fuze-savunma-bataryalar- ndan-vazgecti (20.07.2020).

Johnson, Zachary.K, "Background of a Crisis", PBS, 2005, https://www.pbs.org/frontlineworld/stories/iran403/background.html (04.10.2019).

"Joint Comprehensive Plan of Action", European Parliament, https://www.europarl.europa.eu/cmsdata/122460/full-text-of-the-iran-nuclear- deal.pdf (20.12.2019).

JR, Rossen Vassilev, "Were The Atomic Bombings of Hiroshima and Nagasaki a War Crime and a Crime Against Humanity", Global Research, 13 Temmuz 2019, https://www.globalresearch.ca/were-atomic-bombings-hiroshima-nagasaki-war- crime-crime-against-humanity/5683441 (19.11.2019).

JR, Thomas Graham, "Disarmament: Comprehensive Test Ban Treaty", Audiovisual Library of International Law, 1997, https://legal.un.org/avl/ha/ctbt/ctbt.html.

KARABEL, Sibel, "Kuzey Kore- ABD Denkleminde Çin’in Konumu", Bilge Adamlar Stratejik Araştırma Merkezi(BİLGESAM), 3 Temmuz 2018, http://stratejistdergisi.com/entries/d%C4%B1%C5%9F-politika/kuzey-kore-abd- n%C3%BCkleer-denkleminde-%C3%A7in-in-konumu (12.08.2019).

"Kasım Süleymani: İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı ABD’nin Bağdat’ta Düzenlediği Saldırı Sonucunda Öldürüldü", BBC, 3 Ocak 2020, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50979289 (14.03.2020).

234

KASSENOVA, Togzhan, "Nuclear Safeguards", Carnegie Endowment for International Peace, 29 Kasım 2016, https://carnegieendowment.org/2016/11/29/brazil-argentina- and-politics-of-global-nonproliferation-and-nuclear-safeguards-pub-66286 (26.09.2019).

KERR, Paul, Iran, Nort Korea Deepen Missile Cooperation”, Arms Control Association( ACA), https://www.armscontrol.org/act/2007-01/iran-nuclear-briefs/iran-north- korea-deepen-missile-cooperation, (14.05.2020).

KESKİNSOY, Ertan, "Nükleer Santralden Nükleer Silaha", Birikim Dergisi, 5 Haziran 2006, https://www.birikimdergisi.com/guncel/953/nukleer-santralden-nukleer-silaha (12.09.2019).

KILIÇ, Hayrettin, İran Balistik Füze Programı, füze envanteri ve son gelişmeler, Dünya Bülteni, 8 Ocak 2020, https://www.dunyabulteni.net/dubam/iran-balistik-fuze- programi-fuze-envanteri-ve-son-gelismeler-hakan-kilic-h427134.html.

KILIÇ, Hayrettin- GÜNEL, İbrahim, "Nükleer Santraller ve Nükleer Silahlar", TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası, ,http://www.emo.org.tr/etkinlikler/nukleerenerji/etkinlik_bildirileri_detay.php?etkinli kkod=63&bilkod=3478

"Kim Jong-un Moves to Increase North Korea’s Nuclear Strength", New York Times, 24 Mayıs 2020, https://www.nytimes.com/2020/05/24/world/asia/kim-jong-un-nuclear-north- korea.html (29.05.2020).

KOBAK, Özge, "Uluslararası İlişkiler Teorilerinde Oyun Teorisi", 8 Mayıs 2015, https://www.academia.edu/12284445/Uluslararas%C4%B1_%C4%B0li%C5%9Fkile r_Teorilerinde_Oyun_Teorisi (22.10.2019).

KONUKÇU, Yasemin, "Basra Körfezi’nde ABD- İran Çekişmesi ve Hürmüz Boğazı", Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği( ORDAF), 10 Temmuz 2018, http://ordaf.org/basra-korfezinde-abd-iran-cekismesi-ve-hurmuz-bogazi/ (11.12.2019).

235

"Kullanılmış Nükleer Yakıtların Depolanması", TAEK, https://www.taek.gov.tr/tr/2016-06- 09-00-43-55/161-nukleer-atiklar/1064-kullanlm-nuekleer-yaktlarn-depolanmas.html (16.11.2019).

"Kuzey Kore Nükleer Silah ve Füze Çalışmalarının Tarihçesi", BBC, 4 Eylül 2017, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41081912 (23.10.2019).

"Kuzey Kore’de yeraltındaki patlama yapay depreme yol açtı", Habertürk, 8 Mart 2019, https://www.haberturk.com/kuzey-kore-de-yeraltindaki-patlama-yapay-depreme-yol- acti-2396662 (04.11.2019).

"Kuzey Kore’ye en zorlayıcı yaptırımlar kabul edildi", BBC, 6 Ağustos 2017, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40842487 (06.11.2019).

KUZNICK, Peter, "Japan’s Nuclear History in Perspective: Eisenhower and Atoms for War and Peace", The Bullettin, 13 Nisan 2011, https://thebulletin.org/2011/04/japans- nuclear-history-in-perspective-eisenhower-and-atoms-for-war-and-peace/ (01.10.2019).

"Lahore Summit", Stimson Center, https://www.stimson.org/1999/lahore-summit/ (03.10.2019).

LANDER, Mark, - HARRIS, Gardiner, "Trump: Citing Pakistan as a Safe Haven for Terrorists; Freezes Aid", New York Times, 4 Ocak 2018, https://www.nytimes.com/2018/01/04/us/politics/trump-pakistan-aid.html (24.11.2019).

"Leo Szilards Fight to Stop the Bomb", Atomic Haritage Foundation, 15 Temmuz 2016, https://www.atomicheritage.org/history/leo-szilards-fight-stop-bomb (14.08.2019).

LEWIS, "John, Japan Has Enough Plutonium to Makes Thousands of Nukes", 1 Aralık 2014, https://foreignpolicy.com/2014/12/01/japan-has-enough-plutonium-to-make- thousands-of-nukes/ (17.11.2019).

236

"Little Boy and Fatman", Atomic Heritage Foundation, 23 Temmuz 2014, https://www.atomicheritage.org/history/little-boy-and-fat-man (29.12.2019).

"Looking Back: The 1998 Indiani and Pakistani Nuclear Tests", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/act/2008-06/looking-back-1998-indian-pakistani- nuclear-tests?print= (18.11.2019).

"Mailuu- Suu: Kyrgyzstan", Hibakusha Worldwide, https://hibakusha- worldwide.org/en/locations/mailuu-suu (19.03.2020).

"Map", CTBTO Preparotory Comission, https://www.ctbto.org/map/

MCCLAREY, Donald R., "Truman Warns Japans to Surrender", 30 Temmuz 2015, https://www.the-american-catholic.com/2015/07/30/truman-warns-japan-to- surrender/ (10.01.2020).

MERMER, Cengiz Topel, "Hindistan ve Pakistan İçin Tarihi Kıskaç: Keşmir Sorunu", Türk- Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM)(75), 2020, https://tasam.org/tr- TR/Icerik/53527/hindistan_ve_pakistan_icin_tarihi_kiskac_kesmir_sorunu. (04.01.2020).

"Meslek Hastalıkları ve İş ile İlgili Hastalıklar Tanı Rehberi", İşçi Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Müdürlüğü( İSGÜM), http://www.isgum.gov.tr/rsm/file/isgdoc/isgip/isgip_saglik_tani_rehberi.pdf

"Milletlerarası Antlaşma Karar 2012/3010", Resmi Gazete, 8 Mayıs 2012, https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/05/20120508-1.htm (27.10.2019).

"Missiles of North Korea", MissileThreat, https://missilethreat.csis.org/country/dprk/

NALÇACI, Erhan - AKAY, Güven Gümüş, "Savaşın Hizmetinde Bilim: Manhattan Projesi", Bilim ve Aydınlanma, 9 Ağustos 2019, http://bilimveaydinlanma.org/content/images/pdf/mdt/mdtc2s3/savasin-hizmetinde- bilim-manhattan-projesi.pdf (28.11.2019).

237

"NATO Strategy Documents 1949- 1969.", NATO, https://www.nato.int/docu/stratdoc/eng/a541122a.pdf (02.10.2019).

"New START at a Glance", Arms Control Association, 2018, https://www.armscontrol.org/factsheets/NewSTART (01.07.2019).

"North Korea Launches Two Short- Range Ballistic Missiles", New York Times, 28 Mart 2020, https://www.nytimes.com/2020/03/28/world/asia/north-korea-missile-launch.html (02.04.2020).

"North Korean Nuclear Negotations 1985- 2019", Council on Foreign Relations, https://www.cfr.org/timeline/north-korean-nuclear-negotiations (21.10.2019).

"NPT Review Conferences and Preparotory Committees", United Nations Office for Disarmaments Affairs, https://www.un.org/disarmament/wmd/nuclear/npt-review- conferences/ (01.10.2019).

"Nuclear Crossroads: The Urgent Need for Action to Prevent", IALANA, 19 Haziran 2018, https://www.ialana.info/topics/publications/ (20.11.2019).

"Nuclear Disarmament Campaigns in Australian in the 1970s", Australian Living Peace Museum, http://www.livingpeacemuseum.org.au/omeka/exhibits/show/nuclear- weapons-in-aus-pacific/nuclear-disarmament-aus-1970s (18.03.2020).

"Nuclear Energy: No Solution to Climate Change", Greenpeace, http://www.greenpeace.org/usa/wp- content/uploads/legacy/Global/usa/planet3/PDFs/nuclear-energy-no-solution-to.pdf (18.03.2020).

"Nuclear Power in South Korea", World Nuclear Association, https://www.world- nuclear.org/information-library/country-profiles/countries-o-s/south-korea.aspx (18.11.2019).

238

"Nuclear Reductions Make The United States Safer", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/projects-reports/2014-10/section-2-nuclear-reductions- make-united-states-safer

"Nuclear- Weapon- Free Zones( NWFZ) at a Glance", Arms Control Association, 2017, https://www.armscontrol.org/factsheets/nwfz

"Nuclear Weapons", Federation of American Scientists (FAS), https://fas.org/issues/nuclear- weapons/ (12.12.2019).

"Nuclear Weapons: Who Has What at a Glance", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/factsheets/Nuclearweaponswhohaswhat

"Nükleer Atıklar Nereye Bırakılıyor?", NTV, 3 Nisan 2018, https://www.ntv.com.tr/dunya/nukleer-atiklar-nereye- birakiliyor,J_ZzLSu4uEGvKTd4Vj5FMw (12.12.2019).

"Nükleer Bir Santralin Ömrü Ne Kadardır?", TAEK ( Türkiye Atom Enerjisi Kurumu), https://www.taek.gov.tr/tr/sik-sorulan-sorular/136-nukleer-enerji-ve-nukleer- reaktorler-sss/856-nukleer-bir-santralin-omru-ne-kadardir.html (19.02.2020).

"Nükleer Savaş", AFAD, https://www.afad.gov.tr/kbrn/nukleer-savas (20.01.2020).

"Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine Yönelik Antlaşma( NPT)", TAEK( Türkiye Atom Enerjisi Kurumu), https://www.taek.gov.tr/attachments/134_npt_tr.pdf (16.11.2019).

"One map that shows every nuclear explosion in history", Independent, 5 Mart 2016, https://www.independent.co.uk/news/science/this-map-shows-every-nuclear- explosion-in-history-a6914056.html (11.01.2020).

"Opposition to French Nuclear Testing 1960s- 90s", Asutralian Living Peace Museum, http://www.livingpeacemuseum.org.au/omeka/exhibits/show/nuclear-weapons-in- aus-pacific/opposition-french-testing (20.03.2020).

239

ORTAHAMAMCILAR, Burak, "Rusya’dan ABD’ye nükleer antlaşmayı uzatma çağrısı: New START 14 ay sonra yürürlükten kalkıyor", Euronews, 28 Kasım 2019, https://tr.euronews.com/2019/11/28/rusya-dan-abd-ye-nukleer-anlasmay-uzatma- cagr-s-new-start-14-ay-sonra-yururlukten-kalk-yor (21.01.2020).

"Outer Space Treaty Text", Spacelaw: https://spacelaw.univie.ac.at/fileadmin/user_upload/p_spacelaw/Outer_Space_Treaty .pdf (05.09.2019).

ÖZBEK, Dolunay, "2017 Nobel Barış Ödülü ICAN’a: Nükleer Silahların İmhası İçin Uluslararası Kampanya" SARKAÇ, 9 Ekim 2017, https://sarkac.org/2017/10/2017- nobel-baris-odulu/ (20.12.2019).

PECK, Michael, "Is India Becoming a Nuclear Weapons Superpower", 18 Ağustos 2019, https://nationalinterest.org/blog/buzz/india-becoming-nuclear-weapons-superpower- 74521 (20.08.2019).

"President John F. Kennedy On The Cuban Missile Crisis", The History Place Great Speeches Collection, https://www.historyplace.com/speeches/jfk-cuban.htm (01.07.2020).

"Propaganda Deep Background", https://www.pbs.org/redfiles/prop/deep/prop_deep_maps.htm (10.10.2019).

"Protocol on Environment", Australian Government Department of Agriculture, Water and Environment, https://www.antarctica.gov.au/law-and-treaty/the-madrid-protocol/ (15.03.2020).

QUOBIL, Rustam, "Soviet- era nuclear testing is still making people sick in Kazakhstan", 13 Mart 2017, https://www.pri.org/stories/2017-03-13/soviet-era-nuclear-testing-still- making-people-sick-kazakhstan (13.01.2020).

"Radyasyon Güvenliği Kılavuzu", Hacettepe Üniversitesi, http://www.hastane.hacettepe.edu.tr/pdf/Radyasyon_Guvenligi_K_lavuzu_2017.pdf (20.12.2019).

240

"Reagan Announces SDI", PBS, https://www.pbs.org/video/american-experience-reagan- announces-sdi/ (02.12.2019).

"Remarks by President Barack Obama In Prague as Delivered", The WhiteHouse Archives, 5 Nisan 2009, https://obamawhitehouse.archives.gov/the-press-office/remarks- president-barack-obama-prague-delivered (22.11.2019).

ROOSEVELT, Franklin D., "For a Declaration of War", The History Place Great Speeches Collection, 8 Aralık 1941, https://www.historyplace.com/speeches/fdr-infamy.htm (19.05.2019).

ROUSE, Sabrina, "These countries have the most nuclear reactors", 5 Kasım 2019, https://www.weforum.org/agenda/2019/11/nuclear-power-alternative-energy- electricity-climate-change/

"Russia’s Nuclear Weapons: Doctrine, Forces and Modernization", Congressional Research Service, 2 Ocak 2020, https://fas.org/sgp/crs/nuke/R45861.pdf (10.02.2020).

SANQIANG, Qian- XUESEN, Qian,“Chinese Nuclear Program. Atomic Heritage Foundation, 19 Temmuz 2018, https://www.atomicheritage.org/history/chinese- nuclear-program (28.10.2019).

"Seabed Arms Control Treaty", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/treaties/seabed-arms-control-treaty (03.10.2019).

SHEN, Zihihua- XIA, Yafeng, "Between Aid and Restriction: Changing Soviet Policies Toward China’s Nuclear Weapon Program 1954- 1960", 2012, https://www.wilsoncenter.org/sites/default/files/soviet_policies_twrds_chinas_

"Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma", T.C. Dış İşleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/silahlarin-kontrolu-ve-silahsizlanma.tr.mfa (28.11.2019).

SIMS, Alexandra, "Nagasaki: Images from U.S government show what city looked like before and the after the nuclear explosion", Independent, 9 Ağustos 2015, https://www.independent.co.uk/news/world/asia/nagasaki-images-from-us-

241

government-show-what-city-looked-like-before-and-after-the-nuclear-explosion- 10447126.html

SINGH, Khushwant, "Foreign Affair: Pakistan, India and The Bomb", The NewYork Times, 1 Temmuz 1979, https://www.nytimes.com/1979/07/01/archives/foreign-affairs- pakistan-india-and-the-bomb.html (26.11.2019).

"South Pacific Nuclear- Free Zone (SPNFZ) Treaty of Rarotonga", NTI, https://www.nti.org/learn/treaties-and-regimes/south-pacific-nuclear-free-zone- spnfz-treaty-rarotonga/ (01.01.2020).

"Southeast Asian Nuclear- Weapon- Free- Zone (SEANWFZ) Treaty (BANGKOK Treaty)", NTI, 30 Mart 2019, https://www.nti.org/learn/treaties-and-regimes/southeast-asian- nuclear-weapon-free-zone-seanwfz-treaty-bangkok-treaty/ (28.10.2019).

"Sovyetler Birliği’nin Nükleer Günahları Kazakistan’da Yaşıyor", Akşam Gazetesi, 8 Nisan 2019, https://www.aksam.com.tr/teknoloji/sovyetler-birliginin-nukleer-gunahlari- kazakistanda-yasiyor/haber-900383 (04.01.2020).

"Sputnik 1.", NASA, 5 Ekim 2011, https://www.nasa.gov/multimedia/imagegallery/image_feature_924.html (20.08.2019).

"Stoltenberg: Nükleer Silahlar Var Oldukça NATO’nun da Nükleer Silahları Olacak", Hürriyet Gazetesi, 17 Şubat 2018, https://www.hurriyet.com.tr/nato-stoltenberg- nukleer-silahlar-varoldukca-n-40744933 (18.11.2019).

"Strategic Defence Initiative (SDI)", U.S Department of State Archive, 1983, https://2001- 2009.state.gov/r/pa/ho/time/rd/104253.htm (22.11.2019).

"Supply Of Uranium", World Nuclear Association, Mayıs 2020, https://www.world- nuclear.org/information-library/nuclear-fuel-cycle/uranium-resources/supply-of- uranium.aspx

242

TEMPERTON, James, "Nuclear Bombs: “The Story of Oppenheimer’s Infamous Quote", WIRED, 9 Ağustos 2017, https://www.wired.co.uk/article/manhattan-project-robert- oppenheimer (05.09.2019).

The Antarctic Treaty, https://media.nti.org/documents/antarctic_treaty.pdf (17.07.2019).

The Atomic Energy Act of 1954, https://public.ornl.gov/sesa/environment/guidance/aea/aea_1954.pdf (26.09.2019).

"The Axis of Evil Speech", The New York Times, 5 Kasım 2015, https://www.nytimes.com/video/us/politics/100000004021075/the-axis-of-evil- speech.html (16.11.2019).

"The Cuban Crisis", The Map Archive, 1962, https://www.themaparchive.com/the-cuban- crisis-septembernovember-1962.html

"The Cuban Missile Crisis", https://sites.google.com/site/coldwartreecutters/1960-1969/the- berlin-wall

"The Future of Energy", NEOM, neom.com/en-us/sector/energy/ (20.04.2020).

"The Meiji Restoration and Modernization", Columbia University Asia For Educators, 2009, http://afe.easia.columbia.edu/special/japan_1750_meiji.htm (02.06.2019).

"The Nuclear Potential of Individual Countries", Federaton of American Scientists( FAS), 6 Nisan 1995, https://fas.org/irp/threat/svr_nuke.htm (07.11.2019).

"The Six Party Talks at a Glance", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/factsheets/6partytalks (01.07.2019).

"The Soviet Union's Nuclear Testing Programme", CTBTO: https://www.ctbto.org/nuclear- testing/the-effects-of-nuclear-testing/the-soviet-unionsnuclear-testing-programme/ (08.03.2020).

"The Statue of The IAEA", International Atomic Energy Agency, https://www.iaea.org/about/statute (14.10.2019).

243

"The Structure and Content of Agreements Between The Agency and States Requıred in Connection With The Treaty on The Non- Proliferation of Nuclear Weapons", IAEA, https://www.iaea.org/sites/default/files/publications/documents/infcircs/1972/infcirc1 53.pdf (18.08.2019).

"The Washington- Moscow Hotline", Electrospaces, 28 Ekim 2018, https://www.electrospaces.net/2012/10/the-washington-moscow-hot- line.html#origins (12.10.2019).

"Three Mile Island Kazası", AFAD, https://www.afad.gov.tr/kbrn/three-mile-island-kazasi (08.01.2020).

TOMONAGA, Masao,"After The Atomic Bomb: Hibakusha Tell Their Stories", International Review of The Red Cross (ICRC), 97(899), 2016, 511. doi:10.1017/S1816383116000242

"Treaty Articles", Federation of American Scientists( FAS), https://fas.org/nuke/control/start1/text/treatytc.htm#TREATYTOC (18.11.2019).

"Treaty Banning Nuclear Weapon Tests in the Atmosphere, in Outer Space, and Under Water", U.S.A. Department of State Archive, https://2009- 2017.state.gov/t/avc/trty/199116.htm#treaty (20.10.2019).

"Treaty Between The United States of America and The Union of Soviest Socialist Republics on The Elimination of Their Intermediate- Range and Shorter- Range Missiles (INF Treaty)", U.S. Department of State Archive, https://2009- 2017.state.gov/t/avc/trty/102360.htm#text (12.10.2019).

"Treaty Between The United States of America and The Union of Soviet Socialist Republics on Strategic Offensive Reductions (START II)", NTI, https://www.nti.org/learn/treaties-and-regimes/treaties-between-united-states- america-and-union-soviet-socialist-republics-strategic-offensive-reductions-start-i- start-ii/ (29.12.2019).

244

"Treaty Between The United States off America and The Union of Soviet Socialist Republics on The Limitation of Anti- Ballistic Missile Systems (ABM Treaty)", U.S. Department of State Archive, https://2009-2017.state.gov/t/avc/trty/101888.htm (03.06.2019).

"Treaty Between The US and USSR on The SALT II", U.S Department of State Archive, https://2009-.2017.state.gov/t/isn/5195.htm (12.10.2019).

"Treaty for The Prohibition of Nuclear Weapons in Latin America and The Caribbean", United Nations Office for Disarmament Affairs (UNODA), http://disarmament.un.org/treaties/t/tlatelolco/text (17.01.2020).

"Treaty of Good- Neighborliness and Friendly Cooperation Between The People's Republic of China and The Russian Federation", Ministry of Foreign Affairs of the People’s Republic of China (FMPRC), 24 Temmuz 2001, https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/wjdt_665385/2649_665393/t15771.shtml (16.10.2019).

"Treaty of the Non- Proliferation of Nuclear Weapons( NPT)", United Nations Office for Disarmament Affairs, https://www.un.org/disarmament/wmd/nuclear/npt/text (17.11.2019).

"Treaty on Principles Governing The Activities of States in the Exploration and Use of Outer Space, Including The Moon and Other Celestial Bodies", U.S.A. Department of State Archive, https://2009-2017.state.gov/t/isn/5181.htm#treaty (20.10.2019).

"Treaty on the Non- Proliferation of Nuclear Weapons( NPT)", United Nations Office for Disarmament Affairs, https://www.un.org/disarmament/wmd/nuclear/npt/text (14.11.2019).

"Treaty on the Prohibition of the Emplacement of Nuclear Weapons and Other Weapons of Mass Destruction on the Sea- Bed and the Ocean Floor and in the Subsoil Thereof", United Nations Office for Disarmament Affairs, http://disarmament.un.org/treaties/t/sea_bed/text (01.10.2019).

245

"Treaty on The Southeast Asia Nuclear Weapon- Free Zone", United Nations Office for Disarmament Affairs, http://disarmament.un.org/treaties/t/bangkok/text (10.06.2020).

"Trump: İran saldırırsa 52 Noktayı Hedef Alabiliriz", BBC, 11 Temmuz 2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50998766 (15.03.2020).

"Tsar Bomba" Atomic Heritage Foundation, https://www.atomicheritage.org/history/tsar- bomba (01.11.2019).

TURAN, Sibel- USTA, Yasin, "Küresel ve Bölgesel Güçlerin Kıskacında Orta Asya", Bilge İnsanlar Stratejik Araştırma Merkezi (BİLGESAM), 12 Ağustos 2008, http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-320-2014081428sosbilkongre72.pdf (25.09.2019).

"Türkiye’nin Nükleer Santral Projeleri Soru Cevap", Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Nükleer Enerji Proje Uygulama Dairesi Yayın Serisi, 11 Ocak 2016, https://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2F1%2FDocuments%2FSayfalar%2FT %C3%BCrkiyenin_N%C3%BCkleer_S.

"U.S. imposes sanctions to India", CNN World News Story Page, 13 Mayıs 1998, http://edition.cnn.com/WORLD/asiapcf/9805/13/india.us/ (09.09.2019).

"U.S National Security Strategy", U.S Department of State Archive, 20 Ocak 2001, https://2001-2009.state.gov/r/pa/ei/wh/15425.htm (25.01.2020).

"U.S. Nuclear Weapons Policy and Program", U.S.A. Department of Defense, https://2009- 2017.state.gov/documents/organization/263730.pdf (10.10.2019).

"U.S. Rejected Aid for Israeli Raid on Iranian Nuclear Site", The New York Times, 10 Ocak 2009, https://www.nytimes.com/2009/01/11/washington/11iran.html (01.01.2020).

"U.S- Russian Nuclear Arms Control Agreements at a Glance", Arms Control Association, https://www.armscontrol.org/factsheets/USRussiaNuclearAgreements (19.11.2019).

246

"U.S.A and India Release Text of 123 Agreement", U.S. Department Archive, 3 Ağustos 2007, https://2001-2009.state.gov/r/pa/prs/ps/2007/aug/90050.htm (17.11.2019).

"U.S.A.- Cuba Relations", Council on Foreign Relations (CFR), https://www.cfr.org/timeline/us-cuba-relations (09.08.2019).

"UAEA", TAEK, https://www.taek.gov.tr/tr/uaea.html (07.11.2019).

"UN Involvement", Global Policy Forum, https://www.globalpolicy.org/security- council/index-of-countries-on-the-security-council-agenda/israel-palestine-and-the- occupied-territories/un-involvement.html (02.11.2019).

United Nations Special Comission(UNSCOM), https://www.un.org/Depts/unscom/General/basicfacts.html, (18.07.2020).

ÜLGEN, Sinan- STEIN, Aaron, "Atomun Kontrolüne Yönelik Çabalar ve Nükleer Teknoloji Transferi: Türkiye Açısından Bir Değerlendirme", Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Derneği(EDAM), 2012, http://edam.org.tr/wp-content/uploads/2012/12/bolum3.pdf (16.09.2019).

VERMAAS, Rita Grossman, "Silahların Yayılması ve Kalkınma: Bağlantılar Açığa Çıkıyor", NATO Dergisi, 2007, https://www.nato.int/docu/review/2007/issue3/turkish/art3.html (01.12.2019).

WARE, Alyn, "UN Human Rights Commitee concludes that the threat or use of nuclear weapons violets the right of life", 23 Kasım 2018, http://www.unfoldzero.org/un- human-rights-committee-condemns-the-threat-or-use-of-nuclear-weapons-and-other- wmd/ (12.10.2019).

"Weapons of Mass Destruction", Global Security, https://www.globalsecurity.org/wmd/world/japan/nuke.htm (18.10.2019).

"Weapons of Mass Destruction", North Atlantic Treaty Organization(NATO), 8 Aralık 2017, https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_50325.htm? (20.11.2019).

247

Weeramantry, Judge Christopher, "UN Environment Programme", 5 Ocak 2017, https://www.unenvironment.org/news-and-stories/story/judge-christopher- weeramantry (11.01.2020).

WELLERSTEIN, Alex, "Nagasaki: The Last Bomb", NewYorker, 7 Ağustos 2015, https://www.newyorker.com/tech/elements/nagasaki-the-last-bomb (18.10.2019).

"Who Has What a Glance", Arms Control Association, Temmuz 2019, https://www.armscontrol.org/factsheets/Nuclearweaponswhohaswhat (03.10.2019).

WILSON, Edward, "Thank You Vasili Arkhipov the man Who Stopped The Nuclear War”, The Guardian, 27 Ocak 2012, https://www.theguardian.com/commentisfree/2012/oct/27/vasili-arkhipov-stopped- nuclear-war (14.06.2019).

"World Reserves of Uranium in 2019", Eni School Energy& Environment, http://www.eniscuola.net/en/mediateca/world-reserves-uranium-in-2019/

"World Uranium Mining Production", World Nuclear Association, Ağustos 2019, https://www.world-nuclear.org/information-library/nuclear-fuel-cycle/mining-of- uranium/world-uranium-mining-production.aspx (24.04.2019).

WORRALL, Simon, "Inside The Dearing Mission That Thwarted a Nazi Atomic Bomb", National Geographic, 5 Haziran 2016, https://www.nationalgeographic.com/news/2016/06/winter-fortress-neal-bascomb- heroes-of-telemark-nazi-atomic-bomb-heavy-water/ (18.10.2019).

"Yuri Gagarin: First Man in Space", NASA, https://www.nasa.gov/mission_pages/shuttle/sts1/gagarin_anniversary.html (18.08.2019).

Zangger Commitee, 6 Kasım 2019, http://zanggercommittee.org/

248

ZEGART, Amy, "The Cuban Missile Crisis as Intelligence Failure", Hoover, 2 Ekim 2012, https://www.hoover.org/research/cuban-missile-crisis-intelligence-failure (10.10.2019).

249

ÖZ GEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler :

Adı ve Soyadı : Deniz AĞZI

Doğum Yeri ve Yılı : Antakya- 14.11.1993

Medeni Hali : Bekar

Eğitim Durumu :

Lisans Öğrenimi : Süleyman Demirel Üniversitesi/ Uluslararası İlişkiler

Lisans Erasmus : PWSZ Pila/ Polonya- Social Science

Yüksek Lisans Öğrenimi: Süleyman Demirel Üniversitesi/ AB Çalışmaları

Yüksek Lisans Erasmus : UJEP/ USti Nad Labem/ Çek Cumhuriyeti-

Economics and Management

Yabancı Dil ve Düzeyi

1. İngilizce- Çok iyi

İş Deneyimi :

1.Zarif Kuaför 2011- 2014

2.Sianji Well Being Resort- Resepsiyon/ Welcome Desk 2016

3. Aquapark- Welcome Desk 2017

4.Barida Hotel- Hostes 2019

250

251