BİZANS İSTANBUL’UNA GELEN ELÇİLER

BIRSEL KÜÇÜKSIPAHIOĞLU*

oma İmparatorluğu’nun devamı olarak kendisini diplomatik davranışları gösterebilecek vasıflara ve Rgören ve evrensel imparatorluk iddiasıyla hareket ikna kabiliyetine sahip, kültürlü, dil bilen, sağduyulu eden Bizans İmparatorluğu’nun uzun süren imparatorluk ve ketum olmalarına özen gösterilmekteydi. Elçiler, dönemi boyunca pek çok milletle siyasi, askerî, ticari tahta yeni çıkan bir Bizans imparatorunu dış devletlere ve kültürel ilişkileri olmuş, bu ilişkilerin zemininin bildirmek ve tahta çıkan yabancı devlet başkanının hazırlanmasında elçilerin büyük rolü bulunmuştu. Bizans tarafından kabul edildiğini söylemekle Bizans İmparatorluğu’nda, diplomasi ile ilgilenen görevliydi. Onlar aynı zamanda imparatorluğun büyük özel bir birim bulunmaktaydı. Bu birimin başında VII. başarılarını, zaferlerini, imparatorluk ailesi içerisindeki yüzyıla kadar Magister Officiorum adı verilen yüksek doğumları, evlilikleri ve ölümleri de haber vermekle unvanlı bir görevli yer alırdı. Ülke dışına gönderilecek görevliydi. Elçi görevini yaparken imparatorluğun elçilerin seçilmesi, yurt dışından gelen yabancı elçilerin menfaatini her şeyin üstünde tutmalıydı. İmparatorluğa ağırlanması ve imparatorun huzuruna çıkarılması ile gelen elçilere veya yabancı misafirlere uygulanan resmî törenlerin yapılması Magister Officiorum’un teşrifatla ilgili en detaylı bilgiler İmparator VII. görevleri arasındaydı. VII. yüzyıldan itibaren bu görevler Konstantinos Porfirogennetos’un De Cerimoniis adlı tou dromou denilen bağımsız bir birimin eserinde bulunmaktadır. 2 eline geçti. Bu birime bağlı Scrinium Barbarorum adı Bizans’a gelen elçiler genelde İstanbul’un verilen bir alt birim yabancı elçilerin özel misafirhanede kapılarından herhangi birinde, limanda veya Kadıköy’de ağırlanmasını, onlara gezilerinde eşlik edilmesini ve (Khalkedon) ilgili devlet görevlileri tarafından onların takip edilmesinden sorumluydu.1 Diplomatik karşılanırdı. İmparatorluk görevlileri onlara yolculuğun görüşmeler esnasında Bizans İmparatorluğu, usul ve nasıl geçtiğini, sorun yaşayıp yaşamadıklarını sorar, geleneksel olarak bazı hususlara dikkat ederdi. Bunlar ardından onları kalacakları özel bir binaya getirerek görgü kurallarına ve anlaşmalara uyulması, gelen yerleşmelerini sağlarlardı. Burası yeme-içme, ısınma elçi heyetlerine göz kamaştırıcı hediyeler sunulması, ve yatma ile ilgili her türlü donanıma sahipti. Elçiler imparatorluğun büyüklüğünü gösterecek davranışların kaldıkları bu yerden saraya veya herhangi bir yere sergilenmesi ve zaman zaman siyasi evliliklerin özel yetiştirilmiş ve süslenmiş atlarla giderlerdi. yapılmasıydı. Bu yolculukları anında onlara üniformalı ve zırhlı İmparatorluk için diplomatik ilişkilerde çok korumalar da eşlik ederdi. önemli rol oynayan elçiler ise genelde imparatorun Elçiler Büyük Saray’da bulunan Magnaura’da güvendiği kişilerden seçilmekte ve bu kişilerin yetenekli, veya XI. yüzyıldan başlayarak Blakhernai Sarayı’nda ağırlanıyordu. Sarayda “Magister Officiorum” veya * İstanbul Üniversitesi daha sonraları “” tarafından 1 Konstantinos Porphyrogenitos, De Cerimoniis aulae Byzantinae, ed. I. Reiske, Bonnae karşılandıktan sonra imparatorun huzuruna çıkarılan 1829, c. 1, s. 400, 405, 461; D. A. Miller, “The of the Drome in the Middle elçilere imparatorluğun ihtişamı gösterilmeye Byzantine Period”, Byzantion, 1966, sy. 36, s. 438-470; A. Kazhdan, “Logothetes tou çalışılırdı. Salonda taht üzerinde altın taç ve erguvani Dromou”, ODB, II, 1247; Franz Tinnefeld, “Ceremonies for Foreign Ambassadors at kıyafetler içinde gururlu bir edayla oturmakta olan the Court of Byzantium and their Political Background”, Byzantinische Forschungen, imparatorun huzuruna önce tören kıyafetleri içerisinde 19(1993), s. 198-199; N. Oikonomides, “Diplomacy”, ODB, I, 634; Casim Avcı, İslâm-

Bizans İlişkileri, İstanbul 2003, s. 45; Birsel Küçüksipahioğlu, “Bizans Sarayı’nda 2 E. Chrysos, “, A.D. 300-800: Means and Ends”, Byzantine

Yabancı Elçilerin Kabulü”, Tarih Boyunca Saray, Hayatı ve Teşkilatı Semineri (23 Mayıs Diplomacy, ed. J. Shepard-S. Franklin, 1992, s. 29, 31-32; Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri,

2005): Bildiriler, İstanbul 2006, s. 99-100. s. 46-47; Küçüksipahioğlu, “Bizans Sarayı’nda Yabancı Elçilerin Kabulü”, s. 97, 99.

BÜYÜK İSTANBUL TARİHİ 366 DİPLOMASİ olan senato üyeleri ve ileri gelen devlet adamları belirtmekteydi.4 XIV. yüzyılın en önemli seyyahlarından hiyerarşik sıraya göre girerek saygılarını sunar ve İbn Battuta 1332 yılında Özbek Han’ın hanımı ve hemen imparatorun etrafında yerlerini alırlardı. Daha Bizans İmparatoru III. Andronikos ’un sonra uzun koridorlardan geçirilerek salona getirilen (1328-1341) kızı Beylun Hatun’un maiyetine katılarak elçiler altından yapılmış suni aslanların kükreyişleri İstanbul’a gelmiş ve imparatorun huzuruna kabul ve altın kuşların ötüşleri arasında yerlere eğilerek edilmişti. İbn Battuta bu töreni anlatırken dört imparatora doğru giderlerdi. İmparator bu esnada muhafız eşliğinde duvarları mozaikle süslü, ortasında genellikle konuşmaz, onun yerine elçilere Logothetes fıskiye ve bunun etrafında ağaçların bulunduğu geniş sorular sorardı. Elçiler yanlarında getirdikleri mektubu bir salona geldiğini, sağda ve solda sessizlik içinde imparatora sunmak için ona doğru yaklaşırken ayakta bekleyen ve kimse ile konuşmayan kişilerin imparatorun oturmakta olduğu taht teknik bir sistemle olduğunu, salonun ortasında duran üç görevlinin yukarıya doğru yükseltilir ve bu şekilde imparatorun kendisini dört muhafızdan teslim alarak imparatorun büyüklüğü ve erişilmezliği gösterilmeye çalışılırdı. bulunduğu kubbeli salona götürdüklerini, bu esnada Törenin sonlarına doğru barış, dostluk ve iyi niyet adına tahtında oturan İmparator III. Andronikos’un getirilen hediyeler imparatora takdim edilirdi. Daha yanında imparatoriçenin de olduğunu belirtmekte, sonra elçiler suni hayvan sesleri arasında geldikleri ardından Beylun Hatun ve kardeşlerinin tahtın biraz salondan ama başka bir kapıdan çıkartılırdı.3 949- aşağısında yerlerini aldıklarını, imparatorun sağ 950 yılları arasında İmparator VII. Konstantinos tarafında altı, sol ve arka tarafında da dörder silahlı döneminde İtalya Kralı II. Berenger adına elçi olarak muhafızın durduğunu ifade etmekteydi. Kendisinin ilk kez başkent İstanbul’a gelen Liutprand, Magnaura’da imparatoru selamlayacağı zaman heyecanının geçmesi huzura kabul edilişi ve imparatorun huzurunda için İmparator Andronikos tarafından oturmasının yaşadıklarını anlatırken benzer ifadeler kullanmaktaydı. söylendiğini, ancak dinlendikten ve heyecanı yatıştıktan Magnaura’nın olağanüstü güzellikte ve büyüklükte sonra imparatoru selamladığını bildirmekteydi. İbn bir yer olduğunu belirten Liutprand, İmparator VII. Battuta, imparatorun kendisine Kudüs, Kubbetü’s-sahre, Konstantinos’un tahtının önünde pirinçten yapılmış Beytüllahm, Dımaşk, Mısır, Irak ve Anadolu gibi yerler fakat üstü altınla yaldızlanmış bir ağaç ve bu ağacın hakkında tercüman aracılığıyla sorular sorduğunu, üzerinde koro hâlinde şarkı söyleyen altınla kaplı bronz verdiği cevaplardan memnun kalarak kendisinin iyi bir kuşların durduğunu, yerle aynı seviyede olan tahtın şekilde ağırlanması için emir verdiğini sonrasında da sonra birdenbire yükselerek havalara çıktığını, kükreyen hilat giydirip kendisine koşum takımları mükemmel aslanlar ve öten kuşlar arasından geçerek imparatorun bir at ve imparatorların başında taşınan şemsiye huzuruna vardığını, üç kez yerlere kapanarak verilmesini istediğini aktarmaktaydı. İmparatorluğun bu imparatoru selamladığını, başını kaldırdığında diplomatik uygulamalarından farklı duygularla ayrılan imparatoru yerden yükselerek tavana değmiş olarak elçilerde olmuştu. Mesela, Abbasî Halifesi Ebu Cafer gördüğünü ve buna hayret ettiğini söylemekteydi. el-Mansur (754-775) tarafından gönderilen ve İmparator Liutprand, kabul sırasında imparatorun kendisiyle âdet V. Konstantinos zamanında (741-775) İstanbul’a gelen olduğu üzere hiç konuşmadığını, Logothetes aracılığı Abbasî Elçisi Umare b. Hamza imparatorun huzuruna ile Berenger’in yaptığı işler ve sağlığı ile ilgili sorular çıkıncaya kadar yaşadıklarını anlatırken kimi zaman sorduğunu, törenin bitiminde bütün yabancı elçilerin “Öyle korktum ki içimden kesin ömrümün sonu geldi yaptığı gibi kendisinin de barış niyetinin göstergesi dedim.” sözleri ile açıklamakta ve huzura kabul için olarak efendisinden getirdiği hediyeleri imparatora ilerlerken salona vardığını, buranın büyüklüğünden takdim ettiğini kaydetmekteydi. Bu hediyelerin 9 zırh, 7 imparatoru göremediğini, bu esnada kırmızı ardından kalkan, 2 altın kaplama gümüş kupa, kılıçlar, mızraklar yeşil bir dumanın etrafı kapladığını, dumanın ve 4 hadım olduğunu söyleyen Liutprand, kükreyen dağılmasından sonra imparatorun huzuruna ulaştığını aslanların ve öten kuşların arasında mekânı terk ettiğini aktarmakta, ardından V. Konstantinos’u selamladığını

3 Konstantinos Porphyrogenitos, De Cerimoniis, I, 566 vd; S. Runciman, Byzantine 4 Liutprand of Cremona, The Embassy to and Other Writings, ed. J.J.

Civilization, New York 1956, s. 125-126; Miller, “The Logothete....”, s. 459-461; Norwich, çev. F.A. Wright, London 1993, s. 153-154. Krş. Küçüksipahioğlu, “Bizans’a

Tinnefeld, “Ceremonies for Foreign..”, s. 198 vd; Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 48; Elçi Olarak Gelen Cremona Piskoposu Liutprand’ın İzlenimlerine Bir Bakış, Osmanlı

Küçüksipahioğlu, “Bizans Sarayı’nda Yabancı Elçilerin Kabulü”, s. 100-102. Araştırmaları, XXXIV (2009), s. 162-164.

BÜYÜK İSTANBUL TARİHİ 367 DİPLOMASİ ve sonrasında halifeden gelen mektubu imparatora Törenden sonra anlaşıldığı kadarıyla takdim ettiğini söylemekteydi. İfadesine göre bir süre imparatorluk tarafından elçilere hediyeler sunulmakta sonra imparatorun isteği üzerine onunla birlikte saray ve onları onurlandırmak için daha çok II. Iustinianos ve çevresini gezen Umare, yaşadığı korkudan imparatora tarafından yaptırılan salonda yani Triklinos’ta yemek bahsetmiş ve uygulanan bu protokolün sebebini verilmekteydi. Müzik eşliğinde yenen yemek sırasında sormuştu. V. Konstantinos ise “İmparatorluk sarayına elçiler imparatorla konuşma fırsatı bulurlardı. Yemekten gelen yabancı elçilerin kalplerine korku salmak için bu sonra onlara altın tepsiler içerisinde gümüş hediyeler yola başvuruyoruz.” diye cevap vermişti.5 sunulurdu. Ancak bu yemek ziyafeti kimi zaman bir Karşılama töreni esnasında dikkat çekici bir kerede kalmaz, daha fazla sayıda da olabilirdi. Mesela husus gerek elçilerin gerekse yabancı hükümdarların Liutprand, VII. Konstantinos tarafından Triklinos’ta imparatorun huzurunda ayakta bekletilmeleriydi. verilen yemeğe davet edilmiş ve bu esnada imparatorla Bu mecburiyet sadece imparator izin verdiği takdirde bizzat görüşme fırsatı bulmuştu. Hatta imparator değişebilir, o da ancak daha alçak bir yere oturmaları görüşme sırasında hem kendisine hem de maiyetine koşuluyla olabilirdi. Mesela 1162 yılında İmparator hediyeler vermişti. Yine 946 yılında İmparator VII. Manuel ’u (1143-1180) ziyaret etmek için Konstantinos zamanında başkent İstanbul’a misafir başkent İstanbul’a gelen Türkiye Selçuklu Sultanı II. olarak gelen Rus Prensesi Olga’ya Magnaura’da Kılıcarslan (1155-1192) son derece gösterişli bir şekilde düzenlenen törenden sonra aynı gün iki kez resmî ziyafet karşılanmış ve kendisine imparatorluğun görkemi verilmişti. İkinci yemek İmparatoriçe Helene tarafından sunulmaya çalışılmıştı. Bu esnada altın, inci, yakut düzenlenmiş ve yemek esnasında Olga ile imparatoriçe ve safir taşlarla süslü ve yüksekte yer alan tahtında arasında konuşmalar olmuştu. Elçilerin veya yabancı incilerle bezenmiş mor kıyafeti ile bulunan Manuel, misafirlerin imparatorla bu seremoni ve yemek merasimi oturması için sultana ısrar etmiş, ancak II. Kılıcarslan hariç başka ortamlarda görüşme fırsatı buldukları geleneklere aykırı olur düşüncesi ile ilk başta bunu da olurdu ve genelde Bizans sarayında ülkelerinin reddetmişti. Fakat imparatorun ısrarları karşısında imparatorluk nezdindeki önemine göre ağırlanırlardı.8 kabul ederek tahtın yanında alçak bir yere oturmuştu.6 Birinci Haçlı Seferi’nin ana ordularından önce yanındaki İmparatorun huzurunda ayakta durmak bazılarına birliklerle yola çıkarak başkent İstanbul’a gelen Pierre gereksizmiş gibi görünmekteydi. Örneğin böyle bir olay I’Hermite, İmparator Aleksios Komnenos tarafından Birinci Haçlı Seferi esnasında yaşandı. Bizans tarihçisi sarayda ağırlanmış ve Aleksios, ona imparatorluğun tüm Anna Komnene’nin kaydına göre İmparator I. Aleksios görkem ve haşmetini göstermek için pek çok hediye ve Komnenos, Haçlı liderlerini Blakhernai Sarayı’nda kabul para vererek kendisine hayran kalmasını sağlamıştı.9 ettiğinde Batılı bir şövalye imparatorun tahtına oturma Yine Birinci Haçlı Seferi liderlerinden biri olan saygısızlığını gösterdi. Orada bulunanlardan olup ileride Bohemund, başkent İstanbul’a geldikten ve İmparator Urfa Haçlı Kontluğu’nu kuracak Baudouin de Boulogne Aleksios ile görüştükten sonra imparatorun kendisine şövalyeye yaptığının yanlış olduğunu belirterek verdiği hediyelerle şaşkına dönmüştü. Aleksios’un kızı “Böyle bir şeyi yapmamalıydın... Roma imparatorları tarih yazarı Anna Komnene’nin kaydına göre Bohemund, tebaalarının yanlarına oturmalarına izin vermezler...” içinde giysilerin, altın, gümüş ve çok kıymetli eşyaların diyerek uyarıda bulundu. Şövalye ise sinirli bir şekilde bulunduğu bir odaya götürülerek buradaki her şeyin imparatora bakarak “Şu adama bakın! Böyle cesaretli kendisine ait olduğu söylenmişti. Bu manzarayı gören kumandanlar ayakta beklerken, kendisi tahtına tek Bohemund’un şaşırdığı, hayrete düştüğü ve gördüklerine başına oturuyor.” diye söylenmişti.7 inanamayarak “Bu kadar çok mala sahip olsaydım,

5 Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 89-90; Casim Avcı, “Arap-İslâm Kaynaklarında Bizans 8 Konstantinos Porphyrogenitos, De Cerimoniis, c. 1, s. 594-596; Liutprand of

Sarayının Tasviri”, Tarih Boyunca Saray, Hayatı ve Teşkilatı Semineri (23 Mayıs 2005): Cremona, The Embassy to Constantinople, s. 154; krş. Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 48-

Bildiriler, İstanbul 2006, s. 108-111. 49; Tinnefeld, “Ceremonies for Foreign”, s. 200 vd.; Küçüksipahioğlu, “Bizans Sarayı’nda 6 Ioannes Kinnamos, Historia, çev. Işın Demirkent, Ankara 2001, s. 149-150. Yabancı Elçilerin Kabulü”, s. 102; Küçüksipahioğlu, “IX-X. Yüzyıllarda Bizans-Rus 7 Anna Komnene, Aleksiad, çev. Bilge Umar, İstanbul 1996, s. 320. Krş. Işın Demirkent, İlişkileri ve Kiev Prensesi Olga’nın Hristiyanlığı Kabulüne Dair Bazı Görüşler”, Kafkas

Haçlı Seferleri, İstanbul 1997, s. 23; G. Ostrogorsky, “Bizans İmparatoru ve Hiyerarşik Dosyası, İstanbul 2006, s. 1 vd; Küçüksipahioğlu, “Bizans’a Elçi Olarak Gelen…, s. 164.

Dünya Düzeni”, çev. Özden Arıkan, Cogito, 1999, sy. 17, s. 65; Küçüksipahioğlu, “Bizans 9 Birsel Küçüksipahioğlu, “Türklerle Haçlıların İlk Karşılaşması: Drakon Savaşı”,

Sarayı’nda Yabancı Elçilerin Kabulü”, s. 102-103. Tarih ve Uygarlık İstanbul Dergisi, 2013, sy. 3, s. 43-51.

BÜYÜK İSTANBUL TARİHİ 368 DİPLOMASİ 1- Bir XVI. yüzyıl İstanbul haritasında varlığını sürdüren Bizans devri anıtları (TSMK, nr. Y.B.3854)

şimdiye kadar çok sayıda ülkenin sahibi olurdum.” efendisi Otto’ya karşı saygısızlık olarak addetmişti. dediği kaydedilmekteydi. Bu sözler üzerine Bohemund’u Bu yüzden seyahati ile ilgili Otto’ya yazdığı raporda odaya götüren görevlinin bunların hepsinin kendisine imparatorluğun teşrifatını küçümsemekte, ait olduğu ve bunun imparatorun bahşetmesi sayesinde aynı zamanda alaycı bir tarzda eleştirmekteydi. gerçekleştiğini söylediği belirtilmekteydi.10 Kaldığı yerden hoşnut kalmayan, imparatorluk Bizans İmparatorluğu’nun bu saray seremonisinden sarayına at ile değil yaya olarak götürüldüğünü hiç mi hiç hoşlanmayan elçiler de olmuştu. Mesela belirten Liutprand, İmparator Nikeforos’un bunlardan biri II. Nikeforos Fokas zamanında (963- huzuruna çıkarıldığında ve yemek daveti esnasında 969) ikinci kez İstanbul’a gelen Cremona Piskoposu yaşadıklarını anlatırken şunları söylüyordu: Liutprand’dı. Bu sefer Alman İmparatoru I. Otto’nun Canavara benzeyen bu adam küçük gözleri elçisi olarak başkentte bulunan Liutprand, bilindiği ile âdeta köstebeği andıran koca kafalı bir gibi VII. Konstantinos zamanında başkentte İtalya bücürdü… Ağzı bozuk ve tilki gibi kurnaz olan bu Kralı Berenger’in elçisi olarak görevini ifa etmiş, adamın giysileri çiftçi kıyafeti gibiydi, zamanla imparatorluğun kendisine yaklaşımından memnun yırtılmış ve rengi de solmuştu. … Beni sarayının kalarak ülkesine dönmüştü. Ama İmparator II. ileri gelenlerinden hiçbirinin önüne geçmeye Nikeforos Fokas döneminde 968 yılında gerçekleşen layık görmediğinden kendisinden uzak, örtüsüz ikinci ziyaretinde imparatorluktan hiç memnun bir masaya oturttu… Bu sofrada sadece bir çeşit kalmamıştı. Bunda imparatorluğun Otto’ya duyduğu yağ ve balık likörü vardı. Bana sizin ordunuz olumsuz hislerin de etkisi olmuş ve bu yüzden ve gücünüzle ilgili sorular sordu. Cevaplarım Liutprand’a Otto’nun adamı gözüyle bakılmıştı. samimi ve doğruydu ama o bana bağırarak “Yalan İmparatorluğun kendisini karşılayış biçiminden söylüyorsun. Senin efendinin askerleri ata binemez. memnun kalmayan elçi, bu davranışı şahsına ve Nasıl savaşacaklarını dahi bilmezler. Onların kalkanlarının biçimi, zırhlarının ağırlığı, kılıçlarının 10 Komnene, Alexiad, s. 322. uzunluğu, miğferlerinin hafifliği savaşmalarına

BÜYÜK İSTANBUL TARİHİ 369 DİPLOMASİ 2- Elçilerin ağırlandığı Tekfur/Blakhernai Sarayı (Pardoe)

engel olur.” cümlelerini kullandı ve kahkaha Hipodrom’da İran elçileri ile birlikte izlemişti. Hatta bu attıktan sonra “Onların oburluğu iş yapmalarına esnada başkentte ekmek kıtlığı yaşandığından halktan manidir…” sözlerini sarf etti. Benim cevap vermeme bir grubun imparatorun önünde şehrin valisine beddua müsaade bile etmeden aşağılayıcı bir tarzda “Sizler etmesi ve bu olayın rakip imparatorluğun elçilerinin Romalı olamazsınız, Lombardsınızdır…” dedi. 11 yanında gerçekleşmiş olması Iustinianos’un üzülmesine neden olmuştu.13 Yine Sultan II. Kılıcarslan’ın 1162 yılında Yabancı elçi eğer Bizans’a kültürlü, sempatik ve bilge İstanbul’a gelmesi esnasında İmparator Manuel’in sultanı biri olarak görünürse o zaman ona sarayın hazineleri Hipodrom’daki at yarışlarına davet ettiği görülmüştü. ve değerli eşyaları gösterilir ve Hipodrom’da oynanan Bir elçinin imparatorun huzurunda diplomatik oyunlara veya kutlamalara gitmesi sağlanırdı. Mesela kurallara aykırı, saygısız bir şekilde davranması veya Hz. Ebubekir tarafından İmparator Herakleios’a (610-641) itaatini arz ederken herhangi bir kusur işlemesi onun 633 yılında İslam’a davet etmek için gönderilen elçilere huzurdan kovulmasına ve hapse atılmasına neden imparator yaldızlı bir çekmecede sakladığı ipek kumaş olabilirdi. İmparatorluğun teşrifatını küçük gören üzerine işlenmiş peygamberlere ait resimler göstermişti.12 elçilerin diplomatik dokunulmazlıkları asla olmazdı. Elçilerin Hipodrom’da kutlama ve oyunları izlediğine Bizans’a gelen yabancı elçiler ülkede kaldıkları süre dair örneklerden biri İmparator Iustinianos döneminde boyunca göz hapsinde tutulur, devlet hakkında izin (527-565) yaşanmış ve imparator, 556 yılı Mayıs ayında verilenler dışında fazla bilgi toplamalarına kesinlikle şehrin başkent oluşunun yıldönümü törenlerini müsaade edilmezdi. Casusluk yapabilecekleri ve devletin âlî menfaatlerine zarar verecekleri düşüncesiyle elçiler 11 Liutprand of Cremona, The Embassy to Constantinople, s. 178-183; krş. titizlikle izlenirler, böyle davranışta bulunanlar ise Michel Kaplan, Bizans’ın Altınları, çev. İhsan Batur, İstanbul 2004, s. 134-135;

Küçüksipahioğlu, “Bizans’a Elçi Olarak Gelen…, s. 167 vd. 13 Birsel Küçüksipahioğlu, “IV-VII. Yüzyıllarda İstanbul’da Doğal Afetler”, Afetlerin

12 Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 62-63. Gölgesinde İstanbul, ed. Sait Öztürk, İstanbul 2009, s. 24-25.

BÜYÜK İSTANBUL TARİHİ 370 DİPLOMASİ derhal hapisle cezalandırılırdı.14 Mesela Cremona Liutprand of Cremona, The Embassy to Constantinople and Other Writings, Piskoposu Liutprand’ın İmparator II. Nikeforos ile ed. J.J. Norwich, London 1993. yaptığı başka bir görüşme sırasında imparatoru Miller, D. A., “The Logothete of the Drome in the Middle Byzantine Period”, sinirlendirdiği ve kendisine imparatorun “Defol git!” diye Byzantion, 1966, sy. 36, s. 438-470. bağırdığı kaydedilmekte; bundan sonra Liutprand’ın Oikonomides, N., “Diplomacy”, ODB, 1, 634. kaldığı yerden dışarı çıkmasına izin verilmediği, Ostrogorsky, G., “Bizans İmparatoru ve Hiyerarşik Dünya Düzeni”, Türkçe kapısının önüne nöbetçiler konduğu hatta tercümanının Çev. Özden Arıkan, Cogito. Bizans, İstanbul 1999, sy. 17, s. 51-67. bile dışarı çıkarılmadığı belirtilmekteydi. Porphyrogenitos, Konstantinos, De Cerimoniis aulae Byzantinae, Bizans İmparatorluğu diplomasiye çok önem ed. I. Reiske, Bonnae 1829. vermiş, savaşın kaçınılmaz olduğu zamanlarda bile Runciman, S. Byzantine Civilization, New York 1956. diplomasi yolunu tercih ederek tehlikelerin önüne Tinnefeld, Franz, “Ceremonies for Foreign Ambassadors at The Court geçmeye çalışmıştı. Ülke dışından gelen elçilere veya of Byzantium and their Political Background”, Byzantinische misafirlere uygulanan seremoni ve geleneksel yöntemlerle Forschungen, 19 (1993), s. 193-213. imparatorluğun debdebe ve ihtişamını gözler önüne sermeye çalışmış aynı zamanda devletin büyüklüğünü, imparatorun ise erişilmezliğini göstermek için uğraşmıştı.

KAYNAKLAR

Avcı, Casim, İslâm-Bizans İlişkileri, İstanbul 2003. Avcı, Casim, “Arap-İslâm Kaynaklarında Bizans Sarayının Tasviri”, Tarih Boyunca Saray, Hayatı ve Teşkilatı Semineri (23 Mayıs 2005), Bildiriler, İstanbul 2006, s. 105-113. Chrysos, E. , “Byzantine Diplomacy, A.D. 300-800: Means and Ends”, Byzantine Diplomacy, ed. J. Shepard ve S. Franklin, 1992, s. 25-39. Demirkent, Işın, Haçlı Seferleri, İstanbul 1997. Kaplan, Michel, Bizans’ın Altınları, trc. İhsan Batur, İstanbul 2004. Kazhdan Alexander, “Logothetes tou Dromou”, ODB, II, 1247. Kinnamos, Ioannes, Historia, trc. Işın Demirkent, Ioannes Kinnamos’un Historia’sı (1118-1176), Ankara 2001. Komnene, Anna, Aleksiad, trc. Bilge Umar, İstanbul 1996. Küçüksipahioğlu, Birsel, “Bizans Sarayı’nda Yabancı Elçilerin Kabulü”, Tarih Boyunca Saray, Hayatı ve Teşkilatı Semineri (23 Mayıs 2005): Bildiriler, İstanbul 2006, s. 97-104. Küçüksipahioğlu, Birsel, “IX-X. Yüzyıllarda Bizans-Rus İlişkileri ve Kiev Prensesi Olga’nın Hristiyanlığı Kabulüne Dair Bazı Görüşler”, Kafkas Dosyası, İstanbul 2006, s. 1 vd. Küçüksipahioğlu, Birsel, “Bizans’a Elçi Olarak Gelen Cremona Piskoposu Liutprand’ın İzlenimlerine Bir Bakış, Osmanlı Araştırmaları, XXXIV (2009), s. 159-173. Küçüksipahioğlu, Birsel, “IV-VII. Yüzyıllarda İstanbul’da Doğal Afetler”, Afetlerin Gölgesinde İstanbul, ed. Sait Öztürk, İstanbul 2009, s. 1 vd. Küçüksipahioğlu, Birsel, “Türklerle Haçlıların İlk Karşılaşması:Drakon Savaşı”, Tarih ve Uygarlık İstanbul Dergisi, 3 (Mayıs-Haziran 2013), s. 43-51.

14 Runciman, Byzantine Civilization, s. 125-126; Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 49;

Küçüksipahioğlu, “Bizans Sarayı’nda Yabancı Elçilerin Kabulü”, s. 104.

BÜYÜK İSTANBUL TARİHİ 371 DİPLOMASİ